Yeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Temmuz 2012 • Fiyatı: 1,00 TL
YENİDEN KAVGAYA HAZIRLANMA ZAMANI
METAL SEKTÖRÜNDE YENİ SÖZLEŞME DÖNEMİ VE GÖREVLERİMİZ
15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 42. Yılında...
Tunus Dersleri
Güvercin Anıldı
Metal İşçileri Toplu Sözleşmeye Hazırlanıyor
Büşra Hoca’ya ve tüm KCK tutsaklarına özgürlük!
Kürtaj yasağına karşı basın açıklaması Emekçiler Torba'ya Girmeyecek!
YENİDEN KAVGAYA HAZIRLANMA ZAMANI
Temmuz 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
METAL SEKTÖRÜNDE YENİ SÖZLEŞME DÖNEMİ VE GÖREVLERİMİZ:
2
Biz metal İşçileri olarak 2012 – 2014 Grup Toplu İş Sözleşmesi(TİS) dönemine giriyoruz. Her iki yılda bir patron örgütü MESS ile yürütülen bu sözleşme görüşmelerinde bu yıl bazı sürprizler beklenebilir. Geçen dönemde Türk Metal Sendikası’nın metal işçilerini satışının ardından Birleşik Metal İşçileri Sendikası (BMİS) Nisan 2011’e kadar TİS’ni imzalamadı. BMİS yaptığı birçok eylemin ardından, aldığı grev kararını birçok işyerinde uygulayarak uzun yıllardan sonra bir ilki başarmıştı. Bu k a r a rl ı l ı k s onuc u nd a BMİS’nın örgütlü olduğu bazı şirket yönetimleri kendi örgütleri olan MESS’i de devre dışı bırakarak BMİS ile ek protokol üzerinden anlaşmaya vararak grevler son bulmuştu. Bu grevler sonucunda ek protokollerle birçok hak kazanılmıştı. Mücadele ederek daha iyi hak alabileceğini gören metal işçilerinden BMİS saflarına geçme eğilimleri bazı işyerlerinde, Bosch, Bosch Rexroth, Cengiz Makine gibi işyerlerinde somut olgu haline gelmiş ve binlerce işçi sarı Türk Metal Sendikası’ndan istifa ederek BMİS’na üye olmuştu. Bu mücadele ha la deva m etmektedir. Gelinen yerde yeniden yetkilerin bakanlıktan istenmesi ve bunun sonucu olarak da genel itibarıyla Ağustos ayından başlamak üzere karşılıklı müzakereler başlayacaktır. Sarı Türk Metal Sendikası, kendisinden istifa eden üyelerine “bu sefer sizlere danışarak TİS görüşmeleri yürüteceğiz” yönlü tavırlar takındı. Ama bugüne kadar bu yönde atılmış bir adım yoktur. BMİS yöneticileri ve uzmanları ise fabrika fabrika gezerek işçilerin taleplerini tespit etmekte ve talepler ışığında TİS taslağı hazırlayarak patron örgütü ile görüşme masasına oturacaklardır. Burada önemli olan şey, biz işçilerin taleplerini bu toplantılarda dile getirmemiz ve bu taleplerin patron örgütü ile görüşmelerde savunulması için sendika yöneticilerine baskıda bulunmaktır.
Ama sadece baskı yapmak yeterli değildir. Aynı zamanda bu taleplerin kabul ettirilmesi için gerektiğinde yeniden grev silahının kullanılabilmesi için işyeri grev ve mücadele komitelerini yeniden gözden geçirerek, onları patron örgütü ile kavga yürütmelerini sağlayacak düzeyde hazırlamaktır. İŞYERİ KOMİTELERİ HALA HAZIR DEĞİLDİR! Biz geçen dönemde bu konuya parmak basmış ve grev ve mücadele komitelerinin hazırlanması, bu komiteler üzerinden işçilerin eğitilmesi ve kavgaya hazırlanması gerektiğini savunmuştuk. Fakat her şeye rağmen başarılı geçen bir TİS dönemi olmasına rağmen, işyeri komitelerinin doğru dürüst örgütlenemediğini gördük. İşyeri komiteleri işçiler tarafından seçilmelidir ve görevini yapmayan komite üyeleri eleştirilerek eğitilmelidir. Bunlar tüm eleştirilere rağmen görevlerini yapmadıklarında görevden alınmalı ve yeni komite üyeleri seçilerek komitenin işlevli kılınması
sağlanmalıdır. Tüm süreç bu komiteler tarafından izlenmeli ve gerekli müdahaleler yapılmalıdır. Genel olarak bildiğimiz gibi, sendika yönetimleri biz işçilerin taleplerini almakta ve fakat sonuçta pek de işe yaramayan sözleşmeler ortaya çıkmaktadır. Bunda bizim hatalarımız da belirleyici olmaktadır. Çünkü bizler süreci takip edip gerekli yerlerde müdahale etme yerine sendika yöneticilerinin ve sendika bürokrasisinin inisiyatifine gelişmeleri bırakıyoruz. Onlar da kendilerinin doğru buldukları düzlemde sonuçlara imza atıyorlar. Çoğu kez biz işçiler de taleplerimiz yerine getirilmediğinde, patronlar taleplerimize uygun tekliflerle gelmediklerinde, grev kararı alıp uygulama konusunda hazırlıksız olduğumuzdan pasif kalıyoruz. ÜRETİMDEN GELEN GÜCÜMÜZÜ KULLANMAK İÇİN HAZIRLIK YAPMALIYIZ! Yani taleplerimiz karşılanmadığında sendika yönetici ve bürok-
rasi kesimini baskı altına alarak üretimden gelen gücümüzü kullanmayı başaramıyoruz. Bunun da sebebi işyerindeki ve giderek bu sektördeki örgütlü gücümüzün çok zayıf olmasıdır. Ama BMİS geçen dönem eylemleriyle gösterdi ki, az bir güçle de patronlardan daha fazla koparıp almak mümkündür. O zaman işçi sınıfı tarihinin defalarca kanıtladığı gibi üretimden gelen gücümüzü, üretimi durdurarak mücadele yürütmeyi göze aldığımızda, hazırlıklarımızı bu temelde yaptığımızda, bugün imkânsız gibi görünen birçok hakkı sökerek almak mümkün olacaktır. Bu dönem ne sarı-işbirlikçi Çelik İş Sendikası ne de patronların işyerlerindeki uzantısı durumunda olan sarı-işbirlikçi Türk Metal Sendikası işçilerin taleplerini gerçek anlamda savunmayacaklardır. Gerçi geçen dönem patron örgütünün içerisine düştüğü parçalanma ve her patronun keyfine geldiği gibi davranma pratiği yerine, daha örgütlü hareket edeceklerini ve Türk Metal Sendikası’ndaki istifaları durdurmak, “kendi” sendikalarını rahata kavuşturmak için
manevra yapabilirler. Bu sonuç itibarıyla BMİS’nın yıllardır karşılanmayan bazı taleplerinin MESS tarafından Türk Metal eliyle grup sözleşmesi üzerinden kabul edilmesi ihtimali de vardır. Bununla BMİS zayıf düşürülmek ve BMİS’na doğru gelişen işçi akınını engellemek isteyebilirler. Ama bizim için önemli olan böylesi bir durumda da, bizim taleplerimizin hepsinin karşılanmayacağından hareketle şimdiden bir greve hazırlanmak gerekir. GREV FONU Yıllardır bizim savunduğumuz grev fonu gelinen yerde BMİS’nın tüzük hükmü haline gelmiştir. Ama bu konuda da yapılması gerekenlerin hala yapılmadığını bilmeliyiz. Buna rağmen en hızlı şekilde BMİS’na 18. Genel Kurul kararının uygulanması ve gerekli önlemlerin alınması için baskı yapmalıyız. BMİS grevdeki işçiye maddi desteği artıracak önlemler almalıdır. İşçi aidatlarının grevde olan işçileri mağdur etmeyecek şekilde
kullanılması bir görevdir. Biz sınıf dayanışmasının önemli oranda kâğıt üzerinde kaldığını biliyoruz. Bu sebeple de bizden kesilen aidatların belirli bir bölümünün Grev Fonu üzerinde grevci işçilere aktarılması sağlanmalıdır. TEMEL TİS TALEPLERİ NELER OLMALIDIR? -Çalışma saatlerinin Pazartesi’nden Cuma gününe kadar tam ücret karşılığında 30 saate düşürülmesi, -Yıllık ücretli izinlerin 30 iş gününe çıkarılması ve bir maaş karşılığı izin parasının ek olarak ödenmesi, -Ücretlerin minimum olarak devletin ilgili kurumları tarafından yoksulluk sınırı olarak tespit edilen yaklaşık 3.000 TL sınırına yükseltilmesi, -Kadın işçilerin çalıştığı işyerlerinde kreş olanağının yaratılması, -İşyerlerinde kadın işçi arkadaşlara karşı uygulanan taciz vb. olaylar karşısında aktif müdahale edilebilmesi için “kadının beyanı esastır” ilkesinin kabul edilmesi, -Genç işçi arkadaşlarımızın
