ŞEHİR VE İNSAN BAŞLARKEN
Şehir ve İnsan Nisan-Mayıs-Haziran 2015 Yıl: 11 | Sayı: 61 Sultanbeyli Belediyesi Adına İmtiyaz Sahibi Hüseyin Keskin Genel Yayın Yönetmeni Dr. Ayhan Koç Danışma Kurulu Av. Görgün Özcan Reşat Atalar
SULTANBEYLİ’YE 100 YILLIK MÜJDE
Sorumlu Yazı işleri Müdürü Birol Alpat Editör Hamdi Çakır Tasarım Giray Arslan Ömer Aydın
HÜSEYİN KESKİN
SULTANBEYLİ BELEDİYE BAŞKANI
Fotoğraf Editörleri Gökmen Kanberoğlu Türkay Polat
Kıymetli okuyucularımız; Şehir ve İnsan dergisi olarak bir sayıyla daha sizlerin karşısındayız. Güncel konuların yer aldığı, kültür sanat haberlerinin bulunduğu ve ilçemizde gerçekleşen önemli çalışmaları derleyerek hazırladığımız dergimiz yine dolu dolu.
Katkıda Bulunanlar Melih Uslu Hande Yüksel
İletişim Abdurrahmangazi Mah. Belediye Cad. No:4 Sultanbeyli/İstanbul www.sultanbeyli.bel.tr basin@sultanbeyli.bel.tr Baskı Pelikan Basım Maltepe Mah. Gümüşsuyu Cad. Odin İş Merkezi No: 28 Topkapı/İstanbul Tel: 0212 613 79 55 Sultanbeyli Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü tarafından hazırlanmıştır.
ŞEHİR VE İNSAN 61. sayı kapak konusu 100 YILLIK MÜJDE
»
Dergimizin kapak konusunu bizim için hayati öneme sahip olan mülkiyet meselemiz olarak belirledik. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle gerçekleştirdiğimiz tapu devir törenimizden bilgilerin yer aldığı ve mülkiyet konusunda önemli açıklamalarımızın
bulunduğu röportajımızı da sizlerin beğenisine sunuyoruz. Sultanbeyli’nin en büyük sorunu olan mülkiyet meselesini Sayın Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın, Bakanlarımızın ve Milletvekillerimizin destekleriyle tarihe gömdük. Sayın Cumhurbaşkanımız tapu devir töreninde halkımızı temsilen bize tapu takdim etti. Bunun yanı sıra röportajlarımız, gezi yazımız ve portremiz de dergimizin diğer yazıları arasındaki yerini aldı. Farklı konulardan sentez yaparak hazırladığımız Şehir ve İnsan dergimizi yine keyifle okuyacaksınız.
ŞEHİR VE İNSAN • 1
BU SAYIDA NELER VAR?
DÜNYA TURU
6
SULTANBEYLİ’DEN KISA KISA
10
Osmanlı’da Şenlik Kültürü
26
100 YILLIK MÜJDE
30
100 yıllık sorun, 100 yıldır Sultanbeyli’nin önündeki en büyük engel ve mutlu son… Sultanbeyli artık en büyük sorunu mülkiyet probleminden kurtuldu.
4 • ŞEHİR VE İNSAN
ANILAR EVİ SAFRANBOLU
44
PORTRE: BARIŞ MANÇO
48
SÜLEYMANİYE’DEN ŞEHZADEBAŞI’NA
52
AYDOS KİTAP
58
»60
GECE YOLCULARI
TEKNOLOJİ
64
KÜLTÜR SANAT
68
SAĞLIK
70
ŞEHİR VE İNSAN • 5
DÜNYA TURU
BARCELONA’DA TURISTIK YATIRIMLAR DURDURULDU “Şehrimizde daha fazla turist istemiyoruz” diyen Barcelona kenti için şok karar. İspanya’nın ve Avrupa’nın en fazla turist çeken kentlerinden biri olan Barcelona’nın yeni Belediye Başkanı Ada Colau “acil” olarak adlandırdıkları bir planı yürürlüğe sokarak bölgedeki tüm yeni turistik yatırımları 1 yıl durdurduklarını açıkladı. Yeniden yapılanma adı altında alınan bu karar ilk etapta kentte yapılması planlanan 30 yeni oteli etkileyecek. Planda
6 • ŞEHİR VE İNSAN
ayrıca evlerini turistlere açarak para kazananlarında önüne geçilecek. Belediyeden lisans almayan ev sahipleri evlerini yabancılara kiralayamayacak kiralayanlar ise kaçak durumuna girecek ve ağır para cezalarına çarptırılacak. Yılda 18 milyona yakın turiste ev sahipliği yapan ve kentin kasasına her yıl 13.9 milyar dolar bırakan turizm için radikal kararlar alan Belediye Başkanı Ada Colau basının karşısına çıkarak kendisini savundu. Turizmin kentin
en önemli gelir kaynaklarından biri olduğunu iyi bildiğini hatırlatan Colau “Görevlerimden biri de 18 milyonu aşan turistin yanı sıra 1 milyon 600 bin nüfuslu kent sakininin de hayatını kolaylaştırmak.” olduğunu söyledi. Belediye Başkanı Ada Colau, yürürlükteki turizm planının iyi işlemediğini savunarak sivil toplum kuruluşları ile yapacakları toplantıda herkesi memnun edecek kararlar alacaklarını ifade etti. 120 bini aşkın kişiyi turizm sektö-
ründe istihdam eden Barcelona’da turizm yatırımlarının 1 yıllığına durdurulması kararı en fazla otelcilik sektörünü etkileyeceği belirtiliyor. Yerel otel sahipleri birliği daha önceki yönetime geçtiği master planda gelecek bir kaç yıl içinde oda sayısının yüzde 30 artırılmasını talep ediyordu. Barcelona Belediyesinin aldığı bu karar sonrası sıranın kentteki tarihi yerlere belli saatlerde ve randevu ile girilmesi planlanıyor.
ABD TARIHININ EN BÜYÜK GÜVENLIK AÇIĞI
BU SITEYE GIRMEK IÇIN BINLERCE KIŞI SIRA BEKLIYOR Most Exclusive Web Site ismi verilen dünyanın en özel internet sitesi ilginç yapısıyla dikkat çekiyor. Siteye aynı anda sadece 1 kişi girebiliyor. 40 bine yakın kişi ise siteyi ziyaret etmek için sırada bekliyor. Mostexclusivewebsite.com isimli internet sitesi, ilginç kuralı ile internet aleminin yeni gözdesi olmuş durumda. Aynı anda sadece bir kullanıcının siteye girmesine izin veren site sahibi, siteye girmek isteyen kullanıcıları aldıkları online biletleri baz
ABD hükümetine bağlı Personel Yönetim İdaresi’ndeki (OPM) geçen Nisan’da ortaya çıkan hack skandalının tahmin edilenden çok daha fazla vatandaşı etkilediği belirtildi. Olay “ABD tarihinin en büyük güvenlik açığı” olarak değerlendiriliyor. Obama yönetimi, 21 milyonu aşkın ABD’linin sosyal güvenlik kimlik numaraları ve başkaca önemli bilgilerinin hacker’lar tarafından çalındığını açıkladı. Kişilerin sağlık-finansal bilgileri, suç kayıtları, hükümet çalışanları ve akrabalarının isimleri ve adresleri de çalınan bilgiler arasında yer alıyor. Bu olayın, Nisan’da 4.2 milyon hükümet çalışanın bilgilerinin çalınmasıyla “farklı fakat bağlantılı” olduğu belirtildi. Her iki hack saldırısından 22.5 milyon kişi etkilendi; bu rakam, ABD nüfusunun yüzde 7’sine tekabül ediyor. Nisan’daki hack saldırısından Çin sorumlu tutulmuştu ancak Pekin, olayda dahli olduğunu kabul etmemişti. Bu durum, ABD Kongresi’nde de tartışılmış ve devletin siber güvenlik sistemi sert eleştirilere maruz kalmıştı. Hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler, ABD hükümetinin insan kaynakları olarak çalışan Personel Yönetim İdaresi’nin başındaki Katherine Archuleta’nın görevden alınmasını talep etmişti.
alarak sıraya sokuyor. Kısa sürede ilgiyi üzerine çeken siteye girmek için şimdiden 40 bine yakın kişi sıraya girmiş durumda. Sitenin açık olduğu sekmenin kapanması durumunda kullanıcılar sıralarını kaybediyor ve yeni bir bilet almak zorunda kalıyor. Bu ilginç projenin mimarı Justin Foley, ABD basınına yaptığı açıklamada, binlerce kişinin sırada beklediği siteye giren her kullanıcının en fazla 60 saniye sitede kalabildiğinin altını çizdi.
LONDRA METROSUNDAKI GREV, ULAŞIMI AKSATTI İngiltere’nin başkenti Londra’da, günde yaklaşık 4 milyon kişinin yolculuk yaptığı metro hatlarında görevli personelin başlattığı 24 saatlik grev ulaşımı aksattı. Dört çalışan örgütü Eylül ayında bazı hatlarda başlayacak olan 24 saatlik metro seferleri ve buna bağlı ücret artışları ve çalışma koşulları nedeniyle yaşanan anlaşmazlığın ardından dün akşam yerel saatle 18.30’dan itibaren seferleri durdurdu. 20 bin kadar çalışanın greve gittiği sanılıyor. Demiryolu, Deniz ve Ulaşım Çalışanları Ulusal Sendikası (RMT) ile Maaşlı Ulaşım Çalışanları Birliği’nin (TSSA) destek verdiği grevin tüm hatları olumsuz etkilemesiyle Londralılar iş çıkışlarında
alternatif ulaşım yollarına başvurmak zorunda kaldı. Sendikalar, hafta sonu boyunca geceleri de hizmet verecek bazı metro hatlarında görevli kişilerin maaş ve çalışma koşullarının TFL’in yeni planlarından olumsuz etkileneceğini savunurken, TFL, hiçbir çalışandan mevcut programları dışında ek iş yapmalarının talep edilmediği ve gece servislerinde çalışacak 137 kişinin işe alınacağını bildiriyor.İngiltere Maliye Bakanı George Osborne ve Londra’nın Türk kökenli Belediye Başkanı Boris Johnson, gece metrosunun Londra ekonomisine 2030 yılına kadar 6,4 milyar sterlin katkıda sağlayacağı iddiasında bulunuyor.
ŞEHİR VE İNSAN • 7
DÜNYA TURU
EYFEL’E KOMŞU GELIYOR
RAUNG YANARDAĞI FAALIYETE GEÇTI Endonezya’nın Doğu Jawa Bölgesi’ndeki Raung Yanardağı faaliyete geçti. Ülkenin en önemli turizm bölgesi olan Bali Adası yakınlarında bulunan Raung Yanardağı’nın faaliyete geçmesiyle bölgede tehlike alarmı verildi. Yanardağın 3 kilometre çevresinde yaşayan yaklaşık 800 kişi güvenli bölgelere tahliye edildi. Endonezya Ulusal Afet Zararlarını Azaltma Ajansı Sözcüsü Sutopo
Fransa’nın başkenti Paris’te tartışmalara neden olan piramit şeklindeki gökdelen Triangle’ın inşaatına izin çıktı. Paris Belediye Meclisi’nde yapılan oylamada, şehrin görüntüsünü bozacağı gerekçesiyle karşı çıkılan piramit şeklindeki Triangle gökdeleninin inşaatına onay verildi. Yüksekliği 180 metre olacak cam görünümlü piramit gökdelen Paris’teki tek gökdelen Montparnasse Kulesi’nden 30 metre daha kısa olacak. Triangle’ın inşaatına, şehrin tarihi dokusunu bozacağı gerekçesiyle karşı çıkılıyordu. Kentte 1973’ten sonra inşa edilecek olan ilk gökdelen Triangle’da 4 yıldızlı bir otel, konferans ve konser salonları, kültürel alanlar ve özel ofisler yer alacak. Kuş Yuvası adıyla bilinen Pekin Olimpiyat Stadı’nı inşa eden firma tarafından yapılacak Triangle projesinin toplam maliyeti ise yaklaşık 500 milyon avro.
8 • ŞEHİR VE İNSAN
Purwo Nugroho, yanardağın faaliyete geçtiğini ancak her şeyin kontrol altında olduğunu açıkladı. Yanardağdan püsküren kül tabakasının yüksekliği 4 kilometreye ulaşırken bölgedeki 18 uçak seferinin iptal edildiği bildirildi. “Pasifik Ateş Çemberi” deprem ve volkan kuşağında yer alan Endonezya’da 120’den fazla aktif volkan bulunuyor.
UFO MU GÖRÜNTÜLENDI?
TAYLAND: 109 UYGUR ÇIN’E GÖNDERILDI Tayland, 109 Uygur Türkünü Çin’e gönderdiğini doğruladı. Hükümet sözcüsü Verachon Sukhonthapatipak, Çinli yetkililerden söz konusu kişilerin ‘güvenliğinin garanti altında olduğu’ güvencesi aldıklarını kaydetti. 109 Uygur Türkünden oluşan gurubun, Türk olduğunu iddia eden diğerleriyle birlikte bir yılı aşkın bir süredir Tayland’da bulunduğunu belirten Sukhonthapatipak, her birinin kimlik tespiti için titiz çalışma yürütüldüğünü kaydetti ve ekledi: “170’inin Türk olduğunu tespit ettik ve bu kişiler kısa süre once Türkiye’ye gönderildi. Yaklaşık 100 kişi de Çinliydi ve insani ilkeler uyarınca güvenliklerinin garanti edildiği anlaşma çerçevesinde bu sabah Çin’e gönderildiler” diye konuştu. Bu arada Çin Dışişleri Bakanlığı Türkiye’nin geçen hafta 173 Uygur’u kabul etmesinden duyduğu hoşnutsuzluğu dile getirdi. Bakanlık Sözcüsü Hua Chunying, Uygurların Çin’i yasadışı yollardan terk ettiğini belirterek, ‘yasadışı göçe yardım ve teşvik, hatta destek sağlayacak her tür eyleme karşı olduklarını’ kaydetti. Açıklamada, “Uluslararası toplumun yasadışı göçün önlenmesi ve yasadışı göçle mücadelede ortak sorumluluk paylaşması gerektiğine inanıyoruz” ifadesi kullanıldı. ABD Dışişleri Bakanlığı ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi insan hakları kuruluşları Tayland’a Uygurları koruması ve Çin’e dönmeye zorlamaması çağrısı yapmıştı. Tayland’ın 100’ü aşkın Uygur’u Çin’e göndereceği haberleri üzerine İstanbul’da Tayland Konsolosluğu binası önüne gelen kalabalık bir grup protesto gösterisi düzenledi. Bir grup, bina kapı ve camlarını kırarak içeride tahribata yol açtı. Polis dokuz kişiyi gözaltına aldı.
Uluslararası Uzay İstasyonu’nun kameralarına takılan görüntülerden sonra NASA canlı yayını aniden kesti. Görüntülerde sırayla üç parlak noktanın Dünya’dan uzaklaştığı görülüyor. Hürriyet’te yer alan habere göre; NASA görüntülere ilişkin resmi bir açıklama yapmadı. Ancak yayının kesilmesinin ardından “Lütfen bekleyin. Yüksek Çözünürlüklü Yeryüzü Görüntüleme Sistemi’nde kameralar değişiyor ya da Uluslararası Uzay İstasyonu’yla geçici sinyal kaybı yaşanıyor olabilir” mesajı yayımlandı. Haber, dünyaca ünlü birçok haber sitesi tarafından da manşetlere taşındı. Çok sayıda komplo teorisyeni Dünya’dan uzaya yükselen bu ‘şeylerin’ UFO olduğunu iddia etti. Teorisyenler uzaylıların dünyayı ziyaret ettiğine ilişkin iddiaların doğrulanmasına yönelik yeterli kanıt oluştuğu-
nu da öne sürdü. Görüntülerin kısa süre içinde video paylaşım sitelerinde yayınlanmasının ardından çok sayıda kişi yaşanan olaya ilişkin yorumlarını paylaştı. Kullanıcılardan biri noktaların görünmesinin ardından NASA’nın yayını kesmesini eleştirdi. Bir başka kullanıcıysa noktaların hareketinden uçan nesnelerin “çok yönlü uzay aracı” olduğunu öne sürdü. İngiliz Daily Mail gazetesi de daha ‘akla yatkın’ olasılıkları şöyle sıraladı: - Videonun kalitesi aşırı düşük. Söz konusu noktalar, görüntüdeki bozukluk ya da güneş ışığı parıltısı olabilir. - Dünya’nın yörüngesindeki uzay çöpü, hatta bir uydu dahi olabilir. Gazete ayrıca NASA’nın sık sık kamera değiştirdiğini ve zaman zaman geçici olarak yayını kestiğini hatırlattı.
MICROSOFT BINLERCE KIŞIYI IŞTEN ÇIKARACAK Teknoloji devi Microsoft’un telefon üretim biriminde çalışan 7 bin 800 kişi işten çıkaracağı belirtildi. Reuters’ın haberine göre, Microsoft telefon bölümü için yeniden yapılandırma planını açıkladı. Yeniden yapılandırma çerçevesinde telefon üretim biriminde çalışan 7 bin 800 kişi işten çıkarılacak. Şirket daha önce
açıkladığı 18 bin kişilik işten çıkarmaya ek yenilerini de gerçekleştirecek.İşte çıkarmaların Microsoft’un geçen yıl satın aldığı Finlandiya merkezli telefon üreticisi Nokia’yı da kapsayacağı belirtildi. Microsoft hissesi, bu haberlerin etkisiyle vadeli piyasalarda yüzde 1,2 değer kaybetti.
ŞEHİR VE İNSAN • 9
SULTANBEYLİ’DEN KISA KISA
10 • ŞEHİR VE İNSAN
Sultanbeyli Yeni Yatırımlara Kavuştu
Sultanbeyli’de yeni hizmetlerin toplu açılışları ve temel atma töreni yapıldı. Sultanbeylililer açılışı adeta mitinge dönüştürdü.
ŞEHİR VE İNSAN • 11
SULTANBEYLİ’DEN KISA KISA
S
ultanbeyli yeni yatırımlara kavuştu. Merkez Camii, Kent Meydanı Genişlemesi ve 4 Katlı Otopark’ın temeli atıldı ve birçok hizmetinde açılışı yapıldı. Açılış töreninde konuşan Belediye Başkanı Hüseyin Keskin, Sultanbeyli’nin gelişimi için yeni projeler yapıldığını ve ilçenin yeni yatırımlara kavuştuğunu ifade ederek, “ Bugün Sultanbeyli’mizin geleceği için güzel çalışmaların açılışı yapılıyor, temelleri atılıyor. Büyükşehir Belediye Başkanımıza ilçemize yaptığı
12 • ŞEHİR VE İNSAN
yatırımlar için teşekkür ediyorum. Sultanbeyli’de yaşayanların hayat kalitesini yükseltmek, daha yaşanılabilir bir Sultanbeyli’yi inşa etmek için, belediye olarak var gücümüzle çalışıyoruz. Hükümetimizden, Başbakanımızdan, Cumhurbaşkanımızdan ilçemiz için hep daha fazlasını, hep daha iyisini talep ediyoruz. Çünkü siz; hizmetin en iyisini hak ediyorsunuz” dedi. Göreve geldiği ilk günün ardından Sultanbeyli’nin sorunlarını çözmek için mücadele ettiğini kaydeden Başkan Keskin, “Bugün
şükürler olsun birlikte hayalini kurduğumuz Sultanbeyli’ye, bir adım daha yaklaştık. Kimsenin yapılacağına inanmadığı birçok projeyi, sizlerin desteğiyle hizmete soktuk. Sultanbeyli artık TEM bağlantı yollarını, Gölet Parkı’nı, devlet hastanesini hayal olarak konuşmuyor. TEM’den her geçtiğimizde, Gölet’e gidip her dinlendiğimizde, her gezdiğimizde eski halini hatırlıyoruz. Ve ilçemizin ne kadar büyük mesafeler kat ettiğini hep birlikte gözlemliyoruz. Diğer taraftan bu yatırımlarla birlikte devlet hastanemizin ve ağız
diş sağlığı merkezimizin de çalışmaları devam ediyor. İnşallah onları da sizlerin katılımı ve desteğiyle hizmete sokacağız” şeklinde konuştu. Sultanbeyli’nin geleceği için yeni hayaller kurduğunu ifade eden Başkan Keskin, “Bugün Sultanbeyli metro hatlarını, üçüncü köprüyü, teleferiği konuşuyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Kadir Topbaş’ın desteğiyle metro, 2019 yılında Sultanbeyli’ye ulaşacak. Yine Sayın Başkanımızın katkılarıyla ilçemize teleferik hattı kazandırılacak.
