SAYI: 4, A. BATTAL-TAYMAS
KAZANLI TÜRK MEŞHURLARINDAN IV - V
iKİ MAKSUDİLER AHMED - HADİ
SADRİ - ARSAL
Kişilikleri. fikir ·hayat.lan ve e�erleri.
Bir Ek
ve
5 resim·
tST ANBUL - 1 959.
Basıldıfı Yer Sıralar Mathanıu
İÇİ N D E K İ L E R YANKILAR - TEPKiLER. İKi kardeşler (GİRİŞ). A· SADRI MAKSUİ>i ARSAL. Medrese ve ışkola «Maişet» hikayesi. Parfr.;'te tahsil devresi. Dönüş. J.
RUSY A'DAKİ ÇALIŞMALARI. «Durnala r>, Avukatlığı.
\'e
Sadri Maksudi 1917 iHTİLALi
«Türkiı.:;tan Komitesiıı nd e «Milli-madeni muhtariyet... Tarihe yanlış geçmesin ! 11. s. MAKSUDI AVRUPA'DA
Finlandiya'da dinleniş, Bir daha Paris'te, Bir «Sulh heyetin Politika dışında •
ııı.
SADRI MAK.SUDi TORKİYE'DE Maksudi Maarifçi Maksud! profesör
-·'.l
Maksudi millet vekili. Küçük bir «kaza»· Eserleri. s. Makaudi'nin Türkiye'de çıkan birinci ve sonuncu
eaerleri üzerine notlar. 1) TÜRK DİLİ İÇİN : Prof. Fmdıkoğlu ne diyor? c. Brockelmann'ın mütalaası. Atatürk'ün vecizesi. Türk basınındaki tepkiler. 2 ) MİLLİYET DUYG USUNUN SOSYOLOJİK ESASLARI: Bu eseı· hakkında müellifinin fikiri. Türk basınının ilgisizliği. S. M a ksu di'nin kendi hakkındaki ııözleri.
B. AHMED - HADİ MAKSUDİ Kökeni ve öğrenimi. "Usul-ü cedit» çi. Gazeteciliği: uYulduz» cü Haıdi efendi : «Yulduz» dan hatıralarım : uYuldu zııa naml girmiştim? « Yulduzııdan nasıl ayrılmıştım ? Hoş bir karşılaşm a. Son söz.
BU ESERİ N - A - bölümüne ilişkin bir EK: UZAK ŞARK'TAN GELEN MEKTUPLAR : s. Maksudi ne diyordu ? Üçlü görüşme. Mektupları yazana cevabım.
•
YANKILAR-TEPKİLER (Bundan önceki ü ç kitap üzerine) HASAN-ALİ YÜCEL (Ön.eki 25 Eyhil 1958:
Maarif
Vekili>
Kitaplarınızı aldım. MUSA CARULLAH'ı dikkatle okudum. KU · tüphanemde. zikrettiğiniz eserlerini birtürlü bulamadım. ZAMAN :...i taphanesinde eskiden bunları
kolayca tedarik
ederdik,
oradan ara
dım; yok. Bu araştıımanın sebebi, kitabınız ve pek ehemmiyetli bir şahsiyet saydığım
merhum
hakkında
bir yazı
yazmaktı.
Ankara'y?.
dönüşümde meşgul olacağım.
Himmetinizi takdirle karşılı:ır. şahsen tahrik ve müstefid edilmış olmanın şükran ını tekrarlar; bu zur görmenizi
vazifemi yapmakta gecikm.emi ma
umarak. saygıla rımı
sunarım.
MİRZA BALA-KUTL(lK
Azerbaycanlı aydınlardan. Münib, 17 Aralık 1958: «Kazanlı Türk meşhurları» serisi çok m ükemme l dir. Cidden tak
bu hususta bir takriz ya;'.. mak isterdim. Fakat sonunu beklesem daha iyi olur mu diye düşÜ!l düm. Bilmem yakında tamamla nı r mı? Yoksa daha uzun mu sürecek'' rnu, fikir ve politika adamı 8 Mart 1959 tarihind e öldül dire şayan bir teşebbüstür. Ben DERGİ'de
TAHİR ŞAKİR-ÇAGATAV Sosyoloji doçenti' Ankara 27 Aralık 19511: Her üç risaleyi de d ik katle okumuş bulunuyorum. Ben şahsl'll lwı üç eseri
de çok beğendim ve öğretici mahiyette b uld u m . Bazı kiııı�w
lerin şu veya bu şekilde söylendiklerini de duydum.
Bence bunlıırııı
büyük bir kısmı hemşehrilerimizin sadece hisleriyle
yaşamaklıı
alı şmış
olmal:ırmırı
karı.;ılaştıltları beldeğidir.
her
şeyi o ölçüye
Böyle ciddi meseleleri
vurmağa
sadece hissi ölçüye
vurarıılı
v•·
lııı
l11v
metlendirmek hiç de doğru olamaz. Ben her üç eseri (Rizaeddin Fahreddinoğlu, Mu1'a Cnrııllıılı 1111'. ve Alimcan Bardudi) hacimlerine göre muhtevası bak ını ı ııcl : ııı ılıı 1;111 iyi ve ölçülmüş buluyorum. Mesainiz ceidden şayan.ı şükrnııılır. Ilı le felii.ketli bir hayat şartları yaşamakta olan"memlekct
vı·
zı hatırlamak ve hatırlatmak bakımından da çok yrrinılı·
lııılhııııı lıııı •
lılr
6
-
-
;.;etle lıulunmuş olduğunuz için de size şükran borçluyuz. Ümid ede
··inı ki.
ıbu hareketiniz daha genç olan «ulemaıı hemşehrilerimiz içi11
de> uyarıcı. vazife hatırlatıcı bir örnek rolünü oynayacaktır. Prof.
voo
GABAİN (Uamburgl.
(Dr. Bam.it Z.
K.oşay eliyle).
«Vielen Dank für A. Battals-Taymas Kazan Türkleri ıneşhurla nndan. Das interessiert mich sehz, denn es ist mir immer undeutlich geblieben, wie die vielen Kazaner
zuzammen
Reformaesteribungen
bringen. Nun ·gewinne ich ein klareres Bild... »
Y. Mühendis KEMAL LOKMAN.
Ankara, 21 Eyluı 1951: «Bu
iki
kitabınız
<Rizaeddin
Fahreddinoğlu
ve
Musa Sarullah
Bigi> bizim gibi çok küçükken memleketlerinden ayrılanlar için ken di alimlerimiz ve büyüklerimiz hakkında mücmel olsa da bilgi veren çok kıymetli birer eserdir. Her nekadar matbuat vasıtasiyle muhte
lif vesilelerle bu zatlar hakkında
yarımyamalak ve kısır
malumat
edinmiş isek de, derlitoplu bir halde elimizde hiçbir şey bulunmu yordu. Bu
bakımdan
eserleriniz takdire
şayandır.
lV.lluhacerette
bu
lunanlardan, ve betahsis kaynak kıthğınran dolayı daha fazlasını ibe�
lemek ve büyük çaplıı olmalarını ummak da doğru değildir.»
İMAM VELİ-AHMED HAKİM Relsiokl. 10 Azizim Tayınas
Bey,
Ağustos 1958:
merhum Musa Carullah hakkında yazılmış
güzel eseri okudum. Merhwn üstadın ihtiram edip, içtimai ݧlerini tak dir
edip,
hak
fikirlerini,
·güzel
sözlerini
kabul
edip
mii
beyyin bir risale yazıp tiyişinçe ihtiramınıza fevkalhad memnun ol dum. Mecmualarda, ceridelerde yazılan makaleler, saklanmi gayboh (yogala).
Risale
şeklinde
olan
eser hiçbir vakit
kaybolmi,
insanlar
yaşadıkça yaşi... Üstad,
bereketli kaleminiz bilen bu risaleni yazıp,
magfur üstadı
ihya
merhum ve
ettinğiz. Bu büyük şeref size aid oldu. Kendi va
tanında merhumnunğ tercüme-i halini yazup taratmak (dağıtmak) tü gil (şöyle dursun) ailesininğ ne yerde oturduğunu da bilen yoktur. Kazanlı Türk meşhurlarından alim, fazıl Rizaeddin hazretlerininğ tercüme-i hali, meziyet-i zatiyesi, ilmi ve fazlı yazılmış sönmez ki_ tabnı da okudum. Bik yarattım
(.beğendim>, bik faydalandım. Rah..
metlininğ ruhu inşallah sizden memnun olacaktır.· Üstad Alirncan Barudi hakkında yazılmış kıymetli kitabı da al
dık, okuduk, yarattık (.beğendik). 35 seneden fazla ikdam. ihtimam,
-7gayret ve sebat sa
ile
tedris edip köp-köp fazıl şagirdlcr yitiştirgen bol
da. üstadlarıaun
ilmi meziyetlerini
olmağan;
tercüme-i
yazıp be)•an
halini, etmek
tarih-i
hayatını,
dini,
ahlaki,
şagırdlerinden hiçbirine nasip
fahr ve şeref sizin kaleminize nasip oldu... Bir büyüğün di
ni, içtimai hizmetlerini takdir kılıp güzel ıbir tercüme-i hal yazu yin
gil <kolayı
bir iş tügil; onun için zat-i alilerine candan teşekkür et
mek borcumuzdu;:, aziz üstad!.
imam BABIBURRABMAN ŞAKİR Eylul 1958:
Tampere (Finlandiya), 20
Halide tutaş Wefa tarafından minğa Musa Carullah ve Rizaed din
Fa!hreddinoğlu isimli
iki eseriniz
hediye
olarak
takdim
idildi.
Eserlerininğizni henüz mütalaa etmeden si:zıge ihlaslanmnı bildirmek, teşekkürleri.mni sunmak niyeti ile şu mektubu yazdım. Allah'dan di
leğimiz;
selamet olunğuz da daha şunWlğ gibi eserlemi meydana çı
karmağa muvaffak olunğuz! oııMusa hazret hakkındağı eserinğiz
be
ni artığı bilen alakadar etti. Çün:ki ben de Musa hazretninğ muhlis lerinden ve en son şagirdlerinden
idim. Merhwnnunğ Hindistandagı
devri benden başka geçmedi dinilebilir. Bu hususta
bende
baytak
<epey) malwnat da bar. Prof. B. SPULER Bamburg, 24 Kasım. 1958: Bcndenize .göndermek lütfunda bulunduğunuz iki- k1yıneili kitap larınızdan dolayı zat-ı aliinize kalben teşekkür ederim. Tatar ile BaŞ kurtların Rusya hakimiyeti altındaki durumları hususunda bir kitap çıkardığımdan itibaren bu meseleler bendenizi ve
çok
ilgilendirmektedir,
iki eserlerinizi büyük bir alaka ile okuyacağım.
MATl'İ BESENEN ıllelslnld, 9 �abat 1,59:
Prof.
Çok hürmetli arkad�ım Abdullah B.-T. . Gönderdiğin kitaplardan «Kazanlı Türk meşhuılarından 1.3:& layı sana çok
teşekkürler ederim. Hüvee jatkoa töillesi!
do
(çalışmala
rına gereği gibi devam etmeni dilerim!).
ZUHUR TABiR Türk-islim cemaati reisi. Relsinki, 1 Ağustos 1958: Gönderdiğiniz
MUSA CARULLAH kitabını aldım. Teşekkür ede
rim. Kitabı dikkatle okudum, memnun oldum. Musa efendinin tercü me..i halini dolu olarak yazmışsınız. Eserleriniz i burada yaymaya
lışacağım...
ça
- 8 Dr. HAMİT Z. KOŞAl' Ankara, 5 Arahk 1958: Aliıncan Barudi kitabını da ilgi ile
okudum.
Himmetiniz
var
olsun! Bunlarla büyük hizmet yaptığınıza kaniim.
SAMi N. ÖZERDİM Milli Kütüphane Müdür v. Ankara, 15 Ocak 1959 Üç biyografyaı eserinizi «Türk diliıı deııgisinin önümüzdeki sa yısındaki kısa tanıtmaları
bir araya
getiren
yazımın
başına aldım.
Takdir edersiniz, ki ·bu konularda vukufum hemen yok gibidir; ta nıtmalarını da, bu yüzden, pek kısa, pek yetersiz oldu. Daha doğru su, yalnız eserlerinizi duyurmak vazifesini başal'.dım. Lüfen beni afe diniz.
A. BENNİGSEN Paris, 3 Ekim 1958:
monographies
J1ai rapporte d'İstanbul vos precıeuı:>es
Rizaeddin Fahr eddi noğlu et Mus a Carullah Big i .
ment je n'ai pas pu trouvcr en librairie vos monographfos Barudi, les Maksudis,ni vos ouvrages plus anc i cns :
Alimcan
zan Türkieri <İstanbul 1925 ) . Rus ihtila linden
su;·
Maleurcusc suı·
Ka
hatıralar ( İsta<ı
bul 1947); Rusyatlan ayrılan milletler (Ankara, 1927>
Tatar tarihi < Mı.: kden, 1'938) . Je le regrcttc beaucoup car
P.t Türk fils
mr·
seraient t res precicux pour mes recherches . . .
.,HALİDE WEFA (Tampere-Fbılaodiya)·�.
lZ
Eylıil 1958:
Bn kıymetli kitapları alır-almaz herikisini okup çıktıktan sonra gençleıimize müıacaat ettim. Çoğu hatırımı kırmadan. millet yolunda dinmeden-yorulmadari çalışmaların kadrini bilerek
tekliflerimi
se
vinçle karşıladılar. Şimdilik lehçe farkı yüzünden bu eserlerinizden pek fazla faydalanamazlarsa da, ileride anlayıp okuyunca onların kıymetin!
daha artık anlarlar. Şimdilik Tampere Türkleri birliğinin toplantılann da istedikleri zaman o kitapları bildiğim kadar anlatmaya karar ve rdim.. .
HAMİT REŞiT New.York, 27 Arahk 1958: Halkımız üçün zur <büyük> hizmetler kürsekten büyüklerimiznı ' dünyaga çıgaru-sizninğ zur hizmetinğizdir. Allah taaıa sizge sawlü (sağlık>. bahıt hem uzun ömürler nasip itsin!
-9
ÖGRETMEN ABDÜRRABİM UYGUR ÖZENTÜBK. Kala, 15 Mart 1959. Muhterem üstadtm, neşriyat alanındaki mücahedeniz kutlu olsuuı Eserlerinizi derin bir zevkle okuyorum. Bu mücahedeye devam l!tmeniz için Ulu Tanrıdan uzun ömürler diler ve en derin saygılarımı arzederim.
ASIM
ZİHNİoGLU (Tekellerdenl istanbul, 3 Nisan 1959.
3 numaralı eserinizi de memnunlukla aldım. Sizi devamlı çalış. malarınız ve başarılı yazılarınızddan dolayı candan tebrik ederim.
REFİK ÖZDEK (Hukukçu; İstanbul, 16 Arahk 1958: İki kıymetli kitabınızı sevinçle aldım. Milli davalara hizmet et miş büyüklerimizi
tanımak,
ilgi duyduğum · konularda
aydınlanmak
bakımından kitaplarınız çok f aydalı oldu. Ayrıca bundan sonra
kacak
çı
eserleriniz de okumak, kuzeydeki soydaşlarım ı n dünü ve bugü
nü ile o nların san'at ve gelenekleri hakkında daha fazla bilgi iy esi ol mak için büyük faydalarınızı ümid etmek te bana kı vanç v e riy or. Ve rimli çalışmalarınızın devamı için yürekten duacıyım.
LÜTFİ İKİZ
(Kütüphaneci)
Nevşehir, 8 Haziran, 1959:
Neşrine muvaffak olduğunuz kıymetli eserlerin elime geçenleri ni okudum. Sizi tebrik ederim. Ve daha birçok eserler yazmaya m,uvaf fak olmanızı Ccnab-ı Hak'tan temenni eylerim. Eserlerde neşıettiğini� me ktupların klişelerinin basılması eseri layemut (ölmez) kılardı...
ABDÜLKADİR İNAN Türk Dil Kurumu uzmanlanndaıı Ankara, 31. Vll. 1959: Muhterem A.
Lütfen
Battal BF
göndermiş
ağa beyim ,
olduğunuz iki eserinizi
aldım.
Pek
çok
te
şekkür ederim. Güzel bir milli hi zme te te şebbüs et m iş olduğunuzdan dolayı sizi tebıik eder ve Tanrıdan başarılar dilerim. Milli kültürü müzün ilerigelen hadimleri ve şahsiyetleri olan ıbu zatlar muhakkak, ki, yeni nesle ta n ıtılmal ıdır . 40 yıldanberi «Bolşevikler şöyle zulmeı tiler,
böyle haksızlıklarda
şey yapılamadı desek
bulundular»
yeridir.
diye
Başladığı nız
sızlanmaktan
başka
-
biı
iş çok faydal ı dır ; maddi
fedakarlığınız da şayan-ı takdirdir. Sizi tekrar kutlar ve muvaffakiyetler dilerim. Türkistanlı Dr. nuna eklemiştik.
A. Oktay'ın mektubunu 3. sa yılı eserimizin so
İKİ MAKSUDI KARDEŞLER SADRİ ARSAL
AHMED HADİ --
1867-1941 -
-
1879-1957 -
G iR i Ş Kazan ilinin Kazana.rtı (1) denilen bölgesindeki Tatsu �1dlı köyün imamı Nizameddin Maksudi'nin üç oğlu vardı: Ahmed-Hadi, Salaheddin ve Sadreıddin. Bunların büyükleri olan A. Hadi ile en küçükleri Sadreddin (Sadri) Maksudi ler Kazan Türklüğünün fikir ve kültür hayatında önemli rol oynamış olan fikir adamlardır. Ortancaları olan Sala heddin, anlaşılan, uzunboylu okumayıp, iş hayatına atılmış ve Kazan şehrinin Piçenbazan çarşısında kavaf dükkanı açıp alışverişe başlamıştır. Burada bizi ilgilendirenler büyük kardeş ile kür;ük kardeştir; İKi MAKSUDiLER işte, bunlar dır. Küçük kardeşin şöhreti daha üstün, daha geniş olduğun <lan, biz onu öne aldık; fikir ve bilim söz konusu olurken qaş»a değil. «baş»a önem verilmektedir tabii. Büyük kardeş terbiyeci ve biraz da gazeteci idi. Şöhre ti daha çok terbiyeci yazar niteliğiyledir. Küçük kardeş �e daha çok bir politikaciydi. Bilimsel yazarlığa Rusya dışın ,aa. «Muhaceret»te, kırkından sonra başlamıştır. Politikada olduğu gibi bu alanda da kayde değer işler başa.rmış; ağa beyisini çok gerileme btrakmıştır. Bunda onun yetişmesinin, hazırlığının, tahsilinin daha esaslı, daha sağlam olmasından -
(1)
Kazan
şehrinden
kuzey
cihetine düşen ve
Türk köyleri bulunan bölgeye Kazanlılar
K.azanartı
üzerinde çokça
derler, ki, Kazan
arakası demektir. Kazanlı şair A. Tukay'ın şu mısra�larında geçer: Aynlıp kitsem de sinden gumrumninğ tanğında min, Ey Kazanartı, sinğa kayttım süyüp tagın da min! Şairin doğduğu Kuşlawuc;- köyü de Kazanartında bulunmaktadtr.
