Yeni İşçi Dünyası 8

Page 1

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Mayıs 2010 • Fiyatı: 0,50 TL

1 Mayıs 2010: 32 YIL SONRA İŞGAL KIRILDI!

E

vet, 32 yıl sonra Taksim alanı işçi sınıfının ve bağlaşıklarının mücadelesi sonucu kapitalist devletin işgalinden kurtarıldı. Gerçi bunun öncesi de var. Yıllar süren mücadelenin sonucunda özellikle 2008 ve 2009’da az sayıda da olsa sendikalar ve siyasi örgütler Taksim alanına çıkmışlardı. Taksime kapıyı aralayan bu yollardan geçiş kolay olmadı.

“güvenlik” bahanesiyle işçilere ve emekçilere karşı her türlü saldırıyı gerçekleştiren bu devletin kolluk kuvvetleri, akıllarına taş düşmüş olacak ki, bu yıl 1 Mayıs kutlamalarından önce Taksim alanının Türkiye’nin “Hyde Park ”ı yapılması ge-

Bu kazanımı daha da ileriye taşımanın yolu işçilerin fabrikalarda örgüt-

melinde örgütlenmesidir. Fabrikaları örgütleme işinin bir avuç sarı sendikacı, ya da en iyi halde reformist sendikacıya bırakılmayacağı gün gibi açıktır. İşçi sınıfını fabrikalar temelinde örgütlemek, işçi sınıfının Bolşevik tipte partisinin ve onun

içindeki öncü işçilerin görevidir. Bu görev hiçbir başka güce yüklenemez! Sınıf içerisinde çalışma yürütürken tüm iyi niyetliliklerine rağmen hain sendika yöneticilerinden ve bir avuç işçi aristokratından sınıfı örgütlemelerini ve eğitmelerini bekleyecek kadar siyasi körlüğe uğramış olanlara söylenecek çok fazla lafımız yoktur. Oportünistler, işçi sınıfı içerisinde ekonomistlerdir aynı zamanda. Gerçek sosyalistler, sınıfı örgütleme görevinin kendi omuzlarında olduğunu, işçi sınıfı içerisindeki öncüleri eğitim ve ikna yoluyla örgütleyerek sınıfı örgütleyebileceklerini, sınıfın kurtuluşunun yine sınıfın kendi ellerinde olduğunu bilirler. Komünistler açık bir şekilde

Son yıllar özellikle 2007’de İstanbul’un her tarafının eylem alanına dönüştüğü, sermaye devleti ile dişe diş kavganın sürdüğü, mahallelerde, kavşaklarda ve evet otoyollarda işgallerin yaşandığı, otoyolların kesildiği, 2. Köprüden İzmit’e kadar trafiğin allak-bullak olduğu, vapurların işgal edildiği bir mücadelenin sonucunda burjuvazi Taksim alanını bizlere teslim etmek zorunda kaldı. Tabii ki bunda burjuvazinin kendi iç dalaşının da etkisi olduğunu görmemezlikten gelemeyiz. Fakat burjuvazinin liberal kesimi kendiliğinden Taksim alanını açmadı. Geçen yıllarda

rektiğini savunuyordu. Daha dün “devlet güçlüdür, üç beş çapulcuya pabuç bırakılmaz”, “ayak takımı” türü lafları edenler bu yıl Taksim meydanını açmak zorunda kaldılar. Evet, 12 Eylül faşist darbesini tezgâhlayanlar, 1 Mayıs 77’de Taksim alanını kana boyayan faşist devlet yıllar süren mücadelenin ve ödenen bedelin sonunda teslim bayrağını çekmek zorunda kaldı. Evet, başarmak mümkün! Daha çok yolumuz var. İşçi sınıfının örgütlülüğünün daha çok gerilerde seyrettiği günümüzde, bu bir adım ilerlemektir varılması gereken hedefe.

le n me s i , fabrikaların örgütlülüğümüzle kalelerimiz haline getirilmesinden geçmektedir. Bu mümkün! Yeter ki bu konuda amacımıza uygun çalışma biçimlerini geliştirmesini bilelim. Ma rk s boşu na dememiştir, 1848 yılında Komünist Manifesto’da: “En devrimci sınıf proletaryadır”! İşçi sınıfını örgütlemeden sermayenin devletinden gerçek anlamda intikam almak mümkün değildir. Üretimden gelen güce sahip olunmadan iktidarı ele geçirmek, sermayenin egemenliğini parçalamak mümkün olmayacaktır. Ama tekrar: Bunun için en temel koşul işçilerin fabrikalar te-

Esenyurt Belediye işçilerine uluslararası destek

1 Mayıs 2010: Yüzbinler Taksim’e Sığmadı

PATRONLAR HEP AYNI Onlar Değişmezler!

Migros’tan Sendika Düşmanlığı

devamı sayfa 2’de...

devamı sayfa 3’de...

devamı sayfa 5’de...

devamı sayfa 10’da...

(Devamı sayfa 2’de) →


işçi sınıfının öncüsünün fabrikalarda kazanılarak, sınıfı Bolşevizm’in bayrağı altında toplayarak iktidara doğru yürümenin mümkün olduğunu her yerde açıklarlar. İşçi sınıfının reformizm zehiri ile zehirlenmesine karşı mücadele ederler. Legalizm ve reformizm kol kola siyasi mücadelede işçi hareketini silahsızlandırma, burjuvazinin değişik kanatlarının arkasına takma işlevi görürler. İşçi sınıfının mücadelesini ileri taşımaya yarayan her türlü yasal olanağı kullanmak gereklidir. Fakat gerçek kurtuluş, işçi sınıfının sömürüden kurtulduğu, ezen ile ezilenin olmadığı, gerçek özgürlüğün fışkırdığı, işsizliğin olmadığı, çalışabilir herkesin iş olanaklarına sahip olduğu, kadın ve erkek eşitliğinin sağlandığı, tüm halkların eşit ve özgür bir şekilde bir arada yaşayabileceği, devrim ve sosyalizm kavgasının zafere taşındığı koşullarda mümkündür. Devrim ve sosyalizm kavgasının zafere taşınabilmesi, salt yasal mücadele ile mümkün de-

“Uyan artık uykudan uyan uyan esirler dünyası zulme karşı hıncımız volkan bu ölüm-dirim kavgası yıkalım bu köhne düzeni biz başka âlem isteriz bizi hiçe sayanlar bilsin bundan sonra her şey biziz. Bu kavga en sonuncu kavgamızdır artık enternasyonal’le kurtulur insanlık” 6 Mayıs 2010 ✓

Esenyurt Belediye işçilerine uluslararası destek

Mayıs 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

1

2

May ıs Ta ksim y ürüyüşüne katılmak üzere İstanbul’a gelen uluslararası delegasyonun bir bölümü, 29 Nisan Perşembe akşamı direnişçi belediye işçilerine destek ziyaretinde bulundu. Koy içi Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan işçiler ve onlara destek veren Direnişçi İşçilerle Dayanışma Platformu bileşenleri, burada uluslararası delegasyonu karşıladı. Meydanda delegasyon kısaca tanıtıldıkta sonra yürüyüşe geçildi. Belediye önüne kadar y üründü. Belediye önünde delegasyon içinde yer alan Metal işçileri Sendikası, Gıda İşçileri Sendikası, İnşaat İşçileri Sendikası, Dortmund Protestan Kilisesinden bir papaz, ATİK (Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu) adına kısa selamlama ve destek konuşmaları yapıldı. Yürüyüş sırasında; “Yaşasın

1 Mayıs Nürnberg

ğildir. İşçi sınıfının tecrübeleri bunu göstermiştir. O zaman haydi hep birlikte sınıfın gerçek Bolşevik öncüsünü büyütmeye, geliştirmeye ve gerçek alternatif haline getirmeye! Bunun için haydi hep birlikte fabrikaları kuşatmaya ve sınıfın kaleleri haline getirmeye! Bu hedef lere ulaştığımız oranda daha çok alanı Taksim alanı haline getirir ve hep birlikte devrim ve sosyalizm marşlarını söyler, başka bir aleme doğru yol alırız.

sınıf dayanışması!, Zafer direnen emekçinin olaca k!, Sendika hakkımız söke söke alırız!, Atılan işçler geri alınsın!, AKP yıkılsın Necmi altında kaslın!, Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiç birimiz!, Birleşe birleşe kazanacağız!” sloganları atıldı. Almanya’dan gelen delegasyon da, Almanca yaşasın enternasyonal dayanışma sloganını attı. Planlanan yürüyüş 3 saat geç başlamak zorunda kaldı. Bunun nedeni delegasyonu getiren uçağın yaptığı gecikme idi. Soğuk havaya rağmen, yaşanılan gecikmeye rağmen direnişçi işçiler delegasyonu coşku ile karşıladı. 100civarında kişinin katıldığı yürüyüş coşkulu geçti. Yaşasın enternasyonal dayanışma! 29 Nisan 2010 ✓

T

ü r k i y e ’ d e A K P ’n i n emekçi k it lelere hoş gör ü n me k , re fe r a nduma yatırım yapmak için Taksim’i 1 Mayıs’a açması, emekçilerin bunu fırsat bilerek görkemli bir 1 Mayıs gerçekleştirmesini ancak televizyonların yayınlarından izleyebildim. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu izlemede sevinçten, tüylerim diken diken oldu, mutluluktan gözlerimden yaşlar döküldü. Almanya’da ise doğrudan katıldığım bir yürüyüşten aşağıdaki bilgileri sizlerle paylaşmak istedim. Almanya’nın Nürnberg şehrinde her yıl olduğu gibi ar-

nist gruplar bu yürüyüşte yer aldılar. Bunların içinde AMLP/ MLK P/BDP/Komkar (Kür t grupları) İspanyol ve Yunanlı vb gruplar vardı. Zaten bu gruplar katılmasa bu yürüyüş çok sönük geçerdi. Edindiğim bilgilere göre yürüyenlerin sayısı 3000 civarında idi. Diğer yürüyüş DGB’ye alternatif devrimcilerin düzenlediği yürüyüştür. Bu yürüyüşte Otonom gruplar- anarşistler-, komünistler, sol radikaller, yani devlet karşıtı gruplar yer aldılar. Bu yürüyüşün temel şiarı kapitalizme karşı toplumsal devrimi savunmaktı. Zaten taşınan pankartlar ve atılan slo-

