Abdurrahman Özgen - Milli Mücadelede Türk Akıncıları

Page 1

, Y MiLLI MÜCADELEDE

TÜRK

-AKINCIIA

\

Yzb. Abdurrah

Kültür Serisi: 3


Kurtuluş Savaşı Dizisi 1. BAYSAN Yayınları Nu: 18

1. Basım 1970 2. Basım 1971 3. Basım 1973

4. Basım 1982 Her hakkı Mahfuzdur.

B u eser; Genel kur may B aş kanl ığ ı tar afından tet kik edi· l erek 20 A ral ık 1970 tar ih v e 3443 -140-70 STR. Ko nt. Y yn. 588 sayi il e Silahl ı K uvv et/orine tav siye edil miş tir .

.. Dizgi- Baskı: BAYSAN A.Ş. 'rel: 26 83 85 İSTANBULl982


MİLLİ MÜCADELEDE TÜRK AKINCILARI

Kurtuluş Savaşında Akıncı Süvari Vardar Müfreze Kumandanı Yüzbaşı ABDURRAHMAN

ÖZGEN'in

Hatıraları

4.

Basım

BAYSAN YA YlNLARI


TEŞEKKÜR Kitabıının bu

4. baskısı bir öncekilerle

kıyaslanınca

pekçok ekler ve düzeltmeler göıiUecektir. Bu husustaki emeklerinden ve kitabınun bu yeni baskısının kontro­ lündeki hizmetlerinden dolayı Sayın Muhiddin Nal­ bantoğlu'na teşekkür etmekten zevk alıyorum. Abdurrahman Özgen


öNSÖZ

. lS -.Mayıs 1915 tarihinde küçük bir subay ol�­ . rak, v�tanı düşman çizmesinden kurtarmak için bütün -

Çarıakkal(; muharebelerine katıldım. Kara günleri yaşa­ mış olduğumdan hatıralarımı dilimin döndüğü kadar bu eserimi yazdım� Çanakkale ve İstiklal harbi hatıralanmı bu yazmış olduğum eserimde İngilizler ve Fransızlar Çanakkale boğazun sıkıştırmak süretiyle İstanbul ve Türkiye'yi iş­ gal etnıek Osman imparatorluğunu yani padişah idare­ sini yok etmek maksadıyla Çanakkale cephesine hücum etmişlerdi. Yeni nesil yakın tarilıini çok iyi bilsin ki be vatan nasıl kurtuldu günü gelince vatan müdafasına o günlerin ruhu içinde vatan müdafasına girsinler. Bizlerden de il-

S


ham alarak o günleri gözörıünoen eksik etmesinler. Ba­ şanya ulaşsınlar hiç bir zaman akılJanndan çıkarmasın­ lar ki, Yunan r.1illeti taıihler boyunca karşılaştıklannda Türk milletine karşı daima düşmanlıkbesiernekte ve ge­ liştimlektedirler. Bu gün aşikardır işte başta Rumeli muharerebesinde yaptıklan

vahşet ve canavarlıklar ve

Kıbns, Batı Trakya Türkleri arasmda yapmış olduklan katliamlan ve canavarlıklan ve Garbi Tral;:ya Türkleri Adalar denizi kıtalar sahanlığı. Velluısıl idta'ıy taha1' kı;k etirtinnek �telindedirler. Türk gençliği, yeni nesil bunlan bilrneli ve tarihi hatırdan çıkarmamalıdır. Türk milletine ve gençliğe bu tarihi bu tarihi günleri yaşanuş bir kişi olarak son ese­ rimi genişleterek yeniden yazdım. Ey Türk gençliği, sizlere bu hadiseleri özet olarak yazıyorum. Çünkü bugün sayın gençlerimizin vatan ve millete yann büyük hizmetlerde bulunacağınızı uımt­ m�malısınız. Bugünkü iğfallere, ayrutmruar, kışkırtma­ lara sizleri kötü· yollara saptıran kişilere sağ sol aynın­ lar yaptıranlara yüz bin kere lanet olsun. Atatürk, bu meınleketi, bu vatan topraklarını nasıl ve

ne

zorluklarla bağımsız bir Türkiye kurduğunu

unutmamalısınız. O günlerin acılannı bugün bütün ta­ rihler yazmıştır. Unutulmamalıdır ki Türkiye Cumhuri­ yeti'ni kurtaran ölümsüz Başkuman�an Atatürk'ün bir vecizesi olarak şunları söylemiştir. "Ey Türk Gençliği içte ve dJşta vatanın bölünmesi için gerek Mecliste bu­ lunanlar bazı kanı bozukların iğfaJJerine aldanmaına­ nız,

vatanın

parçalanmaması

ıçın

mücadelede

aradığınız kuvvet damarlarınızdaki aşil kuvvette mev­ cuttur."

6


· Türk Gençliği, yeni nesil bunları bitmeli ve hatır­ dan çıkarmamalıdır. Tarihi günleri yaş&mış tarihe mal olmuş bir kişi olarak eserimi bunun için yazdım. Eseriı'nde bazı noksanlıklar görülürse sayın okurta­ rımdan şimdiden özür d.iler affetmelerini rica ederim. Sevr Muhadesi gereğince tahiminde

büyük

devlet­

lerin destekleri ile Yunanlıların İzmir'i işgal etmesini ve çıkarrtma yapınası için büyük yardımlar yaptılar. Fa­ kat uınduklarını bulamadılar. Büyük knyıplar. vererek Anadolumuzu kasabalarıınızı, köylerimizi ve güzel iz­ mir'iınizi yakarak perişan bir halde denize dökülerek kaçıp gitmişlerd ir.

·

Bugün Atatürk'e dil uzatanlar bile vardır. Dinsiz di­ ye bu küstahlığı yapanlar kendileri dinsizdirler. Musta� fa Kemal Atatürk, özbe öz Müslüman bir Türk evladı­ dır. Atatürk bu vatanı kurtarmak için kendini adamış olmasaydı düşman çizmesi altır.da bu millet inieyecek­ tL O zamarı bu dinsiz diyen bu ycbazların hali ne ola­ caktı.

Türk gençliğini ilr.iye böh:ıek için ve Vatanı parça­ lamak için tahrik ve teşviklerde bulunduklarından do­ layı yüz bin kere lanet olsun. Münevver Türk gençliği bu eseriınde sizlere hitap ediyorum. Türk'ün dostu yoktur. Türk dostluğunu kendinde ararnalıdır.

7


ERMENi MESELESi HAKKINDAKI GöRüŞLERiM Ermeni çete ve örgütlerinin arkadan vurma cani­ likleri ile yapmış olduklan haksız propagandatarla ken­ dilerini haklı çıkarmaya çalışmaktadırlar. 1915 senele­ rinde Ermeniterin yapmış oldukları vahşeti tarih sayfa­ lanndan çıkarıp gözler önüne serince muhterem okuyu­ cuların "arsız lursız ev sahibini bastırır" Ata sözünü ha­ tırlayacaklardır.

Türk'ün makus talihi şudur ki, Doğu Romalıların

ve diğer devletlerin

istilaları

ile devlet olma vasıflannı

kaybeden Ermenilerin bir kısmı Selçuklu Türk Devleti­ nin hudutlan dahilinde azınlık bir şekilde kalmışlardır. Selçuklu Devletinin sona ermesinden sonra Osmanlı İmparatorluğu bu topraklara salıip olmuştur. Ermeru­ ler de Osmanlı tebaasında kalnıışlardır. Osmanlılar ci­ han şumul bir inıparatorluk kurduklarında egemenlikleri altında bulunan milletler ve azınlıklar arasında din, dil, ırk, ve mezhep ayrınıı yapmaksızın tam bir adalet ilkesine bağlı kalınarak asırlarca Osmanlı Imparatorlu­ ğunu yaşatmışlardır. Yalnız İmparatorluğu çekerneyen ve Imparatorluğun topraklarında gözleri olan Osmanlı Devletinin düşmanları, İmparatorluğun topraklannda

· bulunan azınlıklan maşa ve piyon olarak kulliınmaya

8


başladılar, piyoiı ve maşa olarak da Ermenileri seçtiler. Bu kitaptaki silahiara ve yazılara bakınca daErmenile­ rin kiıiılerin maşa ve piyonu oldukları kolayca anlaşılır. Aldatılan gözü dönmüş Ermeniler, fırsatbuldukça Os­ manlı askerlerini arkadan vuruyorlar, karakolları, gar­ nizonları basıyorlar, yol kesiyorlar, köyleribasıyorlar,

9

'kadın, çocuk, yaşlı demeden canice katle iyorlar, hal­

kın ve devletin başıria bela kesilen Ermeriller tambir sorun olmuşlarken Osmanlı Devletinin güçsüz düşme­ sinden Ermeni çetelerine karşı gereken etkinliği göste­ remiyordu. Bu durum J,carşısında halk arasından oluşan milis kuvvetleri Ermenileri aiaşağı etmeye başladılar, kendi kazdıkları kuyulara kendileri düşmeyebaşladılar. Aldıklan mazlumlann canlannın hesaplannı vermeye başladılar, kaçacak delik aradılar. Yine de Ermenilerin yaptıkları zulümterin onda birini Türkler yapmadılar. Osmanlı Imparatorluğu sona erip yerine Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti tamamen Ermeni meselesinin dışında kal­ mış, uzaktan ve yakından bir alakası olmamıştır. Cum• huriyet devri hükümetleri Atatürk'ün "Yurtta sulh- Ci­ handa sulh'' prensiplerine sadık kalmışlardır. Fakat ya­ yılmacı T'olitikaı izleyen Türk düşmanları

12 Eylül ön­

cesi Türk nıillettinisağcı- solcu diyeböldürerek kardeşi kardeşe vurdutma politikası gütmüşlerdir. Fakat Türk ordusunun gerçekleştirmiş olduğu

1 2 Eylül, Birlik ve

Beraberlik Harekatı Türk düşmanlarımn planlannı . su­ ya düşürmüştür. Bu arada

10 sene öncesindenbu yana

tekrar piyon ve maşa olarak kullandıklan Ermeni cani­ leri güzide Türk diplomatlannı arkadan vurdutma al-_ çaklığmı

göstermişlerdir. Şunu dabelirtmek isterim­

ki, Ermeniler Osmanlı Devletinin en üst kademelerinde idari görevlerde bulundukları gibi,

Türkiye Cumhuri­

yeti Devletinin de en itibartı vatandaşları ' arasında bu·

9

"


lunmaktadırlar. Hatta benim bile askerliğinde olsun, mahalle komşuluğunda olsun iş arkadaşlığında olsun çok sevip saydığım Ermeni vatandaşlarım olmuştur ve hala da arkadaşlıklarımiZ devam etmektedir. Dışandaki; aldatılmış Ermenilerin yapmış oldukları alçaklıklara bu Ermeni vatandaşlarımız çok üzülüp huzursuz olınak�.;. dırlar, elimizden. gelse bu canilerin cezalarını biz versek ·

derler.

Dünya basınını takip ettiğimizde Ermeni eşkiyala­ n denizden komşumuz olan Lübnan'da karargah kur­

muşlardır. Lübnan'daki karargahiarından Türk diplo­ matlanna karşı alçakca planlar yapmaktadırlar. Bu al­ çakca planları da Fransa ve Yunanistan hararetle des­ teklemektedirler. Hatta Ermeni eşkiyalığına daima ça­ nak tutmaktadırlar. Oysa FrarıSa Devleti Osmanlılardan hep destek gördüğü kadar Atatürk Türkiyesi de Birleş­ miş Milletlerde hep Fransa siyaseti lehinde oylarını kul­ lanmışlardır. Yunanİstana gelince, iyi komşuluk kurul­ duğunda karşılıklı büyük faydalanmalar olabilecek du­ rumlar varken son Yunan hükünıetinin izlemiş olduğu art niyetli politika Ermeni eşkiyalannı sokaklarında yü­

p

rüyüş ya tırma ve destekleme prensipleri kendilerine zarardan başka bir fayda sağlamamaktadır. Bu gibi ha­ reketler bir millete ve devlete yakışmaz hareketlerdir. Türk devletinin sağlamlığına· hür dünyamn büyük ilıti­ yacı vardır. Türk ulusu Dünya devletleri arasında bir denge unsurudur. Türk vataıu kıt' alar arasında bir köp­ rüdür. Bu köprü ne kadar sağlam olursa Dünya millet. leri o kadar güven içinde olurlar. Bu köprünün daima sağlam kalmasına bütün dünya milletlerinin yardımcı

olmalan kendi menfaatlerinedir.

10

·


ÇANAKKALE MUHAREBELERt

Bu Çanakkale muharebelerini yazmak çok ı;zun sü­ receğinden öz et olarak bazı mühim kısımlarını ifadeye lüzum gördüm. Arıcak Yarbay Mustafa Kemal Bulgaris­ ta nda Ateşe milterken Çanakkale�e

19.

Fırka Kuman­

danlığ;ırıa tayin edilmişti.

1& -Mart - Perşembe günü ikinci bir t<i&ruZö Bo­ ğazı sıkıştırmak için hir daha seksen parça gemiyle sa­ hili ve mevzilerimizi top atışma ttuttutu ben o zaman makinalı tüfek zabitiydiın.

İkinci kaptan Foumier'in retakatinde amirat ku­ man da köpıüsüne kadar: çıkıyor. Ve slı'Yarilcrimize ilti­ fat ediyor.

18

1

-

Mart - günü ağır yaralar alan Golva tahliye

edilirken. Koca Seyit Onbaşı top başınd a bulunduğu esnada bir top mermisiyle düşman gemisinin bzcasıııdan bir mermi saliayarak ve d üşman gemisini sulara gömdü. l l


18

-Mart günüydü. Amiral Süfıen gemisiydi.

nu da batırdı.

llu·

ÇANAKKALE RAPORLARINI YAZAN ·Tb. K.

Bnb.

HALIS

PARÇALAR: ·

BEYIN

RAPORLARINDAN

BAZI

Anafartatar Gurup· Kumandartı t<:yin edilen ve bü­ ·

tün idareyi ele alan Çanakkale murebelerinin bütün

emir ve kumandasım ve sevk idaresini eline alan Musta­

fa Kemal Paşa'mrı &nemli emirleri:

25 4- 1915: 9. Tümen Komutanlığına --

verilen emir.

At8türk tarafından bana

Şimdi Anburnu'ndan aldığım haberlerde düşma­ nın Ağıtdere ve Anbumuna çıkartma yaptığı ve bölü­ ğünü çim en dağına getinnesi için verilecek son kuman­ dayı beklemesi zabit naınzeti. Makinalı tüfek kumanda­ nı Abdurrahman Efendiye bildirilerek direnmesi zorun­ ludur. Imza : M. Kemal Çok vakit geçirmeden düşmana taaruza -eaşlaya­ rak kanlı sırttan atılarak düşman temizlenerek denize

dökülecektir.

·

Imza : Grup Kumandanı M Kemal

8.8.1915 12


Olaylar: Yer - Conkbaym 1- Düşrriiuun Çonkbayırına kad� yaklaşan piya­ delerini kahraman askerlerimizin fedakar subaylarm ça­ basıyla orada bulunduğumuz bataryaların çalışmasıyla ezilerek Conkbayırından aşağı atılmıştır. Ağıldere içinde düşmanın kaçmakta olduğu görül­ müştür. ·

19. Tümen Kumandanı ·

M. Kemal

Canlarını fedaya millet için bu uğ1:1rda kan döktü;, ler. Koştular, döğüştüler. Bu büyük borcu edaya insanın bu şehitlere bir Fatiha bir minnet sayılır. ·

3.Tabur Komutam Binbaşı Halis

25 numaralı makinalı tüfek mevzünde bulunan Zabit namzeti Abdurral}man Efendi'ilin Anzak'larm çı­ kartınasında gösterdiği kalıramanlık takdire şayandır. 3.T.K. Bnb. Halis

25. Nisan 1915. Sabah saat 5.15 \•_ ı ·

Düşmaiun çıkartınasım heyecanla bekleyerek sa­ bahın erken saatlerinde düşman donanmasının himaye· ·

13


si altında 25 30 parçadan oluşan düşman genılleri çı­ kartına yapılmak istenen Arızak'tan karaya ç�malarına yarduncı olmuştur. Makinalı tüfengimin başında heye­ canla elde tetik Anzak'lann karaya çıkmalanın bekledi­ ğİnı an gelmişti. üzerimize denizden top ateşi ile sarap­ net yağdınyordu, biz de ateşe başladık. Denize dökü-

. len Arızak'lann hesabı ve sayısı çoktu ve çok zayiat vermişlerdi. Denizden açılan top ateşi bir müddet ma­ kinalı tüfek yuvalarımızı bulamanuştı, sonradan bizim bulunduğumuz yere de şiddetli bombarduman başladı,

biz de Kanlı sırta doğru çekilmeye. mecbtır kalmış tık. Çanakkale Savaşlan'nda Atatürk'ün ordulannı da­ hiyane bir şekilde büyük cesaretle sevk ve idaresi bakı­ mından Kumandanlık sıfatını anlatmak maksatı ile bu satİrlanmı yazdım. Yüzlerce sahife yazsam Atatürk'ün dehasım aniatmağa imkan yoktur.

25 Nisan'da Arızaklardan müteşekkil bir grupla Anzak koyuna çıkmayı başardılar. Bu çıkarmada 15 bine yakın zaiyat vererek anladılar ki, Çanakkale Boğa­ Z! geçilmez ve geçilıneyecek. Karaya çıkan düşman kuvvetleri muhtelif sırtlarda kara muhaberesi yapınaJ,. ta olduklarından elimizde k'Uru mennisiz kalan tüfekle· timizden başka bir kuvvetimiz kalmaınışt� Ama o gün Mustafa Kemal askerini ve bütün subaylarını toplayarak askerlere ve subaylara moral takviyesi vererek arkadaş· lar, cephanemiz bitti diye sızlanıyorsumız, evet hepi· miz vatam kurtam1ak için buraya ölmeye geldik. Cep· haneniz yoksa süngünüzde mi yok. Asker birden kükre­ di. Bizim Allahmuz ve iınaııın1ız var dediler. Hepimiı şehit olınaya şahadet mertebesine erişmeye hazını Kumandarum diyerek Mustafa Kemal Paşa'nın gözleri yaşardığını gözlerimle gördüm. iftihar ve gurur duy­ muştu. -

14


18.3.1915 ÇANAKKALE MUHAREBELERİ . HAKKINDA İSTANBUL'DA TELEVİZYONDA YAPTlCIM KONUŞMALARDAN BİR KlSMI

27 Şubat 1915 te henüz çok genç yaşta idinı. As­ keri rüstiyeyi yeni bitinniştim. _Harbiyeye ginnek için müracaat ettim. lstanbulda Harbiye Nezaretindeki As­ kerlik Dairesine geldim. "Ben Subay olmak istiyorum. Beni Harbiyeye kaydediniz." dedim. Harbiyenin kapalı olduğunu söylediler. Çok üzül­ müştüm. lçin1de ateş gibi yanan bir aşk vardı. Subay olmak istiyordum. Harbiyenin kapalı olduğu haberi ka­ famda bir şok tesiri yarattı. Birden bire başun dönme­ ğe başladı. Benin1 bu halimi gören, Asker Alma Daire­ sinde vazifeli olan Binbaşı Fuat bey ismindeki zat çok müteessir olmuştu. Güler yüzle bana: -Abdurrahman efendi, seni de bir asker, bir su­ bay, namzedi olarak alacağız. Senin bir vatanperver ol­ duğun halinden anlaşılıyor, dedi. Ben, gayri ihtiyari göz yaşlarımı tutamadıın. Bir ara Binbaşı birkaç saniye düşünür gibi oldu: -Peki evladım. Oldukça gösterişlisin, seni askere alıyorum, subay namzedi olarak Kabul edindin. Yarın sabah erken saatlerde gel beni gör, ama muhakkak gel ihmal etme, dedi. ·

15


Çok üzgün hem de bir yandan . sevinçli idım. Çünki, Subay oluyorduın. Evde duruınumu düŞünıneğe başladnn.· Acaba beni nereye vereceklerdi. O gece gö­ züme uykıCgirmemişti. Sabahın erken saatlerinde Har­ biye Neiaretinin yolunu tuttuın. Binbaşı Fuat bey'i makammda bulup elini öptüm: · -

dim.

Kumandanım, geldim. Eınrinizi bekliyorum, d� .

- Peki evladım. Ben de senin evraklarını hazırla­ dım, al. Bugün vatan müdafaası için Subaylara çok ihti­ yacımız var. Onun için seni şimdilik Çanakkaleye 9. Fırkanın 27. Alayına sevkediyoruz. Harp bittikten son­ ra tekrar Harbiyeye devam edeceksin. İnşaallah çok iyi olur, başanlı bir Subay olursun, vatana hizmet edersin. - Sağolun efendim. Beni hem teselli etti ve hem de birtakım öğütler verdi. Evrakımı aldım. Benden evvel üç arkadaş daha Subay olmak için müracaat etmişti. Bunlarla birlikte gideceğimjzi emrettiler. Gülnihai vapuru ile bizi Çanakkalenin Bolayır is­ kelesine, gece karanlığında çıkardılar. Beraberce kader birliği yapacağım arkadaşlarım benim gibi Zabit nam­ zedi idiler. Bunlar� Halil, Saadet, Medeni ve Ziya bey­ lerdi. Mucip bey (Kemalyeri) ile makinalı tüfek yüzba­ şısı Harndi beyler bizi karşıladılar. Bizi doğruca Bola­ yır'da, zeytinlikler içinde, Serafım çiftliğindeki Alay Karargahma götürdüler. Tabur Kumand�nımız Uşaklı Halis bey isminde bir zat idi. Evraklarımızı kendisine verdik. Bize gerekli bir takım öğütlerde bulundu. Ve bölüklere taksin1 edil­ dik. Beni 3. Tabur, 1. Bölük Makinalı Tüfek Zabiti ola­ rak vazifeye başlattılar.

16


1919 yıl ı 14 M ayıs 'ında Istanb u l H ükümetine isyan b ayrağ ını ç ekerek idam fermanını bo ynuna asan, v atan kurtarmak iç in genç yaş ta g ö n ü liii o la ra k 17. Ko lo rduda yedeksub ay iken Y u nanlıla m teslim o lmayıp A tatürk 'ün açtığ ı K urtuluş Savaş ı'na katıla n yedek teğ men A b dur­ rahman t>zgen.


t.f

··

Alay Kumandanı Yarbay Şefik bey, rtesi günü teftişe gelmişti. Yeni gelen Subay namz�tlerini, yani bizleri takdim ettiler. Alaya teslim olduğum gündem itibaren top sesleri

kulaklannuzı sağır edecek derecede duyulmalda idi. Bu

nefret verici top seslerine kısa bir zamanda<alışmıştık.

Bizi çok sıkı bir

talim ve terbiyeye tabi tutmuşlardı.

Gece, gündüz denizden düşman gemilerinin . top

atışı eksik olmuyordu. B.üyükcesaret ve maharetle, bir

gece evvelden Nusret Mityın gemisinin büyük fedakarlı­

ğı ile döktüğü mayınlatdan

Ingilizierin haberi yoktu.

18 Mart günü ve gecesi, düşman donanınası boğazı sı­

kıştırmağa geldiği vakit ümit ettiğimiz akibete uğra­

mışlardı. Döşenen mayınlara ça.qJan gemiler teker te­

ker boğazın kara sulanna gömülmeğe başlayınca düş­

man neye uğradığım anlayamamış ve şaşmnıştı.

18 Mart günü ve gecesi düşman denizden cehenne­ mİ bir top ateşi açarak boğazı sıkıştırmağa başladı. Yer, gök inliyordu. Sabalw1 erken saatlerinde denizin

üstü düşman gemileri ile dolmuştu. Devamlı surette ağu ve cesim toplan ile ateş yağmuru yağdırıyordu.

Bizi_ m sahil ağır bataryalarınuz da amansız olarak

bunta:nn ateşine cevap veriyordu. Büyük çaptaki gemi­ lerini boğazın kara sularına gömüyordu. Aman Yarabbi, bu ne dehşet, bu ne vahşet.. Kıya­

. met kopacak zannediyorduk. Bu manzara yı bulundu­ _ğumuz yerin yüksek tepelerinden dürbünlerimizle sey­ rediyorduk. Denizin kara sularına birer birer gömülen düşman gemilerini gördükçe gururumuz bir kat daha artıyordu.

18


18 Mart 191 S günü düşman bir kere daha şansını denemek için son hamleyi yaptı. İşte bugün hem kendi kaderlerini ve hem de Türkün sarsılmaz iman ve gururu­ nun kınlanıayacağını anlayacaklar ve çizeceklerdi. Bü­ yük, küçük çapta denize gömülen gemilerden geri kalan yaralı, kaçamayacak durumda olan gemilerini yedeğe alarak ve Çanakkalenin geçilmez olduğunu anlayarak, akşam üzeri hava kararınaya başlayınca Boğazı terke başladılar. Geldikleri gibi yüz geri ederek ıneyus ve ke­ derli olarak çekilip, gittiler. Hele, bunların gidi�lerini seyretmek öyle zevkli oluyordu ki, bizlerin de keyfine değecek yoktu.

İngilizler, ümit ettikleri gibi bir sonuçta karşılaş­ . madılar. Ve arkalarma baka baka çekilip gittiler. Çanakkale geçilmez ....

19


24 NISAN 1915 Bugüne kadar, bizler de ilerideki muharebeler için çok sıkı bir talim ve terbiye görüyorduk. 24 Nisan günü Alay Kumandanı teftişe geldi. Tabur Kumandam H� bey de yanında idi. Bir şeyler görüşüyorlardı. Bu esn � da telefon geldi. Tabur Kumandam telefona koştu. Dö­ nüşünde Tabur Kumandanının yüzü asıktı. Alay ku­ mandamna "Taburun hareket etmesi Için Tümenden emir geldiğini" söyledi. Bize acele olarak "silfıhbaşı" yaptırdılar. Fakat nereye gideceğimizi bilmiyorduk. Hareket emri .verildi. Yola çıktık. Gece karanlığında cebri . yürüyüşle Ece Abat'a geldik. Oradan, düşmana göıiinmemek maksadı ile, ormanlık dereler içinden iler­ leyerek Conk Bayırı altında kaba Tepe, Çimen Tepe ve Kanlı sırttaki mevzilere girdik. Bizim bölüğümüz denize çok yakın Conk Bayırı ve Kaba Tepe eteklerinde kumsala sekiz yüz metre me­ safede idi. Anzaklann asıl çıkartma yeri burası imiş. Emir gereğince, makinalı tüfeğiınİ mevziye aldım. Di­ ğer makinalı tüfekler de sağınuzda, solumuzda mevzi aldılar. Parmaklanniız tetikte bekliyorduk. Gece, cebri yüıiiyüşle geldiğimiz . için yorgunluğumuzu gidereme­ miştik. Düşmanın çıkartmasım heyecanla bekliyorduk. Tabur Kumandammız Binbaşa Halis bey Gönüllü bir nefer çıkararak, "evvelden Ingilizierin çıkartma ya­ pacakları yere bir şanıandıra işareti bıraktıklarını, bunu

20


oradan alarak, bizim makinalı tüfeklerimizi mevziledi­

ğimiz yerin karşısına koymasını" söyledi. Bu gönüllü ' nefer, ağaç kütüklerinden meydana getirdiği bir salla evvelce konan bu işareti oradan söküp, istenilen yere koydu. Burası, bizim makinalı tüfeklerimize tam bir he:' def teşkil ediyordu. Sabalun erken saatlerinde çıkartma başladı.,Fakat

düşman çok aldatılmış ve aldanmıştı. Çünki, kdyduğu işareti yerinde bulammnıştı. Bizim karşımızdaki kum­ sala çıkartma harekatına başladı. Heyecanla beklediği­

miz an gelmişti. Ilk çıkartınada gelen Anzakların hepsi imha olmuş, denize dökülmüştü. Sürekli ateşimiz de­ vanı ediyordu. Düşman da denizden devamlı şekilde ar­ kamızdaki mevzilerİnıizi durmadan lbombardınuın edi­ yordu. Yalnız, bizim bulunduğumuz yeri keşfedeme­

mişti. tık çıkartmada Anzaklar çok sayıda zayiat ver­ dirmiştik. Sonradan düşman bizim bulunduğumuz yeri de keşfetti. Bizi de şiddetli top ateşine tutmağa başla­

dı.

Birinci hamlede çıkan Anzaklar muvaffak olama­ dılar. Üz,erimize yapılan şiddetli top �teşi bizi geri çe­

kilıneğe mecbur etmişti. Arkamızı Kaba Tepe, Çimen­ tepe, ve Kanlı Sırta doğru vererek buralarda hazırlanan mevzilere çekilerek müdafaaya başladık. Çok çetin, kanlı bir muharebe oluyordu. Adeta boğaz, boğaza dö­ ğüşüyorduk. Diğer birliklerimiz de sağımızda solumuz­ da vatan topraklarını adım adını müdafaa ederek, yuka­

n sırtiara doğru çekiliyorduk. Bizimle beraber bir çok

birliklerden bakiye kalantarla Conk Bayınndaki mevzilere yerleştik. '

·

Burada bulunan Anafartatar Gurup Kumandanı Mustafa Kemal Paşa, bütün ordunun idaresini ele almış­ tı. Ve bütün Türk ordusunda bulunan yabancı kuman-

21


danlan uzaklaştırmıştı. Kanlı Sırtta verdiğimiz meydan mulıarebesinde; süngü süngüye, boğaz boğaza bir müca­ dele olmuş ve çok sayıda zayiat vermiştik. Işte, bu sır­ tın ismini de bu sebepten "Kanlı Sırt" koydular. Haki­ katen, Kanlı Sırt dedikleri kadar da vardı.

MUSTAFA KEMAL PAŞA ORDUNUN İDARESİNİ ELiNE ALINCA-MUHAREBE TüRK ORDUSUNUN LEHINE DöNl\'ıüŞTÜ

8 Ağustos inü vatanı adım, adım müdafaa ederek bizim alaymuzdan bakiye kalan birliklerle, diğer alay­ lar, Conk Bayırındaki mevzilerde ınüdafaaya devam ediyorduk.

ANAFARTALAR GURUP KUlUANDANI MUSTAFA KEMAL PAŞA ASKERI öLül\'lE DAVET EDEN KISA BIR KONUŞMA YAPTI Dahi Kumandanının gece gündüz uykusuz olduğu halinden belli oluyordu. Askeri içtinıa ettirdi. Ve söze başladı: , -Arkadaşlar, kardeşler, Kumandanlar... Sizi niçin buraya topladun, biliyor musunuz? Hepimizi heyecanla dinliyorduk. -Arkadaşlar, sizleri ölüme davet ediyorum. Ben de beraber. Cephanemiz yok, diyorsunuz, güzel. Cepha­ neniz yoksa süngünüz de mi yok? Sizler öleceksiniz, şe-

22


hit olacaksınız, sizin yerinize başka ask�r gelecek Ben de öleceğiıu, şehit olacağım, benim de yerime baş­ ka Kumandan gelecek. Ve bu düşman muhakkak deni­ ze dökülecek, vatan kurtulac aktır. Şimdi size emredi­ yorum: Evvela ben hücum edeceğim. Sonra kırbacımla size işaret verdiğim vakit siz de süngülerinizi takıp hü­ cüm edeceksiniz. Herkes dilinin döndüğü kadar kelimei şalıadeti getirsin. Bilen bilmeyene öğretsin ve hep bir­ likte "Allah Allah" diyerek hücuma başlarsınız. Bu düşman muhakkak denize dökülecektir. İlk hamleyi Mustafa Kemal Paşa yaptı. Askerin önünden elli metre kadar ilerledi. Yürüdü ve elindeki. kırbaç la "hücüm" işaretini, emrini verdi. İşte; o anda kıyamet kopmuştu. "Allah Allah" se­ daları göklere dek yükseliyordu. Conk Bayırı denen yer bir uçurumdu. Buradan as­ kerimiz adeta uçarcasına düşman üzerine saldırıyordu. İşte, "Uçan Mehmetçik" dedikleri yer de burası idi.Bu­ radaki son süngü hücumu esnasında ben de yaralamnış­ tım. Sargı malıalline geldiğim .v akit karşımda Esat Pa­ şayı gördüm. Bütün tedavisi için İstanbula Gülhane Hastahanesine sevk edilmemi emrettiler. Gülhane Has­ tahanesinde tedavi olduktan sonra Maltepe Piyade Atış Mektebine gönderdiler. Kısa bir süre kurs gördükten sonra, kendi arzumla Süvarİ olmak istedim. Beni Süvari Taliıngalıma gönderdiler. Burada da bir müddet Süvari kursu gördükten sonra, İzmirde bulunan 17. Kolordu emrine asteğmen olarak vazifel�ndirdiler.

1919 14 Mayısina kadar İzmirde Sarıkışlada vazi­ femi görürken "15 Mayıs 1919 günü lzmiri Yunanlıla­ . rm işgal edeceğini" haber aldık. Bölüğümle birlikte Va­ tan müdafaası için Milli Mücadeleye iltihak etmeğe ka­ rar verdim.· 23


İşte, ·Mustafa Kemal Paşa Milli Mücadelenin ilk adımını Çanakkalede attı. Cumhuriyet Hükümetini de kurmak için Çanakkalede dökülen kantarla yoğrulan kanh toprak ve taşlarla ilk temeli atmış bulundu. Milli Mücadele kurtuluş bayrağını açarak, Türk Milletini ka­ dınh, erkekti, hepsini bu Sancak altında toplayarak Kurtuluş Savaşını başlat.tı. 19 Mayıs 1919, Satnsunda. Bundan sonra, Milli Mücadele hazırlıklarına geçi­ yorum.

4.nci Süuari alayının Sancak devri-teslimi töreninde cekilen resim. "4 Temmuz 1978 hatırası."·

24


iSTiKLAL SA YAŞINA BAŞLANGl Ç Mustafa Kemal Paşa Anadolunun ve İzmir'in tak­ simini haber alınca ordu kunumdanlarının bir çoklarıy­ la anlaşma yaparak 14- Mayıs- 1919'da- istanbul'­ dan gizlice Bandmua gemisiyle Samsun'a hareket etti. Vataıun kurtuluşu için gece gündüz uykusuz bitkin bir halde mücadelesini sürdürmek üzere Samsun'dan Ço­ rum, Sivas,, Amasya, ErLurum'a kadar bu vilayetlerde ileri gelenlerden hepsini bir araya topluyarak Erzurum'­ da ve Sivas'ta büyük Kongreler ve toplantılar yapmaya başladı Sivas Kongresinde vataıunkurtuluşuiçin en bü­ yük Kongreyi memleketin ileri gelen kişiyle: yaparak son karan aldılar. Yalıuz ben bu k'onvoylara giderken muhafızı olarak bulunmuştu. Erzurum'a giderken bir sürü Ermeni çetesinin taarruzuna uğramıştı. Bu Enneni çetelerini kısa bir zamanda imha ederek Erzuruıu'a geldik, selametle orada yapılan kongrede memleketin, vataıun kurtulması için: ileri gelen eşrafın ittifakla ka­ bul edilerek Sivaş'ta son Kongreyi yapmaya karar ver­ diler. Sivaş . 'ta toplanan Heyet Mustafa Kemal Paşanın kararlanıu memnuniyetle kabul ettiler ve maddi yar­ dımlarını da esirgemediler. Şimdi hatırlayamadığıma göre ordunun orduya yardımda bulundular ve eli silalı tutan bütün gençleri ordu safianna katılmalarını temin ettiler. Kongreler muhafakiyetle bittikten sonra Anka­ ra'ya dönüldü. Ve orada icap eden muhasebe hazırlık­ lannı yapmaya başladılar. 25


Ve ondan sonra Atatürk düşmanın iledememesi bütün gayretlerini sarf ederek cephelerde düşmanı durdurmak için cephede harp eden kumandanlara tali­ mat v� �mirler_ vererek düşmam� ilerlemesin urdura­ up Musrak Milli Mücadele harekatına bır başlangıç o \ . vermiştir. tafa Kemal Paşa emii-ler

için

��

·

14 MAYIS 1919 Güzel İzmirimizin Yunanlılar tarafından işgal edi­ leceği haberi üzerine vatani hizmetimi yedek subay ola­ rak ifa etmekte bulunduğum 17. Kolorduda iken, Os­ manlı Hükümetine yani İstanbuldaki Vahdettin hükü­ metine, ilk isyan bayrağını çekerek, bulunduğum As­ keri San Kışladan askerlerimle birlikteVatan müdafaa­ sına koşmak için "İstanbul hükümetinin bizler hakkın· da vermiş olduğu idam fermanlanın" boynumuza asa­ rak, genç. bir subay olarak .Milli Mücadeleye gönüllü iİti­ hak ettim. Sevr Mualıedesi mucibince Türk ordulan mağlup olmuş ve galip devletler Türkiye taksim ederek, yok et­ mek ve haritadan silmek istiyorlardı. Bilhassa İngilizler, yüzyıllardan beri büyük emeller peşinde koşan Yunanlıların en büyük emelleri olan "Megalo ldea"yı talıakkuk ettirmek riıaksadı ile lzmiri Yunanlılara, Adana ve Mersin havalisini Fransızlara, Antalyadan Kuşadasına kadar olan salıilleri de İtalyan­ lara vererek, taksim etmişlerdi. Türklere ise, bir avuç denecek kadar iç Anadolu· nun bir kısmında sıkışık bir durumda yaşamaları için küçük bir arazi parçası bırakınışlardı.

26


1ZM1RlN YUNANLlLARA VERlLDiGtNI VE IŞGAL EDECEKLERINI BüTüN SUBAYLARA BILDIRMEK MAKSADlYLA 17. KOLORDU KUMANDANI ALl NADIR PAŞA BüTüN SUBAYLARI DA VET EDEREK ASKERI KIŞLADAK1 BüYü.K SALONDA TOPLADI Askeri San Kışlada 14 Mayıs 1919 günü, Alafran­ ga saat 3.30 raddelerinde bütün subaylar toplandık Gözlerimiz ·yaşlarla dolu, üzgün ve müteessir bir halde idik. Ali Nadir Paşanın. bizlere tebliğ edeceği cnırin okunmasını sabırsızlıkla bekJiyorduk. O, göğsündeki madalyalardan ut<ınmayarak söze başladı: -Arkadaşlar, Istanbul Erkarn 1-larbiye Riynsctin­ dcn gelen emri sizlere okuyorum. Gelen emirde şunlar yazılıydı: "Kayıtsız şartsız teslim olacaksınız. Mukavemet

etmet sureti kat'iyyede yasaktır. Her kim karşı koyar­

s�ı. cez:ısı mucibi idamdır ... "

27


Kolordu Kumandam Ali Nadir Paşa sözünü ) ta­ mamlamadan Yüzbaşı İsmail Hakkı Manastır (benim bölük kumandanun) ile birlikte paşanın sözünü kese­ rek: "Biz Ruıneliliyiz. Bizler Balkan Harbinde Yunanlı­ ların mezaliınini gördük. B unlara asla tesliın olmayaca­ ğız. Düşınan çizınesi altında zilletle yaşanıaktansa şe­ refle ölınek bizim için en mukaddes bir vazifedir." "Bizler,senelerce vatan uğrunda kan döktük, cep­ heden cepheye koştuk, babalarımızı,_ amcalanmızı, kar­ deşlerimizi vatan uğrunda feda ettik. Şimdi de sıra biz­ lere geldiyse, bizler de bu vatan uğrunda seve seve can vemıeğe hazırız. ·Biz teslinı olmayacağız. Nerede olursa olsun, vatan müdafaası için muhakkak bir cephe kuru­ lacaktır. Ve topraklanmızı ecdadımız gibi korumak için kendimizi hazırlayacağız." Dedik. Ve Ali Nadir Paşayı odasına kapayarak bü­ tün subaylar salonu terk ettik. Yüzbaşı İsmail Hakkı bey: -Abdurralınlan bey kardeşim, ne yapacağız? - Yüzbaşım, yapacak bir tek iş var. O da, kışladaki askerimili silahbaşı yaptırarak, bizimle beraber gel­ mek isteyenleri alıp, İzmirden Anadoluya açılmaktır. Yüzbaşı: -Anlayanıadım , ne yapmak istiyorsun Abdurrah­ man bey, açık konuş ... Diye sordu. - Ne yapmak istediğim açık, Yüzbaşım. Bu top­ raklar, bu kafırlere bırakılınayacaktır. Muhakkak bir yerde cephe tutulacak, bu düşmanın elini kolunu salla­ ya sallaya, bu vatanı işgal etmesine kimse müsaade et­ meyecektir.

