ÖLÜMÜNÜN 20. YILINDA ORD. PROF. SADRİ MAKSUDİ ARSAL 1880-1957 HAYATI VE ESER

Page 1


K Ü LT Ü R B A K A N L 1 Gl TÜRK BÜYÜK LERiNi ANMA SERiSi:

4

ÖLÜMÜNÜN 20. YILINDA Ord. Prof. Sadri Maksudi ARSAL

Ayyıldız Matbaası A. Ş. Ankara

-

1977



SADRi

MAKSUDi'NiN

HAYAT HiKAYESi Yazan: Adile Ayda

Babam Sadri Maksudi, Türklüğün beşiği olan, 'akat asırlardan beri bağımsızlıktan yoksun bulunan bölgelerden birinde, Kazan Hanlığının Başkentine ya­ kın Taşsu köyünde, 1880 yılında dünyaya gelmiştir. Henüz pek küçük yaşta, babası imam Nizarnettin Efendi'den okumayı yazmayı istanbul'da basılmış bir "Eiifba" kitabından öğrenmiştir. 19 uncu yüzyılın ikinci yarısında, Türkiye ile çe­ şitli Türk zümreleri arasındaki kültür ilişkileri şimdi3


kinden çok farklı idi. Kazan'ın başlıca kitapçılarında istanbul'da basılan hemen bütün "cerideleri" , yani gazeteleri ve "mevkuteleri", yani aylık ve haftalık dergileri bulmak mümkündü. Hatta istanbul'daki tabi ve naşirler bir kitabı basarken, bunun KazandakL Taşkentteki, Baku ve Bahçesaray'daki sürümünü he­ saplayarak basarlardı. Sonra, o devirde henüz Kazanlılar, şimdi olduğu gibi, Rusların kendilerine taktığı "Tatar" adını benim­ sememişlerdi. Sırf dini mahiyette öğretim yapmak şartiyle açılmasına müsaade edilen okulların prog� ramlarında, dini bilgiler dışında, okutulan Arabi ve Farısi'nin yanında "Türki" dersi yer alırdı. Sadri Makşudi'den on yaş büyük olan ve henüz pek qençken Kazan'ın Allarniye Medresesine hoca tayin edilmiş bulunan ağabeyi Hadi Maksudi'nin evi istanbul'lan gelen gazete ve dergilerle dolup taşıyor­ du. işte Sadri Maksudi, çocukluktan sıyrılarak, şuura kavuştuğu yıllarda, fikren ve hissen istanbul'da yaşa­ yan böyle bir muhit içinde gözlerini açmıştır. Ve so­ kakta Rus polisi, dairelerde Rus memuru, kışlalarda Rus askeri görmek o nisbette genç kalbini isyan ve ızdırapla doldurmuştur. Buna rağmen veya bu yüzden, ilk öğreniminij Taşsu'da, cami okulunda, orta öğrenimini Medrese­ de yaprrıış olan genç Sadri Maksudi, birdenbire, çev­ resini şaşırtan, yakınlarını üzen, arkadaşlarını derin derin düşündüren mühim bir karar alır: tahsiline bir Rus mektebinde devam edecektir. Ve bu karar gere­ ğince, Medrese diplomasını yeterl i bulan Rus Öğret­ men Okuluna kaydolur. 4


Ailesinin gavurlaşma niteliğinde gördüğü bu ha­ reket Sadri Maksudi için Rus'un karşısına eşit kültür silahlarıyle çıkmak, ona, aşağılık hissi duymaksızın, kendi dili ile hitap edebilmek ve gerekirse haddini bil­ dirmek arzusunda kaynağını buluyordu. Onun için rusçayı ve Rus edebiyatını iyice öğrenmeğe gayret etti. Bunun ilk neticesi şu oldu ki, 17 yaşındaki genç öğrenci kendi dilinde, fakat Rus edebiyat tekniği ile bir "Milli roman" yazmağa başladı. Bir Kazanlı gen­ cin milli ıztıraplarını ve emellerini dile getiren "Mai­ şet'' adlı bu roman 1898'de Kazan'da basılmış, Kazan Türkleri edebiyat tarihinde yer almıştır. Fakat genç yazar ve öğrencinin kalbinde başka emeller uyanmağa başlıyordu. O devirlerde, Rusya'da Fransız hayranlığı çok yaygın olduğundan ve edebi­ yat derslerinde mütemadiyen Fransız yazarlarından, Fransız düşünürlerinden, Fransız muaşeret usullerin­ den, Fransız sanatından bahsedildiğinden, Sadri Mak­ sudi'nin zihninde Rus'u da geçmek, Fransa'ya gidip Fransız kültüründen nasip almak, Rus asilzadeleri gi­ bi rahatça fransızca konuşabilmek için, Fransa'da Üniversite tahsili yapmak arzu ve tasavvuru iyice şekil alıyordu. Ailesinden gizli tuttuğu bu tasavvurunu, bir yaz tatilinde ağabeyi ile birlikte Kırım'a gittiği zaman ta­ nıdığı ve kendisine sonsuz hayranlık ve sevgi ile bağ­ landığı ismail Gaspralı'ya açar ve tasvip görür. O sıralarda "Tercüman" gazetesi ile bütün Türk alemine hitap eden, milliyetçilik önderi ismail Gaspra­ lı çok tanınmış bir şahsiyetti. ilk karşılaşmadan sonra 5


kendisiyle hep mektuplaşan Sadri "manevi babam" diye bahsederdi.

Maksudi, ondan

Sadri Maksudi'nin, istanbul'dan geçerek vardığı ve 1901 ile 1906 yılları arasında Hukuk tahsilini yaptığJ Paris'te, o sıralarda Yahya Kemal, Yusuf Akçura, Fe­ rit Tek gibi öğrenciler de vardı. Bir yandan da Paris'te toplanmış olan Jön Türkler yoğun faaliyet göstere­ rek, Abdülhamid'i devirme çarelerini arıyorlar ve Meş­ rutiyeti hazırlıyorlardı. Babamla Yahya Kemal sık sık buluşur, çok defa aynı lokantada yemek yerlermiş. Fakat Siyasal Bilgi­ ler'de okumakla beraber, bütün zamanını Fransız şiirini incelemekle geçiren Yahya Kemal'in bazen erıı son yazdığı şiirini de okuduğu uzun görüşmeler so­ nunda, şair babama: - Canım, sen de hiç şiirden anlamıyorsun! der, babam ise: - Seninle de hiç cid­ di konuşulmuyor, her şeyi hemen kafiyeye vurmağa kalkıyorsun, dermiş. Buna rağmen, çok ayrı mizaçiara sahip, fakat Türk'ün geçmişine duydukları merakta birleşen bu iki genç, yine biribirini arar, yine buluşurlarmış. Sadri Maksudi'nin diplomasını alıp, her zaman­ dan çok milli hisle dolu olarak Kazan'a döndüğü 1906 yılında, kendisi için yetişme yılları sona ermiş, faali­ yet, aksiyon dönemi başlamıştır. O sırada Rusyadaki siyasi şartlar milli imkanlar bakımından ilginçtir. Bir sene önce Meşrutiyet olmuş­ tur. Yani, Cara Anayasa kabul ettirilmiştir. Azınlık­ ların ve bu arada çeşitli Türk zümrelerinin katılacağ:ı 6