Bu yürüyüşün temel şiarı kapitalizme karşı toplumsal devrimi savunmaktı. tık gelenek halini almış birbirinin alternatifi iki yürüyüş yapılır. Bunlardan biri devletin parçası olan Alman Sendikalar Birliği’nin (DGB) düzenlediği yürüyüştür. Bu yıl bu yürüyüşün temel sloganı “Wir gehen vor! Gute Arbeit, gerechte Löhne, Starker Sozialstaat“ (Bizler, iyi iş, adil ücret ve güçlü sosyal devlet için yürüyoruz!) idi. Yani sistem içi talep, sözüm ona “sosyal“ devleti güçlendirme. Kapitalizmde devletin sosyal olmayacağı bilindiğinde güçlendirmek istedikleri yıkılması gerekli olan Alman emperyalist devletidir. Alman, Türkiyeli ve yabancı bir dizi reformist ve oportü-

ganlar, arabalardan yapılan propaganda konuşmalarının içeriğini sisteme ve kapitalizme karşı söylemler oluşturuyordu. Eylemin bittiği meydanda sivil polislerin yaptıkları kışkırtmalar sonucu polisle çatışma çıktı. Çatışmada eylemcilerden yaralananlar olduğu gibi polisten de yaralananlar oldu. Zaten her yıl olduğu gibi bu militan yürüyüşü provoke etmek için önemli bir güç yığan polis bu yılda gücüne güvenerek saldırdı, ama saldırı kadar karşı direnişte sert oldu. Nice devrimci 1 Mayıs’lara.. 4 Mayıs 2010 YDİ Çağrı okuru ✓


1

M a y ı s 2 010 ’ d a y ü z bi n lerce işçi-emekçi Taksim’de işçilerin uluslar arası “Birlik, Mücadele ve Dayanışma Gününü” coşkuyla kutladı. İşçiler, işçilere ve 1 Mayıs’a yasaklanmasının üzerinden 32 yıl geçtikten sonra, 77 katliamını unutmadıklarını ve Taksim’in 1 Mayıs alanı olduğunu Taksim’i kararlı ve ısrarlı bir mücadele sonucu fethederek gösterdiler. Egemenlerin Taksim’i işçilere açmamak için her yıl uydurdukları kocaman yalanları, pratikleriyle boşa çıkardılar. Yıllardır “güvenliğin sağlanamayacağı”, “sol grupların olay çıkarma peşinde olduklarını” vb. ileri sürerek, Taksim yasağını savunan ve her şeye rağmen 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyen işçilere, emekçilere, devrimcilere azgınca saldıran egemenlere sormak gerekir: Bu tükürdüğünüzü nasıl yalayacaksınız? Biz söyleyelim: Bunların hesabını işçilere, emekçilere, devrimcilere mutlaka vereceksiniz. 1 Mayıs sabah saat 8.30’da üç kolda toplanmaya başlayan kitleler, Şişli yönünden DİSK ve KESK’in, Şişhane yönünden Türk-İş’in ve Dolmabahçe yönünden Hak-İş’in başını çektiği kollardan yürüyüşe geçerek, saat 11.00’de Taksim’e girmeye başladılar. Saat 12.00’yi gösterdiğinde Taksim Alanı çoktan dolmuştu, ancak yürüy üş kollarının arka uçları hala Şişli, Şişhane ve D ol m a b a hç e ’ d e yd i . K it le alana sığmayınca Taksim Gezi Parkı da miting alanına açıldı. İlk alana giren kitlelerin alanı terk etmeye başladığı ve hala alana girilmeye devam edildiği ilerleyen saatlerde bir bütün olarak 500 bin emekçinin Taksim’deki mitinge katıldığı tahmin ediliyor. Miting’de Timur Selçuk ve Ruhi Su Dostlar

Korosu 1 Mayıs Marşını seslendirdiler ve Grup Yorum’un müziğinde halaylar çekildi. DİSK Başkanı Süleyman Çelebi ve KESK Başkanı Sami Evren birer konuşma yaptılar. 1 Mayıs Bildirisi ise işçiler tarafından okundu. Okunan bildiride talepler şu şekilde sıralandı: “1 Mayıs 1977’de kaybettiklerimizin faillerinin bulunmasını ve adalet önüne çıkarılmasını, işsizliğin önlenmesini, kiralık işçilik düzenlemesinden vazgeçilmesini, kıdem tazminatı hakkımıza dokunulmamasını, 4-C ve benzeri uygulamalardan vazgeçilmesini, İşsizlik Sigortası Fonu’nun işsizlik için daha etkin kullanılmasını, vergi adaletsizliğinin giderilmesini, sağlık ve sigorta haklarımızdaki mağduriyetin giderilmesini, asgari ücretin insan onuruna yakışır olmasını, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin artırılmasını, antidemokratik yasaların değiştirilmesini, örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasını, taşeronlaşma ve kayıtdışı ekonominin engellenmesini, özelleştirmelerin durdurulmasını, sosyal devletin daha etkin olmasını, emekçilerin sesine kulak verilmesini istiyoruz…” KESK Genel Başkanı Evren yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Bugün burada bizlerle olamayan ancak yaşamlarını hatırlamak hepimizin boynunun borcudur. Ser verip sır vermeyen İbrahim Kaypakkaya’yı saygıyla anıyorum. İdam sehpasına gülümseyerek çıkan Denizi, Yusuf’u, Hüseyin’i selamlıyorum. Kendilerini Türkiye ha l k la r ı n ı n k u r t u lu şu na adayan Hüseyin Cevahir’i, Ulaş’ı yiğit devrimci Mahir Çayan’ı saygıyla selamlıyorum. Kürt halkının özgürlük

mücadelesine kendini adayan Mazlum Doğan’ı saygıyla anıyorum. Kemal Türkler’i saygıyla anıyorum. 77’de katledilen 37 emekçiye selam olsun. Faşizme hayır diyen demok rasiy i sav unan Musa Anterlere’e Uğur Kaymaz’lara selam olsun. Halk iktidarını taçlandıran Belediye Başkanı Fikri Sönmez’e selam olsun. Hiçbir zaman unutmayacağımız, belleğimizde bizi isyana çağıran Ahmet Kaya’yı ve arkasında bakmadan giden Yılmaz Güney’i, faşizme inat yüreğimizde yaşayacak olan Hrant’a selam olsun. …” Çelebi ise, “Yıllarca bu ülke emekçi lere bu a la n ı k apattı. Bu gün yeniden şu alanda yan yana duruyorsak, hep birlikte 1 Mayıs marşını söylüyorsak bu hepimizin, Türkiye işçi sınıfının eseridir. Bununla övünmelisiniz, gurur duymalısınız” dedi. Polisin üniformalı olarak alana girmediği ve yoğun güvenlik önlemi aldığı eylemde büyük bir olay yaşanmadı. Yaşanan önemli olaylardan biri, mitingin başında bir grup Tekel işçisinin Türk-İş başkanı ve yanındakileri protesto etmeleri ve kürsüyü 45 dakikalığına işgal etmeleriydi. Bu olay üzerine Mustafa Kumlu AKM binasına kaçırıldı ve yanındaki bir görevli düşerek yaralandı. Yaşanan diğer olay ise devrimciler açısından çok üzücü bir olaydı. Bir kez daha Halk Cepheli’lerin Devrimci Çözüm taraftarlarına karşı şiddet uyg u la masına tanı k olundu. Eylemin başında ve daha sonra miting alanında iki kez saldırı yaşandı. Saldırı, sağduyulu grupların araya girmesi ve egemenlerin böyle bir fırsatı bahane edip anda bir provokatif saldırıya ihtiyaç duymamaları sayesinde fazla bü-

yümeden sonlandırıldı. Ancak yaşanan olay devrimciler açısından yanlış ve kötü bir olaydır. Bu somutta da yıllardır kanamaya devam eden bir yaradır. Kurulan “Sol İçi Şiddete Hayır” platformlarında da yer alan ve her fırsatta “sol içi şiddete kesinlikle karşı” olduğunu söyleyen Halk Cephesi taraftarlarının, bir başka sol gruba karşı şiddet uygulama hakkını kendinde görmesinin en başta gelen nedenlerinden birisi hiç kuşkusuz diğer devrimci ve sol grupların takındıkları, tutarsız ve faydacı tavırlardır. Yeni Dünya İçin Çağrı olarak yıllardır her türlü platformda “Sol İçi Şiddete” ilkesel olarak karşı çıkma çağrısı yaptık ve bu ilkeye uymayan grupların teşhir ve tecrit edilmesini, yaptırımların uygulanmasını savunduk. Ancak ne yazık ki saldırıya uğrayan grupları kolladığımız gerekçesiyle biz de zaman zaman bu saldırıların hedefi olduk. Buradan bir kez daha bu 1 Mayıs’ta yaşanan olayı “Sol İçi Şiddet” olarak red ve mahkum ettiğimizi ilan ediyor ve tüm devrimci grupları tavır takınmaya çağırıyoruz. Yeni Dünya İçin Çağ rı Gazetesi olarak, kortejimizle Şişli kolunda Devrimci Bir Mayıs Platformu bileşenleriyle beraber yerimizi aldık. Pankartımız, flamalarımız ve sloganlarımızla coşkulu ve disiplinli bir şekilde Taksim’e yürüdük. Bu arada yürüyüş güzergahında ve alanda binlerce kuşlama yaptık, bildiri dağıttık ve YDİ ÇAĞRI gazetesi satışı yaptık. Kortejimizde yer alan tüm okurlarımızla ortaklaşa attığımız sloganlarımızda özellikle 1 Mayıs’ın gerçek anlamına, devrimci içeriğine vurgu yapan düşüncelere ağırlık verdik. 2 Mayıs 2010 ✓

