Ömer Seyfettin - Turan Devleti

Page 1



•BiR MiLLETiN TABii HUDUTLAR! DA(;LAR VE IRMAKLAR DECiLDİR. ISTİNAD ETIIÖi MİLLi· YETiN LİSANI VE DİNi SINIRLARIDIR.• ÖMER SEYFEDDiN


-·�

TURAN DEVLETi

.. ,,. . ..

iN

.......

lbpllı : R. Çallı. Dizgi.'.fertip: AYYILDJZ Matba8SI

Baskı : ER·Tt1

Matbaası

Cilt : Kardeşler Kapak

SU

MilceWlbanesl.

Ba.skıaı : Hazan Ofset

YAYINLARI

Cağaloğlu,

IUayköşlril

Cad. No.

10/4 lslanbul

Td.: 2'17114 Bu kitabın Türld.ye'de ve dışarda yayın hakla SU YAYINLARl'na aıııır.

CopyriJtht 1

SU

Ocak 1980

Yayınlan - İstanbul


ÖMER SEYFEDDİN

TURAN DEVLET!

3. Baskı

SU YAYINLARI 1980


ôMER SEYFEDDIN'ln Türk edebiyatı tarihin­ de olduğu kadar, Türk fikir tarihinde de mUhim bir yeri vardır. Küçül< hiktlyeleri ile, Türk ede­ biyatının bu sahada en üstün basa.maklanne. çı­ kabilmiş olan merhum.

Türkçwuğ(in

sonraki çağının da sayılı isimleri

ıooa'den

arasında yer

almıştır.

ÔMER SEYFEDDIN'ln Türkçtiluk sahasında­ ki en mühim faaliyeti dil üzerindedir. O zaman­ lar bir viltlyetimiz olan SelMnlk'te çıkan ·GENÇ

KALEMLER· dergisinde, Fars dlllerinin manevi

Türk dilinin Arap ve boyunduruğundan kur­

tulması için açılan fikir savaşında ve bu savaşın zaferle sone. erişinde hizmeti bU.yQktıir. yük hizmeti.

·GENÇ

KALEMLER· 'ln

DiL> dtlvasının programındaki

Bu bü·

·SADE

esaslara uygun

hiktlyeleriyle yapmıştır.

ôMER SEYFEDDIN'ln

Türkçülüğe hizmeti

sadece dilin sadeleşmesi yolundaki ile değildir. Çağının bütün

çalışmalan

şuurlu milliyetçileri


gibi o de. ·BÜYÜK TÜRKLÜK• ülküsüne inanmış bir Türkçü idi. •OSMANLICILIK· fikrinin on şid­

delll ve en büyük düşmanı olması de. bu inancın

neUcesldlr. O, Türk milletinin ülküsünü.

Türk­

çıllütQD •BÜYÜK TÜRKLÜK· inancında. bulmuş­ tu. ·YARINKl TURAN DEVLET!·. işte bu ülkü­ nün ve bu davanın kalem

ürünlerinden birisi­

dir.

* Te.nzlme.t"ın imparatorluk

sınırları içindekı

TOrklerle MOslüme.n ve Hırlstiye.n öteki tebe.e.nın

hepsini bir •OSMANLI• milleti sayan düşüncesi lla yeryQzQndekl Müslılmenlann bir bütün oldu­ ğuna lne.ne.n !lslı!.mcılıkl fikri karşısında. Türk­

çülük, hayt.llerden uzak ve ileri bir millet anla­ yışını temsil ediyordu. Türkçülüğün bu ileri mil­

let enl ayışı, tarih ve dil anlayışları ile bir bütün­ dü. Bu bütU.nlük de. Türklüğün bir bütün olarak

kabul edilmesi neticesi idL Türk tarihinin, eski

deyimle, ·İSTiKLAL - l OSMAN!·

dığı, Tıirk mil le tinin yalnız luğu sınırlan içinde

sade ce

Türklye'de

ile başlama­

Osmanlı imparator

yaşamadığı, ve konuşulmadığı

Türkçenin

gerçekleri.

Türkçüleri; Türk milleti . Türk tarihi ve Türk dili meselelerinde ilim ve hakikat yoluna. götürmüş tü. ·OSMANLIClUK·

fikri taraftarları soy, dil,

t. ; ��1. 1-,ı�!cnck ·,·.b. gibi muhım milJıyet unsurla­ rını hiçe sayıp. sade bir

imparatorluğun tebaa­

larından meydana gelen topluluğu bir millet say­ mak is ter ; ·ISLAMCILIK·

düşüncesini

ileri sü­

renler din birliğini bel bağlanacak on büyük bağ olarak görürlerken; Türkçüleri

·TÜRK· gerçe­

ğine götüren, bu yolu seçmeleri olmuştur.

6


Türkçülere göre, bizim millet olarak adımız •Türk· tü. Türk; soy, dil, tarih, din. gelenek v.b. gibi bağlarla birbirlerine bağlı insanların mey­

dana gotırdikleri bir topluluktu. Bu topluluğun si­ yaseı bakımından dağınık veya parçalanmış ol­

ması, onların bir miJlct ve bir bütün sayılmama­

sını gcrcklinnezdi. Siyasetten dağınık ve parça­ lanmış olan insanlar günün birinde birleşebilir, yeniden tek bir devlet olabilirlerdi.

işte, bütün Türkçülerde bulunan bu fikri ve ·YARINKi TU­ RAN DEVLETi· nde, fikrin gerekçesiyle birlikte inancı, ôMER SEYFEDDiN de.

hülAsa ve müdafaa etmiştir.

* ği•

Bu küçük eserde. Türkçülüğün ·Türk birli­ düşüncesi savunulurken, ·Soy• fikrinin ka­

bul edilmediğini gösteren

satırlara da rastlan­

maktadır. Ancak 0 satırlan. Türkçülüğün millet anlayışmdak.J son unsurunun gibi anlamak doğru olmaz.

tamamen inktı.n

Çünkü bu eserinde.

·O HALDE Btz DE TÜRK DERKEN mK VE KAN Ci­ HETLERiNi DERiN DERiN ARAŞTlRMAMALI­ YJZ. BiR FERDiN TÜRK OLMAK iÇiN TÜRKÇE KONUŞMASI. MÜSLÜMAN OLMASI. TÜRK TER­ BiYE VE ÔRF'ÜNÜN iÇiNDE YAŞAMASI KAFi DIR.· diyen ÔMER SEYFEDDiN. başka eserler:,,. başka mllletlerden Omekler verdikten sonra,

de •Soy• gerçeğini de kesin olarak ifarto etmis­

tlr.

ÔMER SEYFEDDiN, şartın ·Türk•

•Türk olmak için tek

yaratılmak olduğuna inanıyordu.

Onun yaşadığı devirde, yukarki satırlannda kay-


ılulllAI ijoklldo Türkço konuştuğu, Müslüman ol­ dujlu, T!lrk Lorblyo ve örfünün

içinde yaşadığı

hııldu kondllerlnl Türk saymıyanlar çoktu. Esa­ een, ÔMER SEYFEDDIN'in ·Osmanlılık· fikrine

şiddetle hücum

etmesinin sebebi de buydu. Bu

fikrin gülünçlüğünü ortaya koymak için yazdığı

·ASHAB 1 KEHFIMIZ· ad l ı büyük hikayesinin önsözündeki; ·OSMANLI DEVLETiNiN MEMLE­ KF.TINDF. KAFKASY A'da AZERBEYCAN'da TÜRKISTAN'da, BUHARA'da, KAŞGAR'da, HA­ SILI NEREDE YAŞARSAK YAŞ!YALIM YiNE HALiS MUHLİS TÜRKTÜR.· sözleri de bu inancın ifadesinden başka bir şey değildir. Yine cOsman­ lıcılık• fikrinin gülünçlüğünü gösteren ·HüRRl­ YET BAYRAKLARJ. hikayesinde de, başka baş­ ka asıllardan gelen lnsanlann bir millet meyda­ na getirebilmelerinin imkansızlığını, ·BiR CiNS­

TEN OLMAYAN ŞEYLER CEMEDILEMEZ. ME­ SELA ON KESTANE, SEKiZ ARMUT, DOKUZ ELMA ... NASIL CEMEDECEKSINIZ· sözleriyle basit bir şekilde ifade etmişti. Fakat bilhassa ·Piç•

isimli hikayesinde, hikaye

kahramanın­

dan bahsederken kaleme aldığı şu satırlar, onun milliyette soya verdiği değeri kesin olarak gös­

·LAKIN ISTANBUL'da DOCAN, ANASI TÜRK, BABASI TÜRK OLAN, TÜRKÇE KONU­ ŞAN BiR AiLEDEN ÇIKAN, DAMARLARINDA: TÜRK KANI AKAN BiR AHMED NiHAD MiL­ LiYETiNi değiştiremez.

terir;

Bu itibarla •TURAN DEVLETi• nin, Türkçü­ lüğün bu inancını kabul etmez gibi gözüken sa­ ttrlannı hikAyecimizin bu husustaki kesin fikri olarak anlamamalıdır.

*


TURAN DEVLETi, ilk olarak 1330 C1914l yı­ lında lstanbul'da Kader Matbaası'nda basılmış 'i'e Türk Yurdu Kitaphanesi tarafından yayınlan­ mıştı. Buna göre, yeni harflerle yapılan bu basım. eserin yeni basımı olmaktadır. Merhumun unutulmuş gibi olan bu eserinin yeniden basılarak, bilhassa Türk gençleri tara­ fından okunabilmesinin sağlanması şüphesiz fay­ dalı bir harekettir.



MoskoCun Qlkeol viran olacak Tilrklye bQyQyQp

TIJRAN olacak. MİLLETLER BiRBiRLERiYLE NİÇiN HARBEDERLER?

Uzvi varlıklarda hayat nişAnesl nasıl büyU­ mek ve açılmak ise. içtimai

varlıklarda da ay­

niyle Oyledir. Yaşayan milletlerin

başlıca seci·

yesl nüfusça, medeniyetçe, ticaretçe, servetçe ve mefkürece büyümek ve genişlemektır. Büyümek ve genişlemek seciyesi çok ve kavi olan milletler, bu seciyesi az veyahut zayıf olan milletlerin üze­

rın(· çufütnı, '.tı r. mer.ı.lc·�ollcrini zaptederek içti­ mai varhklanna nihayet verirler... •İçtimalyat• ismi müsbet

usuller ve derin

tetkikler neticesi olarak daha taayyün otmediği zaman.1arda birçok a.limler. hatta filozoflar mil­ letlerin içtimai ruhiyetlerini sezemiyorlar ve fer­

di meflıumlannın darlığından dışan

çıkamıya­

rak hakikatten çok uzak felsefeler yapıyorlardı Onlara göre harp fena idi. Vahşilik idi. Barbar·

11


lıklı. snı.cln bir ııun bülün insanlar kardeş olup Wuutucaklnrdı. Jçtima.I hakikatleri içine ala.ma­ yan zlhinlerlntn hacmi pek küçüktü. Ve muhare­

benin asıl en doğru sebeplerini bilemedikleri için kendilerinden birtakım hayali sebepler uydurur­ lar. meselA, hükümdarlann hırslannı, şan ve şe­ ref arzularını esaslı Amillerden biri sanıyorlardı. Halbuki hakikalle muharebe, millellerin başlı­ ca hayat nişA.neleri olan büyümek ve yayılmak seciyeleri arasında.ki içtinap olunamaz bir çar­ pışmadan başka bir şey değildir... Milletler tabii bayatlannı yaşadıkça muharebe en zaruri ve muUak bir hAdise idi. lçıımaı müassesele rin rerdler üzerindeki me­ blp tahakkümünü duyamayan evvel zamanın masum ve ealr filozoflan, ·Beni Adem ı1zA - yi yekdigerend, milletim nev - 1 beşerdir, vatanım ruy - i zemin· diye hakikatı ihmal etmişler. ken­ dilerinin marn:-i duygularını hep sahih sanmış­ lardır. Bu gaflet Avrupa'da ·Antimilitartzm, An­ tlpatnatızm - Vatan ve askerlik aleyhtarlığı· gi­ bi münasebelsiz ve mAnAsız cereyanların doğma­ sına. sebep olmuştur. Fakat daima içtimai haki­ kat galebe çalmış, fertlerin hususi nefret ve fer­ yatlanna rağmen millellerin büyümek ve zayıf­ lamak seciyeleri birbirleri ile çarpışmış, muha­ rebeler birbirlerini takip etmiştir. Muharebe içtimai bir müessesedir. ilim ve ten ne kadar terakki ederse etsin milletler ve yi­ ne milletlerden teşekkül eden zümreler içtimai hayatlarını sürdürdükçe esesi seciyeleri olan bü­ yümek ve yayılmak arzusu da yaşayacak ve bu­ nun neticesi olarak harp de yaşatan ve kuvvet veren bir müessese halinde payidar olacaktır. 12


BUGÜNKÜ MUHAREBELERiN SEBEBi

iki

yıiz se­

neden beri AVTUpa muhitinin büyümek,

yayıl­

Bugünkıi muharebelerin mak seciyesi

sebebi

lsliım dünyasına teveccüh etmişti.