kendilerine has sorunlarının çözümü için 26 yaş altında olan işçilerce seçilecek “Genç işçi Komisyonları”nın kurulması ve bunların kendi sorunları ile ilgili olarak yetkili kılınması, -Performans konusunda patron veya yetkililerinin ve işyeri sendika temsilcilerinin ya da sendikaya temsil eden kişiler üzerinden eşit sayıda oluşturacağı bir komisyon kurularak performans tespitlerinin yapılması ve bunun için bir ek protokolün imzalanması, -İşçilerin eğitim düzeylerinin yükseltilmesi için, sendika ve başka politik eğitimler için her işçiye yılda en az iki hafta ücretli eğitim izni hakkının verilmesi, -İşyerlerinde her türlü ayrımcılığa ve şoven saldırılara karşı mücadele edilmesi için farklı etnik kökene sahip işçilerden bir komisyon kurulması ve ayrımcılık ve şoven saldırıların değerlendirilip gerekli kararların alınması hakkının bu komisyona verilmesi sağlanmalıdır. MÜCADELEMİZİ ,“ÜRETEN BİZ YÖNETEN DE BİZ OLACAĞIZ” HEDEFİYLE YÜRÜTME-
LİYİZ! Yukarıda saydığımız talepler sadece sömürüyü hafifletir ancak ortadan kaldırmaz. Sömürünün ortadan kaldırılması için biz işçilerin sorunlarının temel kaynağı sömürü üzerinden şekillenen ücretli kölelik sistemi olan kapitalizm ortadan kaldırılmalıdır. K a pit a l i s t l e r bu s i s t e mler i ü z er i nden bi z i ş ç i ler i sömürmektedirler. Tüm sorunların kaynağı bu sistemdir. Kapitalist devletin yıkılması ve biz işçilerin kendi iktidarını kurması özgürlüğe kavuşmanın tek yoludur. Biz işçiler, köylülüğü de yanımıza alarak işçilerin köylülerin devrimci demokratik iktidarını kurmalı oradan sömürünün olmadığı sosyalist sistemi kurmak için mücadele yürütmeliyiz. Bu hedefe varmak için sermayeye karşı mücadelemizi doğru yönetebilmek için kendi Bolşevik partimizi inşa etmeliyiz. Ücretli kölelik sistemini yıkıp kendi iktidarımızı kurmak için ileri! 04.07.2012
Birleşik Metal İş Sendikası (BMİS) 2012-2014 arası Toplu İş Sözleşmesi (TİS) için üyeleri ile toplantılar yapmaya devam ediyor. 5 ve 6 Temmuz 2012 günlerinde Anadolu Şubeye bağlı işyerlerinde yapılan toplantılar ile ilk tur tamamlanmış oldu. Mersin’de Çimsataş işçileri ile Akdeniz Belediyesi Toplantı Salonunda yapılan toplantıya, işçilerin katılımı işgünü olmasına rağmen iyiydi. Toplantıya BMİS Genel Sekreteri Selçuk Göktaş, Genel Sekreter Ya rd ı mcısı Meh met Beşel i, Anadolu Şube başkanı Rasim Gündal ve Şube sekreteri Satılmış Yılmaz katıldı. Toplantıda açış konuşmasını Rasim Gündal yaptı. Konuşmanın ardından, “Esaretten Kurtulmak İçin Cesaretle” başlıklı film gösterimi yapıldı. Filmde, metal işçilerinin 1980 darbesi ile içine hapsedilmeye çalışıldıkları esaret koşullarından Birleşik Metal İş’in 2010 döneminde yürüttüğü var olma- yok olma mücadelesi ile
kurtulma koşullarına nasıl ulaştıkları anlatılıyordu. İlk konuşmayı Mehmet Beşeli DİA sunumu ile birlikte yaptı. Beşeli şunları anlattı: “İşyerlerinde TİS toplantıları yapılıyor. Bu toplantıların ilki Bursa’da gerçekleştirildi. Bursa’da sarı sendikadan işçiler BMİS’a yöneldiler, bu taşe-
ron sendikanın temelinin çatırdamaya başladığını gösteriyor. Yirmi dakikalık filim gösterimi ile amacımız kendimizi övmek değil, geçmiş mücadeleden ders çıkarmak. Zirveye çıktık rüzgar daha da sertleşiyor. Patron cephesi taşeron sendika olan Türk Metal ile birlikte saldırmaya hazırlanı-
yor. Bu TİS süreci geçtiğimiz süreçten daha da zorlu geçecek. İşçiler sendikaları aracılığı ile sermaye karşısında çalışma ve yaşam koşullarını daha da iyileştirmek için mücadele eder. Bunun için her işçi mutlaka sendikalı olmalı. Bu yetmez bilinçlenmeli, iç örgütlülüğü sağlamlaştırmalıyız. Söz söylemek kolay, ama mücadele öyle kolay olmuyor. Biz bu sürçte aynı zamanda uluslararası sermaye ve devlet ile de mücadele etmek zorundayız. Devlet yabancı sermayeyi çekmek için, ulusal istihdam stratejisi adı altında, geçici işçiliğin kural haline getirilmesi, sınırsız esneklik, kıdem tazminatına saldırı, grev yasaklaması, Toplu İş İlişkileri Kanunu, yetkilerde belirsizlik ile saldırılarını sürdürüyor. En son Hava İş ile 17 ay süren TİS görüşmeleri sözleşme aşamasına geldiğinde parlamento devreye girdi ve grevi yasaklattı. Elimizde önemli bir silah olan grev hakkımız bu parlamento aracılığı ile yasaklanabiliyor. Bizden
Temmuz 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
Metal İşçileri Toplu Sözleşmeye Hazırlanıyor
3
Temmuz 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
her 4 yılda bir oy istiyorlar, ondan sonra sermayenin çıkarları doğrultusunda her türlü kararı çıkarıyorlar. Ocak ayından bu yana istenen hiçbir yetki bugüne kadar gelmiş değil. Bundan dolayı şu an TİS görüşmelerine başlamamız mümkün değil. TİS sürecini 1 Eylül’de başlatacağız. Eğer masaya gelmezlerse ne olacağını o zaman görecekler. Enflasyona endeksli zamdan kurtulmalıyız. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Taşeron sendikanın da tabanı kaynıyor. Onlar da artık hiçbir şeyi oldu bittiye getiremeyecekler. TiS kurul üyeliğine seçilen her işçi kendilerini seçenlerin ortak görüşlerini savunmalıdır. Bu bir görevdir. Kurul üyeleri fedakâr olmalı, çok önemli bir mazereti olmadan kurul toplantılarına katılmamazlık etmemelidir. İki kez mazeretsiz toplantıya katılmayan kurul üyelerinin üyelikleri düşmelidir.” Beşeli, 2012-2014 TİS tüm metal işçilerine kutlu olsun diyerek konuşmasını sonlandırdı. Bu arada 10 dakika ara verildi. Aranın ardından işçilere konuşma ve söz haklarının olduğu söylendi. İşçilerden konuşan olmadı. Bir işçi “enflasyon oranında zam” ile ilgili açıklama istedi. Aradan sonra Selçuk Göktaş konuştu. Göktaş konuşmasında, geçmişe neden önem verdiklerini anlattı. “12 Eylül faşist darbesinin esas derdinin terör, anarşi olmadığını, esas derdin işçilerin haklarının gasp edilmesi olduğunu söyledi. O dönem Vehbi Koç Kenan Evren’e bir mektup yazıyor. Bu mektupta anarşi vs. yoktu. Vehbi Koç Evren’den işçi haklarını gasp
4
etmesini istiyordu, öylede oldu. Bugünde işçi haklarına sermayenin istekleri doğrultusunda saldırılar var. THY grevi ısmarlama bir kararla ortadan kaldırıldı. Parlamentodan çıkan yasa ile bugüne kadar işyerlerindeki iş kazalarında işverenler sorumlu iken, şimdi işçilerde sorumlu olacak. Çalışma Bakanı işverenlere sesleniyor; “Merak etmeyin sendikalar güçlenmeyecek. İtalya’da yapılan bir toplantıya katılırken Sanayi Bakanlığının bir raporunu okuduğunda şunlar söyleniyor; “Avrupa’da işçi ücretleri yüksek. Biz işçi ücretlerini daha da düşürmeliyiz ve iş barışını sağlamalıyız ki, yabancı sermayeyi çekelim.” Haklarımızın bu parlamento da korunmasını düşünürken sürekli bir hayal kırıklığına uğruyoruz. Yalnız eller inip kalkıyor. Bizim hayal kırıklığımız devam ediyor.