28


-Peki. Öyleyse, askeri derhal silah başı yaptır. Ben şimdi geliyorum, diyerek yarnından ayrıldı. Askere silah başı borusunu çaldırdım. Ne kadar cephanemiz varsa aimaiarım söyledim. Kışianın arka­ sındaki cephane depolarının kapılanın kırdırarak bura­ da ne kadar cephane ve mühirtımat varsa hepsini kışla..< nın ortasındaki meydanda toplattırdım. · Kışladaki mevcut askerler:

-Arkadaşlar: Vatanı Ingilizler taksinı etmişler? lznıiri de Yunanlılara vermişler. Yann sabah erken sa­ atlerde Yunanlılar lzmiri işgal edecekler... Bu sözleri duyar duymaz, askerlerin hepsi ağlamağa başladılar. -Hayır, olamaz... Olamaz böyle şey... Diyerek, hep bir ağızdan bağinnaya başladılar. -Öyle ise arkadaşlar, bu cephanemizi ve silahlanmızı alıp vatammızı müdafaa edeceğiz. Bunun için bi­ zinıle beraber gelmek isteyenler ortaya çıksınlar. Diye bağırdım. Hepsi birden ortaya atıldılar: - Hep beraber öleceğiz. Bu vatanı düşmana bırak­ mayacağız... Diyerek direnmeğe başladılar. Yüzbaşı Isınail Hakkı bey de, dışanda olup biten­ Ieri öğrenmek için, etrafı dolaşmağa gitınişti. Kısa bir zaman solll'a Yüzbaşı geldi: - Hazır mısınız? - Evet Yözbaşım, hazırız!. Çavuşlara sıkı bir eınirle "her şeyi nakliye araba­ hıona yük)emelerini" söyledim. Kışianın önündeki saat kulesinin önünden, olup bitenleri öğrenmek maksadı ile Hükümet önündeki mey d_anı tetkik ediyorduk.

29


tzmir�en ayrılmadan evvel, KolorduKarargalu ile Hilldirnet Konağı arasında mekik dokur gibi gidip gelen KaymakamKazım beyin (Kazım özalp), Vali ile yaptı­ ğı temasları öğrenmek için, yanına sokuldum: -Ne oluyorKumandanım? diye sonuağa başladı­ ğun esnada 17. Kolordu Kumandanı Ali Nadir Paşa yolda göründü. -Paşa ne oluyor, bize de biraz malumat verir mi­ siniz? -İşgal kuvvetleri kuı�ıandannun yanına gidiyo­ rum, diye cevap verince, zaten asabı bozuk olanKazun bey, bu vatan kahramanı Türk evladı, son derece sinir­ tendi. -Kumandanım, bu memleketin, bu Milletin mu­ kadderatı ne olacak? IStanbuldan gelen haberleri biz­ den niye saklıyorlar? Kazım bey, tekrar işgal kuvvetleri. kumandanlığı­ na gitti. Uen de arkasından peşini bırakmayarak gittim. İşgal kuvvetleri kumandarunın alaylı sözleri Kazım be­ yi daha çok üzmüştü. -Ya... Demek ki, Istanbuldan gelen haberleri bize doğru olarak söylemiyorsunuz. Kahpeter diyerek ayni­ dı. -Evet Yüzbaştın hazınz; Beni yanında görünce şaşırdı: -Abdurralıman, ne anyorsun burada? - Hiç paşanı. Durumu öğrenmek için geldim. İngiliz kumandanlannın yanından aynlırken, ar­ kamızdan alay edercesine gülerek bakıyorlardı. Bu olay Kazun beyin canını çok sıkınıştı. Ali Nadir Paşa ile tekrar karşılaşan Kazun bey, AliNadir Paşaya: -Sen bir alçaksın, bize neye doğrusunu söyleıni­ yorsun... diyerek yijzüne tükümıüştü. Bana dönerek: _

30


-Abdurralunan bey, ne yapmak istiyorsunuz'? diye sordu. -Kumandanıın, sizin gibi vatanı düşünenler saffın­ da savaşmak, vatanı kurtarmak için, kışladaki askerleri. mizi silah başı yaptırdıın . B ölük Kumandamın Yüzbaşı İsmail Hakkı bey de, şimdi neredeyse gelirler. Paşam,

Anadoluda bizim fırkalannuz, alaylm1mız, birliklerimiz

var. Bunlarla birleşerek cephe tutmağa çalışacağız. Bu­ nun için bütün hazırlıklarmuz tamamdır.

En son olarak, İzmir Valisi Kanbur lzzet beyi,

Kaymakam Kazım bey ile gönneğe- gittik. Burada da

bizi oyalayıcı, yalan sözlerle aldatmağa çalış tılar. İstan­ bul Hükümetinden gelen haberleri bizden gizliyorlardı.

Valinin yanından ayrıldıktan sonra, ben tekrar kışlaya döndüm. Beni beklemekte olan bölük Kumandanı m :

-Abdurrahman b�y. n e haberler var, birşeyler öğ­ renebildiniz mi? diye sordu. -Hayır Yüzbaşun. Hep yıiı.an, hep oyalayıcı söz­ ler. Kaymakam Kazun beyin dahi canı ç ok sıkılmıştı.

Kaymakim Kazım beyin bize tavsiyesi : "Muhm·ebeyi

İzmir içinde kabul e tmeyiniz. Diğer vilayetlerde birlik­ lerinıiz var, cepheyi dışanda tutacaksınız. Haydi Allalı yardımcınız olsun. Ben de sonra geleceğim ."

Muharebeyi İzmir içinde kabul etseydik binlerce

vatandaşımızı katliamdan kurtaramayız, yabancı dev­

letler de bize saldırırdı. Çünki, B irinci Cihan Harbinden yorgun çıkınış , silalu elinden alınmış bir �Iillettik. Mu­ kavemet edecek durumda değildik.

14 Mayıs 1919 günü İzmir körfezinde, Ingilizierin lllinayesi altında bulunan Yunan gemileri kol geziyor­

du. B ir yandan da muhtelif yerlere sözde asayiş için Jandarma adı altında asker .çıkarıyordu. Yunan nakliye gemileri İzmir körfezinde asker do­ lu olarak sabalu bekliyordu.

1 S Mayıs !,>Ünü yapacaklan çıkartınalar için hazır­ lanıyorlardı. Kimi Karşıyaka'ya, kimi Kara �ıtina'ya, ki·

31


ini Alsancak istikametine doğru gidiyorlar, çıkartma zeminini hazırlıyorlardı. Çünki, bunlar yann umumi çı­ kartına yapacaklardı. Bir gün evvelinden her şeyi hazırlamağa uğraşıyorlardı. ,

Cenabı Allalun büyüklüğüne bakın ki vata� kıy­ metli bir parçasını · düşman alıyor diye gökyüzündeki bulu,tlar bile simsiyah kesilmişti. Gökyüzü ağlar bir hal­ de idi. Yazbaşı İsmail Hakkı bey ile son konuşmamızı yaptık. Askerlerimizin hazırlıklan tamamlanmıştı; Ge­ ce karanlığından istifade ederek dağ yollarını takip et­ mek suretiyle harekete başladık. Bizimle beraber sivil halktan da gönüllü olar� gelenler vardı. ·

İZMIRDEN AYRILIŞ

14 MAYIS .1919 Gece, hava iyice kararmıŞtı. Askerlerime son bir defa daha sormak hlzımdı : -Arkadaşlar, biz vatanı kurtarmak için muhtelif yerlerde cepheler kuracağız. Sizler de bizimle beraber gelmek isteyenlere soruyordum : Arkadaşlar, evvel� ben yemin ediyorum. Askerin hepsi bir ağızdan yemin ettiler. Benim bu hareketimi Yüzbaşnn da ç ok beğenmişti. -Haydi arkadaşlar, tamam , yürüyelim, diye heye­ canla bağırdı. Askerimize gidilecek yoUann istikametini tayin ettikten sonra, atnna binerek Bahri Baba Parkı denilen - yerin hemen arkasmdaki evimizde, annemi, babamı ve kardeşlerimi görmek için dört nala koştum. Annem, babam telaşlı ve heyecan içinde idiler. Beni görünce fer­ yadı bastırdılar. Onlan biraz olsun teselli etmeğe çalış• , tım. Ellerini öperek helfıllık· diledim. ·

32


M illi M ücadel ede A ydın v e Sal ihl i cephelerinde düş manla ç arp ış an R afet P aş a, yanın·

da D emir ci M ehmet Efe, Ç er kez E them, Sar ı Efe E dip, l l nu mar ada akıncı A b durr ahman (ö zgen) Bev I!Öriil mek tedir.


-Anneciğim, üzülmeyin, vatan kurtulacaktır.ln­ ş allalı gene lzmire şan-u şerefle geleceğim. Beni dua­ d an unutmayınız. Çok ç ok dua ediniz. Kardeşlerimin de gözlerinden öperek aynlırken, yıllarca ve bin müşkilatla biriktirdiği paradan bir kese içinde bir miktar altın para ile bir tabanca verdi : -Oğlum, bunlar sana lazım olacaktır. Bu para ile kendini idare edersin. Bu tabanca da Balkan Harbinden kalmadır. Haydi yolun açık olsun. Allalı sizlerle bera­ berdir. Dedi. Birbirimizin boynuna sanlarak, ellerini tek­ rar öptüm ve ayrılqım . Askere yetişerek Manisa yolunu tuttuk. Askerleri­ min hepsinin gözleri yaşlı idi. Kadere boyun eğerek yo­ lumuza devam ediyorduk. Bir ara, yorgun olan askerle­ rimle birlikte biraz İstirahat etmek maksadı ile bir dere kenanna çekildik. Akşam yemeklerini, elinıizde az miktarda bulunan ekmekleri askere dağıttım. Bir ara, Onbaşılardan birisi yaruma gelerek : -Kumandamın, yıllarca harbettik. Padişalılanıi saltanatı için, günde bizleri üç öğün yemekte ; "Padişa­ hım ç ok yaşa" diye bağırtıyorlardı. Bunun için mi? ... Bu kötü günler için miL . . Kendilerini hemen teselli etmek ve hem de bozu­ · lan morallerini düzeltmek için elimden gelen bütün gayreti sarf ediyordum : -lnşallalı yakın zamanda vatan kurtulacak, her­ kes köyüne, evine gidecek, huzur içinde yaşayacaktır. Salıredelim arkadaşlar. Düşman bu topraklardan atıla­ caktır. Bir gün bir gece, Manisaya geldik. Burada durum ayni. İzmirdeki gibi. Herkesin gözleri yaşlı, malızun malızun düşünüyor, ne yapacaklannı, ne olacaklarını bir türlü kestiremiyorlardı. ·

34


Askerimizi Manisanın dış mahellelerinde, zeytıu­ likler içinde istirahate çektik. Şehirde durumu öğren­ mek için Yaz başı yanımdan ayrılırken çok yaşlı bir ih­ tiyar, telaşh telaşh, gözleri kan iÇinde ağiaya ağiaya yanımıza geldi :·

-K·u mandanım, ben şurada yakın bir çiftlikte oturu yorum. Yunanlılar bundan bir saat evvel geldiler, çiftlikte mahmızı, paramızı yağma ediyorlar. Genç kız­ larımızm ırz ve namusianna tecavüz ediyorlar. Gençle­ rimizi öldürüyorlar. Allah aşkına imdadımıza yetişin. Diye yalvarıyordu ; -Aksi halde çiftlikte kimse kalmayacak, hepsini öldürecekler. Kumandan bey, haydi durmayınız... Yüzbaşı sert bir bakışla yüzüme bakt ı : -Haydi Abdurralunan bey. Yüz kadar süvari al, hemen bu vatandaşlarm imdadına koş. Onları kurtar. -Başüstüne Kumandanım. Askere döndüm: -At başına. Hazır of Yanımza fazla miktarda cephane ahnız. Çünki bize geriden takviye kuvveti gel­ mez. Her ihtimale karşı tedbirli olalım. Ihtiyara da bir at verin, atta gelsin. -

Zaten, İzmirden ayrılırken 385 kişilik süvari bölü­ ğü ile 150 kişi de piyade asker vardı. Ben 100 kişi al­ dım, çiftliğin yolunu tuttum. Bu çiftlik Halit Paşanın çiftliği imiş. Elli hane ka­ dar. Tahminen iki yüz nüfusa yakm ziraatçi kimseler oturuyorlarmış. Çiftlik kenarında askerimin yansım pi­ yade yaptım, yansım da süvari olarak bıraktım. Bu çiftliğe baskin yapan yerli Rum çeteleri, Yu­ nan askeri elbiseleri temin ederek silahlanmışlardı. El­ lerindeki silahlar da Yunan askeri siHihları idi. Bu silah­ ları nereden ve nasıl temin etmişlerdi, hayretler içinde kaldınl.

35

··


Hemen hücuma geçtim. Bir cayırti koptu. Çiftliğin dört taraftın sarmış­ tım . Artık, çiftliğin e trafında kuş uçamazdı. Rum çe­ tecilerinin kaçmalarına imkfm yoktu. Çiftliğin içine girdiğim vakit, ç ok müthiş facialarla dolu sahnelerle karşılaşınca benim de m oralim bozulmağa başladı. Fe­ cat sahneleri insanın tüylerini ürpertiyordu : Yerde ya­ tan cesetler... Gebe kadınların karınları deşilmiş ve he­ nüz canlanmamış et parçası halinde bulunan yavru ç o­ cuklann cesetlerini ayakları ile çiğneyerek ezmişler. . . Asker de b u dehşet verici manzarayı görünce, on­ larda da kin ve intikam lursı bir kat daha artmıştı. Bir saat kadar müsademeden sonra çetecileri temizledik Orada sağ kalan Türkleri de hicrete mecbur ettim. Çün­ ki,yarın asıl Yunanlılar buraya gelince, bunların hepsi­ ni öldüreceklerdi. Eşyatarım alıp Manisaya gitmelerini ısrarla tenbilı ettim : . . -Ikinci bir katliamda hiç biriniz sağ kalmazsımz. ' çiftlik sahibinin başını vücudundan kesip ayırmış­ lardı. Çiftlik sahibinin başım aldık. Efradı ailesi Aklıi­ sarda otunıyorlarmış . Onlara teslim etmek üzere yola çıktık.. Bu küçük çiftlikte Rum çetecilerinin yapmış ol­ duğu katliamda 25,30 kadar Türkü öldürmüşler, genç kıziann birkaçının da ırzına tecavüz etmişler. Bereket versin ki vaktinde yetiştik. Hakikaten, ihtiyann dediği doğnıymuş . Köpekoğlu köpekler bu siliiiılan nereden temin ettiler,_ne çabuk Yunan askeri elbisesi bulup giy. diier·. : : . , ; ,; B u çiftlik sahibinin adı l\lirmiran Halit Paşa imiş . H�lit Paşamn kellesini alıp Manisaya döndüm . . ,, . , Burada, halk Hükünıet Konağı önünde toplanmış­ tı. lzmirin feci halini duymuşlar. Bizim de halinıiz ne olacak diye meydanlarda mitingler tertip etmişler. Ba­ ğınşan, çağınşan halk Istanbul Hükümetini protesto ed�yorlardı. H üküınet Konağı baU: onund a , Istanbuldan gelmiş olan Şehzade Abdü!kerim Efendi halkı teselli etmek maksadı ile yalan sözlerle milleti aldatınağa çalı·

36


şıyordu. Kolordu Birliklerinden Topçu Tabur Kuınan­ damnı arattırdım. Bir türlü bulunamıyordu. Manisada­ ki vaziyet te çok hazin idi. 14. Süvari Alayının Akhisar· da olduğunu söylediler. Bu Alay, Kolordunun malı idi. . Yüzbaşı İsmail Hakkı beye döndüm : -Artık burada yapılacak bir şey yok. Gidelim bir an önce. 14. Süvari Alayını bulup, birleşelim. Yüzbaşımla bunları konuşurken arkamdan bir si·

lah patladı. Bizim neferlerden birisi kendisini tutama­ yarak Şehzade Abdülkecim üzerine ateş etmişti. Arkama döndüm : - Ne yapıyorsun oğlum? Neye ateş ediyorsun? Nefer gayri ihtiyari : -Efendim, vatan tıaini, memleketi satan bunlar değil mi'! Neden . ateş etmeyeyim?. Gebersin namuz­ suz ... diye haykırdı. Hayretimi gizleyemedim doğrusu. Bu neferin gururunu kırmak istemedim. ·

Askeri içtima ettim. Mevcudumuzun ne olduğunu öğrenmek istiyordum. Burada kalıp ta müdafa edecek durumda değildik. Aklıisara doğru yola çıktık. Mevcu­ dumuz tamamdı. Geçtiğimiz köylerden de piyade olan­ lara birer at temin etmeğe çalışıyorduk. Akhisara geldiğimiz vakit burada da halk, gruplar halinde toplanmışlar, yer yer mitingler tertip etmişler­ di. Bazıları, ellerindeki silahları ile milis teşkilatı kur­ muşlar, vatan müdafaası için kendilerini hazırlıyorlardı. Çiftlik sahibinin akrabasını aradık, bulduk. Halit Paşa­ nın kellesini bunlara teslim ettik.

1 4. Süvarİ Alayının Akhisarda olmaması, bütün ünıidimizi kırmıştı. Buradan 45 - SO kişilik . bir kuvvet­ le aynlıp gitmişler ve nereye gittiklerini de kimse bilmi­ yordu. Manisadaki katliaım gören askerlerin kin ve inti­ kam hırslan gittikçe artıyordu :

37


-Işte arkadaşlar, bu Yunan Milleti böyledir. Göz­ lerinizle gördünüz. Hepsini geride bırakıyoruz. Ana, ba­ ba, kardeş, akr�_ba bunlann hepsi bir vatandır. . . Vataıu­ mızı kurtarmak için . öleceğiz, seve seve canınıızı feda edeceğiz. Kahraman Yiğitlerim, Allah bizinıle beraber­ dir. Kahranıan Akhisarlılar da aralarında gönüllü teşkilat kurmak için çalışıyorlardı. Akhisarlılar etrafımızı sardılar. Dertlerini aniatma­ ğa başladılar. Yüreklerimiz parça parça oluyordu. "Va­ tan, Vatan." diye haykınyorlardı. Bu havalide bulunan askeri birliklerimizin silahla­ nlll İngilizler toplatmışlardı. Evlerinde gizli, sakladıkla­ n siHihlar vardı. Bu silahlarla milis teşkilatı kurmağa uğraşıyorlardı. ··

14. Süvari Alayımızı da silahtan tecrit etmişler,• mavzerlerin· · makanizmalarııu söküp almışlar. Silahsız olarak Akhisardan aynlıp gitmişler. Burada halk çok üzgün idi. Mukadderatlannın ne olacağım kestiremiyor­ lardı. Bazı . kimseler Alayın Balıkesire doğru gittiğini söylüyorlardı. Bu havalide, Piyade askerimizden hiç kinıse kalmamıştı. Yüzbaşı Isınail Hakkı bey ile durumumuzu bir ke­ re daha görüştük Hangi yolu takip edeceğinıizi karar­ laştırdık. Fakat bir ara postahaneye gidip telgrafla bir­ liklerimizin nerede olduğunu öğrenmek istedim. Posta­ ne memurlan hadann kesik olduğunu, İngilizlerin san­ sür koyduğunu söylediler. Hiç bir tarafla görüşemedik. Buradaki yabancı memurlara karşı koymak münıkün değildi. Kader arkadaşım ve B ölük Kumandamın Isınail Hakkı bey ağlamaklı gözleri ile yüzüme bakarak : ·

38


-Kardeşim Abdurrahman, biliyorsun ki ben de senin gibi vatanperver bir askerim. Yıllardanberi vatan ve namus uğrunda askerlik yapıyordmn. Birbirimizden aynlacağız galiba... Dedi. Bu sözler kafamda bir bomba tesiri yaptı : -Hayrola Yüzbaşım, ne demek istiyorsun? Açık konuş.

-Evet kardeşim, Abdurralunan bey, ayrılacağız. Ya sen benimle gel, ya ben ayrılacağım. -Bu neden icap etti Yüzbaşım? Buraya kadar be­ raber geldik, bundan sonra neden aynimak istiyorsun? Yüzbaşı İsmail Hakkı beyin Ayvalık tarafında ak­ rabaları vannış, onları görmek, hem de orada bulunan 1 73 . Piyade Alayına iltihak etmek istiyormuş. Bu Ala­ yın Kumandanı Binbaşı Ali bey (Kel Ali) miş. Bir türlü Yüzbaşının neden ani bir kararla aynimak istediğini an­ layamadım. Çok · cesur, mert bir askerdi. Kendisine ç ok yalvardım :

-Yüzbaşım,beni yalnız bırakma. Ölünceye kadar beraber kader arkadaşlığı yapacaktık. . . -Karanın kesindir. Gideceğim. Askerlerimizden 100 kadar Süvari, bir o kadar da Piyade askerini alıp, boynuma sanlarak vedalaştı, gitti. Artık, kaderimi kendim tayin etmek, kendi insiya­ tifımİ kendim kullanmak ınecburiyetinde kalınıştıın.Ne olursa olsun, ben bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiın. İzmirden aynlırken yanımda taşıdığıın 30 sandık cephane ile 2 makinalı tüfek ile S sandık bombalarımı gözüm gibi kornınağa karar verdim.

39


AKHISARDAN AYRILIŞ Akhisardan aynidıktan sonra, Mustafa Kemal Pa­ şanın Samsuna çıktığuu, kurtuluş güneşinin doğduğu­ nu yoldu haber almıştık. Çok sevinçli ve mutlu idik. Ben de bu 14. Süvarİ Alayının mensubu idiın. Mutlaka onlan bulmak karannda idim. Akhisardan şa­ fakla ayrıldım : -Arkadaşlar, gayret bizlere düştü. Askeriın kararlı ve yeminli idi. Benden aynimak istemiyorlardı. "Senin öldüğün yerde biz de öleceğiz" diyorlardı. İzmirden ayrılırken, bizimle beraber gelen Musta­ fa Kamil bey isminde bir gönüllü vardı. Yaruma geldi : -Kumandamm , benim Salihlide fabrikam var. As­ kerin iaşesini temin edebilirim. Durumum ç ok iyidir. Her hususta sizlere . yardımcı olmak isterim . Ne dersi• ?. nız .

-İyi söylüyorsun kardeşim , memleket memleket gezmeğe Çıkmadık Kuvvetli askeri birlikleriınizi bulup nerede cephe kurulacaksa orada düşmanla çarpışnıak istiyoruz. Kaderimiz böyle imiş. Cenabı Allah alımmza ne yazdıysa o olacak. Allaha sığınarak Gördes - Demirci - Simav yolunu tuttuk. Orada da bizim birliklerimiz olduğunu biliyor­ duk. Gece gündüz durmadan yolumuza devam ettik. Mustafa Kiimil bey yanun dan hiç ayrılmıyordu. Cesur bir arkadaştı. üç gün üç gece kestirme yollardan Alaşe­ hire geldik. Sabaha karşı idi. Burada, Iki Kapılı Han de­ dikleri bir yerde konakladık

40 .


SALlHLIDE BIR AVUÇ MlLiS KUVVETLERI lLE CEPHE TUTULDU Buraya trenlerle' düşmanın askerlerini getirmiş ve ileri harekata başlamış olduğunu gördüm. Vatan top­ raklanın kolayca işgal edeceğini zanneden düşman kar­ şısında bir avuç Milis kuvveti muharebeye başlamıştı . bile. Vatan ç ocuklanıun canlanın feda etmeğe kararlı olduklanıu burada bir kere daha gözlerimle gördüm. Buradaki cepheye Çerkez E them 'in kuvvetleri ha­ kimdi. Guruplar halinde Milisler teşkilat kurmuşlar, düşmanla çarpışıyorlardı. Çerkez Ethem kuvvetleri ol­ dukça fazla idi. Hatta bir batarya da topları vardı. Düş­ manı burada durdurmuşlardı. Askerleri de ç ok sayıda kalabalıktı. 400 SOO kadar Çerkez vardı: -

•.

Çerkez Ethem l;>izim geldiğimizi haber alınca he­ men koşarak yanım ıZa geldi. Bizi güler yüzle karşıladı,_ Hemen koriuşmağa başladı : -Hoşgeldiniz. Bizim ne taraftan geldiğimizi, yollarda neler gör­ düğümüzü sordu : -lzmirden geliyoruz. Yollarda halkın galeyan içinde olduğunu söyle­ dinı ve Akhisardaki durum hakkında da biraz malumat verdim . Memnun oldu. Üzücü ve hazin manzaralardan dolayı biraz da üzülmüştü : -Her ne hal ise, şimdi siz biraz istiralıat ediniz. Uzun yoldan geldiniz,sonra gene görüşürüz, dedi. Bizi bu handa inisafir ettiler. Askerin iaşesini te­ min ettiler. Iki gün kadar dinlendikten sonra askerin mevcudunu anlamak için tekrar yoklama yaptım. 235 kişi kalınıştı ve 35 sandık cephane ile makinalı tüfekle­ rim tapıamdı. Eğer bunlar ellinde olınamış olsaydı be-

41


nim halim çok fena olurdu. Bereket versin ki İzmirden aynhrken bunlan almağı ihmal etmemiştim. Çerkez Ethem bey yanıma geldi : -Nasıl istirahat edebildiniz mi? Bir ihtiyacınız var mı? diye sordu. -Atlanma arpa ihtiyacım var. Birkaç çuval awa temin ederseniz memnun olurum. -Hemen bulduralım! diyerek yanındaki celHit İbrahim Çavuşa emir verdi. . Birkaç saat sonra '-'afi miktarda arpa getirdiler. Atlanmızın kannlan, askerlerimizin de karınlan doy­ muştu. Ethem beyin ilk teklifi : -Kumandanım, isminiz nedir? -Abdurralıman. -Peki, şimdi ne yapmak istiyorsun? -Muharebe yapınağa geldim . Vatammı, namusumu düşmandan kurtarmak istiyorum. Siz nasıl burada düşmanla çarpışıyorsanız, ben de çarpışacağın1. -Öyle ise bugün seninle cepheye gidelim. Durumu sen de yakından görmüş ve öğrenmiş olursun. -Peki, dedim. Beraberce cepheye gittik. Cephe, Salihlinin Sarp Dağlan eteklerinde idi. Yaruma 25• kadar Süvari almış­ tım. Geri kalan askerimin başında çok güvendiğim ce­ sur bir çavuşum vardı. Ismi Hasan Çavuş idi. Birinci Ci­ han Harbinde, Çanakkale Muharebelerinde bulunmuş cesur bir askerdi. Kalan birliğimi ona teslim ettim . Cep­ hedeki durumu, Çerkez Ethem bey ile beraber, muha­ rebelerin cereyamm gözlerimle gördüm . Bire karşı elli düşman kuvveti ile çarpışıyorlardı. Çok güzel müdafaa ediyorlardı. Bunıüdafaahattı oldukça güzel tanzim edil­ mişti. Fakat düşman çok üstün bir l"Uvvete sahipti. Gece tekrar Alaşehir'e dönerken Çerkez Ethem cephede kalmıştı. · Ben yalmz askeriınle dönmek üzere yanından aynldım. Ne yapacağıını kararlaştırmak isti­ yordum. 42 ·

·


ANZA VURLA ILK l\tüSADEME Gece karanlığında ilerlerken yolumuzun üstünde, kayalıklar ve fundalıklar arasından birden bir ses gürle­ di: -D ur. . . Kıpırdama. . . Duraklar gibi oldum. Fakat bunlar kim di , ne isti' yorlardı, klın olabilirlerdi? -Siz kimsiniz? Bizden ne istiyorsunuz? diye on­ lara cevap verdim . Karşı taraftan bir ses daha gürledi : -Kuınandan, sen kim oluyorsun da Padişaha kar­ şı koymağa çalışıyorsun... Benim asker olduğumu, bir zabit olduğumu nere­ den öğrenmişlerdi. Bunlar kimdi, hala tereddüt içinde idim . Bir türlü anlayamaınıştım. O esnada, askerlerim derhal atlardan inmişler, sağa, sola dağılıp mevzi almış­ lardı. Bize tekrar seslendiler : -Teslim olun, yoksa ateş eder, hepinizi mahvede­ riz, ilitarında bulundular. Ansızın askerlerim, seslerin geldiği yere doğru ateş etmeğe başladılar. Kısa bir müsademeden sonra, kayalıklar arkasından "Vah yandım" diye bağıranlar olmağa başladı. · Bu müsadeıne uzun sürmedi. Karşı ta­ rafın ateşi birden kesildi. Kaçıp gitınişlerdi. Arkadaşlarıma seslendim :

43


-Aranizda yaralanan, vurolan var mı? Cevap verdiler: -Hayır Kumandanıın . Ardınıdan Çerkez Ethem gelmişti. Olaniann hep­ sını ona anlattım. Bu adamların kim olduklannı sor­ dum. Ethem bey, bıyık altından gülümsedi : -Anzavur, dedi. -Ne, Anzavur mu, dediniz? -Evet, o. -Nasıl olur? · -Neden olmasın dostum? . Yolumuzu değiştirmek mecburiyeti hasıl oldu. Gece karanlığından istifade ederek yolumuza devanıla Alaşehire geldik. Beraberimde götürdüğüm askerlerimden Mehmet Onbaşı yanuna geldi: -Efendim, siz cephede iken Çerkez Ethem'in adamlan atlarmıızı almak istediler. Aramızda çatışma da oldu. · ·· -Biz birbirimizle ç atışmak için gelmedik. Düş­ manla çatışmak istiyoruz. Bu Onbaşının sözleri biraz sinirlerimi bozmuştu. "Ne demek olsun, böyle şeyler olmamalı, Ethem gelin­ ce kendisi ile görüşürüz. " dedim . Alaşehirde bulunan Fırka Kumandanı Arif bey beni ç ağırttı. Gittim. Nereden ve nasıl geldiğimizi ken­ disine izah ettim : ·

·

-Yalnız, Çerkez E themin adamlannın bu hareke­ tini beğenmedim. Bu hal devam ederse, zannederim bu­ nunla da çatışacağmı. Böyle üzücü olaylar olmanıalı. Biz bunlan Arif . bey le görüşürken ani bir haber geldi. "Cephenin ç ok sıkışık bir durumda olduğu ve düşman kuvvetlerinin cepheyi sıkıştırdığını" söylediler. -Üzülme, her şey düzelir. Sen hemen askerlerini

44


al, cepheye koş . Zira, düşınan ağır basınağa başlamış. -Başüstüne Kumandanım. Askerimi hemen silah başı yaptırdım : -Arkadaşlar, şimdi cepheden kötü bir haber geldi. Muharebeye biz de kanşacağız. On sandık cephane ile bir makinalı tüfek alınız. Elli kişi de burada kalacak, cephaneleri muhafaza edeceklerdir. Benden emir alma­ d an kimseye bir şey vermeyeceksiniz. Ve benden emir almadan hiç kimsenin emrini dinlemeyeceksiniz. Askerlerimin m oralleri ç ok iyi idi. üstelik intikam lursı vardı. Gece karanlığında cepheye geldik. Mevziler­ de yerimizi aldık. AtlarıınıZı da geride dere içinde mu­ hafaza altına aldırdıın. Sabah şafakla düşman topçu ateşini üzerimize yağdırmağa başladı. Cephede -durum çok kritik idi. Düşmana göz aç tırınamak için songayretiınizi sarfedi­ yorduk. Düşman süngü hücumuna kalktı. Cephe bozni­ mak tehlikesini gösterrneğe başlamıştı. Ethem bey bir ara yanıma geldi : -Abdurrahman bey, askerini geri çek, atiarını derhal alsınlar, Süvari hücumuna geçeceğiz. Beninı Sü­ varilerimle birlikte hep beraber hücuma geçip düşmanı durduralıın. -Peki Ethem bey. Askeri geri çekrneğe başladım. Etheın beyin 250 kadar Süvarisi varmış. Hep birlikte hazırll!ndık: -At başına. At bin. Kılıç çek, kumandasını verin­ ce bütün ?Skerlerinıle birlikte Ethem 'in de Süvarisi bu kumandaya uydular. "Allah Allah" diyerek saldınya geçtik. Çok güzel bir hücumla düşmanı geriye attık. Yalnız, Ethem beyio Süvarileri talim, terbiye görmemiş olduldarından biraz fazla zayiat verildi. Cephede dört gün kaldıktan sonra, cephenin duru­ mu biraz düzelmişti. Yerimize taze kuvvetler gelmişti. Biz geriye istirahate çekildik Çok yorgun düşmüştük Düşınan burada çok sayıda zayiat vermişti. ·

45


Alaşehire geldiğimiz vakit, Binbaşı Arif bey

(;\yı­

cı Arif)i tekrar gönneğe gittim. Çerkez Ethem cephe­

nin kumandanlığını eline almak istiyordu. Atlarıının bir çoğunu da kendi askerine vermek istemişti buna ra­ zı olmadım . D tınunu Arif beye anlattım : -Biz bu adamla burada geçinemiyeceğiz. Senlik benlik davası olursa düşmanla rahatça muharebe yapı­ lamaz. Hem de atlarıını ne diye alsınlar? ... Binbaşı cevapta bulundu : - Şimdi E them bey gelecek. Lazım gelen şeyleri kendisine söylerim. Biraz sonra Çerkez Ethem bey geldi. Binbaşı Arif beyle münakaşaya başladılar. Ethem hiç kimseyi dinlemiyordu. ·Kendi dediği olacaktı ... Ben ise kabul etmiyordum. "vatan müdafaası müşterektir. Kardeş gibi birlikte çalışalım," diyordum. Fakat, bun­ da Çerkez dan1arı vardı. Kendi dediğini yaptırmak isti­ yordu. Ethem bey yanımızdan sinirli bir halde aynldı. Binbaşı Arif bey bana aynca bir tekiifte bulundu. Ay­ dın cephesinden haber almış, oranın durumu da çok kötü in1iş: . -Seni oraya göndereyim git, dedi.

46


NAZILLIYE HAREKET Biraz düşündüm. S onra karannu verdim : -Peki Kumandanım. Maksat vatan müdafaası de­ ğil mi, nerede olursa olşun, vatanı müdafaa etmeğe az­ mettik . . Bizim için hiçbir farkı yoktur. Giderim, yalnız bize yollan gösterecek birini bulursanız iyi olur. Ben buralannı bilmem. -Peki, sana birini bulurum. Sen askerini hazırla. -Başüstüne efendinı. Bulunduğumuz karagaha geldim. Askere hazır ol­ malannı söyledim. Bu arada Ethem bey de cepheye git­ mişti. Bizim için iyi bir fırsattı. Çünki, belki yolumuzu keser, bir ç atışma da olurdu. Yok yere kan dö killürdü. Arif bey beni tekrar çağırttı.Gittim : -Al sana iki arkadaş. Bunlar burada vaktiyle, bu dağlarda eşkiyalık yapmışlar. Yollan ç ok iyi bilirler. Bu arkadaşlan aldım, hemen yola çıktım. Meşhur D okuzun Dağlan dedikleri dağ yollanndan yolumuza devaın etmeğe başladık. Bu yol bizi N azilliye dört gün dört gecede ulaştırdı. Kendi düşmanlanmızdan kurtulmuştuk. Ama, Aydın cephesinde kimler vardı, ne oluyordu, bilmiyor­ duk. Yolda hep bunlan düşündüm. Alaşehirde bulunan B inbaşı Arif bey ise Alaşehi­ rin meşhtır maden suyu olan bir yerde yaşıyordu. Ye­ rinden kalkıp bir defa olsun cephedeki durumu görme­ ğe gelmemişti. Vaziyeti buradan idare ediyordu.

47


NAZILLIDE DEMİRCI MEHMET EFE ILE BULUŞMA

bitkin

Nazilliye geldiğimiz vakit, hayvanlarunız ve yorgun idi. Bizde ise hal kalmamıştı. Asker uykusuz, aç ve bitip bir halde idi. Ilk iş askerin iaşesini ve hay­ . vanlann arpasım temin etmek Hizundı. Bizi karşılayan Deınirci Mehmet Efe 'nin kızanlanndan üç zeybek yam­ mıza geldi : -Hoş geldiniz, arkadaşlar. Çok yorgunsunuz. Bi­ zimle beraber gelinizistirahatinizitemin edelim. Hem de E fe sizinle görüşmek istiyor. Bu üç zeybeğin arkasına düştük. Şehrin içinde,bü­ yükçe bir halk kalabalığı arasından geçerken bize teza­ hürat yaptılar. Bizi büyük bir hana yerleştirdiler. Ça­ bucak yiyecek temin ettiler. Güzelce karmmızı doyur­ muştuk. Atlanmızın da tarbalanna yemlerini doldura­ rak onlann da karınianın doyurmuştuk. Zaten, uyku­ suz idik. Hemen olduğumuz yerde sızmış kalınıştık. Sabah olunca, bizi demirci Efenin görmek istedi­ ğini iki zeybek gelip bildirdi. Zaten ben de bu anı bek­ liyordum. Demirci Mehmet Efe ince, zayıf, uzunca boylu idi. Hali, tavn biraz ürkekti. lzmirin vaziyetinden söz ·açtı. Ona da mümkün mertebe izahat verdim . -Şimdi ne yapacaksınız? diye bir şeyler söylemek istiyordu. Cevap olarak :

_

-Ne yapacağız Efem, biz askeriz, düşmanla mu­ harebe yapınağa geldile

48


Ni z ami ord ular kurulduğ u sırada yeni kurula n 5. Süuari ko lordusu kumandanı Fahrettin P aş a i leg enç sub aylar ı bi r ar ada.


