Yeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Haziran 2013 • Fiyatı: 1,00 TL
HER YER TAKSİM HER YER DİRENİŞ!
HAVA İŞ ABLUKA ALTINDA GREVE ÇIKTI
Tunus Dersleri
Güvercin Anıldı
ADANA’DA İSYAN…
MESS SÜRECİNİ METAL İŞÇİSİ BELİRLEYECEK!
AHMET YILDIZ DAVASI
Emekçiler Torba'ya Girmeyecek!
Haziran 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
HER YER TAKSİM HER YER DİRENİŞ!
2
AK P hü kü meti ni n Topçu Kışlası adı altında Taksim Gezi Parkına yapılmasını planladığı AVM projesine karşı başlayan direniş, dalga dalga gelişerek hükümete karşı bir isyana dönüştü. Günlerce birçok ilde protesto eylemleri yapıldı, yapılıyor. Polis gösterilere azgınca saldırdı. Mehmet Ay valıtaş, Abdullah Cömert katledildi. Yüzlerce kişi polisi kurşunu, gazı, copu sonucu yaralandı. Binlerce kişi gözaltına alındı. Polisin tüm saldırılarına rağmen isyan sürüyor. Taksim Gezi Parkında ağaçların kesilmesini önlemek amacıyla bir grup çadır kurup parkta kalmaya başladı. Barışçı sivil itaatsizlik eylemi yapan az sayıda genç eylemcinin üzerine Polis Toma’sıyla, copuyla, panzeriyle, gazıyla hunharca, barbarca saldırdı. Çadırlar yakıldı. Eylemciler yerlerde sürüklendi, gazlandı, dövüldü. AKP’nin laftaki “İleri Demokrasi” sinin, gerçekte faşizm olduğu bir kez daha görüldü. Eylemciler yılmadı. Gezi yeniden işgal edildi. Gezi du-
varının yıkılma çalışması, sökülen ağaçlara yenilerinin katılması, iş araçlarının önüne bedenler yatırılarak engellendi. Polis tekrar vahşice saldırdı. Polisin uyguladığı bu faşist şiddet İstanbul’da ve onlarca ilde 10 yılı aşkın süre iktidarda olan AKP’ne karşı birikmiş olan öfkenin sokaklara taşması için bardağı taşıran son damla oldu.
İstanbul’un her bölgesinden binlerce insan Gezi Parkı direnişi ile dayanışma için Taksim’e aktı. 1 Mayıs’ta bütün İstanbul’da adı konmamış sıkıyönetim ve yoğun faşist saldırılar ile İşçilerin Taksime çıkmasını engellemeyi başaran AKP hükümeti, onun Polisi bu kez de bu işi başaracaklarını sandılar. Yanıldılar. Taksim ve çevresinde atılan gazdan göz
gözü görmez olmasına, polis gaz stokları tükenme noktasına gelecek kadar gaz sıkmasına rağmen, birçok insan gaz kapsülleri ile yer yer ağır yaralanmasına rağmen, yüzlerce yaralı ve tutuklamaya rağmen, direniş şiddetin dozunun artmasına paralel olarak genişledi. Taksim’de halk direnişi dalga dalga bütün Türkiye’ye yayılmaya başladı. Sonunda Polis Taksim’i
itaatsizlik eylemleri ile direniş ile her şeyin sandık çoğunluğu ile hal edilemeyeceği gösterilmiştir. Bir yandan “Ben 76 Milyonun Başbakanı”yım diyen ve fakat diğer yandan kendine karşı öfkesini dile getiren on binlerce, yüz binlerce insanı hiçe sayan; çevre korumacı ve kentine sahip çıkan barışçı bir sivil itaatsizlik eylemini gazla, ateşle, dayakla, gözaltı ile vb. açık terörle, faşizmle ezdirmeye kalkan ve kendine karşı muhalefeti “evde zorla tutulan halkın yüzde ellisi” ile tehdit eden Erdoğan’a dur denmiştir. “Her Yer Taksim”in gerçek anlamı budur. “Her Yer Taksim” çıkış noktasında ve eylemcilerin birçoğu açısından gerçek, katılımcı demokrasi isteğinin, özgürlük isteğinin, kişinin özel yaşamına devletin karışmaması isteğinin ifadesidir. İsyan bunun içindir! Haklıdır! Gezi Parkı eylemi ve ardından gelişen ve hala süren toplumsal olaylar çok şey anlatıyor, ders veriyor. Kendisini adeta seçilmiş Sultan gören Erdoğan’a “kendine çeki düzen ver”, “görevin olmayan işlere karışma”, “İnsanların özel hayatını belirlemeye kalkma”, “Kendi hayat tarzını tüm topluma dayatmaya kalkma”, “demokrasi azınlığı yok saymak değildir”, “Mağrur olma Erdoğan, senden büyük halk var!”diyor. AKP iktidarına, demokrasi mücadelesini faşizmle ezemezsiniz, biz korku duvarını aştık diyor. Burjuvazinin muhalif partilerine “siz bizi temsil etmiyorsunuz” diyor. Ve bütün sosyalist, komünist, devrimci örgütlere, yepyeni, tanımadığınız bir kuşak geliyor. Bizleri örgütlü
bir mücadeleye kazanmak için çok daha fazla ve yeni yöntemler ve araçlar kullanarak çalışmalısınız diyor. Biz kendimiz gereğini yapacağız. Erdoğan’ın isyandan en ufak bir ders almadığı, hareketten hiçbir şey anlamadığı, Fas, Cezayir, Tunus gezisi öncesi ve sonrasında yaptığı değerlendirmelerden belli. “Tencere tava, hep eski hava!” Erdoğan aynı nakaratı tekrarlıyor: “Yıkacağız, yapacağız!” Bu tavrın geri planında bir zihniyet yatmaktadır. Bu zihniyet aslında T.C devletinin genetik kodunda var olan tek adam yönetimi ve tek tip insan yaratma zihniyetidir. İnsanlar değişmekte, ama her dönemde yöneten tek adam olmaktadır. Erdoğan şimdi(lik) ikinci Atatürk’tür. Aslında Sultan Süleyman, Yavuz, Fatih düzeyinde anılan Tayyip olmaktır rüyası! Tek tip insan yaratma projesinde de tip değişmekte, fakat teklik kalmaktadır. Tek tip Kemalist insan yerine, Erdoğan AKP’si iktidarı onun yerine, batılı emperyalistlerin de onayıyla tekçi ılımlı İslamcısını geçirmeye çalışıyor. Gezi işgali bu kalıpların dışında, bireyliklerinin bilincine varmış, bunun kabulü için sivil itaatsizlik eylemi yapan insanların hareketi idi, öyle başladı. Gelişmeler ülkelerimizde bu insanların artık artan ölçüde “biz de varız” dediğini gösteriyor. Ve bu çok sevindirici bir gelişmedir. Hasretleri “yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” olan bir avuç insan işgal etti Gezi Parkını. Onlara hunharca saldırdı Polis. Faşist saldırıyla ezmeye çalıştılar. Fakat bu
hasreti öldürmeyi kimse başaramadı, Sultan olmak isteyenler de başaramaz. Bu hasreti gerçek hale dönüştürmek elimizde. Bunun için hiçbir baskıya boyun eğmeme, direnme ilk adımdır. Mücadele etmeden, direnmeden hiçbir hak kazanılamaz. Hiçbir zulüm durdurulamaz. Fakat bu ilk adımda kalınmamalıdır. Mücadele içinde aynı zamanda öğrenmeliyiz. Bilinçlenmeliyiz. Bilmeliyiz ki, eğer mücadele yalnızca burjuvazinin şu veya bu hükümetine karşı mücadele olarak yürütülürse, yalnızca burjuvazinin bir başka hükümetinin iş başına gelmesiyle sonuçlanır. Mücadele bir bütün olarak sömürü sistemini hedeflemelidir. Gerçekten hür ve kardeşçesine bir hayat kapitalizmin egemenliği şartlarında mümkün değildir. Sömürü düzeninin alternatifi sosyalizm-komünizmdir. Gerçek demokrasi de ancak işçi sınıfının önderliğinde devrimlerle kazanılacaktır. En basit hak mücadelesinde bile, bu gerçeği bir an akıldan çıkarmamalıyız, unutmamalı, unutturmamalıyız. Yine bilmeliyiz ki, kapitalizmi yıkma mücadelesinin gerçek öznesi üreten, bütün değerleri yaratan sınıf, işçi sınıfıdır. İşçi sınıfı önderliğinde emekçi sınıflar harekete geçmeden, sömürü sistemlerini devirmek mümkün değildir. Bütün bunları öğrenmek, bilinçlenmek de yetmez. Örgütlenmeliyiz. Örgütsüz bir halk egemenler için kolay avdır. Örgütlü halk ise yenilmezdir. Umut i s y a nd a , k u r t u lu ş devrimde! 08.06.2013
Haziran 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
terk etmek zorunda kaldı. AKP hükümetine karşı biriken öfkenin dışa vurumu olan bu eylemlerde, AKP’nin siyasetinden rahatsız olan her görüşten, her renkten, her örgütten insanlar var. AKP Polisinin Gezi Parkı eylemcilerine karşı kullandığı yoğun faşist şiddet, olabilecek en geniş koalisyonu kendiliğinden oluşturdu. Bu hareketin içinde devrimci, sosyalist, komünist örgütler, çevre korumacı sivil toplum örgütleri, bağımsız sivil toplum örgütleri, örgütsüz ve hayatlarına karışılmasından rahatsız insanların önemli bölümü, gerçekten demokrasi, özgürlük, adalet isteyen insanlar var. Bunların yan yana gelmesi gayet iyi bir gelişmedir. Fakat başlangıçta hareket içinde olmayan ve kendiliğinden gelişen hareketi kendi iktidar dalaşlarının bir kaldıracı haline getirmek isteyen güçler de var. MHP utanmadan AKP Polisinin orantısız şiddet kullanımını eleştiriyor. Demokrasi savunucusu pozlara bürünüyor. Kendisi ırkçı, faşist olanların AKP düşmanlığı yalnızca iktidar dalaşının bir ifadesidir. CHP yürüyen direnişi kendi iktidar mücadelesi için kullanmaya çalışıyor. CHP’nin AKP faşizmini eleştirmesi de, direnişe sahip çıkar görünmesi de sahtekârlıktır. Bunların demokrasisinin ne olduğu olduğu iktidarda oldukları dönemlerden, darbe destekçiliklerinden bellidir. İP, TGD, HKP gibi Nasyonal Sosyalist ve darbe kışkırtıcısı örgütler, hareket içinde boy gösteriyor, halkın bir kesiminin, en başta kentli genç insanların haklı isyanını yeni bir darbe kışkırtması için kullanmaya çalışıyor. İP’liler, TGB’liler eylemlere BDP bayrakları ile katılan gruplara saldırmaya çalışıyor. Bu sahte demokrasi savunucusu güçlerden kendimizi ayırmak, bunları hareket içinde teşhir ve tecrit etmek zorundayız. Özgür ve bilinçli bireyler ne “Mustafa Kemal’in askerleri”, ne de “Erdoğan’ın askerleri” değildir. Onların tercihi Kemalist faşizm ile dinci faşizmin arasındaki tercih değildir, olamaz. Gezi Parkı eylemleri 10 yıldır her seçimde daha büyüyerek iktidara gelmesi ile ve “askeri vesayeti yıkmış olmak” iddiasıyla övünen, Türkiye’ye “İleri Demokrasi” getirdikleri palavraları ile taraftarlarını kandıran AKP hükümetinin, en başta da Başbakan Erdoğan’ın ilk yenilgisidir. Seçim sandığını demokrasinin tek göstergesi sananlara, sandıkta kazanılan çoğunlukla her konuda sınırsız yetki alınmış olduğunu sananlara, sivil
3
Haziran 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
ADANA’DA İSYAN…
4
Taksim Gezi Parkından sökülen ağaçları protesto edenlere polisin azgınca saldırısı sonrasında başlayan protesto gösterileri Adana’da da sürüyor. Başlayan kitle hareketi içerisindeki talepler sorunun sadece “sökülen birkaç ağaç” olmadığını gösterdi. Halkın ve değişik kesimler içerisinde biriken öfke artık taştı. Her ne kadar her siyasi gruptan, görüşten insan hareket içerisinde yer alsa da hareket herhangi bir siyasi görüş ile sınırlandırılamayacak kadar büyüdü, kitleselleşti. Adana’da da bunun örnekleri görülüyor. 1 Haziran Cumartesi günü Atatürk Parkı’nda başlayan protesto gösterilerine polisin yine azgınca saldırması sonucunda eyleme katılım daha da arttı. İlk gün 10 bine yakın insan Atatürk Parkı’nda toplandıktan sonra AKP İl Binasına doğru yürüyüşe geçti. Polis hemen gaz ve tazyikli su ile müdahale etti. TOMA’lar halkın üzerine sürüldü. Gece yarılarına kadar direniş devam etti. 2 Haziran Pazar günü birçok grup saat 12’den itibaren Atatürk Parkında yine toplanmaya başladı. Polis ekipleri ve özellikle sivil polisler birçok ana caddeyi tutmuş ve hareketliliği gözlüyorlardı. Atatürk Parkı çevresinde bulunan insanlara kimlik kontrolü yapılarak baskı yaratılmaya çalışıldı. Polis gençlere nasihatlerde bulundu. Saat 4 civarında İstasyon Meydanında Sular boyunca ilerleyen grup Atatürk caddesine girdiğinde polis taş atılması gerekçesi ile kitleye müdahale etti. Ancak taş atma bahane idi. Çünkü polis daha herhangi bir sorun yokken bile TOMA araçlarını harekete geçirdi. Araçların yanında bulunan ve yürüyen kitleden bağımsız 2030 kişiye doğru tazyikli su sıkma tehdidinde bulundu. Bilinçli olarak halkı provoke etmeye çalıştı. Polisin yoğun güvenlik önlemlerine ek olarak AKP binasına çıkan yola 4 araçla Jandarma Özel Kuvvet timleri getirildi. Jandarmanın gelişini bazı eylemciler alkışlayarak destekledi. Oysa Jandarma kitleye değil, polise destek olmak yani gerektiğinde halka saldırmak için getirilmişti. Atarük Caddesinde yaşanan kısa süreli çatışma sonrasında kitle içerisinden bir kişi Akrep denilen araç üzerine çıkarıldı ve megafonla bir konuşma yaptı. “Ben sizden biriyim” diye başladığı konuşma ile kitleyi durdurdu ve tekrar geldikleri yöne İstasyon
Meydanına doğru yöneltti. Bu sırada kitle içerisinden bazı gruplar kendi aralarından “taş atma” nedeniyle tartıştı. Ancak İstasyon Meydanına doğru giden kitle bu kez Ziyapaşa yönünden ilerleyerek Atatürk Parkına ulaşmaya çalıştı. Atatürk Parkında toplanan kalabalık sık sık AKP binasına doğru yürüyüşe geçti. Ama her defasında polis gaz ve tazyikli su ile kitleyi parkın içine püskürttü. Bu birkaç kez tekrarlandı. Ancak çatışma gün boyu Atatürk Parkı çevresinde, Kurtuluş mahallesi sokaklarında sürdü. Sokak aralarında barikatlar kuruldu. Polis sivil polislerin verdiği istihbaratlar ile Akrep tipi araçlarla sokak aralarında insanları gözaltına aldı. O gün yüzlerce kişi gözaltına alındı. Avukatlar gözaltına alınan herkesin bir gün sonra serbest bırakıldığını bildirdiler. Akşam saatlerinde polis biber gazlarını attıktan sonra parkın içine girerek kitleye saldırdı. İnsanlar Ziyapaşa bulvarına doğru çekildiler. Bu sırada kitle içerisinde bulunan bazı sivil polislerin (“Güven Timleri”) arkada kalan insanları döverek gözaltına aldığını gördük. Tüm bunlara rağmen her defasında insanlar Atatürk Parkı içerisinde toplanmaya devam etti. Gece boyunca çatışmalar sürdü. Ay nı a k şa m Tu rg ut Öz a l Bulvarı civarında da çatışmalar yaşandığını, Saydam caddesi üzerinde Akkapı Mahallesinden yürüyen bir grubun Hürriyet Polis Karakolu önünde saygı duruşunda bulunarak İstiklal Marşını okuduklarını öğrendik. Atatürk Parkı’nda da kitlenin farklılığından kaynaklı olarak il-
ginç görüntüler ortaya çıktı. Bir anda saygı duruşunda bulunup İstiklal Marşını okuyanlar birkaç dakika sonra da Çav Bella adlı şarkıyı okumaya başladılar. Bir tarafta ülkücüler kurt işareti yapıyor, diğer tarafta zafer işaretleri yapılıyordu. Ancak “Hükümet istifa!” sloganlarında ortaklaşılabiliyordu. Ancak birçok kez küfürlü sloganlarda atılıyor. 3 Haziran günü ise diğer iki günden farklıydı. Polis hemen hemen tüm alanlardan çekilmişti. Atatürk Parkında toplanan kalabalıklar AKP il binasına doğru herhangi bir müdahale olmadan yürüdüler. Burada bina bir süre taşlandı. Hiçbir müdahale olmadan kitle T. Özal bulvarına doğru yürüdü. Bu arada akın akın gelen insanlarla Atatürk Parkı yeniden kalabalıklaşmıştı. Ancak bu kitle tamamen örgütsüz bir durumda olduğundan iki kez yürüme denemesi yapıp, herhangi bir müdahale olmamasına rağmen Parka geri döndü. Birkaç saat sonra T.Özal Bulvarına doğru yürüyen gruplar geri döndüler. Değişik sol gruplar park içerisinde hemen gözle görülür bir egemenlik yarışı içerisine girdiler. Önce Halk Cephesi bir direğe bayrağını astıktan sonra halay oluşturarak türküler söylemeye başladı. EMEP megafon ile bir konuşma yaptı ve ardından şarkılar çaldı. Daha arka tarafta TKP kendi bölgesini oluşturmuştu. Bütün bunlar olurken insanlar 5-10’ar parktan ayrılarak AKP binasına doğru yürüdüler. Ancak büyük bir çevrede polis olmamasından dolayı (“Güven” timleri hariç) Atatürk Parkı, Ziyapaşa, Sular, Kurtuluş, Cemalpaşa bölgeleri özgürleştirilmiş alanlar gibiydi.
