Yeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Temmuz 2010 • Fiyatı: 0,50 TL
Grev ve Mücadele Komitelerini Örgütle!
“KAVGA EDEN KAYBEDEBİLİR, KAVGA ETMEYEN BAŞTAN KAYBETMİŞTİR”
Dünya Kupası'nda İşçi Sömürüsü...
Asgari Ücrete 22.55 TL Zam!
VI. Avrupa Sosyal Forumu
Hukuk Köşesi: Çalıştırma Yaşı...
Grev ve Mücadele Komitelerini Örgütle!
“KAVGA EDEN KAYBEDEBİLİR, KAVGA ETMEYEN BAŞTAN KAYBETMİŞTİR”
Temmuz 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
G
2
eçen sayımızda k i başyazımızda şu başlığ ı atmışt ı k : “ PA T R O N L A R L A KAPIŞMAK İÇİN… KENDİNİ DEĞİŞTİRMEK GEREK… “ Bu başyazımızda 2010 yılı Grup Toplu İş Sözleşmesi (TİS), özellikle Metal sektöründeki sendikaları değerlendirmiştik. Bu sendikalar içerisinde Türk Metal gibi metal patronları yamağı bir sendikanın ve Hak-İş’e bağlı Çelik-İş Sendikası’nın hiçbir şekilde metal sektöründeki patronlara karşı işçilerin yanında yer alma, onların hakları için MESS patronları ile kapışma gibi bir dertlerinin olmadığına vurgu yapmıştık. Bu işkolunda aidatlı üye sayısı bakımından en küçük sendika olan DİSK’e bağlı Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nın mücadeleci sözlerinin gerçekçi olmadığını, mücadele etmek isteyen bir sendikanın yerine getirmesi gereken bazı hazırlıklarının olması gerektiğini, bu sendikanın ama bu konuda gerekli olan önlemleri almayarak aslında sözlerine uygun bir davranış gösteremeyeceğini ve dolayısıyla bu yıl ki grup TİS’den de pek beklentili olmamak gerektiğini vurgulamıştık. Bu yazımızda biraz daha örgütlenme sorununa değineceğiz. Geçen yazımızda, “Bilinmelidir ki, sermaye cephesi açısından bu sektörde en önemli fabrikalarda üretimden gelen güç kullanılmadan yeniden başarılı bir TİS imzalanması zordur. Böylece yeniden şanlı direnişlerin örgütlenmesi ve başarılı bir şekilde zaferle taçlandırılması uzun bir zaman daha hayal olarak kalacaktır.” demiştik. Evet, yeniden şanlı direnişlerin ve mücadelede kazanımların elde edilmesinin, andaki örgütlenme düzeyine göre daha uzun bir zaman hayal olarak kalacağını belirtirken, bununla hiçbir şekilde karamsarlığa kapılması gerektiğini savunmadık, tersine bugünkü durumun değişmesi için elimizden gelen
olanaklarla çalışılması gerektiğini, işçi sınıfının örgütlenmesinin sermaye karşısında büyütülmesi gerektiğini savunduk. Bunun için grev fonunun kurulması, işyeri komitelerinin örgütlenmesi gerektiğine vurgu yaptık. Kuşkusuz bir yazı içerisinde konu detayları ile birlikte ele alınamadı. İşyeri komitelerinin kurulmasını ele alalım Sendikalar tarafından bugün oluşturulmaya çalışılan işyeri komiteleri, genel olarak patronlarla kavga edebilecek yetkinlikte değildirler. Bu hem oluşturulma biçimi açısından, tüm çalışanları kapsayamadığından ve hem de verilen yetersiz eğitimden dolayı oluşamayan bilinç seviyesi açısından böyledir. İşyeri komiteleri, Grev ve Mücadele Komiteleri (GMK) olarak oluşturulmalıdır GMK’ni tüm işçiler seçmelidirler. İşçiler kendi aralarında gizli seçimle ve açık sayımla GMK üyelerini seçmelidir. Seçim sırasında önderlik vasfına sahip, patronlara karşı mücadele azmi en yüksek olan, işçilerin çıkarını kendi çıkarının üzerinde gören, kavga da önderlik yapabilecek yetenekte işçiler arasında seçilmelidir. Bu seçimler, her türlü akraba, hemşerilik, mezhepsel yakınlık, dindaşlık vb. temelinde yapılmamalıdır. Böylesi seçimler GMK’nin baştan bitişi anlamına gelir. İşçiler GMK’ne seçtikleri işçiyi, görevini doğru yapmadığı durumda her an görevden alabilecek bir hakka sahip olmalıdırlar. GMK’si üyelerinin seçimi hiçbir koşulda sendika yöneticileri ya da bürokratları tarafından yapılmamalıdır. Böylesi girişimler işçiler tarafından engellenmelidir. GMK’lerinin üyeleri özel eğitimlerden geçmelidirler. GMK’lerinin üyeleri, bir mücadeleye önderlik edebilecek siyasi düzeye ulaşmalıdırlar. Bu
eğitim hem yasaları içermelidir ve fakat bununla kendisini sınırlamamalıdır. Bu eğitimlerde yasal mücadele hakkı ile meşru mücadele, meşru hak konusunda da eğitilmelidirler. GMK üyeleri, işyerindeki örgütlülüğü elde tutmak için tüm yasal ve meşru haklarını bilmeli ve bunu kullanabilecek yetkinlikte olmalıdırlar. Bunu yapabilmeleri için, kendilerini seçen işçi kardeşlerini de eğitmelidirler. İşçiler GMK’ne güvenmeli ve fakat her zaman doğruluğu kanıtlanmış olan, “Güven iyi bir şeydir, ama denetim ondan da iyidir” sözüne uygun davranmalıdırlar. GMK’nin hatalarını her zaman dostça, yoldaşça ortaya koyup tartışmalı ve yanlışlar düzeltilmelidir. Her işçi, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz” doğru şiarı temelinde eğitilmeli ve öyle de hareket etmelidir. Bunun anlamı, işyerinde mücadele sırasında herhangi bir işçi işten atıldığında, diğer işçiler bu arkadaşlarına sahip çıkmalı, bu arkadaşlarının, sınıf kardeşlerinin geri işe alınması için mücadele etmelidirler. Patronlarla müzakere yolu ile işten atılan işçi ya da işçiler işe geri alınamıyorsa, işçiler hep birlikte üretimden gelen güçlerini kullanmalı ve “ya hep beraber, ya hiç birimiz” diyerek patronun karşısına dikilmeli, ar-
kadaşları işe geri alınana kadar üretmeme haklarını kullanmalıdırlar. Bu süreçte patronun değişik oyunlarını görmeli ve bu oyunu bozmalıdırlar. Fabrikadaki örgütlülüğü korumak için patron ve onun ayak takımına karşı her türlü savunma aracını kullanmalıdırlar. Her türlü savunma aracı ya da araçları, daha önceden komitede konuşulup tartışılmalı ve fabrika içerisinde uygun bir şekilde yer edindirilmelidir. Aksi halde beklenmedik bir günde kavga günü gelip dayandığında hazırlıksız yakalanma durumu ortaya çıkabilir. Hazırlıksız yakalanmak kavgayı kaybetmektir. Kaybetmek yerine kazanmanın görev olarak kabul gördüğü, bunun için her işçinin elinden geleni ardına koymayacağı bir örgütlenme modeli geleceğimizi güvence altına alır. Evet, sonuçta, ünlü şair Bertolt Brecht’in haklı olarak söylediği gibi, “ K AVG A EDEN K AY BE DEBİ L İ R , K AVGA ETMEYEN BAŞTA K AY BETMİŞTİR”! Kaybetmemek için hazırlıklı olmak, işçileri sağlam şekilde mevzilere yerleştirmek ve kavga gününde sağlam kavga etmek zaferin garantisidir! Zafer direnen, kavga eden işçi sınıfının olacaktır! 5 Temmuz 2010 ✓
Asgari Ücrete 22,55 TL zam!