-Ne kadar mevcudunuz var? -Yüzseksen Süvari, otuz. kadar da gayri muharip , yani sılılıiye ve nalbant olarak neferlerim var. -Bunları nereden buldunuz? -Bunlar .benimle birlikte lzmirde, 1 7. Kolorduda asker idiler. Yunanlılara teslim olmadılar. Ve hep bera­ ber vatan müdafaasına ve düşmanla çarpışmağa geldi­ ler. -Sizi kızanlarımla birlikte Aydın cephesine gön­ dereceğiın. Orada 57. Fırka Kumand:�nı Miralay Ş etik bey var. Onunla da tanışır, görüşürsünüz. -Peki Efem. Ben Miralay Şefik öeyi Çanakkale­ den tanırın1 . Orada benim Alay Kumandarum idi. Hazırlıklarınuzı yaptık. Yanımıza üç zeybek ver­ diler. Bunlarla yola çıktık. Sultanhisar, Atça, derken Aydın'ın Köşk cephesine geldik. Burada bizi Yörük Ali Efe karşıladı. Ve kendisi ile tanıştık.

so


YöRÜK ALl EFE ILE TANI ŞMA Burada ilk tamştığı.nı Subay arkadaşlardan Yedek Asteğmen Zekai bey oldu. lzmirde beraber idik. Ve lz­ mirden, benden evvel çıkmış doğruca Aydına gelmiş. Burada bulunan 57. Fırka Kumandam Miralay Şe­ fık bey ile göriişmek istediğini söyledim. Şefik bey'in Menderes nehrinin karşı tarafında Çine'de olduğunu söylediler. Beni yaruna götürdüler. Askerlerim cephe gerisinde İstirahatta idiler. Çine dedikleri büyükçe bir kasaba idi. Şefik beyin karargahına geldiğimizde beni iyi karşıladı. Selam verdim, elini öptüm. Beni göriince şaşırmıştı. Çünki, Çanakkalede onun emrinde idim. Hayretle yüzüme bakakaldı : -Abdurrahman sen misin? .. -Evet Kumandanım. -Buraya nasıl geldiniz? Durumu kendisine anlattım : -İzmir YunanWann işgal etmesi üzerine askerle­ rirole beraber buralara kadar geldik. Eskisi gibi gene emrinizdeyin1 Kumandamm. -Ne kadar mevcudunuz var? -Yüzseksen süvari, o tuz kişi de - sıhhiye, nalbant ve sairedir, kumandantm. -Çok iyi, maaşallall. Çok iyi yetişmiş bir askersin. -Sağolun efendim . Konuşmaınızın sonunda Y örük Ali Efe geldi. Çok genç , cesur bir Efe idi. Üstelik maiyeti de kalabalık imiş. Yöriik Ali Efe ile hoş sohbet ettikten sonra : -Askerlerini nerede bıraktın? diye sordu. 51


-Cephe · gerisinde emin bir yerdedirler. Atlanmız ve askerlerimiz çok yorgundurlar. Biraz İstirahat etsin­ ler. -Tabü, tabü çok iyi olur. Hemen kızanianna .döndü : -Mülazım efendinin askerlerinin ve atlanmn ihti­ yaçlan ne varsa derhal temin ediniz, diye emir verdi. Miralay Şefık bey ve Yörük Ali Efe ile birlikte cephe gerisine askerlerimin bulunduğu yere geldik. Askerimi derhal içtima ettirdiın. Mevcudumu say­ dım . Kumandana takdim ettiın. Çok memnun kaldı: -Askerin erzakı tamam mı? -Evet efendim. Allalı razı olsun, Yörük Ali Efe hepsini temin etti. Şefık bey bu teftişten memnun kalmıştı. -Kumandaıuın, 57. Fırkamn karargahım öğren­ mek istiyorum, nerededir? Alaylarımızm mevcudu ne kadardır ve nerelerdedir? diye sorunca Şefik bey sura­ tını astı. Cevap vermekten adeta kaçınır gibi olmuştu. Yalnız : -Muhtelif yerlerde, demekle iktifa etti. Ben de fazla bir şey söylemedim. Sonradan herşeyi öğrendim. Yedek Subaylardan Kadir bey isminde bir arka­ . daşla daha tamştım. Miralay Şefik bey bir . ara yanı­ mızdan ayrıldı. Sonra teto;ar huzuruna çağırttı : -Bak oğlum Abdurralıman bey, Ali Efe ile birlik­ te cephedeki durumu görüş tük. Duruma göre askerleri­ nin bir kısmım Zekai beye, bir kısmım da Kadri beye vermek suretiyle taksim ettik. Sen de Y örük Ali Efe ile birlikte kalırsın. Senin· emrinde altmış kişi ile iki maki­ nalı tüfengini alırsın. Yörük Ali Efeye hakkımda bazı öğütlerde bulun­ muş . Yörük Ali Efe de zaten ilk görüşte gözü tutmuş olacak ki beni tercih ederek yanında alakoydu. 52


MIRALAY ŞEFİK BEYIN YERSIZ VE YAN Ll Ş BIR HAREKETI Miralay Şefik bey elindeki bütün kuvvetleri Muğ­ la, Milas taraflanndaki salili kısımlara, her hangi bir çı­ kartınayı ö nlemek ınaksadı ile sevketmişti. Halbuki, Aydnı cephesinde bir avuç zeybekler cepheyi tutmuş, düşmanla muharebe ediyordu. Elimizdeki taliın terbiye göm1üş askerlerimiz ise hiç bir tehlike gelmesi beklen­ meyen yerlere sevk edilmişti.

DEMtı�Ct EFENİN DENİZLI tSY ANlNA MüDAHALESI Ben Nazilliye geldikten bir müddet sonra, Çerkez Ethem de buraya gelmişti. Demirci l\lehmet Efe ile teş­ riki mesai etmeğe başladı. Demirci Mehmet Efe , Denizli isyanı denilen hare­ katı bastırmak için Denizliye gitmiş. Biz cephede düş­ manla harp ederken ansızin bir telgraf geldi. Y öriik Ali Efe okumak için telgrafi bana gösterdiler. Telgrafta şunlar yazılı idi : 53


"Çinede Yörük Ali Efeye.

"Ali Efe, Deniziide katliam başladı. Demirci Meh­

met Efe burada katliam yapıyor. Acele imdadımıza ye. tişin. " Ben telgrafı okur okumaz Yörük Ali Etenin yüzü­ ne dönüp bakınca Ali Efenin camnın çok sıkılmış oldu­ ğunu gördüm :

-Ali Efe, ne yapmak H\zım'? -Abdurrahman efendi , haydi beraber gideceğiz. Hemen yola çıkalım .

70 - 80 kadar zeybeklerle kanşık askerlerimi alıp

cebri yürüyüşle Denizliye geldik. Bir de ne görelim ; De­ mirci Efe Hükümet Konağındaki bir arığın kenannda yüzden fazla insan kellesini kesmiş, cesetleri yerde yatı­ yordu. En son yaralı olarak bulduğuın telgraf ımıhabe­

re meınunmu alıp Deniziide bulunan bir doktora götü­ rüp, onun kurtarılınasım söyledim. D oktor, itirazda bu­ lundu. Doktora: -Şiddet kullanacağıın, seni perişan ederim , diye çıkış tım.

Yanya kadar boynu kesik olan bu yaralının yara­

sım yorgan ipliği ile diktirttiın ve sonra da bu yaralıyı

Dinardaki Askeri Hastahaneye gönderdiın.

Orada tedavisi yapılmış, iyi olımış ve uzun seneler yaşamış . Allah öldürmeyeni öldümıez derler. Demirci Mehmet Efenin bu katliamı yapmasına sebep te, güya yerli Rumiann ınuhaceretini istemiyorlarmış. Ve sözde Denizlinin ileri gelen eşrafı da Padişah taraftarı imiş. Halbuki yaptığımız tahkikat sonunda, Demirci Melunet Efe bu kimselerden "Tekalüfü Harbiye" ııaını altında

vergi istemiş. Istediği miktan alanıayınca bunlann ka­ falannı kesmiş. Mesele şöyle anlaşılıyor ki Deınirci

Mehmet Efenin maksadı bunlardan para alınakmış. Kudreti olanlar vermiş, olmayanlar verememişler. Bu sebepten öldürühnüşler.

54


Hayatını kurtardığım ve bugün ismini hatırlaya­ madığım bu şahısı tesadüfen Çanakkalenin Bayramiç . kazasında Bekçi Tahsildarlığı yaparken gördüm. Bir iş icabı burada kaldığım otele, bekçi parası tahsiline gelmişti. Durumundan şüphelendim ve sordum : ,, -Senin boynun neden böyle duruyor, bir rahat­ sızlık mı geçirdiniz? -Hayır efendim, rahatsızlı� değil. Demirci Meh­ met Efenin katiianundan kurtuldum . Beni bir genç Zabit kurtardı. Bunları söyledikten sonra onu tanımıştım. Yanı­ ma oturttum. Kendisine kalıve ısınartadını : -Sizi kurtaran genç Zabitin ismini hatırhyonnu­ sunuz? -Evet, Yörük Ali Efe ile birlikte bu katliaml önle­ mek için gelmişler. Ismi de Abdurralunan imiş. Bu ismi s onradan öğrendim . Allalı razı olsun kendisinden. -Evli misin, çocukların var mı? -Evet. Var, üç erkek eviadım var. Bunlann hepsi y anım dadır. Ve çalışıyorlar. Bu tesadüfe hayretler içinde kalmıştım. Çünki, yıllar geçmişti. Bugün de çocukları Bayranıiç kasaba­ sında evlenınişler, ç oluk ç ocuk sahibi olmuşlar, çalışı­ yorlar. Tesadüfen bu vatandaşı buldoğum vakit gözle­ rim yaştarla dolmuştu. Denizlideki vaziyetİn düzelmesinden sonra Aydın cephesine geldim . Baskınlar yapmak için hazırlığa baş­ ladık. Aydın cephesi ise, bir avuç milis ve zeybeklerin eline bırakılmıştı. Rütbem ve yaşım itibariyle Kuman­ danunın karşısında fazla konuşaınazdım. Çünki, ne as­ kerlik terbiyem , ne de yaşın1 buna müsait değildi. Za­ ten, Çanakkalede de idareyi Tabur Kumandanmuz Bin­ başı Halis bey elinde tutuyordu. Insiyatif denen nesne­ den bir nasibi yokınuş. Çünki, Şefık bey düşüncesiz hareketlerle askeni dağıtmış, düşmanın geleceği yolları tutmanuş ve lüzumsuz yerlere asker sevketmiş. ·

55


Hava kararınağa başladı. Biz de mevzilere ginnek için hazırlanıyorduk. Y örük Ali Efe yanınıdan hiç ay­ nlmıyordu. Daima benimle beraber geliyordu. Mevzile­ re girdik. Burada düşman amansızca ateş yağdınyordu. Bir avuç Türk askeri ile müdafaa edeceğiz, düşmanı durduracağız diye cansiperaneçarpışıyoruz. İki gün cephede kaldıktan sonra, Ali Efe ile birlik­ te istirahata çekildik. BASKıNLARA HAZIRLIK Y örük Ali Efe ile birlikte yapacağımız baskınlar hakkında istişareler yaparken, yiğit kızanları da bizi dinliyorlardı. Karapınar'daki büyük demiryolu köprüsü ile Er­ beylideki köprüyü de uçurmak üzere aramızda kararlaş� tırdık. 16 Haziran 1 9 1 9. Lüzumu kadar efrat ile zeybek­ lerden onbeş kişi yanımıza alarak, hazırladığımız dina­ rnit paketleri ile Menderes nehrinin karşı yakasına, yani düşman gerisine sarktık. Yammıza hafıf bir makinalı tü­ fek almıştık. Demiryolu köprüsüııü bekleyen ve onların gerisinde bulunan Yunan askerlerini gördük. Köprünün Aydın ellietindeki nöbetçilerine ateş aç tık. Düşman . şaşkına dönmüştü. Gönüllü çıkarttığımız iki nefer de dinarnit paketlerini köprünün ayaklanna yerleştirerek, ateşlediler. Üç dört dakika sonra köprünün bu kısmı havaya uçmuştu. lnfılak ve silah seslerini duyan Yu­ nanlılar bizim ateşimize karşılık venneğe başladılar. Bu müsademe iki saat sürmüştü. Gün doğmadan ve düşman geriden takviye kuvveti almadan çekildik. Çünki, bura­ da fazla kalmak bizim : zarar!mıza idi. Düşman bu bas­ kında oldukça zayiat vermişti. Bizim zayiatımız ise pek azdı. Bizim sadece iki şehidiıniz ve beş yaralımız vardı. Menderes nehrinin karşı yakasına kendimizi attık. Bu­ rası, İtalyan işgalinde olduğu için Yunanlılar buraya

56


geçemiyorlardı. Böylece, ilk baskınımızı muvaffakiyet­ le yaptık. Burada yaralanan arkadaşlarımızın tedavisine sıhhiyelerimiz son derece titiz davranarak bakıyorlar­ dı. Y örük Ali Efenin cesaret ve kahramanlığına hayran kiılmıştım . Analar neler doğunnuş. " İki gün dinlendikten sonra, tekrar baskına hazır­ landık. lKlNCI BASKlN 2 1 Haziran 1 9 1 9 günü bu baskın için her şey ha­ zırlanmıştı. Gene, eski minval üzere, gece sessiz, sedasız yürüyerek Menderes nehrini geçtik. Bu sefer, Erbeyli köprüsünü uçunnak istiyorduk. Yanımda bulunan lbralıim Çavuşa bombalan ha­ zırlamasını söyledim : -At dediğim vakit atarsın. Biz de biraz daha düşmana yaklaşmağa çalışıyoruz. Gönüllü neferlerimizin, yata kalka, sürüne sürüne köprünün altına girdiklerini gördüm . Artık dinaınitler köprünün ayaklarına yerleştirilmişti. Düşmanı şaşırt­ mak ve oyalaınak için İbrahim Çavuşa bombalan atma­ sını işaret ettinı. Bombalar patladı. , Düşmanlar bomba­ lann patladığı istikamete doğru koşuyorlardı. Köpıii­ deki gönüllü erler de dinarnitleri ateşleyerek köpıiinün ayaklarını havaya uçurınuşlardı. Fakat bu arada, köp­ rüdeki nöbetçilerle etraftaki muhafızlar bizim üzeriıni­ ıe şiddetli bir ateş açtılar. Çok çetin bir çatışma oldu. Sabah olmağa başlaımştı. Artık, ortalık ağarma­ dan kendimizi kurtarmaınız, bir an evvel Menderes neh­ rinin karşı yakasına geçmemiz lazıındı. Buradaki çar­ pışmada ise, her iki tarafta da zayiat fazlaca olmuştu. Bizim bulunduğumuz mahalde kendimizi saklayacak, siper alabileceğimiz herhangi bir yer yoktu. Her taraf açıldıktı. Çok zorlukla kendimizi k"Urtarabildik. Ve

· 57


Menderes nehrinin karşı tarafına kendinıizi attık. Bura­ d ki ç arpışmada altı şehit ve onüç yaralı vermiştik. Dbşriıanın zayiatı ise bizden çok fazla idi. Çünki, dü� şenleri gözlerinıizle görüyorduk. Ne pahasına olursa ol­ sun, yaralılarunızı bırakmıyorduk.

a

YUNAN KARAKOLLARINA BASKIN

23 Haziran 1 9 1 9 . Tekrar hazırlandık. Yunanlılann ileri karakollanna haslan yapmak ve cephaneliklerini uçurm ak istiyorduk. Bu sefer, yanımıza NHat bey isinindeki Teğmeni de aldık. O da bizimle birlikte baskınlara gelmek iste­ mişti. Düşmamn yığmak yaptığı cephanelikterin imha etmek için hazırlıklar tamamlandı. Bu sefer, Aydın'ın Küçük Menderes köprüsü başından içeri geçerek, Aydı­ nın dış malıellelerine kadar girmiştik. Bıırada incir balweleri içinde bulduğumuz bir dam içindeki cepha­ neliği basarak, buradaki ç ok miktardaki siHih ve mü­ himmatı almıştık. Hiç bir silalı patıatmadan tekrar geriye çekilmeğe muvaffak olduk. Düşınan nö betçilerini kolaylıkla hertaraf etmiştik. ·

AYDIN CEPHESiNDE ÇARPlŞAN GöNüLLü MiLiSLERiN BA ŞlNDA BULUNAN , KUMANDANLAR Y örük Ali Efe, İzmirde 1 7 . Kolordudan aynlan Mülazım Abruhrahman bey, Denizli Komiseri Ödemişii Haındi bey, Davaslı Ömer ağa, Dokuzun Mehmet Efe, D oğancılı Molla İbrahim Efe,

58

·


Postlu M.estan Efe, Danışmanlı İsmail Efe, Erbeylili Abdullah Efe, Teğmen Kadri bey, Teğmen Nihat bey, Yüzbaşı İbrahim bey, Çine 'den gelen gönüllü milis müfrezesinden Giritli Cafer ağa . Yukarıda isimlerini yazdığım kahraılıan mücahit­ ler Aydın muharebesinde büyük başanlar göstemıişler­ dir. Ruhları şad olsun. H er akında ve her baskında M enderes nehrinin karşı tarafında bizleri gören İtalyanlar bizim bu halimi­ ze seyirci kalıyorlardı . Müttei1k devletler İtalyanların bu seyirci kalınalanna çok kızıyorlardı. Bir gün etrafı keşf etmek maksadı ile Menderes köprüsündeki İtalyan nöbetçilerinin yanına tebdili kıyafetle sokuldum. Bir Ingiliz zabiti geldi. Onun İtalyan zabitine şiddetle ih­ tarda buluı:ıduğunu gözlerimle gördüm. İtalyan zabiti bizim hakkımızda İngiliz zabitine şunları söyledi : "Bunlar Padişah askeri değil. Kuvvai Milliye ve Mustafa Kemal askeridir. "

MUSTAFA KEMAL PAŞA'NIN HüKüMET KURMACA UGRA ŞTIGININ HABERI Mustafa Kemal Paşa açtığı hürriyet ve istikHU bayrağı altında çalışarak ordularını kurmak için, böy­ lece bir avuç Türk milisieri çepheden cepheye koşup düşmanı lurpalıyordu. Vatanlarını kurtarmak için bü­ tün yoksulluklara katlanarak Mustafa Kemal Paşanın Hükümeti ve ordulartın kurinağa büyük yardımlan ol­ muştu.

59


A YDlN CEPHESİN DEKİ DURUM GITTIKÇE KöTüLEŞiYOR

57. Fırka Kumandam Miralay Şefık beyin yerine

Binbaşı Hacı Şükrü bey getirilerek cephenin idaresi eli­

ne verildi. Alay ile birlikte gelen Hacı Şükrü beyin mevcudu

ise, 75 kişi idi. Bu 1 3 5. Alayın kuvvetlerini artırınal� malesadı ile milisierden faydalanılmak için gayret sarfe­ diliyordu. i şte vaktinde tedbir alamayan Şef'ık bey,

cephenin durumunu hatalı hareketleri ile böyle müş­ · kül bir vaziyete getirmişti. · · · Vatan müdafaası için karşımıza çıkan bütün engel­

leri aşarak, insangücü üstünd� bir gayret sarfediyorduk. Fakat, hala benim zihnimi kurcalayan tek bir nokta vardı. O da, müfrezemi ve askerimi parça parça bölüp

dağıtmalan idi. Neden olsun . . . Biz askerimiıle birleş ti­ ğimiz vakÜ, yemin etmiştik ; öleceğiz ayrılmayacağız. Şimdi bu ayrılan arkadaşlanının durumları nedir, ne o lacaklardı , bunları düşünüyorduın . Aydın cephesine

geldiğim vakit 57. Fırkamn AJay Jan, Taburları olduğu­

nu biliyordum. Şin1di bunların yerinde yeller esiyordu. Başındaki kumandan düşüneıneınişti. istikHH Harbi de­

vaınınca Padişah devrindeki kumandanlardan hiç kim­ seye

rastlaınaınıştım.

Aydın

cephesinde

o laylar bir asker olarak beni ç ok üzınüştü.

60

gördüğüm


AYDINA UMUMI TAARRUZ Cephede bütün kumandanlar bir araya gelip top­ landık. Y öıiik Ali Efe ile diğer Efeler dahil umumi mevcudumuzu lıesapladık. Bn hücum a kafi gelmeyece­ ği lkanaatini. ortaya ben attım. Karşımızdaki düşınan kuvvetinin bizde n fazla olduğu nu göz ö nü nde bulundur­ mak hhnndı. Az bir kuvvetle hücuma geçersek fe na halde eziliriz. Bu sebeple, iyice hesaplamak gerekirdi. Yörük Ali Efe bir ara yanıınızdan ayrıldı. Meğerse , Şe­ fik beyin yanına gitmiş. Durumu görüşmek ve fikrini almak istemiş. Bu esnada Deınirci l\lelunet Efe de gel­ di. Cephede omın da oldukça çok sayıda ·askeri vardı. Y öıiik Ali Efe tekrar geldi. Askerimizin mevcudu­ nun

1 SOO

kadar olduğunu bildirdi. Bu kadarcık bir

kuvvetle düşmana nasıl saldırabilirdik?. . Benim bu fi- . kirlerimi kimse dinlemiyordu. Ayduıa taarruz için kat'i karar verilmişti. (i' ) Elimizdeki mevcut milislerle, ertesi günü sabah şa­ fakla Aydına hücum hazırlıklan tamanılandı. Evvelce kararlaştırıldığı gibi, sabah şafakla taarru­ za ö nce Kü ük Me nderes köprüsünü geçerek Aydının

Ç

yukarı kısmından aşağıya doğru lıücunı ederek düşma­ nı gafil avlanıak ve Aydını işgal etmek gayesinele idik. Çarpışma başladı. Elemizde bulunaıı 7 ,S luk üç topla taarruza girişildL Çok çetin bir muharebe sonu n­ da düşman, Aydından K.arapuıara doğru ric'ata başladı. Biz Aydım işgal ederken maalesef ç ok çirkin olaylarla karşılaştık. Demirci Melunet Efe nin kızanları düşmanı takip etmekten vazgeçerek şehirde yağınacılığa başla­ dılar. Yağma ettikleri eşyaları köylerine götürmek ınaksadı ile buradan da kaçmağa koyuldular.

61


Başımızda bulunan Kumandan Binbaşı Şükrü bey fena halde sinirlenmişti : -Bu· bir alç aklıktır ... Diye bağırıy ordu. Amma dinleyen kim...

Hacı

Herkes yağma peşinde idi. İşte bizim de bu dağı­ nık halimizden istifade eden düşman karşı saldırıya ge­ çerek bizi perişen bir halde bozguna uğrattı. Geri çekildikten sonra, Binbaşı Hacı Şükrü bey­ den rica ettim : -Kumandanım, ben süvarİ zabitiyiın, Miralay Şe­ fik bey askerimi dağıttı, ç ok rica ederim, müsaade edi­ niz, ben askerlerimi tekrar toplayayım. Binbaşı Şükrü bey ınuvafakat etti. Hemen harekete geç tim . Vakit kaybetmek benim z ararıma olurdu. O gün akşama kadar askerlerimden sağ kalanlan toplanıağa başladım . Atıarnnın bir ç oğu telef olmuştu. Ancak seksen beş kadarııu bulabildinı. Askerleriınden de yüz on kişi kadarını bularak birliğinıi kurdum. Hepsi muharip ve taliın görmüş askerdiler. Düşmaıı devaınlı surette cepheyi sıkıştırıyordu. B oğaz boğaza çarpışıyorduk. Ne yazık ki talih yüzüınü­ ze gülınedi. Ve Aydının Köşk cephesi tamamen bozul­ du . Düşınan Nazilliye doğru ilerlemeğe başladı . Muka­ vemet edeıniyorduk. Binbir ınüşgiUatla kendimizi kur­ tarabilıniştik. Aydın cephesi diye bir şey kalınaınıştı. Bu bozguna sebep te Deınirci Mehmet Efenin maiye­ tindeki kızanlarının yağma ve disiplinsizliği idi. Biz de güçlükle ric'at ediyorduk. Ben Aydında iken; ' Kayınakam Kazını bey (Ka­ zım Özalp ) ın Balıkesirde olduğunu öğrenmiştim. As· keriınle birlikte Köşk cephesini Şükrü beye bıraktım. Binbaşı Şükrü bey tekrar cepheyi kurmağa çalışıyor' du. 62


BALlKEStRE HAREKET Geç tiğimiz köylerden mütemadiyen gönüllü topla­ yarak Balıkesire doğru gidiyordum . 14> Süvarİ Alayıırtn Balıkesir veya Bursada olduğunu söylüyorlardı. Denizli� Simav yolu üzerinden hareket ettik. Her köyün muhta­ rııu bulup, eli silah tutan gençlerin M illi Müc;ıdeleye katılmalamu temin için ikna etmelerini istiyordum.He­ men hemen bütün uğradığım köylerden üçer beşer kişi atlan ve silahları ile gönüllü olarak bize iltilıak ediyor­ lardı. İzmirden aynlırken babamın bana vemıiş olduğu bir miktar parayı ç ok darda kaldığım zamanlar bozdu­ rup harcıyordum. Selendi, Simav w Sındırgı dağlannı aşarak Balıke­ sire geldim. Bu yolculuk onyedi gün sünnüştü. Şehre sabaha karşı girdik. Sokaklarda tek tük devriyeler gezi­ yordu. Bir devriye kolu bizi çevirdi : -Durun. . I tiraz etmeden durduk. -Nereye gidiyorsunuz böyle ? , -Kuvvetlerinize iltihak etmek için buraya geldik. -Benimle geliniz. -Peki, gelelim . Devriyenin ardına' düştük. Bizi bir hana gö türdü­ ler. O kadar yorgunduk ki olduğumuz yerde sızdık kaldık. Burada bulunan 61. Tümen kumandanı İzmirdeki tarudığnn Kazını bey ( Kazını Özalp ) idi. Beni çağırdı­ ğını söylediklerinde yorgunluğumu biraz olsun üzerinı­ den atmıştnn. Makamına geldiğimiz zaman o da, ben de şaşınp kalınıştık. Karşımda İzmirdeki Kumandamın Kazını bey vardı. 63


Koşup elini öptüm. -Abdurrahman sen misin? .. Sen ha ? ... -Evet paşam. . Maceraını kısaca anlattım. Çok memnun kalmış tı. -Git istirahat et. sonra da ihtiyaçlanm bildir. KarargiÜı kurduğumuz ha:ı1a döndüm. Askerlerim{ yiyecek, atıanma 'arpa istedim. Temiİı ettiler . Ralızt biı nefes aldım. Dolaşlak üzere çarşıya çıktım. Bu esnada üç kişi ile karşılaştım : -Hoşgeldiniz. Dediler. Şuradan, buradan konuştuktan sonra, onlara : " 1 4. Süvari Alayını an yorum, "dediın. Araların­ dan birisi müfreze kumandam imiş. Kaznn beyin ya­ nında bulunuyormuş. Bana 1 4. Süvari Alayının Yenişe­ hirde olduğunu söyledi. Bu havadise çok sevindiın. Böyle hasbihal ederken emir subayı geldi : -Fı�ka Kumandanı sizi istiyor. Hep beraber gittik. Kazım beyin yanında Erkanı Harb Binbaşısı Derviş bey ile diğer subaylar vardı. Sordu: -Nasıl, dinlendiniz mi? -Sağolun Kuma.ndannn. Sayenizde dinlendik. Kaznn bey, Binbaşı Derviş beye döndü: -Binbaşını, bu arkadaş İzmirde 1 7. Kolorduda askerliğini yapıyordu. Kendisini çok iyi tanınm. Çok ce­ sur bir subaydır, dedi. Sonra bana sordu : -Ünifonnam ne yaptın Abdurrahman? -Bundan böyle Padişahın ünifonnasını taşınıaın, çünki, günde üç öğün "Padişahım çok yaşa" diye bağı­ ranların sınıfından değilim. -Manisadaki ilk çatışmayı sen mi yaptın? -Evet Kumandamm. Leşlerini de ortada bıraktnn. Gelince görsünler diye. Manisada 1 7. Kolordunun ··

·

64


Yu nanlılar I. ue 2. lnönü s auaşlan sıras ında y ap t ığı mız s üuari h ü cu mu nda top b at ar· y aları ile birli kte al dığı mız esirl erin ü z erinde b u

fo toğ raf bulu nmuş tur. H atıra o la rak

ç ektir miş l er. M eml eketleri ne gitti kl eri uaki t övü ns ü nl er diy e.


birliklerinin . olduğunu biliyordum. Mevki Kumandanı Ahmet Zeki ooye müracaat ettim. Elinizdeki askeri, si­ lah ve toplan bize verin, düşmana kalmasın, dedirri . Fa� kat vennedi. Çünki, Padişalun onu cezalandıracağından korkuyordu. Tekrar istirahat etmek üzere aynldım. Uzun yolculuğun yorgunluğunu bir türlQ. gidere­ miyorduk. Nereye gitsek orada uyuya kalıyorduk. Yeni bir görev .vereceklerd.. Bti görevi . merak ediyordum. Birkaç gün daha bu şekilde istirahatle geç ti. Bir" sabah Hasan Çavuş yanıma geldi : -Fırka Kuman_daru siZi istiyor, dedi. Yeni tamştığım Müfreze Kumandam Ali bey ile beraber yola çıktık. Bana: · ·-6 1 . Fırka Kumandam Miralay Kazım beyin Er­ kanı Harb Binbaşısı Derviş beyin kardeşiyim, dedi. Siz ç ok gençsiniz Abdurrahman bey. Sizi takdir ediyorum, bu yaşta bu kadar uğraşiara düşmek, girişrnek her yiği­ tin harcı değildir. Güliiıtısedim : �vatan müdaf�ı yapacak yaştayım. Hem siz de gençsiniz. . -Otuz üç yaşındayım. Kumandan bizi hararetle karşıladı. Eksiklerimizi tekrar sordu. . · -Askerlerimin elbise ve ayakkabılarının durumu çok kötü, kılıçlarımız da noksandır kumandanım, de­ dim . · Kumandan, bu noksanlıkların giderilmesi için ya­ verine emir verdi. Sonra Binbaşı Derviş beye döndü : -Binbaşım, eğer müsaade ederseniz kardeşiniz Ali beyin müfrezesi ile Abdurrahman beyin kuvvetleri­ ni birleştirelim. Böylece daha yararlı olacaklarım zan­ nediyorum. ·

·

·

·

.

·

·

66


, O zamaıı Binbaşı kabul ettiğini bildirdi. Ali bey ile sanlıp, öpüştük. Artık birlikte düşmana karşı çarpı­ Şacaktık. Onu karargiilumıza götürdüm. Askerimi top- . layıp kendisine tanıttım. MIRALAY

KAZlM

BEYIN ILK EMRI

Bulunduğumuz karargaha Miralay Kazun bey ile Derviş beyin geleceğini haber verdiler. Müfrezeyi acele içtima ettirdiın. Kazuu bey geldi. Ve burada ilk teftişi verdik. Ku­ mandan çok memnun oldu. Ali bey ile beni yanına ça. ğırdı ve ilk emri ver�i: -Anzavuru ölü veya diri olarak getireceksiniz. Anzavur, Biga havallsinde yaşıyormuş. Halkı Ku­ vayi, Milliyeye yardım etinesin diye zorluyormuş. Bütün isteği; Türk topraklannda Padişai:nn gene söz sahi� bi olması, imiş. Kendisine · karşı koyanları öldürüyor­ muş. Işkenceler yapıyormuş. Ali beye askerlerini getirmesini söyledini. Mevcudu 35 kişi imiş. Anzavurun en az kırk kişi ile dotaştığını duymuş­ tum. Yansı Ali beyden yarısı benden, biz de kırk kişi , aldık. Y oıa çıktık. Geride kalan askerlerimin başına . Hasan Çavuşu bıraktım. Ali bey bu civan çok iyi bildiği için zorluk çek­ mederi ilerliyerek, Biga yolunu tuttuk. Bir köyde Anza­ vurun iki gece kaldıktan sonra Bigaya doğru gittiğini �ğrendik. Bigaya gece girmeye karar verdik. Etrafı da sarmıştık Bize görünmeden kaçanıazdı. Halktan ve bekçilerden bilgi almayı uygun bulduk. . Fa­ kat, Anzavurdan çok korkuyorlar ya da abaza Çerkez ·. oldukları için birbirlerini tutuyorlardı, Sır vermiyorlar­ dı. Hiç bir şey öğrenememiştik. ·

.

·

·

67

·

·


Anzavurun adamlarmdan iki kişi tesadüfen karşı­ mıza çıktı. Yakatayıp sorguya çektik. Anzavurun bir gün önce gittiğini söylediler. Ve nereye gittiğini de bil­ miyorlardı. Oysa, Anzavur o geceyi Belediye Reisinin evinde geçirmiş. Sabaha doğru bir ihbar aldık. Fakat saklandığı yerde buhpnadık. Nereye gittiği de belli de­ ğildi. Bu takipten sonra karargaha döndük, raporumu­ zu Kumandana verdik. Bundan sonra asker kaçaklarım takip emirini aldık. O dağ senin, bu dağ benim dohıştık durduk. Sila­

lunı kapan dağa çıkmış. Bunların bir ç oğunu toplayıp . karargaha döndük. Durunıu Kumandana arz ettik. Cephedeki durumlar gün geçtikçe daha kritik bir vaziyet alıyordu: Telefonhır, telgraflar çekiliyor ; kötü haberler geliyordu. Düşman Borsayı sıkıştırıyordu. Şe·

hir kötü duruma düşmüştü.

14. SüVARI ALAYINA ILTIHAK Uzun zamandan beri hayalimde beslediğim tek emelim nihayet .tahakkuk ediyordu. Bugünkü gibi akhmda, günlerden Salı idi. Kazım bey beni yaruna çağırttı: -Abdurralunan bey, hemen müfrezeni hazırla. Ali bey ile birlikte Yenişehire gideceksin! Çok tehlikeli bir yolculuktur bu, dikkatli olmalısıruz. Size gizli bir mek­ tup ile bol miktarda cephane ve silah vereceğim . Bu mektubu mmtıka kumandam Suphi beye teslim edeceksiniz.

·

·

68


Kış başlamak üzereydi. Bir sabah, erken saatlerde yola çıktık. üç gün devam eden zorlu bir yürüyüşten sonra Yenişehir'e vardık. - 14. Süvari Aiay Kumandanı Binbaşı Harnit beyi . (Haınit Doğruer) buldum. Silah ve cephaneyi teslim ettim: Mıntıka kumandanı Suphi beyi de bulmanın gerek­ tiğini, söyledim. Binbaşı bizi alıp mıntıka kumandam­ nın karargahına götürdü. B öylece mektubu da.sahibine · teslim ettinı. 1 4. Süvarİ Alayım bulduğurndan o kadar ç ok se­ vinçli idim ki dille tarif edemem. Çünki, beraberce uzun zaman arkadaşlık yaptığım subay ve asker kardeşlerime kavuşmuştum. ·

·

_

_

Hergün yeni, yeni ve pek az alışık olduğum görev­

ler ahyorduin. Hepsinde de iyi kötü başanya ulaşınağa çalışıyordum. Emir subayı yaiuma geldi, kumandan tarafından çağırıldığımı bildirdi. Beraberce - kumandanın yanına

gittik. Kumandan kızgın ve üzgündü. Benimle adeta bağı­ ra bağıra konuşuyordu :

-Abdurrahman bey, Orhan Gazi, Geyve Boğazı arasına, kadar bütün bu havall size aittir. Kaba Çinar, Bayırköy, Suyuaz, Aksu, Çataltepe, Kazanci Bayan, koyun Hisar, Kestelli, Koçuköy, Çavuşlar, Lefke ve Geyve Akhisan... Bunlarm hepsi sizin mıntıkalannızdır. Asker kaçaklarım da yakalayarak, bize gönderecek ve. bizimle de irtibat temin edeceksiniz. -Başüstüne efendi.nl. Aldığıpuz emir üzerine dağlarda dolaşınağa başla. dım. Köy, 'köy kasaba, kasaba, asker kaçağı anyoruz.

Yakaladığmiız asker kaç aklarını mıntıka J,."U ınandaıuna sevk ediyorduk. Bir müddet sonra raporumuzu vermek . üzere Yenişehire döndük. 69


Düşmanın sol1 sistem silahianna karşı elimizdeki ç aptari düşme silahlarla ba ş an sağlayamıyorduk. Yö­ ' rük Ali Efe bu m uharebelerde gayet cesur ve başanlı,.

aynı zamanda disiplinli mücadelelerde bulündu. N oksan olan atlanmın tamamlanması için Ali Efe köyİere adam çıkartarak altmış kadar daha at temin et­ ti. Cephe tamamen bozolduktan sonra lıen de kat'i ka­ ranmı verdim, Balıkesire gideceğim. Artık bir seyyar kuvvet olarak mücadeleye devam etmek gerekiyordu. 3 Temmuz 1919 da Köşl� ccpl ıesi tamamen bozulmuştu. .

.

Herkes telaşlı idi. Oraya buraya koşuşup

duruyorlardı. Çok sevdiğim Yüzbaşı Fikret bey (Fikret Yü-1 �atlı) in yanına vardığım zan1aı1 o · da çok telaşlı id i .

-Ağabey ne oluyor? Fikret bey üzgün bakışlarını bana çevirdi. Sesi tit­ . riyordu:

·

-Bursa sustu. Düşman ilerliyor. Yenişehir yakın­ lanndaki Borcin köyüne düşman öncüleri yaklaşnuş. Verilen emir gereğince hemen hareket ettik. DüŞ. man öncülerine ilk kurşunu Fikret Yüzatlı sıktı. Bu ön­ cülerle yaptığımız küçük bir müsademe sonucunda ric'­ at ettiler. : Bu sırada karargahtan acele bir emir geldi. Bütün kuvvetleriılıizle Lefke'ye gitmemiz emrediliyordu. Yunanlılar Lefkede katliama başlamışlar.

70

·

·

.


LEFKE KATLiAM! Atlanmız nerede' ise çatlayacaktı. Hayvanlar so­

luk, soluğa ter içinde kalmışlardı. Sabaha karşı Lefke­

ye geldiğimizde her taraf cayır cayır yaıuyordu. Ço- . cuklar ağiaşıyor ve bağrışıyorlardı. Yerlerde cesetler

yatıyor. Genç kızlar kaçışıyordu. Ana ve babalar yav­ rulannı hani harıl anyorlardı.

Bu fecaat karşısında tüylerimiz diken diken ol­

muştu. Bu durumu dürbünümle seyrederken alacağım

y

tertibatı da Fikret be ie görüşerek kariırlaştırdık.

Kasabayı çevirdik. Düşmana şiddetle· ateş açtık.

Karşımızda tam techizatlı bir Alay kadar Yunan a!iferi

vardı. Geriden de -takviye kuvveti almak üzere oldukla-

. n . haberini almıştık. Bu girişilen katliam hareketi 20.

Kolordu taiıifından da duyuldu. 20. Kolordu Kumanda­

nı .Ali Fuat Paşa da iki bölük asker göndererek birlikie­

rimize iltihak etti. Çok zorlukla kenar mahallelere yak­ laşabildik. Hepimiz endişeli idik. Fikret bey hafıf bir

yara almıştı. . Lefke bir yandan cayır cayır yanıyordu .

. Küçük yavrucaklaı: ana, baba diye bağnşıyorlardı. Yü­

. rekler acısı idi. Kasabadaki insanların acı acı feryatlan şehrin dışından duyuluyordu,

lcap eden tertibatı almıştım. Lefke kasabasının ar­

ka kısımlan küçük dağcıklada çevrili idi. Düşmana şid­ detli ateş açarak şehri .işgal etmeğe uğraşıyordum. As­

kerlerimizin bir kısmını piyade olarak muharebeye sak­ tum. Diğerlerini dışanda, atlı hücuma hazır bir vaziyet­

te beklettim. Iki hafıf makinalı tüfengimi şehre hakinı

71


iki tepe üzerinde mevzilendirdim. Muharebelerin en zo­ ru şehir ve sokak muharebeleri idi. Muharebe gittikçe şiddetini arttınyordu. Düşman karşnnızda şiddetle di­ reriiyordu. Düşmaıu sıkı sıkı bir surette muhasaraya al­ mıştnn. Yavaş yavaş ilerlemeğe devanı ederek, onlan taman1en imha etmek istiyordum.