Herhalde biz işçiler bu parlamentoda umudumuzu kesme noktasına geldik diye düşünüyorum. Eğer siyasi iktidar bu tavrını sürdürürse tavrımız ne olacak? O zaman üretimden gelen gücümüzü kullanmalıyız, başka çaremiz yok. Bu gidişle herhalde bizi de susturacak yer arayacaklar. Silivri de yer kalmadı, herhalde bizim için başka yerler ayarlarlar. Sermaye öyle bir saldırıyor ki, bırakalım ücret pazarlığını, toplu sözleşme hakkımızı korumak için mücadele etmek zorunda kalacağız. Her koşulda BMİS olarak şunu dedik, hazırlıklarımızı her şey normalmiş gibi yapacağız. Eğer onlar bunu reddelerse o zaman işçilerin örgütünün de bir cevabı olacaktır. Geçmişte Cimsataş’ta yer yer bazı kırılganlıklar oldu. Her bölüm ayrı ayrı tavırlar takındı. Bu süreçte bunu mutlaka aşmalıyız.
Birliğimizi daha da güçlendirmeliyiz. Her kim ki bu birliğe zarar veriyor, ona dur dememiz lazım. Kazanmak için birlik olmak zorundayız. Haklı olmak kazandırmıyor. Güçlü olmak zorundayız.” Enflasyon sorusu ile ilgili, maalesef TİS taslaklarımız aynı zaman da enflasyon boyutu ile de hazırlanıyor. Biz enflasyon boyutu ile yetinmeyeceğiz bunun üzerinde de ücret talebinde bulunacağız. TİS görüşmelerini enflasyona endekslemeden kurtaracağız. Göktaş konuşmasında Çimsataş’taki sorunlara da değindi. Fabrika müdürü ile yaptığı görüşme ile ilgili işçilere bilgi verdi. Çimsataş’ta hiçbir işçinin işinden olmasına göz yummayacaklarını belirterek konuşmasına son verdi. 08.07.2012 Yeni İşçi Dünyası/Mersin
15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 42. yılında DİSK’ten yürüyüş 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 42. yıl dönümünde DİSK’in çağrısı ve örgütlemesi ile Şişli’den Taksim’e bir yürüyüş gerçekleştirildi. Şişli Cami yanında toplanan DİSK’e bağlı sendikalar, devrimci kurumlar ve siyasi partiler, kortej oluşturarak Halaskargazi Caddesi üzerinden Taksim’e yürüdü. DİSK’e bağlı sendikalardan Birleşik Metal İş, Nakliyat İş, Genel İş, yürüyüşe kitlesel katılırken, diğer sendikalar temsili düzeyde katıldı. İşten atılan Enerji Sen üyesi Bedaş işçileri, Hey Tekstil işçileri
pankartlarıyla yürüyüşe katıldı. Sendikalaştıkları için işten atılan Borusan Lojistik işçilerinin oluşturduğu Kızıl Davul orkestrası yürüyüş boyunca susmadı. Kızıl Davul Orkestrası yoğun ilgi ile karşılandı. “Çelik Adımlarla Yürüyoruz”
pankartı arkasında müzisyenler, sanatçılar yürüdü. Grup Yorum, Grup Kutup Yıldızı, Grup Munzur, Emeğe Ezgi, Düşbaz, Mehmet Gümüş, Onur Akın vb. Mücadele Birliği, Halk Cephesi, BDSP, ÖDP, TKP’de yürüyüşe katıldı.
Taksim Meydanı’nda müzisyenlerin, sanatçıların öncülüğünde, hep bir ağızdan Avusturya İşçi Marşı ve Çav Bella söylendi. DİSK Genel Başkanı Erol Ekici bir konuşma yaptı. Erol Ekici, “Taşeronlaştırmalara, güvencesizliğe, işsizliğe, yoksulluğa, ör-
gütsüzleştirmelere, yeni sendikal yasaklara, toplumun baskı altına alınmasına, insanca bir iş ve insanca bir yaşam için sokaklara çıkan”, DİSK’in başlattığı “Zalimin zulmüne karşı direneceğiz” kampanyasına katılmaya çağırdı. 15.06.2012
Büşra Hoca’ya ve tüm KCK tutsaklarına özgürlük! 2
Temmuz’da ilk duruşması yapılacak olan Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın tutsaklığını protesto eden bir basın açıklaması yapıldı. Basın açıklaması 26 Temmuz, saat 11.00’de, Taksim Hill Otel’de yapıldı. Büşra Hoca’nın arkadaşları kalabalık bir şekilde basının ve dinleyicilerin karşısına çıktı. Basın açıklamasını GİT Türkiye adına Prof. Dr. Füsun Üstel okudu. (Basın açıklamasını şu linkten okuyabilirsiniz: http://www.gitturkiye.org/images/GITTurkiye_2012_06_26_ BasinBulteni.pdf) Daha sonra Prof. Dr. Füsun Üstel, sırayla çeşitli üniversitelerden, çeşitli nedenlerle uzaklaştırılan öğretim görevlilerine söz verdi. (Bu konuda Akademide Hak İhlalleri raporunu şu linkten okuyabilirsiniz: http://www.gitturkiye.org/images/GITTurkiye_
DosyaNo_2012_06_final.pdf) Salonda dinleyici olarak bulunan İsmail Beşikçi ve Prof. Dr. Taner Tümur’a da söz verildi. İsmail Hoca özet olarak ifade özgürlüğü yok ediliyor. Buna karşı mücadele etmemiz gerektiğini söyledi. Taner Hoca ise salonda en yaşlı öğretim görevlisi olduğunu söyledi. Bu gibi olayların,
üniversiteden atılma veya uzaklaştırmanın 1950 yılında da var olduğunu söyledi. Kendisinin ve dört arkadaşının üniversitenin verdiği bir kararı protesto ederek, Cumhurbaşkanı Sunay’a bir yazı gönderdiklerini, üniversiteden atılmadıklarını, ancak 2 ay uzaklaştırma aldıklarını anlattı. Daha sonra söz alan Koray
Çalışkan 12 Eylül döneminde olmayan kadar gazeteci, yazarın bu dönemde hapishanelerde olduğunu söyledi. Tutsak Öğrenciler Birliğine söz verildi. Söz alan arkadaş, devletin hapiste bulunan öğrenci sayısı hakkında yalan söylediğini anlattı. Adalet Bakanı’nın yaptığı açıklamaya göre 23-25 öğrencinin tutsak olduğunu söyleyerek yalan söylediğini belirtti. Kendilerinin yaptığı araştırmalara göre hapishanelerde 752 mahkum olduğunu, araştırmalarının devam ettiğini, sürekli hapishanelerden kendilerine mektup geldiğini, yarın bir basın açıklamasıyla son durumu açıklayacaklarını söyledi. Son olarak İbrahim Kaboğlu söz aldı. Toplantının bir özetini yapan Kaboğlu, herkesi 2 Temmuz’da Silivri’ ye çağırdı. 26.06.2012
2
Temmuz Salı günü KCK davası 154 tutuklu sanıkla Silivri’de başladı. Çeşitli hapishanelerde tutsak bulunan tutukluların mahkeme salonuna getirilmesi öğlen saatlerine kadar sürdü. Duruşma saat 10.30’da kimlik tespitiyle başladı. Kutbettin Aslan’ın Kürtçe “buradayım“ anlamına gelen ” Ez li virim” demesi üzerine mahkeme
başkanı “Türkçe dışında bir dil kullandığını mahkeme zaptına geçmesini istedi”. Bu andan itibaren sanık avukatları bu karara itiraz edip, sırayla itiraz gerekçelerini anlattılar. 20 milyon Kürdün yaşadığı bir ülkede, mahkemede savunmasını kendi ana dilinde yapmasını yasaklamak, tamamen anti-demokratik bir karar olduğunu savundular. Mahkeme bir
ara karar vererek, mahkemede Kürtçe savunma yapılmasını yasakladı. Gerekçe olarak Lozan Antlaşmasında kendi dilinde konuşma hakkının yalnızca “Gayri Müslim” azınlıklara verildiğini, onun için mahkemede Kürtçe savunma yapılmasının yasak olduğu söylendi. Mahkeme heyetinin sığındığı bu gerekçe doğru değildir. “Gayri Müslim” olan Süryanilere de bu hak verilmemiştir. Çünkü Süryanileri temsilen Lozan’a giden kişi hükümetin adamı idi. Bu hak verilmesine rağmen, temsilen giden kişi “Süryani toplumunun böyle bir isteği olmadığını” söyleyerek reddetti. İkinci olarak, Kürtleri Lozan’da İsmet İnönü temsil etti. O da aynı şekilde Kürtlerin böyle bir isteği olmadığını beyan ederek Kürtleri birçok haktan mahrum etti. Sanık avukatları bu açıklama-
lardan sonra “bu salonda kalmanın bir anlamı kalmamıştır” diyerek mahkeme salonunu terk etti. Salonda bulunan izleyiciler protesto etmeye başlayınca, jandarma komandoları salona girdi. Seyircileri dışarı çıkardı. Prof. Dr. Büşra Ersanlı hakimin “Okur-yazar mısınız” sorusuna cevap vermedi. Büşra Ersanlı’nın da aralarında bulunduğu 14 tutsak hakimin sorularına Türkçe cevap verdi. Duruşmaya BDP milletvekilleri, CHP milletvekilleri ve çeşitli siyasi çevreler katıldı. Saat 13.00 de Ertuğrul Kürkçü ve Gülten Kışanak mahkeme kapısı önünde bir basın açıklaması yaptılar. Mahkemede vuku bulan Kürtçe sorununu protesto ettiklerini söylediler. Mahkeme hafta sonuna kadar devam edecek. 03.07.2012
