SORUN Polemik
MARKS‹ST ‹NCELEME ARAfiTIRMA ELEfiT‹R‹ DERG‹S‹
46 A⁄USTOS 2011
www.sorunpolemik.com e.posta: sorunkolektif@gmail.com Süresi: fiimdilik ‹ki Ayda Bir Yay›mlan›r Say›: 46 (2011) Fiyat›: 4 TL (KDV Dâhil) Sahibi ve Yaz› ‹flleri Müdürü: S›rr› Öztürk Yönetim Yeri ve ‹letiflim: Akb›y›k De¤irmeni Sokak, No: 33/B 34122 Sultanahmet-Eminönü/‹stanbul Telefon: (0212) 638 81 82 Fax: (0212) 638 81 72 Posta Çeki No: 98213 Banka Hesap No: ‹fl Bankas› Ca¤alo¤lu fiubesi (1095) 325 835 IBAN NO: TR 46 0006 4000 0011 0950 3258 35 Abonelik Yurtiçi y›ll›k 6 say› - 30 TL. Yurtd›fl› dört kat› Yay›n ilkelerimizle ba¤daflmayan ilanlar kabul edilmez. Gönderilen yaz›lar›n befl dergi sayfas›n› geçmemesi (CD ve e-posta), Word program›nda zenginlefltirilmifl metin biçiminde kaydedilerek gönderilmesi gerekir. Yaz›l› metinler kaynak gösterilerek kullan›labilir. Teknik Haz›rl›k: Sorun Teknik Büro Bask›: Mutlu Bas›m Davutpafla Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 264 Topkap› / ‹stanbul Tel: (0212) 577 72 08 Yay›n Türü: Yerel Süreli ISSN 1303-2402 S. P. F/1
1
‹Ç‹NDEK‹LER POL‹T‹KA CEPHES‹ • S›rr› Öztürk “Demokratik” Diye Diye… • S›rr› Öztürk “Seçim” Hesaplaflmas› • S›rr› Öztürk S›n›f Partisi ve Devrimci Taktik • Babür P›nar Seçimler ve Siyasî Arenada Tango • ‹sa Gözaçt› S›n›flar Savafl›na Marksist Bak›fl • Turgay Ulu Emperyalist Kapitalist Sistem Ray›na Oturuyor Yunanistan’dan ‹zlenimler • Nikandros Kepesis’in Kruflçevci Revizyonizme Karfl› Mücadelesi • Kurt Gossweiler Komintern’in Da¤›t›lmas› Hakk›nda Dimitrov • S›rr› Öztürk Muvaffak fieref’in An›s›na… • Müflür Kaya Canpolat Muvaffak fieref ‹çin… • S›rr› Öztürk Faik Muzaffer Amaç’›n An›s›na… • Ali Özdo¤u ‹smet Öztürk ‹le Dayan›flma Etkinli¤inden Notlar • SORUN Polemik Kitap Fuarlar›ndan ‹nsan Manzaralar› Gözlem ve ‹zlenimler • Sorun Yay›nlar› Kolektifimiz’den Devrimci ve Marksist Kamuoyuna • Sorun Yay›nlar› Kolektifi Yay›n Kurulu Üyemiz ‹flçi Önderi Orhan Kaplan Yoldafl›m›z›n Katlediliflinin 32. Y›ldönümünde Yay›mlanan Mesaj›m›z • Bizden Haberler 2
S›rr› Öztürk “Demokratik” Diye Diye…
-Polemik-
Türkiye Solu hâkim gerici s›n›flar›n bask›s› ve denetimi alt›nda aç›k faaliyet alanlar›n› bir türlü kullanamad›. Ayr›ca sosyalist literatür aç›s›ndan dil (lisan), terim ve kavramlar konusunda oldukça geri ad›mlar att›. Zorunlu olarak zaman zaman Ezop dili kulland›, fakat sistemin bask› ve teröründen bir türlü kurtulamad›. An›lan konularda taviz verildikçe ilerici, demokrat, devrimci, sosyalist ve Marksist cenah›m›z çok geri bir duruma/konuma itildi. S›rf legaliteyi kullanal›m diye verilen tavizlerin hiçbir ifle yaramad›¤› ise büyük kay›plar sonucunda anlafl›ld›. Türkiye Solu’nun ideolojik, teorik, politik ve örgütsel konumuna ba¤l› olarak s›ralamaya çal›flt›¤›m›z sorunlar›n sebep-sonuç iliflkileri aç›s›ndan elbette bilimsel bir aç›klamas› vard›r. Ancak bunlar bu yaz›m›z›n konusu de¤ildir. Sosyalist literatürde: Partiye Parti, Sendikaya Sendika, Kitle örgütüne Kitle Örgütü denir. Bilimsel tan›mlar böyle iken, “Sol Cenah” örgütleriyle politikac›lar›: Parti, Sendika, Kitle Örgütü, Dernek ve benzeri kurum ve kurulufllar›m›z›n meflruluk ve yasall›klar›na gölge düflmesin, as›l niyetimizi birazc›k gölgeleyelim, “Ad›m›z zaten anarflist, komünist, vatan haini, bölücü ve teröriste ç›km›fl”, burjuvaziyi fazla ürkütmeleyim, biraz derinden ve kamuflaj yaparak gidelim, burjuva yasall›¤›nda kurulan elimizdeki bu türden araçlar› Ana ve Baba yasalar önünde ikide bir kapatt›rmayal›m gibi düflünce ve gerekçelerle(!) bafllar›na birer “demokratik” laf›n› koymay› ye¤ledi. Bu kez burjuvazinin olmayan demokrasisinde: Demokratik Parti, Demokratik Sendika, Demokratik Kitle Örgütü, Demokratik Dernekler kuruldu. Hâkim gerici s›n›flar “Sol Cenah›n” bu türden “taktiksel” kurnazl›¤›na b›y›k alt›ndan güldü. Cumhuriyet, kuruldu¤u günden beri de “Sol Cenah”›n kurdu¤u Parti, Sendika, Kitle Örgütü ve Dernek ad› alt›ndaki aç›k faaliyet yapan kurum ve araçlar›n› her altüst oluflta kapatt›. Mallar›na el koydu. Sorumlular›n› yarg›lad›, hapsetti ya da ast›. Bununla da ye3
tinmedi ya keyfî-fiilî infazlarla ortadan kald›rd› veya yurtd›fl›na kaç›fl› teflvik etti ya da iflsiz b›rakarak sisteme biat etmeye zorlad›… “Sol Cenah” örgütlerimiz sendikalar› da kufla çevirmeyi baflard›... “S›n›f ve kitle sendikac›l›¤›” diye bir söylem ve yak›flt›rma kullan›ld›, ancak sendikalar›n alabildi¤ine y›¤›nsal ve alabildi¤ince demokratik iflleyiflli olmas›n›n gereklili¤ini bir türlü alg›layamad›. Bu arada, kimileri de örgütlerinde dernekçilik, sendikalarda ve kitle örgütlerinde ise particilik yapmaya koyuldu! Böylece an›lan kurum ve kurulufllar amac›ndan sapt›r›ld›, ifllevsiz bir duruma sokuldu. Tekelci sermayenin bin bir türlü kuflatmas›nda sendikalar›m›z da birer “Devlet Sendikas›na” dönüfltü. Kolektifimiz Çal›flanlar›n›n inat ve ›srarla tekrarlay›p gündemde s›cak tuttu¤u bu hayatî ve can al›c› konuyu; “‹flçi S›n›f›n›n Siyasal ve Sendikal Birli¤i” sorunsal›n› burjuva ve küçükburjuva solcular› hiçbir zaman kavrayamad›. Onlardan bunu kavramalar› da beklenemezdi, çünkü s›n›fsal karakterleri buna engeldi... Cumhuriyet kurulurken, “‹mtiyazs›z, s›n›fs›z kaynaflm›fl bir kitleyiz...” diye hamasi nutuklar çekiliyordu. Böylesine arabesk bir toplum daha nas›l olurdu? “Devlet eliyle burjuva -kapitalist- yetifltirmek…” projesi daha nas›l gerçeklefltirilirdi? Türkiye Solu olmayan burjuva demokrasisinde hiçbir zaman gere¤i gibi legaliteyi kullanamad›. Kulland›rmad›lar da. Kendi örgütsel gücüyle de kendi yolunu bir türlü açamad›. Çünkü 100 y›ll›k s›n›f mücadelesi gelene¤inin devrimci kazan›mlar› üzerinde oluflturulmayan “Sol Cenah” örgütleri mevcut konumuyla ne hesaplafl›p ayr›flabilmiflti ne de yeniden harmanlan›p buluflabilmiflti. “Dar grup tap›n›m›” örgüt anlay›fl› ile tekelci sermayenin difline uygun birer kolay lokma olmak dururken neden bafl›n› a¤r›t›p da birleflik, ciddî, güçlü, güvenilir ve donan›ml› bir S›n›f Partisi olufltursun ki? Ne gerek vard› buna? Sistemin kendilerine açt›¤› kanallarda sosyalizm aflk›na(!) “Örgütler Anarflisi” ortam›nda gül gibi geçinip gidiyorlard›! Örgüt/partilerinin programlar› her altüst oluflta sosyal pratikte toplumda reddedilmesine ra¤men, “Dar grup kültü” bir türlü y›k›lmad› ve yeniden üretim bir türlü gerçeklefltirilemedi. Burjuvaziyle her alanda hesaplaflacak kolektif bir hareketi bir türlü iflbafl› yapt›ramad›/yapt›ramad›k. Devrimci ve Marksist Kadrolar burjuva ve küçükburjuva solculu¤u üzerinde bir bas›nç uygulayamad›. 4
Günümüzde ve gelinen noktada, Kürdistan Solu’nun da Türkiye Solu’nun açmaya çal›flt›¤›, fakat bir türlü açamad›¤› bu politik güzergâhta benzeri yöntemleri denemeye yöneldi¤i gözlemleniyor. Onlar da kurduklar› bütün örgütlerin (Parti, sendika, kitle örgütü, dernek, kültür kurumu, vak›f, gazete, dergi, vb.) bafl›na “Demokrat” laf›n› eklemeye yöneldi. HEP, DEP, HADEP, DTP, BDP türünden legal partiler kurulmadan Kürt ulusal özgürlük hareketi 12 Eylül faflist askeri darbe karfl›s›nda s›cak savafl -Gerilla Savafl›- konumuna geçmiflti. Bu haks›z ve kirli savafl› bafllatan TC devletiydi. Günümüzde yaflanan altüst olufllardan, çeflitli dram ve trajedilerden (Tarihsel ve sosyal aç›dan bilimsel bir de¤erlendirme yap›lacaksa) devlet tekelci kapitalizmi suçluydu. ‹ngiliz ve Frans›z sömürgecilerin Yak›n Do¤u’da ve Bölge’deki “yüksek” ç›karlar›na göre öteki halklar›n ve TC devletinin co¤rafî hudutlar› çizilmiflti. TC devleti kurulurken, öncelikle önündeki en büyük engeli, yani iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›m›z›n yerel, ulusal, sosyal, s›n›fsal ve enternasyonal kurtuluflunu program›na alan Tarihî TKP’nin Kadrolar› Mustafa Suphi ve yoldafllar›n› katletmiflti. Kemalist rejim komünizm düflmanl›¤›nda dünyadaki faflist yönetimlere tafl ç›kartm›flt›. Onlar›n mant›¤›na göre; devlet eliyle kapitalist yetifltirirken en büyük tehlike olan düflünce ve örgütlenme özgürlüklerimizin önü kesilmeliydi! Partisiz, sendikas›z, grevsiz bir ortam›n haz›rlanmas›na fliddetle ihtiyaç vard›. Bunu bihakk›n baflard›lar. Devlet bu türden sömürücü politikalar›n› uygularken, emekçi halklar›m›z› önce zengin-fakir olarak böldü. Alevi-Sünni k›flk›rtmas›yla insanlar›m›z› birbirine karfl› k›flk›rtt› ve tekrar böldü. En sonunda Kürt-Türk karfl›tl›¤›n› yaratarak emekçi halklar›m›z› birbirine karfl› k›flk›rt›p floven ve ›rkç› bir rejim kurmay› baflard›. Ezilen ve sömürülen emekçi halklar›m›z›n hakl› talepleri kaba güce ve zora dayal› biçimlerde karfl›lan›yordu. Dersim Katliam ve soyk›r›mlar›, Kürt isyanlar›n› inkâr, imha ve asimilasyon yöntemleriyle bast›rma giriflimleri hep bu politikalar›n bir sonucuydu. Yak›n tarihimizden örnek sunulacaksa; bütün askeri darbeler, s›k›yönetimler tekelci sermaye diktatörlü¤ünün devam› için gerçeklefltiriliyordu. Kahraman Marafl, Sivas, Çorum, Gazi katliamlar› da TÜS‹AD’lar›n, MÜS‹AD’larin, Anadolu Kaplan’lar›n›n art›-de¤er sömürüsünü katmerlefltirmek için tezgâhlan›yor, fakat bunun “suçu” “Sol Cenah›n” üze5
rine y›k›lmak isteniyordu! Günümüzde ise büyük bir ikiyüzlülükle komünistlerin yerine bu kere de Kürt ulusal hareketi “suçlu” ilan ediliyordu! Önce Komünistleri, daha sonra “‹ç Savafl” flartlar›nda da Kürtleri “bölücü” olarak damgalamaya yeltenenler; tekelci sermayenin “yüksek” ç›karlar›n› korumay› do¤rusu becermifltir... Evet, TCK’n›n tarif ve tasnif etti¤i ve de “suç” sayd›¤› gibi de¤ilse de; ideolojik, teorik ve felsefî yaklafl›mlar›yla Devrimcilerle Komünistler bölücüydü. Onlar Dünyada da, Bölgede de, bu memlekette de; Sosyal s›n›f ve sosyolojik emekçi halk gerçekli¤i temelinde politika yaparak Burjuvazi-Proletarya temel çeliflkisine uygun olarak bölücüydüler. S›n›fsal ç›karlar› bir olan, fakat din, tarikat, cemaat, milliyet, ›rk, cins, inanç sistemindeki sahte gündemlerle bölünen ve birbirine karfl› konuflland›r›lan insanlar›m›z›, önce bölecek, sonra da buluflturup bütünlefltirecekti. Böylelikle Komünistler, iflçi s›n›f› ve emekçi halklar› (Yani kendilerini) kurtar›rken, emperyalist-kapitalist sistemin eflitsiz, adaletsiz, özgürlüksüz ve ahlaks›z sistemini y›karken onun pisliklerine bulaflm›fl olan herkesi, mülksüzlefltirenleri de mülksüzlefltirerek, bütün insanl›¤› da kurtarm›fl olacakt›r. Çünkü Komünistler insan›n ve insanl›¤›n sosyal ve enternasyonal kurtuluflunun kavgas›n› veriyordu. Bu süreçte yani “‹ç Savafl” koflullar›nda Kürt ulusal özgürlük hareketi “Sol Cenah” örgütlerinin yapmak istedi¤i, fakat yapamad›¤›n› yapabilmifl bir harekettir. Bu haks›z ve kirli savaflta 50 bin insan kaybedildi. 17.400 insan›m›za keyfî-fiilî infaz yöntemleriyle k›y›ld›. Cezaevleri halen de siyasî tutsaklarla dolu. Gerek PKK, gerekse legal Kürt örgütleri bu sürecin geçerli bir de¤erlendirmesini yaparak politikada tutulacak yol ve yöntemleri ortaya ç›karamad›. Ç›karabilirler miydi? türünden bir sorunun cevab› aç›k ve net olarak: “Ç›karamazlard›.” fleklinde olacakt›r. Kürt ulusal hareketini, onlar›n bu türden “vukuat›n›” kimi liberal, tasfiyeci, reformist ve revizyonistler gibi fliddetle karfl›ya alarak ve tek “suçlu” göstererek elefltiremeyiz. Kürt ulusal hareketini elefltirmeden önce inkâr, imha ve asimilasyon politikalar›nda çok yetenekli olan TC devletini, tekelci sermaye diktatörlü¤ünü elefltirmek gerekir. Kürt ulusal hareketinin politikadaki baflar›s›zl›k grafi¤ini incelerken topu taca ya da ‹mral›’ya atan anlay›fllar›n da hiçbir k›ymet-i harbiyesi yoktur/olamaz. 6
Burada elefltirilecek, karfl›ya al›nacak ve afl›lmas› flart olanlar; bu memleketteki ilerici, demokrat, devrimci, sosyalist, komünist ve Bolflevik geçinenler olacakt›r. Kürt ulusal hareketinin politikas›zl›¤›n›n suçu bu kesimlerde, onlar›n politikas›zl›¤›nda aranacakt›r. Çünkü ulusal kurtulufl mücadelesi veren emekçi halklar›n taleplerinin karfl›lanmas› tekelci sermaye diktatörlü¤ü flartlar›nda, olmayan burjuva demokrasilerinde de¤il, siyasal ve sosyal devrim flartlar›nda ancak çözüme kavuflturulabilinirdi. Yaflad›¤›m›z co¤rafyada ise bu türden tarihsel, sosyal, s›n›fsal ve enternasyonal görevini yerine getirecek, tüm sosyal muhalefet dinamiklerini harekete geçirip kurmayl›k görevini bihakk›n yapacak bir S›n›f Partisi yoktu. E¤er “‹ç Savafl” flartlar›nda iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›m›z›n talepleri gerçekleflememifl ve bundan zararl› ç›k›lm›flsa, burjuva diktatörlü¤ünün geçici galibiyetine bir fatura ç›kar›lacaksa, bu fatura küçükburjuva “sol” önderliklerden, onlar›n “vukuat›ndan” önce komünist geçinenlere ç›kar›lacakt›r/ç›kar›lm›flt›r. Kürt ulusal hareketi dünyadaki yeni güçler dengesini ve Yak›n Do¤u’daki ve Bölgedeki emperyalist hegemonlar›n “yüksek” ç›karlar› uzant›s›ndaki yeni paylafl›m savafl›n› görememifl ve Öcalan’›n ABD taraf›ndan TC devletine paketlenip servis edilmesinden sonra “Demokratik Cumhuriyet” söylemine sar›lm›flt›r. Bu söylem temeline dayal› politikalar Kürt legal partilerini kapat›lmaktan bir türlü kurtaramam›flt›r. PKK, BDP ve onlara eklektik, pragmatik yöntemlerle eklemlenenleri; “Özgürlük, bar›fl, demokrasi, halklar›n kardeflli¤i” fliarlar› ve izledi¤i tutars›z ve zikzakl› politikalar›yla TC devletinden hiçbir taviz elde edememifltir/edilemeyecektir. Belli ölçülerde Marksizm’den esinlenen, etkilenen Kürt ulusal hareketi, S›n›f Partisi’nin kurmayl›¤›ndan yoksun oldu¤u için “Tutarl›-SomutAmaçl›” ilerici-devrimci bir çizgiyi tutturamam›flt›r. Kürt ulusal hareketinde, bir zamanlar›n çeflitli tart›flmalar›na neden olan “Demokratik Cumhuriyet” söylemi günümüzde “Demokratik Özerklik” söylemine dönüfltürülmüfltür. “Cumhuriyet” ile “Özerklik” talep ve söylemlerinin demokratik mi, anti-demokratik mi oldu¤unu ya da olaca¤›n› kelimelere yüklenmek istenen “Demokratik” vurgular belirlemez. S›n›flar mücadelesinin konumu, güçler dengesi, örgütlülük düzeyi, tarihsel, sosyal, s›n›fsal, ekonomik, askeri, kültürel vb. donan›mlar belirler. 7
Neyin demokratik ya da anti-demokratik oldu¤una kim ve ne ad›na karar verecektir? Her sosyal s›n›f ideolojik ve s›n›fsal karakterine göre bunun ad›n› koyacakt›r. Bu türden bir karar› bu memleketteki insanlar›m›z; iflçi s›n›f›, emekçi halklar ve tarihsel müttefikleri örgütsel konumlar› ve talepleriyle soka¤› da deneyerek vermeye çal›fl›yor. ‹lerici ve devrimci talepler asla “anti-demokratik” diye suçlanamaz ve de yarg›lanamaz. Çünkü tarihsel, sosyal, s›n›fsal hakl›l›¤› içermektedir ve de meflrudur. “Cumhuriyet” ve “Özerklik” talepleri bilimsel tan›mlar›yla ele al›n›r. Bu hakl› taleplerin önüne birer “Demokratik” ifadesi eklenmekle hâkim gerici s›n›flar›n asla imana gelmeyece¤i ve de geri ad›m atmayaca¤› bilinmelidir. ‹flçi s›n›f› ve emekçi halklar›n coflku ve heyecan›n›, maddî deste¤ini arkas›na alan bir hareket “Cumhuriyet” ve “Özerklik” söylemleri neyi ifade ediyorsa gider ve gere¤ini yapar. Asla pazarl›k ve müzakere yoluyla hareket etmez. Dünya’daki, Yak›n Do¤u’daki, Bölge’deki ve bu memleketteki güçler dengesini, s›n›f mücadelesinin seyrini hesaba katar. Emperyalist-kapitalizmin gündemini iyi okur. Dost ve düflman›n› tüm niyetleriyle tan›r. Küçükburjuvazinin gelip geçici heyecanlar›na, tatminlerine, arkas›n› doldurulamayacak fiyakal› söylemlere ihtiyaç duymaz. Somut flartlar›n somut tahlilini yaparak geçici, flarta ba¤l› taktiksel ittifaklar için devrimci esneklikler gözetir, pragmatizmden kaynaklanan taktiksel zaaflar u¤runa stratejik amaçlar› feda etmez, kitlelerini hüsrana u¤ratmaz.
8
S›rr› Öztürk “Seçim” Hesaplaflmas›
-Polemik-
“Seçim”, Kapitalizmin Evrimi ve Kriz 12 Haziran Milletvekili Genel Seçimleri yap›ld›. Olmayan burjuva demokrasisinde “seçim” denildi¤inde Devrimciler, Komünistler neyi anl›yor, alg›l›yorsa bizler de onu anl›yor/anlamaya çal›fl›yoruz. Kapitalizm denildi¤inde eflitsiz, adaletsiz, hukuksuz, özgürlüksüz, art›-de¤er sömürüsüne dayal› ahlaks›z bir sistemi/rejimi/düzeni anl›yor ve alg›l›yoruz. Bu türden bir toplumda yaflamak istemiyoruz. Emperyalist-kapitalizmin devrimci yol ve yöntemlerle y›k›lmas›n›, yerine s›n›fs›z, sömürüsüz, s›n›rs›z, eflitlikçi, özgürlükçü, insana ve do¤aya uygun/uyumlu komünist bir toplumu üretmek istiyoruz. Uluslarötesi tekelci sermaye hegemonyas›n›n y›k›lmas› öngörüsü; Marx-Engels-Lenin sürecinin ve de onun takipçilerinin ham bir hayali de¤il, insan›n ve insanl›¤›n sosyal ve enternasyonal kurtuluflunu yans›t›r. Emperyalist-kapitalistler kapitalist özel mülkiyetin, üretim ve paylafl›m iliflkilerinin ebedî oldu¤unu vars›n düflünedursun. Marx-Engels-Lenin süreci onlara ö¤renmeleri gereken tarihsel, ideolojik ve s›n›fsal dersi vermifltir. Büyük Ekim Sosyalist Devrimi, Dünya Sosyalist Sistemi ve emekçi halklar›n ulusal ve sosyal kurtulufl mücadelesi deneyimleri kapitalizmin ömrünün nereye kadar gidece¤ini iflaretlemifltir. Evet, ac›, trajik fakat ö¤retici derslerle dolu bu süreçte art›k ne Ekim Devrimi’nin kazan›mlar›, ne Sosyalist Sistem, ne de ulusal kurtulufl mücadelesi veren ülkelerin deneyimleri ve kazan›mlar› vard›r. Hegemonlar bu süreçten büyük bir ifltahla yararlanmas›n› bilmifl, tekni¤in, teknolojinin ve bilimsel bulufllar›n kazan›mlar›n› da büyük bir maharetle yan›na almas›n› bilerek çürüyen, tarihsel ömrü dolan sisteminin vitrin düzenlemesi iflini baflarm›flt›r. Yaflad›¤›m›z Dünyadaki gerçeklik budur. Bu durum; emperyalist-kapitalist sistemin ne hakl›l›¤›n› vurgular ne de ebedî oluflunu gösterir. Geçici oldu¤u belli olan bu durum mutlaka de¤iflecek ve sosyalizmin tarihsel, sosyal ve enternasyonal hakl›l›¤›/zorunlulu¤u bir kez daha, hem de bir daha içinden ve d›fl›ndan kuflat›lmamak üzere gelmifltir. 9
Dünyada, Bölgemizde ve yaflamakta oldu¤umuz bu memlekette bu türden bilimsel bir öngörünün iflaretleri her olay ve olguda al›nmaktad›r. ‹nsanl›k, kapitalizmden büyük zarar görenlerin aleyhindeki/aleyhimizdeki her fleye ra¤men, emperyalist-kapitalizme ve onun yerli ortaklar›na, iflbirlikçilerine ve tafleronlar›na karfl› yer yer isyan etmekte ve aya¤a kalkmaktad›r. ‹flçi s›n›f› baflta olmak üzere ezilen ve sömürülen emekçi halklar›n aya¤a kalk›fl›, hak aray›fl› ve gerici sistemleri sorgulamaya bafllamas› eninde sonunda kurmay›n› da üretecektir. Hegemonlar SSCB topraklar›nda ve ulusal kurtulufl mücadelesi vermifl ülkelerin topraklar›nda tahkimatlar›n› bofluna yapm›yorlar. Emperyalist-kapitalistler istedi¤i kadar “Demokrasi, özgürlük, bar›fl, kardefllik” terennümleri yaps›n, onlar, yani ölüm tüccarlar› savafl yöntemlerini hiçbir zaman b›rakmam›flt›r. Hegemonlar aras› kriz ile hegemonya krizi kapitalizmin yap›sal ve genel karakterinden kaynaklanmaktad›r. Savafls›z, sömürüsüz, krizsiz, hapishanesiz, iflkencesiz, mafyas›z, çetesiz bir kapitalizm yoktur. 12 Haziran’da yap›lan “Seçim” Hesaplaflmas›n› dünyam›z›n bu siyasî tablosunun içinde görmeye çal›flaca¤›z. TC Devleti ABD ve AB’ye kölece ba¤lanm›fl kara gerici, ›rkç›, “Siyasî ‹slâmc›” iktidarlarca yönetilmektedir. Bu iktidarlar y›pran›nca göstermelik, biçimsel seçimlerle, demagojik demokrasi atraksiyonlar›yla kitleler oyalan›r. TC’de henüz kimi Bat› ülkelerindeki gibi bir seçim oyunca¤› veya düzene¤i olan tahterevalli kurulamam›flt›r. Yani, burjuvazinin sa¤c›s› y›pran›nca demokrat veya solcu geçinenlerinin tahterevalli yöntemiyle iktidara getirilmesi düzene¤i… Kapitalist bat›daki s›n›f mücadelesi karfl›s›nda iflçi s›n›f› ve emekçilere verilen/verilmek zorunda kal›nan k›smî tavizlerle sistemleri ayakta kalabilmifltir. TC’de ise “Devlet eliyle burjuva yetifltirme” yöntemiyle hareket edilmifl, “Finans kapitalin oluflmas› geç olmufl, fakat güç olmam›flt›r.”(Dr. H. K.) Di¤er yandan iflçi s›n›f› ile emekçi halklar›m›z›n talepleri “‹mtiyazs›z, s›n›fs›z kaynaflm›fl bir kitleyiz.” palavralar›yla kabaca ezilmifl ve sömürülmüfltür. “Millî ink›lap” diye söze bafllayanlar öncelikle en büyük düflman belledikleri Komünistleri katlederek ifle bafllam›flt›r. AKP iktidar sözcülerinin “Seçim” sonucunda böbürlenerek ifade etti¤i; “Dünyada kalk›nma h›z› % 11 olan biricik ülkeyiz!” ya da “Dünyadaki 6 büyük ekonomiden birisi de biziz!” laflar›n› hayat ve mücadele tekzip etmektedir. TC’nin arkas›ndaki IMF, Dünya Bankas› gibi kurulufllar 10
bofluna; “Cari aç›klar›n› azalt, gerici reform yap, sosyal harcamalar›na dikkat et, iflçi s›n›f› ile emekçi halklar›n taleplerini a¤›zlar›na birer bal çal›p gidermeye çal›fl, elindekini dikkatle harca…” diye “Stratejik Orta¤›na” (Siz bunu jandarmas› diye okuyun) ak›l vermekte, yol ve erkân göstermektedir… Emperyalist-kapitalist sistemin teorisyenleri ve tüm kurum, kurulufllar› istedikleri kadar birbirlerine “ak›l” versinler, sabun köpü¤ü ekonomilerini krizlerden asla kurtaramayacaklard›r. Marksist geçinen kimi ekonomistler burjuvaziye yeminli ba¤l›l›klar›yla ve krizden ç›k›fl reçeteleriyle sömürücülere ak›l vermekte(!), böylelikle düzen içi konumlar›yla sisteme olan sadakatlerini kan›tlamaktad›rlar… Bu “Seçim” hesaplaflmas›na iflçi s›n›f› ile emekçilerin taleplerini gündemine alan, somut durumun somut tahlilini yaparak hareket eden ve kitlelere yol gösteren bir S›n›f Partisi’nin eksikli¤inde girilmifltir. “Sol Cenah” Örgütleri ve Parlamentarizm “Sol Cenah” örgütleri bu “Seçim” hesaplaflmas› sürecinde de hem fenersiz yakalanm›fl hem de s›n›fta kalm›flt›r. “Sol Cenah” örgütleri hâlâ iç içe durmakta ve bir türlü ayr›flmam›fl olarak varl›klar›n› sürdürmek istemektedirler. Sa¤ ve “sol” teslimiyetçi oportünist ak›mlar kendilerine aç›lan kanallarda “ilerici” bir politika yapt›¤›n› sanmaktad›r! Sa¤ teslimiyetçi oportünist fleritteki örgüt/partiler hâkim gerici s›n›flar›n sistemine hiçbir elefltiri yöneltmeden, kapitalizmden baflka bir sistemin olabilirli¤inin üzerini külleyerek politika yapmay› öne ç›karm›flt›r! fiartlar›n› burjuvazinin belirledi¤i bir düzlemde “Seçim” hesaplaflmas› sürecine bafltankara girmifl, akl›nca “sosyalizm” propagandas› yapt›¤›n› sanm›flt›r! Böylelerinin seçimler sonucunda ald›¤› oylar, bir yan›yla sosyalizmin tarihsel, sosyal, s›n›fsal hakl›l›k ve zorunlulu¤u davas›na büyük zararlar vermifltir. Di¤er yan›yla sosyalizme ilgi duyan insanlar›m›z› büyük hayal k›r›kl›klar›na sürüklemifltir. Evet, her fley burjuva parlamentarizmine endeksli de¤ildir. Komünistler tek amaç olarak parlamentoya gitmeyi belirlememifllerdir. Onlar duruma ve flartlara göre burjuva parlamentosunu iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›m›z›n talepleri do¤rultusunda her aç›dan kullanmay› düflünmüfllerdir. Komünistler ayn› zamanda ekonomizmi-sendikalizmi de yaln›zca birer araç -okul- olarak görmüfl ve de¤erlendirmifllerdir. Komünistler biliyorlar ki: Nihai amaç iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›m›za ebediyen kapal› 11
tutulan göstermelik parlamentolardan ve de “seçim” atraksiyonlar›ndan geçmeyecektir. Fakat buna ra¤men, somut durumun somut tahlilini yaparak, mevcut burjuva parlamentosunu bir araç olarak kullan›p kullanmamak, bu yolda devrimci esneklikler gözeterek zengin taktikler gelifltirmek Komünistlerin bafll›ca görevleri aras›ndad›r. Elbette devrimci esneklikler, taktiksel zenginliklerin üretilmesi stratejik amac›m›za, yani iktidara gelme amac›m›za asla gölge düflürmeyecektir. Düflürmemelidir. “Sol Cenah” örgüt/partileri Lenin gibi bir politik dâhinin bu yoldaki öngörülerini ne anlam›fl ne de alg›layabilmifltir. Onlar› bu ideolojik ve s›n›fsal körlüklerinden ötürü de k›yas›ya elefltiremiyoruz. An›lan örgüt/partilerin politikalar›na yön veren üniversite okumufl yar›m-ayd›n flefleriyle taban›ndaki bizim insanlar›m›z› her zaman oldu¤u gibi ay›r›yoruz. Genellikle devrimci hizay› bozan, “dar grup tap›n›m›” hastal›¤›n› yayg›nlaflt›ran bu türden fleflerin üretim ve hayat d›fl› oldu¤unu yakinen görüyor, biliyor ve izliyoruz. “Sol Cenah” örgütlerinin hesaplaflarak ayr›flmas› sürecinin sanc›l› bir süreç oldu¤unun bilincindeyiz. Her örgütlenmenin taban›ndaki s›n›fsal bileflime bakmak esast›r. Yine her örgütlenmenin taban›nda son derece ilkeli, dürüst, militan, özverili, çal›flkan ve Marksizm’i ö¤renmeye, hazmetmeye ve pratikte yeniden üretmeye aday nüvelerin varl›¤›ndan da haberliyiz. Bu devrimci nüveleri örgütleyebilirsen örgütlenmeye, ö¤retebilirsen ö¤renmeye aday oldu¤u gün gibi aç›kt›r. “Birlik” sorununa en yatk›n kadrolar böyleleridir. Yap›lan elefltirilerde bu türden bir ölçüyü tüm süreçlerde hesaba katmak gerekiyor. S›n›f Partisi ve Ayr›flma Burjuvazinin “Seçim” hesaplaflmas› sürecinde henüz daha ayr›flma yaflayamad›klar› ve de S›n›f Partisi’nin ancak üstlenebilece¤i bir görevi kendili¤inden kurduklar› örgüt/partilerinin üstlenece¤ini zannettikleri için böyleleri hem kendilerini, hem de kitleleri yan›ltm›flt›r. Bu türden örgüt/partiler üzerinde henüz daha bir bas›nç uygulayamayan Komünistler de hayat› ve mücadeleyi kucaklamaya aday iktidar perspektifli bir S›n›f Partisi’nin oluflturulmas› mücadelesini nihai amac›na tafl›yamam›fllard›r. Bir türlü ayr›flmam›fl “Sol Cenah” örgütleri devrimci politikay› hâlâ siyasal-sosyal devrim süreçlerindeki önder kimlik ve kifliliklerin tezlerinden hareketle yapmaktad›rlar. Sözlerine “Stalin, Troçki, Mao, Enver 12
Hoca, Che Guevera dedi ki…” diye bafllayanlar›n bu türden “delilleri” kullanmas› kendilerini hemencecik politikan›n d›fl›na atmak manas›na gelmektedir. Dillerinden “Marksizm-Leninizm” lafz›n› b›rakmayanlar devrimci politikay› böylece birer do¤maya çevirmifltir. Marksizm asla bir dogma, din, tarikat, mezhep de¤ildir. Bir eylem k›lavuzudur. “Stalin, Troçki, Mao, Enver Hoca, Che Guevera dedi ki…” söyleminin bu memleketteki bir di¤er sürümü “Suphi, K›v›lc›ml›, Deniz, Mahir, ‹bo dedi ki…” güzergâh›nda sürdürülmek istenmektedir. Verilen iki örne¤in de “siyasî bir ekmek paras›” d›fl›nda hiçbir k›ymet-i harbiyesinin bulunmad›¤›n› hayat ve mücadele tüm altüst olufllarda göstermifl/kan›tlam›flt›r. Sosyal pratikte yaflanan bu türden dram ve trajediler; birey, grup, çevre ve örgüt yap›lar›yla herkesin/hepimizin boks maç›nda yedi¤imiz yumruklardan sonra sersemleme durumundaki gibi say› hesab›yla kendimize gelmemizi göstermekte ve ö¤retmektedir. Devrimci mücadeleyi böylesine ucuz ve kolay “yöntemlere” indirgeyenleri hayat ve mücadele daima mahcup etmifltir. Devrimci, Sosyalist, Komünist ve dahi Bolfleviklik iddialar›m›z hiçbir lafazanl›¤a “dar grup tap›n›m›na” bel ba¤lamadan, 12 Haziran 2011 “Seçim” hesaplaflmas›nda bir kez daha s›nan›p denendi ve de test edildi. 12 Eylül 2010 Referandumu deneyiminde “Evet, Hay›r, Boykot, Yetmez ama evet ya da Havet, vb.” taktikleri burjuva seçim yorumcular› taraf›ndan da mizahla kar›fl›k biçimlerde de¤erlendirildi. “Sol Cenah” bu deneyimden de gelece¤i kazanmak için ne ders ne de sonuçlar ç›karabildi. Birleflik, ciddî, güçlü, güvenilir ve donan›ml› bir S›n›f Partisi’nin kurmayl›¤›ndan yoksun olarak yap›lan “Seçim” Hesaplaflmas›nda da al›nan sonuçlar kimseyi hayrete düflürmemelidir. 12 Haziran 2011 Genel Milletvekili Seçim Sonuçlar› Ö¤reticidir Seçime Kat›lan Partiler
Oy Oranlar›(Yüzde)
Milletvekili Say›lar›
AKP
49. 90
327
CHP
25. 90
135
MHP
12. 90
53
BDP+Blok
6. 68
36 (35) 13
12 Haziran seçimlerine % 84 oran›nda bir kat›l›m gerçekleflti. Seçimlere kat›lmayanlar›n oran› ise % 16 oldu. “Pasif Boykot” kolayc›l›¤›ndan bir türlü kurtulamayan kimi devrimci gruplar›n seçimlere kat›lmayan bu % 16 rakam›n›n oluflmas›nda hiçbir katk›s› yoktur. Olmam›flt›r. Siyasal billurlaflmada tam bir netlik sa¤lanamad›¤› için ne burjuvazinin ne de ona flu ya da bu düzeyde karfl› ç›kanlar›n hangi ideolojik ve s›n›fsal nedenlerle oy verip vermedi¤i tam olarak anlafl›lamam›flt›r. Avantalar ve ya¤malar düzeninde bir ç›karlar koalisyonu görünümündeki AKP; Kürt düflmanl›¤›na endeksli propagandas›, din, tarikat, cemaat, mezhep, milliyet, ›rk temeline dayal› sömürücü politikalar›yla iflçi ve emekçi kitlelerin oyunu alarak tekelci devlet kapitalizminden “yüksek” ç›kar›n› koruyan politikas›n› pekifltirmeyi becerdi. Bir burjuva yorumcusu CHP’ye oy verenlerin % 16’s›n›n Ergenekoncu oldu¤unu söyledi. Geriye kalan oylar›n burjuva resmî tarih ve resmî ideolojisine, bunca bask›ya, inkâr, imha ve asimilasyon politikalar›na ve katliamlara ra¤men, bunu bir türlü kavrayamayan Alevi oylar› oldu¤unu iflaretledi. MHP’ye geçmiflte tekelci sermayenin “hini hacette kullan›lacak tetikçisi rolünü” veren hâkim gerici s›n›flar, bu kez yüzde 10’luk baraj›n alt›na düflüremedi. Yaln›zca uyard›. O kadar! Daha çok Avrupa’da örgütlü bulunan Alevi örgütleri, bu memleketi de Avrupa sanarak ba¤›ms›z adaylar›yla kitlesini sa¤l› “sol”lu burjuva partilerin gerici, tutucu, tepkici politikalar›n›n etkisinden kurtarmay› denedi. Avrupa’da verilen ve verilmek zorunda olunan baz› haklarla kazan›mlar, çetin mücadelenin sonucunda elde edilmiflti. Anadolu Alevileri ise bir yandan sistemin, di¤er yandan “Sol Cenah” örgütlerinin bin bir kuflatma ve parselasyonu alt›nda bir türlü politika üretemiyordu. Alevilerin elde etti¤i görece haklar›n TC Devletinden de al›nmas›n›n gerekleri vard›. Gasp edilen bu haklar geri al›nmal›yd›. Bu gereklili¤in Alevilik üzerinden de¤il, sosyal s›n›f ve sosyolojik emekçi halk gerçekli¤i temelinde yap›lmas›n›n flart oldu¤unu görmeye çal›fl›lmad›. “Sol Cenah” örgütleri ne K›z›lbafl-Alevi kültür, inanç ve gelene¤ini yeterince tan›yordu ne de kabaca sömürülen fukara Sünni’yi tan›yordu. Kürtlerin, Alevilerin, Müslümanlar›n sömürücü burjuvazileri de yeterince palazlanm›fl ve s›n›fsal ç›karlar›na göre mevzilerini seçmifllerdir. BDP, sa¤l› “sol”lu burjuva partilerinin Kürt düflmanl›¤›na endeksli politikalar› karfl›s›nda mevziini korumay› baflard›. Sistemin bin bir türlü 14
bask› ve terörüne, seçim hilelerine ra¤men, dayand›¤› oy potansiyelini büyük ölçüde korudu. BDP bir yandan burjuva ve küçükburjuva fleritlerde politika üretemeyen “Sol Cenah” örgütlerini “Blok” formülasyonuyla yan›na çekmeyi baflar›rken, di¤er yandan son derece esnek bir politika izleyerek, Kürdistan’da giderek oluflan Burjuvazi-Proletarya saflaflmas›nda “Kürtlük” ortak çarpan›na göre hareket etti ve gerici ittifaklar›n› geniflletti. Ancak büyük kentlerdeki Kürtlerin oyunu almay› baflaramad›. Devlet tekelci kapitalizmi, iç ve d›fl destekçilerinin de katk›s›n› alarak ABD ile AB’ye kölece ba¤›ml› AKP iktidar›n› iflbafl›na getirdi. Beklenen sonuç da buydu. Seçim de¤erlendirmeleri yapan burjuva ideologlar› da do¤all›kla, s›n›fsal ve sosyolojik tahliller d›fl›ndaki yorumlar›yla yetindiler. Hâkim gerici s›n›flar cumhuriyetin kuruluflundan bu yana sosyal s›n›f ve sosyolojik emekçi halk gerçekli¤i d›fl›nda politika yap›lmas›n› afl›lam›flt› kitlelere. Politika; din, tarikat, cemaat, mezhep, ›rk, milliyet, laiklik, millî flef, ebedî flef ve benzeri söylemler temelinde götürülmek isteniyordu. Ayn› sosyal/s›n›fsal aidiyeti olan insanlar›m›z NATO’cu, PENTAGON’cu programlar›, projeleri olan sa¤l› “sol”lu burjuva sömürücü s›n›flar›n ç›karlar›n› gözetip kollayan, fakat iflçi ve emekçilere gözba¤› koyarak ald›klar› oylarla onlar› yönetmeye kalkan siyasî partilere oy veriyordu. Bu türden çifte standartl› bir oyunun oynanmas›ndan sonra “Millî ‹rade” tecelli etmifl oluyordu! Bu oyunu bozacak, burjuva partilerinin aras›na kama sokup s›n›fsal ayr›flmay› dayatacak bir S›n›f Partisi yoktu. Kendili¤inden kurulmufl, “iflçi, sosyalist, devrimci, komünist hatta bolflevik” isim ve s›fatlar›n› çok rahatl›kla telaffuz eden örgüt/partiler de devrimci yasall›klar›yla sosyal meflruiyetlerini kaybetti¤inden ötürü onlarda ifllevsiz bir konuma itilmifllerdi. Türkiye’nin Gündemi Yar›m Saatte De¤iflir… Çat›, Seçim, Geçim Partileri Ne Yapar… S›kça tekrarlad›¤›m›z gibi, “Türkiye’nin gündemi yar›m saatte de¤iflir…” özdeyiflimiz bu “Seçim” hesaplaflmas› sürecinde de do¤ruland›. Sistemin en zay›f karn› olan “hukuk kurumu” kendini a盤a düflürdü. CHP ve MHP’nin Ergenekon san›¤› tutuklu milletvekili adaylar›, seçilmelerine ra¤men sal›verilmedi… BDP’nin KCK tutuklusu 5 milletvekili de seçilmelerine ra¤men onlar da sal›verilmedi. Hatip Dicle ise mevcut hukukî mevzuat›n özel yorumuyla seçildi¤i halde sal›verilmedi ve yerine 15
AKP’li birinin seçildi¤i ilan edildi! Olmayan burjuva demokrasisinin, hiçbir zaman olmayan hukuku da delindikçe delindi. Ulusal ve uluslararas› hukuk anlay›fllar›, norm ve sözleflmelerinin hiçbir gerçekli¤i bu memlekette yoktu. ‹flletilmiyordu. Her flart alt›nda kulland›¤›m›z düflünce ve örgütlenme özgürlüklerimiz, Ana ve Baba yasalar, hukukî, cezaî mevzuatlar, teamüller, yönetmelikler, devlet tekelci kapitalizminin “yüksek” ç›karlar› ve de AKP’nin iktidar› için paspas misali çi¤nenebiliyordu… Bu düzenek Cumhuriyetin kuruldu¤u günden bu yana “Devletin âli menfaatleri u¤runa ‘hini hacette’ mutlaka çi¤nenebilirdi…” Sistemin bu kural› de¤iflmedi. Burjuva hukukçular› ne minareyi çuvala sokabildi ne de hamam›n namusunu kurtarabildi… “Seçim” sonuçlar›n›n tart›fl›lmas›, mevcut hukukun kabaca delinmesi, seçilen milletvekillerinin TBMM’deki yerlerini alamay›fl› günlerce gündemi iflgal edip durdu. CHP’in biçimsel ve göstermelik mecliste “Yemin etmeme boykotu” uzun sürmedi. BDP ise meclise kat›lmak, yemin etmek ve de çok özledi¤i parlamentoyu kullanmak için AKP iktidar›ndan bu türden hukuk gasplar›n›n düzeltilmesine iliflkin minicik bir taviz verilmesini bofluna bekledi durdu. AKP iktidar›n›n parlamentodaki en büyük rakibi BDP idi. AKP; CHP ve MHP muhalefetini kedinin fareyi oynata oynata yemesi misali halledece¤inden emindi. Burjuva demokrat BDP ve ona tutunarak politika yapmay› uygun bulan “Blok” bileflenleri, en az›ndan ve bir dönemin I. T‹P’i gibi bir örgüt olmamas›na ra¤men, her fleye ve aleyhteki pek çok mevzuata ra¤men, yine de TBMM’nin en “ileri” örgütlülü¤ünü temsil etmekteydi. Devrimciler, Sosyalistler, Komünistler devletin Kürtleri ve öteki ulusal az›nl›klar› inkâr, imha ve asimilasyon politikalar›na karfl›, her zaman ve her durumda Kürt ulusal özgürlük hareketine yard›mc› olmufl ve devlet tekelci kapitalizminin diktatörlü¤ünü karfl›ya alm›flt›r. Fakat PKK ile BDP’ye ilkesiz, eklektik, pragmatik yöntemlerle tutunarak “ilerici” bir politika izledi¤ini sanan 18 grup, çevre ve örgüt (Ki, pek ço¤unun bu s›fatlar› dahi hak etmedi¤inin bilincindeyiz.), tüm iddia ve söylemlerine ra¤men “Emek, özgürlük, demokrasi” ad› verilen “Blok” içinde cem olmay› uygun bulmufltur. Daha do¤rusu “Devrimci, Sosyalist, Komünist hatta Bolfleviklik iddialar›n›” bir kalemde çiziktirip BDP’nin kitlesel taban›na tutunmay› ye¤lemifltir! Kürt ulusal özgürlük hareketi tüm süreçlerde kendilerini gündeme tafl›yan, flu ya da bu düzeyde ilgi gösteren Hakikî Komünistler hariç, “Sol Cenah” örgütlerinden herkese kap›s›n› açm›fl, gazete, dergi, radyo ve TV’lerinde böylelerine asla hak etmedi¤i deste¤i, daya16
n›flmay› cömertçe sunmufl ve duyarl›l›k göstermifltir. Kürt ulusal özgürlük hareketine öncülük edenlerin küçükburjuva ideolojik ve s›n›fsal karakteri yüzünden, bu harekete en büyük ideolojik, teorik, politik ve örgütsel katk›y› sunacak olan Hakikî Komünistleri ise sürekli biçimlerde karfl›ya alm›flt›r. Oysa Komünistler; yerel, ulusal, sosyal, s›n›fsal ve enternasyonal birlik politikalar›yla bu memleketteki en önemli sosyal muhalefet dinamiklerinden Ulusall›k ve S›n›fsall›k dinamiklerinin makas›n› açmakla görevli zevat›n önünü kesici ba¤›ms›z s›n›f tavr›yla hareket etmifltir. Komünistler; emperyalist-kapitalizmin bu u¤ursuz projeleriyle, onlar› uygulamakla görevli kadrolar›n› politik a盤a vurma yöntemleriyle gündemlerinden hiçbir zaman düflürmemifltir. Burada bir kez daha tekrar›nda yarar var: Kürt ulusal hareketi k›rda yenilmemifl, kentlerde, özellikle de metropollerde buluflan Kürt ve Türk küçükburjuva solculu¤u yüzünden darbe alm›flt›r. Halen de darbe almaktad›r. “Devrimci, sosyalist, komünist hatta bolflevik geçinen” Türkiye Solu bir türlü “Öndersizlik Krizini” aflamam›flt›r. BDP’ye ilkesiz, eklektik ve pragmatik yöntemlerle tutunmaktan baflka bir seçene¤i kalmam›fl olanlar›n kulland›¤›, örgütsel isimler, devrimci s›fatlar, devrim iddialar› bir kalemde s›f›rlanm›flt›r. BDP’ye tutunarak politika yapanlar, “Seçim” hesaplaflmas›nda taraf olmay› dahi baflaramam›fl ve daha ilk ad›mda “Blok” bileflenlerinden Troçkist (Devrimci ‹flçi Partisi) D‹P ile (‹flçilerin Kardeflli¤i Partisi) ‹KP ayr›lm›flt›r. An›lan 18 “Blok” bilefleni BDP’nin bütün maddî, manevî ve moral de¤erlerini kullanm›flt›r. Örne¤in her “Blok” bilefleni, bu siyasî ortakl›¤a 50’fler bin TL. seçim masraf› koyamam›flt›r. Bürosunu seçim çal›flmalar›na açamam›flt›r. Gazete ve dergilerinde kampanyalar gelifltirememifltir. Elemanlar›n› mitinglere götürememifltir. Fakat örgüt isimlerinin “Blok” metinlerinde an›lmas›ndan ötürü büyük bir doyuma ulaflm›flt›r. ‹stanbul, Ankara, ‹zmir gibi belli bafll› metropoller d›fl›nda esamisi dahi okunmayan örgütler BDP’ye nas›l bir oy katk›s› getirmifltir? BDP “Seçim” hesaplaflmas›nda, özellikle Kürt illerinde bütün imkânlar›yla kitleleri seferber etmeyi baflarm›flt›r. “‹flte proletaryan›n partisi, iflte gazetesi, iflte yay›nevi, iflte televizyonu…” diyerek kurum kurum övünen emep ise, ödp ve “tkp” ile siyasî seçim ittifak› ad›na cilvelefltikten sonra kendisini Kürt ulusal özgürlük hareketinin flefkatli kollar›na teslim etmekte bir sak›nca görmemifl, ancak herhalde “seçim yasas›” gere¤i seçimlerden de çekilmemifltir. S. P. F/2
17
Komünist Partilerin tarihsel, sosyal hakl›l›¤› nas›l ve nereden anlafl›l›r? ‹flçi s›n›f› hareketiyle sosyalist hareketi buluflturup bütünlefltirme yetene¤inden. Evet, Komünist Partiler böylelikle Komünist isim ve s›fatlar›n› kullanmay› hak ederler. Sosyal meflruiyetleriyle devrimci yasall›klar›n› böyle kazan›rlar. Tarihî TKP’mizin ismini, devrimci tarih ve geleneklerini keyfe keder ve vahiy gelenekleriyle kullanmakta bir sak›nca görmeyen, kendili¤inden kurulmufl, yar›-ulusalc› sip partisi te-ka-pe-si ise seçim öncesi sansasyon ve magazinleflme yöntemiyle ilan etti¤i 500 bin kabaday› bulmak yerine 50 bin oy alarak tatmin olmufltur! Hatta kendini “seçimlerin en baflar›s›z partisi” ilan etti akabinde Kürtlere taciz oklar›n› yönlendirdi! Birleflik, ciddî, güçlü, güvenilir ve donan›ml› bir S›n›f Partisi’nin gecikmeden oluflturulmas›n› gündeme getiriflimiz bu örnekte de görüldü¤ü gibi son derece acil ve hayatî bir görevdir. Ödp ise burjuvazinin bu türden solcu örgütlere açt›¤› aç›k alan çal›flmalar›nda örgüt nas›l oluflur, seçimlere nas›l girilir türünden sorulara cevap bile verememifl, iç çat›flmalar›yla yetinmifl, TBMM’de tek eylemi kravat›n› ç›kar›p s›ran›n üzerine koymak olan (“Bin Umut Aday›” -Ne demekse-) bir Ufuk Uras dahi ç›karamam›flt›r. Kuruçeflme Toplant›lar›nda “Sosyalist Solun Birli¤i” iddias›yla, bu konuyu sömüren, sansasyon ve magazinleflme yöntemleriyle kotar›lan ödp partisinden tam 8 adet hizip örgütü do¤mufltur. Devrimci Yol örgütünün taban›ndaki devrimci, özverili, militan nitelikli kadrolar “çok üstün yetenekli fleflerinin” politikalar›yla savrulup gitmifltir! Esp ise “Blok”un kendi adaylar›na listelerde yer vermeyifline fena halde bozulmufl, “Blok”tan çekilip ba¤›ms›z aday göstererek “Seçim” hesaplaflmas›na kat›lm›flt›r. Bu türden çifte standartl› politikalar›yla, “ML” ve “KP”, “Bilimler Akademisi” söylemleriyle, Marksizm’e ayk›r› “ezilenler” türünden literatürleriyle, renk renk bayraklar› ve sokak eylemlerinde hünerli elemanlar›yla esp’de “Seçim” hesaplaflmas›ndan yüzünün ak›yla ç›kmay› baflarm›flt›r! Devrimci, Sosyalist, Komünist geçinen kimi “Blok” bileflenleri k›sac›k ömürlerinde Devrimci Hareketin Birli¤i, Sosyalist Solun Birli¤i ve de Komünistlerin Birli¤i sorunsal›na hiçbir zaman duyarl› olmam›flt›r. Bu türden örgütlerin “dar grup tap›n›m›” hastal›¤› hiçbir zaman tedavi görmemifltir. Ayr›ca üniversite okumufl yar›m-ayd›nlar›ndan oluflmufl birinci elemanlar›n›n huysuz, geçimsiz, burnundan k›l ald›rmayan ve de hüsnüne âfl›k tav›rlar› yüzünden iki birim bir türlü yan yana gelememifltir. 18
“Çat›, Seçim, Geçim Partisi” uvertürleri burjuva ve küçükburjuva solculu¤u kat›nda bu yüzden çok revaçtad›r. Ak›llar›nca “Blok” yarenlikleriyle bir araya gelenler asla örgüt oyuncaklar›n› feda etmekten yana de¤ildir. Onlar›n tek bir örgütte, tek bir program yörüngesinde yeni bir kal›ba dökülme diye bir niyetleri hiçbir zaman olmam›flt›r. Keza bu durumu iyi biliyor olmas› nedeni ile olsa gerek(!) Öcalan’da böyle olabilece¤ine iflaret etmiyor mu? “Çat›, Seçim, Geçim Partisi” uvertürlerinin neden yap›ld›¤›n› anlamakta gecikmiyoruz. Türkiye Solunun bu türden ideolojik, politik ve örgütsel “vukuatlar›ndan” ötürü bir araya gelemeyiflini BDP kütlesel deste¤i ile üzerlerinde bas›nç uygulayarak yan yana getirmifltir. Aflk olsun BDP’ye… Bu olguyu desteklemeliyiz. Hiç olmazsa iflçi s›n›f› ve emekçiler ad›na(!) kendili¤inden kurulan bu 18 örgütten böylelikle kurtulmufl oluruz… Komünist Kadrolar›n Devrimci Takti¤i Devrimci, Sosyalist, Komünist ve dahi Bolflevik iddial› örgütlerin sosyal pratikteki bozgunu, siyaset sahnesindeki as›l aktörlerimizi ve S›n›f Partisi eksikli¤imizi daha büyük bir ihtiyaçla öne ç›karm›flt›r. Elimizdeki bas›n-yay›n Araç’lar› iflçi s›n›f›n›n mal›d›r. Kolektif çabalarla üretilen bu Araç’lar›m›zla Bilimsel Komünizm kaynakl› ve Marksizm-Leninizm ilke ve amaçlar›n›n tutarl›-somut-amaçl› bir takipçisi olmay› gündeminden düflürmemeye büyük bir özen gösterdi¤imizi dostdüflman herkes bilmektedir. An›lan organlar›m›zda: Kendi yerli sentezimizin üretilmesine katk› getirmeyi amaçl›yoruz. “‹flçi S›n›f›n›n Siyasal ve Sendikal Birli¤i” davas› ile “Tek Parti, Tek Sendika, Tek Gençlik Örgütü” fliarlar›m›z›n sosyal pratikte do¤rulanmas›na önem veriyoruz. ‹fiÇ‹ B‹RL‹⁄‹ Gazetemizin 10. Say›s›nda (s.2-9) daha seçimlerden aylarca önce “Komünist ve Devrimci Sol’un Seçim Takti¤i Nas›l Olabilir ve Nas›l Olmal›” ‹fiÇ‹ B‹RL‹⁄‹ KOLEKT‹F‹ imzal› ça¤r›m›zla konunun önemini vurgulam›fl, devrimci kadrolara olan görevimizi yerine getirmifltik. Ayn› ça¤r›y› SORUN Polemik Dergimizin May›s 2011 tarihli 45. Say›s›nda (s. 3-31) daha da derinlefltirmifl, Lenin’den yap›lan katk›larla zenginlefltirip Devrimci ve Komünist kadrolar›n elefltirel katk›s›na sunmufltuk. ‹deolojik ve politik beyni ve omurgas› sa¤lam olan bütün çabalar›n bir gün mutlaka anlafl›laca¤›na, suskunlukla geçifltirilmeyece¤ine ve de asla kuflat›lamayaca¤›na inan›yoruz. Bunun iflaretlerini her olay ve olguda hemen al›yoruz. An›lan ça¤r›m›zla pek çok Devrimci ve Ko19
münist Kadro ile yarat›c›-ilkeli diyaloglar›m›z, fikir al›flverifllerimiz gerçeklefltirildi. Günümüze kadar internet sitelerinde kolektif çabalar›m›zdan ve organlar›m›zda ifllemifl oldu¤umuz elefltirel katk›ya aç›k ve muhtaç, ayr›ca senteze kavuflturulmaya aday tezlerimizden söz etmeyenler, bunlardan söz etmek durumunda kald›. S›n›f mücadelesi daha da geliflip güçlendikçe Marksizm-Leninizm’e duyarl› her birim kolektif çabalar›m›z›n neyi amaçlad›¤›n› daha çabuk kavramakta gecikmeyecektir. “Marksizm’in yorumu ve pratikte yeniden üretimi” yöntemini ideolojik süzgecinden geçirenler sosyalizmin as›l sahibi olan Modern Proletarya güçleriyle gecikmeden buluflacakt›r. Hayat ve mücadelenin ö¤retti¤i de budur. “Blok” Partisi Yönelifli Politika Sahnesinde Eksikli¤i Hissedilen S›n›f Partisi’nin Oluflturulmas›n› Önlemek ‹çindir “Blok” iddialar›yla Kürt ulusal özgürlük hareketinin kimi imkân ve de¤erlerine tutunan grup ve örgütler 1989 y›l›ndaki Kuruçeflme Toplant›lar›nda “Sosyalist Solun Birli¤i” iddias›yla yola ç›km›fl, ayr›fla ayr›fla bihal olmufllar›n sosyal pratikteki bozgunlar›ndan sonra geldikleri son yerdir. “Çat›, Seçim, Geçim partisi” uvertürlerine ‹mral›’dan da katk› gelmifltir. Burjuva parlamentosunu iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›m›z›n talep ve ihtiyaçlar› do¤rultusunda kullanabilecek, devrimci esnekliklerle, taktiksel zenginlikleriyle politika yapabilecek bir S›n›f Partisi olmay›nca, kitleler “Blok” adaylar›na kulak kabartm›flt›r. “Blok” milletvekili adaylar› da pek çok “vukuatlar›na” ra¤men AKP, CHP, MHP milletvekillerinden daha “ileri” bir konumdayd›lar. 12 Haziran’dan bu yana “Blok” milletvekilleri bas›nda ve TV’de günlerce konuflturuldu. Burjuvazi onlar›n düflünce davran›fl çizgilerini yeterince ölçüp biçti. Burjuvazinin yetenekli gazetecileri ile TV programc›lar› 35 milletvekilini bir ay daha konufltursayd›, sonuçta “Blok”tan geriye ne kal›rd›? demekten kendimizi alam›yoruz. “Blok” milletvekilleri devlet tekelci kapitalizminin diktatörlü¤ü alt›ndaki bir memlekette politika yap›ld›¤›n› unutmamal› ve burjuva parlamentosunu kullan›rken fazla hayal kurmamal›d›r. Burjuva parlamentosunun en “ileri” grubunu oluflturan “Blok” milletvekilleri kazan›lan bu seçim mevzilerini nas›l kullanacakt›r? Kullanabilecekler mi? Sa¤l› “sol”lu partiler BDP’ye eklemlenen “Blok”a ve onun mu20
halefetine dayanabilecekler mi? “Seçim” bildirgelerindeki özlemlerini nas›l hayata geçirecektir? Gerici AKP’nin ço¤unlu¤unda kotar›lacak “Anayasa” tart›flmalar›nda Kürt ulusal özgürlük hareketine, düflünce ve örgütlenme özgürlüklerimizi kullan›rken karfl›lafl›lan burjuva devlet terörünü geriletmeye iliflkin nas›l bir taviz alacaklar? Alabilecekler mi? Yap›laca¤› vaat edilen Anayasa’n›n devlet tekelci kapitalizminin günümüzdeki ç›karlar›n› koruyan bir içerikte olaca¤›ndan haberli misiniz? ‹flçi s›n›f› ve emekçi halklar›n talep ve ihtiyaçlar›na görece de olsa cevap vermeyece¤ini, bu yoldaki önerilerin, mücadelenin, oy hesaplar›n›n, oyalamalar›n hesaba dahi kat›lmayaca¤›n› biliyor musunuz? Mevcut yasalarda ve anayasalarda nas›l gedik açabiliriz? sorusunun cevab›n› ve nas›l örgütsel güvenceyle kotar›laca¤›n› söyleyebilir misiniz? “Blok” milletvekilleri, politikay› gerici parlamento iliflkileriyle mi s›n›rlayacakt›r? Devlet tekelci kapitalizminin “yüksek” ç›karlar›n› geriletecek ve de aflacak ne gibi projeleri üretecektir? PKK, KCK, BDP, DTK, Bar›fl Meclisi vb. gibi örgütlerin taban›nda Devrimci ve Marksist nüvelerin varl›¤›ndan haberliyiz. Sunulan mesajlarda ve eylemlerde onlar›n da etkisi ve katk›s› bulunmaktad›r. Birlikte hareket ettikleri ve burjuvazinin ç›karlar›na uygun ad›mlar atmaya aday olanlar›n da etkileri bulunmaktad›r. Burjuva parlamentosunu tek çözüm yeri gören anlay›fllar›n aksine, özellikle politikan›n kitlesel ç›k›fllarla ve her alanda yap›lmas› önerisini getiren kadrolar an›lan örgütlerin taban›nda mevcuttur. ‹lerici insanlar›m›z›n sayesinde bu memlekette mevcut örgütlerin do¤rusal büyümesi ve parlamentoya seçilmesiyle de¤il, parlamento d›fl›ndaki kitlesel ç›k›fllarla, örgütsel güvenceleriyle donan›ml›, “Tutarl›-Somut-Amaçl›” kitle çal›flmalar›yla vücut bulaca¤›n›n iflaretleri al›nmaktad›r. Siyasal ve sosyal devrimlerin kanuniyetleri de gösteriyor ki; ‹flçi s›n›f›n›n, emekçi halklar›m›z›n sosyal kurtuluflu: ‹flçi-Kitle, Köylü-Kitle, Gençlik-Kitle ve Asker-Kitle çal›flmalar›yla, her alandaki çeflitli s›çramalarla, yeni mevzilere yerleflerek iktidara gelinecektir.
