Yid nisan2014

Page 1

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Nisan 2014 • Fiyatı: 1,00 TL

BİRLİK, MÜCADELE, DAYANIŞMA GÜNÜ 1 MAYIS'TA FABRİKALARDAN ALANLARA!

GREİF İŞÇİLERİNE POLİS SALDIRDI

LUNA SAYAÇ FABRİKASI İŞÇİLERİ DİRENİYOR!

Tunus Dersleri

Güvercin Anıldı

YÜZBİNLER BERKİN’İ UĞURLADI

AMED’DE NEWROZ YÜZBİNLERİN KATILIMIYLA KUTLANDI! Emekçiler Torba'ya Girmeyecek!


Nisan 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

YEREL SEÇİMLER YAPILDI, KAZANAN HALK DEĞİL!

2

30 Mart Pazar günü Mahalli İdareler Seçimi yapıldı. Milyonlar Büyük Şehir Belediye başkanı, ilçe belediye başkanı, Belediye Meclis üyeleri –büyükşehir olmayan illerde İl Genel Meclisi üyelerini- ve muhtarları seçmek için sandık başına gitti. Yerel seçimler bu yıl yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi, 2015’te yapılacak genel seçimler öncesinde test niteliği taşıdığı için önemli idi. Ayrıca AKP ile Gülen cemaati arasındaki iktidar savaşının, AKP’nin oy oranını ne denli etkileyeceği açısından da yerel seçimler önem kazanıyordu. Yerel seçimler yerel seçim havasında değil, neredeyse genel seçim havasında geçti. Anti AKP cephesi seçimleri önemli ölçüde Tayyip gitsin, AKP gitsin referandumuna dönüştürdü. AKP cemaat iktidar savaşı seçim döneminde iyice sertleşti. Kasetler/ tapeler internet ortamında yayınlandı. Hükümet çareyi Youtube ve Twitter’i toptan kapatmakta buldu. Düzen partilerinin liderleri il il gezdi. Meydanlarda birbirlerini kıyasıca eleştirdi. Egemen sınıflar tarafından toplumda yaratılan kutuplaşma seçim döneminde iyice arttı. Bol vaatli, gürültülü, kavgalı ye-

rel seçimler geride kaldı. Her seçimde olduğu gibi bu seçimde de kan aktı. Şanlıurfa, Hatay, Sivas, Gaziantep’te muhtarlık kavgasında 9 kişi hayatını kaybetti, 13 kişi yaralandı. Gaziantep’te bir madde bağımlısı 4 kişiyi bıçakladı. Seçim nedeniyle çıkan kavgalarda 44 kişi yaralandı. Kesinleşmeyen yerel seçim sonuçları şöyle: Açılan sandık oranı: % 99,93 Toplam seçmen: 52.695.832 Kullanılan oy: 40.058.735 Geçerli oy: 38.401.590 Katılım oranı: % 89,26 Bu s onuç t a n ç ı k a r ı l a c a k sonuçlar: *Seçime katılım oranı oldukça yüksek olmuştur. Seçmenlerin çok büyük çoğunluğu sistem içi çözümden yanadır. *AKP’nin aldığı oy % 45,54’tür. Bu oy oranı AKP’nin büyük oranda oy kaybedeceğini bekleyen, hesaplayan kesimler için şok olsa gerek! Yolsuzluk, rüşvet operasyonunun, Gülen cemaati ile iktidar savaşının AKP’ye çok fazla oy kaybettirmediği görülüyor. Seçimin tartışmasız galibi AKP’dir. 2009 yerel seçimlerinde AKP’nin aldığı oy oranı % 38,80 idi. Yerel seçime

göre AKP oylarını artırmış, son genel seçimlerde aldığı % 51 oya göre oy kaybetmiştir. *Açık ara ile AKP seçimi önde tamamlamıştır. Seçim esas olarak AKP ile anti AKP cephesi arasında geçmiştir. Bu sonuç AKP’yi bölme, parçalama siyasetinin, çabalarının boş olduğunu gösteriyor. AKP önemli oranda halk desteğine sahiptir. *Türkiye’de siyaseti esas olarak belirleyen parti AKP’dir. Yerel seçimlerde AKP’nin aldığı oy oranı, onun bu durumdan biraz uzaklaşma durumunda olduğunu göstermektedir. AKP bu konumunu korumak istiyorsa önümüzdeki dönemde desteğe ihtiyaç duyacaktır. *AKP genel seçimleri öne alabilir. 1,5 yıl daha beklemek ekonomiye zarar verebilir. Seçmenin oy tercihini esas olarak ekonomi belirliyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile genel seçimleri birleştirmek de ihtimal dahilindedir. *CHP % 29,54 oy almıştır. CHP 2009 yerel seçimlerinde % 23,1 oy almıştı. CHP oylarını % 6 artırmıştır. Bu sonuç Ana muhalefet partisi için başarılı bir sonuç değildir. CHP seçimi kaybetmiştir. Kemal Kılıçdaroğlu üzerinden yeni CHP projesi tutmamıştır. Kaydedilen oy artışı yeterli değildir. İstanbul’da Sarıgül CHP’ye 1 milyon oy artışı sağlamıştır. “Uzun ve meşakkatli yol”a çıkan Sarıgül CHP genel başkanlığı için mesaj vermiştir. Önümüzdeki dönemde CHP içinde genel başkanlık savaşı yaşanacaktır. *MHP % 14,67 oranında oy almıştır. 2009 yerel seçimlerinde MHP % 16,1 oy almıştı. MHP oylarını artırmamış, tam ter-

sine oy kaybetmiştir. MHP seçimi kaybedenlerindendir. “Şehit cenazeleri”nin gelmiyor oluşu MHP’ye yaramamıştır!! *BDP 2009 yerel seçimlerinde % 5,7 oranında oy almıştı. BDP ve HDP bu seçimde birlikte % 5,64 oranında oy aldı. BDP belediye sayısını artırmasına rağmen oy bazında yerinde saymış, oy oranını korumuştur. Burjuvazinin egemen olduğu şartlarda seçimler özde bir değişiklik yaratamaz. Kurtuluş seçimle değil devrimle gelir. Yerel seçimlerin önemi bizim açımızdan demokratik belediyecilik programının yaygınlaştırılması için araç olmasıdır. Bu bilinçle gücümüzün olduğu alanlarda bu doğrultuda bir çalışma yürüttük. 1 Mayıs’ta alanlara İşçi sınıfının birlik, mücadele, dayanışma günü 1 Mayıs geliyor! Devlet geçtiğimiz yıl Taksim’de 1 Mayıs kutlamasına izin vermemişti. Taksim Meydanında her türlü gösteri yasaklandı. Bu yıl 1 Mayıs da bu yasağın sürmesi ihtimal dahilindedir. İşçi sınıfı açısından Taksim’in tarihsel bir önemi vardır. 1 Mayıs’ta Taksim’i zorlamak doğrudur. Fakat Taksim işçiler için ilke sorunu değildir. Taksim 1 Mayıs ile mutlaka eşitlenmemelidir. 1 Mayıs egemen sınıf lar arasındaki iktidar savaşına kurban edilmemelidir. Biz işçiler egemenler arasındaki iktidar savaşından bağımsız olarak, kapitalist sisteme karşı sınıf mücadelesini vermeliyiz. 1 May ı s’t a f a br i k a l a rd a n alanlara! 02.04.2014


GREİF İŞÇİLERİNE POLİS SALDIRDI Taşeron köleliğine başkaldıran Greif Hadımköy çuval fabrikası işçileri direnişlerinin 60. gününde, polis saldırısına maruz kaldı. 10 Nisan Perşembe günü sabah erken saatlerinde gerçekleşen saldırıda 91 işçi gözaltına alındı. Kızılbayrak gazetesi muhabiri darp edilerek gözaltına alındı. Saldırı sırasında 6 kişi yaralandı. 12 Greif işçisi saldırıyı protesto etmek, gözaltına alınan arkadaşlarının serbest bırakılması için fabrikanın çatısına çıktı. Çok uzun süre çatıda soğuğa ve yağmura rağmen kalan 12 işçi de gözaltına alındı. İşçilere su ve yiyecek verilmesi polis tarafından engellendi. Fabrika içinde polis tarafından gözaltına alınan işçiler, emniyette işlemlerinin tamamlanmasının ardından serbest bırakıldılar. Gözaltından çıkan işçiler direniş alanına geri döndü. Grief fabrikası önünde işçilerin direnişine tahammül edemeyen

polis, işçilere yeniden saldırdı. Yağmurdan ve soğuktan korunmak için yapılan derme çatma çadırlar söküldü. Yiyecek maddeleri talan edildi. İşçiler iki cephede mücadele yürüttü. Greif tekeline ve sendikal bürokrasiye karşı. Sendikal bürokrasi işçilerinin direnişini kırmak için patronlarla işbirliği yapmaktan çekinmedi. Direnişi boğmak için ellerinden geleni yaptı. Bu direniş işçi sınıfının mücadele tarihinde çoktan onurlu yerini almıştır. Greif direnişi sınıf kardeşlerinize direnişin en meşru yolunu, yani mücadeleyi kendi ellerimize alınması gerektiğini gösterdi. Sadece patrona karşı değil aynı zamanda sendika ağalarına karşı da mücadele ederek sendikaların gerçek sahiplerinin kimler olduğunu gösterdi. Sınıf dayanışmasının en önemli

günü olan 1 Mayıs’a yaklaştığımız şu günlerde Greif’e yapılan saldırı bir kez daha bizlerin üretimden gelen gücümüzü kullanmamız gerektiği göstermiştir. 60 gün taşerona, patrona, sendika ağalarına karşı direnerek, işçilerin emekçilerin yalnızca mü-

cadeleyi kendi ellerine alarak haklarını alabileceğini gösterdiniz. Önceden olduğu gibi bugün de haklı ve meşru mücadelenizin destekçisiyiz. Yaşasın Greif işçilerinin onurlu mücadelesi! 11.04.2013

25.02.2014 tarihinde, sendikaya üye olup 8 saatlik iş günü, zam ve senelik ikramiye istedikleri için işden çıkarılan 107 Luna Elektirik sayaç fabrikası işçileri tüm yokluklara karşın 45 gündür direniyorlar. Geçimlerini sendikadan aldıkları cüzi miktardaki yardım ile sağlamaya çalışan işçiler: “Biz bu yoksulluğa ve bu açlığa şimdilik razıyız. Çünkü biliyoruz ki sonunda biz işçiler kazanacağız. Geleceğe umutla bakıyoruz! Biz işçi sınıfıyız koca bir dünyayı kazanmak için savaşıyoruz. Bu direniş ve eylemimiz işte bu amaca giden belginin sadece bir halkasıdır.” Direnişin 45. gününde de patronlar masaya oturmaya yanaşmıyorlar. Fabrikaya her gün yeni işçiler alınıyor. Yani GREV KIRICILARI! Direnen işçilerin bu grev kırıcı işçilerle temasa geçmeleri mümkün olmuyor. Çünkü konuşmaya yanaşmıyor, kaçıyorlar. (utançlarından olsa gerek!) Biliyoruz onlar da işsizliğin ve açlığın ne olduğunu yaşamışlar, yaşıyorlar! Bir iş tutmak ve ekmeğe ulaşmak uğruna, açlıktan kurtulmak, bir sosyal güvencelerinin olması uğruna kendi sınıflarına yani proletaryaya ihanet içerisinde olabiliyorlar. Patronlar, egemen güçler proletaryanın uyanmaması için, birbir-

leriyle dayanışma içerisinde olmamaları için, yoldaşlarını sırtlarından hançerlemeleri için her türlü şeytani yola başvuruyor, her türlü alçaklığı deniyorlar. Ellerinde olağan üstü olanaklar var. Faşist ve gerici devlet tüm maddi-manevi olanakları, yasaları onların emirlerine veriyor! Buna karşın yine de bizden korkuyor, çekiniyorlar.

Bizim kaybedecek bir şeyimizin olmadığının onlar da farkında! İşte bunun için bizden, biz ezilenlerden, sömürülenlerden, en altta kalanlardan korkuyorlar, çekiniyorlar! Çünkü onların, o yeryüzü cennetinin tiranlarının kaybedecekleri çok çok şeyleri var..! Ama sonunda onlar bu çok çok şeyleri mut la ka -A M A

MUTLAKA- kaybedecek; biz ezi len ler, sömü r ü len ler, en altta kalanlar mutlaka –AMA MUTLAKA- kazanacağız! Ve bu cennet yeryüzü tüm insanlığın ortak malı olacak! Luna direnişçilerine bin selam olsun! 11.04.2014 Yeni İşçi Dünyası İzmir okurları

Nisan 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

LUNA İŞÇİLERİNİN DİRENİŞİ SÜRÜYOR!

3


Nisan 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

LUNA SAYAÇ FABRİKASI İŞÇİLERİ DİRENİYOR!