Çılnkü karadan

ve denizden

huduttan hep bu

dılnya iledir. ·ltllaf-ı Müselles• lsi�m memleket­ lerini zapt ve

.J.stih\ ederken

karşısında bütün

Müslümanlar namına kılıç sallayan gördü.. Kendi büyümek ve

Türklüf(ü

yayılmak seciyesini

tatmin etmek için Türklerin namını tarihten sil­ meğe kalktı. Rusya bizimle onbir defa muharebe eltl. Çün­

kü büyümek ve yayılmak seciyeı:.I bu millell bi­

zim 117.erimize atıyordu. Deli Petro'nun va�iyet­ namesl bu tehalükün ezeli bir lisanırhr. Bu meş­ hur vasiyetnamesinin

birkaç

maddesine bakı­

nız: Sekizinci Madde - Şimdiden Bnhr-1 Baltık'­ ın vecenuben Karadenlz'in sahillerine günbegün Ruslann yayılmalan. Dokuzuncu Medde - lstanbul'R ve Hlndis­ tan'a mümkün olabildlti

kadar

y9kJeSm İı:ıtfm·

bul'a hükmeden bütün cihanın hakiki hükümda­

n olabileceği

kazlyesine binaen

Mh Osmanlı, 13


kıl.h lran devletine mütemadi muharebeler ih­ das olunarak Karadeniz'de tersaneler peyda ol­ ması için adım adım bu denize gitmek ve keza­ lik maksadın iyice husulüne çok lö.zım bir mevki olme.sı hase.biyle Baltık denizini zapt ve Basra körfezine kadar gidebilmek zımnında İran dev­ letinin zevali inhitatını tAcil ile mümkün oldu­ ğu halde şarkın eski ticaretini Berrü Şam tari­ kiyle iade ederek cihanın anban mesabesinde olan Hindistan'a kadar gidilmesi. .. Onbirinci Madde - Türklerin Rum ili kıla­ sından tard ve teb'ide Avusturya hanedanını tahsis edip lstanbul'un zaptında. dahi ve ilh .. İşte hep yayılmak ve büyümek temayülü ... İngilizler Hindistan'a, Mısır'a el atıyorlar. BülU.cistan'ı, Basra körfezini, hatta Irak'ı benim­ siyorlardı. Ve bu tabii temayülün sarhoşluğu ile bütün bütün sersemleşip gAvurlaşıyorlardı. Baş­ vekilleri Gladston ehli-i salip devr1ni açıyor, mil­ letlerinin meclisine bir elinde Kur'an ile gelerek: - Bu kitap dünya yüzünden kaldınlmadık­ ça bize rahat yok, diyordu. Fransa Tunus'u, Ce­ zayir'i. Fas'ı yuttuktan sonra gözünü Suriye'ye dikmişti. Oraya terbiyesini soktu, ·Cebel-i Lüb­ nan• nAmiyle kendine bir şato yaptı. Nihayet emelleri ve tabii temayülleri bir olan bu üç devlet birleştiler. ltUllf ettiler ve •ltilaf-i Müselles• zümresi halinde hareketlerine genni verdiler. Yirminci asır ehl-i salibi başladı. Fakat ya­ vaş yavaş ilerliyordu. Rusya Deli Petro'nun va­ siyetnAmesini yerine getiriyor, Türklüğü doy­ maz bir hırsla evvela parçalıyor ve sonra yutu­ yordu. Beş milyona yakıiı TW-k nü rıısu ile mes-

14


k1ln olan Azerbeycan'ı yutmak için lran'ın aşa· ğısını müttefiki İngilizlere verdi. Sonra Rumeli'­ yi yavrularına kaptırarak aralannda pay elti. ltaıya'yı da kendi ehl-i saliplerine sokmak hül­ yasiyle Trablusgarb'a karşı teşvik ve teşbi etti. Rusya İngiltere ve Fransa ve bir emel üze­ rinde anlaşıyor ve birleşiyorlardı : Zaptettikleri yerlerin Mılslüman ahalisini ümitsiz esir sürü­ leri haline koymak için lslQm hilıifetini keldır­ mak, hllıifetin sahibi olan Türkiye'yi mahvet­ mekti. .. •ltilaf-ı Müselles• bu yayılmak ve büyümek kuvvetinin olanca şiddetiyle İslAm !!lemine ve bilhassa hiltüet sahibi olan Türklüğe saldırırken '.Avrupa'mn merkezi muhasara da kalıyordu. Rus, İngiliz ve Fransız devletleri Almanlığı or­ talanna alınıştı. Almanlık büyümek ve yayılmak ihtiyacım tabiatiyle bulunduğu yerde tatmine başladı. Ve bunun için son senelerde Avrupa'nın merkez kısmı ile muhit kısmı arasında dehşetli bir düşmanlık başgösterdi. Almanlık müttefiki Avusturya ile gittikçe büyllyor, kuvvetlendikçe kuvvetleniyordu. ·ti!M-ı Müselles. kuşkulandığı bu kuvvetin daha ziyade artmasına müsaade edemezdi. ilk fırsatta dağıtmak ve parçalamak için Uzerine atıld.ı Ve toplar patladı ... Bizimle beraber bütün lslQm alemi de artık duramazdı. Almanlarla aynı düşmanlara. millik olduğumuz için aramızda tabii bir ittifak doP;du. Nihayet ordularımız Kafkasya ve Mısır'a yUrü­ c.lü.

* ıs


Bu muhıı.nıbonln aebobl :Avrupıı. merkezinin muhllAı dolıru nilrusca, llcıı.retçe büyilmeslnl ·ltı­ IM-ı Müsolle•• in çekememesidir. Demek esas ci­ hetiyle bu harbin menşei bir dereceye kıı.dar lk­ tlaıı.d.Jdlr.

16


MiLLETLERiN MEFKÜRELERI

Bir insanın nasıl ruhu, hissi ve vicdanı var­

sa milletlerin de içtimai ruhları, hisleri ve vic­ danlan vardır. Ve mefküreler millelierin bu vic­

danından doğar. Asla birkaç kişinin eseri değil­ dir. Her milletin kendi varlığını mukaddes bir lıAle içinde duyması ıltesin bir idraklır ki buna mefkure derler. Mefkuresi olmayan bir milleı Olmüş demektir. Çünkü bu surelle fertler mille­ tin varlığını duymuyor ve canını onun uğrunda fedaya hazır bulunmuyor demektir. Bir cemaatıc mefküresi diğer cemaata göre şüphesiz taarr uzldir. Tedafüi bir mefkure hııııa ıahayyül bile olu­ namaz. Bugün milletlerde ırk esası aramak, ·Elkim­ ya• ile meşgul olmaktan ziyade gülünçtür. Mil­ let: bir lisan konuşan, bir din. bir terbiye, bir maarifle birbirine merbut insanlann mevcudu­ dur. Bir milleti siyasi hudutlar as1a ayıramaz. Dikkat edersek anlarız ki , Millellerin mef­ küreleri lisan. din, terbiye, can ve his kardeşleriF. , 2/17


nl birleştirip bepslni siyasi bir hudut içinde top­ le.rn.ak ve her türlü menfaatlerini temin etmek­ ten başka bir şey değildir. Pancermenizm, Pan İslA.vizm, Panelenizm nedir? Cermen ve lsllı.v mefküreleri mlı.lüm... Kemiyetçe dünyanın en küçük milleti olan Rurn­ luk'un mefküresine bakalım. Bu hemen hemen teklı.mw etmiştir. Dünyada ne kader Rum verse hepsi bir lisanla konuşur. Edebiyatları birdir, dinleri, birdir. Terbiye ve mefküreleri birdir. Bug-ün, bir Atinalı, bir Giridli. bir Moralı, bir ada­ lı, bir lstanbul'lu, bir Trabzon'lu. bir Filibe'li. Rum'un ruhları, hisleri, düşünceleri bir ve aynı­ dır.

Pan elenizm mefküresl; yüzlerce meddi coğ­ ve etnoğrefl manialara rağmen yalnız bu milli ittihat ile kanaat edemez. Kuvvetsizliğine, vasıtasızlığına bakmadan bütlln Rumlan siyasi bir hudut içinde birleştirrneğe, lstanbul'u zapte­ dlp eski Rum - Bizans imparatorluğunu teşkile çalışır. Mektep kitaplan, şairlerinin nağmeleri, edlpler1nln kalemleri hep bu emeli tekrarlar. Ora­ da resmi hükümet bile bu mefkürenin hadimi­ dir. Krallan Kostanttn'i Bizans imparatoru ad­ deder. Bizans imparatorluğunun merasimini ya­ par ve Bizans hanedanını devam ettirmek fik­ riyle yeni hükümetlerinin ikinci kralına ·On­ lkinci Kostantin· derler. Sonra ltalyanlann Clredantizml i nedir? Bulgarlar niçin Makedonya'ya lı.h çekerler? Bir millet, lisan din ve terbiye kardeşlerini siyasi bir hudut içinde birleştirdikten sonra yi­ ne mefkılresi iflas etmez. Belki daha ziyade bü­ yür, manevi bir hru;met kesbeder. Terakkisi. kuvrafi

18


vetl, saadeti, medeniyeti artar, son dereceye yak­ laşır. işte buna Almanlar bir misıl.ldir. Rusya'nın ve lngiltere'nin emperyalizmi asla tabiata ve hakikate muvafık bir mefküre sayılamaz. Türklerin mefkUresi milliyet gayesini ihmal

eden kör ve aç, akur ve zı:\.lim bir emperyalizm bir cihang!rltk değildir.

TÜRKLERİN MEFKÜRESI '.Asya'da birbirine bitişik olarak yayılmış olan Türk illerini Osmanlı bayrağının gölgesine top­ layarak bılyilk ve kuvvetli bir

kil etmektir.

