Yeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Mayıs 2012 • Fiyatı: 1,00 TL
KENDİ SEÇİMİMİZİ YAPMALIYIZ…
Amylum Grevcilerine Ziyaret
“Bu Acı Hepimizin…”
Tunus Dersleri
Güvercin Anıldı
Dersim’den Roboski’ye… Katleden Devlettir!
DİSK Kadın Komisyonu etkinliği Emekçiler Torba'ya Girmeyecek!
KENDİ SEÇİMİMİZİ YAPMALIYIZ…
Mayıs 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
B
2
iz işçiler sürekli olarak bir seçim yapmakla karşı karşıya bırakılırız. Patronlar bizlere “ya çalışırsın ya gidersin. Dışarıda bekleyen sürü ile aç insan var” derler. Özünde sermayenin noteri gibi çalışan hükümetler her yeni seçim takvimi sırasında kendilerini seçmemizi isterler. “Bizden sonra gelenler bizden iyi çalışamaz” derler. Muhalefet partileri “bizi seçerseniz sorunlarınızı çözeriz” derler. Yani aslında hepsi de kendilerinden yana çalışmamızı isterler. Bizler de genel olarak onların dediklerini yaparız. Zaten onların dediklerini yaptığımız içindir ki bu haldeyiz. Milyonlarca sınıf kardeşimiz işsiz. Milyonlarcası kayıt dışı çalışmak zorunda bırakılarak gelecekte emekli olabilme şansına bile sahip değildir. Milyonlarca sınıf kardeşimiz sigortalı bir işte çalışmakta, ama aldığı maaş açlık sınırında. Asgari ücret açlık sınırının altında. Milyonlarca işçi kardeşimizin başını altına sokacağı bir konutu yok. Milyonlarcasının konutu var, ama sağlık koşullarına uygun değil. Milyonlarca işçi kardeşimiz sağlık hizmeti alamıyor. Sağlık giderek parası olan için var oluyor. Çünkü özel ve kamu hastaneleri artık parasız tedavi yapmıyor. Her ameliyat için “bıçak parası” talep ediliyor neredeyse… Evet, onların dediklerini yaptığımız için birleşemiyoruz. Birleşerek sınıf olarak çıkarlarımızı koruyamıyoruz. Bizi kâh Türk- Kürt diye, kâh Arap -Türk ya da Kürt diye, kâh göçmen -yerli diye, kâh AleviSünni diye, kâh dinli-dinsiz diye, kâh Müslüman-Hıristiyan diye bölerek sömürü sistemlerini devam ettirmektedirler. Bunlar ancak bu şekilde karlarına karlar katarak dolar ve avro milyarderleri oluyorlar. Onların çocukları Amerikalarda “kaliteli” eğitim görürken, bizim çocuklarımızın küçük bir bölümü mezun olsa bile iş bulamayan bir üniversiteye bile girememektedir. Büyük bölümü ise doğru dürüst okul bile okuyamamaktadır. Evet, bazen de bizi istemediğimiz, bize hiçbir fayda getirmeyen savaşlara sürüklüyorlar. Afganistan’a gönderiyorlar, Irak’a gönderiyorlar, Bosna’ya gönderiyorlar… daha önce de hiç bizimle alakası olmayan Amerikan para
babalarının çıkarı için Kore’ye göndermişlerdi. Neden ve ne için gittiklerini bilmiyorlardı oraya gidenler ve neden Koreli vatanseverlerin kurşunlarıyla öldürüldüklerini ve neden onları öldürdüklerini büyük çoğunluğu bilmiyorlardı. Kore’ye gitmeleri istenmişti, gitmişlerdi. Evet, hep onların yani para babalarının, onların çıkarını koruyan hükümetlerin istediklerini yapa durduk. Çok az sayıda olanlarımız karşı çıktı bunların yapmak istediklerine… Bunlara da komünist dediler, anarşist dediler, vatan haini dediler… Darağaçlarına gönderdiler… Kimilerini kurdukları pusularda yargısız infaz ettiler. Biz ama yine bunların da kim olduklarını bilmiyorduk. Bizlere dediler ki “onlar size düşman” biz de onları düşman belledik. Ama onlar özgürlük istiyorlardı… Onlar aynen bizim gibi insanca yaşamak istiyorlardı… Onlar bizi günde 9 saat çalıştırıp aç bıraktıran bu ücretli kölelik sistemine karşı çıkıyorlardı… Onlar mezhep, din ve milliyet ayırımı yaptırılarak insanlarımızın birbirine düşman olmasına karşı çıkıyorlardı. Onları ülkelerimizde yaşayan bütün insanlarımızın kardeşçe bir arada yaşamasını yani HALKLARIN KARDEŞLİĞİNİ
savunuyorlardı… Onlar sömürücü kapitalist düzenin yerine insanın insan tarafından sömürülmediği, sömürüye son vermek için biz işçilerin ve emekçilerin kendi iktidarlarını kurmasını istiyorlardı. Evet, onlar savaşsız sömürüsüz bir dünya istiyorlardı. Peki, bunlar bizim de istediğimiz şeyler değil mi? Tabii ki işçiler olarak bunlar bizim de istediğimiz şeyler. Dünyaya şöyle bir bakalım: Dünya para babalarının elinde ve on la r ı n hü kü met ler i nce yönetiliyor. Hem de kötü yöneti liyor. Milyonlarca insan aç ve susuz. İnsanların azımsanmayacak bir bölümü başına sokacak bir yer bulamıyor. Milyonlarca insan dünyanın bir ucundan bir ucuna göç etmek zorunda kalıyor. Doğa ve çevre yaşanılmaz kılınıyor. Atom santralleri ve atom silahları ile dünya bir ateş topu haline getirilmiş durumda. Dünyanın birçok ülkesinde emperyalist devletlerin çıkarları temelinde savaşlar yürütülmektedir. Dünyanın birçok ülkesinde insanlar işkence hanelerde inim inim inletilmektedir. Dünyanın hemen her köşesinde silah kaçakçılığı, esrar, eroin ticareti yapılarak insanların geleceği karartılmaktadır. Dünyanın
hemen hemen bütün ülkelerinde insanlığın yarısını oluşturan kadınlar eşitsiz bir şekilde erkek egemen sistem tarafından ezilmektedir. Her gün binlerce kadın erkek egemen zihniyet temelinde taciz ve tecavüze uğramakta ve katledilmektedir. Yine kapitalist dünyada aşırı üretim sonucu ekonomik krizler gündeme gelmektedir. Sermaye sınıfı tarafından yaratılan bu krizlerin tüm yükü biz işçilere yüklenmektedir. İşsiz kalanlar biz, kazanılmış hakları ellerinden alınmaya çalışan yine bizler oluyoruz. Krizi yaratan onlar, krizden zenginleşenler yine onlar, ezilenler ise dünyanın milyonlarca insanı, bizim sınıf kardeşlerimiz. Kapita list ler, biz işçi lerin gözünü boyamak için şimdi Yunanistan ve Fransa’da olduğu gibi parlamento seçimleri ve başka seçimler yaptırmaktadırlar. Diyorlar ki, “seçin”! İyi de kimi seçelim? Seçilenlerin hepsi yine sermaye düzenini ayakta tutan, sermaye düzeninin sivri uçlarını törpülemeye çalışan, bazen de onun daha da sivri şekilde bize batırılmasını yeniden planlayan sermayenin yeni uşakları bizlere alternatif olarak sunulmaktadır. Bizlere “sol” olarak yutturulmaya çalışılanlar, gerçekte sol olmayanlar. Adına “sol” deyip bize
alternatif olarak sunulanlar bu sömürü sistemine karşı gerçek bir alternatif sunmuyorlar ki? Kapitalist sömürü düzeni içerisinde gerçekten sorunlarımızın çözümü mümkün olsaydı, yüz yıllardır süren kapitalist düzenin düzeltilmesi şimdiye kadar gerçekleşmiş olacaktı. Ama bu sistem barbarca bir sistem. Her kim gelirse gelsin meclisleri sadece ve sadece sermayenin noterliğini yapmakta öte gidemiyor ve gidemez de. Bu hükümetler patronların istediği yasaları çıkarmanın dışında bir şey yapmamaktadır. Şimdi Yunanistan’da seçilen partilerin kuracağı hükümet sermaye düzenine karşı sosyalizmi
mi savunacak? Onlar sermayenin koruyuculuğunu yapan polisin ve ordunun yerine halkı savunan, grevdeki işçinin yanında olan halk milislerini mi göreve getirecekler? Onlar zenginlerin bizi sömürmek için kullandığı üretim araçlarını halkın mülkiyetine mi geçirecekler? Onlar adalet sistemini kökten değiştirip mülkü olanları değil, toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan emekçi yığınların hizmetine mi sokacaklar? Onlar, para babalarının bankalardaki milyarlarca dolarını halkın mülkiyetine geçirerek herkese insanca çalışabileceği bir iş mi sunacaklar? Onlar işsizliği ortadan kaldıracaklar mı? Onlar gerçekten
kadın erkek eşitliğini sağlayabilecekler mi? Onlar değişik milliyetlerden insanların tam hak eşitliği temelinde bir arada yaşaması için ırkçı, milliyetçi politikalarından vazgeçecekler mi? Hayır! Hiçbirisini yapmayacaklar. O zaman ne yapmalıyız? BİZ K ENDİ SEÇİMİMİZİ YAPMALIYIZ: Evet, biz kendi seçimimizi yapmalıyız. Bu demektir ki, biz işçiler, patronların ve bu kapitalist düzenin savunucusu olan partilerin kendi partimiz olmadığını görmeliyiz. Biz, biz işçilerin partisinin, biz işçilerin çıkarından başka hiçbir çıkarı olmayan, tüm gücünün
bizden alan, tüm kademelerinde bizim söz sahibi olduğumuz bir partide yer almalıyız. Bu parti burjuvazinin parlamentosuna bel bağlamayan, gerektiğinde ondan devrim için yararlanan ve mücadelesinin hedefini, kapitalizmi yıkmak ve sosyalizmi kurmak olarak belirleyen bir parti olmalıdır. Evet, seçimimiz, devrim ve sosyalizm için mücadele olmalıdır! Evet, bunun için de kendi seçimimiz doğ ru ltusunda örgütlenmeliyiz. K A H ROL SU N ÜC R E T L İ KÖLELİK SİSTEMİ YAŞASIN SOSYALİZM! 08.05.2012
Amylum Grevcilerine Ziyaret
görüşmelerden sonra grevi bırakıp çalışmaya başlamışlar. Ama konuştuğumuz işçiler bu durumun morallerini bozmadığını çünkü bu kişilerin grevden kopmasını beklediklerini söylediler. Bizde, yaşanmış deneyimlerden örneklerle grevin sabır ve irade gerektirdiğini, ancak birlik olmanın ve kararlılığın başarı getirebileceğini, dayanışmanın önemini ve zorunluluğunu anlatmaya çalıştık. Fabrika yöneticileri için asıl sorun işçilerin taleplerinin karşılanması değil aslında. Asıl sorun
sendikayı işletmeye sokmama sorunu. Zira grevin bu kadar uzun sürmesinin nedeni de bu çabadan kaynaklanıyor. Yöneticiler, grev süreci ne kadar uzarsa sendikaya karşı o kadar baskın olacaklarının hesabını yapıyorlar. Fakat Amylum işçileri bu oyunun farkındalar ve grevi sürdürmek konusunda kararlı olduklarını ifade ediyorlar. Ziyaretimiz sırasında sendika genel merkezinden başkan yardımcısı Mecit Amaç da işçileri ziyaret etti ve bir basın açıklaması yaptı. Amaç şunları söyledi: Biz
bacalar tütsün, fabrika üretim yapsın istiyoruz. Ama sırf bunun için baskılara boyun eğecek bir sendika değiliz. İki işçimiz greve katıldıkları için işten atıldılar. Atılan bu işçiler geri alınana kadar ve taleplerimiz karşılanana kadar mücadele edeceğiz. Biz uzlaşmadan yanayız ama onurlu bir uzlaşmadan yanayız. Teslimiyet değil anlaşma yapmak istiyoruz. A my lu m İ ş ç i l e r i Ya l n ı z Değildir! Yaşasın İşçilerin Birliği 28.04.2012 Yeni İşçi Dünyası/Adana
Mayıs 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
A
mylum Nişasta fabrikası grevinin 53. gününde işçilere bir ziyaret gerçekleştirdik. İşçilerle greve çıkmalarına sebep sorunları, talepleri ve son gelişmeler üzerine sohbet ettik. Ayrıca Yeni İşçi Dünyası Nisan sayısını ve 1 Mayıs bildirilerimizi dağıttık. İşçiler zaman zaman 16 saate varan mesailer yaptıklarını, bu nedenle sosyal yaşamlarının kalmadığını ifade ettiler. Zaten grevin sonlandırılması için ilk taleplerinden birisi de mesai saatlerinin düzenlenmesi. İkinci talepleri maaşlarına kademeli olarak zam yapılması. İşçilerin söylediklerine göre iki yıldır maaşlarına zam alamıyorlar ve eski işçiler ile yeni işe başlayanların ücretleri arasında da farklar var. Buna karşın müdürler ve şefler binlerce liralık maaşlar alıyorlar. Bu nedenle yapılacak kademeli zamda bu ücret farkını kapatabilmek için yüksek maaş alanlara düşük oranlı, düşük maaş alanlara ise yüksek oranlı maaş zammı yapılmasını istiyorlar. Bir de ikramiye haklarını istiyorlar. Greve çıktıktan sonra bu taleplere bir de greve çıktıktan sonra işlerinden atılan arkadaşlarının işlerine geri alınması talebi eklendi. Fabrika yöneticileri grevi kırmak için çeşitli yollara başvuruyorlar. İşçileri tek tek çağırıp greve çıkmasaydın seni şu pozisyona getirecektik, maaşına zam yapacaktık diyor, kimilerine çeşitli vaatlerde bulunuyor, kimilerine grevi bırakıp sendikadan ayrılın size istediğiniz maaşı verelim diyerek işçileri tek tek grevden koparmaya çalışıyorlar. Ve maalesef 5 işçi bu
3
Çete saldırıyor!