Temmuz 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
KCK BİRİNCİ DURUŞMASI SİLİVRİ’DE BAŞLADI
5
15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 42. yıldönümünde hava işçilerine kitlesel destek ziyareti
15-
16 Haziran büyük işçi direnişin 42. yıldönümünde, 16 Haziran Cumartesi günü Atatürk Hava Limanında direnişlerini sürdüren işçilere kitlesel destek ziyaretinde bulunuldu. Havaalanı giriş kapısında toplanan; KESK İstanbul Şubeler Plat for mu, DİSK İst a nbu l
Temsilciliği, Türk-İş Şubeler Platformu, TMMOB, TTB, Halkların Demokratik Kongresi, Kaldıraç, DHF, ÖDP, TKP, TKP 1920, Devrimci Hareket, Enerji Sen, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, BDSP, DDSB, SODAP, PDD, SDP, EHP, YDİ Çağrı, UİDDER, Kampana Deri İşçileri, Hey Tekstil işçilerinden oluşan kitle
kortej oluşturarak, sloganlarla direnişçi işçilerin bulunduğu Dış Hatlar Geliş Kapısı önüne kadar yürüdü. Yürüyüş sırasında, “Atılan işçiler geri alınsın!, THY işçisi yalnız değildir!, THY şaşırma sabrımızı taşırma!, Susma sustukça sıra sana gelecek!, Direne direne kazanacağız!, Zafer direnen emek-
çinin olacak!, Gün gelecek devran dönecek, AKP halka hesap verecek!, Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!” sloganları atıldı. Destek ziyaretini örgütleyen kurumlar adına basın açıklamasını Belediye İş 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Gülüm okudu. 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 42 yıl dönümünde, direnenlerin bir arada mücadele ederek kazanacağını, birleşik mücadelenin önemine vurgu yapan Hasan Gülüm’ün konuşması ardından HDK İstanbul Mi l let vek i li Levent Tü zel, Sebahat Tuncel konuştu. Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin yaptığı konuşmada, THY’nin bir bildiri yayımlayarak havaalanlarında eylemi yasaklamaya çalıştığını, “Üçüncü bildiriyle gözaltı furyası, dördüncü bildiriyle tutuklama furyası, beşinci bildiriyle imha furyası başlayacak” dedi. Konuşmaların ardından grev halayı çekildi. Halayın ardından ziyaret son buldu. Destek ziyaretinde Yeni İşçi Dünyası Haziran sayısının satışı yapıldı. 16.06.2012
Temmuz 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
Mesleki Angaryalara Karşı Eylem
6
13
Haziran Çarşamba günü, Mali Müşavirler Muhasebeciler Birliği Derneği’nin çağrısıyla muhasebeci ve mali müşavirler bir basın açıklaması yaptılar. 100-120 arasında kişinin katıldığı basın açıklaması 5 Ocak Meydanı’nda yapıldı. Eylem boyunca şu sloganlar atıldı: “Zorunlu, ücretsiz hizmete hayır!, Hesabımız sınavla değil bilgiyle!, “Ücretsiz köle olmak istemiyoruz!, Vur vur inlesin maliye dinlesin!” vb. Mesleki angaryalara karşı yapılan açıklamada şunlar söylendi: “Bizler; demokratik ve sivil örgütlenmenin mensupları olarak, meslekte hem vicdanı hem de hukuksal ağır sorumluluklarla gecemizi gündüzümüze katarak ülkemizin sosyal ve ekonomik gelişiminde,
özellikle kayıt dışı ekonominin önlenmesinde elimizi taşın altına koyduk. Ekonomik Krizlerde “çözüm ortağı” görüldük, refahın paylaşılmasında ise devletin “yetim çocuğu” olduk. Oysa bugün bıçağın kemiğe dayandığı bir eşiğe getirildik. 23 yıllık mesleki örgütümüzün “şeffaf, hesap verebilirlik, denetlenebilir” yapıları yok edilmek istenmektedir.” Muhasebecilerin bir kısım talepleri şunlardı: Angaryaların kaldırılması, başta 5/4 olmak üzere anti demokratik maddelerin kaldırılması, Türmob genel kurulunca kabul edilen yönetmeliklerin yayınlanması, sınav mağdurlarına ek sınav hakkı tanınması, bakanlık vesayetine son verilmesi vs. Açıklama sona erdikten sonra
Çakmak Caddesi üzerinde hazırlanan bildirilerin dağıtımı yapıldı.
15.06.2012 Yeni İşçi Dünyası/Adana
Kürtaj yasağına karşı basın açıklaması K
ürtajın yasaklanmak istenmesine karşı kadınların protestoları sürüyor. Esenyurt’ta EMEP, İMECE, YDİ ÇAĞRI’lı kadınlar tarafından ortak bir basın açıklaması düzenlendi. Eseny ur t Cumhuriyet Meydanı’nda “Kürtaj benim kararım, cinayet sizin yönteminiz!” pankartı arkasında çeşitli dövizler açarak bir araya gelen kadınlar, kürtajın yasaklanmak istenmesini protesto etti. “Kürtaj haktır, Uludere katliam!, Ev kölesi olmayacağız, işsiz ordusu doğurmayacağız!, Kahrolsun erkek egemen sistem!, Kürtaj haktır, karar kadınların!, Bana bak başbakan tepemizi attırma, kendin yat kuluçkaya, 1 Türkçük, 2 Türkçük, 3 Türkçük, 4 Türkçük, 5 Türkçük doğurmaya!, Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye son’, Jin, jiyan, azadi!” sloganlarını atan kadınlar basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında şu noktalara vurgu yapıldı: “Biz kadınlara üretin diyorlar. Durmadan ve durmadan çocuk üretin. Çünkü savaşacak askere, pazara sürülecek ucuz işgücüne ihtiyacımız var. İşsizler ordusu
istediğimiz düzeyde değil, emperyalist ülkelerle boy ölçüşebilmek için daha çok emek sömürüsüne ihtiyacımız var; bunun için durmadan doğurun diyorlar. Başbakanın çocuk yapın telkinleri de, kürtajın yasaklanmak istenmesi de bu mantığın ürünüdür.” “Kürtaj biz kadınların can bedeli kazandığımız bir hakkımızdır. Kürtajın hali hazırda yasak olduğu ülkelerde, merdiven altı,
sağlıksız kliniklerde kürtaja ya da eskiden kalma yöntemlerle, çamaşır askısı, süpürge sapı, sabun vb. araçlarla kürtajlara bağlı kadın ölümleri üst seviyelerde seyretmektedir. Kürtajın yasaklanmasıyla devlet biz kadınları ölüme yollamak istiyor. Devlet silahını kuşanmış cinayet işlemeye hazırlanıyor.” “Kürtaj çözüm değildir. Bunu istatistikler söylüyor. Kürtajın
önüne geçebilmek için, doğum kontrol yöntemlerinin çeşitlendirilip yaygınlaştırılması, kolay erişilebilir kılınması gerekmektedir. Okullarda cinsel eğitim ve korunma yöntemlerine ilişkin dersler verilmelidir. Korunma yöntemlerinin sadece kadınlar üzerinden değil, erkekler üzerinden de uygulanabilmesi için araçlar ve politikalar geliştirilmelidir.” 22.06.2012
17
Haziran Pazar günü, içerisinde çok sayıda kadın kurumunun yer aldığı Kürtaj Haktır, Karar Kadınların Platformu İstanbul ’da kürtaj yasağına karşı bir yürüyüş düzenledi. Yaklaşık 2 bin kadının rengarenk giysileri, bando takımı ve dövizleriyle katıldığı yürüyüş Pangaaltı’ndan başlayıp Taksim Meydanına kadar devam etti. Yürüyüş boyunca taşınan dövizler ve sık sık atılan sloganlar şunlardı: “Kürtaj haktır, yasaklanamaz! Kürtaj değil, kürtajın yasaklanması cinayettir! Devlet elini bedenimden çek! Kürtaj haktır, Uludere katliam! Bedenim benim, sen kimsin? Orda dur! Uludere katliam! Aile değil kadınız, kadınlar isyandayız! Yaşasın kadın dayanışması!” Yürüyüşün ardından Taksim Meydanında bir araya gelen kadınlar burada da belli bir
süre slogan atmaya devam etti. Meydanda platform adına basın açıklamasını Göknil Akdağ yaptı. Akdağ, “Başbakan ‘üç çocuk doğurun’la başladığı milliyetçi, muhafazakar, kadın düşmanı politikalarını ‘kürtaj cinayettir’ ile sürdürdü. Kadın-erkek eşitliğine inanmadığını her fırsatta dile getiren, Türk nüfusunu arttırmak ve sermayeye ucuz emek sağlamak için erkek egemenliğinin en kadim politika-