4

İzmir-Çiğli Atatürk Organize Sanayi Bölgesi 10001 sokaktaki Luna Elektrik Sayaç Fabrikasında, 25.02.2014 tarihinden beri işten çıkarılan 107 işçi 22 gündür yarı aç-yarı tok direniyorlar. Luna işçileri iki vardiya olmak üzere asgari ücretle 12 saat çalıştırılıyor, hiç bir hak talebinde de bulunamıyorlar. Çalışan işçilerin 107’si hak talebinde bulunabilmek, korkunç sömürülerini bir parça olsun azaltabilmek için DİSK’e bağlı Birleşik Metal- İş Sendikasına üye olup örgütlendiler.8 saatlik iş günü, her yıl belirli bir ikramiye verilmesi, ağır çalışma koşullarının düzeltilmesi, ücret zammı taleplerinde bulundular. Aç gözleri bir türlü doymak bilmeyen, karlarına kar katan patronlar, işçilerin 3 vardiya sistemine geçmek, ücretleri arttırmak, çalışma koşullarını düzeltmek gibi taleplerini kabule kesinlikle yanaşmadıkları gibi sendikaya üye olup da hak talebinde bulunan işçileri hemen kapının önüne koydular. Üç vardiya sistemine geçmek demek, yeni işçi alımı ve sömürünün az da olsa azaltılması, ama patronların masraflarının çoğalması anlamına geliyor. Çalışma koşullarının düzeltil-

mesi, bantlarda soluksuz çalışarak tuvalete dahi gitmeye zaman bulamayan işçilerin bu acımasız çalışma koşullarına son verilmesi değil, ama az da olsa hafifletilmesi anlamına geliyor. Günde 5000 adet elektrik sayacı üreten fabrika artık emperyalist ülkelerdeki sömürü ortaklarının talebini karşılıyamamaktadır. Fabrika grev kırıcılığı anlamına gelen yeni işçiler almakta, üretimi arttırmak istemektedir. Yeni aldıkları işçileri de ağır çalışma koşullarına gözlerini kapatmaları, bu korkunç sömürüyü kabullenmeleri için onlara yiyecek kuponları vererek kandırmaya çalışmaktadırlar. (R.T.Erdoğan’ın fakir semtlerine kömür, makarna vb. dağıtıp sonra da analarını ağlattığı gibi..)Taktik ayni taktiktir. Kam emiciler, sömürücüler birbirlerine çok benzerler. Buna karşın işe yeni alınan işçiler çalışma koşullarına dayanamayıp 4-5 gün çalıştıktan sonra pes edip işten ayrılmaktadırlar. Bu gün itibariyle 19.03.2014, yine 5 gün önce işe alınan 8 işçi çalışma koşullarının dayanılmazlığı dolayısıyla iş bıraktılar. Her gün 5000 sayaç üreten fabrika şimdi ancak 1500 sayaç üretebil-

mekte ve ellerinde de rezerv sayaç bulunmamaktadır. Ama biz nasıl direniyorsak onlar da haklı taleplerimizi kabul etmemek için, sendikadan da çıkmamız, örgütlenmememiz için direniyorlar. Patronlar ne yaparsa yapsınlar zafer er veya geç bizim olacaktır. Aynı saflarda el ele tutuşan, örgütlenen işçiler kazanır ama örgütsüzlük yenilgi getirir. Zafer er veya geç işçi sınıfının olacaktır. Patronların bu hain, acımasız sömürü düzenine yine biz işçiler, sömürülenler örgütlenerek son vereceğiz. 19.03.2014 Yeni İşçi Dünyası/İzmir

DİRENEN LUNA SAYAÇ FABRİKASI İŞÇİLERİNE DESTEK OL!

107 işçi, Çiğli Organize Sanayi Luna Sayaç Fabrikasında DİSK’e bağlı Birleşik Metal İş Sendikasına üye oldukları ve fabrikadan bir takım ‘hak’ taleplerinde bulundukları için patronlar tarafından işten atıldılar. 25.02.2014’den beri işten atılan 107 kadınlı-erkekli işçi fabrikanın önünde direniyorlar. Çift vardiya olarak koşulsuz 12’şer saat asgari ücretle çalıştırılan işçiler 8 saat çalışma talebinde bulundular! 100 yıl önce kabul edilmiş 8 saat’lik çalışma saati patronlar tarafından reddedilmekte, acayip, istenmesi mübah bir talepmiş gibi şaşırıp kalmaktadırlar. Köleler nasıl 8 saatlik çalışma saati isteyebilirler ki? Patronlar ellerinden gelse proleterleri 14-15 saat hem de çolukçocuklarıyla birlikte en kötü şartlarda boğaz tokluğuna çalıştıracaklar. Hoş Şimdi de durum fazla farklı değil. Günde 12 saat soluksuz çalışma ve karşılık olarak da asgari ücret..Yani 800 lira bile tam değil! Kadınlı-erkekli işçilerin iş yerinde çalışma koşulları da oldukça kötü..Bandlarda soluksuz, tuvalete dahi gitmeye zamanları olmadan kölece çalıştırılmaktadırlar. Tuvalete dahi gitmeye zamanları olmaması ne demektir? Bu olguyu, başınızı ellerinizin arasına alarak bir düşününüz! Kapitalizm barbarlık demektir. Kurtulmanın yolu ise örgütlenip bu sömürü düzenine son vermektir. Arkadaşlar! Luna işçilerinin sesine kulak veriniz. Ellerinizi onlara uzatınız, mücadelelerine maddi-manevi destekte bulununuz. Unutmayınız ki: İşçilerin zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri yoktur ama kazanacakları koca bir dünya vardır. 18.03.2014 Yeni İşçi Dünyası İzmir okurları


YENİKÖY, KEMERKÖY VE YATAĞAN TERMİK SANTRALLERİ İLE KÖMÜR OCAKLARI İŞÇİLERİ ÖZELLEŞTİRMEYE KARŞI EYLEME DEVAM EDİYOR Yeniköy, Kemerköy ve Yatağan termik santralleri ile kömür ocaklarının özelleştirilmesine karşı çıkan maden ve enerji işçileri Ankara Valiliği’nin yasağına rağmen 10.4.2014 günü Özelleştirme İdaresi önünde toplandı. T. M a d e n -İ ş v e Te s -İ ş S e n d i k a l a r ı n ı n Ya t a ğ a n Şubelerine üye işçiler, önce Toros Sokakta bir araya geldi. Türk-İş Genel Başkan Ergün Atalay ve genel merkez yöneticilerinin geldiği sırada işçiler, “Türk-İş göreve, genel greve!” sloganı attılar. Eyleme, başta T.Maden-İş ve Tes-İş Yatağan ve Havalisi Şube yöneticileri olmak üzere, Türk-İş’e bağlı sendikaların yanı sıra, enerji ve maden işçileri, “Yağma, Talan Soygundur Özelleştirme” pankartıyla birlikte Özelleştirme İdaresi binasına doğru yürüyüşe geçerken, polisin bina önünde çok sıkı güvenlik önlemleri aldığı görüldü. Özelleştirme İdaresi önüne gelen işçiler “Bu daha başlangıç mücadeleye devam!”, “KİT’ler halkındır satılamaz!” sloganları attı.

Tes-İş ve Türkiye Maden-İş sendikaları adına ortak açıklamayı okuyan Tes-İş Genel Başkan Yardımcısı Hasan Tahsin Zengin, hükümetin, “Ben yaptım oldu” anlayışını terk etmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Birbirlerine vatan haini diye seslenip kendilerini vatansever sananlar var. Gelsin görsünler, gerçek vatanseverler burada. Yatağan, Yeniköy, Kemerköy, Zonguldak Çatalağzı termik santralleri ve madenleri için teklif

vermeyin. İhalelere girmeyin. Bu işçi sizi oralara sokmaz. Bu işçi vatanını sattırmaz. Hükümete sesleniyorum, yerel seçimler öncesinde ihaleyi ertelediniz. Ama gördünüz, yetmedi. Yol yakınken bu ihaleleri iptal edin. Çünkü bu işçi Muğla’ya geçit vermez” dedi ve sözlerini Özelleştirme İdaresine seslenerek, şöyle tamamladı: “Özelleştirmelerle ilgili bu kadar şaibe ayyuka çıkmışken bu ihaleleri nasıl yapacaksınız? Vebalinin

altından kalkabilecek misiniz? Eğer ihaleyi yapmaya kalkarsanız, inanın bunun vebali ve sorumluluğunun altından kalacaksınız.” Zengin, özelleştirme ihaleleri iptal edilinceye kadar mücadelelerini sürdüreceklerini de sözlerine ekledi. Bu eylemde de görüldüğü gibi sendika yöneticileri işçileri “vatan millet Sakarya” ideolojiyle harekete geçirmekte ve eğitmekte. Özelleştirme hakkında ise yanlış bilinç taşımakta, üstü kapalı veya yarı açık şekilde işçilere burjuva düzenine sahip çıkmayı salık vermekte. Şöyle ki; Bu özelleştirilmek istenen santraller, zaten devletin. Peki, bu devlet kime ait? Tabiî ki burjuvaziye ve devlet bunları özelleştirdiğinde, kim bu santralleri alacak? Tabii ki yine burjuvazi. O zaman işçilerin sömürülmesi ha burjuva devleti üzerinden (onun aracılığıyla) olmuş, ya da direk burjuvazi tarafından olmuş. Özde ne fark eder? 11.4.2014 Gü ney Eğe’ den Yeni İşçi Dünyası okuru

Greif yönetimi direnişçi işçilere gönderdiği mesajda; Cuma gününe kadar direnişe son vermedikleri taktirde fabrikayı kapatma tehdidinde bulundu, direnişe katılmayan işçileri de fabrikaya çağırdı. Sabah saat 09.00’da servis yerlerinde hazır olmaları istenen işçilerden bazıları doğrudan fabrikaya geldi. Greif patronunun bu hamlesine karşı, direnişçi işçilerde kendi önlemlerini aldı. Greif’e saldırıya karşı sendikalar, ilerici kurum-

lar, sivil toplum kuruluşları duyarlı olmaya, fabrikaya çağrıldı. Fabrikada güvenlik önlemleri alındı. Anayoldan fabrikaya giden yan yol başında işçiler arabaları ile barikat kurdu. İşçiler barikat başında sloganlar atarak beklemeye başladı. Greif ile iş yapan taşeron firma sahipleri, taşeronda çalışan bir bölüm işçi, işbaşı yapacağı vaadi verilen işçiler ve Polimer fabrikasında çalışan işçilerden oluşan bir topluluk Greif fabrikası yakınında

bulunan benzin istasyonunda toplandı. Fabrika önüne 4 otobüs dolusu çevik kuvvet, 1 Toma getirildi. Benzin istasyonunda toplanan topluluk yürüyerek fabrikanın anayol duvarı önüne geldi. Direnişçi işçiler ile topluluk arasında barikat kuran polis topluluğun ilerlemesine izin vermedi. Grev kırıcılar “çalışmak için geldiklerini, polisin duruma müdahale ederek fabrikanın boşaltılmasını” talep ettiler. Direnişçi işçiler grev kırıcıların çoğunun Greif ’te çalışan işçi olmadığını, Greif yönetimi tarafından direnişi kırmak için getirildiklerini savundu. Fabrika Komitesi ile polis müdürleri arasında görüşmeler yapıldı. CHP İstanbul Millet vekili Süleyman Çelebi fabrikaya geldi. Çelebi Fabrika Komitesi ile basına kapalı bir görüşme yaptı. Görüşmeden sonra Çelebi fabrika komitesinden iki temsilci, şube başkanı Kazım Doğan ile

Greif fabrikasının Genel Müdürü Sevinç Yener ile görüşmeye gitti. Görüşme devam ederken grev kırıcılarının sayısı giderek azaldı. Kalanlar da fabrika yanından ayrıldı. Toma ve bir bölüm çevik kuvvet polisi fabrika önünden ayrıldı. Greif yönetimi ile yapılan görüşmeden dönen temsilciler görüşme hakkında bilgi verdi. Greif yönetimi son verdikleri teklifin dışında yeni bir teklif vermedi. Gerekirse fabrikayı kapatma tehdidinde bulundu. Fabrika komitesi bölüm komiteleri ile toplantı yaptı. Toplantıda alınan karar: Mücadeleye ve direnişe devam kararı oldu. Greif direnişine yönelen saldırıya karşı öğlen saatlerinde fabrikaya gittik. Direnişçi işçilerin yanında olduk. Yapılan destek çağrısına uyan çeşitli kurumlardan insanlarda fabrikaya geldi. Greif direnişini destekleyelim, dayanışmayı büyütelim! 14.03.2013

Nisan 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

GREİF DİRENİŞİNİN 33.GÜNÜNDE: PATRONDAN DİRENİŞİ KIRMA HAMLESİ

5


GREİF İŞÇİLERİNİN MÜCADELESİ SENDİKA BÜROKRATLARINA GERİ ADIM ATTIRDI

Nisan 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

Grei f (Su njüt) Çuva l Fabrikasında çalışan DİSK Tekstil Sendikası üyesi işçiler, Greif yönetimi ile yapılan toplu sözleşme görüşmelerinde, temel taleplerinin karşılanmaması üzerine başlattıkları fabrika işgal eylemi devam ediyor. Greif Hadımköy fabrika işçileri, direnişlerinin 36. gününde patronla işbirliği yaparak direnişlerini kırmaya çalışan DİSK Tekstil Sendikası Genel Merkezine gitti. Sendika bürokratları işçilere sözlü şiddet uyguladı. İşçiler talepleri yerine getirilene kadar kendi yerleri olan sendikayı terk etmeyeceklerini açıkladılar. İşçilerin talepleri şöyle:

6

“ T a l e p l e r i m i z : 1- DİSK/Tekstil yönetimi adına şimdiye kadar yapılan açıklamaların özeleştirisini DİSK ve DİSK TEKSTİL YÖNETİMİ vermelidir. 2- DİSK/Tekstil’i patron örgütü haline sokanlar bu tutumdan derhal vazgeçmelidir. 3- DİSK ve DİSK/Tekstil direnişimizi sahiplenen açıklamalar yapmalı, basına duyurmalı ve internet sayfalarında yayınlamalıdır. 4- Fabrikadaki işgal eylemimize ve diğer eylemlerimize yapılacak saldırılar ve sonuçlarının sorumluluğu DİSK ve DİSK/ Tekstil yöneticileri başta olmak üzere patron tarafına ve saldırıyı gerçekleştiren güçlere aittir. 5- DİSK /Tek stil yönetimi Ünsa’ da toplu sözleşme taslağını ve sürecini bilmeyen işçilerin iradesini ortaya koymak için Greif işçilerini temsilcilerin katıldığı bilgilendirme toplantısı ve sandık koyarak oylama yapmalıdır. “ İşçilerle bir süre tartışan, yer yer onları tehdit eden bürokratlar, işçilerin kararlı tavrı sonucu çark etmek zorunda kaldılar. Patron ile işbirliğinin belgesi olan açıklamayı internet sitesinden kaldırıp işçilerden özür dilediler. Siteye yeni açıklama konuldu. DİSK Tekstil sitesinde konulan yeni açıklama şöyle: “Greif sürecine dair açıklama Greif işçilerinin 36 gündür vermiş olduğu toplu sözleşme ve hak alma mücadelesinin DİSK

Tekstil olarak yanındayız. Cuma günü taşeron patronları ve işverenin yapmış olduğu provokatif eylemi kınıyoruz. Toplusözleşmede yeni teklif ortaya çıktığı takdirde sandık konulması gerekirse Hadımköy, Samandıra ve Dudullu’da birlikte oylama yapılacaktır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.” Greif işçileri, Tekstil Sendikası yönetiminin Greif yönetimi ve taşeron firma patronlarının 14 Mart günü direnişi kırmak için yaptıkları provokatif saldırıyı destekleyen açıklamasını sendika sitesinden kaldırmayı başardılar. Buna rağmen işçiler direnişleri kazanımla bitene kadar, dönüşümlü olarak sendika genel merkezini terk etmeme eylemine başladılar. İşçilerin eylemi devam ediyor. Greif işçileri kendi hakları için sadece Greif yönetimine, patronuna karşı mücadele etmiyorlar. Onlar aynı zamanda patronla işbirliği yapan, işçilerin mücadeleyi ellerine almalarından korkan sendikaları Tekstil’e karşı da mücadele ediyorlar. Sendika bürokrasisine, sendika ağalarına karşı da mücadele ediyorlar. Bu mücadele haklıdır. Direniş haklıdır. İşçiler, emekçiler bu haklı mücadelede Greif işçilerinin yanında olmalıdır. Greif işçilerinden basın açıklaması Greif işçileri direnişlerinin 38. Gününde Tekstil Sendikası Genel Merkezinde basın toplantısı dü-

zenledi. Basın açıklamasını DİSK Tekstil sendikası Esenyurt Bölge Temsilcisi Engin Yılgın okudu. Greif işgali karşısında sessiz kalan DİSK ve Greif yönetimi ile işbirliği yapan Tekstil Sendikasının eleştirildiği basın açıklamasında şunlar söylendi: “Biz DİSK’in fiili meşru mücadele değerlerine sahip çıkarak işgal eylemimizi başlattığımızda DİSK Tekstil Sendikası yöneticilerinin patron tarafında yer alan tutumları ile karşılaştık. DİSK yönetiminin direnişimiz karşısında sessizliği ile karşılaştık. Her fırsatta DİSK/Tekstil ve DİSK yöneticileri bizlere “Yasal süreci bekleyin. Yaptığını doğru değil, kendi kafanıza göre davranamazsınız” dediler. Bizim taban örgütlülüklerimiz üzerinden ortaya koyduğumuz iradeyi sahiplenmek yerine karşımızda oldular. DİSK/Tekstil’in direnişimize karşı yaptığı açıklamalar Greif yönetimi tarafından bizlere karşı kullanıldı. Defalarca DİSK/Tekstil ve DİSK yönetimini uyardık. Direnişimizin yanında olmalarını istedik. Fakat direnişimizin yanında olmadılar. 38 gün boyunca 1 kere direnişimize göstermelik ziyaret gerçekleştirdiler. Yaptığımız her görüşmede bizi geri adım atmamız için ikna etmeye çalıştılar. Bu tutumları ile DİSK’in mücadele değerlerinden ne kadar uzak olduklarını gösterdiler. 14 Mart’ta direnişimize karşı Greif yönetimi ve taşeron patronlarının provakatif saldırısında

dahi bizim yanımızda yer almadılar. DİSK Tekstil yöneticileri açıktan direnişimizi kırmak için gelen provokatörlerin yanında yer almıştır. … Bugünden sonra DİSK yönetimi ya direnişimizin yanında olduğunu açıklayarak eylemli bir program oluşturmalıdır. Ya da yaşanan bunca olaydan sonra DİSK’in halen daha sessizliğini bozmaması patron tarafında yer aldığının kanıtıdır. Artık iyi niyetlerimizi bir kenara bırakıyoruz. DİSK yönetimi, konfederasyonumuzun varoluş değerlerine ve ilkelerine sahip olmaya davet ediyoruz. Bugün DİSK Greif işgalidir. Ya siz Greif’i sahiplenerek DİSK’in değerlerine sahip çıkacaksınız ya da Greif işçileri DİSK’in varoluş ilkelerine ve değerlerine sahip çıkarak inisiyatifini arttıracaktır. Buradan başta DİSK’e bağlı sendikalara üye işçi kardeşlerimiz olmak üzere bütün ilerici, duyarlı kamuoyunu da DİSK’in değerlerine birlikte sahip çıkalım diyoruz. İşçi sınıfının DİSK’ini düzenin icazet sınırları içerisinde yok etmeye çalışanlara karşı gelin hep beraber mücadele edelim diyoruz.” Greif işçileri işgal eylemleri başarıya ulaşana kadar sendika genel merkezini dönüşümlü olarak nöbet tutacaklar. İşçiler haklı olarak yanlarında görmedikleri sendikaya güvenmiyorlar. YDİ Çağrı okurlarını bir kez daha Greif işçilerini desteklemeye, dayanışmaya çağırıyoruz. 19.03.2014


Greif Hadımköy Fabrika işgali 39. Gününde hareketli saatler yaşandı. Greif Hadımköy Fabrikası işçileri direnişlerinin 39. gününde Sultanbeyli Ünsa fabrikasına gitti. İşçiler fabrika müdürü ve sivil polislerin engelleme girişimlerine rağmen fabrikaya girdi. Ünsa işçilerine üretimi durdurup direnişe katılma çağrısı yaptı. Direnişçi işçiler kamuoyuna yönelik şu açıklamayı yaptılar: “DİRENİŞ ATEŞİMİZ GREİF ( Ü N S A ) S U LT A N B E Y L İ FABRİKASINDA Haklı ve onurlu direnişimizi zafer kazanana kadar sürdüreceğiz. GREİF patronlarının dayattığı taşeron kölelik başta olmak üzere tüm kölelik uygulamaları son bulana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Haklı davamızı GREİF’e bağlı sultanbeylide ki ÜNSA fabrikasına taşıdık. Kazanıma ulaşana kadar da bütün GREİF fabrikalarına taşımaya devam edeceğiz. Şu an Sultanbeylide fabrika içinde eylemimize başladık. Yaşasın onurlu mücadelemiz. Ya taleplerimiz kabul edilecek Ya da bütün greif fabrikaları mücadele alanımız olmaya devam edecek. İşgal grev direniş! DİSK/Tekstil Sendikası Üyesi İşgalci GREIF İşçileri” Eylem devam ederken polis fabrika içinde, önünde yığınak yaptı. Polis şefleri işçilerin Ünsa işçisi olmadığı gerekçesiyle fabrikadan ayrılmalarını istedi. Yoksa gözaltına alma tehdidinde bulundu. Greif işçileri, yatırılmayan ücretlerinin yatırılmasını, sendika üyelerinin işten çıkarılmayacağı garantisinin verilmesini ve Ünsa’da sandık kurulmasını talep ettiler. Talepleri

karşılanana kadar fabrikadan ayrılmayacaklarını açıkladılar. Ünsa yönetimi işçileri direnişten uzak tutmak için bazı işçileri odalara kilitledi, bir bölüm işçiyi fabrika dışına çıkardı. Buna rağmen bir bölüm taşeron işçi sendikaya üye oldu. Greif işçileri, Greif yönetiminin “fabrikayı kapattım” manevrasına karşılık, direnişi Ünsa’ya taşıyarak yanıt verdiler. Direnişçi işlerin DİSK ile yaptığı görüşmeler sonucu DİSK Yönetim Kurulu bir açıklama yapmak zorunda kaldı. DİSK Yönetim Kurulu’nun açıklaması şöyle: “Konfederasyonumuza bağlı DİSK Tekstil sendikamızın üyesi Greif işçileri, taşeron sistemine ve sefalet ücretlerine son verecek bir toplu iş sözleşmesi için 39 gündür bir hak alma mücadelesi yürütmektedir. İşverenin direnişçi işçileri işten çıkarma ve fabrikayı kapatma yönündeki eylemleri ve söylemleri süreci kilitlemektedir. Bu nedenle Konfederasyonumuz ve konfederasyonumuza bağlı sendikaların gerçekleştirmiş olduğu direniş ziyaretlerinin ve dayanışmanın devamlılığı önemlidir. Greif ’te DİSK Tekstil üyesi işçilerin iradesini ve taleplerini yansıtacak bir toplu sözleşme için konfederasyon düzeyinde de sürecin takipçisi olunacak, gerekli girişimlerde bulunulacaktır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.” İşgalin 10.gününde Greif işçilerini ziyaret etme dışında herhangi bir şey yapmayan DİSK’in yaptığı açıklama olumludur. Ancak açıklamanın gereğini yerine getirilmelidir. DİSK Greif işçilerini bütün olanaklarını kullanarak destek

vermelidir. Bugün de Greif işçileri Tekstil Sendikası Genel Merkezinde nöbetlerini sürdürdü. Sendika başkanı Rıdvan Budak işçileri polise şikayet etti. Şikayet sonucu sendikaya gelen polisler kimlik kontrolü yaptı. Kızılbayrak gazetesi muhabiri Mehmet Ali Karabulut’u aranması olduğu gerekçesiyle gözaltına aldı. Karabulut akşam saatlerinde serbest bırakıldı. Rıdvan Budak “ofisime giremiyorum” iddiasıyla şikayetçi oldu. Bu şikayet üzerine üç Greif işçisi ifade vermek üzere karakola götürüldü. Sendika ağası işçilerin yerini kendi “ofisi” olarak görüyor!! Öğleden sonra işçiler Ünsa’da eylemlerine son verdi. İşçiler bugünkü eylemin bir uyarı eylemi olduğunu, taleplerinin arkasında olduklarını, Ünsa’da sendikaya üye olan, direnişe destek verenler üzerinde işten atma veya herhangi baskı olduğu takdirde eylemlerinin süreceğini açıkladılar. DİSK heyeti öğleden sonra Tekstil Sendikası Genel Merkezine gitti. Greif işçi temsilcileri ile bir görüşme yaptı. Temsilciler DİSK’in

Greif direnişine destek vermemesini eleştirdi. DİSK heyeti “bundan sonraki süreci konuşmaya geldiklerini” söylediler. Görüşme sonunda temsilciler DİSK Genel Merkezine geçti. Taşeron köleliğine başkaldıran Greif işçileri sadece kendileri için değil, işçi sınıfı için direniyor. Bu sorun sadece Greif işçilerinin sorunu değildir. İşçi sınıfının sorunudur. Greif direnişine destek vermek için işbaşına! 20.03.2014

DİRENİŞİMİZİN SON 1 HAFTASI ÜZERİNE BİLGİLENDİRME Haklı ve onurlu direnişimizin bu gün 47. günündeyiz. Son bir haftalık sürecimize dair bilgilendirme yapmayı direnişimizin başından beri sürdürdüğümüz açıklık ilkesinin gereği görüyoruz. DİSK Tekstil Sendikasında başlattığımız görev nöbetinden sonra DİSK yönetimi bizimle görüşme gerçekleştirdi. Yaptığımız görüşmede bundan sonra DİSK yöne-

timin GREİF sürecinde taraf olacağı belirtildi. DİSK, DİSK Tekstil ve GREİF işçileri temsilcilerinden oluşan bir komite oluşturularak toplu sözleşme sürecinin yürütülmesi kararlaştırıldı. Bu doğrultuda bazı adımlar atıldı. DİSK yönetimi atılan adımların daha sağlıklı yürütülmesi için DİSK Tekstilde başlattığımız görev nöbetimizi bitirmemizi istedi. Başlatılan süreci

önemsediğimizi göstermek için görev nöbetini sonlandırdık. Yönetimle yapılacak bütün görüşmeleri belirlenen komitenin sürdürmesine karar verdik. DİSK ve DİSK Tekstil yönetimine direnişimizin 10. gününde sunduğumuz taleplerin olduğu gibi geçerliliğini koruduğunu komitenin bu doğrultuda faaliyet yürütmesi gerektiğini ifade ettik. Hafta ba-

şında bir toplantı gerçekleştirerek yol haritası çıkarmayı kararlaştırdık. Fakat hafta başında DİSK yönetimi GREİF yönetimiyle bir görüşme gerçekleştirdiği için bizimle de bir gün sonra toplantı yaptılar. Salı günü yaptığımız toplantıya DİSK adına Arzu Çerkezoğlu, DİSK Tekstil adına Muzaffer Subaşı ve GREİF işçileri adına 4

Nisan 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

DİRENİŞ ATEŞİ ÜNSA’DA!