B
ilindiği gibi yaklaşık bir ay önce Bosch işçileri sarı, gerici, faşist Türk Metal Sendikası’ndan istifa ederek Birleşik Metal İşçileri Sendikası’na üye olmuştu. Tüm baskılara rağ-
men Bosch işçilerinin BMİS’na geçişini engelleyemeyen Türk Metal, son olarak şiddete başvurdu. 16 Nisan tarihinde vardiya giriş ve çıkışında basın açıklaması yapmak üzere orada bulunan BMİS yöne-
ticileri ve Bosch işçilerine, Türk Metal çetesi tarafından taş, sopa ve demir çubuklarla saldırı düzenlendi. Saldırıya rağmen planlanan basın açıklaması yapıldı ve saldırı geri püskürtüldü. Türk Metal, Bosch patronunun desteği ile işçileri geri döndürmek için işçiler üzerinde baskı uyguluyor. İşçilerin sendika seçme özgürlüğüne saygı göstereceğini, sürece müdahale etmeyeceğini ve tarafsız kalacağını açıklayan Bosch patronu, Türk Metal ile elele Bosch işçilerine şu baskıları uyguladı, uyguluyor: Ekip başları işten çıkarmakla korkutuluyor. Sözleşmeli çalışanların sözleşmelerini yenilememekle tehdit edilerek istifaya zorlanıyor. İşçiler üzerinde psiko-
lojik baskı uygulanıyor. Fabrika içinde ve kapı önünde noterlerin çalışmasına izin veriliyor. Üretim durdurularak çetenin propaganda yapmasına izin veriliyor ve işçiler istifaya zorlanıyor. Sarı sendikanın kadrolarına toplu halde bölümleri gezerek işçilere gözdağı vermesine izin veriliyor. Tüm bu saldırılara rağmen Bosch işçileri onurlarına ve sendika haklarına sahip çıkıyorlar. Baskılara, saldırılara, oynanan oyunlara rağmen 2012-2014 toplu sözleşme döneminde Bosch’ta yetkili sendika Birleşik Metal İşçileri sendikası oldu. Bosch işçilerinin onurlu mücadelelerini selamlıyoruz! 20.04.2012
Hey Tekstil İşçileri Dayanışma Şenliği Yaptı
Mayıs 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
21
4
Nisan Cumartesi, direnişlerinin 75. gününde işten atılan Hey Tekstil işçileri Halkalı Burcu Düğün Salonu’nda dayanışma şenliği düzenledi. Şenliğe İlkay Akkaya, Tolga Sağ, Aynur Güneş, Erdoğan Emir, Grup Emeğe Ezgi, Kutup Yıldızı, Adalılar ve Direnişteki Hey Tekstil Müzik Grubu türküleriyle şenliğe renk kattı. Dayanışma şenliğine, Yeni İşçi Dünya’sının da aralarında bulunduğu bir dizi devrimci ve demokrat kurum destek verdi. Şenlikte Red Fotoğraf grubu ve Türkiye Yazarlar Sendikası’nın ortaklaşa düzenledikleri fotoğraf sergisine de yer verildi. İşçiler destek veren
kurumlara teşekkür etti. Ayrıca sahne alan her sanatçıya birer kırmızı karanfil hediye edildi. Program öncelikle direnişin özeti olan sinevizyon gösterimiyle başladı. Sinevizyon gösterisinin sonunda 1 Mayıs’a çağrı yapıldı. Mi l let vek i l ler i Sü ley ma n Çelebi ve Levent Tüzel şenliğe katılıp konuşma yaptılar. Süleyman Çelebi yaptığı konuşmada; “Ben ve partim (CHP) olarak işçilerin her zaman arkasındayım” dedi. CHP’nin işçilerin arkasında nasıl olduğunu CHP belediyeleri gösteriyor. Nasıl mı? İşçileri işten atarak!! Şenlik boyunca işçiler; “Direne
direne kazanacağız!, Yaşasın sınıf dayanışması!, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!, Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!, Direnişin simgesi Hey tekstil işçisi!” vb. sloganları atıldı. İşçilere Li Fung önünde yapılan polis saldırısı, “Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganıyla protesto edildi. Salonda şu pankartlar asılıydı: “Yaşasın Sınıf Dayanışması!, İşten atmalar yasaklansın, hizmet ödülü geri alınsın!, “Direne Direne Kazanacağız!, İşçiler birleşin sömürüye dur deyin!” Şenliğin sonuna doğru işçiler 1 Mayıs çağrısı yaparak tüm işçi ve
emekçileri alanlara çağırdı. Atılan sloganlar, asılan pankartlar, direnişte olan işçilerin gün geçtikçe politikleştiğini gösteriyor. İlk zamanlarda atılan sloganlar biraz daha reformist içerikli sloganlardı. Bugün ise talepler daha politikleşmiş durumdadır. Şenliğe katılım düşüktü. Böyle bir günde katılımın daha yüksek olması gerekirken, şenliğe katılım gösteren çoğunluk işçiler ve aileleriydi. Bu tarz etkinliklere daha fazla katılım sağlanılmalı ve işten atılan işçilere daha fazla destek olunmalıdır. Yaşasın Sınıf Dayanışması! 22.04.2012
Hey Tekstil İşçilerine Ferhat Tunç’tan Destek
6
Nisan Cuma günü sanatçı Ferhat Tunç, 9 Şubat’tan bu yana direnişte olan Hey Tekstil işçilerini ziyaret ederek, işçilere destek verdi. Esenyurt Dersimliler Derneği Başkanı Hüseyin Kalanç ile birlikte Hey Tekstil işçilerine destek vermek üzere Li Fung fabrikası önüne giden HDK (Halkların Demokratik Kongresi) Yürütme Kurulu Üyesi sanatçı Ferhat Tunç, direnişteki yaklaşık 150 işçi tarafından coşku ile karşılandı.
Hey Tekstil işçilerinin yaşadığı sıkıntılara değinen Ferhat Tunç, yüzlerce işçinin bir günde kapının önüne konulmasını eleştirdi. Tunç, “Fabrikadan kazandığı parayla karnını doyurmaya çalışan yüzlerce işçiyi sokakta bırakmanın nasıl bir vicdan, nasıl bir ahlak olduğunu anlayamıyorum. Sizler mutlaka emeklerinizin karşılığını almalısınız. Burada mağdur olan sadece işçi arkadaşlarımız değil, aynı zamanda onların aileleridir. HDK adına sizlerle, ailelerinizle
birlikte olduğumuzu göstermek, direnişinize destek vermek için buradayım” dedi. Tarihler boyunca bu tür baskı ve dayatmaların yaşandığını ifade eden Tunç, “Sizleri burada yaklaşık 3 aydır mağdur eden zihniyeti kınıyorum. Ülkedeki sömürü düzenine tahammül etmek gibi bir lüksünüz yok. Emekçiler üzerinde baskı ve zulüm politikası her dönem uygulanmış. Bir anlamda tarih sürekli tekerrür etmiş. Ama bilinmelidir ki, çalışanlar ve emek-
çiler birlikte hareket ederlerse, omuz omuza dururlarsa haklarını kazanacaklar” diye konuştu. AKP iktidarının Türkiye’yi zam ve zulüm ülkesi haline getirdiğini belirten Tunç, sözlerini şöyle sonlandırdı: “AKP iktidarını Türkiye için kurtarıcı gibi görenler, kendi durumlarını, tutarsızlıklarını bir kez daha gözden geçirsinler. Zam üstüne zam yapılıyor. Ülkeyi zam ve zulüm ülkesine çevirdiler. Bizim bu konudaki kaygılarımız çalışanlarla ortak kaygılardır.
Dolayısıyla ülkemizi zam ve zulüm ülkesine dönüştürenlere karşı bir arada omuz omuza olmak durumundayız. Çalışanı, emekçisi, öğrencisi, aydını… Sesimizin daha gür çıkması için, yan yana durmamız lazım, buna ihtiyacımız var. Ülkemiz iyi yönetilmiyor, bunun farkındayız. AKP iktidarı ülkeyi 12 Eylül koşullarını yaşayan bir ülke haline getirdiler. Türkiye’de farklı kesimlerin inançları, etnik kökenleri, siyasal görüşleri nedeniyle nasıl bir tehdit altında olduklarını hepiniz görüyorsunuz. Bütün bu gerçekler ve sorunları görmezden gelerek, hala 12 Eylülle hesaplaşacağız diyorlarsa ve işçiyi kapı dışarı ediyorlarsa, bu ülkede özgürlük ve demokrasiden, insanca bir yaşamdan söz etmek mümkün değildir.” 08.04.201 Yeni İşçi Dünyası okuru.