seeimler hazırlanmaktadır. Sadri Maksudi de avukat yazıhanesi açmak tasavvurundan, muvakkat olarak vaz geçip, siyasi hayata atılmağa, Kazan Türklerini temsilen Parlamento üyeliğine adaylığını koymağa ka­ rar verir. 21 Ağustos 1906 tarihinde, izmir gibi Fuarı ile meşhur, ismi ruslaştırılmış eski bir Türk kenti olan ve Türklerin Mekerce dedikleri Nijni-Novgorod şehrin­ de toplanan Rusya Müslümanları Kongresinde, henüz tahsilden dönmüş, fakat Gaspralı'nın çok okunan "Tercüman"ında, Paristen gönderdiği milliyetçi maka­ leleri ile adını tanıtmış olan gene Maksudi, Kongre kararı ile kurulan siyasi partinin hemen Yönetim Kuru­ luna alınır. Seçimleri kazanarak "Duma" adı verilen Rus Parlamentosuna giren ve orada Rus lisanına vukufu, tarih bilgisi, geniş kültürü ve parlak fransızcası ile dikkati çeken Sadri Maksudi çok geçmeden Parla­ mento Divan üyeleğine yükselir. Duma'nın bu döneminde ve daha sonraki dönem­ lerinde yaptığı konuşmalarda, içini yakan millet aşkı­ nın tesiriyle hareket eden ve bu aşk uğrunda, her neti­ ceyi göze alan, her tehlikeye göğüs geren ve resmen sadece Kazan Türklerini temsil ettiği halde, kendisini umum Türklüğün sözcüsü sayan Sadri Maksudi'nin bazı siyasi nutukları yalnız Rusya Türklerinin tarihinde değil, Rusya'nın tarihinde de meşhur olmuştur. Bunla­ rın başlıcaları şunlardır: 1- Kazak ve Kırgız Türklerinin oturdukları bölge­ lerde Rusların iskan edilmesini ve Türklerin elinden topraklarının alınmasını protesto eden nutuk, 7


2 - Türkistanda, Türk Müslüman köylerinde vet­ ka satış yerlerinin acılmasını protesto eden nutuk, 3 Rus hükumetinin Osmanlı imparatorluğu aleyhindeki dış politikasını yeren ve Rusya Boğazlara gözdikrneğe devam ederse, Hükumetin bütün Rusya Türklerinin boykotu ile karşılaşabileceği tehdidini ihti­ va eden nutuk, -

4- Ru sya Türkleri arasında Pantürkizm careyanı­

nın yayılmakta oldu ğu nu , bunun da Rusya icin bir si­ yasi tehlike teşkil ettiğini iddia eden bir Rus mebusu­ na cevaben, ortada Pantürkizm değil, sadece bir Türk birliği hissinin mevcut olduğunu , bunun da tabiat ka­ nunlarına u yan bir olay sayılması gerektiğini ilmi ve tarihi delillerle isbat eden ve Ru s basınında şiddetli reaksiyon u yandıran konuşma, Ru sya Türkleri pek çok vergi veren bir züm­ re oldu kları halde, Milli Eğitim bütçesinde Türk okul­ larına tahsisat ayrılmamış olmasını tenkid eden konuş­ ma, 5

-

6 - 1908 seçimlerinden sonraki Parlamentoda Türkistan ve Azerbaycan temsilcilerinin bulunmavışı­ nın "Du ma'da bir çatlak yarattığını" ifade eden konuş­ ma, Sadri Maksudi'nin, Parlamentodaki mücadelesi sırasında gösterdiği kahramanca cesaret, bundan yir­ mi sene evveline gelinceye kadar, Komünist rejiminde bile, bir efsane gibi, dedeler tarafından torun lara anla­ tılırmış. 8


Fakat Sadri Maksudi'nin asıl siyasi faaliyeti ve ak­ tif rolü 1917'de, Çarlık yıkıldıktan sonra başlar. Önce, Geçici HükOmetin iş başına gelmesi ve Türkistanı ida­ re edecek bir Vilayet Heyetinin teşkili kararlaştırılma­ sı üzerine, üyeliklerden biri Sadri Maksudi'ye teklif edilir. Gene milliyetçi, koca Türkistanı n Umumi Valile­ rinden biri olmak gibi şerefli vazifeyi memnuniyetle ka­ bul eder. Vazifesi sırasında da, Rus Kolleglerinin mu­ kavemetini bazen okşama, bazen münakaşa, bazen ik­ na yolu ile yenrneğe çalışarak, Türkistanda bir çok kül­ türel müesseselerin temelini atmağa, bir çoklarının da geliştirilmesi için tedbirler almağa muvaffak olur. Ancak gene ve idealist politikacı çok geçmeden anlar ki, kendisi Ruslar tarafından Moskova, Petrog­ rad, Kazan gibi siyasi merkezlerden kasden uzaklaştı­ rılmış, Çarlık devri Parlamentosunun ateşli hatibinin girişebileceği daha geniş çapta teşebbüsler önlenmek istenmiştir. Tarihi an naziktir ve kaçınlmayacak milli fırsatlar­ la doludur. Ruslarla ortaklaşa ifa edilen bir idari hiz· metten daha mühim hizmetler kendisini beklemekte­ dir. Nitekim Moskovada "Rusya Müslümanları Kurulta­ yı" adı altında yapılan bir toplantıda, kendi yokluğuna rağmen, önemli bir vazifeye getirilmiş, Kurultay kararı ile meydana getirilen teşkilatın Merkez Şurasına üye seçilmiştir. Sadri Maksudi Türkistandan ayrılır ve ikinci bir Milli Kurultayın tertiplenmesi icin uğraşmaya başlar. Çarlık devrinde olduğu gibi, "Müslüman" kelimesiniı:ı arkasına gizlenmeğe Jüzum kalmadığına inanan Sadri ,9


