Sözcüklerle Dans 18.Şiir Festivali 2018

Page 1


SÖZCÜKLERLE DANS

TERAKKİ VAKFI OKULLARI


TERAKKİ VAKFI OKULLARI SÖZCÜKLERLE DANS (Öğrenci Şiirleri) 1. Baskı, Mart 2012 ISBN 978-975 93489-5-3 2. Baskı, Mart 2014 3. Baskı, Mart 2015 4. Baskı, Mart 2016 5. Baskı, Mart 2017 6. Baskı, Mart 2018 Baskı/Cilt Bilnet Matbaacılık ve Yayıncılık A.Ş. ® Terakki Vakfı Ebulula Mardin Cad. Öztürk Sokak No: 2 34335 - Levent/İstanbul T. 0 212 351 00 60 (pbx) F. 0 212 351 00 50 www.terakki.org.tr Bu kitabın yayın hakkı Terakki Vakfı’nındır. İzinsiz hiçbir biçimde çoğaltılamaz ve alıntı yapılamaz.


SÖZCÜKLERLE DANS

TERAKKİ VAKFI OKULLARI


SEÇİCİ KURUL Turgay Fişekçi Ertan Mısırlı Altay Öktem Cenk Gündoğdu küçük İskender (Jüri Başkanı)


ONUR ÖDÜLÜ

ELİF SOFYA



SİNCAP Bir kıştan yürüyüp geldin Gözlerin göğe kapalı kapı kanatları Seni durduracağım Dikeceğim kumaşımı gövdene bol Ben bu hikâyenin sonuna doğruyum Konunun sıkıştığı sokak arası ellerimden geçiyor Çizmelerini çekmiş koşuyor ayrılığın atları Saklanıyor damarlarımda kızıl saçlı bir sincap Bu sincabın icabına bakılacak diyorsun Öfken bir ağaçtan daha hızlı kabuklanıyor Daha hızlı donuyor akışını altüst ettiğim sular Ağzından gözlerine buzdan bir çizgi ilerliyor Sen kör oluyorsun Gece mor Omzumda bir sincapla yolculuğum başlıyor Elif SOFYA

7



ELİF SOFYA (1965) İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. İÜ İşletme ve İTÜ Görsel Sanatlar bölümlerinde master eğitimine devam etti. Uzun süre resim çalışmaları yaptı, çeşitli sergiler açtı. Siyasi bir radyoda kültür, sanat, politika programları hazırlayıp sundu. 2012 yılında, Germany Edenkoben Künstlerhaus ve Mainz Üniversitesi tarafından hazırlanan The Poetry of Neighbours – Poets Translated by Poets projesinde Türkiyeli şair olarak yer aldı. Şiirleri ve yazıları çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlandı. Sırasıyla Ters Düşünce (Yasakmeyve, 2005), Düzensiz (Pan/ Heves, 2010), Dik Ȃlâ (YKY, 2014) adlı şiir kitapları yayınlandı.

9



TERAKKİ VAKFI OKULLARI 18. ŞİİR FESTİVALİ 2018 “HİÇLİK” TEMALI ŞİİR YARIŞMASI JÜRİ DEĞERLENDİRME RAPORU Terakki Vakfı Okulları 2018 yılı kapsamında tematik koşullu liseler arası şiir yarışmasına bu yıl İstanbul’daki 10 liseden 25 öğrenci şiir gönüllüsü olarak katıldı. Terakki Vakfı Okulları da 30 öğrencisiyle ayrı bir kategoride değerlendirilmek üzere bu özel ve seçkin festivaldeki yerini aldı. Her yıl farklı bir tema üzerine yoğunlaşan öğrencilerin bu kere ele aldıkları konu “Hiçlik”ti. Var olmak ve hiçlik arasındaki farklar, geçişler, karşılaştırmalar ve nedenler şiirlerin temel izleğini oluşturdu. Şiiri düşünen, yazan, okuyan, araştıran, sahip çıkan tüm öğrencilerimizi ve eğitimcilerimizi kutluyoruz. Liseler arası ve Terakki Lisesi başlıkları altında ayrı ayrı incelenen şiirler ilk üç sırayı paylaşabilmeleri için değerlendirildi. Burada açıklanan sıralama, ödüllendirme ve dışarıda kalma yarışmanın koşullarından kaynaklanan bir sonuçsa da biz jüri üyeleri ürünlerini cesaretle paylaşan tüm şair ve şiir okuru adaylarını şiirin içerdiği hassasiyetle kucaklıyor, geleceğinin inşasında şiirin ciddi sorumluluğu olduğunu fark ettiklerinden dolayı teşekkürlerimizi sunuyoruz. 18 Şubat 2018 itibariyle oy çokluğu sistemiyle uzun ve titiz çalışmalar sonucu verilen karar doğrultusunda derecelendirmeler aşağıda belirtildiği gibidir. LİSELER ARASI YARIŞMA Birincilik Ödülü / Ungan Deniz Sak ( Vehbi Koç Vakfı Özel Koç Lisesi ) İkincilik Ödülü / Büşra Hikmet Utku ( Kültür Koleji Fen Lisesi ) Üçüncülük Ödülü / Saliha Nur Şevik ( Özel Gökkuşağı Koleji ) 11


Mutlaka Önemsenmesi Gereken Katılımcılar: Neslişah H. Sarılı ( Hasan Sabriye Gümüş Anadolu Lisesi ), Selin Uyguç ( Özel Notre Dame de Sion Fransız Lisesi ), Aslı Sara Bilgili ( Özel Eyüboğlu Lisesi ), Aslin Çizmeciyan ( Özel Eseyan Ermeni Lisesi ), Çılga Gündüz ( Vehbi Koç Vakfı Özel Koç Lisesi ), Senanur Tunç ( Vehbi Koç Vakfı Özel Koç Lisesi ) TERAKKİ LİSESİ ŞİİR YARIŞMASI Birincilik Ödülü / Eren Kutay Bahtiyar İkincilik Ödülü / Zeynep Başeğmez Üçüncülük Ödülü / Zeynep Çiloğlu Mutlaka Önemsenmesi Gereken Katılımcılar: Açelya Kızıltuğ, Nil Ecem Tokat, Zeynep Saravin, Ahmet Duyar, Baran Ertürk, Ali Talip Şenyüz, Damla Aslan, Erdem Doğan, Burak Erinç Çetin, Ekin Erbaş. JÜRİNİN ÖZEL NOTU Katılımcılar ürünlerinde hiç/lik’i üç ayrı pencereden gözlemlemişler; birinci gruptakiler varlık-yokluk meselesinde hiçlik’i sevgi ve aşk, sadakat ve ayrılık çatışmalarıyla kaleme dökerken ikinci grup hiçlik’i uyumsuzluk olarak algılamış. Üçüncü gruptaki arkadaşlar ise hiç’i felsefenin alanına çekmiş ve açıkçası daha doğru bir yöntem geliştirmişler. Oldukça zor, dillendirilmesi çetin bir kavram olan hiç’in genç 12


zihinlerdeki yansımasının ölüm ile buluşmasının seyrekliği ise jürimizi sevindirdi. Öğrencilerimizin hiç’ten uzak bir hayat sürdürmeleri dileğimizin yanı sıra bu yıl aramızdan ayrılan, Türk Edebiyatı’na gerek şair kimliğiyle, gerek editörlüğü ve kurumsal yöneticilikleriyle katkıda bulunan Enver Ercan’ı da sevgi ve özlemle anıyoruz. SEÇİCİ KURUL -Turgay Fişekçi -Ertan Mısırlı -Altay Öktem -Cenk Gündoğdu - küçük İskender ( Jüri Başkanı )

13



TERAKKİ VAKFI OKULLARI “SÖZCÜKLERLE DANS” 18. ŞİİR FESTİVALİ 2017 - 2018 “HİÇLİK” TEMALI ŞİİR YARIŞMASI KATILAN OKULLARIN ADLARI

1.

VKV KOÇ ÖZEL LİSESİ

2.

ÖZEL KÜLTÜR KOLEJİ FEN LİSESİ

3.

KÜÇÜKYALI MESLEKİ VE ANADOLU TEKNİK LİSESİ

4.

HASAN SABRİYE GÜMÜŞ ANADOLU LİSESİ

5.

ÖZEL NOTRE DAME DE SİON FRANSIZ LİSESİ

6.

ÖZEL EYÜBOĞLU LİSESİ

7.

ÖZEL ESEYAN ERMENİ LİSESİ

8.

ÖZDEMİR SABANCI ANADOLU LİSESİ

9.

ÖZEL GÖKKUŞAĞI KOLEJİ

10. ALKEV ANADOLU LİSESİ

15



ÖDÜL ALAN ŞİİRLER



BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ Ungan Deniz Sak Koç Lisesi

Fezanın Derinlerine Sefer-i Kadim “Zalim olsa ne rütbe bi-perva, Yine bünyad-ı zulmü biz yıkarız; Merkez-i hake atsalar bizi, Küre-i arzı patlatır çıkarız!” Namık Kemal Hiç isimlendirilememiş bir egzotik lacivert. tanınmayan, bilinmeyen Iraklardan getirilmiş Umarsızca gizemli Ölümmüşçesine kasvetli Yaklaşmaya yeltenen ayakların tedirgin ve meraklı adımlarınca uzaklaşan bir ufuk Zannedersin bir dilber, belli belirsiz kızıl bir far çekmiş; alabildiğine buruk Ve öyle bir kızıl ki bu Adı kızıl, Amma velakin Kırmızıyla tarih öncesinden evvel akrabaymış Sonları soy ağaçları epeyce başkalaşmış Dünyaya ait bir renk değil ki bu Nasıl tarif etsem ...? Hancı! Kızıl’a ekmek

kadın

ve şarap getir. iyi bak ona, kendisi gezegenimizin başkonuğudur. 19


iyi bak ona, yakinen ilgilen, gününü gün eyle. Çok uzun kalmayacak bizim yalnız ve bedbaht yeryüzümüzde. İyi bak ki ona Saçma sapan atıp tutmasın sevimli maviş küremiz hakkında Andromeda’da, Sombrero’da... Adını bile koymaktan aciz olduğumuz daha ince galaksilerde,yıldızlarda Memleketin makus kaderini yenmek senin ellerinde, unutma; Vatani bir görev duygusuyla sarıl da şu uzaylı mahluka, müşteri memnuniyeti Her zamanki gibi ön planda. İşte “öyle” bir tuhaf kızıl Savruk bilinçli fırça darbeleriyle boyanmış AMA Lacivertin kenarlarına. Uçlarına Uçlarına En uçlarına Ve damla damla akmış da kurumuş Aşağılara A ş a ğ ı l a r a Ayaklarımı çırpayım, birkaç biçimsiz kulaç atayım; Debelene debelene varayım laciverdin ta göğsüne. Merkezine. Bataklığa saplanmış bataklıkta tutuklu kalmış Zavallı bir can sahibi edasında 20