“Bu Acı Hepimizin…” Nisan 1915! 24 Nisan günü İstanbul’da 250 Ermeni aydını (milletvekili, gazeteci, yazar, öğretmen, şair, müzisyen vb.) evlerinden alınarak Çankırı ve Ayaş’a, dönüşü olmayan bir yola sürüldü. Çok azı soykırımdan kurtuldu. 24 Nisan, tüm dünyada Ermeni soykırımının başladığı gün olarak kabul edilmekte ve soykırım kurbanlarını anmak için etkinlikler yapılmaktadır. 3 yıldan beri ülkelerimizde de 24 Nisan’da soykırım kurbanlarını anmak için etkinlikler yapılmaktadır. 24 Nisan’da İstanbul’da soykırım kurbanlarını anma etkinliği Taksim Tramvay Durağında yapıldı. Yüzlerce kişi sessizce oturma eylemi yaptı. 250 Ermeni aydının resimlerini taşıdı. “Bu acı hepimizin” sözünün Türkçe, Ermenice, Kürtçe, İngilizce yazılı olduğu pano, “Bazı yaralar zamanla iyileşmez. 24 Nisan 1915” sözünün ve büyük bir nar resminin olduğu pano etrafında kırmızı karanfiller konuldu. Mumlar yakıldı. Ermenice yas müzikleri çalındı. Irkçılığa ve milliyetçiliğe Dur De Girişimi adına basın metni okundu. “Ömrünü Anadolu halklarının barışına adayan ve bu uğurda canından olan Hrant Dink, yarayı sarmanın gereğini hatırlatmış, “Bugün hala unutmayı savunanlar, aslında sadece geçmişten değil, gelecekten korkanlardır. Unutulmamış geçmiş, geleceğinde teminatıdır” demişti. Bir de hayali vardı: “Bir 24 Nisan’da bu toprak-
larda hep birlikte tüm bu insanları hatırlamak, ruhları şad etmek, acıda ortaklaşarak sevinçler üretebilmek, yalnızca Ermeni halkının duyduğu ıstırabı dindirmekle kalmayacak, Türkiye’nin de demokratikleşmesinin ta kendisi olacaktır.” Yüzlerce kişi Ermeni soykırımının kurbanlarını anmak, Ermeni halkının acılarını paylaşmak için bir araya geldi. Adı HKP (Halkın Kurtuluş Partisi) olan sosyal şoven partili küçük bir grup Taksim
anıtının bir tarafında soykırımın olmadığını anlatıyordu. “Yaşasın halkların kardeşliği” sloganını atan grup, bu ırkçı yaklaşımıyla Ermeni halkı ile nasıl kardeşliği sağlayacak? Soykırım gerçeğini reddederek mi? Anıtın diğer tarafında küçük bir ülkücü grup kurt işaretleri yaparak bağırıp çağırıyordu. Bir tarafta nasyonal “sosyalist”ler, soysal şovenler, diğer tarafta açık ülkücü faşistler, aynı nakaratı tekrarladılar. “soykırım
olmamıştır. Soykırım emperyalistlerin yalanıdır.” 97 yıl sonra hala tarihle yüzleşme cesareti gösteremeyenler, egemen sınıf ların argümanını papağan gibi tekrarlamak ile soykırımın olmadığını sananlar aldanıyorlar. Gerçekler acıdır! Er geç kendilerini kabul ettirirler. 97. yılında Ermeni soykırımını lanetliyor, Ermeni halkının acılarını paylaşıyoruz. 24.04.2012
Mayıs 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
24
5
Dersim’den Roboski’ye… Katleden Devlettir!
B
eyoğlu Tünel Meydanı’nda bir araya gelen kitle Dersim katliamını protesto etti. 4 Mayıs 1937 yılında, Bakanlar Kurulu’nun verdiği katliam kararını protesto etmek amacıyla yüzlerce kişi bir araya geldi. “Dersim 38 sözün bittiği yerdir. 4 Mayıs insanlığın kara günüdür. 38 HO VİRA NEKEME!” Dersim Dernekleri Federasyonu imzalı pankart arkasında, İstiklal Caddesi boyunca yürüyen kitle y ürüy üş güzergahı boy unca şu sloganları attı: “Dersim’den Roboski’ye katil devlet hesap verecek!, Dersim 38 katliamdır!, “Arşivler açılsın hesap verilsin!, Susma haykır halklar kardeştir!” Yürüyüş esnasında taşınan dövizlerde, “Dersim 38 katliamdır!, “Dersim halkından özür dilensin!, “Dersim ismi iade edilsin!” yazılıydı. Yürüyüş kortejinin en önünde Seyit Rıza ve torunlarının fotoğrafı taşındı. Taksim CHP önüne gelen kitle oturma eylemi yaparak “Katil devlet, katil CHP!” sloganı attı. Eylem, Taksim Tramvay durağında sona erdi. Yürüyüş sonrası hazırlanan basın metnini Dersim Dernekleri Federasyonu Başkanı Özcan Tacer okudu. Basın met-
ninde dile getirilen taleplerden bazıları şunlardı: “1-Dersim ismi iade edilsin. 2-Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerleri açıklasın. 3-Arşivler açılsın hesap verilsin. 4-Sürgünler, kayıplar ve evlatlık alınan çocukların listesi açıklansın.”
Basın açıklamasında, Dersim katliamı ile birlikte T.C devleti tarihinin katliamlarla dolu olduğuna dikkat çekildi. Basın açıklamasının ardından BDP Bitlis Millet vekili Hüsamettin Zenderlioğlu Zazaca bir açıklama yaptı. Zenderlioğlu konuşmasında, devletin tarihinin
katliamlarla dolu olduğunu Zilan, Dersim, Roboski… katliamının hesabının er ya da geç sorulacağını bir kez daha vurguladı. Zenderlioğlu’nun yaptığı açıklamanın ardından basın açıklaması sona erdi. 05.05.2012
Devlet ve patron suç ortaklığı: İş cinayetleri
Mayıs 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
“Öğle buğusunda gün alnacında Gün alnacında Irgatlar oturmuş zeytin ekmeğe Zeytin ekmeğe…”
6
İş cinayetleri dur durak bilmiyor. Gün geçmiyor ki yeni bir iş cinayeti haberi duyulmasın. Kimi gazetelerin üçüncü sayfasında geçiyor ölen işçilerin adları. Kimi TV kanalları da “lütfen” duyuruyor. Neyse ki “ana akım medya” denilen, hükümet ve sermaye yanlısı basının dışında muhalif basın var. Onlardan öğreniyoruz, “çağ atlayan”, sermaye ihraç eden ülkemizdeki patron-devlet işbirliği sonucu gerçekleşen iş cinayetlerini. Daha birkaç gün önce Aşkale’de, saatlerce kurtarılmayı bekleyen 5 TEDAŞ işçisinin, donarak suya gömülüşlerini dehşet içinde izlemiştik. Devletin helikopterlerinin yarım saatte varabileceği bir uzaklıkta, tam üç saat, donmuş gölün ortasında devleti bekledi iş-
çiler. Ama heyhat ne helikopterler kalktı pistinden, ne devlet erkânı yerinden. Yine bu ay Adana’da 10 işçinin baraj gölünde kaybolduklarını duymuştuk. Esenyurt’ta yangında ölen 11 inşaat işçisi, Tuzla’da bir gemide yaşanan patlama sonucunda ölen iki tersane işçisi, pencere silerken 10. kattan boşluğa düşüp ölen ev işçisi, Elazığ’ın Maden ilçesinde çıkan hortum nedeniyle ölen 6 inşaat işçisi, Adana’da çocuklarını ısıtacak odun parası bulamadığı için kendini asan anne. Ve bu gün de Maraş’tan geliyor acı haber. Kot taşlama atölyesinde dört işçi patlama sonucu hayatını kaybetmiş. Dokuz işçi de yaralanmış. Bunlar son bir ayın bilançosu. Bu yazıyı hazırlarken bir iş kazası daha dü-
şüyor ajanslara: “Bursa’da vinç devrildi. Bir işçi öldü, dört işçi yaralandı.” Raporlara göre ülkemizde her 7 dakikada bir iş kazası meydana geliyor ve her 10 saatte bir işçi “kaza” sonucu hayatını kaybediyor.
İş güvencesizliği yasallaşıyor
“(…)yasalaşan 4+4+4 düzenlemesi ile yoksul emekçi çocuklarının küçük yaşlarda “stajyer” ya da “çırak” olarak işçiliğe adım atması hükümeti kesmemiş olacak ki, TBMM’ye sunulan yeni İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı ile 16 yaşından küçük çocukların ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmasını yasaklayan düzenleme kaldırılıyor. Tasarıda ayrıca, kadınların da tehlikeli ve ağır işlerde çalışması-
nın önü açılıyor. Tıpkı 19. yüzyılda olduğu gibi. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 2011 yılında en az 619 işçinin iş cinayetinde yaşamını yitirdiğini açıkladı. 2012’nin ilk üç ayına baktığımızda bu hızla giderse 2012’de bu rakamın çok daha üzerinde işçinin iş cinayetine kurban gideceğini söyleyebiliriz. En fazla ölüm, inşaat ve yol iş kolunda yaşanıyor. 14 yaşının altında 11, 15-17 yaş Aralığında 17, 18-27 yaş Aralığında 102, 2850 yaş aralığında 235 ve 51 yaş üstünde 66 işçi yaşamını yitirmiş.” Devlet erkânına sesleniyorum: Beyler, hanımlar, bu dünya öküzün boynuzunda durmuyor, işçilerin-emekçilerin ellerinin üzerinde yaşıyor. Onlar sayesinde hasat; ekmek, et, yumurta, süt.
Onların sayesinde yapılabiliyor uçak, tren ve otobüsler seferleri. Onların sayesinde elektrik, enerji, arabalar, oyuncaklar… Ya işçiler-memurlar, ya siz… Kendi sınıflarınızdan insanların, iş arkadaşlarınızın, yoldaşlarınızın, iş cinayetlerinde katline daha ne kadar sessiz kalacaksınız. Günümüz dünyasında daha az emekle, daha çok üretme olanaklarına rağmen, insanlık hâlâ neden günde sekiz saat çalıştırılıyor? Ve neden iş güvenliği yok. Bu soruları ne zaman yüksek sesle soracaksınız?
Teknolojik gelişmeden kim nemalanıyor ?
Dünyada, özellikle son çeyrek asırda, birbiri peşi sıra aklın sınırlarını zorlayan teknolojik devrimler yaşandı. İnternet, cep telefonları, DNA -genlerin çözümü, canlı kopyalama- vb... Balta girmemiş orman kalmadı. Dünyanın en uzak köşesindeki hammadde kaynaklarına değin ulaşıldı. Üretimdeki verimlilik alabildiğine arttı. Sermaye sınıfı kârını katladı. Sosyal sınıflar arası
uçurum derinleşti. Çalışanların hakları ve gelir düzeyi ise bu gelişmelerle aynı oranda artmadı. İşçiler, memurlar, teknisyenler, bürokratlar hâlâ günde sekiz saat çalışıyor, çalıştırılıyorlar. Kimi ülkelerde (Türkiye’de bazı işkollarında) işgünü sekiz saati de geçiyor. Oysa insanlar bu gelişmelere paralel olarak, daha az -örneğin günde dört saat- çalışarak aynı ücreti almalıydı. Bu da ancak daha adil bir üretim ve bölüşüm koşullarında mümkün olabilirdi. Bunlar kimilerine göre ütopya sayılıyor. “Artı-değer, emek sömürüsü, sermayenin daha çok kâr için insanı ve doğayı katletmekten kaçınmaması” ve diğer saptamalar… Sözünü ettiğim bu “kimilerine” göre bu saptamalar eskidi, modası geçti. “El emeğine gereksinim kalmayacak, artık insanlık ve ülkemiz çağ atladı, bilişim sektörü mutluluk getirecek, tarihin sonu, yaşasın kapitalizm, yaşasın küreselleşme” diyenler, bu gün kapitalizmin dünya genelinde girdiği krizden sonra suspus oldular. Elbette sorunlar çözül-
medi. İşçiler iş kazalarında, iş cinayetlerinde ölmeye devam ediyor. Emekçi çocukları savaşlarda ölmeye devam ediyor. Bizim başbakanımız savaş çığırtkanlığına devam ediyor. Ülkemizde çeyrek yüzyıldır devam eden adı konulmamış savaşı durdurmak, Kürt sorununda çözücü adımlar atmak yerine, Suriye’ye de saldıralım diye haykırıyor. Irak’a, Libya’ya ağababalarınız saldırdı da ne oldu. Hangi demokrasi, hangi istikrar, hangi refah sağlandı. Olan yine emekçiye, mülksüze, işsize ve çocuklara oldu. Savaştan kaçacak parası olmayan bir buçuk milyon sivil katledildi. Milyonlarca insan evsiz kaldı.