3 kilometre uzunluğunda olması planlanan teleferik hattı, metro hatlarına entegre edilecek, metro hatlarından Gölet Parkı’na ve oradan da tarihi miras Aydos Kalesi’ne uzanacak” dedi. İlçenin mülkiyet konusuyla ilgili de konuşan Başkan Keskin, “Hepinizin bildiği gibi 50 yıllık sorun 2/b çözüldü. Şimdi tapusunu alan vatandaşlarımız ruhsatlı olarak inşaatlarını yapmaya başladı. Bir diğer sorunumuz olan mülkiyet meselesini de çözmek için çok ciddi adımlar attık. 100 yıllık tapu sorununu çözmek için kanun hükmünde kararname çıkartılmıştı. Şimdi ise hisseli tapuların çözümünün önündeki engel geçtiğimiz ay Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçen
yasayla kaldırılmış oldu. Sorunlarımızı aşmaya çok yakınız. Sultanbeyli’mizi el birliğiyle zirveye çıkartmaya çok yakınız. Daha aydınlık yarınlar bizim olacak” dedi. Keskin daha sonra açılışı yapılan hizmetler hakkında bilgiler verdi ve Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a teşekkür etti. Açılışa katılan AK Parti İlçe Başkanı Ali Sevinç de yeni yatırımların hayırlı olmasını diledi ve Sultanbeyli’nin geliştiğine dikkat çekti. İlçe Kaymakamı İbrahim Özefe de Sultanbeyli’nin Anadolu’nun mozaiği olduğunu ifade etti ve yeni hizmetlerin ilçeyi daha güzel noktalara getirdiğine dikkat çekerek yatırımlarda emeği olanlara teşekkür etti.
Sultanbeyli Belediye Başkanı Hüseyin Keskin
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş
Törende vatandaşların “Kadir Abi sen bizim her şeyimizsin” tezahüratlarıyla kürsüye gelen Başkan Kadir Topbaş, müjdelenmiş şehir İstanbul’a 11 yılda 68,5 milyar lira, Sultanbeyli’ye de 662 milyon lira yatırım yaptıklarını belirterek, İstanbul’a gelen devlet adamlarının ve turistlerin şehrin gelişmesini hayranlıkla takip ettiğini söyledi. Geçmişte sıkıntılarla büyüyen Sultanbeyli’yi düzenli hale getirmek için çalıştıklarını vurgulayan Kadir Topbaş, şöyle konuştu; “Biz hep zoru başardık.
Başkalarının bozduklarını yapmak hamdolsun bize düştü. İnsana ve İstanbul’a hizmet etmenin ne demek olduğunu ve karşılığının ne olacağını bilerek gece gündüz hizmet etmeye devam ediyoruz. Bir farklı Sultanbeyli ortaya çıkıyor. Şu meydan trafikten geçilmezdi. Trafiği yeraltına alarak bu güzel meydanı inşa ettik. Sultanbeyli’nin yapısını değiştiren gölet projesini gerçekleştirdik.” Bugün park ve cadde düzenlemesi açılışları yaptıklarını hatırlatan
ŞEHİR VE İNSAN • 13
SULTANBEYLİ’DEN KISA KISA
Başkan Topbaş, “Ama daha da önemlisi önünde meydanı ve katlı otoparkıyla buluşma noktası olacak Sultanbeyli semt camisini inşa ediyoruz. Geçmişte maaş ödeyemeyen belediye 11 yılda 68,5 milyar lira yatırım yaptık. Kasamızda paramız var, devlete vakti gelen bir borcumuz da yok. İstanbul yatırım ve hizmetleriyle Türkiye’nin ve dünyanın birçok şehrine örneklik teşkil ediyor. Bu hizmetleri yaptığımızda çocuklarınız artık sizin çektiğiniz sıkıntıları çekmeyecek. Her zaman Sultanbeyli’nin desteğini yanımızda hissettik. Biz de sizden gelen her talebi yerine getirmeye çalışıyoruz. Ne gerekiyorsa yapılıyor, yapılacak. Ne sıkıntılar varsa çözülecek. Programlarda bize verdiğiniz kağıtlar sanmayın ki diğer siyasiler gibi dikkate alınmıyor. Hepsini tek tek inceleyerek gereğini yapıyoruz” diye konuştu. Düzenlemesi tamamlanan 3 caddenin de açılışını yaptıklarını hatırlatan Başkan Topbaş, temeli atılan 1100 kişilik semt camisinin Osmanlı Selçuklu mimarisinden esintiler taşıyacağını, toplam alanı 21 bin metrekare olan camide 4 katlı otopark da yer alacağını söyledi. Caminin önündeki 3 bin metrekarelik meydanı da yeniden
14 • ŞEHİR VE İNSAN
düzenleyeceklerini anlatan Başkan Topbaş, böylece caminin hayatın içinde bir mekân olacağını kaydetti.
SULTANBEYLI’YE 3 AYRI METRO HATTI Konuşmasında Sultanbeyli’ye en modern sarı otobüsleri verirken her mahalleye metro sözü verdiklerini hatırlatan Başkan Kadir Topbaş, geçmişte otobüslerin gelmediği Sultanbeyli’de 3 ayrı metro hattı geleceğini müjdeledi. Yeni alacakları 400 otobüsle birlikte ilçeye gelen otobüslerin sefer sayılarını da arttıracaklarını kaydeden Kadir Topbaş, sözlerini şöyle sürdürdü; “Buraya yerleşirken metro geleceğini hayal edebilir miydiniz? Her mahalleye en fazla yarım saat mesafede metro istasyonu olsun. Sultanbeyli’ye yapılacak 3 ayrı metro hattıyla buradan Üsküdar’a, Kartal’a, Kadıköy’e ve Avrupa yakasında istediğiniz yere metroyla hızlı ve konforlu bir şekilde gidebileceksiniz. Rabbimiz bu hizmetleri bize bahşetti. İnşallah 2 metro hattımızı 2019’da tamamlayacağız.”
OTOBÜS SIKINTISINA ANINDA ÇÖZÜM Kadir Topbaş, kürsüde konuşurken Mimar Sinan Mahallesi’ne otobüs isteyen bir
vatandaşı İETT Genel Müdürü Mümin Kahveci ile telefonda görüştürerek, sorunun çözülmesi talimatını verdi. Çocuklarla birlikte kurdele keserek toplu açılış törenini gerçekleştiren, daha
sonra butona basarak semt camisinin temelini atan Başkan Topbaş,
Sultanbeyli’ye yapılacak ve ilçeden geçecek raylı sistem yatırımları şunlar:
“Açılışını yaptığımız yatırımlar hayırlı olsun. İnşallah yakın zamanda camimizin açılışında da birlikte oluruz” dedi.
• 10,9 kilometrelik Çekmeköy Sultanbeyli Raylı Sistem Hattı, • 5,5 kilometrelik
Sultanbeyli - Kurtköy Raylı Sistem Hattı, • 17 kilometrelik Kadıköy - Sultanbeyli Metro Hattı, • 3 kilometrelik Sultanbeyli Teleferik Hattı.
ŞEHİR VE İNSAN • 15
SULTANBEYLİ’DEN KISA KISA
Kitabı Okudular, Umre Ödülünü Aldılar
Kent Konseyi Kadın Meclisi tarafından hayata geçirilen kitap okuma yarışmasında ödüller sahiplerini buldu. Birinci ve ikinci umre ödülü kazanırken dereceye giren diğer katılımcılara altın hediye edildi.
S
ultanbeyli Belediyesi Kent Konseyi Kadın Meclisi özellikle kadınları okumaya teşvik etmek amacıyla ilginç bir proje hayata geçirdi. Proje kapsamında bir ay önce yarışmaya katılmak isteyen yaklaşık 500 kadına Sibel Eraslan’ın Zemzem’in Annesi Hz. Hacer kitabı verildi. Katılımcılara bir ay sonra düzenlenen yarışmada sorular yöneltildi. En kısa sürede en çok doğru cevap veren birinci ve ikinci yarışmacı Umre ödülü aldı. Diğer dereceye girenlere ise tam, yarım ve çeyrek altın hediye edildi. Sultanbeyli Kültür Merkezinde gerçekleşen programın açılış konuşmasını yapan Kadın Meclisi Başkanı gönül Çolak, “Kent Konseyi Kadın Meclisi olarak hayata
16 • ŞEHİR VE İNSAN
geçirdiğimiz güzel projemizle kadınlarımızın kitaba ilgisini çekmeye çalıştık. Toplumumuza okuma alışkanlığı kazandırmak ve farkındalık oluşturmak için böyle bir organizasyona imza attık. Bugün yarışmamızı ve ödül törenimizi yapıyoruz. Bir aylık süre içerisinde kıymetli yazarımız Sibel Eraslan’ın Zemzemin Annesi adlı kitabını okuduk. Bugüne kadar okuduğum kitapların en anlamlılarından biriydi. Her yönüyle zengin bir eser olan kitap bizlere yeni şeyler kattı. Kıymetli yazarımıza bugün bizlerle olduğu için teşekkür ediyorum. İnşallah hep birlikte daha güzel çalışmalara imza atacağız.” dedi. Programa katılan Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce’nin eşi Fatma Güllüce, Kadın Yazarlar Kadın
Okurlarla Buluşuyor Projesi için “Bu güzel günü bize armağan eden bu güzel organizasyonu hazırlayan herkese teşekkürlerimi iletiyorum. Gerçekten çok mutlu heyecanlı ve sevinçliyim, çünkü bu rutin çalışmaların içine kitabı yetiştirme çabasına dâhil oldum. Beni de Sibel Hanım teşvik etti. Bu günle alakalı ispat edilmiş bazı rakamsal, can alıcı verilere ulaştım. Kitap, ülkemizde ihtiyaç maddeleri sıralamasında 235. sırada. Türkiye’de günde 5 saat televizyon izlemeye vakit ayrılırken, kitap okumaya yılda sadece 6 saat vakit ayrılmakta. Bu veriler beni çok üzdü. Sizlerle paylaşmak istedim. Yazarımıza tekrar teşekkür ediyorum, Bu projeyi Sultanbeyli ilçesi model olarak tüm ilçelerimize yayacaktır.” Şeklinde konuştu. Programa katılan AK Parti Sultanbeyli İlçe Başkanı Ali Sevinç de “Kıymetli hocamız Sibel Eraslan bizim için çok kıymetli. Çok güzel bir yarışma, her zaman olmalı olmaya devam etmeli. Nedenine gelince hanım kardeşlerimiz hem işlerini yapacak hem kitaplarını okuyacak çocuklarını yetiştirecekler. Kitap okuma oranlarının düşüklüğü beni çok üzüyor bu oranı yükselteceğimize inanıyorum.” dedi. Belediye Başkanı Hüseyin Keskin de “Projemizde aslında ödüllerden ziyade, Sultanbeyli’de bir kampanya
Yazar Sibel Eraslan
yapmak ve Sultanbeyli’de özellikle hanımefendilerle birlikte başlayıp tüm evlerimize girecek düzeyde bir farkındalık oluşturma niyetiyle bu projeyi gerçekleştirdik. Kitap okumayı sevdirmek adına ilçemize Aydos Kütüphanesi’ni kazandırdık. Kültür merkezimizde diğer etkinliklerle birlikte çalışmalar yapıyoruz. Okur-Yazar buluşmalarında öğrencilerimizi yazarlarımızla buluşturuyoruz. Fiziki eksiklerimizi tamamlıyoruz fakat insanın inşası çok kolay olmuyor. Bunu birlikte gerçekleştirmeliyiz. Kitap okumak en temel ihtiyaçlarımızdan olmalı. ” şeklinde konuştu.
BÖYLE BIR PROJEYE ŞAPKA ÇIKARTILIR Programa katılan Sultanbeyli Kaymakamı İbrahim Özefe de kitap okumanın insana kattığı değerden söz etti. “Sultanbeyli Belediyesi ile ortaklaşa yürüttüğümüz çalışmalarda öğrencilerimize kitap okumanın önemini anlatıyoruz, onları yazarlarımızla buluşturuyoruz” diyen Özefe, “Böyle bir projeye şapka çıkartılır.” İfadelerini kullandı.
Sultanbeyli Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Gönül Çolak
Program bünyesinde düzenlenen yarışmada ilk ikiye giren yarışmacılara Umre ödülü verildi. Dereceye girenler ise altınla ödüllendirildi.
ŞEHİR VE İNSAN • 17
SULTANBEYLİ’DEN KISA KISA
Sultanbeyli’nin %40,9’u Çocuk Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2014 yılına ilişkin çocuk istatistiklerini açıkladı. Verilere göre Türkiye’nin yüzde 29.4’ü çocuklardan oluşurken aynı verilerde Sultanbeyli’deki çocuk oranı da yüzde 40.9 olarak açıklandı.
T
ÜİK verilerine göre Türkiye’de çocuklar 2014 yılında toplam nüfusun yüzde 29.4’ünü oluşturdu. Aynı verilere göre Sultanbeyli’de de nüfusun yüzde 40.9’u çocuklardan oluşuyor. İlçemizde bu verilere göre 128 bin 776 çocuk bulunuyor.
Abdurrahmangazi Camii Yeni Görüntüsüne Kavuştu Abdurrahmangazi Camii’nin girişi ve musalla bölümü yenilendi. Oldukça estetik bir görüntüye kavuşan caminin son görüntüsünü halk da beğendi.
A
bdurrahmangazi Camii’nin girişi ve musalla bölümü yenilendi. Oldukça estetik bir görüntüye kavuşan caminin son görüntüsünü halk da beğendi. Sultanbeyli Belediyesi ilçe genelinde bulunan ibadethanelere desteğini
18 • ŞEHİR VE İNSAN
sürdürüyor. Kısa süre önce Abdurrahmangazi Camii’inde başlayan çalışmalar sona erdi. Yapılan yenileme çalışmalarıyla caminin girişi ve musallası alanı değiştirildi. Oldukça güzel bir görüntüye kavuşan caminin son hali halk tarafından da beğenildi.
Ülkemiz çocuk nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde, 2014 yılında çocuk nüfusun yüzde 27,6’sının 0-4, yüzde 27,7’sinin 5-9, yüzde 27,4’ünün 10-14 ve yüzde 17,4’ünün ise 15-17 yaş grubu çocuklar olduğu belirlendi. Bu oranların hem yıl hem de cinsiyet bazında önemli
bir değişim göstermediği görüldü.
ŞIRNAK VE ŞANLIURFA’NIN YARISI ÇOCUK Çocuk nüfus oranı illere göre incelendiğinde, 2014 yılında en yüksek çocuk nüfus oranına sahip olan iller yüzde 47,8 ile Şırnak ve Şanlıurfa oldu. Bu illeri yüzde 45,7 ile Ağrı ve yüzde 45,2 ile Siirt izledi. Çocuk nüfus oranı en düşük olan ilk 3 il ise sırasıyla yüzde 18 ile Tunceli, yüzde 19,3 ile Edirne ve yüzde 19,6 ile Çanakkale olarak belirlendi.
Gençler Meydanda 1,5 Saat Boyunca Kitap Okudu
Huzur Toplantısı Sultanbeyli İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından Sultanbeyli Kültür Merkezi’nde Huzur Toplantısı düzenledi.
Türk Telekom Anadolu Lisesi öğrencileri Sultanbeyli Kent Meydanı’nda 1.5 saat boyunca kitap okuyarak her yerde kitap okunabileceğini gösteren bir etkinliğe imza attı. 1.5 saat boyunca her öğrencinin farklı bir kitabı okuduğu etkinlik, çevredekilerin dikkatini çekmeyi başardı.
S
ultanbeyli Kent Meydanı’nda Türk Telekom Anadolu Lisesi öğrencileri güzel bir etkinliğe imza attı. Öğrenciler, herkesi kitap okumaya teşvik etmek amacıyla meydanda 1.5 saat boyunca kitap okudu. Çevredekilerin ilgisini çekmeyi başaran öğrenciler her yerde kitap okunabileceği mesajını verdi. Kitap okuma etkinliğiyle ilgili Türk Telekom Anadolu Lisesi
Müdürü Zekeriya Koçak, “Her yerde kitap okunabileceğini, kitap okumaya zaman bulunabileceğini göstermek amacıyla böyle bir etkinlik düzenledik. Bu etkinliği okul bahçesinde de yapsak olurdu fakat kent meydanında herkesin görebileceği, fark edebileceği bir yerde yapmak daha anlamlı oldu. Halkın ilgisini çekmeyi de başararak amacımıza ulaştık” dedi.
S
ultanbeyli İlçe Emniyet Müdürlüğü her yıl Polis-halk ilişkilerini geliştirmek, sorunlara yerinde çözüm bulmak amacıyla Huzur Toplantısı yapıyor. Sultanbeyli Kültür Merkezi’nde yapılan Huzur Toplantısı’nda konuşan Belediye Başkanı Hüseyin Keskin, “Sultanbeyli gerçekten 81 vilayetin her rengini taşıyan ve her yöresinden köyünden, ilçesinden gelen kardeşlerimizle güzel bir Anadolu. 81 vilayet burada yaşıyor. Sultanbeyli’miz daha da güzelleşecek. Biz Sultanbeyli Belediyesi olarak başta Kaymakamımız olmak üzere Milli Eğitim Müdürlüğümüzle, Emniyet Müdürlüğümüzle ve diğer müdürlüklerimizle Sultanbeyli’nin hayrına güzel projeler gerçekleştiriyoruz. Emniyet müdürümüze günün öneminden dolayı emniyet teşkilatında görev yapan tüm yöneticilerimize, emniyet mensuplarımıza huzur diliyorum, görevlerinde başarılar diliyorum.” dedi. İlçe Kaymakamı
İbrahim Özefe de, “Çevrenin insan davranışına ne kadar etkili olduğunu biliyoruz. Çehresinin değişmesiyle birlikte Gölet’e gelen huzur ortamından oldukça memnunuz. Yapılan hizmetler emniyet ve asayişe katkıda bulunuyor. Sultanbeylililere emniyet ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına olan desteğinden ötürü teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu. İlçe Emniyet Müdürü Dr. Atalay Bahar ise konuşmasında, “Suçu önlemede en büyük gücümüz kurumlar arasındaki uyum ve vatandaşımızın desteğidir. Sürekli vatandaşlarımızla görüşüp beklenti ve taleplerini öğreniyor ve talepler karşısında neler yapabileceğimizi konuşuyoruz. Sizlerin görüş ve önerilerinize, istek ve şikâyetlerinize bu anlamda çok fazla önem veriyoruz. Bize ilettiğiniz tüm bilgileri titizlikle değerlendiriyor, bunlarla ilgili çalışmalarımızın sonuçlarını aynı şekilde sizlere bildiriyoruz.” dedi.
ŞEHİR VE İNSAN • 19
SULTANBEYLİ’DEN KISA KISA
Gençler İçin Gençlerle Projesi Meyvesini Verdi Sosyal projelerin ağırlık kazandığı Sultanbeyli, başarılı bir projeye daha imza attı. Birçok kurumun biraraya gelerek başlattığı “Gençler İçin Gençlerle” projesine katılan gençlere sertifikaları verildi.
