3 minute read
Gonul Dunyamiza Yolculuk
Gönül dünyamıza yolculuk
Bir yumruk büyüklüğünde olan kalbimizin dünyaları kucaklayacak enginlikte geniş olduğunu nasıl t anımlayabiliriz acaba. Sevgi yani sevmek eylemi ne kadar güzel ve coşkulu bir duygu. Bazen oluyor ki kalbimiz aciz vücudumuza sığmayıp taşıyor adeta, aynı zamanda bu enerji etrafımıza da ışık sa çıyor. Adeta bir sinerji oluşturup çevremize enerji yayıyor. Kalp, insan hayatının devam edebilmesi için en önemli organdır. Vücudu muzun her yerine kan pompalayıp adeta vücudumuzdaki herbir organı aktif halde tutarak birlik ve beraberliği sağlıyor. Peki sev ginin, sevdanın anlamını nasıl tanımlayacak bu iki kelimeyi bir araya getiremeyen biçareler. Gönül ve söz sultanları dahi sevdayı tanımlarken tam yansıtabilmişlermidir ? Bana aşk ve sevda duygusunu en çok hissettiren aşk sultanı Mevlana’dır. Cismani aşktan manevi aşka olan yolculuğunu iliklerime kadar hissettiren bu söz sultanının hayatım daki değeri çok büyüktür. Evet o aşk ki maddeyi manaya çeviren enulvi duygu idi. Öyle bir duruma getirir ki seni artık hayatın heryerinde onun olmasını istersin ve onsuz hiçbir şeyin manasının olmadığının farkına varırsın. Onun iklimine girdiğinde kendinin bir öneminin olmadığını düşünürsün. Hani şair der ya ` Sevgilim ! halimi arz etmek icin seni bulamıyorum, seni bulunca da kendimi bulamıyorum`… Insanları bu duygu yoğunluğu içerisinde sarhoş eden şeyi nasıl anl atabilirim ki… Siz göz ile kalbin birbirine olan serzenişini bilir misiniz? Kalp göz’e demektedir , beni bu onulmaz derde iten sensin. Sefayı sen sürdün acıyı ben cektim. Nimet senin, zahmet benim oldu. Sen sevinirken, kaygılanan ben oldum. Bakışların arttıkça dertleri mi çoğalttın. Zafere eren sen, hezimete uğrayan ben. Ey Göz! Sen \ ikisin, ben birim. İki kişinin bir ferde saldırıp onu öldürmesi zulüm değil de nedir ? Simdi ağla o halde ettiğin zulmün cezasını çek bakalım` Göz kalb’e der, o halde ey kalp, kendini de beni de helaka sürükleyen Sensin.
Advertisement
Gönül dünyamıza yolculuk
Seni perişan eden yegane şey Allah’ın sevgisinden, emrettiklerinden uzak kalmandır. Sen başkasının sevgisini O`nun sevgisine tercih ediyorsun ve aşkın yükünü bana yüklüyorsun. Simdi ağlayan benim yanan sen, ne sen beni kurutabilirsin ne de ben seni söndürebilirim. Ben su serptikçe senin alevin artacak, sendeki alev arttıkça ben daha çok yaş akıtacağım…` Sevgi ve aşk o kadar ulvi bir duygu ki hiçbir kalıba sığmaz hiçbir tanım onu tam olarak tasvir edemez kanaatindeyim. Aşk’ın ateşi o kadar büyük ve ışıltılı olup parlamasaydı şüphesiz seven bu ateşten ateşlenip yanmazdı . Aşkı sembolize eden en güzel varlıklar kelebeklerdir diye düşünüyorum. Öyleki bir günlük hayatlarını bunun uğruna feda ederler. Siz kelebeğin aşk hikayesini bilir misiniz ? Kelebek bir günlük hayatının farkında olmasına rağmen aşk sancısıyla kanat çırpar durur. Evinizin lambası çevresinde uçan kelebekleri hiç farkettiniz mi ? Onun uğraşı çok daha tatlıdır Kelebek ışığı çok sever ona adeta kavuşmak için can atar. Bir gün yanan bir mum etrafında ucan bir kelebek, o ışıltılı alevine kavuşmak için mumun etrafında daireler çizerek her defasında daha fazla yaklaşmaya çalışır. Söylenir ki; `öyle uçma kanatların yanar` Kelebek cevap verir ` Aşk’a uçmayan kanat neye yarar` öyle bir an gelir ki kelebek mumun ışıltılı alevine kavuşur ve kanatları bu ateşte yanar kül olur. Kelebeğin son sözü ` Aşk’ı bulduktan sonra kanadı kim arar` olur… Bu kadar engin bir duyguyu, hislerin belkide en güzelini küçük et parçasına nasıl sığabilir aklim almıyor. Bu duygunun kainatın her yanını kuşatıyor olması ne kadar güzel bir şey. Insan’dan hayvan ve nebadat’a her varlık bu iklimin güzelliğini iliklerine kadar hissediyor. Tabii sözde kalıp kalbe tesir etmeyen duygu fırtınası, bir hazan mevsiminde dalından kopan yaprak gibi savrulup gider; gözden kaybolmaya ve zamanla yok olmaya da mahkumdur. Buna bir örnek olarak da su ile gülün hikayesini sizinle paylaşayım. Su, aşık olduğu ve hasta olan gülün durumuna çok üzülür. Gül zamanla daha çok solgunlaşmaya başlar . Su bu duruma çok üzülür ve her defasında seni seviyorum der. Gül gün geçtikçe boynu bükülmeye başlar . Su her seferinde seni seviyorum demeye devam eder. Bir zaman sonra gül ölür. Bu durum suyu üzer tabii. Gülün ölüm nedeni olarak susuz kalmış olduğu anlaşılır. Su o zaman farkına varır ki sevgiliye sadece seni seviyorum demek yeterli degildir. Emek vermek yani kendinden vermek gerekir. Tabii ki bu tek tarafli degildir. Sevgiye değer birini bulmak zordur bulduktan sonra bu sevgiyi beslemek, büyütmek ve olgunlaştır mak daha da zordur. Kalbinizin ritmini değiştiren insanın değerini bilin… Sevmenin ve buna değecek olan kişinin kıymetini bilin, çünkü elinizden uçtuğu zaman bir anlam ifade etmeyecek. Sevmek ne güzel, kim bilir sevmeyi Yaradan ne güzel…