Çaresizlik okunsun gözlerimden Çaresizlik ve korku Ölümün isli,grimsi korkusu. Bir toz bulutu şeklinde yükselsin ruhum göğe Paslı Ve uhrevi bir buğu. Kalakalayım evrenin kopkoyu laciverdinde. Çıkmayayım. İçinde yitip gideyim. Kim olduğumu, ne olduğumu, nereden, niçin, ne zaman geldiğimi unutayım. Bu boşluğun Hiçliğin Sessizliğin içinde Evrenin en koyu demlenmiş semaverinde Kendimi kaybedeyim. Merkez-i hake atsınlar da beni Küre-i arzı patlatıp da Çıkmayayım. Çünkü hiçlik Hiç mi hiç benzemez benim biricik taşküreme Bütünüyle acayip, yabancı bir garabet İnsan tahayyülünün kat be kat üzerinde Derinlemesine bir muhabbet ...muhabbet kuşları ötüyor Kemal Kafatasımın içlerini tırmalarcasına -viyk! -viyk! -viyk! Ve ben Seni utandırıyorum. Esasen 21


Sen bilmezsin tabii ama Pek düşkünümdür ben özgürlüğüme Belki bundandır sevmemem muhabbet kuşlarını Kemal Çünkü onlar Bir koca ömrü yiyip bitiriler ufacık, daracık kafeslerde Benimse baktıkça içim kanar bu ağdalı tutukevlerine Fakat vaziyet bidiğin gibi değil Kemal Bildiğin gibi değil. Hiçlik denen bu ekstraterestriali Bırak patlatıp çıkmak Mümkün değil ki ona bir nebze olsun karşı koymak İlahi bir mıknatıs: Kaçınılmaz bir mahpus. Çekiyor çekiyor ve çekiyor... Ağır ağır, Usul usul, Ve bir o kadar kendinden emin Çekiyor. İşte bu biçim bir vaziyet Kemal Bu biçim bir felaket. Senin anlayacağın gibi değil. Bir başka vatan Sahibi muğlak. Evrenin sonsuz dinginliklerinde Engin mailiklerinde Sevdiğini yitirmiş bir angut kuşu gibi “Ebleğ” Hayatta kalmamın tek yolu küçük, nihilist bir yaklaşıma tutunmak Hiç ile bir olmak. Hiçi kabul etmek, bağrıma basmak. Ya da Zatıalimi onun kucağına yaslamak. HİÇ’in içinde bi küçük hiç olmak. Hiç’in bir parçası Hiç’in ta kendisi olmak. 22


Ene’l Hiç! Hiç ile vahdetivücud olmak Ve hiçliğin zifirinde kendimi bulmak... olur mu böyle şey? (-HİÇ!)

23



İKİNCİLİK ÖDÜLÜ Büşra Hikmet Utku Kültür Koleji Fen Lisesi

SON MAVİ Oysa kim bilebilirdi o gün Her sabah koşturan kırağıların O sabah duracağını yerli yerinde, kaskatı Annesinden korkan oğlan çocukları gibi Kim bilebilirdi rüzgȃrla yıldızlar gibi raks eden otların Kararıp kuruyacağını, yeşermeyeceğini bir daha Kim tahmin edebilirdi okyanusun kavga edeceğini gökyüzüyle Ve yer değiştireceklerini Biri öfkeden kıpkırmızı, parlak, öbürü morarmış,soğuktan titrerken. Ve eski yerlerini bir nebze olsun özlemeyeceklerini, kim? Kim nasıl bilecekti güneşin donacağını bir anda? Her bir ışık hüzmesinin çakılacağını dünyaya, ve aydınlatmak yerine kapleri, Kendi içlerine eriyeceklerini, yere çarptıkları anda. Kim bilcekti ki o sabah Son kez kişyeneceklerini atların,kuyruklarını titreterek Son kez öteceklerini bülbüllerin, yarım kalmış bir nağmeyi tespit ederek Bir zamanların zirvelerinin bin kat dibine gireceğini yerin On binler, yüz binler peşinde haykırırken çekerek. Bembeyaz karların ise döneceğini Katranlaşacağını tüm denizlerin Ve Ay’ın güpegündüz çığlıklar atacağını yaşlar boşanırken gözlerinden Hangimiz hayal edebilirdi, söyleyin? Ve parçalanırken dünya, erirken, kabarırken, çatırdarken Yüzyılların birikimleri karttan kuleler gibi boylarken toprağı 25


Ve o duman O duman, o kara duman Nefessiz bırakırken arşın yedi katını Kim düşünecekti Varlığı yokluğa dönüştüren o sonsuzluğun Yıkımın Son, en büyük kȃbusun Beklenenden Çok, ama çok Erken geldiğini?

26


ÜÇÜNCÜLÜK ÖDÜLÜ Saliha Nur Şevik Gökkuşağı koleji

süleyman uzun kulelerden gelen ezgiyle uyandım uyandım mı uyandırıldım mı hâlâ uykuda mıyım bilmiyorum acıtmıyor artık saplanan hançer yarası his yok acı yok hançer hâlâ orda mı onu da bilmiyorum uçuyor muyum yerçekimi yok asılı kaldım anka bir ben iki Varlıkta yokluk arasında arafta mıyım? geçen saat dakika saniye zaman batan güneşin yakamozunda işittim adımı çağrılıyorum SÜLEYMAN Süleyman Süleyman... sürükleniyorum bir yoklukta hiçbir şey bilmiyorum neyi bilmediğimi bile bilmiyorum tek bildiğim şaraba benzeyen ömrüm ve hançerle kesilen bir gül misali düştüğüm toprakta solan bir hiçlikmiş ömrüm nerdesin anka nerdesin hançer nerdesin güneş nerdesin süleyman ve gaipten gelen bir ses HİÇ

27



Ege Aycan Küçükyalı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi

Hiç Oldum Ben seni kendimde görmek isterken Sende kaybettim kendi gençliğimi Hiç oldum... Uçurum kenarından bakıyorum, umutlarıma Ölüm uykusuna dalıyorum, gözlerimde yaşlarla Hiç oldum... Gönlüm aktı engine Hiç oldum... Oysa bir zamanlar, her zamanımdın Ya şimdi kaybolan anılarda, hiç oldum... Sen bende büyürken... Ben sende hiç oldum...

29


Salih Güven İbo Küçükyalı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi

Hiç Oldum Yalnızlığın tanımını yap deseler dilim düğümlenir, Çünkü aklıma sen gelirsin. Soğuk bir kış ayında bana sevmeyi öğreten insan, Hiç oldum derken beni yaşatan sensin Koskoca bir okyanustum ama hiçtim. Etrafımda milyonlarca balık varken dalgalıydım... Sonra sana tutsak oldum. Sen gittin ben koskoca hiç oldum... Zaman akıp giderken ellerimden, Her şeyin ilacı zaman dediler. Kendimi kaybettim koskoca bir okyanusken Şimdi seni kaybettim hiç oldum... Koskoca okyanusken bir avuç toprak oldum. Suya hasret kalan balık sendin... Sana tutsak olan okyanusta ben... Sen yok oldun, ben hiç oldum...

30


Senem Ekren Küçükyalı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi

Deniz Gözlüm Saçlarını okşamak istiyorum Parmaklarımın arasında gezen sarı, ipeksi saçlarını Gözlerinin mavisine dalarak uyumak istiyorum Boğulmak yerine yelken açmak varken ne diye öldüm ben o deniz gözlerinde... Sadece sen ve ben, Ve o puslu gecenin simsiyah karanlığı Korkuyorum... Ama karanlıktan değil, Senin yanımda olmamandan, Bana öyle bakmamandan, Dizlerinde uykuya dalıp kaldığımda seni bulamamaktan, Öylesine korkuyorum ki... Tenini hissetmek istiyorum, Kokunu içime çekmek, İçime çekerken kokunu Yaşadığımı anlamak istiyorum. Bana her dokunuşunun tadını çıkararak yaşamak... Keşke... Yanımda olsan... Tutsam ellerini, bir daha bırakmam,bırakamam Kulağıma beni sevdiğini fısıldasan En azından hasretim biraz da olsa dinerdi...

31


Neslişah H.Sarılı Hasan Sabriye Gümüş Anadolu Lisesi

Tufan Bugünkü mevzumuz Sen, en çok sen Hiç olmasaydınız Bir hiç olacaktım Islanacaktım temmuz. Mesela saçlarınız, Hiç uzun olmasaydı uykularım sabahları Uyandığımda da sabahlar olacaktı. Sen, sen temmuz hanım ve saçlarınız Buhrana kapıldınız leylimi aldınız benden ay çıktı yörüngemden temmuzlar kayıp yani yolda tufan yani hiçlik kısa gece saçların solumu dolduruyor kayıp ilanları seni de mi kaybediyorum temmuz?