Mayıs 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

1 Mayıs 2010: Yüz binler Taksim’e Sığmadı

3


Adana’da 1 Mayıs

İ

şçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs coşku ile kutlandı. Saat 12’den itibaren Mimar Sinan Açık Hava Tiyatrosu önünde toplanmaya başlayan sendikalar, demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler ve devrimci yapılar iki ayrı yürüyüş kolu oluşturdular. Bir kolda DİSK, KESK ve Memur-Sen’e bağlı sendikalar, Adana Tabip Odası, Eczacılar Odası, İHD, DİP Girişimi, ESP, BDP, SDP, Sosyalist Parti, Sosyalist Gelecek Parti Hareketi, TÖP yer aldı. Ayrıca bu kolda Devrimci 1 Mayıs Platformu bileşenleri olan BDSP, DHF, Devrimci Proletarya, Emek ve Özgürlük Cephesi ve Yeni Dünya İçin Çağrı ortak pankart arkasında yer aldı. Yürüyüşün diğer kolunda ise Türk-İş, Hak-İş ve Kamu-Sen’e bağlı sendikalar, TMMOB, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Sosyalist Feminist Kolektif, EMEP, ÖDP, Hak-Par, Devrimci Yolda Özgürlük, Devrimci Yaşam, EDP, ADD, CHP, DSP, İP ve Yeni Parti yerini aldı. Kortejlerin önemli bir bölü-

münün alana girmesi ile birlikte 1 Mayıs 1977’de katledilen işçiler anısına saygı duruşunda bulunuldu. Ardından Tertip Komitesi ve Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Güven Boğa Disk, Kesk, Türk-İş, Hak-İş, T. KamuSen, Memur-Sen, TMMOB ve Adana Tabip Odası adına ortak basın metnini okudu. Yapılan açıklamada “İşçi sınıfının birliğinden ve mücadelesinden korkan egemen güçler, ülkemizde 1 Mayıs’ı engelleme, yasaklama ve provoke etme girişimlerinden hiç vazgeçmediler. 1977 1 Mayıs katliamı hafızalarımızda tazedir. Katliamın failleri bilindiği halde halen açığa çıkarılmamış ve gerçeklerin üstü örtülmüştür.” denildi. AKP Hükümetinin eleştirildiği açıklamada eğitimin ticarileştirildiği, Anayasa değişikliğinin halkın talepleri dikkate alınmadan yapıldığı belirtilerek talepler sıralandı. Güvencesiz, esnek ve kuralsız çalışma ile ilgili yasaların iptal edilmesinin istendiği açıklamada, örgütlenme, düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması, ülkede

ve bölgede süren savaşın sonlandırılması ve tüm tarafların sorumlu davranması, tam demokratikleşmenin sağlanması, sendikal hak ve özgürlükler önündeki engellerin kaldırılması, kamu emekçilerinin toplu sözleşmeli, grevli sendikal haklarının tanınması ve siyaset yasağının kaldırılması, IMF ile yapılan anlaşmaların iptal edilmesi, işten çıkarılan işçilere yönelik “Dayanışma Geliri” uygulanması gibi talepler sıralandı. Tekel işçilerinini direnişine atıfta bulunularak 26 Mayıs’ta bir günlük uyarı grevine katılım çağrısı yapıldı ve “Genel grev genel direniş” sloganı atıldı. Ayrıca Tekel işçilerinin temsilen iki işçi kürsüden konuşma yaptı. Yapılan konuşmaların ardından Şair Çetin Boğa Nâzım Hikmet’in bir şiirini okudu. Ardından EğitimSen Müzik Grubu sahne aldı. 1 Mayıs mitingi çekilen halaylar ile son buldu. Mitinge toplam katılım 10 bini bulmaktaydı ancak henüz tüm gruplar alana girmeden işçiler alanı terk etmeye başlamışlardı. Son kortejler alana

girmeye başladığında birçok işçi sendikası alanı terk etmişti. Sendi ka lar arasında Tez Koop-İş, Genel-İş, Eğitim-Sen ve Tekel işçileri kitlesellikleri ve coşkuları ile dikkat çekiciydiler. Hak-İş, Kamu-Sen ve Birleşik Kamu-İş’in katılımı oldukça azdı. Mitinge katılanların en kalabalık kitlesi BDP’deydi. BDP’liler üzerinde AKP yazan bir tabutu ateşe verdiler. Yeni Dünya İçin Çağrı okurları Güney Sanat Topluluğu pankartı arkasında yer aldılar. Yılmaz Güney’in “Kültür ve sanat silahlarının namluları devrim yolumuzu aydınlatacaktır.” sözünün yazılı olduğu pankart arkasında yürüyen GST kortejinde Şairler Levent Uğur ve Çetin Boğa’da yer aldı. Bu yıl iyi bir katılım gösteren GST üyeleri ve Ydi Çağrı okurları sık sık devrim ve sosyalizme vurgu yapan sloganlar attılar. Ayrıca Ydi Çağrı okurları tarafından alanda 1 Mayıs bildirileri ve Çağrı gazetesi dağıtımı yapıldı. 03.05.2010 YDİ Çağrı/Adana ✓

Mersin’de 1 Mayıs Mayıs 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

M

4

ersin’de “1 Mayıs İşçi Bayramı” kutlaması, 8 yıl aradan sonra Cumhuriyet Meydanı’nda yapıldı. Yaklaşık 8 bin kişinin katıldığı miting, istasyon meydanında başladı. Yürüyüşe işçi sendikalarının yanı sıra, KESK’e bağlı sendikalar, diğer memur sendikaları, sivil toplum kuruluşları ve partiler de katılmıştı. İşçi ve kamu sendikalarının oluşturduğu tertip komitesi tarafından organize edilen ‘1 Mayıs İşçi Bayramı’ mitingi, İstasyon Alanı’nda başladı. Oluşturulan kortejler eşliğinde, İstiklal Caddesi güzergahını takip ederek Cumhuriyet Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. TÜMTİS üyesi liman işçileri kitlesel bir katılımla mitingde yerlerini almışlardı. “İşçiyiz haklıyız kazanacağız!”,“Sendika ha k k ı m ı z engel lenemez!”, “Genel grev, genel direniş!” slo-

ganları attılar. MPO’dan çalışan TÜMTİS üyesi işçiler, ”Toplu sözleşme hakkımız engellenemez!” pankartı arkasında yürüdüler. “Yargıtay kararı ile işe döndük, tekrar işten atıldık” diyen Dev-Sağlık İş üyesi işçiler “EMEKLİ YAŞI 65, İŞTEN AT I L M A YA ŞI 4 0, İŞT E ADALET İŞTE KALKINMA” diyerek, hükümete karşı tepkilerini dile getirdiler. 2 Kilometrelik bir yürüyüşün ardından Cumhuriyet Meydanı’na ulaşan kitle, burada Polisin kurmuş olduğu arama noktasında detaylı bir üst aramasından geçirilerek alana alındı. ‘Yaşasın 1 Mayıs!’, ‘Yaşasın işçi dayanışması!’, ‘İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!’… sloganları atıldı. Tertip Komitesinin yer vermediği “Bıji Yek Gulan” sloganı BDP kortejin de taşındı ve slogan olarak da atıldı. Kürtçe slogana

yer yer mitingde eşlik edenler de oldu. Miting alanında bir grup genç yüzlerini maskeleyerek, Öcalan posterleri açıp, “Bıji Serok Apo” sloganı attılar. Emekten, barıştan ve demokrasiden yana olan güçlerin, her zamankinden daha fazla birliğe, mücadeleye ve dayanışmaya ihtiyacı olduğunu kaydeden Tertip Komitesi Başkanı Adil Alaybeyoğlu, kazanmanın yolunun da birleşik mücadeleden geçtiğinin altını çizdi. Alaybeyoğlu, “Gün; birlik, gün dayanışma ve mücadele günüdür. Bilmeliyiz ki, 1 Mayıs’ta dünyanın bütün ülkelerindeki işçiler, emekçiler, işsizler, yoksullar, kadınlar ve gençler aynı anda, aynı haklar için, ‘Başka bir dünya mümkündür’ diyerek sokakları, alanları doldurdu. Vahşi kapitalizm, yeryüzündeki tek seçenek değildir. Bizlerin insanca yaşayacağı, eşitliğin, adaletin ve özgürlüğün müm-

kün olduğu başka bir dünya mümkün ve bunu hep birlikte oluşturabiliriz” dedi. 1 Mayıs 1977 yılındaki olaylarda hayatını kaybedenlerin faillerinin bulunması ve adalet önüne çıkarılmasını istediklerini anlatan Alaybeyoğlu, ‘kiralık işçi’ düzenlemesinden vazgeçilmesini ve 4C-4B gibi benzeri uygulamalar askıya alınarak İşsizlik Sigortası Fonu’nun işsizler için daha etkin kullanılmasını istedi. Bu konuşmanın ardından yapılan konuşmaların uzun olması kitlenin erken dağılmasına neden oldu. Konuşmaların ardından sahneye bu kez yerel gruplar çıktı. Grupların seslendirdiği parçalara alandaki göstericiler alkışları ve oyunlarıyla eşlik ederken, kutlamalar omuz omuza çekilen halaylarla son buldu. 4 Mayıs 2010 YDİ Çağrı/Mersin ✓


PATRONLAR HEP AYNI

Onlar Değişmezler!

M

etal sanayicileri “sendikası”nın “İşveren” adlı MartNisan 2010 sayısında “Çalışma Hay at ı y l a İ lg i l i A nay a s a Değişik lik Önerileri ” başlığı altında Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK)’in başkanlığını yapan Tuğrul Kudatgobilik imzası ile bir yazı yayınlandı. Bu yazı aslında patronların ve onların örgütlerinin işçi düşmanı yüzünü bir kez daha net olarak göstermektedir. Gerçi patronlar ve onların örgütleri açısından, buna yer yer utanmadan “sendika” da deseler de, değişen bir şey hiç olmadı. Onlar hep emek düşmanı politikalarını sürdürdüler. Bu açıdan Tu ğ r u l Kudatgobilik’in de Anayasa tartışmaları sürecinde kendi tavırlarını çıkarları doğrultusunda savunması pek sürpriz değildir. Tuğrul Kudatgobilik andaki AKP hükümetinin Anayasa’nın 51. Maddesinin 4. Fıkrasında yer alan “Aynı zamanda ve aynı işkolunda birden fazla sendikaya üye olunmaz.” Hükmü; 53. Maddenin 4. Fıkrasındaki “Aynı işyerinde, aynı dönem için birden fazla toplu iş sözleşmesi yapılamaz ve uygulanamaz” hükmü; 54. Maddesinin 3. Fıkrasında yer alan “Grev esnasında greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu, grev uygulanan işyerinde sebep olduk-

ları maddi zarardan sendika sorumludur.” Hükmü ile 54. Maddesinin 7. Fıkrasında yer alan “Siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer direnişler yapılamaz.” Hükmünü yürürlükten kaldırmak istediğini yazmaktadır. Bir den bire acaba bu hükümet patronların hükümeti değil mi diye düşünmek elden değil! Ama tabii ki onların hükümeti. Sadece Tuğrul beyi biraz kızdırmışa benziyorlar… Bu kızgınlığın sonucu olarak Tuğrul bey yapılmak istenen bu değişikliklerin “… Anayasamızın temel prensiplerine, iş hukukunun genel ilkelerine ve şimdiye kadar oluşturulmuş yargısal içtihatlara aykırılık teşkil ettiğini belirtmek isteriz. Söz konusu değişiklikler ülkemiz endüstri ilişkileri sistemini baştan aşağı yaralayacak niteliktedir.” Agy. Sayfa 4. Burada bahsedilen temel prensiplerin başında sınırsız sömürü hakkı gelmektedir herhalde. Yine yargısal içtihatlar diye bahsettikleri de bu faşist yasalar çerçevesinde yargının en üst kurumlarının verdiği kararlardır. Bunlar genel olarak patronlardan yana işçilere düşman kararlardır. Bunların değişmesi tabii ki Tuğrul beyleri rahatsız edecektir. Tuğrul bey, bu değişiklik istemlerinin hükümet tarafından ILO’nun 87 ve 98 sayılı sözleş-

