yid_mayis2011_web

Page 1

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Mayıs 2011 • Fiyatı: 1,00 TL

SEÇİM OYUNUNDA

NE YAPMALI? BU OYUNDA KİMLER ROL ALIYOR?

METAL GREVİNİN ARDINDAN

Mauthausen Temerküz Kampı'nın 66. Yılı

Tunus Dersleri

Güvercin Anıldı

Direnen İşçiler Kazandı

1 Mayıs Kutlamaları Emekçiler Torba'ya Girmeyecek!


METAL GREVİNİN ARDINDAN N

Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

isan ayında DİSK’e bağlı Bi rle şi k Me t a l İş ç i ler i Sendikası (BMİS) ile Metal Patronlarının örgütü MESS a ra sı nda i m z a la n Toplu İş Sözleşme(TİS) ile bu dönem kapandı. BMİS yaptığı bu sözleşme ile bir bakıma sarı sendika Türk Metal’in MESS ile imzalamış olduğu sözleşmeye imza attı. Fakat bir bakıma dedik, çünkü BMİS birkaç işyerinde uyguladığı grevlerin sonucunda sarı sendikanın imzalamış olduğu sözleşmenin ortalama olarak yüzde 82 civarında üstünde ek ücreti üyeleri için aldı. Bu anlamda bazı ekonomik kazanımlar elde etti. Kuşkusuz bu sadece ekonomik kazanım değildi. Çünkü bu sözleşme dönemindeki eylemliliklerle işçiler şunu da gördüler: Evet, sarı sendika ile metal patronları örgütünün imzaladığı satış sözleşmesine mahkûm değiller ve mücadele ettiklerinde daha fazla haklar elde edebilirler. Bu gelişme aslında sınıf bilinci açısından da önemlidir. “Mücadele eden kaybedebilir; mücadele etmeyen baştan kaybetmiştir” deyiminde de olduğu gibi mücadele edenin kazanabileceğini de gördüler pratik yaşamlarında ve bundan sonraki süreçte bu deneyimlerinden hareketle kavga etmeye daha da cüret edeceklerdir. Bu yazımızda biraz bu süreci

2

değerlendireceğiz. Kuşkusuz uluslararası alanda emperyalist devletlerin yeni işgalci saldırıları var. Evet, Japonya’daki Tsunamiden sonra atom santrallerinin ne kadar tehlikeli olduğunu, bugünkü teknoloji ile atom santralleri kurmanın insanlığa bir düşmanlık olduğunu ve “atom santrallerine hayır” demenin ve bu santrallerin kurulmasına karşı mücadele etmenin ne kadar önemli ve aciliyet teşkil ettiğini de görüyoruz. İşte tam da bu bağıntıda bir kez daha uluslararası alanda işçi hareketinin örgütlülüğünün ne kadar da gerekli ve acil bir görev olduğunu da görüyoruz. Eğer uluslararası alanda işçi sınıfı örgütlü olsa emperyalist devletler istedikleri gibi at oynatamazlar. Libya vb. ülkelere istedikleri gibi emperyalist çıkarları gereği saldıramazlar. Yine işçi hareketi örgütlü olsa atom santrallerini de hiçbir ülkeye hiçbir yere kurdurtmaz. İşçi sınıfı genel olarak örgütsüz olduğu içindir ki üretimden gelen gücünü bu olumsuz gidişatı engellemek için kullanamamaktadır. B u r a d a y i n e M a r k s i s tLeninistlerin doğru olarak tespit ettiği gibi “düşman içeridedir” yani her ülke işçi sınıfı öncelikle kendisinin yaşadığı ve üretime katıldığı ülkedeki burjuvaziye karşı savaşım vererek onun iktidarını alaşağı etmelidir. İşçi sınıfı bu şekilde bu ülkelerde kendi iktidarlarını kurduğunda hem emperyalistlerin çanına ot tıkamış olacak ve hem de insanlığa düşman olan teknolojileri kullanmaktan imtina edecektir. Biz bu tespitimizden hareketle ülkelerimizin metal iş kolundaki

bu grevi doğru değerlendirerek doğru sonuçlar çıkarmanın sermayeye karşı iktidar mücadelesinde başarılı olmanın temel koşulu olduğunu düşünüyoruz. Biz bu TİS sürecinde şu sonuçları çıkarıyoruz: Birincisi: Metal işçilerinin örgütlülüğü zayıftı. Çünkü metal işçileri her ne kadar BMİS çatısı altında bir üyeliğe sahiplerse de, bu sağlam bir örgütlülük anlamına gelmemektedir. Sağlam örgütlülük, her işyerinde işçiler tarafından seçilen ve her an görevden alınabilecek Grev ve Mücadele Komitelerinin oluşturulması ve bunların mücadeleyi eline almış olması anlamına gelir. İkincisi: Metal işçisi devrimci bir sendika yönetimine sahip değildi. BMİS yönetimi ülkelerimizdeki sendikalar içerisinde daha mücadeleci bir yönetim olsa da, bu yönetimde egemen olan siyaset devrimci bir siyaset değildir. BMİS yönetimi yaklaşık yedi yıldır yönetimdedir ve buna rağmen işyerlerinde işyeri komiteleri genel olarak çalıştırılmamaktadır ya da çalıştırılamamaktadır. Yine bu yönetim iki genel kuruldur alınan grev fonu kararını uygulamaya koymamıştır, koyamamıştır. Söylemde sınıf ve kitle sendikacılığı fikrini savunan bu yönetimin esas eğilimi reformizmdir. Yani BMİS yönetimi işçilerin sınıf bilinci temelinde eğitilmesi ve bu temelde de sermaye sınıfına karşı uzlaşmaz bir mücadele yürütmesinden korkmaktadır. Bu sebeple de sermaye sınıfının en güçlü örgütü olan MESS patronlarına karşı sınıfı kavgaya hazır hale getirmemektedir.

Bu yönetim işçi sınıfına perspektif olarak kendi iktidarını kurma hedefini göstermemektedir. Üçüncüsü: Ve en önemlisi Metal işçisi Marksist-Leninist bir önderlikten yoksundur. İşçiler sömürü düzenine karşı mücadelelerinde kendi sınıf partilerinde örgütlü değillerse, yürütecekleri mücadelenin başarı şansı sınırlıdır. Bugün Metal sektöründe olduğu gibi. İşçilerin kendi sınıf partilerini bulmaları ve bu parti içerisinde yer alarak sınıf hareketini birleştirerek sermayenin iktidarını parçalamayı hedeflemeleri kaçınılmaz bir görevdir. Bunun için Bolşevik öncüye ihtiyaç vardır. Bolşevik öncü fabrika fabrika örgütlenmelidir. Her fabrikada öncü işçilerden oluşan parti birimleri örgütlenmelidir. Bu birimler önderliğinde Grev ve Mücadele Komiteleri örgütlenmelidir. Bu örgütlenmelerin sonucu olarak sendika yönetimlerine sağlam, devrimci ve sınıf bilinçli komünistler seçilmelidirler. Ancak bu devrimci ve komünist yöneticilerin önderliğinde ve tabanın söz ve karar sahibi olduğu ülkelerimiz sathına yayılan bir örgütlenme ile siyasal iktidar hedefli mücadelenin başarısı mümkün olabilir. Bu aşamaya gelinceye kadar komünistler fabrikalarda mücadelelerini yürüteceklerdir. Bu mücadele yer yer iş kolu kapsamında da olacaktır. Bu mücadelelerde işçiler deneyim edinecekler ve bu deneyim onları ülkelerimiz çapındaki bir genel ayaklanma ile iktidara taşıyabilecektir. Bu hedef le yürütülmeyen her mücadele kısmi başarılar elde etse bile güdük kalmaya mahkûmdur ve sermaye sınıfının yeni saldırıları karşısında yeni hak kayıplarının engellenmesi zor olacaktır. Bu sebeple tüm sınıf bilinçli işçiler gelecek kavgalara bu temelde hazırlanmalıdırlar. Grev ve Mücadele Komitelerini kur! De v r i mc i i ş ç i ler s end i k a yönetimlerine! Kendi partini güçlendir, iktidara doğru yürü! 4 Mayıs 2011


Mauthausen Temerküz Kampı’nın Kurtarılmasının bu yılki 66. yıldönümü

“Terörün Ağ Sistemi” şiarı altında anıldı. a u t h a u s e n Te m e r k ü z K a m p ı n ı n ( T K ) Kurtarılmasının bu yılki 66. Yıldönümü Kutlamalarında, bu törenleri düzenleyen Avusturya Mauthausen Komitesi ve Uluslar arası Mauthausen Komitesi bu yılki kutlamaları “Terörün Ağ Sistemi” şiarı altında örgütlüyor. Bununla ilgili 7 dilde yaptıkları açıklamada özetle şunları söylediler: Naziler, Avrupa’yı hepsinin ortak bir hedefi bulunduğu temerküz- ve imha kampları, takibat makam ve şubeleri ve de daha bir dizi diğer araçlar ağı ile sardı: Dışlama, siyasi olarak farklı düşünenleri, ırkçı olarak takibat altında tutulan ve her hangi nedenle toplumdan dışlanan insanları takibat altında tutma ve de imha

etme. Sanayileştirilmiş Ağ Sistemi Bizler bu ağırlık verilen konuda salt Mauthausen TK ile değil, aynı zamanda TK’larının birbirleri arasındaki sıkı bağ ve bağlantılara da değiniyoruz. Yalnızca TK’lar değil, aynı zamanda zorla çalıştırılan tutsak işçiler kamplarını, doğu (Avrupalı) işçiler kamplarını, Yahudiler için özel kamplar veya Gestapo kamplarını kapsayan tüm kamp sistemi, ister bilgiler, ister tutsaklar, isterse nöbetçi personeli olsun sıkı ve düzenli bir değiş-tokuş içinde bulundular. Gayri resmi Ağ Sistemi Takibat araçlarından oluşan sanayileşmiş bu ağ sistemi yanında

Mauthausen Temerküz Kampından canlı kurtulan eski bir Polonyalı Tutsak Anma Kutlamalarında

bir de muhbirler, gammazlayıcılar, suç ortakları ve yalakalardan oluşan geniş kapsamlı gayri resmi bir ağ sistemi vardı. Son yıllardaki tarihsel araştırmalar sanayileşmiş terör ağ sisteminin bu gayri resmi ağ sistemi olmaksızın asla işlemeyeceğini çok berrak bir şekilde gösterdi. Bu gayri resmi ağ sistemini ele alma bizi kaçınılmaz olarak her bireyin “medeni cesareti” ve “karar verme özgürlüğü” kavramlarına götürüyor. Bu ağ sistemindeki suç ortaklığı (hemen hemen) her zaman gönüllülük temeline dayanmaktadır. Güncel Unsurlar Şimdi gelelim “medeni cesareti” ve “karar verme özgürlüğü” kavramlarının güncel bağıntılarına: Bu kavramlar eskiden olduğu gibi bugün çok daha fazla öneme sahip özelliklerdir. İster gündelik ırkçılığın veya yabancı düşmanlığının güncel bağlantısında, isterse yeni bir terör ağ sistemine karşı mücadelede olsun: İyi örgütlenmiş ve Avrupa çapında bağlantılı Avrupalı aşırı sağcıların ağ sistemi. Eski Mauthausen TK’dan canlı kurtulan tutsaklar, 2010 yılında Avusturya’daki suçların % 40 civarında arttığını büyük bir endişeyle tespit etmektedirler. Aynı zamanda Avusturya resmi

makamlarının bu suçlara yaklaşımı da kaygı vericidir. Bazı suç duyuruları bir buçuk yıldan beri hâlâ halledilmemiştir. Mauthausen TK-Anma Yeri dış duvarlarına yapılan iki alçakça yazılamanın failleri hâlâ meşhuldur. Aşırı sağcı “Alpen-Donau-Info” internet sitesi bugüne kadar açığa çıkarılmamıştır. Bu nedenle bizler Avusturya Federal Hükümeti’ne kaygı verici aşırı sağcılığı etkin bir şekilde durdurmak için her şeyi yapması acil çağrısını yöneltiyoruz.“ Bu y ı l k i 6 6 . Yı ldönü mü Kutlamalarına 40 dan fazla ulustan 7000 den fazla kişi katıldı. Devlet protokolünün yanında her yıl olduğu gibi bu yıl da yaşayan eski tutsakların çeşitli uluslardan örgütleri, onların aile ve yakınları, Avusturya’dan çeşitli STK-ları, gençlik örgütleri ve esas olarak Türkiye-K-Kürdistanlı göçmen örgütleri ve çeşitli sol, anti-faşist örgütler kendi bloklarını oluşturarak katıldılar. Komak-ml, Almanca / Türkçe kitap, dergi ve yayın organlarının sergilendiği stand açtı; bu yılki anma kutlamaların ana konusu “Terörün Ağ Sistemi” hakkında tavır takınan Almanca / İngilizce bildirisini dağıttı ve kendi bloğunu kurarak pankartlarıyla yürüdü. Avusturya’dan bir Yeni İşçi Dünyası Okuru 09 Mayıs 2011

Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

M

3


YDİ Çağrı sayı 33, Nisan 2000’de yayınlanan yazıyı, aradan 11 yıl geçmesine rağmen hala güncel, hala doğru olduğu için olduğu gibi yayınlıyoruz.

Ev işleri ücretlendirilsin!

Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

K

4

adınların evde yaptıkları işlerin iş olarak dahi sayılmadığını, kadın ellerinin yaptığı irili ufaklı bir dizi yapılması gerekli işin görülmediğini defalarca yazdık. Kadının "görünmeyen emeğini" görünür kılmanın bir yolu da, sarfedilen bu emek karşısında ücret talep etmektir. Çünkü bugün kadınlar yapılması gerekli olan, fakat "özel mesele" olarak görülen büyük bir yükü sırtlamış durumdadırlar: Ev işleri ve çocuk bakımı. Hele hele ev işlerinin toplumsal olarak örgütlenmesi konusunda hiçbir gerçek adım atılmış değildir. Halbuki milyonlarca kadın ister ev dışında ücretli iş sahibi olsun, ister "ev kadını" olsun "ev işleri" kategorisinde ele alınan onlarca detay iş için her gün ne kadar büyük bir emek sarfetmektedir! Kadın iktisatçılar işte bu görünmez emeği görünür kılmak için epeyden beri çaba sarfediyor, kadınların ev içinde sarfettikleri emeği hesaplamaya çalışıyorlar. Evet, gerçekten de mesela salt temizlik için sarfedilen emek ne kadardır? Almanya'da yapılan bir araştırma bu konuda bize bir fikir veriyor: Yapılan araştırmaya göre kadınlar evde yaptıkları temizlik karşılığında ücret talep etseler, ortalama saat ücreti olarak 15 Mark alındığında onlara bir yılda 50 milyar Mark ödeme yapılması gerekecekti! Araştırmaya temel alınan veriler şöyle: Almanya'da 25-60 yaşları arasındaki 14 milyon kadın ortalama olarak haftada 4,5 saatini salt temizlik için

harcıyor. Yine bu araştırmaya göre bir bütün olarak ev işleri için kadınlar ortalama olarak haftada 35 saat çalışıyorlar, tabii ki karşılığında ücret almaksızın! Türkiye'de ortalama olarak ev işlerine ayrılan haftalık saatin daha fazla olduğu açıktır. Çünkü ülkemizde hayat koşulları daha zordur. Genel olarak bakıldığında ev işlerini kolaylaştıran teknolojik gelişmelerden daha az faydalanabilmekteyiz. Su sıkıntısı, elektrik kesintisi, çevre ve hava kirliliği vs. de yaşamımızı daha zorlaştırıyor. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre ülkemizde kadınlar ev temizleme faaliyetine günde 43 dakika ayırmaktadırlar. Bu veri temel alındığında salt ev temizliğine ayrılan zaman haftada 5 saattir. Bunlara bir de diğer ev içi faaliyetleri eklediğinizde ortaya çıkan tablo şöyledir: Kadınlar ortalama olarak günde - yemek pişirme için 32 dakika, - sofra hazırlama-toplama için 22 dakika - bulaşık yıkama için 13 dakika - çamaşır yıkama için 7 dakika (haftada 49 dakika) - ütü için 7 dakika (haftada 49 dakika) - dikiş-sökük dikme için 8 dakika (haftada 56 dakika) emek sarfetmektedirler.

Devlet İstatistik Enstitüsü'ne ait olan bu veriler gerçeği tam yansıtmasa da kadınların ev içi faaliyette sarfettikleri zaman ve emek hakkında bir fikir vermektedir. Milyonlarca kadının ücret almaksızın hergün yeniden ve yeniden sarfettiği bu emeği görünür kılmanın çoktan zamanıdır! Ev işlerinin ücretlendirilmesi talebi bunun en iyi yoludur! Ancak "ev işlerinin ücretlendirilmesi" talebi taleplerimizden sadece birisidir. Esas talebimiz ev işlerinin toplumsal çözümüdür. Kadınlar örgütlendiği ve emeklerinin karşılığını talep ettikleri

ölçüde bu, ev işlerinin toplumsal çözümünün gerekliliğini de gündeme getirecektir. Ev işlerinin toplumsal çözümü bugün her zamankinden daha kolay olabilir, çünkü onun gerçekleştirilmesinin maddi koşulları bugün çok daha gelişmiştir. Bütün mesele çalışmanın ve toplumsal yaşamın yeni bir biçimde örgütlenmesinde düğümlenmektedir. Bu da ancak kâr ve sömürüyü değil, insanların refah ve gelişmesini temel alan bir toplum düzeninde mümkündür. Bu toplum sosyalizmdir! Mart 2000

Sağlıkçılar Grevdeydi S

ağlık çalışanları, 'Performansa Dönük Ücret Uygulamasını’, iş bırakma eylemi ve yaptıkları yürüyüşle protesto etti. Tıp Fakültesi Hastanesi önünde başlayıp Mersin'in merkez ilçesi, Akdeniz Belediyesi önünden, İstiklal Caddesi güzergahı üzerinden, Atatürk Caddesi'nde bulunan, Mersin SGK İl Müdürlüğü'ne kadar sloganlar atarak yüründü. Bu rada sa ğ l ı k ç a l ışa n la r ı

adına bir açıklama yapan, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Mersin Şube Başkanı Selman Günbat, "Sağlıkta Dönüşüm" programının halk sağlığını ve çalışanların sağlığını olumsuz etkilediğini söyledi. 'Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın tam bir yıkım olduğunu ifade eden Günbat, programın dayanılmaz bir hal aldığını

belirterek, "Bu yıkım programı bizleri sokağa dökmüştür. İsyan ediyoruz" dedi. "Emeğimizin karşılığı olan kalıcı, güvenceli, insanca yaşayabileceğimiz, emekliliğimize de yansıyacak temel bir ücret ödenmesi için alanlardayız" diyen Günbat, performansa göre hizmet uygulamasından vazgeçilmesini istediklerini dile getirdi.

Kamuda istihdam edilen taşeron işçi sayısının 300 bin sınırını aştığının altını çizen Günbat, "Bu sayının neredeyse yarısından fazlası sağlık ve sosyal hizmet iş kolundadır. 4/B, 4/C, 4 bin 924 vekil çalışanları da bu sayıya eklediğimizde, artık güvenceli çalışma tarihe karışmaktadır" ifadelerini kullandı. YDİ Çağrı/Mersin 21.04.2011


Numune Hastanesi’nde Direnen İşçiler Kazandı

İ

şçi ölümleri dur durak bilmiyor. Neredeyse her gün bir iş kazası haberi duyuyor, işçi ölümleriyle sarsılıyoruz. Fakat bunların içinde bazen öyle haberler duyuyoruz ki bunlara kaza demek durumu hafife almak oluyor. Belki çok basit önlemlerle önüne geçilebilecek olan bu “kaza”larla işçiler patronların kar hırsları nedeniyle bile bile ölüme sürükleniyorlar. İşçilerin güvenliği için alınması gereken tedbirler, patronlar için gereksiz maliyet olarak görülüyor. Neticede alınmayan ya da Maraş’ta Kandil Barajı’nda olduğu gibi sözde alınan, adına tedbir dedikleri ilkel güvenlik önlemleri nedeniyle işçiler hayatlarından oluyorlar. Bile bile cinayet olan bu olaylar da iş kazası denilip geçiştiriliyor. Geçen ay yaşanan, ulaşabildiğimiz işçi cinayetleri bilançosu bu söylediklerimizi kanıtlar niteliktedir.

dana Numune Hastanesi’nde taşeron firma bünyesinde çalışan 100 işçi yeni yılın ilk günü taşeron firma tarafından imzalatılmak istenen, işçiler açısından kazanılmış tüm haklarından vazgeçmek anlamına gelen sözleşmeyi imzalamayınca işlerinden olmuşlardı. Bu işçilerden 30’u kaderlerine boyun eğmeyip sendikaların da desteğiyle hastane bahçesinde direnişe geçtiler. 120 gün boyunca, hastane bahçesinde soğuğa, yağmura aldırmadan direndiler. Çadırları sökülmek istendi, söktürmediler. Sağlık Müdürlüğü’nün önünde seslerini duyurabilmek için kendilerini demir parmaklıklara zincirlediler. Tüm baskılara rağmen inançla, kararlılıkla, “taşerona başkaldırıyoruz, işimize geri döneceğiz” diyerek onurlu bir şekilde tam 120 gün direndiler. Ve sonunda yöneticilere pes dedirtip işlerine geri dönmeyi başardılar. 1 Mayıs günü sözleşmeleri yenilenen işçiler böylece çifte bayram yaşamış oldular. 2 Mayıs Pazartesi günü de işbaşı yaptılar. 4 Mayıs günü 120 gün direndikleri ve birçok kez yapılan haksızlığa karşı basın açıklamaları yaptıkları yerde bu kez işlerine geri dönüş müjdesini vermek için, Dev-Sağlık İŞ, SES ve TTB’nin destek verdiği bir basın açıklaması düzenlediler. Açıklama sırasında sık sık “Direne Direne Kazandık!”, “ Z a fer Di renen E mekç i n i n Oldu!”, “Numune İşçisi Direnişin Simgesi!”, “Sağlıkta Taşeron Ölüm Demektir!” sloganları atıldı. Basın açıklamasını Numune Hastanesi işçileri adına bir kadın işçi okudu. Açıklamada taşerona karşı mücadeleye yönelik olarak “Bizler biliyoruz ki, taşeronlaştırma işsizliktir, güvencesizliktir, kölece çalışma ve yaşam koşul-

larının adıdır. Ve artık mücadelemizle öğrendik ki, taşerona ve güvencesiz çalıştırmaya karşı mücadele etmek, emeğimize, geleceğimize ve onurumuza sahip çıkmaktır.” denildi. Açıklamada, Dev Sağlık İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve SES MYK üyesi Bedriye Yorgun da birer konuşma yaptılar. Halaylarla devam eden basın açıklamasının ardından sembolik olarak işçilerin yaklaşık 15 kadarı noter huzurunda Dev Sağlık İş Sendikası’na üyelik belgelerini imzaladılar. Bu mücadele Numune işçileri açısından elbette büyük bir kazanım oldu. Çünkü kendilerine dayatılan, taşeron sistemini aklamaya yönelik hazırlanan ve haklarından vazgeçmeleri anlamına gelen sözleşmeyi imzalamadılar. Fakat direnerek işlerine geri döndüler, üstelik sendika üyesi olarak. Bu şekilde daha güçlü ve örgütlü olarak çalışmaya devam edecekler. Fakat buna karşın hala taşeron firma bünyesinde sözleşmeli olarak çalışıyorlar. Taşeron sistemi, patronlar açısından biraz daha fazla kar, işçiler açısından ise daha fazla sömürü anlamına gelmektedir. Numune işçileri de kazanımları bir yana hala bu sistem içerisinde çalışıyorlar. Bu yönüyle işçilerin bu başarısı bir yanı eksik kalmış bir başarıdır. Güvenceli bir iş, insanca yaşam için taşeronu sağlık alanından ve tüm çalışma alanlarından süpürmek zorunludur. Taşeron kapitalist sistemin hastalıklı bir ürünüdür ve bu hastalıktan kurtulmak için kapitalizm bataklığını kurutmaya çalışmak gereklidir. Ancak o zaman gerçek kazanımlardan söz edebiliriz. 4 Mayıs 2011 YİD/Adana

14 Nisan Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bir soda fabrikasında 8 Nisan’da üzerine kaynar su dökülen işçi tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. 24 yaşındaki Oğuz Sarıkaya isimli işçinin vücudunda, çalışırken bir çözelti kazanının kapağını kapatmaya çalışırken kazandaki kaynar suyun üzerine dökülmesi sonucu 3. derece yanıklar meydana geldi. Olayın hemen ardından Beypazarı Devlet Hastanesine, sonrasında ise Gülhane askeri Tıp Akademisine kaldırılan Oğuz Sarıkaya burada gencecik hayatına veda etti. 16 Nisan İzmir’in Karabağlar ilçesinde, çelik kapı üreten bir iş yerinde yaşanan patlama sonucu 5 işçi yanarak öldü. Birçok işçi de patlamanın etkisiyle yaralandı. Patlama sonucunda çıkan yangın işyerinin hemen yanındaki laminant parke deposuna sıçradı. Buradaki alevleri söndürmeye çalışan itfaiye görevlilerinden birisi de üzerine devrilen parkelerin altında kalarak can verdi. Gerekli güvenlik önlemleri alınmadığı için yaşanan olayın ardından gözaltına alınan iş yeri patronuysa mahkemece serbest bırakıldı. 27 Nisan Adana’nın Feke ilçesi Tortulu Köyü’nde özel bir madencilik şirketine ait olan barit madeninde dinamit patlatılması sonucunda Samet Fırtına isimli işçi ölürken Hüseyin Topuz ve Nusret Durmuş adlı işçiler de yaralandılar. Tedbirsizlik nedeniyle ölüm yatağına dönüşen madenler işçilerin canlarına mal olmaya devam ediyor. 27 Nisan Burdur’un Karamanlı ilçesine bağlı olan Mürseller köyü yakınlarında faaliyette olan bir mermer ocağında çalışan Veli Ok isimli işçi 5 Metre yüksekliğinde olan mermer bloğunun üzerinden düşerek yaşamını yitirdi. İddiaya göre Veli Ok isimli işçi sabaha karşı saat 05.00 sıralarında, çalışma alanını aydınlatan lambanın sönmesi üzerine lambayı tamir etmek için 5 metrelik mermer bloğunun üstüne çıktı ve bu sırada dengesini kaybederek düştü.

Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

A

08 Nisan Maraş’ın Ekinözü ilçesinde yapımı süren Kandil Barajı bir işçiye mezar oldu. Baraj inşaatında çalışan Mehmet Demir isimli işçi denge tüneli olarak adlandırılan bölümde çalışırken 52 metre yüksekliğinde olduğu belirtilen tünele düşerek hayatını kaybetti. Verilen bilgiye göre 8 metre genişliğindeki tünelde bulunan 1 metre genişliğindeki bir deliğin kaya parçaları tarafından tıkandığını gören işçi beline bağladığı halatla aşağı sarkıp tıkanıklığı açmaya çalışırken kaya parçalarıyla birlikte tünelin içine düştü ve 52 metrelik tünelin 18, metresinde asılı kalarak hayatını kaybetti.

5


YDİ Çağrı'nın 1 Mayıs'ta yayınladığı "SEÇİM OYUNUNDA NE YAPMALI" isimli bildirisini olduğu gibi yayınlıyoruz.