21
S›rr› Öztürk S›n›f Partisi ve Devrimci Taktik
-Polemik-
‹nsan ve ‹nsanl›¤›n Sosyal/Enternasyonal Kurtuluflu, ProletaryaBurjuvazi, S›n›f Mücadelesi, Tarih, Toplum, Devlet, Devrim, Tekelci Sermaye, Emperyalist-Kapitalizm (ve gündemi), Bilimsel-Komünizm, Marksizm-Leninizm, Parti ve Partileflme Sorunu gibi son derece hayatî ve acil sorunlar›m›z hakk›nda neleri tam olarak biliyoruz? Bildi¤imizi iddia etti¤imiz bu türden konu ve sorunlar hakk›nda ulusal ve enternasyonal ölçeklerde, hayat ve mücadelede, nas›l bir s›nav verdik? Sosyalizmin 150 y›ll›k tarihinden ve bu sürecin uzant›s›ndaki 100 y›ll›k s›n›f mücadelesi tarihimizden gelece¤i kazanmak için hangi ders ve sonuçlar› ç›kard›k? Sosyalizmin tarihsel ve sosyal hakl›l›¤›/zorunlulu¤u ve bu yoldaki devrimci deneyimlerin uzant›s›nda devrimci geçinen ve de “Marksizm’in yorumu ve pratikte yeniden üretimi” yönteminden habersiz olan küçükburjuvazinin bilinçsiz ideologlar›yla yeterince mücadele edebildik mi? Hâkim gerici s›n›flar›n iktidarlar›na karfl› mücadele edebilecek, burjuva diktatörlü¤ünü anlad›¤› dilde y›kacak bir örgütlenmenin ve de günümüzdeki “Örgütler Anarflisi” hastal›¤›m›z›n bafl sorumlusu neydi? Kimlerdi? Cevap ve çözüm yöntemleri arayan soru ve sorunlar›m›z oldukça fazlad›r. * * * Güncel sorunlar›m›zdan hareket ederek yaflad›¤›m›z co¤rafyadaki s›n›f mücadelesinde ald›¤›m›z tav›rlar›n ve yöntemlerimizin ad›n› koyabiliriz. Serinkanl› bir de¤erlendirme yapabiliriz. Uygun bir “Ç›k›fl Hatt›” üretebiliriz. Gelinen noktada sosyal muhalefet dinamiklerinin en anlaml›s› iflçi s›n›f› hareketi, sosyalist hareket, emekçi kad›n hareketi, ilerici-devrimci gençlik hareketi, K›z›lbafl-Alevi hareketi, Kürt ulusal özgürlük hareketi, yoksul Türk-Kürt köylülü¤ü devlet tekelci kapitalizminin cenderesinde ezilip sömürülüyor. Bütünlüklü politikalarla sistemin art›-de¤er sömürüsü, inkâr-imha-asimilasyon politikalar› geriletilip afl›lam›yor. Sosyal s›n›f ve sosyolojik emekçi halk gerçekli¤ine dayanmayan sahte gündemlerle 22
kitleler oyalanmak isteniyor. Uluslarötesi tekelci sermayenin yer yer yerli bir orta¤›, iflbirlikçisi ve tafleronu kimli¤indeki burjuvazi kendi yarar›na olan gerici reformlar› dahi yapam›yor. Siyasal-ekonomik kriz afl›lam›yor. Burjuvaziyi reform yapmaya zorlayacak birleflik, ciddî, güçlü, güvenilir ve donan›ml› bir ‹flçi S›n›f› Partisi (‹SP) veya Komünist Partisi (KP)’miz de yok. Mevcut AKP iktidar› d›fl dinamiklerin deste¤i ile ve sahte gündemleriyle iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›m›z›n taleplerini çeflitli yöntemlerle zamana yayarak iktidar›n› sürdürmekten ve bu talepleri savsaklamaktan yanad›r. Sosyal muhalefet dinamikleri hakl› gerekçeleriyle örgütsel ve bütünlüklü olmayan gücüyle soka¤› deniyor. Memlekette çok büyük ve anlaml› bir sosyal muhalefet var. Reform ve yeni anayasa söylemleri toplumda yayg›nl›k kazan›yor. ‹lerici-Devrimci güçlerin burjuvazinin sa¤l› “sol”lu siyasî partilerini bu alanlarda etkileme gücü ise bulunmamaktad›r. Oysa s›n›f mücadelesinin kurmayl›¤›n› yürütecek olan ‹SP veya KP’nin zorlamas›yla gerçeklefltirilmesi muhtemel reformlardan yaln›zca burjuvazi tek bafl›na yararlanmayacakt›r, aksine bu türden reformlar sayesinde proletarya ve emekçi halklar yeni mevziler kazanm›fl olacakt›r. Böylelikle proletarya devrimcileri Devrimci Hareketin yeni nitelikler kazanmas›na çal›flacak ve iktidar mücadelesindeki program›ndan asla taviz vermeden, onu besleyecek, amaçlar›n› güçlendirecek ve bu yeni mevzisinde bir basamak ileri s›çrayabilmek üzere y›¤›na¤›n› yapacakt›r. Burjuvazi, bir yandan proletarya ve müttefiklerinin bu imkân ve f›rsatlar› görmemesi ve bu mücadeleye kat›lmamas› için küçükburjuva anarflizmini ve tekelci sermayenin fl›mar›k çocu¤u bireysel terörizmi beslerken di¤er yandan liberal, merkezci, floven, sosyalfloven, reformist, sosyalreformist, özgürlükçü ve postmodern “sol” ak›mlara trenin makas›n› açarak onlar›n sahne almas›na göz yumar. Devrimin yolu, tarihsel ve sosyal aç›dan çürümüfl olan kapitalist iliflkileri kökten aflacak Kurum ve Araç’lar› üretmekten geçiyor. An›lan kurum ve araçlar›m›z›n örgütsel güvencesinde ve Devrim yolundaki strateji ve taktiklerimizi belirlerken devrimci taktiksel zenginliklerimizin saptanmas› önemlidir. Nihai amaca ulaflmak için Devrimci taktiksel esneklik gözetilmesi meselesi, burjuvazinin gerici reformlar›na tap›nma ya da onlara fit olma anlam›na gelmez. Asla! 23
‹SP-KP’nin güvencesinde Devrimci Hareket güçlüyse burjuvazinin gerici reform yapmas› engellenebilir. Güçsüz ise burjuvazi gerici reform ve yeni anayasa söylemleriyle idare-i maslahatç›l›k yapar, kitlelerin talep ve ihtiyaçlar›na cevap vermez. S›n›f mücadelesindeki kuvvet iliflkilerine göre; burjuvazi s›n›fsal konumu gere¤i sömürdü¤ü kitlelere az taviz vermekten yanad›r. Proletarya da oldukça az taviz vermekten ve bu konuda uslu davranmamaktan yanad›r. Proletaryan›n devrimci taktiksel esneklik gözetmesi hakikî devrimin yolunu döfler. Gerici reformlar konusunda burjuvazinin en büyük korkusu, proletarya ve müttefiklerinin yeni bir mevzi kazanarak güçlenmesi korkusudur. Tutarl›-Somut-Amaçl› bir iktidar mücadelesini, yine Tutarl›-SomutAmaçl› bir demokrasi mücadelesine ba¤layan Komünistlerle sa¤ ve “sol” teslimiyetçi oportünist küçükburjuva “sol” siyasî ak›mlar›n anarflistanarflizan taktikleri bu temelde farkl›d›r. Devrimcili¤in sorgulan›p ayr›flt›¤› nokta burada bafllar. Tutars›z burjuva demokrasisi ile tutarl› proletarya demokrasisi anlay›fllar›n› birbirinden ay›rt etmek zorunday›z. Devrimci taktiklerin, olmayan burjuva demokrasilerinde erimemesi için ‹SP-KP’nin oluflturulmas›n› ve güvencelerini s›kça gündeme getirmek durumunda kal›yoruz. Devrim telaffuz edenlerin ya da devrimcili¤i lafza indirgeyenlerin proletarya ile an›lmaya de¤er bir iliflkisi ve etkisi yoktur. Yoksul köylülük ile de hiçbir iliflkisi bulunmamaktad›r. Millî Mesele ile Milliyetler Meselesi hakk›nda da tutarl› bir teori prati¤i asla söz konusu de¤ildir. Bu durumda: ‹flçi S›n›f›n›n Siyasal ve Sendikal Birli¤i, Komünistlerin Birli¤i, Tek Parti, Tek Sendika, Tek Gençlik Örgütü fliarlar›m›z› bofluna telaffuz etmiyoruz. Bu fliarlar›m›z› gündemde s›cak tutmam›z›n hakl› sebepleri vard›r. Proletarya ve yoksul köylülükle ba¤›-ba¤lant›s› olmayanlar›n “Öncü parti, önder parti, kitlesini arayan parti, blok, çat› partisi” tekerlemeleriyle devrimcilik yerine idare-i maslahatç›l›k yapt›¤› aç›kt›r. Böylelerinin devrimden ve devrimcilikten ne anlad›¤› tarihsel deneyimlerimizde, “Devrimci Durum”larda, özellikle de 1970 - 15/16 Haziran Direnifli sürecinde net biçimde a盤a ç›km›flt›r. Çeflitli parti ça¤r›fl›mlar›yla, s›n›f yerine yaln›zca küçükburjuva ö¤renci gençli¤i, ara katmanlar› ve onlar›n dinamizmini öne ç›karanlar, bu türden bir Marksizm alg›lar›yla Parti ve Partilefl24
me Sorunu’nun amac›na ulaflmas› mücadelesine büyük zararlar vermektedir. ‹SP-KP’nin oluflturulmas›yla genifl kitlelerin devrimci bir bayrak ve program alt›nda toplanarak seferber olmas› düflüncesi kuvvetlenir. Burjuvazinin karfl› durulamaz korkusu iflte budur. Burjuvazinin s›n›fsal ç›karlar›na bilinçle katk› getiren bilcümle küçükburjuva dar kafal› “sol” ak›mlar›n teflhis, mümkünse tedavisi, de¤ilse fliddetle karfl›ya al›narak teflhir ve tecridi mücadelemiz önemini korumaktad›r. K›r ve kent küçükburjuva unsurlarla ara katmanlar›n proletaryan›n davas›na kat›lmas› veya Devrimci Hareketimize verdi¤i zararlar›n izolesi hayatî bir meseledir. Bu ba¤lamda daha da gelifltirip güçlenmesine çal›flt›¤›m›z tez ve tahlillerimizde küçükburjuva “sol” ak›mlar› asla “düflman” yerine koymay›fl›m›z›n ve fliddetle elefltirmeyiflimizin nedeni budur. “Devrimin yolu” diye söze bafllay›p modern proletarya yerine küçükburjuva ö¤renci gençli¤in c›l›z omuzlar›na asla kald›ramayaca¤› bir yük koyup, rol verenlerle proletarya yerine küçükburjuvaziyi önder yapanlar› hayat ve mücadele hiçbir altüst olufl sürecinde do¤rulamam›flt›r. S›n›f mücadelesi tarihimizde çok büyük de¤er verdi¤imiz Marx-Engels-Lenin süreci ö¤retici derslerle doludur. Devrimci mücadele sürecinde bilim ve ak›ld›fl› e¤ilimler burjuvazinin koruyuculu¤unda serpilip gelifliyor. Troçkizmden sonra bu türden e¤ilimlerin bafl›nda gelenlerden boy boy yerli Bernsteinc›lar; ‹SP-KP’nin üstlenmesi gereken rolünü ve devrim sorununu, burjuva ve küçükburjuva “sol” ak›mlar›n öncülü¤üne ve de burjuvazinin lütfedece¤i sosyal reformlara, legal Marksizm’e, ekonomizme indirgemifltir. Di¤er yandan boy boy yerli Blankicilerin ise “Somut durumun somut tahlili”ni yapamad›¤›n›, S›n›f Partisi’nin ve Proletaryan›n fiilî önderli¤ini reddetti¤ini ve yerine küçükburjuva komplocu ayd›nlar›n ayaklanma teorilerini koydu¤unu görüyoruz.
25
Babür P›nar -PolemikSeçimler ve Siyasî Arenada Tango
12 Haziran 2011 milletvekili genel seçimleri sonuçland›. Ancak baz› toplumsal kesimler beklenmeyen bir sonuçla karfl›laflm›fl gibi flafl›rd›. Süreç içerisinde, toplumsal durumun gerçek yüzü ve rengi öylesine ters bir flekilde alg›land› ki; bu toplumsal sürecin “normal” sonucu, “anormal” bir durum say›ld›. Burjuva cumhuriyet siyasas›na iliflkin olgular› yan›lsamal› alg›layan, parti yandafllar›, belleklerine yerleflen niyetlere öylesine iman ettiler ki; seçim sonuçlar› karfl›s›nda ap›fl›p kald›lar. Seçimler öncesi, burjuva “sol” ve “sa¤” rozetli gazeteciler, ideologlar, siyasî Kâbelerine göre, oturduklar› konuma, tutunduklar› zemine do¤rudan ba¤l› olan niyetlerinin, gerçe¤in kendisi oldu¤u kan›s›n› öylesine abatt›lar ki; son ana kadar ezberlerini tekrar ettiler. Seçim sonuçlar› sonras›nda ise, “ezberlerinden en küçük kuflku duymaks›z›n”, “ekmek paras› sa¤lad›klar›” köflelerinde; burjuva sa¤c› ideologlar “halk›n rasyonel karar verme yetene¤ini gösterdi¤i”, burjuva sol ideologlar ise; “Halk›n rasyonel düflünme yetene¤inden yoksun oluflu” türünden saptamalarla durumun analizini(!) yapt›lar. Baz› kalemflorlar içerisine düfltükleri yan›lsamadan kurtulmak yerine; “günah›n yüklenece¤i” nedeni buldular. En son aflamada; yaflanan gerçekli¤in müsebbibi olarak, yine “halk›n adam olmazl›¤›” ilan edildi. Di¤er yandan farkl› bir ülkede yafl›yormufl gibi; baz› kalemflorlar, ayn› durum karfl›s›nda; zaferin müsebbibi olarak “halk›n karar verme iradesini” gösterdi. “Sol” elitçi ideologlara göre, “Halk, onlar›n kurtar›c› olarak üstlendikleri önderli¤in de¤erini alg›lamaktan ve vaat etti¤i ütopyay› de¤erlendirmekten uzakt›r.” Ve ac›nas› durum fludur ki “onlar› anlamayacak kadar cahil halk, onlar›n de¤il de; s›radan, sabit fikirli insanlar›n peflinden sürüklenmektedir.” Oysa onlar, kurtar›c› misyonuyla Dünya’ya gönderilen öncü insanlard›r. Halk, bir türlü, onlar›n dünyaya gelifl nedenini anlamamakta; “demokrasi ve özgürlük” misyonlar›n›n gerçekleflmesine onay vermemektedir. 26
“Sa¤” elitçi ideologlara göre ise; “halk; “hakikati” görmüfl ve “köleleri yönetme” yetene¤ine ve kurtar›c› kimli¤ine kimlerin sahip oldu¤unu fark etmifl ve kendilerini dünya üzerindeki cennete götürecek önderlerini seçmifltir. Bu nedenle halk kendini yönetecek iyi adamlar› seçecek yetene¤e ve yeterli bilince ulaflm›fl durumdad›r. Niyetlerini gerçek yerine koyarak toplumsal sorunlara yaklaflan, gruplar›n, bireylerin; gerçekle yüz yüze kal›nca floke olmalar› kaç›n›lmazd›r. Ancak flok; her zaman, onlar›n gerçe¤i kavramalar›na yol açmaz. E¤er birey ve gruplar, niyetlerinin gerçek oldu¤una iman derecesinde inan›yorlarsa; flok, siyasî flizofrene yol açar. Bu nedenle söz konusu grup ve bireyler; “floke” eden gerçek durumun da, gerçek olmad›¤›n› kan›tlama pefline düfltüler. Di¤er yandan; her toplumsal olay karfl›s›nda ayn› ezberi tekrar ederek; toplumsal olgular›n insan iradesine tabi oldu¤unu ve toplumsal prati¤in baz› grup ve odaklar taraf›ndan kurguland›¤›n› söyleyen ve bu kurguyu belirtmekten özel bir haz alan, sözde toplum mühendisleri(!); seçim sürecinin malûm odaklar taraf›ndan organize edildi¤ini aç›klad›lar. Kimi siyasî önderler, daha da ileri giderek; baz› partilerdeki de¤iflimin ve geliflmenin de bu senaryonun parças› olarak gerçeklefltirildi¤ini iddia ettiler. Bu metafizikçi kurgucular, seçim süreci öncesinden bafllamak üzere, tüm toplumsal prati¤in, bu odaklarca yaz›lan senaryonun uygulamas› oldu¤unu yinelediler. Ancak, sonuç, önceden üreterek aç›klad›klar›; teorik savlar›n tersi olunca; ani bir duraksama yaflad›lar. ‹lk durumda, gerçe¤in tokad› yüzüne çarpan bu bireyler, bir süreli¤ine illüzyon içerisinden ç›kt›lar. Halk›n; daha önce söylenenleri sorgulama ve hesap sorma konusundaki alg› eksikli¤i; bu baylar›n yeniden illüzyon dünyas›na girmesini sa¤lad›. Her toplumsal prati¤in, tasarlanabilir komplonun tezahürü oldu¤una inanan bu ideologlar, gerçekleflen sonucun da, asl›nda “gerçe¤i” yans›tmad›¤›n› kan›tlamak için yeniden özel komplo söylemleri üretmeye koyuldular. Toplumsal geliflmeleri, belli iradelerin yazd›¤› senaryolar olarak tan›mlayan birey, s›n›flar›n durumunun, bilinç düzeyinin ve eyleminin; toplumsal durumun ortaya ç›kmas›ndaki rolünü yads›r. Bu baylar iflah olmaz idealistlerdir. Politik geliflmeleri komplo olarak de¤erlendiren bir siyasî; bumerang›n dönüp atan› vurmas› misali; kendi özel ve nesnel prati¤inin ve konumunun da malûm odaklarca kurgulanan bir komplonun ürünü oldu¤unun söylenmesine kap› açar. 27
Gerçekli¤in maddî iliflkiler temelini, kendi niyetleriniz d›fl›nda, siyasî kal›plara saplanmaks›z›n, komplocu bak›fl aç›s›nda uzak durarak, bilimsel ve somut verileri oldu¤u gibi alg›layarak, ç›plak gözle irdeledi¤inizde; toplumsal durumun yak›n bir resmini çekmeniz olanakl›d›r. Kuflkusuz, gerçek sizin siyasî hedefinizi, niyetlerinizi onaylamasa da ve toplumsal sonuç, grupsal yarar›n›za olmasa da ve bu nedenle size ac› verse de; gerçekli¤i oldu¤u gibi görmeniz, en az›ndan sizi düfl k›r›kl›¤›ndan kurtar›r. Seçim sürecine girildi¤inde, sürecin nas›l sonuçlanaca¤›n›, toplumsal verilerin gerçekçi okunmas›na ba¤l› kalarak, do¤ru tahmin edebilenler için; gerçekleflen durumda “hayret” edilecek bir yan yoktu. Gerçekleflen sonuç; olacak oland›; gerçekleflti. Ancak parti kadrolar›n›n ve bu partilerin gaza getirdi¤i yandafllar›n›n “beklentileri” ya da somut duruma oturmayan hayalleri vard›. Bu beklentilerin hiçbirisi gerçekleflmedi. AKP, 367 milletvekili ile parlamentoda mutlak egemenlik kurarak, “Anayasay›” kendi projesi do¤rultusunda de¤ifltirmek istiyordu. Bunun için MHP’nin baraj alt›nda kalmas›n› gerekli gördü. Bu nedenle, okun ucunu MHP’ye çevirdi. Seçimler öncesi, din eksenli ümmetçi üslubunu seçim dönemi de¤ifltirdi ve ›rkç›l›¤a varacak denli “milliyetçilik” söylemine sar›ld›. Bel alt›ndan sald›r› araçlar›n› dahi kulland›. MHP’nin darbe yemesinden nema bekleyen faflist Büyük Birlik Partisi AKP’nin gölgesine s›¤›nd›. MHP’ye yönelen politik sald›r›, faflist kadrolar› sarst›. Ancak bu sars›nt›, kimi faflist kadrolar› da biledi. MHP taban› bu sald›r›ya karfl›; MHP’yi korumay› gerekli gördü. Di¤er yandan, DP ve ANAP çizgisinin etkisindeki baz› unsurlarda, AKP’nin güçlenmesi karfl›s›nda, “demokratik aç›l›m” söylemine iliflkin çekince ve endifle nedeniyle MHP’yi desteklediler. Hatta Demirel ve Cindoruk’un söylemlerinden etkilenerek, burjuva modern yaflam›n tehdit alt›nda oldu¤u kayg›s›yla, önce, CHP’ye meyleden baz› “sa¤” unsurlar, MHP’yi “kurtarmak” görevini üstlendiler ve AKP’ye karfl› CHP’yi alternatif olarak tercih etme derdinden vazgeçerek MHP’ye oy tafl›d›lar. Beklentileri bir kenara b›rak›p gerçe¤e döndü¤ümüzde, gerçekleflen sonucun, normal oldu¤unu görürüz. AKP’nin ald›¤› oy oran›, MHP’nin ald›¤› oy oran›na eklendi¤inde ortaya ç›kan rakam; Türkiye’de burjuva sa¤ politikan›n % 60, %70 aras› deste¤inin de¤iflmedi¤ini gösterdi. Di¤er yandan seçim sonuçlar›; Türkiye’de burjuva sol partilerin deste¤i olan %30 ile %40 aral›¤›n›n da ayn› kald›¤›n› ortaya koydu. Bur28
juva sol partiler, geleneksel desteklerini ald›lar. Burjuva sol cephede yer alan partiler; burjuva sol çizgiye onay veren kitleler d›fl›nda kalan toplumsal kesimlerin ilgisini çekecek stratejik bir de¤iflikli¤i yapamad›¤› için, bilinen ve kan›ksanan durum sürdü. Seçimler sürecinde; burjuva demokrasisinin temel organ› say›lan parlamentoya üye seçiminin, bir oyun olarak sergilendi¤i ve di¤er kapitalist ülkelerde oldu¤u gibi Türkiye’de de parlamentonun, milletin vekillerinin de¤il, siyasî liderlerin ve yak›n çevresinin “atad›¤›” emir erlerinin görev yapt›¤› siyasî organ oldu¤u, bir kez daha a盤a ç›kt›. Kuflkusuz gerçek anlamda milletin vekili olmayan bu zatlar; farkl› ses ve renkler kuflanarak, egemen s›n›f sistemine hizmet yar›fl›na bafllad›lar. Burjuva demokrasisinin ifllevini, kapitalist sistemin iflleyifli biçimler. Sosyalist ya da ezilen Kürt halk›n›n temsilcisi olan kadrolarda bu durumdan istisna de¤ildir. E¤er politik hatt›, eme¤in kurtuluflu eksenine oturmuyorsa; devrim yerine, demokrasi mücadelesini temel hedef görüyorsa ve bizzat emekçiler taraf›ndan seçilmiyor, parti kurmaylar› taraf›ndan iflaret ediliyorsa (Ki durum budur); Sosyalist, demokrat milletvekilleri de, burjuva demokrasisinin yükledi¤i görevi yerine getiren siyasî unsur olurlar. Kendi oyununu gerçeklefltirmek için sahneye ç›kmayan; sömüren s›n›f›n ç›karlar› do¤rultusunda siyasî oyuna kat›lan; ezilen s›n›f üyesi birey ve gruplar; egemen s›n›f›n kavalyeli¤ini benimseyerek dans eder. Baflrol oynamayan, figüran olmaya raz› olur. ‹flin gerçe¤i flu ki; emekçilerin ezici ço¤unlu¤u; seçim sürecinde, siyasî arenada, burjuvazinin kurallar›n› koydu¤u dans›n figüran› oldu. AKP, Yarg› Organlar›n›n, Siyasi Bir Kurum Oldu¤unu Afifle Etti AKP, daha do¤rusu Tayyip Erdo¤an ve avenesi, tüm çabalar›na karfl›n, kendi siyasî geleceklerine iliflkin tasarlad›klar› hedefe ulaflma beklentileri bofla ç›k›nca; Yeni Anayasa yapmak sevdas›ndan vazgeçmediler. Çünkü tek adam olma iste¤i hastal›k haline gelen, Recep E.; “tükürdü¤ünü yalad›” denilmesini kabullenecek durumda de¤ildi. Hedefe ulaflmak için her yola baflvuracak ruh haline sahip Recep Tayyip E. gere¤ini yapt›. Seçim sonuçlar›n› de¤erlendirme konuflmas›nda “Yeni Anayasa için, di¤er parti ve sivil örgütlerle uzlaflma yolunu seçeceklerini” aç›klad›ktan sonra; son vuruflunu gerçeklefltirdi. Elindeki son kozu kulland› ve çeflitli siyasî davalar nedeniyle cezaevinde tutuklu olan ve milletvekili seçilen bireylerin tahliye edilmesini önledi. AKP’nin amac›; 29
elindeki bu kozu, yapt›r›m gücünü etkin k›lmak do¤rultusunda kullanmak ve muhalif partileri, yeni Anayasan›n yap›lmas›na raz› etmekti. AKP’nin, milletvekili say›s›n›, parlamentonun salt ço¤unluk say›s› üzerine ç›karma beklentisi gerçekleflseydi; tutuklu milletvekillerinin tahliye edilmesi, normal seyrini izleyerek gerçekleflecekti. Tersi oldu ve AKP, tutuklu milletvekillerinin tahliye edilmesini önledi. AKP’nin, yarg›y›, hükümetin koçbafl›na dönüfltürmesini sinsi tebessümle izleyen, tarikat çöplü¤ünde yemlenerek serpilmifl yandafl gazetecilerin, yazarlar›n; bu durumu, “Derin devlet Hükümetin kuca¤›na bomba koydu.” fleklindeki aç›klamalar›, gerçe¤in üzerini örtme amac›na hizmet etmektedir. AKP kurmaylar›ndan ço¤unun, yarg›n›n “tahliye etmeme” karar›n›n(!) yanl›fl oldu¤unu söylemesi flafl›rtmacan›n bir parças›d›r. Hükümet üyelerinin ve AKP’nin önemli isimleri, seçim sürecinde, “tutuklu milletvekillerinin tahliyesinin mümkün olmad›¤›” tehdidini kulland›lar. Burjuva politik arenas›nda tango baflar›yla sürdürüldü. Ço¤u yazar, çizer hâlâ “yarg›n›n ba¤›ms›zl›¤›ndan” söz ededursun; hükümetle yarg› aras›nda her zaman üstü örtülü bir ba¤›n oldu¤u gerçe¤i a盤a ç›kt›. Burjuva demokrasilerinde, yarg›n›n ba¤›ms›z bir kurum olarak, siyasî organdan ba¤›ms›z olabilece¤i maval›na inanan ideologlar için bu durum anormal say›l›r. Oysa en demokratik burjuva devletlerde bile, özellikle siyasî davalarda yarg›n›n siyasî aktör yan› a盤a ç›kar ve belirginleflir. Özel olarak, siyasî davalarda yarg›çlar›n, siyasî bir aktör olarak rol almas›; kapitalist sistemde normal bir durumdur. Seçim sürecinde oldu¤u gibi ve seçim sonras›nda da yarg›çlar›n, “menfi” kararlara imza atmas› noktas›nda; yalaka, pazarlamac›, ezik–büzük, yandafl gazeteci, yazar tayfas›; yarg›çlar›n ba¤›ms›z oldu¤unu ve siyasî odaklar›n bas›nc›na dayan›kl›l›k göstererek, özgür kararlar ald›¤›n› tekrar edip durdu. Son y›llarda, hükümetin taraf oldu¤u siyasî davalarda yarg›n›n yüklendi¤i rol aç›k seçik ortaya saç›lm›flken; “Yarg›çlar siyasî aktör de¤ildir; siyasetten ba¤›ms›zd›r.” diyenler, ya siyasetin anlam›n› bilmeyecek denli cahildirler (Ki bu yazarlar›n ço¤unun böyle oldu¤undan kuflkum yok.) ya da gerçek durumu suland›rmak için her türlü yalana ve hileye baflvuran dalkavuklard›r. Halen görevinin bafl›nda olan bir yüksek yarg›c›n; “Ben olsayd›m, tutuklu milletvekillerinin tahliyesi yönünde karar bildirirdim.” sözü; yasalar›n, yarg›c›n yorumuna aç›k ve muhtaç oldu¤unu ve her yarg›c›n ayn› davada farkl› yorum yapabilece¤ine iflaret eder. Kuflkusuz bireyin dava 30
konusuna iliflkin yorumunun rengini, toplumsal varl›k olarak, ideolojik ve politik yöneliminin biçimlendirmesi normaldir. Yarg›çlar da toplumsal›n öznesidir ve herhangi bir karar›nda ve fikrinde, ideolojik ve politik tutumunu yans›t›r. ‹nsan, bilincinden ba¤›ms›z olabilen bir varl›k de¤ildir. Bu durum, karar verme yükümlü¤üne sahip bireylerde daha da belirgindir. Dolay›s›yla hükümetin icraat›n› onaylayan birey, “özerk” olma zorunlulu¤unu yerle bir edecek ölçüde; icraat›n selametini kendi selameti olarak gördü¤ü için, önüne gelen politik dava ve soruna iliflkin karar›nda; “ba¤›ms›z yorum yapma idealini” terk eder. Hükümet, yarg›çlara, do¤rudan direktif vermese de, bas›na yans›tt›¤› her uyar› ve aç›klama; ruhen hükümete ba¤l› yarg›çlar›n kula¤›na küpe olur. Bu kaç›n›lmazd›r. Siyasî düzeni ve toplumsal varl›¤›na hayat veren devlet ayg›t›n›n tüm organlar›n› (özel olarak burjuva hükümeti) korumakla yükümlü olan yarg›ç, dava konusu olan bir siyasî soruna iliflkin karar›na; ideolojik rengini içsellefltirmifl damgay› basar. AKP; yeni Anayasa için, partilerden söz ald›¤› takdirde; mahkemeler harekete geçecek ve Milletvekillerinin tahliyesi gerçekleflecektir ve meclise giren milletvekilleri bu “zor” kazan›lm›fl mevkiinin hakk›n› vererek, burjuva sisteme hizmetlerini sürdürecekler. Muhalefet partileri, Anayasan›n yap›lmas›na katk› vermekten vazgeçtikleri takdirde; sözlerinde durmayan unsurlar olarak ilan edilecekler ve bu AKP hükümetinin art›s› olacakt›r. Böylece AKP, seçim sonuçlar›n›n kendi yarar›na olmas› için bir veri daha elde edecektir. Meclisi boykot ve BDP’li parlamenterlerin toptan istifas› ve ara seçimin yap›lmas› halinde ise; AKP, bu bölgelerde yeni vekil kazanacakt›r ki; bu yola baflvurmak, BDP’liler aç›s›ndan, tercih edilebilecek bir tutum de¤ildir. Bu yola baflvurulmas› neredeyse olanaks›zd›r. BDP’li vekillerin meclisi terk etmeleri; parlamenter yoldan kopmay› ve halk ayaklanmas› alternatifini gündeme getirir. Ama Kürt partilerin böylesi bir noktaya gelmeleri, devrimci kararl›l›k gerektirir ki; Kürt önderlerinin bu kararl›l›kta oldu¤unu söylemek havanda su dövmek olur. Kald› ki bu kopufla, en baflta PKK önderli¤i, bilinç ve moral olarak haz›r de¤il. Dolay›s›yla her durumda; AKP, somut toplumsal olanaklar›, becerebildi¤i ölçüde ve politik kapasitesine ba¤l› olarak kullanacak ve durumdan “ya¤” ç›karacak konuma oturdu. Sürecin sömürülen ve ezilen s›n›flar taraf›ndan yönetilememesi, burjuva yöneticilerin beceriksizli¤inin üzerini kapat›r ve onlar›n “çekip çeviren adam” oldu¤una iliflkin kanaati yarat›r. 31
AKP’nin bafl›, yeteneksizli¤inin ve yetersizli¤inin üzerini fevri ve kural tan›maz eylemleriyle örtüyor. Bu durumunun, sorgusuz destek görmesi onu “tek adam” konumuna iteledi. Hükümetin bafl›; burjuva devlet organlar› aras›ndaki iliflkileri aleni sergileyecek ve amac› için kullanacak ve çat›flmaya sebep olacak kadar riskli bir “tek adam” rolünü benimsedi. Recep Tayyip E.; devletin kurumlar›yla didifliyor ama; s›ra demokratik de¤iflimlerin önünü açacak yasalar›n yap›lmas›na gelince yan çiziyor. Bu tavr›, sözde liberal yazarlar› dahi bezdirdi. AKP’yi demokrat ve hatta devrimci olarak nitelendirmek gafletine düflen eski tüfek özgürlükçüler; bu durum karfl›s›nda, AKP’nin muhafazakârl›¤a kayd›¤›n› dillendirdiler. Oysa ana karakteri muhafazakârl›k olan AKP, hiçbir zaman demokrat parti olmad›. AKP’nin bafl›; demokrasi söylemini ç›karlar› u¤runa kullanacak kadar takiyeci ve demokrasiden nefret edecek ölçüde muhafazakârd›r. Tayyip E., nesnel durumu akl›n›n esiri yapmay› arzulayacak ölçüde diktatör vasfa sahiptir. Kendi siyasî ç›karlar›n›, s›n›f›n genel ç›karlar›n›n önüne ç›karan, bireysel ve grupsal ç›karlar›, s›n›fsal ç›karlara galebe çalan hükümetlerin, siyasetçilerin egosunun; toplumsal, s›n›fsal akla galebe çalmas›; her durumda, kapitalist sistemin faturas›n› yüklenen emekçi ço¤unlu¤a yeni bir eziyet, s›n›f iktidar›na külfet getirir. AKP’nin bafl›n›n; devletin di¤er ayg›tlar›yla hesaps›z, gayri nizami bir çat›flmaya girmesinin, s›n›f iktidar›na yükledi¤i külfet büyürse; toplumsal kriz kaç›n›lmaz gelir ve ‹slâmî hareketin, burjuva devletin baz› organlar›yla gerçeklefltirdi¤i dans›n, son tango olmas› ihtimali artar. Neden Yine Yeniden AKP AKP’nin kitlesel destek kazanmas›n›n, dönemsel nedenler d›fl›nda temel toplumsal nedeni var. 1920’li y›llardan bafllayarak, Türkiye’nin içerisine girdi¤i sürece, (Muas›r medeniyetler seviyesine ç›kma yürüyüflüne) ayak uydurmaya çal›flan ve yeni rejimin, siyasî ve kültürel program›n›n bir unsuru olarak, burjuva modernli¤in yaratt›¤› kimli¤e bürünen siyasî kadrolar; kapitalist “devletin” çizgisini topluma benimsetmek için seferberlik ilan ettiler. CHP bu seferberli¤in öncülü¤ünü yapt›. “Cumhuriyetin kurucu kadrolar› ve burjuva sol partilerin yöneticileri ve üyeleri; halk›n yaflam›n›n; toplumsal organizasyonun ana unsuru olan ‘devlet’ in yaflam›na ve bekas›na feda edilmesi gereklili¤i konusunda hemfikirdiler. Bu kural d›fl›na ç›kan halk, sosyal inkiflaf›n kutsal vas32
f›n› anlamayacak kadar bilinç yoksunu ve yönetilme¤e muhtaçt›.” Bu yaklafl›m tarz›; bütün burjuva “sol” parti yöneticileri ve aktif üyeleri taraf›ndan benimsendi. Bu parti yöneticileri ve üyelerinin, üzerlerine sinmifl ve âdeta kimliklerini karakterize eden bu davran›fl kal›b›ndan kurtulmalar› neredeyse olanaks›zd›. Kuflkusuz sa¤ parti yöneticileri de; muhalif olarak sahneye ç›ksalar da; devleti topluma benimsetmek seferberli¤inden, bu temel amaçtan, bir nebze de olsa vazgeçmediler; ama sözde “devlet karfl›t›” olma halleri, halk taraf›ndan benimsenir olmalar›n› sa¤lad›. Kapitalizmin tedrici geliflmesi nedeniyle devlet, do¤rudan iktisadî hayata müdahale etti. Devletin iktisadî hayata müdahalesi; toplumun yarar› görüntüsü alt›nda gerçeklefltirilse de bu eflyan›n tabiat›na ayk›r› olurdu. Gerçekte ise devletçilik do¤rudan kapitalizmin ve dolay›s›yla burjuvazinin gelifltirilmesini sa¤lad›. Kuflkusuz devletçili¤in sermayenin lehine olmas›, devletçili¤in kendi yarar›na olaca¤›n› sanan toplumun büyük kesimini hüsrana u¤ratt›. Devletçilikten kâr de¤il zarar gören kitleler aras›nda; devletçili¤e tepki ve hoflnutsuzluk büyüdü. Dolay›s›yla devletçilikle özdefl parti olan CHP do¤rudan bu tepkinin ve hoflnutsuzlu¤un hedefine oturdu. Siyasî sahneye giren yeni burjuva partiler, öncelikle devletçili¤e karfl› bayrak aç›yor görünseler de; bu as›l olarak devlete ve devletçili¤e de¤il; devletin geleneksel de¤erleri d›fllama tavr›na karfl› durufltu. Kitlesel bir hareket olmas›na ve “karfl›t” bir hareket görüntüsü vermesine ra¤men; 1950 y›l›ndan itibaren etkin bir güç olarak siyasî oyuna kat›lan DP, daha sonra AP ve son olarak ANAP hükümetlerinin politik program› ve toplumsal çizgisi de, halk›n modernleflmeye dâhil edilmesini hedefledi ve bu bir ölçüde gerçeklefltirildi; halkla devlet bar›flt›r›ld›. Devlet çiftli¤inde büyütülen sermaye sahipleri, 1950 sonras› dönemde, emperyalizmin güdümünde serpilip gelifltikten sonra; rüfltünü ispat etmek ve devletin emrinden ç›karak devleti kendi hizmetinde ayg›t haline sokmak için harekete geçti. Burjuvazi; kendini vars›l eden ve sermaye birikimini sa¤lamak u¤runa afl›r› oranda halka bask› uygulayan devletin bu karakterinin toplumda yaratt›¤› devletçilik karfl›tl›¤›n›; devleti tamamen hizmetine sokmak amac› do¤rultusunda kulland›. Burjuva sa¤ partiler, kapitalizmin vard›¤› yeni aflamada, kapitalistlerin ihtiyaçlar›na binaen, yine politikalar›n› halk›n devletçili¤e karfl› hoflnutsuzlu¤u üzerine oturttular. Bu dönemde, burjuva sa¤ partiler; devletçilik karfl›tl›¤›n›; “özellefltirme” politikas›n›, programlar›na aç›k seçik yazd›lar. Siyasî sahneye giren yeni burjuva partiler, öncelikle devletçili¤e karfl› bayrak aç›S. P. F/3
33
yor görünseler de; bu as›l olarak devlete ve devletçili¤e de¤il; devletin geleneksel de¤erleri d›fllama tavr›na karfl› durufltu. Kapitalizmin tedrici geliflme sürecinde; feodal kal›nt›lar› temizlememesi, burjuva hayat›n, idari politik merkez alana hapsolmas›n› getirdi. Toprak a¤al›¤› sisteminin tasfiye edilememesi; k›rsal alan›n modernleflmesini ve geliflmesini önledi. Kent cazibesine kap›lan k›r için göç, zorunlu oldu. Köyde burjuva modernli¤i ile tan›flamayan insanlar, kente, yoksunluklar›n›n yan› s›ra, geleneksel kültürlerini de tafl›d›lar. K›rsal bölge insan›, sahip oldu¤u niteliklerini kaybetmeme inad›yla birlikte, kente tafl›nd›. Bu unsurlar kentli olamad›lar. Kentlerin “büyük köy” oluflu; köylülü¤ün kente egemenli¤ini sa¤lad›. Köylülük kültürü; muhafazakârl›k, milliyetçilik dindarl›k, ba¤nazl›kt›. Kentlerin köylülü¤ü absorbe edememesi (Kapitalizmin feodal kal›nt›lar› elimine edememesi); nedeniyle köy kültürünün kente egemen oluflu; muhafazakârl›¤›n kenti kuflatmas›n› sa¤lad›. Kapitalizmin normal seyir izledi¤i ülkelerde; kentin demokrasi ve modernli¤in kalesi olmas›n›n aksine; Türkiye’de kent, k›ra ayak uydurdu. K›r taraf›ndan kuflat›lm›fl kent varofllar›nda kültürel, dolay›s›yla ideolojik muhafazakârl›k egemen oldu. Belli dönemlerde toplumsal dalgalanmalara ba¤l› olarak kent varofllar›nda, sol siyasa etkin olsa da; kültürel muhafazakârl›k de¤iflmedi. Ki sol siyasan›n etki koflullar› ortadan kalkt›¤› zaman, geleneksel ideolojik e¤iliminin üzerindeki örtü kalkt› ve toplumsal muhafazakârl›k yüzünü ve a¤›rl›¤›n› gösterdi. Bugün kentlerin muhafazakârl›¤›n› “yeni” bir durum olarak sunmak “süreci kavramamak” üzerine oturur. Türkiye’de muhafazakârl›¤›n her mahallede bask› unsuru olmas›; eskiden beri var olan bir olgudur. TC’nin infla sürecinin bafl›ndan beri, Cumhuriyet rejimi ile bar›fl›k olmayan, Osmanl›c›, fleriat yanl›s› politikac›lar ve ideologlar var oldu. Bu siyasî tutum, kimi zaman TC ile sathi çat›flmalara girse de, do¤rudan ve genel bir çat›flmaya giriflmedi. Çat›flmaya girme konusunda ‹slâm fleriatç›s› unsurlar kendi aralar›nda da “birlik” kuramad›lar. Di¤er yandan, halk›n önemli bir kesimi; bu ideologlar›n, din adamlar›n›n, siyasetçilerin etki alan›nda kald› ve bu alanda yo¤rularak, bask›c› üslup ve muhafazakâr dil sahibi oldu, ancak fieriat düzeni isteminden uzak durdu. Tüm bu nedenlere ba¤l› olarak; fleriatç› din baronlar›, devletle çat›flmaya girmek yerine; kimi zaman, liberalizm, kimi zaman demokrasi, kimi zamanda din elden gidiyor, bayra¤› alt›na s›¤›nd›. Tarikatlar çat›s› alt›nda kendi iktidar›n› kuran bu unsurlar; halk›n bask›c› üslup ve muhafazakâr dil sahi34
bi oluflundan güç alarak ve kapitalizmin geliflim sürecinde, kapitalizmle kaynaflarak varl›¤›n› sürdürdü. Devlet dokunmad›kça, kendi lokal iktidar›n› sürdürmekle yetindi. Kapitalizmin geliflmesi sürecinde; Tarikatlar›n kap›s›ndan içeri giren kapitalist de¤erler; fleyhlerin devletle hay›rhah uzlaflmas›n›n yolunu açt›. Tarikatlar›n ço¤u; “sa¤” hükümetlerin dayana¤› oldu ve hükümetlerin kendilerine sundu¤u pay›; dünyal›k olarak kulland›. fieriatç›l›k istemi; burjuva sa¤ hükümetler döneminde unutulan, sol hareketin geliflmesi döneminde akla gelen bir argümana dönüfltürüldü. 12 Eylül darbecileri, halk›, darbenin yan›na çekmek amac›yla geleneksel kültüre, dinsel de¤erlere özel vurgu yapt›lar. Darbenin varofllardan ald›¤› destek gözle görülecek kadar büyük oldu. 12 Eylül darbesi, kültürel ve dinsel e¤ilimin “itibar iadesini” sa¤layacak koflullar› gerçeklefltirdi¤i ölçüde; muhafazakâr ideolojinin temsilcisi gruplar›n güçlenmesinin milad› oldu. Ama as›l olarak 12 Eylül askeri diktatörlü¤ü; Anadolu sermayesinin, geliflip serpilmesi ve Anadolu’nun iktisadî hayat›na önemli bir güç olarak kat›lmas› koflullar›n›n önünü açt›. Bu sermaye sahipleri, geleneksel de¤erlere sar›larak kapitalist pazarda yer tuttu. 1980 sonras›, tekelci sermaye ile bütünleflemeyen küçük ve orta burjuvazinin önemli bir kesimi, kültürel kimli¤ine sahip ç›karak toplumsal yaflam içerisinde kendi yaflam tarz›yla yer alabilece¤inin fark›na vard›. Askeri diktatörlük döneminde, muhafazakâr kültürü içsellefltiren toplumsal gruplar güç kazand›. Din referansl› partiler, bu toplumsal gruplar›n, geleneksel yaflam tarzlar›n› sürdürme istemlerinin siyasî ideolojik ifadesi oldu. Kültürel anlamda modernlik ile kan uyuflmazl›¤› olan ve modern yaflam tarz›na eklemlenemeyen ve bu toplumda kendi yaflam tarz› ve kültürel de¤erleriyle yaflayabilece¤ini keflfeden orta ve küçük ölçekli sermaye sahipleri; 1980 sonras› dönemde; din referansl› partilerin temel gücü oldu. AKP bu sürecin olanaklar› ve geliflim seyri üzerine oturdu. Yaflam tarz› ve sahip ç›kt›¤› kültürel, dinsel de¤erler nedeniyle bu toplumsal gruplara yak›n duran ve kendisi için s›n›f bilincine sahip olmayan iflçiler, emekçiler; bu toplumsal grubun etkisi alt›na girdiler. Dolay›s›yla bu süreçte AKP; kendisi için s›n›f bilincine sahip olmaktan uzak, iflçilerin emekçilerin de deste¤ini alan bir partiye dönüfltü. Bugün iflçileri emekçileri siyasî kimli¤i alt›nda toplayarak düzen içinde tutmak için elimine eden; pasiflefltiren ve kendisi için s›n›f tavr› göstermekten uzaklaflt›ran partinin AKP oluflu tekelci sermayenin bu partiye yönelmesini sa¤lad›. Bu anlamda “kitle partisi” olan AKP’nin bu 35