,�

Çatışmalar esnasinda şehirden gelen Çİğıı:kıar as­ kerlerimizin dehşetli surette asabını bozuyordu. Asker ileri doğru atılıyor, cansiperane döğüşüyordu. Tek kur­ şunumuz kalıncaya kadar bu katliamı bastırn1ağa az. metmiştik. Ali F�t Paşa bu katliamı bastırmak için bize yar· dırncı kuvvetler göndererek imdadunıza yetişti Iki bö· lük asker göndermişti. Bu bölüklerin yardnnı ile çatış­ ma lehimize dönrneğe başladı. Yavaş yavaş ilerliyor, düşmaıu daha ziyade sıkı:ştınyorduk. -·

Şehrin sokaklarına girrneğe başladık.

- Aman Yarabbi.. . Bu ne vahşet. .. Namussuzlar . . . Sokaklar insan cesetleri ile dolu. Gebe kadıniann karınlamii yarıp henüz canlanmaınış, et halindeki yav­ - rucakları merhametsizce kasap çengeline et asar gibi ağaç hudaklarına asmışlar. Bu faciayı gördükçe askerin önüne artık kimse geçemiyordu. Daha fazla asaplan bo­ . zulınuştı:ı. Hücumlanm sıklaştınyorlardı. Tarihte görül­ memiş bir katliamdı bu . . . Genç kızlar namuslarını kurtarmak içi!ı yüzlerine kömür karası ve ç amur sürmüşlerdi. Buna rağmen düş­ man tecavüzden geri durmuyordu. Genç, ihtiyar herkes sokaklarda kaçışıyor, kendilerini kurtaracak .yer arıyor­ lardı. Çocuklar sokaklarda perişan bir halde kapı diple­ rinde kendilerini siper etmeğe çalışıyorlardı. Ve tir tir ·

titriyorlardı.

Ali Fuat Paşanın gönderdiği iki bölük askerin fay­ dası ç ok olınuştu. ·

72


Akşam olmadan şehri işgal etmek gerekiyor. Piya­ denin başında gelen Teğmene emir verdim : -Derhal ·askere süngü taktır ve hücuma geç. Bu emri alır almaz,süıigü hücumuna· geç tiler. Ben de dışanda beklemekte olan süvarilerime işaret vererek, atlı hücuma geçtik. Düşman neye uğradığını şaşınnıştı. Şiddetli bir ç atışmadan sonra, şehri tamamen iş­ gal ettik. Gözlerimizle gördüğümüz bu feci manzarayı bura­ da kalemle anlatmak son derece güç. Yürekler acısı bir facia. Sokaklardaki m anzara çok feci idi. Gözlerimiz yaşla doldu . Askerlerimin bazılan hıçkıra luçkıra ağlı­ yor. Bu dunım karşısına ağlamamak imkansızdı. Şehir zaten muhasara edilmişti. Düşmanın kaçmasına mey­ dan verilmemişti. Buradaki katliamı yapanlar, Yunan askerleri ile. yerli Rumlardan müteşekkil 9. intikam fır­ kasının bir alayı imiş. Rastgeldiğimiz düşman süngüleniyor, kılıçtan ge­ çiriliyordu. Bu olay, Yunan askerleri sağ kaldıklan müddetçe nesilleri boyunca herkese anlatacaklan iyi bir ders olmuştu. Aldığımız esirleri bir yandan karaegaha sevk etme­ ğe devam ediyoruz. Kılıç sallamaktan kollarmuz yor� ·gun düşmüştü. B'u yorgunluğa aldınş etmeyerek gene de kılıç sallıyorduk. ·

·

Askerlerimin arasında dolaştıkça "Vurun aslanla­ vurun yiğitlerim" diye bağırarak askerin moralle d- · ni takviye etm�ğe ç alışiyord um. "Baskın öyle yapıl­ maz böyle yapılır." Düşman temizlenmişti artık. . Hava kararınağa başladı. Sokaklardaki yaraWan topluyorduk. Yüzlerce ölü, yüzlerce ağır yaralı vardı.' Ağır yaralıları atlara ikişer üçer bindirip Geyve boğarım,

·

73

·


zındaki karargaha sevk etmeğe başladım. Bir yandan . da sağ kalanlara, "şehri terk etmelerini" söylüyordum. B urada_{YunanWardan fazla miktarda silah ve cep·

hane elde etmiştim. Düşman elindeki telsizden istifade ederek geriden takviye kuvveti alabileceğini tahmin ediyordum. Ölüle­ rin ve yaralılann arasında sokaklan dolaşarak askerlere, "ellerini çabuk tutmalanıu" söyledim. Yürekler acısı bu manzarayı savaş medanını dolaş- . mağa çıktığuiı vakit en _ince detaylarına kadar gördüm. Parçalanmış çocuk cesetleri ve vücutları yanmış insan­ lar sokaklarda yatıyordu. Bazı evlerde süngütenmiş ka­ dınlar, süngü ile karınları deşilerek çıkarılniış bebekler vardı. Yerde doğrulmağa çalışan yaraWar "Su ... Su ... " diye bağmyorlardı. Lefke baskınında Yunan askerlerinin çoğu imha edilmişti. Yunanlılarin bu yaptığı katliamı haber alan ve ört l;)as etmek isteyen İngilizler, bizim geri çekilınemizi is­ tiyorlardı. Biz kabul etmiyorduk. İngilizler, Istanbulda­ ki Padişah Hükümetini protesto ediyorlardı� Ve bu yüz­ den İngilizlerle de küçük bir çatıŞmamız oldu. Istanbul hükün1eti gene protesto edildi.

LEFKE KATLIAMINI öRT BAS ETMEK · ıçiN 1NG1LIZLER1N ISTANBUL HÜKÜMETIN I PROTESTOSD ( * ) Yunanlılar, düzensiz Türk birliklerinin saldmsıyla karşıtaşarak verdikleri z�yiatı telsizlerinden yararlana­ rak merkezlerine bildirmişlerdi. ·

74


ISTANBUL HÜKÜMETİNlN ERKANI HARBIYE NAZlRI FEVZI PAŞANIN 14. KOLORDU KUMANDANilGINA YAPTlGI TEBLIGAT "Tarih : 25. 3. ı9io Imza : Harbiye N azın Fevzi Paşa Şifre : 44 1 1 4. Kolordu Kumandanlığına, Ingiliz Devleti Mümessili Siyasisi, Hükümeti Seni. yeye verdiği notada Karadeniz Ordu Kumandantıgırtın . malumatma göre Lefke civannda gayri munta�am klt'­ atı sergeleder :yani serseri kıt'alar) ın 24. 3 . 1 920 akşamı . saat 9 da geri çekilmeleri, aksi takdirde lngilizh�rle mu­ hasamatın başlayacağına dair tehditte bulunduğundan, aynı günde zevalden sonra Ingiliz kıt'asına ateş edildi­ ğinden bahisle böyle bir taarruzdan dolaYı Osmanlı Hü­ kümeti ile Kabine Reisinin tamamen ve şahsen mes 'ul olacağını bildirmişti. Evvel ahir tebliği edildiği üzere, böyle bir ·vak'anın millet ve memleketin başına açacağı gaile ile bunun neticesinden tevellüt edecek vebali sizce de tainamen takdir edileceği için ateşin hemen men edilmesi ile herhangi bir taarruzdan kaçınılmasını kuv­ veyi itiliifıyyece de tahsis edilen Ingiliz ·kıt'asına karşı her güna hüsnü muamelede bulunutmasım teıpin ile aci­ len ifasına intizar olunur. Menafii A.liyeyi mulıaf�ası ile vatanııl sulh ve sükun bakımından vaziyeti tahkik ile izahat ita buyuruln].asım HÜkümeti Seniyece bir heyeti mahsusanın hemen· izamı mukadderdir. Bu heyete ter­ lık edilecek olan Binbaşı Salih bey (Salih Bozok) daha önceki gün 24. 3 . 1 9 20 sabahı Haydarpaşadan hareket etmiştir." "Imza Ferik Harbiye Nazırı Fevzi (Fevzi Çakmak)" ·

·

75


1 4. KOLORDU KUMANDANININ 20. KOLORDU KUMANDANI ALI FUAT PAŞAYA . GöNDERDl(if MEKTUP "20. Kolordu Kuınandanlığına, Geyve Boğazından Harbiye Nezaretinden mcvmt 25.3 . · 1 920 , tarihli telgrafnaınede müİıderiç hadiseler hakkında aynen · balaya dere edilmiştir. İcabınuı b�kıl­ ması : Kolorduru Mıntıkasında aidiyeti görilldüğünden icabımn ifası, telgrafımızın alındığımn iş'arı mercudur." . "Harbiye Nazırı ile Bursa tariki ile mc.b(;reye mii­ başeret edilmiştir efendim." " 1 4. Kolordu Kumandanı Yusuf lzzet . .

!

Tarih : 25.3. 1920

Şifre : 44 1 " ALl FUAT PAŞANIN CEVABI Ali Füat Paşamn buna verdiği cevapta da "Istan­ edilmemesi mukarrer ol­ duğundan bu telgrafa cevap verilmeyecektir. Dosyasın­ da hıfz edilmek üzere Erkarn Harb Reisi Halis beye ha­ vale edilecektir . . " deniliyordu. Yunanlılann tefkedeki katliamda ç ok sayıda Türk öldürmüşlerdi . ligisiz kalanıayan bazı müfrezeler de bize yardıma koşmuşlardı. Bütün kumandanlar ve askerlerimiz bu olaydan ç ok üzülmuştük. Tesirinden günlerce kurtulamamıştık bul Hükümeti ile muhabare

.

.

. ·

76


. Sağ kalan Türkleri hicret ettirınek konusunda Ali Fuat Paşadan emir gelmişti. TelHHlar çıkarttık Yillde hafıf pahada ağır olan eşyalarını toplamalarını söyle­ dik. Bir kısmını lnegöl, bir kısmını Eskişehire ve bir kısmını da Yenişehire sevk ettik. Çünki, düşman yann daha kuvvetli gelip bu kalanlan imha ederek intikam alacaJ(tı. · ·

ALl FUAT PA ŞANIN TELGRAFLARI Bu acıktı günlerde Kolordusu ile Milli Mücadeleye giren Fuat Paşa diğer Kolordu Kumandanlarına telgraflar çekerek onlan da Milli Mücadeleye iltih�nnı sağ­ lamak istiyordu. "Ali Fuat Paşanın 12. Kolordu Kumandanı Miralay Fahrettin beye (Fahrettin Altay), Ali Fuat Paşa 1 2. Kolordu Kumandanı Miralay Fahrettin beye çektiği telgrafta rnüsbet ve mufassal bir cevap bekliyordu. Noktai nazarlarımızı tereddüde ma­ hal bırakmayacaJ( şekilde ve açıkça bildirıniştik." 22 - 23 .3 . 1 920 ve 848 numara ile şu telgraf alın.,. ınıştı:

"20. Kolordu Kumandanı ı\.li Fuat Paşaya,

"Mevzuatı cevabide bulunabilmek için noktai nazarınızı tevhid edeınediğimizi nereden istidhll bu­ yurduğunuzun iş'arını rica ederim." ·.

"Imza Miralay Fahrettin' ' 20, 22, 23 .3.1920 tarih ve 848 numara ile Miralay Falırettin Paşaya, Ali Fuat·Paşanın cevabi telgrafı : 77

.


"12. Kolordu Kumandam "Miralay Fahrettin beye.

· "Hadisei arnarenin istilzam 'ettiği harekatı müşte­

rek emirde izhar boyurulan tevakki ve bilhassa . Yusuf lzzet · Paşanın muharebatı muhte\jyatmın maruz zanm­

nı tevlit etmiştir. Mütecanibei vicdani ve selameti mu­

hakemelerinden muntazarını." '

·.

·

esbabı

temalükün

"lmza 20.

süratle

izalesine

·

Kolordu Kumandam.

Ali Fuat"

Bu husus lstiklal Harbi Tarihinde

· 1903 1 - 1 0930 numaralı salıiCelerde yazılıdır.

Bu telgraf muharebelerinden anlaşılacağı veçhile

Fahrettin Altay Paşanın Kuvvayi Milliyeye iltihak et­

mekte tereddüt etmesinin nedeni "Acaba Mustafa Ke-"

mal Paşa muvaffak olabilecek mi'!' r düşüncesi idi. Bt f

te)graflar bunları anlatmak istiyor.

- MUSTAFA KEMAL PA ŞANIN CEVABI Mustafa Kemal Paşa bu iki satırlık telgraf� okudu­

. ğu zaman müteessir olmuştu. Ve şöyle konuşmuştu : ·

"Bu arkadaşlar, memleketin sürüklenmekte olduğu fe­ laketi hala anlayanııyorlar mı?'' Mustafa Kemal Paşa bu olaydan sonra bazı şiddet­

li tedbirlere başvurmanın zamanı geldiğini hatırlatmış­ tı. Fakat, çevresinde bulun8nlar onu teskine çalıştılar .. Erkanı Harbiye Reisi Fevzi Paşa henüz Kuvvayı

·

Milliyeye iltihak etmemişti.

Lefke katliamı tahkikatı ve Miralay Fahrettin Pa­

şanın Kuvvayı Milliyeye iltihakı konusunda yazılan bu

yazılar lstildal Harbi Tarilıi kitabında mevcuttur. 78


14..

SÜVARI ALAY KUMANDANINA YAZILAN TAKDIR MEKTUBU

"Alayuuza bağlı Süvari Akıncı Müfreze Kumanda­ nı Abdurrahman bey ile 2. Bölük Kumandam Pikret

beylerin Lefke katliammda gösterdiklerj. cesaret ve kah­ ,ramanbklarmdan dolayi. kendilerini tebrik eder� hakla­ . nnda Milli Müdafaa ve Erkanı Harbiye Riyasetine tak­ dir ve taltiflerinin gerektiğini bildirdiğimi malumatım­ za arz ederim. " ·

"lriıza

20 . . Kolordu Kumandanı ·

Ali Fuat"

(lstiklal Harbi Tarihi. Sahife :

10930.)

Bir gün mmtıka kumandam Kaymakam Suphi bey ile 1 4. Süvari Alay Kumandam Binbaşı Harnit bey beni ç ağırttılar. Hakkımda Erkanı Harbiye �yasetinden gelen bir yazıyı tebliğ ettiler: �Seni tebrik ederiz. Yüzbaşılıga terfi ettiniz. Em­ riniz geldi. Müjdeleıim: olsun. Bundan sonra da daha büyük fedakarlıklar göstereceğinizden eminim. Yeni kurulmakta olan 14. Süvari Fırkasına veril­ miştim. Bu Fırkanın kumandanı da ·Kaymakam Suphi bey olmuştu. Lefke hadiselerinden sonra aldığımız emir gere­ . ğince, tekrar karargaha döndük. Iki gün istiralıat ettik­ ten şonra Ceyve Boğazmda bulunan ve _ Geyve Akhi.sa­ nnda yeni tilreyen birkaç eşkiyanın _takibine gönderdiler. ·

_

·

·

·

- 79


Kaba Çınar'dan geçerk<!n yol kenanndaki dereden bazı seslerin geldiğini işittinı . O tarafa doğru yürüdü­ ğüm zaman 14. A lay ıjnn çok kıymetli arkadaşun olan Bölük Kumandanı Z�ki beyi(Zeki Doğan )görünce şaşır­ dım. Çok üzgündUt

-Hayrola J( .ımandaıuın, bu haliniz nedir?

-Sornı�ıaız çak.lıır

beıi

kard�şiı1ı,

kendini bilmez bazı al-

�urada bırakıp kaçtılar. üstelik atları da al­

dılar. Şı.t 111akhıalı tüfeklerin haline b;ıkın. Bu siliHılan nasıl )'ıı: akıp gideyinı? . . . Düşman uçaklarından korumalt ; �in üzerierini çınar dallari, . yapraklan ile örUüm . S6r.ra da imdat beklerneğe başladım. Makinalı tüfekleri Yenişehirde karargaha gönder­ rnek için süvarilerim4en birkaç nefer verdim. Ve karar­ gaha gönderdim. Ben de eşkiya takibine devam ettim.

Bursa Yenişehirine geldiğim zaman 14. Süvarİ

Alay Kumandarn Binbaşı Harnit bey bana yarduucı ola­ rak 30 kişilik müfrezesi ile bir arkadaş daha verdi, Bu arkadaş Hasan Kaptan isminde Yenişehirli bir asker idi. Vatan . müdafaası için kendisine bir müfreze kurmuş. Günden güne benim müfrezem de kuvvetleniyordu. Se­

vinçli idiın . Adamlarıının hepsi iyi muhariptiler. Üste·

lik itaatli ve yeminli idiler. ·

YENIŞEHIR BURClN KASABASl OVASINDA DüŞMANA tKINCI DEFA SALDIRI Ş Yunanlılar yer yer Türk köylerine baskınlar yapı­

yorlardı. Letkedeki uğradıkları mağlubiyetin acısını çı­ k.artmak isteyen Yunanlılar yerli Rumlada birlikte yeni intikam alaylan kurmuşlardı. Yerli Rumlardan ç ok sa­ yıda gönüllü toplamışlar. . Köylerİnıizi yakıp yıkıyor:

80


t: eph ed e b ü yük bir gayretle ç alış an muh ab er e efradı telsi z leri yle b er ab er.


genç kızlanınızm ve kadınlanınızın ırzlanna tecavüı ediyorlardı. Önlerine çıkanları öldürüyorlardı; 27 Ekim · 1 920 günü idi. Ihtiyar bir köylü eşeğine binip� koşa koşa geldi. Yunanlılar Burcin köyüne bas­ kın yapmışlar. Oradaki halkı öldürüyorlar, türlü işkenceler yapıyorlarmış. . Hasan Kaptan, yeni arkadaşım, buralan çok iyi bildiğinden onun bilgisinden istifade edip Burcin köyü­ n�n inıdadma koştum . Köyün etrafını sarm8kta iken heınen az sonra Fikret bey geldi. Lefkede aldıği _yara � o��tu. Derhal düşmılnı tararnaya başladık. Alay Kumandanından aldığım emir üzerine yaka­ ladığıınız Yunan çetecilerini kılıçtan geçirdik. Kaçıp kurtulan oldu ise de yüz sene yaşasa, Türk askerinin al� . dığı bu acı intikanu unutamayacak... Bu çatışmada sağ hacağırnın diz kapağı üstünden hafıf bir yara aldım. Hasan· Kaptan yanıma geldi: -Kumanclılnım, yaralanmışsınız ... -Aldırma, hiç önemi yok. Bir bezle onu saralım.' Akan kanlan silerele . . -Sonra icabıDa bakanz, dedim. Evvela buradaki te�izliği bitirelim. Biie karşı on, bire karşı elli kişi öl­ dürmeliyiz. Yunanlılara karşı merhametsizce davrandığıın için harpten sonra hatıralarını Yunanistanda yazan Yunanlı General Plastras benden bir çok defalar "Bu Türk ku­ mandanı Allahsız Kumandandır" diye balısetmiş tir. 29· Ekinı 1 920 de yaralarıının tedavisi için beni Eskişehirde bulunan Sıcak Sular Hastahanesine sevket­ tiler. Burada tedavi gördüm. Yaralarım iyi olduktan . sonra, müfrezemin başına döneceğim gün Hastahane B aşheltimi Yüzbaşı Haşim hey ordu karargahına ugramamı söyledi. -

· ·

.

.

-

. ·. ·.. ·

· .

·

·

_

.

.

·

82

.


Kalargaha gittim.

idi. .

Fırka Kumandannnız da orada

..,..Bir emriniz var mı kumandanım? -yaraların nasıl oldu?

-Geçti efendim', ç ok iyi oldu. Bir

zarari yok ..

.,.,AI şu mektubu. Bilecik istasyonuna gideceksin.

>,.B""radan sana makinalı tüfek malzemesi verecekler, on� ·

.

Iari. alıp cepheye götürürsün. Haydi geçmiş olsun. ··

Rastahanede ayak tedavisi görürken hakkıında ay­

: i.ıca. birjumal verilmiş. Beni mahkemeye aldılar. Kaba­ ·hatiıh.·-.-�-de her baskında düşmandan aldığım esirleri öldü-

,,_ ·-r · J I ·- "· · .

'

,_

_

·

,

'

'

ruyoı'riıuşum ... Suçum da buymuş. Divanı Harp Reisi

;Nurett.in �aşa idi.

·

Ilk sorgum:

Nerelisin? :

i..

,.

)LBalkan Harbi muhaciı1yim. Ben Dramada doğ­

·'

muşum. ·

·

-Kaç. yaşınd� ? -Yirmi dört yaşındayım. .:...Kaç senelik askersin?

-Seferberlikten beri.

-Peki her yaptığın baskında aldığın Yunan esirle. . I'İni imha ediyormuşsun, rte için 8ıdığın esirleri getirmi­ yorsuiı?

.

-Efendim , esir almanın zamanı henüz gelmedi. Nizanıi ordular yeni kuruluyor. Be esirleri alıp ta ne ile

besliyeceğiz ... Bu esirlerin başında, korunması için bir· liklerimizden asker ayıqp dikeceğiz. Zaten askerin iaşe­ sini zorlukla, köynün yardımı ile temin e iyo � z. Aske­

rimiz as, bunların başına muhafız için asker ayırırsak

cephede kim harbedecek? . . • Zaten� asker yarı aç, yan

tok bir halde düşmanla boğaz boğaza döğüşüyor. üste� lik, bunların başına muhafız asker ayırmak . d�ğriı ol-

.R

3

. .


mayacak paşam ... Asker aç, ben aç, karşımızda hükü. met yok. Mustafa Kemal Paşa hükümeti kurmalda meş­ gul. Bize maaş vetecek bir makam da yok. Esir almanın zamanı değildir. Zam am gelince istediğinizden fazla esir getireceğiz. Bu sözlerim karşısında . Nurettin Paşamn gözleri y� arm�tt: . Peki oğlum, bunda� sonra esir isteriın,,cgetire. -: ceksınız ... . �Başüstüne Paşam. -Çık dışanya. Çıktım. Dışarıda on dakika kadar bekledirn. Veri­ lecek kararı merak ediyordum. Tekrar içeriye çağınldım : -Bak, seni bu defalık af ediyorum. Bundan sonra esideri getireceksin. Aniadın mı? .. diye sert bir ihtarda bulundu. Dışanya çıktım. Müfrezemden dört kişi gelmiş. Makinalı tüfek parçalarını sandıklara doldurmuşlardı. Merakla beni bekliyorlardı. Mahkeme acaba ne karar verecekti?.. Divam Harp Reisinin ilitarh heraat karannı sevinç gözyaşlan ile karşıladım. Çünki ikinci defa idamdan kurtulınuştum. Zaten birinci idanı kararını Padişah hü­ künıeti .vermişti. İzmirde 1 7. Kolorduda vazife görür­ ken, "İzmirli YunanWann işgal edeceği ve karşı koy­ manin zinhar yasak olduğu ve aksi hareket edenlerin de cezasının mucibi idam olacağı" emri verilmişti. Bundan · da kurtulınuştum. Karargahtan verdikleri mektubu alıp Bilecikteki Istasyon Gar Kumandanlığına teslim ederek ve oradan da verilen malzerneyi alıp tekrar vazifemin başına hare ket ettim. ·

·

·

·

84


Kar Hipa lapa yağıyor. Soğuk ise haddinden fazla _ idi. Arkadaşlarımla birlikte şarkı söyleyerek yolumuza devam ediyoruz. Arkadaşlanından durum hakkında bir malum at almak istedim. Yanımda Denizlinin Babadağ nalüyesinden Mehmet oğlu Mehmet Onbaşı vardı: -Onbaşı, cephede durum nasıl?

·

-,Biraz kötü kumandaıum. Askerimiz az, mız geç geliyor. .

erzakı-

Konuşarak Bileciğe geldik.

MUSTAFA KEMAL PA ŞA lLE KARŞILAŞMAM Bilecik istasyonuna yakın bir yerde kara vagonla­

rın

önünde toplanmış büyük bir kalabalık halk kütlesi

gördüm. Köylülerden birisine sokulup sordum :

-Ne var arkadaş , bu kalabalık ne diye toplanmış

burada?

·

Adamın yüzü sevinçliydi:

-Mustafa Kemai Paşa geldi, dedi. .

.

,Atımı kalabalığa doğru çevirdim. Yanlarına gelin•

ce

atımdan aşağaya inerek Paşamn huzuruna çıktım.

"Hoş geldiniz Paşam" diyerek elini öpmek istedim. O, heybetli kaşlanıu çatarak, askerce : -Sen kimsin, nereden geliyorsun?

bağlısın'? diye sordu.

·

'

Hangi birliğe .

Birliğimi ve mensup olduğum alayı bildirdim :

-Yaralı idim Paşam , tedaviye geldim. Çok şükür

iyileştim. Istasyondan makinalı tüfek parÇalannı alıp karargahıma döneceğim. Yanındaki zevata dönüp

bazı

şeyler kon P .� W .

Beni tanıdığı halde tanımamazlıktan· geliyordu.

Hakkımda bazı şikayetler olmuş, Paşanın kulağın� ka: dar ulaştırmışlar.

85 .


. O, sert b� tavırla:

-Ne · zamandan beri askersin, bugüne kadar neler .

yaptın? diye sordu. -Paşam,

1 7.

Kolordoda vazifeli iken İstanbul Hü­

kümetine isyan bayrağııu çekip bölüğümle vatan müda­

faaSına koş tum. O günden bugüne kadar o cephe senin

·

bu cephe benim vuruşup duruyonım.

-Peki, ner�lisin, memleketin neresi? diye bir suat

daha sordu.

.

Ben de gayri ilıtiyari cevap verdiın :

. . -Siz nereli iseniz, ben de oralıyım : Türküm, Türk,

efendim.

O zaman· sevgi ile yüzüme baktı. Sahte bir kızgın­

lıkla:

-Senin hakkında çok şikayetler geliy�>r, dedi. Ni­

çin harp kaidelerine riayet etmiyorsun? Aldığın esirleri

ne diye kumandanına götürüp teslim etmiyorsun?. Emirlere itaatsizlik ediyorsun... ·

-

Bütün yücudum terlemişti. Hiç düşünmeden : · -"-Kumandaıiım, innharebe yeni başladı, ne kadar

süreceği belli değil. Esirleri alıp ta nerede muhafaza edeceğiz ve ne ile besleyeceğiz? Askerlerimiz az, onla­ rın muhafazası için hangi askeri ayıralım?. Siz ·henüz yeni Hükümeti kurmağa çalışıyorsunuz... -Ben kimim? -Mustafa Kemal Paşasınız.

-Buraya ne için geldiğiınİ biliyor musun?

-Evet paşam. lşittiğime göre Çerkez Ethem isyan

ediyormuş, kendisini b9lınağa gelmiş olınalısıniz .. -Sen bunları nereden biliyorsun?

Diye bana sorduktan sonra, yanında bulunan Salih

Bozok ile İzzettin Çalışlar'a döndü :

-Arkadaşlar, bu adam gibi birkaç subaytın daha ol­

.

sa

cepheden korkum kalmaz.

86


Bu sözlerden sonra tekrar bana döndü: -Peki, esirleri ned�n imha ediyorsun? diye yeniden sordu.

. -Efendim, karşınlda Hükümet yok, Devlet yok: . .

·

Ben ondört aydır maaş alamıyorum, askerin iaşesini fa.;

kir köylünün yardımı ile temin ediyorum. İzmirden ay­ rılırken babamın verdiği para ile idare ediyorum. Düş- . mana verecek ekmek yok ·be nde. Esir almanın d� zama­

nı var. Zamanı gelince size istediğinizden çok esir geti­

ririm. Şimdilik bu hususta beni mazur görün. -Demek ki şimdiye kadar maaş almadınız, hiç paran yok mu?

·

·

·

-Nereden olsun paşam .. -Öyle

ise al.

Elini cebine attı. Cüzdanını çıkardı. Iki on liralık eski Osmanlı Banknotunu bana uzattı :

-Al bunları harçlık yaparsın. . Ben ise, Paşa cüzd anını karıştırırken' dikkat ettim, . cüzdanında fazla bk para yoktu. Uzattığı parayı almak . istemedim. Paşa kızdı :

.-Al diyorum sana. Esas vaziyette bir kere daha selam verdim : -Peki Paşam, aldım kabul ettim. Fakat ·bu paranın bir tanesine yazıp imza etmesini · rica ettim. ·· -Elindeki kurşun kalem ile "Bilecik Hatırası" diye yazdı ve in1zaladı. Parayı aldım. Öptüm, başıma koy­ dum. Bir tanesini tekrar israr ve rica ile kendisine iade ·· . ettim. Yazılı olanı bende kaldı. · --- Haydi oğlt,ım, yolun açık olSun.. - Güle güle git va­ zifenin biışma. Senin için emir vereceğim, müstakil bir

A kıncı Müfreze Kumandanı olarak çalışacaksın.

87

1


Sevinç ten gözlerim dolmuştu. IŞte o günden sonra Müfrezemin adını "Akıncı Y-ar­ dar Müfrezesi" olarak koydum. Bütün ımıharebeler devamınca bu şekilde anıldım. Tekrar elini öptüm ve aynldun. Istasyon Kumandanlığına geldiğimde gönül ftwahlı­ ğı içinde idim. Meknıbu İstasyon Kumandanına ver­ diın; Ve malz em eyi alarak Alayıma döndüm. Alay Kwnandaiuına Mustafa Kemal Paşa ile neler konuştuğumu bir bir an la ttım O da 8evirimişti. Müfre­ - zedeki arkadaşlar da geldiğime sevinmişlerdi. Mustafa Kemal Paşanın son sözünde "Düşmana sık sık baskınlar yapmalı, zayiat verdi rın eli miimkün oldu­ ğu kadar da silah ve cephane elde edilmelidir" demişti. ­ Kwnandanlaruna bunları anlatırken bir şifre geldi. Bursa ve Yeni şebiri 1 sükut etmiş, .düşn'ıan Ine- gölü yakmış, ilerliyc.rdu. Yunanlılar �ludanyadan ve diğer mıntıkalardan takviye kuvvetleri ile şiddetli hücuma geçmişlerdi. Alay kumandarum bana yeni bir görev verdi. İlerlemek­ te olan düşman gerilerine baskın yaparak düşmanın ilerlemesini engelleıiıek malesadı ile bir - iki u fak köprü­ yü uçarmanı isteniyordu. Bölüğümü hazırladım. �Allah yardımcınız olsu n. Görevimi yerine getirmek ıçın düşman gerileriııe daldım. Istedikleri köpriileri uçurarak, yakaladığım nakliye kolundan da külliyetti miktarda silah ve cepha­ ne elde etmiştim. Bu baskından dönerken, günlerden beri yarı aç yarı · tok bir halde idim. Askerimin bir tanesi yolda ge irke n bir ekmek bulmuş, - derenin içerisinde bunu yıkamağa uğraşıyordu. Çünki, bu ekmeğin her tarafı çamura bu-

-

'

.

,

·

·

l

88

·


lanmıştı. Bu nefere derenin içerisinde rastgeldiğim va�

kit kendisini topartamak istedi.

-Yok oğlwn, kardeşim, otur işine bak. Elindeki

nedir?

·

-Ekmek, efendim.

-Nerede buldun?

- Şurada, yolda gelirken.

-Ne . yapacaksın onu? deyince ağlamaklı gözlerini

ufka doğru dikti, öylece dondu, kaldı. Ve bir cevap ve­ remedi.

Askerimin bu tavrından dolayı çok müteessir ol­

muştum. Çünki, yenecek bir ekmek değildi. Asker ne­

rede ise, hürgür hüngür ağlayacaktı. Kendiınİ tutama­

dım. Gayri ihtiyari askerlerimin önünde hıçkıra hıçkıra ağlamağa başladım. Benim bu halimi gören bu nefer,

elindeki ekmeği parçalamış, adeta çiğnemeden yutu­ yordu. Çünki aç tılar.

Işte Türk Askeri vatanını bu şekilde, binbir. müşki­

Hitla, bütün yoksurluklara katlanarak kurtannağa az­ metmişti. Yürekler acısı doğrusu.

Ellerimi kaldırıp Allaha yalvarınağa başladım :

"Yarabbi, Sen bizlere acı. . . Bizleri zafere vlaş tır . .

Intikam lursimızı bir milim azaltma, daha da ç oğalt, bizler ancak o zaman mutlu olabiliriz. "

4- S Ocak günleri düşman Bursa ve Yenişefıiri işgal

etmişti. Mücadele ed� ede Bilecik ve İnönü'ye doğru

çekiliyoruz. Düşman ·Fırkalarına bir avuç askerle karşı

koymağa çalışıyoruz .. Kış adam akıllı bastırmışh. Kar

. lapa lapa yağıyor, askerin üstünde, ayağında giyecek doğru dürüst bir şeyi yoktu. Ayaklarında çarıklada düşman� karşı koymağa ç alışıyorlardı.

89


' ·

.

ÇERKEZ ETHEMIN lSYANI

Çerkez Ethem o

gün�

kadar

�!illi

Mücadelede bü­

yük. hizmetleri geçmiş bir Kumandan o�ak büyük fe, dakarlıklarla memlekete hizmet etmiş, bir çok isyanla­

Kanaatime göre Çerkez E them isyanmda iki önemli sebep vardı. Birinci . sebeb, nizarni ordular kurulduktan sorira ar­ n bastırmıştı.

tık seyyar kuvvetler, müfrezeterin hepsinin nizarnİ ordu teşkiHitına girmesi mecburi idi. Garp Cephesi Kuman­

danı İsm_et Paşa, . qarp Cephesi Kwnandanlığmı Ali

Fuat Paşadan devrabnca ilk iş olarak Çer�ez Ethem 'in

kuvvetlerini dağıtmak ve Çerkez Ethemi de. uzaklaştır­ mak olmuştu. . Çerkez Ethem ise, kuvvetlerinin kendi emriıi.de kal­ masını istiyordu. IÇuvvayı Seyyare isminin kaldmiması ile, zaten bu · keliıiıe ortadan kalkınca, Çerkez E themin hiç bir sıfatı kalmıyordu. Çerkez Ethem, İsmet Paşaya karşı devamlı surette direniyordu. Bu kuvvetlerin kendi emrinde kalmasını istiyordu. İsınet Paşa da bu teklifi kabul etmiyordu . Yalnız ne var ki bu kuvvetlerin başin­ da Çerkez Etheınin kalması şarttı. İkinci sebeb, Çerkezlerde arianeYi bir kaide · vardı. Başlannda Çerkez olmazsa başka kimsenin emrinde Ça­ lışmazlardı. Bu sebebten Çerkez Ethem de bu kuvvetle­

·

rin dağılmaması için .gayret sarfediyordu. Fakat, Ism.et Paşanın inat damarı tutmuştu. Dediğini yaptıracaktı . . İsmet Paşa, Çerkez Ethem meSelesine eğiliyor ve ısrar

�diyordu. ' Hatta Büyük Millet Meclisinde Isinet Paşayı

90

·


destekleyen - meb'us Hacı Şükrü bey olmuştu. Mustafa Kemal Paşayı · bile bu meseleden dolayı .fena halde bir­ kaç defa hiddetlendirmişti. . Hacı . Şükrü bey Kırşehir meb'usu idi. İsmet Paşayı çok tutuyordu. İnönü muhiı­ bile . Garp Cephesi Kumandanımn yanlış hare­

.rebelere

ketleri bize çok zayiat verdirmişti.

·

Çerkez Etheme karşı olan tu tumum� dahi, tasvip etmeyerek, daima itiraz edi�

İsmet Paşanın Ali Fuat Paşa

·

yordu. "Böyle şey olamaz' ' diyordu. . Ali Fuat Paşa Garp Cephesi Kumandanlığında

kal­

saydı belki bu gibi hadiseler meydan verilmezdi. İnönü - l\1uharebelerinden sonra Ali Fuat Paşa ile Rafet Paşa dargın idiler. Ve öteki dünyaya

da dargın

olarak göç ettiler. Bu dargınlıklarının sebebini bir gün

yakııı tarilimizi kaleme alanlar mutlaka meydana koya­ caklardır. Şimdilik ben bu kadarlık bilgi ile iktifa edi­ yorum.

91


BIRINCI 1NöNü MlJIIA�BESt

.

Birinci tılönü ' Muharebesin de; · ııen� teşekkül ha­ lliıde olan Türk ordusunu ve Millet Meclisi Hükümetini >e n zayıf bir z-amanında vurmak, yok .etmek gayesi ile 6 Ocak 1 92 1 tarilıiiıde �. düşınan Eskişehir istikametine doğru ilerlemeğe başladığı zaman, onlara ancak bi r avuç milis kuVvetleri ile ç ok sayıda yan nizanıi kuvvet karşı koyn1ağa çilışıyordu. •· Yunan ordusu bir Tümenden fazla bit kuvvetle Ye­ nişehir ve Bilecik üzerinden, başka bir Tümenle de lne� göl üzerinden lnönüye doğru, ayrıca bir siivari Üvasi da daha güneyden bu istikamete ilerliyordu. 9 � 1 O l l Ocak günleriidi. Boğaz boğaza dö.ğ üşü­ lüyordu. Kar dinmek bilmiyordu. Isı sıfırın altında 25 'e düşmüştü. Düşman sağ ceiıaluinızı ç ok sıkıştırıyordu. Bazı ufak ilerlemeler sağladı ise de mukabil bir taarruz lle geriye püskürtülmüştü. . . . Nihayet 1 2 Ocak günü bizlin mukabil bir hücumu­ muz karşısında tutunamayarak ric'ata başladı. Burada düşmain Bursa Yenişehir ovasına kadar sürniüştük. Biriİıci İnönü Muharebesinde, Kütahya ınıntıkasın­ da bulunan Çerkez Ethemin kuvvetleri ile yer yer çar­ pışılıyordu. Kendisine yapılan müteaddit ihtarlaraaldı­ nş bile etmiyordu. Çerkez Etlıemin YunanWarla teşri­ ki mesai etmesini önlemek amacıyla İnönü cephesinde­ ki kuvvetlerin bir kısmı bunların �erine gönderildi. . 6 Ocak 1921 günü . Türk ordusunu imha · etmek için YunanWara büyük fırsat düşmüştü. Kalan kuvetle­ rimiz İnönü mevkiinde Yunanlıtarla şiddetli muharebe­ ye tutuşmuş tu; lstiklal Harbhıin, belki de Türk tarihi­ nin bel . kemiği dt! kırılabilirdi .. En · çetin günler burada "·"

·

.

.

·

·

-

. .

·

·

.

·

.

-

.

yaşamnakta idi. .

. . . 92


Muharebenin en şiddetli anianndan biri idi, o gün. Atlı kılıç hücumuna geçmiştik. Tam be ş saat dumıa­

dart düşmana kılıç .salladık. Yorgun ve bitkin bir halde · İnönü cephesini kurtarınağa gayret sarfediyorduk. Cep­ hedeki durum biraz düzelince cepheyi piyadelere bırak­ tık. Ve geri İstirahata çekildik Henüz on beş dakika bi­ le dinlenmeden bir haber geldi: "Akıncı Süvari_ Müfreze

Kumandanı Abdurrahman bey birliği ile birlikte Çer- ·

kez E themin takibine gidecek."

Çerkez Ethem, kuvvetl�rini İnönü cephesinden

çekince cephe büsbütün zayıflamıştı. Bu boşluğu he­ men doldurmak inıkansızdı; Cepheyi teftişe gelen Ra­

fet Paşa ile Ali Fuat Paşa ve Halide Edip Hanım, İsmet Paşanm Kütahya istikametinde kaçmalda olan Çerkez Ethemin takibine beni göndermesini muvafık bulma­ mışlardı. Çünki, cephe büsbütün boşalıyordu. Üstülek kendisi de iki tabur

asker . çekmek istemişti.