·iLHANLIK· teş­



ÇIN VE HiND YOLLARI TÜRK MEFKÜRESİNIN iKTiSADi VE SiYASI CiHETLERi

Eski Tanzimat maarifiyle yetişmiş olenlann asla inenamıyacaklan şeylerden birisi de Türk milletinin nüfusudur. Avrupalılar. bilhassa ·lti14!-ı Müselles• Allı.imleri ve onlara iman eden Tanzimatçılar Türkleri keyfiyetçe küçültüp al­ çalttıklan gibi kemiyetçe de küçültür ve ehem­ miyetsiz bir dereceye indirmek isterler. Dünyanın hangi derse.nesine gitseniz ırk na­ zariyesinin reddedildiğini gOrürsünüz. Hiç bir yerde snf bir ırk knlmamıştır. Fakat milletler vardır. Milletler de lisan, terbiye, maarır ve din gibi vahdetlerin topladığı mecmua vardır. Mese­ li\ Fransız milleti ... Fransızlann bir ırktan olma­ sını iddia etmek büyük bir hatadır. Devirler ve a�ırlor icinde Frensa'd an altmış kadar ırk gelip geçmiş ve bazısı orada kalmıştır. işte onlann li­ san ve terbiye, Orl ve Met, din gibi müesseseleri müşterek bir cemaat haline gelmişler. 21


Ve Fransız milletin! teşkil

manlar ve İngilizleri saf ve

et.ınişlerdlr. Al­

müstakil bir ırktan

değildlrler. Başka başka ırklardan

kopan

zümrelerin lisan ile konuşarak

fertlerin ve

bir terbiye, bir

an'ane, bir ırk etraıfnda birleşmelerinden teşek­ kül eunlşlerdir. İspanyol, İtalyan, Macar, Bul gar, Rum milleUeri de böyle...

ü halde biz de ·Türk· derken ırk ve kan

ci­

beUertni derin derin

e.raştırmamalıyız. Bir fer­

dln Türk olmak için

Türkçe konuşması, Müslü­

man olması, Türk terbiye ve örfünün içinde ya­ ııaması kıliidir ve

Anadolu'da.

Türkçe konuşan

ondOrt, onbeş milyon Müslüma.n vardır kJ hepsi Türk'tQr. Anadolu'dan sonra dört buçuk, beş milyon man ve

Azerbaycan...

Burada

Türkçe konuşan Müslü­

Türk vardır.

Kaskafya'da - Çerkezler

müsliimandır ve Türkçeden

başka bir lisan bil­

mezler. Ka.l'kasya'dan sonra büyük Türk dünyası baş­ lıır. Buhara, Semerkant,

Taşkent . Kıl.şgar.

Yar­

kent, Hotan, Aksu, Turfan, hı\sılı tA Ke.rakurum'a

kadar, Mançurl çitlerine kadar hep Türk milletiyle doludur. olduğu gibi

lisanları de.

TÜRKiSTAN denir. Bütün

bu geniş yerler Hepsi Müslüman

Türkçedir.

Buralara

Türkistan'ın lisanı o

kadar saf ve mükemmel ve saf bir Türkçedir ki şlvece blle

İstanbul lehçesiyle

büyük bir fark

göstermez. Taşkent' te çıkan ·Sadıl-yı Türkistan• ve ·Se.­ dıl-yı Fergane• gazetelerini

te. anlamayan var mıdır? 22

lstanbul'de. okuyup


Sonra Şimal Tıirkleri ...Kazan ve Ufa'ya ka­ dar Volga boyunca yayılmış kardeşlerimiz ki bunların lisanları Türkçe olmakla beraber pek yukarılarda ŞİV8C0 biraz bizim lehçemiZdful a)'n­ lır. Tatar şivesi de umumi Tlirh: edebiyatı saye­ sinde lstıi.nbul lohçooıne yaklaşacaktır. Musa Begef vesAire gibi millet ruhunu idrak etmiş ıUimler eserlerini hep lstanbul'da konuşu­ lan Türkçe ile yazarlar. Kınm'ın Tercüman ga­ zetesindeki lisan İstanbul'unkinin aynıdır. Ve merhum İsmail Bey'in şian hemen bütün şimAI kardeşlerimizin mefküresidir. Dilde, işde, fikirde birlik .. Sonra Sibirye. ve Altay etekleri ... Sonra Pamir... Altaylara doğru ve yakında bir seyahat ya]lan arkadaşımız •H. S.• bey ora­ lardaki halkın hep Türk olduğunu ve hepsiyle ko­ nuşup anlaştığını söylüyor. Keza Pamir'de seya­ hat eden arkadaşımız •F.• bey de oradaki Türk­ lerin kendi iptidai teşkilatlan !le yaşadıklarıru Türkçeden başka hiç bir lisan bilmediklerini Os­ manlı Türklerini mukaddes addettiklerini, hakan­ lanmızı kendi halife ve padişahları gibi tanıdık lannı anlatıyor. Hasılı aralannde. hiç bir yaban­ cı ve kesif millet bulunmayan yetmiş milyonluk saf Türk milleti şarktan garba doğru Asya'nın Ortasını kaplıyor. Bir kısmı Çin'in, bir kısmı Rus'un idaresinde, bir kısmı da hala kabileler halinde hür ve serbest...

Llsanı ve dini bir olan yetmiş milyonluk bir millet zekaca, tarihçe, şanca, şerefçe kendinden aşağı olan Rus ,ve Çin ııibl iki medeniyetsiz dev­ letin esiri kalabilir mi?


Bundan başka Türk mefk.üresinln taayyünü­ ne elli asırlık bir tarihde yardım etmiştir. Tıırkler varhklannı ve milliyetlerini idrak edip eclti azemetlerini ve servetlerini hatırleyın­ ca mazideki şaıı vo sereflerini arayıp bulmekta gecikmediler. Eskiden Venedik hükô.meti hiç bir hinterltuıd (içtarafı) yokken büyük ve kuvvetli bir hüku­ metti. Çünkü Akdeniz'e ve Adriyatik yollanna hAkimdi. Bugünkü ordusuz ve askersiz İngiltere' nln bir asırdır dünyaya hükmetmesi ticaret ve il<lic:pt vollnrına hakimli�indcn başka. bir şeye atfolunamez. Tıpkı bunun gibi Türk milleti de eskiden Pekin ve Roma yolunR hAkimdi. Steple­ rin. çöllerin sahibi idi. Şark ile garbın arasında kervanlar işletti. Yalnız mel değil ilim ve irfan da taşırdı. İlim ve irfanı siyesi hudullarden dışa­ n çıkardı. Ve Pekin - Roma yoluna hAkim olmak onu tarihte en büyük milletler. arasına koymak­ la kalmadı. hattA cihangir etti. Pekin ve Roma yolundaki co�afl. içtimai şartlar Türk milletine saf ve sa,tlam bir ahlAk, demir ve çelikten bir seciye kazandırdı. Bu seci­ ye sayesindedir ki Asya'nın bütün tac ve tahtla­ n Tıırklerin oldu. Kezalik yanm asır evveline gelinceye kadar Hindistan ve Avrupa yolu Türklerin, bizimdi. Os­ manlı hükfunetinin servetini, saadetini bu yol teş­ kil ediyordu. Nihayet Pekin ve Roma yolu ııibi onu da kaybettik. Fransızlar, SU.veyş kanalını aç­ tı ve lngllizler zaptetti. lstanbul - Bağdat şlmen­ dirrr hettı yanılınca Süveyş de bizde kalmak su­ retiyle yine Hindistan ve Avrupa yolunu elimize geçirdik sayılabiliriz. 24


Bu muharebede Ruslar tamamiylo perişan idiler ve Ukrayna'da istiklAli kazanır.;a Kafkas­ ya şüphesiz bizim olacaktır. Artık asıl Türkistan lle aramızda. yabancı bulunmayacak, Hazar De· nızınden gemilerimizle, Hazar Denizinin cenup sahilinden geçireceğimiz bir demiryolu ile ana­ vatana, TURAN'a gidecek, lisanımız gibi. emelle­ rimizi ve vicdanımızı birleştireceğiz. Gabi çölü­ ne kadar uzayan Türkistan Türkleri bizimle mü­ nasebete başlayınca Çin ve Rus hükUmetinin memurları pek çabuk kaçacaklar ve eyyıldızlerı al bayrağımız büyük TURAN'ın bütün kıt'nların­ da dalgalanacak . . . Turan mefküresi feyiz buldukça mi111 maarif ve irfanımız da teşekkül ve tekA.mUl edecek. Türk­ çeleştirilmemiş hiç bir kôşc, hiç bir müessese kel­ mıyacalt:tır. Bu seferki şark ve garp yoluna hA­ kimliğimizl eski asırlardaki gibi yalnız kervancı· lık ve akıncılık olmayacak, lstanbul'dan kalkan şimendiferlcrimiz Erzurum'dan, Tebriz'den. Merv' den. Buhara'dan geçerek Karakurum'a, Pekin'e gidecek. şarkın servetini garba, garbın irfan ve fennini şarka gOlürecek yeni, büyük il.il bir Türk Medeniyetinin kavi ve muhteşem temellerini ku· caktır.

25



TURAN DEVLETİ

Bütün Müshlına.nlann

ve

bilhassa bütün

Türklerin düşmanı olan •İtilaf-ı Müselles• hükü­ metlerlne açtığımız bu harp evvelıl. bir din muha­ rebesidir.

Çünkü galip gelirsek

Hinclistan'ı,

Fransızın kahrından kurtaracağız. kardeşlerimiz olan mill1 ve

Irak'ı, Mısır'ı,

İngilizlerin Tunus'u, Fas'ı, Cezayir'i

dini

Araplar

hüviyetlerini

Oradaki din

esirlikten çıkarak

kazanacaklar, kendi

kendilerini idare ederek milli medeniyetlerine ye­ niden hayat verecekler ... Bu harp saniyen bir millet

ve mefküre mu­

harebesidir. Ve yine böyle olmakla beraber aynı zamanda din muharebesidir de...

Çünkü evvelıl.

Rusların zulmü altında yıllardan beri din ve dil kardaşlanmız

olan Türkleri

kurtararak siyasi

hududıımuzun içine alacağız. Ruslardan ilk ham­ lede Kafkasya'yı zaptedip yavaş yavaş anavata­ nımız olan ve elli milyon Müslüman Türkle dolu olan Türltistan'a yürüıneğe başlayacağız. Kalem­ le, fikirle, edebiyatla bomba ile büyük bir mefkü­ re muharebesi açılacak. 27


Dünyada artık esir Türk olmayacak. Turan'­ dakl yabancı Rus ve Çin memurlan kovulacak. ilk devrede alacağımız Kafkasya ile ondört mil­ yon Türkçe konuşan TürK ve Müslüman ahrı.liye sahip olan Osmanlı devletinin milli kuvveti he­ men bir misli daha büyüyecek. Osmanlı hüku­ meti yirmi beş milyon Türkço konuşan Türklerin müessesesi olacak. Ve bir gün -bu mukaddes gün o kadar yakın kt. ..- Orta Asya, Türkistan ve Cenubi Sibirya, Pamir'de bi7.im siyasi hudut­ lanmız içine girince Garp Türklerinin hükümeti artık Osmanlılıktan tamamiyle çıkıp hakiki ve büyük bir Türk ve Müslüman hükılmeti bir TU­ RAN DEVLETi olacaktır. Osmanlı hakanı ve bütün müslümanlann ha­ lifesi olen zat bütün an. üzerindeki Türklere hükmettiği vakit. hakenlıktan çıkacak. hokan­ ler hakanı yani. -iLHAN· namını alacaktır. Dünyadaki bütün Müslüman Türklerden te­ şekkül eden Turan Hükılmetl dindaşlan olan Araplann. Faslar'ın, Berberilerin Hırfstiyanlar tarafından esir vepertşan edilmelerine müsaade ctmcdi�i gibi kendi de onlann milliyet ve hürri­ y etleri ne asla dokunmayacaktır. Turan Devletinin muazzam ilhanı bütün dünyadaki Müslümanlonn da hali fesi olacak Türk milleti gibi, her Müslüman mtlletin mtlli­ yet ve isti klAline. milll ve dini medeniyetinin te­ kAmülüne çalışacaktır.