melerine aykırılık teşkil ettiğinden dolayı yapılmak istendiğini, fakat bu iddianın doğru olmadığını, aykırı bir durumun söz konusu olmadığını, bu ve benzeri uygulamaların sadece Türkiye’de olmadığını, Avrupa Birliği üyesi bir çok ülkede de olduğunu savunmaktadır. Aslında çok uzatmadan şunu söylemek mümkün: TİSK kendi başkanı üzerinden hükümeti uyarmaktadır. 12 Eylül faşist darbesi ile sermayenin lehine 12 Eylül yasasında yer alan bu maddeleri değiştirmeyin ve sermaye hızlı büyümesine devam etsin! Ser mayen i n söz c üsü nü n bunu savunması kadar doğal bir şey aslında yoktur..! Fakat bizim açımızdan bir sorun vardır: Ülkelerimizde yıllardan bu yana işçi hareketi adına konuşan siyasi hareketler ve sendikaların bir bölümü -esasta DİSK ve KESK’e bağlı olanlar- 12 Eylül faşist yasalarından kurtulmak gerektiğini, bu yasaların Türk devletinin altına imza koyduğu uluslar arası sözleşmelere aykırılık teşkil ettiğini belirterek güçleri oranında bu yasalara karşı bir mücadele yürütmüşlerdir. Bu mücadeleyi uluslar arası alandaki işçi sınıfının değişik örgütleri ile yer yer ortaklaştırmışlardır. Gelinen nokta da Anayasa’nın bazı maddelerinin değiştirilmek istenmesi ve bu değişikliklerin 2821 sayılı sendikalar kanunu ve 2822 sayılı Toplu

Sözleşme, Grev ve Lokavt yasalarını da kapsaması karşısında bir tavrımızın olması gerekmektedir. İşçi sınıfı hareketinin öncü unsurları, işçilerin çalışma ve yaşam koşullarını etkileyecek her değişim karşısında taraftırlar ve taraf olmak zorundadırlar. Bugün çıkarılmak istenen yasal değişiklikler, tamamıyla bizim istediğimiz gibi olmasa da, kimi değişiklikler şu ana kadar geçerli olan yasalarla karşılaştırıldığında mücadelemizi az da olsa kolaylaştırmakta, işçilerin örgütlülüğünün yasal zeminde de olsa güçlenmesine hizmet edecektir. Zaten hal böyle olduğu için de patronlar örgütünün başındaki zat çok rahatsız olmuş ve tavır almış durumdadır. Evet, patronları rahatsız eden gelişmeler bu somutta bizi rahatsız etmemektedir. Biz, bu yasal değişikliklerin yeterli olmadığını, ancak işçi sınıfının bağlaşıkları ile birlikte kuracakları bir iktidar koşullarında kendi yasalarını çıkaracaklarını, bunun için ödünsüz mücadele etmek gerektiğini söyleyerek, yapılmak istenen değişikliklerin yanında yer almamız gerektiğini açıklamalı ve ona uygun tavır sergilemeliyiz.

Mayıs 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

Bu yazı aslında patronların ve onların örgütlerinin işçi düşmanı yüzünü bir kez daha net olarak göstermektedir. Gerçi patronlar ve onların örgütleri açısından, buna yer yer utanmadan “sendika” da deseler de, değişen bir şey hiç olmadı. Onlar hep emek düşmanı politikalarını sürdürdüler.

Yeni İşçi Dünyası gazetesi okuru 3 Mayıs 2010 ✓ 5


+kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa

Direniş ve Mücadelelerden Kısa Kısa...

B

u bölümde işçi sınıfı haberlerine, eylem ve direnişlere yer vereceğiz. Sizlerde fabrikanızda, işyerinizde yaşanan sorunları, eylem ve direnişleri iscikosesi@gmail.com adresine iletebilirsiniz.

Yalova / Çağrı Merkezi Çalışanları 8 Nisan: Çağrı Merkezi Çalışanları Derneği Eğitim-Sen Yalova Şubesinde düzenlediği basın toplantısı ile Vodatech Çağrı Merkezinde yaşanan işten atılmaları ve hak ihlallerini Ankara/Eğitim-Sen protesto etti. Örgütlenme önündeki engellerin kaldırılmasının 17 Nisan: 14 Nisan’da İstanbul ve Şanlıurfa’dan “Demokratik, istendiği açıklamada çalışan işçilerin asgari ücret dahi almadıkKamusal, Parasız, Nitelikli Eğitim; Örgütlü, Güvenceli Çalışma ları belirtildi. Hakkı ve Demokratik Yaşam” talebi ile başlayan yürüyüş, diğer illerden öğretmenlerin katılımıyla düzenlenen miting ile İstanbul / Balnak Lojistik Ankara’da son buldu. Mitinge binlerce Eğitim-Sen üyesinin 8 Nisan: DİSK Nakliyat-İş basın açıklaması yaparak Balnak yanı sıra, ataması yapılmayan işsiz öğretmenler, dershane öğNakliyatı TİS imzalamaya çağırdı. 25 işçinin sendikaya üye ol- retmenleri, Tekel işçileri, İskenderun İSDEMİR işçileri, İstanbul duğu için işten çıkarıldığı şirkette 6 aydan bu yana örgütlenme İSKİ işçileri, TÖB-DER, KESK ve DİSK yöneticileri ve demokçalışmaları sürüyor. 1250 işçinin çalıştığı Balnak’ın en büyük ratik kitle örgütleri ile siyasi partiler katıldı. işyeri olan Şekerpınar’da çoğunluğu Nakliyat-İş’e geçmesine Mersin/Toros Devlet Hastanesi rağmen, toplam işçilerinin çoğunluğu sendikada örgütlenebilmiş değil. 22 Nisan: 40 yaşında oldukları için işten atılan ve mahkeme kararına rağmen işe alınmayan hastane işçileri savcılığa suç duMersin/Liman işçileri yurusunda bulundular. Hastane bahçesinde direnişlerini sürdü9 Nisan: Sendikalı oldukları için işten atılan Liman-İş üyesi ren işçiler Adliyeye kadar yürüyerek bir basın açıklaması yaptıaltı işçi, 40 süren direnişlerinin ardından işlerine geri döndü- lar. Yapılan açıklamadan sonra işçiler Hastane yönetimi ve taşeler. Tümtis ve Liman-İş Sendikası direniş boyunca işçilere des- ron şirket hakkında suç duyurusunda bulundular. tek oldu.

Mayıs 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

Gaziantep/Çemen Tekstil

6

14 Nisan: Çemen Tekstil işçileri Öz İplik-İş Sendikası’nın patronla anlaşarak üye kaydı yapmasını ve böylece DİSK/Tekstil İşçileri Sendikası’nın yetkisini düşürmeye çalışmasını Öz İplik-İş önünde basın açıklaması yaparak protesto etti. 74 gün süren grevin ardından TİS imzalanabilmiş ve Çemen Tekstil işçileri sendikalı olarak çalışmaya başlamışlardı. Öz İplik İş Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Kaplan’da açıklamaya katılarak kendilerinin haberi olmadan patronun işçileri Öz İplik-İş’e zorla üye yaptığını, patronun art niyetli davrandığını belirtti.

İstanbul/İtfaiye işçileri

19 Nisan: İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden işten atılan İtfaiye işçileri, işçilerin direnişten vazgeçtiklerini açıklayan Kadir Topbaş’a cevap verdiler: “Direniyoruz, mücadeleden vazgeçmedik.” Taksim’de açıklama yapan işçiler Topbaş’ın doğru söylemediğini, gerçekleri çarpıttığını belirterek, mücadeleden vazgeçmediklerini duyurdular.

Zonguldak/Türkiye Taş Kömürü

23 Nisan: TTK’ya bağlı Üzülmez Müessese Müdürlüğü’ndeki maden ocağında çalışan 140 maden işçisi 2 aydır maaş alamadıkları için iş bıraktılar. Taşeron firmada çalışan işçiler maaşlarının sürekli geç ödendiğini, şu anda iki aylık ücret alacakİzmir/Tariş ları olduğunu ve şirketin TTK’dan parasını almasına rağmen 15 Nisan: 1 Mart günü Tariş işçilerinin başlattığı direniş kaza- ödeme yapmadığını belirterek iş bıraktılar. nımla sonuçlandı. Sendika ve Tariş yöneticilerinin görüşmesinİstanbul/Kadıköy Belediyesi den işçilerinin tazminatlarının ödenmesi kararı çıktı. Direnişte bulunan işçilerin oyuna sunulan karar işçiler tarafından ka22 Nisan: Belediye çalışanları toplu sözleşme hakkı ve demokbul edildi. Anlaşmaya göre 345 işçinin tazminatlarının %70’i 4 Mayıs’ta, kalan %30’u iki eşit taksitte Haziran ve Temmuz ay- ratik, katılımcı yerel yönetim talebiyle iş bırakma eylemi yaptılarında ödenecek. Tariş’’in yeniden açılmasını ve işlerine dön- lar. Kadıköy Belediyesi önüne siyah çelenk bırakan belediye çamek istediklerini belirten işçiler durumun kötünün iyisi olduğu lışanları, belediye yönetimini protesto ettiler. açıkladılar.

Diyarbakır/Tuğla işçileri 17 Nisan: Sigortasız ve kölece çalışma koşullarına karşı Tuğla fabrikalarında çalışan işçiler iş bıraktılar. Ücretlere zam, sigorta, servis ve yemek talep işçilere patronlar %7,5 zam önerdiler. Öneriyi kabul etmeyen işçiler talepleri karşılanana kadar direnişi sürdürme kararı aldılar.

İstanbul/THY

26 Nisan: 22. dönem TİS süresinde resmi arabulucu süreci de uyuşmazlıkla sonuçlandı. 6 gün içerisinde uzlaşma sağlanamazsa Hava-İş grev kararı alacak. Hava-İş Sendikası Genel Başkanı Atilla Ayçin kararın alınmasından sonra 60 gün içerisinde ücret ve çalışma koşullarında iyileştirmeler olmazsa greve gideceklerini açıkladı.