Saat 10’a doğru Akkapı’da toplanan yaklaşık 1500 kişilik bir grup Saydam Caddesi boyunca ilerleyerek Parka ulaştı. Bir süre durduktan sonra Atatürk Caddesi boyunca ilerleyerek Sular bölgesine ulaştı. Bu kitlenin önünde TGB bayrakları vardı ve önemli ölçüde TGB öncülük ediyordu. TGB’liler AKP binasına doğru ilerleyen kitlenin yolunu Sular’da, polisin her zaman kestiği noktada keserek, İstasyon Meydanına doğru çevirdi. Bu sırada AKP binasına yürümek isteyen bazı gruplarla TGB’liler arasında tartışmalar yaşandı. Çevredeki devrimcilerin müdahalesi ile de olay büyümeden, AKP’ye doğru gitmek isteyenlerin yoluna devam etmesi ile sonlandı. Burada TGB’liler yürüyen grup için “bunlar provokasyoncu” diyerek provokasyon yaratmaya çalıştı. Bazı kişilerin polisi aradığı görüldü. Saat 10.30 civarında Kasım Gülek köprüsünde çatışmalar başladı. Direnişçiler ateş yaktılar. Polis biber gazı ile kitleyi dağıttı. Yine gözaltına alınanlar oldu. Bir süre ara sokaklarda kovalamaca yaşandı. Ancak buradan ayrılanlar yine ara sokaklardan Atatürk Parkına ulaştılar. Atatürk Parkı önünde cadde üzerinde büyük bir ateş yakıldı. Yol tamamen trafiğe kapatıldı. İnsanlar gece saat 1’e kadar küçük konvoylar halinde de olsa caddelerde sloganlar atarak, arabalarının kornalarına basarak evlerine döndü. Gece saat 1.30 civarında ise yaklaşık 10 motorlu polis Saydam Caddesi üzerinde turlamaya başladı. 04.06.2013 Adana
ADANA’DA GEZİ PARKI EYLEMİNİN 8. GÜNÜ… Adana Gezi Parkı eylemi 8. gününde sürüyor. Ancak katılım iyice düşmüş durumda. 7 Haziran akşamı yaklaşık 2 bin kişi yine Atatürk Parkında buluştu. Park önünde sık sık Hükümet istifa, Tayyip istifa, Faşizme karşı omuz omuza, Her yer Taksim her yer direniş sloganları atıldı ve birkaç kez İstiklal Marşı okundu. Parkın içerisi ise daha renkli idi. Birkaç çadır etrafında insanlar toplanmış sohbet ediyorlar. Bir tarafta müzik yapılıyor, şarkılar söyleniyor ve kimi zaman da halaylar çekiliyor. Burada küçük bir Çapulcu Kütüphanesi de bulunuyor. Parkın bir bölümü küçük mumlar ile süslenmiş. Yine mumlardan büyük bir barış işareti oluşturulmuştu. Birçok kişi bu barış işareti önünde fotoğraf çektiriyordu.
Tüm bu sakinlik sürerken Polis sirenleri duyuldu. Ön tarafta bir hareketlilik başladı. Kimileri önlere doğru, kimileri de arkaları doğru koşmaya başladı. 3 Akrep tipi araç Park önüne yanaşarak yolun trafiğe kapatılmaması uyarısı yapmaya başladı. Kalabalık içerisinden yer yer Her yer Taksim her yer direniş, Faşizme karşı omuz omuza sloganları atıldı. Ancak çoğunluk polise uydu ve sanki bugüne kadar coplayan, gaza boğan, gözaltına alan, kovalayan onlar değilmiş gibi sevgi gösterilerinde bulundu. Bir polis ile gösterici arasında geçen konuşma sonrasında Polis “biz sizi değil aranızdaki PKK’lıları kovalıyoruz” dedi. Polis araçları giderken bir-iki kişi taş attı. Kitle içerisinden bir kişi de taş atanlardan birine vurdu. Bunun üzerine kısa süreli
bir gerginlik yaşandı. Bir süre sonra da kalabalık park içerisine çekildi. Saat 22 civarında Akkapı mahallesinden bin kişilik bir grup Atatürk Parkına geldi. Bu parkta bekleyenleri biraz olsun hareketlendirdi. Ancak gelen grubun
İstiklal Marşı okuduktan hemen sonra ayrılması üzerine parkın ön tarafı hemen hemen boşaldı. Parkın içlerinde ise gençlerin eğlenceleri sürüyordu. Adana’da bugünde nispeten hareketsiz bir gün geçirdi. 08.06.2013
EĞİTİM-SEN’DEN DİRENİŞE DESTEK… KESK daha önce 5 Haziran’da başlayacağı grevi polisin şiddeti nedeniyle 4 Haziran günü saat 12’de başlatma kararı aldı. Be nedenle saat 12.30’da Abidin Dino Parkı önünden Atatürk Parkına kadar yüründü. Aynı saat ve yerde Kültür Sanat-Sen öncülüğünde “Sanat Kurumlarının Tasfiyesine Hayır! Her Taksim Her Yer Direniş” çağrısı ile bir basın açıklaması da yapıldı. Öncelikle bu basın açıklaması orada okundu. AKP’nin sanat kurumlarını hedef alması,
kadrolaşma vb.ne karşı özgür sanat kurumları savunuldu. Ardından kütle hep birlikte Atatürk Parkına doğru yolu trafiğe kapatarak yürüdü. Yürüyüş boyunca birkaç sivil polis dışında etrafta hiç polis yoktu. Eyleme yaklaşık 500 kişi katılmıştı. Ancak KESK’in aldığı grev kararı pratikte neredeyse hiç uygulanmamıştı. KESK’in greve saat 12’de çıkılacağını duyurması üzerine eylemden önce birkaç devlet kurumuna giderek greve katılımı göz-
lemlemeye çalıştık. Ancak Sosyal Güvenlik Kurumunda, iki bölgede yer alan Vergi Dairelerinde ve Adana Vergi Dairesi Başkanlığında hiçbir hareket yoktu. Olağan bir gün yaşanmaktaydı. Eylemde de sadece Eğitim-Sen üyelerinin olduğunu gördük. Ortada grev filan yoktu. Atatürk Parkına gelindiğinde basın açıklaması okundu. EğitimSen Şube Başkanı Kamuran Karaca’nın okuduğu açıklamada “Kamu emekçileri iş güvencesi başta olmak üzere, kazanılmış
haklarına nasıl sahip çıkıyorsa, halkımızla birlikte yaşam alanlarımıza da aynı kararlılıkla sahip çıkmayı sürdürecektir. Siyasi iktidarı kamu emekçilerinin ve halkın geniş kesimlerinin taleplerine kulak vermeye çağırıyoruz” denildi. Yürüyüş ve açıklama sırasında sık sık “Genel grev, genel direniş”, “Her yer taksim, her yer direniş”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm” sloganları atıldı. Basın açıklamasının sonunda halaylar çekildi. 04.06.2013
Çağdaş Hukukçular Derneği Adana Şubesi ile Adana Demokrat Avukatlar Grubu Taksim Gezi Park ı eylemlerine destek ve Adana’daki eylemlerde gözaltına alınanların mahkeme süreçlerini takip etmek için Adana Adliye Sarayı önünden Atatürk Parkına doğru yürüyüş düzenlediler. 3 Haziran günü saat 12.30’da toplanan Hukukçular “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” ÇHD (Çapulcu Hukukçular Derneği) yazılı pankart açtılar. Eylemde hukukçular Şarkan ve Antalya Cezaeleri'nde çocuk mahkumlara yönelik işkence ve taciz olayları ile Gezi Parkı protesto
gösterilerinde polisin aşırı şiddet kullanmasını protesto ettiler. Yürüy üş sırasında sı k sı k "Yaşasın devrimci dayanışma", "Faşizme karşı omuz omuza", "İnsanlık onuru işkenceyi yenecek", "Baskılar bizi yıldıramaz", "Direne direne kazanacağız", "Her yer Taksim her yer direniş" sloganları atıldı. Çevrede bulunanlar da alkış ve ıslıkları ile eyleme destek verdiler. Atatürk Parkında ÇHD Adana Şube Başkanı Sefa Aydoğan basın açıklamasını okudu. Açıklamada polisin şiddeti teşhir edilerek Hükümetin istifa etmesi ve sorumluların yargılanması istendi. Sefa Aydoğan’ın verdiği bilgiye
göre Adana genelinde devam eden olaylarda resmi olarak 409 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanların 116’sını 18 yaş altındaki çocuklar oluşturuyor. Akşam saatlerinde
Atatürk Parkında ise avukatlar gözaltına alınanların serbest bırakıldıklarını açıkladılar. 04.06.2013
Haziran 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
ADANALI AVUKATLARDAN EYLEM…
5
POLİS SALDIRMAYA DEVAM EDİYOR Taksim Gezi Parkı için başlayan eylemler Adana’da da devam ediyor. Dün akşam (4 Haziran) saatlerinde insanlar yine Atatürk Parkında toplanmaya başladı. Sol yapılar, devrimci örgütler de flama ve pankartları ile katıldılar. Saat 8 civarında yürüyüş başladı. AKP İl Binası önüne kadar her hangi bir sorun yaşanmadı. Polis AKP İl Binasının hemen yanında TOMA ve Akreplerle bekliyordu. Kitle içerisinden küçük bir grup kısa süreli olarak binayı taşlandı. Eylemcilerin çoğunluğu buna engel olmaya çalıştı. Polis taş atılması üzerine anonslarla kitleyi uyardı. Herhangi bir sorun yaşanmadan yürüyüş devam etti. Hastaneler Kavşağından geri dönüldü. Geri dönerken AKP İl Binası önünde aynı şeyler yaşandı. Yürüyüş sırasında her grup kendi kortejini oluşturmuştu. Bu nedenle önceki yürüyüşlere göre birbirinden daha ayrı bir tablo oluşmuştu. Yürüyüş Atatürk Parkı’nda sonlandı. Bu yürüyüşün ertesinde Akkapı Mahallesinden yürüyen grup Atatürk Parkına ulaşarak buradaki kitle ile birleşti. AKP’ye doğru tekrar bir yürüyüş başladı. Ancak bu kez sol ve devrimci yapılar yürüyen kitle içerisinde yoktu. Yak laşık 5000 k işi Kasım
Gülek köprüsüne kadar yürüdü. Köprüden çıkış başlarken bir ses bombası patladı. Kitlenin hemen hemen yarısı dağılarak geri dönmeye başladı. Kalanlar yürümeye devam ettiler. Ancak polis bu kez köprü üzerine barikat kurarak geçişe izin vermiyordu. Polis herhangi bir uyarı yapmadan TOMA’lardan tazyikli su sıkmaya başladı. Ancak bu kez gaz kullanmıyordu. Oysa aynı gün içerisinde hükümet adına Bülent Arınç polisin eylem yapanlara müdahale etmeyeceğini, sadece kendini savunacağını belirtmişti. Bunun bir yalan olduğu aynı günün akşamında ortaya çıktı.
