Yid nisan2013

Page 1

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Nisan2013 • Fiyatı: 1,00 TL

KURALSIZ, GÜVENCESİZ ÇALIŞMAYA, TAŞERON SİSTEMİNE KARŞI, GERÇEK “BARIŞ” İÇİN

1 MAYIS’TA ALANLARA…

DİSK’TEN OLAGANÜSTÜ GENEL KURUL

DHL İŞÇİLERİ İLE DAYANIŞMA BÜYÜYOR

Tunus Dersleri

Güvercin Anıldı

Bosch İşçileri Çadır Kurdu

İSMACO İŞÇİLERİNİN DİRENİŞİ SÜRÜYOR… Emekçiler Torba'ya Girmeyecek!


KURALSIZ, GÜVENCESİZ ÇALIŞMAYA, TAŞERON SİSTEMİNE KARŞI, GERÇEK “BARIŞ” İÇİN 1 MAYIS’TA ALANLARA… İşçiler! Emekçiler!

İşçi sınıfının birlik, mücadele, dayanışma günü olan 1 Mayıs geliyor. 2013 yılında da sorunlarımız değişmedi. Çözüm bekliyor. “Ölmeye çok, yaşamaya az” asgari ücret ile kıt kanaat geçinmeye çalışıyoruz. Sağlıksız koşullarda, iş güvenliği olmayan, güvencesiz işlerde çalışıyoruz. Taşeron sistemi bizi bölüyor. Sendikalaşmamızı engelliyor. Hakkımız olan bir sendikaya üye olduğumuz zaman kapı önüne konuluyoruz. Kapitalistlerin daha fazla kar hırsı, iş ve işçi güvenliğine önem vermeyen taşeron sistemi, her gün iş cinayetlerinde ölmemize neden oluyor. Çocuklarımızın, genç işçilerin ağır ve tehlikeli işlerde çalışmalarının önü açılıyor. Ücreti kölelik koşulları altında sermayeye can veriyoruz. Sermayeyi çoğaltan biziz! Kapitalistlerin zenginliğinin temelinde bizim emeğiniz, bizim alın terimiz var. Yaratan, üreten biziz. Açlık, sefalet koşulları altında yaşamaya çalışan da biziz! Açlık, yoksulluk içinde yaşamamız kader değil. Sömürülmemiz kader değil. Kaderimizi belirleyen biziz! Örgütlenmeli ve mücadele etmeliyiz. Biz bilinçlenip mücadele etmedikçe, örgütlenmedikçe yaşamımızda değişen bir şey olmayacak! Mücadeleyi elimize alalım, örgütlenelim.

Nisan 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

AKP’nin “ileri demokrasi”si = Faşizm!

2

Bugün AKP politikalarına biat etmeyen, karşı duran herkes “ileri demokrasi” adına cezalandırılıyor. Parlamenter maskeli faşizm bizzat AKP hükümeti aracılığıyla uygulanıyor. Parlamento dışı muhalefet, gözaltı, tutuklama, hapis, terör ile bastırılmaya çalışılıyor. Parasız eğitim isteyen öğrenciler, puşi takan gençler, demokratik kitle örgütlerinde mücadele yürüten muhalifler, muhalif düşüncelerini gizlemeden görev yapan gazeteciler, devrimciler, onların avukatları, sendikacılar “Özel Yetkili Mahkemeler” tarafından tutuklanıyor. AKP’nin “İleri demokrasi”si cop, biber gazıdır. Çocukların hapsedilmesi, hasta tutsakların ölüme terk edilmesidir. İçeride ve dışarıda savaş yürütülmesidir. “İleri demokrasi” imtiyazlı sınıf

ve katmanların, burjuvazinin çıkarlarının korunmasıdır. “İleri demokrasi“ çeşitli ulus ve milliyetlerden işçilerin, emekçilerin ırkçılık-milliyetçilik temelinde birbirlerine düşürülmesi, dinsel-mezhepsel çatışmaların körüklenmesidir. AKP’nin “ileri demokrasisi” işçiler-köylüler üzerinde katmerli baskının adıdır. “İleri demokrasi” gerçekte faşizmdir!

Savaşa son! Barışa evet!

Kuzey Kürdistan’da 29 yıldır süren savaşın bitirilmesi için AKP/devlet ile Abdullah Öcalan anlaşmış görünüyor. 29 yıldır süren savaşta en fazla acıyı, zulmü, açlığı, sefaleti, işkenceyi, en fazla kaybı Kürt halkı yaşadı. Bu nedenle Kürt halkı içinde barış isteği çok daha güçlüdür. Türk halkının kaybı daha çok cepheye sürülen sömürgeci TC devletin emekçi ev-

latları askerleridir. İnkarcı devlet politikaları, “şehit cenazesi” provokasyonları sonucu Türk halkı içinde barışa hazır olmayan, barışı teslimiyet olarak kavrayan önemli bir kesim vardır. Savaşın sürmesinden çıkarı olan, kan ile beslenen ırkçı faşistler, bu kesimi provoke edeceklerdir. Irkçı faşist gösteriler olacaktır. Süreç bu anlamda kırılgan bir süreçtir. Savaşın son bulması, silahların susması, Kürt ulusal hareketinin reformist çizgisinin mücadelesini barışçıl yöntemlerle sürdürmesi, halklar arasındaki düşmanlıkların geriletilmesi, Kuzey Kürdistan Türkiye’de demokrasi alanının genişletilmesi, sınıf çelişmelerinin üzerinin ulusal çelişme tarafından örtülmesinin geriletilmesi açısından olumludur.

Kurtuluş devrimde!

Yürüyen savaşın son bulması iyidir. Fakat bu Kürt ulusal sorununun gerçek anlamda çözümü anlamına gelmeyecektir. Gerçek çözüm tüm ulusların ve milliyetlerin tam hak eşitliğine sahip olduğu, ulusal baskının, zoraki birliğin ortadan kaldırıldığı özgür şartlarda gerçekleşecektir. Bu da ancak işçilerin-köylülerin-emekçilerin iktidarı şartlarında mümkündür. Sermayenin egemenliği şartlarında, TC’nin sınırlarını sorgulamayan, Kürtlerin ayrı devlet kurma hakkını tanımayan ve bu hakkın özgürce kullanılabileceği şartları yaratmayan çözümler geçici çözümlerdir. Yaşasın 1 Mayıs! Bıji yek Gulan!


DİSK Olağanüstü Genel Kurulu 6 Nisan Cumartesi günü, Beşiktaş Karanfilköy’de bulunan Mustafa Kemal Kültür Merkezi Attila İlhan Sahnesi salonunda yapıldı. DİSK’in 14. Olağan Genel Kurulu 10-12 Şubat 2012’de yapılmış, Başkanlığa Genel İş Başkanı Erol Ekici, Genel Sekreterliğe Birleşik Metal İşçileri Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu seçilmişti. Olağan Genel Kurul’dan 1 yıl sonra, DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu görevinden istifa etti. Birleşik Metal İşçileri Sendikası DİSK kurullarından geri çekildi. Bir süre sonra Erol Ekici‘de görevinden istifa etti. DİSK kendi içinde yaşadığı sorunlar nedeniyle Olağanüstü Genel Kurula gitti. Sabah saatlerinde Genel Kurul salonuna delegelerin girişi sırasında bir grup Devrimci İşçi Hareketi üyesi, “DİSK'te patron sendikacılığına izin vermeyeceğiz” pankartı açıp açıklama yaptı. Açıklamanın ardından salona girmek isteyen grubun salona girişi görevliler tarafından engellendi. Görevliler ile DİH üyeleri arasında uzun süre itiş-kakış yaşandı. Salon dışında itiş-kakış yaşanırken, salon içinde Genel Kurul Ali Rıza Küçükosmanoğlu’nun konuşması ile başladı. Bu sırada salon içinde BDSP’li bir arkadaş, DİH üyelerinin salona alınmamasını, yasakçı anlayışı teşhir eden konuşmalar yaparak sloganlar attı. Bir süre sonra DİH üyesi grup salona girdi. Açış konuşmasının ardından Genel Kurulu yönetecek divan seçildi. Verilen önergelerle Hesap Tetkik Komisyonu, Tüzük Değişikliği Komisyonu seçildi. Çalışma raporunun okunmadan oylanması kabul edildi. Çalışma raporu, denetim Kurulu raporu ibra edildi. Tüzük Değişikliği Komisyonu’nun Yönetim Kurulu üye sayısını 9’dan 7’ye düşürme önerisi okundu ve kabul edildi. Hesap Tetkik Komisyonu raporu okundu ve kabul edildi. Genel Başkan adayları konuştu. İlk konuşmayı Genel İş Genel Sekreteri Kani Beko yaptı. “Olağan genel kurula yaklaşık üç yıl varken, DİSK Yönetim Kurulunda yaşanan görüş farklılıkları nedeniyle olağanüstü toplantıya ihtiyaç duyulmasının hiçbir DİSK üyesinin arzuladığı bir durum olmadığını” belirten

Beko; “kısır tartışmaları ve geçmişin gerilimli ilişkilerini bir tarafa bırakarak işçi sınıfı mücadelesine odaklanmayı” savundu. Hiçbir siyasi hareketin DİSK üzerinde egemen olamayacağını vurgulayan Beko, “Bir olalım, iri olalım, diri olalım” özlü sözünün izinden gitmeyi önerdi. Genel Başkan adayı Nakliyat İş Genel Başka nı A li R ı za Küçükosmanoğlu, ulusalcı, milliyetçi soslu konuşmasında; DİSK’i partiler üstü, siyaset üstü yapmaya çalışan anlayışa karşı mücadele edeceklerini belirterek, DİSK içinde yaşanılanların özeleştirisinin verilmesini talep etti. Sendikaların sınıf mücadelesinden, siyasetten bağımsız kılınamayacağına v urgu yapan Küçükosmanoğlu, 3,4 aydır DİSK’i işlevsiz kılmanın hesabının verilmesini istedi. Küçükosmanoğlu’nun ardından Genel Sekreterlik için aday olanların konuşmalarına geçildi. İlk konuşmayı Arzu Atabek Çerkezoğlu yaptı. Olağan Genel Kurulda sağlanan mutabakatın bir yıl sürdüğünü belirten Çerkezoğlu; Olağan Genel Kurulda mutabakata rağmen aday olan tek sendika olduklarını, “bu adaylık, yönetimin oluşma biçi-

mine karşı irade beyanıydı, mutabakatı bozmak değildi amacımız” diye konuştu. “Bizim DİSK içinde kendimizle mücadelemiz olamaz” diyen Çerkezoğlu: “Bizim mücadelemiz sermayeyle, TÜSİAD’la, MÜSİAD’ladır.” Dedi. DİSK’in bir efsane olduğunu, efsane geri döner mi diye sorulduğunu belirten Çerkezoğlu: “Geriye bakmaya gerek yok. DİSK ileriye bakmak zorundadır. Bizler bu süreci ileriye taşıyacak bir programı, örgütü savunmak zorundayız. Biz yeni ve güçlü DİSK’i yaratma görevini kapalı kapılar arkasındaki toplantılarla yerine getiremeyiz. Küçük pazarlık ve hesaplarla, eski alışkanlıklarla, yeni bir DİSK oluşturamayız. Biz bugün bu genel kurulda genel sekreterliğe adayız.” Diyerek konuşmasını tamamladı. Genel Sekreter adayı olan Adnan Serdaroğlu yaptığı konuşmada; “DİSK’in bütün kurullarından çekilen Adnan Serdaroğlu değil Birleşik Metal İş Sendikası’dır.” Dedi. Rüştünü ispatlayan bir sendika olduk larını belirten Serdaroğlu, sağlanan mutabakatın neden kısa sürdüğünün herkes tarafından bilindiğini, DİSK içinde hassasiyetlere dikkat çektiklerini açıkladı.

