ABiDiN NESİMİ
TÜRKÜYENİN TEKAMÜL HAMLESİNDE
Z İY A G Ö K A L P
SEBAT BASIM EVİ Ebusuut Caddesi No. 5, İstanbul 19 4 0
M em leketim izde her sahada olduğu gibi, sosyoloji sahasında da tetk ik ler noksandır. Bunda en büyük suç m ünevverlerim ize düşer. Zira her düşünen vatandaş dü şündüklerini “efkârı um um iye,,’y e arzetm ekten çekin m ek tedir. Y anılm ıyorsam , böyle bir vaziyete en büyük sebep tenk it edilm e korkusudur. Her ş e y d e olduğu gibi, sos yal m evzularda da ilk d enem eler en m ükem m el bir se v iy ey e erişem ezler. B ilâk is noksan ve hatalar ancak etütlerin ıslah ve tahsihiyle atılabilir v e en m ükem m ele doğru gidilir. M eselâ L orentz’in iza fiy e t teorisinin Einstein tarafından ıslahı gibi. F ilvaki, tedavid e yarım d ok torun insanı candan, yarım “fak ih„’in ise m alden etm esi bir hakikattir. H âlbuki sosyâl m evzularda hatâlar» ak lı selim sahibi her vatan d aş bile tashih etm ek iktidarındadır. H attâ yan lış m ecraya sürüklenen vatandaşları tas hih, hiç olm azsa ikaz etm ek , h erk ese düşen bir v a zife dir d enilebilir. Eğer bu vatandaşlar bu v azifelerin i yap m az veya A lm an ya’da olduğu gibi yapam azlarsa, m em le k e t de, ٠ n isb ette, yü k sek bir hızla uçuruma doğru yuvarlanır. N itekim , kültürce y ü k sek tarihî A lm an ya’nın bugün R osenberg, S p en gler ilh. gibi isim ler çerçevesinde düştüğü speculation b atağı bunu isbat etm ek ted ir. D ü nyaya örn ek olacak ileri bir d em okrasyaya ulaş m ak isti}ren gen ç T ürkiye’de, her düşünen kafa, fildişi k u ley e çekilerek düşündüklerini vatan d aşlara arzetm ek ten çekinm em elidir. B ö y le h arek et ed en leri hattâ Türk İnkılâbı’ma h ıya n etle ittiham etm ek bile kabildir. Bunun
içindir ki, bütün noksanlarım ıza rağm en bu d en em eyi, bilhassa son h âd iseler k arşısında, sam im î bir vatan d aş olduğum uzu isb a t için neşrediyoruz.
Ziya C ökalp'a dair hazırladığım ız bu te tk ik şek li• m ize daha e v v e l dilim izde bir m isal bulam adık. G er çi bazı num uneler varsa da bunlar fazla bir k ıym et ifa d e etm ez. M eselâ Rıza T ev fik ’in “H âm idnam e„’si H âm id’in tahlili olm aktan ziyade Rıza T ev fik ’in ta h a y yül ettiğ i H âm id’in tahlilidir . Ciddî v e avrupaî tarzda ilk eser tenkidi, yan ılm ıyorsam , L utfi F ik ri’nîn T ürkiye hudutları dışında b astığı “D uhteri Hindu„ tenkididir. Bir de buna ciddî bir nüm une ilâve etm ek istersek “Miza n „ ’cı Murat’ın ten k id lerin i sayabiliriz. C um huriyete kadar m onografi v e k ritik lerin az oluşunda en mühim âm il, bu sahanın sosyâl düzenle yakından ilgili olm asın dandır. A bdülham it istiptadın d a düşünm ek d eğil, düşü n ebilm ek bile hatâ idi. N itek im kim yada nitro sellü loz bahsi bom ba yap ılab ilm esini öğrettiği için gösterilem ez di. Cebir kitaplarında ifn a usûlü île m uadele halli sa n sü r tarafından kald ırılm ışdı. V eliahd Murat’ın ismini unutturabilm ek için bütün Murat isim leri Mirat’a tebdil edilm şti. M eşru tiyet, Cum huriyet, H ürriyet, cem iyet v e jjrev bahisleri M ektebi M ülkiye’de b ile okutulam azdı (1). N am ık K em al adı etrafında bir h a rek et olduğu için G ed ik p aşa T iyatrosu Hünkâr em rile yıktırılm ıştı. B öyle so sy â l bir düzende, takdir edilebilir ki, hiçbir ed eb î ha rek et, hiçbir tahlil v e te n k it yapılam az (2 ). Sonradan, sanatin so sy â l düzenle ilgili olduğu h akik atin i itiraf (1) M ektebi M ülkiye M üd ürü Celâl. M ektebi M ülkiye mec. sayı 1. (2) «Kavgalarım» H. C ah it Yalçın, p olem ik de bu bahse te m as etmiştir.
Lâstik Said Beyle
yaptığı
ed en lerd en bîri d e, m ebusluğu p rofesörlüğe tercih eden Fuad K öprülü’dür. Bir zam anlar esk i edebiyatım ızın m illî ed eb iy at olm ad ığın ı sö y liy en K öprülü şim di bunu v a k tiy le bir p olitika icab ı söyled iğin i beyan ediyor, p ek haklı olarak H üseyin C ahit Y alçın da soruyor: — A caba o devirde söyled iği şe y le r mi p olitik a icabı idi, yo k sa bugünkü m ütalâları mı ? Bunlardan hangisini g e n ç liğ e ö ğretelim ? (3 ). Y aln ız m uhtevanın d eğil, hattâ şek lin bile so sy â l v a ziy etle yakından alâkası vardır. Ez cüm le aruzun m üdafaasını yapanları islâm cılıkla, H ececi leri türkçülükle sıfatlandırıyoruz. A rtık “D evri H am idî„’den M eşru tiyet’e geçeb iliriz. G erçi M eşru tiy etin ilk h üriyet havası için d e A hm et Rıza A u. C om te’u, Prens Sabahattin Ed. de M oulin’i, Le P la y ’i, Abdullah C ev d et G. le B on ’u, M. Z ekeriya A . F o u ille’yi m em lek ete tan ıtm ıya çalışm ış v e çalışm akta bulunuyorlardı. F akat bu devre uzun sürm em iştir. Bir taraftan çıkan kanunlarla (tecem m u , m atbuat, cem iyet ilh.), diğer taraftan yapılan suikastlarla (A. Sam im , H. Fehm i vakaları ilh .) halk te r o r ız e ed ilm iye başlanm ışd ır. Y eni inkılâpçılar 1 Eşki m ü rtecilerle — k en di ta b irleriyle sö y iiy elim — m erkezi aslii se y ia t olan Abdül؛ıam it ite, teşriki m esai ettiler. U nutm ıyalım k î artık devri H am idîye istipd at devri d em ek yasak oluyordu. H ak ik î inkılâpçılar yap tıkları ink ılâba rağm en h a rek et lerini itm am dan alıkonuluyordu. N e tic e olarak b öyle bir v a ziy ette hakikî inkılâpçı halk zümresi, yani avcı taburları m u h alefete, hakikî dem okratlar — Sabahattin — tarafına g eçtiler. 3 ؛mart vak asın ı yaptılar. Bir darbei h ük ü m et şek lin d e hesaplanan bu hareket, çerçevesin d en taşıp , halk k itlelerin in iştirak iyle alev len in ce bu sefer (3) H. C ah it Y alçın «Fikir H areketleri» nıec.
lid ersiz kalm ış b in n etice D erv iş V a h d et’lerin am aline â let olm uştur. H arek etin seyrin d ek i bu iki devre ve* k ay ın a m ecilik ten henüz ö te y e g eçm em iş tarihçilerim ize hiç olm azsa bu va k a y ı g aye si m eçhul bir h arek et olarak ileri sürdürmüştür. H akik ata h ele hiç erişem iyen o devir m atbuatı v e bütün d ev let aparatı hare k eti bir irtica h arek eti şe k lin d e gösterm işlerdir. Bir adım atm akla b eraber hala vakanın künhüne varam ıyanlardan m eselâ V ehb i S a n d a l k ayd ed ileb il؛r(4). H âlbuki h iç olm azsa M evlanzade R ıfat’ın tesb itleri te tk ik ed ilseydi h areketin ink ılâp çı tarafın ın inkârı im kânı kalkardı (5) . F akat h arek etin n etice si, ak sülâm eli n ok tasın d an , tam am ıyle m en fî ve irticaî olm uştur ve artık k oyu bir itti hadı îslâm cı bir p o litik a ta k ib in e başlanm ıştır (6 ). D e v rin k a ra k teristiği zulüm v e terördür. L utfi F ik ri’nin m illet v ek illerin e gösterd iği sopa v e tırn ak lar bunu ca n lı bir şe k ild e gösterir. İttihat v e T erak k i’nin m illî z e n g in y etiştirm e p olitik asın ın m ahsûlü o la n vag o n ti careti ve ؛İh. sp ek ülâsyon larını (7) m eşru g ö ste r e c e k bir fik ir sistem in e, bir ideolojiye ihtiyaç vardı. Iş bu ih ti yacı te sb it ed erk en Z iya’nın birden bire nasıl m eydana çık a rıh rerd iğ i, başka bir tabirle asıl m evzuum uz olan Z iya’nın doğum u m eselesin i h alletm iş oluruz. O ysak i Ziy a ’nın akidesi bu işi yapm ıya son d erece m üsaitti, netiy i A ğ a o ğ lu ’ndan d in liy d im : — F ert y o k , ce m iy et var, h ak y o k v a zife var, şiarın a ki h a k ik a tte k im se y o k p adişah var, hak y o k k eyif var şiarının aynıdır, artık nih ayet verilm elidir. F ertsiz ce maat tasavvu r etm ek elsiz, ayaksız, b aşsız, gö v d esiz insan tasavvur etm ek tir. H aksız da vazife tasavvur eyle(4) “T a rih î m addecilik„ İktisat ve T ic a r e t Mec . (5) H akkı vatan (6) Ziya G ö k a lp , “T ü rk ç ü lü ğ ü u esasları. (7) M uhittin B irgen, Azerb e y c a n ’d a son ittihatçı, «Son Posta» ve Z, Bahri «Iş M ecm uası 19.
6
in ek bütün m idir ? ( 8 ) .
insanları
m erkep
yerin e
koym ak
değil
Y in e bu ؛eraitte y etişe n m ün evverler, şüphe y o k ء؛ءا Z iya’yı tah lil v e te n k it im kânından da mahrumdurlar. Bütün d ev let m ü esseseler! onu dahi olarak gösteriyordu. K en disi bile k en d isin d e bir deha veh m ediyord u . Y usuf A k ؟ura bu hususta der k i : — G ökalp Ziya B ey k en disin in bir dahi olduğuna kani idi ve bu usûl ile h arek et ediyordu (9 ). Bu hava, A li N üzhet -d a m a d ı- (10) E nver B eh n a n ta leb esi - (11), Z iyaettin Fahri - H ayranı - (12) v e ilah...' ların ağzıyle kurunu vu staî bir k asid ecilik m etodu ile bu* günkü n esillere erişir. B âylece Z iya hakkında bizden ev v e lk i n eslin Cumhuriyet devrindeki etü tleri d e “nakle„ müst®nit sübjek' ء ؛اdenem elerdir. H akikî m ehazlar v e bizzat tarihî şeraiti işhad ed erek Ziya hakkında yapılan ilk araştırm a C um huriyet’in 16’ncj yılında “P r.„“Dr.„ titrlerini taşım ıyan bir g en ce m üyesser oldu (1 ) و. Bu, m em lek ette m üsbet v e ا ط، أءااilmin ilerlem esini istey e n h akik î Cum huriyete! kuvvetlerin m em nuniyetini doğuran n e gü zel bir hâdisedir, v e yine şuna em inim k i bu gen çler yalnız o b jek tif etüdlerle d eğil aynı zam anda en ileri yurd v e ulus sev g isi nüm unesîni de verecek lerd ir. Tarih bugüne kadar bunu b ö y le kaydetm iştir. U nutm ıyalım ki Kadim dünyanın en ileri dem okrasiyası olan A tina aynı zam anda yurt v e ulus se v g isi bakım ından da b aşta gelir. H erhangi bir h âdiseyi tetk il^ ed erk en onu çevreleyen şartları daim a g ö z önünde tutm ak m e h u riy etin d ey iz. (8) <؛ü ç medeniyet», sayfa 93. (9) ٧ . Akçura, Ziya ü ö k a l p nüshası, »Türk Yurdu». (10) M alta mektuplar). (l l) F e y l e s o f G ök alp. (1 2 )Z iy a G ö k a lp , Sa vie et sa sosciologie). (13) 1. £ ؛^؟؛•ا, Z iy a O ö k a lp makalesi, “Ses,„ sayı 4.