7


temsilci katıldık. Bir gün önce GREİF yönetimi ile yapılan görüşme bizlere aktarıldı. GREİF yönetiminin fabrikayı kapama kararı aldığını yönetimi bu karardan vazgeçirmek için çabaladıklarını ifade ettiler. GREİF Türkiye yönetiminin durumu genel merkeze bildireceğini, duruma göre bir kaç gün içinde tekrar görüşüleceği söylendi. DİSK yöneticileri ile yaptığımız toplantıda bu durumu müzakere ettik. Komitenin eylemli bir program açıklamasını istedik. Başta ÜNSA olmak üzere DİSK'in örgütlü olduğu bütün fabrikalara direnişle dayanışmanın taşınmasını, Uluslararası ilişkilerin devreye sokulmasını daha önce sunduğumuz taleplerin karşılanması doğrultusunda adım atılmasını istedik. DİSK adına katılan yöneticiler GREİF yönetiminin kapama konusundaki görüşünü beklememiz gerektiğini ifade ettiler. Olumsuz

bir görüş bildirmeleri durumunda başta ÜNSA'nın greve çıkarılması, ülke genelinde eylemli dayanışmanın örgütlenmesi, uluslararası ilişkilerin devreye sokulması olmak üzere eylemli bir sürecin örgütleneceğini ifade ettiler. GREİF yönetimi halan daha bir görüş bildirmemiştir. Süreci yürütecek komitenin bir an önce eylemli bir program oluşturması acil bir ihtiyaçtır. Dayanışma büyüyor. Direnişimizle dayanışma ülke genelinde ve farklı ülkelerde büyüyor. Dostlarımız kurdukları dayanışma platformları ile direnişimizin sesine ses katıyorlar. İSTANBUL, ANKARA, İZMİR, BURSA, ANTALYA,ANTAKYA başta olmak üzere bir çok kent'te dayanışma platformları oluşturuldu. ALMANYA ,FR ANSA ,İSVİÇRE başta olmak üzere bir çok ülkede dostlarımız direnişimizle maddi manevi dayanışma faaliyeti yürütüyorlar. Yaygınlaşan

dayanışma faaliyetleri bir kere daha gösterdi ki GREİF direnişi sadece GREİF işçisinin değil bütün işçi ve emekçilerin direnişidir. Dayanışma faaliyetleri ne kadar güçlenirse direnişimizin zaferi de o kadar hızlanacaktır. Bizler bunun inancı ve bilincindeyiz. Greif yönetiminin kapatma söylemi Direnişimizin başından beri GREİF yönetimi fabrikayı kapatacağını söylüyor. Her seferinde bir tarih açıklıyorlar. Açıkladıkları hiç bir tarihte kapatmak gibi bir girişim içine girmediler. Aksine işten atma saldırısını devreye soktular. Yaptıkları son açıklamaya göre 135 arkadaşımızı işten çıkardılar. GREİF yönetiminin taleplerini kabul etmezsek tekrardan kapayacakları tehdidini savuruyorlar. Ne hikmetse tehdit savurdukları bu günlerde çıkışı verilmeyen arkadaşlarımıza tebligat göndererek 2 gün içinde direnişi bırakarak

işbaşı yapmalarını, aksi halde tek taraflı olarak “iş akidlerini “ sonlandıracaklarına dair tebligat gönderiyorlar. Yeni bir oyunla direnişimizi parçalamaya çalışıyorlar. GREİF'a ait Türkiye'de ki 4 fabrikadan teknik donamı, iş kapasitesi, ve ürün kalitesi en yüksek fabrika Hadımköy fabrikasıdır. Üretilen ürünlerin %50 sinden fazlası burada üretilmektedir. Bazı özel işler bura dışındaki fabrikalarda yapılmamaktadır. Bu gerçeklik ortadayken GREİF yönetimi burayı kapamayı ne kadar göze alabilir? Direnişimizin başında dediğimiz gibi ya taleplerimiz kabul edilecek hepimiz işbaşı yapacağız. Ya da Türkiye'de ki bütün faaliyetlerini sonlandırıp öyle gidecekler. Bu sözümüzü tekrarlıyoruz. Son olarak ya kazanacağız ya kazanacağız başka yolu yok. DİSK Tekstil üyesi İşgalci GREİF İşçileri

Nisan 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

GREİF FABRİKASI KAPANIYOR MU?

8

Taşeron köleliğine başkaldıran Greif Hadımköy fabrika işçileri 10 Şubat’ta fabrikayı işgal etti. İşçilerin işgal eylemi 48 günü geride bıraktı. Fabrika yönetimi ile bu süre içinde herhangi bir anlaşma olmadı. Sayısı 44’ü bulan taşeronun kaldırılması, taşeron işçilerin kadroya geçirilmesi, 4 ikramiye ve ücret zammı konusunda işçilerin talepleri karşılanmadığı için işgal eylemi sürdü, sürüyor. Greif Türkiye yönetimi sunjut. com sitesine koyduğu açıklama ile fabrikanın kapatıldığını açıkladı. 135 işçinin iş akitleri tek taraf lı feshedildi. DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu’nun içinde olduğu bir heyet 25 Mart günü Greif yetkilileri ile görüştü. Görüşmede Greif yöneticileri ABD’deki yöneticilerle

görüşeceklerini ifade ettiler. Bu görüşmenin ardından Greif yönetimi tarafından bir açıklama yayınlanarak fabrikada üretimin kademeli olarak sonlandırılacağı açıklandı. Greif işçileri ise bu kararın direnişten çok önce alınan ve şirketin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bir hukuksal işlem olduğunu açıkladılar. Bu plana göre Greif yönetimi, Sunjüt ve Ünsa Çuval olarak iki ayrı şirket olarak faaliyetlerini sürdüren fabrikalarını Greif şirketi çatısı altında birleştirme kararı aldı. 2014 yılının başında bu yöndeki bilgiler fabrikada işçiler arasında konuşulurken birleştirme işleminin Mart ayında yapılacağı ifade ediliyordu. Greif işçileri, Greif yönetiminin işten atma, kapatma kararı ile dire-

nişin diğer fabrikalara yayılmasına engel olmaya ve yeni bir pazarlık marjı yaratmaya çalıştığını düşünüyorlar. Direnişçi işçiler sonuna kadar, talepleri kabul edilene kadar direnmekte kararlı. Direnişçi işçiler fabrikanın kapatıldığına inanmıyor. İşçiler

Hadımköy fabrikasının yaptığı üretimin diğer fabrikalar tarafından karşılanmasını mümkün görmüyor. Teknik donanım, üretim kapasitesi, ürün kalitesi bakımından Hadımköy fabrikasının bir eşi Türkiye’de bulunmuyor. 29.03.2014


GREİF, İŞGALİN MANİFESTOSU

FEN-İŞ' TEN GREİF'E İŞGALİN DİYALEKTİĞİ 2013'te Kazova özyönetim pratiği, Punto direnişi ve Fen-iş işgali özgünlükleri, yarattığı auro ve direnme gücü ve kararlılıklarıyla öne çıkan eylemler oldu. Olmaya

devam ediyorlar. Greif işgali bu birikimler üzerinden şekillendi. Önce Topkapı Şişe Cam, ardından Fen- iş işgali, Greif 'in izleyeceği yolu gösterdi. Greif buradan aldığı birikimlerle hem işgal pratiğinin, hem de direnişin boyutunu yükseltti. Greif taban örgütlenmeleri deneyiminde önemli bir atılım yaptı. 2008'den sonra taban örgütlenmeleri ağırlıkta refleksel bir kuruluş özelliği gösterdi. Yaygınlığıyla dikkat çekti. Greif'te bu süreç son derece koordineli yürütüldü. Uzun soluklu bir şekilde iyi örgütlendi. Her şeyden önce taşeronda çalışanları ihmal etmeyen bir tarzda kurulması ve 20 alt birim üzerinden biçimlenip, bir fabrika komitesi şeklinde üst organizasyon oluşturması önemlidir. Komiteler, sınıfa nüfuz eden, onun kolektif iradesini yansıtan, doğrudan demokrasiyi hayata geçiren bir yapıya dönüştü.

Greif işçileri, kapitalizmin ontolojisine yönelik son derece militan bir eylem olan işgal eylemine boyut kazandırdı. İşgal organizasyonu, dayanışma ağının örülmesi, iç örgütlenme, sendikal alanın birçok alanına müdahale, irade konsantrasyonu gibi alanlarda önemli başarılar gösterdi. İşgal süreci hem fabrika içinde, hem sınıfın diğer bölüklerinde anti- kapitalist bilincin oluşmasında ciddi katkılar sağladı. Komitelerin gücü ve sınıfın iradesini yansıtması ( devletten, sermayeden, sendikal bürokrasiden gelen) her saldırının boşa çıkarılmasını kolaylaştırdı. Greif işgali, toplu sözleşme sürecinin sınıf mücadelesinin en önemli süreçlerinden biri olduğunu gösterdi. Sendikal bürokrasinin kontrolünde yürütülen, hatta bürokrasiye bir düzeyde(sınıfın iradesini köreltmesi anlamında) güç veren toplu sözleşme sürecinin

işçi iradesiyle nasıl yürütülebileceği ortaya konuldu. Ekonomik mücadelenin hızla nasıl radikalleşebileceği Greif 'le pratik bir olgu haline geldi. Greif işgali, işçilere sendikaların gerçek sahibinin kendileri olduğunu ve sendikaların işçi sınıfın kalelerine dönüşmesinin yolunu ve yöntemini gösterdi. İşçi iradesi ve bu iradenin örgütlü ifadesi olan taban örgütlenmeleriyle işçi sınıfı, geleceğe yürüyebilir ve geleceği kazanabilir. Greif işgali, finans kapitalin yok edici bir saldırısı olan taşeronlaşmaya karşı sınıfın çaresiz olmadığını gösterdi. Taban örgütlenmeleri sublex yapısıyla, sınıfın içinde hızla kök salma ve sınıfın kolektif iradesini yansıtma özelliğiyle taşerona karşı sınıfın en temel silahıdır. Greif işgali, direnişin yaratıcı gücünü ortaya koydu. Direnişin muhteşem bir sanat ve bu sanatın üstatlarının " sıradan" işçiler olduğunu dostta düşmana gösterdi. Greif 'te işgalinin her günü manifestolaşıyor. Greif, sınıf mücadelesinde yeni bir momente geçişin simgesidir. Zentiva işgali ve Moda Çorap işgalleri, Greif'in açtığı yoldaki yürüyüşlerdir. 2014'te benzer ve daha kapsamlı direnişlerin gerçekleşmesi yüksek bir olasılıktır. Artık bir şiar: " İşgal, direniş, grev" pratik haline dönüştü. Şimdi bu pratikleri çoğaltmak ve daha da nitelikleştirmek gerekiyor. Greif işgali manifestolaşıyor. Sınıfın kolektif aklını, ruhunu ve pratiğini besliyor. 19.03.2014 Volkan Yaraşır

ÜÇÜ BİRARADA Ben üçü bir arada kahvesini içerken aklıma şu üç isim geliyor: Rıdvan Budak, Kazım Doğan, Eren Korkmaz. Dalton Kardeşler çizgi filmini seyrederken aklıma şu isimler geliyor: Aytekin, Ercan, Ramiz, Mehmet, Gökhan. Yalakacı derken aklıma üç isim geliyor: Suat, Tolga, Hilmi. Arkadaşını yarı yolda bırakanları duyduğum zaman aklıma: Şefik, Hüseyin, Murat geliyor. Televizyonda hayvan belgeselini görünce, içinde Çakallar varsa aklıma taşeronlar geliyor. Öyle uzaktan fabrikayı gözetip nerden saldıralım? Bir olay çıksın da polisler müdahale etsinler, korkak sırtlan-

lar gibi avlarımızı alalım diyorlar. Kanımızı emdiğiniz yetmedi mi? Buranın yöneticileri de kötü emelleri ortaya çıkmasın diye her türlü karalamaları yapıyor. Atilla, Sevinç, Fehmi, İskender, Ulaş yolsuzluklarınız ortaya çıkmayacağını mı sandınız? Aç kurtlar gibi gözünüz neden doymuyor? Kara toprak gözünüzü doyursun. Biraz şerefiniz, haysiyetiniz olsaydı buraya gelecektiniz, yüz yüze konuşacaktık. Korkak tavuklar gibi kümeste saklanmanıza gerek yok. Onurumuzu ve gururumuzu ayaklar altına almaya gerek var mı? Onur ve gurur sizde yok ki! Ne söylesek size dokunmaz uslanmazlar!

Biz çuval fabrikasında çalışıyoruz diye, çuval bacası gibi ağzımızı büzüp bağlayacağınızı mı sandınız? Sizin ihanetiniz bizim sesimizin daha da yüksek sesle çıkmasını sağlayacak. Eylemlerin, yürüyüşlerin, baskınların en ön safında yer alan cesur yürekli bayan Emel, sayın hocam Kader gibi en ön safta yer alacağız. Bizi susturacağınıza tarihin derinliklerine inen ihanetinizi temizleyin, işçinin seyyar satıcısı olmaktan vazgeçin. Sizi tarih hain, ihanet yazdıracağına, benim kalemimle kahraman olarak yazılın. Yoksa adınıza kitap dolu ihanetinizi, hainliği tarihin derinliklerine yazarım. K a n i ned i r? B eko ned i r?

