MERHABA GENÇ YOLDAÞLAR;
Yeni bir sayýmýzla yine sizlerle birlikteyiz. Bir önceki sayýmýzda duyurusunu yaptýðýmýz “2. Gençlik Buluþmasý - Gençlik Ne Yapmalý? - Emperyalist Savaþ Karþýtý Gençler Buluþuyor” etkinliði baþarýyla gerçekleþtirildi. 1 Aralýk tarihin de yapýlan panallerle genel hatlarýyla emperyalist bir savaþtan gençlerin nasýl etkileneceði ve olasý bir savaþta biz gençlerin tavrýnýn ne olmasý gerektiði tartýþýldý. 2 Aralýk tarihinde ise bir önceki tartýþmalardan çýkan sonucun sokaða yansýmasýydý. “Emperyalist Savaþa Karþý Ezilen Halklarýn Umudu Halk Devrimi - Halk Ýktidarý!” pankartý ile yürüyen gençler emperyalist bir savaþta alýnmasý ve takýnýlmasý gereken yegane tutumu haykýrdýlar. Devlet savaþa girmeyi ne kadar çok istesede “Açlýk Grevleri” süreci gösterdi ki asýl “tehlike” içeride. Kürt Halkýnýn zindanlarda yanan ateþi sokaklara taþýmasý, eylem alanlarýný yangýn yerine çevirmesi devleti köþeye sýkýþtýrmýþtý. Bu Açlýk Grevleri bittiði zaman yapýlan açýklamalardan anlaþýlýyordu. Devletin o süreç eli kolu o kadar baðlandý ki Suriye’ye sataþacak zaman bulamýyordu. Zindanlarý yýkma, tutsaklarý özgürleþtirme mücadelesi devrim mücadelesidir. Ve bu süreç bize göstermiþtir ki gaz bombalarýnýn, tazyikli sularýn, joplarýn üzerine korkusuzca yürüyüp öfkeleri çýðlýk olan anlarýmýz olduðu sürece devrim halklarýn umudu olmaktan çýkmayacaktýr. Eylem alanlarýnda, okullarda, çatýþmalarda... haykýrdýk þimdi de dergimizden haykýrýyoruz: “Yaþamý, uðruna ölebilecek kadar sevenleri selamlýyoruz.” ve sözümüz var onlara Zindalarý Yýkacak Zaferi Biz Kazanacaðýz!
Üç ay boyunca sürecek olan Genç Yoldaþ’ý bütün üniversitelere, liselere, atölyelere... kýsacasý gençliðin olduðu her yere ulaþtrma kampanyasý baþlatýyoruz. Bütün Genç Yoldaþ okurlarýný bu kampanyanýn aktif örgütleyicileri olmaya davet ediyoruz. Bir sonra ki sayýmýzda görüþmek üzere... Hoþçakalýn.
SATRANÇTAKÝ SON HAMLE
UMUT GÜNEŞ
2
Bugün artýk Suriye savaþý deðil ama Suriye merkezli ve dünyaya yayýlabilecek bir savaþýn hazýrlýklarý yapýlýyor. Ortadoðu halklarý bu savaþýn tam merkezinde olacaklar. Herkes Suriye’deki olaylarýn sadece Suriye ile sýnýrlý kalmayacaðýný biliyordu. Ýran, Rusya ve Çin’in bir tarafý, emperyalizmin bölge jandarmalýðýný yapan Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve emirleri altýnda bulunduklarý NATO ve AB bir diðer tarafý oluþturuyor. NATO’nun Patriot füze savunma sistemlerini Türkiye’ye yerleþtirilmesiyle birlikte resim tüm hatlarýyla karþýmýza çýktý. Ardýndan Rusya ve Ýran baþta olmak üzere füze sistemlerine karþý açýklamalarda bulundular. Türkiye her ne kadar Patriotlarýn Suriye’ye karþý önlem için yerleþtirileceðini söylese de, buna inanan pek kimse yok. Ama dünya halklarý ve gençliðini belki de öncekileri çok geride býrakacak bir dünya savaþý bekliyor. Bu dünya savaþý diðer iki dünya savaþýndan bir farkla ayrýlýyor. Öncekilerde temel olan paylaþýlmýþ olan pazarlarýn yeniden paylaþýmýydý. Ýkinci paylaþým savaþýnda ise Sovyetler Birliði’ni yýkmak gibi bir hedef de vardý. Her dünya savaþýndan sonra kapitalistler bir baþka yerde devrimlerle tanýþtý. Sovyet devrimi, Doðu Avrupa devrimleri vs. Ama þimdi emperyalistleri bir dünya savaþýna iten þey pazar kavgasý deðildir. Birincisi; Emperyalist -kapitalist sistemin yapýsal krizinin onarýlamaz bir noktaya gelmiþ olmasýdýr. (2008 kriziyle birlikte burjuva ekonomistler dahi kapitalizmin sonun geldiðini söylemekteydiler. Ama onlar kapitalizmden sonra devrimlerin ve bu devrimlerin sosyalizme varacaðý düþüncesini söyleme cesaretinde deðildirler.) Ýkincisi; Bu krizin bir sonucu olarak dünya genelinde anti-kapitalist ayaklanmalar artmýþ, dünya halklarýnýn kapitalizmi yerle bir edecek bir devrimler sürecini yaþýyor olmasýdýr. Nihayetinde
karþýmýza þu sonuç çýkýyor; geçmiþte savaþlar iç-savaþlarý doðuruyor ve devrimler patlak veriyorken, bugün daha önde olan ise iç-savaþlarýn ve devrimlerin savaþlara sebep olduðudur. ( En somut olarak Mýsýr ve Tunus devrimleri, Güney Batý Kürdistan devrimi ve Avrupa’dan tutunda Latin Amerika’ya kadar uzanan halklarýn sosyalizme yürümesi örnek gösterilebilir.) Bugünkü 3. dünya savaþýnýn temel dürtüsü, gözlerimizin önünde yaþanan ayaklanmalar ve devrimlerdir. YENÝDEN TAHRÝR; DEVRÝMÝN SAHÝBÝ BÝZÝZ Burjuva cephede bunlar yaþanýrken, halklarýn gündeminde yeniden sokaklara dökülen Mýsýr halký var. Tahrir meydanýný duvarlarla ören Mursi iktidarý halkýn devrime yürüyüþüne engel olacaðýný düþünüyor ama yanýlýyor. Tunus’da baþlayýp Tahrir’de tavan yapan devrimin birinci perdesi þimdi, tavan yaptýðý yerde Tahrir’de ikinci perdeyi açtý. Bunun bölge halklarýna ve devrimleri çalýnmýþ diðer halklara ilham ve moral vereceði açýktýr. Hatta bu süreç
Bir satranç oyununda tüm taþlar ve oyunlar þahý mat etmek içindir, bizler içinde tüm politika ve örgütlenme araçlarý ve örgütlerimiz, satrançtaki o son hamle için, yani burjuvazinin politik iktidarýný almak içindir. Leninist gençliðin görevi son hamleyi yapmaktýr.
dünya halklarýný düþünüldüðünden çok daha fazla etkileyecektir. Yeni bir zafer her þeyi baþtan sona deðiþtirebilir, ya da bu süreç uzadýkça kesin bir sonuç için her an savaþlar patlak verebilir. Tahrir’de ikinci perde açýlmýþken Mýsýr ve Tunus devrimlerinin derslerini yeniden hatýrlamakta fayda var. Zira gelecekte zafer kazanmamýz için bu dersleri özümsemiþ ve gereklerini yerine getirmiþ olmamýz gerekiyor. Çünkü devrime en yakýn ülkelerden biri Türkiye ve Kürdistan!
DERSLER VE GÖREVLER Tunus’la baþlayan devrim süreci Kuzey Afrika’da ya gerici ve emperyalist güçlerin desteði ile geçici olarak geriye çekildi (Yemen, Bahreyn) ya da diktatörlerin kovulduðu ve devlet yapýsýnda çatlaklara sebep olan ayaklanmalar, burjuvazinin seçim oyunu ile yine burjuvazinin bir baþka iþbirlikçi kesiminin eline geçti. (Mýsýr-Müslüman Kardeþler, Tunus-El Nahda) Tüm bu yaþananlar bize iþçi ve emekçilerin bir Komünist parti etrafýnda örgütlenmelerinin zorunluluðunu göstermiþ oldu. Öncü bir gücün yönlendirmesinde halklar özgürlüðe hýzla ilerleyebilir ve yoluna çýkacak engellere karþý nasýl mücadele edeceðini öðrenebilir. Ýkincisi; Tunus örneðinde olduðu gibi ki, buna Yunanistan, Fransa, Ýspanya gibi ülkeleri de eklemek mümkün. KP’lerin olduðu ve kitle ile baðlarýnýn olduðu ülkelerde ise bir baþka sorun karþýmýza çýkýyor. Var olan KP’lerin iktidarý hedefleyen bir politika ile mücadele etmedikleri sorunu. Tunus’ta komite ve konsey örgütlenmesine sahip olan Tunus Ýþçileri Komünist Partisi, örgütlerini ayaklanmayý örgütlemek, yönlendirmek ve iktidarý almak yerine burjuva demokratik haklar mücadelesine ve ekonomik bir mücadeleye yönlendirmiþ durumdaydý. Oysa devrimci organlar devrimci olan politikalarla iþlevlerini yerine getirebilir.
Üçüncüsü; KP’lerin ya da devrimci örgütlenmelerin en geniþ kitle ile olan baðlarýnýn zayýflýðý sorunu. Ayaklanma bir kez baþladýktan sonra tüm güçlerinle ayaklanmanýn zaferi için mücadele etmelisin. Yalnýz bu süreç baþlamadan önce en geniþ kitle baðlarýnýn kurulmasý ve devrimin örgütlenmesi sorunu güncel bir sorun olarak karþýmýzda durmaktadýr. Aksi taktirde yaþananýn devrim olduðu gerçeðine geç varýlýrsa, geride kalýndýðýnýn bilincine de geç varýlýr, ki halklar sizin önünüze geçer. Bir kitapta geçtiði gibi “Parti sözünü vaktinde söylemezse, iþçi sýnýfý onun önüne geçecektir” (Yarýn Bizimdir Yoldaþlar- Manuel Tiago) Dördüncü; bütün Kuzey Afrika’daki ayaklanmalar ve devrimler, Avrupa’da yaþanan isyanlar þu gerçeði tartýþmasýz bir þekilde ifade ediyor: Devrimlerde gençlerin ve kadýnlarýn öncü rolünü... Hatýrlanacaktýr, Tunus’ta ve Mýsýr’da gerici- faþist iktidarlarýn iþ baþýn gelmesiyle birlikte devrime yönelik ilk saldýrýlar da kadýnlara dönük çýkartýlan yasalarla olmuþtu. Ama bu saldýrýlara karþý cevap yine kadýnlardan ve devrime katýlan kitlelerden gelmiþti. Þimdi somut olarak bizlerin önündeki görevlere gelirsek; Türkiye ve Kür-
distan’ýn dünya devrim sürecinin en hareketli alanlarýndan biri olduðu gerçeðini en geniþ kesimlere götürmeliyiz. Örgütlenin! Parolamýz bu olmalý! Çünkü iþçi ve öðrenci gençliðin örgütlenmesi, gençlikle en geniþ baðlarýn kurulmasý devrimin geleceði açýsýndan belirleyici önemdedir. Gençliðimizin kitle çalýþmasýnda, ajitasyon ve propaganda da yeni yöntemler bulmasý, bölge ve dünya halk-
Örgütlenin! Parolamýz bu olmalý! Çünkü iþçi ve öðrenci gençliðin örgütlenmesi, gençlikle en geniþ baðlarýn kurulmasý devrimin geleceði açýsýndan belirleyici önemdedir.
larýnýn gençliði ile mücadele birliðinin oluþturulmasý, bunun propagandasýnýn yapýlmasý son derece önemlidir. Ki bu savaþ olasýlýðýnýn çok güçlendiði bir dönemde yükseltilmek istenecek olan þovenizm gibi zehirlere karþý enternasyonalizm düþüncesini ve eylemini örgütleme görevini önümüze koymaktadýr. Yaþananlarýn devrim sürecinin bir parçasý olduðu ve devrimler için doðru devrimci politikanýn en geniþ kesime ulaþtýrýlmasý sorununu önümüzde durduðu ve buna baðlý olarak emekçi halklar ve gençlik içerisinde burjuva politikasý anlamýna gelecek olan reformizim, oportünizm gibi sapmalara karþý etkin mücadele görevi önümüzdedir. Emperyalist savaþa karþý emekçi halklar ve gençlik için geçerli tek politikanýn emperyalist savaþý iç savaþa çevir politikasý olduðunu ve bu politikanýn ete kemiðe bürünmsi için büyük sorumluluðun biz gençlere düþtüðünü bilmeliyiz. Bir satranç oyununda tüm taþlar ve oyunlar þahý mat etmek içindir, bizler içinde tüm politika ve örgütlenme araçlarý ve örgütlerimiz, satrançtaki o son hamle için, yani burjuvazinin politik iktidarýný almak içindir. Leninist gençliðin görevi son hamleyi yapmaktýr.
3
GENÇLÝÐÝN ÝÇÝNE SIZAN
SAÐ SAPMALAR -2 K. ÇİÇEK İÇLİ
Paris Komününün 72 gün süren ömründen hem Marx ve Engels hem de Lenin ve Bolþevik Parti sosyalizmin gerçekleþebileceðini görmüþlerdir. Lenin “biz henüz sosyalizm hakkýnda bir þey bilmiyoruz” ama onu “öteki dünyaya da havale etmiyoruz” derken, tek ülke de sosyalizm mümkün deðil, o halde iktidarý ele geçirmeyelim demedi. Yenilen bir devrim bile devrim yapmamaktan kat be kat üstündür ilkesini Paris komününden ve devrimci pratiðin içinden çýkarmýþlardýr. Sosyalizm ancak böylesi bir canlý bir algýlayýþla mümkün olabilir, kafalardan çýkma hayallerle, kitabi sorgulayýþlarla ancak kapitalizmin ömrü uzatýlabilir.