Katil kim?
Yıllar önce Tarsus'ta, hemzemin geçitte bir tren, işçi taşıyan bir kamyonu biçmiş, onlarca tarım işçisi hayatını kaybetmişti. Yollara ırgatların zeytin ekmekleri saçılmıştı. Bu kaza üzerine trenlerde güvenlik sistemi tartışıldı. Bariyer sorunu vb… Ve o ölen onlarca işçi, onların geride bıraktıkları
çocukları unutuldu. Bu işçiler sigortalı mıydı, tazminat ödendi mi? Sorulmadı. Hiç kimse o işçilerin kamyonla taşınmasını eleştirmedi. 'Kamyonla işçi taşımak insanlık dışı bir uygulamadır, katliama davetiye çıkarılıyor, işçilerin canının değeri yok mu', denmedi. Diyenlerin de sesi duyulmadı. Bu konu hakkında “Devlet kazası ve Katil Kim” başlıklı bir yazı yazmış ve şu soruları sormuştum: Katil trendi. Olmayan bariyerdi. İşçilerin şansı yoktu. Öyle mi? Ya o işçileri çalışmaya kamyonla götürüp getiren patronların suçu yok muydu? Ya o işçileri kamyonun arkasında görüp müdahale etmeyen trafik polislerinin yani devletin suçu yok muydu? Ya o işçileri kış soğuğunda, yazın kavurucu sıcağında kamyonların arkasında, hatta traktörlerin römorklarında görüp tepki göstermeyen bizim suçumuz yok muydu? Evet, tekrar soruyorum katil kim? Ve bu iş cinayetleri ne zaman sona erecek? 15.04.2012 Adil Okay
DİSK Kadın Komisyonu “2012 1 Mayıs’a Giderken Kadın Emeği ve Mücadele” konulu bir seminer düzenledi. Etkinlikte Genel İş Sendikası Şube başkanı Nebi le Çeti n Irmak’ın yaptığı giriş konuşmasının ardından Dr. Nur Banu Kavaklı Birdal ve Prof. Dr. Şemsa Özar kadın emeğine yönelik saldırılar ve muhafazakar politikaların kadınlar üzerindeki etkisi ile ilgili birer sunum yaptılar. Kavaklı Birdal, yeni eğitim sistemi 4+4+4’e değinerek eğitimin piyasalaştırılmaya çalışıldığını, devletin elini tamamen eğitimden çekmek istediğini ve çocuk yaşta evliliklerin gündeme geleceğini söyledi. Devletin eğitimde olduğu gibi bakım hizmetlerinden de elini çekmeyi planladığını ve bunu da aileyi kutsayarak yapmayı amaçladığını vurguladı. Şemsa Özar ise kadınların yaşadığı ayrımcılıkları konuşmak istemediğini, bunları anlatmaktan yorulduğunu, bunun yerine mücadeleyi konuşmak istediğini söyledi. Fakat konuşmasının devamında 2011 Ulusal İstihdam Paketinin kadınlar için ne ifade ettiğini anlattı. Örneğin “işyerinde cinsel taciz” tanımlamasının yerini “psikolojik baskı” tanı-
mının aldığını, çalışan kadınların yasal olarak kreş hakkı olmasına rağmen bunun %50-60 oranında gerçekleştirilmediğini (katılımcılardan bu oranın çok daha yüksek olması gerektiği itirazı geldi) ifade
etti. Yasal olarak kreş açması gereken fakat açmayan işyerlerinin tespit edilip buraların önünde eylemliliklerin yapılmasının somut mücadeleye dair bir örnek olabileceğini belirtti. Türkiye’de değişik
kesimlerin mücadelelerinin birbirinden bağımsız yürüdüğünü ve bu mücadelelerin biraz daha birbirini destekleyen, dirsek teması halinde olan mücadeleler olması gerektiğini belirtirken bu başarı-
Mayıs 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
DİSK Kadın Komisyonu etkinliği
7
lamadığı için de tek tek alanlardaki mücadelelerin zayıf kaldığını vurguladı. Bu mücadelelerin biraz daha ortaklaştırılması gerektiğini dile getirdi. Yapılan sunumların ardından katılımcılara söz verildi. Katılım az olmasına rağmen çok sayıda
kadın söz alıp görüşlerini aktardı. Yapılan konuşmalarda kadına yönelik saldırılar gündeme gelirken buna karşı mücadelenin nasıl yürütülmesi gerektiği üzerine tartışıldı. Kadınların kendi arasındaki dayanışmanın önemine vurgu yapıldı. Kadına yönelik şiddet ile il-
gili yasa tasarısında yaşanan süreç aktarıldı. Neoliberal politikaların kadınlar üzerindeki etkilerine değinildi. Toplantının ardından tüm kadınların katıldığı yaratıcı drama ile etkinlik sona erdirildi. Toplantıdaki en büyük eksik-
lik işçi kadın sayısının, doğrudan fabrikalarda çalışan kadınların sayısının son derece az olmasıydı. Etkinliğe daha çok değişik sendikalardan uzman ve yönetim kademelerinde yar alan kadınlar katılmışlardı. Nisan 2012
Esenyurt’ta 3 Fidan Anıldı
6
Mayıs 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
Mayıs 1972 günü darağacında asılarak katledilen devrimci önderler Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan Esenyurt’ta düzenlenen bir etkinlik ile anıldı. Eski adı Deniz Gezmiş olan parkta toplanan kitle, yıllar önce dikilen üç fidandan kırılan fidan yerine yeni çam fidanı dikti. Ardından basın açıklaması okundu. Basın açıklamasında; 40 yıl önce üç devrimci önderin asılarak katledilmesi kınandı. Aradan 40 yıl geçmesine rağmen, üç devrimci önderin halkın belleğinden silinmediği ve silinemeyeceği vurgulandı. Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya yoldaşın da anıldığı açıklama; onların adlarının, anılarının, ideallerinin hafızalardan silinmediği, her türlü baskıya rağmen de silinemeyeceği belirtildi. Anma sırasında, “Kahrolsun faşizm, yaşasın mücadelemiz!, Yaşasın devrimci dayanışma! Faşizmi döktüğü kanda boğacağız!, Katil devlet hesap verecek!, Faşizme karşı omuz omuza!, Devrim için düşenler ölümsüzdür!” sloganları atıldı.
8
Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın yakınlarına yazdıkları son mektupları okundu. Üç fidana yazılmış şiirler okundu.
Anma etkinliğine, Esenyurt Dersimliler Derneği, Avcılar Kültür Sanat Derneği, EÖC, YDİ Çağrı, Yeni Dünya Gençliği,
SODAP, DSH katıldı. Devrim mücadelesinde toprağa düşenler ölümsüzdür! 07.05.2012
Gözaltılar Protesto Edildi İstanbul’da 2012 Newroz sonrasında devreye sokulan gözaltı terörü sürüyor. 10 Mart Salı günü İstanbul’un çeşitli semtlerinde birçok eve eş zamanlı baskınlar yapıldı. Bu baskınlarda; HDK İstanbul İl Koordinasyonu üyeleri Erdal Demirhan, Hasan Tunç, ETHA muhabiri Çağdaş Küçükbattal, Sosyalist Parti PM üyesi Yiğit Yirmibeş, Öğrenci Kolektifi üyeleri İhsan Oğuz Yüzgeç, Kadir Ev, Yeşilkent Pir Sultan Cem Evi yöneticisi ve SODAP çalışanı Sezgin Kartal, İstanbul Üniversitesi öğrencileri Mehmet Akip Bilgin, Eren Yurt, AKA-DER Sarıgazi Şube Başkanı
Selçuk Kalaycıoğlu, Partizan okuru Songül Araç, DHF çalışanı Kenan Ulaş, Muharrem Demir, ESP Genel Başkan yardımcısı Çiçek Otlu, ESP üyesi Çağdaş Karabayraktar, Ekim Gençliği okuru Bekir Sürücü, BDSP çalışanı Deniz Aydın'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda devrimci, ilerici gözaltına alındı. Gözaltı terörünü protesto etmek için 11 Mart günü Esenyurt Cumhuriyet Meydanı’nda bir basın açıklaması yapıldı. Basın açıklaması; BDP, BDSP, HDK, KÖZ, PARTİZAN, SODAP ve YDİ ÇAĞRI tarafından ortak örgütlendi.
Basın açıklamasında; Newroz sonrası ve 1 Mayıs sürecinde yaşanılan gözaltı terörü protesto edilerek, gözaltına alınanların serbest bırakılması istendi. Türk devleti ve AKP hükümetinin Ortadoğu’da kendi çıkarları doğrultusunda çığırtkanlığını yaptıkları savaş ve saldırganlık siyaseti teşhir edilerek, şu çağrı yapıldı: “Bizler ilerici ve devrimci güçler olarak, faşist baskı ve devlet terörünün ne Kürt halkının özgürlük mücadelesini, ne de devrimci sınıf mücadelesini boğabileceğini bir kez daha haykırıyoruz! Bu inançla, tüm işçileri, emek-
çileri ve Kürt halkını, AKP hükümetinin ve sermaye iktidarının devreye soktuğu faşist baskı ve devlet terörü karşısında birleşik ve militan bir mücadele örmeye çağırıyoruz!” Basın açıklaması sırasında; “Gözaltı lar serbest bırak ı lsın!, Baskılar bizi yıldıramaz!, Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz!, Devrimci tutsaklar onurumuzdur!, Devrimci irade teslim alınamaz!, Yaşasın devrimci dayanışma!, Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği! Bıji bıratiya gelan!” sloganları atıldı. 11.04.2012
Eğitim Köşesi PARA III PARANIN İŞLEVLERİ 3.Birikim aracı olarak para Para, meta üreticisi toplumda zenginliğin ifadesi, zenginliğin cisimleşmesidir. O her zaman istenilen bir başka metaya dönüştürülebilir. Bu yüzden de o dolaşımdan çekilip ilerde kullanılmak üzere biriktirilebilir, hazineye dönüştürülebilir. Meta üreticileri örneğin makinelerini yenileyebilmek için para biriktirirler ya da emekçiler bir arabaya, bir eve sahip olabilmek için para biriktirebilirler. Bu biriktirilen para, bir süre dolaşımdan çekilir. Bu biçimde birikme, banka sermayesinin çok önemli bir rol oynamadığı dönem için tipiktir. Bankaların gelişmesiyle, artık “tasarruf” edilen para da gerçekte dolaşımdaki paradır. Bankalar tarafından kullanılan paradır.
4.Ödeme aracı olarak para Metanın alım satımı peşin parayla değil de, kredi ile ve taksitle yapıldığında, para ödeme aracı olarak işlev görür. Burada meta onun fiyatı tamamen ödenmeden el değiştirir, alıcının eline geçer. Ödeme vadeleri geldiğinde, önceden satın alınmış metanın karşılığı olarak alıcı satıcıya ödemede bulunur. Burada genelde metanın fiyatı peşin satışa göre daha yüksektir. Para aynı zamanda vergilerin, Kiraların, toprak rantının vs. ödenmesinde de ödeme aracı işlevi görür.