T

oros Devlet Hastanesi’nde, sağlık işçilerinin hastane önündeki eylemi sürüyor. 01.01.2009 tarihinde temizlik ihalesinin Öncü Güvenlik Sis. Tem. Kurye adlı şirket tarafından kazanılmasının ardından, ihale şartnamesine çalışanların “18 yaşın altı ile 40 yaşın üzerinde olamayacağı” eklenmişti. Bu maddenin eklenmesinin ardından, SES ve Dev-Sağlık İş yöneticileri hastane başhekimi ile görüşerek bu duruma sessiz kalmayacaklarını, bu maddenin geri alınmasını istemişlerdi 28 Şubat 2009 günü aralarında 16 yıllık hastane çalışanlarının da olduğu 46 işçiye gelen yazıda; “2 Aylık deneme sürelerinin bittiği ve işten çıkarıldıkları” tebliğ ediliyordu. Bu gelişme üzerine başlatılan hukuk mücadelesinin yanında, atılan işçiler hastane önünde oturma eylemleri ve çeşitli etkinliklerle seslerini duyurmaya çalıştılar. Mersin 2. İş Mahkemesi’nde açılan davayı işçiler kazandı. Mahkeme kararı; 40 yaşından büyük olmanın haksız yere işten çıkartma gerekçesi olduğunu değerlendirerek, işçilerin işlerine iadesine ve tazminat olarak da 4 aylık maaş tutarlarının ödenmesine karar veriverdi. Davaya itiraz ediliyor. İtirazı görüşen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi de, yerel mahkemenin kararını 2009/36960 E. 2009/25308 sayılı kararı ile onayladı.

Bu karar sonucu hastanede işlerine geri başlamak için müracaat eden işçiler 2 tam gün bekletildikten sonra, 26.01.2010 tarihinde işlerine başladılar. Burada hukuk mücadelesini kazanmanın sevincini yaşayan işçiler, 2 ay çalıştıkları sürenin ücretleri de ödenmeden adreslerine gönderilen şirket yazısı ile işlerine son verildiği belirtilerek tekrar işten çıkartıldılar. Bu davadan bir kez daha bu ülkede hukukun nasıl guguk olduğunu işçiler yaşayarak gördüler. İşçilerin bu hukuksuzluğa dur demek için tüm girişimlerine, ne hastane başhekimliği, ne sağlık il müdürlüğü ne de valilik olumlu bir cevap vermeyerek, tüm sorumluluğu öncü firmasına yükleyerek işçilerin mağduriyetine göz yummuşlardır. Hastane bahçesinde 31.03.2010 tarihinde bu yana tekrar direnen işçiler; “Yargıtay kararının uygulanmaması sorumluluğunu şirkete yükleyen Sağlık Bakanlığına, hastaneleri kendisinin mi şirketlerin mi yönettiği sorusunu tekrar sorma ihtiyacı duyuyoruz.” Diyorlar. Kendileri ile hastane bahçesinde görüştüğümüz işçiler, Yargıtay kararının uygulanmasını, işlerine iade edilmesini, 4 aylık tazminatları ile 2 aylık çalıştıkları sürenin ödenmesini talep ediyorlar. 04.05.2010 YDİ Çağrı/Mersin ✓

Atılan işçiler İçin Basın Açıklaması Yapıldı

T

oros Devlet Hastanesi’nde 40 yaşı nı doldurdu kları için işten atılan işçilerin durumuna dikkat çekmek için gazeteciler cemiyetinde bir basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasını SES ve Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası yaptı. Basın açıklamasına Toros Devlet Hastanesi’nden atılan işçilerin yanı sıra, BES, Eğitim Sen, Tüm Bel Sen, ÖDP de temsilci düzeyinde destek verdi. Bası açıklamasını SES Mersin Şube Başkanı Yılmaz Bozkurt yaptı. Gelişen hukuki sürecin işçiler lehine sonuçlanmasına rağmen, hastane başhekiminin keyfi davranarak işçileri geri işe almadığını açıkladı. Valiliğe yapılan suç duyurusunda da bir ses çıkmadığını belirten Bozkurt, resmi

kurumların hala ilgisizliğinin sürdüğünü belirterek şöyle dedi; “Yerimize işe alınanların AKP il teşkilatı ile bağlantıları, hastane idarecileri ile yakınlıklarını biliyoruz. Son olarak bizlerin yargı kararı ile dönmemize karar verilen işlerimize geçtiğimiz hafta içerisinde 3 yeni elamanın başlatılması bardağı taşıran damla olmuştur.” İşe tekrar iade edilme taleplerini yineleyen Bozkurt; “Keyfi hukuksuz işlemlerinize son verin! Yargı kararlarını uygulayın! Bir an önce işimize iade kararını uygulayın! Aylardır ödenmeyen maaş ve tazminatlarımızı ödeyin!” diyerek mücadelenin haklarının verilene kadar süreceğini belirtti. 07.05.2010 YDİ Çağrı/Mersin ✓

. . . İş cinayetleri . . .

2 Nisan: Antakya/Samandağ’a bağlı Aknehir beldesinde rüzgar santraline türbin yapımı inşaatında çalışan Ali Berber ve Nizamettin Güzel adlı işçiler vincin devrilmesi sonucu öldüler. Vinç operatörü Kemal Derici ise ağır yaralandı. 8 Nisan: Kocaeli/Yalova karayolunun 13 km’sinde yaşanan trafik kazasında tekstil işçilerini taşıyan midibüs bariyerlere çarptı. Kazada kadın işçiler Ebru Yavuzoğlu, Nevin İşcan, Kader Boztepe, Nermin Işmak ve Necmiye Deniz hayatını kaybetti. 11 Nisan: Kocaeli/Başiskele/Yeniköy’de bulunan Hayat Kimya Fabrikası’nda ek bina inşaatında çalışan taşeron işçisi Hakan Akşen (32) vinç ile tavan arasında sıkışarak hayatını kaybetti. 14 Nisan: Kahramanmaraş/Küçük Sanayi Sitesi’nde bulunan bir mermer atölyesinde çalışan Hasan Delikanlı (63) forkliftin taşıdığı mermerin üzerine düşmesi sonucu öldü. 19 Nisan: MNG Holding’e bağlı Mapa Cengiz şirketinin Bulgaristan’daki otoyol inşaatında viyadük kolonunun betonu dökülürken kalıbın patlaması sonucu Temel Yediyıldız, Bünyamin Ateşli ve Birol Şahin adlı işçiler öldü. 24 Nisan: İstanbul/Kot kumlama işinde çalışırken silikosiz hastalığına yakalanan Murat Aydın yaşamını yitirdi. 25 Nisan: Zonguldak/Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları’nın gece vardiyasında çalışan Metin Yalçın (33) sıcak su havuzuna düşerek hayatını kaybetti. 25 Nisan: Zonguldak/Ereğli’de bulunan bir metal fabrikasında ellerini merdaneye kaptıran Ferhat Aydın (26) yaşamını yitirdi. 27 Nisan: Adana/Sulama kanalı inşaatında çalışan iki işçinin kanalda olduğunu fark etmeyen kepçe operatörü işçilerin üzerine toprak boşalttı. Olayda yaralanan Ali Maçin (46) hastanede yaşamını yitirdi, Cuma Polat (29) ise yaralandı. 29 Nisan: Aydın/Şahnalı köyünde bulunan özel bir kömür madeninde S.Ö. ve Ö.B. isimli işçiler elektrik çarpması sonucu hayatını kaybettiler.

Mayıs 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

Toros Devlet Hastanesi’de işten atılan sağlık işçilerinin eylemleri sürüyor

7


Hukuk Köşesi Bu bölümde iş yasalarına göre açıklamalarda bulunmaktayız. Bu konuda ise bilinmesi gereken şey yasaların patronları, sermayeyi koruduğudur. Buna rağmen işçi sınıfının haklarını araması ve bu hakları genişletmesi için tüm yol ve araçlarla mücadele yürütmesi gerekmektedir. Hukuk mücadelesi de bu araçlardan birisidir.

Denkleştirme Uygulaması

D

enkleştirme uygulaması işçi sınıfının kanayan bir yarasıdır. İşçi sınıfı 4857 sayılı İş Kanunu’nda yer alan denkleştirme uygulamasına karşı yeterli direnç gösterememiş ve bu uygulama yasada yer almıştır. Oysa önceki 1475 sayılı İş Kanunu’nda günlük ve haftalık çalışma saati belirtilmişti. Böylece denkleştirme çalışması yapılamamakta, fazla çalışılan süre için mesai ücreti ödenmekteydi.

Denkleştirme “yoğunlaştırılmış iş haftası” olarak da adlandırılan bir esnek çalışma türüdür. Buna göre çalışma süresi iki aylık (Toplu İş Sözleşmeleriyle bu süre dört aya kadar uzatılabilir) bir zaman dilimi içinde çalışılan günlere ya da haftalara farklı olarak bölünmektedir. Böylece işçi, kimi günler ya da haftalar daha az kimi günler ya da haftalar daha uzun sürelerle çalıştırılabilmektedir. Böylece haftalık çalışma süresi iki ya da dört aylık zaman diliminin ortalaması olarak hesaplanmaktadır. Bu yolla işveren işin yoğun olduğu günlerde ya da haftalarda işçiyi daha uzun süreli çalıştırabiliyor, işin az olduğu günlerde ya da haftalarda ise kısa çalıştırabiliyor. İşçinin fazla çalıştığı günlerdeki mesai ücreti de ödenmiyor.