niteli¤i nedeniyle sermaye taraf›ndan desteklenmesi “normal” politika oldu. Bu gerçeklikten hareketle denilebilir ki; AKP’nin güçlenifli, devlete yabanc›laflan, devlete aidiyeti afl›nan ve burjuva, küçükburjuva elit taraf›ndan, kültürel yaflamlar› ve kimlikleri nedeniyle hor görülen, itilen, kak›lan (sahipsizlik duygusuna kap›lan) toplumsal kesimlerin, (Türk, Kürt, Laz, Çerkez ayr›m› yapmaks›z›n) y›llard›r biriken sindirilmifl tepkisinin, din referans›na aidiyetle d›flavurumuna do¤rudan ba¤l›d›r. Yeni süreçte, söz konusu toplumsal hareketin iktisadî alandaki dayana¤› olan küçük ve orta ölçekli sermayenin; tekelci sermayeye dönüflmesine paralel olarak; hareketin müsebbibi olan oryantalist kültürel ve dinsel ö¤elerin, sivil hayata a¤›rl›¤›n› koydu¤u oranda, devletin içeri¤ine eklenmesi de gerçekleflti. AKP’nin baflar›s›, sa¤ akl›n ilgisini bir noktaya çekecek flerbeti haz›rlama kabiliyetine sahip olmas›d›r. Kuflkusuz AKP’nin kitlelerin sa¤ akl›n› ortak paydada toplamas›nda; di¤er sa¤ liberal partilerin stratejik hatalar›n›n ve y›pranmas›n›n ve gözden düflmesinin rolü büyüktür. Burjuva liberal partiler pratikleri ile itibar kaybedince; bu partilere s›¤›nma ihtiyac› kenara konuldu. AKP, din eksenli kapitalist parti olarak, anti-devletçi ve sol karfl›t› kitlelerin deste¤ini ald›. AKP’nin, burjuva düzenle bütünleflen bir parti olmas›, modern yaflam› benimseyen sa¤ kitlenin tereddüdünü mas etti. Din eksenli bu parti; kapitalizmin kurallar›na tam uyum sa¤layan düzen partisi oldu¤unu gösterince, kitlelerin burjuva liberal partilere ihtiyac› kalmad›. Burjuva düzen karfl›tl›¤› söylemini terk eden AKP; yeni burjuva söyleminin kitlesel karfl›l›¤›na kavufltu. AKP, kapitalist ve dindar olman›n uzlaflabilir oldu¤u gerçe¤inin üzerindeki örtüyü kald›rd›. Örtüyü kald›rman›n ödülünü ald›. Dindar ve burjuva yaflamak isteyen kitle; siyasî önderini buldu. Kardeflinin mal›na aç gözlülükle el koyan ve bu “haram”, haks›z elde edilmifl parayla, hac görevini ifa eden bireyin eylemi, AKP’nin politik çizgisine, ça¤r›s›na ve yaflam prati¤ine denk düfltü. Allah’›n ipine sar›larak k›sa zamanda, kendi mahallesinde, köfle dönen zenginin konumu, yoksulu imrendirdi. Yoksullar›n, Allah’›n ipine sar›larak kurtulacaklar› ümidi ço¤ald›. Yoksul birey, yoksulla dayan›flma yerine; zenginin projesine (hele de k›sa yoldan zengin olana) akl›n›, eme¤ini ve tercihini ba¤lad›. Köfle dönme becerisine sahip ve etraf›nda36
kilere “zenginli¤i pay etme potansiyelini” vaat edenin pefline tak›lmak ola¤an davran›fl say›ld›. AKP, politik olarak, vars›ll›¤›n paylafl›laca¤›n› vaat ederek, halk katmanlar›n›n deste¤ini elde etti. Halk›n, ideolojik yüklenimine ba¤l› kültürel, politik e¤iliminin pratik ifadesine öncülük eden bir partiye destek vermesi normal bir eylemdir. Halk›n içsellefltirdi¤i muhafazakâr karakterli ideolojik, politik e¤ilimini gerçeklefltirirken kand›r›lmaz; ola¤an vaziyet al›r. Bu toplumsal platform üzerinde vaziyet al›fl›n kand›r›lmakla ilgisi yoktur. AKP’nin ve din referansl› ideologlar›n halk› kand›rd›¤›n› söylemek; kendini kand›rmakt›r. Yoksulluk ve yoksunluk; din ve milliyetçilikle birleflince; tevekkül ve teslimiyet kitlelerin eyleminin rengi oldu. Yoksun ve çaresiz toplum, ipine sar›lacak bir fetifle ihtiyaç duyar. Bu noktada fetifl fleyin ne ifade etti¤i ve fetifl insan›n ne söyledi¤i önemli de¤ildir. Toplulu¤un onda ne buldu¤u önemlidir. Herkesin kendi istemini simgeleyen ve amac›n› yükledi¤i fetifl, farkl› e¤ilim ve isteme sahip insanlar›n ayn› güruh içerisinde yer almas›n› sa¤lar. Ortak ruh, fetiflin oluflturdu¤u havay› soluyan toplulu¤un kendi için tasarlad›¤› fleyin ifadesidir. Burada içeri¤inin belirgin olmas› ruhu bozar, fetiflin içeri¤inin ya da idolün söyleminin mu¤lak olmas› ya da çok laf edip, hiçbir fley söylememesi; daha aç›k tabirle idolün ilkesizli¤i, toplulu¤u bir arada tutan ruhu güçlendirir. Dini argümanlar›n kullan›ld›¤› ve dini kaide ekseninde yürütülen siyasî faaliyet içerisinde; kitlelerin idollere gereksinimi çok daha fazlad›r. Bu nesnel durumun de¤iflmesi; toplumsal bir krizin gerçekleflmesine ve bu krizi emekçiler lehine bir olana¤a çevirecek Proleter Devrimci bir Partinin varl›¤›na ba¤l›d›r. Bu türden bir oluflum gerçekleflmeksizin; nesnel durumun emekçiler lehine de¤iflmesi olanaks›zd›r. AKP’nin ‹ktidar Olmas›n›n Vebali Burjuva Sol Partilerin Hatas›na Yüklenemez Genel durumu, sürecin izledi¤i seyri ve nedenlerini kavramadan, nesnel durumun d›fl›nda; AKP’nin siyasal konumunun, özellikle CHP’nin, 2011 milletvekili genel seçimlerine iliflkin taktik hatalar›n›n ve yeni burjuva sol söyleminin, üzerine oturdu¤unu söylemek önemli bir yan›lg›d›r. Burjuva anlamda bir “sosyaldemokrat” projesinin olmamas› nedeniyle CHP, günübirlik siyasî taktiklerle süreci âdeta geriden takip etti. 37
Parti önderi ve yöneticileri günlük olaylar karfl›s›nda, enine boyuna düflünülmüfl, toplumsal olgular›n analizine dayal› ve bir genel stratejiyi tümleyici taktikler üretmek yerine; o an için ve “bafltan savma” bir tarzda ortaya at›lan düflüncelere dayal› yol haritas› çizdiler. Bu düflünceler “akla uydurularak” partililerce de “kutsal” laf›zlar olarak benimsendi. Bir sermaye partisi olarak CHP’nin kendi burjuva sol kimli¤ine uygun olarak yak›n durmas› gereken AB projesine; projenin halk›n ço¤unlu¤u taraf›ndan kendi yarar›na kabul edilmesine ra¤men, karfl› ç›kmas›, endifle yaratt›. Ergenekon san›¤› olan; Mehmet Haberal, Mustafa Balbay ve Sinan Aygün gibi kimlikler, oy tafl›r kan›s›yla listelere konuldu. CHP yönetimi bununla da yetinmedi; Ergenekon san›¤› olmayan ve parti d›fl›nda yer alan burjuva sa¤ kimli¤i tescilli insanlar› milletvekili adaylar› olarak listesine ald›. CHP’nin bu pragmatik yaklafl›mlar› kendini “sol” içerisinde gören küçükburjuva gruplar› bir ölçüde rahats›z etti. CHP’nin tüm bu taktik hatalar›n›n, sol seçmeni küstürdü¤ünü ve bir kesimin, bu nedenlerle, seçimlere kat›lmad›¤›n› söylemek mümkündür; ama AKP’nin halk deste¤ini yitirmemesinin, bu taktik hatalara ba¤l› oldu¤unu iddia etmek çok zorlama bir tespittir. Kitlelerin genel ideolojik politik e¤ilimini etkileyen genel statüko ve koflullar de¤iflmedikçe; burjuva sol partilerin, sa¤, muhafazakâr, milliyetçi ak›mlar›n etkisi alt›ndaki toplumsal kesimlerden destek almas› olanaks›zd›r. Burjuva solun hatalar›, ancak demokrat kesimlerin deste¤ini etkiledi ve bu destek oran› da %2, % 4’ler aral›¤›nda seyretti. Devletçilikten, statükoculuktan kopma hamlesi ve politik duruflu, pratik karfl›l›¤›n› bulmasa da ve bu söylemi ve çizgisiyle, “do¤ru yerde” konumlan›fl›, yap›lan yo¤un propagandan›n aksine, CHP’nin destek yitirmesine neden olmad›. Daha önce ald›¤› %1, %2’lik milliyetçi deste¤ini yitirdi ki; bu CHP aç›s›ndan olumlu bir fleydir. Kendisini cumhuriyetin kurucusu olarak gören ve bu nedenle devletin her kurumunu kutsal addeden partinin, seçim sonras› milletvekillerinin serbest b›rak›lmamas›n› protesto etmek için; yo¤un iç ve d›fl bask›lara karfl›n, parlamentoda k›sa süreli¤ine de olsa yemini ertelemesi dikkate de¤er bir harekettir. Bu hareket burjuva sol aç›s›ndan bir geliflmedir. Kuflkusuz tavr› sonuna kadar sürdürmemesi elefltirilebilir ama burjuva sol partinin yapabilece¤i iflin boyutu da bu kadarla s›n›rl›d›r. 38
Üzerinden atlanmamas› gereken sorun; burjuva sol partilerin burjuva düzen partileri olduklar›, bu temel ve s›n›fsal vas›flar› nedeniyle, sosyalist argümanlar kullansalar da ve programlar›nda “yaz›l›” oldu¤u anlam›nda, halk yanl›s›, “demokratik” ilkelere sahip olsalar da, pratikte bu ilkelere sahip ç›kmalar› mümkün olamaz. Bu durumlar›, onlar›; iflçilerin siyasî haklar› için mücadelesinde, Kürtler ve az›nl›klar sorununun demokratik çözümlenmesi noktas›nda, ikircikli davran›fla sürüklenmektedir. Burjuva sol bir partinin gerçek anlamda, emekçilerin kurtuluflu do¤rultusunda politika üretmesini beklemek abesle ifltigal olur. Bu partilerin politik ifllevleri; halk› “sol” söylem etraf›nda toplayarak, emekçilerin sosyalizme yönelmesini mas etmektir. Ancak görevlerini yerine getirmekte zaaf yaflayan bu partilerin halkla kurduklar› ba¤›n mücadele sürecinde afl›nmas› kaç›n›lmazd›r. Di¤er yandan burjuva sol partiler, kendi yaflam olanaklar›n› tehdit eden politik ak›mlara ve siyasî rejimlere karfl›, kendini savunma gereksinimi duyar. Bu kayg›, onun, emekçilerin ilgi oda¤› olmas›n› sa¤layacak politikalar üretmesine neden olur. Bu noktadan hareketle denilebilir ki; burjuva sol partinin demokrasi cephesinde yer almas›, bir tercih de¤il; zorunluluktur. Devrimci sosyalistler, burjuva sol partilerin s›n›fsal niteli¤ini ve ifllevi do¤ru okumad›rlar: Bu okumada yan›lsama, burjuva sol partilerle iliflkilerin, söylemde farkl›; pratikte farkl› olmas›na yol açar. Burjuva sol partilerle iliflkinin do¤ru tan›mlanmas›; burjuva sol politikalara umudunu ba¤layan emekçilerle iliflkinin do¤ru kurulmas›na katk›d›r. Kürtlerle Dans Emek, demokrasi, özgürlük blo¤unun oy oran› artmad›. Yaln›zca seçim süreci daha iyi organize edilerek, oylar›n ayn› oranda kalmas›na karfl›n, ayn› oranda oy ile daha fazla milletvekili ç›kar›lmas› sa¤land›. Bu emek, demokrasi, özgürlük blo¤unda yer alan siyasîlerin kitleleri harekete geçirecek politikalar üretemediklerinin göstergesi oldu. Sosyalist bireylerin ve di¤er yandan fleriatç› ve milliyetçi Kürt bireylerin blo¤a kat›lmas› oy oran›n› art›rmad›. Gerçek politik ittifaklar s›n›flar aras›nda yap›l›r. S›n›flar ve halklar aras›nda birli¤in tezahürü olmayan bireysel kat›l›mlar›n, etkisi ya çok azd›r ya da hiç yoktur. Bu türden vitrin süslemelerin, özellikle ideolojik yüklenimli siyasa da etki yaratmas› olanaks›zd›r. Bu nedenle birkaç bireyi etkilemekten baflka ifllevi olmayan bu kat›l›m; Kürt ve Türk emekçilerinin büyük ço¤unlu¤unun ilgisini çekmedi. 39
Seçim sürecinde politik yetersizlikleri nedeniyle adaylar; bildikleri ezber söylemin d›fl›na ç›kamad›lar. Adaylar, s›n›fsal niteliklerine yak›fl›r tarzda, kimliklerini parlat›c› söylem ve davran›fllarla öne ç›kmaya çal›flt›lar. Bu nedenle politikalar, emekçilerin sorunlar›n› dile getirmekten ve çözüm üretmekten çok, Kürt ulusalc›l›¤› ekseninde bireysel ve grupsal ç›k›fllar fleklinde oluflturuldu. Bu tav›r Türkiye emekçilerinin, Kürt hareketine karfl› var olan uzak duruflunun daha da belirginleflerek sürmesini sa¤lad›. Kuflkusuz genel faktörlerin yan› s›ra; Kürt siyasetçilerin a¤›rl›kl› kulland›klar› “milliyetçi” söylem, kendisi için s›n›f bilincine sahip olmayan Türk emekçilerinin, harekete karfl› gard almas›na neden oldu. Sosyalistlerin ve Kürt demokratlar›n›n Türk ve Kürt emekçilerini ve Alevileri harekete geçirecek siyasî program, söylem ve pratikten uzak oluflu blok’un oy oran›n›n ayn› noktada kalmas›n›n nedeni oldu. BDP yöneticileri; oy oran›n›n artmamas› konusunda “özel” bir çaba sarf etti¤i görüntüsü verdiler. Sürece yo¤un kat›l›m, partinin, yinelenen politik ezberinin de¤iflimini gerektirir ki; BDP önderleri bu de¤iflimin, boylar›n› aflaca¤›n›n fark›nda olduklar›ndan; hareketin kitleselleflmesinden ve devrimci s›n›f hareketiyle, dolay›s›yla devrimci proleter partilerle s›cak iliflki kurmaktan uzak durdular. BDP yöneticileri, sosyalist bireylerle, vitrinde kullan›lmak üzere kurulacak iliflki tarz›n› özellikle tercih ettiler. Vitrin süslemekte kullan›lan bireylerin durumuna, farkl› anlamlar yüklemekte; ittifak sorununu i¤difl etmenin bir baflka biçimi oldu. Ertu¤rul Kürkçü’nün milletvekili olmas› ile Mahir Çayan’›n; Levent Tüzel’ in milletvekili olmas›yla Deniz Gezmifl ve arkadafllar›n›n ve Süreyya S›rr› Önder’in milletvekili olmas›yla, devrimci sosyalistlerin parlamentoya girdi¤i fikri, “dili; ayn› anda beyin yerine de görev yapan ve konuflurken akli fonksiyonlar›n› tatil eden” bireyler taraf›ndan dillendirildi. Bu düflünce; parlamenter mücadeleyi revizyonizm olarak gören ve yaflam›n› küçükburjuva reformist çizgiden uzak bir çizgide kalmay› fliar edinen ve bu do¤rultuda yaflamlar›n› feda eden Mahir Çayan, Deniz Gezmifl ve arkadafllar›na gerçek anlamda hakarettir. Bu devrimci insanlar›n fikirlerini ve prati¤ini elefltirmek baflka bir fleydir; ama onlar›n hayatlar› pahas›na gerçeklefltirdikleri eylemi yads›yan prati¤i ve söylemi onlara mal eden rol çalma aymazl›¤›n› elefltirmenin gerekirlili¤i baflka bir fleydir. Emek, demokrasi, özgürlük blo¤unun küçükburjuva prati¤i ve söylemi küçükburjuvalar›n ilgisini çekti, ama sosyalizme at›f yapan blok, 40
emekçilerin kurtuluflunun temsilcisi olma yolunda bir durufl sergilemekten kaç›nd›. Aday›n kimli¤inin oy oran›n› etkileyecek olmamas›na ra¤men; BDP kurmaylar›, adaylar›n, yoksul köylü ya da iflçi emekçi olmas›n›n önünü t›kad›. Adaylar›n büyük kesimi, ifl adam›, toprak sahibi ya da ismi afl›nm›fl, umut vaat etmekten uzak küçükburjuva isimlerden olufltu. Bu milletvekillerinin atacaklar› her ad›mda, kendi s›n›fsal vas›flar›n›n etkin rol oynayaca¤› aç›kt›r. Bu milletvekilleri, Kürt halk›n›n tamam›n›n temsilcisi de¤iller. Bu milletvekilleri sosyalist de de¤iller. Küçükburjuva vas›flar› “fevri ç›k›fllara” yak›n durmalar›n›n zeminini oluflturuyor. Bu nedenle siyasî sorumluklar›n›n gerektirdi¤i gibi davranmalar› konusunda zorlanacaklar› aç›kt›r. Fevrilik ço¤u zaman teslimiyetin d›fla vurum halidir. Devrimci durufl; do¤ru politikalarla süreci yönetebilmektir. Politika, sonuçlar› tam hesap edilmeden; gerçeklefltirilmek istenen bir oyun olarak yap›l›rsa; kullanana zarar verir. BDP önderlerinin bildikleri ezberi tekrar ederek, kendilerinin de pratik anlam›n› tam bilmedikleri “demokratik özerklik” fliar›n› seslendirmeleri, bofla kürek sallamaktan öteye geçmedi. Politik baflar›s›zl›¤›n sürdürülmesi halinde; halk›n “sorgusuz” deste¤inin kaybedilmesi gerçe¤i ile karfl› karfl›ya kal›naca¤› aç›kt›r. Ki bu ulusal hareketin onar›lmaz yara almas› demektir. Devrimci sosyalistler; seçim sürecinden ders ç›kararak hareket etmek zorundad›rlar. Seçim sonuçlar›; sosyalist parti ve gruplar›n, dayan›flma içerisinde aday gösterecekleri, iflçi ve emekçilerin, parlamentoya girebilmesi koflullar›n›n var oldu¤unu, ama sosyalist partilerin de bu olana¤› kullanma yetene¤inden yoksun oldu¤unu gösterdi. Demokrasi güçlerinin; emekten yana, insanca yaflam eksenli bir durufl göstermeleri gerekliliktir. Emekçiler, iflçiler vekâletlerini burjuva aktörlere ve elbette ki küçükburjuva sosyalist aktörlere de vermekten vazgeçerek, kendi s›n›fsal kimlikleriyle oyun alan›na indi¤inde; oyun sahicilik kazanacakt›r. ‹flçiler emekçiler ancak “kendisi için s›n›f konumuna” gelerek ve toplumsal prati¤in tüm alanlar›nda, küçükburjuva aktörlere vekâlet vererek de¤il; bizzat kendileri sahnede yer alarak, kendi sorunlar›n› çözmenin aktörü olabilirler. Sosyalist, reformist aktörlerin; kendi s›n›fsal ç›karlar›n›n; emekçilerin yarar›na bir durum oldu¤una iliflkin yan›lsama yaratmalar› ve bu aktörlerin, demokrasi kulvar›nda statü edinmesinin, zafer 盤l›klar› ile karfl›lanmas›; yabanc›laflman›n, toplum bilincinde yaratt›¤› travman›n ifadesidir. 41
Sosyalistler, ideolojik ve siyasî olarak burjuva sol hareketinden ayr› konumlanman›n yan›nda ve en az onun kadar önemli olarak; burjuva solun elitçi yaklafl›m›n› fliddetle reddetmelidir. Devrimci Sosyalistler emekçi s›n›flar›n bir üyesi olarak; s›n›fsal kurtulufl mücadelesi içerisinde örgütlü yer almay› baflarmal›d›r. Bireysel iktidar ve statü istemlerini, iflçi s›n›f›n›n kurtuluflu önüne koyarak hareket etmek; sosyalizmden uzaklaflmak ve burjuva sol siyasas›na bulaflarak halktan kopman›n kap›s›n› açmak olacakt›r. Sosyalist cephe içerisinde yer alan baz› unsurlar; emek demokrasi, özgürlük blo¤unun baflar›s› ile atefllendiler ve hararetli kitleci kesildiler. Tam da bu nokta da; ilke mi kitle mi önceldir? sorusuna yan›t gereklidir. Devrimci proleter sosyalistler, do¤rular› söylemekle yükümlüdürler ve kitle deste¤i u¤runa devrimci çizgiden sapamazlar. fiimdi kitle aflk›na, devrimci sosyalist ilkelerden vazgeçerek; Alevicilik, ulusalc›l›k ve hatta din bezirgânl›¤› yapma noktas›na varan bedbin sosyalistler türedi. Art›k emekçiler, politik istençlerinin pratik karfl›l›¤›n› görmek için; öncelikle burjuva sol partilerden ve burjuva demokratik e¤ilimlerden örgütsel, ideolojik kopuflu yaflamak zorundad›rlar. Seçim sonuçlar›, bu kopuflun, eme¤in kurtuluflu için, elzem oldu¤unu sergiledi. Bu örgütsel ve ideolojik ayr› durufl zorunlulu¤u; demokrasi cephesinde yer alan güçlerle iliflkiyi yads›maz; aksine bu iliflkileri anlaml› k›lar. S›n›f bilinçli emekçiler, devrimci sosyalist bir kurtulufl ve kurulufl program› ile yürümeyi öncel sorun olarak gündeme almakla yükümlüdürler. Her s›n›f; kendi yolunda yürüyerek menzile ulafl›r.
42
‹sa Gözaçt› S›n›flar Savafl›na Marksist Bak›fl
-Polemik-
S›n›flar Savafl›m›na Farkl› Bak›fllar Üzerinde yaflad›¤›m›z co¤rafyada yaflanan ve halen sürmekte olan s›n›flar savafl›n›n yürütülmesi s›ras›nda genel anlamda afla¤›da s›ralanan bak›fl aç›lar›na göre tav›rlar sergilenmifltir. Bir: S›n›flar savafl›m›n› sadece ekonomik-sendikal mücadele ile s›n›rlayan ekonomist-sendikalist bak›fllar/anlay›fllar. ‹ki: S›n›flar savafl›m›n› sadece sokak protesto eylemleriyle s›n›rlayan, bas›n aç›klamas›n›n ötesine taflmayan popülist bak›fllar/anlay›fllar. Üç: S›n›flar savafl›m›n›, s›n›f ad›na, s›n›ftan kopuk dar bir grup örgütünün eylemiyle s›n›rlayan “öncü” iddial› bak›fllar/anlay›fllar. Dört: S›n›flar savafl›m›n› sadece fabrika eylemiyle s›n›rl› tutan kaba iflçici bak›fllar/anlay›fllar. Befl: S›n›flar savafl›m›n› sadece köylülükle/k›r ile s›n›rlayan bak›fllar/anlay›fllar. Alt›: Yukar›da s›ralanan befl özelli¤i de parça parça içinde bar›nd›ran eklektik ve pragmatik bak›fllar/anlay›fllar. Bu anlay›fllar birbirinden pek çok farkl›l›klar› varm›fl gibi görünse de esas›nda temel ortak özellikleri vard›r. ‹flçi s›n›f›n› ve emekçi kitleleri özne olarak görmemek, kendi “dar grup” örgütlerini özne yerine ikame etmek istemeleridir. Bu anlay›fllar iflçi s›n›f›n›n ve emekçi kitlelerin öncüsü ve önderi olarak sadece kendi grup örgütünü görmekte, bu türden bir örgütlenmenin oluflturdu¤u bu platforma, iflçi s›n›f›n›n ve emekçi kitlelerin kat›lmalar› için habire ça¤r› yapmaktad›r. Grup örgütleri kendili¤inden oluflturduklar› grup platformlar›n›, s›n›flar savafl›m›n›n yürütüldü¤ü platformlarla kar›flt›rmakta, iflçi s›n›f› ve genifl emekçi kitleler bu platformlarda kendilerini görmedikleri için, platformlardan uzak durmaktad›rlar. Platformlar öylesine çok ve öylesine birbirine kar›flm›fl durumdalar ki iflçi s›n›f› ve genifl emekçi kitleler hangi platformun kendi platformlar› oldu¤una bir türlü ikna olamamakta ve bütün platformlardan uzak durmay› tercih etmektedir. 43
‹flçi s›n›f›n›n ve emekçi kitlelerin üretimi gerçeklefltirdikleri iflyerleri (fabrika, atelye, büro, ofis, çiftlik, tarla, mandra…), dinlenmelerini, e¤lenmelerini, hobilerini, sosyal çal›flmalar›n› ve bar›nmalar›n› gerçeklefltirdikleri üretim d›fl›ndaki zamanlar›n› geçirdikleri yerler örgütlenmenin olmas› gereken yerlerdir. ‹flyeri örgütlenmesi temel örgütlenmedir ve örgütlenmenin ana merkezleridir. ‹flyeri örgütlenmesindeki genifl örgütlenme sendikal örgütlenme, dar örgütlenme ise parti örgütlenmesidir. Genifl örgütlenme aç›k, dar örgütlenme kapal›d›r. ‹flçi s›n›f›n›n yaflad›¤› alanlarda mahalle ve semt örgütlenmesi de merkez örgütlenmesidir. Mahalle semt örgütlenmesinin biçimleri kitle örgütleri biçimindedir. Bu örgütlenmenin kapsad›¤› alan çok genifltir. Yaflan›lan yerde yaflan›lan ortak sorunlar›n çözümüne yönelik yerel mahalle komiteleri, mahalle meclisleri, ö¤renci/veli dernekleri, dayan›flma dernekleri, sportif-kültürel-sanatsal kurulufllar (kültür merkezleri, spor kulüpleri vb.) biçiminde örgütlenme. Mahalle/semt örgütlenmesi de aç›k genifl örgütlenmedir. Mahalle semt dar örgütlenmesi parti örgütlenmesidir ve parti örgütlenmesi kapal› örgütlenmedir. ‹flçi s›n›f›n›n ve emekçi kitlelerin iflyeri, mahalle, sokak, alan eylemlerinin koordinasyonunu ve birli¤ini sa¤layacak eylem komiteleri: Eylemler aç›k-yasal alanda yap›l›yorsa eylem komiteleri biçiminde örgütlenme, eylem kapal› alanda yap›yorsa parti eylem komitesi biçiminde örgütlenme flartt›r. ‹flçi s›n›f›n›n ve emekçi kitlelerin s›n›f örgütlenmesi, kitle örgütlenmesi, eylem örgütlenmesi koordineli bir biçimde yürümeli, iflyeri-mahalle-sokak sacaya¤› iyi kurulmal›, aç›k ve kapal› alandaki çal›flmalar birbirine kar›flt›r›lmadan, birbiriyle koordineli ve uyumlu bir biçimde yap›lmal›d›r. Kimin Ç›kar› Neyin Ç›kar›? Devrimci-sosyalist-komünist sol ak›mlar›n, iflçi s›n›f›n›n genel/bütünsel ç›kar› d›fl›nda grupsal, kesimsel ç›karlar› olamaz. Marksizm’in bu aç›k kaidesini göre göre bunda ›srar eden ak›mlar, burjuva ve küçükburjuva solculu¤unun etkisi alt›nda olan ak›mlard›r. Üzerinde yaflad›¤›m›z co¤rafyada maalesef devrimci ve sosyalist harekete, iflçi-kitle hareketine burjuva ve küçükburjuva ak›mlar egemendir. Ancak bu egemenli¤in çok uzun sürmeyece¤i ço¤u olay ve olguda, iflçi-kitle eylemlerinde bariz bir biçimde görünmektedir. En büyük ö¤retici hayat›n kendisi, s›n›flar savafl›m›n›n çetin s›nav› ve prati¤idir. Burjuva ve küçükburjuva 44
solculu¤unun etkisinde bulunan ak›mlar›, s›n›flar savafl›m›n›n çetin s›nav› ve prati¤i etkisiz hale getirmifltir. Tarihsel olarak an›lan bu ak›mlar yenilgiye u¤ram›flt›r. Proletarya sosyalizminin güçlenece¤i ve egemen olaca¤› zemin oldukça genifllemeye bafllam›flt›r. Ayr›ca grup örgütleri ve grup partileri iflçi s›n›f›n›n genel/bütünsel s›n›f ç›kar›n›n yerine, kendi özel/kesimsel grupsal ç›kar›n› ikame etmelerinden ve bu özel/kesimsel grupsal ç›karlar›nda uzun y›llard›r ›srarc› olmalar›ndan dolay› s›n›flar savafl›m›nda muhatap al›nmam›fl, iflçi s›n›f› nezdinde sosyal meflruluklar›n› ve devrimci yasall›klar›n› kaybetmifllerdir. Bu durum tarihsel olarak gruplar ça¤› döneminin kapand›¤›n› gösterir. Hiç kuflkusuz her devrimci, sosyalist, komünist ak›m›n grup kurma hakk› vard›r. Sosyal pratikte grup s›nan›p denenirken geliflme gösteremiyorsa, Devrimci Hareketin birli¤ini sa¤layam›yorsa, s›n›flar savafl›m›nda tasfiyesi kaç›n›lmazd›r. Hareketin emekleme ve gruplar ça¤› döneminde bu do¤al karfl›lan›r. Ancak bizdeki örneklerine bak›ld›¤›nda; gruplar ça¤›n›n 90 y›l sürdü¤ü dünyan›n hiçbir co¤rafyas›nda görülmemifltir. Grup kurma hakk›, grup partisi kurma hakk›n› do¤urmaz. E¤er bir co¤rafyada S›n›f Partisi varsa, o co¤rafyada yeni bir s›n›f partisi kurulmaz, kurulmas› da gerekli de¤ildir. Çeflitli niyet ve amaçlarla kurulabiliyorsa, o parti ancak muvazaa partisi olur. Komünistler kendi partilerinde, s›n›flar savafl›m›nda en yüksek düzeyde taraf olman›n gere¤i olarak S›n›f Partisi kolektifinin uygun bir parças› olur. S›n›f Partisi sistem ve düzen içine girmeye do¤ru evrildi¤inde ilgili ve yetkili kurullar›nda mücadelesini sürdürür ve kongre süreçlerinde gerekli müdahalelerin üzerinden partinin proleter s›n›f çizgisi korunur ve partinin egemen çizgisi haline getirilir. Partideki proleter devrimci çizgi parti kongre süreçlerinde tasfiye edilip, egemen e¤ilim burjuva demokratik, sistem ve düzen içi reformist çizgi haline getirilirse, ancak o zaman egemen e¤imle vuruflarak büyük kopufl gerçeklefltirilir ve kopuflun meflrulu¤u oluflur. Bir co¤rafyada bir tane S›n›f Partisi olur. ‹kinci bir parti varsa o co¤rafyan›n ilerici, devrimci, sosyalist, komünist güçlerinde onulmaz sorunlar var anlam›na gelir. Üzerinde yaflad›¤›m›z co¤rafyada grup örgütleri, grup partileri, grup hareketleri Gruplar Ça¤›’n› aflarak, Kongre Yöntemi ile 10 Eylül 1920’de tek bir s›n›f partisi olan Tarihî TKP’de birli¤ini sa¤lam›flt›r. Tarihî TKPBolflevik Gelenek, Burjuva Hareket (Mustafa Kemal Hareketi) taraf›ndan erken tasfiye edilmifltir. Tasfiye sonras› yurtiçi ve yurtd›fl› bürolar›45
n›n giriflimleri Bolflevik Gelenek’in reorganizasyonunu gerçeklefltirememifl, kolektif bir hareket olma niteli¤ini kaybetmifl ve hareket bireylerin müdahaleleri üzerinden flekillenmifltir. Bu bireylerin büyük bir ço¤unlu¤u da Menflevizmin (iktidar-proleter devrim perspektifinden uzak, kapitalizmin geliflmesi için burjuva politikalar›na destek anlay›fl›/co¤rafyam›zdaki yerli sürümü Kemalizm’e destek sunan Dr. fiefik Hüsnü De¤mer çizgisi ve bu çizginin takipçisi olan MDD, UDC vb. ak›mlar) perspektifinin ve prati¤inin d›fl›na ç›kamam›flt›r. Her ne kadar fiefik Hüsnü çizgisi Sovyetlerin d›fl politikas›na uygun hareket ettiler, Kominform kararlar›n›n d›fl›na ç›kmad›lar denilse de hiçbir flekilde kendi iç dinamikleriyle Kemalizm’e, burjuva ideolojisine karfl› bir inisiyatif gelifltirememifllerdir. Tarihî TKP’nin-Bolflevik Gelenek’in tasfiyesi ayn› zamanda birli¤in de tasfiyesidir. 1920’li, 1930’lu, 1940’l›, 1950’li y›llar Hareketin üzerinde yo¤un olarak burjuva devlet terörünün -aç›k faflizmin- uyguland›¤› y›llard›r. Ayn› zamanda bu y›llar burjuva demokratik ayd›nlarla ve Kemalist hareketle iç içe geçme y›llar›d›r. Bu dönemler bütün izlerin birbirine kar›flt›¤› dönemdir. Burjuva devlet terörü bu dönemde en küçük demokratik ç›k›fl›, küçükburjuva demokratik ayd›nlar› ve yazarlar› bile “komünist” olarak damgalam›fl ve yarg›lam›flt›r. 1960’l› y›llar devrimci, sosyalist, komünist ak›mlar›n yeniden dirilifl y›llar›d›r. 1960’l› y›llar›n sonlar›na do¤ru s›n›f çeliflkileri, s›n›flar savafl›m› keskinleflmifltir. Bu keskinleflme devrimci-sosyalist-komünist solu yeni aray›fllara yöneltmifltir. Türkiye ve Kürdistan co¤rafyas› f›k›r f›k›r kaynamaktad›r. ‹flçi s›n›f›, emekçi kitleler ve yoksul köylülük -k›r proletaryas›aya¤a kalkm›fl ve yeni aray›fllara yönelmifltir. Grevler, direnifller, iflyeri iflgalleri, toprak iflgalleri, okul boykotlar› ve iflgalleri yo¤unlaflm›fl, iflçi s›n›f›, emekçi kitleler, yoksul köylülük “komiteler ve birlikler” biçiminde örgütlenmifltir. Bu komite ve birlikler bizim co¤rafyam›za özgü yerel-yerli Sovyet-meclis örgütlenmesi oluflumlar›d›r. ‹flçi s›n›f›n›n, emekçi kitlelerin, yoksul köylülü¤ün hareketlili¤i ve yerel örgütlenme düzeyi, devrimci-sosyalist-komünist solun örgütlülük düzeyinden çok daha ileridedir. Bu çeliflkili durumun afl›lmas› için aray›fllar h›z kazanm›flt›r. Bu aray›fllar sürerken 15/16 Haziran Büyük ‹flçi Hareketi gerçekleflmifl, Hareketin önü 12 Mart Faflist Askeri Darbesi ile kesilmifl, Hareketin içinde bulunan devrimci-sosyalist-komünist solun kadrolar› tasfiye edilmifl, yerel Sovyetlerin koordinasyon ve birli¤i sa¤lanarak merkezi bir Sovyet’e dönüfltürülememifltir. 46
1970’li y›llardaki yeniden yükselifl ve devrimci-sosyalist-komünist soldaki aray›fl ve ayr›flmalar Birlik sorununu çözememifl, aray›fllar›n önü 12 Eylül 1980 Faflist Askerî Darbesi ile kesilmifltir. 1980’li y›llarda Kürdistan co¤rafyas›ndaki Botan ç›k›fl›, Türkiye co¤rafyas›ndaki Zonguldak madencilerinin ç›k›fl› büyük bir heyecan yaratm›fl ulusal kurtulufl dinami¤i ile s›n›fsal kurtulufl dinamiklerinin “el-ele”li¤i ise bir türlü sa¤lanamam›flt›r. Bu ç›k›fllardan ulusal kurtulufl dinami¤inin kitleselleflmesi politik önderli¤i ile bütünleflmifl, s›n›fsal kurtulufl dinami¤i kendi politik önderli¤ini yaratamam›fl, politik önderli¤i ile bulaflamam›fl ve kitleselleflememifltir. Ulusal kurtulufl dinami¤inin kitleselli¤i tekelci sermayeyi ürkütmüfl ve bu dinami¤e tekelci devlet terörü/sömürge terörü uygulam›flt›r. Tekelci devlet terörüne yönelik direnifl meyvelerini vermifl, ulusal kurtulufl dinami¤i geçirdi¤i evrimle (geçirdi¤i evrim ayr› bir yaz›n›n konusudur) bugün de kitleselli¤ini sürdürmekte ve varl›¤›n› korumaktad›r. Bütün bu anlat›lan süreçte Komünist Hareket birikimlerinin süreklili¤ini içsel sorunlar› nedeniyle sa¤layamam›flken, burjuvazi sermaye birikimi ve sömürü oranlar›n› art›rarak tekelci konumunu pekifltirmifl, ayr›ca s›n›flar savafl›m›nda edindi¤i deneyimleri emperyalist odaklar›n katk›s›yla devlet ayg›t›n› sürekli gerici tahkimatlarla güçlendirerek tekelci militarist polis devletine evrilmesini sa¤lam›flt›r. Yapay Ayr›flma-Bölünme Sahici Ayr›flma-Bölünme S›n›fsal kurtulufl sa¤lanmadan toplumsal özgürlük sa¤lanamaz. S›n›fsal kurtulufl sa¤lanmadan toplumsal eflitlik sa¤lanamaz. S›n›fsal kurtulufl sa¤lanmadan toplumsal kurtulufl sa¤lanamaz. Toplumsal kurtuluflun önündeki en büyük engel emperyalist-kapitalizmdir. Emperyalist-kapitalizm afl›lmadan eme¤in kurtuluflunun ve insanl›¤›n kurtuluflunun önü aç›lamaz. ‹flçi s›n›f›n›n toplumsal ve tarihsel görevleri vard›r. ‹flçi s›n›f› önce kendisini var etmenin ve kendini yeniden var etmenin (eme¤in korunumu kanunu-antikapitalizm) savafl›m›n› vermek zorundad›r. Ard›ndan iflçi s›n›f› kendi kurtuluflunun (eme¤in kurtulufl kanunu-sosyalizm) ve insanl›¤›n kurtuluflunun (insanl›¤›n kurtuluflu kanunu-komünizm) savafl›m›n› vermek zorundad›r. Proleter devrimcilik s›n›flar savafl›m›na bu üçlü ka47
rakter/kanun üzerinden bakar ve örgütlenmeyi S›n›f Partisi üzerinden flekillendirir. ‹flçi s›n›f› s›n›f bilincinin, örgütlenmenin, s›n›f savafl›m›n›n merkezine bu karakteri yerlefltirmek zorundad›r. S›n›flar savafl›m›n›n merkezine bu karakter yerlefltirilmeden iflçi s›n›f›n›n bütünsel s›n›f ç›kar› ortaya konulamaz. ‹flçi s›n›f› iktisadî olarak ayakta kalabilmeli ki kendini koruyabilsin. ‹flçi s›n›f›n›n sendikal-ekonomik mücadelesi kendini koruma, kollama ve savunma mücadelesidir. Bu mücadele biçiminin s›n›rlar›n› geniflletmek ancak iflçi s›n›f›n›n sendikal ve siyasal birli¤ini sa¤lamakla mümkündür. ‹flçi s›n›f› kendini koruma, kollama ve savunma mücadelesini verirken, savunma savafl›m›n›n s›n›rlar›n› da bizzat yaflayarak, kendi deneyimiyle ö¤renir. ‹flçi s›n›f› savunmadan sald›r›ya do¤ru geçerken savunma arac›n›n s›n›rl›l›klar›n› aflarak, eme¤in kurtulufl araçlar›na yönelir. Proletaryan›n savafl›m› ekonomik mücadeleden siyasal mücadeleye do¤ru evrilir. Bu aray›fllar sendikal mücadelenin önemini azaltmaz. Eme¤in korunumu ile eme¤in kurtuluflu mücadelesini iç içe geçirir ve eme¤in kurtuluflu mücadelesi ile kaynaflt›r›r. ‹flçi s›n›f› ve emekçi kitleler, eme¤in korunumu için sendikal ve siyasal örgütlenme hakk›n› savafl›mla kazanarak, alttan ikili egemenlik/ikili iktidar durumuna gelene kadar hiç eksiksiz ve ikircikli¤e kap›lmadan bu savafl›m› vermek durumundad›r. Proleter devrimciler bu alan› küçümsememeli ve bu alan› sa¤ ve “sol” teslimiyetçi oportünizme (burjuva ve küçükburjuva solcu ak›mlara) terk etmemelidir. ‹flçi s›n›f›n›n, eme¤in korunumu savafl›m›nda edindi¤i deneyimler ve kazan›mlar, eme¤in kurtuluflu savafl›m›n› besleyecek ve bu savafl›m›n zeminini sa¤lamlaflt›racak unsurlard›r. ‹flçi s›n›f› eme¤in kurtuluflu savafl›m›n›, emperyalist-kapitalizmin eflitsiz -birleflik- dengesiz geliflim kanunundan yararlanarak, bu kanuna göre gelifltirir. Emperyalist-kapitalizm bir sistem oldu¤u için birleflik geliflim özelli¤i gösterir. Emperyalist-kapitalizmin bileflimindeki ögelerin geliflimleri farkl› düzeylerde oldu¤u için eflitsiz geliflim özelli¤i gösterir. Emperyalist-kapitalizmin sisteminin bilefliminin içindeki birimler aras›ndaki eflitsizlik birimler aras›nda çeliflkilere neden olur. Çeliflkiler birimler aras›nda hiyerarfli yaratt›¤› için dengesiz geliflim özelli¤i gösterir. Emperyalist-kapitalizmin kendi sistemi içerisinde oluflturdu¤u birlik çeliflkili bir birliktir. Birli¤in içindeki her ünite kendi içerisinde çeliflkili bir durumu belirtir. Bu çeliflki emek-sermaye (uzlaflmaz s›n›f) çeliflkisidir. Birlik üniteleri48
nin aras›nda da uluslararas› kapitalist pazardan pay alma çeliflkisi vard›r. Birli¤in tek tek ünitelerinin iç çeliflkileri emperyalist- kapitalizmin yap›sal krizini; ünitelerin birbirleri aras›ndaki çeliflki ise emperyalist-kapitalizmin hegemonya krizini oluflturur. Emperyalist-kapitalizmin nesnellikten kaynakl› yap›sal krizi nesnel olarak o co¤rafyan›n “zay›f halka” olup olmad›¤›n› belirler. Zay›f halkan›n kopar›lmas› için sadece nesnellik/nesnel koflullar yeterli de¤ildir. Öznel koflullar›n da oluflmas› gereklidir ki zay›f halka kopabilsin. Özcesi zay›f halkan›n kopmas› devrimci durumun öznel ve nesnel koflullar›n›n oluflmas›na ba¤l›d›r. Zay›f halkan›n kopar›lmas›, s›n›flar savafl›m›n›n hem co¤rafî düzlemde hem de uluslararas› düzlemde verilifl düzeyi, durumu, mücadele biçimine göre belirlenir. Bir zay›f halka, nesnel olarak zay›f halka oldu¤u için kopmaz, zay›f halkay› koparacak öznenin eli iktidara uzand›¤› zaman kopar. Zay›f halkay› koparacak olan özne/iflçi s›n›f› ve müttefikleri s›n›flar savafl›m›n›n bütün araçlar›n› ve mücadele biçimlerini siyasî iktidar› almaya odaklan›p, kanalize oldu¤unda, emperyalist-kapitalizmin zay›f halkas› kopar›l›r. Proleter devrimin siyasî devrim aya¤› gerçeklefltirilmifl olur. Bir co¤rafyadaki devrimci-sosyalist-komünist sol aras›ndaki en temel ayr›m noktas› buras›d›r. S›n›flar savafl›m› siyasî iktidar› al›p/almama durumuna göre hakikî ayr›flmalar belirlenir. Proleter Ekim Devrimi’ndeki Bolflevizm-Menflevizm ayr›flmas›n›n temelinde bu gerçek yatar. Bolflevizm-Menflevizm ayr›flmas› hakikî bir ayr›flmad›r. Üzerinde yaflad›¤›m›z co¤rafyadaki devrimci-sosyalist-komünist sollar›n ayr›flmas› siyasî iktidar› al›p/almama durumuna göre de¤il, grup örgütlenmelerinin do¤rusal büyümedeki ihtiyaç hesaplar›na göre yap›lan sahici olmayan yapay ayr›flmalard›r. Üzerinde yaflad›¤›m›z co¤rafyada, Tarihî TKP’nin tasfiye ediliflinden sonra, komünistler, devrimci-sosyalist-komünist sol birikimin birli¤i ile s›n›f hareketinin en ileri unsurlar›n›n birli¤ini sa¤layarak, hakikî ayr›flma esas›na göre, kongre yöntemiyle S›n›f Partisi’ni oluflturamad›klar› için hakikî ayr›flma yaflanmam›flt›r. fiimdi bütün izler birbirine kar›flm›fl durumdad›r. Grup örgütlerinin, grup partilerinin ç›kard›klar›, toz duman ortam›nda, rekabetçi bir karmafla devam ediyor. Bu rekabetçi karmafla iflçi s›n›f›n›n ve emekçi kitlelerin yaflad›klar› temel sorunlar›n hiçbirisine çözüm üretmiyor.
S. P. F/4
49
‹htiyac›m›z Grup Partisi De¤il S›n›f Partisidir • ‹flçi s›n›f›n›n ve emekçi kitlelerin s›n›flar savafl›m›n›n bütün alanlar›n›n ve bütün biçimlerinin, s›n›f›n tarz›na uygun olarak yürütülebilmesi için, iflçi s›n›f›n›n yerel-co¤rafî-evrensel birli¤ini kurabilecek; • S›n›f›n iktidar›n›-proleter siyasal ve sosyal devrimini hedefleyebilecek; • Co¤rafyadaki komünist ve devrimci hareketin birikimini birlefltirip sentezleyebilecek; • ‹flçi s›n›f› hareketiyle sosyalist hareketi ve de kitle hareketini bütünlefltirebilecek; • Birleflik, ciddî, güçlü, güvenilir ve donan›ml›, kurumsal merkezi disiplinli S›n›f Partisi’ne ihtiyaç vard›r. S›n›f Partisi: ‹flçi s›n›f›n›n ve emekçi kitlelerin üzerinde egemen olan, burjuvazinin ve küçükburjuvazinin ideolojik, politik, ekonomik egemenli¤ini parçalay›p, iflçi s›n›f›n›n ideolojik ve politik egemenli¤ini oluflturacakt›r. S›n›f Partisi: Sosyalist gerçekçi sanat ve kültür hareketini de iflçi s›n›f› hareketiyle bütünlefltirip kaynaflt›racakt›r. Ayn› zamanda; Bilim-Politika-Sanat-Kültür-Estetik-Etik bütünselli¤ini gerçeklefltirecektir. ‹flçi s›n›f› ve komünistler S›n›f Partisi’ni kazanmadan gelece¤i kazanamazlar. Bu ba¤lamda en zor, en kapsaml› devrimci görev: Burjuvaziyle her alanda boy ölçüflmeye aday kurumsal merkezi disiplinli S›n›f Partisi’nin oluflturulmas›na çal›flmakt›r. Bu görev hiçbir koflula savsaklanamaz. Gelece¤i ve S›n›f Partisi’ni kazanma sorumlulu¤u duyan komünistler göreve bafl›na!