Buna

. hiç birisi razı olmuyordu. Böyle bir zam anda cepheden kuvvet bölmek düşmana büyük fırsatlar "·enniş olacak­ tı. Rafet Paşa ile diğer kumandanlar itiraz ettiler : -Olamaz, olamaz Paşam.

·

,Zaten . kuvvetlerİnliı;

ç ok az. Kuvvet ayırmak ne demek? ... Olamaz . Diye sert cevap veren Rafet Paşa olm us tu. Birbiri ile münakaşaya başladılıir. Rafel Paş a ç ok

sinirlenınişti. Cepheden asker bölmek istemiyordu.

İsmet Paşa zorla bir tabur asker aldı ve Ethemin

peşine gönderdi. Ben de aldığım emir gereğince m üfre­ zemle Kütahya istikametine doğru yola çıktıın. Emre

. itaat e tmek mecburiyetindeydiın.

ı s .000

·

kişiye karşı 4 .500 kişiyle karşı k oymağa

üstelik bu kuvvetlerin yansına yakın · olanlarının silahları yetersizdi. ' Kiitahyaya geldiğimde; Cerkez Etheii1den eser bile yoktu. Aldığını mev,zide bo- . ç alışıyorôuk .

93


şuna beklemişti m . Çerkez Ethem onbeş, yirmi kişi ile ç oktan içeriye girmiş ve Yunan ordusuna teslim ol­ muştu. Kalan birliktelerin hemen hepsi de milli orduya

katılmışlard ı. Çerkez Ethemin Yuiıan kuvvetlerine tes­ lim olduğunu - cephe .kumandam haber alınca, bana ikinci bir emirle "Geri dön ve İnönü cephesine gel" em­ rini verdi. _

Beraberce gittiğimiz 14. Süvarİ Alayı ile birlikte

·

Yunan kuvvetlerine saldırıya geç tik. · İnönü cephesine tekrar geldiğim zanıan Çerkez ·

Ethem gailesi

. ile Yunan ordusu, cephemizin zayıf

düşmesini fırsat bilerek Gediz üzerinden taarruza geçti. Düşmanın Kütahya- cephesini sikıştırması üzerine, tek­ rar buraya gönderildim. Gedize doğru yürürneğe başla­ dım. Kar fırtınasından iki adım ilerisini göremiyorduk. İlk çatışmamız, Kütahya yolu üzerinde oldu. Sonradan durum bizim aleyhimize dönnıeğe başla­

dı.: O sırada, 24. Tümen kumandanı yardımcı kuVvetler ö nderdi. · Aksi halde hep imizin sonu olacaktı. Fırka Ku­ mandam İzzettin Paşanın burada gosterdiği harp bilgi­ sine hayran olmuştum. Bana .verdiği emir ÜZerine düş­ man kuvvetlerinin ric'at hattı olan Katahya'ıun batısı� . tuttum. �Birinci İnönü muharebesi, insanüstü gayretlerle ka­

zarulmıştı. Soğuklar bütün şiddetiyle devam ediyor, as­ ker ve zabitan açtı. Bazen bir avuç kaynamış buğday veya nohut güçlükle bubınabiliyordu.

94


MUSTAFA KEMAL'IN EMIRLERİ

·

6 - Mart - 1337 - tkinci İnönü Muharebeleıinde şahit olduğum mühiın hadiseyi Atatilrk'ün verdiği emirleri yazmadan geç �meyeceğim� ·

·

·

Hatınında kaldığıma· göre ı,rünlerdeıı Cuma idi. Al­ dığıın emirleri İnegöl şimalinden sarkarak düşmanlll yı­ ğınalC yapmış olduğu Elvanlar vadisinde İnönü Cephesi­ nin sol ct:nah yerlerine baskın yapmak eJnirleıini. Çün­ kü bu akında maksat düşman vadisine geldiklerinde İnönü Cephesindeki sol çenah gerileriınize sarkarak malıasara etmek istemişti bunun önüne geçmek için bu mühim vazüeyi de Mustafa Kemal bana vermişti. K.ar ­ soğuk sıfırın altında bile yarım saat durulamayacak ka­ dar kendini hissettiriyordu. Yolunmza devamla aldığı­ mız emirleri yerine getirmek lazınıdı. Bütün gece cebri yüiiiyüşle .Mecit vadisine yaklaş­ tığım vakit müthiş bir silalı cayırtısı vadinin içinde. Ne olduğunu birden bire kestirememiştim. Müfrezeme attan in klimandasını verdim. Kendinı­ de sürüne sürüne vadinin vaziyetini dürbünle görmeye başladım .. ,Bu surette bir Y,unan efson taburu bizim sü­ varilerden bir bölül( ile çarpışıyordu. Vaziyetten anla­ dığınıa göre her iki taraf da birbirlerinden haberleri ol­ maksızın karşılaşmışlar. Aniden muharebeye kapışmış­ lar. Bizim tarafımızdan görülen. Türk süvarelerinin iııey­ hineydiı bu çatışma. Çünkü azınlıkta idiler. Yunan Ef­ zon askerleri bir taburdan fazla idi. Türk suvari bölü­ ğünden on misli fazla idiler. Bu vaziyet karşısında bizim süvarileıimize

etmek mecbuıiyeti hasıl olmuştur. . 95

yardım


. Daima beraberimde taşıdığını iki m akinalı tüfeği derhal mevzilendirdim. Bölüğümün mevcudu yüz sek­ sen · idi. Süvarilerden yüz seksen kişiyi süvari olarak ayırdıırt. Seksen kadarını da piyade harbine soktuın. Yüz kadannı atlı kılıç hücumuna hazır bir halde Sİperde bıraktım. Vadinin içinde bulıarebe yapmakta olan bö­ lük kumandanına haber gönderdim . Bizim geldiğimizi duyurmak ona göre vaziyetini d.niası için iki pefer gö­ nüllü olarak gönderdim . . Vadinin arka kısınmdan Türk askerlerinin yanına haber vennelerini bildirdim · ve bize bildirmesi için süngüterin ucuna kalpaklannı takıp işa­ ret verdiler. Ona göre mulıarebeye girişecektik.

96


'

K ur t ul uş sav aşı yıl larının ünl ü 4. Süv ari A layı Top l u hal de.


IKINCI IN öNü MUHAREBESININ BAŞLAl\1ASI

tkinci İnönü muharebesinde, düşman yediği daya­ ğın acıSım çıkarmak için zamanla büyük kuvvetler top­ layark 27 Mart 1921 de tekrar taarruza geç ti. Temin ettiği bir piyade Tümeni ve bir Süvarİ Llvası ile Yenişe­

hir ovasına kadar sürdüğünıüz yerden tekrar sarıldı. Bi­ rinci İnönü muharebesi üzerinden iki buçuk ay geçmiş­

ti. Bu zaman içinde Türk ordusu bütün vüs'at kaynakla­

rmdan faydalanarak eksiklerini bir hayli tanıarnlamış ve savaş gücünü yeteri kadar arttırmıştı. Bu tarihte, bi­ zim kuvvetlerimizin de 1 5.000 tüfek, 1 50 ağır makina­ lı, 56 top ve 2.000 kılıç kadar olduğu söyleniyordu. . 27 Martta düşman İ nönü mevzilerine gelip çattı.

önce sağ cenahta bazı ilerlemeler kaydetti ise de, kah·

raman Türk askerinin korkusuzca karşı koyması üzeri­ ne ister, istemez geri çekilrneğe mecbur oldu. İnönü muharebesinde düşman Topçu ateşini üzerimize yöneltmişti.

7

-

8

-

,

9 Mart 1 92 1 günlerinde Ziğra köyü civarm­

da tahkimat ile meşgul oluyorduk. İnönü cephesinin

müdaf�nı yapacaktık Düşman bizi her gün biraz da­ ha geriye atmağa çalışıyordu. Bu gayretinde de bazan başanya ulaşıyordu. Cephenin çok sıkış tığmı yakından görrnek üzere Ali Fuat Paşa ve Süvaii. Kurnandani Sup­

lıi bey ve Garp Cephesi Kurnandam Isınet Paşa da gel­ mişlerdi.

98


25 Mart 1 921 günü Ziğra köyünde yorgunlugumu­ zu giderrneğe çalışırken Alay Dairesinden gizli bir emir geldi. Dört subay arkadaşıınla emri okuduk. Hemen bü­ tün askerleri toplayıp gelen emri kendilerine açıkladık. Emir şöyle idi : "Düşman İnönü cephesine şiddetle taar­ ruz ediyor. Derhal cepheye hareket ediniz. " Herşey hazırlanmış tı. Askerin çehresinde fedakar­ lık ve metanet okunuyordu. Bu onların bir hasleti idi. Kısa süren bir konuşma yaptım. Morallerini daha da yükselttim. Subay arkadaşlar :da bu muharebeye bir an önce girebilmek için sabırsızlanıyorlardı. "At başı" emri ile sÜr'atle İnönü cephe sinde mu­ ·

harebe hattına girdik. Savaş her geçen dakika sonunda hızını biraz daha arttırıy�r, bütün çevre ateş ve duman içinde idi. Herkes vuruyor ve öldürüyordu. Yerde ya­ tan, inleyen yaralılara aldırış eden yoktu. Askerlerin ruhlarını sadece, öldürmek, yok etmek bürümüştü. Alay Kumandanı, yerinde duramayan atı üzerinde başını kaldırarak : -neri... Emrini verdi. Dört nalla düşman içine girdik. "Allah Allah" ses­ leri yükseliyordu. Düşman o gün akşama kadar dayan­ dı. Gece karanlık basınca ateş kesile�k her iki taraf ta yaralılarını toplamak için harekete geçti. 28 Mart 1921 de savaş tekrar sabahın erken saat­ lerİilde bütün şiddeti ile süngü hücumlarıyla başladı. Başta Başkumandan Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Erkanı Harbiye Reisi Fevzi Paşa da İnönü muharebele­ rinin önemini bildiklerinden ; Amasyadan buraya cebri yürüyüşle getirtilen 5. Kafkas Fırkası ile 23. ve 8. Fır­ kalardan birer Tabur ve hatta Meclis Muhafız Taburu­ nu dahi muharebeye soktular.

99


.

:DiJşman bütün kuvvetiyle. taarruza geçmişti. Savcı·

bey garbmda kalan Kanlı Sırtlarda akşama kadar göğüs

göğüse çarpışıldı. Sonunda bu tepe düşman eline geç­

mişti. Süvariler geri çekilınfş, cephe piyadelere bırakıl­

mıştı. Muharebelerde bir zaman için durgunluk oldu. S onra gene düşman, yeni tak-viyelerle saldınya geçti.

ler.

Süvariler muharebeye zaten hazır bir durumda idi"At bin .. Kılıç çek .. " emriııi aldık. Bu sefer büıün

Alaylar, bölükler muharebeye sokulmuştu. Geri saflar­ da bulunanları da bu savaşa soktulıir. Eğer geriden S.

Kafkas Fırkası yetişmemiş olsaydı ç ok kÖtü duruma

düşecektik.

Yüzbaşı Fikret ·bey bu muharebede tekrar bir yara

aldı. Yorgun düştüğüınüzden dolayı cepheyi 3. Süvarİ Farkasma tesliın ettik. Ve geri çekildik.

Bu savaşta zayianmız fazlaca olınuştu. Asker aç,

yorgun ve bitkiııdi. Atlarımız büe beş gündür hiç bir şey yememişlerdi. Bununla beraber hayvanlar da biziın

gibi olanca gayretleriyle dayanıyorlardı. Geri istirahati­

ne çekilirken, düşmaıun topçu ate�ine yakalandık Za­

yiatımız daha da artmıştı.

Deli Halit Paşa bütün kuvveti ile sabahleyiıı süngü

hücumuna kalktı. Bu hayati mevzilerimizi düşman elin­ den tekrar geriye aldıJar. B urada bir Efzon Alayını da

iınha etti. Bu sırtlarda üç gün devaın eden çarpışmalar­

da Kemalettin Sami Paşa Milli Mücadele süresince bir­

likleriyle kahraınanca çarpıştılar. Ve Milletin son ümidi oldular.

Geriye çekildiğiınitde, Kandilli sırtlarından lnönü

cephesini dürbünleriınizle seyrediyorduk. . Kandilli hat­ tı tahkim atını tanziın ederken vazifeının sona geldiği

hissi duygulanmı doldunnuştu. Ufukt a düşmaıun ara

1 00


Sira attığı tenvir fişekieri yükseliyordu. İnönü muharebeleri esnasında, 1 4. Süvari Alayın­ dan Teğmen Burhanettin bey cesurane bir şekilde yap­ tığı· keşifler sayesinde Türk ordusunun düşmana kolay­

ca direnmesini sağlamış ve hatta keşif esnasında düş­

man topçusu ile alay edercesine bir takım hareketlerde

düşmanı şaşırtarak oyalanmıştı. Büyük yararlıklar gös­

tererek takdire layık olmuştu.

30 Mart 1921 Düşman sağ cenalumıza fazla ehem­

miyet veriyordu. Bunun sebebi de, Eskişehir yolunu tı­

kayarak ordumuzu cenuptaki sarp dağlara atmaktı. Do­

layısiyle Ankara yolunu kendisine açmak istiyordu. Sol cenahta da düşman baskısı son derece artmış­

tı. II. Fırka ric'at etmiş , büyük bir boşluk bırakmıştı. Düşman öncüleri cephemizin gerisine sarkmıştı. Bütün cephede vaziyet ç ok kritik idj. Garp Cephesi Kumanda­

nı bile karargalunı İnönüden Çukur Hisara nakletmişti. Muhafız taburu azlığına rağmen büyük bir gayret­

le süngü bücumuna geçerek bu boşluğu kapatmıştı. Şark cephesinden getirilen toplar da her türlü tehlikeyi göze alarak sİperierinden çıkartıbnış, açık mevzilerden düşman üzerine isabetli ateşler yağdırmağa başlamıştı. Düşman "Türkler bu kuvvetli silahları nereden buldu."

diye şaşkınlığını gizleyemiyordu. Bir gece, bir köyde istirahatta kaldıktan sonra

cepheye tekrar hareket ettik. Ş afakla bizi m'ıhaı·ebeye soktular. Fırkaınızın bakiyesinin de mümkün olduğu kadar acele olarak İnönüye yetişmesi için emir verilmişti.

,

Rafet Paşa, cephenin durumunu çok yakından,

otomobil ile dolaşıp takip ediyordu. Afyon cephesinin

yanbuasından sonra, düşman faaliyetiı}i durdurur gibi olınuştu. S . Kafkas Fırkası kumandanı Cemil Cahit Pa­ şanın (Toydemir) kuvvetleri de İnönü mevzilerine so-

101


kulan düşmanın arkasına sarkarak malıdut süvarileriyle

başanh baskınlar yaptı. Bu baskıniann birinde de bir malzeme deposu ele geçirildi.

Düşman artık savaş gücünü kaybediyor, her yan­

dan ç özülırieler görülüyordu. Düşmanlar yaptığı '· her hücumun baş�lığa uğradığım görmüştü. Daha ç ok

kendilerini geri çekilrneğe ahştırmışlar. Takviye kuv­

vetleri de artık gelemiyordu. Silah ve malzemelerinin de arkası kesilmişti.

3 ı Mart ı 92 1 , akşam güneş batarken düşman

ümidini iyice yitirmişti. Sabah, son neferine varıncaya kadar bütün kuvvetleriyle yüklenmiş, fakat mukabil ta­

arruzla karşılaşınca gene geri çekihneğe mecbur kal­

mışlardı.

Merkez ordusundan ayrılan süvarilerimiz de düş­

manın ric'at yolunu kısmen kestiler. Yunan ordusu

bozgun halinde tekrar ric'at etti. Fakat onları takip edecek bizde de güç ve takat kalmamıştı.

.

ı Nisan ı 92 1 Cumartesi sabalu tsrnet Paşa lnönü

muharebesininin zaferini müjdelemişti.

ı Nisan günü bölügürnle baraber, her sıkışan yere

beni gönderiyorlardı. Vatan hasreti, sevgisi olduğu için,

yorgunluk, açlık ve korku nedir bilmiyordum. Hele

ölüm hiç aklıma gehniyordu. Vatammı düşman çizme-­

sinden kurtarmak için bütün gücünıle çarpışıyor, döğü­ şüyorduıiı.

O

gün ansızın, acele bir emir aldım : "Rafet Paşa­

nın emrine girerek Konya isyanını bastırmağa gidecek­ siniz. " KONYA ISYANI Konyada Padişah taraftarları ayaklannuşlar, " Şe­

riat isteriz" diye yer yer silahlanmışlar. Bu yobazlann

102


başmda Delibaş dedikleri Molla bozuntusu biri varmış. ·

Cahil halkı isyana teşvik etmiş. Etrafına bir hayli

cahil

kimseleri toplamış ve onlan silahlandınn ıştı. Krivvayı Milliyeye karşı koyarak, Mustafa Kemal Paşanm kur­ duğu idareye ve Kurtuluş Savaşma katılmak istemiyor­ lardı. Bunların en ileri gelenlerinden Zeynel Abidinı Hoca isminde ·:biri idi. Isyanlar Konyanın her tarafına sıçramıştı. Bozkır civarındaki bütün köy ve kasabalan tehdidi altında bulunduruyordu. Padişaha sadakatları ile ileride kendilerine büyük taltifleı: ve mükafatlara nail olacaklan ümidini beslemekteydiler. Bunlan tedibe gelen birliklenmiz, bu vicdansıziara defalarca ilitarlarda bulunduğu halde, . aldınş etmiyor­ lardı. Bizler de bunlara karşı cebir kullanınağa mecbur olmuştuk. Yer yer idamlar yapılarak, bunlan görenler de ibret alsınlar diye meydanlarda bırakıldı. Zeynel Abidin dedikleri bu yobaz da isyancılan devamlı suret­ te tehrik ediyor ve bu sebeble de çarpışmalann da şid­ deti artıyordu. Biz memleket selameti için cephelerde Yunanlılarla çarpışmayı bırakıp içimizde baş kaldıran • ·

isyancılan ezmeğe uğraşıyoruz. Konyanın Sille kasaba­

. smdaki isyancılan bastmnak için güçlük çektik. Defa­ larca yapılan ilitariara rağmen bu cahilce hareketlerden vazgeçmiyorlardı. Artık bu hususta Allah bizlere hiç günah yazmayacaktır. Elimizden geldiği kadar ısialta uğraştık ise te bir faide vermedi. Asilere ders vermek zamanı çoktan gelmişti. Rafet Paşanm bana verdiği emir üzerine askerime, son bir ihtarla, emir verdim.

"Artık bunlaruı gözlerinin yaşına bakmayacaksuıız." Sille Kasabasındaki isyanı güçlükle bastırdım. Bir kısım yerlerde asiler guruplar halinde teslim olmağa başladı­ lar. Isyan tamamen bastınlmıştı. Kumandanlar durumu görüşmek üzeri bir araya geldiler.


IL\FET PAŞANIN, FAHRETTİN PAŞA lLE DIGER KUMANDANLARA AZlZUGl Mustafa Kemal Paşanın kurmuş olduğu kurtuluş ordusuna katılmakta hala tereddüt eden kumandanlar vardı. Rafet Paşa dunımu gözden geçirmik için bütün kumandanlan davet etti. Konya istasyonunda bir vagon içinde görüşmeler devam ederken Rafet Paşa bana bir ara: --Abdurralunan bey, hemen istasyomi koş, gar şe- · fine benim söylediğimi söyle, bir lokomotif temin ede­ rek bulunduğumuz vagona bağlasın. V:e Ankara yolun­ daki bütün istasyonlara haber vererek hatlann açık bu­ lundurulmasını temin etsin. Sen de makina temin edi­ lince ınakinistin başına ild süngülü nefer dik. Hiç dul'­ ınadan son sür'atle Ankaraya gitsin. " dedi. Verilen emirleri tan'ianıen yerine getirdiğinıi gelip Rafet Paşaya bildirdim. Iki süngülü nefer de vagonun kapısı önünde nöbet bekliyordu. Rafet Paşa vagondan aşağı inince, trenin hareket ettirumesini eli ile işaret et­ ti. Ve tren hareket etti. Süngülü askerlerin muhafazası altında, bu şekilde yolculuk yapması Fahrettin Paşayı ve diğer kumandanlan üzınüştü. B u trenle giden ku­ ınandaıılann arkasından, Rafet Paşa Ankarayı haberdar etmişti. Konya isyam bastınldıktan sonra tekrar lnönü cephesine geldik. Mustafa Kemal Paşa nizaıni ordulan­ nın kunılması için ç ok şiddetli emirler veriyordu. Bü­ tün Milis kuvvetleri dağıtılarak Nizaıni Ordulara verili­ yordu. Beni de 1 4 . Süvari Fırkasının 54. Alay 1 . Bölük kumandan muavini olarak verdiler. Artık nizami ordu­ ların malı olmuştum. Fakat gene, bir alruıcı olarak vazi­ felendiriliyorlar, sık sık akınlara, baskınlara gönderiyorlardı. 1 04


FAHRI BINGAZI ILE KARŞlLAŞMA 1 4. SÜvari Alay Kumandanlığına Binbaşı Hacı �Remzi bey tayin edilmişti. Beni çağırttı : -Emrinizi bekliyorum. -Oğlum, hizmetleriniz şayanı takdirdir..::Cenabı Allah sizi mutlaka mükafatlandıracaktır. Sana yeni bir görev vereceğim. 27. Alaydan bir bölük sağ cenahtan hareket etti. Düşman gerilerine akarak düşmanın ilede­ mesini önleyecek. Aynı zamanda da bazı köprüleri uçu­ racaktır. Sen de bölü�ü al, sağ cenahın biraz gerileri­ ne akarak düşmanın harekatım gör ve kontrol et. Bize

de bildir. Sizden önce giden bölüğü takip ederek irtibat kurarsın. -Başüstün� efendim. Bölüğüınle atlara binerek .Mezit havalisindeki vadi­ leri geçerken, binbeşyüz metre illenınizde düşınan mevzilerini gördük. Düşman bu mevzilere ç ok ehemmi­ yet veriyor, mütemadiyen tahkim at yapmak için fırsat any ordu. lki buçuk kilometre kadar daha ileride de düşınan mevzileri bulunuyordu. Vadiden silah sesleri gelıneğe başladı. Mezit vadisine 'doğru biraz ilerledim . Aramızda bin metre kadar bir mesafe kalınca askeri attan aşağı indirdim . Yüzelli kişi ile, iki hafif m akin alı tüfengi ya­ nıma alıp vadiyi görebilecek bir tepcye çıktıın. Vadi beş yüz metre uzakta idi. Dürb ün ümle etrafı seyrettim. Cereyan eden . savaşı anlatacak kefune bulamıyorum . Düşman bir Alaya yakındı . Bizim bi rliklerimiz Yunan­ lılardan çok azdı. Hepsi ikiyüz elli , üçyüz kişi kadardı. 1\iüfrezeıni hemen t opladım : ·

'·

1 05


-Arkadaşlar, bu vadide çarpışan bizim birliğiıni­ ze yardım edeceğiz. Piyade harbi yapacaksınız. Silahla­ nnızı hazırlayınız. Yanınıza mümkün olduğu kadar da ­ fazla cephane alınız. Bize yardım gelmesi çok güç. Sün­ gü harbine sakın kalkışmaym. Çünkü onlar bizden ç ok fazla sayıda. ·:

.

Vadideki Türk birliği benim k:rrşı tarafımda kalı­ yordu. Bizlerden bir haberci çıkartmak çok zor. Bölük­ deki arkadaşlara seslcndim : -İçinizden gönüllü olarak geldiğlınizi karşı tarafa bildirmek isteyen bir kişiye ihtiy�cımız var. B irliğimiz de ona göre ateş açacaktır. Müfrezemin en yaşlı askeri olan elli beş yaşlarmda Filistin muharebelerine katılmış bir gönüllü asker orta­ ya çıktı. Bu nefer Denizlinin Babadağı köylerinden Ali Onbaşı idi. Yanıma geldi : -Kumandanım , bu görevi bana veriniz.. Gözleri yaşla dolu idi. ·

-Peki, dedim. Atına· yirmilik bir genç delikanlı gibFsıçradı, hay­

vanı mahmuzlayıp sık fundalıklar lup gitti. Vadideki çarpışan birlik

hala,

arasından kaybo­

ölüm kalıin savaşı

yapıyordu. Ben de düşmana sağ, sol cenahlardan vur­ mak için hazırlığıını tamamladım. Makinalı tüfeklerimi mevzilendirdim. Geride de her an atlı hücuma hazır sü­ varileri bekletiyorduın. Belki atlı hücuma geçmek gere-

kir diye bu şekilde hareket etriıiştiın.

·

Nihayet, karşı taraftan bir tüfek ucunda bir kal. pak havaya kaldinlarak beklediğim işaret verilmişti. Çok mutlu idim . Bu birliğe yardım edebilecektiın. Bir anda ateşe başladık. Düşman şaşkına dönmüştü. Sağlı sollu ateş karşısında kalan düşman ne tarafa ateş ede­ ceğini bilemiyordu.

1 06


Bir müddet sonra kaçmak için gedik araştırınağa

başladılar. Vadideki Türk birliğine yakın bulunan düş­ man birlikleri parça parça teslim oluyorlardı. Benim

karşunda bulunan düşman birliği hala direniyordu. Bir

ara, yetmiş seksen kadar süvarimizin düşman içine dal­

dığını gördüm. Ben de birliğime atlı hücuma geçme em­ rini verdim. Düşman artık perişandı. Ne yapması gerek­

tiğini düşünemiyordu. Onların bu gafletinden, perişan­

lığından yararlanarak çoğunu kılıçtan geçirdik.

Yanıma genç bir subay geldi. Boynuına sanldı :

-Sizi Allah mı gönderdi? .. Eğer sizler olmasaydı-

nız, biz şu anda malwolacaktık.

·

·

·

-Siz kaçıncı Alaydansınız, isminiz nedir?

- 27. Alayın Bölük kumandanı üsteğmen Fahri

Bingazi (Fahri Özdilek), diye kendisini tanıttı.

Kendisinin bu ınuharebedekicesaret ve kahraınanlı·

ğına hayran olmuştum.

Düşmandan geri kalan malzemeyi ve esirleri alıp

Alay karargahına getirerek Tümen Komutanlığına tes-

liin ettik. Raporumuzu verdik.

·

Bize kırk sekiZ saat istiralıat verdiler.

Bu olayları da Kolordu ile Erkanı Harbiyeye bil­

dirdiler.

Özdilek Paşayı yıllar· sonra gördüm. 27 Mayıs ili­

tilalinde örfi Idare Kumandanı iken kendisini ziyarete

gittim. Ve kendimi tanıttıın. Çok memnun oldu. Boy­ numa sanldı. O acı günlerin lıatırasını yeniden gözyaş'

Iarımızla yaşadık.

Ankara yolunda Alyont Istasyonunda, Mustafa

Kemal Paşa, Fevzi Paşa, Isınet Paşalar bir araya gele­

rek, uzun boylu görüştükten sonra YunanWara karşı

muharebenin tek elden idare edilmesini kararlaştırmış­

lar, böylece Garp Cephesi ile Cenup Cephesinin Ku-

1 07


mandanlığı Isınet Paşaya verilmişti. Ali Fuat Paşa da Rustarla olan münasebetlerimize olumlu yollar araştın­ yordu. Ruslardan maddi yardımlar sağlandı. Diğer kuv­ vetlerimiz 1 2 grup adı al tında Deli Mehmet Paşahın emrine verildi. 1 4. Süvari Tümeni de teşkil edildL Bu Tümeni ve

Afyon bölgesindeki 2. Süvari Tülneni de diğer Süvari Birliklerini içine alarak ;. S. Süvari Kolordusu J<:uruldu.

S üvari teşkilatımız günden güne kuvvetleniyordu. ELVANLILARA BASKlN

Aldığımız haberlerden ve yapılan keşiflerden anla­ şıldığına göre Yunanlıların Afyon cephesini altı ay ida­

re edecek şekilde trenler dolusu cephane ve mühimmat

sevk ettikleri öğrenilmişti. Bu bölgede düşman gerileri­ ne sarkarak yığmak yaptıkları mühimmat depolarını

imha etınek maksadı ile 6 Temmuz 1 921 günü, 14. Sü­ varİ Tümeni ile 1 . Süvari Tümeninden bir birlikte, 1 4. Alay ile l l . Alay ve 1 3 . Alaylara emir verildi.

l l . Alay Kumandanı Yarbay Hacı Remzi ve 3 .

A l a y Kumandanı Şerif be y harekatı birlikte idare ede­ ceklerdi. Birlikler Simav istikametinde ilerlerken ani bir emirle bizi güneye doğru çevirdiler. Kulayı sağımız­

· da Uşağı -da solumuzda bırakarak düşman gerilerine sarkınağa başladık.

Gediz nehrinin kenanna geldiğimiz vakit, Tümen

Kumandanı, Alay Kumandanlarının fikirlerini öğren­ mek için etrafına topladı. Emirler vermek istiyordu. Tümenin vazifesi Elvanlar İstasyonu sağındiıki büyük köprü ile, Eşme 'nin ilerisindeki küçük köprüyil tahrip edeceklerdi. Tümen Komutanı :

-Bunun için ben her tarafa bir Alay gönderiyo­

rum , siz ne dersiniz? diye Alay Komutaniarına sordu. 1 08


1 4. Alay Kumandanı Harnit Bey ile . ı 1 . Alay Ku­ mandanı H a c ı R e m z i bey bu teklifi kabul etti­ ler, yalnız 3. Alay Kumandanı Yüzbaşı Şerif bey ( Şe­ rif Güralp) itirazda bulundu. Onun da itirazı şöyleydi: Süvari Birliklerinin toplu olarak harekete geçirilmesini ileri sürüyordu. Diğer Kumandanlar onun bu fıkrini ka­ bul etmediler. İlk verilen emir üzerine, gece saat alaf­ ranga 1 2 de hareket edilecek şekilde herkes: yerlerini al­ mış , taarruz emrini bekliyorlardı. Bana da düşen vazife­ yi ve hattı hareketimi bildirmek i!zere kumandanlar be­ ni yanianna çağırdılar. Tümen kumandanının yaıuna gel·diğim vakit bana şöyle bir tekiifte bulundu : -Alaylarla birlikte mi hareket etmek istiyorsun, yoksa yalnız olarak ' nu gitmek istersin? Cephaneliği ha­ vaya uçurmak görevini sana veriyoruz . -Peki Paşam , ben yalnız bölüğümle gidersem da­ ha iyi olur. Benim için hepsi birdir. Yorganda da ölüm var urganda da... Biz bu günler için çarpışıyoruz. Ve gene de çarpışacağaz. Takip edeceğim hattı hareketi Fırka kumandanına izah ettim. Memnun kaldı : -Öyle ise hava karannca, müİ"rezeni al, derenin içinden sessizce düşman gerisine sarkınağa çalış. Müırt· kün olduğu kadar da cephaneliğe yakın sol...Lllmağa gay· ret et. Haydı Allah yardımcınız olsun, diye beni uğurla· dı. Bölüğümön başına geldim : -Haydi arkadaşlar, bu defa ç ok çetin bir vazife aldık. Ona göre hareket' edeceğiz. Atların ayaklarına keçelcr bağlayarak nal sesleri· nin duyuimamasım temin ettim. Hemen hareket ettik. Bu çetin mücadelede bizi himaye etmesi için Alla· ha yalvardım : "Yarabbi, sen bizi muhafaza et. . . " 1

1 09


Askerlerimin öksürmemesi için kendilerine evvel­ ce tedarik etmiş olduğumuz öksürük haplanndan ver­ dim. Bu haplar ş_ayesinde asker kat'iyen öksürmedi. Bu şekilde, hiç çıt Sesi dahi çıkarmadan, adeta soluğumu­ zu keserek sessizce yürüyüşümüze devam ettik. Sabah şafak sökıneğe başlamıştı. O zaman nereye geldiğimizi daha iyi anladık. Etrafta kimsecikler yok. Bir kilometre kadar ileride düşman· nöbetçilerini görrneğe başladık. Atlarımızı derenin kuytu bir yerinde muhafaza altına aldırdım. Yapacağımız hareleeti karar­ laştırmak için hedefımize gelmiş olduğumu anla�k. Ortalık biraz daha ağarıncı, hedeflerimiz güzelce görülü­ yordu. Düşmana o kadar yaklaşmışız ki SOO

-

600 met­

re kadar içeriye sokulmuşuz. Evvelce kararlaştırılmış olan emir gereğince diğer ·taraftaki Alaylardan atılacak silah sesleri ile bize işaret verilecekti. Ona göre biz de harekete geçecektik. Fırka· enirlne verilen Topcu bataryası bizim taar­ ruz edeceğimiz Elvanlar Istasyonunu top ateşi altına alacaktı. Yanımda eski kumandan D e r v i ş beyin kardeşi

Ali bey de vardı. Müfrezenin sağ başını ben, sol başını da o idare edecekti. Bu şekilde vazife taksimi yapmış­ tık. Her şey tamamdı, yalnız işareti bekliyorduk. Dışarıda bekleyen birliklerimizden 1 . Piyade bölü­ gu süngü takıp düşmana saidıracağı yerde, düşmana ateş açtı. Düşman nöbetçileri de hemen geriye fırlaya­ rak diğer birlikleri ile silahlanarak mevzilere girip üzeri­ mize ateş açınağa başladılar.Dış kısımda olan Alaylan­ mız, bölüklerimiz beklenmedik, ç ok yanlış bir hareket yaparak bizi düşman içinde yardımsaz bıraktılar. 1 10


Bunlar, az bir mukavemetten sonra ric'at etmişler·

di. Tabü biz düşman içerisinde kalmış olduk. Ölümle

karşı karşıya gelmiştik. Kurtulmak bizinı için bir muci­ ze olacaktı. Müfrezedeki efrat telaşa düşrneğe başladı­

lar:

- Şimdi ne olacak, ne olacağız kumandanım ? ...

diye soruyorlardı.

,_

Arkadaşlara lazım gelen her şeyi anlattııli. Dedim

ki:

-Biz buraya vazifemizi yapmak için geldik. Bakı­

nız şu cephanelik ne kadro: yakın. Nasıl olsa öldük, fa­

kat hiç olmazsa buranın icabına bakalım. Arkadaşım Ali bey söze karıştı:

-Abdurrahman bey kardeşim, dış kısımdaki bek­

leyen birlik kumandanlarının, bilhassa Şerif isimli Yüz­ başının hatası yüzünden biz burada muhasarada kaldık.

Öyle ya, dediğiniz gibi, nasıl olsa öldük, bari burasım

ateşleyip havaya uçuralım, ondan sonra ö,lelim.

Biz bunları görüşmekte iken, birdenbire büyük bir

gümbürtü koptu : -Eyvah, şimdi mahvolduk. deı;liın.

Etrafıma bakınca cephaneliğin ateşlenmiş cayır�

cayır yanmakta olduğunu gördüm. lnfilak eden merrni­

Ş

ler havada uçuşuyor... Cehennem ate i içinde kalmış­ tık.

Bu cephanefiği büyük bir cesaret kullanarak evvel­

ce vazifelendirdiğim iki . neferim havaya uçunnuş ve orada şehit ohnuşlardı. Takım Onbaşısı Hasarn da ileri­ deki büyük köprünün ayaklarım uçunnak için gönder­

miştim. Birinci büyük infilaktan sonra ikinci bir infılak daha oldu. Bu ikinci infılak ta köprünün ayaklannı ·

uçunnuştu.

l ll


1'

Verilen vazifeyi yeriıie getirdik. Şimdi, biz. kendi. ı�tizi nasıl kurtaracağız, diye çareler aramağatbaşladım.

Elimde seksen kişilik bir kuvvet vardı. B�nlann hepsi

de ana baba kuzusu idi. Vatan müdafaası için gönüllü

gelmişlerdi. Kendiıpden ziyade bunları düşünüyordum. Akşam oluyor, hava gittikÇe kararıyordu.

·

Bereket versin ki düşman bizim nerede olduğumu­

zu ve yerimizi keşfedememişti. Cephanelik nasıl uçu­

rulmuştu, köprü nasıl tahrip edilmişti; anlayamamışlar- . dı. Düşmanda bir teHiştır .gidiyordu. Sağa sola saldın­ Y<:)rlar, kimseyi bulamıyorlardı. Bizim bulunduğumuz

yer sık fundalık bir dere içerisi idi. Bizim burada oldu­

ğumuzu düşman kat'iyyen tahmin edemezdi. Çünki öyle bir yerdi ki şeytanlar dahi burada insan var deyip

gelemezdi.

Kendimizi siper - etmek için biz bile buraya zorlukla ginniştik. .

Gece yarısı olmağa başladı.

Biz· hala . nereden ve nasıl çıkıp gideceğimizi düşü­

nüyorduk. Allahtan olacak ki birden bir cesaret gelerek

bulunduğumuz yerden dışarı çıktım. Etrafı gözetler­

ken, Yunanlılann telaş içinde iç kısırnlara doğru ko­ şuştuklannı gördünı. Bizim bulunduğwnuz taraf biraz

selamet bulmuştu. Geldiğimiz istikametin binbeşyüz

metre �adar sağımııda olduğunu fark ettim. Eğer biz

bu derenin içinden sessizce yürüyerek geçebilirsek canı­

mızı belki kurtarabiliriz, aksi halde burada ya esir olur

hay�tta mahvolur gideriz.

Etrafa iki kişi daha gözcü çıkardım. Bunlar etrafı

iyice tarassut ettiler.. En emin yer benim keşfettiğim yer olmuştu.

Atlanmızı birbirlerinin kuyruklanna bağlayarak

c ok sık ormanlık ve fundalık olan bu dereyi, atiann 11 2


Alay K u mandanı Hamid Doğruer.

1 13


ayaklanna gene keçe, çuval bağlamak suretiyle ��ssiz ' sedasızca yürürneğe başladık. KulaklanıniZ kirişte idi. Dereniıl kenarınıfi üst ta­ rafını gözetleyerek ilerliyorduk. Bir arkadaŞımızı da öncü olarak bize yol göstermek için ileriye çıkannıştık. Tehlike anında bizi haberdar edecekti. Derenin içerisin­ de öyle bir yere geldik ki bu engeli aşmanın imkanı yoktu. Çünki, çok sık fundalık ve kayalıktı. Hayvan değil insan bile zor geçebilirdi. Büyük kayalıkbrla dolu idi. Düze çıkmağa mecbur kaldık. Biraz ilerlemiş tik. Karşımızda düşmamn ileri .karakol nöbetçilerine rast­ geldik. Birden irkildim. ..Eyvah... Şimdi mahvolduk" diye düşündüın. Bereket versin yata kalka ilerliyorduk. Birdenbire hedef göstermiş olacağız ki düşman ansızın ateş açtı. Mukabele etmeğe mecbur kaldık. Yalnız şu var ki karşımızdaki düşmanın ne kadar olduğunu kesti­ remiyorduk. Sadece açılan ateşten fazla kalabalık ol­ madıklarım tahmin ediyorduk. Bir yandan da, atlan de­ reden çıkanp hazırlanmalarım söyledim. Bu düşman ileri karakolunun heresinden sıyrılıp gideceğimizi bile-

miyorduk. , Atlar dereden çıkartıldı. Yavaş sesle arkadaŞlara duyurmağa çalış tım. Cephaneliğin infilak sesleri aralık­ lı olarak. devanı ediyordu : -Arkadaşlar, atlara binin, bunlara ateş ederek hü­ cum eder gibi hareketler yapacağız. Elimizde kalan birkaç tüfek bombası burada işi­ ınize ç ok yarayacaktı. Arkadaşlara "At bin" kumanda­ sını verince : -Elinizdeki bombalan en fazla ateş gelen tarafa atarak, atlara binip kaçacağız, dedim . Dediğimiz gibi hareket ettik. Bombalar patlamağa başlayınca düşmanın ateşi biraz kesilir gibi oldu. Biz de .