Mayıs 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

İş Kanunu’nun 41. maddesinin ilk paragrafından bu durum “Denkleştirme esasının uygulandığı hallerde, işçinin haftalık ortalama çalışma süresi, normal haftalık iş süresini aşmamak koşulu ile bazı haftalarda toplam kırkbeş saati aşsa dahi bu çalışmalar fazla çalışma sayılmaz.” olarak açıklanmaktadır. Yine de denkleştirme uygulamasında işçinin günlük çalışması 11 saati aşamaz. Yasada belirtilen haftalık çalışma süresi olan 45 saat ise iki aylık çalışma süresinin ortalaması alınarak hesaplanır. Ancak bu da TİS ile 4 aya kadar arttırılabiliyor. Yani iki veya dört aylık toplam çalışma süresinin ortalaması 45 saati geçemez. Denkleştirme uygulamasının yapılabilmesi için işçi ve işverenin anlaşması şarttır. Buna göre işveren, işçinin onayı olmadan, tek yanlı olarak denkleştirme uygulayamaz. (İş Kanunu mad.63)

8

Denkleştirme uygulaması ile işin yoğun olduğu günlerde işveren işçiyi toplam (6 gün * 11 saat) 66 saat çalıştırabilir. Denkleştirme süresinin hesaplandığı iki veya dört ay içerisinde haftalık normal çalışma süresi olan 45 saat aşılamayacağından, işçiye ödenecek ücret yoğunlaşmış haftalarda fiili çalışma süresine göre değil, haftalık 45 saat olan normal çalışma süresine göre hesaplanarak ödenecektir. Ancak yoğunlaştırılmış iş haftalarında 45 saatin üzerinde çalışan, denkleştirme tamamlanmadan da işten ayrılan işçiye, 45 saatin üzerindeki her saat için zamlı fazla çalışma ücreti ödenecektir. Telefi Çalışması: İş Kanunu’nun 64. maddesinin ilk paragrafı “Zorunlu nedenlerle işin durması, ulusal bayram ve genel tatillerden önce veya sonra işyerinin tatil edilmesi veya benzer nedenlerle işyerinde normal çalışma sürelerinin önemli ölçüde altında çalışılması veya tamamen tatil edilmesi ya da işçinin talebi ile kendisine izin verilmesi hallerinde, işveren iki ay içinde çalışılmayan

Bu yolla işveren işin yoğun olduğu günlerde ya da haftalarda işçiyi daha uzun süreli çalıştırabiliyor, işin az olduğu günlerde ya da haftalarda ise kısa çalıştırabiliyor. İşçinin fazla çalıştığı günlerdeki mesai ücreti de ödenmiyor. süreler için telafi çalışması yaptırabilir. Bu çalışmalar fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma sayılmaz.” denmektedir. Maddenin açıkça belirttiği gibi zorunlu nedenlerle işin durması, genel tatillerden önce veya sonra işyerinin tatil edilmesi ve işçinin talebi ile izin verilmesi durumlarında işçiye çalışılmayan gün ve saatler için telafi çalışması yaptırılabilir. Telefi çalışması tatil günlerinde yaptırılamaz ve günlük 11 saatlik çalışma süresini aşmaması koşuluyla, günde üç saatten fazla olamaz. Telafi çalışması iki aylık süre içerisinde yaptırılabilir. İki aylık süre geçtikten sonra işverenin telafi çalışması yaptırma hakkı yoktur. Son olarak Telafi çalışması için Denkleştirme uygulamasından farklı olarak işçinin onayı gerekmez. İşveren işçiyi, onayını almadan telafi çalışmasına çağırabilir. Gelecek sayımızda Çalışma süreleri, Gece çalışması, çalıştırma yaşı ve yasakları konularını ele alacağız. Sorularını da bekliyoruz. 

..............................................  .............................................. 

ZAFER DİRENEN LİMAN İŞÇİLERİNİN OLACAKTIR!

U

lu s l a r a r a s ı Me r s i n Limanı’nın y ük leme ve boşaltma işini yapan taşeron firma MPO’da çalışan TÜMTİS üyesi işçiler, Akansel Nakliyat ile TÜMTİS arasında imza lanan Toplu İş Sözleşmesinden faydalanmak için mücadele yürütüyor. TÜMTİS Akansel ile imzalanan sözleşmenin MPO’dan çalışan üyeleri için de imzalanması talebini, üst firma MIP ve MPO’ya iletmişti. Bu talebin MİP ve MPO tarafından görmezlikten gelinip kabul edilmemesi üzerine TÜMTİS, aynı sözleşmenin MPO’da çalışan üyeleri için de kabul edilmesi için Mersin 1 No’lu İş Mahkemesi’nde dava açmıştı. Bu davanın görülmesine bir gün kala TÜMTİS; Mersin Limanı A Kapısı önünde MPO, Akansel , Mersin Ambarları, limanda diğer firmalarda çalışan işçiler ile TÜRK-İŞ Bölge Başkanı Edip Gülnar, TÜRK-İŞ

Mersin İl Temsilcisi ve Petrol-iş S e n d i k a s ı Şu b e B a ş k a n ı Adil Alaybeyoğlu, Genel –İş Sendikası Mersin Şube Başkanı Hüseyin Cömert ile Mersin Emek ve Demokrasi Platformu bileşeni sendikaların başkan ve yöneticileri ile işten atılan DevSağlık İş üyesi Toros Devlet Hastanesi çalışanı işçiler kitlesel olarak katıldıkları bir basın açıklaması yaptı. “Toplu Sözleşme hakkımız engellenemez!, Sendika hakkımız engellenemez!, İş ekmek yoksa barış da yok!, İşçiyiz haklıyız kazanacağız!, Direne direne kazanacağız!” sloganlarının atıldığı basın açıklamasında, TÜMTİS Genel Sekreteri Gürel Yılmaz bir konuşma yaptı. Gürel Yılmaz yaptığı basın açıklamasında; “Bir taşeron firma olan ve Uluslararası Mersin Limanı’nın yükleme, boşaltma ve nakliye işlerini ya(Devamı sayfa 9’da) →


Eğitim Köşesi

pan Akansel Nakliyat işçileri daha iyi çalışma koşulları ve daha iyi bir ücretin ancak sendikal örgütlenme ile mümkün olacağına karar vererek sendikamızda örgütlendiler. İşçilerin sendikamıza üye olmaya başlamasından sonra üyelerimiz sendikamızdan istifaya zorlanmış, istifa etmeyen üyelerimiz işten atılmıştı. Bildiğiniz gibi işten atılan toplam 197 üyemiz ve çalışan üyelerimiz ile birlikte 5 Ocak 2009 tarihinde Liman A Kapısı önünde işten çıkarılan üyelerimizin tekrar işbaşı yapmaları talebiyle direniş başlatmıştık. 5.5 ay süren bu direnişin sonucunda hem ana işveren MIP hem de taşeron firmalar Akansel Nakliyat ve MPO yetkilileri ile yapılan görüşmeler sonucunda işten çıkarılan üyelerimizin tamamı tekrar işbaşı yapmıştı. Ana firma MIP tarafından, daha önce, Akansel Nakliyat tarafından yapılan, yükleme ve boşaltma işi; muvazaalı bir şekilde MPO unvanlı taşeron firmaya verilmiştir. Aynı iş aynı işçilerle, aynı araç ve makinelerle aynı yerde yapılmaktadır. Akansel Nakliyat’ta yetki için Çalışma Bakanlığı’na başvuru yaptığımız tarihte MPO bünyesine geçirilen işçilerin tamamı Akansel Nakliyat çalışanı idi ve MPO unvanlı şirket henüz kurulmamıştı. Daha sonra yetki aldığımız Akansel Nakliyat ile sendikamız TÜMTİS arasında Toplu İş Sözleşmesi (TİS) imzalanmıştır. Sendikamızın Akansel Nakliyat işyeriyle ilgili yetki almasını sağlayan, yetki başv ur usu sırası nda A ka nsel Nakliyat işçisi olan üyelerimizin toplu sözleşmeden yarar-

lanmaları için Ocak 2010’da Akansel Nakliyat’a, üst işveren MIP’e bildirimde bulunarak TİS’in MPO İşçilerine de uygulanmasını istedik. Üst işveren MIP TİS hükümlerini uygulamayarak, üyelerimizin sözleşmeden yararlanmalarını engellediler. Üyelerimizin sözleşmeden yararlandırılmamaları üzerini Mersin İş Mahkemesine dava açtık. Açtığımız davanın duruşması 20 Nisan Salı günü Mersin İş Mahkemesi’nde yapılacaktır. Buradan üyelerimizin anayasal haklarını kullanmalarını hilelerle engellemeye çalışan MIP ve MPO işverenlerine sesleniyoruz. İş barışının bozulmasının sorumlusu biz değiliz, biz olmayacağız. Bu yasadışı tutumunuzdan vazgeçin. Sendika olarak kararlıyız. Muvazaalı bir şekilde üyelerimizin devredildiği MPO’daki üyelerimize, TİS hükümleri uygulanıncaya kadar yasal ve meşru tüm haklarımızı kullanmakta kararlıyız. Buradan tüm emek örgütlerini, sendikaları, demokratik kitle örgütlerini, siyasi partileri anayasal haklarının yerine getirilmesi için mücadele eden üyelerimiz ve sendikamız ile dayanışma içerisinde olmaya çağırıyoruz” dedi. 20 Nisan da görülen dava, patronun avukatının “kesin kazanacağız” tavrına rağmen, mahkemenin 5 Temmuz’a ertelenmesi işçiler arasında sevinçle karşılandı. İşçiler bu davayı kazanacaklarını ve fakat aksi bir durum olursa sonuna kadar direneceklerini söylüyorlar. YDİ Çağrı/Mersin 21.04.2010 ✓