S
ücret alınıyordu. Böylece net ücretler aylık 22,55 TL zamlanmış oldu. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırının 818 TL, yoksulluk sınırının ise 2.664 TL olduğu ülkemizde devletin hesapladığı asgari ücret işçilerin ölmesine çok, yaşamasına azdır. Sermayenin hizmetinde bulunan devlet patronlara milyonlarca liralık teşvikler vermeye, işçi sınıfının bu küçücük ücretinden kesilen işsizlik sigortası fonunda biriken paraları işsizliği azaltma adına peşkeş çekmeye devam ediyor. Ydi Çağrı / Adana ✓
Dünya Kupası’nda işçi sömürüsü…
ponsorluklar, reklamlar vb. ile yüzlerce emperyalist şirketin nemalandığı, inanılmaz rakamların döndüğü 2010 Dünya Kupası’nda söz verilen ücretleri ödenmeyen işçiler eylem yaptılar. Dünya Kupası maçlarının oynandığı stadyumlarda güvenlik hizmeti veren işçilere FIFA söz verdiği ücreti ödemedi. İşçiler FIFA’nın günlük 425
rand (87 TL) ödemeyi taahhüt ettiğini ancak sadece 190 rand (39 TL) ödediğini söylüyorlar. İş çi ler i l k ola ra k 13 Haziran’da oynana AlmanyaAvustralya maçından sonra eylem yaptılar. İşçiler bu eylemde Güney Afrika polisinin şiddetli saldırısı ile karşılaştılar. Durban şehrinde Moses Mabhida Stadyumunda eylem yapmak için toplanan güvenlik
hizmeti veren yaklaşık 500 işçiye polis göz yaşartıcı bomba ve plastik mermilerle saldırdı. Polisin saldırısında bir kadın işçi plastik mermi ile vuruldu. Polis iki işçiyi de gözaltına aldı. Ey lem yapa n i ş ç i lerden Sdyney Nzoli “Yapılan ödeme bizim beklediğimiz miktar değildi. Biz barışçı bir protesto gösterisi yapıyorduk ancak polis göz yaşartıcı gazlarla bize
saldırdı, şaşırdık.” açıklamasında bulundu. Polis, saldırı sonrasında işçilerden 10 dakika içerisinde dağılmalarını istedi. Bu eylemden bir gün sonra işçiler başkent Cape Town’da da eylem yaptılar. Ancak bu kez polis eyleme müdahalede bulunmadı Bu eylemlerden sonra organizasyon komitesi eylemlerin yayılabileceği açıklamasını yaptı. C a p e To w n ’ d a İ t a l y a Paraguay maçı öncesinde de yaklaşık 80 işçi sahaya girerek eylem yaptı. İşçiler seyirciler stada girmeden önce polis tarafından dışarı çıkarıldılar. Polisin bu müdahalesinde de birkaç işçi yaralandı. İşçilerin eylemleri karşısından organizasyon komitesi ve yerel organizasyon komitesi polisin geniş güvenlik önlemleri alacağını, işçilerin haklarına saygı duyduklarını ancak maçların engellenmesine izin vermeyeceklerini bildirdi. Daha sonra oynanan maçlarda polis işçilerin eylemine karşı geniş güvenlik önlemleri aldı. Dünyanın en büyük servet eşitsizliklerinin olduğu Güney Afrikalı güvenlik işçileri talepleri yerine getirilmediği takdirde eylemlerini sürdüreceklerini açıkladılar. Bazı işçi sendikaları da eylemlere aktif olarak destek veriyorlar. Kaynak: El Cezire, Reuters Ydi Çağrı / Adana ✓
Temmuz 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
2009
yılı sonunda belirlenen Asgari Ücrete göre 1 Temmuz 2010 - 31 Aralık 2010 arasında geçerli olarak olan yeni asgari ücret 16 yaşından büyükler için brüt 760,50 TL. 1 Temmuz itibariyle yürürlüğe giren asgari ücrete göre 16 yaşından büyük bir işçi (bekar bir işçinin asgari geçim indirimi ile birlikte) 599,12 TL net ücret alacak. Bu rakam 16 yaşından küçük işçiler için 518,58 TL olacak. 1 Ocak – 30 Haziran 2010 arasında brüt 729,00 TL olan asgari ücrete göre net 576,57 TL
3
VI. Avrupa Sosyal Forumu İstanbul’da yapıldı
Temmuz 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
VI.
4
Av r u p a S o s y a l Forumu (ASF) 1-4 Temmuz tarihleri arasında İstanbul’da yapıldı. Farklı ülkelerden, farklı dillerden, farklı görüşlerden gelen sosyal çevreler dört gün boyunca küresel kapitalizmin yol açtığı sorunlar ve bu sorunların çözümüne yönelik onlarca toplantı, panel, meclis toplantısı gerçekleştirdi. Birlikte tartıştı. ASF’de öne çıkan esas tema kapitalizmin krizi ve krize karşı mücadele idi. ASF, 30 Haziran Çarşamba akşam Maçka Demokrasi Parkı’nda yapılan açılış etkinliği ile başladı. Açı l ı ş et k i n l iğ i nde, BDP Milletvekili Ahmet Türk, Tekel direnişçisi Filiz Yavuz, Dünya Kadın Yürüy üşü temsilcisi, Dünya Sosyal Forumu temsilcisi Chico Whitaker, Yunanistan Sosyal Forumu Temsilcisi birer konuşma yaptılar. Konuşmaların ardından grup Yorum konser verdi. ASF’unda seminerler, paneller, meclisler İstanbul Teknik Üniversitesi Gümüşsuy u ve Maçka kampüslerinde yapıldı. Maçka Demokrasi Park ında standlar kuruldu. 3 gün boyunca 250’yi aşkın seminer yapıldı. ASF’ye Avrupa, Güney Asya, Ortadoğu, Kuzey Afrika’dan, 40 ülkeden yüzlerce insan katıldı. ASF’ye katılım genel olarak beklenilenin altında kaldı. Deyim yerindeyse çeşitli Avrupa ülkelerinden gelenlerin sayısı, İstanbul’dan katılım gösterenlerden fazla idi. Bunun bir istisnası sadece 3 Temmuz’da yapılan ASF yürüyüşü idi. Yürüyüşe seminerlere ilgi göstermeyen, katılmayan çeşitli parti, sendika, dergi çevresi vb. katıldı. ASF’unda eksiklikler, aksaklıklar yaşandı. İstenilen katılım sağlanamadı. Bu durum ASF’nu organize eden, organizasyon komitesi tarafından da kabul edildi. 1 Temmuz Perşembe akşam Filistin halkı ile dayanışma yürüyüşü yapıldı. İTÜ Maçka kampüsü önünde başlayan yürüyüş standların kurulu bulunduğu Maçka Parkı’nda son buldu. 2 Temmuz Cuma akşam Tekel işçileri ile dayanışma yürüyüşü yapıldı. 3 Temmuz Cumartesi akşam
Şişli Osmanbey’den başlayan Taksim Gezi Parkı’nda son bulan ASF yürüyüşü yapıldı. Yürüyüşe çeşitli ülkelerden gelenler pankartlarıyla, flamalarıyla katıldılar. Herkesin kendi dilinden attığı sloganların yürüyüşe renk katmasının yanı sıra, yürüyüşe enternasyonal bir karakter de verdi. Sendikalaştıkları için işten atılan TÜMTİS üyesi UPS işçileri de yürüyüşe canlılık kattılar. Oldukça canlı ve renkli geçen yürüyüş sonunda Taksim Gezi Parkı’nda miting yapıldı. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, KESK Genel Sekreteri Emirali Şi m ş e k , T M MOB B a ş k a n ı Mehmet Soğancı birer konuşma yaptılar. Yapılan konuşmaların ardından Mezopotamya Kültür Merkezi ’nden Koma Gu len Xerzan müzik grubu konser verdi. Bizde yürüyüşe flamalarımızla katıldık. ASF üzerine çıkardığımız bildiriyi dağıttık. 4 Temmuz Pazar günü İTÜ Gümüşsuyu’nda yapılan sonuç Meclisi ile ASF son buldu. YDİ Çağrı olarak ASF’unda, ASF öncesinde çıkardığımız “Bir başka dünya mümkün, Sosyalizmle” başlıklı bildirimizi dağıttık. Maçka Demokrasi Parkı’nda stand açtık. Türkçe, Almanca, İngilizce yayınlarımızı standa koyduk. “Emperyalist savaş, işgal, yıkım, alternatif sosyalizm” pankartımızı astık. “Krizin nedeni ve sonuçları” konulu bir seminer planladık. Semineri hafta sonu yapmak istediğimizi belirtmemize rağmen, seminer programını planlayanlar tarafından ASF’nin baş-
ladığı ilk gün sabah saatlerine konulmuştu. Sabah saatlerinde yere yabancı olanlar, koşuşturma içinde katılmak istedikleri seminerin yapılacağı salonu arayanlar, aynı anda onlarca seminerin yapılıyor olması vb. etkenler sonucu katılım düşük olduğu için semineri iptal etmek zorunda kaldık. Üç gün boyunca yapılan yüzlerce seminer içinde ilginç bulduğumuz seminerlere katıldık. Katılmak istediğimiz birkaç seminer, katıldığımız seminer ile çakıştığı için katılamadık. Katıldığımız seminerlerden bazıları şunlar: Çok uluslu şirketlerde örgütlenme ve mücadele deneyimleri semineri. Bu seminerin katılımcıları, Birleşik Metal İş Sendikası sekreteri, Tek Gıda İş Sendikası sekreteri, TÜMTİS Sendikası genel Başkanı, Güney Afrika ve İtalya’dan gelen iki sendikacı idi. Sendikacılar kendi ülkelerinde, emperyalist tekellere karşı örgütlenme ve mücadele deneyimlerini anlatarak, işçi sınıfının uluslararası alanda ortak mücadelesinin örülmesi için çeşitli öneriler getirdiler. 1915 bug ü ndü r semi neri: Konuşmacılar: Ragıp Zarakolu, Pakrat Estukyan, Sait Çetinoğlu, Ne v z at Ona r a n ve M i ha i l Vasilyadis’di. Bu seminerde, 1915’in süreklilik taşıdığı, 1915 zihniyetinin sürdüğü, 1915’in Selendi’de yaşandı, Hrant’ın katlinde yaşandığı, 1915’in bugün olmasının potansiyelinin var olduğu ortaya konuldu. G ü n e y A s y a’ d a d e v r i m ,