7
M eselâ K rezüsün yaşa d ığ ı devir nazar itibare alınm az da onu dünyanın en zen g in adam ı olm asına rağm en al tında otom obili, sarayında radyosu olm adığı cih etin d en tenk it ed ersek haklı k a rek et mi etm iş oluruz ? T ıpkı bu nun gibi Z iya'yı niçin C um huriyetçi v e layik değildi d i y e m uaheze ayrı bir m eseled ir. H er ş e y gibi o da m ensup olduğu so sy ete için de k endisini çev reley en m ünasebet le r le şartlanan bir varlıktır. Bu bakım ından: 1— M ensuk olduğu İçtim aî züm renin cihan te lâ k k i tarzı vey a k ısaca sosyeteyi telâk k i tarzı (ideoloji) 2— M ensup olduğu züm renin diğer züm relerle mü n aseb eti (taktik) 3 — M ensup olduğu züm renin diğer züm relerle olan m ü cad elesi (strateji) 4 — M ensup olduğu zümrenin te şk ilâ tı (organisation ) m eselelerin i ayrı ayrı te tk ik etm ek lâzımdır.
GARPÇILIK, İSLÂMÇILIK,
TÜRKÇÜLÜK (14)
Z iya’nın y aşad ığı devir im paratorluğun çökm e çağıdır. Bu devirde sayısız cereyanlar vardı. Bunu kavrayabilm ek i ؛؟in tarihi seyre d ik k at nazarım ızı çevirm ek lâ zım d ır: 1 — M üesseselerim izi “m uzafferiyet iğtinam leriyle an! surette dolan, fa k a t m enbaını mil! ؟bir iktisaddan almadığı için anî su rette b oşalm ıya mahkûm olan d evletlerin h âzin esi...„ (15) esa sın a dayatan Ziya yalnız değildir. (14) Burada tem as edilen b ah isler (T ü rk iy e ’de d üzen in inkişafı) b ro ş ü rü m ü z d e derinleştirilmiştir. (15) Ziya G ök alp, “T ü rkleşm ek, ilh..„ (sa. 15).
M odern Sosyâ)
Prens Sabahattin de vaziyeti b öyle görüyordu. S c ien ce S o sc ia le ’cilerin E nternasyonal K on gre'sin e gön derd iği muhtara da bu tezi m üdafaa etm işti (16). İkinci M eclisi M ebusan’da bir sarıklı m ebus da bütçe açığın ı m alıganaîm k alm am asiyle izah ediyordu (İT). H em en üç m uhtelif g ö rüşlü zev a t, teşeb b ü sd e m üşterektirler. N itekim hatalı olm asın a rağm en, istatistik ler de bunu gösterm ek ted ir: 1553 yılı gelir cetv elin e g ö r e : Haraç geliri 1,000,000 duka( 18) İm tiyaz beratları g eliri 100,000 „ V era set v t in tik al geliri Toprak vergisi (her ev için 1 duka) 300,000 „ A rg o s sancağı 200,000 ٠ Mısır v e A rabistan 1,800,000 „ Suriye 600,000 „ İrak 200,000 „ Maden v e tuz 1,500,000 „ Güm rük v e tica ret 1,200,000 „ A şar 800,000 „ M oldavya, T ransilvanya, V olaşi, R o dos, K ıbrıs, ilh ... 216,000 „ Hâlbuki 1854 gelirin e bakınız: A şar T oprak H araç Gümrük Serbest m ıntıka İç tiçaret vergisi
220 m ilyo n Kr. 200 „ n 40 „ 86 „ n 25 „ n 150 „ 9y
(16) M. Ali, “Mesleki İçtimaî„. (17) C elâl Nuri, “M ukadderatı T a hiy e„’den notlar. (18) Bir d u k a on altı frank.
G örülüyor ki d evletin geliri harp kazancıdır. Mısır seferin d en yapılan kazançlarla S üleym aniye yap ılm ış, bununla beraber 1,036.000 duka harç ed ilm işti. S elân ik î tarih in e göre M acaristan seferinden 530 d eve yükü (20) altın top lanm ıştı (sen e 1596). Harp m eydanlarında m ağlubiyetlerin b aşlam ası ile D ev let geliri azalm ağa başlam ıştır. O ysak i tıpkı esk i R om a’da olduğu gibi “iç halkı„ın gelirid e buna bağlı idi. 2— D ev letin hakim unsurları bu vaziyeti sa d ece görm ek d eğil düzeltm eye, b aşk a gelir kaynakları ara* m ıya, k a lk d ık la n m da işa ret etm eliy iz.K o c a sek b an başı K oçu bey., ilh, gibi zatların lâyihaları bunu teyid ed er. İslâhatça bir padişah olan üçüncü Selim 27 mart 1205 tarihli (1789) h attı hum ayununda şu parça çok dikkata şayandır: “ K esreti m ezalim den âlem harap oldu, reayada ta k at kalm am ıştır. K adılar, naipler ve voyvodalar v e ayan• lar v e ،؛izyedarların etm ediği zulum yok tu r . Bunlar hep em anetin eh lin e sipariş olunm adığından n e şe t etm iştir. G erek m enasibi ilm iye ve g erek m enasibi d evleti aliye* y e v e vezaifi ask eriye yarın Cenabu A llah ruzu cezada cü m len izd en sual eyler. Bugünden sonra rü şvet alıp v e zulum «؛dip v e ed en leri bilüp bigarezin k etm ed ersen iz vallahi ben e lb e t duyarım aba i ecdadım ın ervahı için evladım dahi olsa k ıyarım . Ben doğru söze m uğber ol m am . D ev letim ize hayırlı olan ne ise h akikati ile bana bildirin...„ (21). F il/a k i filiyata da geçilm iş 20 şabanda bir İslâhat encüm eni d e kurulm uştur. Bu encüm en çalışm ağa baş(20)Bir deve yü kü 1633 duka. (21) Rüşvet bahsi için bakınız: "T u t ti in quel g ou v ern o ru b a n o e sone rubati, salam ante l’infuma 1 lebe c h e n o la alcuno inferial a se ca ene passa rifarsi resta m iseram ente apparesse sola 1 ؛p e ro di tutti le kalam ita„ V enedik elçisi G iovanni M orrinin relazione 1590 kitabı.
10
lıyarak şu kararlar ü zerin d e ittifak etm iştir: 1 — Rusumu m u k ann en ed en b aşka cerim e vesaire adla vergi alın m am ası, 2 — Nizam atı askeriyenin tadil v e tem am en tat b ik — ^؛H im aye v e seh a b etten g e le n tekaü d iyen in ilgası, 4 — K adı ve naibin bizzat m ahallinde bulunm ası v e bu nu başkasın a satm am ası... F ak at d ik k at ed ilirse bunlar daim a m azlum halk tarafından d eğil, hâkim sın ıf tara fın e le alınıyordu. S elim IH’den ev v e l O sm an Il’de y e niçerileri ıslah etm ek istem işti. F ak at O sm an gibi S e lim IlI’de başını verdi. N izam ıced it hareketi akim kaldı. 3 — İm paratorluğun b ek ası kadı naip, voyvoda, cızyedar v e ayanın en büyük arzusu idi. Zira impara to rlu k y ü k sek vergi alıyorsa da, şah ıs üzerinden de ğ il, m ıntıkadan alıyordu. V ergiyi şahıslardan toplam ak derebeynnin işi idi. Sarayın m asrafları ise alm an vergi den değil, “İstanbul, Sam sun, T rabzon„ güm rük gelir leriy le kapatılırdı. En eh em m iyetli ask er "Eyalet askerî„ idi. B usuretle saltan atı içe v e d ışa karşı koruyan artık y en içeri d eğil ey a let askeri idi, derebeyleri idi. 4 — S elim III’ün y eğ e n i Mahmut II daha planlı ha re k e t etm esin i b ilerek ve halkı□ galeyan ınd an istifade ed erek yen içeri ocağın ı (15 haziran 1826) yık tı. Ş üp h esiz bu tarihlerde b öylece ordudan m ünezzeh bulunuluyordu. Buna rağm en çok k u vvetsiz bir va ziy ete düşen m erkezin karşısına dahilî bir kıyam dikilm em iş, h attâ azlıklarda da bir hareket görülm em iştir. H albuki A v u stu ry a y a , R usya Çarlığı fırsatı kaçırm ıyarak yeniçeri vakasından tam 17 gün evveld en (28 M ayıs 1826) O smanlı İm paratorluğun taksim ini tek lif etm işti . F akat ozam an A vrupa’nın içinde bulunduğu şerait bunn k endi k en d in e önlem iştir. F ilhakika ؛ A — H indistan K ara yolunun ik tisad en zayıf bir devletini elin d e bulunm ası hayırlı idi. N itekim sonraları
11
İngilizler 1851’de İskenderon - Basra hattını d ö şem ey e kalktılar. B — O nlar için k apitü lasyonların tem in ettiğ i fayda lar belki im paratorluğun taksim inden daha hayırlı idi. C — İmparatorluk tem in edilm iş gen iş bir ham m ad de k aynağı olduğu kadar ith alâtçı idi d e. ؛İh. E kon om ik o - p olitik durum Garp K apitalizm ini bu ü lk e ile ilgilen d irirk en , ik tisad i teşeb bü sler için içerde m evcut ollması lazım n ak liye, yol em niyeti, gayrı m üslim ler için toprak m ülkiyeti m eseleleri beliriyordu. Buna hal kın G a r p m asnuatına ihtiyaç hisetse bile e l i n d e parası olm am asını i؛h. ilâve edebiliriz. N itekim hint transit yolunu R usya’dan geçirm ek için Çarlık ( Sim ito) ve (kutur) gibi kürt eşk ıyalarını him aye ediyor bunlara bir şe y yapılm am asını B erlin m uahedesile D ev leti O sm a n iy e’y e kabul ettiriyordu. Ingiltere istikrazla rında gayrı m üslim lere, H icaz’dan başka yerlerd e, m ül k iy e t hakkına m alik olabilm elerini şart koşuyordu. işte Garp kapitalizm i in k işafı için T ü rk iye’de bir teşeb b ü s em n iy eti ve istikrarı tem in etm ek istiyordu. S altanat da b ek ası için bunları kabul etm işti. Garp’taki d em okrasi kareketini yerli burjuvazi yap arken, bizde d e dış burjuvazi saltan ata istediklerini d ik te ettiriyordu. 5 — işte Garp kapitalizm inin tesirile Mahmut II "Ben bütün tebaam i k ilisid e Hıristiyan, cam ide raüslüman, havrada m üsevi olarak tanırım . Bunun dışında hep osm anlıdırlar„ d em işti. A ngarya, m üsadere, yağm a hiç olm azsa lafzen kaldırılıyordu. İn giltere ve Fransa’nın tah rik iyle M ehm et A li kıyam ı olunca, Sultanın ister is tem ez Rus Ç arliğinden m e d e t um m ası ve ilh. bazı v a z i y etle r birer istisnadır. Mamafih m em lek ette uyanan umumî g aleyan , pa dişahın v a ziy eti, Garp d evletlerinin ağır basm ası salta natı da te h lik ey e düşürdü. Eski Londra sefiri R eşit p a şa sadrazam lığa getirild i.
12
6 — A rtık Garbın arzusu üzerine 3 teşrin ievvel 1839’da G ülhane hattıhüm ayunu ile tabanın m üsavatı, angaryam n ilgası, vergi v e ask erlik işlerinin tanzim i ilh. vadediliyordu. Y ukarıda söyled iğim iz gibi bunlar garbın dem ok ratik h arek âtın a benzem ez, im paratorluk hudud]arı dahilinde dem okrasi tezi m üdafaa ed ilem iy ecek bir n o k ta ؛nazardı N itek im 1840 ferm anında derebeyleri nin h arek eti için “Zatı şah an e g erek tesm im , gerek sair vesa it ile hiçbir mücrimi alenen veya h afiyyen k a ti ve idam etm em eği taahhüt ey lem iş olduğundan... h er kim olursa k atled ilm esi m em nudur„ deniyordu. Fa* kat işler bu kadarla kalm adı. R eşit P aşa D e v le t Sûrâsı’n ؛tesis, m ahkem e usûlle rini tadil, Fransız ticaret kanununu kabulünü, ilh. te . min e lti. Bir akadem i tesis etti. Fethi A li A hundrof’un latin harfleri p yojesin i tetk ik , fak at irticai tahrik etm e m ek için terk in e gidildi. Avrupai tarzda m uaşeret yayı lıyordu. Fes, setre v e pantalon um um ileştirildi. Bunun için halk R eşit P a şa ’ya gâvur R eşit P aşa, Islahat en cüm eni reisi A r if’e de didon A rif diyordu. E con om ie p olitiq u e “ilmi tedbir m enzil„ adılı dilin ize girdi. O s ı ralarda S a y ’dan tercüm e ed ilen bir k itablar aşağıya al dınız naukddem esinden bir parça oldukça manidardır. A m erik a kılasm d a zuhur eden cem ahirî adide sureti h a sen eyi idareyi em sali alem e arzetm ek te v e İngiltere d evleti bir m ille، diğer bir m illete İrası m azarrat etm ek sizin kesbi m enfaat ed em ez gibi saad eti hal b eşeriyenin vücuduna m ucibi zaaf olan bazı efkârı atik a v e tedabiri fa sid ey î ihtiyar ed erk en evvelk i zehabini bu avanda bü tün bütün red ve inkâr ettiğin d en __ hirfet ve sanatin günden güne ilerlem esiyle k esb i im tisal ey lem ek gayre tin d e bulunm akta olup buda ekserya şu (tedbiri m en zil) ilm inin istifa d esin e ihtiyaç görerek tah sile gayret ilh„.