Sendika olarak bağımsızlıklarına özen gösterdiklerini belirten Serdaroğlu, bazı şeylerin farkındalılığına dikkat çekmek için tüm kurullardan ayrıldıklarını, önemli olanın aynı bakış açısına sahip olmak olduğunu, siyaseti öne çıkarmanın reaksiyona neden olacağını vurgulayan Serdaroğlu; görev verilirse bu sürecin içerisinde kaldıkları yerden devam etmek istediklerini belirterek konuşmasını bitirdi. Konuşmaların tamamlanmasının ardından ara verildi. Hazırlıkların tamamlanmasından sonra seçime geçildi. Birinci tur seçimde adaylar gerek li oy çoğ unluğ unu sağlayamadı. Birinci turda Genel Başkanlık s eç i m i iç i n 371 oy k u l lanıldı. Kani Beko 206, Ali Rıza Küçükosmanoğlu 68 oy aldı. 3 mükerrer oy, 94 boş oy ile 97 oy geçersiz sayıldı. Genel Sekreterlik oylamasında Adnan Serdaroğlu 169 oy, Arzu Atabek Çerkezoğlu 119 oy aldı. 79 boş ve 4 mükerrer olmak üzere toplam 83 oy geçersiz sayıldı. İkinci turda Genel Başkanlık için kullanılan 354 oyun 280′ini alan Kani Beko Genel Başkan seçildi. Ali Rıza Küçükosmanoğlu 46 oy aldı. 27 boş, 1 de geçersiz oy ile birlikte 28 oy geçersiz sayıldı. DİSK Genel Sekreterliği için yapılan ikinci tur oylamada kullanılan 354 oyun 181′ini alan Arzu Atabek Çerkezoğlu Genel Sek reterliğe seçi ldi. Ad na n Serdaroğlu 161 oyda kalırken, 10 oyda geçersiz sayıldı. Arzu Atabek Çerkezoğlu DİSK bünyesindeki sendikaların sağladıkları mutabakatı delerek DİSK Genel Sekreteri oldu. Genel Kurul’dan notlar: *DİSK’i Olağanüstü Genel Kurul’a götüren süreç, sorunlar üzerine yeterli bir şekilde tartışılmadı. “Yara kaşınmak” istenmedi. *Genel Kurul’a katılım zayıftı. Burjuva medya da Genel Kurul’a ilgi göstermedi. *Genel Kurul’da heyecan, coşku yoktu. Genel Kurul’a katılan direnişte bulunan Yurtiçi Kargo, MNG işçilerinin attıkları sloganlar dışında, atılan sloganlar cılız kaldı. *YDİ Çağrı, Kızıl Bayrak, Birgün gazetesi, Genç Sen Stant açtı. 06.04.2013

Nisan 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

DİSK’TEN OLAGANÜSTÜ GENEL KURUL

3


Nisan 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

DHL İŞÇİLERİ İLE ULUSLARARASI DAYANIŞMA BÜYÜYOR

4

TÜMTİS Sendikasına üye oldukları için işten çıkarılan DHL işçileri ile dayanışma amacıyla 26 Mart küresel eylem günü ilan edildi. DHL direnişinin 284. gününde Türkiye ve çeşitli ülkelerde dayanışma eylemleri gerçekleştirildi. ITF’nin (Uluslararası Taşıma İşçileri Federasyonu) ilan ettiği “DHL Türkiye İşçileriyle Küresel Dayanışma Günü” dola-

yısıyla İstanbul, İzmir, Ankara ve Bursa’da DHL hizmet ve aktarma merkezleri önünde kitlesel basın açıklamaları yapıldı. Küresel eylem günü kapsamında Brüksel ve Londra’da da Alman konsoloslukları ve DHL merkezleri önünde ITF’ye bağlı sendikalar tarafından eylemler gerçekleştirildi. Dayanışma eylemlerinde, DHL’de işten çıkarılan işçilerin geri alınması, TÜMTİS’in yetkili sendika

olarak tanınması talep edildi. İstanbul’da dayanışma eylemi DHL Kıraç aktarma merkezi önünde yapıldı. Eyleme TÜMTİS Sendikası üyeleri, yöneticileri, ITF, UNI ve IndustriALL küresel sendikalarının yanı sıra Türk-İş, DİSK ve KESK’e bağlı sendika temsilcileri katıldı. Direnişte olan Deri-İş üyesi İSMACO işçileri de dayanışma eylemine katılarak destek verdi. TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk bir konuşma yaptı. Kenan Öztürk şunları söyledi: “Bilinmelidir ki, bu mücadele artık, sadece Türkiye’deki DHL işçilerinin ve sendikamızın mücadelesi olmaktan çıkmış, DHL’nin merkezi Almanya’da 200 bin üyesiyle örgütlü bulunan Ver.di ve ITF’ye bağlı 154 ülkeden yüzlerce sendikanın mücadelesine dönüşmüştür. Bu mücadele artık dünyadaki bütün taşıma, ulaşım, posta, hizmet ve petrokimya sektörü işçilerinin ve emekçilerinin mücadelesi haline gelmiştir. Bugün de burada, üç küresel sendika ITF, UNI ve IndustriALL temsilcileri mücadelemize destek vermek için aramızdalar. Birçok ülkede alanlara çıkan işçiler, DHL işçilerinin yaşadıklarının sadece Türkiye işçilerinin sorunu olmadığının bilincindedir. Emekçilerin talepleri bugün ortaktır: DHL’de haksız, hukuksuz işten çıkarılan işçiler geri alınmalı, işçilerin sendika hakkına saygı gös-

terilmeli, sendikamız TÜMTİS yetkili sendika olarak tanınmalı ve Toplu Sözleşme masasına oturulmalıdır. Bu sorunu sendikamızla görüşerek çözmekten başka bir yol yoktur. İşverenin, DHL’deki direnişimizin 180. gününde Öz Taşıma-iş’i işyerine davet ederek sendikal örgütlenmemizi bölmeye çalışan oyunu da tutmayacaktır. İşveren işçi düşmanlığına devam ettiği sürece dünya işçilerinin kararlığı ve dayanışmasını karşısında bulacaktır. Buradan işverene bir kez daha sesleniyoruz: DHL işçisi mücadelesini başarıyla sonuçlandırmaya kararlıdır. Dünyanın bütün işçileriyle birlikte direnmeye ve mücadele etmeye devam edecektir. Sonunda kazanan işçi sınıfı, uluslararası dayanışma ve DHL işçisi olacaktır.” Kenan Öz türk ’ün ardın dan sırasıyla, ITF Örgütlenme Koordinatörü Alen Clifford, UNI Örgütlenme Daire Başkanı Alen Tate, Basın İş Başkanı Yakup Akkaya, Sosyal İş Başkanı Metin Ebetürk, Haber-Sen MYK Üyesi Mehmet Ali Elcek, Türk-İş 1. Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak birer konuşma yaptılar. Eylem sırasında; “DHL’e sendika girecek, başka yolu yok!, Sendika hakkımız engellenemez!, Yaşasın enter na s yona l d ay a n ı şma!, Yaşasın sınıf dayanışması!, DHL’e Tümtis girecek, başka yolu yok!” sloganları atıldı. 26.03.2013


DHL’de Direniş Sürüyor… TÜMTİS Sendikasına üye oldukları için işten çıkarılan DHL işçilerinin direnişi sürüyor. TÜMTİS Sendikası 1 yıl önce DHL’de örgütlenme çalışması başlattı. DHL patronunun anayasal hak olan sendikal örgütlenmeye verdiği cevap 30 işçiyi işten atmak oldu. “Performans düşüklüğü” gerekçesi ile işten atılan işçiler sendikaları önderliğinde direnişe geçti. DHL Kıraç deposu önünde 13

işçi, Gebze DHL deposu önünde 4 işçi, toplam 17 işçi direnişi sürdürüyor. Direnişi kıramayan, DHL işçilerinin TÜMTİS Sendikasında örgütlenmesini durduramayan, DHL patronu; Hak-İş’e bağlı, yeni kurulan Öz Taşıma İş’i devreye soktu. DHL yöneticileri tarafından DHL’de işçiler zorla taşeron sendikaya üye yapılmaya çalışılıyor. Çeşitli günlerde DHL Kıraç

deposu önünde direnişlerini sürdüren işçileri ziyaret ettik. Direnişçi işçiler içinde 4 kadın işçi var. İşçiler ile direnişleri ve gelişmeler üzerine sohbet ettik. İşçilerin temel talebi sendikalı olarak işlerine geri dönmek. İşten çıkarılan işçilerden 4’ü mahkemeyi kazanmış. Mahkeme sendikal nedenden dolayı işçilerin işten çıkarıldığına hükmetmiş ve işe iade kararı vermiş. Diğer işçilerin dava-

ları ise sürüyor. İşçiler diğer sendikaların dayanışmasını yetersiz bulsalar da, uluslararası dayanışmadan oldukça memnun. DHL’de asgari ücrete talim eden işçiler, hakları olan sendika üyesi olarak çalışmak istiyorlar. Sendikal mücadele başarıya ulaşana kadar direnişi sürdürme konusunda kararlılar. Yaşasın sınıf dayanışması! Mart 2013

Bosch ve Bosch Rexroth fabrikalarında çalışan işçiler, bir yıl önce sarı sendika Türk Metal’den istifa ederek Birleşik Metal İşçileri Sendikasına üye oldular. 32 yıl önce Bosch işçileri kendilerinin istemediği bir sendikaya üye olmak zorunda bırakılmıştı. MESS, devlet ve sarı sendikanın işbirliği ile Bosch’da sermaye yararına bir düzen kuruldu. Türk Metal, işçilerin haklarını koruma dışında, Bosch’da istediği gibi at koşturdu. Bosch işçileri Türk Metal esaretine son vermek için bir yıl önce yola çıktı. Sarı sendikadan istifa etti. BMİS’na üye oldu. Bosch’da kurdukları düzenin yıkılmaması için sarı sendika, Bosch tekeli, devlet harekete geçti. İşçiler üzerinde baskı kuruldu. İşçiler BMİS’dan istifaya zorlandı. İşçiler sarı sendika çetesinin saldırılarına maruz kaldı. Çalışma Bakanlığı BMİS’nın Bosch ’da yetki başvurusuna aylarca cevap vermedi. Yerel Mahkeme bir celsede Bosch’da Türk Metal’in yetkili olduğu kararını verdi. Tüm baskı ve saldırılara öncü işçilerin işten çıkarılması saldırısı eklendi. BMİS’e üye olma sürecinde aktif çalışan öncü işçiler sudan gerekçelerle işten çıkarıldı. Birleşik Metal İşçileri sendikası: -Bosch ve Bosch Rexroth’ta sendika seçme hakkını kullanan işçiler üzerindeki baskıların son bulması, -İşten çıkarılan işçilerin geri alınması, -Bosch’ta işçilerin özgürce sendika seçmeleri için referandum yapılması, -Boch’un altına imza attığı çerçeve sözleşmesinin gereğini yerine

getirmesi, Talepleri ile İstanbul Maslak ’ta bulunan Bosch Genel Merkezi önünde çadır kurdu. 2 Nisan Salı günü Maslak İTÜ Ayazağa Metro durağı önünde, BMİS Genel Merkez yöneticileri, BMİS 1,2 Nolu şube, Gebze, Bursa şubelerine üye işçiler, Bosch’ta işten çıkarılan işçiler bir araya geldi. Buradan Bosch Genel Merkezi’nin bulunduğu Polaris Plaza önüne kadar yürüyüş yapıldı. Yürüyüş sırasında, Bosch’da yaşanılan gelişmeler üzerine ajitasyon konuşmaları yapıldı, sloganlar atıldı. “Biz biz Bosch işçisiyiz, sarı sendikayı göndereceğiz!, Satılmış sendika istemiyoruz!, Direne direne kazanacağız!, İnadına sendika, inadına DİSK!, İş, ekmek yoksa, barışta yok!, Zafer direnen emekçinin olacak!, Bosch şaşırma, sabrımızı taşırma!” Bosch Genel Merkezi önünde basın açıklaması yapıldı. BMİS Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu yaptığı konuşmada; “haksızlığı, hukuksuzluğu protesto için buradayız” dedi. Başbakanın Avrupa’nın en büyük adalet sarayını yapmak ile övündüğünü, adalet binaları çoğaldıkça, adale-

tin azaldığını söyleyen Serdaroğlu; “ikinci defadır buraya geliyoruz. Bu sefer kalıcı geldik. Bu alan özgürlük alanı olacak. Bosch’a nefes aldırmayacağız.” Dedi. Bosch’un sloganının “itibar kaybedeceğime para kaybederim” olduğunu ifade eden Serdaroğlu; “Bosch’un bir yıldır Avrupa’da, Türkiye’de itibar kaybettiğini”

belirterek “Bosch’un Türkiye’de yaptığı ayıbı Almanya’da neden yapmadığını?” sordu. Basın açıklamasının ardından plazanın karşısına çadır kuruldu. Çadırda Bosch’dan işten çıkarılan işçiler nöbet bekleyecek. Yaşasın Bosch ve Bosch Rexroth işçilerinin haklı mücadelesi! 02.04.2013

Nisan 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

Bosch İşçileri, Bosch Genel Merkezi Önünde Çadır Kurdu

5


Nisan 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

İSMACO İŞÇİLERİNİN DİRENİŞİ SÜRÜYOR…

6

Lüks erkek giyim markalarından biri olan, gömlek-ceket üretimiyle bilinen Zegna firmasının Tuzla Serbest Bölge’deki fabrikasında çalışan işçiler kağıt üzerinde var olan haklarını kullanarak Deri-İş Sendikasına üye oldular. Zegna patronu 18 Aralık 2012’de 4 sendika üyesini “performans düşüklüğü” gerekçesini göstererek işten çıkardı. İşten çıkarılan işçiler sendikaları Deri İş önderliğinde direnişe geçti. İsviçre, İtalya, İspanya ve Meksika’da fabrikaları olan Zegna’nın diğer tüm fabrikaları sendikalı olmasına rağmen, Tuzla’daki fabrikada sendikal örgütlenmeye tahammül gösterilmiyor. 1990’lı yılların başında İstanbul’da fabrika açan Zegna sendikalı çalışmaktan kaçmak için Tuzla Serbest Bölge’ye taşınmıştır. Serbest Bölgelerde sendikalı olma yasağının kalkmasının ardından uzun süredir ücretlerine zam alamayan Zegna işçileri çözümün birliktelikten geçtiğini anlayarak sendikalı olmaya karar verdiler ve Deri İş Sendikasında örgütlendiler. Direnişlerinin 93. gününde İsmaco Ermenegildo Zegna işçilerini ziyaret ettik. İstanbul Endüstri ve Ticaret Serbest Bölgesi (DESBAŞ) girişi önünde naylondan oluşan çadır kuran işçiler direnişlerini kararlı bir şekilde sürdürüyorlar. Serbest bölge içinde, fabrika önünde çadır kurmaları yasak olan işçiler, ancak Serbest Bölge girişine naylon çadır kurabilmişler. İşçiler işten çıkarıldıkları için serbest bölgeye girişleri de yasak. Cengiz Taşkesen 9 yıl, Öznur Fazlıoğlu 6 yıl, Fikriye Akgül 8 yıl, Münever Kızıl 5 yıllık Zegna işçisi. İşçiler anayasal hakları olan sendikal örgütlenme hakkına saygı gösterilmesini, işe iade edilmelerini, baskıların son bulmasını, sendikanın tanınmasını istiyorlar. Zegna’da 370 işçi çalışıyor. 4 işçi işten çıkarıldıktan sonra, 30 işçi daha alınmış. Toplam sayıları şu anda 400 işçi. İşçilerin yarısı kadın işçilerden oluşuyor. İçeride yönetimin işçiler üzerinde baskıları, tehditleri sürüyor. İşçilere hakaret ve küfür ediliyor. İşçiler odalara çekilmekte, sendikaya üye olmamaları için tehdit

ediliyorlar. Zegna yönetimi o kadar ileri gitmiş ki; işçilerin “terör örgütü PKK yandaşı” olmak ile suçlayıp suç duyurusunda bulunmuş. Savcılık suç duyurusunun saçmalığını anlamış olacak ki işlem yapmaya gerek görmemiş!! İşçiler çocuk, mutfak, yakacak

