yid_009_web

Page 1

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Haziran 2010 • Fiyatı: 0,50 TL

2010 yılı Toplu İş Sözleşmeleri:

PATRONLAR İLE KAPIŞMAK İÇİN

B

... KENDİNİ DEĞİŞTİRMEK GEREK …

u yıl yine Metal ve Tekstil sekt ör ü nd e p atron örgütleri ile ilgili işkolundaki send i k a l a r To p l u İ ş Sözleşmeleri(TİS) yapacaklar. Her iki sektörde de sendikalı, sendikasız milyonlarca işçi çalışmaktadır. Çalışan bu milyonlarca işçinin yaklaşık yarısı kayıt dışı denilen, ya da “merdiven altı” dedikleri sigortasız işçilerden oluşmaktadır. Bu iki işkolundaki sendikaların kayıtdışı olarak çalıştırılan işçileri özel olarak örgütleme ve bu süreçte var olan yasal sınırları da zorlayarak kayıt altına alma ve bu alandaki işçilerin de görece daha iyi çalışma koşullarına sahip olmaları için yapacakları bir özel çalışma olmayacaktır. Bunun bilincinde olan bizler, esas olarak sendikalarda üye olan işçilerin ve sendikalarının yapmaları gereken alana dönük bir ön tavır belirlemek istiyoruz. Tekstil sektörü her geçen gün biraz daha zayıflayan bir sektör. Tekstil patronlarının önemli bir bölümü kayıt dışı çalıştırama-

Bizler, 1 Mayıs 2010’nun olumlu rüzgârını da yanımıza alarak bu çalışmada üzerimize düşeni yapmalı, işçilerin örgütlenmesini fabrika fabrika örmeli ve özlediğimiz sömürüsüz bir dünya yaratma hedefine adım adım yaklaşmalıyız.

dıkları ve bu durumdan yararlanma olanaklarının kalktığını gördükleri durumda Mısır, Bangladeş, Çin gibi ülkelere doğru k açma k t ad ı rla r. Üretimlerini o alanlara kaydırarak daha hızlı şekilde daha büyük karlar elde etmeye çalışmaktadırlar. Tekstil sektöründeki sendikaların ve onların işyerlerinde örgütlülüklerinin nitelik olarak zayıf olması, bu sektörde bu dönem TİS’de yine daha fazla hak kayıpları ile karşılaşacağı anlamına gelmektedir. Buna rağmen bu alanda mümkün olduğu kadar direnci örgütlemek görevimizdir. Biz bu yazımızda e s a s ola r a k Me t a l Sektörünü ele alacağız. Metal Sektöründe bilindiği gibi üç sendika var ve bu üç sendika da üç ayrı işçi konfederasyonunun üyesidir. Türk Metal Sendikası Türk-İş, Çelik İş Sendikası Ha k-İş, Birleşik Metal İşçileri Sendikası ise DİSK’e üye bir sendikadır. Geçmiş yıllarda hep şahit olduğumuz gibi, bu yıl da sarı (Devamı sayfa 2’de) →

Kapitalizm Aşırı Sömürü ve İşsizliktir!

Cam Sanayi’nde anlaşma

Çalışma Süreleri ve Gece Çalışması

Tez-Koop İş Sendikası 1 No’lu Şube Genel Kurulu yapıldı

devamı sayfa 3’de...

devamı sayfa 5’de...

devamı sayfa 8’de...

devamı sayfa 10’da...


Haziran 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

2

sendikacılığın da ötesinde patronlara ve onların devletine hizmette kusur etmeyen Türk Metal Sendikası’ndan bir mücadele beklemeyeceğiz, tersine bunlar bu mücadeleyi engellemek için patronlarla şimdiden bir işbirliği içerisindedirler. Fakat tabii ki bu sendikanın tekelinde bulundurulan ki, bu patronların ve onların örgütlerinin eliyle gerçekleşmektedir, işyerlerinde çalışan işçiler içerisinde dürüst, sınıf bilinçli işçilerin bağımsız bir mücadele hattı örmelerini, mücadele eden sendika ile ortak hareket etmelerini, başlarındaki sarı, ihanetçi yöneticileri alaşağı etmek için bu dönemi kullanmaları gerektiğini ortadan kaldırmamaktadır. Tersine bu mücadele mutlaka uygun taktiklerle sürdürülmelidir. Ha k-İ ş’e b a ğ l ı Ç e l i k-İ ş Sendikası’nın da geçmiş dönemlerde de olduğu gibi mücadele etme diye bir derdi, tasası yoktur. Bu sendikaya bağlı işyerlerinde çalışan mücadele azmine sahip işçilerin, kendi sendikaları içerisindeki ihanetçi ve işbirlikçi yöneticilere karşı mücadele ederek metal sektöründe mücadele yürütecek sınıf kardeşleriyle güçlerini birleştirmeleri gereklidir. Metal İşçisinin çıkarı bunu ge re k t i r me k t e d i r. G e r iye DİSK’e bağlı Birleşik Metal İşçileri Sendikası kalmaktadır. B i r l e ş i k Me t a l İ ş ç i l e r i Sendikası ise her dönem olduğu gibi bu dönemde bölgelerde TİS için hazırlık yapmaktadır. Bir dizi bölgede işçilerle toplantılar yaparak TİS komitelerini oluşturmaya çalışmaktadır. Bu iyi niyetli çalışma geçmiş dönemlerde de biraz daha farklı olsa da yürütülmüştü. Fakat sonuç hemen her zaman aynı olmuştu: Sarı, hain Türk Metal’in imzalamış olduğu sözleşmeye (içerik olarak aynısına) imza atmak zorunda kalınmıştı. Tabii ki bu sonuçta metal patronlarının örgütü MESS’in Türk Metal ile olan işbirlikçiliği önemli bir rol oynamıştır. Fakat Birleşik Metal İşçileri Sendikası gibi “sınıf ve kitle sendikacılığı” siyaseti güttüğünü iddia eden bir sendikanın bu işbirlikçiliği alt edecek bir çalışma içerisinde olması gerekmektedir. Bugüne kadar bu alanda da başarılı olunamamıştır. Şimdi yeniden ve yine özde aynı tarz bir çalışma ile farklı

bir sonuç alınmaya çalışılmaktadır. Biz tüm iyi niyetlere rağmen bu dönemde farklı bir sonuç alınamayacağını düşünüyoruz. Çünkü; bu mücadelede başarılı olabilmek için yapılması gereken en temel hazırlıklar bu dönemde de yapılmamıştır. Bunlar: Birincisi, sendikanın örgütlü bulunduğu işyerlerinde eğitilmiş, tüm işçilerin desteğine sahip, sendikanın işçilerle birlikte alacağı eylem kararlarını pratiğe dönüştürecek işyeri komiteleri yok denecek kadar azdır. Birkaç işyerinin dışında bu görev yerine getirilmemiştir. Bu görevin yerine getirilmesi için özel bir çalışma yürütülememiştir. İkincisi, sendikanın son iki genel kurulunda doğru olarak aldığı “grev ve dayanışma fonu” yaşama geçirilmemiştir. Grev ve dayanışma fonunun yaşamsal bir konuma getirilmemiş olması, olacak grev veya dayanışma eylemleri sırasında işyerlerinde ücret alamayacak olan işçilerin yaşamsal olarak karşılaması gereken zaruri ihtiyaçlarının karşılanamayacağı anlamına gelir. Her ne kadar politik olarak sınıf bilincine sahip olma gereği sonuna kadar direnme perspektifi savunulsa da, pratikte bunun böyle olmadığı, ev kirasını veremeyen, çocuklarının minimum ihtiyaçlarını karşılayamayan, birikmiş borçlarını-kredi kartı borçları dahil- ödeyemeyen işçilerin evine haciz gittiğinde ciddi sorunların ortaya çıktığı, işçilerin azımsanmayan bir bölümünün mücadeleden uzaklaştığını biliyoruz. Üçüncüsü, metal sektöründe başta metal sektörü açısından birinci derecede önemli olan fabrikalarda çalışan işçilere dönük özel bir çalışma gerektiği gibi yapılmamıştır. Bunun için özel görevlendirmeler vb. yapılmamıştır. Sarı ve hain olan sendikaların tabanına dönük çalışmayı gerektiği kadar gizli bir şekilde yürütmek, metal sektöründeki mücadeleyi başarılı bir şekilde yürütüp yürütememe konusunda ciddi bir öneme sahiptir. Ama bu yapılmamıştır. Durum budur! Bu durum sınıf sendikacılığı anlayışını benimsediğini söyleyen bir sendikanın durumu olmamalıdır. Bu durumda yapılması gereken nedir? -En acil bir şekilde sendika-

nın uzmanlarını, başta örgütlenme uzmanlarını en başta da en önemli işyerlerine yönlendirerek gelecek üç aylık dönemde bu fabrikalardaki işçilere ve özel olarak da işyeri komitelerine eğitim vermelidir. İşyeri Komitesi yetkinleştirilmelidir. İşyeri komiteleri işyerindeki işçilerle MESS’e karşı girişilecek ciddi bir kavgada sonuna kadar direnebilecek kapasiteye ulaştırılmalıdır. -Grev ve dayanışma fonu acilen yaşama geçirilmelidir. Sendikanın kongrelerinde oybirliği ile onaylanan bu kararın her işyerinde yaşama geçirilmesi için yine uzmanlar görevlendirilmelidir. Bu arkadaşlar işyeri işyeri dolaşarak bu fonun ne anlama geldiğini işçilere anlatabilmeli ve onların da desteğini alarak gönüllü bir şekilde yaşama geçirilmelidir. -Başta Ford, Reno, Arçelik, FİAT, Bosch gibi işletmeler olmak üzere bu fabrikalarda çalışan işçilere dönük özel çalışma biçimlerine başvurulmalıdır. Her bölgede DİSK’in üye sendikalarının desteğine başvurularak ve onların tanıdığı işçilerle ilişkiler kurularak, bu gibi işyerlerinde gizli temelde oluşturulmuş işyeri komiteleri kurulmalıdır. Bu komiteler şimdiden müca-

deleye hazırlanmanın nasılı konusunda eğitilmelidirler. Bilinmelidir ki, sermaye cephesi açısından bu sektörde en önemli fabrikalarda üretimden gelen güç kullanılmadan yeni den başarılı bir TİS imzalanması çok zordur. Böylece yeniden şanlı direnişlerin örgütlenmesi ve başarılı bir şekilde zaferle taçlandırılması uzun bir zaman daha hayal olarak kalacaktır. Bizler, 1 Mayıs 2010’nun olumlu rüzgârını da yanımıza alarak bu çalışmada üzerimize düşeni yapmalı, işçilerin örgütlenmesini fabrika fabrika örmeli ve özlediğimiz sömürüsüz bir dünya yaratma hedefine adım adım yaklaşmalıyız. Çünkü biliyoruz ki, sermayenin iktidarının yıkılmasının tek yolu vardır: İşçi sınıfının örgütlenerek Bolşevik saf lara kazanılması! Ancak o zaman siyasi iktidarı zorla ele geçirme, sömürüsüz, sınıfsız, özgürlüğün kol gezdiği, “üreten biz, yöneten de biz olacağız” şiarının gerçekleştiği, siyasi iktidarın işçi sınıfının elinde olduğu bir düzene ulaşmış olacağız. Haydi Mücadeleye! 6 Haziran 2010 ✓

Her işçinin edinmesi gereken temel bilgiler bu broşürlerde...


