Osmanlılardan Önce
TÜRKLER •
Altan Deliorman
Osmanlılardan Önce
TÜRKLER Altan Deliorman
i
BAYRAK
BASlMlYAYlMlTANlTlM
Osmanlılardan Önce Türkler Yayın Hakları:© BAYRAK Bası m/YayımfTanıtım
1. Baskı 1 Mart 201o 34.1O.Y.0123.155 ISBN 978-975-7728-62-7 Yayıncı Sertifika Nu: 12225
Kapak: Murat Gök Teknik Hazırlık: Bayrak Basım/YayımfTanıtım Teknik Servisi Baskı ve CIIt: Kelebek Matbaası Atatürk Sanayi Bölgesi Dr. Mithat Martı Cad. 9 Hadımköy/istanbul Tel: 0212-771 54 54 Pbx
BAYRAK BASlMlYAYlMlTANlTlM Horhor Cad. 12, 0:1, Fatih-istanbul Tel: (0212) 531 87 48 - (0212) 532 24 18 Belgegeçer: (0212) 635 79 82 •
e-posta: orkun@orkun.com.tr
IÇINDEKILER Birkaç Söz 19 1. ILK TÜRK DEVLETtERI/11
TOrlder Tarih Sahnesinde/11 TÜRKLERiN ANA VURDU 1 1 1 - ANA YURTIA KURULAN iLK MEDENiYETLER 1 11 a. Anav Kültürü 1 1 1 - b. Afanasyevo Kültürü 1 1 2- c. Andranova Kültürü 1 1 2 ç. Karasuk Kültürü 1 1 3- d . Tagar Kültürü 1 1 4 HUNLARDAN ÖNCEKi TÜRKLER 1 1 4 a. Bozkır Kültürü 1 1 4- b. Türklerin Yayılmaları (Göçler) 1 1 5 c. iskiller (Skythai, Sakalar) 1 1 8 TÜRKLERiN TARiH SAHNESiNE ÇIKIŞI 120 a. "Türk" Adı 120- b. Türkiye 1 21 1c. Türk Tarihi 121
lik TOrk Devletleri/22 HUNLAR 122 a. Asya Hun Devleti 122 OKUMA METNi: METE'NiN ÇiN iMPARATORU'NA MEKTUBU 124 b. Kavimler Göçü ve Avrupa Hunları 128 Kavimler Göçü 128- Kavimler Göçü'nün Sonuçları 129- Avrupa H un Devleti 1 30 c. Orta Doğu Hunları (Akhunlar) 133- d. Uzak Doğu Hunları-Tabgaç Devleti 135 TÜRK ADlNI KULLANAN iLK DEVLET: KÖK TÜRKLER 136 a. 1. Kök Türk Devleti 136 Doğu Kök Türk Devleti 138- Batı Kök Türk Devleti 139 OKUMA METNi: KÜR-ŞAD iHTiLALi 1 40 b. ll. Kök Türk Devleti 141 UYGURLAR 144 a. Uygur Hakaniiğı 144- b. Kansu (Kan-chou) Uygur Devleti 146 OKUMA METNi: UYGUR ÜLKESiNE SEYAHAT 146 c. Doğu Türkistan (Turfan) Uygur Devleti 148 D�r TOrk Devletleri 1 49 KlRGlZLAR 149- SABARLAR (SiBiRLER) 149- AVAALAR 150 HAZARLAR 1 51 - BULGARLAR 153 Bulgar Devletleri 1 53 a. Büyük Bulgar Devleti 153- b. Tuna Bulgar Devleti 154 c. itil (Volga) Bulgar Devleti 155 TÜRGiŞLER 156- KARLUKLAR 156- MACARLAR 157- PEÇENEKLER 158 UZLAR (OGUZLAR) 160- KUMAN (KIPÇAK)LAR 160 lik TOrk Devletlerinde KOitOr ve Medeniyet /62 TOPLUM YAPISI 162- DEVLET YÖNETiMi 163- ORDU 165- DiN VE iNANlŞ 167 a. Tabiat Kuvvetlerine inanma 167- b. Atalar Kültü 167 c. Gök-Tanrı Dini 168- d. Diğer Dinler 168 HUKUK 168- YAZI, DiL ve EDEBiYAT 169
a. Yazı/69- b. Dil ve Edebiyat/70 OKUMA METNI: oGUZ KAGAN DESTANI/71 OKUMA METNI: ORHUN ABIDELERI/76 EKONOMI/76
a. Hayvancılık/76- b. Tarım /77- c. Ticaret/77- ç. Maliye /78 d. Sanayi /78- e. Şehireilik /79-f. Giyim 1 79
SANAT/80
li TOrk Devleller'dn DıOer DMIIIerte llpııert /84 TÜRK-ÇIN ILIŞKILERI/84
a. Hun-Çin Ilişkileri 1 84 OKUMA METNI: ÇIN ELÇISI VE HUN VEZIRI/85
b. Ta.bgaç-Çin Ilişkileri /87- c. KOk Türk-Çin Ilişkileri/87 ç. Karluk-Çin Ilişkileri /89-d. Uygur-Çin Ilişkileri /90
TÜRK-MOOOL ILiŞKILERI/90 a. Hun-Moğol llişkileri/90- b. Ta.bgaç-Moğol llişkileri /90
c.
KOk Türk-Moğol llişkileri /91 -ç. Uygur-Moğol ilişkileri /91 d. Kırgız-Moğol llişkileri /91
TÜRK-ARAP ILIŞKILERI/92
a. Türgiş-Arap Ilişkileri /92- b. Karluk-Arap Ilişkileri /92 -c. Hazar-Arap Ilişkileri /93
TÜRK - IRAN ILIŞKILERI/94
TORK-IsıJM DEVLETl.ERI/95 TOıtdertn laıamıyeıı KabuiG /95 TÜRKLERLE MÜSLÜMANLAR ARASINDA iLIŞKiLERIN BAŞLAMASI VE GELiŞMESi /95 OKUMA METNI: ISLAMIVET VE TÜRKLER /98 ISLAMIYETI KABUL EDEN ILK TÜRK DEVLETLERI VE TOPLULUKLARI/100 TÜRKLERIN ISLAMiYETI KABUL EDIŞLERININ SEBEPLERI/101 TÜRKLERIN ISLAMIYETI KABUL EDIŞLERININ SONUÇLARI/101 lk T(lıt(-lsıAm Devlellerl/1 03 TOLUNOOULLARI/103- iHŞIDOGULLARI/105-KARAHANLILAR/107
Karahanil Devleti'nin Ikiye Ayrılması /109-Doğu Karahanlı Devleti /109-Batı karahanil Devleti /109 GAZNELILER/11O
OKUMA METNI: PENCAB RACASI ILE SAVAŞ/111 BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETI/116
a. Oğuzlar /116- b. 1040'a Kadar Selçuklular /118 c. Selçuklu Devleti'nin Kuruluş ve Yükselişi /120
Devletin Kuruluşu /120-Tuğrul Bey DOnemi /121 -Sultan Alp Arslan Dönemi /122 OKUMA METNI: HALEB'IN FETHI/123 Sultan Malikşah DOnemi /124 ç. Selçuklu Devleti'nin Dağılması/126 Taht Kavgaları ve Berkyaruk/126-SuHan Muhammed Tapar Dönemi/127-Sultan Sencer Dönemi/127
d. Diğer Selçuklu Devletleri/130
Suriye Selçukluları/130 - Kirman Selçukluları /130 - Irak ve Horasan Selçuklulan /130Türkiye Selçukluları/131
e. Atabeylikler/131 Salgurlular (Fars Atabeyliği) (1147-1284) /131-ildenizoğullan (Azerbaycan Atabeyliği) (1146-1225) /132 Beğteginoğulları (Erbil Beyliği) (1146-1232)/133- BOrililer (Şam Atabeyliği) (1128-1154) /133 Zengniler (1127-1186)/134 HARZEMŞAHLAR/134 a. Harzam ve Harzemşahlar/134- b. iık Harzemşahlar/135
c.
Harzemşahlar Devleti'nin Kuruluşu /135 - ç. Devletin Güçlenmesi/136
d. Harzemşahlar Devleti'nin Yıkılışı/138 OKUMA METNi: SEYHUN NEHRI'NDE KANLI TAKIP /138 e. Cel�eddin Harzamşah/140
TOrtt-lsıAm Deviellerinde KOIIOr ve Medeniyet /142
TOPLUM YAPISI/142- DEVLET YÖNETiMi/143- DEVLET TEŞKilATI/145-ORDU/148 TOPRAK YÖNETiMi /150-HUKUK/151-DiL VE EDEBiYAT/153 OKUMA METNi: KUTADGU BiLiG'iN ÖNEMi /154 OKUMA METNi: KAŞGARLI MAHMUD VE DiVANÜ LÜGATi'T-TÜRK/156 EKONOMiK HAYAT/160- BiLiM ve SANAT/161 a. Eğitim ve Öğretim /161 - b. Bilim /162-c. Sanat/165
TORKIYE TARIHI/169
ANADOLU'YA iLK TÜRK AKINLARI 1 169-ÇAGRI BEY'iN ANADOLU AKINLARI/170 TUGRUL BEY DÖNEMiNDE AKINLAR /171- SULTAN ALP ARSLAN DÖNEMi AKINLARI/171 TÜRK AKINLARI KARŞlSlNDA BiZANS'IN TUTUMU/172
Anadolu TOrk Vurdu Oluyor /173 MALAZGiRT MEYDAN SAVAŞI'NA HAZIRLIK/173 MALAZGiRT MEYDAN SAVAŞI/174 OKUMA METNi: BiR CUMA VAKTi, MALAZGiRrTE/174 MALAZGiRT MEYDAN SAVAŞI'NlN ÖNEMi VE SONUÇLARI/177 ANADOLU'NUN TÜRKLEŞMESi/177
Anadolu'da Kurulan lk TOrk Beylkler1/179 Anadolu'da ilk Türk Beyliklerinin Kurulması /179 SALlUKLULAR /179-MENGÜCEKLi LER/180 a. Erzincan Kolu /181-b. Divriği Kolu /182 DANiŞMENDLiLER /182-ARTUKLULAR /185 a. Hısn-ı KeyfA (Hasankeyf) Artukluları (Sökmenliler) /185 b. Mardin Artukluları /186-c. Harput Artuklu Beyliği /187 ANADOLU'DA KURULAN iLK TÜRK BEYLiKLERiNDE KÜLTÜR VE MEDENiYET/187 a. Devlet Yönetimi /1 87-b. Ekonomik Hayat/188 -c. Bilim Hayatı/188 - d. Sanat/189
Anadolu Selçuklu Devlell/191 ANADOLU SELÇUKLU DEVLETi'NiN KURULUŞU 1 1 91 KILIÇ ARSLAN SELÇUKLU SULTANI 1193- HAÇLI SEFERLERi 11 93 a. Haçlı Seferlerinin Sebepleri /1 93- b. Haçlı Seferleri 1 1 95 OKUMA METNi: DÖRDÜNCÜ HAÇLI SEFERi 1 1 99 c. Türk Tarihi Açısından Haçlı Seferlerinin Sonuçları 1200 Sultan 1. Kılıç Arslan'ın Son DOneml/202 - Sultan Şahinşah DOnemi 1 203 SINIRLARlN GENiŞLEMESi 1204- SULTAN ll. KILIÇ ARSLAN DÖNEMi 1204 a. Selçuklulara Karşı ittifak 1204- b. Yenilgi ve ittifakın Parçalanması 1205 c. Anadolu'da SiyAsi Üstünlük Sağlanıyor 1205- ç. Bizans'a Son Darbe: Miryokefalon Savaşı d. Sultan ll. Kılıç Arslan Devleti 1 1 Oğlu Arasında Paylaştırıyor 1207 SULTAN 1. GIYASEDDiN KEYHÜSREV SALTANATIAN ÇEKiLiYOR 1208 ANADOLU'DA TÜRK SiYASi BiRLiGiNE DOGRU 1208 ANADOLU SELÇUKLULARI AKDENiZ'E ULAŞlYOR 1209 ANADOLU SELÇUKLULARI KARADENiZ KlYlLARlNDA 1 21 O ANADOLU SELÇUKLULARININ BÜYÜK SULTANI: 1. AlAEDDiN KEYKÜBAD 121 1 MoOollar Anadolu Sınırlarında/211 - CelAleddin Harzemşah'la Savaş/213 MoOollar DoOu Anadolu'da/214 ÇÖKÜŞE DOGRU 121 4 a. iç karışıklıklar 1214- b. Harzam Kuwetleriyle Mücadele 121 5- c. Babai isyanı 12 1 5 ANADOLU'DA MOGOL HAKiMiYETi 121 6- ANADOLU'DA iLHANLI GÖLGESi 1217 a. Sultan ll. izzeddin Keykavus Dönemi 1217- b. Süleyman Pervane'nin iktidarı 1218 c. Memlukler Anadolu'da 12 1 8 KararnanoOullannın lsyanı - Slyawş (Cimri) Olayı/219 Sultan lll. Gıyaseddln KeyhOsrev'ln Sonu/220 ANADOLU SELÇUKLU DEVLETi'NiN ÇÖKÜŞÜ 1220 a. ll. Gıyaseddin Mesud'un Saltanatı (1 284-1 296) 1220 b. lll. Alaeddin Keykubad Dönemi (1 297-1 302) 1220 c. ll. Gıyaseddin Mesud'un ikinci Saltanatı ve Anadolu Selçuklu Devleti'nin Yıkılışı 1221 ANADOLU SELÇUKLULARI SOY KÜTÜGÜ 1221 Anadolu Selçuklulan DOneminde TOrk DenlzciiiOI/223 iZMiR BEYLiGi VE ÇAKA BEY 1223 ANADOLU SELÇUKLULARI DÖNEMiNDE TÜRK DENiZCiLiGi 1224 Anadolu Selçukluları DOnemi TOrk Medaniyeti 1 225 TOPLUM YAPISI 1225- DEVLET YÖNETiMi 1227 a. Hükümdar 1227- b. Merkez Teşkilatı 1228- c. Taşra Teşkilatı 1229 ORDU 1229- DiN VE iNANlŞ 1231 -HUKUK 1232- FiKiR, DiL VE EDEBiYAT 1233 EKONOMiK HAYAT 1235 Sanayi/237 - Maliye ve Para/238 SANAT 1239 Mimaıf/239 - Resim/242 - MOzik 1 243 - D!Oer Sanatlar 243 1.
SÖZLÜK 1244- TARiH DiZiNi 1250- KAYNAKÇA 1253- DiZiN 1257
BIRKAÇ SÖZ Tarihi olayların özü tektir; değişmez, değiştirilemez. Çünkü olup bitmiş, geçmiş za mandaki yerini almıştır. Ancak, aynı olayların günümüzdeki okuyucuya yansıması, her zaman gerçeğin özüne uygun olmayabilir. Bunun birinci sebebi, tarih yazıcısının ba kış açısındaki farklılıktır. Olay tektir ama çeşitli tarihçilerin değişik anlatımları sebebiy le farklı şekillerde görünebilir. Tarihçi, bir toplum içinde yaşamaktadır. O toplumun normlarına göre yetişmiştir. Kendisini bunlardan büsbütün soyutlaması zordur. Ayrıca, her insan gibi kendine özgü eğilimleri vardır. Bunları kolay kolay bir yana bırakamaz. Böyle olunca da, tarihi olay bize, tarihçinin süzgecinden geçmiş olarak ulaşır. Tarihçinin kullandığı kaynaklar da, tarihin farklı yorumlarına sebep olabilir. Arke olajik buluntular bile açıklanmaya, yani bir bakıma yorumlanmaya muhtaçtır. Özellikle eski dönemlere ait kaynaklar sınırlıdır. Tarihi olayın cereyan ettiği dönemde kaleme alınmış bir kaynakla, yüz yıl sonra yazılmış bir eser arasında aynı olayın anlatımı fark lı olabilir. Bu da günümüz tarihçisinin doğru yargıya varmasını bir ölçüde engelleyebi lir. Kısacası tarih yazımı bir yorumdan ibarettir. Bu yorumu yapan tarihçinin kendisine ve tarihe karşı dürüst ve saygılı davranması gerekir. Tarihi olayı, mümkün olduğunca özüne sadık şekilde inceleyip belirtmelidir. Özellikle geniş kapsamlı tarih yazılırken ko nular arasındaki denge de göz önünde tutulmalıdır. Bir dönemin kısa, diğer bir döne min ayrıntılı anlatılması, tarihçinin o dönemler arasında kendi eğilimine göre bir değer lendirme yaptığı izlenimi verir. Bütün bu sakıncalardan uzak durmak için tarihçi tarafsız ve soğukkanlı olmak zo rundadır. "Osmanlılardan Önce Türkler"in hazırlanmasında bu hususa dikkat edilmiştir . ...
Türk tarihini bir bütün olarak kaleme almanın, kendi tabiatından kaynaklanan zor lukları vardır. Bizim tarihimiz , belirli bir coğrafi zeminde gelişmemiştir. Bütün Orta As ya'dan Kuzey Afrika'ya, Avrupa'dan Hindistan'a kadar çok farklı bölgelerde oluşmuş tur. O bölgelerin şartlarına ve gereklerine göre şekillenmiştir. Avrupa Hun Devleti ile Mısır'daki Tolunoğulları ve Kazan Hanlığı ile Hindistan Türk Devleti arasında büyük farklılıklar vardır. Ayrı bölgelerde, ayrı şartlarda kurulan bu devletlerin ortak özelliği Türk kültürüne sahip olmalarıdır. Türk kültür dairesinden çıkan topluluklar (Bulgarlar, Macarlar, Tabgaçlar, Avarlar) Türk tarihinin bir parçası olmaktan çıkmışlardır. Ancak, Türk kültürü de sabit değildir. Kendi bünyesine katılan yeni değerlerle durmadan ge lişmiş, özü değişmese bile kapsamı genişlemiştir. Şu halde, ayrı bölgelerde oluşan, Türk kültürünün farklı görüntülerine sahip toplulukların ve siyasi kuruluşların toplamı Türk tarihini meydana getirmektedir. Bu kadar zengin bir tarihi varlığın -öz olsa dahi bir ciltte toplanması da tarih yazıcısını zorlamaktadır. ...
Bu eserin düzenlenmesinde kronolojik sıralamaya dikkat edilmiştir. Tarihi çağiara
ayırma metoduna bu bakımdan ihtiyaç duyulmamıştır. Bizde de bir zamanlar revaçta olan bu metodun tarihimizle uyum göstermediği açıktır. Çağiara ayırma, Avrupa tarihi için düşünülüp uygulanmıştır. Özellikle Asya tarihi bu kalıba uymamaktadır. Büyük kıs mı Asya'da gelişmiş Türk tarihini de böyle sınırlarnalara zorlamak mümkün değildir. Çok gerekli ise tarihimiz için çağlar, medeniyet değiştirme dönemleriyle ilişkilendirile bilir. Çünkü toplum yapısında, siyasi hayatta, düşünce ve inanç hayatında köklü deği şimler bu dönemlerde belirgin hale gelmiştir. •••
Bu kitapta Türk tarihinin sınırlı bir panoraması verilmek istenmiştir. Okuyucunun ki tabı bitirdiği zaman tarihimiz hakkında toplu bilgi edinmiş olması hedef alınmıştır. Bu bakımdan, akademik araştırmalara yeni bir katkıda bulunma iddiası yoktur. Tarih araştırmalarında esas olan, akademik çalışmalardır. Üniversiteler, enstitüler, akademiler, böyle bir çalışma için gerekli olan her kaynağa ulaşma imkanına sahiptir. Tarihçiliği meslek edinmiş her uzman, bütün zamanını ve mesaisini belirli konularda yoğunlaştırdığı için, o konuları derinliğine inceleme durumunda, hatta zorundadır. Bu nun sonucunda ortaya değerli monografiler çıkmaktadır. Ancak bunlar bütün tarihin küçük birer parçasıdır. Tarihimizi toplu olarak öğrenmek isteyen okuyucular, bu mo nografilerin hepsine ulaşarak incelemek imkanına sahip değildir. Zaten akademik ça lışmaların sonunda ort�ya çıkan eserler de okuyucuya hitap etmekten çok, tarihçiden tarihçiye mesaj gibidir. Universiteler veya kurumlar tarafından sınırlı sayıda basılan bu eseriere ulaşmak da zordur. Bu sebeplerle, okuyucunun bilgi edinme ihtiyacına farklı yollarla cevap aramak zorunluğu vardır. Akademisyenlerin ilmi titizlikleri ve alışkanlıkları, onların geniş kapsamlı eserler vermelerini zorlaştırmaktadır. Bu nitelikte ortaya konmuş eserler çok sınırlıdır. Nüfusu gittikçe artan ve gelişen Türk toplumunda bilgi edinme ihtiyacı da aynı oranda artmak tadır. Bu ortamda, akademik çalışmalara dayanan, fakat farklı bir üsiOp ve anlatımla, toplumun her kesimine hitap edebilme amacı güden yeni eserlerin ortaya çıkması bek lenmelidir. "Osmanlılardan Önce Türkler"de bu ihtiyaç göz önünde bulundurulmuştur. Sözü edilen çalışmaların meydana getirilmesi, akademik tarihçilerle amatör tarih meraklıları arasında bir "ara sınıf" tarihçinin varlığını zaruri kılmaktadır. Bunlar akade mik tarih eğitimi almış, sürekli bilgi edinmiş, tarih metoduna aşina, literatüre hakim, üs IObu ve yazı dili gelişmiş kimseler olmalıdır. Ne yazık ki, bu nitelikte tarih araştırmacı larının ve yazarlarının sayısı gün geçtikçe azalmaktadır. "Osmanlılardan Önce Türkler'de tarihimizin 1500 yıllık ilk dönemini bulacaksınız. Bunu takip edecek olan 2. cilt ise "Osmanlı Çağı" adını taşıyacak ve 14. yüzyıldan gü nümüze kadar olan dönemi ele alacaktır. Okuyucunun bu kitabı okuduktan sonra tarihimizi daha çok sevecek olması bizi mutlu edecektir.
iLK TÜRK DEVLETLERi
Türkler Tarih Sahnesinde TÜRKLERI N ANA VURDU Türklerin ana yurdu Orta Asya'dır. Orta Asya, güneyden Himalaya Dağla kuzeyden Altay-Sayan Dağlan ve Baykal Gölü; batıdan Hazar Denizi; do ğudan Kadırgan Dağlan ile çevrili bir alandır. Orta Asya'nın doğusunda yük sek dağlar ve yaylalar, batısında kapalı denizler, göller ve geniş ovalar yer alır. Bu bölgede yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk geçer. Bölgenin alçak kı sımlannda ise bozkır iklimi hüküm sürer. n;
Türkler, M. Ö . 2. bine kadar Altay-Sayan Dağlannın kuzeybatı bölgesinde bulunuyorlardı. M.Ö . 2. bin ortalannda ise Hazar Denizi ile Aral Gölü 'n ün kuzeyindeki bozkırlara kadar yayılmışlardı.
ANA YU RTTA KURULAN I LK MEDEN IYETLER Türkler, Orta Asya'daki ana yurtlarında çeşitli kültür dönemlerini yaşamışlardır. Ele geçen kalıntılar ve yapı lan araştırmalar, ilk kültür bölgelerinin tarihini M.Ö. 5. bine kadar götürmektedir.
a. Anav Kültürü: Orta Asya'nın en eski kültürü Anav kültürüdür.
Altay bölgesindeki kaya resimlerinde savaşçı/ar
12
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
\l 8� -;,;:� ri J ?�� sisi
iı
A ra/
"
't:>{ıı <:ı?
)
5
cc
o "'+.
A
TanfiOa!)la fl Do(lu Türkistan
Karakurum
a a fl !)l
Turtarı
ykal
,�lü G
ob/Ç/J/0
Or
0
�IS}
<)�
d•
�y�� �A N (��
Umman Yemen
"'4<
HiNT OKYANUSU
BENGAL KÖRFEZi
�/
çiN ofNizl
Seylan
ı
500
ı
1000
ı
ı Km
1500 2000
Türklerin ana yurdu Orta Asya Aşkabat dolaylarındaki eski Anav şehri kalıntılarında yapılan kazılar, Anav kültür dönemindeki insanların kerpiç evlerde oturduğunu göstermiştir. Bu kül tür çevresinde yaşayanlar, tarım ve hayvancılıkla geçiniyor, kumaş dokumayı, toprak ve bakır eşya yapmayı biliyorlardı. Koyun, keçi, sığır, deve, köpek gi bi hayvanlan besliyorlardı
(M.Ö. 4.500- M.Ö. 1000 arası).
b. Afanasyevo ·Kültürü: Bu kültür, Altay ve Sayan dağlannın kuzeybatısındaki bozkırlarda geliş miştir. Afanasyevo kültüründeki insanlar savaşçı bir topluluktu. Avcılık yapı yorlardı. At ve deve gibi hayvanlan evcilleştirrnişlerdi Koyun besliyorlardı. Savaş ve süs araçları, maden işleme aletleri kullanıyorlardı
(M.Ö. 2500-
M.Ö. 1 700). c.
Andronovo Kültürü:
Bu kültür, Altaylardan Ural Dağianna ve Hazar Denizi'nin kuzeydoğusu na kadar yayılmıştı. Afanasyevo kültürünün daha gelişmiş şekliydi. Andronovo kültüründe hareketli bir sosyal hayat vardı. At, binek ve yük hayvanı olarak önem taşıyordu. Sofra malzemeleri, tabak, kaşık, çatal, hay-
13
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü RKLER
KUZEY BUZ DENIZI
Ana yurtta ilk kültür çevreleri van figürlü kaplar, savaş ve süs araçlan kullanılıyordu. Bunlar tunçtan ve al tından yapılmıştı. Andronovo kültüründeki insan tipi, Türklerin ilk atalan ola rak kabul edilmektedir
ç.
(M.Ö. 1700-M.Ö. 1 200).
Karasuk Kültürü:
Andronovo kültürünün devam ettiği sırada İrtiş ve Yenisey nehirleri çevre sinde, yeni bir kültür ortaya çık tı. Bu dönemde demir işlenıneye başlandı. Demirden çeşitli eşya lar yapılması, dünyada ilk defa bu kültür çevresinde görüldü. Karasuk kültüründe insanlar keçeden çadırlarda yaşıyorlar, dört tekerlekli arabalar kullanı yorlardı. Bu kültürün insanlan hayvan besliyor, onlann yönle rinden kumaş dokuyor ve elbise dikiyorlardı. nu ile
(M.Ö. 2. binin so
M.Ö. 4. yüzyıl arası).
Altunyış Kurganında bulunan ilk arabalardan biri (M.Ö. JOOO)
14
O S M A N LlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
d.
Tagar Kültürü:
Altay dağlanyla Hazar Denizi arasındaki alanda görülen Tagar kültürü, bu bölgedeki ilk demir çağı medeniyetidir (M. Ö. 7-2. yüzyıllar). Bu geniş böl gede Kangit Türkleri (Tölesler) yaşıyordu. Tagar kültüründe el sanatlan ileri bir düzeye erişmişti. İskitlerinkine benzeyen, hayvan motifleriyle süslü bronz silah yapımı ilerlemişti.
HUNLARDAN ÖNCEKI TORKLER a. Bozk ır Kültürü Türkler, bozkırlarda yaşıyorlardı. Coğrafi ortam, kültürlerin gelişmesinde etkili olduğu için Türklerin kültürü de bozkırların etkilerini taşıyordu. Bu se beple, eski Türk kültürüne
"Bozlur kültürü"
adı verilmektedir. Bozkır kül
türü, M.Ö. 2. bin başlannda ortaya çıkmış, M.Ö. 1700-M.Ö. 1500'lerde ise
belirgin bir nitelik kazanmıştır.
Bozkırlar, tarundan çok hayvancılığa elverişliydi. Hayvan sürülerinin bes lenmesi için yazlan geniş otlakların uzandığı yaylalara göçülüyor, kışın geri dönülüyordu. Bu sürekli göç sırasında sürülerin güdülmesi ve korunması ge rekiyordu. Bu zorunluk, atın insan hizmetine sokulmasını sağlamıştır. At, kas lan sağlam, sür'atli bir hayvandır. Onu ehlileştiren Türkler, atın üstünde ye meye, içmeye, alışveriş yapmaya alışmışlardı. Bozkır hayatında atın etinden ve sütünden yararlanılıyordu. At eti kurutu larak bir nevi konserve haline getiriliyor ve uzun askeri seferlerde yiyecek olarak kullanılıyordu. Kısrak sütünden kırnız denilen bir içecek yapılıyordu. Kıvrak ve süratli bir hayvan olan at, akınlarda ve savaşlarda üstün bir manev
ra imkanı veriyordu. Bu sebeple, Türklerin askeri gücü büyük ölçüde süvari
lere dayanıyordu. Türklerin geniş coğrafyalara yayılmalannda at önemli bir rol oynuyordu.
Hayvancılık: Bozkırda yaşamanın gereği olarak Türkler, yüz binlerce hayvanı beslemek zorundaydılar. Sürüleri beslemek için yeni yeni otlaklar bulmak gerekirdi. Bu durum, uzak mesafelere kadar yayılmayı gerektiriyor du. Böylece, Türk kültürü yaygınlık niteliğini kazanıyor, Türkler de ufku ge niş bir millet bruine geliyordu. Sürüleri hastalıklardan korumak, yazın ayn, kışın ayn yerlere götürmek, hayvanların su ihtiyacını sağlamak zorunluğu vardı. Bütün bunlan yerine getirmek için bulunan çözümler medeniyet yolun da hızla ilerleme iınkAnı veriyordu.
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
lll
Teşkilatçıhk: Hayvan besleyiciliği, bazen otlaklan ve kaynakları ortak laşa kullanmayı zorunlu bale getiriyordu. Bu sebeple, diğer sürü sahipleri ile anlaşmalar yapılması gerekiyordu. Taraflar arasında anlaşmazlık çıktı ğında, hakemiere veya ara buluculara başvuruluyordu. Hayvancılık geliştik çe kabileler arasındaki rekabet de şiddetleniyordu. Bu gibi durumlarda, ka bileler birbirleriyle mücadeleye girişiyorlar, aralannda inifak kuruyorlardı. Böylece hukuk ve siyaset anlayışlan gelişiyordu. Devlet kuruculuğu, teşki latçılık ve siyaset alanlannda öne geçmeleri bu sayede mümkün oluyordu.
Demir: Altaylarda, Yenisey Nehri 'nin kaynak bölgelerinde, Abakan do laylarında zengin demir madenieri vardı. Türkler, bu madeni ustalıkla işleme yi başardılar. Demirden çeşitli eşyalar, özellikle savaş araçlan yaptılar. Atın sür'atini ve demirin vurucu gücünü birleştirdiler. Otlak ve su için mücadele zorunluğu ve demirden yapılmış silah kullanma becerisi, Türklerin savaşçılık yeteneğini geliştirdi. Hukuk ve siyaset anlayışlarının gelişmiş olması sayesin de siyasi kadrolan meydana getirdiler. Böylece "devlet" fıkri doğdu.
b.
Türklerin Yayılmaları (Göçler)
Göçte r i n Seb e p l e r i Dünyanın çeşitli bölgelerine yapılan Türk göçlerinin başlıca sebepleri şun lardır:
Ekonomik Sebepler: Türk göçlerinin en önemli sebebi, ana yurt toprakla
rının halkın hayabm sürdürmesi açısından yetersiz kalmasıydı. Büyük ölçüde
kuraklık, nüfus kalabalığı ve otlak darlığı ekonomik sıkıntılara yol açıyordu.
Bozkırların iklimi, geniş ölçüde tarım yapılmasına elverişli değildi. Türk ler, bu sebeple geçimlerini daha çok hayvan yetiştirerek sağlıyorlardı. Çeşitli gıda maddeleri, giyim eşyası vb. gibi ihtiyaçların karşılanması için iklimi el verişli, bereketli, zengin topraklara sahip olunması gerekiyordu. Bunu sağla mak için Türkler, yalnız başka memleketlere değil, ekonomik ve ticari yön den daha fazla imkanlara sahip diğer Türk boylarının yaşadığı topraklara da yöneliyorlardı.
DIŞ Baskılar: Bazen Türklerin ağır dış haskılara uğradıklan da oluyordu. Türkler, yabancı bir devletin yönetimine girip bağımsızlıklarını kaybetmek ıense yeni topraklara göç etmeyi yeğliyorlardı.
Yeni Fetih Arzuları: Yeni topraklara doğru yönelmek ve her an karşıtaşı lacak tehlikeleri göğüslerneye hazır bulunmak Türklere ruhi bir zindelik veri yordu. Türk milletinin tarih boyunca, hareketli bir topluluk hatinde süreklili-
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü RKLER
16
ğini sağlayan bu durum zamanla daha da artmıştır. Böylece, Türk töresini yaygınlaştırmak amacı öne çıkmıştır. Göçlerin Yapılışı Türklerin binlerce yıl boyunca hareket halinde bulunmalan, ana yurtların dan çıkarak dünyanın çeşitli bölgelerine yayılmaları, büyük göçlere yol aç mıştır. Bu göçler, Türk hükümdar aileleri tarafından, büyük bir disiplin için de yönetilmiştir. Hun ve Oğuz göçleri, hem uzun mesafeler alınarak yapıl mış, hem de çok önemli tarihi sonuçlann doğmasını sağlamıştır. Göç eden boylar, sürülerini ve taşınabilir eşyalarını yanianna alarak hare kete geçiyordu. Uzun yolculuklar boyunca, önlerine çıkan engelleri aşmak zorunluluğu vardı. Bazen, başka topluluklarla silahlı mücadeleye girişrnek dahi gerekiyordu. Türk Göçleri
Milaltan Önceki Türk Göçleri: Türklerin ilk ataları M.Ö. ı 700'den itiba ren, Altay-Sayan dağlarının kuzeybatısına hakim olmaya başlamışlardı. Bu yayılma, iki yüzyıl sonra Altaylan ve Tann Dağlarını kaplamış bulunuyordu. Bazı Türk toplulukları
Kazakistan üzerinden Maveraünnehir'e gelerek bu Fin-Ugor
rada yaşayan kavimlerle ilişki kurdular. Batıya göç eden gruplar ise kavimleriyle temasa geldiler.
M.Ö. 2. bin ortalannda Türkler doğuda Baykal Gölü'nden Yayık (Ural) Ir ınağı'na kadar uzanan bölgede, güneyde Tann Dağları, güneybatıda Kazakis tan ve Güney Harzem'le sınırlı geniş bir alanda yaşıyorlardı.
Türklerin başlıca göc; istikıımetleri
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü RKLER
17
Kalabalık Türk gruplan, yaklaşık M.Ö. l 1 00 yıllarından itibaren, Çin'in kuzeybatısındaki
Kaosu
bölgesi ile
Ordos
bozkırlanna doğru göç etmeye
başlamışlardı. Başka Türk grupları da Volga ( İtil)'ya ve Kuzeybatı Asya'ya yönelmişlerdi. Türklerin Yakut kolu bu dönemde Kuzeydoğu Asya'ya göç etmişti, Çu vaşlar ise batıya yönelerek Ural Dağlannın güneyine gelmişlerdi. Hindis tan'ın İ ndus-Pencap dolayianna doğru ilk Türk hareketi ise milattan önceki yüzyıllarda görülmüştü.
4-3. yüzyıllarda Türk topluluklannın bir kısmı İrtiş Nehri'nin batı sında, Hazar çevresinde yaşıyordu. Bir kısmı ise M.Ö. 3. yüzyılda kurulan M.Ö.
Büyük Hun Devleti'ne dahil olarak İç Asya'nın çeşitli yerlerine ve Kuzeybatı Çin'e yerleşmişti.
Milaltan Sonraki Türk Göçleri:
Milattan sonraki Türk göçleri, l l . yüz
yıla kadar sürmüştür. Hunlar, Avarlar, Oğuzlar (Uzlar), Peçenekler, Kuman (Kıpçak)lar ve Macarlarla birlikte bazı Türk boyları Orta Avrupa'ya ve Bal kanlara göç etmişlerdir. Hunlar, Orhun bölgesinden Türkistan'a, Uygurlar yi ne aynı yerden İç Asya'ya göçmüşlerdir. Akhunlar, Afganistan ve Kuzey Hin distan'a; Sabarlar, Kafkaslara göç ederek buralarda yerleşmişlerdir. Nihayet
I I.
yüzyılda Oğuzlar, Maveraünnehir üzerinden İran ve Anadolu topraklanna
gelmişlerdir. Göçlerden Sonra Ana Yurdun Durumu Çeşitli yönlere yapılan göçlerden sonra ana yurtta yine d e kalabalık Türk boyları kalmıştır. Bunlar İrtiş, Selenga ve Orhun ırmakları ile Baykal Gölü dolaylarında yaşamaya devam etmişlerdir. Bu topluluklar, daha sonraki yüz yıllarda kurulan büyük Türk devletleri içinde yer almışlardır. Bir yandan da küçük gruplar halinde göç ederek yeni yerleşilen bölgelerde Türk nüfusun ço ğalmasını sağlamışlardır. Kalabalık nüfusa sahip Türk toplulukları (Kazaklar, Özbekler, Kırgız lar, Türkmenler), bugün bağımsız devletlerini kurmuşlardır. Uygurlar ise, Çin'e bağlı özerk bir eyalette (Doğu Türkistan) yaşamaktadır. Türk Göçlerinin Sonuçları Türk boyları, göç ederek yerleştikleri bölgelerde çok kere yeni devletler kurmuş ve bu bölgelerin etnik yapısını etkilemişlerdir. Bilinen en uzun göç lerden birini gerçekleştiren Hunlar, çeşitli kavimlerin, Avrupa'nın değişik
O S M A NLl L A R D A N Ö N CE T Ü R KLER
18
bölgelerine yerleşmesine sebep olmuşlardır. Avarlar da Orta Avrupa'da,
250
yıla yakın gücünü koruyan bir devlet meydana getirmişlerdir. Sabarlar ve onlann devamı olan Hazarlar, Kafkasya'da
450 yıldan fazla
devam eden bir hakimiyet kurdular. Aklıunlar da, göç ettikleri Afganistan ile Kuzey Hindistan'da önemli roller oynadılar ve Gupta İmparatorluğu'nu dağıttılar. Diğer Türk boylan ise devlet kurmamakla beraber, özellikle Ka radeniz'in kuzeyinde ve Balkanlarda etkili oldular. Oğuzlar, merkezi İran topraklarında bulunan Büyük Selçuklu Devleti'ni ku rarak Yakın Doğu'ya hakim oldular. Ancak, bu bölgede yaşayan Türklerin sa yısı çok azdı. Selçuklular, yönetimleri altındaki yeni topraklarda Türk nüfusu nu artıncı tedbirler aldılar. Bu sayede, Anadolu Selçuklu Devleti, çeşitli bey likler, atabeylikler ve Osmanlı Devleti kuruldu. Türklerin yeni ana yurdu Ana dolu'ya
"Türkiye"
adı verildi. Geniş ve verimli Türk topraklarında kurulan
Türkiye Cumhuriyeti, güçlü bir devlet olarak yaşamaya devam etmektedir. Türk topluluklan, gittikleri bölgelere kendi kültürlerini de götürdüler. Türk kültürü, buralarda yaşayan halklar üzerinde etkili oldu. c.
İskitler (Skythai, Sakalar)
İskitler, M.Ö.
8. yüzyılda Orta Asya bozkırlarında yaşıyorlardı. Kuraklık
ve dış baskı sebebiyle batıya doğru göç ederek M.Ö. 7. yüzyılda Karadeniz'in kuzeyindeki düzlüklere ve Tuna Nehri'ne kadar yayıldılar. Yunanlılar onlara
"Skythai" adını
verirken, İranlılar
"Saka" diyorlardı. İskitler Kınm'a gire rek buradaki Kimmerteri batı yönünde göçe zorla dılar. (M.Ö 7. yüzyıl başları). Urartu bölgesi ile Kızılırmak dolayia nnda bir devlet kurdular. Daha sonra Suriye ve Fi listin'i ele geçirip Mısır yakınlarına kadar ilerle diler. İskitterin büyük hü
iskit savaşçılarını, bir ağacın altında dinienirken gösteren altın süs eşyası
kümdarı
Alp Er Tunga,
M.Ö. 7. yüzyılda yaşa-
19
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
mıştır. Alp ErTunga'nın İranlılarla yaptığı savaşlar uzun yıllar sürmüştür. Fir
Efrasiyab olarak adı geçen kahraman, Alp Er Tunga'dır. Onun torunlanndan Tomris, imparatoriçe olmuş ve Perslerin hükümdarı Daryüs (Darius)'a karşı mücadeleleri ile tanın devsi'nin bu savaşları anlatan
mıştır (M.Ö.
Şehname
adlı eserinde
530).
Hazar Denizi ile Aral Gölü arasına giden İ skitler, burada yaşayan Daklarla kaynaştılar. Hindistan' a giden İ skitler ise burada bir krallık kur dular. Kınm'a ve Kafkaslara hakim olan İskitler bütün Batı Karadeniz kıyılarını ele geçirdiler ve Kuzey Anadolu'daki Yunan şehirlerini vergiye bağladılar. M.Ö.
4. yüzyılda Makedonyalılarla mücadele ettiler. Ancak, Sarmatların hü cumlanna dayanamayarak tarihten silindiler (M.Ö. 2. yüzyıl). İskitlerde yönetici tabakanın ve bir kısım halkın Türk oldukları anlaşıl
maktadır. Çok geniş bir coğrafyaya yayıldıkları için İskit adı altında, Türk lerden başka kalabalık toplulukların da yaşadığı ileri sürülmektedir. Günü müzde yapılan araştırmalar ve kazılarda ele geçen buluntular İ skitlerin Türk karakteri taşıdıklan görüşünü kuvvetlendirmektedir. İskitler, yüksek bir kül tür
düzeyine
ulaşmışlar,
ileri bir medeniyet kurmuş lardır. İ skitlerin hayatında atın önemli bir yeri vardı. İskit ler binicilikte ve at üzerin de ok atmakta ustaydılar. Üzengi ve çadırlı at araba ları ilk defa onlar tarafın dan kullanılmıştır. Kadın lar da ata biner ve erkekler gibi savaşırlardı. Yunanlı lar,
amazon
kadın
adı verilen bu
savaşçılardan
çok
korkuyorlardı. İskitlerin ekonomik fa aliyeti, hayvancılığa ve ta nma dayanıyordu. Sürü ha-
İskit kadın savaşçıları "amazon" adıyla anılıyorlardı.
20
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E TÜRKLER
linde at, koyun ve sığır besliyorlardı. Kısrak sütünden kımız; koyun ve inek sütünden kurut, yağ, yağurt ve çökelek yapıyorlardı. İskitler uzun etekli ceket, pantolon giyerlerdi. Ayaklannda hafif ve kısa çizme, başlarında uzun bir külah bulunurdu. İskit adet ve gelenekleri Türklerdeki gibiydi. Ant içme ve kan kardeşliği törenlerine önem verirlerdi. Ölülerini, atlan ve silahlanyla birlikte gömerler, ölen hükümdarları için büyük tören yaparlardı. Sus ve dolaylarında, Kazakistan'daki Esik Kurganı'nda ve daha birçok yerde yapılan kazılarda İskitlere ait silahlar, kemer tokalan, kaplar, vazolar, süs eşyalan, h!lyvan heykelleri bulunmuştur. Bunların üzerine savaş sahnele ri ve mücadele halindeki hayvan figürleri işlenmiştir. İskit sanatı Avrupa'da ve ilişkide bulundukları kavimler üzerinde etkili ol muştur.
TÜRKLERIN TAR I H SAHNESI N E Ç I K I Ş I Türkler, dünya tarihinin en eski kavimlerinden biridir. Tarihleri binlerce yılı aşmaktadır. Bu süre içinde A sya, Avrupa ve Afrika kıt' alanna yayılmışlardır. Git tikleri yerlerde teşkilatlanmışlar, çok kere devlet kunnuşlardır. Böylece insanlık tarihinde derin izler bırakmışlardır. a.
"Türk" Adı
"Türk" kelimesi eskiden "Törük" biçiminde söylenmekteydi.
6-8.
yüzyıl
larda "Türük" ve daha sonra "Türk" şeklini almıştır. Orhun yazıtlarında "Tü rük" ve "Türk" şekillerinin ikisine de ra tlanmaktadır. Türk adının "türemek"ten geldiği iddia edilrnış, geçen yüzyılın başlannda
ise "türeli" (kanun ve düzen sahibi) kelimesinden geldiğini belirtenler olmuştur. Eski bir Türkçe belgenin üzerindeki incelemeler "Türk" sözünün
güç-kuvvet
anlamına geldiğini ortaya çıkarmıştır. Türk sözü, ilk olarak kullanılmıştır.
6.
5.
yüzyıla ait bir Per
metninde "Turanlı" anlamında
yüzyıldaki bir Bizans kaynağında ise "Türk-Hun" (kuvvetli
Hun) biçiminde geçmektedir. Türk kelimesini Türk devletinin resmi adı olarak ilk kullanan, Kök Türk Devleti'dir. Daha onra da Türk soyundan bütün topluluklan anlatan milli ad
haline gelmiştir.
21
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E TÜ RKLER
b. Türkiye 6. yüzyılda Bizanslılar, Orta Asya'ya "Türkiye" diyorlardı. Türk topluluk ları yoğun bir biçimde değişik bölgelere yayıldıkça, "Türkiye" kelimesi de çe şitli bölgeler için kullanılmıştır.
9- 1 O. yüzyıllarda İtil (Volga) Irrnağı'ndan Or
ta Avrupa'ya kadar olan topraklara "Türkiye" adı verilmiştir. Anadolu'ya ise
1 2. yüzyıldan başlayarak "Türkiye"denilrniştir. Bu toprak
larda kurulan Anadolu Selçuklu Devleti, dönernin güçlü devletlerindendi. Bü tün bunlara rağmen, Avrupa, Anadolu'yu "işgal altındaki ülke" olarak görü yor, Türklerin bir gün Asya'ya püskürtüleceğini düşünüyordu. Miryokefalon Savaşı
( 1 1 76) bu hayalleri kesin olarak yıktı. Bundan sonra, Avrupa'da da
Anadolu'ya "Türkiye" denilmeye başlandı. c.
Türk Tarihi
Türklerin hareketli bir kavim olmaları ve çeşitli kıt'alara yayılmaları, tarihle rini başka milletierin tarihinden farklı bir hale getirmiştir. Bu farklılık, başlıca iki noktada özetlenebilir:
1. Hemen bütün milletierin fertleri toplu
olarak bir arada yaşarnışlardır. Bu
bakımdan, tarihin herhangi bir dönemindeki durumları kolayca incelenebilir. Türkler ise dağınık şekilde yaşamış ve birbirlerinden farklı gelişme yolları iz lemişlerdir. Bu sebeple, Türk tarihini belli bir zaman kesitinde bütün olarak değerlendirrnek zordur.
2.
Türkler tarih boyunca, çeşitli topluluklar halinde, yeni yurtlar, yeni
ufuklar ararnışlardır. Tarihleri, birbirinden çok uzak toprak parçalan üzerinde oluşmuştur. Bunun sonucu olarak, aynı dönernde başka başka Türk topluluk lan, Türk devletleri görülebilmektedir. Bu oluşum, Türk tarihini tek bir top luluğun belli bir bölgedeki tarihi olmaktan çıkarmaktadır. Bu toplulukların hepsi ortak bir kültürün sahibiydiler. Dilleri, gelenek leri, töreleri birdi. Onları ayrıyrnış gibi gösteren, siyasi ve coğrafi bölün melerdi. Türklerin bir bölümü "bozkırlı" olarak yaşarken, başka bir bölü mü yerleşik hayata geçmiştir. Türk topluluklarından biri bir bölgede siyasi üstünlüğünü kaybederken, diğer biri gücünün doruğuna ulaşabilmiştir. Bu özellikleri göz önüne alarak şu tanımlamayı yapabiliriz: Türk tarihi, çeşit li Türk topluluklarının ayrı ayrı bölgelerde ortaya koyduğu gelişmelerin bütünüdür.
22
İlk Türk Devletleri
O S M ANLlLARD AN QNCE TÜRKLER
H U N LAR a. Asya Hun Devleti Hun kelimesi eski Türkçede "insan, halk" anlamına gelmekteydi. Hun si yasi birliğinin merkezi, Ötüken bölgesiydi. Bu bölge, Orhun ve Selenga ır maklannın batısında bulunuyordu. Hunlann yaşadığı bölgenin etrafında şu topluluklar bulunuyordu: Kuzey doğudan kuzeybatıya doğru Kırgızlar, Tinglingler, Ogurlar; doğuda Moğol Tunguz kanşımı bir kavim olan Tung-hular; Tanrı Dağtan-Kansu dolayiann da Yüeçiler ve aniann komşusu olan Vusunlar; güneydoğuda Çinliler ve gü neyde Tibetliler. Hun Devleti'nin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Hun Devleti hakkındaki ilk tarihi belge, Çin'deki beş derebeyliğin Hun birliği ile yaptığı siyasi anlaşmadır (M.Ö. 3 1 8).
Çin/i/erin, Türk akınlarını durdurmak için yaptıkları Çin Seddi
23
O S M ANLlL A RD AN ÖNCE TÜRKLER
Ekonomik zorunluluk ve tanm ürünlerine duyulan ihtiyaç sebebiyle, Hun lar, Çin'in kuzeydoğusuna sık sık akınlar düzenlediler. San Nehir dolayiarını ele geçirerek akınlannı Çin'in içlerine kadar yaygınlaştırdılar. Bunun üzerine, Çinliler, Hun akınlannı durdurmak için ünlü
Çin Seddi'ni inşa
ettiler (M.Ö.
2 14). Aynca, Hun ordulanyla mücadele edebilmek amacıyla silahlı birlikleri nin giyim ve donanımlannda köklü reform yaptılar. Hun Devleti'nin bilinen ilk hükümdan
1\ıman
(Teoman)'dı. Bu dönemde
Çin Seddi'nin yapımı ve reformlann gerçekleştirilmesi sonucunda, Çinliler Hun ordulannı sınırlannın dışına çıkarabildiler. Hunlar, Ordos'taki en verim li otlaklannı kaybettiler. Bu sırada Çin'de iç kanşıklıklar başlamıştı. Durumu değerlendiren Tuman, ordusuyla Kuzey Çin'e girerek eski otlaklarını elde etti. Sürdürdüğü akınlarla ekonomik durumu düzeltti. Turnan'ın büyük oğlu
Mete
veliaht durumundaydı. Ancak Tuman, ikinci eşinden olan küçük oğlunu veli ahtlığa geçirmek istiyordu. Bunu sağlamak için Mete'yi Yüeçilere rehin verdi, sonra da onlann üzerine ansızın saldırdı. Mete, Yüeçilerin elinden kaçarak ha yatını kurtardı. Mete ile babası arasındaki iktidar mücadelesi bir müddet son ra, silahlı bir şekil aldı. Turnan bu mücadelede öldürüldü ve yerine Mete geçti (M.Ö.
209). Mete'ye "imparator" anlamına gelen Tanhu unvanı verildi. Tan
hu, Hun dilinde "sonsuz genişlik, yücelik, ululuk" demekti.
ASY.A
"'
&
J
Ural
Hive
Buhara •
•
Aşkabat
DEVLETI
Baltaş Gölü
Gölü
•
HUN
• Aksu • Senterkanı •
IRAN
Ö!Uken •Kııça
• Turfan •Hami
Kaşaar
Yarkenı •
•
Pepver
AKHUN L AR
Del hi
Hoog-ho
Çİ N
•
? Asya Hun Devleti
O S M A N L l LA R D A N Ö N C E TÜRKLER
24
Mete, hükümdar olun ca, devletin sınırlarını ge nişletmek ve komşu toplu luklan vergiye bağlayarak ekonomik durumu güçlen dirmek amacıyla askeri hazırlıkları
hızlandırdı.
Bunun için, ordunun ve devlet teşkilatının yeniden yapılandırılması
gereki
yordu. Devlet, sağ ve sol (doğu ve batı) olmak üze re ikili yönetim biçimiyle teşkilatlandı. başında,
Yönetimin
24 üst düzey yet
kili bulunuyordu. Bu yö neticiler,
bir
danışma
meclisi meydana getiri yorlardı. Ordu ise onbaşı,
Hun süvarisi
yüzbaşı, binbaşı gibi komutanlann emrinde onlu sisteme göre düzenlendi. Kendisinden toprak isteyen Tung-hulan kesin bir yenilgiye uğratan Mete, Çin'e yapılacak askeri harekatın yollarını kapayan Yüeçileri yendi (M.Ö.
203).
Hayvancılıkla geçinen Hunların, daha önce Çin'e kaptınlan geniş atiaklara ihti yacı vardı. Mete, bu otlaklan elde etmek amacıyla Çin üzerine sefere çıktı. Me te'nin bu devletle savaşı üç yıl sürdü. Han sülaiesinin kurucusu olan Çin impa ratoru
Kao ve 320.000 kişilik ordusu, Hun birlikleri tarafından kuşatıldı.
Çinli
ler barış isternek zorunda kaldılar. Ülkenin kuzey bölgelerini Hun Devleti'ne terk etmeyi, vergi ve ipek vermeyi kabul ederek bir antlaşma yaptılar (M.Ö.
1 97). Doğu Asya tarihinde iki büyük devlet arasında yapılan ilk antlaşma budur.
OKUMA METNi
METE'NiN ÇiN iMPARATORU'NA MEKTUBU Gök tarafı ndan tahta çıkarı lmış Büyük Hun Imparatoru , Çin imparatorları n ı n iyi olup olmad ıkları n ı sorar. Daha önce majeste-
O S M A NLlLA R D A N ÖNCE TÜ RKLER
leri benimle barış ve dostluk üzerinde görüşürlerdi. Yazdığınız mektupta, duydukları n ı z ı da bana bildirirdiniz. Böylece sizinle anlaş ı r ve mutlu olurdum. Fakat sınırınızdaki memurların ı z benim Sağ Bilge Prens'ime h ücum etmişler ve kötü davranm ı şlar. Sağ Bilge Prens'im de, be nim iznimi almadan i-Lu-hu Nanchi ile diğer Hun komutanlarına, s ı n ı rdaki Çin subaylarına karşı dostça olmayan hareketler yap mak için taktik kullanmaları na izin vermiş. Böylece iki hakan ara sında anlaşmayı bozmuş ve aramızdaki kardeşçe ilişkileri kes miştir. Siz majestelerinin, içlerinde şikayet bulunan mektupları bana iki kere geldiler. Ben de bir elçi ile yaz ı l ı bir cevap verdim. Fakat elçim dönmediği gibi, herhangi bir Çin elçisi de bana gelmedi . Bundan dolayı Çin imparatoru bize dostça davran mad ı l ar. Böylece, komşu devletimiz bize bağ l ı kalmam ış oluyordu. Antlaş mamız, yalnızca küçük memur ve subaylar yüzünden bozulmuş tu. Bum.ın için Sağ Bilge Prens'imi cezalandırdım. Yüeçileri ara yıp, onlara taarruz etmesi için, batıya gönderdim. Tanr ı ' n ı n lütuf ve inayeti ile, subay ve askerlerimin üstün ye tenek ve erdemleri ile, dayanıklı atlar ı m ı n üstün gücü ile Yüeçi leri ezerek yendim. Bundan sonra Lou-lan, Wusun , Hu-Kai ile, bunlardan başka, onların yakınları ndaki yirmi altı devletin hepsi al ı nd ı ve düzene kavuşturuldu. Bunların hepsi artık Hun oldular. Yay çekebilen ve kullanabilen bütün kavimler, bir tek aile ha linde birleştiler. Kuzeydeki ülkeler benim güçlü idarem altında kesinlikle ku ruldu ve düzenlendi. Ordumun silahları n ı artık çıkartıp rafa kaldı rmak, subay ve askerlerimi dinlendirip atlar ı m ı besiye almak istiyorum . Ayrıca, eski hesap v e düşmanlı kları b i r yana bırakmak, böy lece eski antlaşmaları m ızı yenilemek, s ı n ı rda yaşayan halkı hu zur ve rahata kavuşturmak, başlang ı çta ilişkilerimiz nas ı l idiyse, yeniden kurmak istiyorum . Küçükler, büyümeleri için gerekli çevreyi elde edecekler; yaş lı lar ve büyükler ise, kendi yurtlarında sessiz ve rahat yaşaya-
25
26
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü RKLER
caklardır. Nesillerden nesillere bütün H unlar barış ve mutluluk içinde kalacaklardır. Majestelerinin ne düşündükleri ve istedikleri hakkında bilgi el de edemedim. Bunun için benim iç Saray Vazirim Hsi-fu Ch'ien'i yaz ı l ı bir mektubu size sunması için gönderiyorum. Ayrıca size bir deve, iki binek atı , (sekiz attan oluşan) iki takım araba atı sun mak istiyorum. Eğer majesteleri Hunları n Çin savunma duvarlarına yaklaş maların ı istemiyorlarsa, subayları ile orada yaşayan halkın du varlardan biraz daha uzakta oturmaları için emir buyursunlar. Elçim size gelince lütfen onu alıkoymay ı p gönderiniz. Elçim, altıncı ay ortası nda Hsih-wang adl ı yerde olacaktır. Prof. Dr. Bahaeddin ÖGEL,
BiJyiJk Hun lmparatorluRu Tarihi 1,
istanbul 7 980
Mete, o çağda Asya kıt'asında yaşayan Türk soyundan bütün toplulukları kendi yönetiminde birleştirmek istiyordu. Bu amaçla birçok seferi gerçekleş tirdi. Mete 'nin son zamanlarında devletin sınırları doğuda Kore'ye, batıda Aral Gölü'ne, güneyde Vey Irmağı-Karakurum Dağları hattına, kuzeyde ise Baykal Gölü 'ne kadar uzanmaktaydı. Hunlara bağlı kavimler arasında Moğollar, Tun guzlar, Tibetliler, Vusunlar, Ogurlar ve Çinliler bulunuyordu. Yalnız İç As ya'da Hun Devleti'ne bağlı kavimterin ve şehir devletçiklerinin sayısı 26 idi. Mete öldüğü zaman (M. Ö . 1 74), Hun Devleti gücünün en son noktasına ulaşmış bulunuyordu.