13
A vrupa’ya taleb eler gön deriliyor. Oradan m ü tehassıslar geliyordu. Bu su retle Garp’la fik rî tem as başlam ış olu yordu. Bu çağ Avrupa (m esela 1848) yeni bir ihtilâl ideolojisinin çalk aland ığı devirdir. O rada okuyanlar k i taptan g e lm e v e bu toprağın öz davası henüz olm ıyan fikirlere sapıyorlardı. M eselâ Şin asi e fe n d i: “H alkın Reisi Cumhuru„, “M illetin m ebusu„, “Toprak vatanım nevi b eşer m illetim „... ilh. gibi bu top rağın kaldıram ıyacağı fikirleri serdediyordu. Garp k apitalistleri için burada lâik hattâ philantrope fik riyatın yayılm ası hem müs tem lek eleri, hem de T ürkiye’deki fa a liy etlerin e uygun geliyordu. T ürkiye İktisadî teşeb b ü slere girişm ek için paraya m ühtaçdı; Garp buna tereddütsüzce verdi. Y a p ılan istikrazlar 15’ ؛bulur: fiilen edilen istikraz 5,297,676,500 hâzineye giren 3,012,884,714 m utavassıtlara verilen 2,284,791,786 H azine parası da transp ort sanayiini kurm ak üzere y in e Garp k apitalistlerin e gidiyordu. Ş öylek i 1856’da A yd ın 'R a p lw ay İngiliz şirk eti, İzm ir-A la şeh ir dem iryolu İngilizlerden 1894’de Fransızlara g eç ti. 1860’da İngiliz B erk ley G ö s te n c e - Çarnuva hattı, 1861’de R u sçu k - Varna İngiliz h attı, 1863’de Edvard Breis İzmir - K asaba İngiliz şirk et ؛ilh. G örülüyor ki verdikleri paraları yin e geri aldılar. T anzim atta Garp kapitalizm in kazancına bir bakalım : “Fransa’nın m enafi ؛m addiyesi bizim memle" ketimir.e dökm üş oldukları iki m ilyon frank altındır. Bir m e m lek ette iki m ilyon frank serm ayesi olan v e o serm ayenin hasgatan ehalisinin bütün tab ak atına inlişar etmiş..„ (22) dem ektir. İlâve etm ek lâzım dır ki m enafii m anevüyesi kaziyesi m addiyesinden fazla olur. N etice itib ariyle bukadar kapitalin döndüğü bir yerd e, bir agen t burjuyazi şü ph esiz d oğacak tır. (22) Cavit, 326 bütçe nutku.
14
8 — İngiltere ve Fransa burayı istism ara “dem ok rasi„’yi alet ettiler. A vu stu rya’da bilhassa “Drangnachosten„ p olitik asınd an sonra T ü rk iye’den Ingiliz nüfusu nu atm ak için saray v e m ürteci unsurlarla, dem okrasi aleyhdarlığı p la te - fo rm e’u üzerinde anlaşm ıya kalkdı. B akınız 1841’de M eternich padişaha n eler tavsiye ed i yor : "H üküm etinizi dininizin üssül esası olan v e zatı şah ane ile teb a yı müslim e arasında da başlıca bir rabıta te şk il ed en k avan in l d in iyeye hürmet ve riayet esas، üzerine bina ediniz, ihtiyacatı zam ana göre de hareket ed iniz... lâkin ahval ve şeraiti ٠T ürkiye İm paratorluğun ahval v e şeraitime tevafu k etm iyen hüküm eti G arbiyeyi her şeyd en ev v el tak lid e şayan bir num une suretinde te le k k i ederek ona göre ıslahatta bulunulm am asını ka▼anini esa siyesi Ş ark ’m adab v e adatma tevafu k etsniim etleri tak lit v e ahvali hazırada hertürlü kuvtan zim iyed en mahrum olan m em aliki isfe de ucayı m azarattan b aşka bir n etice...„ verm ez. G örülüyorki A vusturya h alk ç.lık cereyanını gâvur lu k la itti ham ve sosyeten in m ürteci unsurlarile teşrik i m esai Bunun içindir ki Ingiliz v e Avusturyanm rına göre R eşit Paşa iktidara g eliy o r veya yuvarlanıyor. A vusturya’nın bariz hâkim iyeti D avut P şa ile başlar. Bu bilhassa Fransa Purusya harbini Fransızların kayb etm esile k en din i gösterir: 1871-1873’de W ilhem von P ress’e İstanbul - İzmit, Alfred C o la ’ya (D oyçe B ank ’de Berlin Brastugrat) namına A nadolu - O sm anlı şim en d ifer kum panyası im tiyazı v e rildi, biraz sonra A nkara - K ayseri im tiyazı y in e bunla ra verildi. 1896’da y in e bunlar E skişehir - K o n ya’yı al dılar. 31 m ayıs 1898’de Rum eli Şim endifer im tiyazı Van E lst’den alınarak garsonluktan baronluğa yü k selen , D a vut P a şa y etiştirm esi Baron von H irsch’e verildi. Bu za tın yaptığı d alavereler sayısızdır. Bu k ep azelik ler A vu s
tu rya’mn kredisini düşürdü. Haricî tesirlere gelin ce, Avusturya’nın Ş ark ’a akm ası R usya’nın boğazlar siyaseti* n e v e İn g iltere’nin Hind yolu davasına uygun düşm üyor du. Bunun için R usya A vusturya ak ışın ı durdurmak için R om anya, Sırbya, Bulgarya gibi etat tam pon ’lar tesisi* ni düşündü. R usya’da Şark vilâyetlerin d e bir İktisadî nü fuz istiyord u. Rus sefihi Z inoviyef şunları te k lif edîyor1— Trabızon civarında sim aî teşeb b ü sler Ruslara ait m alıydı. 2 — Ş a m ’dan İran’a dem iryolu inşası “Vladmir Kap in ist,.’in riyasetin d e bir şirk ete yani Ruslara bırakıla caktı, ilh ... G örülüyorki T ürkiye lafzen istiklâl sahibidir. 9 — M em lek etim ize bir göz atarsak k arşılaştığım ız b a şlıca İçtim aî sınıflar şunlardır: a— A yan , V oyvoda, K adı, Naib, Cizyedar. İlh. olan zümre (A vusturya dostu). b — U şak, Y anaşm a, Y arıcı, Y ürük, E şkin ci... ilh olanlar, bunlar m uayyen bir ideolojiden mahrumdurlar c — M üm essil, mukriz, v e k il... ilh. olan azlıklar bur. juvazi( ؛؛؛Ingiliz dostu). d— H enüz d oğm ak ta olan yerli müslüm an burjuva zisi (yerli burjuvazi b öyle bir hareketi b esliy eb ilec ek k u v v e te değildir). Saray şu vey a bu tarafa m ey lettik çe m enfaati ha leldar olan zümre, dışarıdan yardım gördüğü nisbette aksülam elini gösterm iştir. T ürkiye d em ok ratik bir cephe alınça ayanlar., ilh. (K uleli vakasını) yapıyorlardı. Fakat b izce fikri bakım ından en enteresan olanı azlıklar burjuvazisi (finans burjuvazisi) ile in k işa f etm ek istiyen y erli burjuvazi (endüstriel)nın k a v g a la r ıd ır . A zlıklarGarp serm ayesinin k ayıtsız ve şartsız m e m le k e te gir» m eşini, d evletin İktisadî hayata m üdahele etm em esini
16
arzu ediyorlardı. O h an es P aşa’nın “İlmî S erveti M؛llel„,i bu fikri terviç ed iyord u. Sanaiye geçm ek ıstiyen yerli burjuvazi ise k apitülasyonların kalkm asını [21] dev le tin iktisad a m üdahelesini istiyordu. Londra’da çıkan H ü r r i y e t gazetesin d en şu pasajı alıyoru m : “Feni serv et m üelliflerinin k â ffesi brak geçsin , brak yap sın m e sele sini ki m anayı lâzim isi ticaret v e sanatın hürriyeti mutlakası d em ektir; şiar ittihaz ettiler. V ak ıa her ne işde olursa olsun, m enfaat hürriyettedir. Çünkü m uktezayı tabiat hürriyettedir, lâkin bazı arızalarla bu hürriyeti ticaret O sm anlılar için aynı mazarrat oldu. “T esiri b izd e zıddına çık tı devaların Müddeamızı bir raz teşrih edelim : D e v le t hürriyeti ticareti ö y le bir za manda ilân e tti ki mülküm üz de san at v e m arifet tam am ile inkıraz hâlinde idi 10 ağustos 1868„. A zlıklar garbden v e d evletten yardım görm elerine m ukabil bu g en ç O sm anlılar H i d i v l i k mese l e s i n d e n sarayla arası açılan Prens Mustafa Fazıl paşadan h im aye gördüler v e m em lek et dışı fa a liy etleri ni yardım ı devam ettiğ i m üddetçe yürüttüler. A zlıklara g elin ce parasını tem sil ettikleri Avrupa d evletlerinin h i m ayesini görüyorlardı. A vrup a’nın bu notalarından biri si m ünasebetile: “Avrupa' zannediyor ki, İstibdaddan do ğan tahakküm lere, tazyik lere, zilletlere yalnız hristiyanlar maruzdur, k atiyen doğru d eğil. U ı ç hır ecnebi devlet t a r a f ı n d a n h i m a y s g ör m e y e n m ü s l ü r n a n l a r d a ha z i ya de s o y u l m u ş l a r ve b o y u n d u r u k a l t ı n a g i r m i ş l e r d i r „(22). Genç m üslüm anlılar da G arba şu cevabı verm işlerdir. “T ü rk iye’nin resi idaresinde bu m üstebid hüküm dar y er in e bütün unsurları tarafından m üntehap mebuslardan m ürekkeb m eşrutî bir m eclise istinad eden ak il bir pa[21]Genç O sm a nlılar T ü rk iy e ’de iken kap itülasyo nların aleyhinde idiler. Vaktaki Avrupa n eşriy atlarını m em lekete k apitü la sy o n lar sa d e sin d e sokmağı temin edince, b u n u bir d ah a mevzuubahs etm ediler. (22) Mustafa Nazil P aşa muhtırası. Ziya G ö k alp —2
17
dişah bulunursa m e se le h aled îlm iş olur„. A vrup a’nın v e yerli G alata bankerlerinin d ev letten alacakları ço k fazla idi. Buna m ukabil d ev let gelirin i isted iğ i gibi har cıyor, bunlara faizlerini dahi verm iyordu. N ite k im : Mecid, bir gün D olm ab ah çe Sarayı’nın kaça m al olduğunu soruyor. Vezirin cevabı 3,500 kuruş diyince hayret ed i yor. V ezir derhal gerçi 70 m ilyon franka bu eld e edil di. F akat ö d en ece k m ıkdar, borcun tabı işin e giden pa radır diyor! Bunun içindir ki d evletin varidatını k ontrol ve m asrafını tesb it ed en , aşağı yukarı bir bütçe en cüm e ni te sis için Garp tazyik etti; bunu da yaptırdı. Bura nın a za la n k âm ilen azlıklardandı. Bu yolla da alacağın ı tem in ed em eyin ce Garp d evletleri M eşrutiyet ilân edil m esi için yüklendiler; ve birinci M eşru tiyet ilân ed il di (1876). 10 — T ürkiye’nin Avrupa nufuzuna girm esi dışdan Alm anları içten sarayı korkuttu. D iğer taraftan L ist Anadolu’ınun A lm an ya’y a lâzım olduğu yolu n d a n eşriyat yapıyordu. N etice itibariyle A lm anya Saray ile anlaşm ıya yön elm iştir. K ayser, A bdülham id’e “300 m ilyon âlem i islâm ın reisi H alife k ard eşim ...„ diye hitap ediyordu. A r tık saray A lm an y a’ya istinad en her nevi ıslâhatı redediyor; rea k siy on er bir idare başgösteriyordu; fak at iş b u nunla kalm ıyordu. M eselâ K onya Sulam a İdaresi Frank furt Filip H ofm an şirk etin e, A dana P am u k lan D oyç Linial B a n k ’a, 5 m ayıs 903 tarihli an laşm ayla A n a d o lu B ağdad im tiyazı D oyç B ank ’a bırakılıyordu. Hamid p a ra larını A lm an bankalarına yatırm ıştı. Bu paralar ikinci M eşrutiyet’ten sonra m eydana çıkm asına rağm en 13 m il yon markı buluyordu. Bu vaziyet aksülâm elleri noktasından Fransız v e İngilizleri de alâkadar etm iştir. Y erli burjuvazi bir hare k e t yapam ıyacağına göre İngilizler hariçteki m uhalefeti
b e slem e ğ e başladılar. F ilvak i Prens Sabahattin ve arkadaşlar، A hm et R ıza’ya karş] garp d evletlerin in âdeta h im ayesini !{eri sürüyorlardı. ١١ — 20’inci yüz yıla girerken artık Türk burjuvazisi k avgasın d a şuurlanm ıştı. Sabahattin Edm on de Moulin ’ı, A h m et Rıza A u gu ste C om te'u tutuyordu ilah. Böyle e e 908 ihtilâli h ariçte hazırlanıp fa k a t dahilde de kuvv et bularak m eyana g e ld i. 12 — F akat ittih a t ve T erakki biraz sonra anladı k i hürriyet p ren siplerine sadık kalırsa yuvarlanm ası ٨١٧hakkaktir. K arşısınd a Sabahattin partisi (Ahrar) vardı. Daha açtk bir tabirle n ih ayet yine Ingiliz Alm an r،؛k ؛،' b etin e dayanan bu va ziy et ittihatçıları üm m etçi bir politi^aya m eylettird i v e “O sm aacılık fikri nufuzunu kaybetm eğ e başladı„ (23). S ultan A h m et m itingi b öyle bir hava içinde yapılm ıştı. D iğer taraftan b ö y le bir h arek et yaln ız nazariyatta kalm adı; gizli bir ittih adi İslâm propaganda teşkilâtı yapıldı. Fikir hayatında ise C elâl Nuri, Hâm id, Cenap, Cahit, A ğaoğlu bu cereyan a kapıld ı. Şüphesiz asıl reaksiyon er m uhitler v e n eşriyat b ö y le bir vaziyeti olanca k uvvetleriyle y e d ek lem e ğ e çalışıyordu. 13 — Şim diye kadar hep h alk çılık , dincilik ceryan1arından bahsettik; bunların arasında bir de m illiyetçilik ceryanı m evzuubahstır. بحاkıtada Türklerin sayısı azlık olan bir hudut dahilinde veh leten bir nasyonalist idarenin tutunam ıyacağı bedihidir. F ak at R usya Türklerin r«vendication h arek eti için zarurî olan bir nasyonalizm orada b a şla m ıştır . “ I9’uncu asrın ortalarına doğru L ehistan ihtilâli ile A vusturya-M acaristan karışıklıkları m ültecilerin m iktarını artırdı ve yü ksek İçtimaî tabaka• أ23 اT ü rk çülü ğü n esasl؛ırı.