SEÇİM OYUNUNDA NE YAPMALI? İşçiler, Emekçiler, Gençler Egemenler halkı 12 Haziran’da sandık başına çağırıyorlar. Yarış başladı ve partiler meydanlara indi. Düzen partisi, patronların partisi, sermayenin sesi olan partiler bol keseden seçim vaatleri dağıtıyorlar. Ortalık vaatlerden geçilmiyor. Kimisi sadaka mahiyetinde yardım paketleri dağıtıyor. Kimisi iktidar olduğu zaman işsizliği, yoksulluğu bitireceğine yemin billah ediyor. Kimisi de milliyetçi söylemlere sarılıyor. Egemenler için seçimler, sömürü düzenlerine halka dayanma meşruiyeti kazandırmak için bir araçtır. Belli aralıklarla yaptıkları seçimlerin gerçek anlamı, halka “önümüzdeki dönemde sizi hangi kesimimizin siyasi önderliği altında sömürüp ezmemizi istersiniz?” sorusunu sormaktır. Sömürü düzenlerine demokratik bir görünüm vermek, meşruiyet kazandırmaktır amaçları. Seçimlerin gerçek anlamı budur. Verilecek her oy, kime verilirse verilsin, en başta var olan rejimin “seçime dayalı demokratik” meşruiyetinin bir dayanağıdır egemenler açısından. Seçimler işçilerin, emekçilerin, ezilen halkların temel sorunlarını çözemez. Eğer böyle olsaydı, burjuvazi seçimleri yaptırmazdı!

Bu oy u nd a k i m ler rol alıyor? Bu oyunda başrollerde ilk sırada kendini demokrasi havarisi gibi göstermeye çalışan AKP var. AKP, Ergenekon ve darbe soruşturmaları, anayasa değişikliği referandumu gibi atılımlarla askeri vesayete karşı iktidar mücadelesinde önemli bir ilerleme kaydetti ve bu seçimlerde de iktidarını pekiştirmek istiyor. İkinci sırada ise, iyi planlanmış bir komployla yönetim değişikliğine giden, Kemalist bürokrasinin baş temsilcisi olan CHP var. Kemal Kılıçdaroğlu her fırsatta halk adamı, işçi dostu pozlarına bürünüyor. Fakat onun işçi dostluğunun ne menem bir dostluk olduğunu İzmir’de taşeron belediye işçilerinin işlerinden atılmalarında gördük. MHP ırkçı, milliyetçi söylemlerle, vatan edebiyatı ile oy toplamaya çalışıyor. SP, BBP, DP, TP, HAS Parti vb. adı ne olursa olsun, düzen partilerinin yoktur birbirinden farkları. Al birini vur ötekine!

katılma rolüdür. Partilerin milletvekili adaylarına baktığımızda türkücüsünden, futbolcusuna, sendikacısından gazetecisine hatta davası devam eden tutuklu Ergenekon sanıklarına kadar herkesi görüyoruz, ama bir işçi temsilcisini, bir emekçiyi göremiyoruz. Bir yandan seçme ve seçilme hakkının demokrasinin temel dayanağı olduğunun vurgusu yapılıyor, ama öte yandan işçilerin emekçilerin önünü tıkamak için bin bir türlü düzenbazlıklar yapılıyor. Bir işçinin aday olabilmesi için öncelikle YSK’nın belirlediği seçim harcını yatırması gerekiyor. Bu harç ki, tutarı en yüksek derecedeki memurun brüt maaşına denk gelen bir miktardır. Asgari ücretle çalışan bir işçinin birkaç aylık maaşına denk gelen bu tutarı denkleştirip ödeyebilmesi neredeyse mucizedir. Bu seçim oyununda egemenlerin biz işçi ve emekçilerden istediği, bir dahaki seçime kadar bizi kimin sömüreceğine karar vermemizdir.

İşçi lere, emekçi lere bu oyunda biçilen rol nedir? Daha önceki seçimlerde olduğu gibi bu seçimde de işçilere, emekçilere biçilen rol figüran olma rolüdür. Burjuvazinin demokrasi oyununa, seçim sahtekârlığına

İşçiler, emekçiler şimdi karar zamanı! Şimdi seçim zamanı! Her biri farklı telden çalsa da, esasında sermayenin borazanlığını yapan partilerden birini seçip bu düzen oyununda figüran olmaya devam

mı edeceğiz? Yoksa “yere batsın düzeniniz. Vaatlerinize kanmıyoruz, oyununuza gelmiyoruz, oyumuzu da vermiyoruz.” deyip kapitalist efendileri titretecek miyiz? Biz seçimimizi ikincisinden yana kullanıyoruz. Bütün işçi ve emekçi kardeşlerimizi de kapitalist beylerin iktidar dalaşına ortak olmamak için bu seçimi boykot etmeye çağırıyoruz. Bizi oy deposu olarak görenlere, kendi aralarındaki iktidar dalaşında kendilerine dayanak yapmaya çalışanlara, “bizi seçin!” diye gelenlere: “biz seçimimizi yaptık; devrimi seçtik! Hepinize topunuza hayır! Seçim sahtekârlığının figüranları olmayacağız!” diyoruz. İşçiler, emekçiler! Seçimler şimdiye kadar senin hiçbir temel sorununu çözmedi. Bundan sonra da çözmeyecek! Çözüm senin elinde! Senin iktidarında! Demokratik halk devrimin iktidarı olan işçi, köylü halk iktidarı ile özgürlük, demokrasi, bağımsızlık gelecek, iktidarın şartlarında sorunların çözülecektir. K u r t u lu ş s e ç i m d e d e ğ i l devrimde! Seçim sahtekârlığının figüranları olmayalım! Ya barbarlık, ya sosyalizm! Mayıs 2011

Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

Kısa.. Kısa...

6

Kocaeli Bekaert Fabrikası'nda işten çıkarılan 9 arkadaşları için kendilerini fabrikaya kapatan 400 işçi direnişte. (Sendika.Org) Bir çok kurum ve örgüt temsilcilerinin de destek verdiği Bekaert fabrikasında işten çıkarılan 9 işçi için Birleşik Metal-İş üyesi Gebzeli işçilerininde katıldığı 9 Mayıs akşamı Fabrika önüne gelindi. Kendilerini fabrikaya kapatan işçilerin “Atılan işçiler geri dönecek” sloganları atarak, fabrikayı saran teller etrafına gelmesinin ardından Birleşik Metal İş Kocaeli Şube Başkanı Hami Baltacı bir açıklama yaptı. Baltacı şunları söyledi: “Bizi çekip gider sandılar. Metal işçisinin vereceği reaksiyonu tahmin etmediler. Bize bedel ödetmeye kalkmayın, size bedelini ödetiriz. 9 işçi arkadaşımız işe dönene kadar eyleme devam edeceğiz.”

Samsun İş cinayetinde iki işçi hayatını kaybetti (Sendika.Org) İş arkadaşı ile birlikte asansör bakımı yapan 24 yaşındaki S.A, apartmanın 6. katında çalıştığı esnada bastığı plastik tentenin kırılması sonucu düşerek hayatını kaybetti. Diğer iş kazası ise Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) kampüsünde meydana geldi. Daha önce PTT bünyesinde telefon santral operatörü olarak çalışırken, Türk Telekom'un özelleştirilmesinden sonra OMÜ bünyesinde yapı işleri birimine gönderilen Ergin Yıldırım elektrik çarpması sonucu hayatını kaybetti. 51 yaşındaki Yıldırım'ın iki çocuğu vardı.

Adana Dev Sağlık-İş üyeleri ve sağlık çalışanlarına polis saldırdı (Sendika.Org) Adana’daki Çukurova Üniversitesi Balcalı Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 9 Mayıs günü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın kararları çiğnenerek gerçekleştirilen hizmet alım ihalesini engellemek için poliklinikler önünde buluşan Dev Sağlık-İş üyeleri bina içinde ihalenin gerçekleştirileceği salona doğru yürüyüşe geçti. Çevik kuvvet, hastane içine girerek ihalenin gerçekleştirileceği salonun önünde barikat kurdu. Dev Sağlık-İş üyeleri alkış ve sloganlarla ihaleyi protesto etti, rektörü istifaya çağırdı. İhale komisyonu, ihaleyi bitirdikten sonra polis, “Rektöre kul, taşerona köle olmayacağız” sloganını atan Dev Sağlık-İş üyelerine saldırdı.


M

etal İşkolundaki grev üzerine çok sayıda dergi, gazete yazdı çizdi. Bunlardan birisi de Alınteri gazetesidir. Alınteri’nin grev sürecinde çıkan sayısında “Görev başına, grev başına!” sayfa 3’te bir yazı çıktı. Bu yazıda bazı genel doğruların yanı sıra şu yanlış tavır da yer almaktaydı: “Dünyada isyan dalgalarının, Türkiye’de toplumsal muhalefet eğilimlerinin çeşitli kesimler içinde yükseldiği bir kesitte Birleşik Metal yönetimi “grev kararı” almakla önemli bir sorumluluğun altına girdi. Fakat tabandaki beklenti ve kararlılığa rağmen greve çıkışı sürekli erteleyip tam da sermayenin “bölyönet” taktiğini hatırlatır tarzda grevleri fabrika fabrika kademelendirmesi, bu arada MESS patronlarıyla el altından sadece üç beş kuruş fazla ücret artışı temelinde “ek protokol” pazarlıklarına girişmesi işçilerde sendikalara ve sendika yönetimlerine karşı var olan haklı güvensizliği derinleştiriyor. Tabandaki grev beklentisi ve kararlılığı bu denli yükselmişken her an bir satışla karşılaşma endişesini körüklüyor. …” Şimdi bu yazıda birçok sorun var ve fakat bunlar içerisinde en öne çıkanı “tabandaki beklenti ve kararlılık” tespitidir. Alınteri gazetesi neye dayanarak Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nın (BMİS) tabanında bir kararlılık olduğunu tespit ediyor? Bu konuda bir anket yapmış mıdır? Ya da bir anket var mıdır? Gerçekler gerçekten Alınteri’nin iddiası gibi midir? Bir gerçek vardır, o da şudur: BMİS bu dönem Toplu İş Sözleşmesini (TİS) sarı sendika Türk Metal’in patronlar örgütü MESS ile imzaladığı temelde i m z a la mayac a ğ ı n ı söyled i. Kuşkusuz bu kararı almada işyerlerinde seçilip gelen bir bölüm temsilcinin Merkez TİS Komisyonundaki diretmelerinin rolü büyüktür. Bu gerçek olduğu gibi, grev oylaması talep eden patronların istekleri temelinde bazı işyerlerinde 7 civarında BMİS yönetimine rağmen greve HAYIR kararı çıkmıştır. Greve evet diyen birçok işyerinde ise sendika temsilcileri işçilerin grevi istemediklerini açıkça değişik toplantılarda beyan et-

Kendilerine her kim ki komünist, MarksistLeninist diyorsa yapacağı bir şey vardır: Sınıfa dışarıdan gazel okumayı bırakın! 40-50 yıldır bu şekildeki davranışa son verin! Sınıfın içerisine girin ve fabrikaları örgütleyin! Fabrikaları komünistlerin kaleleri haline getirin!

mişlerdir. Bunlardan bazıları “sendikamız karar almıştır, biz bu kararın arkasında dururuz” tavrını takınmışlardır. Merkez TİS Komisyonu toplantılarında en keskin grev yanlısı görünen ÇİMSETAŞ işyerinde grev UYGULAMASIna dört gün kala 170 civarında sendika üyesi imza toplayarak ve imzayı sendika merkezine göndererek greve çıkmak istemediklerini beyan etmişlerdir. Ve bu işyerindeki sendika temsilcileri bu duruma müdahale edememişlerdir. Yine grevden kısa zaman önce Gebze’de yapılan “şölen”e yaklaşık 1500 kişi katılmışlardır. Bunların 500’ü işçilere destek vermek amacıyla gelen insanlar. Geriye bin kişi kalıyor. Ama Gebze şubesinin tek başına üye sayısı dört bin civarında. Fakat bu “şölen”e hemen hemen tüm şubelerden bu anlamda Kuzey-Kürdistan/ Türkiye’nin her tarafından örgütlü bulunan işyerlerinden işçiler gelmiştir. Peki, taban bu kadar grev beklentisi içerisinde ise ve bu kadar kararlı ise neden greve çıkması beklenen yaklaşık on bin işçinin sadece bin kişisi bu “şölen”e katılmıştır? Hâlbuki bu “şölen” patronlara ve onların örgütlerine karşı bir gövde gösterisi olarak planlanmıştır.