Nepal ve Hindistan semineri: Konuşmacılar Indra Basanta (Birleşik Nepal Komünist PartisiMaost Siyasi Büro üyesi), Paola Babbini (Nepal’le Dayanışma Komitesi İtalya) Indra Basanta Güney Asya ülkelerinde politik durumu, siyasi mücadeleleri anlattı. Nepal’de işçi sınıfı önderliğinde devrimin burjuva demokratik çerçevede görevleri çözdüğünü, yeni demokratik devrimin ondan sonra başlayacağını anlatarak, Nepal’in sosyo ekonomik durumunun Avrupa’ya göre farklı olduğunu, ülkelerinin yoksul olduğunu anlattı. Basanta’ya sorulan soruların özünü devleti yıkmadan, seçim yoluyla iktidara gelerek emekçiler yararına dönüşümleri yapmanın doğru olup olmadığı sorusuydu. Emperyalizme ve kapitalizme karşı halk ların birliği meclisi: Katılımcılar Sebahat Tuncel BDP İstanbul milletvekili, ESP, Halk Cephesi, MLPD Almanya, CARC İtalya, BNPK Maoist Nepal, Askapena Bask, KOE Yunanistan, 5. Enternasyonal Ligi, FHKC Filistin, Kızıl Eylem Hırvatistan, 23 Eylül Hareketi Bulgaristan, Lübnan Komünist Partisi. Bu mecliste sosyal Forum içerisinde yer alan çeşitli ülkelerden örgütlerin kurdukları antiemperyalist ağ sonuç bildirisi üzerine tartışıldı. Genel düzlemde emperyalizme, kapitalizme, kapitalist krize mücadele çağrısı yapıldı. Bir başka dünyanın adının sosyalizm olduğu vurgusu yapıldı. Yapılan tespitler genel
kurtuluş açısından reform mücadelesinin sınırlarını da göstermek zorundayız, Reforme edilmiş bir kapitalist sistem içerisindeki dünya, işçilerin, emekçilerin hedefi değildir. Kapitalizmin en uygarı, en demokratı, en reforme edilmişi de, sonuçta insanın insanı sömürmesi, küçük bir azınlığın büyük bir çoğunluğu tahakkümü demektir. Biz de başka bir dünya istiyoruz. Bizim dünyamız, emperyalizmin yeryüzünden silindiği, sömürünün ortadan kaldırıldığı bir dünyadır. Yeni bir dünyanın yaratılması ve kurulması bizim temel hedefimizdir. Yeni bir dünya kapitalist sistem içinde değil, kapitalizmin yıkılması ertesinde kurulacaktır. Kapitalist sistem içerisinde aranan çözümler, büyük insanlık açısından gerçek bir çözüm değildir. Gerçek çözüm kapitalizmin ortadan kaldırılması ve dünyada komünizmin egemenliğinin kurulması ile olacaktır. Başka bir dünya mümkün sosyalizm ile! 5 Temmuz 2010 ✓
UPS İşçilerinin Sendikalara, siyasi partilere ve demokrasiden yana güçlere çağırısıdır: “Çokulu slu Şirketlerde Sendikal örgütlenme hepimizin sorunu ve ortak davasıdır.”
T
ürkiye Sendikal hareketinin son 5 yılı özelleştirme karşıtı direnişler ve çokuluslu şirketlerde örgütlenme sorunlarıyla geçti. Metro, Praktiker, G-D/E-Kart, Luftansa/LSG-SKY, Unilever, Kühne Nagel, PSA-MIP/Akansel, Novamed GmbH, Sinter Metal, Desa/Prada, HugoBoss, Mahe Metall, HM, Kot Taşlama, Tuzla Tersaneleri bunların birkaç örneğidir. Bu şirketler, ILO sözleşmelerinin ve Avrupa Sosyal Şartının (Sozialcharta) kolektif örgütlenme, toplu pazarlık ve sendikal haklara ilişkin hükümlerine onay verdikleri ve sendikalarla Sosyal Standart sözleşmeleri imzaladıkları halde Türkiye’de sendika düşmanlığı yapmaktan geri durmuyorlar. 12 Eylül Anayasası ve antidemokratik yasalardan güç alan çokuluslu şirketler, yasama, yü-
rütme ve yargı erkinin sınırsız desteği ile Türkiye’de çalışma yaşamını cehenneme çeviriyor, sendika düşmanlığı yapıyorlar. İş güvenliği ve işçi sağlığı ile ilgili kuralları hiçe sayarak, bizleri, düşük ücretlerle 14-15 saat çalıştırıyorlar. Taşeron oyunları, baskılar, işten çıkarma tehditleriyle, örgütlenmemizi engellemeye çalışıyorlar. Her şeye rağmen sendikalara üye olanlarımız ise işten atıyorlar. Ülkelerinde sendikalarla Sosyal Standart sözleşmeleri imzalayan bu şirketler, Türkiye’de kapitalizmin vahşi ve en çıplak halini uygulamakta, temel insan haklarını çiğnemekte sakınca görmüyorlar. Anayasanın 51. maddesi ile ILO’nun 98 ve 158 sayılı sözleşmelerini ihlal ediyorlar. Türkiye’de Sendika Düşmanlığının öncüsü UPS! 500 uçak, 100 bin araçlık taşıma filosu ve 45 milyar dolarlık cirosu olan UPS, toplam 408 bin
işçi çalıştırmaktadır. Türkiye’de de 32 şubesi ile bütün il’lere hizmet vermekte, ER-KA, C.I.B. gibi taşeronlarıyla birlikte 5.000 işçi çalıştırmaktadır. 6 aydan beri, üyesi olduğumuz TÜMTİS tarafından, Uluslararası bir örgütlenme planı kapsamında tüm Türkiye’de sendikal çalışma yürütülüyor. Bu çalışmamızın duyulmasıyla birlikte, İSTANBUL, İZMİR ve ANKAR A da yoğun ve hedef li bir işçi kıyımı başlatıldı. Öncü işçi ve aktif arkadaşlarımızdan 87’i işten atıldı. Bizde, Mayıs ayında İzmir ve İstanbul’un 2 Aktarma Merkezinde direniş başlattık. Üyelere sendikadan istifa baskısı ise hala devam ediyor. İstifayı kabul etmeyenler yasalarda suç sayılan bir yöntemle; tazminatları dahi ödenmeden (25.Madde) işten çıkarılarak cezalandırılmakta ve diğer işçilere de gözdağı verilmektedir. Bu vicdansız ve intikam dolu davranışın ardında, UPS’nin planlı sendika düşmanı stratejisi yatmaktadır. Çünkü bugün UPS’de, çokuluslu şirketlerde verilen sendikalaşma mücadelesinin en kapsamlısı yaşanmaktadır. 20 şehirde sürmekte olan çalışmamız karşısında UPS, örgütlenmeyi engellenmek için saldırgan bir strateji seçmiştir. Yani, Uluslararası sermayenin sendikasızlaştırma saldırısının Türkiye’deki koç başı; bugün UPS’dir. Bize reva görülen bu zulmün hedefi; sadece TÜMTİS değil, işçi sınıfıdır! Biziz! Hedef örgütlenme hakkı ve sendikal özgürlüklerdir. UPS Yöneticilerini bu tutumdan vazgeçmeye, Asgari Standartları kabul ederek, sosyal diyaloga ve TÜMTİS ve ITF ile görüşmeye çağırıyoruz. Dünya Emek örgütleri Dayanışma için birleşiyor! UPS AB Gündemine taşınacak. Örgütlenmemize destek için, May ıs or tasında Londra’ da I T F ’n i n ( D ü n y a Ta ş ı m a Federasyonu) çağrısıyla bir toplantı yapıldı. Toplantıya, 29 ülkeden 72 sendika katıldı. Türkiye’deki UPS işçilerinin mücadelesinin, sendikalar ve işletmeler düzeyinde tüm olanaklarla desteklenmesi kararlaştırıldı. Dayanışmanın kapsamlı ve etkili olması için bir koordinasyon oluşturuldu. Sorunun Avrupa ve ABD’deki taşıma merkezlerine, işyerlerine taşınması kararlaştırıldı. Zira UPS, temel bir hak olarak sendikalaşma hakkını ta-
nımayarak sadece Türkiye’de değil, Köln, Stuttgart, Viyana, Rotterdam, Herne, Amsterdam, New York ve Londra’da da iş barışı ve sosyal diyalogu tehlikeye attı. UPS/Türkiye, hem bu işletmelerde, hem de Avrupa Parlamentosunda gündeme gelecek. ITF ve üye sendikalar, maddi ve manevi dayanışmanın yanında delegasyonlar halinde İstanbul’a gelme kararı da aldılar. Haziran başında Hollanda UPS’den temsilci ve baş temsilcilerinden oluşan ilk ITF heyeti geldi. Dayanışma Almanya, Avusturya ve diğerleriyle sürecek. Emek ve Alın terinin hakkı için, işçilerin tarihsel davası ve birliği için; DAYANIŞMA! Çağrımız, Sendika ve konfederasyon farkı gözetmeksizin tüm emek örgütlerine, sendika ve Konfederasyonlara, siyasi partilere, kitle örgütlerine ve emekten yana güçleredir! Ve şu anda çeşitli işletmelerde iş ve hak mücadelesi vermekte olan, Direniş yapan işçi kardeşlerimizedir. Arkadaşlar, Dayanışma görevi onurlu ve ağır bir yük olarak hepimizin omuzlarındadır. UPS’nin Sendikayı tasfiye stratejisine, sınıf dayanışması ile karşı duralım. Uluslararası Emek örgütleri bizimledir! Ama onların dayanışma ve birlik davetlerini ülke içinde tamamlamalıyız! Mücadelemizi birleştirelim. İşçi hareketinin TEKEL süreciyle başlayan yükselişini, kalıcı demokratik haklar ve örgütlenme kazanımlarıyla devam ettirme görevi hepimizindir. Sosyal ve sendikal dayanışmayı, mücadeleyi ve paylaşmayı birlikte ve yeniden keşfedelim! Bu görev hepimizindir! Ve Alın teri, emeğin hakkı için, işçilerin davası ve birleşik mücadele için, sosyal Adalet ve Barış için dayanışmaya davet ediyoruz!! - UPS Sosyal Standartları Tanımalı, işten çıkarılanları geri almalı ve işçi kıyımını durdurmalıdır! - İşveren, Sendikamız TÜMTİS, ITF i le Av r upa Konseyi üyelerinin görüşme çağrılarına cevap vermelidir!. - Onurlu İş! Onurlu Yaşam! Adaletli ücret! Paranın gücüne karşı Emek ve işçi Dayanışması! İstanbul, İzmir ve Ankara’dan UPS İşçileri ✓