19
lara m ensup cidden ilim v e mari ؛e t sahibi bazı kim seleri m em aliki e c n e b iy ey e attı. O sm anlı m ünevverleri bunlarla tan ıştılar, k onu ştu lar, bunlardan lisan öğrendiler„ (24). B ö y leee “A vrupai fikirler v e rea liteler yukarıda sö y led iğ im iz esaslardan ta h k ik olunup osm anlı h eyet içtim aîyesin d e m illiyet m eselesi tahlil edilm em iş„ (2 رقve “hattâ 1 ة ق4 ؛n*؛ı؛âbını yapanlar bile m illiyet ceryanını şuur• lâ idrâk etm iş d eğillerd i„ (26). F ak at islâm cılık da k u v v etle ve yaln ız m üdafaa edilece k bir tez d eğildi. Zira vatandaşların düşü n eb ilen bir kısm ı dem okrasiyi bilnetice Fransız ve incilikleri tutuyordu. Bu v a ziy ette A lm anya ta ze bir tezin ortaya atılm asında İlmî yardım lar esirgem edi. Bn tez Turancıİlktir. Alm anların ev v eld en hazır türkolojik m ateryelleri bu iş e yaradı. Bu m esain in ve bazı taharrubatın İlmî k ıym eti ne olursa clsu n b izd ek i ا ال ^ ءاااtesiri şö y le oldu: “Turfan taharriyatı , T u r f a n ’d a bulunan esk i ese rler, T ürklü k le doğrudan doğruya alâkadar olm ıyan ve başka ؛؛ayyeler güden Çin m üverrihleriyle A lm an âlim lerinin m alûm atın ؛bîr cih etten te şrik ederek Türklüğün asıl cinsiyetini, yani Arî ırka m ensubiy etin i, esk iliğin i v e m ed en iy etin i en bitaraf ve İlmî surette, isbat etm iştir.T ürkler k atiyyen m ogol ırkından değildirler T ürkler esasen e r k e k , yani er m anâsına gelen Ar, A rya ırkındandırlar. B izden e v v e l G arb’a dağılan Arî m illetler kâm ilen Türklerin öz vatanından çıkarak dağılm ışlai’dır. Din v e m ezhep hususunda k atiyyen nıüdah ؟؛؛ede bulunm adıklarını, idare işlerinde adem î m erkeziyet usûlünü takip ve h âkim iyetlerini te sis ettik leri yerlerde C onfédération sistem ini tatbik ettiklerini yazıyorlar. Bu tarz idare v e hüküm et, G arp’d e henüz ma(24) “ ٢٥١١ ؛٧١١،„ ال مآ$ {الAkçura. (25) Keza. (26) Ağaoğlu.
20
lûm olm ıyan R om a usûllerine m ugayyir, yep yen i Türklere has bir sistem idi„. G örülüyor ki Alm anların tahrik eitik leri Ceryan en um um î m an âsiyle Şöveıı bir ırkçı• lıkdir. Bu suremle Rus Çarlığını, ü m m e tçilik iy le de ingiliz E m p eryalizm in i yıkm ağı istih d af ediyorlardı. P olitik sebeplerce g en iş bir nasyonalizm burada yayılm ıya başlar. H üseyin Cahid “M illeti H âkim e Türkler„ [27] makaleşin i yazar. A rtık h erk es nasyonalisttir. P olitik a bak ınım dan değil de, sam im î olarak (T raditionel) m illiyetçiler Rusya Türkleri arasında idi. H üseyin Zade A li, gaspralı İsmail, Z iyaeddin bin Fahreddin ilh gib i, Rusy a ’dan kaçıp gelen Türkler burada n asyonalizm i ^aydılar. 14 — G örülüyor k ؛üç m u h telif yerden, m uhtelif cou ch e so eia le’lerde« ceyyanları imparatorluğun fik ir m eseleleridir. M ısır’da Y u su f A k ç o r a arkadaşları (Türkçülüğü), A li Saip, Ş erefed d in M ağmumî ilh. (reform ist islâm cılığı), Prens S a b a h a t t i n ٧^ A h m et Rıza ( 0 ء؛m an cılığı) müdafaa ediyordu. Y u su f A k ço r a ’nın Türk ga zetesin d e tefrik a ed ilen “Uç Tarz S iyaset„ eserinde, m üellif bu üç ceryan■ tahİli ed iyor, hangisinin daha çok sem ere vereceği noktasında tereddüte düşüyor. Bir Mısırlı ze n g in e hızını veren en büyük T ürkçülerden Ferid, A k çora’nın in celed iği bu m esele üzerinde zam ana göre bir politika takip etm ek g er e k liğ in i söyliyor. İslâ v c ılık zafa uğrarsa, derhal m illiy e tçiliğ e g eçm ek lâzım g eld iğin i yazıyor [28]. Ali K em al ise O sm an lıcılığı tutuyor [29]. 1908 Inkılâbı’ndan ev v el, A zirbeycan’da çıkan “Fuyuzat„ m ecm uasında H üseyin Zade A li, bu üç ceryanı [271 H. Cahid “T an in „ ،28) F erid, Bir m ek tup (T ü rk gazetesi). 29 ]؛Ali Kemal T ü rk gazetesi.
birleştirm ek lâzım geld iğin i yazıyor. Bununla beraber A li S u a v î de bu üç ceryanı birleştirm enin lüzum una kanî idi. Bu fikirler, şüphe y o k k i, A bdülham id’i d e virm ek cihetinden, gen iş k itleyi tahrik v e m ob ilize e t m ek bakım ından, stratejik bir h areket olarak ele alınır sa, ileri ve inkılâpçı olur. Fakat Meveud düzen yıkılıp da édification devrine girm iş bir çağ da öne sürülürse bi lâkis gisriletici, her ham leyi öldüren o p p ortu n ism e’in tâ kendisi olur, iş te Ziya* tesb isin i, M eşrutiyet ihtilâtinden sonra yapıyor.
ZİYA BEYİN İDEOLOJİSİ
Z iya’ya g e lin c e y e kadar vaki olan fikir ceryanlarını, doğuşlarını ve istinadgâhlarını hülâsa ettik ; şim di de Z iya’nm y aşad ığı devredeki sosyâl eouche’iarı ve bunla• rın arzularını tesb ite çalışalım : İnsan so sy ete sin d e vaki her h ar ek e t bir kısııu i n s a n l a r ı menirtuıı ederse diğer /)/;■ k ıs m ı n ı rnüteess i r eder. M eselâ ölüm ü alalım , bu m ezarcının, tabunun leh ine, g e ç i m ؛®؛tem in ettiği insanların aleyh in e dir... ilh. F akat m enfaat ayrılıklarının; daha büyük bir m enfaat veya teh lik e karşısında b 'ırl^ eb ؛؛mel،;r؛, te lif edilm eleri... ilh kısm en m üm kündür. Meselâ: alıcı ile satıcı vaziyeti gibi, satıcı fiyatların yü k selm esin i ister, fak at k en disi de diğer m addelerin alıcısı olduğu için bu zıdd iy e t telif edilebilir. F akat aceba so sy ete d e te lif edilm i' yen zıd diyetler yokm udur ?..' M eselâ d erebeylik devrindeki efen di ile serf m ü n aseb eti ؛ ط؛ج. B ugünkü garp sosyetesin d e am ele ile patron m ünasebeti de bu şekil dedir. K ap italist iş m üddetinin çok, yevm iyen in in az, m ahsûlünün yü k sek fiatta olm asını ister. A m eled e bunun te m a m en a k si. M e m le k ^ i^ z e gelirsek: b öyle bir bâdise ille k arşılaşm ayız. K ey fiy eti eb ed î Ş eften dinleyelim: “Bu m em lek etin siyasî fırkalardan çok canı yanm ıştır. Sunu arzedeyim ki başka m em lek etlerd e fırkalar behem ehal İktisadî m aksatlar üzerine teessü s etm iş ▼e etm ek ted ir. Çünkü o m em lek etlerd e m u h telif sınıflar
vardır. Bir sınıfın m enfaatini m uhafaza için te şek k ü l eden siy a sî fırkaya m ukabil diğer sınıfın m enfaatini m u hafaza m aksadile b aşka bir fırka te şek k ü l eder, hu p ek tabiîdir. G üya bizim m em lek etim izd e de ayrı ayrı sın ıf lar varm ış gibi teessü s eden fırkalar yüzünden şahid o l duğumuz n eticeler m alûm dür.,., B inaenaleyh m u h telif m eslek ler erbabının m enfaatları y ek d iğ e rile intizaç hâ lind e olduğundan onları sınıflara ayırm ak im kânı y o k tur, v e ııımumî h e y e tile hepsi halktan ibarettir. H alk Partisi halkım ıza siyasî terb iye verm ek için bir m ek tep olacaktır„.(30) B ugünkü garp so sy ete sin d e rastlanan, “İçtimaî istih sâl p rosesü sind e ob jectivem en t aynı sırada bulunan in san züm resine„ s ı n ı f denir k i , ü ç s ı n ı f vardır : 1 — Burjuvazi 2— K üçük burjuvazi 3 — Proletar.. (31) Şüphe y o k ki bunların dışında kalân “memurlar, âlim ler... ilh„. insan topluluğu varsa da bunlar bir bütün olarak herhangi bir İktisadî sın ıfla tezad hâlinde d eğil dir ; bunlar bölünerek şu vey a bu sınıfın sociale tem p erem en t’ına göre m evki alırlar. S osyâl zıd d iyet v e uy gunsuzluklar in k işa f ettik çe şınıflarm m ücadelesi de k es k in leşir . T ü rk iy e’yi alırsak ,sınıf zıddiyetlerine, v e organize sı nıfa A ta tü rk ’ün söyled iğin e göre, raslayam ayız. O hâlde m eşru tiyntte rastladığım ız bu çe şitli fırkalara, horoz döğü şlerin e nasıl m anâ verebiliriz. Birinci ben dd e uzun u zadiye izahına çalıştığım ız noktalar ile, garp kapitâlizminin em p oze etti iri k e v fiv e ti tebarüz ettirm isfolu voru z dem ektir. Garpda te lifin e imkân olm ayan iki sınıfın m evcut olduğunu beyan etm iştik , küçük burjuvazi ise büyük ka(30) Atatürk.. Balıkesir nutku (31) Dr, Pr. N. Kessler bunu 8'e çıkarır. (İçtimaî yat).