H

alkımız içerisinde yaygın bir şekilde bir fıkra anlatılır. En azından bazı bölgelerde bu yaygındır. Fıkra şöyle: "Günün birinde çok gürbüz bir boğa çayda su içmektedir. Bunu gören bir kurbağa hayretler içerisinde kalır ve boğanın nasıl suyu kana kana içtiğini görür. Kendisi de bu boğa gibi gürbüz olmayı kafasına koyar. Bunun yolunun da çaydan çok su içerek mümkün olduğunu düşünür. Kendisi de başlar kana kana su içmeye… ve suyu içer… içer ve içer… Sonunda o duruma gelir ki içtiği çok su yüzünden patlar ve yok olur. Yani kurbağa ne kadar da boğa olmaya kararlı olsa da fiziki olarak bu mümkün değildir. Bunu bilemeyen zavallı kurbağacık bilmezliği hayatıyla öder." Şimdi neden böyle bir fıkrayı anlattığımı anlatayım:

&

BOĞA

ona uygun olarak üretimden gelen güçlerini kullanılacaklar ve “sen durunca hayat durur” doğru tespiti gerçeklik kazanmış olacak. Şimdi bu durum yokken, bu şiarı atıp sanki bugün kendi güçleri buna uygunmuş gibi bir resim oluşturup kurbağa gibi hem kendilerini hem de işçi sınıfını kandıran bu oportünistler aslında olumsuz bir etkide bulunarak, sınıfı yanlış eğitmektedirler. Ve nitekim sonuçta hayal kırıklığı yaratıp sadece kendileri “intihar” etmiyorlar aynı zamanda yarattıkları hayal kırıklığı ile işçilerin “bu iş olmuyor” demesinin yolunu açarak sermaye düzenine adaptasyonu sağlamada pozitif rol oynayarak sınıf mücadelesine zarar vermektedirler. Tekel işçilerinin direnişi ile il-

Böyle bir şiarı yaşamla buluşturmanın yolu, işçi sınıfının fabrikalarda ve hizmet sektöründe ciddi bir şekilde örgütlenmesi gerekmektedir. Ya şu genel grev genel direniş sloganını yıllardır, hatta neredeyse çeyrek yüzyılı aşkındır savunan oportünistlerimizi kurbağaya benzetiyorum. Teşmilden hata olursa özür dilerim. Fakat gerçek şu ki: “Genel grevi, genel direniş” sloganı kendi başına alındığında iyi niyetli öne sürülen bir şiar ve tabii ki yaşama geçirilebilse iyi bir şey. Ama gel gör ki 25 yılı aşkındır bu sloganı savunanlar şunu bir türlü göremiyorlar: Böyle bir şiarı yaşamla buluşturmanın yolu, işçi sınıfının fabrikalarda ve hizmet sektöründe ciddi bir şekilde örgütlenmesi gerekmektedir. Yani her işletmede gerçekten komünistim diyen örgütün işyeri hücreleri olacak onlar işçilerle mütemadiyen bir ilişki içerisinde olacaklar ve ilişki içerisinde oldukları işçilere kendi siyasetlerini götürecekler, onlara öğretecekler ama onlardan her an öğrenmeye de hazır olacaklar. Ve ancak böyle bir durumun sonunda da “genel grevi, genel direniş” şiarı atıldığında

gili olarak da 26 Mayıs için “genel direniş, genel grev” çağrısında bulunanlar, en kalabalık olan alanın 3 bin kişiyle ölçülü olduğunu gördüklerinde, kurbağa iken boğa olunamayacağını, boğa olmanın en temel kriterinin bizzat o genlere sahip olmaktan geçtiğini bilmeleri gerekir. Yani eğer sınıfı bu mücadeleye sevk edip mücadeleyi yükselteceksen, o zaman o sınıfın içerisinde güç biriktirerek ve o sınıfla birlikte sermaye devleti ve o devletin gerçek sahipleri olan patronlara karşı üretimden gelen gücün kullanılarak başarılı olunabileceğinin kavranması gerekir. Ama yirmi beş-otuz yıldır bunu göremeyenlerin bundan sonrada görecekleri yoktur. Görev Bolşeviklere düşmektedir. Bizim de bazı alanlarda olan yetersizliği aşarak, kendimizi yenileyerek çalışmamız gerekmektedir. Bir Yeni İşçi Dünyası okuru 5 Haziran 2010 ✓

KAPİTALİZM AŞIRI SÖMÜRÜ VE İŞSİZLİKTİR

Ü

zerine çokça yazılıp çizilen sermayenin krizi hakkında her gün yeniden araştırma sonuçları yayınlanmaktadır. Bu yeni araştırma sonuçları OECD’ye üye ülkelerin ekonomik gelişmeleri ile alakalı olanlar içerisinde en son Mayıs 2010 sonuna doğru yayınlanmış olanı biraz fazla ilgimizi çekmektedir. Bu araştırma sonuçlarına göre yeniden ekonomik gelişme yönü revize edilmekte ve OECD ülkelerinin durumu ortaya konmaktadır. Genel olarak yapılan tespitlerde tüm OECD ülkelerinde bu yıl ve gelecek yıl, daha önce yapılan araştırmalara göre daha hızlı büyüyecekleri yönünde. Fakat bu araştırma sonuçlarına göre yine en önemli olan tespit şudur ki; Tüm ülkelerdeki ekonomik gelişmeye karşın işsizlik oranlarında esasta bir gerileme olmamaktadır. En iyi halde işsizlik sayısı yerinde saymaktadır. Eh kapitalizmden sıfır işsizlik herhalde kimsenin beklentisi olmasa gerek. Çünkü kapitalizm eşittir işsizlik, yoksulluk, sefalet ve savaştır. Bugün olan tam da budur! Bir dizi ülkede alabildiğine bir ekonomik gelişme ve bunun karşısında ama ciddi oranda işsizlik sürüp gitmektedir.

Bunlara örnek yaşadığımız ülkedir. Türk ekonomisi bu yıl yüzde 6,8’lik büyüme ile OECD ülkeleri arasında büyüme şampiyonu olacak. Öyle diyor araştırmaları. Gelecek yıl yüzde 4,5 büyüme hızı beklenmektedir ve fakat işsizliğin düşmesini bırakalım, işsizliğin artacağı yönünde tespitler vardır. Peki, işsizliğin artmasına karşı “önlem”leri yok mu? Olmaz olur mu? Sermayenin kalemşorları işsizliğin artmasını önlemek için esnekliğin daha arttırılması, kuralsız çalışmanın daha da yaygınlaştırılması, yeni esneklik ve güvencesiz çalışma yöntemlerinin kullanılması gerektiğini iddia ediyorlar. Evet, bu onların planı! Ya bizim planımız ne? Bizim planımız, işsizliğe, yoksulluğa, çalışma hayatının çekilmez hale getirilmesine, çevrenin yaşanmaz hale getirilmesine, emperyalist gerici haksız savaşlara karşı, yani kapitalizmin barbarlığına karşı mücadeledir! Bu mücadelenin hedefi devrimdir, sosyalizmdir! Sınıfsız sömürüsüz bir dünyadır. Çalışabilir durumda olan herkesin çalıştığı insanca yaşamın sürdüğü bir dünya! Kula kulluğun bittiği bir dünya! Böyle bir dünya için mücadele edilmeye değer! 5 Haziran 2010 ✓

Haziran 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

KURBAĞA

3


! I T ÇIK İsteme Adresi: Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. Ülbeği İş Mer. No: 9 Kat 4 Esenyurt/İstanbul Tel: 0212/6206757

Haziran 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

I

4

Bu broşür ve daha sonra çıkacak olan iki broşür, Avusturya işçi hareketinin en önemli belgeleri olan Franz Strobl, Lepold Spira, Franz West tarafından yazılan -1952 yılında “Stern Verlag” (Yıldız Yayınevi) tarafından yayınlanmış ve bu yapıtların 1955 yılında KPÖ’de eğitimi yapılmıştır.- Avusturya İşçi Sınıfının Tarihi’nin incelenmesini okuyucularımıza sunuyoruz. Amacımız Avusturya işçi sınıfının tarihi olarak ortaya çıkışı, mücadele yılları ve bugün de işçi sınıfının sosyalizm uğruna mücadelesine ışık tutan deneyimlerini Türkçe diline kazandırmak, göçmen ve yerli işçilerin birlikte yürütecekleri mücadelede yardımcı olmasıdır.