4
Önceki yazýmýzda bir kýsmý anarþistlerden, bir kýsmý troçki’den, bir kýsmý da nihilistlerin bakýþýndan aþýrýlmýþ karma bir görüþün gençliðin içinde yaygýnlýk kazanmasýndan bahsetmiþtik. Bu görüþ savunucularýnýn tipik özelliðinin iþçi sýnýfýnýn yerine “çoðunluk”u, kapitalizm yerine de “adaletli bir paylaþým, adaletli bir sistem” gibi tamamen muðlak bir yaklaþýmlarý olduðunu belirtmiþtik. Birkez daha belirtmek gerekir ki, yeryüzü kýtamýzda emperyalist-kapitalist sistem tarihinin en zor ve sýçramalý çöküþ sürecini yaþamaktadýr. Geleceksizlik gibi aðýr ve ciddi bir sorunla karþý karþýya kalan genç kitleler ise, emperyalist kapitalist sistemin deðiþimini en fazla arzulayan ve þiddetli eylemlerini ona yönelten kesimdir. Genç kitleler, bu güçlü deðiþim arayýþýnda önünde güçlü komünist partilerini bulamamakta ve her türlü sað ve sol etkilere açýk haldedir. “Bakunin-Troçki-Nihilist” düþüncelerin karmasý biçiminde karþýmýza çýkan “akým”ýn en çarpýcý söylemlerinden biri sosyalist devlet üzerinedir. Sovyetler Birliði’nin daðýlýþýndan her “sol” çevre bir sonuç çýkardý. Anarþistler, sosyalist devlet diye bir þey sosyalizme uygun deðildi, sosyalizm devletsizliktir sonucuna vardý. Troçkistler, tek ülkede sosyalizm zaten mümkün deðildi, dünya devrimini beklemek gerekirdi, onlar devlet kapitalizmini uyguladýlar, ardýndan bunun yerine sosyalist devlet diye bürokratik kapitalist devlete daha yakýn bir model koydular, böylece halký yönetimden uzaklaþtýrdýlar, gibi bir sonuç çýkardýlar. Nihilistler ise baþka havadaydý. Onlara göre kiþisel devrim, bireyin mutluluðu, bireyin ahlaklýlýðý, bireyin kötülüðü ya da iyiliði vardý. Sistemlerin hepsi bireye kölelik biçen, bireyin geliþimini en-
gelleyen bir þeydi, bu sosyalist devlet de olsa durum aynýydý. Tüm bunlarýn içinden karma bir görüþ çýkaranlarýn ortak paydasý ise þöyle: insanlýk sosyalizmi de denedi, ancak kapitalizm karþýsýnda tutunamadý, çünkü bireyi baský altýnda tuttu, insanlýðýn yeni bir baskýcý devlete ihtiyacý yoktur, yerel yönetimler gereklidir ve bu kapitalist devlet içinde uygulanabilir, ihtiyaç olunan þey daha adaletli bir paylaþým, insan haklarýnýn esas alýndýðý bir sistemdir. Denilebilirki, yüzelli yýllýk sýnýflar savaþýmýndan, onlarca sosyalist yönetim deneyiminden, marksist-leninist birikimden çýkan þey bu oldu onlar için… Sovyetler Birliði deneyimi hem insanlýk için, hem de proletarya için gerçekten de inanýlmaz bir deneyim hazinesidir. Sovyetler Birliði sosyalizmi inþaa sürecine kapitalizmin bütün pisliklerinden arýnmýþ iþçiler, köylülerle deðil, iktidarý kaybetmiþ olmakla yenilgiyi kabul etmiþ burjuvalarýn bir köþede oturup yeni iþçi iktidarýna boyun eðdikleri ve ekonominin týkýr týkýr iþlediði bir dönemde baþlamadýlar; inanýlmaz bir yýkým, açlýk ve hastalýk kuþatmasý altýnda ve “kapitalizm içinde yetiþmiþ, kapitalizm tarafýndan yoksunlaþtýrýlmýþ ve bozulmuþ, fakat yine kapitalizm tarafýndan mücadele içinde çelikleþtirilmiþ kadýn ve erkeklerin yardýmýyla inþa etmek” zorundaydýlar. Lenin, Marx ve Engels’in ogünkü devrim deneyimlerinden de faydalanarak irdelediði kapitalizmden komünizme geçiþte artýk devlet olmayan bir devlet, sönümlenmeye baþlayacak bir devlet politikasýný tekrar tekrar irdeler. Ekim Devrimiyle bu irdelemesini sürdürür. Paris Komününün yýkýlýþ nedenlerini çok iyi anlayan Lenin, anarþistlerin devlet de dahil her türlü merkezi yönetimi ortadan kaldýrma po-
litikalarýna en ufak taviz vermez. Devrimin pratik aydýnlýðý içinde Bolþevikler, bin yýllarýn sýnýflý toplumunu tamamen ortadan kaldýrmanýn tek ve gerçek yolunun proletarya diktatörlüðünün mutlak uygulanýþýnda yattýðýný iyi kavradýklarý için Beyaz Ordularý yenilgiye uðratmayý baþarýrlar. Lenin daima nesnelliðin gözünün içine hiç sakýnmadan, duygularýný ve kiþisel istemlerini nesnelliðin gerekliliklerine bulaþtýrmadan baktýðý için devrimin sonunu getirebilmiþtir. Açlýðýn, bulaþýcý hastalýklarýn kol gezdiði bir ülkede proletarya iktidarýndan asla taviz vermemiþtir. Ancak bunu körü körüne bir politik baðnazlýkla da yapmamýþtýr. Örneðin birçok sosyalistin bazen burun kývýrarak, ya da bazen politik darlýkla algýladýðý “devlet kapitalizmi” uygulamasýný tam da proletaryanýn iktidarý aldýðý aylarda uygulamaya geçirmiþtir. Ancak bunu “iþçi denetimi”ni saðlayarak hayata geçirir. Bu çok önemli bir uygulamadýr. Sosyalizmi inþaa etmenin en önemli ayaðýnýn ekonomiyi güçlendirmek olduðunu bilen sosyalistler alýnan her türlü kararýn, sosyalist inþaa da geri bir adým olarak görülen kararlarýn bile kitleler tarafýndan büyük bir açýklýkla bilinmesi gerektiði ilkesini savunarak ve hayata geçirerek uygulamýþlardýr. Yani ne burjuva siyasetin kitleleri kandýrma oyunlarýna düþmüþlerdir ne de iddia edildiði gibi proletarya diktatörlüðünü emekçi yýðýnlara uygulamýþlardýr. Sovyetler Birliði böylesi bir dönemden güçlü bir ekonomi, yüksek bir yaþam kalitesi ve kapitalizmin pisliklerinden büyük oranda arýnmýþ bir toplum yaratabilmelerine sebep sosyalizmi kalýplarýn-ütopik algýlayýþlarýn dýþýnda nesnelliðin içinden çýkarmaya çalýþmýþ olmalarýdýr. Paris Komününün 72 gün süren ömründen hem Marx ve Engels hem de Lenin ve Bolþevik Parti sosyalizmin gerçekleþebileceðini görmüþlerdir. Lenin “biz henüz sosyalizm hakkýnda bir þey bilmiyoruz” ama onu “öteki dünyaya da havale etmiyoruz” derken, tek ülke de sosyalizm mümkün deðil, o halde iktidarý ele geçirmeyelim demedi. Yenilen bir devrim bile devrim yapmamaktan kat be kat üstündür ilkesini Paris komününden ve devrimci pratiðin
içinden çýkarmýþlardýr. Sosyalizm ancak böylesi bir canlý bir algýlayýþla mümkün olabilir, kafalardan çýkma hayallerle, kitabi sorgulayýþlarla ancak kapitalizmin ömrü uzatýlabilir. Þunu da belirtmek gerekir ki, Sovyetler Birliði deneyimi sosyalizmin tek yanlý örneðidir. Sovyetler Birliði örneðinin sosyalizmin tam bir biçimi olabilmesi için dünyanýn bir bütün olarak sosyalizmi yaþamasý gerekirdi ki, o zaman da sosyalist bir dünya sisteminden, sosyalizmin tam olarak kendisinden bahsederdik, Sovyetler Birliði örneðinden deðil. Peki yukardaki algýlayýþa, çýkarýlan sonuçlara sebep nedir? Sýnýflar savaþýmýnýn doðasý öyle bir keskinlik içerir ki, ortaya atýlan her politika, her pratik, her adým, her bakýþ ya burjuvazinin elini güçlendirir ya da iþçi sýnýfýnýn; ya kapitalist sistemin varlýðýný uzatýr, onu besler ya da iþçi sýnýfýnýn mücadelesine ivme ve güç katar, onu iktidara taþýr-yakýnlaþtýrýr. “Her devrimin temel sorunu, iktidar sorunudur. Bu sorun aydýnlatýlmadýkça devrimde kendi rolünü bilinçli bir biçimde oynamak ve hele devrimi yönetmek sözkonusu olamaz.” diyor Lenin. Bunu söylerken, yönetimi ele geçirmeyi hedeflemeyen bir sýnýfýn devrimci rolünü oynayamayacaðýný, kitlelerin devrimci
enerjilerini doðru hedeflerde yönetme ve yönlendirme de baþarýlý olamayacaðýný ifade eder. Ama yalnýzca bu da deðildir anlatmak istediði; iktidarýn hangi sýnýfýn elinde olduðudur önemli olan. Yani, köklü altüst oluþlardan, köklü deðiþimlerden söz edebilmek için iktidarýn kimin tarafýndan ve ne adýna ele geçirildiði ve ya elde tutulduðu önemlidir. Ýþte bu “akým”ýn bir türlü anlayamadýðý þey sýnýflar savaþýmýnýn kendi karakteri ve iktidar sorunudur.
Þimdi okuyucu sorabilir, bu kadar þey söylediniz ama hala devlet sorunu üzerine bir þey demediniz? Aslýnda söyledik ancak konunun daha iyi anlaþýlmasý için sýnýflý devletin ve sosyalist devletin ne olduðu, ne olmadýðý üzerinde ayrýca durmak gerekir. Devlet, örgütlü bir sýnýfýn baþka bir sýnýf üzerindeki zor aygýtýndan baþka bir þey deðildir. Devletin ortaya çýkýþý sýnýflý toplumlarla birlikte olmuþtur ve bütün sýnýflý toplumlar boyunca da devletin görevi emekçi çoðunluðun küçük bir asalaklar sýnýfýna boyun eðdirilmesi üzerine oturmuþtur, deyip yazýmýzýn devamýný bir sonraki sayýya býrakalým. Çünkü bu konuyu kabaca bile irdelemek baþka bir yazý konusu olabilir. DEVAMI GELECEK...
5
2. GENÇLÝK BULUÞMASI GENÇLÝK NE YAPMALI? EMPERYALÝST SAVAÞ KARÞITI
GENÇLER BULUÞTU
6
Buluþma ilk olarak genç bir emekçinin yaptýðý konuþma ile baþladý. Konuþmasýnda, emperyalist savaþýn en çok etkileyeceði kesimlerden birinin gençlik olduðunu, savaþ sýrasýnda cephelerde gençlerin öldüðünü; bu yüzden de savaþý gençlerle beraber tartýþmak için bu buluþmayý gerçekleþtirdiklerini açýkladý. Buluþmanýn ilk konusu “ Suriye ile Savaþýn Eþiðine Nasýl Geldik” idi. Sözü Ankara’dan gelen bir öðrenci aldý. Konusuna, Ortadoðu’nun yakýn tarihini özetleyerek baþlayan konuþmacý, Arap Sosyalizmi de denilen Baas rejimlerinin aslýnda sosyalizm deðil, kapitalizm olduðunu uygulanan politikalarla açýkladý. Daha sonra konunun ikinci bölümü için, sözü Ankara’dan gelen genç bir memur aldý, kapitalizmin bugün geldiði durumu, sýnýflarýn karþýlýklý iliþkilerini yorumlayarak, yaþadýðýmýz dönemin “ devrimci bir dönem “ olduðunu, bunun etkisinin bütün dünyada kendisini gösteren ayaklanmalar ve halk devrimleri olduðunu belirtti. Bu durumun Türkiye ve K. Kürdistan için de geçerli olduðunu, hatta Türkiye burjuvazisinin Suriye ile savaþa girmek istemesinin asýl sebeplerinden birinde yükselen devrimi bastýrmak olduðunu, bir diðer önemli sebebin ise Rojava’da gerçekleþen devrim olduðunu açýkladý. Bir sonraki konu ise, “ Savaþýn Ekonomik-Toplumsal Sonuçlarý “ oldu ve konuya ilk olarak Antep’ten gelen bir öðrenci, özellikle ekonomik verilerle savaþýn hem ticaretle, turizmle uðraþan küçük-burjuvaziyi yýkýma uðrattýðýný, Suriye’den gelen mültecilerin ucuz iþgücü olarak kendine iþ bulmaya baþlamasýyla orada yaþayan halk içinde iþsizliðin artmasý gibi sonuçlarýndan bahsetti. Daha sonra sözü alan Antakya’dan gelen genç emekçi , Antakya’da yaþayan halkýn savaþý en yoðun þekilde hissettiðini, bu yüzden de halkýn kýsa sürede bir bilinç sýçramasý yaþadýðýný, bunun en önemli göstergesinin de Antakya’da yapýlan eylemler olduðunu anlattý. Bu sunum özellikle Antakya’dan gelen genç emekçinin kendi yaþadýklarý,emekçilerle gençlerle yaptýðý sohbetlerde verdiði örneklerle dikkat çekici bir sunum oldu. Üçüncü konu, “ Savaþ Karþýsýnda Savunulan Görüþler ve Eleþtirileri “ Ýzmir’den gelen öðrenciler tarafýndan anlatýldý. Ýlk olarak 1. Emperyalist Paylaþým Savaþý’nda yaþanan tarihsel deneyimleri ve 2. Enternasyonal’in, Bolþeviklerin tavýrlarýný anlattý. “ Barýþ “, “ Anayurdun Savunulmasý “, “ Ne Zafer Ne Yenilgi “ politikalarýný incele-
yerek bunlarýn ya pasifist ya da iþçi sýnýfýný ulusal burjuvaziye yedekleyen bir yaklaþým olduðunu anlattý. En son olarak “ Emperyalist Savaþý Ýç Savaþa Çevir “ politikasýný inceleyen konuþmacý, doðru olan politikanýn bu olduðunu, Sovyet Devrimi’nin bu politikanýn doðruluðuna, baþarýsýna örnek olduðunu açýkladý. Ýkinci konuþmacý ise, bugünkü savaþ karþýsýnda ortaya konan görüþleri çeþitli dergilerden, gazetelerden yaptýðý alýntýlarla inceledi. Genel olarak, bugün reformist ve oportünist hareketlerin ya Esad’ý desteklediðini, ya Türkiye’nin sadece emperyalistler tarafýndan zorlandýðý için savaþýn güncel olduðunu savunduklarýný, buna karþýlýk savaþý durdurabilmek için ortaya atýlan politikalarýn hiçbirinin “ Emperyalist Savaþý Ýç Savaþa Çevir “ politikasýný karþýlamadýðý, ortalama sol hareketlerin yaklaþýmýnýn oportünizm olduðunu açýkladý. 2. Gençlik Buluþmasý’nýn son konusu “ Emperyalist Savaþ Karþýsýnda Tavrýmýz Ne Olmalý ? “, Ýstanbul’dan iki öðrenci tarafýndan yapýldý. Ýlk konuþmacý asýl olarak politik hedefler konusu üzerinde durarak, doðru politikanýn “ Emperyalist Savaþý Ýç Savaþa Çevir “ olduðunu , savaþý durdurmak için kendi ulusal burjuvazimizin iktidarýna son vermek gerektiðini, savaþý ancak halk iktidarýný kurarak önleyebileceðimizi açýkladý. Ýkinci konuþmacý ise savaþý durdurabilmek için, týpký Antakya halký ve gençliði gibi savaþ karþýtý örgütlenmeler kurulmasýnýn, okullarda mahallerde savaþ karþýtý ajitasyon ve propaganda yapýlmasýnýn önemi üzerinde durdu. En son olarak emperyalist savaþa karþý yürütülecek mücadelenin hem anti-faþisi hem de antikapitalist olmak zorunda oluþu vurgulanarak, 2. Gençlik Buluþmasý sona erdi. 2. Gençlik Buluþmasý’nýn sonuçlarýný açýklamak için, panellerden bir gün sonra 2 Aralýk günü bir yürüyüþ ve basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Taksim Meydaný’nda toplanan gençler “ Emperyalist Savaþa Karþý Ezilen Halklarýn Umudu Halk Devrimi - Halk Ýktidarý” pankartý açýldý, Galatasaray lisesinin önüne “ Emperyalist Savaþý Halk Devrimi Önler”, “ Gençlik Gelecek Gelecek Sosyalizm”, “ Kürt Halký Devrimle Özgürleþecek” gibi sloganlarla gelindi. Sloganlarýn ardýndan DÖB ve GEB adýna okunan ve ayný zamanda da Gençlik Buluþmasýnýn sonucu niteliðindeki basýn açýklmasý okundu, Basýn açýklamasýnýn tam metbi aþaðýdadýr:
Genç Emekçiler, Öðrenciler, Halklarýmýz!
Bizler dört bir yandan, farklý etnik kökenlerden, kültürlerden ve inançlardan bir araya gelen öðrenciler ve emekçi gençler olarak; bugün burada Suriye’ye yönelik emperyalist savaþa karþý sözümüzü haykýrmaya geldik!