ücretleri dahil 550 Avro maaş alıyorlar. İşçilerin ürettiği Zegna markalı bir gömleğin fiyatı ise 500 Avro!! Bir gömlek fiyatı, bir işçinin aylık maaşı!! İşçiler üç ayı aşan direnişlerine, diğer sendikaların verdiği desteğin yetersizliğinden haklı olarak

yakınıyorlar. Deri İş Tuzla şubesinin direnişler için oluşturduğu fon sayesinde direnişlerini sürdüren işçiler destek bekliyor. Yaşasın İsmaco Ermenegildo Zegna işçilerin haklı mücadelesi! Yaşasın sınıf dayanışması! 22.03.2013


ÇİMSATAŞ İşçileri MESS’e Karşı Eylemde Cimsataş işçileri MESS Grup TİS sözleşmelerinde uyuşmazlık tutulması üzerine, BMİS’nın almış olduğu eylem kararı doğrultusunda üçüncü hafta yürüyüşlerini gerçekleştirdi. İşçiler, MESS’e tepkisini servislerde inip işyerine kadar sloganlar ve alkışlarla yürüyerek dile getiriyor. Kazanlı Kavşağında bir araya gelen işçilere işyeri baş temsilcisi Deniz Ilgın kısa bir konuşma yaptı. MESS sürecindeki gelişmeleri anlattı. BMİS’nın yalnız kendi işçilerini değil, tüm metal kolundaki işçilerin çıkarlarını savunarak, önceden olduğu gibi yine işçilerin çıkarlarını savunduğunu belirterek işçilerden kararlılık istedi. Konuşmanın arkasından işçiler fabrikaya doğru, “İşçilerin onuru sermayeyi yenecek!, “Direne direne kazanacağız!, MESS şaşırma sabrımızı taşırma!, İş ekmek yoksa barışta yok!, İşte sendika işte DİSK!” sloganları atarak yürüdüler. BMİS metal işkolunda çalışan 150 bin işçinin insanca yaşayabileceği bir ücret için mücadele ediyor. Grup Toplu İş Sözleşme

görüşmelerinde uyuşmazlık tutulduğu için eylemler gerçekleştiren BMİS, “Sermayeyi geriletmenin yolu metal işçilerinin birliği ve ortak mücadelesinde geçiyor. Sermaye ve uzantıları bu birlik ve ortak mücadeleyi en-

gellemek için her yolu denedi ve deneyecek. Biz ise hangi sendikanın üyesi olurlarsa olsunlar tüm metal işçilerini mücadele alanlarında eylemlerde birleştireceğiz.” Diyerek mücadeleyi tüm metal işkollarına yaymaya ve

ortak mücadeleye çağırıyor. İşçilerin örgütlü birliği ve gücü sermayeyi ve onun sitemi olan kapitalizmi er veya geç tarihin çöplüğüne atacaktır. Yeni İşçi Dünyası/Mersin 06.04.2013

Esenyurt Haramidere Yurtiçi Kargo Aktarma Merkezinde çalışan, Nakliyat İş Sendikası üyesi oldukları için işten atılan işçilerin direnişi sürüyor. İşçiler aktarma merkezi önünde çadır kurdu. Sabah saat 08.00’de direniş yerine gelen işçiler, akşam saat 18.00’e kadar burada bekliyorlar. İşten atılan işçilerden 8’i direnişi sürdürüyor.

İşçiler Yurtiçi Kargoya sendika girene, sendikalı olarak işlerine geri dönene kadar direnişi sürdürmekte kararlı. Çeşitli günlerde işçileri ziyaret ederek sohbet ettik. Yaşasın Kargo İşçilerinin haklı Mücadelesi! Mart 2013

YURTİÇİ KARGO İŞÇİLERİNE SALDIRI Esenyurt/Haramidere Yurtiçi Kargo Aktarma Merkezi önünde direnişlerini sürdüren Nakliyat İş üyesi işçiler polis saldırısına uğradı. 4 Nisan Perşembe sabahı Aktarma Merkezi önüne gelen direnişçi işçiler, Aktarma

Merkezi’nden 17 farklı şubeye giden araçları durdurdu. İçeride çalışan işçiler üzerinde yapılan baskıları protesto eden direnişçi işçiler, işçilere sendikaya üye olma ve direnişe sahip çıkma çağrısı yaptı. 30 dakika süren eylemin ar-

dından acil toplantı kararı alan Yurtiçi Kargo yönetimi, işçilerin toplantı binasına yumurta attığını öne sürerek polis çağırdı. Yurtiçi Kargo patronunun çağrısıyla olay yerine gelen polis ekipleri 72 gündür direnişte olan işçilere saldırarak gözaltına al-

mak istedi. 7 işçi ile onlarca polis arasında çıkan arbedede mahalle halkı da polisi yuhalayarak direnişe destek verdi. 6 işçi ifadeleri alınmak üzere zorla ekip araçlarına bindirildi. Polisin saldırılarına, zorlamalarına karşı ekip otosuna

Nisan 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

YURT İÇİ KARGO DİRENİŞİ SÜRÜYOR…

7


bindirilemeyen işçilerden Savaş Karabulut’a mahalle halkından ve annesinden destek geldi. Savaş Karabulut’u gözaltına alamayan Polis geri çekilmek zorunda kaldı. Gözaltına alınan diğer işçiler karakola götürüldü. İfadeleri alınan işçiler gece saat 23.00 sularında serbest bırakıldı. Yurtiçi Kargo yönetiminin tutumunu ve polis saldırısını protesto etmek için 5 Nisan Cuma günü akşam saat 18.45’te yürüyüş ve basın açıklaması yapıldı. Depo Durağı kapalı cadde girişinde toplanılarak yürü-

yüşe geçildi. Aktarma Merkezi önüne kadar yüründü. Aktarma Merkezi içine girilerek sloganlar atıldı. Yapılan konuşmada Yurtiçi Kargo yönetiminin işçiler üzerinde kurduğu baskı protesto edildi. Çalışan işçilere sendikalaşma çağrısı yapıldı. Yürüyüş sırasında; “Yurtiçi kargo işçisi yalnız değildir!, İşçi düşmanı Yurtiçi kargo!, İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız!, Zafer direnen emekçinin olacak!, Yurtiçi kargoya sendika girecek başka yolu yok!, Baskılar bizi yıldıraYürüyüşe direnişte olan işçi- Köz, ÖDP, EMEP, TKP katıldı. maz!” vb. sloganları atıldı. ler, YDİ Çağrı, Halkevleri, BDSP, 05.04.2013

Nisan 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

13 yaşındaki çocuk katledildi: Kapitalizm budur!

8

Çalıştığı fabrikada kafası pres makinasında ezilen 13 yaşındaki Ahmet Yıldız öldü. Adana’daki Mobilyacılar Sitesinde Ali Koç’un sahibi olduğu bir plastik fabrikasında, haftalık 100 TL’ye çalıştırılan 13 yaşındaki Ahmet Yıldız’ın kafası pres makinasında ezildi. Ağır yaralanan Ahmet Yıldız’ı iki kişi hastaneye götürerek trafik kazası olduğunu ve bir aracın çarpıp kaçtığını söylediler. 7. sınıf öğrencisi Ahmet Yıldız’ın doktorların müdahalesine rağmen kurtarılamadı. Kafasının her iki tarafında ezilme olduğundan doktorlar olayın trafik kazası olduğuna inanmadılar. Olayla ilgili soruşturma başlatılınca, Ahmet Yıldız’ın babası Mustafa Yıldız oğlunun okul çıkışında çalıştığını söyledi. Bu durum üzerine işyerine giden polisler Ahmet Yıldız’ın kafasının işyerindeki pres makinasına sıkıştığını belirlediler. İşyeri sahibi

işçiler hemen hemen her işte çalıştırılıyorlar.

Ali Koç bunlar üzerine gözaltına alındı. Ahmet Yıldız’ın ailesi işyeri sahibinden şikayetçi oldu. “Bu işin doğasında var” Madenlerde yaşanan iş cinayeti üzerine Başbakan “ölüm bu işin doğasında var” demişti. Yaşanan ölümlerden sorumlu olması gereken bu ülkenin Çalışma eski Bakanı Ömer Dinçer’de bir başka

iş cinayeti ile ilgili “güzel öldüler” demişti. Şimdi burjuvazinin temsilcisi olan bu insanlara soruyoruz: 13 yaşındaki Ahmet Yıldız nasıl öldü? Bu ülkede çocuk işçi çalıştırmak yasalarla yasaklanmış olmasına rağmen oldukça doğal bir olgu. Çocuk işçi çalıştırmak yasak olmasına rağmen, birçok fabrikada ve işletmede çocuk

Kapitalizmin doğasında var! İşçilerin işyerlerinde iş cinayetlerine kurban gitmesi kapitalizmin doğasında var. Ve kapitalizm sürdükçe işçi sınıfı hem hayatını hem de çocuklarının hayatını bu sisteme kurban etmeye devam edecektir. Çocuk işçiler de haftalık 100 TL alarak aldıkları ücretin onlarca katı kadar artı değer yaratabildikleri sürece kapitalizmin basit birer iş nesnesi olmaya devam edecekler. İşçi ve emekçiler, sendikalar buna daha ne kadar sessiz kalabilecekler? Daha kaç insanın, kaç çocuğun yaşamının bu şekilde ellerinden alınmasına göz yumacağız. Kapitalizm cinayet, burjuvazi katildir! 21.03.2013 Yeni İşçi Dünyası / Adana

Genç İşçilerin Ağır ve Tehlikeli İşlerde Çalışmalarının Önü Açılıyor Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba k a n l ığ ı 0 6.0 4. 20 0 4 t a r ihinde “Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelik” başlıklı bir yönetmelik çıkarmıştı. Bu yönetmelik ile çocuk ve genç işçilerin hangi işlerde ve hangi koşullarda çalıştırılabilecekleri ve hangi işlerde çalıştırılamayacakları belirlenmişti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı geçtiğimiz mart ayı içe-

risinde bu yönetmelikte sessiz sedasız bir takım değişiklikler yaptı. Yönetmeliğin yeni hali resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Fakat bu değişiklikler öyle görmezden gelinebilecek değişiklikler değil… Yapılan değişiklikler gençlerin ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılabilmesinin önünü açıyor. Nedir bu değişiklikler bir bakalım: İlk olarak eski yönetmelikte yer alan “Ağır ve Tehlikeli İş” tanımı

yürürlükten kaldırıldı. Bu demek oluyor ki eski yönetmelikte listelenerek belirtilen ağır ve tehlikeli işler, artık ağır ve tehlikeli iş olarak kabul edilmeyecek. İkinci olarak bu tip ağır ve tehlikeli işlerde çalışma yaşı 18 iken yeni düzenlemede “16 yaşını doldurmuş fakat 18 yaşını bitirmemiş genç işçiler” diye tanımlanarak çalışma yaşı 16’ya düşürüldü. Burada şöyle tezat bir durum var ki o da 4+4+4 sistemi ile 12 yıla çı-

karılan eğitime göre 16 yaşındaki bir genç henüz lise eğitimi alıyor olmalı. Bu uygulamayla ikinci 4 yıllık dönemden sonra gençlere fabrikaların, atölyelerin yolu açılmış oluyor. Üçüncü olarak eski yönetmelikte “Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılamayacakları İşler” başlığıyla listelenen işler yeni yönetmelikte “16 Yaşını Doldurmuş Fakat 18 Yaşını Bitirmemiş Genç İşçilerin Çalıştırılabilecekleri