32


Reyhan Sıla Erdoğan VKV Koç Özel Lisesi

Yok Belki süslü kelimelerim yoktu anlatacak zaten hiçbir zaman onun gibi anlatamadım. Hiçbir zaman onun gibi değildim, söyleyemedim. Bazen zordur söylemek, gözlerini kapatıp, dudaklarını birbirine bastırdığında mesela, zordur. Sırf yüreğinin sızısı anlaşamasın diye Utanırcasına başını öne eğdiğinde mesela zordur Sahi bize ne oldu böyle? oysa o gün gözlerine baktığımda, uçsuz bucaksız bir uçurumdan, göz göre göre atladığımı düşünmüştüm bugün ilk defa gördüm, ben anlatamıyormuşum, freni boşalmış bir arabanın içinde, meğer, kaçmak olanaksız uçsuz bucaksız bir uçurumdan, düşüyormuşum. Bana ne oldu böyle tanrım? duyduğum her şarkıda ağlar oldum, onu arar oldum ben neyi yanlış yaptım tanrım? Artık siz bile yardım etmiyorsunuz bana, Sürükleniyorum, bir hiçliğe doğru. yolun sonu yok 33


görüyorum. buna rağmen kalbim, neden hâlâ boşlukta bir ses , simsiyah duvarda bir leke, bir gecekonduda kuş cıvıltıları ararsın? neden hâlâ bende onu ararsın?

34


Çılga Gündüz VKV Koç Özel Lisesi

b’den z’ye Ondan sonra her şey griydi Her şey ıslak Tüm yola düşen ışıklar Tüm ayakkabıma dolan sıçratma sular Denize akan kanalizasyonlar Otursam beni üşütecek banklar Alsalar beni, ondan sonrası buna mı benzer? Ya gridir ya hiç Sonra her şey ortada Deniz açığında bir heykel Suya bakıyor, kafası eğik, omzu düşük Bir başına heybetli fabrika,içim açılsın, Geçtiğimden habersiz sokaklar Yanlış girdiğim, kaçırdığımlar Çağırınca bana bakmayan sokak kedisi Griydi, bunu biliyoruz Ben önünden geçsem Bak ben diyorum Ben bu sokaktan hiç dönmesem ki dönmedim Erkenden gitsem ve bundan biraz korkarak Çok merak ediyorum çünkü her şeyTüm yola düştüm Bütün denize aktım Islak olduğunu bildim ve üşüdüm Ondan sonra yine bilirim, bunda bir şey yok Gerisin geriye yürüdüm Ben gerçekten merak ediyorum Eskaza deniz ortasında bir heykel 35


Hep dursam burada ve bilmesem O sokaklardan geçmesem Ama bir kedi beni beklese YazĹk, sevinsin garip diye Ben Ülsem, bunu nerden bilebilirim?

36


Elif Ertuğrul VKV Koç Özel Lisesi

Ateşböceği ile Karınca Karınca bacaklarını yatağından çıkarttı, üstünü giyinip bohçasını yüklendi: Pıtı pıtı pıtı pıtı Ateşböceği bacaklarını yatağından çıkarttı, gitarını alıp sokağa çıktı: Lay lay lay Karınca bacaklarını yere uzattı, Dünyanın bütün yükünü kaldıramayıp ezildi: Paat Ateşböceği bacaklarını yere uzattı. Yeri bulmayıp sonsuz bir çukura düştü. Bohça da gitar da dünyada kaldı, ateşböceği ile karınca karadelikte...

37


Senanur Tunç VKV Koç Özel Lisesi

YOK/OLUŞ Bileklerimi kazıtacağım, Kanımla süsleyeceğim sokakları. Çocukların alınlarından öpeceğim Hepsine birer balon (üstelik mavi) Taşınacağım bir gün bu kirli dünyadan, Ama yüreğimi temiz tutacağım. “Kendini öldüren katil olur mu?” dıye soracağım herkese, Olmayan yanıtlara sorular yazacağım Yakana yapışacağım, Gözlerimle anlatacağım sana her şeyi, ağzımda bir ton küfür. Oysa sesim çıkmıyor olacak, Sen kulaklarını tıkayacaksın. “Ellerim kan!” diye bağıracağım, Yanıma intihar senaryolarıyla bezenmiş şiirlerle geleceksin. Sonra gelecek -ani bir sessizlik Ellerimi bağlacak kurallar, Filler kadar acı çekeceğim, prangalarım olmadan. Sen toplamaya çalışacaksın rendelenen hislerimi. Kimse babam gibi çatmazken kaşlarını, Tüm düyaya çocuğu ölmüş bir kadın gibi karşı çıkacağım. 38


Karanlığın ellerinden tutacağım, (aydınlık bakışlara inat) Ağıtlarla devireceğim seni.

39


Arzum Kocagöz Özel Notre Dame De Sion Fransız Lisesi

VARLIK SERZENİŞİ Kayıp sabahlar benim sabahlarım değil, vücuduma nüfuz etmiş bir ağrıyla yatakta debelenirken nedenlerle boğuşuyorum Cümlelerim esrik, her şeyden öte anlamsız zihnimde susuz kalmış sardunyalar yokluğa direniyor boynu bükük Kuruyan çiçeklerin iniltisini duyuyorum sağır gibi menekşelerin kokusunu hisseder gibi zerrelerimde soluyorum Hiç kimse olduğum akşamlar parlak ışıklara çarpa çarpa ufak kanatlarım yoruldu durdu,düşüyorum

40


Selin Uyguç Özel Notre Dame De Sion Fransız Lisesi

Güneşin Altında Yeni Bir Şey Yok Beyaz gürültü Adını sen koy (çok istiyorsan) Biricik fon müziğim Hoşca bir günde kaldırım kenarındaki ölü kedi Hep orda Güzel yorgunluk yaşadığım akşamlarda tavanda Ya da sinekliğe baktığımda fark edebiliyorum Sinekliklerde örümcekler dolanıyor Biz Aynı dili konuştukça yorulanlar birbirimizi sık sık anlamıyoruz Anlam kaymalarını yaşadıkça sesin parazitlenir sanki bazen Tüm karmaşaya rağmen Dengelere Gelgitlere Kış uykularına Üreme zamanlarına Tohumlara rağmen Evrenin fon müziği beyaz gürültü müdür Çoğumuz muazzam bir senfoni hayal ederiz tüm bunlarla gidecek Burada da belirir boşluk Bahsettiğim bu şey Bilinçakışı hikâyelerde seninle benim geleceğimiz gibi Mezuniyet gecesi geçirilen trafik kazaları gibi Nasıl görmüyorsunuz onu kezzap kurbanlarında 41


Akla hayale sığmaz bu boşluğun büyüklüğü Ne güzel Aşk olmuştum Boşluğun en büyük tetikleyicisi zaman Artık dişler sarı İfade belirsiz Surat saçma geliyor Şimdi de gözlerinde beliriyor gördüğüm Tahmin edebileceği gibi Şeylerin aşınması onu sonsuza dek besliyor Yükü taşıyamayıp yamulan dizler gibi Aklım yamulur bazen eksik ve “tam” olabilse efsanevi olabilecek cisimler kişilere hayatlara baktığımda zihnimin büyük kısmına yayılır “şey” o zamanlarda anneme bakarak ışığı kapattığımda yüzünün solup gidişi de aklımı bulandırır hep şehvetin yavaş yavaş gençliğin gidişi gibi azar azar kaybolan aşkı iteleyerek soldurması aklımı ve duygularımı dürtülerimi bulandırır en tepedeyken adı kaçıverir ağzımdan hiç beklemiyordum derim, her seferinde 42


şimdiki zamandan uzaklığı ile doğru orantılı olarak anlamlanan anlar beni gerçekten üzer fotoğraf albümlerinde belirir işte o zaman annemin köyde iki kardeşiyle fotoğrafının ve istanbul Hukuk Fakültesinin üzerinde hep söylerim bazen sinemanın farkına vardıran şey sinemanın fotoğrafıdır fotoğraf yokluğun hiçliğin en güzel hali nostalji kafeste muhteşem bir dakika saklamak *** Ezan okunurken de Çanlar çalarken de Şofarın sesi duyulurken de Her gece bu niniyle uyuruz aslında *** Herkesin Bir savaş var uzun süredir Yavaşladığımı hissediyorum Hiç kimsenin *** Güneş doğuyor Çift vardiye elbisem 4-3-2-1 serbestsin bak etrafına 43


yan taraftaki çıplak ampülün altında istemeden aylarca taşıdığı çocuğu şimdi de emzirmeye çalışıyor uzaklaşıp mekanların önündeki arabaları da geçtiğinde gerçekten yaşadığını hissedersin bazen o an bazen de ne zaman ilk kez bir şeylerin ters gittiğini fark ettiğini pembe elbiseyi artık neden giymediğini ve arabayı kuzeye sürme düşüncesinin ilk hangi gün aklından uçup gittiğini anımsamaya çalışırsın o bi ânı saptayamamak boşluk işte orada ve annene bakarken ışık kapandığında suratın gidişini anbean idrak edememe gerçeğinde *** aslında delilik yaşam ile ölüm arasındaki boşluğun kibar akustiğiyle ninniyi duymak ve onu dinlemeyi seçmek **** iyi geceler

44


Aslin Çizmeciyan Özel Esayan Ermeni Lisesi

HİÇLİK DAMLALARI Sen, senin bir dikenin, Benim için gül bahçesiydi. Küçük parçalar döküldü gizlice, kalbimden, çorak bir sesle Daha kaç gece uyanık kalmam gerek? Hangi şiir getirir, Hangi şiir unutturur onu? Artık bu şehrin yağmuru bendendi, Kara ve bir hiç olan bulutlarım, Hiçliğimle akıttığım göz yaşlarımla. Çoktan bitmiş bir melodinin üzerindeyim, Burada, yalnız başıma. Gözlerim yağmur damlalarıyla doluyor, Bedenim, sen doluyor. Okyanuslarla yıkadım kalbimi, Yine de kurtulamadım mazinin tozlarından. Şimdi üflenen bir mum gibi yalnızım bu sokaklarda, Bu sokaklar, o dudaklar ve yine yalnız ben... Şimdi hiç konuşulmayan bir dil gibiyim, Biraz yorgun, çok yalnız. Belki bir sihirbaz değilim, Ama çok şey kaybettim... Kalbim, kalın bir kitabın arasında kurutulmuş, Tahir, Zühreyi unutamamış, Şafak geçip, Ay uykuya daldığında, Hiçbir şey kalmayacak ardında... 45


Senin kadar aydınlık olmayan, Küçük bir mum yaktım. Ay ışığı altında parçalanmış olan beni topluyorum Ve bedenim bir melodiyle kayboluyor... “Bir menekşe kokusunda seni aramak var ya” Menekşeler kokmazmış meğer. “Bir mavzer çığlığında seni aramak var ya” Mavzer benmişim meğer...