Büyük Hun Devleti'nin Parçalanması: Mete'nin yerine geçen oğlu Ki Ok (Kiyok, M. Ö . 1 74- 1 60), Çin ' i baskı altında tutmak ve bu devletle ticari ilişkileri geliştirmek şeklindeki Hun siyasetini devam ettirdi. Bunu sağlamak için büyük bir orduyla Çin'in merkezine kadar ilerledi (M. Ö . 1 6 1). Daha son ra, İpek Yolu 'nu denetim altında tutan Yüeçileri batı yönünde göçe zorladı. İpek Yolu Hunların denetimine geçti. Ki-Ok, Çin ' le olan ekonomik ilişkilerini dostça devam ettirebilmek için Çinli bir prenses ile evlendi. Prensesle birlikte Hun ülkesine gelen Çinli ca susların hazırladıkları raporlar, Hunlara karşı izlenecek Çin siyasetinin belir-
O S M A NLlLARD A N ÖNCE TÜ R K LER
27
lenmesinde önemli rol oynadı. Çin, "İpek Yolu"nu güvenlik altında bulun durmak istiy�. İpek Yolu, Çin'den başlayıp İran ile Afganistan'ın kuzeyin den geçerek Akdeniz' e ulaşan önemli bir ticaret yoluydu. Bu yol, Batı 'yı uzak Doğu'ya, Hindistan' ı Çin'e bağlıyor; kıt'alar arası ticaretin gelişmesinde bü yük rol oynuyordu. İpek Yolu'nun Çin denetimine alınması, ancak Orta ve Batı Asya'ya hakim olan Türklerin gücünü sarsmakla mümkün olabilirdi. Türk-Çin mücadelesinin yüzlerce yıl sürmesinin temel sebeplerinden biri de bu kervan yoluna hakim olmaktı. Hun ülkesine bol miktarda gelen Çin ipeği, Hun ileri gelenleri arasında be ğenilen ve aranılan bir mal halini almıştı. Zevk düşkünlüğü arttıkça rahat bir hayat tarzı ağır basmaya başladı. Halbuki böyle bir yaşayış, bozkırlı Hunların savaşçı ruhuna ve akıncı yaradılışma aykınydı. Ki-Ok'tan sonra hükümdar olan Kün-Çin (M. Ö . 1 60- 1 26) zamanında Hunlar, Çin saidıniarı karşısında Orhun bölgesine çekilmek zorunda kaldılar. Daha sonra, güneybatı topraklarını kaybettiler. Çin'den alınan vergi kesilmiş olduğu için mali kaynaklar kısılmıştı. Çin propagandası Hun yöneticilerinin arasını açıyor, Hun prensleri arasındaki çekişme de askeri güçsüzlüğü artın yordu. Hun yöneticileri arasında, Çin'den yardım sağlamak için, bu devletin korumasını isteme eğilimi güçlenmişti. Tanhu olan Ho-Han-Yeh (M.Ö . 583 1) de bu fikirdeydi. Ancak devletin sol kanadını yöneten kardeşi Çi-Çi buna karşı çıktı ve Ho-Han-Yeh' in hükümdarlığını tanımadı. Bu görüş aynlığı, Hunların bölünmesiyle sonuçlandı. Çi-Çi, bütün rakip lerini yenerek üstünlüğü ele geçirince Ho-Han-Yeh, kendisine bağlı boytarla birlikte, Çin' in kuzeybatı sınınna çekildi. Hun birliği bu oluşum sonucunda parçalandı (M. Ö . 54).
Çi-Çi'nin Hun Devleti'ni Canlandırması: Çi-Çi Tanhu 'nun, devleti ye niden canlandırması, Çiniileri endişelendirdi. Çi-Çi'yi , devlet teşkilatını daha da güçlendirmesine fırsat vermeden baskınla yenıneyi kararlaştırdılar. Kala balık Çin ordusu karşısında tutunamayan Hun birlikleri yenildi. Hun başken ti yakılıp yıkıldı. Çi-Çi savaş sırasında öldü (M. Ö . 36). Hunların İ kiye Bölünmesi: Ho-Han-Yeh ' in yönetimindeki topluluklar bir süre Çin'e bağımlı yaşadılar. Zamanla güçlendiler ve Yu Tanhu (M.S. 1 8-46) döneminde bağımsızlıklarını kazandılar. Mançurya'ya ve Kaşgar'a kadar olan topraklara hakim oldular. Ancak, Yu Tanhu 'dan sonra i ç anlaş mazlıklar yeniden başladı. Kuraklık ve kıtlık, çok sayıda hayvanın ölmesi ne ve ülkede aç lığın baş göstermesine yol açtı. Yu ' nun yeğeni Pi, kuzeyde ki Hun kabileleri arasına çekilerek kendisini tanhu ilan etti (M.S. 48). Böy-
28
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LE R
lece Hunlar, Kuzey Hunlart ve Güney Hunlart olmak üzere kesin şekilde ikiye ayrıldılar.
Kuzey Hunlart: Kuzey Hunlan, bağımsızlıklannı uzun süre korudular. İç Asya'da ekonomik önem taşıyan şehir devletlerini de yönetimleri altına aldılar. Kuzey Hun Devleti ' ni yıkmak için, komşu kavimleri kışkırtan Çinliler, kalabalık ordularta Hunlar üzerine yürüdüler. Çin 'le ve doğuda Sienpilerle iki cephede süren savaş, Kuzey Hun Devleti'nin gücünü azalttı. Sonunda, Sien piler 1 47 - 1 56 yıllan arasında Kuzey Hun Devleti 'ni ortadan kaldırdılar. Da ğılan Hun boylan batıya çekilerek Kırgız (Kazak) bozkırlarında yaşayan soy daşlanna katıldılar.
Güney Hunları: Güney Hunları, 48 yılından beri Çin sınır bölgesinde ya şıyorlardı. İç huzursuzluk onlarda da sık sık ortaya çıkıyordu. Sienpi akınlan, 1 77 'den itibaren Güney Hunlanna yöneldi. Bu durum kar şısında, Hun hükümdan, Çin 'e tamamen bağlanmaya karar verdi. Bunun üze rine, Hunlar tarafından öldürüldü. Devletten kopan kabileler, dağınık yaşama ya başladılar. Böylece, Güney Hun Devleti de tarihe kanştı (2 1 6).
Çin'de Hun Devletleri: Çin' deki Han sülalesinin zayıfladığı dönemde yeniden bağımsız devletler kuran Hunlar, bütün Kuzey Çin 'i hakimiyetle ri altına almayı başardılar (220'den sonra). Tanhu sülalesinden gelen Tuku başbuğu Liu Yüan, 4. yüzyıl başında Kuzey Çin 'de kendi hakimiyetini kurdu. b.
Kavimler Göçü ve Avrupa Hunları
Kavimler Göçü Çin sahasında siyasi v arlıklarını kaybeden Türk boylannın bir kısmı Seyhun dolaylanna; Kafkas Dağlarının, Dinyeper Nehri ' nin ve Aral Gölü' nün doğusundaki bozkıra yayıldılar. Oradaki diğer Türk zümreleri ile kay naştılar. Daha sonra, doğudan gelen yeni Hun toplulukları da bunlara eklen di. Böylece çoğalarak uzun süre sakin bir hayat yaşadılar ve güçlerini artır dılar. Hunlar, 4. yüzyıl ortalannda, Aral Gölü ile Hazar Denizi arasındaki Alan ülkesini ele geçirdiler. 374'te İtil (Volga) kıyılanna ulaştılar. O tarihlerde, Ka radeniz'in kuzeyindeki geniş düzlüklerde İran, Slav ve Germen kökenli top luluklar yaşamaktaydı. Germen kavimlerinin en kalabalık olanı Gotlardı. Hunlar, Balamir' in önderliğinde, önce Doğu Gotları (Ostrogotlar)nı, sonra Batı Gotlan(Vizigotlar)nı yenilgiye uğratarak Tuna Nehri 'ne kadar ilerlediler.
OS M A N LlLA R D A N ÖNCE T Ü RKLER
29
Kalabalık Batı Gotlara batıya doğru çekildiler. Böylece, Hun askeri gücü, çe şitli kavimleri harekete geçirmiş oldu. Bu kavimler, birbirlerini göçe zorladı lar. Bu tarihi gelişmeye "Kavimler Göçü" denir. Ka v i m l e r G ö ç ü ' n ün S o n u ç la r ı
Kavimler Göçü'nün önem taşıyan çeşitli sonuçları şunlardır: Kavimler Göçü sebebiyle Alanlar, Vandallar, Suevler, Vizigotlar İspan ya'ya giderek buradaki yerli halkla karıştılar. İspanyol topluluğunun bugünkü etnik yapısı böylece oluştu. Britanya adalarına giden Angdlar ve Saksonlar da, yerli halkla karışarak İngiliz milletini meydana getirdiler. Avrupa'nın bu günkü etnik çehresi bu şekilde ortaya çıktı. İngil_tere, Fransa, İspanya gibi devletlerin temeli bu göç sonunda atıldı. Batıya doğru yer değiştiren kavimlerden çoğu Roma topraklarına girdiler. Aynı anda meydana gelen bu toplu göçler, Roma'nın askeri ve siyasi denge sini bozdu. Önce Roma İmparatorluğu ikiye ayrıldı (395), sonra da Batı Ro ma yıkıldı (476). Eski Çağ'ın sona ermesinde Kavimler Göçü etkili oldu.
- 406'da Vandal istılası Vandal KrallıOı (en geniş sınırları)
_. Hunların istilası
_
Hunların egemenli�indel<i bölgeler
c:J Germenler
395'te Roma lmparato�uQu'nun Arcadıus (DoQu) ve Honorius (Batı) arasında paylaşılması
* Savaşlar
Kavimler Göçü
30
OS M AN L l L A R D AN ÖNCE TÜRK L ER
Göçlerin sonunda Avrupa' nın siyasi coğrafyasında büyük değişiklikler meydana geldi. Avrupa'da feodalite (derebeylik) denilen toprağa dayalı yeni bir siyasi düzen ortaya çıktı. Hunlar, Batı Roma' nın yardım istemesi üzerine, Germen asıllı B urgond larla bugünkü Belçika dalaylannda savaşarak onlan yenilgiye uğrattılar. Al manlann ünlü Nibelungen Destam bu çarpışmalann ilhamı ile teşekkül etti. Hunlann temsil ettiği bozkır sanatı Avrupa'da etkili oldu. Avrupa Hun Devleti
Hunlar, Roma İmparatorluğu'nun ikiye aynidığı sırada Anadolu'ya girdi ler. Kafkaslardan Anadolu'ya inen Hun atlılan, Urfa ve Antakya'yı kuşattık tan sonra Kudüs' e yöneldiler. Oradan Azerbaycan yolu ile merkezlerine dön düler (396). Bu akıniar, Türklerin Anadolu 'ya ilk akınlan oldu. Doğu Roma, hiçbir direniş gösteremedi. Hunlar Avrupa' ya B alamir'in komutanlığında geldiler. (375 'ten sonra) Ba lamir'den sonra hükümdar olan Uldız, Hun dış siyasetinin ilkelerini belirle di. Bu siyasete göre, Doğu Roma'yı Hun etkisi altına alma amacı öncelik ta şıyordu. Bunun için de Batı Roma ile iyi ilişkiler kurulacaktı. Batı Roma'ya saldıran kavimler, Hunlann da düşmanı idiler. tlos
Okyanusrranklar .
berık
ltı. Campru Mauriacru Gal
Ravegııa
BATI RO İM PARATORL U(;
Karadeniz. İstanbul
ooGU ROMA İMPARATORL GU
Akdeniz.
::t
+� "'�
� "
�
�
�-
o
soo
1000
1500
\ ...
Km.
ı
Avrupa Hun Devleti
� 0 l�.
ral
Gölü
SASANİ
DEVLETi
Umrmın Denizi
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
31
Uldız'dan sonra hükümdar olan Rua da Uldız'ın yolundan yürüdü. Bi zans' ı yıllık vergiye bağladı. Batı Roma'yı destekledi. B izans imparatoru II. Teodosyos (Theodosios), Hun yönetimindeki ya bancıları gizlice kışkırımaktan geri kalmıyordu. B unun üzerine Rua, Bizanslı taeirierin Hun topraklannda ticaret yapmalarını yasakladı. Ayrıca, Bizans'a sığınmış olan Hun kaçaklarının verilmesini istedi. Fakat o sırada öldü (434). Yerine yeğenieri Attila ve Bleda ortak hükümdar oldular.
Konstantia [Constantia(Margos)] Barışı (434): Bizans'ın Rua ile anlaş mak üzere gönderdiği elçilik heyetini, Attila, Hun sınınnda ve at üzerinde karşıladı. isteklerini, antlaşma şartlan olarak yazdırdı. Konstantia Barışı ' nın başlıca maddeleri şöyleydi: ı. Bizans, bundan sonra Bunlara bağlı kavimlerle görüşmelere, anlaşma
lara girişmeyecektir.
2. Esir alınmış Bizans uyruklulara ve Hun kaçaklanna sığınma hakkı ve rilmeyecektir, B izans 'a sığınmış olanlar iade edilecektir.
3. Ticari ilişkiler, Rua'nın son zamanlanndaki karanna uygun olarak, be lirli kasabalarda devam edecektir. 4. Bizans'ın ödediği yıllık vergi iki katına ç ıkanlacaktır. B izans'la barış yapan Attila, devletin doğu yönünde teftişe çıktı ve San Ogurların isyanını bastırdı. ı. Balkan Seferi (442): Bizans, bir süre sonra Konstantia Antiaşması'nın hükümlerine aykırı davranmaya başladı. Bunun üzerine Bizans'a savaş açıldı.
Harekat, Trakya ' ya doğru gelişirken, Batı Roma araya girdi. Romalı kumandan Aetyus (Aetius), bundan sonra B izans'ın antlaşma şartlarına uyacağını garanti ettiği gibi, oğlunu da Hun başkentine rehine olarak gön derdi. Bu sefer sonunda Tuna boyundaki kaleler Bunlara geçti.
2. Balkan Seferi ve Anatolyos (Anatolios) Barışı (447): Bizans impara toru antlaşma şartlarına uymayınca Attila, Bizans'a ikinci bir sefer açmayı ge rekli gördü. Hun ordusu hızla ilerledi ve Büyük Çekmece önlerine kadar gel di. Durumun ciddileştiğini gören Bizans, boyun eğmek zorunda kaldı. Attila, barış şartlarını şu şekilde yazdırdı: ı. B izans, Tuna'nın güneyinde kalan ve Roma'ya beş günlük uzaklıktaki
yerlerde asker bulundurmayacaktır.
32
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K LER
2. Buralardaki pazariann yeri ne, artık bir Hun şehri ha.Iine gel miş olan Niş'te ortak pazar kurula caktır. 3. Bizans, savaş tazminatı ola rak 6 bin libre altın ödeyecektir.
4. Bizans'ın ödediği yıllık ver gi üç katına çıkarılacaktır.
Attila'ya Suikast Teşebbüsü: B izans imparatoru, kabul ettiği ağır vergiyi ödememek için, Atti la'ya suikast yaptırmayı planladı. Ancak, Hun ülkesine gönderilen suikastçılar yakalandı. Bunun üze rine, Attila, Bizans imparatoru 'na ağır bir mektup yazdı ve onu köle si olarak gördüğünü bildirdi.
Batı Roma İle İlişkiler: Batı Roma, iç isyanların bastırılması için Avrupa Hunları döneminden kalma miğfer Attila'dan yardun istemişti. Gönde rilen Hun birliklerinin yardımı ile bu isyanlar bastırıldı. Burgondlann bugünkü Belçika yöresine saldırısı da Hun ordusu tarafından püskürtüldü. Bu gelişmeler sonunda Hun hakimiyeti Kuzey Denizi 'ne ve Atlas Okyanusu 'na kadar genişledi.
Kampus Mauryakus (Campus Mauriacus) Savaşa (451): Batı Roma or dulannın başkumandanı Aetyus, Hunlann gittikçe artan gücünden ürküyor, ücretli asker topluyordu. Attila, Roma'ya ilettiği istekleri reddedilince sava şa karar verdi. 200 bin kişilik ordusu ile Ren Nehri 'ni aşarak Galya'ya girdi. Roma ordusu da 200 bin kişiydi ve aynı yönde ilerleyerek Galya 'ya gelmişti.
İki ordu, bugünkü Paris'in güney doğusunda bulunan Kampus Maurya kus bölgesinde karşı karşıya geldiler. Savaş sonuçsuz kaldı. Her iki taraf da ordularını geri çekti. Attila, amacına ulaşmıştı. Batı Roma'nın asker ihtiyacanı büyük ölçüde kar şılayan Galya'nın gücünü kırmıştı. Ordulannı disiplin içinde başkentine geri getirmeyi de başarmıştı.
İtalya Seferi: Attila, ertesi yıl I 00 bin kişilik ordusu ile Po Ovası 'na gir di ve Roma'nın o zamanki başkenti Ravenna yakınlarına kadar geldi (452).
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LER
33
Roma büyük bir telaşa kapıldı. Papa I. Leo başkanlığında bir heyet hazırla narak Hun ordugahına gönderildi. Papa, İmparator 'u ve bütün Hristiyan dünyasını temsilen, Attila'dan Ro ma'yı esirgemesini rica etti. O sırada Hun ordusunda salgın hastalık baş gös termişti. Attila, Papanın isteğini kabul etmeyi uygun gördü.
Attila'nın Ölümü ve Hun Birliğinin Dağılışı: Doğu ve Batı Roma'ya ağır barış şartlarını kabul ettiren Attila, sıranın İran 'daki Sasani Devleti 'ne geldiğini düşünüyordu. Fakat bu tasarıyı gerçekleştirme fırsatını bulamadı. Sefer dönüşü öldü (453). Attila'nın ölümünden sonra yerine geçen büyük oğlu İlek, ayaklanan Ger men kavimleri ile savaşırken hayatını kaybetti (454). Kardeşi Dengizik çok cesurdu, fakat devlet adamı niteliklerine sahip değildi. Devletin birliğini ye niden kurmak için çok çalıştı. Ancak, Bizans ordusuyla savaşırken öldü (469). İrnek ise, büyük kardeşleri ölünce ve çeşitli kavimler devlet bünyesin den ayrılınca Orta Avrupa'da tutunmanın zorluğunu anladı. Savaşlarda yor gun düşen Hunlann büyük kısmı ile Karadeniz' in batı kıyılanna döndü. Bu ralarda Türkler yaşamaktaydı . İmek yönetimindeki Hunlar, Bulgarlarla Ma carlann ortaya çıkışında büyük rol oynadılar. c.
Orta Doğu Hunları (Akhunlar)
Juan-Juan (Cücen) Devleti 'nin Uar ve Hun adlarında iki boyu, bu devlet ten aynlarak, Aral Gölü ile Baykal Gölü arasındaki bozkırlara (Cungarya'ya) geçmişti (4. yüzyıl). Buradaki eski Hun halkıyla kanşan bu topluluk, daha sonra Afganistan'ın Taharistan bölgesine, Çu-Seyhun ve Semerkant dolayia nna hakim olarak devletini kurdu. Akhun Devleti'nin hakimiyeti, zamanla Hazar Denizi 'nin güneyine kadar yayıldı. Devletin başına 5. yüzyıl ortalannda Heftal adında yeni bir hükümdar ai lesi geçti. Bu nedenle, Aklıunlara Heftalit (Eftalit) de denilmektedir.
Akhun-İ ran İ lişkileri: Kuzeybatıdan gelen Uar-Hun baskısı (358), İran'daki Sasani İmparatorluğu 'nu iyice sarstı. Anlaşmaya varılması üzeri ne, ilişkiler bir süre için düzeldi. Daha sonra yeniden başlayan Türk akınlan nı, Sasani Hükümdan Behram Gor zorlukla durdurdu (430). Akhun Devle ti'nin başına geçen Künhan, hakimiyetini Kuzey Hindistan'a doğru geniş leterek oradaki Gupta Devleti'ni dağıttı (470'e doğru). Akhunlar, 484'te İran' ı yenerek yıllık vergiye bağladılar ve Herat bölgesini yönetimleri altına aldılar.
34
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K LEI
BENGAL KÖRFEZi
HiNT OKYANUSU
o
ı
250
ı
500 750 1 000
ı
ı
ı
Km
Akhun Devleti
Aklıunlar doğuda Kaşgar, Hoten, Kuça ve Aksu 'yu devletlerine kattılar. Kuzey Hindistan'ı da ellerine geçirdiler. Askeri gücü zayıftatan Buda dinini benimsediler. O sırada İran'da ortaya çıkan Mazdek, servetin ve kadınların herkesin or tak malı olduğunu iddia ediyordu. İran hükümdan Kavad da Mazdek'e inan dı. İran halkı propagandalara kapılarak ayaklandı. Din adamları ve soylular öldürüldü. Kadınlar saldınya uğradı, konaklar yakıldı, yağınalandı. Kavad, düştüğü yanılgıyı, ancak hapsedilince anladı. Bir süre sonra kaçarak Akhun hükümdanna sığındı. Mazdek isyanını insanlığın yararına bulmayan Akhunlar, Kavad'a yardım ettiler. Onu 30 bin kişilik atlı birliğin başında İran'a gönderdiler. Kavad, hal kın da desteğini alarak isyanı bastırdı. Mazdek ve adamları yakalanarak idam edildiler (498).
Akhun Devleti'nin Yakahşa: Akhun Devleti, Toraman ve onun oğlu Mi hiragula'nın hükümdarlıkları döneminde gücünün en üst noktasına erişti (5. yüzyıl sonu-6. yüzyıl başı). Fakat bir süre sonra, Hind racaları, aralarında bir leşerek Aklıunlara karşı harekete geçtiler. Bu sırada, Kök Türkler, Avar Dev leti 'ni yıkarak yeni bir güç hatinde ortaya çıkmışlardı. Akhunlann, ipek tica-
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E TÜRKLER
36
reti dolayısıyla Avarlarla sıkı ekonomik ilişkileri vardı. Akhun ve Avar hü kümdarlık aileleri arasında akrabalık bağlan da kurulmuştu. Bu bakımdan, Akhunlar, Kök Türk Devleti'nin kurulmasını çıkarlarına aykın buldular. Kök Türklere karşı Çin'den yardım istediler. Kök Türk yabgusu İstemi de, ipek ti caretindeki çıkarlan Akhunlar yüzünden zedelenen Sasanilerle anlaştı. Bu iki devletin siyasi ve askeri iş birliği karşısında Akhun Devleti zor duruma düş tü. Ceyhun Nehri kıyılannda Kök Türklerle yaptıklan savaşta Aklıunlar ye nilgiye uğradılar. Bunun sonucunda Akhun Devleti yıkıldı (557).
d. Uzak Doğu Hunlara - Tabgaç Devleti Asya Hunlarındaki ı O kabileden biri olan Tabgaçlar Kuzey Çin' e yerleş mişlerdi. Çinlilerin "Topa" dedikleri Tabgaçlar 4. yüzyıl sonlarına doğru Ku zey Çin'de güçlü bir siyasi kuruluş meydana getirdiler. Bu devlette Moğollar, Tunguzlar ve Çinli halk da yer alıyordu. Tabgaçlann 338-376 yıllan arasında Kuzey Şansi'de kurdukları devletin başkenti Tai şehri, ilk hükümdan Şamo Han idi. Çevredeki ı 6 küçük bükO meti yönetimi altın alan Tabgaçlar 4. yüzyılın sonlannda kudretli bir hale gel diler. Pekin yakınlarına kadar ilerleyen Tabgaçlar, kuzeydeki güçlü Juan-juan Devleti ile 1 50 yıla yakın mücadele ettiler. Devletin en parlak çağı, hüküm dar Tao döneminde (424-452) yaşandı. Tao, Juan-juanlan yendiği gibi, çevre deki Hun devletlerini ve 30 kadar şehir devletini kendisine bağladı. Bütün Kuzey Çin ve ünlü İpek Yolu Türklerin denetimine girdi. Tao, mücadele ve savaş ruhunu sarsan Budizme karşı tedbirler aldı, din propagandasını yasakladı. Bu yasağı çiğneyenlere ağır cezalar uyguladı. Dev letin merkezini, Türk hayat şartlarına uygun bozkır bölgesinde tuttu. Tao 'dan sonra Juan-juanlar bir kere daha yenilgiye uğratıldı, devlete bağlı şehir bükO metlerinin sayısı SO' e kadar çıkarıldı. Tao'dan sonra gelen hükümdarlar, Budizme karşı hoşgörülü davrandılar. Hatta onu korudular. Il. Hong zamanında bir kısım topraklar Juan-juanlara kaptınldı. Başkent, Çin'in eski merkezi Lo-yang'a taşındı. Türk gelenek ve görenekieri bir kenara bırakıldı. Çin kültürü, Tabgaç topluluğunu şiddetle et kiledi. Yabancı kültürün yaygınlaşması ile Tabgaç Devleti 'nde Türk ataların savaşçı nitelikleri gittikçe azalıp kayboldu. Güçsüzleşen devlet 534'te doğu ve batı olmak üzere, ikiye aynldı. Her iki devletin topraklan 557 'de Çinlile
rin eline geçti.
36
OSMANLlLARDAN ÖNCE T Ü R KLER
HTÜ RKH ADlNI KU LLANAN ILK D EVLET: KÖK TÜRKLER 6. yüzyıl ortalannda kurulan Kök Türk Hakanlığı, Türk kültürünün en iyi temsilcisi olmuştur. Bu açıdan, Asya'daki Büyük Hun Devleti 'nden sonra ikinci büyük Türk devleti niteliğini taşır. Kök Türk Hakanlığı, "Türk" sözünü ilk defa resmi devlet adı olarak kabul etmiştir. Kök Türk Devleti'nin yıkılına sı ile dağılan topluluklar, gittikleri yerlerde "Türk" adını ve Kök Türk gelenek lerini yaşatmışlardır. Kuzey Hindistan, İran, Irak, Suriye, Kafkas, Kıbns, Ana dolu ve Rumeli Türklerinde, Kök Türk geleneklerinin ana çizgilerini görmek mümkündür.
a. I. Kök Türk Devleti Asya'da büyük bir devlet kurmuş olan Kök Türkler, tarih sahnesine Altay Dağlannın doğu eteklerinde çıkrnışlardır. Bu sırada demircilikle uğraşıyorlar ve federatif bir bağ ile bağlı olduklan Avarlara silah yapıyorlardı.
Kök Türk Devleti'nin Kuruluşu: Kök Türklerin başındaki Bumin, 534 yılında Kuzey Tabgaç Hükumeti 'yle siyasi i lişki kurmuş tu. Kendisini bir devlet başkanı olarak görüyordu. Avarlar, ayaklanan Töleslerin isyanı nı bastırmak için Bumin'den yardım istedi. Bu isyanı bastıran Bumin, ar-
Arol
OM
K Ö K T U R K •Cent "" Ci�i
t
Ba ı Kök Tüik
Ötllken .;-';/
Devleti
• B"un anı Gazne
IRAN
' me nı Hoıen
lsfahan
Umman Denizi
�JJ .
Devi�
Haini c ,O�\ c;
Seinerkanı ıs-
Tahran
/f'
• K arabalasa • Karakurum D Kök TUrit oAu Tur•fan D E V L E T I
HiNDISTAN
Kök Türk Devleti
•
Pekin (Hanbalık)
Ç ı N
o "" '< .. ::ı c ..
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
37
tık, Avar hükümdan ile eş değerde olduğuna inan ı yordu. B unun için, hüküm darın kızı i le evlenmek is tedi. Bu dileği reddedilince Avarlara savaş açarak on ları yenilgiye uğrattı ve Ötüken merkez ol mak kurdu üzere devletini (552). Bumin ' in aynı yıl içinde ölümü üzerine, devletin ba şına Kolo geçti. Ancak o da çok yaşamadı. Yerine B u min' in öteki oğlu Mukan, kağan oldu (553). Mukan, Avarlara ağır bir darbe daha indirerek, bu devletin yıkılmasını sağla Kök Türk zırhlı süvarileri dı. (555). Daha sonra, doğuda Kitanların, kuzeyde Kırgızların ülkelerini yönetimi altına aldı. Kök Türk Devleti 'ni Çin Sed di ' nden Horasan' a kadar muazzam bir geni şliğe ulaştırdı ve Çin'i baskı al tında tuttu.
İstemi Yabgu: B umin, devletin batı bölgelerinin yönetimini, kardeşi İste mi'ye vermişti. Kök Türk Devleti, ikili (doğu-batı) sistem üzerine kurulmuş tu. Devletin esas merkezi (Büyük Kağanhk) doğuda idi. Batı, doğuya bağlı bir Yabguluktu. İstemi Yabgu, Altayların batısında, Isık Göl ve Tann Dağlarına kadar olan bölgeyi yönetimi altına aldı ve İpek Yolu hakimiyeti için Aklıun lara karşı, İran' da hüküm süren Sasani Devleti ile dostluk bağları kurdu. Bu iş birliği sonunda Akhun Devleti yıkılarak toprakları Kök Türk ve Sasani dev letleri arasında paylaşıldı.
Kök Türk-Bizans İlişkileri: İpek Yolu'nun Maveraünnehir'den geçen bölümü üzerindeki hakimiyet mücadelesi, Kök Türk-İran ilişkilerinin bozul masına yol açtı. Bunun üzerine istemi, Bizans ile ilişki kurmak için girişim başlattı. İstanbul ' a bir elçi heyeti gönderdi. Tarihte Orta Asya'dan Bizans 'a giden ilk resmi heyet budur.
38
O S M A N LlLARDAN ÖNCE T Ü R K L E R
İpek ticaretinde Sasani aracılığından kurtulmak isteyen Bizans'la İstemi Yabgu arasında anlaşma oldu. Bunun sonucunda, Bizans-Sasam çatışması başladı (57 1 ). Böylece İran cephesini güvence altına alan İstemi Yabgu da, hakimiyetini Harzem, Taşkent ve Azerbaycan'a kadar genişletti. Mukan Kağan 'ın 575 yılında ölümü üzerine, yerine kardeşi Tapo geçti. Tapo, Budist misyoneriere kanarak bu dini korumaya kalkıştı. O sırada, Çin li bir prens ülkesinden kaçarak Kök Türk Devleti'ne sığınmıştı. Çin impara toru, kaçak prensin kendisine iadesini istiyordu. Tapo, Çin'le barış yapmak için bu prensin kaçınlmasına göz yumdu. Gelenekiere aykırı olan bu davra nış, Tapo'nun halk arasındaki itibarını sarstı. İstemi Yabgu'nun da ölümü (576) bu gelişmelere eklenince Kök Türk topluluğunda sarsıntı belirtileri baş gösterdi.
Hakanlığın Bölünüşü: Mukan Kağan ve İstemi Yabgu'nun öldüğü yıllar da Kök Türk Devleti, sınırlannın en geniş olduğu dönemi yaşıyordu. Doğuda Mançurya'dan batıda Karadeniz'e kadar uzanan topraklar Kök Türk hakimi yeti altındaydı (576). 5 8 1 'de hükümdar olan Işbara Kağan'ın Çin üzerine asker göndermesi, iki devlet arasındaki ilişkileri bozdu. Çinliler, Doğu Kök Türk Yabguluğu'nda İstemi 'nin yerine geçen, oğlu Tardu 'yu Büyük Kök Türk Kağanı olarak tanı dıklarını bildirdiler. Bunun üzerine Tardu, hakimiyetini ilan etti. Böylece Kök Türk Devleti ikiye ayrılmış oldu (582). D o ğ u K ö k T ü rk D e v l e t i Durumu gittikçe kötüleşen Işbara, çevresine sert davranmaya başlayınca, kumandanların bir bölümü ondan yüz çevirdi. Kumandanlarının kendisinden ayrılması yüzünden gücünü kaybettiğini gören lşbara da Çin Hükümdarı'na başvurarak barış dileğinde bulundu. Çinliler bu isteği kabul ederek bir elçi heyeti gönderdiler. Işbara, Çin ' in hakimiyetini tanıdığını bildirdi. Çinliler bununla yetinmeyip, Türkleri Çinlileştirecek tedbirler alması için Işbara üze rindeki baskılarını artırdılar ve yeni istekler ileri sürdüler. Hakan, bu istekle ri reddetti. Çünkü, yönetimi altındaki halkın Çinlileştirmeye karşı direnece ği görüşündeydi. 587'de ölen Işbara'dan sonra hükümdar olan 1\ı-lan ve Kimin bir varlık gösteremediler. Devlet, ancak Şipi Kağan zamanında (609-6 1 9) toparlanabil di. Yeni hükümdar, Çin entrikalannı akıllı bir tuturnla sonuçsuz bıraktı. Batı da Tibet, doğuda Amur'a kadar olan bölgeleri hakimiyeti altına aldı. Daha sonra Çin üzerine sefere çıktı (61 5).
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
39
Doğu Kök Türk Devleti'nde Şipi'den sonra hükümdar olan Çuko Kağan, Çin'de iktidan ele geçiren Tang Hanedanı'na karşı bir siyaset izledi. Sui Ha nedanı'nı yeniden tahta çıkarmak için Çin üzerine büyük bir sefer düzenledi. Ancak, bu seferin hazırlıklan tamamlanmak üzereyken Çinliler tarafından ze hirlenerek öldürüldü.
Doğu Kök Türk Devleti'nin Yıkılışı: Doğu Kök Türk Hakanı Kieli'nin döneminde Çin'e karşı açılan savaşlar başansız oldu. Tarduşlar, Bayırkular, Uygurlar ayaklandılar. Kuşattığı bir şehir önünde yenilerek geri çekilen Kieli, Çin ordusu tarafından esir alındı. Böylece Doğu Kök Türklerinin bağımsızlı ğı sona erdi (630). Çinliler, yönetimlerine aldıklan Türk topluluklannı Çinli leştirrnek amacındaydı. Bunun için onlan, Çinli nüfusun yoğun bulunduğu bölgelere yerleştirdiler. Batı Kök Türk Devleti İstemi Yabgu' nun oğlu Tardu, 5 8 2 ' den itibaren doğunun hakimiyeti ni tanımıyor ve bağımsız davranıyordu. Hoten bölgesini kendisine bağ ladığı gibi, İran 'ın iç işlerine karışıyor, bazı B izans şehirlerini zapt edi yordu. Tardu, Soğd krallıklarını, Semerkant'ı, Kaşgar ' ı , Herat'a kadar olan toprakları, Kunduz ve Belh 'i hakimiyeti altına almıştı. Tulan Ka ğan' ın ölümü üzerine kendisini bütün Kök Türklerin kağanı ilan etti. Fa kat, Çin entrikalarının etkisiyle ülke içinde başlayan karışıklıklar gittik çe artıyordu. Ayaklanmaları bastıramayan Tardu, hakimiyetini kaybetti (603).
Batı Kök Türk Devleti'nin Yıkılışı: Doğu Kök Türk hükümdan Ki eli, Batı Kök Türklerinin güçlenişi karşısında, tahtını tehlikede görü yordu. Bu yüzden Batı Kök Türk Devleti ' nde isyan ç ıkarttı. Karışıklık sırasında Tong Yabgu öldü (630). Hükümdar ailesine mensup beyler, bundan sonra Çin'e bağlı ve yarı bağımsız olarak 659 'a kadar hüküm sürdüler. 630'dan 680'e kadar olan 50 yıllık dönem, esaret altında yaşandı. Türkler, Çin baskısına karşı varlıklarını, dillerini, inanç ve geleneklerini korudular. Fa kat, bağımsız bir devletten yoksun kalmak, onlar için derin bir üzüntü kayna ğı idi.
Kök Türklerin Bağımsızlık Hareketi: Çin hakimiyetine karşı başkaldın lar 680 yılına kadar devam etti. Ancak, bu hareketler şiddetli bir biçimde bas tınldı, önderleri idam edildi.
40
O S M A N LlLARDAN ÖNCE T Ü R K L E
OKUMA METNi KÜR·ŞAD iHT iLALi Doğu Kök Türk Devleti , bağımsızl ı ğ ı n ı kaybettikten sonra (630) esir düşen Kieli Kağan Çin'e getirildi. Türkler de Çin Seddi boyunca parça parça yerleştirildi. Böylece, onların Türklüklerini unutup Çinlileşmeleri planı uygulanmaya başlad ı . Kiell Kağan 634'te kaderinden öldü. Esir Türklerin arası nda, asarete dayana mayıp, hayatiarı na son verenler görüldü. Yer yer ayaklanmalar çıkt ı . Çinliler, bu ayaklanmaları şiddetle bastırd ı l ar. Çin hakimiyetine karşı başkaldırışlar arasında hayranlık verici olanı "Kür-Şad ihtilali"dir. Eski Kök Türk Hakanı Yahu'nun oğlu olan Kür-Şad, Çin sarayı ndaki muhafız birliğinde görevliydi. Bu cesur Türk tigini, Kök Türk Devleti'ni canlandırmak için 39 arkadaşı ile birlikte gizli bir plan hazırlad ı . Çin imparatoru Tay-Çung bazı gece ler şehirde tek başına dolaşıyordu. Bu durum kollanacak, impara tor yakalanıp Türklerin bağımsızlığını tanı maya zorlanacaktı . Çin sarayı nda esir bulunan Holuku Tigin de, kağanlığa getirilecekti. Planı n uygulanacağı gece ansızın şiddetli bir fırtına çıktı. 40 Türk yiğidi, plan ı n anlaşılmasından çekindiler. Kararın geciktirilme sini uygun bulmadılar. Dışarı çıkmayan imparator'u, saraya baskın yaparak tutsak almaya karar verdiler. Doğruca saraya yürüdüler. Muhafızlarla çarpışarak saraya girdiler. Yüzlerce Çinli askeri öldür düler. Fakat d ışardan gelip saraya doluşan Çin ordusu çok kalaba l ı kt ı . Onlarla başa çıkamadılar. Döğüşe döğüşe, şehir yakınındaki Vey ırmağı 'na doğru çekildiler. Fakat burada yakalandılar. 40 Kök Türk yiğidinden hiçbiri kurtulamadı . Kür-Şad ve bütün arkadaşları öldürüldü (639). Ancak büyük cesaret isteyen bu ha reket, Çin sarayı nda derin yankılar bırakt ı . Çinliler, Türkleri Çinlileştirmekten vazgeçip, onları Sarı Ir mak'ı n kuzeyine naklettiler. Yalnız ismen kendilerine bağlamakla yetinmek zorunda kaldı lar. Bu suretle, Kutlug'la başlayan Türk bağ ı msızlık hareketinin tohumu atılmış oldu.
1 . Kafesoglu, TOrk Milli KOltOrO Istanbul 1 983 N . Atsız, ve Makaleler ll istanbul 1 992
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K L E R
41
Kök Türklerin hükümdar ailesi Aşma soyundan gelen Kutlug da, bağım sızlık savaşına girişmişti. 680'den sonra gizli teşkilat kuran Kutlug, Kök Türk ileri gelenlerini ve halkı göreve çağırdı. Ünlü kumandan ve devlet adamı Ton
yukuk da ona katıldı. Kutlug ile Tonyukuk, önce Kuzey Çin eyaletine baskın yaptılar (68 1 ) . Sonra, Türklerin kutlu toprağı Ötüken'e yöneldiler. Selenga ırmağı dalayla nnda yaşayan Oğuzlan kesin bir yenilgiye uğrattılar (682).
b. II. Kök Türk Devleti Kök Türklerin Ötüken'e hakim olmalan üzerine, Kutlug, kağan ilan edil di ve "İlteriş" unvanını aldı. İlteriş, Türkçede, il'i, yani devleti derleyip top layan anlamına gelir.
İlteriş Kağan (682-692), önce devleti teşkilatlandırdı. Devlet danışmanlı ğına getirdiği Tonyukuk, ordu ve diplomasi işlerinin düzenlenmesi görevini üzerine aldı. İlteriş Kağan, Çin'e yaptığı akınlar sırasında Çin valilerini, kumandanlan nı yenilgiye uğratıp ordulannı yok etti. Kök Türklerin yeni devleti, kısa za manda kuzeyde Kögmen 'e, batıda Altay Dağlanna, doğuda Kerulen ve Onon nehirlerinin yüksek vadilerine kadar uzanan geniş topraklan yönetimi altına aldı.
SARI DENİZ TIBET HINT OKYANUSU
�
1 000
l�_..ı..I_--..JI
Il. Kök Türk Devleti
Km.
42
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K L E R
İlteriş öldüğü zaman (692) iki oğlundan Bilge 8, Kültigin 7 yaşlannda idi ler. Bu yüzden, İlteriş'in kardeşi Kapağan hakan oldu. Türk tarihinin büyük hükümdarlanndan biri olan Kapağan Kağan, Çin'i baskı altında tutmaya, bu ülkede yaşayan Türkleri ana vatan Ötüken 'e çekme ye ve Asya kıt'asındaki bütün Türkleri bir bayrak altında toplamaya çalıştı. Kitanlarla bozuşan Çin'i destekledi. Kitanlan ve daha sonra, Kök Türklere saidırınayı tasarlayan Kırgızlan ağır bir yenilgiye uğrattı. Kapağan Kağan, oğlu İnal ile yeğeni Bilge Şad ve Tonyukuk emrindeki ba tı ordulan grubuna, On-Oklan devlete bağlamak görevini verdi. Bir taraftan da Çin ile savaşa hazırlanıyordu. Kapağan Kağan'ın tutumu karşısında telaştanan Çin, Kök Türklerin bütün isteklerini yerine getirmeyi kabul etti. Bir süre sonra Çin'le Kök Türk Devleti arasında yeniden anlaşmazlık çıktı. Bunun üzerine Ka pağan Kağan Çin topraklanna yürüdü ve Çin kuvvetlerini bozguna uğrattı (698). Aynı yıl içinde Kök Türk ordulan, On-Oktar ordusunu kesin şekilde yendi. Bu zafer sonunda Balkaş, İli, Isık Göl, Çu ve Talas bölgelerindeki bütün Türkler Kök Türk birliğine bağlandı. Kök Türk ordusu güneyde Demirka pı ya ulaştı (701 ). '
Doğu cephesinde, Kapağan Kağan'ın yönetimindeki Kök Türk kuvvetleri, Çin ordusunu büyük bir yenilgiye uğrattı. Ancak, Hakanlık içindeki kargaşa devam ediyordu. Kırgızlann, Bayırkulann, Türgişlerin ve Karluklann isyan lan güçlükle önlendi. Daha sonra, asıl gücü meydana getiren Oğuzlar ayak landı. Kapağan Kağan, Oğuzlar üzerine sefer yaptı. Fakat, Bayırkulann pusu suna düşerek öldürüldü (7 1 6).
Bilge Kağan'm Tahta Geçişi: Kapağan'ın yerine oğlu İnal geçti. Ancak, güçlü bir hükümdar olmadığı için halk, kağanın değişmesi gerektiğine inanı yordu. İnal Kağan direnince, bir ihtilal sonucu tahttan indirildi ve öldürüldü. Bilge, kardeşi Kültigin' in ısran ile kağan oldu (7 1 6-734). isyan halinde olan Oğuzlardan sonra Uygurlarta Karluklar da baş kaldır mışlardı. Bilge Kağan'ın yönetiminin ilk yıllannda bu isyanlar, zorlukla da olsa bastınldı. Daha önce görevden alınmış olan Tonyukuk, yeniden devlet başdanışma nı olmuştu. Tonyukuk, Çin' in kuvvetli, Kök Türklerin ise yorgun durumda bulunduklan inancındaydı. Onun bu görüşüne katılan Bilge Kağan da Çin'le iyi geçinmeyi istiyordu. Fakat Çin, eski oyunlanna yeniden başlamıştı. Kök Türk hakimiyetindeki Basınilieri kışkırtırken Kitanlarla ve Tatabılarla da itti fak kurmuştu.
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K L E R
43
Büyük kumandan ve devlet adamı Tonyukuk sayesinde bu kanşıklıktan kurtulmak mümkün oldu. Önce Bas ıniller yeniidi ve Beşbalık zapt edil di, sonra da Çin baskı altına alındı.
Tonyukuk: Kök Türk bağımsız lık savaşı hazırlıklanndan başlaya rak, İlteriş, Kapağan, Bilge kağanla nn hükümdarlıkları döneminde devlete aralıksız hizmet eden Tonyu kuk, girdiği bütün savaşlan kazan mıştı. Hakanlığın ordusunu ve adli yesini düzenleyerek büyük bir dev let adamı olduğunu göstermişti. Bilge Kagan, Çin'de olduğu gibi Türk ülkesinde de şehirleri surlarla çevirmek niyetindeydi. Ayrıca, memlekette Budist ve Taoist tapı naklar yapıırarak bu din ve felsefeyi Türkler arasında yaymak istiyordu. Tonyukuk bu görüşlere şiddetle kar Kül Tigin heykelinin başı şı çıkarak uygulamaya konmasını önledi. Onun ölümü ile Kök Türk Devleti değerli bir yöneticisini kaybetmiş oldu. 73 1 'de de Kül Tigin öldü. 46 yaşında idi. Ömrünü Türk milletinin yü celmesine adamıştı. Cesareti ve savaşçılığı ile Türklerin gönlünde taht kur muştu. Bilge Kağan, iki büyük yardımcısını kaybettikten sonra önemli bir faali yette bulunmadı. Buyruk-Çor adındaki nazınn kendisini zehirlernesi sonucu 734 'te öldü. Öldüğü sırada 50 yaşında olan Bilge, Türk milletini çok sevmesi ile tanın mıştı. Türk milletinin ölümsüzlüğüne olan inancını şöyle -anlatmıştı: "Ey Türk milleti, üstte gök yıkıliTUlz, altta yer delinmezse, devletini, töreni kim bozabilir?"
Kök Türk Devleti'nin Sonu: Bilge Kağan'ın ölümü üzerine Kök Türk Devleti 'nde çöküş belirtileri kendini gösterdi.
44
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K L E R
Durumdan faydalanan Basmiller, Karluklar ve Uygurlar birleştiler. Aşına soyundan gelen B asıni l başbuğunu "kağan" ilan ettiler (744). Kök Türk Devleti böylece tarihe karıştı.
UYGURLAR Uygur adı "müttefık" anlamına gelmektedir. Uygurlar, 5. yüzyılın ikinci yarısında Selenga Inna ğı dolaylarında kuvvetli bir beylik kurmuşlardı. I. Kök Türk Kağanlığı zamanında bu devlete bağlı olan Uygurlar, 630'dan sonra baş larına buyruk kaldılar. Kapağan Kağan zamanında ise yeniden Kök Türk bir liğine katıldılar.
a. Uygur Hakanhğı Uygurlar, aslında dokuz urugdan meydana gelen bir boy idi. Oğuzlardan dokuz boyun da kendilerine katılması ile boy sayısı l O 'a çıkmıştı. Böylece "On-Uygur" ( 1 0 müttefik) diye anılmaya başlamışlardı. Uygurlar, B asmillerle ve Karluklarla birleşerek Kök Türk Devleti 'ni yık ınışiardı (744). Kağan ilan edilen Basmil başbuğu tahtta kısa bir süre kaldı . 745 'te hakimiyet, Uygurlardan Kutlug Bilge Kül' e geçti. Kutlug B ilge Kül, Orhun kıyısındaki başkent Ordubalık şehrini kurduktan bir müddet sonra öl dü (747). Yerine oğlu Moyen-Çor geçti. Moyen-Çor, çevredeki çeşitli kabi leleri ve Türk boylarını hakimiyeti altına aldı. Abbast ve Karluk orduları, Talas Savaşı ' nda Çiniileri ağır bir yenilgiye uğratınca (75 1 ) Orta Asya'ya yönelen Çin tehlikesi ortadan kalktı. Bunun üzerine Tarı m havzası da Uy gurların eline geçti.
Bögü Kağan ve Manihaizm: Moyen-Çor'un yerine, oğlu Bögü hüküm dar oldu (759). Bögü Kağan, önce Tang hanedanına karşı ayaklanan Çinli kumandanları destekledi. Daha sonra, ülkesinde isyan çıkan Çin Hüküm dan'nın yardım isteğine olumlu cevap vererek ordusuyla isyancıların üzeri ne yürüdü ve onları yenilgiye uğrattı . Ülkesine dönerken, beraberinde getir diği Mani rahiplerinin etkisi altında kalan Bögü Kağan, Manihaizmi benim semeye başladı. Manihaizmin kabulü ile Uygurların bozkır hayatını bırakıp şehirli olacaklarını umuyordu. Savaşç ı l ık duygularını zayıftatan bu din, Uy: gurların hayat tarzıarına ve tutumlarına ters düşüyor, askeri ve siyasi başa nlara engel oluyordu. Tibetlilerin saldırısına uğrayan Çin, Uygurlardan yardım isteyince Bögü Kağan sefere çıktı. Tibetlileri yenerek Çin 'in başkenti Loyang' ı kurtardı.
45
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü RKLER
--- -- 845't1Jfl
1500 sonra
Km.
Uygur Devleti
Bögü Kağan'ın yerine Tun Baga Tarkan (780) hakan oldu. İyi bir yöne tici, kanun yapıcı ve cesur bir hükümdar olan Tun Baga Tarkan, Kırgızlan yendi. 790'da tahta çıkan Kut Bulmuş Külüg Bilge zamanında, Uygurlar, Ti betlilerin haskılanna uğrayan Çin' e yardıma başladılar. Fakat başan sağlaya madılar. Ötüken'de kanşıklık çıktı. İtiban sarsılan hakan öldürüldü.
Uygur Hakanhğı'nın Sonu: Kutlug Bilge (795), Tibetlilerin ele geçirdi ği Kuça şehrini geri alan Alp Külüg Bilge (805) ve Küçlüg Bilge (82 1 ) za manlannda huzurlu bir dönem yaşandı. Ekonomik faal�yet hızlandı. Tibetlile rin saldınlan durduruldu. Ticari ilişkiler batıda Soğd ülkesine kadar genişle tildi. 832' de hakan olan Alp Külüg Bilge Kağan'ın öldürülmesi, düzeni sarstı. Manihaizmin etkileri de Uygurlann zaman içinde askeri özelliklerini kay betmelerine ve gittikçe gevşemelerine yol açıyordu. Nihayet, kuvvetleri artan Kırgızlar, kalabalık birliklerle Uygur topraklanna girdiler, başkenti alarak son hakanı öldürdüler (840). Ötüken'de devletleri yıkılan Uygurlar büyük gruplar biilinde yurtlannı terk ederek Çin sınınna ve daha çok İç Asya'daki zengin ti caret merkezlerine göç ettiler.
46
O S M A N L l L A R DA N ÖNCE T Ü R K LE R
Uygurlann bir kısmı Çin'de, bir kısmı batıda yeni devletler kurdular. Fa kat, Manihaizm ve Budizm, Uygurlann savaşçılık yeteneklerini köreltmişti. Komşulan ile, özellikle Çin 'le dostça geçinmeyi amaç edinerek ticaretlerini sürdürmeye çalışan bir topluluk haline geldiler.
b. Kaosu (Kan-chou) Uygur Devleti Uygurlann bir kısmı Çin'in kuzeybatısındaki Kansu'ya gelerek, buraya yerleşmişlerdi. 1 O. yüzyılın başında, bağlı bulunduklan Çin askeri bölgesi ile ilgilerini keserek devletlerini kurdular. Göçebe geleneklerini bırakıp yerleşik hayata geçtiler. Daha çok ticareıle uğraşıp Çin'le iyi ilişki içinde bulundular. Büyük bir askeri varlık gösteremeyen Kansu Uygurlan, 1 226'da Moğollann hakimiyeti altına girdiler. Bugün Batı Çin'de yaşayan Kansu Uygurlan, "Sa n Uygurlar" diye bilinmektedir.
OKUMA METNi UYGUR ÜLKESiNE SEYAHAT Çin imparatoru'nun Uygurlara gönderdiği elçilik heyetinin ba şmdaki Wang Yen-te, görevi hakkmda hazif/adi ğ 1 raporu, dönü şünde imparator'a sunmuş tu. 98 1-984 y11/anm içine alan bu ra por, Uygur ülkesi ve ya ş ay1ş J hakkmda değerli bilgilere yer ver mektedir. Burada, Çin elçisinin seyahatnamesinden baz1 bölüm leri okuyacaks1mz:
Beş gün içinde Chin-ling (Dağı'na) tırmandık. Ling'i geçtik ve hemen şiddetli yağan yağmurla karşılaştık. (Ling'in) üzerinde, Lung Wang (Su ve Yağmur Tanrısı) için (dikilmiş) taş üzerinde bir kitabe vard ı . (Bu kitabede) şöyle diyord u : "Bu Küçük Kar Dağı ' d ı r". Dağ ı n tepesinde toplanm ı ş kar vardır. Seyahat edenler Mao-chi giyerler. Biz (bu dağı) bir günde geçtik ve Pei-t'in'e (Beş balık) vasıl olduk. Biz Kao-ta'i manastırında istirahat ettik. Onların kralı (Arslan Han) yemek için at ve koyun pişirtmişti. Çok lezzetli idi. (Bu) ara zide atlar çok boldur. Kral (Han), prensesler ve veliahtların her birisinin at sürüleri vardı r. Onlar bin li'den daha fazla genişliğe. (sahip olan) düz ovada (sürülerini) otlatı rlar. Onlar (atlarının) de risinin rengi ile kendi sürülerini ayırt ederler. Hiç kimse sürüsü-
47
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K LER
n ü n sayısı n ı bilmez. (Bu ovada) kartal, şahin, doğan ve akbaba lar vardır. Çok güzel otlar vardır. Avcı kuşları onları yakalarlar ve yerler. Onların kralı (Arslan Han) bir mesaj yollayarak dedi ki : "Biz elçiyi kabul etmek için bir gün seçeceğiz. Biz öyle ümit ederiz ki, tehire uğramaz." (Arslan Han) Bizi yedinci günde kabul etti. Onların kralı, oğul \..
ları ve hizmetkarların ı n hepsi yüzlerini doğuya çevirdiler ve (Çin imparatoru tarafından) yollanan hediyeleri kabul ettiler. Bir tarafta bir kimse (elinde) taştan bir çan tutuyordu. O (şahıs) seremoni için tempo tutuyordu. (Kao-ch'ang) Kralı çan ın sesini duyunca se lam verdi. Bundan sonra, oğlu, kizı ve yakınları (benim) etrafımı çevirerek eğildiler ve hediyelerini kabul ettiler. Sonra, müzik, içki, ziyafet ve gece yarısı na (kadar) artistler tarafından (oynanan) pi yes vardı .. Ertesi gün bir kayıkla (gezinti) yaptık. Gölün dört bir tarafında davullar çal ı n ıyordu. Tekrar (ertesi gün) sabahleyin, Budist tapınağı Ying-yün Ta i ning'i gezip seyrettik. (Bu tapınak) Chen-kuan Devri'nin, dördün cü y ı l ı nda inşa edilmişti. Pei-t'ing ( Beşbalık)in kuzeyindeki dağ larda amonyak imal ediliyordu. Dağ ı n içinden sık sık duman yük seliyordu. Fakat hiç sis yoktu. Bundan başka, ışık ve alevler, me şalenin yansıması gibi idi. Kuşlar ve fareleri n hepsi k ı rmızı (renk li) görünüyordu. Bu amonyak ile ilgili kimseler ayakkabı giyerler di. (Ayakkabıların ı n) tabanı nda tahta vardı . Eğer (ayakkab ı n ı n) , tabanı deriden olsayd ı , onlar kavrulurd u . Dağ ı n eteğinde mavi çam u r üreten bir mağara vardır. (Çamur) Mağaranı n d ı şına çık tığı zaman, derhal kumtaşına dönüşürdü. Yerliler bunu deri ta bağlamakta kullanı rlardı . Şehrin içinde pek çok iki katlı bina var d ı r. insanlar iyi yüzlüdür ve usta sanatkarlardır. Altın, gümüş, ba kır ve demir kaplar üzerinde çalışırlardı , iyi bir atın fiyatı bir pi
(12,44 m.) ipektir. Zayıf ve bakımsız atlar (ise) yemek için kulla n ı l ı rd ı ve değeri yalnız bir chang (3, 11 m . ) ipektir. Bütün fakirler et yerler. Özkan izgi, Çin Elçisi Wang Yen-te'nin Uygur Seyahatnamesi, Ankara 1 989
O S M A N L lLARDAN ÖNCE T Ü R K LER
48
c. Doğu Türkistan (Turfan) Uygur Devleti İç Asya'ya doğru göçerek batıya gelen Uygur topluluklan, Tann Dağla n, Beşbalık, Turfan, Hoço, Kaşgar ta raflanna yerleştiler (840). Bu bölge da ha sonralan Doğu Türkistan adıyla anılmaya başladı. İlk hakanlan Mengli olan Turfao Uygur Devleti, İç As ya'nın ticaret yollan üzerinde bulundu ğu için, ekonomik yönden güçlendi.
Uygur Budist tapınaklarında bir duvar resmi
Yerleşik hayata geçen Turfan Uy gurlan sanat, tanm ve ticaret alanlann da büyük varlık gösterdiler. Budizmi benimseyerek çok sayıda Budist tapı nağı inşa ettiler. Karahanlılar, Müslü man olduktan sonra, İslamiyelin bu bölgede yayılmasına çalıştılar.
Turfan Uygurlan, kağıt yapımını ve hareketli harflerle baskı tekniğini geliştirdiler. Doğu Türkistan Uygur Devleti 1 209'da Moğollara bağlandı. Birçok Uy gur, yüksek yöneticilik görevleri alarak devlet yönetiminde Moğollara yar dımcı oldular. Turfan Uygurlan, kendi bölgelerindeki Moğollann Türkleşme sinde önemli rol oynadılar. Moğol Devleti'nde Uygur yazısı kullanıldı. Başta dil ve yazı olmak üzere, Uygur medeniyeti Asya'nın doğusunda ve batısında yüzyıllar boyunca etkili oldu.