Emperyalist-kapitalist sistem büyük bir ekonomik ve sosyal kriz içerisindedir. Dünyanýn her yerinde emekçiler ve gençler sokaklarý dolduruyor, meclisleri kuþatýyor, alanlarý zaptediyor! Halklar dünyanýn her yerinde kapitalizme karþý devrim yürüyüþlerini sürdürüyor! Kapitalizm ise kendini ancak baský, þiddet ve devlet terörü yoluyla ayakta tutabiliyor. On yýllardýr Ortadoðu halklarý emperyalizme karþý büyük bir kavga veriyor. En son Mýsýr ve Tunus halk devrimleriyle beraber bu isyancý halk tekrar sokaklara çýktý! Halklarýn yeni isyan ve ayaklanmalarýna güç ve moral kattý. Dünya devrimi her geçen gün büyümeye, geliþmeye, güçlenmeye devam ediyor.
Buna karþýlýk emperyalistler ve iþbirlikçileri, ilk önce Libya’da gökten yaðan bombalarla Ortadoðu halklarýna bir mesaj vermek istedi; “isyan ederseniz, ölürsünüz” dedi. Ancak Ortadoðu’nun isyancý emekçileri ve gençleri bu haydutlar karþýsýnda yýlmadý ! Bu sefer sahneye, ne iþçi sýnýfýnýn, ne Kürt halkýnýn ne de gençliðin devrim mücadelesini durduramayan, büyük bir kriz içerisinde olan Türkiye tekelci sermayesi çýktý. Kendi iktidarýný koruyabilmek için, bir devrimden korkan iþbirlikçi Türkiye tekelci sermayesi, Suriye’ye karþý bir savaþ baþlattý. Henüz ordusu sýnýrý geçmedi ama, Özgür Suriye Ordusu gibi çapulcularý eðiterek, “gazeteci” diye gönderdiði MÝT ajanlarýyla, silah ve para desteðiyle Suriye’de süren iç savaþýn doðrudan bir tarafýdýr. Emperyalizmin basit bir maþasý olarak deðil, yarattýðý provokasyonlar ile kendi girdiði bu savaþa emperyalistleri de sokmaya çalýþarak, Suriye’de bir karþý-devrim üssü yaratmak için harekete geçti. Amacý, bu topraklarda iþçi ve ezilen halklarýn sürdürdüðü devrim mücadelesinin önüne geçebilmek ve Batý Kürdistan’da bir devrimle özgürlüðünü gerçekleþtiren Kürt halkýný ezmektir! Biz gençlerin bu savaþta hiçbir çýkarý yoktur. Bu savaþ bizim savaþýmýz deðildir. Bu savaþ iki kapitalist sýnýfýn savaþýdýr. Bizler ne Türkiye tekelci sermayesinin yanýnda ne de Esad iktidarýnýn yanýnda yer alamayýz, almayacaðýz! Kapitalistler hem Türkiye ve Kürdistan’da, hem de Suriye’de emekçileri daha çok sömürsünler diye Suriye’deki emekçi halka ve gençlere silah çekmeyeceðiz!
Ama bizler böyle bir savaþý ne kadar istemesek de, kapitalistlerin bu savaþa ihtiyaçlarý var. Bu yüzden, sadece “Savaþa Hayýr” diyerek bu savaþý önleyemeyeceðimizi çok iyi biliyoruz. Kapitalizm varlýðýný koruduðu müddetçe savaþlar olmaya, insanlar ölmeye devam edecektir. Ýþte bu yüzden, savaþý durdurabilmek için, tek çare olan devrim ve halk iktidarý için mücadele edeceðiz. Kapitalizm savaþlarý doðurur sosyalizm ise özgürlüðü ve barýþý.
Genç Emekçiler, Öðrenciler, Halklarýmýz! Kapitalizm savaþ demektir; ölüm demektir; geleceksizlik demektir, iþsizlik demektir. Savaþsýz, sömürüsüz bir dünya ancak kapitalizmin tarihin çöplüðüne gönderilmesiyle mümkün olacaktýr. Emperyalist güçler bir dünya savaþýnýn hazýrlýklarýný yaparken, biz gençler her gün sokaklarda okullarda atölyelerde mayalanmakta olan devrimi zafere taþýmak için var gücümüzle çalýþmalýyýz. Þimdi okullarda, atölyelerde, fabrikalarda, mahallelerde devrim için örgütlenme zamanýdýr. Ancak kapitalistlerin iktidarýný yýkýp, kendi iktidarýmýzý kurduðumuzda özlemini çektiðimiz barýþa kavuþabiliriz. Savaþý siz kapitalist haydutlar baþlattýnýz; biz devrimci gençler, emekçilerle, Kürt halkýyla, ezilen sömürülen bütün dünya halklarýyla beraber bitireceðiz! EMPERYALÝST SAVAÞA KARÞI HALKLARIN UMUDU HALK DEVRÝMÝ HALK ÝKTÝDARI! EMPERYALÝST SAVAÞI HALK DEVRÝMÝ ÖNLER! GENÇLÝK GELECEK GELECEK SOSYALÝZM!
DÖB/Devrimci Öðrenci Birliði GEB/Genç Emekçiler Birliði
7
SAVAÞ EKONOMÝLERÝ
“Savaþlar salt devletler arasýnda süren bir olgu deðildir; sýnýflar arasýnda süren mücadele üstü örtülü bir iç savaþtýr” diyen Aktaþ, “ Buna örnek olarak 70’lerle baþlayýp 80’lere kadar devam eden dönem gösterilebilir, ki bu döneme Darbeler dönemi denir. Çünkü dünyanýn her yerinde darbeler yaþanmýþ ve darbelerin temel dürtüsü de, emperyalizmin krizden kurtulmasý, geliþen sýnýflar mücadelesini bastýrmak ve yeni sömürge ülkelerde tam ilhak sürecini baþlatmaktý. Bu süreçte darbelerin gerçekleþtirildiði ülkelerde faþizm uygulanmaya baþlandý. Türkiye’de de 24 Ocak Kararlarý ile birlikte emperyalizm tam ilhak sürecini hýzlandýrdý.” dedi.
A
8
dana Çukurova Üniversitesi Ýktisat Kulübü tarafýndan, 13 Aralýk Perþembe günü Mithat Özsan Amfisi’nde “Savaþ Ekonomileri” konulu bir panel gerçekleþtirildi. Anadolu Üniversitesi Ýktisat Bölümü öðrencisi Kenan Aktaþ ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Ýktisat Bölümü öðrencisi Yusufcan Yýldýrým’ýn panelist olarak katýldýðý ve Çukurova Üniversitesi Ýktisadi ve Ýdari Birimler Fakültesi Öðretim Görevlisi Yard. Doç.Dr. Sanlý Ateþ’in moderatörlüðünü yaptýðý panele öðrencilerin ilgisi yoðundu. Moderatör Yard. Doç.Dr.Sanlý Ateþ, bir giriþ konuþmasýyla paneli açtý ve savaþlarýn tüm insanlýk için gözyaþý, kan ve daha fazla acý getirdiðini söyledi. “Hiçbirimiz savaþlarýn olmasýný, insanlarýn öldürülmesini, acý çekmesini istemiyoruz; ama Dünya’yý kana bulanmaktan bu þekilde kurtaramýyoruz. Ayrýntýlý biçimlerde arkadaþlarýmýz konuþacak.” dedikten sonra panelistleri tanýttý ve sözü Yusufcan Yýldýrým’a býraktý. Yýldýrým, dinleyicileri selamladýktan sonra, savaþ denildiðinde birçoðumuzun aklýna hala iki ülke ordusunun cephe savaþlarýnýn geldiðini ancak bu durumun savaþýn sadece bir aþamasý ve türü olarak deðerlendirilebileceðini ve savaþ ekonomilerini açýklayabilmemiz için söz edilmesi gereken ilk konunun sýnýf savaþýmý olduðunu söyledi. Savaþlarýn toplumlar tarihinde özel mülkiyetin ortaya çýkýþýyla birlikte görülmeye baþlandýðý, savaþlarýn egemen sýnýflarýn mülklerini arttýrmak ve egemenliklerini devam ettirmek amacýyla gerçekleþtirildiðini söyledi. Günümüzde okullarda bize öðretilen iktisadýn, savaþlarýn nedenlerine cevap verebilecek bilimsel bir niteliðe sahip olmadýðýný, sanki politikaya hiçbir etkisi olmayan bir konu
gibi ele alýndýðýný; oysa ki sadece savaþlarýn deðil, politikanýn temelinde ekonominin olduðunu belirtti. Coðrafi keþifler sonrasý çýkan savaþlarý, Haçlý Seferleri’ni buna örnek olarak verdi. “Kapitalizmin geliþmeye baþlamasýyla beraber kapitalist üretimin iþleyiþi hakkýnda ayrýca inceleme yapma gerekliliði ortaya çýktý. Bu gereklilik tarih sahnesine bazý iktisatçýlarý çýkardýysa da, bunlarýn kullandýðý yöntemler bilimsel deðildi. Kapitalizmin geliþimiyle paralel olarak bu iktisatçýlarýn görüþleri bir dizi evrim geçirdiyse de bilimsel bir niteliðe kavuþamadý. Marx kendinden önceki bu iktisatçýlarýn ileri sürdüðü görüþleri de deðerlendirerek, Ekonomi-Politik biliminin babasý olarak ezilenlerin kanýyla yazýlan tarihin sahnesine çýktý.” diyerek, ekonomiden bahsederken, konuþulmasý gerekenin ekonomi-politik olduðunu söyledi ve ekonomi-politiði kýsaca özetledi. Bunlarýn ardýndan emperyalizme deðinen Yýldýrým, emperyalizmin kapitalizmin son aþamasý olduðunu, her alanda gerici bir karaktere sahip olduðunu söyledi. Emperyalizmin ulusal sorunlara yaklaþým biçimini buna örnek gösterdi; 1. ve 2. Emperyalist Paylaþým Savaþlarý’nýn sebeplerine de deðinerek, bunlarýn da temel sebeplerinin son tahlilde ekonomik olduðunu belirtti. Faþizmin de, 1. Emperyalist Paylaþým Savaþý’ndan sonra ortaya çýkmasýnýn bir tesadüf olmadýðýný, onu ortaya çýkartanýn da kapitalizmin geldiði aþama ve Sovyet Devrimi’nin dünya halklarý üzerindeki etkisi olduðunu söyleyen Yýldýrým, sözü Aktaþ’a býraktý. Yýldýrým’ýn ardýndan sözü alan Kenan Aktaþ, “Politika ekonominin yoðunlaþmýþ biçimidir ve savaþlar da politikanýn baþka araçlarla devamýdýr.” diyerek sözlerine baþladý. 1945 sonrasý Dünya’nýn genel durumu üzerine konuþan Ak-
taþ, “Sovyetler Birliði’nin Nazileri yenilgiye uðratmasýnýn ardýndan dünya askeri anlamda SSCB’nin yenilmezliðini anlamýþ oldu. Bunun üzerine ABD’nin baþýný çektiði emperyalist blok ile SSCB’nin baþýný çektiði sosyalist blok arasýnda süren ve birçok alanda kendini gösteren savaþýn yaþandýðý döneme soðuk savaþ denir.” dedi. Soðuk savaþ dönemlerinde iki ülke arasýndaki savaþýn bilim, sanat, kültür gibi alanlarda da sürdüðünü belirtti. NASA’nýn da bu soðuk savaþ sürecinin bir ürünü olduðu söylendi. NATO’nun da bu dönemin ürünü olduðunu ve karþýtý olarak da sosyalist ülkelerin oluþturduðu Varþova Paktý’nýn 1955’te kurulduðunu ekledi. Sonrasýnda ise Marshall Planýndan bahsedildi. Marshall Planý kapsamýnda Türkiye’nin de yardým almak için defalarca ABD’ye baþvurduðunu ve komünist bir ‘tehlike’nin varlýðýný ispatlamak için komünist olmayan binlerce insaný “azýlý komünistler” diyerek zindanlara attýðýný; bu yönüyle de birçok kitapta geçmiyor olsa bile soðuk savaþýn baþlatýcýlarýndan biri olduðunu söyledi. Çünkü Marshall yardýmlarý görünürde 2. paylaþým savaþýnda yýkýma uðrayan ülkelerin toparlanmasý ve yeniden yapýlandýrýlmasýný amaçlasa da, aslýnda sosyalist bloða karþý yürütülen mücadelenin finansmanlýðýný üstlenmiþ oluyordu. “Savaþlar salt devletler arasýnda süren bir olgu deðildir; sýnýflar arasýnda süren mücadele üstü örtülü bir iç savaþtýr” diyen Aktaþ, “ Buna örnek olarak 70’lerle baþlayýp 80’lere kadar devam eden dönem gösterilebilir, ki bu döneme Darbeler dönemi denir. Çünkü dünyanýn her yerinde darbeler yaþanmýþ ve darbelerin temel dürtüsü de, emperyalizmin krizden kurtulmasý, geliþen sýnýflar mücadelesini bastýrmak ve yeni sömürge ülkelerde tam ilhak sürecini baþlatmaktý. Bu süreçte darbelerin gerçekleþtirildiði ülkelerde faþizm uygulanmaya baþlandý. Türkiye’de de 24 Ocak Kararlarý ile birlikte emperyalizm tam ilhak sürecini hýzlandýrdý.” dedi. “Burada þu konuya da deðinmek gerekiyor; kapitalist toplumda, savaþ ve militarizm vazgeçilmez ve zorunlu bir olgudur. Kapitalizmin yaþadýðý uzlaþmaz iç çeliþkiler, savaþlarý zorunlu kýlar. Ama kapitalizmde zor, ayný zamanda bir
ekonomik güçtür. Çok ciddi bir iþgücü barýndýrýr.” dedi ve sonrasýnda bunu en büyük silah þirketlerinin iþçi sayýlarý ve karlarýyla örneklendirdi. Kapitalist toplumda savaþlar ülke ekonomilerini canlandýrýcý bir etkiye sahiptir. Devletlerin krizlerden kurtulmak için de savaþlara ihtiyaç duyabileceðini belirten Aktaþ, sonrasýnda “Sonuç olarak kapitalist toplum açýsýndan savaþ ve savaþ ekonomisinin bir sonucu olarak karþýmýza ekonominin militarize olmasý çýkýyor. Soðuk savaþ dönemindeki silahlanma yarýþýndan tutun da, Sovyetler Birliði’nin daðýlmasýna kadar ki süreçteki tüm müdahalelerde ekonominin militaristleþme olgusunu görmek mümkün.” dedi. Sovyetler Birliðinin daðýlmasýndan sonraki dönemlere de deðinen Aktaþ, burjuvazinin kapitalizmin sonsuzluðunu ilan etmesinden çok kýsa süre sonra kapitalizmin yýkýlmasýnýn zorunluluðunu bir kez daha gördüðünü söyledi. 11 Eylül saldýrýsýyla beraber emperyalizmin baþ temsilcisi olan ABD ve diðer emperyalist güçlerin dünya halklarýna karþý 3. dünya savaþýný baþlattýðýný söyledi. Afganistan, Irak iþgali ve sonrasýndaki geliþmeler kapitalist sistemin çýkmazlýðýný ortaya koyuyor dendi. Suriye’de süren savaþa ve Kürt halkýnýn Rojava devrimine de deðindikten sonra, Türkiye’nin Suriye savaþý konusundaki istekliliðine deðinildi. Sonuç olarak dünyada halklarýn sosyalizme yöneldiðine iþaret edildi. Ve dünya halklarýnýn, ezilen sömürülen halklarýn emperyalizme karþý savaþýndan zaferle çýkacaðýný ifade ettikten sonra soru cevap bölümüne geçildi. Sorular genel olarak Kürdistan sorunu ve Suriye’deki son geliþmelerle ilgiliydi. Bunun dýþýnda merak edilen bir soru da“ Kriz gerçekten teðet mi geçmiþti ve Türkiye krizi iyi yönetebiliyor mu?” idi. Panelistler bu soruyu “Türkiye krizi iyi yönetemiyor. O süreçte de krizin Avrupa’daki gibi sarsýcý hissedilmeme nedeni ve teðet geçti savunusunun sebebi dýþarýdan Türkiye’ye gelen sýcak para akýþýydý.” diyerek yanýtlandý. Panel soru-cevap bölümüyle sona ererken, panelden çýkan öðrenciler R2 alanýnda müzik eþliðinde coþkulu halaylarda yeniden buluþtu.