İşler” diye değiştirildi. Bu yaş grubundaki gençlerin çalıştırılabilecekleri işler şu biçimde listelendi: 1. Toprağın pişirilmesi suretiyle imal olunan kiremit, tuğla, ateş tuğlası işleri ile boru, pota, künk ve benzeri inşaat ve mimari malzeme işleri. 2. Kurutma ve yapıştırma işleri, kontrplak, kontratabla, yonga ağaçtan mamul suni tahta ve PVC yüzey kaplamalı suni tahta imali işleri ile emprenye işleri. 3. Parafinden eşya imali işleri. 4. Kuş ve hayvan tüyü kıllarının temizlenmesi, didiklemesi, ayrılması ve bunlara benzer işler. 5. Plastik maddelerin şekillendirilmesi ve plastik eşya imali işleri. (PVC’nin imali ve PVC’den mamül eşyaların yapımı hariç) 6. Mensucattan hazır eşya imali işleri (Perde, ev tekstili, otomobil ürünleri ve benzerleri). 7. Kağıt ve odun hamuru üretimi işleri. 8. Selüloz üretimi işleri. 9. Kağıt ve kağıt ürünlerinden yapılan her türlü eşya ve malzemenin imali işleri. 10. Zahire depolarındaki işler ile un ve çeltik fabrikalarındaki işler. 11. Her türlü mürekkep ve mürekkep ihtiva eden malzeme imali işleri. Öte yandan gençlerin yaş kayıtları tutsa dahi çalıştırılamayacakları işler de şu şekilde belirtilmiş: “hazırlama, tamamlama ve temiz-

leme işlerinde, alkol, sigara ve bağımlılığa yol açan maddelerin üretimi ve toptan satış işlerinde, parlayıcı, patlayıcı, zararlı ve tehlikeli maddelerin toptan ve perakende satış işleri ile bu gibi maddelerin imali, işlenmesi, depolanması işleri ve bu maddelere maruz kalma ihtimali bulunan her türlü işlerde, gürültü ve/veya vibrasyonun yüksek olduğu ortamlarda yapılan işlerde, aşırı sıcak ve soğuk ortamda çalışma gerektiren işlerde, sağlığa zararlı ve meslek hastalığına yol açan maddeler ile yapılan işlerde, radyoaktif maddelere ve zararlı ışınlara maruz kalınması ihtimali olan işlerde, fazla dikkat isteyen ve aralıksız ayakta durmayı gerektiren işlerde, parça başı ve prim

sistemi ile ücret ödenen işlerde, eğitim amaçlı işler hariç iş bitiminde evine veya ailesinin yanına dönmesine imkan sağlamayan işlerde, işyeri hekimi raporu ile fiziki ve psikolojik yeterliliklerinin üzerinde olan işlerde, eğitim, deney eksikliği, güvenlik konusunda dikkat eksikliği getirme ihtimali olan işlerde, para taşıma ve tahsilat işleri ile 4857 sayılı İş Kanununun 69 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen gece dönemine rastlayan sürelerde yapılan işlerde 18 yaşını doldurmayan işçiler çalıştırılamaz.” Yukarıda sayılan işler eski yönetmelikte çocuk ve gençlerin çalıştırılamayacakları işler listesinde de yer alıyordu. Fakat eski

listede yer alıp her ne hikmet ise yeni listeye girmeyen bazı işler de var. Örneğin; “Maden ocakları ile kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel inşaatı gibi yer altında veya su altında çalışılacak işler, Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliğinde 18 yaşını doldurmamış kişilerin çalışmasının yasaklandığı işler, Müteharrik makineler kullanılarak yapılan işler, Sağlık Kuralları Bakımından Günde Ancak Yedibuçuk Saat veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik kapsamında yer alan işler, Toksit, Kanserojen, nesil takip eden genler zararlı veya doğmamış çocuğa zararlı veya herhangi bir şekilde insan sağlığını etkileyen zararlı maddelerle ilgili işler.” Bir yandan çocuk işçiliğine karşı mücadele ettiğinizi söyleyeceksiniz, bir yandan çalışma yaşını, üstelik ağır ve tehlikeli işlerde çalışma yaşını geriye çekeceksiniz. Hükümetin ikiyüzlülüğü değil de nedir bu? Başbakanın neden üç çocuk yapın diye telkinlerde bulunduğu açık; kapitalist efendilerine ucuz işgücü yetiştirmek. Bu uygulamalar tam da patronların isteğine göre şekillendiriliyor. Öyle ya çalışma yaşı ne kadar düşerse, ne kadar çok çalışabilecek işçi olursa onlar o kadar çok kazanır. Bu uygulamalara karşı çıkmak ise sadece bizim elimizde… 27 Mart 2013

Mersin Limanında patron, Toplu İş Sözleşmesi (TİS) sürecinde süreci rahat atlatabilmek için 26 işçi ana firmada, 8 işçi taşeron firma Uğursan da olmak üzere 34 işçiyi işten atıyor. Bunun üzerine atılan işçiler Liman A kapısı önünde direnişe geçiyorlar. Atılan işçiler arasında işyeri baş temsilcisi Fırat Durmuş, temsilciler Harun Özkan, Hamdin Ermiş, Cahit Kanta, Mehmet Eren, Battal Yalçın ve TÜMTİS döneminde direnişin başını çeken diğer işçiler de var. TİS sürecinde işçiler, sürekli Liman içinde yürüyüş ve sloganlar atarak sürecin lehlerine dönüşmesi için eylem yaptılar. İşçilerin bu kararlı tutumundan rahatsız olan MİP patronu, bu süreci rahat atlatabilmek için kaçak işçi çalıştırma girişimde bulunuyor.

Bu durumun farkına varan işçiler, kaçak işçilerin Limana gi-

rişini engellediler. MİP patronu TİS sürecini engellemek için her

türlü oyuna başvurmaktan geri durmuyor. Limanın Askeri kapısında, asker dışında hiçbir sivilin girmesi yasakken, buradan kaçak işçi sokmaya çalışıyor. Bu kaçak işçi sokma girişimi de işçiler tarafından engelleniyor. Patron yalnız kaçak işçi çalıştırarak direnişi kırmaya çalışmıyor, çalışan işçileri de sendikadan istifa ettirmeye çalışıyor. Bugüne kadar bilinen 45 işçi patronun baskısı sonucu istifa etmiş durumda. İşçiler bazı sendika yöneticilerinin de işçileri sendikadan istifaya zorladıklarını söylüyorlar. Bir işçi, kendilerine fare pisliğinin çıktığı yemeği yemedikleri için Liman güvenlik amiri ve Polisin “Neden yemiyorsunuz” diyerek tehdit ettiklerini söyledi. Diğer işçilerde bunu doğruladı. Daha öncede Liman da işçilerin

Nisan 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

Mersin Limanında İşçiler Direnerek Kazandı

9


Nisan 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

10

yemekte zehirlendikleri bilgisini vermiştik. At ı la n i ş ç i ler L i ma n İş Sendikasının direnişlerine bugüne kadar kayıtsız kaldıklarını söyleyerek tepkilerini belirtiyorlar. Liman İş Genel Başkanı Önder Avcı “Yaptıkları son kurultayda Türk İş den istifa ederek HAK İŞ’e geçtiklerini” söyledi. Gerekçe ise “Türk İş bizde yalnız aidat alıyor sahip çıkmıyor” oldu. Bunlar arasında ne fark var diye sorduğumuzda ise, Avcı, “DİSK’e geçmek için de önerge verenler oldu ama onlarda çekimser kaldı” açıklamasını yaptı. Limanda atılan işçilere destek de artarak sürüyor. İşten atılan 34 işçi ve ailelerinin 30 Mart’ta gerçekleştirdiği basın açıklamasına, Liman-İş Genel Başkanı Önder Avcı, Kristal-İş Genel Başkanı Bilal Çetintaş, CHP Genel Başkan Yardımcısı Yakup Akkaya, CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve Türk-İş’e bağlı sendikaların şube başkanları katıldı. Çalışan işçilerden de yoğun katılımın gerçekleştiği eylemde, işçi çocukları sendikanın önlüklerini giyerek en önde saf tuttular. Yapılan basın açıklamasında Liman-İş Genel Başkanı Önder Avcı, konuşmasına Ankara’da genel merkeze yapılan polis baskınını kınayarak başladı. Avcı, şöyle konuştu: “İş barışı, işverenin sendikayı dışlama çabası ve uzlaşmaz, fırsatçı tutumu yüzünden bozulmuştur. Artık gemi azıya almış ve gözü dönmüş bir şekilde arkadaşlarımızı baskıyla sendikadan istifaya zorlamıştır. TİS sürecinde, resmi arabulucu toplantısında da anlaşma sağlanamaması üzerine, yasal prosedür gereği grev kararı alma aşamasına gelinmiştir. Dışarıya atılan 34 işçi değil, 1600 işçidir. 1600 işçinin canı yandığı sürece onun canını acıtmayı, hem ulusal hem emperyalist sermayenin canını acıtmayı da biliriz.” Kristal-İş Genel Başkanı Bilal Çetintaş da bir konuşma yaparak taşeronlaştırmaya karşı mücadelenin yükseltilmesi ve alanlara inilmesi gerektiğini vurguladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Yakup Akkaya’nın da destek konuşması yaptığı eylemde, direnişe destek veren tüm kurumlara teşekkür edildi. Eylemde, “Her kesimden destek, AKP’den köstek!, Toplu sözleşme hakkımız, grev silahımız!, Geliyor geliyor grev geliyor!, Kavga bitmedi, daha yeni başlıyor!, İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!, İş ekmek yoksa barış

ğil. İftiralara kanmayın diyen MİP yönetimi açıktan yalan söylüyor. Bizler ter döktük, Serdar Altın gibi arkadaşlarımız kan döktü. MİP yönetimi geri adım atana kadar mücadeleye devam edeceğiz. Bu yola baş koyduk geri adım yok. Biz her zaman görüşmeye açığız, telefonlarımızı verdik” dedi. İşçiler hep bir ağızdan “Direne direne kazanacağız!, Bu yola baş koyduk geri dönüş yok!” sloganları atarak kararlılıklarını bir kez daha gösterdiler.

ta yok!, Toplu sözleşme hakkımız engellenemez!, Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz!” sloganları coşkulu bir şekilde atıldı. Çekilen direniş halaylarının ardından eylem son buldu. Bu basın açıklamasının ardından MİP patronu başka limanlardan getirttiği 15 operatör ile işçilerin direnişini kırmaya çalıştı. Dışarıdan getirilen işçileri vinçlere çıkarmak üzere MIP operatörlerinin vinçlerden indirilmek istenmesi limanda eylem başlattı. Direnişçi işçiler getirilen operatörlerle konuşarak duruma müdahale ettiler. Bunun üzerine dışarıdan gelen 15 işçi direnişçi işçilerle vedalaşarak Mersin’den ayrıldı. Bunun üzerine MIP patronu Atapol ve Uğur-San taşeronları üzerinden yeni işçiler getirtmek istedi. Direnişçi işçiler sendika ile ortak bir karar aldılar ve tüm limanda 3 Nisan da saat 13.00 itibariyle iş durdurdular. Direnişçi işçilerle çalışan işçilerin bir kısmı da limandaki vinçlere çıktılar. Limanda iş durdurma eylemi sürerken, TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk, TÜMTİS Genel Sekreteri Gürel Yılmaz, TÜMTİS, Yol-İş, Eğitim-Sen, Kültür Sanat-Sen Mersin Şube Başkanları çadırı ziyaret ederek destek konuşmaları yaptılar. Çadıra gaz bombalı saldırı İşçilerin limanda kurdukları direniş çadırı ise gece 03 sularında polisin saldırısına uğradı. Gaz bombalarıyla saldırdıkları çadırı dağıtan polis, tuvalet ihtiyacı için vinçten inen işçileri de gözaltına aldı. Saldırı sırasında gözaltına alınan, aralarında direnişin ba-

şını çekenlerden Harun Özkan, Mehmet Eren’in de bulunduğu 14 işçi ve sendika yöneticisi Güvenlik Şube Müdürlüğü’ne götürüldü. 2 işçi de çıkan arbedede yaralanarak hastaneye kaldırıldı. İşçiler ayakta tedavi olduktan sonra çadıra geri döndüler. 4 Nisan da, 16.00-24.00 vardiyasına gelen işçiler MIP yönetimi tarafından limana alınmadı. İşçilerin telefonlarına paralı izindesiniz mesajları geliyor. Mersin Emek Platformu bileşenleri (SES, BES, Kristal İş, TÜMTİS, Mersin Tabip Odası, Genel iş, Türk İş Bölge Temsilcileri) saat 12.30 da Limana gelerek yaptıkları basın açıklaması ile işçilere destek sundular. Limanda üretimden gelen güçlerini kullandıklarını belirten işçiler, çadırda beklemeye devam ediyorlar. Liman içerisinde vinçlerdeki işçiler de sloganlarla arkadaşlarına destek veriyorlar. 08.0016.00 ve 09.00-18.00 vardiyasındaki işçiler ise liman sahasından ayrılmıyorlar. Gece vardiyasından çıkan işçiler de çadıra gelerek direnişçi arkadaşlarına destek olmaya devam ediyorlar. 4 Nisan itibarı ile içerde olan işçilerde polis zoru ile dışarı çıkartılıyor.