1 14


atianınıza binerek son sür'atle

oradan uzaklaşmağa

başladık. Bu hengameden canım ızı kurtarnıağa çalışır­

ken birkaç arkadaşımız maalesef şehit oldu. Şehit dü­

şenJer arasında l l . Süvari Alay Kumandanı Derviş be­

yin kardeşi kıymetli arkadaşım Ali bey de vardı.

Bu çetin ve tehlikeli görevi başarırken dokuz şe­

hit, onyedi yaralı vermiştik. Şehitlerimize Cenabı Hak­

tan ralunetler dilerim.

Ne yapalım, bu vazifenin yapılması gerekiyordu ..

Çünkü hepimiz malıvolacaktık. Bu _baskınımızda, düş­

man çok büyük zarara uğramıştı. Çünki, Afyon cephe­

sini altı ay idare edecek cephanelikleıi havaya uçurul­ muştu. İkınal yollannın köprülere atılmıştı. Böyle bir

görevden sonra kendimizi binbir müşkilatla, binbir . teh­ like içinden güçlükle kurtarabilıniştik. Hat dışındaki Alaylanınız bizden fazla zayiat vermişlerdi.

Düşman mevzilerinden uzaklaştıktan sonra Cena­

bı Allaha şükrettik. Verdiğimiz şehitlere mukabil Af­

yon cephesindeki bütün düşman ikmal yollan ile mü­

himmat ve cephaneliğini Imha etmiştik. Bu suretle de

şehitlerimizin öcü alınmış oldu.

üç gün üç gece uzakta olduğu için çok cüz'i bir

zayiatla kendilerini kurtarmışlardı.

Karargalwnıza geldiğimiz vakit, olaylar hakkında­

ki durumu hem anlattım ve hem de raporomu verdim.

Çok memnun kaldılar. Son derece önemli bir iş başarıl- .

mıştı.

Tümen Kumandanım beni kucaklayarak, ağlaya,

ağiaya yüzümden, gözlerimden ve alnımdan öperek be­

ni tebrik etti:

, -Sağ ol, var ol evladın1 ... Vazifeni layıkı ile yap­

tın. Allah razı olsun, dedi ve sordu: -Ne kadar zayiatınız oldu?

-Dokuz şehit, onyedi yaralı, hepsi bu kadar. .

l lS


SAKARYA MEYDAN MUHAREBESININ BAŞ LANGlCI

21 Temmuz 1 921 , düşman devamlı surette ilerli­ yor. Süvari Tümenimiz Porsuk çayının kuzeyinde, Seki Ören sırtlarında ve 1 . Süvari Tümeni de Muttalip köyü­ nün sırtlannda müdafaa tertibatı alırken büyük kuvvet­ lerimiz de Porsuk çayının güneyinden Sakaryaya doğru akıyordu. Düşmanın büyük kuvvetleri karşısında daha ç abuk hareket ederek Yunan ileri karakollarını da ordumuzun son gurubu sıkı bir surette takip ediyordu. Muttalip köyü sırtlarında düşmanı tar3ssut etmek­ te olan 1 . Piyade Tümeni ani olarak müthiş bir savletle taarruza geçti. Muttalip köyüne yaklaşmakta olan düş­ manı Eskişehir sokaklarına kadar kovaladı. 14. Süvari Tümenimiz de Piyade Tümenimizin solundan harekata iş tirak ederek Porsuk çayına kadar ilerlemişti. Porsuk çayının güneyindeki düşman kuvvetleri bu ani taarruz karşısında şiddetle direniyorlardı. Düşma­ nın Eskişehire yakın bulunan bir Tünıeni ile ve Eskişehirdeki kuvvetlerini birleştirerek 1 . Süvarİ Tümenine karşı taarruza geçti. Düşmanın topçu bataryalan da Sü­ varilerimizin üzerine ateş yağdınyordu. Buna rağmen, Süvarİlerimiz de 1 . Süvari Tümeninin Muttalip köyün­ den rahatça çekilineeye kadar bu Tümenin solundan hareket ederek Piyade Tümeninin çekilmesine yardımcı olmuştu.

1 16


Bu esnada, Porsuk ç ayının güneyindeki birlikleri­ miz de düşmamn devamlı tazyikinden kurtularak Sa­ karyaya doğru çekiliyordu.

22 Temmuz 1 92 1 günü 1 . Piyade Tlimeni çarpışa­ rak doğuya yani Sakaryaya doğru çekilirken artçı bu­ lunan Süvari Alaymuz daima düşmanla temas halinde olarak geriye çekiliyordu. 1 . Piyade Tümen Kumandam Abdurralunan Nafız Günnandı.

·

,..:".

Düşman bir kere daha tecrübe etmek maksadı ile Muttalip köyünün doğusundaki Höyük Tepelere taarru­ za kalktı. Fakat bunda muvaffak olanıadı. Ertesi günü tekrar bir hücuma geçerek Boztepeyi işgal etti. Biz de Soğanlı köyü istikametine doğru çekildik S oğanh köyünde bulunurken düşmamn birkaç günlük duraklaması işimize yaramıştı. Bu arada noksan­ larımızı ikmale çalıştık. Düşman da bu dinlenme ara­ sında noksanlanm ikmal etmiş ve tekrar taarruza başla­ mıştı.

Milıaliççık sırtlarında müdafaa etmemiz için

emir almıştık. 1 4 . Süvari Tümeninin 54. Alayı artçı ola­ rak bırakıldı. Bölükler yekdiğerini himaye ederek; düş­ man yetişmeden geri çekilıneleri emri verildi. Mihaliççık - Koyun Ağılı geçidi yolu üzerinden, Koyun Ağılı ınıntıkası arkasına çekildik Ve buradaki büyükçe bir kö'prüyü de yaktık. Bu bölgeye düşman taarruzu durgunlaşmıştı. Noksanlann ikmali ile keşiflerden başka faaliyet­ ler yapılınamıştı.

14. Süvarİ Tümeninıiz burada bir alay bırakılarak Koyun Ağılı geçidinden girip Sakarya nehri arakasında müdafa:aya başladı. Üzerimize gelmekte olan düşınan üç kilometre kadar geri çekilerek bir tepe üzerinde mevzi aldı. Yunanlılar Sakarya nehrini bir kere daha . geçmek teşebbüsünde bulunmadı.

1 17


54. Süvari' Alayı emir alarak sür'atle Polıith üzerin­ den Çaltepelere hareket etti. Bu tepelerde icap eden tertibatı almağa başladık. l 2. Fırka ile Piyade Tümeni arasından düşman cepheyi yararak ilerledi. Çaltepeleri bırakmak mecburiyetinde kaldık. Polatlının kuzey doğusundaki Höyük Tepelerde şiddetli

muharebeler verdik.

Piyade

Tümeni

aldığı

emirle Sakarya vadisinin doğusundaki Boz Tepeye çe­ kildi. Kocaeli gurubu, emrinde sağ cenahımızda olmak üzere Eskişehir üzerinden gehnekte olıin düşmana taar­ ruz etmek emri geri bırakıldı. Düşman Boz Tepelerde ilerlemekte olduğundan Kocaeli gurubu ile birlikte, arada boş kalan Seyyit Gazi ve Çifteler Çiftliği üzerin­ den Doğanlar köyü yoluyla Bardakçı köyüne çekildik.

Ve orada ileri bir karakol bıraktık. Sakarya Meydan muharebesi başlamıştı. Sakarya nehıj doğusunda şimdiki mevzilere çeki­ len Türk ordusu bu mevzileri talıkime başladı. Yunan ordusu da Kütahya muharebesindeki üstünlüğünü mu­ hafaza ettiği halde,

7

Ağustos 1921 de ileri harekata

tekrar başladı.

1 l . Piyade Tümeni ile bir Süvari Tugayı ve Kolor­ duya bağlı topçu birlikleri ile bir miktar da cephane ve mühimmat hazır vaziyette idi. Başlangıç tan beri düş­ manın hattı hareketi izlenmekte idi. Kumandanlarımız orta derecede denecek kadar bir kuvvetle büyük kısmı­

larını cenupta bırakarak, düşmanın cenup kısmını yan­ dan kuşatmak maksadı ile harekete geçmişti. Yunanh­ ların bocalamakta olduklarını vaktinde fark eden Ku­ ·

mandanlarımız yeniden kaydırdığı kuvvetlerle, bu ce­ nahı, yani buradaki cepheyi uzatarak Yunan kuvvetleri­ nin açık bir geçit bulınalarını önlemişti.

1 18


SAKARYA-MEYDAN MUHAREBESiNDE 5 . SüVARI KOLORDUSUNUN FEDAKARLlGI Süvari Kolordusuna mühiın vazifeler düşeceğini vaktinden evvel anlayan Kolordu Kumand� Fahrettin Paşa birliklerini insanüstü bir gayretle buna hazırlıyor· du. Sakarya meydan muharebesinde bu sebeble göster­ miş olduğu büyük yarariıkiann sonucunda "General"· liğe terfi ettirilmişti. Süvarilerimizin elinde bol miktarda cephane ve makinalı tüfekleri vardı. üstelik bir alayın da dörder topluk bataryalan mevcut idi. Bunlann menzilleri 4500 metreden ileri gitmiyordu. Hal böyle iken, gene de bu sahada inanılmaz başanlar elde etmişti. Kumandanlanmızm düşündüğü gibi, düşman kar· şısmda yapabileceğimiz tek çare vardı; düşman karşı· sında az kuvvet bırakarak düşmanı yandan vurmak, iz'. ac etmek ve iliata kollarmı geriletmek... , Eskişehir bölgesindeki harekat rumtıkası oldukça geniş bir harekat .sahası idi. Dağlık ve ormanlık bir böl­ ge idi. Bu ormanlığın karşısında Çifteler mmtıkasında toplanmayı faydalı buldular. Açık araziden istifade ederek düşman gerilerine bazı akınlar yapıiniası lüzum· lu görüldü . . Kolordu Kumandanı 3. Piyade Tümeninin kendi emrine verilmesini istedi ve bu birliği Sivri Hisar aldı. Kaymazda yalnız bir Piyade Alayı bıraktı. Birkaç gün sonra bu Tümeni de Sakarya gerisine çekerek Kaymaz­ da sadece pek cüz'i bir birlik bıraktı. 1 19


3 . Süvari Tümenini iç isyanlan bastınnak üzere Yozgat ve diğer isyan mıntıkalarınasevkettiler. Ben 1 4 . Süvari Tümeni ve 2. Süvari Tümeni ile birlikte burada kalmış tım. Bu ınıntıkada düşmanı iz'ac etmek için sırayla baskınlara gönderiliyorduk. Bu birliklere düşen vazife­ ler şöyleydi: 1 . Birlik 1 4. Süvari Tümeni aldığı baskın görevini bitirince, dönüşünde, 2. Süvari Tümenine vazi­ fesini devredecek, ondan sonra da 4. Tugay b� göreve devam edecekti.

·

' ..

Ilk baskın Döger istikametinde l:Jaşarılı bir şekilde düşınan gerilerine sarkarak, çok sayıda esir, mühimmat ve silah elde etmekle sonuçlanmıştı. Tekrar 1 4. Süvari Tümenini baskina gönderdiler. Benim de bulunduğum ve Tümenin yapacağı baskın ç ok çetin olacaktı. Altıntaş Ovasına kadar inecektik. Düşmanın bazı menzil kollarını vuruyorduk. Fakat düş­ man bizim bütün dönüş yollarımızı kapadığı için ç ok zorlukla Sandıklıdan dolaşarak gelebildik. Üçüncü baskını da tekrar bize verdiler. Çünki, bu baskınlarda ç ok tecrübe görmüş aklncılar vardı. Bu se­ bepten Kolordu Kumandanı daima bizi ileri sürüyordu. Cephede görülen düşman faaliyetlerinin nelerden ibaret olduğunu keşfetmek m aksadı ile 8 Ağustos sabah, er­ ken saatlerde Çivril istikametinde harekete geç tik. Tü­ menimiz harekete geçer ge çmez düşmanın da bize doğ­ ru gelmekte olduğu görüldü. S üvari Tümenİnıizin üzerine doğru saldınya geçen . düşmanla yapılan kısa bir ç arpışmadan sonra Tümeni­ miz geri çekilmeğe mecbur kaldı. Sakarya ordumuza karşı düşmanın umumi hare­ katının başlanuş olduğu yapılan keşiflerden anlaşıl­ mıştı. Seyyit Gazi bölgesinden doğuya doğru ilerle­ mekte olan düşman kuvvetlerinin üç Fırka olduğu 120


tahmin edilmişti. Kara Hisar, Bayat üzerinden birer Tü­ meni, Aziziyeye

duğm

ilerliyordu. Kolordumuz da ya­

vaş yavaş Veysel Hisar hattı.na doğru çek:iliyordu . Bu durumda, düşmaıu yakından gönnek, ve keşif yapmak için bile fırsat bulaınıyorduk. Kolordu Kumandanı bile vaziyetten ordu kumandanlığını haberdar edemiyordu. Çok kritik bir durum hasıl olmuştu. Çünk:i, hiç bir yer­ den düzgün bir ma1umat alam ıvord uk. Bu havalide bulunan Koca Dere' nin içinde atlıınnı sulaınağa gelen düşman süvarisi görülmekte idi. Bunla­ nn üzerine ani bir ateş açılarak şaşkın� döndürüldüler.

Bizim ateşimize karşı mukabil bir ateşle cevap verdiler. Hem de yanlannda bir batarya toplan da varmış. Vakit geç ohnuştu. Gece karanlığında bize körleme bir top ateşi aç tı. Bir saat kadar bu ateş devam etti. Ve sonra kesildi.

Kuzeydeki Tümenler Veysel istikametinden

Aziziyeye geçerek Hisar istikametinde ilerlemeğe de­ vam etti. Artık düşmanın maksatlı durumu açıkça belli ol­ muştu. Düşmamn en az üç Tümeni de Çifteler bölge­ sinden, Sakaryanın güneyinden doğuya doğru yönel­ mişti.

1 S. Ağustos 1 92 1 tarihinde, öğleye : doğru, para. Jel o larak ilerlemekte olan düşmanın üç Tümeni de bu harekata iştirak etmişti. Öncülerini himaye etmek için topçu ateşi altında ınevzileriınize saidırınağa başladı. Biz de akşama kadar müdafaadan sonra çek:ihneğe mecbur kaldık. Akşehir ve . Adanadan ı gelınekte olan 2. Kolordunun Sakaryadaki ordumuza iltilıak etmesini temin etmek vazifesi 1 4. Süvari Tümenine verilınişti. Takviye kuvveti olarak bize gelen Kolordu ile düşman arasında bulunmamız ve düşmanı oyalaınak: m ak.sadı ile harekatta bulunmamız sayesinde Kolordunun son bir­ liklerinin selametle cephemize girebilmesini temin et121


rnek malesadı ile bu takviye kuvvetinin Piri Beylide bir yan mevziye girmesi sağlandı. Evvelce bize açılan topçu ateşinden uğradığunız zararı telafi etmek ve intikam almak için' Piri Beylide bir yan mevzi tutulmuştu. Düşman Piri Beylinin on ki. lometre batısında kaı:argah kurmakta olduğu yapılan keşiflerden öğrenildi. Topçu bataryalanmızdan bir ba­ t'arya top alarak düşman atlarının sulanıak istediği ve karargah yapmak üzere bulunduğu yere gidilerek bura­ da üzerlerine ansızın yoğun bir ateş açtı:rdık. Onların akıllanna gelemeyecek ağır bir zayiat verdirerek tekrar bulunduğumuz cepheye sür'atle döndük. Sakarya Muharebelerinin sonuna kadar her gün böyle muharebelere tutuşuyorduk. SÜVari Kolordumu­ zun elinde eski sistem bjr telsiz cihazı vardı. Bu telsizi yayh bir araba içinde taşıyorduk. Telsiz subayunız Remzi bey isminde bir Teğmen idi .. Bu telSiz sayesinde Kolordumuz raporlarını orduya verebiliyordu Birliklerinıiz geri çekihneğe devam ediyor. Bir ara Kırpooğlu köyüne gehniştik. Günlerden beri susuz olan atlarunızı sulamak için buradaki kuyu­ lardan istifade etmek istemiştik. Bu esnada beklemedi­ ğimiz bir çarpışma ile düşman bizi buradan uzaktaşına­ ğa mecbur etti. Bu sefer Musa Oğlu köyüne doğru iler­ lemekte olan düşmanı karşılanıağa uğraşırken, gelen -bir emirle 1 4. Tümen ve 4. Tugay, Musa Oğlu köyünün daha güneyine ve Çal Dağı eteklerine çekihnesi emre­ dildi. ·

Düşman bir kısım kuvvet ayırarak bizim 1 4. Süva­ rİ Tümenimize karşı taahuza geçti. Karşunızda ilk defa görülen bir Tugay kadar süvarisi ile bir salıra bataryası da Çal Dağına doğru ilerliyordiı. Onların bir Tabur Pi­ yadesi ile Süvarilerinıiz temas halinde idi. Düşmanın sü­ varisi bizim için bir · ay olacaktı. Kolordu Kumandanı .

1 22


devamh surette, düşmanı içeri, üzerimize çekiyordu. Kolordu Kumandanı burada düşmana dehşetli bir dar­ ' be indirilmesi zamanının geldiğini anlamıştı. Güzel bir taktik kullandı.

Çal Dağı yakınlarında Katırhda hayvaniann sulan­

ması yapıhp yemleri verildikten sonra düşmaıun bulun­ · duğu mmtıkaya doğru y(irüineğe başladık. P.üşmanı burada tuzağa düşürerek çetin bir çarpışma sonunda ç ok ağır zayiat verdirerek perişan ettik ve sür'atle geri

çekildik.

FAHRETIIN PAŞANIN AGlR HASTALANIŞI Kolordu Kumandanımız Malarya Sıtmasına yaka­

lanmıştı. Bitkin bir halde idi. Doktorlar, sıtma nöbeti

geçineeye kadar yatmasını tavsiye ettiler. Yerine de ve­ kaleten Yarbay Suphi bey tayin edildi. Suphi beyin

ya­

nına erkanı harp olarak Yarbay Baki bey (Baki Vande­

mir) verildi.·

Bu arada çok önemli bir emir çıktı: "Gündoğma­

dan düşmana Çal Dağı vadisinde ansizın bir baskın ya­

pılriı ası .

ll

B u emir üzerine 1 4. Süvari Tümen Kumandanı be­

ni yanına çağırttı :

-Bak oğlum, Fahret�in Paşa hastalandı. Vazifeyi

vekaleten bana verdi. Çal Dağına ani baskın yapacak­ sın. Göreyim seni. . Ne pahasına olursa olsun bu başan• lacaktır, şeklinde kat'i emir verdi.

1 . Bölük Kumandanı yaralanmış, haberimiz yok. Bölük Kumandanı olmayınca durumu Kolordu Kuman­ danı vekiline bildirdim. ·

.

-0 zaman 54. Alayla birlikte git ve bölük kuman-

danlığıriı da sen yap , dedi.

1 23

·


54. Alay Kurnmidaıumız Binbaşı Harnit bey (Rah­ metli Tümgeneral Hanıit Doğmer) idi. Hep birlikte ge­ ce yola çıktık. Sabaha karşı,

Çal

Dağı eteklerinde düşmaıu gafıl

aviarnağa gelmiştik. Günlerce aç , uykusuz ve bitkin bir halde idik. Düşman öncüleri görünrneğe başladı. Düşman bir­ liklerinin nerede olduğunu keşfederken, sağ yanmıızda . bulunan Alay Kumandanı ani

bir emirle :

-Kılıç çek, ileri, emrini verdi. Düşmaıu bizden önce görmüş o

�cak

ki ani bir

emirle bizi kılıç nınharebesine sokınuştu. İki saatlik bu çetin ç arpışmadan sonra takviye kuvveti gelmediği iç'in geri çekilrneğe mecbur kaldık. Katırhda bıraktığmıız ağırlıklan alarak geeeli gün­ diizlü yürüdük. Akşehirde kurulmuş olan yeni bir tümeni emrimi­ ze verdiler. Bu tümenin kurnandanı Zeki bey (Zeki Soydernir) di. Bu mürettep tümeni de muharebelere iş­ tirak e.ttirmişlerdi. Fazla zayiat vermernek için geriye çekilirken karşunızdan ansızın bir ateş daha açıldı. Bu açılan ateşi Paşanın yaveri büyük bir casaretle atılarak susturdu. Yaver üsteğrnen Fevzi bey (Fevzi Uçaner) di. Bu ateşi açan düşmanın birkaç adet keşif kolla­ nydı. Sakarya muharebesi esnasında Süvari Kolordusu­ nun en büyük vazifesi düşman gerilerine baskın yaparak ve düşınaıu oyalıyarak esas cephede ordumuzun kuv­ vetlenmesini ve tahkimatını kolaylaştırmaktı. Ve bun­ dan faydalanarak ta düşınaıu geriden vumıak, olmuştu. Yakın Tarihimiz de bu hususu şöyle kaydetmiş tir :

1 24


"Süvari Kolordusu, Türk Ordusunun bel kemiğini teşkil etmiştir. " lstiklal savaşlan devamınca Süvariler ç ok üstün başarılar göstermiştir.

..

3 . v e ı 4 . Tümenler cephede 2 . Tümenin sol yan gerisinde ihtiyat olaralç bıralaldı. Sol yandan güneye doğru, Karacaöğren batı ya­ maçlannı tuttuk. Burada acele bir tatıkimat yapınağa başladık. Burası Ankaraya 60 kilometre mesafede idi. Buna mukabil düşman da Güzelce Kale. güney sırtların··

da tahldmat yapıyordu.

Sakarya meydan muharebesi şiddetini kaybetmiş­ ti. Her iki cephede de hareketsizlik göze çarpıyordu. Düşman yorgun ve mecalsiz bir halde iken karşı­ mızdaki sırtlardan geriye atarak püskürttük. Kolordumuz da tekrar Katrancıya avdet etti. ı 2 Eylül ı 92 ı sabahı karargahımız ile birlikte Katrancıda yüksek bir tepeden düşmanı tarassut edi­ yorduk. Bu tepe ı 3322 rakımlı Karlık dağı tepelerin­ den biriy�. Biz, bir ara Kolordu ile irtibatımızı kaybet­ miştik. Benim Alayım olan 54. Alay ile birlikte Süvari Kolordusu ile irtibat temin etmeğe gayret sarfettik. Ne­ ticede irtibat sağlandı, tekrar birleştik. Bu arada Fahrettin Paşa da, yolunu şaşırmış bir Yunan askerini esir alıriış ve onu sorguya çekmişti. Te­ sadüfen bu Yunan neferi Paşanın bulunduğu yerde, · şaşkınlıkla karşılarına ç ıkmıştı. Düşman bütün bir cephe boyunca ric'ata başladı. Ordu Kumandanlığından gelen bir emirle, Süvari Kolordusu düşmanı Yıldız Tepe umumi istikametinde . ' şiddetle takibe geçti� Haymana Dağlarından da bazı Piyadelerimiz · yürüyüş kolunda ilerlemekte idi. 2. ve 3 . Tümenierin de bizi desteklemeleri Kumandaniıkça emredilmişti. 1 25


"Ilıca Vadisi"nde muharebeye tutuşmuş oldukla­ 'nndan dolayı bu iki Tümen bize yardıma gelemiyordu. 1 3 Eylül 1 92.1 sabalu, Sakarya nehİi; düşman cep­ hesi ile bizim cephemiz arasında bir · mania teşkil edi" yordu. Fahrettin Altay Paşanın gösterdiği fedaldirlıkların mükafatı verildi. . Sakarya muhare�si Türkün zaferi Ue, neticelen­ mişti. BAŞKUMANDANLIK, ERKANI HARBIYE-I UMUMI REISl VE GARP CEPHESI KUMANDANLIGININ FAHRETTIN PAŞAYA YAZDIGI TAKDIRNAME "5. Süvari Kolordu Kumandanı Fahrettin Paşa Hazretlerine, Hayat ve lstiklali Milliyeye kasteden düşman or­ dusunun kahn ve inhizamı bu suretle, memleketin saa. detini temin hususunda muharebe meydanlarında seb­ kat etmiş, fevkalade hizmet etmiş ve fedakartığınızı takdiren nitbenizin Mirlivalığa terfiini tebrik eder, or­ dumuzun sizin gibi değerli Kumandanlan ile müftehir olacağını arz ve temin eyleriz efendim.

IMZA Başkumandan Mustafa Kemal ·

1 26

Tarih: 1 3.9. 1 92 1 IMZA Erkarn Harbiye Reisi Fevzi IMZA Garp Cephesi Kumandam lsmet"


22 gün ve 22 gece devam eden Sakarya meydan muhare�i bu şekilde zaferle neticelendi. Bundan sonra uzun süreli bir duraklama oldu . . Düşman yorgun ve bitkindi. Biz de aynı şekilde yorgun ve bitkin bir halde idik. Bu arada Mustafa Kemal Paşa da boş durrtıuyor­ du. Son büyük taarruz için harıl harıl çalışıyor ve gizli hazırlıklara devam ediyordu. . Mustafa Kemal Paşa vatanın bir an önce düşman­ dan temizlenmesi ve kurtulıriası içiıı geeeli gündüziii durmadan çalışıyor ve planlar hazırlıyordu. 26 AGUSTOS BÜYÜK TAARRUZ-BAŞ KUMANDAN MEYDAN MUHAREBESININ BAŞLANGlCI

Bütün cephelerde uzun süre dinlenen ve hazırlıkla­

nnı

ikrnal etmiş olan ordumuz 26 Ağustos günü düş­

mandan evvel taarruza geçti.' . Süvari Tümenlerimiz düşmanı durmadan sıkıştın­ yor, aman vefıniyordu. Bu büyük taarruzun nasıl tertip­ lendiğini Başkumandan Mustafa Kemal Paşa çok titiz­ likle saklamış ve son derece gizli olarak hazırlarnıştı. Bu taarruzu Başkumandan Mustafa Kemal Paşa bizzat kendisi idare ediyordu. Burada anlatılanlar, hü­ cumların nereden ve nasıl yapılacağı hususlan aynen Fahrettin Paşanın "Harp Tarihi Kitabı"ndaki yazıların· dan alınmıştır. Sakarya muharebesi esnasında almış olduğum ufak bir yaranın tedavisi için Ankaraya gönderildinı. Ankarada tedavim yapıldıktan sonra tekrar Alayıma, . Birliğime ittihak ettim. · · ·

1 27


Sakarya galibiyetimizden sonra düşmanın Vatan topraklanndan tamamİyle atılması ümidi her tarafta kuvvetlenmiş ve en kötümserler bile bu ümidin kuk edeceğine inanmışlardı.

tah$­

Ordunun hazırlanması işi son derece hızlandırıla­ rak faaliyete geçilmişti. Düşman da kendisini to parlamakla meşgü1dü. Ye­ ni bir taarruza kalkması karşısında önemli ve sıkı ted­

birler alınıyordu. Bir müddetten beri devam eden bu sü­ kunet bir taarru z hazırlığının yapılmakta olduğunu an­ dırıyordu. Düşman kuvvetıe·ri Türk Ordusundan her ba­ kıından belki on kat fazlıı:ydı. Fakat düşmanın bu üstün kuvveti karşısında bizim Türk Ordusunun da lman bü­ tünlüğü mevcuttu. Kadınh, erkekli Vatan Topraklannın

düşmandan bir an evvel temizlenmesi için ç alışılıyor, gayret sarfediliyordu. Bu

büyük

taarruz

planlarının

hazırlanmasında

Başkumandan Mustafa Kemal Paşa'ya diğer bütün ku­ mandanlar da katılmışlardı. Bu Kumandanlar şunlardı:

1

Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Erkanı Harbiye Reisi Fevzi Paşa (Fevzi Çakmak) Garp Cephesi Kumandam Isınet Paşa (İsmet İnönü) " Garp Cephesi Kumandanhğı Erkanı Harbi Asım Paşa (Asım Gündüz).

1 . Ordu Kumandam Nurettin Paşa 2. Ordu Kumandanı Yakup Şevki Paşa.

1 . Kolordu Kumandanı İzzettin Paşa (b;zettin Ça­

şırlar}.

2. Kolordu Kumandanı Ali Hikmet Paşa

3. Kolordu Kumandanı Şükrü Naili Paş� 1 28


Başkıw111 ı ıdan M us ta fa 1\c> ma / 'in asilerleri te{tişi.


4 . Kolordu Kumandanı Kemalettin Sami Paşa

S. Süvari Kolordu Kumandanı Falırettin Paşa 6. Kolordu Kumandanı Kazını Paşa ( Kazun Özalp, Kocaeli Gurup KWilandanı Deli Halit Paşa. Süvari Kolordusu

Kumandanı Fallrettin Paşayı

savaştan sonra evinde ziyaret ettinl : -Paşam, ben de lstiklal Harbi hakkındaki hatıra­ lanını yazıyorum. Sizin de bu eserinlde katkınız olsun. Millete, gençliğe hizmet etmiş oluruz. Hakikatleri ta­ mamen ortaya koymak maksadı ile sii de bana yardım­ cı olur musunuz? Hiç tereddüt etmeden : -Peki, dedi. Önceden hazırlanuş olduğu notlarından bir kısmı­ nı çıkarıp verdi. Allah razı olsun. Faluettin Paşanın bana vermek lutfunda bulundu­ ğu bu küçük yazı parçası şöyleydi: 26 Ağustos 1 922 son taarruzd a, Süvarİ Kolordusunun hareket hatlannı tayin eden dökümanlar. Sakarya galibiyetinden sonra, düşmanın vatanı­ mızdan tamanıen atılması örnediyle her tarafta, kuvvet­ lenmiş ordunun son derece faaliyetlerle, düşmanın bize taarruz etmesi karşısında, noksanlıklarını ızı ikmal et­ miş bulunuyorduk. Ordrunuzun ağırlık merkezi Konya . Uşak Demiryolları üzerinde bulunuyordu. Düşmanııi bir taarruz a kalkmasını beklemekteydi. Taarruza cesa­ ret edemiyeceği anlaşılıyordu. Hakikaten bu taarruz · vazifesi Türk Ordusuna düşüyordu. Bu planları hazırla­ yan cephe kumandanları artık taarruz saatinin yaklaş­ makta olduğunu bildiriyorlardı. Düşmanın Türk Ordusundan üstün kuvvete sahip · olduğu belliydi. Insan miktarı bizden fazla idi. Üstelik silah ve cephane bakımından da çok üstündü. Çünki ln-

130


gitizler YunanWan tepeden tımağa kadar silahlandır·

mışlardı. ·

Bizim nakil vasıtalarımız ve tayyarelerimiz de ç ok

azdı. Bu sebeple taarruz plammız gereğince kuvvetleri­ mizi en müessir bölgeye gizlice kaydırarak, bı t.kuvvet� lerimizi toplayarak taarnız etmek olmuştu. Taarruzumuzun en müessir bölgesi olarak Afyon ha­ valisi seçilmişti. Esas taarruzu güneyden ı . Ordu yapacak, kuzeyde de zayıf kuvvetler bırakarak düşmaıu oyalayıcı taarruz yapacaktı. Bu Ordunun altı Tümeni vardı.

2. Ordu da bu oyalama taktiğini"kullanacaktı. 20 Ağustos · ı 922 Pazar günü akşamı Ankaradan ansızın Akşehire .gelen Başkumandan Mustafa Kemal Paşa ile diğer Kumandanlar, gizlice yaptıkları bir görüş­ me esnasında çok önemli bir karar aldılar. Karar şöyle idi: Taarruz 26 Ağustos ı 922 sabahı saat 4'ü 5 geçe ya­ pılacak. Bu taarruzu Süvarilerden önce Piyadeler yapa­ cak, Piyadeler düşman cephesini bozduktan sonra Süva­

ri Kolordusu düŞmamn geri ric'at hatlarını keserek im­ ha hareketlerine girişeceklerdi. Yukarıda Fahret1in Paşamn bana verdiği ve aynen naklettiğim esas taarhız hakkındaki planlar gereğince , yapılacak olan büyük taarruzu sizlere aniatmağa çalışa­ cağım.

Esas taarruzu güneyden l . Ordu yaparak, Süvarile­

rin de düşmanın ihtiyat kuvvetlerinin yetişmesine mani olmak için onların lzmirle olan irtibatının kesilmesi, '

uygun görülmüştü.

ı . Ordunun sol yamnda Sandıklı bölgesinde bulu­ narak düşman gerilerine saldırılması ve bütün yollarımn kesilmesi için Süvari Kolordusuna talimat verilmişti. Süvari Kolordusunun sol . yan açığından 6. Piyade Tü-

13 f .


meni müstakil olarak Uşakdan Sandıklıya gelen bu yo­ lun Susuz Boğazını kapayacak ve bu ciheti emniyet al­ tında bulunduracaktı. Daha güneyde 3. Süvari Tümeni ile Menderes gözetierne müfrezesi ile birlikte Akmcı Sü­ vari Kolu, yani benim bölüğüm , şimalde Kocaeli guru­ bu ile beraber karşılarımıza çıkacak olan düşmanın oyalanması ve ric'atı halinde de takibine geçilecekti. Son taarruzun başlayacağı

günden bir. gün evvel

yığmak yapmıştık. Bu bölgelere de taarruzdan bir gün evvel birliklerimizin varması için gece yürüyüşleri ile devam ederek hariçten kinıse ile temas ettirilmedik. Bu hususa son derece ve kesinlikle dikkat ve riayet edili­ yordu. Düşmanı uyarmainak, süvarilerimizin bu kesime geldiklerini hissettirmemek için Hizım gelen bütün ted­ birler alınmıştı. Bu sebepten dolayı yürüyüşterimizin de gece yapılması kararlaştırılmıştı. Düşman tayyareleri­ nin sabah keşiflerine karşı herhangi bir süvari kıt'asımn açıkta kalmamasma son derece dikkat edilmişti. Süvari Kolordumuz, Şimale, Aziziye bölgesine gi­ deceği için kendilerine gerekli iaşe ve mühimmatı ve­ rilmişti. Orada bize bir yer ayırılması için Aziziye Kaymakamına telgraf çekilmişti.

,

.

Cenuba gidecek yollar pek iyi değildi. Kısa yollar Piyadelere tahsis �.-dilmişti. Süvariler ise daha cenuptan uzun yollardan dolaşmaya mecburdu. 2. Süvari Tüme­ ninin yolu kısaltılarak daha evvelden İsaklıya gönderil­ di.

26 Ağustos 1 922 taarruz günü bizim için heyecan­ la beklenen bir gündü. Piyadeterimizin taarruzunu beklemek ve bu taar­ ruzu seyretmek bize düşüyordu. Bu gecikmeler bizi sı­ kıyor ve son derece sabırsızlanıyorduk. Cephe Kumandanları, Biriikiere ve Orduya lazım gelen emirleri vererek gece bütün birlikler cebri yürüyü­ sc başladılar.

1 32


Kuzeyden 2. ve 4. Kolordular Çal civarından San­ dıklıya doğru giderken, Süvari Kolordusu da bunlann güneyinden ilerliyordu. 2. Süvari Tümeni "Ballık ve Karadilli" yolunu, 1 . Süvari Tümeni ile bizim 1 4. Süvari Tümeni de Yalvaç, Karadilli yolynu takip ediyordu. Karadilliden sonra üç Tümen birer gün ara ile birbirlerinin arkasından gitti. 2. Süvari Tümeni de en arkada idi. Baştaki 1 . Süvari Tü­ meni 24 Ağustos 1 922 de Sandıklıya vardığı halde en sonra 2. Süvari Tümeni de 25 Ağustosta Sandıkhya 1 S kilometre kadar güneyine gelebilmişti� Bütün Tümenler ve Ordu Birlikleri yerlerini almışlardı. 26 Ağustos 1 922 sabalunı sabırsızlıkla bekliyor­ duk. Bir gün evvel Sandıklıya vardığımızda, alıvali tet­ kik fırsatını Kolordu Kumandanım ız bulmuştu. taşe­ miz Dinar anbarlarından temin ediliyoı:du. N akliye kol­ larımiZ çok eksikti. Düşman cephesi yarıtıp içeri girdik­ ten sonra, iaşemizi ancak köylerden satın almak sure­ tiyle temin edecektik. Ordumuzun taarruz cephesinin sol yanıılı Çığh Tepe teşkil ediyordu. Sandıkhdan Afyona giden şose yolu Çığh Tepe­ nin doğu yamaçlarından geçiyordu. Düşman bu tepeyi ve şosenin doğusundaki Tınaz Tepeyi de \(uvvetle tah­ kim etmişti. Bulundukları arazi kendi müdafaalarına ç ok elverişli idi. Çığh Tepeden batıya doğru ormanlık bir arazi idi, sarp ve keskin vadiler vardı. Yol yoktu. Ahi dağları üzerinden Toklu tepesinde nihayet bu" lunuyordu. Bu sivri nokta. da düşman tarafından tutulmuş ve tahkim edilmişti. BÜ arada Yörük Mezarından geçerek Sinan Paşa ovasına giden bir patika yolu vardı. Bu sarp arazide ne bizden ve ne de Yunanlılar tarafından hiÇ bir kıt'a yoktu. Bu patikanın gittiği $inan Paşa ovasın133


da düşman işgali altında Tokuslar köyü vardı. Bu köy­ de Haydar Ağa isminde bir vatansever zat bize her gün malumat vererek, "buraya her gün bir düşman süvari kıt'asının geldiğini" bildiriyordu. BEKLENEN SON TAARRUZ BAŞ LADI -ÖLÜM KALIM SAVAŞI ARTIK MUKADDERDl YA ISTIKLAL YA ÖLÜM 26 Ağustos 1 922 - Evvelce verilen karar gereğin­ ce sabaha karşı düşınan mevzilerine şiddetli top atış­ larıyla Büyük Taarruz başladı. Top atışlarımız Yunanh­ Iara kan kusturuyordu. Geldiklerine geleceklerine yüz­ bi.lı kere pişman o�duklarını bundan sonra daha iyi an­ lıyacakları saat çok yaklaşmıştı. Düşınan mevzileri her­ hava ediliyor, bütün siperler dümdüz oluyordu. Gökyü­ züne uçan insan cesetlerini gözlerimle görüyorduın. Top atışnnız bütün bataryalara sirayet etti. Bunlar da atışa başladılar. Düşınan büyUk şaşkınlık içinde idi. Topçumuz ortalığı toz duman içinde bırakıyor, pathyan top sesleri gökgürültüsünü andmyordu. Bizler bile az çok uzaklarda olduğumuz halde kulaklarnnızı sağır edecek derecede gümbürtüleri duyuluyordu. Dürbünlerimizle durumu adnn adnn takip ediyor, seyredi­ yorduk. Dağlar arasından aksi sedalar geliyor, bu gelen sedalar "artık ölüm kalnn savaşının en büyük taarruzun başladığını" bize müjdeliyordu. Aman Yarabbi, cehennemİ andıran bu top atışı uğultuları, gökgürültüsü, yanında hiç denecek kadardı. Cehennem gibi ortalık yanıyordu. Göz gözü görmüyor­ du. Bütün salıayı toz, duman bulutları kaplamıştı. Her taraf ateş ve duman içinde idi. Düşman burada canını kurtarmak için ne yapacağını kestireıniyordu. 1 34


Bütün bataryalar iki saate yakın düşman mevzileri­ ni bombandımsrt etmişti. Mevzilerde sabırsızlıkla sırala­ nnı ve hücum emrini beldiyen piyadelerimiz süngü Jak­

mış, hazır bir vaziyette idiler. Cephe boyunca piyade biı:liklerimizin tabur ku­ mandanları ve bölük kumandanları süngü takfırmış, as­ kerine "neri, hücum... " emrini vermek için sabırsızlanı­ yorlardı. Bütün

cephelerde

topçu

atışımızm

aç tığı bu

amansız ateş altında düşman bozulmağa ve kaçınağa başladı. Durumu tarııSsut eden kumandanlar da sabır­ sızlanıyordu. Düşmanın ilerde bulunan Adatepe, Dua Tepe, Tı­ naz Tepe düşrneğe başladı. Diğer düşman mevzileri bi­ raz direndi ise de onlar da bozulup kaçınağa başladılar. D*bünlerimiz ile bu vaziyeti seyrederken piyademize son · hücum emri verildi: -Süngü

tak ... Ileri... Hücum ...