9
YIKACAÐIZ!
EVLERÝMÝZÝ YIKAN KAPÝTALÝZMÝ
D
10
evlet, toplumun geliþmesinin belirli bir aþamasýndaki ürünüdür, bir idari mekanizmadýr. Bu idari mekanizmanýn en küçük yapý birimi yerel yönetimlerledir. Öncelikle yerel yönetimler özelinde bir çalýþma yapacaksak yerel yönetimlerin iþleyiþi hakkýnda bilgi sahibi olmamýz gerekmektedir. Yerel yönetimler, devletin en küçük idari yapýlanmasý olmakla birlikte devletin YERÝNDEN YÖNETÝM özelliðinin ana kaynaðýdýr. Normal koþullarda yerel yönetimler, idari bir birim olarak özerk yetkiye sahiptirler. Ancak uygulamada bunun böyle olmadýðýný biliyoruz. Bugünün koþullarýnda yerel yönetimler, MERKEZDEN YÖNETÝLEN bir konuma gelmiþtir. Bunun ana kaynaðýnýn Kapitalizm olduðu ortadadýr. Kapitalizm, rant elde edebileceði tüm alanlara nüfuz etmek ister. Yerel yönetimler de kapitalizm için bir kar kaynaðýdýr. Aþaðýda açýklayacaðýmýz örneklerle aklýnýzda somut bir hale gelecektir. Gelin hep birlikte yerel yönetimlerin iþleyiþinin nasýl olduðunu ve nasýl olmasý gerektiðine karþýlaþtýrarak bakalým. Rusya ve SSCB Örneði Rusya’da, 1917 Devrimi ardýndan oluþmaya baþlanmýþ olan SSCB, Moskova’nýn baþkentliðini yaptýðý bir sosyalist devlettir. SSCB içerisinde yer alan yerel yönetimlere genel olarak bir bakarsak; Moskova baþta olmak üzere bütün yerel birimler özerk bir yönetime sahiptirler. Daha önce Rus Hükümeti tarafýndan yönetilen bütün yerel yönetimler birer idari mekanizma haline gelmiþtir. Örneðin: Sovyetlerden önce sadece isim olarak geçen ve sadece idari yapýsýný belirlemek dýþýnda herhangi bir hizmet veya yerel yönetim hakký tanýnmayan 3.470 kiþilik nüfusa sahip Aramil þehri gibi birçok þehir Sovyetlerle birlikte birer yerel yönetim olarak tanýnmýþ, yönetim hakký halkýn kendisine verilmiþtir. Sovyetlerde, yerel yönetimler, birer komite þeklinde var olmuþtur. Ardon, Argun, Bereziniki, Inza olmak üzere birçok yerel de minimum 50-100 kiþi arasýndan oluþan birer komite o yerelin sorumluluðunu almýþtýr. Yereller mahalleler þeklinde yürütülmeye baþlatýlmýþ her mahalli idare birer komiteye dönüþmüþtür. Her yerelin ve mahallinin kendine ait; çamaþýrhane, bulaþýkhane, çocuk bakým yerleri, kütüphane vb. vardýr. Buralarda o yerelde yaþayan tüm insanlar görev almak zorundadýr. Kontrol ve denetim oluþturulan komiteler tarafýndan yapýlmaktadýr. Kasinov adlý þehirde kurulan çamaþýrhane bugün Ruslar tarafýndan hala kullanýlmaktadýr. Moskova Bilimsel Kütüphanesi de hala kullanýlmaktadýr.
Yerellerin her birinde elektrik, su ve barýnma benzeri temel ihtiyaçlar kiþilere ücretsiz saðlanmaktadýr. Ancak kiþiler bu ihtiyaçlarýný kendileri üretmekle mükelleftir. St. Petersburg þehrinde, þehrin yakýnýnda kýþ aylarýnda donan ve yaz aylarýna gelindikçe çözülmeye baþlayan akarsudan elde edilen elektrik (halk tarafýndan oluþturulan bir proje) tüm Petersburg halkýnýn ihtiyaçlarýný karþýlamaktaydý. Bugün bu elektrik sistemi Rusya devleti tarafýndan geliþtirilmiþtir. Ancak Petersburg halký bu sistemden ücretli biçimde faydalanmaktadýr. Örnekleri ve yapýlan faaliyetleri çoðaltmak mümkün. Görünen þu ki her ekonomik sistemin kendi idari yapýlanmasý farklýdýr. Rusya-Sovyetler örneði bize gösteriyor ki kapitalizm daha fazla rant, sömürü için yönetir. Sosyalist ülkelerde yönetime katýlma sadece Sovyetlerle sýnýrlý deðildir tabi ki.Geçmiþte Alman Demokratik Cumhuriyet’inde olduðu gibi bugün de Küba bize örnek teþkil etmektedir. Üretim araçlarýnýn toplumsallaþtýrýlmasýnýn bir göstergesi olarak katýlmanýn kurumsal yapýsýna iliþkin yaptýðýmýz çalýþma, sosyalist toplumda yönetime katýlmanýn niteliðini göstermektedir. Yaþamakta olduðumuz Türkiye ve Kürdistan açýsýndan yerel yönetimler aslýnda bugün Rusya’dan farksýz deðil. Bugün Türkiye ve Kürdistan’da merkezden bir yönetim olduðunu ve yerel yönetimler üzerinde uygulanan baskýyý görmeyen, duymayan yoktur. Tekelci kapitalizm bugün artýk son kozlarýný oynamakta, ayakta kalabilmek için kendine ye-
ni ve daha güçlü sömürü alanlarý yaratmakla uðraþmakta. Tam da bu noktada birçok yasayý meclisten geçirmekte ve uygulamaya sokmaktadýr. Bunun son örneklerinden biri de yeni “Büyükþehir Belediye Kanunlarý” dýr. Toplam 39 madde olmak üzere; bir kýsmý deðiþtirilmiþ bir kýsmý yeni eklenen yasalardýr. Gelin hep birlikte bizleri yakýndan ilgilendiren deðiþen kanunlara bir göz atalým: (10 Temmuz 2004 tarih ve 5216 sayýlý Büyükþehir Belediye Kanunu 11 Ekim 2012 tarihi itibari ile deðiþtirilmiþtir.) *Yasa tasarýsýnýn Geçici 1`inci maddesinin 15`inci fýkrasýnda yapýlan düzenleme ile köy tüzel kiþiliði ortadan kalkan ve mahalleye dönüþen yerleþmelerdeki mevcut yapýlarýn statüsüne iliþkin bir düzenlemeye yer verilmiþtir. Yasa ile yalnýzca büyükþehir belediyesi olan illerde deðil, diðer illerde de 559 belediyenin nüfusun 2000`in altýna düþmesi nedeniyle kapatýlmasý öngörülmüþtür. Yalnýzca nüfus kriterini esas alan bir düzenlemenin doðruluðu tartýþýlýr. Böylesi bir düzenleme, hizmetin yerelden saðlanmasý ve toplumun kararlara katýlmasý açýsýndan büyük bir eksikliktir. * Tasarýnýn 4. maddesi ile Ýl Özel Ýdareleri de kalkmaktadýr. Yerine merkezi yönetim birimi olarak Yatýrým Ýzleme ve Koordinasyon Merkezi kurulmaktadýr. Yatýrým ve Ýzleme Komisyonlarý her il için ayrý oluþturulmuþ 5 kiþiden oluþan bir komisyondur. 1-Vali, 2-Büyükþehir Belediye Baþkaný, 3Emniyet Genel Müdürü, 4-5- Ýç iþleri Bakanlýðý tarafýndan atanacak 2 kiþi. Bu madde yerel yönetimlerin devlet eliyle tamamen kontrol altýna alýnmasýný saðlayan bir maddedir. * Yasa Tasarýsýnýn 5`inci maddesinin 24`üncü fýkrasý ile köy, kasaba, ilçelerde Mahalleye dönüþen köylerde bulu-
nan ve Ulusal Adres Veri Tabanýna kayýtlý olmayan bakkal, manav, berber, fýrýn, kahve, lokanta, tanýtým ve teþhir büfeleri ve yerleþim yeri halký tarafýndan kurulan ve iþletilen kooperatiflerin iþletme binasý gibi yapýlar ruhsatlarý olmak ve Ulusal Adres Veri Tabanýna kayýtlý olmak zorundadýr. Bu madde yaygýn bir yýkým planý ile kentsel dönüþüm projelerine zemin hazýrlanmaktadýr. *Tasarýnýn 5`inci maddesinin 40, 41 ve 42`nci fýkralarýnda il sýnýrlarý içindeki tüm yerleþmelere ve tüm vatandaþlara yönelik olan “yol”, “kanalizasyon” ve “su” harcamalarýna katýlma payý alýnmasýna iliþkin düzenlemede deðiþiklik yapýlmýþ ve mutlak biçimde “alýnýr” olan ifade “alýnabilir” olarak deðiþtirilmiþtir. Her ne kadar zorunlu olmaktan çýkarýlmýþ olsa da, özellikle mahalleye dönüþen köylere yönelik bir ayrýmýn bulunmamasý, köylerde tarým nedeniyle üretim için gerekli enerjinin ve suyun faturalandýrýlmasýna dolayýsýyla yoksullaþmaya neden olacaktýr. Görüldüðü gibi çýkarýlan hiçbir yasa iþçilerin-emekçlilerin lehine bir durum deðildir ve olmayacaktýr. Evet, kapitalizm iþçileri, köylüleri ve tüm emekçileri yaþamdan kovmakta ve yok saymaktadýr. Ýþçi ve emekçilerin tek çýkar yolu kendisini yaþamdan kovan kapitalizme karþý savaþmaktýr. Çözüm iþçi sýnýfýnýn iktidarýdýr. DOKUZ EYLÜL ÜNÝVERSÝTESÝ YEREL YÖNETÝMLER ÖÐRENCÝSÝ
ÖÐRENCÝLER SAFLARA
Bu farkýndalýklara sahip olan insanlarý harekete geçirmek onlara bir kývýlcým yakmak bizim elimizde, bu iþteki en büyük görev biz gençlere ve öðrencilere düþüyor. Onun için sizleri kavga bayraðýný yükseltmeye, gerçek özgürlüklerin kazanýlacaðý sosyalizmi kurmaya, DÖB saflarýnda örgütlenmeye çaðýrýyoruz. Bizlere hiçbir gelecek veremeyen, yarýn yaþayabilmek garantisi bile veremeyen sistem, gençleri kendi dünyasýna çekmenin en iyi yolunun ailelerden geçtiðinide çok iyi biliyor. Ailelere ve gençlere ulaþmanýn en iyi yollarý olarak da kendi basýn ve medyasýný kullanmada görüyor. Geliþen teknolojiden yararlanýyor. Aslýnda bugün izlediðimiz dizi ve programlardan, insanlarýn kendilerine yanlýþ örnek karakterler seçmelerinden tutunda, okullarda verilen eðitimlere kadar, kendi alt yapýsýný gelecek kadrolarý oluþturuyor. Size düþüncelerin çeþitli yollardan aþýlamaya çalýþýrken , sizi ayný zamanda yavaþ yavaþ toplum içerisinde öldürmeye, kaybetmeye çalýþýyor. Ve böylece artýk siz, geliþen gündemi bile merak etmez, kendi halinde, sorgulamayan bireyler haline gelirsiniz. Göründüðü gibi saydýðýmýz ve daha saymaya vakit bulamadýðýmýz birçok nedenden dolayý
böylesine çürümüþ bir düzende saðlam kalabilmek için verdiðimiz mücadele çok zor bir mücadele. Çünkü biz gerçekleri görebilen ve düzene boyun eðmeyen insanlarýn hayatý sistemin sunduðu görkemli hayatlardan çok daha zor ama bir o kadar da onurlu. Ve bizler þunu biliyoruz ki, sisteme karþý verdiðimiz bu savaþýn sonunda asýl görkemli hayatlarý bizler yaþayacaðýz ve bunun için savaþtayýz. Bu farkýndalýklara sahip olan insanlarý harekete geçirmek onlara bir kývýlcým yakmak bizim elimizde, bu iþteki en büyük görev biz gençlere ve öðrencilere düþüyor. Onun için sizleri kavga bayraðýný yükseltmeye, gerçek özgürlüklerin kazanýlacaðý sosyalizmi kurmaya, DÖB saflarýnda örgütlenmeye çaðýrýyoruz. Sarýgazi’den Bir DÖB’lü
11
SOKAÐA
SAVAÞI
Ýlk olarak, 68 günlük yürüyüþten bir takým dersler çýkarmak gerekli. Kazanýmlarýný sokakta olduðun sürece koruyabilirsin, mücadeleyi kesintisiz devam ettirdiðin sürece kazanabilirsin. Bu da ancak “Devrim ve Halk Ýktidarý” taleplerini en baþa koyarak, ulusal sorunu, zindanlar sorununu, paralý eðitim sorununu, kadýn cinayetlerini, iþçi cinayetlerini... vb, kapitalizmin ortaya çýkardýðý bütün bu sorunlarý, kapitalizmi yýkarak çözebiliriz anlamýna gelir.. Mýsýr’a iyi bakýn, sokaktan çekildiðinde devriminiz bile çalýnabilir.