46


Cihat Alim Sarı Özdemir Sabancı Emirgan Anadolu lisesi

Şeytan Düşün dostum, Evinden dışarı adım attığın anda Etrafında toplanıyorlar. Bildiğin en getto yerde dolaşırken, Ayağında pabucu, sırtında çulu olmayan; Bir varilin içinde yaktığı ateşle ısınan insan Gelip senden imza istiyor. Hayal edebiliyor musun? O an keşke para isteseydi, Hayatımda hiç o kadar utanmamıştım. Nasıl hissetin? Sırtında oğlunun cesedini Kırk santimetre karda On altı kilometre boyunca Taşıyan baba kadar kötü... O babanın O on altı kilometre boyunca Ne düşündüğünü değil, Ne düşünmediğini merak ediyorum. Acaba bata çıka yürüdüğü kar, Veya ne bir helikopter Ne bir yardım göndermeyen de-devlet, Onun u-umrunda mıdır? O an tüm bunlar Onun için bir hi-hi-hiç... Dostum yine kekelemeye başladın Ü-üzgünüm dostum, sinirlenince böyle oluyor. Hadi gettoya geri dönelim İşin en kötü tarafıda ne biliyor musun? 47


Ben bu kadar değerli olduğumu sanmıyorum. Yani değilim, öyle değil mi? Ne kadar iki topa vurup vurduğum için Milyon Euro alsam da Bu kadar değer hak etmiyorum. Tabii ki hak etmiyorsun Bu a-aptal ça-çarkların oyunu Sana da bulaştı galiba Çok sinirlenince böyle oluyor. Hey ne yapıyorsun? İndir o silahı! Güle güle!... Güzel, hâlâ hayattayım Öyleyse ben de Ne! Nasıl? Aslında biz aynı kişiyiz. Beni sen yarattın, Artık kurtuluşun yok! Lütfen peşimi bırak! Biliyorum, ordasın Buraya gel Konuş benimle Otur, bir sandalye çek Hayır, sana söyledim Beni yalnız bırak! Tamam mı? Buradayım Seni yeniden yaratacağım Ama seni zaten öldürmüştüm İnkâr etme Yaratıldık biz, Birbirimiz için. İlk koçunu düşün Ne olmuş ona Sana neler yaptığını, Neler çektiğini düşün Sus artık kültürsüz! Seni yenmiştim 48


Hayır, yalnızca Ölü taklidi yapıyordum Hatırla, izin verdim Onca insanın çöküşünü görmene Yeteri kadar bekledim Senin ruhun benim Ve şimdi geri alıyorum Seni nekrofili herif neden! Çünkü seni seviyorum Biraz daha yaklaş ve gör Şu posterdeki, İkimiz değil miyiz? Hey dostum, Tüm alkışları dinle Kariyerini geri getirebilirim Onu geri istiyorum Evet istiyorum Hayır, istemiyorum ahlaksız korkak! Evet istiyorsun Sonradan pişman olacaksın Hayır, olmayacağım! Hadi telefonu al Annenle konuş Bozuk sinapslı varlık anneme dokunma! Nasılsın anne? “Dinle oğlum, Küstağlığı bıraktığından beri Çok daha iyi görünüyorsun” Ama anne biliyorsun Caner’in olayı yalnızca Sarı saçları ve Bir şişe votka “Biraz düşün oğlum, Buradayım. Sonucu haber ver” Geber, vicdansız klon! Ben klon değilim 49


Senin içindeyim, Yönetmeme izin ver. Konuşma, son nefesine değer ver nabekâr şeytan! Silahı indir Hoşça kal! Tamam, hâlâ hayattayım. Ben de öyleyim! Boşa çaba harcıyorsun Ruhu öldüremezsin Bunu kendin istedin Hatırlatmama gerek var mı? Hatırla, Tanrıya yalvardığın o günü Ligde oynamak için her şeyini verirdin Ve o adam imzaladı. Tüm hayatın boyunca İstediğin şeydi değil mi Caner? Şu evler, arabalara bak Harikulade değil mi? Oh, ama şöhretin de Bir bedeli olduğunu bilmiyordum Şimdiyse sadece hiçliğe bakıyorsun En iyi arkadaşının üstüne Karını da kaybetmek Çocuklarının seni sevdiğinden bile Emin olmamak Maç çıkışı Nyquill olmadan uyuyamıyorsun Valium’a kaçmaya can atıyorsun Rehabilitasyon döngüsüne giriyorsun Ama birlikte döngüyü kırabiliriz! Hey Caner Ne var madrabaz kindar piç! Hiç kimse Hiçliğin içinde Benim sevdiğim kadar Sevemez seni. Sevgilim... 50


Dilek Parlak Özdemir Sabancı Emirgan Anadolu Lisesi

VARLIK SANRISI (İSİMSİZ ŞEHİR) Adını bile bilmediği bu şehirde kalbi kayıptı adamın. Burnu üşümüş, ince elleri kar gibi beyaz ve soğuktu. Yok diyordu kendi kendine, başını bile sokacak bir damın. Yürüyordu ama bilmiyordu: Neredeydi? Nereye gidiyordu? Kimdi etrafındaki bu insanlar? Boğuşurken aklı boşlukta uçuşan sorularla Uzattı elini karanlığa, bir ışık tuttu avucundan. Sarılıp uyudu dokundukça kanatan bir umuda. Ruhunu kesen bu ayazın ortasında Göğsündeki ateşle süzüldü hiçliğe doğru... Tanıdık bir sima belirdi belleğinde, Hatırlayabilmek için zorladı kim olduğunu. Olmuyordu... Sonra başka tanıdık bir sima, Bir tane daha, bir tane daha... Daha soğuk gözleriyle tüfeğin namlusundan Hepsi karşısında tek bir yüz gibi duruyordu. Adam korkuyla uyandı uykusunda; Göğsündeki ateşi artık hissedebiliyordu, Herkes ve her şey uçup gitmişti usundan, Kim olduğunu bilmiyor, kimseyi hatırlamıyordu. Düşündü: “Kimsesiz miyim yoksa ben?” Gitmeye karar verdi doğrulup yerinden Nereye? Sorusuna yanıt aradı belleğinden, Ürktü gaiplerden gelen “boşluk” sesinden... Anladı: Bırakıp gidemezdi hiçliğini, Çünkü o”hiç” kimseydi... Ne kadar isyan etse de hiçlik onun tek gerçeğiydi. Ve varlığı, kendini kandıran bir sanrı. Peki hiçliğinin sebebi kimdi? Acaba tanrı mı? 51


Ona kızmalı mı? Yoksa kendisi mi?... İradesiyle çizememişti yazgısını. Düşünceler boğuyordu aklını... Kimdi hiçliğinin suçlusu? Sustu içindeki sesler... Ay ışırken siyah kipriklerine, Başladı karanlıkta yürümeye. “Hiçlikten geldim dedi, gidiyorum hiçliğe!” Yoruldu yürmekten ve düşünmekten Durdu sonra yolun yarısında, “Gücüm yok dedi tamamına erdirecek yolu da hayatı da; Ne üzülecek var yokluğuma bu şehirde ne sevinecek...” Sessiz, yorgun ve ağır ağır kapandı göz kapakları. Cansız bedeni yerde öylece duruyordu Güneşin ilk ışıkları aydınlatırken karanlık sokakları. Hayatsa tüm canlılığıyla akıyordu Geçip gidenler için onu fark etmeden. Kendilerine bir şey ifade etmiyordu Bir bedenin eksilmesi bu viran şehirden. Hem eksilse ne olur ki Nasılsa çoğalıyoruz hep birden!...

52


Kaan Ozar Özdemir Sabancı Emirgan Anadolu Lisesi

HİÇLİĞİN KO/R/KUSU Öyle görünüyor ki durmayacak hayat, Katıp götürüyor beni de önüne. Akıp dururken duramıyorum karşı, Kapılıp gidiyorum akış yönüne. Kayboluyorum sonra kendimde... Umrumda bile olmuyor Ne hiç bir şey, ne de hiç kimse; Zira kaybettim varlık sebebimi. Alacak, verilecek hiçbir şeyim yok. Ey hayat, ödedim sana vergimi! Serbest bırak beni sona ereyim, Rahat bırak ki beni kurtuluşa ereyim. Eskisinden daha çok, daha çok Özlüyorum içimde çoğalarak. Son/suzlukta son var, son yok... Tüm sorularıma cevap arayarak Doluyorum boşluk ile. Her gecenin sonunda var mı aydınlık, Suskunlar ne vakit gelir dile? Konuş şafak sökerek büyüyen karanlık! Dün, sanki hiç var olmamış gibi, Yarın kalın bir sis bulutuna bürünüyor. Bugün beni ne de sıcak karşılıyor ölüm, Hayatı sensiz “hiç” olarak yaşayınca Hiç geliyor bana ölüm korkusu, Karışıyor toprağıma hiçliğinin kokusu!

53


Selennur Öner Özdemir Sabancı Emirgan Anadolu Lisesi

HİÇTEN GELDİK GİDİYORUZ (hiçbir/ aynı şey) “Var olmamak ve Hiç olmak” İkisi aynı şey değil. İkisi de aynı Görmemek ve Görünememek gibi. Bir harf kadar keskin fark Bir harf kadar az, bir hayat kadar çok! Var olmadığında gerek kalmaz hiç olmana. Hiç olabilirsin ancak Var olduğunda. Hiçliği bulduğunda, Sarılabilirsin istenmeyen sükûnetine Ve hesap sorabilirsin yaşamın ihanetine. Benim Dalga geçtiğim çok oldu yalnızlıkla; Çünkü insan en çok en yakınından bilinir. Ki bazıları ‘hiç’ olmayı seçer, Bazıları durur, vazgeçer. Bir de aynı soru beynimi kemirir: Hiçlik Hiç olmak ile aynı şey midir? Bir yanımızda Korku eksik olmazsa, Sonsuzluğa ulaşabileceğimize inandığımızda. ‘Hiçlik’ varsa Sonumuzda, Sonsuzluğumuzda, Var olduğunu sandığımızda... İşte bunun adı: 54


“Ölüm korkusu” mudur?... Yaşamak hiçlik Ve hiç olmak mıdır ölmek? Değilsek yeterince temiz, Kirli olmayı bile isteye yeğlemişsek; İşte o vakit korkarız biz Yaşamdaki hiçlikten Ve hiç olarak gitmekten.