Maksudi, Rusya'daki Türk topluluğuna artık kendi adı­ nı vermenin zamanı geldiğini düşünmektedir. Ancak başkalarının da fikir ve düşüncelerine uymağa mecbur kaldığından, tarih bilmeyenierin üzerinde dur­ dukları, kendisinin hiç sevmediği "Tatar" kelimesinin kullanılmasına katlanarak ve hiç değilse Türk adını da kabul ettirmiş olmağı kazane sayarak, Kongreye "Rus­ ya Türk-Tatarları Kurultayı" adı verilmesine razı olur. Sadri Maksudi'nin ve onun taraftarlarının emeli Rusyadaki 30 milyon Türk'ü yekpare bir kütle olarak toplamak ve kendilerine, bağımsızlığa doğru bir basa­ mak olmak üzere, yeni baştan kurulmakta olan Rusya içinde, kuvvetli bir milli muhtariyet sağlamaktı. Rusyanın o zamanki karışık ic durumu dikkate alınır ve haritaya göz atılırsa, bunun gerçekleşmeye­ cek bir gaye olmadığı görülür. Maalesef, o devirde Rusya Türkleri içinde en ay­ dın ve en medeni olanlar Kazanlı Türkler olduğundan, bütün Rusya Türkleri birleşirse, Kazanlıların başa ge­ ceceklerinden endişe eden, yani bir nevi aşağılık duy­ gusu ile hareket eden, başta Başkurtların lideri olmak üzere, ayıncı ve bölücü kimseler zuhur etmiş idi. 1927 yılının 22 Temmuz günü Kazan'ın Büyük Ti­ yatro binasında Kurultay toplanır ve Sadri Maksudi, Kurultay üyelerine muhtariyetin ilanını teklif eden acış nutku ile dinleyicileri milli heyecanla hüngür hüngür ağlatır. Kurultay kararı ile teşkil edilen Muhtar Türk Devletinin Başkenti olarak da, Konya gibi dini bir mer­ kez olan Ufa şehri kabul edilir. Daha sonra, seeimler yapılarak, Anayasası Sadri Maksudi tarafından yazılan iO


yeni Devletin Millet Meclisi 30 Kasım 1917'de ilk top­ lantısını yapar ve Devlet başkanlığına Sadri Maksudi getirilir. Bütün bunlar Rusya'nın iç durumundaki karışıklık­ lar sayesinde mümkün olmuştur. Bir müddettenberi Rusya'nın siyasi ufkunda Lenin diye biri ortaya çıkmış ve ... emekçi sınıfın hakları, sömürücü burjuvalar" gibi. artık 1977 Türkiyesinin de kulaklarının alıştığı slogan­ lar bazı aydınların aklını eelrneğe başlamıştır. Hatta, Ufa'daki Millet Meclisinin toplanmasından bir müddet önce Lenin, Rus Hükumetine de el koymuş, fakat Rus­ ya'nın bir çok bölgelerini itaat altına alamamıştı. Bu sebeple Rusya, vatandaş harbi halindedir. Kızıllarla Beyazlar dövüşmektedir. Önce Bolşevik, daha sonra Komünist adı verilen Kızılların lideri Lenin, kurnaz bir taktik kullanarak nutuklarında Rus imparatorluğunu teşkil eden bütün milletiere tam hürriyet ve bağımsız­ lık vaadetmektedir. Sadri Maksudi'nin çevresinde de, bazı saf ve akılsız kimseler, ileride nasıl bir kapana düşeceklerinden habersiz, tam bağımsızlığı, sınırlan­ mış bir muhtariyetten daha cazip bulmağa, Bolşevik­ lerin vaitlerine inanmaga başlarlar. Böylece içeriden yapılan ihanetierin de tesiriyle, Muhtar Türk-Tatar Devleti cöker. Komünistler, duvarlara yapıştırılan ilanlarda, Sadri Maksudi'nin ölü veya dirisini getirene yüksek nakdi mükatatlar vaad ettiklerinden, cöken Devletin Başkanı, köylü kıyafetine girerek ve köylerde saklana saklana nihayet Finlandiya'ya geerneğe mu­ vaffak olur. Oradan da Paris'e gider. Maksadı o sırada Birinci Dünya Harbinin problemlerini tasfiye etmek üzere toplanan Sulh Konferansında Rusya Türklerinin haklarını· müdafaa etmektir. Fakat konferans· muhitin11


de hüküm süren Batılılık ve Hristiyanlık taassubu ve bencilliği karşısında hayal kırıklığına uğrayarak, Kon­ feransa, Rusya Türklerinin durumunu anlatan uzun ve tatsilatlı bir Memorandum takdim etmekle iktifa eder. Böylece, Sadri Maksudi'nin hayatında siyasi ve milli mücadele, yani aksiyon devresi kapanmış olur. içinde bir şeyin yıkıldığını hisseden Sadri Maksudi de, kendisini kütüphane tiryakiliğine kaptırır. Artık hayatı­ nın ilmi devresi başlamıştır. iki sene Berlin'de ve iki sene Paris'te olmak üze­ re, Sadri Maksudi, memuriyete gider gibi, kütüphaneye gider gelir, Türk'ün geçmişini. bütün safhalariyle, bü­ tün cepheleriyle inceler; sadece öğrenmek için değil, öğretmek için. Çünkü her fırsatta müşahade etmiştir ki, Batılılar Türklüğe ait her şeyden habersizdir. Üniver­ site profesörlerinden bile, halis Türk kavimleri olan Avarların, Peçeneklerin, Kumanların Germen soyun­ dan olduklarına bahse girrneğe hazır olanlar vardır. Çünkü Batılı aydın, Yunan tarihine ait her şeyden, Pe­ rikles'in köpeğinin hususiyatierine varıncaya kadar, haberdarken, bir Uluğ Bey'i, bir Farabi'yi yetiştiren, bir Selimiye'nin, bir Taç-Mahal'in meydana gelmesinde amil olan büyük Türk milletine ait gerçekler, Batıda, kültür bilgileri sınırları içine alınmamıştır. Bu sebeple Sadri Maksudi, Türklüğe ait bilgisini genişletirken, bir yandan da Paris'te, bir Yüksek Okulda, Türk tarihini okutabiirnek için sağda solda teşebbüsler yapmakta­ dır. Babam Sadri Maksudi için 1919 - 1923 arasındaki yıllar, siyasi gayretlerinin iflasını, milli emellerinin yı­ kılmasını takip eden yıllar olmasına rağmen, "mesut yıllar" olmuştur. Bir kere, bu devre zarfında bütün Av12


rupa kamuoyu icin olduğu gibi, Sadri Maksudi icin de, Bolşevik rejiminin yıkılması bir gün meselesi sayılıyor­ du. Bu bekleyiş sırasında, sevdiği bir işle meşgul ol­ makta, Türklük hakkında yaptığı ilmi araştırmalardan derin zevk duymakta idi. Sonra, Rusya'dan kacarken, beraberinde götüremediği ailesine, üç senelik bir ayrı­ lıktan sonra kavuşmuş bulunuyordu. Ve nihayet ve bilhassa, adeta nefesini tutarak gazetelerde takip et­ tiği Türk - Yunan harbinin ve Mustafa Kemal harekatı­ nın, sonsuz milli ümitler uyandırarak, müsbet yolda gelişmesi, Sadri Maksudi'nin kalbini sevinele dolduru­ yordu. Üstelik 1923'ün ilkbaharında, şiddetli istek ve sabırsızlıkla beklediği haberi alıyordu: Sorbon'a bağlı bir Enstitüde "Türk Kavimleri Tarihi" adlı bir dersi, Profesör ünvaniyle, sonbaharda okutmağa başlayabi­ lecekti. Aralık ayının başında başladığı bu derslere, Fran­ sızlardan başka, Paris'te bulunan Türklerden de devam edenler olmuştur. Bazıları duydukları milli gururu çe­ şitli gazete ve dergilerde yayınladıkları yazılarda ifade etmişlerdir. Rahmetli gazeteci ve milletvekillerinden Alaettin Cemil Topçubaşı'nın ilk dersi dinledikten son­ ra, hemen Paris'ten gönderdiği ve Vakit gazetesinin 16 Aralık 1923 tarilhi sayısında çıkan makalesinden bura­ ya iki cümle alabiliriz. "ilk defa olarak bir Müslüman ve bir Türk, Sor­ ben'da bir kürsü işgal etmek şerefini kazanmış olu­ yor. . . Sadri Beyin büyük bir minnet hissi ve dikkatle dinlediğimiz ilk dersi 4 Aralık 1923, Salı günü, Sorben'­ da verilmiştir. Üniversite namına Sorbon Profesörlerin­ den Mösyö Haumant, Sadri Beyi, salonun üçte ikisini dolduran dinleyicilere takdim etti. .. "