Ortaya koyduğum bu gerçekler Alınteri gibi birçok MarksizmLeninizm adına konuşan grupların gerçek anlamda sınıf adına dışarıdan konuştuğunu göstermiyor mu? Bu sübjektif değerlendirmeler sınıfa dışarıdan bakmak değil midir? Eğer sınıfın kendi içerisinde olunsa ve gerçekten grevi kendileri örgütleyebilseler bu kadar rahat konuşmayacakları kesin değil midir? Kuzey-Kürdistan/Türkiye’de sınıf adına konuşan hemen hemen hiçbir örgütün bırakalım bir grevi yürütmesi, bir direnişi bile kendi başına başarılı bir şekilde yürütmediği bir durumda, dışarıdan gazel okuyarak sübjektif isteklerini gerçeklerin yerine koyarak sınıftan soyutlanışlarını bir kez daha ispatlamıyorlar mı? Sınıfın içerisine girmeden, fabrikalarda bir güç oluşturmadan ve bu fabrikalar üzerinde sendikaların yönetimlerine devrimci işçileri, Marksist-Leninistleri getirmeden sınıfı yönetmeye çalışmanın beyhude bir tavır olduğu halen kavranamamaktadır. Bir diğer sorun da şudur: MESS patronlarına karşı binlerce işçinin katıldığı bir grevi başarılı bir şekilde yürütebilmek ajitasyon işi değildir. BMİS Sendikası eleştirilmelidir

kuşkusuz. Ama bu eleştiri neden bu dönem tüm fabrikalarda birden grevi başlatmadığına değil, neden bu yönetim yedi yıldır bu sendikayı yönettiği halde böylesi bir grev için gerekli hazırlıkları hem örgütsel anlamda tabanı hazırlama konusunda olsun gerekse greve çıkan işçinin zaruri ihtiyaçlarını karşılayacak kadar bir grev fonunu oluşturamamış olmasına dönük olmalıdır. BMİS ASİLÇELİK işyerinde sekiz ay süren bir grev uyguladı. Fakat bu grev belli bir yerden sonra kırılma tehlikesi yaşadı. En temel sorun grevdeki işçinin evinin kirasını ödeyememesi ve evdeki insanlara ekmek götürememesiydi. Maalesef sınıf adına konuşan devrimci örgütler ve komünistler dahil bu grevi esas olarak yazılarıyla desteklemenin ötesine geçemediler. Yani ekmeklerini grevci işçiyle paylaşamadılar. Böylesi bir durumda kalmanın nedeni BMİS’nın grev fonu oluşturma yönünde ciddi bir çabasının olmamasıdır. İki genel kuruldur grev fonu oluşturma kararı olmasına rağmen bunu yapmamış olmaları hem tutarsızlık hem de büyük bir sorumsuzluktur. Kim ne dese desin: Greve çıkacak işçiye kirasını ödeyecek, evine ekmek götürecek kadar bir mali birikim yaratmayan bir sendika ya da siyasi hareketin MESS gibi güçlü bir patron örgütüne karşı ciddi bir grev kavgası yürütmesi lafazanlıktır. İşçiler “iman” gücüyle grev yürütemezler. Komünist bir kararlılığında kapitalizm koşullarında belli sınırları vardır. Evine ekmek götüremeyen bir kararlı komünistin sınırları da bellidir. Sonuç olarak: Kendilerine her kim ki komünist, MarksistLeninist diyorsa yapacağı bir şey vardır: Sınıfa dışarıdan gazel okumayı bırakın! 40-50 yıldır bu şekildeki davranışa son verin! Sınıfın içerisine girin ve fabrikaları örgütleyin! Fabrikaları komünistlerin kaleleri haline getirin! İşte o zaman sermaye sınıfı işçi sınıfının gücü karşısında titreyecek ve işçi sınıf üretimde gelen gücü siyasi hedefine endeksleyerek iktidara doğru yürüyecektir. İstanbul’dan Yeni İşçi Dünyası okuru 4.5.2011

Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

SINIF HAREKETİNİN DIŞINDAN BAKMAK

7


Hukuk Köşesi Bu bölümde iş yasalarına göre açıklamalarda bulunmaktayız. Bu konuda ise bilinmesi gereken şey yasaların patronları, sermayeyi koruduğudur. Buna rağmen işçi sınıfının haklarını araması ve bu hakları genişletmesi için tüm yol ve araçlarla mücadele yürütmesi gerekmektedir. Hukuk mücadelesi de bu araçlardan birisidir.

Kazanılmış haklara saldırı yasası: Torba Yasa – IV

İşçi şikâyetleri nereye bildirilecek?

Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

Torba Yasa olarak bilinen 6111 sayılı Kanunun bazı maddelerinin incelenmesine devam ediyoruz. Bu sayımızdan işten çıkarılan ve işverenler tarafından hakları verilmeyen işçilerin şikâyetlerini nasıl yapacaklarını inceleyeceğiz.

8

6111 sayılı Torba Yasa’da işten çıkarılan işçilerin işverenden alacaklarına ilişkin şikâyetleri konusu yeniden düzenlendi. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 10. maddesi gereğinde işçi şikâyetleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişleri tarafından inceleniyor ve sonuçlandırılıyordu. Yasa değişikliğinin gerekçesinde belirtildiği gibi çok değişik konularda olan bu şikâyetlerin sayısı az olan İş Müfettişleri tarafından incelenmesi uzun bir zaman alıyordu. Ayrıca sayıca az olan İş Müfettişleri -asıl gerekçe bu olmamasına rağmen- yasada belirtilen gerekçeye göre bu iş yükü nedeniyle işyeri denetimleri gerçekleştirmiyorlardı. Aslında gerçek gerekçe iş yükü değil (elbette iş yükü önemli bir etkendir) bu konuda en üstten en alta kadar bir iradenin de olmamasıdır. 6111 sayılı Torba Kanun ile iş sözleşmesi fiilen sona eren işçilerin İş Kanunu’ndan, iş ve toplu iş sözleşmesinden doğan bireysel alacaklarına ilişkin şikâyetleriniÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bölge müdürlüklerince incelenebilmesine imkân tanındı. Buna göre bir şikâyeti olan işçi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğüne başvurarak şikâyetini yapabilecek. Önceki uygulamada bu şikâyetler İş Müfettişleri tarafından inceleniyordu. Şimdi ise bu şikâyetleri Bölge Müdürlüğü’nde görev yapan memurlar inceleyecek ve sonuçlandıracaklar. Artık İş Müfettişleri bu şikâyetleri incelemeyecekler. İş sözleşmesi devam eden yani hâlihazırda çalışmaya devam eden işçiler şikâyetlerini eskiden olduğu gibi İş Müfettişlerine yapmaya devam edecekler. Yani işe devam eden işçilerin şikâyet başvurularında bir değişiklik yapılmadı. Yapılan bu değişiklik ile işten çıkarılan işçilerin şikâyetlerini inceleyecek personel sayısı artmış oldu. Böylece (uygulamada nasıl olacağını birlikte göreceğiz) şikâyetler daha kısa sürece sonuçlandırılabilecek. Ancak bu değişiklik ile işçi şikâyetlerini inceleyecek personelin niteliği oldukça düşürülmüş oldu. Çünkü bölge müdürlüklerinde çalışan memur kadrosundaki personel çalışma mevzuatı konusunda uzman değil. Bu anlamda çok fazlada hatalı karar verilmesi riski var. Devlet bu değişiklik ile aslında sorunu çözmüyor. Çünkü sorunun gerçek çözümü asıl işi işyeri denetimleri yapmak olan çok sayıda yeni İş Müfettişi istihdam etmektir. Ayrıca asıl işi belgeler, raporlar ve işyeri denetimi yapan İş Müfettişlerinin tutanakları üzerinden inceleme yapmak olan çok sayıda yeni İş Müfettişi istihdam etmektir. Kısaca çözüm yeni uzman denetim personeli almak ve bu personelin görev alanlarını belirlemekten geçiyor. Böylece hem etkin bir denetim yapılabilir, hem de işçi şikâyetleri sağlıklı bir şekilde çözümlenebilir. Ama yukarıda da belirttiğimiz gibi asıl sorun işverenleri denetleme konusunda devletin en üstten en alta kadar bir irade göstermemesi, böyle bir niyetinin olmamasıdır. Çünkü devlet ve sermaye el ele vererek işçilerin şikâyet üretmesini sağlıyor. Yine de bu yasal değişiklik ile iş yükü azaltılmış olan İş

Müffet Müfettişlerinin işyeri denetimleri yapıp yapmayacakları yakında göreceğiz. m Yapılan bu değişikliğe uygun olarak Y Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bir ileÇalışm m tişim m merkezi kurdu. Sosyal Güvenlik Kurumu, mer İŞKUR ve Bölge Çalışma Müdürlüklerine her türlü soru, öneri, eleştiri, ihbar ve şikâyetbaşvuruları ve e talepleri 170 numaralı telefona 7 gün 24 saat bildirilebilir. Biz hakları gasp edilen, işten çıkarılan, şikâyeti olan tüm işçilerin diğer mücadele araçları yanında hukuksal yolları da mutlaka kullanmasını öneriyoruz. iscikosesi@gmail.com adresine sorularınızı bekliyoruz.

Krizler bahane, teşvikler şahane… B

ir süredir 6111 sayılı Torba Yasa ile işçi ve emekçilere yapılan yeni saldırıları açıklamaya çalışıyoruz. Torba Yasa ezilen kesimlere yeni hak gaspları şeklinde yansırken patronlara yeni teşvikler olarak yansıyor. 6111 sayılı Torba Yasa’nın 74.maddesiyle 4447 sayılı İş Kanunu’na geçici 10.madde eklenmiştir. 1 Mart 2011 tarihinde yürürlüğe giren bu madde işverenlere yeni teşvikleri düzenliyor. Bu maddeye göre 1 Mart tarihinden sonra aşağıdaki şartlara uygun işçileri işe alan işverenlere sigorta prim indirimleri yapılacak. a. 18 yaşından büyük kadınlar, b. 18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük erkekler, c. 29 yaşından büyük erkekler, d. Mesleki yeterlik belgesi sahipleri, e. Mesleki ve teknik eğitim veren orta veya yüksek öğretimi veya Türkiye İş Kurumu’nca düzenlenen işgücü yetiştirme kurslarını bitirenler, f. Mesleki yeterlik belgesi veya mesleki ve teknik eğitim veren orta veya yüksek öğretim ya da Türkiye İş Kurumu işgücü yetiştirme kurs bitirme belgesine sahip olmayanlar, g. İşverene bağlı işçi olarak çalışmakta iken 01.03.2011 tarihinden sonra mesleki yeterlik belgesi alanlar veya mesleki ve teknik eğitim veren orta veya yüksek öğretimi bitirenler, h. İŞKUR’a kayıtlı işsizler arasından işe alınanlar, i. İŞKUR’a kayıtlı olmadan işe alınanlarıkapsamaktadır. Görüldüğü gibi son derece geniş bir kapsam belirlenmiştir. İşverenlerin teşvik hükümlerinden yararlanabilmeleri için (1 Mart tarihinden sonra) işe aldıkları işçinin işe alındığı tarihten

önceki altı ay içerisinde sigortalı olarak çalışmamış olması ve işe alınan işçinin son altı ay içerisinde işyerinde çalışmakta olan sigortalı sayısının ortalamasına ilave olması gerekmektedir. Yani basit şekilde söylersek işe alınan işçinin son altı ay boyunca işsiz olması ve işyerinde çalışan işçilerin sayısının işe yeni alınan işçi ile artmış olması gerekiyor. Bu iki şartın yerine getirilmesi halinde kapsam içerisinde bulunan işçilerin durumuna göre işverenlere 6, 12, 24, 30, 36, 42, 48 ve 54 aylık süreler boyunca teşvik indirimi uygulanacak. İşverenlere verilen teşvik ile işverenler işe yeni aldıkları işçilerin prime esas kazançları üzerinden hesaplanan sigorta primi işveren hissesi üzerinden yapılacak indirimden yararlanacaklar. İndirim yapılan bu paralar ise Sosyal Güvenlik Kurumu’na işsiz kalan işçilere ödenmesi gereken İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak. İşçilerden de yapılan kesintilerle oluşan ve işsiz kalan işçilere ödenmesi gereken Fon yeniden patronlara peşkeş çekiliyor. Bu ve benzeri teşviklerin sık sık krizden etkilenen şirketlere yardım etmek, işsizliğin önlenmesi ve yeni istihdam yaratılması amacıyla çıkarıldığı iddia edilmektedir. Oysa bütün bu teşviklere rağmen işsizlik oranları düşmüyor tersine artıyor. Çünkü bu tür teşviklerle istihdam sağlanmıyor, tersine patronların zenginliklerine zenginlik katılıyor. Sermaye her fırsatta, krizi bahane ederek, eğer kriz yoksa kriz varmış gibi hareket ederek yeni teşviklerin çıkarılmasını istiyor, sürekli işgücü maliyetlerinin yüksek olduğundan dem vuruyor. Elbette sermayenin hizmetinde olan burjuva partiler de bu konuda sermayenin bir dediğini iki


kek işçi çalıştırmak yerine teşvik süresi daha uzun olan kadın işçileri tercih edecektir. Bu kadınların işgücüne katılımı açısından iyi olsa da erkek işçilerin işsiz kalması pahasına olacaktır. Aynı şekilde teşvik uygulaması eğitimli işgücünün iş bulması pahasına eğitimsiz işçilerin işsiz kalması anlamına gelmektedir. Tüm bunlara ek olarak teşvik indirimleri işçilerin ücretlerinden yapılan kesintilerden biriken İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanıyor. Kelimenin gerçek anlamıyla devlet sermayeye peşkeş çeke çeke henüz bu fonu tüketebilmiş değil. İşsizlik herkese iş, herkese iş güvencesi verilmesi ile önlenebilir. Patronların palazlandırılıp sömürünün arttırılması ile değil. Ancak kapitalist sistemden elbette bunu beklemiyoruz. Çalışabilir durumda olan herkese iş, iş güvencesi, işsizlik sigortası işçilerin ve köylülerin iktidarında mümkündür. Kapitalist sistem tarihin çöplüğüne atılmadan kurtuluş yoktur. 12.05.2011 Yeni İşçi Dünyası / Adana