ermaye ekonomide en çok kullanılan kavramlardan biridir. Burjuvazi açısından “Bir kimsenin, bir ailenin ya da bir işletmenin gelir getirebilen malvarlığı” biçiminde tanımlanan sermayeye sahip olanlar, burjuva toplumunun gerçek egemenleri, efendileridir. Marksizm sermayeyi yalnızca “gelir getiren malvarlığı” biçiminde tanımlamayı reddeder. Söz konusu malvarlığının nereden kaynaklandığını, nereden geldiğini sorgular ve sermaye tanımının içinde bunu da açıklar. Sermaye, burjuva toplumunun toplumsal ilişkilerinin özgün bir görüntüsüdür. Marksizmde sermaye kategorisi, iki temel teorik önermeden yola çıkılarak açıklanır. Bunlardan birincisi Marksist değer teorisi, diğeri ise para ve işgücünün de meta olarak değerlendirmesidir. Marksist değer teorisine göre metaların değeri onların içinde billurlaşmış (onların üretimi sırasında harcanan) toplumsal ortalama emek miktarı tarafından belirlenir. Meta, üreticinin kendi dolaysız kullanımı için değil, değiş tokuş için, pazarda satmak için üretilen üründür. Pazarda satışa sunulan milyonlarca çeşitteki metaların para cinsinden değer ifadesi olan fiyatlarını, hangi metanın bir diğer meta ile hangi oranla değişeceğini belirleyebilmek için bütün metaların içinde ortak olan şey bulunup çıkarılmak zorundadır. Bu ortak olan şey, onların üretimi için harcanan insan emeğidir. Metaların değeri onların üretimi için harcanan insan emeğinin miktarı ile belirlenir. Para, “Onun yardımıyla, diğer bütün metaların değerinin ifade edildiği ve değiş-tokuş aracı olarak hizmet eden genel metadır.” Gerçekte para da bir metadır. Aynı zamanda işçilerin geçinebilmek için patrona satmak zorunda oldukları işgücü de bir metadır. Sermaye, toplumsal ve ekonomik gelişmenin belli bir aşamasında, meta değişimi sırasında ortaya çıkar. Basit meta değişiminde, meta para karşılığı satılır. Alınan parayla satılan metanın eşdeğeri olan bir başka meta satın alınır. M(eta)-P(ara)-M(eta) bu değişimin formül olarak ifadesidir. Kapitalizmde değişim, daha fazla para elde etmek için meta satın alınması, daha sonra bu metanın satılması biçimindedir. Satın alınan metanın satışından elde edilen para miktarı, metanın satın alınması için ödenenden fazladır. Ortaya bir fazlalık, bir ek, bir artı çıkmaktadır. Bunun formül olarak ifadesi P(ara)-M(eta)-P(ara)1 şeklindedir. P1, P’den büyüktür. Aradaki bu fark nereden kaynaklanmaktadır? Pazarda metalar eşdeğeri karşılığında değiş-tokuş edildiğine göre, dolaşım süreci sonucunda ortaya çıkan fazlalığın kaynağı, kullanıldığında kendi değerinden daha fazla değer üreten bir metadan başka bir şey olamaz. Bu meta işgücüdür. İşçi, işgücünü belirli bir ücret karşılığı patrona satar. Bu ücret, söz konusu işgücünün değerinin fiyatı, para cinsinden ifadesidir. İşgücünün değeri, bütün metalar gibi belirlenir. İşgücünün üretimi için gerekli ortalama emek zaman miktarının karşılığı olan değerin para cinsinden ifadesi, işçinin ücretidir. İşgücünün üretimi demek, işçinin yaşamını sürdürmesi, işgücünü her gün yeniden –satmış olduğu- patronun kullanımına sunması demektir. Bunun için işçinin yemesi, içmesi, barınması, üremesi, iş için gerekli eğitimi alması, belirli kültürel ihtiyaçlarını gidermesi vb. gereklidir. Patron işçiye bunun için içinde yaşanılan toplumun genel zenginliğine de bağlı olan minimumu verir. Bunun karşılığında onun işgücünü kullanır. İşgücünün kullanımı ile üretim yapılır. Çeşitli metalar üretir. İşgücü kullanıldığı sürece, üretim süreci içinde üretilen ürüne emeği değer olarak katar. İşçilere verilen ücret, üretim süreci içinde ürüne katılan tüm değer değil, yalnızca bir bölümü, işgücünün değeri olan bölümünün karşılığıdır. İşçinin üretim sürecinde işgücünü harcayarak ürüne kattığı değerin bir bölümü ödenmez. Buna artı değer denir. Daha sonra dolaşım süreci sonunda ortaya çıkan fazlalığın kaynağı işte bu artı değer, yani işçilerin emeği ile kattığı değerin patronları tarafından el konulan, ödenmeyen kesimdir. İşte sermayenin kaynağı budur. Sermaye bu anlamda birikmiş emektir, patronlar tarafından el konulmuş artı değerin adıdır. 7 Mayıs 2010 ✓

Mayıs 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

S

Sermaye

9


Aşağıda Sendikalı olduğu için işine son verilen Kenan Kansu ile yaptığımız kısa söyleşiyi yayınlıyoruz

YDİ

Çağrı: Yaşadıklarını kısaca anlatır mısın? Kenan Kansu: Burada işçi arkadaşlarım beni yalnız bırakmadıkları için öncelikle onlara teşekkür ediyorum. Tez-Koop İş Sendikasına bağlı bütün işçi arkadaşları burada görmek bana gurur verdi. Arkadaşlarım işçilerin güçlü ve tek yumruk olduğunu gösterdiler. Bu işyerinde atılma sebebim ise, Migros’a bağlı olan bu şok markette 6 yıldan bu yana çalışıyordum. Yani 6 yıl emek verdim. Bu markette de sendikalı olarak çalışıyorduk Arkadaşlarım bana güvendikleri için beni temsilci olarak seçtiler. Biz işçi arkadaşlarımızla hep şunu vurguladık, kazandığımız sosyal haklarımızı sonuna kadar koruyacağız ve sözleşmemize riayet edeceğiz. Fakat patron, imzaladığı sözleş-

meye riayet etmiyordu. Yedi buçuk saat çalışması gereken arkadaşlarımızı 12-13 saat çalıştırıyordu. Part-time statüsünde 6 saat çalışan arkadaşlarımıza yemek vermiyordu. Utanç verici bir durumdu. Türkiye gibi bir ülkede açlık sınırının altında 450 TL gibi bir ücretle çalışıyorsunuz. 15 dakika bir mola dahi verilmiyor. Hem açlık sınırının altında çalışıyorsun, hem de aç çalışıyorsun. Bu duruma karşı çıkarak müdahale ettik. Sözleşmemizde bu yoktu. Sözleşmemizde yemek verileceği, 7,5 saat çalışılacağı vardı ve fakat buna Migros patronu uymadı. Bu işyerlerin de mücadele sonucu patron yanlısı sendikayı yıkarak işçi haklarını savunan sendikamızı buraya getirdik. Bu durum patronu çok rahatsız etti. İşçilerin sendikaya güveni

sonsuzdu. Çünkü bizim onların haklarını savunacağımızı çok iyi biliyorlardı. Patronun uygulamalarında rahatsız olan işçilerin bu rahatsızlığı patronu rahatsız ediyordu. Bu temelde bana sürekli dolaylı olarak sendikal faaliyetlerden uzak durmam için tehditlerde bulundular. Ben onlara beni istemezse arkadaşlarım istemez. Ben işimi de sendikamı da seviyorum diyerek patronun tehdidini geri çevirdim. Bunu üzerine beni çıkarmak için “telefonla niye konuşuyorsun, işyerine izinsiz girdin gibi basit bahaneler ileri sürerek işime son verdiler. Tüm bu haksızlıklara karşı sendikamla birlikte işçilerin yanında olacağım. YDİ Çağrı: Teşekkür ederim 2 Mayıs 2010 YDİ Çağrı/Mersin ✓

sakinleri Kenan’ı haksız yere işten atan Migros patronuna tepki göstererek “Şok mağazasında alışveriş etmeyeceklerini ve mahalleliyi de örgütleyerek” tepkilerini dile getireceklerini söylediler. Bu dönem yapılan TİS çalışmalarında ve grev hazırlığında aktif olarak yer alan Kenan Kansu aynı zamanda işyeri temsilciliği ve şube yönetim kurulu üyesi olarak çalışmaktaydı. 2400 işçinin örgütlü bulunduğu Tez Koop-İş Sendikası Adana Şubesi tarafından yapılan açıklamada Kenan Kansu’nun derhal işe iade edilmesi istendi. Basın açıklaması “Tüm bu gi-

rişimlerimize rağmen sorunun çözülmesi adına olumlu bir adım atılmadığı takdirde, meşru ve demokratik haklarımızı sonuna kadar kullanacağız. MİGROS Ticaret A.Ş. işverenini sağduyulu olmaya, oyunun kurallarına uygun davranmaya ve iş barışını bozabilecek bu tür davranışlardan uzak durmaya davet ediyoruz.” denilerek bitirildi. Açıklama sırasında “Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganları atıldı.

Migros’tan Sendika Düşmanlığı

Mayıs 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

Bu dönem yapılan TİS çalışmalarında ve grev hazırlığında aktif olarak yer alan Kenan Kansu aynı zamanda işyeri temsilciliği ve şube yönetim kurulu üyesi olarak çalışmaktaydı.

10

ŞOK

Mağazasının Mersin Piri Reis şubesinde çalışırken işten çıkarılan TEZ-KOOP İŞ Sendikası Adana 1 No’lu şubesi yönetim kurulu üyesi olan Kenan Kansu için Adana ve Mersin de Şok Marketler önünde yapılan basın açıklamaları ile Migros patronu protesto edildi. Tez Koop-İş Sendikası Adana Şubesi tarafından 28 Nisan’da Adana İnönü Caddesi üzerinde bulunan Migros mağazası önünde yapılan, bizim de destek verdiğimiz basın açıklamasına, Tez Koop-İş üyesi işçiler ve sendika yöneticileri, Türk-İş temsilcileri, KESK ve DİSK’e bağlı sendikaların temsilcileri

katıldı. Saat 17.30’da yapılan ve Tez Koop-İş Sendikası Adana Şube Başkanı Hülya Özcan tarafından okunan basın açıklamasında, Kenan Kansu’nun haksız yere işten çıkarıldığı, Migros’un sendika düşmanlığı yaptığı vurgulandı ve Kenan Kansu’nun tekrar işe alınmaması durumunda eylemlerin süreceği belirtildi. Tez Koop-İş Sendikası aynı basın açıklamasını daha kitlesel olarak bir gün sonra Mersin’de Kenan Kansu’nun işten çıkarıldığı Şok mağazası önünde yaptı. Buradaki basın açıklamasına, Carrefour-SA işçileri, sendika temsilcileri ve mahalleliler de destek verdiler. Mahalle

3 Mayıs 2010 YDİ Çağrı/Adana/Mersin ✓


Dünyadan İşçi Haberleri

Yunanistan

Arjantin

K

Y

unanistanlı işçi ve emekçiler krizin faturasını ödememek konusunda kararlılar. Hükümetin bütçe açığının daraltılması, krizin faturasının emekçilere ödetilmesi olan reform adı verilen bütçe kısıtlamasına gidilmesini protesto etmek için kamu ve özel sektör çalışanlarının başlattığı grev ülkede yaşamı durma noktasına getirdi. Yunanistan Kamu Çalışanları Konfederasyonu’nun (ADEDY) başlattığı 48 saatlik greve, Yunanistan İşçi Sendikaları Federasyonu’nun 24 saatlik grevle katılmasıyla birlikte, devlet daireleri, kamu hizmetleri ve okullar kapalı kaldı, hava ve demiryolu ulaşımı tıkandı. Hava sahasının kapatılmasıyla iç ve dış istikametlere yapılması programlı onlarca sefer iptal edildi, gemilerin limanlardan ayrılmaması yüzünden anakara ile adalar arasındaki bağlantı koptu. Tüm toplu taşıma araçları çalışanlarının mesai boyunca yalnızca 6 saat çalışacaklarını açıklama-

larıyla, trafik durma noktasına geldi. Metro, troleybüs, tramvay, banliyö trenleri ve otobüsler 10.00 - 16.00 saatleri arasında, aynı saatlerde yapılacak protesto gösterilerine göstericileri taşıma kararı aldılar. Büyük bölümü kent merkezlerinde bulunan çoğu işyeri ise kepenklerini açmadı. Medya çalışanları ile teknisyenlerin greve katılmalarıyla, televizyonlarda haber bültenleri yayınlanmazken, haber ağırlıklı internet siteleri sayfalarını yenilemedi. Yazılı basın çalışanlarının da grevde yer almalarıyla yarın gazete bayilerinin raflarının boş kalacağı öğrenildi. Öte yandan, başta başkent Atina ile Selanik kentleri olmak üzere çok sayıda kent merkezinde protesto gösterileri düzenlendi. Sabah saatlerinde başlayan ve geniş çaplı güvenlik önlemleri altında yapılan gösterilerin gün boyunca sürmesi bekleniyor.