5.Dünya parası olarak para Para yalnızca ulusal pazarlarda değil, uluslararası alanda da dolaşımda işlev görür. Bu işleve dünya parası adı verilir. Tam değerde olmayan madeni paralar veya kağıt para dünya parası rolünü üstlenemez. Dünya pazarında para çıkış noktasındaki soylu metal külçeleri
biçimini alır. Dünya pazarında tek tek ulusal para birimleri, doğrudan doğruya o ülkenin altın miktarıyla ifade edilen zenginliği ölçüsünde “değerlidirler.” İlkede, kağıt üzerinde, bugün “dünya parası” için hala çıkış noktası olarak alınan para olan ABD dolarının tümünün karşılığı ABD’de altın külçe olarak olması gerekir. Gerçek durum bu değildir. Fakat ABD’nin ekonomik gücüne duyulan “güvenle” tüm para birimleri hala 1 dolar= şu kadar binde gram altın şeklinde hesaplanmaktadır. Güvenin sarsıldığı hallerde dolar gerilemekte, güvenin yeniden tesis edildiği şartlarda dolar yükselmekte, bütün paralar ona göre dalgalanmaktadır. Başlangıçta para, gerçekten de onun üzerinde yazan miktara eşit bir ortalama toplumsal emeğin billurlaştığı bir metadır. Altın, gümüş, bakır madeni paraların üretimi için harcanan ortalama toplumsal emek, üç aşağı beş yukarı o madeni paraların üzerinde yazan değerin ifadesi idi. Gelişmesi içinde paranın bu gerçek bir meta olma özelliği giderek ortadan kalktı. Parayı basıp piyasaya süren devletler, özellikle kağıt para basımı ile o paranın üretilmesi için gerekli toplumsal ortalama emek miktarının değeri ile paranın üzerinde yazan değer ifadesinin arasında büyük bir makas açılmasına yol açtılar. Bugün diyelim ki 500 dolarlık bir banknotun (kağıt para) gerçek üretim değeri belki 1 dolardır! Fakat onunla 500 dolarlık başka metaları satın alabilirsiniz. Ya da gerçek üretim değeri diyelim ki 5 dolar olan bir plastik kartla, o kartın kredi limitine göre milyonlarca dolarlık alışveriş yapabilirsiniz! Bu anlamda bugün para üzerinde yazan miktarda emeğin içinde billurlaştığı bir meta olma konumundan çıkmıştır. Onun üzerinde yazan değere eşit olduğunu, parayı basan merkez bankaları garanti etmektedir. Yani siz eğer bu parayı diyelim ki karşılığı olan altınla değiştirmek isterseniz, merkez bankaları size onun karşılığını altın ya da değerli başka metalar olarak vermeyi garanti etmektedir. Gerçek durumda, bugün dolaşımda olan para herhangi bir ülkede iki üç gün içinde diyelim ki altına çevrilmeye kalkılsa, ekonomi iki üç gün içinde çöker. Eldeki para pul olur. Sömürüye dayalı sistemin temel direklerinden biri olan para bugün aslında bu sistemin temelinin çürüklüğünü gösteren bir araçtır da. Yeter ki, onun gerçekte devletlerin “bu kağıdın değeri şu kadardır” dediği bir kağıt parçası olarak gerçek bir değerinin olmadığı kavransın, yeter ki bütün gerçek değerlerin gerisinde emekçinin alın terinin, emeğinin durduğu kavransın. 11.05.2012
1 Mayıs kutlamalarına katılacak olan sendikalar, çeşitli gruplar, partiler, dernekler, platformlar sabahın erken saatlerinden itibaren Şişli, Tarlabaşı ve Gümüşsuyu’nda toplanmaya başladı. Meydana üç ayrı koldan gelen kortejler, Taksim Meydanı'na ulaştıktan sonra alandaki yerlerini aldı. En kalabalık kol olan Şişli kolunun tamamının alana varması 5 saat sürdü. The Marmara Oteli önüne, konuşmaların yapılabilmesi ve etkinliklerin gerçekleştirilmesi için kurulan platformun üst kısmında ''Birlik, Mücadele, Dayanışma 1 Mayıs, İşçiyiz, Emekçiyiz, Haklıyız'' yazısı yer alırken, iki yanına Türkçe ve Kürtçe ''Yaşasın 1 Mayıs'' yazılı pankartlar asıldı. Platforma kurulan dev ekranlar-
Mayıs 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
1 Mayıs 2012’de Yüz binler Taksim’i Doldurdu
9
Mayıs 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
10
dan da önceki 1 Mayıslara ilişkin görüntüler yansıtıldı. Meydandaki etkinlikleri, oyuncular Aslı Öngören ve Levent Üzümcü sundu. Sanatçı Mustafa A labora , et k i n l i k te Na zı m Hikmet'in ''Taranta Babu'ya mektup'' şiirinden bir bölüm okudu. Çeşitli pankartların açıldığı kutlamada, 7 dilde ''1 Mayıs'' yazılı pankart dikkati çekerken, katılımcılar tarafından ''Biz emekçiyiz, savaşa geçiş vermeyeceğiz'', ''İşçiyiz haklıyız kazanacağız'' şeklinde sloganlar atıldı. DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğ lu'nu n yaptığ ı açılış konuşmasının ardından 1 Mayıs'larda düşenler anısına saygı duruşunda bulunuldu. Saygı duruşundan sonra Ruhi Su Dostlar Korosu sahne alarak Enternasyonal Marşı ve 1 Mayıs Marşı'nı seslendirdi. DİSK, KESK, TTB, TMMOB genel başkanları konuştu. Sendikal Güç Birliği Platformu adına konuşma yapıldı. Direnişte bulunan işçiler adına kürsüden konuşma yapıldı. 1 Mayıs’a katılan kurumların ortak metni Türkçe ve Kürtçe olarak okundu. Miting, Grup Yorum, Kardeş Türküler ve Koma Asmin konserlerinin ardından son buldu. YDİ Çağrı, ICOR bileşeni olarak Şişli’de sağ kolda toplandı. Marks, Engels, Lenin, Stalin resminin yer aldığı, “Dünyanın Bütün İşçileri ve Ezilen Halkları Birleşin!” ICOR imzalı pankartın arkasında, ICOR f lamaları taşıyan kortej oluşturuldu. ICOR kortejinin arkasında Alınteri, ardından YDİ Çağrı yer aldı. Canlılığıyla ve renkliliğiyle çevrede dikkatleri üzerine çeken YDİ Çağrı kortejinde en önde,"Kapitalizmde Gelecek Yok, Gelecek İşçilerin Emekçilerin Ellerinde!" yazılı ve YDİ Çağrı ve Yeni İşçi Dünyası imzalı pankart taşınırken, kortej içerisinde Güney Kültür Merkezi bünyesinde faaliyet yürüten Tiyatro Güney "Sanat Gerçeğe Tutulan Bir Ayna Değildir, Bilakis Onu Değiştirmek İçin Kullanılan Bir Çekiçtir. Vladimir Mayakovski"yazılı pankartıyla ve değişik dövizleriyle, Yeni Kadın Dünyası kendi f lamalarıyla, Yeni Dünya Gençliği "İşçi Gençlik Gelecek Bolşevizm Yenecek!" yazılı pankartıyla ve kendi flamalarıyla yer aldılar. Yeni Dünya Gençliği’nin yazılama ve stiker çalışması çevrede dikkat çekti. Tiyatro Güney'in güzergah boyunca sergilediği, kadın sorununu, işçi-patron sorunlarını, çocuk işçiliği, nükleer enerjiyi, 4+4+4’ü vb. konu alan skeçleri büyük ilgi ve beğeni ile karşılandı.
Oynanan skeçlerin yanı sıra, çekilen halaylar, kortejin coşkusu ve hareketliliği dikkatleri YDİ Çağrı kortejine çekiyordu. Yaklaşık 150 kişilik katılımın olduğu YDİ Çağrı kortejinde güzergah boyunca "1 Mayıs Kızıldır K ı zı l ka laca k!”, “Fabri ka lar K a lem i z , Ya ş a sı n B ol ş e v i k Mücadelemiz!", "Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber, Ya Hiç Birimiz!", "Devrimci 1 Mayıs Seni Yaşatacağız!", "Jin Jiyan Azadi!", "K a h rol su n E rkek E gemen Sistem!", "Yaşasın Devrim ve Sosyalizm!", "Sivas'ın Katili Faşist T.C. Devleti!", "Hepimiz Hrant'ız, Hepi m i z Er men iy i z! ",Tü rk, Kürt, Ermeni, Yaşasın Halkların Kardeşliği", “Milli Zulme son, Kürt Ulusuna Özgürlük!”, "MarksEngels-Lenin-Stalin- Önderimiz İbrahim İbrahim Kaypakkaya!", "Geliyor Gelecek, Bolşevizm Ye n e c e k ! ",” S u s m a H a y k ı r Nükleere Hayır!”, vb. özellikle tiyatrocu arkadaşların öncülük ettiği "Devlet Elini Tiyatromdan Ç ek ! ", " Perdeler i K ap at t ı k Alanlardayız!", "Halkın Sanatçısı, Halkın Savaşçısıdır!", "Ampüller Sönsün Spotlar Yansın!" gibi sloganlar atıldı. Sloganlar dışında "Gün Doğdu Hep Uyandık", "Çav Bella", "Yeni Dünya Marşı" gibi marşlar hep birlikte okundu. Saat 14.00’de meydana girdiğimizde işçilerin çoğu meydanı terk etmeye başlamışlardı bile. Bi r büt ü n ola ra k 2011 1 Mayıs’ına benzer bir şekilde coşkulu ve olaysız bir 1 Mayıs kutlandı İstanbul Taksim'de. Yüz binler talepleriyle ve sloganlarıyla mitingde yerlerini alırken, YDİ
Çağrı Korteji 1 Mayıs'ın kızıl özüne uygun olarak devrim ve sosyalizm sloganlarımızı hep bir ağızdan haykırdık, renkli ve canlı
skeçlerimizle işçilerin ve basının dikkatlerini üzerimize çekmeyi başardık. 01.05.2012
1 Mayıs Çalışmalarından…
İ
şçi sınıfının birlik, mücadele, dayanışma günü 1 Mayıs’a 2,5 hafta kala çalışmalarımıza başladık. Kısaca şu çalışmaları yaptık: *“Kapitalizmde gelecek yok! Gelecek ellerimizde!” başlıklı 1 Mayıs binlerce adet bildirimizi işçi servis güzergâhlarında sabah ve akşam saatlerinde olmak üzere yoğun olarak dağıttık. *Üç boy sticer çıkarttık. A4 ebadında; “Kapitalizm: İşsizlik, taşeronlaşma, savaş, güvencesizlik, … yıkım demektir. Kapitalizmi yıkalım! 1 Mayıs’ta alanlara!” yazılı idi. A5 ebadında, “Kapitalizmde gelecek yok! Gelecek işçilerin, emekçilerin ellerinde!” yazılı idi. A6 ebadında; “Ya barbarlık ya sosyalizm!” yazılıydı. Binlerce adet sticeri çeşitli semtlerde, merkezi alanlarda yoğun olarak yapıştırdık. *1 Mayıs’ta kortejimizde yürümelerini sağlamak için ev ziyaretleri gerçekleştirdik.