12
Aralýk... Maraþ, Hayata Dönüþ, Roboski... Faþizmin kanlý tarihinden baþka baþka sayfalar... Aleviler, devrimci tutsaklar ve Kürt halký... Katleden ayný el... 12 yýl önce, faþist devlet zindanlara saldýrýp, tutsaklarý F Tiplerine geçmeye zorlarken, toplumsal devrimin öncü kadrolarýný teslim almak istiyordu; yapamadý, yapamazdý da. Dört gün, dört gece boyunca tutsaklar savaþtýlar. Saldýrýnýn ilk dakikalarýndan itibaren öncülerini yalnýz býrakmayan emekçiler, gençler sokaklardaydý. Ve bu süreç ölüm oruçlarýyla beraber 2007 yýlýna kadar sürdü. Ama zindanlarýn devrim mücadelemizin en önemli ayaklarýndan biri olduðu herkesçe görülmüþ, önemi daha net anlaþýlmýþtý. Çok zaman geçmedi tutsaklarýn sesi bir kez daha yükseldi. 68 günlük bir yürüyüþ ve emekçi halklar, gençler gözlerini bir kez daha zindanlara çevirdiler. “KCK operasyonlarý” diye her gün onlarca kiþiyi zindanlara gönderen devlete karþý, tutsaklardan “Edi bese!” haykýrýþý geldi. Hem tecridin kaldýrýlmasýný, hem de Kürtçe savunmayý bir anda herkesin gündemine soktular ve bu mücadele bir takým kazanýmlar da getirdi. Bu kazanýmlarýn tek sebebi tutsaklarýn kararlýlýðý ve zindanlara yönelen halkýn kendisidir. Eylemin kazanýmlarla bitirildiði düþünülüyordu, devlet korktuðu, güçsüzlüðünü gösteren bu sürecin sonlanmýþ olmasýnýn verdiði rahatlamayla bir anda yasa tasarýlarýný geri çekti, bir “KCK dalgasý” daha baþ gösterdi. Burjuvazinin ikiyüzlülüðü bir kez daha kanýtlanmýþ oldu. Peki, bu süreci nasýl okumak gerek? Ýlk olarak; iç savaþýn böylesine yoðun bir biçimde sürdüðü bu topraklarda, masa baþýndaki uzlaþmalarýn hükümsüzlüðü karþýmýza çýktý. Sokaktaysanýz, her þeyi
kazanabilirsiniz; ama sokaktan çekilindiði andan itibaren, devlet üstünüze gelmeye, bütün kazanýmlarýnýzý geri almaya yemin etmiþtir. Çünkü artýk günümüzde tüm temel sorunlarýn deðil, kapitalizmden kaynaklanan hemen her sorunun çözümü sokaklarda verilecek bir dizi sokak savaþlarý ve devrimlerle mümkündür. Bunu dünyanýn birçok yerinde yaþanan anti kapitalist eylemliklerle ve gösterilerle görmek mümkün. Ýkinci olarak; bu topraklarda ulusal sorun, artýk ayný zamanda zindanlar sorunu demektir. Kürt halký artýk hangi talebi karþýlanýrsa karþýlansýn, tutsaklarý özgürleþmeden, özgürleþemez. Bununla birlikte Kürt halkýnýn yüzünü zindanlara dönmesi, zindanlarý hedefleyen yürüyüþler yapýlmasý son derece önemlidir. 2 defa hayatý durdurmaya çalýþtýlar ve bu giriþimler özellikle Kürdistan’da hayat buldu ama Türkiye’de daha zayýf kaldý. Ama yine de ses getiren sokak savaþlarý yaþandý. Tutsaklarýn özgürleþmesinin yalnýzca zindanlarýn yýkýlmasýyla olabileceði düþüncesi Kürt halkýnýn bilincine yerleþti. Bu süre zarfýnda Türkiyeli emekçilerin ve gençliðin de bilincinde daha fazla yer etti. Üçüncüsü; zindanlar sorunu en yakýcý haliyle gençlik arasýnda da hissediliyor. Tutuklu öðrencilerin sayýsý artmaya devam ediyor, her okul dönemi sonrasý olduðu gibi, bu dönem sonunda da, tatil baþlar baþlamaz gene öðrenci tutuklamalarýnýn yaþanacaðýný söylemek, kehanet olmaz. Ya da emperyalist savaþ her gün yeni geliþmelerle karþýmýza çýkarken, buna karþý çýkanlarýn kendilerini baþka bir yerde bulacaðýný düþünmek mümkün mü? Dördüncüsü; Tüm bu süreç boyunca faþizmle her türlü mücadeleye giren gençler, emekçiler, faþizm yýkýlmadan hiçbir
EGEMEN OLAN
KAZANIR!
demokratik hakkýn garanti altýna alýnamayacaðýný görmüþ, faþizmin yýkýlmasý kitlelerin ve devrimci gençliðin önünde somut bir görev olarak çýkmýþtýr. Bu tablo devletin acizliðini ve güçsüzlüðünü, yönetemiyor oluþunu gösterir. Her geçen gün krizle, pýtrak gibi her yerden çýkan kendiliðinden eylemlerle boðuþan, bir yandan da bunlarý bastýrmak için Suriye ile paralý askerler eliyle savaþan devlet, güçlü deðildir; aksine son çýrpýnýþlarýdýr. Bu çýrpýnýþlarýn bir kýsmý da elbette operasyonlar, tutuklamalar olacaktýr. Bu sürecin önüne nasýl geçeceðiz, ne yapacaðýz? Ýlk olarak, 68 günlük yürüyüþten bir takým dersler çýkarmak gerekli. Kazanýmlarýný sokakta olduðun sürece koruyabilirsin, mücadeleyi kesintisiz devam ettirdiðin sürece kazanabilirsin. Bu da ancak “Devrim ve Halk Ýktidarý” taleplerini en baþa koyarak, ulusal sorunu, zindanlar
sorununu, paralý eðitim sorununu, kadýn cinayetlerini, iþçi cinayetlerini... vb, kapitalizmin ortaya çýkardýðý bütün bu sorunlarý, kapitalizmi yýkarak çözebiliriz anlamýna gelir.. Mýsýr’a iyi bakýn, sokaktan çekildiðinde devriminiz bile çalýnabilir. Ýkincisi; Öncü komünist bir parti etrafýnda sýký sýkýya örgütlenmenin önemi bir kez daha kendisini dayatýyor. Çünkü mücadelenin önündeki her tuzaðý kitlelere gösterecek olan, anýn görevlerini kitlelere açýklayacak olan komünist partidir. Ve gençlik burada böylesine devrimci bir süreçte mücadelenin ana gövdesini oluþturacaktýr. Üçüncüsü; Üniversitelerden, fabrikalara gençlik devrimin en temel sorunlarýný sahiplenmeli, burjuvaziye ve onun faþist devletine karþý sokaktaki mücadeleyi büyütmelidir. Çünkü sokaklara egemen olan savaþý kazanýr!
Öncü komünist bir parti etrafýnda sýký sýkýya örgütlenmenin önemi bir kez daha kendisini dayatýyor. Çünkü mücadelenin önündeki her tuzaðý kitlelere gösterecek olan, anýn görevlerini kitlelere açýklayacak olan komünist partidir. Ve gençlik burada böylesine devrimci bir süreçte mücadelenin ana gövdesini oluþturacaktýr.
13
DİL TARİH FAŞİZME MEZAR OLACAK!
Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coðrafya Fakültesi’nde (DTCF) bir süredir devam eden gerginlik had safaya ulaþtý ve olaylar çýktý. Fakülte yönetimi derslere 7 Aralýk tarihine kadar ara verildiðini duyurdu. Gazi Üniversitesi’nden gelen yaklaþýk 50 kiþilik faþist grubun da saldýrýda yer almasý, olay sýrasýnda kantinde bulunan özel güvenliklerin ise hiçbir müdahalede bulunmamasý, saldýrýnýn planlý olduðunun bir göstergesi. Ýki grup sabah saatlerinde okul giriþinde karþýlaþýnca, aralarýnda baþlayan kavga, çatýþmaya dönüþtü. Çatýþmalar öðlen saatlerine kadar devam ederken, polis okul yönetiminin kararýyla okulun bahçesine girdi. Polisin bahçeye girmesinin ardýndan ülkücü grup okuldan çýkarýlýrken, polis devrimci, demokrat ve yurtsever öðrencilere ise gaz bombalarý ile müdahale etti. Polise soda þiþeleri ve taþlarla karþýlýk veren öðrenciler, daha sonra ara sokaklara daðýldý. Polis, ülkücü öðrencileri okuldan uzaklaþtýrýrken, devrimci, demokrat ve yurtsever öðrenciler ise tekrar toplanmaya baþladý. Yeniden okulun önünde toplanan öðrenciler, içerde bulunan devrimci, demokrat ve yurtsever öðrenciler ile birleþerek Yüksel Caddesi’ne doðru yürüyüþe geçti. Yürüyüþ sýrasýnda sýk sýk, “Dil Tarih faþizme mezar olacak”, “Katil polis üniversiteden defol” sloganlarý atýldý. Öðrenciler, Ziya Gökalp Caddesi’nde yolu trafiðe kapatarak 5
dakikalýk oturma eylemi yaptý. Oturma eyleminin ardýndan Yüksel Caddesi’ne gelen öðrenciler yaptýklarý açýklamada, 3 gündür devam eden gerginliðin ülkücü grubun saldýrýsý ile doruk noktaya çýktýðýný belirterek, okul yönetiminin satýrlý ülkücü gruba göz yumduðunu söyledi.
DİL TARİH GORİSTAN Jİ BO FAŞİSTAN!
ÝLK DURUÞMAMIZ GÖRÜLDÜ
14
Deniz GEZMÝÞ, Yusuf ASLAN ve Hüseyin ÝNAN’ý sahiplenip anma etkinliklerine katýldýðýmýz ve onlar için þarkýlar söylediðimiz için yargýlandýðýmýz davanýn ilk duruþmasý 12 Aralýk günü görüldü. Adana 10. Aðýr Ceza Mahkemesi tarafýndan yürütülen duruþmada grup üyelerimizin de içinde olduðu toplam 12 kiþi hakim karþýsýna çýktý. Ýfadelerimizi verirken en çok üzerinde durduðumuz noktalardan biri hazýrlanan iddianamenin özensiz ve maksatlý oluþu, diðeri ise Denizleri sahipleme ve anmanýn suç olmadýðý idi. Hazýrlanan iddianamenin hiçbir somut delile dayandýrýlmadan sadece insanlarýn suçlanmasý için oluþturulduðunu anlatarak þunlarý söyledik: “Bu iddianame masumiyet karinesi denilen ‘suçluluðu ispat edilene kadar herkes masumdur’ þeklindeki en önemli hukuk kuralý ihlal edilerek hazýrlanmýþtýr. Suçlamalarýn hiçbirisi somut bir delile dayandýrýlmadan, eylemin yasadýþý olduðu, eyleme katýlan kiþilerin ise yasadýþý örgüt üyesi olduklarý belirtilmiþtir. Bizler ise savunmalarýmýzý somut kanýtlara dayanarak yapýyoruz.” Ardýndan mahkeme heyetine eylem günü çekilen fotoðraflarý ve geçmiþte baþka yargý organlarýnýn benzer konularda aldýklarý beraat kararlarýný sunduk. Fotoðraflarda eyleme
katýlanlarýn suç iþlediði iddia edilen yürüyüþlerinin polis kontrolünde olduðu, caddenin polis tarafýndan trafiðe kapatýldýðý açýkça görülüyordu. Bunun yaný sýra bizim katýldýðýmýz bu yürüyüþten sonraki günlerde ayný cadde üzerinde gerçekleþtirilen baþka yürüyüþlerin yine polis kontrolünde olduðunu ispat eden resimler de delillerimiz arasýndaydý. Yani ortada iþlenen bir suç varsa bunu polis iþlemiþti. Bizimle birlikte yargýlanan tüm arkadaþlarýmýzýn ifadelerindeki ortak tutum Sosyalizm ve devrimcilik kavramlarýnýn savunulmasý üzerineydi. Suç olarak gösterilen þarkýlar Ruhi Su’ya, þiirler ise Nazým Hikmet’e aitti. Son olarak söylediðimiz ise þu oldu: “Bu iddianame, insanlarýn ifade özgürlüðünün kýsýtlanmasý anlamýný taþýr. Denizler ise her zaman savunacaðýmýz deðerlerdir.” Bizi bu davamýzda yalnýz býrakmayan ve bizimle birlikte “Adým Deniz” diyen tüm dostlarýmýza teþekkür ediyor ve her zaman, her yerde ayný sözleri söyleyeceðimizi bir kez daha ilan ediyoruz: Adým Deniz, Adým Yusuf, Adým Hüseyin… Devrimciyim… Emeðe Ezgi
GENÇ EMEKÇÝLER SÝZLERE SESLENÝYORUZ !
Y
aþadýðýmýz çað boydan boya ayaklanmalar ve isyanlar çaðýdýr. Ve bu çaðýn en aktif üyeleri sizsiniz. En can alýcý sorumluluklar sizlerin üzerinizde. Çünkü toplumda yaþamýndan memnun olanlar yok denecek kadar azdýr. Toplumun hemen her kesimini incelediðimizde gördüklerimiz; hoþnutsuzluk ve mutsuzluðun artmasý, sýnýf kininin ezilen ve sömürülen kesimlerde bilenmesidir. Bu durum, devrimci bir durumdur. Ýþçi, öðrenci gençlikten tutun da memur ve esnaf kesimine kadar herkesin sabrýnýn kalmadýðý, ateþle buluþan barut misali patlama noktasýna geldiðini, geliþen ciddi eylemliliklerle daha iyi anlýyoruz. Kapitalizm ayakta kalabilmek için daha fazla zora baþvuruyor. Ancak bataklýða düþen insan misali çýrpýndýkça, saldýrdýkça daha dibe batýyor. Öte yandan hýzla yayýlan iþçi grevleri, iþçileri eylem içinde birleþtiriyor, örgütlüyor. Kapitalizmin saldýrganlýðý bir devrim korkusu ile tir tir titremesinden ileri geliyor olsa gerek. Ýki uzlaþmaz sýnýfýn savaþýmýnýn bu kadar sert olduðu bir dönemde bu savaþýmýn kaderini belirleyecek güç iþçi gençlik olacaktýr. Türkiye ve Kürdistan topraklarý genç nüfusun en yoðun olduðu coðrafyalardan biridir. Ýhtiyacýmýz olan þey iþçi sýnýfýnýn zaferini gerçekleþtirmek için en etkili rol oynayacak olan iþçi gençliði örgütlemektir. Kapitalizmde bunu görüyor olacak ki, bugün fabrikalarda, atölyelerde üç kuruþa çalýþan milyonlarca genç iþçiyi etkisizleþtirmek için, elinden gelen her yolu deniyor. Ýþçiler yozlaþtýrýlýyor. Genç iþçiler uyuþturucuya, fuhuþa yönlendirilerek, devrim mücadelesinden uzaklaþtýrýlmaya çalýþýlýyor. Çünkü þunu çok iyi biliyor; “ gençlik” savaþýrsa devrim kazanacak, devrim kazanýrsa gençlik geleceðini kendi ellerine alacak. Yapmamýz gereken þey iþçi sýnýfýnýn sahip olduðu gücü istedikleri anda hayatý durdurabilecek, bütün kapýlarý kýrabilecek güce sahip olduðunu göstermektir. Ne demiþti Lenin : “ Savaþýmýn sonucunu belirleyecek olan güç gençliktir, özellikle iþçi gençlik.” O halde þimdi bunun bilincinde olarak, atacaðýmýz her adýmý, alacaðýmýz her nefesi iþçi gençliði örgütlemek için harcamalýyýz. Kapitalist toplum; kadýnlarýn ve 10 ila 15 yaþ arasýndaki çocuklarýn bile en aðýr koþullarda ucuz iþ-gücü ile telef olmalarýna aldýrýþ etmiyor. Bu burjuvazi için gayet doðaldýr. Çünkü o çalýþan iþçi çocuklarý, gençleri, kadýnlarý bir insan olarak deðil de sadece zenginliðine zenginlik katan bir el olarak görür. Açlýk sýnýrýnýn 926 TL olduðu bir ülkede 700 TL ücret karþýlýðýnda 12 saatten 14 saate kadar çýkan iþ günleri burjuvazinin servetinin asýl kaynaðýdýr. Ancak onlarý bu kadar zenginleþtiren iþçiler açlýkla boðuþmakta, ay sonunu getirmek için kývranmaktadýr. Bu aðýr koþullarýn bir baþka yönü de iþçilerin makineleþtirilmesi ve bir robot du-
rumuna getirilmesidir. Her þeyi üreten iþçiler, ancak iþçiler ürettiklerinden yoksun ve ürettiklerine yabancý. Ýþsizlik kervaný her gün saflarýna yeni üyeler alýyor ve genç iþçi ve emekçiler burada büyük yer kaplýyor. Kapitalizm var oldukça iþçi sýnýfý ürettiði zenginliklere gerçek anlamda sahip olamayacaktýr. Genç Ýþçiler, Genç Kadýnlar! Ýþçilerin ve emekçilerin hayatý çekilemez bir boyuta ulaþtý. Bunlarý deðiþtirmek elimizde. Yeter ki, “ Artýk Yeter! “ deme cesaretini gösterebilelim. Kurtuluþumuz, ancak ve ancak sosyalizmdedir. Yaþanýlasý bir dünya ancak sosyalizmde mevcuttur. Emekçi gençliðimizi sosyalizme götürecek araç; sosyalizm mücadelesinde gençliðe ihtiyaç duyduðu bilinci saðlayacak olan, burjuvaziye karþý gençliðin gücünü birleþtirdiði yer GEB/ Genç Emekçiler Birliði’dir. GEB; iþçi ve emekçi gençliðin özgürlüðü için mücadele etmektedir. GEB iþçi ve emekçi gençliðin sosyalizm mücadelesine kazandýrýlmasý için çaba sarf etmektedir. GEB iþçi ve emekçi gençliðin mücadele organýdýr, gençliðin örgütlülüðü ile gücüne güç katar ve sömürüsüz, sýnýfsýz bir dünyayý kurmak bizlerin birleþmiþ gücü ile mümkündür. Ýþçi ve emekçi gençlik GEB’de örgütlenerek ideallerini gerçekleþtirebilir. Yeter ki gücümüzün farkýnda olup harekete geçelim. Baþka bir dünya avuçlarýmýzýn içinde, kollarýmýzýn gücüyle birlikte mücadele ederek sosyalist dünyayý yaratabiliriz, kazanabiliriz. Gelecek güzel günleri yaratan bizim emeðimiz olacaktýr. “ Ekmek Kavgasý Sosyalizm Kavgasýdýr”
Ýstanbul GEB
Genç Emekçiler Birliği
15
S R E L T E F A Y KI
AMA...