(Avusturya İşçi Hareketinin Tarihi Üzerine I, Önsöz)

FRANSA’DA KAĞITSIZ GÖÇMEN EMEKÇİLERİNİN MÜCADELESİ ÜZERİNE

rkçılığa karşı olan derneklerin ve iki sendikanın (CGT -Confédération généra le du trava i l-Genel Sendikalar Konfederasyonu- ve SOLIDAIRE-Dayanışma-) önderliğinde 6000 kağıtsız göçmen işçi (Fransa’da oturma ve çalışma izni olmayan, çoğu Afrikalı emekçiler) bir düzine işyerini işgal edip 6 aydır greve devam etmektedir. Eylem içinde olanların 400’e yakını ev işlerinde ve temizlik işlerinde çalışan kadın emekçilerdir. Eylemcilerin 2100’e yakın kağıtsız işçi de farklı iş yerlerinde; sanayide, inşaatta ve özellikle otel-restoran vb. İşyerlerinde çok ucuza çalıştıkları yetmiyormuş gibi, bütün sosyal haklardan da yoksun konumdalar. Greve önderlik eden kuruluşların göçmenlerle ilgili bakanla yaptığı görüşmeler, 2009 yılı Kasım ayında tıkanmış ve o gün bugündür herhangi bir gelişme kaydedilmemişti. Bahsi geçen kuruluşlar Mart 2010’da yapılan bölgesel seçimlerden sonra, yeni bir genelge ile kağıtsız göçmenlerin durumlarının düzeltilebileceği umuduyla mücadeleyi sürdürdüler. Seçimlerden sonra düşünülenin tersi gelişmeler yaşandı. Bölgesel seçimlerden yenilgi ile çıkan hükümet, kendi seçme-

Daha fazla sömürü için; kağıtsızların grevini ve eylemlerini düşük ücret ödeyen otel, restoran vb. işyerlerinin patronları da destekleyip, oturma ve çalışma izni verilmesini istiyorlar. nine yaranmak ve memnun etmek için, kağıtsız göçmenleri sınır dışı etmeyi kolaylaştıracak yeni bir genelge çıkardı. Bu genelgeye rağmen 21 Nisan 2010 da CGT sendikasının önderliğinde bir delegasyon göçmenlerle ilgili bakanla görüşmeler yaptı. Görüşme sonucu bakan ancak, herkesin bulundukların valiliklere tek tek başvuru yapabileceği, kağıtsızların geneli için oturma ve çalışma izni verilmesinin söz konusu olamayacağı söylemiştir. Anda kağıtsız göçmenlerin büyük çoğunluğu için bir umut ışığı yok. Çoğu, zamanın kendi aleyhlerine işlediğini görüyor. Buna rağmen yılmadan mücadelelerini sürdürmektedirler. 2009 yılının son aylarında bir yerde çalıştığını ispat eden ve sürekli çalıştığına dair belge alan kağıtsız göçmenlerin çok az bir kısmı, tek tek valiliklere başvurarak oturma ve çalışma izni almıştı. Her gün, her an kağıtsız göçmenler geldikleri ülkelere gön-

derilme riski ile karşı karşıyalar. Polisin baskısı gittikçe artıyor. Polis mücadeleyi kırmak için her yola başvurmaktadır. Grevcileri işgal ettikleri bazı yerlerden dışarı atarak, o yerleri boşaltmaktadır. Buna karşılık kağıtsızların direnişi sürüyor. Örneğin 28 Nisan 2010 da onlarca kağıtsız çocuklar da dahil Paris yakınlarında bir kiliseyi işgal edip, 62 kağıtsız göçmenin durumunun düzeltilmesini istiyorlar. Daha fazla sömürü için; kağıtsızların grevini ve eylemlerini düşük ücret ödeyen otel, restoran vb. işyerlerinin patronları da destekleyip, oturma ve çalışma izni verilmesini istiyorlar. Kağ ıtsı z göçmen ler içi n Fransa Devlet Başkanı Sarkozy ise şunları söylemektedir: “Restoran mutfağında çalışmakla Fransız olunmaz. Genel olarak kağıtsızların hepsine oturma ve çalışma izni vermek yıkıma götürür, insan kaçakçılarının işine yarar.”

Ayrıca, işverenlere çağrı yaparak kağıtsızlar yerine oturma ve çalışma izni olan, fakat işsiz olan yabancılara „iş verin“ derken, sanki sorumlusu kağıtsız göçmenlermiş gibi, Fransa’da %22 yabancı işsizin varlığından dem vurmayı ise ihmal etmiyor. Hükümet bu konudaki eylemiyle 2009 da 23.000 kağıtsız göçmeni ülkelerine gönderdi, 2010 yılında da 25.000 kağıtsız göçmeni göndermeyi planlamış durumdadır. Göçmenlere uygulanan bu baskı politikasına karşı Fransa işçi sınıfı bu duruma sessiz kalmamalı aynı zamanda kağıtsız göçmenlerle omuz omuza mücadele etmelidir. Herşeye rağmen kağıtsız göçmenlerin kavgacı mücadelesi kararlılıkla devam ediyor. Nice şehrinde 31 Mayıs- 1 Haziran tarihlerinde Afrika Ülkelerinin „Bağımsızlığının“ 50. yılı kutlamaları zir vesi yapılacak. Kağıtsızlar Kolektifi bütün kağıtsızlara oturma ve çalışma izni verilmesi için Paris’ten Nice’e 930 km’lik yolu yürüme kararı almıştır. Bütün kağıtsızlara çalışma ve oturma hakkı verilmelidir! Fransa’dan Yeni İşçi Dünyası okuru ✓


Genel Grev Fiyaskosu

Cam Sanayi’nde anlaşma

Biz bir kez daha, “Genel grev, genel direniş” sloganı ile oynanmaması gerektiğini söylüyoruz. Bu slogan bir propaganda ajitasyon sloganı değil, eylem sloganıdır. da sınıfın genel greve çıkacağı koşulların ve sınıfın hazır olması gerekir. Bunu söylerken derdimiz bir umutsuzluk yaratmak değil tabiî ki. Görev; sınıf içinde örgütlenmek fabrikaları kalelerimiz haline getirerek sınıfı aynı zamanda devrimin arifesi olan genel grev için de örgütlemeye hazırlamaktır. Bu gün ülkelerimizin dört bir bucağında ne olduğunu bu yazıyı yazarken takip edebilmiş değilim, Mersin de işçiler işi durdurup alana gelmemişlerdi. KESK, ağırlığını Eğitim Sen’in oluşturduğu kamu emekçileri -ki onların da tümü değildi. Kamu da çalışan diğer emekçiler iş bırakmamıştı.- Yaklaşık iki bin kişi istasyon önünde bir araya gelerek saat 11.00 de İstiklal Caddesi ve Hastane Caddesini takip ederek Metropol da bulunan AKP il binasına kadar yürüdüler. Yürüyüşte yine “Genel grev, genel direniş” sloganları atılıyordu. Yani yalnızca sloganda kalan bir genel grev ve genel direniş vardı Mersin de. Emek ve meslek örgütleri adına KESK dönem sözcüsü Yusuf Kaya bir açıklama yaptı. Sendika ağalarının yaklaşımını teşhir etti. “Biz, milyonlarca emekçinin insanlık dışı bir asgari ücret dayatması altında yaşadığı, eğitim ve sağlık hizmetlerinin paralı hale getirildiği, emeklilerin geçim sıkıntısında bezdirildiği bir ülke istemiyoruz.” Denilen basın açılamasında 12 maddelik önerileri temelinde “GREV” de olduklarını belirtti. Biz bir kez daha, “Genel grev, genel direniş” sloganı ile oynanmaması gerektiğini söylüyoruz. Bu slogan bir propaganda ajitasyon sloganı değil, eylem sloganıdır. Yeni İşçi Dünyası/Mersin 26 Mayıs 2010 ✓

Kristal-İş Mersin Şube Başkanı Tamer Tat

Bu görüşmeler esnasında patron, idari maddeler ile esnek çalışma, taşeron konusu, fazla mesai, iş görememezlik durumunda ikramiye kesintisini gündeme getirmiş. Bu maddeler eski haliyle kalmış.

C

am Sanayi patronları ile Kristal-İş arasında yürütülen 22. Dönem Grup Toplu İş Sözleşmesi (TİS) 14 Mayıs 2010 günü anlaşma ile sonuçlandı. Kristal-İş Mersin Şube Başkanı Tamer Tat’ın gazetemize yaptığı açıklamaya göre 11.01.2010 tarihinden bu yana yapılan 10 görüşmenin sonucu, işçilerin büyük çoğunluğu tarafından onaylanan TİS imzalandı. Bu görüşmeler sürecinde Kristal-İş’in örgütlü olduğu bütün işyerlerinde işçiler ile toplantılar yapılmış, onların da görüşleri dikkate alınarak bu sözleşme imzalandı. 4207 işçiyi kapsayan grup sözleşmesinde ücretlere ortalama %10 ücret zammı, sosyal zamlar ise %20 civarında oldu. Bunun dışında izin, 2 bayram ve yakacak olarak adlandırılan 4 paket olarak adlandırılan pakete ise %15 zam yapıldı. Bu zamların saat ücretine yansıdığını belirten Tat, ücretlere yapılan % 8,1 oranındaki zammın, 2009 krizini göz önünde bulundurduğumuzda başarı olduğunu, bunun enflas-

yonun üzerinde bir zam olduğunu belirtti. Daha önce 8 Lira 10 kuruş olan saat ücretlerine ortalama 65 kuruş zam yapılmış oldu. Ay n ı s ö z l e ş m e G e b z e Çayırova’da cam elyaf üretimi yapan fabrikadaki işçiler için geçerli olmayacak. 480 işçinin çalıştığı bu iş yerinde patron 40 milyon TL zarar ettiğini ve aynı sözleşmenin burada da uygulanması halinde fabrikayı kapatacağı tehdidinde bulunmuş. Bundan dolayı, sosyal zamlar aynı olmak üzere ücretlere yalnızca %3 zam yapılmış. Bu sözleşme karşılığı patron TİS’e girmeyen ve fakat ayrı bir protokolle iş güvencesi teminatı vermiş. Bu teminatın ne kadar uygulanacağı ise belli değil. Bu görüşmeler esnasında patron, idari maddeler ile esnek çalışma, taşeron konusu, fazla mesai, iş görememezlik durumunda ikramiye kesintisini gündeme getirmiş. Bu maddeler eski haliyle kalmış. YDİ Çağrı/ Mersin 21.05.2010 ✓