S
ultanbeyli Kaymakamlığı, Sultanbeyli Belediyesi, Maltepe Üniversitesi SOYAÇ birimi, İlçe Milli Eğitim, İlçe Emniyet Müdürlüğü, İlçe Sağlık Müdürlüğü işbirliğiyle ve İstanbul Kalkınma Ajansı’nın mali desteğiyle hayata geçirilen Gençler İçin Gençlerle projesi yapılan sertifika töreniyle sona erdi. İlçedeki dezavantajlı gençleri hedef alan projeyle 200’e yakın genç iş sahibi ve meslek sahibi oldu. Programda konuşan Belediye Başkanı Hüseyin Keskin, “Değerli bir projeydi. Projeyle gençlerimize ulaşmaya çalıştık. Burada eğitim alarak hayatlarının akışını değiştiren gençlerimizin diğer gençlere örnek olmasını rica ediyorum. Yoğun ve çaba isteyen bir süreçti, emeği geçenlere teşekkür ediyorum” dedi.
20 • ŞEHİR VE İNSAN
İlçe Kaymakamı İbrahim Özefe de, “Projeye katılan ailelerin ve öğrencilerin mutlu olması bizi sevindirdi. Bu ve benzeri projelere her zaman destek vereceğiz. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu. Sultanbeyli Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü Mustafa Doğan projenin kendilerine yeni ufuklar açtığını ve hedeflerine ulaştıklarını ifade ederek, “Projede öncelikli hedefimiz gençlerin duygusal durumlarını desteklemek ve bu kapsamda hayata güvenle, gülümseyerek bakan, akılcı iyi bir meslek erbapları yetiştirmek istedik” dedi. Programda Maltepe Üniversitesi SOYAÇ yetkilileri, öğrenciler ve veliler de duygularını ifade etti.
Sultanbeyli Rengarenk Sultanbeyli Belediyesi, ilçe genelinde yaptığı çiçeklendirme çalışmalarıyla sokaklara renk ve canlılık getirdi.
M
evsimin güzelliği Sultanbeyli’yi sardı. Park ve Bahçeler Müdürlüğü ekipleri yaz aylarının gelmesiyle birlikte ilçeyi rengarenk çiçeklerle donattı. Çalışma kapsamında cadde ve sokaklar, parklar, bağlantı yolları çiçeklendirildi.
İSKİ Yeni Binasında Hizmete Başladı İSKİ Sultanbeyli Şubesi yeni binasında hizmet vermeye başladı.
H
er ilçeye bir şube binası hedefiyle yola çıkan İSKİ, yerinde hizmet anlayışını, yeniliklerle pekiştirince ilgi çekici, modern hizmet binaları ortaya çıkıyor. Sultanbeyli Şube Müdürlüğü binası da bu zincire eklenenlerden. Yeni inşa edilen İSKİ Sultanbeyli Şube Müdürlüğü
binası, yaklaşık 7 Milyon TL’ye mal oldu. Bina, 3.941 metrekare kapalı alana sahip. Sultanbeyli Şube Müdürlüğü Mehmet Zahit Kotku Caddesi’nde hizmet veriyor. 5 katlı hizmet binasında İSKİ aboneleri her türlü işlemi rahatça, konforlu bir şekilde gerçekleştirebilecekler.
ŞEHİR VE İNSAN • 21
SULTANBEYLİ’DEN KISA KISA
Deprem Tırı Öğrencilere Eğitim Verdi Sultanbeyli Belediyesi’nin İstanbul Kalkınma Ajansı desteğiyle hayata geçirdiği Sultanbeyli’de Afetlere Hazırlık ve Farkındalık Projesi kapsamında okullarda deprem tırıyla birlikte eğitim verildi. 10 farklı okulda yapılan çalışmayla özellikle öğrencilerin depreme karşı farkındalık kazanması sağlandı.
İ
stanbul Kalkınma Ajansı’nın desteğiyle Türkiye Deprem Vakfı işbirliğiyle Sultanbeyli’deki yaklaşık 5 bin öğrenciye depreme karşı farkındalık kazandırıldı. Bu kapsamda okullarda deprem tırı eşliğinde eğitimler yapıldı. Konuyla ilgili bilgi veren Türkiye Deprem Vakfı Proje Müdürü Süheyla Sezan, “Sultanbeyli Belediyesi’nin projesi kapsamında ilçede yaklaşık 10 okulda deprem ve farkındalık eğitim etkinlikleri yapıldı. Tırda çocuklara deprem öncesinde, deprem sırasında ve deprem sonrasında neler yapmaları gerektiğini ve neler yapmamaları gerektiğini uygulamalı olarak anlattık. Amacımız sadece farkındalık oluşturmak. Sonrasında okullardaki öğretmenlerimize de verdiğimiz bilgilerle devamlı pratik uygulamaların yapılmasını istiyoruz” dedi.
22 • ŞEHİR VE İNSAN
Proje kapsamında 10 okulda yaklaşık 5 bin öğrenciye ulaşıldığını ifade eden Sezan, “Deprem tırında deprem anı yaşanıyor. 7.4 büyüklüğündeki Kocaeli depreminin birebir yüklenmiş deprem kaydı var. Biz yüzde kırk azaltılmışını uyguluyoruz. Tırda Bir mutfak bir oturma odası var. Burada amacımız insanları, öğrencileri korkutmak değil. Deprem olgusu nedir, ne yapmalıyız. Onu paylaşıyoruz. Mobilyaların nasıl önlemini alıyoruz onu paylaşıyoruz” ifadelerini kullandı. Eğitimlere katılan öğrencilerden biri olan 4. sınıfa giden Fırat Könti’de deprem tırında aldıkları eğitimin yararlı olduğunu söyleyerek, “Deprem çantasının nasıl olduğunu öğrendik. Mobilyaları sabitlemeyi öğrendik. Burada aldığım bilgiler işimize yarayacak bilgiler. Aldığım bilgileri ailemle paylaşacağım” dedi.
Sultanbeyli’ye Madalya Geldi Yunanistan’ın başkenti Atina’da gerçekleşen Balkan Wushu Kungfu Şampiyonası’nda Sultanbeylilili sporcular madalya aldı.
12
ülkeden sporcuların katılımıyla Atina’da gerçekleşen Balkan Wushu Kungfu Şampiyonası’nda Sultanbeyli madalya aldı. Şampiyonaya Sultanbeyli’den Akça Spor Kulübü Milli Sporcuları İrem Şeker, ve İlknur Dilek katıldı. İrem Şeker şampiyonada gümüş madalya alırken, İlknur Dilek ise bronz madalya alarak ülkemizi temsil etti.
Sultanbeyli’nin Sosyal Projeleri Destek Gördü
Sultanbeyli Belediyesinin İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) 2015 Bağımlıkla Mücadele Mali Destek Programı kapsamında hazırlamış olduğu “Ben de Varım” projesi desteklenmeye hak kazandı. Projeyle bağımlılığa karşı mücadelede gençler “Ben de Varım” diyecek. Sultanbeyli Belediyesinin bir projesi daha İSTKA tarafından destekleniyor. Gençler arasında son dönemde hızla yaygınlaşan madde bağımlılığı sorunu üzerinde çalışmalar yürüten Sultanbeyli Belediyesinin, İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) 2015 Bağımlıkla Mücadele Mali Destek Programı kapsamında hazırlamış olduğu “Ben de Varım” projesi hibe kazandı. Bu projeyle bağımlılıkla mücadelenin çeşitli aşamalarında hem gençlerle hem de madde bağımlılığını önlemeye çalışan kurumlarla işbirliği yapılacak ve farklı faaliyetler gerçekleştirilecek. 12 ay sürecek olan “Ben de Varım” projesi faaliyetleri kapsamında Sultanbeyli Aile Rehberlik Danışmanlık ve Eğitim Merkezi (SARDEM) kurulacak. Gençlere yönelik bir gençlik platformunun kurulması da sağlanacak ve bağımlılık, mentörlük takip sistemi oluşturulacak. Projenin sosyal destek boyutundaki hizmetleri de rehberlik ve psikolojik destek ve terapi çalışmaları ile hedef grup, süpervizyon ve mentörlük faaliyetleri yürütülerek bağımlılıkla mücadele alanında kapsayıcı bir destek altyapısı kurulacak. Yapılacak çalışmalar ve anket faaliyetleri sonucunda elde edilecek veriler ile Sultanbeyli madde bağımlılığı risk haritası ve eylem planı hazırlanarak, ilçe genelinde toplumsal düzeyde bağımlılıkla mücadele alanında farkındalık
arttırılmış olacak. Projede Sultanbeyli Kaymakamlığı, Yeşilay, Marmara Belediye Birliği, UCLG MEWA ve Bağcılar Belediyesi de ortak ve iştirakçi olarak destek veriyor. “Ben de Varım!” projesi dışında Sultanbeyli Belediyesinin iştirakçi olarak katılım sağladığı iki proje de desteklenmeye hak kazandı. Bağcılar Kaymakamlığı tarafından yürütülecek olan “Yeni Bir Ben Bağımlılık Sosyal Destek ”projesi de madde bağımlılığı ile mücadele alanında kamu kurumları arasındaki koordinasyonun arttırılması amacıyla Sultanbeyli Belediyesinin katılımıyla yürütülecek. Belediyemizin iştirakçi olduğu bir diğer İSTKA projesi de sağlık turizmi alanında destek gördü. Özel işletmelere yönelik Sağlık Turizmi Merkezi İstanbul Destek Programı kapsamında Özel Saygı Hastanesi tarafından yürütülecek “Uluslararası Hasta Koordinatörlüğü Kurulması ve Kalite Geliştirme Projesi” de Sultanbeyli ilçesinin sağlık turizmi alanında söz sahibi olmasına destek sağlayacak ve ilçemizdeki sağlık hizmet kalitelerinin arttırılması, uluslararası hastaları da kapsayacak şekilde iyileştirilmesi ve geliştirilmesi amaçlanıyor.
ŞEHİR VE İNSAN • 23
SULTANBEYLİ’DEN KISA KISA
Ulaşım Ağı Genişliyor Sultanbeyli’ yeni bir İETT hattına daha kavuştu. KM71 numaralı Adil Mahallesi-Kartal MetroCevizli aracı seferlerine başladı. Bununla birlikte 14S ve 132V hatlarının da güzergahlarında değişme oldu.
S
ultanbeyli’nin ulaşım ağı genişlemeye devam ediyor. Bir hayli yeni hatta kavuşan ilçe son eklenen KM71 hattıyla Kartal Metrosu’na ulaşım daha kolay oldu.
Adil Mahallesi.-Kartal Metro-Cevizli güzergahında çalışacak olan hat, Beykoz Caddesi üzerinden Samandıra’ya ulaşacak. Oradan Semerkand, Kızılay Caddesi, Otoban Girişi ve Yakacık Caddesi güzergahını kullanarak Kartal Metrosu ve Cevizli’ye ulaşacak. Aracın gidiş dönüş süresinin ortalama 1 buçuk saat olması bekleniyor.
14S Hattının Güzergahı Değişti 14S (Sulttanbeyli-Kadıköy) hattının da güzergahı değişti. Daha önce Kadıköy’e kadar giden araç artık Kozyatağı Metro İstasyonu’na kadar gidecek.
24 • ŞEHİR VE İNSAN
132V Hattının Adı ve Güzergahı Değişti 14S gibi 132V (Yenidoğan-Sultanbeyli-Kartal) hattının da güzergâhı değiştirildi. Yenidoğan peronlardan çıkan 132V Mimar Sinan Caddesi, Altıntepe, Bosna Bulvarı, Gölet, Emsey Hastanesi, Aydos, Velibaba, Marmara Üniversitesi Hastanesi üzerinden sefer yaparak Pendik Yüksek Hızlı Tren Garı’na kadar gidecek.
Kesin Çözüm Metrodur Belediye Başkanı Hüseyin Keskin İETT’ye Sultanbeyli’ye yaptıkları yatırım için teşekkür etti. Ulaşım konusunda yaşanan sıkıntıların yeni hatlarla biraz olsun giderildiğini ifade eden Başkan Keskin, kesin çözümün metro olduğunu ve bu dönem sonuna kadar Sultanbeyli’nin metroya kavuşacağını söyledi.
Uzunderespor’dan Başkan Keskin’e Ziyaret
2.
Amatör Lig’i namağlup şampiyon olarak tamamlayan Sultanbeyli Uzunderespor, adını 1. Amatör
2. Amatör Lig’i namağlup olarak bitiren ve şampiyon olan Uzunderespor’un futbolcuları ve yöneticileri Belediye Başkanı Hüseyin Keskin’i makamında ziyaret etti. Lig’e yazdırdı. 17. grupta mücadele eden Uzunderespor, 18 maçta 17 galibiyet ve 1 beraberlik alarak şampiyon oldu. Önümüzdeki sezon 1.
Amatör Lig’de mücadele edecek olan takım, Belediye Başkanı Hüseyin Keskin’i futbolcular ve yöneticileriyle makamında ziyaret etti. Elde edilen
başarıdan dolayı kulübü tebrik eden Başkan Keskin, Uzunderespor’un daha büyük başarılara imza atacağına inandıklarını söyledi.
Okul Birincileri Ödüllerini Aldı
Sultanbeyli Belediyesi okul birincilerini bu sene de ödüllendirdi. Sultanbeyli Kültür Merkezi’nde yapılan ödül töreniyle birincilere hediyeleri verildi.
S
ultanbeyli Belediyesi bu sene de geleneğini bozmadı. Her eğitim öğretim yılının sonunda okul birincilerini ödüllendiren ve eğitime destek veren Sultanbeyli Belediyesi yaptığı törenle birincilere hediyelerini verdi. Sultanbeyli Kültür Merkezi’nde gerçekleşen törene çok sayıda öğrenci ve veli katıldı. Programda konuşan Belediye Başkanı Hüseyin Keskin, “Okul birincilerimizi kutluyorum. Hayat
boyunca başarılar diliyorum” dedi. ilçede devam eden çalışmalar hakkında bilgi veren Başkan Keskin, Sultanbeyli’de yapılan eğitim yatırımlarına dikkat çekti. İlçe Milli Eğitim Müdürü Yaşar Çağlar da okul birincilerini kutladı ve eğitim öğretim yılının başarıyla tamamlandığını ifade etti. İlçe Kaymakamı İbrahim Özefe de okul birincilerini başarılarından dolayı kutladı ve hayat boyu başarılar diledi.
ŞEHİR VE İNSAN • 25
ŞEHİR VE TARİH
Osmanlı’da Şenlik Kültürü Tarih sayfalarında yaprak yaprak ilerliyoruz. Bu ay konakladığımız sayfalarda bir kültürün parçası olmanın en yoğun şekilde hissedildiği “şenlikler” var. Üstelik tarihin en haşmetli dönemlerinden biri ağırlayacak bizi: Osmanlı Dönemi.
O
smanlı Devleti’nin kuruluş döneminden 19. yüzyıl sonlarına kadar padişahlar veya saray mensupları, çeşitli vesilelerle yüzlerce şenlik düzenledi. Bu şenlikler; padişah çocuklarının doğumları (velâdet-i hümâyun), saraya mensup kişilerin evlilikleri (sûr-i cihâz), şehzadelerin ilk derse başlamaları (bed-i besmele), kazanılan askerî zaferler (fetih şâdumânlığı), ordunun sefere çıkması, ramazan ayı şenlikleri, bayram şenlikleri, en çok da şehzadelerin sünnet törenleri vesilesiyle yapılıyordu. Osmanlı Devleti şenliklerde çağdaşı olan diğer devletlerden farklı olduğunu gösteriyor ve askeri başarısının yanında kültür-sanat alanına da aynı dengede ivme kazandırdığını kanıtlıyordu. Gerek uzun soluklu olması, gerekse şenlikle ilgili tüm detayların en ince ayrıntısına kadar ele alınması onu kültürel bir değer haline getirmişti. Şenlikler, bir değere dönüşmenin yanında, geri kalan tüm kültürel değerlerin de geleceğe aktarılması ve yaşatılmasını sağlayan bir ortama sahipti. Şenliklerin, görünüşte boş vakitleri değerlendirmekten ibaret olduğu düşünülse de özünde ekonomik açıdan yenilenmeye ve toplumsal birliğe de katkı sağlıyordu. Osmanlı toplumu bu şenliklerde bir araya
26 • ŞEHİR VE İNSAN
gelir, bireyler arasındaki sosyal bağlar güçlenir, bu sayede geleneklerin sürmesi, inançların tazelenmesi, değer yargılarının, törelerin kökleşmesine olanak sağlanırdı. Bunun yanında esnaflar, sanatçılar, zanaatkârlar için ekonomik açıdan canlı bir dönem yaşanırdı
MÜSLÜMAN VE GAYRİMÜSLİM BİR ARADA Müslüman ve Gayrimüslim tebanın birlikte iştirak ettiği bu şenlikler, imparatorluk bünyesinde yaşayan herkesin ortak paydasıydı. Özellikle gayrimüslim esnaf ve zanaatkârlar şenliklere pek çok katkı sağlıyor ve bu ortak eğlencenin etrafında kenetleniyordu. Şenliklere gelen yüzlerce oyuncu, sanatçı, güç göstericileri, hüner sahibi kişiler, hezarfenler, dervişler, ozanlar, yazarlar ve hattatlar bunların yanı sıra, seyre gelmiş halk arasındaki hüner sahibi kişiler gösterilere katkıda bulunuyorlardı. Bu şenlikler, yabancı ülkelerin de dikkatini çekiyor ve şenliklere buralardan gözlemciler katılıyorlardı.
ŞENLİK SANATI Kültür ve sanata büyük katkı sağlayan şenliklerde halk, sanatçı ve zanaatkârlar bir araya gelerek hem ortama kültürel bir ruh katıyor hem de ortamın ruhun-
dan besleniyordu. Bu da şenlikleri sanatın gelişmesi için uygun bir ortama dönüştürmüştü. Öyle ki bu şenlikler bir edebi türün ortaya çıkmasına vesile olmuş, 16. yüzyılda yalnızca şenlikleri ele alan ve “sûrnâme” adıyla anılan edebî bir tür ortaya çıkmıştı. “Sûr” sözcüğü “düğün, ziyâfet, şehrâyin, şenlik” anlamlarına gelir, “Nâme” sözcüğü de “mektup, risâle, kitap” gibi anlamlar taşır. Düğün, şenlik, ziyafet ve benzeri konularda yazılan eserlere ve genel olarak bu edebî türe de, bu iki sözcüğün birleşmesinden meydana gelen “sûrnâme” adı verilmişti.
ŞENLİKLERİN ŞAHI SÜNNETLER Sûrnâme türünün doğmasını sağlayan şenlikse Osmanlı Devleti’nin gelmiş geçmiş en gösterişli şenliği olan Sultan III. Murad’ın oğlu Şehzade Mehmed’in sünnet düğünüydü. Bu tören, 52 gün ve gece sürmüş, gösteriler düzenlenmiş, ziyafetler verilmiş ve adını tarihe kazıyacak bir coşkuyla kutlanmıştı. Hazırlıklar için Mısır’dan şeker, Hindistan’dan çeşitli baharatlar ve Halep’ten kumaşlar getirttirilmiş, boyu 25 metreye ulaşan nahıllar dikilmiş, misafirlere pilav dağıtımı için bakırdan 1500 sini döktürülmüştü.
SARAYLILARIN COŞKULU DÜĞÜNLERİ Orhan Gazi’nin, 1298’de, Yarhisar Beyinin kızı Nilüfer Hatun ile evlilikleri nedeniyle düzenlenen eğlencelerle başlayan ve imparatorluğun yıkılışına kadar süren Osmanlı düğün şenlikleri de daima gösterişli şölenlere sahne olurdu. Padişahlar için kızlarını ya da kız kardeşlerini evlendirmek önemliydi. Çoğunlukla varlıklı ve devlet kademesinde etkili damatlar seçiliyordu. Bunun içindir ki bu düğünler, armağan ve çeyizlerin sergilendiği bir geçit alayı niteliği taşımaktaydı. 1450 tarihinde II. Mehmet’in Edirne’de Sitte Hatun’la evliliği için düzenlenen ve üç ay süren düğünü, yine 1524’te Kanuni’nin kız kardeşinin Vezir-i Azam İbrahim Paşa ile evliliği için At Meydanı’nda yapılan ve sekiz gün sekiz gece kutlanan düğün töreni görkemli şenliklere vesile olmuştu.