13


. . . O sıralarda Sadri Maksudi'nin içi içine sağmı­ yordu. Bir kaç hafta önce, Ankara'da, Cumuhuriyet ilan edilmişti. Böylece, dünya yüzünde yeni bir Türk Devleti doğmuş bulunuyordu. Artık Sadri Maksudi, ye­ ni Türkiye'yi görmek arzusu ile yanıp tutuşur ve 1923 1924ders yılını takip eden yaz tatilinde Türklüğün yeni merkezine doğru hareket eder. Türkiye'nin, bağımsızlığını kurtararak yeni kuvvet­ lerle, yeni temeller üzerine kurulmuş bulunması olayı karşısında, hislerini ve sevincini ifade etmek ihtiyacını duyan Türk Kavimleri Tarihi Profesörü, o sıralarda en parlak devrini yaşamakta olan Türk Ocaklarının istan­ bul ve Ankara'da kendisi için tertipiediği konferans­ larda bilhassa Türk'ün meziyetlerini ve zaaflarını tah­ lil eder, geçmişten çıkarılacak netice ve dersleri bir bir sayar ve bu arada, 14 Kasım 1924günü Ankara'da verdiği konferansta, kehanet kabilinden şu sözleri söy­ ler: "Türkler daima idari bakımdan kuvvetli ve sağlam devletler kurmuşlardır. Fakat bu devletleri idare eden­ ler, ekonomi ve kültür sahalarına gereken kıymet ve ehemmiyeti vermemişlerdir ... "

Bu konferanslar büyük ilgi görür ve basında akis bulur. Milletçe kendisine Gazi ünvanı verilen Mustafa Kemal, Sadri Maksudi'yi kabul eder ve büyük iltifat gösterir. Sadri Maksudi Paris'e dönüp 1924- 1925 ders yılı öğretimine başladığı sırada, kendisine Atatürk'ün da­ veti gelir. Sadri Maksudi, açılması kararlaştırılan Hukuk Mektebinde, Türklerin Hukuku dersini akut­ mak üzere, Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey vasıta­ siyle Türkiye'ye davet edilmektedir. Sadri Maksudi, bu daveti alınca hem sevinir, hem bir nevi şaşkınlık için1'4


de kalır. Paris'te, Sorbon'da, Türklüğü Batı alemine ta­ nıtmakla mühim bir milli hizmet ifa ettiğine kaanidir. Geçimi temin edilmiştir. Fikri bakımdan kendisini ta­ mamen tatmin eden dostlara, entellektüel bir çevreye sahiptir. Sonra, 1924 Ankara'sı, hayat şartları bakımın­ dan, Paris'ten epeyce farklıdır. . Bir iki hafta süren tereddütten sonra: "Beni orada da tarihi hizmetler bekliyor" diyerek Maarif Vekiline müsbet cevabını bildirir. Fakat Ankara'ya geldiğinde görür ki, bir takım ak­ silikler yüzünden, Hukuk Mektebinin binası tamamlan­ mamış olduğu gibi, henüz kadrosu da katileşmemiştir. Böylece Sorbon Profesörüne, sonradan ''Talim ve Ter­ biye Heyeti" adını alacak olan "Telif ve Tercüme En­ cümeni"nde, geçici olarak, üyelik verilir. Ankara'nın ilk Yüksek Okulu ve daha sonraki Üni­ versitesinin nüvesi olan Hukuk Mektebi 1925 sonunda törenle açıldığı zaman ise, Sadri Maksudi, dünyanın hiç bir üniversitesinde okutulmamış olan yeni bir ilmin "Türk Hukuku Tarihi"nin kurucusu olarak öğretima başlar. Bir yandan bu ilmi yaratmakla meşgul iken, bir yandan da, Paris'ten Türkiye'ye gelirken kendi kendi­ ne tayin ettiği iki gayeyi asla unutmaz: Bunlardan biri Türk'ün geçmişini inceleyecek ve inceleme neticeleri­ ni yabancı dillerde dünyaya tanıtacak bir Tarih Akade­ misinin kurulması, diğeri de türkçayi sadeleştirecek ve yabancı kelimelerden temizleyecek bir Dil Akademi­ sinin meydana getirilmesidir. Yani, Sadri Maksudi, 50 yıl sonra alacakları istikametten habersiz, bugünkü Dil Kurumu ile Tarih Kurumunun temellerini atmağa ça­ lışmaktadır. Her iki fikrinin propagandasını, her fırsat15


ta yazı ve sözle yapar. Derken, 1928 de, kendisi icin sürpriz teşkil eden harf inkılabı ile karşılaşır. Fakat çok geçmeden, bunun da gayesine hizmet edebilece­ ğini, Latin harflerini Türkçeye tatbik ile görevlendiri­ len Dil Encümeninin fonksiyonu bittikten sonra, geniş­ letilerek Dil Akademisi haline getirilmesinin mümkün olacağını düşünür. Türk Ocaklarının 1930 yılı Kurultayında Sadri Maksudi'nin teklifi üzerine, Türk Ocaklarına bağlı bir Tarih Encümeni kurulur. Türk Ocaklarının dağılması sırasında ise, bu Encümen, Tarih Kurumu adı ile, ayrı bir mevcudiyet kazanır. Bu arada Şebinkarahisar mebusu seçilen ve sık sık Atatürk'ün sofrasına davet edilerek, diğer bir çok değerli zat arasında, kültür işleri konusunda bir nevi müşavir sıfatını alan Sadri Maksudi, Dil Akademisi­ nin kurulması fikrinin tohumlarını, fırsat düştükce ek­ mektedir. 1930 yılında, senelerden beri çeşitli gazete­ lerde, dilin türkçeleştirilmesi lehinde yayınladığı ma­ kaleleri toplayarak "Türk Dili icin" adı ile, kitap halin­ de yayınlar. Bugün Atatürk'ün Dil prablemiyle ilgili fikirleri söz konusu oldukça, kaynağı söylenmeksizin, bir sancak, gibi dalgalandırılan şu meşhur cümle Atatürk tara­ fından, Sadri Maksudi'nin Kitabına önsöz olmak üzere, hususi surette kaleme alınmıştır. " ... JJlkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kur­ ta·rmalıdır."