Ücretliler vergi rekortmeni… Devletin önemli vergi gelirlerinden birini Gelir Vergisi kesintileri oluşturuyor. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın açıkladığı Faaliyet Raporuna göre 2010 yılı Genel Bütçe Gelirlerinin %18’i Gelir Vergisi kesintilerinden oluşuyor. Toplam Gelir Vergisi kesintisi 41.866,68 milyon TL. Bu Gelir Vergisi kesintilerinin 27.688,09 milyon TL’sini yani %66,13’ünü ise ücretli çalışanlar ödedi. Ücretli çalışanların Genel Bütçe gelirleri içerisindeki payı ise %12. Bu oran oldukça önemli bir rakamı gösteriyor. Gelir Vergisi kesintilerinin %12,03’ü asgari ücretle çalışan işçilerden yapılan kesintilerden oluşuyor. %54,1’i de diğer ücretlilerden yapılan kesintilerden oluşuyor. Bu oran içerisinde asgari ücretin üzerinde ücret olan işçilerle, şirket yöneticileri ve yasaya göre ücret sayılan diğer ödemelerden yapılan kesintiler var. Gelir Vergisi kesintilerinin %7,35’i kiralama işlemlerinden, %8,69’u banka mevduat faizlerinden oluşuyor. Serbest meslek sahiplerinden (avukat, mali müşavir,

doktor vs.) ise % 2,55 oranında kesinti yapılmış. Şirket ortaklarına dağıtılan kar payları üzerinden yapılan ödemelerden yapılan Gelir Vergisi kesintisi toplam verginin %4,17’sini oluşturuyor. Yani en yüksek Gelir Vergisi kesintisi sıralamasında ücretlilerden, serbest meslek gelirlerinden, kiralamalardan ve banka mevduat faiz gelirlerinden sonra 5. sırada geliyor. Genel Bütçe Vergi Gelirlerinin %12’sini ödeyen asgari ücretliler ve diğer ücretlilerin daha yüksek gelirli olanlardan daha fazla vergi ödedikleri görülüyor. Toplum içerisinde genel yaşam düzeylerine baktığımızda gayri menkul sahiplerinin, doktorların, avukatların, şirket ortaklarının vb.lerinin ücretlilerin büyük çoğunluğuna göre çok daha iyi şartlarda yaşadıklarını görüyoruz. Ama ücretlilere göre daha az vergi ödüyorlar. Ayrıca ücretli işçilere göre memurlardadaha az vergi ödüyorlar. Çünkü memurlara ödenen net ücret içerisinde değişik adlar altında tazminatlar ve farklı ödenekler var. Bu şekilde yapılan ödemeler

Eğitim Köşesi KÂR K

âr kavramı günlük dilde kazançla eş anlamda kullanılır. Kapitalist toplum, toplumun hemen her hücresinde ve ilişkisinde kâr üzerine kurulu bir toplumdur. Kâr, daha fazla kâr dürtüsü, kapitalist ekonominin temel itici gücüdür. Kapitalist toplumun tüm mülk sahibi sınıflarının, sınıfın elinde biriken değerlerin, onların gelirlerinin kaynağı artı değerdir. Artı değer kapitalist işletmede işçilerin üretim sürecinde yarattığı değerin patronlar tarafından el konulan bölümüdür. Kâr gerçekte artı değerin “kazanç” adı altında dönüştürülmüş biçiminden başka bir şey değildir. Onun büründüğü çeşitli biçimler (sanayi karı, ticaret karı vb.) gerçekte artı değerin değişik sermayedar kesimleri arasında paylaşılan bölümleridir. Kapitalist bir işletmede üretilen bir metanın değeri üç bileşenden oluşur. 1)Değişmeyen sermayenin metaya yansıtılan bölümü. Makinelerin ve işletme binalarının değerinin bir bölümü, hammadde ve yakıtın vs. değeri; ödenen vergiler vb. de işletme masrafları biçiminde ürün değerine ve onun para cinsinden ifadesi olan fiyata yansıtılır. 2)Değişen sermayenin değeri, işçi ücretleri için yatırılan sermaye bölümünün değeri. 3)Artı değer, işçinin işletmede işgücünü kullanarak yarattığı değerin karşılığı ödenmeyen bölümünün değeri. Kapitalist politik ekonomi “artı değer”i yok sayar. Kapitalist politik ekonomide bir metanın maliyet fiyatı, değişen ve değişmeyen sermaye harcamalarından oluşur. Metayı piyasaya sunan kapitalist için ürünün maliyet fiyatı, o ürün için kendi yatırdığı sermaye harcamasıyla ölçülür. Gerçekte bir metanın kapitaliste kaça mal olduğu sermaye harcamasıyla ölçülürken, onun gerçek toplumsal maliyeti, yani topluma kaça mal olduğu ise emek harcamasıyla ölçülür. Bu yüzden de, bir metanın kapitalist maliyet fiyatı, onun gerçek değerinden ya da gerçek üretim maliyetinden daha küçüktür. Bir metanın gerçek değeriyle, (gerçek üretim maliyeti) kapitalist maliyet fiyatı arasındaki fark, ortalama olarak ve normal şartlarda kapitalistin karşılıksız olarak el koyduğu artı değe eşittir. Kapitalist, kendi işletmesinde üretilen bir metayı sattığında, artı değer, kapitalist maliyet fiyatının üzerinde bir fazlalık olarak ortaya çıkar. Kapitalist; işletmesinin verimliliğini hesaplarken, yatırıma soktuğu sermaye ile bir üretim sürecinde üretilenlerin satılması sonucu gelen gelir arasında bir karşılaştırma yapar. Gelirin, gidere göre fazlalığı ona göre kârdır. Aslında bu, üretim sürecinde el konmuş olan artı değerden başka bir şey değildir. Kâr, üretime yatırılmış toplam sermayeye eklenen ve dışa karşı bu sermayenin türevi gibi görünen artı değerdir. 6 Mayıs 2011 vergi dışı bırakılıyor. Oysa ücretlilerin vergiye tabi olmayan ödemeleri yok. TC Anayasasının 73. maddesinde verginin “mali güce göre” alınması gerektiği yazıyor. Ancak pratikte yazılan bir sürü madde gibi bu maddenin pek işe yaramadığı ortada. En alt gelir grubunda bulunan ücretliler toplam vergi gelirlerinin önemli bir bölümünü üstleniyorlar. Aldıkları verdikle-

rinin çok altında. Çünkü devletin vergi gelirlerinin önemli bir bölümünden işçiler, emekçiler değil, az vergi ödeyen diğer kesimler yararlanıyor. Vergi gelirleri sermayedarlara teşvik, özelleştirme, ihale, indirim vb. adlarla peşkeş çekiliyor. 12.05.2011 Yeni İşçi Dünyası / Adana Kaynak: Gelir İdaresi Başkanlığı 2010 Faaliyet Raporu

Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

etmiyorlar. Bu teşviklerin istihdam sağlamadığını belirttik. Çünkü patronlar bu konuda binbir dolap çevirerek aslında yeni işçi almadan teşvikten yararlanıyorlar. Örneğin yasaya göre teşvik kapsamında olan bir işçi aynı zamanda İŞKUR’a kayıtlı bir işsiz ise teşvik süresi 6 ay artıyor. Buna göre işe yeni alınacak ve teşvik kapsamında olan bir işçi sigorta girişi yapılmadan internet üzerinden İŞKUR’a iş arayan bir işçi olarak kaydedilebilir. Bu kayıt işlemi tamamlandıktan bir gün sonra sigorta girişi yapılır. Böylece işverenin yararlanacağı teşvik süresi 6 ay artmış olur. Zaten 6111 sayılı Kanun aylarca sürüncemede bırakıldı. Bu nedenle patronlar yasa çıkmadan çok uzun süre önce bu teşvikten haberdardı. Bu anlamda yasanın çıkmasından aylar önce işten çıkarılan birçok işçi şimdi teşvik kapsamında yeniden işe alınacak. Bu sayede patronlar karlarına kar katmaya devam edecekler. Teşvik süresini arttırıcı Mesleki Yeterlilik Belgesi, İŞKUR kurslarını bitirmiş olmak vb.’de aynı yönde kullanılacaktır. İşveren er-

9


Yüz binlerin Coşkusu Taksime Sığmadı Y

ıllardır yönetenler ve onların medyası 1 Mayıs’ın olaylı geçmesinden devrimci grupları sorumlu tuttu ve bunda önemli ölçüde başarılı da oldu. Milyonlarca insanın zihninde 1 Mayıs’ın gergin geçmesinin sorumlusu olarak bir avuç olay çıkarmak isteyen marjinal gruplar olarak yerleşti. Daha önce 2010’da ve şimdi 2011’de bu koca yalan açıkça boşa çıkarılmış oldu. Devlet provokasyon yapmayınca demek ki olay çıkmıyormuş! 2010’da 1 Mayıs’ın resmi tatil günü ilan edilmesiyle ve Taksim’in uzun ve çetin mücadeleler sonucunda 1 Mayıs kutlamalarına da açılmasıyla, 1 Mayıs işçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü Türkiye'de kitlesel olarak kutlanmaya başlandı. 2011 1 Mayıs’ı İstanbul’da büyük bir katılımla ve coşkuyla kutlandı. Sabah saatlerinde dört koldan Taksim'e yürüyen yüz binlerce emekçi alana sığmadı. Taksim Meydanı ve Gezi Parkı dolduğunda Şişli kolundaki kortejlerin bir ucu Şişli Cami'nde, Şişhane kolu kat otoparkında, Gümüşsuyu

kolu da Dol maba hçe Stad ı yakınlarındaydı. Miting programında bu yıl konfederasyon başkanları yerine bir sağlık işçisi ve Mas-Daf direnişinden bir metal işçisi emek örgütlerinin ortak metnini okudu. Güvencesizliğe karşı mücadele vurgusunun öne çıktığı metin daha sonra Kürtçe olarak da okundu. Bu metnin ardından mitinge katılan siyasi parti ve gruplar adına hazırlanan ortak metin okundu. Konuşmada, Kürt sorunundan hapishanelere, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin gündemlerine dair mesajlar verildi. Konuşmaların ardından Grup Yorum, Kardeş Türküler ve Agîre Jiyan'ın seslendirdiği ezgilerle miting son buldu. Yeni Dünya İçin Çağrı Gazetesi olarak kortej oluşturarak Şişli kolunda yerimizi aldık. Bu yıl 1 Mayıs öncesinde yürüttüğümüz çalışmalarının da bir sonucu olarak her zamankine göre daha yüksek bir katılımla yürüdük. Çağrı kortejinde yer alan yaklaşık 120 emekçi “Bütün Ülkelerin İşçileri ve Ezilen Halklar Birleşin! Yaşasın

Proletarya Enternasyonalizmi!” ve “Güvencesizliğe, Ta şeron la şt ı r maya , Sendikasızlaştırmaya, Esnek Çalışmaya, Nükleer Enerjiye Karşı Mücadeleye, Örgütlenmeye!" başlıklı pankartların arkasında yürüyerek, dövizlerle ve flamalarla yer aldı. Hep bir ağızdan atılan sloganlardan bazıları şunlardı: “1 Mayıs Kızıldır Kızıl Kalacak!”, “ Ya ş a s ı n i ş ç i l e r i n Bi r l i ğ i , Halkların Kardeşliği!”, “Umut İsyanda, Kurtuluş Devrimde, Sosyalizmde!”, “Gün Gelecek, Devran Dönecek, Bolşevizm Yenecek!”, “Fabrikalar Kalemiz, Yaşasın Bolşevik Mücadelemiz!”, “Geliyor Gelecek Bolşevizm

Yenecek!”, “Yaşasın Marx,Engels, Lenin, Stalin, Önderimiz İbrahim, İbrahim Kaypakkaya!”, “Nükleere İnat, Yaşasın Hayat!”, “İşçilerin Bi rl iğ i Nü k leer i Yenecek!”, “İşçi lerin Birliğ i Sermayey i Yenecek!”, “Zam, Zulüm İşkence İşte faşist T.C.!”, “Kürdistan faşizme mezar olacak!” vb. Yürüyüş Güzergahı boyunca ve miting alanında YDİ Çağrı gazetesi, Yeni İşçi Dünyası ve Yeni Dünya Gençliği gazetelerimizin satışı ve kuşlama yapıldı. 1 Mayıs öncesinde özellikle işçi mahallelerinde afişleme ve stiker yapıştırıldı, çeşitli günlerde bildiri dağıtımı yapıldı. 01.05.2011

Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

Adana: Coşkulu ve kitlesel 1 Mayıs eylemi

10

İ

şçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ta Adanalı işçi ve emekçiler coşkulu ve kitlesel bir şekilde alana çıktılar. Saat 13.00’de Mimar Sinan Açık Hava Tiyatrosu önünde toplanan işçi ve emekçiler iki koldan Mustafa Kemal Paşa Bulvarı, Kasım Gülek Köprüsü ve Sular yolu üzerinden İstasyon Meydanı’na doğru yürüyüşe geçtiler.

