MERHABA GENÇ YOLDAÞLAR; Yeni bir sayýmýzla yine sizlerle beraberiz. Yoðun geçen bir Mart ayýný geride býrakmýþ bulunuyoruz. 8 Mart’ta cinsel, ulusal, sýnýfsal sömüreye karþý sokaklardaydýk, Halepçe, Gazi ve Beyazýt katliamlarýna karþý sokaklardaydýk, 13 Mart 1982 tarihinde idam edilen iþçi sýnýfýnýn önderleri Ýbrahim Ethem Coþkun, Necati Vardar ve Seyit Konuk nezdinde 12 Eylül idamlarýna ve faþizme karþý sokaklardaydýk ve uluslarýn kendi kaderini tayin hakký þiarýyla Newroz alanlarýndaydýk. Mart ayý baþtan sona eylemler ayý... Bunlardan biride devrim tarihine siper yoldaþlýðýnýn en güzel örneði olarak geçen Kýzýldere’dir. Kýzýldere cesarettir, umuttur, yoldaþlýktýr... Kimileri için ölümdür Kýzýldere, kimileri içinse yaþamanýn en güzel örneðidir... Gençlik Mahir’lerin, Ömer’lerin katillerini affetmeyecek. Soracak katillerden hesabý, onlarýn taþýdýðý devrim umudunu içinde taþýyarak ve bu uðurda savaþarak. Mart býrakýyor kendini Nisan ve Mayýs’a... Mayýs demek Taksim demektir, Taksim’de ýsrar Devrimde ýsrar demektir... Mayýs demek daraðacýdýr, korkusuzca yürümektir o daraðacýna, göstermektir düþmana öldürmekle bitmez bu çocuklar, 41. yýlýnda bile binleri, milyonlarý harekete geçiriyor ve yüreklerinde yer ediyorsa bu çocuklar ve bilmiyorsak çoðumuz katillerinin adýný öldüremediklerinin kanýtýdýr Denizleri... Mayýs demek Deniz, Ýsyan, Devrim demektir. 1 ve 6 Mayýs’ta Denizlerin bayraðý altýnda buluþmak dileðiyle... Bir sonraki sayýmýzda görüþmek üzere. Hoþça kalýn...
DAÐINIK GÜÇLERÝ BÝR ARAYA GETÝRMENÝN ÖNEMÝ
Umut Güneþ
Devrimci iþçi ve öðrenci gençlik büyük atýlýmlar gerçekleþtirebilir ve burjuvaziye karþý yürüttüðümüz mücadele ancak zaferle taçlanabilir. 1 Mayýslarý hatýrlayýn ne kadar görkemli ve güçlü. Kendinden emin ve kendine güvenen iþçi sýnýfý... Öyleyse neden olmasýn? Tek tek her iþçi ve emekçi ile yapacaðýmýz tartýþmalar, kuracaðýmýz baðlar altýn deðerindedir. Çünkü Leninist gençliðin önünde devrimin pratik örgütlenmesini gerçekleþtirmek gibi bir hedef de var. Yaptýðýmýz her þey bu büyük hedef için. Ve bu eylem halindeki kitleleri, mücadele birliði bilinciyle birleþtirmekten daha somut biçimde yapýlamaz. Þimdi devrimle birlikte kuracaðýmýz dünya için harekete geçme zamaný!
2
B
ugün iþçi gençlik belki de en çok taþeronlaþma ve buna baðlý olarak güvencesiz çalýþma, sendikasýzlaþtýrma sorunu ile karþý karþýya. Bu elbette bir þeyi ifade ediyor. Her þeyden önce burjuvazi taþeronlaþtýrma ile iþçi sýnýfýný örgütsüzleþtirmeyi hedeflerken; esnek çalýþma metotlarýyla da artý- deðer üretimini arttýrmayý ve daha fazla kazanmayý hesaplýyor. Burjuvazi ayný zamanda taþeron sistemi ile iþçinin mücadele etmesi gereken alanlarý çoðaltýrken, sorunun gerçek sahiplerini ince bir örtüyle gizlemeye çalýþýyor. Buna baðlý olarak iþçileri oyalamaya çalýþýyor. Ama baþarýlý olamýyorlar çünkü her durumda iþçiler kimin çok kazandýðýný, kimin daha çok yoksullaþtýðýný görebiliyor. Türkiye ve Kürdistan iþçi sýnýfý giderek egemen olan taþeron sistemin geliþmesinin önünde set olamadý. Olamazdý da çünkü bu kapitalist geliþmenin bir evresidir. Ama bu sistemde önemli delikler açmayý baþardý ve hala da çeþitli iþ kollarýnda mücadele devam ediyor. Bugün nereye bakarsanýz bakýn bir iþçi eylemi, direniþi görmeniz mümkün. Bu eylemlerin temelinde yatan sebep burjuvazinin taþeronlaþtýrma ve buna baðlý olarak iþçilerden gasp ettikleri haklarý. Ýþçiler sendikalý olsun, sendikasýz olsun bu saldýrýlara karþý koymaya çalýþýyorlar. Belediyelerden tutun da, hemen hemen bütün iþ kollarýnda benzer sebeplerden iþçiler saldýrýlara uðruyor ve eylemler, direniþler baþlýyor. Kapitalist sistem açýsýndan bu eylemlerin her biri sistemin krizini iþaret etmektedir. Toplumun çok farklý kesimleri bu saldýrýlarýn sonunda daha hýzlý politikleþiyor. Politikleþebileceði alanlarýn içerisinde daha fazla yer alýyor. Eylemlere çok fazla aþina olmayan bölgeler, insanlar sendikalý olmak için ya
da iþten atýldýðý için, ücretleri ödenmediði için gerçekleþen eylemelere, direniþlere tanýk oluyor. Eylem alanlarýnýn bir çok yere daðýlmasý mücadelenin etkisini daha geniþ bölgelere taþýyor elbet. Ama ayný zamanda da gücü bölmüþ ve toplamda burjuvazi üzerinde yapacaðý etkiyi azaltmýþ oluyor. Ýþçi sýnýfý üzerindeki etkisi de her zaman istenildiði gibi olmuyor. Bazen öyle oluyor ki, ayný ilde olmanýza raðmen haberinizin olmadýðý eylemler oluyor. Güncel geliþmeler karþýsýnda burjuva medyanýn ablukasý altýnda zihinlerden kolayca silinebiliyor. Oysa kapitalizm o kadar büyük kriz içerisinde ki, daðýnýk halde olan bu eylem ve direniþleri bir odakta toplamak; burjuvazinin ve onun devletinin üzerine yönlendirmek gerekiyor. Böylece iþçi sýnýfý, sýnýf dayanýþmasýný arttýrýr. Bir birine güvenir, arkasýnda olur. Birleþmiþ iþçi sýnýfý burjuvazi üzerinde daha etkili olabilir. Hak gasplarýný önleyebilir, gücünün farkýnda olur. Ýþte bu önemli görev sosyalist iþçiemekçi gençliðimize aittir. Sýnýf bilinçli her iþçinin savunmasý gereken bir görevdir. Genç Emekçiler Birliði içerisinde yer alan her iþçi ve emekçi bilmelidir ki; iþçilerin mücadele birliðini gerçekleþtirmek demek, iktidar olmak demektir. Gerçekten de iktidarýn yolu farklý kanallardan akan toplumsal güçleri, hareket halinde olan kitleleri tek bir yumruk gibi birleþtirmekten geçiyor. Tabi bizim burada bahsettiðimiz birlik “ne olursa olsun birlik olsun” denilen birliktelikler deðildir. Bizim burada bahsettiðimiz birliktelik; kapitalist sömürü karþýsýnda burjuvaziyle diþe diþ, göze göz bir mücadele gerçekleþtirecek olan birliktir. Militan bir birliktelik. Böylesine bir mücadele karþýsýnda toplumda duraðan olan kitleler bile harekete geçecek, iþçi sýnýfýnýn peþinden
ilerleyecektir. 1993’de Zonguldak madencilerinin mücadelesi buna örnektir. Köylerden kent merkezlerine kadar birçok yer madencileri sadece karþýlamak için bile büyük hazýrlýklara giriþmiþ, sýnýf kardeþlerini desteklemiþlerdi. Yine yakýn dönemde TEKEL eylemi de baþta Ankara olmak üzere Türkiye ve Kürdistan’da büyük etki uyandýrmýþtý. Siyasetin merkezi iþçilerin oluþturduðu çadýr kente taþýnmýþtý. Peki, bu kadar önemli bir konuda sendikalar neden bu kadar pasif ve donuklar? Daðýnýk halde yer alan eylemleri neden birleþtirmiyorlar? Çünkü sendikalarýn güçlü bir iþçi sýnýfý hareketi yaratmak gibi bir derdi yok. Ama bizim var ve biz bunu yapacaðýz. Genç Emekçiler Birliði çatýsý altýnda yer alan her devrimci iþçi bu önemli görevi gerçekleþtirmek konusunda direktif beklemeden harekete geçmelidir. Ve bu görevi baþarmamýz yalnýzca eylemdeki iþçilerle kuracaðýmýz sýký baðlar üzerinden, onlarý bu konuda ikna etmemiz üzerinden mümkün olabilir. Bu yüzden her eylem ve hareketliliðin olduðu yerde iþçilerin mücadele birliði politikasýný iþçilere götürmek, bunu onlarla tartýþmak durumundayýz. Bu ertelenemez bir görevdir. Daðýnýk güçleri burjuvazinin sinir merkezlerinde bir araya getirip, burjuvaziyi gerçekten zora sokabiliriz. Ankara TEKEL’i burada bir kez daha hatýrlayalým. Peki bu nasýl olacak?
Lenin bunun devrimcilerin, komünistlerin her gün yapacaðý günlük sýradan iþlerde gizli olduðunu söylüyor. Her gün yapýlacak görüþmelerle, býkýp usanmadan emeðin iktidarýnýn nasýl kurulacaðýnýn iþçilerle tartýþýlmasýyla mümkün olacaktýr. Burada elbette daha fazla genç iþçilerle irtibat halinde olmak gerekir. Çünkü biz onlarý onlar da bizleri rahatlýkla anlar. “Daha az tumturaklý sözler ve daha çok günlük iþ... Daha az siyasal gevezeli, komünizmin kuruluþunun en basit a-
ma canlý olgularýna daha büyük dikkat” Lenin( Büyük Ýnisiyatif yazýsý) Bu sorun sadece iþçi-emekçi gençlikte yok. Ýþçi hareketinde olduðu kadar olmasa da öðrenci hareketi de ayný sorundan rahatsýz. Bir yerde faþist bir saldýrý olduðunda küçük yerlerin dýþýnda, büyük illerde hemen bir araya gelemiyor; birlikte faþizmi üniversitelerden söküp atamýyorlar. Gençlik hareketi bir bütün olarak bu sorunun çözümünde en önde görev almalýdýr. Çünkü burjuvazi açýsýndan çanlar çalýyor ve burjuvazi daðýnýk güçlerin bir araya getirilmemesinden güç alýyor. Devrimci iþçi ve öðrenci gençlik büyük atýlýmlar gerçekleþtirebilir ve burjuvaziye karþý yürüttüðümüz mücadele ancak zaferle taçlanabilir. 1 Mayýslarý hatýrlayýn ne kadar görkemli ve güçlü. Kendinden emin ve kendine güvenen iþçi sýnýfý... Öyleyse neden olmasýn? Tek tek her iþçi ve emekçi ile yapacaðýmýz tartýþmalar, kuracaðýmýz baðlar altýn deðerindedir. Çünkü Leninist gençliðin önünde devrimin pratik örgütlenmesini gerçekleþtirmek gibi bir hedef de var. Yaptýðýmýz her þey bu büyük hedef için. Ve bu eylem halindeki kitleleri, mücadele birliði bilinciyle birleþtirmekten daha somut biçimde yapýlamaz. Þimdi devrimle birlikte kuracaðýmýz dünya için harekete geçme zamaný!
3
Ýþçi sýnýfýnýn birlik, mücadele ve dayanýþma günü olan 1 Mayýs yaklaþýyor. 1 Mayýs, Asya’dan Afrika’ya, Avrupa’dan, Latin Amerika’ya tüm dünyada iþçi sýnýfý ve emekçilerin sermayeye karþý isyan ve ayaklanma duygularýyla harekete geçtikleri bir dönemde kutlanýyor.
Ýþçiler, Emekçiler, Bu çaðrý sizedir... Bu çaðrýya yüreklerinizin kapýsýný açýn. Bugüne kadar bir gün mutluluk yüzü görmediðiniz, mutluluk nedir bilmediðiniz, hep çalýþýp ürettiðiniz ama bir gün olsun insanca bir yaþama layýk görülmediðiniz, içinde yaþadýðýnýz bu kapitalist sistem ezeli ve ebedi deðildir. Sömürücü tüm sistemler gibi o da bir gün son bulacaktýr. Dünya üzerinde yaþanan ayaklanma ve devrimler gösteriyor ki, bu son yaklaþmýþtýr. Doðayý ve insanlýðý yok eden emperyalist- kapitalist sistem yýkýlacak, insanýn insanca yaþayabileceði emeðin dünyasý kurulacaktýr. Bunun için sizi Denizlerin Bayraðýyla Taksim’e çaðýrýyoruz. Yoksul Kürt Halký, Bu çaðrý sizedir... Bu çaðrýya yüreklerinizin kapýsýný açýn. On yýllardýr özgürlüðünüz için savaþýyor, mücadele ediyorsunuz. Bugüne kadar elde ettiðiniz her þeyi savaþarak, mücadele ederek kazandýnýz. Ortadoðu’da yaþayan bütün halklara örnek oldunuz. Denizlerin, Mahirlerin açtýðý yoldan bugünlere geldiniz. Halklarýmýzýn mücadele birliðinin saðlanmasýyla buradan daha ileri gitmek ve birleþik devrimle gerçek özgürlüðe kavuþmak mümkün olacaktýr. Bugün bunun koþullarý her zamankinden daha çok olgunlaþmýþtýr. Ortak düþlerimizi gerçek kýlmak için sizi 1 Mayýs’ta Denizlerin Bayraðýyla Taksim’e çaðýrýyoruz.
4
AYIŞIĞI SANAT MERKEZİ
DEVRİMCİ DEVRİMCİ EMEKÇİ ÖĞRENCİ KOMİTELERİ BİRLİĞİ
Genç Arkadaþlar, Bu çaðrý sizedir... Bu çaðrýya yüreklerinizin kapýsýný açýn. Yarýný kuracak olan sizlersiniz. Türkiye ve Kürdistan birleþik devrimi, sizin ellerinizde, sizin eylemlerinizle büyüyor. Kendinize ve tüm insanlýða özgür bir gelecek kurmak için sizleri 1 Mayýs’ta Denizlerin Bayraðýyla Taksim’e çaðýrýyoruz. Emekçi Kadýnlar, Bu çaðrý sizedir... Bu çaðrýya yüreklerinizin kapýsýný açýn. “Ezilenin ezileni” olan sizler ayaða kalktýðýnýzda tüm insanlýk ayaða kalkar. Sizi yýllar yýlý ezen, horlayan, töre cinayetlerine kurban eden bu kapitalist sisteme karþý mücadele etmeden kadýn olarak özgürleþmeniz de mümkün olmayacaktýr. “Ýkinci cins” konumuna son vermek, cinsel ulusal ve sýnýfsal sömürüden kurutulmak için sizleri kýzýl bayraklarýnýzla, Denizlerin yoldaþlarýnýn saflarýnda 1 Mayýs alanýna, Taksim’e çaðýrýyoruz. Yürekleri devrimden yana atan tüm devrimciler, ilericiler, bu çaðrý sizedir. Bu çaðrýya kulak verin... Taksim zaferdir. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin Taksim politikasý zafere ulaþmýþtýr. Þimdi yeni zaferler kazanmak için Taksim’e yürüyelim. Dünya halklarý devrime yürürken üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda halklar devrim isterken biz de isyan, ayaklanma ve devrim þiarýyla, halklarýmýzýn özlemi olan, Devrimci Halk Ýktidarýný kurmak üzere ileri atýlalým… Bütün bunlarý gerçek kýlmak için sizleri Denizlerin Bayraðýyla Taksim’e çaðýrýyoruz. Þimdi Devrim Zamaný! YAÞASIN DEVRÝM YAÞASIN SOSYALÝZM!