16


Atatürk'ün Sadri Maksudi'yi çok sık davet edişi. kendisine gösterdiği devamlı iltifat, Darülfünün, Üni­ versite adını almadan önce de, bütün diğer hocalara Müderris derken, Sadri Maksudi'ye Profesör diye hi­ tap edişi, onun Sorbon'da Profesörlük ettiğini bilme­ yenlere bunu daima hatırlatması, pek tabii olarak, et­ rafta kıskançlık uyandırmış ve bir çekemeyenler gru­ bunun teşekkülüne sebep olmuştu. 1938 yılında, bir akşam, Atatürk'ün sofrasında bu­ lunan bu düşmanlardan bir kısmı, Sadri Maksudi'nin istanbul'da bulunmasından istifade ederek, onu, "Mecliste Zatı Devletlerinin dil politikası aleyhinde ko­ nuştu"ız şeklinde jurnal ederler. Sadri Maksudi'ye ola nsevgisi nisbetinde, buna müteessir olan Atatürk: "Yok mu içinizde buna cevap verecek?" deyince, radyoda sabahın ikisine kadar Sadri Maksudi aleyhin­ de konuşulur. "Denizbank hadisesi" denilen olay işte budur. iki gün sonra babam Sadri Maksudi'yi ziyaret eden Cumhurbaşkanlığı Baş Yaveri Celal Bey, olup bitenlerden dolayı Atatürk'ün derin teessürünü bildi­ rirken, ona bu hatayı işleteniere kızgın olduğunu da ilave etmiştir. Belki Sadri Maksudi'ye karşı yaptığı haksızlıktan dolayı duyduğu üzgünlük neticesi, belki tesadüf eseri olmak üzere, jurnal gecesinden sonra, artık geniş çap­ ta sofra toplantılarına son verilmiştir. Esasen o sıra­ da Büyük Atatürk'ü alıp götürecek olan hastalık da iyice ilerlemişti. Atatürk'e karşı katiyen kırgınlık duymayan ve ve­ fatını radyodan duyduğu zaman hüngür hüngür ağla17


yan Sadri Maksudi, "Artık Türklük için bir devir ka­ pandı" diyerek, o tarihten sonra, vazifesini istanbul Üniversitesine naklettirme çarelerini aramağa başlar. ikinci Dünya Harbi sırasında Alman-Rus mücade­ lesini büyük heyecanla takip eden yaşlı alim, netice­ den ve Kırım Türklerinin Sibirya'ya sürülmesinden son derece müteessir olur. 1946'da Demokrat Parti'nin kurulmasından, menı­ leketin geleceği için yeni ümitlere kapılarak ve kendisinde, yeni bir enerji bularak, o sırada en çok okunan akşam gazetesi olan Son Saat'da her hafta, Demokrasi, çok partililik, vatandaş hakları gibi konula­ ra dair, umumi efkar üzerinde derin etki yapan yazılar yayınlamağa başlar. 1950 seçimlerinde, Ankara millet­ vekili seçilen Ordinaryüs Profesör Sadri Maksudi'nin, ekserisi talebesi olan bir kısım milletvekilleri arasında Cumhurbaşkanlığına getirilmesi temayülü belirir ve bazı gazeteler manşetlerinde Celal Bayar ile Ali Fuat Gebesoy'un yanında, onun da ismine yer verirler. Neticeyi bilen ve bu neticeyi doğru bulan Sadri Maksudi, memleketteki en mühüm görev için adının hatırlanışını bile, Anadolu Türklüğünün kendisine bir manevi mükatatı saymıştır. Avrupa Konseyi kurulduktan sonra, Heyet Başka­ nı veya üyesi sıfatıyle katıldığı Avrupa Konseyi veya Parlamentolararası Birliği toplantılarında, yaşlı milli­ yetçi, daima, hayatının büyük aşkına, milliyet duygusu­ na sadık kalmış, Siyasi Avrupa Birliğinin veya Federas­ yonunun gerçekleşmesi halinde, Devletlerin milli hü­ kümranlıklarından feragat etmelerinin doğru olmaya­ cağı görüşünü, herkesten önce ileri sürmüştür. Son18


radan Fransızların benimsediği bu görüş, tarihe "De Gaulle Doktrini" adı ile geçmiştir. 1953'den sonra, yetmişini geçkin bulunan Sadri Maksudi, Meclis, Parti ve Hükumet içinde cereyan eden ince politik oyunları kendisi için yorucu bularak, 1954 seçimlerinde adaylığını koymamıştır. Sıhhatinin gittikçe bozulması sebebiyle, 1955'de, uzun zamandan beri yazmayı tasarladığı, fakat ders ki­ taplarını bastırmak yüzünden, yazmağa fırsat bulama­ dığı '' Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları"nı, bir nevi telaş içinde, çok acele yazarak, çok acele bastırır. Hayata gözlerini kapamadan evvel Hatıralarını da yazmak arzusunda idiyse de, bunun ancak 11 sahife­ sini yazabilmiştir. "Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları" bir vasiyetname mahiyetindedir. ırkçılığa yakın bir milli hisse sahip olan Sadri Maksudi'nin bu eserinde, aynı zamanda kendi kendini frenleme gayreti sezilir ve mil­ liyetçilik düşmaniarına karşı, hissi ve edebi değil, ilmi silahlarla bir savaş verildiği görülür. Eser iki şeyi kati­ vetle isbat etmiştir: 1) Milli hissin, milliyetçiliğin bir romantik duygu, bir boş hayal, bir sübjektif halet olmayıp insanlığın or­ ganik bünyesi içinde hayati ve sosyolojik fonksiyonu olan, objektif bir amil olduğunu, 2) Milli his ve milli şuurun, milletierin yükselme­ sinde birinci derecede rol oynadığı gibi, insanlığın da ilerlemesine hizmet ettiğini. Bugünkü nesil içinde bu hakikatleri benimseyen gençlerin sayısı ne kadar çok artarsa, hayatını milliyet duygusuna vakfetmiş büyük milliyetçi Sadri Maksudi'­ nin ruhu, şüphesiz o nisbette şad olacaktır. 19


SADRi MAKSUDi ARSAL'IN AZiZ RUHUNA

. ..

1

Türk ülküsünün aslını her Türke o sundu. Dallar müteadditse de, tek kök ulusundu. Milli şuura sahip olan kitleler ölmez, Dört bir yana savrulsa da, toprak onu bölmez. Her kıt'ada bir dil konuşur, bilse de bin dil, Zindanlara düşmekle kararmaz ki o kandil. MAKSUDU kimin hak ise, şerhetmeli SADRI Ay AR SALamaz bir geceye, yok ise kadri.

Uluğ Kızılkeçili

(1) Bu şiir felsefi şiirleriyle tanınmış şair Uluğ Kızılkecili tara­ fından, hususi surette, Sadri Maksudi Arsal'ın ölümünün yir­ minci yıldönümü münasebetiyle yazılmıştır.