* Ey

bu küçük kitabı okuyan

Sen eğer milletinin

vetli olduğunu bilmeyen 28

ne

kadar büyük

ve kuv­

bir zavallı isen, eğer mll-


11 ve mukaddes mefkU.renin hayat verici nurlan

senin ruhuna akşetmemişse mutlaka gülecek ve: - Hakikaten ne uzak bir hayal.. diyeceksin. Fakat emin ol ki yanılıyorsun. İhtimal senin duy­ madığın ilahi bir nefes ürperten ve uyandıran hararetiyle bütün Turan'ı sarıyor. . Muhitinde­ ki değişikliği, hareketi görmüyor musun? ister­ sen bu hayat ve halas Alametini hayal farzet. La­ kin bütün hakikatlerin evvela bir hayal ve ta­ savvur derecesi geçirdiğini unutma. Ve hatırla ki fiilin meşlmesı fikirdir.

29



TÜRK MES'ELESİ

Rus Çan Nikola Polonya ve Macaristan'ı ka­ na. boğduktan sonra. doğuda. ve güneyde de.ha çok serbest kalıyor ve aynı kanlı oyunları TÜRK­ LERE karşı da oynamak istiyordu. Bu yüzden de Şark Meselesi, Fransız tarih­ çilerin dediği gibi gittikçe bir TüRK MESELESi (La Question Turquel haline geliyor, fakat bu sefer İngiltere ve Fransa. ile anlaşamıyordu. Nikola'nın 1833'de Türkiye'ye dikte ettiği HıinkA.r İskelesi anla.şma.sı, Türkiye'yi onun uy­ ruğu haline sokuyor, boğazlan da Rusya'nın düş­ man.lan.na kapatıyordu. Bereket versin tatbik edilemedi. Mısırlı Mehmet Ali Paşe. lTepedelen!il Os­ manlı devletine karşı hainlik ederek, Fransa'nın de. yardımı ile Ana.dolu içlerine kadar ilerlediği zame.n 1839'de., Nikola Osmanlı İmparatorluğu­ nun bütünlüğünü garanti altına aldığını ilAn edi­ yordu. Kendi gözüne kestirdiği avı başkalanna kaptırmak istemiyordu. Bu yolda Prusya, Avus­ turye. ve İngiltere ile de anlaşmak istedi. Fakat 31


onlar Boğazlardan serbestçe geçme haklarını güvenlik altında. tutmak için Fransa ile anlaştı­ lar. (1841) Bu arada Nikola Türklüğe ve lslıl.mlı!;a kar­ şı olan canavarca hücumlarına devam ediyordu. Kafkasya"da kahraman ŞEYH ŞAMiL savaşa de­ vam ederken el e.llından İngilizlerden de yardım görüyordu. İngiltere, o sırada Rus Çan Nikola'­ nın müttefiki olan Iran Şahı'nın Herat'a yaptığı saldırganlıklar tesirsiz kaldığı gibi Çar Ordula­ nnın ORTA ASYA Türklerine, Hive Hanlığına karşı yaptıkları hareketler de neticesiz kaldı. (1939 - 1841) lngilizlerle görüşmek 1844 yılında Nlkola, ve anlaşmak üzere Londra'ya gitti ve orada ar­ tık Türk devletinin yaşama gücü kalmadığını, onun için de -dengeyi bozmamak düşüncesi ile­ doğuda onun yerine geçmesi gereken kuvvetin belli edilmesi için lngilizlerle görüştü.

KiRiM SAVAŞI 1852'de Fransa, Filistln'dekl kutsal yerler hakkında ve Latin ve katoliklerin yaranna ola­ rak Osmanlı Padişahından bir ferman almıştı. Rus Çan Nikola buna kızarak bizimle olan siyasi münasebetlerini kesti. lngiltere'ye de baş vura­ rak TüRKIYE'n.in kendi aralannda TAKSiMiNi istedi. Buna göre Türkler Avrupa'dan kovıılıv cak, ISTANBUL'da Ruslann olacaktır. Bu suret­ le Bizansın Kara Kartalı tekrar Bizansın başına bir taç gibi kondurulacaktı. Rus orduları Prut nehrini aşarak o zamanki topraklarımıza saldırdılar. Rus donanmasuu da 32


yeni blr baskınla; Sinop limanında bulunan do­ nanmamızı tepeledi. ÇEŞME ve NAVARIN'den sonra SiNOP, üçWıcü bir felaketti. Hepsi de denizden geliyor­ du. Kıt'alar üzerinde ve denizlerle çevrili ada ve büyük yanmadalar halinde yayılmış olan ko­ ca İmparatorluğumuz donanmamızı modem icaplara göre hazırhyamıyor. sevk ve idaresini yapacak kafalan da yetiştiremiyordu. Geçen felıl.keUerln sebepleri araştırılarak. ıslah yolunda köklü tedbirler de alınamadığı için, BARBAROSLARIN torunları bu acılclı duruma düşmüş bulunuyorlardı. Romanya topraklannda Ruslara karşı çıkan blrllklerlntiz askeri bandolar çalarak harbe baş­ lamışlardı. Moral bakımından çok iyi durumuda ldller. Fakat karada de SEVK ve iDAREMiZ bo­ zuktu. Hemen yenilmeye ve çekilmeye başladık. Bereket versin lnglllz ve Fransızlar gelmekte olan büyük tehlikeyi gördüler, batı dünyasının '.ALTIN ANAHTARI demek olan ISTANBUL Rus­ lann eline geçer ve orada yerleşirlerse. batı hı­ rlsttyanlan için de ne demek olacağını anladılar. Bab-ı Ali'ye teminat verdiler. Prusya ile Avus­ turya ise arada kalıp gözetlemeyi kendi çıkarla­ rına daha uygun buldular. · Ruslar Temmuz J853'de Tuna'yı geçerek Sl­ LISTRE kalesini muhasara ettiler. Merhum NA­ MIK KEMAL'ln !Vatan veya Sllistrel adlı eseri de sonradan bu müdafaayı canlandıran bir kah­ ramanlık menklbesl olmuştur. Ruslar Siltstre'ye gtremedtler. ıo Nisan 1854'de Fransız ve lngillz­ ler Karadeniz'e donanma yolladılar. Piyemonte-


Uler !bugünkü halyanlar>

ıll.

da onlarla berabcr­

Aramızdaki andlaşma gereğince ilk sığınak­ lannı Gelibolu"da yaptılar. ikinci olarak

lstan­

bul'a geldiler. Bugünkü Harbiye ve Selimiye kış­ lalan ile

Gümüşsuyu Hastanesi

onlara tahsis

edilmişti.

20 Eylıll 1854"de o zamanın en büyük donan­

ması ile Kınm kıyılanna en bü yük çıkarmF1."'iı va­ pıldı Mareşal

ÔMER PAŞA kumandasında biz­

den bir lümen de bu çıkarmaya katıldı. Ve Sivns­

topol sanldı. Halk arasında meşhur olan Sivastopol mar­ şı da o günlerin anısıdır.

·Slvastopol'un 6nilnde yatan gemiler, Atar da nizam topunu yer gök iniler.• nakaratı da oradan kalmadır. Deha ilk çatışmalardan itibaren RUSLAnIN

bliy\i\r bir blilf Vflrıfıkları hiç de �öründüklcri gi­

bi kuvvetli olmadıklan, bilhassa dikkati çekmiş­

ti. Nikola'nın şişirme

balonu patlamıştı. Kınm

yanmadasında Ruslann yenilgisi birbirini kova­ ladı. Fakat bu çarpışmalardan ve ele gecen esir­ lerden bize ve diğer ordulara iki ağır saJgın has­ talık bulaştı. Biri LEKELi HUMMA. Otekl de KOLERA idi. Avrupa birliği karşısında kalan NikoJn'nın morali de mahvolmuştu. Artık onu ö1ıimdcn baş­ ka bir şey kurtaramazdı. Şubatta hastalandı ve

2 Mert 1855'de ölü.

Bu ölümün hususi doktoru

CWyliel nin

hn­

zırladığı bir zchiri içmek suretiyle bir intihar �ek­ linde olduğu da yazılıdır. Yerine en büyük oğlu olan CAleksandr> geçti.

34


2. ALEKSANDR Yerine oğlu 2. Aleksandr geçti. Kının Sava­ şma son vermek istedi. Ruslann, tarihte meşhul

olan SIVASTOPOL savunması e Eylül ıass tari­ hine kadar sürdü.

LI

Bu savaş sırasında Kınm'da bilhassa LEKE· HUMMA salgını oldu. Bu tarihte henfız bu

tahğm bitlerle geçtiği bilinmiyordu.

has·

Bitli Rus­

lar bu salgını başta İngilizler olmak üzere bütün ordulara bulaştırdılar.

Üskfıdar'dekl

SELIMIYE Kışlası da b;r he•­

tano haline kondu.

Kınm'dan gelen İngiliz as­

kerlerine burada bakılmakta idi. Ölenler çok olu­ yordu. Haydarpaşa

Askeri Hasıancsi altıncfo.ki

fnglllz mezarlığına gömülüyordu. Bugün temiz, bakımlı bir park halinde bulunan bu mezarlıkta Kırım'da bizimle beraber Ruslara

karşı

savaşmış

olan İngiliz erleri yatmaktadır. Salgınlardan ölümün çokluğu lngiliz P�rla· mentosunda ağır tartışmalara sebep oJdu. Niha­ yet lngiJiz esiJlerinden olan Nlghlingelel

Bayan

<Florence

hastabakıcı hemşirelik hizmetini

kurmak ve yürütmek için Kırım'a gönderildi. Bu kahraman kadın da orada Lekc1i Tifo' yn yakalandı. Ve çadırda tedavi edildi. Sonra dönü· şünde bizim Selimiye Kışlasında bir hasta bakım servisi kurdu.

Geceyi gündüze katarak çalıştı.

Geceleri dahi elinde fenerle kışla içinde dolaşır,

hasta ve yaralılara bekardı. Bizim Mehmetçik­ ler onn .. ferıf'rli Kndın .. adını lnklılur. CanlPrını kurtarmaya çalışan bir koruyucu melek gibi gö­ rürler ve onu severlerdi.

35


Şlındiki

Gürnüşsuyu

'.Askeri

müttefikimiz olan Fransızlann

Hastanesi de

askeri hastanesi

idi. O zamanlara kadar hekimlikte

tifo basilin­

den olan Tifo hastalığı ile bitlerle geçen bir CRi­ ketsial hastalığı olan Lekeli Tifo birbirine karı­ şıyor, niteliği iyice bilinemiyordu. işte Lekeli Ti­ fo CHummaJ, sadece Tifodan ayıran bir Fransız asker hekimi de ilk çalışmasını Kının Savaşı sı­ rasında ve Kınm'dan gelen hastalar üzerinde bu hastanede yaptı, sonuçlarını yayınladı. Ruslara karşı Fransız, İngiliz ve İtalyanlarla beraber yaptığımız A vrupa'nın altın anahtari de­

me le İstanbul'unda kurtulmasını sağladığımız bu savaşta böyle bllimsel çalışmalar da olduğu, yeni sağlık servisleri kuruldu.

Bu savaş sırasında doğudaki ordularımız da ilerliyerek kahraman Kars'ı geri aldılar ve kur­ tardılar.

Yeni imparator 2. '.Aleksandr bir Alman pren­

sesinden doğma idi. Fakat ruhen asker olmadığı­ nı söylerler. Durumun kötülüğünü gördü. Şubat

l 856'dn barış istedi.

Nihayet iki ay süren Paris

konferansı sonunda CPARIS ANLAŞMASI' imza­ landı. Buna göre :

RUSYA

KARADENIZ'DEKl

ÜSTONLüGü­

kaybetti. Bununla da kalmıyor, Boğazlarda­

ki ılstünlüğünü, Karadeniz kıyılarında kale yap­ mak yetkisini ve hakkını, Ortodoks hıristiyanla­ n koruma rolünü de kaybediyordu. Balkanlardaki prenSlikler teminat altına alı­ nıyor fakat buna karşılık TORLUGUNUN

du.