24
pitâl rekabeti karşısında p roleter ile aynı safdadır; pro letaryanın k apital ile m ücadelesinde ise k üçük Bur" juvazi Burjuvazi ile beraberdir. Bu bakım dan modern sosyetenin nehçini izahda üç m u h telif görüş nazarına şah id olm am ız geregecek tir: ١— Burjuvazi’nin ferdî in isiy a tife dayan “m üteşebbüsler nazar iyesi,, . 2 — P roletarya’nın co llectif m esaiye dayanan “sınıf m ü cad elesi nazariyesi„• 3 — K üçük burjuvazinin bunların arasını bulm ak istiy en “opportuniste„ herhangi bir s o sy e te nazariyesi (32) ve bu h areket tarzına uygun bir kâinatı te le k k i tarzı da bulunur ki bu da F e lse fe ’den başka bir şey d eğildir. Bu bakımdan burjuvazi, L i b i d o idée, r a i s o n ilh ş e k i l l e r i n d e hep ferd e ait bir h a rek ete sahipdirler. (idealism e). Proletarya ise m adde de activité ile te essü s eden bir te z e sahip olacak tır ki sosyete de sın ıf d öğüşü nazariyesine uygun düşen (MaterialismeJ’dır, küçük burjuvazi ise bunların arasını bulm ayı kalkan her hangi bir çeşit (eclectism e)’e m eyled ecek tir. Z iya’ya g elirsek onun çağında k esk in leşm iş, sı nıfı için h arek ete şahid o l a m ı y o r u z . O na m uka bil bir com prem ie hâlinde olan, m u h telif sınıfların rüşey m i olacak bir parti’ye rastlıyoruz. Onu b irleştirecek bir çim entoya ihtiyaç vardır: bunun için Ziyanın kâinat te le k k isi buna uygun düşer, Z iya’ya göre biribirinden m ü stek il, aynı bir prosesüsün m u h telif halkaları olm a yan 4 çe şit hadise vardır:(33) (32) M em leketim izde m o d ern sınıflar mecud olm adığı için m odern sosyolojilerede şahid olamıyoruz. N ecm edd in Sadık, Ali Kami M. izzet, Bunafus’un ilh kitapları kurunu vusta sosyoloji kitaplarıdır. (33)Bıı telekkiye ilk İlmî tenkidi y apan H ilm i Z iy a ’dır, (İnsan cem)
25
1 — Maddî, 2 — H ayatî, 3 — Ruhî, 4 — İçtimaî. Bu suretle birisinde en modern telek k ileri m üdafaa ederken m eselâ İçtim aî h âdiselerd e de kurunu vu staî bir m etod kullanabilm ek im kân dahiline girm iş oluyor . Buna fe lse fe d e pluralism e, diğerine d e M onism e denir. F akat modern m onism e, hiç bir zaman U n ilateral d eğil polyla• tera l’dır. Ziya İçtim aî hadiseleri de biribirinden m üstekil iki kısm a ayırıyor : ١— -R ea lité sociale 2 — C on scien ee co l lectiv e. Bu su retle her iki sahada ayrı ayrı n o k ta ؛-n a zarları m üdafaa etm ek , bir arada bulundurmak imkân d ahiline g ؛rmi§ olur. Bu suretle Ziya h alefi ٠ ؛. .Pr. D r *K essler gibi bir eclectiq u e so sy o lo ji kurabilm ek fırsa tı nı bulm uş olur« Ziya'n>n te lifç iliğ i oldukça u sta lık lı , ؛ء،ا> أا.bir m etoda m alik olm ayanları şa şırtacak şek ild ed ir Ziy ’؛؛nın eclectiq u e karakterini in tu itivem en t bulanlardan biride N üzhet S ab it tir (34). Ciddî bir İlmî k ıym eti ء ه أل ا ؛ اا هŞ e v k e t S ü r r e y a t a r a f ı n d a n da bu n ok ta y a tem as edilm iştir. “Ziya B e y ’in D urkheim ile alâkası adetâ b ؛r hattı m ünkesirin bir hattı m üstakim e yak laşm as], tem as etm esi v e ayrılm ası gibi bir şey d ir , B in a en a ley h Z iya B ey daha ziyad e bir e c le ctiq u e’dir. Y a ni m u h telif İçtim aî sistem lerden m alzem e alan, fak at bunlara m ü selsel ve uygun bir tarzda itilâf ettirm eyen Gariptir ki T elitçiliğ in tenakuzları m ü ellifi, Ş ev k e t Süreyya kadar olsun ob jectif k alam am ış, “Ziya G ök alp ’ın İçtimaî sistem i basit bir te lifç ilik değildi„ m ütalaam da beyan etm iştir [36]. Yukarıda işaret ettiğim iz gibi b ö y le bir filo z o f ؛k üçük burjuva görüşüdür. Fakat (34) N. Sabi،. “Mefkure„. (35) ş. Süreyya. “ Aydınlık„. (36) H ilm i Ziya, "Z iya G ökalp„
o devirde bariz bir h arek et m evcu t olm adığı için mü sa it fırsatte in k işaf etm ek ü zere sın ıfî karakteri mektum k alm ış, sovyeten in buhranlı çağın ı devam ettiren H vk ocrite orta sınıf ideolojisi olan H ep elvan izm e m eyl etm iştir : “Üs ta d, tarihi Alm an m ü tefek k iri H egel gibi m üte m adiyen devam eden ve m ütem adiyen ink işafa v e iti lâya yürüyen ahenkdar bir raks şek lind e tasavvur ed er di„ (37). HegeJ bütün zıddiyetlerin ٠ d e v le t bünyesi içinde t e lif ed ileb ileceğ i, v e d evletin sın ıfî m ahiyeti olm adığı te z in e m eyyald i. Bunun içindir ki bütün opportunist’ler H eg el idealizm inden h arek et etm işler, D e v le te büyük bir ehem m iyet verm işlerdir. M eselâ Lasal g ib i... Ziya d a aynı şek ild e h arek et eder. H eg el so sy eten in ink işafın da ferd, aile, so siete ç i v ile, S ittich k eist, V o lk g eit gibi, m u h telif etaplar tasav vur e d e r ; Ziya da aynı şe y i b aşka isim ler ile müdafaa ed er: ferd, aile, cem ia, cam ia, cem iy et. T ıpkı H eg el gibi yalnız tarih felsefesin d e değil, sosyolojism ind e de serb est rekabetçi burjuvazinin müdafiî değil, guya fe nalığı giderilm iş bir burjuvazinin m üdafaasını yapar. O rta Çağlarda “V asatı Â d il-m ilie u juste„ te le k k isin e uyan bu hareket, bugün “so sy a l politika„ ad ile anılır. Ziya B ey böyle bir ş e y m üdafaa etm işdi. “M eslekî taaz؛zilerin lüzum una haildi. Buradan, yani m e sle k î taazzi m eselesind en m eslekî tem sil m eselesin e geçerek , d evlet teşkilatın da m eslek î tem sil usûlunu terviç v e m üdafaa ederdi, bu su retle siyaseti iktisad üzerine kurarak, sosy o listlerin usûllerine yaklaşırdı„ (38). Y u su f’un burada sosyalizm d en muradı bir küçük burjuva sosyalizm i ise [37]Ağaoğlu Ahmet, G ö k alp [T ürk yu rd u ], [38]Vusuf A kçora, Z iya G ök alp [Türk yurdu].
27
doğrudur. Tjpkj Lasal gibi, K aursky gibi iih. bir sosyalisttir. F ak at İlmî m anâda a sla l “G ökalp, H ak yok vazife v a r — Ferd yok, ce m iy et var„ d e r , Ferdin fen a filcem iye veya fenab'dmille olm asını vazeder. Bu su retle ferdin hakk ını, ferdin m enfaatini inkâr ed erek ferdi ce m iy et veya m illet için de erim eye d avet e y ley e rek ferd iy etçi؛؛ği r e d , bunun m akûsu olau cem iyetçiliği (sosyalizm )’i kabul ek lem i ؟dem ektir, hattâ ta sa v v u fî bir ıstılâhla söylen en fena filcem iye fikri sosyalizm in m üntehasına kadar g id er„(39). Görülüyor ki m eseley i ciddî i^ e m e y n le r k،؛çük burjuva Oppcrtüaizmini sosyalizm d iye de anlayabilirler. Bu n ok tayı ten v ir için Z iya’nın İktisadî T ürkçülüğüne bir göz a ta lım : “Türkler m azide naîl oldukları, İktisadî refaha istiltbal.de de m azhar olm alıdırlar, kazanılacak serv etler m em lek et zen gin liği gibi u m um a aid olm alıdır, T ü rkler h ü rriyet ve istik lâ li sevd ikleri için iştirakçi olam azlar, fa k a t m üsavatperver olduklarından dolayı ferdçi de kalam azlar. Türk H arsine en uygun sistem solidarizm , yani tesanütçülüktür. F erd i m ü lk iy e t ihzarı tesa n ü d e h a d im b u lu n m a k şartile m eşrudur. So sya listlerin ve ko m ü n istlerin f e r d î m ü lk iy e ti ilgaya teşebbüs etm eleri doğru değildir. Y a ln ız içtim vî tesanüde hadim olm ıyan fe r d î m ü lk iy e tle r varsa, bunlar m eşru sayılam az. Fazla tem ettü ler de , plus - v a lu e’ierin ce m iy et namına toplanm aları husule g e le c e k büyük m eblağlar cem iyet he sabına açılacak fabrikalarla, te sis ed ilece k büyük çiftliklerin serm ayesi olur [40]. Burada vazıhan görülüyor ki (39)Yn؛iuf
iştirak çilik ile
٨١٢^ ^ ٢^, G ö k a lp [T ürk Yurdu).
(40)Ziya G ökalp, İktisadî T ü rk ç ü lü k .
28
hürri-
y e ti, ferd çilik le nıüsavatperverlik ٧^ fazla tem ettü, plusvalue ilil. gibi m evzularda fazla bir b ilgisi yoktur. Buradaki hatalar sırf ilim noksanlığından geliyor. “Ziya da m untazam bir tah sil görm üş, m ü selsel m ek tep dereceleri geçirm iş değildir, o da o hayretbahş dim ağını terbiye, o vasi malûmatını sırf şah sî gayretler ile eld e etmişdir„ [41]. M üselsel bir m ek tep tahsili ؛؛Girmeyişini bir kusur olarak değil, fa k a t sistem siz okuduğunu kaydiçin zikrettik. Bugün de Hilmi Ziya kadar eser okum uş insan m em leketim izde b elki d e yoktur. F ak at o da hepim iz gibi sistem siz okum uştur. “Zannederim ki Ziya B ey iktisa d î m eselesi, asıl İktisadî vakıa v e eserlerden ziyade içtim aiyata m üteallik eserlerden tetk ik v e m ütalâa etmişl<؛rdir[42]. işte bunun içindir ki Hilmi Ziya gibi[43]Ziya G ökalp da İktisadî m eselelerd e m üşkül m evk iye düşm üşdbr. Zira so sy ete n in gen el n eh çini ek on om i p olitik d e aram ak lâzım dır, yoksa onların yap tığı gibi ekonom i p olitiği so sy ete n in n eh çind e aram am ak doğru değildir. Bu hataların derin seb ep leri şah sî değildir, m em leketin ek on om ieo - s©syal structure’ü burjuvaziyi P hilisten yaptığ ı gibi proletaryayı da lüm pen kılm ıştır.
Z iya so sy o lo jisin i kurabilm ek için h ad iseleri biribirine gayrıtabiî iki k atagoriye ayırır: “İçtimaî hâdiseler (41) Yusuf Akçora, G ö k a lp [T ürk Yurdu]. (42) Yusuf A kçora, G ökalp, [T ürk Yurdu]. (43) “İnsan„ m ecm u asınd aki iş makalesi gibi.