Kürtçe’deki anlamını yazmamı ister misin? Rıdvan nedir? Budak nedir? Kürtçe’deki anlamını yazmamı ister misin? Kazım nedir? Doğan nedir? Kürtçe’deki anlamını yazmamı ister misin? Emel, Sevim, Hatice, Emine, Kader, İpek, Gönül Kürtçe’deki anlamının kahraman olduğunu biliyor musun? Kawa’nın çekici kafanıza inmeden, bir Newroz ateşi sizin için yükselmeden, kahramanlık destanını yazdırmaya başlayın! Ben de Kawa’cı olmaktan vazgeçeyim… Mart 2014 Greif işçisi Ahmet Mekin Demir

Nisan 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

Greif işgali, olağanüstü bir dönemin bütün birikimlerini dışa vurdu. 2008 sonrası, ağırlıkta lokal ve spontane gelişen eylem ve direnişler, sınıfın nesnel ve öznel şekillenişine önemli katkılar sağladı. Sınıf,bir toplumsal ilişkiler ağıdır. Kolektif bir ruh ve kolektif aksiyon gücüne sahiptir. Sınıflar mücadelesinin tüm boyutları ve enternasyonal karakteri sınıfın otonomisini şekillendirir. Sınıfsal antagonizmanın tarafı olma, sınıfın otonomisini kurar. Otonomi, bünyesinde sınıfın devrimci ve yıkıcı enerjisini taşır. Son 6 yıllık dönemde gerçekleşen her eylem ve her direniş, bugün yaratılan eylemlere esin kaynağı oldu. Dolaylı veya direkt eylemleri besledi. Her eylem sınıfın kolektif ruhuna güç verdi. 2012 ve 2013 taban örgütlenmelerinin yaygınlaştığı ve taşeronlaşmaya karşı başarılı ve etkili eylemlerin gerçekleştiği yıllar olarak dikkat çekti. İşyeri komiteleri biçiminde gerçekleşen taban örgütlenmeleri bu süreçte daha organizeli inşa edildi ve sınıfın iradesini daha geniş boyutta yansıttı. Aynı dönem son derece karizmatik ve etki gücü yüksek doğal işçi önderlerin doğumuna sahne oldu.

9


Kısa... Kısa...

HAKAN PLASTİK GF-Hakan Plastik’te Lastik İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan işçilerin sayısı 32’e ulaştı. Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesinde bulunan fabrika önünde işçilerin direnişi sürüyor. Patronun tüm baskılarına rağmen işçilerin direnişi ve fabrika içinde örgütlenme çalışması devam ediyor. PUNTO DERİ P u nt o D e r i ’ d e D e r i t e k s

Nisan 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

Sendikasına üye oldukları için işten atılan 82 işçinin direnişi sürüyor. Direniş 250 günü geride bıraktı.

10

FENİŞ ALÜMİNYUM

Çelik İş Sendikasının direnişe desteğini çekeceğini açıklaması üzerine Feniş işçileri Ankara’ya gitti. Sendikanın tutumunu kendileri ile konuşmak ve taleplerini iletmek için Çelik İş Sendikası genel merkezinde 6 gün boyunca kalan Feniş Alüminyum işçilerinin açıklamasını yayınlıyoruz. “Arkadaşlar,

Bizler 6 gün boyunca üyesi olduğumuz sendikamız Çelik-İş’in genel merkezinde nöbetteydik. Sendikamızın 30 Mart’tan sonra direnişten desteğini çekeceği Gebze Şube Başkanı Şerafettin Koç tarafından bizlere ifade edilmişti. Bizler de direniş devam ettiği sürece sendikamızın direnişin yanında olması gerektiğini, maddi desteğini sunmaya devam etmesini, özellikle işsizlik maaşı sonlandıktan sonra maddi desteğin daha yakıcı hale geleceğini belirtmiştik. Bu noktada olumlu bir cevap dönmeyince genel merkez ile görüşmeye gideceğimizi söyledik. Bu da haftalarca ötelendi, hatta gidemeyeceğimiz söylendi. Son gideceğimiz gün biz işçiler arasında gerilim çıkartarak sorun başka boyutlara getirilmeye çalışıldı. Bizler kararlılığımızı gösterdik, bu sorunun çözülmesi için Ankara’ya gittik. Görüşmeye topluca giden arkadaşlar adına 25 arkadaş nöbete kaldık. Ve altı gün boyunca taleplerimizi ileterek görüşmeler gerçekleştirdik. Gittiğimiz ilk gün sendikamızın bir işyeri olduğu ifade edilerek bizler çıkartılmak istendik. Görüşmeler sonuçlanana kadar sendikamızda kalacağımızı söyledik ve kararlı bir duruş sergiledik. Sendikamızın 24 saat açık tutulmasını ve ihtiyaçlarımızın karşılanmasını kabul ettirdik. Aylardır Feniş’te direnen işçiler olarak toplantılarda konuştuğumuz taleplerimizi sendikanın genel merkezine ilettik ve görüşmelerimiz başladı. Yapılan toplantılarda taleplerimiz görüşüldüğü gibi direniş sürecinde yaşanan aksamalar ve alınan kararları boşa düşüren engelleyici tutumlar üzerine de konuştuk. Yapılan görüşmeleri sonuçlarıyla birlikte aktarıyoruz: 1- Kazanana kadar devam etmek istediğimizi, direniş devam ettiği sürece sendikanın eylemlerimizde yanımızda olması gerektiğini ve maddi destek sunmayı sürdürmesini, işsizlik maaşı bittikten sonra direnişe devam edenlere maaş bağlanmasını talep etik. Çelik-İş Genel Merkezi direniş devam ettiği sürece yanımızda olacağını, maddi desteğini sürdüreceğini açıkladı. Bu yönlü bir açıklama internet sitesinde yer aldı ve direnişteki ar-

kadaşlara mesaj çekildi. Direniş sürdüğü sürece direnişin ihtiyaçlarının giderlerine göre ek katkı sunulacağı karara bağlandı. Direnişte olanlara maaş, yardım vb. isimle maddi destek verilmesi ile ilgili sürecin ilerleyen seyrine göre bir cevap verileceği söylendi. Sorunun en kısa zamanda çözülmesi için de yapılacakları hızlandırmanın çabasında olacakları eklendi. 2- A l a ca k l a rı m ız ko n u sunda çalışma yapan Çalışma Bakanlığı, Hak-İş, Çelik-İş ve TBB’den oluşan komisyonun çalışmalarının ne durumda olduğunu inceledik. Bu kurumların her biri ile görüşme gerçekleştirdik. 3 Mart’ta bir rapor hazırlanmış olmasına rağmen 2 haftayı aşkın bir süre hiç kimsenin imzalamadığını ve yakın bir tarihte sendikanın gündeminde olmadığını fark ettik. Kaldığımızın ilk günü bunun peşine koşturduk. Birkaç saat içinde bütün imzalar atıldı, hatta kurumlar kısmen yan yana gelip görüşmüş oldu. Yaptığımız görüşmelerde bu raporların tek başına işlevsiz olduğunu anlamış olduk. Görüşmeler var denilerek aylardır bizi bekletmekten, sonuç almamızı geciktirmekten başka bir işe yaramamıştır. Bir kez daha görülmüştür ki bizlerin direnişini bugüne kadar yapılan görüşmeler değil, yaptığımız etkili eylemlerdir. 3- Bundan sonraki planımızın Feniş’in çalıştırılması olduğunu sendikanın genel merkezine söyledik. Yapılan görüşme ve toplantılarımızın bir gündemi de Feniş’in çalıştırılmasıydı. Gebze şube tarafından bunun çok defa engellendiğini de toplantılarda belirttik. Sendikanın genel merkezi yapılabildiği takdirde üretime başlamanın görünen en iyi çözüm olacağını ifade etti. Bizler de üretimi gerçekleştirebileceğimizi söyledik. Üretime başlamanın zeminlerini oluşturacak ön çalışmayı başlatmak yönlü karar alındı. En kısa zamanda üretime başlamanın planını oluşturacağız. 4- Çelik-İş Gebze Şube’nin ve genel merkezin örgütlü olduğu fabrikalarda Feniş ile dayanışma fonu oluşturmak veya destek ziyaretleri ve eylemleri gerçekleştirmek yönlü herhangi bir çabası olmamasını eleştirdik.

Bunun için Gebze şubeyi beklemeden direnişteki işçiler adına Gebze’deki fabrikaları dolaşacağımızı, diğer iller için de genel merkezin çaba içerisinde olması gerektiğini söyledik. 5- Görüşmeler sırasında bir şey daha ortaya çıkmıştır. İlk başta sendika üyesi işçilerin dava masraflarının işçilerden alınmayacağı, sendikanın üstlendiği belirtilmişti. Sendika üyesi olmayanlardan alınacaktı. Geçtiğimiz haftalarda sendika avukatı Jan Aras Arslan, Gebze Şube Başkanı Şerafettin Koç ile gelerek alınacak işsizlik maaşından %10 para talep ettiğini söyledi, hatta daha sonrasında gerekirse icra yoluyla da olsa alacağını söylemiştir. Gebze şube başkanı da avukatın bu talebinin karşılanması gerektiğini ifade etmiştir. Sendikanın genel merkezi haberdar olmadığını söyledi. Görüşmelerimiz sırasında avukata herhangi bir para ödenmeyeceği, bu konuda avukatın aranarak bilgilendirme yapıldığı sendika genel merkezi tarafından ifade edildi. 6- Direniş sürecinde birçok kez olduğu gibi Ankara’daki sendikada tuttuğumuz nöbet eylemi sırasında da Gebze şubenin birçok şeyi teşhir olmuştur. Bizler sendika genel merkezine giderken bizlerin önüne geçen ve bizleri birçok kez tehdit eden Gebze şube başkanını tanımadığımızı söyledik. Bundan sonra Feniş direnişi adına direniş komitesinin sendikanın genel merkezi ile doğrudan muhatap olacağını söyledik. Direnen Feniş Alüminyum işçileri adına direniş komitesinden belirlenecek arkadaşlar sendika genel merkezi ile görüşmeleri sürdürecektir. 7- Son olarak kararlarımızın hayata geçmediği ve taleplerimizle ilgilenilmediği görüldüğü takdirde sesimizi ve gücümüzü daha da büyüterek genel merkeze yeniden geleceğimizi ifade ettik. Arkadaşlar, Direnişimizde 200 günü geride bıraktık. Direnişimizin kazanması için mücadelemizi ve sınıf dayanışmasını büyütmeliyiz. Direnen Feniş Alüminyum işçileri daha da kenetlenmeli ve kararlılığını ortaya koymalıdır.” Mart 2014


Berkin Elvan, 15 Haziran 2013 sabahı ekmek almak için evden dışarı çıktı. Okmeydanı’nda Gezi Direnişi kapsamında yapılan bir eylem vardı. Polis hedef gözeterek gaz attı. Berkin gaz kapsülü ile kafasından vuruldu. Ağır yaralandı, hastaneye kaldırıldı. Berkin 269 gün yoğun bakımda, yaşam mücadelesi verdi. 269. günün sabahında saat 07.00’de yaşam mücadelesini kaybederek toprağa düştü. Berkin’i katledenler, hastane önünde bek leyen arkadaşlarına, dostlarına, yoldaşlarına saldıranlardır. Berk i n’ i kat leden ler Uğ ur Kaymaz’ı, Ceylan Önkol’u, Enes Ata’yı katledenlerdir. Gezi Direnişi sırasında Ali

İsmail ’ i, Ethem’ i, Mehmet’ i, Medeni’yi, Abdullah’ı, Ahmet’i k a t l e d e n d e v l e t , B e r k i n’ i katletmiştir. 14 yaşında Berkin’i vuranları, sanık sandalyesine çıkarmak için hiçbir adım atmayan devlete öfkemiz büyük. Tarihi katliamlarla anılan faşist devlete kinimiz büyük. Berkin’i katledenlere öfkemiz büyük. Berkin Elvan için yüz binler sel olup Okmeydanı’na, Şişli’ye aktı. Berkin’i uğurlamak için yüz binlerce kişi Okmeydanı’nda toplandı. Okmeydanı’nda toplanan yüz binler Berkin’in cenazesinin gömüldüğü Feriköy mezarlığına yürüdü. Yürüyüş saatler sürdü. Yüz binler Şişli Meydanı’na ulaştığında, burada da yüz binler toplanmıştı.