apitalizmin kendi yarattığı kriz Avrupa da etkisini giderek daha fazla göstermeye başladı. Yunan burjuvazisinin aldığı önlemlerin İspanya için de alınacağına, her ne kadar İspanya başbakanı yalanlasa da İspanya’daki işsizlik oranının 1997 yılından bu yana yüzde 20’nin üzerinde olduğu, 2010 yılının ilk 3 ayı itibariyle 4 milyon 612 bin 700 işsiz bulunduğu bildirildi. Verilen bilgilerde 2009 yılı sonu itibariyle 4 milyon 326 bin 500 olan işsiz sayısının 2010’un ilk çeyreğinde 286 bin 200 daha artığı ifade edildi. En fazla işsizlik artışının olduğu sektörler hizmet, inşaat ve endüstri olarak açıklanırken, istihdamın yükseldiği tek sektör ise tarım olarak gözüktüğü bilgisi basına yansıdı. İspanya

A

Greve ilişkin bir açık lamada bulunan Liman İşçileri Kooperatifi başkanı ve Arjantin Liman İşçileri Sendikası (SUPA) genel sekreteri Hermes Juárez, “liman işçileri taleplerini dillendirmekte her zamankinden daha haklılar ve güçlüler. İşadamlarının diyalog kanallarını açma zamanı geldi. Artık işçileri dikkate almak zorundalar” sözlerini sarf etti. Juárez işçilerin talepleri yerine getirilene kadar greve devam edeceğini belirtirken, haber ajansları binlerce tırdan oluşan kuyrukların yolları neredeyse ulaşıma kapatmış halde durduklarını açıkladı.

Arjantin

Mayıs 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

İspanya

rjantinli liman işçilerinin grevi sürüyor Geçen say ı m ı zda Arjantin’de Büyük Rosario Limanı başta olmak üzere üç limanda çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve ücretlerin arttırılması talebiyle başlatılan grevi duyurmuştuk. Grev büyüyerek sürüyor. Son katılımlarla birlikte şu anda Arjantin’in sekiz ticari limanında her türlü yükleme faaliyeti durmuş durumda.

11


Kolombiya’da Sendikal ve İnsan Hakları ile İlgili Dayanışma Eylemi

K

olombiya’ya da resmî adıyla Kolombiya Cumhuriyeti, Güney Amerika’da yer alan bir ülkedir. Başkenti Bogota‘ d ır. Kolombiya kuzeyinde Karayib Denizi, doğusunda Venezuela ve Brezilya, güneyinde Peru ve Ekvador, batısında ise Büyük Okyanus ve Panama ile çevrilidir. Denizde, Kolombiya komşuları ABD, Panama, Costa Rica ve Jamaika’dır. 1.141.748 km²´lik Kolombiya topraklarında 44 milyon insan yaşamaktadır. Nüfusun % 60´ını İspanyol ve yerli karışımı mestizolar, % 20´sini İspanyol kökenli beyazlar, % 14´ünü AvrupalıAfrikalı karışımı mulattolar oluşturmaktadır. Kıyı kesimlerinde Afrokolombiyalılar yaşamaktadır. Resmi dili İspanyolcadır, İngilizce, Fransızca ve Portekizce de konuşulmaktadır. Kolombiya, Güney Amerika´nın en önemli üretici ülkelerinden biridir. Karanfil üretiminde dünyada birinci sırada yer alan Kolombiya, kahve üretiminde de dünyada Brezilya´dan sonra ikinci sırada gelmektedir. Ulaşımın ülkede gelişmesi ile birlikte sanayi de hızlı bir büyüme göstermektedir. Tarımdan elde edilen ürünlerin satışı, ulaşım sayesinde ekonomi daha da gelişmektedir. Ülkede limon, portakal, muz, mango ve guava gibi meyveler yetiştirilir. Sık ormanlarından kereste, kâğıt ve kontrplak gibi ürünler elde edilir. Dünyanın en değerli zümrütleri burada çıkarılır. Zengin platin, altın, gümüş, bakır, kömür, demir, tuz, nikel, fosfat, manganez, mika ve kuvars yatakları mevcuttur. Venezuela ve Ekvador sınırları yakınlarında çıkarılan pet-

rolün bir bölümü dış ülkelere satılmaktadır. Modern dokuma ve giyim sanayisinin yanı sıra kimyasal madde, ilaç hammaddeleri, madeni eşya, çimento ve motorlu araç sanayileri de gelişmiştir. Kolombiya’da 30 milyon insan yoksuldur. Çocukların %14’ü yeterli beslenme olanağından uzaktır. Milyonlarca insan açlık sınırında yaşamaktadır. Bu ülkede açlığa, yoksulluğa, hükümet politikalarına karşı demokratik bir mücadele yürütülmektedir. Kolombiya siyasi ve politik mücadele açısından tehlikeli ülkeler sıralaması içinde yer almaktadır. 2005 yılında dünya çapında öldürülen sendikacıların %60 Kolombiya’da meydana gelmiştir. 1980 yılından bu yana Kolombiya’da 1000 sendikacı öldürüldü. Sadece 2009 yılında asker ve paramiliter gruplar tarafından 41 sendikacı katledildi. Katillerin %90’nı korundu ve ceza verilmedi. Kolombiya’da sendikacılar daha iyi bir yaşam ve işçi ücretlerinin artırılması vb. için mücadele yürütmektedir. Bu ülkede Coca-Cola tekelinde 10 bin işçi çalışmaktadır. Bu fabrikada sadece 500 işçi iş akdine sahiptir. İşçiler ayda 150 dolar almaktadır. Bu ülkede faaliyet gösteren bir diğer Amerikan tekeli de Chiquita Brands’tır. Chiquta denilince akla Chiquita muzları gelmektedir. Kolombiya’da Avrupa tekeli Nestle’de faaliyet yürütmektedir. Kolombiya hakkında verdiğim bu kısa bilgilerden şu sonuç ortaya çıkmaktadır. Kolombiya yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarına sahip bir ülkedir. Ama ne yazık ki bu zenginlik kaynakları emperyalistler tarafından sömü-

rülmektedir. Zengin bir ülke de milyonlarca insan açlık sınırında yaşamaktadır. Sendikal mücadele yürüten insanlar öldürülmektedir. Sendikacıların öldürülmelerinin ardında sermayenin olduğu açık ve nettir. Okuyucunun biraz Kolombiya hakkında bilgi sahibi olması için yukarıdaki bilgileri yazdım. 24 Nisa n 2010 ta ri hi nde Berlin’de, Kolombiya’da sendikal ve insan hakları için bir dayanışma eylemi yapıldı. Dayanışma eylemi saat 12’de Wittenberg meydanında başladı. Eyleme 100 kişi katıldı. Dayanışma eylemi, Endüstri Metal Sendikası (IGM) Enternasyonal Grubu, Af Örgütü, Kolombiya için İnsan Hakları Derneği (Kolko), Ver.di, Dünya Ekonomisi Ekoloji Gelişim Derneği (Weed e.v), Kanal B,vb. gruplar tarafından organize edilmişti. 2009 yılında öldürülen 41 sendikacının isimleri kartonlara yazılmıştı. 41 insan bir sıraya dizildi. İki saat boyunca 41 insan, öldürülen 41 sendikacının isimlerinin yazılı olduğu dövizleri elinde tuttu. 42. Kişinin elinde bir döviz daha vardı. Bu kişi en sonda duruyordu. Kartonun üzerinde herhangi bir isim yazılmamıştı. Ama isimsiz karton siyaha boyanmıştı. Siyah renk sırada öldürülecek sendikacıları simgeliyordu. Eylem boyunca konuşmalar yapıldı. Eylemin çağrıcıları arasında Kolombiya’lı gruplar da vardı. Kolombiya’dan katılan bir sendikacı da konuşma yaptı. Yapılan konuşmalarda, Kolombiya’da mücadele yürüten ve sendikal faaliyet yürüten insanlara yönelen saldırıların, devlet ve paramiliter örgütler tarafından yapıldığı, devletin muha-

lifler üzerinde terör estirdiği, katillerin korunduğu ve ceza verilmediği belirtildi. Devlet terörünün sadece sendikacılara değil, politik ve siyasi mücadele yürüten tüm kesimlere yöneldiği, Kolombiya’nın Avrupa Birliği’nin önemli ticaret ortağı olduğu ve Avrupa Birliği’nin Kolombiya’da ki insan hakları ihlalleri bağlamında sessiz kaldığı anlatıldı. Kolombiya için İnsan Hakları Derneği adına bir konuşma yapıldı. Konuşmada, Kolombiya’da bir halk olduklarını, dayanışma eylemine katılan herkese teşekkür ettiklerini, Kolombiya’da mücadele etmek için birçok neden olduğu belirtildi. Konuşmacı, Kolombiya‘da tek yolun devrim olduğunu ve konuşmasını „yaşasın devrim“ sloganı ile bitirdi. Yapılan konuşmaların ardından eylem sona erdirildi. Eylemde Herşeye Rağmen gazetesinin satışı ve bildiri dağıtımı yapıldı. Görüldüğü gibi emperyalizm Kolombiya’nın yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarını sömürmektedir. Emperyalizmin tekelleri Kolombiya’da faaliyet yürütmekte ve gelişen mücadeleyi kanla bastırmaktadır. Kolombiya’da sisteme karşı ve sendikal mücadeleyi örgütleyenlerin öldürülmesinin arkasında sermaye vardır. Kolombiya’da işçilerin ve emekçilerin tek seçeneği devrimdir. Görev bunun için örgütlenmek ve mücadele etmektir. Ya ş a s ı n E n t e r n a s y o n a l Dayanışma Berlin’den Bir YDİ Çağrı Okuru 25.04.2010 ✓

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Aziz Özer • Yönetim Yeri ve Adresi: Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. Ülbeği İş Merkezi No: 9 Kat: 4 Esenyurt - İstanbul • Tel/Fax: (0212) 620 67 57 • e-mail: mail@yid.ydicagri.org • web: www.yid.ydicagri.org YDİ ÇAĞRI Sayı 144’ün İşçi Özel Sayısı • Mayıs 2010 • Fiyatı: Türkiye: 0,50 TL · Türkiye Dışı: 1,00 Avro Baskı: Uğur Matbaacılık (0212-501 81 09) Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi 6. Kat A Blok 4 NA 8-10-11-23 · Topkapı - İstanbul • Yayın Türü: Yerel Süreli


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.