Kumandanlarımızm gür bir sesle verdikleri bu emir yeni bir vatanm doğuşunu müjdeliyordu. \

Hep bir ağızdan gökleri inletircesine : , "Allah...

Allah...

Allah...

Allah ... "

diyerekten

mehmetçikler hücuma geçtiler. Top ateşimizin desteği altmda piyadelerimiz sür'­ atle ilerliyor, önüne çıkan düşmanı süngülüyordu. Bo­ ğaz boğaza çetin nınharebeler oluyordu. Türk ordusu zaferi yaratmak için insanüstü gayret sarfediyordu.

135


Bu hadiseleri gözlerimizle gördükçe hıçkıra luçkı­ ra ağlayarak sevinçten kendimizi alamıyorduk.' ..Ey Kudreti, Kuvveti Büyük Allahıın . Sen nelere .. Kadir değilsin ki, üçbuçuk sene bir zaman Türk Milleti­ n� olmadık, eza ve cefayı yapanui nihayet cezasını veri­ ..

. yorsun .... "

Biz süvariler de sıramızı sabırsızhida bekliyorduk. 1 . Tüment� emir verildi : -At bin, kılınç çek. . . di :

Arkasından

1 4. Süvari Tümenine d e emir veril-

-At başına, at bin, kılınç çek, ileri hücum .. "Allah Allah" sedalarıyla kılınçlarımızı çektik. Kaçmalda olan düşman kuvvetlerinin içine daldık. Ka­ çan düşmanı geri çevirmek mümkün değildi. Düşman kitle halinde kaçıyordu. Durmadan kılınç sallıyorduk. . L

Ordudan verilen emirle, bu vazifenin yorgunluğu­ na bakmıyarak düşmanı takip için 2. Tümene de görev verildi. Bu Tümen düşmanın kaçmakta olduğu;

isti­

kaınete doğru saldırarak düşmanın ric'at hattını kesme­ ye çalışıyordu. Bütün Tümenlerimiz harekete geçmişti. Bir ara düşman mukavemeti ile karşılaşıldı. 2. Tümen

·

bu mukavemeti kırmak için insanüstü gayret sarfedi­ . yordu� C31!&iparaüe1. dövüşüyordu. Düşmanın ihtiyatla­ n Çığlı Tepeyi takviye etmesine mani oldular.

Gece Tümenler bulundukları yerde kaldılar. .

1 4. Süvari Tümeninin batısında ileriye doğru ya­

pılı,ın keşiflerde bu yakınlarda düşmanın görülmediği Kolorduya bildirildi.

Ancak Elvanpaşa mevkiinin düşman tarafııldan 1 36


tutulmakta olduğu anlaşılıyordu. Düşman, taarruzumuzun -esaslı olduğunu ve umu­ mi durumunu ancak bugün anlayabilmişti. Burada düş­ man birlikleri harekete geçtiklerine göre yann sabah bunlarla da karşılaşmak muhtemeldi. Buna · karşı gece güzel hazırlanmamız için gereken emirler veriliyordu. laşe kollarıiiıız g�btiediğinden gerekli erzakı köylerden temin ederek geçinmek zorunda kalıyorduk. Köylerde zaten bir şey kalmamış, düşman hepsini yağma etmiş olduğundan müşkül durumda idik. Bura­ daki işgalden kurtulan köylülerimiz bize varıiu yoğunu feda etmekten kaçınmıyorlardı. Tokuşlar köyündeki Haydar Ağa da hem bizi hem de kumandanım ızı misafır etti. Askerin iaşesini köylü­ den temin ettiler. Fahrettin (Altay) Paşayı da burada zorla misafır etti. Düşmanı temizlerneğe ve takibe de­ vam ediyoruz. 27 AGUSTOS 1 922 BÜYÜK TAARRUZUN

IKINCI GüNü

Mahşeri andıran taaru ruz n ikinci günü. Bu sabah 2. Tümen karşısındaki düşmanla muharebeye başlarken 1 . Tümen de Bal Mahmut mevkiine gelen düşmanla mu­ harebeye başladı. Çarpışmalar çok şiddetli oluyor,düş­ mana durmadan kılınç sallanıyar, düşman perişan bir

halde hem kaçıyor, hem de canını kurtarmaya çalışı­

yordu. Biz süvari, onlar piyade oldukları halde onlara ye­ tişmek için zorluk çekiyorduk. Bal Mahmut ]n.evkiinde düşmanın ilerlemesine ma­ ni olundu. Biraz sonra gelen haberlerden anlaşddığı üz�re Piyadelerimiz bütün cephede düşmanın müstah­ kem mevzilerini ele geçirmişlerdi.

137


Düşmanın ikinci bir müdafaa hattııun ancak Resul Baba mevkii ile llbulak ve Durolupınar mevkii olması mulıtemeldi. Bu hattın düşman tarafından hazırlanmış

olması da ihtimal· dahilinde idi. Düşmanın bu hatta. yer­

leşmesine ve kendisine çeki düzen vermesine meydan bırakmamak, bize düşen vazifelerden en mühimi idi. Ordularımızia telefon irtibatımız kesilınişti. 1. Tü­ men miliver yaparak, batıdan gelmesi muhtemel düş­ man kuvvetlerine karşı emniyetli bulunarak, llbulak dağlarına doğru çevirme yapmayı Kolordu kumandanı­ miZ uygun görmüştü. Yalnız demiryolu boyunca düş­ man muhafız kuvvetlerinin bulunması ve batıdan kesin haberlerin gelmiş olması bizi biraz düşündürüyordu. Uşaktaki düşman Süvari Tümeninin Dumlupınar doğu­ sona geleceği tahmin ediliyordu. SON BüYüK TAARRUZ HAKKINDA MUSTAFA KEMAL PAŞANIN TAKIP ETT1Ct HAREKAT Gazi Paşa; harekatı Kocatepeden takip ediyordu. Kalecik Sivrisi, Belentepe, Tınaztepe, üzerine şid­ detli birbuçuk saat süren bom bandımantardan sonra Türk süngüleri buralarda da düşmam mevkilerinden sö­ küp attı: Beşinci Kafkas flrkası

Kalecik Sivrisini, l l .

Fırka da batı kısmındaki düşman mevzilerini, 23. Fırka da Belentepeyi,

1 4 . Fırka Kılınçarslan Bediğini zap­

tetınişlerdi . . Kahranıan Türk ordusu Kocatepe tarafından ko­ pan bir çığ gibi düşman mevzilerine Yi:iklendi. 27 Ağustos günü bütün düşman kuvvetleri mevzi� 138


lerind,en atılarak perişan bir halde kaçmaya mecbur edildi. Kaçmaleta olan bu düşmanı takip ve gerilerine sarkarale ric'at yollarını kesrnek için S . Süvari Kolordu- · suna emir verildi. .

Kaçan düşman birliklerinin ric'at hatlarını keserek imha hareketiıle devain ediyoruz. Bütün cephelerde düşinan mevzileri kalmamıştı. Selameti kaçmaleta bu­ luyorlardı. Bunlar da kaçmak için özel bir · eğitim gör­ müşlerdi sanki. Çetin muharebeye tutuşan Türk ordu­ sunu Kocatepeden Başkumandan Mustafa· Kemal Paşa takip ederek idare ediyordu. Dünya tarihinin ibret lev­ hasına geçen bu meydan muharebeSini iftihar ve sevinç içinde makaslı dürbünüyle seyir ederek idare ediyordu. 28 - 29 Ağustos günleri düşman bütün cephelerde bozguna uğramıştı. Artık tutunmak imkanı kalmamış­ tı. Türk süvarileri de sabah saat 1 O. 00 d� itibaren düşmanı amansızca kovalamaya başladı. ·

·

Süvarilerimizin kıhnçları altında Vatan topraklageleceklerine yüzbin kere pişman olmuşlardı. 30 Ağustos 1 922 günü Kocatepeden harekatı ida­ re eden Başkumandan Mustafa Kemal Paşa düşmanın her tarafta kaçmaleta olduğunu görünce daha çok sevi­

· nmıza geldiklerine,

niyordu. Son olarak ta şu emri verdi:

"-ORDULAR, . ILK .HEDEFINIZ AKDENIZDIR, ILERI... " Bir Ingiliz erkanı harp zabiti: "Yunanhların . M­ yon cephesinde yapmış olduğu tahkimatı Türkler altı ayda düşürebilirse altı günde düşürdük diye öğünsün­ ler." demişti. 139

·


Beş altı gün değil, beş altı saatte Türk ordusu bu müstahkem mevzileri kökünden söküp attı. Kadmh, erkekli yaşlısı, genci tam bir Kuvvayi Mil­ liye ruhu içinde düşmanı ana vatandan söküp atmasını bilmişti. Mustafa Kemal Paşa: "Büyük Türk milletinin ordulan ; İnönü , Afyon, Dumlupınar gibi büyük mey­ dan muharebelerini inanılınayacak kadar az bir zaman­ da düşmanı imha ederek büyük ve necip Türk milletinin fedakarlıklanna layık olduklannı ispat ediyorsunuz. " · demişti. Ve bu Başkumandanlık Meydan Muharebesi

İ

zaferini Büyük Millet Meclisine müjde emişti. Heyecanımız son derece artmıştı. 1 . Süvari Tümeni Çay Hisara doğru ilerliyordu. 14. Süvari Tümeninıiz de Yörük Mezarında toplanmıştı. Burada biraz İstirahat ederek atlarmıızm son iaşe ve sulaması yapıldı.

1 . Tümen ileri hücuma başlamak için hazır du­ rumda ise de bu süvari tümenini Çay Hisara, 1 4. Süvari Tümenin de Y örük Mezarında hazır bulundurulması ve düşmanııl bir süvari tümeniyle karşılaşmak ihtimalinde bu tümenin yalnız başına bu işi yapması muvafık görül­ medi. Ancak 1 4. Süvarİ Tümeni ilerlemeye hazır olunca ikisi birden ilerletildi.

2. Süvari Tümeni de salıra bataryası ile telsizi ala­ rak beraber götürdüler. Bunun için de bir hayli zahmet çekildi. Bir ara bunlan beraber sürüklemeye imkfın _ kalmamıştı. Yalnız Süvarİ hücumlan yaparak sabahle­ yin erken saatlerde Çığlı Tepenin batısına varmıştık. Burada düşman topçu ateşine maruz kaldık. Bü­ yük zorlukla Çay Hisarta Kırka arasındaki dağlan aş­ mayı başardık.

1 40

·


Keşif koiiarımız Sinanpaşa cihetinden gelmekte olan bir takım düşman süvarİsini dağıtmışlar ve Baş­ kimse dağlan civannda bir düşman demiryolu hat mu­ hafız kıt'asıru imha ederek demiryolu ile telgraf hattı­ nı da bozmuşlardı. Bir keşif subayımız da tahrip ettik­ leri demiryolu balas taşlarına o günün tarihini yazarak Fahrettin Paşaya hediye etmişti. Keşif bölüklerine destek olmak üzere 1 4. Süvarİ Tümenimizin 3. Alayı Akçaşar köyüne sürüldü. Düş­ man tayyareteri üzerimizde vızır vızır uçmağa başladı. Bereket versin ki bulunduğumuz yerin ormanlık olması bizim işimize yanyordu. 1 . Tümen de Tokuşlar korulu­ ğunu

tutmuştu.

Durolupınar

cihetinden

düşmanın

muhtemel ilerlemesini gözönünde bulundurmak için keşif kollarımızdan gelecek haberlere göre 2. Süvari Tü­ meninin ovaya inmesi bekleniyordu. Maksat düşmanın ihtiyat kuvvetlerinin Afyonun güneyine yardıma gelme­ sine mani olmak üzere Kolorduyu Ayvalı Bal Mahmut istikametine göndermek ve 2. Tümenin de Çay Hisar doğusunda toplanması emredilınişti.

1 . Tümen Ayvalıya, 1 4. Süvari

Tümeni de Düz

ağaç mevkiine sevkedildL Bu sıralarda ordudan gelen emirde düşmanın inatla direndiği bildiriliyordu. Düş­ manın bu mukavemetini kırmak ve bu tepeyi işgal et­ mek üzere Kırkapaşa köyü istikametinde taarruz etme­ miz emri verildi. Bu istikamette Kırkapaşa ile Sinanpa­ şa arasını tutan yol düşman tarafından kapatılmıştı. Çığlı Tepe şimali de düşman topçularının ateşi al­ tında idi. İlk iş bu toplan susturmaktı. Buna hazırlan­ ' mak için de evvela Akçaşar ve Bakırcılık platosunda birleşerek demiryolunu muhafıziardan temizlemek lfı-

141


zuudı . Batıdan daha kesin malumat alınabilmesi için Ba­ kırcık Tepesi bu bölgenin en ehemmiyetli bir parçası idi. B orasını elde bulunduran taraf, Sinanpaşa ovasına hakim olacaktı. Uşak cephesinden trenlerle gelecek olan düşman, kuvvetini, Küçükköy istasyonuna çıkarır da bu tepeyi tutarsa, Süvari Kolordumuzun hareketine mani olabilirdi.

2. Süvari Tümenini İlbulak dağianna ve Akçaşar'a

1 4. Süvari Tümenini de Bakırcık Tepesine gönderdiler.

Süvari Kolordu karargalu ise 2. Süvari Tümenini takip ··

ediyordu.

Süvarilerimizin son taarruzda ·düşmanın ric'at hat­ lannı kesmek, onlan imha etmek ve dolayısiyle tstiklal Harbinde

göstermiş

olduklan fedakarlıklannı ifade

eden bu teferruatlı kısımlan, Sayın Orgeneral Falırettin Altay Paşadan rica edip almıştım. Bu kısımlar aynen Falılıettin Altay Paşanın "Harp Tarihi"ne yazmış oldu­ ğu yazılardır. Düşman Bal Mahmut köyündeki tayyare meydanı­ nı bozarak birkaç tayyaresini de Uşaka doğru kaçıyor­ du. Bunlardan bir tanesi üzerimizden alçakta uçarken açtığumz ateşten isabet alarak yaralı bir halde Dumlu­ pmara doğru kaçtı ve orada düştü.

2. Tümen Akçaşara gelerek orada bulunan düşma­ muhafızlan ile muharebeye tutuştu. 1 4. Süvari hat nın Tümenimiz de ilerlerken "Elvan_ Paşa bir Tabur Yunan Efzon askeri piyadesiyle bir bataryanm bize doğru gel­

diğini görerek, bunlann küçük bir kuvvet öncüsü oldu­ ğu zannedilmişti. Karşı tertibat alınarak biraz sonra bu düşman kuvvetinin ilerlemesine mani olundu, bulundu­ ğu yerde sıkıştınldı ve imha edildi.

142


Kolordu karargalu ilerlerken önde giden karargah muhafız bölüğü Koçarlı ile Akçaşar arasında tesadüf ettiği düşman birliklerine yaptıklan hücum neticesin­ de Süvarilerimizden, çok kıymetli subaylanmızdan şe­ hit düşenler olmuştu. Bunlar Askeri Kuleli Lisesinden kaçarak Vatan müdafaasına koşan ge,ıç teğmenlerdi. (Yanıncah Lütfü, Osman, Teğmen Raif Ali, 1 1 . Alay­ dan Yüzbaşı Ayaştı Ali bey, 3. Alaydan Teğmen lstan­ bullu Selahattin, 5 . Alaydan Kırklarelili Teğmen Azmi . Beyler). llbulak dağına çıkan tarassut keşü kollanıniZ ora­ larda bir düşman karargahı olduğunu bildirdi. Bunun üzerine Eğeri bölgesine 1 . Tümeni sevkettiler. 14. Süva­ ri Tümenimizle düşmanı Bal Malunutta iliata eder kı­ lınçtan geçirdiğimizi Kolorduya bildirdik. Bu taarruz­ larda süvarilerimizin aldığı vazifeler ç ok inühimdi. 28 Ağustos 1 922 günü gece yarısın:ı doğru kuvvet. lerimiz muhtelif isıikamedere sevkedilerek; Çatalçeş­ me istikametinden ve Afyondan Kütahyaya gitmekte olan düşman nakliye kolu çevrildi, imha edildi. Eğert dağını tu tınaya çalışırken, karşımıza da ani olarak çı.­ kan bir düşman tümeni ile kapıştık. Düşmana burada çok miktarda zayiat verdirilmişti. Düşmanın mukave­ metini kırarak ric'ata mecbur ettik. Burada da bir mik­ tar malzeme bırakarak düşman kaçıyordu. 2. Tümen llbulak dağına doğru ilerliyerek bura­ dan da düşmanın ric'at hattını. keserek düşman mevzi­ lerine saldinyordu. 1 3 . Alaydan Yüzbaşı Galip bey, Yüzbaşı Rizeli Hüseyin ve Manisalı Teğmen ldris beyler de buradaki 1 43


düşman tümenini bozguna uğratınak için yaptıklan hii­ cum neticesinde şehit düştüler. Eğert dağı civarında bulunan düşman bataryasının ateşine tutulan bataryamız da Uluca' çekilirken isabet eden merrnilerden bazı aksarnı hasara uğrayarak kulla­

nılmaz hale gelmişti. Yetişen 2. Süvarİ Tümenimiz mu­

kabil bir hücum sayesinde Uluc köyünde selametle top­ landı. 1 4. Süvari Tümenimize de ertesi günü sabah hare­ ket etmek için son emir verildi. 29 Ağustos, taarruzun 4. günü muharebe gittikçe kızışmıştı. Tepelerde bozulan düşman kuvvetlerinin bu sabah aldığımız haberlerde Durolupmara doğru çekil� rneğe devam ettiği bildiriyordu. B urada bakiye kalan düşmanı da temizlemek ve haddini bildirmek üzere hü­ cum etmek için 1 4 . Süvari Tümenimizi Cırlayık istika­ metine sevkettiler. Karşımıza çıkacak olan düşman Sü­ vari kollan meydana çıkarsa 1 . Tümen 14. Tümenle bir­ leşerek düşmanı imha etmesi için kat'i bir emir verildi. 2. Tümenle de sıkı bir irtibat kurmağa muvaffak olduk.

Biraz sonra şimalden Altıntaş ovasına doğru kalabalık bir düşman kolunun ilerlediğini gördük. S onradan bu gördüğümüz kuvvetlerin bizim 2. ordumuzun mürettep Süvari Tümeni olduğu anlaşılınca, rahatladık. Çün .kü beş günden beri geeeli gündüzlü dinlen­ meksizin aç ve susuzduk. Atianınıza bile yiyecek bir şey bulmağa pek vakit bulamıyorduk, devamlı düşmanı takip ediyorduk. Bu mürettep Süvari Tümenimiz sonradan aldıklan bir emirle Kütahya istikametine doğru hareket ettiler. 2. ordunun Piyadeleri bize doğru gelmekte iken 1 44


Birüğimle b er ab er Yunan cephaneliği ni h ava ya uç ur· maya hare keti miz den az önce alınmış ola n re si m.


alınan keşif haberietinden Çalköyü ile Küçükköy ara­ sında batıya doğru çekilmekte olan düşman kolu üzeri­ ne bizim 1 4 . Süvaı:i Tümenimizin saldırması emri veril­ di. Derhal harekete geçtik. Çalköy üzerinden düşman gerilerine sarkarak, topçumuzun da tesirli atışı sayesin­ de, akşama doğru düşmanı sıkıştırdık. Bölük Kuman­ danı Şekip bey ile birlikte karanlık basarken intizamı kaybetmiş olan ve kaçmakta bulunan düşmanı kılınç­ tan geçirmeğe başladık. Biz de hal, takat kalmamıştı. Kılınç sallamakta zorluk çekiyorduk. Cenabı Al­ lah bizlere insanüstü bir takat ve güç vennişti. Cenabı Allah bu masum mill.e te acıyordu. Düşmanı durmadan takip ediyoruz. . 2. Tümen birlikleri de bizinıle beraber düşmanın peşini bırakmıyordu. Yunanlılar karşımızdaki Murat dağlarının ormanlıklanndan istifade edip, kurtulmak is­ tiyordu. Fakat nereden kaçmak isterlerse istesinler peş­ lerinden yetişip imha ediyorduk.

30 AGUSTOS 1 922

ZAFERiN TAM KAZANILDIGI GüN -

Her gecen an muharebeler şiddetini büsbütün art- ' tınnıştı. Artık savaş meydanları ana baba günü olmuş­ tu. Düşman, dişini tımağına takmış, canını kurtarınağa uğraşıyordu. Yağcılar mevkiinde kendimizi son hare­ kata hazırlarken Erkariı Harbiye Reisi Fevzi Paşa yanı­ mıza geldi. Bu cehennemİ ateş altında yanımıza gelen Fevzi Paşa, arkamıza karargah kurarak Süvarilerinıizin harekatlarını adım adım takip etmeğe başladı. 1 46


Kolordu Kuınandanımız Fahrettin Paşa bu bare­ kat esnasında gene hastalanmıştı. Doktorlar ç adınnda istirabat etmesini tavsiye ederek ibtlrnamla tedavi '?,di·

yorlardı.

ETkanı Harbiye Reisi, Süvari: Kolordumuzun başa­ rılanndan çok memnun kalmıştı. Ordulanmızıiı muzaf- . fer olduğunu ve Dumlupınara doğru ilerlemekte oldu­ ğunu bize müjdeledi. Fevzi Paşa düşmanın artık turu­ namayacağını iyice anlarnıştı. Yanımıza gelen 6 1 . Tümen Kumandanı Salih Paşa

da (Salih Omurtak), Fahrettin Paşanın hastalığına ç ok

üzüldü. Kendi arabasım Fahrettin Paşanın emrine verdi. Devamlı olarak at üzerinde harekatı takip eden Fahret­ tin Paşa bu vesile ile biraz dintenrnek imkanını buldu.

1 4. Süvari Tümenimiz Şıhlar köyüne varınca, Yel­ va Gediğinin önünde Saracık köyünün civarındaki or­ manların düşman tarafından tutolduğunu gömıüştü. Burada düşmana karşı şiddetli bir Saldınya geçildi. Bu esnada Tokul'a varan 2. Tümen bizim burada çarpış­ makta olduğumuzu haber alınca, Yelva Gediğine gele­ rek,düşmana saldırdılar. Adamakıllı sıkıştırdık . .Bura­ daki muharebemiz çok çetin geçti ve karanlık basınca­ ya kadar devam etti. Devamlı,sür'atle de düşm anı kı­ lınçtan geçiriyorduk.

Bugün Çalköyii civarındaki zafer abidesinin .bu­

lunduğu tepeden Başkumandan Mustafa Kemal Paşa

bizim barekatmıızı dürbünle takip ediyordu . Düşma­ nın perişan bir halde kaçısını iftiharla seyrediyordu. 1 47


Başkumandan Mustafa Kemal Paşa bu tepeden diğer tümeniere de emir vererek Adatepedeki düşman üzerine saldırtmış, büyük zayiatlar verdirerek bir çok esirler de alınmıştı. Omulupmar Meydan Muharebesi ' de, zaferle bu şekilde neticelenmişti. Akşam geç saatlerde Aslanlar köyüne gelir gel­ mez, tümenimiz Yalova Gediğindeki diğer tümenler­ le birleşti. Bize şu emirler verilmişti : "Perişan bir hal­ de onuanlar arasından kendini kurtarınağa çalışan düşmanı kaçmadan sarmak ve tamamen yok etmek. . . " 1 4. Süvilri Tümenin1iz Y�lova Gediğine taarruz edecek, 2. Süvari Tümenin1iz de Çukurören'e ilerleye­ rek 1 . Süvarİ Tümeni de Cebrail köyüne gelip 2. Tümen­ le irtibat kurarak Gediz vadisini kapatacaktı. 3 1 Ağustos · 1 922, ordulanmızın muzafferiyeti de­ vam ederek hücumlarını daha da sıklaş tırdı. Düşmanı çil yavrusu gibi, ormanlık ve sarp arazide sıkıştırarak bir ç oğunu esir aldık. Ancak bir kısmı Murat dağının arasına dağılıp Uşak 'a doğnı kaçınağa muvaffak oldu. Uşakla Gediz arasında kaçmakta olan düşmanı çevire­ rek aldığımız esirler arasında ; General Trikopis ve ma.iyeti de vardı. Bunların arasında muavini Diennes'ın oğlu da görüldü. Aldığımız emir üzerine, Gediz vaJi • i yakınlannda küçük bir vadinin içinde onları sıkıştırnuştık. Ne sağa, ne sola kaçamıyorlardı. Bu vadinin içindeki kalabalığın bir düşman karargahı olduğu sonradan anlaşılmıştı. 1 4. Süvari Tü�enin1iz Alaylan ile birlikte buradaki düşm ıuı kitlesine saldınyordu. Vadinin içindeki kalabalık gu148


ruptan iki atlı, ellerinde �yaz bir bayrakla teslim işare­ tini veriyordu. "Ateş Kes" emri verildi. Tümen Kumandanı be­ nim yanım ruf idi. Gelenlerin kim olduklan merakla bekleniyordu. Meğerse bunlar General Trikopis ve mai­ yeti Erkanı Harbiyesi imiş. Burada sıkışıp, kaçamamış­

ıar.

Yanımıza gelen iki Yunan zabiti ellerinde Türkçe

yazılı bir kağıdı Tümen Kumandanına verdiler. Bu es­ nada Alay Kumandanı Binbaşa Harnit bey (Rahmetli Tümgeneral) de gelmişti. Tümen Kumandanı bu yazıları hayretle okudu. Yanım ızda bulunan Tümenimizin Erkanı Harbi olan Yüzbaşı Tahsin bey isminde bit Kurmay, Tümen Ku­ mandanına sordu : -Paşam, bunlar kimdir? Ne istiyorlar? Tümen Kumandanı hayretini gizliyemedi: -General Trikopis ve Erkanı Harbi.. .. Bu cevabı duyan Yüzbaşı hemen atıldı: -Bunlar ne demek istiyor? diye hayretle sordu. Tümen Kumandanı da : "Bunlann bir protokol im­ zalatarak teslim olmak istediklerini." söyleyince Yüz­ başı tekrar atıldı: -Burası Londranın Avam karnarası değil, proto­ kol filan alamayız, teslim olsunlar.. Yoksa üzerlerine ateş açacağız. Meğerse bu gelen· Yunan subayları mükemmel Türkçe biliyorlarmış. Bunlar bu protokolu imzatattıra­ rak kendilerini büyük kumandanlardan birisine göt.irül­ melerini istiyorlardı.

Halbuki Tahsin bey bu işi çabucak halletti. Tü-

149


men.· KtiJnandanına ve bana dönerek: :Abdurrahıiıan bey, - bölüğünle bunlan hemen adatrihlo.llı sar. Hiç bir tarafa kıpırdamasınlar. Diğer bö­ 'IÜİder de bunlan silahtan tecrid edip, teslim alsınlar. Muhasarayı derhal daıtUmaya başladun. Bu kala­ balık düşman kitlesi taluninen 700 - 800 kişi kadar var­ . dı. Bu suretle, onlan esir alarak Başkum andanlığa gön­ derilmek üzere peşimizden gelmekte olan Piyadelerimi­ ze teslim ettik. Çünkübunlarla meşgul olacak vaktimiz yoktu.

Devamlı,

sür'atle düşmanı

takip ediyorduk.

Kaçmakta. olan düşmaıun' ric'at yollarını kesrnek için Batıdan arkalarma sarkmak maksadiyle, akşam üzeri Tümeniere yeni bir emir verildi. Emirde ; Tümenimizin Hamidiye Hanını tutarak Uşak yoluna hakim olması,

2. Süvari Tümeninin de ı . Süvari Tümeninin arkasına yanaşması ve 1 4. Süvari Tümeninin de Gedizin güneyi­

ne ilerlemesi bildiriliyordu.

ı Eylül ı 922. Tümenierimize verilen emirler yeri­ ne getirilmişti. Oraya buraya gizlenmiş olan düşmanın kılınç artığı bakiyelerini yakalıyorak kimini kılınçtan geçiriyor, kimini de esir alıyorduk. Bundan sonra düşma.ıın,ı kaçmakta iken yaptığı ci­ nayetlerin facia sahneleri başlıyor. Her kurtardığunız köyde tüyler ürpertici salınelere şahit o

lworduk. Bir köye geldiğimiz vakit burada genç

kızlarunızm bir ç okiarının ırzlarma tecavüz edilmiş ve bazılan da kendilerini kurtarabilmek için yüzlerine, vü­ cutlarma çamurlu pislikler sürerek bu suretle kendileri­ ni zorla · kurtarabilmişlerdi. Sokaklarda insan cesetleri yığınlar halindeydi. Kolordumuz Gedizi kurtarınca bu­ rada karargah kurduk. Yedi günden beri bitkin, yor-

ı so


gun aç ve susuz olan askerlerimize bol bol yiyecek ik­ ram ettiler. Gedizde kurtuluş bayramı olurken Uşak'ın da kurtulduğu haberi geldi. Bizde de büyük sevinç baş­ ladı. Yorgunluğumuzu, açlığımızı bize zafer haberleri· u nutturuyordu.

2 EYLÜL 1922, DüŞMANlN TAKIBINE DEVAM Düşmanın kılınç artıklarını devamlı, sür'atle takip ediyoruz. 2. Tümen de yollarda tesadüf ettiği bir düş­ man kolunu imha ettiğini arkalarından yetiştiğimiz va­ kit gönnüştük. Leşlerini yerlere sennişlerdi. ·

Çünkü askerimizde in tikam lursı gittikçe artıyor­

du. Geç tiğimiz ve kurtardığımız köylerde feci manza­ ralan gördükçe askerimizin intikam lursı çoğalıyordu. Ne açlık ne de susuzluk akkıllanmıza gelmiyordu. Sa­ dece intikam almak, bir an önce düşmanın denize dö­

y

külmesini düşünü orduk.

3 Eylül 1 922. Süvarilerimii İleri harekatına devam ediyor. 1 . Süvari Tümeni Kula'ya gelirken burada az, zayıf bir düşman kuvvetinin kasabayı yakmaleta oldu­ ğunu görmüşlerdi. Buna meydan vem1eden kaSabanın yanmasını önlemek için şiddetli bir saldırı ile buradaki düşman birliğini yok etti. Kula ile Alaşehirin yanması­ nı tamamen önleyebildiler. Ileri harekata devam eder­ ken Kula 'ya yaklaşmakta olduğumuz bir anda bir emir geldi. "Alaşehir'e vamıamızı" istiyorlardı. Bu istikame­ te kaçmakta olan düşmanı 2. Tümen takip etti. -

1 4. Süvari Tümenimizin Kumandanı Suphi bey _

Kula'lı olduğu için Kula 'nın Menye köyünde bizi misa-

151


tir etti. Türnenle birlikte misafır kaldığımız bu köyün

halkı bize çok i'zaz ve ikramda bulundular. Bu arada bir

ç ok ta şikayetlerini dinledik. Düşman buradan çeki­ lirken ne kadar hayvan varsa hepsini alıp götürmüşler.

Yorgunluklarmdan yaya olarak kaçamadıklanndan sı­ ğır ve ineklerin üzerlerine binerek kaçmışlar. Merkep

ve at bulamayınca bunlan tercih etmişler. Sonra da bu

hayvanlan süngüleyerek öldürmüşler. Geç tiğimiz yol­

larda böyle facialarla karşılaşıyorduk. Bunlar tüyler ür­

pertici hadiseler idi. Düşman kaçarken· Türk köylerini

yakıp yıkmış, yağma etmiş ve rasgeldikleri kimseleri genç ve ihtiyar demeyip öldünnüşlerdi. Ismini hatırla­ yamadığım bir köyde düşmanın çok feci bir şekilde

yaptığı katliamlarda ise insanları öldürerek kuyulara

baş aşağıya atmışlardı. Bu feci manzaraları gözlerimle

gördüm. Bunlara Allah ta şahittir. Askerlerimiz bu feci hadiseleri gördükçe kendilerini tutamıyor, hüngür hün­

gür ağlıyorlardı. İleri harekatımıza devam ediyoruz.

. Günlerce kılınç sallamaktan kollanmızda takat kalma­ mıştı. Bitkin bh' halde ileri harekata devam ediyorduk.

4 EYLÜL 1922, SALtHLIDE ÇETIN MUHAREBE

l l . Alayın peşinden bizim ı 4. Süvari Türneninıiz

takip ediyordu.

ı . Süvari Türnenin 1 ı . Alayı, ilerlerken Salihlide

ç ok çetin ve şiddetli bir muharebeye tutuşmuştu. Bu­

raya trenler dolusu :kaçmakta olan düşman askerleri

dolınuş, 2. Tümen de Alaşehirin garbındaki Dere köyü üzerinden Salihliye doğru ilerlemeye devam ederek kı­

lınç artıklarını temizleyerek bir an önce bize yetişmeye

gayret ediyorlardı.

152 .


l l . Alay buradaki ç atışmada çok zayiat vermişti.

1 4. Süvari Tümenimiz ile birlikte bize yardıma gelen 2. Türneniınizi, atlardan aşağıya inerek, piyade harbine baş­

ladık.

Buradaki düşmanın kılınç artıklan şiddetle muka­

vemet ediyorlardı. Ai.ay, S alihliyi işgal etmeye uğraşır­ ken buradaki Yunan kuvvetleri : arasında Abaza çerkez­

leri de varmış. Bunlar oa Yunanlılarla birlikte bize şid­ detli ateş açıyorlardı. Düşmanın bu mukavemetini kır­ mak ve kasabayıişgal etmek için son derece gayret sar­

feliyorduk. Buraya gelen birliklerimiz gafil avlanmışlar­

dı. Çünki Salihliye geldiklerinde şehrin dışında, bağlar

içinde gizlenmiş olan Yunan askerlerinin bulunduğun­

dan haberleri yokmuş. Bu sebeple burada ani bir ateş

karşısında kaldıklarından ç ok sayıda şehit vem1işlerdi.

1 4. Süvari Tümeninin 54. Alayı, bu maherebeye

katılarak düşmanınmqkavemetini kırdı.

O gün, akşama kadar bu düşman birliklerini te­

miı;lemeye uğraş tık, ve geceyi burada geçirdik. 5 EYLÜL 1 922

S alihli düşmandan tamamen temizlendi. Ortalık

ağam1aya başlarken tümen kumandanından bir nefer

gelerek:

-Seni Kurnandan çağırıyor, dedi.

Bulunduğum mevziden çıkarak yanına gittim.

Kendilerini bir kenarda, sİperde gördüm . Acele olarak şu emri verdi :

-Derhal bölüğünü al, Gördes üzerinden Akhisara,

oradan da Manisaya doğru ilerlersin, hem de düşman 1 53


gerilerini daima kesrneğe çahş. 54. Alaydan bir bölük asker daha alarak beraberce hareket edersinz . Çok dik­ katli olun, Manisada birleşiriz. Burada düşman mukavemetinin kınldığını, muha­ rebenin lehimize döndüğünÜ gören kumandanlar bana bu yeni görevi verdiler. 6 EYLüL 1 922, DÜŞMANI TAKlBE DEVAM

Mevzilenmiş olan askerlerimi bulundukları yerden çıkarttım. Bana yardımcı olarak gelecek olan bir Teğ­ men idaresindeki bölukle birlikte yola çıktık. Yollarda bazı. ufak tefek çarpışmalar oluyordu. Arkamızdan yetişip gelen 1 4. Süvari Tümeninin 3. Ala­ yı da bize iltihak etti. Beraberce Aklıisan işgal ettikten sonra Manisaya doğru ilerlemeye uğraşıyoruz.

Yorgunluk ve· açlık had safhaya gelmişti. 7 Eylül 1 922 günü Akhisardan aynlıyoruz, yollar­ da temizlikle Manisaya doğru ilerlemeye başladık. 8 EYLÜL 1 922, MANlSAYA VARIŞIMIZ

Cebri bir yüriiyüşle sabahın erken saatlerinde Ma­ nisa önlerine geldiğimiz vakit buraya bizden önce gel­ miş bulunan 1 . Süvari Tümeninin önce alayı, bağlar arasından bir türlü geçemiyordu. Bin bir müşkülatla ilerlemeye uğraşıyorlardı. Çünki burada köylüler, hay­ vanlar girip te zarar ziyan yapmasınlar diye bağlannın etrafını dikenli tellerle çevirmişler. 1 54


. Bu tel örgüler, süvarileriınizin ilerlemesine mani oluyor, atıann ayaklanna takılıp kösteldenerek yuvar­ lanmalanna sebep oluyordu. Bu esnada Alaşehirden ve Salihliden, Turgutludan calılarını kurtarmak için kaç­ makta olan düşman kıhnç artıklan ile 1 4. Süvari Alayı­ nın öncüsü olan .3. Bölük Kumandam Yüzbaşı Zeki bey (Orgeneral Zeki Doğan) idi. Derhal attan· aşağıya inmiş piyade muharebesine başlamıştı. 3. Bölügün arkasından 2. Bölük yetişti. Bu bölügün Kumandanı Yüzbaşı Fik­ ret Yüzatlı idi. Bunlar burada mulıareber etmekte iken ben de yetiştim. Düşınıının arkasını ke8erek imhaya başladık. Düşmanın burada oldukça kalabalık olduğu belli idi. Silahlarını yere bırakarak teslim olmağa başla­ dılar. Bir kısmı da kaçınağa uğraşıyordu. Teslim olan­ ları Manisanın meşhur Kıritik deresi denilen yere geti­ 'rip silahtan tecrid ederek, buraila muhafaza _altına al­ dık. Hepsini de zararsız bir hale getirdik. Etraftan gelen süvari ve piyade birliklerine bunları bıraktık. Q.inki bunlarla da uğraşacak fazla bir vakti­ miz yoktu. Düşmanı bir an önce denize dökmek için ileri ha­ rekata devam etmek mecburiyeti vardı. Çünki Başku­ _mandan Mustafa Kemal Paşanın verdiği emri yerine ge­ tirmek lazımdı. Bu emir de: "Ordular, Ilk Hedefiniz Akdenizdir, Ileri'' emri idi. 8 Eylül 1 922, Manisa tamamen jşgal edildi. Fakat düşman burasını da yakmıştı. Manisa cayır cayır yanı­ yordu. Manisa önlerine geldiğimiz vakit Horoz köyü ile Papaz köyünde tüyleri · Ürpertici valışiyane bir manzara ile karşılaştım. Burada da düşman kaçarken birçok kimseleri öldürmüş, genç kadın_ve kızlarımızı ahır dam155


lannda, kimını saçıarından tavana asarak bırakmışlar, kiminin de gögüslerihi yani memelerini kesınişlerdi. Al­ çakWdanm burada göstererek kaçıp _&tıpişler_cli. Manisadan sabaha karşı aynldık, bir derenin ke­ narında askerlerimizi · ve atlarımızı biraz olsun dinlen­ dirmek istiyorduk. Bu kısa molıl esnasında süvarİ birlik­ lerimizi takip etmekte olan . Tümen kumandanlan ile Kolordu kumandanımız geldiler. Kolordu kumandamnın lzmiri işgal etmek için verdiği talimat:

"- 1 . Ordunun emrine giren Kolordumuz bize verdiği emir gereğince 1 . Süvari Tümeni Manisadan Sa­ buncu belini takip ederek lzmire girecek.