GENÇ DEVRİMCİ EMEKÇİ İŞÇİ KADINLAR EMEKÇİLER BİRLİĞİ KOMİTELERİ (EKA)
ÇÖZÜM SÜRECİ
Faþizmin ‘’çözüm süreci’’ dediði süreçten, Kürt ulusal sorununun çözümü çýkar mý? Sorun bir ulusun ezilmesi ise, çözüm bunun son bulmasýdýr. Gerçekçi yaklaþýldýðýnda sorunun özeti budur. Bir ulusun ezilmesine ise son verecek olan nedir? Her Ulusun Kendi Kaderini Tayin Hakkýnýn teslim edilmesidir. Burjuva aðzýyla “Kürt sorunu” diye empoze edilen, zaman zaman “Kürt sorunu” bile yok “terör sorunu” var denilen sorun esasýnda, Türk sermayesinin Türk ulusu adýna, Kürt ulusunu ve ülkesini ilhak ederek ezmesidir. Buna karþý yükselen mücadele isyan kadar haklý- meþru (ve aslýnda bir görev) bir þey olamaz. Bugün, bunca yýllýk büyük devrimci mücadele biçimlerinin getirileri, þimdilerde reform ve tavizler olarak gündeme geliyor. Mesele þu ki; Sermaye devleti vermek zorunda kaldýðý reform ve tavizler karþýlýðýnda, Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesini bitirmesini ve silahlý mücadele faaliyetlerini bitirmesini istiyor. Ulusal Kurtuluþ Hareketi doðal olarak kendi programýnýn yol göstericiliðinde devletle görüþmeler gerçekleþtiriliyor. Fakat her küçük burjuva harekette olduðu gibi talepler, verilen tavizler sorunu gidermiyor. Yine de UKH belli bazý tavizler karþýlýðýnda Türkiy’den silahlý güçlerini çekmeyi kabul etti. O nedenle, çözüm süreci diye öne sürülen bu süreçte ancak bu kapsamda bir uzlaþma çýkabilir. Bunun için uðraþýlýyor. Ýki tarafýnda sýkça belirttiði “Barýþ’ýn kaybedeni olmaz” veya “Herkesin kazanacaðý bir süreç” denilen bu süreçte, Kürt halký bazý taviz ve reformlarla kýsmi bir rahatlama yaþayacak karþýlýðýnda ise sermaye devleti canýný kurtaracak. Canýný kurtarmak için bugüne dek yok saydýðý azgýn bir sermaye terörü ile ezdiði bir ulusa karþý aslýnda kendi iktidarýný sarsmayan tavizler vermiþ olacak. Bu süreçten çýkabilecek bir uzlaþmanýn yapabileceði þey yeni denklemler yaratmaktýr. Bunun dýþýnda ezilen ulusun özgürlük mücadelesini umutlarý tükenene dek beklemeye çekmek olabilir. Ezilen ulus, ortaya çýkacak olan uzlaþýnýn, sorunu çözmekten uzak olduðunu görecektir. Kürt ulusunun mücadelesi tasfiye edilemez boyutta. Sermayeyi uzlaþmaya zor-
layan sebeplerden birisi bu. Bunu “Askeri her yol denendi baþarýsýz olundu, tersine sorun büyüdü” sözleri ifade ediyor. Bundan da önemli diðer sebep TC’ nin Tunus - Mýsýr – Suriye’ye rahmet okutacak çapta olaylarýn kabusunu görmesidir. Bu nedenle bu uzlaþma arayýþý TC için tam anlamýyla canýný kurtarma hamlesidir. Baþýný dik tutma çabasý, baskýn görünme çabalarý iþte bu gerçekliði gizlemenin yöntemidir. Kürt halký için ise böyle bir uzlaþma zorunluluðu yoktu. Koþullar neyi ifade ediyor? Ezilen ulustan ve emekçi sýnýflardan, devrimlerden yana bir yeni evreyi ifade ediyor. Dünya ve Orta Doðuda’ki her geliþme bunu gösteriyor. Akýntýya karþý kürek çeken ezilen halklar ve emekçiler komünist güçler deðil, epeydir sermaye diktatörlükleri olmuþ durumda. Konjonktür tam kurtuluþ için çok uygun. Ancak Ulusal Hareket’teki ideolojik kýrýlma, bir devrim olabileceðine olan inancýn kýrýlmasý ve programý , bu cepheden uzlaþma arayýþýnýn baþlýca nedeni oldu. Bu ideolojik kýrýlmanýn bir nedeni SSCB’ nin yýkýlmasýna dayanýrken, daha önemli nedeni ise faþizme karþý yalnýz kalmasýdýr. Türkiye’de devrimci sýnýf mücadelesinin zayýflýðý ve ezilen ulusla mücadele birliði kurmadaki büyük yetersizliði oldu. Emekçi eylemlerinde Kürt ulusal sorununa dair önemli bir tavýr geliþemedi. Ko-
münist enternasyonal hareket bu açýdan etkili olamadý. Oysa devrimin olacaðýna olan ümidini yitirdiði bu dönemde, Rojava devrimini karþýsýnda bulan, yinede ulusal kurtuluþ hareketi oldu. Bir uzlaþma çýksa da Ulusal sorun sürecek. Çünkü ulusal sorunun gerçekçi çözümü -buna tam çözümü- temelden çözümü de denebilir; Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakkýnýn Kürt ulusununda en doðal hakký olduðunu teslim etmekten geçiyor. Bu hakký gasp eden sermaye iktidarýný yýkmaktan geçiyor. Gerçek barýþa giden yol önümüzde duruyor.
Her halükarda gerileyen, mevzi kaybeden TC oluyor. Ýlerleyen mevzi kazanan ise Kürt ulusu oluyor. Bildiðimiz, dediðim dedik faþist devlet “Teröristle pazarlýk yapmayýz”dan pazarlýða geliyor. “Tek terörist kalýncaya dek operasyonlar sürer” den yeter ki sýnýr dýþýna çýkýn biz güvenliðinizi garanti ederiz’e geliyor. Acil bir ateþkes dileniyor. Tek sorun þudur. Ezilen ulus bununla yetinecek mi? Duracak mý? Bu uzlaþmanýn sonuçlarýyla yetinmemeli, durmamalý. Baþarýnýn yolunu bilen, düþmanýný tanýyan bir halk var. Karþýsýnda ise kendinde biraz moral- güç bulduðunda tüm geri verdiklerini
5
almak için her anlaþmayý bir çýrpýda bozacak bir sermaye diktatörlüðü gerçeði var. Kürt halký, özgürlüðü için, sadece ulusal baskýnýn bir kýsým yönlerini tasfiye etmek yetmez. Faþizmin, kökten tasfiyesinden baþka gerçekçi bir kurtuluþ, düze çýkma, mümkün olmayacaktýr. Küçük burjuva önderliðin gelebileceði noktanýn burasý olduðunu (uzlaþma) hep söyledik. Küçük burjuva reformcu programlar kapitalizmin tasfiyesini temel almaz. Kapitalizmi ve bu temelde ortaya çýkan kötülükleri yok etmeyi deðil azaltmayý hedefliyor. Bu uzlaþma sürecinin birinci derece sorumlularýnda biri ise iþçi sýnýfýdýr. Ondan daöte iþçi sýnýfýna dar ekonomik mücadelenin dýþýnda bir yol önermeyen reformist- opotünist harekettir bunun sonucunda ise kendi bencil talepleri için harekete geçen iþçi sýnýfý, toplumun her kesiminden karþýlýksýz destek gördü. Ancak kendisi ezilen ulus sorununa olsun, diðer pekçok demokrasi sorununun karþýsýnda bencil bir duyarsýzlýk içinde tepkisiz kaldý. Bu durumdan çýkýp öz eleþtiri yapmadan, kendi sýnýfsal kurtuluþunu da saðlayamayacaðýný görmeden geleceði aydýnlýk deðildir. Kapitalistlerin dilediði
gibi davrandýðý köleler olmaktan da kurtulamayacaklardýr. Ýþçi sýnýfý kendi bencilliðinden kurtulup, büyük düþünüp,
Devrimci Gençlik
6
Neredeyse tüm dünyamýzý yöneten, sömüren kapitalizm gün geçtikçe vahþileþiyor ve artýk sýnýr tanýmýyor. Emperyalist ülkeler diðer ülkeleri bir kurban olarak görüyor, önce dostça yaklaþýyor ve ardýndan bir vampir gibi kanýný emiyor. Buna da “demokrasi götürmek” diyorlar. Daha önce demokrasi götürülen yerler Irak, Afganistan, Libya vb. ülkeler. Þimdi de sýra Suriye’de gibi görünüyor. Baþta Türkiye olmak üzere bazý kapitalist ülkeler sonuçlarýna aldýrýþ etmeden muhalif adý altýnda paralý çeteler yetiþtirmeye devam ediyor. Türkiye burjuvazisi olasý bir iþgalden sonra kendine pay alabileceðini sanýyor. Oysa Türkiye burada sadece kiralýk katil. Ýþi bitince artýk önemi kalmayacak. ABD’nin ekonomisi bu savaþý kaldýracak güçte deðil. Ve kapitalizm kendini savaþla yeniler. Amerika savaþ sýrasýnda silah satacak, olasý bir iþgalde de pastanýn büyük parçasýný alacak. Oysa þah olmak varken neden piyon olalým ki... Biz savaþ istemiyoruz. Ama savaþa hayýr demek yetmiyor. Halký örgütlemek, insanlarda zaten bulunan bu sisteme karþý olan öfkeyi gerektiði yerde ortaya çýkarmak, halkýn sonuna kadar mücadele etmesinin gerekliliðini anlatmak gerekiyor. Çünkü bu savaþýn kaderini halklar belirler. Bahsettiðim þeyleri yapmak elbette bize düþüyor. Öðrencilere... Devrimci öðrenciler bu savaþýn seyrinde önemli rol oynayacaktýr. Birbirimize kenetlenmemiz gerekiyor. Ancak bazý engelleri aþmamýz gere-
demokratik devrimin öncüsü olduðunda; ezilen ulusun tam kesin özgürlüðü de, kapitalizmin tasfiyesi de mümkün olacaktýr.
kiyor. Devrimci olan ama bazý farklý görüþler yüzünden hiç bir araya gelemeyenlerin bir ders almasý gerekiyor. Ya da sosyalizm kelimesinin altýnda ezilen ve kendine sosyal demokrat diyenlerin bilinçlendirilmesi gerek. Sosyal demokrat olmak düzenin adamý olmak demektir. Onlarý bizim saflarýmýza çekmemiz gerekiyor. Son olarak söylemek istediðim þey; tüm bu geliþmelere karþý kayýtsýz kalmayalým ve bu savaþ bizim savaþýmýz olsun. Emperyalist savaþý bir iç savaþa çevirelim. Barýþ isteyen savaþa hazýr olsun! Antakya’dan Bir DÖB’lü
MODERN KAWALAR VE DEHAQLAR
A
dýndan da anlaþýlacaðý gibi Newroz; “Yeni Gün” an- kralý vardýr. Kral Dehak. Bu kral, insan kafalarýndan kale yapmaklamýna gelir. “New”, Kürtçe’de “yeni”, “roz” ise la meþhurdur. Ehriman iyilerle yürüttüðü savaþta Kral Dehak’ý da “gün” anlamýna gelir. Newroz Bayramý 21 Mart’ta kullanýr. Yüreðindeki bütün kötülüðü Zalim Dehak’ýn beynine akutlanýr. Mart, baharýn ilk ayýdýr. Mart ayýnda doða kendini yeni- kýtýr, onu bela olarak Asur ve Med halklarýnýn baþýna yollar. Deler, kýþýn o soðuðu ve sessizliði, Mart’ta yerini yeþilliðe ve kuþ hak, halk üzerinde vahþet ve büyük bir haksýzlýk yürütür. seslerine býrakýr. Doða bütün cevheriyle insanlarý kucaklar. YaZalimlerin zalimi Dehak, bir zaman gelir ki büyük bir hastaþam derin bir uykudan uyanýr. lýða yakalanýr. Dehak acýlar içinde gidip gelir ama hastalýðýna bir Newroz’un tarihi ve anlamý hakkýnda farklý farklý görüþler çare bulamaz. vardýr. Her Ortadoðu toplumu farklý bir yaklaþým ve kültürle kutDoktorlar hastalýðý üzerinde araþtýrma yaparlar. Onlar da çalarlar. Bilindiði gibi Kürt toplumunda Newroz’un yeri baþkadýr. re bulamazlar. Eni sonu doktorlar Zalim Dehak’a bir öneride buBu bayram Kürt halký açýsýndan zulüm ve sömürü karþýsýnda baþ- lunurlar. Doktorlarýn önerisi Dehak’ýn acýsýnýn dinmesi ve kaldýrý, gerçek bir özgürlük anlamýna gelir. Ayaklanma, baþkaldý- yaralarýn kapanmasý için gençlerin ve çocuklarýn beyinlerini yarý, birlik ve mücadele anlamý taþýr. rasýna sürmesidir. Bu öneriden sonra büBundan dolayý Newroz’un karþýlanmasý yük bir katliam baþlar. Her gün iki diðer halklardan çok farklýdýr. Kürt halký Her Newroz’da Kürt ka- çocuðun kafasý kesilir ve beyinleri melbinlerce yýldýr katliam, soykýrým ve asihem þeklinde Dehak’ýn yarasýna sürülür. dýnlarý ve erkekleri zulmün ve milasyona maruz býrakýlýyor. Kürt Halký Asur ve Medlerin çocuklarý katledilir. özgürlüðü ve baðýmsýzlýðý için kahraman modern Dehaklarýn karþýsýnda Gençler ölür. Asur ve Medlerin ülkesi acý çocuklarýný feda etti, ediyor. Bu nedenle; baþkaldýrýrlar. Kürt Halký ve periþanlýk içindedir. Günlerden bir gün özgürlük ve özgürlüðün sembolü yani sýra Demirci Kawa’nýn en küçük oðluna Kürdistan’da sokaklara çýkar Newroz bu kadar önemli. gelir. Demirci Kawa’nýn önceden 17 çoÞimdi yazýmýzýn konusuna yani ve þehirler sarý, kýrmýzý, yeþile cuðu katledilmiþtir. 20 Mart’ý, 21 Mart’a Newroz’un tarihi ve anlamýna gelelim. boyanýr. baðlayan gece Kawa çocuðu için düþünNewroz’un tarihine indiðimiz zaman, celer içindedir. Ateþin yanýna oturur ve bir Kürt Halkýnýn özgürlüðe ve yol arar. Hürmüz ve Zerdüþt, Kawa’nýn 2625-3000 yýllýk bir tarihi olduðu görülüyor. 2625-3000 yýl önce Kürtler dünyada devrime en yakýn olduðu bu kollarýna güç, zihnine aydýnlýk verirler. E“Guti” olarak adlandýrýlýyor ve tanýnýyorninde sonunda, 21 Mart’ýn sabahýnda Kazamanda, yapýlmasý gereken, wa du. Gutiler, proto-Kürtlerdir. Yani Kürtleçocuðunu kendi elleriyle Dehak’a rin dedeleri… Sümer belgelerinde Guti ayaklanma geleneðini sürdür- teslim etme kararý verir. Ve kaleye gider. adý geçiyor. Bu belgelerde “Guti, Kuti, mektir. Demirci Kawa’nýn to- Dehak’ýn huzuruna çýktýðý zaman ona Gurti” olarak da geçiyor. Yine biliniyor ki “Yarana bakabilir miyim?” der. Tam yararunlarý yani “Modern sýna o zamanlar Gutiler tapýnaklarýnda “Zagbaktýðý anda örsünü kaldýrýr ve Demuk” isimli bir bayram kutluyorlar. Zag- Kawalar” bu geleneði büyüte- hak’ýn yarasýna vurur. muk Bayramý’nýn kutlanmasýnda ateþler rek özgürlüklerini kazanmalýBu olaydan sonra Ninova halký baþyakýlýrdý. Guti Kralý halkýn arasýna karýkaldýrýr. Kürdistan’ýn her yerinde ayaklanþýrdý. Zagmuk bazý yönleriyle Newroz’a dýr. malar baþlar. Bu baþkaldýrýlarda halkýn benziyor. Bu bayram sonraki yüzyýllarda bayraðý, Kawa’nýn ocakta çalýþýrken giyZerdüþtlerde de görülüyor. Gutilerden sonra, Kürtlerin Gutilerden diði önlüðün rengi sarý, kýrmýzý ve yeþil olur. Ayaklananlar zulsonraki “babalarý” yani Hurriler, Kasitler, Mitanniler, Urartular mün karþýsýnda özgürlüðün sembolü sarý-kýrmýzý-yeþil bayraðý ve Medler zamanýnda da bu geleneðe rastlanýr. kaldýrýrlar. Ülke kurtulduðunda kurtuluþun coþkusu günlerce süNewroz’un tarihi hakkýndaki en dikkat çekici ve özgürlüðe e- rer. Daðlarda “yeni gün”ün coþkun ateþi yanar. Evet, bundan sonþitlenmiþ olaný Demirci Kawa efsanesidir; doða ve yer yaratýldý- ra Kawa baþkaldýrýlarýn kahramaný, Newroz ise baþkaldýrý günü ðýnda “Zervan” adlý bir tanrý vardý. Tanrý Zervan’ýn isimleri olarak kabul edilir. Hürmüz ve Ehriman olan iki oðlu olur. Hürmüz bereket, iyilik ve Her Newroz’da Kürt kadýnlarý ve erkekleri zulmün ve moaydýnlýk tanrýsýdýr. Ehriman ise kötülüðü ve kýtlýðý yeryüzüne yað- dern Dehaklarýn karþýsýnda baþkaldýrýrlar. Kürt Halký Kürdistan’da dýran tanrýdýr. sokaklara çýkar ve þehirler sarý, kýrmýzý, yeþile boyanýr. Zamanlardan bir zaman Tanrý Hürmüz yeryüzündeki temsiKürt Halkýnýn özgürlüðe ve devrime en yakýn olduðu bu zaliyetini saðlamak için Zerdüþt’ü yollar ve ona sevgi, iyilik ve ay- manda, yapýlmasý gereken, ayaklanma geleneðini sürdürmektir. dýnlýk gönderir. Demirci Kawa’nýn torunlarý yani “Modern Kawalar” bu geleneði Yüreði kötülük, kýskançlýk ve çekememezlikle dolu olan Eh- büyüterek özgürlüklerini kazanmalýdýr. riman kötülüðünü Asur ve Med halklarýnýn üzerine yaðdýrýr. MedKaynak: Azadiya Welat Newroz eki, Kürdistan Tarihi-Ethem ya ülkesinde yaþam iyilere zehir olur. O zamanlar Asurlarýn bir Xemgin