55


Melisa Baykurt ALKEV

Ölümlü Ahiret Merhum Kulları ve Filozofya Ve usulca fısıldadı ala bulanmış el topraklardaki yegâne can parçası ebediyete beş kala gönlünden arda kalanlara: “Ey yaradan! Az bilinçten yoksun eyleyeydin beni, alıkoyaydın bu dehşetü’l vahşetten, nice diyar-ı azametten. Zira gönlüm kör olacağına bu yabanlık manzarası beraberinde, az boğulaydı zihnim karanlığa ve kavuşaydı esir kalmış; nankör insanoğlu nefsini, nadide nefesi sanmış bahtiyar ruhum ahiret-i sükûnetine” Bakınız ey aç zihinliler! Ey muhtaç yürekliler! Evvela bir yoldaşın mephum yası, yaşanmışlıkların tahakkümüne karşın titrek vaveylası idir bu. nihayetinde kör algıları gömülü, maziden kalma nankör sargıları sökülü, lakin derinlerinde bilinci ağırlaşmış, gönlü ağarmış... 56


Velhasıl en yüce şey olsa dahi “var olmak”; tanıklık etmek doğuşa, eşlik etmek şevke, emsalsiz kedere, “yok olmak”tır öte yandan bilinmeyene sahip iken bilgeliği sahiplenmeye çalışmak, kopuvermek hakikatlerden şu tek nefeslik ömürde. Biz ki saydam yürekliler biz ki opak geçmişliler mutlakıyete ulaşmaya giden bu ince uzun yolda zihinlerimize sığdırdıklarımıza, sığdırmaya cabaladıklarımıza yanmak ve gömülmek yerine tıpkı bir hayalet gemi edasıyla hayat yitik sularına; benimsemeli ve özümsemeliyizdir sahip olunanı, özünde yaşayanı şu yegane sahih hayatta. Sakınınız ey aç zihinliler! Ey muhtaç yürekliler! Zira filozofya kâh aydınlık getirse de karanlık dünyaya, kâh da bilmenin dengesiz doyumuna erdirmektedir ve hiçliği vermektedir biz insanlara, ömüre ömür katanlara. 57


Eda Ülkü Kıray Özel Eyüboğlu Lisesi

İçimdeki His Beni karanlığın ortasına çeken bir his var içimde, Hapsoldum kurtulmayı denesem de çıkmadığım bu deliğe. Yalnız kalmaktan korkardım ya ben eskiden, Bitmek bilmeyen bir ateşi karanlığa gömdün sen. Sığdıramadım ruhumu sahipsiz boşluklara. Bir türlü varlık olamadım, Kendime hiç “ben” diyemedim. Belki de demek istemedim. Nereye gitsem birkaç gülümseme kadar sürdü aitliğim. Attığım bir önceki adımın bile misafiriydim. Yürüdüğüm yollar arkama bakmamı engelleyecek kadar benimsemişlerdi beni, Yoksa ben de dönmekten isterdim geri. Ellerime aldığım toprak bile kayıp gitti parmaklarımdan, Toprağa bile ait olamadım. Ben hep kendimden çok uzakta, Hiçliğe doğru yolculuğumun son durağındaydım. Her şeye rağmen ben hep “ben” olmak istedim. Bir kitabın sayfaları gibi okunmak istedim. İnsanların kendilerini buldukları cümlelere hapsolmak istedim. Yaşamak,yaşanmak istedim.

58


Aslı Sara Bilgili Özel Eyüboğlu Lisesi

YOKLUĞUMUN SANCILARI Bu gece yeni bir şeyleri kutluyoruz Loş ışıklar, boş yüzler Artık kahkahalar daha boğuk Gözler daha silik İçimde uzun zamandır özlemini duyduğum bir şeyi arıyorum. Var olmanın verdiği dayanılmaz ağırlık hepimizin üzerinde Ondan herkes uyuduğunda ışıkları açık bırakıyoruz Ondan geceleri soğuk mermerli banyolarda oturuyoruz. Ve yarının farklı olacağını düşünmeyin sakın. Çünkü aynaya baktığımda gördüğüm doğru değil Gördüklerim sevdiklerim değil İnsanların gördükleri benim sanrılarım Ve hepimiz birbirimizin yanılsamalarıyız. Bulantılarım herkesin söylemeye korktuğu şey Gerçekliğim şimdi hepimizin acısı Çünkü yokum, Yoksun, Yokuz. Ve “olmamak” beni özgür kılabilecekken Ben var olmayı seçiyorum Bulduğum şey yokluk Bulduğum şey boşluk Çünkü yokum, Çünkü yoksun, Çünkü yokuz. Hastalıklı ruhlarımız için şimdi umut kalmadı Ve hepimiz sonunu bildiğimiz aynı geleceğe kayıyoruz. Boşluğu anlamak beni bir kez daha eritti Ama yokluğu anlamak acımı hafifleten şeydi. Yarının getirdikleri üzemez beni şimdi Var olmak ağır gelirken boşluğu seviçle karşılıyorum 59


Sorduğum sorular kapanmayan yaralar açtı beynimde Onları boşlukta kapatacağım Ve günün sonunda Yine seninle sahilde ufka bakarken Ve gökyüzü sarıyken yine Denizin dalgaları pembe bir yansımayken Rüzgâr küçük ellerimize çarparken Varoluş sancıları bizi tüketmişken Yarının bizi ezeceğini bilirken Ölüm,sorularıma tek cevap olurken Ve ikimiz de unutulacakken Biz birbirimize bakıp yokluğu selamlıyoruz Boşluğu seviyoruz Sen ve ben Boşluğun içinde yokluğuz, Boşluğun içinde kaybolmuşuz, Boşluğun içinde bir soruyuz, Boşluğun içinde sancılıyız, Ve yarın tekrar unutulacağız.

60


Beste Yasav Özel Eyüboğlu Lisesi

Hiçliğimde Boğuluyorum Sesimi duyan yok, Bağırsam neye yarar? Benim olan yok, Ölsem ne yazar? Yanımda bir kalem, bir kağıt, Başka hiç kimsem yok Yazıyorum hiç olmayışımı,olamayışımı, Yazmaktan başka bir çarem yok. Sessizliğime gömülmüş, Karanlığa bürünmüşüm, Beni gören yok, Kendimden bile kaçıyorum. Sarıyorum yaralarımı, Hiçbir yere,hiç kimseye, Ait olmayışı Hep bir “hiç” olarak adlandırılışımı... Yüzümden eksik etmediğim o maskemi, Gülümseyişimi, Fırlatmışım bir kenara, Artık “biri” olmaktan vazgeçmişim. Acıyan canımı dindirmiş, Umudumu kesmişim, Bir hiç olarak yaşamaktansa, Ölmeyi tercih etmişim.

61


Celal Meriç Genç Özel Eyüboğlu Lisesi

Ayna Korkusu Gördüklerine değil,yalanlara inanan insan, Bakmaya korkuyor aynaya Oysa suyun altında nefesini tutarken, Doyamıyor duyduklarına Geçen balıklar uzaklaşıyor ondan Belki sadece bencil olduklarından Mutluluk isimlendirilirken, Batıyor koparılan sayfalar...

62


Özgür Sarımaden Özel Eyüboğlu Lisesi

Yaşıyor muyuz Gerçekten? Soruyorum, yaşıyor muyuz gerçekten? Çıkabiliyor muyuz,merceğin çeperinden? Duyabiliyor muyuz,sevenleri,sevilenleri? Savrulup duruyoruz kendi benliğimizde, Sarsılıyoruz aldığımız her darbede, Aşk bir söğüt dalından düştüğünde, Geriye kalıyor bir arbede.

63



TERAKKİ LİSESİ

65



BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ Eren Kutay Bahtiyar

Özel Hayatın Gizsizliği/İyimser Olmayan Umut/Kötülüğün Sıradanlığı Yirmi birden çok daha fazla kez yüzyıldır Sömrülen ademin ruhu; Yüzündeki yarım nokta ve Çukuruna doğdugu modernite hızlı basılan kırışık notalar dik otururken metal ipler tam karşımda Görememek onu; cümlelerce susamamak Işıklar altında nefes saçma içgüdüsü... Ezber edersin denizin saçını İçine yekahenk bir tarih oturur Üç kuruşluk kürelerde kar küresin gelir Hüzzamlı seslerse kulağının gülünü kanatır Kolonya utançtan buharlaşamaz bile Biz, gutluluktan bozma halimizle bekletiriz kapı eşiklerini. Sıra yalnız ve iyeliksiz ölümlere verilmiştir ki Sen ağlamazsın elbet antigone ağlar. Siham’ı kazayı gören Ra’lar Bize çay içmeye bile gelmezler. Mücadelesiz kavga olmaz deme uğruna ilerde Biz her defasında cümlelerce susarız. Solup giden saatlerime hiçlik bir kelebek sığdırsam Üç vakit kadar yalan Saraylar kadar özgüvensiz, yersiz, yüzsüz Tektonik nefesler alan dünyanın öbür ucunda... Çimen tanık olsa bir demlik çaya Ay o gün işgüzarlık yapıverip de sırtımdan doğsa. 67