-·
12 -
başka, ııMuhaceret»te Türkiye'ye düşme.sinin ve bu Yurtta ' bilirnı:ıel ve düşünsel çalışmalan için çok elverişli zemin VP. zaman bulmasının da büyük tesiri olmuştur tabii. S. Mak sudi Türkiye'de bir politikacı olarak değil de, Türklük ve toplum için fikir ve bilim adamı sıfatiyle faydalı işler gör müştür. Aıma «politika» alanında kendi deyimiyle söylersek «dahili Rusya ve Sibirya Türklerinin siyasi talepleri» ile AY rup'dayken azçok meşgul olmuş idiyse de. Türkiye'ye gelin ce. bu «diıva»yı unutmuştur. Belki unutmamıştır da, onunla uğraşmaya vakit bulamamıştır. Her ne hal �se, onun Fransa. dan Türkiye'ye gelmesi çok yerinde bir davranış olmuştur. ki, kendisini bu aziz Yurıda çağırıp fikir ve ilim alanında çalışma imkanını verenleri ele hiçbir vakit unutmamalıyız. Ötede Bolşevik devriminden sonra da Kazan'dan ayrıl m ay a n büyük kardeş A. Hadi Maksudi için yeni haller w şartlara uyarlanmak hiç de kolay olmamıştı tabii. Sovyet devrinde onun gazeteciliği de, pedagogluğu da geçmezdi el bette. Gazeteciliği zaten Bolşevik devriminden önce bırak mıştı. Eskiden yazdığı mektep kitaplarının da devri geçmi:-;; bulunuyordu. Bundan dolayıdır, ki, bu yanda küçük karde� fikir ve bilim bakımından ilerlemekte, yükselmekte, ve r;c c;inı hususunda da zorluk, darlık çekmemekte iken; o yan da büyük kardeşin fikir hayatı tamarniyle durmuş; geçi mi de son derece zorlaşmış, ağırlaşmıştı. Kısası; onun Sov yetlerde geçirdiği 23-24 yıl herhalde artan bir üzüntü ve sıkıntı içinde sürüp gitmiş ve sonunda bu helim-sel.im fikir adamı Dünyaya ve insanlara küskün ·halde bir daha açma mak üzere gözlerini yummuştur. A. Hadi efendi pek Rakın gan, aşırı kertede ölçülü, rnya-sabuna dokunmamanın yol larını iyi bilen bir k:şi olduğundan, Sovyetlerde de yaşaya bilmiş, ve değme milliyetçi aydına nasip oilmayan bir ölüş lc, yani eceliyle, ölmüştür. (Bu eserin «B» bölümüne bakı la!) s. Maksudi'nin hayat görüşünden, felsefi-içtimai düşün celerlnden uzun-uzaduya söz açmanın yeri burası değildir.
-13Yalnız kısaca şunu diyebiliriz, ki, merhum şuurlu bir milli yetçi - türkçü idi. Dersierinde,
konferanslannda
ve
ya
z ılarında «milli emeller»den bahsetmeyi pek severdi. Siyasi,
iktisadi görüş hususunda «liberalizm» taraflısı olduğu anla� �ılmaktadır. Sosyalizmi hoş görme zdi Karı Marks'ı bir ııos .
yolog-filozof vasfiyle takdir ediyor idise
de, muayyen
bfr
içtimai sınıfın müdafii. mücadeleci sosyalist Marka onu pek ilgilendirmezdi. Büyük hemşehı;miz Yusuf Akçura'nın hila fına olarak, insan toplumları hayatında ikt:aadi faktörlere ii stün bir önem vermez; fikirlere, uemellerne (ideallere) ve
«büyük şahsiyetler:ııe (kahramanlara) daha çok kıymet verirdi. (Birinci Türk tarihi kongresinde verdiği TARİHİN AMİL LERİ konferasonda söylediklerinden bu neticeyi çıkarmak mümkündür). Devlet idare usulü (rejim)
babında s. Maksudi
Rus i.btilalinden önce cumhuriyetçi değildi. olduğu .. Kadeh> siya�ıi partisi «maşruti
1 9 1 '7
Zaten,
mensup
monarşi»
taraflısı
idi. Ama İhtilalin alabildiğine gen!şlemesini, çarın da tar. tından atıldığını müşahade eden bu parti dahi programına cumhuriyetç!Jiği de soktuğunu ilan eylemişti-
s. Maksudi, şüphesiz, demokrasi daşı
(taraflısı)
(budunbeğliği)
yan
idi. Ancak kendisi ruhçe, h'ıısiyatça «aris
tokrat» olduğundan budunculuğu (demokratlığı) daha çok naza.ri-!lmi idi. Yani ııdemos»un (buıdunun-halkın) içine gi r�p onun dertlerini dinliyecek, istek ve dilekleri ile ilgilene cek ve bu yolda, gerekirse, pala çalacak olan bir buduncu (demokrat-halkçı) olmayıp, halk ile kendi arasında bir say gı mesafesi bırakmayı; şirazlı hekim Sadi felsefesine uyaraJ{. kenarda kalmayı tercih eden bir demokrattı .
. .
Şu
dakkada
\'aktiyle bir hikayede okuduğum «filozof,, taı>lağmın şu söz lerini hatırladım: - .Aslına bakar.sanız ben de sosyalizm taraflısıyım. Öy leyse de, bu rejimin ben hayattayken uy gulanmasını iste mem;
benden
so nra
ise, Dünyayı
Tufan
kaplasa da ne
-1 4gam?»·
(Bu, aslında bir Fra11ı3ız kıralınm sözüdür:
"apres
moi deluge). Merhumun karakteri çekici değil,
iticiydi.
Tabiatında
ağabeysinkine benzeyen çiziler ve o zatı andıran tuhaf hal ler, ıdavranı.şlar da yok değildi. Belki de onun için nükteci bir hemşehrimiz: «Hadi efendi natraşide Sadri ise, Sadri bey de traşide bir Hadi efendi» derdi... S. Maksudi kendisinin değerine fazla güvenen ve tepeden bakan bir kişi olduğundan çok alıngan ve öfkecil de idi. Şa kaya, latifeye hiç tahammülü yoktu. Ama kincil değildi. Kh güder olmadığını gösteren delillerden biri de şudur: Kendisinin gençlik arkadaşlarından muharrir Ayaz İt3·
1905
haki ile onun ildeşi ve emekdaşı gazeteci Fuad Tuktar ihtilali günlerinde, hatta iki
ihtilal
(1905-1917)
arasında
matbuatta kendisi hakkında en ağır sözler sarfetmişler, söy lemediklerini, demediklerini bırakmamışlarken,
Sadri
her
onlardan birincisiyle son ihtilal günlerinde anlaşıp işbirliği yapmış; ikincisi ile de Avrupada bir «Sulh
heyeti»
içinde
beraberce çalışmıştır. Demek, merhum ıışahsiyab>ı Cemiye� işlerinden ayn tutmasını bilirdi. tı;tanbul'dan Ankara'ya yazdığı bir mektubunda
18
Şubat
1946
tarihiyle bana
kendisi bu aldırmazlığını,
hoşgö
rilrlüğünü şöyle açıklıyordu (aynen:» «Bunun iki sebebi vardır: Birisi ahlili bir kanattır; insanın fındakilerin küçük kusur
ve
etrı
za'flarına göz yummanın, onları görme
meye, unutmaya çalışmanın bir ahlaki vazife olduğuna dair kanaat. İkincisi de psikolojik !bir sebeptir...
(Bu sözler kendisinin benimle olan münasebetlerinin ni teliğini açıklamak için yazılıyordu, ve bu
psikolojik
sebep
açıklanırken şahsım ·hakkında ılık ve hoşa giden sözler sar fediliyordu; ama, onlan buraya olduğu gibi aktarmayı uy gun bulmadım). (2) .
<2>
«Efendi, sakladın; demek, bunda işine gelmiyen bir bityeniğl.
var,, diyen oluısa,
o
«psikolojik» sebebin muhabirimce nasıl anlatıl
m� olduğunu da açıklamak zorunda kalırım tabii.
-15 Tabiatındaki bu vasfından ötürü olsa gerektir, ki o , kirn Heye kaJ"şı d üşmanlık hissi b eslemediğini söylerdi. Ancak bu
na karşılık. bütün ömründe herhangi bir kimseyle içli-dışlı :ıh bap, samimi arkadaş olabildi mi acaba ?
Rahmetliğin sohbeti bir bakıma hoş, bir ba kıma d a ağır ıiı.Hoştu. Çünkü kendisi okumuş, dünya görmüş, geniş bil gi ve bilim iyesi bir adamdı. Ağırdı. Çünkü konuşurken hep .'\Uyuca gidilme!:!ini severdi. Gitmezı3eniz. hemen sinirlenip parlaması işten d eğildi. Bu gibi biriki feveranına ben de şahit oldumdu. Günlerden bir gün Ankara'da Yenişehir sem tinde «Özenıı pa,3tahanesinde konuşup oturduğum uzda onı:ı göre dokunaklı bir fikir ileri ı-ıürdüğüıuı d e b irden öfkelen miş ve «sen zaten ·her zaman benim aleyhimde bulund un! diyer e k yerinden fırlamış ve yanından ayrılıp çıkıp git mişti. Oysaki haksızdı. Ben hiçbir zaman onun aleyhinde lıulunmuş değilim. Olsa-olsa kendisi hakkında aşan övmeler de bulunmaktan kaçınmışımdır. Haksız olduğunu kendisi de anlamış olacaktır, ki, o «vak'a » dan sonra fakiri defalarc::ı. aramıştı. Bu da onun öfkecil ise de, kincil olmadığını göG terir. (3). ıı
·
(3) Başka bir örnek: İşbu «GİRİŞ»i yazarken defterimin birin de şu notu da buldum: «28.X.II.1942 de akşama doğru Ankara'da Sadri Maksudi'ye .ı.;ğramıştım. Çay içerken dereden.tepeden ve aile hallerin den konuşup oturduk. Ben so'lı.betimizin bu suretle ısona ermesini isti yordum ama, ev sahibi birdenbiıc «birparça siyasetten konuşalım� di ye başladıktan sonra o .günkü «siyaset)> ve harp üzerine görüşürken, ortada hiçbir önemli sebep yokken. sohbetdaşım son derece hiddet lenmiş; .benim sözlerimi hiç dinlemek istemeyip köpürdükçe köpür müş; münasebetsiz insinuationlar yapma yoluna sapmış ve benim gQ ya rusça mütercimlik görevime son verilmek ihtimalinden korktu ğumdan Rusların zafeıini istiyabileceğimi söylüyecek kadar kendin. den geçmişti. Ve şu «lcehanetııde de bulunmuştu: «efendim. bu harp te ne Almanlar Demokrasileri yenip ezecek, ne de Demokrasiler Al manları. Yenilen taraf Rusya olacak. Ötekiler Rusya hesabına anla ş1p aralarında bir barış yapacaklar. Almanya Rusya'da kalacak.)ı O zaman eve dönünce sıcağısıcağına bir deftere geçirdiğim bu soh bete ilişkin notlarımı Şü sözlerle bitirmişim: «Bakalım, S. Maksudi' nin bu «kchanct»i doğru çıkacak mıdır acaba? ..
- 16 s. Maksudi aslında bünyece sağlam, sıhhatlı idiyse de, yaşı ilerledikçe iç c!hazlannda,
sinir
bir.
ki�:
sisteminde
daha Ankaraıdayken bazı aksaklıklar başgöstermeye başla mıştı. Daha o zaman ara.sıra buhranlar geçirdiğ!ni duyardık. Bu halleri ona bakan doktorlar
anlatırdı;
yoksa
ken
dhıi bu hususta çok ıcketfim» davranır, bir şeyceğizi yokmuş
3-5 sene önce pancreas ağrılan>
gibi görünmeye özenirdi. Ölümünden
�tan
bulda da ağır bir hastalık (galiba
geçir
miş. ·hastahanelik olmuştu. Ama bütün bunlaı·a rağmen v� fi'li Devlet hizmetinden çekildikten sonra da fikri çalışma larına devam ederdi; çok okurdu ve yazardı. Kendisi «ben «makaleci değ:lim» diyordu ama,
İıstanbul'da
Osmanbey
semtinde Şair Nigar sokağındaki evinden boyuna «TASVİR» gazetesine makaleler yollar-dururdu. Her ne pahamna olursa, olsun «unutulmamaya» çalışırdı ... Yaşlanmış idiyse de, ıcih tira.sııından hiçbir şey yitirmediğini söylerdi. EmekHye ayrılıp
5
yıl kadar dinlendikten sonra
1950 <lL·
Demokrat parti listeı3inde Ankara saylavlığı için adaylığım koymuş ve seçilmişti. Ayni
yılda
Kızılcahamam
çamlar arasında kuytu yerlere gömülmüş olan
ilçesinin
fakir,
ücra
köylerinde seçim nutukları vermek için geziye çıkıp tepe-de re dolaştıktan sonra Ankara'ya dönünce argın-yorgun, bitkin bir halde bizim, Ankarada Posta caddesindeki evimize uğ radığını bugün de hatırlıyorum. O zaman en az yetmiş iki yaşındaydı.
54 te
adaylığın•.
6-7 yı lını ile�·iıde bahis konusu olacak son eserini yazmak ve bastır
koymadı veya koydurmadılar. Ömrünün geriye kalan mak ile geçirdi.
Bu kazanlı meşhur iki kardeşi yakından tanırdım. Ahlak tabiatları, içtimai, siyasi fikirleri, hayat görüşleri, bilgi ve bi lim dereceleri bence az-çok belliydi. Büyük kardeş A. Haıli Makdudi He dört yıla yakın bir zaman basında işbirliği yap mıştım; adamın içini, dışını öğrenmiştim. Kilçilk
kardeş s.
Maksudi ile ise, Urallar ötesindeki Troyskiy şehrinden K'l-
- 17 'lan'a tal}mdıktan so n ra
-·
1913 yılanda tanışmıştım. O
zam·.ı.,ı
kendisi Duma üyt:ı;ıi değildi, Kazan barosuna kaydolunu:ıl fı· vukatlık yapmaya başlamı.';!h· O sıralarda ben Hadi Maksu di'nin cYULDUZıı gazetes�nde çalı.�ıyordum. Sadri beyle ara· -ıra görüşüyor ve söyleşiyorclık.
HH'7 yılı ihtilaline kadar
.ılan yıllar böyle geçt:ydi. İhtilal patlak verince avukatımız
.\Ierkeze koştu; mensup olduğu ıMaşrnt:iyetçi Demokratlar, ı•artisiıı il e ri gelenleriyle temaslarda :ıtılundu ve parti kon g-relerine katıştı. İşte, bu partin!n yardımiyle bu eserin bir yerinde bahis konu�u olan ·Türkistan komitesi> öyeliğine ta· yin edilip Taşkent şehrine gitti. milli Şurasının gönderdiği
bir
1917 yılının yazında Kazan heyet içinde
ben de Taş·
kend'e gittimcli. Gerek orada, gerek, ayni yılın Temmrnuz ayında Kazan'·da toplanan
2. genel Rusya rnüslümanları kon·
gresi günlerinde; gerek Ufa'da «İç Rusya ve Sibirya Türk..; Tatarlan cMillet Meclisinin toplandığı sıl·alarda; gerek Ufa ı\'Iilli
İdaresi Sovyet hükOrnet:nce dağıtıldıktan sonra Ka·
zan'da onunla kısa tıüren' tcmaslanm ki temasJm
olmuştu. Bu Kazanda 1918 yılının yazbaşlarında olmuştu ve Rusyadakl
son teinasımızdı. Kendisiyle Rusya dışındaki, demek cmuha
1922 yılı Finlandiya'da; 1923 yılı ise Berlinde olmuştu. Bu son görüşmemize işbu eserin bir
ceret»teki, görüşmemiz
yer:nde de değip geçtim. Bu, Avrupa'daki ı;on buluşmamız idi.
s. Maksudi, nihai olarak yerleşmek karariyle Türkiye' ye
1925 yılı Haziran ayında gelmişti. Ayni yılın Kasım ayın
da ben de ayni kararla Finlandiya'dan İstanbul'a geldim
<li.
1927 de kendisiyle Ankara'da bliluştuktu. 1943 yılında Üniversitesine nakledildiği günedek, demek 15
İstanbul
yıl kadar Ankara'·da kaldığımız günlerde arasıra buluşur, görüşürdük; ailece toplanmalanmız da olurdu. lstanbul'dan Ankara'ya geldiğinde de, çoğu zaman bizi sorardı.
arar,
hal.hatır
10 yıl sonra, demek, 1953 te biz de fotanbul'a ta
şındık da gene kendisiyle ayni beldede yaşamaya başladık. Burada da temaslarımız eksik olmazdı.
F: 2
-18Kısacası; aramızda yıldız barışıklığı olmamasına; tah· sil, bilim ve mevki bakımından birbirimizden farklı olma mamıza rağmen, her zaman ve her yerde birbirimizi arar dık ve kimerde (hazan) saatlarca sohbet ederdik. Bu GİRİŞ'imize ı3on verirken diyebiliriz, ki: İki kardeş MAKSUDİ'ler Kazan Türklüğünün yetiştirdi
ği müstesna kişilerden ikisidir. Biri mektepler
için
yazdığ•
sayı�ız ders kitaplariyle ve biraz da çıka:·dığı gazetesiyle; ö tekisi DUMA'da.ki
(Rus
Parlamentosundaki)
söylevleriyl�
Kazan Türklüğüne ve belki de bütün Doğu Türklerine önem
li, yararlı hizmetlerde bulunmuşlardır. Üıstelik, s. Maksudi Türkiyemizde de dersleriyle, serbest sohbetleriyle ve ser Türkiyemizde de dersleriyle, serbest sohbetleriyle ve eser leriyle Türk gençliği ve Cemiyeti için bilim ve faydalı fikir ler yayanlardan biri olmuştur.
(4) .
İşbu esercik bu değerli fikir adamlarını saygıyle anmak düı3üncesiyle, ve ileride onlar üzerine köklü incelemeler ya
pacak olanlara ufal.: l•ir hizmet ve yardım olsun, diye kale me alınmıştır.
A.B.T. Kadıköy-İstanbul ı.ıx.1959. (4)
!şbu eserin -A- bölümünün- III
-
!asılana da bakıla!
A SADRI MAKSUDI ARSAL (*) İstanbul Üniven;itesi Hukuk fakültesi profesörlüğünden emekliye ayrılan Kazanlı Sadri Maksudi Arsal İstanbul Gu
20 Şubat 1957 de 21 buçukta bu hayata gözlerini kapamıştı. Doğumu Kazan Yurdunda Taşsu adlı köyde bir imam ailesinde 1879 da veya 1880 de vuku bulmuştu ( 5 ) .
raba hastahanesinde tedavi altındayken :mat
Tanınmış b u fikir ve politika adamının fani hayatı bu suretle sona ermiş bulunuyordu. Bakalı� onun fikir hayatı na.sıl başlamıştı da ne yolda gelişmişti.
MEDERESE
ve
IŞKOLA
-
En büyük kardeş Ahmed -
Hadi Mak�mıdi'nin ta hsil için Kazan'daki
Gölboyu
medresesi
g-irdi�ini ileride anlatacağız. Onun peşinden henüz 8-9 yaşlarında bulunan küçük kardeşi Sa.dreddin'i de 1888 de bu medreseye göndermişler di. Küçük karıd.eş bu medresede 1895 yılınadek, demek s� kiz yıl kalmış; diniyat ve arapça öğrenmiş; ayni yılda, Kı ne
rım'da Ba hçesaray'da Zincirli medrese'de muallimlik çtmek te olan ağabeyisi Ahmed Hadi Maksudi'nin yanına gidip bir
<*>
Bu yazıların Sadri Maksudiye ilişkin bölümü onun ölümün
den sonra 1957 yılının Mart ayı ortalarında kaleme alınmış ve Mü.. nih'te çıkan DERGİ'nin 9 sayılı nüshasında yayımlanmıştı. Kitap kı-
1 ığına dökülünce bu yazı birparça düzeltilmiş ve genişletilmiştir tabi\. «Dergi»de yayımlanan yazı sonraları İngilizceye çevirilerek gene Münih'te çıkan Tbe East Turkic Review mecmuasının 1959 yılı 2 sa yılı nüshasında da yayımlanmıştır.
İşbu
eserdeki A. Hadi Maksudiye ilişkin kısım ile EK ise sonradan
ilave edilmiştir.
(5)
Kendisinin bana yazıp bildirdiğine göre doğum tarihi 1880
ise de, Paris'te gene kendisinin baron Carra de Vaux'ye verdiği bil giler arasında doğum tarihi 1879 olarak kaydedilmiştir. CLes penseur.>
de l'islam t. V, pages 404-408).
-20-
S. Maksudi'nin son resimlerind�n
biri.
yıl kadar rrı>ça öğrenmiştir. (Bu medresede mutad dersle re
üstelik, talebelere Rus dili dersleri de veriliyordu).
1 872
de Kazan'da Hükumet tarafından yeni tip ilkokul
lara 'fürklerden Rus dili öğretmenleri yetiştirmek amaciy le bir Öğretmen okulu
(Rusça adı : Russko-tatarskaya uçi
telskaya ışkola) açılmıştı. Rusçasını ilerletmek, düny a bilgi lerinden de ülüşünü almak düşüncesiyle
1897
genç
Sadreddin
de işte, bu Öğretmen okuluna devam etmeye başla
mıştı. Gölboyu medreısesinde aynı yıllarda talebe bulunan baş
k� bir ııhocazade» Mehmet Ayaz İshaki de tam o sıralard:-ı.