TOMA’lardan sıkılan suya rağmen kitle uzun süre köprünün girişinden ayrılmadı. İki aracın suyu bitince takviye yapıldı. Ancak TOMA’larla kitle durdurulabilecek gibi görünmüyordu. Bunun üzerine polis Akrepleri kitlenin üzerine doğru sürüldü. Bu araçlar daha etkili olmuş olsa da kitle Çevik Kuvvetin saldırıya geçmesine rağmen bölgeden ayrılmadı. Çevik kuvvet TOMA ve Akreplerle birlikte kitleyi Atatürk Parkına kadar geri püskürttü. Atatürk Parkına çekilen kitleye saldırı burada da sürdü. Polis bu kez biber gazı kullanarak Atatürk Parkına girdi. Bu saldırı sonra-
sında insanlar dağıldılar. Ay n ı a k ş a m i ç e r i s i n d e Karşıyaka, Hadırlı ve Akkapı’da da eylemler düzenlendi. Gece geç saatlere kadar da Saydam Caddesi üzerinde eylem yapıldı, ateşler yakıldı. Polis bu eylemlere müdahale etmedi. İlginç olan şu ki bütün görevi AKP binalarını korumakmış gibi polis AKP binaları dışında hiçbir yerde yok ve sadece AKP binasına taş atıldığında saldırıya geçiyor. Belediye ve diğer kurumlarda bilinçli olarak yapması gereken hizmetleri eylemler gerekçesi ile yerine getirmiyor. Bunun eyleme katılan kitlelerle eyleme katılmayanları karşı karşıya getirmek için bilinçli olarak yapıldığını düşünüyoruz. 5 Haziran akşamında da benzer olaylar yaşandı. Gece 23’te AKP il binasını taşlayan gruptakilere polis yine tazyikli su ile müdahale etti. Müdahalenin ardından kovalamaca başladı. Bu günün sonunda 30’un üzerinde kişi gözaltına alındı, bir gösterici ve polis yaralandı. Eylem yapanları kovalarken inşaatı devam eden alt geçitten düşen Komiser Mustafa Sarı ağır yaralandı. Hastaneye kaldırılan polis Mustafa Sarı doktorların müdahalelerine rağmen 6 Haziran günü öğle saatlerinde hayatını kaybetti. 06.06.2013
Haziran 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
BURSA’DA GEZİ PARKI EYLEMİNE DESTEK
6
AKP Hükümetinin İstanbul Taksim’de Gezi Parkı’na yapılmasını planladığı Topçu Kışlası ve AVM projesine karşı öncelikle çevrecilerin başlattığı ve polis müdahalesiyle devam eden ve büyüyerek kitleselleşen eylemler tüm Türkiye ve Kuzey Kürdistan’ın birçok il ve ilçelerine; hatta yurt dışına kadar yayıldı. Olaylar AKP’nin son seçimlerde aldığı oyla ‘‘çoğunluk bende, ben bilirim; ben yaparım’’ anlayışının, topluma dayatmaların bir yere kadar gideceğinin ve toplumun bazı taleplerinin görmezden gelinemeyeceğinin açık tezahürüdür. Toplumun en masum talepleri çerçevesinde bile biber gazı, tazyikli su ve copla müdahale eden ve Başbakanın ‘’biz kararımızı verdik; siz ne yaparsanız yapın biz bunu yapacağız’’ demesi ve bu anlayışın devamı olarak toplumun sokağa taşmasına neden olmuştur.
Tabiî ki bu bir kıvılcımdır bunun geçmişini de görmezden gelemeyiz, zira bu bir birikimin dışa vurumudur. Gezi parkındaki insanlara yapılan polis müdahalesi olayların büyümesine bir kıvılcım olmuştur. Devrimci sol güçlerin de böyle spontane gelişen eyleme güç birliği yaparak katılması ve doğru mesajlar vermesi gelecek
açısından hayati öneme sahiptir. Bu çerçevede AKP’ye karşı tüm çevrelerin bir araya gelerek spontane yaptıkları eylemlerden biri de Bursa’da yapıldı. At iziyle, it izinin birbirine karıştığı eyleme HDK, Anti Kapitalist Müslümanlar, HALKEVLERİ, CHP, MHP, İŞÇİ PARTİSİ, ÖDP ve diğer devrimci sol örgütler de katılım sağladı.
Bu çeşitliliğin de bir sonucu olarak şu sloganlar atıldı: ‘’Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!, Ne mutlu Türküm diyene!, Faşizme karşı omuz omuza!, Her yer Taksim, her yer direniş!, Taksim’de düşene ,dövüşene bin selam’!, Direne direne kazanacağız!, Hükümet-Tayyip istifa!,’ Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!’’ vb. Yürüyüş saat 17.00’de Kültür Parkta başlayıp, Heykel’e kadar sürdü. Kitle burada gecenin geç saatlerine kadar trafiği de kilitleyerek oturma eylemi gerçekleştirdi. Bursa’da ilk defa bu kadar kitlesel bir yürüyüş gerçekleşti diyebiliriz. Zira yürüyüşe binlerce kişi katıldı. Polisin trafik düzenlemesi haricinde bir önlem veya müdahalesi olmaması sonucu herhangi bir olay da çıkmadı. Bursa’dan YDİ Çağrı okuru 01.06.2013
AKP hükümeti Taksim’e Topçu Kışlası, AVM yapmak istiyor. Taksim’i yayalaştırma inşaatı ise devam ediyor. TC tarihinin gördüğü bütün hükümetler içinde AKP hükümeti sermaye yararına çok iyi çalışıyor. Söz konusu sermaye olunca, söz konusu sermayenin yatırımı olunca, söz konusu gelecek tatlı karlar olunca, akan sular duruyor, hükümet jet hızıyla çalışıyor. Bu konuda hükümete söylenecek söz yok! 1 Mayıs 2013’te Taksim alanı işçilere, emekçilere kapatıldı. Ardından bu yasağın 1 Mayıs’a özgü olmadığı, süreklileştirildiği görüldü. Devlet Taksim’de yapılmak istenen gösterilere azgınca saldırdı. Bu gelişmenin arka planında Taksim gibi merkezi bir alanda sermayeyi rahatsız edecek gösterilerin, yürüyüşlerin gözlerden uzak alanlara kaydırılmak istenmesi var. Taksim gibi önemli bir rant alanında AVM, rezidans yapmak için Taksim Gezi Parkı’nın yok edilmesi onlar için elzemdir. Taksim gezi parkı yok edilmiş, ağaçlar kesilmiş; onların umurunda değil. Onların umurunda olan AVM ile kazanacakları tatlı kardır. Fakat hesaplamadıkları bir şey oldu. Direniş! Doğanın yok edilmesine karşı, İstanbul’un göbeğinde ayakta kalmış ağaçların kesilmemesi için Gezi Parkı koruma mücadelesi veren toplumun her kesiminden insanların direnişi. Polis Taksim Gezi Parkını korumak için verilen haklı mücadeleyi; her eylemde yaptığı gibi biber gazı, tazyikli su, cop, gözaltı terörü, kısaca terör ile bastırmaya çalışıyor. Devletin kolluk güçleri saldırdıkça direniş daha da büyüyor. AKP’ye karşı olan her kesimden insanların katıldığı direniş, devletin kolluk güçleri tarafından bastırılmaya çalışılıyor. Taksim Gezi Parkı direnişi 1 Haziran Cumartesi başarıya ulaştı. Onbinlerce kişi yoğun çatışmalar sonunda Taksim alanı ve Gezi Parkına girdi. Saba h saat leri nde İsti k la l Caddesi üzerinde ve ara sokaklarda, Taksim alanına çıkan tüm cadde ve sokaklarda; Taksim alanına çıkmak isteyen binlerce kişiye polis saldırdı. Yoğun biber gazı, tazyikli su ile saldıran polise kitle taşlarla karşılık verdi. YDİ Çağrı okurları İstiklal
Caddesi Oda Kule önünde bekleyen binlerce kişi ile buluştu. Polisin biber gazı, tazyikli su ile saldırı sonucu binlerce kişi Tarlabaşına doğru ara sokaklara çekildi. Tarlabaşı Bulvarı, Galatasaray alanına çıkan ara sokaklarda polis ile çatışma saatler sürdü. Tarlabaşı bulvarı üzerinden polis ile çatışan binlerce kişi, polisin geri çekilmesi sonucu; Taksim’e doğru aktı. Diğer yönlerden Taksim’e akan onbinler Taksim alanı doldurdu. Taksim alanı özgürlük alanı olmuş durumda. Taksim’e çıkan bütün yollarda barikatlar var. Kimi yollarda birden fazla barikat yapılmış. Gezi parkında hergün şenlik var. Oyun oynayan, dinlenen, gezen binlerce insan hergün gezi parkını ziyaret ediyor. Alanda gösteri yapan, şarkı söyleyen, slogan atan, gezen binlerce insan var. Özellikle akşam saatlerinde, gezi Parkı ve Taksim alanını kitleler dolduruyor. Taksim alanında devlet, polis yok. Alanın bütün işleri organizeli olarak yapılıyor. Yemek, içecek gelen bağışlar sonucu ücretsiz dağıtılıyor. Alanda isteyen istediğini söylüyor, istediği materyali dağıtıyor. Doğru bulduğu propagandayı yapıyor. KESK "İnsanca bir yaşam, güvenceli iş ve güvenli gelecek, demokratik bir Türkiye" talebiyle, 5 Haziran’da iş bırakarak alanlara çıktı. Avrupa Yakası'nda Unkapanı İMÇ önünde toplanan KESK üyeleri yürüyüşe geçti. Anadolu Yakası'ndan gelen KESK’liler Karaköy’den yürüyüşe geçerek Unkapanı'ndan gelen kolla birleşti.
KESK İstiklal Caddesi üzerinden alana girdi. Taksim Gezi Parkı merdivenleri önünde KESK Genel Başkanı Lami Özgen basın açıklaması yaptı. Şişli’de DİSK Genel Merkezi önünde toplanan sendika üyeleri ve yöneticileri, sendika pankartlarıyla Taksim'e yürüdü. Taksim alanına gelen DİSK korteji Kazancı Yokuşu'nun girişine karanfil bıraktı. 1977 1 Mayıs'ında katledilen işçiler için saygı duruşu yapıldı. AKM önünden Gezi Parkı girişine gelinerek burada basın açıklaması okundu. Basın açıklamasını DİSK Genel Başkan Kani Beko okudu. KESK ve DİSK haksızlığa, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe karşı başlatılan direnişi desteklemek için Taksim’deydi. Eğitim İş Sendikası Şişli yönünden alana girdi. Taksim anıtı önünde basın açıklaması yapan Eğitim İş korteji alanda tur attı. Taksim Gezi Parkı direnişinin 13. Gününde, 9 Haziran Pazar günü Taksim Meydanında yüz binlerce insanın katıldığı görkemli bir miting yapıldı. Taksim Dayanışması tarafından organize edilen miting saat 16.00’da başladı. İstik lal Caddesi, Tarlabaşı Bulvarı, Harbiye, Gümüşsuyu yönünden yüzbinler Taksim’e aktı. Gezi parkı, Taksim Meydanı hınca hınç doldu. Direniş eylemleri sırasında katledilen Abdullah Cömert ve Mehmet Ay valıtaş anıldı. Eylemlerde hayatını kaybedenler için saygı duruşu yapıldı. Gezi Parkı direnişi talepleri seslendirildi. “Her yer Taksim, her yer dire-
niş!, Faşizme karşı omuz omuza!, Bu daha başlangıç, mücadele sürecek!, Hükümet istifa!, Yaşasın halkların kardeşliği!” sloganları sıklıkla atıldı. İP’liler su şişeleri ile BDP kitlesine saldırmaya çalıştı. Alanda Devrimci gruplar BDP kitlesi ile İP’liler arasına girerek saldırıya, provokasyona karşı önlem aldılar. Taksim Dayanışması adına ortak açıklamayı Mücella Yapıcı okudu. Mücella Yapıcı 27 Mayıs'tan bu yana yaşanılan gelişmeleri aktardı. Taleplerinin arkasında olduklarını ifade eden Yapıcı: “Parkımızı iade edin, her ne ad ile olursa olsun parkın 1 santimetrekaresinin dahi yapılaşmaya açacak projelerinizi unutun ve bu demokratik tepkinin mesajlarını alın. Halkın coşkun akan selinin durdurulamayacağının farkına varın. Biz halkız, buradayız ve taleplerimiz karşılanıncaya kadar hiçbir yere gitmiyoruz" dedi. Mitingde Bandista, Mor ve Ötesi grubu, Kardeş Türküler sahne aldı. YDİ Çağrı okurları olarak 1 Haziran Cumartesi gününden itibaren Taksim’deydik. Meydanda yayınlarımızı, kitaplarımızı sergilediğimiz stant açtık. “İsyanı büyütelim devrimi hedef leyelim!” başlıklı bildirimizden binlerce adet dağıttık. Alanın çeşitli noktalarına pankartlarımızı, f lamalarımızı astık. Gezi Parkı içinde Güney dergisi okurlarının oluşturduğu Yılmaz Güney Barınağında Güney dergisi satışı yapıldı. Barınak Yılmaz Güney posterleri ve sözlerinin yazılı olduğu duvar kağıtları ile süslendi. Her yer Taksim her yer direniş! 09.06.2013
Haziran 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
TAKSİM’DE DİRENİŞ VE DEVLET TERÖRÜ
7
HAVA İŞ ABLUKA ALTINDA GREVE ÇIKTI THY’de Hava İş sendikası ile THY yönetimi arasında, 24. Dönem TİS görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanması üzerine sendika 15 Mayıs’ta saat 03.00’de greve başlama kararı aldı. Saat 03’e doğru THY’den atılan işçilerin direniş yeri olan Dış Hatlar Geliş kapısı önü çevik kuvvet tarafından işgal edildi. Atatürk Hava Limanının giriş, çıkışları Tomalar eşliğinde çevik kuvvet tarafından tutuldu. Hava İş Sendikası üyelerinin “Bu işyerinde grev var” pankartının Dış Hatlar Geliş Kapısına asılması engellendi. Sendikanın burada basın açıklaması yapmasına, işçilerin beklemesine izin verilmedi. Hava İş Sendikası THY Genel Müdürlük binası önünde yağmur altında basın açıklaması yapmak zorunda bırakıldı. “Bu işyerinde grev var” pankartı THY Genel Müdürlük binasına asıldı. Sendikanın saat 10.00’da yapac a ğ ı n ı duy u rdu ğ u ba sı n açıklaması, yine THY Genel Müdürlüğü binası önünde polis ablukası altında gerçekleştirildi. Havaalanının tüm giriş çıkış kapıları polis ablukası altına alındı. Basın açıklamasına katılmak ve
destek vermek isteyen insanlar engellendi. Tüm baskılara, ablukaya rağmen basın açıklaması yapıldı. Hava İş Send i k a sı Genel Başkanı Atilay Ayçin yaptığı konuşmada; sonuna kadar greve devam edeceklerini, grev mücadelesi başarıya ulaşıncaya kadar devam etmede kararlı olduklarını açıkladı. Ayçin THY’nın grevi boşa düşürmek için yeni eğitimden çıkan, üniforması dahi olmayan personeli görevlendirdiğini, yeni personelin acemi olduğunu, hangi kapıdan hangi tip uçağa binileceğini bilmediğini söyledi. Atilay Ayçin grev pankartı asıl-