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K L E R
Diğer ·Türk Devletleri
49
KlRGl Z LAR Kırgızlar, Asya Hunları zamanında, Baykal Gölü'nün batısında yaşamak taydılar. Mukan Kağan ' ın hükümdarlığı sırasında Kök Türk Hakanlığı'na bağlanrnışlardı. Kök Türklerin 630'dan sonraki dağınıklık döneminde bağım sız hale gelen Kırgızlar, Il. Kök Türk Devleti'nin kuruluşu ile bu devletin yö netimine girdiler. Kırgızlar, ll. Kök Türk Devleti 'nin yıkılrnasından sonra Uygurlara bağlan dılar. Bir süre sonra, şiddetli bir saldınyla Uygur Hakanlığı'nı yıkarak Ötü ken'de kendi devletlerini kurdular (840). Ancak, burada uzun zaman kalama dılar. Kitanlar, onları Ötüken bölgesinden çıkarıp eski yurtlarına sürdüler (920). Böylece eski Türk yurdu Ötüken, Moğolların eline geçti. Türkler, bun dan sonra Ötüken 'e hakim olamadılar. Kırgızlar, 1 207'de Cengiz Han yönetimindeki Moğollara boyun eğdiler. Daha sonra Altay Dağlarının kuzeyinde, reisler idaresinde ve iki kol halinde yaşarnaya devarn ettiler. 19. yüzyılın ilk yarısında Rus hakimiyeti altına gir diler. Sovyetler Birliği'nin dağılması üzerine bağımsız devletlerini kurdular ( 1 99 1 ). Kırgızlar günümüzde Kırgızistan Cumhuriyeti, Doğu Türkistan, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Afganistan'da yaşamaktadırlar.
SABARLAR (SI BIRLER) Büyük Hun Devleti'ne bağlı Türk topluluklanndan biri olan Sabar (Si bir)lar, 5-6. yüzyıllarda Batı Sibirya ve Kuzey Kafkasya'da yaşamaktaydılar. Sabar, Türkçe "sapan, serbest" anlamlarına gelmektedir. Avar baskısı karşısında eski yerlerini terk eden Sabarlar, Tobol ve İşirn ır makları çevresinde yerleştiler (46 1 -465). Daha sonra Doğu Avrupa yönünde harekete geçtiler. Kalabalık bir Sabar kütlesi de, Kafkasların kuzeyinde, Ku han ırmağı boyunda yerleşti (5 1 5). Sasanilerle anlaşarak Bizans'a karşı çarpışan Sabarlar Anadolu'ya girerek Kayseri, Konya, Ankara dolayiarına kadar ilerlediler (5 1 6). Bu sırada büyük bir savaş gücüne ve tekniğine sahiptiler. Başlarında Balak bulunuyordu. Ba lak'ın ölümü üzerine, yerine hatunu Boğarık geçti. Bizans, güçlü bir ordunun başında bulunan Bağarık'la anlaşmayı tercih etti.
50
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K L ER
Sabarlar, Sasanilerle giriştikleri savaşlarda da başan kazandılar. Ancak, devamlı savaş hali, ordunun zayıflamasına sebep oldu. Bu yüzden, zamanla askeri bir güç olmaktan çıktılar. Sabarlar, doğudan gelen Avarlardan ağır bir darbe yiyerek kuzeye çekildi ler (557) ve Kök Türk hakimiyetini kabul ettiler. Güney Kafkaslardaki ege menlikleri Bizans tarafından yıkılınca (576) bir kısım Sabarlar da Kür Irma ğı 'nın güneyine dağıldı.
AYARLAR Avarlar, Asya Hun Devleti 'nin yıktimasından sonra, bugünkü Moğolis tan'da güçlü bir devlet kurmuşlardı (4. yüzyıl). Kök Türkler bunlara Apar (direnen, karşı koyan) diyorlardı. Kök Türkler, Avar Devleti'ni yıkınca (552) halkın bir kısmı batıya göç etmek zorunda kaldı. Sabarlara üstünlük sağlayarak Balkaniara geçen Avarlar, Orta Avrupa'ya akınlar başlattılar. Bugünkü Macaristan'ı tamamen işgal ederek Bayan Han ın başında bulunduğu büyük bir devlet kurdular (570'e doğru). '
Avrupa'daki Faaliyetler: Avarlar, batıda Franklan yendikten sonra gü neydeki bazı Doğu Roma şehirlerini ve kalelerini ele geçirdiler (582). Teşki latçılığı ile dikkati çeken Bayan Han yönetiminde Galya'ya, İtalya'ya, Don
Avar Devleti
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
51
Innağı 'ndan kuzey Slav bölgelerine kadar ya yıldılar. Sasanilerle iş birliği yaparak Bizans (İstanbul)'ı iki kere kuşattılar (6 1 7 ve 6 1 9). S asanilerin bütün Anadolu 'yu ele geçirerek Üsküdar'a gelmeleri üzerine Avarlar, Balkan lar'dan hızla ilerleyip üçüncü Bizans kuşatma sını gerçekleştirdiler. (626). Fakat başarılı ola madılar.
Avar Devleti'nin Yıkılışı: Avar ordusun daki Slav, Bulgar ve Germen kabilelerinden toplanan yardımcı kuvvetler Bizans'ın kışkırt masıyla baş kaldırdılar. Uzun mücadeleler so nunda Balkanlar, Bulgarların; Tuna-Sava böl gesi, Slav kabilelerinin; Bohemya, Çekierin eline geçti. Batıdaki Frank İmparatorluğu 'nun devamlı saldırıları sonunda devlet yıkıldı (805).
Avarlara ait altın süslemeli plaka (Budapeşte Tarih Müzesi)
Parçalanan Avarlar, Doğu Macaristan ve Balkaniara dağıldılar. Dillerini unutup Hristiyanlaşarak yerli halkın içinde eridiler.
Avrupa'da Avar Etkisi: Avar-Türk kültürünün etkileri Hırvatistan, Maca ristan, Fransa, Arnavutluk bölgelerinde, Germen ve Slav sanatları üzerinde et kili oldu. Ormanlarda kabile hayatı süren Slavlar, Avarlar sayesinde devlet teş kilatını ve savaşmayı öğrendiler; altın, gümüş, at sürüsü sahibi oldular. Orta ve Doğu Avrupa'daki milletierin oluşumunda Avarların önemli etkisi görüldü. Doğu Avrupa'ya geçmeyen Avarlardan kalan küçük bir topluluk, günü müzde Kafkaslarda yaşamaktadır.
HAZARLAR Sabar Türklerinin devamı olan Hazarlar, bağlı oldukları Kök Türk Hakan lığı yıkılınca (630), bağımsız bir devlet haline geldiler.
Hazar - Doğu Roma İş Birliği: Hazarlar, Güney Kafkasya'yı ele geçiren Sasanilere karşı Bizans'la iş birliği yaptılar. Bu mücadelede yıpranan Sasani İmparatorluğu İslam orduları tarafından yıkılınca, Hazarlar ve Doğu Roma İmparatorluğu Emevi tehdidiyle karşı karşıya kaldılar. Bu durumda, Hazar Devleti ile Doğu Roma arasında siyasi iş birliği yapıldı. Karadeniz'in kuze-
O S M A N L l L A R DAN ÖNCE T Ü R K L E R
52
·
rın-ugur boyu
ı
KIYEP o
ı$ --
1 1 1 ,
o toıL<;:r. � � ı�(fl�as.: ı ·ncer 7-fl
K A R A D E N I Z
GORdsTAN
Semen<.lı:r
.., � o Oerbend ,_ <'
K.ıhalı: Q._ � ,. - ...
bWHYE
BIZANS lMPARATORLuGu
y
,' � H.\rlvn
.,Gi}
o
�
ı
�
... ...
1
Hazar Devleti
yindeki Büyük Bulgar Devleti'nin parçalanması üzerine, Dinyeper Nehri 'ne kadar uzanan düzlükler Hazarların eline geçti. Hazar Hakanlığı, ticaretin de gelişmesiyle 7-10. yüzyıllarda Doğu Avrupa'nın en önemli Türk devleti hali ne geldi. İki yüzyıl boyunca (8-9. yüzyıllarda) ise aynı bölgenin en büyük devleti durumuna yükseldi. Güçlü Hazar ordulan bölgede banşı sağladığı için bu döneme Hazar barış çağa denilmektedir. Bu ortamda geniş dini hoşgörü nün de önemli payı vardı. Hükümdar ailesi ve bir kısım yöneticiler Musevilik dinini benimsemişlerdi. Ayrıca Müslümanlık ve Hristiyanlık da yaygınlaşmış lı. Çeşitli diniere mensup bulunanlar, banş içinde bir arada yaşıyorlardı. Hz. Osman zamanında İslam ordulan Kafkasya'ya girince Hazarlarla Müslümanlar arasında mücadele başladı. Bu mücadele, bazen Hazarların ba zen Emevi ordularının üstünlüğü ile devam etti. Sonunda iki taraf arasında ba rış anlaşması yapıldı (bk. E bölümü: Türk-Arap İlişkileri).
Hazar Hakanhğt'nm Ytkthşa: Hazar Hakanlığı'nda ücretli asker sayısı gittikçe çoğaldığı için ordu milli özelliğini ve gücünü yitirmişti. Ordunun za yıflaması sonunda ticaret güvenliği sarsılmış, ekonomik denge bozulmuş, ül ke sıkıntı içine düşmüştü. Bu durum Ruslann işine yaradı. Ordularını Türk usulüne göre düzenleyip donatan Ruslann saldırılan sonucunda Hazar Devleti
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LER
yıkıldı (965). Hazarlar dağıldılar. Hazarlardan kalan bazı izler yabancı ülke lerde yaşamaya devam etti. Bu izlerden birisi de Hazar Denizi'nin ismidir..
Hazar Etkisi: Kuzey Avrupa ile Doğu Roma arasındaki ticaret yolu üze rinde yaşayan Slav-Fin karışımı kabileler, "Rus" adını taşıyan bir topluluğun yönetimine girerek Hazar örneğine göre siyasi bir yapı kazandılar. Bu ilk Rus knezlikleri üzerinde kuvvetli Hazar etkisi görülüyordu. Öyle ki, Rus hüküm darları uzun zaman "Hakan" unvanını taşımışlardı. Benzer şekilde, Macar Devleti 'nin kuruluşunda da Hazar Hakanlığı etkili olmuştur.
BU LGARLAR Büyük Hun Devleti yıkılınca, bu devletin hakimiyeti altında yaşayan Ogur Türkleri Kuzey Karadeniz düzlüklerine ve Kafkasya'ya göç etmişlerdi. Atti la 'nın 453 'te ölümü üzerine küçük oğlu İ rnek, kendine bağlı H un toplulukla n ile Karadeniz'in kuzeyindeki topraklara çekildi. Hunlar, uzun zamandır bu rada yaşayan Ogur Türkleri ile karıştılar. Bu karışırndan doğan yeni topluluk 480'den sonra "Bulgar" diye anılmaya başladı. Dokuz-Oğurların yerlerinden sürdüğü Bulgarlar, Doğu Roma sınırları na doğru harekete geçtiler. Doğu Roma, entrikalara başvurarak Bulgar ka bilelerinin arasını açmayı başardı. Böylece Ogur hakimiyeti zayıfladı. Ba tı yönünde ilerleyen Avarlar da, yolları üzerinde rastladıkları Ogur-Bulgar topluluklarından bazılarını beraberlerine alarak Avrupa'ya götürdüler (6. yüzyıl).
B ulgar Devletleri
a. Büyük Bulgar Devleti Kök Türklere 630'a kadar bağlı olarak yaşayan Bulgarlar, bu devletin si yasi hakimiyeti ortadan kalkınca bağımsız kaldılar. Bulgar Hanı Kubrat, da ğınık kabile gruplarını birleştirerek Büyük Bulgar Devleti'ni kurdu. Devletin merkezi Kafkaslarda idi.
Kubrat öldükten (665) hemen sonra, komşu Hazar Hakanlığı'nın baskısı na dayanamayan Bulgar Devleti parçalandı. Bulgarların bir kısmı, Hazar hakimiyeti altında Kafkaslarda kaldı. Bir kıs mı kuzeye çekildi (İtil Bulgarları). Üçüncü ve kalabalık grup ise batıya doğ ru yönelerek Balkaniara geçti (Tuna Bulgarları).
O S M A N L l LA R D A N ÖNCE T Ü R K L ER
54
b. Thna Bulgar Devleti Asparuh'un yönetiminde Balkaniara gelen Bulgar topluluğu, buradaki el verişli topraklan zapt ederek Tuna Bulgar Devleti' ni kurdu (679). Tuna Bul gar Devleti kısa zamanda gelişti. Bulgarlar, yerleştikleri topraklardaki Slav kabilelerine vatan, millet, devlet kavramlannı öğrettikleri gibi, onlan teşkilat landırdılar.
Bulgar-Doğu Roma İlişkileri: Tuna Bulgar Devleti, Doğu Roma İmpara torluğu ile siyasi ve ekonomik ilişkiler kurdu. İki devlet arasında ticaret an laşrnalan yapıldı. Bulgar Hanı Tervel, Doğu Roma imparatoru II. Justini anos (Yustiniyanos)'un ikinci defa tahta çıkmasına yardırncı oldu. Ancak, 8. yüzyıl ortalannda Tuna Bulgar Devleti'nde kanşıklık çıktığı zaman, Doğu Roma bu durumu fırsat bilip, Bulgar ülkesine üst üste akınlar yaptı. 9. yüzyıl başında Kurum (Krurn) adında kudretli bir hükümdar, Tuna Bul gar Devleti 'nin başına geçerek Güney Macaristan 'ı ve Transilvanya'yı sınır lan içine kattı. Doğu Roma ordulannı da art arda yenilgiye uğrattı. Bulgar Hakanı, Sofya, Niş ve Belgrad şehir-kalelerini zapt ederek İstanbul'a ulaştı. Şehri kuşattı ise de, ansızın öldü (8 I 4 ). SLAVLAR
KARADENiZ BiZANS iMP.
Y
İtil (Volga) ve Tuna Bulgarları
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K L ER
Kültür
55
Değişmesi:
Kurum 'un oğlu Omurtag Han zamanında ( 8 1 4-83 1 ) Tuna Bulgar Devleti en parlak çağını yaşadı. Orta Avrupa'daki tuzlaları iş letmeye açan Omurtag Han, devletine büyük bir servet kaynağı kazandırdı. Ancak, Bulgar Türkleri sayıca azdı. O tarihte yazı ları bile olmayan Slavlar ise çok kalabalıktı. Bunlar devlet hizmetine alınıyor lar, Türklerle evleniyorlar Kurum Han' ı at üstünde gösteren Madara kaya dı. Slav dili üst tabakada kabartması yayılıyordu. Bulgar Türkleri böylece Slavlaşmaya başladı. Boris Han 864'te Ortodoksiuğu resmen ka bul edince Tuna Bulgar Devleti, Türk karakterini kaybederek Slav-Doğu Ro ma kültür çevresine girdi.
c. İtil (Volga) Bulgar Devleti Devletin Kuruluşu: Büyük Bulgarya Devleti parçalanınca İtil boylarına göç eden Bulgarlar, Hazar Devleti'ne bağlı olarak yaşadılar. Bu devletin yı kılmasından sonra bağımsız hale geldiler. Bulgarların bu bölgede kurduğu devlet, uzun zaman siyasi varlığını korudu. Bulgarlar, çiftçilikte olduğu ka dar, ticaret, hayvancılık, dericilik, kürkçülük alanlarında da başarı gösterdiler. Yeni şehirler, kasabalar kurdular. İtil kıyısındaki başkent Bulgar şehri, 9- 1 2. yüzyıllarda Doğu Avrupa'nın en önemli ticaret merkezlerinden biri oldu. İtil Bulgarları, Almış Han döneminde ( 10. yüzyıl başları) İslamiyeti kabul ettiler.
Devletin yıkiiışı: Batıya doğru ilerleyen Moğollar, İtil Bulgar Devleti 'ni ortadan kaldırdılar. Şehirler ve köyler yıkıldı, halk öldürüldü, başkent Bulgar şehri yerle bir edildi ( 1 236). Kurtulabilen Bulgarlar, şehri yeniden canlandırmaya çalıştılar. Ancak, Al tın Orda'nın ve Timur'un saidıniarı sonunda Bulgar şehri bir daha yıkılınca halk dağıldı. Dağılan halkın bir kısmı Kazan Nehri boyuna göç etti. Kazan
56
O S M A N Ll L A R D A N Ö N C E T Ü R K L E R
Hanlığı'nın asıl nüfusunu bunlar meydana getirdi. Bugün aynı bölgede yaşa yan Çuvaşlar eski Bulgarların torunlandır.
TÜRGIŞLER Türgişler, Batı Kök Türklerinin bir bölümünü meydana getiriyorlar ve Ta las-Çu-İli-Isık Göl bölgesinde oturuyorlardı. Kök Türk Devleti yıkılınca, Tür gişlerin başındaki Baga Tarkan, bağımsızlığını ilan etti. Daha sonra güçlü or dusu ile Asya'nın batısındaki Kök Türk boylarını yönetimi altına alarak sınır larını genişletti. Kök Türk Devleti yeniden kurulunca Baga Tarkan, Kök Türklere karşı Çin'le ve Kırgıztarla iş birliği yaptı. Ancak, Bolçu Savaşı'nda (698) Kök Türklere yenildi. Daha sonra çıkan Türgiş isyanlan da Kültigin ve Bilge Ka ğan tarafından hastınldı (7 1 1 ).
Sulu-Çor'un kağan seçilmesi (7 1 7) üzerine, Kök Türk Devleti'nin batı bölgelerindeki boylar Türgişlere bağlandılar. Talas boyundaki Balasagun, Türgişlerin merkeziydi. Sulu Kağan, Orta Asya'ya doğru ilerleyen Emevi or dularına karşı direnmeye başladı. Araplar, ele geçirdikleri yerlerin halklarına baskı uyguluyor ve mal varlıklarına el koyuyorlardı. Bu baskıların getirdiği tepkilerden de yararlanan Sulu Kağan, yerel beyliklerle iş birliği yaptı. Bu iş birliği ile daha da güçlenen Türgişler Arap kuvvetlerini yendiler (72 1 ) . Ancak Sulu Kağan, uzun zaman kendisine hizmet etmiş olan Kül-Çor tarafından öl dürüldü (738). Çin'in Türk önderlerini birbirine düşürme siyaseti etkisini gösterince, Tür giş boylanndan Sarı Türgişlerle Kara Türgişler arasında mücadele başladı. Bu mücadeleye Karluklar da katıldılar. Böylece Türgişler büsbütün zayıfladı lar. Gittikçe kuvvetlenen Karluklar, Türgişlerin yerine kendi hakimiyetlerini kurdular (766).
KARLUKLAR Karluklar 5. yüzyılda, Kara İrtiş ve Tarbagatay bölgelerinde yaşıyorlardı. Burada üç kabileden kurulu birlik hatinde bulunuyorlardı. I. Kök Türk Devleti'nin yıkılışından sonra, Karluklar da, diğer Türk boy
lan gibi, bağımsız hale geldiler. Karluklar, Kapağan Kağan tarafından Il. Kök Türk Devleti'ne bağlandılar. Daha sonra giriştikleri isyan bastınldı. Karluklar, Bilge Kağan ' ın ölümünden
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
57
sonra Basıniller ve Uygurlarla birleşerek Kök Türk Devleti'ni yıktılar (745). Kök Türklerin yerini Uygurlar alınca, Karluklar da Uygur Hakanlığı'na bağ landılar.
Talas Savaşı ve Sonuçları: Türgiş iktidannın zayıftadığı sırada Orta As ya Türk ülkelerinin korunması görevini Karluklar üstlendi. İslam ordulan ile Çin arasında cereyan eden ve Orta Asya hakimiyetini tayin eden Talas Sava şı 'nda Karluklar, Türklerin tarihi rakibi ve düşmanı Çiniilere karşı Araplarla iş birliği yaparak onlann yenilmelerini sağladılar (75 1 ). Böylece, Orta As ya'nın Türk hakimiyetinde kalmasını sağladılar. Talas Savaşı, Türklerle İslam dünyası arasında yakıniaşmaya ve sıcak ilişkiler kurulmasına sebep oldu. Türklerin Müslüman olmalannda da bu savaşın önemli bir payı vardır. Karluklar, 766'da çöken Türgiş Hakanlığı'nın topraklanna hakim oldular. Uygur hakimiyeti Kırgızlar tarafından yıkılınca (840), Karluk yabgusu kendi sini hükümdar ilan ederek "Kara Han" unvanını aldı.
İslamiyeti Kabulden Sonra Karluklar: İslamiyeti kabul eden Karluklar, Çiğil ve Yağma Türkleriyle birlikte Karahanlı Devleti'nin temelini attılar. An cak, bir süre sonra Karluklar devlete karşı cephe aldılar ve Karahitaylarla bir lik oldular. Selçuklu Sultanı Sencer, Karluklann üzerine yürüdü, fakat onlann müttefiki Karahitaylara yenildL Karluklar, Harzemşahlar ile Karabitaylar arasında anlaşmazlık çıkmasına se bep oldular. Karluklann bir kısmı, Harzemşahlar ordusunda görev aldı. Bir kısmı da, Karahanlılara bağlı bir beylik ha.J.inde varlıklarını devam ettirdiler. 1 2 1 1 'de Moğol hakimiyeti altına girerek bağımsızlıklarını kaybettiler. Günümüzde, Taci kistan-Afganistan sınır bölgesinde Karluk adında bir kabile yaşamaktadır.
MACARLAR Aslen Fin-Ugor olan Macarlann eski yurtlan Ural Dağlan dolaylanydı. Daha sonra bozkırlara inerek, buradaki Oğur Türkleri ile beraber yaşamaya başladılar. 400 yıl Türklerle bir arada yaşamanın sonucu olarak, Macarlar, Türk kültürünün derin etkisi altında kaldılar. Bir süre kendileri "Türk" ve ülkeleri "Türkiye"diye anılan Macarlann öte ki adı olan "Ungar, Hongrie, Hungarian" sözleri, Türkçe "On-Oğur"dan gel mektedir. Hazar bakanı, doğudan gelen Peçenek baskısına karşı Macar birliğini sağ lam tutmayı düşünüyordu. Bunun için, Türk Kabar oymağından Arpad 'a tam yetki verdi ve onu, Macar kabileler birliğinin başına getirdi.
58
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRK LER
Art arda gelen Peçenek saidıniarı karşısında, Macarlar, Arpad'ın yöneti minde Tuna-Tisa bölgesini işgal ederek bugünkü yurtlarına yerleştiler (896). Sayılannın az olmasına rağmen, çevredeki yerli halkı kolayca yönetimlerine aldılar. Alman birliklerini yendiler. Bir süre sonra, Cermen baskısı ile zayıf düşüp Hristiyanlığı kabul ettiler ( 1000 yıllan) ve Türk kültür çevresinden uzaklaştı lar.
PEÇENEKLER Peçenekler, Kök Türk Hakanlığı'na bağlı topluluklardandı. Isık Göl-Bal kaş dolaylarında yaşıyorlardı. Kök Türk Devleti yıkıldıktan sonra Batı Sibir ya'ya, oradan da Don-Kuban dolayianna geldiler (860-880). Don ile Özü ır maklan arasındaki bozkırlara yerleşen Peçenekler, Kiev Rus Knezliği ile sı nır komşusu oldular ( 1 O. yüzyıl ortal an). Peçenek-Rus ilişkileri yüz yıldan fazla sürdü. Bu süre içinde, Peçenekler, Rus topraklarına akınlar yaptılar. Kiev 'i kuşattılar (968). Peçenekler, Ruslann Karadeniz'e inmelerini önlüyorlardı. Bu sebeple, Pe çeneklerin Ruslarla olan mücadeleleri, Doğu Roma'nın çıkarianna uygun dü şüyordu. Ruslara ve Tuna Bulgarianna karşı askeri desteğe ihtiyacı olan Do ğu Roma, iyi ilişkiler kurmak için Peçeneklere sık sık elçiler ve armağanlar
Peçenek/ere ait altın kaplar (Sofya Arkeoloji Müzesi)
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LE R
59
gönderiyordu. Kurulan ilişkiler, iki taraf arasında canlı bir ticaret faaliyeti meydana getirdi. 1 0. yüzyılın ortalarında, doğudaki Uz baskısı artınca Peçenekterin bir kıs mı Macaristan'a gidip orada yerleşti. Böylece güçleri azalan Peçenekler, Rus lara yenilince ( 1 036) daha batıya çekildiler. Bu arada, Bulgar tehdidinden kurtulan Doğu Roma'nın, Peçenek yardımına ihtiyacı kalmadığı için siyasi durum değişti. Peçenekler, bunun üzerine 1 026- 1 036 yıllannda Bulgaristan' a, Makedonya'ya ve Trakya'ya seferler yaptılar. Peçenek başbuğlan arasında baş gösteren mücadele Trakya'ya yapılan akın ların başarısızlığa uğramasına yol açtı. Bundan sonra Peçenekler, Doğu Ro ma'ya bağlı Bulgaristan'a sınır muhafızı olarak yerleştirildiler. Bir kısım Peçe nek askerleri de Doğu Roma ordusunda görev aldı. Doğu Roma, bu ücretli as kerleri Selçuklutara karşı Anadolu 'ya göndermeye başladı. Ancak, Peçenek bir likleri, başka bir Türk boyu olan Selçuklular karşısında yer almak istemediler ve Tuna 'ya döndüler. Doğu Roma saflarında bulunan ücretli Peçenek askerleri de, Malazgirt Savaşı sırasında, soydaşlan olan Selçuklu Türklerinin tarafına geçtiler. 1065 'ten sonra, Uzlarla mücadele eden ve yeniden güçlenen Peçenekler, Doğu Roma ile şiddetli çatışmalara giriştiler. Bu savaşlar sonucunda, Edir ne'ye ve Keşan'a kadar olan topraklan hakimiyetleri altına aldılar. Peçeneklerin, Anadolu Selçuklulannın ve İzmir Beyi Çaka nın kıskacın da kalan Doğu Roma, Avrupa Hristiyan dünyasına başvurarak yardım istedi. Bir taraftan da Peçeneklerle Anadolu Selçuklularının ve Çaka Bey'in arasını açmak için çeşitli entrikalar çevirmeye başladı. '
Doğu Roma, Anadolu Selçuklu Hükümdan I. Kıhç Arslan ile Çaka Bey'in arasını açarken Balkaniara gelmiş olan Kumantarla da anlaştı ve onları Peçe nekler üzerine saldırttı. Meriç kıyısındaki Peçenek ordugahı Kuman atlılannın baskınına uğrayarak yok oldu ( 109 1 ). Baskından kurtulabilen Peçenekler dağıldılar. Bir bölümü Macaristan'a yerleşti. Bir bölümü de Uzlarla ve Kumanlarla karıştı. Siyasi tarihleri böyle ce sona eren Peçeneklerden birçok tarihi hatıra kalmıştır. Bu hatıralar halk ef sanelerinde, Anadolu, Sırbistan, Rusya, Macaristan ve Kafkasya'daki bazı yer adlarında yüzyıllarca yaşamıştır. Orta Macaristan'da ele geçirilen Nagy Szent Miklos (Nagi Sen Mikloş) hazinesi Peçeneklerden kalmadır. Bu hazinedeki altın kaplar üzerinde Kök Türk alfabesiyle yazılmış Türkçe yazılar bulunmak tadır. Güney Rusya'daki Paltava'da gün ışığına çıkanlan Pereşçepina hazi nesinde de, altın kaplar yanında kemer süsleri ve at koşuınianna ait çeşitli süsler yer almaktadır.
60
O S M A N L l L A R DAN Ö N C E T Ü R K LER
UZLAR (OGUZLAR) Oğuz kelimesi birleşik kabileler anlamına gelmektedir. Oğuzlar, Il. Kök Türk Devleti zamanında dokuz boydan meydana geliyor du. Başlannda Baz Kağan bulunuyordu. Oğuzlar, Il. Kök Türk Devleti kuru lunca, bu devletin yönetimi altına girmek istemediler. Bu yüzden Kök Türk lerle uzun mücadelelere giriştiler. Oğuzlar, Kök Türk Devleti yıkılınca Uygurlara bağlandılar. Ancak, bir sü re sonra Uygurlara karşı Kırgıztarla birlik olunca, Uygur Hakanı tarafından yenilgiye uğratıldılar. Bunun üzerine, Oğuzlann bir bölümü batıya göç ede rek Seyhun Nehri dolayianna geldi. Uygur Hakanlığı'nın yıkılmasından son ra daha kalabalık Oğuz boylannın yanianna gelmesiyle sayılan arttı. Kıpçak lar, Hazarlar ve Karluktarla mücadele ettiler. Yenilince batıya gittiler ve "Uz" adıyla anılmaya başladılar. Uzlann bir kısmı I I SO'lerde Özü bölgesine, Kiev Rusyası güneyine kadar yayıldı. Daha sonra Makedonya'ya ve Trakya'ya giren Uzlar, Ege kıyılanna kadar ilerlediler. Uzlar, bu topraklarda yerleşmeyi başaramadılar. Salgın hastalıklar ve Pe çenek saldınlan sonunda bir kuvvet olmaktan çıktılar. Çeşitli bölgelere dağı larak oralarda yerli halkın arasına kanştılar. Bir kısmı Doğu Roma ordusuna katıldı, bir kısmı da Güney Rusya'ya dönerek Kiev dolayianna yerleşti. Bu gün Romanya ve Moldova'da yaşayan Gagauzlar Hristiyanlaşmış bir Uz topluluğudur. Ana dilleri Türkçedir. Kiev' in güneyine yerleşen Uzlar, Karakalpak adıyla anıldılar. Bunlann çoğu Hristiyanlığı kabul ettiler ve Ruslaştılar. Oğuzların ilk zamanlannda aynlarak güneye inen topluluklar, İslamiye ti kabul ettikten sonra Selçuklu Devleti'ni kurdular. Malazgirt Zaferi ( 107 1 ) sonrasında Anadolu'ya göç ederek buraya yerleştiler. Anadolu Sel çuklu ve Osmanlı devletleri, Anadolu 'ya yerleşen Oğuzlar tarafından ku ruldu.
KUMAN (KI PÇAK)LAR Kıpçaklar, Batı Kök Türklerine bağlı olarak Balkaş Gölü ile İrtiş Nehri arasındaki topraklara hakim bulunduklan sırada, güneyden gelen Kumanlarla birleşerek daha da güçlenmişler ve Kitanlann baskısı sonucunda batıya doğ ru yönelmişlerdi. Doğu Roma ve Latin kaynaklan onlan "Kuman" olarak ad-
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
61
landınrken, İslam tarihçileri "Kıpçak" adını vermişlerdir. Kuman "sarımtı rak", Kıpçak ise "öfkeli, birden kızan" anlamlarına gelmektedir. Batıya göç ederek Doğu Avrupa'ya gelen Kuman (Kıpçak)lar, 1 068'de, Güney Rusya'ya yerleştiler. Karadeniz' in kuzeyindeki bozkırlan Moğol isti lasına kadar ellerinde tuttular. Buraları, o zamandan beri "Kıpçak Bozkırı" adı ile anılmaktadır. Kuman (Kıpçak) hakimiyeti 1 080'lerde Balkaş Gölü - Talas Nehri dolayiarından Tuna kıyılarına kadar yayıldı. Kumanların Ruslarla mücadeleleri 90 yıl kadar sürdü ( ı 096-ı ı 85). Ku manlar, Prens İgor kumandasındaki birleşik Rus ordusunu kuşatıp yok etti ler ( 1 ı 85). Peçeneklerle iş birliği yaparak Rusların Karadeniz'e inmelerini uzun süre engellediler. Peçenekler, İstanbul 'u kuşatmak için Çaka Bey'le ittifak kurmuşlardı. Bi zans bu tehlikeyi önlemek için Kumanları Peçenekterin üzerine saldırttı. Bu saldında ağır kayıplara uğrayan Peçenekler dağıldılar. Kıpçak Bozkın 'ndaki Kumanlar, ı 239'da Moğollara ağır şekilde yenilin ce çeşitli bölgelere göç ettiler. Maldava'daki Kumanlar Hristiyanlığı kabul edip orada yerleştiler. Bir diğer Kuman topluluğu Macaristan'a sığındı. Bir kısmı da Bulgaristan'a giderken, diğerleri İtil dolaylarında kaldı. Altın Orda Devleti kurulduktan sonra Kumanlar bu devletin ana unsuru oldular ve Mo ğollann Türkleşmesinde önemli rol oynadılar. Gürcistan ve Harzemşah topraklannda çok önemli askeri görevler yükle nen kalabalık Kıpçak boyları, Mısır'da 1 3. yüzyıl ortalannda kurulacak MemlO.k Devleti'nin de kurucu unsuru oldular.
62
OSMANLlLARDAN ÖNCE T Ü R KLER
İlk Türk Devletlerinde Kültür ve Medeniyet TOPLUM YAPISI
Eski Türk toplumunda aile, bütün sosyal hayatın çekirdeği durumundaydı. "Oğuş" adıyla anılan Türk ailesi, "küçük aile" tipindeydi. Evlenen erkek ve ya kız, baba ocağından hisselerini alarak aynlır, yeni bir aile (ev) kurardı. Ba ba evi ise en küçük oğula kalırdı. Türklerde tek kadınla evlenme yaygındı. Ka dın genelde erkekle eşit haklara sahipti ve Türk topluluğunda saygı görürdü. Ailelerin birleşmesi "urug"(sülale)lan, uruglann birleşmesi de "boy"ları meydana getiriyordu. Urug, siyasi bakımdan bir boya bağlıydı. Boylann ba şında bey denilen boy beyleri bulunurdu. Her boyun ayn topraklan ve askeri güçleri vardı. Boylar, siyasi bir teşkilata bağlı ise "ok" adını alırdı.
Halk: Halk deyimi eski Türklerde "kün" kelimesiyle karşılanırdı. Eski Türk topluluğunda, fertterin hak ve hürriyetleri güvence altındaydı. Aileler ve kişiler, göç sırasında kendilerine ait taşınabilir mallan beraberlerin de götürebiliyor, bunlan istedikleri gibi kullanabi liyorlardı. Bu sayede, hür riyet duygusu ve serbest davranma eğilimi toplum da daima canlı olarak ya şıyordu.
Eski Türk toplumunda kadını gösteren bir minyatür.
Bozkırlardaki ekono mik faaliyetin büyük kısmı nı hayvan ve hayvan ürün leri üretimi oluşturuyordu. Tarım ikinci derecedeydi. Onun için, toprak aristokra sisi ve toprağa bağlılığın sonucu olan feodalite mey dana gelmemiştir.
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
63
Eski Türklerde herkes savaş eğitimi almış olarak, her an cenge hazır du rumda olduğundan, askerlik ayıncı bir özellik değildi. Onun için, askerlik, imtiyazlı bir meslek sayılmıyordu. Orta Asya bozkırlarında yaşamak, Türkleri çetin mücadelelere zorluyordu. Bunun için mücadeleci bir karakter yapısına sahiptiler. Bozkır hayatında en önemli geçim kaynağı hayvancılıktı. Türkler atı ilk defa ehlileştirrnişler, onu binek hayvanı olarak kullanmışlar, etinden ve sütünden yararlanmışlardı. At, Türklerin çok uzak yerlere göç edebilmelerini de kolaylaştırmıştır. Hayvancılık, geniş atiaklara ihtiyaç gösteren bir uğraştı. Bunun için Türk ler yazın yaylalarda, kışın da vadilerde yaşarlardı. Buralara yaytak ve kıştak denilirdi. Avcılık ise hem ekonomik bakımdan hem de savaş eğitimi olarak toplum hayatında önem taşırdı. Türkler, bahar mevsiminin başladığı günlerde toy adı verilen büyük şölen ler düzenlerlerdi. Bu şöleniere bütün halk katılırdı. Şölenierin sosyal dayanış ınayı güçlendiren bir yönü de vardı. Hükümdarlar, şölenlerde halkı doyurur ve giydirirdi. Böylece halk arasında birlikte yaşama arzusu geliştirilirdi. Mücadeleli bozkır hayatı, Türkler arasında sporun yaygınlaşmasını sağla mıştı. At yarışları, atlı top oyunu (çevgen), güreş, okçuluk, kılıç oyunu gibi sporlar ilgi görürdü. Sık sık sürek aviarı düzenlenirdi.
DEVLET YÖNETIMI Türklerde ilk siyasi birlik "boy"du. Boyun askeri gücü arttıkça toprakları genişliyor ve boyun başındaki beyin ailesi "sülale-hanedan" niteliğini alıyor du. Boyların birleşmesiyle "budun" meydana geliyordu. Bu durumda boy beylerinin yetkileri kısıtlanıyor, "han"ın yetkileri genişliyordu.
İl (devlet) ise, siyasi teşkilatianmanın en yüksek katıydı. Türk devleti, yur du koruyan, milleti barış ve huzur içinde yaşatan siyasi bir kuruluştu. ilin ba şında hakan bulunuyordu. Türklerde bağımsızlık duygusunun temeli, Türk kültürünün özelliklerinde yatmaktadır. Bozkırlarda yaşayan Türk, her zaman yer değiştirrnek imkanına sahipti. Hürriyetini kaybetme tehlikesi ile karşılaştığında, geçimini sağlayan hayvanlarını alarak hür ufuklara doğru yola çıkardı. Türkler, hür yaşadıkları topraklarına bağliydılar. Türklerde vatan anlayı şı, bağımsızlık düşüncesi ile birlikte yürümekteydi. Türk toplulukları, yalnız hür ve bağımsız oturabildikleri toprağı vatan sayarlardı.
64
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R KLER
Türk hükümdarı, toprağı şahsi malı gibi kullanamazdı. Toprak, devlet başkanının koru makla görevli olduğu ata mira sıydı. Eski Türk toplumunda, hü kümdara yönetme hakkı ve yet kisinin Tann tarafından verildi ğine inanılmaktaydı. Bu hak ve yetki "kut" kelimesiyle ifade ediliyordu. Türk hükümdan an cak Tanrı tarafından verilen kutla donatılmışsa iş başına ge çebiliyordu. Bir boy beyini gösteren Uygur minyatürü
Türk siyasi birlikleri dini nitelik taşımıyordu. Bu sebeple
Türk hükümdan insan üstü varlık sayılmazdı. Dolayısıyla, hükümdar sınırsız bir ha.kimiyete sahip değildi. Eğer görevlerini yerine getiremezse, kutun Tan rı tarafından geri alındığı düşüncesi yaygınlaşırdı. Bu durum, hükümdann iktidardan uzaklaştırılması için gerekçe sayılırdı. Eski Türk devletlerinde hükümdarlar tanhu, kağan, han, yabgu, il-teber gibi çeşitli unvanlarla anılıyorlardı. Hükümdarlık alametleri şunlardı: otağ (hakan çadın), taht, davul, sorguç ve tuğ (sancak). Hükümdarlıkta temel olan, halka hizmetti. Hükümdann başlıca görevleri şunlardı: Dağınık boylan toplayıp nüfusu çoğaltmak, ekonomik düzeni ve is tikrarı, halkın can ve mal güvenliğini sağlamak. Türklerde hakimiyet alameti sayılan büyük resmi ziyafetler (toy), hakan sofrasının halka açık tutulması bu nun belirtileridir. Hükümdann eşine verilen hatun unvanı, Hunlardan beri biliniyordu. De ğişik Türk topluluklannda kunçuy, terken, begüm vb. unvanlar da hatun kar şılığında kullanılmıştır. Devlet siyasetine yön veren, devlet başkanlığı yapan, naip olarak devleti yöneten hatunlar görülmüştü. Türk hükümdarlan, komşu ülke hanedanlan ile akrabalık bağı kurmayı, siyasetin gereği sayarlardı. Ge lin olarak alınan yabancı prensesler, Türk devletinde "hatun" yani veliaht an nesi olamazlardı.
66
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
Türklerde en büyük evladın veliaht olması ve tahta geçmesi kesin değildi. Tann bağışı olan kutun, hükümdardan eviatianna aynı güçte geçtiği düşünül düğünden, tiginlerin her biri tahtta hak iddia edebilirdi. Mücadelede üstün ge len, kuta sahip sayılırdı. Böylece, uy gulamada devlet yönetimi, hükümdar ailesinden en güçlü olana verilmiş olu yordu. Fakat, prensler (tiginler) arasın daki iktidar mücadelesinin Türk dev letlerini zayıflattığı, hatta bazan parça ladığı da görülüyordu. Asya Hun Devleti' nde devamlı bir devlet meclisi (danışma kurulu) vardı. Aynca, her yılın
9.
ayında genel bir
toplantı yapılırdı. Bu toplantıya Ku
rultay denirdi. Toplantıda ordu teftiş edilir, hayvan sayımı yapılır ve ülkeyle ilgili konular görüşülürdü. Avrupa
Uygur hükümdarlık ailesi mensuplarını gösteren duvar resmi (Bezek/ik)
Hun Devleti ' nde de görevi sürekli olan bir seçkinler meclisi bulunuyordu. Bu seçkinler meclisinde siyasi, aske ri, ekonomik ve kültürel konular görüşülUp karara bağlanırdı. Kök Türklerde ve Uygurlarda da seçkinler meclisinin yetkileri genişti. Halka danışma niteliği taşıyan bu gelenek Oğuzlarda, Hazarlarda, Tuna Bul garlannda, Peçeneklerde ve Kumanlarda da devam etmiştir.
ORDU Eski Türk devletlerinde hemen her Türk, savaşa hazır durumda bulunurdu. Türk ordusunun dikkat çekici özellikleri şunlardı: Askerlik, ücretli değildi. Ordu, devletin tabii savunma gücü sayılırdı. Bozkınn hayat şartlan herkesin her an savaşabilecek durumda olmasını gerektiriyordu. Bu bakımdan, yaban cılar Türkleri ordu-millet olarak nitelendiriyorlardı. Bu anlayış günümüzde de canlılığını korumaktadır. Y önetimdeki yüksek görevliler, aynı zamanda emir lerindeki askeri birliklerin kumandanlan durumundaydı. Türk ordulannın asıl gücü süvarilerdi. At, ordunun temel unsuruydu. Yardımcı birlik olarak görev yapan yayalann sayısı çok azdı. Büyük Türk devletleri dönemlerinde, Türk
66
O S M ANLlLARDAN ÖNCE T Ü R K L E R
ordulan o çağiann en kudretli askeri gücünü meydana getiriyordu. Ordu, Türk devletinin sağlamlık ve devamlılı ğını sağlayan en önemli unsurdu. Düzenli ilk Türk or dusu Asya Hun hüküm dan Mete tarafından kurulmuştu. Bundan dolayı Türk atlılarının, geriye dönerek tersine gerilen yaytarla ok Mete'nin tahta geçiş tarihi atabildiklerini gösteren madeni plaka. olan M.Ö. 209 yılı, Türk Kara Kuvvetlerinin kuruluş tarihi olarak kabul edilmiştir. Ordu, onlu sisteme göre teşkilatlanmıştı. İlk defa Mete tarafından gerçekleştirilen bu sistemde, en büyük birlik 10 bin kişilikti ve "tümen" diye anılıyordu. Tümenler, I OOO 'lere, IOO'lere ve l O'lara aynlmıştı. Disiplin ve büyük çapta fetihler, ancak böyle sağ lanmaktaydı.
Türk Ordularmm Silahları Türk ordulan, her çağın tekniğine göre, en etkili silahlarla donatılırdı. Başlıca silahlar kılıç, kalkan, kargı, ok ve yaydı. Çeşitli yaylar kullanılır dı. Bunlardan gerilmesi en güç, fakat vuruculuğu en fazla olanı, tersine ge rilerek kullanılan çift kavisli yaylardı. Türkler dört nala giden at üzerinde, dört ayn yönde isabetli ok atmakta ustaydılar. Keskin Türk kılıçlan ve ıslık çalan oklan ünlüydü. Türk ordu lannda bugünkü sancak ve flama ye rine tuğ kullanılırdı.
Türk Savaş Taktiği: Türk ordula
Altın kabıalı Hun kılıcı ve kım
n akın yapmak amacıyla eğitilmek teydi. Hızlı hareket etme ve savaş sı rasında değişik taktikler uygulama, Türk ordulannın başan sebeplerini
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
67
oluşturuyordu. Türk savaş taktiğinin iki önemli özelliği vardı: sahte geri çe kilme ve pusu. Birlikler kaçıyor gibi yaparak geri çekilirler ve düşmanı üzer lerine çekerlerdi. Pusu kurulan yere kadar ilerleyen düşman, burada çembere alınarak yok edilirdi. Bu taktiğe, eski Türk yurdunun adından dolayı ''Turan taktiği" denilmiştir. Bu taktik, daha sonraki Malazgirt ( 1 07 1 ), Niğbolu ( 1 396), Mohaç ( 1 526) vb. meydan savaşlarında başarıyla uygulanmıştır. Aynca, uzun süreli keşif ve yıpratma savaşlan da yapılırdı. Küçük birlik lerin akın niteliğindeki seferlerinden olumlu sonuç alınmışsa, yıpratma hare katına başlanırdı. Düşmanın savaş gücünün zayıflatılması, yıpratma savaşının ilk amacıydı.
Türk Ordusunun Yabancılara Etkisi: Sağlam, güçlü ve üstün silahlı Türk ordusunun teşkilatı ve donanımı, yabancı kavimlerin çoğu tarafından taklit edilmiştir. Türk ordu modeli, böylelikle Romalılan, Ruslan, Çiniileri ve Moğollan etkilemiştir. Ceket, pantolon giyilmesi, yay kullanılması, bu ka vimler arasında, Türk usulü örnek alınarak yaygınlaşmıştır.
DIN
ve
INANlŞ
a. Tabiat Kuvvetlerine inanma Eski Türkler tabiatta bir takım gizli kuvvetlerin bulunduğuna inanıyorlardı. Dağ, tepe, kaya, vadi, ırmak, su kaynağı, ağaç, orman, deniz, demir, kılıç vb. gibi coğrafi görünüm ve maddeler, aynı zamanda birer ruh ''yer-su" idiler. Yağmur ve dolu yağdırmak, rüzgar estirmek için sihrine başvurulan "ya
da" taşı da kutsal sayılırdı. Kutsal ruhlara at ve koyun kurban edilirdi. Bu amaçla yapılan törenlerden ilkbaharda yapılanlara, "yeni gün" anlamına gelen "Nevruz" denilirdi. Yılın ilk günü olarak kutlanan Nevruz geleneği günümüze kadar gelmiştir.
b. Atalar Kültü Türklerde atalara ait hatıralar kutlu sayılırdı. Ölmüş büyüklere saygı duyu lurdu. Eski Türklerde ölenlerin ardından yuğ denilen yas ayinleri yapılırdı. Türkler, ölenin yeri belli olsun diye mezarların üstüne tümsek yaparlar; me zara, ölen kişinin değerli eşyalarını, silahlarını ve eyerini koyarlardı. Ölüm den sonra ikinci bir hayatın varlığına inanıldığı için, bu eşyaların ölen kimse ye gerekli olacağı düşünülürdü. önemli şahsiyetler için yapılan bu mezarlara
kurgan adı verilirdi. Mezarların başına dikilen, insan şeklinde yontulmuş taş-
68
O S M A N L l L A RDAN Ö N C E T Ü R K L ER
lara ise balbal denilirdi. Balballar, mezarda yatan kişinin hayatta iken yendiği düşmanlannı temsil ederdi.
c. Gök -Tanrı Dini Bu inanç sisteminde Tanrı (Teng ri) en yüksek varlıktı: Bu varlığa Gök Tanrı denirdi. Eski Türkler, güneşin doğuşu ve batışı, yıldıziann durumu, mevsimler, yağmur, kar, fırtına, bitki lerin canlanması ve kuruması, hay vanların doğup büyümesi, suların çağlaması ve kesilmesi... gibi, çevre lerini saran her şeyin Gök Tann 'nın hükmü altında bulunduğuna inanı yorlardı. Bütün bunlar, ulu bir varlı ğın mevcut olduğunu gösteriyordu. Tonyukuk yazıtında Tann , bazen Kırgızistan' da bulunmuş bir balbal
"Türk Tengrisi" şekliyle, o çağlarda
"milli bir tann" olarak görünmektedir. Tanrı emreder, iradesine uymayanı cezalandırır, şafak söktürür, bitkileri can landınrdı. Eski Türkler, Tanrı 'nın tek olduğuna inanırlardı. Eski Türk inanışına göre sonsuz ve ölümsüz olan Tanrı, herhangi somut bir şekle sokulamazdı. Bundan dolayı, eski Türklerde puta tapıcılık olmadığı gi bi, putlan korumaya yarayan tapınaklar da yapılmıyordu. ç.
Diğer Dinler
Türkler, Gök Tann dininden başka, çeşitli bölgelerde Budizm, Manihaizm, Hristiyanlık ve Musevilik gibi başka diniere de girmişlerdir. Bu dinlerin, Türk nüfusun çoğunlukta bulunduğu yerlerde fazla olumsuz etkisi görülmemiştir. Fakat, Türklerin azınlıkta bulunduğu yerlerde, Türklük özelliğinin kaybolma sına yol açmıştır.
HUKUK Türklerde siyasi ve sosyal hayatı düzenleyen hukuk kurallarının bü tününe "töre" deniliyordu. Türk devleti, töre hükümlerine göre yönetili yordu.
69
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
Töre hükümleri, yazılı olmayan kurallardı. Ancak Uygurlar döneminde ti cari ilişkiler yoğunluk kazandığı için, bu kurallar yazılı hale getirildi. Günü müze kadar gelen Uygur belgelerinin çoğu medeni hukuka, ticaret, vergi ve borçlar hukukuna ait kuralları göstermektedir. Töre hükümleri, değişmez kalıplar halinde değildi; çevre ve şartlara uygun olarak yaşayabilmenin gerekli kıldığı yeniliklere kendini uydurmaktaydı. Bu nunla beraber, törenin anayasa niteliğinde, değişmez ilkeleri de vardı. Bunlar adalet, iyilik-yararhhk, eşitlik ve insanlık idi. Devlet hayatında, günlük yaşayışta ve aile içinde törenin dışına çıkılamaz dı. Töreye göre, işlenen suçların cezası oldukça ağırdı. Adam öldürmenin, or dudan kaçmanın, vatan ihanetinin, barış zamanında başkasına kılıç çekmenin cezası idamdı. Soygun, hırsızlık, hayvan kaçırma kesin şekilde yasaktı. Hır sızlar, çaldıkları malların on katı kadar ödeme yapmakla cezalandınlırdı. Türk devletlerinde sosyal düzen mahkemeler eliyle sağlanırdı. Adi suçlara bakan malıkernelerin başında yargan (yargıç) bulunurdu. Siyasi suçlara bakan yüksek mahkemeye ise yargu denilirdi. Yarguya kağan başkanlık yapardı.
YAZ I, D I L
ve
EDEBIYAT
a. Yazı Türkçe, tarih boyunca çeşitli alfabelerle yazılmıştır. Türk yazısının geniş çaptaki ilk örneği, 8. yüzyıla ait Orhun Yazıtlarıdır. An cak, Türklerin yazıyı kullanmalan çok daha eski dönemlere rastlamaktadır. Esik Kurga nı'ndaki Altın Elbiseli Adam'ın mezarında bulunan bir gümüş çanak üzerine yazılmış iki satırlık kİtabenin tarihi M.Ö. 5-4. yüzyıl lar olarak belirlenmiştir. Bundan da Türkler de yazı kullanımının eski tarihlere dayandığı anlaşılmaktadır. Türk dili, Kök Türk alfabesinden sonra Uygur, Arap, Soğd, Süryani, Brahmi, Kiril ve Latin alfabeleri ile de yazılmıştır.
Kök Türk Yazısı: Kök Türk alfabesi, Türklerin en eski milli alfabesiydi ve 38
Esik Kurganı'nda bulunan Altın Elbise/i Adam
70
O S M A N L l LARDAN ÖNCE T Ü R K LE R
harften meydana gelmek teydi. Bu harflerin 4'ü ün lü, diğerleri ünsüzdü. Bu yazı sağdan sola doğru ya zılmaktaydı. Kök Türk yazısına ilk olarak Orhun Yazıtlarında rastlandığı için Orhun ya zısı adı da verilmektedir. Akhunlar, Avrupa Hunları ve Avarlar, Orhun yazısı na benzer yazı kullanmış Kök Türk yazısı örneti lardır. Aynı yazı Bulgarlar, Hazarlar, Macarlar ve Peçenekler tarafından da küçük farklarla kullanılmıştır.
Uygur Yazısı: Uygurların Soğd alfabesinden alarak, bazı değişikliklerle ken dilerine uydurdukları Uygur yazısı, sağdan sola doğru yazılıyordu. Alfabede 1 8 harf birbirine bitiştiriliyordu. Uygur yazısı, 8 . yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmış, İsl8miyetten sonra da varlığını sürdürmüştür. Uygurların 13. yüzyıl da Moğol hllimiyetine girmelerinden sonra, Uygur alfabesi Moğollar tarafın dan da kullanılmıştır.
b. Dil ve Edebiyat Dilimizin başlangıcı, tarihin es
ki dönemlerine kadar uzanmakta dır. Türkçe, dünya dilleri arasında Ural-Altay dil grubunun Altay ko lunda yer alır. Türkçenin ilk edebiyat ürünleri sözlüdür. Sözlü edebiyatta sagular, koşuklar, savlar ve destanlar yer alır. Sagular cenaze törenlerinde, koşuklar şölenlerde söylenirdi. Atasözlerine sav deniliyordu. Bun lar kahramanlık, bağımsızlık, va Ünlü destan kahramanı Manas'ın Kırgızistan' daki heyketi
tan sevgisi konularını işleyen sözlü eserlerdi.
OSMANLlLARDAN ÖNCE T Ü R K LER
71
En eski Türk destanı "Oğuz Kağan Destanı" dır. Hun döneminden kalma bu destanda; eski Türk gelenekleri ve sosyal davranışlan yansıtılmıştır.
OKUMA METNi OGUZ KAGAN DESTANI Türk kültürünün temel abidelerinden biri olan Oğuz Kağan Destam, üstün Türk medeniyetini, kahramanllğmt ve sosyal ha yatmt ortaya koyan önemli bir kaynakttr. Asit manzum olan ve eskiden sazla çalmtp söylenen destandaki Oğuz Kağan'm, ünlü Türk kağam Mete olduğu kabul edilmektedir.
Sol yanı nda Urum adında bir kağan vard ı . Bu kağanı n aske ri ve şehirleri pek çoktu. Bu Urum Kağan, Oğuz Kağan' ı n emrini dinlemezdi. Onun arkası ndan gitmezdi. "Ben onun sözünü tut mam" diyerek emrine bakmadı . Oğuz Kağan gazaba gelerek onun üzerine yürümek istedi ; bayrağ ı n ı açarak, askeriyle ona karşı yürüdü. Kırk gün sonra Buz Dağ adında bir dağ ı n eteğine geldi. Ça dırı n ı kurdurdu ve sessizce uyudu. Tan ağannca Oğuz Kağan' ı n çad ı rına güneş gibi b i r ışık girdi. O ışıktan gök tüylü v e gök yele li büyük bir erkek kurt çıktı. Bu kurt Oğuz Kağan'a hitap etti ve: "Ey Oğuz"! Sen Urum üzerine yürümek istiyorsun; ey Oğuz ! Ben senin önünde yürümek istiyorum" dedi. Ondan sonra Oğuz Kağan çad ı rı n ı dürdürdü ve gitti. Gördü ki, askerin önünde gök tüylü ve gök yeleli büyük bir erkek kurt yü rümektedir ve kurdun ardı sıra ordu gelmektedir. Gök tüylü ve gök yeleli bu büyük erkek kurt bir kaç gün son ra durdu. Burada itil Müren adında bir deniz vard ı . Bu itil Müre n'in kenarında bir kara dağ ı n önünde savaş başlad ı . Okla, kargı ile ve k ı lıçla vuruştular. Askerlerin arasında vuruşma çok oldu, halkın gönüllerinde kaygı çok oldu. Boğuşma ve vuruşma öyle yaman oldu ki, itil Müren'in suyu zencefre gibi baştan başa kıp kırmızı oldu. Oğuz Kağan Urum Kağan' ı n hanlığını ve halkını al d ı . Onun ordugahına pek çok cansız ve pek çok canlı ganimet düştü.