larını göreve çağıran Başbakan, kürtajın yasaklanması için düzenleme emri verdi” dedi. “Bakanından Diyanet İşlerine Başkanına kadar bir dizi erkek devlet sözcüsü kürtajın yasaklanmasına ilişkin fetva vermeye başladı” diyen Akdağ sözlerini şöyle sürdürdü: “Ne cinsiyetçi medyanın hakaretleri, ne polisin şiddeti haftalardır kadınların sokaklara dökülmesinin önüne geçemedi. Başbakan milliyetçi histerisiyle
‘her kürtaj bir Uludere’dir’ dedi. Oysa kürtaj ya da sezeryan değil, Uludere bir cinayettir, katliamdır. Katliam, günde beş kadının savcılıklara, karakollara başvurduğu halde korunamaması ve devletin bilgisi dahilinde erkekler tarafından öldürülmesidir” dedi. Akdağ konuşmasının ardından kadınların bu saldırıya karşı sessiz kalmamalarını ve mücadeleye devam etmeleri çağrısında bulundu. Basın açıklamasının ardından bir süre daha atılan sloganların ardından eylem sona erdi. Eyleme BDP İst a nbu l Milletvekili Sebahat Tuncel ve CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur’da katılarak destek verdi. Eylemde YDİ Çağrı gazetesi adına çıkardığımız “Kürtaj değil, kürtajın yasaklanması cinayettir!” başlıklı bildiriden çok miktarda dağıtıldı. 17.06.2012
Temmuz 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
Taksim’de kadınlar kürtaj yasağına karşı yürüdü
7
Kürtaj Yasağına İlişkin İmza Kampanyası K
ürtaj yasağı tartışmalarının son hız devam ettiği ve yasaklama, yahut kürtajın yasal sınırının aşağı çekilmesi yönünde meclise getirilmek istenen yasa taslağına karşı kadınların tepkileri büyüyor. Adana’da bu yasa tasarısını protesto etmek amacıyla düzenlenen eylemlere Adana Kadın Platformu tarafından organize edilen bir imza kampanyası eklendi. 13 ve 14 Haziran tarihlerinde iki gün, iki ayrı noktada imza stantları kuruldu. Kadınların büyük ölçüde destek verdiği eyleme, bu bizim de sorunumuz diyerek kimi erkekler de destek verdiler.
Bizim 14 Haziran’da katıldığımız eylemde, iki saatte yaklaşık 300 imza toplandı. Az da olsa, yoldan geçen kimilerinin tepkisini çekti yapılan eylem. Sözlü olarak verilen tepkilerin odak noktası kürtajın dinen yasak olması, günah olması yönündeydi. Konuşabildiklerimize kürtajın neden yasaklanmak istendiğini, yasaklamanın çözüm olamayacağını anlatmaya çalıştık; kimisi dinledi, kimisi ise lafını söyleyip uzaklaştı. Tacize, tahrike açık bir eylem olmasına rağmen birkaç sataşma dışında bir sorun yaşanmadı ve eylem sonlandırıldı. 14.06.2012
“İleri demokrasi” işliyor, KCK operasyonları sürüyor!
Temmuz 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
25
8
Haziran Pazartesi sabahı, 20 ilde gerçekleştirilen eş zamanlı baskınlarda gözaltına alınan KESK ve bağlı sendikaların yöneticileri ve üyelerinden 28 kişi tutuklandı. AKP hükümeti ve faşist devlet, muhalif olarak gördüğü herkese, her kesime azgınca saldırıyor. Operasyonların ardı arkası kesilmiyor. AKP’nin “ileri demokrasi”sinin faşizmden başka bir şey olmadığını pratik uygulamalardan açıkça görüyoruz. Teoride “muhafazakâr demokrat” olduğunu söyleyen, “ileri demokrasi”yi temsil ettiğini söyleyen AKP hükümeti, pratikte esas olarak otoriter, baskıcı, faşist geleneğin temsilciliğinden kurtulamıyor, kurtulmak istemiyor. AKP hükümetleri/iktidarı işçilere, emekçilere, ulusal harekete, muhalif olan her kesime; dinci, gerici, faşist saldırıların yoğunlukla yapıldığı bir dönemdir. Bu dönemin ne kadar süreceği, son bulup bulmayacağı işçilerin,
emekçilerin, ezilenlerin toplumsal muhalefeti yükseltmesine bağlıdır. Gözaltına alınıp savcılık aşamasında serbest bırakılan KESK Genel Başkanı Lami Özgen Adliye çıkışı yaptığı açıklama şunları söyledi: “Kurulduğumuz günden bu yana sendikal hak ve özgürlükler mücadelesinde, emek ve demokrasi mücadelesinde birçok arkadaşımız baskı, gözaltı ve tutuklamayla, faali meçhullerle karşı karşıya kaldı. Yine belli bir süredir Hükümetin tekçi, otoriter, faşizan yönetim anlayışı, toplumun bütün kesimlerini nasıl baskı altına alıp sindiriyorsa; aynı uygulamalar KESK’in üzerinde de terör estirilmek suretiyle gün be gün arttırılarak devam ettirilmektedir. Son bir kaç ay içinde arka arkaya KESK'e yönelik geliştirilen operasyonlar KESK'in yürütmüş olduğu fiili meşru sendikal mücadeleye yönelik KESK'in içinde bulunan devrimci, demokrat,
yurtseverlere yönelik geliştirilen bilinçli, kasıtlı ve programlı yönelimlerdir. Bu yönelimler, yürüttüğümüz sendikal haklar ve özgürlükler mücadelesini kriminalize etme, içselleştirme, gözden düşürme, etkisiz hale getirme, bize geri adım attırma ve boyun eğdirmeye yöneliktir. Ama öyle bir mücadele geleneğinden geliyoruz ki asla ve asla, sonucu ne olursa olsun, bize karşı yürütülen bu baskılara dün de boyun eğmedik, bugün de boyun eğmedik, yarın da boyun eğmemeye devam edeceğiz Pazartesi sabahı tamamen hukuksuz, keyfi, uyduruk gerekçeler bahane ederek ve KESK’in 8 Ağustostan Bu yana yapmış olduğu bütün eylem ve etkinlikleri yasa dışı gibi göstermek suretiyle Ankara polisi uyduruk bir operasyon gerçekleştirmiştir ve bu operasyon sonucu 28 arka-
daşımız şu anda aramızda değil. Tutuklanmışlardır. Ancak onlar bizim yüreğimizde, bilincimizde ve mücadele azmimizde sürekli yanımızda olacaklardır. Bütün sendikalarımızın MYK ve Şubeleri adına bir kez daha tutuklu olan ve yeni tutuklanan arkadaşlarımıza söz veriyoruz asla ve asla mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz, geri atmayacağız, sonuna kadar bu haklı mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Yanımızda olmasanız da, demir parmaklıklar, beton duvarlar arasında olsanız da biz söz verdik, KESK’li bütün tutsaklar bizim onurumuzdur, mücadelemize ışık tutacaklardır.” Operasyonlara son! KCK tutsakları başta olmak üzere, tüm siyasi tutsak lara özgürlük! 30.06.2012
Kapitalizm cinayet, burjuvazi katildir! ir kimsenin bir başkasını bilerek öldürmesi cinayettir. Bu tanımda neden-sonuç ilişkisi açıktır. Katil bu işi bilecek ehliyette olmalıdır. Bu kadar saf nitelikte cinayetlerin yanında ihmal, dikkatsizlik, duyarsızlık gibi etkenlerde cinayet suçunun içerisinde yer alabilir. Bu nedenle hukuk kuralları içerisinde cinayet, yaygın kullanımla insan öldürme ile ilgili kurallarda kasten öldürmenin yanı sıra ihmal ve taksir* (bilinçli taksir - bilinçsiz taksir) kavramları da yer alır. Nitekim Türk Ceza Kanunu’nun “Hayata Karşı Suçlar” başlığı altında yer alan 81 ve 85 arasındaki maddeleri öldürme, 86 ve 89. maddeleri de yaralama ile ilgili suçları ve cezalarını tanımlar. A nc a k bu n la r ı n y a n ı nd a belki de en önemlisi Türk Ceza Kanunu’nun 77. maddesinde açıklanan “İnsanlığa karşı suçlar”dır. Kanun öldürme, yaralama, işkence, alıkoyma ve cinsel saldırı suçlarının “siyasal, felsefî, ırkî veya dinî saiklerle (güdülerle) toplumun bir kesimine karşı bir plân doğrultusunda sistemli olarak işlenmesini” insanlığa karşı suç olarak tanımlamaktadır. Bu tanımlamalar ile yaşanan iş cinayetlerinin, işçi yaralanmalarının, siyasi nedenlerle