50
Turgay Ulu -Gözlem-De¤erlendirmeEmperyalist Kapitalist Sistem Ray›na Oturuyor Yunanistan’dan ‹zlenimler Sosyalizm denemeleri, emperyalist-kapitalist sistemin do¤al iflleyiflini kesintiye u¤ratm›flt›. Dolay›s›yla kapitalistler, sosyalizm denemelerinin daha fazla alana yay›lmas›n›n önünü kesmek için iflçi s›n›f›na görece baz› haklar tan›mak durumunda kalm›fllard›. “Sosyal devlet” söylemi böylesi bir dönemi ifade etmek için kullan›lmaktayd›. ‹flçi s›n›f›n›n kapitalizm karfl›s›nda elde etti¤i haklar, burjuvalar›n bahfliflleri de¤ildi elbette. Bu haklar› almak için iflçi s›n›f› oldukça fazla bedel ödemek durumunda kalm›flt›. Verdi¤i mücadeleler sayesinde, diflle t›rnakla söküp alm›flt› bu haklar›n›. Sosyalizm denemelerinde yaflananan geriye dünüflten sonra, art›k bir önlem olarak iflçi s›n›f›na hak vermek gerekmiyordu. Üstüne üstlük kapitalizm, krizlerini atlatmak için bu güne kadar elde edilen tüm haklarda k›s›tlamalar yapma ihtiyac› duyuyordu. Sosyalizm denemeleri henüz geriye düflmemiflken, iflçi s›n›f›n›n kazand›¤› haklardan k›s›nt›lar yapmak o kadar kolay olmuyordu ya da emperyalist kuvvetler her istedi¤i yere sald›r›lar›n› rahatça gerçeklefltiremiyorlard›. Böylesi ifllere kalk›flt›¤›nda, kitleler sosyalizm seçene¤ini daha fazla hayata geçirmeye girifliyorlard›. Burjuvalar bundan çok korkuyorlard›. Sosyalizm denemelerinin daha fazla dünya çap›na yay›l›m e¤ilimi göstermesi onlar›n korkular›n› art›r›yordu. Bu durumda bir geri ad›m at›p, iflçi s›n›f›n›n sosyal haklar›n› geniflletmek zorunda kal›yorlard›. Bu gün oldu¤u gibi, her istedi¤i yere sald›r›lar düzenlemek yerine olabildi¤ince “çat›flmas›z ve sorunsuz” bir sistem olmas›n› istiyorlard›. Gerçeklefltirilen her askeri operasyon iç savafllara ve devrimlere yol açma olas›l›¤›n› ba¤r›nda tafl›yordu. Bu nedenle burjuvazi daha temkinli yaklafl›yordu sosyal-s›n›fsal meselelere. Tekni¤in ve teknolojinin geliflmesi, üretim süreçlerinde canl› eme¤in kullan›m›n› nicelik olarak azalt›yordu. Kol gücüyle çal›flan iflçiler sa51
y›sal olarak azal›rken, kafa eme¤iyle çal›flan iflçilerin say›s› art›yordu. Ayn› zamanda üretim ve tüketim d›fl› kalan iflsiz iflçilerin say›lar› bir kartopu gibi yuvarlanarak her geçen gün art›fl gösteriyordu. Bir zamanlar sömürgelerden elde edilen paralarla iflsizlere görece baz› güvenceler tan›n›yordu. fiimdi bu güvenceler bir bir geri al›nmak isteniyor. Bunlar› hayata geçirmek için her gün yeni paketler ve yeni kemer s›kma yöntemleri devreye sokuluyor. Üretimde canl› eme¤in kullan›m› azal›p, sabit sermayenin (makina vb.) kullan›m› artt›¤› zaman kâr oranlar›nda düflme e¤ilimi yasas› kendisini gösteriyordu. Emperyalist-kapitalizme “ak›l veren” kimi postmarksist yazarlar›n iddias›n›n aksine, kapitalistler canl› emek kullan›m›ndan vaz geçemediler/vaz geçemezler. Art›-de¤erin kayna¤› canl› emek gücüdür. Salt makinalara dayal› bir üretim hayali, kapitalist sistemin do¤as›na ayk›r›d›r. Emperyalist kapitalist sistem dönem dönem krizlerini azaltsa da bu krizlerden bütünüyle kurtulmas› mümkün de¤ildir. Krizler art›k çok s›k aral›klarla yaflanmaktad›r. Art›k burjuvazinin yedek sanayi ordusu olan iflsizleri devreye sokmas› da olanakl› de¤ildir. ‹flsizli¤e çare bulmak bir yana her gün yeni bölükleri iflsizlerin aras›na katmaya devam ediyor. Kapitalist sistemin do¤al iflleyiflinde kesintiler yaratan sosyalizm denemeleri geriye düfltükten sonra, art›k kapitalizm do¤al seyrini izlemeye devam etmektedir. Kapitalist küreselleflme ba¤r›nda tafl›d›¤› s›n›fsal çeliflki ve çat›flk›lar›yla henüz pratik sonuçlar›n› bütün yönleriyle vermemifl olsa da, kapitalist iflleyiflin “engelsiz” olarak seyrine devam etmesinin ne gibi sonuçlara yol açt›¤› yavafl yavafl görülmeye bafllad›. Rekabet yasas›n›n geçerlili¤ini sürdürdü¤ü, AB’nin içine düfltü¤ü çok yönlü sorunlardan anlafl›lmaktad›r. AB projesi öngörüldü¤ü ve propaganda edildi¤i gibi, ulusal s›n›rlar› y›kan, serbest dolafl›m hakk›n› sa¤layan bir sonuç yaratmad›. Yaln›zca Irak gibi ulus devletlerin yap›s› emperyalist devletler koalisyonunun istedi¤i biçimde yeniden düzenlendi. Amerika, Almanya, ‹ngiltere gibi ulus devletlerin varl›¤› garanti alt›na al›n›rken, Irak, ‹ran, Suriye vb. ulus devletler ortadan kald›r›l›p, yerine kendilerinin bir eyaleti gibi iflleyen yönetimler kurulmak isteniyor. E¤er ulus devletlerin sonundan söz edilecekse, ancak Saddam’›n Irak’› gibi ulus devletlerin sonundan söz edilebilinir. Yoksa Amerika, Almanya ya da ‹ngiltere gibi ulus devletlerin sonundan söz edilemez. Tam tersine bu bü52
yük emperyalist devletler kendi geleceklerini güvence alt›na almak için ulus devlet yap›lar›n› yeniden ve daha portatif bir biçimde tahkim etmektedirler. Sadece hantal yap›lar›n› törpülemifl oluyorlar. Kronik hale gelen krizler devam ettikçe, baflta ekonomisi zay›f ve ba¤›ml› olan ülkelerin iflçilerinin yaflam koflullar› çekilmez bir hal al›yor. Bununla da s›n›rl› kalm›yor. Uzun bir süre ba¤›ml› ülkelerden elde ettikleri paylarla iflçi s›n›f›n› susturan ya da susturmaya çal›flan emperyalist ülkeler art›k bunu devam ettirmekte güçlükler yafl›yorlar. Ekonomisi zay›f olan Yunanistan gibi ülkeler iflçilerin kazançlar›ndan daha fazla kesinti yapmak zorunda kal›yor. Emperyalist-kapitalist sistemin uygulad›¤› hak gasplar›na karfl› en güçlü tepkiler Tunus, M›s›r gibi topraklardan geldi. Ba¤›ml› ve sömürge ülkelerdeki iflçi s›n›f›n›n hâlâ devrim yapmadaki dinamik gücü geçerlili¤ini koruyor. Art›k bat› ülkelerindeki iflçi s›n›f› da eskisi kadar uysal de¤il. Onlar›n da yaflam koflullar› daralt›lmaktad›r. Oralarda da art›k tepkilerin önü al›nam›yor. Ekonomisi zay›f olan, AB bileflenleri içinde en çok sorunlar yaflayan ülkelerden biri de Yunanistan oldu. Yunanistan’da kemer s›kma politikalar›n›n bir türlü sonu gelmiyor. Asgari ücreti düflürdüler. Ama bu çare olmad›. fiimdi ö¤retmenlik gibi mesleklerde çal›flanlar›n ücretlerinden kesintiler yap›lmas› gündeme getirilmifl durumda. Yunanistan’da yaflanan tek sorun kemer s›kmadan kaynaklanan sorunlar de¤il. Kaçak göçmenlerin geçifl hatt›nda bulunan Yunanistan bir yandan da kaçak göçmenlik sorunuyla bafl bafla kalm›fl durumda. Yunanistan hükümeti bir yandan, Türkiye’den s›n›r› geçerek gelen kaçak göçmenli¤i önlemek için s›n›r boyuna çit çekece¤ini dillendirirken, di¤er yandan s›n›r ihlali yapan göçmenleri karakollarda uzun süre göz alt›nda tutarak BM’den fon alman›n hesaplar›n› yapmaktad›r. * * * Kaçak göçmenlerin bazen alt› ay› bulan tutukluluk süresince yaflad›klar› karakollar, orta ça¤dan kalma ma¤aralar› and›rmaktad›r. Karakollar ince uzun bir gecekondu biçiminde. Ya¤mur ya¤d›¤› zaman içeriye su s›z›yor. Tuvaletlerinde sifon bulunmuyor. ‹nsanlar bu karakollarda üst üste yat›r›larak bekletilmektedir. Bu karakollarda her türden bulafl›c› hastal›k mevcuttur. S›cak suyun olmad›¤› karakollarda bitler kaçak göçmenlerin kafa derilerini kemirerek semiriyorlar. Afganistan, Pakistan, 53
‹ran, Fas, Cezair, Irak, Nijerya, Dominik gibi ülkelerden ekonomik sorunlar nedeniyle kaç›p Avrupa’ya geçmek isteyen kaçak göçmenler, yakaland›klar› Yunanistan’da tutulduklar› bu karakollar›n insanl›k d›fl› koflullar›na karfl› herhangi bir tepki göstermiyorlar. Yunan polisi taraf›ndan her türlü afla¤›lamaya boyun e¤mek zorunda b›rak›l›yorlar. Yunanistan’da önemli bir problem olan kaçak göçmenler, iç politika malzemesi olarak da kullan›lmaktad›r. Genel olarak Avrupa ülkelerinde bir ›rkç›-faflist hareketlerin güçlenmesinin yafland›¤› biliniyor. Irkç›l›¤›n en yo¤un biçimde kendisini hissettirdi¤i yerlerden biri de Yunanistan’d›r. Irkç›l›k kriz koflullar›nda bir çeflit yönetim yöntemi olarak devreye sokulmufl durumda. Yunan toplumunda, kaçak göçmenlere karfl› zaten bir tepki var. Kaçak göçmenler iflsizli¤in ve yoksullu¤un nedeni olarak görülmektedir. Gerçekten de uyuflturucu, seks gibi sektörlerde kaçak göçmenler ucuz ifl gücü olarak kullan›lmaktad›r. Kaçak göçmenlerin Yunanistan’da normal bir ifl bulmalar› olanakl› de¤il, muhtaç durumdalar ve bu durum onlar› her türlü pis ifle bulaflmaya mecbur k›lm›fl durumda. Son bir ay içinde Yunanistan’da öldürülen göçmenlerin say›s› onlarla ifade edilebilir. Irkç› örgütlenmeler üçer kifli halinde göçmenlerin yo¤un olarak yaflad›klar› Atina Omanya bölgesinde dolaflarak göçmen av›na ç›k›yorlar âdeta. Yabanc› olduklar›n› anlad›klar› insanlara b›çaklarla, sopalarla sald›r›yorlar. Bu sald›r›larda a¤›r yaralananlar ve ölenler oluyor. Polis ve devlet de bu sald›r›lar› önlemek bir yana âdeta teflvik eder durumdad›r. Bas›nda provokasyona yol açacak türden haberler yap›lmaktad›r. B›çaklanarak öldürülen bir Yunanl›n›n, kameras› için kaçak göçmenler taraf›ndan öldürüldü¤ü yönünde bas›nda haberler yay›ld›. Bu haberlerin yay›lmas› üzerine faflist gruplar göçmen av›na ç›kt›lar. Çok say›da göçmen yaraland› veya öldürüldü. Habere konu olan Yunanl›n›n öldü¤ü do¤ru olsa da öldürülme nedeni do¤ru yans›t›lmam›flt›. Öldürülen Yunanl› iddia edildi¤i gibi salt kameras› gasbedilmek amac›yla b›çaklanmam›fl. Ölen Yunanl›, göçmenlerden sürekli eroin sat›n alan birisiymifl. Ald›¤› eroinin paras›n› ödemiyormufl. Birkaç kere göçmenler taraf›ndan uyar›lan adam ödemeyi yapmay›nca göçmenler adam› b›çaklam›fllar ve kameras›n› da alm›fllar. Bunun üzerine, faflist bir grup üçer kiflilik ekipler oluflturarak, sokaklarda dolaflmaya bafllad›lar. Ellerinde b›çak, sopa 54
gibi malzemeler olan bu ekipler, fark›na vard›klar› yabanc›lara sald›r›p, onlar› öldüresiye dövüyorlard›. Dövme olaylar›nda birkaç göçmen öldü ve birçok göçmen de a¤›r yaraland›. Polis de bu sald›r›lara zemin haz›rlad› ve bu tip olaylara müdahale etmemeyi tercih etti. Irkç› gruplar yay›nlar›nda, göçmenlerin en çok ikamet etti¤i yeri kastederek: “Omanya’y› bize b›rak›n, biz temizleriz.” diyorlard›. Krizle bo¤uflan Yunanistan yönetimi, göçmenlere karfl› oluflan bu tepkiden faydalanmaya çal›flmaktad›r. Yönetime karfl› gerçekleflen öfkeyi farkl› alanlara çekmek için göçmenlere karfl› geliflen tepkiyi teflvik etmektedirler. Böylece hem eylem yapan kitleleri baflka kanallara yöneltmek istiyor hem de kaçak göçmenleri yoksullu¤un, iflsizli¤in nedeni olarak göstermek istiyor. Yunanistan’da yaflayan göçmenler kendi haklar›n› savunmak için çeflitli örgütlenmelere gitmiflseler de bu tip sald›r›lar› önlemek ve kendilerini savunmak için etkili eylemler örgütleyemiyorlar. Göçmenler baz› küçük sol gruplardan, anarflistlerden destek alabilmektedirler. Sol kesim de dâhil olmak üzere, Yunanistan toplumu göçmenlerin yaflad›klar› sorunlar karfl›s›nda oldukça duyars›z davranmaktad›rlar. Türkiyeli politik göçmenler de bir araya gelip ortak eylem örgütleyemiyorlar. Gefra gibi politik dernekler baz› eylemler yapmaya çal›fl›yor. Ancak kitlesel olmayan bu eylemlere polis ve di¤er faflist gruplar sald›r›yorlar. Bu nedenle bu tip eylemler de, göçmenlere karfl› gereklefltirilen faflist sald›r›lar›n yo¤unlaflt›¤› dönemlerde tercih edilmiyor. Eyleme gelen az say›da kitlenin can güvenli¤ini sa¤lamak zor oluyor. * * * Yunanistan’da kitlelerin gerçeklefltirdi¤i protesto eylemleri hiç bitmiyor. Yunanl› sol gruplar, her ne kadar göçmenlerin öldürülmesi karfl›s›nda duyars›z kalsalar da, geçmifl dönemde bir protesto eylemi s›ras›nda polis taraf›ndan öldürülen genç için çok say›da eylemler gerçeklefltirdiler. Gencin öldürüldü¤ü soka¤a an›t yapt›lar. Gencin ad›n›n içinde geçti¤i duvar yaz›lamalar› hâlâ göze çarp›yor. Kriz döneminde devreye sokulan kemer s›kma politikalar›na karfl› sürekli eylemler yap›l›yor. Geçti¤imiz günlerde ‹spanya’da eylem yapanlar, internet arac›l›¤›yla Yunanistanl›lara mesaj çekmifllerdi. Bu mesajda “Biz sokaklarday›z siz uyuyorsunuz.” demifllerdi. Bunun üzerine Yunanl›lar sokaklara döküldüler. Syntagma Meydan›’na çad›rlar kurup gece 55
buralarda kalmaya bafllad›lar. Syntagma Meydan› Yunanistan parlamento binas›n›n tam karfl›s›nda yer al›yor. O günden sonra her gün Syntagma Meydan› baflta olmak üzere belli bafll› tüm meydanlarda kitleler toplan›yor. Özellikle akflam ve gece saatlerinde kitlenin say›s› oldukça art›yor. Bu eylemler herhangi bir örgütün öncülü¤ünde gerçekleflmiyor. Alanda herhangi bir örgüt veya parti pankart› göze çarpm›yor. Eylemler, internet haberleflmeleri üzerinden ve halk›n kendi kat›l›m›yla gerçeklefliyor. Alana bir megafon koymufllar. ‹steyen her birey bu megafondan konuflma yapabiliyor, eylemlerin gidiflat›yla ilgili görüfllerini ifade edebiliyor. Parlamento binas›yla, Syntagma Meydan›’n›n aras›nda bulunan yolun parlamento taraf›nda askerler bir zincir oluflturarak bekliyorlar. Eylemcilerin en çok att›klar› sloganlardan biri “H›rs›zlar!” slogan› oluyor. Parlamentodakilerin binip kaçmas›n› söylemeye çal›flan, içinde helikopter resmi bulunan pankartlar› asm›fllar parlamentoya yak›n direklere. Yunanistanl›larda ay›p karfl›lanan bir hareketi sürekli parlamentoya karfl› yap›yor eylemciler. Baz› eylemciler temsili dara¤açlar› tafl›yor ellerinde. Baz›lar› da bir insan iskeleti maketini baca¤›ndan zincirlemifller ve a¤z›na dolar t›k›flt›rm›fllar. Karanl›k çöktü¤ü zaman ellerindeki el fenerine benzeyen bir aletle lazer ›fl›klar›n› tutuyorlar parlamento binas›n›n camlar›na do¤ru. Parlamento binas›n›n yak›n›nda bulunan ve genellikle zenginlerin mekân› olan ünlü bir otelin camlar›na da lazer ›fl›klar› tutuluyor. fiu anda belli bafll› meydanlarda her gün yap›lan bu eylemler halk›n kendi inisiyatifiyle gerçeklefltirilen eylemlerdir. Grev ve yürüyüfllerde örgüt ve partiler kendi pankartlar›n› tafl›yorlar. Yunanistan’›n en kitlesel sol partisi olan KKE (Yunanistan Komünist Partisi) parlamentodaki üçüncü parti durumundad›r. Ancak KKE’nin çizgisi ulusalc› özellikler tafl›yor. Her ne kadar klasik Marksist-Leninist çizgiyi savunduklar›n› iddia etseler de, ulusalc›l›k onlarda a¤›rl›kl› bir yer edinmifl durumda. Ayr›ca KKE tüm eylemlerde ayr› hareket ediyor. Geçti¤imiz günlerde yap›lan genel grev yürüyüflünde eylem saat 11’de bafllayacakt›. Fakat KKE ve ona ba¤l› sendika olan PAME eylemi saat 9’da bafllat›p 10’da bitirdi. Kendi bafl›na yürüdü. Di¤er kitle ve örgütler eyleme bafllad›¤› saatlerde KKE eylemi bitirmiflti. KKE’den kopan birçok grup da var. KKE’nin kendisine ait olan bir televizyon kanal› var. Bu kanalda, eylemlerde yaln›zca kendi kortejlerini yans›t›yorlar ekranlara. Di¤er gruplar›n kortejlerini yans›tm›yorlar. 56
KKE’nin eylemlerinde yafll›lar›n yo¤un oldu¤u dikkatleri çekiyor. Hem KKE’nin eylemleri hem de her gün meydanlarda yap›lan kendili¤inden eylemlerde insan bir eylem havas› alam›yor. Daha çok piknik ya da karnaval havas› var bu eylemlerde. Yunanistan solu da t›pk› Türkiye’deki devrimci hareketler gibi bölük pörçük durumda. Bürokratlaflm›fl, hantal ve ifllevsiz partilere ve sendikalara karfl› tabanda bir rahats›zl›k var. Yeni yeni küçük sendikalar kuruluyor tabanda. ‹flçiler kendi aralar›nda yeni örgütlenme yöntemlerini tart›fl›yorlar. Yunanistan için pratik devrimcilik aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, en eylemci gruplar›n anarflistler oldu¤unu söylemek mümkündür. Eylemlerde polisle dövüflenler genellikle anarflistler oluyor. Polis yürüyüfl boyunca yaln›zca anarflistlerin kortejlerinin etraf›nda geziniyorlar. Di¤er gruplara hiç yaklaflm›yorlar. Di¤er gruplarda herhangi bir olay ç›kmas› olas› görülmüyor. Normal yürüyüfl devam ederken aniden bir anarflist genç f›rlay›p etrafta bulunan Mercedes marka araban›n camlar›n› sopayla indiriyor. Gence müdahale eden kravatl› bir adam (büyük olas›l›kla araban›n sahibi) gencin di¤er arkadafllar›n›n öfkesini üzerine çekiyor ve darp ediliyor. Araba atefle veriliyor. Elbette anarflistlerin hedefsiz ve rastgele fliddetini tasvip etmek mümkün de¤il. Ama devlet karfl›s›nda zorlay›c› eylem türlerini deneyen ya da tart›flan gruplar genellikle anarflistler oluyor. Yunanistan’daki 17 Kas›m Hareketi tutuklular›n› saymazsak, politik tutuklular sadece anarflistlerden olufluyor. 150’ye yak›n tutuklunun tamam› anarflistlerden olufluyor. Baz›lar› uzun süreli ceza alm›fl olan tutuklu anarflistlerle dayan›flmak için birçok eylem gerçeklefltiriliyor. Anarflistler sokaklarda afiflleme yap›yorlar. Tutuklu arkadafllar›n›n duruflmalar›na kitlesel kat›l›m gerçeklefltiriyorlar. Tutuklu arkadafllar›n›n maddî ve manevî ihtiyaçlar›na karfl› oldukça duyarl›lar. Polis orada bir genci vurarak öldürdü¤ü zaman anarflistler bir bankay› yak›yorlar. Bankada birkaç insan yanarak ölüyor. Tüm vücutlar› kapal› olan eylemcileri polis bir buçuk y›l sonra bulup tutuklam›fl. Vücut hareketleri kameraya al›nm›fl olan eylemcilerin görüntüleri di¤er eylemlerdeki görüntüleriyle karfl›laflt›r›larak eylemcilerin kim olduklar› tespit ediliyor ve bu eylemciler flu anda tutuklular. Tüm eylemlere ra¤men kemer s›kma paketi parlamentoya sunuldu. Rutin protesto eylemlerinin herhangi bir yapt›r›m gücü bulunmuyor. S›k s›k yap›lan bir günlük genel grev eylemlerinin de bir yapt›r›m gücü bu57
lunmuyor. Fakat bu eylemler devam ettikçe yeni örgütlenme ve yeni eylem biçimleri tart›fl›l›yor. En büyük muhalefet hareketi olan KKE iktidara gelmifl olsa hiçbir fley de¤iflmez. Tabanda yeni devrimci örgütlenmeler olmadan Yunanistan’da ciddî fleyler olamaz. Say›lar› ve etkileri s›n›rl› olmakla birlikte, tabanda devrimci amaçlar tafl›yan örgütlenmeler var. Tabanda devrimci iflçi birimleri olufluyor. Bunun d›fl›nda “Devrimci Mücadele” ad›yla bazen fliddet eylemlerine baflvuran ve tamamen illegal olan gruplar da var. ‹llegal bir grup, polis karakoluna roket atm›fl. Bu eylem olduktan sonra yürüyüfl yapan eylemciler maket roketleri ellerinde tafl›maya bafllam›fllar. Sivil ölümlerine yol açmayan ama devlete karfl› kullan›lan fliddet eylemlerini destekliyorlar. Yunanistan’daki Türkiyeli devrimcilerin durumunun iyi oldu¤unu söylemek pek mümkün de¤il. Türkiyeli devrimciler çok da¤›n›k durumda. Her bireyde ayn› olmamakla birlikte, herkes kendi derdine düflmüfl durumda. Politik s›¤›nmac›lar›n Yunanistan’da gündelik yaflam›n› idame ettirmesi çok zor. Çünkü devlet herhangi bir olanak sa¤lam›yor. Bir red kart verip soka¤a sal›yor. Nerede kalaca¤›, nas›l yaflayaca¤› konusunda hiçbir güvence vermiyor devlet. Baz› devrimciler mücadele etmek iste¤inde olsa bile elinden bir fley gelmiyor. Yak›n zaman önce ortak bir dernek kurma giriflimi baflar›s›zl›kla sonuçlanm›fl. Gruplar›n birbirleriyle iletiflimi yetersiz. Her grup kendi ihtiyaçlar› do¤rultusunda yap›lanm›fl durumda. Birbirleriyle haberleflmek veya dayan›flmak çok düflünülmemifl. Türkiyeli devrimcilerin bir araya gelip ortak eylem yapt›klar› pek görülmemifl. Baz› gruplar›n veya baz› bireylerin Yunanl› solcularla iliflkileri olmufl. Ancak bu çok s›n›rl› bir çerçevede kalm›fl. Baz› gruplar da Yunanl› solcular›n tepkisini çekmifller. Bu nedenle onlardan uzak durmay› tercih etmifller. Güvendikleri Türkiyeli devrimcilere ise epeyce bir yard›mlar› olmufl. KKE, Türkiye’den kendi çizgisine yak›n olan S‹P “TKP” ile iliflki içinde bulunuyor. Art›k Avrupa’n›n genelinde kitlelerin yaflam koflullar› daralt›l›yor. Henüz her fleylerini kaybetmemifller, bu nedenle eylemleri belli bir s›n›r›n ötesine tafl›ram›yorlar. Ama kapitalizm do¤al ak›fl›n› sürdürdükçe mevcut yaflam statülerini de kaybetmekle yüz yüze kalacaklar. Yunanistan’da eflyalara para vermemek için birbirleriyle de¤ifl tokufl yapmaya baflland›. ‹flsizlik Avrupa’n›n genelinde art›fl gösteriyor. Irkç›l›k gelifliyor. Tüm bunlara ra¤men Avrupa’da k›sa vade içinde ciddî devrimci kalk›fl58
malar›n olaca¤›n› söylemek pek olanakl› de¤il. Ama tart›flmalar bafllam›fl durumda. Do¤uda ya da ba¤›ml› ülkelerde tart›flma fazla olmuyor. B›çak kemi¤e dayand›¤› zaman birden çat›flmalar bafll›yor. ‹syanlar bafl gösteriyor ve her fley bir anda alt üst olabiliyor. Avrupa’da ise bu kadar h›zl› olmuyor ifller. Avrupa’daki rejimler denetim ve gözetim toplumunu belli ölçülerde oturtmufl durumda. Buralarda düzen d›fl›na taflan eylemler ya da hareketler örgütlemek o kadar kolay de¤il. Ama imkâns›z da de¤il. Altm›fl Sekiz Hareketi de belli bir tart›flman›n sonucunda ortaya ç›km›flt›. Bu tart›flmalar devam ettikçe daha etkili eylemler gerçeklefltiren örgütlenme denemeleri gündeme gelmiflti. Türkiye’de yaflanan teorik ve pratik parçalanma buralarda da var. Buralarda bir netli¤e ulaflmak daha uzun zaman al›r. Baflka co¤rafyalarda yeni devrim denemeleri gerçekleflirse buralarda da hareket farkl› bir de¤iflim süreci içine girebilir. Güneflin do¤du¤u yerin ›fl›¤›na ihtiyaç var buralarda. S›cak mücadelenin yafland›¤› yerlerde görülen bölünme ve parçalanma buralarda daha fazla rehavete yol aç›yor. S›cak mücadele alanlar›nda nezle olundu mu buralardakiler verem oluyor. ‹fl yine s›cak mücadele alanlar›nda yaflanacak geliflmelere ba¤l› durumda. Oralarda güven veren örgütlenmeler gelifltikçe, buralarda da yeni canlanmalar ortaya ç›kacakt›r. Donmufl ve rehavete kap›lm›fl olan bünyeler yeniden dirilifle geçecektir. Anadolu bu, uyur uyur gene uyan›r. Ama buralarda uyanmak o kadar kolay ve kendili¤inden olmuyor. Anadolu’nun iteklemesine ihtiyaç var. Buralardaki insanlar›m›z›n bir Anadolu barbarl›k afl›s›na ihtiyaçlar› var. 15.6.2011
59
Nikandros Kepesis*’in Kruflçevci Revizyonizme Karfl› Mücadelesi Anasintaxi Gazetesi, say› 300, 15-31 Haziran 2009
Komünist Nikandros Kepesis, Yunanistan “Komünist” Partisi’nin saflar›nda bulundu¤u halde, sosyal-demokrat Y”K”P’nin Stalin’e ve Nikos Zahariadis’e her türlü göndermeyi yasaklam›fl oldu¤u oldukça zor bir dönemde onlara göndermede bulunmaya ve onlardan aktarmalar yapmaya bafllam›flt›r. Kamuya aç›k konuflmalar›nda yapt›¤› bu tür göndermelerin tümü Y”K”P’nin gazetesi “Rizospastis”te sansürlenmifltir. Bu göndermelerde, Stalin-Zahariadis çizgisindeki emektar komünistler, Yunanistan Ulusal Kurtulufl Ordusu (ELAS) ve Yunanistan Demokratik Ordusu (DSE) gerillalar› - Y”K”P Genel Sekreteri Aleka Papariga’n›n [partinin mevcut genel sekreteri - ç.n.] son zamanlarda Stalin yapt›¤› tamamen yan›lt›c›, demagojik ve komünistleri aldatmaya dönük göndermelere karfl›t olarak- mevcut Kruflçevci sosyal-demokrat karfl› devrimci revizyonizm içinde dikkat çekici, cesur ve dürüst bir tart›flma görmüfller ve böyle bir tart›flman›n aç›lmas›n› hiç tereddüt etmeden desteklemifllerdir. O zamandan beri yoldafl Nikandros Kepesis birçok kamuya aç›k müdahalelerinde, konuflmalar›nda, ve konferans öncesi diyaloglar›nda, SBKP’nin 20. Kongresine ve Y”K”P’nin “6. Plenumu”nun (1956) revizyonist çizgisine karfl› elefltirilerde bulunmufltur. Her ikisinin de anti-Marksist görüflleri nedeniyle red ve mahkûm edilmesini önermifltir. Ard›ndan ilk olarak “Kruflçev ve Gorbaçov - ‹hanetin ‹ki Temel Halkas›” (Atina 1998) kitab›nda, sonra “Olaylar ve Kifliler Hakk›nda Düflünceler”de (Atina 2006) ve son olarak da “Marksizm-Leninizm ve Proletarya Enternasyonalizmi” (Atina, May›s 2007) broflüründe Kruflçev revizyonizminin sosyal-demokat görüfllerine karfl› Marksist ilkeleri 60
savundu. Kruflçev revizyoniziminin görüflleri Aleka Papariga’n›n sosyaldemokrat grubu taraf›ndan daima dile getirilmifl ve savunulmufltur, ve Y”K”P’nin bu yak›nlarda gerçekleflen 18. Kongresinin belgelerinde, özellikle de “sosyalizm” konusundaki belgede aç›kça görülebilmektedir: bu görüfllere göre Sovyetler Birli¤i -Stalin’in ölümünden veya öldürülmesinden [son dönemde ortaya ç›kan baz› bilgiler Stalin’in öldürülmüfl olabilece¤ine iflaret etmektedir - ç.n.] sonra proletarya diktatörlü¤ünün devrilmesine ra¤men- sosyalizmin inflas›na ne proletarya diktatörlü¤ü ne de devrimci bir komünist partisi olmadan devam edilmifltir. Bu efsane sözkonusu liderli¤in sosyalizm-komünizmi kavray›fl›n›n burjuva anti-Marksist niteli¤ini yans›tmaktad›r. Afla¤›da Nikandros Kepesis’in sözünü etti¤imiz üç kitab›ndan baz› k›sa parçalar aktar›yoruz, ancak bu kitaplar Komünistler taraf›ndan mutlaka bütünlü¤ü içinde incelenmelidir: 1) “Kruflçev ve Gorbaçov - ‹hanetin ‹ki Temel Halkas›” (Atina, 1998) Bu kitab›n önsözünde Komünist savaflç› N. Kepesis, komünist harekete “ihanet”ten söz etmektedir, bunu “bütün yüzy›llar›n en büyük ihaneti” olarak nitelendirmektedir, ve ayn› zamanda bu ihanetin tam tarihini de saptamaktad›r: “ihanet - bütün yüzy›llarda görülen ihanetlerin en büyü¤ü - SBKP’nin 1956 y›l›ndaki 20. Kongresiyle bafllam›flt›r.” (s. 9). Baflka bir yerde ise Marksizm-Leninizme ihanetten, Kruflçev ve ortaklar›n›n Marksizm-Leninizmin temel ilkelerine, hepsinden önce ve hepsinden önemlisi de proletarya diktatörlü¤ü ilkesine ihanetinden söz ediyor: “Kruflçev ve ortaklar›, bir yandan 1980’lerde SSCB’de Komünizme geçmeyi vaat ederken, gerçekte Marksizm-Leninizmin temel ilkelerine, hepsinden önce ve hepsinden önemlisi de proletarya diktatörlü¤ü ilkesine ihanet ettiler.” (s. 77) Nihayet, Kepesis, Kruflçev’in proletarya diktatörlü¤ünün yerine sözde “tüm halk›n devleti”ni koydu¤unu, ki bunun da ancak yeni burjuvazinin diktatörlü¤ü olabilece¤ini, çünkü s›n›flar üstü bir devletin olamayaca¤›n› ortaya koymaktad›r. Yaln›zca proletaryan›n diktatörlü¤ü ya da burjuvazinin diktatörlü¤ü olabilir. Proletarya diktatörlü¤ünün yerine sözde “tüm halk›n devletinin” konulmas›, Sovyetler Birli¤inde kapitalizmin karfl›-devrimci restorasyonu önerilerine kap›y› açm›flt›r: “Kruflçev revizyonist kli¤iyle proletarya diktatörlü¤ünün yerine “tüm halk›n devleti61
ni” koydu. Bu da iflçi s›n›f›n› ideolojik olarak zay›flatt› ve pratikte onu kendi iktidar›n› uygulayamaz, kendi yönetici rolünü oynayamaz hale getirdi. Böylece burjuva hainleri ve mafyan›n etkinli¤i bafl gösterebildi. Kötü fleyler 20. Kongreyle bafllad› ve Gorbaçov, Yeltsin, fievardnadze, Yakovlev ve benzerleri taraf›ndan tamamland›.” (s. 120) 2) “Olaylar ve Kifliler Hakk›nda Görüfller” (Atina, 2006) ‹kinci kitab›nda N. Kepesis, Stalin’in SBKP(B)’nin 1952 y›l›ndaki 19. Kongresi s›ras›nda Niyazov’a dönerek “Onu görüyor musun? O büyük bir lider. Yaln›zca Yunanistan’a de¤il Avrupa’ya da devrimi getirecek” dedi¤i (P. Demetriou, “Ek vatheon”, Atina 1997, s. 202-203) Bolflevik komünist lider Nikos Zahariadis’in yok edilmesi-öldürülmesi sorununu ele almaktad›r. Kepesis bu konuda flunlar› yaz›yor: “1 A¤ustos 1973’te, Kruflçevci lider Leonid Brejnev Hitlerci iflgalcilerin bile ifllemeye cesaret edemedikleri bir suç iflledi” (Zahariadis 19411945 aras›nda Dachau toplama kamp›nda Nazilerin tutsa¤›yd›) ve “öyle anlafl›l›yor ki, Charilaos Florakis flayet do¤rudan kendisi bu cinayete ça¤r›da bulunmad›ysa, en az›ndan Kruflçevci liderlikle anlaflm›flt›r. Her halükarda, Char. Florakis Nikos Zahariadis’in katlinin azmettiricisiydi.” (s. 45) 3) “Marksizm-Leninizm ve Proletarya Enternasyonalizmi” (Atina, May›s 2007) Bu 15 sayfal›k broflür “Kruflçevci liderlik taraf›ndan Sibirya’n›n buz tutmufl steplerinde tam olarak saptanamam›fl koflullarda öldürülen YKP’nin lideri Nikos Zahariadis’in an›s›na adanm›flt›r.” Broflür Zahariadis’in 31 Ekim 1940 tarihli mektubuyla bafllamakta ve anti-Komünist Churchill’in Stalin hakk›ndaki de¤erlendirmesiyle son bulmaktad›r. Bu broflürde, Kepesis bir kez daha Zahariadis’in öldürülmesi olay›n› ele al›yor, Stalin’in onun hakk›nda Niyazov’a söylediklerini kaydediyor, A. Papariga’›n O. Kolozof ve P. Trigazis’le birlikle Gorbaçov’la buluflmak için Moskova’ya gidiflinden söz ediyor, karfl›-devrimci “perestroyka”n›n Papariga taraf›ndan “sosyalizm” olarak sunulan anti-Marksist görüfllerini listeliyor ve bunlar› elefltiriyor. Bu görüfller flunlard›: “perestroyka’n›n fikirleri sosyalizmin yeniden örgütlenmesinin ihtiyaçlar›na karfl›l›k vermektedir, ve ça¤dafl sosyalist teorinin geliflmesine ciddi anlam62
da katk› yapmaktad›r… sosyalizm daha önce hiç bu kadar çekici olmam›flt›” (A. Papariga, “Pravda”, 25 Haziran 1991) (s. 8-9) Kepesis SBKP’nin 20. Kongresiyle ilgili olarak daha önce yapt›¤› aç›klamalara göndermede bulanarak, özellikle flu noktaya dikkat çekiyor: “SBKP’nin 20. Kongresinde (1956) anti-Stalinizm SBKP’nin ideolojisi haline gelmifltir”. Ve Kepesis, bir kez daha Y”K”P’nin SBKP’nin 20. Kongresini ve kendi 1956 6. Plenumunu mahkûm etmesi önerisini tekrarl›yor: “bu utanc›n, bu ahlaki suçun, ortadan kald›r›labilmesi için, YKP’nin 18. Kongresi SBKP’nin 20. Kongresini ve YKP’nin “6. Plenumunu” (1956) mahkûm etmelidir.” (s. 10) Nihayet, A. Papariga’n›n anti-Marksist pozisyonlar› ve onun SBKP’nin 20. Kongresinin ve “6. Plenumun” anti-Marksist görüfllerini mahkûm etmeyi reddetmesi karfl›s›nda Kepesis flunu önermifltir: “tüm anti-Marksist görüflleri ve YKP’nin, SBKP’nin 20. Kongresinin ve YKP’nin “6. Plenumu”nu elefltirmesi ve mahkûm etmesi gereklili¤ini reddetmesinden dolay›, A. Papariga YKP’nin liderli¤inde kalamaz. Görevinden al›nmal› ve onun yerini 18. Kongrede merkezi sorunlara iliflkin tart›flmay› bafllatacak bir kolektif liderlik almal›d›r: SBKP’nin 20. Kongresi ve “6. Plenum” ve bunlar›n anti-Marksist konumlar› mahkûm edilmelidir çünkü bunlar sosyalizmde ve uluslararas› komünist harekette büyük y›k›mlara yol açm›flt›r.” (s. 1314). Ancak bu yak›nlardaki 18. Kongrenin bütün kararlar›n›n, özellikle de “sosyalizm” konusundaki karar›n da bir kez daha teyit etti¤i üzere, sosyal-demokrat A. Papariga ve Y”K”P liderli¤i s›k› s›k›ya ve kararl› bir biçimde, SBKP’nin 20. Kongresinin (fiubat 1956) ve [YKP’nin - ç.n.] “6. Plenumu”nun (Mart 1956) karfl›devrimci sosyal-demokrat yolunu izlemeye devam etmektedir, sermayenin ç›karlar›na ve gerici burjuvazinin egemenli¤ini sürdürmesine hizmet eden haince anti-Marksist görüflleri mahkûm etmeyi reddetmektedir. Sermayenin dalkavuklar›n›n, Y”K”P’nin sosyal-demokrat liderlerinin, proletaryan›n ç›karlar›n›n sözcüsü ve Proletarya Devrimi ve Sosyalizm-Komünizmin yürekli savunucusu komünist devrimci yoldafl Nikandros Kepesis’e karfl› son derece düflmanca tutumlar›n›n ve s›n›f kinlerinin kökeninde bütün bunlar yatmaktad›r.
63
Gorbaçov ve Papariga: Nikita Kruflçev’in “cesur çocuklar›” (Moskova, Haziran 1991)
* Nikandros Kepesis, 1940-41 savafl›na yedek te¤men olarak kat›ld›. ‹flgalcilere karfl› mücadeleye ilk kat›lanlardan biriydi. Yunan Kurtulufl Ordusunun (ELAS) 6. Ba¤›ms›z Pire Birli¤inin komutan› oldu. 1930’da ö¤renciyken OKNE (Yunanistan KP’nin gençlik örgütü) üyesi ve 1936’da Yunanistan KP üyesi oldu. 1944’te Pire Parti Örgütünün Sekretaryas›n›n üyesi ve 1946’da Atina Parti Örgütü ikinci sekreteri oldu. 1950’de hapisteyken 3. Konferansta YKP Merkez Komitesine seçildi. 11. Kongreye kadar bütün konferanslarda yeniden seçildi. Yurtsever ve partizan etkinli¤i nedeniyle yo¤un takibata u¤rad›. 22 y›l›n› hapishanelerde ve toplama kamplar›nda geçirdi. ‹flgale karfl› mücadeleye katk›s› ve özellikle de 12-13 Ekim 1944 muharebelerindeki rolü nedeniyle, Parti taraf›ndan onurland›r›ld› ve PEEA (Ulusal Kurtulufl Politik Komitesi, Nazi iflbirlikçisi hükümete karfl› kurulan “Da¤ Hükümeti” olarak da bilinir) temsilcisi oldu. Geçmiflte Yunan parlamentosunda YKP’den milletvekilli¤i de yapm›flt›r. Emektar komünist savaflç› yoldafl Nikandros Kepesis 3 Haziran 2009’da aram›zdan ayr›lm›flt›r. Kaynak: http://anasintaxi-en.blogspot.com/2009/06/struggle-of-nikandros-kepesis-against.html Stalin Arflivi çeviri birimi
64
Kurt Gossweiler* Komintern’in Da¤›t›lmas› Hakk›nda Dimitrov DKP’li (Alman Komünist Partisi) sayg›n yoldafllarla Komünist Haberleflme Bürosu’nun [Kominform] Kruflçev taraf›ndan da¤›t›lmas› üzerine yapt›¤›m›z bir tart›flmada, ben bu da¤›tma eylemini, komünist harekete Marksist-Leninist proletarya enternasyonalizmi ilkesi yerine Tito’nun partisi taraf›ndan propagandas› yap›lan “ulusal komünizm”i sokuflturmak için Kruflçev’in baflvurdu¤u önlemlerden birisi olarak niteledi¤imde, flu cevab› ald›m: “Bu elefltiriyi önce Stalin’e yöneltmelisin, çünkü 1943’te, kimseye dan›flmadan s›rf kendi otoritesine dayanarak Komünist Enternasyonal’in [Komintern ] kapat›lmas› emrini verdi ve böylece komünist harekete ciddî bir darbe vurdu!” Komintern’in kapanmas› hakk›nda bu görüfl DKP’de oldu¤u kadar PDS’de (Demokratik Sosyalizm Partisi) ve do¤al olarak Troçki’ye ba¤l› bütün parti ve hiziplerde hâkim görüfltür. Gerçekte ne oldu¤unuysa Dimitrov’un kiflisel günlü¤ünü okuyarak ö¤renebiliriz. Her fleyin bafl›nda, baflkan Roosevelt taraf›ndan imzalanarak ABD’de yürürlü¤e giren 17 Ekim 1940 tarihli bir yasa yer al›yor. Bu yasa Amerikal› örgütlere her türlü uluslararas› ba¤lant›y› yasakl›yordu. Bu durumda ABD Komünist Partisi Komünist Enternasyonal’e kat›ld›¤› için kapat›lma tehlikesiyle karfl› karfl›ya kalm›flt›. O s›rada, partinin genel sekreteri Earl R. Browder hapisteydi. 1940 Oca¤›nda “pasaport sahtecili¤inden” dört y›l hapis cezas› alm›flt›. Onun önerisi üzerine parti, KEYK’ye (Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi) partinin kapat›lmas›n› engellemek için Komünist Enternasyonal üyeli¤inden ayr›lmas›n›n uygun olup olmayaca¤›n› sordu. Dimitrov’un günlü¤ünden afla¤›daki not aç›kça bu talebe gönderme yap›yor: 16.11.40: Ercoli (Togliatti), Marty ve Gottwald, Amerika Komünist Partisi’nden ola¤anüstü kongreleriyle ba¤lant›l› olarak gelen talep nedeniyle evimdeler. S. P. F/5
65
fiu cevap üzerinde anlaflt›k: “(Komintern örgütlenmesine) kat›l›m sorunu konusunda bir karar alma kesinlikle zorunluysa, parti legal olarak çal›flmas›n› sürdürebilmek için komünist enternasyonalle biçimsel ba¤lar›n› geçici olarak koparmak zorunda olsa bile, Marksizm-Leninizm’e ve proletarya enternasyonalizmine ba¤l›l›¤›n› belirten bir karar al›nmal›d›r.” Befl ay sonra, Nisan 1941’de, Dimitrov yönetici yoldafllar aras›nda Stalin’in konuflmalar›n› aktar›yor: 20.4.41: Benim sa¤l›¤›ma da içildi. Bu f›rsattan istifadeyle, J. V. Stalin flunlar› söyledi: Dimitrov’a göre, Komintern’den ayr›lmak isteyen partiler var (Amerikan partisine gönderme). Bu kötü bir fley de¤il. Tersine, komünist partileri Komünist Enternasyonal’in seksiyonlar› olarak kalmak yerine tamamen ba¤›ms›z partiler yapmak gerekir. Farkl› isimler alt›nda -iflçi partisi, Marksist parti vs.- ulusal komünist partiler haline gelmelidirler. ‹sim önemli de¤il. Önemli olan, kendi halklar›na dayanmalar› ve kendi özgül görevlerine yo¤unlaflmalar›d›r. Komünist bir programa sahip olmalar›, Marksist bir analize dayanmalar›, devaml› Moskova’ya bakmamalar›, aksine her ülkede yerine getirilmesi gereken somut görevleri ba¤›ms›z olarak çözümlemeleri gerekir. (…) Çünkü durum ve görevler ülkeden ülkeye tamamen farkl›lafl›yor. (…) Komünist partiler kendilerini bu flekilde güçlendirirlerse, uluslararas› örgütlerini yeniden oluflturabilirler. Marx zaman›nda Enternasyonal yaklaflan bir uluslararas› devrim beklentisi içinde kurulmufltu. Ayn› flekilde, Komintern de Lenin yönetiminde benzer bir dönemde oluflturuldu. Bugün, her ülkede ulusal görevler önde geliyor. Komünist partilerin uluslararas› bir örgütün seksiyonlar› fleklinde Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi’ne tabi olmalar› bir handikapt›r. (…) Dünde kalana saplan›p kalmay›n. Yeni ortaya ç›kan koflullar› dikkate alarak sonuçlar ç›kar›n. (…) Bugünkü koflullarda, komünist partilerin Komintern’e üyelikleri burjuvaziden bask› görmelerini kolaylaflt›r›yor ve bu partileri kendi ülkelerinin kitlelerinden izole etme planlar›na yard›mc› oluyor; komünist partilerin ulusal partiler olarak kendi kendilerine geliflmeleri ve kendi görevlerini çözümlemeleri engelleniyor. Dimitrov’un sonucu: “Komünist Enternasyonal’in gelecek dönemde hem uluslararas› plandaki yeni iliflki ve çal›flma biçimlerine hem de dünya savafl› koflullar›na göre varl›¤›n›n sürdürülmesi sorunu aç›kça ve tam olarak ortaya kondu.” (s. 374) 66
Dimitrov, bu sorun üzerine fikir al›fl veriflinde bulunmak için KEYK üyesi yönetici yoldafllarla toplant› yap›yor: 21.4.41: Ercoli ve Maurice (Thorez) ile gelecek dönemde KEYK’n›n komünist partiler üzerinde yönetici otorite olarak etkinli¤ine son vermesi ve ayr› ayr› komünist partilere tam bir ba¤›ms›zl›k sa¤lamas›; bu partilerin, tek bir komünist programla yönlendirilmekle birlikte, kendi ülkelerinin koflullar›na uygun düflen somut görevlerini kendi bafllar›na çözümleyen, kararlar› ve eylemlerinde KEYK yerine bir haberleflme ve ideolojik-politik destek organ›na karfl› sorumlu olan, her ülkenin komünistlerinin gerçekten ulusal partileri haline getirilmesi gerekip gerekmedi¤i sorunu üzerinde tart›flt›k. ‹kisi de sorunu ortaya koyman›n temelde do¤ru oldu¤u ve bunun uluslararas› iflçi hareketinin güncel durumuna tamamen uygun düfltü¤ünü düflünüyorlard›. (s.375) Bir süre sonra, Dimitrov, D. S. Manuilski ve A. A. Jdanov’la bu sorun üzerinde baflka görüfl al›flverifllerinde bulundu. KEYK’n›n etkinli¤inin durdurulmas› karar›n›n nedenleri üzerinde D. S. Manuilski’yle tart›flma. Bir çok mu¤lak ve önemli sorun bu yeniden gözden geçirmeyle ba¤lant›l›yd›. MK’da (Jdanov’un evi) Komintern’den bahsettik. 1. Karar›n nedenleri ilkesel olarak ortaya konmal›d›r çünkü hem d›flar›ya hem de Sovyet yanl›s› komünistlere bunun uygun bir aç›klamas›n› yapmak zorunday›z. Komintern’in büyük bir tarihi var ve yekpare bir uluslararas› merkez olarak varl›¤› ve eylemine birden son veriyor. Kararda, karfl›m›zdakilerin tüm olas› sald›r›lar› önceden dikkate al›nmal›d›r, örne¤in, bunun bir oyun oldu¤u ya da komünistlerin enternasyonalizmden ve uluslararas› proleter devrimden vazgeçtikleri söylenecektir. Karar› temellendiriflimiz moral bozuklu¤u ve karars›zl›k yaratmamal›, komünist partilere güç kazand›racak bir dayanak oluflturmal›d›r (…). Komünist Enternasyonal’in fikirleri kapitalist ülkelerde iflçi s›n›f›n›n yönetici katmanlar› aras›nda derinlemesine kök salm›flt›r. Gelinen aflamada, komünist partilerin ba¤›ms›z ulusal partiler olarak geliflmeleri gerekmektedir. Her ülkede komünist hareketin en üst düzeye ulaflmas›yla birlikte, bir sonraki aflamada uluslararas› komünist bir örgüt daha genifl ve daha sa¤lam bir zeminde yeniden kurulacakt›r. KEYK’nin da¤›t›lmas›n›n hiçbir flekilde uluslararas› proletarya dayan›flmas›n›n reddi anlam›na gelmedi¤i aç›klanmal›d›r. Aksine, yaln›zca, 67
uluslararas› iflçi hareketinin güncel aflamas›na daha uygun hale gelmeleri için bu dayan›flman›n ortaya ç›k›fl biçimleri ve yöntemleri de¤iflmektedir. 2. Bu yön de¤iflikli¤i mutlak bir ciddiyet ve kararl›l›kla gerçeklefltirilmelidir. Özümüzü de¤ifltirmeyece¤iz, geri kalan her fley ayn› kalacak, yani KEYK da¤›t›lsa da, uluslararas› yönetici merkez olarak baflka bir biçim alt›nda varl›¤›n› sürdürecektir. 3. Bunun kimin inisiyatifiyle gerçekleflti¤inin bilinmesi çok önemli: yönetimin kendi inisiyatifiyle mi yoksa bir dizi komünist partinin teklifleri üzerine mi. Son çözüm daha iyi gibi görünüyor. 4. Bu ifl acil de¤il; telafl etmemeli, tart›flmal› ve ciddî olarak haz›rlamal›y›z. Üç sorun tart›flma gerektiriyor: a. ‹lkesel olarak nas›l aç›klanmal›? b. Karar›n inisiyatifi kimin olacak? c. KE’nin miras b›rakt›¤› yoldan nas›l yürünecek? 5. Ne olursa olsun, komünist hareket bu yön de¤ifltirme sayesinde önemli avantajlar elde edecektir: •
Her türlü Komintern-karfl›t› anlaflma temelini kaybedecek;
•
Burjuvazinin en büyük kozu hükümsüz olacak: yani komünistlerin yabanc› bir merkezin emri alt›nda ve dolay›s›yla “vatan haini” olduklar›;
•
Her ülkede KP’ler ba¤›ms›z yap›lar›n› güçlendirecek ve ülkelerinde gerçekten kitlesel partilere dönüflecekler;
•
Halktan uzaklaflmama kayg›s›yla KP’lere kat›lmak istemeyen iflçi militanlar›n kat›l›m› kolaylaflacak. (s. 386)
Görüldü¤ü gibi, Nazi Almanyas›’n›n Sovyetler Birli¤i’ne sald›rmas›ndan alt› hafta önce, Komünist Enternasyonal’in da¤›t›lmas› kararlaflt›r›lm›fl say›l›rd›. Daha sonra, do¤al olarak faflist Almanya’ya karfl› anavatan›n savunulmas› ön plana geçti, tüm di¤er sorunlar arka planda kald›. Dahas›, Sovyetler Birli¤i, ‹ngiltere ve Birleflik Devletler’in bir süreli¤ine ittifak yapt›¤› tamamen de¤iflmifl koflullarda komünist partilerin KEYK taraf›ndan yönetimi yeniden büyük önem kazand›. Ancak Stalingrad savafl›nda faflist Almanya ordular›n› geri dönüflsüz olarak yenilgi yoluna sokan K›z›lordu’nun büyük zaferinden sonrad›r ki, May›s 1943’te, Dimitrov’un günlü¤ünde, faflist sald›r›n›n bafllang›c›ndan bu yana ilk defa Komünist Enternasyonal’in da¤›t›lmas› konusunun yer ald›¤›n› görüyoruz. 68