*1 Mayıs öncesinde Yeni Dünya Gençliği çeşitli semtlerde yazılama yaptı. Bir piknik ve bir kahvaltı organize etti. *”1 Mayıs’ta Taksim’e! YDİ Çağrı saflarına! Yaşasın 1 Mayıs! Bıji Yek Gulan!” yazılı, araç kalkış saatlerinin yazılı olduğu 90X100 ebadındaki ozalitleri merkezi yerlere yapıştırdık. *İlk defa 1 Mayıs’ta taşımak için 4 adet olta hazırladık. *Kırmızı zemin üzerine sarı renk ile “kapitalizmde gelecek yok! Gelecek işçilerin emekçilerin ellerinde!” yazılı YDİ Çağrı, YİD imzalı pankart hazırladık. *1 Mayıs’a hazırlık için çevrem i z i le topla nt ı yapt ı k . Toplantıda; Dünyada ve ülkelerimizde 1 Mayıs’ın tarihi üzerine bilgi verildi. 2012 1 Mayıs’ında öne çıkan sorunlar, yapılan hazırlıklar konusunda bilgi verildi ve üzerine tartışıldı. *Yapt ığ ı m ı z ç a l ışma la r ı n olumlu sonucunu 1 Mayıs’ta gör-
dük. 2012 1 Mayıs’ında işletmeler çalışmasına, bir bölüm arkadaşımız çalıştığı için gelmemesine rağmen yeni bir dizi arkadaşımızı seferber ettik. 2011 1 Mayıs’ı ile karşılaştırıldığında, daha fazla insanı kortejimize kattık. *Genel olarak kimi eksiklik-
ler dışında, 1 Mayıs sürecinde yaptığımız çalışmayı olumlu buluyoruz. Yaşasın 1 Mayıs! Bıji 1 Gulan! 03.05.2012 İstanbul’dan bir grup yeni İşçi Dünyası okuru
Adana’lı işçi ve emekçiler saat 12.00’den itibaren Mimar Sinan Açıkhava Tiyatrosu önünde toplanmaya başladılar. Saat 13.00’te bir tarafta DİSK’in, diğer tarafta ise Türk-İş’in başı çektiği iki koldan alana doğru yürüyüş başladı. Birçok ildeki bölünmeye karşın Adana’da 1 Mayıs tek bir alanda ve birlikte kutlandı. Yürüyüşün bir kolunu DİSK ve KESK’e bağlı sendikalar, Adana Tabip Odası, Eczacılar Odası, Halkevleri, BDSP, Devrimci Hareket, Devrimci Yolda Özgürlük, DHF, EÖC, Sosyalist Feminist Kolektif, YDİ Çağrı, İHD ve HDK bileşenleri oluşturdu. Diğer koldan ise Türkİş’e bağlı sendikalar, TMMOB, Adana Alevi Birliği, ÖDP, TKP ve diğer ulusalcı-faşist partiler DSP, CHP ve İP yürüdü. Yaklaşık iki aydır Enerji-Sen’de örgütlendikleri için işten atılan, çeşitli kez gözaltılar ve para cezaları ile sindirilmeye çalışılan Tedaş işçileri ve TİS sürecinde greve çıkan Tek Gıda-İş üyesi Amylum Nişasta işçileri de alanda yerlerini aldılar. Yaşanan şiddet olaylarına dikkat çeken beyaz önlükleriyle doktorlar, Türkiye Gazeteciler Sendikası, her zamanki gibi eşleri
ve çocuklarıyla alanı dolduran Tez Koop-İş üyesi işçiler dikkat çekmekteydi. Polisin müdahale çabası… Tüm kortejlerin alana girmesi yaklaşık 2 saat sürdü. Alana girerken yol üzerinde bulunan Ülkü Ocaklarından bir grup faşist provokasyon yaratmaya çalıştı. Poliste buna tepki gösteren devrimcileri tehdit etti. Bu sırada kısa süreli bir gerginlik yaşandı. Polisin bir devrimciyi gözaltına almaya çalışması engellendi ve yürüyüşe devam edildi. Bu mü-
dahalenin kürsüden duyurulması ve tertip komitesi üyeleri ile çok sayıda insanın oraya yönelmesi olayın büyümesini engelledi. Daha tüm kortejler alana girmeden sendika kortejlerinin çoğu dağılmış, işçiler alanı terk etmiş ve alan sadece devrimcilere bırakılmıştı. Her yıl yaşanan bu olumsuzlukta bu yıl da değişen bir şey olmamıştı. Kortejler alana girdikten sonra Enternasyonal Marşı çalındı ve bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Kürsüden Tedaş işçileri de konuşma yaparak mücadelelerini
anlattılar. Ayrıca kitle Türkçe, Kürtçe ve Arapça konuşmalar ile selamlandı. DİSK, Türk-İş, KESK, TMMOB, ATO adına KESK Dönem sözcüsü, Eğitim-Sen Şube Başkanı Kamuran Karaca’nın okuduğu ortak basın metninde birliğe ve dayanışmaya vurgu yapıldı, iş cinayetlerine, taşeronlaştırmaya ve örgütsüzlüğe dikkat çekildi. TC ekonomisinin büyüdüğünün söylendiği, gerçekte sadece patronların büyüdüğü, işçi ve emekçilerin bu büyümeden pay almadıkları belirtildi. Oldukça uzun olan ortak metinde zamlara, meslek odalarına yönelen baskılara, sağlıkta dönüşüme, eğitim alanının gericileştirilmesine ve ticarileştirilmesine, kıdem tazminatının fona devredilmesine, AKP’nin ileri demokrasisinin ne olduğuna, Kürt sorununa, kadına yönelik şiddete vb. dikkat çekildi. Açıklama “İnsanın insanı sömürmediği; hiçbir halkın dil, din, kültür farklılıkları nedeniyle baskı ya da ayrımcı uygulamalarla karşılaşmadığı; insanların açlıktan ölmediği, çocukların savaşlar sonucunda anasız, babasız kalmadığı” bir Türkiye mücadelesinin sürdürüleceği söylendi. Ortak açıklama
Mayıs 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
Adana’da coşkulu 1 Mayıs
11
“Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın işçilerin, emekçilerin birliği, halkların kardeşliği!” sloganı ile bitirildi. Üç dilde 1 Mayıs… Yeni Dünya İçin Çağrı okurları bu yıl da kortej oluşturarak 1 Mayıs’a katıldılar. Kortejin en önünde İş cinayetleri, esnek çalışma, güvencesizlik ve taşeronlaştırma son bulsun yazılı dövizleri ve baretleriyle gençler yürüdü. Çağrı kortejinde üç dil hâkimdi. Türkçe, Kürtçe ve Arapça Yaşasın Bir Mayıs yazılı döviz taşındı. Sık sık “Yaşasın devrim ve sosyalizm!, Yaşasın 1 Mayıs!, Biji yêk Gûlan1,
Mişen hurri menimşi! (Özgürlük için yürüyoruz), Arabız isyancıyız kavgada ısrarlıyız!, İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!, Yüzde doksan dokuzuz örgütlüysek güçlüyüz!, Cinsel, sınıfsal, ulusal sömürüye son!, Ne YGS, LYS ne KPSS! Gençler gelecek sosyalizmde!, Susma haykır taşerona hayır!” sloganları atıldı. Ayrıca nükleer tehlikeye dikkat çekmek amacıyla da iki döviz taşındı. Alanda çok sayıda yayın dağıtımı ve satışı yapıldı. Ayrıca yoğun bir şekilde “Biz Kimiz?” broşürü satıldı. 02.05.2012 Yeni İşçi Dünyası / Adana
1 Mayıs Mersin de Coşkuyla Kutlandı
Mayıs 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
M
12
ersin'de işçi ve emekçi ler, 1 May ıs İşçi Bayramını kutlamak için sabah saat 10.00’dan itibaren İstasyon Meydanı’nda toplanmaya başladı. Saat 11.00’den itibaren binlerce emekçi İstiklal Caddesi boyunca sloganlar atarak Cumhuriyet Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. Cumhuriyet Meydanı’na kadar devam eden yürüyüşte atılan sloganlarda kıdem tazminatına göz dikilmesi, taşeronlaştırma ve esnek çalıştırmaya, nükleer santrallere olan tepki öne çıktı. Türk-İş’e bağlı Yol- İş Sendikası kortejde en önde yer alırken, Kristal- İş, Petrol-İş, Belediye-İş, TÜMTİS, Liman- İş ve Birleşik Metal İş katılım sağladı. DİSK’e bağlı Genel- İş yoğun bir işçi katılımı gösterirken, Mersin Serbest Bölgeden işçiler de talepleriyle kutlamalara katıldı. KESK’in bütün şubeleri pankartlarıyla katılırken, Eğitim Sen en kitlesel korteji oluşturdu. BDP güçlü ve kitlesel bir kortejle katılım sağlayarak dikkatleri çekiyordu. Ayrıca Emek
Partisi, SDP, ESP, Halkevleri, ÖDP ve CHP 1 Mayıs’a katılan partilerdi. Ay r ıc a Mersi n Sa natçı la r Platformu da 1 Mayıs’a katıldı. TTB ve TMMOB da şubeleriyle birlikte 1 Mayıs’a katılırken hükümetin politikalarına tepki öne çıktı. Meydanda Tertip Komitesi adına Yol-İş Mersin Şube Başkanı ve Türk-İş Bölge Temsilcisi İrfan Gültekin bir konuşma yaptı. Gültekin, emperyalizmin dünyayı yeniden şekillendirme çabalarına karşı emekçilerin mücadelesinin de süreceğini ifade etti. AKP Hükümetinin emekçiler için hayatı daha da zorlaştırdığını vurgulayan Gültekin, “Memleketin bir tarafında ucuz ekmek kuyrukları giderek büyürken, diğer tarafta lüks otomobil almak için sıra bekleyenler var. Aradaki uçurum giderek büyüyor. Sağlıkta, eğitimde sorunlar bitmiyor. Ataması yapılmayan öğretmenler seslerini duyurmaya çalışıyor. Sağlık emekçilerinin sorunları bitmezken ithal doktorlar getirilmek isteniyor”
dedi. Konuşmasında iş kazalarına da değinen Gültekin, "Son zamanlarda iş kazaları adeta cinayete dönüştü. İş kazalarında nice ocaklara ateş düştü. Aynı günlerde İş Sağlığı Güvenliği Kanun Tasarısı Meclis'e sunuldu. Tasarı kimi tedbirler alınması gerektiğine vurgu yapıyor ve uygulama için 3 yıl süre veriyor. Yani 3 yıl daha bu kazalar devam edecek" diye konuştu. Gültekin konuşmasını, hazır-
lıkları süren demokratik sivil anayasanın barış için fırsat, böyle bir sürecin mimarlarının da demokrasiye en çok ihtiyacı olan işçi, emekçi kitleleri, ezilenler ve dışlananlar olmasını isteyerek bitirdi. DİSK Genel İş Sendikası Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy'un da bir konuşma yaptığı 1 Mayıs mitingi, yerel sanatçı gruplarının verdiği konserle sona erdi 03.05.2012 Yeni İşçi Dünyası/Mersin
1 Mayıs Muğla’da olaysız Kutlandı Bu yıl proletaryanın mücadele gününde 1 Mayıs’ı, il merkezi başta olmak üzere, 11 ilçeden gelen katılımcılarla yaklaşık 3 bin kişilik topluluk oluşturduk. Muğla’nın fidan satış noktasında bir araya gelerek, kortej halinde Kışla Parkı’na yürüdük. Muğla’daki 1 Mayıs yürüyüşüne, Marmaris, Fethiye, Bodrum,
Oraca ve Milas başta olmak üzere diğer ilçelerden de katılım oldu. CHP, ÖDP, İP gibi partililer, çeşitli gruplar ve birçok sendikanın da katıldığı eylem, Hasan Ali Yücel Caddesindeki yürüyüşle başladı. Yaklaşık 3 bin kişi yürüyüş boyunca hükümet-faşist devlet aleyhine, devrim ve sosyalizm sloganları attı, çeşitli sloganların
yazılı olduğu pankartlar taşındı. Kışla Parkı’na geldiğimizde polisler miting alanının çevresini bariyerlerle kapatmış ve miting alanına girenleri tek tek kontrol ederek aldı. 1 Mayıs bitiş mitinginde CHP Muğla Milletvekilleri Prof. Dr. Nurettin Demir ve Tolga Çandar, Muğla Belediye Başkanı Osman Gürün ve çeşitli sendika,
gruplar adına konuşmalar yapıldı. Konuşmaların ardından CHP Muğla Milletvekili Tolga Çandar, Ali Asker ve Milâs’tan gelen müzik grubu türküler söyledi. Davul zurna eşliğinde halaylar çekildi. 09.05.2012 Güney Ege’den YDİ ÇAĞRI okuru.