Haziran 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

B

iliyorum böyle bir başlık attığımız için birileri bize kızacak. Ne demek fiyasko diye. Günlerdir 26 Mayıs’ta genel grev ve genel direnişle hayatı durduracaklarını yazdılar, söylediler. 1 Mayıs’ta alanlarda “Genel grev, genel direniş” sloganını işçilere attırdılar. İşçileri emekçileri genel greve çağırdılar. Hatta Evrensel 14 Mayıs tarihli sayısında “İşçiler genel greve hazır” diye yazıyordu. Eyleme sayılı günler kala sarı sendikalar tek tek genel greve katılmayacakları açıklamalarını yapmaya başladılar. Yalnızca Türk İş’e bağlı Maden İş Zonguldak’ta bir saat iş bırakma eylemi yapacağını açıkladı. Türk-İş ve DİSK’te “Genel grev beklentisi içinde olanları hayal kırıklığına uğrattı. Hayal kırıklığına uğrayanlar “Kahrolsun sendika ağaları” diye slogan atmaya başladılar. Biz Yeni İşçi Dünyasında, Genel grev üzerine yazdık. Genel Grev’in bir propaganda ajitasyon sloganı değil, eylem sloganı olduğunu anlattık. Genel grevi sendika ağalarından beklemenin yanlışlığını vurguladık. Bu sloganın bir eylem sloganı olduğunu söyledik. Genel grevin hayata geçirilebilmesi için fabrikalarda işçiler arasında sağlam bir örgütlülüğün olması, sendika ağalarının etkisinin önemli oranda kırılması gerektiğini söyledik. Bu da yetmez, bizzat işçilerin de genel greve hazır olması gerekir. Peki, 26 Mayıs öncesi durum neydi? Durum yukarıda söylediğimizin tam tersi idi. Fabrikalarda işçilerin önemli bir kısmı, daha hala sendikal anlamda dahi örgütlü değil. Örgütlü olan işçilerin önemli bir kısmı sendika ağalarının ve düzenin etkisi altında. Diyelim ki devrimcilerin, komünistlerin sağlam bir örgütlülüğü var. Bu koşullarda

5


+kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa

Direniş ve Mücadelelerden Kısa Kısa...

B

u bölümde işçi sınıfı haberlerine, eylem ve direnişlere yer vereceğiz. Sizlerde fabrikanızda, işyerinizde yaşanan sorunları, eylem ve direnişleri iscikosesi@gmail.com adresine iletebilirsiniz.

İstanbul / Bilgi Üniversitesi 5 Mayıs: İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden üç işçi sendikaya üye oldukları için işten çıkarıldılar. DİSK Sosyal-İş Sendikasının Mart 2010’dan bu yana örgütleme çalışması yürüttüğü üniversite de yüzlerce çalışan sendikaya üye olmuştu. Üniversite yönetiminin sendikalaşmaya karşı saygılı olacağı taahhüdünde bulunmasına rağmen Kadir Karabulak, Rıza Karaçeper ve Bülent Karaçeper adlı işçiler işten çıkarıldılar. İşten çıkarılan işçilerin oturma eylemi Santral Kampüsü’nde devam ediyor.

İstanbul / UPS Kargo 6 Mayıs: TÜMTİS’e üye oldukları için işten atılan UPS işçilerinin eylemi sürüyor. 5000’e yakın çalışanı olan UPS’de günde 10-12 saat çalışılıyor. Kölelik koşullarına karşı sendikalı olmaya karar veren işçilerin örgütlenmesi UPS tarafından tehdit, baskı ve işten atmalarla engellenmeye çalışılıyor. Bu baskılara karşı işten atılan işçiler ve TÜMTİS Mahmutbey Aktarma Merkezi önünde bir basın açıklaması yaparak durumu protesto ettiler. UPS’de sendikalı oldukları için toplam 41 işçi işten çıkarılmış durumda.

Mersin / Toros Devlet Hastanesi 7 Mayıs: Toros Devlet Hastanesi’nde yapılan temizlik işleri ihalesi sonrasında ihaleyi alan şirket tarafından 40 yaşını geçtikleri için işten çıkarılan işçilerin direnişi sürüyor. Mahkeme kararı ile işe dönen işçiler, karara rağmen tekrar işten çıkarılmışlardı. Hastane ve şirket yönetimini yargı kararına uymaya çağıran işçiler yaptıkları basın açıklamasında kendi yerlerine yeni üç işçi alındığını da açıkladılar.

Haziran 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

İstanbul / Samka Metal 12 Mayıs: Birleşik Metal-İş Sendikasında örgütlenen 14 işçi işten çıkarıldı. İşten çıkarılan işçiler fabrika önünde oturma eylemi ile direniyorlar. Samka patronunun örgütlenmeyi kırmak ve sendikalı işçilere gözdağı vermek için işçileri işten çıkardığını açıklayan Birleşik Metal-İş Sendikası bu baskılara karşı direnişle cevap vereceklerini açıkladı.

İstanbul / THY 20 Mayıs: Hava-İş Sendikaı ile THY arasında süren TİS’nde anlaşma sağlanamayınca grev kararı alındı. Resmi arabulucu ile de anlaşma sağlanamayınca Hava-İş Sendikası grev kararı alarak, işverene tebliğ etti. Hava-İş Sendikası THY yönetiminin talepleri karşılamaya yönelik bir yaklaşım sergilemediğini ve bu yüzden grev kararı aldıklarını açıkladı.

Adana / Mercimek Belediyesi 25 Mayıs: 14 aydır maaşları ödenmeyen Mercimek Belediyesi işçileri iş bıraktı. 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde iş başına gelen yeni belediye başkanının 14 aydır kendilerine maaş vermediğini belirten işçiler ödeme yapılıncaya kadar iş başı yapmayacaklarını açıkladılar. Belediye Başkanı Cumali Çavuş işçiler adına kendisiyle görüşen Genel-İş Adana 2 no’lu şube başkanı Kemal Aslan’a belediyenin 5 milyon TL borcunun bulunduğunu, İller Bankası’ndan alınan paranın borçlara gittiğini ve bu yüzden ödeme yapamadığını, Haziran ayından itibaren en azından yarım maaş ödeme yapacağını açıkladı. Bunu kabul etmeyen işçiler ödeme yapılıncaya kadar iş başı yapmayacaklarını bildirdiler. Ayrıca belediye elektrik aboneliğinin üzerine yapıldığını söyleyen işçi Mesut Ayaz yaklaşık 160 bin TL elektrik borcu olduğuna dair tebligat aldığını söyledi.

İzmit / Goodyear – Birsa – Türk Pirelli

25 Mayıs: DİSK Lastik-İş Sendikası anlaşma sağlanamayan TİS süreci sonunda grev kararı aldı. Pirelli, Brisa ve Goodyear fabrikalarına grev kararını asan Lastik-İş Sendikası ve üye işBalıkesir / Assan Gıda çiler fabrika önlerinde eylem yaptılar. Lastik-İş Sendikası grev kararını astıktan sonra 9 Haziran’da greve başlayacaklarını bil16 Mayıs: Tek Gıda-İş Sendikası’nda örgütlenen 22 işçi işten dirdi. Yaklaşık 3.500 işçiyi kapsayan TİS’nde sendika ücretlerde çıkarıldı. İşten çıkarılmaları ertesinde fabrika önünde direnişe %10 ve sosyal ödemelerde %20 oranında zam talep ediyordu. geçen işçiler basın açıklaması yaptılar. Tek Gıda-İş Sendikasının Patronlar ise herhangi bir teklifte dahi bulunmamışlardı. yanı sıra Petrol-İş, Genel-İş, Eğitim-Sen, Yörsan ve Susurluk Belediye İşçileri de eyleme katılarak işçilere destek verdiler.

İstanbul / Kartal Eğitim Hastanesi

İstanbul / Procast Metal

6

OSB’de bulunan Procast Metal’de örgütlenen işçiler tazminatları dahi ödenmeden işten çıkarıldılar. Bu durumu protesto eden Procast işçileri ve Birleşik Metal-İş Sendikası fabrika önünde eylem yaptı. Bölgedeki fabrikalardan işçilerin ve Nakliyat-İş yöneticilerinin destek verdiği eylem sonrası patronun şikayet ettiği 12 işçi ifade vermek üzere Jandarma Karakolu’na çağrıldı.

27 Mayıs: 26 Mayıs’ta yapılan genel eyleme katıldıkları için Dev Sağlık-İş üyesi 4 işçiye işbaşı yaptırılmadı. İşbaşı yaptı18 Mayıs: DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası’nda örgütlendikleri rılmayan işçiler hastane yönetimi ile görüşerek süre verdiler. için işten çıkarılan 12 işçi fabrika önünde eylem yaptılar. Tuzla İşçiler süre bitiminde direnişe geçeceklerini açıkladılar.