8.5.43: Gece Manuilski’yle birlikte Molotov’dayd›k. Komintern’in gelece¤i hakk›nda konufltuk. Mevcut koflullarda komünist partilerin yönetim merkezi olarak Komintern’in bizzat kendi geliflmesine ve kendi özgül görevlerinin yerine getirilmesine bir engel oluflturdu¤u karar›na vard›k. Bu merkezin da¤›t›lmas› için bir metin haz›rl›yoruz. Bu 8 May›s 1943 tarihiyle ayn› y›l›n 22 May›s’› aras›nda Dimitrov’un günlü¤ünde bu sorun üzerine tart›flmalarla ilgili bir notun yer almad›¤› gün bulunmamakta. 11 May›s 1943’te, KEYK baflkan›n›n ilan edece¤i, Dimitrov ve Manuilski taraf›ndan düzenlenen bir deklarasyon tasla¤› Stalin’in bilgisine sunuldu, o da onay verdi. Bu taslak birkaç kez KEYK prezidyumunda tart›fl›ld›, 20 May›s 1943’te son fleklini ald›, SSCB politik bürosu taraf›ndan 21 May›s 1943’te oybirli¤iyle kabul edildi ve 22 May›s 1943’te Pravda’da “Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi Prezidyumunun Bildirisi” bafll›¤›yla yay›nland›. ‹çeri¤i afla¤›daki gibidir: 1919 y›l›nda, eski öncü iflçi partilerinin büyük ço¤unlu¤unun politik çöküflü üzerine yarat›lan Komünist Enternasyonal’in tarihsel rolü iflçi hareketindeki oportünist unsurlar taraf›ndan budanma ve çarp›t›lmalar›na karfl› marksizmin ö¤retilerinin savunulmas›yd›. Bu rol bir dizi ülkede ilerici iflçilerin öncü kesiminin gerçek iflçi partilerinde birlefltirilmesinin sa¤lanmas›, iflçi kitlelerinin kendi politik ve ekonomik ç›karlar›n›n savunusuyla birlikte faflizme ve faflizmin yaratt›¤› savafla karfl› mücadele için harekete geçirilmesinde bunlara yard›m edilmesi, ve faflizme karfl› temel dayanak olarak Sovyetler Birli¤i’nin desteklenmesinden olufluyordu. Komünist Enternasyonal, savafla haz›rl›k arac› olarak Hitlercilerin kulland›¤› “Komintern karfl›t› anlaflman›n” gerçek anlam›n› teflhir etti. Bundan daha önce, Komintern, di¤er ülkelerde Hitlercilerin Komünist Enternasyonal’in sözde casusluk faaliyetleri yaygaras›yla maskeledikleri utanç verici sald›r› giriflimlerine yorulmaks›z›n karfl› koymufltu. Savafltan çok önce, farkl› ülkelerin gerek iç gerek d›fl koflullar›n›n artan karmafl›kl›¤›yla birlikte, her ülkenin iflçi hareketinin görevlerinin herhangi bir uluslararas› merkez taraf›ndan çözümünün afl›lmaz engellere çarpt›¤› anlafl›lm›flt›. Dünyan›n farkl› ülkelerinin tarihsel geliflme yollar›n›n bu ayr›l›¤›, farkl› karakterleri, hatta yap›lar›ndaki z›tl›klar, toplumsal ve politik evrim düzey ve ritimlerinin farkl›l›¤› ve son olarak iflçilerin bilinç ve örgütlenme düzeylerindeki farkl›l›klar, farkl› ülkelerin iflçi s›n›flar›na farkl› görevler yüklüyor. Son çeyrek yüzy›lda yaflanan bütün olaylar ve Komünist 69
Enternasyonal’in edindi¤i deneyimler ikna edici bir flekilde göstermifltir ki Komünist Enternasyonal’in 1. Kongresinde iflçilerin birlefltirilmesi için seçilen örgütlenme biçimi -iflçi hareketinin yeniden do¤uflunun bafllang›ç döneminin gereksinimlerine uygun düflen bu biçim- farkl› ülkelerde iflçi hareketlerinin geliflmesi ve görevlerinin karmafl›klaflmas›yla gittikçe afl›lmakta, hatta ulusal iflçi partilerinin daha fazla güçlenmesinin önünde bir engel haline gelmektedir. Hitlercilerin bafllatt›¤› dünya savafl›, çeflitli ülkelerin durumlar›ndaki farkl›l›klar› daha da artt›rd›, Hitlerci tiranl›¤›n uygulay›c›s› olan ülkelerle güçlü anti-Hitlerci koalisyona kat›lan özgürlük tutkunu ülkeler aras›nda derin bir uçurum yaratt›. Hitler blo¤una dâhil olan ülkelerde emekçilerin, iflçilerin ve tüm dürüst insanlar›n temel görevi hitlerci savafl makinesini tahrip ederek bu blo¤un yenilmesine yard›mc› olmak ve savafltan sorumlu hükümetlerin düflmesine katk›da bulunmakken, anti-Hitlerci koalisyona dâhil ülkelerde, Hitlerci blo¤u en k›sa sürede ezmek ve uluslar›n karfl›l›kl› iflbirli¤ini hak eflitli¤i temelinde sa¤lamak için bu ülkelerin hükümetlerinin savafl çabalar›na her türlü deste¤i vermek genifl halk kitlelerinin ve her fleyden önce ilerici emekçilerin kutsal bir görevidir. Bu hususta, anti-Hitlerci koalisyona kat›lan baz› ülkelerde, buralara özgü görevlerin var oldu¤unu gözden uzak tutmamak gerekir. Örne¤in, Hitlercilerin iflgal etti¤i devlet olarak ba¤›ms›zl›klar› ellerinden al›nm›fl ülkelerde, ilerici emekçilerin ve genifl halk kitlelerinin temel görevi, Hitler Almanyas›’na karfl› bir ulusal kurtulufl savafl›na dönüfltürülmek üzere silahl› mücadelenin bafllat›lmas›d›r. Buna ek olarak, Hitlerci tiranl›ktan kurtulmak isteyen halklar›n ulusal kurtulufl savafllar›, parti ya da dini görüfl ayr›m› olmaks›z›n güçlü anti-Hitlerci blo¤a kat›lan en genifl halk kitlelerini harekete geçirmifl, ve düflmana karfl› en h›zl› zaferi elde etmek için her ülkenin iflçi hareketinin öncüleri taraf›ndan ulusal seferberli¤in ve kitlelerin harekete geçirilmesinin baflar›lmas›n›n en iyi ve en verimli yolunun, söz konusu öncülerin kendi ülkeleri çerçevesinde örgütlenmeleri oldu¤unu aç›kça göstermifltir. Daha 1935’te, Komünist Enternasyonal’in 7. Kongresi, gerek uluslararas› durumda gerek iflçi hareketinde geçmiflte ortaya ç›kan ve Enternasyonal seksiyonlar›n›n büyük bir hareket kabiliyeti ve ba¤›ms›zl›¤a sahip olmas›n› gerektiren de¤ifliklikleri dikkate alm›flt›. ‹flçi hareketinin bütün sorunlar› üzerine al›nan karar›n metne al›nmas› s›ras›nda, Komünist Enternasyonal’in yürütmesinin her ülkenin kendi somut koflullar› ve özelliklerinden hareket etmesi, komünist partilerin iç örgütsel ifllerine her türlü do¤rudan müdahaleden de kaç›nmas› gerekti¤inin alt›n› çizmiflti. 70
Kas›m 1940 tarihinde, ABD Komünist Partisi’nin enternasyonalden ayr›lma karar›n› inceleyen Komünist Enternasyonal, bu düflünceleri göz önünde bulundurmufl ve karar› onaylam›flt›r. Marksizm-Leninizm’in kurucular›n›n ö¤retilerini k›lavuz alan komünistler hiçbir zaman eskimifl örgütlenme biçimlerinin korunmas›n›n savunucusu olmam›flt›r. Örgütlenme biçimlerini ve bu örgütlerin çal›flma yöntemlerini bir bütün olarak iflçi hareketinin temel politik ç›karlar›na, verili somut tarihsel durumun ay›rt edici yanlar›na ve bu durumdan kaynaklanan görevlere göre oluflturmufllard›r. Büyük Marx taraf›ndan ilerici emekçilerin Uluslararas› ‹flçi Birli¤i’nde birlefltirilmesi ve Birinci Enternasyonal’in tarihsel görevini -Avrupa ve Amerika’da iflçi partilerinin geliflmesinin temellerini atmak- tamamlamas› örne¤ini hat›rlarlar. Ulusal kitlesel iflçi partileri yarat›lmas› aflamas›na gelindi¤inde, Birinci Enternasyonal’in da¤›t›lmas› gerekmiflti, çünkü bu örgütlenme biçimi art›k ihtiyaçlara uygun düflmüyordu. Bu düflüncelerden hareketle, her ülkede komünist partilerin ve bunlar›n yönetici kadrolar›n›n politik olgunlu¤undaki ilerlemeyi dikkate alan, ayn› zamanda flu anki savafl s›ras›nda bir dizi seksiyondan gelen uluslararas› iflçi hareketinin yönetici merkezi biçimiyle Komünist Enternasyonal’in da¤›t›lmas› talebini inceleyen Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi, -dünya savafl› koflullar›nda Komünist Enternasyonal Kongesi toplanmas› imkân› bulunmamas› nedeniyle- yetkisini kullanarak, afla¤›daki öneriyi Komünist Enternasyonal seksiyonlar›n›n onay›na sunar: Uluslararas› iflçi hareketinin yönetici merkezi olarak Komünist Enternasyonal’in da¤›t›lmas› ve Komünist Enternasyonal seksiyonlar›n›n KE tüzük ve kararlar›ndan do¤an yükümlülüklerinden serbest b›rak›lmas›. Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi Baflkanl›¤› tüm enternasyonal yandafllar›n›, emekçilerin ölümcül düflman› olan Alman faflizmi ve onun müttefikleriyle yardakç›lar›n›n en h›zl› flekilde ezilmesi için, tüm güçlerini anti-Hitlerci koalisyona kat›lan halk ve devletlerin kurtulufl savafllar›n› tereddütsüz olarak desteklemeye ve bunlara aktif olarak kat›lmaya yo¤unlaflt›rmaya ça¤›r›r. Bu deklarasyon Komintern’in bütün seksiyonlar›na gönderildi ve istisnas›z hepsi taraf›ndan onayland›. 29 May›s 1943 tarihli olarak, Dimitrov, Büyük Britanya, Avustralya ve Yugoslavya komünist partilerinin onay deklarasyonlar›n›n içerikleriyle, Komintern’in da¤›t›lmas›yla ilgili olarak Reuters ajans› Moskova muhabiri King’in Stalin’le yapt›¤› röportaj’›n içeri¤ini not ediyor: 8.6.43: KEYK baflkanl›¤›n›n son toplant›s›n› yapt›k. 71
1. Komintern’in da¤›t›lmas› önerisinin tüm seksiyonlar taraf›ndan selamland›¤›n›, tek bir seksiyonun bile bu öneriye karfl› itirazda bulunmad›¤›n› tespit ettik. 2. Komintern yürütme komitesinin, baflkanl›¤›, sekreterli¤i ve uluslararas› kontrol komisyonuyla birlikte da¤›t›ld›¤›n› ilan ettik. 10.6.43: Pravda’da 8 Haziran 1943 tarihli baflkanl›k karar› hakk›nda bildirimiz yay›nland›. Sonuç olarak, hem belgeler hem de Dimitrov’un günlü¤ünde Komintern’in da¤›t›lmas› tarihi hakk›nda yer alan notlar, “Stalin’in tek emriyle Komünist Enternasyonal’in birdenbire da¤›t›lmas›” efsanesini yerle bir etmektedir. ‹flte gerçek: Da¤›tma fikrine yönelten, Komintern’in bir seksiyonu olmaya devam etmesi halinde ABD Komünist Partisini kapatmakla tehdit eden 1940 tarihli Amerikan yasas›yd›. Dolay›s›yla da¤›tmaya götüren ilk ad›m ABD Komünist Partisi’nin Komünist Enternasyonal’e kat›lmas› üzerine oluflan bask›yd›. Komintern’in da¤›t›lmas›n›n kesin nedenleri, bir yandan de¤iflen nesnel koflullar -bunlar›n aras›nda komünist partilerin merkezi yönetiminin geliflmelerine ve kendi ülkelerinin emekçileriyle ba¤lar›n›n derinleflmesine engel olmas› bulunuyor-, di¤er yandan komünist partilerin merkezi bir yönetime ihtiyaç duymadan Marksist-Leninist olarak hareket edebilecek kadar olgunlaflt›klar› inanc›yd›. Da¤›tma karar› KEYK baflkanl›¤›n›n bir y›ll›k dan›flma çal›flmalar›ndan ve KE’nin bütün seksiyonlar›n›n tart›flmas›z demokratik bir yolla onay› al›nd›ktan sonra al›nd›. Dolay›s›yla Komünist Enternasyonal’in da¤›t›lmas› hiçbir flekilde enternasyonalizmin zay›flamas› anlam›na gelmez çünkü enternasyonalizm, karfl›l›kl› iflbirli¤inin örgütsel biçimlerinden ba¤›ms›z olarak her gerçek Marksist-Leninist partinin temel bir bilefleni haline gelmiflti. Dahas›, komünist partilerin uluslararas› bir örgütünün yeni koflullarda, bu koflullara uygun düflecek bir biçimde yeniden oluflturulaca¤› gerek Stalin gerekse KEYK baflkanl›¤› taraf›ndan aç›kça öngörülmekteydi. Bilindi¤i gibi, Eylül 1947’de, komünist ve iflçi partileri haberleflme bürosu (Kominform) Varflova’da gerçekleflen bir konferansta kuruldu, çünkü -konferans bildirisinde de söylendi¤i gibi- konferansa kat›lan partiler aras›nda iletiflim eksikli¤i olumsuz olgulara yol açm›flt›. Bu haberleflme bürosunun görevi partiler aras›nda deneyim al›flveriflinin sa¤lanmas› ve gerekli görüldü¤ünde etkinliklerinin karfl›l›kl› anlaflma temelinde eflgü72
dümlü hale getirilmesiydi. Konferansa kat›lanlar, k›saca “Haberleflme Bürosu” olarak adland›r›lan toplulu¤un kurucu üyeleri, iktidarda olan komünist partilerin -SSCB KP, Bulgaristan KP, Yugoslavya KP, Polonya ‹flçi Partisi, Romanya KP, Çekoslovakya KP, Macaristan KP- ve iki Bat› Avrupa komünist partisinin, Frans›z KP ve ‹talyan KP temsilcileriydi. Haberleflme bürosunun varl›¤› dokuz y›l sürdü. Sonu Komünist Enternasyonal’in sonundan tamamen farkl› oldu. Elbette, görüntüde biçim korundu: “komünist ve iflçi partileri haberleflme bürosunun etkinli¤inin sona erdirilmesine iliflkin bas›n bildirisi”, da¤›tma karar›n› yine “komünist ve iflçi partilerinin yeni çal›flma koflullar›” gerekçesiyle aç›kl›yor ve flunu belirtiyordu: “Haberleflme Bürosuna ba¤l› komünist iflçi partilerinin merkez komiteleri, büronun etkinlikleri konusundaki sorunlar üzerinde fikir al›flveriflinde bulunmufllar ve 1947 y›l›nda kurduklar› haberleflme bürosunun ifllevini kaybetti¤i sonucuna ulaflm›fllard›r; bu ba¤lamda, haberleflme bürosunun etkinli¤ine (…) ve büronun yay›n organ› Kal›c› Bar›fl ‹çin, Halk Demokrasisi ‹çin gazetesinin yay›n›na son verme karar› üzerinde fikir birli¤ine var›lm›flt›r.” fiimdi flu soru ortaya ç›k›yor: 14 Kas›m 1955’ten 17 Nisan 1956’ya kadar geçen sürede Haberleflme Bürosunun varl›¤›n›n savunulmas›ndan “ifllevini kaybetti¤i” fikrine atlayacak kadar temelli ne de¤ifliklik oldu? 14 Kas›m 1955 günü, Kruflçev ve Bulganin ortak bir bas›n konferans› düzenlediler ve Bulganin afla¤›daki görüflü savundu: Zaman zaman “Kominform”un flu veya bu flekilde tasfiye edilmesi gerekip gerekmedi¤i soruluyor. Komünist partilerin evrensel olarak kabul görmüfl bir uluslararas› iliflki ve iflbirli¤i biçimini reddetmeleri için ne sebep olabilir ki? “Kominform”un tasfiyesini isteyenler neden sosyal-demokrat partileri birlefltiren Sosyalist Enternasyonal’in etkinli¤ine karfl› bir fley demiyor? Neden kapitalistlerin uluslararas› tekellerde birleflmeleri ve ifllerini ortaklafla yürütmek için düzenli olarak istiflare yapmalar› do¤al ve meflru oluyor da iflçi s›n›f›ndan Marx ve Engels taraf›ndan ilan edilen ve bütün emekçilerin en kiflisel ç›karlar›na uygun düflen “Bütün ülkelerin proleterleri, birlefliniz!” slogan›n› reddetmesi isteniyor? Bu, -bat›da Haberleflme Bürosu için genel olarak kullan›lan ifadeyle- “Kominform denilen diken” y›llarca ayaklar›na batan bat› beylikleri için tam bir bozgun olmufltu! Nas›l oldu da dört ay sonra geçerlili¤ini yitirdi? Bu kadar derinlemesine ne de¤iflti? Buna verilecek tek bir cevap var. Arada, SSCB Komünist Partisi’nin XX. Kongresi gerçekleflmifl ve emperyalizmi yenmek için savafl›m› ön73
gören Leninist politikadan emperyalizmle kal›c› ve bar›flç›l uzlaflma ve “bir arada yaflama” politikas›na dönüfl benimsenmiflti. Dolay›s›yla Komünist Parti Manifestosu ruhunda ödünsüz s›n›f mücadelesi devrimci politikas›ndan uzaklaflarak s›n›f uzlaflmas› revizyonist politikas›n›n benimsenmesi söz konusuydu. Komünist ve ‹flçi Partileri Haberleflme Bürosu, bu dönüflün dünya komünist hareketine uygulanmas›na karfl› bir direnifl merkezi haline gelebilecek flekilde oluflturulmufltu. Haberleflme Bürosu’nun SSCB KP yönetimini, bu partinin kararlar›n› kolektif bir karar organ›nda yer alan di¤er ortaklar›yla uyumlulaflt›rma gereksinimi nedeniyle k›s›tlamas›; iflte “tükendi” denen ifllev buydu. Bu nedenle Haberleflme Bürosu yok edilmeliydi! Kruflçev 1955 haziran›nda Tito’yla uzlaflabilmek için ve daha sonra da XX. Kongrede baflar›yla kulland›¤› sürpriz takti¤ini uygulay›p komünist partileri bir oldubittiyle karfl› karfl›ya b›rakmak için, serbest kalma ihtiyac› duyuyordu, bunun daha ötesiyse onlar› SSCB Komünist Partisi’ne boyun e¤mek ya da iliflkisini kesmek aras›nda bir tercih yapmaya zorlamakt›! Boyun e¤meyi reddetmenin sonucunun ne oldu¤unu, 1960 y›l›nda Arnavutluk ve Çin’le iliflkilerin kesilmesi örne¤i herkese gösterdi. Fakat revizyonist yönetimin bunu yapabilmesi ancak komünist hareketin kolektif bir organ› bulunmamas› nedeniyle mümkün olabilmiflti… * Kurt Gossweiler Alman Faflizmi üzerine en önemli uzmanlar›ndan biridir. Ayn› zamanda uluslararas› komünist hareket içinde revizyonizmin tarihi üzerine önemli araflt›rmalar›n sahibidir. (http://www.kurtgossweiler.de) Yukar›daki metin ilk olarak Weiseneer Blätter’in 2001 y›l› 4. mevsimlik say›s›nda yay›nlanm›flt›r. Tüm sayfa numaralar› George Dimitrov’un Bernard H. Bayerlein taraf›ndan 1933-1943 Günlükleri bafll›¤›yla yay›nlanan yaz›lar›na gönderme yapmaktad›r. Rusça ve Bulgarca’dan Vladislav Hedeler ve Brigit Schievenz taraf›ndan tercümesi yap›lan eserin, Edition Aufbau, Berlin 2000 bask›s›. Metin, Les dossier du BIP dergisi 89 no’lu Aral›k 2002 say›s›nda yer alan bir makalenin ikinci k›sm›d›r. Bu dergi Editions Démocrite taraf›ndan yay›nlanmaktad›r. Adres: bd Roger Salengro 52, 93190 Livry-Gargan Fransa E-mail adresi: democrite@wanadoo.fr Stalin Arflivi çeviri birimi (17 Ocak 2007) 74
S›rr› Öztürk Faik Muzaffer Amaç’›n An›s›na*…
-An›-
(1915 - 9 Mart 1978) Dönemin TKP Kadrolar›ndan Avukat Faik Muzaffer Amaç’› s›k›yönetim davalar› sebebiyle de¤il, çok daha önceleri tan›maktayd›m. 1946-’47 ders y›l› döneminde o, Erzurum Erkek Lisesinde Felsefe ö¤retmeniydi. A¤abeylerimden Hilmi Öztürk de onun ö¤rencisiydi. Faik Hocay› a¤abeyimden dinleyerek tan›yordum. Ö¤rencileri aras›nda onu ihbar eden ve sonralar› hâkim, avukat, yazar olan kiflinin (Akdemir Akmut) hayat hikâyesini ta o zamanlardan bilmekteydim. O dönem Faik Hocay›, Erzurum Lisesinden “komünistlik” suçlamas›yla Diyarbak›r’a sürgün etmifllerdi. Ö¤rencileri, özellikle, Do¤u’nun yoksul (Türk ve Kürt) emekçi halk çocuklar›ndan oluflan yat›l› ö¤renciler, aralar›nda a¤abeyimin de bulundu¤u kalabal›k bir grup, okul pencerelerinden atlay›p kaçarak, Hocay› tren gar›nda u¤urlam›fl, ona uygun görülen sürgün olay›n› protesto etmifl ve büyük bir gösteri düzenlemifllerdi. Böylece onun ö¤rencileri belki de hayatlar›nda ilk eylemlerini böylece koymufl ve bu yüzden de cezaland›r›lm›fllard›. Faik Hoca dönemin TKP’nin legal kadrolar›ndand›. ‹ddia edildi¤i gibi derslerinde “komünizm propagandas›” da yapmam›flt›. O ne yapt›¤›n› bilen biriydi. Felsefe dersinde ö¤rencilerine yaln›zca ilkeli, dürüst, namuslu, yurtsever, bilinçli ve erdemli olmay› ö¤retmiflti. Medeni haklar› savunmufl, kiflinin vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklerinden söz etmiflti. Onun bu demokrat tavr› bile yüzy›ll›k bir ticaret merkezi olan ve ayr›ca esnaf ahlak›n›n hâlâ da bir türlü k›nlamad›¤› bir kentte anlafl›lmam›fl, daha do¤rusu anlafl›lm›fl ve fakat kara dinci gericilik ile ›rkç› faflist gericili¤in boy verdi¤i bir ortamda ihbar konusu yap›lm›flt›. O dönem b›rak›n komünizm, sosyalizm kelimelerini telaffuz etmek, “sos” demek bile yasakt›… 75
Faik Hoca sürgün edildi¤i Diyarbak›r ve di¤er kentlerde de kim bilir bu tür ihbarlarla bo¤uflmufltu. Çok sevdi¤i ö¤retmenlik mesle¤i elinden al›n›nca o da hukukçu olmufltu. Erzurum Lisesinde ö¤rencisi bulunan Akdemir Akmut’ta Hocan›n ard› s›ra Diyarbak›r Lisesine gönderilmiflti… 15/16 Haziran Direnifli davalar›nda, sendikac›lar›n yarg›land›¤› davan›n d›fl›ndaki, yani bizim “amele taifesi”nin davalar›na girmeyi kimi avukatlar, “flöhretiyle mütenasip” görmediklerinden ilgi göstermemiflti. Bu yüzden savunuculu¤umuz bu türden “yetenekli” avukatlarca yap›lamam›flt›. Duruflmalar›m›za, iste¤imiz üzerine, Niyazi A¤›rnasl›, Halit Çelenk, Turgut Kazan, ancak bir iki celseye kat›lm›flt›. Faik Hocaya haber salm›flt›k: “Bizim davaya girsin diye...” O, hakk›nda “komünistlik” suçlamas› olan kimli¤i ile bu iste¤imize flöyle bir cevap vermiflti: “Aleyhinize olmazsa gireyim…” 15/16 Haziran duruflmalar›ndaki genel tavr›m›z oldukça aç›k ve netti: Proleter Devrimci çizgide 15/16 Haziran Harekât›’n› yaln›zca biz (evet yaln›zca biz) siyasî olarak savunmufltuk. Mahkemelerde sosyalizmin onurlu sesini hayk›rm›flt›k. Direniflimizin tarihsel, sosyal, s›n›fsal hakl›l›¤›n› dile getirmifltik. Devrimci gelene¤imizi duruflmalarda da sürdürmüfltük. Bu konu ilgili dosyada ve telif eserlerimizde yaz›l›d›r. Bizim, Hocan›n and›¤› gibi, bu türden bir hesap yap›p yapmad›¤›m›z› dost-düflman herkes biliyordu. Hoca, bunca yo¤un ifllerinin aras›nda yine de bizi k›rmam›fl ve arada bir duruflmalar›m›za girmiflti. 12 Mart’ta idam talebiyle yarg›lanan arkadafllar›n avukat aray›fllar› karfl›s›nda Faik Muzaffer Amaç Hocay› onlara öneren de bendim. Onun da çabas›yla Do¤u’nun bereketli topraklar›na ekilen ilerici tohumlar gecikmeden ve zamanla yeflermifl, çal›nan devrimci mayalar c›lk ç›kmam›flt›. Erzurum’un yetifltirdi¤i ilerici ve devrimci kesimler Faik Hocay› ele veren ihbarc›lardan daha büyük ço¤unluktayd›. Yaln›zca Erzurum Lisesinde de¤il, Erzurum Erkek Sanat Enstitüsünde de Faik Hoca gibi, ilerici düflünceleriyle düflünce-davran›flta gelece¤imizi haz›rlayan eli öpülecek çok hocam›z vard›. Müdürümüz Nurettin Çelikler, Türkçe hocam›z ve müdür yard›mc›m›z Nazmi fiener bizlerin, bilimsel bilgiler edinerek bilinçlenmemizi, ilerici ve namuslu kifliler olarak yetiflmemiz için okul içi ve d›fl› ak›l almaz özverilerle az m› didinmifllerdi? Kültür dersleri çok az ve s›n›rl› tutulan bizim okulumuzda daha 15 yafl›na gelmeden bu hocalar›n özendirmesiyle bütün klasikleri okumufl, edebiyatla, felsefeyle, sosyal bilimler ve pozitif düflüncelerle tan›flm›flt›k. Bizim ilerici hocalar›m›z da TKP’nin Kadrolar› Faik Hocadan farkl› olarak sos76
yalizmle çok daha erken tan›flm›flt›. Ayr›ca, çok dik duran onurlu kiflilerdi. Onlar da “komünistlik” suçlamas›yla sürülmüfl ve ac› çekmifllerdi. Bu hocalar›m›z›, ayr›l›rken, bizler de görkemli biçimde protestolar›m›zla, gözyafllar›m›zla u¤urlam›flt›k. Faik Hoca gösteriflsiz, naif, çelimsiz, ufak tefek ve çelebi bir insand›. D›fl görünüflüne aldananlar hakk›nda: “Bu ne sünepe adam.” diyebilir ve kolayl›kla yanl›fl bir hükme varabilirdi. Hoca yüre¤indeki koru belli etmezdi. Sonsuz tevazuu yüzünden onu elefltirenler de ç›k›yordu. Evet, s›n›fl› toplumlardaki tevazuu ve afl›r› di¤erkâml›k bireycilik kadar kötüydü. Hele bu memlekette Hoca gibi tevazuu sahibi kifliler daima horlan›r, kolayca sömürülür, kenara itilir ve de¤erleri bilinmezdi… Onun savundu¤u san›klardan biri olarak diyebilirim ki, Hoca’n›n de¤erini ölçmek için e¤er bir sarraf gibi davranmak gerekirse, o yirmi dört ayar bir alt›nd›. Hele “avukat milleti” içinden ç›kan kimi flarlatanlar› gördükçe, Hoca hakk›ndaki sayg›m›z daha da art›yordu. Çünkü kimi avukatlar, ne yaz›k, s›k›yönetim davalar›na faydac› biçimde yaklafl›yordu. Hoca’n›n avukatl›k anlay›fl›, devrimcili¤i magazinlefltirerek piyasa iliflkilerine ya da esnaf ahlak›na dönüfltürenlerden farkl›yd›. O, böyleleriyle asla k›yaslanamazd›. Hoca, yüksek ahlakl› bir kimlik ve kiflili¤e sahipti... Hapis yatmayan, mücadelenin atefl çemberinden geçmeyen, faflizmin çirkinli¤i ile yüz yüze gelmeyenler, devrimci görev ve sorumluluklar›n› nas›l tartabilirdi? Böyleleri, hele ciddî ve donan›ml› örgütsel güvencelerden de gelmiyorsa, ilerici bir avukat›n rolünü hiç anlayamazd›. Görüflmesi, okumas›, yazmas›, radyo dinlemesi, hava almas›, serbestçe dolaflmas›, gazete okumas› elinden al›nmayanlar, Faik Hoca’n›n de¤erini bilemezdi. Onu, ölümünü bekleyen bir idaml›k, günün yirmi dört saatini yata¤›nda prangaya vurulmufl olarak geçiren bir siyasî tutuklu, faflizmin iflkence hanelerinde hayat›n›, onurunu ve düflüncelerini temiz tutmas›n› bilmifl devrimciler sevmesin de kimler sevsindi? Faik Hoca’n›n müvekkillerine yazd›¤› teksir edilmifl bir mektup dahi cezaevlerinin durumunu iyilefltirmeye yetmiflti. Faik Hoca üstlendi¤i savunuculuk görevinde san›klara düflüncelerine göre bir ifllem yapmazd›. O da bir zamanlar T‹P üyesiydi. Belki hukukçulu¤undan olsa gerek, k›sa bir dönem için Aybar’› desteklemiflti. Gerekçesi ise flöyleydi: “Bir dönem bu paflazade ile yürümek do¤ruydu…” Ama bu destek asla Boran, Aren ve Sarg›n’›n türünden bir deste¤e benzemiyordu. Geçmiflten gelen bir dostlu¤u vard› Aybar’la hepsi o 77
kadar. O kifliye tapmaz, ba¤›ms›zl›¤›n› ve inand›¤› ilkelerle onurunu korumas›n› bilirdi. ‹lerlemifl, çok çile çekmifl ve y›pranm›fl bir yaflta olmas›na ra¤men, akl›na koydu¤u ifli gerçeklefltirdi. ‹natla sürdürdü¤ü kavgas›n› bir militan gibi yar›da b›rakmam›fl ve yolundan dönmemiflti. Oysa kimi meslektafllar›, s›k›yönetim davalar›ndaki savunuculuklar›nda, askerî savc›larla garip iliflkiler kurmufl, onlarla birlikte kitap yay›mlam›flt›… Kimiler mi? Naylon komünistlerin cemetti¤i “‹lerlemeci” tak›m›… Onlar bu hâkim ve savc›larla birlikte çok köprüler infla etmifl, mangalda kül b›rakmam›fl, bin bir hesap ve kombinezonlarla onlarla beraber kitap dahi “üreterek” ticarete dahi soyunmufltu. Kimi avukatlar ise, Baro’ya al›nmamalar› ilkesel olarak kararlaflt›r›lm›fl baz› emekli askerî savc› ve hâkimleri, “‹lericilik” ad›na, Baro’ya kaydetmifl ve devletle “derin” iliflkileri önceden yap›lm›fl kiflilerle k›r›flt›rmay› gündemlerine alabilmifllerdi! Hatta daha da ileri giderek, Baro’nun da meslekî bir kurum oldu¤unu unutup birer mafya kafas›yla buras›n› da sendika, gençlik kurulufllar› ve demokratik kurulufllara benzetmeye koyulmufltu… Naylon komünistlerin örgütlenmesinde Baroyu da kullanabilmiflti. Sözün özü: Veba mikrobu “örgütlü oportünizm” girdi¤i her yeri kurutuyordu. Bir zamanlar›n faflist yönetimlerine hizmet eden askeri hâkimlerin Baro dergisinde “ilericilik” ad›na makale yazmalar›na dahi ses ç›karmam›fllard›! S›k›yönetim sürecinde, Av. F. M. Amaç’›n bafl›n› çekti¤i bir hukukçu grubu oluflturulmufltu. S›k›yönetim süresince hukuk yoluyla yap›lacak mücadelede tak›n›lacak tav›rlar konusunda önemli projeler yapm›flt›: • Poliste, savc›l›kta iflkence konusu; • San›klar›n Adlî Tabibe, hastaneye flevki; • ‹flkence olaylar›n›n ilgililere duyurulmas›; • Hâkimlerin reddi; • Tutuklular›n demire vurulmalar›; • Serbest savunma haz›rlanmas›n›n sa¤lanmas›; • Askerî Mahkemelerin Kurulufl ve Yarg›lama Usul Kanunu, Anayasaya ayk›r›l›¤›; • Hâkimlerin ba¤›ms›zl›¤› üzerine; • ‹nfaz Yasas› ve antidemokratik uygulamalar; • Tutuklular›n her zaman müdafilerle görüflüp, konuflmas›, haberleflmesi; • Adli Müflavir ve komutanl›kça tehdit edilmemesi, uygunsuz ifllem görmemeleri; 78
• • • • • • • •
Avukat-san›k görüflmelerinin s›n›rland›r›lmas› ve dinlenmesi; San›klar›n sorgulama biçim ve yöntemleri; Memurlar›n görevlerini kötüye kullanmas›; Tarafs›zl›¤›ndan flüphe edilen hâkimin reddi; Tutukevlerinin durumu; Duruflmalarda verilen dilekçelerin okutulmamas›; Aleniyetin çi¤nenmesi; Hâkim ve savc›lar›n flikâyet edilmesi vbg. onlarca konu üzerinde m›zra¤› çuvala sokmak isteyenlerle eflitsiz koflullarda, kendi burjuva hukukunu dahi çi¤neyenlerle dövüflmüfl durmufltu. Hele bir ret dilekçesinde: • San›klara yap›lan iflkenceler karfl›s›nda ilgisizlik; • Mahkeme kurulunun san›klarca flikâyet edilmeleri; • Duruflma tutanaklar›n›n güven verici olmaktan uzak olmas›; • Duruflmalarda ç›kart›lan olaylar; san›klar›n bo¤azlanmas›; ellerinin bükülüp tartaklanmalar›; mahkeme karar› olmadan Mahir’in demire vurulmas› vb. gibi gerekçelerin dile getirilmesi; hukuk alan›ndaki mücadelede bir zaferdi. Av. F. M. Amaç’›n Erzurum ve Diyarbak›r Lisesinden ö¤rencisi, duruflma hâkimi Alb. Akdemir Akmut hakk›nda duruflmaya sundu¤u belgeler, Baba Akmut’un o¤lu (Akmut’un ruh sa¤l›¤›n›n bozuk oldu¤unu iddia eden, dolay›s›yla o¤lunu dahi ihbar ediflini kan›tlayan kendi el yaz›s› belge) baba-o¤ul Akmut’lar›n “öyküsü” konusundaki yaz›l› müracaatlar hukuk savafl›n›n eflsiz örnekleri aras›ndayd›. Onun bu savafl›, en sonunda cezaevine düflmesini de sa¤lam›flt›. Hukuk savafl›n› kiflisel “hakaret” yerine koyanlar, Hoca’n›n aleyhine dava açm›fl ve bu davay› kazanm›flt›! ‹nand›¤› dava u¤runa dövüflürken evine haciz konmufl; maddî, manevî varl›¤› zarar görmüfltü. Hem de ilerlemifl yafl›na ve hastal›¤›na bakmadan, onunla birlikte savunucu arkadafllar›n›n bir k›sm›, sonradan THKP-C’nin san›klar› yap›lm›flt›. Demek iç dinamik biraz daha a¤›r basmasaym›fl, çok sevimli burjuvazimiz onu da az kals›n “flehir gerillas›” niyetine THKP-C san›klar› aras›na sokmakta asla bir sak›nca görmeyecekti! Hâlbuki Faik Muzaffer Amaç, söz yerindeyse bir “fikir gerillas›yd›!” Duruflmalarda, burjuva hukuku ve onun genel ilkelerini anlama, yorumlama ve uygulama konular›nda iki taraf oluflmufltu. Biri: Av. F. M. Amaç’›n bafl›n› çekti¤i ilerici savunucular›n, demokratik tavr›. Ötekisi: Biçimsel konularla u¤raflan, hukukun özünü göz ard› eden ve onu hiçe sa79
yan ya da “hini hacette” çi¤nemekte bir sak›nca görmeyen bir anlay›fl›n taraftar› olan iddia makam›yla, iyi saatlerde olsunlarla iliflkili mahkeme heyetinin tutucu, bask›c› tavr›. Gerek 15/16 Haziran 1970, gerekse 12 Mart 1971 dönemlerinde savunucular aras›ndaki bu iki tip hemen göze çarpard›. Avukatl›k gibi uzmanl›k ve özel bilgi isteyen bir dalda, yani teknik bir konuda, siyasî tutuklular bu iki tip savunucular› kendi aç›lar›ndan yarg›lad›lar. San›r›m buna haklar› da vard›. Bilinen sebeplerine ra¤men, bu yarg› her zaman ayn›yd›: Biri, bu yaz›da ifadesini bulan ve Av. F. M. Amaç’›n kiflili¤inde simgelenen olumlu tav›r, ikincisi: Ömür boyu, ün düflkünlü¤ü sansasyon ve magazinleflmeden hofllanan ve koltuk kavgas› için yan›p tutuflan f›rsatç›lar›n tavr›yd›, böylelerinin gündemindeki konu, do¤all›kla: “Avukatl›k eflittir para!” idi. Üretim, mülkiyet ve paylafl›m iliflkileri ve sistemin bir kurumu olan Hukuk’un varl›¤› bir gerçeklikti. Bu kuruma ve onun iflleyifline karfl›, “Burjuvazinin yararland›¤› bir aldatmaca arac› ve silah›” olarak bakan, bunu ileri süren görüfller yayg›nd›r. Konuya tek yanl› ve çok yüzeysel olarak bakan bu görüfl sahipleri sol sapma içindeydiler. Burjuva hukukunu, onun rolünü ve önemini abartanlara da rastlan›yordu. Devrimcilerin yürüttü¤ü bütün mücadeleleri böyle bir kurumun kanun maddeleri içinde dar bir aç›dan görmeye yatk›n olanlar da vard›. Hatta nokta ve virgülleri bile çeflitli yorumlarla de¤erlendiren ve böylelikle “hukuk yoluyla mücadele” yap›laca¤› yolunda ahkâm kesip, fetva verenler ise, hukukun kal›plar› içinde s›k›fl›p kalm›fl, ölü, mekanik ve bilimselli¤in ölçüsünü kaç›rm›fl olan sa¤ teslimiyetçi sapma içindeydi. DPP’nin oluflturulup gelifltirilemedi¤i dönemlerde ilerici avukatlar›n da konuyu idealist bir yaklafl›mla de¤erlendirmesi, kurumlaflamay›fllar›, devrimci geçinen avukatlar›n afur-tufurlar›, kimi mahkeme kararlar› karfl›s›nda sevinip-sinirlenmeleri do¤al ve anlafl›l›r bir fleydir. Kimi avukatlar›n baz› davalardaki sömürücü tav›rlar›n›n nedenleri vard›. Bu konudaki sapmalar›n çeflitli yak›nmalara yol açt›¤›, k›rg›nl›klar yaratt›¤› da bir gerçekliktir. Bu türden sapmalar›n giderilip, asgariye indirilebilmesi, do¤ru ve geçerli bir hukuk savafl› verilebilmesinin ilk ve de¤iflmez flart› olan, DPP’nin oluflturulup gelifltirilebilmesine ba¤l›yd›. Böylesine anlaml›, merkezi kurumsal disiplinli Kurum ve Araç’lar›m›z yarat›lmadan devrimcilik ad›na avukatlar›n kendi bafllar›na “birlikteli¤ini” beklemek ve yapt›klar› “mücadeleden” hedefe var›c› sonuçlar ummak herhalde yanl›flt›. 80
Böyle bir eksikli¤e ra¤men, hukukun diyalekti¤ini kavramak, hukuku devrimci mücadele içinde iflçi s›n›f› hareketi yarar›na kullanabilmek mümkün müdür? Aleyhteki faktörlere ra¤men, Av. F. M. Amaç, böyle bir mücadeleyi büyük bir yüreklilikle, inatla ve militanca kavram›fl ve sürdürmüfltür. O, mesle¤ini hiçbir zaman ve hiçbir flarta ba¤l› olmadan bir sömürü arac› olarak kullanmam›flt›r. Oysa bu konuda çok çirkin olaylara tan›k olmufluzdur. Bir ikisini yazmadan geçemeyece¤im: Devrimcilik ad›na san›k yak›nlar›ndan, burjuva avukatlardan fazla para talep edilmifltir. 12 Mart 1971’den Portreler -I- Ömer Ayna bölümünde yaz›ld›¤› gibi… Tutuklulara kitap ba¤›fl› ad› alt›nda yap›lan faaliyetlerle kiflisel kütüphaneler oluflturulmufltur. Baz› davalar kimilerinin reklam ve kariyer arac› olarak kullan›lm›flt›r. Davalarla ilgili olaylar, özellikle iflkence ve hukuk ihlalleriyle ilgi kitaplar yaz›ya-kitaba dökülerek kolay ün pefline düflülmüfltür. Hâlbuki bu kitaplar›n geliri iflkence görenlerin ailelerine verilecekti… Davalarda yanl›fl strateji ve taktikler uygulanm›fl, kurtar›lmas› gereken san›klar›n zarar görmeleri sa¤lanm›flt›r... Oysa Av. F. M. Amaç’›n bu konuda tavr› aç›k, yetkin, dürüst ve çok belirgin, ayr›ca, seviyelidir. O bir gerçeklik olan Hukuk’a bir araç olarak bakm›fl ve onu gere¤i gibi kullanm›flt›r. Ülkemizde burjuvazi, yüzy›ld›r, en gerici hatta faflist iktidarlar›n giriflti¤i bask› ve teröre baflvuruldu¤u dönemlerde dahi, yaz›l› bir hukukî k›l›f arama ihtiyac›n› duymufltur. En az›ndan bu kurumun biçimsel de olsa, varl›¤›n› gözetmek zorunda kalm›flt›r. ‹ç ve d›fl gerici güçlerin böyle bir kuruma olan ihtiyac›n›n bilimsel tan›m› biliniyordu. Bu sebeple ilerici ve demokrat güçleri ezmek için kuvvete baflvuranlara karfl›, onlar›n bu silah›n› geri teptirmek gerekiyordu. Burjuvazinin hukuk kurumlar›n› kullanmak, böyle bir arac›n önemini ve yerini de¤erlendirip kavrayarak, kuvvete, kaba güce, baflvuran siyasî iktidar›n kendi hukukunu çi¤nemesi karfl›s›nda, oyunu kurallar›na göre oynamak, faflizmin çirkin yüzünü a盤a vurmak, onun otoritesini s›n›rland›r›p savuflturmaya çal›flmak, devrimcilerin göz ard› edemeyece¤i bir mücadele alan›yd›. Bu mücadele hâkim s›n›flar›n iktidar›na ve faflizme karfl› çok yönlü savafl›n bir parças›d›r. De¤iflim, geliflim ve dönüflüm yasas›na inananlar›n, burjuva hukukunun da sosyalist devrimle de¤iflece¤ine ve afl›laca¤›na, ayr›ca yerine, insana ve eme¤e de¤er veren çok ileri bir hukuk kurumunun konulaca¤›n› kavramas› gerekiyordu. S. P. F/6
81
Av. F. M. Amaç, bu ilkeselli¤i, mücadelesi ve kendi imkânlar› ölçüsünde ak›ll›ca, özveriyle kullanm›fl bir hukuk savaflç›s›d›r. 12 Mart ile 16 Haziran dava dosyalar› bunun kan›tlar›yla doludur. Bu konuda do¤ru bir yarg›ya varabilmek için dava dosyalar›nda verilen örnekleri incelemek gerekecektir. Av. F. M. Amaç, 16 Haziran davalar›nda verilen hukuk savafl› karfl›s›nda bazen bir özelefltiriye de giriflirdi: “Acaba biz, büyük bir hata m› iflledik? Burjuvazinin çürük kurumlar›n›n üzerine fliddetle yüklenerek onlar› zaman›ndan önce uyar›p yol mu göstermifl olduk?” demekten kendini alamazd›. Oysa iç ve d›fl gerici güçlerin faflist yöntemleri devreye sokmas›n›n temel nedeni yap›sal, siyasal-ekonomik bunal›md›. S›n›f mücadelesinde, hâkim s›n›flar›n zora baflvurabilmesi, onun do¤as›ndan ileri geliyordu; ayr›ca, burjuva diktatörlü¤ünün afl›lmas›na çal›flan s›n›f temeline dayal› Proleter Devrimci örgütler zay›ft›… Sistem bunal›m› aflam›yordu, aflamazd›... Bunal›m› aflmas› gereken radikal sosyalist hareketler ise, içinden ve d›fl›ndan büyük zaaflara u¤rat›lm›flt›. Böyle bir kargafla içinde “gençlik eylemleri”, burjuvazi taraf›ndan “bahane” yerine konuluyordu. Böylece, askeri faflist darbelerle finans-kapitale rahat bir nefes alacak bir zaman kazand›r›l›yordu. Bizim cenah›m›z hukuk yoluyla ileri bir savafl vermeyip, “Burjuvaziyi zaman›ndan önce uyarmam›fl…” dahi olsayd›lar, burjuva diktatörlü¤ünü aflmaya aday bir S›n›f Partisi’inden yoksun olduklar› sürece, yine de, emperyalist-kapitalist sistem yap›sal karakteri gere¤i, bunal›m› aflamad›¤› için mutlaka kuvvete baflvuracak, kendi kurumlar›n› çi¤neyecek, anayasay› ve yasalar› geriye do¤ru de¤ifltirmeye koyulacakt›. Burada as›l elefltirisi yap›lacak sorun, ilerici hukukçular›n mücadelesi de¤ildir. Sorunun can al›c› noktas›, sosyalist hareket ile iflçi s›n›f› hareketinin kendi iç zaaflar›n› afl›p ad›na lay›k bir S›n›f Partisi’ni oluflturamay›fl›nda yat›yordu. Karfl› devrim bu koflullarda haliyle ifllevini yerine getirecekti. Av. F. M. Amaç yapt›¤› “özelefltiriyle”, temelde yatan eksikli¤e de¤inmese de, hiç olmazsa, bir ayd›n olarak bu konular üzerindeki duyarl›l›¤›n› dile getirmifl oluyordu. Bu bak›mdan ona hiç kimse elefltiri yöneltemiyordu. Oysa kimi avukatlar, burjuvazinin kendilerine sa¤lad›¤›, cüppe ve kurumlar›n çeflitli imkân ve korumas› alt›nda âdeta flarlatanl›k yap›yordu. Hoca’n›n flarlatanlar›n d›fl›nda kalm›fl olmas› dahi az fley midir? 82
Nice avukatlar biliriz, yaz›haneleri sanki “kurtar›lm›fl vatan topra¤›” gibiydi ve insan korkusundan buralara ad›m›n› atmaya cesaret edemiyordu. Kas›nt› ve kuruntular›yla san›rs›n›z onlar olmazsa ülke hepten batacakt›r. Yanlar›na yaklafl›lmayan bu “ilerici” avukatlar ve onlar›n Baro’ su sistemin kendilerine sundu¤u küçük bir imparatorlu¤un: Yasama-Yürütme-Yarg› sacayaklar›ndan biriydi. Burjuva hukukunun karmafl›k, dolambaçl› mevzuat› onlara baz› imtiyazlar sa¤lam›flt›; bu yüzden poz keserlerdi. Sanki s›k›yönetimler baylar›m›z›n imtiyazlar›n› daha da katlamak için ilan edilmiflti. Hakk›m›zda ferman ç›karanlar›n bir bölümü de “Avukat milleti” idi. ‹lerici geçinen kimi avukatlar, devrimcilere karfl› ilan edilmifl bir savaflta âdeta çeflitli ganimetlere konmufl bir kesimdi. Kimi avukatlar lefle konmufl akbabalara benziyordu. Fakat akbabalar›n dahi bir ifllevi vard›; onlar do¤an›n eflsiz dengesine yard›m ediyorlard›. Peki ya bu “Avukat milleti” neye yar›yordu? Onlar da do¤adaki do¤al seleksiyona yard›mc› m› oluyordu? Onurlu bir hukukçu ile ilgili baz› an›lar› yazarken yine de bizleri çok yaralayan bir konuya dokunmadan edemedim... 12 Mart’ta k›y›lan devrimci gençlerimizin davalar›n› baz› yetenekli avukatlar almam›flt›. Gençlerin bu konudaki isteklerini, Kartal Maltepe Cezaevindeyken, Cezaevi müdürünün odas›nda karfl›laflt›¤›m baz› avukatlara iletti¤imde, onlardan olumsuz bir cevap alm›flt›m. T‹P’ten tan›d›¤›m›z Alp Selek, Nebil Varuy, Enis Coflkun ve Müflür Kaya Canpolat gibi avukatlar, “parti disiplini” diyerek ve böyle bir “gerekçenin” ard›na saklanarak gençlerin vekâletini almay› reddetmiflti. Oysa 12 Mart faflizmi gelip oturmufl, bütün ilerici kurumlar› kapatm›fl ve kiflilerin üstünden silindir gibi geçmiflti. Ortada T‹P diye bir örgüt de kalmam›flt›. Onlar›: “Ne disiplini, hangi disiplin?” diye sorgulamaya ve konuya duyarl› olmaya çal›flt›ksa da önerimiz yerini bulmam›flt›. Av. F. M. Amaç’ta T‹P üyesiydi; devrimci gençlerin davas›n› sorumlulukla alarak disiplinsizlik mi yapm›fl oluyordu? Oysa T‹P’in ideolojik, politik ve örgütsel zaaf› ve “parti disiplini” diyerek asla savunulamazd›. Ayr›ca, bir dönemin sosyalistlerinin çaps›zl›¤›ndan ötürü, bir daha yeri doldurulamayacak en yetenekli genç kadrolar›n k›r›m› oldukça rahatl›kla gerçekleflebilmiflti! ‹nsan sormadan edemiyordu: Hangi disiplin, ne disiplini? Hangi ilke, hangi teori, hangi parti normu? Keflke o disiplin denilen fley (Devrimci ve Komünist ilkeler) olsayd› da, bizde önümüzü ilikleseydik! 83
Teknik bir konuda, hukukî yard›mlar›n› esirgeyen bu türden avukatlar öyle davalarda savunuculuk üstlenmifllerdir ki, insan yazmaya utan›yordu 12 Mart 1971’den Portreler -I- (Ömer Ayna ile ilgili bölümde de¤inildi¤i üzere...). Bu baylar, kimi örgütlerin çok “hay›rl›” do¤umlar›nda “ebelik” dahi etmiflti. (Av. Müflür Kaya Canpolat, naylon komünistlerin D‹SK’in bafl›na cunta misali gelip oturmalar›na, “iyi niyetlerle” katk› yapm›fl, böylelerinin D‹SK Gelene¤ine verece¤i zarar› görememiflti...) Geçmiflin devrimci bir kriti¤ini yapmaktan kaçan avukatlara cenaze törenlerinde trafik memurlu¤u, siyasî parselasyonda koltuk, sendikalarda uzmanl›k veriliyordu... Kimi avukatlar oportünist sendika gangsterlerine, iflçi simsarlar›na yol ve erkân gösterip onlar›n ay›plar›n› örtme rollerine soyunmufltu. Ülkemizin hiç de hakketmedi¤i bir ortama sürüklenmesinde etkin roller üstlenip sa¤ ve “sol” teslimiyetçi oportünist örgütlerin ete kemi¤e bürünmesine büyük katk›larda bulunanlar, “parti disiplini” gözettiklerini(!) söyleyen avukatlar de¤il miydi? Kimi ilerici k›l›kl› avukatlar, art›-de¤erle beslenen burjuva hukukçular›na tafl ç›kartan “eylemlere” giriflmifl; ço¤u emekçi halk çocu¤u olan özverili ve militan gençlerin, bizim çocuklar›m›z›n, yanl›fla itilmifl çocuklar›m›z›n kanlar›yla imparatorluklar kurmufltu. Kimileri de iflçi paras›yla hovardal›k ederek ürünlerimizi sömürerek, onlar›n üzerine basa basa “‹lerlemeci” olmufltu! Av. F. M. Amaç’›n baz› zaaflar› ve çok saf yanlar› da vard›. Üstlendi¤i savunuculu¤un strateji ve taktiklerini kimseden saklamazd›. ‹nsan k›l›¤›nda yan›na sokulanlar›n gerçek kimliklerini ayr›nt›l› araflt›ramazd›. ‹damlar› önlemek için, özellikle Ziya Y›lmaz’›n idam›n› önlemek konusunda, hukuk yoluyla yap›lacak bütün giriflimlerin önü t›kan›rsa: “Ben tek bafl›na köprü üzerinde bildiri da¤›taca¤›m…” fikrini bile kimi meçhul adamlar›n yan›nda söylemekten çekinmezdi. O dönemde bürosuna, “Avukatl›k staj› yapaca¤›m…” türünden maskeli niyetlerle girip ç›kanlar›n amaçlar›n› denetleyemezdi. Bir namus abidesi gibi hile, dubara, üçk⤛t, yalan ve riya onun yan›na u¤ramam›flt›. Kimi avukatlar, ayd›n gevezelikleriyle umutsuzca bütün siyasetlere küskün, entelektüalizme soyunadursun, Faik Hoca bu yollara sapmam›flt›. Önüne devrimci bir ifl koymufltu. Gündemine çözülmesi flart basit ve sade iflleri yapmay› koyabilenler, emekçi titizli¤i ile çal›flmak durumundayd›... 84