Temmuz 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
olunca sorun da teşkil etmiyor. Ancak somut tartışınca genellik ortadan kalkıyor, kimin antiemperyalizmden ne anladığı ortaya çıkıyor. Sebahat Tuncel yaptığı konuşmada ulus devlete karşı çıktı, her türlü devletin kötü olduğunu, kendilerinin devleti yıkmaya karşı olduklarını, devletin ele geçilerek halk yararına dönüştürülmesi gerektiğini savundu. Bu görüşler ezilen Kürt ulusunun ayrılıp ayrı devlet kurma hakkının reddedilmesinin gerekçesi olarak savunuluyor. ASF’unda yer yer sosyalizm vurgusunun yapılması, ASF’nun reformist özünü, yönelimini ortadan kaldırmıyor. ASF’una damgasını vuran devrimciler, komünistler değil reformistlerdir. Bu gerçeğe rağmen ASF içine doğru görüşleri taşımak güç ölçüsünde görevdir. Emperyalist sistem içinde, emperyalist sistemi yıkma mücadelesinde işçi sınıfı ve emekçi yığınların yaşam şartlarını düzeltecek reformlar için mücadele etmeliyiz. Bu mücadeleyi yürütürken emekçi yığınlara, gerçek
5
+kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa+++kısa
Direniş ve Mücadelelerden Kısa Kısa...
B
u bölümde işçi sınıfı haberlerine, eylem ve direnişlere yer vereceğiz. Sizlerde fabrikanızda, işyerinizde yaşanan sorunları, eylem ve direnişleri iscikosesi@gmail.com adresine iletebilirsiniz.
Çemen Tekstil / Gaziantep 74 gün süren grev sonucunda DİSK/Tekstil Sendikası’nın TİS imzalaması ile işlerine dönen Çemen Tekstil işçilerini sendika yöneticileri sattı. Kısa süreli olarak imzalanan sözleşmeden sonra patron Öz İplik-İş Sendikasının örgütlenme yapmasına çalışmıştı. Bu süreçte örgütlenme çalışması yapmadıklarını söyleyen Öz İplik-İş Sendikasının yalanı da kanıtlandı. Çemen’deki 420 işçiyi patronlar birlikte baskı ve işten çıkarma tehdidiyle örgütleyen Öz İplik-İş yetkiyi aldı. Bu duruma tepki gösteren Çemen işçileri DİSK/Tekstil İşçileri Sendikasını bastı, binayı işgal ettiler. İşçilerin sendikaya olan tepkileri sürerken DİSK/Tekstil İşçileri Sendikası yaptığı açıklamada işveren sendikası Öz İplik-İş’i, Çalışma Bakanlığı’nı ve Çemen Patronunu suçladı. Açıklamada yargıya gidileceği açıklanırken, işçilerle birlikte mücadeleden bahsedilmeden, işyerinde referandum yapılması istendi.
Temmuz 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
Çelmer Çelik / Kocaeli
6
Demir Çelik Fabrikaları / Karabük Kardemir’den işten çıkarılan 29 işçi eylem yaparak fabrika sahasına yürüdü. 29 işçinin Türk Metal Sendikasına üye oldukları için işten çıkarıldıklarını söyleyen 700 işçinin katıldığı yürüyüş Türk Metal Sedikası önünde başladı. İşçilerin fabrikaya girişine izin vermeyen polis cop ve biber gazıyla saldırdı. Saldırıda çok sayıda işçi yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Daha önce Çelik-İş Sendikasına üye olan işçiler bir süre önce istifa ederek Türk Metal Sendikasına geçmişlerdi. İşçiler bu süreçte işten çıkarıldılar. Kardemir işçileri daha sonra adliyeye giderek basın açıklaması yaptılar ve dava açtılar.
Çayırova/Şekerpınar bulunan Çelmer Çelik fabrikasında Büyükşehir Belediyesi işçileri / Adana Birleşik Metal-İş Sendikasına üye oldukları için 12 işçi işten Adana B.Ş.B. Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nde taşeron firçıkarıldı. 21 Haziran’dan bu yana işyeri önünde direnişte bulunan işçilerin mücadelesi sürerken, çalışan işçilerde işe giriş- madan çalıştırılan 47 işçi işten çıkarılarak yerlerine yeni işçiler alındı. İşçilerin işten çıkarılmasını protesto eden yaklaşık 300 çıkışlarında eylem yaparak arkadaşlarına destek oluyorlar. işçi traktörle valiliğe gelerek eylem yaptılar. Burada Vali İlhan Atış ile görüşen işçilere Vali, taşeron firmaya bir şey söyleyemeTermo Makine / Kocaeli yeceğini, ancak belediye başkanı ile görüşeceğini söyledi. İşçiler Düzce’de bulunan Termo Makine’de Birleşik Metal-İş bu söze güvenerek eylemi sonlandırdılar. Sendikasına üye olan 20 işçi işten çıkarıldı, diğer işçilerde isToki / İzmir tifa etmeleri yönünde tehdit ediliyorlar. İşçilerin istifa etmelerini sağlayamayan işveren Çelik-İş sendikasını işyerine çağırdı. İzmir’in Menemen ilçesindeki Kızılcaköy mevkiinde Toki inPatron, Çelik-İş Sendikası yöneticilerinin katıldığı toplantıda işçilerden Çelik-İş’e üye olmalarını istedi. İşçileri araçlarla no- şaatında iş alan bir taşeron şirketin yaklaşık 1 yıldır işçi ücrettere götürmeye çalıştı. Bu baskılar üzerine işçiler sendika yö- lerini ödememesi üzerine işçiler eylem yaptılar. 150 işçi işbaşı neticileriyle birlikte Düzce Organize Sanayi Bölgesi’nde yürü- yapmayarak şantiyede eylem yaptı. yüş yapmak istediler. Yürüyüşü engellemeye çalışan Jandarma Yeşil Kundura / Tekirdağ BMİS Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, Kocaeli Şube Başkanı Hami Baltacı, Sekreter Telat Çelik’i gözaltına aldı. İşçilerinin Deri-İş Sendikasının örgütlenme çalışması yürüttüğü Yeşil oturma eylemiyle yürüyüş kararlılıklarını sergilemesi üzerine Jandarma gözaltına alınanları serbest bırakmak ve barikatı kal- Kundura’dan 3 işçi Mayıs ayında işten çıkarılmıştı. İşten çıdırmak zorunda kaldı. Termo Makine’da işçilerin sendikalaşma karılan işçiler fabrika önünde bekleyişlerini sürdürürken Yeşil Kundura işçilerin üretimi engellediklerini iddia ederek mücadelesi sürüyor. Jandarma’ya şikâyette bulundu. Bunun üzerine Jandarma 3 kadın işçi ile birlikte sendikanın Çorlu Şube Başkanı Ali Bayram, Kot Kumlama işçileri / Ankara Örgütlenme Uzmanı Nuran Güleç ve sendika çalışanı Ali Kot kumlama işinde çalışmadan dolayı Silikozis hastalığına Barmagıç’ı gözaltına aldı. Daha sonra işçiler ve sendika yetkiliyakalanan işçiler Ankara Abdi İpekçi Parkı’nda çadır kurarak leri serbest bırakıldılar. Yeşil Kundura işçilerinin sendikalaşma 3 günlük eylem yaptılar. Değişik illerden gelen yaklaşık 50 işçi mücadelesi ve fabrika önündeki direnişleri sürüyor. adına Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesi TBMM’de grubu bulunan partilerle görüşüp taleplerini iletti. İşçiler sigorDünya Halı / Tekirdağ talı olup olmadıklarına bakılmaksızın sosyal güvenlik haklarınÇerkezköy’de faaliyette bulunan ve 2005 yılında kapanan dan yararlanmak, açtıkları davalarda mahkeme masraflarından muaf tutulmak, hastalığa yol açan silikanın havada solunabile- Dünya Halı Fabrikası’ndan alacaklı olan 350 işçi eylem yaptı. cek şekilde serbest kullanımının yasaklanmasını talep ediyor- Belediye önünde toplanan işçiler bir basın açıklaması yaparak 5 lar. İşçiler 3. günde, sorunlarına çözüm bulunmadığı takdirde yıldır ücret alacakları olan yaklaşık 4 milyon TL’yi bulan parayı yeniden buluşmak üzere eylemlerini sonlandırdılar. Verilen bil- mahkemeyi kazanmalarına rağmen alamadıklarını ve mücadeleyi sürdüreceklerini belirttiler. gilere 5 bine yakın silikozis hastası olduğu tahmin ediliyor.