Yüz binlerin Berkin’i katleden polislere öf kesi vardı. Berki’ni katleden polisler hakkında hiçbir soruşturma yapmayan hükümete öfke vardı. Bu öfke Berkin’in yaşam mücadelesini kaybetmesi ile açığa çıktı. Öf ke sloganlara da yansıdı: “Berkin’in katili AKP’nin polisi!, Katil polis!, Katil Erdoğan!, Hükümet istifa! Katil var!, Hırsız var!” Bu sloganlar yanında; “Katil devlet hesap verecek!, Faşizme karşı omuz omuza!, Berkin Elvan 15’inde bir fidan!” sloganları da sıklıkla atıldı. Y Dİ ÇAĞR I okurları olarak bizler de Berkin’in uğurlama yürüyüşüne yerimizi aldık. Flamalarımızla yürüdük. “Berkin’in katili faşist TC devleti!, Faşist devlet yıkacağız elbet!, Katil

devlet hesap verecek!” sloganlarını haykırdık. Berkin toprağa verildikten sonra Taksim’e yürümek isteyen binlerce kişiye, Osmanbey/Pangaltı’da barikat kuran polis saldırdı. Plastik mermi, tazyikli su, gaz bombası, biber gazı ile yapılan saldırıda yaralananlar, gözaltına alınanlar oldu. Polis ile çatışma geç saatlere kadar sürdü. Yürüyüşün geneline anti AKP hava egemendi. Hükümeti hedeflemek yetmez! Hükümet yanında kapitalist sistemi de hedef lemek gereklidir. AKP hükümeti gider başka hükümet gelir, kapitalist sömürü sistemi varlığını sürdürür. Bu nedenle sorun hükümet sorunu değil, sistem sorunudur. 12.03.2014

Nisan 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

YÜZBİNLER BERKİN’İ UĞURLADI

11


Nisan 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

VORARLBERG –AVUSTURYA’DA BERKİN ELVAN'I UĞURLAMA YÜRÜYÜŞÜ

12

Avusturya'nın Vorarlberg eyaletinde devrimci, demokrat, sosyalist ve Alevi dernekleri bir araya gelerek Berkin Elvan'ı anarak son yolculuğuna uğurladılar. Akşam saat 18'de bir araya gelen kalabalık, Gezi Parkı direnişinde hayatlarını kaybeden insanlarımızın resminden oluşan bir pankart arkasında, dövizler elde yürüyüşe geçti. Yürüyüş mesafesi kısa tutulmuştu. Yürüyüş başlangıç yerinden miting alanına varana kadar kitle hiç susmadı. Hep bir ağızdan Türkçe ve Almanca şu sloganları haykırdılar: Berkin Elvan ölümsüzdür! Her yer Taksim! Her yer direniş! Susma sustukça sıra sana gelecek! Yaşasın hakların kardeşliği! Berkin umut, Berkin direniştir! Yaşasın enternasyonal dayanışma! Miting alanına vardığımızda Berkin Elvan'ın resmiyle donatılmıştı alanda bir köşe. Bunun yanında bir ekmek konmuştu, mumlar yakılmış, yerler karanfillerle bezenmişti. Gezi Parkı direnişinde hayatlarını kaybeden insanlarımızın resminden oluşan pankartı da yine miting alanında en öne koyulmuştu. Miting alanında kitle hep bir ağızdan sloganlarını haykırıyordu. Konu ile ilgili çıkardığımız Türkçe bildirimizi dağıttık. (Bildiri ekte) M it i ngde ç e şit l i k u r u mlar adına konuşmalar yapıldı. Konuşmaların ardından Gezi Parkı direnişinde hunharca katledilen insanlarımızın adları tek tek çağrıldı ve kitle hep bir ağızdan yaşıyor diye haykırdı. Bir dakikalık saygı duruşunun ardından mi-

ting bitirildi. Eyleme esas olarak Türkiyeli 400’e yakın insan katıldı. Yür üy üşe kat ı la n kur u mlar; Tohum Kü ltür Merkezi Vorarlberg, Anadolu Hak lar Federasyonu Vorarlberg, Sosyalist Gençlik, Avusturya Komünist Partisi, Vorarlberg Alevi Kültür Merkezi, Lauterach Alevi Cem Kültür Derneği, Doğu İsviçre Alevi dernekleri, Friedrichshafen A le v i Der ne ğ i, Y Dİ Ç a ğ r ı Vorarlberg okurları. Yürüyüşe katılan YDİ Çağrı okuru 15.03.2014

BERKİN’İMİZİ KATLEDEREK HAYATIMIZI ÇALDILAR!

2013 May ıs sonunda Gezi Parkı'nın yıkılmasına karşı yapılan eylemler sürecinde başından vurularak yaralandı Berkin Elvan. Gezi Parkı protestosu eylemleri sürecinde bir dizi insanımız hayatını kaybetti. AKP polisinin saldırıları sonucu binlerce insan yaralandı, yüzlerce kişi gözaltına alındı. Aynı zamanda AKP’nin İstanbul’da estirdiği teröre karşı, İstanbul dışında da protestolar yayılmaya baş¬landı. Taksim Gezi Parkı’nda başlayan direniş ülke¬nin dört bir yanına yayıldı. AKP iktidarı doğayı yıkıma uğratan ve toplumu nefessiz bırakan kapitalizmin yıkıcı süreçleriyle sermayeye yeni alanlar açarken, kentin gerçek sahiplerine ise acımasızca saldırıyordu. Şehirler gaz bulu¬tu ile kaplanıyor, faşist düzenin polisi halka azgınca saldırıyordu. Taksim Gezi Parkı’nda bir

çevre duyarlılığı eylemine vahşice saldırılması sonrasında başlayan eylemlerde toprağa düşenler oldu. Gezi Parkı direnişçilerine karşı polis Avrupa’nın bir dizi ülkesinde yasak olan FN-303 silahı kullanıyordu. FN-303 silahı birçok Avrupa ülkesinde ölümcül silahlar kategorisine alınarak yasaklanmıştır. Avrupa ülkelerinde yasaklanan ve ölümcül olduğu belirtilen bu silahı polisin öğrencilere karşı kullanması AKP Hükümetinin topluma bakışını gösteren tehlikeli ve düşündürücü bir örnektir. Henüz daha on dört yaşında gencecik bir çocuktu Berkin Elvan. Berkin gözlerinde geleceği, umudu taşıyordu. Umudu katlettiler, bir çocuğun çocukça büyümesini engellediler, katlettiler. Büyük insanlık her geçen gün katlediliyor faşist zorbalarca. Berkin Elvan artık aramızda yok. Berkin'in hayatını çaldılar, onu, bu asalak sömürücü sistemi savunanlar, yönetenler katlettiler. Sabah kahvaltı yapmak için bakkala ekmek

almak için gitti. Ekmeği alamadan, kahvaltısını yapamadan yaralandı. Polislerin attığı gaz mermisi Berkin Elvan'ın başına isabet etti. Berkin Elvan başından aldığı gaz mermisinin darbesinden dolayı tam 269 gün yoğun bakımda komada yattı. Tam 269 gündür Berkin Elvan komadaydı. Berkin yaralandığında tam 45 kiloydu, hayatını kaybettiğinde ise 16 kiloya düşmüştü. Berkin’in katili iktidardaki hükümet, onun polisidir. Ama bu guguk devletinde bu cinayet ile ilgili henüz açılmış bir soruşturma bile yoktur. Ancak dün 30’dan fazla kentte yapılan protesto eylemlerinden sonra bugün 4 polis konu ile ilgili olarak ifadeye çağrılmıştır. Berkin’in ve diğer canlarımızın katili T.C. devletinden hesap sorulmalıdır. Gün AKP-faşizmine karşı mücadele günüdür. Gün AKP faşizmine karşı mücadele ile sömürü sistemine karşı mücadeleyi birleştirme günüdür. Görev, uyuyan devi uyandırma ve işçi sınıfını örgütlemedir. Gün örgütlenme ve mücadele günüdür. Bensiz olmaz deme, sen olmasan biz bir eksiğiz. Mücadele eden kaybede¬bilir, mücadele etmeyen en baştan kaybetmiştir. Bulunduğumuz her yer bize Taksim, her yer direniş! Ve Mücadeleye omuz omuza devam! Bu düzeni ancak devrim temizler. Ellerimize devrim süpürgemizi alarak, işçi sınıfı öncülüğünde demokratik halk devrimi ile temizleyebiliriz. Körükle devrim ocağını tavı gelen demire sen de vur! Ya barbarlık, Ya SOSYALİZM! Vorarlberg YDİ ÇAĞRI Okurları 13.03.2014


8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ KADIKÖY’DE KUTLANDI 9 Mart Pazar günü, “Kadınız isyandayız – Kurtuluşumuz için alanlardayız” şiarıyla 8 Mart Kadın Platformun örgütlediği yürüyüş ve mitinge binlerce kadın katıldı. Haydarpaşa Numune Hastanesi önünde toplanan kadınlar, mitingin yapılacağı Kadıköy İskele Meydanına yürüdü. Yürüyüş ve mitinge: Feministler, Anarşist kadınlar, İmece Ev İşçileri Sendikası, Gökkuşağı Kadın Derneği, SKM, YDK, İlerici Kadınlar Derneği, Feminist Kadın Çevresi, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, AKADER Kadın Faaliyeti, Halkevci Kadınlar, EMEP’li Kadınlar, ÖDP'li Kadınlar, SDP'li Kadınlar, DİP'li Kadınlar, HAK-PAR, SDH, TMMOB, DİSK ve KESK'in kadın komisyonları katıldı. Miting programı tüm kadın örgütleri kortejlerinin alana girmesiyle başladı. Mitingde ilk konuşma 8 Mart Kadın Platformu adına yapıldı. 8 Mart'ın tarihine ve önemine vurgu yapan Platform sözcüsü: Bu günün erkek egemenliğine ve kapitalizme karşı özgürlük ve kurtuluş mücadelesi

olduğunu, 8 Mart’ın kadınların ezilmeye, sömürülmeye, eşitsizliğe karşı isyan ve direniş günü olduğunu vurguladı. İstanbu l Kadın Platformu adına yapılan konuşmadan sonra, Taksim Gezi direnişi sözcüsü olan Mücella Yapıcı söz aldı, Yapıcı konuşmasında; "Ben hepiniz gibi sade bir kadınım. Ne yazık ki profesör, doktor olamadım. Bu lakabı bana Tayyip verdi. Sonra da 'örgüt lideri' dedi. Ben, bütün kimliklerimden kurtularak, sadece bir kadın, ama feminist ve sosya-

list bir kadın olarak buradayım. Erkeklikle hesaplaşmayan hiçbir parti, hiçbir siyasi görüş devrim yapamaz" diyerek, tüm kadınların gününü kutladı. Yapıcının konuşmasından sonra Kardeş Türkülerin kadın sanatçıları sahne alarak, güzel ezgileriyle kadınları coşturdular. Bu mini konserden sonra Mitinge katılan HDP Eşbaşkanı Sebahat Tuncel yaptığı konuşmada kısaca; ezilmenin kadınların kaderi olmadığını, kadınların karar mekanizmalarında oldukları sürece, değişim-

lerin, devrimin olduğunu söyledi. Erkeklere de çağrı yapan Tuncel; erkek kadınla yoldaş olacaksa, ona saygı duymayı bilmesi gerektiğini, kadınların bir günü olduğunu, onu da erkeklere vermeyeceklerini ve erkeklerin özgürlüğünün yolu, kadınların özgürlüğünden geçtiğini vurguladı. Biz, Yeni Kadın Dünyası olarak yürüyüş ve mitingde yerimizi aldık. Hazırlamış olduğumuz “Kadının kurtuluşu bu sömürü düzeninde olmaz! Gerçek kurtuluş Devrimde ve Sosyalizmde” yazılı pankartımızla, kortej oluşturduk. Yeni Kadın Dünyası, YDİ Çağrı ve ICOR flamaları taşıdık. Yürüyüş boyu attığımız sloganlardan birkaçı şunlardı: Kahrolsun erkek egemen sistem! Erkek vuruyor, devlet koruyor! Eşit işe eşit ücret!, Görülmeyen emek sesini yükselt! Erkeklerin sevgisi günde 5 kadın öldürüyor! Vb. Miting alanında, hazırlamış olduğumuz 8 Mart bildirilerinden dağıttık, fakat havanın soğuk ve yağmurlu olması nedeniyle kadın dergimiz olan Dört Duvar’ın satışını yapamadık. 10.03.2014

8 Mart Mersin’de binlerce kadının katılımı ile kutlandı. Mersin Kadın Platformu’nun düzenlediği yürüyüşe kadınlar, Taş Bina önünde “Kadınız isyandayız, kurtuluşumuz için alanlardayız” pankartı arkasında sloganlar atarak yürüyüşe geçtiler. BDP’li kadınların katılımı oldukça yoğundu. Abdullah Öcalan’a özgürlük sloganlarının sık sık atıldığı kortejde kadınlar, kadı n üzerindek i şiddete karşı sloganlar attılar. “Çocuk gelinlere hayır!” dövizleri dikkat çekiyordu. “Erkek vuruyor devlet koruyor!” “Devlet elini bedenimde çek!”, ”Jin Jiyan Azadi”.. sloganları atıldı, dövizler taşındı. Kadın Platformu adına okunan basın açıklamasında, 8 Mart’ın tarihi geçmişine değinildi. 16 saatlik işgünün 10 saate indirilmesini isteyen kadınların, patronların desteği ile polis tarafından bir fabrikaya kilitlendi ve çıkan yangın sonucu 129 kadın yanarak katledildi. Bu katliamdan sonra 2. Uluslararası Sosyalist Kadınlar

Konferansında Clara Zetkin’in önerisi ile 8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü olarak kabul edildi. Açıklama da şunlar söylendi: “Egemenler egemenliklerini sürdürebilmek için bütün politikalarını, bütün uygulamalarını öncelikli olarak kadınları tahakküm altına alarak onların tüm yaşam alanlarına saldırarak yapmıştır. AKP iktidarının da tüm hedefinin kadınlara

saldırmak olduğunu, 11 yıllık iktidarı boyunca kadınların adeta kuluçkaya yatmalarını söyleyerek, kaç çocuk doğurup doğurmayacağını kadınlara buyurmuş, kürtaj yasası ile kadınların beden bütünlüklerine müdahale etmiş, LGBT bireylerini toplumda yok saymakla, hasta bireyler olarak saymakla kalmamış, onlara yönelik nefret cinayetlerini desteklemiş, bunun yanında kadın tecavüzcü

ve tacizcilerini korumuş, küçük yaşta kız çocuklarının çocuk gelin olmalarına neden olmuş, çocuk istismarcılarını bizzat kendi yargısı ile aklamıştır.” Açıklamada Suriye de yürüyen savaşta binlerce insanın katledildiği, bu savaşın da sorumlusunun AKP iktidarı olduğu söylenilerek, Roboski deki katliamın da sorumlusu AKP iktidarıdır denildi. Mitinge katılan HDP Eşbaşkanı milletvekili Sebahat Tuncel de bir konuşma yaptı. Tuncel, “8 Mart sadece kadınların yan yana geldiği bir gün değil, direnişin mücadelenin adıdır. 8 Mart’ı yaratanlar direnerek yaratmışlardır. Kadınlar dünyanın yükünün %70 ini omuzlarımızda taşırken, refahın yalnızca %1’inden faydalanıyoruz.” Diyerek seçim sürecindeki linç saldırılarına değindi. LGBT bireyleri adına bir kişi de üzerlerindeki baskıyı anlatan bir konuşma yaptı. 09.03.2014 YDİ Çağrı/Mersin

Nisan 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

ULUSLARARASI EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ COŞKU İLE KUTLANDI

13


BERLİN’DE MERKEZİ 8 MART YÜRÜYÜŞÜ!