T S E ERB
Ankara’da bir lisenin öðrencilerine deðiþen kýyafet yönetmelikleri ile ilgili görüþlerini kýsaca bizlerle paylaþmalarýný istedik. Ýþte liseli öðrencilerin görüþleri; - Kardeþim ilkokul 2. sýnýf öðrencisi Sýnýflarýnda bir kýz çocuðunun anne babasý ayrý, velayeti babasýnda ve oda iþsiz. Velilerin azçok topladýklarý paralarla formasý alýndý. Üstü baþý, hali acýnacak halde. Bu durumda, serbest kýyafet yönetmeliðinin bir binanýn temelini es geçip çatý yaparak iþe baþlamaktan ne farký kalýr ? Ülkede bu çocuk gibi yüzlerce öðrenci varken, baþýmýzdaki adamýn “Polyanna kafasý” yaþadýðýný düþünüyorum. - Bana göre serbest kýyafet olmasýn. Çünkü; 1) ayrýmcýlık olacak, 2) formaya verilen paradan daha fazla para harcanacak, 3) bunca yýl yapýlmamýþ bundan sonrasý hata, 4) madem kýlýk kýyafette bir kere kýsýtlama olmayacak, kýsýtlama var. Kýlýk kýyafet serbestliði getiriyorlar; çok saçma, makyaj yok, saç yok, dar olunmayacak... Bu gibi saçmalýklarý yapacaklarsa ha forma giymiþim ha serbest gelmiþim..
16
- Özel okullardaki velilerin görüþlerinin dikkate alýnýp, devlet okullarýndaki velilerin görüþlerinin hiçe sayýlmasý “Adalet nerede ? “ sorusunu uyandýrýyor bende. Üstelik kýyafet yönetmeliði deðiþince ne olacak ? Öðrenciler arasýnda ayrým daha da artacak tabi ki. Ailesinin durumu iyi olan öðrenciler her gün baþka kýyafetlerle, markalarla gelecek. Durumu iyi olmayan aileler ise çocuklarýnýnýn bu durum karþýsýnda hýrçýnlaþmasýna, üzülmesine göz yummak zorunda kalacak. Ayrýca nasýl giyineceðimize bile kendimiz karar veremeyeceðiz. En önemlisi burasý okul. Yýllardýr giydiðimiz, benimsediðimiz, öðrenci olduðumuzu direk ortaya koyan kýyafetlerimiz var. Bu böyle gelmiþ böyle gitmeli. Zaten dersanede de, günlük yaþantýmýzda da serbestiz.
- Serbest kýyafet uygulamasý saçmalýklar ötesi bir durum. Zaten öðrenci olduðumuzun tek göstergesi giydiðimiz formalar. Eðer uygulama baþ gösterirse eminim okullarda uyuþturucu kullanan oraný bile artacak. Dýþarýdan bir siville okuldaki sivil ayýrt edilemeyecek kadar büyük. Elini kolunu sallayarak, okula gelip ortalýðý karýþtýran bile olacak. Bunlarý geçtim, okulda büyük bir ayrým söz konusu olacak. Çoðu aileler çocuðuna forma bile almak için güçlük çekerken her gün farklý kýyafetler almak zorunda kalacaklar. Eðer böyle olmazsa çocuklarýyla aralarýndaki iliþki bozulacak. Belki de çocuk sýrf kýyafet yüzünden okula bile gelmek istemeyecek. Bu yönetmeliði sadece özel okullarý düþünerek deðil de devlet okullarýnda okuyanlarýn, okutulanlarýn görüþleri de alýnarak yapýlmalý. Zaten eðitim durumu kötüye gidiyor; bu da olursa ülkeye kimsenin faydasý olmayacak. Kýsacasý; kaþýkla verip, kepçeyle alacaklar...
- Öncelikle okullarda yapýlan bu uygulamayý kýnýyorum. Okul üniformasý öðrencileri eþit bir seviyeye getiriyor. Eðer okullarda kýyafet deðiþikliði olursa akýl almaz bir karmaþa yaþanýlacak, mesela devlet okullarýnda durumu çok iyi ve çok kötü olan öðrenciler var ve bunlar ayný sýnýfta; kýyafette eðer bir serbestlik olursa durumu çok iyi olan bir öðrenci her gün temiz ve deðiþik kýyafet giyebilecek ve durumu iyi olmayan diðer öðrenci belki üç günde bir deðiþecek, belki beþ günde bir elbise deðiþtirecek. Ne kadar kötü bir durum, ben bu durumu böyle deðerlendiriyorsam ve farkýndaysam, devlet nasýl farkýnda olmayýp bu adaletsiz olayýn farkýna varmaz ! Bir lise öðrencisi olarak buna karþýyým, kötü durumda olan öðrenciye herkesin bakýþý deðiþebilir, öðretmenler de dahil. Böyle bir olayýn olmamasýný isterim.
ÝNSANLARIN
UMUDA
ÝHTÝYACI VAR!
Üniversite.. Anlamý derin olan bu kelimenin insanlarýn düþüncelerinin, ruhlarýnýn, bedenlerinin özgürleþtiði , kendilerini sosyal siyasal yönden geliþtirdikleri kurum diye nitelendirirdim lisedeyken. Öyle olmadýðýný iki senedir çok iyi anladým. Karadeniz Teknik Üniversitesindeki üçüncü yýlým. Yýllarýmý burada geçirdikçe ben ben olmaktan çýkýp buradaki insanlarýn yarattýklarý bir insan olmaya baþladýðýmý hissediyorum. Deðil kendimi geliþtirmek ilerlemek , gittikçe gerileþiyorum. Çünkü burada çoðu þey yasak. Solcuyum demek suç, Kürt kelimesi infaz sebebi, Ahmet Kaya dinlemek günah, Alevi olmak baþlý baþýna bir hata. Sadece bunlar deðil, kendilerinin kalýplaþmýþ düþüncelerinin, görüþlerinin dýþýndaki þeylerin hepsi yanlýþ... Görüþlerimizi savunamýyoruz burada, çünkü her an bir darpla karþý karþýya kalma ihtimalimiz çok yüksek. Kendi aramýzda konuþurken fýsýltýyla ya da bilenlerle Arapça konuþmak zorunda kalýyoruz. Çünkü buradaki insanlar baþka düþünceyi kabul etmedikleri gibi baþka düþüncedeki insanlarý da barýndýrmýyorlar. 1 Mayýs günü alana gitmeden önce kahvaltý yapmak için yurt kantininde sýraya girdik. Arkadaþým baþýndan geçen bir olayý anlatýyordu (yeterince sessiz bir tonda ). Önümüzdeki kadýn arkadaþlardan biri sesimizden rahatsýz olduðunu sert bir dille uyardý. Biz kaldýðýmýz yerden devem ettik. Arkadaþ ‘.. komünist misin diye sordu..’ deyince arkadaþýn derdi belli oldu, meðer ses deðilmiþ onu rahatsýz eden.. Komünist olmakmýþ bütün mesele. O kelimeyi duymasý bile delirmiþ gibi saldýrmasýna yetti. Kendimizi hiçbir þekilde savunamýyoruz çünkü burada yönetim zaten onlarýn elinde. Kantindeki öðrencilerin tutumlarý da ayný þekilde zaten.. Kimseye Aleviyim diyemiyorum, kimseye görüþümü belli edemiyorum, düþüncemi bir tartýþma olduðunda savunamýyor sürekli susmak zorunda kalýyorum. Benim en büyük mutluluðum yan odadan gelen “Kum Gibi” þarkýsýnýn sesi oldu artýk. Yurtta sesli olarak Ahmet Kaya, Yorum, Kürtçe dinleyemiyorum. Otobüste kulaklýkla müzik dinlerken yanýma oturan kiþi dinlediðimi duymasýn diye olduðundan daha kýsýk sesle dinliyorum.. Ýþin kötüsü ben bunlarý yaparken sadece burada böyle davrandýðýmý düþünüyordum. Öyle bir hale gelmiþim ki memleketime gittiðimde dolmuþta, sokakta Ahmet Kaya çalmasýna þaþýrmakla kalmýyor tedirginde oluyorum. Evimde sesli müzik dinlerken listede birden Çav Bella çalýnca telaþlanýyor þarkýyý deðiþtirirken buluyorum kendimi. Biri dinlediðim þarkýlar için bir þey söyleyecek diye endiþeleniyorum. Sonra aklýma geliyor Trab-
zon da olmadýðým.. Bir acý hissediyorum. Trabzon’da beni kendi deðerlerimden mahrum ettiklerini farkediyorum. O kadar komik ki sadece inanýþ, görüþ, düþünceye karþý çýkmakla kalmýyorlar, baþka takýmý tutuyorsan bile sana dar ediyorlar bu þehri.. Baþka bir takýmýn formasýný giymiþsen sana olduðun yerde onu çýkarttýrýyorlar. Sadece çýkarttýrmakla kalmýyorlar.. Sokakta yürüyen bir kadýnýn üstündeki Fenerbahçe formasýný jiletle parçalayan insanlarýn bulunduðu þehirde yaþýyorum. Kendimi bulunduðum þehrin güzelliðiyle avutmaya çalýþýyorum. Denizinin, yeþilinin, yaðmurunun bile ayrý bir güzelliði olan bu yerde nasýl bu kadar zor günler geçirdiðime anlam vermeye çalýþýyorum. Bazen denizinin siyahlýðýna kaptýrýyorum kendimi, bir anlýkta olsa özgür hissediyorum bu þehirde. Sonra birden ‘hey gidi Karadeniz zamanýnda bizi DENÝZinde boðdun þimdide KARAnda boðmaya çalýþýyorsun’ diyorum. Þehrin büyüsünden çýktýktan sonra görüyorum ki insanlarla olan iliþkilerim gittikçe kötüleþiyor. Benim gibi düþünen kimseyi bulamýyorum çevremde bu yüzden anlatsam bile anlamayacaklarýný düþünerek çevremdekilerle hiçbir þey paylaþmýyorum. Anlýyorum ki 60.000 kiþinin içinde yalnýzým. Sadece Karadeniz Teknik Üniversitesinde yaþayan kuðunu biliyorum. Düþüncenin yalnýz olmasý gün yüzüne çýkamamasý kadar insaný çürüten baþka bir þey yoktur Kürtlerin, Alevilerin, solcularýn sorunlarý deðil bunlar.. Tüm þehirlerde, azýnlýk olduðumuz her yerde bu sorunlarýn olduðuna inanýyorum. Benim durumumda, hatta benden daha kötü durumda olan bir sürü öðrencinin olduğu. Tüm bunlarýn nedeni ise insanlarýn yapacaklarý sosyalleþebilecekleri bir alanýn olmamasý, o alaný yaratamamalarý. Bu bir sistem sorunudur. Devlet kurumlarýnýn ve þirketlerin insanlarý ticari nesne ve meta olarak görmeleridir sorun. Trabzonda da bizim gibi düþünen bir grup öðrenci üniversitede bir yaþam alaný oluþturabilmek için, bunu kendine dert edinip kafa yoruyorlar. Yakýnda ise burada Spartakus Kültür Sanat Topluluðu olarak büro açýlacak. Bu topluluk bana umut veriyor. En azýndan kendi yaþam alanýmýzý kendimiz oluþturabileceðiz.. Trabzon’dan Genç Yoldaþ okuru...