BEŞİK ALAYI Osmanlı Hükümdarlarından birinin erkek veya kız evladı dünyaya geldiğinde bazı adetler ve merasimler yapılırdı. Silahtar Ağanın doğumu resmen ilanı üzerine Padişahın çocuğu erkekse her koğuşta beşer, kız ise üçer kurban kesilir yine çocuğun erkek oluşuna göre yedi gün, kız oluşuna göre de beş gün top atılırdı. Halka duyurular yapıldıktan sonra fakir zengin herkes şenliğe katılırdı. Hazine Kethüdası tarafından Darphanede yapılan gümüş işlemeli beşik, hususi
merasimle Hareme gönderilir, beşiğin Darphaneden çıkarılıp Harem Dairesine gönderilmesine kadar cereyan eden ananelere “Beşik Alayı” denilirdi. Bu alayın görevi de her tarafta şenlikler yapmaktı. Çarşılara, sokaklara; avizeler, kandiller asılır, Yeniçeri ve Saray Ağaları koğuşunda sazlar, çalgılar çalınır, hokkabazlar oynatılırdı.
BED’İ BESMELE Şehzade ve Sultanların dört veya altı yaşına geldiklerinde tahsile başlamaları gerekmekteydi. Bunun için düzenlenen merasime “Bed’i Besmele” denilirdi. Şenliklerde Teberdarlar tarafından tatlı ve şerbet ikram edilir daha sonra şehzade törende yer alırdı. İlk ders için Şeyhülislam elif be’den başlayarak alfabenin bir kısmını okuyarak şehzadeye tekrar ettirirdi. Şehzade merasimden sonra Padişahın elini öper ve davetliler tarafından tebrikleri kabul ederdi. İlk cüzü ise şehzadesine, Padişah bizzat hediye ederdi.
ŞENLİKLERİN VAZGEÇİLMEZLERİ NAHIL Nahıl, şenliklerin vazgeçilmezlerinden biridir. Yüksekliği 15 cm kadar olan piramit şeklinde dallı budaklı ağaçlara benzeyen “Nahıl” ; şeker, yemiş, çiçek gibi süslerden oluşan önemli bir düğün ve şenlik unsuruydu. Arapça “hurma ağacı” anlamına gelen nahıl, sünnet törenlerinde ve benzer eğlencelerde kullanılan ve direğin etrafını ağaç görüntüsünde örten renkli bezlerden ibaret bir süstür.
ŞEHİR VE İNSAN • 27
ŞEHİR VE TARİH
ŞENLİKLERİN VAZGEÇİLMEZLERİ “BAZ”LAR Şenliklerde ve günümüzde de sıkça duyduğumuz “baz” sözcüğü oyun, oynayan v.b. anlamlarına gelmektedir. Buradan da anlaşıldığı gibi Hokkabazlar, Şişebazlar, Curcunabazlar Çemberbazlar, Maymunbazlar, Keçibazlar, Kuşbazlar, Akrobatlar, Ciritçiler, Canbazlar, Pehlivanlar, Perendebazlar vb gibi pek çok gösterici yapılan şenliklerde yerini alırdı. RAMAZAN-I ŞERİF GELİYOR Osmanlı toplumu için Ramazan ayı, farklı bir mana ifade ediyordu. Ramazan ayının müjdecisi ise Ramazan ayına kısa süre kala yola çıkan Sürre Alayı olurdu. Sürre Alayı, Osmanlı Devleti’nde her yıl Recep ayının on ikisinde Hicaz’a gitmek üzere törenle yola çıkarılan ve padişahların armağanlarını taşıyan topluluktur. Sürre Alayı, hacca gidecek Osmanlı Müslümanları ile birlikte yola çıkar, Şam’da Ramazan ayını geçirdikten sonra, Mekke’de gönderilen hediyeleri dağıtır, Haccı eda eder ve geri dönerdi.
Ramazan hilalinin görülmesi de ayrı bir heyecana sebep olurdu. İstanbul Kadılığı, Ramazan hilalini gözetlemek üzere farklı bölgelere uzmanlar gönderir, “yevm-i şek” denilen Şaban ayının son günlerinde gece nöbetleri ile Ramazan hilali gözetlenirdi. Hilalin görülmesi ile tellâllarla ve mahyalarla Ramazan ayının başladığı ilan edilirdi.
RAMAZAN ŞENLİKLERİ Osmanlı Devleti için Ramazan ayı kendine mahsus gündemi ile diğer aylardan farklı yaşanırdı. İstanbul’da Şehzadebaşı Camii ve Fatih Camii arasında teravih namazından sonra birtakım eğlenceler tertip edilirdi. Ramazan gecelerinde otuz gün boyunca süren şenliklerin ritüelleri arasında; Tophane’de toplar atılması, limandaki bütün gemilerin düdüklerini öttürmesi, kubbeler üzerine ve minareler arasına mahyalar asılması ve harikulade ışık gösterileri, panayırlar, Hacivat ve Karagöz oyunları yer alıyordu.
NERDE O ESKİ BAYRAMLAR Osmanlı İmparatorluğu’nda bayramlar da şenliklerle kutlanırdı. Üç gün süren Ramazan Bayramı’na “Iyd-i Said-i Fıtr”, dört gün süren Kurban Bayramı’na ise “Iyd-i Adha” adı verilirdi. Arife günü, ikindiden itibaren Ramazan Bayramı’nın üçüncü günü, Kurban Bayramı’nın ise dördüncü günü akşamına kadar her gün top atılırdı. Bu toplar genellikle Tersane’den ve Donanma’dan ateşlenirdi. Bazen limanda bulunan yabancı gemiler de top atarlardı. Ramazan ve Kurban Bayramı öncesi Arife Gecesi bütün cami ve mescitlerin kandilleri yakılırdı. Tahirü’l Mevlevi’de yayımlanan 1921 tarihli bir yazıda, eski bayramlar şöyle anlatılır: “Başta İstanbul olmak üzere her şehirde Arife günü hamamlar sabaha kadar açık olurdu. Genelde hamam işi son güne bırakıldığı için, hamamlarda iğne atsan yere düşmezdi. Şekerci dükkânları da geç vakte kadar çalışırdı. Bayram sabahı gün ağarmadan davulcular namaz için halkı uyandırırlardı. Ardından toplar atılarak halk sabah namazına çağrılırdı. Aile reisleri erkek çocuklarını da alarak camiye gider ve sabah namazını kılarlardı. Daha sonra camilerde kürsüye çıkan vaizler, bayram namazı vakti gelinceye kadar camide bulunanlara vaaz ederlerdi. Namazdan sonra genelde birbirini tanıyan insanlar bayramlaşıp mezarlıkların yolunu tutarlardı. Mezarlık ziyaretlerinde, ölmüş büyüklere dualar edildikten sonra herkes evine giderdi. Büyüklerin ellerini öpen çocuklar, daha sonra yeni elbiseleriyle komşuları dolaşırlardı. Bu ziyaretlerde el öpen çocuklara bayram harçlığı ve mendil verilirdi”.
28 • ŞEHİR VE İNSAN
PADİŞAH İLE BAYRAMLAŞMA Osmanlı Padişahı ile bayramlaşma hakkı haiz olan kişiler sabah namazını Ayasofya Camii’nde kıldıktan sonra Saray’a gidip Divan-ı Hümayun’da toplanırlardı. Enderun Ağaları bayramlaşma esnasında yüksek sesle; “Aleyke avnullah! (Allah’ın yardımı üzerine olsun)”, “Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var” şeklinde bağırır, padişah ise bu sesler arasında tahta otururdu. Bu esnada Mehterân Bölüğü tarafından da hünkâr marşı çalınırdı. Bayramın ilk günü camiye gidilip namaz kılındıktan sonra aynı düzen içerisinde Saray’a geri dönülürdü. Bayram namazı için yapılan bu gidiş ve dönüşe “Bayram Alayı” adı verilirdi. Bayram alayları gerçekten yerli ve yabancı seyircileri hayran bırakırdı. Osmanlı Devleti’nin ihtişam ve nizam gösterisi şeklinde cereyan eden bayram alayları İmparatorluğun bir gövde gösterisi hâlini alırdı. Pek çok yabancı seyyah bu alayları “İstanbulluların seyrinden usanç getirmedikleri bir millî, dinî gösteri” olduğunu belirtirler. Bayramlarda Padişahlar genellikle halka açık büyük şenlikler düzenletirdi. Bayramlarda seyirciler yarım ay şeklinde otururlar padişahın otağı da bunların tam merkezinde bulunur, öğleden önce bayramlaşma, ikram, pişkeşlerin dağıtılması ve yemekle geçer, öğleden sonra da gösteriler yapılırdı. Büyük törenlerde geceleri kandiller, mahyalar ve fişeklerle donanma düzenlenirdi. Yapılan gösterilerde çeşitli hünerler, esnaf oyunları, dramatik oyunlar, sportif oyunlar yer alırdı.
ŞENLİKLERİN VAZGEÇİLMEZLERİ KARAGÖZ VE HACİVAT Taklide ve karşılıklı konuşmaya dayanan, iki boyutlu tasvirlerle bir perdede oynatılan gölge oyunu Karagöz ve Hacivat’ın, Anadolu’da ilk defa ne zaman ve nerede görüldüğü konusunda kesin bilgi yoktur. Karakterlerin hayali mi yoksa gerçekte yaşamış kişiler mi olduğu da tartışma konusudur. Ancak bu konudaki en kuvvetli görüşe göre Karagöz ve Hacivat’ın hikâyesi şöyle gelişir: Asıl adı Kambur Ahmed Bali Çelebi olan Karagöz iyi bir aileden gelmektedir. Çeşitli maceralardan sonra Kırk Kilise’nin kuzeyindeki Samokof’a gidip demirciliğe başlar. Orhan Bey‘in Bursa‘yı fethinden sonra civarındaki Demirtaş köyüne yerleşir. Orhan Bey‘in yeni baş şehire yaptırmakta olduğu caminin mimarı ise Hacı İvaz yani Hacivat‘tır. Karagöz de bu yapıda taşları kenetleyen demirleri yapmak üzere Bursa‘ya gelir. Ancak çok şakacı bir insan olan Karagöz‘ün anlattıkları çalışanlara işlerini unuttururmuştur. Sultan Orhan, caminin yapımının gecikmesinin sebebini öğrenince kızıp mimarı azarlar. Ancak Hacivat‘ın yalvarması, Karagöz‘ün yere kapanması kâr etmez ve Karagöz‘ün başı minarenin dibinde vurdurulur. Buna son derece üzülen Hacivat hayata küser.
ŞEHİR VE İNSAN • 29
AYIN KONUSU
30 • ŞEHİR VE İNSAN
100 YILLIK MÜJDE
100 yıllık sorun, 100 yıldır Sultanbeyli’nin önündeki en büyük engel ve mutlu son… Sultanbeyli artık en büyük sorunu mülkiyet probleminden kurtuldu.
ŞEHİR VE İNSAN • 31
AYIN KONUSU
A
Abdurrahman Gazi komutasındaki Osmanlı Ordusu tarafından fethedilen Aydos Kalesi, İstanbul’un fethinde önemli bir rol oynadı. Cihan devleti Osmanlı’nın son dönemlerinde toprakları varislere kalan Sultanbeyli, çok uzun zamandan bu yana tapu sorunu yaşıyor. İlçenin mülkiyet sorununun temelleri 1910’lu yıllara dayanıyor.
Genç bir ilçe olan Sultanbeyli İstanbul’un en eski yerleşim yerlerinden biri. 1328 yılında Orhan Gazi’nin emriyle, Akçakoca, Konur Alp ve
Sultanbeyli’deki arazilerin büyük kısmına Padişahın kız kardeşi Cemile Sultan sahipken 1893 tarihinde bu araziler Osmanlı Devletinin Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşaya satılıyor. Hasan Hüsnü Paşa vefat edince oğlu Hilmi Bey tarafından bu araziler 1911 tarihli Bakanlar Kurulunun onayı ile Frans Plipson isimli Belçika uyruklu bir şahsa satılıyor. Milli Mücadeleden sonra ülkemizdeki birçok batılı işadamı gibi Frans Plipson
ydos’un gölgesinde köklü medeniyetlere ev sahipliği yapan Sultanbeyli 100 yıllık sorunu mülkiyet meselesini artık tarihine gömdü. 2009 yılında göreve gelen Belediye Başkanı Hüseyin Keskin’in yoğun gayretleri sonucunda ilçe bu tarihi sorunundan kurtuldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleşen tapu devir töreniyle önemli miktarda tapu Sultanbeyli Belediyesine devredildi. Gelin şimdi Sultanbeyli’nin mülkiyet sorununun nasıl içinden çıkılmaz hale geldiğine hep birlikte bakalım.
32 • ŞEHİR VE İNSAN
da İstanbul’dan ayrılıyor ve sahip olduğu arazileri satmak istiyor. Ancak bu arazilerin tapuları ve orman sınırları konusunda çıkan problemler nedeniyle arazilerin satış işlemini gerçekleştiremiyor. Plipson’un ölümünden sonra varisleri tarafından Sultanbeyli arazileri bugünkü hissedarlara satılıyor. 1957 yılında Sultanbeyli köyünün kurulmasına karar veriliyor. Köyün kurulmasından sonra köy merkezinde rıza-i taksimle düzenli yerleşim merkezi oluşturuluyor. Köyün kurulmasından sonra bazı hissedarlar hisselerini satmaya başlıyorlar. Orman idaresinin Sultanbeyli’ye tahdit koyması ve idare ile hissedarlar arasındaki davanın devam etmesi sebebiyle bu satışların tapu devri yapılamıyor. Satışlar önceleri gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile daha sonra Köy İhtiyar Heyetinin
tasdik ettiği senetlerle ve en son dönemde de el senetleri ile devam ediyor. Bu geçen uzun zaman aralığında Sultanbeyli’deki arazilerde birçok satış olur ve dava nedeniyle tapuda herhangi bir işlem gerçekleşmiyor. Günümüze kadar ilçede satılan arsalar ayrı işlem, tapular ayrı işlem görür. Bu karmaşa sonucunda arazi sahipleri ile tapu sahibi olanlar farklı kişiler olur. Elinde tapusu bulunan fakat ilçede arazisi olmayan birçok firma ve şahıs Sultanbeyli’de tapu sahibi olur. 315 bin nüfusa sahip Sultanbeyli’de yaklaşık 200 bin kişiyi ilgilendiren tapu sorunu bu karmaşalarla daha da büyür. 2009 yılında göreve gelen Belediye Başkanı Hüseyin Keskin ilk görev gününde konuyu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde kendisine ileterek konunun Sultanbeyli dışında Ankara tarafından da bilinmesini sağladı. Tapu sorunu her zaman Sultanbeylili’lerin ilk gündemi oldu. Ellerinde olan imkanlarla memleketlerinden göçüp, kaderlerini arayanlara Sultanbeyli mesken oldu. Belediye Başkanı Hüseyin Keskin mülkiyet konusunda atılan her adımı ilçe sakinleriyle paylaştı. Mahalle mahalle yaptığı istişare toplantılarında vatandaşlara mülkiyet sorununun ne aşamada olduğunu heyecanla anlattı. Sultanbeyli’nin mülkiyet konusuyla ilgili ilk önemli gelişme 2011 yılında çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararı oldu. Bu kararla şuan ki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde Maliye ve Çevre Şehircilik Bakanlığı sorunun çözümü için yetkilendirildi. Bakanlar Kurulu aldığı kararla tapu sahibi olup arazide yeri olmayan hissedarlarla takas yaparak bu tapuların kamunun eline geçmesini hedefleyen bir karara imza attı. Bu
kararla tapusu olmayan vatandaşların 3. şahıslarla değil direkt kamu ile muhatap olmaları hedeflendi. Son olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçen torba yasaya Sultanbeyli’yle ilgili bir madde eklendi ve tapunun önündeki büyük bir engel daha kaldırıldı.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN SULTANBEYLI’YE 100 YILLIK MÜJDEYLE GELDI Sultanbeyli en büyük sorunundan kurtuldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla tapu devir töreni düzenlendi. Devir töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sultanbeyli’deki tapuların önemli bölümünün Sultanbeyli Belediye Başkanlığı’na saat 16.30 itibarıyla devredildiğini belirterek, “Bu tapular, inşallah şimdi hak sahiple-
rine aktarılacak. Bu süreçte Maliye Bakanlığımız her türlü kolaylığı gösteriyor, göstermeye devam edecek” dedi. Sultanbeyli’nin yapılanmaya başladığı zamanı bildiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilk yerleşimler kurulmaya başladığından bu yana senetle, sözleşmeyle yürütülen ve pek çok sıkıntıya yol açan işlemlerin artık tapu üzerinden sağlıklı şekilde yapılabileceğini belirtti. Erdoğan, 2011’de bir Bakanlar Kurulu Kararı çıkardıklarını, Meclis’ten çıkan son torba kanunla tapu sorunu olan arazilerin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devrine imkan sağlandığını hatırlatarak, tapu sorununun çözümünü ilçenin yaşadığı en büyük atılım olarak ifade etti.
ŞEHİR VE İNSAN • 33
AYIN KONUSU
Sultanbeyli’nin 10 Ağustos seçimlerinde kendisini rekor bir oyla desteklediğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı, “Sultanbeyli, 10 Ağustos 2014 seçimlerinde yüzde 70 rekor bir oyla şahsımı destekledi. Ben bu kadirşinaslığınıza, ahde vefanıza, özellikle bu kardeşinize sahip çıktığınız için şükranlarımı sunuyorum. İnşallah sizlerin vermiş olduğu bu destek, bu itibar, bu güven karşılığını bulacaktır. Allah birliğimizi, beraberliğimizi, uhuvvetimizi daim kılsın. 10 Ağustos’ta sadece bu kardeşinizi Cumhurbaşkanı seçmekle kalmadınız, aynı zamanda Türkiye’de bir dönemi kapatıp, bir dönemi açtınız. Türkiye, Cumhurbaşkanını artık doğrudan seçiyor. Yeni anayasa ve başkanlık sistemi, kim ne derse desin, artık ülkemiz için kaçınılmaz hale geldi.” Sultanbeyli’nin 12 yıl içinde gerek yerelde gerek genelde çok büyük hizmetler aldığını ancak bunların yeterli olmadığını dile getiren Erdoğan, “Şimdi bu tapudan sonra bu süreç hızlanarak devam edecek. Çünkü Sultanbeyli daha modern bir şehir olsun istiyoruz. 7 Haziran bu bakımdan da önemli” dedi.