Bir işçi Polis tarafından vinçten düşürüldü 4 Nisan da Vince çıkarak vinçlerin çalışmasını engelleyen işçilerden Serdar Altın, güvenlik ve polis işbirliği ile vinçten elinden tutulup aşağı çekilerek 8 metre aşağı düşürüldü. Kendisi ile görüştüğümüz Serdar Altın olayı şöyle anlattı; “Acıkmıştım simit getirdiler, almak istediğimde elimde tutarak beni yere attılar. Bayılmıştım bir şey hatırlamıyor um .” Başında ve vücudunun çeşitli yerlerinde yaralı olan Serdar kustuğunu ve aşırı baş ağrısı çektiğini anlattı. Polis’in durumuna bakmadan sürekli ifade almaya çalıştığını söyleyen Serdarın kardeşi, Polis’in tutumundan ve hastanedeki doktorlardan şikayetçi. “Bunlar ortak çalışıyor” diyen kardeş, “Polisler bu eylemci diyerek bilgi veriyor, bunun üzerine doktor rapor vermiyor. Bunlar ortak çalışıyor. Bu doktorları Tabip odasına şikayet edeceğim” dedi. Serdar Altın avukatı aracılığı ile suç duyurusunda bulunacağını belirtti.

Direniş sona eriyor Sabah görüşmemekte direnen MİP yönetimi, öğleden sonra Türk İş yöneticilerinin Vali ile görüşmesinin ardından görüşmek için sendika yöneticilerini arıyor. Varılan anlaşmaya göre atılan 34 işçiden 30’u belli aralıklarla geri alınacak. Harun Özkan, Hamdin Ermiş, Kasım Kılınç, Adem Kurt ise süreç içinde geri alınacak diye anlaşmaya varılıyor. Şu anda sendika ile MİP arasında TİS görüşVe ilk görüşme İşçilerle görüşmeye yanaş- meleri devam ediyor. Liman işçileri direne direne mayan MİP patronu, 5 Nisan Cuma günü sendika temsilcileri kazanacağız dediler ve kazandıile görüşmeyi kabul etti. Saat lar. İşçileri her fırsatta kapı dışarı 09’da Liman İş Sendikası Genel eden, açlık sınırı altında ücretle Başkanı Önder Avcı ve diğer sen- çalıştırıp aç bıraktıran kapitalist dika yöneticileri MİP yönetimi sistem ve onun devleti er veya geç ile görüşmeye gitti. Yaklaşık bir işçilerin emekçilerin devrimi ile saat sonra dönen heyet işçilere şu tarihin çöplüğüne atılacaktır. Yeni İşçi Dünyası/Mersin açıklamayı yaptı, “MİP yönetimi 06.04.2013 en ufak bir uzlaşmaya açık de-


Kısa... Kısa... Kazova işçilerinden Eylem İstanbul’da Kazova Tekstil’de işten çıkarılan ve 27 Şubat’tan bu yana direnişlerini sürdüren işçiler Kazova patronu Ümit Somuncu’nun evinin önünde eylem yaptı. S o m u n c u’n u n S a r ı y e r

Tarabya’daki evinin önüne gelen işçiler patrona seslendi: “Biz geldik, haftalardır neden karşımıza çıkmıyorsun?.” İşçiler daha sonra evin önünde oturma eylemi yaptı. Oturma eyleminin ardından basın açıklaması okundu. Açıklamanın ardından işçileri gören civarda oturanlar, Somuncu’nun taşındığını söyledi. İşçiler uğradıkları hak gasplarını anlatınca mahalleliler Somuncu’nun yeni adresini işçilere verdi. Pakmaya İşçileri Direnişte Tek Gıda-İş’in örgütlendiği

Pakmaya’dan 6 işçinin işten çıkarılmasının ardından, işçiler direnişe geçti. 199 işçinin çalıştığı Köseköy Pakmaya Fabrikası’nda sendika üyesi olduğu gerekçesiyle 3 işçiyi işten çıkaran fabrika yönetiminin, 23 Mart’taki basın açıklaması sonrasında 3 işçiyi daha işten çıkardı. Düzce ve İzmir’deki Pakmaya fabrikalarından toplam 8 işçi de işten çıkarıldı. Tekstil İşçileri Eylem Yaptı Z ong u lda k ’a ba ğ l ı A lapl ı İlçesi’nde bulunan bir tekstil atölyesinde çalışan çoğu kadın 70 işçi üç aydır ücretlerini alamadıkları için eylem yaptılar. Asgari ücretle çalışan işçiler bir aydır ücretlerini alamadıkları gibi, yol ücretlerinin ödenmediğini, sigorta primlerinin dahi yatırılmadığını söylüyorlar. PTT İşçileri 1 Günlük Grev Yaptılar PTT işçileri, PTT’nin anonim şirket haline dönüştürülmesinin TBMM’de görüşülmeye başlanmasını protesto etmek için 1 günlük bir grev yaptılar. KESK’e bağlı Haber-Sen, BASK’a bağlı Bağımsız Haber-Sen ve Kamu-Sen’e bağlı Türk Haber-Sen’in çağrısıyla ülke genelinde yapılan greve binlerce PTT çalışanı katıldı.

günü yapılan büyük bir eylemle noktalandı. Eylem demiryollarının özelleştirilmesinin gündeme gelmesi üzerine başlatılmıştı.

MNG İşçileri işten Atılmalara Karşı Direnişte Sendikaya üye oldukları için işten atılan 10 MNG işçisi 28 Mar t’ta direnişe başladı lar. İşçiler Nakliyat-İş Sendikası’na üye olduktan sonra işten çıkarıldılar. İşçiler MNG Kargo’nun Dudullu’daki Marmara Aktarma Merkezi önünde direnişe devam ediyorlar. BMC İşçileri Eylem Yaptı BMC işçileri 11 aylık ücret alacakları için İzmir Konak Meydanı’nda eylem yaptılar. İşçiler ücretleri meselesine bir an önce çözüm getirilmediği takdirde daha büyük bir eylem yapacaklarını ifade ettiler.

Koç Üniversitesi’nde Direniş 2 Nisan akşamı işten eve gitmek için servislerine binen, ISS taşeron firması bünyesinde çalışan üniversite işçileri, servislerde firma yöneticileri tarafından işten çıkarıldıklarına dair bir belge aldılar. Üniversite ile taşeron firma arasındaki sözleşme 13 Mayıs’ta doluyordu. Bunun üzerine firma yetkilileri işçilere oturdukları bölgelere uzak yerlerde çalıştırılmak için işçilere bir belge imzalatmak istemiş, ama işçiler kabul etmemişlerdi. İşten çıkarma bu olayın ardından gerçekleşti. İşçiler işten çıkartıldıkları günün ertesinde üniversite önünde, kadrolu olarak çalışma talebiyle direnişe geçtiler. 05.04.2013

Demiryolu İşçileri Özelleştirmeye Karşı Yürüdü Dem i r yolu iş çi ler i n i n 31 Mart’ta çeşitli illerden Ankara’ya başlattıkları yürüyüş 3 Nisan

Türkiye “taşeron cenneti!” Milyonlarca işçi kuralsız, güvencesiz işlerde çalıştırılıyor. Taşeron işçiliği ve sistemi iş cinayetlerinin önemli nedenlerinden birini oluşturuyor. Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) 23 Mart Cumartesi günü Lüleburgaz’da, “Kuralsız, güvencesiz çalışmaya hayır!, Taşeron işçiliğine son!” Trakya bölge mitingi düzenledi. Mitinge binlerce işçi katıldı. Trakya bölgesi ve bölge dışından gelen işçiler Lüleburgaz Hükümet Konağı önünde toplandı. Burada kortejler oluşturan sendikalar, çeşitli kurumlar Kongre Meydanı’na yürüdü. Meydanda miting yapıldı. En önde SGBP bileşeni sendikalar yürüdü. Kristal İş, Petrol

İş, Tez Koop İş, Tümtis, Deri İş, Belediye İş, Basın İş, TGS, Hava İş, Tek Gıda İş. SGBP bileşeni sendikalardan Kristal İş, Petrol İş, Tümtis sendikaları yürüyüş ve mitinge kitlesel katıldı. SGBP bileşeni olmayan Genel Maden İşçileri Sendikası, Yol İş, Şeker İş sendikaları da yürüyüşe katıldı. Direnişlerinin 281. gününde

olan Tümtis üyesi DHL işçileri, Deri İş üyesi Kuzu Deri ve Ermenegildo Zegna İsmaco işleri de yürüyüşte yerlerini aldılar. DİSK de yürüyüşe katıldı. Birleşik Metal İşçileri Sendikası yürüyüşe kitlesel katıldı. Uzun süredir grevde olan Daiyang-SK işçileri üyesi oldukları BMİS kortejinde yürüdü. Tekstil Sendikası,

Genel İş, Emekli Sen katılım gösteren diğer sendikalardı. Eğitim Sen, Eğitim İş, Taşeron İşçileri Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği, Tüm Köy Sen yürüyüşe katılan diğer kurumlardı. Sendikalar dışında yürüyüşe katılan diğer kurumlar şunlar: TKP, TKP 1920, ÖDP, EMEP, SDP, CHP, İP, ADD, TGB, UİDDER, Mücadele Birliği. Yürüyüş ve miting sırasında; “İş, ekmek yoksa barışta yok!, Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiç birimiz!, Zam, zulüm, işkence, işte AKP!, Direne, direne kazanacağız!, Zafer direnen emekçinin olacak!, İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!, Yaşasın sınıf dayanışması!, Susma sustukça sıra sana gelecek!, Kuralsız, güvencesiz çalış-

Nisan 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

“KURALSIZ, GÜVENCESİZ ÇALIŞMAYA, TAŞERON SİSTEMİNE SON!”

11


maya son!, Gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek!” sloganları sıklıkla atıldı. Mitingde: Tertip Komitesi adına Petrol İş Trakya Şube Başkanı Turgut Düşova, SGBP Kadın Koordinasyonu adına Neslihan Taşoluk, SGBP adına

Kristal İş Genel Başkanı Bilal Çetintaş, Küresel Sendikalar Federasyonu Genel Sekreter Ya rd ı m c ı s K e m a l Ö z k a n konuştu. Yapılan konuşmalarda, atılan sloganlarda öne çıkan nokta AKP karşıtlığı ve AKP politikalarının

eleştirisi oldu. Türk İş’in suskunluğu da eleştirildi. Türk İş, “AKP iktidarı ile zulme, sömürüye ortaklık etmek” ile suçlandı. Bizlerde bir grup YDİ Çağrı okuru olarak yürüyüş ve mitinge katıldık. Yeni İşçi Dünyası’nın Mart sayısı ve YDİ Çağrı sayı

162’nin satışını yaptık. Çok sayıda gazete sattık. Yürüyüşe katılan binlerce işçi, Lüleburgaz halkı tarafından sempati ile karşılandı. Yürüyüşe katılanlar yanında, bir o kadarı da yürüyüş ve mitingi seyretti. 23.03.2013

İşçi İçin Ölüm Ve Zulme Zam! Türküler hayatın aynasıdır. Günlük yaşamda ne var ise türkülerin içinde de vardır. Günlük yaşamın içinde olmayan bir şeyi bir türkücü çıkıp muhakkak halkın sıkıntısını, sevincini muhakkak dile, söze, saza döker. Emekçi’nin bir türküsü vardır. “Zulme zam, ölüme zam, zam zam zam…” işte bunlar işçilere emekçilere son zamanlarda yapılan zamların söze, saza vurulmuş halidir. İlk defa zam yapılmıyor elbette. Dünün hükümetleri, devleti işçilere emekçilere ne zülüm yaptıysa bugünün devleti de aynısını yapıyor. Eline her geçtiği fırsatta “tedbir” adı altında bizlere zam yapılıyor. Özellikle son aylarda yapılan zamlar biz işçi emekçilerin belini iyice bükmüş durumdadır. Doğalgaz’a, ulaşıma, ekmeğe, ete kısacası aklımıza ne gelirse hepsine yeni bir zam daha geldi. Bu zamlar insanın en temel ihtiyaçlarına gelmesi biz işçi emekçilerin yaşamını iyice zora soktu.