- 21bu öğretmen okuluna girmişti
(1898).
ken, yenilik öncüsü muharrir ve
medresedey
Daha
mütercim
Kayyum
Nasiri
t�serlerini ve kimi İstanbul yayımlarını okuyup fikirleri açıl mış olan, ve «L.�kola»da da meşhur Rus yazarlarının hika ye ve romanlariyle aşinalık peyda �den bu zeki ve uya nık iki gencin kafalarında türkçe (tatarca) hikayeler yaz mak havesi uyanmıştı, ve bu hevesin dürtüsüyle olacak, ki, bunlar daha cıışkola»da iken hikayeler çırpıştı.rmaya mışlar; hemen-hemen ayni yıllarda
başla
(1899-1900) ilk kalem
deneme4Si olan ·hikayelerini bastırmışlardı.
«MAİŞETn HIKA YESİ
-
Genç «ışkolııik»
(ışkola öğ
11Mai «Orta KJ
rencisi) Sadreddin efendinin ilk yazdığı hikayenin adı şel»tir. Konusu henüz gel�şmekte olan Kazan Türk
nıf» (bourgeosie) mensupleı; hayatından alınmış olan bu hi kaye, yazarının iddiasına göre «saf Kazan şivesiyle yazılan milli hikayelerin tariheu (zaman itibariyle demek olsa ge rektir) birincisidir.
(6).
Arkadaşı Ayaz efendi sonralan ünlü bir hikayeci ve pi Yfi� yazarı olmuşken,
s. Maksud.i'nin hikayecili(,ri. bn ilk
e�i!·
riyle sona ermiş buluıt.ıyordu.
«IŞKOLA»DAN SONRA Ayaz Ishaki «ışkolaııyı 1902 de, S. Maksudi 1901 de bitirip ilkokul rusça öğretmenliği -
hakkını veren çıkış diplomalan almışlardı ama, bu gençleriıı «n�yetleri bozuktu» : İlkokul öğretmeni
olmayı
düşünmü
yorlar; tahsillerine devam etmek, «millet hadimi» olmak ii' tiyorlardı. Fakat «ışkolaıı dan aynlınca bu iki gencin yolla rı da ayrılmıştı. Şöyleki: mekteplerinde
hhaki başta özel
öğretmenlik
yapmış;
köy
cıusul-ü
imamı
cedit,>
seçilmiş;
1905 ihtilali patlak verince imamlığı bırakıp solcu-politikac!, gazeteci olmuş; hapishanelere atılmış. sürgün yerlerini boy lamış; daha sonraları ı3ağcı, milliyetçi, politikacı, ünlü milli hikayeci ve piyes yazarı olmuştu . ..
daşı Sadredd!n Maksudi ne olmuştu?
gazeteci; Acaba, arka
Yazımızın
bundan
sonraki kısmı işte bu sorunun uzunca bir cevabı olacaktlr.
(6)
1914 yılında çıkan ikinci basımının Önsözü'nde.
- 22-
PARİS'TE
-
Bu genç elindeki diplomasiyle Üniversib imtihanı vernİek js
se giremezdi; aynca hazıi-lanıp olgunluk
terd i . Onun için tahsiline Rusya'da ya A vrupa'da devam etmeye
değil de, Türkiye'de ve
karar vermişti.
Belki de K�
ağabeyi si Ahmed Hadi efendinin de tasvibi üzerine 1901 de tahsil nmda tanıştığı meşhur İsmail Caspıralının teşviki,
için İstanbul yoluyle Paris'e gitmişti. Bu beldede Hukuk fa kültesine girebilmek için bir yıl kaıdar fransızca ve Iatince imtihanına hazırlandıktan sonra
1902 yılı Kasım ayınd3: bu
fakülteye kaydolunmuştu.
s. Maksudi Paris'te dört yıl kalmış ve bu sırada kırım lı "Tercüman» gazetesinde bazı makaleleri de çıkmıştır.
Kendisinin bana yazıp bildirdiğine göre, Hukuk fakültetıin den mezun olmakla beraber, Paıiste Edebiyat fakülteı·ıinde ve College de France mektebinde de birçok derslere devam etmiştir. ir
s. Maksurdi Paris'te tahsilde bulunduğu yıllarda ünlü şa Yahya Kemal Bayatlı da o beldede bulunuyormuş. Bn. A
dile Ayda'ya verdiği bir mülakat sırasında şair ona şunla rı d a söylemiştir : «Bundan kırk-kırkbcş sene evvel babanızla Paris'te tanışmıştık. Huki.ik tahsil ediyordu. Çok çalışkandı. Daha o zaman mütefekkir bir gençti. Akşam yemeklerinde bazan buluşurduk. Fakat sahalarunız ay rı
idi. O bilhassa sosyolojik meselelerle alii.kadarclı». (7).
DÖNÜŞ
-
1906 da, demek birinci Ruıs ihtilali günlerin
de Rusya'ya dönmüş ise ·de, bir daha hikayeciliğe dönme miştir;
politikacı ve cemiyetçi bir kişi olmuştu.
bir poli tikacı-cemiyetçi sıfatiyl e çalışmalarını anlatmaya girişmenin sırası gelmiş bulunuyor. Onun bu çalışmalarını iki bölümt� ayırıp anlatmak daha uygun olacaktır: 1) Rusya'daki ça lışmaları ve 2) Rusya dışında, hele Türkiyedeki çalışmala Şimdi şuracıkta Maksudi'nin fikir hayatını ve
rı.
Rusya'daki çalışmalarına, hele 191'7 ihtilalinden önceki, (7)
İstanbullu «Cumhuriyctıı gazetesi. 2. V. 1959.
--
,
.,._, .... ,
-- -·
<!aha doğrusu i ki ihtilal araı3ına düşen zaman içindeki, ça lışmalarına ilişkin bilgiler başlıca Maksudi'nin kendisinden
ahnmakla beraber, başka kaynalllardan da faydalan�lma
mış değildir.
Şura�1nı da kaydetmek la zım dır, ki, bu zatın R usy a 'd a ki çalışmaları daha ziyade politik olup, Rusya d ışındaki ça lışmaları ise daha çok ilmidir· 1
RUSYA'DAKİ ÇALIŞMALARI. «DUMALAR» ve s. MAK.SUDi - Sadri Maksudi Paris' ten döndüğü s ıra la rda Rusya'ı d a Birinci İhtilal ( 1905 ihtilal i ) vu kua gelmiş, ve. bi.ı i h ti lalin zoruyle Maşrutiyet rejimi ilan edilmiş ve Devlet Dıı ma s ı (Rus Parlamentosu ) açılmıştı. An cak bu yeni Rus teşrii Kurumunun yazgısı çok hazin ol muştu . Şöyle k i : 27 Nisan ( 10 Mayıs) 1906 t arihi nde açılan ilk (Birinci> Duma yalnız iki ay on gün yaşamış, kendini Çarlık hükumetine birtürl ü b eğendiremediğinden, 21 Te m muz 1906 da bir d aha toplanmamak üze re dağıtılmıştı. [kinci Duma ise ertesi yıl Mart aymda açılmış; S ad ri Makı3U d.i de işte bu İkinci Dumaya K azan ' dan saylav seçilmiş; -b.u D u ma'd a Başkanlık Divanı üyeliğine de seçilmiş idi ama, hiç bir iş görememişti; çünkü bu Duma dahi yalnız üç ay 12 g ün yaşıyabilmiş, 3 ( 16) Haziran 1907 de feshedilmişti. Üçüncü Dumaya seçimler yeni seçim kanununa göre yaıl ıla caktı. Bu kanun gereğince, birer sömürge ahalisi ı�yılan Ki.ı zey ve Güney Türkistan müslümanlan Duma'ya saylav gönde rm ek h akkından büı3bütün mahrum edilmişler; KafkM m üsl üman lannın da bu hakkı son d ere ce sınırlandırılmıştı. Zaten, yaşa: d ıkları b öl g ele rde azınlık olan Kazan ve Ural T ürkl eri Ruı3 larla birlikte seçmek ve seçilm e k hakkına ma lik olduklarından, onlar için de yeni kimi sınırlandıncı şartların bulunmasına rağmen, 14.XI.1907 tarihinde açılan Üçüncü Dumatya da birkaç saylav gönderebilmişlerdi1 ki bunlar arasında Sadri Maksudi de bulunuyordu. Meşhur 3
-24-
Haziran seçim kanununa göre seçilen bu Duma'da çoğunlu ğu HükOmetin politiknHmı destekleyen aşın Rus milliyetçi leriyle iş b i rlikçi "O ktia b.riı:ıtlerıı teşkil ettiğinden beş yıllık teş r� i .\'üresini kazasız-belasız doldurabilmişti. Pek zayif bir azınlık olan muhalif kümeler Duma kürsüsünden yalnız Hü kfimetin siyasetini tenkid ve ona karşı lafla mücadele yolun da fa ydal anmışla r, ve bu arada müslüman mebuslardan Sadri Mak�udi de bazı fırsatlarda HükOmetin iç ve dış politikasını kınamak üzere birtakım nutuklar söylemiştir. Bu Kazanlı eski Duma üyesinin bana yazı ile verdiği b!l� lere göre «bu nutukların konuları hep Reı:ıya Türklerinin ç-:- şitli sahadaki dert ve dilekleri» olmuştur. Örnek olarak ş:.ı aşağıdaki konular hakkında söylenen nutukları anabiliriz: 1) Rus göçmenlerini yerleştirmek için Kazak-Kırgızla rın ziraata e lvel"işli to p rak ları nın dahi ellerinden alınması politikasını proh:ı;to ni tel iği nde söylenen birkaç nutuk; 2 ) Türkistan'ın müsliiman köylerinde Devletçe voclka sa tım yerleri açmak tasarısı aleyhinde s ö ylene n nutuk; 8) Rusya'nın Boğazlar s iya setine ka rşı söylenen nutuk; bu nutuk Türk�ye basınında da müsbet yankılar unadırmıştı; 4) Türklerde (Rusyadaki Türklerde) siyasi pantürkizm bulunmayıp, sadece Türk birliği duygusu bulunduğunu be lirten bir nutuk. s. Maksudi bu nutkunda Müfrit Rus mil liyetçilerini çileden çıkaran şu sözleri de söylemiş: «Dün· yada büyük bir Türk milleti vardır, olmuştur, olacaktır, ve bu milletin varlığına ve geleceğine hiçbir kuvvet engel ola mıyaca·ktır»· 5) Türkiye ile Bulgari�tan a r ası nda başgöt;>teren siyasi gerginlik dolayısiyle Rusya'nın Türkiye'ye harp ilan etmesi meselesi Dumada görüşülürken Rusya Türklerinin böyle b;.,. harbi kat'iyen istemediklerini ve bu çeşid harbin onların ruhunda çok acı bir facia yaratacağını belirten nutuk; (j) Maarif bütçesinde Türk mektepleri için hiçbir öde· nek ayrılmamış olduğunu tenkid eden bir nutuk; 7) s. Maksudi'nin Duma'nın bir oturumunda görüşül ',tc o la n ısomut (mu�ahhas) bir mesleden soyut (mücer-
- 25 -
red) bir konuya geçmek sureti yle söylediği nutkun hikayesi şudur : Bir gün Rus Parlil.mentosunun toplanma · yeri olan Tavrid Sarayının tavanının çatlağı ve onun onarımı üzerin� müzakere sürüp gid erken Sadri Maksudi d e söz almış, kür süye çıkmış, nutkuna başlam�, fakat az sonra tavan çatl a . ğını bir yana b ırakarak, asıl önemli çatl ağın (treıçina'nın> Duma'nın teşrii kuruluşunda bulunıd uğunu, çünkü Türkistan g!bi koca bir ülkenin müalüman ahalisinin bu Teşrii kuruma vekil göndermekten yoksun bırakıldıklannı söylemeye başla m ış ve « asıl onarıl ması gereken çatl ak zu önemli çatlaktır • demiş ; yalnız, ba şkasının sadade gelmeye israrl ı d aveti ve çoğunluğun aşın gürültüleri altınıd a nutkunu kesmek zorun da kal mıştı. Müı>lii man saylavın bu j esti o zaman memlekett! �ansasyon yaratmıştı ; hatırlıyorum. .. Bugünkü Türkili ( Türki stan) ve yakın tarihi» adlı ese rinde i.l deşimiz Prof. z. Velidi Togan. S. Maksudi'ni:ı bazı Duma nutukl arı için «güzel» vasfını esirgememişse de, bazıları hakkında «ihtirazi kayıdlar» harcamaktan ve ten kid i mülahazalar serdetmekten de geri d urmamı ştır. (8) Fakat kim ne derse d eısin, Üçüncü Duma'd a Sadri maksu di ayannda çalışkan ve konuşkan başka b ir kazanlı müslü man mebus bulunduğunu iddia edemeyiz. (B u Dumada 1 0 müsl üman sayl av vardı, ki y edisi Kazan ve Ural Türkle ıin dendi ; geriye kalanları Kafkasyalılardı) . Maksudi bu D u ma'da ü ye iken bir saylavlar ·heyeti içinde İngiltere'ye de g!dip gelmiş (1909) ve 1 9 1 1 de orenburgh altın madenci lerinden zengin bir adam ol an ; «Vakitn ve ııŞura» gazete l erinin naşirlerinden bul unan Şakir Ramioğlunun kızı B n. Kamile ile evlenmiştir (9) . 1 9 1 2 de «İngiltcreye seyahat» (8)
ıİstanbul, 1942; sahiie 351.
(9)
B u nikahten Maksudi'nin iki kızı olmuştur, ki
büyüğü Bn.
Adile Ayda İstanbul Üniversitesi Edebiyat fakültesinde Fransız filo lojisi doçenti idi ve arasıra değerli yazılar da kaleme alan usta bir muharrirdir. Bn.
Adile
Ayda babasının ölümünden bir müddet sonra Üniversi
tedeki görevinden çekilmiş ve Dışişleri alıp Ankara'ya gitmiştir.
Bakanlığında
bir
memurluk
- 26 -
adlı küçük bir kitap neşretmiş ve ertesi yılın M ayıısında Rus ya'da bir hukukşinas sıfatiyle çalışabilmek için Moskova'da Devlet imtihanına girmiş de b aşarı kazanmış ; aynı yılın gü zünde tanınmış Rus avukatı Bat'in yardımcısı olarak Kazan b arosuna kaydolunmuştur. ( 1 0) . �VU KATLIK - Seçimleri 1 91 2 de yapılan D ördüncü Dum a'ya s. Maksudi seçilememişti. Artık Kazan şehrinde bir taşınmaz mülk de aldıktan sonr�\ 191 3 te avu katlığa ba�lamıştı. s. Maksudi'nin avukat .-�ıfatiyle az-çok önemli Işler gördüğünü de ; m ahalli mfuılüman Cemiyet işlerine ka rıştığını da ; herhangi bir gazete ve dergide şu veya bu ko nu üzerine yazı yazdığını da sanmıyorum (11) . Genelce, S. '.\faksudi o sıral arda basında makale yazmaya pek hevesli ı;örünm ii y ordu. Beıı. Hadi Maksudi'nin gazetesi olan «Yul d u z ıı d a sekreterlik ettiğim dört yıl içinde ( 1 913-1 917) onu n hıı k ard eş gazetesinde tek bir- tane makakı3inin çıktığını ha tırlıyonım, ki, o da 1914 yılının Eyliilünde İsmail b ey G as pıralı'nın ölümü münasebetiyle yazdığı 118üyük emeller üs tadı» başlıklı yazıdır (12 ) . (ıoı
Bn. Adile Ayda r.III.1957 tarihli «Cümhuriyetıı gazetesinde
,Baba m Sadri Maksudiıı başlığiyle
,
yazdığı makalesinde babasının 1906
. ı a Paris'ten döner-dönmez avukatlık imtihanına girip muvaffak oldu
�;unu, fakat avukatlık yapmasına Dumaya seçim mücadelelerinin en .'.;t•! 0lduğL:. nu yazmışsa da, yanlıştır. Maksudi avukatlık yapmayı daha o
zaman aklından geçirmiş olabilir ama, kendisini bana yazı ile bilgöıc, o. 1 913 te. demek Rusya'ya dönmesinden yed i yıl son M\oslrnva'da Devlet imtihanına girmiş de muvaffak olmuş ve Ka.-
dirdiğine ra.
barosı.;na da o sene yazılmıştır. Zaten. bu olay o zaman gazete lerde de yazılmıştı.
73Il
nıı
Büyük milli emeller başlığiyle ve Canbek eğreti imzasiyle yazı
lan ma kalesi İstanbullu «Türk Yurdu\) deı:ıgisinde galiba 1 9 1 1 de çık mıştı.
( 12) Bu makalenin ibir kısmı kırımlı fikir ve politika adamı Ca fer Seydehmet ( Kırtmer) in Gaspırah ismail bey adlı eserine de alın mıştır: İstanbul. 1 934; s. ler: 1 90-192.
- 27 1917 İHTİLALİ
«TÜRKiSTAN KOMİTESi»
-
Bilindiği üzere, bu İkin
ci Rus ihtilalinde ilk ihtilal geçici hükumetini Duma'ıdaki maş-
rutiyetçi demokratların (o zaman bunlara partilerinin rus ça adını kıısaltmak suretiyle ıı Kadetlerıı denirdi ) , e n itibarlı ve vekarlı liderlerinden prens ( knez) Georgiy İlvov kurmuş tu. Dış işleri bakanlığına ise, Kadetlerin Duma'daki baş sözcüsülüğünü yapan meşhur tarihçi Pavel Milükov getirilmişti. s. Maksudi Kadet liderlerini daha İkinci ve Üçüncü Duma l ardan tanırdı ; belki onlar arsısında onu tutan dostları da vardı. Kendisi son Dörd ünü D um a'da saylav değildi ama, herhalde üye:"i bulunduğu Katlet partisinin merkez kongr(� lerine katışmak için gitmesi dolayısiyle ihtilal günlerinde Petrogard'da bulunuyordu. H atta bir
Katlet
kongresinde
Rusya müsl ümanlannuı her zaman bu parti ile birlik olaca ğını da i lan eylemişti. İşte, o sıralarda s. Makı>ndi iktid ar daki Katlet liderleriyle anlaşarak Tü.rkistan'ın idaresine İh tilal hükumeti adına el koyacak olan « Türkistan Komite ·"İ» üyeliğini kabul etmişti. Burada bir ara�öz olara k şunu da kaydedelim, ki, Rm•
ya müslümanlarının il eri gelenleri ve ıı Müslüman İttifakı;' a dlı siyasi partinin kurucul arı d a daha 1905 birinci Ruı3 ih tilali günlerinde sosyalist ve cümhuriyetçi olmayan partile rin en •Solcusu» olan bu parti ile işbirliği yapmışlardı; ve «Müslüman İttifakı ıı . partisinin siyasi-ikt�sadi programı da Katlet partisi programının hemen hemen tıpkısı idi. Bu müa l üman siyasi partisini kuranlar arasında
Kafkaısyahlardan
Ali Merdan bey, Topçu b aş; Kınmlı İsmail bey G aspıralı ; Si biryalı kadı Abdürreşid İbrahim; ·kazanlılardan avukat Ebussud Ahtem; avukat Seyid-Gerey Al kin; m uharrir Yu-
- 28 -
wf Akçura g'ibi tanınmış kimseler bulunuyordu. (13 ) . B'l böyle olmakla beraber 1917 ihtilali günlerinde ortada «İt tifak» partisi yoktu ama, ıson Duma'da imkanlan ölçü münde aşağı-yukan bu n amevcud partinin programına göre hareket eden, küçük de olsa, bir «Müslüman fraksiyası» « ku ran saylavlar, ve bir de bu .. Fraksiya> yanında yardımcı s �yaııi Büro üyeleri bulunuyordu. s. Maksudi kendisi de İkin ci ve Üçüncü Dumalarda « MiiBlilman Fraksiyası» na men su p lıir saylav gibi hareket ederdi. Şu halde «Türkistan Ko mitesi» üyeliğini kabu l ederken Maksudi bu müslüman siya si teşekküllerine danışıp onların muvafakatını aldı mı aca ba? -, bilmiyoruz. Komite dokuz üyeli olup, bunlardan beşi Ruslardan, dör dü de müslüm anlardan idi. Başkanı Kadct partisi ileri g2lenlerinden Sçepkin ad lı bir Ruıstu. Müslüman üyelerden Aliha n Bökeyhanoğlu ile Mehmetcan Tınışb ayoğlu Kaza\{ Türklerinden olup türkistan lı sayılabilirlerdi. (14 ) . K azaniı olan iki üyenin biri general Abdülaziz Devletşin olup ihti lalden önce Türkistan genel valisi general Kuropatkin'in maiyetinde çalışmış ve politikadan uzak kalmış, görevlerine sadık yüks ek bir m emurdu. Türkistan Komitesinin öteki ka zanlı üyesi Sadri Maksudi 'den ı>öz açan türkistanlı kazak Türk politikacılarından Mustafa Çokayoğlu şunları yazmak tadır : u Bu zat Rusya müslümanlan arasından Rusya Devlet D umas ın a katılanların şüphesiz en dirayetlisi idi. Ancak Rus -
<13)
Ban a yazılı olarak
verdiği
bi l gi le rd e S. Maksudi 1906 yılı
nın Ağustos ayında « İttifak» partisinin merkez kurul üyeliğine seçil
de. o zamanki Rusya müslüınan siyasi ha hükmünde olan İslahat esaslan adlı kitapta bu
miş olduğunu bildiımiş ise. ıcketlerinin tarihçesi
husus nedense. kaydedilmemişti r. <Musa Carullah Bilgi eseri; Petrog. rad, 191 5 ) .