“BIZE BUNU YEDIREMEZSINIZ” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, enteresan ittifaklar kurulduğunu, tüm geçmişlerini, bugüne kadar savundukları tüm değerleri, ifade ettikleri tüm ilkeleri bir kenara bırakan bazı partilerin eski Türkiye talebinin etrafında toplandığını dile getirerek, katılımcılara şöyle seslendi: “Sultanbeyli, eski Türkiye’yi iyi bilir, değil mi? Sultanbeyli, eski Türkiye’de buradaki erkeklerin başlarındaki takkelerden, kadınların başörtülerinden dolayı medya vasıtasıyla nasıl tahkir edildiğini iyi bilir, değil mi? Sultanbeyli, 28 Şubat’ta kendisinin nasıl hedef haline getirildiğini iyi bilir, değil
34 • ŞEHİR VE İNSAN
ŞEHİR VE İNSAN • 35
AYIN KONUSU
mi? Sultanbeyli, eski Türkiye’nin insanlıktan nasibini almamış yaratıklarının her fırsatta kendisine nasıl saldırdığını iyi bilir, değil mi? İşte bu eski Türkiye özlemcileri, bu defa yelpazeyi çok daha genişletmiş şekilde yine karşımıza dikildiler. Ana muhalefet partisi, 1930’ların, 1940’ların tek parti CHP’sinin, İnönü devri milli şef uygulamalarının hasretiyle yanıp tutuşuyor. Bunun için ne diyor? ‘İmam hatipleri kapatacağım’ diyor. Kayseri’ye gidiyor, orada ne diyor? ‘Hayır ben öyle bir şey demedim’ diyor. Sayın Kılıçdaroğlu, 1+8’in ne anlama geldiğini biz iyi biliriz. 28 Şubat’ta niye kapattınız imam hatiplerin orta kısımlarını? Ben imam hatip mezunuyum, bize bunu yediremezsiniz. Elhamdülillah 4 çocuğumun dördü de imam hatip mezunu. Bize bunu yediremezsiniz. 2 kızım, 2 oğlum... Çektiğim çileyi ben bilirim. Almadılar üniversitelere... Kapılardan onları
36 • ŞEHİR VE İNSAN
nasıl döndürdüklerinin ezasını, cefasını biz biliriz. Biz dertliyiz, dertli. Onların böyle bir derdi var mı? Artık mecburen kızlarımı da oğullarımı da yurt dışına gönderdim. Türkiye’de, ‘öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya’ dediler. Ama gittiler ABD’de, İngiltere’de başörtülü okudular. Hale bak ya. Bana oraların devlet başkanları ne diyordu biliyor musunuz? ‘Sizin ülkeniz Müslüman değil mi?’ diyordu ya.”
“İMANSIZ OLAN BIR MILLETIN BATMASI HAKTIR” İmam hatiplerin orta kısımlarının açıldığına, katsayının kaldırıldığına, başörtüsü sorunun kalmadığına işaret eden Erdoğan, “Nereden nereye... Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste. Elhamdülillah sabrettik, buraya geldik. Men sabera zafera. Hamdolsun zafer
geldi. Önemli başarılarla dolu üniversitelere girecek ve ondan sonra da inşallah milli manevi değerlerle mücehhez bir nesil yetiştireceksiniz. Bunu bekliyoruz. Bir şey daha söylüyor, zorunlu din derslerini kaldıracakmış. Ya neyi kaldırıyorsun? Ya zorunlu din dersini niye kaldırıyorsun? İmansız olan bir milletin batması haktır. Sen sahip olursan, inşallah bu vatan batmayacaktır. Olaya böyle bakıyoruz. İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür/ İmansız olan paslı yürek sinede yüktür. İman, din bunlar bırakılır mı? Ama bunların böyle bir şeyden nasibi yok. Sultanbeyli bunlara gereken cevabı 7 Haziran’da verecek, ben bunu biliyorum” şeklinde konuştu. Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce’de Sultanbeyli’nin sorunlarının çözüldüğünü ifade ederek, tapu sürecinde sona nasıl gelindiği hakkında bilgiler verdi.
Belediye Başkanı Hüseyin Keskin de Sultanbeyli’nin tarihi bir gün yaşadığını ifade ederek, “Bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın ilçemizin en büyük problemi olan tapu devir töreninde bizlerle olması, sevincimizi paylaşması, bizleri ziyadesiyle onurlandırmıştır. Kendini ve kentini geliştiren belediyecilik ilkesiyle, ülkemizin gelişmiş kentleri arasında, Sultanbeyli’mizin yer almasını istiyoruz. Sultanbeyli, tarihi çok eski dönemlere dayanan Anadolu kültürüne sahip genç bir ilçedir. İlçemiz, şehircilik anlamında yeni hizmetlere kavuşan, eksiklerini hızla geride bırakan ve insan odaklı hizmet anlayışını kendine rehber edinen, Anadolu’nun bir özetidir” dedi. Çıktıkları hizmet yolunda ilçeyi çağın ihtiyaçlarına göre dizayn ettiklerini kaydeden Başkan Keskin, “İnsan onuruna yaraşır hizmetlerle ilçemizi donatıyoruz. Eğitimden kültüre, sanattan spora, sağlıktan altyapı, üstyapı çalışmalarına kadar, sosyal ve kültürel alanda, insanlarımızın daha kaliteli hayat standartlarına ulaşmasını sağlayacak, projelere imza atıyoruz. İşte, tapu devir töreni bunlardan biridir ve en önemlisidir. Bugün 100 yıllık mülkiyet problemi ortadan kalk-
mıştır. Bu Sultanbeyli’nin bayramıdır. Kutlu olsun” dedi. Bugüne kadar tapu sorunundan dolayı yapılamayan ne kadar hizmet varsa artık hayata geçeceğine dikkat çeken Başkan Keskin, “Artık bizler, çocuklarımıza, miras olarak sorunlu bir arazi değil, tapulu bir mülk ve sağlıklı bir geleceğin yanı sıra düzenli ve yaşanılabilir bir şehir bırakacağız. Mülkiyet sorunun çözülmesiyle, yatırımcısından hizmet sektörüne kadar bütün ekonomik ve sosyal alanlarda Sultanbeyli’de büyük bir atılımın önü açılmış olacaktır. Artık bundan sonra ilçemizde depreme dayanıklı, güvenilir kültürümüzü yansıtan, estetik yapılar inşa ederek, şehrimizin güzelliğine katkı sunacağız. Buradan hareketle tapu sorunumuzun çözümünde en büyük destekçimiz olan başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Beyefendiye, Başbakanımız Ahmet Davutoğlu Beyefendiye, Çevre ve Şehircilik Bakanımız İdris Güllüce Beyefendiye, Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek Beyefendiye, kıymetli katkılarından dolayı Bakanımız Erdoğan Bayraktar Beye, Bakanımız Afkan Alâ Beye, Hükümetimize, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Kadir Topbaş Beye,
konuyu takip eden Rize Milletvekilimiz Nusret Bayraktar beye, ilçe koordinatörümüz Metin Külünk Beye, milletvekillerimize, müsteşarlarımıza, tüm bürokratlarımıza ve özellikle başından beri sürecin içinde olan İrfan Uzun Beye ve Fatma Varank Hanımefendiye, İlçe Başkanımız Ali Sevinç beye, çalışma arkadaşlarımıza ve ilçemin güzel insanlarına teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. Sayın Cumhurbaşkanımıza ilçemize bu sevinci yaşattığı için şahsım, çalışanlarımız ve Sultanbeyli’mizin güzel insanları adına saygıyla şükranlarımı sunuyorum” şeklinde konuştu.
ŞEHİR VE İNSAN • 37
AYIN KONUSU
“Mülkiyet Meselesi Gündemimizden Hiç Düşmedi” 38 • ŞEHİR VE İNSAN
ŞEHİR VE İNSAN • 39
AYIN KONUSU
M
ülkiyet konusunu 2009 yılında göreve gelmesinin ardından hiç gündeminden düşürmeyen Belediye Başkanı Hüseyin Keskin, tapu devir töreninin ardından kamuoyunun merak ettiği soruları cevapladı.
SAYIN BAŞKANIM DEVLETİN EN ÜST MAKAMI BİZZAT GELEREK TAPU DEVİR TÖRENİNE KATILDI. TAPU DEVİR TÖRENİYLE İLGİLİ NELER SÖYLEYECEKSİNİZ? Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın İdris Güllüce’nin teşrifleriyle gerçekleş-
40 • ŞEHİR VE İNSAN
tirdiğimiz “Tapu Devir Töreni”ne halkımız yoğun ilgi gösterdi. İlçe sakinlerimize göstermiş oldukları yoğun ilgiden dolayı şükranlarımı sunuyorum. Her zaman gündemimizde yer alan, Sultanbeyli’nin 100 yıllık mülkiyet meselesi artık ilçemizin gelişiminin önünde bir engel olmaktan çıkmıştır. Sultanbeyli’mizin tamamında imar yapım çalışmaları bitirilerek planlı bir ilçe olması sağlandı. Bununla birlikte; ilçemizin mülkiyet yapısına baktığımızda toplam idari sınırlar içerisinde yüzde 22 civarında yeşil alanı olduğu, yüzde 17 civarında müstakil tapulu parsellerin olduğu, yüzde 25 civarında 2b
alanı olduğu ve geri kalan yaklaşık yüzde 30’luk kısmında çok hisseli parsellerden oluştuğu görülmektedir. Mülkiyetin sorunlu olduğu 2b parsellerinde de kadastro çalışmaları tamamlanmış ve yaklaşık 17.000 parselin fiili kullanıcıları belirlenerek tapu tescili yapılmıştır. Bu parsellerde; belirlenen bedeller üzerinden arsasının tapusunu alan binlerce vatandaşımız istedikleri anda inşaat ruhsatı alabilmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın törene teşrif etmesi bizi onurlandırdı.
SAYIN BAŞKANIM TAPU DEVİR SÜRECİNE NASIL GELİNDİ? İlçemizin mülkiyet sorununun temelini oluşturan ve yüz ölçüm
ŞEHİR VE İNSAN • 41
AYIN KONUSU
olarak en önemli bir kısmını da kapsayan çok hisseli parsellerde, bugüne kadar yaptığımız çalışmalar meyvesini vermiş ve 100 yılı aşkın bir süredir mülkiyet ve orman davaları gibi problemler nedeni ile fiili kullanıcısı ile buluşamayan tapuların, Sultanbeyli halkına verilebilmesinin önündeki en büyük engel aşılmıştır. Şöyle ki; Sultanbeyli ilçesi çok hisseli parsellerin tapularını elinde bulunduran yatırımcı, işadamı, emlakçı vb. kişi ve kurumlardan, bu arazilerdeki hisselerin büyük bir kısmı kamulaştırılmış olup Sultanbeyli Belediyesince tapular alınmış, diğer kalan kısımların kamulaştırılması için de gerekli anlaşmalar yapılmış ve protokoller karşılıklı olarak imzalanmıştır. Hâlihazır durumda, elinde hisse tapusu bulunan Sultanbeyli halkının dışında, çok hisseli parsellerdeki en büyük hissedar Sultanbeyli Belediyesidir. Sultanbeyli’nin tüm mahallelerini kapsayan çok hisseli parsellerin büyük bir kısmının tapusu üçüncü şahsılardan belediyemize devrolmuştur. Vatandaşlarımızın yıllardır kullandıkları yerlere başkalarının hak sahibi olma riski ortadan kaldırılmış ve sıra; alınan tapuların uygulama yapılarak uygun şartlarla müstakil tapu haline dönüştürülüp vatandaşlara dağıtılmasına gelmiştir. Belediyemiz tarafından, hisseli parselden müstakil parsele dönüşüm işleminin yapılması ve tapu verilmesi ile ilgili teknik işlerin hızlı bir şekilde sürdürüldüğü, ancak 17.000 parselden oluşan 2b alanlarının tapularının tescili ve tapuların basımının bile hala devam ettiği göz önüne alındığında, vatandaşlarımızca bu hususun bilinmesi ve Belediyemizce yürütülen titiz çalışmaların sonuçlarının sabırla beklenilmesini rica ederiz. Sultanbeyli’nin sorunlarını hep birlikte yaşadık. Çözümlerini de birlikte üretiyoruz. Bu vesileyle halkımızın
42 • ŞEHİR VE İNSAN
açıklamalarımızı takip etmesini, bilgi kirliliğine itibar etmemesini rica ediyoruz.
MÜLKİYET MESELESİ İLE İLGİLİ SIKÇA GÜNDEME GELEN TAKAS VE DEVİR NEYİ İFADE EDER? Çok hisseli parsellerde arazide yeri olmayıp elinde hisse tapusu bulunan şahıslardan ve şirketlerden hisselerin hazine mülkiyetindeki taşınmazlar ile karşılıklı takas edilmesi, takas sonrasında maliye hazinesine geçen hisse tapuların belediyemize devredilmesini ifade ediyor.
BU DEVİR TESLİM KİMLERİ İLGİLENDİRİYOR? Bu çalışma Sultanbeyli’de hisse tapulu alanlarda arsa kullanımı veya binası bulunan tüm vatandaşlarımızı ilgilendiriyor. İlçemizin 15 mahallesinde de hisse tapulu alanlar bulunmaktadır. Müstakil tapulu alanlarda bulunan ve 2b alanında olan vatandaşlarımız bu çalışmadan etkilenmemektedir.
BU AŞAMADAN SONRA NE OLACAK? Bu çalışmanın devamında alınan tapular ile belediyemizin elindeki ve hisse tapusu olan vatandaşlarımızın tapusu birleştirilerek müstakil tapu haline dönüştürülüp halkımıza devri yapılacaktır. Devir teslim tamamlandıktan sonra kısa sürede imar uygulamaları yapılacak, hisseli alanda kalan tüm vatandaşlarımız bu dönem içerisinde tapularına kavuşacaktır.
YERİ HİSSE TAPULU ALANDA KALAN VATANDAŞLARIMIZ NE YAPMALIDIR? Vatandaşlarımız bu çalışmalar tamamlanıncaya kadar ekonomik olarak hazırlıklarını yapmalı ve belediyemiz tarafından imar uygulaması tamamlandığında yapılacak çağrı üzerine müracaat etmek için hazırlıklı olmalıdır. Bu hazırlıkları yaparken ödeme süresinin ve bedelinin halkımız için uygun şartlarda olacağı unutulmamalı ve süreç belediyemize ait mecralardan takip edilmelidir.
ŞEHİR VE İNSAN • 43
GEZİ
MELİH USLU
usmelih@gmail.com
44 • ŞEHİR VE İNSAN
Anılar Evi
Safranbolu UNESCO Dünya Kültür mirası evleriyle ünlü Safranbolu’da, birbirinden lezzetli yöresel yemekler, zamanın bir kum saati gibi ağır ağır ilerlediği çarşılar ve huzur dolu havuz başı sohbetleri sizi bekliyor.
ŞEHİR VE İNSAN • 45
GEZİ
B
atı Karadeniz’in tarihi ilçesi Safranbolu’nun ulu ağaçlar gibi sessiz ve görkemli evleri, bize çocukluğumuzun anılarında kalmış eski zaman hikâyeleri anlatıyor. Hemen her köşe başında bir eski zaman fotoğrafı gibi karşımıza çıkan mekânlara hayranlıkla bakarken hayal gücünüzün kıpırdadığını hissedeceksiniz. ‘’Hayat’’ denilen serin girişleri, aydınlık sofaları, daracık pencereleri, beyaz duvarlar üzerinde siyah kelebekleri andıran ahşap pencere kapakları ile bu evlerden birinde kalmak başlı başına heyecan verici. Merdivenlerin ve basılan zeminin gıcırdamasından bile keyif alarak asırlık bir odaya çekilmekse unutulmaz bir deneyim.
ÇARŞININ SÜRPRİZLERİ Türk - Osmanlı mimarisinin nadide
46 • ŞEHİR VE İNSAN
örneklerini barındıran Safranbolu, gerçek bir açık hava müzesi gibi. Derin bir vadinin iki yamacına kurulan bu tarihi ilçe, Çarşı ve Bağlar adında iki ana yerleşimden oluşuyor. Yöreyi kuşbakışı görebilmek için yüksek bir tepeye tırmanmak gerek. Bu amaçla Hıdırlık tepesine ya da kaleye uzanıp Safranbolu’yu selamlamak iyi bir fikir. Artık şehrin ruhuna inmek için dar sokak aralarında gezinme vakti. İlk durağımız olan Yemeniciler Arastası, eski çarşının belki de en karakteristik yapısı. Safranbolu’nun 1940 yıllardan sonra yok olmaya yüz tutan esnaf teşkilatının bir portresini çizen Arasta, Kültür Bakanlığı tarafından restore edilip ziyarete açılmış. ‘’Yemeni’’ denilen deri ayakkabıların işlendiği, kutu gibi küçücük atölyeler, bugün turistlere yönelik hediyelik eşyalarla dolu: Safranbolu evlerine özgü irili ufaklı maketler, yöreye özgü taş baskı masa örtüleri, renk renk pamuklu
SAFRANIN KİLOSU 10 BİN TL Safranbolu’ya adını veren safran, dünyanın en pahalı bitkisi olarak adlandırılıyor. Çiğdeme benzer, eflatun renkli bu çiçeklerin kırmızı dişi organının tepeciklerinden, çok değerli safran baharatı elde ediliyor. Yörede Davutobası başta olmak üzere Aşağıgüney, Yukarıgüney, Yörük, Konar ve Yazı köyünde safran yetiştiriciliği yapılıyor. Bölgedeki 10 kadar köyde, yılda 15-20 kilo safran üretiliyor. Kilosu 10 bin TL’den satılan safranın ağırlığının 100 bin katı sıvıyı boyayıp tatlandırabildiğ biliniyor. Yöredeki safran üreticilerinin söylediklerine bakılırsa Anadolu safranı İspanya, İran, Sicilya ve Hindistan’dakilere göre daha kaliteli. Çünkü daha aromatik.
dokumalar, nakışlı elbiseler, gömlekler... Dükkânların karşılıklı dizildiği iki sokaktan oluşan bu tarihi çarşıya iki uçtan girilebiliyor. Günümüzde birer kafeye dönüşen eski lonca kahvehaneleri ise devleşmiş asma dallarının gölgesine sığınmış masalarıyla ideal birer mola mekânı. Dere boyunda yürüyüş yapmak her daim küçük sürprizlere açılan bir aktivite. Yol boyunca sıralanan evler, çarşı tarafındakilerin aksine daha geniş bahçelere sahip. Akarsu yatağının iki yakasını bir araya getiren minik köprüler ise bir gömleğin düğmelerini andırıyor. Köprülü ve İzzet Mehmet Paşa gibi Osmanlı camilerini gördüyseniz, biraz soluklanmaya sıra gelmiş demektir. Bunun için doğru adres, Çeşme Mahallesi’ndeki Cinci Hamamı. Simetrik şekilde yerleştirilmiş kadın ve erkek bölümleri bulunan tarihi hamam, asırlardan bu yana yaşayan bir geleneğin devamı. Yabancı turistlerin yoğun ilgisini çeken hamamdaki keseciler ise şaşırtıcı derecede iyi birer masöz. Kaçırmayın, bizden söylemesi...
olması. Bu teknik sayesinde, üst katlardaki odalarda en geniş kullanım alanına ulaşılabilmiş. Evlere şirin birer maket görünümü veren de payandaların oluşturduğu ilginç geometri zaten. Bir de kapı, pencere ve payandaların yıllanmış ahşabı ile beyaz badanalı duvarlar arasındaki çarpıcı kontrast dikkat çekici. Safranbolu’da farklı gelir grubuna ait evlerde dahi, iç mekân düzenlemesinde aynı prensipler izlenmiş. Bazı evlerde haremlik ve selamlık girişleri ayrı yapılmış. Odalar, çekirdek bir aileyi barındırabilecek bağımsız birer yaşam alanı veya yuva gibi tasarlanmış. Bütün evlerde sofalar, önemli ortak kullanım alanı olarak öne çıkıyor. Sedirlerde oturulup yer yataklarında yatılıyor. Evin manzaraya sahip en iyi odası, misafirler veya yeni gelinler için ‘’baş oda’’ olarak ayrılıyor. Bu odalar en güzel tavan göbekleriyle süsleniyor. Bir evin sahibinin zenginliğini belli eden püf noktası ise iç mekânlarda kullanılan ahşap malzemenin bolluğu ve kalitesinde gizleniyor.