İKİNCİLİK ÖDÜLÜ Zeynep Başeğmez

Fazla Mesaiye Kalmış klarnet Yitik kemanın telinden Gerilerek majör yok oluşlar üstleniyorum. Ziyan fırçalarla tuvallere ağladığımda Aka küfün kiri yağar Yırtarak karanfilleri ve köpekleri. O kire zınklanarak parçalanıyorum Hiçlikle yoğrulmuş iltihaptan Tükürülüyorum. Ölü döllerin kuruttuğu çarşaflara Kardutlaşmış kavimler dökülüyor. Damar ediniyorum Boşluğun notalarından Lâl serzenişleri. Köşelerini ukde’ler biçtiğim Ringin orta yerinde Umakalıyorum kanıma Enjekte etmeyi kısrakların leşlerini. Birkaç boks ötede de Var olamıyor tohumun manifestosu. Aslında atlar çoktan ölmüştü Nallar merasimde tanıştı. Takatsiz avucum bir kere suya bulanmıştı. Süt küllerini saçtı. Tahin edilebilmek için kırılmış hayaller Kotasını aşmış nabzın yalanında klişeleşti. Geriye çamurun trajedisi Geriye rahme yapışmış katarsisin yarası Geriye anaforun kustuğu bitiklik senfonisi kal(-r)dı. 69



ÜÇÜNCÜLÜK ÖDÜLÜ Zeynep Çiloğlu

Ani Durmadan söylerim Kitap kapaklarının arkasından, gitar sololarının arasından söylerim de Delik deşik olmaktan geçememiş Bir balıkçı ağı gibi Durgunluğu bekleyen Rakı masası kadar çaresiz Ayık umutsuzluklarDolu Konuşurum Bir yerlere ulaşacağını Belki bir çığ gibi koşacağını umarak doruklardan Ona yatırarak mektupları yakmayı Ona göre bekletip rüyaları Oysa Gökyüzünün telsizi kadar Tanrı olabilen bulutlara ulaşır anca söylediklerim Haykırırım Rüzgârlardan ısınır, bardaklardan kırılırım da Kars Çayı’na gidemem, oradan Ani’ye Şeytan Tepesi’ne çıkamam, karadutlu dondurmam Hiçliğe susarım

71


Zülal Tannur

Martı Kanadındaki Gül Bahçesi Ansızın bir martı kanat çırptı. Kanatlarının uçları aydınlığa değecek gibi oldu ve zaman sustu. Ay ışığı doluyordu kulaklarına. İşte o an susmak istedi. Elinde olsa sustururdu soluklarını ve yok ederdi onları kendi suskunluğunda. Ansızın bir martı kanat çırptı. Kanatlarının uçları aydınlığa değecek gibi oldu ve zaman sustu. Var olmanın fıtri kibrinden ötürü şükretmek nedir bilmemişti. Şimdi ise yokluğuna minnet ediyordu. Ansızın bir martı kanat çırpı. Kanatları aydınlığa değecek gibi oldu ve zaman sustu. İşte o an da birkaç balıkçı ağı geri çekildi. Hiçliği bitirmişti bir şey olabilmek için. Ömrünü sakınmamıştı zamanın girdablarından. Bir gün çaresiz kalacaksa ne işe yaramıştı bütün bu zahmet? Çekilen onca çile ve yaşanan ıstırabın günahı neydi? Ansızın bir martı kanat çırptı. Kanatları aydınlığa değecek gibi oldu ve zaman sustu. Kimleri tanımıştı da hiçbiri kendine olduğu kadar yabancı değildi. El etek çekilmişti gönlünün bahçelerinden. Oysa o hiçbir zaman gül bahçesi vadetmemişti.

72


Nilsu Balcı

Mandal Gökkuşağının hortuma yakalandığını hiç gördün mü anne Ya da dev çığın havuç burunlu kardan adamları içine katarak uçurumlara yuvarlandığını Hiç değilse mandalın bir çamaşır ipine tutunamadığını bile mi görmedin Gördün, biliyorum Aynı şey Unuttun mu yoksa oradayken tüm olanları Asardın ya hani aynı hizada çamaşırları bir bir Bazen kırık mandal gelirdi eline Fark etmezdin yine de tuttururdun inatla onu o ipe Bilemezdin mandalın pes edip Islak yırtık çoraplarımı tozlu mermere fırlatacağını Sen oradayken aynı öğrettiğin gibi yapıyorum her şeyi anne Çamaşırlarımı kendim asıyorum Boyum yetişiyor ipe uzanmaya artık Kurumalarını bekliyorum Ama kurumuyorlar anne Sen bana asmayı öğretmedin mi sadece Nasıl kurutacağım çözemiyorum Yere düşmelerinden iyidir diye kendimi avutmaya çalışıyorum Sabrediyorum, sınırlarımı zorluyorum Kurumuyorlar Sana yaklaştıkça fark ediyorum her şeyi anne Kurumadıklarını kabulleniyorum Gökkuşağımı, havuç burunlu kardan adamlarıma vermeye razıyım artık Çıplak boşluğa yürüyorum üşüyerek Yürürken anlam veriyorum ama ben küçükken anlatığın masallara 73


Yanlış öğretmişsin hep ya da sen de yanlış öğrenmişsin Bir varmış bir yokmuş diye başlamazmış hiçbir masal Bu dünyada birileri varmış Yalnız bir’i yokmuş anne

74


Açelya Kızıltuğ

Derin Coşkun çeşmelerim akmaktan yorulmuştu Süpürmeye başlamıştı mutluluğu Yalnızlık dolu korkular Affetmiyordu kanlı ruhumu Dibe vurmuş inançlarım Yerini zengin yalanlara bırakırken İçimdeki haykırış uyanışa dönecek Mucizeye olan kıskançlığım Kırmızı bir yankı derinde Kıymeti bilinmez fedakarlıklar gibi Zaman bağırırken Duyar gibiyim çığlıklarını Bir yaz akşamında Hafif hafif esen hüzün gibi Duruyor karşımda yalnızlık

75


Çağatay Tan Çakmak

Hiçlik Hiç kaldın mı dünyada Tek başına, umutsuzca, Hiç yaşadın mı büyük bir acı? Hiç tattın mı zalimin kırbacını? Konuşabildiğim halde konuşmamayı, En üzüldüğüm zaman ağlamamayı Düşündüğüm halde düşünmemeyi, En sinirlendiğim zamanda bağırmamayı, Sevdiğim halde söylememeyi becerdim, O yüzden ben bir hiçim. Hiç düşündün mü yokluğu, Ya da neden var olduğumuzu, Ya da neden bu kadar boş Aptal olduğumuzu, Sevdiklerimizi üzdüğümüzü Düşünsen ne yazar? Düşünmesen kafanda güller açar, Hayat sana rahat, Dünya sana güzel kaçar. Hiçlik hayalet gibidir Göremezsin, Hiçlik akşam gibidir Kapkara, Hiçlik uyuşturucu gibidir Canını acıtır, fark edemezsin. Hiçlik su gibi akıp geçer Bi gider engelleyemezsin, Hiçlik ateş gibi yakar Bir anda alevlenir, 76


Acın da, üzüntün de, Beceriksizliğin de Seni hiç eder. Bağırmak isteyip bağıramamak da Ağlamak isteyip ağlayamamak da Gitmek isteyip gidememek de Hayatı hiç eder. En sıkıntılı olduğun, Umutsuz olduğun, Yöntemsiz olduğun an, Kendini yok ettiğin, Kendini hiç ettiğin andır. Acısıyla, tatlısıyla, Güzeliyle,çirkiniyle, Mutlusuyla, üzgünüyle Akıyla, karasıyla Dünyayı yaşa, Kendini hiç etme. Dünya güzel ki Kıymetini bilene.

77


Sevgi Yılan

Kuş Kanadı 365 günüm 365 günüme dönerken Son ses haykırışta Yalnızlığın Nefessiz kalabalıkta Kuş kanadı taktım. Kahve ve yeşilin sarılmasına Muhtacım diye Sonbaharın kilometrelerce öteden Küfür gibi aktığı bakış ile Yazın ölüme koşması gibi Bir yerdeyim. Yüklediğim anlamların Dalgalar kulak kesilmişken Beni boğması gibi bir yerdeyim. Bir uçurumun kenarında Yaklaşan parmak uçlarına Hayranlıkla dalmışken Saniyeler içerisinde Boşluktayım. Aklımda sesin Başka bir dilde Yankılanıyor. Çektiğim siyah perdelerin Arkasında bir serçe can vermiş. Yıllarca dinmeyecek bir acı ile...

78


İzem Genç

Yok “Hiçbir şeyimiz yok” dediğimizde mi Daha çok eksiğizdir? Hiçbir şeyimizin kalmadığını söylediğimizde mi? Yoksa bunları söyleyemeyecek kadar Değer verdiğimiz her şeyimizi kaybedip Eksildiğimizde mi? Giderken bana bıraktığın sadece bir hiçti oysaki, Ve bense adam olmayan seni şiir yapıyorum Gittiğin günden beri.