7
KAWA Û DEHAQÊN HEMDEM
N
8
ewroz ji navê xwe jî dide fêmkirin ku tê wateya: “Roja nû”. “New”, di Kurdî de “nû”, “roz” jî; tê wateya “roj”ê. Cejna Newrozê di 21’ê Adarê de tê pîroz kirin. Adar, meha yekemîn a biharê ye. Di Adarê de tê pîrozkirin. Adar, meha yekemîn a biharê ye. Di Adarê de cihê xwe dide þînahî û wîçîniya çûkan. Xweza, bi hemû cevheriya xwe mirovan hembêz dike. Jiyan ji xewê radibe… Di derbarê dîrokçê û wateya Newrozê de, nêrînên cûda cûda hene. Her civakekî Rojhilata Navîn bi nêrînek û çandek cûda vê cejnê pîroz dike. Di civaka Kurd de, weke ku tê zanîn, cihê Newrozê cûda ye. Ev cejn ji bo Gelê Kurd tê wateya li hember zilmê , li hember kedxwarîyê serhildêrî û tê wateya azadîyeke rastî . Tê wateya raperîn, serhîldan, yekitî û têkoþîn… Ji ber vê pêþwazikirina cejna Newrozê Ji gelê din pir cûda ye. Bi hezar sala Gelê Kurd; qirkirin, jenosid û pîþafinê tên maruzkirin. Ji bo vê çendê azadi û sembola azadiyê ango cejna Newrozê ewqas giring e. Em niha werin ser mijara nivîsê xwe, ango dîrokçe û wateya Newrozê. Dema em dadiken nav koka Newrozê ya dîrokî, tê dîtin ku dîrokekî xwe ya 3000-2625 sal heye. 2625 sal berê Kurd, di cîhanê de “ Gutî” tên binavkirin û tê nasîn. Gutî, proto-Kurd in. Ango kalikên Kurdan in. Di belgeyan Sumeran de navê Gutîyan tên ditin. Di wan belgayan de “ Gutî, Kurti, Gurti” Jî derbas dibe. Dîsa tê zanîn ku di vê demê de, Gutîyan di perestgehan xwe de cejneke bi navê “ Zagmuk” pîroz dikin. Di pîrozkirina Zagmuk de agir dihate pêxistin . Qralê Gutiyan dadiket nava gel. Ji hinek aliyan din ve jî Cejna “ Zagmuk” diþibe Newrozê. Bi sedsalan piþtre de, di Zerdûþtiyê de jî hatiye dîtin. Û piþtî Gutîyan bavikên Kurdan ên piþtî Gutîyan de ango di dema Hurriyan, Kasît, Mîtannî, Ûrarto û Medan de jî ev kevneþopî hatiye dîtin. Ji nêrinên cur bi cur ên dîrokçeya Newrozê, herî balkeþ û bi azadîyê ve bûye yek Efsaneya Kawayê Hesînkar e: Di dema xweza û erd nû tê afirandin de xwedayekî bi navê “Zervan” heye. Du kurên Xweda Zervan çêdibin. Navên wan Hurmuz û Ehrîman in. Hurmuz Xwedayê bereket, baþî û ronahîyê ye. Ehrîman jî Xwedayê ku xirabî û xelayê direþîne ji gerdûnê re ye. Demek ji demek Xweda Hurmuz temsîlîyeta xwe li ser rûyê erdê bide çêkirin Zerdeþt rê dike û ji wî re hezkirin, baþî û ronahîyê diþîne. Ehrîman ku dilê wî nebaþî, hasudî û çavnebarî teje ye, ev xirabîya xwe dibarîne ser gelên Asur û Med. Di welatê Medyayê de jiyan ji yên baþ re dibe jehr. Di vê demê de Qralekî Asuran heye. Ew Qralê ku di dîrokê deji seriyên însana re keleh çêkirînê navdar e. Ehrîman ev þerê ku bi baþiyê re dide meþandin Qral Dehaq jî bikartîne. Ehrîman ku dilê wî tije xirabîyê, ew hemû xirabîya xwe diherikîne mêjiyê Dehaqê Zalim û belayekî ber dide ser Gelê Asur û Med. Dehaq li ser gel, wehþet û neheqiyeke pir mezin dimeþîne. Di demekê de ew zalimê zaliman Dehaq dikeve nexweþiyekî mezin Dehaq di nav êþan de diçe û tê. Lê derman ji nexweþîyê xwe re nabîne. Bijîþkan li ser êþ û birîna wî lêkolîn dikin lê çare nikarin peyda bikin. Di dawîya dawiyê de bijîþkan ew e ku ji bo êþa wî dake-
ve û birîna li ser mêjiya wî were girtin, mêjiyê ciwan û zaroken li birîna xwe bidê. Piþtî wî pêþniyarê qirkirineke mezin destpêdike. Her roj serî du ciwan tê qutkirin. Û mêjiya wa weke melhemê li birîna Dehaq tê xistin. Zarokên Asur û Medan dihatin qetilkirin. Ciwan dimirin, rewþa Firat û Dîcle pêriþan û bi êþ dibe. Rojek ji rojekî dor tê kurê herî biçuk ê Kawayê Hesinkar. Kawayê Hesinkarê ku berê 17 zarokê wî hatiye kuþtin. Di þeva ku 20’ê Adarê bi 21’ê Adarê ve tê girêdan de Kawayê Hesinkar ji bo zarokê xwe di nav fikaran de ye. Ber agir rûnîþtiye û riyekî digere. Hurmuz û Zerdeþt hêz dide zendê Kawa… Ronahîyê dide hiþê Kawa… Herî dawî, sibeha 21’ê Adarê Kawa biryar dide ku bi destê xwe kurê xwe radestî Dehaqê Zalim bike. Û diçe kelaya wî. Dema derdikeve pêþiya Dehaq jê re dibêje: “Ka ez li birîna serê te mêze bikim.” Dema Kawa li birîna wî dinêre orsê xwe bilind dike û li birîna wî dixe. Pê wî bûyerê hemû gelê Nînova serî hildide. Li her derê Kurdistanê serhildan çêdibin. Û diwan serhildanan de gel agirên bî coþ û geþ pêdixin. Ala wan jî dema Kawa ber bi ocaxê kar dikir pêþmala ku renge wî kesk, sor û zer dibe. Serhildêran, hember zilmê, sembola azadî, ala kesk, sor û zer radikin. Dema welêt tê rizgarkîrîn ew coþa rizgarîyê bi rojan didome. Li ser çiyayan agirên “roja nû” diþewite. Bele, ji vê demê û þûn ve Kawa dibe qehremana serhildêriye. Newroz jî wekî roja serhildanê tê pejîrandîn. Di her Newrozê de keç û xortên Kurd serî li hember zilmê Dehaqê hemdem hildidin. Gelê Kurd li Kurdistanê dadikevîn kolana û bajaran bi kesk, sor û zer dixemilînin. Di demek wiha de ku Gelê Kurd herî nêzî azadî û þoreþê xwe ye, dê ew kevneþopiya xwe ya serhildêriyê bidomîne. Nêvîyên Kawayê Hesinkar ango Kawayên hemdem dê Meydana Azadî bizîvîrinin Meydana Tahrîrê! Çavkanî: Pêveka Newroz ya Azadiya Welat, Dîroka Kurdistanê-Ethem Xemgîn
KENDÝ KENDÝNÝ EÐÝTME ÝLKESÝ 1 Her þeyi deðiþim ve hareket halinde görmeliyiz. Her þey iyi ya da kötü, olumlu ya da kötü yönde sürekli deðiþir, sürekli hareket halindedir. Her þeyi deðiþim halinde görmek, bunu bir alýþkanlýk haline getirmek maharettir. Çünkü doðduðumuz andan itibaren bizlere toplumda hakim olan metafizik- idealist düþünme yöntemi aþýlanýyor. Diyalektik düþünmek- bilimsel düþünmek öðretilmiyor. Kapitalist toplum egemenliðini sürdürmek için gerçeklikten kopuk düþünmeyi öðretiyor. Kafalara idealizmi- metafiziði kazýyor. Kapitalist felsefeyle yapýlan sanat eserlerinde bile bunu görürüz. “Bilim- kurgu” filmlerinde bin yýl sonrasýnda bile bugün yaþadýðýmýz ekonomik- siyasikültürel- aile- sevgili iliþkilerinin yaþandýðýný gösterir. Oysa biz on- yirmi yýlda bile dünyanýn- çevremizin- kültürel iliþkilerin akýl almaz bir hýzla deðiþtiðini görüyoruz. Eskiden her þey yeni tarafýndan yadsýnýrken, bin yýl sonrasýnda bile bugünkü toplum biçiminin, çeliþkilerin ayný kalacaðýný sanmak ve emekçileri buna inandýrmak için milyon dolarlar harcamak, sömürücülerin iþidir. Çünkü her þeyin deðiþtiði, hareket ettiði, hiçbir þeyin bundan kaçýnmayacaðý bilinci olmazsa, hiçbir emekçi mevcut yaþamýný deðiþtirmeye çalýþmaz. Yapacaðý tek þey kalýr. Bu duruma katlanýr, razý olur, uyum saðlar. Oysa her þey deðiþir. Deðiþecektir. Sen istesen de istemesen de. Ama iyi- olumlu yönde mi kötü- olumsuz yönde mi deðiþecek? Ýþte onu etkileyebiliriz. Sen hangisine uygun yaþarsan o köþe aðýr basacak. Ýþte sýnýf bilinçli bir emekçinin- komünistin anlamasý ve anlatmasý gereken þeylerden biri de budur. Her komünist de devrim iþlerine yetebilmek için geliþmelidir. Geliþmek için deðiþime açýk olmalýdýr. Bilgi birikimi, kiþilik yönlerinden, bilimsel ve olumlu yönde deðiþmeden bu konuda komünist kiþi bilinçli yaklaþmadan yeterlilik kazanamaz. Býrakalým büyük davalarý, bu kiþilik özelliðinden yoksun bireylerin, aile içi, arkadaþlar arasý, sevgililer arasý iliþkide bile bir yeterlilik göstermediðini sýðlýk ve soðukluklarý veya cývýklýklarla bir ahenk yarata-
madýklarýný yaygýn olarak görürüz. Bu ilerlemede en önemli aracýmýz nedir peki? Okumaktýr. Sistemin, bizler daha küçükken kafamýza aþýladýðý gerçeklikten kopuk- gerici bilinç ve kültür yapýsýný deðiþtirebilmek için, okumak- düþünmek- doðruyu öðrenmek beyni iþletmek gerekir. Beslemek gerekir. Beyin týpký kol kaslarý gibi çalýþtýkça geliþen bir organdýr. Okumak, beyin sporudur, düþünmek, araþtýrmak beyin sporudur. Okumak, beynimizi düþünmeye ve ürettiði denklemleri çözmeye yaklaþtýrýr. Geçmiþ yaþamlarýn deneyim ve bilgilerini kitaplarda hazýr buluruz. Okuyan kiþi çevresini daha iyi anlayacaðý bilgilerle donatmýþ olur. Ýnsanlýk bu ihtiyaçtan dolayý, yazýya ihtiyaç buldu ve geliþtirdi. Kitaplar yazarak bilgi birikimini gelecek nesle aktarma çabasý içinde oldu. Bizde ayný çaba içindeyiz. “Molotov Anlatýyor” adlý kitapta, Molotov Stalin’i anlatýr. Bu kitapta Molotov’a Stalin sorulduðunda þunlarý söylüyor: “Stalin edebiyat dünyasýna çok duyarlýydý. Gerçek eserlere. Çok iyi anlardý bu konudan. Eski Yunan eserlerini okurdu. Tarihi çok severdi. Stalin dünyayý ve antik mitolojiyi iyi bilirdi. Onun bu yönü çok güçlüydü. KÜLTÜRÜNÜ KUSURSUZLAÞTIRMAK için çok çalýþýr-
dý. Siyaset? Tüm hayatý boyunca siyaset yaptý. Biraz alçak sesle konuþurdu, ama eðer akustik iyiyse, hýzlý konuþmaktan hoþlanmazdý. Dengeli konuþurdu ayný zamanda çok sanatsal. - Stalin Rusçaya hakim miydi? - Evet. Ýyi konuþurdu, diye yanýtladý Molotov. Çok OKURDU ve sanat duygusuna sahipti. Her þeyi kendisi yazardý. Örgüt hiçbir zaman onun yazýlarýný yazmazdý. Bu Leninist bir gelenekti.” (Molotov Anlatýyor - Stalin’ in sað kolu ile yapýlan 140 görüþme 2. basým Felix Çuycu) Marx, Engels, Lenin, Stalin ve nice devrim önderlerini, tarihe iz býrakanlarý sýradan insanlardan ayýran en önemli farklarý, sadece okumaktý. Çok özel ve ilahi bir gücün bahþettiði herhangi bir kayýrmaþans veya ‘seçilmiþ kiþi’ olmalarý deðildi. Çaðlarýnýn çetrefilli ve devasa sorunlarýný güçlüklerini yenmek için ve yönetebilmek için, o düzeye eriþebilmek için en önemli silahlarý iþte buydu; okumak. Kendini sürekli insanlýk birikimleriyle daha çok eðitmekti. Ve bu birikimle sentezlemekti. Öðrenmek ve anlamak için herkesten daha gayretli olmalarýydý. Onlarý önder haline getiren kendi çaðlarýnýn en çalýþkan komünistleri olmalarýydý. Çözümsüz görülenlere bilimsellikle çözüm bulmalarýydý. Çünkü, zeki anlayýþ, çözüm biz biliriz ki vaha ile havadan gelmez. O zaman kim-
9
se cahil ve bilinçsiz de olmazdý. Kimse eðitime ihtiyaç duymazdý. Ýnsanlýk okul diye bir yer açmazdý. Kendi kendini, mevcut bilgi birikimini -kültürünü- kiþiliðini yeterli gören insan geliþimini durdurur. Durmak gerilemektir. Çünkü hayat durmaz. Bu durumda insanýn kendi bilinçsizliði onun yetersizliðinin kaynaðý olur. Ve her konuda asýl engelinde insanýn bu kendi yetersizliði olur. Bir komünist karþýlaþtýðý sorun ve iþlerle baþ edemiyorsa, anlamýyorsa, çözüm bulamýyorsa her þeyden önce dönüp kendini yoklamalýdýr. Bir iþ ve problem, ancak o iþi nasýl yapýp -çözeceðini bilmeyene, zor gelir. Eðitimi yetersiz olana zor gelir -imkansýz gelir. Bilen için ise kolay gelir.* Kendisi bilmeyen, çözüm üretemeyen -anlamayan bir komünist halka ne anlatacak nasýl yol gösterecek? Komünist olup da kendini eðitmeyen devrimci, önderlik iþini gerçekleþtiremez. Komünistin görevi devrim yapmaktýr. Komünistin KENDÝ KENDÝNÝ EÐÝTME si bu nedenle, diðer dýþ katkýlar yanýnda temel olan ilkemizdir. *Bir komünist daha önce bilgi sahibi olmadýðý bir sorun ya da görevle karþý karþýya kalabilir. Böyle bir durumda komünist bu görevin ya da sorunun üstesinden nasýl
gelir? Bilgi edinmeyle -öðrenmeyle, araþtýrmayla- incelenmeyle, açýk olmayla.. Bu çabaya açýk olmayan bir komünist bu durumda baþarýsýzlýða mahkumdur. Biz devrimciler sadece bilgi sahibi olduðumuz alanlarda, görevlerde çalýþma lüksüne sahip deðiliz. Mücadele öyle koþullar yaratýr ve dayatýr ki bize daha önce nasýl yapýldýðýna dair hiçbir fikre bile sahip olmadýðýmýz, örneðin gazete basýmý iþi, ya da bir
sahne (sanat) iþi, ya da bir meslek grubun-
daki emekçiler içinde siyasi çalýþma yürüt-
mek için o mesleðinde öðrenmek zorunda kalabiliriz. Böylesi durumlarda bir komünist; “Ben bilmiyorum yapamam” demez...