Her yıl olduğu gibi, bu yıl da birbirinin alternatifi iki 1 Mayıs eylemi oldu. Bu eylemlerden birincisi Almanya Sendikalar Birliği’nin (DGB) önderliğinde gerçekleşti. Bu eylemlerdeki şiar: "Gute Arbeit für Europa, Gerechte Löhne Soziale Sicherheit“ ( Avrupa için iyi iş! Adil ücretler, sosyal güvenlik! ) idi. Yani Alman emperyalist devletinin bir parçası olan DGB, karakterine uygun sloganlar ile kitleleri meydana çağırıyordu. Emekçi içerikten yoksun, çizgilerine sadık kalmayı ihmal etmediler. Kapitalist/emperyalist düzenin kuyruğunda, onu rahatsız etmeyen şiarlarla patron sendikası burjuva sınıfsal yapısına uygun hareket etti. Kendini ve harekete geçirdiği kitleleri reformist taleplerin dışına bu yıl da çıkarmadı. Zaten böyle niyetleri de yok! Kuyruğuna takılan göçmen reformist gruplar, bunların eylemine taşıma su misali birazcık renk kattı denilebilir. Yürüyüşe katılan kitle sayısı 1000 civarındaydı. İ k i nc i 1 May ı s e y lem i, Alternatif Devrimci 1 Mayıs; devrimci militan ruhla donanmış, kapitalizmi toptan hedef almış bir eylem oldu. Eylem çağrısında yer alan “Die Welt in Aufruhr für eine Revolutionäre perspektive“ (Devrimci perspektif için dünya isyanda!) şiarı eyleme damgasını vururken, ataerkil kapitalist sisteme karşı sınıf mücadelesi temelinde, sosyal devrim propa-
gandası eylemin önemli yanlarından biriydi. Eyleme katılımda Alman gençlerinin çoğunlukta olması geleceğe umut saçıyordu. 2000 civarında çeşitli uluslardan devrimcilerin birlikte omuz omuza faşizme ve kapitalizme lanet okuması sevindiriciydi.. Hele “Hoch die Internationale Solidarität” (Yaşasın uluslararası dayanışma!) sloganı hep bir ağızdan yükseldiğinde eyleme ayrı bir canlılık katıyordu. Mit i ng konuşması nda, Yunanistan’daki devrimci-militan hareketle dayanışma mesajları, kendi Alman emperyalistleriyle bir hesaplaşma içeriğiyle devrimci duruş sergiliyordu. Bu devrimci eylemde, “Trotz Alledem“ (Herşeye Rağmen) grubunun “Krise Krieg Kapital, Kampf dem System“ (kriz, savaş, sermaye, sisteme karşı mücadele!) başlıklı bildirisi tüm ey-
Mayıs 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
1 MAYIS NÜRNBERG
de bana mutluluk verdi. lemcilerin eline ulaşmıştı. Yaşasın Devrimci 1 Mayıs! Bu devrimci 1 Mayıs eylemi, 1 Mayıs 2012 elbette İstanbul Taksim‘deki 1 Nürnberg’ten bir YDİ Çağrı Mayıs eyleminin coşkusu ile karşılaştırılamaz, ama bu eylem okuru!
13
Mayıs 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
BERLİN’DE DEVRİMCİ 1 MAYIS KUTLAMASI YARIDA KALDI!
14
İşçi sınıfının uluslararası mücadele günü olan 1 Mayıs, Berlin’de tam olarak kutlanamadı. Her yıl Berlin’de farklı 1 Mayıs kutlamaları yapılıyor. Birinci 1 Mayıs kutlaması Alman Sendikalar Birliği (DGB) tarafından yapıldı. Hackescher markt Spandauer caddesinde DGB’nin düzenlediği yürüyüş saat 10.00’da başladı. DGB’nin 1 Mayıs şiarı, “1 Mai 2012, Gute Arbeit für Europa, Gerechte Löhne Soziale Sicherheit“ (1 Mayıs 2012, Avrupa için iyi iş, adil ücretler, sosyal güvenlik!) idi. Alman sendika ağalarının düzenlediği bu yürüyüşe, farklı kesimlerden gruplar ve partiler de katılmıştı. Yürüyüşe sağlık, temizlik ve metal iş dalındaki işçilerin iş elbiseleriyle katılmaları dikkati çekti. İki bin kişinin katıldığı yürüyüşte, Almanya “Trotz Alledem“ (Herşeye Rağmen) taraftarlarının “Krise, Krieg, Kapital, Kampf dem System“ (kriz, savaş, sermaye, sisteme karşı mücadele!) başlıklı bildirisi dağıtıldı ve yayın satışı yapıldı. DGB’nin yürüyüşü Brandenburger Tor Meydanında yapılan konuşmalar ile sona erdi. Berlin’de, alternatif devrimci 1 Mayıs kutlamaları 1987’de başlamıştı. 1987’de Berlin’de Lausitzer Meydanında 1 Mayıs Sokak eğlencesi düzenlenmişti. 1987’deki kutlamalar sırasında polis devrimci bloğa saldırıda bulunmuş ve sendika bürokratları da polis ile birlikte hareket etmişti. Yaşanan şiddetli çatışmalardan sonra, devrimci blok, Lausitzer Meydanında tekrar bir araya gelmeyi başarmış ve polis saldırısı geri püskürtülmüştü. 1 Mayıs 2012, Berlin’de devrimci 1 Mayıs kutlamalarının 25. yıldönümü idi. 25 yıl önce olduğu gibi, bu yıl da devrimci 1 Mayıs Lausitzer Meydanında başlayacak ve Unter den Linden Meydanında sona erecekti. Devrimci 1 Mayıs yürüyüşü akşam saat 18’de başlayacaktı. Göçmenlerin yoğun olarak oturduğu Kreuzberg ilçesinde 1 Mayıs sokak eğlencesi düzenlenmişti. Kreuzberg Belediyesinin düzenlediği sokak eğlencesinde, binlerce insan müzik eşliğinde eğleniyor, yemek yiyor ve alkol tüketiyordu. Son yıllarda düzenlenen sokak eğlencelerinin amacı ise, insanların 1 Mayıs kutlamalarına katılımını engellemeye yönelikti.
Devrimci 1 Mayıs kutlamaları saat 18’de Lausitzer Meydanında başladı. 1 Mayıs kutlamasına, devrimciler, göçmen örgütleri, Troçkistler, Herşeye Rağmen ve farklı kesimlerden kimi gruplar katıldı. İlk defa Verdi sendikasının gençlik örgütü de meydanda yerini almıştı. Herşeye Rağmen taraftarlarının Lausitzer meydanında açtıkları ve yürüyüşte taşıdıkları “Schichtwechsel: Regierung ans Band, Arbeiterinnen ins Kanzleramt” (Vardiya değişikliği: Hükümet fabrikadaki seri üretim şeridinde çalışmaya, kadın ve erkek işçiler başbakanlığa) pankartı ilgi çekti. Berlin polisi yoğun güvenlik önlemleri almıştı. Verilen resmi rakamlara göre yedi bin kişilik polis gücü görev başındaydı! Daha yürüyüş başlamadan polis, meydanda arama yapıyor ve taşınacak pankartları kontrol ediyordu. Yürüyüşün başlayacağı alanda, bildiriler dağıtılıyor, konuşmalar yapılıyor ve kapitalizme karşı ortak mücadele vurgusu yapılıyordu. Devrimci 1 Mayıs yürüyüşüne yoğun katılım vardı. Verilen bilgilere göre Devrimci 1 Mayıs yürüyüşüne katılım yirmi binin üzerindeydi. Yürüyüş saat 19.30’da başladı. Yürüyüşte kızıl bayraklar, kapitalizm karşıtı çok sayıda pankart taşındı. Polis, birçok caddeye barikatlar kurmuştu. Polis helikopteri ise havadan yürüyüş kolunu izliyordu. Yürüyüş kolu burjuvazinin tanınmış Axel Springer basın tekeli binasının önünden geçtikten hemen sonra, polis tarafından durduruldu. Polis, bir banka şubesi ve bir petrol istasyonunun camlarının kırıldığını, polislere taş ve havai fişek atıldığını iddia ederek kitleye saldırdı. Polisin saldırısı ve göz yaşartıcı gaz kullanması sonucu çok sayıda kişi yaralandı. Basının verdiği bilgiye göre 160 kişi de gözaltına alınmıştı. Kitle ile polis arasında yarım saatlik bir çatışma yaşandı. Bu çatışmanın ardından polis yürüyüşün iptal edildiğini açıkladı. Devrimci 1 Mayıs’ın şiarı “Der Druck steigt – für die soziale Revolution” (Baskı artıyor - Sosyal devrim için) idi. Polisin saldırısı sonucu, 25. yıldönümünde Devrimci 1 Mayıs yürüyüşü amacına ulaşamadı. “Demokrasi”nin olduğu söylenen bir ülkede, izinli
bir yürüyüşün engellenmesi keyfi bir uygulamadır. Kapitalist sisteme karşı gelişen mücadeleye paralel olarak, baskılar da artıyor, artacak. Ama her şeye rağmen, mücadele gelişiyor, gelişecek. Ve elbette kapitalizm mezara gömülünceye kadar, mücadele de devam edecektir. 02.05.2012 Berlin’den YDİ Çağrı Okuru
DÜNYADAN İŞÇİ HABERLERİ gütlerin yaptığı en kitlesel gösteriydi.
Tüm dünyada işçi ve emekçiler 1 Mayıs'ı coşkuyla kutladı. Ekonomik krizin ardından gelen kemer sıkma politikaları nedeniyle toplumsal huzursuzluğun arttığı Avrupa ülkeleri için bu 1 Mayıs’ın anlamı öncekilerden daha büyük oldu.
Üçüncü ve en büy ü k gö s teriyse Yunanistan Mücadeleci İşçiler Sendikası (PA M E) t a rafından yapılan gösteriydi. Bu gösteri, demir çelik işçileriyle dayanışmak için, 6 aydan beri grevde bulunan Atina'nın dışındaki demir çelik fabrikasında gerçekleştirildi. Çok canlı ve güçlü bir gösteriydi. Demir çelik işçileri
Doğu Timor'daki gösterilere ise polis ve işçiler arasındaki arbede damgasını vurdu. Polis 80'den fazla kişiyi gözaltına alırken, çıkan olaylar sonucu yaralananların da olduğu öğrenildi.