YAŞAYAN EVLER
BAĞLAR YOLUNDA
Kaymakamlar Evi, Çamaşırhane, Hacıhafızlar Evi, Paşa Konağı, Kileciler Konağı, Mümtazlar Konağı, Karaüzümler Evi, Kavsalar Evi... Görülmeye değer Safranbolu evleri saymakla bitmiyor. Ancak biz özellikle birine, Asmazlar Konağı’na dikkat çekmek istiyoruz. Burası, Safranbolu’ya özgü havuzlu konaklardan biri. Ancak havuz sıkça rastlananın aksine mekânın dışında değil, içinde. Safranbolu’da zengin konaklarında görülen bu havuz odası, eski zamanlarda selamlık olarak kullanılırmış. Bölgedeki evler, yüzey şekillerine göre biçimlenen sokakların çizgisine uyum sağlamış. Taştan yapılan zemin katlar, sokağın doğal sınırına sadık kalınarak inşa edilmiş. Üst katlarda bu denli ferah mekânlar oluşturulmasının sırrı ise çok basit: Bu katların payandalarla desteklenerek sokağa doğru taşırılmış
Osmanlı döneminde Safranbolu ahalisinin çoğu Bağlar’da ikinci bir eve sahipmiş. Çarşıya üç kilometre uzaklıkta olmasına rağmen, genellikle daha serin olan Bağlar’daki evlerin bir çoğu, bakımlı ve geniş bahçeler içinde kurulmuş. Bağlar’ın havasını hissedebilmek için İtalya’nın pastoral kır manzaralarını hatırlatan sokaklarda biraz gezinmek ve civardaki çınar altı kahvelerinde demli birer çay sipariş etmek gerek. Ahşap işçiliği-
NASIL GİDİLİR? Karabük sınırları içerisindeki Safranbolu’na ulaşmanın en pratik yolu, İstanbul ya da Ankara’ya uçmak. Safranbolu, İstanbul’a 390; Ankara’ya 230 kilometre uzaklıkta bulunuyor.
nin en güzel örnekleriyle dolu olan bölgedeki en güzel yapılardan biri Emirhocazade Ahmet Beyler Evi adını taşıyor. Yaklaşık dört asırlık bu evin odalarından biri neredeyse hiç bozulmadan günümüze kadar gelebilmiş. İlk günkü güzelliğini koruyan odanın duvarlarını ve tavanını boydan boya kaplayan ahşap işlemeler, ağaç çivilerle birbirine eklenmiş 16 bin küçük parçadan oluşuyor. Evin sahiplerini aktardığına göre odanın sadece tavan işlemesi için dokuz usta tam 45 gün çalışmış. Bağlar’dan ayrılmadan önceki son durağımız, Kavuşturucular Evi. Safranbolu’da pansiyona dönüştürülerek turizme hizmet etmiş en eski adreslerden biri olan bu mekânda bugüne dek pek çok ünlü konaklamış. Özetle, Safranbolu’nun size anlatabileceği eski zaman hikâyesi çok. Yeter ki siz kulak vermeyi deneyin...
ŞEHİR VE İNSAN • 47
VE İNSAN
HANDE YÜKSEL
handeyuksel22@gmail.com
48 • ŞEHİR VE İNSAN
Türkiye’nin Ağabeyi
Barış Manço Bazı isimler vardır ki; onlar yüreklerin en derin yerlerine kazınmıştır. Bu dünyadan göç edip gitseler dahi, geride bıraktıkları izler onları ölümsüz kılmıştır. Geçen yıllar birçok şeyi silip götürse de hayatımızdan; onlar daima var olmaya, sevgi, saygı ve özlemle anılmaya devam edecektir... ŞEHİR VE İNSAN • 49
VE İNSAN
B
arış Manço, unutulmayan isimler listesinin en üst sıralarında yer alır hepimiz için... Dillerimizden düşmeyen şarkıları, eğlenceli kişiliği, herkesin dikkatini çeken upuzun saçları, birbirinden farklı yüzükleri, değişik giyim tarzı ve tükenmek bilmeyen enerjisi ile gönüllerde taht kuran Barış Manço; bir döneme damgasını vurmuş, hepimizin hayatında derin izler bırakmış, her gönüle girmeyi başarmış ve adını yıllar ötesine taşımıştır. O sadece bir müzisyen değil; kalemi de yüreği kadar geniş bir şair, müziğiyle dünyayı karış karış gezen bir modern zaman seyyahı, bir barış elçisi ve bir gönül adamıdır. Tek bir sıfatla tanımlanamayacak ve hiç bir kalıba sığdırılamayacak kadar farklı bir isim olan Barış Manço; yaptığı müzikten giyim tarzına kadar tamamen özgün bir duruşa sahip olmuştur.
ŞIMDI BARIŞ’LI YILLARA DÖNELIM VE O YILLARIN PENCERESINDEN BARIŞ’I IZLEYELIM... Barış Manço 1943 yılında Türkiye’nin ilk Barış’ı olarak dünyaya gelmiştir. Doğduğu dönem, İkinci dünya savaşı yıllarına denk geldiği için, babası İsmail Hakkı Manço tarafından kendisine bu isim verilmiş; O da hayatı boyunca ismiyle müsemma bir yaşam sürmüştür. Müzikle iç içe olan bir ailede yetişmesi, Barış Manço’nun geleceğini şekillendiren en önemli etken olmuştur. Küçük yaşlardan itibaren enstrüman çalmaya, besteler yapmaya başlamıştır. İlk amatör deneyimlerini lise yıllarındayken edinmiş, ilk kez bu yıllarda sahneye çıkmıştır. Sonrasında üniversite eğitimi için yurttan ayrılan Manço, Belçika Kraliyetler Akademisi’nde resim grafik ve iç mimarlık eğitimi almıştır. Ancak müzikal hayallerinden asla vazgeçmemiş ve üniversite yıllarında birçok farklı projede yer almıştır. Müziğini ünlü yapımcı ve ses sanatçılarına dinletebilmek için tüm Avrupa’yı gezmiştir. Manço’nun bu çabaları sonuçsuz kalmamış ve Fransızca şarkılarıyla çeşitli konserler vererek başarı merdivenlerini hızla tırmanmaya başlamıştır. Yurtdışında yaptığı albümler, verdiği konserler, aldığı ödüller O’nu ülkesinden ayırmaya yetmemiş ve sonunda Barış Manço, yönünü yine Türkiye’ye çevirmiştir. O dönemlerde Türk müziğinde hakim olan aranjman şarkılara tepki göstererek, Anadolu’dan beslenen pop folk tarzında müzik yapmaya başlayan Manço; sesini tüm Türkiye’ye duyurmayı başarmıştı. 1970 yılında seslendirdiği şarkısı Dağlar Dağlar; Barış Manço için bir dönüm noktası oldu ve bu şarkı ile döneminin en önemli ödülü olan platin plak ödülünü kazandı. Günden güne ünlenen Manço Türk müziğinin en çok
50 • ŞEHİR VE İNSAN
ADAM OLACAK ÇOCUKLARIN BARIŞ AĞABEYI Barış Manço, hayatımızda sadece müzisyen kimliği ile var olmamıştı. Hazırlayıp sunmuş olduğu televizyon programlarıyla Türk izleyicisini ekranlara kilitlemişti. Televizyon tarihimizin bir dönemine damgasını vuran 7’den 77’ye ile büyük küçük herkesin yüzünde bir tebessüm bırakmayı başaran Barış Manço, uzun yıllar boyunca her pazar günü evlerimize konuk olmuştu.
ses getiren sanatçılarından biri haline geldi. En büyük gayesi müziğini dünyaya duyurmak olan Manço, bu yola kendisi ile aynı amacı taşıyan isimlerden oluşan Moğollar Grubu ile devam etti. Barış Manço kurdukları ortaklığı, “Artık biz bir bütünüz. Ne ben Moğollar’ın şarkıcısıyım, ne de onlar benim grubum. Yepyeni bir grup olduk. Adımız Manço Mongol. Kafaca anlaşan, aynı fikir seviyesine gelmiş olan bizler, yaptıklarımızın daha iyi olması için, sesimizi bütün Dünya’ya kuvvetlice duyurabilmek için, baş başa vermenin zamanı geldiğini anladık.” sözleriyle anlatmıştır. Ancak grup kısa süre sonra dağılmış, sonrasında yine kendi çabalarıyla, efsane grup Kurtalan Ekspres’i kurmuş ve birlikte Türkiye’de olduğu gibi birçok yabancı ülkede de sayısız konserler vermiştir. Kol düğmeleri, Gülpembe, Kara sevda, Unutamadım, Can Bedenden Çıkmayınca, Gül Bebeğim ve daha birçok unutulmaz esere imza atan Barış Manço; dilimizden hala düşmeyen bu şarkılar ile ölümsüzleşmiştir. Her kesimden dinleyiciye hitap eden müziği, her telden, her türden seslendirdiği şarkıları; Barış Manço’yu Türkiye’nin en sevilen sanatçılarından biri haline getirmiştir. Yaptığı her şarkıyla adından söz ettiren ve zirvedeki yerini gün geçtikçe daha da sağlamlaştıran Barış Manço’nun besteleri yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın birçok yerinde dilden dile dolaşmıştır. Şarkıların bir bölümü Yunanca, Bulgarca, Arapça, Farsça, Kürtçe, Japonca, İbranice, Fransızca ve Flemenkçe’ye çevrilerek, başka sanatçılar tarafından da seslendirilmiştir.
Şüphesiz ki programın en keyifli anları ‘Adam Olacak Çocuk’lara yer verdiği, onlarla şarkılar söylediği, oyunlar oynadığı bölümdü. Barış Manço çocukları en çok sevdiği yüzlerden biriydi. Bir dönemin şanslı çocukları, ilk öğretmenleri olan Barış Manço ile büyümüştü. Adam olacak çocukların Barış Ağabey’i, programlarında onlara çokça yer ayırır, yarınların umudu olan çocuklarla, sanki büyük insanlarmışçasına uzun uzun sohbet ederdi. Arkadaşım Eşek, dönemin çocuklarının ilk öğrendiği ve en çok sevdiği şarkılardan biriydi. Bugün bayram, Ayı ve Süper Babaanne gibi şarkıları çocukların diline pelesenk olmuş, çocuk korolarının vazgeçilmezleri haline gelmişti. Üzerinden uzun yıllar geçse dahi, günümüz çocukları da bu şarkılarla büyümeye devam etmekte, Barış Manço sevgisi ilk günkü gibi yerini korumaktadır.
BIR BARIŞ GEÇTI HAYATIMIZDAN... 1999 yılının 31 Ocak gecesinde aniden geçirdiği kalp krizi ile aramızdan göçüp gitti Barış Manço... Hastalığını hiç belli etmediğinden olsa gerek, bu gidişi kimse beklemiyordu. Tüm Türkiye’yi yasa boğan vefatı ile, şarkılar öksüz, çocuklar Barış Ağabey’siz ve dünya Barış Çelebi’siz kaldı. Oysa ki ne güzel ismi vardı; O bu dünyaya çok lazımdı... “Sanatçı olduğumu da iddia etmiyorum. Ben öldükten sonra torunlarım ansiklopedilerde Barış Manço’yu “sanatçı” diye okurlarsa, galiba sanatçı olduğum da tescil edilmiş olacak. Geleceğe ne bıraktığınız önemli. Yoksa insan yaşarken kendi kendine “Ben sanatçıyım” dememeli.” Sanatla dolu yaşamına, aldığı ödüllere, kazandığı başarılara rağmen kendini bir sanatçı olarak görmeyen Barış Manço, vefatının ardından yıllar geçse dahi unutulmadığını ve ülkenin en iyi sanatçıları arasında adının büyük harflerle yazıldığını bir yerlerden görüyor olsaydı belki de bu kez “Ben sanatçıyım” diyebilirdi... Dillerden düşmeyen onlarca şarkı, her şarkısında bıraktığı sayısız anı ile bir Barış geçti hayatımızdan... Kalbimizde yerin her dem baki... Unutamadık, unutamadık, unutamadık seni! Anlıyorsun değil mi?...
ŞEHİR VE İNSAN • 51
GEZİ İSTANBUL
MELİH USLU
usmelih@gmail.com
52 • ŞEHİR VE İNSAN
Süleymaniye’den Şehzadebaşı’na
Küçük bir Osmanlı İmparatorluğu müzesi konumundaki Süleymaniye’den Vefa’ya, çağdaş tiyatro sanatının merkezi Direklerarası’ndan Şehzadebaşı’na 10 adımda nostaljik bir İstanbul turu. ŞEHİR VE İNSAN • 53
GEZİ İSTANBUL
BOTANİK BAHÇESİ Süleymaniye Camii’nin arkasındaki Fetva Yokuşu’nun hemen üzerinde Ağakapısı adı verilen İstanbul Müftülüğü’nün giriş kapısından yürüyüşümüze başlıyoruz. Yüksek duvarlarla çevrili Müftülük Binası, ilk olarak Yeniçeri ağasının makamı olarak yaptırılmış. İkinci Mahmut döneminde Yeniçeri Ocağı kaldırılınca Şehyülislamlık makamına dönüştürülmüş. Müftülük Binası’nın yanı başında ise bir doğa hazinesi saklı. Burada bulunan Botanik Bahçesi, 1936’dan bu yana İstanbul Üniversitesi Biyoloji bölümü bünyesinde varlığını sürdürüyor. Haliç ve Galata’ya bakan bir tepe üzerinde, toplam 14 bin 500 metrekarelik bir alana yayılan bahçede, 2 bin 500’ün üzerinde bitki türü bulunuyor. Farklı iklim özelliklerine sahip seralarda kolay rastlanamayacak türden bitki çeşitliliği göze çarpıyor. Nilüferlerle süslü irili ufaklı havuzlarla yeşil tonların tekdüzeliği kırılmış. İstanbul’un orta yerinde kahve, kakao, zencefil, böcekkapan ve muz ağaçları ile zulu kabilelerinin ok yaptığı zehirli bitki türlerini görebilirsiniz. Bahçe, ücretsiz olarak gezilebiliyor. Fetva Yokuşu No: 40, Süleymaniye
MİMAR SİNAN TÜRBESİ Müftülük Binası’nın sağ çaprazında, ön yüzünde bir sebil olan küçük bir türbe göreceksiniz. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde görkemli yapılara imza atmış Mimar Sinan’ın bizzat kendisinin yaptırdığı türbe, sade görünüyle dikkat çekiyor. Açık renk mermerden inşa edilen yapı, altı ayaklı kemer üzerinde oturtulmuş yarı açık bir kubbeden ve üçgen biçimli alçak bir bahçe duvarının çevrelediği dar bir bahçeden oluşuyor.
SÜLEYMANİYE SOKAKLARI Osmanlı’nın yükseliş döneminde İstanbul’un en gözde semtlerinin başında gelen Süleymaniye’de yürüyüşümüze devam ediyoruz. Müftülük Binası’nın solundan, bahçe duvarını izleyerek yokuş aşağı inerken sağ tarafta Namahrem Sokağı çıkıyor karşımıza. Bu sokağın az ilerisinde, sağda ise Ayrancı Sokağı yer alıyor. Bu iki sokak, bozulmadan kalmayı başarmış sevimli ahşap evleriyle tipik bir Osmanlı mahallesi görünümünde. Evlerin bir kısmı aslına uygun olarak restore edilmiş. Ayrancı Sokağı’ndan aşağıya uzanan yokuşu inince, güzel bir Haliç manzarasıyla karşılaşacaksınız. Bir dönem varsıl Osmanlı ailelerinin yaşadığı semt, 1980 sonrası yaşanan yoğun göçten nasibini fazlasıyla almış. Sokakların değişmez müdavimleri ise kediler ve çocuklar.
54 • ŞEHİR VE İNSAN
ŞEHİR VE İNSAN • 55
GEZİ İSTANBUL
SÜLEYMANİYE HAMAMI Şimdiki durağımız, Süleymaniye Camii’nin arkasındaki Bakırcılar Çarşısı’nın en ucunda yer alan tarihi Süleymaniye Hamamı. İstanbul’un en eski ve en büyük hamamlarından biri olan bu mekân, Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Mimar Sinan tarafından 1557 yılında yaptırılmış. Kanuni’nin açılışında, Mimar Sinan’ın ise 1588’deki ölümüne kadar düzenli olarak yıkandığı hamamın bölümleri bugün de görülebiliyor. Uzun yıllar ihmal edilip bakımsızlığa terk edilen hamam, Süleymaniye Vakfı tarafından onarılıp tekrar
56 • ŞEHİR VE İNSAN
hizmete açılmış. Hamamın içinin ve suyunun ısıtılması geleneksel biçimde odun ateşiyle yapılıyor. Ağırlıklı olarak yabancı turistlerin rağbet ettiği hamamda, masaj ve kese hizmetleri de veriliyor. Mimar Sinan Cad, No: 20, Süleymaniye. Tel: 0212 519 55 69
MOLLA GÜRANİ CAMİİ Süleymaniye’den Vefa’ya inerken bambaşka bir tarihi dokuya adım atacaksınız. Vefa Caddesi’ni paralel kesen Tirendaz Sokak üzerinde zarif bir camiyle karşı karşıyayız. Eski bir Bizans kilisesi olan bu yapı, Os-
manlıların İstanbul’u fethiyle birlikte camiye çevrilip Molla Gürani adını almış. 12. ile 14. yüzyıllar arasında yapıldığı tahmin edilen mabet, son dönem Bizans mimarisinin ilginç örneklerinden birini temsil ediyor. Klasik biçimde haç planlı olarak inşa edilen yapı, kırmızı taşlardan örülmüş karışık tarzdaki dış cephesi, sütunlu girişi ve üç kubbeli sundurmasıyla dikkat çekiyor. Caminin arka bölümünde küçük bir de bahçe bulunuyor. Vefa Cad, Tirendaz Sok, No: 11, Vefa
ATIF EFENDİ KÜTÜPHANESİ Vefa Caddesi üzerinde oldukça eski görünümlü taş bir yapıda hizmet veren yazma eserler kütüphanesi, 1741 yılında dönem aydınlarından Defterdar Atıf Efendi tarafından yaptırılmış. Kütüphane, Lale Devri’nde başlatılan batılılaşma hamlesinin bir ürünü olarak kabul görüyor. Tonozlu bir geçitle iç avluya açılan ana giriş kapısı, çeşmeli bahçesi, çokgen ve asimetrik kütüphane binası, ana binaya bitişik memur odaları ve kemerli okuma salonuyla 18. yüzyıl Osmanlı mimarisinin önemli örneklerinden biri. Kütüphanede saklanan eserleri nem ve rutubetten korumak amacıyla ana bina yerden yaklaşık 1,5 metre yükseğe yapılmış. Kütüphanede, 27 bini aşkın Türkçe ve Osmanlıca el yazması eser bulunuyor. Eserlerin bir kısmı tarihi eser kategorisinde. Pazar ve pazartesi hariç, haftanın her günü 08:00 - 17:00 saatleri arasında açık. Hacı Kadın Mahallesi No: 40, Vefa
VEFA BOZACISI Son derece besleyici bir vitamin deposu özelliği taşıyan boza, mayalanmış darı hamurundan yapılan geleneksel bir içecek. Koyu, şekerli ve lezzetli bu besin maddesi, 1876 yılından bu yana Vefa Bozacısı’nda üretiliyor. 1930’lü yıllardan kalma binasında hizmet veren Vefa Bozacısı, kış aylarında bolca tüketiliyor. Dükkânda Atatürk’ün 1937 yılında boza içtiği bardak, cam bir muhafaza içinde sergileniyor. Boza keyfiyle ilgili bir de tavsiyemiz var: Bir bardak dolusu bozanın üzerine biraz sarı leblebi ve tarçın serpiştirerek daha lezzetli hale getirmeniz mümkün. Dükkânda ayrıca müessesenin kendi imalatı olan sirke satışı da yapılıyor. Katip Çelebi Cad, No: 104, Vefa. Tel: 0212 519 49 22
ŞEHZADE CAMİİ Boza içerek enerjimizi topladıktan sonra, Şehzadebaşı’na doğru uzanabiliriz. Dükkândan çıkınca kafanızı sağa çevirdiğinizde Şehzade Camii’nin ikiz minarelerini göreceksiniz. Kanuni’nin 21 yaşında ölen oğlu Şehzade Mehmet anısına yaptırdığı cami, 1548 yılında tamamlanmış. Sinan’ın ilk anıtsal eseri olan camide, daha sonraki eserlerinde görülen klasik sadeliğin
aksine canlı bir mimari göze çarpıyor. Medrese, imaret ve türbelerin bulunduğu külliye bölümü, caminin dış avlusunda toplanmış. Dört yandan yarımşar kubbenin desteklediği, iç sütunun hiç kullanılmadığı kubbe stili ile caminin içindeki genişlik duygusu alabildiğine arttırılıp eksiksiz bir simetri yaratılmış. Bir de tüyo, Şehzade Mehmet’in sekiz köşeli türbesi cami bahçesinde görülebilir. Şehzadebaşı Cad, No: 70, Saraçhane
BURMALI MEDRESE Şehzade Camii’nden çıkıp Saraçhane Parkı’na doğru ilerlediğinizde ilginç bir ibadethane daha göreceksiniz. 1540 yılında Mısır kadısı Osman Efendi’nin yaptırdığı medrese, adını tuğla örme yivli minaresinden almış. Murat Belge’nin belirttiğine göre, İstanbul’un fethinden önce Anadolu’da örnekleri görülen spiral tipli minarenin İstanbul’daki tek örneği bu medresede bulunuyor. Ayrıca, giriş kapısının ortada değil; sağ köşede olması da bir başka farklılık.