“Öðrenirim yaparým” der. Mesele bilme-
Merhaba Genç Yoldaþlar
mek deðildir.. Öðrenme azmine sahip olmaktýr.
Hatýrlýyorum da iki- üç yýl öncesine kadar bölgemizdeki insanlar çevresinde geliþen olaylara, eylemlere, çatýþmalara duyarsýzdý, açýkça söylemek gerekirse insanlarýmýz oldukça bilinçsizdi. Fakat Suriye’deki savaþýn Antakya halkýný etkilemesiyle birlikte iþler deðiþti yeni insanlar harekete geçmeye baþladý. Bundan en çok toplumun en hareketli kýsmý gençlik etkilendi. Eylemlere katýlým olsun, çatýþmalara girmek olsun cüretli bir þekilde gençlik görevini yaptý.
10
Ben Antakya’ dan bir DÖB’lü olarak Antakya halký ve ailemdeki politik deðiþimi anlatmak istiyorum. Ýki yýl öncesine kadar insanlar kendi dünyalarýnda rahat bir þekilde kendilerince apolitik bir durumda yaþýyorlardý. Ancak kapitalist sistemin yarattýðý bunalýmlar ve bunun sonucunda ortaya çýkan Libya iþgali ve Suriye’de savaþýn patlak vermesi bölgemizi olumsuz bir þekilde etkiliyor. Ekonomik olsun, siyasal olsun, devletin baskýlarý olsun Antakya ve çevresinde yaþayan halk hýzlý bir þekilde politikleþmeye baþladý. Mitinglere, eylemlere, panellere, Antakya halký kitlesel katýlýmlarda bulunuyor ve bunun sonucunda kitlesel olarak politik mücadeleye atýlýyor. Hatýrlýyorum da iki- üç yýl öncesine kadar bölgemizdeki insanlar çevresinde geliþen olaylara, eylemlere, çatýþmalara duyarsýzdý, açýkça söylemek gerekirse insanlarýmýz oldukça bilinçsizdi. Fakat Suriye’deki savaþýn
Antakya halkýný etkilemesiyle birlikte iþler deðiþti yeni insanlar harekete geçmeye baþladý. Bundan en çok toplumun en hareketli kýsmý gençlik etkilendi. Eylemlere katýlým olsun, çatýþmalara girmek olsun cüretli bir þekilde gençlik görevini yaptý. Aileme gelecek olursam eskiden olduðu gibi artýk bir duyarsýzlýk yok, git gide devrime, devrimcilere sempati duymaya baþladýlar. Benim mücadelede olduðumu bilmeseler bile bende ki deðiþimi fark ettiler ve bana destek olmaya baþladýlar. Demek istediðim Antakya halký hýzla harekete geçiyor. Ama bu yeterli mi? Elbette deðil. Elimizi çabuk tutmalýyýz. Devrimci mücadelenin geliþimini istiyorsak örgütlenmeliyiz. Antakya’dan Bir DÖB’lü
CHAVEZ’Ý VE VENEZUELA DEVRÝMÝNÝ ANLAMAK
“... olaylarý önceden belli kalýplarýn içini hapsetmek doðru olmaz, umduðumuz deðil, bulduðumuz fýrsatlarý deðerlendireceðiz. Bu yüzdendir ki burada dünyanýn hiç bir taktiði iþe yaramaz. Ezberleme taktiklerle iþe girilmez ve hiç bir taktik ötekine benzemez.” (Bitmeyen Kavga- Steinbeck S. 29-30) Her ülkenin kendi özgül koþullarý ve bu özgül koþullara baðlý olarak sosyalizme geçiþinde farklý devrim stratejileri vardýr. Chavez bizlere Venezuela’da baþlatmýþ olduðu devrim ile bu sözlerin bir kez daha kanýtlanmasýný saðlamýþtýr. Venezuela emekçi sýnýflarý kendi nesnel koþullarýnýn ve öncülerinin iktidarlarýný kurdular. Bir asker olan Hugo Chavez, Venezuela’da önce darbe yoluyla iktidarýn yýkýlmasýný denemiþtir ancak baþarýsýz olmuþtur. 1998 yýlýnda seçimlere girerek iktidara gelmiþtir. Bununla beraber siyasal devrim ve toplumsal devrim sürecide baþlamýþtýr. Bu süreç henüz bitmiþ deðildir. Maduro ve Venezuela halký bu devrimin yarýda kalmayacaðýnýn, sosyalist ülkelere ve sosyalizm mücadelesi veren diðer ülkelerin iþçi ve halklarýna garantisini vermiþtir. Bununla beraber emperyalist haydutlara geri adým atmayacaklarýný, liderleri gibi savaþacaklarýný göstermiþlerdir. Hugo Chavez’ in ölümü ile beraber tekelci medya her zaman ki gibi karalama kampanyalarýný yapamamýþtýr. Çünkü, Chavez tüm dünyada ve Venezuela’da emekçi halkýn gönlünde taht kurmuþ ve sosyalizme gidiþi ispatlamýþtýr. Ayný zamanda anti- emperyalist mücadele açýsýndan da yaptýðý her konuþmada ezilen halklara cesaret kaynaðý olmuþtur. ABD emperyalizmini uluslararasý her arenada teþhir etmiþ ve onu yerin dibine gömmüþtür. Tabi sadece bunlarda deðil Venezuela’da yoksullu-
ðu ciddi oranda azaltmýþ, burjuvalara ciddi olarak güç kaybettirmiþ ve dünyaya bunun propagandasýný çok iyi yapmýþtýr. Bunlar ve daha sayabileceðimiz bir çok nedenle birlikte tekelci medya bile onu övmek zorunda kalmýþtýr. Ne var ki, tekelci medyanýn bile kabul etmek zoruna kaldýðý bu gerçekliði Türkiye’de henüz anlayamamýþ çevreler var. Ve bu çevreler gençliðin de kendi gibi dogmatik düþüncelere çekiyor. Chavez ile ilgili bu çevrelerin düþüncesi þu; “... devrimci bir lider olarak sahiplenmek çizgi bulanýklýðý ve burjuva liberal kaymadan baþka bir þey deðildir.” * Bu düþünce Halkýn Günlüðü gazetesi ve çevresine aittir. Ve dahasý var, “... özellikle Castro, Chavez, Morales üçlüsünün sergilediði ABD emperyalizmi karþýtlýðý genel bir anti emperyalist niteliði ifade etmez, somutta da etmemektedir. Hatta ABD emperyalizmi karþýtlýðý da radikal deðil söylemde keskin olup güdük bir özelliktir.” * Yine ayný yazýda, “... gerek Chavez ve gerekse de diðer ülke ve liderleri (Küba-Castro ve Bolivya-Morales kast ediliyor) için genel bir anti- emperyalistlikten söz etmek mümkün deðildir. Her üç ülkede de tekellerin ve baðýntýlarýn olduðu açýktýr. Dolayýsýyla genel bir anti-emperyalislikten söz etmek mümkün deðildir. Emperyalizme karþý geliþtirilen söylemler ise kuru laflardan ibarettir. Týpký AKP iktidarý, MHP vb’nin anti- emperyalist lafazanlýklar yapmasý gibi...” * iþte bu sözler Mao’ nun dogmatik düþüncesi etkisinde kalan çevrelerde görülmektedir. Yüzyýlýmýzýn komünü Küba’ ya ve sosyalizme yürüyen halklarýn baþýnda gelen Venezuela halkýna böyle fütursuzca saldýrýrken ne hizmet ettiklerini düþünüyorlar acaba? Maoculuðun uluslararasý politikadaki karnesi çok kötü, çünkü, emperyalizme yedeklenen, halkla-
rýn çýkarýna ters bir noktada duruyorlar. Geçmiþte de böyleydi (Angola Devriminde aldýklarý tutum) . 3 dünya teorisine kadar uzanan politikalarý düþmanlarýný dostlarý kabul etmiþtir. Herhalde ABD sözcüleri maocular kadar Venezuela’ ya ve liderine laf etmemiþtir. Yine ayný düþünceye sahip, Özgür Gelecek gazetesi , “Chavez; parlayan her þey altýn deðildir.” ** Baþlýk çok ilginç. Gözlerimiz ki, Venezuela emekçilerinin ak gözleri ‘altýn’ deðil, emekçilere ve sosyalizme gönül vermiþ, saflýðýn ýþýltýsýyla parlayan militanlar arýyor. Chavez onlardan biriydi. Kendi topraklarýna özgü Bolivarcý devrimi izledi ve devrimler tarihinden de dersler çýkardý. Devrimci liderleri - ki Fidel’ i de aralarýnda sayýyor- AKP, MHP faþist partilerin yaklaþýmlarýyla anan maocular, kendilerine baksýnlar Ýþçi Partili faþistlerle ittifaký düþündüklerini unutmuþa benziyorlar. Tarih halklarýn Fidel’ ini faþistlerle yan yana analarla, emekçileri yan yana anmazlar! En baþta söylediðimizi yine tekrarlýyoruz, Venezuela kendi devrim sürecini geçiriyor. Bizler diyalektik materyalist düþünceyi savunan ve bunu yaþamda ki gerçeklikte yorumlayan ve uygulayan insanlar olarak biliyoruz ki, sosyalizme gidiþin farklý yol ve yöntemleri var, bizler de kendi ülkemiz de en uygun olan yöntem ile sosyalizme gideceðiz. * Halkýn Günlüðü, Sayý:60, “Chavez’ in Ölümü Vesilesiyle” adlý yazýdan alýnmýþtýr.) **ozgurgelecek.net, Pazartesi, 18 Mart 2013
11
DENÝZLERÝN AÇTIÐI YOL ÝKTÝDAR
12
1 Mayýs yaklaþýyor. Dünya iþçi sýnýfýnýn birlik, mücadele ve dayanýþma günü olan 1 Mayýs ayný zamanda kapitalizme karþý en büyük çýkýþýn gerçekleþtiði gün. Çünkü tüm alanlarda sermeye sýnýfý ve emperyalist kapitalizm yok oluþuna karþý ne yapabileceðini hararetle tartýþýrken, iþçi sýnýfý ve önderlik ettiði halklar devrime ve insanlýðýn nihai kurtuluþuna doðru ilerliyor. Biz bu sürece Yeni Evre diyoruz. Ve Yeni Evre’de gençlik bu savaþýn en önünde büyük görevler yükleniyor. Türkiye ve Kürdistan’da uzun süredir devrimci durum koþullarý yaþanýyor. Burasý kapitalizmin en zayýf halkalarýndan. Bunu iþçi sýnýfýnýn ve emekçilerin yaþadýklarý sorunlarýn katmerleþmesine karþý, yeni bir dünya umuduyla sokaða çýkmýþ olmalarýndan tutun da; Kürt halkýnýn devrimci mücadelesinden ve gençliðin faþizme karþý verdiði cesur mücadeleden anlayabiliriz. Zira eylemlerin ve devlet güçleriyle yaþanan çatýþmalarýn süreklilik göstermesi neyin ifadesidir? Kapitalist toplum gençliðe ve toplumun diðer kesimlerine ne vaat ediyor? Son birkaç aya bakmak vaat edilenleri anlamak için yeterlidir. En çarpýcý olanýndan baþlayalým. Adana’da on üç yaþýndaki bir orta okul öðrencisi, Ahmet Yýldýz iþ kazasý adýný verdikleri bir katliamla öldürüldü. Okuldan sonra harçlýðýný kazanmak için çalýþmak zorunda olan bu genç, çalýþtýðý fabrikada kafasýný pres makinasýna sýkýþtýrdýðý için kapitalist sistemin kurbaný oldu. Çalýþtýðý yerin patronu, bu çocuk iþçinin kaza sonucu öldüðünü önce iddia etti. Arkasýndan bu genç iþçinin ölüm nedeninin kendi kusuru olduðunu söyledi. Genç iþçile-
rin kendi sýnýflarýnýn diðer parçalarýndan baðýmsýz olmayan bir þekilde iþ cinayetlerinde katledilmesi hiçbirimiz için þaþýrtýcý deðil. Çünkü bu sistemde yaþayan emekçilerin yaþamýnýn birilerine kar getirmedikçe bir anlamý yok. Genç bir iþçi (çocuk iþçi demek daha doðru aslýnda) olan Ahmet’in de yaþamý sadece bu kadardý bizleri ezenler için. Ve olasý bir savaþta yüz binlerce genç, iþte bu kadar kolay feda edilebilir burjuvazi için? Bu ikisi arasýnda fark yok. Çünkü burjuvazinin çýkarlarýna hizmet ettiði sürece yüz binlerce gencin katledilmesi sorun deðil! Ýnsanlar açýsýndan son derece çarpýcý olan bu olay burjuvalar için sýradan bir olaydýr. Devam edelim. Üniversitelerde, liselerde faþizmin devrimci öðrencilere dönük saldýrýlarý devam ediyor. Üstelik artarak; yine eðitim sisteminin 4+4+4 adý altýnda tekrardan düzenlenmesi burjuvazinin ihtiyaçlarýna göre düzenlenmesi, staj yasasýyla on yaþýndaki çocuklarýn dahi çalýþmasýnýn önünün yasal olarak açýlmasý, üniversitelerde eðitimin tamamen ve daha üst boyutta ticarileþtirilmesi amacýyla devam eden Bologna süreci, mezun olan öðrencilerin ve genç iþçilerin iþsizlik cenderesi altýnda ezilmesi, çalýþma koþullarýnýn aðýrlýðý ise cabasý... Alevi emekçilere dönük ev iþaretlemeleri ise devam ediyor. Ermeni halkýna dönük faþist saldýrýlar da devam ediyor. Suriye’ye yönelik emperyalist savaþ tehlikesi ve bu savaþta ölenlerin hepsinin yoksul iþçi, emekçi gençler olacaðý gerçeði; kadýn cinayetleri ve kadýnlarýn toplumun ikinci bir sýnýfý olarak yaþamasý vs. daha sayýlabilecek pek çok örnek bizlere kapitalist toplumda burjuvazi-