( 14>
Alihan Bökeyhanoğlu Torgay eyalet i komiserliğine
edilmiş olduğundan Türkistan Komitesinin
merkezi
de
tayin
olan Taşkent
şehrine gelememiş ve Komitenin çalışınalanna da katışamamış. M.eh metcan Tınışbayoğlu meslekçe bir mühendis olmakla beraber,
ve etnografiyaya dair eserler de yazan bir müelliftir.
tarihe
- 29 rnilli-libe.ral-demokrat partisine mensup olması kenıdiııi bir çok h ususlarda serbestlikten mahrum ediyordu.
İşte
b u hal
onun Türkistan meselesi gibi bir sahada da kendini göster mesine engel oldu .. (15) . Şimdi burada Sadri Maksucli'nin bu Komite'de neleri ya pıp, nel eri yapmadığından 1'3ÖZ a çmaktansa, Komite'nin tü m ünün genel durumunu açıklamak daha uygun olacağını sR nıyorum. Bu a çıklamadan sonra bir tek üyenin, hele Parti d i · :ı:plinine bağlı üyenin, bir i ş yapıp-yapmadığı da b ir dere ceye kadar anlaşılmış olur belki. Türkistan ' Komitesinin o zamanki merkezi iktidarın siyasi-iktisadi programına ve ta limatına uygun şekilde çalışıp-çalışarnıyacağı Rus ihtilalin in genel gidiş�ne ve yürüyüşüne bağlı olduğu muhakkaktı. Du rum şu idi : Merkezde «çifte iktidar»
hüküm
sürüyordu.
Biri Duma geçici komitesinin kurduğu geçici ihtilal hüku
meti ;
ötek',, i « İşçi ve asker Sovyeti ıı . Bunlardan sonuncusu
gittikçe kuvvetleniyor ve sollaşıyordu. Çünkü sırtını silahlı orduya :dayamıştı. Ayni durum m erkezden muhitlere de ya yılıyord u ; demek, Türkistanda da durum ayni idi. Aslında Komite Türkistan ülkesini memlekette i.btilal neticesinde kurulan yerli m üslüman örgütleriyle ; bir de. h e r yerde olduğu gibi, :daha yüksek perdeden konuşan işçi ve asker örgütle riyle anlaşarak ve işbirliği yaparak idare edecekti. Ülkede müıılümanlar üstün çoğunluk olduklarından Komite daha zi · rade onların fikirlerini hesaba katmak zorunda olmak ge< 15> 1917 nci yıl hatıra parçalan I; Paris-Berlin 1937 ; s. 4 1 . , Çokayoğlu'nun bu müşahedesini 1947 d e istanbul'da basılmış ol a n
Rus
ihtilalinden hatıralar eserime d e aktarmış ve (30>
rakamlı .b i r
Notta Kadet partisi için «Rus milli partisi» denilemiyeceğini ; b u p a r .. tiye yalnız Rusların değil başka milletlerin mensf.ıpleri de yazı l ı:h i l , diğini; nitekim müellifin aynı eserd� anlattığına göre bu part i .v • · Türklerden Ali-Merdan Topçubaş, Alihan Bökeyhanoğlu gibi
taıı ı rı ı ı ı ı ı;
kimselerin de kaydedildiklerini yazmıştım. Fakat 1 9 1 7 ihtiHıl i rı ı lı · � ı yasi «situotion> temelinden değişmiş bulunuyordu. Bunu a�ıı>:ıı lıı ı l ı ı anlatacağız.
- 30 rekiyord u . Ancak, ne yazık ki, müslümanların milli örgüt leri zayıf v e işbilir kadrolan kıt olduğundan onla-r b u çoğun
luktan pek faydalanamıyorlar ve sö � lerini geçiremiyorlardı
( 16 ) . Onun için Komite daha çok Ülke sovyetçilerinin fi . kir ve iste klerini dinlemek zorunda kalmış ve git-gide bun ·
l aı· işi b üsbütün azıttıklarından Başkan Sçepkin bu İşçi ve asker teşekkülleriyle işbirliği yapamıyacağına kanaat geti rince çekilip Merkeze gitmiştir. Başkan Taşkent'ten ayrı lınca Komite üyelerinden Rus Preobrajinskiy ve kazanlı üye lerden A. Devletşin ile avukat Sadri Maksudi de Haziran içinde çekilip gitmişlerdir. Bu m ünar>ehetle M. Ç okayoğlu mezkur eserinde diyor, ki : .-
..�
Yelpatyevskiy ve Lipovsk.iy'nin
Taşkentte
kalmalar!
gibi, 8. Maksudi d e kalabilirdi ; onun Taşkentte b u lunma"' bizim
için son derece l üzumlu idi. ( 17 ) . Ancak Çokayoğlu'
nun bizzat anlattığına göre, Türkistan komitesinin sükunet içinde çalışması ancak bir buçuk ay sürmüş ; Komite Ta§ ken<l'c ge Jir;..g elme z başkanı olan Sçepkin ile İşçi ve aoke!· Sovyeti arasında anlaşmazlık başgöstermiş ; ihtilal muvak kat H ükumetinin temsilcisi olan Komite gittikçe zayıf düş müş ; Sovyet « iktidarı» ise kuvvetlenmiş ve üstün gelmiştir. Nihayet Komite, Sovyet elinde bir oyuncak durumuna düş
müştü (18 ) . Hal böyleyken,
s. M aksudi Sçepkin ile Devlet
şin'den ayrılıp Taşkent'te kalsaydi de ne iş görebilirdi a caba ? Kaldı ki, o, gemi a zıya alan
ihtilal
elemanlariyk
cidale tutuşabilecek tıynette bir insan da değildi ...
KOMİTE'DEN AYRILINCA. Doğru , 1905 İhtilalinde « Müslüman
İttifakı»
partiı;inl
kuranlar o zaman sosyalist ve cümhuriyetçi olmayan parti lerin en sol kanatta duranı olan Katlet partisiyle işbirliği yapmışlardı. Ancak o devir artık tarihe karışmış bulunuyor( 16)
Mustafa Çokayoğlu; adı geçen eseri; s . ler: 36-37.
( 17>
Gene orada;
( 18)
Gene orada; ayni sahife.
s.
42.
- 31 rl u .
B1u ikinci İhtilal birncii İhtilalden çok farklı idi. Bu i h
ı.i l a l gün geçtikçe sollaşıyor
v "'
«derinl eşiyordu » . :M erkeL.·
d ı· Du madaki Aleksandr Kerenskiy, Skobl ev, gürcü Çkhıyıd
başkaları gibi mutedil s()t3yalist mebusların kurduğu İ şçi ve asker Sovy�tleri boyuna Geçici hükumeti sıkıştırıyor. i f1teklerini arttırıdıkça-arttınyor, hoşuna gitmiyen bakanı at t.ırıym·, beğendiklerinin yetkisini genişletiyor, payesini yük �eltiyor ve işi azıttıkça azıtıyordu . Bir gün geldi, ki, Birin ci İhtilal sırasında olduğu gibi, Sadri Maksudi'nin (yalnız onun mu ? ) bu nefer dahi bel bağladığı Katlet partisi �başın· <lan uzaklaştırıl mış. yu varlanmıştı ; bizimki de açıkta kal mıştı. Hatta Katlet partisi kongresinde söylediği mahud nu t.u k Maksudi'nin prestij ve itibarına çok zarar vermişti. B u yüzden protestolar yağdırılmış, aleyhinde makaleler yazılın;� ve adam Kurucular M eclisine d e (Üçreditelnoye Sobraniye'ye ) de seçilmemişti. Ancak bütün bunları yalnız Maksudi'nin ufırsatcilı ı l uğuna ve «ferdiyetçi»l iğine vermek doğru olmaz. Bunda b u İhtilal in Birinci İhtilale benzemeyişinin ve e.-ı açıkgöz politikacıları da şaşırtacak bir yön almaı"iının da bü-. yük rolü vardı. Zeki ve pişkin s. Maksudi de, daha çok, bu yüzden hesaplarında yanılmış bulunuyordu ... z e Ye
s. Maksudi Türkistan Komitesinde meşgul o lm ası dolayı siyle ( ki. bu birçeşid memuriyetti ) 191 7 yılının M ayıs ayın da Moskova'da toplanmış olan umum Rusya birinci kurulta yına katışamamıştı. Bundan ötürü kenditsinin bu Kongred e Rusya'nın yeni rejimi meselesi görüşülürken federalistlere mi, « ünitaristıı l ere mi katılacağı anlaşılmamıştır. Öyleyse de, ·kendisini bu Kurultay'da M üslüman merkez Şurası üye liğine seçmişlerdi.
11 MİLLl-MEDENİ» MUHTARİYET - S. Makı3udi'nin ka tışamadığı Moskova müslüman Kurultayı Rusya'da ku_rula cak yeni rejimin federalizm temeline kurulmasına karar ver mekle b eraber. belirli ülkeleri bulunmayan kavimler için .. Milli-medeni muhtariyet» sağlanması da Kurultayın k a. rarlan arasındaydi. S . l\faksudi belki de bu karan e lverişli
- 32 bir fırsat bilerek,
avusturyali sosyal-demokrat milel lifler
d e n Otto Bauer ile P. Spr�nger'in milliyet
meselesine
d air
eserlerini incelemeye başlamıştır ( 1 9 ) . Bu müellifler o eser l erinde milliyet meselesini enikonu incelerken bi'r Devlet içinde yaşayan azınlıkların huku kundan
da
bahsediyorlar
ve onlara kttltürel milli muhtariyet verlmies�nin gerekti ğini 6öyleyip, bu isim altındaki azınlık hukukunun yöntem ve te temellerini bir sistem
haline
koymaya
özeniyorlar.
İşte.
s. M a ksudi de bu eserlerden mülhem olarak ve onlardan örnekler alarak «İç Rusya ve Sibirya Türk-Tatarları> için bir •milli-medeni m uhtar�yet» tasarısiyle meşgul olmuş, VP,
1 9 17 yılı Temmuz ayında Kazan'da toplanacak olan ikinci umum Rusya müslümanlan kurultay'ına çantasında bu ha ·
zır proje olduğu halde gelmiştir. A zerbaycanlılar, K uzey ve Güney Tilrk'11tanlılar ve hat ta Başkurtluk Türkleri o sıralarda kendi ülkelerinde «top raklı muhtariyet
(autonomie territoriale)
rejimini teşkilat
landırmakla uğraştıklarından Kazan kurultayına delegeler gönderemem:şler, ve bu yüzden K�rultay
pek
Rusya m üslümanları kurultayı mahiyetini
alamamış,
de
Umum daha
7.iyade, gerçekten İç Rusya ve Batı Sibirya Türklerinin ku rultayı olmuştur.
M aksu di'nin getirdiği tasarı Kurultay'da
okur. muş, münakaşa edilmiş ve onanmıştı. Tam o sıralarda Kazan' da toplantı hal:nde bulunan «Ulema» kurultayı üyele riyle Asker kuru ltayı delegelerinin de katıştığı üçlü toplan tıda 22.VII.1 9 1 7 tarihinde bu · M uhtariyet» rej imi tantanalı
bir şekilde ilan edilmiş ; onu gerçekleştirm e işleriyle uğraşa cak olan bir « Muhtariyet
(19)
heyeti n seçilerek
başkanlığına
Bunlardan birincisinin eseri «Milliyet meselesi v e sosyal
dcmokrasiı> olup. ikincisininki «Milliyet problemiııdir. Heriki eser rus çaya da çevrilmiştir. Bizim müellifin heriki kitabın rusça teıcümele r'ı nde n faydalarunış olduğu
anlaşılmaktadır.
Çün!;:ü
«Milli-mede:ıi
ın uhtariyetn tas ar ı s ı daha 1917 d e düzenlerunişken S. Maksudi 1955 de
İstanbul'da çıkan « milliyet duygusı..; nun sosyolojik esaslarıı. adlı son eserinde bile bu eserlerin yalnız rusça tercümeleriyle belgelenmekte dir <ihticaç etmektedir) .
- 33 '-iadri Ma kmdi getirilmişti. Bu Heyet Ufa şehrinde yer l eşti k t en ı3onra
30.XI-1 917 tar!hinde • İç Rusya ve Sibirya T L
Tatarları» nin Mil let ·M eclisi'ni toplamış ;
M eclis rcisliğ:ne
ı�ene S- M a ksudi seçilmiş ve b u M e clisin seçtiği ü ç «Ne za rl'tıı li Mil li İdaı·e'nin başın a d a aynı '(urum, yani
zat
getirilmi:}ti.
Bu
İç Rusya ve Sibirya Türk-Tatarlan»nın l\'l i111
l tlares.i 1 9 . 1 . 1 9 1 8 tarihinde kurulmuştu ; 25-IV - 1 9 1 8 t arih!n
de tek bir şubesi (yeni :"ı :miyle « D :niye nezareti » , eski adiy le
«İdam
ru h ani meclisi n ) bırakılmak üzere, Merkezin em
r iyle mahalli Sovyet idarecileri tarafından feshedilmişti. Bu suretle
bizim Mil li-medeniyet rej :mi yalnız üç ay altı gün ya
�ayabilmişti. İşte, rahmetlik 'l- M a ksudi
bu
a Milli-m edeni
muhtariyet.ı ni öncüsü ve o rej imi gerçekleşth·ecek olan Mil
li idarenin başı idi ( 20 ) .
DÜŞME
-
Bereket vers:n. Milli İdarenin başkanı ve üye
l eri tutu lup ·h apse atılmadıklarından S. Maksudi 1 9 1 8 yılının il kbahannd a Kazan'a d önmüştü ve çok ü zgün bir hali vardı. Az bir m üddet ılonra ortadan kayboldu. Sonradan öğrendi · ğimize göre, meğerse M oskova'ya gitmiş ve orada Ayaı İs haki ile birleşerek Milli İdarenin
kapatılmasından
dolaıı
merkezi Sovyet h ükumetine şikayette bulunmayı d üşünmüş-
l e r imiş. Derken, tam o sıralarda , dağıtılan Kurucular M ec l is:nin sosyalist üyelerinin idareıd altında o günlerde mem-
· Biz başta bu «milli-medeni muhtariyet» tasarısının Ayaz İ s haki ve onun dostu ve emekda�ı Kuzey kafkasyalı Ahmed Tsalikattı ( A. İshaki'ye göre Salihov) ile birlikte tanzim edildiğini ve hiçolmaz. sa onların da tasvibinden geçirildiğini sanıyorduk. Halbuki yıllar geç t ikten sonra b:r gün İstanbul'da Meciqiye köyünde damadı Prof. \7.
(20>
Turhan'ın yazlığının bahçesinde konuştı;ğumuz sırada S. Maksudi ba na bt: hususta büsbütün başka türlü bilg i vern:ıişti. O bana bu iki politikacı ile bu meselede evvelden anlaşmak şöyle dursun, onların bu Muhtariyet tasarısına şiddetle muhalefet ettiklerini yalnız Kazan , kurultayının ciddi temayülünü gördükten sonra bu fikre katılmak zo runda kaldıklarını kat'i bir ifade ile anlatmıştı.
F : 3
-
34
-
l eketlerine dönmek için Uzak Şark'a yönelmekte olan ısilah lı «esir» Çekoslovak askerleıinin de y�rdımından faydala narak, İdil ( Volga ) kıyılarında Sovyet rej imine karşı ayak lanma b aşgöstermişti. B u durum karşısında, dağıtılan bizim milli İdarecilere, hele Maksudi ve İshaki gibi onun başında bulunan k:mselere, saklanmaktan başka bir çare kalmıyord u . O n u n için iki kafadar Moskova'dan ayrılmışlar v e kılık-kı yafet değiştirip Kazan iline komşu olan Nijninovgorod v ila yetine bağlı m i.iı3lüman-Türk köylerine sığınmışlardı. Ancak kavga ve fırtına arayan eski ihtilalci Ayaz İshaki oralard.ı pinekley;p
kalamamış
ve bir köylü
kıyafetine
girdikte n
sonra savaş cepesini yarıp o sıralarda Sovyet düşmanlan nın eline geçmiş olan Kaz�n şehrine gelip çıkmış ; bir. müd det sonra ise, kıyamcıların m erkezi olan Samara şehrinin yo l u n u tutmu�tu.
AVRUPAYA
s. Maksudinin de o günlerde o köyler de kalm2ı>ı tehlikeli ; cıi ; oralardan da·ha emin bir yere u zak -
laşması gerekiyord u. Anca� o, arkadaşı Ayaz'ın izinden gi decek yaradılışta bir kimse olmadığından, A:vrupa'ya kaç ma yolunu seçmiş ve kendini tanıyan
ve
sayan bazı Türk
köylülerinin yardımiyle saç-sakal koyuverip, köylü kılığın a b ürünüp Petrogard'a gitmiş ve oradan
ıd a
hemşehrilerin:r;
ve bu arada, o zaman Petrograd'ta yaşayan meşhur d in bil · gini Musa Carullahın d a yardım ya'ya geçmiştir
( 1918
ve himmetiyle
Finlil.ndi
yılının yazında ) . Böylelikle s. M aksu
di'nin Rusya'daki fikir hayatı sona erm�ş ve .,iyasi mühace ret dirimi başlam ıştır.
TARiHE YANLIŞ GEÇMESİN !
-
Ortada do laşan bir hata
fikir var. Tarihe yanlış geçmesin diyerek şuracakta bunu d ü zeltmek ve gerçeği aydınlatmak istiyorum.
ş. M aksu di'nin sayın ve 1 M art 1957 tar.hli .. c umyuriyet»
Rahmetlik Ayda
aydın kızı Bn. Adile gazetesinde BABAM
SADRI MAKSUDİ başlıklı ya zısında arada :
- 3C) -
S. Maksudi 1918.in yazında Finlindiya'ya bu kıyafetle kaçmıştı, n l\Ulli - Medeni muhtariyet ilan edilmiş» d edikten sonra birkaç satır aşağıda ayni sütunda c:Muhtar Türk Devletini idare etmek ü zere Milli İdare :ı>rniyl e bir icra organı teşkil edilmiş, ve Sadri Maksudi Milli İdare reisi ünvaniyle DEV LET BAŞKANI seçilrn:ştir»
dernekte ve ü çüncü nü tunda :
- 36 c,:meğer B olşevikler TÜRK DEVLETİ'ni yıkmışlar» diyerek bir dah a DEVLET teranesine .dönmektedir. Demek oluyor, ki, sayın A- A yda .. Milli-medeni m uhta riyebte b ir Devlet kavramı görme�tedir. Oysaki bir Devle tin b elirli s ınırla rla çevrelenmiş bulunan ve içinde yaşayan imıanlar. hiçolrnazsa aşa ğı-yukarı türdeş (m ütecanis) olan b elirE toprağı bulunur. ve bu toprak, şairin dediği gibi, «Uğ ru nda ölen varsa VATAN olur.» « Milli-medeni muhtariyet rejimi zaten, bu nitelikte b elirli, toprağı bulunmayan kavim ler için kuru lacaktı ; Moskova müslüm an Ku rultayı'nın ka rarı da bu rna.hiyette idi. Milli-m edeni m uhtariyet'in bel�r li toprağı bulunmadığı gibi, böyle bir davası da yoktu. DP. mek, s. Maks udi nin, başında bulu nduğu m illi İdare herhangi bir Devletin H ükumeti olmadığı gibi, m erhum prof. de herha ngi bir Devletin başkanı değildi. Z aten, m eydanda bir Devlet bu lunm uyordu. ki. Gerçekte s. Maksıldi «İç Rusya ve Sibirya Türk-Tata rları.. diye adlandırdığı Türk zümre�i için bir siyasi amaç ararken hiçbir zaman «Milli-m edeni Muhtariyetıı in dışına çıkmış değildir. O, a rkadaşı m uharrir Ayaz İshaki'nin Rusya dışında b:r m illi dava gibi yürüt m ek is tediği «İdil Ural Devleti- m eselesi ile asla ilgilenmedi.ği gibi kendisinin mevlud ü olan «Milli-m edeni muhtariyet» da vam ile de ıım uhacereb te pek m eşgul olmamıştır. Hal böyleyk en s. Maksı1di'nin ülküsü olan «Milli-mede ni m uhtariyet» meselesiyle A yaz İ.shaki'nin benimsediği «İdil-Ural Devleti» meselesi son zam anlarda � irbirine karış tırılmakta ve bu görüş hatam, belki de maksadlı olarak, yal nız bazı d illerde değil, çeşitli yazılarda .da dolaşıp du rmak tadır.