12
Haziran 2010 tarihinde Almanya’da Berlin ve Stuttgart şehirlerinde “krizinizin faturasını biz ödemeyeceğiz” şiarı altında iki yürüyüş yapıldı. Berlin’de yapılan yürüyüş Alexander Meydanı’nda belediye binasının önünde başladı. Alman Sol Parti, sendikalar ve kimi sol gruplar yürüyüşe çağrı yapmıştı. Havanın kapalı olması ve arasıra yağan yağmura rağmen binlerce kişi alanda toplanmıştı. Alana bir renk cümbüşü hakimdi. Bir çok grup bildiri dağıtımı ve yayın satışı yapıyordu. Trotz Alledem (Herşeye Rağmen) taraftarları da yürüyüşe katılan gruplar arasında idi. Herşeye Rağmen taraftarları bildiri dağıtımı ve yayın satışının yanı sıra “Krize Son Vermenin Tek Yolu Devrimdir” pankartı ile kortejde yerini almıştı. Yü r ü y ü ş ü n e n önü nd e “Krizin Adı Kapitalizmdir” pankartı açıldı. Yürüyüş Tertip Komitesinin verdiği bilgiye göre, katılım 20 bin kişi cıvarında idi. Alman polisi yoğun güvenlik önlemleri almıştı. “Şüpheli” gördükleri insanlar kontrol ediliyordu! Yürüyüş kolu Tor Caddesi’ne geldiğinde, polisin provokasyonu başladı. Polis anti-kapitalist blokta yer alan insanlara saldırdı ve biber gazı sıkmaya başladı. Polis yürüyüşü ortadan ikiye böldü. Polisin saldırısı sonucu yürüyüşün ön tarafı beklemeye başladı. Yapılan konuşmalarda polisin saldırısı kınanarak, anti-kapitalist bloğun yürümesine izin verilmeden, yürüyüşün devam edemeyeceği belirtildi. Belli bir süre sonra anti-kapitalist bloğun önündeki polis ablukası kaldırıldı ve yürüyüş yeniden başladı. Yürüyüş başlamıştı ama anti-kapitalist blok, yüzlerce polis tarafından çembere alınmıştı. Polisin provakasyon ve saldırıları devam ediyordu. Yürüyüş kolu tekrar Alexander Meydanı’na gelecek ve yapılacak konuşmalar ile yürüyüşün bitirilmesi planlanmıştı. Alana varmadan önce polis bir kez daha, anti-kapitalist bloğa saldırdı ve yürüyüş yeniden durdu. Polisin saldırıları ve yağan yağmur sonucu bir çok
insan yürüyüşten ayrılmak zorunda kaldı. Saatler süren yürüyüş kolu nihayet alana vardı. Yapılan konuşmaların ardından yürüyüş sona erdi. Polis, anti-kapitalist bloktan polislere parça tesirli bomba atıldığını iddia ediyordu. İki polisin ağır yaralandığı, hastaneye kaldırılan polislerin hemen ameliyata alındığı bilgisi veriliyordu. Kimin attığı belli olmayan parça tesirli bomba bahane edilerek, polis resmen terör estirdi. Anti-kapitalist bloktan insanlar gözaltına alındı. Yazılı ve görsel Alman basını iki polisin yaralanma olayını kullanmaya başladı. Hangi ülkede olursa olsun, polisin taktik ve metotları hep aynı. Demokratik olduğu söylenen bir ülkede polis provakasyon yapıyor. Bu provakasyon bahane edilerek saldırı yapılıyor ve insanlar gözaltına alınıyor. “Demokratik” bir ülke de polisin gerçek yüzü bir kez daha görüldü. Alman koalisyon hükümeti 80 milyar Euro “tasarruf paketi”ni karara bağladı. Alman devlet tarihinde en büyük “tasarruf paketi” olduğu söyleniyor. Böylece 2014 yılına kadar bankalar ve tekellerin kurtarılması hedefleniyor. Bu paket ile bir dizi sosyal haklar ortadan kaldırılıyor. Almanya’da 7 milyon civarında insan sosyal yardım alıyor. Sosyal yardım alanlara verilen, aile yardımı, ısınma yardımı ve emeklilik sigortasına yatırılan primler ortadan kaldırılıyor. Berlin’de yapılan yürüyüşte, yapılan konuşmalarda “tasarruf paketi”nin içeriği ve buna karşı yapılması gerekenler anlatıldı. Ama yürüyüşe damgasını vuran reform talepleri idi. Kapitalist sistemin temellerine yönelmeyen ve kapitalist sistem içerisinde çözümler bulunacığına vurgu yapılıyordu. Kriz kapitalizmin yol arkadaşıdır. Kapitalizm var olduğu sürece krizler hep olacak ve yaşanacaktır. Kriz, kapitalist ekonomi gelişme yasalarının bir sonucudur. Krizin ortadan kaldırılması, kapitalizmin ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Kriz, ancak sosyalist bir sistemle ortadan kaldırılabilinir. Görev bunun için mücadele etmektir. Berlin’den YDİ Çağrı Okuru 13 Haziran 2010 ✓
. . . İş cinayetleri . . .
1 Haziran: Kocaeli/Gebze Plastikçiler Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan ve Petrol-İş’in örgütlü bulunduğu Süperlas fabrikasında yük asansörüne binen 4 işçi halatın kopması sonucu 20 metreden aşağıya düştüler. Kol ve bacaklarında kırıklar olan işçiler hastaneye kaldırıldılar. 3 Haziran: Muğla/Yatağan’da faaliyet gösteren Ermaş Mermer Ocağı’nda üzerine 150 kiloluk mermer parçası düşün genç işçi Mehmet Kırıkçıoğlu (26) öldü. 4 Haziran: Zonguldak/Ereğli’ye bağlı Kandilli beldesindeki özel kömür ocağında ocağa inmek için madencilerin bindiği vagonun devrilmesi sonucu 12 madenci yaralandı. 6 Haziran: Maraş/Afişin-Elbistan Termik Santrali Çöllolar kömür sahasında bulunan kum ocağında çalışan işçi Bayram Koç kum eleme bandına sıkışarak yaşamını yitirdi. 11 Haziran: İstanbul/Pendik’te asfalt düzeltme makinesinin tamirini yapan genç işçi Yusuf Orakçı (27) makinenin kapağını kaldırarak yağ koyduğu sırada düşen kapağın altında kaldı. Yusuf Orakçı’nın boğularak öldüğü anlaşıldı. 12 Haziran: Zonguldak/TTK’na bağlı Üzülmez Müessese Müdürlüğü’ne ait kömür ocağında çalışan genç işçi Sezai Topuz (27) kömür bandına sıkışarak can verdi. Asma İşletmesi’nde de kafasına taş düşen madenci Hüseyin Metin (29) yaralandı. 30 madencinin katledildiği Karadon Müessesesine bağlı Gelik İşletmesinde de madenciler Sedat Berber ve Fedai Çukur tavandan başlarına taş düşmesi sonucu yaralandılar. 15 Haziran: Artvin/Çoruh nehri üzerinde yapılacak barajlar için yapımı süren Erzurum karayolu inşaatının Narlık mevkiinde viyadük ayağında bağlanan demirlerin üzerlerine devrilmesi sonucu Hüseyin Tekeboğan (24) adlı genç işçi öldü, 4 işçi ise yaralandı. 17 Haziran: İstanbul/Üsküdar’da bir evin bahçe demirlerini yenileyen kayınbiraderine yardım etmeye giden ayakkabı işçisi Cengiz Taş boğazdan geçen bir tankerin oluşturduğu dalgaların bahçeye kadar ulaşıp elektrik kablolarına temas etmesi sonucu akıma kapılarak yaşamını yitirdi. 17 Haziran: İzmir/Çiğli Organize Sanayi Sitesi’nde bulunan Billur Tuz Fabrikası’nda çalışan taşeron işçi Derya Karabulut makineyi temizlemek isterken kolunu kaptırdı. Kadın işçinin kolu 5 saat hastane hastane dolaştırıldıktan sonra ameliyatla kurtarıldı. 26 Haziran: Muğla/Fethiye’ye bağlı Bayır köyünde içme suyu aramak için iş makineleriyle çukur kazıldığı sırada göçük oluştu. Toprak altında kalan bir işçi öldü, bir işçi yaralandı.