nin vaatlerinin gerçek anlamlarýdýr. Gençler Arayýþ Ýçerisinde Geçen yýl Taksim’de gerçekleþtirdiðimiz 1 Mayýs eylemi dünyada en kitlesel ve coþkulu üçüncü 1 Mayýstý. Önümüzde ise sosyalist Küba ve Kore halklarý vardý. Sorunlarýn bu kadar bol olduðu ve geleceksizliðin bu kadar net görüldüðü bir yerde baþkasý da olamazdý. Sosyalizme bu kadar yakýn durumdayken, geçen yýl dikkatimizi çeken bir baþka olgu ise kitlelerin baðýmsýz olarak Taksim’e akýn etmesiydi. Bu devrimci hareketin çözmesi gereken bir sorundur. Devrim iddiasý olan biz Leninist gençlik açýsýndan da öyle...Daha derin inceleme bu yazýnýn esas konusu deðildir ama ilk elden þunlarý ifade edebiliriz; devrimci hareket kitlelerin arayýþlarýna cevap olamamýþ, kitlelerle yeterince sýký baðlar kuramamýþtýr. Bu toplumumuzun en dinamik ve yoðun kesimi olan gençlik de daha bariz görünüyor. Devrimi gerçekleþtirmeyi önüne koymuþ bir partinin gençliði, bu sorunun üzerine gitmeli ve çözmelidir. Zira bu sorunu çözen, gençlerle sýký baðlar kurabilen ve arayýþlarýn adresi olan kesim çatýsý altýnda bu savaþçý gücü bulundurabilir. Bu öðrenci gençlik içerisinde de tartýþýlýyor, hatta reformist hareketler dahi bu konuyu gündeme almýþ durumda. Geçtiðimiz günlerde ODTÜ’de yapýlan ve ODTÜ’de yer alan pek çok topluluðun çaðrýsýný yaptýðý ve pek çok üniversiteden katýlýmýn gerçekleþtiði öðrenci konferansýnda ele alýnan konulardan biri de buydu. Yine ODTÜ’de her þeyi ile çalýntý olan reformist fason TKP gençliði de bir konferans düzenledi. Ve FKF’yi yeniden kurma kararý almýþlar. Türkiye’de gençlik mücade-
LDAN RA YÜRÜYELÝM lesinin önemli bir aþamasýný ifade eden FKF bugünün ihtiyacýna cevap veremez. Fason TKP, ulusalcý TKP eðer gerçekten bu sürece cevap bulacak bir adým atmak istiyorsa FKF’yi deðil ama gençlik hareketi içinde devrimci gençlik hareketini temsil ederek ayrýlan, o dönemin devrimci gençliðin ortak örgütü olan DEV-GENÇ’i “kurma kararý” almalýydý. Zira FKF gençliðin mücadele tarihinde içerisinde ulusalcý gençliði de barýndýrýr ve gençlik mücadelesinin tohum dönemini ifade etmektedir. Oysa bugün devrimci gençlik hareketi bundan çok daha ilerdedir. Ama fason TKP devrim mücadelesi ilerledikçe dümeni ters çevirmekte ve tarih ilerlerken o geriye gitmektedir. Burada bir þeye daha deðinmek gerekir. Leninist Gençlik bu soruna uzun zamandýr deðiniyor. Ama genel toplamýn da artýk bu ihtiyacý görerek harekete geçmesi bizler açýsýndan olumludur. Zira devrimci durum koþullarýnda söz konusu araç ve yöntemler (dernek, sendika vs. gibi araçlar ve akademist yaklaþýmlar) deðil sürecin ihtiyaçlarýný karþýlamak; bunun için çaba sarf edenlerin de önüne bir engel olmaktaydý. Sonuçta görülmesi gereken gençliðin arayýþ içerisinde olduðudur. Yine somut gerçeðin bize gösterdiði ve görülmesi gereken bir diðer þey ise devrimci koþullarda bu sorunun uzun bir sürece yayýlacak bir çözümü olmadýðýdýr. Sorun acildir ve çözümü de bir an önce olmalýdýr. Denizlerin Yolundan 6 Mayýs 1972’de Denizler daraðacýna çýkartýldýðýnda, geride kitlelere ve özellikle gençliðe büyük bir miras býraktýlar. Kitlelerin devrimin bu üç ön-
derine bu kadar derinden baðlý olmalarý ve onlarý her 6 Mayýs’ta binlerle anmalarý bize cevabý veriyor. Gençliðin arayýþýna yalnýzca Denizlerin devrimci ruhu ve mücadelesi cevap olabilir. Çünkü kitleler iktidar olmak, devrimci deðiþimi gerçekleþtirmek istiyor. Kapitalist dünyadan kurtulmak ve özgür bir dünya kurmak istiyor. Kitleler Denizlerde iþte bu umudu ve dünyayý gördükleri için bu kadar baðlýlar. Peki, Denizler ne yapmýþtý? Kýsaca özetlemek gerekirse burjuvaziye karþý kesin bir güvensizlik temelinde illegal örgütlenmiþ ve silahlý mücadelenin öncüsü olmuþlardýr. Öðrenci gençlik hareketinden gelmelerine karþýn iþçi sýnýfýnýn, yoksul köylünün yanýnda onlarla birlikte mücadele yürütmüþlerdir. Ve son olarak iktidarý hedeflemiþtir. Çünkü iktidar her devrimin en önemli sorunudur. Þimdi bize düþen ise Denizlerin yolundan yürümek ve gençliði Denizleþtirmektir. Bu her þeyden önce gençliði reformist- oportünist ve ulusalcý anlayýþtan koparmaktan, enternasyonal devrimci bir mücadeleye yönlendirmekten geçiyor. Burada iki önemli araç gençliðe yol göstermektedir. Devrimci Öðrenci Birliði; antikapitalist, anti-faþist, anti- emperyalist mücadele perspektifi ile üniversiteli ve liseli öðrenci gençliðin içinde mücadele eden bir gençlik örgütüdür ve bizlere Denizlerden kalan bir mirastýr. Çünkü DÖB Lenin’in ‘Politik özgürlük kazanýlmadan akademik özgürlük kazanýlamaz’ politikasýný kendine temel alýr ve öðrenci gençliðin mücadelesinin okul sýnýrlarýna hapsedilmesine karþýlýk týpký Denizler gibi emekçilerin tüm kesimlerinin mücadelesini kendi mücadelesi sayar. Zindanlarda-
!
ki devrimci tutsaklardan, Kürt halkýnýn mücadelesine, iþçi sýnýfýnýn grev ve direniþlerinde en önde yer alan DÖB, tüm gençliði saflarýnda, iþçi sýnýfýnýn yanýnda mücadele etmeye çaðýrýr. Komite- konsey örgütlenmesini kendine temel alýr. Yine iþçi emekçi gençliðin mücadelede örgütü olan GEB/ Genç Emekçiler Birliði; en örgütsüz durumda olan iþçi emekçi gençliði sosyalizm mücadelesine örgütlemeye çalýþmakta ve baþta taþeronlaþma olmak üzere; iþçi gençliðin yaþadýðý en temel sorunlarda onun yanýnda yer alarak mücadele etmektedir. GEB tüm bu sorunlarýn kaynaðýnda kapitalist toplumun iþleyiþ yasalarýný görmektedir. Ýþçi gençliði bu nedenle Komite- konsey örgütlenmesi temelinde kapitalizme karþý bir mücadeleye yönlendirmektedir. Önümüzde iþçi sýnýfýnýn mücadele günü olan 1 Mayýs ve iþçi sýnýfýnýn ve emekçilerin devrimci önderleri olan Denizlerin anmasý var. Taksim 1 Mayýs’ý canlýlýðý ve kitleselliðiyle biz gençliðe iþçi sýnýfýyla bütünleþen gençliðin özgürlüðün yolunun nerede olduðunu gösteriyor. DÖB ve GEB gibi gençliðin mücadele ve kitle örgütleri gençliðe aittir ve gençliði devrime kazanmakla yükümlüdür. Son söz olarak buradan tüm gençliðe Denizlerin bayraðýyla 1 Mayýs alaný Taksim’e iþçi sýnýfýnýn saflarýnda yürümeye davet ederken, 6 Mayýs’ta da Denizlerin katlediliþinin 41. yýlýnda devrim bayraðýný daha yukarý kaldýrmaya çaðýrýyoruz.
13
ANKARA’DA ÜNÝVERSÝTELER AYAKTA!
2012’ nin son günlerinde “Göktürk-2 uydusunun uzaya fýrlatýlma töreni” öðrencilerin devlete ve polise karþý isyaný ile gündeme geldi ve her yerde bu olay konuþuldu. . Bu isyan, 4 bine yakýn çevik kuvvet polisi, çok sayýda panzer ve TOMA ile bastýrýlmak istenmiþti! Yüzlerce gaz bombasý, tazyikli su ve plastik mermi kullanýlmýþtý! Ancak bunlarýn hiç biri yetmemiþti ODTÜ’de doðan kývýlcýmýn yayýlmasýný engellemeye... ODTÜ’nün etkisi hala hissedilirken Ankara’da öðrencilere dönük saldýrýlar ve öðrencilerin bu saldýrýlarý cevapsýz býrakmamasý, her seferinde düþmaný püskürtmesi bir adet oldu adeta.
18 Mart’ta Hacettepe Üniveritesi’ nde faþistlerin okul içerisinde toplanýp etkinlik yapmasýný anti- faþist öðrenciler engellemek istediler. Ancak faþistler tabi ki yalnýz deðillerdi yanlarýnda onlarýn koruyucularý olan çevik kuvvetler, sivil polisler, TOMA’lar, gaz bombalarý da vardý. Öðrencilere yapýlan saldýrý sonucunda onlarca öðrenci yaralandý. Hacettepe Üniversitesi’nde yaþanan olaylarýn hemen ardýndan 20 Mart’ta Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü içerisinde yapýlacak olan Newroz etkinliði sýrasýnda asýlacak olan pankarta Özel Güvenlik Birimleri
tarafýndan yapýlan müdahale ile birlikte çevik kuvvetin, TOMA’ larýn, biber gazlarýnýn öðrencilerin üzerine saldýrmasý gecikmedi. Bu saldýrýlarýn peþi sýra medyanýn karalama saldýrýsý ve okul yönetime soruþturma, uzaklaþtýrma tehditleri geldi. Bu olaylarýn ardýndan Ankara’da üniversitelerde 2 günlük bir ara verildi. Bu ara yaptýklarý onca saldýrýya raðmen hala nasýl korktuklarýnýn göstergesidir. Bu korku onlarýn içinde sürekli büyüyor çünkü gençliðin faþizme karþý mücadelesi büyüyor. Gençlik;Faþizme Karþý Devrim Ýçin Ýleri!
DTCF’de Soruþturma Terörü
Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coðrafya Fakültesi’nde devrimci çalýþmaya ve devrimcilere yönelik baskýlar sürüyor. 8 Mart afiþi yaptýklarý için, aralarýnda Emekçi Kadýnlar afiþi yapan bir kadýn öðrenci de olmak üzere, 30 kiþiye soruþturma açýldý. Nisan ve Mayýs aylarýnda yapýlacak devrimci çalýþmalarý engellemek ve DTCF’de devrimciler üzerinde sürekli baský oluþturmak için yapýlan bu baskýlar sonuç getirmeyecek ve devrimcilerin olduðu her yerde devrimci faaliyet devam edecektir. BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! Ankara’dan Bir DÖB’lü
BELÇÝKA’DA ÖÐRENCÝLER SOKAKTA
14
Belçika’nýn 8 farklý þehrinde üniversite öðrencileri, bütçede eðitime ayrýlan payýn düþürülmesini protesto etti. Brüksel, Gent, Anvers, Leuven, Louvainla-Neuve, Liege, Mons ve Namur’da eþzamanlý düzenlenen gösterilerde binlerce öðrenci, azalan kaynaklar ile eðitim kalitesinin gerilemesinden þikayetçi oldu.
Brüksel’de yaklaþýk 3 bin öðrenci, Valon ve Flaman eðitim bakanlýklarýnýn önüne yürüyerek “Öðrenim ücretsiz olmalýdýr” þeklinde slogan attý. Bazý üniversitelerin dersleri askýya alarak destek verdiði gösterilere, ülke genelinde 10 binden fazla öðrencinin katýldýðý bildirildi.
ÝÞÇÝLER BÝRLEÞÝNCE!