Örneğ:n, sayın A. Ay da'nın yazısından b ir evvelki yen' b ir örneğini Münih'te çıkan DERGİ mecmuasının 6. sayılı nüshasındaki, bi r kitap tenkidinde gördük. Bu tenkid yazısı nın altındaki imza sahibine yazdığım 30.XI. 1 9 5 6 tarihli
- 37 m ektubumda bu sahada olup-bitenleri şimdi y ukarıda açıkla ılığım gibi anlattımdı. .. T ürk Yur· 1 957 tarihli ve 266 sayılı nüshasındaki
Gerçeğe uymayan bu fikir İt;tanbulda çıkan d u » dergidnin Mart
lıazı yazılarda da yer bulmuştur. Örneğin. Dr. i m zasını taşıyan bir yazıda
Sadri
Maksudi
.Yeni ku rulan .Kazan Türkleri devletinin
Fethi Erden
için reısı
ap-nçık: cumhuru
olmuştur11 denilmektedir. Bu yazıda geçen, S. Maksudi'nin l\ıızan'da medreseden sonra Yükısek
muallim
mektebin(�
v.ir.u iği ve Türkiye'de İstanbul'dan mebus çıkarıldığı üzerine
o l a n s.özler de yanlıştır, tabii. Bu mü nasebetle şunu da kaydedelim, ki, gazete ve der g-ilerde makale yazan bazı arkadaşlar soyut bilgilere, indi fi kir ve mütalealiıra fazla önem verdikleri halde , vakalar ve• real malümat. hele date manasiyle tarihler hakkında özen si z ve gelişigüzel davranmaktadırlar. Oysaki Tarih ve
Ce miyet için mühim olan daha çok bu ı-;on uncu nitelikte olan lıilg-ilerdir.
s. MAK.SUDi AVRUPA'DA.
FlNLANDİYA'DA DİNLENİŞ.
-
Finlandiya'<laki ildeş
l erimiz tanınmış bu siyasi mülteciyi yürekten karşılamı.�
lar ; kardeşçe barındırmışlar; rahat ve zuzurunu sağlamay'l özenmişler ; gurbet ve ayı:ılık acısını hafifletmeye çalışmış l a r ; aralarında kaldığı sürece geçimini temin etmişler; gere ken Fin aydınlariyle tanış:mıştırmışlardır. Çarlık Hükumeti nin Finland;ya'nın muhtariyet haklarını ve anayasasını deı�iştirme teşebbüslerine karşı bu haklan savunarak Dumada
söz ısöylüyen müslüman-Türk saylavm bu
adam
olduğunu
öğrenince kimi Fin Devlet ricali ve bilim adamları da ken disine karşı konukseverlik ve kadirbilirlik davranışları gör.ı t.ermişlerdjr. O zaman ildeşlerimizce şerefine tertip edilen
- :38 -
S.Maksudi hemşehrisi muharrir Yusuf Akçora ile birlikte. <1918-de Finlindiya'da) .
v e bazı Fin aydınlarının .da hazır bulunduğu bir ziyafette fransızca söylediği b ir nutukla da M aksudi kendisini ada makıllı tanıtmıştır.
- 39 -
BİR DAHA PARİS'TE - s. Maksudi Finlandiya'da ka zanlı hemşeh� \eri arasında 9-1 0 ay kadar dinlendikten ı>on r a, Türkiyedeyken bana yazı ile bildirdiğine bakıl,ırsa ıc da hili Rusya ve Sibirya Türklerinin talepler�ni Paris'te to :p l a nan barış konferansına arzetmek U zere ıı 1 9 1 9 yılının mayı ôında Paris'e gitmiştir. Bu belde ona hiç de yabancı değildi : Orada 4 yıl tahsi ! hayatı geçirmişti ; birçok dostlar edinmişti ; üstelik, Ruı3ya · ela ki eski bildiklerinden, dost ve fikirdeşlarinden birçoklan da siyasi mülteci sıfatiyle orada bulunuyorlar, neşriyat ya uıyorlar ; pol�tika ile uğraşıyorlardı.
�BiR SULH HEYETi» - «Milli-medeni muhtariyeb ir. iiııcüsü Fransaya doğru yol aladursun, onun 1 9 1 8 yılının ya ·�;ında arkada bırakıp kaçtığı Sovyetlere karşı ı>ilahlı s_avag !.\"İttikçe genişliyor ve gerçek manasiyle bir iç harb (yurt taşlar harbi ) kılığına giriyor:du. Anababa günü diyebilect!· ğimiz bu hengam ede henüz Sovyet ahtaputunun kolları ula.ş mamış olan yerlerde şurada-burada bölge ıı h ükumetleri» kurulup faaliyete başlanmıştı. Bu ara.da bizim umilli-mede n i muhtariyeb çilerin Sovyet egemenliği dışında kalanları d a toplanıp-toparlanıp varlık göstermeye başlamışlar ve 2 1 Ey lı1l 1 9 1 8 de Ufa'da toplanan u D evlet danışma meclisi»n� lcmsilciler gön.dcrrnişler ve « M eclis ıı kapandıktan sonra hiç olmazrn Sibirya'da çalışabilmek düşüncesiyle İç harp cep h el erinin çok geriler�nde bulunan ve ahalisinin büyük bir kısmı Türkler olan Kızılcar (Ruısça adı : Petropavlovsi<) şehrine çekilip gitmişlerdi. Bunlar «İç Rusya ve Sibirya Türk-Tatarl arı .milli idaresiıı nin bir kınntısı ve, tabir ca i z :-; e , bu b i r ıı m ülteci Milli İdare» idi. Başkanı s . Maksudi or•t· da bu lunmuyordu ama, başkan yardımcısı avukat Binyum i 1 1 Ahtem v e üyeler.den d e üç-beş tanesi oradaydiler. İşt<', ' " • «Milli İdare» 1 9 1 9 yılının ilkyazında Urallarda v e Sibl ry ıı '
- 40 da bulunan b a z ı M illet M ec l i si üyelerini toplayıp bir · Kü çük M i l l et Meclisi» kurdu ve bu Mecl�3'te başka işler ara sında Paris'e S ul h konferansına gitm ek için Fuad Tuktar ile Ayaz İshaki'yi temsilci seçti. Bunların ikisi de rusçadan başka lisan bilmiyorlardı ama, onlara Par!s'te bulunması kuvvetle m uhtemel olan M illi İdare başkanı Sadri M�ksudi' yi üçüncü üye sıfatiyle almak yetkisi .d e . verilm işti . Bu üç kişi Fransa'da birleşince «tam bir b arış heyeti» olarak hare·
kete geçeceklerdi. A ncak Kızılcarda seçilen iki murahha:� Uzak Şark'ta pek fazla eğl e nm i ş l erd i : Avrupa'ya hareket etmenin çaresini ve y o l u nu bulamıyorlardı ; nihayet Uzak
Şark'tan
m emleketlerine dönm ekte olan . « esir» Çekoslovak apkerleri arasına katılıp Avrupa'ya gidebilmişler, Prag'a varmışlar ; nihayet Fransa'ya gidip Sadri Maksudi'yi bul-
muşlar ve bir utanı · sulh heY,et! ıı haline gelmişler. Yıl artık 1 920 i d i Ven:ay sulh konferansı çoktan dağılmış bulunuyor.
du. Dernek, Sib!ryadan Okyonusları geçerek yolculuk eden i k i arkad aş çok geç kalmışlardı. Bunlara artı k Sad ri M a k
-
sudi'nin barış konferansına sunduğu m emorandumun m uhtc· vamnı dinleyip ona katılmak işi kalmıştı ze h i r Şu da var, ki Biri nci Cihan Harb inden sonra akdedilen d ört barış ko n .
zannımca, hiç b i rind e Rusya m eselesi konuşul madığından, Sadri M a ksudi «İç Rusya ve Sibirya m üsl ü manlannın taleplerini» hangi banş konferansına ve n e m ü·· fera n s ını n
.
nasebetle arzeylemişti, acaba '! Bu memorandum'un içinde k!leri d e bizce meçhuld ür. Çünkü •ımlh heyeti» nin Paris't-:>
ne gibi teşebbüslerde bulunduğu ve ne ç eşit işler gördüğü üzerine şimdiye kadar bir beyanname y ay ı m l anm adı ğı gi b i Heyet üyelerinden Ayaz İshaki'nin A vnıpa'da yaptığı neşriyatta da buna dair bilgilere raslamadık ( 21 ) . ,
(21)
A. !shaki
ile arkada şının Uzak
Şark'ta
eğlendikleri.
or
daki hemşehrilerimizden ne gibi yardımlar gördükleri ve nasıl gecikip yola düzüldülderi hakkında
harbinli
mutber tüccardan Emrullah Agi-
-
41
-
Maksudi Sulh konferansına «Rusya Avrupası m üsl üman J a rının taleplerine dair» bir muhtıra verdiğini yukarıdaki hir Notumuzda adı geçen Lea penaeura de l'iali.m) müellifi ne de anlatmış ve arada Fransız m üellif M aksudi'nin o sı ra l arda Fransa'da tarihi ve lisani ted kiklerle m eşgul olduğu mı da kaydetmiştir. ( 22 ) .
1 922 yılının yazında · Maksudi'nin eşiyle iki ufak kızı, benim .de F�nlandiya'da bulunduğum sırada Rusya'dan k:ı · �abilmekle bu hür ül keye geldiler. Bunun üzerine kendit;i de Paris'ten kalkıp Helsinki'ye geldi v� bir müddet kaldık· tan sonra 26 Ağustosta ailesini alıp Berlin'e götürdü. Ç ünkü oğlu A. İshaki'yc yazdığı sitemli bir açık mektupta arada şunlan d a
yazmaldadır. ( dili değiştirilerek aynen> :
- "Yazdığınız bir makalede Harbin
mahalle
müşsünüz ; bu teşkilatın Cemiyet ve millet için
teşkilatını
yaptığı
çürüt.
hizmetleri n i
görmezlikten gelmişsiniz; ancak bı.:nları ,görmezlikten gelseniz de. hiç olmazsa. üyesi bulunduğunuz «Sulh heyeti » ne yapılan yardımları ha tırlamaliydiniz.
Harbin
mahalle
teşkilatı
«Sulh
heyeti ,,
üyelerin;
aylarc.oi hürmetle misafir ettiğinden ba('ka, Harbin'de toplanmış olan parayla kürkler satınalıp bunları Japonya'da 3000 altın iyen'e <Japon parasına) çevirip size t apşırmadı mı? Bundan başka, Sibirya'da top lanan paraya da Vladivostok'ta 9 buçuk kadak-funt (bir funt=409, 5 1
gram) külçe altın alıp bir keten torbaya koyup sizin elinlze teslim
etmedi mi? Gene aynı halk size Avrupa'ya 970 iyen para göndermeci i mi? Bu yardımları hiçbir yerde yazmadınız. Şu da var ki, siz Vladl vostok'tan ayrıldığınız zaman artık Versay sulh konferansı kapanmışt; Demek, oluyor. ki. siz o zaman Avrupa'ya düpedüz bayaği bir siya si mülteci Qlarak gitmiştiniz. Zaten. Sulh heyeti için toplanmış olan bu paraların 'hesabı hiçbir yerde açıklanmış değildir». (Bu aç ık mek tubun yazıl� tarihi 24. 1 .1 935-tirl . <22)
İl presente a la confcrance de la paix un memorondum sur la Russie d'Europe; il s 'occupe
les revendications des musulmans de
chez nous de travaux historiques et philologiques.
- 42 zaman yanilmiş Almanya'da geçim yenmiş Fransa'dakine nisbeten daha ucuzdu. Kızı Bn. A dile Ay.da « Cumhuriyeb> . g-azetesinde yazdığı mezkur makalesinde : .. çok geçmeden Berlin'e geldik. Babamın ilmi hayatı başlamıştı ; ı>abahtan a kşama k adar kütüphanele:rıde çalışıyor, Türk tarihi hakkın · ·d a bir kitap yazıyordu» demektedir. <>
POLİTİKA DIŞINDA Anlaşılan, Rusya'da hep politi ka �le uğraşmış olan M aksudi A vrupa'da işi bilimsel alana dökmüş. vaktiyle başı bulunduğu « Milli-medeni muhtariyetn davannı da, genelce politika ile uğraşmayı da rafa koy muştu. BJu bi limsel çahşmalann ürünleri olacak, ki Paris'de Le Temps gazetesiyle Jounıal Asiatique dei·gisinde birkac maka letsi çıkmıştır. Bu son d ergide çıkan bir yazısında Çin kaynaklarında Huey-He a diyle geçen Türk kavminin Orkhon yazıtlarında Toku z-Oguz is� iyle geçen Türk kavminni ay ni olduğu nazariyesi iler"i sürülüyordu, ki, makale (23) . Prof. Fuad Köprülü'nün son derece sert tepkisine uğramıştır (24 ) . l\laksudi de uTürk Yurdu» dergisinde buna m u kabelede b u lunmuştu. -
Ad:le h anımın «Türk tarHii hakkında bir eser» dediği eser herhalde Makı>U di'nni Türk dili için adlı kitabı olsa ge rektir. Biz bunun lakırdısını daha Finl andiya' da iken duy · m uştuk. Ama, s. Maksudi'nin «Türk tarihi hakkında» ol sun, ve b aşka bir konu ü zerine olsun. Avrupa'dayken ya:t: clığı başka bir eserini bilmiyoruz. Öte yandan, bu zat, .. Türk ırkının geçmişi, bugünü ve tarihte oynadığı rolü ü zerine mütalaalar» adiyle bir eser hazırlamakta olduğunu yukarr da adı geçen Fransız m ü ellifine de söylemiştir (25). Ancak müel lifimizin böyle bir eserin:n bamlıp çıktığı da bizce meçMaksudi'nin bu yazısının türkçesi «Türk Yurdu» dergisin ( 23) de de çıkmıştı (sayı 7 ) . , <24)
F . Köprülü'nün b u tenkid yazısı «Türkiyat MecmuasI»nın
I.C. indedir ( 1925) .
- 43 lıuldür. Yoksa, Fransız diliyle mi, neşrolundu ? Bunu bilen var mı. acaba ? Her ne hal ise. Avrupa'da hazırlandığını iyice bildiğimiz Türk dili için adlı eserini 1925 te Türkiye'ye getirmiş ve b u eser, anlışılan, Ulu Gazinin d e b eğenmesi ü zerine «Türk Ocakları ilim ve san'at heyeti neşriyatından olmak -üzere. l 930 tla basılmıştır (26) . Avrupa'da kendisini tamamiyle "tarihi ve b3ani tedkik lcr» e veren Maksudi «Milli-m e d eni muJitariyetn davasını tek h:r vesile ile hatırlamıştı, ki o da Berlin'de A��z İshaki ile birl ikte «Rusya Tüı·k-Tatarlarına faydalı ilmi hizmetlerde bulunacak bir ilmi heyet kurmak tasarısı idi. Maksudi'nin daha ail esi Rvısya'dan gelmeden ve 'kendisi de Berlin'c ta şınmadan önce Helsinki imamı V eli-Ahmed Hakim'e 1 8.IV. 1922 tarihiyle yazıdığı bir m ektupta anlattığına göre böyle bir Heyet kurulursa onun başına ıcİç Rusya Türk-Ta tarlarının Mil let Meclisi ve Milli İdare tarafından Avrupa ya gönderilen Heyet-i mur�hhasa» yani S. Maksudi ve ar kadaşları geçmelidir. Çünkü b u , teşebbüsün selameti ve em n�yeti bakımından lüzumlu bir işti. Bir de bu ilmi heyetiıı yanında sırf ticari amaçlarla kurulan bir neşriyat şirketi b u -· lunacaktı ; ancak bu ticari şirket d e İlmi heyetin nazarc� ve veısayeti altında bulunm ak gerekiyordu ... Bu ilmi hey eti ilk adımda destekliyecek ve Şirkete his >'edar yazılacak kimselerin Finlandiya'daki Kazanlılardan (25 )
Bu Fransız müellif diyor, ki: İl prepare sur elle <il veut d i
(26>
Prof.
sur la race turque: A . B.TJ un l ivre «Considerations sur le passe, le present et le rol historique de la r::ı,ce . turqu».
re
Fındıkoğlu, Z. Fahri, Sadri Maksudi üzerine yazdı ğı bu eserin 1928 de neşredildiğini yazmıştır, ki, <Türk Yurd u dergisi, Mart 1957, sayı 266) elbette yanlıştır. Eser o yıl yayımlanmış olsaydı Atatürk'ün, 1930 yılının Eylülünde yazdığı veci7Psi bu kitabın başına konulamazdı tabii. bir makalesinde
- 44 olacağından adı geçen imam ın bu yolda delaletine. gayret ·harcamasına ihtiyaç vardb.. İm am e fendi gereken gayreti harcadı mı, yok mu, - b ilmiyoruz ama, bu teşebbü sün ne ticesiz kaldığı muhakkaktır. 1 923 yılının Haziran ayı sonlarına doğru Finlandiya'dan Berlin� geldiğim sırada s. Maksudi aUeısiyle beraber orada bulun uyordu, ve Berlin yöresinde Pankof adlı yazlık yerin de oturuyorlardı. BiR NOT Berlin'de bulunduğum sırada bir gün Sadri Maksudi' nin yemeğe daveti üzerine bu Pankof denilen yere ben de gitmiştim. Bu ziyafette Ayaz İshaki ile Fuad Tuktar da ıb ulunuyorlardı. Maksu di'nin konuksever sayın eşi Kamile hanım misafirleri için :gıükemmel ve bol. «Türkistan pilaviıı hazırlamıştı. O sıralarda Berlin'in ucuz ta ri feli aşevlerinde şüpheli yağlarla hazırlanan yemeklerle geçinen bizkr için bli gib i besinl i ve evde pişen yemek pek tansıktı. Onun için sofranın ortasında küçük bir tepe gibi yükselen pilav yığınına aç börüler gibi saldırıp .göz açıP-kapanınadan silip süpürdüktü... . Ben mezkur yılın 5 Eylülünde Almanya'dan ayrılmak zorunda kaldım. Neden ? Anlatayım; Be n o günlerde Bolşevikten kaçan bir mülteci sıfatiyle Helmathslos oldu_ğumdan, elimdeki pasaportum da o zamanın tabiriyle «Nansen pasaportq» olduğundan, Helsinki'deki Al m an konsolosluğu ıbana yalnız onbeş günlük ikam�t viz.a3ı vermişti . Bu kısa m üddetli vizayı uzatarak Almanya'da uzun zaman kalmak için çareler aradı'.tsa da muvaff::ık olamadı1t. Yalnız merkez polis mü dürlüği.in de azar-azar temdit ettirebiliyorduk. O zaman Berlin'de hem şehrimiz Alimcan !drisi'nin idaresi altında «İslam talebelerine yordım Derneği » nin bulunduğunu, ve İdrisi'nin, bu Derneğine dayanarak, be . ni Berlin'de uzun müddet için alıkoyabileceğini söylediler. Arkadaşım Fuad Tuktar A. İdrisi'ye başvurmuş. O. benim oturduğum pansiyona emekdaşı olan, gene de hemşehrimiz bulunan Bedri Seyfülmülfıkoğlu nu ,gönderip siyasetle uğraşmıyacağıma dair imza verirsem, bu işi ya pabileceğini söyletmişti. Ben de, siyasetle asla .uğraşmasam dahi. böyle bi r imza veremiyeceğimi söyleyip bu «şartlı» yardımı reddet timdi. Mprkez Emniyet müdürlüğü de bu sefer benim pasaportuma temdit vizası değil de, ausreise <çıkış) vizası yazdı, yani düpedüz beni Almanya'dan koğma kararı damgasını bastıydi. Alimcan İdrisi hocamız şayet sağ ise kulakları çınlasın_ Seyfülmüliıkoğlu'nun sonraları Sovyetler Birliğine döndüğünü ve orada yakalanıp uzaık şimaldeki Solovka denilen adlara sürüldüğü nü duymuştuk. Zavallı! Acıdık ama, elden ne gelir... -
- 45 -
B P n geri Finlandiya'ya gittim. Maksudi bir iş bu1 up ailesiyl e Paris'e taşınmıştı. Bulduğu iş Sorbon Ün�ve rsi
·
teginin Edebiyat fakültesine bağlı İslav ülkelerini tedkik Em:titüsünde Türk-Tatar kavimlerinin tarihi ü zerine dersfa1· v�rm e işiydi. Bu görevine 1 923 yılının Kasım ayında tayin
- 46 edilmişti. Erteı3i yıl Türk Ocaklarının konferanslar verm e k için çağrışı üzer!ne Ekim ayında Türkiye'ye gelmiş, Gazi Mustafa Kemal paşaya d a m ülaki olmuştur. Kendisi ve a: lesi henüz Türkiye'ye gelmeden 1925 te vatandaşlığına kabul edilmiştir.
gıyaben
Türkiye
s. MAKSUDi TORKIYE'DE.