17
A N A D N A E D ’ B DÖ
18
FAŞİZM VE EMPERYALİST SAVAŞ PANELİ
Devrimci Öðrenci Birliði olarak hem günceli tartýþmak hem de Ýstanbul’da yapýlan gençlik buluþmasýnýn sonuçlarýný aktarmak için Ayýþýðý sanat merkezinde 15 aralýk cumartesi günü Faþizm ve Emperyalist Savaþ baþlýklý bir panel düzenledik. Ýlk olarak sözü üniversite öðrencisi olan DÖB’lü bir yoldaþýmýz aldý. Panelimizin birinci kýsmý olan faþizm konusunu açtý. Ýlk olarak faþizmin artýk çok yaygýn bir kelime olmasýndan ve düzen partilerinin birbirine faþist dediðinden söz etti. Ve bu kadar çok kullanýlan ama beklide kullanan tarafýndan gerçek tanýmý bilinmediðini söyleyerek Dimitrov’un faþizm tanýmýný dile getirdi. Faþizm tanýmýndan sonra nasýl ortaya çýktýðýndan, hangi ülkelerde uygulandýðýndan ve etkilerinden bahsetti. Sonrasýnda Türkiye’de faþizmin geliþiminden söz etti. Türkiye nin kuruluþundan itibaren deðerlendiren yoldaþýmýz ülkede yaþanan darbelerden ve emekçi halk üzerindeki etkilerden bahsetti. Sanayinin geliþimi ile birlikte geliþen ve büyüyen devrimci durumu anlattý. Böylelikle sözü Türkiye nin neden faþizme ihtiyaç duyduðuna getirdi ve konuþmasýna” 1971 darbesi, tekelci kapitalistlerin devrimden sistemlerini kurtarmak adýna son çareleriydi. Tekelci kapitalistler artýk eski yöntemlerle devam edemeyeceklerini fark etmiþler, 1930larda selam gönderdikleri faþizme artýk ihtiyaç duyuyor hale gelmiþlerdir. Faþizmin bir tercih deðil sýnýfsal bir zorunluluk olduðunu burada da görüyoruz. 1971 darbesi ile faþizm devlette hâkim duruma gelmiþtir. Faþist mahkemelerde dönemin iþçi-gençlik önderleri idam edilmiþti. “ ifadeleriyle devam etti. ’80 darbesi ile birlikte artýk Faþizmin kurumsallaþtýðýný söyleyerek darbeden bugüne olan süreci deðerlendirdi ve faþizme karþý ne yapmalý sorusuna anti-faþist birliklerde örgütlenmek gerektiðini ve “faþizme karþý silah baþýna” þiarýný yükseltmek gerektiðini söyleyerek emperyalist savaþ konusunu anlatacak olan DÖB’lü yoldaþýmýza býraktý. Kapitalizmden biraz bahsederek emperyalizme nasýl evirildiðini anlattý. Emperyalizm neden savaþlara ihtiyaç duyar kýsmýnda üretimin yoðunlaþmasýndan oluþan ekonomik krizler, geliþen ve büyüyen devrimci durumun önüne geçmek, iç dinamikleri bastýrmak, yer altý zenginlikleri ve doðal kaynaklar son olarak da pazar arayýþlarý olduðunu söyleyerek bu baþlýklarý açtý. Konuþmasýný“21.yy la girdiðimizde emperyalist kapitalist sistemin temel çeliþkilerinin devam ettiðini hatta daha da büyüdüðünü görmekteyiz. Bu durum dünya çapýnda büyük ekonomik krizlerin yaþanmasýna ve geniþ halk yýðýnlarýnýn yoksulluða sürüklenmesine sebep olmuþtur.Bu temel çeliþkinin büyümesi ve keskinleþmesi beraberinde devrimci durumunda geliþimini ve yükseliþini saðlamýþtýr. Devrimci durumun geliþmesini önlemek ve kendi devamlýlýðýný saðlamak için yapýlan 11 eylül saldýrýsýný III. Dünya savaþýnýn baþlangýcý ve 21.yylýn ayaklanmalar yüzyýlý olduðunu söyleyebiliriz.” diyerek sürdür-
dü. Oradan Ortadoðu’da yaþanan ayaklanmalardan ve oradaki emperyalist müdahalelerden söz etti. Tunus ve Mýsýrda yaþanan ayaklanmalarýn bir devrim olduðunun altýný çizdi. Libya ve Suriye’de devrimlerin sýçramasýndan korkan emperyalist güçlerin kendi yetiþtirdikleri silahlý çeteleri oraya sürdüklerinden bahsetti. Ve oradan Suriye’de yaþanan geliþmeleri deðerlendirdi. “Savaþlarýn çýkmasýnda ki temel sebep olarak kendi iç dinamiklerini bastýrmak olduðunu söyledik. Türkiye açýsýndan bunu deðerlendirdiðimizde artýk her yerde iþçi grevlerine tanýk olduðumuz, öðrencilerin, emekçilerin kadýnlarýn sürekli bir eylemselliðin içinde olduðu ve kürt halkýnýn ayakta olduðu bir süreçten geçiyoruz. Böyle bir süreçte Türkiye’nin bu iç dinamiði yani Kürdistan ve Türkiye birleþik devrimini bastýracak bir dýþ savaþ ve Ortadoðu da onu güçlendirecek ‘müslüman kardeþler’in yönetimde olduðu bir iktidar istiyor. Böylelikle kürt halkýnýda kuþatma altýna almýþ olacak. “ diyerek sözlerine devam etti. Sonrasýnda Çukurova üniversitesine diplomasýz yerleþtirilen “mültecilere” dikkat çekti. Oradan savaþýn Türkiye sýnýr bölgelerine yansýyan ekonomik ve toplumsal durumdan bahsetti. Özellikle Antakya halkýnýn yaþadýðý bilinç sýçramasýna dikkat çekti. Oradan gençlik ne yapmalý kýsmýna gelindi. Ve paneli sunan yoldaþýmýz dinleyicilere bugün cepheye çaðrýlsanýz ne yapardýnýz sorusunu yöneltti. Ve buradan bizi savaþa sürükleyecekleri sýnýf kardeþlerimize deðil kendi burjuvazimize silahlarý doðrultmak gerektiði sonucunu çýkarttýk. Sözü yeniden alan yoldaþýmýz emperyalist savaþý iç savaþa çevirmek gerektiðini söyledi ve bunun en büyük örneðinin Rojava devrimi olduðunun altýný çizdi, girdiðimiz her alanda ajitasyon ve propagandayý yükseltmek, komite ve konseylerde örgütlenmek gerektiðini anlattý. Ve sözlerini barýþ isteyen savaþa hazýr olsun þiarý ile sonlandýrdý. Sunumlarýn ardýndan soru cevap kýsmýna geçildi. Sorulan sorularýn cevaplanmasýyla panelimizi sonlandýrdýk. ADANA DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ
a b a h r e M
! r a l þ a d l o Y ç Gen
Son süreçte özellikle biz gençler üzerinde yoðunlaþan baskýlar üzerine düþüncelerimizi paylaþacaðýz. Bu baskýlar 6 Mayýs öncesinde 1–6 Mayýs çalýþmalarýmýzý ‘baltalamak’ ve bildirilerimizin halka ulaþmasýný engellemek amacýyla faþist devlet tarafýndan baþlatýldý. 1 Mayýs’a iliþkin bildirileri daðýtýrken, bildiriyi verdiðimiz insanlardan birinin elinden bildiriyi polisler aldý. Sonra öðrendik ki Adana Ayýþýðý Sanat Merkezi basýlmýþ ve bildirilere el konulmuþ. Çünkü 1 Mayýs’la ilgili bilgiler yasaklanmýþ. Sizce yasak kararý hangi savcýlýk tarafýndan verilmiþ? Antep savcýlýðý. Bir süre sonra yine öðrendik ki Antakya’da 1 Mayýs afiþi asan yoldaþlarýmýz afiþlerin yasak olduðu gerekçesiyle gözaltýna alýnmýþ. Yine soralým, sizce yasak kararý veren savcýlýk hangisi? Evet, yine Antep savcýlýðý. Faþizmin 1 Mayýs ve 6 Mayýs çalýþmalarýmýzý önlemeye yönelik tüm ‘çaba’ ve giriþimlerine raðmen, 1 Mayýs’a dair görüþ ve politikalarýmýzý Antep emekçileriyle paylaþmýþtýk. 6 Mayýs’ta ise, Antep halký ile birlikte sokaklarý inlettiðimiz mitingimizi büyük bir coþkuyla ve yasaða raðmen gerçekleþtirdik. 6 Mayýs’ýn ardýndan düþmanýn gözü iyice üzerimizdeydi. Çalýþmalarýmýz eskisinden de dikkatli bir biçimde “takip ediliyordu” . Sonra gençlik olarak biz, Che’yi anmak için Che yürüyüþü çalýþmalarýna giriþtik. Yine düþmanýn engelleme giriþimleri altýnda çalýþmalarýmýzý baþarý ile tamamladýk; ve yürüyüþ günü gelip çattý. Coþkulu ve güzel bir yürüyüþ gerçekleþtirdik. Yürüyüþte gözlemledik ki düþmanýn yoðun ilgisi yine üzerimizdeydi; yürüyüþümüze oldukça kalabalýk bir biçimde ‘katýlmýþlardý.’ Yürüyüþten sonra Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne gittik. Oradan çýkan gençleri bekleyen þey kimlik sorgusu oldu. Henüz kanunlarý tam olarak bilmeyen bir gencin elinden dergileri ve EKA broþürünü almýþlar. Tesadüfe bakýn ki, onlarýn aldýðý dergiler ve broþür için toplatma kararý çýkarýlmýþ. Ve yine Antep savcýlýðýndan. Savcýlýk polise çalýþýyor anlayacaðýnýz. Ve tabi okul idareleri de… Liseli yoldaþlarýmýzdan birinin okuluna giden polis, yoldaþýmýzý mücadeleden geri düþürmek amacýyla okul idaresi üzerinden yoldaþýmýzýn ailesi ile iletiþime geçti. Müdürün odasýna çaðrýlan yoldaþýmýza “Kaç kiþiydiniz?” diye sormuþ müdür. Yoldaþýmýz “40-50 kiþi vardýk” demiþ. Müdür de orada en az 1000 sivil polis olduðunu ve 40-50 kiþi ile devrimin yapýlamayacaðýný söylemiþ. Yoldaþýmýz da, “O 40-50 kiþi için 1000 sivil polis geliyorsa, devrimi yakýnda görürsünüz hocam” demiþ.
Bir baþka liseli yoldaþýmýz babasý tarafýndan zorla karakola götürüldü. Bir baþka yoldaþýmýzýn hangi eylemlere, nerelere gidip geldiði babasýna fotoðraflarla kanýtlandý polis tarafýndan. Genç Yoldaþlar! Bizler Kürt, Arap, Türk emekçilerinin; Alevi emekçilerin ve emekçi çocuklarýnýn deðiþim istemi ile sokaklara dökülmesinin can çekiþen faþist devleti daha da köþeye sýkýþtýrdýðýný biliyoruz. Biz gençliðe yapýlan saldýrýlarýn; faþist devletin, devrimin yýkýcý darbesinden korunma çabasý olduðunu da biliyoruz. Son söz olarak faþizme diyoruz ki; aile, okul, yetmezse zindan, iþkence, ölüm sizinleyse; insana yakýþýr bir biçimde yaþama aþký ve devrim kararlýlýðý da Denizlerin yoldaþlarýyla, yani bizimledir! Bu sözlerimiz sizedir; Kalmasa da yüreklerimizden baþka namluya sürecek tek bir kurþunumuz, yine devrim yangýnýn yýlmaz savaþçýlarý, DENÝZLERÝN BAÞ EÐMEYEN YOLDAÞLARI olacaðýz! Halklarýmýzýn devrim ve iktidar mücadelesine zafer tacý giydirmeye söz veriyoruz! BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! DENÝZ, YUSUF, ÝNAN! SAVAÞA DEVAM! Antep DÖB
19
UYAN GÜZEL KIZIM *Ceylan’a
20
Annesinin sütüne gözyaþý karýþmýþ çocuklar, barýþ diye haykýrýrken her ölümden sonra… Haritanýn en gözü yaþlý þehrinde, ölmek için tek neden esmer bir çocuk olmakmýþ. Haritanýn en gözü yaþlý þehrinde bir çocuk öldü duydunuz mu? Annesinden makarna istedi önce, sonra koyunlarýný otlatmaya gitti. Bir bomba parçaladý onu. Bir fotoðrafý vardý sadece, birde bakýþý kaldý… Ceylan öldü, duydunuz mu? Adýn ne güzel Ceylan. Bakýþýn kaldý, burada, bu göðün altýnda. Ve sen üþüdün. Bir kadýn örttü üzerini, anne oldu sana. Bak bu duyulan annenin sesidir: “Doðduðun o gün, o kara minik gözlerini gördüðüm ilk gün geldi aklýma. Uzun uzun bakmýþtýk sana. Ninniler söylediðim o günler geliyor aklýma. Hadi anne derdin bir ninni söyle. Ve ninninin sonuna gelmeden uyurdun güzel kýzým, uyurdun. Ve sabah uyandýðýnda buna gülerdin hep. Bu akþam derdin, bu akþam ninninin sonuna kadar dayanacaðým anne. Ve sonra koyunlarýn peþinden giderdin. Ve hiçbir zaman ninninin sonuna kadar uyanýk kalamadýn Ceylaným. Bir ninninin ortasýnda uyuyup kalýrdýn. Bilmem ne düþlerdin ninnileri dinlediðinde. Sana hiç sormadýk düþlerini, hayallerini. O ninnileri dinlediðin zaman aklýna neler gelirdi güzel kýzým? Saçlarýný tarardým, güzel yüzünü aynalara emanet edip, kara gözlerine bakýp, saçlarýný tarardým. Anne derdin ben güzel miyim? Güzeldin benim kýzým, güzeldin. Ben saçlarýný tarardým, sen bana o uzak þehirleri anlatýrdýn. Ben gözlerine bakardým içime güneþ doðardý. Gökyüzünün altýnda sana ninniler söylerdim, sen uyuya kalýrdýn. Bir bomba parçaladý seni, biz kör olduk… Her parçan bir aðacýn dalýnda, bir çiçeðin yapraðýnda. Koparmayýn dedim! Koparmayýn Ceylanýmý dalýndan! Annesinin göðsünden koparýlmýþ çocuklarýz biz Ceylan, annesinin göðsünden koparýlmýþ masallar. Burada her masal seni anlatýyor güzel kýzým, burada her ninni senin için söyleniyor. Uyan kýzým, uyan Ceylaným! Bu ninni uyanman için. Bu ninni senin için güzel kýzým, uyan.” Ceylan gözyaþýndan öpüyor annesinin. Ninnilere ve ma-
CİRAN
sallara taþýnýyor, oradan sesleniyor bize: “Ben Ceylan. Dünyada bir yerde koyunlarýný otlatan küçük bir kýz. Annem koyunlarý otlatmaya gönderdi beni. Bende makarna istedim ondan. Annemi ve makarnayý ne çok severim bilir misiniz? Koyunlarýmý otlatýrken, bir bomba patladý. Ve ben onlarca parçaya ayrýldým. Bir parçamda sizin vicdanýnýza düþtü mü? Annem “Ceylaným Kýzým!” dedi… Bulutlarda görüyorum bazen… Annem beni her özlediðinde daðlarýmýzda açan bir çiçeði kokluyor. Siz hiç oðul yerine kýzým yerine bir çiçeði kokladýnýz mý? Ben öldüm. Abim, kardeþlerim ve annem… Teker teker topladýlar parçalarýmý. Eksiksiz bir ölüm olayým diye her parçamý topladýlar. Kimini kuþlar getirdi, kimini çocuklar, kimi hala bir aðacýn dalýnda… Her çocuk annesinden bir parçadýr. Ben öldüm annemden bir parça eksildi. Sizin annenizin de bir parçasý eksildi mi ben ölünce? Ben öldüm ve annem benden bir parçayý sakladý kendinde. Ceylaným dedi Ceylaným nasýl kýydýlar sana. Benim tek bir fotoðrafým var. Tek bir fotoðraf… Sizin kaç fotoðrafýnýz var? Ben artýk bir fotoðrafa sýðdýrýlmýþ acýyým. Artýk bir çýðlýðým gözyaþýna sýðdýrýlmýþ. Silmeyin sakýn, býrakýn vicdanýnýza düþsün bu gözyaþý. Ben öldüm, siz duydunuz mu?” Aðzýnda yemek lekesi büyüyen her çocuðun düþüne karýþýyorken Ceylan. Ölüm yakýþmýyor çocuklara. Bir çocuk ardýndan yarým kalmýþ oyunlar býrakýr Çünkü ölüm mýzýkçýlýktýr biraz. Þimdi her oyun senin býraktýðýn yerden baþlýyor Ceylan. Uyan Ceylan, uyan… Annenin söylediði ninniler deðil bunlar. Seni yitirdiðimiz yerde sustu tüm masallar. Seni yitirdiðimiz yerde uyandýk tüm masallardan. Bu uykunun sonu yok Ceylan. Uyan! Ömrüm, ömrün olsun, düþlerim, düþlerin, annem, annen olsun. Uyan Ceylan, uyan…
Gülersen Ýklimler deðiþir ülkemde Kýþýn ortasýnda doðar En güzel güneþ Haziranda açar barivan çiçekleri
Gülersen Yaðmurdan sonraki gökkuþaðýný görürüm gözlerinde
Kimsesiz çocuklarda güler senle Analar kendi dillerinde yakar türkülerini sen gülersen bende gülerim ve deðiþir dünya.. Adana’dan bir Genç Yoldaþ okuru
Ýradesiyle Düþmana Korku Salan Yoldaþlara…
Ve kavgan, kavgamýz yoldaþ. Yüreklere umut gözlere ýþýk bilinçlere sevda gibiydi. Ve kavgan Ve açlýðýn Ve sabrýn ve ölümsüzlüðün yoldaþ ýþýktýr bize Zafere kadar yolumuzda. Ve hýzla çarpan kalpleriniz Umudunuz Kavganýz Yiðitliðiniz yoldaþ, Rotamýzdýr her daim. Ve direniþiniz Zindanlarý aydýnlatýþýnýz gibi Düþmana; “Asýl sen teslim ol” deyiþiniz gibi Ekmek kokusu Kömür karasý Sevdanýz gibi savaþacaðýz Sizin gibi savaþacaðýz Yoldaþ!