72
O S M A N Ll L ARDAN ÖNCE T Ü R K L E R
Yine ilerlediler, ondan sonra Oğuz Kağan yine gök tüylü ve gök yeleli erkek kurdu gördü. O kurt Oğuz Kağan'a: "Şimdi, Oğuz, sen asker ile buradan yürüyerek, halkı ve beyleri götür: ben önden sana yol gösteririm" dedi. Tan ağarınca, Oğuz Kağan gördü ki, erkek kurt askerin önün de yürümektedir, sevindi ve ilerledi. Oğuz Kağan her zaman bir alaca ata binerdi. O bu atı pek çok severdi. Yolda bu at gözden kaybolup kaçt ı . Burada büyük bir dağ vard ı . Ü stünde don ve buz vard ı . Onun başı soğuktan apak idi. Onun için adı Buz Dağ idi. Oğuz Kağan'ın atı bu Buz Dağ'ın içine kaçtı, gitti. Oğuz Kağan bundan çok eziyet ve ızdı rap çekti. Asker arasında bir kahraman bey vard ı . Ne Tanrı'dan ne de şeytandan korkardı . Yürüyüşe ve soğuğa dayanıklı bir er di. O bey dağlara girdi, yürüdü. Dokuz gün sonra atı Oğuz Kağa n'a getirdi. Buz Dağ da çok soğuk olduğundan, o bey kara sarıl mıştı, bembeyazdı. Oğuz Kağan sevinçle güldü ve: "Sen burada ki beylere baş ol ve senin adın ebediyen Karluk olsun" dedi. Ona çok mücevherler bağışladı ve ilerledi. Yolda büyük bir ev gördü. Bu evin duvarı altından, pencere leri gümüşten ve çatısı demirdendi. Kapalı idi ve anahtar yoktu. Asker arasında pek becerikli bir adam vard ı . Adı Tömürdü Kağul idi. Ona buyurdu: "Sen buraya gel ve çatıyı aç; açtıktan sonra or duya gel." Bunun üzerine ona Kalaç (Kal! Aç!) adını koydu ve ilerledi. W. Bang ve R. Rahmeti,
Oğuz Kağan Destam, istanbul 1 970
Eski Türk destanlarından biri de, İskit hükümdan Alp Er 1\ınga ile ilgili dir. Adı efsanelere karışan bu büyük şahsiyet Türkler tarafından yüzyıllarca anılmıştır. Bu destanda, İranlılar ile Turanltiann (Türklerin) mücadeleleri an latılmaktadır. Kök Türklerin Türeyiş Efsanesi, yüzyıllar sonra yazılı hale getirilmiş, Er genekon Destanı adı ile tanınmıştır. Uygurlann Kutlu Dağ (Göç) Destanı ile Kırgızların Manas Destanı, söz lü edebiyatın tanınmış ömekleridir. 200.000 beyti aşan Manas Destanı, en uzun Türk destanıdır.
O S M ANLllARDAN ÖNCE TÜRKLER
73
Orhun Yaz/tları'nın bulundugu alan
Destanlarda, Türklerin hayata bakışlannı, inanışlannı, geleneklerini, yaşa yış tarzlannı, savaşlannı, kahramanlıklannı, bozgunlarını görmek mümkün dür. Destanlarda birçok tarihi olaya da işaret edilmektedir.
Orhun Yazıtları: Kök Türklerin son dönemlerinden kalma anıt niteliğin de taş eserler olan Orhun Yazıtlan, Türk dilinin ve edebiyatının ilk önemli ya zılı metinleri ve Türk tarihinin de en eski Türkçe belgeleridir. Orhun Yazıtlan, başlıca üç yazılı taştan meydana gelmektedir. Bunlar,
Kültigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk yazıtlarıdır. Kültigin Amtı, Kök Türk Devleti 'nin ünlü şahsiyeti Kültigin'in bir savaş ta ölümü üzerine, ağabeyi Bilge Kağan tarafından diktirilmiştir (732). Bu yazıtta, Bilge Kağan'ın, kardeşine minneti ve onun ölümünden duydu ğu derin acı coşkulu bir ifade ile anlatılmaktadır. Üzerindeki yazılarda, Türk Çin ilişkileri, Türk devleti ve Kül Tigin'den bahsedilmektedir. Bu yazıtın dört cephesi de yazılarla kaplı olup yüksekliği 4 metreye ya kındır. Kaplumbağa şeklinde bir kaide üzerine oturtulmuştur. Bu yazıt, Bil ge Kağan 'la beraber, Kül Tigin ' in yeğeni olan Yollug Tigin tarafından ya zılmıştır. Orhun Yazıdan'nın ikincisi, Bilge Kağan Amtı'dır. Bu yazıt, Bilge Kağa nın ölümünden sonra, oğlu Türk Bilge Kağan tarafından diktirilmiştir (735). Yazıta, Kül Tigin' in ölümünden sonraki olaylar ilave edilmiştir.
74
O S M A N Ll LA R DAN ÖNCE T Ü R K L E R
Bilge Kağan yazı lında Kök Türk Dev le ti 'nin kuruluşu ve elli yıllık tutsaklık dönemi şöyle anlatılmaktadır: " Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındık ta, ikisi arasında insan oğlu
kılınmış.
İnsan
oğlunun üzerine ecda dım Bumın Kağan, is temi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milleti nin i/ini, töresini turu Orhun Yazıtları'nın taşlar üzerine kazmışını gösteren temsili bir resim
vermiş, düzene soku vermiş"
"Bey/eri, milleti ahenksiz olduğu için, Çin milleti hilekar ve sahtekar ol duğu için, küçük kardeş ve büyük kardeşi birbirine düşürdüğü için, bey ve mil leti karşılıklı çekiştirdiği için, Türk milleti il yaptığı i/ini elden çıkarmış, ka ğan yaptığı kağanını kaybedivermiş. Çin milletine beylik erkek eviadını kul kıldı, hanımlık kız evliidını cariye kıldı. Türk beyler Türk adını bıraktı. Çin/i beyler Çin adını tutarak, Çin kağanına itaat etmiş. Elli yıl işi gücü vermiş. . . Türk halk kitlesi şöyle demiş: İ/li millet idim, ilim şimdi hani. Kime ili kaza nıyorum derimiş. Kağanlı millet idim, kağanım hani, ne kağana işi gücü ve riyorum derimiş. Öyle deyip Çin kağanına düşman olmuş. Düşman olup, ken disini tanzim ve tertip edemediğinden yine tabi olmuş . "
Üçüncü yazıt, ünlü devlet adamı ve komutan Tonyukuk'undur. Hayatta iken kendisi tarafından diktirilmiştir (720-725). Tonyukuk da, yazıtında, II. Kök Türk Devleti 'nin kuruluş dönemini özetlemektedir: "Kapgan Kağan oturdu. Gece uyumadı, gündüz oturmadı. Kızıl kanımı döktürerek, kara terimi koşturarak işi, gücü verdim hep. Uzun keşifkolunu yi ne gönderdim hep. Siperi, nöbet yerini büyüttüm hep. Geri dönen düşmanı ge tirirdim. Kağanımla ordu gönderdim. Tanrı korusun, bu Türk milleti arasında siliihlı düşmanı koşturmadım. Damga/ı atı koşturmadım. İlıiriş Kağan kazan masa ve ben kendim kazanmasam, il de millet de yok olacaktı. Kazandığı için ve kendim kazandığım için il de il oldu, millet de millet oldu."
OSMANLlLARDAN ÖNCE T Ü R K L E R
75
Bilinen ilk Türk yazarlan Or hun Yazıtlan 'nı kaleme alan Ton yukuk ile Yollog Tigin 'dir. Çin ve İslam kaynaldan, Or hun Yazıdan 'nın varlığını eskiden beri bildirmelerine rağmen, bun lar, 1 8- 1 9. yüzyıla kadar buluna mamıştı. izine rastlanan Yenisey Yazıtlan ise bazı isimleri ve keli meleri içine alıyordu. Botanik bilgini Messersch midt (Meserşmit), 1721 yılında Yenisey vadisinde ilk yazıtı bul muştur. Onunla beraber çalışan ve Rus-İsveç savaşında tutsak düş tükten sonra Sibirya'ya sürütüp burada 1 3 yıl kalmış bulunan Strahlenberg (Ştralenberg) de il mi araştırmalara girişmiştir. Vata nına döndükten sonra, bu araştır malannın sonucunu kitap halinde Kül Tıgin Yaııtı' mn batı yüzü yayınlamıştır ( 1 730). Ancak, Orhun Yazatları 'nın bulunması 1 889'da olmuştur. Rus bilgini Yadrintsev, Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtla nnı bulmuş, Fin ve Rus ilim heyetleri yazıtlan yerinde incelemişler ve fotoğ raflannı çekerek atlaslar halinde yayınlamışlardır. Bunun üzerine, yazıtlann okunınası için çalışmalara başlanmıştır. Dani markalı bilgin Thomsen (Tomsen), kısa bir süre sonra Orhun yazısını çöz meyi başarmıştır ( 1 893 ). Diğer taraftan, Rus ilim heyetinin başında Orta As ya'ya gitmiş olan Radloff (Radlot) da, aynı yoldaki çalışmalarını sürdür müştür. Bu iki bilginin gayretleri sonucunda, yazıtlar tamamiyle çözülmüş ve ilmi yayınlan yapılmıştır. Böylece, Türk tarihi, Türk dili, edebiyatı ve kültürü bü yük ölçüde aydınlığa kavuşmuştur. Orhun Yazıtlan 'nın bulunduğu bölgede son yıllarda yapılan kazılarda Kök Türklere ait değerli malzemeler ele geçirilmiştir. Bu kazılara her yıl sürekli olarak devam edilmektedir.
76
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LE R
OKUMA METNi ORHUN ABiDELERi T ürk adı n ı n , T ürk milletinin isminin geçtiği ilk T ürkçe metin .. ilk T ürk tarihi.. Taşlar üzerine yazılmış tarih . . T ürk devlet adam ları n ı n millete hesap vermesi, milletle hesaplaşmas ı . . Devlet ve milletin karşılıklı vazifeleri. T ürk nizam ı n ı n , T ürk töresinin, T ürk medeniyetinin, yüksek T ürk kültürünün büyük vesikas ı . . T ürk as keri dehas ı n ı n , T ürk askerlik san'at ı n ı n esasları .. T ürk gururunun ilahi yüksekliği.. T ürk feragat ve faziletinin büyük örneği.. T ürk iç timai hayatın ı n ulvi tablosu .. T ürk edebiyat ı n ı n ilk şaheseri . . Hü kümdarane eda ve ihtişamlı hitap tarzı .. Yal ı n ve keskin üsiObun şaşırtıcı nümunesi . . T ürk milliyetçiliğinin temel kitabı . . Bir kavmi bir millet yapabilecek eser. . Asırlar içinden milli istikameti ayd ı nlatan ı ş ı k. . T ürk dilinin mübarek kaynağı .. T ürk dilinin ilk, fakat harikulade işlek örneği. . T ürk yazı dilinin başlang ı c ı n ı milad ı n ilk asırlarına çıkartan delil . . T ürk ordusunun kuruluşunu e n az 1250 sene öteye götüren ve sika .. T ürklüğün en büyük iftihar vesilesi olan eser.. i nsan l ı k ale minin sosyal muhteva bakımından en manalı mezar taşları . . Dünyan ı n bugün belki d e en büyük meselesi olan Ç i n hakkında
1250 sene evvelki T ürk ikaz ı . . vs. vs. Orhun Abideleri'ni vasıflandı rmak isteyince, insan ı n zihninde işte bu gibi ifadeler sıralanmaktadı r. Prof. Dr. Muharrem ERGiN,
Orhun Abideleri, istanbul 1 9 70
EKONO M I a. Hayvancılık Bozkır Türk ekonomisinin temelini, hayvan bakıcılığı ve hayvan besleyi ciliği meydana getiriyordu. Bozkır coğrafyasında, at ve koyun en önemli eko nomik elemanlardı. Aynca deve ve sığır da besleniyordu. Beslenen hayvania nn derisinden de yararlanılıyor, derllerin işlenmesiyle elde edilen ürünler ti-
O S M A N l l L A R D A N Ö N C E TÜRKLER
77
caret malı olarak kullanılıyordu. Bozkırlı Türklerin başlıca gıda maddeleri et, sütlü darı, peynir ve yoğurttu. Et üretimi çok olduğu için, bunların konserve olarak (sucuk, salam, kavurma) saklanması gerekiyordu. Türkler, konserve et yapmasını öğrenmişlerdi. Çin' e yapılan ihracatın başlıca maddesi buydu. Türklerin ünlü içkisi kımız, kısrak sütünün mayalanmasıyla elde edilirdi.
b. Tarım Türk toplulukları, yaşadıkları yerlerin iklimi ve toprağı uygun olduğu tak dirde, hayvancılıkla birlikte tarımla da uğraşıyorlardı. Karadeniz'in kuzeyin deki düzlüklerde yaşayan Oğurlar çiftçilikte ilerlemişlerdi. Ana yurtta kalan Türkler de elverişli bölgelerde, az da olsa, tanmla uğraşıyorlardı. Tarıma el verişli olan yerlerde buğday, darı vb. ekip biçiliyordu. Tanmda sulamanın önemini kavramış olan Hunlar, sulama kanalları aç mışlardı. Bu kanallar günümüze kadar kullanılmıştır. Yerleşik hayata geçen Uygurlarda tarıma daha fazla önem verilmiştir.
c. Ticaret Türk devletleri, komşu ülkelere canlı hayvan, kösele, deri, kürk, hayvani gı da satarlar, karşılığında tarım ürünleri ve giyim eşyası alırlardı. Asya Hunları, Kök Türkler, Uygurlar Çin ile; Batı Hunları, Bizans ile bu hususlarda ticaret an laşmaları yapmışlardı. Hazar Devleti, kıt'alar arasındaki yolların kavşak noktasında kurulmuştu. Bu sebeple, canlı bir ticaret hayatına sahipti. Ticaret hayatı, zamanla devletin belli başlı dayanaklarından biri hftline gelmişti. Türklerle komşuları arasında sürekli rekabe te konu olan İpek Yolu Çin'den Akdeniz'e ka dar uzanıyordu. Bu yo lun geçit yerinde bulu nan İç Asya bölgesi, bin yıl süreyle Türk ve Çin siyasetlerinin ana hede fi olmuştu. Türk devlet leri İpek Yolu'na hikim oldukları sürece geliş mişler, bu yolun deneti-
ipek Yolu' nun çeşitli tarihlerdeki glizergahlan hep Çin' den başlayıp Orta Dogu'ya uzanıyordu.
O S M A N L l LARDAN ÖNCE T Ü R K LER
78
mini kaybettikleri zaman ekonomik açıdan zayıflamışlardır. Hazar ve Bulgar ülkeleriyle Çin arasında, İpek Yolu 'na paralel olarak kullanılan yola Kürk Yo lu deniliyordu. Kürk Yolu; Ural, Güney Sibirya, Altay ve Sayan dağlan üze rinden Çin'e, Amur Nehri'ne ulaşan canlı bir ticari faaliyete sahipti. Hazar Türklerinin elde ettikleri çeşitli kürkler, bu yoldan Batı ülkelerine taşınıyordu. Talas Savaşı (75 1 )'ndan sonra Türklerle Araplar arasındaki ticari ilişkiler önemli ölçüde gelişti.
ç. Maliye Türk devletlerinin ekonomisi, yenik ve bağlı devletlerden alınan yıllık ver gilere ve armağanlara. ayrıca halktan toplanan vergilere dayanıyordu. İşlek ti caret yollarıyla gümriikten sağlanan vergi ve madencilikten elde edilen yüksek gelir mali gücü artırıyordu. Bu gelirler, devletin çeşitli giderlerine ve ordunun ihtiyaçlarına harcanıyor du. İlk Türk devletlerinde para olarak hükümdarıo mührünü taşıyan ipekli par çalar kullanılıyordu. Türgişler döneminde ise ilk madeni paralar basılmıştır.
İpek Yolu' nda bir ticaret kervanı
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E TÜRKLER
79
d. Sanayi İlk Türk devletlerinin, çağına göre daima ileri bir savaş sanayiine ihtiyaç lan vardı. Bu üstün sanayi, demir sayesinde kurulmuştu. Altaylılar, çok eski den beri usta demirciler olarak tanınmışlardı. Türkler, altın sanayiinde olduğu gibi, dokumacılıkta da ilerlemişlerdi. Do kuma ürünü olan yünlü kumaş ve çeşitli keçeleri Çin'e ihraç ediyorlardı. Pazınk kurganında, M.Ö. 1 . yüzyıldan kalma halılar bulunmuştur. Bunla nn üzerindeki binici motifleri dikkat çekicidir.
e. Şehireilik Türkler, yazlan genellikle yayiaklarda bulunuyorlardı. Yaziann dışında ise, daha çok, kerpiçten yapılma veya ahşap evlerde oturuyorlardı. Evlerinin yapımında taş pek az kullanılıyordu. Selenga Nehri dolaylannda, Hunlar dö neminden kalma bir yerleşim merkezinin kalıntılan bulunmuştur. Türklerde temizlik, eskiden beri yaygın bir adetti. Bunun için hamamlar yapılırdı. Orduda bile seyyar hamamlar vardı.
f. Giyim Giyim eşyası deri ve yünden yapılırdı. Eski Türkler bez dokurlar, gi yecek yapımında kullanmak için kendir yetiştirirlerdi. Turfao'da dokunan ve
M.Ö. 1. yüzyıldan kalma Türk halısından detay (Pazırık Kurganı)
80
O S M ANLlLARDAN ÖNCE T Ü R K LER
çiçekli desenlerle bezenmiş olan Uygur kumaşlannın ünü yaygındı. Bozkarlı Türk'ün tipik elbisesi ceket ve pantolon idi. Yün kumaş ve bezden iç çamaşı n, ayağa çizme, başa börk giyilirdi. Ata rahatça binrnek için bu şekilde giyin mek gerekiyordu.
SANAT Türklerin bozkırlardaki hayatı hayvancalağa dayandığı için sanat eserlerin de de hayvan figürleri ön planda yer almaktadır.
"Hayvan üsiObu" olarak ni
telendirilen bu çeşit eserlerde kaplan, kurt, kartal, keçi, at, geyik, koyun gibi hayvaniann birbirleriyle mücadelelerini gösteren motifterin kullanıldığı gö rülmektedir. Bu motifler, halı, süs eşyası, kemer, at koşum takımı, eyer örtü sü, kılıç ve hançer kabıası gibi taşınabilir malzemelere işlenmekteydi. Madenciliği
iyi
bilen
Türkler, altını işiernekte zorluk çekmiyorlardı. Türk kılıçlannın kabıalan altın levhalarla kaplanar ve de ğerli
taşlarla
süslenirdi.
Çin'den Doğu Avrupa'ya kadar uzanan bölgelerdeki kurganlarda ele geçirilen madeni tabak, maşrapa ve heykellerio çoğunda sanat eseri niteliği görülmekte dir. Kazakistan' daki Alma ta şehri dolaylannda bulu nan
2001 yılındaki kazılarda bulunan "Bilge Kagan Hazinesi" nin bir bölümü
Eslk
Kurganı ' nda
M.Ö. 5. ve
4. yüzyıllardan
kalma eşyalar ele geçirilmiştir. Bu eşyalar arasında, bir Türk prensine ait oldu
ğu sanılan
Altın Elblsell Adam
zırhı, Türk madencilik sanatının çok eski ta
rihlere dayandığını göstermektedir. Eski Türklerde el sanatlan da gelişmişti. Yüzlerce insanı barındıracak büyük
lükte otağlar, eyer ve koşum takımlan, arabalar, mutfak eşyası yapılıyordu. De
mir işlerneyi geliştiren Türkler, bu madenden savaş araçlan yapmakta ustalaş mışlardı. Aynca dokumacılık, süslemecilik ve ahşap işleme sanatı da ilerlemişti.
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
81
Eski Türkler on iki hayvanlı Türk takvimi denilen bir takvim kul lanıyorlardı. Güneş yılı temeline dayanan ve günümüzdeki miladi takvime çok benzeyen bu takvimde bir yıl 365 gün 5 saat olarak belir lenmişti. Bu takvim, eski Türklerin yıldızla rın hareketi hakkında
Uygur duvar resimlerinde ressam ve yazıcılar
bilgi sahibi olduklarını göstermektedir.
Resim: Hunlar zamanından kalma eserler üzerinde hayvan ve insan resim leri bulunmaktadır. Bazı örtüler üzerine kuş, kaplumbağa ve balık resimleri yapılmıştır. Bir yün işleme örtü üzerinde Hun süvarileri ve kıvrak atları, er kek portreleri bulunmaktadır. M.S. 1 . yüzyıla ait bir yün işlemedeki bıyıklı in san başı, Türk portre sanatının bilinen ilk ömeğidir. Kök Türkler döneminde, Kültigin ve B ilge Kağan için yapılan anıt-mezar Iann duvarlannda, bu iki kahramanın savaşlarını canlandıran büyük tasvirler bulunmaktaydı. Türk resim sanatında asıl gelişme, Uy gurlar döneminde görülmüştür. Eski şehir kalıntılarında bulunan ve daha çok dini ka rakter gösteren duvar resimleri ile minya türlerde, parlak renkler kullanılmıştır. Uy gur ressamlan, insan çehresine karakter özellikleri vererek portre yapımında yeni bir çığır açmışlardır. Işık, gölge ve hacim duygusu bulunmayan minyatürler ise, Mani dini için yazılan kitaplardaki sayfalarda yer almaktadır.
Heykel: Kültigin başı ile hanımının otu rur şekildeki heykel parçaları Orhun bölge sinde bulunmuştur. Kültigin başı, tam cep heden yapılmıştı ve yüz hatlan kuvvetli bir
Dokuma üzerinde Hun erkegi portresi
82
OSM ANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
anlam taşıyordu. Orhun bölgesindeki araştırmalarda, nöbet bekleyen bir çift koç ve geyik heykeli, üzerine yazıt dikilmiş bir kaplumbağanın gövdesi de bulunmuştur. Bulgaristan'daki Madara kaya kabartmasında görülen Kurum Han'ın tuğlu, eli bardaklı tasviri, Bozkır üslObunun bir başka biçimde görün tüsüdür. Türkler, ölen kahramanlannın mezarı başına, hayattayken yendiği düş manların heykellerini dikerlerdi. Bunlara "balbal" denilmektedir. Kök Türk dönemine ait balbaliardan bazılannda yüz ifadeleri seçilebilmektedir. Uygurlar döneminde gerçekçi bir anlayışla yapılmış at, deve, keçi ve fil heykelleri, bu sanatta kuvvetli bir üslOp özelliği bulunduğunu göstermek tedir. Bu dönemde yapılan balbalların boyları büyümüş, bazıları on metre yi aşmıştır.
Mimarlık: Bozkır hayatı, taşınabilir rnekanlara öncelik veriyordu. Onun için, çok büyük otağlar yapılıyor ve gerektiğinde bunlar başka yere nakledilebiliyordu. Bunun yanında, yerleşme birimlerinde evler de kurulu yordu. Yerleşik hayata geçen Uy gurlar, evlerini, duvarlada çev rili olarak yapıyorlardı. Uygur döneminden kalma çizimler bu evlerin avlularına iki kanatlı bir kapıdan girildiğini, eve avludan bir merdivenle çıkıldığını gös termektedir. Uygurlar, kurduk ları şehirlere "balık" adını ver mişlerdir. Şehirler surlarla çev rilirdi. Doğu Türkistan Uygur ları zamanından kalma çok sa yıda tapınak, kayalara oyularak yapılmıştı. Hoço'da büyük öl çekli mezar anıtları inşa edil mişti.
Müzik: Türk toplulukların
Uygur müzisyenleri
da müziğin önemli bir yeri var dı. Çin kaynakları, Asya Hunla nna ait 28 çeşit halk türküsün den söz etmektedir. Güzel gi-
OSMAN LlLA R D A N ÖNCE TÜRKLER
83
yimli Hun kızları, seferden dönüşünde Attila' yı Hun şarkıları söyleyerek karşılıyorlardı. Ayrıca, Türklerde askeri mızıka yaygındı. Kök Türk, Uygur bandolannda, davul başta olmak üzere, çeşitli çalgılar bulunuyordu. Bu çalgılardan kudüm, zuma, çevgan ve kanun gibi bazılan Avrupa orkestralanna geçmiştir.
"Kopuz" bozkır Türk folklorunda çok önemli yeri olan bir çalgıydı. Des tanlar, kahramanlık menkıbeleri, aşk türküleri saz şairleri tarafından kopuz çalmarak söylenirdi.
84
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LER
İlk Türk Devletlerinin Diğer Devletlerle Ilişkileri •
Hareketli bir millet olan Türkler, tarih boyunca üç kıt'aya yayılmışlardır. Bunun sonucu olarak, gittikleri yerlerde çeşitli kavimlerle, kısa veya uzun sü reli ilişkilerde bulunmuşlardır. Asya'da Çinlilerle, Moğollarla, Hintlilerle, İranlılarla, Araplarla; Avrupa'da Latinlerle, Germenlerle, Slavlarla, B izanslı larla siyasi, askeri, ticari ve kültürel ilişkiler kurmuşlardır.
TÜRK-Ç I N I LIŞKILERI Türkler, tarih sahnesine çıktıklan ilk dönemde, Çin ' i n kuzeyinde v e ku zeydoğusunda oturuyorlardı. Bunun için Çin ' le yüzyıllarca süren ilişkileri ol muştur.
a. Hun-Çin İlişkileri Çin' le ilk ilişkiler Hunlar zamanında başlamıştır. Çin' deki Çu iktidannın zayıflaması ile meydana çıkan 1 4 derebeylik birbirleriyle mücadeleye başla mışlardı. "Çin" adını taşıyan derebeyliğin güçlenmesi üzerine, komşu dere beylerin beşi M. Ö . 3 1 8 'de Hunlarla bir anlaşma yaptılar. Hunlann baskısı ar tınca, Çin Devleti, sınırlannı kapamak için ünlü Çin Seddi 'ni yaptırdı (M. Ö .2 1 4) . Mete zamanında Çin ' le siyasi v e askeri ilişkiler gelişti. Hunlar, Çin üzeri ne sefer açtılar. Ordusuyla birlikte kuşattıkları Çin i mparatoru ' na ağır şartlar taşıyan bir anlaşmayı kabul ettirdiler. Çin ' le uzun yıllar devam edecek ticaret ilişkileri kuruldu. Mete de ekonomik ilişkileri dostça devam ettirmek için, Çinli bir prensesle evlendi. Bu evlenme, kötü bir çığırın açılmasına sebep ol du. Çin entrikalan, Hun hükümdannın evlendiği Çinli prensesierin yardımıy la yoğunlaştı. Çin imparatoru Wu-Ti (M. Ö . 1 4 1 -89), Hunlara karşı yürütülecek siyaseti ana hatlan ile belirledi. Bu siyasetin temel ilkesi şunlardı :
1. İpek Yolu üzerindeki ülkelerle ve kavimlerle Hunlara karşı iş birliği yapmak,
2. Türk ülkesinde kanşıklık çıkarmak için bütün yollan denemek, 3. Türklerde savaş gücünü zayıftatıcı eğilimleri teşvik etmek.
85
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
OKUMA M ET Ni ÇiN ELÇiSi V E H U N VEZiRi "Hunların (bütün) insan sayıs ı n ı (toplasanı z , Çin'deki bir ilin (chün) (nüfusu) kadar bile olmaz. (Halkın çokluğu) bakımından Çin, daha güçlü sayı l ı r. Ayrıca Çin'in giyinmeleri ile yiyecekleri de, (Hunlarınkinden}, büsbütün ayrı d ı r. (Bunun için onları kulla narak) Çin'e dayanarak, Çin'e bağlı kalmak, doğru değildir. Şimdi, siz majesteleri, Hun Hakan ı, adet ve geleneklerinizi de ğiştirir, Çin maliarına sahip olmak istersiniz, (kendi gereklerinizi karşılayabilmek için), Çin malları n ı n onda ikisini satın almak zo runda kalacaksı nız. Böylece Hunlar tamamıyla (ihtiyaçları n ı karşı lamak için), Çin'e bakacak ve Çin'in (ekonomik) tesiri altına gire cektir. Çin ipekiiieri ile giyimlerini sat ı n alsan ız bile, (Siz Hunlar), ça l ı lar ve dikenler arası nda, hep at üzerinde dolaşmaktası n ız. Gi yecekleriniz ile pantolonlar ı n ız, (az zamanda), çalılar arası nda bütünü ile yırtı lmış olacaklard ı r. Nitekim bunun en güzel bir örne ği, (Çin giyeceklerinin H unları n) keçeli ve vatkal ı , şimdiki ceket leri kadar sağlam ve iyi olmayışıdır. Siz Çin yiyeceklerini elde etmiş olsanız bile, (onlar az zaman da) tükenecekler veya atılmış olacaklard ı r. Bunun örneği de, si zin kımız ve yoğurdunuzun ne kadar elverişli olduğudur. (Bir ara Hunlara bir Çin elçisi gelmişti). Çin elçisi konuşurken şöyle dedi: " Hunları n geleneklerinde, yaşlı lara az değer verilmekte ve onla ra karşı gerekli sayg ı gösterilmemektedir." Vezir, Çin elçisini sus turdu ve şöyle dedi: "Çin geleneklerine göre, Çiniiierin yerleştirildiği kolonilerde veya Çin garnizon bölgelerinde, (seferberlikte) orduya, (savaş için gençler) girerler. Bu (gençler savaşa) giderlerken onları n yaşlı akrabaları arası nda s ıcak tutan ve en iyi ilbiseleri ile yağlı ve en iyi yeyeceklerinden vazgeçen veya (askere giden gençler onları) yolda yesinler, içsinler (ve giysinler) diye, hediye eden bir kimse bulunabilir mi?" Bunun üzerine Çin elçisi "Evet doğru, (bu lunamaz)", dedi. Vezir, konuşması n a (yine şöyle) devam etti: Hunlarda ordu hizmeti ve savaş, açık olarak bir meslek gibi ka bul edilir. Yaşlılar ile zayıflar (ve çocuklar), silah kullanamazlar.
86
O S M A N L l LARDAN ÖNCE T Ü R KLER
Bundan dolayı (yaşlı lar), yağ l ı ve en iyi yemekleri kendi savun ma ve korunmaları için, güçlü ve savaş yapabilenlere verirler. Böylece baba ile oğul gerçekten, birbirlerini karşı lıklı ve sürekli olarak, korumuş ve savunmuş olurlar. Sen, Hunların (kendi) yaş lı larını küçük gördüklerini nasıl söyleyebilirsin? Hunların gelenekleri şöyledir: Kendi sürülerini yerler ve süt ile yoğu rt içerler (Ayrıca hayvanları nın) derilerini de giyinirler. Sürü ler, otla beslenirler ve süt içerler. Bunun için (Hunlar da), mevsimlere göre sürülerini izleyerek, şuraya veya buraya gi derler. Tehlikeli zamanlarda, gerekirse herkes atına biner ve oklarını kullanır. Tehlike geçip, barış gelince de, herkes yeniden mutlu olur ve rahatlığa kavuşur. Onlar, karşılıklı bir anlaşma içinde ol duklarından, idareleri zor değildir. Bunun için, işler kolay yürür. Hakan ve Vezir arasındaki ilişkiler basittir; bunun için de sürekli olarak sürüp gider. Bütün bir devletin idaresi, Meta tek bir vücut gibidir. Ayrıca (Çin'de) ahldk yolu ile kanunlar, yıpranmıştır. idare edenler ile idare edilenler, birbirine kin ve düşmanlık dolu gözler le bakıyorlar. Çin'deki ev ve sarayların yapımında, angarya ve zorla çalıştırı lan yaşayanların güçleri de artık tükenmiştir. Çin'de halk güçlerini, giyinmek ve yemek için, tarla sürme ve ipek böceği yetiştirmaya ve rirler. Ayrıca kendi kendilerini savunmak için, savunma duvarları yapmak ve yeni kentler de kurmak zorundadırlar. Bunun için (Çin'deki) halk tehlike zamanında, ne döğüş ve ne de savaş için (vakit bulunarak) eğitilmiş olamazlar. Barış zamanında ise, o kadar yorgundurlar ki, (kendilerinde) mesleklerine verebilecek bir güç bu lamazlar. (Çin elçisi, Hun geleneklerini küçümseme) işte böyle sen, ey topraktan yapılmış kulübelerde yaşayan kişi. Daha fazla konuş ma. Gevezelik edip, saçmalama. Bu (süslü Çin) elbiseleri içinde, (gevezelik) edip duracağına susmasını bil. Sen, ey yüksek bir (Çin) memuru şapkasını taşıyan kişi. Katı (konuşmalar yaparak}, ne diye Hunlara bahaneler buluyorsun?" Prof. Dr. Bahaeddi n Ögel, BOyOk Hun
lmparatorluAu Tarihi
c.
1-1 1 , Ankara 1 98 1
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
87
Çin, ustalıkla kışkırttığı iç mücadeleterin sonucunda Hun Devleti'ni, ku zey ve güney olmak üzere ikiye ayırınayı başardı. Kuzey Hunlarını da, onla no yönetimindeki Moğol ve Tunguz topluluklarını kışkırtarak zayıftatmaya çalıştı. Kuzey Hun Devleti, Sienpilerin saidıniarı ile yıkıldı. Güney Hunları ise Çin sınır bölgesinde bir tampon devlet durumundaydı lar. M.S. 1 77 ' yi izleyen yıllardaki iç karışıklıklar sonunda, Güney Hun Devle ti tarihe karıştı (2 1 6). Çin yönetimine giren Hunlar, Çin halkı arasında varlıklarını korumayı bil diler. Çin siyasi birliği parçalanınca Kuzey Çin'e egemen oldular. Şansi böl gesindeki 19 Hun kabilesinden biri olan Tukuların önderi Liu Yüan ' ın kur duğu devlet, 460 yılına kadar yaşadı.
b. Tabgaç-Çin İlişkileri 4. yüzyılda Kuzey Çin'de kurulan Tabgaç Devleti, Tao zamanında, bü tün Kuzey Çin'i yönetimi altına aldı. İpek Yolu, yeniden Türk hakimiyetine girdi. Tabgaç bakanları, ülkede yayılan Budizme karşı başlangıçta dikkatli dav ranıyorlardı. Denetimin zamanla gevşemesi üzerine Budizm gittikçe yaygın laştı. Türk töresi ihmal edilmeye başlandı. Çin kültürünün etkisi arttı. Çin, Tabgaçları, kültür yoluyla benliklerinden uzaklaştırdı ve kendisine bağladı. Tabgaç Devleti böylece sona erdi (557).
c. Kök Türk-Çin İlişkileri Kök Türk Devleti 'nin kurulduğu ilk yıllarda Çin ' le iyi ilişkiler sürdürüldü. Tapo döneminde, Kuzey Çin, Türk himayesi altına girdi. Tapo, iç ve dış siyasette yanlış adımlar attı. Çinli bir prensesle evlenıneye ve Buda dinini korumaya çalıştı. Bu tutumu, halk tarafından iyi karşılanmadı. Kök Türk birliğinde çatlaklar belirdi. Işbara'nın kağan olduğu dönemde Kök Türk Devleti'nin doğu ve batı ka natları arasında mücadele başladı. Bunun üzerine Çin, entrikalarını daha da yoğunlaştırarak Kök Türk kumandanları arasına aynlık tohumları serprneye başladı. Batı kanadının başındaki Tardu 'ya altın kurt başlı bir sancak gönde rip, onu Kök Türk Hakanı olarak tanıdı. Tardu 'nun bağımsızlığını ilan etmesi ile Işbara güç durumda kaldı. Bunun üzerine, Çin ' in hakimiyeti altına girmeyi kabul etti. Fakat Çin, bu kadarla ye tinmedi. Türkleri milli benliklerinden tamamen uzaklaştırmak için, Işbara'yı
88
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E TÜRKLER
baskı altında tuttu. Türklerin Çince konuşması, Çinliler gibi giyinmesi, Çin adetlerini kabul etmesi için onu zorladı. Çinliler, Işbara'dan sonra tahta geçen Kimin'i, gücünü artıran Tarrlu'ya karşı kullanmaya başladılar. Kimin, "Türk kavmini Çinli/er gibi yapmaya" ya ni giyimde, adetlerde ve dilde Çinlileştirmeye hazır bulunduğunu bildirdi. Fa kat, bu niyetlerini gerçekleştirecek zamanı bulamadı ve bir müddet sonra öldü. Kimin' in yerine geçen Şipi, Çinlileştirme politikasına karşı çıkarak (6096 1 9), Kök Türk onurunu kurtarıcı çalışmalar yaptı. Devletteki dağınıldığı gi derdi, ülke içindeki isyanları bastırdı. Durumdan endişelenen Çin, eski entrika larına bir kere daha başvurdu. Buna karşılık, Şipi Kağan savaşa hazırlanarak, Çin'in kuzey eyaletlerinde seyahate çıkmış olan İmparator Yang-ti'yi baskınla ele geçirmeyi planladı. Fakat bu planı öğrenen karısı İçeng, askeri harekatla il gili sırları Çin imparatoru 'na gizlice bildirdiği gibi, Kök Türkler arasında da al datıcı propagandalar yaptırdı. Çin imparatoru bu sayede kurtuldu (6 1 5). Ş ipi, Çin siyasetini bu defa onlara karşı uygulamaya başladı. Şipi 'nin ka ğan ilan ederek gönderdiği Çinli kumandanlardan Li Yüan, Türk ordularının yardımı ile Sui hanedanını iktidardan indirdi ve Çin 'de ünlü Tang stilalesini (6 1 8-906) kurarak Kaoçu unvanını aldı. Kök Türklerin başına Şipi 'den sonra Çulo geçti. Çulo, tutumu değişen Çin imparatoru 'na karşı ülkenin ve halkının çıkarlarını gözeten sert bir siyaset iz ledi. Ancak, karısı İçeng, hakanı zehirleyerek öldürdü (62 1 ). Yerine geçen kardeşi Kieli, Çin üzerine seferler düzenledi, fakat başarısız oldu. Bu durum da, ülke içinde ayaklanmalar başladı. Kieli, Çin ordusuyla giriştiği savaşta ye nilgiye uğrayıp esir düştü ve Çin başkentine gönderildi. Böylece, Doğu Kök Türk Devleti son bulmuş oluyordu (630). Çin sarayında imparatorun huzurunda uzun görüşmeler cereyan etti. Türk lerin ne yapılacağı konusu tartışıldı. Sonunda, Kuzeybatı Çin'de "6 Eyalet" bölgesine yerleştirilmelerine karar verildi. Bu şekilde, Türkler zamanla Çinli leşecekti. Fakat bu plan gerçekleşemedi. Türkler, Çin'in uyguladığı Çinlileş tirme politikasına karşı dillerini, geleneklerini, adetlerini korudu; milli çizgi lerini değiştirmedi, tarihinin şanlı hatıralarını yaşattı ve millet olarak yaşama sını bildi. II. Kök Türk Devleti döneminde İlteriş ve Kapağan kağanlar, Çin siyaseti ni iyi anlamışlardı. Onun için, bu ülkeyi devamlı baskı altında tutmaya çalıştı lar. İlteriş, Çin'e karşı art arda zaferler kazandı. Büyük Hakan Kapalan da Çin 'de yaşayan Türkleri Ötüken'e çekmeye çalıştı. Kİtanların saldınlarına uğ-
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
89
rayan Çin'i destekledi. Bu yardıma karşılık, Çin İmparatoriçesi 'ne, ileri sürdü Ali barış şartlarını kabul ettirdi. Çinliler, Türkleri ana vataniarına gönderdiler. Çin kaynakları Kapağan Kağan' ın, zaferlerinden gurur duyduğunu, İmpa rator'u hakir gördüğünü, yüksek amaçları bulunduğunu, her tarafa ordular gönderdiğini, topraklarının genişliğinin 10 bin li (4500 km) den fazla olduğu nu bildirmektedir. Kapağan Kağan' ın 702'den sonraki Çin seferleri, yeni başarılarla sonuçlan dı. Ming-şa'da kesin bir yenilgiye uğrayan (704) Çinliler, Kök Türklerin yöne timindeki çeşitli kavimleri ayaklandırmaya çalıştılar. 7 1 1 -7 14 yıllarında, Çin'in kışkırtması ile Karlukların da katıldığı büyük isyanlar Kapağan Kağan'ı ve yeğenieri Bilge ile Kül Tigin'i çok uğraştırdı. Ayaklanma bastınldı. Karluk ların bir kısmı Çin' e sığındı. Kapağan Kağan' ın bastırdığı Oğuz i syanından (7 14) kaçanlar da yine Çin topraklarına geçtiler. Çin, Bayırkuları da isyana teş vik ediyordu. Bunu sağlamak için, onlara bir elçi göndermişti. Oğuzların isya nını bastıran Kapağan Kağan, ülkesine dönerken, Çiniilerio kışkırttığı Bayırku ların pususuna düşüp öldürüldü (7 16). Kapağan' ın yerine geçen Bilge Kağan, gerek Çin'i, gerekse onun ayaklan dırdığı boyları, Tonyukuk'un da tedbirleriyle bastırdı. Çin ordusunu bozguna uğrattı . Çin sarayında, İmparator Hüan-Çung' un başkanlığındaki bir toplantıda (725) Kök Türklerin ne zaman, ne yapacaklarının bilinmediğini, Türklerin Bilge KaAan'dan hoşnut olduklarını, Kültigin'e karşı koyacak bir kuvvetin zor bulunacağını, Tonyukuk'un otoriter ve bilge olduğunu belirten düşünce ler ileri sürülüyordu.
ç. Karluk-Çin İlişkileri 8. yüzyılın ortalarında, batıdaki Emevi ilerleyişini Türgişler durduruyordu. Türgişlerin zayıflaması üzerine bu görevi Karluklar üstlendi. Abbasi propa gandası hız kazandıkça Emevi etkisi azalmaktaydı. Bu durum, Çinlileri, Orta Asya' da bir iktidar boşluğunun meydana çıktığı düşüncesine götürdü. Çin, es ki yayılınacı siyasetini canlandırma isteğine kapıldı. Karlukların yaşadığı böl gelere el koymaya kalkıştı. O zamana kadar Karluklar, Çin tarafını tutuyorlardı. Fakat Çin 'in Orta As ya'yı işgale kalkışması üzerine, Araplarla iş birliği yaptılar. Talas Meydan Sa vaşı 'nda Arapları desteklediler ve böylece Çiniiierin yenilgiye uğramasını sağladılar (75 1 ). Bunun sonucu olarak Orta Asya' nın yine Türk hakimiyetin-
90
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E TÜRKLER
de kalması mümkün oldu. Çin, iç bunalımiara sürüklendiği için, bir daha ba tı ile ilgilenemedi.
d. Uygur-Çin İlişkileri Uygur Devleti'nin ilk zamanlarında Çin'le iyi ilişkiler kuruldu. Çinli bir ku mandan tarafından devrilen Çin imparatoru'nun yardım istediği Uygurlar, Çin başkentini geri aldılar. Kağan Moyen-Çor, Çin imparatoru'nun kızıyla evlendi. Bögü Kağan zamanında bu yardımlar devam etti. Tibetlilerin saldınsına uğrayan Çin ' i yine Uygurlar kurtardı (762). Ancak, Bögü Kağan'ın Maniha izmi benimsemesi, yabancı kültür etkilerini artırdı. Savaşçılık duygusu zayıf layan Uygurlar, Kırgız saidıniarına karşı koyamadılar. Dağılan Uygurların bir bölümü Çin uyruğuna girdi. Kansu bölgesinde yoğunlaşan Uygurlar, bağımsız hale geldikten sonra da, Çin'le ticari ilişkilerini geliştirdiler. Doğu Türkistan'da (Turfan) kurulan Uygur Devleti de Çin tarafından hemen tanındı. Bu devlette Budizm yaygınlaştı. Öte yandan, Karahanlılar, Uygur ülkesinde İslamiyeti tanıtmaya çalıştılar. Müslüman olan Uygurların aracılığı ile İslam dini Çin'de de yayılmaya başladı.
TÜRK-MOGOL ILIŞKILERI Türklerin, tarih boyunca e n sıkı ilişkileri, yakın komşuları Moğollarla ol muştur. Kalabalık Moğol toplulukları Türk yönetimine alınmıştır. Türklerin göçlerine on binlerce Moğol da katılmıştır.
a. Hun-Moğol İlişkileri Hun Devleti, çok geniş topraklara bakimdi. Devletin yönetimi altında çe şitli kavimterin yanı sıra Moğollar da bulunuyordu. Hun Devleti ikiye aynlın ca, Çin 'in kışkırtmaları ile, Moğol toplulukları Kuzey Hun Devleti'ne karşı ayaklandılar. Moğol asıllı Sienpilerin baskısı karşısında Hunlar, güneye göç etmek zorunda kaldılar. Çin'in kuzeyinde bağımsız devletler kurdular.
b. Tabgaç-Moğol İlişkileri Kuzey Çin 'e yerleşmiş olan 19 kabileden biri olan Tabgaçların 4. yüzyılın sonuna doğru kurdukları devletin yapısında Moğol toplulukları da bulunuyor du. Tabgaçlar, Sienpilerin elindeki Doğu Çin topraklarını ele geçirdiler. Sien pilerin yerini alan kuzeydeki Avarlarla 1 50 yıl süren mücadelelere giriştiler ve İç Moğolistan' ı yönetimleri altına aldılar. Tabgaçlar, kültür değişimine uğ rayıp Çinlileşmeden önce, 458-459'da Avarları bir kere daha yendiler.
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K L E R
c.
91
Kök Türk-Moğol İlişkileri
Kuzey Çin 'deki Kuzey Liang Hun Devleti 439' da Tabgaçlar tarafından yı kılmıştı. Bu devletin yönetici tabakasından Aşına kolu 500 ailelik bir toplu luk hatinde Juan-Juanlara sığındı. Bunlar, Altay dağlannın doğu eteklerine yerleşerek demircilik yapmaya başladılar. Juan-Juanlar Devleti'ne silah yapa rak hayatlarını sürdürdüler. Bu topluluğun başındaki Bumin, Juan-Juanlara karşı ayaklanan Tölesleri bastırdı. Daha sonra Juan-Juan Devleti ile arası açıl dı. Bumin'in ağır bir darbesi, bu devleti yıkıntıya uğrattı (552). Bu gelişme ler sonunda Kök Türk Devleti kuruldu. Ahalisinin bir kısmı Çin'e, bir kısmı Baykal' ın kuzeyine çekilen Juan Juan Devleti, Kök Türkler tarafından indirilen son bir darbe ile tarihe gömül dü (555). Mukan Kağan, doğuda yine bir Moğol boyu olan Kitanlan da haki miyeti altına aldı. Kök Türk Devleti 'nin ikiye ayrılmasından sonra babda büyük başanlar kaza nan Tardu, doğu bölgelerini de yönetimine almışh. Onun güçlenmesi üzerine, Çin yine kışkırtmalara başvurdu ve birçok kabileyi ayaklandırdı. Bunlar arasında Moğol Tü-yü-bunlar da vardı. Tardu, onlara karşı mücadele ederken öldü (603). Il. Kök Türk Devleti 'nin kuruluş yıllarında İlteriş Kağan, Moğol Kitanlar
la defalarca savaştı. Daha sonra Kapağan Kağan da, Çin' i desteklemek üzere, Kitanlara karşı savaş açarak onları bozguna uğrattı. Kök Türkler, Oğuzlarla birleşerek saldıoya geçen Dokuz-Tatar Moğol boyu ile (7 1 6) ve Kitanlarla (722-723) mücadeleyi sürdürdüler.
ç. Uygur-Moğol İlişkileri Kansu'da bir devlet kuran (9 1 1 -940) Uygurlar, askeri bakımdan güçlü de ğillerdi. Uygur Devleti, 940'tan sonra Kitanlara, 1028 'lerde Tangutlara, 1 226'da Cengiz Han Moğollarına boyun eğdi. Doğu Türkistan Uygur Devle ti ise, gittikçe güçlenen Karahilaylara bağımlı hale geldi. 1 209'da da Cengiz Han'a bağlandı. Moğollara bağlı olmakla beraber, Uygur hükümdar ailesi l 368'e kadar devam etti. Ünlü devlet adamı Tata-Tonga ve oğulları ile bir çok Uygur, Moğol Devleti'nde yüksek görevlere getirildiler.
d. Kırgız-Moğol İlişkileri Uygur Devleti'ni yıkan (840) Kırgızlar, kutlu Türk yurdu Ötüken'de uzun süre bannamadılar. Bütün Moğolistan'ı ele geçiren Kitanlar, onları Ötüken bölgesinden çıkarıp eski topraklanna sürdüler. Kırgızların Ötüken'de tutuna-
92
O S M A N L l LA R D A N Ö N C E T Ü RK L E R
mayışı, bu eski Türk yurdunun, bir daha geri alınmamak üzere, Moğolların eline geçmesine sebep oldu. Kırgızlar, 1 207 'de Cengiz Han'a boyun eğdiler.
TÜ RK-ARAP ILIŞKILERI a. Türgiş-Arap İlişkileri Sasani Devleti'nin yıkılmasından sonra, İslam orduları, Horasan'ı bir eya let haline getirerek Maveraünnehir'e doğru harekete geçmişlerdi. Maveraün nehir harekatı, özellikle Kuteybe b. Müslim'in yönetiminde gelişti. Arap or duları, Türk illerinde ilerlemeye başladılar. Arap birliklerinin baskıcı davranışiarına karşı Türgişler şiddetli bir direniş gösterdiler. Türgiş Kağanı Sulu, Maveraünnehir 'deki beyliklerle anlaşarak Erneviieri yenilgiye uğrattı (72 1 ) . Emevi orduları, Sulu Kağan'ın buyruğun daki kuvvetlerle başa çıkamayıp çekildiler. Seyhun ' un doğu bölgeleri Türgiş lerin eline geçti (724). Türgişlerin gücü, bu tarihten sonra azalmaya başladı. Emeviler bazı şehir leri ele geçirdiler. Sulu Kağan' ın yerine geçen Baga Tarkan' ı tutsak alıp idam ettiler. Bu sırada Abbasilerin Erneviiere karşı ayaklanması başladı. Yerli halk, Abbasileri destekliyordu. Bu gelişme üzerine Emevi ordulannın ilerleyişi ta mamen durdu.
b. Karluk-Arap İlişkileri Çin'in Batı Türkistan üzerinde yüzyıllardan beri süre gelen emelleri vardı. Erneviierin baskısı karşısında Fergana, Buhara, Semerkant ve Toharistan 'da bulunan hükOmetler, Çin'den yardım istediler. Bunun üzerine, 70 bin kişilik bir Çin ordusu Batı Türkistan 'a gönderildi (747). Emevi iktidarı yıkılınca, İslam Devleti 'nde yönetimi Abbasiler ele almıştı (750). Abbasi ihtilalinin güçlü ismi Ebu Müslim, Çin ilerleyişini durdurmak niyetindeydi. Karlukların kendisine yaptığı iş birliği teklifini olumlu karşıla dı. Böylece, Türk-Abbasi ittifakı kuruldu. Büyük Çin ordusu, Talas şehri yakınlarında Abbasi ordusu ile karşılaştı. İki taraf arasında şiddetli bir çarpışma başladı. Abbasi ordusuna yardıma gelen Kar luk kuvvetleri sayesinde Çin ordusu ağır bir yenilgiye uğratıldı (Temmuz 75 1 ). Bu yenilgiden sonra Çin, iç bunalımiara sürüklendi. Bu sebeple bir daha batı ile ilgilenemedi. Böylece, Orta Asya'nın yine Türk hakimiyetinde kalma sı mümkün oldu.
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
93
c. Hazar-Arap İlişkileri Arap orduları, İran ' ı ele geçirdikten sonra, batıda Bizans 'a, kuzeyde Ha zar ülkesine yöneldiler. Hazar Devleti, bu ortak tehlike karşısında, Bizans 'la dostça ilişkileri geliştirdiği gibi, Arapların Kafkaslardaki ilerleyiş yollarını kapadı. Bu yüzden, Hazarlarla Araplar arasında şiddetli mücadeleler başladı. Arap ordulannın ilk taarruzu, Halife Hz. Osman zamanında başlamıştı. Derbend 'i aşan Arap orduları, Hazar başkentinin yakınlarına kadar sokuldu lar (65 1 -652). Hazarlar bu saldınyı püskürtmeyi başardılar ve güneyde bazı topraklan ellerine geçirdiler.
Emeviler Dönemi: 8. yüzyılın ilk yarısında, Hazar-Emevi devletleri arasında şid detli çatışmalar görüldü. Arap ordulan ile Hazarlar arasındaki savaşlarda bazen bir taraf bazen diğer taraf galip geldi. Araplar, Hazar başkenti İtil (Hanbalık)'i ele geçir
diler. Hazarlar ise karşı taarruza geçerek Musul dolayiarına kadar ilerlediler (730).
Hazarlar, sınırlarını korumak için, Kıpçaklardan ve diğer Türk boylann dan da yardım alıyorlardı. Böylece meydana getirilen Hazar ordusu, Emevi birliklerini bozguna uğrattı.
732-737 yıllarında, Erneviierin yeni Horasan valisi Mervan, kalabalık bir
orduyla saldınya geçti. Emevi taarruzuna karşı gönderdiği ordu yenilgiye uğ
rayan Hazar hakanı barış istedi. Bıneviler döneminde, bundan sonra iki taraf arasında önemli bir çatışma olmadı.
Abbasiler Dönemi: Abbasiler döneminde Hazarlarla olan barış dönemi devam etti. Halife Mansur zamanında ise iki devlet arasındaki ilişkiler bozul du ve savaş durumu ortaya çıktı. Hazarlar, Abbasi kuvvetlerini bozguna uğ rattılar. Ancak, sınır boylannda kaleler yapıldığını ve savunma tedbirlerinin artınldığını görünce daha fazla ilerleyemeyeceklerini aniayıp geri döndüler. B undan sonra, uzun süre ciddi bir çatışma görülmedi. Ancak, 8. yüzyılın sonunda, Kafkaslarda karışıklıklar çıktı. Hazar birlikleri, sının aşarak Kür Nehri 'ne kadar ilerlediler. Yeni tayin edilen Abbasi kumandanı Yezid'in güç lü bir ordu ile gelmekte olduğunu öğrenince geri çekildiler. Bundan sonra, Hazarlarla Abbasiler arasında başka çatışma olmadı. Abbasiler döneminde, Arap olmayan Müslümanlara da değer verilmeye baş landı. Bu durumda, Orta Asya' daki Türk toplulukları, kendi sosyal yapılarına uy gun bulduklan İslamiyeti kitleler halinde kabul ebneye başladılar. Halifeterin hassa askerleri arasında Türkler de yer alıyorlardı. Türkler, 9. yüzyıldan itibaren valilik ve haciblik (saray nazırlığı) gibi yüksek makamlara geçmeye başladılar.
94
O S M A N Ll L A R D A N Ö N C E T Ü R K L E R
Halife Me'mun zamanında Türklerden muhafız birlikleri kurulmaya başlanmış tı. Mu 'tasım döneminde ise tamamen Türk gençlerinden kurulu ilk hassa birliği Bağdat' ın kuzeyinde yeni yapılan (836) Samarra şehrine yerleştirildi. Samarra, Türklerin ihtiyacına ve Türk zevkine göre kurulmuş bir şehirdi. B inalarda, saray larda ve gamizonlarda Türk yapı, süsleme ve resim sanatının izleri görülüyordu.
TÜRK- I RAN I LIŞKILERI Türklerle İranitlar arasındaki ilişkiler, en yoğun şekilde, Akhun ve Kök Türk devletleri zamanında gelişmiştir. Aklıunların İran üzerine şiddetli baskıları (358'e doğru) karşısında Sasani İmparatorluğu bir ara yıkılına tehlikesi geçirdi. Daha sonra iki taraf arasında bir anlaşma oldu ve ittifak yapıldı. Akhun Hükümdarı, İran' ın iç işlerine karışmaya başladı ve himayesine al dığı Sasani veliahtını İran tahtına çıkardı. Mazdek İsyanı sırasında tahttan indirilen Sasani Hükümdarı, Aklıunlara sığındı. Aklıunlar ona yardım ederek emrine 30 bin kişilik süvari birliği ver diler. Bu kuvvetler İran 'a dönerek isyanı bastırdı. Kök Türk Devleti kurulunca, Akhun (Eftalit) Devleti, Sasaruıerle Kök Türklerin baskısı albnda kaldı. İran Hükürndarı Anôşirvan ile Kök Türk Yabgusu İstemi'nin aralarında anlaşarak harekete geçmeleri sonunda Akhun Devleti yıkıldı (557). Akhun Devleti yıkılınca, toprakları, Ceyhun Nehri sınır olmak üzere, Türklerle İranitlar arasında paylaşıldı. Böylece İpek Yolu üçüncü kere Türk lerin denetimine girmiş oluyordu. Ancak, bu sırada İran' la anlaşmazlık baş gösterdi. Bunun üzerine, İstemi Yabgu, Doğu Roma İmparatorluğu ile anlaşma yollarını aradı. İki devlet ara sında gidip gelen elçilik heyetlerinin çalışmaları olumlu sonuç verdi. 57 1 yı lında Doğu Roma-Sasani çatışması başladı. İstemi Yabgu'pun oğlu Tardu'nun başında bulunduğu Batı Kök Türkleri de Sasani Devleti ile siyasi ve askeri ilişkilerde bulundular. Tardu Kağan önce Hoten bölgesini devlete bağladı. Şehinşah IV. Ormuzd (Türkoğlu) zamanındaki Bi zans-Sasaru savaşlarında İran' ın iç işlerine karışmaya başladı. 588-589'da bir Türk ordusu Kafkasya'da Derbend'i kuşatırken, başka bir Kök Türk ordusu da Horasan'a ulaştı. Bu ikinci orduyu ünlü Sasaru kumandanı Behram Çupin dur durdu. Behram, daha sonra taht mücadelesine girişti. Ancak, başarılı olamadı ve Batı Kök Türklerine sığındı. Böylece, Batı Kök Türkleri İran üzerinde etkili oldu.