29
adını alan m efhum lara g elin ce bunlarda n efsî ve zey î m efhum lardiye ik iy e tefrik olunabilir. N efsî bir m ahiyeti haiz olanitikatlar, ahlâkı v a zifeler, b ed iî şek ille r v e alelum ûm m efkureler bir hars züm resinin telek k ilerid ir. Ş ey î bir m ah iyeti haiz olan ilm i hakikatlar, sıhhî v e um ranî kaydeler, ziraî ve ticarî aliyatlar ve alelum ûm siyasî ve m antıkî m efhum lar bir m ed en iyet züm resinin te le k k ile ridir„ (44J. Y ani, Z iya’ya göre İçtim aî hadiseler 1— İlm î hakikat, sıhhî v e ؛ktisadî, İnsanî k a y d eler ilh gibi bü tün b eşeriy et için m ü şterek olanlardır ki Ziya bunlara M edeniyet diyor, Z iya’ya göre de Ed. de M oulin’e bun lara (Com m unarism e) derm iş. U fak bazı farklarla tari hî m addiyecilik de bunlara “U nterbau„ denir. Bunlar Z iya’ya göre taklid veya m übadele yolu ile b eşeriy ete yayılırlar. 2 — E tikadlar, ahlâkî vazifeler, B ediî şek iller ilh ise ikinci bir züm redir k i bunlara Ziya bey Hars di yor. Z iya’ya göre Ed. Moul’ın de bunlara particularism e derm iş !. Tarihî m ad d iyecilik de aşa ğı yukarı bunlara uberbav denir. M edeniyet ile Hars arasında bir m ünasebet varım dır ? yani m uayyen bir m ed en iyete uygun bir Hars m ev cut mudur ? Z 'ya’ya göre herhangi bir m ed en iyet her hangi bir hars ile bağdaşabilir. N etek im 1860 japon re form istleri, bizim T anzim atçılar b öyle hareket etm işler di. H em en bütün orta sınıflar bu fik re m eyyaldir. B i zim , birinci M illet M eclisinde Erzurum mebusu Ziya efen di, fabrikaları kabul ediyor, fak at dans edilm esini red ediyordu, 1921’de K astam oni kız lisesin i basan yerli m ürteciler m ek tep istiyorlar fak at kızların okum asını arzu etm iyorlar (45). N etek im Ziya da izciliği kabul edi yor faıkat kısa p antalonlu olm alarını doğru bulm uyor (44) Yusuf Akçora... G ö k alp ]T ü rk Yurdu] (2) İnsan m ecm u asın d a ki iş makalesi gibi. (3) Z iy a G ökalp. T ü rkleşm ek, İslâmlaşm ak [salı 20- 2]
(46). F akat h akik at bu m udur? A sla t m ed en iy et ve hars inkısam ve tecezzi kabul etm iy en bir küldür. Bu h ak ik a ti tebarüz ettiren lerd en biri de A ğaoğlu A h m ed ’dir: “Avrupa sanayiini alıp E ndüstrializm den, sosyâlizm den ihtiraz etm ek nekadar kabil ise yekdiğerinin lâzım ve melzutnu olan diğer iktibasatta öyledir. Bir taraftan serbestû kelâm istem ek diğer taraftan da falân ve filân şeyd en bahsolanm am ası id d e a sın d a 1 bulunm ak istenilen şey in m ahiyetini anlam am ak veya sam im iyetten ârî o l mak dem ektir„ ve devam ederek “bir zümrei m edeniye gayri ki bi l i tecezzi bir küldür, sü zgeçd en geçirilem ez„. (47) Türk inkılâbı Z iya’nın yolunu tak ip etm em işler; eb ed î Ş efin şap ka kabulu nutku bunun bariz m isalidir. Ziya G ökalp Türk so sy e te si için teslisin i şö y le yap maktadır: “A sriy e ؛ihtiyacı, bize A v ru p a ’da dinden v e m iliy e tte n d oğan, binaenaleyh bizde de bu menbalardan ta harrisi lâzım gelen bir takım m anevî ihtiyaçlarım ız var dır ki, aletler ve fenler gibi bunların garpten ist'aresi lâzım g elm ez (1). M eselâ: günü m evzuu olduğu için dil m eselesini alalım : aletler v e teknik isim ler (garpdan) İs tılahlar (A rapçadan), um um î dil (Türkçe) kelim elerden yap ılacaktır. Bunun içindir ki 1) İlmî ve am elî aletlerd en g elen bir ihtiyaç vardır ki bu F evkalm ileldir. 2) Muay yen bir hars züm resi için e giren m illetler, bir beynelm ile liy e t te şk il ederler. 3) Hars cihetinden biribirile ayrı lan insanlarda bir m illet te şk il eder. Bu bakım dan “T ürk lük le İslâmlık biri m illiyet diğeri b eyn elm ileliyet m ahi y etin d e olduğu için aralarında asla taaruz yoktur„ (48). Bu k ey fiy eti ş ö y le form üle etm ektedir. “Bugün Türk M illeti Oral A ltay ailesin e, İslâm üm m etine, A vrupa beyn elm ileliyetln e m ensup bir cem iyettir„ (49). Mamafi bun (45) S adri Ertem T ü rk inkılâbın karakteri (46( H aşan Âli Yücel pazartesi konuşm aları (47) A ğ ao ğ lu U ç m e d en iy et. (48) Ziya O ö k alp T ü rk leşm ek (sah. 9) (49) G ö k a lp T ü rk leşm ek
31
da da sabi( kadem kalam ıyor: “Bir m üddettenberı asrî aletlerle, fenlerin ink işafın dan doğan asrî bir m ed en iyet m{؛sb et ilim lere m üstenid bir b ey n elm ileliy et k aim ol■ maktadır„ (50). B aşka bir yerde de “vakıa T ürkiye’de büyük sanayi te ؟ek k ül ed in ce sosyalizm de d oyacak tır؛, d!yor (§ ١١. Görülüyor ظİslâm iyet en ^ rn asyon alizm in in bir gün g elip zafa oyray ab ileceğin e kanidir. N etek im Millî Hük û m e tİE esaslarını ta v iç e d e n “Doğru Y ol„ ile L âik liğe b ile geçm iştir. Hilmi Ziya, iki yıl için de bukadar seri bir tah^vvüle hayret etm ek ted ir ( ١). Bu d a Ziya’nm, m üstakar bir sosyâl cö u ch e’ün d eğ ؛، her an dalgalan bir sınıfın yani esn a fın in con scien t m üdafaasın، yapm asındadır: Um um î Harb sonu i،e hakim d ev let zafa uğrayınca her so sy â l cou ch e kendi tem ayülünü gösterm iştir. B akınız Z iya’nm “E snaf k asid esi„ bunu en gü zel ifade eder: (Bazı mısraları num une olm ak üzere alıyorum ). S ö zleşd ik satm ağa bütün yerli m al H em eyi, hem ucu z d en e öyle أ ه Doğrudur, işiniz, vicdanım ız var. K im im i؛z çulhayız, kim im iz saraç Ç ok zam an Avrupa bizi k oydu aç Biz artık değiliz nam erde m uhtaç M alımız satılır, alanım ız vardır. F renk te terek k i ettik ç e bunu K arınız iç؛n de ziyanız vardır.
A y b eyler, biraz da düşünün bizi Mahrumluk çekeriz, harm anım ız vardır. [sah. 10] [50J G ö k a lp T ü rk leşm ek [sah, 19] [51] Z iya G ö k alp T iirkleşmek.
32
E v elce yokdu bir gazetem iz Şim di (Halka doğru) bizim gazetem iz. Urulunuz: g ed ik , m eci v e n öb et Ç ağın içinde yoktu rek ab et U sta yahud götürü olan bir yoldaş Bulunur ocağında ilâç, hekim , aş Z enginlere karşı yok tu r kinim iz H erk esi sev diyen K uranım ız vardır. L âkin bize hayır yok tu r zenginden Bir iş öğrenm edik ilim ehlinden. C en k oldu m illete kurban canım ız D ed ik bütün, bütün bizim kanım ız G itm edi ne Eşraf, n e A yanım ız Y a Rabbi, n e h issiz erkânım ız var. Fak ir candan verir, hüküm zam ana A lınır zengin den zorla ıyane. A y b eyler, hocalar, artık uyanın Sızdın ız yarısı gitti vatanın Buna sebep biziz, diyin, utanın Düşünün m ahşerde divanım ız vardır.
Ziyanın so sy a l görüşünü hülâsa ed erk en , m etodu hakkında da bir iki söz söyliyelim . Malûmdur k i H üse yin Zade  lin in d ela letiy le D urkheim ’ci olan Ziya, T a rihî m addecilik ile İçtim aî m efkûrçiliği m u k ayese ed er: T arihî m ad d ecilik te şu kusurları bulur: 1 — “İçiim aî h âdiseler arasında seb ep olm ak im ti yazı yalnız İktisadî hâdiselere mümharirdir, d iğer İçtimaî h âdiseler m e s e lâ : dinî, ahlâkî, bediî, siyasî v e m uakalev î hâdiseler seb ep olm azlar. K ari M arks’a göre, İkti sad î h âdiselerd en gayri olan bütün h âdiseler, g ö lg e hâZiya G ökalp—3
33
d ise épihénom ène km :
m ahiyetindedir,, (52) ^ ١، yanlıştır, ba-
“H ukuki, p olitik bir k elim e ile idéologiq u e vakıa• larla bütün tezah ürlerin e, bunlara seb ep olan faaliyet،«؛ bunların insiyak ettiğ i esasi، vakıalara tem as ettik , za n et e ttik ; bununla beraber, bunların tem el şek ti üzer؛n e olan tesirlerin i biraz ihm al ettik , buda aleyhdarlarım ıza suî tefeh h üm için bir fırsat kazandırdı„ ( ( و و. و هrülüyor ki Ziya, T arihî m ad d eciliği kurucuları ağzından d eğ il, aleydarlarından okum uştur. II — Tarihî m ad d eeiliğin ikin ci satahda “Marks, bu inhisrrcılığı n azariye sahasında bırakm ıyarak am eliye sahasına da n a k letm ek le„ işler “M arks’a g ö re halk, yalnız a m ele sınıfından ibarettir„. M arksizm , halk olarak i ş ç i - ç i f t ç i y i sayd ığın ı Sağır Sultan b ile işitm iştir; III — M aşerî terî, M arksın zam ettiği gibi, İçtim aî . gayri m üessir g ö lg e h âdise değildir„. Bu te zi birincinin n eticesid ir. V e yan lıştır. T arihî m addiyeçiliği b؛lm ؛yen Ziya B ey İçtim aî m efk û reciliği kavram ış m ıdır? H er m ünevver T ürk اا ؛اا ! ؟اا ه ء D urkhe’™؛ci geçin d iği T ü rk iye’de, bu n oktayı eşe le m ek uzun sü recek tir. F ak at ned e olsa D urkheim 'in “Les règles de la m éth ode sociologiq u e„ lie karşılaştırm ak vaziyetim fecaa tin i gösterir. Ziya b ey'e göre, Ferdler aile, C em ia, Camia, C em iy et m erhalerinden geçerek bir m orfoloji sosyâl vücude g etirirler. Bunların her çeşid i bir İktisadî G esch äft değil, bir siyasî varlıkdır. İktisadî G esch âft’ler bunun için d en doğar, İşte en y ü k sek ve n ih aî so a yâ l gesch aft ta m illettir. “M illet lisanca, dince, ahlâkça ve b ed iiyatça m ü şterek olan yani aynı terb iyeyi alm ış ferd lerd en m ürekkep (52) Ziya G ökalp, T ü rk çü lü ğ ü n esasları [sa: 60 ا. (53) Engels, U eb ea H isto risc h e n M ateriahäfnus ؛ ا, sah. 145.