P

endik/Kurtköy’de faaliyet gösteren, metalden ambalaj ürünleri imal eden Samka Metal Ambalaj San. A.Ş. fabrikasında çalışan 91 işçiden 65’i Birleşik Metal-İş’e üye oldular. İşçilerin sendikaya üye olduğunu öğrenen patron, önce işçileri sendikadan istifa etmeleri için ikna etmeye çalıştı. İkna olmayan, hak olan sendika üyeliğinde direnen işçiler göstermelik gerekçelerle işten atıldı. İşten atılan 13 işçi fabrika önünde direnişe geçti. 21 Mayıs Cuma günü direnişte bulunan işçilere destek ziyaretinde bulunduk. Sohbet sırasında işçiler şunları anlattı: İşten atılan 13 işçiden 8’i, çalışan işçilerin yüzde 90’nı kadın işçi. İşçiler asgari ücret alıyor. 10 yıllık işçi ile işe yeni giren işçi arasında ücret bazında bir farklılık yok. Çalışma saatleri çok uzun. Saat 22.00’ye kadar mesai var denilerek işçiler çalıştırılıyor. Çalışma şartları ağır. İş güvenliği yok. Kimi işçilerin parmakları kopmuş, kimisinin parmakları kesilmiş. Fabrikada sık sık iş kazası yaşanıyor. Fabrikada doktor yok. Yaralanan işçiler özel

hastanede gerekli makamlara bilgi verilmeden tedavi ettiriliyor. Fabrikada içme suyu yok. İşçiler musluk suyu içmek zorunda kalıyor. Öğlen yemeği yetersiz. Yemek ile birlikte sadece çeyrek ekmek veriliyor. Çay veriliyor, fakat sadece iki şeker birlikte veriliyor. Patron işçilerle hakaret ederek konuşuyor. Kadın işçilerin soyunma odasına, tuvaletine kadın işçiler içeriden iken patron giriyor. Servis yok. Yol parası ödenmiyor. İşçinin çalıştığı iş dışında işçilere iş yaptırılıyor. Çalışmak istemeyen işçilere, “ya yaparsın, ya da defolup gidersin” deniliyor. İşçilere psikolojik baskı uygulanıyor. Samka Metal işçileri kölelik koşullarına tepki göstererek, Birleşik Metal İş Sendikası’na üye olmuşlar. Amaçlarının işe sendikalı olarak geri dönmek olduğunu, başarıya ulaşana kadar direnişe devam edeceklerini söylediler. Okurlarımızı sendikalı olarak işe geri dönme mücadelesi veren Samka Metal işçilerinin mücadelesini desteklemeye, dayanışmaya çağırıyoruz. 21 Mayıs 2010 ✓

Bangladeş’ten Haberler Fabrikaların Kapılarını Açın!

1

Mayıs’ta Başkent Dakka’da yapılan Mitingde, NGWF Sendikası çoğunluğunu Kadın işçilerin oluşturduğu 5 binin üzerinde kitle, Giyim sektöründe çalışan işçiler için daha fazla iş güvenliği talep etti. 1990 yılından bu yana bu bölgede 33 büyük yangın faciasının sonucunda toplam 400 İnsan öldürüldü ve toplam 200 olayda yaklaşık 5 bin kişi yaralandı. Spectrum’daki yaşanan yangın sonucunda çöken binada ölen 64 kişi ve çok sayıda yaralı bu hesabın içinde değil. NGWF Sendikasının iddiasına göre, bu korkunç olayların nedeni öncelikle fabrika sahiplerinin yapılan üretim boyunca fabrikaların kapılarını kapalı tutmalarıdır. Sendika, bu tehlikeli gelişmeler sonucunda bugüne kadar çok sayıda işçinin sağlığının tehlikeye atılması ve çok işçinin hayatları ödemelerine neden olan bu uygulamanın son bulmasını talep etmektedir. NGWF Sendikası şu başlık altında yeni bir kampanya açmış bulunmaktadır: “Yangınlara Son!

– Fabrika kapılarının kapalı tutulmasına son! – Giyim fabrikalarında çalışan kadın ve erkek işçilerin ölmesine son!” 1 Mayıs İşçi Bayramında bu taleplerin ötesinde şu taleplerde savunuldu: *Şu ana kadar 1.667 Taka olan Aylık Asgari ücretin 5.000 Taka’ya(yaklaşık 50 Avro) çekilerek insan onuruna yakışır bir yaşam standardının mümkün kılınması; *Genel olarak işyeri sendikalarının örgütlenmesinin engellenmesine son verilmesi ve sendikaların işyeri içerisinde ve işyeri dışındaki çalışmalarının engellenmesine son verilmesi; *Kadın işçiler için Eşit Ücret, Eşit Haklar ve Eşit Onur: Kadın İşçilerin Dışlanmasına Hayır! *İ ş Ya s a l a r ı n ı n ye n id e n Düzenlenmesi: Çalışanların haklarının yok edilmesine karşı yapılan düzenlenmeler kalksın, çalışanların haklarını içeren düzenlemeler korunmalı ve güçlendirilmelidir. Çeviri: Hasan Arslan

. . . İş cinayetleri . . .

1 Mayıs: Resmi tatil ilan edilen 1 Mayıs’ta çalıştırılan temizlik işçisi Aytekin Körsülü (42) Ankara Tıp Fakültesi Hastanesi’nde can silerken düşerek yaşamını yitirdi. 3 Mayıs: Burdur OSB’de Çokcanlar adlı Tarım Makineleri imalatı yapan bir fabrikada çalışan Ali Aldemir patosu test ederken kopan kayışın yüzüne çarpması sonucu öldü. Askerden yeni dönen Ali Aldemir 1,5 ay önce işe başlamış. 12 Mayıs: Kütahya/Tavşanlı’da Tayla Madencilik’e ait maden ocağında oluşan göçükte Süleyman Koç ve Ali Osman Oktay hayatını kaybetti. Madenin 2,5 ay önce valilikçe kapatılmasına rağmen faaliyetine devam ettiği iddia ediliyor. 13 Mayıs: Zonguldak/Ereğli’de bulunan TTK Armutçuk Müessese Müdürlüğünde çalışan İsmail Ünlü’nün makineye kaptırdığı kolu koptu. 16 Mayıs: Muğla/Fethiye’de Yeni Evler Mevkiinde bir inşaatın 3. katından beton zemine düşen işçi Seyfettin Soylu (44) yaşamını yitirdi. 17 Mayıs: Yozgat/Sorgun/Araplı Beldesinde kanalizasyon çalışması sırasında meydana gelen göçükte işçi Hamza Özdemir (38) öldü. 19 Mayıs: Kitahya/Altıntaş’ta dış cephe boyası yapan inşaat işçisi Hilmi Limon (38) 3. kattan düşerek yaşamını yitirdi. 22 Mayıs: Malatya’da bir inşaatta çalışan Abdulvahap Doğan (29) adlı işçi vinç halatının kopması sonucu düşerek hayatını kaybetti. 25 Mayıs: Malatya/Hekimhan’da maden ocağı için yol açma sırasında üzerine düşen bir kaya parçası sonucu Ramazan Özoktay (46) hayatını kaybetti. 28 Mayıs: Konya/Karatay’da Konya Ticaret Odası Karatay Üniversitesi inşaatında yük asansöründen kum indirme sırasında demir kovanın sırtına çarpması sonucu dengesini kaybedip 4. kattan düşen işçi Hacı Ali Çelik (36) öldü. 30 Mayıs: Artvin/Yusufeli/Köplüce Köyü civarında Çoruh nehri üzerindeki baraj inşaatları için yol yapımı inşaatında çalışan kamyonet Barhal Çayı’na uçtu. Ahmet Ruhsaran ve Erdal Zengin adlı işçiler yaşamını yitirdi. 31 Mayıs: İzmir/Çiğli’de Kids Anaokulu’nda temizlik işçisi olarak çalışan Selda Ergün (29) duvara monte edilmiş ve yaklaşık 1,5 metre yüksekliğindeki mermer bloğun üzerine düşmesi sonucu yaşamını yitirdi.

Haziran 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

Samka Metal işçileri direnişte

7


Hukuk Köşesi Bu bölümde iş yasalarına göre açıklamalarda bulunmaktayız. Bu konuda ise bilinmesi gereken şey yasaların patronları, sermayeyi koruduğudur. Buna rağmen işçi sınıfının haklarını araması ve bu hakları genişletmesi için tüm yol ve araçlarla mücadele yürütmesi gerekmektedir. Hukuk mücadelesi de bu araçlardan birisidir.

Çalışma Süreleri ve Gece Çalışması Geçen sayıda ele aldığımız Denkleştirme uygulamasından sonra İş Kanunu’nda “İşin düzenlenmesi” ana başlığı içinde sayılan konularla devam ediyoruz.

Çalışma süreleri: İş Kanunu’na göre haftalık çalışma süresi en çok 45 saattir. Bu süre eğer aksi kararlaştırılmamışsa haftanın çalışılan günlerine eşit şekilde bölünerek uygulanır. Bu kuralın istisnası olan Denkleştirme uygulamasını geçen sayımızda açıklamıştık. Bunun yanında 15 Nisan 2004 tarihli ve 25434 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan bir yönetmelik ile (Kurşun ve arsenik, Cam Sanayi, Cıva, Çimento, Havagazı, Kok, Termik santral, Çinko, Bakır, Alüminyum, Demir-Çelik, Döküm, Kaplama, Karpit, Asit, Akümülatör, Kaynak, Madenlere su verme, Kauçuk, Maden ve Yer altı sanayi işleri, Radyoaktif maddelerle yapılan işler, Çok gürültülü işler, Su altında basınçlı hava içinde yapılan işler, pnömokonyoz ve Tarım ilaçları işleri) bazı işlerde günlük en çok yedi buçuk saat çalışılabileceği belirtilmiştir. Ayrıca aynı yönetmelikte günde yedi buçuk saatten az çalışılacak (Su altında basınçlı hava içinde derinlik ve basınca göre değişen 7 ve 4 saat, Cıva izabe fırınlarında ve elementer cıva ocaklarında 6 saat, kurşun izabe fırınlarında biriken tozları kaldırma işinde 4 saat, karbon sülfür işlerinde 6 saat, ensektisit işlerinde 6 saat) işler de sayılmıştır. Yönetmeliğe göre sayılan işlerde çalıştırılan işçiler günlük en çok çalışılan iş sürelerinden sonra başka işlerde çalıştırılamaz ve bu işlerde fazla mesai yaptırılamazlar.

Haziran 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

İş Kanunu’nun 66. maddesine göre;

8

- Yeraltında veya su altında yapılan işlerde kuyulara, dehlizlere veya asıl çalışma yerlerine inme ve çıkma süreleri, - İşveren tarafından başka yerde çalıştırılmak üzere gönderilme durumunda yolda geçen süreler, - İşçinin hazır olmasına rağmen çalıştırılmaması veya iş beklediği süreler, - İşveren tarafından başka bir yere gönderilmesi, bekletilmesi veya meşgul edilmesi ile geçen süreler, - Kadın işçilerin emzirme süreleri, - İşçilerin yerleşim yerlerinden uzak bir yerde bulunan işyerlerine hep birlikte getirilip götürülmeleri gereken her türlü işlerde yolda geçen süreler de çalışma süresinden sayılır. Buna rağmen işyeri servislerinde geçen süreler çalışma süresinden sayılmaz. İşyerinde günlük çalışma süresinin ortasında en az; - Dört saat veya daha kısa süreli işlerde onbeş dakika, - Dört saatten fazla ve yedibuçuk saate kadar süreli işlerde yarım saat, - Yedibuçuk saatten fazla süreli işlerde bir saat aralıksız ara dinlenmesi verilmelidir. Çalışma süresinden sayılmayan ara dinlenme süreleri sözleşmeler veya TİS ile değiştirilebilir. Günlük çalışmanın başlama ve bitiş saatleri ile dinlenme saatleri işlere duyurulmak zorundadır.