hapsedilmelerin, hapishanelerde katledilmelerin, göz göre göre ölüme terk edilmelerin bağlantısı oldukça açıktır. Kapitalistler eksik güvenlik önlemlerinin, fazla çalıştırmaların, kalifiye işleri ucuz olması nedeniyle kalifiye olmayan işçilere yaptırmanın, taşeron kullanmanın işçi ölümlerine ve yaralanmalarına neden olduğunun farkındadırlar. Bugüne kadar yaşanan iş cinayetlerinin büyük çoğunluğunun nedenleri bunlardır. Bu konuda oldukça bilinçlidirler. Bu tür iş cinayetleri kapitalistler için öngörülemez değildir. Ama işlerine gelmediği, elde ettikleri karın küçük bir bölümünü bile bu güvenlik önlemlerine ayırmak istemedikleri için her ay onlarca işçi canından olmaktadır. Kapitalistler kanunun tanımladığı “siyasal, felsefî, ırkî veya dinî güdülerle” değil ama kapitalizm şartlarında bu güdülerin en güçlüsü olan maddi güdülerle “toplumun bir kesimine karşı”, işçi ve emekçi kesimlerle karşı “bir plân doğrultusunda sistemli olarak” suç işlemektedirler. Bu suç esnek çalışma ve taşeronlaştırma yöntemleriyle, patronlar ve devlet ortaklığı ile planlı ve sistemli bir şekilde işlenmektedir. Kapitalistler, kapitalist oldukları
için sürekli olarak insanlığa karşı suç işlemektedirler. Bu suçu bilerek, tasarlayarak ve planlı bir şekilde işlemektedirler. Bugüne kadar işletmesinde bir cinayet yaşanmamış olan patronlarda bu suçun ortağıdırlar. Çünkü onlarda bu planlı ve bilinçli cinayet sisteminin bir parçasıdırlar. Bu sistemde her kapitalist bir katildir, insanlığa karşı suç işlemektedir. Kapitalizmin cinayetleri doğrudan emek sömürüsü mekanizmasından başka alanlarda da aynı hız ve canilikte yaşanıyor. Roboski katliamı son zamanların açık ve kitlesel bir cinayetiyken, Şanlıurfa’daki cezaevinde katledilen 13 kişi bu cinayetlerin son örneğini oluşturuyor. Kapitalist devlet hapishanelere tıktığı insanları korumakla da sorumludur. Oysa özellikle Türkiye/Kuzey Kürdistan’da hapishaneler katliam yuvaları gibi çalışıyor. Binlerce insana zorunlu sağlık hakkı doğru dürüst verilmiyor. İnsanlar ancak ölecekleri anlaşıldığı zaman salıveriliyor. Operasyonlarda, hak gasplarına karşı yapılan eylemlerde tutuklu ve hükümlülerin kitlesel olarak öldürülmesi olağan durumda. Benzer uygulama ve sorunların neredeyse dünyanın tüm hapishanelerinde de yaşandığını görüyoruz. Hapishaneler, kapitalistlerin çoğunlukla siyasi veya maddi kurallarına uymayanları, karşı gelenleri etkisizleştirmek için kullanılır. Bu nedenle kapitalistler için mahkûmlar kapitalist topluma uyum sağlamadıkları için her zaman gözden çıkarılabilirler. Kapitalistler ve devleti için buralarda katledilenlerin herhangi bir değeri de yoktur! Bu kadar da değil. Doğaya verilen zararla her kapitalist doğacak yeni nesillerin de katili olacaktır. Açlıktan değil, kapitalistlerin doymak bilmeyen iştahlarından dolayı ölen, hastalanan milyonlarca insanın tek sorumlusu da kapitalistlerdir. Kapitalistler emperyalist çıkarlar, daha fazla kar ve sömürü uğruna yapılan savaşlarda, hem de her iki taraftan ölen milyonlarca insanın katilleridir. İnsanlar her gün esas olarak sigaradan, dengesiz ve yetersiz beslenmeden değil, kapitalizme bağlı nedenlerden dolayı ölüyor. Bütün medyası, eğitim sistemi, dini ve devlet aygıtı ile kapitalistler bunun farkındalar. Neden ve sonuç ilişkisini çok iyi biliyorlar. Ölümlerin kaçınılmaz olduğunun bilincindeler. Tersine tüm kurumları ile ortak çabaları her gün ölümle burun
Tablo 1-2-3 Kaynak: Ulusal ve yerel basından derlenen 2010 yılı aylık iş kazaları raporları. Alp Tekin Babaç - S. Murat Çakır. Sendika.Org
buruna gelen milyonlarca işçi ve ölümde burjuvaların siyasal soemekçiyi, bunun böyle olmadığı, rumluluğu vardır. Kapitalizm ininsanların ölmelerinden üzüntü sanlığa ve doğaya karşı işlenen en duydukları yalanına inandırmak büyük suçtur. ve alet etmektir. Bu suçlara ortak olmamak, ciKapitalizm şartlarında “iş ka- nayetlere sesiz kalmamakla, tazası” olarak yutturulmaya çalışılan nıklık etmekle, katil sistemi teşhis her olaydan, Roboski ve Şanlıurfa ederek, hak ettiği cezaya çarptırcezaevi benzeri her kitlesel katli- makla mümkündür. Kapitalizm amdan, işkence ve kötü muamele- bir devrimle yıkılmalı, burjuvazi den, buna bağlı ölümlerden dolayı, mülksüzleştirilmelidir. İşçi ve emekçiler kapitalizmin bu suçların doğrudan muhatapları olan kapitalistler ve devlet gö- gırtlağına ayaklarını dayayarak, revlileri Türk Ceza Kanunu’nun bu cinayetlerin işlenmesini engelhayata, vücut bütünlüğüne ve in- leyebilirler. Devrim insanlığa ve sanlığa karşı işlenen suçlar kapsa- doğaya karşı işlenen bu suçu ortamında yargılanmalıdır. “İş kaza- dan kaldıracaktır! 20.06.2012 larından” dolayı gerçekleşen her * Taksir: Dikkat ve özen yüölümden ve yaralanmalardan dolayı patronlar ihmal veya güvenlik kümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, önlemlerinin yetersizliği vb. değil, bir davranışın suçun kanunî tanıöldürme ve yaralama suçlarından mında belirtilen sonucu öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. dolayı yargılanmalıdır. Ama biz sivrisinek lerle mücadelede bi liyoruz k i, çözüm sivrisinek leri yok et mek değ i l, batak lı k ları yok etmektir. Kapitalizmin ürünü sorunları yok etmek içi n gerçek çözüm, bir bütün olarak kapitalizmi yok etmektir. K apit a l i zm bir ci nayet si s t e m i , her burjuva da bi r k at i ld i r. Tablo 4 Kaynak: Sendika.Org’un ulusal ve yerel baKapitalizme bağlı her bir sından derlediği 2011 yılı aylık iş kazaları raporları
Temmuz 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
B
9
Sivas katliamı, katliamın yapıldığı yerde lanetlendi! A
Temmuz 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
levi Bektaşi Federasyonu, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından düzenlenen ve çeşitli kurumlar tarafından desteklenen anmaya binlerce kişi katıldı. 2 Temmuz Pazartesi sabahı çeşitli şehirlerden otobüslerle gelen binlere kişi Alibaba mahallesinde bulunan Cemevi önünde buluştu. “Madımak halen yanıyor, zaman aşımını tanımıyoruz!” pankartı arkasında kortej oluşturan binlerce kişi yürüyüşe geçti. En önde katliam sırasında yakınlarını kaybedenlerin aileleri, katliam sırasında katledilenlerin resimleri ile yürüdü. Yürüyüş Mevlana Meydanı’nda oluşturulan arama noktasını geçtikten bir süre sonra, Valilik binası köşesinde durduruldu. Panzerler ile barikat oluştura polis yürüyüşe izin vermedi. Kitle barikatı, yürüyüşe izin verilmemesini oturma eylemi yaparak protesto etti. Tertip Komitesi’nin polis ile yaptığı görüşmelerin ardından bir süre sonra barikat kaldırıldı. Binlerce kişi Madımak önüne adeta akın etti. Bir süre önce Bilim ve Kültür Merkezi yapılan Madımak Oteli Sokak girişini demir bariyerlerle kapan polis kimsenin geçişine izin vermedi. Katliam sırasında yakınlarını kaybedenlerin Madımak önüne geçmelerine izin verildi. Aileler Madımak önüne siyah çelenk, katledilenler
10