79


Cansu Köseoğlu

Hiçlik Hiçlik çaresizliktir Yapacak bir şey kalmadığında Boşlukta ilerlemeye çalışmaktır Hiçlik kimsesizliktir Yetim çocukların, sokakta uyuyan çocukların Kimi kimsesidir hiçlik Hiçlik ümitsizliktir İnanacak bir şeyin kalmaması veya İnanılan şeyin doğruluğundan edilen şüphedir Tutunacak bir dalın kalmamasıdır Hiçlik ayrılıştır Sevdiğinden ayrılmak Sevdiğini kaybetmektir Artık kaybedecek bir şeyin olmadığına inanmaktır Hiçlik yalnızlıktır Karanlıkta tek başına yürümeye çalışmaktır Hiçlik yolunu kaybetmiş bir çocuk Yönünden şaşmış bir pusuladır Hiçlikte yolunu bulmak zordur Hiçlik zordur Çaresizlik, kimsesizlik Ümitsizlik, yalnızlık Zordur

80


Kardelen Anıl

Paramparça Ah ben, ben paramparçayım Tadım tuzum yok Biraz boş, biraz acıyım Kendi boşluğuma, hiçliğime nefretle bakan ben Biraz boşluğa ve hiçliğe hasretim şimdi Ah bir bilsen, ben paramparçayım Eski bir gazete gibi rüzgara kapılıp Savrulayım ama duramayayım Ben anlamsızlığa Anlamsızlık bana karışsın ki durulayım

81


Nil Ecem Tokat

Son Batar bir gün Ulvi bir yediverenin kurşuni dikenleri Ve salınır mercanların arasında bir sinaritin yüreği Gökle denizin birleştiği yerde Sağır vicdanımı kuşandım Sonsuzluktan kaçıp hiç’e sığındım Belki her nefeste Okyanusa dağıldım Ama hayat dediğin nedir Şimdi sadece Merhumun ayaklarının dibinde yeşermiş Sedef renkli sefalet

82


Ekin Erbaş

Hiç İçin Varlık Artık hiç, hiçbir şey beklemiyorum yaşamdan, Sanki varlığımla kaybolmuş gibiyim. Fazlasıyla tat aldım bu hayattan, Acelem yok hiç olmadığım kadar sakinim. Ağladığım kadar pişmanım aslında, Hangi denizde can buldu ki gözyaşları, Geç oldu ama anladım sonunda, Hiç uğruna var olmayı. Nedir ki zaten insanoğlu dediğin, Bir nefes iki bakış. Et- kemikten kıyafetin, İçinde bir telaş, bir arayış. Denizler mi büyümüş ne? Eskiden sığmazdım gökyüzüne. İşe yaramaz, boş bedenim, Bir yer bulamazdı kendine. Yüksekten uçan gibiyiz Yere değince huzur buldum. Bu oyunda şah yok. Bense basit bir piyonum. Bildiğim kadar cahilmişim. Bitmiyor, devleşmiş her bir arzum. Artık son noktaya gelmişim. “Hiç”i arzuluyorum.

83


Anlarsan anlamsız gelir, Ne cürret bilmem ama varlığı anladım. Bu mutluluk, huzur hali nedir? Eminim doğru yoldayım Hiç olmadığım kadar yorgunum, Tenimi hissediyorum. Hiç olmadığı kadar sıcak. Hayalim bu tatlı rüzgârda kaybolmak. Çıkardım o kelepçeyi, Artık sadece nefes değilim. Şimdi anladım değerimi... Hiiç çok iyiyim.

84


Zeynep Saravin

Aralık Sessizliğin korkunç zaferi bu bir bulantı ki alıp başını gidiyor güneşe dair ümitsizliğimden eski gece bardaklarına sığınıyorum cam parçalarının üstünde yürüyen ayaklarım kanamıyor gözlerim benden bağımsız tıpkı ellerim gibi yürümek zor son günlerde bu yüzden kaçışım sıcak suyun şarkılarını unutmak ürkütücü ve imkansız bir fırtına içimde ayak seslerin kadar anlamsız

85


Caitlin Mccann

Sen ve Ben Karlı bir gecede, Mavi gözlü bir kadın. Gecenin sessizliği, Sen ve ben Simsiyah bir odada, Sadece nefes sesi. İçeri sızan güneş ışığında, Sen ve ben Demir parmaklıkların arkasında, Cıvıl cıvıl kuşlar. Solup giden bir beden, Sen ve ben Hatırlarda var olmadan, Seni iliklerimde hissetmeden. Ördüğün duvarların arkasında O ve sen

86


Mustafa Kerem Korkmaz

Hayatın hiçliği Bir boşluk düşünsene, Bir hiçlik Hissettiklerin, hayal ettiklerini Peki ya elinden alınan oyuncağın? Bir hiç değil mi? Yaşadıklarını düşünsene Kalbinin ilk attığı anı, annenin sesini Hatırlasana aşk için çarpan kalbini Çaresiz hissetiğin ilk anı Masumane bir hiçliği Her nefes alışını Her nefes verişini Yakına attığın her adımı, kendinden kaçtığın her adımı Yaklaştığın her yeni günü ve geçirdiğin her kara gün Yahut özlediğin her güzel gün Peki ya yerde yaşadıkların Sudaki hayallerin Aynadaki gerçeklerin Kalbinin atması, nefesinin ciğerine tutunması Hiç değil mi sona yaklaştıkların?

87


Umut Selin Tuncer

Sana Belki geç kalmasaydın aşka sana belki beklemeseydim açılsın diye hep yanlış kapılar belki yüreğinin yangını için üç beş damla yağmur değil koca bir deniz olabilseydim belki de yenilgiyi erkenden kabullenmeseydim her şeyin olabilirdim her şeyin olabilecekken hiçliğini kabullenmeseydim resmine, o hiç görmediğim yüze, her bakışımda yarım kalmış bir tebessümle ayrılmasaydım senden belki de her mısrada seni aramasaydım kaybolan ilk gençlik günlerimi aradığım gibi ya da inanabilseydim söz verdiğin de bu sefer sonun farklı olacağına işte o zaman bekleyebilirdim seni bekleyebilirdim ve yine de geç kalırdım sana belki de yetişirdim dakikası dakikasına sadece, o da şanslıysam, yokluğuna ya da sen beni kaybetmekten gerçekten korksaydın belki de beni çok üzmemek için az üzmeyi tercih etmeseydin gerçek olmak için çok güzel bu hisler yerine koca bir hiçlik doldurmasaydın dokunsaydın belki dokunsaydın aşık olurdum 88


dokunsaydın en azından neyi yokluğuna alışmam gerektiğini bilirdim ya da sevseydin belki sevseydin değerdi bütün hüzünlü şarkılara keşke bu kadar acı vermeseydi hissetiklerimi görmezden gelmek keşke daha fazlası olabilseydim hiçliğinden keşke tanışmamız bu kadar zamansız olmasaydı ve keşke keşke keşke geç kalmasaydım aşka sana

89


Yasemin İmre

Varolmayana Bir Yolculuk: Yalnız başına yağmuru beklerken ve rüzgâr eserken hissetiklerin dalgalanır, köpürür ya da durulur, sakinleşir ama boğulduğun sular yandığın ateşleri dindirmez. işte o an karar vermelisin sen nereye gidiyorsun ve ne yapıyorsun? eğer vermiyorsan atmalısın, bırakmalısın kendini o boğulduğun sulara, izin vermelisin seni taşımasına bu soruların önemi kalmadığı bir yere, ölüm sessizliğinde. Fısıltıda, tek bir kalp atışında, donmuş bir hayalde saklı, günışığının karanlık, acının yittik, senin düştüğün ama ayakta durduğun boşluğa, ileri ve gerinin var olmadığı, özlem ve acının yıkık, ruhun kırık, gözyaşların ve gülümsemen olarak taşıdığın yaralarının ve benliğinin kayıp, bütün zamanın, geçmişinin, geleceğinin, günümüzün soluk, yıldızların hiç parlamadığı, yanmadığı, silik bir anıyı taşımasına izin vermelisin.

90


Defne Yurdagülen

Hiçlik Cehennemin kapılarının önündeyim. Gözlerimden süzülen yaşlarım, Ardımda bıraktığım dünyaya düşüyor. Varsa sevenim, onların eline dokunma telaşıyla, Yağmur gibi yağıyor, Göğü inletiyor. Var mı sevenim? Cennetin kapılarının önündeyim. İçeriyi düşünüyorum. Annem, babam beni bekliyor. Belki de benim tek sevenlerimdi onlar, ben adım atamıyorum korkuyla. Ardımda bıraktığım dünyayı düşünüyor, İçimdeki boşluğu benisemeye çalışıyorum. Yapamıyorum. Ne cehennemin, ne cennetin kapıları açılıyor bana. Ben arafta kalmış acı çeken bir ruhum. Yapayalnız ve üşümekte, Bir ses verilmesini bekliyorum, Bir kapının açılmasını, bir el uzatılmasını... Şeker bekleyen küçük bir çocuk gibi bekliyorum. Ağlayışlarım yankıyla bana geri dönerken anlıyorum. Bu araf, benim cezam; Benim hiçliğimdi.

91


Bora Turgay

Var Olmak Sen benim her şeyimdin, O güne kadar sensiz yaşayamazdım Bir sözün dünyamı yıktı. Karışılıksız olduğunu o zaman anladım. Sen benim her şeyimdin, Sana hayatımı adamıştım. Senin bendeki değerin kelimelerle anlatılamazdı. İşte o anda benim için bittin. Sen benim her şeyimdin, İlk gördüğümde anladım, Güzelliğin kalbimin fetihi oldu. İşte o zaman gerçek aşkı anladım. Sen benim her şeyimdin, Cehennem buz tutana kadar kalbim senindi Ancak beni sevmediğini söylediğinde İşte o anda sen benim için bir hiç oldun.

92


Ahmed Duyar

Yaşanılan Hiçlik Gördüğün kadar değil, Yaşattığın kadarmışım ben Yani bir hiçlik Duygularınmış varlığım varolabilmem ise bir hiçlik.

93


Gökberk Kaya

Gökyüzü ve Hiçlik Bir zamanlar gökyüzü vardı aslında Kara bulutların arkasında Yağmur yağdığında Kar yağdığında Her zaman oradaydı aslında O ise her zaman sırtını dayardı Gökyüzüne Bilirdi çünü Gökyüzünün her zaman üstünde olduğunu Kara bulutların arkasında olsa da Yağmur yağdığında da Kar yağdığında da Bilirdi her zaman oralarda bir yerde olduğunu Hissederdi Gökyüzünün varlığını hep kalbinde Ama, bir gün gitmişti Gökyüzü Aradı onu kara bulutların arkasında Yağmurun arkasında Karın arkasında Ama hissedemedi bu sefer onu Ne de kalbinde hissedebildi Gökyüzünü Hiçlik vardı artık Ne kara bulutlar kalmıştı artık Ne yağmur kalmıştı artık Ne de kar kalmıştı artık Sadece hiçliğin sonsuz, karanlık ve çirkin yüzü vardı artık Bilmiyordu ama Gökyüzünün aslında nereye gittiğini Onun üstünde kalmaktansa Yıldızları kovalamayı tercih etmişti

94


Gökyüzü bitmişti artık Yanında tüm güzelliklerini alıp yıldızlara gitmişti Hiçlik gelmişti yerine Tüm karanlığı ve çirkinliğiyle Gökyüzünün yerine gelmişti

95


Eren Temizkan

Hiçlik Nasıl ve neden böyle oldum Kafamın içi bomboş Geldiğim yer hakkında hiçbir fikrim yok Ucu bucağı olmayan bir döngünün içerisindeyim Tek yönlü, hiçliğe giden bir yoldayım Etrafta ne bir yön var, ne de başka bir şey Ebediyete doğru yol alıyorum Bu bomboş kafayla Her şey bir anda yok oldu Bu yolda bir başımayım Bu dümdüz, uzun yolda Ucu bucağı olmayan bir döngünün içerisindeyim Adım adım hiçliğe yol alıyorum Bu uçsuz bucaksız, düz yolda Her şey öyle boş geliyor ki Ucu bucağı olmayan bir döngünün içerisindeyim.