S. MAKSUDi - PROFESÖR - 1925 yılının Haziranın da s. Maksudi ailesiyle beraber Ankara'ya gelmiş ve Hamdullah Subhi .b eyin Maarif vekilliği sırasmda TeEf ve Teı.· cüine H eyeti üyeliğine tayin edilmiştir. Ancak Mahıudi b u görevinde u z u n zaman kalam�mış, çünkü Hamdullah Sub hi bey Vekaletten ayrılınca bu Heyet'i dağıtmışl ar ; Maksudi de o günlerde henüz açılmış olan Hukuk mektebine hoca tayin edilmiştir. Bu zat Rusyadayken hiçbir zaman h o calıki yapmamış ve ilmi irdelemelerde bulunmamıştı ama, Türkiye'ye gelince ve hocalığa da atanınca Av..·u pa'da baş· ladığı ilmi incelemelerine hız vermiş ; memleketin içtimai ve ilmi ·hareketlerine katışmış ; çeşitli konular üzerine kon feranslar vermiş ; birtakım ilm i eserler yazıp neşretmiş ; B ü y ükler!n, hele Ulu Gazi'nin teveccühünü kazanmış ; sık-sık Gazinin «sofra ıısına çağırıhr olmuş. Kısacası ; o, yeni vata nı olan Türkiye'yi tamamiyle b enim19emiş, yeni hal ve şart-· lara uyarlanmış ve elinden geldiği denli Cemiyete ve Vata na fay.d alı vatandaş olmaya özenmiştir. Kızı Bn. A dile Ay da diyor, ki : • 1928 ile 1938 arasında babam birçok inkıl ap hareket lerine, kültür hamlelerine m ütelaaları, teklifleri, terviçleri ile karıştı... Dil inkılabının Sadri Maksudi'nin Türk Dili için adlı k!tabı ile ne kadar sıkı surette alakalı oldu ğunu isbat
- 47 t><l en veıdkalar sayısızdır» ( 27) . Salahiyetli bir ağı zdan çık tığı için bu m üşahedeleri olduğu gibi kabul etmekliğimiz g-erekir. s. Maksudi'nin bana yazı ile bildirdiğine göre, Türk Ta r:h Kurumu da onun Türk Ocaklan kongresinde yaptığı bir
teklifi neticeı-;;i nde kurulmuş, ve kendisi de 1 929 da bu Ku rumun üyeliğine seçilmiştir. s. MAKSUDi - MEBUS - s. Maksudi Atatürk'ün sağ
l ığında iki devre ; 1 930-1934 devresinde Şibin Karahisar'ın dan, 1934-1938 devresinde Girernn' 9 an mebus çıkarılmıştı.
1 936 da « Cemiyet-i akvama m üzaheret» cemiyetleri kon greeinde Türkiye B. M illet Meclisini temr;il etmek ü zere ::;iden heyetin bir üyesi sıfatiyle Londra'ya ve Glazgov'a se yahat etmişti. 1937 de de ayni görev ile Çekoslovakiya'ya gitmişti. 1938 yılının Kasım ayınıda Atatürk Mengülük d; yarına göçünce S. Maksudi bir daha C. H. Partisi iktida11da iken mebus çıkanlmamıştır. Ankara Hukuk mektebinde (imnralan fakülte) onsekiz; :vıl ·hocalık ettikten sonra 1 943 te İstanbu l Üniversitesine naklolunmuş, orada Ord. profesörlüğe yükselmiş ve 1945 te yaş haddi d olayısiyle emekliye aynlmıştır. Beş yıl sonra 1 950 seçimler�nde Demokrat p arti list� sinden A nkara saylavlığına seçilmiştir. 1 954 seçimlerinde ise, h içbir partinin aday listesine alınmamıştır.
«KÜÇÜK BİR KAZA» - s. Maksudi meslekten bir po-
(27) «Cümhuıiyeb gazetesinde Babam Sadri makalesinde,
Maksudi
ba§lıkh
48 l itikacı olduğundan işleri iyi uidare etmiş», başka bi� ilde:J profesörüm ü z gibi, büyük bir dütküye ( nekbete) uğrama mıştır. Başından geçirdiği tek bir «kazan varsa o da Adile Ayda hanımın anılan makal esinde uDenizbank hadisesi» adiyle geçen bir vak'a.dır. Bu «vak'aıı nedir? Türk�ye B. Millet Mecliısinin bir oturumunda Deniz Yol ları genel müdürlüğünün kuracağı yeni Bankaya « Deniz Bank» adı takılması teklif edilmiş ve bu teklif, işin aslın dan haberli birkaç mebusçe de desteklenmişti. Bu esnada m ebus s. Maksudi de söz almış, kürsüyE7 çıkmış ve bu bi çim adın Türk gramerine ve ş:vesine aykırı olduğunu 11öy lemiş, ve bunun yerine Deniz bankası .denilmesi gerektiğin " belirtmek üzere bir de takrir vermiştir. Kürs üden inince yanına bir mebus arkadaşı sokulmuş ve : « Ayol, ne yaptın :
Denizbank adını Atatürk koymuş» demiş. Maksudi bu mebu « Ne çıkar, hakikat değişmez ki ! » diye imiş ( 28 ) . sa :
cevap
verm\ı�
s. Maksudi'n:n b u davranışı Meclisi şaşırtmış, Büyükle rin de hoşuna gitmemiş. Sebebi 1:ll a h1m. •Meııele» komisyo na verilmiş, ertesi gün eski Taninci, Siirt meburn İsmail Muş tak Mayakon ve Meraş m ebusu Hasan Reş!d Tankut prof� sörümüzün id,diasını çürütmek için hazırlıklı gelm '.şler v,� Mecliste oldukça ölçülü ve insaflıca ısöz söyleyip Denizba:nk taml amasının Türk gramerine de, Türk şivesine de aykırı olmayıp katıksız öztürkçe bir söz olduğunu isbat etmeye ç.ı. · lışmışl ar, ve Meclis'e bu adın olduğu gibi kabul edilmes'.ni tekl�f etmişler.
Ancak s. Maksudi'nin çi! e,1i bununla sona erm emiş. Ayni günün akşamı Hukuk profesörünün h�r bakımdan cahilli ği, dilbilmezliği, liyakatsızlığı, ehliyetsizliği ve sairesi Radyo
(28)
Ayni �akalede Bn. A. Ayda Meclis'te böyle bir konuşrrııı
nın olup-geçtiğini de yazmaktadır.
- 49 : ı e bütün Dünyaya t eşhir L ıı :Imi�. B�ı öd evi de aslen K ırını Türklerinden ol an ve Kütahya m eb u s u bu l u n a n Vedit Ü ;: gören ile kendi d e yi m : n e göre «Türk-Ermenİıı kabil esinden hir «Türk » olan Agop D '. l açar (eskiden Martaya.::ı ) yerine getirmişlerdi. Kırşehh· m e h nm Müfit Ö z d e ş ile muh arrir F.c>. ı:h Rıfkı Atay'ın Rad,yodaki d eme çleri , �ahsiy att an u za k ve objektif idi.
Denizbank biçiminde bir tamlamayı belki d e S. MakRı1di d e n fazla yadırgayan, beğenmeyen ince mizahçi, nezilı hicviyeci, Sihaın-i ilham şa :ri ve o dönemde kendisi de m� bm: olan trabzonlu Halil N'.had Boztepe, bir bakıma acı k l ı , bir bakıma da gülünç bu . vak'a . ya meşhur «A ğaç kasidesi» adlı menzum eserinde alayla bir edayle .d okup geçer. ıı V ak'a,> nın şairane bir küçük tablosunu da vermek düşüncesiyl e buna ilişk�n sekiz beyti buraya akta:ıyoru z : '
Bugünkü şive b u d u r : Evi,, Yüniş, ipeki§, Güzel bir iş bu diliş, çok gü zel bir iş, çiçekiş. D üşünme z�hnini beyhude yorma hiç : Bu da n e ? <ley!p de etme taaccup, karışma hikmetine ! Bu iş-bir Encümeniş. yani encümen işidir, Bu-iM'ı'3as işidir, yani ilm-ü fen işidir ! Yanaşma, aksini gafletle iddiay a, sakın ! Münakaşatını yadında tut DENİZBANK'ın ! Unutmadım, o ne tartışmalardı hey, Tanrım ! 'Ügünkü Meclisi korkuyla daima anarım : Ne h al e geldi, bilirsin ya. SADRİ MAKSUDİ Fakat. beyim, o mübarek de amma « Cahil ıı di ... H akikaten acımıştım inince kürs üden o Vsanda şiveyi mevzu-u bahse.derken o, Düşün:m üyordu, ki denmişti önce TÜRKSPOR, Ceza-ı ıı cehli»ni biçare çe,kti, hem çekiyor.. (29) . .
(29>
H. N.
Boztepe. Ağaç kasidesi, Ankara, 1957.
s.
33-34.
F : ,f
- 50 Maksudi'nin bu «nekbetııi uzun sürememiş : az sonra re habilit� olmuş ( itiban yerine getirilmiş ) ise de, b u tatsız ıı vak'a» yüzünden birhayli ü züntü ve kalb �cılan geçirmiş ol duğu şüphesizdir. Bütün bu techil, tezyif ve tahrikler Maksudi'nin yıllardan beri Ankara Hukuk fakültesinde profesörl ük ettiği sırad a ; U lu Ga•zinin onayıcı vecizesiyle bezenmiş olan ; Türk bilim ve fikir muhitlerinde .de iyi k arşılanan TORK DİLİ İÇiN eserinin çıkmasından yedi yıl sonra ; Birinci Türk tarih kongresind� Gaziyi çevreleyen u ulema» arasında S. Mak�:udi'nin de ön planda görünmesin den ve o kongrede okduğu Tarihin amille ri başlıklı bildirisinin dikkat ve tasvip ile dinlenmesinden beş yıl sonra vuku bulm uştu, ki aml işin garabeti de bu noktada idi. Bundan ötürüdür, ki o za:man mizah gazetelerinde «Bir cahil keşfolund u n , «mma da cahilmiş ! » gibi alaylı yazılar d:ı çıkmıştı ...
Şunu da kayde•d ilen, ki bir profesörün başına büyük dert açan ve bunca. gürültü-patırtı k oparan o :uğursuz Denizbink tamlaması sonralan bir yana atılmış ve bu kuruma D�izci lik bankuı adı verilmiştir-
ESERLERi s. Maksudi Rusya'dayken eser ve hatta makale yazmakla pek uğraşmamıştı. Rrı<>ya'da. Kazan'da ba sılmış eser o larak, gençl:ğinde yazdığı MAİŞET hikayesiyle Duma'da mebus iken İngiltereye aeyahat adlı kitabını biliyo -
ruz. Es.er ve makale yazmaya muhacerette, Avrupa'da başla mış ve Türkiye'de ıdevam etmiştir. Ankara'da ve istanbul'da şu eserleri çıkmıştır. 1
-
Türk dili için, 1930
2) HUKTKUN UMUMİ epasları (Hukukun spozitif fel sefesi ) , 1 937
- 51 3 ) ing!liz amme hukuku, Ankara 1940 ; 4 ) Hukuk tarihi derileri, 1 94 1 ; 5) Hukuk felsefesi tarihi, 1945 ;
6)
Hukuk felsefesi. 1946 ;
7 ) Umumi hukuk tarihi, 1944 ; 1 947-1948 ; 8) Türk tari·hi ve hukuk (İslamiyetten evvelki devir) , 1 947 ve 9) Milliyet duygusunun ı;osyoloji k esasları, 1955. «Bundan başka, Atatürk'ün arzusuyle Türk tarihini anla yış ve anlatış babından yeni bir çığır · açmak
d üşüncesiyle
kaleme alıncak olan TÜRK TARİHİNİN ANA FATLARI e seri için s. Maksudi d� a)
Türk devletleri
!akitler, Sakalar
başlıkla.riyle iki etüd
ve b)
Orta Asyl\
yazmıştır da,
bunlar
basılmıştır. Rahmetliğin İstanbul ve Ankara derği ve gazetelerinden birtakım makaleleri de çıkmıştı. Bunları b!raraya toplaıiıay! kend."11 inin en iyi halefi olan Bın. Adile Ayda'dan
( 30)
s. Maksudi 1954 yılının 10 rnirgandaki Çınaraltı
bekleri�.
EylUlünde Boğaziçinde
kahvesinde
E'
semaverle çay içtiğim�z
sırada. hatıralarını yazmakla da meşgul olduğunu b ana söy lemişti. O günden beri iki buçuk sene geçmiş bulunuyor ( � ; B u hatıralarını y azıp bitirdi mi, bit!rmedi rni,-şu dakkada bir bilgim yoktur. Şayet bitirmiş
olsaydı, f!kir h ayatımızm
tarihi için önemli bir gereç olacaktı.
S. MAKSUDi'NİN BİRİNCİ VE SONUNCU ESERLERİ ÜZERİNE NOTLAR . _ (*>
dtın .sonra
Bu satırlar İstanbul'da SUADİYE köyünde Prof. ün ölümün
1957 yılında yazılmı§tı.
- 52 Rahmetlik S. Maksudi Türkiye'de yazı hayatına milli dil m ü<ılesiyle atılmıştı. Milliyet meslesi üzerine yazdığı eseriy le de bu hayattan çeklldi. Bu iki m esele onun e n çok önem
verdiği m eselelerdi. Gerçekten, onun bunlardan biriyle lıa� l ayıp, ötekisiy le bitirmesi çok manalıdır. Ve onun fikir, h a yatını, bizden daha iyi yazacak olanların üzerind e ehemmi y etl e durmaları gereken bir olguıdur. Bundan ötürü biz d e• nbe�mele» ve ııhatime» kabilinden olan b u iki eser üzerindP birparça d:urmayı gerekli bulduk.
..
I) TÜRK DİLİ İÇi N Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, bu eser Avrupa'da yazılmış ve Türkiyr'de tamamlanmıştır. Yalnız tamamlanmış değ:!, burada bütünlenmiş ve genişle·· tilmiştir. Bunun öyle o lduğu şundan ,da bellidir, ki müel lif .Avrupa'dan Türkiye'ye 1 925 yılında !felmiş eser hıe ancak 1 931 de, yani altı yıl iJOnra yayınlanmıştır. -
Bu tari h s. Maksudi'nin «Sofra ,, ya (yani Gazi'nin köşk tertip eylediği gece sohbetler!ne) katıştığı, çağınldığı günlere rastlar. Prof. Fındıkoğlu z. Fahri diyor, ki : cPro fesör Sa dri Maksudi 1925 ( 1928 olacak A. T.) 1 938 arasın · daki Ankara'da «Sofra» çevresine dahil olmak zekamna sahip bir siyasidir. Bu siyasilik ile bazı işlere fikir yardımın da da bu lunmuştur. Bu işler arasında dil işi de vardır. 1 928 d e ( 1 93 1 ) olacak : A. T.) . neşrettiği Türk dili için eseri bu müdahalenin belirtisidir. ( Türk Yurdu derg"11i Mart 1 957 nüshası ; sayı 266 ) . Kızı Bn. Aıdile Ayda'ya göre " Dil inkı Iabının Sadri M aksudinin u Türk dili için» adlı kitabiyle ııekadar sıkı surette aiakalı olduğunu isbat eden vesikah l !." ısayısızdır» ( «Ctımhuriyetıı gazetesi, I Mart 1957 ) . te
"' · Eser Avrupa'da en son şeklini almamış ise de, orada yazılmış, ve ünlü arabist-türkolog Alman profesörü c. Broc kelmamı'ın tasvibine sunulmuş, bu bilgin de eser için bir « Ö nsöz» yazmıştır.
53 . c. Brocke lmann bu «ÖMÖZ » d e ara.ela şu sözleri de yazı-
y or : «Sadri Maksudi beyin esaslı ve derin tetcbbü ve tedkiklere istinat l'den bu kitabı Türk dilinin inkişafı tarihini ve bugünkü halini ge niş bir görüş noktasından bakara k tahlil ve tetkik ediyor. Türk di
linin i sl ah ı
ve
gelecekte türkçe edebi dil yaratma yollan hakkında
dikkata şayan fikirler i le r i sürüyor; nazar-ı itibara almağa layik ted birler tekl i f ediyor.
Biz y uk a rıd a ki satırlarda bu fikirlerden anca k en mühim olan l::ı rını zikredebildik. Yeni Türkiye'de müellifin fikir ve dilekleri mü ,;ai t bir zem i n bularak müsmir olacağını ümit ediyoruz» .
VECİZE - ( Ö zlüsöz ) - cıÜst yanında 2.JX. 1 930 tarihi b u lunan ve Gazi M. Kemal imzasını taşıyan, kitabın başkö �es!ne konulan, içinde eserin müellifi de adı da anılmayan VECİZE �udu r : -Milli his i l e dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. D: lin milli ve zengin olması milli hissin inkişafında başlıca. müessirdir. Türk dili :d ill erin en zenginlerindedir ; Yeter, ki bu dil şuurla işlensin .. Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk mil leti, dilini de y abancı diller boyunduruğundan kurtarmalı dırıı. Gazi M. Kemal ( * ) . Alman profeı:;örü eserin yalnız elyazmasını görmü>; de eseı·e övücü bir .. önsöz» yazmış. Ama Türkiye'de bun cian 28 yıl önce kitabın basılıp çıkmasından sonra b u eser üzerine ;dil bilginlerince, lisan u zmanlarınca, lehte vey a a l eyhte esa.-:ıh, ciddi bir fik�r, mütalaa beyan edilmedi sa nırım. Oysaki o zaman dahi hu eserde ileri sürülen dili düzeltme, sadeleştirme, özleştirme fikrine muhalif olanlar çoktu. ( Nitekim şim di de az ıdeğildir) . Belki de davayı Ulu G azinin ele almasından ve davayı yürütmek için_ bir «Dil heyeti» kurdurmasından dolayı bu m uhalifler fikirlerini a-
- . 54 çıkça söylemekte.n çekinmişlerdir. Peki, onlar çekinmişler, diyelim. Ama bu fikrin ve d a
vanın tarafhlan hiç yok muydu ? Var idiyse neden bu ese rin müellifini destekleyi� ortaya çıkmadılar? Neden susm-.:ı. yı dalı.a uygun b u ldular ? ·
lşte
bu.ıu,. anlamak güç ! Bu eser
dolayısiyle basında hiçbir şey çıkmadı değil ama, bunlar,
Dil, uzmanlannın, lisan profesörleıinin veya dil meseleleriy
le uf,rraşanl ann fikir
v� m ü��Iaaları olmayıp, daha çok ga
zeteci ve polit!kacı yazılarlydi. Bunlardan görebildiklerimi
ve hatırladıklanınl' söyHyeyim. 1 sında
«1\kşanin gazetesinin 6
ri ihtiva eden bir kisa ·yazi . 2
-
«Cumhuriyet»
nüsh amndaki
3
M art
· ....;.va-. N"- im.zş.Siiı i taŞıyan . ve
-
-
Yuauf
.