OSMANLI

İMPARA­

bütünlüğü de garanti ediliyor­


TÜRKİSTAN PARÇALANIYORI Ruslar bu anlaşma ile canlannı kurtanp ser­ best kalınca bu sefer Kafkasya'ya ve TÜRKİS TAN'a saldırdılar. Bize karşı olan hmçlannı on­ lardan aldJlar. Bu arada, İngilizlerle ayn bir anlaşmalım oldu. Türkistan'ı ikiye parçalıyarak doğu parça­ sını Çinlilere peşkeş çektiler. Böylece sonradan Doğu Türkistan !Çin Türkistanıl adını alan Oğuz ülkesi Afyon tiryakisi Çinlilerin eline geç ti.

AFGANlSTAN'a dokunamadılar. Anlaşma gereğince İngilizlerin tesirine terkettiler. Japonya'dan da Sahalin adasını aldılar. Çin' de Ruslara Amur kıyılannı terketti. Aleksandr Çarlığa ait topraklan ELLi YIL vlıdell satışlarla kôylıllere dağıttı. Orduda re­ formlar yaptı. İki yıllık askerlik hizmetini kurdu. 19 Şubat 1881 köleliği ortadan kaldıran bir ferman çıkardı. Onun için Ruslar ona CKurtanc1 Çarl sıfatını verdiler. Fakat köylüye dağıtıl�n toprak parçalan çok küçüktü. Bu kadar küçük topraklar üzerinde çiftçiler kölelikten bir sefa !ete ve çileye katlanmaya mahkOmdular. 37


PAN SLAVIZM Slav emperyalistliği Rusya'da bu devirde çok alevlendi ve gelişti. <Timachcfl ve CTolsloi} gi­ bi hürriyet severlerin fikirleri yanında CSlav Se­ venler) dernekleri

kuruluyor ve gizli açık ola­

rak çalışıyorlardı. SLAV SEVENLER.

bilhassa üniversite öğ­

rencileri arasında pek çoktu. Bu bakımdan Çar'ı blle gerici görüyor. Kendi kızgın emellerine ka­ vuşmak için onu ortadan kaldırmaya çalışıyor­ lardı.

!Vinc: A:·�Y.sımdr.

?!''Jsy3'1·1!'!. gi�t!kçc

mesine ve İmparatorluk olmasına

geliş­

göz yumuyor.

Paris anlaşmasının yeniden

gözden geçirilmesi

ve Karadeniz'deki

hareketlerinin ser­

istek ve

besUeşmesi için dış politikasını Alman ve Avus· lurya lmparatorluklanna bağlıyordu. Balkanlardaki hıristiyen

prenslikleri Edl.Can

alta kışkırtıyor. onlar da Osmanlı devletine git­ tikçe daha çok kafa tutuyor, tam özgürlük yolun­

da yürüyorlardı.

Bu balumdan Sırplar,

Bosnalılar, Makedon­

yalılar. Trakyo.'da Yunanlılar. Girit ve Akdeniz adalan halkı kaynaşıp duruyordu. Netice olarak da; Sırplarla Karadağlılar bize

karşı çılgınca bir savaşa kalkıştıl?.r. (18751 İngilizlerin teşebbüsıl. Ue bir lanılması istendi.

konferans top­

Üç İmparatorluğun Başvekil­

leri Tü.rkiye'ye yapmaya

Cormian dikte ettiler.

Osmanlı donanmasını

mecbur saydıklan re­ dünyada büyük bir

kudret haline getirmiş olan Padişah Sultan AZ1Z

38


OIQ.münOn sebebi ve şekil dahi karanlıkta kala­

cak surette ortadan kaldınldı.

Fransız tarihçilerin İngilizlerden ilham aldı­ ğuı.ı sandıklan merhum

MlTHAT PAŞA Liberal

bir Anayasa ile CKanun-u Esasil. bir parlamento CMeclis-i Mebusan) kurulmesım sağltı.dı. (18761 Bu arada MURAD Efendi

ve indirilmiş, meşhur

tahta çıkarılmış

ALI SUAVi

vak'ası olup

bitmiş ve ikinci Sultan ABDÜLHAMiD

Padişah

olarak parlamentoyu açmıştı. Moskoflar her zaman olduğu gibi, bu serer de diplomatik başansızhğa

uğrayınca sinsi ça­

lışmayı bırakıp, maskelerini atarak kaba kuvve­ te başvurdular. Temel karakterini bir defa gösteren RUS KA­ FASI Karadağlılar, Sırplar ve Romenlerle birlik olarak sınırlanmıza saldırdı ve Tuna üzerind�n

taarz ru a geçti. Tarihte 1876 Osmanlı rtus zflf::> ri olarak tanınan bu harpte sarayın idnresi·.'Lğı ve yüksek makamlardaki paşaların kafosızlı/n

ve

geçimsizliği yüzünden milletimiz bir defa dahn büyük bir yenilgiye uğradı.



PILEVNE

DESTANI

Rusla.nn komutası altındaki birleşik ordular Tuna'dan kısa zamanda içeri girerek Pilevne ka­ lesiııl sardılar. Karşılarına GAZI OSMAN PAŞA gibi bir kahraman kumandasındaki küçük bir parçası çıktı.

PILEVNE

ordumuzun

DESTANiNi

yarattı. Kat kat üstün kuvvetlere

karşı yazılan bu

kanlı destan altı ay sürdü. Sonunda da Pilevne'­ de yardımsız kalan ordumuzun düşman sllı\h ve baskısınde.n çok,

AÇLIK ve SALGIN yüzünden

teslim olduğu gerçeği yıllarca sonra anlaşıldı. Pilevne savunmasında değil yalnız subay ve bütün asker hekimleri bile LEKELi HUMMAYA yakalanmışlardı. Ve Rusların P ilev­ erlerimiz,

ne'ye giren asker hekimleri de. hastanelerin ve birçok yerlerin bu salgından

Olmüş olan erleri­

mi7in şehit cr:setleri ile karşılaştılar. Bugünkü Bulgartstan'ın bulunduğu toprak !arda bu facia olup dururken, kuz ey batıda mer­ hum SÜLEYMAN PAŞA Karadağlılara ve Sırp­ lara darbe üstüne darbe vuruyor ve anlan ser­ seme çeviriyordu.

Doğu sın,rlarımızda GAZI AHMED MUHTAR PAŞA kumandasındaki ordumuz da, düşmandan 41


çok AÇLIK ve SALGINLARLA savaşarak kahra­ manca dayanıyordu. Karşısındaki

Rus

nı CYoris Melikal Kars'a girdi.

Erzurum'a da­

kumanda­

yandı. Fakat arslan anası kadınlarımızın da ka­ tıldığı meşhur AZiZiYE TABYASI savunması ile Erzurumlular milll tarihimize bir

hamaset des­

tanı daha yazdılar. Türk ordusunun yetiştirdiği dan biri olan ve kahramanlık

sayılı dehalar­ destanları yaz-.:.­

rak genç yaşta büyük rütbelere ulaşan, Askeri Okullarda yaptığı reformlar ve milli tarihimize yön veren Türk dilini ve Türk tarihini karanlık­ lardan kurtaran SÜLEYMAN PAŞA merhum da Karadağ cephesinden alınarak Şıpka geçitlerini tutmaya çahşan ordulanmızın başına getirildi. Fakat Abdülkerim Paşa bir paşanın çekememezliği,

gibi cahil ve hırslı yeni

genç Sultan Hamid'in onlara raydan idareye kalkışması

Padişah olan

uyarak harbi sa­

yüzünden başarısız­

lığa uğratıldı. Ruslar Şıpka geçitlerinden aşarak Edirne'ye ve Trakya'ya indiler. Yeşilköy'e

CAyastefanos>

dayandılar·. 31 Ocak 1878. Abdülhamit, çok ağır olan Rus şartlannı ka­

bul zorunda kaldı. AYASTEFANOS ANLAŞMASI yapıldı. Bununla Sırplar ve

Romenler tam bir

lstiklAl kazanıyor. Karadağ topraklarını bir mis­

li

büyütüyor. Bosna Herseğe

otonomi veriliyor­

du. Bulgaristan yeniden, hıristiyan bir prenslik haline getirilerek doğu RUMELi ve MAKEDON­

yA'yı içine alıyordu.

Koca Osmanlı imparatorluğu YALlZMASI'nın

42

RUS EMPER

ayakları altına serilirken dün-


yeııın diplomatik dengesi de birden bozulma du­

rumuna düşmüş oluyordu. Onun için İngiltere ve Avusturya, Almanya tarafından da desteklenerek Ayastefanos anlaş­ ması yerine BERLIN KONGRESİNİ topladılar. !Temmuz IB7Bl . Bu arada donanmasıyla bize yardıma gelen ve Marmara denizine de giren İngiltere dostluk! Payı olarak KIBRIS adasını bir üs yapmak üze­ re Padişahtan kiralıyordu. Bulgaristan TUrkiye'nin himayesinde bir prenslik oluyor, Rumeli'yi bırakıyor, Makedon­ ya da gerekli reformları yapmak şartiyle bize bırakılıyordu. Bosna Herseğin idaresi Avusturya'ya kalı­ yor, Dobruca Romanya'ya geçiyor. Ruslar da Ro­ manya'dan Besarabya'yı alıyorlar. doğu illeri­ mizden olan BATUM KARS ve ARDAHAN"ı tek­ rar ellerine geçiriyorlardı BERLIN KONGRESi de her tarafta tutuştu­ rulmaya hazır yeni yangın ocaklan kurmuştu. Ruslar buna çok kızmış, Yeşilkôy'e varışlannı gösteren büyük bir anıt dikmekle yetinmek zo­ runda kalmışlar. ayrıca Almanya ile Avusturya'­ dan da aynlma durumuna düşmüşlerdi. Aslında birçok savaşların ve barışların ya­ pıcısı olan INGIL!Z DlPLOMASISI bu savaşın ve banşın da asıl kendi hesabına zaferini sağlamış oluyordu. Türk tarihi bakımından Rusların kinci Alek­ sandr devri birbirinden meş'um olaylarla do!u­ dur. Bu devir POLONYALTLAR için de bir felaket

43


olmuş, 1863'dekl bir lht!lıllden sonra Polonya le mamen Ruslann kölesi durumuna düşmüştür. Ömrünü kanlı komplolar ve savaşlar içinde geçiren ikinci Aleksandr, nihayet 13 Mert 1881 de Sen Petersburg bugünkü Leningra.d'da çıkan kargaşalıklar arasında öldürüldü. SONU GELEN ÇARLAR

İkinci Aleksandr'den sonra yerine oğlu Üçün­

-cü Aleksandr geçti. cıeaı - 1894) Bu suretle Çarlar değişiyor. fakat RUS EM PERYALIZMASI Deli Petro devrinden beri be5la dığı zorla genişleme ve kan dökerek yayılma. ha­ reketine devam ediyordu. Nitekim : Babasmm oğlu da doğuya doğru ilerleme ve genişleme hamlesini yürüttü. Ruslar CMervl şehrine girdiler. Efgan sınırlarına dayandılar KORE'ye ayak attılar. Yapmakta olduklan TRANS TURAN demir· yolu HAZER demiryolu adı altında SEMER· KAND'a ulaştı. Oradan da ilk olarnk CTrans Si beri.en> Sibirya'yı aşan demiryolunu yapmayA başladılar. ( 1891 l BerUn Kongresinden sonra Rusya; 1ngilt�­ re. Almanya ve Avusturya'dan aynldı. Fransa ile bir andlaşma yapmayı, kendi çıkarlenna dn­ ha uygun görüyorlardı. Fakat Fransızlara ,gör"'. bu bir sağlam hesap değildi. Üçüncü Aleksandr de 1 Kasım 1 894'de vakit siz olarak öldü. Yerine oğlu İkinci Nikola geçi­ rildl. SON ÇAn. 2. NIKOLA l\!fKOT A. karars1z karakterli