TÜRK-iSlAM DEVLETLERi
Türklerin İslimiyeti Kabulü TÜRKLERLE MÜSLÜMANLAR ARAS I N DA ILIŞKILERIN BAŞ LAMASI VE GELIŞMESI İslamiyelin doğuşu sırasında, Türklerle Araplar arasında bir yakınlık bu lunmuyordu. Türk ve Arap ülkeleri, birbirinden oldukça uzaktı. Buna rağmen, Türklerin askeri nitelikleri Araplar tarafından biliniyordu. Sasani ordusunda Türk ve Arap askerleri birlikte görev yapmaktaydı. Bu beraberlik, birbirleri ni yakından tanımalarını sağlıyordu. Dört Halife döneminde İslam Devleti 'nin sınırları, Maveraünnehir ve Kaf kaslara dayandı. Maveraünnehir'de, bazıları Türk asıllı aileler tarafından yö netilen küçük şehir devletleri bulunuyordu. Bir kısım Oğuz kabile grupları ise Doğu ve Kuzeydoğu İran'da yaşıyorlardı. Bu devletçİkler ve topluluklar ara sında siyasi birlik bulunmuyordu. Aynı yıllarda, İslam Devleti'nde yaşanan iç karışıklıklar da Arap ordularının hızını kesiyordu. Bu nedenlerle, 8. yüzyıl başlarına kadar Türklerle Müslümanların karşılaşmaları ancak sınır harekatı ölçüsünde kaldı. Irak genel valisi Haccac'ın ve Horasan bölgesi kumandanı Kuteybe'nin yönetimindeki İslam orduları, Talas Irmağı boylarına kadar akıniara başladılar. Fakat, başta Türgişler olmak üzere, Türklerin silahlı direnişiyle karşılaştılar. Türkler, Arap askerlerinin sert tutumundan hoşnut değildi. Bu sebeple Arap ordularının ilerleyişini yayılmacılık olarak görüyor ve yurtlarını savunu yorlardı. Emevilerin, Arap olmayan Müslümanları eşit olarak görmemesi de hoş karşılanmıyordu. Yine de, Maveraünnehir halkı yeni dini daha yakından tanıma fırsatını buluyordu. Emevi ordularının kuzey yönünde ilerlemelerini ise Hazar Devleti engel liyordu. Bu yüzden, Emevilerle Hazarlar arasında şiddetli mücadeleler baş
KUZEY BUZ DENIZi
96
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LER
Hz. Muhammed zamanında İsldm Devleti ile Türk ülkeleri
gösterdi. Ernevi ordulan, Hazar başkentine kadar ilerlediler. Ancak, geri püs kürtüldüler. Daha sonra, Hazar birlikleri, karşı saldınya geçtiler. Sonuçta, Ernevi orduları Kafkaslarda başarılı olamadılar. Şiddetli rnücadelelere rağ men, her iki taraf da toprak elde edemedi Erneviierin İslam siyasetinden çok Arap siyaseti gütrnesi genel bir hoşnut suzluğa yol açıyordu. Bu hoşnutsuzluk sonunda Ebu Müslirn Horasani'nin yönetiminde ayaklanma başladı. Ernevi Devleti yıkıldı, yerine Abbasi Devle ti kuruldu (750). Çin, tarihi İpek Yolu'nu denetimi altına almak, böylece milletlerarası tica retteki payını artırmak istiyordu. Bunun için Türkistan'da hakimiyet kurması gerekliydi. Ernevi ilerleyişini durdurmak isteyen Orta Asya Türk hükumetle ri de Çin'den yardım istiyorlardı. Durumu elverişli gören Çin, büyük bir or duyu Türk illerine gönderdi (747). Bu sırada yeni kurulan Abbasi Devleti, Türklere karşı sürdürülen mücadeleyi durdurmuştu. Buna karşılık, Çin'in is tilacı emelleri Türkler için yeni bir tehlike oluşturuyordu. Türkler, bu defa Çin'e karşı Müslümanlardan yardım istediler. Abbasi Devleti'nin güçlü ada mı Ebu Müslirn, bu isteği kabul ederek kuvvetli bir orduyu Çin üzerine gön derdi. Türk ve Abbasi ordulan, Çin birliklerini Talas ırmağı kıyısında kesin bir yenilgiye uğrattılar (Talas Savaşı, 75 1 ).
OSMAN LlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
97
Talas Savaşı, Türk-Arap ilişkilerinde banş dönemini açtı. Savaşlar durdu. Ticaret ilişkileri ön plana geçti. İsla miyet, Türkler arasında tanı nıp benimsenmeye başladı. Türkler, Abbasi Devleti'nin idari ve askeri kadrolannda önemli görevler üstlenir ol dular. Azerbaycan' da baş göste ren, dini-siyasi nitelikteki Ba bek isyanını Türk kumandanı Afşin, başan ile bastırdı. Afşin, diğer kumandanlar Aşnas,
İnak
ve
Büyük-buAa
ile birlikte, Bizans'a karşı yapılan savaşta da büyük yararlık gösterdi. Afşin'in birlikle-
Samarra Camii 'nin minaresi
ri, Bizans imparatoru 'nun ordusunu Ankara civannda bozguna uğrattı. Bü yük-buğa da başkumandanlığı sırasında Bedevilere ve Bizans'a karşı başan lar elde etti. Abbasi Halifesi Mutasım Türk birliklerini Bağdat'ın kuzeyinde inşa ettir diği Samarra şehrine yerleştirdi. Samarra, Türklerin ihtiyacına ve Türk zevki ne göre kurulmuş bir şehirdi. Abbasi Devleti'nde Türk kumandanlar, halifeler üzerinde etki sahibiydiler. İktidar değişikliklerinde bu kumandanlar önemli rol oynuyorlardı. Bu yüzden aralarındaki mücadeleler de eksik olmuyordu. Abbasiler, Türk birliklerini Bizans sınınndaki Urfa, Antep, Tarsus gibi şe
hirlere yerleştirdiler. Bu birlikler, Abbasi Devleti'ni Bizans'tan gelecek saldın lara karşı korudular. Türklerin yerleştirildiği sınır şehirlerine AvAsım denilirdi. Abbasi valileri, Türk hükümdar ailelerinin Müslüman olması için gayret gösterdiler. Abbasi Devleti'nde görev alan Türk kumandanlar, kendi bölgele rinin yönetici sınıfı veya hükümdar aileleri ile ilişkiliydiler. Türklerin Abbasi ordusunda üstünlüğü ele geçirmeleri sonucunda, Maveraünnehir halkı arasın da Müslümanlığı kabul edenlerin sayısı da artmaya başladı.
98
O S M A N L l L A R DAN ÖNCE TÜRKLER
Ticari İlişkiler: Müslüman Samani Devleti, Orta
Asya'ya giden ticaret
yollarına hak.imdi. Bu yollarda sağlanmı ş olan güvenlik, Müslüman tüccarla rın, doğu bölgelerindeki Türklere kolayca ulaşmaianna imkan veriyordu. Sa mani Devleti 'nin topraklarından gelen Müslüman gruplar, Türkler arasında kolonller kuruyordu. Türklerin Müslümanlarla dostluk kurmalan, onlann İs lfuniyeti de daha yakından tanımalarım sağlıyordu. Henüz Müslüman olma mış Oğuzların yerleştiği Yenikent, Cend, Huvara ve Talas şehirleri İslam ül keleriyle Orta Asya arasındaki ticari ilişkilerin merkezleriydi.
OKUMA METNi iSLAMiVET ve TÜRKLER Milletierin hayatında yeni bir dinin kabulünün, inanış, düşünüş ve yaşayış gibi çeşitli bakımlardan meydana getirdiği değişiklik MIA önemini korumaktadır. Böyle bir değişiklikle milletlerin, varlık larını koruduğu, yeni bir hızla ileri bir seviyeye eriştiği yahut bün yelerinin sarsıldığı, hatta milli benliklerini kaybettikleri hakkında ta rihteki misaller göz önüne getirilecek olursa, bu gibi bir olayın mil letierin mukadderatı üzerinde ne derece etkili olduğu açıkça görü lür. Din değiştirmenin millet hayatında meydana getirdiği değişi kikieri milli tarihimizde bütün inceliğiyle görmemiz mümkündür. Türkler, tarihleri boyunca gerek Türkistan'da ve gerekse yayıldık ları çeşitli ülkelerde Budizm, Manihaizm, Musevilik ve Hristiyanlık gibi dinleri kabul etmişlerdir. Ancak bu dinleri kabul kısmen olmuş ve büyük kitle milli dinlerini muhafaza etmiştir. Türklerin kısmen de olsa kabul ettikleri bu dinlerin prensipleri onların milli bünyelerine uymaması sebebiyle kısa zamanda bu dinleri kabul eden Türk boyları milli kültürlerini kaybatrneğe mahküm olmuşlardır. Musevi liği kabul etmiş olan Hazarların, Hristiyanlığı benimsemiş olan Ma car ve Bulgarların bu gün için Türklüklerinden artık bahsedileme mektedir. Bunların aksine, islamiyetin kabulü Türklere yeni bir ruh ve kuwet vermiş, Asya steplerinden Avrupa içlerine kadar uzanan büyük ve uzun ömürlü devletlerin kurulup yaşamasında başlıca sebeplerden biri olmuştur. Bundan daha önemlisi, i slamiyetin or taya koyduğu prensipierin milli bünyelerine uyması sebebiyle Türkler varlıklarını koruyabilmişlerdir. islam dinini kabul etmiş olan Türk boylarından hiç birisi, biraz önce sözünü ettiğimiz misallerde
99
OS M A N LlLARDAN ÖNCE TÜR KLER
olduğu gibi, milli varlıklarını kaybetmemişlerdir. Bu bakımdan l s lAm dinine toptan girişleri, diğer din ve medaniyetiere girişlerinden farklı olarak doğurduğu büyük ve olumlu sonuçlar bakımından yal nız TOrk ve islAm tarihinin bir dönüm noktasını teşkil etmekle kal maz, dünya tarihinin de en büyük olaylarından biri sayılacak bir önem taşır. Türkler, i siAmiyetle daha ilk fetihler sırasında temasa geç melerine rağmen, ancak üç asır kadar sonra X. yüzyılın ortala rında büyük kitleler hAlinde bu dini kabul etmişler ve kısa zaman sonra I slAm dini milli din hAline gelmiştir. Bu Oç asırlık uzun ta rihi devrenin ilk yarısında Türkler ile Müslümanlar arası nda çe tin mücadeleler careyan etmiş ve bu sebeple I slAmiyat Türkler arası nda yayı lma imkAnı bulamamıştır. AbbAsl hanedanının ik tidara gelmesiyle i slAm Devleti bünyesinde meydana gelen de ğişiklikler sebebiyle mücadeleler hemen hemen sona ermiş ve Türkler i slAm Devleti hizmetine girerek faaliyet gösterrneğe baş lamışlardır. AbbAsl Devleti ve hiiAfeti l ranlılar, Soğdlar ve Türklerin omuzla rında yükselmiştir. Devlet, ilk halifeler devrinde daha ziyAde l ranlı unsurun tesiri altında kalmış ve ilk altı halife devrinde değişik belir tiler gösteren Arap direnişi Halife Me'mOn devrinde tam anlamıyla başarısızlığa uğramıştır. I ki kavim, Arablar ve I ranillar birbirlerini uzun mücadeleler esnasında tüketmişlerdi. Birincisi, asasen iki as ra yakın bir hAkimiyet yorgunluğu, ikincisi ise yüzlerce yıllık bir ma ziyi takip eden yine iki asırlık bir uyuşukluk devresinden sonra ba şarılı geçmekle beraber, büyük kayıplara mal olan yeni iktidar mü cadelesinin bitkinliği içinde bulunuyordu. Ortada bütün müessese leri ile kurulmuş koskoca bir devlet vardı ki, sahip bekliyordu. Şim diye kadar islAm Devleti içinde iktidar mücadelelerinde arka plAnda kalmış olan iki ayrı kavim, TOrkler ve Berbeı11er büyük islAm dünya sının birbirinden asasen ayrılmış olan iki yarısında bu elverişli im kAnlar içinde yıpranmamış bünye ve ene�ileri ile ortaya atıldı lar. Za fer tam oldu ve Türklerin lehine tecelli etti. islAm Devleti'nde Halife Me'mOn ile başlayan Türk nütOz ve iktidarı bazı fAsılalana asır1arca devam edecektir. Hakkı Dursun Yıldız
Is/Irniyet ve TOrk/er, fstanbu/ 7 976
100
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K L E R
Tasavvufun Etkisi: İslamiyette, evrenin Yaratıcısını ve yaratılışını sezgi ile ve gönül yoluyla kavramayı amaçlayan düşünce sistemine tasavvuf adı verilir. Tasavvuf akımı, özellikle İran'da yaygınlaşmıştı. Bu akımın merkezle ri arasında Horasan başta geliyordu. Ticaret amacıyla Horasan'a gidip gelen Türkler, tasavvuftan etkileniyorlardı. Tasavvuf ehli dervişler de Türkler ara sındaki faaliyetlerini aralıksız sürdürüyorlardı. Türklerin İslamiyeti benimse rnesi böylece hızlanıyordu. Askeri, ticari ve dini ilişkilerin gelişmesiyle, kalabalık Türk topluluktan, 9. yüzyılın ortasından itibaren, İslamiyeti kabule başladılar. Bu yoldaki geliş me l O. yüzyılda hızlandı. Balasagun ile Talas'ın doğusunda oturan Türkmen ler, İslamiyeti kabul ettiler.
ISLiMlYETI KABUL EDEN ILK TÜRK D EVLETLERI VE TOPLULUKLARI Hazar Hakanı, Emevi ordulanna yenilince banş isternek zorunda kalmıştı (737). Emevi kumandanı Mervan, banşı, hakanın Müslüman olması şartı ile kabul edebileceğini bildirdi. Hazar Hakanı, İslamiyeti kabul etti. Daha sonra İslam dininden çıktı ama İslamiyeti öğretmek için gönderilen bilginierin ça lışmalan başantı sonuçlar verdi. Rus saldınlan, Hazar Devleti'nin yıkılınası sonucunu verince Ruslann yönetiminde yaşamak istemeyen Müslümanlar İs lam ülkelerine göç ettiler. İtil (Volga) Bulgarlan arasında Müslümanlık, daha 9. yüzyılın sonunda ya yılmaya başlamıştı. 10. yüzyıl başında bu gelişme hızlandı. Bulgar Hakanı Almuş, Abbasi halifesine bir elçilik heyeti göndererek ondan, İslam dinini öğretecek bilginler istedi. Halife, bir heyeti Bulgar başkentine gönderdi (92 1 ) . İslamiyet, İtil Bulgar Devleti'nin resmi dini olarak ilan edildi. 9. yüzyılın ikinci yansında Müslüman Samanoğullan Devleti'nde iktidar mücadelesi başlamıştı. Karahanlı Hükümdan Oğulcak, baş kaldıran Sama noğlu şehzadelerinden birini, ülkesine kabul etti. Oğulcak'ın yeğeni Satuk, bu şehzade ile dostluk kurdu ve Sarnanoğlu şehzadesi ile beraberindeki vaizlerin verdiği bilgiler sayesinde İslamiyeti kabul etti. Daha sonra onun hükümdar ol masıyla, Karahanlı Devleti'nin batı bölümünde İslamiyet resmi din olarak ka bul edildi. Karahanlılann Müslüman oluşu, İslamiyelin Asya'da yayılmasını kolaylaştırdı. Başka Türk boylan da İslamiyeti kabule başladılar. Satuk Buğra Han'ın yerine geçen Musa Baytaş, devletin doğu kısmını da yönetimine alarak Karahanlı ülkesinde İslamiyelin yayılmasını sağladı.
OS MANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
101
Oğuzlar, l O. yüzyılda Yabgu Devleti içinde kalabalık topluluklar halinde yaşıyorlardı. Yenikent, Huvare, Cend gibi büyük şehirler onların ellerindeydi. Buralarda Müslüman kolonileri de Türklerle iyi ilişkiler kurmuşlardı. Aynı zamanda, onlara İslam dininin temellerini öğretiyorlardı. Maveraünnehir'den ve Harzem'den gelen Müslüman tüccarlarla birlikte, şeyhler ve dervişler de Türk ülkelerine seyahat ediyor, İslamiyetİn yayılması için çalışıyorlardı. Oğuz Yabgu Devleti'nde sübaşı (ordu kumandanı) olan Selçuk Bey, anlaş mazlık sonucu buradan ayrılarak Cend'e gelmişti. Beraberinde kalabalık bir Oğuz grubu bulunuyordu. Son Samanoğlu hükümdarı ile kurulan siyasi birlik ve akrabalık bağları, Selçuk Bey ' in ve yönetimindeki Oğuzların Müslümanhğı benimsernesi sonu cunu verdi. Selçuk Bey yönetimindeki Oğuzların İslamiyete girişleri, Türk ta rihinin önemli olaylarından biridir.
TÜRKLERIN ISLAM IYETI KABUL EDIŞLERININ SEBEPLERI İslamiyet, Türk inancı ile birçok bakımdan benzerlik gösteriyordu. Bu se beple, Türklerin İslamiyeti kabulleri, herhangi bir zorlama ile değil, gönül rı zası ile olmuştur. Türklerin, yüzyıllardan beri sahip oldukları inançları ile İslamiyet arasın daki belli başlı ortak noktalar şunlardı: Gök Tann dininde ve İslamiyelle Tanrı en yüce varlıktır ve evrenin yaratı cısıdır. Tann 'nın gücü sonsuzdur. Eski Türk inancında ve İslamiyelle ruhhan sınıfı yoktur. Tanrı ile kul arasına kimse giremez. Türklerde töre uğrunda savaşmakla, İslamiyetteki gaza ve cihad da ben zerlik göstermektedir. Putun ve puta tapıcılığın olmaması, ruhun ölmezliği, iktidarın ilahi kaynak h oluşu da İslamiyetle Gök Tanrı dini arasındaki benzer noktalardan bazılarıdır. Bütün bu uygunluk ve benzerlikler sonucudur ki, Türkler, kalabalık boy lar halinde İslamiyeti kabul etmişlerdir.
TÜRKLERIN ISLAMIYETI KABUL EDIŞLERININ SONUÇLARI Türklerin İslamiyeti kabul edişleri, hem dünya hem Türk tarihi bakımın dan önemli sonuçlar vermiştir. İslamiyetİn gelişip yaygınlaşması açısından da yeni ufuklar açmıştır.
102
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRK LER
İslilmiyeti kabul eden Oğuzlann Kınık boyu, kısa bir süre sonra Selçuklu Devleti'ni kurdu. Selçuklular, kısa zamanda en güçlü İslam devleti ha.Iine gel diler. Müslümanlar, Anadolu'nun fetbini bir türlü gerçekleştirememişlerdi; Sel çuklular bunu da başardılar. Malazgirt Zaferi
( ı 07 ı ) bir dönüm noktası oldu.
Anadolu, Müslüman Türkmenlerin yeni yurdu biline geldi. Türkleri Anadolu'dan söküp atmak, kutsal şehir Kudüs'ü ele geçirmek amacı ile, Avrupa'da kalabalık Haçlı ordulan meydana getirildi. Bu ordular, karşılannda Anadolu Selçuklu kuvvetlerini buldular. 200 yıla yakın devam eden Haçlı Seferleri, sonuçta başarısızlığa uğradı. Ancak, bu seferterin sosyal, kültürel ve ekonomik açılardan önemli sonuçlan görüldü. Haçlılar, İslfun dünyasındaki bilgi birikiminden yararlandılar. Barut, pusula, kağıt, basım tek niği ve dokuma sanayii bu yolla Avrupa'da tanındı. Bütün bunlar, Avrupa'da köklü değişimierin meydana gelmesinde etkili oldu. Haçlı Seferleri hızını kaybederken, İslam dünyası bu defa doğudan gelen Moğol tehlikesiyle karşılaştı. önünde durolamaz bir askeri güç sayesinde Moğollar,
ı3.
yüzyılda İslfun ülkelerini istila ettiler. Onları ilk durduran,
MemlOk Sultanı
Kutuz
oldu ( 1 260). Yakın Doğu'ya yerleşen Moğollar, çok
geçmeden Türk-İslam kültürünün etkisi altında kaldılar ve Müslüman oldular. Osmanlı Devleti, Selçuklulardan sonra İsimnın bayraktarlığını üstlendi. İs lamiyet, Osmanlı Devleti sınırlannın genişlemesine paralel olarak Orta Avru pa'ya ve Orta Afrika'ya kadar yayıldı.
103
O S M A N Ll L ARDAN ÖNCE T Ü R K LER
lik Türk-lslam Devletleri TOLUNO{;ULLARI Mısır'da kurulan ilk Türk devleti Tolunoğulları Devleti'dir. Devletin kurucusu olan Yolunoğlu Ahmet, Bağdat'ta dünyaya gelmişti. Çok iyi bir eğitim almış, genç yaşta olgunluğunu ve güvenilirliğini göstermiş ti. Makamından indirilen Halife, bu özelliklerinden dolayı, onun muhafız ola rak yanına verilmesini istemişti. Daha sonra, yeni Halife, göz altındaki eski Halife 'nin öldürülmesi emrini gönderdiği zaman, Tolunoğlu Ahmet bunu din lememişti. Bu davranışı ile, saray ileri gelenleri ve kumandanları arasındaki itibarı da artmıştı. Bu sıralarda, Abbasi başkenti Bağdat'ta iktidarın asıl sahipleri, aralarında Tolunoğlu Ahmet'in de bulunduğu Türk kumandanlardı. Bunlar bazen büyük iliere vali olarak atanıyorlardı. Ancak, çok kere, tayin edildikleri iliere gitme yip güvendikleri birini vekil olarak gönderiyorlardı. İleri gelen kumandanlar dan Bayıkbek de, Mısır'a vali olarak tayin edilince, yerine Tolunoğlu Ahmet'i gönderdi. Tolunoğlu Ahmet, merkez Fustat olmak üzere Mısır'ı yönetecek; kıyı şeri dinin yönetimine ka nşmayacaktı. Bayıkbek 'in ölü mü üzerine, yerine ge tirilen yeni vali, Tolu noğlu Ahmet'in kayın pederiydi. Bir süre sonra, kıyı bölgeleri nin yönetimini de da ınadına verdi. Böylece bütün Mısır, Tolunoğ lu Ahmet'in yönetimi altına girdi (868). Mısır'da daha önce görev yapan Türk
Tolunoğlu Ahmet adına Fustat'ta yaptırılan cami
104
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
i tanbul
•
DOOU ROMA İMPARATORLU(;U
Vıııı G.
T
,. ,. Tolunogulları Devleri
asıllı valiler çok sayıda Türk askerini beraberlerin de getirmişlerdi. Bu sebep le, Mısır, Samarra'dan son ra, Türk askerlerinin yoğun olarak bulunduğu ikinci bölge durumuna gelmişti. Bağdat'taki Halife, du rumunu kuvvetlendiren Tolunoğlu Ahmet' in Suri ye ' yi ele geçirmesi ihtima linden kuşku duyuyordu. Bunun için, Ahmet'i Bağ dat' a çağırdı. Ancak, Ah met bunu kabul etmedi. Başında bulunduğu ordu ile Suriye üzerine yürüye rek bu ülkeyi yönetimi altı na aldı. Artık, Mısır ve Su riye gibi iki büyük ülkenin tek sahibi durumundaydı. Abbasi Halifeliği'ne sade-
ce ismen bağlılığı bulunuyordu. Abbasi Devleti'nin yöneticilerinden Muvaffak, Türklerin yönetim ve as kerlikteki önemli konumundan rahatsızlık duyuyordu. Bu yüzden, Tolunoğlu Ahmet'in valilikten alınması için çalıştı. Ancak, başantı olamadı. Mısır'a gön derilen Abbasi birlikleri savaşı göze alamadılar. Buna karşılık, Tolunoğlu Ah met, ordusunu ve donanmasını daha da kuvvetlendirdi, önemli kaleleri pekiş tirdi. Bu sırada Halife, kardeşi Muvaffak'ın elinde tutsak durumuna düşmüştü. Tolunoğlu Ahmet, onun Mısır'a sığınmasını istedi. Halife, adamlan ile bera ber Mısır'a hareket ettiyse de yolda yakalandı. Bu gelişme, Tolunoğlu Alı rnet'le Muvaffak arasındaki ilişkileri büsbütün gerginleştirdi. Ancak, birbirle rine üstünlük sağlayamayınca Muvaffak ve Tolunoğlu Ahmet anlaşma yoluna gittiler. Bir isyanı bastırmak için ordusunun başında Tarsus 'a gelen Tolunoğlu Ah met, sefer sırasında hastalandı. Mısır'a döndü. 884 'te Fustat'ta vefat etti.
OSMAN L l L ARDAN ÖNCE TÜRK LER
105
Tolunoğlu Ahmet'in yerine, ikinci oğlu Humareveyh geçti. Henüz yirmi yaşındaydı. Yeni hükümdar da, AbbasileTle mücadele etmek zorunda kaldı. Abbasi ordusunu Suriye'de, Yafa dalaylannda yenilgiye uğrattı. Abbasi Hila feti, savaşın kaybedilmesi üzerine, Tolunoğlu Humareveyh ile anlaşma yolu na gitti; bütün Suriye'yi ve sınır şehirlerini Tolunoğullanna bıraktı. Humare veyh, bir süre sonra Suriye'de, köleleri tarafından öldürüldü (896). Kumandanlar, önce Humareveyh'in büyük oğlu Ceyş'i, daha sonra karde şi EbO Musa Harun ' u hükümdarlığa getirdiler. I 4 yaşındaki Harun 'a vasi olarak tayin edilen EbO Cafer, kısa zamanda bütün yetkileri eline geçirdi. Çıkan isyanlan bastırdı ama, diğer kumandanla rın kıskançlığını üzerinde topladı. Bu yüzden, ordu arasında gruplaşmalar be lirdi. Suriye'de ayaklanan Karrnatiler, Şam valisini ve Mısır'dan gönderilen To lunoğullan ordusunu yenilgiye uğratmışlardı. Bunun üzerine Bağdat'tan gön derilen Abbasi ordusu bu tehlikeyi ortadan kaldırdı ve Suriye'yi ele geçirdi. Daha sonra Mısır'a doğru ilerledi. Tolunoğullan ordusu çözülmeye başlamış tı. Bu kanşık ortamda, Tolunoğullan hükümdan bir suikastle ortadan kaldınl dı. Tolunoğullan başkentine direniş görmeden giren Abbasi birlikleri bu dev letin varlığına son verdi (905).
I H ŞI DOGU LLARI Tolunoğullan Devleti 'nin yıkılmasından sonra Şam v e Taberiye valisi
1\ığc, Abbasi Devleti 'nin hizmetine girmişti. Ancak, Bağdat'taki entrikalar sonucu hapse konulmuş ve burada ölmüştü. Tuğc 'un oğlu Muhammed, bütün bu olaylar sırasında babasının yanında bulunarak tecrübe kazanmıştı. Babasıyla beraber hapsedilmiş, onun ölümün den bir süre sonra serbest bırakılmıştı. O sırada 25 yaşlanndaydı. Bağdat'ta kalmanın kendisi için tehlikeli olacağını gören Muhammed, ön ce Suriye'ye, oradan da Mısır'a gitti. Burada vali olarak bulunan Tigin ' in ko ·ruması altına girdi. Tigin, ona önemli görevler verdi. Kahramanlığı ile dikka ti çeken Muhammed, halife tarafından Şam valiliğine tayin edildi. Burada kuvvetli bir ordu ve donanma meydana getirdi. Böylece, Suriye üzerindeki hakimiyetini pekiştirdi. Tigin'in ölümü üzerine ordusu ile harekete geçerek Mısır'a hakim oldu (935). Muhammed, sadece Mısır'a değil, aynı zamanda Suriye, Yemen ve Hicaz'a da hakim olarak devletin sınırlannı genişletti. Fatımilerin saldınlannı durdur-
106
O S M A N L l L A R DA N Ö N C E TÜRKLER
Edirv
K A R ADENIZ İstanbul
A · ...,Erzw-um BİZı\NS iMPARATORLUGU Cı · Diyarlljlkır -��1\ Ayd ı nkara
Mora
Iz . mır •. Girit
d' A nlııtya
Adafa
•
A K DE N İ Z <f..�ıo<''i> İskenderiye
ş...
SU
�
YE
Remle •
Cl)
Kudüs
<( ıxl
�
N • • • • •
Medine
du. Abbasi halifesi ona "kul" veya "şahlar şahı" an lanuna gelen "ihşid" unva nını verdi. Muhammed' in kurduğu devlet, böylece "İhşidoğulları" olarak anıldı. Fakat bir süre sonra Muhammed ile Halife'nin arası bozuldu. Abbasi Dev leti'ne karşı silahlı mücade leye girişen Muhammed, başarısızlığa uğrayınca Su riye'yi Abbasilere bırak mak zorunda kaldı.
Kendisini yenilgiye uğ ratan Abbasi kumandanı nın ölümü üzerine Muham med, ordusunun başında 7j0 Suriye'ye yürüyerek bu ül f Km. keyi yeniden yönetimi altı ihşidogulları Devleti na aldı. Ancak, bu defa da Hamdanilerle uğraşmak zorunda kaldı. Halife de kendisini yardıma çağınyordu. Muhammed, Hamda nilere karşı başarılar elde etti. Onlarla barış antiaşması yapıp Şam'a döndü ğünde öldü (946). Muhammed, ölümünden önce, büyük oğlu UnOcur•u veliaht tayin etmiş, güvendiği adamlanndan Kifur•u da onun vasiliğine getirmişti. Babası ölünce, Abbasi Halifesi, UnOcur ' un Mısır ve Suriye valiliğini onayladı. Fa kat, yönetim artık, Muhammedin yetiştirdiği bir köle olan Kafur'un eline geçmişti. İhşidoğullan, önce Hamdanilerle, daha sonra Bizans 'la uğraşmak zorunda kaldılar. Bizans ordusu, 968'de Kuzey Suriye'yi işgal ederek buradaki İhşid egemenliğine son verdi. Güneydeki Nubya Devleti'nin saidınianna karşı Kafur sert tedbirler aldı. Gönderdiği ordu, Nuhyalılan bozguna uğrattı. İhşid hükümdarlannın arka arkaya ölümü üzerine, Kafur, hükümdarlığı üzerine aldı.
O S M A N LlLARDAN ÖNCE TÜRKLE R
107
Kifur'un son yılları, eskisi kadar parlak olmadı. Fatımi tehlikesi gün geç tikçe artıyordu. Ülkeyi 22 yıl yöneten Kafur 968'de öldü. Kafur'dan sonra, devletin başına, İhşidoğulları ailesinden l l yaşındaki
Ahmet geçti. Bu sırada önce Bizanslıların, sonra Patımilerin kısa aralıklarla Suriye'yi ele geçirmeleri İhşidoğulları Devleti 'ni büyük bir kayba uğrattı. Ül kede kuraklık ve kıtlık başgösterdi. Veba salgını da halkı kınp geçiriyordu. Devlet yönetimi ve ordu Türklerin elindeydi. Ancak halk Arap kökenliydi. Aynca devleti yönetenler arasında birlik kalmamıştı. İhşidoğullarının Mısır'da 35 yıl süren hakimiyetine Fatımiler son verdiler (969).
KARAHANLl LAR Türkistan'da hüküm süren ilk Türk-İslam devleti Karahanlı Devleti'dir. Karahanlı adı, hükümdar ailesinin unvaniarında geçen "kara" deyiminden gelmektedir. Eski Türkler "kara" sözünü, büyüklük ve yükseklik belirtmek için kullanırlardı. Karahanlı Devleti'ni kuran Karluklar, Kök Türk Devleti'ne bağlı olarak yaşıyorlardı. Ötüken'de, Kök Türk Devleti'nin yerine Uygur Devleti kurulun ca Karluklar, bu devlete bağlandılar. Ancak, bir süre sonra iktidar mücadele sine giriştiler. Uygur Devleti, Kırgız akıniarına dayanarnayıp yıkılınca Karluk Yabgusu Bilge Kül Kadir Han, "Karahan" unvanını aldı. Başkent olarak da Balasagun yakınlarındaki Karaordu şehrini seçti. Böylece Karahanlı Devle ti kurulmuş oluyordu (840). Devletin merkez toprakları Yedisu-Kaşgar arasıy dı. Karahanlı Devleti, Karluklar başta olmak üzere, Çiğil, Yağma, Tuhsi gibi Türk boylarına dayanmaktaydı. Karahanlı hükümdan Bilge Kül Kadir Han, çevredeki etkisi gitgide artan Samanoğullarına karşı mücadele etti. Onun yerine geçen iki oğlundan Baz1r, Arslan Han unvanı ile Balasagun 'da; Oğulcak ise Kadir Han unvanını alarak Talas'ta hüküm sürdüler. Doğudaki Arslan Han, Türk devlet geleneğine göre büyük kağan sayılıyordu. Batıdaki Oğulcak ise, babası gibi Samanoğulları ile uğraşmak zorunda kaldı. Bu sırada, Samanoğulları arasında karışıklık hüküm sürüyordu. Oğulcak'ın yeğeni Satuk, Karahanlı ülkesine sığınan bir Samani şehzadesi ile dostluk kurdu. Bu sıkı ilişki, Satuk'un İslamiyeti yakından tanı yıp öğrenmesi ve bu dini kabul etmesi sonucunu verdi. Satuk, daha sonra, saltanat mücadelesini kazanıp devletin başına geçince, Karahanlı Devleti'nin batı bölümünde İslamiyet resmen kabul edildi ( 1 0. yüz-
108
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K L ER
yılın başlan). Müslüman olunca Abdülkerim adını alan Satuk Buğra Han ' ın ölümünden sonra, yerine oğlu Musa Baytaş geçti (959). Musa Baytaş, devletin her iki kanadını da yönetimi altına aldı. Onun za manında İslamiyet, bütün Karahanlı Devleti 'nin resmi dini haline geldi.
Samanoğulları-Karahanh İlişkileri: Musa Baytaş'tan sonra, oğlu Ali büyük hakan oldu. Ali Han, kısa süren saltanatı sırasında, doğu ve güney komşulanna karşı verilen mücadelelere devam eni. Devletin batı kanadı hükümdan bulunan Harun, Samanoğullannın baş kenti Buhara'yı ve Maveraünnehir bölgesini topraklanna kattı. Ancak, Buha ra'dan Kaşgar'a dönerken öldü. Büyük Hakan Ali 998 'de ölünce, yerine oğlu Ahmet geçti. Ahmet Han, Abbasi Halifesi'ni tanıyan ilk Karahanlı hükümdan oldu. Onun yerine hü kümdar olan Nasr Han ise Samanoğulları Devleti 'nin varlığına son verdi (999). Böylece Maveraünnehir tamamen Karahanlıların hakimiyeti altına girdi.
Gazneli-Karahanh İlişkileri: Samanoğulları Devleti ortadan kalkınca, Ceyhun Nehri, Karahanlı ve Gazneli devletleri arasında sınır olarak kabul edildi. Nasr Han, kızını Gazneli Mahmud'la evlendirerek Gaznelilerle akrabalık bağı kurdu. Böylece devletin güney sınırlannı güvenlik altına aldı. Ancak, bir süre sonra ordulannı Horasan üzerine gönderince Gaznelilerle olan ilişkileri bozuldu. Savaş kaçınılmaz hale geldi. Karahanlılann birleşik ordulan Gazne liler karşısında yenilgiye uğradı. Bu yenilgi üzerine Karahanlılar Horasan'ı ele geçirmek niyetlerini ertelediler. Büyük Hakan Ahmet Han, saltanatının son yıllannda, sınırlan aşan ve Müslüman olmayan göçebeleri bozguna uğrattı ise de kısa süre sonra öldü. Ahmet Han ' ın ölümünden sonra yerine kardeşi Mansur geçti. Mansur Ho rasan' ı almak için hazırlıklara başladı. Kendisine karşı saltanat mücadelesine girişmiş olan kardeşi Yusuf Kadar Han ile anlaştı. İki kardeş, ordulannı bir leştirdiler. Ancak, bu ordu Gaznelilere yenildi. Mansur Han'ın hükümdarlıktan ayniması üzerine Yusuf Kadır Han büyük hakan oldu. Gazneli Mahmut ile Yusuf Kadır Han arasında, Semerkant yakınlannda yapılan görüşme önemli sonuçlar verdi. İki hükümdar şu hususlarda anlaştı lar: Tehlikeli hale gelmiş olan Oğuzlara karşı ortaklaşa tedbir alınacaktı. Ma-
O S M A N Ll L A R D A N Ö N C E T Ü R K L E R
109
veraünnehir 'in yönetimi Ali Tigin'den alınıp Yusuf Kadır Han 'ın oğluna ve rilecekti. İki hükümdarlık ailesi arasında akrabalık bağlan kurulacaktı. Gazneli Mahmut, bir süre sonra Samanoğullannın eski topraklan üzerinde hakimiyet kurdu. Bu durumda, Karahanlılarla Gazneliler arasındaki iyi ilişki ler bozuldu.
Karahanh Devleti'nin İkiye Ayrılması Gazneli Sultan Mesut, Selçuklulann desteklediği Ali Tigin'le giriştiği mü cadelede başantı olamadı. Yusuf Kadır Han 'ın ölümünden sonra iktidar mücadelesi başgösterdi. Nasr Han' ın oğlu Muhammed, Selçuklulardan destek alarak kendisini büyük hü kümdar ilan etti. Böylece Karahanit Devleti ikiye aynldı ( 1042). Batı Kara hanit Devleti'nin başkenti önce Özkent, sonra Semerkant oldu. Doğu Kara hanit Devleti'nin başkenti ise Balasagun'du.
Doğu Karahanh Devleti Bu devletin ilk hakanı Arslan Han zamanında Fergana'nın bir bölümü ve Özkent hakimiyet altına alındı. Arslan Han, kardeşi Muhammed'le giriştiği saltanat mücadelesini kay bedip tutsak düştü. Karahanit Muhammed, büyük hakan oldu. Muham med'in hakan olduğu dönemde, batıda Selçuklular en görkemli zamanlannı yaşıyorlardı. Büyük Selçuklu Hükümdan Melikşah, Maveraünnehir 'i zapt edince, Doğu Karahanit Devleti, Selçuklu hakimiyetini tanımak zorunda kaldı. Doğu Karahanit hükümdan II. İbrahim, iç kanşıklıklar üzerine Karahı taylan yardıma çağırdı. Yardıma gelen Karahıtaylar, başkent Balasagun 'u zaptettiler ve kendilerine merkez yaptılar. Ancak, Karahıtaylan yenen Nay manlar bir süre sonra Kaşgar' ı ele geçirip Doğu Karahanit Devleti'ne son ver diler ( 1 2 1 1).
Batı Karahanh Devleti Batı Karahanit Devleti 'nin başkenti Özkent idi. Ancak, ikinci hükümdar
Ebu İshak İbrahim zamanında Semerkant' a taşındı. Ebu İshak Han, Doğu Karahanlılardan bazı sınır şehirlerini ve Fergana'nın bir bölümünü aldı. Ancak, daha sonra Sultan Melikşah 'ın Semerkant'a kadar ilerlemesi üzerine, Batı Karahanlılar, Selçuklu Devleti' ne bağlandılar.
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRK LER
no
KARAHANLI DEVLETİ BATI KARAHANLI DEVLETI DOGU KARAHANLI DEVLETI
• • soıı-o�
f
..r..
HORASAN
�.-.!
.
C!
�
y t= � � J-.
Aral
Göta
çungarya
oôırı
"'�
•
Taraz e Çimkent
J'�-t..to'"� Tılfkent
�.-.!"'
�
L'll har'- "'Y�Ii •
• Ozkeat ··
e
KAŞG7
Barsgan
Yarkent • a SEME RKAN T ...--../ Fer ı. V lr &�Jel h
f
•
Hoten
�
Karahan/ı Devleti ve ikiye ayrılışı
Selçukluların Batı Karahanlı hükümdarlığına getirdiği II.
Mahmut, Kar Sultan Sencer' i yardıma çağırdı. Karluklar da Kara oldular. İki taraf Katvan ovasında karşı karşıya geldiler
luklar ile arası açılınca, hıtaylarla birlik
( l 14 1 ). Sultan Sencer ve II. Mahmud yenildi. Bütün Maveraünnehir' i işgal eden Karahıtaylar, Batı Karahaniılan hakimiyetleri altına aldılar.
II. Mesut 'un hükümdarlığı döneminde, isyan halindeki Karluklar ve Oğuzlar denetim altına alındı. Il. Mesut, Sultan Sencer ' in kumandanlarından Ayaba ile, Horasan hakimiyeti için giriştiği mücadelede yenildi. Kendisi ve oğlu esir düştüler. Baba-oğul kısa bir süre sonra hapiste öldüler. Batı Kara hanlı hükümdar ailesi sona erdi. Batı Karahanlı Devleti 'nin başında, bundan sonra Ali Tigin soyundan ge lenler bulundu. Son hükümdar Osman Han, kayın pederi Harzemşah Muham
med ile anlaşmazlığa düştü. Harzemşah Muhammed, Semerkant' ı alarak Os man Han'ı idam ettirdi. Böylece Batı Karahanlı Devleti tarihe karıştı ( 1 2 1 2).
GAZN ELILER 1 0. yüzyılın başlarında, Samanoğullan Devleti'nde, vali v e kumandan ola rak, çok sayıda Türk bulunuyordu. Bunlar, merkez yönetiminin zayıftadığı
O S M A N L l LARDAN ÖNCE T Ü R K LER
lll
dönemlerde, bölgelerinin yan bağımsız hakimleri durumuna geliyorlardı. Sa manoğullan Devleti'nin merkezi otoritesini kaybettiği yıllarda gittikçe güçle nen kumandanlardan biri de
Alp Tigin
idi. Alp Tigin, iktidar mücadelesinde
başarılı alamayınca, beraberindeki az bir kuvvetle, Afganistan' daki
Gazne
şehrine çekildi. Buradaki Gurlulan iş başından uzaklaştınp kendi hakimiyeti ni kurdu
(963). Bu devlete ''Gazneliler" denilmesinin sebebi, başkentin Gaz
ne şehri olmasından ileri gelmektedir. Alp Tigin'in ölümü üzerine yerini alan oğlu başarılı bir yönetim göstere medi. Erkek eviadı yoktu. Onun ölümü üzerine, Türk kumandanlar, içlerinden biri olan
Sebük Tigin'i
devletin başına geçirdiler. Sebük Tigin Zabulistan,
Toharistan, Gur ve BelOcistan'ı topraklanna kattı. Sebük Tigin ölünce oğlu Mahmud, kardeşine karşı giriştiği mücadeleyi ka zandı ve Gazneli tahtına çıktı
(998).
Gazneli Mahmud Dönemi Gazneli Mahmud, İslam dinini yaymak için 1000- 1 027 yıllan arasında Hindistan üzerine 1 7 sefer yaptı. Başşehir Gazne 'nin Hindistan'a hakim bir noktada bulunması, Sultan Mahmud'un Hindistan'a yönelik as keri harekatını kolaylaştınyordu. Bu seferte rin çoğuna, sınırlı sayıda asker katılıyordu. Buna rağmen, kumanda yeteneği sayesinde, Hint racalarına karşı zaferler kazandı. Gazne li Mahmud'un seferleri, Hint racalarından bir kısmının Müslüman olmalan sonucunu verdi. Aynca, büyük ve güçlü kaleler, kutsal Hint şehirleri ele geçirildi.
Gazne/i Mahmud' un temsili resmi
OKUtv\A METI'-.'i
PENCAB RACASI iLE SAVAŞ Mahmut, Kanevç Seteri'nden döndükten sonra Kalincar racası Ganda (Müslüman tarihçiler Nanda deı1er), Kanevç racası Racya pal'ı Mahmud'un önünden kaçmış olduğu için ayıplar, ona karşı bir-
1 12
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
kaç raca ile birleşir, ona çatar, onu yener, öldürtür ve yerine Trilo· çanpal adında birini geçirir (bu kişi belki Racyapal'ın oğullarından biri idi). Racyapal'a karşı kazandığı başarı ve birkaç bağlaşığının onu üstün ortak tanımaları Ganda'ya öyle bir güven ve gurur verir ki, ön ce birkaç kere adı geçmiş olan Pencap'ta, ufak bir dağlık bölgede tutunabilen eski Pencap racası Anandapal oğlu Triloçanpal ile (yeni Kanevç racası olan adaşıyla karıştırılmamalı) gizli görüşmelere ko yulur ve Pencab'ı Mahmut'tan geri alıp bu kişiye vermek gibi düşün celere kapılır. Mahmut, 1 0 1 9 sonbahar ında, Ganda üzerine yürür; bunu öğ· renince eski Pencab racası Anandapal oğlu Triloçanpal ordusu ile doğuya çekilip bağlaşıklarının ordusu ile birleşmaya çalışır. Onu kovalıyarak ileriiyen Mahmut, ona Ruhut (Ramgangra) lr mağı'nın kıyısında yetişir. Triloçanpal'ın amacı, karanlık basınca ya kadar Türk ordusunun suyu geçmesini önlemek ve gece çe kilmekti. Bunu anlıyan Mahmut, EI-Utbi'ye göre: "Saray kullarına: 'tulumlar üzerinde suyu kim geçer?' diye sor du. Derh�l sekiz kul ayrıldı, bunlar tulumları şişirdiler, arkalarma bağladılar, kendilerini suya attılar. Puruçal (Triloçanpal), kulların suya atıldıklarını görünce onların işini bitirmek için zırhlı beş fil ile birtakım insanları gönderdi. Peygamber'in 'benim dinim acunun doğu ve batısını tutacaktır' sözünü doğru çıkarmak için yüce Tan rı kullara ilham buyurdu. Kullar derh�l ayak üzere durdular, oklar attılar, atılan oklar fillerin ayaklarını hareketsiz bıraktı ; gelen insan ları da yere serdi. Böyle sekiz kişinin tulum ile ırmağı geçmesi, kar şılarına gelen filleri, insanları okla öldürmeleri mucize kabilinden dir. Kulların hAlini görünce Sultan'ın ağzından şu söz çıktı: 'Her kim yüzüp geçebilirse geçsin, bütün ömründe rahat etmek istiyen bu sıkıntıya katlansınl' Sultan'ın bu lütufkar tatlı sözünü işitenler hep birden geçmiye başladılar. Kimisi tulum ile geçti, kimisi atının yelesine yapışarak geçti; geçenler ırmağın öbür kıyısına atladılar. 'AIIahü Ekber' sesini göklere çıkardılar, düşmana daldılar; düşman bozuldu, bir kısmı kı· lıçtan geçti, bir kısmı tutsak oldu. Kemend ile 200 fil tutuldu, onlar da tutsak edildi. Düşman birçok mal, hazine bırakmıştı, iğtinam edildi. Y. Hikmet Bayur, Hindistan Tarihi, 1.
Cilt, Ankara 1 987
O S M A N Ll L A R D A N Ö N C E T Ü R K LE R
1 13
Gazne/i ordusunda fıller düşman saflarında karışıklık çıkarmak için kullanılırdı
Gazneli Mahmud'un yaptığı bu seferler, daha sonra Hindistan'da yüzlerce yıl sürecek Türk hakimiyetine ve bugün Müslüman Hintiiierin yaşadığı Pakis tan Devleti'ne (kuruluşu: 1 947) zemin hazırlamıştır.
Gazneli-Karahanh İlişkileri: Batı Karahanlı Hükümdarı Nasr Han, Gaz neli Mahmud'un kayın pederiydi ve Horasan'ı ele geçirmek istiyordu. Sama noğulları hanedanının son mensubu ölünce, Karahanlı ordusu Horasan'ı işgal etti. Ancak, Gazneli Mahmud, güçlü ordusu sayesinde Karahanlıları Hora san'dan çıkardı. Bu başarısızlıktan bir süre sonra, Nasr Han' ın yerine geçen Mansur Han ile doğu kanadının hükümdarı Yusuf Kadır Han ordularını birleştirdiler. Bu
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
1 14
ordu ile Gazneli ordusu, Belh yakınlannda karşı karşıya geldiler. Gazneli Mahmud, Karahanlı ordusunu yenilgiye uğrattı.
Gurlulara Karşı Zafer: Gazneli Mahmud, Hindistan seferleri sırasında kanşıklıklar çıkaran Gurlulara karşı harekete geçti. Gönderdiği öncü birlikler dar geçitlerde sıkışıp zor durumlara düştüler. Bu durum karşısında Gazneli Mahmud hızla ilerledi ve sahte bir geri çekilişle Gurlulan yendi. Bölgedeki bütün kaleleri ele geçirdi ( 1 0 1 1 ). Ancak, Gur bölgesinde yine de tam bir ha kimiyet kuramadı. Harzem'de Hakimiyet Kurulması: Gazneli Mahmud, Ürgenç 'i yöneten eniştes i Harzemşah Memun ' u hakimiyeti altına almıştı. Ancak, Memun 'un kumandanlan ve halk bunu kabul etmediler. Ayaklanıp Memun'u öldürdüler. Gazneli Mahmud, eniştesinin öcünü almak üzere Harzem üzerine yürüdü. Burada kolay bir zafer kazandı. Sultan Mahmud, Altuntaş'ı vali tayin ederek Harzem'i ülkesine bağladı ( 1025). Gazneli Mahmud'la Karahanlı hükümdan Yusuf Kadır Han, Semerkant'ta yaptıklan görüşmede, gittikçe büyüyen Türkmen tehlikesine karşı ortak ted bir almayı kararlaştırdılar. Gazneli Mahmut, Türkmenlerin başındaki Selçuk lu Yabgusu Arslan'ı Semerkant'a davet etti ve burada hileyle tutuklatıp Ka lincar Kalesi'ne hapsettirdi. ( 1025). Arslan Yabgu'nun tutuklanmasından bir süre sonra, Horasan'ın yerli halkı, Türkmenlerden şikayetçi oldu. Yakınmalar artınca, Gazneli Mahmud Horasan üzerine yürüdü. Türkmenler, ağır kayıplar vererek çekilmek zorunda kaldılar ( 1 028). Gazneli Mahmud, daha sonra, kanşıklıklann baş gösterdiği Irak-ı Acem bölgesine hareket ederek Rey şehrini aldı. Kazvin 'deki kaleleri ve bazı şehir leri zapt etti. Gazneli Mahmud kısa süre sonra öldü ( 1 030).
Sultan Mesut Dönemi Sultan Mahmud'tan sonra Gazneli Devleti'nde, kısa süren bir saltanat mü cadelesi yaşandı. Mesut, kardeşi Muhammed'le giriştiği mücadeleyi kazana rak devletin başına geçti. Sultan Mesut, Hindistan'a düzenlediği seferde başan kazandı. Fakat, git tikçe büyüyen Türkmen tehlikesi karşısında aynı başanyı gösteremedi. Karahanlı Ali Tigin in saldın hazırlığı ortaya çıkınca Sultan Mesut, Har zemşah Altuntaş'tan yardım istedi. Gazneli ordusu ile Altuntaş'ın kuvvetleri birleşerek Ali Tigin üzerine yürüdüler. Çarpışma şiddetli oldu. Savaşı hangi tarafın kazandığı belli olmadı. '
116
O S M A N L l LARDAN ÖNCE T Ü R KLER
KARAHANLILAR �
Balkış Gölü
UMMAN DENİZİ
......
Gazne/i Devleti
Sultan Mesut' un hükümdarlığı boyunca, Selçuklular, gittikçe büyüyen bir kuvvet haline geldiler. Horasan'a yerleştikleri gibi, önemli bir merkez olan Nişapur 'a da girdiler. Durumu düzeltmek için büyük bir ordu hazırlayan Sultan Mesut, Selçuk lulan yeneceğinden emindi. Ancak, beklediği gibi olmadı. Dandanakan 'da meydana gelen şiddetli savaşta Gazneli ordusu kesin bir yenilgiye uğradı ( 1040). Dandanakan Savaşı, Türk tarihinin dönüm noktalanndan biridir. Sa vaşı kazanan Selçuklular, hem kuracaklan devletlerle hem de batıya yöneliş leriyle Anadolu, Orta Doğu ve Balkan coğrafyalannda Türkleri hakim kıla caklardır. Malazgirt Zaferi 'ni hazırlayan gelişmelerin başında Dandanakan Savaşı vardır. Sultan Mesut, yenilgiden sonra Hindistan'a çekilmek istedi. Fakat yolda adamlan tarafından tutuklandı ve öldürüldü. Sultan Mesut'un oğlu Mevdud, babasının öcünü almak için Gazne üzerine yürüdü. Tahta geçmiş olan Sultan Muhammed'in ordusunu yenilgiye uğratarak hükümdar oldu ( 1 04 1 ).
1 16
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LE R
Karışıkhk Dönemi: Sultan Mevdud döneminde Selçuklular Gazne 'ye ka dar yaklaştılar. Gurlular ayaklandılar. Hindistan 'daki racalar da Gazneli top raklarından bir bölümünü ele geçirdiler. Sultan Mevdud, Selçuklutara karşı çıktığı seferde hastalandı ve Gazne'ye dönüşünde öldü ( 1 049). Bundan sonraki on yıl, Gazneli Devleti'nde iç karışıklıklar ve saltanat mü cadeleleri ile geçti. 1059'da hükümdar olan İbrahim ' in uzun saltanat yılla nnda ise durum biraz düzeldi. Selçuklularla barış yapıldı. Hindistan'daki si yasi otoriteyi kuvvetlendiren ve halkın refahını artıran İbrahim tahtta 41 yıl kaldı. Yerine geçen oğlu III. Mesut 'un zamanında da ( 1 099- 1 1 15) aynı geliş me devam etti. Ancak, Selçukluların, Gazneli Devleti'nin iç işlerine karışma ları önlenemedi.
Devletin Yıkılışı: 1 1 1 6'da başa geçen Arslan, Selçuklularla barış siyase tini bozunca Selçuklu Sultanı Sencer, Gazne üzerine yürüdü ve Arslan Ha n'ın, kendisine sığınan kardeşi Behram Şah'ı tahta oturttu. 38 yıl hükümdar lık yapan Behram Şah, günden güne kuvvetleneo Gurlularla uzun süre uğraş mak zorunda kaldı. Gurlular, bir ara Gazne şehrini yakıp yıktılar. Ancak, Beh ram Şah bir süre sonra Gazne' ye yeniden hakim oldu. Hüsrev Şah zamanında, Oğuzlar, Gazneli topraklarını bir baştan öbür ba şa işgal ettiler. Bir taraftan da Gurluların şiddetli baskısı başladı. Bu baskı karşısında Hüsrev Şah Gazne'yi terk ederek Lahor 'a yerleşti. Son Gazneli Sultanı Hüsrev Melik, Gurlulara yenitip esir düşünce Gazneli Devleti tarihe karıştı ( 1 1 87).
BÜYÜK SELÇUKLU D EVLETI a. Oğuzlar "Oğuz" kelimesi, Türk boylarından bir bölümünün kurdukları siyasi birlik anlamına gelmektedir. Oğuzlar, Kök Türklere bağlı olarak yaşarken zaman zaman isyanlara giriş tiler. Daha sonra, Uygur Devleti'ne bağlandılar. Yeniden ayaklanınca Uygur Hakanı Moyen-Çor onları ağır bir yenilgiye uğrattı. Oğuzlar bunun üzerine batıya göçerek Seyhun Nehri 'nden Hazar Denizi 'nin doğusuna uzanan top raklara yerleştiler. 1 0. yüzyılın ilk yarısında Oğuzlar, Seyhun bozkırları ile o yöredeki Kara cuk (Farab) ve Sayram şehirleri dolaylarında yaşıyorlardı. Karacuk Dağların dan Hazar Denizi'ne uzanan bölgeye "Oğuz Bozkın" denilmekte idi. Buralar-
O S M A N Ll L A R D A N Ö N C E T Ü R K LE R
1 17 o(;u z 1. .\ 1{
1
1
1
1
;:,
'i;!
> "
> "
.. :ıG
,., ..., cxı
.. """
<
�
:ıG
BOZOKLAR 1 1 1 1 1
�
� " ... 'o
o
e.o
"' "
�
ÜÇOKLAR
1
1 1
1
s 8 .�.. � >'= � :ıG cxı" :ıG
-ö s
[;ı
�Q,
�
,., .. cxı
1
1
1
1
" c::
... ::ı "O
·e
... " .... vı
ıı. � � c>
8:
1 � '"
e
1
1
" -:ı
;öj, �
[ '� tt' � >-
1
1
.!:: "O
'" "O ... '" cxı
�
N
1
1
.. >
� s
;>::
:ıG
da Yenikent, Karacuk, Cend, Suğnak, Kemak, Sütkent, Sayram vb. adlı Oğuz şehirleri vardı. Oğuzlar, 1 0 . yüzyılın ilk yarısında, kışlık merkezi Yenikent olan Oğuz Yabgu Devleti 'ni kurdular. Başta yabgu bulunuyor, orduyu sübaşı yöneti yordu. Oğuz Yabgu Devleti 1 000 yıllarına doğru yıkıldı. Dağılan Oğuzlardan bir kısmı (Uzlar) Doğu Avrupa düzlüklerine yöneldi. Kalabalık topluluklar ise (Selçuklular) güneye, Maveraünnehir'e doğru indiler. Göç etmeyerek yurtlarında kalan az sayıdaki Oğuzlar (Türkmenler) Kara cuk Dağları bölgesinde, Seyhun kıyısındaki kasabalarda, Karakum'da ve
KlPÇAKLAR
NişJipur
:
Ser hs
·s p.
"' ,.. ,.
" O O.
HORASAN
•
\) \.:
Herat
• Beıh
HALAÇLAR o 100 200
10. yüzyılın ilk yarısında Oğuzların bulunduğu yerler ve Oğuz şehirleri
300 400 soo
118
O S M A N L l LA R D A N Ö N C E T Ü R K L E R
Mangışlak'ta oturuyorlardı. Bugünkü "Türkmenistan" halkı onların torunları sayılmaktadır.