20


Ord. Prof. SADRi MAKSUDi ARSAL

BiBLiYOGRAFVASI

Hazırlayan: Müjgan Cunbur



E S ERLERi Hukuk felsefesi

(tarihi). (Ahlak, hukuk ve devletin mahiyet, men­

şe ve gayelerine dair" mühim felsefi doktrin ile ilmi nazari­ yelerin hülasa ve tahlili) . 1946 "Hukuk Fakültesi Talebe Cemiyeti Yayınları" Not:

Bu eser görülememi§tir.

Hukuk tarihi. [Yayımlayan]: A[nkara] H [ ukuk ] F [ akültesi ] . An­

kara t.y. 180 s. 8° "Ankara Hukuk Fakültesi Talebe Not: 1" Not:

Metin teksirdir.

Hukuk tarihi dersleri. 1. c. [Yayımlayan]: Ankara Hukuk Fakülte­

si. Ankara 1927 Kader Matbaası. 415 S. ao Hukuk tarihi dersleri. Ankara 1941 Ulusoğlu Basımevi. 582+XVII

s. 8° "Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Neşriyatından" Hukukun umumi esasları, Hukukun pozitif felsefesi. l.c. Ankara

1937 Recep Ulusoğlu Basımevi. 224 S. so "Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Neşriyatı, Seri: 2, Sayı: 14" ilmu'l-arz. Kazan t.y. 30 S. so ingiltereye seyahat. (1909 ncı yılda) . Kazan 1914, 146 S. so Not:

"İngilterey'e seyahat"

hatırala.rını

anlatan

bu

.e ser görü�ememiştir.

iskitler - Sakalar, Asya Hunları, Yüeciler, Garbi Hunlar. Ankara [1933] BaşvakaJet Müdevvenat Basımevi. 61 S. 4° "Türk Tarihinin Ana Hatları Eserinin Müsveddeleri. No. 5" Maişet (Roman) . Kazan 1900. 7S S. so Not:

Bu eserin ikinci basımı 1914'de yapılmıştır.

23


Milliyet duygusunun sosyolojik esasları. Milliyet duygusunun sos­

yolojik, psikolojik ve tarihi temelleri üzerinde araştırmalar. istanbul 1955 Üniversite Basımevi. 224+4 S. ao Not: 3. bs. 1975 de Ötüken Yayınevi tarafından yapıl­ mı§tır.

Ortaasya Türk Devletleri. (Sakalar, Hunlar, Vüeciler, Usunlar, Ak­

hunlar). Ankara 1934 Başvekalet Matbaası. 50 S. ao "Türk Tarihinin Ana Hatları Eserinin

Müsveddeleri. Seri:

ll, No. 19" Türk dili icin. (Geçmişteki, bugünkü, gelecekteki yazı dilimiz üze­

rinde düşünceler) . istanbul 1930 Harnit Basımevi. 517 S. ao 2 planş. "Türk Ocakları ilim ve Sanat Heyeti Neşriyatından,

Milli

Seri: Sayı: 1" Not:

Planşlardan biri Atatürk'ün

elyazısiyl-e bu kitap

için yazdığı bir yazı, diğeri bu yazının matbaa harfleriy­ l'e basılmış örneğidir.

Türk hukuku tarihi. y, y. t. y. 32 S. ao Not:

Eski harflerledir. Atatürk'ün

Özel Kütüphane­

�inde ve imzalıdır.

Türk hukuku tarihi. y.y. t.y 32+32 S. ao Not:

Eski harflerledir. Atatürk'ün

özel Kütüphane­

sinde ve imzalıdır.

Türk tarihi ve hukuk (Türk tarihinin ana hatları - Tarihi Türk dev­

letlerinin kuruluş ve hukuki müesseseleri - Türk kavimle­ rinin hukuki örf ve adetleri, türe ve yasaları - Türk huku­ kunun dayandığı ahlaki ve hukuki telakki ve esaslar) . 1.C. islamiyelten evvelki devir. istanbul

1947

Matbaası. 416 S. ao "istanbul Üniversitesi Yayınları No: 336" "Hukuk Fakültesi"

24

ismail

Akgün


Umumi hukuk tarihi. Eski Hind, iran, Atina ve Isparta'nın hukuki müesseseleri. Roma'nın siyasi ve hukuki teşkilatı, ictimai ve iktisadi bünyesi. Ankara

1941

Ankara

Üniversitesi.

582+17 s. 8' "Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Neşriyatından - Se­ ri: 2, No. 22" Umumi hukuk tarihi. {Eski Hind, iran, Atina ve Isparta'nın huku­ ki müesseseleri, Roma'nın siyasi ve iktisadi bünyesi). 2. bs. istanbul 1944 ismail Akgün Matbaası. X1+111+541 S. 8° "istanbul Üniversitesi Yayınlarından No. 242" Umumi hukuk tarihi. Eski Hint, iran, Atina ve Isparta'nın hukuki müesseseleri. Roma'nın siyasi ve hukuki teşkilatı. ictimai ve iktisadi bünyesi. 3. bs. istanbul 1948 istanbul Matbaacı­ lık T.A.Ş. Matbaası. 532 S. so "istanbul Üniversitesi Yayınlarından No.: 380" "Hukuk Fakültesi No: 86"

25


BA Z I L A RI

M A K A LELER i N DEN

Beşeriyel tarihinde devlet ve hukuk mefhumu ve müesseselerinin

inkişafında Türk ırkının rolü. ikinci Türk Tarih Kongresi. Kongre çalışmaları, Kongreye sunulan tebliğler. istanbul 1943 Kenan Matbaası. 1062-1093. S. so Bir Rus parti kongresinde Boğazları müdafaa. (2 Ağustos 1917

tarihli "Türk Vurdu"ndan naklen). Türk Kültürü, Yıl: V, Sa­ yı: 53, Mart 1967, 328. S. Cinliler ve Mogolların, Huvey-Hu ve Uygurlar ile Orhun Türk ki­

tabelerindeki Oğuzların ayniyeti. Türk Vurdu, Cild: 2, No. 7, Nisan 1341. 27-37. S. Not: "Journal Asiatique" de neşr'edilen makalenin ter­ cümesi,

Ciniiierin Huvey-Hu dedikleri halkın Orhun

kitabalerindaki To­

kuz-Oğuzların ayni olduğuna dair izahat (Köprüiü-zade Mehmed Fuad Beyin tenkitlerine cevap). Türk Vurdu, Cild: 13, No. 14, Teşrin-i sani 1925, 218-231. S. Eski Türklerdeki soy-oymak teşkilatının

istinat ettiği

esaslarla

Kadim Yunanlıların genos-fratria teşkilatında Kadim Ro­ malıların gens-curia teşkilatında hakim olan esasların ay­ niyetine dair. Türk Tarih Kongresi, Ankara 1952. 109-124. S. Farabi'nin hukuk felsefesi. (istanbul Hukuk Fakültesi Mecmuası

Cilt: 10, Sayı: 3-4'den ayrı basım). istanbul 1945 Kenan Mat­ baası. 620-634 s. 8° "istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Neşriyatından" Faydalı bir kitabın yayınlanması dolayısiyle yapılan ilmi toplantı:

Sadri Maksudi Arsal "Milliyet duygusunun sosyolojik esasları" hakkında izahat verdi. Vakit. 17 Haziran 1955, 1. 2.