Faik Hoca üzerinde çal›flt›¤› baz› kitaplar› üretemeden aram›zdan ayr›lm›flt›. Onun kayb› en çok biz san›klar› sarsm›flt›. Faik Hocaya karfl› olan ödevlerimizi yeterince yapamaman›n ac›s› yüre¤imizi yak›yordu. Cenazesine savundu¤u san›klarla birlikte kat›lm›flt›k. Ölümü de onun sadeli¤i ve efendili¤i gibi gösteriflsizdi. ‹stanbul Barosu Baflkan› Orhan Apayd›n, “Aziz ve sevgili meslektafl›m…” diye bafllayan, biçimsel, diplomatik inceliklerle süslü, birazda masonik hitap tarz›yla bir konuflma yapm›flt›. D‹SK’te “ahde vefa” göstermifl, daha do¤rusu bir avukat›n (Müflür Kaya Canpolat) uyar›s›yla haz›rlanan mesaj›n mezar› bafl›nda okunmas›n› sa¤lam›flt›. Bu konuflmalar bizleri tahrik etmiflti. Önceden haz›rlanm›fl bir konuflma metnimiz de yoktu. San›k arkadafllar›n iste¤ine uyarak birkaç cümleyi de biz dile getirmifltik. Bizim söylediklerimiz, 12 Mart’› yaflamam›fl, kavramam›fl konuflmac›lar›n de¤inmedi¤i, asla da de¤inemeyecekleri konular› kaps›yordu: “Faik Hoca Devrimci ve Marksist bir mücadele insan›m›zd›. Yoldafl›m›zd›. Bir fikir gerillas›yd›. Gerek 15/16 Haziran Direnifli dönemlerinde, gerek daha önceki dönemlerde Devrimcilere, sosyalistlere, komünistlere, “Hukuk yoluyla mücadelede” O da yerini alm›flt›. 12 Mart askeri faflist darbenin esir ald›¤› tüm siyasî tutsaklar› da düflünce-davran›fl çizgilerine bakmadan ve ay›rmadan savunmufltu. Bu görevini yerine getirirken s›n›fl› toplumun öne ç›kard›¤›, özel mülkiyet, para-pul, ün düflkünlü¤ü gibi fleyleri elinin tersiyle bir kenara itmiflti. ‹natç›, ›srarl› ve sürekli biçimde iddias›n›n arkas›nda dik ve onurlu durmufltu. Son derece basit, sade ve gösteriflsiz tavr›yla faflist mahkemeleri yarg›lamay› baflarm›flt›. Anlayana “Hukuk Dersi” vermiflti… Bunlar› dile getirmek gerekiyordu. Ayr›ca, törene kat›lanlar› Hoca’n›n devrimci an›s›na sayg› durufluna davet ederek, son görevi imama b›rakmam›fl, Faik Hocay› kendi komünist selamlar›m›zla u¤urlam›fl ve do¤aya teslim etmifltik… Bir devrimcinin mezar› bafl›nda “ahde vefa” ya da formalite konuflmalar› yap›lamazd›. Faik Hocayla, onun savundu¤u çeflitli san›klarla ayn› düflünceleri paylaflm›yorduk. Birlikte paylaflt›¤›m›z tek fley, iç ve d›fl gerici güçlerin faflist uygulamalar›na karfl› tek mevzide bulunma bilinciydi. Faflizme karfl› çok yönlü savaflta kifliler ve örgütler ayr› ayr› yollarda dövüflmüfl, hata ve yanl›fllar yapm›flt›. Hepimiz de yapm›flt›k. Bu yolda hesaps›zca ölen, k›y›lan, katledilen, hapislere giren militanlar vard›. Faik Hoca da bir militand›; hem de kendi uzmanl›k dal›nda ve kendi stilinde dövüflen yaman bir militan! 85
Bizim san›klar ad›na yapt›¤›m›z konuflma, asl›nda bir yol arkadafl›m›za karfl› yap›lmas› gerekli bir görevdi. Av. F. M. Amaç gibi ne yapt›¤›n›n bilincinde yi¤it, dürüst ve onurlu bir hukuk savaflç›s›na derin sayg› ve milyonlarca selam! “‹lericilik” ve “savunuculuk” ad›na çeflitli olumsuzluklar›n esiri “hukuk” cücelerine de binlerce lanet! Yay›nlanm›fl Eserleri: - Laiklik ‹lkesi San›k Sandalyesinde, Bar›fl Yay›nlar›, Ocak 1966. - Komünist Ö¤retmen! Davas›, Kaya Yay›nlar›, 1966. - Milli Emniyet Dosyas›, Habora Kitabevi Yay›nlar›, 1969. - Çayan Davas›, Yücel Yay›nlar›, Ekim 1971. - Dava Askeri Yarg›tay’da, Kendi Yay›n›, Haziran 1972. * Bu yaz›, 12 Mart 1971’den Portreler I. Cilt, Eylül 2011 tarihli 7. Bask›s›ndan al›nd›. (S. Ö.) * * * Av. Faik Muzaffer Amaç’› ve niteliklerini ö¤renebilmek aç›s›ndan Halide Özerden’in 12 Mart 2000 tarihli, 729 say›l› Cumhuriyet Eki’nde yay›mlanan bir yaz›s›n› eklemeyi uygun bulduk: “Cumhuriyet gazetesinde 1969 y›l›nda yay›mlanan bir yaz›s› onu tan›mama vesile oldu. Faik Muzaffer Amaç bu yaz›s›nda 1968 kuflak san›klar›n›n, isterlerse sorgu hâkimlerine ifade vermeyebileceklerini, bunun onlar›n yasal haklar› oldu¤unu anlatarak pek çok insan› ayd›nlat›yordu. Eflim Yalk›n Özerden bu hakk›n› kullan›nca, sorgu hâkimi k›zm›fl “Öyleyse ben de seni tutuklar›m” demifl, böylece Yalk›n tutuklanm›flt›. ‹vedilikle Faik Muzaffer Amaç’› bulmal›yd›m. K›sa bir araflt›rmadan sonra yaz›hanesinin Tafll›tarla’da oldu¤unu ö¤rendim. Elimde tam bir adres yoktu; sora sora bir barakaya ulaflt›m. Barakan›n üzerinde “Arzuhalci Faik Muzaffer Amaç” yaz›yordu. ‹çeri girdim, iki taraf› kitapl›k olan dar bir koridoru geçtim. O, masan›n bafl›nda çal›fl›yordu. Beni görünce aya¤a kalkt› “Buyurun” dedi. K›sa boyluydu, silik bir görünümü vard›. Kendimi tan›tt›m ve yaz›s›nda bahsetti¤i “hakk›n›” kullanan eflimin, flimdi tutuklu oldu¤unu anlatt›m. Birdenbire sanki yüzü ayd›nland›, miyop gözlükleri alt›ndan gözleri güldü, 86
sevinmiflti. Yerinden kalkt›, etraf biraz tozlu dedi ve masan›n üzerinde duran tuvalet ispirtosunu elime serpti. Daha sonra onu tan›y›nca anlayacakt›m ki o, do¤an›n nimetlerinden alabildi¤ince de¤il, kendisine yeteri kadar olan› sarf ediyordu. Kolonya flart de¤ildi, tuvalet ispirtosu da ayn› ifli gördü¤ünden yeterliydi. Aradan yar›m saat geçmemiflti ki sanki k›rk y›ll›k dosttuk. Ertesi gün eflim Yalk›n’› arayaca¤›n›, vekâletname al›p gere¤ini yapaca¤›n› söyledi. Ayr›lmadan k›sa bir süre önce koridora ç›kt›, elinde ince bir kitapla döndü, imzalad› ve bana uzatt›. Kitab›n ad› “Komünist Ö¤retmen! Davas›” idi. Eve dönünce bir solukta kitab› okudum. Faik Muzaffer Amaç, 1948 y›l›nda Diyarbak›r’da felsefe ö¤retmeni iken fifllendi¤ini, Diyarbak›r A¤›r Ceza Mahkemesi’nde 141 -142’den yarg›lanmas›n›, iddianameyi, savunmas›n› ve karar›, katk›s›z belgeliyordu. Kitab›n arkas›nda flunlar yaz›l›yd›: Bu kitapta, bir ö¤retmenin ne çeflit nedenlerle komünistlikle fifllenmifl oldu¤unu okuyunca hayret etmekten kendini alamayacak “Komünist tehlikesi var!” yaygaras›n› koparanlar›n gerçek kimliklerini daha iyi ö¤renmifl olacaks›n›z... fiu gerçe¤i hiçbir zaman unutmayal›m! Gerici-tutucu çevreler ne kadar gürültü kopar›rlarsa kopars›nlar, direnirlerse dirensinler, ne gibi oyunlar çevirirlerse çevirsinler, ne çeflit hukuk d›fl› yollara baflvururlarsa vursunlar, Atatürk’ün dedi¤i gibi: “Yar›nki mutlu Türkiye, ö¤retmenlerin eseri olacakt›r.” 27.11.1950 tarihinde beraat edece¤i bu davada Faik ö¤retmen nelerle suçlanm›flt›: Devrin Baflbakan› Hasan Saka Büyük Millet Meclisi’nin 19.12.1947 günkü oturumunda, bir milletvekilinin devlet otomobillerinin kiflisel ifllerde kullan›lmas› sorusuna “Hükümeti üzen ve utanç verici bir durum” saptamas›n› yapar. Bunu gazetede okuyan Faik Ö¤retmen, bir ö¤retmenler kurulu toplant›s›nda, ö¤retmenlerin, ö¤rencilerinin okul d›fl› hayatlar›n›n denetiminde, düflünce ve dilekleri sorulunca “Nas›l sigara içen ö¤renciye ceza veriliyorsa devlet otomobiliyle okula gelen ö¤rencilere de, ceza vermek gerekir” diyerek okula resmî arabayla gelen korgeneralin* o¤lunu kastetmifl ve biz devlet mallar›n› kiflisel ifllerde kullanman›n kötülü¤ünü ö¤rencilerimize kavrat›p onlar› iyi birer yurttafl olarak yetifltirmeliyiz” demifl, ama Faik Ö¤retmen’in kuruldaki bu konuflmas› onun fifllenerek ölümüne dek sürülüp, u¤raflt›r›lmas›na yetmifltir. 87
Baflka suçlar› da s›ralanm›flt› Faik Ö¤retmen’in iddianamede: Toplumbilim dersinde Anayasa’n›n 75. maddesini anlat›rken “Komünist olmak suç de¤ildir, propagandas›n› yapmak suçtur” demiflti ö¤rencilerine; tebli¤ler dergisinde de yard›mc› kitap olarak önerilmifl olan Eflatun’un “Devlet Görüflü” adl› kitab›n› derste okutmufltu. O, çocuklara “Hiçbir fleyden korkmay›n, medeni cesaret sahibi olun, ben sizi ileri demokrasiye götürece¤im” diyerek suç ifllemiflti. Okul müdürüne göre ileri demokrasi fikri Moskova Radyosu’nun slogan›d›r. Müdür böyle sözleri baflka yerde duymam›flt›r. Oysaki Faik Ö¤retmen savunmas›nda, ‹smet ‹nönü’nün Dolmabahçe toplant›lar›nda, Celal Bayar’›n ise ‹zmir söylevinde, ileri demokrasi sözcüklerini kulland›¤›n› belgelemifltir. Faik Ö¤retmen suçludur okul müdürüne göre, derslerinde Söylev’i anlat›rken “Asil kan deyimi bilimsel olarak kan veya ›rk de¤il; iyi terbiye, sa¤lam karakter demektir, bir mecaz› Mürsel’dir” diye aç›klam›flt›r onun taraf›ndan. Davada ö¤rencilerin de ifadelerine baflvurulmufl 5-A s›n›f›n›n birkaç ö¤rencisi d›fl›nda di¤erleri gerçekleri dile getirmifller ve Faik Ö¤retmen 27.11.1950 tarihinde beraat etmifltir; ama bütün çabalar›na karfl›n ö¤retmenli¤e dönememifltir. Felsefe diplomas›n›n ifline yaramayaca¤›n› anlay›nca yedekte bulundurdu¤u hukuk diplomas›yla 1951 y›l›nda Mardin’de avukatl›¤a bafllam›flt›r. Diyarbak›r’da kazanm›fl oldu¤u fiflin Mardin’e gelmekte gecikmedi¤ini, Mardin Valili¤i’nin 19.3.1952 gün ve 585 say›l› yaz›s›ndan anl›yoruz: “Faik Muzaffer Amaç komünistlikten ötürü durum ve iliflkileri göz önünde bulundurulan kiflilerdendir, bu yüzden ayl›k rapora ba¤lanm›flt›r.” Mardin’in sözde ayd›nlar› Faik Muzaffer Amaç’la görüflmezler, fakat cahil diye an›lan halk onunla konuflmakta sak›nca görmez, hatta baz›lar›, “Avukat Bey, sana komünist diyorlar. Bak›yoruz sen çok iyi adams›n, sen komünistsen, demek ki komünistlik dedikleri fena bir fley de¤il, galiba.” Amaç 1948 y›l›nda aç›lan davadan beraat etmifltir, ama bu beraat karar› ömür boyu aleyhine kullan›lm›flt›r. 1954 y›l›nda büyük flehirde rahats›z edilmeyece¤i umuduyla ‹stanbul’a yerleflir. Tam ifllerini yoluna koyaca¤› s›rada 1955/6-7 Eylül olaylar› patlak verir. Gece Beyo¤lu’nda oturdu¤u bodrum dairesinden al›n›r. Tam dört ay sorgusuz sualsiz Harbiye’nin tafl hücrelerinde yat›r›ld›ktan sonra mahkeme huzuruna bile ç›kar›lmadan, tahliye edilir. 17.1.1956 tarihinde ‹stanbul Barosu Baflkanl›¤›’na bir dilekçe verir… “Ben hukuk bilgisine sahip oldu¤um halde, hu88
kuk devleti rejimi kurulmam›fl olan ülkemde beni ma¤dur edenlerden hesap soramazken, avukat olarak baflkalar›n›n hakk›n› korumak iddias›n› gülünç say›yorum… ve Levha’dan kayd›m›n silinmesini istiyorum” der. Baro’dan “...Aram›zdan ayr›ld›¤›n›z için üzgünüz ama dile¤iniz üzerine Levha’dan ad›n›z› siliyoruz” fleklinde cevab›n› al›r. 27 May›s gelir, sevinçlidir. Milli Birlik Komitesi üyelerine fiflli vatandafllar konusunda mektuplar yollar, onlardan cevaplar al›r. 27 May›s Devrimi ile eski fifllerin etkisiz kald›¤› kan›s›na kap›l›r. 1961 tarihinde S›nd›rg› Orman ‹flletmesi avukatl›¤›na baflvurur ve kabul edilir. Ama ifller umdu¤u gibi geliflmez fiflleri buraya da gelmifltir. Müdür ona düflmanca davran›r, s›k s›k onu afla¤›layarak, tahrik eder; nihayet kendisine hakaret etti¤i iddias› ile müfettifl ister, hakk›nda soruflturma aç›l›r. Müfettifle emniyetten gelen bilgide “Komünistlikten flüpheli bulundu¤u, bu sebeple takip edilmekte oldu¤u, hakk›nda dosya bulundu¤u...” bildirilmektedir. Orman iflletmesinde daha fazla kalamaz, istifa eder, tekrar ‹stanbul’a döner. Daha sonra kendi gibi fifllenen insanlara pasaport verilmeyifli konusunda hukuksal mücadeleye girer. Art›k fazla üzülmez çünkü fiflli olmakla yurtsever olmak eflde¤erdir onun için. Aziz Nesin, Mahmut Makal gibi yurtsever ayd›nlar›n yurtd›fl›na ç›kmalar› zorunludur, ama pasaport alam›yorlar. Oysaki Faik Muzaffer’in ne böyle bir zorunlulu¤u, ne de böyle bir özlemi var; fakat y›llarca sürdürüyor bu mücadelesini. 1969 y›l›nda bu inan›lmaz savafl›n belgelerini “Milli Emniyet Dosyas› “adl› kitab›nda topluyor. “Laiklik ‹lkesi San›k Sandalyesinde” adl› bir kitab› daha var, ama ben bu kitab› bulup okuyamad›m. O, art›k kalp hastas›d›r. Mücadeleci kiflili¤ine yüre¤i dayanmam›flt›r. Sa¤l›¤›na özen gösterirdi Faik Muzaffer, özellikle yiyeceklerine çok dikkat ederdi. Baz› akflamlar yeme¤e davet ederdik, her fleyden çok az fakat yo¤urdu mutlaka yerdi. Sigara kullanmazd›, nadiren içki içerdi, içti mi h›zl› içerdi, arka arkaya birkaç kadeh. “Sarhofl olmak için içilir, de¤iflmeyeceksem neden içeyim.” derdi, ama yüzünün k›zarmas›ndan ve dimdik yürümeye özen göstermesinden baflka bir de¤ifliklik yapmazd› içki onda. Sevgili Amaç, eflim Yalk›n’›n da aralar›nda bulundu¤u 15/16 Haziran san›klar›n›n müdafii olarak Selimiye K›fllas›’ndaki S›k›yönetim Mahkemeleri ile tan›flt›. 89
Derken 12 Mart geldi çatt›. O, Mahir Çayan ve arkadafllar›n›n savunmas›n› birçok avukat arkadafl›yla birlikte üslendi. Avukatlar aras›ndaki ifl bölümüne göre Faik Muzaffer Amaç usule ait savunma yapacakt›. O, savunmalar›nda askeri mahkemelerin, “Komutanl›k Mahkemesi” ad›yla an›lmalar›n› elefltirdi, yarg›çlar›n›n yürütme organ› taraf›ndan atanmalar›n›n Anayasa’ya ayk›r›l›¤› üzerinde durdu, mahkemelerin k›flla içinde yap›larak, aç›kl›k kural›n›n gerçekleflmedi¤i ve yarg›lamadaki usulsüzlükleri saptad›, gece gündüz çal›flt›. Çok zor girilmesine ra¤men, olayl› geçen duruflmalar› ben de izliyorum. Çocuklar›n hepsi iflkence görmüfl fakat bu durum mahkeme taraf›ndan dikkate al›nm›yor. Müdafiiler de büyük bask› alt›ndalar. Örne¤in, müvekkilleriyle görüflmeye gittiklerinde, kendilerini adli müflavir veya hâkimlerin karfl›lar›nda buluyorlar, tehdit ve hakarete u¤ruyorlar. Bu kanun d›fl› bask›lar zamanla art›yor, baz› avukatlar gözalt›na al›n›yor. Amaç’›n çabalar› sonucunda “S›k›yönetim Komutanl›¤› Askeri Mahkemeleri” ad›ndan “Komutanl›k” sözcü¤ü kald›r›l›yor. Ama bask›lar sürüyor. Mahir Çayan zincire vuruluyor. Karar okunurken duruflma salonunda san›klar aya¤a kalkmay›nca, kas›tl› bir davran›fl olmad›¤› halde Hâkim Akdemir Akmut’un emriyle, kollar› k›vr›larak, bo¤azlar› s›k›larak, aya¤a kald›r›lmak isteniyor, di¤er hâkim b›rak›n diye ba¤›rmasa çok kötü fleyler olabilir. Hâkim Akdemir Akmut, san›klara ve müdafilere di¤er hâkimlerden daha kötü davran›yor. Özellikle de Amaç’a. K›z›mla aras› çok iyi Faik Muzaffer’in. Bize geldi¤i zamanlarda öyle istedi¤i için “Faik Dede” diye sesleniyor ona. Mine birinci s›n›fta okumay› sökünce ilk ifli Faik Dede’ye bir mektup yazmak oluyor. Zarf›n› da kendisi yaz›yor, Suadiye’den Tafll›tarla’ya postal›yoruz. Faik Dede çok geçmeden cevap yaz›yor bu mektuba. Heceleye heceleye okuyor. Faik Dede’den diye ba¤›r›yor. Faik Dede bunca iflin aras›nda Mine’nin yaz›s›n› ve ifadesini öven mektubu da ihmal etmemifl. Faik Muzaffer Amaç kamuoyuna duyurmak için iflkenceler konusu ve hâkimleri ret diledi¤i kapsayan belge niteli¤indeki “Çayan Davas›” adl› kitab›n› yay›ml›yor. Ayn› gün yaz›hanesi aran›p gözalt›na al›n›yor. K›sa bir süre sonra b›rak›l›yor. Bir sabah duruflmaya gidiyorum. Faik Muzaffer Amaç hat›rlad›¤›m kadar›yla, hâkimleri ret ile ilgili bir dilekçe okuyor. Hâkim Akdemir Akmut dilekçenin okunmas›n› istemiyor. Onu susturmak istiyor. Faik Muzaffer hiç istifini bozmadan okumas›na devam ediyor. Hâkim sinirleniyor. 90
“Sus!” diye ba¤›r›yor o, okumas›n› sürdürüyor. Bir anda Akdemir Akmut yerinden f›rl›yor, cüppesini ç›kar›p f›rlat›yor “istifa ediyorum” diyerek salonu terk ediyor. Duruflmaya ara veriliyor, Selimiye koridorlar›na ç›k›yoruz. Usulca yan›na yaklafl›yorum, yüzü k›pk›rm›z›, sa¤l›¤›ndan endifle ediyorum. “Nas›ls›n›z” diyorum.” Hayat›n›m en mutlu gününü yafl›yorum” diye yan›t veriyor. Yine bir duruflma bitiminde bize götürmek için bekliyorum onu. Selimiye’den dura¤a yürürken yolda bana “Akdemir Akmut 1481 numaral› Diyarbak›r Lisesi 5-A s›n›f›ndan ö¤rencim, medeni cesaret ve ileri demokrasi sözcüklerinden evhama kap›larak beni müdüre jurnal etmiflti” diyor. Yolun ortas›nda donup kal›yorum. Birkaç saniye sonra, “Dünya küçük, da¤ da¤a kavuflmaz insan insana kavuflur” gibi laflar ediyorum. Eve geliyoruz, sofrada yemek yerken s›k›nt›l›. Yalk›n’a “Yüzbafl› ‹lyas Ayd›n ad›nda bir san›k var, henüz yakalanmam›fl; ben bu kifliden pek hofllanm›yorum, ama Mahir ona güveniyor, Mahir’i ikna edemiyorum” diyerek s›k›nt›s›n› dile getiriyor. Nadir günlerinden biri art arda fazla bir fley yemeden içiyor. Birdenbire “Bu çocuklar› asarlarsa, ben yaflayamam” diyor ve gözlerinde biriken yafllar yanaklar›ndan süzülüyor. Karfl›ya evine b›rakmak istiyoruz arabayla, “Hay›r!” diyor. Sadece iskeleye kadar. Israr mümkün de¤il Faik Muzaffer Amaç’a. O, 1972 y›l›nda “Dava Askeri Yarg›tay’da” adl› kitab›n› yay›ml›yor. Davan›n Askeri Yarg›tay safhas› belgeleniyor bu kitab›nda da. Kim bilir uykusuz kaç gecenin ürünü bu belgeler. Demokrasi idealinin korkusuz savaflç›s›, ömrü boyunca hukuk ve bilimin üstünlü¤ünü savunmufl bu yi¤it ve korkusuz insan, 09.03.1978 tarihinde, 63 yafl›nda, bir kalp krizi sonucu aram›zdan ayr›ld›. Halide Özerden
*Yümnü Üresin, 1950’de DP milletvekili, 1952-54 aras› Ulaflt›rma Bakan›.
91
Müflür Kaya Canpolat Muvaffak fieref ‹çin…
-Mektup-
S›rr› Öztürk arkadafl, SORUN Polemik Dergisi’nin 45. say›s›nda yay›nlanan Halit Çelenk’in an›s›na yazd›¤›n yaz› sol cenah›m›zda “kadirbilirli¤in” henüz sona ermedi¤ini gösterdi¤i için sana teflekkür ediyorum. Orhan ‹yiler’in k›sa biyografisini yazan Aliye Munzur arkadafla da selâm olsun. Sol’a eme¤i geçmifl, eylemlerden ve s›navlardan yüz ak› ile geçmifl kimi yafllanm›fl kimi de vefat etmifl dostlar›m›z›n kadrini bilmek bize düflmüyor mu? Hukukçu dostlar›m›z Muvaffak fieref, Faik Muzaffer Amaç gibi devrimcileri bizler an›msamayaca¤›z da kimler an›msayacak? Sol’da kazand›¤› bilgi ve deney birikimini sömürücü s›n›fa satan döneklerin nas›l el üstünde tutuldu¤unu görmüyor muyuz? Günümüzde “kerterizini” kaybetmifl bu nedenle yönünü flafl›rm›fl solculardan geçilmiyor. KERTER‹Z sözcü¤ünü cezaevinden d›flar›daki arkadafl›na yazd›¤› bir mektupta Cihan Alptekin kullanm›flt›. Karadenizli oldu¤u için yön tayininde kerterizin yerini belirleyerek, içeride de d›flar›da da olsa devrimcilerin kerterizlerini kaybetmemeleri için dikkat çekiyordu. Yirmi befl yafl›ndaki genç devrimci 1970’li y›llarda dönekli¤in temeline iflaret ediyordu. Maalesef o yi¤it 68 kufla¤›ndan da kerterizini kaybedenler ç›km›flt›r. Bu kufla¤›n davalar›nda savunma görevini hakk› ile yapanlardan avukat Muvaffak fieref’i sonraki kuflaklara anlatmak da SORUN Polemik Dergisi’ne düflüyor. Kaleme ald›¤›n yaz› bu konuda yaz›lm›fl ilkyaz› oldu¤u için ve derli toplu de¤erlendirmeler içerdi¤i için seni kutluyorum, Onunla birlikte oldu¤umuz T‹P’li günlerden, davalardan, hastal›k günlerinden baz› an›lar› bu vesile ile paylaflmak istedim. Muvaffak fieref’in devrimci mücadelemizde çok özgün bir portre olarak incelenmesi gerekir diye düflünüyorum. ‹natç› bir Marksist olarak yaflad› ve öyle öldü diyorum. T‹P’in seçimli bir toplant›s›nda san›yorum örgütsel bir kademe için adayl›¤›n› koymufltu. Ancak, o, kendisinin, iflçi bir avukat oldu¤unu ve iflçi kontenjan›ndan adayl›¤›nda ›srar ediyordu. Bu nedenle partililer aras›nda büyük tart›flma ç›km›flt›. 92
‹stanbul l. A¤›r Ceza Mahkemesinde tutuklu Âfl›k ‹hsanî davas›nda, ‹hsanî, “kendisine komünist diye hakaret edildi¤i” yolunda bir savunma yap›nca, Muvaffak fieref, ‹hsanî’nin avukatl›¤›ndan istifa etmiflti. Komünist olman›n hakaret de¤il övünç kayna¤› oldu¤unu mahkemede ifade ederek ayr›lm›flt›. Çetin Altan’›n da avukatl›¤›n› yapm›flt›. Bunu Çetin’in avukatl›¤›n› üstlenince kendisi bana aç›klam›flt›. O tarihte Sultanahmet’te bir bürosu vard›. O büronun kiras›n› ödeyemedi¤ini, bu nedenle “baflar›s›z bir avukat oldu¤u suçlamas›” her halde benim için de bir uyar›yd›.* Muvaffak fieref’in teorik bilgisi hepimizden fazlayd›. Frans›z Komünist Partisi’nden ünlü düflünür ve yazar Roger Garaudy’nin bir edebî eserindeki sapmay› ilk kez o tespit etmiflti. Kendisi Sovyetlerin bu sapmay› ilk kez, Muvaffak fieref’in tespit etti¤ini yazd›klar›n› söylemiflti. Arfliv araflt›rmac›s›na bunu bulmak düfler, diyorum. Son befl y›l›n› Marmaris’te yaln›z olarak yaflad›. Çünkü ‹stanbul’u terk etmiflti. Dönüflte, köylülerin tan›d›klar› esnaf dükkân›na bavul ve eflyalar›n› koyduklar› gibi bavulunu Ca¤alo¤lu’ndaki yaz›haneme b›rakt›. Kanser oldu¤u ve tedavi edilmesi gerekti¤i ortaya ç›km›flt›… Yata¤a mahkûm oluncaya kadar yaz›haneme geldi. Sohbetlerimiz sonuna kadar devam etti. fiiir okumam› istiyordu. Sonradan bu fliirlerin ve genelde sanat›n özellikle de müzi¤in ve Beethoven’in 9. Senfonisi’nin, ölüm öncesi ruha iyi geldi¤ini söylemiflti. Babas›n›n 7 yafl›ndan itibaren onu tekkeye götürdü¤ünü, ancak 11 yafl›nda dini inançlar›n›n sona erdi¤ini, bu nedenle kendisine bir faydas› kalmad›¤›n› aç›klam›flt›. Kanser tedavisi s›ras›nda kemoterapiye geçilece¤i s›rada doktordan bu tedavinin tüm yan tesirlerini liste halinde istemifl ve bana da okumufltu. Bunlardan en önemlisine, yüz biçimini de¤ifltirecek olanlara tak›lm›flt›. Yüz biçiminde Muvaffak fieref’i tan›nmayacak hale getirebilecek olanlara raz› olam›yordu. Bu konuda Marx’›n bir de¤erlendirmesini, savunmas›na dayanak yapm›flt›. Marx’›n efli yafll›l›k döneminde ›srar ile taflras›na dönmek istedi¤inde onu vazgeçirmek için: “Sen kasabadan ayr›ld›¤›n zaman güzel biçimli bir k›zd›n. fiimdi ise yaflland›n. Seni tan›yanlar›n akl›nda güzel halinle kalmal›s›n. Onlar›n hayallerini bozmamak lâz›m.’ dedi¤ini söylemiflti. “Biçim deyip de geçme Müflür.” Demiflti. *
Muvaffak fieref’in de, Müflür Kaya Canpolat’›n da avukatl›k mesle¤inden edindi¤i mal›, mülkü ve bankada özel paralar› yoktu. (S. Ö.) 93
S›rr› Öztürk Muvaffak fieref’in An›s›na…
-An›-
(1 Mart 1910 - 19 A¤ustos 1986)
Bizden Önce Gidenlerin An›lar› Kaybolmas›n, Unutulmas›nlar… Gerek Devrimci tarih ve geleneklerimiz (özelikle de yak›n tarihimiz), gerekse Devrimci Hareketimizde önemli rol ve sorumluluklar alm›fl insanlar›m›z hakk›nda, yaz›l› bas›nda ve de günümüzün moda “bilgi kayna¤›” internette do¤ru dürüst bilgilere rastlanm›yor. Nesnel gerçekli¤i yans›tarak tarihimize kayd›n› düflüren bilgilerin ço¤u ya tart›flmal› ya da yok denecek kadar az ve s›n›rl›. Bu amaçla kaleme al›nm›fl an› ve ansiklopedileri de güvenilir bulmuyoruz. Çünkü onlar da tarafl› konumlar›yla, özel ve öznel yorumlar›yla Devrimci ve Komünist kimlik ve kiflilikleri do¤ru yans›tmamaktad›rlar. Bilinçli çabalar›yla bu durumu yaratanlar›n “vukuat›ndan” asla yak›nm›yoruz. ‹deolojik-s›n›fsal konumlar›n›n gere¤ini yerine getiren bu türden yaklafl›mlar› karfl›s›nda ise proletarya devrimcileri de asla bofl durmamaktad›r/durmuyoruz. Bizler de bir yandan devrimci tarih ve geleneklerimizi pafla gönüllerince çarp›t›p suland›ranlar› politik a盤a vurma yöntemlerimizle ve anlad›¤› dilde karfl›ya al›yoruz, di¤er yandan bilimsel ve düzeyli bir tart›flma gelene¤inin yarat›lmas›n›n kavgas›n› vermeye çal›fl›yoruz. Ayn› zamanda devrimci kuflaklar aras›ndaki bilgi ve deneyim kopuklu¤u eksikli¤imize katk› sunmak istiyoruz. Burjuva ve küçükburjuva “sol” cenah›n üretmifl oldu¤u bu türden güvenilmez çal›flmalar yerine ‹flçi S›n›f› Partisi disiplinine ba¤l› Bilim Kurulu, Enstitü ve Akademi gibi güvenilir kurum ve araçlara da bir türlü kavuflamad›k. Marksist Elefltiri gelene¤imiz an›lan kurum ve araçlar›na sahip olmay›nca bu yoldaki çabalar›m›z hem yetkinleflememekte hem de ifllevsel olamamaktad›r. Bu yoldaki olumsuz örneklere bakt›kça bunun aksini de söyleyemiyoruz. Sosyal pratikteki “politik a盤a vurma” görevimizin nihai amac›na ulaflaca¤›n›n kimi iflaretlerini ald›kça elbette seviniyor ve umutlan›yoruz. Hâkim gerici s›n›flar da s›n›f mücadelesi tarih ve geleneklerimizin kimi elo¤ullar›nca tahrif edilmesinden son derece memnundur. 94
Nas›l memnun olmas›nlar ki? Bilimsel Komünizm literatürü ile Marksizm-Leninizm’in temel ilkeleri yerine devrimci gelene¤imizi çarp›t›p suland›ran bilcümle s›n›f mücadelesi d›fl›ndaki solcu ak›mlar son tahlilde burjuvazinin iflini kolaylaflt›r›c› bir görevi yerine getiriyordu… Sa¤ ve “sol” teslimiyetçi oportünist ak›mlar›n Devrimci Harekete verdi¤i zararlar› izole ederek aza indirecek ‹flçi S›n›f› Partisi henüz iflbafl› yapamam›flsa, burjuvazi bu ak›mlar› gücünce kullanacakt›r/kullanmaktad›r. Sözün özü; her siyasî “sol” ak›m kendi ideolojik, politik ve örgütsel konumuna göre bu süreçte kimi rol ve sorumluluklar alm›fl insanlar›m›zdan keyfe-keder biçimlerde söz etmektedir. Bu kifliliklerin varsa, kaybolmam›flsa telif ya da tercüme eserleri, an›lar›, röportajlar› ve foto¤raflar›yla bu insanlar›m›z› hat›rlamak mümkün. Yoksa yak›n tarihimizin kimi niyet ve amaçlarla çarp›t›lmas› ve tahrifi ifli kolaylaflmaktad›r. Mevcut “Sol Cenah” örgütleri tarihimizdeki önemli kimlik ve kifliliklerden ifline geldi¤i biçimlerde söz etmekten, hat›rlamaktan ve bahsetmekten yanad›r. Birilerinin tarihsel, sosyal, s›n›fsal, ideolojik, politik, örgütsel “vukuat›na” biat ediyorsan/etmiflsen, ne âlâ, onlar›n kat›nda senden iyisi yoktur. O zaman seni sansasyon ve magazinlefltirme yöntemleriyle yüceltir hatta bir mit yarat›rlar. Yok, e¤er süreklilik içinde kopufl diyalekti¤ine göre tarihsel, sosyal olay, olgu, süreç ve verileri sorguluyorsan, Marksist Elefltiri gelene¤imizi koruyorsan, böylelerinin kat›nda senden kötüsü yoktur. Düflman›n bile cüret edemeyece¤i provokasyonlar, “suskunluk kumkumas›”, spekülasyon, sansür, oto sansür ve yok sayman›n art›k bini bir parad›r. Böylelerinin seçti¤i son derece kirli ve baya¤›l›k ortam›nda hakl› gerekçelerimizle bizler de flu uyar›m›z› tekrar etmek ihtiyac›n› duyuyoruz: “Çok flükür M‹T-CIA-MOSSAD sizin gibi düflünmüyor!..” Mevcut “sol” örgütsel düflünce-davran›fl çizgileri d›fl›nda tart›flmaya de¤er tez ve tahlillerin de olabilece¤i olgusu giderek güç kazanmaktad›r. Kolektifimiz Çal›flanlar› yüzde yüz ba¤›ms›z ve yüzde yüz iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›m›z›n sosyal/enternasyonal kurtuluflundan yana olan tarafl› konumuyla; “Sol Cenah” örgütlerine ve de bu örgütlerde rol ve sorumluluk alan flef ve flef taslaklar›na karfl› Marksist Elefltiri gelene¤imizi korudu¤u için düflmanca kuflat›lmak istenmifltir. Hâkim gerici s›n›flar›n açt›¤› kanallarda ve koruyuculu¤unda gerçeklefltirilen bu türden kuflatmalar›n art›k kaval› ç›km›flt›r ve hiçbir ifle yaramamaktad›rlar. Devrimci Marksist Kadrolar›n elefltirel katk›s›na sundu¤umuz; ‹flçi S›n›f›n›n Siyasal Ve Sendikal Birli¤i, Komünistlerin Birli¤i, Parti, Partilefl95
me Sorunu, Devlet, Devrim, Devlet Tekelci Kapitalizmi ve benzeri konu ve sorunlar› içeren tez ve tahlillerimiz Marksizmi hazmetmifl kadrolarca bir biçimde de olsa art›k tart›fl›lmaktad›r. Kullanageldi¤imiz, dil, terim, kavram ve sosyalist literatürümüz art›k birilerince de kullan›lmaya bafllanm›flt›r. Kitlelere aç›k etkinliklerimize kütlesel kat›l›mlar olmakta ve gündeme tafl›d›¤›m›z konu ve sorunlar›m›z üzerine aç›k tart›flmalar yap›lmaktad›r. Elbette kitlelere iletilen görüfllerimiz s›n›f mücadelesi tarih ve devrimci geleneklerimizde bizlerden önce kimi rol ve sorumluluk alan mücadele insanlar›m›z›n -Yoldafllar›m›z›nkatk›lar›yla üretilmifltir. Üretiminde rol ve sorumluluk ald›¤›m›z konu ve sorunlar, çözüm yöntemleri onlardan ö¤rendiklerimizin bir uzant›s›d›r. Kolektifimiz Çal›flanlar›n› üreten bir tarih, bir kültür ve bir co¤rafya vard›r. 100 y›ll›k s›n›f mücadelesi tarihimizin, bu türden anlaml› bir sürecin ›srarl› ve sürekli takipçileri olan günümüzdeki Devrimci ve Komünist Kadrolar ve onlar›n an›lar› unutturulmamal›d›r. Belli disiplin anlay›fllar›yla biyografileri kaleme al›nmal›d›r. Genç nesiller bizlerden önce gidenleri tüm nitelikleriyle tan›mal›d›r. Muvaffak fieref Kimdir? (‹stanbul - 1 Mart 1910 - 19 A¤ustos 1986) Muvaffak fieref (M. fi.) en yal›n tan›m›yla söylenecekse; komünisttir. Günümüzdeki bütün Devrimci ve Komünist Kadrolar›n geliflim ve üretimini haz›rlayan Tarihî TKP’mize sayg›l› biridir. Yaflayan ve TKP üyesi oldu¤unu sorup ö¤renecek-do¤rulayacak kiflilere ve dolay›s› ile bilgilere sahip de de¤iliz. Fakat M. fi.nin mücadele dönemindeki bütün arkadafllar› TKP’nin legal kadrolar› oldu¤una göre kendisinin de TKP üyesi oldu¤u anlafl›lmaktad›r. 13 fiubat 1962 tarihinde kurulan ve en uzun süre (1962-1972) aç›k faaliyet alan›n› kullanmay› deneyen TKP’nin legal kadrolar›n›n da içinde yer ald›¤› I. T‹P’in üyesidir. Teorik, ideolojik birikimiyle T‹P’teki “Marksizm’den Haberli” ve yüre¤i siyasal-sosyal devrim inanc›yla atan bir proletarya devrimcisidir. O, Marksizmi Frans›z kaynakl› literatürden izleyen ve bu tarihi çok iyi bilen kadrolardan biriydi.1 Ad› dönemin en donan›ml› hukukçular› aras›nda ve özellikle de ceza hukukunda en önde gelmekte idi. M. fi., Niyazi A¤›rnasl› ve Faik Muzaffer Amaç daima komünist kimlik ve kiflilikleriyle ön s›ralarda an›l›yorlard›. Onlar “Hukuk yoluyla mücadelede” büyük emekleri ve özverileriyle tan›n›rlard›. M. fi. “Marksizmin yorumu ve pratikte yeniden üretimi” konusunda suyu kayna¤›ndan içen96
lerdendi. Marksizm-Leninizm’in temel klasikleri, Komünist Enternasyonal, Komünist Manifesto, Kapital, vb. eserler M. fi.nin belli bafll› esin kayna¤›yd›. FKP’nin sosyal meflruiyetini ve devrimci yasall›¤›n› kaybetme sürecine girip henüz sa¤ kavisler çizmeye bafllamas›ndan önceki dönemde, FKP Polit Büro Üyesi, filozof Roger Garaudy’nin ideolojik sapmalar›n› Frans›z Marksistlerinden önce ilk gören M. fi. idi. Dönemin Marksist düflünürlerinden ve arkadafllar› olan fierif Hulusi ile Selahattin Hilav daha sonra M. fi.nin bu devrimci yorumunu kabul etmifltir. M. fi.nin düflünce arkadafllar›n›n tamam› TKP’nin legal kadrosunda yer alanlardan olufluyordu: Pertev Naili Boratav, Niyazi A¤›rnasl›, Mustafa fieref Baflo¤lu, Halil Aytekin, Hüseyin Avni fianda, Suat Tafler, Mediha ve Niyazi Berkes, Behice Boran, Adnan Cemgil ve Sabahattin Ali… O, TKP’nin di¤er legal kadrosu arkadafllar› gibi aç›k mücadele alanlar›nda “taktik” gerekçelerle k›v›rmaktansa susmay› ye¤leyenlerden biriydi. M. fi., T‹P’teki siyasî kavgalarda Aybar-Boran-Aren-Sarg›n hiziplerinin yan›nda de¤il, tam karfl›s›ndaki yerini alan bir Komünistti. M. Ali Aybar’›n Marksizm d›fl› teorik ve ideolojik sa¤ sapmalar›n› partide anlad›¤› dilde elefltirmeye aday insanlar›m›zdan biriydi. Aybar da bunun fark›ndayd› ve M. fi.nin Marksist Elefltiri’lerinden ürküyordu. M. fi.nin T‹P’de Aybar’a karfl› genel baflkan aday› olaca¤›na iliflkin duyumlar da al›rd›k. T‹P’in ‹stanbul-Ca¤alo¤lu’ndaki ilk Genel Merkez binas›ndaki bir toplant›da M. fi.nin Aybar’›n an›lan görüfllerini elefltirisi karfl›s›nda Aybar son derece öfkeli biçimde: “At›n bu adam› d›flar›!..” diye komut vermiflti. En baflta T‹P kurucular›ndan sendikac› fiaban Y›ld›z olmak üzere M. fi.yi salondan fiilî-kaba güçle d›flar› atmaya yeltenenleri bizler, proletarya devrimcileri önlemifltik. 09-10 fiubat 1964 tarihinde, ‹zmir’de, T‹P’in I. Büyük Kongresi yap›ld›. M. fi. bu kongrede, “Yerli Ferdinand Lassalle’m›z” olarak niteledi¤i Aybar ve arkadafllar›n› Marksist aç›dan elefltirmek üzere bir haz›rl›k yapm›flt›. Sendikac›larla ittifak halindeki Aybar M. fi.nin bu tavr›n› önlemek amac›yla sendikac›lar›n ABD’li meslektafllar›ndan ö¤rendi¤i kongre hileleri ve seçim turlar› oyunlar›na baflvurarak onu kongreyi yönetmek üzere divan baflkanl›¤›na önermiflti. Kongreyi yönetenlerin delegelik hakk›na dayal› elefltiri silah›n› kullanmalar› böylece elinden al›nm›fl oluyordu. M. fi. bu durumda önce divan baflkanl›¤›ndan istifa ederek delegelik hakk›n› kullanmay› düflündü, fakat onu “ikna” ettiler ve yapmay› planlad›¤› elefltiriyi engellediler. fiimdi denilebilir ki: “‹nsan yapmak istedi¤ini her koflulda ve her fleye ra¤men yapmal›d›r.” Bu bir genel do¤rudur, ancak yaflan›lan durumS. P. F/7
97
da; örgütsel aidiyet, disiplin anlay›fl›, yoldafllar›n›n onu seçerek verdikleri görevin önemi, sorumluluk duygusu gibi hususlar M. fi.nin böyle davranmas›na neden olmufltur. M. fi. Aybar ve sendikac›lar gibi hile, entrika, kulis ve kumpas bilmezdi. Dürüst, samimi ve harbi biriydi. Sözünü sak›nmazd›. ‹deolojik süzgecinden geçirmedi¤i bir meseleyi asla kabul etmezdi. Bilim, politika, sanat, kültür, estetik ve etik bütünselli¤inde entelektüel düzeyi yüksek tart›flmalar› çok severdi. Marksist Metodoloji konusuna son derece duyarl›yd›. Felsefe konular›n› tart›flmaya bay›l›rd›. Kendi yerli sentezimizin üretilmesi türünden konulara kafa yormaktayd›. Kavgay› seven, iddialar›n›n arkas›nda durmas›n› bilen çetin bir insand›. Sa¤ ve “sol” teslimiyetçi oportünizm ile asla uzlaflmayan biriydi. Partideki burjuva ve küçükburjuva ayak oyunlar›na karfl›yd›. Üniversite okumufl yar›m-ayd›nlar›n “Marksizm ad›na(!)” yapt›¤› tahrifatlar› görüyor, aç›kça ve fliddetle elefltiriyordu. Proletarya devrimcileri onu bu yoldaki çabalar›ndan dolay› destekliyordu, ancak M. fi.nin ise modern proletarya ile kayda de¤er bir iliflkisi yoktu. T‹P’in ‹zmir’deki I. Büyük Kongresinde gençlik hakk›nda al›nan kararlara o da karfl›yd›. Nitekim T‹P merkez kli¤inin bu sekter tavr› ilericidevrimci gençli¤in parti d›fl›na itilmesiyle sonuçland›. 15/16 Haziran Direnifli’nin kadrolar› olarak bizler de devrimci gençli¤in dinamizmini “Gençli¤in Yolu ‹flçi S›n›f›n›n Yoludur” fliar›m›z›n uzant›s›nda proletaryan›n koruyuculu¤una çekememifltik. Dönemin gençli¤inin devrimci militanl›¤›n›, coflku ve heyecan›n› bir potada eritememifltik. “Devrimci Durum”lar›n gere¤ini yerine getirememifltik. Parti d›fl›na bilinçle at›lan gençlik ise, dünya devrimci prati¤inden büyük oranlarda etkilenerek, “Devrim aflk›yla” ve süreklilik içinde kopufl diyalekti¤ine uygun biçimde hayat› ve mücadeleyi kucaklamaya aday çeflitli örgüt aray›fl ve yönelifllerine girmiflti. Komünist Enternasyonal’in bir üyesi olarak yerini alan, Lenin’in Bolflevik Partisi’nin arkas›nda durdu¤u Tarihî TKP’miz Mustafa Suphi ve yoldafllar›n›n Kemalist rejim taraf›ndan katledilmesiyle; ideolojik, politik ve örgütsel süreklili¤ini günümüze kadar tafl›yamam›flt›. TKP sonradan Dr. fiefik Hüsnü De¤mer ve arkadafllar› taraf›ndan burjuva resmî tarih anlay›fl› ile burjuva resmî ideolojisine -kemalizme- eklemlenmifl, Marksist-Leninist çizgisini sürdürememiflti. Devrimci tarih ve geleneklerimizle yeterince tan›flamayan ilerici-devrimci gençlik kadrolar› s›n›f mücadelesinin d›fl›ndaki aray›fl ve yönelifllere kaym›flt›. THKO, THKP-C ve TKP/ML türünden örgütler iflte böyle bir sürecin uzant›s›nda kurulmufllard›r. Dönemin örgütlerinden ve çeflitli illerdeki ‹flçi Birli¤i örgütlerinin kadrolar›yla devrimci gençli¤in etle t›rnak misali bir iliflkisi ve diyalogu 98
vard›. M. fi.nin de ilerici-devrimci gençlikle iyi bir diyalogu vard›. O, hem bizlerin hem de Deniz Gezmifllerin avukatl›¤›n› yapm›flt›. M. fi. THKO’lu tutsaklar›n TCK’n›n 146/1. maddesine göre yarg›lanmas› karfl›s›nda davay› kendisinin takip etmesinden yanayd›. Denizlerin örgütsel siyasî savunmalar›na kar›flmamakla birlikte, “kemalizmi ve mevcut anayasay› savunma takti¤i” yerine “Sosyalizmi savunun!? önerisini yapanlar›n bafl›nda geliyordu. Bu konuda Denizleri ikna edemedi ve onlar da M. fi.yi avukatl›ktan azlettiklerini bir cezaevi ziyaretinde kendisine ilettiler: “Muvaffak Abi, art›k bundan sonra bizim davay› Av. Halit Abi takip edecek. Senin vekâletini azlettik…” M. fi.nin Denizleri Mamak Askerî Cezaevinde ziyaretinden 15 dakika önce Av. Halit Çelenk onlar› ziyaret etmiflti. M. fi. Denizlerin bu karar› karfl›s›nda âdeta flok geçirmiflti. Gerek siyasî aç›dan, gerekse hukuksal aç›dan Denizlerin duruflmalarda MDD çizgisi uzant›s›nda bir savunma stratejisi izlenmesi karar› karfl›s›nda “Çok büyük hukukî bir darbeyle karfl›laflacaks›n›z...” demekten de geri durmad›. Yakinen de tan›¤›y›z; bu görüflünü devrimci, sosyalist, komünist herkesle de paylafl›yordu. O tarihlerde bizler ‹stanbul-Kartal Maltepe Askeri Cezaevinde bulunuyorduk; hem siyasî hem de hukukî aç›dan M. fi.nin THKO davas›ndaki bu devrimci tavr›n› do¤ru buluyorduk. Av. Halit Çelenk hukukî birikim ve yetenekleriyle ald›¤› davay› takip etti. Hukukî baflar›s›n› burjuvaziye de kabul ettirdi, ama yetmedi… THKO san›klar›n›n mevcut anayasay› ve kemalizmi savunmalar› (ki, bu onlar›n suçu ya da kusuru de¤ildi. Sosyalist harekete Mihri Belli ve arkadafllar› taraf›ndan sokulan MDD formülasyonunun bir sonucuydu.) kendilerini yarg›layan Kemalist yarg›çlar›n geri ad›m atmas›n› getirmedi ve Denizler TCK’n›n 146/1. maddesinin özel bir yorumuyla idama mahkûm edildiler. Davan›n sonuçlar› M. fi. gibi Marksist Kadrolar›n “Sosyalizmi savunun!” savunma strateji ve taktiklerinin önemi böylece ortaya ç›km›flt›. M. fi.nin Denizlere Dimitrov’un tarihi Reichs Yang›n› Mahkemesindeki tavr›n›n do¤ru bir savunma takti¤i oldu¤unu kabul ettiremeyifline çok üzüldü¤ünü biliyorduk. Denizler de çok geçmeden mahkemelerdeki savunmalar›ndan sonra yapt›klar› hatalar›n› anlam›flt›. Deniz’in idam edilirken söyledi¤i o anlaml› sözler duruflmalarda izledikleri yanl›fl taktiklerin ve tav›rlar›n›n hem bir özelefltirisidir hem de burjuva resmî tarih anlay›fl› ile burjuva resmî ideolojisinden kopuflun net bir ifadesidir. Bu sözler ayn› zamanda ve anlayana devrimci bir vasiyettir: “Yaflas›n Marksizm’in, Leninizm’in Yüce ‹lkeleri, Yaflas›n Türk ve 99
Kürt Halklar›n›n Ba¤›ms›zl›k Mücadelesi. Kahrolsun Emperyalizm! Kahrolsun Faflizm!” M. fi.nin çok büyük özlemlerle ortaya koydu¤u önerilerinin gerçekleflmeyifli karfl›s›nda zaman zaman çocukça denilecek kertede küskünlüklere kayd›¤› da olurdu. Bu belki de onun tek kusuru idi. Güzel kad›nlara büyük bir ilgi duyard›. “Karfl›l›k görmeyen aflk” tutkular›nda da bu türden durumlara düfltü¤ü zamanlar olmufltur. M. fi. ile hayat arkadafll›¤› yapmak öyle kolay de¤ildi. Efli, Yarg›tay’da hâkim olan Rabia fieref (Karao¤lan)’ten de politik görüflleri yüzünden ayr›lm›flt›. Almanya’da yaflayan k›z› da babas›n›n ideolojik, politik dünyas›n›n çok uza¤›ndayd›. Rabia fieref ve dönemin önemli hukukçular›ndan “Koyulhisar Savc›s›” olarak tan›nan fiiar Yalç›n da Devrimcilerle Komünistlerin davalar›na çok büyük katk› sunmufllard›. Kansere yakaland›¤›nda içki ve sigara konusundaki ba¤›ml›l›klar›na hay›flan›yordu. Sabah bir, ö¤leden sonra bir olmak üzere arkadafllar›m›z onu kanserle bo¤uflurken evinde yaln›z b›rakmaz, evlerinden s›cak çorba getirirlerdi. Son demlerinde ve bu haliyle de Marksizm tart›flmalar›ndan geri durmazd›. Kolektifimizin haz›rlad›¤› ve Cevdet Alsan müstear ad›yla üretip yay›mlad›¤›m›z “Leninist Parti Ö¤retisi” ile “Lenin ve Komünist Enternasyonal” isimli telif eserlerimizi okuduktan sonra son derece takdir etmifl ve “ilginç” bulmufltu. Bu iki kitab›m›z daha matbaada iken toplat›lm›fl, yarg›lanm›fl ve mahkûm edilmiflti. An›lan kitaplar›m›z: Marksizm-Leninizm ilkeselli¤i ile uzak yak›n bir iliflkisi olmayan; bu memleketteki s›n›f mücadelesiyle ba¤›-ba¤lant›s› bulunmayan; Modern Proletaryay› temsil etmeyen; Komünist Enternasyonal ilkelerine s›k›ca ba¤l› Mustafa Suphilerin 10 Eylül 1920 tarihinde Kongre Yöntemiyle oluflturulan Tarihî TKM’miz ile asla mukayese edilmeyen; SSCB’ye siyasî s›¤›n›k ‹. Bilen ve ona eklemlenenlerin Harici Büro’yu “TKP” olarak lanse etmesine karfl› eylemlerimizden biriydi. Ayn› zamanda kendili¤inden kurulan, sosyal meflruiyeti ve devrimci yasall›¤› bulunmayan bu türden sahte parti giriflimlerini politik a盤a vurmay› amaçlamaktayd›. Sözlü ve yaz›l› olarak çeflitli ve çok yönlü araçlar›m›zla da SBKP yetkililerini bu yolda elefltirip uyarm›flt›k (Bu konu ayr›nt›l› biçimde çeflitli telif çal›flmalar›m›zda belgelidir.). An›lan kitaplar›m›z ayn› zamanda M. A. Aybar’›n “Marksizm’de Örgüt Sorunu: Leninist Parti Burjuva Modelinde Bir Örgüttür” isimli kitab›n› da karfl›ya alan bir içeri¤e sahiptir. M. fi. hasta olmasayd›, davalar›m›z› takip edecek ve bu kitaplar›m›z› S›k›yönetim Mahkemelerinde savunacakt›. 100
Diyordu ki: “E¤er, Türkiye’de bu türden telif kitaplar yaz›labiliyorsa, Marksizm-Leninizm’e bu düzeyde sahipleniliyor ve yeniden üretim faaliyetine cüret ediliyorsa, ben bütün yazd›klar›m› kald›r›p çöpe atar, özelefltiri yapar›m!..” Son y›llarda “Sol Cenah›m›zdaki” gerek “çürük insan malzemesi” gerekse ideolojik+teorik+politik+örgütsel periflanl›¤› karfl›s›nda umutsuzlu¤a kap›lm›flt›. Bir dönem yaln›zl›¤a ve inzivaya çekildi ve okuma, inceleme ve yazma iflinde bir düzen kuramad›. M. fi. elindeki arflivini Kolektifimize arma¤an edecekti. Vasiyeti böyleydi. Fakat onun kavgas›n›n çok uza¤›ndaki yak›nlar› arflivini hiç de hak etmeyen bir kurulufla vermifllerdi. Vasiyetine uygun biçimde M. fi.yi Topkap›-Kazl›çeflme mezarl›¤›nda, ölen o¤lunun yan›na defnetmifltik. Onu do¤aya teslim ederken ne hazin bir ömür boyu karfl› kutuplarda durmufl olduklar› M. Ali Aybar da cenazesine kat›lm›fl ve bir konuflma yapm›flt›!?