Gece çalışması: İş Kanunu’na göre “gece” akşam saat 20 ile sabah 6 arasındaki 11 saatlik süredir ve gece çalışması yedibuçuk saati geçemez. Gece çalıştırılacak işçilerin sağlık durumlarının buna uygun olduğu tespit edilmeli ve en geç iki yılda bir (masrafları işveren tarafından karşılanarak) periyodik sağlık kontrolünden geçirilmeleri gerekmektedir. Gece çalışması nedeniyle sağlığı bozulan işçiye işveren gündüz postasında iş vermelidir. Gece ve gündüz iki vardiya çalışılan işlerde bir hafta gece çalışan işçiler sonraki hafta gündüz çalıştırılmalıdırlar. Bu süre iki haftalık periyotlarla da yapılabilir. Ancak vardiyası değiştirilecek işçi en az 11 saat dinlendirildikten sonra diğer vardiyaya geçirilebilir. Gelecek sayıda çalışma süreleri ve gece çalışması gibi “işin düzenlenmesi” ana başlığı içinde olan çalıştırma yaşı, yasakları ve kadın işçilerin durumunu ele alacağız. Konu ile ilgili sorularınızı bekliyoruz.

Esenyurt Belediye İşçileriyle Dayanışma Gecesi Yapıldı!

E

senyurt’ta 272 gündür işten atılmalara, güvencesiz çalıştırmaya, sendikasızlaştırmaya karşı direnişte bulunan işçiler sendikaları Belediye İş 2 No’lu Şube ile birlikte desteğini aldıkları kurumlarla beraber ikinci dayanışma gecesini gerçekleştirdiler. Yine Esenyurt’ta bulunan Yorum Düğün Salonu’nda gerçekleşen etkinlikte salon dolup taştı. Etkinlik işçilerin mücadelesini anlatan bir slayt sunumuyla açıldı. Emekçi ve Grup Yorum’un müziğiyle harmanlanan slaytta Boğaz Köprüsü eylemi gösterildiğinde salondan alkış sesleri yükseldi. Slaytın ardından sahneye çıkan Belediye İş 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Gülüm yaptığı konuşmada direniş sürecini anlattı, Belediye’nin tutumunu anlattı, Tekel Eylemi ve 1 Mayıs Taksim’in önemine dikkat çekti, işçilerin bu eylemlerle kendi güçlerinin önemini kavradıklarını söyledi. Etkinlik sahne alan Mehmet E k i c i , To l g a S a ğ , E rd a l

Bayrakoğlu ve Gece Tutuştu’nun müzik dinletileriyle devam etti. Ezgiler birlikte söylendi ve birlikte halaylar çekildi. Dinleti aralarında konuşmalar yapıldı. Esenyurt Belediye İşçileriyle Dayanışma Platformu adına yapılan konuşmada direnişi ve umudu büyütmek için direnişteki işçilere ve 26 Mayıs eylemine çağrıda bulunuldu. Esenyurt Belediye işçileri adına ise Fatih Albayrak bir konuşma yaptı. Albayrak yaptıkları eylemleri sıralayarak ve köprü eyleminin önemine özel bir vurgu yaparak “Biz direndikçe Belediye titreyecek.” dedi. TEKEL işçileri ve TÜMTİS adına da birer konuşma yapıldı. Ara larda atı lan k imi sloga n la r şöyleyd i: “Ya şa sı n Sınıf Dayanışması”, “Birlik, Mücadele, Za fer!”, “Za fer Direnen Emekçinin Olacak!”, “Kahrolsun Sendika Ağaları!”, “İşçiler Sendika Yönetimine!”, “Birleşe birleşe kazanacağız!” vb. Desteklemek için etkinliğe katılanlar arasında Belediye İş 1


suz bir hava esmeye, gergin anlar yaşanmaya başlandı. Gergin ortam, Rojin’in koruma altında karga tulumba bir minibüse bindirilerek salondan uzaklaştırılmasıyla son buldu. Direnişte bulunan işçilerle dayanışma amacıyla düzenlenen bir etkinliğe, dayanışma amacıyla katılan bir sanatçıya tepki gösterilmesini, yer yer dayatmacı tavırlara girilmesini doğru bulmuyoruz. Polisin salona girmesine karşı duyulan tepki haklı bir tepki olmasına rağmen, tepkinin ifade ediliş biçimi, şekli, dozajına dikkat edilmesi gerekiyor. Direnişte bulunan işçilerle dayanışma için yapılan bir etkinlikte herkesin gerekli duyarlılığı göstererek, polise etkinliği dağıtma zemini yaratacak tavırlardan kaçınması gerekiyor. 17.05.2010 ✓

Direnişe ara verildi!

E

senyurt Belediyesi’nden sendika üyesi oldukları için işten atılan işçiler, 286 gündür işlerine sendikalı olarak geri dönmek için mücadele ediyorlardı. İşçiler ve üyesi oldukları Belediye İş 2 No’lu Şube, atılan işçilerin geri alınması ve işçilerin sendikaya üye olmalarının önünde engel çıkarılmamasını istiyorlardı. 31 Mayıs Pazartesi günü Belediye önünde, Belediye İş Sendikası 2 No’lu Şube tarafından bir basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasını okuyan Belediye İş Sendikası 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Gülüm şunları söyledi: “Esenyurt Belediye yetkililerinin bu sürdürülen görüşmelerde, bugüne kadar sendikaya üye olmak isteyen işçileri işten atması ve baskı kurulmasının kaldırılması, sendika seçme hakkının işçilere bırakmalarını ve karışmamalarını, işçilerin sorunu ile ilgili sendika olarak görüşülmesinin yolların açılmasının temel talep olarak kabul edilmesini, ayrıca işe dönmek isteyen işçilerin de işe başlatılmalarını istemekteyiz. Bunların yapılmasını izlemek ve görüşmelerdeki sonuçlara bağlı kalarak 286 gnü dolduran direnişimizi iyi niyetin göstergesi olarak bir süreliğine erteliyoruz. Bu direnişe ara verirken asıl olarak bundan sonrası için

aynı tutumun devam edilmeyeceğini umuyoruz. Bizler sendika olarak haklarımıza saygı gösterildiği sürece bir sorunun yaşanmayacağını, ancak bizim haklarımız ve varlık nedenimiz yok sayıldığında kaldığımız yerden de devam edileceğinin bilinmesini istiyoruz.” Sendika yetkilileri ile belediye yönetimi arasında yürütülen görüşmelerde, belediye yönetimi işçilerin sendikaya üye olmalarına engel olmayacaklarını, işten atılan işçilerin işe geri alınacağı sözü vermiştir. Bu söz üzerine iyi niyet göstergesi olarak sendika direnişe ara verdi. Verilen söz yerine getirilmediği taktirde, işçiler direnişe yeniden başlayacaklar. Belediye yönetiminin verdiği sözü yerine getirip getirmeyeceğini pratik gösterecek. Hasan Gülüm, direnişe arar verirken, direnişlerine destekte bulunan sendikalara, demokratik kurumlara, emekten yana siyasi partilere, Direnişçi İşçilerle Danışma Platformu’na desteklerinden dolayı teşekkür etti. Basın açıklaması sırasında, “Atılan işçiler geri alınsın!, Sendika haktır, susma haykır!” sloganları atıldı. Bası n açı k la ması nda, Siyonist İsrail devletinin Filistin’e yardım götüren gemilere saldırması da kınandı. 31 Mayıs 2010 ✓

Eğitim Köşesi Sermayenin biçimleri I Marks’ın deyimiyle “ancak canlı emeği emme yoluyla vampir gibi canlanan ve ne kadar merese o kadar yaşayan cansız emektir.”