Yürüyüşün bir kolunun en önünde DİSK, diğer kolda ise Türk-İş yer aldı. DİSK pankartının arkasından DİSK’e bağlı sendikalardan Genel-İş, Dev Sağlık-İş, DİSK Tekstil Bossa ve Emekli-Sen yürüdü. DİSK’in arkasında ise KESK ve bağlı sendikalar yer aldı. Eğitim-Sen, Tüm Bel-Sen, BES, Yapı Yol-Sen, Tarım Orkam-Sen, Haber-Sen,

BTS ve SES KESK pankartının arkasında yürüdü. Memur sendikalarından sonra Adana Tabip Odası, Eğitim-Der, TÖB-DER, İHD, ÇHD, Halkevleri, BDSP, DHF, Anadolu Halkları Kültür ve Dayanışma Derneği, Yeni Dünya İçin Çağrı, Emek ve Özgürlük Cephesi, ESP, Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu ve Hak-Par kortejleri yürüdü. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu içerisinde EMEP, EDP, Türkiye Gerçeği, DİP, Sosyalist Yeniden Kuruş Parti Girişimi ve BDP yer aldı. Türk-İş pankartı arkasında ise Demiryol-İş, Yol-İş, Petrol-İş, TÜMTİS, Harb-İş, Çimse-İş, Tez Koop-İş, Tek Gıda-İş, Belediye-İş yer aldı. Türk-İş’e bağlı sendikaların ardından sırasıyla TMMOB, Eğitim-İş Sendikası, ADD, CHP, DSP, Cumhuriyet Güç Birliği, İşçi Partisi, Devrimci Yolda Özgürlük, ÖDP ve TKP kortejleri bulunuyordu. Yürüyüşe tüm katılanlar arasında hem kortejlerde, hem de gençlik örgütlerinin kortejlerinde öğrenci gençliğin önemli

bir ağırlığı vardı. Eylemin genel gündemini yine AKP karşıtlığı oluşturuyordu. Özellikle yaklaşan seçimler ve ÖSYM’deki şifre öne çıktı. Ayrıca CHP’nin Adana Milletvekili adaylarının tamamı da eyleme katılarak boy gösterdiler. Tüm kortejlerin alana girmesi yaklaşıp 2 saat sürdü ve tüm kortejler alana girmeden 1 Mayıs programı başlatıldı. Bunda bu yılki katılımın yüksek olması ve bu nedenle alanın yetersiz kalması etkili oldu. Eyleme bir bütün olarak yaklaşık 10 bin işçi ve emekçi katıldı. 1 Mayıs programı emek ve demokrasi yolunda ölenler için saygı duruşu ile başladı. Saygı duruşundan sonra Tertip Komitesi üyeleri kitleyi selamlayarak işçi ve emekçilerin 1 Mayıs’ını kutladılar. Tertip Komitesi ve Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Kamuran Karaca bir konuşma yaptı. Karaca konuşmasında birlik ve dayanışmanın gerekliliğine vurgu yaptı. Bu yıl ki eylem programı içerisinde sendika başkanlarının


terek tepki gösterdiler. İşçilerin kürsüye yaklaştığı sırada Gülnar tekme ile işçilere vurmaya çalıştı. Bunun üzerine işçilerin tepkisi arttı, kürsüye su şişeleri fırlattılar ve Türk-İş yönetiminin istifa etmesini istediler. Olay araya girenler sayesinde yatıştırıldı. Ancak olay sırasında ise kürsüden “aramızda provokasyon yaratmaya çalışanlar var” denildi. 1 Mayıs eylemi konuşmaların ardından kürsüden yayınlanan müzikler eşliğinde çekilen halaylar ile son buldu. Geriye her zaman olduğu gibi alanı süsleyen boş pet şişeler, kağıt ve diğer çöpler kaldı. En çevreci olması ve örnek olması gereken kesimlerin ne yazık ki bu konudaki pratikleri oldukça kötü. 01.05.2011 YİD/Adana

ESKİŞEHİR’DE 1 MAYIS

E

skişehir’de 1 Mayıs Anadolu Üniversitesi tramvay durağında, DİSK, TÜRK-İŞ, KESK 'e bağlı sendikalar, meslek odaları, demokratik kitle örgütleri, siyasi partilerin katılımıyla saat 13.00’de Sıhhiye Meydanı’na yürünmesiyle başladı. Yürüyüş sonrası alana varıldığında, Tertip Komitesi anonslarıyla katılımcıların isimleri okunurken, DİSK' e bağlı Birleşik Metal İş'in “olmaz deme, grev deriz, biz Birleşik Metaliz” ve 21 yıl sonra MESS'in oyununu grevle bozan Süsler Doruk işçilerinin pankartlarıyla alana girmesi coşkuyla karşılandı. Yürüyüş sonrası demokrasi ve emek mücadelesinde ölümsüzleşenler adına bir dakikalık saygı duruşu yapıldı. Sonrasında İstiklal Marşı, Enternasyonal ve Bir Mayıs marşı okundu. Tertip Komitesi adına konuşmalar yapıldı. CHP Milletvekilleri de kürsüde yerlerini almışlardı. Yeni Türkü’nün konseriyle bir Mayıs sona erdi. Özellikle İstiklal Marşı okunurken BDP’liler oturarak dinlendiler. TGB ve Hepar’lıların BDP’lilerin üzerine yürümesi polisin araya girmesiyle engellendi. Hepar gibi faşist bir partinin, bir

Mayıs alanına gelmesi niyetinin ne olduğunu göstermiştir. Bir Mayıs’ın tarihsel olarak günümüze ulaşması, işçi sınıfının şanlı bayramı bedeller ödenerek kazanılmıştır. Geldiğimiz bugünkü durumda bir Mayıs'ın içi bilinçli bir şekilde boşaltılıp sıradan bir bayram havasında kutlanmaya çalışılmaktadır. Türk-İş e bağlı sendikaların çoğu temsil düzeyinde katılmıştır. Örneğin Tek Gıda İş'in 4000’ne yakın üyesi varken, 20’ye yakın insanla katılmıştır. Bir Mayıs işçi sınıfının birlik ve mücadele günüdür. İşçi sınıfının içinde sınıfı örgütlemeliyiz. Fabrikalar kalemiz olmalıdır. Onurlu ve haklı kavgamızla öreceğiz umudu. Yaşanılacak bir dünya için Bolşevik mücadeleyle durmadan yorulmadan çalışacağız. Hainlere, döneklere, bukalemun gibi kılıktan kılığa giren oportünizme, sarı faşist sendikalara meydanı bırakmayacağız. Yaşasın bir Mayıs! Bir Mayıs kızıldır, kızıl kalacak! Geliyor, gelecek Bolşevizm yenecek! 04.05.2011 Eskişehir'den YİD Okuru

1 MAYIS BURSA

U

luslararası işçi sınıfının sermayeye karşı mücadele ve dayanışma ünü olan 1 Mayıs Bursa’da, yaklaşık 17 000 işçi ve emekçinin katılımıyla, Bursa’nın Altıparmak-Stadyum önünden Kent Meydanı’na kadar coşkulu bir katılımla kortej eşliğinde yürüyüş ile başladı. Kortejin başında bulunan sermayenin taşeron sendikası Türk Metal tarafından, 1 Mayıs’ın anlamına uygun bir slogan atılmadı. Türk Metal’in kurtlu flaması ve Türk bayrağından başka bir şey taşınmadı. Bu taşeron sendika daha da ileri gidip ‘’Ne mutlu Türküm diyene!’’ sloganlarını atarak, ne kadar sınıf düşmanı olduğunu ortaya koymuş oldu. Kortej sıralarında dikkat çeken diğer bir şey, CHP’nin ilçelerde dahil yoğun bir katılım sağladığı idi. CHP’nin korteji de 1 Mayıs’ın anlamına uygun herhangi bir şey taşımadı; yoğun olarak cumhuriyet mitinglerini anımsatır bir hava yaratarak bütün korteji Türk bayrakları, CHP flamaları ve Atatürk posterlerinden ibaretti. CHP 1 Mayıs’ın sermayeye karşı tarihsel mücadelesinin içini boşaltarak 1 Mayıs’ın ruhuna, anlamına uzaktan yakından alakası olmayan sloganlar attı. (Gün gelecek devran dönecek, AKP halka hesap verecek!, Kahrolsun AKP!) Aslında CHP’nin amacı 12 Haziran’da yapılacak olan seçimler için propaganda ve gövde gösterisi yapmaktı. Meydan okurcasına sanki, Atatürk’ü anma töreniymiş ya da Cumhuriyeti kutlama günüymüş gibi 1 Mayıs yürüyüşüne katılımda bulundular!! Egemen burjuva partilerin; sendikalara hakim olan sarı, reformist ve taşeron sendikacıların bu şekilde serbest bir şekilde hareket etmesindeki sebep devrimcilerin ve komünistlerin işçi sınıfı içerisinde örgütlü olmayışıdır. Pratik bir kez daha göstermiştir ki komünistlerin Bolşevik örgütlenmeyi işletmelere oturtması olmazsa olmazlardandır. Bu kara tablo ancak uzun vadeli sabırlı bir çalışma ile değiştirilebilir. Korteje KESK, Türk Tabipleri Birliği, TMMOB, Devrimci Sol (Partizan, ESP, BDSP vs.), Reformist Sol (ÖDP, EMEP, SDP,

SODAP vs.), DEV-GENÇ, DEVLİS, GENÇLİK MUHALEFETİ, BDP(Demokrasi ve Özgürlük Bloğu),SYKPG(Sosyalist Yeniden Kuruluş Parti Girişimi), BATİS, Türk-İş’ e bağlı Petrol-İş, TezKoop-İş, Tüm-Tis, vs. katılımda bulundu. DİSK’e bağlı Birleşik Metal-iş Sendikası (BMİS) ve Tekstil-İş Sendikası 1 Mayıs’ı İstanbul Taksim’de kutlamaya gittikleri için Bursa’daki 1 Mayıs eylemine katılmadılar. Bu önemli bir eksiklikti. Belki de Türk Metal Sendikası’nın BMİS’ in örgütlü olduğu Asil Çelik Fabrikasına saldırması önemli bir rol oynamış olabilir. Çünkü gerginlik olabilirdi. Sadece DİSK’e bağlı Tüm Emekliler Sendikası Bursa’daki 1 Mayıs eylemine katıldı. Mitingde platform adına ‘’güvenceli iş, güvenceli gelecek için, insan ticareti olan taşeronlaşmaya hayır demek için, ücretsiz sağlık ve eğitim hakkı için, köleleştirmeye ve sömürüye son vermek için, kıdem tazminatı ve sosyal güvenlik hakları için, grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı için, 1 Mayıs 1977 deki şehitleri anmak ve katillerin bir an önce bulunulması için taksime selam gönderiyoruz’’ dediler. Konuşmada dikkat çeken ayrı bir nokta ise Arap halklarının haklı direnişlerini selamladıklarını ve mücadelelerini desteklediklerini, emperyalistlerin işgalci silahlı müdahalelerini kınadıklarını ve reddettiklerini vurguladılar. (T.C devletinin bu işgalci güçler ile ittifak halinde olduğunu, bizzat İzmir askeri hava sahasını da kullandıkları bilindiğinde ne kadar yaman anti-emperyalist ve savaşa karşı olduklarını ortaya koymaktadırlar.) Platformu müzik gruplarına bırakarak 1 Mayıs eylemi halay ve türkülerle son buldu. Eylemde; Biji yek gulan, Yaşasın 1 Mayıs, Su hayattır satılamaz, Nükleere inat yaşasın hayat, Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği, Faşizme karşı omuz omuza, Yaşasın sınıf dayanışması, Dünya yerinden oynar işçiler birlik olsa vb. sloganları atıldı. 2 Mayıs 2011 Yeni İşçi Dünyası Okuru/Bursa

Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

konuşmalarının kısa tutulmuş olması olumluluktu. İşyerleri kapandığı için işsiz kalan ve yıllardır alacaklarını alamayan Özbucak işçileri adına Mehmet Şeker bir konuşma yaptı. Ardında Devrimci Sağlık-İş Sendikası Çukurova Bölge Başkanı Mustafa Hotlar Numune işçilerinin direnişini anlatan bir konuşma yaptı. Hotlar aylardır sürdürülen mücadelenin kazanımla sonuçlandığını, işçilerin 4 Mayıs günü işbaşı yapacaklarını duyurdu. Kürsüde Tertip Komitesi üyesi Tez Koop-İş Sendikası Adana Şube Başkanı Hülya Özcan konuşma yaparken bir grup Tekel işçisi platformda bulunan Türk-İş 4. Bölge Temsilcisi Edip Gülnar’a Tekel direnişi sırasında Türk-İş’in işçilere sahip çıkmadığını belir-

11


1 Mayıs Mersin’de Coşkuyla Kutlandı

S

on yılların en kitlesel katılımının olduğu 1 Mayıs Mersin’de de coşkuyla kutlandı. Yaklaşık 15 bin kişinin katıldığı kutlamalara işçi sendikalarının yoğun katılımı dikkat çekiyordu. DİSK, Türk-İş, KESK, TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla İstasyon önünde toplanan binlerce kişi buradan Cumhuriyet Meydanı’na kadar, Türkçe, Arapça ve Kürtçe 'Yaşasın 1 Mayıs' yazılı pankartın arkasında yürüdü. Kutlamalara sendikaların yanı sıra siyasi parti ve dernekler de katıldı. İstiklal Caddesi boyunca süren yürüyüşte, AKP hükümetinin sermaye yanlısı politikaları protesto

edildi. Liseli gençlik YGS’de yaşanan şifre skandalını güçlü bir katılımla protesto etti. Kutlamalarda işsizliğe, yoksulluğa, taşeronlaştırmaya, güvencesiz çalıştırmaya tepki öne çıkarken, Akkuyu’da kurulmak istenen nükleer santral ve Kars’taki İnsanlık Anıtı’nın yıkılması da protesto edildi. “Yaşasın 1 Mayıs!, İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!, Direne direne kazanacağız!, Parasız eğitim, parasız sağlık!, 'Susma sustukça, sıra sana gelecek! …” sloganlarının atıldığı yürüyüşte, polis yoğun güvenlik önlemi almıştı. Coşkulu geçen yürüyüşte polisin aşırı güvenlik önlemine karşı, “Polis defol,

İstanbul 1 Mayıs çalışmalarından…

Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

D

12

ünya işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’a üç hafta kala çalışmalarımıza başladık. Yaptığımız hazırlık toplantısında aramızda görev dağılımı yaptık. Hangi gün, hangi saatte ve nerede bildiri dağıtılacağını, kimlerin afiş yapacağını, çevremizdeki okurlarımızı kimin ziyaret edeceğini vb. planladık. Yaptığımız plana uygun olarak çalışmalara başladık. İşçi semtlerinde, işçilerin servis güzergâhında; “Geleceksizliğe ve güvencesizliğe karşı: haydi 1 Mayıs’ta alanlara!” başlıklı bildirimizden binlerce adet dağıttık. İşçileri, emekçileri 1 Mayıs’ta alanlara çağıran, 1 Mayıs afişlerimizi işçi semtlerine, merkezi yerlere yüzlerce adet yapıştırdık. “Geleceğimiz için 1 Mayıs’ta alanlara” şiarının yer aldığı A5 ebatında yüzlerce sticeri işçi semtlerinde, merkezi yerlerde yapıştırdık. 1 Mayıs’a katılmalarını sağlamak için okurlarımızı ziyaret ettik. 1 Mayıs’ta taşımak için iki pankart hazırladık. Azdırılan milliyetçiliğe, şovenizme karşı; “Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halklar birleşin! Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!” İşçi sınıfının temel sorunlarına yönelik olarak, “Güvencesizliğe, Ta şeron la şt ı r maya , Sendikasızlaştırmaya, Esnek Çalışmaya, Nükleer Enerjiye Karşı