Merhabalar ben genç bir iþçiyim ve sizlere daha önce çalýþmýþ olduðum tekstil sektöründeki iþçilerin mücadeleye ilk kez de olsa atýlýþ dönemlerini yazmak istiyorum. Kiþileri, kurumlarý, yeri ve arada geçen patron iþçi konuþmalarýný ayrýntýlý yazmayarak sadece önemli anlarý yazýyorum. Bizim ilçede 10- 15 kadar tekstil fabrikasý- atölyesi var. Ben köyde yaþamýmý sürdürüyordum. Bir gün üç arkadaþým beni görmeye geldi. Dersimli ve Bingöllü iki patron sanayiye tekstil atölyesi açtýklarýný ve onlarla görüþtüklerini anlattýlar. Anlatmalarý þöyle; “bizlere eski tarihten iþkencelerden, katliamlardan, zulümlerden, ilhaklardan bahsettiler. Bu konuda bize çok dert yandýlar. Bizden birilerine benziyorlar” dediler. Bende bir patronunun babam bile olsa bizden olmayacaklarýný daha sonralarý onlarýn kan emici vampire dönüþtüklerini anlaþýlýr dilde anlattým. Ama yüzlerindeki ifadeye baktýðýmda onlarýn iyi olduklarýna ve de güvenilir olduklarýna inandýklarýný gördüm. Bu yüzden iþe girdim ve onlara anlattýklarýmýn doðru olduðunu bizzat görecektim. Beraber baþvurduk. Ýþe alýndýk ve hemen iþe baþladýk. Tekstilde singer ( dikiþ makinesi) kullanýyordum. Orta düzeyde iþ bilen bir iþçiydim. Tekstilde maaþlar 400- 600 arasýnda, iþçinin tecrübesine göre veriliyordu. Ýlk olarak 70 civarýnda iþçiyle iþe baþlamýþtýk. Bir ay sonra bu sayý yüzleri bulmuþtu. Ýþçilerle tanýþmaya baþladým. Hatta samimiyetim artmýþtý. Sonra aþçýmýzýn iþine son verildi. Sonraki günlerde yemekleri sýrayla iþçiler yapmaya baþlamýþtý. Bu da 10 gün kadar sürmüþtü. Çünkü birkaç tane iþçinin yemek, bulaþýk, yemekhane temizliði ve diðer temizlik olmak üzere iþlerde devamlý çalýþmasý patronun iþine gelmedi. Yemekler dýþarýdan sipariþ edilmeye baþlandý. Dýþarýdan pide ve ayran geliyordu. 3 ay daha geçmiþti ama hala yemekte pide ve ayran vardý. Bende artýk þiddetli bir þekilde býkkýnlýk olmuþtu. Ýþçilerden de bir kaçýnýn bu konuda isyan edercesine söylemleri beni ateþledi ve patronun
yanýna görüþmeye gittim. Ona konuþmak istediðimi söyledim. Ona örneklerle durumu açýklayarak istenileni anlattým. Sonra bana en geç 2 gün içinde yemekhanenin faaliyete gireceðine dair söz verdi. Ben yine de güvenmemiþtim. 2 gün bitmiþti ve üçüncü gündeydik. Ben hep bir þey yapmalý diye düþünüyordum. Ama ne yapmalýydým? Daha sonra bir bayan ve erkek iki ziyaretçim geldi. Hatta kapýda bizim Makine ustasýný görmüþler ve bana kendilerince oyun hazýrlamýþlar. Ben çalýþýrken makine utasý geldi. Seni kapýda polisler bekliyor, git bak deyince þaþýrmýþtým. Yine ne oldu? Burada da mý beni buldular gibisine kapýya gidip onlarý görünce durumu anlamýþtým. Havadan sudan sohbetlerle onlarý da yolcu etmiþtim. Akþam eve gidince çok düþündüm ama yapýlmasý gerekeni de bulmuþtum. Sabah iþe geldiðimde makineleri tek tek dolaþtým. Durumu ve yapýlmasý gerekenleri tek tek anlattým. Öðle yemekhaneye gitmeyecek dýþarýdan bir þeyler alýnacak ( tost, döner vs) ama herkesin yiyecek almasý saðlanacaktý. Öðle zili çaldýðýnda ben çýkýþa yöneldim. Çýkýþ yolu uzundu. Çýkýþta patronlar nereye gidiyorsunuz, yemekhane ters tarafta diye söylenmeye baþlayýnca arka tarafa baktým. Herkes beni takip ediyordu. Ýçeride kimse kalmamýþtý. Öðleden sonra çalýþmaya baþladýk. Sonraki gün yemekhanemiz ve aþçýmýz da çalýþmaya baþladý. Daha sonra iþçileri kim harekete geçirdi diye birkaç iþçiyi sýkýþtýrdýlar ama bulamadýlar. Maaþlarý 40 Gündür Ödememiþlerdi Bundan 40 gün sonrasýydý. Ýþçilerin birçoðu ( elektrik, ev kirasý, kredi kart, taksit vb.) faturalarýný ödeyemediklerini birbirlerine anlatýp duruyorlardý. Kulak misafiri olmuþtum. Toplantý yaptýk ve grevi önerdim. Gözlerinden istemedikleri belliydi ama sýkýntýdaydýlar ve baþka çareleri de olmadýðýndan kabul ettiler. Bu arada patronda bir aydýr (toplantýda, tatilde, il dýþýnda vs.) gibi bahanelerle iþ yerine uðramýyordu. Ýþçilere de patron þu an gelemez deniyordu. Sabah iþ baþý yaptýk ve makine-
leri kapattýk. Patron gelip ödeme yapana kadar makineleri açmayacaðýmýzý bildirdik. Üç saat kadar sonra gel(e)meyen patron iþ yerine gelmiþti. Ödemelerin yarýsý hemen yarýsý da dört gün sonra yapýlacaktý. Kabul ettiler ve çalýþmaya baþladýlar. Yine de her þey bitmemiþti ama mutluydular. Patron yine gitmiþti. 4 gün geçmiþti. Bu kez tekrar grev yapacaðýz dediðimde hepsi rahat bir þekilde kabul etmiþlerdi. Bu kadar rahat olacaðýný düþünmediðimden bu beni þaþýrtmýþtý. Üç gün geçmiþti hala çalýþmýyor direniyorduk. Ama çevre köylerde ilçe merkezlerinde iþçiler Makine kapatmýþ, ( maaþlarýný alamadýklarý için) acaba ne olacak, kazanacaklar mý gibi tartýþan insanlarý görüyordum. Her tarafa yayýlmýþtý. 4 gün sürmüþtü, patron gün sonunda geldi ve ödemeleri yaptý. Ýþçilerin tüm alacaklarýný kapatmak zorunda kalmýþtý. Birkaç ay ödemelerimiz ve çalýþmalarýmýz rahat, güzel bir þekilde gitmiþti. Bir gün tekstilin kapalý olduðunu gördük. Patron kaçmýþtý ve iþçilerin bir ay alacaklarý kalmýþtý. Ýmza topladýk ve mahkemeye baþvurduk. Sonra döndü ödemeyi yaptý. GÝTTÝ. NOT: Ama daha sonra duyduk ki patronlarýn amacý iþçilerin alacaklarýný en az 5 ay içeride býrakýp kaçmakmýþ, bunu da baþaramamýþ oldular. GEB’li Bir Ýþçi
15
ÜÇ GENÇ SOS YA LÝST ÝÞ ÇÝ U NU TUL MA YA CAK
13 Mart 1982! Buca Cezaevi’nde sloganlar dinmiyor! Yoldaþlarý ve siper yoldaþlarý “Ýdamlar Bizi Yýldýramaz” diye slogan atýyorlar. Sloganlarla uðurladýklarý bu topraklarýn idam edilen ilk iþçileri olan Seyit Konuk, Necati Vardar ve Ýbrahim Ethem Coþkun’dur. 13 Mart 1982’de þafak üç genç devrimci iþçinin idamýna sahne oluyor. 1982’de idam edilen üç iþçi Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun, Necati Vardar için 16 Mart günü Taksim’de bir anma yürüyüþü gerçekleþtirildi. Beyoðlu Tünel’de Genç Emekçiler Birliði (GEB) ve Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB), “13 Mart’ýn Cüretiyle Faþizmi Yýkalým” pankartý ile toplandý. Soðuk havaya ve yaðmura raðmen gerçekleþen coþkulu eylemde idam edilen üç iþçinin resimleri ve Deniz Gezmiþ’in fotoðraflarý taþýndý. Tünel’den Taksim Meydaný’na kadar yürüyen gençlik sýk sýk “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz”, “Ýdamlar Bizi Yýldýramaz”, “Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür”,
16
A İST
U NB
L
“Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Haklarýn Mücadele Birliði”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Deniz Ýsyan Devrim”, “Denizler Yaþýyor Leninistler Savaþýyor”, “Seyitler Yaþýyor Leninistler Savaþýyor” sloganlarý attýlar. Yürüyüþ boyunca üç devrimci iþçiyi anan kuþlamalar yapýldý ve Taksim Meydaný’na gelindiðinde ölümsüzleþen devrim savaþçýlarý adýna saygý duruþunda bulunuldu, 13 Mart Savaþçýlarý marþý okundu. GEB ve DÖB adýna yapýlan ortak basýn açýklamasýnýnda “13 Mart 1982! Buca Cezaevi’nde sloganlar dinmiyor! Yoldaþlarý ve siper yoldaþlarý ‘Ýdamlar Bizi Yýldýramaz’ diye slogan atýyorlar. Sloganlarla uðurladýklarý bu topraklarýn idam edilen ilk iþçileri olan Seyit Konuk, Necati Vardar ve Ýbrahim Ethem Coþkun’dur. 13 Mart 1982’de þafak üç genç devrimci iþçinin idamýna sahne oluyor. Yýllar önce 1972’nin þafaðýnda Denizlerin ida-
ma gidiþi gibi gidiyorlar. Yoldaþlarýnýn ve öncülerinin izinden yürüdükleri için, idam sehpasýna da onlar gibi çýkacaklar. Son sözlerini ve davaya olan baðlýlýklarýný haykýracaklar. Týpký Denizler gibi! 13 Mart 1982’de Üç genç devrimci iþçi Seyit Konuk, Necati Vardar ve Ýbrahim Ethem Coþkun iþçi sýnýfýnýn gururu ve onuru oldular” denildi. Ayrýca 1980 faþist darbesinin iþçi sýnýfýný gözaltýnda kaybetmelerle, idamlarla dize getirmeye çalýþtýðýný ama öfke ve kini üzerilerine topladýðýný bunun için 1982’de idam edilen iþçileri andýklarýnýn altý çizildi. “Onlar idam sehpasýnda ‘Yaþasýn KürtTürk Halklarýnýn Mücadele Birliði’ diyerek halklarýn faþizme karþý zaferinin birleþik mücadeleden geçtiðini bizlere söylemiþlerdi. Ve bugün olanlar yoldaþlarýn söylediklerini doðruluyor. Tüm bunlardan dolayý iþçi sýnýfý ve gençlik 13 Mart 1982’de idam edilen üç genç devrimci önderi unutmayacak. Unutturmayacak!” denilen açýklama, “Yine faþizm tüm bunlardan dolayý yoldaþlarýmýzý unutmuyor ve onlarýn idamdan önce yazdýklarý son mektuplarýný ailelerine vermeyerek, 13 Martçýlarýn yarattýðý korkuyu itiraf etmiþ oluyorlar! Bu mektuplar iþçi sýnýfýnýn kültür mirasýdýr ve onlarý alacaðýz. Hiçbir güç iþçi sýnýfýnýn yarattýðý deðerleri yok edemez!” diyerek sona erdi. Eylem sonuna doðru, Ýstiklal Caddesi’nden Taksim Meydaný’na yönelmiþ olan Kasýmpaþa taraftarlarý, küfürlü faþist sloganlarla provokasyon yaratmak istedi. Çevik kuvvet polisleri de kordon oluþturarak iki kitleyi birbirinden ayrý tuttu. Devrimci genç iþçi ve öðrenciler faþistlere sloganlarla cevap verdi. Faþistler gidene kadar alanda kalýndý ve sonrasýnda eylem sloganlarla sona erdi.