S

ermaye, belirli bir üretim ilişkisinin, kapitalist üretim ilişkisinin çeşitli biçimlere bürünen bir görüntüsüdür. O çeşitli biçimlere bürünür. Dolaşım sürecinde sermaye para sermaye ve meta sermaye biçimlerinde, üretim sürecinde ise üretici sermaye biçiminde görünür. Para sermaye, dolaşım sürecinin başlangıcında kapitalistin elinde para biçiminde (tahviller, çek-senet ve diğer değerli kağıtlar vb.de para sermayedir) bulunan sermayedir; meta sermaye ise, yine dolaşım sürecinde kapitalistin elinde meta (bu üretici sermaye, üretim aracı meta, fabrika, işletme, hammadde vb. olarak meta olabileceği gibi, piyasaya sürülmeye hazır mamul meta da olabilir) olarak var olan sermayedir. Sermaye kullanımı ve kendini çoğaltma yol ve yöntemleri açısından da sanayi sermayesi, tefeci sermaye, ticaret sermayesi ve banka sermayesi biçimlerinde görünür. Bunlardan yalnızca sanayi sermayesi, sadece artı değere el konulmasında değil, aynı zamanda artı değerin yaratılmasında da rol oynar. Üretici sermaye (üretim sürecide yer alan sermaye) iki bölümden oluşur: 1.Değişmeyen sermaye: Daha önceki üretim süreçlerinde üretilmiş artı değerlerin üretim araçlarına yatırılan ve yeni üretim sürecinde değeri parça parça ve fakat değişmeksizin yeni ürünlere aktarılan kesimi. Bütün işletme binaları, bütün makineler, teknik donanım ve hammaddeler üretici sermayenin değişmeyen sermaye bölümünü oluşturur. 2.Değişen sermaye: Üretici sermayenin üretim sürecinde işgücüne yatırılan kesimidir. Ücretli emek için ayrılan sermayeye değişen sermaye denir. Bu sermaye kesimi değişkendir, çünkü bu sermaye kesiminin kullanılması ile yaratılan değer, kendisinden büyüktür. Ortaya çıkan fazlalık, üretim süreci içinde işçilerin işgücünün kullanılması ile yaratılan, işgücünün değerinin üzerindeki değer, artı değerdir. Üretim sürecine giren sermaye bu durumda değişmeyen sermaye + değişen sermayeden oluşurken; yaratılan ürün değeri içinde bunlar dışında bir de artı değer bulunur. Bunlardan değişen sermaye ve artı değer, yeni üretim sürecinde yaratılan yeni değerin unsurlarıyken, değişmeyen sermaye daha önceki üretim süreçlerinden aktarılan sermaye kesimidir. Burjuva ekonomistleri önce ilk insanın kullandığı taş ve sopadan başlayarak her iş aletini, her üretim aracını sermaye olarak nitelerler. Sermayenin bu tanımı, işçinin kapitalistler tarafından sömürülmesinin özünü gizleme ve sermayeyi her insan toplumunun sonsuz ve değişmez varlık koşulu olarak gösterme amacını güder. Gerçekte taş ve sopa ilk insana iş aletleri olarak hizmet etti, ama bunlar sermaye değildi. Aynı şekilde zanaatkarların aletleri ve hammaddeleri ya da kişisel emeğe dayanan bir iktisat yürüten köylünün alet edevatı, tohumu ve iş hayvanları da sermaye değildir. Üretim araçları, tarihi gelişmenin ancak belirli bir aşamasında, onlar kapitalistin özel mülkiyeti haline geldikleri ve ücretli emeğin sömürülmesine hizmet ettikleri zaman sermayeye dönüşürler. Sermaye, ücretli işçilerin sömürülmesi yoluyla artı değer getiren değerdir. Marks’ın deyimiyle “ancak canlı emeği emme yoluyla vampir gibi canlanan ve ne kadar merese o kadar yaşayan cansız emektir.” 6 Haziran 2010 ✓

Haziran 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

No’lu Şb. Bşk. Serdar Özkul, TÜMTİS İstanbul Şb. Bşk. Çayan Dursun, Eğitim Sen 1 No’lu Şb. Bşk. Yunus Öztürk, TEKEL işçileri, İtfaiye işçileri, İSKİ işçileri vardı. Programda yer alan Rojin’in polis eşliğinde salona girmesi, sahne almak için bir odada beklemesi sırasında salonda gergin anlar yaşandı. Rojin’in BDP’li bir grup genç tarafından protesto edileceği, etkinlik öncesinde ve etkinlik sırasında BDP’li gençler tarafından ifade edildi. Sendika yöneticilerinin BDP’li yetkililerle yürüttüğü görüşmelere ve BDP’li yetkililerin “Rojin’e karşı bir tavrımız yok” sözlerine rağmen, BDP’li gençler tavırlarından vaaz geçmedi. BDP’li gençlerin Rojin’e karşı duyduğu tepki ve salona polisin girmesine karşı duyulan tepki birleşince, salonda olum-

9


Tez-Koop İş Sendikası 1 No’lu Şube Genel Kurulu yapıldı

Haziran 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

T

10

ez-Koop İş Sendikası 1 No’lu Şube’nin 19. Olağan Genel Kurulu, 6 Haziran Pazar günü Mecidiyeköy Kültür Merkezi’nde yapıldı. Divan başkanlığına Genel Başkan Gürsel Doğru, divan üyeliklerine genel merkez yöneticileri seçildi. Genel Kurulun açılış konuşmasını Şube Başkanı Rahim Sarıpolat yaptı. Rahim Sarıpolat konuşmasında; küresel ekonomik krizin işçilere, emekçilere açlık, yoksulluk, işsizlik olarak yansıdığını, Asya ve Ortadoğu’da enerji ve petrol yataklarına hakim olma mücadelesinin verildiğini anlatarak, AKP’nin izlediği politikaları eleştirdi. “Yaşanılabilir bir dünya ve çevrenin mümkün olduğunu, zenginliklerin eşit paylaşımın mümkün olduğu” vurgusu ile konuşmasını tamamladı. Genel Başkan Gürsel Doğru konuşmasına, 1 No’lu şubenin üç dönem başkanlığını yaptığını belirterek başladı. İsrail devletinin insani yardım gemilerine yaptığı saldırıyı kınayan Gürsel Doğru; Siyonistlerle askeri işbirliği, askeri tatbikatlar yapanların, Siyonizme karşı olmalarının mümkün olmadığını belirtti. Zonguldak’ta grizu patlaması sonucu ölen 30 işçiyi anan başkan, bu facianın kader olarak adlandırılmasını, “çok güzel öldüler” denilmesini kınadı. Facianın iş cinayeti olduğunu, sorumlusunun hükümet ve hükümetin temsilciliğini yaptığı kesimler olduğunu söyledi. Konuşmasında Anayasa tartışmalarına da değinen başkan, yapılanın demokratik anayasa yönünde adım olmadığı için kendilerinin referandumda hayır oyu vereceklerini açıkladı. Konukların konuşması bölümünde, Türk-İş İstanbul Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak, Haber-İş Sendikası Şube Başkanı Levent Dokuyucu, Tez-Koop İş 5 No’lu Şube Başkanı Rabia Özkaraca, 5 No’lu Şube Yönetim Kurulu üyesi Sefa Aslan konuştu. Faruk Büyükkucak, 1 Mayıs günü Mustafa Kumlu’ya bir grup direnişçi işçi tarafından gösterilen tepkiyi kınadı. Bu tepkinin “güzelim 1 Mayıs’ı lekelediğini” dile getiren Büyükkucak, diğer sendika konfederasyonlarını da eleştirdi. Sendika konfederasyonlarının belirlenen ortak programa uymadıklarını, kendileri uyduğu için gerçekleşen saldırı ile karşılaştıklarını ifade etti.

Levent Dokuyucu, İsrail saldırısına karşı dünya ayağa kalkarken Türk-İş’in ayağa kalkmadığını, sorunun diyalogcu uzlaşmacı sendikal anlayış mı, mücadeleci sendikal anlayış mı sorunu olduğunu, sendikaların demokratikleşerek sınıf sendikacılığına doğru gitmeleri gerektiğini ifade etti. Rabia Özkaraca, bütün sorunların ancak mücadele edilerek çözülebileceğini, sendika olarak AKP’ye meydan okuduklarını, hükümete meydan okumanın cesaret istediğini, bu cesaretin sendikalarında olduğunu dile getirdi. Sefa Aslan, kürsü işgalini onaylamadıklarını, Telekom grevine, Tekel direnişine sendikaların gereken önemi vermediklerini, adam gibi yönetici seçmediğimizi, seçtiğimiz her yöneticinin eski yöneticiyi arattığını, çözümün doğru insanı seçmekten geçtiğini anlattı. Çalışma raporları ibra edildikten sonra, delegelerin konuşmaları bölümünde 5 delege konuştu. 4 delege şube yönetimini eleştirirken, 1 delege şube yönetimini savundu. Gümrük Müsteşarlığı işyerinde çalışan Kadir Sağlam adlı delege kendi somutlarında, Tasiş işyerinde yapılan toplu sözleşmeyi eleştirdi. Konuşmacıların hükümeti, Amerika’yı eleştirdiğini, kimsenin sendikayı eleştirmediğini, kendi somutlarında şikayetlerine rağmen sorunlarının çözülmediğini anlattı. Bu delege konuşmasını tamamladıktan sonra, konuşmasında getirdiği eleştirilere Genel Başkan Gürsel Doğru cevap verdi. Gürsel Doğru getirilen eleştirilerin doğru olmadığını anlattı. Bu sırada bu işyerinden gelen delegeler salonu terk etti. Genel Kurul’da Şube Başkan adayı olan, Carrefour Haramidere mağazasında temsilci olan Necla Önder yaptığı konuşmada şube yönetimini ve genel başkanı eleştirdi. Necla Önder, genel kurulun Carrefour TİS’ni arka plana atmaması gerektiğini, kendilerinin 4 ikramiye istediğini, bunun Carrefour işçileri için olmazsa olmaz olduğunu dile getirdi. Kendilerine verilen şube sözünün yerine getiril-

mediğini, oysa 5 No’nun bir gecede açıldığını, 1 No’lu şubeye bağlandıktan sonra, kendilerinin dıştalandığını, kendilerine karşı şubenin samimi davranmadığını anlattı. Delege seçimleri sırasında çeşitli oyunlar oynandığı eleştirisini getiren Necla Önder çeşitli örnekler verdi. Bahçelievler mağazasında şube başkanının işe yeni soktuğu akrabasını delege yaptığını, çeşitli yerlerde listelerin asılmadığını, delege seçimlerinin oldubittiye getirildiğini, temsilci arkadaşları üzerinde psikolojik baskı uygulandığını anlattı. Haramidere mağazasında hırsızlık nedeniyle işten atılan eski bir temsilci ile genel başkanın görüştüğünü, bu görüşme sonucunda mağazada gözleri görmeyen bir temsilcinin kendileri hakkında bilgi vermesi için kullanıldığını, bunun sonucu olarak temsilci arkadaşının psikolojisinin bozulduğunu, işten ayrılmak zorunda kaldığını anlattı. Şube yönetiminde akraba, hemşeri, çıkar ilişkisinin egemen olduğunu, kendisinin ve arkadaşlarının buna son vermek için ayrı liste çıkardıklarını anlatarak delegelerden oy istedi. Şube Yönetim Kurulu üyesi olan Esin Biden Necla Önder’in getirdiği eleştirilere cevap verdi. Necla Önder’in kendi listelerinde yer vermedikleri için bu konuşmayı yaptığını, listelerinde yer alsaydı bu konuşmayı yapmayacağını söyledi. İçerenköy mağazasında temsilci olan Berat Şeker adlı delege yaptığı konuşmada, kendilerinin neden ayrı liste çıkardıklarını anlatı. Şunları dile getirdi: “Sendika içi demokrasiyi işletmek, şubemizdeki yönetimin akrabadan akrabaya geçmesine dur demek, şubemizin padişahlıkla yönetilmediğini göstermek için oylarınızı istiyoruz. Delege seçimleri sırasında çeşitli oyunlar oynandı. Akraba, hemşeri olanlar delege yapılmak istendi. Zamanında listeler panoya asılmadı. Bir sürü arkadaşımızın seçim olacağından haberi yoktu. Seçimler oldubittiye getirildi. İlk başta genel kurul tarihi gizlendi vb. Bütün bu oyunlara son ver-