ması gereken yerlere asılmasının engellendiğini, dinlenme odalarında polisin beklediğini, işçilerin işten atılma korkusuyla eyleme katılmadıklarını, işçilerin üzerinde yoğun baskı uygulandığını açıkladı. Atilay Ayçin’in konuşmasının ardından; Sendikal Güç Birliği Platformu adına Kristal İş Genel Başkanı Bilal Çetintaş, DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Alman Sendikalar Birliği’nden Stefan Korzel, Sanatçılar Girişimi'nden Ataol Behramoğlu konuştular. Hava İş Sendikası greve destek eylemine; direnişte olan İsmaco,
Kuzu Deri, Hey Tekstil, Yurtiçi, MNG kargo, DHL işçilerinin yanı sıra, TÜMTİS, Belediye İş, Deri İş, Kristal İş, Birleşik Metal İşçileri Sendikası, Limter İş, Nakliyat İş sendikası yöneticileri katıldı. ÖDP, SDP, EMEP, Mücadele Birliği, Kaldıraç, Devrimci hareket, YDİ Çağrı, Halkevleri, ESP, HDK eyleme katılan diğer kurumlardı. Eylem sırasında; “İşçiye değil çetelere barikat!, Zafer direnen emekçinin olacak!, Yaşasın sınıf dayanışması!, Ablukaya hayır, yaşasın grevimiz! THY işçisi yalnız değildir!” vb. sloganları sıklıkla atıldı. Grev anayasal hak olmasına rağmen Hava İş’in grevi engellenmeye çalışılıyor. Hükümet, THY yönetimi; sürekli büyüyen, her yıl karını katlayan THY’larında grev istemiyor. Bu nedenledir ki tüm güçleri ile grevi uygulatmamaya çalışıyorlar. Hava İş Sendikası’nın eyleme katılımı çok düşüktü. Çok az sayıda sendika üyesi eyleme katıldı. Bu işçilerin büyük çoğunluğu da 351 gün önce THY’den atılan işçilerdi. 15.05.2013
Haziran 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
HAVA İŞ GREVİNE KİTLESEL DESTEK ZİYARETİ
8
2 Haziran Pazar günü, 15 Mayıs’ta başlayan Hava İş Sendikası grevine kitlesel destek ziyareti yapıldı. Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) tarafından organize edilen ziyaret için THY Teknik A.Ş önünde toplanıldı. SGBP bileşeni sendikalar, DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Genel İş, Tekstil sendikası üyeleri ve yöneticileri, direnişçi DHL işçileri, İsmaco-Ermenegildo Zegna, Bosch işçilerinin yanı sıra, DDSB, EMEP, UİD-DER f lamaları ile eyleme katıldı. THY Teknik önünde kortejler oluşturularak yürüyüşe geçildi. THY Genel Müdürlüğü yanında devam eden grev alanına kadar sloganlar atılarak yüründü. YDİ Çağrı olarak “Hava İş grevinin yanındayız! Yasasın sınıf dayanışması!” yazılı pankartımız arkasında kortej oluşturduk. Yürüyüş boyunca: “Havada karada zafer direnen emekçinin olacak!, Yaşasın sınıf dayanışması!, İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!, Atılan işçiler geri alınsın!, Zam, zulüm, işkence,
işte faşist TC!, Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!, Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!” vb. sloganlarını attık. Grev alanında Hava-İş Sendikası Genel Başkanı Atilay Ayçin, İstanbul Tabip Odası Başkanı Taner Gören, DİSK Genel Başkanı Kani Beko, SGBP adına Kristal-İş Sendikası Genel Başkanı Bilal Çetintaş, CHP İstanbul vekili Süleyman Çelebi birer konuşma yaptı. Konuşmaların ardından, grevde olan kabin memurları bir gösteri yaptı. Uçuş sırasında yapılan uyarı anonsunun greve uyarlanan gösterisi beğeni ile izlendi. Güney Kültür Merkezi bünyesinde çalışmalarını sürdüren Tiyatro Güney, THY grevini konu edinen kısa bir skeç oynadı. Beğeni toplayan skeç, skecin sonunda atılan “uyan, diren, örgütlen” şiarının kitle tarafından atılması ile son buldu. Grev alanında Yeni İşçi Dünyası Mayıs sayısının satışı ve dağıtımı yapıldı. 02.06.2013
THY’LARINDA GREV SÜRÜYOR hemen hemen bir yıldır sürüyor. O aşamada yeni dönem toplu iş sözleşmesine gelindi. Yeni dönem TİS sözleşmesine biz idari, mali taleplerimizin yanında 305 arkadaşımızın da işe alınmasını talep ettik. Bu bizim açımızdan zor bir meseleydi. Kamuoyuna anlatırken zorlanacağımızı biliyorduk. Bunu bilerek zaten yola çıktık. Sonuçta anlattığımızı, anlatabildiğimizi düşünüyorum. Grev aşamasına geldik. Greve uygulamasına başladığımız günler öncesinde en son yapılan diyaloglarda zaten ilk TİS görüşmesinde, ilk pazarlığa oturduğumuzda, ilk toplantıda işveren bize % 3 önerdi. İdari maddelerde şuana kadar tartışmadığım gibi bundan sonra sizin getireceğiniz hiçbir değişiklik önerisini tartışmıyorum dedi. Çünkü onların tabiri ile söylüyorum siz işte bize göre biraz daha yumuşak yöneticilerin zamanında alabileceğiniz bütün hakları almışsınız, bundan sonrada alabileceğiniz hak kalmadığı için sizinle idari meseleleri tartışmak istemiyoruz dediler. Geçen dönem 23. Dönem TİS’ne baktığımızda, şuan 24. Dönem TİS’ne baktığımızda bir önceki dönem kazanılmış haklardan işverenin yönetmeliklerde çalışanların ellerinden aldığı haklar var. Dinlenme süreleri, fazla uçuş süreleri, mesai uygulamaları, yönetmeliklerle getirdikleri kısıtlamalar, sivil havacılık kurallarına uymama gibi bir takım uygulamaları var. Biz de bu dönem özellikle uçucu arkadaşlarımızın çok duyarlı olduğu dinlenme süreleri konusunda bazı ufak tefek deği-
şiklikler önerdik. Hem bu değişiklikler hayata geçmedi, hem de geçen dönem işten atılan arkadaşlarımız, yargı kararıyla, mahkeme kararıyla bu işten atmanın yasa dışı olduğu –eylemin demiyorum yanlış anlamayın- kesinleşti, kesinleşmesine rağmen işe almaması dolayısıyla grev aşamasına geldik ve uyguladık. Şimdiki tablo nedir diye sorarsanız, grev uygulamasına geçtik, özellikle operasyonel yerler harici kalan yerlerde inanılmaz bir işveren baskısı ile karşılaştık. İnsanlar odalara çekildi tek tek. Eğer greve çıkarsanız, sizi işten atarız. Greve çıkarsanız kendinize yer beğenin, greve çıkarsanız, o gün ben ofisime geldiğimde sizi görmezsem bir daha bu işyerinde çalışma konusunda hiçbir şansınız kalmayacak gibi gerçekten inanılmaz baskılarla karşılaştık. Bir de normalde grev uygulamasına geçtiğimizde Dış Hatlar önünde, burada kurduğumuz düzeni Dış Hatlar önünde kurup grev çadırımızı orada oluşturacaktık. Bir rakama göre 10 bin, bir rakama göre 7 bin polisin görev yaptığı bir operasyonla bizi oradan çıkardılar. Dolayısıyla bizim oraya bir müdahalemiz olamadı. Bunun yanında içeriye gerçekten özellikle uçakların frekans sayısını düşürerek, sefer sayılarını düşürerek, her ne kadar yalanlasalar da sanki kamuoyunda bizim grevimiz etkisiz, yetkisiz ve kırılmış bir grev gibi lanse edilince de maalesef içimizden bazı arkadaşlarda grev kırıldı, greve katılmamın bir mantığı yok gerekçesi ile arkadaşlar işbaşla-
rına döndüler. Şimdi yavaş yavaş bu arkadaşlarımız, evet biz grevi kırarak yanlış yaptık deyip tekrar geri dönmek isteme çabaları var. Ama biliyorsunuz hukuki bir meseledir bu. Bir daha buraya grevci olarak dönmeleri mümkün değil. Bu arkadaşlarımız da artık kendilerine göre içeride işi aksatmaya çalışıyorlar. Şu anda 13 bin üyemizden Anonim Ortaklığı olarak 13 bin üyemizden 10500’ü içeride çalışmakta, 2500’e yakın arkadaşımız şuan greve katılıyor. Kamuoyunda grevimizin etkisiz olduğu ideolojik barikatını yıkmamız gerekiyor. Biz burada toplanmaya kararlıyız ve devam edeceğiz. Medyanın uyguladığı ablukayı kırmanın yolu burayı etkin ve kalabalık tutmamız gerekiyor. Duyarlı basının, duyarlı kamuoyunun taşıyabileceği her yere grevimizi taşıması beklentimiz. Hava İş Sendikası’nın grevi kırılırsa, bu grev başarısız olursa, Hava İş sendikasını anlatmaya gerek yok, dirençli olmaya çalışan bir sendikadır. Üyesinin isteklerini en maksimum en yüksek seviyeye çıkarmaya çalışan bir sendikadır. Bu grevimiz kırılırsa, bizden sonraki sendikalara Allah kolaylık versin!! Bu grev sadece bizim grevimiz değil, Türkiye işçi sınıfının grevidir diye düşünüyoruz. Burjuva medya grevi görmezden geliyor. Grev THY yönetiminin yaptığı açıklamalar üzerinden medyada yer buluyor. Hükümet suskun. Türk İş suskun.. Grevi desteklemek için sınıf dayanışmasını yükseltelim. 24.05.2013
KESK’TEN UYARI GREVİ KESK 5 Haziran da yapacağını duyurduğu grevini 4 Haziran Salı günü başlattı. Eğitim Sen’in sabah saatlerinde başlattığı grevi, KESK’in diğer sendikaları saat 12.00 de başlattı. Saat 13.00’de Mersin Devlet Hastanesi önünde bir araya gelen KESK üyeleri “İnsanca Yaşam, Güvenceli İş ve Güvenli Gelecek, Demokratik Bir Türkiye” talebiyle hastane caddesi ve istiklal caddesinde Cumhuriyet alanına doğru yürüyüşe geçti. Polisin Hastane caddesini trafiğe kapatmamasından dolayı yer yer gergin anlar yaşandı. Yaklaşık beş bin kişinin yürüdüğü eyleme “İstanbul Gezi Parkı” eylemi ve gelişmeler damgasını
vurdu. Başbakan Erdoğan’ın “üç beş çapulcu” benzetmesine tepki gösteren eylemciler, “Geliyor geliyor çapulcular geliyor” diyerek tepkilerini dile getirdiler. AKP uygulamalarına karşı tepkinin dile getirildiği eylemde “Faşizme karşı omuz omuza!, Hükümet istifa!, Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek!, Roboski’den Taksime katil AKP!, Katil AKP Hesap verecek!, Her yer Taksim her yer direniş!” sloganları atıldı. Cumhuriyet alanında toplanan kitleye KESK Mersin Şubeler Platformu adına dönem Sözcüsü Selman Günbat kısa bir konuşma yaptı ve basın açıklamasını okudu.
Konuşmasında AKP’nin baskıcı faşist politikalarının toplumu gerdiğini belirtti. “AKP Faşizmine Karşı İşyerlerinde ve Alanlarda M ü c a d e l e y i Yü k s e l t m e y e Çağırıyoruz” diye başlayan basın açıklamasında, daha önce 5 Haziran’da ilan edilen uyarı grevini, Taksim Gezi parkındaki devletin orantısız güç kullanan terörüne karşı bir gün önceye aldıklarını belirtti. Basın açıklamasında “Ülkenin tamamına yayılan demokrasi talebi kitlesel gösterilere karşı uygulanan devlet terörü AKP iktidarının demokrasi düşmanlığını tüm dünyaya bir kez daha göstermiştir.” Denilen açıklamada
hedef gösterilerek yapılan polis saldırıları kınandı. Uyarı grevi 5 Haziran Çarşamba günü devam edecek. KESK Üyeleri, yaklaşık 200 kişinin katılımı ile 3 Haziran da Taş Bina önünde bir haftadır yaşanan gelişmelere karşı bir basın açıklaması yaptı. Ülkede ve Mersin’de yaşanan demokratik tepkilere karşı şiddetin kınandığı açıklamada, Başbakanın olaylarda ders çıkarması gerekirken, hiçbir şey olmamış gibi tehditler savurması, sesini yükseltenleri “Çapulcu” ola r a k gör me si ele ş t i r i ld i. Açıklamada, “Bu kadar kendi egosuna saplanan bir başbakan bugüne kadar görülmedi.”…
Haziran 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
Hava İş Sendikası 15 Mayıs’ta polis ablukası altında greve çıktı. İlk gün greve çıkan çalışan sayısı azdı. Günler geçtikçe greve çıkan işçi sayısı giderek arttı. Sendikanın verdiği bilgiye göre şuan 2500 THY çalışanı grevde bulunuyor. Grevin 10. Gününde Yeni İşçi Dünyası okurları olarak grevde bulunan işçilere destek ziyaretinde bulunduk. İşçiler THY Genel Müdürlük binası önünde grevlerini sürdürüyorlar. İşçiler ile söyleşi yapmak istedik. Bir işçi ile yapılan söyleşinin medyada yanlış aktarıldığı, bu söyleşi sonucunda bir işçinin sözleşmesinin feshedildiği, bu nedenle işçiler ile söyleşi yapmanın sendika kararı ile yasaklandığı aktarıldı. Bu karar sonucu olarak Hava İş Sendikası Genel Eğitim Sekreteri Ayhan Uygun ile konuştuk: “Grev aşamasına gelmeden önce 1 yıl öncesine dönmemiz lazım. Geçen dönem işverenin yapmış olduğu yetki itirazlarından dolayı 22 ay gecikmiş olan toplu sözleşme sürecinde hükümet otopark mafyasının engellenmesine ilişkin bir yasanın içinde bize grev yasağı getiren bir madde ekledi. Aslında bugün yaşadığımız konu ö günlerde yaşadığımız sorunun bir sonucu. O dönemde yaklaşık 4, 5 bin arkadaşımızın katıldığı bir protesto eyleminden sonra 305 arkadaşımız işten atıldı. Bazen cep telefonu mesajlarıyla, bazen yanlış tebligatlarla, bazen yanlış usuller ile vb. arkadaşlarımız işten atıldı. Bu arkadaşlarımızın eylemleri, direnişi 365 gündür,
9
“Dün Mübarek’e, Kaddafi’ye, bugün Esad’a demokrasi dersi vermeye kalkan Erdoğan’ın yaptıkları acaba ileri demokrasinin gereğimidir. Başkalarına halkın taleplerine kulak verin diye seslenen Erdoğan’ın bugün yaptığı vahşet nasıl açıklanabilir” denildi. 5 Haziran Salı günü sabah saat 09.30 da defterdarlık önünde bir araya gelen KESK üyeleri ve kalabalık bir kitle başbakan Erdoğan ve hükümeti hedef alan konuşmalar ve sloganlar atarak tepkilerini dile getirdiler. Hastane caddesini bu sefer polis trafiğe kapatmıştı. Sloganlar eşliğinde yürüyen kitleye dışarda da destek vardı. Kitle yoğun bir biçimde “Her yer Taksim, her yer direniş! Faşizme karşı omuz omuza!, Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek!, Hükümet istifa!, Hükümet güdümlü sendikaya hayır!” sloganları attı.