34
bİT züm redir. Türk k öylüsü onu dili d ilim e uyan, dini dinim e uyan d iyerek tarif eder. F ilhakika, bir adam kanca m ü şterek bulunduğu insanlardan ziyad e d ild e v e dinde m ü şterek bulunduğu insanlarla beraber yaşam ak 'ه؛ ؛er„ (54). G örülüyor ki Ziya G ökalp, M illeti sp ontanée, bîr varlık değil v olon té bir m ü essese olarak te le k k i ediyor. M illeti bu şek ild e te le k k i etm ek o devir için cidden zarurî idi. Umutm]yal،m ki ،908 m illet m eclisin d e 119 Türk (Türk ırkından olm ayan m üslim lerde dahil) v e 144’de Türk olm ıyan vardı. B öyle bir devirde şü ph e yok ki en esaslı tez, bu Türk olm ıyanları T ü rk leştirm eyi mümkün kılan bir ilim nazariyesi olabilirdi. Bunun için Ziya ırk çılığı rededer: “V akıa, bir zam anlar, bazı b eşeriyatçılar bu teşrih î en m ü zeçlerle, İçtim aî h a sletler ara!؛inda bîr m ü n aseb et bulunduğunu iddea ed erlerd i. Fakat birçok İlmî te n k ille r in v e bilhassa b eşeriyatçılar arasında en y ü k sek bir m evk id e bulunan M anövriye ism indeki alim in teşrihî vasıfların İçtim aî seciyeler üzerinde hiçbir tesiri olm ad ığın ı ؛sb at etm esi, bu esk i idd eayi tamam iyle çürüttü. Irkın, busuretle, İçtimaî h asletlerle hiçbir m ünasebeti kalm ayınca, İçtim aî h asletlerin m ecmuu olan m illetled e hiçbir m ü n aseb eti kalm am ası lâzım gelir. o hâlde m illeti b aşk a sahada aram ak lâzım gelir (55) y in e Z iya’dan okum ağa devam edelim : “Bundan b aşk a sosyoloji ilm ine göre, ferdler dün* yaya gelirken Lâ İçtim aî olarak gelirler. Y ani İçtim aî vicdanlarından hiçbirini beraberlerinde getirm ezler. Bunlarm h ep sin e sonradan terbiye tarıkile cem iyetten alırlar. D em ek ki İçtim aî h asletler uzvî vera setled e in tik al etmez, yalnız terb iy e tarik ile intikal eder. ٠ h ald e kavm iyetın millî se c iy e n oktayı nazarından hiçbir rolu yok dem ektir. K avm î sa ffe t hiç bir ce m iy ette bulunm am ak(54) Ziya ت؛اا؛>اةمT ü rk ç ü lü ğ ü n esaslan. (55) keza sa: 15-16
35
la beraber esk i c e m iy etler , k a v m iy et m efkuresini takip ederlerdi. Bunun sebebi dinî idi„ (56). “Bugiin ki, içti* m a ؛m erhalem izde ise, İçtim aî tesanud, harsdaki iştirâk e istinad eder. H arsın intikal v asıtası terbiye olduğu için bunun k an d aşlık la hiçbir alâkası yoktur„ (57). “İnsan için m aneviyat, m addiyattan m ukaddem dir. Bu itibarla m illiy e tte şec ere aranm az yaln ız terbiyenin m illî olm ası aranır. F ilh ak ik a atlarda şec ere aram ak lâ zımdır. Çünkü bütün m eziyetleri sev k ı tab iîye m üstenid v e irsî olan hayvanlarda da ırkın büyük bir ehm iyeti vardır. İnsanlarda ise ırkın İçtimaî h asletlere hiç bir t e siri olm adığı için şec e r e aramak doğru değildir. Bunun aksini m eslek ittih az ed erek m em lek etim izd ek i m ünev verlerin v e m ücahitlerin bir çoğunu fed a etm ek iktiza ed ecek tir. Bu hâl caiz olm adığından Türküm d iyen her ferd i Türek tan ım ak tan yalnız Türklüğe h ıyan eti görü len ler varsa cezalandırm aktan b aşka çare yoktur„ (58). G örûlüyorki Z iy a ’ya göre ırkın tesiri eh m iyetli d eğildir. İrk ancak hayvanlarda veya hayvanlık devrini y aşıyan N aturm enschen’lerde haiz ehm iyettir. Bu ba kım dan 20’nci m ed en iyet asrında ırkçılığın m üdafaasını yapan varlıklar halâ o devri yaşıyorlar dem ektir. Bunlar yanı “N ord ik ler-h asletleri icabı tem beldirler. A lın t e ri dökerek yaşa m ak tan sa k an dökerek başkalarının sayini istism ar ed erek yaşam ayı tercih ederler„ (59). M illet m adem ki bir m anevi h asletler m ecmuudur o hâlde m an evi h asletler d e ğ iştik ç e ve ayrıldıkça m illette d eğ işir v e m illetlere ayrılır. “Bugün bir k azan lı bir çagataylı bir K irim li T ürklerle aram ızdaki lisan yak ın lığı (56) (57) (58) (59)
İden (sa. 16-17) İden (sa. 17) Aynı eser Tacitus-Cerm ania.
36
fransızca İsp anyolca kadar değildir، O nlar um um iyetle ŞİÎ biz sünniyiz. A vru p a’daki k a to lik lik le Protestanlık إط؛ج bir şe^ . A hlâk ve b ed iiyatça ço k farklıyız„ (60) gene devam ed elim “ ؛K azan ، ؛g e n ç diyor ki; benim m illetim Ö zb ek ؛,eri, K ırgızları, Türkm enleri, Şartları, O sm anlı -Tatar, A zerbaycan Türklerini cam i olan büyük tü rk lük m üdür?Y oksa bu nesn elerd en her birisi b aşlı başına bir -m illet olduğu için benim m illetim sad ece T atarlık m i -dır yani türklük bir te k m illet h alinde mi k alacak y o k sa birçok m illetleri m u h tevi olan bir m ecm ua haline mi g e ç e c e k , istikb âld e ikinci şık k ın tahakkuk ed eceğ in e iki d elil ..„ )61 ( -G örülüyorki Ziya Türklerin siyasal ve so sy â l s e -bepler d o layısile m uhtelif m illetlere a yrılab ileceğin e k a nidir. Yani m illet bir tab iat k a teg o rik d eğil bir tarih ;k ategorisid ir, “Bütün K ozm op olitler O s m a n l ı sın ıfın ı .idare olunan T ürklerde Türk sınıfın ı teşk il ediyordu Bu iki sın ıf biri birini sevm ezd i. O sm anlı sın ıfı lrgndini m illeti hakim e suretinde görür, idare ettiği T ürklere -m illeti m ah k em e nazarile bakardı. O sm anlı daim a T ür k e e ... türk derdi. Türk k ö y lerin e resm î bir şah ıs g e l ، اج؛اzem an O sm anlı geliyor d iy e h erk es kaçardı . ? ؛؛٢١٢ler arasında K ızılb aşlığın zuhuru b ile bu ayrılıkla izah olunabilir... M am a ؛؛dînen Osm anlIlardan ayrılm am ış olan sunnî T ürklerde harsen O sm anlı E m peryalizm ine -tabi olm adılar. Bu seb ep le gü zel sanatlarda vesair san a y ؛-de rehberlik ed en U stalar, Y iğitbaşlılar v e A hi baba lar yaln ız halk sınıfından yetişirler ve daim a halk v e Türk kalırlardı „ )61 (. ؛T ü rk çü lü ğ ü n esasları sayfa )60 20 ) T ürkleşm ek )61 [؛١١. say . و ه
٢»(
G örüyoruz ki Z iya’ya göre m anevî h a sle tlerle b e raber m illette d eğ işm ek ted ir. O h ald e Türk v e T ürklük nedir ? “Türk bir m illetin adıdır. M illet k en disin e m ahsus bir harsa m alik olan bir züm re d em ek tir. O halde Tür kün bir lisanı bir tek harsı olabilir. H albuki Türkün ba zı şu b eleri A nadolu türklerinden ayrı bir lisan ayrı bir hars yapm aya çalışıyorlar. M eselâ Şim âl T ürklerinden bir kısm ı g en çler bir tatar lisanı tatar harsı vü cu de g e tirm ek le m eşguldurlar. Bu h arek et Türklerin başka bir m illet Tatarların b aşk a bir m illet olm asını doğuracak tır„ (63). Bu v a ziy et k arşısın d a y eg â n e m üstakil Türk D e v letin e sahip A n ad olu Türkleri bugün harsça b irleşm esi mümkün ؛olan T ürkiye Türkleri, A zırbeycan Türkleri Iran v e Harzem Türkleridir. Bunların harsça b irleşm esi ilk plândır„. Bu kültür ittihadı fik rin e Ziya O ğuz ittihadı diyor. Bundan sonra harsça daha fazla ayrılm a tem ayü lü gös teren ü lkeleri birleştirm e g elir “Bugün ilm en sab it olan bir h akik at varsa türk çe konuşan Yakut K ırgız, Ö zbek, K ap çak (tatar), O ğuz gibi Türk şu belerin in lisanca v e an anece bir v a h d ete m alik bulunduğudur„ (64) Bu nih ayi m erh aleyed e turan adını veriyor. Görülüyor ki Z iya’ya göre kültür b a k ım ın d a n : 1— A nadolu T ürkleri birliği 2 — O ğuz Türkleri birliği 3 — Turan Türkleri birliği gelir F a k a t unutm ıyalım ki bu form üle e ttiğ i şe k il sovy e t ih tilâlin d en sonraya rastlar Ziya’nın te fek k ü r s e y n (63) T ü rk ç ü lü ğ ü n esasları sa. 22
(64)
»
„ 29
A nadolu Türklerinin sosyâl v e siyasal durumile muvazi inhiraflar gösterir. M eselâ ilk ö n celeri siyasî b؛r turan birliği m üdafaasını yapıyordu. R usya dağılıp viran olacak T ürkiye büyüyüp turan olacak T elâk kisi harbi um um iye giriş devri ruhiyatını g ö s terir. Bunun içindir ki Z iy a : Vatan T ürklere n e T ü rk iye’dir ne Türkistan V atan büyük ve m üebbet bir ülkedir Turan harbi «ımumi m ağlubiyeti üzerine T ürkiye tehlikeye düş m üştü. Bu devrede Ziya artık A n a d o lu ’cu ve O guz’cu oldu. Z iya’nın bu m illet telak k isi Türk ırkından olm ayan ları da Türk kültürünü benim sedikleri takdirde Türk olab ilecek lerin i tem in ettiği için O sm an lı Emperya lizm le m enfaatleri ilgili olan azlık larda Ziya’yı tu t m uşlardı. F akat m ütareke ile T ü r k iy e’den ayrılmak isteyen “separatrice n ationalism e„’e m eyli eden azlık burjuva hareketleri Ziya m uakiplerini ikiye ayırdı. Bunlardan bir kısm ı R ıza N ur-ki sonra m eydana çıkan A dsız (A. Nihal), Rem zi O ğuz gibileri -ır k ç ılığ a saptı lar. D iğer bir kısm ı Ziya nasyonalizm ini ilm ileştirerek H alk partisi m illiyetçiliğin e geçtiler.
T V
H
DİYALEKTİK:
Z ıddiyetlerinin çarpışm ası
yoluyla
kımdan, iktidarı alm am ış olan her sın ıf, tahavvül k ey fiyetine mühim hır k ıym et verir; ve d iyalek tik mazlum sınıfın n eca t felsefesi olur. İslâm iyet “K ü llü şey ’in fan her şe y değişir„ v e N am ık K em al de “d eğişm ez fen mi vardır?„ der. Bütün Tarih boyunca sınıflar iktidar için dö nüştüklerinden; her sınıfın bünyesine uygun bir d iyalek tiğ i vardır: P laton d iya lek tiğ i, Tiranların n eca t fe ls e fe sidir. “K ant d iya lek tiği — m ü teal d iyalektik „ burjuvazi nin tered d üt devri d iyalek tiğid ir. “H ejjel d iya lek tiği — id ealist d iyalektik „ Jacob en çilerin diyalektiğidir. “R. O vven d iyalektiği — M etafizik d iyalek tik „ ütopistlerin diyalektiğidir. K apitalizm Ç a ğ ı nın d iy a lek tiği M ateryalist d iyalek tik adını alır k i şö y le hülâsa e d ile b ilir : I— H ariçde m evcud sa b it! “A llah, id ee, k atagori, ilh.„ gibi m efh u m ların !! faaliyet ile alâkadar olm ıyarak
40
bizzat madde h eyeti um um îyesinin k endi için deki zıddi yetlerin çatışm ası yolu ile ne bir noktayı m uayenesi “K ü n ot gibi„ ne bir istikam eti m u ayyen iyesi “Buharin gibi„ olm am ak şartile, heran halkaları g en işliy e n bir h elezon î in h işa f k aydetm esid ir. II— Henüz unsurlarına ayrılm am ış bir “Birlik„ A y n iy et v e zıd diyet hâlinde olan v e birbirinin inkârı sa yılan iki unsura ayrılabilir. Bunlardan biri tez, diğeri an titez adını alır. Her hal v e şartta hadise, bu unsurların teşek k ü l in k işa f ve tahrikler ile ted k ik edilir. M atam atik, ordinal ve kardinallerin, op tik ise kropüskül ile M evce’nin ve k eza mihanik zem an ile m ekânın ilh. çarpışm asıdır. Her hadise, bu zıd unsurların karışık m ünasebetler h eyeti um um îyesi içinde kâindir: Bu zıddiyetler hadise birliği nin iç bünyesinin “İzafî oiarak sabit„ şek ild e ifadesini tem in ederler. Muharrik birliğin karşılıklı tab iiyetler ile m uayyen iç inkârları “ inkârın inkârı„ yolu ile k em iyetten k e y fi y e te g eç iş prosesüsünü tem in eder. Bu su retle haricî âm iller dahilî, dahilî âm iller haricî olarak k em iy etten k e y fiy e te , k ey fiy etten k em iy ete inkişaf prosesüsünü tem in eder. III— O , tefek k ürün , sosyeten in , tabiatın um um î m ü n a seb etin i ifade eden g en el m etodudur. IV — O b jek tif d iyalektiğe göre insan, bedenî faa liy et, hia, in tellect, esprit yolu ile b ilgisini tem in eder. E K L E K T İK : m ücadele hâlinde bulunan sınıfların arasını bulmak için, inkı|âpçı h arek etleri öldürm ek için yapılan hareketler bu adla anılır. Bu itib arla tarihin m uayyen çağlarında ken din i gösterir. N itekim K adim çağlarda Tiranların filozafu “Platon„ idealizm i île tacirlerin m ateryalist filozofu D em okrit ato-
m izm inin arasını bulma hareketini yapan A risto’dur. Bu çağda ek lek tizim çok in k işaf etm iştir. A dler, de Mann, Fröydçülük ile T arihî m addeciliği, Stam m ler ise A risto m antığı ile T arihî m addiyeçilik ilh arasını bnlma h ad ise leri başgösterir. Bizde Ziya G ökalp , kadrocular, k essler ilh. bu tip ten d ir. Fransa’da V. C ousin’in hususî bir şöhreti vardır. F E L S E F E : H âkim sınıf maddenin fizik, u zvî ilh kısım ların ı biribirinden tefrik eder. Ve bunların biribirine olan tesirlerin i nazara almaz; bunların bir küllün parçaları olduğu k ey fiy etin e göz yumar. Bu tefrik “laissez faire,, ilh d evresin e yani iş bölüm ü inkişafının; son haddine tekab ü l eder; zih nî fa a liy ette de, ayni bö lüm gözükür, iş te B ilgi, V ücud, A y n iy et ilh m eseleleriyaln ız F e lse fe hududuna girer. H âlbuki inkılâpçı sınıflar fe lse feyi en g en iş m anâda kullanm ışlardır. N etek im D iderot, H elv etiu s, ... ilh ken dilerin e F ilozof derlerdi. M odern ink ılâpçı sınıflar fe lse fe y i bir kül olarak e le alırlar: h at tâ (D ietî؛gen 1828-1888) dahi vaziyeti böyle alm ıştır. 1— Tarihin her çağında, insanı ihata ed en , maddî şartlarla tekevvün ed en , v e bunlardan m üstakil olam ıyan bir fe ls e fe vardır. 2— Maddî şartları□ dışında, ve o çağ m addî şart' larının m ahsulü olan (A llâh, idee) gibi sabit d eğ işm ez aynı zam and a muharrik, bir k u vvet yoktur. 3 — T ahavvül ve d eğ işm e “tecrübeden ev v e l m evcu d vey a m utlak bir k ey fiy et olm adığından„ ne panlogisroe ile ve ne de idealism e iie izah edilm ez “H egel gibi.„ V e ne d e su jet’den h arek et ederek o b jet’ye g e li n em ez. “H üssrel ve Carnap„ gibi. Zira su jet’yi şartlan dıran o b jet dir. F elsefed e m addî şartlarla beraber in k işa f eder.