44

ve rlar kafalı


idi. idareyi, babasının çizdiği yolda ve kendince kutsal saydığı bir despotlukla devam ettirdi. Fransa'nın da samimiliğinden şüphe ediyordu. önce batıda büyük ve diplomatik bir manev­ raya girişti. !B9B'de büyükler arasında bir S]LAH­ SIZLANM'A konferansı toplanmasını teklif etli. Rusların İkinci Cihan Savaşından önce Mil­ letler Cemiyetinde ve bugün de Birleşmiş Millet­ ler çerçevesi dışında ve büyükler arasında yap­ makta oldukları gibi, bu silahsızlanma konfe­ ranslan ile karşılanndaki kuvvetleri iyi niyet­ lerine! İnandırmaya. çalışıyorlar ve bu suretle de RUSYA içinde serbest kalarak kendilerine KÖLE EITİKLERI milletleıi büsbütün ezmeye ve BEN­ LiKLERiNİ yok etmeye çalışıyorlardı. Bu arada Avusturya ile anlaştı. Balkanlarda birlikte hareket kararına vardılar. ı 903 yılında yapılan bu anlaşmaya CConvention de Mursteg) adı verilmekte ve bizi hedef tutmakta idi. Bize; birltkte bir Reform ClslahatJ programı empoze edecekler ve Türkiye'nin Avrupa'daki ülkeleri yerinde ortaklaşa bir Rus - Avusturyu mandası kuracaklardı. Bir yandan da daha 1000 yılında Çin'de çı­ kan karışıklıklardan faydalanarak Mançuriye girmişler ve Japonları çok kızdırmışlardı. Bu yüzden Japonlar sonraları daha iyi anla­ şılan mili! harp metodlannı tatbik ederek bir baskın yaptılar. 8 - 9 Şubat 1904 gecesi Porartur limanında dalgın yatan Rus donanmasını yok et­ tiler. Bu baskın, bir heyülıl. gibi büyümekte olan Rusya'nın iç idaresi bakımından çürüklüğünü. ve kofluğunu meydana çıkardı. 45


TÜRKİYE'NİN TAKSİMİ Rus kafasının bütün bir tarih boyunca görü­ len ve bugün de devam eden bir özelliği şudur : Daima bir aşağılık kompleksi ve kendilerini herkesden üstün görme ve gösterme ihtirası için­ de kıvranırlar. Bir yerdeki başarısızlıklannı baş­ ka bir yerdeki kanlı komplolarla örtmeye ve kör­ letmeye çalışırlar. Daima kaba kuvvete kıymet verirler. Kendileri de ancak kaba kuvvetten kor­ kar ve çekinirler. En azametli devirlerinde dahi en küçük komplolara karışırlar. Dürüstlük, açıklık ve kah­ ramanlıktan çok sinsi, gizli ve korkak komitacı­ lığı tercih ederler. Dünkü ve bugünkü Rus tarihi ve Rus diplo­ masisi bunların sayısız örnekleri ile doludur. Son derecede bencil ve EMPERYALiST olan isteklerine ulaşmak için insanlan, dinleri. ülke­ leri, her tU.rlü kutsal haslet ve karakterleri hiçe sayarlar. Bu bakımdan Marksist metodlar. Ruslar için icat olunmuştur dense yeridir. t. '..-. •:i�·nı ;nr:i vı"i 7vı ı m bı=ıslrınndc Janonl.ara karşı olan ağır yenilgilerinin kompleksinden kur­ tu]mak kendi gözleriyle beraber dünyanın göz­ lerini de boyamak için yeni bir komploya giriş­ tiler. INGILIZ KAFASININ bu bakımdan olan üs46


tünlüğüne içten inandı klan için, önce TÜRKiYE'-

N!:· · 'l AKSiMI yolunrla bir defa daha İngilizlerle

anlaşmak istediler. Bu suretle o tarihte denizle­ rin egemenliğini elinde tutan İngilizlere daya­ narak Japonlara karşı da bir güvenlik sağlamış olacaklardı. Çar 2. Nikola o tarihte İngiltere kralı bulu­ nan CVU. EDVARO) ile anlaştıktan sonra es1r­ lerdır atelennın rüyası olan İSTANBUL'A GiR­ ME emelini gerçekleştinneğe kalkışlı. Yüzlerce yıldan beri hem Ruslar, hem de İn­ gilizler için her şeyden çok ve her şeyden önce TÜRKLERİN İDAMI demek olan ŞARK MESE­ LESi de çözıimlenmiş olacaktı. Fakat Frensa'da çalışan ve SeJanik'tpn baş­ layarak yurt içinde ITTİHAD ve TEnAKKI Cemi­ yeti adı altında gizJice teşkilcitlanmış bulunan genç Türklerin CJön Türkler) hemen harekete geçmeleri, 1876 Anayasasının yeniden ,yürürlü­ ğe konması ve 1908'de Meşrutiyet idaresinin ku­ ruluşu, pişmiş aşa su katmıştı. Gecikmemek ve hızlı gitmek lAzımdı. SAVAŞLAR BAŞLIYOR! Bulgarlar bu olaylan fırsat bildiler. Moc;kof Efendilerinden ald1ğı emre uyan Bulgar Prensi Ferdinand müstakil Çarlık ilc\n etti. Avusturya İmparatoru CFrancois Josefl de Bosna Herseği kendi tooraklarına kattı. Almanya - Rusya - Fransa arasındaki ilk an­ laşma yürütülseydi bu kurulan mekani1.mamn asıl sivri ucu İn,ı?iltere'ye çevrilecekti. Fakat Vll. Edvard ile anlaşınca, Rusya bu anlaşma ile Fransa'ya. karşı olan angajmanlarını 47


çlğnoml� oluyordu. Bakanları Çar"ı ikaz ettiler. Biraz sonra Fransa'nın müdahalesi ve VII. Ed· vard'ın uyanıklığı sayesinde Ruslarla lngilizler arasındaki geçici anlaşmazlıklar halledildi. Bu suretle Türklere karşı olan RUS ve INGl­

LlZ menfaatleri

birleştirildi. Ve Birinci Cihan Sa­

vaşında büyük rol oynayan Üçlü Anlaşma <Rus­ lngillz - Fransız) anlaşması meydana geldi. Doğu Türklstan'dan başlıyarak

Orta Asya,

Kafkasya, Azerbeycan, lran ve bütün Ortadoğu ülkelerindeki malan arttı

!NGILIZ nüfuzu, kudreti ve çal İ'Ş ­

Esasen Doğu Türkl•tan hı\kimi

Yı\kup Han

daha Sultan ABDÜLAZiZ devrinde baskılara rağ­ men Kraliçe

Vlktorya'ya bağlılığı kabul elme­

mlş, Omıanh Padişahını

tanımış, ona bağlan­

mıştı. Türkiye dahli.

doğudan batıya,

kuzeyden

TÜRK iLLERiNDEKi l ngi liz kon­ solosluklan. adamlan ve ajansları artmış, Arkeo­ lolllarciAn. Biyolog-JRra kRdar türlü ilim adamı sı­ fatı altındaki tetkikçi ve tahrikçiler müşterek Rus - İngiliz menfaatleri hesabına çalışmaya baş­ lamışlar veya bu çahşmalan arttırmışlardı. güneye bütün

Asya'da Slberya

hattının ilerlemesi de ilk

hamlede Ruslann işini kolaylaştırdı. Orta Asya'­ dakl Türklüğü tepeleme ve Turanı yok etme yo­ lunda kullanıldı. Her tarafa Rus göçmen koloni­ leri yerleştirme siyaseti de almış yürümüş, Siber­ ya'nın değeri artmıştı. Bu na karşılık Türkiye'de başhyan Türkçü­ JQk ve Turancılık cereyanı yabancı illerde esir yaşayan TÜRK BOYLARINI uyandırma ve KÜL­ TÜR BIRUCI sajı;lama yolunda da kendiliğinden gelişmeler gO•termiştlr. 48


RUSYA'NIN içi

1904 yılından Once Rusya'yı Çarlar tam bir despot olarak ldara ederlerdi. Ne bir yazılı Ana­ yasa hukuku ne de bu yolda yerleşmiş gelenek­ ler vardı. Onlar, sonsuz ve sınırsız bir otorite de­ mek oluyorlardı. Yurtlan içindeki SOSYAL GRUPLARIN da hiç bir statüsü yoktu. Kilise de bu despotluğa yardım ediyor, fakat onun varlık ve zenginlikleri de Çarlann kontro­ lu altında bulunuyordu. Aristokratlar da Çarlann en yakın ve en gü­ venilir yardımcı ve hizmetçileri sayılıyordu. Mahalli idareler de merkezdeki iktidann ba­ sit birer delegesi durumunda idiler. Saltanat Statüsü ve Çarların gelip geçişi. da­ ha 1797'de Birinci <Paull Petro'nun düzenlediği usullerde yürütülüp gidiyordu. ilk olarak Birinci Aleksandr, lslahatçı sıfatı­ m alan CSperyanskyll nin fikirlerini kabul ede­ rak, Anayasaya dayanan bir devlet idaresi kurul­ ması işini ona bırakmıştı_ ( J B09 - 181 1 l F. : 4 / 49


Ona göre : Devlet bir Anayasaya dayanacak, yasama ve yürütme organlan aynlacak, Bakan­ ların sorumlulukları belli edilecekti. Çar kanun yaptıracak ve yürütecek, ancak bir İmparatorluk konseyi kurarak kanunlan ona bazırlattıracaktı. Aynca kanunlar arasındaki koordinasyonu da bu konsey sağlayacaktı. Yıllık bütçe kanunları da bu yolla yapılacaktı. MİLLET MECLİSi CSperanskyll üç dereceli seçimle meydana gelen bir de Millet Meclisi CDouma> düşünmüş­ tür. Fakat sonradan bu tasan suya düştü. Artık idari kanunlar da çıkarılmaz oldu. İda­ reyi yalnız Çar'a karşı sorumlu ve başlarına buy­ ruk olan Bakanlar yürütmeye başladılar. Senato da vardı ama, fonksiyonu bakımın­ dan en yü.ksek bir idare mahkemesi durumunda idi. Bizdeki ve. batılı ülkelerdeki Danıştay'ın işi­ ni görüyordu. Bu ıslahat sırasında Fransa ile Rusya'nın arası açılıp savaş başlayınca CSperansky'de iti­ barını kaybetti. ADALET cihazını kuramadı. Bu­ nu ancak KIRIM: savaşından sonra 1864'de Çar 2. A.leksandr yaptı.

KA N UNLAR Yapılan yeniliklerde ceza işlerinde, bütün sosyal gruplar eşit sayılıyor. mahkemelerin ve yargıçlann istikbali esası kabul ediliyordu. Hu­ kuk işlerinde ise yalnız HÜR sayılanlar için böy­ lo oluyor, KÖLELERE aynı haklar verilmiyordu. 50


Kamu haklan ve özel haklarla ilgili türlü kanunlar vardı ama asıl kuvvet de iktidar POLİ­ SiN elinde ve Rusya bir POLiS DEVLETi halinde idi.