için karanfiller bıraktı. Sivas Demokrasi Platformu, a n may ı dü zen leyen Ter t ip Komitesi adına Ali şimşek, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Kemal Bülbül, aileler adına Hüseyin Karababa, AABF adına Turgut Öker, Alevi Bektaşi Federasyonu adına Engin Gündük, Sivas KESK Şubeler Platformu adına Feyzu l lah Sümer birer konuşma yaptı. Konuşmalarda, katliam davasında zaman aşımı kararı eleştirildi. Madımak’ın utanç müzesi yapılması istendi. Yapılan konuşmaların ardından anma etkinliği son buldu. Binlerce kişi Alibaba Cemevi’ne aynı yoldan geri döndü. Anmadan notlar: *Sivas’a girişlerde oluşturulan arama noktalarında, anma etkinliğine katılmak için gelen araçlar
durduruldu. İnsanlar GBT kontrolünden geçirildi. *Yü r ü y ü ş ü n geçti güzergâhlarda Sivas insansız kent görünümündeydi. Arama noktası oluşturulan Mevlana Meydanı’ndan itibaren yürüyüş güzergahı demir bariyerler ile çevrilmişti. Sokaklarda tek tük insan vardı. Evlerinin balkonlarından, camlarından az sayıda insan yürüyüş kolunu seyrediyordu. Kapalı pencereler arkasında meraklı gözlerle bakan çok sayıda insan vardı. Şehir merkezinde demir bariyerler arkasında, polisin yanında yürüyüşü seyreden az sayıda insan vardı. * CHP Sivas’a adeta çıkarma yapmıştı. Çok sayıda milletvekili anmaya katıldı. Etkinlikte kullanılan ses arabası CHP’nindi. Cılız da olsa CHP’ye tepki de vardı. Katliamda CHP’nin rolünün olduğunu haykıran iki kişi
görevliler tarafından ses arabasının çevresinden uzaklaştırıldı. Yapılan konuşmalarda sık sık katliamı yapanın devlet olduğu söylenmesine rağmen, CHP’nin katliam sırasındaki rolü üzerine hiç durulmadı. Bilindiği gibi 1993 yılında SHP koalisyon ortağı idi. SHP Genel Başkanı Erdal İnönü Başbakan Yardımcısı idi. Evet doğrudur. Sivas katliamını devlet yapmıştır. Bu doğru olduğu kadar SHP’nin katliamın suç ortağı olduğu da doğrudur. Katliamdan SHP’de, dolayısıyla CHP’de sorumludur. *Yürüy üşe, anma etk inliğine BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, BDP Milletvekili İbrahim Binici ve çok sayıda sanatçı katıldı. *Yürüyüş ve anma sırasında, ”Sivas’ın ışığı sönmeyecek!, Sivas’ı unutma, unutturma!, Katil devlet hesap verecek!, Faşizme karşı omuz omuza!” sloganları sıklıkla atıldı. Bizlerde bir grup YDİ Çağrı çalışanı, okuru anma etkinliğine katılmak üzere Sivas’a gittik. Yürüyüşte, anma etkinliğinde “19 yılında da: Sivas katliamını unutmadık, unutturmayacağız!” başlıklı bildirimizden binlerce adet dağıttık. Çok sayıda YDİ Çağrı sayı 157, Yeni İşçi Dünyası Haziran sayısı sattık. Sivas katliamını unutmadık, unutturmacağız! 03.07.2012
19. yılında da:
Sivas Katliamını Unutmadık, Unutturmayacağız! İşçiler! Emekçiler! Tarih: 2 Temmuz. Yıl: 1993. Yer: Sivas. “Kadılar, müftüler fetva yazarsa. İşte kemend, işte boynum asarsa. İşte kılınç, işte kellem keserse, Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan!” Diyerek, Osmanlının zulmüne boyun eğmeyen Pir Sultan Abdal’ı anma şenliklerine katılan sanatçı, yazar, müzisyen, aydınların kaldığı Madımak Oteli’ne dinci faşistler saldırdı. 35 kişi yakılarak hunharca katledildi.
Devletin ordusunun, polisinin gözü önünde şeriat naraları ata-
rak, oteli ateşe veren dinci faşist güruh; zaferlerini Pir Sultan’ın
heykelini yıkıp, onu yerlerde sürükleyerek kutladılar. Sivas katliamı devlet dışında, bir grubun yaptığı bir katliam değildir. Bu katliam devletin gözetimi altında yapılmış bir katliamdır. Bu katliamın sorumlusu devlettir. Sivas katliamı, egemenlerin, dinci faşistlerin meşru görmediği inanç, kimlik ve siyasal görüşlere ilişkin değişik zamanlarda uyguladıkları katliamların bir örneğidir. Dersim, 6-7 Eylül, Çorum, Sivas, Maraş, Gazi …; en son olarak Roboski bu katliamlardan
bazılarıdır. 8 saat boyunca Sivas’ta devlet ortalıkta görünmedi. Dönemin yöneticileri katliam sırasında ve sonrasında şu açıklamayı yaptılar: Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel: “Güvenlik güçleri ile halkı karşı karşıya getirmeyin.” Başbakan Tansu Çiller: “Oteli saran vatandaşlarımıza bir şey olmamıştır.” Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü: “Merak etmeyin bütün tedbirleri aldık.” Mesut Yılmaz: “Bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi.” Sivas katliamı sanıklarının yargılandığı dava 19 yıl sonra
“zaman aşımı” gerekçesiyle düşürüldü. Dönemin Belediye Başkanı milletvekili oldu. Katliam sanıklarını savunan avukatlar bakan oldu. Davanın en önemli sanıklarından biri olan Cafer Erçakmak’ı devlet 18 yıl bulamadı!! Cafer Erçakmak Sivas’ta öldükten sonra bulunabilindi!! Kardeşler! Tarihi boyunca T.C devleti; Türk ulusu dışında, ulus ve milliyetleri yok sayma, İslam’ın Sünni yorumu dışında diğer inançları yok sayma, Müslüman olmayan diğer milliyet ve inançları yok sayma, asimilasyon, inkar ve
imha siyasetini temel almıştır. Bu devlet laik bir devlet değildir. Gerçek anlamda laiklik, devlet işleri ile din işlerinin bütünüyle birbirinden ayrılması, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması, her dine, mezhebe, inanca eşit uzaklıkta bulunulması, bu düzende, bu devletin varlığı şartlarında mümkün değildir. İşçi sınıfı önderliğinde demokratik halk devrimi ile kurulacak işçilerin, köylülerin demokratik cumhuriyetinde, devlet gerçek anlamda laik bir devlet olacaktır. Devlet işleri ile din işleri birbirinden ayrılacak, Diyanet İşleri Başkanlığı vb. kurumlar kaldı-
rılacaktır. Devlet din işlerinden elini çekecek; dinin de devlet işlerine karışması ve karıştırılması engellenecektir. Halk iktidarında din bütünüyle kişinin özel işi olarak kavranacak, devlet her dine, mezhebe, dini örgütlenmeye eşit mesafede uzak duracak; hiçbir dine, mezhebe, dini örgütlenmeye hiç bir destek sunmayacak, imtiyaz tanımayacaktır. Baskıya, zulme, katliamlara karşı örgütlenelim, mücadele edelim. Bizi bizden başka kurtaracak güç yok! Katliamların hesabı devrimle sorulacak! Haziran 2012
İspanya Maden İşçilerinin Grevi Devam Ediyor İspanya’da 23 Mayıs’tan beri grevde olan maden işçileri, başlattıkları “Kara Yürüyüş” ile Madrid’e doğru yol alıyorlar. İspanya'da maden sektörüne yapılan devlet yardımlarındaki kesintiyi protesto eden Asturias bölgesindeki maden işçileri başkente yürüyor. Binlerce kişinin işsiz kalmasına yol açması beklenen plana karşı 4’ü kadın 80 madenci Madrid’e yürüyor. Madenciler 22 Haziran´da düştükleri yollarda sürücüler tarafından destekleniyorlar, geçtikleri yerleşim yerlerinde büyük coşkuyla misafir ediliyorlar. Kentlerde ve köylerde sloganlarla, alkışlarla karşılanıyorlar. Yaklaşık 450 kilometrelik yolu yürüyerek tamamlamayı planlayan madencilerin 11 Temmuz’da başkentte olmaları bekleniyor. İşçi lerin eylem leri hedef i Madrid olan “Kara Yürüyüş” ile sınırlı değil. Çeşitli kentlerde işçiler kendilerini madenlere kapatmış durumdalar. Toplamda 20 civarında madenci 35-40 gündür madenlerde ve bir kısmı da bu eylem nedeniyle hastaneye kaldırıldı. İşçiler 23 Mayıs’tan beri grevdeler ve polis saldırılarına karşı aktif bir direniş gösteriyorlar. Otoyolların kesilmesi ve polise yönelik taşlı/havai fişekli aktif savunma eylemlerinin yanı sıra Cangas’taki belediye binası ve Leon'daki yerel hükümet merkezi de madenciler tarafından işgal edildi. Bölgede bir günlük genel grev de yapıldı ve hayat durdu.