mek, seçimlerin demokratik ve katılımcı olması için oylarınızı istiyoruz. İşçilerin çoğunluğunun onay vermediği, imzalanmasını istemediği toplu sözleşmelerin imzalanmaması için oylarınızı istiyoruz. Şubemizden defalarca eğitim istediğimiz halde, eğitim yapılmadı. Sadece temsilcilerin değil, bütün işçi arkadaşlarımızın, eğitimden geçirilip sınıf bilincini almalarını sağlamak için oylarınızı istiyoruz. Akraba, hemşeri, ahbap çavuş ilişkilerinin ön planda olmadığı, işçilerin çıkarlarının korunmasının ve birliğinin sağlanmasının ön planda olduğu bir yönetim için oylarınızı istiyoruz. Bu genel kurulumuzun 1 No’lu şubenin tarihinde bir dönüm noktası olmasını sağlamak için radikal bir dönüşümü gerçekleştirmenin tam zamanıdır. Bu dönüşümü sağlayacağımıza inanıyorum. Nasıl ki işçiler için yeni bir dünya şart ve mümkünse, şubemiz için de yeni bir yönetim şart ve mümkündür.” Delegelerin getirdikleri eleştirilere Şube Başkanı Rahim Sarıpolat ve Genel Başkan Gürsel Doğru cevap verdi. Rahim Sarıpolat, getirilen eleştirilerin doğru olmadığını, akraba ilişkileri hakkında söylenilenlerin belden alta vurma olduğunu, kendisinin seçimle geldiğini, bunda genel başkanın akrabası olmasının etkili olmadığını, seçimlerin usulüne uygun yapıldığını, kural hatası olmadığını savundu. Gürsel Doğru, Carrefour örgütlenmesinin sendika tarihine altın harflerle yazıldığın, sendikanın tarihinin Carrefour ile başlamadığını, mücadelenin kişilere indirgememesi gerektiğini, Carrefour’da bu dönem mutlaka 4 ikramiyenin olacağını, işten atılan bir kişi ile bilgi almak için görüşecek insan olmadığını, ispatlanması durumunda genel başkanlığı bırakacağı tavrını takındı. Yapılan konuşmalardan sonra, iki ayrı liste ile seçim yapıldı. Rahim Sarıpolat 83 oy, Necla Önder 24 oy aldı. Rahim Sarıpolat yeniden şube başkanı seçilirken, listesi de seçimi kazandı. Genel kurulda yapılan tartışmalar, getirilen eleştiriler, seçime iki ayrı liste ile gidilmesi vb. 1 No içinde yaşanılan sorunların önümüzdeki dönemde de süreceğini işaret ediyor. Görünen o ki, sorunlar olduğu sürece mücadelede olacak! 6 Haziran 2010 ✓


Dünyadan İşçi Haberleri Grevler

yayılıyor...

1 Mayıs 2010’u emperyalist-kapitalist sistemin sosyal yıkım ve kölelik saldırıları altında karşılayan emekçiler dünyanın çeşitli bölgelerinde hakları için mücadeleyi yükseltiyorlar. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde, Güney Afrika ve Kafkasya’da hak gasplarına karşı grevler yayılıyor.

CGT, CFDT, CFTC, FSU, Unsa ve Solidaires sendikalarının emeklilik ve iş için yaptığı çağrı üzerine tüm ulaşım ağları, posta, telekom, medya, enerji, ada let, eğitim, kamu hizmetleri, banka lar, sigor ta şirket leri ve özel sektörde greve gidildi. Ülke genelinde gerçekleştirilen 24 saatlik genel grevle birlikte 1 milyon kişi yürüyüşlere katıldı. Fransa genelinde 173 eylem gerçekleştirildi. Paris’te 90 bin kişi yürüdü. Eylemi örgütleyen sendikalar “Hep birlikte iş, ücre t , ç a l ı şma ko şu l la r ı ve emeklilik için harekete geçelim” pankartı arkasında yürüdüler. Ulusal demiryolları SNCF de greve katılım yüzde 28 olurken, 100 bin işçisi olan Telekom’da gün ortası itibariyle çalışanların yüzde 21,5’i greve katıldı. Posta, Telekom, medya, enerji, adalet, eğitim, kamu hizmetleri, bankalar, sigorta şirketleri, havayollarının grevden etkilendiği belirtildi. Fransa’da ve Avrupa’nın bir dizi ülkesinde her ne kadar kapitalizmi hedef leyen bir genel grev olmasa da, bu genel grevler hayatı büyük ölçüde etkiliyorlar. Kuzey Kürdistan Türkiye de sürekli slogan düzeyinde kalan genel grev bulmacası, sürek li sermayenin güdümündeki sendikalardan beklenerek fiyasko ile sonuçlanıyor.

Genel grev sloga nının bir propaganda sloganı değ i l , e y le m s lo g a n ı olduğ unu Fransa’ da, İta lya’ da, Yunanistan’da işçi v e emekçilerde üretimde gelen güçlerini göstererek kanıtlıyorlar.

Hollanda A msterd a m’ d a ha f t a la rdır devam eden temizlik işçileri grevi nihayet anlaşma i le s onuç l a nd ı . Hol l a nd a Beled iyeler Bi rl iğ i (V NG) b e le d i ye ç a l ı ş a n l a r ı iç i n yeni bir toplu sözleşme üzerinde prensipte sendika lar ile anlaştı. Hollanda’da temizlik sektöründe en uzun grevi unvanını alan temizlik işçileri grevi, CAO anlaşması ile sonuçlandı. Temizlik Sektöründe çalışan binlerce işçiyi ilgilendiren grev, işçiler kararlığı neticesinde lehlerine sonuçlandı. İşçiler, 2 yıllığına imzalanan toplu sözleşme sonunda ücret lerine saat başına 35 cent kazanmış oldu. Hollanda Belediyeler Bi rl i ğ i nd e n ( V NG) y apılan açıklamaya göre, temizlik çalışanları 2010 da yüzde 1,5 ve yılsonu ikramiyesi alacak. İşçiler ayrıca, 2011 yılında maaşlarına yüzde 0,5 oranında artırılacağı açıklandı. Amsterdam şehir meydanında ve semtlerde dağ gibi yığılan çöpler çevre sağlığını ciddi oranda etkiledi.

Güney Afrika G ü n e y A f r i k a’ d a t a ş ı mac ı l ı k sek tör ü nde sü resiz grev yayılarak sürüyor. Satuwu Sendikası’nın daha fazla ücret talebi ile başlattığı greve pazartesi günü Ututu Sendikası’nın da destek vermesiyle greve katılım 40 bine ulaştı. Ulaşım ve taşımacılık sektöründeki grev; demir, kömür ve petrol taşımacılığını zora soktu.

Gürcistan’da metal işçileri kazandı Güney Kaf kasya’da bulunan Gürcistan’da metal işçilerinin, işten atılan arkadaşlarının geri alınması ve daha iyi çalışma koşulları talepleriyle 23 Nisan’da başlattıkları grev kazanımla sona erdi. Böylece 2.800 işçinin sözleşmeleri uzatılırken, işten atılan sendikacılar da işlerine dönebilecek. Ayrıca işveren işçilerin grevde oldukları süreyi de kendilerine ödeyecek.

Bangladeş’te tekstil işçileri kazandı Güney Asya ülkesi Bangladeş’te tekstil işçilerinin, gasp edilen ücret hakları için başlattıkları eylemler sürüyor. Pazartesi günü 4 bin tekstil işçisi Dhaka-Sylhet otoba-

nını işgal etti. Kurulan barikat nedeniyle ulaşım saatlerce durdu. İşçiler eylemlerine işverenin hafta sonuna kadar ücretlerini ödeyeceği sözünü vermesi üzerine son verdi.

British Airways’te grev İ ng i l i z havayolu şi rke t i British Airways (BA) çalışanlarının üye olduğu “Unite” sendikası, Mayıs ve Haziran aylarında toplam 20 gün daha greve gitme kararı aldı. Geçtiğimiz yıl BA tekeli zarar ettiği gerekçesiyle tasarruf tedbirleri açıklamıştı. BA uzun mesafeli uçuşlarda görevli sayısını azaltmak istiyor. Buna karşı BA çalışanları geçen Mart ayında greve gitmişti. Bu grev nedeniyle havayolu yaklaşık 45 milyon sterlin zarar etmişti. İş güvenliği ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini talep eden BA çalışanları sendikası yeni grev takvimi açıkladı. Buna göre BA çalışanları 18-22 Mayıs arası, 24-28 Mayıs arası, 30 Mayıs sonrasındaki 5 gün ve Haziran ayı içerisinde 5 gün işbaşı yapmayacaklar. Sendika, British Airways yönetimine müzakere masasına dönmesi durumunda grevin engellenebileceğini belirtti.

Haziran 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

Fransa ‘da Genel Grev

05.06.2010 ✓ 11


40. Yıl Dönümünde 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi İşçi Sınıfının Kurtuluşu Kendi Güçlü Ellerindedir!

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Aziz Özer • Yönetim Yeri ve Adresi: Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. Ülbeği İş Merkezi No: 9 Kat: 4 Esenyurt - İstanbul • Tel/Fax: (0212) 620 67 57 • e-mail: mail@yid.ydicagri.org • web: www.yid.ydicagri.org YDİ ÇAĞRI Sayı 145’in İşçi Özel Sayısı • Haziran 2010 • Fiyatı: Türkiye: 0,50 TL · Türkiye Dışı: 1,00 Avro Baskı: Uğur Matbaacılık (0212-501 81 09) Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi 6. Kat A Blok 4 NA 8-10-11-23 · Topkapı - İstanbul • Yayın Türü: Yerel Süreli


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.