VALENS KEMERİ Şehzade Camii’nden Fatih’e kadar uzanan iki sıralı su kemeri, Bizans İmparatoru Valens tarafından M.S. 4 yüzyılda yaptırılmış. Belgrad Ormanı ve civar dağlardan çıkarılan suyu, Bizans sarayları ve çeşmelerine aktaran yapı, 19. yüzyıl sonlarına kadar kente su taşımayı sürdürmüş. İlk yapıldığında uzunluğu bin metre olan kemerin bügünkü uzunluğu, yaklaşık 600 metre civarında ve sağlam bir görünüme sahip.
DİREKLERARASI Burmalı Mescit’in hemen sol tarafında kalan Şehzadebaşı Caddesi’nin, bir zamanların ünlü “kanto” merkezi olan Direklerarası olduğunu biliyor muydunuz? Burası, 19. yüzyılda İstanbul’unda batılı tarzda eğlencenin Türk zevkine göre adapte edildiği yeni tip eğlence hayatının merkezi olmuş. Bir yanda meddah, karagöz ve ortaoyunu geleneği sürdürülürken, diğer yanda hareketli ve müzikli gösterilerin hâkim olduğu kanto ve tiyatro temsilleri yapılmaya başlanmış. Tiyatrolar ve müzikholler peşi sıra açılmış. 20. yüzyılda bu mekânlara sinemalar da eklenmiş. Günümüzde Direklerarası’nda bu renkli hayattan eser yok. Hepsi cadde üzerinde sıralanan dönemin ünlü adreslerinden Ferah Tiyatrosu, Şehzade Sahnesi ve Club Sineması çoktan kapanmış. Yine de bölgede gezinirken, İstanbul beyefendilerini müzikhollere taşıyan faytonları, kantocuların coşkulu danslarını ve sinemalarda gösterilen siyah - beyaz Ayhan Işık filmleri gözünüzde canlanacak.
ŞEHİR VE İNSAN • 57
KİTAP AYDOS KÜTÜPHANESİ
Küçük Su Damlasının Dünya Turu YAZAR SARA GÜRBÜZ ÖZEREN
Fen, coğrafya ve tarihin harmanladığı, sürükleyici bir maceraya var mısınız? Bu kitapta yıllar önce büyük Titanik kazasıyla, bir buz dağının içine sıkışmış, küçük bir su damlasının asırlar süren esaretinin bitişine tanıklık edeceksiniz. Atlas Okyanısı’ndan Afrika’ya, Avrupa’dan İstanbul Boğazı’na, Karadeniz’den Doğu Anadolu’ya, Dünya turuna çıkacaksınız. Küçük Damla’nın gözüyle suyun her hâliyle tanışacak, kâh buzulda bir buz zerreciği, kâh okyanısta bir damla, bazen gökyüzünde bir bulut olmanın heyecanını tadacaksınız.
Su türbinlerinin nasıl elektrik ürettiğini, su değirmenlerinin çalışma prensiplerini öğrenirken, Kar olup dağlara, yağmur olup yaylalara yağacak, Artezyenlerden fışkıracak, sel olup tarlalara akacaksınız.. Bu kitapla bir yandan, yeryüzü ve gökyüzünün muhteşem düzenini, coğrafi bilgiler ışığında keşfedip, çift başlı kartal’dan cirit oyununa kadar Anadolu motifleri ile karşılaşırken, bir yandan ekolojik dengeyi çevre bilincini aşılayan harika bir macera yaşayacaksınız.
Okolojİk Temİzlİğİn Kİtabı YAZAR ERKAN ŞAMCI
Evinizin zehirli bir gaz odası olabileceğini hiç düşündünüz mü? Bu öyle bir gazdır ki; insanı yavaş yavaş zehirleyen ama zehirlerken de bahar esintisi gibi güzel kokan bir zehirdir. Evlerde kullanılan birçok temizlik ürünün taşıdığı sağlık riskleri tam olarak açıklanmamaktadır. Bu temizlik ürünleri sadece temizlemeye odaklıdır. Atık su kanallarının tıkanmasında kullanılan kanal açıcılar ve banyo, lavabo beyazlatıcılarının tehlikeleri bugün açıkça ortaya konulmuştur. Temizlik yaparken sevdiklerimizi ve kendimizi zehirlediğimizin farkında mıyız? Bu kitapla birlikte sağlıklı bir ev temizliğinin nasıl yapılacağını bütün yönleriyle öğreneceksiniz. Kitapta yer alan doğal uygulamalarla; ciğerlerinize kanser, alerjik hastalıklar başta olmak üzere birçok hastalığı çekmekten kurtulacaksınız.
58 • ŞEHİR VE İNSAN
Sİsİn Sakladıkları
Ermİş YAZAR HALIL CIBRAN
YAZAR MIYASE SERTBARUT
“İnsan için tüm amaçlarını susuzluktan çatlamış dudaklara ve tüm yaşamı bir çeşmeye dönüştüren bir armağandan daha büyüğü yoktur kuşkusuz. Benim şerefim ve ödülüm işte bu armağanda yatıyor. Ne zaman içmek için çeşmeye gelsem, diri suyun kendisini susamış bulmamda…” Yıllar boyu kendisine yurt olan kentten ayrılırken, Ermiş’ten geride bıraktığı halka hitap etmesi istenir. Kent halkı ona aşk, evlilik, suç, ölüm, güzellik ve daha pek çok konuda sorular yöneltir. Aldıkları karşılık, hoşgörü ve sevginin biçimlendirdiği bir insan yaşamı üzerine hazine değerindeki öğütlerdir. Haklıyla haksızın, suçluyla suçsuzun, dimdik ayakta duranla düşmüşün aslında aynı insan olduğu bir yaşamdır bu…
... Sis o kadar yoğunlaştı ki neredeyse yol görünmez oldu. İlay ürperdi. Nereye gelmişti? Yaşadığı dünyadan ayrılmış, başka bir dünyaya geçmiş gibi duyumsadı kendini. O güne dek zaman zaman sisli havalarda yolculuk yapmıştı bir kaç kez; ama böyle sarı bir sisle ilk kez karşılaşıyordu. Teyzesi traktörü daha yavaş kullanıyordu artık, çünkü bir metre öteyi ancak görebiliyordu. İçindeki korkuyu dışarıya yansıtmamaya çalışarak sordu İlay...
Elİf Gİbİ Sevmek YAZAR HIKMET ANIL ÖZTEKIN
Namazlar gibi vakti olsa seni özlemenin.... Alırız abdestimizi yalandan yağmurlu İstanbul gecelerinde özleriz adam gibi...
Huzursuz Bacak YAZAR MUSTAFA KUTLU
İçimde yıllar sonra memlekete dönmüş olmanın sevinci, ellerimde bavullar, havaalanının kalabalık telaşından kurtulup bir taksiye doğru yürürken azıcık terlemiş alnıma huzurun sessiz, sakin, ama garip bir şekilde ürpertici eli dokunuverdi... Bavulları bıraktım, terimi sildim. Tam bu sırada o boz renkli kertenkele, ayaklarımın ucundan sessiz, sakin ama garip şekilde ürpertici bir bakışla süzülerek geçip gitti.
Sen yoktun o zamanlar çocukluğumda en çok yağmuru severdim ben... ne zaman bir dert gelse bana yağmur yağar dinler dokunur ve topraktan kalkan o kokuyu koklardım... ateşim sönerdi.. sonra büyüdüm.. gözlerini gördüm yandım yağmur yağdı ve ilk kez sönmedim... ben yağmurdan daha fazla bi seni sevebildim..
ŞEHİR VE İNSAN • 59
ŞEHİR VE SANAT
MÜZİĞİN EVLİYA ÇELEBİLERİ
Gece Yolcuları İsimlerini müzik için çıktıkları gece yolculuklarından alan bir grup onlar. Anadolu’yu ve Avrupa’yı karış karış gezmiş ve Müziğin Evliya Çelebileri olmayı hak etmişler. Onları yollara düşmeye sevk edense çocukluk hayalleri.
B
u ayki sayımızda, çocukluk hayalleri olan müzik için gece gündüz demeden yollara düşmüş ve bu hayallerinden bir an bile vazgeçmeden bugünlere gelmiş bir grup olan Gece Yolcuları’ı ile röportaj gerçekleştirdik. Hikayeleri, düşünceleri, planları ve ilgi alanları hakkında konuştuk. İşte bu keyifli sohbetten payımıza düşenler…
Grubunuzun hikayesi nasıl başladı? Uğur Arslantürkoğlu ile çocukluk arkadaşıyız ve hayalimiz olan müziği üniversitede ayni sınıfta olmamızın avantajı ile grup olmaya kadar götürdük. Aynı bölümü kazanmamız, İstanbul’dan Edirne’ye gitmemiz, aynı evi, aynı sınıfı paylaşmamız iki müziği seven adamı bir araya getirdi ve ilk adımı atmamızı sağladı. Hayallerimizin peşinde 5 albüm ile bu günlere geldik. Şimdilerde gitar ve back vocalde Uğur Aslantürkoğlu, basgitarda Semih Keçeci, Umut Yıldız, davulda Deniz Kaymaraz ve ben Edis İlhan solist olarak Gece Yolcuları’nı sevenleriyle buluşturuyoruz.
60 • ŞEHİR VE İNSAN
Peki Gece Yolcuları isminin bir hikayesi var mı? Grubun ismi, grup daha tanınmadan, albüm çıkmadan ortaya çıktı. Her şehre kendi imkânlarımızla gidip, müziğimizi yapma gayretindeydik. Gece gündüz demeden o kadar çok yol yaptık ki grubun adı da yolla ilgili oldu. İsmimizin hakkını veriyoruz tam bir yolcuyuz. Müzisyenin hayatını anlatan bir isim bizim için. İlham gece gelir, konserler gece çalışmaları, yollar bizim için hep gecedir.
Size Müziğin Evliya Çelebisi diyorlar, nasıl ortaya çıktı bu isim? Bizi çok kişinin tanımadığı zamanlarda bile o kadar çok il gezdik ki adımız Müziğin Evliya Çelebileri diye anılmaya başlandı. Daha albüm çıkmadan ülkeyi gezmeye başladık ve bu albümle çok daha arttı. Türkiye, Almanya, Bosna, Kosova, Belçika vs. gezmediğimiz yer kalmadı. Birkaç şehir ve ülke var çevrede, hedefimiz onları da bitirmek. (Gülüyor)
ŞEHİR VE İNSAN • 61
ŞEHİR VE SANAT
Dinleyenlerinizle uzun zamandır konserler vasıtasıyla buluşuyorsunuz. Yeni albüm çalışmalarınız var mı? 2016 yılında yepyeni bir çalışmayla buluşacağız. Dinleyicilerimizle konserler sayesinde hiç kopmadık ama artık onlar da yeni şeyler duymak istiyor biz de yeni şeyler söylemek istiyoruz. Ama az kaldı diyebilirim.
Konserlerin bir müzisyen için en önemli tarafları neler? Gerçek dinleyicinizle bir arada, sizi seven önemseyen insanların gözlerinin içine bakarak şarkılar çalıp söylemek bu işi yapma sebebimiz.
Bugüne kadar dillere dolanmış, ruhumuza işlemiş pek çok şarkıyla bizleri tanıştırdınız ama kariyeriniz açısından önemli gördüğünüz özel bir şarkı var mı? Unut Beni. İlk çıkış parçamız. ilk göz ağrısı unutulmaz. O bizim insanlara merhaba dediğimiz ve çok güzel bir yol alarak bizi bu hayata tutunduran, işimizi daha da keyifli yapmamızı sağlayan bir şarkı. Macerası da çok ilginçtir. Albüme girmeyecekti bu şarkı ancak kayıt sırasında elektrikler kesildi, tek gitarla çalıp amatör bir çalışmayla kaydedildi. Uğur’la ikimiz yaptık kaydı ve bize en güzel hediye oldu. O kadar beğendik ki bu şarkıyı insanlarla paylaşmazsak olmaz dedik ve o albümün en sevilen şarkısı oldu. Neredeyse 11. yılı şarkının, 4 Mayıs 2004’tü ilk çıktığında. O
62 • ŞEHİR VE İNSAN
kadar mühim ki tarihi bile aklımızda. Hala radyoda, televizyonda günde bir iki kere denk gelir bu şarkı.
Coverlarınız çok beğeniliyor. Cover yapmak size nasıl bir müzikal his yaşatıyor? Çok sevdiğiniz şarkılara kendi kıyafetinizi, kendi soundunuzu giydiriyorsunuz. Hele çok bilinen bir şarkı ise bu korkutucu derecede riskli ama başarı gelince büyük keyif veriyor. Sevdiğiniz parçayı alıp ona hayat veriyorsunuz.
Nilüfer ile coverladığınız “Haram Geceler” çok ilgi gördü. Efsane bir isim ve efsane bir şarkı. Nasıl bir duyguydu Nilüfer ile çalışmak? Usta ile çalışmak uzun yıllar anlatılacak bir deneyimdi. Elimizden geleni yaptık ve çok beğenilen bir çalışma çıktı ortaya. Beraber konsere çıkıp, beraber çalıp söylemek ise çok müthiş bir anı oldu diyebiliriz. Çocukluğumuzdan beri dinlediğimiz bizi büyüten bir isim Nilüfer ve onun efsane parçası “Haram Geceler”. Zaten çok sevdiğimiz bu şarkıyı projeyi ilk duyduğumuz andan itibaren söylemek istedik. Sonrasını biliyorsunuz. Gece Yolcuları olarak böyle bir çalışmada Nilüfer ile yan yana olmak bizim için gurur vericiydi.
Yeni cover çalışmalarınız var mı? Sahnede cover parçalar söylüyoruz. Çok güzel buluyor dinleyici. Ama şu sıralar albüme yansıyan bir şey
yok ama belli olmaz dinleyicinin tepkisi bizi yönlendirebilir. Sevdikleri bir şarkıyı bizim giydirdiğimiz kostümle dinlemekten keyif aldıklarını görürsek biz de söylemekten keyif alırız elbette.
Türk müziği ve dünya müziği hakkında neler söylemek istersiniz, müzik kültürümüzü nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle dünyadaki yeri açısından Türk müziğinin çok önemli bir yerde olduğunu düşünüyorum. Türk coğrafyası, Türk medeniyetleri, bu coğrafyanın insanları mozaik bir kültürün izlerini taşır, çok köklü bir imparatorluk mirasımız var ve bu müziğimize de yansıyor elbette. Klasik Türk müziği, Türk sanat müziği, musiki, tasavvuf müziği, türküler, popüler müzik her türde çok başarılı örneklerimiz mevcut.
Müzik dışında nelerle ilgileniyorsunuz? Genellikle stüdyoda vakit geçirmeyi seviyoruz, arkadaşlarla bir araya geldiğimizde kendimizi müzik konuşurken buluyoruz. Böyle olmasından da mutluyum. Müzik dışında film izlemeyi çok severim, dizi takip etmeyi çok severim. Bunun dışında koleksiyoncuyum. İlginç şeyleri biriktirmeyi, toplamayı, arşivlemeyi seviyorum.
Nelerin koleksiyonunu yapıyorsunuz? Mesela bıçak koleksiyonum var, aileden kalan antika bıçaklar, makaslar, gittiğim yerlerde bulduğum özel parçalardan oluşan bir koleksiyonum var. Bunun dışında bir de tespih koleksiyonu yapıyorum. Tespihleri çok severim, en iyisini bulmaya çalışırım, hangi taştan yapılmış, nasıl işlenmiş bilirim. Turneler vasıtasıyla gittiğimiz şehirlerde ararım. Her tespihin sahibi ile arasında bir bağ olduğunu düşünüyorum. Her eşya sahibinden bir iz taşır ve iz bırakır eşya sahibine. O hissi seviyorum, o hissi veren bir tespih karşıma çıkarsa hemen alıyorum.
Son olarak müzikle ilgilenen gençlere tavsiyeleriniz var mı? Hayallerinin peşlerinden gitsinler! Sadece müzikle ilgilenenler için değil de herkesi kapsayacak şekilde söylemek gerekirse herkes hayal ettikleri şeylerin peşinden koşsun. Mesela doktor olmak isteyen 25 yaşındaki bir arkadaşım var ve geç kaldığını düşünüyor. Ama çok istersen 6 yıl okur ve olursun. İnsana kendinden daha büyük bir engel olamaz. Ne istediğimize karar vermeli, emin olmalı ve harekete geçmeliyiz.
ŞEHİR VE İNSAN • 63
TEKNOLOJİ
AKILLI TELEFONUN ATALARI Hayatımıza henüz yeni girmiş akıllı telefonun da tarihi olur mu? Değişen dünyanın insanlığa armağanı hız ise olur. Teknolojik gelişmelerin bile kısa sürede tarih sayfalarında yer bulduğu bir çağda biz de elimizden düşmeyen akıllı telefonun kısa sürede tarih olmuş atalarını ele alıyoruz. 1921’de Detroid Emniyet
Müdürlüğü’nde, tek yönlü iletişim kurabilen bir verici denemeleri ile başlayan cep telefonu tarihi, 1993 yılına kadar geliştirilip, sonunda klasik cep telefonu olarak karşımıza çıktı. Akıllı telefon süreci ise bu klasik telefonlara bilgisayar özelliklerinin eklenmesiyle başlıyor. İşte akıllı telefonun 22 yıllık tarihi:
1993 - IBM SİMON
1997 - ERİCSSON GS88
Klasik cep telefonu ile bilgisayar dünyasının bir ürünü olan PDA’lerin özelliklerinin birleştirildiği ilk cihaz, tarihte ilk akıllı telefon olarak bilinen IBM’in Simon telefonudur. Bu telefon, kısmen cep telefonu, kısmen mini bilgisayar, kısmen çağrı cihazı, kısmen de faks makinesiydi.
1997 yılına gelindiğinde, 1990’larda dünyanın en büyük cep telefonu üreticilerinden olan Ericsson, Nokia’nın 9000 serisine GS88 modeli ile cevap veriyordu. Ericsson GS88 modeli ile dünya telefon literatürüne “akıllı telefon” (smart phone) adını kazandırmıştı.
1996 - NOKİA 9000 SERİSİ 1996 yılına gelindiğinde Nokia akıllı telefon pazarına Nokia 9000 Communicator ile giriş yaptı. Bu telefon aynı zamanda dünyanın ilk tam QWERTY klavyeli cep telefonu olarak tarihe geçti. Katlanan bir ekrana sahip olan telefonun bir diğer ilginç özelliği ise fax tuşunu barındırıyor olmasıydı.
64 • ŞEHİR VE İNSAN
2002 - PALM TREO 2002 yılında Amerikalı Handspring firması PALM adındaki markası ile pazara giriş yaptı. Telefonun adı Palm Treo’ydu. Bu küçük telefon tasarımıyla 2000’lerde pek çok modele ilham olacaktı.