GEB/ GENÇ EMEKÇÝLER BÝRLÝÐÝ DÖB/ DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ
Ý DAM E DÝ LEN ÝLK ÝÞ ÇÝ LER A NIL DI
13 Mart 1982’de Buca Cezaevi’nde idam edilen üç komünist iþçi Seyit Konuk, Necati Vardar ve Ýbrahim Ethem Coþkun için Mücadele Birliði Platformu bileþenleri, ÝHD Ýstanbul Þubesi’nde yapýlan basýn açýklamasýyla anýldý. Ve idamlarýndan önce yazmýþ olduklarý mektuplarýn ailelerine verilmesi istendi. Sýnýfsýz, sömürüsüz bir dünya için yaþamlarýný veren üç iþçi önderinin mirasýna sahip çýkýlacaðý belirtildi. ÝHD Ýstanbul Þubesi’nde yapýlan açýklamada Genç Emekçiler Birliði ve Devrimci Öðrenci Birliði adýna söz alan Kenan Aktaþ 31 yýl önce bugün 1982’de Buca Cezaevi’nde idam edilen üç genç komünist iþçi Seyit Konuk, Necati Vardar ve Ýbrahim Ethem Coþkun’un bu topraklarda idam edilen ilk iþçiler olduklarýný ve iþçi sýnýfýnýn onur ve gururu olarak anýldýklarýný belirtti. Adalet Bakanlýðý tarafýndan 12 Eylül’de idam edilenlerin devrimcilerin ailelerine dosyalarýnýn geçen yýl teslim edildiði fakat mektuplarýnýn teslim edilmediðini hatýrlatan Aktaþ, devrimcilerin býraktýklarý mektuplarýn ailelerine ve yoldaþlarýna teslim edilmesi için baþlatýlan kampanyayý duyurmak amacýyla bir araya geldiklerini belirtti. Genç Emekçiler Birliði (GEB) ve Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB) olarak onlarýn sýnýfsýz sömürüsüz bir dünya istemiyle yaþamlarýný ortaya koyan genç iþçiler olduklarýný belirten Aktaþ, “bizler gençler olarak onlarýn verdiði mücadeleyi örnek aldýk. Onlarýn idam ediliþ nedenlerinin sosyalizme ulaþma mücadelesi vermeleri olduðunu biliyor ve onlarýn mücadelesini sürdüreceðimizi belirtiyoruz. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasýnda idam edilen devrimcilerin ailelerine býraktýklarý mektuplar bizlere de býrakýlmýþtýr. Ve bunlarýn teslim edilmesi için bir kampanya baþlattýk. Bu kampanyaya emeðe duyarlý tüm kurum ve kiþileri destek vermeye çaðýrýyoruz” diyerek sözlerini tamamladý. Av. Sevinç Sarýkaya ise 12 Eylül askeri darbesinden sonra idam edilen devrimcilerin ailelerine dosyalarýnýn 30 yýl sonra teslim edildiðini, fakat yazdýklarý mektuplarýn teslim edilmediðini hatýrlattý. Buca Cezaevi’nde idam edilen üç genç iþçinin idam edilen ilk iþçiler olduklarýný da vurgulayan Sarýkaya, 17 Mart 1982 tarihinde Ýzmir Buca Kapalý Cezaevi tarafýndan Adalet Bakanlýðý’na yazýlan yazýda mektuplarýn ailelerine verilmeyiþ nedeni olarak ise þöyle denildiðini aktardý: “Her üç hükümlünün yazdýklarý mektuplar içerikleri itibariyle TCK’nýn 142. ve 159. maddelerine muhalif muhteviyat taþýdýklarý bilahare tetkikleri sonucu anlaþýlmýþ bulunmaktadýr. Hükümlülerin
infazlarý sýrasýnda baba ve annelerine verilmek üzere yazdýklarý son mektuplar yukarýda belirtildiði üzere suç teþkil eder mahiyette görülüþ ve bu sebeple ilgililere verilmesine ve yapýlacak muamelede tereddüte düþülmüþtür, mektupta sakýnca görülen kýsýmlar çizildiðinde ise ortada muhteviyat kalmamaktadýr. Tüm bu nedenle mektuplarýn Bakanlýða verilmesi uygun görülmüþtür.” Yýllar sonra Adalet Bakanlýðý tarafýndan mektuplarýn ailelere verilmemesinin ayný zihniyetin devam ettiðinin somut kanýtý olduðunu ifade eden Sarýkaya, “12 Eylül Yargýlamasý” adý altýnda Ankara’da bir tiyatro sahnelendiðini ve bu yargýlamada adalet beklentisinin olamayacaðýný belirtti. Sarýkaya, idam edilen üç devrimci iþçinin mektuplarýnýn alýnmasý için baþlatýlan kampanyaya devrimci deðerlere sahip çýkan tüm duyarlý kesimleri birlikte emek vermeye davet ederek konuþmasýný sonlandýrdý. Emeðe Ezgi Müzik Grubu adýna konuþan Ebru Þahin ise, gençler ve emeðe saygý duyanlar olarak idam edilen üç devrimci iþçinin yaþamlarýndan çok etkilendiklerini belirtti. Ýþçilerin, emekçilerin, üretenlerin sanatýný yaratmak çabasýnda olanlarýn bu tür deðerlere sahip çýkmalarý gerektiðini söyleyen Þahin, “bizler de Grup Emeðe Ezgi olarak genç arkadaþlarýmýza bu üç devrimci iþçinin mektuplarýnýn teslim edilmesi için gerekli çabayý göstereceðimizi ve miraslarýna sahip çýkacaðýmýzý belirtiyoruz” diyerek sözlerini tamamladý. GEB/ GENÇ EMEKÇÝLER BÝRLÝÐÝ DÖB/ DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ
17
13 MART SAVAÞÇILARI ANILDI
Ýþçi sýnýfýnýn üç yiðit evladý idam edildikleri kentte Ýzmir’de Mücadele Birliði Platformu tarafýndan yapýlan bir yürüyüþ ve etkinlikle anýldý. Ýzmir’de bir aydan uzun bir süredir gerek emekçi mahallelerde gerek merkezi noktalarda yapýlan afiþ, bildiri gibi propaganda-ajitasyon faaliyetleriyle gerekse de internet üzerinden yapýlan çalýþmalarla iþçi sýnýfýnýn üç yiðit savaþçýsýný selamlayan ve emekçileri eyleme çaðýran Mücadele Birliði Platformu, 16 Mart günü saat 15.00’da Konak YKM önünde buluþtu. Eylemden iki saat önce de Konak YKM önünde yapýlan ajitasyon ve bildiri daðýtýmlarýyla emekçileri “Denizlerden Seyitlere Ýdamlar Bizi Yýldýramaz” yürüyüþüne davet
18
eden Mücadele Birliði Platformu, eylem esnasýnda “Denizlerden Seyitlere Ýdamlar Bizi Yýldýramaz- Mücadele Birliði Platformu” yazýlý ve üzerinde Seyitlerin fotoðraflarýnýn olduðu bir pankart açtý. “Söz Veriyoruz” ve “Sosyalizme Libertad” marþlarýnýn ardýndan yürüyüþe geçen kitle eylem esnasýnda “13 Mart’ý Unutma, Unutturma”, “Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür”, “Ýdamlar Bizi Yýldýramaz”, “13 Mart Savaþçýlarý Yaþýyor, Savaþýyor”, “Deniz, Ýsyan, Devrim”, “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “13 Mart Savaþçýlarý Yaþýyor, Leninistler Savaþýyor”, “Denizlerin Partisi Devrime Yürüyor”, “Faþizme Karþý Silah Baþýna”, “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara”, “Emperyalist Savaþý Halk Devrimi Önler” sloganlarý atýldý. 12 Eylül faþizmi tarafýndan katledilen devrimcilerin isimleri tek tek okunarak “Yaþýyor” sloganlarýyla selamlandý. Yapýlan ajitasyon konuþmalarýyla hem
kitleye dönük hem de eylemi izleyen yüzlerce emekçi Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun, Necati Vardar’ýn devrimci tavýrlarý anlatýlýrken, emekçi halklarýn karþý karþýya olduðu Kentsel Dönüþümden ve faþist saldýrýlardan bahsedild. Yapýlan yürüyüþün ardýndan Sümerbank önüne varan Mücadele Birliði Platformunu Seyit Konuk, Necati Vardar ve Ýbrahim Ethem Coþkun’un resimlerinin olduðu “Denizlerden Seyitlere Ýdamlar Bizi Yýldýramaz” pankartý karþýladý. Basýn açýklamasýna geçilmeden önce Seyitler þahsýnda devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleþmiþ devrimciler için saygý duruþu gerçekleþtirildi. Ve basýn açýklamasýnýn okunmasýna geçildi. Mücadele Birliði Platformu adýna okunan açýklamada “13 Mart 1982 de’ üç devrimci iþçi, Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun ve Necati Vardar 12 Eylül faþizmi tarafýndan idam edildiler. 12 Eylül’de yüzbinlerce yurtsever, ilerici, devrimci gözaltýna alýndý, iþkence gördü. Binlercesi tutuklandý. Binlercesi katledildi. Bu büyük kýyýmýn bir baþka yüzü faþizmin mahkemelerinde kýrdýðý kalemlerdir. 12 Eylül faþizmi 17 devrimciyi idam etti. Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun ve Necati Vardar da Ýzmir Buca cezaevinde 13 Mart sabahý idam edildiler. Ýdama sloganlarýyla yürüdüler. Onlarýn son mektuplarý “sakýncalý” bulunarak ailelerine teslim edilmedi. Cenazeleri ailelerine verilmedi. Faþizm, onlarýn ölümlerinden sonra da arkalarýnda býrakacaklarý etkiden korkuyordu. 31 yýl önce ölümlerinden bile korkulan üç komünist iþçi bugün hala faþizm için korku kaynaðýdýr. Bugün Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun ve Necati Vardar þahsýnda 12 Eylül idamlarýna ve faþizme karþý korkmadýðýmýzý, yýlmadýðýmýzý haykýrmak için burada toplandýk. Hiçbir güç bizi onlarýn yolundan
alýkoyamaz. Seyitlerin, zindan savaþlarýna dönüþtürdüðü tutsaklýklarý, iþçi sýnýfýnýn en önünde yürüttükleri TARÝÞ, BMC direniþleri ve idam sehpahasýný tekmelerken attýklarý “ Yaþasýn Kürt Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði” sloganlarý bugün hala iþçi sýnýfý ve yurtseverlerin mücadelesinin yol göstericisidir. Bugün Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun ve Necati Vardar’ý anmak demek faþizm karþýsýnda dimdik durmak demektir. 12 Eylül Faþizmi devrimcileri katlederek ancak bir süre soluklanmayý baþarabildi ama iþçi sýnýfýnýn sosyalizm mücadelesini, devrim yürüyüþünü engelleyemedi. Tümüyle kurumsallaþmýþ olan faþizmin sýnýf mücadelesini de ulusal
mücadeleyi de geriye düþürmeyi baþaramadýðýný hepimiz biliyoruz. Bugün, Seyitlerin dostlarý ve yoldaþlarý olarak burada bulunuþumuz onlarýn mücadelesinin yaþamaya devam ettiðinin ve edeceðinin en büyük göstergesidir. Denizlerden Seyitlere Ýdamlar Bizi Yýldýramaz” denildi. Ardýndan 12 Eylül faþizmi tarafýndan idam edilen devrimcilerden Mustafa Özenç’in bir þiiri okundu. Atýlan sloganlarýn ardýndan Mezopotamya Kültür Merkezi’nden Koma Agire Zerdeþt etkinliðe ezgileriyle güç kattý. Müzik grubu üyeleri ezgilerini seslendirdiði sýrada sýk sýk 13 Mart savaþçýlarý nezdinde 12 Eylül döneminde idam edilen tüm devrimcileri selamladý. Koma Agire Zerdeþt son olarak “Çavbella” eserini seslendirdikten sonra etkinlik atýlan sloganlarla sona erdi. Basýn açýklamasýna BDSP, Ekim Gençliði, Ege 78’liler Derneði, Alýnteri ve 13 Mart Savaþçýlarýnýn dava arkadaþý Metin Saðdýç destek verdi. Mücadele Birliði/Ýzmir
“Bu Mektuplar Ýþçi Sýnýfýna Aittir...”
13 Mart 1982’de idam edilen Ýbrahim Ethem Coþkun, Seyit Konuk ve Necati Vardar’ýn mezarlarý ziyaret edildi. Mezar ziyareti 13 Mart saat 13.00’te gerçekleþti. Ziyaretin ardýndan saat 16.00’da ÝHD’de bir basýn toplantýsý gerçekleþtirildi. Basýn toplantýsý idam edilen 13 Mart Savaþçýlarýnýn son mektuplarýnýn verilmesi için yapýldý. Basýn metninde, “Onlar bu topraklarda idam edilen ilk iþçilerdir. Ýþçi sýnýfýnýn onuru ve gururudur... Bizler 31 yýl sonra bugün onlarý yeniden saygýyla anýyoruz... 30 yýl sonra ailelerine verilen dosyalarda, yoldaþlarýmýzýn son mektuplarýnýn olmadýðý görüldü. Bu mektuplar iþçi sýnýfýna aittir. Yoldaþlarýmýzýn verdikleri mücadelenin deðerleridir... Bu mektuplarýn geri verilmesi için baþlattýðýmýz kampanyaya duyarlý herkesi bekliyoruz. Hiçbir güç iþçi sýnýfýnýn tarihini yok edemez. Denizlerden Seyitlere Ýdamlar Bizi Yýldýramaz...” denildi. Basýn metninden sonra 13 Mart Savaþçýlarýnýn kýsaca yaþamlarý ve mücadele yýllarý anlatýldý. Basýn toplantýsýna ayný davadan yargýlanan Metin Saðdýç ve Ýslam Arpat da katýldý. Saðdýç 13 Mart Savaþçýlarýný kýsaca anlattý. Saðdýç “Gittikleri her yeri renklendiren insanlardý... Seyit’Hakime siz burjuvazinin bir avuç temsilcisi benim gibi bir halk savaþçýsýný yargýlayamazsýnýz; beni ancak halkým yargýlar’ de-
di.
Onlar idam edildiler ama asla teslim olmadýlar... Nasýl Latin Amerika ülkelerinden çýkmýþ efsaneleþmiþ CHE varsa Seyit de bizim CHE’mizdi... Biz onlarý güneþe uðurladýk...” dedi. Metin Saðdýç’ýn ardýndan 13 Mart Savaþçýlarý ile ayný süreçte Buca cezaevinde bulunan Ýslam Arpat sözü aldý. Arpat, “Ýdam cezasý yiyenler mahkeme dönüþü Buca’da idamlýklarýn tutulduðu hücrelere taþýnýyorlardý. Diðer devrimci arkadaþlarý olsun yoldaþlarý olsun idamlýklarla görüþme durumlarý olmuyordu. Þöyle bir þey vardý; bütün devrimciler, devrimci dayanýþma gereði o dönemde ayrý görüþte olsalar bile, idamlýklar hepimizin ortak deðeriydi... Ben 79’da cezaevine girdim 81’in sonlarýnda çýkmýþtým. Ýdam edildikleri gün yoktum orada. Sonra 83’ün baþýnda tekrar cezaevine girdiðimde, bir gardiyanýn sohbetimizde söylediði þu sözler devrimci demokrat olan herkesin ortak onurudur: ‘Giderlerken adamlar sanki sokakta gösteriye gider gibi, baðýra çaðýra slogan ata ata gittiler’. Ýnsanýn nutku tutuluyor böyle durumlarda. Ýdamý böyle eylem gibi karþýlamalarý, Denizler yolundan Mahirler yolundan Ýbrahimler yolundan gitmeleri ayrýca bir onur veriyor. Onlarla gurur, onur ne varsa hepsini içimizde hissediyoruz. Mücadelelerinin bundan sonra bütün devrimcilere örnek olmasý dileðimiz” dedi. ÇHD ve ÝHD’nin destek verdiði basýn toplantýsý, üç komünist iþçiyi anmak üzere 16 Mart 2013 Cumartesi günü saat 15.00’te Konak YKM önünden Sümerbank’a yapýlacak yürüyüþe davetle bitirildi. Daha sonra Ayýþýðý Sanat Merkezine geçilerek, Tariþ günleri, cezaevi öncesi ve cezaevi anýlarý üzerine bir söyleþi gerçekleþtirildi.