96


Derin Su Seferoğlu

Varlıkta Yok Olmak Uzun yollarda yürürken bazen gerçekten deniyorum, Sokakta bir gölgeden ibaret olmamayı. Sesimi duyurabilmeyi başarmayı. Ama yoruluyorum, Anlamayanlarla uğraşırken, Bana inanmayanların peşine takılırken. Kalbimden vurulmuşcasına kırılıyorum. Anlamdıramıyorum, Neden tüm eski fotograflardan silindiğimi. Hatıralarda soluk bir yüz olarak kalmayı mı hak etmiştim? Siyahın içindeki beyazı ayırt etmek o kadar kolay değilmiş, Sanılanın aksine. Çünkü karanlığın hükmettiği bir yerde ışık olmaya çalışmanın Çabadan başka bir şey olmadığını, Herkes bilirmiş. Dolayısıyla sessiz bir fırtınada, Terk ediyorum kişiliğimi. Yavaşca akan zamanda, Arkamda bırakıyorum kendimi. Bu güne kadar yoklukta var olmayı başaramadığımı görüyorum, Fakat asıl sorum şu ki: İçinde bulunduğumuz sahte varlıkta yok olmayı başarabilir miyim?

97


Baran Ertürk

Benlik Sorunu Bazen kaybedersin kendini aynalar bile yanıltır seni her şey için çok geç olmadan ücra köşelere atılmamalı çelişki gerçekle kurmaca arasındakı ince çizgi çivit mavisi gökyüzünde gizli doğru yolda ilerlemek için ay ışığında yakamozu takip etmeli yorgun ateş böceği aydınlatır puslu zihni ve mutfak hiçliğin kararttığı izleri hayata tutunmaya yetecek kadar gerçektir hilekâr devinim makinesinin mucizesi

98


Zeynep Rengin Yıldız

KORKUYORUM Keşke görebilsem, Gözlerindeki gizli ışığı. Ama bana erişen, gözlerindeki dokunulmaz yalnızlık. Bakışlarındaki boşluk ürpertiyor içimi. O boşluktan ileri upuzun vahşi bir deniz uzanıyor. Korkuyorum. Aynada görmeye çalışıyorum. Kendi gözlerimde saklanan utangaç ışığı. fakat gördüğüm, sadece karanlık siyah bir çöl oluyor. Ölüm gibi, buzdan bile soğuk. dokunsam mahvolurum. Korkuyorum. En çok da sadece bir hiç iken, sana sahip değilken seni kaybetmekten korkuyorum...

99


Ali Talip Şenyüz

HİÇLİK Hiçlik midir, bize hayal kurduran Yoksa bizi yalnızlığa bırakan ? Yaşanmamışlıkların bizi temsili midir ? Yaşanmamışlıkların bizi terk edişi mi ? Yoksa hiçlik midir, yaratanla yaradılanı ayıran ? Hiçlik sonsuzluğun bozulmamasıdır Ya da sonsuzun olmaması. Sona erendir hiç Ya da hiç var olmayan. Doğunca insan sona erer sonsuz. Ölünce insan sona erer yaşam. Ancak önemli olan, Hiçliktir ikisinde de olmayan.

100


Damla Aslan

Hiçlik Hiçlik En hafif, fakat en dolu kelimedir Kimi için sol taraftır Kiminin hayatını karartır. Hiçlik En beklemediğimiz andaki gök gürültüsü gibi, İlla benim başıma mı gelmeliydi? 12 çizgi arasında dönüp duruyorum. Hiçlik Eskiden benim için aşktan ibaretti Şimdi ise sadece bir tümör parçası bundan böyle hiçliğin başka anlamı kalmadı. Hiçlik Babam olmadan ben de buyum işte O beyaz duvarlarda gezip durmasa keşke. Siyah değildir onlar, bembeyazlar sözde. Hiçlik Asla geri dönemeyecek bir çağrıdır. kendi derdimle uğraşırken kapımı, Babamın yüzüne sertçe kapatmamdır. Kim bilir kapanan tek kapı, belki de benimki değildir.

101


Erdem Doğan yoksun mesela ya da ne demek hiçlik? hiç ‘‘hiç’’ oldun mu deseler ne denir ki buna hiç, ‘‘oldum’’ mu asıl desen ama kimin umrunda, hiçsin. düşündüğümde varsam eğer ya uyurken derim, ya o zaman? yok, bu varlık yokluk da değil var olduğunu kendin bile unutmak hiçlik olur ya, nefesini tutsan ölmeyecekmiş, bugün gitsen dün unutulmuş gibi, rahatsız etmeyi bile beceremeyecekmiş gibi, güneşin altında görülmeyecekmiş gibi uzaklaşırsın, silikleşirsin. bilinmeyince yoksun , yok bilmez varı var da yoku var seni unutursa hiçsin canını iade etmek isteyip fişi unutmak hiçlik ne sen olmanın anlamı var, ne sen olmamanın imkanı.

102


Burak Erinç Çetin

İnsan D(olması) sizliktir taneler ortasında renkli kalabalıksız inden uzak çevreli kim yıldız uz gök ve beyazlarala taralı her insan ortasına tek siyah çarıklı kal Pan’la mı insan seli -in yeri tel metal anıya boğulan düş yelin ten gelir kimi ne ister: +marka -peki ya sen ‘‘kim’’ sin nesin, kimlğin

103



İÇİNDEKİLER ONUR ÖDÜLÜ

Sincap / Elif Sofya.................................................................................. 7 Elif Sofya................................................................................................ 9 Jüri Değerlendirme Raporu................................................................. 11

ÖDÜL ALAN ŞİİRLER Birincilik Ödülü Ungan Deniz Sak / Koç Lisesi............................................................. 19 İkincilik Ödülü Büşra Hikmet Utku / Kültür Koleji Fen Lisesi....................................... 25 Üçüncülük Ödülü Saliha Nur Şevik / Gökkuşağı koleji..................................................... 27 Ege Aycan / Küçükyalı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi.................. 29 Salih Güven İbo / Küçükyalı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi.......... 30 Senem Ekren / Küçükyalı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi............... 31 Neslişah H.Sarılı / Hasan Sabriye Gümüş Anadolu Lisesi................... 32 Reyhan Sıla Erdoğan / VKV Koç Özel Lisesi....................................... 33 Çılga Gündüz / VKV Koç Özel Lisesi................................................... 35 Elif Ertuğrul / VKV Koç Özel Lisesi...................................................... 37 Senanur Tunç / VKV Koç Özel Lisesi.................................................. 38 Arzum Kocagöz / Özel Notre Dame De Sion Fransız Lisesi................ 40 Selin Uyguç / Özel Notre Dame De Sion Fransız Lisesi...................... 41 Aslin Çizmeciyan / Özel Esayan Ermeni Lisesi................................... 45 105


Cihat Alim Sarı / Özdemir Sabancı Emirgan Anadolu lisesi................ 47 Dilek Parlak / Özdemir Sabancı Emirgan Anadolu Lisesi................... 51 Kaan Ozar / Özdemir Sabancı Emirgan Anadolu Lisesi..................... 53 Selennur Öner / Özdemir Sabancı Emirgan Anadolu Lisesi............... 54 Melisa Baykurt / ALKEV....................................................................... 56 Eda Ülkü Kıray / Özel Eyüboğlu Lisesi................................................ 58 Aslı Sara Bilgili / Özel Eyüboğlu Lisesi................................................ 59 Beste Yasav / Özel Eyüboğlu Lisesi.................................................... 61 Celal Meriç Genç / Özel Eyüboğlu Lisesi............................................ 62 Özgür Sarımaden / Özel Eyüboğlu Lisesi........................................... 63

106


TERAKKİ LİSESİ Birincilik Ödülü Eren Kutay Bahtiyar ............................................................................ 67 İkincilik Ödülü Zeynep Başeğmez.............................................................................. 69 Üçüncülük Ödülü Zeynep Çiloğlu.................................................................................... 71 Zülal Tannur ........................................................................................ 72 Nilsu Balcı............................................................................................ 73 Açelya Kızıltuğ..................................................................................... 75 Çağatay Tan Çakmak.......................................................................... 76 Sevgi Yılan........................................................................................... 78 İzem Genç........................................................................................... 79 Cansu Köseoğlu ................................................................................. 80 Kardelen Anıl....................................................................................... 81 Nil Ecem Tokat.................................................................................... 82 Ekin Erbaş........................................................................................... 83 Zeynep Saravin................................................................................... 85 Caitlin Mccann..................................................................................... 86 Mustafa Kerem Korkmaz..................................................................... 87 Umut Selin Tuncer............................................................................... 88 Yasemin İmre....................................................................................... 90 Defne Yurdagülen............................................................................... 91 Bora Turgay......................................................................................... 92 Ahmed Duyar...................................................................................... 93 Gökberk Kaya...................................................................................... 94 107


Eren Temizkan..................................................................................... 96 Derin Su Seferoğlu.............................................................................. 97 Baran Ertürk......................................................................................... 98 Zeynep Rengin Yıldız.......................................................................... 99 Ali Talip Şenyüz................................................................................. 100 Damla Aslan...................................................................................... 101 Erdem Doğan.................................................................................... 102 Burak Erinç Çetin............................................................................... 103

108



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.