Bugün yürüyüş sonrası miting Büyükşehir Belediye Binası önünde yapıldı. Açı k la may ı K ESK dönem sözcüsü Selman Günbat yaptı. Günbat, 10 yıllık AKP iktidarı döneminde çıkardığı yasalarla işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarını birer birer gasp ettiğini söyledi. Yeni torba yasa ile “kamuda işe göre personel değil, yandaşa göre iş anlayışı getiriliyor.” Açıklama da, “Hükümet yetkilisinin dün yaptığı açıklamaların gereklerinin yerine getirilmesi gerekir. Sadece özür ile ölen insanların yaralananların mağduriyeti giderilemez sorumluların bunun hesabın vermesi gerekir…. Bugün 9. Gününde olan Gezi Parkı Direnişi konusunda hükümeti sorumluluğa davet ediyoruz. Bizlerin nasıl yaşayacağımıza, neyi yiyip neyi içeceğimize, kaç çocuk yapacağımıza, parkta nasıl oturacağımıza,
çocuklarımıza nasıl eğitim vereceğimize kimse karar veremez. Önce Roboski’nin Reyhan’lının hesabını vermek zorundadırlar. %50 oyla iktidara geldin diye her şeyi yaparım, tek yetkili benim, herkes emirlerime uymak zorundadır despotizminden vazgeçilmelidir. Unutulmasın ki Hitler %43, Musolini %65, Saddam %90 oyla iktidara gelmişlerdi. Sonları nasıl diye sormamıza gerek yoktur” dedi. Basın açıklamasından sonra 5 dakika oturma eylemi yapıldı. Bir kişi Ahmet Arif ’in Otuz Üç Kurşun şiirini okudu. Kitle davul zurna eşliğinde halay çekti. Eylem sonrası Genel İş üyesi işçiler CHP binasına doğru yürüdüler. Taşerona karşı çıkan işçiler, kendilerine kadro sözü verilmesine rağmen Büyük Şehir Belediyesi’nin sözünde durmadığını söylüyorlar. CHP il örgütü binası önünde “Toplu sözleşme
hakkımız söke söke alırız! İşçiler burada söz verenler nerede!” Diye sloganlar attı ve CHP’yi yuhaladılar. Bunun üzerine Mersin de bulunan CHP Genel Başkan yardımcısı Gürsel Tekin ve Büyük Şehir Belediye Başkanı Macit Özcan aşağıya inerek işçiler ile görüştü. İşçilerin neden verilen sözde durulmadığı sorularına Macit Özcan Topu hükümete atarak, Bu konuda yasa çıkması lazım yapmıyorlar dedi. İşçilerin ısrarlı soruları karşılığında Özcan “Size ekmeği biz veriyoruz daha ne istiyorsunuz” diye küstahça bir cevap verdi. Bunun üzerinde bir kişi Macit Özcan’a, “Siz bizim değil biz sizin ekmeğinizi veriyoruz” diye tepki gösterdi. Gürsel Tekin’de işçilere yasaları anlattı. Sorununuzu çözeceğiz sözü verdi. Bunun üzerine işçiler sendikalarına döndü. Yeni İşçi Dünyası/Mersin 05.06.2013
Haziran 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
ADANALI KAMU EMEKÇİLERİ GREVDE
10
KESK’in kamu emekçilerinin haklarına yönelen saldırılara karşı 5 Haziran’da yapılacağını duyurduğu bir günlük uyarı grevi Taksim’deki Gezi parkı direnişine destek olmak amacı ile 4 Haziran’da başlatıldı. “İnsanca Bir Yaşam, Güvenceli İş ve Güvenceli Gelecek, Demokratik Bir Türkiye İçin Grev” şiarı ile başlatılan greve KESK’e bağlı sendikaların örgütlü olduğu tüm kamu işyerlerinden katılım gerçekleşti. 5 Haziran günü bir eylem yapıldı. Sabah, saat 09.30’da kamu kurumları önünde toplanan kamu emekçileri, saat 10.30 civarında Büyükşehir Belediyesi önünde bir araya gelerek Uğur Mu mc u Me yd a n ı na k ad a r yürüdüler. Uğur Mumcu Meydanı’na gelindiğinde ilk olarak Antakya’daki eylemlerde hayatını kaybeden Abdullah Cömert anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulu-
nuldu. Daha sonra greve ilişkin bir basın açıklaması okundu. Açıklamada şunlar söylendi: “Her türlü baskıya rağmen sesini yükselten, kamu emekçilerinin vicdanının sesi olma kararlılığından ödün vermeyen kesk olarak iş güvencesinden asla taviz vermeyeceğimizi, sendikal hak ve özgürlüklerimizin daha da daraltılmasına izin vermeyeceğimizi defalarca ifade ettik. Ancak bugüne kadar öneri ve taleplerimiz ile ilgili hükümet tarafından olumlu bir adımın atılmadığını gördük. Bu taleplerimizin hayata geçirilmesi için ve 15 Ağustos’ta yapılacak toplu görüşmelerde, daha önce defalarca ilettiğimiz genel taleplerimizin de karşılanması için dün ve bugün tüm ülkede grevdeyiz.” denildi. Açıklamada aynı zamanda Gezi parkı direnişine destek verildiği vurgulandı ve şunlar söylendi:
“Gezi Parkı’ndaki doğa katliamına karşı demokratik haklarını kullanarak tamamen barışçıl eylemler gerçekleştirenlerin canına kast eden boyutlara ulaşan devlet terörü ile karşılaşılması yıllardır haksızlık ve hukuksuzlukla kuşatılanlar için bardağı taşıran son damla olmuştur. … baskı ve zulüm düzenine karşı ülkenin dört bir tarafında milyonların sahiplendiği, omuz verdiği Gezi Parkı direnişi bir halk hareketine dönüşmüştür ve sürmektedir. Kesk olarak; tüm baskıların, devlet terörünün üzerine direniş kararlılığıyla yürüyerek ülkesine ve geleceğine sahip çıkan başta gençlerimiz olmak üzere tüm halkımızı selamlıyoruz.” Okunan basın açıklamasının ardından, Akşam 19.00’da direnişin Adana’daki adresi olan Atatürk Parkı’nda buluşmak üzere sözleşildi. Eylem çekilen
halaylarla sonlandı. Greve, KESK’e bağlı sendikaların yanı sıra DİSK’e bağı Genel-İş ve Dev Sağlık -İş, TMMOB, Tabip Odası, Emep, Ödp, Esp, Sykp, Bdsp, Tkp, Mücadele Birliği ve Kolektifler de destek amaçlı katıldılar. Biz de eyleme katılarak “İsyanı Büyütelim, Devrimi hedefleyelim!” başlıklı bildirimizi dağıttık. Katılımcı sayısı, grevi destekleyen kurumların sayısına rağmen 2000, 2500 civarında kaldı. Basın açıklamasının okunmasından sonra kitle çarçabuk dağıldı. Bunun üzerine sendikalarda toparlanma çağrısı yapılarak eylem sonlandırıldı. Bu durum olumsuzdu. Emekçilerin, grevi, ya topluca bir arada ya da kendi çalıştıkları kurumlar önünde tamamlasalardı grevi daha görünür kılmış olurlardı. Yeni İşçi Dünyası/Adana 05 Haziran 2013
TEZ KOOP-İŞ ŞUBE GENEL KURULU YAPILDI Tez Koop-İş Adana 1 No’lu Şube Genel Kurulu 1 Haziran Cumartesi günü Büyük Sürmeli otelinde yapıldı. Şube genel kurulunun yapılacağı yaklaşık iki ay önce duyu-
rulmuştu. 31 Mayıs günü genel kurul için sendika genel merkez yöneticileri, diğer şubelerden yöneticiler, şehir dışından delegeler Adana’ya gelmeye başlamışlardı. Ancak aynı gün mahkeme ka-
rarıyla genel kurula tedbir uygulandığı ve yapılmayacağı haberi geldi. Sendika üyesi Murat Kütük’ün mahkemeye başvurması üzerine mahkeme genel kurula tedbir kararı koymuş. Aynı
gün sendika avukatlarının itirazı sonucunda tedbir kararı birkaç saat sonra aynı hakim tarafından kaldırıldı. Sendikanın gerekçeleri oldukça makul ve haklıydı. Genel kurul için her şey hazır, salon tu-
tulmuş, bedeli ödenmiş, birçok konuk şehir dışından gelmiş, delegeler, işçiler izin almışlar vb. Bu gerekçeler nedeniyle tedbir kararı aynı hakim tarafından kaldırıldı. Seçim günü divan seçiminden sonra ilk önce saygı duruşunda bulunuldu ve istiklal marşı okundu. Daha sonra Şube Başkanı Hülya Özcan konuşma yaptı. Hülya Özcan yaptığı konuşmada sermayenin saldırılarına, yasal alanda yapılan değişikliklere, bölgede çıkarılmak istenen savaşa, sendika olarak yaptıklarına değindi. Bu konuşmanın ardından konukların konuşmalarına geçildi. Konuşmacılardan Ankara 2 Nolu Şube Başkanı Mustafa Barın sendikal hareketten bahsetti, Türk-İş yönetimini duyarsız kalmakla eleştirdi. Konuklar bölümünde sendikanın Eğitim Uzmanı Volkan Yaraşır’da bir konuşma yaptı. Volkan Yaraşır kapitalizmin andaki gelişmesinden, işçi sınıfının durumundan ve emperyalistlerin bölgede yapmaya çalıştıklarından bahsetti, işçilerin bu sürece dahil olması gerektiğini belirtti. Konuklardan sonra işçiler/ delegeler söz aldılar. 20’ye yakın delege söz alarak konuştu. Konuşmalar sık sık sloganlarla kesildi. Slogan atmalar üzerine muhalif olan bir grup sözlü ola-
rak “slogan atılmaması” için müdahalede bulundu. Salonda kısa bir gerginlik yaşandı. Daha önce Şube Mali Sekreteri olan, daha sonra istifa eden ve sonrasında işten de çıkarılan Hülya Çelik işten çıkarılmasında sendika yönetiminin parmağı olduğunu iddia ederek bağırdı. Bu kısa gerginlik divanın araya girmesi ile biraz yatıştı. Bu sırada salonun büyük çoğunluğu daha gür bir şekilde slogan atarak slogan atılmasına itiraza cevap verdi. Konuşmalar sırasında Hülya Çelik’te söz alarak konuştu. Hülya Çelik kürsüye çıktığında salonun yarısı boşaldı. Her konuşmacıya 5 dk. verilmesine rağmen Hülya Çelik’e daha fazla süre tanındı. Hülya Çelik işten çıkarılma belgesinde sendika yönetiminin imzası olduğunu, genel merkezin de buna ses çıkarmadığını iddia etti. Kendisinin ekmeği ile oynandığını, yönetimde iken istifa etmek zorunda bırakıldığını, daha sonra tekrar çağrıldığını ama karar almalara müdahil edilmediğini vb. iddia etti. Hülya Çelik Volkan Yaraşır’ın da yaptığı eğitimlere dahil etmediğini belirtti. Murat Kütük’te söz alarak konuştu. Murat Kütük genel kurula tedbir kararı için yeni başvurmadığını, davayı önceki genel kurul için 2009’da açtığını, mahkeme-
nin bir usulsüzlük gördüğü için tedbir kararı verdiğini söyleyerek yaptığını savundu. “Sendikaya kayyum istiyor” eleştirisine yönelik “mahkemeye gitmeyeceğimde nereye gideceğim” diyerek kendini savundu. Ancak Murat Kütük davayı 2009’da açtığını ve yeni bir şey yapmadığını iddia etmesinin doğru olmadığını internette yayınlanan bir belgeden öğrendik. Bu belgeye göre Murat Kütük ve Akif Tahta’nın 08.05.2013 tarihinde Ankara 19. İş Mahkemesine başvurarak genel kurula “ihtiyati tedbir” talebinde bulunduğu görülüyor. Bu belge sosyal medyada Şube Eski Başkanı Birol Demirci tarafından “YORUMSUZ” başlığı ile yayınlanmış. Murat Kütük konuşmasında genel merkez yönetimini de tedbir kararının kaldırılması sürecinde neler yapıldığı ile ilgili olarak “mahkemeden güvenlik kamerası kayıtlarını isteyeceğim, 2,5 saatte neler yapıldı, aynı hakim nasıl aksi karar verdi” diyerek eleştirdi. Divan adına Genel Başkan Osman Gürsu mahkemeye genel kurul için tüm hazırlıkların yapıldığını, milyarlarca harcama yapıldığını vb. açıkladıklarını, hakimin de bu itirazı yerinde bulduğunu söyledi. Tüm konuşmaların ardından
Hülya Özcan kısa bir konuşma yaparak iddialara yanıt verdi. Hülya Çelik’in işten çıkarılmasına onay vermediklerini, şerh koyduklarını söyledi ve belgesi olduğunu söyledi. Hülya Çelik’in yönetimden istifasını kabul etmediklerini, geri çağırdıklarını söyledi. Buna rağmen Hülya Çelik’in bazen istifa ettiğini, bazen de yönetimden istifaya zorlandığını iddia ettiğini söyledi. Hülya Özcan’ın konuşması sırasında sık sık kürsüye müdahale edildi. Bunun üzerine Hülya Özcan konuşmasını kısa sürede bitirdi. Seçime mevcut Başkan Hülya Özcan’ın listesi yanında, Şube Başkanlığına Aday olarak Murat Kütük ve Baki Karakılçık girdi. Yani seçimde tek liste, ancak 3 başkan adayı vardı. Konuşmaların ardından seçime geçildi. Saat 17’de sandıklar açıldı. Hülya Özcan’ın listesi açık ara seçimi kazandı. Aldığı 87 oya karşılık Murat Kütük 17, Baki Karakılçık ise 2 oy alabildi. Seçim sonuçlarına göre yönetim şu şekilde oluştu: Şube Başkanı Hülya Özcan, Şube İdari Sekreteri Halil İbrahim Bebe, Mali Sekreter Fi k re t Ya ş a r, Ö rg üt len me Sekreteri Ercan Kamaş, Eğitim Sekreteri İnan Yıldız. 03.06.2013 Adana / Yeni İşçi Dünyası
KISA ... KISA
3 Mayıs Tekstil İşçileri Nöbette Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde bulunan bir tekstil atölyesinde çalışan işçiler 3 aydır ücret alamadıkları için iş bıraktılar. İşçiler patronlarının iş makinelerini kaçırma girişimine karşı fabrikada nöbet tutmaya başladılar.
leri “daralma…” Ama asıl neden işçilerin örgütlenmesi.