Oğuzların Tarihi Rolü: Tarihi Türk yurdu Ötüken 'i de yönetimlerinde bulunduran Oğuzlar, l l . yüzyıldan itibaren 200 yıl boyunca Asya bozkırların dan Orta ve Yakın Doğu ' ya ulaşarak İran, Azerbaycan, Irak, Anadolu ve Su riye 'yi almışlardır. Daha sonra Mısır'dan başlayarak Kuzey Afrika'ya, Bal kanlara ve Orta Avrupa'da Viyana' ya kadar yayılmışlardır. Sırasıyla Büyük
Selçuklu Devleti, Anadolu Selçuklu Devleti ve diğer Selçuklu devletleri, atabeylikler, Türkmen beylikleri, Karakoyuolu ve Akkoyunlu devletleri, Ramazanoğulları, Dulkadirliler, İran'da Safevi, Afşar (Avşar) ve Kaçar hanedanları, Orta ve Batı Anadolu beylikleri ve Osmanlı Devleti onlar ta rafından kurulmuş ve geliştirilmiştir. Bugün Anadolu 'da birçok köy, Oğuz boylarının adlarını taşımaktadır.
b. 1040'a Kadar Selçuklular Selçuk Bey: Selçuklu hanedanı, adını, ataları olan Selçuk Silbaşı'dan al mıştır. Selçuk Bey, Oğuzların Kınık boyuna bağlı bir aileden gelmekteydi. Babası Dokak, Oğuz Yabgu Devleti'nde önemli yeri olan bir kimseydi. Selçuk Bey, 10. yüzyıl başında babasının ölümü üzerine onun yerine geçe rek Oğuzlara sübaşı (ordu kumandanı) oldu. Selçuk Bey' in emrindeki Oğuz boyları kalabalıktı. Selçuk Bey, Oğuz yab gusu ile arasının açılması ve otlak darlığı gibi sebeplerle, emrindeki Oğuz topluluğu ile Maveraünnehir 'e doğru göçe başladı. Selçuk Bey, 960'tan sonraki yıllarda Cend'e geldi. Cend, Türklerle Müs lüman ülkeleri arasındaki sınırda yer alan bir kentti. Selçuk Bey'in yeni geldiği bölgede Müslümanlık yayılmaya başlamıştı. Böyle bir ortamda barınmak ve siyasi bir varlık olarak yaşayabilmek, bölge nin şartlarına uymakla mümkün olabilirdi. Selçuk Bey ve çevresindekiler İs lamiyeti kabul ettiler. Oğuzlar bundan sonra "Müslüman Oğuz" anlamına ge len "Türkmen" adıyla anılmaya başladılar. Selçuk Bey, Müslüman olduktan sonra, Gök Tann inancını koruyan Oğuz Yabgu Devleti'ne karşı mücadeleye girişti. Aynca, Karahanlılarla Gaznelile ·
rin baskısı altındaki Samanoğulları Devleti'ni askeri yönden destekledi. Bu desteğe karşılık, Selçuklulara Buhara-Semerkant arasında yeni topraklar ve rildi. Selçuklular, bundan sonra Maveraünnehir 'e yerleşmeye başladılar.
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
1 19
Selçuklu Devleti 'nin temelini atıp, onu teşkilatiandıran Selçuk Bey 1 007'de 100 yaşlanndayken öldü. Selçuk Bey' in Mikail, Arslan, Yusuf ve Musa isimlerinde dört oğlu var dı. Mikail, babası hayatta iken katıldığı bir muharebede ölmüştü. Oğullan Çağrı ve Tuğrul, dedeleri Selçuk Bey tarafından yetiştirilmişlerdi. İkinci oğul Arslan, Selçuk'tan sonra yönetimin başına geçti ve "yabgu" unvanını al dı. Arslan' a yardım ederek idari kademedeki yerlerini alan diğer kardeşlerden Yusuf, genç yaşta vefat etti, Musa, uzun müddet yaşadı.
Gaznelilerle İlişkiler: Arslan Yabgu'nun buyruğunda çok sayıda Türk
men atiısı vardı. Çağn Bey' in Anadolu akını da Selçukluların itibannı artır mıştı. Bu durum, hem Karahaniılan hem Gaznelileri kuşkulandınyordu. Ka rahanlı Yusuf Kadır Han ile Gazneli Mahmud, Semerkant'ta buluşarak Sel çuklu tehlikesini uzaklaştırmak için çare düşündüler. Gazneli Mahmud, Arslan Yabgu ' yu, güya görüşmek için, Semerkant'a da vet ederek hile ile yakalattı ve Hindistan'a sürdü ( 1 025). Selçuklu yabgusu kapatıldığı Kalincar Kalesi 'nde 7 yıl sonra öldü. Arslan Yabgu 'nun tutuklanması olayı önemli sonuçlar verdi: D Selçukluların Gaznelilerle olan mücadelelerinde bu haksızlığın etkisi
büyük oldu. D Bir süre başsız kalan Türkmenlerden bir kısmı dağıldı. Onlan bir araya
toplamak isteyen Tuğrul ve Çağn beyterin baskısı karşısında kalabalık boy lar, Gaznelilerin izni ile Horasan' ın çeşitli bölgelerine geçtiler. D Arslan Yabgu 'nun tutuklanması üzerine, Çağn ve Tuğrul beyler Selçuk
lu tarihinde ön plana geçtiler.
Selçuklular Harzem'de: Selçuklutann başına geçen Tuğrul ve Çağn kar deşler durumlarını kısa sürede güçlendirdiler. Türkmenlerin yönetimi kendile rinde idi. Fakat teşkilat gereğince diğer amcalan Musa'yı yabgu seçmişlerdi. Selçukluların güçlenmesinden tedirgin olan Karahanlı Ali Tigin' in baskısı artınca ağır kayıplara uğrayan Selçuklular Harzem dolayianna çekilmek zorun da kaldılar. Ancak, Cend hakimi Şah Melik, eskiden beri amansız bir Selçuklu düşmanıydı. Şah Melik, bir Kurban Bayramı günü yaptığı ani baskında çok sa yıda Türkıneni öldürttü. Selçuklular zor duruma düştüler. Buna, Ali Tigin'in ay nı yılda ölümünden sonra, oğullannın Selçuklutara cephe almalan eklendi. Tuğrul ve Çağn kardeşler, karşı karşıya kaldıklan bu sıkışık ve tehlikeli durumdan, ancak Horasan'a geçerek kurtulmanın mümkün olacağını görü yorlardı. Hazırlıklarını bu yönde yaptılar.
120
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
Horasan'a Geçiş: Hazırlıklannı tamamlayan kalabalık Selçuklu toplulu ğu, Gazneli Devleti' nden izin almaksızın, Ceyhun Innağı 'nı aşarak Horasan'a geçti (ı 035). Burada yaşayan ve baş sız kalmış Türkmenler de onlara katılma ya başladı. Selçuklu başbuğlan Gaznelilere başvurarak, kendilerine yerleşecekleri topraklar verilmesini istediler. Sultan Mesut bu isteği reddetti ve Selçuklular üzerine büyük bir ordu gönderdi. Ancak, bu ordu Nesa ovasında Selçuklular tarafından ağır bir yenilgiye uğratıldı ( 1 035). Gaznelilere karşı ilk zaferlerini kazanan Selçuklular, bu bölgede bir dev let kurmak imkanının bulunduğunu gördüler. Zaferden sonra, Sultan Mesut, Selçuklulara üç il verdi ve kendilerine bir çeşit özerklik tanıdı. Fakat Selçuklular üç il daha istediler. Bunun üzerine Gazneli Sultanı yeniden savaşmaya karar verdi. Serahs yakınlanndaki savaş ta Selçuklular, Gaznelileri bir kere daha yenilgiye uğrattılar (Mayıs ı 038). Bu zafer sonunda Horasan, Selçukluların yönetimine girdi.
Dandanakan Savaşı: Ordusunun yenildiğini öğrenen Sultan Mesut hızla harekete geçerek Selçuklular üzerine yöneldi. Ordusunda 300 savaş fili, 50 bin atlı ve yaya asker vardı. Selçuklu başbuğlan, yıpratma savaşlan yapmaya karar verdiler ve çöllere doğru çekildiler. Geçtikleri yerlerdeki kuyulan boza rak arkalanndan gelen Gazneli ordusunu susuz bıraktılar. İki ordu Dandanakan hisan önünde karşı karşıya geldi. Savaş çok şiddetli oldu ve üç gün sürdü. Çağn Bey ' in yönetimindeki Selçuklu ordusu burada ke sin bir zafer kazandı ( 1 040). Bu savaşın sonunda, Selçuklular bağımsızlıkla nnı tartışmasız biçimde kazanmış oluyorlardı. Böylece devlet kurma arnaçia nna da ulaşıyorlardı. Dandanakan Savaşı 'nın sonunda kurulan Selçuklu Devleti, kısa zamanda güçlü bir devlet haline gelmiştir. Selçuklu Devleti, İslamiyetİn koruyuculuğu görevini de üstüne almıştır.
c. Selçuklu Devleti'nin Kuruluş ve Yükselişi Devletin Kurulu ş u Dandanakan Zaferi 'nden hemen sonra, Selçuklu ileri gelenleri Tuğrul Bey 'i sultan ilan ettiler. B ir süre sonra Nişapur'da toplanan devlet meclisin de önemli kararlar alındı. Eldeki topraklara ve fethi kararlaştırılan yerlere atamalar yapıldı. Böylece, Selçuklu Devleti resmen kurulmuş ve teşkilat lanmış oluyordu ( 1 040).
O S M A N L lLARDAN Ö N C E T Ü R K LE R
121
Tuğrul Bey Dönemi Devlet meclisinde alınan kararlar ge reğince, Musa Yabgu, Herat şehrini; Yu suf Yınal' ın oğlu Ertaş, Sistan' ı zapt etti. Kavurt, bütün Kirman ' ı ve Umman'ı Sel çuklu hakimiyeti altına aldı. Hürmüz Emirliği, kendi nzası ile Selçuklu Devle ti 'ne bağlandı. Böylece, Selçuklu sınırlan Hint Okyanusu 'na kadar genişledi. Çağrı Bey, önemli bir şehir olan Merv 'e yerleşti. Tuğrul ve Çağn beyler, eski düşmanlan Şah Melik'i bozguna uğ ratarak Harzem 'i kendilerine bağladılar. Bu fetihler sayesinde, Selçuklu hakimiyeti kuzey, güney ve doğu yönlerinde yayılmış oluyordu.
Tuğrul Bey'in temsili resmi
Tuğrul Bey tarafından Azerbaycan'a gönderilen Selçuklu kuvvetleri, Bi zans ordusunu Gence önünde yenilgiye uğrattı ( 1 046). Selçuklu akınlarını durdurmayı amaçlayan Bizanslılar, Gürcülerden de takviye alarak, daha güç lü bir ordu hazırladılar. Ancak, bu orduyu da Pasinler (Hasankale) önünde bozguna uğratan Selçuklular, Erzurum 'u ele geçirdiler. ( 1 048). Pasinler Zaferi üzerine, Bizans imparatoru, Tuğrul Bey' le banş yapmanın yollannı aradı. Tuğrul Bey, savaşta tutsak alınan Gürcü Kralı Liparit' i kurtu luş akçası almadan serbest bıraktı. Kendisi de, İstanbul ' a bir elçilik heyeti gönderdi. Banş anlaşması şu şartlarla imzalandı: Emeviler zamanında İstanbul' da yapılan ve harap durumda olan cami ona olacaktı. Bu camide, Mısır'daki Fatımi halifesi adına okunan hutbe, bundan sonra Abbasi halifesi ve Tuğrul Bey adianna okunacaktı.
1\ığrul Bey Doğu Anadolu'da: Selçuklular, Büveyhilerin elindeki Irak-ı Acem, Fars, Elcezire gibi geniş bölgeleri ele geçirdiler. Tuğrul Bey, daha son ra, Muradiye ile Erciş' i fethetti ve Malazgirt'i kuşattı. Ancak, kalenin alınma sını beklemeyen Sultan Tuğrul, ordusunu üçe ayırdı. İlk iki kol, Erzincan ve Çoruh vadisine kadar ilerlediler. Üçüncü kolun başında Sultan'ın kendisi bu lunuyordu. Bu kuvvetler, Kars 'ı kuşattılar ve Pas in Ovası 'na ulaştılar. Bundan sonra, Malazgirt yeniden kuşatıldı. Fakat, kış mevsimi yaklaşmıştı. Tuğrul Bey kuşatmayı kaldırdı ve Anadolu'dan ayrıldı.
122
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
Selçuklu Sultam'nın Bağdat'a Girişi: Bu sırada, Abbasi Halifesi, Bağ dat'ı ellerinde bulunduran Büveyhilerden kendisini kurtarması için Tuğrul Bey'i davet ediyordu. Sultan Tuğrul, Bağdat üzerine yürüyünce Büveyhiler şehri boşaltıp kuzeye çekildiler. Tuğrul Bey, parlak bir törenle hilafet merke zine girerek 1 20 yıllık Büveyhi Devleti'ne son verdi ( 1055). Tuğrul Bey, ha lifeyi koruması altına aldı. Selçuklu Sultanı, böylece İslam dünyasının korun ması görevini de üstlenmiş oluyordu. Bağdat' ın kaybı üzerine, Büveyhilerin askerleriyle Mısır'daki Fatımİ Dev leti'nin gönderdiği birlikler birleşmişlerdi. Sultan Tuğrul, yanına İbrahim Yı nal'la Yakuti'yi alarak harekete geçti ve Büveyhi tehlikesini uzaklaştırdı. Çevredeki hükümdarlar, Selçuklu hakimiyetini tanıdıklarını bildirdiler. Hali fe, Bağdat'a dönen Tuğrul Bey' e altın kılıç kuşatarak onu "Doğunun ve Batı nın hükümdarı" ilan etti. Selçuklu Sultanı, artık "yeryüzünün hükümdarı" ola rak tanınıyordu. Tuğrul Bey, iç karışıklıkları bastırmakla uğraşırken, Büveyhiler Bağdat'ı ele geçirip Halife'yi makamından indirmişlerdi. Bunun üzerine Selçuklu Sul tanı, Bağdat'a dönerek Büveyhileri uzaklaştırdı. Halife yeniden makamına oturtuldu ( 1 060). Tuğrul Bey, Bağdat'tan Rey'e dönerken hastalandı. Bir daha iyileşemedi ve 1063 'te öldü. Öldüğünde 70 yaşındaydı. Kumandan ve özellikle devlet adamı olarak, Türk-İsHim tarihinde unutulmaz yeri bulunmaktadır. S u l t an A l p A r s l a n D ö n e m i Tuğrul Bey'in çocuğu yoktu. Çağn Bey'in oğulları Süleyman ve Alp Arslan'la Arslan Yabgu'nun oğlu Kutalmış arasın daki saltanat mücadelesini Alp Arslan ka zandı ve Selçuklu tahtının sahibi oldu.
Sultan Alp Arslan'ın temsili resmi
Alp Arslan, iktidarını sağlamlaştırdık tan sonra Azerbaycan ve Kafkasya üzeri ne sefere çıktı. Buradaki küçük krallıkla n buyruğu altına aldı. Bazı şehirleri ve bölgeleri ele geçirdi. Güçlü bir kalesi bu lunan Ani, Bagrat hanedanlığının başken tiydi ve B izans'a bağlı bulunuyordu. Onun için burayı Bizanslılar savunuyor du. Ani Kalesi 'ni kuşatan Alp Arslan, şid-
123
O S M A N l l L A R D A N ÖNCE T Ü R K L E R
detli saidıniarta bu şehri ve kaleyi fethetti ( 1 064). Ani 'nin fethi, bütün İslam dünyasında büyük bir sevinçle karşılandı. Alp Arslan, devlet teşkilatını yeniden düzenledikten sonra 1 065 'te doğu seferine çıktı. Türkistan'a girerek Kıpçak reisierini buyruğu altına aldı. Cend hakimi de Selçuklu Devleti'ne bağlandı. Bu sefer sonunda, Türkistan' ın Ma veraünnehir 'e yakın bölgeleri egemenlik altına alınmış oldu.
Selçuklu Sultanı A lp Arslan ' ı gösteren bir minyatür
OKUMA METNi HALEB'iN FETHi Babam -Tanrı rahmet eylesin- selefinden ri vayetle bana şunla rı söyledi: "Sultan Alp-Arslan, Haleb'e gelip Kınnesrin Kapısı meydanı nda karargah kurarak kenti kuşattı. Ganem burcuna karşı mancınık kurdurup aralıksız olarak bu burcu dövdürdü. Bunun üzerine Haleb halkı -alay olsun diye- Ganem burcuna bir atlas kumaş parçası sardılar. Böylece onlar, burcun mancınık atışlarından baş ağrısına yakalandığını ve bundan kurtulmak için de başı n ı sardıklarını söy lediler". Babam sözüne devamla: "Bunun üzerine Sultan çok kızdı ve o gece askerlerine bin tane halenc oku ve diğer bazı silahlar da ğıttırdı ve erken saatlerde şehre saldırı emri verdi. Şehir düşmek üzere iken Mahmud'un annesi Seyyide, oğlu ile birlikte şehir ve ka lesi nin anahtarları nı alarak Sultan'ın huzuruna çıkıp itaatını bildir mek için şehirden ayrı ldı . Halk, meydanda iki sıra halinde, Sultan'a ihtirama hazır duruyordu. Anne-oğul, Sultan'a hizmet ve hürmet et mek amaciyla yer öpe öpe, saflar arasından geçerek huzura geldi-
124
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E TÜRKLER
ler. Sultan, her ikisine izzet ve ikramda bulundu ve Seyyide'ye: 'Seyyide sen misin?' dedi, o da: 'Kavmimin Seyyidesi'yim' diye ce vap verdi. Sultan, onun bu cevabı n ı güzel bulup beğendi. Şehri, oğlu Mahmud'a verdikten başka ikram ve ihsanda bulundu. Böyle ce Sultan'ın lütfu ve ihsanına nail olan Mahmud, sevinç içinde şeh re döndü". Babam sözlerine şöyle devam etti : "Sultan, Bizans'a komşu olan Haleb'in güya alınması güç, müstahkem bir şehir oldu ğu kan ısını yaratmak için, kuşatmayı özellikle uzatıyordu. Bunu yapmakla o, kendisinin büyük kudretine ve ordusunun çokluğuna rağmen bu kadar uzun bir süre karargah kurup kuşattığı şehri, gü ya almaya muvaffak olamadığı hissini Bizanslllarda uyandırıyor ve böylece onları n, şehri elegeçirme hususunda herhangi bir ümide kapılmamalarını sağlamış oluyordu". Ali Sevim, Biyografilerle Selçuklu Tarihi, Ankara 1 989
A l p Ar lan, kardeşi Kavurt'un altanat iddiası ile yıllarca uğraşmak zorun da kaldı. Kinnan üzerine birçok kez yürüyerek Kavurt'u yendi . Kardeşi, her defa ında af diledi . A lp A r lan da onu bağışladı. Böylece Kavurt me ele i, A lp A r lan 'ın ölümüne kadar bir onuca ulaşamadı.
olarak görünüyordu. Ancak, Türkmenlerin Herteyişini engelleyen Bizans ordularının etkisiz hale getirilmesi gerekliydi . Alp Arslan, Bizans kuvvetlerini Malazgirt'te bozguna A nadolu, Türkmenlerin gözüne artık yeni bir yurt
uğratarak İ mparator ' u tut ak aldı. Sultan A lp Ar Jan, Malazgirt Zaferi 'nden sonra yeniden
tı. Bu sefer şehit edildi
ıra ında,
doğu seferine çık esir alınan bir kale kumandanı tarafından hançertenerek
( 1 072).
S ultan Meli kşah
Dönemi
Alp A r lan, yerine, oğlu
18
Melikşah 'ın geçmesini vasiyet etmişti. O sırada
yaşmda bulunan Melikşah sultan
ilan edildi.
senesi iç karışıklıkların bastınlması, doğu alınması ile geçti.
Melikşah'ın altanatının ilk iki
mırlarının güvenlik altına
Selçuklu Sultan1 Melikşah, yeniden ayaklanan Kavurt' un ordusunu bozgu
af dilediyse de idam edildi ( 1 073). oğulları hüküm sürmeye devam ettiler.
na uğrattı . Kaçtığı yerde yakalanan Kavurt Kirman bölgesinde Kavurt ' un
sınırlarını güvenlik altına almak uğratıp Gaznelileri anlaşmaya zorla
Sultan Melikşah, öncelikle devletin doğu istiyordu. Karahanlı ordusunu yenilgiye
yarak bu amacına ulaştı.
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LE R
125
Devlet Sımrlarımn Genişle mesi: Sultan Alp Arslan, son sene lerinde büyük Türkmen başbuğla nndan Atsız' ı, Suriye'nin fethi ile görevlendirmişti. Ats ız 1 070- 1076 yılları arasındaki mücadeleler so nucu bütün Suriye'yi denetimi al tına aldı. Ancak, Fatımiler karşı sında yenilince, Suriye'nin yöneti mi Melikşah ' ın kardeşi Thtuş'a verildi. Kahramanlığı ile ün kazanmış olan Artuk Bey, Sultan Melik şah 'tan aldığı emir üzerine Karma tilerin yönetimindeki Doğu Arabis tan ve Bahreyn adalannı tamamen ele geçirdi. Kafkaslardaki küçük Gürcü Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah'ın temsili resmi krallannın Selçuklulann elindeki bazı kaleleri geri almalan üzerine Sultan Melikşah, Gürcistan'a yürüdü. Türk men birlikleri, Trabzon'a kadar uzanan Karadeniz kıyılarını zapt ettiler ( 1 080). Sultan Melikşah 1086 yılı başında tekrar Kafkaslara yöneldi. Bütün Gür cü, Ermeni, Abhaza kaleleri kendiliklerinden bağlılıklannı bildiriyorlardı. Şirvan Şahı da Melikşah' ın buyruğu altına girdi. Anadolu Selçuklu hükümdan Süleymanşah 'la, Tutuş ve Artuk Bey arasın da Antakya hakimiyeti yüzünden çıkan mücadele ve Süleymanşah'ın ölümü, Sultan Melikşah ' ın canını sıkmıştı. Bu işi kökünden çözümlernek üzere İ sfa han'dan aynldı. Büyük Sultan, yolu üzerindeki bütün kale ve şehirleri birer birer fethederek Halep'e geldi. Şehir kendisine teslim edildi ( 1 086). Sultan Melikşah'ın gelirken Urfa kuşatmasına bıraktığı Bozan, bu sağlam surlu şeh ri ele geçirdi ( l 087). Halifelik merkezi Bağdat'a gelen Sultan Melikşah, büyük gösterilerle karşılandı. Halifenin sarayında bir tören düzenlendi. Sultan Melikşah'a iki kılıç kuşatıldı. Böylece, "Doğunun ve Batının hükümdan" olduğu belgeleni yordu ( 1 087). Tuğrul Bey'e de 29 yıl önce, halife tarafından aynı unvan ve rilmişti.
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LER
126
Doğu Seferi: Semerkant halkı, hükümdar Ahmet Han'dan şikayetçiydi. Bu şikayetleri Sultan Melikşah' a kadar ulaşıyordu. Durumu düzeltmek iste yen Sultan, Maveraünnehir seferine çıktı. Buhara ve Semerkant'ı fethetti. Ah met Han'ı da esir alarak B atı Karahanlı Devleti 'ni Selçuklutara bağladı. Do ğu Karahanlı Hükümdan da Sultan Melikşah' ın huzuruna gelerek onun haki miyetini tanıdı. Böylece, Selçuklu Devleti'nin sınırlan doğuda Çin'e kadar dayandı ( 1 090). Tutuş, Aksungur, Bozan, Çubuk gibi ünlü kumandanların yönetimindeki Selçuklu orduları Hicaz, Yemen, Aden bölgelerini Selçuklu yönetimine al dılar.
Bataniler ve Hasan Sabbah: Mısır Fatımi Devleti, son derece güçlenen Selçuklu Devleti'nin ancak iç kanşıklıklarla yıkılabileceğini anlamıştı. Suri ye'yi ele geçiren Selçukluların artık Mısır'a yönelecekleri kesindi. Fatımiler bunu önlemek veya geciktirmek için batıni nitelikli din propagandasına baş vuruyorlardı. Bu propagandanın en dikkat çekici önderlerinden biri olan Ha san Sabbah dindar görünerek bilgisiz insanlan kendi tarafına çekiyordu. Ha san Sabbah, Hazar Denizi 'nin güney kıyılanndaki Alamut Kalesi 'ni ele geçi rerek burada "Batınilik" görüşlerine dayalı İ smailiye Devleti 'ni kurdu.
ç. Selçuklu Devleti'nin Dağılması Batıni fedaileri, Selçukluların büyük veziri Nizamülmülk 'ü bir suikast ile öldürmüşlerdi. Sultan Melikşah da, ondan bir ay sonra ölünce Selçuklu Dev leti, çok değerli iki yöneticisinden yoksun kaldı ( 1 092). Taht mücadeleleri de buna eklenince, devlet dört parçaya bölündü. Anadolu, Kirman, Suriye Irak ve Horasan'da ayn ayn Selçuklu devletleri ortaya çıktı. Tah t K a v g a l a r ı ve B e rkyaruk Sultan Melikşah ' ın karısı Terken Hatun, Melikşah 'ın ölümünden sonra bü yük paralar harcayarak kumandanlan kendi tarafına çekti. Beş yaşındaki oğ lu Mahmut'u sultan ilan ettirdi. Tahtta asıl hak sahibi olan Berkyaruk, Ter ken Hatun 'un kuvvetlerini yendi. Daha sonra, tahtta hak iddia eden Suriye Meliki Tutuş ve amcası Arslan Argun 'la da mücadele etmek zorunda kaldı. Her ikisini de yenerek ortadan kaldırdı. Sonra, kardeşi Sencer'i Horasan me liki olarak atadı. Azerbaycan melikliğinde ise, öteki kardeşi Muhammed Ta par bulunuyordu. Muhammed Tapar, 1099'da isyan eni. Uzun mücadelelerden sonra, devlet ikiye bölündü. Kafkaslardan Suriye'ye kadar olan bölge, Muhammed Ta-
127
O S M A N L l L A R DA N Ö N C E T Ü R K LE R
par'ın yönetimine verildi. Berkyaruk'un ölümünden sonra Muhammed Tapar, tek başına sultan oldu ( 1 105). S u l t a n M u h a m m e d Ta p a r D ö n e m i Selçuklu Devleti 'nde kardeş kavgalan devam ederken, Haçlı Seferleri baş lamıştı. I. Haçlı Seferi sonunda, Selçuklulann elindeki Antakya ile Fatımile rin elindeki Kudüs, Haçlılar tarafından zapt edilmişti. Batıniler de, yer altı fa aliyetleri ve suikastlarla dehşet saçmaya devam ediyorlardı. Sultan Muhammed, bu güç şartlar altında başa geçti ( l l 05). Önce Batıni lere ait kalelerin bir bölümünü ele geçirip yok etti. Merkezleri olan Alamut kuşatıl dı. Büyük kayıplar verdirildi ise de zapt edilemedi. 1 1 18 'de, Anuş Ti gin kumandasındaki birlikler Alamut'u yeniden kuşattılar. Harekat başan ile gelişirken Muhammed Tapar öldü ( 1 1 1 8). Sultan Muhammed' in veliahdı, oğlu Mahmud'du. Babası ölünce tahta o geçti. Horasan Meliki Sencer de kendisini sultan ilan etti. Daha sonra, Mah mud'la Sencer arasında bir anlaşma yapıldı. Devletin batı bölgeleri Mah mud'un yönetimine verildi. Mahmud, büyük sultan olan Sencer 'e bağlı kaldı. Sultan Sencer Dönemi Sultan Sencer, tahta oturduktan sonra, yeğeni Mahmud'u Irak Selçuklu Devleti'nin başına getirdi. ölümü Mahmud ' un üzerine, kardeşi Mesut hü kümdarlık için mücadele ye girişti. Halife de onu destekliyordu. Bu durum da Sultan Sencer sefere çı karak Mesut ile müttefik lerini yenilgiye uğrattı, di ğer yeğeni Tuğrul'u da Irak Selçuklu Devleti'nin hükümdarlığına getirdi. Ancak, Tuğrul kısa sürede öldü. Bunun üzerine, Me sut, Sultan Sencer' in nza sını almadan hükümdarlığı elde etti.
Sultan Sencer' in Türkmenistan' ın Merv şehrindeki türbesi
128
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E TÜRKLER
Bala5ııgun
� � G.
FATIMitER MISIR
HiND DENiZi YEM F.
ı
300
ı
600
ı
900 Km.
Büyük Selçuklu Devleti
Irak Selçuklu Devleti 'nde kumandanlar, yönetirnde etkili olmaya başlayın ca Sultan Sencer onlan görevden uzaklaştırması için Sultan Mesut'a emir ver di. Bu emri dinlenmeyince Irak seferine çıktı. Sultan Mesut, kumandanlann etkisini azaltıcı tedbirler almayı kabul edince savaşa gerek kalmadı. Sultan Sencer, Karahanlılann giriştikleri bağımsızlık teşebbüslerini önle di. Yıllık vergisini ödemeyerek isyan eden Gazne Hükümdan Behramşah'a da boyun eğdirdi ( 1 1 36). Harzem özerk bir bölge halinde, genel valiler tarafından yönetiliyordu. Bu valilere Harzemşah adı veriliyordu. Harzemşah Atsız, sultanın izni olmadan doğu yönünde fetihlere girişince, Sencer, Harzem üzerine sefere çıkarak At sız'ı yenilgiye uğrattı. B ir süre sonra Harzemşah Atsız, yönetimi tekrar ele ge çirdi. Bir taraftan da, Selçuklu Devleti 'ne bağlılığını bildirmekten geri kalma dı ( 1 1 4 1 ) .
O S M A N L lLARDAN Ö N C E T Ü R K L E R
129
Harzemşah Atsız Selçuklu elçisini öldürtünce, Sultan Sencer, Harzem üze rine bir kere daha sefere çıktı. Karşı kayamayacağını anlayan Harzemşah At sız af diledi. Sultan Sencer de onu bağışlamayı uygun gördü. Sultan Sencer 'in, Harzemşah Atsız'ı her seferinde affetmesinin sebebi, ku zey sınırlannı savunacak güçlü bir yöneticiyi gerekli görmesiydi.
Karahıtaylar Karşısında Yenilgi: Moğol kökenli Karahıtaylar, gittikçe büyüyen bir güç olarak ortaya çıkmışlardı. Selçuklulara bağlı olan Karahan lılar, Karahıtay tehlikesini tek başianna önleyemeyeceklerini anladılar ve Sultan Sencer' in yardımını istediler. Karahıtaylarla Katvan'da yaptığı savaşı kaybeden Sultan Sencer'in ordusu yok edildi ( 1 1 4 1 ). Katvan yenilgisinin önemli sonuçlan görüldü: O Sultan Sencer, o zamana kadar yenilmez sayılıyordu. Karahıtay yenilgi si bu inancı sarstı. O Ceyhun Nehri'nin doğusundaki Selçuklu topraklan Karahıtaylann isti lasına uğradı. O İ slam ülkelerinin bir kısmı, Müslüman olmayan bir devletin eline geçti. Karahıtaylar, bu ülkelerde kendi yönetim sistemlerini kurdular. O Moğol asıllı Karahıtaylann Maveraünnehir'deki egemenliği, 1 2. yüzyıl
başlannda, Cengiz Han yönetimindeki Moğollann Türk-İ slam dünyasını işgal etmelerini kolaylaştıncı bir ortam hazırladı. O Sultan Sencer yenilince, Harzemşah Atsız, Horasan 'ı işgal etti.
Sultan Sencer, Karahıtaylara yenilince, durumdan yararlanan Harzemşah Atsız, Horasan ' ı ve başkent Merv ' i ele geçirdi. Fakat, yeniden kuvvet kazanan Sultan Sencer, Harzem üzerine yürüyünce uzlaşma yolunu seçti ( 1 1 47). Sultan Sencer, durumunu kuvvetlendirdikten sonra, Herat' ı ele geçiren Gurlularla sa vaşmak zorunda kaldı ve Gur hükümdannı esir aldı ( l l 52). Böylece, Katvan bozgunu ile sarsılan itibannı yeniden kazandı.
Sultan Sencer'in Oğuzlara 1\ıtsak Düşmesi ve Ölümü: Sultan Sencer, Karahıtaylann baskısı karşısında göç ederek Selçuklu topraklanna yerleşen Oğuzlan denetim altında tutamıyordu. Oğuzlar da, vergi toplanması sırasında zulüm gördüklerini ileri sürüyor1ardı. Bir süre sonra Oğuz isyanı başladı. Bu isyanı bastırmak için giriştiği savaşta yenilen Sultan Sencer Oğuzlara esir düştü ( 1 153). Sultan Sencer' in tutsaklık hayatı üç yıl sürdü. Sonunda, sadık adamlan onu tutsaklıktan kurtardılar. Bu arada meydana çıkan iktidar boşluğu yüzün-
130
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
den, kumandanlar arasında mücadele sürüp gidiyordu. Sencer, 7ı yaşınday ken öldü ( l ı 57). Onun ölümü ile Büyük Selçuklu Devleti de tarihe kanştı.
d. Diğer Selçuklu Devletleri S ur i y e S e l ç u k l u l ar ı Suriye Meliki Tutuş, ağabeyi Melikşah'ın ölümünden sonra, kendisini sul tan ilan etmişti ( 1 092). Fakat, Berkyaruk'la giriştiği saltanat mücadelesinde yenilip ölmüştü. Oğullanndan Rıdvan Halep 'e, Dokak da Şam'a hakim oldular. Rıdvan, Meyyafarikin (Silvan)'e kadar Güney Anadolu'da etkiliydi. An cak, Fatımilerle Haçlılann birleşik güçlerine yenildi. Şam' da ise yönetim Do kak'tan çok atabey 1\ığtigin' in elindeydi. Rıdvan' la Tuğtigin' in arası açıktı. Bu yüzden Haçlılara karşı başanlı olamıyorlardı. Rıdvan ı ı ı 3 'te öldü. Son Selçuklu hükümdan Sultanşah zamanında yöne tim Lôlfi'nun elindeydi. O öldürülünce, Halep İlgazi'nin yönetimine girdi. Atabey Tuğtigin ı ı 28 'de öldürülünce oğlu Böri yönetimi ele aldı. Böyle ce iktidar Börililere geçti. Şam Atabeyliği kuruldu. K ir m a n S e l ç u k l u l arı
Çağrı Bey ' in oğlu Kara Kavurt, Kinnan'ı, Fars bölgesini, Hürmüz'ü ve Umman'ı, ı 040- 1060 yıllan arasında Selçuklu Devleti 'ne bağlamıştı. Kavurt, Sultan Melikşah ' ın hükümdarlığını tanımadı. Selçuklu sultanı olmak için baş kent üzerine yürüdü. Fakat Melikşah 'la yaptığı savaşta yeniidi ve öldürüldü ( 1 073). Kavurt'tan sonra oğullan Kirman ' ı yönetmeye devam ettiler. Sultan Me likşah' ın ölümünden sonra ise bağımsız davranmaya başladılar ( 1 092). 1 1 57 'ye kadar Sultan Sencer 'e bağlı kaldılar. Devlet, 1 1 75 'ten sonra bir ara Gurlulara bağlandı. Oğuz başbuğlarından Dinar, Kinnan' ı işgal ederek, bu devletin varlığına son verdi ( l ı 87). Irak ve H o r a s a n S e l ç u k l u l a r ı Sultan Sencer, yeğeni Mahmud' la anlaşarak, onu Irak Selçuklu Devleti 'nin sultanlığına getinnişti o ı ı 9). Bu devlet, büyük Sultan Sencer'e bağlılığını de vam ettirdi. Mahmud'dan sonra gelen ll. 1\ığrul ve Mesut zamanlarında iç kanşıklıklar sürüp gitti. Bu ortamdan yararlanan B ağdat halifeleri siyasi ikti dar elde etme çabasına girişince onlarla da mücadele etme gereği ortaya çıktı.
OS M A N L l LARDAN ÖNCE TÜRKLER
131
III. Thğrul zamanmda Selçuklu yönetimi çok zayıflamıştı. Musul, Azer
baycan ve Fars atabeyleri, iktidarın gerçek sahipleriydi. Harzemşah Tekiş,
Horasan, Irak, Kuzey ve Batı İran'ı ele geçirerek bu devletin varlı�ma son verdi
( 1 194).
Türkiye Selçukluları Daha ilerde ele alınacaktır.
e. Atabeylikler Kök Türklerde ve Hazarlarda görüldU�U üzere eski Türk gelene�i olan atabeylik, BUyük Selçuklu Devleti'nde en önemli bir görev olarak meydana çıkmıştır. Sultanlar, ülkenin çeşitli yerlerine idareci olarak gönderilen küçük yaştaki prensierin yanına, öğretici-eğitici ve bir nevi naib olarak, "atabey" adı ile seçkin şahsiyetler tayin ediyorlardı. Bunlardan çoğu, de�erli hizmetleri ile sadakat ve kudretlerini göstermiş yüksek rütbeli kumandanlardı. Şehzadelerin yanmda büyük nüfuz sahibi olan atabeylerden bazıları devletin zayıfladı�ı yıllarda, merkeze uzak bölgelerde iktidarı doğrudan doğruya kendi ellerine almışlardır. Böylece Selçuklu binedanının mirasçısı olarak "atabeyler" denilen çeşitli süliler meydana çıkmıştır. Sal gurlular (Fars Atabeyliği)
( 1 1 47 - 1 2 8 4 )
Oğuz Salgur (Salur) boyundan atabey Sungur, Irak Selçuklu sultanı Mesut zamanında,
1 147
yılında, İran'ın Fars bölgesinde ba�ımsızlığmı ilin
etti. Bu suretle Fars Atabeyli�i kurulmuş oldu. Başkent Şiriz şehriydi. Sungur
1 1 6 1 'de
ölünce, yerine geçen o�lu Zengi, Irak Selçuklu'lanna
bağlandı ve bu durum Selçuklu devleti yıkılıncaya kadar devam etti
( 1 1 94). Zengi'den sonra oğulları arasmda iktidar mücadelesi başladı. Kardeşlerine karşı üstünlük sa�layan I. Saad
1 203'te Salgurlu atabeyi oldu. Ülkesini imar
etti. Saad'in ölümünden
( 1 23 1 )
sonra tahta, o�lu
EbQ Bekir
geçti. Malılisını
atabey Saad'den alan ünlü İranlı şair ŞirAzh Sadi eserlerini bu atabeyin himayesinde yazmıştı. Daha sonra atabeylik İlhanlı Mo�ollarma ba�andı. D. Saad'in kızı,
Moğol hükümdan HüiAgu'nun o�lu ile evlendi. Bu bitunun ile sül4le nihayet buldu.
1 284'te
ölümü
132
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
i ldenizoğul ları ( Azerbaycan Atabey l i ğ i ) ( 1 1 4 6 - 1 22 5 ) Kıpçak Türklerinden Şemseddin İldeniz, Irak Selçuklu Devleti 'nde ata beylik vazifesi almıştı. Sonra Azerbaycan genel valisi oldu. Valiliği sırasında Gürcü ve Abhaza saidıniarına karşı koruduğu topraklara Erran ve Şirvan do laylarını da bağladı. Nihayet, hakim olduğu bölgeyi 1 146 'dan itibaren, Teb riz'den bağımsız olarak yönetmeğe başladı. i ldeniz, Selçuklu Sultanı II. Thğ rul un dul kalan karısı ile de evlenerek Selçuklu ailesine girdi. Böylece Sel çuklu Devleti'nin en nüfı1zlu şahsiyeti oldu. '
i ldeniz'in oğulları Cihan Pehlevan ve Kızıl Arslan Osman da başha db'lik ve ordu bakanlığı gibi devletin en yüksek makamlarında bulunu yorlardı. l 1 75 'te ölen i ldeniz'den sonra Cihan Pehlevan, yalnız Azerbay can ' ın değil, bütün Irak Selçuklu sultanlığının en kudretli adamı haline geldi. 60-70 kadar sadık bendesi bütün memleketi denetim altında tutu yorlardı. Cihan Pehlevan'dan sonra, kardeşi Osman da bir aralık kendini "Irak Sul tanı" ilan etti ( 1 1 9 1 ).
1 HORASAN
Atabeylikler
\
\ 1
O S M A N L lLARDAN Ö N C E T Ü R K LE R
133
Osman' ın oğlu Ebu Bekir, 1 200'e doğru nüfuzunu Hemedan'a, hatta Is fahan'a kadar genişletmişti. Fakat ı 22 ı 'de Cihan Pehıevan' ın oğlu atabey Özbek, Harzemşahlara bağlanmak zorunda kaldı. CeHileddin Harzemşah ı 225 'te Tebriz' i zaptedince Azerbaycan Atabey li ği sona erdi. Kısa bir süre sonra da memleket Moğollar tarafından istila edildi. B e ğ te g i n o ğ u l l a rı ( E rb i l B e y l i ğ i ) ( 1 ı 4 6 - ı 2 3 2 ) Musul atabeyi Zengi'nin ölümü sırasında ( I ı 46) Erbil merkez olmak üze re, Şehrizor, Hakkari , Sincar ve Harran 'a Zeyneddin Ali Küçük sahip bulu nuyordu. Ali Küçük, atabey Zengi'nin Musul valilerinden Beğtegin'in oğluy du. Ömrünün sonuna doğru, yaşlılığı sebebiyle ülkesini atebeyin oğlu Mev dud' a bırakarak Erbil ' e çekildi ( I ı 67). Ali Küçük'ün oğlu Muzaft'ereddin Kök Böri (Gök Börü), önce Musul atabeyinin hizmetine girdi, sonra Selahaddin Eyyubi ile işbirliği yaptı. Yardı mına karşılık Urfa şehrini aldı ( I 1 83) ve Selahaddin Eyyubi'nin kızkardeşi ile evlendi. Selahaddin ' in ölümü üzerine bağımsız hale gelen Kök Böri, komşulan ile ve Eyyubilerle dostça geçindi, birkaç Moğol akınını püskürterek ülkesini ko rudu. Kök Böri 'nin beyliği 44 sene sürdü. Bu müddet içinde memleket imar edildi. Erbil, devrinin önemli kültür merkezlerinden biri oldu. Beylik bir ara Türkiye Selçukluianna bağlandı. Kök Böri'nin oğlu yoktu. Öldüğü zaman ( 1 232), vasiyeti gereğince, Erbil topraklan Abbasi Halifeliği 'ne geçti. B ör i l i l e r ( Ş am A t a b e y l i ğ i ) ( 1 1 2 8 - l l 5 4 ) Suriye Selçuklu atabeyi Tuğtegin, Haçlılarla yaptığı başanlı mücadeleler sebebiyle "İslamın Kılıcı" olarak anılıyordu. Onun ı ı 28 'de öldürülmesi üze rine yerine geçen oğlu Tacülmüluk Böri, önce Batıniliğin bir kolu olarak Su riye' de gelişen İ smaililerie uğraştı. İ smaililer Kudüs'ün Haçlı kralı ile aniaşmış ve Şam 'ın Franklar eline geç mesine yardımcı olmuşlardı. Böri 20 bin kadar İsmailiyi ortadan kaldırarak Şam'ı kurtardı. Fakat kendisi de bir İ smaili tarafından öldürüldü ( I ı 32). Böri'nin yerine İsmail, Mahmud ve Muhammed adındaki üç oğlu arka arkaya atabey oldular. Gerek bu atabeyler, gerek Muhammed'in oğlu Abak, memleketlerini Musul atabeylerinden korumaya çalıştılar.
134
OSMA NLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
Zayıf Şam Atabeyliği, nihayet atabey Zengi'nin oğlu
Nureddin Mah
mud'un Şam'ı işgal etmesiyle sona erdi ( 1 154). Z e n g i l i l e r ( 1 1 27 - 1 1 8 6 ) Bu süldlenin kurucusu İmddeddin Zengi'dir. Babası Ak-Sungur Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah'ın Haleb valisiydi. İmddeddin de, Irak Selçuklu hükümdan Mahmud tarafından Musul valiliğine tayin edilmişti ( 1 127). Zengi, Cizre Kalesi'ni, Nusaybin'i, Sincar ve Harran'ı aldıktan sonra Haç lılara karşı savunduğu Haleb'i de kendine bağladı. Böylece kuzey Irak'tan Akdeniz'e kadar uzanan bir hükOmet kurdu. Başlıca gayesi Suriye Frank (Haçlı) iktidanna karşı bir Müslüman birliği meydana getirmekti. Antakya Haçlı Prensliği'ne bağlı kalelerden bazılarını ve Hama'yı ele geçirdi. Trablus Haçlı Kontluğu'na ait Ba'arin Kalesi'ni kuşattığı zaman, üzerine gelen Kudüs Kıralı ile Trablus Kontu'nu yendi ve ikisini de esir aldı ( 1 137). Bu başanlar dan sonra da mücadeleyi bırakmadı ve Urfa'yı zaptederek Frank Kontluğu'nu ortadan kaldırdı ( 1 144). Avrupalı kral ve imparatorlar idaresindeki Il. Haçlı seferi, bu önemli olayın sonucu olarak hazırlanmıştır. Mısır Fdtımtleri' ne Karşı Zengt/iler Haçlı devletçiklerine karşı mücadele, İmddeddin Zengi'nin oğullan zama nında da devam etti.
İki
kardeşten Nureddin Mahmud Halep'te, I. Seyfeddin
Gazi Musul'da idiler. Babalarının 1 146'da ölmesi üzerine atabeyliği iki kısım bilinde yönetmeye başladılar. Halep atabeyi Nureddin Mahmud da Haçlıların karşısına çıkan büyük ku mandanlardan biri olarak tanınmıştır. Antakya Haçlı prensi Raymond'u yene rek ( 1 147) topraklannın büyük bir kısmını işgal eden Mahmud, Kudüs Kra lı'nı da mağlup etti ( 1 164). Mısır üzerine gönderdiği ŞirkOh, Fatımi Devle ti'nde yönetimi üstlendi. Nureddin Mahmud 1 174'te ölünce Şam ve Halep atabeylikleri EyyObi ailesine geçti. Zengioğullan, Musul ve Sincar'da bir süre daha devam etti. Her iki kol da 1 186'da EyyObilere bağlandı.
HARZEMŞAHLAR a. Harzem ve Harzemşahlar Ceyhun Nehri'nin her iki tarafında ve bu nehrin döküldüğü Aral Gölü'nün güneyinde yer alan Harzem, ticaret yollarının birleştiği bir bölgeydi. Transit
O S M A N Ll LARDAN ÖNCE TÜRKLER
135
ticaret hareketliydi. Nehirlerde ve kanallarda askeri nakliye kolaylıkla yapıla biliyordu. Bütün bunlar, Harzem ' i siyasi, askeri ve ekonomik bakımlardan önemli bir bölge haline getiriyordu. Bu bölgeye ha.kim olanlara, eskiden beri "Harzemşah" unvanı veriliyordu.
b. İlk Harzemşahlar Harzemşahlar sülalesinin atası, Oğuz boylarından bir Türk olan Anuş Ti gin 'dir. Selçuklu Devleti' nin Harzem valisi olan Anuş Tigin, merkezde oturu yor ve Harzem'i naibi aracılığıyla yönetiyordu. Anuş Tigin ' in oğlu Kutbeddin Muhammed, babası ölünce, Sultan Sen cer tarafından Harzem valiliğine tayin edildi. Muhammed, bu bölgeyi, genel vali olarak 30 yıl boyunca ustalıkla yönetti. Selçuklu Sultanı Sencer 'e karşı bağlılıktan aynlmadı ama, bölgede kendi gücünü devamlı şekilde artırmaya çalıştı. Kendisinden sonra gelecek olanlara, bağımsızlık yolunda atacakları adımlar için sağlam bir ortam hazırladı. c.
Harzemşahlar Devleti'nin Kuruluşu
Atsız Dönemi: Kutbeddin Muhammed' in ölümü üzerine, oğlu Atsız Har
zemşah oldu ( 1 1 28). İ lk zamanlar, Selçuklulara karşı tam bir bağlılık gösteren Atsız, kendi nüfOzunu artırmak için bazı hareketlere girişrnekten de geri kal madı. Askeri bakımdan önem taşıyan yakın bölgeleri işgal etti ve Seyhun öte sindeki bölgelere kadar ilerledi. Sultan Sencer, kendi izni olmadan yapılan bu hareketleri uygun bulmadı ve Harzemşah Atsız'a, yaptıklarını onaylamadığı nı bildiren ve onu azarlayan bir mektup gönderdi. Bunu fırsat sayan Harzern şah Atsız da bağımsızlığını ilin etti. Sultan Sencer, bunun üzerine, kuvvetli bir ordu ile Harzemşah Atsız' ın üzerine yürüyerek onu yenilgiye uğrattı. Ancak, kurulu düzenin sarsılması, halkı hoşnut etmedi. Sultan Sencer' in çekilmesinden sonra Harzemşah Atsız, Harzem'e dönerek yönetimi yeniden eline aldı. Atsız, bundan sonra, fırsat buldukça Selçuklu yönetimine baş kaldırdı. Sul tan Sencer, onu her seferinde yendi. Fakat, kuzey sınırlarını savunacak cesur bir yöneticinin ortadan kalkmasını uygun bulmadığı için onu iş başında bıraktı. Harzemşah Ats ız, Kıpçakların merkezi Sığnak şehrine saldırdığı ve Cend' i ele geçirdiği sırada, Sultan Sencer, isyan eden Oğuzlara yeniidi ve tutsak düş tü ( 1 1 53).
136
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E TÜRKLER
Harzemşah Atsız, tutsak olan Sultan Sencer'e isyan etmiş göıiinmektense onun haklarını korumaya çalışmanın daha yararlı olacağını hesapladı. Bu amaçla, Horasan 'a doğru hareket etti. Yolda, Sultan Sencer 'in esirlikten kur tulduğunu haber aldı. Onu kutlayan bir yazı gönderdi. Kısa bir süre sonra da öldü ( 1 1 56).
İl Arslan Dönemi: Veliaht İ l Arslan, babasının yerine Harzemşah oldu. Sultan Sencer de onun Harzemşahlığını onayladı. Ertesi yıl Sultan Sencer'in ölümü üzerine, Selçuklu Devleti'nde sarsıntı başladı. Bu durumda, İl-Ars lan'ın gücü giderek arttı ve bağımsız hareket etmeye başladı. İ l-Arslan döne mi, Karahıtayların istila hareketlerini önleme çabalarıyla geçti. İ l-Arslan'ın küçük oğlu Sultanşah, babasının ölümü üzerine, Harzemşah lık tahtına oturdu. Fakat, Cend valisi bulunan büyük kardeşi Tekiş, onun hü kümdarlığını tanımayarak Harzem üzerine yüıiidü. Sultanşah, taraftarlarıyla birlikte, Horasan ' ın emiri Ayaba'nın yanına gitti. Tekiş, böylece Harzem tah tına geçti.
ç. Devletin Güçlenmesi Alaeddin Tekiş Dönemi: Harzemşah Tekiş, hükümdarlığının ilk yılların da büyük zorluklarla karşılaştı. Özellikle, kardeşi Sultanşah'ın taht mücade lesi onu uzun süre uğraştırdı. Sultanşah ve annesinin kışkırttığı Ayaba, kuvvetli bir ordu ile Harzem'e yüıiidü. Ancak yenilgiye uğradı ve savaşta öldü. Zorlukla kurtulabilen Sultan şah, bu defa da Gurlulara sığındı. Harzemşah Tekiş, kendisine saygısızca davranan Karahıtay elçilerini öl dürtünce, Harzemlilerle Karahıtaylar arasında savaş başladı. Sultanşah, ülke halkının kendisini desteklediğini iddia ederek Karahıtayların yardımını sağla dı ve kalabalık bir Karahıtay ordusu ile Harzem üzerine yüıiidü. Karahıtaylı kumandanlar Harzem'e gelince halkın Harzemşah Tekiş 'i desteklediğini gör düler ve daha fazla ilerlemekten kaçındılar. Sultanşah 'ın yanına bir miktar as ker bırakarak ülkelerine geri döndüler. Sultanşah, bu askerlerle Merv, Serahs, Tus gibi önemli şehirleri ele geçirerek küçük bir beylik kurdu. Harzemşah Tekiş, kardeşi Sultanşah ile uzun yıllar uğTaşmak zorunda kaldı. Ancak, Sultanşah 1 1 93 'te ölünce ordusu, hazineleri ve toprakları Tekiş 'e geçti. Harzemşah Tekiş, böylece bütün Horasan'a yerleşmiş oldu. Selçuklu Sul tanı Il. Tuğrul, Abbasi Halifesi 'ne yenilince kendisini Selçukluların mirasçısı olarak görmeye başladı.
137
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E TÜRKLER
..
�
7.L
Gôlü
Ur genç
�
Buhara
HARZ
�'
it::, K A
� ıı..L.
HORASAN
� .
�
�
,_.rv
:AYLAR
/
Semerbat e
e
Tirmiz
� � Belh � � �� \)�� � '-'�;�\ o�i,����� �:ı$•'e r r Irak-r Acem
(Cibal) •
İsfahan
Nişapur
• caz
e
Herat K ühistan • Berdeşir
Sistan •
Dust
Zere ne
HiNT DENIZi ı
300
ı
600
ı
!100 Km.
Harzemşah/ar Devleti
Harzemşah Tekiş, ölümüne kadar Irak işleri ile uğraştı. Kendisine karşı mücadeleye girişen Abbasi Halifesi 'nin ordulannı arka arkaya yenilgiye uğ rattı. İ smaililerin elindeki bazı kaleleri zapt etti. 1 200 'de öldüğü zaman ülke de güvenlik ortarnı ve ekonomik refah sağlanmış durumdaydı.
Alaeddin Muhammed Dönemi: AHieddin Muhammed, tahta geçtikten sonra, dört yıl boyunca, Gurlularla uğraştı. Merv, Tus, Nişapur gibi şehirleri zapt eden Gurlulan yenilgiye uğrattı. Merv' i ve Serahs'ı da geri aldı. Gur Sultanı Şehabeddin 'in, başkent Ürgenç'e doğru ilerlemesi üzerine, Alaeddin Muhammed, Karahıtaylardan yardım istedi. Ürgenç 'i kuşatan Gurlulan, Karahıtaylann ve Karahanhlann desteği ile ağır bir yenilgiye uğ rattı.
138
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
Karahıtaylardan kuşku duyan Harzemşah Muhammed, Gurlularla yeniden dostça ilişkiler kurdu. Ancak, o sırada Gur Sultanı Şehabeddin öldürüldü. Onun ölümü üzerine Gur Devleti 'nde sarsıntı başladı. Durumdan yararlanan Sultan AHieddin Muhammed, Gurluları kendisine bağladı ( 1206). İslam dünyasının en büyük hükümdan durumuna gelen Alaeddin Muham med, Maveraünnehir üzerine sefere çıkarak Karahıtaylarla mücadeleyi başlat tı ( 1 207). Bu sefer, Harzemşahların zaferiyle sonuçlandı. Buhara zapt edildi. Alaeddin Muhammed, 1 2 1 5 'te Gazne'yi de ele geçirdi. Böylece, Gurlular ül kesinin Hindistan dışında kalan bölgeleri, Harzem toprağı haline geldi. Sultan Muhammed, Fars ve Azerbaycan atabeylerini buyruğu altına aldı. Ancak, Bağdat üzerine gönderdiği ordu başarılı olamadı ve kayıplar verdi. Bu sonuç, onun itibarını büyük ölçüde sarstı. d.
Harzemşahlar Devleti'nin Yakalışı
Bu sırada, Cengiz Han' ın kurduğu Moğol Devleti, gittikçe gelişiyor ve bü yük bir askeri güç halini alıyordu. Sultan Alaeddin, Moğollarla dostluk ant Iaşması yaptı. İki devlet arasında ticaret ilişkileri kuruldu. Ancak, Otrar vali si Gayır Han, şehre gelen bir Moğol kervanındaki bütün tüccarları öldürtün ce, Cengiz Han, valinin kendisine teslimini istedi. Sultan Alaeddin, bu isteği reddedince, Cengiz Han savaş kararı verdi.