.
.
ı931 tarihli nüsha
bazi ·u riıumi fikirle-
.
ga�etesinin 1 5 Mart 1931 tarihli
� -imzalı bir övgü yazısı.
Bu iki makalenin tahriki sebebiyle
a
Vakit» · gaze
tesinin 29-30. 1931 tarihli sayılannda çıkan benim iki ya
zım.
fer
*
Bunlardan başka, Türkiye dışı Türklerden kınmlı Ca.
Seyıdahmet
( Kınmer)
de b u eser münasebetiyl e aMiJ...
liyeb gazetesinin 24-26 Nisan 1931
tane u zun makale neşretmişti.
tarihli sayılannda
iki
Cafer bey bu yazılannda meıseleye daha . ziyade bir dış
Türk milli-politikacısı şıfatiyle yanaşmış, eserin kimi nok-
talannıı bu yönden eleştirmişti. Bu arad a o, müellifin te zelden bir «medeniyet dili ıı vücu.da get!rilmezse Türklerin yavaş-yavaş başka milletler tarafından yutulup den kalkabilecekleri fikrini kabul etmediği
yer
gibi,
yüzün
Türkiye
türkçe3inin
b ü tü n Dünya Türkleri için genel yazı dili olma' sı gerektiği ve olacağı iddiasına da iştirak etmiyor ; bugünkü gidi� ve ıdunım un hiç <le bu iddianın lehinde olmadığını
- 95 ileri sürüyordu. Öte yandım, müell!fin «siyasehten fazla ka çınmam yüzünden Türkiye dışı Türkler arasındaki dil da;: dağanlığından doğacak olan tehlikeye ilişmediğini ve ora larda mahalli lehcelerin gittikçe ve şümüllü bir ölçümde ya zı dili olmak üzere gelişmekte olduğuna da pek üstünkörü dokunduğunu uzun-uzadıya tenk�d etmektedir.
RI
:
2 ) MiLLİYET DUYGUSUNUN SOSYOLOnK ESASLA S. Maksudi'nin «chant d u cygne'ıı i diyebileceğimiz b u
eserine müellif kendisi son d erece yüksek değer veriyor . du. Eeeıin a önsöz n ü n de yazdığına göre, «ne dilimizde (yani
türkçede ) , ne de Avrupa -el.illerinde milliyet esasını münha· sıran aoayolojik bakımdan tetkik ve izaha tahsis edilm.İf eser yok gibidir» . Buna bakmaksızın, er>er Türk basınında önemli bir yankı doğurmamıştır. Bu yüzden olsa gerektir. ki m üel lif bu son eserini tanıtm ak için, zannedersem, Beyoğlu'nda « Ko11ak» oteHnde bir ayrdınlar ( daha çok gazeteciler) top lantısı da tertip etmişti. Prof. Fındı�oğlu. z. Fahri m üelli fin ölüm ünden sonra yazdığı b lr makalede bu olay üzerine şunları yazmaktadır : .s. Maksudi emekliye ayrıldıktan son ra da çalışmalarına fasıla vennem!ş ; ııon eserini m eydana getirmiş ; eserinin alakasızlıkla karşılandığını görünce biz zat bir a alaka çevresi n yaratma yolunu pek orij inal bir şe kil d e bu lmuş, ve matbuatta da bir aks-i sada görülmüş tü» ( 31 ) . M üellif bu Merini son demlerinedek fransızraya çevirmekle de meşgul olmuş ve hastalığı ağırlaştığı günlerin birinde aile efradına : «Bu it de bitti ! » demiştir. İşbu fııerin (A·) kısmını s. Maksudi'nin şu sözleriyle kapamak .istiyorum : ·
-.Ben ne bir edibim. ne de bir üslıipçüyilm: ben Türk kının geçmişini ve bugünkü halini
( �• ) (31 )
Ulu Gazi o zaman henüz
«Türk
ATATÜRK
öğrenerek,
soyadını almamıştı.
Yurdu» dergisi, Mıayıs 1957 sayısı. s. 646.
ır
gelecekte
- 56 Türkün yaşamasını, medeniyet ve harsçe yükselmesini te min Etmek yolları h3kkında düşünen ve düşündükleri :ı i söylüyen ve yazan bir Türküm.- ( 32 ) .
Bu sözler kt.:ndisi için ne güzel b : r «Kitabe-i senk-i zarıı olurıdu.
me
e.
A· HADi MAKSUDi 1
KÖKENİ ve ÖGRENİMI Nizameddin Maksudi hocanın b üyük oğlu Ahmed Hadi Maksudi, adı geçen köyd e takriben 1 8 6'7 yılında doğmuş ve galiba, 13-14 yaşlarında Kazan'da Abdülallam Salihoğ lu'nun idareı>indeki Gölboyu medreses�nde tahsile başlamış tır. ( 1 ) Ahm ed-Hadi zeki, aklıbaşında biı· çocuktu. Yirmi
yaş'. a nna doğru medıe:-ıenin küflü duvarlarının dışında, Rus Kazan'ı ile Müsl üman Biftelerini ( mahallelerini) ayıran Bu lak kanalının öte yanında, Rus muhitlerinıde, Ünivers�te ç e v relerinde olan-b�tenlerle ıd e ilgilenmeye başlayan «tekirt» (talebe) !erden biri idi. Meşhur türkçü İsmail G aspıralının çıkardığı uyarıcı TERCÜMAN gazetesini okuyor ve mtanbu l matbuatı i l e d e ilgilen:yordu. Özel dersler almak suretiyl e de olrn rusça da öğreniyordu. Gözü, fikri a çılmıştı, .ar tık Dünyanın gidişini anlamıştı.
<32> (1)
«Türk Dili için» kitabının «Başlangıç ıı ında.
H. Maksudi kendisi 1881 d e Köyden Kazan'a gelip şa·girt <ta
lebe> olduğunu yazmaktadır IMERCANI kitabı,
s.
432; Kazan, 1915) .
- 57 -
.•
•
Muharrir ve pedagog A. Hadi Maksudi -1906-da çekilen bir gruptan alındı-
il ..usUL-0 CEDİTıı Çİ -Hadi efendi medreselerde öğretim yöntemlerini bozu 1\ ve çürü k olduğunun da farkına vardığından öğretimde meto ı l mese lesi o n u ç o k ilgilendiriyordu. Bundan dolayı olsa gerek tir, ki o başkaları gibi. dini bilgilerini genişleterek bir k a·
- . 58 -
3abaya imam olup, medrese açıp, talebe toplayıp «meşhur» olmak yolunu tutmadı. da muallimlik ve terbiyecilik yolunu ı'3eçti. Hele dil öğretiminin yeni, kolay ve kestitıne m etodla rıııı araştırmaya girişti. Derken, onu Bahçesa�y 'ıd aki Zin cirli medreseye arapça öğietme.iıi ol arak çağıtdılar. Hadi, dendi orada İsmail Bey Gaspıralı ile tanıştı : n� onun türk çeyi kolay öğretme ü zerine olan d üşüricelenni', tasarlarım öğrendi. Gaspıralı yeni' .elifba ve· birinci okuma kitabı ola · rak. Hoce-i aıbyan yazmıştı; Hadi efen di · ·Kazan'a dönünce hece usulüne göre Mualiim:-i. evvel ve Mualliin-i. aani kitap !arını yazdı. Bu kitaplar başarılı oldu, tuttu. Bu hal muharr! ri kanatlandırıdı da o, .kollan sıvayıp «U3ul-ü cedit» mek tepleri için çeşitli. ders kitaptan yazmaya girişti. Gerçekten, « Usulü-ceditıı denilen k.ü ltü r hareketinin öncül erinden old\J.
Öğretmenlere ve �nÇ . "molhbla ra •<USttlü.;cedid » in fay <lalannı her · zaman an�tmaktan geri duntı.ayan Hadi M aksudi, birçoklarına .bu · met odu pratik olarak gösterme ye çalı.şıyor ve bu davanın yürümesi için m a ddi yardımd!l bulunmaları için kimi ·«baylar» ı ikna eylemek uğrunda da gayret harcıyordu. Hadi Maksudi'nin yazdığı mektep kitapları ise pek çol.;. ve çeşitlidir. Kendisi pratik ve tatbikatçi bir kişi olduğun dan Cemiyetin o günkü ihtiyaçlarını derhal teşhL3 etmesini bilir; ona göre konularını seçer ve kalemini oynatmaya başlardı. Onun için yazdı� şeyler çabucak revaç buluır, tu tunur ve sürlüııdü. O zamana göre ııUsul-ü cedid»in şu veç heleri vardı : 1) Kolayca okuma-yazma ve türkçe öğretmek : 2) Öğrencilere k olayca dini başlangıç bilgiler vermek; 3 ) Kolayca arapçanın e n �erekli kurallarını gösterm ek ve; 4 ) D evlet liaanı ·olan rusçayı öğretirken de kestirme yoldan y ü rümek H. ef. M aksudi bu veçhe lerdn hepsinde birçok eserler
- 59 -
yazmış ve muvaffak olmuştur. Birinci veçhede onun Mual lim-i evvel ve Muallim-1 aani adlı elfabeleri hemen-h em e .ı bütün usul-ü c;ıedit ilkokullannda okutulurdu .. Sonralan , , , Sarf-ı türlµ, Nahv-i türki adlariyle Kazan türkçesinin gra merini ıde yazıp bastırmıştır. Bunlar o zaman için oldukça önemli eserler idi. Muharrir Cemaleddin Velidi diyor, ki : «Sarf-ı türki, Nahv-ı türki gerçekten, dilimizi incelemek retiyle yazılmış ilk eserlerdir» -
su
H. Maksudi genelce- dil m eselesine pek ehemmiyet veri yordu. Kazan türkçesin-in gramer kurallarım ve imla�ım tesbit etmek düşüncesiyle bu eserlerini yazdığı gibi, kale me aldığı yazılannıda da o zam.a nadek kullanılan eski «Tür ki til n denilen karmakarışı k, oturmamış, titırek, sarsak yazı dilinin etkisinden kurtularak söylenişi, yazılışı belirli usul ve kaidelere bağlı, mazbut bir yazı diliyle yazmaya ÖZ<> · niyordu ve bu alanda muvaffak da oluyordu. İleride rıöz komıırn edeceğimiz • YULDUZ» gazetesinde de Haıdi efendi dil meselesine ve bahislerine, başka gazetelere nisheten da ha çok yer veriyordu. Bi r de Kazan d iyeleği temeline kurulmuş olan yeni ya ,,ı diline. Kayyum Nasiri gibi, «tatarrça» demiyor idiyse d ı:-, o:Tiirkçe» de ıdemeyip, «Türki» diyordu. Ç ünkü «türkçcıı derse Rus ı�ansörünün ilişmek ihtimali vardı. Bunda Hadi efendinin aşın u ihtiyatkarlığı» nın tesiri görülmekle berabe'I.', kendisi bu .hususta pek haksız da değildi hani. "Türkçe ııde Rus sansörü <ı:pantürkizm» kokmu sezecekti. «Türki» biçi mi ise Kazan-Ural yurdunda esk�den de kullanılan, yadırganmayan bil" sözdü. H. Maksudi «ihtiyatkarlığı>> gözden ka çırmayıp bu unüa ?S» . ayrımından faydalanmak istiyordu .. İıkinci veçhe üzeriııe yazdıklan ise belki düzineyi ge çer. Üçüncü v.E!çhe üzerine möhimce El..istiftah ve El-i&tikm.al faimli eserleri vard;ır. Dö:rd'(.lncü ve çhe üzerine Rw.i&tan adlı
- 60 -
bir eser yazmış ve Türk çocuklarına rusçayı öğretmek için yeni usul kul lanmıştır. Kısacası, H. M aksuıdi'niiı Kazan Türkleri ve belki de b ü tün D oğu Tür kliği ara(3ında öğretim ve kültür alanında �·i hizmetleri oldukça � büyüktür. Onbinlerce Türk çocuğu onun mektep kitaplarından faydalanmış, dine ve dile dair bel.ıri edinmişlerdir. O. herhalde ku zeyli Tü·rkler!n fikir ve kültür hareketlerinin tarihi yazılırken asla ihmal edilmiyecek ve hatta kend isine şerefli yer verilecek bir aydın kişidir.
Şim di gelel!m bu mu.harririn başka bir cephesine. 111
GAZETECII,.tGI
uYULDUZCU» HADİ MAKSUDI 1905 ihtilali vukua gelip de Rm:ya Türkl eri için süreli basın ya·ratmak imkanı açıl ınca Kazan'da da birtakım türkçe gazeteler çıkmaya haşlamıştı. Kazanda birinci olarak çıkan türkçe gazete KA· ZAN MUHBİRİ idi k!, gazetenin sahihi avukat Seyit Gerey Alki n olup, başyazarı meşhur muharrir ve fikir adamı Yu suf Akçura idi. Bu gazete 1 905 yılının 29 Ekiminde çıkmış -
t ı r. (Rumi ta kvim ) . Rusya'da tfrrkçe gazetelerin en çok çık tığı zam an 1 9 0 6 yılı olmuştur. Bu a ra d a H. M aks u d i d e ga z ete çıkarmay a heves etmiş ve aynı yılın 15 Ocağın da «Yulduz ( Yıldız) adlı gazete çıkarmaya başlamı�tır. Mu harrir gazetenin ilk sayı::ında «Yuld u z ka zanidir cer:de-i tü!"kiyedir» , ıc Yuld u z gaziti milli gazit olmak fikrin.d edirıı . gibi umumi sözler sarfettikten sonra ga zetenin m e�J eğini tayinden kaçınarak. 11bu yıllar kibi meslek ler Çuw�lgan zamanda bir ·meslekni tayinlep kuyuda bizninğ gü:r.ıan�a biraz müşkillik bardır» dem ektedir. H. M aksudi' nin bu tutum u o zaman basın d ünya,sında şu kanatlı sözü or· ,
«Ytı l d u z »
. - 61 -
taya çıkarmıştı : «Her gazetenin şu veya bu
türlü mesleği
olur; «Yulduz»un da mesleği belirsizliktir"· Başta küçük ve yufka bir dergi biçiminde çıkan bu g-l zete gitgide her bakımdan gelişmiş. en sonunda günde[': gazete olmaya yaklaşmış ve 1 9 17 ihtilali vu kua gelip te m emleket açuwalmaya� (karışmaya) başladığından kendi liğinden kapanmıştır. Kazan'da «Yulduz» u söndürınek dü şüncesiyle çıkarılmış · olan · KUY AŞıı (Güneş) gazetesi de o sıralarda s önüp gitmiştir. H. Mahıu di'nin gazeteciEği pedagogluğu derecesinde kuvvetli değildi : Belki mektep kitapları yazmakla yetin : P gazetecilik yoluna h iç girmemiş olsaydi daha i y i etmiş ola caktı. Çünkü kend:si cidalcilikten, atılganhktan ve gazetec; lik vasıflarından yoksun bir kişi idi. Ben de gazetenin en gelişkin çağında Büyük Rus ihtilalinin patlak vermesind e 1 önce bir müddet sekreterlik görevini yapmıştım.
iV «YULDUZ»DAN HATIRALARIM «YULDUZ'A NASIL GİRMİŞTİM ? Ben ııYulduz u da vaz:fe alım adan önce dahi H adi efendinin ve gazetesinin ya bancısı değildim : D�ha Troyakiy şehrinde öğretmen bulun duğum ııı·raıd a bu gazetede bazı yazılarım neşrolunmuştu. Bir de, sanırım, 1 9 1 2 yılının yazında Türk-Tatar tarihi ü zerine yazdığım bir eseri bastırmak için Kazan'a geldiğim de H. efendi ile y ü z-yüze gelip de tanışmıştım. H adi efendi-
ce «Elfiye» denilen, yani gazetenin 1 000. nüshasının çıkma �ı münasebetiyle tertip edilen çay ziyafetine Kazan'da bir yolcu sıfatiyle bulunan beni <le çağırmışlardı. Bugün de ha tırladığıma göre, kendilerinden bu ser�nin 3. sayılı kitabında ı;:öz açtığım ŞEREF kardeşleııden biri olan matbaacı İlmed-
- 62 -
din Şeref bu toplantıda söylediği sofrabaşı nutk.u nda b ütü :.ı MAKSUDI'lerin . girişken . ve enerji sahibi in4sanlar olduk larını e hemmiyetle anlatmıştı.
1 9 1 3 yıhnlh Haziran ayında eşim ile birlikte Kazan şeh rine .kadar bir vapur gezintisi yapmıştık. (O zaman he·'.--:! ben, hem kanın Urallar ötesindeki Troyskiy şehrinde ö ğ retmen bulunuyorduk ) - İşte, o sırada Ka·za'daki kimi ıdostla nm ve bu arada hikayeci edip A limc an İb rah im, bana öğ retmenliği bırakip Kazan'a taşınmamı ve YULDUZ'un sek reterI.:ğini üzerime almamı tavsiye etmişlerdi. Onlar · b ana dem�lerdi, ki : uSen öğretmen olmaktan daha çok bir mu harrirsin. Troyakiy gibi bir taşra kıınabasında sönüp gitmen yazık .o lur ; hepimiz b il iyoruz, .ki. Hadi abzin:n ( ağabeyin) gazetesi hala bk şeye benzemedi. Gel, sen şu _gazetenin se kreterliğini kabul .et de ona l;>irparça çek�düzen ver l»· Ben de düşünüp�taşıl)dıktan sonra bu teklifi uyg-un buldum ve o y az Kazan'.a taşınıp gazetede çalışm,aya başladım. Hadi efendi nasıl bir gazeteci olabilirdi, ki, akıllı, tem kinli ve · bilgili olmakla beral)er. çok evhamlı, kuruntulu b ir kimse idi. O�a, ki iyi bir gazeteci olabilmek ıçm bir parça cesaıret� atı)ganbk, g.i�ginlik ve hatta .. biraz da atak lık lazımıdır1 Ben bir sekreter sıfatiyile gazeteye birparça yeni ruh, yeni esinti, yeni yön vermek için özend:ğim sıra da H. efendi, ikircimli, çekingen ve Urkek tavrını inuha· ·
faza etmey e çalıştığından, aramızda arasıra tartışmalar v� ihtilafla,r da olmuyor değildi. ( * ) Kendini benden daha bil (*) Tür k Dil Kurumu uzmanlarından ve başkıırdustanlı fikir adamlarından Abdülkadir İnan bizim bir aile bayramı dolayısiyle
tertipedilen ziyafette söylediği nutkunda benim «Yulduzıı daki çalı§ malarımdan söz açarken arada aynen şöyle demişti; «A. BattaLTay mas bey, 1913 te Kazan'a taşınmış ve kendini matbuata hasretmj§:
«Yulduz» . .gazetesinin ta'hrir heyeti müdürlüğünü üzerine almıştı. Bi lindiği . üzere, «YuldUZ>> gazetesi sahibi ve başmuharriri meşhur ped& gog Hadi efendi Maksudi «Yulduz) gazetesini siyasi, ve milli müca-
- 63 gili, daha çok tecrübeli sayan Hadi efenıdiye hazan birta kım çok doğru ve makul şeyleri kabul ettirmek 'için dahi birhayli nefes tüketmek !cap e diyordu. Gazetenin sahibi ve baş muharririne karşı benim yanımı tutan başka bir kimse de yoktu, çünkü öteki · arkadaşlar da ' hep Hadi abzi ecole' inde yetişmiş olan kimı3elerdi. Benden evvel sekreterli k yap mış olan tanınmış piyes yazan Aliasgar Kemal gazetede kal mıştı am a, h:çbir işe kanşmayan, sessiz-sadasız haberl e r tercüme eden. işleri oluruna bırakan b i r hali vardı. Zaten,. ötedenberi «ahl-i keyf» olduğundan o devirde hem beden ce, hem ruhça çok gevşemiş, yumuşamuş durumda idi. Aslında çok hoş ve iyi tabiaili bir kimse olan H. Mak suıdi münasebetli-müiıal'�ebetsiz övünmeyi ve çalım satrnay1 severdi. Bazan çok tuhaf ve çocukça şekiller alan bu övün mele,r ara�a bir «Yulduz n sütunlerine d& geçerek öteki gazetelere ve hele m izah verakalanna alay ve eğlence konu su d a olurdu. Ben bu gibi şeyleriiı gazeteye geçmemesi içiıı çok uğraşır, ancak her zaman muvaffak ?lamazdım. Bu zat siyasi veya milli, içtimai b:r konu üzerine makale yazdığın da kesin bir fikir söylemekten. kaçınarak. equivoque'lu (iki manya gelebilen) cümleler kullanmaya çalışır ; sorul u ( is11 tifihamlı ) terkipler kullanmayı tercih ederdi. Her ne hal ise, sev:mli ve iyi kalbli rahmetlik Hadi efendi Maksuıdi ib
«YULDUZ» DAN NASIL AYRILMIŞTIM
-
dele organı olmaktan ziyade milletimizin maarif meselelerine hasret meyi münasip görüyordu: Ciddi mücadeleden çekinir ve matbuat ka nunlar ı çerçe·vesi haricine çıkmak pek istemiyordu. A. Battal bey !Ju gazeteye yeni yön ve yeni n.h vermişti. Her halde yavaş-yavaş ha reket. tarafdarı olan . meşhur peda,gog mu'harrirle «enerj ik, kat'i v0 seri hareket» taraflısı olan Taymas (Battal) bey arasında azçok aQ inşamanıazh)dar. sinsi bir surette olsa da, devam etmiş olduğunu tah min edebiliiZ. Bundan dofayı ·olsa ger e ktir, ki Battal bey 1917 inkılabı
patlak verince bu gazeteden hemen ayrılmıştu· ... »
- 64 -
iyi-kötü dört yıl kadar işbirliği yaptık. KLnı ne derse desin, ben bu süre içinde «Yulduz» gazetesine azcok ciddi bir ruh verebildiğime kani:m ; eskiden hafta iki-üç defa çıkan gaze te benim sekreterliğim zamanında beş defa çıkıyordu ; sür·;1 m ü de eks]memiş, belki artmıştı. D erken, 1 9 1 7 ihtilali v11kua geldi ; daha engin ufuklar açıldı ve .daha geniş faali vet alanları gözüktü. Artık bu gazeteye bağlı kalamazdım· Tam o sırada benim gazeteden ayrılmamı tezleten bir vak'a da .o ldu. Bunu anlatayım : .