Antep’ten bir DÖB’lü
Bir gece ansýzýn geldiler Hiç beklenmedik zamanda Gaflette geldiler Uyku bile uyuyorken Zindan bile uyuyorken geldiler. Ateþleriyle, sýcaklarýyla bedenimizi kavurmaya Yakmaya geldiler! Usulca sessizce geldiler Korkuyla þafakla geldiler Kalleþçe arkadan geldiler Yaktýlar kavurdular bedenleri. Yetmedi ateþleri Korkularý ve kinleri Tek bir umudu yýkmaya Tek bir yüreði yakmaya YETMEDÝ! Ve hala bizler Ayný inanç, ayný sevda Ve ayný umutla savaþmaktayýz! Ve onlar ayný korkuyla kendi çýðlýklarýnda boðulmaktalar! Öldükçe öldürmekte, Öldürdükçe ölmekteler! Antep’ten bir DÖB’lü
21
AN
DA ’ A Y TAK
EMPERYALÝST SAVAÞ KARÞITI GENÇLER BULUÞTU
Suriye’de yaþananlar bugün tüm dünyanýn gündeminde. Ama özellikle Suriye sýnýrýnda bulunanlar için savaþ çok daha yakýnda bulunuyor. Antakya gençliði emperyalist savaþ konusunu ve tavrýmýzý ele alan bir panelde bir araya geldi. Devrimci Öðrenci Birliði tarafýndan örgütlenen etkinlik, birçok konunun ele alýnmasý ve canlý tartýþmalarla sürdü. Ama önce etkinlik öncesine deðinmek gerekir. Etkinlikten bir gün önce, bildiri daðýtýmý yapan arkadaþlarýmýza polis müdahale etmeye çalýþtý. Etkinliðin izinli olmadýðý ve bu yüzden yaptýrýlmayacaðý söylendi. Polislerin bu tavrýna karþýlýk bizler izin almadýðýmýz ve bu etkinliði yapacaðýmýzý söyledik. Antakya halký ve özelinde gençliðimiz savaþ süreci baþ gösterdiðinden beri, önemli deneyimler kazandý ve mücadeleye dair dersler çýkardý. Belirli bir süredir ki hala devam eden savaþa karþý bu hassasiyet, beraberinde kitlesel ve militan, cesur eylemleri getirmiþti. Sayýlarý binlere ulaþan, biber gazýna da, plastik mermilere de karþýlýk veren bir kitle gücü devletin gözünü korkuttu. Bunun üzerine Valilik Antakya’da bütün miting ve basýn açýklamasý gibi etkinlikleri yasakladý. Olaðanüstü hal ilan edildi. Bu nedenle biz bu buluþmayý gerçekleþtirdik. Panelin sunumunu gerçekleþtiren
DÖB’lü arkadaþlarýmýz: “Ýlk olarak bu savaþa neden olan temelleri” ele aldý. Emperyalist – kapitalist sistemin savaþlarla sürüp gittiðini bugün de, tarihte de birçok örneði olduðuna deðinildi. Birinci emperyalist paylaþým savaþý ve ikinci emperyalist paylaþým savaþýnýn en büyük örnekler olduðu belirtildi. Ýlk iki dünya savaþýnýn paylaþým savaþlarý olduðu ama 3. dünya savaþýnýn temel dürtüsünün tüm dünyada gerçekleþen halk devrimleri ve anti- kapitalist ayaklanmalar olduðuna vurgu yapýldý. Ardýndan bu savaþa karþý gençliðin ve halk kitlelerin “emperyalist savaþa karþý tutumu ne olmalý?” konusuna geçildi. Panelist arkadaþýmýz özellikle gençliðin Birinci dünya savaþý döneminde 2. Enternasyonal’de alýnan kararlarýn Rusya’da uygulandýðýný ve baþarýya ulaþtýðýný söyledi. Bugün fiilen süren savaþýn bizim savaþýmýz olmadýðýný ve bizlerin týpký Rusya gençliði gibi silahlarýmýzý bu savaþýn sahiplerine çevirmemiz ve onlarýn köhnemiþ düzenini ortadan kaldýrmamýz gerektiðini söyledi. Halklarýn bu savaþý istemediðini ve olanlarýn karþýsýnda hükümetleri suçladýðýný, desteklemediðini görüyoruz dedi. Mýsýr ve Tunus devrimlerine deðinilerek dersler çýkarýldý, örnekler verildi. Mýsýr ve Tunus’u Libya’dan ve Suriye’den farklý ele almak gerektiðini, bugün bile Mýsýr’da
yaþananlarýn devrimin ikinci perdesi olduðuna vurgu yapýldý. Son olarak ise savaþýn esas olarak kapitalist sisteme karþý yürütmemiz gerektiði, çünkü savaþlarýn olmamasý için kapitalist dünyanýn kökünden yýkýlmasý gerektiði söylendi. Herkese dönük örgütlenme ve sosyalizm için mücadele çaðrýsýyla panelist arkadaþýmýz sunumunu sonlandýrdý. Buluþma karþýlýklý düþüncelerin söylenmesi ve soru cevap bölümüyle sona erdi. Gerçekleþtirdiðimiz bu etkinlik Antakya gençliði için ileri bir adým oldu. Ve buradan sesleniyoruz! BARIÞ ÝÇÝN DEVRÝM! DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞ! SOSYALÝZM ÝÇÝN SAVAÞ! ANTAKYA DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ
Hepimiz liseli öðrenciler olarak öðretmen,aile,çevre vs. baskýlarýna maruz kalmýþýzdýr, en azýndan genelimiz. Çünkü ailelerimiz bizden çok para kazanacaðýmýz bir iþ sahibi olmamýzý isterler. Peki biz bunu istiyor muyuz? Yoksa bunlar çevremizin ya da ailemizin bize bir dayatmasý mý ?Neden test kitaplarýnýn arasýnda kaybolmak zorundayýz ya da neden bu yarýþ içindeyiz?Aslýnda tüm bu sorularýn tek bir cevabý var; Kapitalizm. Evet kapitalizm, yani þu an içinde bulunduðumuz düzen. Kapitalizm bizlerden yani yeni nesilden nitelikli deðil sadece itaat eden bir birey olmamýzý istiyor. Bu yüzden týpký bir yarýþ atý gibi sýnavlarda yarýþýyoruz. Ömrümüz sýnavlarla kontrollerle geçiyor, sürekli denetlenip sýnavlara tabi tutuluyoruz. Bunlarýn her birini geçmek için de test kitaplarýna gömülmek zorundayýz
çok para kazanýp kapitalizme hizmet etmek zorunda býrakýlýyoruz aile baskýsýyla,öðretmen baskýsýyla…Ama þu biliniyor mu; her yýl bu sýnavlar yüzünden kaç öðrenci intihar edip canýna kýyýyor? Kaç öðrencinin hayatý sönüyor ya da kaç aile dershane paralarýný ödeyemeyip borç bataðýna giriyor? Bizler kapitalist eðitim sisteminde sadece birer metayýz, ticari birer ürünüz. Bizim üzerimizden para kazanýp daha da zenginleþiyorlar; biz ise sýnav stresiyle,baskýyla daha çok boðuluyoruz; niteliksiz,dünya ile baðlantýsý kopmuþ sömürüldüðünün bile farkýnda olmayan bireyler haline getiriliyoruz. Ýþte tüm bu zorunluluklar beraberinde aile baskýsýný da getiriyor. Ailelerimize göre tüm bunlara uymalý ve itaatkar olmalýyýz, en azýndan üniversiteyi kazanana kadar. Peki üniversiteyi kazanýnca geleceðimiz hazýr mý? Nitelikli birey olup mu çýkacaðýz
yoksa kapitalizme ucuz birer köle olarak mý çýkacaðýz? Maalesef bunlarý ailelerimize anlatamýyoruz anlatsak, bile dikkate alýnmýyoruz çoðu kez. Ama bizler bu duruma karþý bilinçli gençler olarak bu konudaki farkýndalýðý arttýrýp ona göre tavýr takýnmalýyýz. Çevremizi,arkadaþlarýmýzý bu konuda tartýþmaya davet etmeliyiz,onlarýn gerçeði görmesini saðlamalýyýz. Hayatlarýnýn nasýl boþa gittiðini,nasýl sömürüldüklerini neden aile baskýsýnýn bu kadar hat safhada olduðunu anlatmalýyýz ve buna göre harekete geçmeliyiz. Yaþamýmýzýn her tarafýnda bu bilinçle hareket etmeliyiz. Bizler kapitalizmin kurbaný olmamalý ve kapitalizme karþý mücadele vermeliyiz. Çünkü bizler geleceðiz. Adana’dan Bir DÖB’lü
Merhaba Arkadaþlar…
22
FİLM TANITIM
ZAMANA KARÞI ( IN TÝME)
Zamana karþý; Andrew Niccol’un yönetmenliðini yaptýðý, Amanda Seyfriend ve Justin Timberlake’in baþ rolde oynadýðý 2011 ABD yapýmý bir film. Kapitalizmin sýnýf çeliþkilerini ve savaþýmýný temel alan bilim kurgu türünde çekilmiþ sýra dýþý bir yapým.. Ýnsan genetiðinin deðiþtirildiði ve 25 yaþýndan sonra yaþlanmanýn durdurulabildiði ve nihayetinde ölümsüzlüðün bulunmasýndan sonra nüfus yoðunluðunun önüne geçmek için kurulan sistemi ele alýyor. Burada fakirlerin yaþamý zenginlere ömür katmak için çalýþarak geçerken zenginler hiçbir þey yapmadan sonsuza kadar yaþama imkanýna sahiptirler. Paranýn deðil zamanýn hüküm sürdüðü bir dönem..Varoþlarýn ve zenginlerin yaþam alanlarý ayrýlmýþ, bölgeler arasý geçiþler yasaklanmýþtýr. Toplum düzenini zaman koruyucular adýnda polis birimleri korumaktadýr. Ýnsanlar ne kadar zamanlarý kaldýklarýný kollarýndaki dijital saat ile görebilmektedirler. 25 yýldan sonra fakirlerin yaþamý ne kadar zamanlarý kaldýklarýný hesaplamakla geçecektir. Filmin baþrol oyuncusu Will Sales’in 100 yýlý olan bir adamýn hayatýný kurtarmasýyla baþlayan bir olay örgüsü. Aralarýnda geçen sohbetten sonra sorgulamalar baþlayacaktýr ve adamýn ona 100 yýlýný vermesiyle eline artýk bu sistemi deðiþtirme fýrsatý geçecektir. Diðer tarafa geçiþ yolunu bulur. Artýk onun yaþam amacý ‘onlardan çalýnaný
çalmaktýr. Orada bir ailenin güvenini kazanmayý baþarýr ve evlerinde verdikleri partiye davet edilir. Burada zaman koruyucular onu bulur ve çaldýðýný düþündükleri 100 yýlý ondan geri alýrlar. Bunun üzerine ailenin genç kýzýný kaçýrýr. Yaptýklarý sohbetler sonrasýnda düzenin eþitsizliðinin ortadan kaldýrýlmasý gerektiðine ikna olan Cillian , Will ile mücadele etmeye karar verir. Baþta babasýnýn zaman bankalarý olmak üzere bankalarý kamulaþtýrýr ve fakirlere daðýtýrlar. Sýnýflar arasýnda kurulan o dengeyi daðýtýrlar.. Kapitalizmin sýnýf çeliþkilerini bilim kurgu türünde anlatarak alýþýlmýþýn dýþýna çýkmýþ bir film olduðunu düþünüyorum. Anlatýmýn farklý olmasý filmin akýcý ve sürükleyici olmasýný saðlamýþ. Sistemin çeliþkilerini, sýnýf savaþýmýný ve sistem eleþtirisini yalýn anlaþýlýr bir þekilde yansýtýlmýþ. Yalnýz filmde V For Vandette’ de olduðu gibi bireysel kahraman olgusunu ön plana çýkarmýþ. Halkýn çoðunluðuyla yapýlan bir devrim deðil bir kahramanýn yaptýðý devrim üzerinden gitmiþ, örgütlülük üzerine anti-propaganda zemin oluþtursa da kapitalizmin iç çeliþkilerini farklý bir biçimde ele alýþýndan keyifle bir solukta izlenebilecek bir film...
23
Kitap Tanıtım
SANDÝNO’NUN KIZLARI
Yüreðim ve bilincim Augusto Cesar Sandino ve Ernesto Che Guevara’nýn ölümsüz yurtsever ve hümanist idealleriyle dolu olarak; Nikaragua’nýn, Latin Amerika’nýn ve tüm insanlýðýn kurtuluþu uðrunda, tüm þehit ve kahramanlarýn anýlarý ve tarihin huzurunda “ ya özgür vatan ya ölüm “ anlamýna gelen kýrmýzýlý-siyahlý bayraðýn üzerine elimi koyuyor ve elde silah ulusal onuru savunacaðýma yemin ediyorum. Bu yemini tutarsam Nikaragua’nýn özgürlüðü benim ödülüm olsun; bu yemine ihanet edersem rezilce ölüm ve alçaklýk benim cezam olsun”.
24
Ýþte bu yemini ediyordu Sandino’nun kýzlarý ve oðullarý Sandinist Ulusal Kurtuluþ Cephesi(FSLN)’ne katýlýrken. Augusto Cesar Sandino Nikaragua’nýn ulusal ve toplumsal kurtuluþu için mücadele etmiþ, Nikaragua ve tüm dünyada ‘özgür insanlarýn generali’ olarak tanýnmýþtýr. 1934 yýlýnda (ABD tarafýndan) öldürülmüþtür. FSLN 1962 de kurularak; Augusto Cesar Sandino’nun ideallerinin mirasçýsý ve sürdürücüsü olmuþtur. Örgüte katýlýrken edilen yemin; özgürlük ve kurtuluþun sadece mücadeleyle gerçekleþeceðine olan inancý, kararlýlýðý ifade eden türdendi. Sandinistler, tarihe zengin deneyimler ve dersler kazandýran bir halk devrimini gerçekleþtirmiþlerdir. Bu halk devriminin dikkat çeken bazý yönleri þunlar olmuþtur; kadýn erkek 20’ li yaþlardaki genç FSLN militanlarýnýn öncülüðünde gerçekleþen, rahip ve rahibelerin bile aktif olarak katýldýðý anlamlý bir devrim. Belki de Sandinist Halk Devrimini dünyanýn en güzel devrimlerinden biri yapan þey, devrim mücadelesi sýrasýnda ve devrimden sonra kadýn ve erkeklerin mücadeledeki birlikteliðinin en baþarýlý örneklerinden biri olmasýdýr. Silahlý gerilla mücadelesinde, kitlesel halk hareketlerinde, mücadelenin her alanýnda kadýnlarýn katýlýmý göz alýcý düzeydedir. Devrim sonrasýnda, devrimin pekiþmesi ve toplumun kurulmasýnda da kadýnlar kitlesel olarak rol oynamýþ, çoðu yönetici kademelerinde görev yapmýþtýr.
Bir anlamda kadýnlar kendi eylemlilikleriyle kendilerini özgürleþtirenler olmuþtur. Sandino’nun Kýzlarý, devrim mücadelesinde yer alan kadýnlarýn kendi aðýzlarýndan çýkan, etkileyici, sade, coþkulu gerçekliðin öyküsüdür. Bu gerçek öyküler bize kadýnýn gerçek kurtuluþunun toplumun özgürlüðünden geçtiðini anlatýr. Mücadelenin içinde yer alan kadýnlarla yapýlan röportajlardan oluþturulan “Sandino’nun Kýzlarý” adlý kitabýn hazýrlayýcýsý Margaret Randall’dýr. Latin Amerika Halklarý’ný ve kadýn mücadelelerini konu alan birçok kitabý olan yazarýn, Türkçe’ ye çevrilen bir baþka eseri ise “Devrimden Yirmi Yýl Sonra Kübalý Kadýnlar” dýr. Sosyalist yayýnlardan çýkan kitap çeþitli bölümlerden oluþmuþ, bu bölümlerin en sonuncusu ise; mücadele içindeki kadýnlarýn fotoðraflarýyla süslenmiþtir. “Sandino’nun Kýzlarý”, kadýnlarýn toplumsal mücadeledeki yerini ve kadýnýn gerçek kurtuluþunun cinsiyet ayrýmýndan deðil de toplumun özgürleþmesinden geçtiðini anlatan hoþ bir yapýt. DOKUZ EYLÜL ÜNÝVERSÝTESÝ HUKUK FAKÜLTESÝ ÖÐRENCÝSÝ