Mücadeleye, Örgütlenmeye!" Ayrıca “Nükleer santral cinayettir! Nükleer enerjiye hayır!”, “Çernobil, Fukuşima uyarıyor: Nükleer enerjiye hayır!” dövizleri hazırladık. Kortejimizin en önünde taşımak için, Marks, Engels, Lenin, Stalin resimleri ve iki adet ICOR flaması, kızıl bayraklar hazırladık. Yeni YDİ Çağrı f lamaları bastırdık. 1 Mayıs sabahı tuttuğumuz araçlarla, Şişli kolunda yürümek için Şişli’ye gittik. Herhangi bir platformda yer almadığımız ve DİSK’te yapılan sıralamanın belirlendiği toplantıya da katılamadığımız için Şişli kolunda, önlerinde kortej oluşturmak için izin istediğimiz birkaç kurumun izin vermemesi sonucu sağ kolda en arkada yerimizi aldık. Sıralamada ismimizin olmaması sonucu kısa süreli bir karışıklık yaşadıktan sonra kortejimizi oluşturduk. Pankartlarımızla, f lamalarımızla Taksim alanına yürüdük. Yürüyüş boyunca sloganlarımızı gür şekilde haykırdık. Bu 1 Mayıs’ta 1 Mayıs öncesi yaptığımız çalışmanın olumlu sonucunu gördük. 120 civarında okurumuz ile yürüdük. 2010 1 Mayıs’a göre daha fazla katılım sağladık. Bir kez daha şunu gördük: planlı iş yapıldığında, çalışma yürütüldüğünde, olumlu sonuç almak mümkün. 5 Mayıs 2011

bu sokaklar bizim!” sloganı atıldı. Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu bileşenleri de farklı dillerde 'Yaşasın 1 Mayıs' yazılı pankartla 1 Mayıs’a katıldı. Bloğun desteklediği Mersin Bağımsız Milletvekili Adayı Ertuğrul Kürkçü ve blok bileşenlerinin temsilcileri pankartın arkasında kol kola yer aldı. Cumhuriyet Halk Partisi de 1 Mayıs kutlamalarına kitlesel katılım gösterirken, milletvekili adayları da mitingdeydi. Yü r ü y ü ş ü n a r d ı n d a n Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan miting saygı duruşuyla başladı. Mitingde Tertip Komitesi adına bir konuşma yapan KESK Dönem Sözcüsü Kahraman Oğuz, işsizliğe, yoksulluğa, güvencesizleştirmeye, taşeronlaştırmaya karşı mücadele çağrısı yaptı. Hükümetin Kürt sorununda çözümsüzlüğü

dayattığını ifade eden Oğuz, sivil itaatsizlik eylemlerine yapılan saldırıların bunun bir göstergesi olduğunu söyledi. Kadına ve çocuğa yönelik istismarın halen devam ettiğini vurgulayan Oğuz, Akkuyu’ya nükleer santral yapmanın halkın sağlığıyla oynamak anlamına geldiğini belirtti. Kahraman Oğuz’un ardından Türk-İş Mersin İl Temsilcisi İrfan Gültekin de bir konuşma yaparak işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı kutladı. Konuşmaların uzun sürmesi yer yer kitlede rahatsızlığa neden oldu. Davul zurna eşliğinde halayların çekildiği cumhuriyet alanındaki miting olaysız bir şekilde sona erdi. 5 Mayıs 2011 Yeni İşçi Dünyası/Mersin

Adana’da 1 Mayıs çalışmaları…

B

u yıl ki 1 Mayıs biz Adana’lı Yeni Dünya İçin Çağrı okurları açısından da önceki yıllara göre farklı idi. YDİ Çağrı olarak bir pankart hazırladık ve yürüyüşte kortej oluşturduk. 1 Mayıs’a hazırlık çalışmaları ise haftalar öncesinde başlatıldı. Çalışmalar öncelikle 1 Mayıs’a hazırlık komitesinin oluşturulması ile başladı. Komitenin hazırladığı plan ve görevlendirmeler dahilinde çalışmalar yürütüldü. Şehir merkezinde ve sabah saatlerinde işçilerin işlerine gittikleri güzergahta 1 Mayıs’a çağrı bildirileri dağıtıldı. Ayrıca bildiri metni afiş haline dönüştürülerek işçilerin servis bekledikleri duraklara yapıştırıldı. Şehir merkezi ile mahallelere, duraklara yoğun olarak 1 Mayıs çıkartmaları ya-

pıştırıldı. Bazı bölgelere ise afişler yapıştırıldı. Yürüyüşe katılım sağlayabilmek için de 24 Nisan’da bir toplantı yapıldı. Toplantı bu yıl ki 1 Mayıs’ın yoğun bir gündeme sahip olduğu, seçimlerin yaklaştığı, ÖSYM’deki şifre ile öğrenci gençliğin geleceğinin çalındığı, Japonya depremi sonrasında Fukuşima nükleer santralindeki sızıntının bir kez daha nükleer enerjinin tehlikesini gözler önüne serdiği ve torba yasa ve diğer uygulamalar ile işçi ve emekçilerin, genç işçilerin sömürüsünün katmerleştirildiği anlatıldı. Bu cendereden çıkmak için işçi ve emekçilerin örgütlenip mücadele etmekten başka bir yolları olmadığı belirtildi. Bu sorunların ve çözüme ilişkin görüşlerimizin geniş kitlelere anlatılmasının zorunlu olduğu, mücadeleyi büyütmek için 1 Mayıs’ın önemli simgesel bir gün olduğu ve bu nedenle eyleme katılmanın önemli olduğu vurgulandı. Toplantı herkesin katılımı arttırmak için çaba harcaması gerektiği vurgusu ile bitirildi. İnternette 1 Mayıs çalışmaları için kullanıldı. Bunun için slaytlar ve değişik görseller hazırlandı. Bunlar sosyal paylaşım sitelerinde yaygınlaştırıldı, mesajlar gönderilerek, eyleme çağrılar yapıldı. 1 Mayıs’a hazırlık çalışmaları bağlamında birçok ziyarette gerçekleştirildi. Birçok işçi ve emekçi ile yüz yüze görüşüldü ve 1 Mayıs eylemine çağrıldı. Ev ve işyeri zi-


05.05.2011 / Yeni İşçi Dünyası Adana 1 Mayıs Hazırlık Komitesi

Kadın Katliamlarına Karşı Nöbetteydik.

11

Mayıs Çarşamba akşamı “K ad ı n Ci naye t ler i ne Karşı 7-24 Nöbetteyiz…” şiarıyla İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Van, Sinop, Urfa, Diyarbakır, Adana, Trabzon, Antep, Samsun ve Eskişehir’de eş zamanlı olarak saat 19:00 ile 24:00 arasında oturma eylemi yapıldı. Eylemin bu tarihte yapılmasının nedeni 12 Nisan’da karar duruşması bulunan Ayşe Paşalı davasıydı. Bir süre önce ayrıldığı kocası tarafından dövülerek hastanelik edilen, ölümle tehdit edilen Ayşe Paşalı, defalarca savcılığa şikayette bulunup korunma talebinde bulundu. Buna karşın yetkililerin Ayşe Paşalı’yı her seferinde “sıcak aile yuvası”na geri göndererek bile bile gelen cinayete kulak tıkamaları sonucunda Ayşe Paşalı kocası tarafından kurşunlanarak öldürüldü. Ad a n a’ d a , Ad a n a K a d ı n Platformu’nun organize ettiği eylem İsmet İnönü Parkı’nda 50 civarında kadının katılımıyla gerçekleştirildi. Eylem, açık alanda yapılması ve güvenlik gerekçesiyle

22:45’de sonlandırıldı. Eylem sırasında sık sık “Erkek Değil Gerçek Adalet”, “Kimsenin N a m u s u O l m a y a c a ğ ı z ”, “Ya ş a sı n K ad ı n D a y a n ı ş m a s ı”, “Kadına Yönelik Ş i d d e t e S o n ”, “G elsi n Baba , Gelsin Koca, Gelsin Cop, İnadına İsyan, İnadına İsyan İnadına Özgürlük”, “Mü nferit Değ i l, Sistemati k Cinayet”, “Erkek Vuruyor, Devlet Koruyor” vb. sloganlar atıldı. Ara ara, diğer illerdeki eylemci kadınlarla internet üzerinden canlı, görüntülü bağlantı yapıldı. Son zamanlarda Adana ve çevresinde yaşanan kadın cinayetleri ve öldürülen kadınların kısa hikayeleri okundu. Basının yoğun ilgi gösterdiği eylemde okunan basın açıklamasından bazı kesitler şunlardı: “Kadın cinayetlerinin yüzde bindörtyüz arttığı, maalesef her gün gazetelerden bir kadın arkadaşımızı daha kaybettiğimizi haber aldığımız koşullarda yasama, yürütme, yargı bu katliamı sadece seyrediyor… Katliam haline gelen kadın cinayetlerini fark etmemek, görmezden gelmek nasıl mümkün olabilir derken içinde kadınlara yönelik şiddet, kadın cinayetleri ile ilgili herhangi bir acil eylem planı, projesi, stratejisi hatta bunlara dair tek satır geçmeyen parti programlarıyla karşı karşıya olduğumuz bir seçim

sürecindeyiz… Kadın cinayetleri münferit, kadının yeri evi, kocasının dizinin dibi sayıldığı için, süregiden katliam politik gündemin dışında bırakıldığı için sürüyor…” Kadınlar akla gelebilecek en basit nedenlerle çoğunlukla kocaları, babaları, sevgilileri tarafından öldürülüyor. Devlet, yasalar yoluyla, tahrik indirimi, iyi hal indirimi vb. ile neredeyse bu katillerin sırtlarını sıvazlıyor, yaşanan cinayetlere alkış tutuyor. Biz kadınların, evlerimizin dört duvarı arasında konuşmayıp, sorgulamayıp, her türlü zulüm ve baskıyı tevekkülle karşılayıp baş eğmemiz bekleniyor. Sözde yasalarda yer verilen kadın hakları fiiliyatta işlemiyor, işletilmiyor. Çünkü bu devlet erkek egemen bir devlettir ve bu nedenle biz kadınların en küçük hak talebi karşısında sopasını hemencecik sallayıverir. Şimdi yapılması gereken kol kırılır yen içinde kalır demeden kadına yönelik erkek şiddetine de, devlet şiddetine de karşı meydanları da, sokakları da terk etmiyoruz deyip sesimizi ve eylemlerimizi her yerde yükseltmektir. Bunu yaparken de akıldan bir an olsun çıkarılmaması gereken bir şey var o da, kadına yönelik şiddet ve bir bütün olarak kadın sorununda en köklü çözümleri başlatacak olanın bir demokratik halk devrimi olduğudur. Bunun içinde kadın sorununu işçi sınıfının mücadelesinden ayırmadan devrim mücadelesinin bir parçası olarak kabul etmek zorundayız. 12.04.2011

Kipa işçileri 1 Mayıs alanındaydı K

ipa hipermarket de çalışan, sınıf bilinçli işçi olarak, 1 Mayıs’ta alanda yerimizi almak için birkaç gün önceden vardiyalarımızı akşam vardiyasına ayarlayıp, 1 Mayıs sabahı erken buluşup, sendikamız Tez-koop İş Sendikası kor teji i le Dol maba hç eden Taksim’e doğru yürüyüşe geçtik. Yürüyüşte atılan sloganlara canlı ve gür bir şekilde eşlik ettik. İçimizden bir arkadaşa kortejiyönetmesi için megafon verildi. Arkadaşın heyecanlı olduğu her halinden belli oluyordu. Arkadaşımız eksiklerine rağmen iyiydi diyebiliriz. Atılan sloganlar; örgütlenmenin önemi üzerine ve

Türk-İş i göreve çağıran sloganlar atıldı.Sloganlardan bazıları; Yaşasın 1Mayıs!, Yaşasın örgütlü mücadelemiz!,Türk-iş uyuma sözleşmeye sahip çık!,Türk-iş susuyor, sözleşmeler bekliyor! Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiçbirimiz!, İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!, Direne direne kazanacağız!, İnadına sendika ,inadına Tez Koop!, Kipa’ya sendika girecek!, Hak verilmez alınır, zafer sokak da kazanılır!, Örgütlüysek her şeyiz, örgütsüzsek hiçbir şey!, İşçiyiz haklıyız kazanacağız!, Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek! (Bu sloganı arkadaş megafonu aldıktan sonra, Gün gelecek devran

dönecek patronlar işçilere hesap verecek! olarak attırdı.) buna benzer sloganlar atıldı. Biz Kipa işçileri olarak alana girdikten bir saat sonra alandan ayrılıp işimize geri döndük. Seneye bir pankart yapıp daha kalabalık yürümeyi düşünüyoruz. Biz sınıf bilinçli işçiler, işçi sınıfının içinde daha fazla çoğaldığımız da hem sloganlarımız gür çıkacak hem de kapitalizmi yıkmaya yönelik sloganlar yükselecektir kortejlerimizden. S e l a m o l s u n 1 M a y ı s ’ı yaratanlara! YAŞASIN 1 MAYIS! 6 Mayıs 2011 YİD okuru Kipa işçisi

Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

yaretleri yapıldı. Küçük bir tekstil atölyesi ziyaret edilerek buradaki kadın işçiler ile görüşüldü, işçiler açısından 1 Mayıs eyleminin önemi anlatıldı. Bütün bu çalışmaların 1 Mayıs günü katılım anlamında da sonuç verdiğini gördük. Üzerinde “Güvencesizliğe ve Geleceksizliğe Karşı Sendikalarda Örgütlen, Devrimci Saflarda Mücadele Et!” yazılı pankart arkasında 50’nin üzerinde işçi ve emekçi, öğrenci ile yürüyüşe katıldık. Sayı olarak elbette bu katılım azdı, ancak bizim açımızdan ise oldukça iyiydi. Çünkü ilk kez bu kadar yüksek bir katılım sağlamıştık. Ayrıca katılanların önemli bir çoğunluğunu genç işçi ve emekçiler oluşturuyordu. Eylemde üzerinde “Nükleer çanlar çalıyor, çok geç olmadan, kapitalizmin çanına ot tıkamaya”, Arapça, Kürtçe ve Türkçe “Yaşasın 1 Mayıs” ve kapitalizmde yaşadığımız sorunların çözümünün sosyalizmde olduğu anlatan çok sayıda döviz taşındı. Yürüyüş boyunca da kuşlama yapıldı. Yürüyüş boyunca ve alanda da güncel gelişmelere ilişkin yeni hazırladığımız sloganlar haykırıldı. Sloganlarımızdan bazıları şöyleydi: “Ne YGS, LYS, ne KPSS, gençler gelecek sosyalizmde”, “İşçilerin birliği nükleeri yenecek”, “Arabız, isyancıyız, kavgada ısrarlıyız”, “4c, 4b, 50d, sözleşmeli köle olmayacağız”, “Nükleere geçit yok, Seçimde oy yok, Ne yapacağız boykot, Ne yapacağız boykot”, “Kurtuluş devrimde sosyalizmde”, “İşçiler emekçiler birleşirse, başlar patronlar titremeye”, “Görünmeyen emek sesini yükselt”, “Oyuna gelme, oyunu verme”, “Nükleer öldürür, doğa güldürür”, “Nükleere inat, inadına isyan”. Özellikle nükleer ve seçime ilişkin sloganlarımız ilgi çekti. Ayrıca tüm insanlığı tehdit eden nükleere karşı bizim dışımızdaki devrimci grupların çoğunluğunun ne bildirilerinde, ne dövizlerinde, ne de sloganlarında hiçbir bir tavır yoktu. Eylem alanına girdiğimizde de bir süre kortej düzenini bozmayarak slogan atmaya devam ettik. Daha sonra alanda gazete satışı yapıldı. Son olarak ta pankartımız çevresinde halaylar çektik. Sonuç olarak bir kez daha doğru, planlı ve örgütlü çalışmanın sonuç verdiğini görmüş olduk. Gelecek dönemlerde daha iyi çalışmalar yapacağımıza inanıyoruz.

13


Dünyada 1 Mayıs Kutlamaları 1

Mayıs işçi bayramı dünyanın dört bir tarafında milyonlarca kişi tarafından kutlandı. Sokağa çıkan emekçiler ve ezilenler, hep bir ağızdan taleplerini dile getirdi.

KÜBA: DEVRİMİ DEVAM ETTİRECEĞİZ

Küba'nın başkenti Havana'da toplanan yüz binlerce kişi, yaptıkları 1 Mayıs yürüyüşünde Küba Komünist Partisi'nin aldığı ekonomik kararların arkasında olduklarını dile getirdiler. A Attıkları sloganlarda ve taşıdığı p pankartlarda Komünist Parti'nin aldığı kararların detayları yayınl lanmasa da desteklediklerini bel lirten Kübalı emekçiler, devrimi devam ettireceklerini kaydettil Başkent Havana'nın yanı sıra ler. b birçok şehirde toplanan Küba emekçileri de, hükümetin ekon nomik programının arkasında olduklarını ifade ettiler. M MISIR 1 MAYIS'I TAHRİR'DE K KUTLANDI Mısır'da 1 Mayıs kutlamaları iiçin Tahrir Meydanı'nda buluşan binlerce kişi, sosyal adalet ç çağrısı yaptı. 30 yıllık Mübarek diktatörlüğü sonrası ilk özgür 1

May ısları nı kutlayan M ı sı rl ı la r, mücadeleyi devam ettirme sözü verdi. PARİS'TE 'ÖTEKİLER' 1 MAYIS'A DAMGA VURDU Paris'te bu yılki 1 Mayıs kutlamasına 'ötekiler' damgasını vururken, Kürtler 'Katil Erdoğan', Fildişililer 'Katil Sarkozy', Tamiller 'Katil Rajapakse' sloganı attılar. Beş merkezi sendika CGT, CFDT, FSU, Solidaires ve Unsa'nın öncülük ettiği 1 Mayıs yürüyüşü Republique Meydanı'nda başladı. Öğrenciler, eğitimciler, memurlar, işçiler, anarşistler, göçmenler, çevreciler, feministler, Kürtler, Tamiller, Sri Lankalılar, Çinliler ve Türkiye sol grupları yürüyüşte ddikkat çekenler arasındaydı. A Ayrıca Sosyalist Parti, Komünist P Parti, Yeni Antikapitalist Parti vve Sol Cephe'nin de olduğu çok s sayıda siyasi parti de yürüyüşte y alırken, her sendika kendi yer p pankartı ardında yürüdü.

bulun a r a k nükleer santrallerin kapatılmasını istedi. ÜRDÜN'DE İŞSİZ GENÇLER BAKANLIK ÖNÜNDE EYLEMDE İsyan dalgasından dolay ı dünyada çok konuşulan Arap dünyasından Ürdün'ün başkenti Amman'da çok sayıda işsiz genç Çalışma Bakanlığı önünde oturma eylemi yaptı. İşsizler, çalışma hakkı ve insanca yaşam istedi. Kendilerine Ürdün İşsiz Gençler Koalisyonu ismi veren grup, sendika hakkı ve insan hakkı için mücadele sözü verdi.

Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

JJAPONYA'DA NÜKLEERE KARŞI Japonya'daki 1 Mayıs gösterrilerinde, depremin ardından FFukuşima nükleer santralinde ggerçekleşen nükleer sızıntı günddemdeydi. 20 bin kişi toplayan ssendikalar hükümete çağrıda

ALMANYA ABLUKA ALTINDA Almanya'da 1 Mayıs dolayısıyla sokağa çıkan binlerce kişi, polisle çatıştı, en az 10 kişi yaralandı. Biber gazına karşı boyalı tabancalar ve taşlarla karşılık veren eylemciler, çöp kutularını a ateşe verdi. Yoğun güvenlik eylemlerinin a alındığı Almanya'da gece saatler rinde büyük şehirlerin merkezl lerine binlerce polis yerleştirildi. G Geçen sene çıkan çatışmaların ü üstüne polis yığınağı yaptığını b Almanya yönetimi, dubelirten rrumu kontrol altında tutmak isttediğini iddia etti. G GÖTEBORG'TA COŞKULU 1 M MAYIS

14

İsveç'in ikinci büyük kenti olan G Göteborg'ta 1 Mayıs görkemli bir


şekilde kutlandı. G öteborg'u n Ja r ntorgetLadsvasgatan Meydanı’nda toplanan binlerce kişi yürüyüşe geçtiler. Yürüyüş sonunda kent merkezinde 4 ayrı noktaya dağılan gruplar müzik eşliğinde coşkuyla 1 Mayıs’ı coşkuyla kutladı. İki saat süren kutlamalar enternasyonal marşının söylenmesiyle son buldu. İSPANYA

RUSYA'DA MİLYONLAR 1 MAYIS'TA Rusya'da ise 1 Mayıs İşçi Bayramı çeşitli etkinliklerle kutlandı. Başta başkent Moskova olmak üzere ülke genelinde yüz binlerce kişi sokakları doldurdu. İşçi sendikalarının 2 farklı miting düzenlediği ve coşkulu kutlamalara sahne olan Moskova'da, Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından sonra en kalabalık eylemlerden biri olduğu belirtildi. Komünist Parti ve Liberal Demokrat Partisi'nin yürüyüşünde Rusya Komünist Partisi, kızıl bayraklarla meydanları doldurdu. Kremlin politikalarını protesto eden muhalefet partileri, 1 Mayıs mitinginde yönetim karşıtı tepkilerini dile getirdi. Ülke genelinde yapılan gösterilere yaklaşık 2 milyon kişinin katıldığını belirten sendikalar, 1 Mayıs'ta sokaklarda ayrıca çok fazla polis olmasına tepki gösterdi. YUNANİSTAN, KRİZİN BEDELİNİ ÖDEMEYECEK 1 Mayıs İşçi Bayramı'nda bir günlük genel greve giden Yunanistan'da aşırı borç yüzünden hükümetin kemer sıkma politikaları protesto edildi. Tren ve feribot seferleri iptal edilen Yunanistan'da yapılan grevde dolayı birçok şehirde ulaşım kilitlendi. 1 Mayıs kutlamaları için sokağa dökülen işçiler, Atina'da sendikalar ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla yürüyüş gerçekleştirdi.

Krizin bedelini ödemek istemeyen Yunan halkı, "Krizin bedelini ödememiz gerektiğini söylüyorlar. Hayır! İşçilerin tek bir Euro borcu bile yok çünkü krizi yaratan onlar değil" dedi. GÜNEY KORE'DE YAŞAM İÇİN MAAŞ TALEBİ Asya'nın bir çok ülkesinde olduğu gibi Güney Kore'de de 1 Mayıs dolayısıyla Başkent Seul ve ülkenin büyük şehirlerinde sokağa çıkan emekçiler, insan haklarının daha iyi olduğu bir ülke ve yaşamlarını devam ettirmekte zorlandıkları maaşlarının arttırılmasını talep etti. En az 50 bin kişinin yürüdüğü Seul'de daha Yaptıkları yürüyüşle ülkede güvenli bir iş hayatı taleplerini haykıran emekçiler, muhafaza- gelir uçurumunun arttığını kaykar yasalardan vazgeçilmesinin deden emekçiler, hükümetten daha iyi iş imkânı ve daha iyi gegerektiğini dile getirdi. lir talep ettiler. HONG KONG: İŞÇİ FİLİPİNLER'DE İŞÇİLERİN YURT SÖMÜRÜSÜNE SON DIŞINA GÖNDERİLMESİNE Çok gösterişli finans merkezi TEPKİ olmasına rağmen çok düşük ücFilipinler'in başkenti Manila'da retlerle çalışılan kent olan Hong Kong'da sokağa çıkan binlerce toplanan binlerce kişi, maaşların emekçi, gerçekleştirdikleri yü- arttırılmasını ve halkın çalışmak rüyüşle daha sağlam işçi yasaları için yurt dışına gönderilmesine yapılmasını talep ettiler. bir son verilmesini talep etti. Aşırı ve hızlı artan kiralara Daha iyi bir sosyal güvence isteve gıda fiyatındaki ani yükse- yen Filipin halkı, "Ülkemiz zenlişe karşı tepkilerini dile getiren gin ama halkımız yoksul" sloganı Hong Konglular, "İşçi sömürü- attı. süne son" sloganı attı. Bazı işçi9 milyon Filipinlinin yurt dıler, ellerinde iş insanlarının kan şında çalıştığını kaydeden muemen vampir şeklinde tasvir halif ler, son bir kaç yılda hüedilmiş resimlerini taşıdı. kümetin buna son vermek için açıklamalar yapmasına rağmen TAYVAN'DA YOKSULLUĞA SON hala çok sayıda Filipinlinin çalışmak için yurt dışına gönderilÇAĞRISI diğini kaydetti. Tayvan'ın başkenti Taipei'de 1 Mayıs için sokağa çıkan binlerce HELSİNKİ'DE RENKLİ 1 MAYIS kişi, "Yoksulluğa son" dövizi taFi n l a nd i y a'n ı n b a ş k e nt i şıdı ve kamu borçlarının halkın üstüne yıkılmamasını talep etti. Helsinki'deki 1 Mayıs kutlaması

Rautentiyentori meydanında saat 09.00'da düzenlenen yürüyüşle başladı. Çeşitli sendikalar tarafından organize edilen yürüyüşe, sol ve komünist partiler yanı sıra aralarında Kürtlerin de bulunduğu göçmen gruplarda katıldı. Hakaniemi Meydanına kadar süren yürüyüş sonunda düzenlenen mitingde 1 Mayıs'ın anlam ve önemine yönelik konuşmalar ardından yerel sanatçılar konser verdi. 6 Mayıs 2011 Kaynak: Emekdunyasi.net

Mayıs 2011 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

21, 3 i ş s i z l i k o r a n ı i l e Avrupa Birliği'nde rekor kıran İspanya'da, başta Valencia kenti olmak üzere ülkenin dört bir tarafından bir araya gelen binlerce kişi, 1 Mayıs'ı kutladı. Hükümetin istihdam yaratma konusunda yetersizliğini eleştiren İspanyollar, krizden dolayı ülke borçlarının üstlerine yıkılmasına tepki gösterdiler.

15


Dünya işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ta, tüm dünyada milyonlarca işçi ve emekçi alanlardaydı.

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Aziz Özer  Yönetim Yeri ve Adresi: Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. Ülbeği İş Merkezi No: 9 Kat: 4 Esenyurt - İstanbul  Tel/Fax: (0212) 620 67 57  e-mail: mail@yid.ydicagri.org  web: www.yid.ydicagri.org YDİ ÇAĞRI Sayı 151’nin İşçi Özel Sayısı  Mayıs 2011  Fiyatı: Türkiye: 1,00 TL · Türkiye Dışı: 1,00 Avro Baskı: Berdan Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 215-216-239 Topkapı/İstanbul Tel: (0212) 613 11 12  Yayın Türü: Yerel Süreli


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.