OKUMA MET Ni SEYHUN NEHRi'NDE KANLI TAKiP Hocend ahalisi şehre kapandı . Vali Timur Malik 70 bin kişi karşısı nda tutu n m a imkanı göremediğinden, kuwetlerinin en namlı ve tecrübeiiierinden seçtiği bin savaşçı ile Seyhun ortas ı n da sarp bir kal'aya çekilerek yığınak yapt ı ; savunma tedbirleri al d ı . Kal'a ok ve manc ı n ı k menzilinden uzaktı. Moğollar nehrin kal'a yönündeki en dar yerini doldurmak çaresine baş vurdular. Bu iş için 50 bin kişilik muazzam esir topluluğu emre haz ı rd ı . Üç fersah mesafedeki dağlardan taş taşı nmaya başlandı . Sı rtta ta şınarak veya üç dört kişinin bir araya gelmesiyle sürüklenerek kı yıya indirilen blok taşlar nehre atıl ı yor, y ı ğ ı l ı yor ve boydan boya mecranı n kapat ı l ması n a çalışılıyordu. ilk bakışta uygulanması
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
imkAnsız görünen fakat esirlerin hayatları bahasına çalıştırı lma sı sayesinde yavaş yavaş gerçekleşmekte olan bu tedbire karşı müdaf11er, ok işlemez kayıklarla, diğer bir deyimle, devrin zırhlı araçlariyle, usandı rma hareketine giriştiler. Timur Melik kil ile sir kanin yuğrulmasından meydana gelen macunla sıvattığı ıslak keçeleri sağdan ve soldan birer küçük pencere kadar delikler bı rakılmak suretiyle, kayıklar üzerine gerdiriyor, böylece ne ok dar belerinin ne neft ateşinin etkileyemediği bu muhafazalı kayıklar içinde askerlerini uygun zamanlarda sahile göndererek yaptırdı ğı baskınlarla Moğolları kayıplara uğratıyor, onları uzaklaşmaya zorluyordu. Ancak bu Ml, tabiatiyle, uzun müddet devam ede mezdi. Nihayet Timur M elik son derecede cesurAne bir karar ver di. Dediğimiz üzere hazırlanmış 70 sandala adamları nı bindirdi, atları n ı , eşyasını ve ağı rlığını yerleştirdi ve bir gece ansızın ku zeye doğru yola koyuldu. Askerlerinin elinde büyük meş'aleler vardı. Yüzlerce meş'ale arasında kayıklar Seyhun'u yararak bir göktaşı yağmuru gibi ve şimşek hızıyle ilerlerken, aviarın ı kaçır mak istemiyen büyük miktarda Moğol süvarisi de iki sahil boyun ca onları takip ediyordu. Manzara kanlı bir donanma heybatinde idi. Çünkü Moğol sü varileri aralı ksız ok yağdı rmakta olduğu gibi, Timur Melik de va kit vakit kıyıya yanaşarak takipçilere ağı r darbeler indirmekten, belirli yerlerdeki Moğol hücum yığınaklarını dağıtmaktan geri kal mıyordu. Düşman istilAsına düşen BanAket bölgesine vardığı za man kayıkların geçmesini engellemek amaciyla, nehir üzerine gerilmiş, kalı n zinciri bir hamlede parçalayarak yoluna devam et ti. Ayn ı azim ve cesaret ile Otrar, Sığnak ve Cend'i geçti. Ancak bundan sonra durum ciddileşiyordu. Barçınlıg-kend sınırında Ulus-idi, Amuderya'yı bir kıyıdan diğer kıyıya kadar kat eden ka yıklardan güçlü bir barikat yapm ış, üstüne tekerlekli mancı nıklar kurdurmuş, nehrin her iki tarafına, hücuma hazır, asker mevzi lendirmişti ki, artık bu engeli aşmak pek zordu. Mamafih Timur Melik bu pusuya düşmedi. Daha önce karaya çıktı . maiyetiyle beraber atlanarak, Hocend'den beri peşinden ayrılmayan Moğol süvarileri önünden rüzgAr gibi çöle daldı . Harezm'e gidiyordu. Yetişen Moğol takipçileriyle üç gün devamınca savaşlar verdi, yanındakilerden çoğu öldü, aynı h ızla hareketine imkAn olmayan ağırlıkları düşman eline geçti. Oku azalmıştı . Buna rağmen ola-
139
140
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
ğanüstü bir cesaret ve metanetle beraberindeki son neterin ölü müne kadar mücadeleye devam etti ve teslim olmad ı . Gür ganc'a ayak basarak kurtulmayı başard ı . Az sonra da daha esaslı mücadelelere atılmak amacıyla
o sı rada Şehristan'da bu
lunan Sultan M uhammed'e katıld ı . Dr. ibra h i m Kafesoğlu,
Harezmşahlar Devleti Tarihi
Ankara 1 956 -Sadeleştirilmiştir-
Moğol ordusu, Maveraünnehir'in güçlü kalelerini birer birer ele geçirme ye başladı. Direniş gösterenler ortadan kaldınldı. Sultan Muhammed, Mo ğollara karşı meydan muharebesi vermekten kaçındı. Önce Horasan 'a, ora dan lrak' a kaçtı. Nihayet, Hazar Denizi'ndeki küçük bir adaya sığındı. Son günlerinde, oğullarından Celaleddin ' i veliaht olarak seçti. B ir süre sonra da öldü. Moğol ordusunun kuşattığı başkent Ürgenç ise 4 aylık bir savunmadan sonra harabe haline gelerek tarihe gömüldü.
e. Celaleddin Harzemşah Celaleddin Harzemşah, Moğol birliklerinden kurtulup Gazne'ye kaçtı. Topladığı kuvvetlerle Moğolları yenilgiye uğrattı. Emrindeki birlikler yeterli olmayınca Hindistan 'a gitmeye karar verdi. Hindistan'da üç yıl kalan Cela leddin Harzemşah, daha sonra Kirman' a ve Fars bölgesine gitti. Celaleddin Harzemşah, devletini Moğol istilasından kurtarmak için büyük çaba harcadı. Azerbaycan' ı ele geçirdi. Gürcüleri defalarca yendi. Kalabalık bir Moğol ordusunu dağıttı. Fakat onları izlerken, sol kanat kuvvetleri bozul du. Celaleddin Harzemşah zorlukla kaçtı. Daha sonra Anadolu 'ya geçerek Ahlat' ı kuşattı. Bu davranışı, Anadolu Selçuklu Devleti ile olan dostça ilişki lerin bozulmasına yol açtı. İki taraf arasında Yassıçimen 'de yapılan savaşı ( 1 230) kaybeden Celaleddin Harzemşah, barışı kabul etmek zorunda kaldı. Fakat, bir süre sonra Moğollann baskınına uğradı. Takipten kurtulmak için dağlık bölgeye kaçtı ise de orada öldürüldü. Harzemşah Devleti'nin yıkılınası ile, bütün Orta Asya, Yakın Doğu ve ku zey Türk ülkeleri Moğol boyunduruğu altına girerek bağımsızlıklarını kaybet-
OS M A NLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
141
tiler. Harzemşahlar döneminde çok gelişen ve İç Asya bölgelerine kadar etki sini duyuran Türk-İ slam kültürü de bu gelişmelerden zarar gördü.
Anadolu'da Son Harzemliler: Celaleddin Harzemşah 'ın ölümü üzerine, kalabalık Harzemli kabileler başsız kalmışlardı. Alaeddin KeykObad, Ahlat'ı ele geçirdikten sonra, Harzemlileri kendi hizmetine aldı. Onlara Erzincan, Amasya, Larende ve Niğde illerini ikta olarak verdi.
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
142
Türk-İsJJm Devletlerinde Kültür ve Medeniyet TOPLUM YAPISI Türk-İslam devletlerinin genel karakteri, kurulduklan v e yayıldıklan co� rafi alanlarla yakından ilgilidir. Bu coğrafi alanlar, Mısır, Hindistan, İran, Af ganistan gibi, Türklerin yeni geldikleri topraklardır. Buralarda Türklerden başka Araplar, Hintliler, İranlılar ve Tacikler gibi topluluklar da yaşıyordu. Devleti yönetenler Türk'tü. Ancak, yerli halkın temsilcilerine de yönetirnde yer verilmişti. Ordu büyük çoğunlukla Türklerden meydana gelmekteydi. Halk ise eskiden beri bu topraklarda yaşayan topluluklardı. Yalnız Karahanlı lar, halkın çoğunlukla Türk olduğu bir bölgeye hllimdi. Türkler, bozkır geleneklerini, yeni kurduklan devletlerde de yaşatmışlar dır. Ancak, yerli halkın günlük hayatına, alışkanlıklarına, geleneklerine fazla kanşmamışlardır. Bunu, devlet yönetiminin en önemli gereklerinden biri say mışlardır. Eski Türk toplum hayatında katı gruplaşmalar görülmüyordu. Oğuzlarda servet ve mevki farkı, insanlar arasında ayının yapılmasına yol açmıyordu. Soylulardan meydana gelmiş bir sınıf da yoktu. İslamiyetİn kabulU bu duru mu daha da yaygınlaştırdı. Toplumda yetenek, zeki, cesaret gibi niteliklere sahip olanlar için, kumandan, vali, vezir olma yolu açıktı. Dinamik bir toplum anlayışı vardı. Selçuklular, soylu veya zengin olup olmadıklarına bakmadan, yerli halk tan çok sayıda kimseleri devlet teşkilAtma aldılar. Böylece, yerli halkın, tem silcileri eliyle yönetime katılmasını sa�ladılar. Aynca, yetenekli kimselere yükselme yollarını açarak topluma hareketlilik getirdiler. Böylece, kalabalık toplulukların yönetiminde kolaylık sa�landı. Çünkü bu yöneticiler halkı tanı yor, geleneklerini biliyor, onların kabul etmeyece�i icraata girişrnekten kaçı nıyorlardı. Devlet memurluklan çok kere babadan oğula geçiyordu. Şehirlerde nüfOz lu büyük aileler vardı. Bunlar ya yönetirnde görevliydiler, yahut da geniş maddi imkiniara sahiptiler. Devlet hazinesinden yararlananların dışındaki bütün halka
reiya
denili
yordu. Dönemin siyasi anlayışına göre, reayanın görevi, din hükümlerine ve
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
143
devlet otoritesine uymak, vergi ödemekti. Buna karşılık hükümdar, reayanın canını, malını ve namusunu korumakla görevliydi. Reaya içinde de birbirinden farklı sınıflar bulunuyordu. Büyük şehirlerde, kasabalarda iç ve dış ticaret yapan zengin bir tüccar sınıfı vardı. Ayrıca, kü çük ve orta çaplı tüccarlar, esnaf, kalabalık sanatkarlar ayn gruplan oluşturu yordu. Bunlar, kendilerine özgü toncalarda toplanmışlardı. Bu loncalar, dene tim altında olmakla beraber, hukuki ayrıcalıklara, sosyal ve siyasi öneme sa hiptiler. Halkın büyük kısmı ise köylerde yaşıyor ve tanmla geçiniyordu. Köylüle rin hukuki ve ekonomik durumlan, yaşadıklan bölgelere göre önemli farklı lıklar gösteriyordu. Bu sosyal sınıfiann dışında, bir de konargöçerler vardı. Bunlar, hayvancı lıkla geçinirler, elverişli otlak bulmak için yayiaklara ve kışiaklara ihtiyaç du yarlardı. Orta Doğu 'ya ve Akdeniz'e inen kalabalık Türk topluluklarında toprağa yerleşme eğilimi kuvvetleniyordu. Böylelikle göçebeliğin yerini yerleşik ha yat almaya başlamıştı.
Aile: Müslüman Türk ailesi, sosyal yapının çekirdeğini ve temelini mey dana getiriyordu. Aile bütünlüğünün bozulmamasına dikkat edilirdi. Evlenen oğullar, babalan sağ olduğu sürece aileden aynlmazlardı. Türklerde ataerkil aile tipi geçerliydi. Fakat kadın da aile içinde nüfuz sa hibiydi. Babaya saygı gösterme geleneği, İslamiyetİn kabulünden sonra da devam etmiştir.
DEVLET YÖNETIMI Türk-İslam devletlerinde, hükümdarın bilgili, cesaretli, adaletli ve erdem sahibi olması gerekirdi. Halkın mutluluğu ve törenin korunması, hükümdarlll başta gelen görevleriydi. Hükümdarlar yasama, yürütme ve yargı yetkilerini kendilerinde toplamış lardı. Halk arasından biri haksızlığa uğradığı zaman yüksek mahkemeye baş vurabilirdi. Bu mahkemeye hükümdar başkanlık ederdi. Türk-İslam devletlerinde hükümdarların çeşitli hakimiyet sembolleri bulu nuyordu. Bunların başlıcalan hutbe okutrnak, sikke (para) bastırmak, sancak, tae, taht, tuğra, nevbet denilen bando ve saltanat çadınydı.
144
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
İ slamiyette devlet başkanı olan halife, "bütün Müslümaniann başı" idi. Buna göre o, insaniann dünyadaki ve ahiretteki bütün işleri dahil, evrenin dü zenini, Kur 'an hükümlerine göre yönetmekle yükümlüydü. Türk hükümdan nın, yeryüzündeki insanlan yönetme gücünün kaynağı "kut" idi. "Kut"un, hükümdara Tanrı tarafından bağışlandığına inanılıyordu. Hakimiyet anlayışındaki bu aynlık, İslam tarihinde ilk defa Büyük Selçuk lular döneminde ortaya çıktı. Türk hükümranlık anlayışına göre, Tann tarafın dan yeryüzünü yönetme yetkisi Selçuklu hükümdanna verilmişti. Onlar bu yetkiyi halifeye devretmediler ve halifeyi yalnız dini reis olarak bıraktılar. Di ni konularda halife, siyasi alanda sultan, birbirine denk iki yüksek otorite idi. Saltanatın gerçek sahibi, dünya işlerinden tek sorumlu olan Türk hükümdan idi. Eski Türk cihan hakimiyeti düşüncesine göre dünyanın, Türk hükümdan tarafından yönetilmesi gerekiyordu. Bu anlayış, Selçuklu çevresinde bütün canlılığını koruyordu. Selçuklular, başlangıçta Kök Türk devlet anlayışına bağlı sayılabilirlerdi. Selçuklulann ilk zamanlannda başta yabgu vardı. Diğer hanedan üyeleri onun etrafında yönetim sorumluluğuna katılıyorlardı. Aynı görüş, diğer bütün Türk-İ slam devletlerinde de yürürlükte tutulmuş tur. Siyasi otoriteye kanştınlmayan halifeler, şekli nitelikte olarak saltanatla n onaylamakla, unvanlar ve hil'atler vermekle yetinmişlerdir. Türk-İ slam devletlerinde, gaynmüslim unsurlann İ slami hukuk kurallan na uyması zorunluluğu daha önceki İ slam devletlerine nazaran bir hayli hafif lemişti. Böylece, geniş sınırlar içindeki çeşitli diniere ve mezheplere mensup kalabalık topluluklann devlete bağlanmalan büyük ölçüde sağlanıyordu. Türk anlayışının ilkelerinden biri de, yeryüzünde mevcut insan cinsinin saygıdeğer bir bütün sayılmasıdır. Bundan dolayı Türk sultanlan, topluluklar arasında sosyal, kültürel, dini bakımlardan herhangi bir fark, bir kademe ka bul etmemişler, herkesin eşit hak sahibi olmasını sağlamışlardır. Karahanlı Devleti'nde, yönetim eski Türk geleneklerine göre düzenlen mişti. Yalnız bazı terim değişiklikleri görülüyordu. "Hakan" yerine arslan han, "yabgu" yerine buğra han, "şad" yerine ilig han unvanlan kullanılır ol muştu. İslami açıdan gelen yenilikler ise Karahanlı Devleti ' nde şöyleydi: Devlet başkanının meşruluğu, hükümdarlığın halife tarafından onayianmasına bağ lıydı.
O S M A N LlLARDAN ÖNCE T Ü R K L E R
145
Karahanlı Devleti 'nde hükürnranlık, aslında, bozkır "il"indeki ilkelere bağlı idi. Ünlü siyaset kitabı Kutadgu Bilig'de belirtildiğine göre, meşruluk "kut" ve "töre" anlayışiarına dayanmakla idi. Horasan, ekonomik ve ticari bakırnlardan olduğu kadar, kalabalık koyun, sığır, at sürülerini besieyecek geniş otlaklar yönünden de, Selçukluların yer leşmesi için çok elverişli bir bölgeydi. Aynca, doğunun seçkin bilim, edebi yat ve yönetim adamlarının bulunduğu zengin bir kültür merkeziydi. Hora san'da halkın bir bölümü de Türk'tü. Türk- İslam devlet ve topluluğunun oluş masında Selçukluların Horasan 'a yerleşmesi en etkili olaydır. "Sultan" unvanını alan Tuğrul Bey, İ slami ad ve lakapları da kullanmaya başlamıştı. Oğuz Türklerinde hükümdar için kullanılan "yabgu" unvanı yeri ne, İ slami "melik" deyimi geçmişti. Türk- İslam devletlerinde, kendilerine bir bölgenin yönetimi verilen hane dan üyelerine "rnelik" denilmekte idi. Bunlar, bulundukları bölgede, başkent tekine benzer bir "divan" kuruluşuna sahiptiler. Ayn vezirleri, askeri kuvvet leri vardı. Halife, sultan ve kendi adianna hutbe okuturlar, izne bağlı olarak para da bastırabilirlerdi. Melikler, merkezdeki sultan tarafından temsil edilen yüksek iktidarı tanır lardı. Yani, bunlar "devlet başkanı" değil, fakat ayn bölgeleri, her bölgenin şartına göre idareye yetkili yöneticiler durumunda idiler. Siyasi ilişkilerini ve ya giriştikleri savaşları, devletin ana siyaseti çerçevesinde yürütürlerdi. Bu kurallara uymayanlar hakkında kovuşturma yapılırdı.
D EVLET TEŞKILATI Tolunoğulları Devleti 'nde protokol kuralları olan ve iç düzeni sağlayan bir saray teşkilatı kurulmuş ve geliştirilrnişti. Tolunoğullarında posta teşkilatma büyük önem veriliyordu. Bu kuruluşun asıl önemli görevi, haber alma alanın daydı. Devlet merkezi, bu sayede, hem ülke içindeki hem de Abbasi başken tindeki gelişmeleri yakından izleyebiliyordu. İhşidoğulları, devlet teşkilatında, kendilerinden önceki Tolunoğullarını ve Abbasi Devleti 'ni örnek almışlardı. Devletin başındaki hükümdar, sivil ve as keri yetkileri elinde toplamıştı. Eğer hükümdar küçük yaşta ise, devlet yöne timini üsttenecek bir naip iş başında bulunuyordu. İdari işlere vezir bakardı. Karahanlı Devleti 'nde hükürndarın meşru sayılabilrnesi, Tann tarafından verilmiş "kut"un sahibi olmasına ve halifenin onaylamasına bağlıydı. Bu du-
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K L E R
146
rum, yeni oluşmaya başlamış Türk-İslam çevresinde Bozkır kültürünün hala etkili olduğunu göstermektedir. Karahanlı Devleti, eski Türk geleneğinin devamı olarak "ikili teşkilat" an layışına göre yönetiliyordu. Devlet, doğu ve batı olmak üzere, iki kısma ay nlmıştı. Doğu bölümünün başındaki büyük hakan, bütün Karahanlılann hü kümdan idi. "Arslan Han" unvanı ile anılırdı. Onun yüksek hakimiyeti altın da, batı bölgelerini "buğra han" unvanını taşıyan diğer bir han yönetmektey di. Sonra "ilig" ve "tegin" diye anılan şehzadeler geliyordu. Hanedan üyeleri teginl ikten iligliğe, sonra buğra hanlığa ve sonunda arslan hanlığa yüksele rek memleketi yönetirlerdi. Gazneli Devleti 'nde hükümdar "sultan" unvanı ile anılıyordu. Gazneli Mahmud, "sultan" unvanını alan ilk Türk-İslam hükümdandır. Sultan, gerek tiğinde vezire ve diğer devlet ileri gelenlerine danışarak karar verirdi. Verdi ği kararlar kesinlikle uygulanırdı. Bir Türk-İslam hükümdan olarak, görünüş te Abbasi halifesine bağlıydı. Halifelerin, Büveyhi Devleti 'nin kuklası duru munda bulunduğu dönemlerde bile bu gelenek değişmemişti. Devlet başkanı nın meşruluğu böylece sağlanıyordu. Gazneli merkez teşkilatında, başlıca dört divan vardı:
Divan-ı Vezaret: Bu divanın başında vezir bulunuyordu. Vezir, hükümda no vekili olarak, devlet işlerinin yönetiminden sorumluydu.
Divan-ı Arz: Ordu işleriyle ilgilenirdi. n
Divan-ı Risalet: Yabancı hükümdarlara ve devletlere gönderilecek yazıla hazırlar, devlet işlerinin yürütülmesi için gerekli yazışmalan yapardı.
Divan-ı İşraf: Haber alma ve güvenlik konulanyla uğraşırdı.
Selçuklu Devleti, Horasan'da kurulmuş ve İran topraklan üzerinde güç lenmişti. Bu bakımdan, yerli halkın hayat tarzına ve geleneklerine uymak zo rundaydı. Devlet teşkilatı, daha çok Gazneli Devleti 'nin teşkilatını örnek al mış, Alp Arslan ve Melikşah dönemlerinde sağlamlaştınlmıştı. Devletin başındaki hükümdara büyük sultan anlamında "sultan-ı azam" adı veriliyordu. Ona bağlı olarak, ülkenin çeşitli bölgelerinde hü küm süren sultanlar, melikler, beyler ve bağlı hükumetler vardı. Sultanlar, haftanın belirli günlerinde devlet ileri gelenlerini ve kumandanlan kabul edip görüşürlerdi. Kadılan tayin etmek, yüksek mahkemeye başkanlık yap mak, bağlı devlet başkanlannın hükümdarlıklannı onamak gibi yetkiler sul tana aitti.
O S M A NLlLARDAN ÖNCE TÜR KLER
147
Hük.Omete "Divan-ı Saltanat" (Büyük Divan) denilirdi. Başında "Sahib-i Divan-ı Saltanat" (başbakan) denilen vezir bulunurdu. Vezir, hükümdann ve kiliydi. Hük.Omet, dört ayn divan (bakanlık)dan meydana gelmekteydi:
Divan-ı Tuğra: Gaznelilerdeki Divan-ı Risalet'te olduğu gibi, iç ve dış ya zışmalardan sorumluydu. Divan-ı istifa: Devletin genel gelirlerini ve giderlerini düzenlerdi. Devlet hazinesi de bu divana bağlıydı.
Divan-ı Arzü'l Ceyş: Günümüzdeki milli savunma bakanlığının görevle rini üstlenmişti.
Divan-ı İşraf: Devletin, askerlik ve adalet işleri dışındaki bütün işlemle rini ve bu işlemlerden sorumlu olanları denetlerdi. Bağımsız bir kuruluştu. Selçuklu ülkesi, bölgelere aynlmıştı. Her bölgenin başında bir genel vali bulunurdu. Bunlara melik denilirdi. Genel valilerin, küçük ölçüde birer divan ları ve vezirleri vardı. Valiler, izin alarak para basabilirlerdi. Eyaletlerde şıhne, askeri işlerden; amid, sivil yönetimden; muhtesip, bele diye işlerinden sorumluydu. Şehzadelerin yanında bulunan atabeyler, onların si yaset, yönetim ve askerlik bakırnlarından yetiştirilmeleri görevini üstlenmişlerdi. Her şehir ve kasabada, yönetim ve maliye işlerine bakan ayn yetkililer vardı. Harzem'deki devlet kurumları, Samanoğulları döneminde başlayan devlet kurumlarını temel almıştır. Zamanla gerek saray hayatında ve teşkilatında ge rek yönetim merkezinde Selçuklu teşkilatı başlıca örnek olmuştur. Harzemlilerde hükümdarla ilgili anlayış ve saray teşkilatı, Selçuklulardaki gibiydi. Ancak, devlet siyasi bakımdan güçlendikçe, daha gösterişli bir hale gelmişti. Saraydaki yüksek görevliler başlangıçta "emir" ve "han" unvaniarını alırken, Sultan Alaeddin Tekiş zamanında bunlara melik unvanı verilmişti. Türk-İslam devletlerinde veliahtlık anlayışı, eski Türk devletlerindeki ve liahtlık anlayışının devamı niteliğindeydi. Hanedan üyelerinden her biri, ba badan geçen iktidar yetkisinin ("kut"un) kendinde var olduğu düşüncesi ile tahtı elde etme çabasına girişebiliyordu. Sonunda yüksek iktidara sahip ola nın "kut" ile donatılmış olduğu inancı ile onun çevresinde toplanılırdı. Bun dan sonra meşru iktidara kim karşı gelirse asi kabul edilirdi. Şehzadeler arasındaki mücadeleler devletin devamını tehlikeye sokuyor, kuvvetlenip genişlemeye set çekiyordu. İhtiras sahibi şehzadelerin ve atabey lerio isyan hareketlerine de sık sık rastlanıyordu.
148
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K L E R
Hükümdar, daha hayattayken, büyük oğlunu veliaht olarak tayin ederdi. Veliahtlar, en önemli eyalet olan Horasan valiliğine tayin edilirlerdi. Diğer şehzadeler de, küçük yaşlarda başka eyaletlerin yönetimiyle görevlendirilir lerdi. Şehzadenin eğitim ve öğretimiyle uğraşan ve eyaleti şehzadenin naibi olarak yöneten görevlilere "atabey" denilirdi. Bunlar, en güvenilir Türk ku mandanlar arasından seçilirdi. O eyaletteki bütün nüfUz, atabeyterin elinde toplanırdı. Harzem'de Kıpçak kabileleri, askeri kuvvet olarak büyük etki sahibiydiler. Kabile reisierinin nüfuzlan bazen çok artıyordu. O zaman hükümdarlar, Kıp çak kabilelerine bağlı prenseslerle evlenmeyi uygun görürlerdi. Bu durumda, hatun, devlet yönetimine katılma imkanı bulurdu.
ORDU Tolunoğullan döneminde Mısır'da refah v e ilerleme çağı yaşandı. Devle tin temeli, adalet duygusuna, halka hizmet anlayışına ve kuvvetli bir orduya dayanıyordu. Ordu çok kalabalık olmasına rağmen birlikler arasında sağlam bir disiplin vardı. Çok sayıda gemiye sahip bir donanma bulunuyordu. Kuru lan deniz üsleri sayesinde Suriye 'nin denetimi sağlanıyordu. İhşidiler Devleti, askeri temele dayanan bir siyasi kuruluştu. Kuvvetli ve kalabalık bir ordusu vardı. Bu ordunun yönetimi Türk kumandanlann elindey di. Hükümdar, seferlere çok kere bizzat katılır ve çeşitli topluluklara mensup askerlerden meydana gelen orduyu birlik içinde tutmaya gayret ederdi. Bu bir liğin sarsılması ile devletin çöküntüye gitmesi aynı zamana rastlamıştır. Karahanlılarda ordu, daha çok Çiğil ve Karluk Türklerinden meydana ge liyordu. Doğrudan hükümdara bağlı olan askerlere hassa ordusu deniliyordu. Ayrıca saray muhafızları bulunuyordu. Savaş zamanı, şehzadelerin ve vali lerin yönetimindeki eyalet askerleri de orduya katılıyordu. Gazneli ordusunda yerli askerler çoğunluktaydı. Çünkü, Gazneli Mahmud 'un Hind racalarına karşı düzenlediği seferler için kalabalık ordulara ihtiyacı vardı. Bunların Müslümanlardan meydana gelmesi göz önünde bulunduruluyordu. Askerlik konusuyla Divan-ı Arz ilgilenirdi. Bu divanın başında bulunan
"A rız" bugünkü milli savunma bakanı durumundaydı. Ordu; süvariler, yayalar ve hassa askerleri olmak üzere, başlıca üç bö lümden meydana geliyordu. Hassa ordusunda görev yapan askerlere, geçine bilmeleri için toprak verilirdi (Ikta usulü).
O S M A N L l LA R DA N ÖNCE T Ü R K L E R
149
Gazneli ordusunda çok sayıda fıl bulunuyordu. Bunların görevi, savaş sı rasında düşman saflarını bozmak, karışıklık çıkarmaktı. Sultan Mahmud döneminde, Gazneli ordusu, 1 00 bini aşan mevcudu ile çağının en güçlü ordusu durumundaydı. Bu ordu, değişen durumlara uymayı ve bunlardan doğan güçlükleri alt etmeyi başarıyordu. Genel güç bakımından olduğu gibi, teknik bakımdan da Gazneli ordusu çok ileriydi. Büyük Sultan Melikşah zamanında Orta Çağ'ın en büyük askeri gücü ha lini alan Selçuklu orduları, başlıca dört kısımdan meydana gelmekteydi:
1. Golaman-ı saray: Bunlar değişik kavimlerden seçilerek özel saray eği timinden geçirilirlerdi ve doğrudan sultana bağlıydılar. Yılda dört kere maaş alırlardı.
2. Seçkin kumandanların eğitimi altında tutulan hassa ordusu. Bu ordu, Gazneli örneğine göre kurulmuştu.
3. Meliklerin kuvvetleri. 4. Bağlı hükumetierin kuvvetleri. Aynca her zaman savaşa hazır sipahiyan (süvari kuvvetleri) vardı. Bunlar ülkenin her tarafına dağılmışlardı. Sipahiler de geçimlerini ve donanımlarını, devletin kendilerine verdiği diriikierin geliriyle sağlarlardı. Uc (sınır)larda, kendi beylerinin yönetiminde, akıncı kuvvet olarak hizmet gören Türkmen boyları da Selçuklu askeri gücü arasında idi. Türkler, İslam sahasında da, Bozkır kültürünün bazı değerlerini yaşatma ya devam ediyorlardı. Bu değerlerden bazıları ordu ile ilgiliydi: l O'lu sistem, sağ-sol teşkilatı, kalabalık süvari birliklerinin teşkili, büyük savaşlarda uygu lanan Turan taktiği gibi. Bunlar, ufak farklarla daha sonra Osmanlı dönemin de de görülmüştür. Harzemşahlarda ordu, Selçuklu örneğine göre düzenlenmişti. Orduya ait bütün işlere Divan-ı Arz bakardı. Bu divanın başında emir-i arız bulunurdu. Harzemşah ordusu çeşitli bölümlerden meydana geliyordu:
1. Hassa ordusu: Doğrudan doğruya hükümdarın emri altında bulunurdu. Savaşlarda tutsak edilmiş veya para ile satın alınmış köleler, hassa ordusunun bir bölümünü meydana getirirdi. Diğer bölüm ise, Kıpçak kabile reisierinin buyruğundaki ücretli Türk askerleriydi.
2. Eyalet askerleri: Bunlar atlı birliklerdi. Geçimlerini, devletin kendile rine verdiği toprak gelirleriyle sağlarlardı. Buna askeri ıkta sistemi denili-
O S M A N Ll L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
150
yordu. Bütün kumandanlann ve genel valilerin zengin ıktalan vardı. Askerle re verilen küçük ıktalar babadan oğula geçerdi.
3. Bağh devletlerin kuvvetleri: Hakimiyet altına alınan devletlerle, savaş zamanı askeri birlik göndermeleri konusunda anlaşma yapılırdı. Savaş çıktı ğında, bu devletlerin gönderdiği askerler de Harzem ordusuna katılırdı. Türk-İslam ordulannda kullanılan hafif silahlar kılıç, kalkan, mızrak, ok yay, hançer idi. Kale kuşatmalannda mancınık, kule, neft makinası, kale ka pısı kırmaya yarayan koç başı gibi ağır silahlar kullanılıyordu. Ordunun ağır lık:lan, çok sayıda arabayla taşınıyordu.
TOPRAK YÖN ETIMI Türk-İslam devletlerinde büyük Türk topluluklan yavaş yavaş yerleşik ha yata geçmeye başlamışlardı. Yeni çevredeki sosyal ve ekonomik şartiann so nucu olan bu gelişme toprak hukukunda da değişime yol açmıştı. Tanm ara zisi ve ormanlar (Bozkır İli'ndeki otlak ve yayiaklar gibi) devlete aitti. Dev lete ait arazilere miri arazi denirdi. Başanlı olmuş devlet adamianna veya kumandanlara miri araziden toprak verilmesi mümkündü. Bunlara ve ev, ağıl yapılan, bahçe olarak kullanılan topraklara mülk arazi denilirdi. Bu toprak lar şahsi mal sayılırdı. Sahipleri mülk araziyi satabilir veya mirasçıianna bı rakabilirlerdi. Miri araziler has, ıkta, haraci olmak üzere üçe aynlırdı. Has arazinin gelir leri hazineye girer ve hükümdarta ailesinin giderleri buradan karşılanırdı. Hü kümdar, dilediği takdirde kendisine ait araziden başkalarına bağışta bulunabi lirdi. Devlet hizmetinde yararlılıklan görülen melik, emir, komutan gibi yüksek görevlilere ve hassa ordusu mensupianna tahsis edilen arazilere ıkta arazi adı verilirdi. Ikta arazi verilenler, geçimlerini bu arazilerin gelirleriyle sağlarlar, devletten aynca maaş almazlardı. Bulundurmaya mecbur olduklan atlı asker lerin masraflannı da miri arazinin geliriyle karşılarlardı. Iktalarda çalışan ve "reaya" denilen köylü-çiftçilerden alınacak vergi, her yıl devlet merkezindeki büyük divan tarafından kararlaştınlırdı. Verginin be lirlenmesinde bölgenin durumu, üretim maddesinin cinsi ve verim derecesi göz önüne alınırdı. Ikta sahipleri bu vergiden fazlasını alamazlardı. Fazla ver gi istendiği, reayanın mülküne el uzatıldığı veya aile dokunulmazlığına saidı nldığı zaman köylü ve çiftçinin doğrudan doğruya büyük divana, hatta sulta na şikayet hakkı vardı. Bu durumda suçlu görülürse ıkta sahibinin arazisi
O S M A N LlLA RDAN ÖNCE T Ü R K L E R
151
elinden alınırdı. Ikta sahibinden memnun olmayan çiftçiler başka yere göç edebilirlerdi. Sadece gelirinden yararlanılmak üzere toprak verildiği de olur du. Başlangıçta şahıslara memuriyetleri veya ömürleri boyunca tahsis edilen ıkıalar zamanla babadan oğula geçmeye başladı. Selçuklular döneminde ıkta olarak bölgeler verildiği için, bu sistem eyalet yönetimine dönüştü. Ikta sisteminde devlet merkezi, vergi toplamak için ayn bir masraf yapmı yordu. Vergiler daha düzenli toplanıyor ve elde edildikleri yerde harcanıyor du. Bayındırlık işleri bu yöntem sayesinde ilerliyor, sulama kanallannın bakı mı düzenli olarak yapılıyor, tanm gelişiyor, yönetim kolaylaşıyordu. Kalaba lık ordular, devlete yük olmadan bu yolla besleniyordu. Oğuz boylannın yer leşik hayata geçirilmelerinde, böylece düzenin ve asayişin daha kolay sağlan masında askeri ıkta isteminin önemli payı vardı. Askeri ıkta yöntemi, Türk İslam topluluklannın askeri olduğu kadar idari ve hukuki en sağlam temelle rinden birini meydana getiriyordu. Selçuklu ıkta sistemi, sonraki Türk-İslam devletlerine de örnek olmuştur. Selçuklu Devleti'nde Müslüman olmayan halkın elindeki arazilere haraci arazi deniliyordu. Bu topraklan işleyenler devlet hazinesine belirli bir vergi ödemekle yükümlüydüler. Vakıf arazileri de toprak yönetiminin bir diğer unsuruydu. Sosyal ve dini amaçlara yönelik olarak kurulmuş çok sayıdaki vakfın elindeki arazilere va kıf arazisi denirdi . Vakıf arazilerinden sağlanan gelirle han, kervansaray, ca mi, çeşme, yol, köprü, hastahane yaptınlır ve bunlann giderleri karşılanırdı.
H U KUK İslamiyetİn kabulünden önce Türk topluluklannda sosyal hayat töre deni len sözlü kurallara göre düzenleniyordu. İslamiyetİn kabulünden sonra ise İs lam hukukunun kurallan öne çıkmış, sosyal hayat da bu kurallara uyum gös termiştir. Hükümdann başkanlık ettiği, siyasi davalarla uğraşan yüksek devlet mahkemesi dışında, adliye, şer'i yargı ve örfi yargı olmak üzere ikiye aynl mıştı.
Şer'i yargı: Türk - İslam devletlerinde, genel olarak İslam hukuku yürür lükteydi. Buna şer'i yargı deniliyordu. Kadılar şer'i davalara bakarlar ve Bü yük Selçuklu Devleti döneminde Bağdat'ta, sonralan her devletin başkentin de bulunan kadıü'I-kuzat (başkadı) tarafından denetlenirlerdi. Başkadılar,
162
O S M A N L l L A R DA N ÖNCE TÜRKLER
doğrudan hükümdar tarafından tayin edilirlerdi. Harzemşah sultanı, tayin fer manında, başkadılan babası yerinde saydığım belirterek onları yüceltmişti. Selçuklu döneminde kadıların verdiği hükümler kesindi, bozulamazdı. Bu ba kımdan, başkadı, bir nevi yargıtay görevini de yapardı. Ancak bir kadının kas den verdiği yanlış bir hüküm, diğer birkaç kadı tarafından imzalı açıklamalar la sultana sunulurdu. Kadılar, dini kuruluşların ve vakıfların denetiminden, tereke ve hayrat iş lerinden sorumluydular. Yanlannda naip, katip, vekil gibi görevliler çalışırdı. Bunlar, kararlan yazar, sicilieri tutarlardı. Görülen davalardan ve yapılan iş lemlerden devletçe belirlenen bir harç alınırdı.
Örfi yargı: Güvenliği ve disiplini bozanlar, devlet emrine uymayanlar, şer 'i hükümlerden çok, örfi kanunlara göre yargılanırlardı. Örfi yargının başında "Emir-i dad" denilen bir sorumlu bulunurdu. Örfi yargının ülke çapında dağılmış naipleri, katipleri vardı. Adi suçlulan yargıla mak da bu kuruluşun göreviydi. Hükümdarıo başkanlık ettiği yüksek mahkemeye Divan-ı Mezalim denirdi. Ağır siyasi suç işleyenterin davaları bu mahkemede görülürdü. Orduya bağlı olanların davalanna "kadıasker"ler bakarlardı. Askerlerin işlediği suçların cezalan ise, askeri birliklerin kumandanlan tarafından veri lirdi. Büyük mevki sahipleri hakkındaki şikayetleri inceleyen ve hükümdann başkanlık ettiği yüksek mahkeme, üst makamlardaki görevliler tarafından devlete karşı işlenmiş suçların davalanna da bakardı. Adalet işlerinden sorumlu kişilerin, hükumet ile ilgileri yoktu. Böylece, adalet işleri herhangi bir siyasi veya idari baskı olmaksızın yürütülebiliyordu. İ lk Gazneli hükümdarlan adaletle yakından ilgilenirlerdi. Sultan, sık sık halkı kabul ederek yargıçlık görevini yapardı. Davalarda, ilgili tarafların sos yal durumlarına, zenginliklerine, fakirliklerine bakılmazdı. Siyaset ve yöne tim gereği olarak, sultan ve vezirin buyruğu ile doğrudan ceza verildiği de olurdu. Selçuklular döneminde örfi hukuk kapsamında yeni kanunlar çıkarılmıştı. Bu durum, ülkeye geniş ölçüde vicdan hürriyeti getiriyordu. Böylece İslam hukuk kurallarına tabi olmak zorunluluğu hafifleyen gayrimüslim tebaanın devlete bağlılığı artıyordu. "A dil Sultan" diye anılan Türk devlet başkanları hak ve adalete uygun davrandıklan için çeşitli din ve mezheplere bağlı toplu luklar günlük hayatlarını huzur içinde sürdürüyorlardı.
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
153
D I L VE EDEB IYAT Türk-İ slam devletlerinde, bozkır kültürüne ait değerlerin ve geleneklerin bir bölümü hiilen geçerliliğini koruyordu. Bu kültür unsurlarının başında ana dil Türkçe geliyordu. Karahanlıların resmi dili Türkçeydi. Halk arasında Türkçe konuşulu yor, edebi eserler Türkçe yazılıyordu. Gazneli ve Harzemşahlar sarayla rında da Türkçe konuşuluyordu. Harzemşahlar ordusunda hakim dil yine Türkçeydi. Selçuklularda, devlet yazışmalarında Farsça ve Arapça kullanılmakla be raber, sarayda ve orduda Türkçe konuşuluyordu. Türk-İ slam devletlerinde edebiyat ve dil büyük gelişme göstermişti. l l . yüzyıl İran edebiyatının sayılı şairlerinden çoğu Gazneli Mahmud'un koru masındaydı. Bugünkü edebi Farsçanın temelini atan ünlü Şehname şairi Fir
devsi de bunlar arasında idi. Sindbadname yazarı Zahiri-i Semerkandi, Karahanlı sarayında yüksek bir makam sahibiydi. O devirde şairlerin en büyüklerinden biri olup şiirlerin de birçok Türkçe kelime kullanan Süzeni-i Semerkandi de sarayda saygı gö rüyordu. Fahreddin Mübarekşah ( 1 2. yüzyıl başları), Türk dilinin Hindis tan' da gittikçe yayıldığını belirtmiş, kaleme aldığı tarih eserinde Türkçe ınıs raları örnek olarak vermiştir. Karahanlı hükümdan Satuk Buğra Han'ı konu alan Satuk Buğra Han Destanı, İ slami Türk edebiyatının ilk sözlü eserlerindendir. Bu destanda Türklerin İ slamiyete geçişleri, Satuk Buğra Han' ın hayatı ve savaşları anlatıl maktadır. Türk dil ve edebiyatının ilk büyük örnekleri Karahanlılar döneminde gö rülmüştür. Bu eserlerin önde gelenleri Kutadgu Bilig, Divanü Lügati't
Türk, Atabetü'l-Hakayık ve Divan-ı Hikmet'tir. Kutadgu Bilig: Türk-İ slam edebiyatının bilinen en eski eseridir. Dil ve edebiyatımız kadar, kültür tarihimiz bakımından da büyük önem taşımak tadır. Karahanlı başkenti Kaşgar'da Yusuf Has Hacib tarafından yazılıp Karahanlı Hükümdarı ' na sunulmuştur ( 1069). Eserin adı "Mutluluk Veren B ilgi" anlamına gelmektedir. Ahlaki, siyasi ve sosyal konulu, öğretici bir eserdir.
154
O S M A NLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
OKUMA M ETNi KUTADGU BiLiG'iN ÖNEMi Türk-islam kültürünün ilk devresini oluşturan Xl. yüzy ı l , Türk tarihinde askerl-siyasi yönden dikkate değer bir gelişme devri olduğu gibi, kültür tarihimiz bakı m ı ndan da büyük önem taş ı r. Orta Asya'da Karahanl ı lar, Horasan ve Kuzey H i ndistan'da Gazneliler, daha batıda i ran, Irak, Suriye ve Anadolu'da Selçuk lular gibi Türk devlet ve imparatorlukları Doğu islam dünyasın da hakimiyetin Türklere geçtiğini gösteren büyük çapta tarihi oluşlard ı r. Bu kudretli Türk devletlerinin başlıca karakterini boz k ı r Türk kültürünün islam medaniyeti değerleri ile zenginleşme si ve yeni bir renk kazanması olgusu teşkil eder. Gaznalilerde ve Büyük Selçuklu i mparatorluğu'nda sağlanan h uzOr ve sükOn sa yesinde Fars dili ve edebiyat ı n ı n belki en ünlü şahsiyetleri yetiş miştir. Karahani ı lar Devleti'nde Arapça yaz ı l ı belgeler yavaş ya vaş kendini göstermiş, Arap dilinde tarihi eserler yaz ı l m ı ş, hatta bu Türk devletleri teşkilatı nda çok kuwetli bir islam-iran etkisi görülmüştür. Fakat, bütün bu belirtileri Türk kültürün ü n itibardan düştüğü tarz ı nda manalandı rmak doğru değildir. Bilindiği gibi, islam medaniyeti dairesine giren Türklerin kendi milli kültürleri ni tamamen ihmal ettikleri ileri sürülmekte ve bu düşünce ciddi bir araştı rmaya bile ihtiyaç duyulmaksız ı n kabul olunmaktadı r. Orta Asya tarihi hakkı ndaki incelemeleri ile meşhur W. Bart hold'un şu sözleri bu görüşün en kesin delilini vermektedir: "Türkler üzerinde islamiyetin ve Fars edebiyat ı n ı n etkisi o dere ce kuvvetli o l muştur ki, Türkler islamiyatten önceki geçmişlerini tamamiyle u n utmuşlard ı r." Bu hükü mda isabet bulunmad ı ğ ı , Türk m i lletinin dili ile kültüründe herhangi b i r büyük değişikliğe uğramaksızın hala yaşamakta devam etmesinden olduğu gibi, iddian ı n bilhassa atıf yap ı ldığı Xl. yüzyı lda Türk yazarları tara fı ndan ortaya konan iki büyük eserden de bellidir. Bu eserlerden biri Kaşgarlı Mahmud'un Dlvanü LOgati't- Türk'ü; diğeri de Tür kistan ' ı n Balasagun şehrinden Yusuf'un yazdığı Kutadgu Bi lig'dir. Divan 1 074'de, Kutadgu Bilig h. 462 ( 1 069-1 070)'de ta mamlanm ıştı r. Merh u m R. Rahmeti Arat'ı n dediği gibi, Mah mud'un eseri Türk d ü nyas ı n ı n dış cephesini belirlerken Kutadgu
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
155
Bilig, Türklerin m�nevi taraf ı n ı , siy�si ve idari görüşünü ortaya koymakta, böylece bu iki kitap isl�m medaniyeti çevresindeki Türk toplulukları n ı n dil ve edebiyatı ile Türk Devleti'nin siyasi sosyal bünyesini tan ı mamız için gerekli hemen bütün malzeme yi ihtiva etmektedir. Ayrıca Div�n'ı n Mahm ud tarafı ndan adeta "gözlemci bir sosyolog" ve çağ ı m ı z ı n metodları n ı bilen bir dilci vukOfu ile hazırlanmas ı , Kutadgu Bilig'in de, hay�linde canlan d ı rdığı bir siyasi organizasyonu tasvire çalışan bir filozof tarafın dan değil, fakat Türk Devleti teşkil�tında HASS HACiB'Iik gibi yüksek bir vazife alan bir devlet adamı tarafı ndan yaz ı l m ı ş ol mas ı , bu eserlerin ilim açısı ndan değerlerini bir kat daha arttır maktadı r. Kutadgu Bilig Türk kültürünün eksik taraflarından ol duğu �deta bir fikir birliği h�linde ileri sürüle gelen adalet ve ka nunu aydı nlatmak bak ı m ı ndan elimizde bulunan belki en değer li kaynak durumundad ı r. Herh�lde bundan dolay ı d ı r ki, Kutadgu Bilig ilim dünyasınca tan ı nd ı ğ ı 1 825 y ı l ı ndan beri üzerinde en fazla fikir yürütülen Türk eserlerinden biri o l muştur. Yerli, yaban cı birçok dilci, tarihçi , hukukçu, edebiyatçı bu kitaptan bahset miş ve onu kendi ölçüsünde değerlendirrneğe çal ışmıştır. (ibrahim Kafesoglu, Yaztlışmm 900. Yılı Münasebetiyle Kutadgu Bilig ve Kültür Tarihimizdeki Yeri.
Tarih EnstiWsa Dergisi, s:
1 Istanbul 7 970-
kısmen sadeleştirilmiştir.)
Kutadgu Bilig, Karahanlı Devleti 'nde ve çevresinde yaşayan Türk aydın lannın din ve dünya görüşlerini, medeni ve sosyal seviyelerini, duyuş ve dü şünüş yüksekliğini göstermektedir. Kitap, Türk devlet düşüncesi, kanun ve hakimiyet anlayışı, siyaset görüşleri bakımından şaheser sayılmaktadır.
Divanü Lügati't-Türk: Karahanlı hükümdar soyundan gelen K&şgarlı Mahmud, ilk büyük Türk dilcisi olarak tanınmıştır ( l l . yüzyıl). Kaşgar'da doğmuş, hemen bütün Türk illerini gezmiş, Türkçeyi bütün ağız ve şiveleriyle öğrenmiştir. Araplara Türkçeyi öğretmek için kaleme aldığı Divanü Lügati't Türk adlı kitabı, büyük bir sözlüktür. Bu eser, sadece Türk dili ve edebiyatı ile ilgili değil, aynı zamanda Türk tarihi, coğrafyası, örf ve adetleri, mitolojisi, fol.kloru, toplum yaşayışı ile de ilgili bilgiler vermektedir. Bir bakıma Türklük bilgisi ansiklopedisidir. İlk Türk cihan haritası da bu kitapta bulunmaktadır.
156
O S M A N L l LARDAN Ö N C E TÜRKLER
OKUMA METNi KAŞGARLI MAHMUD
ve
DiVANÜ LÜGATi'T- TÜRK "Türkler arası nda en iyi si lah kull'*anlardan biri" olarak Mahmud, Türk illerinin birçok yerlerini dolaşmış; çok geniş bir coğrafya üzerine yayı lmış Türk kavimlerinin dillerini, ta rihlerini, destan ve efsaneleri ni; mesel ve hikmetlerini öğ renmiş ve bu öğrendiklerini büyük bir kitapta toplamıştır. Mahmud, kitabına halk ara sı nda yaşayan eski, yeni halk şiirlerinden, hikmetlerden, ata sözlerinden örnekler koymuş ve bize Karahanlı lar devri devlet teşkilatı ile saray ve halk hayatı hakkında mühim bilgiler b ı rak m ı ştır.
Kaş garlı Ma hmud 'un, Türk dilinin bütün kelime ve lehçele riyle edebiyatı üzerinde ilk IOgat ve gramer kitabı n ı yazacak ka dar geniş ve derin bilgisi vard ı . Arapçası , Türkçesi kadar kuvvet li idi. Evvelce Arap dilinde yaz ı l m ı ş bu çeşit kitapların sistem ve metodlarına vakıft ı . Bize bıraktığı eser, onun iyi bir tahsil gördü ğünü, hemen bütün ömrünce Türk dili ve Türk milleti için çalıştı ğ ı n ı göstermektedir.
Ka ş garlı Mahmud 'un hangi tarihte doğduğu belli değildir. Ancak, hayat ı n ı n mühim bir kısm ı n ı Karahanlı lar bölgesinde ge çirdiği, kendi eserinden anlaşılıyor. Tarım ile Çu ve Sirderya çev relerindeki bütün Türk illerini gezdiğini de yine kendisi bildiriyor. 1 072- 1 077 yıllarında ise Mahmud, Bağdad'da bulunuyordu ve bu tarihler, Irak topraklarında Selçukluların hakimiyet kurdukları yı llard ı . ilimden, dilden, şiirden, bilhassa milli sanat ve milli şiirden çok iyi anladığı besbelli olan Mahmud'un şiir sanatı nda bizzat eser verip vermediği bilinemiyor. Esasen onun kültür ve edebiyat
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
tarihlerimizdeki yeri, şuurlu bir milliyetçi olması ndan ve bilhassa Türk dili için çok kıymetli bilgilerle zengin bir IOgat ve gramer ki tabı yazması ndandı r. Kendi m i lletinin diğer milletlerden, yalnız silah kuvvetiyle üs tün olmadı ğ ı n ı ; dil, kültür ve medeniyet bakı m ı ndan da Türklerin büyük mazisi ve büyük geleceği olduğunu meydana koymak; ve bunu Türk olmayan milletiere haber vermek masadiyle bir ömür boyu çalışan Mahmud'u daha iyi tanımak için onun eserini ince lemek gerekir. Çünkü onun kitab ı , baştan sona hangi maksatla ve nas ı l bir kültürle yaz ı ldığ ı n ı açıklayan bilgilerle süslüdür. Diğer taraftan bu büyük Türk bilgini, kim olduğunu, niçin ve nasıl çalıştığ ı n ı , kitabı nda, şu satırlarla açıklam ıştır: "Kendim, Türklerin en fasih konu ş anlarmdan, en açtk anla tanlarmdan, en do ğru anlayanlarmdan soy ve sopça en ileri bu lunanlarmdan, en iyi kargt kullanan sava ş çtianndan olarak Türk lerin hemen bütün belde/erini, çöllerini boydan boya dolaşttm. Türk'ün, Türkmen'in Oğuz'un, Çigil'in, Yağma 'nm, Ktrgtz'm dille rini, kafiyelerini öğ renip faydalandtm. O kadar ki her Türk taifesi nin dilini en iyi şekilde öğrenmiş oldum. Bu kitabtmt (böyle uzun bir çalt ş madan sonra) en süslü bir düzenle en beliğ üs/Opta yazdtm. Adtmt dünyanm sonuna kadar yad ertirmek ve (ahirette) son suz nimet kazanmak için, Allah 'tan yardtm dileyerek yazdt ğ tm bu kitaba Divanü Lugati't- Türk admt koydum. "
Ka ş garlı Mah m ud'un bir ilim kitab ı n ı , ciddi ve yorucu araştır malarla meydana getirmek yolundaki ilim anlayış ı n ı açıklayan bu sözleri, islam medeniyetinin ilk asırlarında ve mesela Arapların hadis toplarken gösterdikleri, kılı kırk yaran titizliği andırır. Kendinden evvel , islami ilimierin tedvTninde büyük ciddiyet le kuru l m uş böyle bir metodla çal ı şması ve (eserinde bizzat be lirttiği gibi) Arap dili alimlerinin metodları ndan istifade etmesi, Kaşgarlı 'n ı n Türk dili için yazd ı ğ ı bu esere, özlediği öl mezliği vermiştir. Fakat DTvanü LOgati't-Türk'ün önsözünde, Kaşgarl ı ' n ı n Türk milliyeti mevzOunda (bu cümlelerden daha evvel) yazdığı görüş lerdir ki, onun daha X l . ası rda nas ı l ve ne şuurlu bir milliyetçi sı fatıyla çalıştığ ı n ı gösterir:
167
158
O S M A N Ll L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
"Gördüm ki yüce Tanfl, devlet güneş ini Türklerin burçlarmdan doğdurmuş. Göklerdeki d�ireleri, onlafln devletleri çevresinde döndürmüş. Onlara Türk ad1n1 (kendisi) vermiş. Onlafl yer yüzünün M kani k11m1ş. Asflmlzm Mkanlafini hep onlardan Çikarmiş. Ci han halkmm dizginlerini onlafln ellerine blfakm1ş. Onlafl her halka üstün ey/emiş. Doğ rulukta onlara (her zaman) yard1mc1 olmuş. Onlara intis�b edenleri, onlafln hizmetinde bulunanla fi (hep) aziz kilmiŞ ; (bütün) dileklerine erdirmiş. (Böyle kimse leri) kötülerin şerlerinden korumuş. Oklaflnm saplanmasmdan korunabilmek için, ak/1 ba şmda olanlara, (Türklerin) Mileriyle Mllenmekten ba ş ka çare kalma mş. (H�Ibuki) onlara dert dinletmek ve gönüllerini kazanmak için kendi dilleriyle konuşmaktan daha güzel v�s1ta yoktur. Her kim onlafln diline s1ğ1mrsa onu kendilerinden say1p her türlü tehlikeden kurtaflyorlar. Bunun içindir ki, Türk olmayanlar da Türk diline s1ğmmakta ve bu vesile ile zarar ve ziyandan kur tulmaktadlf. "
Bu satı rlar, Mahmud'un kendi milleti için çalışı rken ne gibi sosyal ve tarihi gerçekiere bakıp nelere dayandığını göster mektedir. Çünkü Mahmud, bizzat milliyetçi bir şahsiyet olmakla beraber, onun yaşadığı devirdeki tarihi ve içtimai hAdiseler de yazarı n söylediği gibiydi. Mahmud, yalnız Türk dillerini değil, Türkler hakkındaki bilgi ve kanAatlerini de gezip gördüğü yer lerden, konuştuğu insanlardan, okuduğu kitaplardan toplamış tı. Bu sebeple, söyledikleri, kendi sözleri olduğu kadar, o çağ larda Türk- l slam halkı arası nda dolaşan kanaatierin de toplu bir ifAdesiydi. N ihad S&mi Banarlı, Resimli TOrk Edebiyatı Tarihi,
c.
1, Istanbul 1 971
Atabetü'l-Hakayak, Yüknekli Edib Ahmed tarafından yazılmış manzum bir eserdir. Uygur harfleri ile kaleme alınmıştır. Öğretici nitelikteki bu eserde İ slami etkinin arttığı görülmektedir.
169
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K L E R
Büyük mutasavvıf Ahmed Yese vi 'nin sade bir dille ve hece vezniyle yazdığı hikmetli şiirleri Türk-İslam dünyasında çok tarurunış ve sevilmiş tir. Dini konuşmalanyla çevresinde saygı uyandırmış, etkileri Türkis tan' dan Hazar Denizi 'nin kuzeyinde ki bozkırlara kadar yayılnuş olan Ah med Yesevi'nin şiirleri "Divan-ı Hik met" adı albnda toplanmıştır. Ahmed Yesevi ile onun yolunda gidenler, 1 2. yüzyılda Türk tasavvuf edebiyatını meydana getirdiler. Ta savvuf edebiyatı, Türk göçebeleri ve köylüleri arasında tasavvuf eğilim lerini güçlendirici etki yapıyordu.
YusufHas Hdcib' in Kaşgar' daki türbesi
Gazneli Devleti'nin resmi dili Arapçaydı. Edebi eserlerde kullanılan Fars ça, gittikçe önem kazanmıştı. Sultan Mahmud, şiiri çok seviyor ve şairleri ko ruyordu. Komşu ülkelerden tanınmış şairleri davet ediyor ve çevresinde bu lunduruyordu. Şeyh Nizami, Mahzen-i Esrar adlı eserini Belı rarn Şah'a sunmuştu. Ünlü Kelile ve Dimne hikayeleri de Arapçadan Farsçaya ilk defa Behrarn Şah za manında çevrilmişti. Selçuklularda edebiyat dili ola rak Farsça kullanılıyordu. Farsça yazılan edebi eserler, bu sebeple, İran edebiyatının örnekleri arasın da sayılmıştır. Selçuklu döneminin ünlü şairleri arasında Ömer Hay
yam, Curcani, Ebiverdi, Muizzi, Enveri, Ezraki en önde gelenler dir. Ünlü Selçuklu veziri Nizamül- . mülk 'ün yazdığı Siyasetname, devlet yönetiminin inceliklerini anlatır.
Ahmed Yesevr nin Semerkant'taki türbesi
160
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K L E R
Harzemşahlar döneminde Arapça, din ve bilim diliydi. 1 2. yüzyılda Fars ça, bilim alanında gittikçe daha fazla kullanılmaya başlandı. Devletin resmi işlerinde Farsça kullanılıyor, hükümdar buyrukları bu dille yazılıyordu. Sa rayda ve orduda i e Türkçe konuşuluyordu.