1 �· Süvarİ Tümeni de Sabuncu belinden aynlarak Menemen ve Emrialem üzerinden Karşıyakayı işgal edecek. " Ben de, 1 4. Süvari Tümeninin 54. Alayının 1 . Bö' '

lük Kumandam olarak bunlarla birlikte Karşıyakayı işgal etmek vazifesini almıştım. Hava iyice kararmıştı. Sabuncu beline geldik. Yol ayırımı olan bu yerde birlikler toplandı. Her birlik, ay­ nldığı yere gidecekti. 1 . Süvari Tümeninin birlikleri Sa­ buncu belinden lzmire doğru harekete geçti. 1 4. Süvari Tümenimiz de Menemen ve Emrialem yolunu tuttuk ve bu şekilde birbirimizden ayrılmıştık. Bütün gece cebri yüıiiyüşle· yolumuza devam ediyorduk.

1 4. Süvari Tümenimizi Kolordu kumandanımız ta­ kip ediyordu: Yollarda düşmandan eser kalmamış gibi 156


idi. Tek tük rastladıklanmızı da kılınç tan geçirerek ileri harekatımıza devam ediyoruz.

1 . Tümen de, aldığı emir gereğince, Sabuncu be­ linden ileri harekatına devam ediyordu. Sıra ile ileri ha­ rekihına Öncü BölükJer nöbet değiştirerek harekata de- · vam ediyorlardı. En son olarak Öncü Bölüğü sırası Yüz­ başı Zeki Doğana düşmüş idi. Çok cesur ve muharip bir subay idi. 9 EYLÜL 1 922, IZM!R YOLLARıNDA Asker çok coşmuş, lzmire girmek için birbirleriy­ le cehennemİ bir yarış başlamıştı. Askerler ne Çavuş, ne Onbaşı, ne de Subay emrini dinlemiyordu. Geç tiği­ miz yollar dağlık bir arazi idi. Mecalsiz kalan atiarımız­ dan yere inerek yokuşları arkalarından· omuzia iterek çıkarmaya çalışıyorduk. 1 4 gündür atlarımız ve bizler insanüstü bir güçle aç susuz ve yorgun, bitkin bir halde büyük bir kuvvet sarfederek ileri harekatına devam edi­ yoruz. Askerlerimizin heyecanı kat kat artmıştı. Bir an evvel tzmire girmek için birbirleriyle yarış yapıyorlar­ dı.

Gece yarısına doğru Menemene geldik. Buradaki

düşman birlikleriyle kısa bir çatışma oldu. Menemeni de düşman yakmıştı. Burası da cayır cayır yanıyordu. B urada

kılınç

artıklarını

temizlemeye uğraşıyoruz.

Düşman gene birçok katliamlar yapmıştı. Sokaklarda, caddelerde insan ceSetleri yatıyordu. Menemen harekatını temizledikten sonra, Emria­ lem köyünü geçtiğimiz vakit, ansızın yaruma Alay Ku- mandarum Binbaşı Harnit beyin geldiğini gördüm. Bu­ rada Öncü Bölük vazifesi sırası bende idi.

157


Alay Kumandanun yanuna sokularak gülümser bir halde: :_Abdurrahman, nasılsınız oğlum?. diye sordu. Ben de gülümseyerek : -Çok şükür. . . Düşman temizlendi, artık yolumuz·

da bir engel kalmadı� dedim.

Dereden tepeden kQnuşa, konuşa yolumuza de·

vam ediyorduk.

Birara Alay Kumandanını Binbaşı Jfamit bey: - N asıl Abdurrahman, lzıniri göreceğİn geldi mi? diye sordu. Yüzüme bakarak manalı bir ifade ile bu sözleri söylüyordu. Ben de cevap olarak : ..:.Kumandanım, çok göreceğim geldi. Çünki anne­

mi, babamı ve kardeşlerimi burada, esarette bırakmış­ tım. Vatanı kurtarmak için gönüllü olarak Milli Müca­ deleye katıldırn. Eh

•. .

Yolumuz az kaldı. Cenabı Allaha

. gece gündüz dua etrniştim. lzınire girmeyi bana nasip · · etsin diye. ·

Bu şekilde konuşrnamıza devam ediyorduk. Bana ·

bir sual daha sordu :

-lzınire kaç kilometre kaldı? -Efendim, 25 kilometre kadar, dedim. -Öyleyse yolumuza devam edelim.

Bu esnada aklıma bir şey geldi. Binbaşı da yanun­ dan ayrılmıştı. Atıının başını çevirdim ve yanına sokul­ durn. -Kurnandanım, eğer izin verirseniz ben Çığhdan sonra Hacı Hüseyinlerden ayrılarak Bomovadan gel­ mekte olan 14. Süvari Alayına yetişrnek isterim. Ne olur, bana izin veriniz.

158


Diye yalvannaya başladun. -Oğlum Abdurrahman bey, sen çok cesur ve iyi yetişmiş bir askersin. Bir bölük kumand� olarak bü­ tün muharebelerde çok üstün başanlar ve fedakarlıklar gösterdin. Hiç insan alayından, birliğinden aynlır mı? -Binbaşırrı', benim öncülük nöbetim bitm�k üzere­ dir. Sırayı diğer bölüğe teslim edeceğim. Benden kork­ mayınız. Zaten düşman kaltnadı. Ben buradan selamet­ le gidebilirim. Sizden en çok 1 8 20 kilometre kadar fazla bir yol yürüyeceğim. Benim için ehemmiyeti yok. Y atvarının size kumandanım. Beni malızun bırakın ayınız. Alay kumandanı biraz düşünür gibi oldu. Bana döndü ve şefkatli bak:ışlarıyla: -

-Peki anıa. Benden emir almış olmayacaksın. Ve bana bir mektup verdi: "Bu mektubu 14. Süva­ rİ Alay kumandanına verirsin. Bu bir emirdir." dedi. -Başüstüne kumandanım. Sevintçen kabıma sığmıyordum. Bölüğümdeki as­ kerlerim b�e sevinmişlerdi. Tümen kumandanına gö­ ıiinmemek için yolun sol tarafını tercih ederek askerime: -Sol yan değiş, bölük bir araya toptan.. ' Emrini verdim. Allah.. Allah ... diye sevinçle yolumuza devam ediyorduk. Bir yandan da şifa:':ıi bir emirle hareket etti­ ğinı için belki de beni cezalandıracaklardı. Ama, ne pa­ hasına olursa olsun, kafama koymuştum. 1 59


Küçük

Yamanlar

dağının

eteklerinden Turan,

Bayrakh sırtlanndan ortalık ağarmadan Bornova yolun­ daki şöseyi buldum. Yolurnun üzerinden geçerken bir çiftlikten atıan­ ma biraz yem tedarik ettim . Askerime de çiflik sahiple­

ri ç abucak bezdirine ekm�i yaptılar'. Bunları alıp yolu_. muza devam ettik.

9 EYLÜL 1 922 SABAill GüN DOGARKEN BORNOVA SIRTLARIN DAN JZMIR GÖRÜNMEGE BA Ş LADI Ş ose yolunun kenannda, bir dere içinde askerime mola verdim. Hem kendi karınlarını doyursunlar, hem de günlerce aç olan hayvaniann yemlerini vennek mak­ sadıyla burada İstirahata çekildik. Bir yandan da yol kenarına 2 nöbetçi çıkartarak "etrafı gözetlemesini, hem de Sabuncu belinden gelmekte olan 1 4. Süvari Alayının öncülerini görüp bana haber vermelerini. " söy­ ledim. Muharebeler boyunea buraya gelinceye kadar bü­ tün geçtiğimiz yollarda köyleri, kasabalan yakıp yık­ mış ve yağma etmiş olan düşmandan eser kalmamıştı artık. A skerlerim şosenin iki kilometre ilerisinde bir de­ renin içinde siperli bir yerde istirahatlerini yapıp ek­ meklerini yiyorlardı. Arada sırada yola çıkıp ses seda dinliyor, ayak seslerini, yere yatıp kulağıını yere vere­ rek

aksf sedalan,

dinliyordum. Bıraktığım nöbetçiler­

den birisi koşa koşa yanıma geldi:

160


4. A lay subay la rÄą toplu bir halde.


-Efendim, 1 4. Alayın öncüleri şurada, dere için­ de, mola vermişler. Yüzbaşı Zeki beyi de gördüm, de­ yince sevincim bir kat daha artmıştı. Atıma bindim ve yanlarına gittim. Bölük Kuman­ danı Yüzbaşı Zeki bey beni görünce o da çok sevindi. Çünki lstiklal Harbi devamınca hep beraber birlikte dö­ ğüşüyorduk. Boynuma ·sarıldı : -Abdurrahman bey, buraya nasıl geldin? diye sordu. Ben de cevap vererek : - Şüahi bir emirle geldim. Ne olursa olsun, her şe­ yi göze aldım. Iki saat kadar onlar da istirahat etmişlerdi. "Hare­ ket zamanı geldi, haydi kardeşin1 Zeki bey, durmaya­

lım. Allalı yardımcm1ız olsun... " dedim. Hazırlığımızı taınamlıyarak birlikte yola çıktık : -Sizi ç ok merak etmiştim? Yollara adam bile çıkarttım. -Zeki bey, Öncü Bölüğü mQsünüz? .

-Evet.

-Iyi öyleyse, inşaallah salimen lzmire gereriz.

9. EYLÜL 1922, İZMIR ÖN LERINDEYIZ Asker iyice dinlenmişti. "At başına" kumandasını verdile Hazır bir vaziyette idik. Bu arada 1 4 . Alay Ku­ mandanı yetişip gelmişti. Mektubu kendisine verdim : -Buraya nasıl geldin? diye sordu. -Geldim efendim, demekle iktüa ettim. Şüahi emirle geldiğimi başkalarına duyurmak is­ temiyordum. 1 62


İzmir karşunızda idi. Zeki bey öncü olarak daima önde gidiyor, ben dt� kendisini takip ediyordum. Halka­ pınar önlerine gelmiştik. . Ansızın karşı taraftan bir ateş açıldı. Bu ateşin nereden geldiğini anlayaınamıştık. Sonradan farkettik, hemen atlardan aşağı inerek Piyade harbine hazırlan­ dık. Yanunda bulunan iki haflf makinalı tüfeklerime mevzi aldırdım. Atlanmızı da geride dere içinde muha­ faza altına aldırttun. Zeki beyin bölüğü de aynı vaziyet­

te

piyade harbine hazırlanarak bu karşunızdan gelen

ateşe cevap verrneğe başladı. Bu ateş, bir fabrikanın

pencereleri içerisine yerleştiriln1iş makinalı tüfeklerden geliyordu. Bunlan susturmak ç ok güçtü. Halkapınar yolunu tıkaınıştı. Geçemiyorduk. Devaınlı surette Hal­ kapmar köprüsü istikametine doğru ateş ediyorlardı.

1 4. Süvari Alay Kumandanı peşimizi bırakınıyordu. Bir ara yanunıza sokuldu, lzınire girmek için bize yeni tali­ mat verdi: -Arkadaşlar, karşımızda İzmir. Vatan kurtulu­ yor. Fakat Şehre girerken ç ok dikkatli olınaınız lazun. Çünki burada yabancı milletler var. Bunlara dokunma­ ınağa gayret edelim. Sonra başımıza iş aç anz. Hükümet . Konağı önündeki meydanda hepimiz birleşiriz. Tümen Kumandanı gelinceye kadar hazır bir vaziyette bulu­ nursunuz, demişti. Yalnız şimdi bu dakikada Kolordu­

nun bir telsizini bekliyoruz. Tümen Kumandanı haber

alır almaz bize bildirecekler. Kolordudan emir gelince­ ye kadar İzmire girmek yok. Emri bekleyeceğiz. Bu arada, karşunızdaki fabrikadan açılan ateşi susturmağa uğraşıyoruz. 1 . Bölük Kumandanı Bursalı İbrahim Hak· kı bey atıldı. Alay Kumandanma sert bir tavırla;

1 63


-Kumandaıum, burada beklernemize liizum yok, beldiyecek olursak, şehirde Yunannların katliam yap­ ması ihtimali yüzde yüzdür. Burada hiç beklemiyelim, nasıl olsa lzmiri işgal edeceğiz. Kumandanım, vaktinde lımiri de kurtarmış oluruz. Yol veriniz gidelim, dedi. Bu söze bütün subaylar karıştılar. Alay Kumanda­ nı Salih Zeki bey naçlu bir vaziyette kalmıştı. Ne yapa­ cağını, 1ne diyeceğini kestiremiyordu.

l3iz

bir yandan

bu fabrikadan açılan ateşi susturmağa uğraşıyoruz. l . Bölük Kumandanı lbrahinı bey de ileri harekatına de. vam etmemiz için ısrar ediyordu. Hepimiz isyan etmiş bir halde idik. Alay Kumandanı : "Mesuliyet kabul etmem." de­ di. Borsalı İbrahim Hakkı beye emir vererek: "Sen Bomovayı işgal edeceksin... Oradaki asayişi temin ede­ rek, yabancı devletlerin tab'alarına çok dikkat etmeniz lazmı ." dedi.

1 . Bölük Kumandanı lbralüm Hakkı bey bölüğünil alarak Bomova üzerine yürüdü, kısa bir müddet sonra Bomovayı işgal ettiğini gördük. Fabrikadan açılan ate: şi susturmağa uğraşıyoruz. Bir ara fabrikadaki makina­

lı tüfekler susmuştu. Herhalde ya şerit değiştiriyorlar ve yalıutta tutukluk yapmıştı. Ateşin kesilınesiııden faydalanarak Yüzbaşı Zeki bey bölüğüne "At başı" ku­ m andası verdi. Ve bana da: -Kardeşim, beni ateşinle desteğe al. Ben Halkapı� nar köprüsünil geçrneğe çalışacağım, dedi.

1 64


önümüzdeki arazi bir bataklıktı. . Bu bataldıktan

geçmenin imkanı yoktu. Ancak şose yolunu takip .ede­

rek Halkapmar köpriisünden geçilebilecekti. Çünki bu­ ralarda atlar batıp kalıyordu. Yüzbaşı Zeki bey atına atlıyarak bölüğü ile birlik­ te son sür'atle köpriiyü geçrneğe muvaffak oldu. Fabrikadan ateş tekrar başladı, biz de devamlı su­ rette bunlann üzerine ateş ediyor, göz açtınnamak için

gayret sarfediyorduk.

2. Bölük Kumandanı Yüzbaşı Fikret beyle ateşe devam ediyorduk. Fabrikadan açılan bu ateşi bir türlü susturamıyordtik. Makinalı tüfeklerin başındaki maki­ nalı tüfek zabiti Ziya beye (Ziya Bo.ra) talinıatlar veri­ yordu. Yüzbaşı Zeki Beyin Halkapınar köprüsünü son sür'atle geçtiğini gören 2. Bölük Kumandanı Fikret bey de (Fikret Yüzatlı), Zeki �yin sür'atle geçiŞini

seyrederken, fabrikadan açılan bu ateşten fabrikanın önlerinde dört şehit vermişti. Zorlukla ilerledi, hepimiz üzülmüştük. . Yü:z:başı Fikret · bey de Zeki beyin arkasından :

" -Ben de geçeceğim, burada beklerneğe gelmedim , beni de ateş desteğine al, sen de sonra bir kısım askerini de­ nizden yüzdürerek geçersin, ben de fabrikadaki ateşi sustunnağa çalışının," dedi. Yüzbaşı Fikret bey gür bir sesle : . -Arkadaşlar, burada ölen ölecek, kalan geçecek. At bin, ileri... emrini verince ben ortada kaldım. Biz de ateşe devam ediyorduk. Bir ara yine makinalı tüfek sesleri kesildi, belki de susturulmuştu. Bilinemiyordu. 165


Yüzbaşı Fikı·et beye de yol verdik. O da geç ti git· ti. Sıra bize gelmişti. Makinalı tüfeklerin bir ara susma-­ sı bizim işinüze de yaramıştı. Ben de bir miktar askeri­ m i orada bırakarak bizi ateşiyle desteklesinler diye bir kısmını da yanmıa alarak Halkapmar sahilinden, deniz­ den atlan .yüzdürerek tek kol ve seyrek olarak denize daldık. Binbir müşkilatla darağacındaki fabrikalar ara· smdan bir geçit bularak karaya çıktık. lik iş bu fabri­ kayı havaya uçumiak veyahut içindeki düşm anı temiz­ leyerek fabrikadan bu

ateşi sustumlak lfızm1dı. Fabri­

kanın önüne geldiğimde kapılan zorladık açaınadık. Fabrikanın önündeki pencerelerden yani bize ateş açı­ 'an yere üzerimizde. son kalan bombalanmızı atarak bu· radaki ateşi sustunuağa muvaffak olduk. Hemen geride bıraktığilll bölüğümden kalan kısmına işaret ettim. Son sür'atle onlar da yanıma geldiler. Fabrikanın kapılarını

kırdık, içeriye girdiğimiz vakit bir sürü Yunan askeriyle subaylannın hepsini esir alarak silahtan tecrid ettik. . . . Arkamızdan gelmekte olan birliklerimiz henüz bi­ ze yetişememişti. Esir aldığm1ız düşman birliklerinin bize direnmesi halinde hepsini kılıç tan geçirerek yolu­ muza devam ettik.

ı . Kordon yolunu takip ederek ilerliyoruz. Rıh­ tilll kenannda binlerce kadın, erkek limandaki gemilere iltica etınek için bekleşiyorlardı. Bunların çoğu yaban· cı uyruklu idiler. Bunlara dokunmadık, yalıuz aralarııı­ da, üzerindeki ünifonnasını çıkarmış ve kendisini tanıt­ mamak için kadınların arasına sokulmuş Yunan asker· leri canlanın kurtarmak için gemilere kaçmağa uğraşı­ yorlardı. Bizden evvel gelen Süvarilerimiz ı. Kordonda biraz kılıç sallamışlar, belli idi. Yollar üzerinde leşler yatıyordu.

1 66


9 EYLÜL 1 922

Saat 9.30. Çok Şükür, lzmir kurtuldu. Sabahleyin önceden lzmire ilk giren 1 . Süvari Tümeninden 1 4. Ala­ yın 3 . Bölük Kumandanı Yüzbaşı Zeki bey olmuştu. Saat kulesinin önünde, askeri San Kışlaıun kapilan ön­ lerinde bekleşiyorlardı. Birbirlerinin boyunlıirına sarıl­ mışlar, ağiaşarak birbirlerini tebrik ediyorlardı. Ben de yetişince yanlarına gittim, aynı vaziyette kucaktaşarak öpüştük. Sevinç gözyaşlarımızı tutamı­ yorduk. . Hıçkıra hıçnka ağlaşıyorduk. Artık Vatan kurtulmuştu. Bunların içinde en çok ağlayan ben idim. Ellerimi gökyüzüne kaldırarak: ' 'Yarabbi, sana bin kere şükürler olsun... Bize bu günü gösterdin ... Yüzbin kere şükürler olsun... " diye dua etıneğe başladım. Allaha şükürler ol­ sun ki annemi, babaını ve kardeşlerimi, burada .seneler­ ce düşman çizmesi altında esarette bırakınıştın1, sağ olarak bulacağıın için sevinçli idin1. Askeri Sarı Kışlada 1 7 . Kolordu emrinde yedek subay iken YunanWar lzmiri işgal etmeden önce burada vatanİ vazifemi yapıyordum. Muharebeler devamıılca hep Allaha dua ediyordum, "Y arabbi, bana lzmire girmeği muzaffer ordularıınızia nasip et" diye yalvar­ mıştıın. ·

·

. ..

1 67


En sonunda yine Cenabı Allah bu şerefi, zaferle lzmire girmeyi kısmet etti. Kışianın önünde bekleşirken atlarımızı nerede su­ layacağımızı düşünüyorduk. Ansızın Kemeralti tarafından 65 yaşlarmda milli ç arşaflı bir kadın koşa koşa yanım ıza geldi : -Gazanız mübarek olsun. Hoş geldiniz �lanlanm, evlatlanm. Çok şükür Cenabı Allalıa, bize bu günleri gösterdi. ·

IZMlRlN KURTULU ŞUNUN BÜYÜK MÜJDEClSI OLAN ŞANLI TüRK BAYRAGIMIZ ASKERI SARI KIŞ LAYA ÇEKILEREK TüRK MILLETiNE VATAN KURTULDU DIYE BU ŞANLI BAYRAGIMIZ ILAN EDIYORDU Bu yaşlı kadın pelerinin altından bir Türk Bayrağı çıkardı : -Evlatlanm, ben de bir asker anasıyım, bu bayra­ ğı bu gün için sakladım. Alınız... Buraya çekiniz.. Yüzbaşı Zeki bey (Zeki Doğan ), Türkiye Cumhu­ riyetinin ilk Hava Kuvvetleri Kumandanı olmuştu. Bay­ rağı aldı. üç kere öperek Fikret beyle birlikte bana: -Haydi Abdurrahman bey, sen burada evvelce as­ kerlik yaptın, her tarafı iyi bilirsin, hep beraber yukan çıkalım, bu bayrağımızı çekelim . Yüzbaşı Zeki bey, başını kaldınp balkona bakın­ ca, bir de ne görsün, Yunanlılarm indirip alamadıklan Yunan bayrağı kışianın balkonundaki direkte olduğu� nu görünce bayretler içerisinde bağırarak: -Vay namussuzlar. Bayraklarını bile alamamışlar. Fikret bey, Abdurrahman bey, bakın, bakın şu hale. 1 68


Diye bize gösterdi. Benim bir kere daha asabun bozulmuş tu. Yüzbaşı Zeki bey, bana ve Fikret beye seslenerek: -Haydi arkadaşlar, fazla beklerneye lüzuıh yok, bu paçavrayı indirelim ... Artık vatanunızın bir ineisi olan güzel lımirimiz kurtulmuştu. Arkadaşlarımın önlerine düşerek halkona çıktık. Direkteki Yunan bayrağını Zeki bey indirdi. Ağiaya ağiaya seVinç gözyaşları dökerek şanlı bayrağı­ mızı direğe çektik. Şükürler olsun, Vatan kurtuldu. Atlarunızı sulamak için yer ararken Hükümet Ko­ nağı içindeki büyük havuz akluna geldi. Atlarunızı ora­ ya çekip suladık.. Elimizdeki, yüzümüzdeki kanlı terleri yıkayarak yüzümüzü silmeye vakit kalmadan Yüzbaşı Şerafettin bey geldi. Bu Yüzbaşı Şerafettin bey 2. Tümende alay nıua­ vini idi. 14. Alayla bir ilgisi yoktu. Hükümet Konağına bayrak çekmek için Zeki beyden iki nefer istedi. Yüz­ başı Zeki bey: -Işte bayrak çekildi. Daha ne diye bayrak çeke­ seksin, dedi. Devamla: -Hani bölüğün, hani alayın nerede? ... Ve ne diye askerini bırakıp buraya geldin? diyerek asker venuek is­ temedi. Bizden iki nefer istemişti. Yüzbaşı Fikret bey atılarak: -Canım, Zeki bey kardeşim, iki nefer verelim ne olacak. Maksat vatanı kurtarmak değil mi? Işte, Vatan . kurtuldu. Yüzbaşı Zeki bey, Şerafettinin bu hareketine bi­ raz sinirlenmişti. Yüzbaşı Fikret bey, Zeki beyi teskine çalıştı. Çünki Zeki beyin fena halde canı sıkılmıştı. Fikret bey aralarına girerek Zeki beyi teskin etti ve ba1 69


na dönerek: -Abdurrahman bey kardeşim, haydi iki nefer al, Şerafettİn beyle be;aber git ve Hükümet Konağına da B ayrağı çekiniz. Ben kendi bölüğürnden iki nefer alarak, Hükümet Konağına koşa koşa gittik. Şanlı Bayrağımızı direğe bağlamak için ip yoktu. Direkteki ipi kesmişl�rdi. Esa­ sen bayrak direği dam üzerinde olduğu içm; buraya bayrak çekmenin zor olacağını gözönünde bulundura­ rak, ancak çatı arasından dama çıkarak bayrak direğine belimizdeki uçkurlarımızdan keserek ip yerine bağla­ dık. Ve bu surette buraya da Türk bayrağını çekmiş olduk. . Yüzbaşı Zeki beyle Şerafettİn bey arasına Fikret bey ginnemiş olsa idi fena bir hadise çıkmak ihtimali vardı. Yüzbaşı Şerafettİn bey birliğini bırakarak bay­ rak çekmek sevdasına kapılarak gelmişti. Aslında hak aranacak olursa lzmire ilk giren ve Yunan bayrağını indirip Türk bayrağını çekenler şun­ lardır : Yüzba�ı Zeki DOGAN, Yüzbaşı Fikret YÜZATLI, Yüzbaşı akıncı müfreze kumandanı ABDURRAHMAN beylerdir. YakıJ1 tarihimizin hakikatını yazanlar er geç gün gelecek bu hakikatları onlar da yazacaklar ve gün ışığı­ na çıkaracaklardır. Bugün birçok kimseler, ben girdim,ben çektim de­ rneğe utanmıyorlar mı? Işte ben bu hakikatı Türkiye Büyük l\lille t Meclisinin kararları ile ispat ederim. lzmire ilk giren 1 . Süvari Tümeninin Öncü Bölüğü girdiğini ve bu Öncü Kumandanı Yüzbaşı Zeki bey ol1 70


duğunu ve 1 . Tümenin lzınire ilk giren olduğunu Ata­ türk büyük nutkunda bile belirtmiştir. Bu hakikatı bilmeyenler, Atatürkün büyük outku­ nu okusunlar ve ondan sonra da kimlerin lzınire girdi­ ğini iyice anlaınış plıirlar. Bu tarihi kimse değiştire­ mez. Ya1mz resmi belgelerle ispat etmek şarttır. Çünkl bugün, o günleri yaşayan yüzbaşıdan tutunuz da albay ve generaline kadar hepsi birer canlı şahittirler. Bu şe­ refli tarihimizin seyrini hiç kimsenin değiştirmeye hak­ kı yoktur. Bayraklar çekildikten sonra hasretini çektiğim . anne, baba ve kardeşlerimi gömıek için içimde yanan ateş beni sabırsızlandınyordu. Bir ara arkadaşlarımıza, Yüzbaşı Zeki ve Pikret beylere "arkadaşlar, vatan kurtuldu, ç ok şükür. Sizden rica ediyorum, bana yanm saat kadar izin veriniz. Bili­ yorsunuz 19 ben annemi ve babamı burada esarette bı­ rakmıştınl. Kendilerini gidip, bulup görmek isterim. Evimiz şuracıktadır. Çok yakın. Kumanda.İllar gelıne­ den bunları muhakkak görmem lazım." dedim.

-Haklısınız Abdurrahman bey kardeşim. Aylarca ve yıllarca cepheden cepheye koştunuz, düşmanla dö­ vüştünüz. Var git hasretine kavuş. Askerlerİnıden üç arkadaş alarak hemen atıma bi­ nip bugün Bahri Baba dedikleri eski Adı Maşatlık olan yerin hemen nrl�asmdaki Danılacık mahallesinde bırak­ tığım evinıizin yolunq tuttum. Belki muharebelerde bu kadar hızlı koşınamıştım. Evimizin önüne gelince seslendiın. "Anne, baba," diye bağınyordum. Birden kapılar açıldı, beni karşılannda görünce bir çığlıktır koptu. Bu çığlıkları duyan komşu­ larunız nepsi birden sokağ:ı döküldüler. Işte kıyamet 171


kopuyor zannettiın. Bağınşmalar, ağiaşmalar ortalığı birbirine katİyordu. Hele annem , babam ç'ılgınca bağı­ nşıyorlardı. "Oğlum, evladım, ç ok şükür sağ olarak geldiniz. Vatanı kurtardmız. Allah sizlerden raı;ı ol­ sun." diyerek avazlan çıktığı kadar bağınyorlardı. Et­ raftan bu bağ-ınşmaları duyanlar koşup geliyorlar, atla­ nmızm terlerini elleri ile alıp yüzleriıle sürüyorlardı ve atlanmızı öpüyorlardı. Askerlerimi bir kardeş, bir akra­ ba gibi hararetle kucaklıyorlardı. Bu sırada bir an için kendimi kaybetmiş tim. Sevinçten ne olduğumu bilemi­ yordum. Ağlamaktan sesim kısılmıştı. Bir şeyler söyle­ mek istiyordum fakat mümkün değildi. Etraftan gelen­ lerden yalnız şu sözleri işitiyordum: "Vatanı ·kurtardı­ nız

ç ok şükür Allaha.. " Mustafa Kemal Paşa nerede, o da sizinle beraber

geldi mi? bağınşmalar arasında gelen bu söze cevap ver­ mik için kendi metanetimi muhafaza etmeğe çalışarak: ' 'Evet, o da geldi. Askerin harekatını takip ederek geli­ yor. Belki yann burada aranızda Başkumandan Musta­ fa KemafPaşayı da göreceksiniz. " diyordum.

···

Annem ve babamdan müsaade isteyerek: "Bizim vazüeıtıiz henüz daha bitmedi, arkadaşlanının yanma, kışlaya dönmem laznn," diyerek vedataşarak ayrıldım. Beni beklemekte olan Bölüğümön başına geldim. Bu sı­ rada Kumandanlanmız da gelmişlerdi. Yeni bir emirle Çeşmeye doğru kaçmakta olan düşmanın takip edilme­ si emri verilmişti. lzmire gelmiş olan KUınandanlariınızdan 1 . Süvari Tümen Kumandani� Mürsel Paşa acele olarak yanımıza geldi:

·

-Arkadaşlar, Ankara Hükümetini haberdar etmek lazım, hemen bir telgraf çekelim, diyerek bize kısa bir

172


�lgraf dikte ettirdi. Bu telgrafı alarak Remzi isminde bir takun subayı i ı birlikte postahaneye koştuk. Posta­ ..

hane kapalı idi. \tuharebeler dolayısiyle, hatlar kesilmişti. ·

·

·

'

Bu arada yanımıza bir Fransız Subayı geldi. -Bir ihtiyacınız ve bir emriniz varsa yapalıriı,diye

söyledi. -Mürsel Paşad a ; bir telgrafımız var, bunu Ankara­ ya bildirmek istiyoruz, bize ne gibi bir yardımda bulu­ nabilirsiniz? diye sordu. Biziın yanımıza gelen bu F:ransız · subayı meğerse Türk asıllı Bakırköylü bir Ermeni imiş. Bu Fransız subayı, Hükümet Konağı önünde, li­ m anda demirli bulunan E tgaıjin isminde bir

.zır�lının

güverte zabitiymiş . Derhal gemiye giderek durumu ku­ m andanına anlattı.· Sonra bize gelerek : "Gemi kuman­

danı emirlerinizi bekliyor, geminin telsizinden istifade edebilirsiniz , " dedi.

ain

Mürsel Paş n Ankaraya yazdığı telgrafın metni: Ankara Hükümetine, lzmir kurtuldu, lzmiri işgal ettiın . İmza Süvari Kumandanı Mürsel Bu telgraf Ankarada bir bomba tesiri yarattı, şen­ liklere başladılar. Ama �alırettin Paşanın da bu telgra­ fın ç ekilme hadisesi ç ok z oruna gitmiş ti. Çünki bugün Süvari Kolordu Kumandam olmas ı sebebiyle onun im­ zası atılması gerekirdi. Eh . . . Muhareb e bu. Insanlar bazı hallerde ne yapacağım şaşırabili r. Kurtuluş sevinci içinde olan Mürsel Paşa da lzıni ri işgal edip kurtardığı için böyle bir telgraf çekmişti. .·

1 73


Kumandanlar gelmişlerdi. Vazifeınİzin bitm ediği­ ni anlamıştık. Yeni bir bir emirle başladık. Alafranga saat

düşmanın takibine

4 ü geçiyordu. Çeşme istika­

metinde kaçmakta olan düşmanı takip ederek temizle­ mek için tekrar atbaşı kumandası verildi. Narlıdere, Balçova, Kıhzınan istikametine doğru ilerlemeye devam ediyoruz. Rasgeldiğimiz düşman kı­ lıç artıkiarım kılıçtan geçiriyonız. Hava ..�kararmaya başlamıştı. Kıhzman önlerine geldiğimiz vakit kaçmak­ ta

olan Yunan askerlerinin ric'atım kolaylaştırmak

maksadıyle denizden Yunan Harb gemileri üzerimize top atışı yağdırmaya başladı. Yunanhlann Averof zırh­ lısı da Uzunada önlerinden hedef gözetmeksizin körle­ me bir ateş açmıştı. Büyük cesim toplan üzerimize ateş yağdırıyordu. Vakit gece olduğu için kendimizi sİperli­ yecek bir yer bulamıyorduk. Bu yüzden biraz zayiat venniştik. Atlanmızı başı boş bırakarak kendimizi dağ etek­ lerine atınaya uğraşıyorduk. Atlanmızdan da ç ok tele­ fat olmuştu. 1 4. Süvari Tümenimizle birlikte 2. Tümen de hareket ediyordu. Kolordumuzun Topçu Bataryala­ n imdadımıza yetişmişti. Yunanhlara cevap verrneğe

başlayınca Yunan gem i leri de anlaı�uşlardıki ; T ürkler büyük bir kuvvetle geliyorlar . Uzunada aç ıklarındzn uzaklaşıp gitti ler Yunanlıların son neferini de Çeşme­ .

de denize döktükten sonra tekrar İzmire geldik. B aşku­

mandan 1\lustafa Kemal Paş:mın vermi ş olduğu son em­ ri yerine getirıniş olduk.

lzmire geldiğin1iz vakit, bütün büyük kumandan­ lar kışladaki Kumandanlık binasında toplanmı şlardı H epsi bir arada bizim,

.

Çeşıneden dönınemizi bekliyor­

la rd ı lzınire ilk girenierin ö düllerini vermek için hazır­ .

lıklan tan1amlamışlar, bizi bekliyorlard ı

1 74

.

A laylar, Tü-


menler yorgun ve bitkin bir halde, hepimiz Askeri San­ kışlada toplandık, Birliklerimizin bütün subaylannı kış­ lanın ortasındaki meydana topladılar. Ortada büyükçe bir masa ve birkaç sandalye .. Büyük kumandanlar bura­ da yerlerini aldılar, evvelce aralannda kararlaştınlmış bir kararnameyi Kolordu Kumandanıırt ız Fahrettin Pa­ şa okumağa başladı. Gür bir sesle lzmire ilk girenierin isimlerini okuyordu . Heyecandan duramıyorduk. Oku­ nan bu isimlerden Yüzbaşı Şerafettİn beye birinciliği, ikinciliği de Yüzbaşı Zeki beye vennişlerdi. Sonra da Yüzbaşı Fikret bey ve en sonunda benim ismim Abdur­ rahman bey diye okundu. Verilen karar gereğince lzmire girenleri şöyle de­ recelendirmişlerdi. Devletin en büyük yeri olan Hükü­ met Konağına bayrak çekeni birinci dereceye, Askeri kışlaya da bayrak çekenleri ikinci dereceye almışlardı. Hükümetin en büyük Mülkiye flmirliği olan Hükü­ met Konağını birinci dereceye alarak Yüzbaşı Şerafet­ tİn beye birinciliği verdiler. Halbuki lzmire ilk giren ve Askeri Sarıkışlaya ilk Türk Bayrağını çeken Yüzbaşı Zeki beydi. ' 'Bizleri hesaba katmasınlar, zarar yok, ye­ ter ki hak yerini bulsun," dedik. Olmadı. Yüzbaşı Zeki bey'in bu işe fena halde cana s:ıkılmıştı, ama ne yapsın. Kumandanlar böyle tensip etmişler. lzmire ilk giren 1 . Süvari Tümeninin öncüsü 1 4. Alay idi. Bu Alayın da Öncü Bölük Kumandanı Yüzbaşı Zeki beydi. Bu haksızlıklan er geç yakın terihimizi yazanlar Güneş gibi meydana çıkaracaklardır, ne yapalım böyle oldu. VATAN KURTULDU, YAŞASlN TORK O RDUSU, SACOLSUN TORK MILLETI Vatanın kurtulması için muharebelere iştirak ede1 75


rek bu uğurda, canlannı feda eden şehitlı;rlmizi hür­ metle anar,

sağ kalan gazilerimize de S1İ1lfutli ömürler ·

dilerim.

Vatanın bekası ve Cumhuriyetimizin konılınası için "Ya lstiklfıl, Ya Ölüm" diyerek genç yaşta bu mu­ harebelere katılmıştım. Bu kıymetli tarihi eserimi de Cumhu riyetimizin

50. Yıldönümü dolayısiyle Türk tviilletine armağan ol­ mak üzere yazdım. Vatandaşlanm , yakın tarihimizi

katıksız olarak okusunlar. Dün bizler neler yaptık ve yann için ona göre hazırlanmamız ve · çalışmamız la­ zımdır. Muhterem okuyucularundan ricalanm. Bu eserimde bazı noksanlıklar ve kusurlarun ol­ muştur, şimdiden özür diler, affetmelerini rica ederim. Cumhuriyetimizin 50. Yıldönümünün bütün Türk Milletine Kutlu ve Mutlu Olmasım tenienni ederim. SON

1 76


1 9 1 5 'de Çanakkale 'de sava ş hğı m ız günlerden bir ha tıra.


Milli M ücadele 'de lwiıramanlık örneği genç yiğit suba; larım ızdan Bu rhan /şı/ Bey.


Çanakkale 'de ve A yd ı n cephesinde du şmanla çarpışan 2 7. A lay k u mandam A lbay Şefik (A ker) Bey.


1 . Süuari tümeni Ku mandanı Mürsel Baku


2. Süuari tümeni k u marıaanı Suphi Kula


lz mir'e girerken.


/z mir 'e doÄ&#x;ru.


Türk bayrağı bir daha indirilm e mek üzere Iz mir 'e ç e kiliy or.


Hüküm e t konağından ind irdiğimiz Yunan bayralı türk 'ün önüne seri/diğinde O 'nun basmayıp halılırl ll bayrak tır.


lz mir'e girdiğimizde kışladan indiri/en Yunan bayrağı.


!zm ir 'e giren ilk TĂźrk BirliÄ&#x;i.


M i l li M Ăźca dele 'de silah

ve

ceph aneler develerle sevk edi lirk en


...

A kıncı Birliğimiz lzmir kapılarında.


Sakarya sauaşı sırasında Meclis Muluıfız A lay ı cebri yürüyüşle cepheye giderken .


I. SĂźvari TĂźmeni grup halinde.


Genel Dağ ıt ı m

DOGAN DAG lTI M

A N K. CAD. No: 1 3/1 CaQaloQ i u-IST. Tel: 28 1 3 35

200.- TL


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.