..
Bilindiği üzere, çar İkinci Nikola 1 9 17 yılı 1 6 Mart ta hem kendi, hem oğlu veliaht Aleksiy adına tahttan fe rag�t etmek zorunda kalmıştı. Bu münasebetle ben bir. ba� ınakale yazdım. ve Haıdi efend:n:n de tasvibi üzerine ga zetede basılmak ü zere matbaaya verdik. Ertesi sabah ne gö rey�m, bu yazı son derece kırpılmış bir ·h alde çıkmıştı. Mat baaya koştum ve b unun nedenini sordum. M eğerse, gazete uin sahibi olan Hadi efendi sonradan vesveseye kapılıp ge cey!lnsı matbaaya u ğramış ve makaleyi ötesinden beriııin ·
.den kırpıp büsbütün güdük bir şekle sokmuş ve tam ıc kuşa benzetmiş» �miş. Bunun üzerine ben Haıdi efendiyi gördüm ; makalemin yeniden eski şeklinde basılmasını istedim. Ve bu yapılmadığında gazeteden ayrılacağımı söyledim. O bunu onuruna yediremedi galiba, ki, teklifimi kabul etmedi. Ben de direndim ama, anlaşamaıdık. Çıktım, ve eski emekdaşımı kırmamak için sebebini açıklamadan, «Yulduz» gazetei>inden ayrıldığımı " Kuyaş» gazetesi vasıtasiyle okurlarıma bil dir dim.
HOŞ BİR KARŞILAMA « Yulduz» dan ayrılmıştım. İhtilal gittikçe sollaşoyor v·� o zamanın deyimi ile söylersek, alab:ldiğine «ıd erinleşiyoc d.u»· Benden sonra, u Yulduz» u n nekadar yaşadığını pek hatır lamıyorum a,ma 1 7. yılın yaz a�larında artık « Yulduz,, sön-
- 65 rnüş ve sahibi Hadi efendi de ortalarda görünmez olmuştu.
Ben kendisiyle kavga ederek ayrılmış değildim ; bununla
beraber, bir köşeye çekildiğinden midir, nedir, cemiyet işlel"i
alanında onunla hiç karşılaşmadımdı ; fakat bir çay 13ofra
sı başında dostlarca ka11ılaşmıştık. Şöyleki, Yeşilaycılan :ı
deyimini kullanarak .söylersek, ortada hiçbir u keyf verici
zehirler. bulunmadığı o dev�rde
bizim
kaymbirader
metlik Yusuf, bilmem nereden, «3 Yıldız»
rah
damgalı ve iç�
kırmızımtrak su ile dolu bir-iki şişe bulmuştu da, çatı ara
sında saklamıştı. Kanm Azize hanımla biz bu fırsattan is tifade ederek, b u kırını7Jımtrak sula.rla gazeteci arkadaş
lan ağırlamaya karar verdik de, Kazan'da Kabangölü kı
y?aındaki evimizde bir çay ziyafeti tertip eyledik. İçimizde Kazan
Türk gazetecilerinin
en yaşlısı ve kıdemlisi,
diye
lim «aksakab ı olan Yulduzcu Hadi efendi Maksudi de vard!.·
Yulduz ' un antipode'i olan
Kuyaf
gazetesinin başyazarı m.u.
harrir . Fatih Emirhan : Ha.di efendiye karşı ötedenberi hiç
de sempati beslemeyen Fuad Tuktar ıhazırdılar. Aramızda en uslu ve vekarlı muharrir, sonralan bizim
Kurultay
ya zı
kurulu arasında bulunan Cemaleddin Velidi idi. Ev sahibi de
Yulduzu
bırakıp giden bendenizdi. Böylelikle a:ralarında
birhayli görüş ve kanış aynlıkları bulunan arkadaşlan bir
�ofra başına toplamaya muvaffak olduğumuzdan dolayı k a · rımla ben pek memnunduk.
Krparça neşelendikten sonra Fuad
Tuktar
ile
Hadi
Maksuıdi'nin çatışıp çekiştiklerini bugün de hatırlamakta yım. Ama bu da pek ileri gitmemiş. meclis dostça bir ha
va içinde y ü,rümüş ve sona ermişti. Zaten, memlekette o za man esmekte olan siyasi hava, da aslında hepsi birer mil liyetçi ve ileri fikirli olan bu
Kazanlı
aydınlan
birbirine
yaklaştıracak mahiyette idi. Bu arkadaşlardan yalnız ikisi (Fuad Tukar ve ben) Rusya ,dışına çıkabilmiştik. Kazan' . d a kalan dostum m uharrir Cemaleddin Velidi b Qyük Ta tar tilininğ tuh aözlüği» adlı m üh�m eserini yazıp bitirme-
F : S
- 66 -
den hasta·h asta atıldığı Çeka zindanında can vermişti. Uzun .rıllar kötürüm hayatı yaşamış olan h ik a y ec i edip Fatih E mirhan galiba 1 924 veya 1925 de Kazan'ıd a eceliyle ölmüş · t.ü. Fuad Tu ktar Kazan'da avukat ve gazete muharriri iken, Ankara'da tahsil!ne ve bilgisine uygun bir iş bulamayı'p , küçük bir memur hayatı yaşadıktan sonra 19.XII.1938 tari hinde bu hayata gözlerini kapamıştı (2 ) . Kazan' da bir de fa, Ankara'da iki defa evlenmiş idiyse de, zürriyet bırak mamıştır. SON SÖZ Hadi M aksuıdi'nin ölüm haberi Ankara'da 1 9 4 1 yılının k ış başlarında alınmıştı. Bunun ü zerine Yeni Sabah gazete ;3!nin 17.XI. 1 9 4 1 tarihli sayısmda uzunca bir makale yazı ı_., bu değerli fikir adamını tanıtmak istemiştim. Nitekim 1947 yılında istanbu l 'da yayımlanmış olan Rus ihtililinden ha· tıralar adlı eserimde de onun hakkında bazı bilgiler vermiş tim. Yeni Sabah'taki yazımı şu sözlerle kapatmıştım : u Hadi Makımdi, bugün Ankar� Hukuk Fakültesinde prof. olan Sad rl Maksudi Arsal'ın ağabeysidir, ve bu zatın yetişm�sinde de bu ağabey!n azçok te43iri olmuştur sanının » ·
<2>
Kurultay gazetesndeki emekdaşım ve Sibirya gurbetindeki
arkadaşım F. Tuktar 12.Xl.1 938 tarihiyle
(demek ölümünden anca-:C iki ay bir hafta evveD Ayaz İshaki'ye yazdığı bir mektubunda «Kırk nllık milli varlık mücadelesi» adiyle hatıralarını yazmaya başlaya
cağını ve bunu A. İshaki'nin Berlin'de neşretmekte bastırmak istediğini bildirip devgi
olduğu
dergide
sahibinin fikrini soruyordu. De.
mek, eski arkadaşım bu hatıralarını o günedek henüz yazmaya baş lamamıştı. Kim bilir, belki de bu işe daha başlamamışken bu dünyay: bırala.p gitmişti. Tanrı yarlığasın! Rahmetliğin bu mektubu «Merhum Fuad Tuktaı'mıığ sunğgı mek. tubu" başlığiyle Yanğa milli yol gazetesinin Şubat 1939 tarihıi ve 2 ( 1 30) sayılı nüshasında neşrolunmuştur. Ayni sayıda F. T. üzerine A.. İshaki kalemiyle yazılmış olan 1. makale de vardır.
-
67
-
Bµ ESERİN . (A) KISMINA İLiŞKiN BİR EK. UZAK ŞARKTAN GELEN MEKTUPLAR.
1 934 yılının Ağustos ayında benim İstanbul'da dinlen mede bulunduöum sırada Japonya'daki Kobe şehrinden An
kara'daki aıdresime yani Dış�şleri Bakanlığına b üyücek bir zarf gelmiş ; bana gönderdiler. Açtım. İçinden muhtevaları birbirinin aynı olan üç mektup çıktı. Bunlardan biri bana, ö teki ikisi Yusuf Akçura ve Sadri Maksudi beylere verilmek 1çindi. Nedense, mektupların üçü de benim adresime gönde rilmişti. Arap harfleriyle, incecik bir kalemle, karışık bir üslfip yazılan bu mektupların bana aid olanı Hadimül-ilıni
wel-ntille damola
...
hitabiyle başlayıp şu u zunca imza ile
so
na eriyordu : e<Reiaül-kawmi wel-cemaa imam ve müderrh
El-hac molla Midyar ibnu İmam.uddin Şem'uniıı.
Bu mektubun şuraya fotokopisini geçirmek çok iyi ola caktı ama, buna şimdilik imkan yoktur. Harflerini değiştiti· ::-ip hasılım da istenilen i zlenimi
( intıabı)
veremiyeceğinden
yalnız bu mektuba tarafımdan verilen cevabı aşağıya aktar makla yetineceğim. Z aten bu cevaptan imam efendinin bi ze neleri sorduğu da anlaşılacaktır. •
O tarihte S. M aksudi Ankara' d a idi ; ona aid olan m ek
·
tubu İstanbul'dan oraya gönder.miştim. (Yusuf Akçura'ya nerede tapşırdığımı pek hatırlam ıyorum ) . Bunun üzer;ne Maksudi'den uygurca �özlerle de bezenen ve harfleriyle yazılan şu m ektubu almıştım :
yeni
Türk
- 68 7. vu. 34.
(*)
Muhterem Abdullah BF. B!tiğinizi aldım. Yı.rak Batııdan
(**)
gelen yazıyı da
okudum. Ortak bir yanut yazılması bence de dilekliğ·
dir. Fakat yanutlanmızın tın ve .b ulungu birök ola- cağı na pek
berk
bir inanım
y o k t u r.
Yanılıyorsam ne
iyi ! Yakında kurultay için lstanbul'a geleceğim. O ödün u zun u zadıya görüşürüz, işi bile çözedz. Siz şimdiden bir yanut taslağı anıklarsanız işi çok kolaylaştırmış o l ursunuz. (Geriye kalan üçbuçuk satır selam ve nezaket ı:ıözleridir.)
•
Saygı ile : Sadri Maksudi-
SÖZLÜKÇE. Bitik-mektup ; Yanut--eevap ; Dilekliğ-rnatlup ; Tın ru h ; Bulung-yön ; Berk : 1'3ağlam ; Ödün-zaman, vakit ; Bile-beraber, birlikte ; Anıklamak-hazırlamak.
O yaz İstanbul'da ikinci Türk Dil kurultayı vardı. G ü
!ıüıı birinde Akçura, Maksudi ve fakir Dolım abahçe sarayın da buluştuk ve molla Şemuni'ye verilecek cevap hakkında
konuştuk. Y. Aıkçura : uBen bu davaların başını bilmiyo rum ; ortasında da yoktum. Onun için bu hususta benim bir fik rim olamaz ,, diyerek işin içinden .kolayca «Aya z » 'ın da hatırını kırmak istemediğini
sıyırılıverdi
ve
anlattıydi.
Ba
<ıon anlatışından ş u neticeyi çıkarmak m ümkündü : Rahmet lik Akçura o zaman İshaki'n!n Kazan ve Ural Türkleri mına
na
Avrupa'daki siya;'.�i davranışla.rında ve tutumunda bir
C*l
Burada ay gösteren latince rakam
-
VIrI
-
olmaliydi. Çün
�ü nwl l a Şem 'mi'nin mektubu üzerine benim tarafımdan VIII. ayın. yani Ağustosı.;n 5-ndc al ınd ı ğ ın ı bildiren kayıt vardır. S. Maksudi'ye aid me!üubu. belki de kendimden kısa bir me ktu p katarak, ayni' gün, yani 5 Ağustosta göndermişim demek. O da bana çarçabuk. yani 7 Ağustosta cevap yazmış oluyor.
( **)
Burada dalğınlıkla mektupta Do ğu yerine Ba tı yazılmıştrr.
-- 69
sakınca ( mahzur) görmüyordu : «Tek ağlamasın da, çocuk neyle avunursa-avunsun» gibilerden... Karşısındaki iki k işi ye i se hal diliyle : ııBu işleri karıştıran siz değil misiniz?
Şimdi artık ne haliniz varsa görün ! » demek ister gibi idi. Ma)Qsudi'ye gelince o, mektubunda yazdığı gibi� h e i> benim b i r cevap taslağı hazırl amamı teklif edip duruyo.r du ama, cevabın ruhu ve yönü hakkında anlaşamıyacağı mızı mektubunda önceden belirtmiş bulunuyordu. Ben cevap tasarısını he m e n o anda düzenlemeye hazır bulunmadığımı �öyleyince : «Ü ·halde ben ayrıca kendim yazarım» demişti. A ncak ipe un seııdiği besbelliydi. 11 İç Rusya v e Sib�ry"a Türk
- Tatarları m illi idaresinin eski başkanı bu müracaatı pek ciddiye almış gibi görünmüyo.rdu. Bu mektuba herhangi b�r cevap yazdığını da sanmıyorum. Bana da artık tekbaşım.l hareket etmek kalıyordu. Ankara'ya döndüm ve 1 934 yılı Eylül içim1e Molla Midyar Şemuni efendiye şu cevabı gön derdim :
Reisül-kawmi wel-cemaa imam ve müderrfo:; El-hac m olL1 Midyar bin İmamuddin Şem'un efendi'ye. 9.VIl-1934 tarihli müracaatınızın cevabıdır. Efendim, Mektubunuzun ötesine-ber\sine serpi l miş olan sualleri bira.raya getirerek dizecek ve her sualin altına . ce '
'
vaplarını koyaca ğım. Sual : Vatanda olduğu gibi, m uhacerette de milli-medeni m uhtariyetçilik, istiklalcBik ve başkaları gibi firkacılık lar ve bu yolda hareket ve faaliyetler var m ıdır?
Cevap : Maksadınız İdil-Ural veyahut iç Rusya m üslü manları ülkesinin mukadderatına ve �'ltikbaline dair h ·ue ket ve faaliyet olsa gerektir. Bunun cevabı şudur : Ruslar arasında akalliyet olarak yaşayan Türk-Tatarlar iç�n yalnız milli-medeni m uhtariyetin m ümkün ve matlup olması taraf tarları elbette Hariçte de vardır. Ancak bunların bir teş kilatı ol masa gere ktir Bu yol,da muntazam faaliyetleri d� .
- 70 ·-
bi zce malfim değildiır Hariçte �tiklal taraftarlannın bu l unduğu ise, m e ktubunu zd a n anlaşıldığı üzere. sizce de m a Himdur. ..
Sual : Mu hacirlere hunlardan ·h angisine katılmayı tav siye ediy.omunuz ? Yahut asla katılmadan mı durmak d a ha
muvafıktır?
Cevap : Bizce, sizin gibi halkın talim ve terb iy es i
ile
uğraşanlara (bilha,ssa yaıd illerde) siyasi teşkilata ve aktif politikacıl ara katılmak münas�p değildir. Bizce, yad ill�r de muhacir mülteci gibi yaşayan y u rttaşl arım ı z � dini, mil li ve medeni örgüt ve m ahallelerini, mektep ve m abedleri ni yaşatmaları>> . yani' sizin .tabirinizce «milli bakımdan öl memiş ve yokolmamış olmalanıı kafidir Sual : Vatandaki Millet Meclisinin çoğunluğu ( ekseriye ti) milli, medeni muhtariyet ve iıstiklalcilik me�lelcrinde:a h angisini kabul etmişti ? Cevap : Ufa'.da toplanan Millet Meclisi İç R uBya ve Si · birya m üs lü m an l a rı i çi n mili-medeni muhtariyet esasını ka b u l ederek,: bunun tatbiki için bir M il li İdare k u rm u ştu . B u müessese 1 9 1 8 yılını n ya z baş ın d a Sovyet Hükumetinin emriyle feshedilinciye kadar çalı.'}mıştır. Bir de Millet Mec lisi İdil-T.ral ülkeı:ıi için Rusya federasyonu i ç i n de bir top ra k lı muhtariyet alınmasının matlup olacağına da karar ve rmiş ti V� Kazan'da bu işle m eşgu l olacak bir utopraklı muhta riyet komisyon u ,, ıda se çmişti 1.şte, Vatandaki Mill�t Meclisi ekseriyetinin bu husustaki kararlan bundan ibaret tir. Şimdiye kadar Milleti bihakkin temsil eden başka bir teşekkül veya müesse.se tarafından bu kararlar feshe d i l m iş veya tadil edilmiş değildir. Sual : İstiklalcilerin A vrupa'da ve Türkiye' de teşkilat ve merkezleri var mııdır? Cevap : Türkiye'de b öy le bir teş k i l at yoktur. Avrupa' da, b el k i sizce de m alum, bir istiklalci zümrenin bulundu ğunu işitiyoruz. Ancak bu. kuvvet ve kara..rlannı Milletten a l an ve Milletimizin doğru ve dürüst arzusunu temsil eden .
.
.
- 71 bir zümre sayılamaz.
Sual
ı
Kendiniz bu gönde muhtariyete mi, istiklaliyete
mi taraftam.ınız ?
Cevap
:
Biz şimdiye kadar Millet Meclitdnin kararların
dan bir yana
sapmış
değiliz.
İç Rus.ya
ve Sibirya Türk-Tatarla.nnın sabık
Millet Meclisi azasından ve Kazan'da çıkmış olan «Kuntltay» gazetesi heyet-i tahririye müdürü
A. Battal. Ankara, Eyl ıl l 1934.
,,
MUHARRİRiN BASiLMiŞ BAŞKA ESERLERİ -Tarih ve · siyaset--
KAZAN TÜRKLERi fistanbul, 1925 ; Arab harfli )
-RUSYA'DAN AYRILAN MİLLETLER(Ankara, 1927 ; Arab harfli) .
-TORK·TATAR TARtHt(Mukden, 1938 ; Arab harfli ) .
RUS İHTiLALİNDEN HATIRALAR (İstanbul, 1947) -Dil ve lfigat-
İBNO-MUHENNA LÜGATi (Türk Dil Kurumu yayımla.n ndan, 1934)
KIRGIZ SÖZLOGO (Tercüme ; 2 cilıd ; 8 1 0 sahifelik büyük söz lük ; Türk Dil Kurumu yayımlarından,
1 945-1948) YEŞİL RİZE
ve
ILt
(Bir yolculuk intıbaları, 1950 ) .