2000 - ERİCSSON R380 2000 yılına gelindiğinde Ericsson’dan akıllı telefon piyasasına ikinci bir cihaz daha sunuldu. Ericsson R380. Bu kompakt cihaz, akıllı telefon kullanıcılarını adeta mest etmişti.
2002 - BLACKBERRY 5810 Yine aynı yıl bu kez BalckBerry 5810 modeli ile piyasadaki yerini aldı. İş dünyası için tasarlanırken özellikle etkin şekilde e-posta alışverişi için optimize edilmişti.
2002 - WİNDOWS POCKET PC
2008 - HTC DREAM
2002 yılı, akıllı telefon pazarında rekabet koşulları çerçevesinde farklı ürünlerin piyasaya sürüldüğü bir yıl oldu. Yine bu yıl Microsoft, “Windows Pocket PC OS” adındaki işletim sistemi ve “Pocket PC” akıllı telefonu ile piyasada yerini aldı.
2008 yılına gelindiğinde bu kez Tayvanlı HTC, ilk android işletim sistemli HTC Dream adındaki akıllı telefonu piyasaya sürdü. HTC Dünyanın ilk Android telefonunu çıkarttığında, gelecekte Android’in pazarı silip süpüreceğini tahmin edememişti. Zira bugün, her 10 akıllı telefonun 8’inde android işletim sistemi kullanılıyor.
2006 - BLACKBERRY PEARL 2006 yılına gelindiğinde BlackBerry, Pearl adındaki akıllı telefonu ile herkesi kendine hayran bıraktı. Ancak kimse bir yıl sonra pazara girecek yeni markadan henüz haberdar değildi. 2006’dan sonra BlackBerry için sona gelinecekti.
2007 - APPLE İPHONE 2007 yılı akıllı telefon tarihinde milat olarak nitelendirilen bir yenilik ile tanıştı. Apple, Steve Jobs öncülüğünde tarihinde ilk iPhone modelini piyasaya sürdü. Apple’ın iOS işletim sistemi ile piyasaya sunulan iPhone, cep telefonu olmasının dışında, hem geniş hem de dokunmatik ekranlı iPod’u ve interneti bir araya getiriyordu. iPhone’un sektöre girmesiyle birlikte artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. iPhone, kendinden sonra tanıtılan bütün akıllı telefonlar için referans noktası olma niteliği taşıdı.
SAMSUNG - İ7500 Samsung’un, Android işletim sistemini kullanmaya başladıktan sonra piyasaya sunmuş olduğu İlk telefon Samsung i7500. Sonrasında da farklı modellerdeki telefonlar ile oldukça ses getirdi. Akıllı telefon satışlarında rekor kıran Samsung sektörde oldukça söz sahibi oldu.
ŞEHİR VE İNSAN • 65
TEKNOLOJİ
APPLE MARKA OTOMOBİL GELİYOR
Bilgisayar, müzik çalar, akıllı telefon, tablet, saat derken Apple’ın şimdi de otomobil üreteceği söyleniyor. Otomobilin, bilinen otomobillerden farklı olarak elektrikle güçlendirilmiş ve kendi kendine gidebilecek kadar akıllı olacağı da iddialar arasında.
APPLE, OTOMOBİL UZMANLARINI TOPLUYOR Apple’ın Tesla’yla rekabet edebilecek bir elektrikli otomobil üzerinde çalıştığı konusunda aylardır süren iddialar sürüyor. Geçtiğimiz şubat ayında, Bloomberg tarafından yapılan açıklamada, Apple’ın otomobille ilgili çalışan takımının 200 kişiye ulaştığı, kadroda batarya ve robotik uzmanlarının hatırı sayılır çoğunlukta olduğu belirtildi. Bloomberg’in açıklamasına göre Apple, 2020 itibariyle otomobil üretimine geçebilecek durumda. Saat üretimine geçerken, sektörün en önemli isimlerini bünyesine katan Apple, otomobil dünyasının uzmanlarını da şimdiden topluyor. Bunların ara-
66 • ŞEHİR VE İNSAN
sında Mercedes-Benz’in, Kuzey Amerika’daki Ar-Ge biriminin CEO’su Johann Jungwirth de bulunuyor. Geçtiğimiz yıl ki duyumlar, Apple’ın Tesla’yı satın almasıyla ilgili yapılan görüşmeleri su yüzüne çıkartmıştı. Her iki şirketten de görüşmelerin içeriğiyle ilgili bir açıklama gelmedi. Ancak Tesla’nın CEO’su Elon Musk, Apple ile görüşme yaptıklarını onayladı.
250 BİN DOLAR İKRAMİYE YÜZDE 60 MAAŞ ZAMMI Tüm bunların ötesinde Apple, Tesla’yı satın alabilecek mali kaynaklara sahip. Ancak Musk, şirketi satmayı düşünmediklerini söylüyor. Bu yılın başında yapılan bir söyleşide Musk, bazı çalışanlarının Apple’dan sözleşme imzasında 250 bin dolar ikramiye ve yüzde 60 maaş zammı gibi cazip teklifler aldığını itiraf etti. Ancak bugüne kadar, Tesla yalnızca birkaç çalışanını Apple’a kaptırmış.
UÇAN OTOMOBİL GERÇEK OLDU Slovakyalı mühendis Stefan Klein, Aeromobil adını verdiği uçan araba üretti. 100 beygir gücündeki uçan araç, karada saatte 160, havada ise saatte 200 kilometre hıza ulaşabiliyor. Slovak mucit Stefan Klein tarafından tasarlanan Aeromobil, 2016’da yollarda ve gökyüzünde olacak.
DÜNYANIN EN KÜÇÜK ÇAMAŞIR MAKİNESİ MPI Ultrasonic mühendislik laboratuvarı tarafından çamaşır yıkayabilen Dolfi isimli bir tablet geliştirildi, Dolfi çamaşırları temizlemek için ultrasonik teknolojisi kullanıyor.
Hem karada, hem de havada gidebilen aracın test sürüşlerinde sona yaklaşıldı. Boyut olarak lüks sedan tipi otomobillere benzeyen Aeromobil, standart park alanlarına sığabiliyor. Otomatik pilot ve gelişmiş paraşüt ekipmanı gibi bir çok havacılık donanımı bulunan araç, güçlü bir süspansiyon sistemine sahip. Dolayısıyla sert zemine rahatça iniş yapabiliyor.Benzinle çalışan Aeromobil, tasarruflu bir yakıt sistemine de sahip. Dolu deposu ile karada 850, havada 700 kilometre yol kat edebilen uçan otomobilin, 2016’da satışa çıkması planlanıyor.
Çalıştırmak için biraz su ve deterjanın yeterli olduğu cihaz küvet veya lavabo gibi alanlara su doldurularak kullanılıyor. Tüm temizleme işleminin 30 dakika sürdüğü cihazın kaşmir gibi narin giysilerde bile başarılı olduğu iddia ediliyor. “Sonikasyon” olarak bilinen ve büyük ölçekte kimya laboratuarlarında kullanılan bir teknolojinin küçültülmüş hali olan Dolfi, daha çok seyahatlerde tercih edilecek türde bir ürün.
TELEFONLA ENTEGRE AKILLI TAHTA Üzerine yazılan yazı ve şekilleri eş zamanlı olarak telefon, tablet ya da bilgisayara gönderebilen uygulama geliştirildi. Smart Kapp ismi verilen sistemi kullanabilmek için öncelikle ilgili uygulamayı cihaza yüklemek gerekiyor. Bu sayede akıllı tahtayla bağlantı kurulabiliyor ve tahtaya yazdığınız ya da çizdiğiniz her şey, eş zamanlı olarak diğer cihazlara aktarılabiliyor. Ayrıca akıllı tahtadan sildiğiniz herhangi bir yer, diğer cihazlarda da silinmiş oluyor. Toplantının sıklıkla yapıldığı iş yerleri ve okullar için oldukça işe yarayacak bir uygulama olan akıllı tahta Smart Kapp’a USB bellek üzerinden istenilen belge aktarılabiliyor.
ŞEHİR VE İNSAN • 67
KÜLTÜR SANAT
En Özgün Eseri Bulmak Artık Çok Kolay
Amerika’da İlk Mahya ABD’nin başkenti Washington yakınlarında bulunan bir camiye ramazan dolayısıyla ilk kez mahya asıldı. Kayan yazı sistemi ile yapılan mahyanın üzerinde “HOŞGELDİN ONBİR AYIN SULTANI RAMADAN KAREEM” yazıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın öncülük ettiği projeyle 60 dönümlük arazi üzerinde yapımı tamamlanmak üzere olan Türk-Amerikan Kültür ve Medeniyet Merkezi, ilk kez ramazana ev sahipliği yaptı. 16. yüzyıl Osmanlı mimarisini yansıtan iki minareli ve dört şerefeli cami, Türk Hamamı ve diğer birimleriyle Washington’a 30 kilometre mesafede yer alıyor. Türk-Amerikan Kültür ve Medeniyet Merkezi, ramazanda bir yandan Müslüman toplumuna hizmet etmeyi diğer yandan da Amerikalılara İslam kültürünü tanıtmayı amaçlıyor.
68 • ŞEHİR VE İNSAN
Sanat tarihi açısından bir eserin özgün olduğunu kanıtlayan iki faktör üzerinde uzlaşı sağlanmış durumda. Bunlardan ilki eserin özgün ve alışılmışın dışında olması, diğeri ise etkileyici olması. Bu noktada sanat tarihçilerini zorlu bir görev bekliyor çünkü hangi eserin “özgünlük” çerçevesinde değerlendirilebileceğine karar vermek kronolojik ve kıyasa dayalı bir çalışma gerektiriyor. Ancak bu önemli görev artık zor olmaktan çıkacak çünkü bu zorlu işi kolayca çözebilecek bir makine geliştirildi. ABD’nin New Jersey eyaletinde yer alan Rutgers
Üniversitesi’nden Ahmed Elgammal ve Babak Saleh, sanat eserlerini ‘özgünlük’ kriterlerine göre kıyaslayabilen bir makine geliştirdi. Makinenin veri tabanına 62 bin adet sanat çalışması yükleyen araştırmacılar, programlanan kriterlerle tarihteki en özgün sanat eserlerini bulmayı hedefliyor. Makine aynı zamanda, yeni üretilen eserleri veri tabanına kayıtlı eserler ile karşılaştırarak maddi değerlerini de saptayabilecek. Tarihteki önemli eserlerle birlikte bu resimlerin analizleri, Wikiart adlı web sitesi üzerinden de ilgililere sunulacak.
Fatih Sultan Mehmet Londra’da
Fatih Sultan Mehmet’i tasvir eden üç yağlıboya tablodan biri, 8 Temmuz’da Londra’daki Sotheby’s müzayedesinde satışa sunuluyor. Resim, Londra’da düzenlenecek ‘Eski Ustalar ve İngiliz Resimleri Akşam Müzayedesi’nde satışa sunulacak. Venedikli ressam Bellini’nin atölyesinden çıkma ikili portreye 300 bin ile 500 bin sterlin arasında fiyat biçiliyor. Fatih Sultan Mehmed’in (1432-1481) kendi döneminde
Enstrümantal Heykeller Ziyaretçileri heykele dâhil etmek ve interaktif bir sergi düzenlemek amacıyla Heykeltıraş Koray Ariş tarafından, izleyicilerin vurarak müzik yapabilecekleri “Ahenk/ Vurmalı Heykeller” adlı bir sergi açıldı. Ariş’in de aralarında bulunduğu müzisyen-
lerin heykellerle müzik yaptığı bir performansla açılan sergide, her heykel ile farklı müzikal sesler elde ediliyor. Ariş, sergi açılışında yaptığı açıklamada “Yeni işlerim; dokunulduğunda ortaya çıkan sesle, izleyiciyle bütünleşmesini istediğim interaktif yapıtlar. Son 20
ya da bu döneme yakın bir zamanda yapılmış ve günümüze kadar gelebilmiş üç yağlı boya portresinden biri olan bu tablo, müzayedenin öne çıkan eserlerinden. 300-500 bin sterlin değer aralığında satışa çıkacak portre, türünün özel koleksiyonda bulunan son örneği. Padişahın yanında bir başka kişiyle birlikte resmedildiği bu tabloda yanındaki figürün oğlu Cem Sultan olduğu düşünülüyor.
yıldır ürettiğim tüm işlerde seyirciyi dokunmaya teşvik ediyorum. Heykellerle temas, dokunurken formun hissedilmesi konusundaki arzum son dönem işlerimin ayrılmaz bir parçası. Her heykelden farklı bir ses çıkıyor ve bu sesler ahenk içindeki bir bütünün parçalarını
oluşturuyor. Farklı seslerin bir arada varoluşu; çok sesliliği, çeşitlilikten ortaya çıkan armoniyi anımsatıyor” diyor. Heykeltıraş Koray Ariş’in heykel sergisi 24 Temmuz’a kadar Galeri Nev İstanbul’da misafirlerini bekliyor.
ŞEHİR VE İNSAN • 69
SAĞLIK
DÜNYANIN İLK HİSSEDİLEBİLEN PROTEZİ
KLİMA HASTALIKLARI VE KORUNMA YOLLARI Yaz aylarında sıcak havalarla beraber klima kullanımı da artıyor. Kapalı ortamların ısı ve nem oranını düzenleyerek yaşam kalitesini arttıran klimalar, yanlış kullanımda ise ciddi sağlık problemlerine yol açabiliyor. Op. Dr. Akın Zengin, klima hastalıkları hakkında şu ifadelerde bulundu: “Klimanın ortamı aşırı soğutmasına bağlı olarak, ani ısı değişiklikleri oluşur ve bu, kişinin vücut direncinin düşmesine dolayısıyla kolaylıkla hastalanmasına neden olur. Klimalar, doğru kullanılmaması sonucunda sinüzit, kulak iltihapları ve yüz felci gibi sorunlara da neden olabilir. Klima yoluyla bulaşan en önemli hastalık ise “lejyoner hastalığı”. Bu hastalığa sebep olan bakteriler klimaların filtre sistemlerinde, uygun nem ve ısıda çoğalıp buralardan ortam havasına dağılır.”
NASIL KORUNABİLİRİZ? Op. Dr. Akın Zengin, klimanın zararlarından korunmak için yapılması gerekenleri şu şekilde sıraladı: Avusturya’da hissedilebilen protez bacak üretildi. 2007’de sağ bacağını kaybeden Wolfang Rangger adlı kişiye takılan bacağın tabanında bulunan sensörler, aldığı sinyalleri bacağın kesik olan sinirlerine doğrudan iletiyor. Linz Üniversitesi’nden Prof. Hubert Egger, yapay ayağın tabanına yerleştirilen sensörlerin bacağın kesildiği noktadaki sinirleri uyardığını ve bunun ilk sensörlü protez olduğunu belirtti. Cerrahlar, protez takılmadan önce, Rangger’in sinir uçlarını deriye yakın bir noktaya getirdiler. Ayağın tabanına basıncı ölçmek için sensörler yerleştirildi. Buradan alınan sinyaller, bacağın kesildiği noktaya yerleştirilen kumanda merkezine iletildi. Buradan sinir uçları uyarılarak sinyaller beyne ulaştırıldı. Emekli bir öğretmen olan Wolfgang Ranger bacağını bir inme sonucu damar tıkanması nedeniyle kaybetti. Rangger bacağı laboratuvar ve evde altı ay boyunca denedi. Şimdi, yeni bacağıyla koşabilen, bisiklete binebilen ve tırmanabilen 54 yaşındaki Rangger, “Artık buzda kaymıyorum, çakılda, betonda, çimende yürüyebiliyorum. En küçük taşı bile hissedebiliyorum” dedi.
70 • ŞEHİR VE İNSAN
• Klimayı, gün içerisinde mümkün olduğunca az süre kullanın. Pencere ve kapıları açarak ortamdaki nem miktarının artması için zaman zaman doğal havalandırma yapın. • Havayı yavaş yavaş soğutun. • Klimalı ortamda sigara içmeyin. • Direkt üflemeye maruz kalmayın. Klimayı, doğrudan üzerinize gelmeyecek şekilde ayarlayın. • Filtrelerde biriken virüslerin arındırılması için gerekli bakımları zamanında yaptırın. • Klima ısı ayarlarını, iyice soğuk olacak şekilde değil, sıcaktan rahatsız olmayacak şekilde ayarlayın. Ortam için en ideal sıcaklık 22-25 derecedir.
TOK TUTAN BESİNLER Tokluk hissinin uzun sürmesi ve uzun süreli açlığa karşı dayanıklı olmanın yolu yediğimiz besinleri doğru seçmekten geçiyor. İşte tok tutan besinler.
YUMURTA Bilinen iki çeşit örnek proteinden birinin anne sütü diğerinin yumurta olduğunu biliyor muydunuz? Anne sütünden sonra en kaliteli protein olması, uzun süreli doygunluk hissi sağlaması sofralarda yumurtanın bulunmasını gerekli kılıyor.
ZEYTİN Yüksek protein ve lif kaynağı olmasının yanında seçkin bir insülin dostu yiyecek olarak zeytin tok tutan ürünlerin başında geliyor.
SİGARA YASAKLARI BAŞARILI OLDU 2008 yılında yürürlüğe giren Tütün Kanunu ile birlikte tütünle ilişkili tüm kanserlerde ve özellikle de akciğer kanserinde azalma oldu.
50’DAN FAZLA HASTALIĞI TETİKLİYOR
TARÇIN Tarçın üzerine yapılan sayısız çalışmanın sonuçları bir tutam tarçının dahi yemek sonrası insülin tırmanışlarını engelleyip, açlıklara son verdiğini göstermiştir.
SÜT Her gün 2 bardak süt içmek tokluk hissi sağlıyor. Süt önemli bir kalsiyum ve D vitamini kaynağı olmasının yanında tok tutarak açlık hissini de bastırıyor.
KURU FASULYE
Tütün ürünlerinin zararlarının önlenmesine yönelik olarak çıkarılan ‘5727 Sayılı Kanun’un 2008 yılında yürürlüğe girmesiyle birlikte tütün tüketiminde bir azalma gözleniyor. Öyle ki sigaraya yönelik yapılan yasal düzenleme ile birlikte 1993 yılında yüzde 33,6 olan sigara tüketiminin 2012 yılında yüzde 27’ye kadar düştüğü göze çarpıyor. Kişi başına sigara tüketimi ise 2000-2011 yılları arasında yüzde 25,9 oranında azalmış durumda. Buna bağlı olarak tütüne bağlı hastalıklarda da düşüş söz konusu.
Yapılan çalışmalarda baklagil tüketen bireylerin kan şekeri kontrolünün daha iyi olduğu ve baklagillerin mükemmel tokluk hissi sağladığı tespit edilmiştir.
Son dönemde İstanbul’da yapılan araştırmalara göre, özellikle solunum yolu enfeksiyonu ve astım krizi nedeniyle yapılan başvurularda yüzde 20 oranında azalma oldu. Tütün kullanımı, kanser başta olmak üzere 50’den fazla sağlık problemine yol açıyor ancak son dönemde halkın tütün mamullerinin zararları konusunda bilinç seviyesindeki artışın, bu ürünlerin tüketimini düşürdüğünü bunun da tütün kullanımına bağlı hastalıklarda ciddi düşüşleri beraberinde getirdiğini ortaya koydu.
AVAKADO
KEFİR Tok tutan besinlerden olan kefir; bağışıklık sistemini güçlendirir, hazmı kolaylaştırır, kansere karşı koruyucudur, ayrıca yüksek tansiyon ve kolesterolün düşürülmesinde de etkilidir.
Yüksek ve kaliteli enerji veren bunun yanında tüketildikten sonra uzun süre tokluk hissi sağlayan. Bu etkiyi arttırmak için üzerine zeytinyağı ekleyebilirsiniz.
ÇÖREKOTU Ölümden başka birçok derde deva olduğu söylenen çörekotu birçok faydası yanında doygunluk hissi sağlamasıyla da tüketilmesi önerilen bir baharattır.
ŞEHİR VE İNSAN • 71