1 -
-
-
Dipnot Aç›klamalar›: Hukukçu kimli¤inin yan› s›ra çeflitli makaleler ve Frans›zcadan çeflitli tercümeler yapm›flt›r, ayr›ca bir de telif eseri bulunmaktad›r: Muvaffak fieref, Türkiye ve Sosyalizm, Acar Bas›mevi, 1968. Oscar Lange, Ekonomi Politik, çeviren Muvaffak fieref, Ataç Kitabevi 1965-66 (üç cilt) Bu eser 1975’de May Yay›nlar› taraf›ndan tek cilt olarak tekrar yay›nlanm›flt›r. Max Beer, Karl Marx, çeviren fierif Hulusi ve Muvaffak fieref, Öncü Kitabevi Yay›nlar›, 1968. M. fi. bunlar›n yan› s›ra 1940’l› y›llarda yay›nlanan “YURT ve DÜNYA” ile 1 Aral›k 1945’de tek say› olarak yay›nlanabilen “GÖRÜfiLER” dergisinde de yaz›lar yazm›flt›r. 1968 y›l›nda TÖS’ün (Türkiye Ö¤retmenler Sendikas›) düzenledi¤i DEVR‹MC‹ E⁄‹T‹M fiURASI’n›n 10. Komisyonu’nda görev ald›, Türk E¤itiminin Planlamas› konu bafll›¤›nda çal›flan komisyon E¤itim Devriminde Planlama Yöntemi isimli raporunu sundu. 101
Politika ve Ötesi*
Bir Yaln›z Solcu Bir dönemin Yurt ve Dünya, Ad›mlar, Sendika, Tan, ‹nsan, Ya¤mur ve Toprak dergilerini açanlar Muvaffak fieref’in yaz›lar›na rastlarlard›. Kaç y›llar›yd› bunlar? Bak›yorum da 1941 y›llar›na do¤ru uzan›yorum. ‹kinci Dünya Savafl› y›llar›yd›. O y›llarda tart›flmalar, faflizmle demokrasi aras›nda dü¤ümlenirdi. Muvaffak fieref, yaflam›n› faflizmle bo¤uflmaya adad›. Ö¤retici, e¤itici, ço¤u kez de k›y›c› kalemiyle durmadan savaflt›. Tan›d›¤›mda Ticaret Bakanl›¤›'nda memurdu. K›sa boyu, fl›k giyimi, ayd›n yap›s›yla dikkati çekerdi. O y›llarda Ticaret Bakanl›¤›'nda kimler yoktu ki! Samet A¤ao¤lu, Süreyya Anamur, H›fz› O¤uz Bekata, Cahit Zamangil, besteci Osman Nihat Ak›n... Bütün bu sayd›¤›m adlar›n aras›nda tek solda görünen, sol dergilere yazan oydu. Niye elleflmezlerdi? Belki de bir denge sa¤lan›rd›. Her biri Avrupa görmüfl, yabanc› dil bilen birer memurken, sonralar› dairelerinin bafl›na geçecek kadar yükseldiler. Belki tek parti yönetiminin insanlar› kazanmak için içtenlikti bir politikas› vard›. Dairelerde her biri bir yerde çal›fl›r, ç›kan dergilerde de tart›fl›rlard›. Sa¤da da Ç›¤›r, Anadolu, Millet... flimdi ad›n› ç›karamayaca¤›m dergiler vard›. Samet A¤ao¤lu, H›fz› O¤uz Bekata, Remzi O¤uz Ar›k, Raflit fievket Hatipo¤lu gibi adlar önde gelirdi. CHP'ye yatk›n olanlar› partiye girmifller, bakanl›k koltu¤una oturmufllard›. Hatipo¤lu bunlardand›. Bir bölü¤ü de, 'Anadolcular' diye an›l›rd›. Parti onlar› bir kullan›r, bir ellerini bofllard›. Bunlar›n aras›nda Irkç›lar-Turanc›lar diye an›lanlar, baflbakan fiükrü Saraço¤lu döneminde palazlanm›fllard›. Saraço¤lu bir gün, "Irkç›l›k bizim için bir kültür sorunu oldu¤u kadar bir kan sorunudur da" deyivermiflti. Hadi Turanc›lar› o zaman tutabilirsen tut, Dil-Tarih'i basm›fllar, rektörün yüzüne tükürmüfller, alanlarda kitaplar yakm›fllard›. Dil-Tarih'teki hocalar bu y›llarda 'bakanl›k emrine' al›nm›fl, mahkemeye verilmifl, dergilerde k›yas›ya tart›flmalar bu y›llarda olmufltu. Mu102
vaffak fieref, sonradan Türkiye ve Sosyalizm ad›yla kitap haline getirece¤i yaz›lar› iflte bu y›llarda yazm›flt›r. Bu yaz›larda ülkenin somut ve soyut sorunlar›na bilimsel sosyalizm aç›s›ndan bak›yordu. Her deyim, her kavram, her terim yeniden anlam kazan›yordu. O günkü yaz›lara bak›ld›¤›nda görülür ki, her konu yeniden ve ö¤retici biçimde ele al›nm›flt›r. Millet, hukuk, kültür, fikir vb. konular durmaks›z›n ifllenmifltir. Savafl sonras› ve demokrasi sanc›lar› ile gelen f›rt›na her fleyi önüne katarak ülkeyi bir kargaflaya soktu¤unda sol için bir suskunluk dönemi gelmifltir. Bakal›m, solsuz demokrasi nereye de¤in uzanacak? Çünkü 1946-50 dönemi gibi, 1950-60 dönemi de sol için karanl›kt›r. Söyletmemifller, susturmufllard›r. Bir dönemin savaflkan kalemi Muvaffak fieref, yazd›klar›n› ancak 1968 y›l›nda bir kitapta toplayabilmifltir. Toplad›klar› da yeni de¤ildir, eskiden yazd›klar›d›r. Susmufl mu, susturulmufl mu, belki de biraz tembel, söyleyeceklerini hep erteleyen bir ayd›n görünümüdür. Konufltu¤umuzda, "Daha yazacak çook fleyler var, yaz›yorum." derdi. Acaba yazd› m›? Yoksa kendi gibi bizi de oyalad› m›? Yazsa da yazmasa da, kimden ve neden yana oldu¤u belliydi. Biraz da özel yaflam›na bakmak gerekir. D›flar›da okumufltu, büyük bir yarg›c›n k›z›yla evlenmiflti. Ticaret Bakanl›¤›, Hariciye gibi biraz yukar›da görünür, orada görevlenmiflti. Kentin en iyi semtinde otururdu. Bir k›z› olmufltu. Çevresindekilerin hepsinden çok, her fleyi var gibiydi. Ama nedense bir süre sonra yaln›zl›¤› ye¤lemiflti. Hepsini b›rak›p sonuna de¤in tek bafl›na kalmay› seçmiflti. Neden? Belki de içinde eritemedi¤i bir tortu vard›. Bir ara bafl›n› al›p k›y› kentlerinden birinde 'inziva'ya bile çekilmiflti. Duramad›, yeniden büyük kente döndü. Son zamanlarda dost evlerinde görünürdü. Çevre yetiyordu. Ölümünü, k›z›n›n anas› Rebia Karao¤lan'›n verdi¤i ilandan ö¤rendi¤imde cenazesine yetiflemedim, iflçi s›n›f› ö¤retisinden yana olan bir ayd›n devrimciyi daha yitirmifltik. Ac›s› hepimizindir. Mehmed Kemal
* 27 A¤ustos 1996 tarihli Cumhuriyet gazetesi 103
Ali Özdo¤u -Gözlem ve De¤erlendirme‹smet Öztürk ‹le Dayan›flma Etkinli¤inden Notlar ‹smet Öztürk’ü (Çörtük ‹smet’i) Nas›l Bilirsiniz? Komünist Biliriz! 18 Haziran 2011 tarihinde SOD‹D (Sosyal Dayan›flma Ve ‹letiflim Derne¤i), ‹stanbul Petrol-‹fl Sendikas› Toplant› Salonu’nda, 17.00-19.00 saatlerinde ‘‹smet Öztürk (‹. Ö.) (Çörtük ‹smet) ‹le Mücadelesinin 45. Y›l›nda Dayan›flma Etkinli¤i’ düzenlemiflti. Bu etkinli¤e KSD (Kurtulufl Sosyalist Dergi) çevresinden ayr›flan bütün Kurtuluflçu örgüt bileflenleri ça¤r›lm›flt›. KSD gelene¤i d›fl›ndan etkinli¤e ça¤r›lan yaln›zca Sorun Yay›nlar› Kolektifi yönetmeni S›rr› Öztürk (S. Ö.) idi. O da, Kolektifimiz Çal›flanlar›ndan 5 arkadafl›yla birlikte etkinli¤e kat›lm›flt›. S. Ö.’nün ça¤r›l›fl›n›n nedeni; ‹smet Öztürk ile geçmifllere dayanan ve halen de sürdürülen devrimci mücadele arkadafll›¤› olsa gerekir. Toplant› Salonu ‘Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloku’nun propaganda afiflleriyle süslenmiflti. Böylece KSD gelene¤inden gelip te farkl› örgütsel forumlarda durmay› tercih edenlerden SDP bu etkinli¤e damgas›n› vuruyor imaj› verilmekteydi. ‹. Ö. ile S. Ö. Tarihî TKP gelene¤ine ba¤l›l›klar›yla tan›nmaktayd›. • 1962’lerden bafllayarak I. T‹P’in örgütleniflindeki çal›flmalar›; • SADA’n›n oluflturulmas›; • D‹SK’in kuruluflu; • ‘‹flçi S›n›f›n›n Siyasal ve Sendikal Birli¤i’ mücadelesindeki birlikte mücadele ediflleri; • T‹P’in merkez kli¤inin politikas›zl›¤›, sosyal muhalefet dinamiklerini bünyesinde toparlayamay›fl›, onlar› sevk ve idare edemeyifli, kitlesel ç›k›fllara kurmayl›k yapamay›fl›, parlamentarizme ve ekonomizme kay›fl›; • MDD iksirinden kopufl mücadelesinde; • T‹P’in ilerici-devrimci gençli¤i bünyesinden d›fllay›fl›, partideki TKP’den veraset yoluyla gelen hizay› bozucu hizipleflmelerin yayg›nlaflmas›, vb. nedenlerle hem mücadele etmifllerdi hem de bu sürecin yaflayan tan›klar›yd›lar. 104
Onlar ayr›ca hayat ve mücadelenin içinden, üretim faaliyetinden gelmekteydiler. ‹. Ö. ile S. Ö. T‹P’in içinden ve d›fl›ndan kuflat›larak ifllevsiz bir konuma gelmesi karfl›s›nda mücadelenin bütün biçimlerini kullanmaya aday bir S›n›f Partisi’nin oluflturulmas›n›n yak›c› bir ihtiyaç ve sorun oldu¤unu gören kadrolard›. Sosyal prati¤in de kan›tlad›¤› gibi, art›k T‹P ile yürünecek bir yol kalmam›flt›. ‹sim fetiflizmine asla düflmeden ifade edilecekse; ismi ister Devrimci Proletarya Partisi, ‹flçi S›n›f› Partisi veya Komünist Partisi olsun Parti Sorunu ve Partileflme Sorunu yak›c› bir sorun olarak bütün Devrimcileri ve Komünistleri yak›ndan ilgilendiriyordu. S›n›f mücadelesi giderek de keskinlefliyordu. Haklar› kabaca gasp edilen bütün kesimler kitlesel hareketlere baflvuruyor ve h›zla örgütleniyordu. S›n›fsal ve yerel talepleriyle öne ç›kan bu türden örgütlenmeler çok önemliydi. Burjuvazi s›n›fsal ve tarihsel deneyimleriyle “Sol Cenah” örgütlerinden önce bu durumu görmüfl ve “Bugün Türkiye’de say›s› 600’ü aflk›n yerel dernek ad›yla kurulan örgütler Proletarya Devrimi’nin örgütleridir...” diye bir de¤erlendirmede bulunuyordu. Evet, bu tespit bir yan›yla do¤ruydu. Fakat kitleleri seferber etmeye aday donan›ml› bir S›n›f Partisi yoktu. Bir yanda iflçi s›n›f› hareketi, sosyalist hareket farkl› fleritlerde ‘demiryolu misali ebediyete kadar paralel biçimde’ gidemezdi. Bu iki hareketin buluflup bütünleflmesiyle ancak oluflabilecek olan Komünist Hareket bir türlü politika sahnesindeki yerini alam›yordu. ‹. Ö. ile S. Ö., T‹P gibi tek bafl›na legal bir parti yerine legalite ile illegaliteyi koordineli götürmeye aday olan bir S›n›f Partisi’nin oluflturulmas›n›n devrimci ütopyas›n› kuruyorlard›. Ayn› zamanda siyasal-sosyal devrim proje ve program›na sahip birleflik, ciddî, güçlü, güvenilir ve donan›ml› bir S›n›f Partisi’nin nas›l oluflturulabilece¤inin yol ve yöntemlerini ar›yorlard›. Onlar›n bu bilinen ve de belgelenmifl olan ba¤›ms›z s›n›f tav›rlar›, bu temel aray›fl ve yönelifllerin d›fl›ndaki parti aray›fllar›n› da harekete geçirmiflti. “Sol Cenahta” anlams›z ve bilimsel içerikten yoksun SD, MDD, DHD türünden devrim strateji ve taktikleri tart›flmalar› bütün kadrolar› etkiliyordu. Dünya devrimci prati¤inden eklektik ve pragmatik yöntemlerle bu memlekete disiplinsizce tafl›nan devrim strateji ve taktikleri kadrolar aras›ndaki tart›flmalar›n di¤er yan›n› oluflturmaktayd›. Kemalist rejimin iflçi s›n›f› ve emekçi halklar üzerinde uygulad›¤› terör, art›-de¤er sömürüsü, inkâr, imha ve asimilasyon politikalar› yüzünden sosyalizme-komünizme ilgi duyan genç kadrolar›n e¤itimi de bir türlü gerçekleflemiyordu. 105
“Sol Cenah” örgütleri bir yandan burjuva resmî tarih anlay›fl› ve resmî ideolojisi Kemalizm’den ayr›flamam›fl, di¤er yandan hazmedebildi¤i kadar›yla Marx-Engels-Lenin sürecini yerli yerine koyamam›fl ve kendi yerli sentezini oluflturamam›flt›.O dönemlerde ve söz yerindeyse faflist ve faflizan yönetimlerin cezaî, hukukî, keyfî, fiilî bask› ve terörü alt›nda de¤il Marksizm-Leninizm, sosyalizm-komünizm telaffuz edilmesi bir yana “sos” demek bile yasakt›. Bilimsel Sosyalizme-Komünizme ilgi duyan birey, grup, çevre ve örgütler büyük bir susuzlukla Marksizm’i ö¤renmek istiyordu. Marksist Klasiklerin tercümesi ifli Bilim Kurulu, Enstitü ve Akademi disiplinleri d›fl›nda ve tecimsel kayg›larla yap›l›yordu. ‹çeri¤i çok tart›flmal› tercümeler Marksizm’in kavran›p hazmedilmesi iflini büyük oranda geciktiriyordu. “Tercüman civanlar” daha Marksizm’in ABC’sini ö¤renmeden ithal ettikleri düflüncelerle ilerici-devrimci gençli¤i k›flk›rt›c› ve sol düflünceyi suland›r›c› yay›nlar› gecikmeden memlekete tafl›maktayd›. Ayn› zamanda Dünya Devrimci prati¤indeki siyasal-sosyal devrimler de memlekete disiplinsizce tafl›nm›flt›. Sovyet, Çin, Küba, Latin Amerika, Filistin Kurtulufl Örgütü (FKÖ) ve di¤er ulusal kurtulufl mücadeleleri herkesi, özellikle de ilerici-devrimci üniversite gençli¤ini etkiliyordu. I. T‹P’in sa¤ teslimiyetçi oportünist merkez kli¤i partide rol ve sorumluluk alan devrimcileri, komünistleri çeflitli yöntemlerle, özellikle de Merkez Haysiyet Divan› arac›l›¤›yla h›zla parti d›fl›na itiyordu. T‹P d›fl›na itilen devrimciler de hâkim gerici s›n›flar›n boy hedefi oluyordu…Üretim faaliyetinden gelen ‹. Ö. Do¤u Karadeniz’deki bütün ‹flçi-Kitle, Köylü-Kitle ve Gençlik-Kitle çal›flmalar›ndan; S. Ö. ise Kocaeli ve Marmara bölgesindeki ‹flçi-Kitle, Köylü-Kitle ve Gençlik-Kitle çal›flmalar›ndan geliyorlard›. T‹P’in bu bölgelerde örgütlenmesi için öncelikle bilinç, yürek ve yan› s›ra petka sa¤laml›¤› da gerekiyordu. T‹P’in milletvekili seçimlerine kat›labilmesi için 15 ilde bütün ilçeleriyle kurulmufl olmas› gerekiyordu. An›lan kadrolar militan gelenekleri ve kitlesel destekleriyle T‹P’in her bölgede örgütlenmesini sa¤lam›flt›. T‹P’in en gerici, tepkici ve tutucu bölgelerde örgütlenmesi; Aybar, Aren, Boran ve Sarg›n türünden oluflan merkez kli¤inin marifetiyle gerçeklefltirilmemiflti. Sendika bürokratlar› ile iflçi aristokratlar›n›n da T‹P’in örgütlenmesinde kayda de¤er bir katk›s› olmam›flt›. Kitlesel ç›k›fllar her alanda geliflmeler gösteriyordu. Baflta iflçi s›n›f› olmak üzere, emekçiler, yoksul köylülük ve küçük üreticiler talepleriyle 106
alanlardayd›. Devlet eliyle burjuva yetifltiren Kemalist rejim bütün sosyal muhalefet dinamiklerini kaba güce ve zora baflvurarak susturmufltu. Düflünmek yasak. Örgütlenmek yasak. Parti kurmak yasak. Grev yasak, sendika kurmak yasakt›… Bu türden burjuva yasaklar› faflist ve faflizan yöntemlerle gerçeklefltirilmeye çal›fl›l›rken, kapitalist anarfli di¤er yandan kendi z›tt›n› da üretiyordu. ‹flçilerin, emekçi halklar›n, yoksul köylülü¤ün, k›r ve kent küçük üreticilerinin, üniversite gençli¤inin, ayd›nlar›n bu avantalar ve ya¤malar cumhuriyetinden çok büyük bir miktarda alaca¤› vard›. Hâkim gerici s›n›flar›n gasp etti¤i haklardan iflçi ve emekçilerin alacaklar hanesi giderek kabarm›flt›. Giderek artan ve de yayg›nl›k gösteren sosyal muhalefet dinamiklerinin soka¤› deneyen eylemlerini bast›rmak öyle kolay de¤ildi. Dönemin soka¤› deneyen kadrolar› son derece militan, özverili, devrimci coflku ve heyecan› olan korkusuz kadrolardan olufluyordu. ‹flçi ve emekçilerin taleplerinin karfl›lanmas› da kapitalistlerin ifline gelmiyordu. Onlar bu konuda bir taviz vermekten yana de¤ildi. Çünkü hâkim gerici s›n›flar› geri ad›m atmaya yöneltecek ve de aflacak örgütlü güç, yani S›n›f Partisi yoktu. Mevcut örgütlülük ise, ba¤r›nda devrimci nüveleri tafl›mas›na ra¤men, bu görevi yerine getirecek durumda de¤ildi. Kitlesel ç›k›fllar›n giderek boyutlanmas› karfl›s›nda sistemin zora ve kaba güce baflvurmak d›fl›nda bir seçene¤i yoktu. Cumhuriyet kuruldu¤undan beri de hiç olmam›flt›. ‹. Ö. ile S. Ö. türünden kadrolar, iflte bu sosyo-ekonomik flartlar›n, somut ve maddî durumlar›n üretti¤i bir sürecin kadrolar›yd›. Her türden örgüt aray›fl ve yöneliflleri içinde rahatl›kla bulunan devrimci nüveleri bir program yörüngesinde nas›l buluflturulup bütünlefltiririz diye bir kayg› tafl›maktayd›lar. Yerel ve bölgesel etkinlikleriyle öne ç›kan kadrolar› hayat ve mücadele Anadolu’nun bütün yörelerinde gecikmeden üretip yetifltiriyordu.Tutarl› bir tarih ve s›n›f bilinci kuflanm›fl bütün Devrimci ve Komünist Kadrolar T‹P’in üstesinden gelemedi¤i ve asla gelemeyece¤i bir görevi üstlenecek S›n›f Partisi’nin gecikmeden oluflturulmas› aray›fl› içindeydiler. Do¤u Karadenizli ve Gürcü kökenli ‹smet’i ve Dersim kökenli S›rr›’y› ve ailelerini de Kemalist rejim 1936 y›l›nda ç›kard›¤› Soyad› Kanunu ile hemencecik “Öztürk” yap›vermiflti! Onlar›n iradeleri d›fl›nda verilmifl olan bu “Öztürk” soyad› ortak çarpanlar›n› oluflturuyordu ve her dile getirifllerinde mizahla kar›fl›k flakalaflmalar› eksik olmuyordu. 107
Dönemin MDD, SD, DHD anlay›fllar›n›n karfl›s›na iflçi s›n›f› da 15/16 Haziran Direnifli’ni gerçeklefltirerek devrimci politikada tutulacak Ana Halka’y› iflaretlemiflti. Bu ç›k›fl›yla iflçi s›n›f› “Politikada ben de var›m.” demifl, bir yandan hâkim gerici s›n›flara, di¤er yandan burjuva ve küçükburjuva solculu¤unun karfl›s›na a¤›rl›¤›n› koymufltu. Gerek kitlesel ç›k›fllar›n boyutlan›fl›, “Devrimci Durum”lar›n baz› flartlar›n›n oluflmas›, gerekse S›n›f Partisi aray›fl ve yönelifllerinin öne ç›k›fl›yla siyasal-sosyal devrimi gerçeklefltirmeye aday bir S›n›f Partisi’nin oluflturulmas› düflüncesi h›zla gündeme gelmiflti. Kitle ba¤› bulunan kadrolardan 10 kiflilik bir Geçici Komite oluflturuldu. ‹. Ö. ile S. Ö.’de bu görevlerinin gere¤ini yerine getirmifllerdi. Örgütlenme çal›flmalar› yürütülürken Mahirler Geçici Komite’nin toplant›s›na S. Ö.’yü ça¤›rmam›fl ve bu yönelifli alelacele THKP-C örgütünün kurulufluna dönüfltürmüfllerdi! ‹. Ö. ise elefltirel tavr›na ra¤men, bu örgütlenmenin içindeki yerini alm›flt›. 1970 öncesinin ‹flçi-Kitle, Köylü-Kitle, Gençlik-Kitle ve hatta AskerKitle çal›flmalar› yürütülürken Ankara SBF’de Dev-Genç’in düzenledi¤i Faflizme Karfl› Savafl Haftas› etkinliklerinde ‹. Ö. yoksul köylülü¤ün, S. Ö.de proletaryan›n sözcüleri olarak birer hafta arayla bu etkinli¤e kat›lm›fl ve gençli¤i etkileyen önemli konuflmalar yapm›fllard›. 12 Mart 1971 faflist askeri darbenin Askeri Cezaevlerinde ve de haklar›nda aç›lan davalarda; ‹. Ö. THKP-C, S. Ö. de KD‹KB davas› tutsaklar›yd›lar. * * * SOD‹D’in ‹. Ö. ‹le dayan›flma ad›na düzenledi¤i etkinli¤i daha özlü anlatabilmek için bu türden tarihî önemi olan bir özet anlat›m›n elbette nedenleri vard›r. ‹. Ö. THKO ve THKP-C türünden örgütler yerine oluflturulmas› gereken örgütün ilke ve amaçlar›n›n tart›fl›ld›¤› bir süreçte KSD’nin oluflumu içindeki yerine alm›flt›. KSD, THKO ve THKP-C’nin örgütsel ilke ve amaçlar› d›fl›nda bir aray›fl ve yönelifl içindeydi. Bizimkilere göre de sosyalizme ve giderek komünizme varmaya aday bir siyasî çizgiyi temsil ediyordu. Birazc›k geçmifl tarihlere bakacak olursak: KSD militanlar› Yay›n Kurulu Üyemiz ‹flçi Orhan Kaplan’›n 18 Temmuz 1979 tarihinde katledilmesiyle düzenledi¤imiz cenaze törenine de kitlesel biçimde kat›lan örgütlerin bafl›nda geliyordu.Kolektifimiz Çal›flanlar›n›n KSD’nin ‹. Ö. gibi ilk kadrolar›n›n aray›fl ve yönelifllerine verdi¤i de¤er buradan da kaynaklanmaktad›r. ‹. Ö. ve KSD’nin ilk kadrolar› Kuruçeflme Toplant›lar›na Kolektifimiz gibi kat›lmad›. Konuk olarak bu toplant›ya ça¤r›lan S. Ö. Kolektifimizi 108
temsilen ilk sözü ald› ve anlaml› bir konuflma yapt›. Bu türden ayd›n ayd›na yap›lan toplant›lardan sosyalist solun birli¤i de¤il, tasfiyeci, liberal, reformist ve revizyonist e¤ilimler ç›kar dedi ve devrimci görevini yerine getirdi. Hayat ve mücadelenin ihtiyaç duydu¤u örgütlenme, yani S›n›f Partisi bu bileflimlerden ç›kmayacakt›r, dedi. Toplant›ya kat›lanlar aras›nda e¤er devrimciler varsa, onlara karfl› uyar› görevini böylelikle yerine getirdi. Ana ak›m KSD gelene¤inden gelen ve farkl› forumlarda durmay› tercih eden Kurtuluflçular›n bir bölümü cezaevlerinde tutsakt›. Bir bölümü de siyasi mülteci olarak yurtd›fl›na ç›km›flt›. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 faflist askeri darbe sonunda aralar›nda çok tart›flt›lar. Bu türden ayd›n-ayd›na tart›flmalarda, kapitalist Bat›n›n kulland›¤› burjuva feminist ak›mlar baflta olmak üzere, sosyalizmin sorunlar›, SSCB deneyiminin geçici çözülmesi, “Sosyalist Demokrasi, Özgürlükçü Sosyalizm, Stalinizm, Monolitiklik, Ço¤ulculuk, S›n›f ‹ndirgemecili¤i,” Troçkizm, anarflizm, Tony Clifcilik, Rosa Lüksemburgçuluk vb. konularda çok uçuk tart›flmalara savruldular. Zaten küçükburjuva solculu¤unun içini boflaltt›¤› kaygan bir zeminde Kurtuluflçular da di¤erleri gibi, yani “Gelin tart›flal›m” diyerek dipsiz kuyu bofl ambar türünden tart›flmalarla birbirlerini h›rpalay›p durdular. “Un ö¤ütmeyen de¤irmen tafllar› misali birbirini yediler…” Kurtuluflçular da an›lan “tart›flma modas›na” uyarak birbirlerini çeflitli nedenlerle yiyip bitirme yoluna girdiler. Kuruçeflme Toplant›lar› sonunda devrimci özden yoksun biçimsel “gösteriflli” toplant›lar düzenlediler. Konuflmaya merakl› olan üniversite okumufl yar›m-ayd›nlar sansasyon ve magazinleflmede oldukça yol kat ettiler ve baflar› kazand›lar! Fakat bir türlü tatmin olmad›lar. Cem olduklar› ödp partisinde de bu rahats›zl›klar›n› gideremediler ve ayr›flmaya bafllad›lar. Savruldukça savruldular… Bu örgütlenmeden onlarca grup/örgüt do¤du… Kurtuluflçulardan “Sosyalist Demokrasi” diye söze bafllayanlar›n Modern Proletarya ile ba¤› veya ba¤lant›s› yoktu. Proletaryadan oksijen almayanlar›n devrimcili¤i, sosyalistli¤i ve komünistli¤i de do¤al›kla havalarda kalmaya mahkûmdu. Aralar›ndaki ayr›flmalar ayr› ayr› örgüt/parti kurma, kiflisel ve insani zaaflar› öne ç›karma, platform oluflturma, gazete ve dergi ç›karma, internet sitesi kurma, burjuva bas›n-yay›n organlar›nda yaz› yazma vb. etkinlikleriyle parçaland›kça parçaland›lar. Pek çok eksi¤ine ve tart›fl›lacak yönlerinin bulunmas›na ra¤men, ‹. Ö. ve KSD ana ak›m› ise ilk gelene¤ini korumas›n› bildi. Az›nl›kta olma109
lar›na ra¤men, gücünce iddias›n›n arkas›nda durdu. Fakat di¤er Kurtuluflçular üzerinde bir bas›nç uygulayamad›. KSD ana ak›m›n›n MarksistLeninist temel ç›k›fl çizgisini yer yer korudu¤u anlafl›lmaktad›r. Zaten KSD’nin kitlesel ç›k›fllarda kulland›¤› pankartlar›nda da (Özellikle de 1 May›s 1977’deki bozgun ve pani¤e kap›lmayan militanlar KSD’den de de ç›km›flt›. Onlar Bizimkilerle birlikte Kürsüye sahip ç›km›fl, kitlesel bozgun ve pani¤i önlemeye çal›flm›flt›.) Marx-Engels-Lenin simgeleri, Komünist Enternasyonal’in renkleri ve sloganlar› bulunuyordu. Evet, T‹P’in kuruldu¤u1962 y›l›n› bir “milat” olarak ele al›rsak, yar›m as›r sonra KSD gelene¤inin evrimini nesnel gerçekli¤i içinde serinkanl› biçimde inceleyebiliriz. Bu türden inceleme ve de¤erlendirmeler yaln›zca KSD için de¤il, ayn› zamanda üniversite gençli¤inin bafl›n› çekti¤i örgütlerden, kurulufl s›ras›na göre: T‹‹KP, THKO, THKP-C ve TKP/ML, vb. bu süreçten ayr›flan onlarca hatta yüzlerce di¤er örgütlenmeler için de geçerlidir. Bu süreçte “Sol Cenah” örgütleri ne genel bir hesaplaflmaya girdi ne kendi iç de¤erlendirmelerini yapabildi ne de ayr›fl›p buluflma yöntemleri gelifltirebildi. Hele S›n›f Partisi’nin oluflturulmas› konusunda s›n›fta kald›. “Dar grup kültü” ne özgü hazin yeni bir “alt›n ça¤” sürecini yaflamaya yöneldi.S›n›f Partisi’nin oluflturulmas› konusunda “Sol Cenah” örgütleri kayda de¤er bir özelefltiri de yapmad›. Kolektifimiz Çal›flanlar› da dâhil, yüzde yüz ba¤›ms›z ve yüzde yüz iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›m›z›n sosyal/enternasyonal kurtuluflu çizgisini savunan; Marksizm-Leninizm telaffuz eden; sosyal pratikte kitle çal›flmas› yapan grup, çevre ve örgütlerimiz burjuva ve küçükburjuva solculu¤u üzerinde, bu yolda anlaml› bir bas›nç uygulayamad›/uygulayamad›k... * * * ‹. Ö. için düzenlenen etkinlik sinevizyon gösterisiyle aç›ld›. Kurtuluflçular›n eylemlerde kulland›¤› Marx-Engels-Lenin’in pankartlar› Enternasyonal Marfl› eflli¤inde sunuldu. Bu görüntüler olumluydu. ‹. Ö. ile yap›lan röportaj›n sorular› ise iyi seçilememiflti. Ona yöneltilecek sorular böyle olmamal›yd›. Röportaj› haz›rlayan kimse böyle bir göreve getirilirken dersine iyi çal›flmal› ve bu tarihsel kimlik ve kifliliklerin nas›l konuflturulaca¤›n› ve günümüze iliflkin nas›l bir mesaj› öne ç›kar›laca¤›n› do¤ru hesaplamal›yd›. Özetlersek: ‹. Ö. en az›ndan kitab›ndaki düflünceleriyle genç kuflaklara aktar›lmal›yd›. ‹. Ö. çeflitli an› ve söylemlerle tan›t›l›rken Devrimci Hareketin ve kendisinin hata ve yanl›fllar›, zaaflar› ve yan›lg›lar›, zaman› 110
iyi kullanamay›fl› ve “Gelin tart›flal›m...” yolunda çok büyük zaman kaybetmifl oldu¤u olgular› da dile getirilmeliydi. Devrimci genç kadrolar›n neden proletaryan›n koruyuculuk ve güvencesine çekilemedi¤i tart›fl›lmal›yd›. ‹. Ö.’de bu türden bir de¤erlendirmeden gücenmez, hatta hofllan›rd›. Çünkü kendisi de bu türden bir hayat› yaflad›ktan sonra gerekli bir de¤erlendirme yap›lmas›ndan yanayd›. Son y›llarda öne ç›kan “Kendi yerli sentezimizi üretme…” konusuna kafa yormaktayd›; bu yolda Kolektifimiz’in üretmifl oldu¤u telif kitap, gazete ve dergilerimizi özenle okumaktayd›… Etkinlikte, ‹. Ö.’nün Do¤u Karadeniz bölgesindeki kitle çal›flmalar›ndan esinlenen ve onu tan›yan arkadafllar› an›lar›n› anlatt›. Tiyatrocu, flair, yazar ve ifl adam› olan kimi Kurtuluflçular ‹. Ö.’ye olan görevlerini oldukça baflar›l› biçimlerde yerine getirdiler. ‹. Ö. a¤›r hastayd›. 15 y›ld›r kötü huylu bir tümörle bo¤uflup duruyordu. Çok mecalsiz kalmas›na ra¤men, hasta yata¤›ndan kald›r›l›p etkinli¤e getirildi ve k›sa bir konuflma yapmas› sa¤land›. ‹. Ö. bir yan›yla duygusal ve bir gönül adam›yd›. Etkinli¤e gelenlerin tamam›n› ba¤r›na bast›¤›n› ve kucaklad›¤›n› sesi titreyerek söyledi. Zaten kendisinde kibir, gurur gibi küçükburjuva özellikler yoktu. Yal›n, sade ve basit cümlelerle sevenlerine hitap etti. Çok a¤›r hastal›¤›na ra¤men, kendisine hemen ölecekmifl gibi bir muamelenin yap›lmas›ndan duydu¤u rahats›zl›¤› da dile getirdi. Gerçekten de etkinlikte bu türden bir “vedalaflma havas›” teneffüs ediliyordu. Kimi konuflmac›lar imam›n cenaze namaz›nda sarf etti¤ine benzer flekilde baz› ifadelerle konuflmas›n› sürdürüyordu: “Çörtük ‹smet’i nas›l bilirdiniz?” sorusu yöneltildi¤inde S. Ö. oturdu¤u yerden dayanamam›fl ve “Komünist bilirdik!” demek zorunda kalm›flt›. Etkinlikte ‹. Ö.’nün Komünist oldu¤u baflat bir sorun olarak öne ç›kar›lmal›yd›. Konuflmac›larla sunucular daha çok bu konuyu ifllemeliydi. Bu görev yerine getirilmedi.12 Haziran 2011 milletvekili seçimlerinde BDP ile kurulan “Seçim Blok’u” çal›flmalar›n› fazlaca idealize eden Mustafa Kemal Kaçaro¤lu, yapt›¤› konuflmas›nda ölçüyü de kaç›rm›flt›. Ertu¤rul Kürkçü’nün Mersin ilinden milletvekili seçilmesini, “K›z›ldere’den TBMM’ye gidiyoruz!” slogan›yla ifade etmiflti! M. K. Kaçaro¤lu, Mahir Say›n ve ‹lhami Aras gibi Dev-Genç’in militanlar› 1969-1970’li y›llarda SBF’ye I. fiube polis müdürlerinin de bafl›n› çekti¤i bir bask›nda, bu bask›n› püskürtmüfl, polis fleflerinin silahlar›n› belinden alm›fl kimseler aras›ndayd›. Bu insanlar›n herbiri flimdilerde ise 111
çok farkl› yerlerde duruyor ve burjuva demokrat BDP ile Kürt ulusal hareketine endeksli bir politik çizgi izliyorlard›! O dönemdeki devrimci cüretleri günümüzde baflka bir fleye dönüflmüfltü… En son konuflmac› olan bir kifli d›fl›nda “‹. Ö. Etkinli¤i böyle mi olmal›yd›?” diye sorgulayan kimse de ç›kmam›flt›. Etkinli¤i düzenleyenler S. Ö.’yü ve Kolektifimiz Çal›flanlar›n› son derece güler yüzle ve sayg›l› biçimde karfl›lad›. SD‹D’in oluflumu KSD ana kanaldan savrulan herkesi bu etkinlik vesilesiyle bir araya getirmeyi baflarm›flt›. Kurtuluflçular d›fl›nda etkinli¤e davet edilen yaln›zca bizlerdik. Bizler de ça¤r›lan yere elbette gidecektik. Gittik ve etkinli¤i izledik. Geçmiflte tan›d›¤›m›z kimselerin hat›r›n› sorduk. Onlara “Niçin görüflmüyoruz?” dedik. Götürdü¤ümüz kitap, gazete, dergilerimizi kendilerine birer “Okuma cezas› vererek” böyle bir espriyle iletmifltik. Kolektifimiz Çal›flanlar› her gitti¤i yere, özellikle de grev ve direnifl eylemlerine, ç›k›n›yla gidilmesini bir gelenek haline getirmiflti. Kitap, dergi ve gazetelerimizle tan›flan iflçiler “Bunlar örgüt flamalar› ile gelenlerden de¤il…” diyerek ne yapmak istedi¤imizi fark ediyordu. Burada da gelene¤imizi bozmad›k. S. Ö.’nün kimi Dev-Genç gelene¤inden tan›d›¤› 20’li yafllardaki gençler, günümüzde 55-60’l› yafllar›na varm›flt›. Onlara flu sözleriyle tak›lmay› da ihmal etmemiflti: “20’li yafllarda iken 50-60 kilolu, s›r›m gibi ve atak devrimci gençlerdiniz. O tarihlerde çok sevimliydiniz. Hepinizi ay›rmadan seviyorduk. Sizlerle an›lan ve an›lmayan iliflkilerimiz vard›. ‹flçiGençlik gibi tüm kitle çal›flmalar›nda etle t›rnak gibiydik. Hapis yatt›n›z, iflkence gördünüz, kötü günler yaflad›n›z. Çeflitli k›r›m ve k›y›mlardan geçtiniz. Bunlar› ve süreci hep beraber yaflad›k. Her biriniz bir örgüt/partinin birinci elemanlar› oldunuz. Hapisten ç›kt›¤›n›zda, Aksaray’daki dergi büronuzda sizleri ziyarete dahi gelmifltik. Bir iadeyi ziyarette dahi bulunmad›n›z. Devrimci politikay› hâlâ bildi¤iniz gibi, yani; hayat ve mücadelenin do¤rulamad›¤›, reddetti¤i gibi götürmekten yanas›n›z. Çok de¤ifltiniz. Günümüz ise baflka bir gün. Kimilerinizin hayat kayg›lar›, felsefesi ve kilogramlar› de¤iflti. Bu türden de¤iflikliklerden sonra Dev-Genç döneminin sevimlili¤i yerini baflka fleylere b›rakt›. Fakat hepinizin yüre¤inde yine de baz› korlar›n mevcut oldu¤unu görüyoruz. Bunu hissediyoruz. O günlerdeki iliflkilerden bugünlere geldik. Devrimci Hareketimizin yeni nitelikler kazanmas› için neleri yapt›¤›n›za bak›yorum. Fakat Komünistlerin Birli¤i davas› yerine hayat ve mücadelenin asla do¤rula112
may›p onaylamad›¤› baflka ifllerle u¤raflt›¤›n›z› görüyoruz. ‘Dar grup kültü’nü hâlâ b›rakmad›¤›n›z› görüyorum. Geldik 80 yafl›na. Düflüncelerimizi soranlara ben de K›v›lc›ml› vari bir cevapla: ‘Eskiye ra¤bet olsayd›, bitpazar›na nur ya¤ard›...’ demekten kendimi alam›yorum... Karfl›laflt›¤›m genç arkadafllar, hepiniz benim geçirdi¤im hastal›¤› öne ç›kararak sa¤l›¤›m› soruyorsunuz. Eyvallah. Sa¤ olun. Davet ettiniz geldik. Aran›zdan en yafll› biri olarak ‹. Ö.’nün mücadele arkadafl› olarak bana mikrofonunuzu dahi uzatmad›n›z. Bana, etkinli¤i sunan arkadafl›n›zdan parmak kald›r›p söz almam› önerdiniz! Hayat ve mücadelenin ne getirip götürdü¤ünün fark›nday›m. Düflünce ve davran›fllar›n›za bak›yorum, özel yaflam›n›za, sigara ve alkol al›flkanl›klar›n›za, ideolojik ve ruhsal varl›klar›n›z› koruyup koruyamad›¤›n›za bak›yorum… Eli kalem tutan arkadafllar›n›z›n yaz›lar›n› okuyorum. Yani örgütsel “vukuat›n›zdan” da haberliyim. Bir yandan kötü huylu tümörle bo¤ufluyorum, di¤er yandan durumunuza bak›nca hepinizden daha sa¤l›kl› oldu¤umu görüyorum...” demiflti... ‹. Ö.’nün elefltirel katk›lar›n› temel alan KSD’nin Bilimsel-Komünizm temelindeki bir yöneliflle, deneyimini gözden geçirece¤ine, elefltiri ve özelefltiri yaparak Devrimci Hareketimize katk› getirece¤ine inan›yor ve bunu diliyoruz...