Temmuz 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
KRİZE KARŞI EYLEM ÜZERİNE NOTLAR
7
Hukuk Köşesi Bu bölümde iş yasalarına göre açıklamalarda bulunmaktayız. Bu konuda ise bilinmesi gereken şey yasaların patronları, sermayeyi koruduğudur. Buna rağmen işçi sınıfının haklarını araması ve bu hakları genişletmesi için tüm yol ve araçlarla mücadele yürütmesi gerekmektedir. Hukuk mücadelesi de bu araçlardan birisidir.
Çalıştırma yaşı, yasakları ve Kadın işçilerin durumu 4857 sayılı İş Kanunu’nun “İşin Düzenlenmesi” başlığı altındaki 4. bölümünü oluşturan maddeler ile devam ediyoruz.
Genç ve çocuk işçilerin çalışma şartları
Temmuz 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
İş Kanunu’na göre 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasaktır. Yasada bu durumun istisnası olarak “on dört yaşını doldurmuş ve ilköğretimi tamamlamış olan çocukların” gelişmelerine ve okullarına engel olmayacak şekilde hafif işlerde çalıştırılabilecekleri belirtiliyor. Ancak günlük yaşamdan bunun böyle olmadığını her gün görüyoruz. Çocuk işçiler hemen hemen her işte kölece çalıştırılıyorlar. Özellikle stajyer adı altında fabrikada çalıştırılan çocuklar yetişkin işçilerle aynı işi yapıyor ve çok daha az ücret alıyorlar. 18 yaşını doldurmamış olan, 15-18 yaş aralığında bulunan ve 14 yaşında olan çocuk ve genç işçilerin çalıştırılabilecekleri hafif işler ve çalışma koşulları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 06.04.2004 tarih ve 25425 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan yönetmelikle belirlenmiştir. Bu yönetmelikte çocuk işçilerin çalışmasına izin verilen hafif işler Ek-1’de, genç işçilerin çalışmasına izin verilen işler Ek-2’de ve 18 yaşını doldurmamış çocuk ve genç işçiler bakımından yasak olan işler Ek-3’te sayılmıştır. (Ancak yer sorunundan dolayı bu işleri burada sayamıyoruz.) 14 yaşında olan çocuklar günde yedi ve haftada 35 saatten fazla çalıştırılamazlar. 15 yaşını doldurmuş işçiler günde 8, haftada 40 çalıştırılabilirler. Günlük çalışma süreleri de en fazla 10 saat olabilir. Okula devam eden çocuklar ise günde en fazla 2, haftada 10 saat çalıştırılabilirler. Ayrıca 2-4 saatlik çalışma da 30 dakika, 4-7,5 saatlik çalışma da 1 saatlik ara dinlenmesi verilmesi zorunludur. Çocuk ve genç işçilerin hafta tatili izinleri kesintisiz 40 saatten az olamaz ve bu tatilin ücreti ödenmek zorundadır. Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde de çalıştırılamazlar ve ücretleri ödenmek zorundadır. Yıllık ücretli izin de 20 günden az olamaz ve bazı istisnalar hariç bölünemez.
8
Yer ve su altında çalıştırma yasağı İş Kanunu’nun 72. maddesi açık bir şekilde 18 yaşını doldurmamış erkekler ile her yaştaki kadınların “Maden ocakları ile kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel inşaatı gibi yer altında veya su altında” yapılan işlerde çalıştırılamayacağını belirtmektedir.
Gece çalıştırma yasağı Sanayiye ait işlerde 18 yaşından küçük çocuk ve genç işçilerin gece çalıştırılmaları yasaktır. 18 yaşını doldurmuş kadın işçilerin çalıştırılmasının usul ve esasları ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 09.08.2004 tarih ve 25548 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan yönetmelikle belirlenmiştir. Bu yönetmeliğe göre “Kadın işçiler her ne şekilde olursa olsun gece postasında 7,5 saatten fazla çalıştırılamazlar.” Gece çalıştırılan kadın işçilerin “alışılmış araçlarla gidip gelme zorluğu bulunan işyeri işverenleri” servis aracı sağlamakla yükümlüdür. Ayrıca kadın işçilerin gece çalıştırılabilmeleri için muayene ettirilmeleri ve sağlık raporlarının alınması şarttır ve bu muayene 6 altı
bir yapılmak zorundadır. Evli olan kadın işçilerin eşleri aynı veya farklı bir işyerinde gece çalışıyorsa, kadın işçinin isteği üzerine gece çalıştırılması, eşinin çalıştığı gece postasına rastlamayacak şekilde düzenlenmelidir. Ayrıca aynı işyerinde çalışan eşlerin aynı gece postasında çalışma istekleri işverence, olanak oranında karşılanmalıdır.
Gebelik ve analık durumunda çalışma ve süt izni Kadın işçiler, gebe olduklarının tespitinden itibaren doğuma kadar, emziren kadın işçiler ise doğum tarihinden başlamak üzere altı ay süre ile gece postalarında çalıştırılamazlar. Emziren kadın işçilerde bu süre, ana ve çocuğun sağlığı açısından gerekli olduğunun doktor raporuyla tespitiyle bir yıla kadar uzatılır ve gündüz postalarına rastlayacak şekilde düzenlenir. Gebe, yeni doğum yapmış ve emziren kadın işçiler günde 7,5 saatten fazla çalıştırılamazlar. Kadın işçilere doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam 16 hafta izin verilir. Çoğul gebelik halinde doğumdan önce 10 hafta izin verilmelidir. Kadın işçi doktor onayı ile doğumdan önceki üç haftaya kadar çalışabilir. Bu durumda, kadın işçinin çalıştığı süreler doğum sonrası iznine eklenir. Gebelik durumunda izin süreleri işçinin sağlığına ve yaptığı işe göre doktor raporu ile arttırılabilir. Ayrıca gebelik süresince de kadın işçiye periyodik doktor kontrolleri için ücretli izin verilir. Doktor raporu ile gerekli görüldüğünde kadın işçi sağlığına uygun daha hafif işlerde çalıştırılmalıdır. Ve bu durumda ücretinden bir indirim yapılmaz. Kadın işçinin isteği halinde gebelik izni sürelerinden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir, bu izin süresi yıllık ücretli izin hakkında düşülemez. Kadın işçiler bir yaşından küçük çocuklarını emzirmek için günde toplam 1,5 saat süt izni alabilir. Bu sürenin nasıl kullanılacağına işçi karar verir ve bu süre günlük çalışma süresinden sayılır. Ayrıca 100-150 kadın işçi çalıştıran işyerlerinde, bir yaşından küçük çocukların bırakılması ve bakılması ve emziren kadın işçiler için işyerinden ayrı olan, fakat en çok 250 metre uzaklıkta olan emzirme odasının kurulması zorunludur. 150’den fazla kadın işçi çalıştıran işverenler 0-6 yaşındaki çocuklar için içerisinde anaokulu bulunan yurt sağlamak zorundadırlar. Eğer yurt işyerinden 250 metreden uzaksa işveren taşıt sağlamalıdır. Oda ve yurt açmak yükümlülüğü için işverenin belediye ve mücavir alan sınırları içinde yer alan tüm işyerlerinde çalışan kadın işçilerin sayısı dikkate alınır. Burada sayılan hüküm ve yasaklara uymayan işverenlere her bir fiil için 1.034,00 TL para cezası uygulanır.
AYÖP’ten 4 dilde eylem
Eğitim Köşesi Sermayenin biçimleri II
S ren önemli eylemlikler” yapılacağının duyurulduğu açıklamada 10 Temmuz günü yap ı l a c a k K P S S ’ d e n s on r a saat 18:30’da, Karakoyun İş Merkezi’nde yapılacak serbest kürsülü açıklamaya tüm kamuoyu davet edildi. Bu ön açıklamadan sonra İGEP üyeleri Türkçe, İngilizce, Kürtçe ve Arapça olarak açıklama yaparak yetkililere “dört dilde yaptığımız bu açıklamanın en az birinden anlayın artık” diye seslendiler. Açıklama “Yaşasın emekçinin birliği, halkların kardeşliği”, “Atama yapmayan hükümet istifa” ve “Direne direne kazanacağız” sloganları ile sonlandırıldı. 03.07.2010 Ydi Çağrı / Adana ✓
Samka Metal’de direniş sürüyor
P
endik /Kur t köy’ de faaliyet gösteren, Samka Metal Ambalaj San. A.Ş fabrikasında çalışan direnişteki işçileri 38. gününde ziyaret ettik. Direnişteki işçilerle tek tek tokalaştık ve bizi iyi karşıladılar. Bayan işçilerin direnişte daha fazla olduğunu ve dimdik ayakta morallerinin ilk günkü gibi iyi olduğunu gördük. Arkadaşlarla sohbet ettik. Sohbet sırasında bir bayan arkadaşın direnişe yeni katıldığını öğrendik. Bayan arkadaş elini makineye kaptırmış, hastaneye götürmüşler tedavisini olduktan sonra doktor bir kaç gün rapor vermiş. Ve raporunun bitiminde işe gittiğinde işten
çıkarıldığını öğrenmesi üzerine direniş teki arkadaşlarının yanında yerini almış ve direnişteki işçi sayısı bu bayan arkadaşla birlikte 14 de çıkmış oldu. Arkadaşların ısrarı üzerine birlikte yemek yedik. Yanımızda getirdiğimiz yeni işçi dünyası gazetemizin son sayısını dağıttık. Biz birbirimize kenetli olduğumuz sürece bizi hiçbir gücün yenemeyeceğini söyleyerek oradan ayrıldık. Zafer direnen Samka işçilerinin olaca k t ı r. YAŞASIN SAMKA DİRENİŞİ...!