Ýzmir Mücadele Birliði Platformu
19
ÝZMÝR
’DE MÜC Ýzmir ADELE B ’de ün POLÝS TA kendi ÝRLÝÐÝ O i v ersite C sine e Ý Z Ý KURUNA ö ko ðr mama larý ge nomik vaa encisi Müc tle ad re “ Ne y apaca ktiðini, bu rde bulunu ele Birliði ksýn b nun ta larak ulaþ an okuru i a c þ polis s i b o ý z i k n r o u liði te açýkla lduðu rumuz belirtm k masý m nu, ak lif edi tarafýndan bu tür iþtir. si lm bi ý yapa s aldýr BASK caksýn takdirde sa iþtir. Okur rkaç gün a ý v e r tacizl ILAR erin m ÝHD’ ye m vcýlýða gid umuz kend ayla aranm BÝZÝ i e ýþ YILD s ücade i leyi z gideceksin ceðini söyl ini bir daha ve IRAM a e ”g AZ! yýflatm di ar ayaca ibi sözler s ðinde ise p ao ðýný a ö ksine ylemiþtir. lis B güçle ndirec ize eðini
EZÝ ASKISI ANAT MERK S I Ð I Þ I ÝYE POLÝS B Y C A N E R Ð ÝZMÝR Ö N A RINA KATIL ÇALIÞMALA
luleketinde bu m e m in ç i ý katýldýð lýþmalarýna a ç i z e k r e un m ý, bu kurum yýþýðý sanat ð ý A d , l tý in a n k i s a i r. n c ti n ðre maþmalarý dilmiþ üniversite ö na baský yap dan tehdit e Merkezi çalý rý n t la fý a k n ra a u c ta S o ý s ç ð li Ýzmir’de bir ý þ o e in ý larýnýn Ay kesmesi iç ün arayla p ý bildiðini v ýz g ü n k ý n ç , ð ü a e n tý k y ö p ir a le b n i y i a u s e n n n u aðrýla nan aile evap rencisi ilenin b dürlüðüne ç aðrýlarýna c a edilmiþ, a niversite öð ç i ü d in n id s e þ li u o ð rü p u ö d Emniyet mü e g l siyle yeri o , ailesin r örgütünün ilmiþtir. Aile nu anlatmýþ u ð u d l o r le ðlýyasadýþý terö lenmiþ ve aile tehdit ed sa dýþý iþlem ancýný ve ba y a n i ö y s n n i ð la la ý o ti p k e a y re y s ý ge k için ücadele yi korkutma ný aksine m ý le ð i ý a d a n rý m la ýr n d u b r. isini yýl i söylemiþti kýlarýn kend s a b r tü u vermemesin ciler b Z! ðrencisi, B’lü Öðren Ö ALINAMA D n ÝM e L S ’d E Üniversite ö lirtmiþtir. ir T Ýzm Ý ÝRADE ýðýný be DEVRÝMC lýðýný arttýrd
düþün n e n e incirl çtur. z e v ir su rncird ý aramak ktor baka i z r i b n o üyük ak, hakký türdük. D Adam ora b þ u urulm ný savunm staneye gö uz” dedi. ken diðer v e r e cel ýyor tor gider i. Amakký dý ve ha n h m ü þ k e a ü d n rta b ak! Dok yým” ded ak, d izim ülke ahatsýzla a m k a l i m þ a m r . ür ola zlerime. B . Amcam tor da “Ye ara kazan sin ki bak en doktor g z ö n ö p k m iy m nürke layayým s ý anlatayý edi ve do deðil ki; or “Sen ki akmam d . ü þ ü k zod þ t þ k y b a a “D a a k u ” l e b r o m c m o m l a d e r r n o ir e ö ta iy lu ýv ür” d an geçen b Yeþil kart hayat kur ýn” dedi v baktý. Az a etkili o psi bir hiç l ö e c “ d he ýnd or iþi aks B’lü Ö Baþým re doktora oktorun u, “bakac i ve dokt anlatýldýð lis olsun, D r i emþi , ölsün. D ndan tutt IM!” ded öntemle olsun, po ten B ’ h p n e t e y ü k K or nu An sün m torun boy EN HAL nce doðru i ki, dokt l ö a d d ü k “B u düþ iyet yükle m do bý verdi: r a ð c o m a ;D va hn þu ce ki neymiþ yle bir zi m a c eö ek Dem let herkes v Bu de . runda
b a h r Me
20
; r a l ş
old Y ç n e aG
a
Ve Cel lat u yan dý ya ta ðýn da bir ge ce “Tan rým de di. “Bu ne zor bil me ce Öl dük çe ço ða lý yor a dam lar Ben tü ken mek te yim öl dür dük çe..” Bundan tam 31 yýl önce 13 Mart 1982’de üç devrimci iþçi Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun ve Necati Vardar 12 Eylül askeri-faþist darbesiyle iktidara gelen cunta tarafýndan idam edildiler. Onlar savaþsýz ve sömürüsüz bir dünya için savaþtýlar. Ve bu uðurda hiçbir fedakarlýktan kaçýnmadýlar. Faþizm devrimcileri idam ederek, katlederek yok edebileceðini düþündü ama nasýl ki Denizlerin idamý devrim mücadelesini durduramamýþ ve Seyitleri doðurmuþsa, Seyitlerin idamý da devrim mücadelesini engellememiþtir. Faþizm bugün daha fazla saldýrýyor ama sosyalizm mücadelemiz Denizlerin, Seyitlerin yolundan yürüyenlerle, gençliðin, emekçilerin, yükselen mücadelesiyle büyüyor. Yaþamýn her alanýnda bunu yaratmaya çalýþan bizler Mücadele Birliði Platformu olarak 13 Mart günü saat 17:00’de yoldaþlarýmýzýn anýsýný yaþatmak için bir basýn açýklamasý düzenledik. Eylemimiz Ayýþýðý Sanat Merkezinden iki yoldaþýmýzýn þiir okumasýyla baþladý. Faþizme meydan okuyan þiirler çevredekiler tarafýndan dikkat çekti. Þiirlerin okunmasýndan sonra baþta 13 Mart savaþçýlarý olmak üzere devrim ve sosyalizm mücadelesinde bayraklaþmýþ tüm savaþçýlar için saygý duruþu yapýldý. Saygý duruþu sýrasýnda DÝK’li ve DÖB’lü yoldaþlarýmýz þiirler okudu. Þiirlerin okunmasýnýn ardýndan basýn metnine geçildi. Okunan basýn metninde: “Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun, Necati Vardar bugün sonuçlarýný yakýcý bir biçimde hissettiðimiz 24 Ocak 1980 Ekonomik Ýstikrar politikalarýnýn bir sonucu olarak katledildiler. Sermaye sýnýfýnýn, özel mülkiyet sisteminin güvencesi ordu, yaptýðý darbeyle yönetime el koydu ve Güney Amerika modeli faþist bir diktatörlük kurdu. Ve iþçi sýnýfýnýn, emekçi halklarýn ekonomik, demokratik ne kadar kazanýmý varsa sermaye lehine gasp etti. Sermaye sýnýfýna dikensiz gül bahçesi sunan faþist cunta ve onun baþý Evren, darbenin gerekçesini açýklarken “Bugün burada biz olmasaydýk onlar olacaktý” diyerek proleter
bir devrimin ne kadar güncel ve somut olduðunu anlatýyordu. Cunta liderinin ilk yaptýðý iþ komünistleri, devrimcileri sokak infazlarýnda, iþkence tezgâhlarýnda, idam sehpalarýnda katletmek oldu. 13 Mart1982’de Buca zindanýnda üç komünist iþçi önderi ve sendikacý idam edilerek katledildi. Amaç devrimci proletaryaya gözdaðý vermek ve onu teslim almaktý. Artýk zincirlerimizden baþka kaybedeceðimiz bir þeyimiz kalmadý. Kazanacaðýmýz ise özgür ve mutlu bir dünya var. Seyitler, Ýbrahimler, Necatiler böyle bir dünya için savaþtýlar. Onlarýn gösterdiði yoldan yürüyelim, onlar gibi ileri atýlalým, onlar gibi savaþalým.” Ýfadeleri yer aldý. Eylem boyunca “ 13 Mart Savaþçýlarý Ölümsüzdür”,” Ýdamlar Bizi Yýldýramaz”,”Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür”,”Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her þey Emeðin Olacak”,”Dünya Emeðin Olacak” sloganlarý atýldý. Basýn metninin okunmasýndan sonra idam edilen yoldaþlarýn isimleri okunmasýnýn ardýndan “Yaþýyor” diye haykýrdýk hep birlikte. 13 Mart Savaþçýlarý Ölümsüzdür sloganý ile eylemi sonlandýrdýk.
ÞAN OLSUN DÖVÜÞEREK ÖLÜMSÜZLEÞEN SAVAÞÇILARA! KAHROLSUN FAÞÝZM ,YAÞASIN MÜCADELEMÝZ!
Adana / Mücadele Birliði Platformu
21
FAÞÝZMDEN KORKMUYORUZ!
Devrimci Öðrenci Birliði ve Genç Emekçiler Birliði 16 Mart’ta Ankara’da 13 Mart 1982’de idam edilen üç devrimci iþçi Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun ve Necati Vardar’ý anmak için bir yürüyüþ gerçekleþtirdi. Saat 15.00’te Sakarya Caddesi’nde toplanmaya baþlayan gençlik, sloganlarla Yüksel Caddesi’ne doðru yürüyüþe geçti. Yürüyüþ boyunca “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz”, “GEB Yürüyor, Devrim Büyüyor”, “Deniz, Yusuf, Ýnan, Savaþa Devam”, “Gençlik Sokaða, Devrime, Özgürleþmeye” sloganlarý atýldý. Ayný zamanda çevredeki insanlara “6 Mayýs’ta idam edilen Denizlerin yolunda 3 devrim savaþçýsý Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun ve Necati Vardar’ ýn kavga bayraðýný devrime taþýyoruz” þeklinde ajitasyon konuþmalarý Eylem boyunca polisin engelleme çabalarýna raðmen Ziyapýldý. ya Gökalp Caddesi trafiðe kapatýlarak yürüyüþ devam ettirildi ve Yüksel Caddesi’nde basýn açýklamasý yapýldý. Açýklamada Ankara’daki Devrimci Öðrenciler ve Genç Emekçiler olarak faþizmin Gazi’de, Beyazýt’ta ve Halepçe’de yaptýðý katliamlarýn unutulmadýðý belirtildi. Ayrýca Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun ve Necati Vardar þahsýnda katliamlardan ve faþizmden korkmadýklarýný ve yýlmadýklarýný, aksine bugün söylenen her sloganla, her sözle ve her adýmla onlarýn mücadelesini ve devrimci mücadeleyi büyülterek devam ettiklerini haykýrdýlar. Basýn açýklamasý sonrasýnda eylem, sloganlarla sonlandýrýldý.
22
ANTEP’DE 13 MART ANMASI
ANKARA/ GEB/ Genç Emekçiler BirliðiDÖB/ Devrimci Öðrenci Birliði
13 Mart 1982 de idam edilen üç devrimci iþçi Seyit Konuk, Necati Vardar ve Ýbrahim Ethem Coþkun’u anmak için bir söyleþi gerçekleþtirildi. Söyleþiye ilk önce 13 Mart savaþçýlarý þahsýnda devrim mücadelesinde ölümsüzleþen tüm devrim savaþçýlarý için saygý duruþu ile baþlandý. Ardýndan 13 Mart savaþçýlarýnýn kýsaca yaþamlarý anlatýldý. Ve ardýndan onlarýn yazmýþ olduðu mektuplar okundu. Daha sonra söyleþiyi iþçi sýnýfý mücadelesi ve örgütlenme üzerine konuþmalarla geçirdik. Ýþçi sýnýfý mücadelesinin geliþimi, emekçi kitleler için devrimin zorunluluðu ve gerçek özgürlüklerin ancak sosyalizm ile gerçekleþtirileceði üzerinde konuþuldu. Özellikle de 13 Mart savaþçýlarýný anmanýn en iyi yolunun onlar gibi devrim davasýna baðlý kalarak mücadelenin yükseltilmesi gerektiði üzerinde durarak devrimin ancak bu yolla mümkün olduðu vurgulandý. Antep Mücadele Birliði Platformu
ÝYÝ UYKULAR ANNE… Ve düþtüler yola Zindanlarda daðlarda yaþamý yaratmaya, Okullarda sokaklarda baharý aramaya. Kýzýl bayrak yüreklerde Kýzýl yýldýz alýnlarda Rengini alýr kavgamýzdan ve sevdamýzdan Silah olur ellerde Söz olur dillerde Ve sevda olur Umut olur Kavga olur kalplerde… Yaþam olur bedenlerde ekmek, emek olur her yerde! Yumruk olur saflarda! Öfke olur en önde! Ve Uður olur, Ceylan olur! Kürdistan’da çocuk olur! Yürek olur, bilinç olur kavgada! Direniþ olur meydanda! 19 Aralýk olur zindanda Madýmak olur Sivas’ta Bir Alevi olur Maraþ’ta! Bir kaçakçý çocuk olur Uludere Þýrnak’ta*!
Antep’ten bir DÖB’lü *: Þirnex - Qileban - Roboskî katliamý.
Anne neredesin, neden sarmýyorsun beni, nerden geliyor
bu silah sesleri, bomba sesleri! Korkuyorum anne. Bir amca girdi evimize, kapýyý çalmadan hem de. Sen bana böyle öðretmemiþtin, kapý çalýnmadan girilmezdi bir eve. Bu amcaya kim-
se bunu öðretmemiþ mi anne? Girdi evimize, sorgusuz sualsiz,
elinde silahý ile… Korkuyorum anne, gel ne olur! Korkularým asi nehirler gibi, bu amca beni zorluyor anne. Kalk derken ne kadar da canýmý acýtýyor. Bu daha her þeyin baþlangýcý der gi-
bi.
Babam nerede anne? Bunca haykýrýþýma nasýl koþmadý!
Oysa kýyamazdý bana, dayanamazdý aðlamama, koþar alýrdý ku-
caðýna, aðlama yavrum derdi, ben yanýndayým derdi. Babam, o
dað gibi adam nerede… Abim, ablam da yok ortalarda. Beni yalnýz mý býraktýnýz anne? Beni yalnýz mý býraktýnýz?
Annem… Mabedim… Buradasýn! Neden yerde yatýyorsun
anne? Babam, ablam, abim neden yerde yatýyorsunuz! Bu el-
ma þekeri rengi ne üzerinizde? Baðýrma anne, korkma da! Ýyi-
yim ben. Ne yapmasýnlar anne? Kime kýymasýnlar? Aðlama ne olur!
Þimdi bir aðýrlýk çöktü üzerime. Baþýmýn tam arkasýnda bir
aðrý… Uykum geliyor sanki. Göz kapaklarýmda bir aðýrlýk...
Ninniler söyle bana anne. Güzel sesinle güzel türküler söyle.
Yüreðime iþlesin sesin. Güzel düþler göreyim uykumda. Baba-
mýn bana o kýrmýzý pabuçlarý alabildiðini göreyim yine düþüm-
de. Sen ninnilerini söylemeye devam et anne. Susma sakýn! Duymayayým silah seslerini. Kâbusa dönüþüyor yoksa düþle-
rim. Kana bulanýyor mavi uçurtmam. Bu uyku her þeyin sonu
olmayacak deðil mi anne? Hep birlikte çocuklarýn ölmediði, u-
çurtmalarýn vurulmadýðý, senin düþlerindeki ülkeye gidiyoruz deðil mi? Susma ne olur anne, türkülerini söyle. Göz kapaklarým iyice aðýrlaþtý, iyi uykular anne. Ýyi uykular.
Adana’dan Bir Genç Yoldaþ Okuru
23
Kitap Tanıtım
ALYOÞA’NIN BAYIRI (HASAT)
24
Valentina kendi kendine konuþuyormuþ gibi mýrýldandý: “Her þey niçin bu kadar güzel? Çevredeki dinginlik ve mutluluk neden ileri geliyor? Ormandan, gökten ve sürülerden mi? Yalnýz bundan deðil... Bütün bunlarýn hepimizin deðil de, yalnýz benim olduðunu bir an için hayal ettim. Böyle bir þeyi düþünmekten bile iðreniyorum. Bütün güzellik hemen kayboluyor, öyle olsa bazýlarýnda þikayet ve haklý bir hýrs, diðerlerinde ise, korku ve açgözlülük belirir. Çevrede mutluluk, birlik ve barýþ olmaz. Alyoþa’nýn bayýrýnýn bütün güzelliði anýnda kaybolur.” Romanýmýzýn kahramaný Valentina’nýn da söylediði gibi tüm bu mutluluk ve birliðin kaynaðý her þeyin tek bir kiþiye ait olmasý deðil de bunun tam tersidir. Bunun tam tersini yaratma mücadelesidir, insanlarýn yeni bir yaþamý var etme çabasýdýr. Rusya’ da Hasat adýyla yayýmlanarak 1950 yýlýnda Stalin ödülünü alan Alyoþa’nýn Bayýrý adlý eser Galina Nikolaeva tarafýndan yazýlmýþ. Roman, Ýkinci Emperyalist Paylaþým Savaþý sonrasýnda, Hitler ordusunun yakýp yýktýðý Sovyet ülkesindeki yeniden ayaða kalkýþý 1 Mayýs Kolhozunu ele alarak bizlere sunuyor. 1 Mayýs Kolhozunda da diðer yerlerde olduðu gibi savaþ sona erse de savaþýn etkileri hala sürmektedir. Neredeyse her þey savaþtan kötü etkilenmiþ; en yetkin komünistler, parti kadrolarý savaþta kaybedilmiþ, üretim gerilemiþ, aileler daðýlmýþtýr. Tüm bu olumsuzluklara raðmen 1 Mayýs Kolhozunun yeniden varolma çabalarý, savaþta öldüðü düþünülen kolhoz baþkaný Bortnikov’un geri
gelmesiyle daha da yükselir. Kolhoz insanlarý için asýl savaþ bundan sonra ortaya çýkacaktýr. Bu savaþýn amaçlarý ise bir öncekinden çok farklýdýr; üretim hedeflerinin büyütülmesinden tutun da, partinin örgütlenmesine, YENÝ ÝNSAN’ýn yaratýlmasýna kadar her þey vardýr. Tüm bu amaçlara ulaþmak için denenen yeni yöntemler, görülen eðitimler, toplantýlar, tartýþmalar, insanlarýn üretim sürecine yavaþ ama gönülden katýlmasý... Kolhozun kendini yeniden yaratma sürecindeki özveri, yeni yaþamý, yeni insaný örme mücadelesi tüm renkleriyle karþýmýzda duruyor. Vasya, Dunyaþka, Alyoþa, Valentina öncülüðünde geliþen olaylarda, deðiþen hayatlarda, 1 Mayýs Kolhozu’nun kendini yeniden toparlamasýnda ve verilen mücadelenin güzelliðinde kaybolmak isteyenlerin zevkle okuyacaðý bir kitap. ÝZMÝR’DEN BÝR GENÇ YOLDAÞ OKURU