Bu zamlar biz işçi emekçiler açısından Emekçi’nin türküsünde olduğu gibi “ölüme ve zulme” zamdır. Bugün bu zamlar hangi sebepten olursa olsun yapılmaması gereken zamlardır. Devlet patronların devleti olduğu için onların kazancı tehlikeye girmesin diye doğal olarak bizlerin kemer sıkmalarını “istiyorlar”! aslında istemiyorlar direk dayatıyorlar. Tüm bu zamların yanında bir de biz işçi emekçilerin de zam yapılması gerekir. Evet, o zammı da yapıyorlar. O da günde bir simit parasıdır. Bu resmen bizlerle dalga geçmektir. Ama bu durumdan kendimizi de suçlu tutmalıyız. Çünkü bugün biz işçi emekçiler yapılan bu zulme boyun eğdiğimiz sürece bu devran böyle devam edecektir. Aynı Emekçi’nin türküsünde olduğu gibi “yeter çektiğimiz gam” demeliyiz. Sadece söylemde kalarak değil fiili olarak harekete geçmek ve en meşru hakkı-

mızı kullanmalıyız. Ama bugün ses çıkaran bilinçli işçiler azdır. Örgütlü hareket eden işçi sayısı az olduğu için devlete karşı yeterince geri adım attıramıyoruz. Bu zamlara dur demenin bir tek yolu var. O da örgütlenmektir. Birlikte mücadele etmektir. Zamlar biz işçi emekçilerin yaşamasını günden güne zorlaştırıyor. Buna dur demenin zamanı çoktan geldi de geçiyor! Hayatın en temel ihtiyaçları olan ulaşım, yiyecek, barınma vb. bunlara devlet özellikle zam yapar ve bizi işsizlik ile korkutur. Ses çıkardığımız zaman bunlar da elimizden gideceğini sanırız. Ve bu korku biz işçi emekçileri şükretmeye sevk eder. Ama unutmayalım ki mücadele edersek bunların çok daha fazlasını alacağız. Biz ne zaman yeter dersek, mücadele edersek, isyan edersek işte o zaman bizden korkarlar. Böyle gelmiş böyle gitmez hiçbir zaman. Bakın Mısır ve Tunus dev-

rimleri buna örnektir. Mısır’da bugün işçiler emekçiler en ufak hoşnutsuzlukta alanlara çıkıyor. Bu örnekler gösteriyor ki biz alanlara çıktıkça patronlar bizden korkar, devlet bizden korkar. Ama bugün onlar kendilerini güçlü zannediyor. Çünkü bizler örgütsüzüz ve zulme boyun eğiyoruz. Zamlar biz işçiler emekçiler için zülüm ve ölüm demektir. Ama patronlar için bir tasarruf ve kasalarını doldurmak demektir. Unutmayalım ki bugün patronların kasalarını dolduran gene biz işçi emekçilerizdir. Fabrikalarda saatlerce çalışırız ve karşılığında ise bir hiç alırız. Elimizde avucumuzda olan da bizlerin yaşamını geçindirmesine yetmez. Hayatın tüm güzelliklerinden mahrum kalırız. Ama artık yeter demenin zamanı geldi de geçiyor. Zamlara Dur De! Zamlara Dur Demek İçin Örgütlü Mücadeleye! Yaşasın İşçilerin Birliği!

Nisan 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

Perfetti Van Melle’de işten çıkarma

12

Perfetti Van Melle fabrikasından işten atılan işçiler Esenyurt Cumhuriyet Meydanında basın açıklaması yaptı. Perfetti Van Melle fabrikasında sakız ve şekerleme üretimi yapılıyor. Perfetti Van Melle’de uzun süredir sendikal çalışma yürütülüyor. Fabrikada çalışan 11 işçiden bazıları tazminat verilmeden işten çıkarıldılar. Basın açıklamasını Öz Gıda İş İstanbul İl Temsilcisi Muzaffer Dilek okudu: “Perfetti Van Melle İtalyan ve Hollanda iş ortaklı. 80’lerin sonlarında Türkiye’de Esenyurt Kıraç Bölgesinde iş

alanı olan ve 1000’e yakın işçinin çalıştığı,3 vardiya olarak 8 saat asgari ücretten işçiler çalışmaktalar. İşyerinde işçilerin sendikal mücadelesi nedeniyle 2011 yılı Temmuz başlarında işten çıkarma oldu, hatta bir işçinin mahkemesinde iş aktivesini sendikal nedenle olduğu hükme bağlanmışken,15- 03-2013’te Perfetti işçileri sendikalı olma iradesi çoğunluk oluşturmaya başlayınca yeniden işçileri işten çıkarmaya başlamıştır. Çıkarılan işçiler 9 gündür fabrikanın önünde sürdürdükleri direnişlerini bugünde meydanlarda haykırıyorlar. Bu fabrika dünyada sayılı şirketlerden olan, tüm dünyada fabrikaları olan tanınmış ve dünya çapında ilk 3’e giren bir şirket” dedi. İşten tazminatsız çıkarılan Sezgin Ünver ise; “Altı buçuk yıl oldu çalışıyorum. Fakat bir buçuk

yıldır sendikal faaliyet yürüttüğümüzden dolayı 18 Mart’ta işten tazminatsız bir şekilde çıkarıldım. Ancak bu haksız çıkarılmadan dolayı, bizlerde yasanın bizlere vermiş olduğu haklar ne ise gerekli mercilere önümüzdeki günlerde başvurarak hakkımızı sonuna kadar arayacağız. İçeride

İş yeri üretim müdürü Metin Erkaya işçilerin üzerinde yoğun bir baskı uygulamakta. Atılan 11 işçilerden üçü tazminatsız, sekizi de tazminatlı olarak içten çıkarıldı. Biz bu işin peşini bırakmayacağız hakkımızı alana kadar iş yeri önünde bekleyeceğiz” dedi. Mart 2013


Hukuk Köşesi Bu bölümde iş yasalarına göre açıklamalarda bulunmaktayız. Burjuva devletlerde yasalar patronlar ve sermaye yararına yapılır. İşçi sınıfı haklarını almak ve bu haklarını genişletmek için tüm yol ve araçlarla mücadele yürütmelidir. Bunlardan birisi de hiç kuşkusuz Hukuk mücadelesidir. Bu nedenle mücadele yürüten işçi sınıfı yasaları bilmek zorundadır.

6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu – V

Genel Kurul II

Sendika Genel Kurulları hakkında geçen sayımızda açıklamalarda bulunmuştuk. Bu sayıda da genel kurullarda uyulacak esaslar üzerinde duracağız. Genel Kurulda yapılacak olan yönetim, denetleme ve disiplin kurulları ile delege seçimi, yargı gözetimi altında serbest, eşit, gizli oy, açık sayım ve döküm esasına ve tüzükte yer alan diğer hükümlere göre yapılır. Genel kurul toplanmadan en az 15 gün önce üye ve delege listeleri, toplantı gündemi, toplantının yeri ve zamanı, eğer ilk toplantıda çoğunluk sağlanamazsa ikinci toplantının yeri ve zamanı ile ilgili bilgiler yetkili seçim kurulu başkanlığına verilmelidir. Bu liste ve belgeler Hakim tarafından incelenir ve bir eksik yoksa onaylayarak sendikaya gönderir. Bu aşamadan sonra sendika bu listeleri toplantı tarihinden yedi gün önce binaya asarak ilan eder. Bu listelerin asgari üç gün asılı durması gerekmektedir. Bu ilan süresi içerisinde yapılacak itirazları seçim kurulu başkanlığı iki gün içerisinde inceleyerek kesin bir karar verir. Bundan sonra kesinleşen listeler ve toplantı ile ilgili diğer konular hakim tarafından onaylanarak sendikaya gönderilir. Böylece genel kurul süreci başlar. Genel Kurulda Seçim Kurulu başkanlığı, sendikanın üyesi olmayan kişiler arasından bir başkan ve seçimlerde aday olmayan üyeler

arasından da iki üye belirleyerek seçim sandık kurulunu oluşturur. Aynı şekilde yedek başkan ve üyelerde belirlenir. Seçim sandık kurulu, genel kurulda yapılacak seçimden ve sayım ile görevlidir. Genel Kurul sırasında seçimlerde aday olanların listeleri, başkanlık divanınca düzenlenir ve seçim kurulu başkanlığına mühürlenmek üzere verilir. Oy kullanma sırasında ise listede adı bulunan delegeler resmî bir kimlik belgesi göstermek ve listede adlarının bulunduğu satırı imzalamak suretiyle oy kullanırlar. Oylar, seçim sandık kurulu tarafından mühürlenmiş listedeki adayların isimlerinin işaretlenmesi suretiyle ve serbest, eşit, gizli oy şeklinde kullanılır. Seçilecek organı oluşturan üye sayısından daha fazla adayın işaretlendiği oy pusulaları ile başka kâğıtlara yazılan oylar geçersiz sayılır. Yapılan seçim sonunda açık sayım ve döküm esasına göre çıkarılan seçim sonuçları, seçim sandık kurulu tarafından bir tutanakla tespit edilir ve bir nüshası seçim yerinde asılır. Daha sonra kullanılan oylar ve diğer belgeler tutanağın bir nüshası ile birlikte üç ay süreyle saklanmak üzere yetkili seçim kurulu başkanlığına verilir. Seçim sonuçları seçim kurulu tarafından derhâl ilan edilir ve sendikaya bildirilir. Genel kurulda yapılan seçimler sırasında sandık kurulu başkan ve üyelerine karşı işlenen suçlar, kamu görevlilerine karşı işlenmiş sayılarak buna göre işlem yapılır. Bunlar dışında seçimde görev alan seçim kurulu ve seçim sandık kurulu üyelerine sendika tarafından ücret ödenir. 2821 sayılı yasada genel kurulların Cumartesi ve Pazar günleri yapılması ve “valinin görevlendireceği hükümet komiserinin bulundurulması” zorunlu idi. 6356 sayılı yasada böyle bir zorunluluk yok. Yasada genel kurulun ne zaman yapılacağına ilişkin herhangi bir belirleme yok. Hükümet komiseri bölümü de kaldırılarak “yargı gözetimi” denmektedir. Yine önceki yasada Seçim Kurulu başkan ve üyeleri Hakim tarafından oluşturuyordu. Kurul başkanının en az on yıllık hizmeti bulunan devlet memuru olması şartı vardı. Diğer üyeler ise aday olmayan üye veya delegeler arasından seçiliyordu. Bunun yanında eski yasada 16 yaşını doldurmamış olan üyelerin genel kurullarda oy kullanamayacağı ve delege olamayacağı hükmü vardı. Yeni yasada bu hüküm de yok. Zaten yeni yasa ile birlikte sendikalara üye olabilme yaşı 15’e düşürüldü. (Madde 14) iscikosesi@gmail.com adresine sorularınızı gönderebilirsiniz.

11 Ma r t 2 012 t a r i h i nde Esenyurt’ta ECE inşaat tarafından yapılan bir alış-veriş merkezinde, masraf çıkarır diye yeterli güvenlik önlemi alınmadı. Bu işçilerin güvenliğini almak demek patronun kârından kısıntıya gitmek demekti, onlarda para mı? İşçinin güvenliği mi? sorusunda işçiden çok ne var, binlerce işsizin olduğu yerde ve yasalarında işçinin can güvenliğinin alınması için yeterli caydırıcı önlemlerin alınmadığı bir ülkede masraftan kaçınarak bundan çıkar sağlamayı istemektedir. Oysa ECE inşaat yöneticileri alınmayan güvenlik önlemlerinin sonu iş cinayeti anlamına geldiğini, çalışan işçiler için alınma-

yan güvenlik önlemi 11 işçinin yanarak ölümüyle sonuçlandı. Bu

bir kaza değil iş cinayeti ve katliamdı. Bu katliamda ölen 11 işçiyi

anmak üzere bir araya gelen işçilerin aileleri, çeşitli kitle örgütleri temsilcileri ve İşçi Ölümlerine Son Platformu’nun katılımıyla alış-veriş merkezi MARMARA PARK önünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Genç bir kadın elinde megafonla hem kitlenin katılımını, hem de meydana gelen iş cinayetinin nasıl gerçekleştiğini anlatıyordu. İş cinayetinin yargıda nasıl devam ettiğini, sorumluların yargı önüne çıkarılmadığını ve alınmayan önlemlerin nasıl işçilerin yaşamına mal olduğunu anlatıyordu. Bu ölümler işçilerin yaşamına tercih edilen kâr uğruna geldiğini, işçinin yaşama hakkını hiçe sayanla-

Nisan 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

İŞÇİNİN CAN GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMAYAN ECE İNŞAAT PATRONU, BU KATLİAMIN HESABINI VERMELİDİR…

13


rın yargılanmasını istiyordu. Alış-veriş merkezine girenler durumu merak ediyordu, kimi duyarlı davranarak katılıyordu. Çoğunluğu duyarsız davranarak alış-veriş merkezine gitmeye devam ediyordu. Önceleri 35-40 civarında olan katılım daha sonra 55-60 kişi kadar oldu. Eylemin en önünde kucağında çocuğuyla Sema Yağal “Ahmet şantiyedeki yangında hayatını kaybettiğinde bebeğim daha dünyaya gelmemişti. Babasından oğluma kalan ‘ismi’ oldu.” Katliamda ölen her işçinin ayrı bir hikayesi

vardı. Yakınları onları anlattı, konuşmacı davanın nasıl ilerlediğini anlattı. Eyleme katılan hep birlikte, işçiler için önlem almayan sorumluların adı söylenerek hep birlikte “hesap soracağız!” dedi. 11 işçinin ismi okunurken hep birlikte “burada” denildi. Böylece bedenen aramızda olmayan işçi kardeşlerimizi isimleriyle anmış olduk. Hep birlikte “sorumlulardan hesap soracağız!” diyerek sloganlar atıldı. Saat 12.00’da başlayan eylem yaklaşık olarak iki saat sürdü. Devamın da düzenli kortej halinde yanan işçilerin çadırlarının olduğu alana doğru sloganlar eşliğinde yüründü. Burada işçiler için karanfiller bırakıldı. Eğer toplumsal duyarlılık gelişmediğinde, bu ölümleri hatırlayan olmazsa sorumlular başka yerdeki işlerini yaparken yine önlem al-

madan işlerine devam edecektir. “İşçi Ölümlerine Son Platformu” oluşturduğu duyarlıkla bu ölümleri ailelerle birlikte hem yargıda hem toplumun gündeminde tutarak bir duyarlılık ve bilinç geliştirmektedir. Bu olmasaydı, “karşı tarafın avukatı (patronun avukatı) ‘biz size 40 bin verelim, bu konuyu kapatalım’ diyerek yalnızlaşan aileleri susturmaya çalışacaktır. Bu 11 işçinin katliamında tek sorumlu ECE inşaat değildir, “iş güvenliği ve sağlığı yasa tasarısını” günün şartlarına göre ve zamanında çıkarmayan Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı, çıkan yasanın uygulamanın nasıl olduğunu denetlemeyen kurum ve kuruluşlarıyla devlet 11 işçinin yanarak ölümünden sorumludur. Bir dizi işçi ölümünü “ihmal, kader vb.” gerekçelerle açıklayan hükümet ve devlet yetkilileri pat-

ronların istediği yasaları çıkarmakta ve uygulanması için her çabayı göstermektedir. Bu olayda da ve benzer olaylarda hakkını arayanlar sadece patronların baskı ve çeşitli uygulamalarına maruz kalmamakta, buna ek olarak yasalarda belirlenmiş haklarını kullanırken de zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu zorlukları pratikte yaşayan bu 11 işçinin aileleri yasaların ve uygulamalarının patronların yararına gerçekleştiğine tanık oldular. Bu olayda görünen sistemin kendi patronlarını koruduğu, emeği ile geçinen işçilerin yaşam hakkı patronun keyfine kalmıştır. İşçiler ve emekçiler bu keyfiliğe son veren güçtür, yeter ki, bu gücü kendi iktidarımız için örgütleyebilelim. 20.03.2013 Yeni İşçi Dünyası okuru

Nisan 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

Sendikalar yasasında YİD ne savunuyor!!!