Burjuva ekonomistleri sermayeyi bu sürece göre ikiye ayırırlar: 1.Sabit sermaye: Üretici sermayenin bir bütün olarak üretime katılan, ancak değerini ürüne bir kerede değil de, parça parça, birkaç üretim dönemi sürecinde aktaran bölümüne denir. Bu sermayenin, binaların ve üretim tesislerinin inşası, makine ve işletme donanımı satın alımı için harcanan bölümüdür. 2.Dolaşan sermaye: Üretici sermayenin, değeri bir üretim dönemi içinde metaya tümüyle aktarılan ve metanın satılmasıyla yeniden kapitaliste para biçiminde tamamen geri dönen bölümüdür. Bu sermayenin işgücü ve hammadde, yakıt ve yardımcı maddeler, yani sabit sermayeye ait olmayan üretim araçları için harcanan bölümüdür. Sabit sermayenin bir kez dönüştüğü (yani değerinin parça parça ürünlere aktarılması suretiyle bütünüyle tüketilip, yerine yenisinin konmasının zorunlu hale geldiği) zaman süreci içinde, dolaşan sermaye birçok kez dönüşür. Sermayenin dönüşüm sürecine göre bu biçimde ikiye bölünmesi, sermayenin büyümesini, patronların “riziko” karşılığı hak ettikleri ve piyasada keyfi ve rastlantısal olarak belirlenen “kar”la açıklar. Buna göre, sömürü söz konusu değildir, ücret işçilerin emeğinin karşılığının ödenmesidir!
Temmuz 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
İ
şsiz ve Güvencesiz Öğretmenler Platformu Urfa Eğitim-Sen Şubesi’nde 4 dilde yaptığı basın açıklaması ile öğretmen alımlarının azlığını protesto etti. 3 Temmuz Cumartesi günü saat 13’te bir araya gelen öğretmen adayları, hükümetin açıkladığı atama sayılarının öğretmen açığının %10’unu bile doldurmadığını, hükümetin çok fazla öğretmen alıyormuş gibi davrandığını ve “bütçe yok” yalanlarına inanmadıklarını açıkladılar. Açıklamada şöyle denildi: “Bütçe yok diyorlar ancak 5 bin vekil imamı bir kalemde kadroya alıyorlar, 500 bin profesyonel asker alımından bahsediyorlar… Demek ki bütçe varmış!”. “Bu gidişatın böyle gidemeyeceğini ve bugünden itiba-
ermayede, kapitalistler sınıfıyla işçi sınıfı arasındaki üretim ilişkisi cisimleşir, bu ilişki, kapitalistlerin üretim araçlarının ve üretim koşullarının sahibi olarak kendileri için artı değer yaratan ücretli işçileri sömürmesinden ibarettir. Bu üretim ilişkisi, kapitalist toplumun diğer üretim ilişkileri gibi, şeylerin ilişkisi gibi biçimini alır ve bu şeylerin (üretim araçlarının) bir özelliği olarak, kapitalistlere kazanç sağlama özelliği olarak ortaya çıkar. Bu görünüme sermayenin fetiş karakteri denir. Kapitalist üretim tarzında, üretim ilişkileri ( ya da karşılığında üretim aracı/işgücü satın alabilecek belirli bir para miktarı) sanki kendi başlarına sahiplerine, emek yoluyla kazanılmayan düzenli gelir sağlama mucizevî özelliğine sahiplermiş gibi bir görünüm oluşur. Burada insanların kendi yarattıkları toplumsal bir ilişki olan sermayeye onda olmayan vasıflar atfedilmesi, onun fetişleştirilmesi söz konusudur. Burjuva ekonomistleri bunu bilinçli olarak, gerçek ilişkileri gözlerden gizlemek için yapmaktadırlar. Burjuva ekonomistleri, Marksist ekonominin üretici sermayeyi değişmeyen ve değişen sermaye biçiminde ikiye ayırmasının karşısına, sabit sermaye ve dolaşan sermaye şeklinde bir ayırmayı çıkarırlar. Bu ayrım sermayenin dönüşüm sürecinde, dönüşümün karakterine göre yapılan bir ayrımdır. Her sermaye, amacı kendi kendini çoğaltmak olduğu için, kesintisiz olarak dolaşır, bunu sürekli yineler. Buna sermayenin dönüşümü denir. Sermayenin dönüşüm zamanı, onun üretim ve dolaşım zamanının toplamıdır. Dönüşüm zamanı, sermayenin belirli bir biçimde yatırıldığı andan, sermayenin aynı biçimde, ancak artı değer miktarı kadar artmış olarak kapitaliste geri döndüğü ana kadar olan zaman dilimidir. Sermayenin üretim zamanı, onun üretim alanında bulunduğu süredir. Dolaşım zamanı ise, sermayenin para biçiminden üretici biçime dönüştüğü zaman, artı, üretilen ürünün meta olarak piyasaya sürüldüğü ve satılıp yeniden paraya dönüştüğü, yani meta biçiminden para biçimine dönüştüğü sürenin toplamıdır.
9
SENDİKA AĞALARI MÜCADELECİ İŞYERİ TEMSİLCİLERİNİ SENDİKADAN İHRAÇ ETMEK İSTİYOR!
Temmuz 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
A
10
raba denilince Mercedes markası hemen akla gelir. Almanya’da Berlin, Kassel ve Sindelfingen’de ki Mercedes-Daimler fabrikalarında binlerce işçi çalışıyor. Bu iş yerlerinde İG Metal (Endüstri Metal Sendikası) örgütlüdür. İG Metal’in işveren ile uzlaşma ve işçi sınıfının mücadelesini yanlış kanallara yönlendirmesi sonucu alternatif arayışlar başladı. 15-16 Mart 2010 tarihinde Mercedes-Daimler işletmelerinde işyeri temsilciliği seçimleri yapılır. 32 yıldan beri ilk defa Berlin Mercedes-Daimler Marienfelde işletmesinde, işyeri temsilciliği için birden fazla liste yarışır. Yapılan seçimler sonucunda İG Metal listesi 1402 oy alır ve 15 sandalye kazanır. Alternatif liste 526 oy alır ve 5 sandalye kazanır. Alternatif listeyi çıkaranlar da İG metal üyesidir. Faire Basis listesi de 110
oy alır ve bir sandalye kazanır. İG Metal üyesi olanların alternatif bir liste seçime katılmaları ve 5 sandalye kazanmaları sendika ağalarını oldukça rahatsız eder. Bu bağlamda şunların bilinmesi önemlidir. Alternatif listeyi çıkaranlar işyeri temsilcilği seçimleri için ön seçim yapılmasını önerir. Ön seçimin yapılması işyeri temsilciliği için aday olanların işçiler tarafından seçilmesi anlamına gelir. Ama İG metal bu öneriyi red eder. Alternatif liste çıkarılmadığı koşullarda mücadeleci işçilerin işyeri temsilciliğine seçilmelerinin hiç bir şansı yoktur. Çünkü işyeri temsilciliği için adaylar sendika ağaları tarafından belirleniyordu. İşçilerin temsilcilerini seçmek için işçilere danışma gereği duyulmuyordu. Sendika ağaları, alternatif listenin çıkarılması ile sendikal birliğin zayıf latıldığını söylüyorlardı! Oysa bu gerçeği yansıtmıyordu. Güçlü ve müca-
deleci sendika yukardan değil, işçilerin birliğinin sağlanması ve işçilerin sınıf bilincine varması ile yaratılacaktı. Sendika ağaları, mücadeleci ve işverene karşı işçilerin gerçek anlamda hak larını savunan sendika fonksiyonerlerini istemiyordu. Beklenen oldu. Sendika ağaları, 16 Haziran 2010 tarihinde Mustafa Efe, Fehmiye Utku ve Martin Franke’yi sendika üyeliğinden ihraç etmek için düğmeye bastılar. Araştırma komisyonunun üç üyesi (Gerd Schulz, Detlef Fendt, Michael Rahmel) sendika fonksiyonerlerinin sendikadan ihraç edilmesi için oy verdi. Araştırma komisyonunun diğer iki üyesi karşı oy kullandı. Bu henüz kesinleşmiş bir karar değil. Önümüzdeki günlerde Berlin İG Metal yönetim kurulu, araştırma komisyonunun kararı hakkında bir karar vermesi gerekiyor.