şılanması için belediye önünde direniş başlattılar.
10 Mayıs Plasco İşçileri Direnişte K ı r k l a re l i ’ne bağlı Lüleburgaz’da bulunan plastik fabrikasında çalışan 27 işçi sendikalı oldukları için işten atıldırlar. Bunun üzerine 10 Mayıs günü işlerine geri dönmek için direnişe başladılar. Petrol-İş sendikasına üye olan işçilerin atılma gerekçe-
10 Mayıs Fırın İşçileri Direnişte Hakkari’de 20 farklı fırında çalışan 160 civarında işçi haftada bir gün izin, düzenli ücret ve sağlık güvencesi talepleri ile iş durdurdular. Çalışma saatlerinin çok uzun olması, izin dahi kullanamıyor olmaları işçileri canından bezdirdi. İşçiler taleplerinin kar-
10 Mayıs Standart Profil İşçileri Direnişte Manisa organize Sanayinde bulunan Standart profil fabrikasında çalışan işçiler Petrol İŞ sendikasında örgütlendikleri için aylardır fabrika patronunun baskısına maruz kalıyorlardı. İşten çıkarmalar ve benzeri türde baskılara maruz kalan işçiler 10
Mayıs’ta gece vardiyası çıkışında işyerini terk etmeyerek direniş başlattılar. 16 Mayıs Şırnaklı İnşaat İşçileri İş Bıraktı Şırnak’ın idil İlçesinde yapımı devam eden havaalanı inşaatında çalışan yaklaşık 300 işçi aylardır ücret alamadıkları için 16 Mayıs günü iş bıraktı. 17 Mayıs Adıyamanlı İşçiler İş Bıraktı Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Adıyaman Belediyesi tarafından yapılan kapalı spor salonu inşaatında çalışan işçiler 4 aydır ücret alamadıkları için iş bıraktılar.
Haziran 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
1 Mayıs Tuğla İşçileri Greve Çıktılar Diyarbakır’a bağlı Bağıyar beldesine bulunan 12 farklı tuğla fabrikasında çalışan işçiler greve çıktılar. Sigortasız ve kötü koşullarda çalıştırıldıkları için greve çıkan işçiler bu problemlerin düzeltilmesini talep ediyorlar.
11
TÜRK METAL’DEN YİNE BİR GECE SATIŞI Metal iş kolunda, Çalışma Bakanlığının 2821-2822 sayılı Sendikalar Toplu Sözleşme Grev ve Lokavt Kanunu yasa çalışması nedeniyle yapılacak değişikliklerin, keza işçi sendikaları, keza işveren sendikaları tarafından kabul görmemesi nedeniyle işçi sendikalarının yetki sürelerinin uzamasına neden olmuştu. 2012-2014 Eylül ayı grup Toplu İş Sözleşmesi süresi gelmesi işçilerin bu dönem Birleşik Metal İşçileri Sendikasının Bosch iş yerinde örgütlenmesi ile birlikte de beklentilerini yükseltmesi ve Eylül başı itibari ile de BMİS’nın toplu sözleşme teklifini açıklaması, Türk Metal Sendikasının da zam oranını yüksek tutmasına sebep olmuştur. Bu durumda Türk Metal üyelerinin sözleşmedeki %18’lik zam teklifine başta Renault, Arçelik, Coşkunöz, Ford gibi çalışan sayısı yüksek fabrikalarda işçilerin tepkisine yol açmış ve devamında oluşan tepkileri azaltmak için işçi kıyımına gidilmiştir. Eylül ayı itibari ile başlayan grup toplu iş sözleşmesi süreci Bosch işyerindeki yetki sürecine
paralel olarak devam etmiş, fakat Bosch işyerindeki yetki sürecinin uzaması ve Yargıtaydan beklenen temyiz kararının ne olacağı işçiler tarafından merak ediliyor olması bir kenara, Türk Metal Sendikasının da sözleşme sürecini daha fazla uzatamaz hale gelmesiyle birlikte artık grup Toplu İş Sözleşme sürecini başlatmak zorunda kalmıştır. MESS grubunun %4.60’lık maaş artış teklifine Türk Metal fabrikaların ayaklanacağını düşünerek rest çekmek zorunda kalmıştır. Aynı süreç içinde BMİS ile görüşmelerine de devam eden MESS, BMİS’nın sosyal taleplerinin hepsini reddetmiş, sürecin sonunda 65 maddede uyuşmazlık tutulmuştur. Türk Metal ile yapılan görüşmelerde ise MESS-Türk Metal ilişkisi gereği karşılıklı olarak bütün maddeler beklenmeksizin karşılıklı kabul edilmiştir. 30 Mayıs 2013 Perşembe günü Ulusal Kanala konuk olan Türk Metal Genel Başkanı Pevrul Kavlak %18’in altına imza atmayacağını söylemiş, hatta programa internetten soru soran işçilerin “%7’ye anlaşmışsı-
nız” sorusuna, “HAYIR bizim bittiğimiz an olur” diye cevaplayan genel başkan aynı günün gecesi MESS ile Toplu İş Sözleşmesini %7’ye imzalamış ve Türk Metalin satış sözleşmelerinde adet yerini bulmuştur. Anlaşmaya göre 6,31 TL saat ücretinin altında kalanlara 20 kuruş tamamlama ve genele %7 zam ile sözleşme tamamlanmış ve ayrıca 5,85’lik Mart 2013 enf lasyon oranını da %7’ye tamamlanmasıyla birlikte sözleşme sona erdirilmiştir. Fabrikalarda bu oranı duyan işçilerin önce suratları asılmış, sonrada kafaları karışmıştır. Renault, Tofaş, Coşkunöz işçileri tepki göstermiş fakat eyleme dönüşmemiştir. Bosch’ta ise işçilerin artık Türk Metal ile yola devam edip etmeyeceğini ise BMİS’nın MESS ile yapacağı sözleşmedeki alacağı zamma ve Yargıtay’dan gelecek olan karara göre hareket edeceği anlaşılmaktadır. Sözleşme sürecinde MESS tarafından sendikaların almış olduğu grev kararlarına karşı alınan lokavt kararı ise Türk Metal ile yapılan anlaşma sonrasında Türk Metal’e uygu-
lanmamıştır. İşveren sendikasının işverenlere lokavt masraflarını karşılama sözü vermesi ise BMİS’nın bu sözleşmede grev sürecinde işinin zor olacağını belli etmektedir. BMİS’nın ortak grev çağrısına %7’lik oranı kabul eden Türk Metal’in ise olası durumda BMİS’nın imzalayacağı daha yüksek bir sözleşme Türk Metal tarafını tedirgin edecektir. Durum şu an çok kritik bir durumda ve sıkışmış durumda.Türk Metal’in bilenen her zamanki oyunu.Yine işçileri bir gece yarısı imza koyarak sattı.Bundan sonra masanın diğer tarafında olan BMİS’nın tavrı ne olacaktır? BMİS bu sureci işçileri hazırlayarak grevle karşılık verirse, patronların ve sarı sendika Türk Metal’in tekelini kırar ve bu sureci başarabilir. Tabi ki bu sureci ne kadar becerilir ve hazırlayabilir.Fabrikalardaki öncü işçinin görevi olası grev de mutlaka bu sureci bütün gücüyle omuz vermek ve için elinde gelen her şeyi yapmaktır. 09.06.2013 Bursa’dan Yeni İşçi Dünyası okuru metal işçisi.
Haziran 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
MESS SÜRECİNİ METAL İŞÇİSİ BELİRLEYECEK!
12
Metal iş kolunda çalışan yaklaşık 100 bin kişiyi kapsayan 20122014 grup toplu sözleşme sürecinde bilindik şeyler yaşanıyor. Türk Metal Sendikası yine her zaman yaptığı gibi işçilerden kaçırarak, gizleyerek sözleşmeye imza attı. Geçen dönem Türk Metal Sendikası yine işçilerden gizli olarak sözleşmeye imza atmıştı. Ancak Birleşik Metal-İş üyesi işçiler her zaman olduğu gibi, bu kez Türk Metal Sendikasının imzaladığı sözleşmeyi imzalamayı kabul etmediler ve greve çıktılar. Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile Türk Metal Sendikasının dayattığı sözleşmeye karşı kendi teklifleri temelinde grev yapan Birleşik Metal-İş Sendikası üye işçileri başarı elde ettiler. MESS ile kendi sözleşmelerini düzenlediler. Bu süreçten sonra Türk Metal Sendikasına üye işyerlerinin işçilerinde biriken hoşnutsuzluk patlamaya dönüştü. Büyük işyerlerinden Bosch’ta çalışan işçiler Birleşik Metal-İş Sendikasına geçmeye başladılar. Diğer işyerlerinde de hoşnutsuzluk büyüktü. Bu
hoşnutsuzluğu gören Türk Metal Sendikası daha fazla kan kaybetmemek ve işçilerin öfkesini biraz olsun dindirebilmek için bu dönem sözleşme görüşmelerinde eylem çağrıları yaptı. Bazı eylemler de gerçekleştirdi. Ancak sonuç her zaman ki gibi oldu. Türk Metal Sendikası gece yarısı yaptığı bir duyuru ile sözleşmenin 30 Mayıs günü saat 23.00’te imzalandığını açıkladı. Türk Metal Sendikası imzaladığı sözleşme ile iş yerlerinde 4,64 TL/saat ücretinin altında çalışan işçilerin ücreti 4,64 TL/saate yükseltildi. Saat ücreti 6,31 TL’nin altında olan işçilerin ücretine 20 kuruş eklendi. Ancak bu ekleme ile saat ücretleri 6,31 TL’yi geçmeyecek. Öncelikli olarak yapılan bu eklemelerden sonra ilk altı ay herkesin saat ücretlerine % 7 oranında zam yapıldı. İkinci altı ayda da saat ücretlerine %7 oranında zam yapılacak. Yapılan sözleşmeye göre üçüncü ve dördüncü altı aylarda ise enflasyon oranında zam yapılacak. Bunlar dışında yapılan açıklamaya göre “geçmişten gelen bütün haklar korunmuştur.” Biz
sermayenin özellikle son dönemlerdeki büyümesi ve gelişmesi karşısında hakların sadece korunmasının aslında geriye gitmek demek olduğunu iyi biliyoruz. Çünkü sermayenin bu gelişmesine rağmen işçi sınıfının, metal işçisinin yaşam ve çalışma koşullarında bir ileriye gidişten söz edemeyiz. Bu nedenle korunan haklar aslında geriye götürülen haklardır. Birleşik Metal-İş Sendikası 28 Mayıs tarihinde yaptığı açıklamada “Metal işçilerinin ortak talebi, ücret zamlarının 2000 sonrası işe giren işçilerin ücretlerinde kademeli iyileştirme yapıldıktan sonra uygulanmasıdır. Yani önce ücret adaleti, sonra herkese insanca yaşamaya yetecek ücret zammı. Türk Metal’in teklifindeki iyileştirme 2000 sonrası girişlilerin yüzde 80’nini kapsamadığı için gerçekçi değildir.” denilmekteydi. Türk Metal’in imzaladığı sözleşme bu talebi kısmı olarak karşılamış oluyor. Saat ücreti 4,64 TL olan işçilerin ücretine 20 kuruş zam yapıldı. Bunlar 2000 yılı öncesi işe giren işçilerdi. Böylece
imzalanan sözleşme ile Türk Metal, Birleşik Metal-İş’in taleplerine, işçilerin hoşnutsuzluğunu da giderebilmek için uymuştu. Biz Türk Metal’in MESS verdiği teklifi bilmiyoruz. Ancak Birleşik Metal-İş Sendikasının açıklamasına göre ücretlere yapılan iyileştirme artışının ve enflasyon üzerindeki zam oranının Türk Metal Sendikasının teklifinde dahi bulunmadığı yönünde. Bu süreçte Birleşik Metal-İş Sendikası Türk Metal Sendikasına ve üye işçilerine ortak mücadele çağrısı yaptı. Sözleşme sürecinin anlaşmazlık ile sonuçlanması üzerine alınan grev kararında ortak grev tarihi alınmasına çağrı yaptı. Ancak Türk Metal Sendikasının hemen hemen her dönem yaptığı gece yarısı operasyonlarından biri bu dönemde yaşandı. Bu nedenle Türk Metal Sendikası ile ortak mücadele etmek imkansızlaştı, ki Türk Metal gibi sarı sendikacılığın Türkiye’deki en büyük temsilcisinden başka bir şey beklenemezdi de. Bu süreçteki ortak mücadele çağrısı taktik bir çağrıydı. Aslında bu çağrıların asıl muhatabı Türk
Metal Sendikasına üye işçilerdi. Türk Metal Sendikasının sözleşmeyi imzalamasından sonra 5 Haziran günü yapılan görüşmede MESS, Birleşik Metal-İş Sendikasına Türk Metal’in imzaladığı sözleşmeyi teklif etti. Birleşik Metal-İş Sendikası teklifi 9 Haziran’da Gönen Tesislerinde yapı lacak Genel Temsilciler Kurulu toplantısında görüşecek. Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Temsilciler Kurulu toplantısında alınan karara göre hareket edecek. Ancak mücadele eden kazanır! İşçi sınıfı ancak mücadele ederse bir şeyler kazanabilir. İşçiler bizzat kendi pratiklerinde bunu görürler
ve görüyorlar. Birleşik Metal-İş üyesi işçiler geçen dönem toplu sözleşme sürecinde greve çıkarak, sadece greve çıkmış olmakla bile bir başarı elde ettiler. Bu başarı Türk Metal Sendikasına üye işyerlerindeki işçilerin sendikalarına karşı öfkesini arttırdı. Şimdi Birleşik Metal-İş’e üye işçilerin önünde yeni bir fırsat duruyor. Ya geçen dönem başlattıkları mücadeleyi devam ettirerek daha kesin sonuç alacaklar ya da geçen dönemi unutarak Türk Metal Sendikasının imzaladığı sözleşmeye imza atacaklar. Türk Metal Sendikasının imzaladığı sözleşme ücret artışları bağlamında bazı işçileri memnun
edebilir. Ancak metal patronlarının bunca yıldır büyümelerinden işçilere vermedikleri payları, kriz dönemlerinde işçilerden aldıklarını düşünürsek alınan zamların kırıntıdan ibaret olduğunu görürüz. Kaldı ki tek sorun ücret zammı da değildir. Metal işçisi artık sarı sendika Türk Metal’den kurtulma hamlesi yapmalıdır. Eğer bu dönem de metal işçisi mücadeleyi büyütür ve kendi sözleşmesini imzalarsa Türk Metal Sendikasına ikinci ve öncekinden daha büyük bir darbe indirmiş olacaktır. Metal işçisinin mücadele etmekten başka bir yolu yoktur. Şimdi bu mücadele esas itibariyle Birleşik
Metal-İş Sendikasına üye işçilere bağlıdır. İşçiler bugüne kadar MESS’e ve onun sarı sendikasına karşı sürdürdükleri mücadeleye yeni bir ivme kazandırırlarsa, yolu bir kez daha açarlarsa, bir bütün olarak metal işçileri kazanacaktır. Bu mücadele Türk Meta l Sendikasına üye işçilerin de mücadeleye çekilmesini beraberinde getirecektir. Bu bile tek başına Türk Metal’e ve MESS’e bir darbe daha olacaktır. İşte o zaman Türk Metal’in metal sektöründeki egemenliğine son vermenin yolu metal işçilerinin önüne serilecektir. Bu yol açıp, zafere götürecek olan metal işçilerinin kendisidir. 06.06.2013
SARI SENDİKANIN DİRENİŞ KIRICILIĞI YAPMASI YETMEDİ, ŞİMDİ DE İŞÇİLERE SALDIRDI! dolaşarak işçilerle toplantı yapmak istedi. DHL Firüzköy deposunda işveren işçileri toplantıya çağırdı. İşçiler sarı sendika yöneticilerinin toplantıya geldiğini görünce, “sarı sendikayı istemiyoruz” diyerek toplantıyı terk etti. Firüzköy deposunda umduğunu bulamayan sarı sendikanın yöneticileri DHL Esenyurt deposuna geçti. Burada da sarı sendikanın yöneticileri aynı tepki ile karşılaştı. İşçiler toplantıyı terk ederek bahçeye çıktı. Burada depo önüne gelen direnişte olan işçiler ile birlikte sarı sendikayı protesto eden sloganlar attılar. “Kahrolsun sarı sendika!, Kahrolsun işbirlikçi sendika!, Satılık Torumtay evine dön!, DHL’ye TÜMTİS girecek, başka yolu yok!”