14

6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu yürürlüğe girdikten sonra iki ayrı değerlendirme yazısı gazetemiz sayfalarında yer aldı. Kasım/2012 döneminde yayınlanan yasanın değerlendirilmesini içeren yazıya bir okurun getirdiği eleştiriler gazetemizin Ocak/2013 sayısında yayınlandı. Ve buna ilişkin yanıtta Şubat/2013 dönemi sayımızda yayınlandı. Getirilen eleştiriler ve bunlara verilen yanıtların bir bölümü ile hemfikir değilim. Hemfikir olmadığım ve önemli gördüğüm bazı konularda düşüncelerimi aktarmak istiyorum. Öncelikle yazıların tamamı bir bütünlük içerisinde değerlendirildiğinde işkolu barajı konusu eski yasadaki %10 ile yeni yasadaki %3 arasına sıkıştı. Sanki %10 barajına karşı %3 barajını savunuyoruz! Sendikalar ve İşkolu barajı konusunda Yeni İşçi Dünyası ne düşünüyor? Bu belli değil. Sanki AKP hükümetinin 6356 yasa ile getirdiği %3 olan işkolu barajını, “yalan üzerine kurulu” %10 barajına karşı savunuyoruz. Çünkü özellikle de bu konuda YİD gazetesinin ne düşündüğünü ortaya koyduğu tek bir cümle yok! Özellikle gazetenin Mart/2013 sayısında çarşaf çarşaf yeni işçi istatistiklerinin ekinde yayınlanan “Şapka düştü kel göründü” yazısı da bu tespitimi doğruluyor. Sendika bürokrasisi açısından şapka düştü kel göründü de 7 sendikanın TİS yapma yetkisi düşünce, binlerce işçi sendikalı oldukları halde TİS yapma hakkın-

dan alıkonulunca, ve dahası işkolu barajı %2’ye, %3’e çıkıp diğer sendikalarında yetkisi düşünce, daha mı iyi mi oldu / daha mı iyi olacak? Sendika bürokrasisine karşı “Şapka düştü kel göründü” diyerek neredeyse sevineceğiz. Peki sermaye ile aslında onun bir uzantısı olan sendika bürokrasisi arasında kalıp zaten sendikal kırıntılara talim eden işçiler ne olacak? Bu bizi ilgilendirmiyor mu? Gelelim SGK verilerine… Eleştiri getiren okurun “Şimdi burjuvazi artık YALAN üzerine kurulu TİS sistemini yıkıp, yerine gerçek rakamlara yakın rakamlar temelinde bir TİS sistemi kurmak istiyor. Kayıt dışılığı mümkün olduğunca geriletmek istiyor.” şeklinde bir değerlendirme ile yeni sistemin eskisine göre daha iyi olduğu iddiası doğru değildir. Çünkü SGK verileri de yalan üzerine kurulu… Öncelikle kayıt-dışılık ile gerçek anlamda mücadele edilmiyor, burjuvazinin böyle bir çabası yok! Bugün TC’de herhangi bir işletmeye girseniz kayıt-dışı çalıştırılan işçilerle karşılaşırsınız. Hatta tarım, tekstil gibi bazı işkollarında kayıt-dışı çalışanlar kayıtlı çalışanların çok üzerindedir. Devletin SGK, Çalışma Bakanlığı, Maliye gibi kayıt-dışılık ile mücadele etmesi gereken kurumlarının denetim personeli oldukça eksiktir. Bu kurumlar şu anki yapıları ile isteseler bile gerçek anlamda bir denetim gerçekleştiremezler. Bu yüzden şunu sormak gerekli; yeni sistemle

kayıt-dışılığın önlenmesi yerine, örgütlülüğü ve gücü az olmasına rağmen hala sermayeye baş ağrısı yaratan sendikaların beli kırılmak isteniyor olmasın! Gelelim %3 olan işkolu barajında temel alınan SGK verilerine… Elbette Çalışma Bakanlığının eskiden yayınlamakta olduğu işçi istatistiklerine oranla SGK verileri “biraz daha” doğru. Ama doğru değil. Öncelikle yapılan yasal değişiklikler ile kendi işyerine sahip küçük patronlar ile, şirket ortağı veya yönetim kurulu üyesi olan büyük patron ortaklara 4/A’lı (eski SSK’lı) olabilme hakkı tanındı. Eski sistemde bu patronlar Bağ-Kur’lu yani 4/b’li olmaları (SSK’ya bazı geçiş şartları da olmasına rağmen) zorunluydu. Şimdi hiçte azımsanmayacak sayıda küçük ve büyük patron, 4/b’li olarak emekli olmanın avantajlarından yararlanmak için patron olmalarına rağmen işçi olarak görünüyorlar. İşte sendikalar bu “işçileri de” örgütlemek zorunda. Bunun yanında yine emeklilik şartları nedeniyle “işçi” olan patronların sayısından çok daha fazla fason işçilerde SGK kayıtlarında görünmektedir. Hatırlanacağı gibi yeni emeklilik yasasına tabi olmamak için bebekler bile sigortalı yapılmıştı. İşte sendikalar bu “işçileri de” örgütlemek zorundalar. Ve küçük işyerleri. TC çok sayıda küçük işletmenin (aile işletmeleri, 10’dan az işçi çalıştırılan mikro-işletmeler vb.) olduğu bir devlettir. Bu küçük işyerlerinde çalışan işçileri, andaki sendikal yasalarla örgütle-

yebilmek neredeyse imkansızdır. Bütün bu sorunların yanında SGK kayıtlarının doğruluğu da bir sorundur. SGK birkaç yıldır kendi kayıtlarındaki işkolu ve işçilerin mesleklerini güncelleyebilmek için çalışma yapmaktadır. Bu çalışmalarla eski kayıtlar büyük oranda düzenlenebilmiş olmasına rağmen henüz gerçek anlamda tamamlanmamıştır. İşkolu ve işçilerin mesleklerinin güncellendiği durumlarda da çok fazla hata yapıldığını biliyoruz. Bu hatalar genelde küçük işletmelerin işkollarının hatalı bildirilmesi veya kurumun hatalı vermesi nedeniyle oluyor. Bu hatalar elbette örgütlenme süreci içerisinde düzeltilir. Ama şimdi esas alınacak SGK verileri bu hatalarla dikkate alınacak. İlk verilerin yayınlanması ile birlikte 7 sendikanın yetkisi bu veriler temelinde düşürüldü. İşte tüm bu nedenlerden dolayı SGK verileri de sağlıklı veriler değildir. Bu verilere göre işkolu barajının belirlenmesi, özellikle küçük işletmelerin örgütlenememesi nedeniyle birçok sendikanın yetki almasını zorlaştıracaktır. Yasa tüm bu sorunları dikkate alsaydı, SGK verilerinden fason “işçiler” ayıklansaydı, örgütlenemeyecek derecede küçük işletmeler bu verilere dahil edilmeseydi, o zaman SGK verileri okurumuzun iddia ettiği gibi “burjuvazinin” istediği “gerçek rakamlara yakın rakamlar” olabilirdi. Şu anki haliyle bu rakamlara sadece Çalışma Bakanlığının rakamları ile kıyas


Sendikal haklar ve TİS… Okurun getirdiği bir eleştiri TİS yetkisi ile sendikal haklardan yararlanmanın eşitlenmiş olduğu eleştirisidir. YİD’da bu eleştiriye “doğrudur” diyerek hata yaptığını kabul etmektedir. Yasal anlamda TİS yetkisi ile sendikal haklardan yararlanma eşit şeyler değildir. TİS yetkisi ile sendikal haklar bir ve aynı şey değildir. TİS yetkisi olmayan sendikalar da olabilir ve vardır. İşçiler bu sendikalarda da örgütlenebilir. Bunlar doğrudur. Ancak TİS yapma yetkisi sendikal hakların tacıdır. Tacı olmayan bir kralın, krallığının pek bir hükmünün olmayacağı gibi TİS yapma yetkisi olmayan sendikaların da işçiler nezdinde pek bir hükmü yoktur. Hareket alanları dardır, örgütlenebilme kabiliyetleri çok çok azdır. Bunun için sahaya bakmak gerekir. İşçiler TİS yetkisi olmayan sendikalarda örgütlenmeyi tercih etmemektedirler. Çünkü TİS yetkisi ile sendikal haklar bir ve aynı şeyler olmamasına rağmen, işçiler için sendikal hak genellikle ve çoğunlukla TİS yapmaktır. Bu diğer işçilerin yetkisiz de olsa diğer sendikalar da örgütlenemeyeceği veya yetkisiz sendikaların sendika olmadığı anlamına gelmez. Ama bizler biliyoruz ki işçiler özellikle TİS yapma yetkisi olan sendikalarda örgütleniyorlar. Örneğin en günceli Mersin Limanında yaşanmaktadır. TÜMTİS’in TİS yapma yetkisi düştüğünden işçiler Liman-İş Sendikasında örgütlenmişlerdir. Bu nedenle TİS yapma yetkisi, sendikal hakların olmazsa olmazıdır. TİS yetkisi olmadan sendikal haklardan bahsetmek anlamsızdır.

Ve 30’un altında işçi çalıştırılan işyerleri… 6356 sayılı yasaya göre 30’un altında işçi çalıştıran işyerlerinde çalışan işçilerin sendikal tazminat hakları kaldırıldı. Bu da bu işyerlerinde çalışan işçilerin örgütlenebilmesini engelleyen bir durum. İlk değerlendirme yazısında bu ifade edilmiştir. Ancak okur eleştiri yazısında “Ne burada, ne de yasanın herhangi bir başka yerinde “30’dan daha az işçi çalıştıran iş yerleri” konusunda özel bir hüküm yok. Biz ise var diyoruz. Bunun üzerine kuruyoruz en önemli eleştirilerimizden birini. Bu nasıl oluyor. Ben mi yanlış okuyorum yasayı?” demektedir. Gazetemizin 02/2013 sayısında bu eleştiriye “6356 sayılı yasanın bir başka maddesinde sendikal faaliyet nedeniyle işten atma yasaklanıyor. Yasanın açık bu maddesi ile 25. maddesinin 5. fıkrası birbiri ile çelişiyor. Bu çelişmeye dayanılarak, doğru temelde gerekçelendirme yapılıp hukuk mücadelesi ile 30’dan az işçi çalıştıran işyerlerinde sendikal nedenlerle işten atılmanın önü yasal olarak engellenebilir. Yargıtay’ın yapacağı yeni içtihat ile yasal değişiklik yapılabilir.” cevabı verilerek bir anlamda eleştiri haklı görülüyor. İlk olarak Yargıtay’ın görevi “adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son incelemesini” “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile Yargıtay Kanunu ve diğer kanunların hükümlerine göre” yapmaktır. (yargitay.gov.tr) Yargıtay’ın Meclis tarafından yapılmış bir yasanın hükümlerini değiştirmek gibi bir görevi/yetkisi yok. Yasaların Anayasa’ya uygunluğunu vb. Anayasa Mahkemesi denetler. Yazarın “yasanın bir başka maddesinde sendikal faaliyet nedeniyle işten atma yasaklanıyor” dediği bölüm şöyledir: (Yasanın 25. maddesinin 3. fıkrası) “İşçiler, sendikaya üye olmaları veya olmamaları, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde işçi kuruluşlarının faaliyetlerine katılmaları veya sendikal faaliyette bulunmalarından dolayı işten çıkarılamaz veya farklı işleme tabi tutulamaz.” Ama 30’un altında işçi çalıştırılan işyerleri meselesi bu değildir. Sorun sendikal tazminat sorunudur. 2 821 s ay ı l ı S e nd i k a l a r Ka nu nu’nu n 31. maddesi nde “İşverenin, hizmet akdinin feshi dışında, üçüncü ve beşinci fıkra hükümlerine aykırı hareket etmesi halinde, işçinin bir yıllık ücret tutarından az olmamak üzere