4— İnsan yaln ız o b jek tif zaruretlerin tazziki altında «ldoğu n u hisetm e k eşfiy etin e ulaşm ak için, m evzu taz yikleri ref ed eb ilm e kudretine m aliktir. Bu da "Hürri y et„ adını alır. İşte bu bakım dan İzafî olarak belli bir determ inism e vardır ki bu da d iyalek tik bir determ inism e o lu r . “E n g e ls-A n ti D ühring„. Marx’da sta tik bir şek ild e im iş gibi görünen d eterm in ism e’in h ak ik î çeh resin i En g e ls gösterm iştir. 5 — M odem fe lse fe y i iza fiy etçi te le k k i etm ek so s y e te n in ob jek tif olarak m u h telif görüş tarzlarına m alik olm a y ı tem in eden sınıfların m evcu d iyetin i eb ed î kabul etm ek dem ektir. Modern fe ls e fe o b jek tif h akikatan hergün bir parça daha yak laşıld ığın ı, her hakikatin takri b en doğru olduğunu kabul eder. “M aterialism e e t emp iriocritisism e - „ 6— O b jek tif hakikatin m essian iqu e bir tarzda bir sın ıfa a id iy eti yanlıştır; fak at, İzafî hakikatlerin maddî te m e lin i kuracak olan yalnızca, ink ilâpçı sınıftır. 7 — Modern fe lse fe n in bugüne kadar verdiği hü küm ler hem m utlâk hem de İzafîdir. Mutlakdır; zira; ta rihin bir çağın ı en az bir ta k rib iy etle izah eder: İzafî dir, zira diğer çağlarda ondan ev v elk i devrin kanunları hüküm sürmez. H EG EL: Fransız inkılâbından ev vel S osyeten in bir ö lü m — doğum hâlinde olduğu her şeyin tah lil v e ten k id edildiği malûmdur. B unun felsefed ek i m ü m essili K ö n ik sb erğ li filo zo f K a n t’tır. B ugünkü y e n i K antçıiık da aynı seb eb te n doğm uştur. K an t’m “ş e y i bizatihi — ch ose en so i„ si critîsism e’in en zayıf tarafı idi. Bu bakım dan : 1 — Fransa’da iktidara g elen burjuyazi tarafından m adddci te n k id e uğrayarak “Fransız positim izm i müsb et felsefey i„ doğurur.
43
2 — A lm anya’da aristokrasi tarafından m etafizik bir tenk ide uğrayarak F ich te de idealizm sü b jek tif, Schellin g ’de idealizm ob jek tif, ilh. kanallarından g eç ere k H eg el’e gelir. H eg el A lm an ya’da A ristokrasinin son günlerini yaşad ığı ; Fransa’da ise burjuvazinin h akim i' yeti ele geçirdiği d evred e fe lse fe sin i yayıyordu. Bn iti barla fenalığı g id er il mi ş bir k api tal izmi n «yani Jak ob e ncilik» m u t l a k m o n a r ş i ile telefin i m üdafaa eder. Bunun H egel kadar m eşhur şu sözünde görm ek mümkündür ؛ “W as V ern ü n ftig İst, das ist W irkiich, und was W irklich ist, das İst V ernünftig„. O şey ki r é e l’dir yani “A lm an ya’da aristokrasi„ rasyoneldir. O şe y ki rasyoneldir yani “fenalığı g id e rilm iş burjuvazi„ reel olacak tır. Burjuvazinin aleyh darı oldu ğu için hem aristokrasi, hem de sosyalistler H e g e l’i tutm uşlardı, A ristokrasi H eğ el’in inkılâpçı tarafını p ek g eç sezm iştir. İlk anlayanlardan biri m eşhur şair H. H e in e ’dır, “O , ink ılâkçı yumurtaların üstüne kuluçka yatm ışdır„ der. A ristokrasi zafa uğradıkça, H eg el’cilik de infisah etti. 1— M erkez H eg el’ciler -u fa k bazı tad illerle H egeF ciliği devam ettiren ler (Jacolen’ciler). B aşlıcaları: Schaller, M ichelet, R ozen kranz’dır. 2 — S a ğ H e g e l’ciler (M etafizik ve id eâlist taraflarını in k işa f ettirenler yani Y u n k ers’ler). B aşlıcaları: G oesch el, H inriches, G abler’dir. 3 — Sol H eg el’ciler (H e g e l’in H um anitaire ve antik learik al tarafını işleyenlerdir). Başlıcaları A rnold Rug e, Strauss, F euerbach’dır. İDEALİSME : M aterialism e’e bak ! İNKILÂP : M evcud sosyâl düzenden gayri m em nun olanların, o hâlin yık ılıp yerin e bu m em nu n i y e t s i z l i ğ i d o ğ u r a n şeraitin yalnız b e r t a r a f edi lmesi değil yeni du-
44
zen get iri lmesi ş ekl ine geç en h a r e k e t e iııkilâp denir. Bu tak tird e birine ؛hal “sın ıf h arek eti„ ikinci şe k il ise “sını fı için h a rek et„’dir. “S m ıfı için h arek et„e kısaca inkılâp v e bunları yapanlara inkilâpçı denir. Bu itibarla bugü* ne kadar her çağın ayrı inkilâpçı sınıfları olm uştur. Her hangi bir nizamı İçtim aî de b aşlıca, a — Eski düzenin beka y a sı... tiu s gibi.
M eselâ:
Çiçeron, At-
b— Y eni düzenin hakim sınıfından tatm in ed ilem e yen zü m releri. c — M evcud düzenin m ezar k azıcısı olanlar, g ö z e çarpar. Fakat bunlar arasında yalnız (c) ile gözterilen inkilâpçı sınıfdır. MATERIALISME : (Bilği teorisi bakım ından) İnsanın, e şy a y ı tan ım ası k e y fiy e ti, v e O nun tesb iti v e tayini “ Verstand„ alem in e m i; y o k sa “V ern ün ft„’e mi aidd ir? Bu da p ek tabidir k i m addî hayatla insanların b ağlılığı d erecesin e tabiîdir. N itekim A risto, insanlar tecrü b e ile m eşgu l olurlarsa asaletleri rahnedan olur, diyordu. Bunun içindir ki bütün h arek etin i, nazariyesini akıldan bulm ıya kalkm ışdır. iş te bunnn içindir ki maddî hayatla, yani bizzat istih sâl ile alâkardar insanlar “yani sınıflar„ m ataryalistdırlar. İstihsalle doğrudan doğruya d eğild e, diğerlerini kullanarak yan i “istism ar„ yolu ile alâka tem in eden sın ıf “idealizm „e geçer, “yapana d eğ il, yaptırana bak„ der. H er ş e y i akıl yap ar; ve her ş e y i ak ıl yolu ile halle k alkar. Halbuki ak lı m addî hayatın tayin ettiğ in e g ö z yum duğu için “Mahzı A k ıl„ ’m bulduğu k eyfiyetler rea litey e çok kerre uygun düşm ez. Bunun içindir ki.
45
bunlar daiima determ inizm i red v e ih tim aliyetçiliğe m eyi ederler. G elm ek d e olan inkılâpçı sınıfın h a rek etleri karşısında m ahzı ak ıl yolu ile karşı durulam ayınca “y e rine göre prensipler„ başgösterir “Sophism e„ Tarih sey rine göre gelm iş inkılâpçı sınıfların m ateryalizm leri şu n lardır : 1 — Yunan - Rom a m ü lkiyeti Ç ağı D em okrit, L uk res, ilh. 2 — B urjyvazinin te şe k k ü l çağı derot, La M ettrie, H elv etiu s, ilh.
m ateryalizm i ,
m a ta ry a lizm i:
D i
3 — ؛proletarya m ataryalizm i: D ietzgen (1828-1888) Muntzer, ilh. N ih a yet M arx-E ngels ile İlmî şek lin i alan m a' taryalizm dir ; şö y le hülâsa edilebilir : 1 — M utlak, İlâhî — b eşerî şuurdan, v ey a ruhdan m üstekil ve ondan ev v e l varolan bir “dünya„ m evcuddur. 2 — M addeden m ü stek il bir m utlak ruh, veya ruh dan m ü stek il bir m utlak m adde “ 18’in c ؛yüz yıl V olger m ataryalizm i„ yokdur; A n cak daim î tahavvül ve in k işa f ed en v e iki zıd kutba m alik bir m adde h e y e t ؛um um î y e si vardır. 3 — N e su h stan ce ve ne de E ntite gibi sa b it v e d eğ işm ez varlıklar y o k , her şe y tahavvül v e teb ed d ü l hâlindedir, ilh. (D ialectiq u e’e bak)
MİLLİYETÇİLİK M ahtelif kom şu , kültür, ve ek on om ik bağlar ile b ağlı şeh irler birliğinin te şk il e ttiğ i bütünün ideolojiqu e vahdeti “m illîy e tçilik „ ’dir ؛v e ؛İ ktisadî iş b ö lüm ünü son haddine varm ası müdafaa edilir. Bunun siy a sî tezahürü H ürriyet v e D em okrasidir. Bu itibarla ırkçı d e ğ ild ir ; diğer azlıkları ezm ek is te m e z ; b aşka ü lk eleri
46
istism ara tarafdar değildir; Tam m a k s iy le m illi hakim iyeti m üdafaa eder. F ak at bu ؟ehirler birliği inkişafları n etice sin d e k esk in leşen zıd d iyetler artık Hürriyet y erin e m onopolculuğa, d em ok rasi yerine ٠١ ؛garşizm e, ırk çılığa... ilh. geçer. Bu itibarla m illîyetçîiiğin bu safhasına b aşka bir ad verm ek gereğir. ü stad H üseyin Cahid Y alçın bu y en i d e v r e y e — yani Garp m illîy etçiliğ i kendi zıddına ink ılâp ettiği için onların tabir ile — nasyonalizm d iyor. V e ilâve ed iyor, biz m illiyetç'}؛iz fak at nasyonalist d e ğ iliz . ü stad ın bu tefrikin'ı b en im sed iğim için broşürüm de m illiyetçilik ve nasyonalizm k elim elerini bu anlam da kullandım .
47
tin e tem as edilm iştir ٠ O nan siy a s î v e teşkilâtçı şah siyetin e v e sü b jek tif m ah iyetin e eserin hacm ini bü y ü tm em ek için dokunulm am ıştır. A. N E S İM İ