Berlin’de bu yıl 70 kadar örgütün ortaklaşa çağrı yaptığı merkezi 8 Mart yürüyüşü 3000’i aşkın bir kitlenin katılımıyla gerçekleştirildi. Bu 8 Mart yürüyüşü belki de son yirmi yılın en kitlesel katılımına sahip olması açısından önemliydi. Uzun yıllardan sonra yeni bir girişim olması açısından önemliydi. Diğer taraftan ama, yanlış okumadınız: 70 kadar kurum ve kuruluş merkezi olarak çağrı yapıyor ve bunların içerisinde Sol Parti “die Linke” ve Yeşiller gibi partiler ve GEW gibi sendikalar var... Kadın mücadelesine sahip çıktığını söyleyen büyüklü küçüklü ne kadar grup

varsa, hemen hepsi bu yürüyüşte bir şekilde temsil ediliyordu. Buna rağmen katılımın 3000 de kalması ve bizim bunu bile son yılların en kitlesel katılımlı 8 Mart yürüyüşü olması nedeniyle olumlu değerlendirmemiz tabii ki düşündürücüdür. Ve yine dikkat çekici olan, geçmişteki salt kadınların inisiyatifinde ve salt kadınların katılımıyla yürüyüş hakkındaki tartışmaların tepetakla yuvarlanıp gitmiş olmasıdır. Bağımsız kadın grupları ve kadın hareketi o kadar güç kaybetmiş durumdadır ki, 8 Mart’ın baştan sona kadınların inisiyatifinde gerçekleşmesi haklı talebini dahi kabul ettirme ve pra-

tiğe geçirmede zorlanmaktadırlar. Bunun böyle olduğu bu yürüyüşte çok açıktı. Yürüyüş kadın-erkek katılımlı karma yürüyüştü ve kadın ağırlıklı bir yürüyüş bile değildi, çünkü erkeklerin katılımı en az yarı yarıyaydı. Yine ilginç olan, salt kadınlardan oluşan bir tek bloğun dahi olmamasıydı. “St i l lov i ng fem i n i zm” – Feminizmi sevmek! ana şiarıyla gerçekleşen bu yürüyüş, ne yazık ki bağımsız kadın hareketinin ve devrimci pozisyonların oldukça geriletilmiş olduğu, Sol Parti ve Yeşiller gibi düzen partilerinin ve diğer reformist örgütlerin gölgesinde gerçekleşen bir yürüyüş

oldu. Bu kadar çok sayıda örgütün sadece 3000 kişilik bir kitleyi harekete geçirebilmiş olması da hareketin ne kadar zayıf olduğunun göstergesiydi. Herşeye rağmen, kitlesel katılım açısından uzun yıllardır bir ilki oluşturan bu yürüyüşün emekçi kadınların hak ve özgürlük mücadelesinin yeniden ayakları üzerine dikilebilmesi açısından ileri dönük bir ilk adım olması umudu ve gayretimizle sesleniyoruz: YAŞASIN 8 MART – Yaşasın Emekçi Kadınların Uluslararası Mücadele Günü! Berlin’den YDİ Çağrı Okuru 9 Mart 2014

Nisan 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

AMED’DE NEWROZ YÜZBİNLERİN KATILIMIYLA KUTLANDI!

14

Amed halkı 2014 Newroz’unu çoşkuyla kutladı. Amed tarihi günlerinden birini daha yaşadı. Amed’de Newroz hazırlıklarına günler öncesinden başlandı. 21 Mart sabahı, Bağlar ilçesinde bulunan Newroz Parkına kitleler akmaya başladı. Yoğunluk nedeniyle insanlar yaklaşık iki kilometre mesafede araçlardan inerek yaya olarak Newroz meydanına yürüdü. Newroz parkı ve çevresinde, devletin üniformalı kolluk güçleri yoktu. Sivil polisler ve işbirlikçileri alanda yerlerini almışlardı. Bir polis helikopteri, Newroz Parkının üzerinden düzenli uçuşlarını yapıyordu. Saat 11.00 sularında savaş uçakları peş peşe adeta Newroz katılımcılarına gözdağı verircesine havalanıyordu. Newroz alanı, Newroz kutlu olsun pankartları ile donatılmıştı. Newroz kutlamalarına gelenlerin büyük bölümü yöresel kıyafetlerle kutlamalara katıldı. Bu yıl Newroz kutlamalarına katılmak için Amed dışından ve yurtdışından küçümsenmeyecek oranda bir katılım vardı. Amed Belediye Başkanı Osman Baydemir veda konuşması yaptı ve barışın mimarlarına teşekkür etti. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın görüntülü mesajı dinlendi. Bayık, AKP hükümetinin Abdullah Öcalan’ın 2013 Newroz’unda başlattığı çözüm sürecinde müzakere zeminini boşa çıkardığını, bu Newroz’da da yine umutlu olduklarını, hiçbir zaman umutlarının tükenmediğini, Türkiye’de demokratikleşmenin gelişmediğini ve Kürt sorununun çözülmediğini, böyle bir dönemde Newroz’a girdiklerini belirtti.

Bununla birlikte kazanımlarımız var diyen Cemil Bayık, “şimdi kimin barış istediği ve sorunun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümünü istediği ortaya çıktı” dedi. Türkiye’de demokratikleşme ve Kürt sorunun çözümü için Öcalan’ın özgür olması gerektiğini söyleyen Bayık: “Önder Apo ve cezaevlerindeki siyasi tutsakların serbest bırakılması gerekiyor, bunun zamanı gelmiştir. Hatta geç kalınmıştır. Aksi halde sorunlar daha da ağırlaşacak” dedi. Amed Newroz kutlamasında, müzik gruplarının sahne almasının yanı sıra, Ahmet Türk, Gülten Kışanak, Fırat Anlı, Ertuğrul Kürkçü konuştu. Yurtdışından gelen kimi delegasyonların mesajlarına yer verildi. Abdullah Öcalan’ın Newroz kutlamasına gönderdiği mektubun Kürtçesini Pervin Buldan ve Türkçesini de Sırrı Süreyya Önder okudu. Abdullah Öcalan’ın ikinci Newroz mektubunda „barış“ arzusu ön planda yer alıyordu. Öcalan, “Şu ana kadar yürütülen

bir diyalog süreciydi ve önemliydi. Bu süreçte iki taraf da birbirlerinin iyi niyetini, gerçekçiliğini, yeterliliğini test etmiştir. Bu testten hükümetin ağırdan alma, tek taraflı yürütme, yasal temelden kaçınma ve uzatma tutumuna rağmen iki taraf da barış arayışından kararlılıkla çıkmıştır” dedi. Geçen bir yıllık süre içerisinde tarafların birbirini denediği doğruydu. Öcalan şöyle devam ediyordu: “Önümüzde en yakıcı bir şekilde cevap bekleyen şey, birbirini tekrarlayan darbelerle mi, yoksa tam ve radikal bir demokrasiyle mi yola devam edeceğimiz sorusudur. Son Newroz’dan bugüne yaşadığımız güncel somut durum tam da çatallaşmaya başlayan bu yol ayrımını ifade etmektedir. Ya son 200 yıllık kapitalist moderniteye dayalı komplocu-darbeci rejim kendini yeniden restore ederek sürdürecektir ya da tarihsel rotasına oturtulmuş Türk-Kürt ilişkileri en kapsamlı demokratik re-

formlardan geçerek demokratik anayasal bir rejimle komplocudarbeci mekanizmaları parçalayarak çözümlenecektir. Bütün ara yollar ve geçici biçimler artık miadını doldurmuştur.” Gülen Cemaati ile AKP’nin iktidar kapışmasını, RTE paralel yapı ve darbe girişimi olarak adlandırıyor. Öcalan’da iktidar kapışmasında, Gülen cemaatinin hamlelerini darbe olarak nitelendiriyor ve darbelere karşı çözümün demokraside olduğunu belirtiyor. Darbelere karşı çıkmak ve demokrasiden yana tavır takınmak elbette doğrudur, ama bu demokrasinin nasıl bir demokrasi olduğu da sorgulanmalıdır. Elbette bir yıllık dönem içerisinde çatışmanın durması ve çözüm sürecine girilmesi olumludur. Çünkü gelinen aşamada, Kürt halkının kimi demokratik taleplerinin gerçekleştirilmesi için mücadele merkeze konmuştur. Bu amaçlar için bir savaşın yürütülmesi gerekli değildir. Bu anlamda akan kanın durması olumludur. En alt düzeyde Kürt halkının kimi doğru ve haklı taleplerinin gerçekleştirilmesi Kürt sorununun gerçek çözümü değildir. Gerçek çözüm devrimi gerektirir. Zoraki birliğin ortadan kaldırılması devrim işidir. AKP ile Türkiye gerçek anlamda demokratikleşemez. Kürt halkının haklı ve doğru demokratik taleplerini sahipleniyoruz, destekliyoruz. Ama Kürt halkına verilen yanlış bilince ve bilinçlerin karartılmasına karşı da mücadele etmek görevimizdir. Amed’den YDİ Çağrı Okuru 22 Mart 2014


İstanbul’da Newroz yüz binlerce kişinin katılımıyla Kazlıçeşme alanında yapıldı. 23 Mart Pazar günü sabah saatlerinden itibaren yüz binlerce insan Kazlıçeşmeye aktı. YDİ Çağrı okurları Newroz’a kortej kurarak katıldı. Yoğunluk n e d e n i y l e To p k a p ı ’ d a n Kazlıçeşmeye giden yol ayrımında pankartımızı, flamalarımızı açarak Kazlıçeşme Newroz alanına yürüdük. “Newroz piroz be! Savaşa son! Barış sürecine evet! Gerçek çözüm halkların iktidarında!” pankartı açtık. Pankartımız arkasında kortej kurduk. “Bıji Newroz’ Biji sosyalizm! Kürdistan faşizme mezar olacak! Kurdistan goristan, jıbo faşistan!, Halkların kardeşliği için tek yol devrim! Zam, zulüm, işkence, işte faşist TC!, Katliamcı devlet yıkacağız elbet!, Milli zulme son! Kürt ulusuna özgürlük!” vb. sloganlarını attık. S a h nede yer a la n megavizyona Abdullah Öcalan’ın resmi ve “Özgür önderlik, özgür Kürdistan!” yazısı yer aldı. Mazlum Doğan’ın resmi ve “Newroz piroz be!” sloganının yer aldığı pankart sahnenin üst bölümüne asıldı. Sahnenin her iki yanına Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, İbrahim Kaypakkaya, Mazlum Doğan, Kemal Pir ve Rahşan Demirel'in büyük posterleri asıldı. Newroz mitingi saygı duruşu ile başladı. İlk olarak İdris Demir sahne aldı. HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Şamil Altan yaptığı konuşmada, Abdullah Öcalan'ın mesajını aldıklarını, onurlu barışın ancak mücadele ile kazanılacağını söyledi. BDP İstanbul İl Eşbaşkanı Arife Çınar, faşist zihniyetin karşı karşıya getirdiği halkların HDP ile buluştuğunu söyledi. BDP İl Eşbaşkanı Emrullah Bingül Kürtçe konuştu, halkın bayramını kutladı. A b du l l a h Ö c a l a n'ı n mesajı Kürtçe ve Türkçe okundu. Ardından balonlar uçuruldu. HDP İstanbul Milletvekili Levent Tüzel yaptığı konuşmada: Newroz ateşinin barış demokrasi özgürlük denilerek yakıldığını söyledi. Seçimlere değinen Tüzel alanlarda yatırım sözleri verildiğini ancak bunların çalıp çırparak yapıldığını söyledi. Tüzel HDP'nin projesinin ise barış demokrasi ve özgürlük olduğunu belirtti, "Oylar emeğe, barışa, de-