Burada direnişte olan TÜMTİS üyesi işçiler, Tek Gıda İş Sendikasında şube başkanlığı yapmış, sonra Öz Gıda İş Sendikasına geçmiş Muzaffer Dilek’i sarı sendika yöneticileri arasında görünce yoğun tepki gösterdiler. Muzaffer Dilek Hak İş’e geçmeden önce işçileri çadırlarında ziyaret etmiş, direnişi desteklediğini işçilere söylemiştir. Aynı Muzaffer Dilek sarı sendikanın DHL’de patron ile birlikte hareket etmesine şimdi öncülük etmektedir. Deyim yerindeyse Esenyurt DHL depolarında işçiler tarafından kovulan sarı sendika yöneticileri, 24 Mayıs Cuma günü DHL Gebze deposuna gitti. Depo önünde sarı sendika yönetici-
leri işçilerin tepkisi ile karşılaştı. Öz Taşıma İş yöneticileri depo önünde toplanan işçilerin üzerine araç sürdü. TÜMTİS İzmir işyeri temsilcisi Hasan Güç yaralandı. Depo önüne gelen polis işçilere saldıranları gözaltına almak yerine TÜMTİS üyesi işçileri darp ederek 7 işçiyi gözaltına aldı. 343 günden bu yana direnişte olan işçilerin çadırını da yıkan polis çadırdaki eşyaları dağıtarak tahrip etti. DHL’de sarı sendikanın patron ile el ele direniş kırıcılığı yapması, işçilerin istedikleri sendi kada örg üt lenmelerini engelleyemeyecektir. Son sözü direnenler, mücadele edenler söyleyecek! 26.05.2013
AHMET YILDIZ DAVASI Geçtiğimiz Mart ayında kafası pres makinesinde sıkışarak hayatını kaybeden 13 yaşındaki Ahmet Yıldız'ı hatırlayacaksınız. Olayın ardından işyeri sahibi hakkında ava açılmış ve tutuklanmıştı. 23 Mayıs günü davanın ikinci duruşması görüldü. Duruşmaya bi l i r k i ş i r a p o r u s u nu l du . Mahkemeye sunular raporda şu tespitlere yer verildi: • Söz konusu işyerinin çalışma ortamı 4857 sayılı İş Kanununa göre uygun değil. • İşveren, Ahmet Yıldız'ı mesleki formasyonu olmadığı halde vasıfsız işçi olarak tehlikeli sınıftaki
işte çalıştırdı. • Tehlikeli işlerde çalışabilir ra-
poru yoktu. • Koruyucu elbise kullandırma-
dan çalıştırılıyordu. • Çalışana iş güvenliği eğitimi verilmedi ve çalışanların karşı karşıya bulunduğu riskler belirlenmedi ve çalışanlar bu konuda bilgilendirilmedi. • Alınması gereken iş güvenliği tedbirleri alınmadı ve denetlenmedi. • Bu y ü z den 4857 say ı l ı Kanun’un 77. ve 86. maddesi, kişisel koruyucuların kullanımı yönetmeliği 5. ve 8. maddesi, tehlike sınıfları tebliği 22. ve 74. maddesi, ağır işte çalışanların ve ağır işler tebliğinin 5. ve 6. maddesine göre yükümlülüklerini yerine getir-
Haziran 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
TÜMTİS Sendikası’nın DHL’de bir yılı aşkın bir süredir örgütlenme mücadelesi sürüyor. Bugüne kadar TÜMTİS üyesi işçiler üzerinde her türlü baskıyı uygulayan DHL patronu toplam 36 işçiyi işten çıkardı. Baskılar sökmeyince son çare olarak patron Hak İş’e bağlı Öz Taşıma İş Sendikasını DHL’ye getirterek işçilerin TÜMTİS sendikasına üye olmasını engellemeye çalıştı, çalışıyor. DHL işvereni bir süreden beri yeni kurulan, yetkisi olmayan Öz Taşıma İş Sendikası ile el ele DHL’de üye çalışması yapıyor. 23 Mayıs Perşembe günü işveren müdürleriyle Öz Taşıma İş Sendikası Genel Başkanı, yöneticileri Esenyurt DHL depolarını
13
meyen işveren Ali Koç'un yüzde 100 oranında kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Rapordan da anlaşılacağı gibi hiç bir kurala uyulmamış, hiçbir tedbir alınmamış ve 13 yaşında bir çocuk bu sorumsuzlukların kurbanı olmuştur. Şimdi biz bu ölüme nasıl olup da kaza diyebiliriz? Ahmet'in ölümünü anlatmak için kaza değil cinayet sözcüğünü
kullanmak zorundayız, çünkü bütün bu sorumsuzluklar bile bile bir ölümü hazırlamıştır. Mahkeme işyeri patronunun tutukluluk halinin devam etmesine karar verirken. Ahmet Yıldız’ın babası Mustafa Yıldız kendisine ödenene kan parası nedeniyle şikayetçi olmadığını belirtti. Ali Koç denilen zat biraz daha fazla kar edebilmek adına hiç bir
tedbir almayı lüzumlu görmemiş, üstelik çocuk işçi çalıştırmıştır. Ama A hmet tek deği l. Ülkelerimizde 960 bin civarında çocuk işçi olduğu tahmin edilmektedir. Bunların büyük bir kısmı sanayi alanında, yaşları için ağır ve tehlikeli sayılabilecek işlerde çalıştırılmaktadırlar. Yani dün Ahmet'in başına gelenler bugün yüz binlerce çocuğun başına
gelebilir. Bu durumu engellemek için, çocuk işçiliğine dur demek için mücadele etmek zorunludur. Bunun için de bir gün daha beklememek gerekmektedir. Sınıfsız, sömürüsüz bir dünya için, çocukların iş makineleri arasında can vermemeleri için haydi mücadeleye... 04.06.2013
Reyhanlı’yı protesto etmek yasak! Antakya’nın Reyhanlı ilçesinde meydana gelen patlama Adana’da yapılan eylemde kınandı. 14 Mayıs günü akşam saatlerinde Büyükşehir Belediyesi önünde bir araya gelen yaklaşık 500 kişi AKP İl Binasına yürümek istedi. Buna izin vermeyen polis grubu biber gazı ile dağıtmaya çalıştı. Yürüyüşün yasadışı olduğunu iddia eden polis dağılma uyarısı yaptı. Ancak kitle yürümekte kararlıydı. Polisin müdahalesine rağmen kitle uzun süre oturma eylemi yaptı ve slogan attı. Kitlenin
kararlı direnişi karşısında polis geri adım atmak zorunda kalarak İstasyon Meydanına yürünmesine izin verdi. DİSK, KESK, TMMOB, Adana Tabip Odası öncülüğünde 27 ayrı örgütün bir araya geldiği yürüyüş boyunca sloganlar ve ıslıklarla Reyhanlı’daki patlama protesto edildi. Yürüyüş boyunca çevredeki insanlarda alkışlarla yürüyüşe destek verdiler. Sular kavşağına gelindiğinde ise kitle içerisinden bazı gruplar İstasyon Meydanı yerine AKP
önüne yürümek için yön değiştirdi. Yürüyüşü organize eden sendika ve bazı kurum temsilcileri polisin buna izin vermediğini, yoksa müdahale edeceğini vb. söyleyerek grubu ikna etmeye çalıştı. Ancak grup polisle anlaşmanın kendilerine sorulmadan yapıldığını, AKP binası önüne yürüyeceklerini söyledi. Burada kısa süreli bir tartışma yaşandı. Grup içerisinden polise taş atanlar oldu. Bu tartışma sonunda basın açıklamasının Sular kavşağında okunmasına karar verildi.
Burada yapılan açıklamada hükümetin Suriye politikası eleştirilerek, patlamanın bu politikadan bağımsız ele alınamayacağı, hükümetin politikaları nedeniyle 51 insanın hayatını kaybettiği belirtildi. Açıklamanın ardından kitle dağılmaya başladı. Ancak daha Atatürk caddesi girişinde çevik kuvvet polisleri saldırıya geçti. Birçok kişi polis tarafından coplandı, tartaklandı. Birkaç kişi gözaltına alındı. 15.05.2013 Yeni İşçi Dünyası/Adana
Haziran 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
REYHANLI KATLİAMI KİME YARAR? KİMİN ÇIKARI VAR? SAVAŞ TAMTAMLARI ÇALANLAR EKTİKLERİNİ Mİ BİÇİYORLAR?
14
11.05.2013 günü saat 13.40 sularında Hatay’ın 60 bin nüfuslu Suriye sınır kapısı Cilvegözü’ne 8,5 km uzaklıktaki Reyhanlı’da 5 dakika ara ile iki patlama oldu. Patlatılan bomba yüklü minibüslerin patlaması sonucu meydana gelen katliamın bilançosu 46 kişi ölü, 29’u ağır 100 üzerinde yaralı. İlçe merkezinde meydana gelen patlamanın şiddetiyle çok sayıda binanın yanı sıra 50 üzerinde araçta hasar görmüş kullanılmaz hale gelmiştir. Olay mahallindeki resimler savaş sahneleri sunmuştur. Bu bilgiler olayın sıcaklığıyla basına yansıyanlardır. Panik geçip de kolluk güçleri kontrolü eline aldıktan sonra getirilen yayın yasağı ile gerçek bilançonun ne olduğunu bilmek de –şimdilik - imkânsız hale geldi. İnternet üzerinden ölü sayısının çok daha fazla olduğu haberleri yayılıyor. Olaydan bir kaç saat sonra resmi hükümet temsilcilerinin yaptığı açıklamalar ibret verici olduğu kadar savaş tamtamlarının sesinin yükselmesine, Türkiye halklarını savaş denilen illete hazırlama kampanyasının parçaları olmuştur. Olayın hemen ardından, yas a kç ı /ga z c ı İç i şler i Ba k a n ı
Muammer Gü ler, Başba kan Yardımcısı Beşir Atalay, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar’ın katılımıyla valilik binasında düzenlenen basın toplantısında Reyhanlı’daki patlamalara ilişkin M. Güler’in söyledikleri şöyledir: “Olayın faillerine yönelik tespit işlemleri büyük ölçüde tamamlandı. Olayı gerçekleştiren örgüt, bağlantılı olduğu kişiler tespit edildi. Bunların Suriye’ deki rejim yanlısı örgütlerle ve oradaki istihbarat örgütleriyle irtibatlı oldukları tespit edildi. Malumunuz geçtiğimiz günlerde Cilvegözü’nde
meydana gelen patlamada da benzer bir çalışmayı polisimiz süratle geliştirmişti.“ “Şuanda ismini açıklamadığımız ama kendi tespitlerimizde ismi belirli olan bir örgütle ve bağlantılı olan kişilerle alakalı olduğunu biliyoruz” Olaydan çok kısa süre sonra yapılan bu açıklamanın inandırıcılığı şaibelidir. Eğer bu kadar kısa sürede çözülüyorsa bu olayın failleri, geri planda olanları, o zaman şu sorulmak zorundadır: Neden tedbir almadınız? Yoksa halklarımızı mı kandırıyorsunuz?! Dışişleri Ba kanı A hmet Davutoğlu ise TRT Haber’de “Eylemiyapanlarla, Türkiye’ye
sığınanları hedef gösterenler aynı odaklar. Tecavüzden kaçan bir kadına kapınızı kapatabilir misiniz” „Bir kamuoyu oluşturup sanki bu olay, mülteciler tarafından yapılmış ve Türkiye’nin mülteciler politikası yanlışmış gibi kanaat uyandırmaya çalışanlar, insanlık suçu işliyorlar” „Hiç kimse Türkiye’nin gücünü test etmeye kalkmasın“ diyordu… Aceleci, yangından mal kaçırma fırsatçıları bu beyanlarda bulunurken hükümetin başı Başbakan Erdoğan ise: “Şu anda gerek Hatay Valim gerekse oradaki tüm istihbarat birimlerimiz, olayın kimler tarafından yapıldığı üzerinde çalışmalarını sürdürüyorlar. Ben buradan tüm Reyhanlı’daki kardeşlerime şu mesajı göndermek istiyorum. Bu süreç hassas bir süreç. Özellikle çözüm süreci diye ülkemizde yeni bir dönemi başlattık ve bu yeni dönemi hazmedemeyenler, ülkemizdeki bu özgürlük havasının teneffüs edilmesine ne yazık ki olumlu bakamayanlar, bu tür eylemler içerisine girebilir.” Saldırıları El Muhaberat’ın bilgisi dahilinde olduğu, THKP-C eski yöneticisi Miraç Ural’ın yö-
nettiği “Acilciler”in yaptığı da ileri sürüldü. AKP hükümetinin kendini Esad’ın en kısa zamanda devrilmesi siyaseti ile bağladığı, bunun için Türkiye/Kuzey Kürdistan topraklarını Suriyeli isyancılara açtığı, onlara lojistik destek verdiği olgudur. Yine AKP hükümetinin gelinen yerde dış askeri müdahale olmaksızın Esad’ın devrilmesinin neredeyse imkânsız olduğunu gördüğü ve fakat hele hele önünde üç seçim olduğu ve halkın Suriye’ye karşı bir savaştan yana olmadığı bir ortamda tek başına savaş yürütmek istemediği de olgudur. Bu durumda AKP şimdi Suriye siyaseti bağlamında bütün çabalarını bir noktaya, Esad rejimine karşı askeri bir müdahale için uluslararası bir karar çıkartılmasına yoğunlaştırmıştır. Bu bağlamda Reyhanlı saldırısı, aynı Cilvegözü’nde daha önce gerçekleşen saldırı gibi, Türkiye/Kuzey Kürdistan topraklarına düşen Suriye bombaları gibi, Suriye’de rejimin halka karşı katliamları gibi, uluslararası askeri müdahalenin gerekliliği tezini güçlendirmek için kullanılacaktır. Kullanılıyor. Reyhanlı Katliamı kime yarar? En başta şu tespit edilmek