Ta y v a n : İ ş ç i Bayramına katılan öğrenciler, hükümetin harçlara yaptığı zamları geri alması talebini haykırdılar. U k r ay n a'n ı n başkenti Kiev'de, Komünist Par ti (UKP) taraftarları çeşitli etkinlikler ile 1 Mayıs'ı kutladı. Kiev'in ünlü Hreşçatik Caddesi'nde ellerindeki parti bayraklarıyla yürüyüş düzenleyen UKP'liler Bağımsızlık Meydanı'nda kurulan platform çevresinde mitinglerine devam etti. Sabahın erken saatlerinde itibaren meydanda toplanan binlerce UKP'li ellerinde; "Mücadele etmeden zafer kazanılmaz" afişleri ve çeşitli dövizler taşıdı. Pakistan'ın Chaman kentinde yürüyüş yapan işçiler, maaşlarının arttırılmasını ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini istedi. Japonya: Fukuşima Nükleer Santralindeki patlamanın yaralarını sarmaya çalışan Tokyo’da ana talep, hükümetin nükleer enerji politikasına son vermesiydi. B u l g a r i s t a n'ı n b a ş k e nt i Sofya'da Sosyalistler Partisi'nin (BSP) çağrısıyla Parlamento önüne gelen 3 bin kişi, hükümeti istifaya çağırdı.
Çin'de her yıl olduğu gibi bu yıl da 1 Mayıs bayram havasında kutlandı. Ancak bu bayram göstermelik bir bayram olmaktan öte geçemedi. Çünkü işçilerin kölelik koşullarında çalıştığı ülkede 1 Mayıs dolayısıyla herhangi bir yürüyüş ya da protesto eylemi yapılmıyor. Yunanistan genelinde 3 büyük gösteri yapıldı. Gösterilerden biri Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu ve Yunanistan Kamu Emekçileri Sendikası tarafından düzenlendi. Bu gösteride Avrupa Birliği'nin kemer sıkma politikalarına sessiz kalınmayacağı vurgulandı. İkinci gösteri sol parti ve örgütlerin gösterisiydi. Bu da son yıllarda sol ör-
sendika başkanı yaptığı konuşmada 6.ayına giren grevin tüm işçi ve emekçilerin direnişinin sembolü olduğunu vurguladı. Dolayısıyla işçi ve emekçilere yönelik saldırılara dur diyebilmek için tüm Yunanistan'ın demir çelik fabrikasına dönüştürülmesi gerektiği vurgulandı. Mitingde, Türkiye'den 100 sendikacının gönderdiği mesaj da okundu. Yunanistan'da taşıma işçileri ve liman işçileri de grev yaparak kutlamalara katıldı. ABD'deki 'işgal' hareketi de 1 Mayıs gündemiyle yeni işgaller gerçekleştirdi. Hareket adına yayınlanan açıklamada, ''İşgal hareketi sizi %99'un olmadığı bir 1 Mayıs'a davet ediyor'' denildi.
BSP Başkanı Sergey Stanişev, Gazap Günü olarak adlandırdığı 1 Mayıs etkinliğinde yaptığı konuşmada, "Geliri ve iş imkanı bulamayanlara nasıl onurlu olacaklarına kendime hep sordum." dedi. Gösterilerin ardından, halk dansları ve halk müziği etkinlikleri düzenlendi. Ülkenin ikinci büyük şehri Filibe'de ise 500 kişilik bir grup, Boyko Borisov hükümetini istifaya davet etti. Bu arada hükümet, asgari ücrete 20 leva (18 lira) zam yaparak 290 levaya (250 lira) yükseltti. Zammı düşük bulan sendikalar, asgari ücretin gelecek yıl en az 330 leva olmasını istedi. İspanya: işçiler, emekçiler "Bu bir kriz değil, soygundur" pan-
kartlarıyla krizin faturasının emekçilere ödetilmesine karşı çıktılar. Özellikle çalışma reformu adı altında uygulanmaya çalışılan saldırılara tepki vardı. İspanya'nın 17 özerk bölgesinden biri olan Asturias bölgesinin Gijon kentinde 1 Mayıs geçen yıllarda kutlanan 1 Mayıslar´dan farklı geçti. Sloganlarda öne çıkan kriz ve İspanya tarihinde emekçilere yapılan en büyük saldırı olarak görülen çalışma Reformuydu. “Bu bir kriz değil; soygun”, “işçinin ekmekten önce saygıya gereksinimi var”, “Ali Baba ve haramileri toplam 41kişi”, “Egemenliksiz bir Asturias, geleceksiz bir Asturias demektir”. Milliyetçilerin sloganı”, “Çalışma reformuna hayır, Sosyal kesintilere hayır, Baskıya hayır”, “İşsisiz, açız”, “Onurlu iş”, “Kamu haklarını savun”, “Cehalet bizi köleleştirir” ve İspanya´daki en güçlü iki sendikanın önderlerinin hükumetle yaptığı işbirliği kastedilerek “Daha az anlaşma daha fazla işçi mücadelesi”, “Ağlamayacağız ücadele edeceğiz”, “Süresiz genel grev” benzeri sloganlarla kitle meydana ulaştı. Meydanda kitle hep birlikte enternasyonal marşını söyledi ve ortak açıklama okundu. Filipinler: Miting yeri ABD elçiliğinin önüydü ve ana taleplerden biri de ülkedeki ABD askerlerinin geri çekilmesiydi. Güney Kore: 1 Mayıs gösterilerine katılanlar yıl içerisinde iş kazalarında ölen işçilerin hesabını sordu. Sahnede sık sık işçilerin çalışma şartlarının kötü olduğunu gösteren oyunlar oynandı. Hem oyunlar içerisinde hem de konuşma sırasında sık sık ülkedeki büyük şirketler Hyundai, Samsung, Ssangyong'a karşı tepki içeren ifadeler kullanıldı. Özelikle son iş kazasında 21 işçisi kaybeden otomotiv devlerinden Ssangyong'a karşı söylemlerde bulunuldu.
Mayıs 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
Dünyada 1 Mayıs coşkuyla kutlandı
15
İzinsiz grev yaptılar maaşlarına 150 Euro zam geldi Almanya da Halle yakınların da Mifa Bisiklet Fabrikasında 450 işçi tek vücut halinde iki saat iş bırakarak maaşlarına 150 Euro zam yaptırdı. Sarı sendika ,bürokratik prosedürleri yerle bir eden işçiler için ne TİS dönemiydi, ne de işyeri barışı önemliydi. İşe geldiler ve üretimdeki güçlerini gösterdiler. Sarı sendika ve patron için sürpriz olan grev, Polonyalı kiralık işçilerin bordrolarını gördüklerinde brüt maaşlarının kedilerinkinden oldukça fazla olduğunu fark eden fabrikanın 450 sözleşmeli işçisi, hiç fire vermeden iki saatliğine iş bıraktı. Günde 4500-5000 bisiklet üretilen fabrikada taviz vermezlerse zararlarının çok fazla olacağını anlayan patronlar, kısa bir telefonlaşma sonrası işçilerin ücret zammı talebini kabul ettiler ve greve son verilmesini sağladılar. Mifa şefi Peter Wicht, kendileri için sürpriz olan grevin Polonyalı işçilere verilen yol ve barınma parasının maaş içinde gösterilmesinden kaynaklanan bir yanlış anlamaya dayandı-
ğını açıklarken IG Metall Halle şefi Günter Meissner, işçilerin kendilerine bile haber vermeden olağandışı bir eylem yaptıklarını, başarısız olmaları halinde sendikanın desteğini almalarının hukuki anlamda imkansız olduğunu belirtti. 1907 yılında kurulan bisiklet fabrikası, Doğu Almanya Cumhuriyeti’nin en büyük bisiklet fabrikasıydı. Dünyaca meşhur en sağlam bisikletleri üreten fabrika iki Almanya’nın birleşmesiyle üretim yapamaz hale getirildi. 1996 yılında işçi çıkararak, Aldi, Netto ve Lidl Marketleri için ucuz bisiklet üretmeye başlayan fabrika, şimdilerde pahalı yarış ve dağ bisikletleri üreterek karına kar katmaya başladı. Firma şefi Wicht, daha ucuz olduğu için sözleşmeli işçi almak yerine kalifiye kiralık işçiyle üretimi sürdürdü. Bu durum sözleşmeli ve sözleşmesiz işçileri rahatsız etti ve karını geçen yıla göre 1,5 milyon Euro arttıran Mifa’nın işçilerine neden zam yapmadığını tartışmaya başladılar. Polonyalı işçilerin bordroları bardağı taşıran damla oldu ve spontane grev kararı alındı. Patron tarafından
İşyeri İşçi Temsilciliği kurulması şimdiye kadar engellenen fabrikada kısa süre içinde İşyeri işçi temsilciliğinin kurulması planlanıyor. Bu kez patron da İşyeri işçi temsilciliğinin kurulmasından yana, çünkü işçilerin sendika ve işverenden bağımsız ‘kafaları basınca’ greve çıkması daha tehlikeli görülüyor. İşyeri Temsilciliği sayesinde işçilerin neleri tartıştıklarını vb. kontrol edebileceklerini umuyorlar. Sendika adına yapılan açıklamada, her ne kadar riskli bir grev yapmış olsalar da, Mifa işçilerinin kardan pay taleplerinin haklı olduğu, elde ettikleri ücret zammının da kalıcı olacağı belirtildi.
İspanya'da büyük grev İspanya'da on binlerce emekçi hükümetin kesinti planlarına karşı protesto gösterisi düzenledi. İspanya'nın 55 kentinde düzenlenen gösterilerde, hükümetin ekonomik krize karşı yürürlüğe koyduğu önlemler protesto edildi. Hükümetin son olarak eğitim ve sağlık sektörlerinde aldığı, 10 milyar euroluk tasarrufun öngörüldüğü kesintiler,
İspanyolları bir kez daha sokaklara döktü. Devletin Sosyal Hizmetleri ve Refahını Savunma Sosyal Platformu'nun çağrısıyla yapılan gösterilere, işçi sendikaları da destek verirken, muhalefetteki Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ve komünist görüşlü Birleşik Sol (IU) partileri de temsilcilerini gönderdi. Ya ğ mu r a lt ı nda yapı la n Madrid'deki gösterilere polis kaynaklarına göre 9 bin, organizatörlere göre 40 bin kişi katıldı. ''Haberciler uyarıyor: reçeteleri ödeme zamanı geldi'', ''Bir daha asla hasta olmayacağız'', ''Eğer bırakırsak, nefes aldığımız havadan da para alacaklar'', ''Sağlıksız, eğitimsiz, işsiz ve utanmazsızın'' yazılı pankartların açıldığı gösteride, sağcı hükümet sert dille eleştirildi. Hükümete, muhalefetin sesini de dikkate alması ve diyalog kurması çağrısını yapan sendika temsilcileri ve sosyal platformun yetkilileri yaptıkları açıklamalarda, ''Bu ülkede, temel sosyal hizmetleri elde etmek çok uzun yıllar aldı ve şu anda bunlara saldırı var'' ifadesini kullandı. 08.05.2012
Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Aziz Özer • Yönetim Yeri ve Adresi: Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. Ülbeği İş Merkezi No: 9 Kat: 4 Esenyurt - İstanbul • Tel/Fax: (0212) 620 67 57 • e-mail: mail@yid.ydicagri.org • web: www.yid.ydicagri.org YDİ ÇAĞRI Sayı 157’nin İşçi Özel Sayısı • Mayıs 2012 • Fiyatı: Türkiye: 1,00 TL · Türkiye Dışı: 1,00 Avro Baskı: Berdan Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 215-216-239 Topkapı/İstanbul Tel: (0212) 613 11 12 • Yayın Türü: Yerel Süreli