tazminata hükmedilir. Sendika üyeliği veya sendikal faaliyetlerden dolayı hizmet akdinin feshi halinde ise, İş Kanununun 18, 19, 20 ve 21 inci madde hükümleri uygulanır. Ancak, İş Kanununun 21 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ödenecek tazminat işçinin bir yıllık ücret tutarından az olamaz.” denmekteydi. Yeni yasada ise ilgili madde şöyledir: “(5) Sendikal bir nedenle iş sözleşmesinin feshi hâlinde işçi, 4857 sayılı Kanunun 18, 20 ve 21 inci madde hükümlerine göre dava açma hakkına sahiptir. İş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiğinin tespit edilmesi hâlinde, 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesine göre işçinin başvurusu, işverenin işe başlatması veya başlatmaması şartına bağlı olmaksızın sendikal tazminata karar verilir. Ancak işçinin işe başlatılmaması hâlinde, ayrıca 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen tazminata hükmedilmez. İşçinin 4857 sayılı Kanunun yukarıdaki hükümlerine göre dava açmaması ayrıca sendikal tazminat talebini engellemez.” Burada görüldüğü gibi yasa maddesi 4857 sayılı iş Kanunu’na atıflar yapmaktadır. Bu atıflardan en önemlisi ve konumuzla ilgili olanı İş Kanunu’nun 18. maddesidir. Bu madde şöyledir: “Feshin geçerli sebebe dayandırılması Madde 18 - Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.” Yukarıda görüldüğü gibi İş Kanunu’nun 18. maddesine göre 30’dan daha az işçi çalıştıran işyerlerinde işçinin işten atılması nedeniyle patron geçerli bir neden göstermek zorunda değildir. Önceki ve yeni yasanın ilk cümlelerine bakmak değişikliğin görülmesi açısından yeterlidir. Önceki yasada sendikal tazminat için bir kısıtlama yok. Ancak yeni yasada sendikal tazminat alabilmek 4857 sayılı kanunun 18. maddesine atıfta bulunularak sınırlandırılmış oldu. 6356 sayılı yasının 25. maddesinin 5. fıkrasına göre artık sendikal tazminat için dava açmak 30’dan az işçi çalıştırılan yerlerde çalışan işçiler için mümkün değil. Sonuç olarak 30’dan az işçi çalıştırılan işyerlerinde çalışan işçiler sendikal faaliyetler nedeniyle işten atıldıklarında sendikal tazminat alamayacaklar. Bu da 30’dan az işçi

çalıştırılan işyerlerindeki işçilerin sendikalaşmadan uzak durmalarına neden olacak. TC’deki 1 milyon 504 bin 481 işletmenin yüzde 95,7’sini oluşturan 1 milyon 440 bin 827 işletmede 30 işçinin altında kişi çalışıyor. Türkiye’de 30 kişinin üstünde işçi çalıştıran işletme sayısı ise 63 bin 609. (http://www.dunya. com/kobiler-sendikali-isciyitazminatsiz-isten-atabilecek169169h.htm) Şimdi sonuca gelelim: Neredeyse tüm sendikalar (ki bunlar sendika avukatlarının, hukukçularının değerlendirmesi ile), emekten yana partiler ve örgütler, burjuva gazeteler, ekonomi gazeteleri (alıntı yaptığımız Dünya gibi) vb. 30’un altında işçi çalıştırılan yerlerdeki işçilerin sendikal tazminat hakkının kaldırıldığını söylüyor. Buna karşı sadece YİD yasayı anlamayan bir okurdan gelen “Bu nasıl oluyor. Ben mi yanlış okuyorum yasayı?” eleştirisi karşısında “yasada çelişki var” diyor. Peki 30’dan az işçi çalıştırılan işyerlerinde sendikal tazminat kalktı mı, kalkmadı mı? Eleştiri haklı mı, haklı değil mi? YİD’in buna cevabı yok. Gerçekten ibretlik… 6356 sayılı yasa AKP 12 Eylül ürünü çalışma düzenini yıktığı iddiasındadır. Bu iddia 6356 sayılı yasa baz alındığında doğru değildir. 2821-2822 sayılı yasalara göre 6356 sayılı bir dizi alanda önemli değişiklikler, iyileştirmeler getirmiştir. Ancak temel bazı sorunlar durduğu gibi, kimisi de yeni yasa ile eklenmiştir. İşkolu barajı daha güncel ve doğru verilere dayanmasına rağmen hala örgütlenmenin ve TİS ile işçilerin çalışma koşullarının düzeltilebilmesinin önünde engeldir. Hala grev yasakları sürmektedir. 30’un altında işçi çalıştırılan işyerlerinde sendikal tazminatın kaldırılması ile birlikte büyük işletmelere oranla küçük işletmeler, taşeronlaştırma cazip hale getirilmiştir. Örgütlenebilmenin önüne yeni bir set çekilmiştir. Yapılan değişiklikler ile (bu değişiklikler herkesin işine yaramasına rağmen) AKP kendi sendikalarına yaratmaya çalışmaktadır, bunda kısmen başarılı da olmaktadır. Vb. vb. İşte tüm bunları temel aldığımızda, kırıntılara değil, büyük lokmalara baktığımızda AKP’nin 12 Eylül faşist rejiminin ürünü olan yasaları kaldırıp yeni yasa ile sendikal düzeni bir bütün olarak aslında ileriye taşımadığını, yasaların faşist özünü koruyarak sadece faşizmin yürütmesini devraldığını söyleyebiliriz. 08.04.2013 Bir YİD okuru

Nisan 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

içerisinde “daha doğru” diyebiliriz. Bu kadar… Bunu yapmadılar. Neden? Çünkü gerçekten sendikaların örgütlenmesini, işçilerin örgütlü olmasını, TİS’leri ile pazarlık usulü çalışma şartlarının ve ücretlerin belirlenmesini istemiyorlar. Yoksa istiyorlar mı? “Yalan üzerine kurulu TİS sistemi” yıkıldı diye yeni sistemi savunacak değiliz. İşçileri bu iki kötülük arasında “daha iyisini” seçmeye teşvik etmemeliyiz. Ki bizim asıl sorunumuz bu da değil… Bir tarafta %10 ile Çalışma Bakanlığı verileri, diğer tarafta %3%2-%1 ile SGK verileri. Ama işçilerin TİS yapma hakkına kavuşmalarının zorluğu devam ediyor. Oysa bizler ne önceki yasayı, ne de şimdiki yasayı savunamayız. Bizim talebimiz işkolu barajının, sendikal örgütlenme alanındaki tüm yasaklamaların ve sınırlamaların tamamen kaldırılması olmalıdır.

15


DÜNYADAN İŞÇİ HABERLERİ lideri Şili 2012’de 5,4 milyon ton bakır üretmişti.

Hong Kong Limanı’nda İşçiler Ücretlerine Zam İçin Direnişte Alman Havayollarında İş Bırakma Verdi Sendikası yaklaşık 33 bin Lufthansa çalışanının ücretlerine yüzde 5,2’lik artış talebine Alman havayolu şirketi Lufthansa’nın olumsuz cevap vermesi üzerine 24 saatlik iş bırakma eylemi gerçekleştirdi. 700’e yakın seferin iptal edildiği eylemde Verdi Sendikası Toplu İş Sözleşmesinde elini güçlendirmeyi hedefliyor.

Şili Limanlarında Öğle Tatili İçin Grev Şili’nin Antofagasta ve Iquique limanlarında çalışan dok işçileri Angamos grevini devam ettirip yaygınlaştırmak için harekete geçti. Antofagasta ve Iquique limanlarındaki işçiler, Angamos’un kuzey limanında 12 gündür süren eylemle dayanışma göstermek için bir araya geldi. Şili sahili boyunca birçok liman işçisi olayları takip ediyor. Grev, Şili’nin birçok limanında faaliyet gösteren Ultraport firmasının, haftalık çalışma saatini, öğle yemeği arasını vardiyadan çıkararak 45 saate düşürmesiyle başladı. Angamos ve Mejillones limanlarında basın açıklamaları yapan işçiler, 7 dolarlık telafi zammı için 30 dakikalık öğle arası molasının ortadan kalkmasını reddetti ve öğlen tatillerini talep etti. Grev etkisini Şili’nin bir numaralı ihracat endüstrisi olan bakırda hissettirdi. Dünya bakır üretimi

H o n g K o n g ’ d a L i m a n ı’n d a Li Kashing’ in s a h ibi oldu ğ u Hutchison Por t Holding’te çalışan 100 işçinin 28 Mart’ta başlattığı eylemler sürüyor İşçiler 29 Mart’ta daha yüksek ücret için liman yolunu trafiğe kapatarak oturma eylemi yaptı “ S onu na k ad a r s ava ş ac ağız” pankartı açan Hong Kong Uluslararası Terminalinden dok işçilerinin hava alanı yakınlarındaki limanda yüzde 17’lik maaş zammını protesto etmek için başladıkları protesto sürüyor. İşçiler terminal binasına girdiğinde arbede yaşandı. Dünyanın en yoğun limanlarından birinde çalışan

şunları söyledi: “Eğer firma sendikayla müzakere ma s a sı na ot u rmazsa eylemlerimiz sürecek” AFP’ye demeç veren işveren HIT sözcüsü, eylemin limandaki işleri aksatmadığını çok küçük bir etkisi olduğunu iddia etti. Firmadan yapılan açıklamaya göre eylemdeki işçilerin taşeron şirket bünyesinde çalıştığı ifade edildi. 12 rıhtımı idare eden HIT, Asya’nın en zenginlerinden Li’nin

İtalya’da Taşıma İşçilerinden Eylem

sahip olduğu Hutchison Port Holding’e ait ve firma liman trafiğinin yüzde 70’ini kontrol ediyor.

Genel Grev Silezya’yı Kilitledi

işçiler enf lasyonun yükselmesi nedeniyle günlük ücretlerinin 206 dolara yükselmesini talep etti. İşçiler, ücretlerinin 15 yıl boyunca bir defa artırıldığını söyledi ve liman operatörleri görüşme teklifini kabul edene kadar eylemlerini sürdüreceklerini belirtti. Hong Kong Dok İş ç i ler i Sendikası Sözcüsü Stanley Ho

lar, işverenler ve hükümet arasındaki üçlü görüşmelerin tıkanmasıyla başladı. Ekonomi Ba kanlığ ı Vek i li Janusz Piechocinsky TVN24’teki röportajında hükümetin pozisyonunu anlattı ve “Hükümetin komite tarafından oluşturulan birçok önerisini hayata geçirmesine rağmen, bu diyalogun ve daha önceki anlaşmaların yenilgisidir” dedi. İşçi sendikaları dayanışmasından Dominik Kolorz da bu sabah şunları söyledi: “Hükümetin uyguladığı ekonomik ve sosyal kuralları değiştirmek için eylemdeyiz. Çünkü başkasını düşünmüyoruz. Bence bu tartışma çok geç başladı. Eminim ki, diyalog daha önce başlamış olsaydı, hükümet lideri ve bütün bu taleplerin ana muhatabı olan Donald Tusk, işi daha çabuk tutardı ve de grev belki de engellenebilirdi”

Polonya hükümeti, Silezya’nın güney kesimindeki sanayi bölgesinde başlayan genel grev için diyalog yolunun kalmadığını söyledi. İşçi sendikalarının ortak protestosuna demiryolu, maden, metalurji ve enerji işkolundaki işçilerin yanı sıra öğretmenler ve sağlıkçılar da katıldı. Protestolar emek ve sosyal haklarla ilgili yakıcı sorunlarla ilgili Ocak-Şubat döneminde sendika-

İtalya’da nakliye işçilerinin bir günlük grevi ülkenin sanayileşmiş kesimi olan kuzeyini kilitledi. Grev, Milano, Padova, Piacenza, Verona ve Bologna’da etkili oldu. Bologna yakınlarında bulunan Anzola’da polis işçilere saldırdı ve üç işçi yaralandı. Grevi demokratik kitle örgütleri ve solcular destekledi. Kooperatiflere üyeliğe mahkum edilen ve yaygın harçlar nedeniyle üretimden dışlanan işçilerin öncelikli talebi iş güvencesi oldu. Kontrat değişiklikleri, yaygın yasadışı muameleler ve göçmen işçilerin yoğun çalıştığı bir kooperatif sistemiyle yönetilen işkolunda işçilerin diğer talebi de iş kazaları ve meslek hastalıkları karşısında somut önemler alınması oldu. Kaynak: Sendika.Org, Deutsche Welle 04.04.2013

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Metin Yoksu • Yönetim Yeri ve Adresi: Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. Ülbeği İş Merkezi No: 9 Kat: 4 Esenyurt - İstanbul • Tel/Fax: (0212) 620 67 57 • e-mail: info@ydicagri.net • web: www.ydicagri.net YDİ ÇAĞRI Sayı 162 nin İşçi Özel Sayısı • Nisan 2013 • Fiyatı: Türkiye: 1,00 TL · Türkiye Dışı: 1,00 Avro Baskı: Berdan Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 215-216-239 Topkapı/İstanbul Tel: (0212) 613 11 12 • Yayın Türü: Yerel Süreli


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.