Sendika fonksiyonerlerinin sendika üyeliğinden ihraç edilmesi için düğmeye basılması ile birlikte karşı tepkiler yükselmeye başladı. Basında çıkan haberlerin yanısıra imza kampanyası başlatıldı. 1 Temmuz 2010 tarihinde Berlin İG Metal sendika binasının önünde protesto gösterisi yapıldı. Yapılan konuşmalarda sendika fonksiyonerlerinin bölücü olmadığı tam tersine mücadeleci bir sendikanın yaratılması için mücadele ettiklerini, gerçek sendikanın işçilerden meydana geldiği vb. söylendi. 120 kişinin katıldığı gösteride sendika araştırma komisyonunun aldığı kararın yanlış olduğu, İG Metal’in yukarda oturanların değil işçilerin sendikası olduğu belirtildi. Yapılan konuşmaların ardından toplanan imzalar sendika yöneticilerine teslim edildi. Sendika binasının ikinci katına hep birlikte çıkıldı. 4 kişi toplanan imzaları sendika yöneticilerine vermek için bir odaya girdi. İkinci katın koridorunda bekleyen kitle “Hepimiz İG Metaliz”, “Yaşasın Enternasyonal Dayanışma” sloganları atıldı. İmzaları teslim eden temsilcilerin odadan ayrılması ile birlikte tekrar sendika binasının önüne gelindi. Burada kısa bir açıklama yapıldı. Toplanan imzaların sendika yönetimine teslim edildiği ve sendika yönetim kurulunun vereceği kararın bekleneceği söylendi. Köşe başlarını tutan, işçilerin gerçek anlamda haklarını savunmayan ve işverenle uzlaşma yolunu seçen sendika ağalarına karşı mücadele etmek temel görevdir. Tabi ki bu mücadelenin bir bedeli vardır, olacaktır. Ama bu mücadele için bedel ödemeye değer. Berlin’den YDİ Çağrı Okuru 2 Temmuz 2010 ✓
Dünyadan İşçi Haberleri
Madrid metrosunda grev
Metro işçileri grevleriyle, hükümetin kısıtlama uygulamaları çerçevesinde, metrolarda n sorumlu Madrid Bölgesel Hükümeti’nin almış olduğu çalışanların maaşlarının yüzde 5 oranında düşürülmesini protesto ediyor. Madrid Belediye Başkanı Alberto Ruyiz Gallerdon, sendikaları, grev sırasında hizmetlerin yüzde 50’sini gerçekleştirme sözünde durmamakla suçladı. Haziran ayının hemen başlarında kamu çalışanları maaşlarında kesintiye gidilmesini protesto etmişti. Eylül ay ı nd a yapı l ma sı pla n lanan genel grevin hazırlıkları ise olanca hızıyla sürüyor.
Yunanistan’da tüm halk grevde
29
Haziran da, Yu n a n i s t a n Ka mu Ça lışa n ları Konfederasyonu (ADEDY) ve İşçi Sendikaları Federasyonu’nun (GSEE) çağ-
rısıyla yapılan grev ile gösterilere, kamu ve özel sektör çalışanlarının yanı sıra gümrük, postane, elektrik daireleri, havaalanları çalışanları, gazeteciler, emekliler ile işsizler katıldı. Basın yayın çalışanlarının grevi nedeniyle radyo ve televizyonlarda haber bültenleri yayınlanmadı, haber ağırlıklı internet siteleri sayfalarını yenilemedi, basın toplantıları ise iptal edildi. Yazılı basın çalışanlarının grevde yer almalarıyla, gazete bayilerinin raf ları boş kaldı.
zenlemelerine karşı emekçileri Brüksel’de ortak eyleme çağırdı. İspanya’daki sendikalar da aynı gün genel greve gidiyorlar
Öte yandan, toplu taşıma araçları çalışanları da, vardiya başlangıcında yaptıkları iş durdurma eylemleri ile greve destek verdiler.
Brüksel’de kitlesel, ortak bir yürüyüşle ve kıtanın farklı ülkelerinde sokak gösterileri, iş bırakma eylemleri, grevler gerçekleştirilmesi bekleniyor.
Yunanistan’da sosyal güvenlik yasa tasarısının, 2018 yılından itibaren emekli maaşlarında yüzde 7 oranında kesintiye gidilmesini öngördüğü açıklanmış, emeklilik yaşı ve süresi artırılmış, ikramiyeler azaltılmıştı. Mart ayında, bir dizi ekonomik önlem daha alınmıştı. Yunan sendikaları, tüm bu önlemler geri çekilinceye kadar mücadeleye devam edileceğini açıklamışlardı. Yunanistan işçi ve emekçilerinin hükümetin yoksulluk paketine karşı eylemleri sürüyor. Liman işçilerinin 24 saatlik greviyle ülkenin en büyük limanındaki faaliyetler durdu.
Avrupa eylem günü 29 Eylül’de
A
vrupa İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ETUC) 29 Eylül’de AB ülkelerindeki yoksulluk dü-
Avrupa işçi ve emekçileri AB ülkelerinin halk karşıtı “kemer sıkma politikalarına” karşı Avrupa ekonomi bakanlarının Brüksel’de gerçekleştireceği toplantıyla eş zamanlı olarak 29 Eylül’de ortak bir eylem yapacak.
Havaalanlarında ve raylı ulaşımda çok etkili olduğu belirtilen grev dolayısıyla okullarda da ders yapılamadı. Posta şirketlerinin yanı sıra gaz ve elektrik dağıtım şirketlerinde de çalışanlar greve gitti. Grevin son yıllarda Fransa’da yapılan en etkili grev olduğu görülüyor.
Çin’de ardı arkası ETUC tarafından çağrısı ya- kesilmeyen grevlere bir pılan “Avrupa Eylem Günü”nde yenisi daha eklendi
İspanya’da eylem günü genel grev
İ
spanyol sendikalar ise hükümetin yoksulluk paketine karşı 29 Eylül Eylem Günü’nde genel greve gitmek üzere uzlaştılar. İspanya’daki emekçiler en son 8 Haziran’da 24 saatlik iş bırakma eylemi ve kitlesel gösterilere imza atmışlardı. İspanya’da yaklaşık 4,6 milyon kişi ile yüzde 20’ye çıkan işsizlik bulunuyor.
Fransa’da yüz binler sokakta
F
r a n s a’ d a hü k ü m e t i n ‘kamu maliyesini denetlemek’ gerekçesiyle emeklilik yaşını 60’tan 62’ye çekmesine karşı yüz binlerce kamu emekçisi ve destek veren halk
Ç
alışma koşullarının kötülüğünden yakınan bir Japon elektronik firmasının yaklaşık 3 bin çalışanı greve gitti. Ülkenin kuzeyindeki Tianjin’de faaliyet gösteren Japon elektronik firması çalışanları, ‘’insan kaçakçılığına hayır’’ pankartları taşıyarak çalışma koşullarını protesto etti. Öte yandan geçtiğimiz günlerde Çin’de seri üretim yapan Toyota ve Honda firmasında çalışan işçiler greve gitmişlerdi. Honda çalışanları ise, yön e t i m i n ç a l ı ş m a ş a r t l arını iyileştireceği zamana kadar eylem kararı a lmışt ı. Özellikle kırsal kesimden gelen ler i n d a ha dü şü k ücretle çalışması, büyük firmalar tarafından tercih ediliyor. Sadece 45 dakikalık öğle yemeği molası ve hafta sonu tatillerinin olmaması bazı çalışanların dayanamayıp intihar etmesini de beraberinde getiriyor.
Temmuz 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
İ
s p a n y a ’n ı n b a ş k e n t i Madrid’de hükümetin kısıtlamalarını protesto etmek için metro çalışanları 29 Haziran’da greve başladı. Grev nedeniyle sabah saatlerinde kentte trafik altüst oldu. Günde 2 milyon kişiyi taşıyan metro eylemine çözüm bulmak için hükümet ile sendikalar arasında her hangi bir görüşme yapılmazken, sendikalar eylemi süresiz devam ettirmeye yönelik açıklamalar yapıyor. Sendika sözcüsü Vicente Rodriguez, yaptığı açıklamada grevin ne zaman sona ereceği konusunda hiçbir açıklamada bulunamayacağını söyledi.
sokaklara döküldü. Avrupa’nın en vahşi reformunun uygulanmaya çalışıldığını söyleyen işçi ve memur sendikalarının grevi Fransa’da yaşamı durdurdu.
Kaynak: (Sendika.org, ANF, Etna) 4 Temmuz 2010 ✓
11
TTK Genel Müdürlüğü istatistik verilerine göre, kömür ocaklarında 1955-2009 yılları arasındaki iş kazalarında 2 bin 687 işçi öldü, 326 bin 321 işçi yaralandı.
Türkiye'de, maden işçisi ölüm oranının Avrupa ortalamasının yaklaşık 4.5 katı...
Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Aziz Özer • Yönetim Yeri ve Adresi: Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. Ülbeği İş Merkezi No: 9 Kat: 4 Esenyurt - İstanbul • Tel/Fax: (0212) 620 67 57 • e-mail: mail@yid.ydicagri.org • web: www.yid.ydicagri.org YDİ ÇAĞRI Sayı 146’nın İşçi Özel Sayısı • Temmuz 2010 • Fiyatı: Türkiye: 0,50 TL · Türkiye Dışı: 1,00 Avro Baskı: Uğur Matbaacılık (0212-501 81 09) Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi 6. Kat A Blok 4 NA 8-10-11-23 · Topkapı - İstanbul • Yayın Türü: Yerel Süreli