zorundadır: Reyhanlı katliamı, kim tarafından, hangi amaçla gerçekleştirilmiş olursa olsun, insanlık düşmanı bir eylemdir. Bu eylem ulusu, dini, mezhebi ne olursa olsun halklara karşı yönelen bir eylemdir. Bu insanlık düşmanı saldırıyı nefretle kınamak kendine insanım diyen herkesin ilk yapması gereken iştir. Bu eylemi Türk burjuvazisinin şimdi Kürt sorununu „barışçıl“ çözüm yoluna koyarak, Ortadoğu’da esas düzenleyici güç olma hesaplarından rahatsız olan her güç yapmış olabilir. Bunlar içinde bugün AKP TC’sinin açıkça düşman ilan ettiği ve yıkılması için çalıştığı Esad rejimi vardır. Bu eylem AKP TC’sine, beni devirmek isteyen, beni düşman ilan edene, ben de düşman olurum ve savaşı onun ülkesine taşırım mesajı veren bir eylem olabilir. Fakat bu olabilir olduğu gibi, Türkiye’yi Esad rejimine karşı doğrudan savaşa sokmak isteyen güçlerin işi de olabilir. Bu güçlerin içinde Suriye‘deki „muhalif“lerin bir bölümü de vardır. Kim yapmış olursa olsun: Reyha n l ı kat lia mı, objektif olarak bugün Türkiye/Kuzey Kürdistan’da Kürt sorunu bağ-
lamında gelişen barışçı ve umut dolu havaya bir darbe vuran bir eylemdir. Alevi- Sünni çatışmasını körükleme potansiyeline; Suriyeli mültecilere karşı pogrom havası yaratma potansiyeline sahip bir eylemdir. Böyle bir eylem AKP bugün bu eylemi Esad rejimine karşı uluslararası bir askeri müdahale çağrısı için kullansa bile, aslında AKP’nin bugünkü ortamda hiç istemediği, ona vuran bir eylemdir. Biz Reyhanlı eylemini nefretle kınarken, bu eylemi kendi siyasetlerinin doğruluğunu ispat için birbirlerine karşı kullanan bütün burjuva siyasetçilerini de nefretle kınıyoruz. Gün Reyhanlı’da canlarını kaybeden emekçilerle omuz omuza, her türlü provokasyona karşı halkların birliği şiarını yükseltme günüdür. Emekçileri birbirine karşı kışkırtanları teşhir ve tecrit günüdür. Biz, faşist Şam rejiminin yıkılmasından yanayız. Fakat emperyalistlerin ve bölgenin diğer gerici güçlerinin askeri müdahalesine karşıyız. Emperyalistler demokrasi/özgürlük laf ları ardında çıplak emperyalist çıkarlarını gizliyorlar. Bütün yabancı güçler Suriye’den
elini çekmelidir. Bütün demokratik ilerici güçler, Suriye’de muhalefetin ilerici-devrimci kesimine destek vermelidir. AKP Suriye’de savaş kışkırtıcılığına son vermelidir. AKP ve yanlıları kendilerini „Yeni Osmanlı“ sanıyor, Ortadoğu’da egemenlik peşinde koşuyor, Suriye’de Esad’ı gidici olarak gördükleri durumu kazanç hanelerine yazmak istiyorlar. Irak savaşında Özal’ın gerçekleştiremediği özlemi gerçekleştirme fırsatını yakaladıklarını hissediyorlar! Ama savaşın ne illet kötülükleri içinde barındırdığına gözlerini yumanların hesapları yanlıştır. Irak ile ilgili yanlış hesap Bağdat’tan döndü, umarız Suriye ile ilgili yanlış hesap ta Şam’dan döner. Suriye ile olası bir savaşın halklarımıza getireceği belaların neler olacağını anlamak isteyenlere Irak’ın andaki durumu örnek olmalıdır! Reyhanlı Katliamı bir yanı ile savaş tamtamları çalan AKP hükümetinin halklarımıza ödettiği bir hesaptır. Bu hesabın kabarmaması için halklarımız savaşa karşı seslerini daha da yükseltmek zorundadır!.. 14.05.2013
Altı gündür Taksim Gezi Parkında emekçi halkın eylemine / direnişine beşinci gün 01.06.2013 Avusturya’nın İnnsbruck, altıncı günde 02.06.2013 tarihlerinde Vorarlberg’in Bregenz şehrinden destek geldi. (1) İnnsbruck’taki eyleme devrimci dergi çevreleri, Alevi kültür merkezleri ve Avusturyalı otonomcu gençlik evi Z6’in düzenlemiş olduğu eylemle direnişe destek verdi. Havanın kötü şartlarına rağmen 500 üzerinde kitle coşkuyla Taksim Gezi Parkı direnişçilerinin yanında olduğunu haykırdı. Yağmur altında kalan, su gibi ıslanan kitle miting yerine gelene kadar haykırmalarının canlılığını bir nebze olsa da yitirmedi. Atılan sloganlar hemen hemen Vorarlberg eylemiyle aynıydı. Miting alanında Almanca bir konuşmayla Taksim’deki durum aktarıldı kamuoyuna. Vorarlberg- Bregenz şehrinde çeşitli demokratik kitle derneklerinin düzenlemiş olduğu, her yer Taksim, her yer direniş eylemiyle, Taksim direnişinin altıncı gününde destek oldular. Yürüyüşe 1600 üzerinde insan katıldı. Katılımın yük-
sekliği kitleleri coşturdu. Faşizmin kol gezdiği, giderek tek adam dikta rejimi halini alan, “yüzde elli oy almışım dediğim dedik, ben ne diyorsam o olur” anlayışına karşı bütün kitle kinini kustu. RTE’nin “ileri demokrasisi”faşizmine karşı bütün kitle faşizme karşı omuz omuza, Erdoğan istifa, her yer Taksim her yer direniş, direne direne kazanacağız diye coşkuyla hep bir ağızdan haykırıyordu. İnsanlar o kadar kinlenmişlerdi ki RTE’ın “ileri demokrasisi”ne karşı bir türlü susmak bilmiyordu.
Haykırışlarını daha da yükselterek yaşasın enternasyonal dayanışma, dayanışma direniş demektir, her ülkede faşizme karşı mücadele, dayanışma, baş kaldırıştır; her yerde faşizme karşı mücadele sloganları devam ediyordu. Özellikle gençler içerisinde sloganlar çok canlı bir şekilde atılıyordu, bu davranışlarıyla büyüklerine bir örnek teşkil edecek bir durum oldu. AKP’nin “ileri demokrasisi”-faşizmine karşı kitleden yükselen bu ses çok anlamlıydı. Ayrıca şu sloganlar da atıldı: “Biz biz biz işçinin köylünün
sesiyiz namluya sürülmüş halk mermisiyiz.” dendi. Bu zamana kadar kavgasına önderlik edenleri unutmadı ve onları da anarak, “ibo haydar zülfikar bolşevizmle iktidar!” sloganıyla kavgasının önderlerini andı. Akp “ileri demokrasisi”- faşizminin arkasında sermayenin olduğunu haykırırken faşizmin kökeninin yok edilmesi gerektiği bilinciyle şöyle haykırılıyordu: (Hinter dem Faschismus steht das Kapital! Bekaempfen wir revolutionaer und international! Faşizmin arkasında sermaye duruyor, ona karşı devrimci ve enternasyonal olarak mücadele yürütelim!) Yürüyüş bir ortak açıklamayla sona erdi. Yürüyüş başlangıç yerine kadar kitle coşkusunu yitirmedi sloganlarını, susma sustukça sıra sana gelecek diyerek atmaya devam etti. (1) Avusturya ve Türk medyasının haberlerine göre başkent Viyana’daki protesto/dayanışma yürüyüşüne 3000 kişi katılmıştır. Benzer bir eylem de Linz kentinde düzenlenmiştir.
03. 06. 2013 Yürüyüşe katılan Yeni Dünya İçin ÇAĞRI okurları
Haziran 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
HER YER TAKSİM, HER YER DİRENİŞ!
15
Dünyada işçi emekçi mücadeleleri sürüyor… Hükümetin emriyle işçilerin yürüyüş alanının etrafına yerleştirilen Özel Anti-isyan Polis Güçleri, işçilerin eylemine vahşice saldırdı. Saldırı sonucu 50 işçi yaralandı.
Brezilya
İtalya
Euro bölgesinde Yunanistan‘ın ardından borç seviyesi en yüksek ülke olan İtalya‘da koalisyon hükümetinin “tasarruf paketi”ne ve yüksek işsizliğe karşı 18 Mayıs günü protesto eylemi gerçekleştirildi. Metal işçileri sendikasının düzenlediği eyleme ülkenin farklı bölgelerinden yaklaşık 50 bin kişi katıldı. İtalya son 40 yılın en uzun resesyon dönemini yaşıyor. İtalya’nın borçları gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 127’sine çıkmış durumda. Ülkede işsizlik oranı yüzde 11,5 düzeyinde. 25 yaşın üstündekilerde ise işsizlik oranı yüzde 38. Kamuoyu yoklamaları, hassas dengeler üzerine kurulu koalisyon hükümetine desteğin hızla azaldığına işaret ediyor. Gösteride, Almanya Başbakanı Angela Merkel‘i Nazi üniforması içinde gösteren dev bir poster açıldı. Almanya zor durumdaki ülkelere “kurtarma kredisi karşılığında ağır kemer sıkma önlemleri” dayatan emperyalist güçlerin başını çekiyor.
İspanya
İspanya’nın başkenti Madrid’de aralarında çok sayıda doktor ve hemşirenin olduğu binlerce kişi sokaklara çıkarak, sağlık sektöründeki kesintileri ve birçok has-
tane yönetiminin özelleştirilmesini protesto etti. Eylemciler kent merkezinde yürüdü. “Sağlık satılmaz, savunulur”, “Sağlık ucuza elden çıkarılıyor”, “Sağlıkta kesinti yapmak suçtur” yazılı pankartlar taşıyan eylemciler, bu alandaki bütçe kesintilerine son verilmesi talebini haykırıp, Madrid bölgesel hükümetinden, kentteki 20 büyük hastaneden 6’sının yönetimi ile 270 bakım merkezinden 27’sini özelleştirme kararını geri çekmesini istediler. Kasım ayından bu yana sendikalar düzenli bir şekilde bütçe kesintilerini protesto ediyorlar. Resesyonda olan İspanya’da işsizlik oranları da yüzde 27’yi aşarak tarihi bir düzeye ulaştı. 16-24 yaş arası gençlerde işsizlik yüzde 57,22’ye çıkmış durumda.
Güney Kore
Güney Kore‘de çalışma koşullarının giderek ağırlaşması karşısında Kore Metal İşçileri Sendikası (KMWU) 15 Mayıs’ta yürüyüş düzenledi. KMWU, çalışma koşullarının kötüleşmesini protesto etme çağrısında bulunarak, 15 Mayıs gününü “Ulusal Protesto Günü” ilan etti. Çağrıya cevap veren 3.500 işçi, Seul’deki Hyundai / Kia merkezi önünde “Herkes için düzenli çalışma ve düzensiz istihdama son!” pankartını açarak toplandılar.
14 Mayıs Salı günü liman işçileri, Brezilya’nın üç büyük limanlarından olan Santos, Paranagua ve Rio de Janeiro’da greve gittiler. Hükümet taşeron çalışmanın yoğunlaştırılmasını amaçlayan ve sendikal örgütlenmeyi tasfiye etmeyi hedefleyen yeni bir yasa tasarısı hazırlıyor. Ülkenin üç büyük limanında greve giden işçiler bu yasa tasarısının durdurulmasını istiyorlar.
İnşaat devi Arabtec’te işçiler kölece çalıştırmaya karşı grevde
Bi n lerce i ş çi n i n ç a l ı şt ığ ı Dubai’nin en büyük inşaat firmalarından Arabtec ARTC. DU’da işçiler 18 Mayıs günü greve çıktı. İşçilerin temel talebi ücretlerin yükseltilmesi oldu Grevin yasak olduğu Körfez ülkelerinde bu tip eylemler oldukça nadir gelişiyor. Tüm Körfez ülkelerinde olduğu gibi Arabtec’teki işçilerin de tamamı göçmen işçi ve işçilerin büyük kısmı Hindistan,
Pakistan, Bangladeş ve Nepalli. Ücretleri ve çalışma koşulları dünya standartlarının çok altında olan işçiler kentin turizm ve iş merkezlerinden uzakta kent çeperinde sağlıksız koşullardaki barınaklarda ikamet ediyor. İşçiler, firmada çalışan birçok işçinin kayıtsız olduğunu ve pazar günleri dahi çalıştırıldıklarını söylüyor. Ücret artışı olmadığı sürece grevi sürdüreceklerini söyleyen işçilerin maaşı 160–190 dolar seviyesinde. İşçiler ayrıca parasız servis, barınma, nitelikli yemek ve sağlık sigortası talebinde de bulunuyor. Grevin ardından bazı taşeron firmalar başka yerde çalıştırdıkları işçilerini grevi kırmak için bu inşaata taşımaya çalıştı. Arabtec’in dahil olduğu bir konsorsiyum ocak ayında Fransa’daki Louvre Müzesi’nin bir benzerini Abu Dabi’de inşa etmek için 653 milyon dolarlık bir sözleşmeye imza attı. Firma, Abu Dabi’deki birçok prestijli projede yer alıyor. 2008’deki finansal krizin ardından gayrımenkul sektörüne yaşanan kriz, inşaat sektöründeki çöküşü tetiklemişti. Bu nedenle firmanın 2008’de belirlediği fiyatlar 2009’da yüzde 50 oranında düşmüştü. 05.06.2013 Kaynak: Sendika.Org, yasana-
Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Metin Yoksu • Yönetim Yeri ve Adresi: Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. Ülbeği İş Merkezi No: 9 Kat: 4 Esenyurt - İstanbul • Tel/Fax: (0212) 620 67 57 • e-mail: info@ydicagri.net • web: www.ydicagri.net YDİ ÇAĞRI Sayı 163 nin İşçi Özel Sayısı • Haziran 2013 • Fiyatı: Türkiye: 1,00 TL · Türkiye Dışı: 1,00 Avro Baskı: Berdan Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 215-216-239 Topkapı/İstanbul Tel: (0212) 613 11 12 • Yayın Türü: Yerel Süreli