Birinci Nikola Deli Petro'nun Devlet Engizis­ yonu teşkilatı yerine meşhur (Üçüncü Seksiyon) u kurmuştu. Başbakanlığa bağlı olan bu üçüncü seksiyonu ikinci Aleksandr İçişleri Bakanlığına bağlı basit bir şube haline getirmişti. Fakat. ada­ let makamlanna ve mahkemelere karşı dahi müs­ takil olan kuvvet ve nüfuzuna dokunmamıştı. HALKIN HAKLARI Eskiden beri KAZAKLARIN özel haklan var­ dı. Fakat Dinyeper ve Don çevreleri Kazakları daha 18. yüzyıl sonlannda otonomilerini kaybet­ mişlerdi. KATERINA ve ı. Aleksandr devirlerinde ko­ lonizasyon başlamış, Karadeniz ve Azak denizi kıyılanna beyaz Rus göçmenler yerleştirilmi!:?ti. Daha o zamandan beri Rusya'daki halklar içinde azınlık sayılanlann ÇOKLUGU. ülke için­ de bir insicamsızlık yaratıyor ve geçimsizliklere sebep oluyordu. Yüzyıllar boyunca bir arada yaşamalanna rağmen Finlandiyalılar, Polonyalılar. Beyaz Rus­ lar Moskova halkı ile bir türlü kaynaşamamış­

lardı. Hele YAHUDiLERiN durumu çok göze batı­ yordu. 19. Yüzyılın ikinci yansında SANAYiLEŞ­ ME hareketi geliştikçe Yahudi1erin önemi de git­ tikçe artıyordu. Onlar köylü halkı <Müjikl eko· nomik bakımdan avuçlan içine almış bulunuyor51


!ar. Polis tarafından da tahrikçi olarak tanınıyor ve haklannda kovuşturma yapılıyordu. K İ L İ S E Deli Petro Rus Ortodoks Patriğinin başını koparmış, onu CSen Sinod) meclisinin emri altı­ na koymuştu. İkinci Katerina da Kilisenin mallarını milli­ leşlirmiş, idaresini devlet memurlarına vermişti Buna karşılık, devlet Ortodoks kilisesini ko­ ruyor, Ortodoksluktan ayrılanlara zulmediyor. Rus kilisesi artık ma]. mülk, ve eğitim işlerine kanşamıyordu.

ARİSTOKRATLAR OçUncU Piyer'in 1762'de çıkardığı bir ferman. aslllere, asker veya sivil bir hizmette bulunma­ dan serbestçe mal. mülk edinme hakkını tanımış tı. Bu suretle de bir asiller sınıfı veya zümresı meydana gelmişti. Onlar isterlerse büyük me­ muriyetlere de giriyor, ve yalnız onlar toprak sa· hibi ole.biliyorlardı. Katerina onlara ayn bir statü de yapmışLı. Her bölgede muayyen zame.nlarda toplanacaklar ve kendi Mareşallarını kendileri seçeceklerd i . Buna. karşılık olarak da. merkeziyetçi iktidar vHAyetler idaresinin büyük kısmını onlara bıra. . kıyor. onlan yalnız kontrol ediyor, vergi ve as ker a.lıyordu.

BURJUVALAR imparatoriçe Katerina. şehir Burjuvaları için de ayn bir statü yapmıştı. Bunlar sanatkı!.rlar. 52


tüccar, ilim ve sanat adamları idi. Asiller gibi köylülerin de san'at ve ticaret adamı olmaları · yasaktı. Bu Burjuvalar kendi aralarından seçtikleri kurullar tarafından idare ediliyor, yargıçlarını da kendileri seçiyorlardı. Şehirlerin idaresi de onlarındı. K Ö YLÜLER Toprak sahibi olmak Rus halkına yabancı bir şeydi. Rus köylüsü bunu bilmezdi bile. ÜçüncO. Piyer devrine kadar, Aristokratlar. onları geçici olarak hizmetlerine alır, işleri bitin­ ce bırakırlardı. Topraklann asıl sahibi ise en büyük kudret olan lmparatorlardı. Köylüler. mülkiyet hakkı ile ondan faydalan· m a demek olan tasarruf ve zilyedliği birbirinden ayırdedemezlerdi. Doğru dürüst bir kiracılık ve yancıklık geleneği dahi yoktu. Yalnız ve yalnız KÖLELiK vardı. Köylülük. kölelik demekti. Bir Köy Birliği şeklinde kollektif bir idare altında işletilmeye alışmışlardı. Emek vererek meydana getirdikleri eşya üzerinde de bir hak­ lan yoktu. İşte 3. Piyer ve 2. Katerina reformlarınrlan sonra yalnız devlet ve Çar ailesi del-il, Aristok­ ratlann da toprak edinme ve toprakları İ!?lemek için kölelere {serf) sahip olma yetkileri tanındı. Onlar, kölelerini ister tarlalarda, ister atd­ ye ve ahırlarda çahştınrlardı. Onlar üzerinde hü­ kWn verme yani yargı hakları da vardı. Tam ve tipik bir feodalite , Derebeyliği sal· tanatı !dl bu. 53


Hiç bir köle efendisi kabul etmeden hiç bir medeni veya ticari harekette bulunamazdı. Onlan hayvanlar veya topraklar gibi alıp satabilirlerdi. Ancak 1861'de 2. A1eksandr Senyörlerin köy lerindeki bu· kölelik rejimine bir son verdi. 1865'te Çarların emrindeki köleler de bu re­ jimden kurtuldular. Fakat buna rağmen de şa­ hıslan.na aid özel mülkiyet hakları verilmedi on­ lara. Köleler ancak ·pek küçük şeyler veya yerler satın alabilirlerdi. Yalnız köy birliklerini, kendi Beylerine e.id olan toprakların bir parçasını sa­ tın alabileceklerdi. KÖY iDARELERi Yen1 reformlara göre, köy birlikleri toprak­ lan.nı eşit şekilde kendi üyeleri arasında bölü­ şecekler ve sıra ile sürüp işleyeceklerdi. Aynı za­ manda kendi köylerinin idarecilerini ve yargıç­ larını seçme haklannı elde ediyorlardı. Bu suretle köylü, derebeyinin hizmetinden kurtulup kendi köyünün hizmetine girmiş olu­ yordu. Fakat nüfus arttıkça köylülerin elindeki top­ raklar küçülüyordu. Onun için de haksızlığa uğ­ radıklanna. inanıyor ve Derebeyleri elinde ke.­ lan topraklann yeniden parçal�narak KENDİLE­ RiNE VERiLMESiNi bekliyorlardı. iŞÇİLER Senyörlerin kendi topraklarında her zaman küçük sanayii kurma hakları ve yetkileri vardı. S4


19. yüzyılda bu yüzden yavaş yavaş, önemli fab· rikalar kurdular. 1890 yıhndan itibaren de bazı şehirlerde büyük topluluklar

halinde İŞÇİLER

toplandı. -Bu yoğunluğun artması,

iHTiLALCi Sosyalistliğin

büyük şehirlerde

yayılma ve yerleşme­

slİıe uygun bir ortam hazırladı.

GENEL MECLiSLER

rak

U864l başlaya­

ikinci �leksandr devrinden

taşralarda CZemstcosJ adı verilen ve bütün

mUlk sahipleri ile Aristokratlar,

Burjuvalar ve

köylülerden ibaret olan meclisler seçilmeye baş­ ladı. Bu bölge

idure ve

konseyleri kısa

1çlnde kendi yetkilerinden göz diktiler.

zaman

daha. ileri isteklere

Kendi aralarında

gruplar halinde

birleşerek milleti temsile doğru yürüdüler. Fransız ihtilAlinin ve de Rusya'dakJ

komünist idarelerin

etkileri çok oldu.

1870 yılından

sonra da başlıca şehirler, bütün hemşerilei-in ka­

tıldığı

seçimlerle gelen

belediyeler kurmuşlar­

dı. iHTiLALE DOCRUI Merkezi idare despo't

bir baba gibi hareket

ederek tıtızlik ve güçlükle verdiği tavizlerin artık sonuna varmıştı. Fakat aydın zümrelerin bir kıs· mı

siyasi

ve sosyal

alanlarda daha

büyük re­

formlar istemeye başlamışlardı. Her şeyi inkar. ederek her şeyin yeni baştan

yapılmasını

isteyen

CNihlister) ler bunların ba·

55


,mda geliyordu. Aynı suretle

kültürlü gençlik

arasında da batı ülkelerinden gelen MISTlK bir SOSYAL1ZM gelişiyor ve halka karşı platonil{ bir acıma duygusu gösteriyordu. Önceleri

Romantik

yer alan ve

eserlerde

ütopik görünen bu istekler. gittikçe realist ger çeklere doğru yol alıyordu. Bu inkArcı ve edebiyatçı safhadan sonra ide­ olojik safha

geldi çattı,

ihtildlciler

doktrin ve

metodlannı tesbit ettiler. 1876'de <Toprak ve Hürriyet>

adım taşıyan

demek kuruldu. Islahatçı olan programında si yası hürriyetler ve sosyalizm vardır. Bunlar arasında sosyalist

demokratlar da

vardı. Halkın içine girerek çalışmayı tercih edi­ yor ve ona topraklann radikal olarak taksimini telkin ediyorlardı. Bunlara Radikal Sosyalist de­ mek doğru olurdu.

iHTiLALCiLER Bunlann e n ilerinde

İhtilalci

Sosyalistler

vardı. Onlar çok önde ve ifratçı idilet. Halkı en kötü ve korkunç işlere - doğru itiyorlardı. Bun­ lar de.ha çok tedhişçilerdi. fşte onlann içlerinden birkaçı , g Şubat ıaao'de

imparatorun kışlık sa­

rayına dinamit attılar. Ertesi yıl da

(1881)

<Loris Melikov) un tek­

lif ett.ii!:i mutedil bir reform projesini kabul ettiği sırada imparatorun kendini tepelediler. Üçüncü Aleksandr tahta

çıkar çıkmaz CAb­

solutisml adını verdikleri bu harekete olan bağ­ lılığını ll!n etti.

56

Fakat ihtilalciler

bu sefer de


CKarl Marksl ın

o zaman yeni olan ' Komünist

doktrinini ele almışlardı. İşçi topluluklannm içino girerek bu fikirleri derinliğine işlediler. Kızıl ihtilAlin bu iJk

kurmeylan

devletin sıkı takiplerinden

Rusya.'da

kurtulamayınca ne­

dense (Kari Marksl gibi onlar da İngiltere'ye git­ tiler. 1903 yılında Londra'da bir konre topladı­

lar. LENIN'in başkanlık ettiği

bu kongrede iki

tez çarpıştı. Bolşevikler ve Menşevikler. Bolşeviklerin başında asıl adı ile Oulianov)

CV1ad imir

takma adı ile Lenin) vardı. Ve onlar

az bir çoğunlukla ötekilere

üstün geldiler. Du

kongre sonunda bu iki grup birbirlerinden aynl­ dı. Üstelik birbirlerine can düşmanı kesildiler. Leninci'ler kan ve ihtilal istiyor. Menşevik­ ler daha itidalli davranıyorlardı. Bolşevikler •iktidar genel grevler ve onların ardından

gelecek ihtilAI ile

düşürülmell ve ele

geçirilmeli . • diyorlardı. Bu işi yapacak bir yeral­ tı teşkilatı kurulacak, rejimi devirecek. bütün sa­ botajlan ve tahripleri bu kanunsuz organ yapa­ caktı.

1905 AYAKLANMASI Rus - Japon

savaşlarındaki yenilgi ve başa­

nsızhk Liberalleri de memnun etmemisti. Acık­ ça aleyhte bulunmaya başlamışlardı. Çer bunu

karşılamak için mahalli meclislerin 1 904 yı l ı Ka­ sım ayında bir kongre toplamalenna izin verdi. Bu kongre Rusya'da artık polis rejimine bir

57


son verilerek, seçimlere dayanan demokratik re­ jimin gelişme ve yürütülmesine karar verdi.