mokratikleşmeye" dedi. Berkin Elvan, Uğur Kaymaz ve Ceylan Önkol'u hatırlatan Tüzel, "Artık çocukların ölmemesi için oylar HDP'ye" diye konuştu. Kürt ulusal kıyafetiyle sahneye çıkan Pınar Aydınlar, Newroz'unu Kürtçe kutladı. Mazlum Doğan, İbrahim Kaypakkaya, Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, Zekiye Alkan, Zeynep Kınacı, Meral Yakar, Sabahat Karataş, Kutsiye Bozoklar'ı andı, "Onların yaşamı, kadın devrimidir" dedi. Aydınlar "Diktatörleri bu topraklardan def edene kadar alanlarda, dağlarda isyan ateşini yakacağız" dedi. Gezi isyanı ve işçi direnişlerini hatırlatan Aydınlar, "İki tarih var. Bir yanda ayakkabı kutularını dolduranların tarihi, diğer yanda işçilerin emekçilerin, sömürü düzenine karşı, barikat başlarında 'Kazanacağız' diyerek yiğitçe dövüşenlerin tarihi" dedi. HDP İstanbul Milletvekili ve Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkan Adayı Sırrı Süreya Önder konuşmasına: "Amed'i mahcup etmek zorunda mıydınız? Bu ne kalabalık, bu ne görkem" diyerek başladı. "Başbakan 2 km ötede denizi doldurmuş. Bir yerde hafriyat varsa başka bir yerde de kasaları dolduruyorlardır" dedi. "Bunların hesabını sormak için geliyoruz. Hem de öyle kasetle falan değil. Yedikleri her haram lokmanın hesabını soracağız. Biz HDP ve BDP bu ülkenin her yerinde ayrımcılığa son vermek, hırsızlığa, yalana, talana sömürü düzenine, yerel yönetimleri kente

karşı suç işlemek için kullanmaya bir son vermek üzere bütün gücümüzle koşar adım geliyoruz." "31 Mart'ta bu kente karşı işlenmiş bütün suçların hesabını soracağız. İşlenmekte olanları da durduracağı devrimci belediyecilik budur. Biz halkımızla iş makinelerimizle bu zalimlerin önüne barikat kuracağız. Yüreği yeten parası yeten hele bakıyım gelebilecek mi, bir tek ağaç kesebilecek mi bir tek dereyi kurutabilecek mi bakalım. Bizi çiğnemeleri lazım. Bu halkla birlikte olduğumuz sürece bizi çiğneyebilecek hiçbir güç yoktur." Rojava'dan gelen ve aralarında kanton bakanlarının da olduğu heyet kürsüye çıktı. Rojava heyeti Cizire Kantonu Başbakanı Ekrem Haso Kürtçe konuşma yaptı, Rojava devriminin tüm Ortadoğu halklarının devrimi olduğunu anlattı, dayanışma çağrısında bulundu. B DP E ş G e n e l B a ş k a n ı Selahattin Demirtaş konuşma yaptı. Demirtaş Newroz'u 30 Mart seçimlerine giderken karşıladıklarını belirterek şöyle konuştu: "HDP'nin İstanbul'da yenilmez ve sarsılmaz bir güç olduğunu göstermeye az kaldı. HDP'nin kardeşliğin partisi olduğunu göstermeye az kaldı. HDP-BDP belediyeciliği artık fark yaratan bir belediyeciliktir. 15 yıllık belediyecilik deneyimimizi Türkiye'nin her yerine yaymaya hazırlanıyoruz. Diğer partilerin belediyeleri yol, kanal, kaldırım yapmak, ağaçları kesip AVM yapmak dışında neredeyse proje sunmuyorlar. Belediyecilik

inşaat yapmaktan ibaret olsaydı belediye başkanı seçmeye gerek yoktu. Memleketin en iyi müteahhidini getirirsiniz, hepinizden daha iyi inşaatçılık yapar. Ama biz belediyeciliği müteahhitlikten, inşaattan ibaret görmüyoruz. Belediyecilik yerel demokrasiyi kurmaktır, katılımcılığı, şeffaflığı esas almaktır, yerel barışı kurmak ve inşa etmektir. BDP'in en büyük farkı budur. HDP sadece 'Yol yapacağız' demiyor, 'Barışı inşa edeceğiz. Kararları bir kişi vermeyecek. Yetki halk meclislerinde olacak' diyor. Harcadığımız her kuruşun hesabını halka vereceğiz." Gezi'den Lice'ye ve Berkin Elvan'dan Uğur Kaymaz'a Ceylan Önkol'a kadar acıların ortak olduğunu söyleyen Demirtaş, "Acılarımız bir ise mutluluklarımız da bir olacak" dedi. Demirtaş, Twitter yasağını da değindi. Demirtaş: "Başbakan'a bir tavsiyem var; eğer seni sinirlendiren her şeyi kapatacaksan önce Bilal'i kapat. Twitter'ı kapatarak sinirlerini yatıştıramazsın. Bu yanlış yoldan dönmen lazım. Halktan özür dilemen lazım. Eminim ki şimdi Yenikapı'da cemaate verip veriştiriyorsun. 11 yıllık ortağına şimdi saydırıyorsun. 11 yıldır ne yaptıysanız beraber yaptınız. Ne sen ondan daha suçlusun ne o senden daha suçlu" dedi. Demirtaş'ın konuşmasının ardından Erol Berxwedan, İlkay Akkaya ve Grup Vardiya sahne aldı. 23.03.2014

Nisan 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

İSTANBUL’DA GÖRKEMLİ NEWROZ

15


DÜNYADAN İŞÇİ HABERLERİ

ALMANYA’DA KAMU ÇALIŞANLARINDAN UYARI GREVİ Almanya da kamu çalışanları Hükümet ile toplu ücret görüşmelerinin ilk turunda anlaşamaya varmaması sonucu Verdi sendikasının çağrısı üzerine iş bıraktılar. Sendikaların 2,1 milyon kamu çalışanı adına hükümet ve yerel yönetim temsilcileriyle yürüttüğü toplu sözleşme görüşmelerinin ilk turunda anlaşma sağlanamamıştı. Sendikalar 100 Euro artı yüzde 3,5 oranında zam yapılmasını talep ediyor. Yaklaşık 16 milyonluk nüfusuyla ülkenin en kalabalık eyaleti Kuzey Ren Vestfalya’da otobüsler ve metro trenleri garajlardan çıkmadı. Hizmet çalışanları sendikası Verdi’nin açıklamasına göre sadece kimi özel otobüs hatları çalışıyor. DW’nin haberine göre vatandaşlar kendi özel araçlarıyla, bisikletle ya da yürüyerek işyerlerine ulaşmaya çalışıyor. Alman Demiryolları İşletmesi (Deutsche Bahn) ise seferlerine devam ediyor. A ş a ğ ı S a k s o ny a , B a d e nWü r t temberg , Sa k sonya ve Hessen eyaletlerinde de toplu ulaşım çalışanlarına iş bırakma çağrısı yapıldı. Bavyera ve BadenWürttemberg’de de Çarşamba günü belediye, kreş, iş ve işçi bulma kurumları, vatandaşlık daireleri ve bankalarda uyarı grevine gidilmesi planlanıyor. HİNDİSTAN'DA 65 DOLARA ÇOCUK SATILIYOR! Hindistan'ın Kuzeydoğu'sunda yer alan Assam bölgesindeki çay tarlalarında çalışan ailelerin kız çocukları 65 dolara satılıyor. Çok yoksul olan bölge insanının, buradaki çay tarlalarında asgari ücretin yarısından biraz fazlasına çalışan

ailelerin çocuklarını daha iyi iş ve yaşam imkanı gibi vaatler sonucu çocuk toplayıcılarına satmaya razı oldukları bildirildi. Hindistan'da bu koşullarda 500 bine yakın çocuğun bulunduğu tahmin ediliyor. Bölge genelinde çok yoksul olan halk, çay üretim alanlarında çalışarak kazandıkları asgari ücretin yarısından biraz fazlası ile geçinmeye çalışırken, kız çocuğu avına çıkmış insan tacirlerinin tuzağına düşüyor. Küçük kız çocuklarını daha çok bu bölgeden toplayan insan tacirleri, çocuklara daha iyi yaşam ve iş imkanı yaratılacağı vaadi ile 65 dolara aldıkları, olabildiğince yaşı küçük kız çocuklarını, Delhi'deki orta sınıf ailelerine köle-hizmetçi olarak kullanılmak üzere satıyorlar. Bu çocukların cinsel istismar dahil her türlü insanlık dışı muamele ile karşılaştıkları bu evlerden kendi istekleri ile ayrılmaları mümkün olmadığı gibi, ayrılsalar da gidecek hiçbir alternatif leri yok. Yaklaşık 500 bin çocuğun bu koşullarda olduğu bildirilen Hindistan'da insan trafiğini engellemek için insan hakları örgütleri de zaman zaman çalışmalar ve kampanyalar düzenliyor. Özellikle insan ticareti üzerine çalışma yapan ve fabrikalardan esir çocukları kurtaran Walk Free (Azat Et) örgütü, bu konuda bir çağrı yaparak köle ticaretini önlemeye yönelik çalışmaların biran önce başlamasını istedi. Walk Free, özellikle İngiltere menşeli Tata Global Beverages (Tata Küresel İçecek) şirketinin en büyük hisse sahibi olduğu Assam'da kurulu olan Amalgamated çay üretim yerlerinin ve fabrikalarının insan ticareti ile ilişkisinin olup, olmadığının ve işçilere insanca yaşam şartlarının ve ücretlerinin verilip,

verilmediğinin sorgulanmasını istedi. Çağrıda kız çocuklarının kaçırılması ile ilgili en fazla şikayetin geldiği bölgede olan şirketin, böyle bir utanca dahil olması noktasında eğer Tata bunları yapmayı taahhüt ederse, Assam'da köleliğin sonlandırılması için çok büyük bir katkı sağlayacağına dikkat çekildi. Bunun için İngiliz menşeli şirketin, Hindistan-Assam'daki çay şirketi ile ilgili böyle bir olayla karşılaşıldığında sıfır tolerans göstereceğini ve gerekli ve etkili önlemleri alacağını kamuoyuna açıklaması isteniyor. İşçilere yaşam standardı ölçülerinde ücret ödendiğinden, dolayısı ile köle tuzaklarından kurtulma olanaklarının olduğundan emin olunması gerektiği ifade ediliyor. Son olarak bağımsız şikayet mekanizmaları oluşturarak işçilerin, bireysel yada toplu olarak hakları ihlal edildiğinde yasaların uygulanabilirliğinin sağlanması gerekliliği de dile getiriliyor. Walk Free, Assam'daki insan ticaretinin ne yazık ki yeni bir şey olmadığını, ancak bu çağrıyı yapmak için ancak bir fırsat doğduğu belirtilirken, büyüyen küresel medya marifeti nedeni ile Tata şirketinin de artık bu konuda bir şey yapmak zorunda olduğunu fark ettiği ifade ediliyor. Çağrıda, birkaç gün önce Tata'nın Hindistan’daki şirket ile işçilerin yaşama ve çalışma koşullarını denetlemek için bir anlaşma yaptığı ancak bu adımın yeterli olmadığı belirtiliyor. Olayı dünyanın ayıbı olarak tanımlayan insan hakları örgütleri, buradaki şirketlerle işbirliği içerisinde olan diğer şirketlerin de çocuk ticaretinin engellenmesi için girişimde bulunmasını istiyor. ILO'ya göre tüm dünyada çalı-

şan 14 yaşın altında işçi çocuk sayısı 10 milyon. Bu çocukların çalışma koşulları tehlikeli ve zaman zaman köleliğe varan şartlarda çalıştırılıyorlar. Dünyada en fazla çocuk işçinin Hindistan'da olduğu tahmin ediliyor. Çocukların yasal olarak hangi yaşta çalışacağı konusunda yasada belirsizlikler var ve yasada yenilemeye gidilmesini öngören düzenleme de uzun süredir parlamentoda bekliyor. Kaynak DİHA KIRGIZİSTAN’DA GREVCİ İŞÇİLERE 15 YIL HAPİS TEHDİDİ Kırgızistan’da ceza kanununda yapılan ekleme ile stratejik açıdan önemli işletmelerde üretimin durdurulması durumunda 15 yıla kadar hapis cezası getirilmektedir. Üretimin bir bölümünde iş durdurulması halinde 8 ile 12 yıl, geniş çaplı iş bırakma halinde ise 10-15 yıl arası ceza verilmesi öngörülmektedir. Ceza yalnızca sendika liderlerine yönelik değil greve katılan işçileri de kapsamaktadır. Bu yasa sonucunda hükümetin stratejik önem atfettiği işletmelerde grev yapmak yasaklı hale getirilmiştir. Yaklaşık 50 firma bu kapsama alınsa da bu sayının ileride artması da ihtimal dahilindedir. IndustriALL ve Kırgız üyesi Kırgızistan Maden ve Metalürji Sendikası (MMTUK) bu yasanın evrensel ve anayasal haklara karşı olduğunu belirtmektedir. IndustriALL ayrıca Kırgızistan Devlet Başkanına ve üst düzey yöneticilere uyarı mektupları gönderdiler. Kaynak: Kureselsendika.com, DİHA 30.03.2014

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Metin Yoksu • Yönetim Yeri ve Adresi: Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. Ülbeği İş Merkezi No: 9 Kat: 4 Esenyurt - İstanbul • Tel/Fax: (0212) 620 67 57 • e-mail: info@ydicagri.net • web: www.ydicagri.net YDİ ÇAĞRI Sayı 168 nin İşçi Özel Sayısı •Nisan 2014 • Fiyatı: Türkiye: 1,00 TL · Türkiye Dışı: 1,00 Avro Baskı: Berdan Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 215-216-239 Topkapı/İstanbul Tel: (0212) 613 11 12 • Yayın Türü: Yerel Süreli


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.