26

s.


Hukuk ilmi ve sosyoloji. Ankara Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt:

1, Sayı: 1, 1943. ingiliz amme hukukunun inkişafı safhaları.

1. C. Giriş. (Hukuk Fakültesi Mecmuası Cil!: 6, Sayı: 1'den ayrı basım). istan­ bul 1940 Kenan Basımevi ve Klişe Fabrikası. 22 S. go

Kutadgu Bilig. (istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası­

nın 1947 yılı C: 13, Sayı: 2'den ayrı basım). istanbul 1947 ismail Akgün Matbaası. 657-6S3 S. so Not:

Makalenin sonunda "devamı var"

kayd� bulun­

maktadır.

Usanların inkişaf ve tekamülünde akademilerin rolü. Türk Vurdu,

Cilt: 2, No. 12, Eylül 1341, 525-538. S. Medeni milletlerde dil ıslahı tarihine umumi bir b::ıkış. Dil Dava­ mız, 123-126. S. Milliyet duygusu. Türk Vurdu, Sayı: 249, Ekim 1955. 298-305. S. "Milliyet

duygusunun sosyolojik esasları" adlı kitap hakkında

notlar. Dünya ve Türkiye, Cil!: 6, Sayı: 65, 30 Temmuz 1955. 12, 19. s. Son ders öğütleri. Türk Kültürü, Yıl: V, Sayı: 53, Mart 1967, 334-

337. s. Milliyet esası ve milli devletler federasyonu. Türk Vurdu, Sayı:

254, Mart 1956, 709-715. S. Şimal Türkleri ve istanbul. (Sadreddin Efendi Maksudi'nin Ka<ie·

ler Kongresinde söylediği nutuk). Türk Vurdu. Cil!: 12, Sa­ yı: 111139, 19 Temmuz 1333, 189-190. S. Tarihin amilleri. Birinci Türk Tarih KongrP-si.

Kor.feranslar. r.•ü­

zakere zabıtları. Ankara 1932 Devlet Matbaası. 339-364 S. so Teokratik devlet ve laik devlet. (Tanzimat ı. C. derı ayrı basırrı).

istanbul 1940 Maarif Matbaası. 37 S. so Türk birliği. Türk Vurdu, Cil!: 2, No. 11, Ağustos 1341, 396-408. S. Türk dili icin. Türkçe, Say ı : 4, Nisan 1960 4-5. S. Türk tarihinin telkinatı. Türk Vurdu, Cild: 1, No. 4, r<anun-ı sani

1341, 282-296. S.; No. 5, Şubat 1341. 377-388. S.

27


HAK KIN D A YA ZlLMlŞ MAK ALELERiNDEN BiR KlSMI A.C.T.: Sadri Maksudi Arsal'ın birinci ölüm yıldönümü. "Serbest Sütun". Cumhuriyet, 20 Şubat 1958. 2. S. ALAAHiN Cemil: Sadri Maksudi Sorbon'da. (16 Aralık 1923 ta­ rihli "Vakit" gazetesinden naklen). Türk Kültürü, Yıl: V, Sayı: 53, Mart 1967, 329-331. S. AYDA, Adile: Babam Sadri Maksudi

"Kaybettiğimiz Kıymetler",

Cumhuriyet, 1 Mart 1957, 32. Yıl, Sayı: 11.709, 2. S. AYDA, Adile: Babam Sadri Maksudi. Yeni Yayınlar, Cilt: ll, Sayı:89, Ağustos-Eylül 1957. 249-250. S. Not:

Ayni makale 266 sayılı "Türk

Yurdu"nda da

vardır.

AYDA, Adile: Sadri Maksudi'nin Türk Tarih Kurumunun kurulu­ şundaki rolü. Türk Kültürü, Yıl: V, Sayı:

53, Mart 1967.

321-325. s.

AYDA, Reşid Mazhar (Nakleden): Sadri Maksudi'ye dair üç fıkra. Türk Kültürü, Yıl: V, Sayı: 53, Mart 1967. 338-339. S. CAFEROGLU, Prof. Dr. Ahmet: Sadri Maksudi Arsal'ın aziz hatı­ rasına. Türk Kültürü, Yıl: V, Sayı: 53, Mart 1967. 309-312. S. CAGLAR. Behcet Kemal: Eşsiz bir kitap, örnek bir hareket. "Bi­ raz da Edebiyat". 20 inci Asır (istanbul). 7 Temmuz 1955, 22. S. Not:

Sayfanın ortasında ((Profesörün takdim nutkun­

dan iki parça" vardır.

DARAGO, Reşat Nuri: Prof. Sadri Maksudi Arsai-Milliyetcilik. ("Milliyet duygusunun sosyolojik esasları" adlı eser hak­ kında). Yeni istanbul, Yıl: 6, Sayı: 2084, 8 Eylül 1955, 5. S.

28


DARAGO, Reşat Nuri: Prof. Sadri Maksudi Arsal Milliyetçilik. ("Milliyet duygusunun sosyolojik esasları" adlı eser hak­ kında). Türk Vurdu, Sayı: 249, Ekim 1955, 309-311. S. ERER, Tekin: Sadri Maksudi Arsal. "Günün Akisleri", Son Hava­ dis, 20 Şubat 1972, 3. S. ESEMENLi. Av. Bilgay: Profesör Sadri Maksudi Arsal'ın "Türk Ta­ rihi Telkinatı" adlı bir konferansı üzerine. Türk Kültürü, Yıl: V, Sayı: 53, Mart 1967. 340-343. S. FINDIKOGLU, Prof. Dr. Z. Fahri: Prof. Sadri Maksudi'nin son eseri. ("Milliyet duygusunun sosyolojik esasları" adlı eser hakkında). Türk Vurdu, Sayı: 251, Aralık 1955. 408-411. S. GÖKBiLGiN, Prof. Tayyib: Sadri Maksudi Arsal - Ölümünün dör­ düncü yıldönümü münasebetiyle-. Vatan (istanbul). 24 Şu­ bat 1961. 2. S. GÖKBiLGjN, Prof. Dr. Tayyip: Sadri Maksudi'nin Türk tarihi ve Türk soyu hakkındaki görüşleri. Türk Vurdu, 60. Yıl. Cild: 7, No. 4, Nisan/Mayıs 1970, 23-27. S. iNALCIK, Prof. Dr. Halil: Sadri Maksudi Arsal (1880-1958) Ölümü­ nün beşinci yılı dolayısiyle. Türk Kültürü, Sayı: 5, Mart 1963, 49-52. s. KABAKLI, Ahmet: Anılmaya değer bir insan", "Gün ışığında". Tercüman (istanbul). 20 Şubat 1972, 2. S. KAFLI, Kadircan: Sadri Maksudi Arsal!.. "Merhaba".