S. P. F/8
113
Kitap Fuarlar›ndan ‹nsan Manzaralar› Gözlem ve ‹zlenimler
Kitap Fuarlar› Hangi Amaçlarla Düzenleniyor? Ve Kitap Fuarlar›na Niçin Kat›l›yoruz? Çeflitli kurulufllar›n düzenlemifl oldu¤u ulusal ve uluslararas› kitap fuarlar›na olan ilgi giderek art›yor. Davet edilmemize ra¤men henüz uluslararas› kitap fuarlar›na kat›lamamaktay›z. fiu aflamada bu fuarlar›n maddî ceremesini karfl›layabilecek durumda de¤iliz. Fakat ulusal düzeyde, özellikle de TÜYAP’›n düzenledi¤i ve baflta ‹stanbul olmak üzere, ‹zmir, Bursa, Adana ve Diyarbak›r kitap fuarlar›na düzenli olarak kat›lmaktay›z. Arada bir çeflitli di¤er festivallere-kitap fuarlar›na da kat›lmaktay›z. Dersim’de düzenlenen Munzur Festivalleri vesilesiyle de çeflitli kurulufl, dergi çevreleri ve yay›nevlerine ayr›lan stantlarda kitap-dergi-gazete-broflür ve benzeri ürünlerimizin tan›t›m›n› yap›yor, kitlelerle diyalog kuruyor, okurlar›m›z›n nabz›n› tutuyoruz. Devlet tekelci kapitalizminin hâkim oldu¤u bir ülkede sistem-rejim bu türden fuarlara önem veriyor. Neden mi? ‹flçi s›n›f› ve emekçi halklar›n sosyal/enternasyonal kurtuluflunu sapt›r›p geciktirmeyi amaçlayan ideolojik, politik ve örgütsel hegemonyas›n› daha da pekifltirmek için; olmayan gerici “kültür” politikas›n› yayg›nlaflt›rmak ve kitleleri efsunlay›p uyutmak için; kitlelerin bilimsel bilgi ile tan›fl›p bilinçlenmesini ve kendi özörgütlerini oluflturmalar›n› geciktirmek için; kapitalist anarfliye karfl› sistemi sorgulay›p aya¤a kalkmamalar› için; sar› ve kirli sollar› devreye sokarak iktidar talepleriyle Komünistlerin Birli¤ini gerçeklefltirmemeleri için… ‹lerici, demokrat, devrimci, sosyalist, yurtsever ve Marksist yay›nevleriyle dergi çevrelerinin üzerindeki çok yönlü devlet bask›s›na ra¤men bu alanlar› sistemin-rejimin sömürüsüne daha fazla terk edip bofl b›rakmamal›y›z. An›lan kitap fuarlar›nda burjuvazinin ideolojik, s›n›fsal mant›¤›na uygun biçimlerde ve en baflta banka sermayesi, tekelci bas›n-yay›n kurulufllar›, burjuva ideolojisinin bütün biçimlerini yaymakla görevli boy boy 114
yay›n temsilcileri, tarihsel ‹slâm bilginleriyle, Müslümanl›kla uzak yak›n bir iliflkisi olmayan furya misali dinî yay›nlar, idealizmin, metafizi¤in propagandas›n› yapan gerici yay›nlar, faflizmin tezlerini gündeme tafl›yan ›rkç›, milliyetçi yay›nlar, M‹T, CIA, MOSSAD destekli, kapitalist bat› kaynakl› çeflitli psikolojik savafl ile komplo teorilerini yaymakla görevli yay›nlar, K›z›lbafl-Alevi gelene¤ini özünden sapt›rmakla görevli yay›n kurulufllar›, çeflitli amaçl› misyoner yay›nevleri, iflçi s›n›f›n›n siyasal ve sendikal birli¤i davas› d›fl›nda ve de kendisine aç›lan kanallara girmifl tasfiyeci, liberal, merkezci, reformist, sosyalreformist, floven, sosyalfloven, özgürlükçü, postmodern, anarflist, troçkist k›rmas› “sol” yay›nevleri, sahte komünistler, nasyonal solcular vb. bu fuarlar›n en renkli kurulufllar› aras›ndad›r. S›n›f mücadelesinin fark›nda olan hâkim gerici s›n›flar, kapitalist üretim, mülkiyet ve paylafl›m iliflkilerini korumak ve art›-de¤er sömürüsünü ebedî k›lmak için; din, mezhep, cemaat, inanç, ›rk, milliyet temelinde insanlar›m›z› saflaflt›r›p kin, nefret ve öfkeyle birbirine karfl› k›flk›rtmaktad›r. Daha sonra da Acem’in özdeyiflindeki gibi: “Ossurur özü, gumbuzlar bizi.” diyerek birilerini “‹ç savafl ç›karmakla!..”, “Bölücülük yapmakla!..” suçlamaya yeltenmektedir!?.. Bu fuarlar›n en büyük paradoksu burjuvazinin boy boy yay›n kurulufllar› karfl›s›ndaki yerini alan Sorun Yay›nlar› Kolektifi’nin ayn› mekânlarda bulunmas› olay›d›r. Bu olguyu dost-düflman herkes farketmekte gecikmemifltir. Üretti¤imiz kitap, dergi, gazete, broflürlerimizle, kitap ve yay›n organlar›m›z›n afiflleriyle, yay›n kataloglar›m›zla, fuarlarda düzenledi¤imiz çok yönlü etkinliklerimizle Kolektifimiz Çal›flanlar› çok büyük bedeller ödeyerek kitap fuarlar›na kat›lmaktad›r. Donan›ml› okurlar›m›z bu durumu anlamakta gecikmemektedir. Kitap fuarlar›nda özetle and›¤›m›z yay›n kurulufllar› varsa, bu alanlar› onlar›n pafla gönlüne -sömürüsüne- b›rakmayaca¤›z. Devrimci ve Marksist yay›n kurulufllar› ve Kolektifimiz de tecimsel amaçlarla de¤il, siyasî kararlar›m›zla bu fuarlara kat›lmaktad›r. Kat›lmaya da devam edecektir. Bilindi¤i gibi burjuvazi genellikle okumayan, araflt›rmayan, sorgulamayan, bilimsel bilgi edinmeyen, bilimsel ö¤retiyle yeterince tan›flmayan ve özcesi bilinçlenmeyen, böylelikle de kendi sömürücü düzenine karfl› ç›kmayan sürü benzeri, güdümlenmifl bir toplum yetifltirmek amac›ndad›r. Ulusal ve uluslararas› düzlemde de emperyalist-kapitalizmin 115
amac› ayn›d›r. Onlar çok yönlü yabanc›laflt›rma yöntemleriyle insan› diz çökertmeye zorlamaktad›r. ‹nsan›n ve insanl›¤›n kapitalizmi sorgulay›p karfl›ya alarak yeniden aya¤a kalkmamas› ve yeni Ekim Devrimlerinin gerçekleflmemesi için emperyalist-kapitalist hegemonlar bas›n ve yay›n alan›nda çok büyük bir çaba harcamaktad›r. Onlar; çok “yüksek” bir tarih ve s›n›f bilinciyle bir yandan sistemlerine asla zarar vermeyecek olan tatl›su solcular›na trenin makas›n› açmakta, di¤er yandan ve de tarihsel-sosyal hakl›l›klar›yla kapitalizmin kökünü kaz›yacak olan Devrimcilerin, Komünistlerin birli¤ini baltalamak için çal›flmaktad›r. Angajman› çok öncelerden yap›lm›fl olan uluslararas› kapitalizmin yoz ve kozmopolit “kültür” politikas›n› tafl›makla görevli kurulufllarla onlar›n “bafl temsilcileri” insanlar›m›z›n bilincini buland›ran gerici yay›n furyas›n› bu memlekete de bofluna sistemli biçimlerde tafl›mamaktad›r. Hâkim gerici s›n›flar›n yay›n faaliyetlerindeki as›l amac›, sosyal s›n›f ve sosyolojik emekçi halk gerçekli¤i temeline dayal› ve olmas› gereken as›l gündemi, bir süreli¤ine de olsa, sahte gündemleriyle geriletmek ve çarp›tmaya çal›flmakt›r. Evet, hâkim gerici s›n›flar s›n›fsal ç›karlar› ellerinden al›nacak diye korkuyorlar. Korkacaklar. Korksunlar!.. Onlar›n bu hakl› korkular› karfl›s›nda “Sol Cenah” ne yap›yor? Tutarl›-somut-amaçl› bir “Karfl› Kültür” politikas› üretebiliyor mu? Bu türden hakl› sorular›n cevaplar› da tart›flmal›d›r. Yan› s›ra; bilim, politika, sanat-kültür, estetik, etik bütünselli¤ini içermeyen burjuva ve küçükburjuva “sol” ak›mlar›n da burjuvazinin ideolojik ve s›n›fsal mant›¤›na paralel bir çaba içinde oldu¤u görülmektedir. ‹nsanl›k ailesi din, mezhep, cemaat, ›rk, milliyet, cins, inanç vb. sahte gündemlerle oyalanmak istenirken Devrimcilerin, Komünistlerin görevleri de bu oyunu tersyüz etmek üzere artmaktad›r. “Sol Cenah” bir türlü hesaplaflarak ayr›fl›p-buluflamam›fl ve de bütünleflememifltir. Politikas›zd›r. Hâkim gerici s›n›flar›n iflçi s›n›f›n› politika d›fl›nda tutan, politikas›zlaflt›ran niyeti-gündemi henüz k›r›lamam›flt›r. Daha tam olarak ifade edilecekse; ad›na lay›k, birleflik, güçlü, güvenilir ve donan›ml› bir Devrimci Proletarya Partisi, ‹flçi S›n›f› Partisi ya da Komünist Partisi henüz siyaset sahnesinde rol ve sorumluluk alamam›flt›r. Bu eksikli¤imiz yüzünden de burjuvazinin sömürücü “kültür” po116
litikas›na karfl› tutarl› bir “Karfl› Kültür” politikas› da ne üretilebilinmifl ne de oluflturulabilinmifltir. Bu yöndeki ideolojik, teorik ve politik yönelifllerimiz-çabalar›m›z ise henüz örgütsel güvencesiyle buluflamam›flt›r. Böylelikle kimi iyi niyetli insanlar›m›z›n, Devrimci ve Komünist nüvelerin bu yoldaki çabalar› da çok yönlü gerici kültür politikalar›n› cepheden karfl›ya almaya yetmemektedir. Hegemonlar›n bu oyunlar›n› ulusal ve uluslararas› düzlemde bozacak, emperyalist-kapitalizmi tepeleyecek, “Marksizmin yorumu ve pratikte yeniden üretimi” sorunsal›n› nihai amac›na tafl›yacak olan ne Komünist Parti, ne Bilim Kurulu, ne Akademi, ne Enstitü ve ne de K›z›l Ordu gelenekleri var. Fakat bunlar›n lafz›n› zikreden taklitleri bolca mevcuttur!.. Bu türden anlaml› güvencelerimizin eksikli¤inde ve koruyuculu¤undan yoksun biçimde de olsa, an›lan kitap fuarlar›na meflrebimizce kat›lmay› do¤ru bulmaktay›z. Kitap Fuarlar›ndaki Gözlem ve ‹zlenimlerden Örnekler Kolektifimizin özetlenen bu düflüncelerin uzant›s›nda kat›ld›¤› kitap fuarlar›ndaki izlenim ve gözlemlerimizi okurlar›m›zla da paylaflmak durumunday›z. Fuarlarda diyaloga girdi¤imiz insanlar›m›z›n büyük bir susuzlukla Marksizmi ö¤renmeye aday oldu¤unu görüyoruz. Marksizmi ö¤renme konusundaki özlem ve niyetleri Diyarbak›r Kitap Fuar›nda daha s›cak bir biçimde hissettik. Marx-Engels-Lenin Biyografileriyle posterleri, Marksist eserlerimiz büyük bir ilgi görmektedir. S›n›rl› say›da gönderdi¤imiz Marksist-Leninist Parti’nin Temel E¤itim Dersleri1 kitab›m›z fuar›n ilk günlerinde tükendi. Bu kitab›m›zdan 20 adet daha getirseydik onlar da okuyucusu ile tan›flm›fl olacakt›. Ayn› sahneyi modern proletaryan›n yataklar› Adana, Bursa ve Kocaeli illerinde göremedik. Bu iller dinci, mezhepçi, cemaatçi, ›rkç›, milliyetçi düflünce-davran›fl çizgisine sahip gerici örgütlerce alabildi¤ince kuflat›lm›flt›. ‹flçi s›n›f›n›n bir k›sm›n›n bir aya¤› bu illerde hâlâ köye ba¤›ml› bulunmaktayd›. Bu illerdeki “Sol Cenah” örgütlerinin siyasetlerine arena yap›ld›¤› sendikalarla mesleki kurulufl temsilcilerinin de Marksist kitaplarla bir ilgisi yoktu fuarlarda. Diyarbak›r iflçi, emekçi, ayd›n ve gençlerinin Marksizm ile ilgisini tahrik eden sebeplerden biri y›llarca süren “‹ç Savafl” ve bunun yaratt›¤› çok yönlü sorunlar ile bu sorunlar› gündemde s›cak tutarak bir türlü yerli yerine oturtulamayan politikas›zl›k durumuydu. Burjuva ve küçükburjuva “sol” unsurlar›n›n ve de örgütlerinin Kürt insan›n›n talep ve 117
ihtiyaçlar›na cevap veremeyifliydi. PKK, KCK, BDP’nin izledi¤i politikalara terini ak›t›p can›n› verenlerin Bilimsel Komünizme ilgisi do¤al bir sonuçtur. Ulusall›k-S›n›fsall›k diyalektik birli¤inin buradan geçti¤ini kavrayan genç insanlar›m›z›n sa¤l› “sol”lu burjuva partilerinin izledi¤i politikalardan bir beklentisi yoktur; gerici AKP’nin “Kürt Aç›l›m›” yarenlikleri ile bu oyuna bel ba¤layanlar›n “vukuat›” karfl›s›nda burjuva demokrat BDP’nin izledi¤i politikalara belli disiplinlerle destek sunsalar da “Kürt Sorunu”nun burjuva çözüm yöntemlerine asla inanmamaktad›rlar. Diyarbak›rl› iflçilere, emekçilere, ayd›n ve ilerici gençlere Devrimci ve Marksist ilkelere göre oluflturulmufl donan›ml› bir S›n›f Partisi politika üretmelidir. Onlar›n bu türden bir kurmayl›¤a fliddetle ihtiyac› oldu¤u görülmektedir. Ancak bu takdirde yerel, ulusal, sosyal, s›n›fsal ve enternasyonal kurtuluflun yolu döflenmifl olacakt›r. Millî Mesele ile Milliyetler Meselesinin tekelci militarist polis devletinin -burjuva diktatörlü¤ü- flartlar›nda çözümü asla mümkün de¤ildir. Hele “Uluslar›n kendi kaderini tayin, tespit ve ayr›lma hakk›” denildi¤inde hem burjuvazinin hem de “solcu” politikac›lar›n kafllar› çat›l›yordu, yaflad›¤›m›z gericilik ortam›nda… Marksist-Leninist çözüm yöntemleri burjuva diktatörlü¤ü alt›nda ne tart›fl›labiliyordu ne de gerçekleflmesi söz konusuydu. Bu önemli sorun devlet tekelci kapitalizminin hegemonyas›ndaki hiçbir ülkede, tarihsel ve sosyal olarak da asla gerçekleflmemifltir. Yaflad›¤›m›z co¤rafyada “Ba¤›ms›z Kürdistan” özlemleriyle isyan edenlerinde emperyalist hegemonlar›n binbir ç›karlar›n›n kol gezdi¤i Yak›n Do¤udaki kuflat›lm›fll›k ortam›nda, sisteme ve rejime büyük zararlar vermesine ra¤men, hiçbir taviz alamam›fl olmas› kitleleri ciddî ciddî düflünmeye sevk etmifl ve kayg›land›rm›flt›r. S›cak mücadele ortam›nda ve yaflanan siyasal, sosyal, kültürel travmalar›n tedavisi nas›l gerçekleflecektir? Gerçekleflebilecek midir? Kürt insan›m›z›n yaflad›¤› dram ve trajedilerden en baflta devlet tekelci kapitalizminin ç›karlar›n› koruyup kollayan hâkim gerici s›n›flar sorumludur ve suçludur. Ard›ndan burjuva ve küçükburjuva “sol” örgütler ve de onlar›n “yüksek yetenekli” kadrolar› da bu sonucun al›nmas›ndan derece derece sorumludur / suçludur. Bu türden bir sonucun al›nmas›ndan; devrimci, sosyalist, komünist hatta Bolflevik geçinenler de dâhil, Kürt ulusal hareketine “katk›” ya da “dayan›flma” uvertürleriyle bu sürece ilkesiz ve faydac› niyetlerle eklem118
lenen tüm “solcu” tak›m› da suçludur. Ba¤›ms›z s›n›f tavr› gözeten, iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›m›z›n sosyal/enternasyonal kurtuluflu yolunda Komünistlerin Birli¤i davas›na çeflitli niyet ve amaçla darbe vurmaya yeltenenler suçludur. Ulusall›k/S›n›fsall›k dinami¤ini politikas›n›n eksenine koymas› gereken Komünistlerin Birli¤i’ni bir türlü gerçeklefltiremeyenler (Hepimiz) de sorumluyuz. Kürt ulusal hareketinin politikas›zl›¤›n›n ve taleplerinin karfl›lanamay›fl›n›n günümüzde ve gelecekteki suçu da Öcalan’a de¤il Komünistlere fatura edilecektir. Kürt insan›n› Avrupaî yöneliflleriyle “demokratik cumhuriyet”, “bar›fl, demokrasi, halklar›n kardeflli¤i” türünden çeflitli burjuva illüzyonlar›yla yan›lt›p oyalayan Kürt ve Türk kökenli grup, çevre ve örgütlerin tamam› tarih önünde suçludurlar; bu politik suçlar›ndan dolay› günümüzde ve yar›n da sorgulanmaktan kurtulamayacaklard›r. Hâkim gerici s›n›flar; Kürt insan›n›n hakl› taleplerini bir yandan sa¤l› “sol”lu burjuva partileri, di¤er yandan burjuva ve küçükburjuva “solcu” ak›mlar vas›tas› ile sapt›rmaya çal›flmaktad›r. Devrimci ve Marksist Sol Kadrolarla onlar›n yay›n kolektifleri Diyarbak›r ilinde düzenlenen kitap fuarlar› türünden etkinliklere daha haz›rl›kl› gitmek zorundad›r. Panel-Söyleflilere Marksizmin devrimci özünün yeminli düflmanlar› sa¤ teslimiyetçi oportünist ak›m temsilcileri de¤il, Komünist Kadrolar kat›lmal›d›r. Marksizmi ö¤renmek aflk›yla yan›p tutuflan insanlar›m›za Komünistler çözüm yöntemlerini ö¤retmelidir. Bu alanlar› hem gerici burjuvazinin hem de finansman› ve ilericilik ad›na içerik ve niteli¤i çok tart›flmal› “sol” görünümlü yay›n kurulufllar›n›n tasallutundan ve sömürüsünden kurtarmal›y›z. Yahu “Marksizm-Leninizm Öldü!” Siz Deli misiniz? Diyenler… Kitap fuarlar›nda gerek stand›m›zda gerekse düzenledi¤imiz etkinliklerde Kolektifimize yöneltilen çok “sevimli” diyaloglar› da bu vesileyle aktarmak istiyoruz: Birinci örnek: Kocaeli Kitap Fuar›nda emekli subay oldu¤unu söyleyen biriyle karfl›laflt›k. Marksizm-Leninizm’e k›skançl›kla sahiplendi¤imizi öne ç›karan kitap, poster, dergi ve gazetelerimizin branda afifllerini görünce irkilmifl olarak stanttaki emektar arkadafl›m›z S›rr› Öztürk’e: “Yahu ‘Marksizm-Leninizm öldü.’ Siz deli misiniz? Dünya de¤iflti. Siz rü119
ya m› görüyorsunuz? Komünizm Rusya’da ve Çin’de çöktü. Ne Marksizm’i, ne Leninizm’i? 80 yafl›n›za gelmiflsiniz, hâlâ bu ifllerle neden u¤rafl›yorsunuz? Sayg› duyuyorum u¤rafl›n›za, fakat para kazanmak, dünya nimetlerinden yararlanmak dururken neden bu ifllerle u¤rafl›yorsunuz? Bak›n ben militarist bir örgütlenmeden, ordudan geliyorum. Ben de bir zamanlar devrimciydim. 68’liyim. Hayat›m›z› devrime adad›k. Biz de dövüfltük. Sonunda ne oldu? Baflkald›ran herkesin bafl›n› kopard›lar. Benim de evimde bu türden kitaplar var. Onlar› çuvallara koydum. Bu kitaplar›n hiçbir ifle yaramad›¤›n› gördüm. fiimdi ne yapay›m bu kitaplar›, götürüp denize mi atay›m?” Adamca¤›z›n, uluslarötesi tekelci kapitalizmin psikolojik savafl›n gerici propagandas›ndan çok büyük oranda etkilendi¤i gözlemleniyordu. Ad›n› koyamad›¤› kimi sorunlar›n›n karfl›l›¤›n› bulamam›flt›. Ayr›ca örgütsüz ve yaln›z kalm›flt›. Tarihsel, sosyal olay, olgu ve süreçleri de¤erlendiremiyordu. ‹deolojik, ruhsal kimyas› da bir hayli bozulmufltu. Stand›m›z› kendisini zehirleyen ve nehrin karfl› yakas›na düflüren bu türden saçmal›klarla hem meflgul ediyor hem de bizi “dipsiz kuyu bofl ambar” türünden dönek ve Marksizm d›fl› ak›mlar›n tart›flma alan›na çekmek istiyordu. Ona yaln›zca; “O kitaplar› çuvallardan ç›kar ve yeniden okumaya baflla! Oku ve Marksizm’i ö¤ren! Bir kütüphane yapt›r ve kitaplar›n› sakla! Kitaplar›n› çocuklar›na en anlaml› bir miras olarak b›rak! Neden burjuvazinin yalanlar›na inan›yorsun? Elinden al›nacak fabrikan m›, yoksa topra¤›n m› var? Marksizm-Leninizm asla ölmedi! Sosyalizme yabanc› kimi uygulamalar geçici olarak çözüldü! Gezegenimiz yeni Ekimlere gebe!.. ‹nsan›n ve insanl›¤›n sosyal / enternasyonal kurtulufl mücadelesi yeniden bafll›yor! Görmeye çal›fl!..” diyebilmifltik bu “garip” adama. ‹kinci örnek: Adam Kocaeli Üniversitesi Atatürkçü bilmem ne bilim dal›n›n baflkan› bir ö¤retim üyesi. ‹fiÇ‹ B‹RL‹⁄‹ Gazetemizin branda afiflini görünce, nas›r›na bas›lm›fllar›n can havli ile hemencecik geldi¤i stand›m›zdan uzaklaflmaya bafllam›flt›; bizimle uygarca konuflmaya burjuva s›n›f bilinci, mant›¤› ve kemalist ba¤lant›lar› elvermiyordu; giderken de: “Hangi iflçi s›n›f›? Hangi birlik? Ne birli¤i? Önce iflçi s›n›f›n› camiden ç›karmak lâz›m!? diye satafl›p burjuva zehirlerini ak›tmaktan kendini alamam›flt›. O da birileri gibi “Laikçi-fieriatç›” sahte gündemine flartlanm›flt›. ‹deolojik ve s›n›fsal konumuna uygun biçimde sosyal s›n›f ve sosyolo120
jik emekçi halk gerçekli¤ini reddediyordu. Üniversitede kürsüsü olan bu ö¤retim üyesine, bu yar›m-ayd›na, bu iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›m›z›n düflman›na kendisinin de dahli olan bu suçunu anlad›¤› dilde anlatamam›fl, uyar›p ö¤retememifltik. ‹flçi s›n›f›n› ve emekçileri bilim ve ak›ld›fl› yol ve yöntemlerle camilere dolduran, s›n›fsal kurtulufllar›n›n önünde gözba¤› olan, kabaca sömüren iflte bu türden kafalardan oluflan mekanizma idi. Üçüncü örnek: Adam üniversitede doktora tezi haz›rlamaktaym›fl. K›rmanciya BELEKÊ Dergimizin ç›kan tüm say›lar›na ilgi duydu ve sat›n ald›. Kendisi de Dersimliymifl. Dergimizin izledi¤i çizgiyi büyük oranda olumlu buldu¤unu ifade ediyordu. Harry K. Wells’in “Emperyalizmin Felsefesi Pragmatizm” isimli kitab›m›zdan söz aç›ld›¤›nda bize: “Neden pragmatizmi elefltiriyorsunuz? Pragmatizm çok yararl› ve önemlidir. Ben de çok yararlan›yorum pragmatizmden… Frankfurt Okulu’nu da fliddetle karfl›ya al›yorsunuz. Neden? Ben bu okulun tezlerini do¤ru buluyor ve çok yararlan›yorum. Kolektifinizin sürdürdü¤ü ‘ortodoks Marksist’ çizgisine sayg› duyuyorum… Fakat küreselleflme çok fleyi de¤ifltirdi… vb. vb.” diyordu. Dersimli hemflerimiz ince ruhlu ve düzgün biriydi. Okuyup araflt›r›yordu. Fakat henüz Marksizm-Leninizm ile yeterince tan›flamam›flt›. Burjuva ideolojisi ile revizyonizmin ideolojik-teorik cephaneli¤inden at›lan ‘salvo at›fllar›n›’ yerli yerine koyamam›flt›. Zaman ay›r›p bizlerle iliflkisini sürdürebilseydi onun girdi¤i fikir batakl›¤›ndan ç›kmas›na yard›mc› olabilirdik. Fakat yine de bilinç ve yüre¤imizin nas›l att›¤›n› fark etmiflti. Dördüncü örnek: 1970 - 15/16 Haziran Direnifli sürecinde eme¤i geçen bir mücadele arkadafl›m›zd›. I. T‹P’in örgütlenmesinde, D‹SK’in öngününde oluflan SADA’n›n kuruluflunda ve Kocaeli’ndeki tüm grev, yürüyüfl, direnifl ve fabrika iflgallerinde onun da eme¤i geçmiflti. “Sol Cenah” örgütlerimizin politikas›zl›¤›, daha tam olarak söylenecekse; “Örgütler Anarflisi” hastal›¤›m›z›n had safhalara girifli karfl›s›nda umutsuzlu¤a kap›lm›fl ve CHP’ye kat›lmay› uygun bulmufltu. Bu kez de CHP’deki burjuva oyunlar›ndan tiksinmifl ve oradan da ayr›lm›fl, söz yerindeyse “kabu¤una çekilmiflti.” Fakat stand›m›za gelmeyi, eski arkadafll›klar› yâd etmeyi de ihmal etmemiflti. Ayr›ca kitaplar›m›z› da sat›n alarak katk›da bulunmak ve süreci takip etmek inceli¤ini de göstermiflti. Eski mücade121
le arkadafl›m›z ço¤unlukla flu özlemlerini dillendiriyorlard›: “Her fley bir yana, grev çad›rlar›nda birlikte yedi¤imiz zeytin, peynir, ekmek, üzüm ve domatesin tad› bir baflkayd›!..” S›cak mücadele dönemlerinin insanlar›yla her karfl›laflt›¤›m›zda nedense yedi¤imiz polis, jandarma copu-süngüsü vb. vb. yerine grev çad›rlar›ndaki yemek yiyiflimiz daha çok konu ediliyordu. Bir dönemin proleter devrimci kadrolar›n›n ve ideolojik hegemonyas›n›n hâkim oldu¤u bu kent günümüzde 1970’lerin Kocaeli’si de¤ildi. Art›k bu kentte de, s›n›f mücadelesi temelinde de¤il, din, cemaat, mezhep, inanç, ›rk, milliyet temelinde politika yap›l›yordu. ‹nsanlar›m›z böylesine sahte bir gündemle saflaflt›r›lm›flt›. ‹flçi s›n›f›ndan, sendikalardan ve meslek odas› temsilcilerinden de Kitap Fuar›na bilinçle kat›lanlara rastlanm›yordu. “Sol Cenah” politikalar›ndan so¤uyan eski mücadele arkadafl›m›z›n gö¤sünde flimdi irice bir Atatürk portresi vard›. Kendisine tak›lmadan edemedik, fakat incitmemeye de özen gösterdik. 15/16 Haziran Direnifli yüzünden ‹stanbul-Kocaeli-Sakarya-Zonguldak hinterland›nda bofluna S›k›yönetim ilan edilmemiflti. Proletaryan›n yo¤un oldu¤u bu kentlerde o dönem ekilen tohumlar›n yeflerece¤i günler de gecikmeden gelecekti. Bunun iflaretlerini de almakta gecikmiyorduk. Dönemin devrimci kadrolar›n›n büyük bir ço¤unlu¤unu do¤aya teslim etmifl olsak ta, onlar›n efl ve çocuklar›, torun-torbalar› dedelerinin mücadele arkadafllar›n› yaln›z b›rakmad›, kitaplar›na sahiplendi ve geleneklerini sürdürdüklerini kan›tlad›… Beflinci örnek: Henüz 13-14’ünde birkaç k›z lise ö¤rencisi, büyük bir coflku ve heyecanla stand›m›za koflup gelmifllerdi. Kitap posterlerini, dergi ve gazetelerimizin branda afifllerini uzaktan görmüfllerdi. Soluk solu¤a stand›m›za geldiklerinde: “Buras› bizim. Tam arad›¤›m›z yer buras›. Biz de komünistiz. Benim babam da komünist. Babam da 15/16 Haziran Direnifli’ne kat›lm›fl. Kocaeli’ne (…)’den gelmifliz. ‹fiÇ‹ B‹RL‹⁄‹ Gazetesinin 1 May›s Bildirisini Taksim’de okumufltuk. Kaç gün daha buradas›n›z? Sizlerle bir söylefli yapabilir miyiz? Bu akflam bize gidelim. Sizi konuk etmek istiyoruz. Sabaha kadar da konufluruz. Babamla da tan›flm›fl olursunuz…” demifl ve kendilerini tan›tm›fllard› proletarya s›cakl›¤›yla… Bu genç arkadafllar yafllar›ndan çok çok ilerideki s›n›f bilinçleriyle S›rr› Öztürk’ün “15/16 Haziran Direnifli” ve “Dersim… Dersim…” isimli kitaplar›n› da alm›fllard›. Yazar›n›n kitaplar›n› imzalamay›fl›n›n ne122
denlerini de hemen kavram›fl, kimileri gibi tart›flmam›fl ve “Yeni bir fley daha ö¤rendik böylece...” diyerek gereksiz tart›flmalara girmemifllerdi… Alt›nc› örnek: Baflta Kolektifimizin stand› olmak üzere asker, polis, bürokrat, çeflitli istihbarat birimlerinin eski-yeni elemanlar› da fuarlar›n müdavimlerindendi. Adam bir dönem iyi saatlerde olsunlar›n bilinçli bir eleman›yd›. Efli ve k›zlar›yla Kitap Fuar›na gelmiflti. Hepsi de ailece sa¤l›kl› ve bak›ml›yd›. S›n›f mücadelesinde poliste-sorguda s›k s›k karfl›laflt›¤› 80’lik delikanl›y› karfl›s›nda görmüfltü. K›zlar› da Marksist kitaplar› elleriyle okflamaktayd›. Anlafl›lan onlar›n bu s›cak ilgisini ellerinden almak istemiyordu. Efli ise nötr bir durumdayd›. Çocuklar›na döndü ve flunlar› söylemeden edemedi: “Bu adama iyi bak›n ve ona sayg› gösterin. O, mücadelesinin arkas›nda daima dik ve onurlu durdu. Kimileri gibi dönmedi. Bedel ödedi…” dedi ve giderken de; “Üstad›m kutlar›m sizi…” diyerek galiba geçmiflini unutturmaya ya da vicdan›n› rahatlatmaya çal›fl›yordu! Yedinci örnek: Siyasî seçimini sip partisi örgütünde, te-ka-pe-cilik oynayanlar›n örgütünde yapan bir ö¤renci genç stand›m›za son derece kendinden emin, haval› ve ukala bir biçimde yaklaflm›flt›. Kitap, dergi, gazetelerimizi ayr›nt›l› inceledi. Yay›n organlar›m›z›n branda afifllerine tek tek bakt›. Baz› notlar ald›. Her okurumuza yapt›¤›m›z gibi bu genç insana da Yay›n Katalogumuzu verdik. Burun k›v›rarak inceledi. Yapm›fl oldu¤u siyasî seçimine göre biricik parti vard›. O da “TKP” idi. Kitap ve yay›n organlar›m›z› incelemedi¤i anlafl›l›yordu. ‹ncelemifl olsayd›. 10 Eylül 1920’de Kongre yöntemiyle oluflturulan -kurulmayan- Tarihî TKP’mizin ne demek oldu¤unun kimi iflaretlerini al›rd›. Tarihî TKP’nin arkas›nda Komünist Enternasyonal’in ve de bafl›nda Lenin’in bulundu¤u Bolflevik Partisi’nin bulundu¤unu ö¤renirdi. Elbette bilimsel bilgiden nasibini alm›flsa, bilinçlenmiflse… Fakat genç insan yapm›fl oldu¤u siyasî seçiminden ötürü oldukça da iflkilliydi. O da örgütünün kendisine sunduklar›yla yetinenler gibi Hakikî Komünist Kadrolarla karfl›laflt›¤›nda ne yapaca¤›n› flafl›r›yordu. Kolektifimizin ideolojik-politik-örgütsel duruflunu merak edenler ya kendili¤inden ya bilinçsizli¤inden veya sahte te-ka-pe-nin entrikac› yöntemleriyle yönlendirilerek kitap fuarlar›ndaki stantlar›m›za ve düzenledi¤imiz panel-söyleflilerimize geliyordu. Yaln›zca sip partisi de¤il, “iflçi” ad›n› destursuz kullanan nasyonal solcu örgüt mensuplar›, 123
hkp’liler, chp’liler de etkinliklerimizin müdavimleriydi. Sataflmay› deniyorlar, fakat çok “üstün yetenekleriyle” provokasyon bile yapam›yorlard›. Kolektifimizin etkinlerine âdeta abone olmuflças›na geliyorlard›. Genç ö¤renci stand sorumlusu emektar arkadafl›m›za: “‹fiÇ‹ B‹RL‹⁄‹ Gazetenizin 1 May›s Bildirisi ile Seçimlerle ilgili önerisini okuduk. “‹lginç” fleyler söylüyorsunuz. Sorun Yay›nlar› Kolektifi’nin ve bu gazetenin arkas›nda hangi illegal örgüt var? Örgüt kurmak için bir haz›rl›k çal›flmas› m› yap›yorsunuz? Politik aç›dan nerede durdu¤unuzu merak ediyoruz. Ben teka-pe-liyim. Korkmay›n, çekinmeyin, söyleyin, s›r saklayabilirim…” diyor ve “merak›n›” gidermek istiyordu! Art›k al›flm›flt›k, ama bu türden “sevimli” sorular› yöneltenleri bizler de tan›mak ve bilinçlerinin hangi düzeyde oldu¤unu ölçmek istiyorduk. Onlara: “Burada gördü¤ünüz kitap, dergi, gazetelerimizi üretmenin ad› neyse biz iflte oyuz. Okur, inceler, araflt›r›r ve merak›n›z› giderirsiniz. Öyle ‘sen anlat, ben de dinleyeyim’ türünden bir diyalog seni de bizi de s›kar. Ö¤retici ve anlaml› da de¤ildir. Bu türden tart›flmalara da girmeyiz. Kolektifimizin konumunu dost-düflman herkes biliyor. ‹flçi s›n›f›n›n siyasal ve sendikal birli¤ini bilince ç›karmak; Komünistlerin Birli¤ini savunmak; yaflanan ‘örgütler anarflisi’ hastal›¤›na bir son vermek; bu amaçla burjuva ve küçükburjuva “sol” cenah üzerinde bas›nç uygulamak; Devrimci Hareketimizin yeni nitelikler kazanarak bir basamak ileri s›çramas›na çal›flmak; uzun erimli, son derece çetin, fakat sonuç al›c› bu yolda tutarl›-somut-amaçl› bir iktidar projesi için dövüflmenin, teori pratik içinde olman›n ad› neyse biz oyuz. Düflmanlar›m›z bile bizlere bu türden sorular› yöneltmiyor. Politikayla u¤raflt›¤›n›za göre sizin de anlaman›z gerekir. Bilimsel Komünizm ile tan›flan, bilinçlenen herkes herhalde kolektif çabalarla devrimci bir maya çald›¤›m›z›, devrimci bir tohum ekti¤imizi ve de Karagöz oynatmad›¤›m›z› bilmektedir. Genç bir insans›n›z, üniversitede okuyorsunuz. Hayat ve mücadelenin program ve projelerini do¤rulamad›¤›, reddetti¤i örgütlere neden moda misali ve incelemeden bel ba¤l›yorsunuz? Sip partisi, kendili¤inden, alan kapatma yöntemiyle, kendisine aç›lan kanallarda, meflruiyetinin burjuva yasall›¤› ile tescilini yapt›rm›fl di¤er “sol”lar›nki gibi bir örgüttür. Parti de¤ildir. Bu örgütlerin Tarihî TKP’miz ile ideolojik, teorik, politik, örgütsel ve organik bir iliflkisi yoktur. Mevcut “Sol Cenah” örgütlerine bakarak Kolektifimizi ve yay›n organlar›m›z› bir yere koyamazs›n›z. Biz bu düzene¤i altüst ederek de¤ifltirmenin mücadelesini veriyoruz…” genç insanlara, bu türden aç›kla124
malar yapm›fl olsak da, flartland›r›lm›fl kafalar›yla duruflumuzu bir türlü alg›layam›yorlard›. Sekizinci örnek: Güzel sanatlardan, resim sanat›na ilgi duyduklar› her halinden belli iki bayan stand›m›zda Avni Memedo¤lu’nun röprodüksiyonlar›n› inceliyordu. Yafllar› 50-60 aras›ndayd›. Bizlerle kurdu¤u diyaloglar›nda kendilerini “68 Kufla¤›” olarak tan›t›yorlard›. O dönemin ö¤renci gençli¤in bafl›n› çekti¤i olay ve olgular› bizler bu türden bir literatürle de¤il, özündeki s›n›fsal nitelikleriyle anmay› daha do¤ru buluyorduk. Ama bu literatür art›k herkesin diline pelesenk olmufltu. Kolektifimiz’in sosyalist terminoloji ve literatür konusunda ›srarla tuttu¤u ilkesel hatt›m›z böylelerini etkileyememiflti. Ne biz böylelerine ulaflabilmifltik ne de onlar bilimsel bak›fl kazanarak bizlerle buluflmay› düflünmüfltü. Resim sanat›na, esteti¤e iliflkin görüfllerini ö¤renmek üzere kendileriyle konuflmaya bafllam›flt›k. O s›ralar Latin Amerika’dan Meksikal› komünist ressam Frida Kahlo’nun eserleri ‹stanbul’da sergileniyordu. Bu sergiye ö¤rencileriyle bir otobüs tutarak topluca gittiklerini anlat›yorlard›. Kahlo hakk›nda “Komünist Ressam” diyerek sitayiflle söz ediyorlard›. Onu düflünce ve davran›fllar›ndan ötürü çok yüceltiyor ve övüyorlard›. Hakk›nda yaz›lan her fleyi ayr›nt›l› okumufl ve ezberlemifllerdi. Filmlere konu olan hayat›n› da biliyorlard›. Onlara: “ ‘Komünist Ressam’ denilince baflka ülkelerdeki ilerici insanlar›m›z akl›n›za geliyor. Onlar› yakinen izliyorsunuz. Bu tavr›n›z elbette olumlu ve takdire de¤erdir. Bilim-Politika-Sanat-Kültür-Estetik-Etik bütünselli¤ini savunan Yenidal Grubu-Sosyal Realizm Sanat Ak›m›’n›n kurucular›ndan bir ressam da bu memlekette yaflad›. ‘Eme¤in Ressam› Avni Memedo¤lu’ ile niye tan›flm›yorsunuz? Tablolar› yasaklanan, sergilerine izin verilmeyen, ‘Komünist Ressam’ oldu¤u için iflkence gören, tutuklanan, hapis yatan, yoksulluk çeken ve büyük bedeller ödeyen Memedo¤lu’nu tan›mam›fl oluflunuza üzüldük. ‹flte röprodüksiyonlar›, iflte onun hayat›n›, mücadelesini, yarg›land›¤› davalar›n›, yaz›lar›n›, polemiklerini, an›lar›n› ve resimlerini içeren kitab›… Ressam han›mlar bizlerin bu aç›klamalar› karfl›s›nda geri ad›m att› ve: “Memedo¤lu’nun Kolektifiniz’in Sanat Kültür Etkinlikleri Salonunuzda sürekli sergilenen eserlerini görmeye topluca gelece¤iz. Bilmiyorduk. O’nu tan›m›yorduk. Hocalar›m›z da bahsetmemiflti Memedo¤lu’dan ve Yenidal Grubu’ndan… Bizim ö¤rencilerimizle birlikte gelece¤iz… Bizi çok utand›rd›n›z.” dediler. Ressam han›mlar daha sonra sözü “Sol Ce125
nah” örgütlerinin politikas›zl›¤›na getirdiler. Onlar da bu türden örgütlerin kendilerine güven vermedi¤ini, bu yüzden de gerici akp yerine gerici chp’ye oy vereceklerini söylüyorlard›. Çocuklar›n› da bu türden bir “sol” örgütlülükten uzak tutup kurtarmaya çal›flt›klar›n› ›srarla belirtmekten geri durmuyorlard›. SSCB deneyimi hakk›nda da uluslarötesi tekelci sermayenin zehirli propagandas›n› yaymakla görevli dönek Marksistlerin tezlerinin çok büyük etkisi alt›ndayd›lar. Dokuzuncu örnek: KSD gelene¤inden Fehmi Albayrak (KSD’nin ilk yaz› iflleri müdürüydü) arkadafl da ilerlemifl, oldukça kilo alm›fl ve çok büyük sa¤l›k sorunlar› çekmifl haliyle ziyaretimize gelmiflti stand›m›za. Onunla da geçmifli yâd etmifltik. KSD gelene¤i; Dev-Genç kesiminden gelen, sosyalizme yak›n durufluyla önemli bir örgütsel deneyimdi. Çok savruldular, çok tart›flt›lar. Kuruçeflme Toplant›lar›na kat›ld›lar, ödepe türünden ‘garip’ örgütler kurdular, sonradan tasfiyeci yöntemlerle bölük pörçük bir duruma düfltüler. Kimileri troçkizme, anarflizme, tony clifcili¤i, rosac›l›¤a, SSCB ve Stalin düflmanl›¤›na, liberalizme, yeni ve postmodern solculu¤a kaym›flt›. KSD’nin Marksist-Leninist as›l kadrolar› ise “Siyasî Birlik” için bir aray›fl ve yönelifl içindeydi. Kitap fuarlar›nda gelene¤imize uygun olarak bütün ilerici, demokrat, devrimci, sosyalist ak›mlar›n stantlar›n› “merhaba” diyerek ziyaret ediyoruz. Tan›flmak, iliflki kurmak isteyenlerin taleplerine de zaman ay›r›yoruz. Onlara de¤er veriyoruz. Yay›nlar›yla yak›ndan ilgileniyor ve hat›rlar›n› soruyoruz. Fakat ne hazin Evrensel Yay›nlar› çal›flanlar› d›fl›nda, ba¤›ms›z s›n›f tavr› gözeten Kolektifimizin stand›n› “rakip” veya “düflman” gören küçükburjuva “sol” kafalar iadeyi ziyaret yapmak inceli¤inden bile yoksundu. Kitap fuarlar›nda dahi her siyasî sol ak›m Kolektif çabalara “Dar grup” ç›karlar› veya “Tap›n›m›” aç›s›ndan bak›yordu. “Herkes kendine Müslüman’d› ve herkes kendi amentüsünü okuyordu…” SORUN Polemik
126
Sorun Yay›nlar› Kolektifimiz’den Devrimci ve Marksist Kamuoyuna
Sorun Yay›nlar› Kolektifimiz’in üretiminde rol ve sorumluluk ald›¤› telif kitaplar›m›z ile kolektif çabalarla yay›mlad›¤›m›z, SORUN Polemik Marksist ‹nceleme-Araflt›rma-Elefltiri Dergisi, ‹fiÇ‹ B‹RL‹⁄‹ - ‹flçi-Kitle Gazetesi-, Sanat Cephesi - Sosyalist Gerçekçi Sanat Dergisi-, K›rmanciya BELEKÊ Kültür-Tarih-Halkbilim Dergisi gibi araçlar›m›za olan ilgi giderek artmaktad›r. Bu do¤al ilginin yan› s›ra dostça olmayan sataflmalarla da karfl›laflmaktay›z. Bu türden sataflmalar karfl›s›nda ilgililerine iletti¤imiz iki belgeyi okurlar›m›zla paylaflmak istiyoruz: ‹nternet elektronik posta gruplar›nda devrimcilik ad›na yap›lan saçmal›klar›n teflhir ve tecridine örnek olmas› aç›s›ndan afla¤›daki iki belgeyi yay›mlamay› uygun buluyoruz.
Belge: 1 Merhaba, Say›n yönetici, sahibi ve sorumlusu oldu¤unuz internet elektronik posta grubunuzda Sorun Yay›nlar› Kolektifi Yönetmeni, emektar arkadafl›m›z S›rr› Öztürk’ün kaleme ald›¤› ve SORUN Polemik Dergimizin May›s 2011 tarihli ve 45. Say›s›nda, 95-105. sayfalarda yay›mlanan “Oya Baydar Ve O¤uzhan Müftüo¤lu’nun Kitaplar› - Politikada-Edebiyatta Sansasyon Ve Magazinleflme” bafll›kl› yaz›m›z hakk›nda, internet elektronik posta grubunuzda Ali Haydar -El Comandente Marcos- imzal› bir yaz› yay›mland›. Söz konusu yaz›m›za pek çok internet sitesi yer verdi ve düzeyli bir tart›flma ortam›n›n yarat›lmas›na çal›fl›ld›. Devrimci ve Marksist Elefltirel katk› nitelikli yaz›lara büyük bir ihtiyaç duyuldu¤u bir süreçte Kolektifimizi “yeflil sermayeden para almakla” suçlamaya cüret eden bu türden sorumsuz yaz›lara sitenizde yer ver127
mekle hem ilan edilen ilkelerinizi çi¤nemifl oluyorsunuz, hem de Devrimci ve Marksist Sol Kadrolar aras›na kama sokmaya cüret eden ve kime hizmet etti¤i meçhul imzalarla düzeyli tart›flma ortam›n› zora sokmufl oluyorsunuz. Çok flükür ki, ideolojik, politik ve örgütsel düflmanlar›m›z baflta olmak üzere, M‹T-CIA-MOSSAD gerek Kolektifimiz ve gerekse yönetmen arkadafl›m›z S›rr› Öztürk hakk›nda Ali Haydar imzal› kimseler gibi düflünmemekte ve Kolektifimizin üretmifl oldu¤u kitap, dergi, gazete ve benzeri araçlar›m›za daha donan›ml› ve boy hedefi yaparak sald›rmaktad›r. Bu türden yaz›lara cevap vermeyi ve internet elektronik posta grubunuzu böylesine baya¤›l›klarla meflgul etmeyi asla düflünmüyoruz. Uyar›m›z› dikkate alaca¤›n›z› ve bu türden yaz›lara internet elektronik posta grubunuzda yer vermeyece¤inizi umuyor ve bunu sizden bekliyoruz. Devrimci Selamlar›m›zla... 31 May›s 2011. Sorun Yay›nlar› Kolektifi Çal›flanlar› Ad›na Ali Özdo¤u
Belge: 2 yolculardevrimyolunda-owner@yahoogroups.de elektronik posta grubu yetkililerine, Dünya devrimci prati¤inde oldu¤u gibi memleketimizde de “sosyalizm-devrim-komünizm” lafazanl›klar›yla idare-i maslahatç›l›k yapanlar aras›ndan pek çok maskeli “meçhul adam” veya provokatör ç›kt›¤›n› biliyoruz. Böylelerinin yaflad›¤›m›z co¤rafyada, ve Devrimci Hareketimiz ad›na lafzen giriflti¤i tüm keskin söylemler sosyal prati¤in flaflmaz mihenginde defalarca s›nanm›fl, denenmifl ve a盤a vurulmufltur. 128
Dünyada ve bu memlekette, Devrimci tarih ve geleneklerimizin uzant›s›nda faaliyet gösteren Sorun Yay›nlar› Kolektifi’mizi dost-düflman herkes bilmekte ve tan›maktad›r. Kolektifimiz’in belgeli olan konumu, özel-öznel yorumlarla de¤il, ideolojik+teorik+politik+örgütsel aç›lardan de¤erlendirilmelidir. Bu türden de¤erlendirmeleri bizler de dikkate al›r›z ve muhataplar›m›z› da böyle de¤erlendiririz. Kolektifimiz Çal›flanlar›; Tutarl›-somut-amaçl› bir siyasal/sosyal devrim projesini hayata uygulayabilmek için Komünistlerin Birli¤i hatt›n› bilinçle tutmaktad›r. Kolektifimiz ayr›ca, devrimci olan hiçbir birime asla zarar vermeyen konumuyla tan›nmakta ve an›lmaktad›r. S›n›f mücadelesi temelindeki tutarl› devrim anlay›fllar›yla, hayat ve mücadelenin asla do¤rulamad›¤› çeflitli, i¤reti ve moda devrim tezlerini birbirine kas›tl› biçimlerde kar›flt›ran maskeli “meçhul adamlar”, devrim simyac›lar› ve çeflitli niyetlerle “elo¤ullar›” diye an›lanlar, s›n›f mücadelesinin mihenginde gecikmeden kendilerini a盤a vurmufllard›r. Böylelerinin teflhisi, mümkünse tedavisi, de¤ilse anlad›klar› dilde tecrit ve teflhir edilmesi Devrimci ve Marksist Sol Kadrolar›n görevidir. Tart›flmaya sunulan ve söz konusu olan yaz›: “Politikada-Edebiyatta Sansasyon Ve Magazinleflme” konuludur. Oya Baydar ile O¤uzhan Müftüo¤lu’nun kitaplar›n›n Marksist Elefltirisidir. Elektronik posta grubunuzda çeflitli demagojilere baflvurarak Kolektifimize ceffelkalem sataflmalar›n›zla ne yapt›¤›n›z›n fark›nda m›s›n›z? Bu yöntemlerle sizler de kendinizi a盤a vurmufl bulunuyorsunuz. Devrimci bir kayg›, kimlik ve kiflilik tafl›m›fl olsayd›n›z, diyalogumuzun veçhesi de¤iflirdi. Proleter devrimcilere yak›flan üslup ve sosyal nezaket kurallar›n› gözeterek bundan önce yapt›¤›m›z uyar› ve elefltirinin hangi manaya geldi¤ini çabuk kavrar ve nas›l bir hata yapm›fl oldu¤unuzu görürdünüz. Böylelikle kimlere destursuz sataflm›fl bulundu¤unuzu idrak eder, suçunuzu -mümkünse- düzeltme cihetine girer ve okurlar›n›zdan özür dilerdiniz. Bunu yapmayarak konuyu sapt›rd›¤›n›z› ve de sataflmalar›n›z› sürdürdü¤ünüzü görmekteyiz. S. P. F/9
129
Grubunuzun kulland›¤› isim ve s›fatlar›n iddialar›n›zla hiçbir iliflkisi olmad›¤›n› böylelikle hem kan›tlam›fl, hem de kendinizi ve niyetinizi a盤a vurmufl oluyorsunuz. Bundan böyle de ciddî, güvenilir, kararl›, donan›ml› tüm Devrimci ve Marksist birimlere bu durumu aktarmak boynumuzun borcu olmufltur. Daha önce oldu¤u gibi bu yolda devrimcilik ad›na maskaral›k yapanlar› nas›l zevkle ‘Politik A盤a Vurma’ yoluyla karfl›ya alm›flsak sitenizi de ayn› yöntemle a盤a vurmaya devam edece¤imiz tabiidir. 10 May›s 2011. Sorun Yay›nlar› Kolektifi Çal›flanlar› Ad›na Ali Özdo¤u
130
Sorun Yay›nlar› Kolektifi Yay›n Kurulu Üyemiz ‹flçi Önderi Orhan Kaplan Yoldafl›m›z›n Katlediliflinin 32. Y›ldönümünde Yay›mlanan Mesaj›m›z Orhan Kaplan Yoldafl›m›z›n katlediliflinin 32. Y›ldönümünde GOP Kartaltepe Mezarl›¤›nda, yerel inisiyatiflerini kullanan iflçi ve emekçilerce bir anma töreni düzenlenmifltir. Sorun Yay›nlar› Kolektifi Yay›n Kurulu Üyesi olan ‹flçi Önderi Orhan Kaplan Yoldafl›m›z› Kolektifimiz Çal›flanlar› 32 y›ld›r asla sektirmeden O’nu GOP Kartaltepe Mezarl›¤›ndaki mezar› bafl›nda anmaktad›r. Ayn› zamanda efli Fatma Kaplan ve o¤lu Yusuf Kaplan’› da evlerinde ailecek ziyaret etmektedir. Bölge halk› bu türden s›n›fsal bir dayan›flma ile devrimci yoldafll›¤›n hangi manaya geldi¤inin bilincinde ve fark›ndad›r. Orhan Kaplan Yoldafl›m›z›n katledilmesiyle onun yetifltirdi¤i kadrolar›n bir bölümü, sistemin bask› ve terörü karfl›s›nda geri ad›m atm›fl, O’nun açt›¤› 盤›rdan gelene¤inin sürdürülmesine katk›da bulunamam›flt›r. Devlet tekelci kapitalizminin aç›k ve örtülü faflist uygulamalar›n›n do¤urmufl oldu¤u bu durumu ve olguyu do¤al karfl›lamaktay›z. Bu yüzden de bölgedeki sempatizan iflçi ve emekçilere Kolektifimiz taraf›ndan asla bir elefltiri yöneltilmemifltir. Askeri faflist darbeler döneminde de Orhan Kaplan’›n aile fertleri ve mücadele arkadafllar› daima korunmufl, onlar›n maddî, manevî aç›dan oldu¤u gibi hukuki ve cezai darbe almamalar›na büyük bir özen gösterilmifltir. 12 Eylül askerî faflist darbe döneminde Büro’muz çifte kilit alt›nda tutulmufl, tam alt› y›l süreyle mevcut hukuki mevzuat›n özel yorumuyla kapal› tutulmufltur. Kitaplar›m›z Selimiye K›fllas›nda yak›lm›flt›r. Kolektifimiz Çal›flanlar› S›k›yönetim Askeri Mahkemelerince tutuklanm›fl ve yarg›lanm›flt›r. GOP’taki iflçi ve gençlikten oluflan insanlar›m›za hukuki, cezai aç›dan hiçbir zarar verilmemifl, Kolektifimizin tüm eylem ve etkinliklerini Emektar Yönetmen Arkadafl›m›z S›rr› Öztürk üstlenmifltir. 131
Kolektifimiz Çal›flan›, Arkadafl›m›z S›rr› Öztürk geçirmifl oldu¤u a¤›r bir kolon ameliyat› nedeniyle bu türden anma törenlerimizde bir iki defa aksama olmufl, bu durumdan ailesine ve bölgedeki iflçi arkadafllara da bilgi verilmifltir. Bu y›lki anma törenine de yine kötü huylu bir tümörle bo¤uflan ve de s›cak havalara dayanamayan S›rr› Öztürk gelememifl, bu durum yine ailesine ve arkadafllar›na iletilmifltir. Orhan Kaplan Kolektifimizin vazgeçilmez bir bilefleni ve ‹flçi-Kitle çal›flmalar›n›n önderi oldu¤u için, Kolektifimizin kitle ba¤›m›z›n kesilmesi amac›yla katledilmifltir. Orhan Kaplan Yoldafl›m›z Devrimci Hareketimizin yerel, ulusal, sosyal, s›n›fsal ve enternasyonal birlikteli¤i için Tutarl›-Somut-Amaçl› ‹flçi-Kitle çal›flmalar› yap›yordu. GOP’taki Harici Büro “TKP” ise Orhan’›n bu çal›flmalar›n› kendi örgütsel çal›flmalar›n›n en büyük engeli ve rakibi olarak görüyordu. Bu durumda ve henüz siyasî rüfltünü ispat edememifl olan ‹GD ve ‹KD’li gençleri Orhan’a karfl› k›flk›rt›yordu. Orhan böylece hem burjuvazinin hem de Harici Büro “TKP”nin, yani “Örgütlü Oportünizmin” canl› ve boy hedefi olmufltu. O’nun yaflam›n› ve mücadelesini Kolektifimiz Çal›flan› ve Yönetmeni Emektar Arkadafl›m›z S›rr› Öztürk “Oportünizm Yarg›lan›yor” isimli kitab›yla belgelemifl ve kitap 1980 y›l›nda 5. 500 adet bas›l›p as›l sahibiyle buluflturulmufltur. Orhan’›n devrimci yaflam› böylelikle hem belgelenmifl, hem an›tlaflt›r›larak yaflat›lm›fl, hem de gelecek nesillerin bu türden bir yaflamdan çok yönlü derslerle sonuçlar ç›karmalar›na katk› sunulmufltur. Bununla da yetinilmemifl O’nun katlediliflinin 32. y›ldönümü münasebetiyle “Oportünizm Yarg›lan›yor” kitab›m›z yeniden gözden geçirilmifl, ek bilgilerle yeniden yay›ma haz›rlanm›flt›r. Kitap Eylül 2011 bafl›nda yay›mlanm›fl olacakt›r. Bu kitab›m›z›n yeni bir bask› yapm›fl oluflunun di¤er bir sebebi; sa¤ teslimiyetçi oportünizmin veba mikrobu misali siyasî hayat›m›z› etkilemeye yönelmesi olay› olmufltur. 23 Temmuz 2011 Sorun Yay›nlar› Kolektifi Çal›flanlar› Ad›na Ali Özdo¤u
132
Bizden Haberler
• Kocaeli Kitap Fuar› Etkinli¤imiz 14-22 May›s 2011 tarihlerinde düzenlenen 3. Kocaeli Kitap Fuar›na Kolektifimiz de: Kitap, Gazete, Dergi ve benzeri araçlar›m›zla kat›ld›k. Kitap Fuar› baflar›l› geçti.
• Diyarbak›r Kitap Fuar› Etkinli¤imiz 17-22 May›s 2011 tarihlerinde düzenlenen 2. Diyarbak›r Kitap Fuar›na Kolektifimiz de: Kitap, Gazete, Dergi ve benzeri araçlar›m›zla kat›ld›k. Kitap Fuar› baflar›l› geçti.
• Orhan ‹yiler’i Anma Etkinli¤i 25 fiubat 2011 tarihinde do¤aya teslim etti¤imiz “Ba¤›ms›z Marksist Ayd›n” Orhan ‹yiler’in de¤erli hayat arkadafl› Zeynep ‹yiler ile Önsöz, Tav›r dergilerinin birlikte düzenledi¤i anma toplant›s›na davet edilen Kolektifimiz Çal›flanlar› da kat›ld›. S›rr› Öztürk’te bu anma toplant›s›nda 45. Say›m›zda yay›mlad›¤›m›z; “Orhan ‹yilerin An›s›na…” bafll›kl› yaz›s›n›n içeri¤ine uygun bir konuflma yapt›.
• 11. Munzur Do¤a ve Kültür Festivali Etkinli¤ Bu y›l 28-31 Temmuz 2011 tarihlerinde 11. Düzenlenen Munzur Kültür Ve Do¤a Festivali’ne Sorun Yay›nlar› Kolektifi olarak kat›ld›k. SORUN Polemik Dergisi, ‹fiÇ‹ B‹RL‹⁄‹ Gazetesi bir stantta, K›rmanciya BELEKÊ Dergimiz de ayr› bir stantta yerini alm›flt›r. Festivalde Kitap, Gazete, Dergi, Broflür ve Yay›n Katalo¤umuz tan›t›lm›fl ve büyük ilgi görmüfltür.
133
• Ahmet Özkan Melaviflvili Katlediliflinin 31. Y›ldönümünde An›ld› Gürcü Kültür Merkezi 3 Temmuz 2011 tarihinde ‹negöl ‹lçesi Hayriye Köyü An›t Mezar›nda Ahmet Özkan’› anma etkinli¤i düzenledi. Gürcü Halk›n›n dil, tarih, kültür ve ilerici geleneklerinin yaflat›lmas› mücadelesinde öncülük yapan Ahmet Özkan Melaviflvili (10. 06. 1922 5. 07. 1980), katlediliflinin 31. y›ldönümünde ‹negöl-Hayriye Köyü’ndeki mezar› bafl›nda an›ld›. Ahmet Özkan ayn› zamanda S›rr› Öztürk’ün de mücadele arkadafl›yd›. Ayn› günlerde Ahmet Özkan gibi Gürcü Halk›n›n mücadelesini yürüten Hayri Hayrio¤lu’nun da mezar› bafl›nda bir anma toplant›s› düzenlendi. Afla¤›daki mesaj›m›z anma etkinli¤inde okundu. “Ahmet Özkan Yoldafl›m›z› 1962 y›l›ndan bu yana tan›yorum. O’nun ilerici, demokrat, devrimci ve sosyalist kimli¤i çerçevesinde an›lmas›ndan yanay›z. Ahmet Özkan; yaflad›¤›m›z topraklardaki emekçi halklar›m›z›n dil, tarih, kültür ve ilerici geleneklerinin inkâr-imha-asimilasyon politikalar›yla hâkim gerici s›n›flar taraf›ndan sömürülmesine karfl› ç›kan biridir. Gürcü halk›n›n bu topraklara göçe zorlanmas›yla onlar›n kimliklerini kaybetmemeleri için en büyük u¤rafl› verenlerin bafl›nda Ahmet Özkan gelmektedir. Ezilen ve sömürülen emekçi halklar›m›z›n ulusal-sosyal-s›n›fsal ve enternasyonal kurtuluflunun yolu ve yöntemi bellidir. Ahmet Özkan bu bilincin gere¤ini yerine getirmifltir. Yaflam› boyunca iddias›n›n arkas›nda dik ve onurlu durmas›n› bilmifltir. Bu memleketteki en ileri ideolojik, politik ve örgütsel mücadeleleri daima desteklemifltir. Gücünce de bu türden çabalar›n içinde olmufltur. An›lan-An›lmayan etkinlikleriyle Gürcü halk›n›n kimlik ve kültürel taleplerine sahip ç›km›flt›r. Bu yolda eser vermifltir. Hâkim gerici s›n›flar bu yolda mücadele edenleri boy hedefi yaparak bedel ödettirmifltir. Ahmet Özkan’›n faflist milislerce katledilmesinin manas›n› iyi anlamak durumunday›z. 134
O’nun katlediliflinin y›ldönümünde baflta Gürcü halk› olmak üzere sistemin bask› ve terörü alt›ndaki tüm emekçi halklar›n birlikte mücadele etmesi öne ç›km›flt›r. Dünyan›n, Bölgemizin ve Ülkemizin tüm emekçi halklar›n›n sosyal kurtuluflu, iflçi s›n›f› ve emekçilerin kurtulufl mücadelesiyle ayn› yerdedir. Ahmet Özkan Yoldafl›m›z›n devrimci mücadelesine ebedi sayg›, O’nu katledenlere ve bu mücadeleyi anlamak istemeyenlere de binlerce lânet...” Sorun Yay›nlar› Kolektifi Çal›flanlar› Ad›na S›rr› Öztürk
• Orhan Kaplan Katlediliflinin 32. Y›ldönümünde An›ld› Sorun Yay›nlar› Kolektifimiz’in Yay›n Kurulu Üyesi ‹flçi Önderi Orhan Kaplan Yoldafl›m›z, katlediliflinin 32.Y›ldönümünde yerel inisiyatiflerini kullanan GOP iflçi ve emekçileriyle sevenleri taraf›ndan 18 Temmuz 2011 tarihinde Kartaltepe Mezarl›¤›ndaki mezar›nda yap›lan bir törenle an›ld›. Bilindi¤i gibi her y›l ara vermeden Orhan Kaplan’›n mezar› bafl›nda anma etkinlikleri düzenlenmekte ve Ailesi ziyaret edilmektedir. GOP halk›, s›n›f mücadelesinin yetifltirdi¤i Orhan Kaplan’› anma törenlerinin hangi manaya geldi¤ini yak›ndan bilmektedir. Kolektifimiz Orhan Kaplan gibi Devrimcilerin, komünistlerin an›s›n› yaflatmakta, mücadelesini sürdürmektedir. Bu cümleden hareketle S›rr› Öztürk’ün kaleme al›p haz›rlad›¤› ve Orhan Kaplan Yoldafl›m›z›n mücadelesini anlatan “Oportünizm Yarg›lan›yor” isimli kitab›m›z› yay›mlayarak böylesine yaflanm›fl bir hayat› belgelemifl ve abidelefltirmifltir. “Oportünizm Yarg›lan›yor” isimli kitab›m›z›n yeni bir bask›s› yeniden gözden geçirerek, günümüzle irtibatland›r›p önemli eklerle haz›rlam›flt›r. Devrimci mücadelede katledilen bütün yoldafllar›m›z›n an›s›n› temiz tutmak, genç kuflaklara hat›rlatmak, unutmamak ve unutturmamak görevimizdir. Kitab›n bu yay›n sezonunda yay›mlanmas› planlanm›flt›r. 135
• Sivas Katliam›’n›n 18. Y›ldönümü Etkinli¤ine Mesaj›m›z Merhaba, Emperyalist-kapitalist sistem, eflitsiz, adaletsiz, sömürücü ve ahlaks›z bir sistemdir. Emperyalist-Kapitalizme kölece ba¤l› olan AKP iktidar› tezgâhlayabildi¤i sahte gündemleriyle sömürücü düzenini “rahatl›kla” sürdürüyor. Bu sahte gündemi as›l gündemle bozmam›z gerekiyor. K›z›lbafl-Alevi Cenah›m›z ba¤r›nda tafl›d›¤› devrimci nüveleriyle sistemin bask›, terör, inkâr-imha-asimilasyon politikalar›n›n devrimci yol ve yöntemlerle afl›lmas›na katk› sunacak de¤erlerle doludur. Birleflik, ciddî-güçlü-güvenilir-donan›ml› bir sosyal muhalefetin h›zla derlenip toparlanarak gerekli Kurum ve Araç’lar›n›/m›z›/ üretmemiz gerekiyor. Burjuvazinin sa¤l› “sol”lu mevcut düzen partilerine parsellenmifl bizim insanlar›m›z›n ideolojik-teorik-politik-örgütsel tercihlerini yapabilmeleri için an›lan Kurum ve Araç’lar›m›za büyük bir ihtiyaç oldu¤unu her olay ve olguda görüyoruz. Dersim, K. Marafl, Çorum, Sivas, Gazi katliamlar›ndan çok yönlü derslerle sonuçlar ç›karmak zorunday›z. Hâkim gerici s›n›flar›n tüm oyunlar›n› bozacak birikimler yaflad›¤›m›z co¤rafyada mevcuttur. Bu düflüncelerimizin ›fl›¤›nda; 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’taki Mad›mak Oteli katliam›n›n 18. Y›l›nda gerçeklefltirilecek protesto eyleminin alabildi¤ince demokratik ve alabildi¤ince y›¤›nsal kat›l›mlarla an›lmas› mücadelesini destekliyoruz. 1 Temmuz 2011 Devrimci Selamlar›m›zla... Ve de Aflkile... SORUN Çal›flanlar› Ad›na Ali Özdo¤u
136