Hü k ü met ise AB’den zor durumdaki bankalara gelecek yardımlar karşılığı bütçe kısıtlamalarına de v a m etmekte kararlı olduğunu ve maden lere verdiği desteği yüzde 63 aza ltan planı uyg u layac a ğ ı n ı birçok kez ilan etti. Şili'de İşçi Protestoları Madenciler, profesörler, gazeteciler ve çeşitli sektörlerden işçiler, 5 Temmuz Perşembe günü gerçekleşen ulusal çaptaki protestoya katılarak ücret artışı ve daha iyi çalışma şartları için taleplerini yükselttiler. Sendikalardan, federasyonlardan ve konfederasyonlardan 200 kadar liderinin katıldığı toplantıdan sonra Merkezi İşçi Sendikası (CUT) tarafından örgütlenme çağrısı yapıldı. Protesto, Yeni bir Şili için Sosyal Platform Şili Öğrenci
Federasyonu tarafından desteklendi. CUT, asgari ücretin, 182.000 Şili pesosundan (364 dolar) 250.000 pesoya (500 dolar) yükselmesini talep etti. Fakat hükümet 193.000 pesoya (3 8 6 d o l a r a) y ükselmesini önerdi. İşçilerin protestosu, tüm Şili’den 150.000 kişinin katılacağı kitlesel bir gösteriden sonra bir hafta sürecek. Sadece başkentte 120.000 kişi paralı eğitimi protesto için toplanacak. Şili de grev Şili’nin başkenti Santiago’da bir ulaşım şirketinin işçileri yüzde 5 ücret artışı ve diğer taleplerle greve gitti. İşçiler şehirdeki Alameda otogarının girişini kapattılar. Ülke genelinde yaklaşık 200 otobüs hattında seferler iptal edildi. 1200 otobüsü ve 6 bin işçisi olan şirketin yönetimi işçilerin kararlılığı karşısında geri adım attı. Ertesi gece sendika işverenle bir anlaşmaya vardığını ilan etti. Talepleri kabul edilen işçiler di-
reksiyon başına döndüler. Bangladeş: 500 bin tekstil işçisi eylemde Bangladeş’te bulunan Daka tekstil bölgesinde, yüzlerce işçi ücret artışı talebiyle protesto gösterileri düzenlemeye başladı. Protestoya katılan işçilerin sayısının artmasıyla, paniğe kapılan patronlar karşı saldırıya geçtiler ve fabrikaları kapattılar. Bölgede bulunan 350 ayrı tekstil fabrikasından 500 bin işçi, 11 Haziran’da işten çıkarıldı. Bunun üzerine protestolar daha çetin geçmeye başladı ve işçiler polisle çatıştı. Polis, göz yaşartıcı gaz ve copla işçilere saldırdı. Eylemin ilk iki gününde 80 işçi yaralandı. Birçok işçi tutuklandı. Bangladeşli tekstil işçileri Asya ülkeleri içinde en düşük ücreti alıyorlar. 30 ilâ 111 dolar arasında değişen ücretler işçilerin ihtiyacını karşılamaya yetmiyor. Ev kiraları ve temel ihtiyaç malzemelerine, yüksek enflasyon nedeniyle sürekli zam geliyor. Son bir yıl içerisinde enflasyon oranı %30 arttı. Buna karşılık işçilerin maaşı yerinde sayarak, alım güçleri iyice azaldı. Hükümet, grevin diğer bölgelere de yayılmasından duyduğu korkuyla, tekstil işçilerinin temel
Temmuz 2012 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
DÜNYADAN İŞÇİ HABERLERİ
11
ihtiyaç malzemelerini almalarına katkı sağlayacağını açıkladı. Sendikalar ise patronların fabrikaları yeniden açması, polisin tüm suçlamaları geri alması, grevin öncülerini serbest bırakması şartıyla işlerine geri döneceklerini açıkladılar. Arjantin: Sendikalar grev dedi Arjantin’de belediye işçileri, gazete çalışanları, yemek dağıtı-
Zambiya A f r i k a’n ı n g ü n e y i n d e k i Zambiya’da şeker üretiminde çalışan yaklaşık 3 bin işçi, yüzde 35 ücret artışı talebiyle greve gitti. Sendikanın Zambia Sugar firması ile Ocak’ta başlattığı görüşmeler, Mayıs ayında tıkanmıştı. Sendikanın grevi sonlandırma çağrısına rağmen işçiler, greve devam ettiler. Grev bazı işçilerin yüzde 15 ücret artışı kazanması üzerine sonlandırıldı. 370 bin tonluk yıllık şeker üretimi yapan şirket kârında yüzde 40 artış olduğunu açıklamıştı. İngiltere İngiltere’nin başkenti Londra’da binlerce otobüs şoförü greve gitti.
cıları, tarım işçileri, sağlık, tekstil işçileri ve kamyon şoförleri Genel İşçi Sendikasının çağrısıyla 27 Haziran’da greve çıktı. Vergi kesintilerinin azaltılmasını isteyen işçiler başbakanlık binası önünde toplandılar. İşçilerden yaklaşık olarak yıllık %25 oranında vergi kesiliyor. İşçiler, bir günlük genel grevle vergi oranlarının azaltılmasını ve yöneticilerin kendilerine daha adil davranmasını talep ettiler.
Olimpiyat oyunları nedeniyle iş yükünde büyük bir artış yaşayacak olan işçiler bu nedenle ek ikramiye verilmesini talep ediyorlar. 22 ve 23 Haziran’daki gre-
madeninde yüzlerce işçi ücretlerinin artırılması talebiyle greve gitti. Grevin daha ilk gününde firma ücretleri yüzde 30-35 oranında artırmayı kabul etti. İşçiler
vin kararı, işçilerin yüzde 94’nün oyuyla alındı. Unite (Birlik) Sendikası, işçilerin talepleri kabul edilinceye kadar grevler gerçekleştirecekleri uyarısında bulundu.
anlaşma sağlanmasının hemen ardından işbaşı yaptı. Geçen yıl petrol işçilerinin aylarca süren militan greviyle sarsılan Kazakistan’da bu ayın başında yine bir bakır madeninde 2 günlük grev olmuş ve şirketin ücretleri 2 katına çıkarmayı kabul etmesi üzerine grev sonlandırılmıştı. Şubat ayında ise Kazakistan’ın en büyük altın madeninde 1400 işçi şirketin borcunu ödemesi ve ücretlerini arttırmasını talep ederek greve gitmişti. Kazak altın, Poly us Gold International adlı firmaya bağlı olarak maden işletiyor. Bu çokuluslu şirket, dünyanın en çok altın üretimi yapan 10 şirketinden biri ve Sibirya, Asya ve Kazakistan’da 9 ayrı madenin faaliyetini kontrol ediyor. İşçiler, böyle büyük bir şirkete taleplerini kabul ettirebilmelerinin nedenini birlikte mücadele etmek ve grev silahını kullanmak olarak açıklıyorlar. 08.07.2012
Kazakistan’da Yine Grev, Yine Zafer! Kazakistan’ın kuzeyindeki Bestobe kentinde Kazak altın firmasının mülkiyetindeki altın
Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Aziz Özer • Yönetim Yeri ve Adresi: Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. Ülbeği İş Merkezi No: 9 Kat: 4 Esenyurt - İstanbul • Tel/Fax: (0212) 620 67 57 • e-mail: mail@yid.ydicagri.org • web: www.yid.ydicagri.org YDİ ÇAĞRI Sayı 158’nin İşçi Özel Sayısı •Temmuz 2012 • Fiyatı: Türkiye: 1,00 TL · Türkiye Dışı: 1,00 Avro Baskı: Berdan Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 215-216-239 Topkapı/İstanbul Tel: (0212) 613 11 12 • Yayın Türü: Yerel Süreli