2 Ocak 1905'de polis hizmetinde çalışan teh rlkçllerden biri, grevciİerden mürekkep bir kor­ te)l Çann nedimelerine

göstermek üzere kışlık

sarayın önüne getirdi. Bunun üzerine Çann mu­ hafız ·birlikleri grevcilerin üzerine ateş açtı. BİN KADAR insan yaralandı ve öldü. <Kızıl Pazar) adı verilen ve pazar günü olan bu katliam. Rus halkının Çara olan güvenini de beraber öldürdü. Rusye.'nın son Çan İkinci olaylardan sonra bir

Nikele. bu kanlı

..Duma meclisi

topladı ve

sosyal reformlar vadetti. Ama yapmadı. Bunun üzerine mahalli meclisler kanunsuz olirak kong­ reler yapmaya,

tcdhişler

yeniden

suikasdlara

b�ladılar. Genel grev patlak verdi. Odesa ve Kranştaddaki ayaklanmalara katıldı.

Deniz askerleri de

Nihayet Çar.

30 Ekim

ıeos'de bir CManifesto> yayınladı. Haklar ve Hür­ riyetler veriyor, bir Duma meclisi seçilmesini em­ rediyordu. Vicdan, basın, toplanma,

dernek kurma ve

grev yapma haklan ve hürriyetlerini tanıyordu.

İmparator bu hareketlerinde samimi değildi. .A!3lında o otokrasiye dokunulmaz gibi sarılmıştı.

bir din prensibi

Ama tavizler vermeye

mecbur

kalmıştı. Ancak CStolypinel ihtilalcilerin elinden

adlı bir bakan köylülert almak için

onlara şahsi

mülkiyet hakkını tanıttı. İsteyenler köy birlikte­ rinden aynhp, kend! paylanna düşen toprağı ve ma.llan a.le.ca.kle.rdı. 58


Birkaç Yıl içinde, bir milyondan fazla köylü ailesi bu fırsattan faydalanmış ve bu suretle tak­ riben iki milyon hektar. ai1e başına ortalama iki yüz dönüm toprağa sahip olmuşlardı. Ancak; Rusya'nın değişik ve ziraat imkanlarına ve

iklim bölgelerine

araçlanna göre de bu

topraklann değeri geniş ölçü.de değişiyordu. Ve t.arih boyunca da

Rus köylülüsünCın an­

cak kllçük bir azınlığı kendi toprağına sahip ol­ ma zevkine ve şahsiyetine kavuşmuş oluyordu. Onun tarih boyunca

tanıdığı iki şey vardı.

önce kölelik, sonra da iştirakçilik. İşte Çarlık Rusyası kızıl ihtilalin başlangıcı demek olan birinci cihan savaşına bu şartlar al­ tında giriyordu. Büyük Rus topraklarında

yaşayan millelle­

rin sayısı YÜZELLİDEN fazladır. Büyük çoğunluk ise BEYAZ

RUSLARLA.

TÜRKLERDEDİR. Onbeş tane otonomi vardır. Şunlardır :

ı

-

Ermenistan merkezi ERIVAN'dır. ı 1.500

mll keredir. Nüfusu bir buçuk milyondur. C % 85J i Ermenidir.

2

-

Azerbaycan :

Merkezi BAKÜ, 33.00 ÜÇBUÇUK milyondur.

mil karedir.

Nüfusu

BAKÜ milyonluk bir şe·

hlrdir. Halkın BEŞTE ÜÇÜ TÜRKTÜR. 3 - Beyaz Rusya ,

!'iff'rl<P-7i MINSK. 1 26.000 mil karedir. Nüfus :

Onbir mil.Yon Minsk'ın

nüfusu 300 bin. Halkın

beşte dördü Beyaz Rus'dur.

4 - Estonya :

Merkezi TALLINN. 18.350 mil kare.

ı.s milyon.

Nüfus

59


5 - Letonya. : Merkezi RIGA. 25.400 mil ke.re. Nüfus 2.5 mil yon. Riga. 500.000. 6 - Litue.nya. : Merkezi VILNA. 25.175 mil ke.re. Nüfus 30 Milyon Vilna. : 250.000. Halkın % 60'ı Litue.ndır. 7 - Kırgız : Merkezi FRUNZE. 76.00 mil kare. Nüfus il.:i milyon. üçte ikisi TÜRKTÜR. e - Gürcü : Merkezi TIFLIS. 29.400 mil kare. Nüfu' dört milyon. Tiflis : 000.000 üçte ikisi Gürcüdür. 9 - Fin Kareli : Merkezi CPetrozavodsk) 68.900 mil kare 750 000.

ıo- Ke.ze.k : Merkezi : ALMA ATA. 1 .063.000 mil kare. Nü fusu : Yedi milyon. Alme. Ata : 300.000 % 60'ı Ka· za.ktır. il - !Kishnev - Moldavyal : 13.00 mil karedir. NU.fusu üç milyondur. Bu bölgede Ruslardan başka Yahudi ve Bulgar çok· tur.

12 - Tacik : 55 000 mil kare. Nüfusu iKi MİLYON. Dörtte üçü Tacjk ve gerici ôzbek olmak üzere TÜRK'·

tür.

13 - Türkmen : Merkezi : AŞK ABAD. 187 000 miİ kare. Nu· fusu iki Milvon C%80l i TÜRKMEN. 14 - Ukrayna : Merkezi : Kiev 233.000 mil kare. 45 Milyon. Kievı ,5 milyon. Dilleri Rusca ile Lehce arasında 60


bir dilclir. Çoğunluğu Rus, Romen ve Polonyalı­ dır.

15 - Özbek , Merkezi , TAŞKENT. 157.300 mli kare. Nüfu ­ Yedi Milyon. Te.şkend'in ' 750.000 % 75'i TÜRK'tür. Merkezi Rusya'ya bağlı olanlar ise şunlardır: CBaşk, Buryat - Mongol, Suvaş, Dagestan, Ka­ bardinian, Korni. Mari, Mordva, Kuzey Ossetian, Tatar, Udmart. Yakut.) Aynca altı eyalet vardır , CAltay, Kabaroosk, Krasnador, Krasuoyark. Primorye, Stevropoll .

su ,

BÜYÜK ŞEHİRLER Memleketin genişliğine ve nüfus miktarına göre büyük şehirlerin hem sayısı az, hem de nü­ fuslan nisbeten azdır. Halkın dilediği yerde otur­ ma ve çalışma hürriyetleri olmadığı için böyle olmaktadır. Yalnız merkeziyetçi ve bürokrat devlet kapi­ talistliği Moskova'yı beslemekte ve büyütmekte­ dir. Moskova : 7 milyon. Leningrad : 3,5 milyon. Gorki : 750.000 Novosberisk : 750.000 Kuybiskev : 600.000. Saratof ve Omsk , 600.000. Stalingrad , 500.000. Kazan , 400.000'dir. Din bakımından Ruslar ve bazı azınlıklar ORTODOKS. Diğerleri büyük çoğunluğu ile MÜS­ LÜMAN ve bir kısmı Budist'tir. Rus Ortodoks Patriği Moskova'da bulunur. Leningrad ve CKrutitsyl de birer Metropolilik vardır.

61


En büyük lSLAMl merkezler, Taşkend, Bu· hara veKazan'dadır. Fakat Sovyetler bilhassa son yıllarda. Ortodoksluğa önem vermekte. Müslü· manlara aynı eşii hak ve imkAnlan çok görmek· tedirler.

SÖMÜRGECiLİK

BugU.n de dünyanın çatısı olan TURAN'm başına iki kızıl dev SÖMÜRGECİ olarak çökmüş bulunmaktadır. Fakat, tarih öncesinden gelip ta­ rih ötesine gitmekte olan TÜRK milletinin bu tan­ nsal kaynağı hiç bir zaman kurutulamayacak. ne kadar kana boyanırsa boyansın boğulamaya caktır. Son çeyrek yüzyılda yer yüzünde olup biten­ ler göstermiştir ki, dünyanın en kötü SÖMÜR GECİLERI komünistlerdir. Bunlar eski emperya listlere ve sömürgecilere taş çıkaran ve insan hayatını hiçe sayan işler görmektedirler. Bu kızıl sömürgeciliğe de TURAN tatbik sa­ hası olmuş bulunmaktadır. (19141

62


SON SÖZ TÜRKLERiN kaynağı olan TURAN'a. bugün iki kızıl sömürgeci el atmış bulunmaktadır. Batı Türkistan'da. Rusya, Doğu Türkistan'da Çin. Rus - Çin hududu bu verimli yurdu ikiye böl­ mekte <Taşkent. Fronze, Almaata, İlil Rusya, <Kaşgar, Turfa, Urumçil de Kulca. ile beraber Çin ülkesi içinde kalmaktadır. Yıllardır bu bölgede iki kızıl arasında bir ya­ nşma ve hatta çarpışma olmaktadır. Ruslar batı Türkistan'da Ruslaştırma CRussi­ flcatlonl , Çinliler de Doğu Tiirkistan'da Çinleş· tinne CSinification> ile meşguldurlar. Her ikisi de bunu bir SôMüRGECILIK CColonialismel amacı ile başarmaya çalışır görünmekte. aslında Türk milletini ana ve öz kaynağında imha siyaseti güt­ mektedirler. Bu yerleşme ve yerleştirme de ÇARLIK plan· lanna göre yürütülmektedir. Tiirklstan bugün butün Sovyetler Birliği Pa· mutunun % 9l'in istihsal etmektedir. Ve bütün sömiirgeci ülkelerde olduğu gibi, PAMUCU ucu­ za. almakta ve bu miistahsile DOKUMAYl pahalı­ ya vermektedir. Yeraltı servetleri bakımından da çok zengin olan bu bölge bugün RUS ve ÇIN arasında bir ça­ tışma alanı haline gelmiştir. Asya ve _Uzak Doğu'ya ait tetkik gezileri ve 63


bilgisi ile tanınmış olan Fransız yazan (Robert Guillainl 'in yazdıklanna göre : ·Sovyetler yıllardır Çin elindeki DOCU TÜR­ KISTAN'ı <Sinkiangl bölgesini ele geçirmek isti­ yorlar. Bu bölge Orta Asya'nın kalbi"dir. <Cocur de !' Asie centralel . Bu bölgedeki Çinli sömürgecileri Tilrk ırkın· dan olan mılslılman halk hazmedemiyor. Yüzyıldanberi Rusya ile Çin bu bölgeye ya­ yılmak için çalışmaktadırlar. Burası ASYANIN TRATEJIK KALBiDiR. ·Dılnyanın bu ulaşılmaz köşesi, Atom devri­ nin doğuşu ile bir gizli sığnak sahası olarak yeni bir kıymet kazanmıştır.• •Çinliler de buna kar.;ılık olarak doğu bölge­ lerindeki fazla nılfusu buraya yerleştirmeye çalış­ makta, halka Çince öğretim yapmakta ve müslü­ man dinini kontrole kalkışmaktadırlar . •

YAŞAYAN ÜLKE Bu uzun makaleden aldığımız şu küçük par çalar da gösteriyor ki, binlerce yıldanberi olduğu gibi doğuda Ç!NLILER ve batıda RUSLAR arasın­ da kalmış olan hür ve kahraman TÜRKLER hala dılnyanın çatısı ve Asya'nın stretejik kalbi olan bu topraklarda yaşıyor ve çarpışıyorlar. 1863'de Macar Bilgini (Vanberyl nin bütün ba­ tı il.lemine DÜNYANIN ÇATISI olarak ilan ettiği ve tanıttığı TURAN. bin bir facia. tehdit ve lehli· ke içinde olduğu halde 1963'de de Fransız yazarı CRobert Guillainlin dediği gibi ASYANIN STRA­ TEJiK KALBi ola rak yaşamakta ve çarpışmakta devam ediyor. Gençler görüyorsunuz ki : TURAN htı.lıl. kanayan ve yaşayan bir ıllkedir.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.