Tercüman

(istanbul). 20 Şubat 1967. 3. S. KOPRAMAN, Kazım Yaşar: Sadri Maksudi

Arsal.

Türk Vurdu,

Cilt: 7, Sayı: 4, Nisan/Mayıs 1970. 28-32, 63. S. KOŞAV, Dr. Harnit Zübeyr: Sadri Maksudi Arsal'ın hizmetleri ve millet anlayışı. Türk Kültürü, Yıl: V, Sayı: 53, Mart 1967. 313-320. s. LOKMAN, Kemal: Ölümünün 6. Yılı dolayısıyla Sadri Maksudi Ar­ sal'ın $orbon Üniversitesi'ndeki son. dersi. Türk Vurdu. Yıl: 52, Cilt: 3, Sayı 11-12, Kasım 1964, 10-11. S.

29


MERCANUGiL, Muharrem Doğdu: Sadri Maksudi'nin hayatı. Ye­ ni Yayınlar, Cilt: ll, Sayı: 8-9, Ağustos-Eylül 1957. 246-248. S. MUSAGiL, Av. Münir: Hocam Sadri Maksudi. Türk Kültürü, Yıl: V, Sayı: 53, Mart 1967. 332-333. S. NiZAMi, Cevat: Prof. Sadri Maksudi Arsai-Milliyet duygusunun sosyolojik esasları. Türk Vurdu, Sayı: 249, Ekim 1955, 306308. S. ORHON, Orhan Seyfi: Sadri Maksudi! "Bir bakıma". Zafer, 22

Şu­

bat 1957. 2. S. ÖNDER. Ali Rıza: Sadri Maksudi Arsal. Türk Düşüncesi, Cilt: 7, Sayı: 7, 15 Haziran 1957, 52-56. S. ÖZÇELiK. Dr. Selçuk: Mezarlıkta söylenen nutuk. Türk Vurdu, Sa­ yı: 266, Mart 1957, 712. S. ÖZÇELiK, Doç. Dr. A. Selçuk: Rahmetli Hocam Sadri Maksudi Arsalı anarken. Toprak, Cilt: 4, Sayı: 41, 1 Nisan 1958. 5. S. ÖZÇELiK, Prof. Dr. A. Selçuk: Sadri Maksudi Arsal. Türk Kültürü, Yıl: V, Sayı: 53, Mart 1967. 306-308. S. ÖZÇELiK, Prof. Dr. A. Selçuk: Sadri Maksudi Hoca.

Babıali'de

Sabah, 23 Temmuz 1967. 2. S. POROY, Prof. Dr. Reha: Ord. Prof. Sadri Maksudi

Arsal. Türk

Kültürü, Sadri Maksudi Sayısı, Yıl: V, Sayı: 53, Mart 1967. 299-300. s. Prof. Sadri Maksudi'nin basılmış eserleri. Türk Kültürü, Yıl: V, Sa­ yı: 53, Mart 1967, 344-345. S. Not:

3.q6. S. da son yıllarınıa ait bir fotoğraf vardır.

Sadri Maksudi Arsal'ın eserleri. Yeni Yayınlar. Cilt: ll, Sayı: 251, Ağustos-Eylül 1957. 251.S. Not:

Aynı liste 1266 sayılı "Türk Yurdu"nda da basıT­

mıştır.

SAFA, Peyami: Milliyetçilik üzerine bir eser, "Objektif". Milliyet. 17 Haziran 1955, 1. S.

30


TAYMAS, Abdullah Battal: Sadri Maksudi Arsal - Fikir hayatı ve eserleri. Dergi (Münih). Sayı: 9, 3. Yıl, 1957. 36-47. S. TiMURTAŞ, Ayhan: Hocam Sadri Maksudi Arsal, "Günün Yazısı", Yeni istanbul, 4 Mart 1963. 2. S. TiREGUL, Dr. ismail Ziya: Ölümünün

10.

Yıldönümünde Prof.

Sadri Maksudi Arsal. Son Havadis, 20 Şubat 1967. 2. S. TURANLI: Sadri Maksudi'nin siyasi hayatından bir safha. Türk Kültürü, Yıl: V, Sayı: 53, Mart 1967. 326-327. S. Not:

29 Aralık 1917· tarihli "Tercüman"

(Kırım) ga­

zetesinde "Sosyalizm ve Milliyet" başlığı altında çıkan yazıdan aıınmı§tır,

UMUR, Prof. Dr. Ziya: Sadri Maksudi Arsal'ı anarken. Türk Kül­ türü, Yıl: V, Sayı: 53, Mart 1967. 301-305. S. US, Asım: Kıymetli bir eser. Vakit, 18 Haziran 1955. 1, 2. S. ÜLKÜSAL, Müstecib: Prof. Sadri Maksudi

ARSAL Milliyet duy­

gusunun sosyolojik esasları. Dergi (Münih), 2. Yıl. Sayı: 6, 1956, 109-117. s. VAUX, Carra de: Les penseurs de l'lslam. Cilt: V, 404-408. S. YAYLA. Hamza: Arsal, Sadri Maksudi. "Nedir Kimdir?"

Orkun,

Ağustos 1963.

31


H AKKIND AK i HA BERLE R DEN ÖR NEK L E R Milliyet duygusu, Not:

"

Kitaplar arasında". Vatan, 31 Ağustos 1955.

Alt başlık, "Profesör Sadri Maksudi Arsal, Mil­

liy'etçilik" mevzuunda bir eser ya.yınladı" dır,

Ord. Prof. Arsal bugün anılacak. UlUs, 12 Mart 1959. Ord. Prof. Sadri Maksudi dün vefat etti, (haber) Cumhuriyet, 21 Şubat 1957, 1, 5. E. Ord. Prof. Sadri Maksudi toprağa verildi. Cumhuriyet, 23 Şubat 1957, 1, 5. s. Not:

Genaze töreninden bir fotoğraf vardır,

Ölüm (ilanı). Cumhuriyet, 22 Şubat 1957.

Prof. Arsal defnedildi. Milliyet, 23 Şubat 1957, 1. S. Not:

Oena�e töreninden 1 fotoğraf vardır.

Prof. Sadri Maksudi Arsal vefat etti. Merhumun cenazesi yarın kaldırılacak. Vakit, 21 Şubat 1957, 1, 2. S. Prof. Sadri Maksudi Arsal'ın hazırladığı eser. Milliyet, 17 Haziran 1955.

Prof. Sadri Maksudi dün anıldı. Yeni istanbul, 21 Şubat 1964. Sadri Maksudi de öidü. Varlık (istanbul). 15 Mart 1957. Sadri Maksudi toprağa verildi (haber). istanbul Haber. 23 Şubat 1957.

Sadri Maksudi'nin ölüm yıldönümü. Cumhurıyet, 21 Şubat 1962, 1. S.

32



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.