EKONOMiK HAYAT Türk-İslam devletlerinde tanm gelişmişti. Kasaba ve şehirlerde de canlı bir ticaret hayatı vardı. Bu ekonomik yapı, bozkırlarda, çetin tabiat şartlan al tında yaşayan Türk topluluklan için ilgi çekiciydi. Bunun sonucu olarak gö çebe Türk toplulukları zamanla yerleşik hale geçiyordu. Türk-İslam devletle rinde ticaret yolları korunuyor ve sürekli denetim altında tutuluyordu. Uzak Doğu'dan Avrupa'ya olan ticari faaliyet son derece hızlanmıştı. Mal gidiş ge lişinin ağladığı kazanç sayesinde de devletler zenginliğe, halk refaha kavuş muştu. Tolunoğlu Ahmet, tanının Mısır için ne kadar önemli olduğunu iyi kavra mıştı. Mevcut su yollarını onarttığı gibi, yeni su yollan ve kemerleri yaptır mıştı. Nil Nehri 'nin akışını düzenlemek için de çalışmıştı. Mısır, doğu ile ba tı arasındaki ticaretin merkezi haline gelmişti. İhşidoğulları döneminde de Mısır ekonomisinin temeli tanma dayanıyor du. Başlıca tarım ürünleri hububat, şeker kamışı, keten ve pamuktu. Avru pa'dan Asya'ya gönderilen mallar gemilerle Mısır limaniarına getiriliyor, bu radan da kervanlarla uzak ülkelere taşınıyordu. Gaznelilerin ilk döneminde, ülkenin kalkınması ve zenginleşmesi sağlan mıştı. Gazneli Devleti 'nin sınırları çok genişti. Bu sebeple, ticari maliann ta şımacılığında ve gümrüklerde ayn ayn devletlere vergi ödemek zorunluluğu kalmamıştı. Seyahat kısıtlaması olmayışı, malların güvenlik altında taşınabil mesi de ticaretin gelişmesine yol açmıştı. Devlet ve halk, ülkeler arası ticaret ten önemli ölçüde gelir sağlıyordu. Her türlü malın fiyatı devlet tarafından belirleniyor, yani narh konuluyordu. Fiyatlar düşük olduğu için, ülkede ucuzluk hüküm sürüyordu. Gazneli Devleti'nde başlıca gelir kaynaklan şunlardı: a. Toprak vergileri: Aşar, haraç vb. b. Zekat c. Mal ve mülk vergileri ç. Madenierden alınan vergiler
161
O S M A N L l LA R D A N Ö N C E T Ü R K LER
d . Hakimiyet altına alınan ülkelerin hükümdarlarının gönderdiği vergiler e. Ticaretten alınan vergiler f. Savaşlarda elde edilen ganimeıler. Selçuklular zamanındaki siyasi birlik ve kuvvetli ordunun sağladığı gü venlik, ticaret yollarının açık kalması sonucunu vennekteydi. Devlet, yaban cı tüccarların canlarını ve mallarını garanti altında bulunduruyordu. Önemli merkezlerde konaklama ve pazar yerleri bulunuyordu. Ana yollar boyunca büyük kervansaraylar sıralanıyordu. Böylece Avrupa ile Uzak Doğu arasında ki ticaret canlı kalıyor ve devamlı olarak gelişiyordu. Bunun sonucunda ekonomik güç artıyor ve devletin mali durumu sağlam laşıyordu. Paraların daha çok altından basılması, devletin mali gücünü göste riyordu. Sadece büyük hükümdarlar değil, ikinci derecedeki devlet başkanla rı bile altın paralar bastırıyorlardı. Mesela Kinnan Selçuklu Meliki Kavurt'un parası 1 50 yıl sonra bile değerini korumaktaydı.
BI LIM
ve
SANAT
a. Eğitim ve Öğretim Karahanlıların ilk dönemlerinde eğitim ve öğretim Uygur alfabesiyle ya pılıyordu. İslamiyetin kabulü ile kültür kurumları İslami anlayış çerçevesinde düzenlendi. Bu eğiti me uygun eğitim ku rumları (medrese) açıldı. Uygur alfabe sinin yerini Arap al fabesi aldı. İslam dünyasında açılan ilk medreseler arasında Karahanlı medresele ri de bulunmaktadır. Gazneli Dev le ti'nde eğitime önem veriliyor, medreseler yaptırıhyordu. Gazne Camii içinde Sultan 1 Mahmud'un yapıırdı-
Ni:amiye Medresest ni gösteren bir minyatür
162
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
ğı medresede odalar kitapla doluydu. Bilim kuruluşu olan medreselerin başı na, en tanınmış bilginler atanıyordu. Selçuklular, daha önce programsız, tamamen özel nitelikte yapılan eğitimi düzenli ve programlı hale getirdiler. Alp Arslan, eğitim faaliyetini devlet ko ruması altına aldı ve ülke çapında yaygınlaştırdı. Medreseler, belirli ders programlannın uygulandığı parasız öğrenim kurumlan haline getirildi. Bu an lamda ilk medrese Sultan Alp Arslan tarafından Bağdat'ta yaptınldı ( 1 066). "Nizamiye Medresesi" adı ile anılan bu bilim yuvasına çarşılar, hanlar, ha mamlar vakfedildi. Nizarniye Medresesi'nde dönemin en tanınmış bilim ve fikir adamları ders okutuyordu. Medresenin hocaları maaşlı idi. Öğrencilere de aylık ve erzak veriliyordu. Nizarniye Medresesi 'nde dini bilgiler yanında felsefe, filoloji, matematik gibi bilimler de okutuluyordu. Bağdat Nizamiyesi, yeryüzünde ilk üniversi te sayılmaktadır.
b. Bilim İlk Türk-İ slam devletlerinde yetişen ünlü bil ginler, İslam medeniyetinin geliştirilmesinde bü yük rol oynadılar. Çeşitli alanlardaki pek çok bilgin arasında Farabi, Birôni ve İbni Sina başta gelir.
Farabi matematik, fizik, astronomi, felsefe, mantık, psikoloji, siyaset alanlannda 160 kadar
Farabi
eser sahibidir. Aristo'nun hemen bütün fikirlerini en iyi açıkladığı için "ikinci öğretmen" (muallim-i sani) lakabı ile tanınmıştır. Eserlerinden çoğu La tinceye çevrilerek yüksek dereceli okullarda ders kitabı olmuştur.
Farabi'ye göre, her olayın bir sebebi var dır. "Tesadüf/er, bizim sebeplerini bilmedi ğimiz o/aylardır" . Bilimleri ilk sınıfiandıran ve Öklid'in geometrisini de açıklayan Fara bi, 950'de ölmüştür.
İbni Sina: Maveraünnehir Türk-İslam kültür çevresinde yetişen bu büyük filozof ve hekim, felsefe bilgisinin temelini Fara bi'den almıştır. İbni Sina mantık, tıp, fizik,
ibni Sina
163
OSMAN LlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
biyoloji, ahlak, din felse fesi alanlarında 220 kadar eser vermiştir. Doğu'da ve Batı'da çok etkili olan İb ni Sina 'nın başta El Ka nun Fi't-Ttb olmak üzere pek çok eseri Latinceye çevrilmiş ve Batı'daki öğ retim kuruluşlannda çok uzun zaman okutulmuştur. İbni Sina, Batı bilim dünyasında "hekimliğin hükümdan" olarak anılır. Kalp ve beyin üzerinde araştırmalar yapmış, bir çok ilacı bulmuş ve kan dolaşımını incelemiştir ( Ölümü: 1 037).
ibni Sfnii' nın Avrupa' da basılan tıp kitabında yer alan bir hastane tablosu
Birôni: Gazne sarayında yaşayan ve çok yönlü bir bilim adamı olan Bin1ni, çeşitli bilgi dallarında 1 l O ' dan fazla eser yazmıştır. Trigonometrinin kuru culanndan biri sayılmaktadır. Matematik coğrafyanın incelenmesine dair eserler de yazmıştır. BirOni, Gazneli Mahmud ile birlikte gittiği Hindistan ' ın tarihini, geleneklerini, adetlerini belirle miş, Hint coğrafyasına dair geniş bilgi vermiştir. BirOni ( Ölümü: 1 05 1 ), fizik alanındaki çalışmalarıyla özgül ağırlık konusunda önemli sonuçlara varmış, icat ettiği pikno metre ile 1 6 maddenin özgül ağırlığını gerçeğe çok yakın şekilde belirlemiştir. Çeşitli bilim dallarında çok sayıda başka bilginler de yetişmiştir. Selçuklular çağında yüksek bir düzeye çıkan mate matikte Ömer Hayyam ( Ölümü: 1 1 3 1 ) ve Muhammed Beyhaki bu alanın güçlü temsilcileri idiler. Aynı zamanda şairliği ile ün kazanmış bulunan Ömer Hayyam,
Birunf
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LER
164
astronomi alanında da çok verimli ça lışmalar yapmıştır. Onunla birlikte İsfi zari, Meymun ve Vasıti gibi astronom lar, kurulan rasathanede gözlemler yap mış, Takvim-i Melikşahi adı ile yeni bir takvim meydana getirmişlerdir. Bu takvim, ileri fi zik bilgilerine ve bugün kullandığımız mi ladi takvimden daha sağlıklı hesaplara dayanıyordu. Büyük Selçuklular zamanında yalnız Merv'de l O büyük kütüphane vardı. Azi ziye Camii'nin iki kütüphanesinden bi rindeki kitap sayısı 1 2 bin cilde yakındı. Bu kitapların çoğu, değerli eserlerdi. Eserleri bize kadar gelen tarihçiler arasında en ünlüleri Gaznetiter dönemin Karahanlı/ar döneminden kalma Car Kurgan Minaresi
ll. Mesut Minaresi (Gaıne)
den Utbi, Gerdizi, Ebu'I-Fazi Beyhaki; Selçuklular döneminden İbn Hassul,
Muizzi, Hemedani, Ravendi, İbnü'l Cevzi ve bunun torunu Sıbt b. el-Cev zi'dir. Türk-İslam devletlerinde İslami bilim lerin gelişmesi için büyük çaba harcan mıştır. Karahanlılar zamanında, Semer kant ve Buhara, Gaznetiter zamanında Gazne başlıca bilim merkezleriydi. 8. yüzyılda Mübareki't Türki hadis, tefsir ve gramer; yine Türk asıl h Ebtil Mu 'ta mir Süleyman ile oğlu Ebu Muhamme dü'I-Mu'tamir (9. yüzyıl) hadis ve me gazi bilginleri olarak tanınmışlardır. İslam dünyasında büyük fıkıh, hadis, kelil.m, tef sir bilginlerinden çoğu Türk yönetimi dö neminde, özellikle Selçuklular çağında yetişmişti. Bunlar arasındaki Gazali (Ö. l l l I) pek çok eser vermiştir. İslam dün yasında Farabi ile canlanan eski Yunan
O S M A N Ll L A R D A N Ö N C E T Ü R K L E R
felsefesine karşı çıkan Gazali, kitaplarında sağlam mantığa dayalı inandırıcı de l iller ileri sürerek ketarn ile tasavvufu uzlaştırmış, böylece İslam tasavvufunun temellerini atmıştır. Sultan Mahmud ve ondan sonra gelen Gazneli hükümdarları, bilginiere bü yük saygı göstermişler ve onları korumuşlardı. Sultan Mahmud, Orta Çağ'ın en büyük bilginlerinden Birfıni'yi, fethettiği Harzem 'den Gazne 'ye getirmişti. Harzemşahlar döneminde hükümdarlar, bilginleri ve şairleri çevrelerine toplamışlardır. Bağdadi, Fahreddin Razi, Raşid Vatvat, Zemahşeri gibi şahsiyetler, Harzem 'de yaşamışlardır.
c. Sanat Asya içlerinden Akdeniz'e, Oğuz bozkırlarından Hindistan ortalarına ve Mısır 'a kadar uzanan geniş coğrafya üzerinde o dönemin Türk devletlerin den kalma saray, cami, mescit, imaret, han, hamam, darÜ şş ifa, medrese, türbe, kümbet, şadır van, çeşme, sebil, kale, sur ve mezar sandukası gibi birçok sa nat eseri haHi ayaktadır. Mimari yapılardan çoğu çini kaplı, iç inde sanat eseri süslemeler bul unan güzel yapılardır.
Tolunoğullarının ilk dönemin de, Mısır 'da büyük bir kalkınma hamlesi görüldü. Tolunoğlu Ah met, ordunun eğitimi için gereken binaları, saray ve devlet kuruluşla rını içinde barındıran yepyeni bir şehir kurdu. El Katai adı verilen bu şehir, kısa süre içinde başkent Fustat'la birleşti. Tolunoğullarının burada yaptırdıkları Tolunoğlu Ahmet Camii çok ünlüdür. Tolunoğlu Humareveyh ' in sa rayında salonlar hükümdar ailesi nin heykelleriyle süslenmiş, rlu varlar altın yaldızla kaplanmıştı .
Türk çadıriarına benzeyen tu,�la kümhet/erden hiri: Horasan ' da Radkiin Kiinıheri
166
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
Karahan/ı türbesi-Özkent
Karahanh hükümdarlan Mavera ünnehir, Kaşgar, Balasagun bölgelerin de cami, medrese, türbe, yol ve köprü ler yaptırmışlar, zengin vakıflar bırak mışlardı. Karahanlı mimarisinin en eski örneği, Zerefşan vadisi yakınlarındaki
Arap Ata Türbesi 'dir. Kazakistan'daki Talas 'ta bulunan Ayşe B ibi Türbesi 'nin cephesinde 64 değişik örnekte sırlı tuğla kullanılmıştır. Özkent türbeleri olarak anılan üç türbe Karahanlı sanatı nın bütün özelliklerini taşır. Karahanlı lara ait en eski cami ise, I O. yüzyılda Türkmenistan ' daki Dehistan 'da inşa edilmiş olan Şir Kebir Camii'dir.
İsfahan'daki Cuma Camii, Selçuklu döneminden kalma görkemli hir eserdir
Türk kervansaraylannın ilk örnekle ri de Karahanlılar tarafından yapılmış tır. Bunlara ribat denilirdi. Ribatlar, başlangıçta asker barınağı olarak yapıl mış küçük kaleler durumundaydı. Ri-
167
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K LER
batiann daha sonra yapılan Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu kervansaraylarına etkileri olmuştur.
Gazneli Devleti'nde mey dana getirilen büyük mimari eserlerin çoğu, zamanımıza kalmamıştır. Kalanlar arasın da en ünlüsü Gazne Cami i'dir. Mermerleri, yaldızlan, altından yaprak, çiçek ve çu buklan, süsleme sanatının en güzel ömeklerindendir. Sultan Mahmud devrinde Gazne pek bakımlı ve süs Harzem bölgesindeki Ürgenç'te lüydü. Bu hükümdann, Bust Sultan Tekiş türbesi Kalesi yakınındaki Leşker-i Hazar'da ortaya çıkanlan sarayı, çok özenle yapılmış süslemelerle bezenmiş ti. Gazneli Devleti 'nin diğer şehirleri de, yüksek mali güç sayesinde, imar edilmişti. Türklerin İ slam dünyasına getirdikleri yeniliklerden biri de tuğla kümbetler dir. Bunlar, Orta Asya çadırianna benzemektedir. Türkler, aynca türbe mimari sini de değiştirmiş ve bunu daha görkemli hale getirmişlerdir. Bütün Türk devlet lerinde taş ve bakır iş çiliği, kuyumculuk, kakmacılık, zırh, ke mer, kalkan, mineli cam yapımı, seramik, dokumacılık, halıcılık ve döküm sanatına ait eserler büyük bir usta lıkla yapılmıştır. Selçuklular çağın da ülkenin her tarafı
Cuma Camii' nin içinden bir görünüş
168
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LER
binlerce yapı ile donatılmıştır. Bu eserlerin kapıları, cepheleri, pencereleri renkli yazılarla, içieri süslemelerle bezenmiştir. Türk çinileri, bu eserlerin ço ğuna, özel bir görünüm vermekte kullanılmıştır. Selçuklu döneminde, altın madalya üzerine sultanı ve çevresini gösteren tasvirler; taş yapılar üzerine hayvan kabartmaları da yapılmıştır. Selçuklu ya pılarında kubbeler ana duvarlara üçgen alanlarla bağlanmıştır. Buna "Türk üçgeni" adı verilmektedir. Yapıların çeşitli yerlerine konulan ayet ve duaların güzel yazı (hat) ile yazılması, bu sanat kolunun gelişmesine ve tanınmasına katkıda bulunmuştur. Kitap resmi olan minyatür alanında ise, Selçukluların günlük hayatlarına, kılık, kıyafetlerine ait sahneler canlandınlm ıştır.
TÜRKiYE TARiHi
Türkler Anadolu'da ANADO LU'YA I LK TÜRK AKI N LARI Türklerin çeşitli boyları, değişik dönemlerde A nadolu'ya gelmişlerdi. İ s kitler, Orta A sya'dan Karadeniz'in kuzeyine göç etmişler ve daha sonra Do ğu A nadolu'ya girerek Urartu Devleti 'ni yıkınışi ardı ( M . Ö .
6.
yüzyıl).
Kavimler Göçü 'ne yol açan akınları sırasında, Hunların doğu kanadına bağlı akıncılar A nadolu topraklarına girdil er, Erzurum, Malatya ve Çukuro va 'ya kadar ilerlediler. Urfa ve A ntakya şehirlerini kuşattılar. Daha sonra Or ta A nadolu'ya yöneldiler. Bu süratli akınlar karşı sında, B izans hiçbir ciddi sa vunma tedbiri alamadı
6.
(395-398).
yüzyılın başında Doğu Avrupa ' da güçlü bir devlet kuran Sabarlar (Si
birler) da, A nadolu 'ya giren bir başka Türk boyudur. Sabarlar, Sasanilerle an laşarak Bizans 'a karşı savaştılar. Doğu A nadolu 'ya akınlar yaparak Kayseri, A nkara, Konya dolayiarına kadar ilerlediler
(5 1 6).
A bbasi ordusunda görev yapan Türk kumandanlar da A nadolu 'ya akınlar yaptılar. A bbasi Devleti 'nce Bizans sınırındaki Avasım denilen bölgelere yer leştirilen Türkler, çoğunlukla Tarsus'ta oturuyorlardı. Avasım karargahlarında görevlendirilen
Eşnas, Vasıf, Afşin, Tolun, Bilge Şur, Korinoğlu Fazi
Türk kumandanlar,
9.
gibi
yüzyılda A nadolu 'ya art arda yaptıkları akınlarda Bi
zans 'ı yıprattılar. Selçuklu Türkleri, A nadolu 'ya yöneldikleri zaman bu akın ları örnek aldılar. İ l k Türk akınlan A nadolu 'ya yerleşme amacını gütmemekteydi. Bu akın lar daha çok keşif niteliği taşıyordu.
11.
yüzyıldaki Oğuz akınları ise yerleş
me, yani A nadolu 'yu vatan tutma amacıyla yapılmıştır.
170
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LER
ÇAGRI BEY'I N ANADOLU AKINLARI Oğuz Türklerinin Anadolu'ya yaptıklan ilk akınlar, Çağrı Bey 'in yöneti minde gerçekleşmiştir. Tuğrul ve Çağrı beyler, Maveraünnehir'de iken Karahanlılarla Gaznelile rin baskısından kurtulmak için çare arıyorlardı. Yönettikleri toplulukların gü vende olacaklan verimli topraklara ihtiyaçları vardı. Bunu sağlamak için, ba tı yönünde geniş çaplı bir keşif hareketi yapmayı kararlaştırdılar ( I 0 1 5). Tuğ rul Bey, bozkır bölgesine çekilirken ağabeyi Çağrı Bey de, Horasan ve Azer baycan üzerinden ilerleyerek Doğu Anadolu'ya girdi . Kendisini durdurmak isteyen Bizans kuvvetlerini bozguna uğrattı. Bir süre kaldığı Anadolu'da ke şif hareketlerinde bulundu. Sonra, Maveraünnehir'e döndü ( 1 02 1 ). Bu akın sonunda, Selçukluların Anadolu 'ya yerleşebilecekleri anlaşılmıştı. Burası, ik limi ve hayat şartlan bakımından, Türkmenlerin yaşamasına çok uygundu. Selçukluların gittikçe güç kazanması, çok sayıda Türkmen topluluklannın onların yönetimine girmesi sonucunu verdi. Selçuklular, bu Türkmen toplu luklarını Anadolu 'ya gönderdiler. Çağrı Bey ' in akınından sonra Türkmenler, Anadolu'ya kesin olarak yerleşmek amacıyla gelmeye başladılar.
Çağrı Bey' in A nadolu akınlarında Selçuklu süvarileri
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
171
TUGRUL B EY DÖNEMINDE AKI NLAR Anadolu'nun doğusuna gelen Türkmenlerin bir bölümü Van dolayiarından Erzurum 'a kadar uzanan topraklarda keşif harekatında bulundular. Diğer bö lümü ise, Aras Nehri ile Murat Suyu arasında karşılaştığı kuvvetlerle çarpış tı. Daha sonra Kafkas kavimleri üzerine akınlar yaptı. Bizans 'ın Türk akınlarını durdurmak için ordu sevk ettiğini haber alan Tuğrul Bey büyük bir orduyu batıya gönderdi. Bu ordunun başında İbrahim
Ymal, Arslan Yabgu ' nun oğlu Kutalm1ş ve Musa Yabgu'nun oğlu Hasan Bey gibi ünlü komutanlar bulunuyordu. Gence önündeki savaşı kazanan Sel çuklu ordusu, Hasan Bey ' in buyruğunda Pasinler' in fethine girişti. Ancak, Hasan Bey, Bizans 'ın Gürcistan valisi ile çarpışırken pusuya düşürülerek öl dürüldü ( 1 047). Onun ölümü üzerine Anadolu seferinin başına getirilen İbra him Yınal 'la Kutalmış'ın kuvvetleri Kara Erzen ' i aldıktan sonra, Bizans or
dusunu Pasinler Savaşi 'nda bozguna uğrattılar ( 1 048). Barış isteyen Bi zans'la anlaşma yapıldı. Bu anlaşmaya göre, Erneviierin Bizans ' ı kuşattıkları sırada İ stanbul'da yapılan cami onarılacak, hutbe de Abbasi halifesi ile Tuğ rul Bey adına okunacaktı. 1 054'te Azerbaycan'a gelen Tuğrul Bey, Muradiye ve Erciş'i aldıktan sonra Malazgirt'i kuşattı. Ancak, kışın yaklaşması üzerine, başkenti Rey 'e döndü. Çağ
n Bey' in oğlu
Yakuti ile diğer Türkmen beylerini Anadolu 'ya akınlar düzenlemek
le görevlendirdi. Selçuklu emiri Dinar Malatya'yı ve dolayiarını fethetti ( 1 058). Diğer Selçuklu birlikleri de Erzincan, Kemah ve Çoruh vadisini ele geçirdi.
Tuğrul Bey 'in başında bulunduğu birlikler ise Kars ' ı kuşattılar ve Pasin Ovası 'na kadar ilerlediler.
SULTAN ALP ARSLAN DÖNEMI AKINLARI Sultan Alp Arslan, saltanat mücadelesinden doğan karışıklıkları bastırdık tan sonra, Kafkasya'ya geldi. Buradaki Türk toplulukları Erzurum, Muş ve Ahlat dolayianna kadar sokulmuşlardı. Bu bölgedeki Türkler Malatya, Şar kikarahisar ve Sivas ' ı ele geçirdikten sonra, Bizans i mparatoru' nun gönder diği kuvvetleri yenmişlerdi ( 1 06 1 ). Bütün bu kollar, Tuğrul Bey 'in Anado lu'ya akınlar düzenlemekle görevlendirdiği Yakuti'nin buyruğu altında idiler. Sultan Alp Arslan, güçlü surlan ile ünlü Ani 'yi zapt etmek üzere Azerbay can 'a hareket etti. Bizans 'a bağlı bulunan ve Ermeni Bagrat Hanedam 'nın başkenti olan Ani şehri, Rumlar tarafından savunuluyordu. Selçuklu Hüküm dan, şiddetli saldınlarla Ani 'yi zapt etti ( l 064). Ardından Kars ' a girdi.
172
O S M A '< L I L A R D A N Ö N C E T Ü R K L E R
Türkmenlerin Anadolu 'ya yerleştirilmeleri önceden pHinlanıp düzenleni yor, uğrak yerleri, gidecekleri şehir ve kasabalar belirleniyordu. Yerleşim böl gelerine yönelik akınlar, askeri yönden önemli yolların ve Bizans kuvvetleri nin barındığı kalelerio civarına yapılıyordu. Böylelikle, Bizans ' ın savaş gücü zayıflatılıyor, buralardaki halkın direnç noktaları kırılıyor ve Türkmenler böl gelerine güvenli bir biçimde yerleştiriliyordu.
TÜRK AKINLARI KARŞ l S l NDA B I ZANS'IN TUTUMU Türkmenler, gittikçe Anadolu içlerine sokulmaya başlamışlardı. Bu sırada, Bizans tahtına Peçeneklere karşı kazandığı başarılada ün yapmış olan komu tan Romen Diyojen (Romanos Diogenes) geçmişti. Yeni imparator, 1 068 ve l 069 'da Türkleri durdurmak üzere sefere çıktı. Ancak, onlarla karşı karşıya gelemedi. Romen Diyojen, l 070'te kendi yerine, doğu orduları başkomutanı Manu el Komnenos'u (Manuel Comnenos) Türklerin üzerine gönderdi. Komnenos, Sivas dolaylarında karşılaştığ -Alp Arslan ' ın eniştesi- Erbasgan tarafından yeniJip tutsak alındı.
O S M A N L l L ARDAN Ö N C E TÜR KLER
1 73
Anadolu Türk Yurdu Oluyor MALAZG I RT M EYDAN SAVAŞI'NA HAZI RLIK Bizans imparatoru Romanos Diogenes, Selçuklu kuvvetlerinin art arda ba şarılar kazanması üzerine kendisi harekete geçmeye karar verdi. Türkleri Anadol u'dan çıkarmak, İran'a yürümek ve Selçuklu başkentini zapt etmek düşüncesindeydi. Kalabalık bir ordunun başında İstanbul ' dan yola çıktı (Mart 1 07 1 ). O sırada Sultan Alp Arslan, Malazgirt Kalesi 'ni zapt ettikten sonra Silvan, Diyarbakır ve Ahlat dolayiarını kendine bağlamıştı. Halep'e vardığı sırada ya nına gelen Bizans elçileri, Malazgirt ve Ahlat'a karşılık Menbic ' in bırakılma sı teklifini getirdiler. Sultan Alp Arslan bunu kabul etmedi ve Şam yolundan dönerek Anadolu'ya yöneldi.
Diogenes ise, Malazgirt' i teslim olmaya zorlamış, kaledeki askerlere do kunmayacağına söz vermiş, fakat sonra hepsini öldürtmüştü. İki ordunun öncüleri arasındaki ilk çatışmalar Ahlat yakınlarında oldu. Di ogenes, Türk askerlerinin Ahlat gamizonuna bağlı olduklarını sanıyordu. Fa kat Selçuklular üzerine gönderdiği birlikler yenilgiye uğrayınca Selçuklu or dusunun çok yakıniara geldiğini anladı.
Sultan Alp A rslan ' ın heykeli
1 74
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LER
Sultan Alp Arslan, Bizans imparatoru ' na elçi göndererek banş teklifinde bulundu. Selçukluların savaşmaktan çekindiklerini sanan Diogenes bu teklifi kabul etmedi.
26 Ağustos I 07 1 Cuma sabahı Türk ve Bizans orduları karşılıklı savaş du rumu almış bulunuyorlardı.
MALAZGIRT M EYDAN SAVAŞ I Bizans ordusu, piyade savaşı yapmak üzere eğitilmiş, ağır hareketli birlik lerden oluşuyordu. Bu ordunun birlikleri arasında tam bir anlaşma yoktu. Selçuklu ordusu, seçkin ve tecrübeli komutaniann yönetimindeydi. Sel çuklu askerleri, bozkır savaş usulüne göre yetiştirilmiş okçular ve süvarilerdi. Disiplin altında hareket etmesini bilen Türk birlikleri arasında anlaşmazlık yoktu. Selçuklu Sultanı, savaş sabahı ordudaki komutanları topladı. Şehit düştü ğü takdirde oğlu Melikşah 'ın hükümdar yapılması ve onun buyruğuna uyul ması vasiyetinde bulundu.
OKUMA M ETN i BiR CUMA VAKTi, MALAZGiRT'TE.. " . . . Sultan sonuna kadar savaşmaya azmetti. Bu itibarla Sefe riyye Hatun ile Nizamü'l-mülk'ü ağırlıkla birlikte Hemedan'a gön derdi ve Nizamü'l-mülk'e oradan asker toplayıp kendisine gön dermesini emretti. Sultan, Nizamü'l-mülk ve ordusunun kuman danlarına şunları söyledi: 'Ben bu savaşta Allah rızası için sava şanlar gibi sabredecek ve kendilerini tehlikeye atanlar gibi sava şacağı m. Eğer kurtulursam -Ulu Tanrı'dan bunu bekliyorum- ne AlA, aksi takdirde, sizlere, oğlum Melikşah'ı dinlemenizi, ona ita at etmenizi ve onu yerime geçirip hükümdar tanımanızı vasiyet ediyorum. Daha önce bunu kendisine söylemiş ve tevcihi yap mıştım. Kumandanlar: "Başüstüne!" diyerek cevap verdiler." "Sultan, Bizans i mparatoru'na elçi göndererek ülkesine geri dönmesini, kendisinin de geri döneceğini ve barışın da Halife'nin
175
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LER
aracılığıyla tamamlanmasını bildirdi. Bizans i mparatoru ewelce Halife'ye elçi göndererek Sultan'ın kendisiyle barış yapması için ona tesir etmesini istemişti. Bizans hükümdarı, Alp Arslan'a şu cevabı verdi: "Ben bu duruma, pek çok para sarfederek ve çok asker toplayarak geldim. Şimdi bu üstün durumu elde etmişkan bundan nasıl vazgeçebilirim. Çok geç!. Barış ancak Rey'de ya pı labilir. Ben de islam ülkelerine kendi ülkem gibi hakim olmadan geri dönmem". Cuma günü namaz vakti gelince Sultan askerleriyle birlikte namaz kılıp Ulu Tanrı'ya dua etti, yalvardı, yakardı ve ağlayarak askerlerine şunları söyledi: "Bizim sayıca az olmamıza rağmen, ben düşmana, minberde bizim için ve Müslümanlar için dua edi len şu saatte saldırmak istiyorum. Ya gayeme erer, ya da şehit olarak cennete giderim. Sizlerden arkarndan gelmek isteyenler gelsinler, istemeyenler ise gidebilirler. Şimdi burada ne emreden bir sultan ve ne de emir alan bir asker vardı r. Bugün ben de siz lerden biriyim ve sizinle beraber savaşacağım. Beni takip eden ve canını Ulu Tanrı'ya adayan kimse cennete gideceği gibi ka zanca da nail olacaktı r. Uzaklaşıp gidenler ise ateşte yanacak ve kötülüklere uğrayacaktır." Sultan'ın askerleri hep bir ağızdan: "Ey Sultan, biz senin kullarınız. Ne yaparsan aynını yaparız ve sana yardım ederiz, istediğin gibi hareket et" dediler. Bunun üzerine Sultan ok ve yayı bı rakarak silahiandı ve eline bir topuz aldı. Atı nın kuyruğunu bizzat eliyle bağladı ve atına bindi. Askerleri de kendisi gibi yaptılar. Sultan Bizanslllara karşı yürüyüp haykırdı, askerleri de haykı rarak düşmana saldırdı lar. Bir toz yükseldi. Bir saatlik bir savaş sonunda dinsizler bozguna uğradılar". ibnü'I-CevzT,
lsla.m Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı
Prof. Dr. Faruk Sümer ve Prof. Dr. Ali Sevim, Ankara 1 97 1
Öğleden sonra her iki taraf savaş düzenine girmişti. Bizans ordusunun merkezinde İmparator, sol kanatta Anadolu birlikleri, sağ kanatta Balkan bir likleri yer almıştı. Sultan Alp Arslan ise ordusunu dört kısma ayırarak, daha kalabalık olan iki kısmı savaş alanının yanlanndaki tepelerde gizlice pusuya yatırdı. Düşmanın
1 76
OSMAN L l LARDAN ÖNCE TÜRKLER
gerilerini tutmakla gö revlendirdiği uçuncü grubu uygun yerlere yer leştirdi ve geri kalan as kerlerin başına kendisi geçti. İlk olarak Türk merkez kuvvetleri, okçuların koruması altında taarru za kalktılar. Diogenes zayıf gördüğü bu kuvve ti derhal ezmek için, bü tün ordusu ile ileri atıldı Mala:girt Meydan MuhareheJi" nde Tiirk ı·e Bi:anJ ve geri çekilmeye başla birliklerinin durumu yan Türkleri izledi . Sul tan Alp Arslan tarafından uygulanan sahte geri çekilme planı başarı lı olmaya başlamıştı . Bu arada, Bizans ordusundaki Uz ve Peçenek birlikleri de, soydaş ları olan Selçukluların tarafına geçmişti. Ordugahından oldukça uzaklaşan Diogenes, akşama doğru pusuların bulunduğu yere kadar gelip dayandı. Bu sırada Türk ordusuna genel taarruz emri verilince hatasını anladı ve geri çe kilmeye çalıştı. Ancak geç kalmıştı. Karanlık bastığı sırada, Türk birliklerinin kuşattığı Bizans ordusu yok edilmiş durumdaydı. Diogenes, yaralı olarak ele geçirildi ve esir alınan kumandanları ile birlikte Sultan Alp Arslan 'ın huzuru na getirildi . Sultan Alp Arslan, Diogenes ile uzun uzun konuştu. Bizanslıların askeri hatalarını saydı. Sonra, kendisi hakkında ne gibi bir akıbet beklediğini sordu. Diogenes ya öldürüleceğini, yahut zincire vurularak İslam ülkelerinde dolaş tınlacağını sanıyordu. Pek zayıf bir ihtimalle de, affedilip memleketine gön derileceğini tahmin ediyordu. Bu cevap üzerine Sultan, onunla dostluk kura cağını bildirdi; teselli ederek onu tahtta kendi yanına oturttu. Alp Arslan 'ın Diogenes'le yaptığı antlaşmaya göre İmparator, fidye olarak bir buçuk milyon altın verecekti. Aynca her sene belirli miktarda vergi öde yecekti. Bizans İmparatorluğu içinde mevcut bütün Müslüman esirler serbest bırakılacaktı. Malazgirt, Urfa, Menbic ve Antakya, dotaylan ile birlikte Sel çuklulara terk edilecekti. Sultan Alp Arslan, Diogenes'i bir muhafız birliğinin korumasında ülkesi ne gönderdi. Ancak, bu sırada İstanbul ' da iktidar değişikliği oldu ve Dioge-
177
O S M A N L l L A R DA N Ö N C E T Ü R K L E R
nes tahttan indirildi. Bir süre sonra da öldü. Olayların böyle geliş mesi, Alp Arslan'ın yap mış olduğu antlaşmanın yürürlüğe girmesini zor laştırıyordu. Bu antlaş mayı savaş yolu ile kabul ettirmekten başka yol kal mamıştı. Alp Arslan, Türkmen beylerine bütün Anadolu 'nun ele geçiril mesini buyurdu.
Malazgirt Zaferi' nin 900. yıldönümü dolayısıyla çıkarılan posta pulu
MALAZGIRT MEYDAN SAVAŞI'NlN ÖNEMl VE SONUÇLARI Malazgirt Zaferi, Türk tarihinin en önemli olaylarından biridir. Bu zafer, kısa zamanda Türk yurdu halini alan Anadolu' nun geleceğini belirlemiştir. Malazgirt Zaferi, Avrupa'da olumsuz tepkilere yol açarken, İ slam dünya sında sevinç yarattı. Bizans, çıkarabileceği en güçlü ordunun bozguna uğra masıyla gücünü önemli ölçüde kaybetmişti. Bunun sonucu olarak, Doğu Ana dolu sınırları boyunca yığılan kalabalık Türkmen toplulukları karşısındaki Bi zans savunma seddi yıkıldı. Malazgirt Meydan Savaşı, dünya tarihi açısından da önem taşımaktadır. Devlet otoritesi zayıflayan ve Türklerin Anadolu 'yu fethini engelleyemeyen Bizans, Papa'dan yardım istedi. Papa 'nın önderlik edişi üzerine Haçlı Sefer leri başladı. Bu seferler, Avrupa kadar, Yakın Doğu tarihi bakımından da dik kat çekici sonuçlar vermiştir. Haçlı Seferleri sonundaki kültür ve medeniyet alış-verişi, Avrupa'da yeni ufuklar açılmasını sağlamıştır.
ANADOLU'NUN TÜRKLEŞMESI Türk akınları başladığı sırada ( 1 1 . yüzyıl ), Bizans'ın, Sasanilerle ve İ s lam ordularıyla giriştiği savaşlar yüzünden yerli halkın nüfusu azalmıştı. Salgın hastalıklar, kırgınlar da büyük çapta kayıplara yol açmıştı. Bütün bu sebeplerle, Anadolu toprakları, nüfusun seyrek bulunduğu yerler halini al mıştı.
178
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
Maverünnehir ve Horasan bölgelerinde yaşayan Oğuz boylan nın topraklan yeterli de ğildi. Bu boylar, aynca Karahanlı ve Gazneli devletlerinin sürekli baskısı altındaydılar. Daha rahat bir hayat sürmek için yeni yerlere ihtiyaç duyuyorlardı. Anadolu, stratejik konumu ve coğrafi özelKendilerine yeni yurt arayan Oğuz boyları likleriyle kendileri için uygun bir yerdi. Bu bereketli topraktan, değişik zamanlarda yakından görmüş lerdi ve vatan haline getirmek için planlı bir gayretin içine girmişlerdi. Türk göçleri ve fetih hareketleri hızlandığı zaman, Hristiyan halkın bü yük bir bölümü batıya, özellikle Balkaniara göç ettiler. Böylece, Anado lu 'daki Türk nüfusun oranı arttı. Anadolu 'da kalan Hristiyan topluluklar ise, yüzyıllar boyu Türklerle bir arada ve Türk devletlerinin koruması altında yaşadılar. Haçlı Seferleri sırasında Büyük Selçuklu Devleti 'nin, yardım olmak üzere Anadolu'ya gönderdiği kalabalık askeri birlikler ülkelerine dönmeyerek Ana dolu'da kaldılar. Moğollann Horasan bölgesini istilası başlayınca, askeri düzen içinde bu lunmayan Oğuz boylan, Anadolu 'ya doğru çekilmekten başka çare göreme diler. Böylece, Anadolu'daki Türk nüfusu büsbütün yoğunlaştı. Anadolu'nun yerli halkı azınlık haline geldi. Anadolu'da kurulan beylikler ve Anadolu Selçuklu Devleti döneminde şe hirler imar edilerek Türk mimari tarzında yapılmış eserlerle donatıldı. Türk kültürü Anadolu 'nun hakim kültürü haline geldi. Bütün bunlann sonunda Anadolu, Orta Asya'dan sonra Türklerin ikinci ebedi yurdu oldu.
O S M AN L l L A R D A N Ö N C E TÜRKLER
1 79
Anadolu'da İlk Türk Beylikleri Anadolu' da İlk Türk Beyliklerinin Kurulması Selçuklu Sultanı Alp Arslan, Malazgirt Zaferi 'nden sonra, Bizans impara toru Diogenes'le banş antiaşması yapmıştı. Fakat, Bizans'taki iç kanşıklıklar sonucu Diogenes tahttan uzaklaştınlmış ve bir süre sonra ölmüştü. Bu yüz den, banş antlaşmasının uygulanması imkansız hale geldi. Sultan Alp Arslan, bu gelişme üzerine, emrindeki komutanlara, bütün Anadolu 'nun fethedilme sini buyurdu.
Saltuk, Mengücek, Danişmend, Artok, Çavuldur, Çubuk, Süleyman şah, Dilmaçoğlu Mehmed Bey gibi Türkmen beyleri, Sultan Alp Arslan'ın buyruğu üzerine, Anadolu 'nun çeşitli bölgelerini fethetmeye başladılar. Ele geçirdikleri bölgelerde, hukuken Selçuklu Devleti'ne bağlı olmak üzere bey likler kurdular. Daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yer alan bu bey likler, kendi bölgelerindeki hakimiyetlerini yüz yıldan fazla korumayı başar dılar. Anadolu'nun Türkleşmesinde, bu Türk beyliklerinin çok önemli bir pa yı vardır. Anadolu 'da kurulan ilk Türk beylikleri, kuruculannın veya aile büyükleri nin adlanyla anılmaktadır. Bunlann arasında Saltuklular, Mengücekliler, Da nişmendliler ve Artuklular başta gelmektedir.
SALlU KLU LAR Ebôlkasım Saltuk Bey, Selçuklu Sultanı'nın emri gereğince, Erzurum, Tortum, Tercan, Bayburt, İspir, Pasinler, Oltu dolaylannı ele geçirmişti. Sal tuk Bey'in bu bölgede 1 072'de kurduğu beyliğe Saltuklu Beyliği, bu beyliğin başında bulunan aileye de Saltuklular denilmektedir. Saltuk Bey, 1 1 02 'ye kadar beyliğin başında kaldı. Onun ölümü üzerine, yerine oğlu Ali Bey geçti. Ali Bey ve onun yerine geçen Ziyaeddin Gazi
( ı 1 23/24- ı 1 32) Gürcülere karşı düzenlenen seferlere katıldılar. İzzeddin Saltuk Dönemi: Saltuklu Beyliği'nin dördüncü hükümdan İz zeddin Saltuk, Sökmenliler, Dilmaçoğullan ve Erzen Hakimi ile siyasi itti fak kurdu.
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K L ER
180
İzzeddin Saltuk da, hü kümdarlığı boyunca Gürcüler le mücadele etmek zorunda kaldı. İlk zamanlarda ba�an sızlığa uğradı. Daha sonra Irak Selçuklulan, Azerbaycan Ata beyliği ve Ahlatşahlann Gür cülere karşı hazırladıklan bir leşik orduya katıldı. Bu ordu, Gürcistan ' ı ele geçirdi ( 1 1 63). İzzeddin Saltuk'un 1 1 68'de ölümü üzerine, yerine oğlu Na sareddin Muhammed geçti. Bu hükümdar döneminde de Gürcülerle olan mücadeleler Saltuklu/ar döneminden kalma Emir Saltuk Kümbeti devam etti. Nasıreddin Mu( 12. yüzyıl sonu, Erzurum) hammed, Anadolu Selçuklula nnı beyliği için tehdit olarak görüyordu. Bu yüzden, Irak Selçukluianna bağlandı. Nasıreddin Muhammed' in ölümü üzerine yerine, kız kardeşi Mama Ha lun geçti. Fakat, bir süre sonra yeğeni Melikşah tarafından tahttan indirildi. Anadolu Selçuklu Sultanı Il. Rükneddin Süleymanşah, Gürcü Seferi 'ne çıktığı sırada, Erzurum dalaylannda kendisini karşılayan Melikşah ' ı tutuklat tı. Saltuklu ülkesini kardeşinin yönetimine verdi. Böylece Saltuklu Beyliği son buldu ( 1 202).
MENGÜC EKLI LER Anadolu'nun ele geçirilmesi sırasında, Selçuklu beylerinden Mengücek Gazi Erzincan, Kemah, Divriği ve Şebinkarahisar ' ı fethetti. Burada kendi adı ile anılan beyliği kurdu ( 1 080). Bir savaşta şehit düşen Mengücek Gazi'den sonra beyliğin başına oğlu İs hak geçti. Emir İshak'ın Malatya dolayiarına yaptığı akınlar, Artuklularla arasının açılmasına sebep oldu. Emir İshak, ünlü Artuklu Emiri Belek Gazi karşısında yenilgiye uğrayarak esir düştü. Emir İshak' ın ölümünden sonra ( l 1 42) Mengücekli Beyliği ikiye ayrıldı. Emir İshak'ın oğullanndan Davud Erzincan'daki, Süleyman ise Divriği'de ki beyliğin başına geçtiler.
181
OSMAN LlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
a. Erzincan Kolu Davud'un oğlu Fahreddin Behrarnşah, Kemah ve Erzincan'a hakim ola rak altmış yıldan fazla yönetimin başında kaldı. Bu süre içinde Erzincan Bey liği, Anadolu Selçuklu Devleti ' ne bağlı olarak varlığını korudu. Artuklu, Saltuklu ve Türkmen kuvvetleriyle destektenmiş Anadolu Sel çuklu ordusu, Gürcüler üzerine sefere çıkınca Emir Behramşah da bu kuvvet Iere katıldı. Ancak, savaş yenilgiyle sonuçlandı ( 1 202) ve Emir Behramşah, Gürcülere tutsak düştü. Daha sonra kurtuluş akçası vererek hürriyetine kavuş tu ve ülkesine döndü. Emir Behramşah, 1 1 25 'te öldü. Emir Behramşah 'tan sonra, oğlu II. Alaeddin Davudşah hükümdar oldu. B ilginleri koruması ile ün kazanan II. Davudşah, bağlı olduğu Anadolu Sel çuklu Sultanı'na karşı olumsuz davranışlarda bulundu. Anadolu Selçukluları na karşı, komşu hükümdarlardan ve Eyyubilerden yardım istedi. Bunu haber alan Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin KeykObad, sefere çıkacağını, onun da orduya katılmasını bildirdi. Bu emre uyarak yanına gelen Emir Davudşah 'ı tutuklattı. Erzincan ve Kemah ' ı da ele geçirip Mengüceklilerin bu koluna son verdi ( 1 228).
Kırşehir' de Mengücekliler dönemine ait Me/ik Gazi Kümbeti
Divriği' de Kamereddin kümbeti
182
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
b. Divriği Kolu Divriği kolunun ilk hükümdan, Emir İshak'ın oğlu Süleyman idi. Onun 1 1 62'de ölümü üzerine, yerine oğlu Şahinşah geçti. Bu hükümdar, Anadolu Selçuklu Devleti 'nin hakimiyetini tanıyordu. Anadolu Selçuklu hükümdan III. Gıyaseddin Keyhüsrev, Divriği 'yi ele geçirerek Mengüceklilerin bu koluna son verdi ( 1 277).
DAN IŞMENDLI LE R Selçuklu Sultanı Melikşah'ın komutanlanndan Danişmendoğlu Ahmet Gazi Amasya, Tokat, Niksar, Malatya ve Yozgat'ı fethenikten sonra, Sivas'ı ele geçirmiş ve bu şehir merkez olmak üzere devletini kurmuştu ( 1 080). Emir Danişmend Gazi, Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan ile iş bir liği yaparak Haçlılarla mücadeleye girişti. Müttefik Türk kuvvetleri, Haçlı or dulan ile Eskişehir civannda karşı karşıya geldiler. Her iki tarafın ağır kayıp lar verdiği bu savaştan sonra Emir Danişmend Gazi, devletinin sınırlannı ge nişletmeye devam etti. 1 098 'de Bayburt'u aldı ve Malatya'yı arka arkaya üç yıl kuşattı. Emir Danişmend Gazi, ordusunun başında, kuşatma altındaki Malatya'ya yardıma gelen Antakya Haçlı Prensi II. Bohemond (Bohemon) 'u esir aldı. Ye ni Haçlı ordulan, Bobemond'u kurtarmak için Anadolu'ya geldiler. Bu ordo lara karşı, Danişmendliler, Sultan I. Kılıç Arslan' la iş birliği yaptılar. Birleşik Türk ordusu, Haçlılan Merzifon dolaylannda ve Konya Ereğiisi 'nde bozguna uğrattı. Emir Danişmend, Haçlılann yenilgisinden sonra, yardım alma ümidi kalmayan Malatya'yı fethetti ( 1 1 03). Bu gelişmelerden sonra Emir Danişmend'le Sultan I. Kılıç Arslan'ın arası açıldı. I. Kılıç Arslan, Emir Danişmend'i yenilgiye uğrattı ( 1 1 03). Danişmend Gazi bir süre sonra öldü ( l l 05). Emir Danişmend'in ölümü üzerine, oğullan arasındaki taht mücadelesi ni kazanan Emir Gazi, Danişmendli hükümdan oldu. Emir Gazi, damadı Mesud'u destekleyerek onun Anadolu Selçuklu Sultanı olmasına yardım etti. Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan, Emir Gazi 'ye bağlı Malatya'yı ele geçirmişti. I. Kılıç Arslan' ın ölümünden sonra Emir Gazi, Sultan Mesud ile iş birliği yaparak Malatya'yı yeniden Danişmendli topraklanna kattı. İki
ııı : ı
O S M ANLlLARDAN ÖNCE T Ü R K L E R
KAR ADENİZ
Danişmendliler
____ _ _ _
Mengücekliler
-· - - •
Saltuklular Artuklular
• • • • • • • • • • •• • · ·· · · - · - · - · ·
ANADOLU SELÇUKLULARI
AKDENİZ Kıbrıs
o
ı
1s
ı
ıso
ı
zzs
ı Km.
Anadolu' da kurulan ilk Türk beylikleri
hükümdar, kuvvetlerini birleştirerek, Sultan Mesud' un, saltanat iddiasına gi rişmiş olan kardeşi Emir Arab' ı yenilgiye uğrattılar. Emir Gazi, Ankara ile Kayseri'yi de topraklanna kattı. Böylece Danişmendliler, Anadolu'daki en güçlü beylik haline geldi. Emir Gazi ' nin başarılan bundan sonra da devam etti. Danişmendliler, An takya Prensi Il. Bohemond' un ordusunu Kozan yakınlanndaki Anazarba Ova sı ' nda bozguna uğrattılar ( 1 1 30). Il. Bohemond bu savaşta öldü. Emir Gazi, daha sonra Çukurova bölgesindeki birçok kaleyi zaptetti ve Er meni prensi Leon (Levon)'a boyun eğdirdi. Danişmendli ordusu, Urfa Haçlı Kontluğu'nun topraklanna girdi. Urfa Kontu I. Joeelin (Joslen) bu sırada öl dü. Emir Gazi, bunun üzerine askerlerini geri çekti. Bizans ordusu, l l 32' de Kastamonu şehrini aldı ve Kızılırmak dolayiarına kadar ilerledi. Ancak, Bizanslılar İstanbul 'a dönünce Emir Gazi Kastamo nu'yu ve B izanslılann eline geçmiş olan bütün topraklan geri aldı. Emir Gazi ' nin Bizanslılar, Haçlılar ve Ermeniler üzerine yaptığı gazalar ve kazandığı zaferler ona haklı bir şöhret kazandırdı. 1 1 34 'te öldüğü zaman, arkasında, güçlü bir devlet bırakıyordu.
184
O S M A N L l LA R D A N Ö N C E T Ü R K LER
Emir Gazi 'nin yerine, oğlu Muhammed geçti. Melik Muhammed, Maraş Haçlı Senyörlüğü ve Bi zans ile uzun mücadelele re girişti. Kayseri 'yi imar edip kendine merkez yap tı ve I 1 4 1 /1 1 42'de burada öldü. Melik Muhammed'den sonra, kardeşleri Yağıba san ve Aynüddevle ile oğlu Zünnun arasında taht mücadelesi başladı. Sivas valisi olan Yağıba san , kendini hükümdar ilan etti. Aynüddevle Ma latya'ya, Zünnun ise Kay seri 'ye hakim oldular. Melik Yağıbasan, bir süre sonra, Anadolu Selçuklu Sultanı Mesud'a karşı Danişmendli/er döneminden kalma Divriği Darüşşifası taç kapısı kardeşleriyle birleşti. Ancak, mücadelesinde başa nh olamadı ve Sultan Mesud ' un hakimiyetini kabul etmek zorunda kaldı. Melik Yağıbasan, bundan sonra, hem Bizans'a hem de Ermeni Prensliği 'ne karşı mücadele eden Sultan Mesud'a yardım etti. Bu iş birliği, Anadolu Selçuk lu tahtına ll. Kılıç Arslan' ın geçmesi ile sona erdi. Melik Yağıbasan, bir süre sonra, Halep ve Musul Atabeyi Nureddin Mahmud'la ve Bizans imparatoru Ma nuel ile ittifak yaptı. Sultan ll. Kılıç Arslan ile savaşarak onu mağlOp etti ( I I 60). Sultan II. Kılıç Arslan, bunun üzerine İstanbul'a giderek B izans imparato ru ile anlaştı. Böylece Emir Yağıbasan kuvvetli bir müttefikten yoksun kaldı. Güneydoğu Anadolu'daki beyliklerin birleşik ordulan ülkesine girince, onla ra karşı duramayacağını aniayıp Orta Anadolu ' ya çekildi ( l I 64 ). Aynı yıl içinde de vefat etti. Yen i hükümdar Melik Zünnun, kayın pederi Nureddin Mahmud'un yardı mı ile Anadolu Selçuklu Sultan ı ' na bir süre direndi. Musul Atabeyi Nureddin
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LE R
1 85
Mahmud 1 1 74'te ölünce, Sultan Il. Kılıç Arslan, Melik Zünnun'un yöneti mindeki toprakları kolayca ele geçirdi. Sultan II. Kılıç Arslan'ın Malatya'yı da ele geçirmesiyle Danişmendli Beyliği tarih sahnesinden silindi ( 1 1 78).
A RTUKLULA R Malazgirt Zaferi ' nden sonra, Anadolu 'nun fethiyle görevlendirilen Sel çuklu komutanlanndan Artuk Bey, emrindeki kuvvetlerle İzmit'e kadar iler ledi. Daha sonra Diyarbakır ' ın fethiyle görevlendirilen Selçuklu ordusunun komutanlan arasında bulundu. Ancak Selçuklu ordusunun başkomutanı Fah rüddevle ile anlaşmazlığa düştü ve ordudan ayrılıp Suriye Meliki Tutuş'un yanına gitti. Anadolu Selçuklu hükümdarı Süleymanşah 'la yapılan savaşta Melik Tutuş'un yanında yer aldı ( 1 086). Savaştan galip çıkan Melik Tutuş, Artuk Bey 'e Kudüs'ü dirlik olarak verdi. Kudüs'e hakim olan Artuk Bey, bu rada kısa bir zaman hüküm sürdükten sonra I 09 1 'de öldü. Artuk Bey ' in Sökmen ve İlgazi adlarında iki oğlu vardı. Onlar, Kudüs'ün yönetimini üstlendiler. Aynı sene içinde, Patımilerin gönderdiği ordu, Ku düs'ü ele geçirdi ( 1 098). Böylece Artuklulann Kudüs'te on bir yıl süren ha kimiyetleri sona erdi. Ancak, Artukoğullan Hısn-ı Keyfa, Mardin ve Har put'ta ayrı beylikler kurmayı başardılar.
a. Hasn-ı Keyfa (Hasankeyf) Artukluları (Sökmenliler) Artukoğullan, Kudüs 'ün kaybından sonra Diyarbakır dolayianna gittiler. Musul Emiri Musa, şehrin kuşatılmasında kendisine yardıma gelen Sökmen'e Hısn-ı Keyfa (Hasankeyf) Kalesi'ni verdi. Artuklulann Hısn-ı Keyfa kolu böylece kurulmuş oluyordu ( 1 102). Emir Sökmen, bir süre sonra Mardin ' i de topraklarına kattı. Emir Çökür müş ile iş birliği yaparak, Haçlıları Harran Savaşı'nda ağır bir yenilgiye uğ rattı ( 1 104). Emir Sökmen aynı yıl içinde öldü. 1 1 08 'de hükümdar olan Emir Rükneddin Davud, beyliğinin sınırlarını genişletmek için çalışmaya başladı. Harput, Palu ve S iirt'i topraklanna kattı. Ancak, Mardin Artuklu Emiri Timurtaş ile Atabey İmadeddin Zengi'nin kar şısında ağır bir yenilgiye uğradı ve 1 1 44'te öldü. Emir Davud'un yerine geçen Fahreddin Kara Arslan ılımlı bir siyaset iz ledi. Zengi'nin oğlu Atabey Nureddin Mahmud'la ve Mardin Artuklu Beyliği
186
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE TÜRK LER
ile iyi ilişkiler kurdu. Haçlılara karşı yapılan savaşlarda büyük başanlar ka zandı. 1 ı 67'de emir olan Nureddin Muhammed ve onun yerine geçen II. Sök men, Eyyubilerle olan ilişkilerini güçlendirdiler. Daha sonra tahta geçen Ar tuklu emirlerinin, Eyyubilerle arası bozuldu. Eyyubi Hükümdan Melik Ka mil, Hısn-ı Keyfa Artuklulanna son verdi ( ı 232).
b. Mardin Artokioları Artuk Bey 'in ikinci oğlu İlgazi, Büyük Selçuklu Devleti'nin askeri vali siydi. Bu görevden azledilince, ı l OS 'de Mardin şehrine hakim oldu ve Artuk lulann Mardin kolunu kurdu. Emir İlgazi, Dilmaçoğulları ile iş birliği yaparak Haçlıları arka arkaya ye nilgilere uğrattı ( 1 l l 9). Gürcüler karşısında ise ağır bir yenilgiye uğradı ( 1 ı 2 1 ). Bu yenilgiye rağmen, Anadolu'da bulunan Haçlılarla yeniden savaş mak için hazırlık yaparken öldü ( ı ı 22). Emir İlgazi ' nin yeğeni Emir Belek, Haçlılara karşı elde ettiği zaferlerle halk arasında haklı bir şöhret kazandı. ı ı 22'de Urfa Kontu ile B irecik Senyö rü 'n ün birleşik ordularını bozguna uğrattı ve her ikisini de esir aldı. Eşkıya lıkla geçinen Gerger Ermenilerini cezalandırdı. Onlara yardıma gelen Kudüs Kralı'nı da tutsak etti ( ı ı 23). Haçlı saldınlarını önleyemeyecek durumda olan Halep 'i yönetimine aldı. Menbic şehrini kuşanığı sırada öldü ( 1 ı 24). Emir Belek' in ölümü üzerine Mardin Artuklu Beyliği 'nin başına, İlga zi 'nin oğlu Timurtaş geçti. Ancak, Halep Atabeyi Zengi'nin baskısına dire nemeyecek ona bağlandı. Daha sonra Silvan'a hakim olan ve Diyarbakır'da ki İnaloğullarını da kendine bağlayan Emir Timurtaş ı ı 54 'te öldü. Emir Timurtaş' ın oğlu Necmeddin Alpı, Dilmaçoğullarını hakimiyeti al tına aldı. Atabey Nureddin Mahmud'la birlikte, Haçlı ordusuna karşı Artalı'ta zafer kazandı ( 1 ı 64). Necmeddin Alpı'nın ı ı 76'da ölümünden sonra Mardin Artuklulan, Eyyubi lere bağlandılar. Moğollann bölgeye gelmesiyle de onların hakimiyetine girdi ler ( 1 3. yüzyıl). Timur, Orta Doğu ve Anadolu seferlerinde bu beyliği de toprak lanna kanı. Akkoyunlular, Mardin Artuldu Beyliği'ne ı 409'da son verdiler.
c. Harput Artuklu Beyliği Belek Gazi tarafından Artuklu hakimiyetine alınmış olan Harput, daha sonra Hısn-ı Keyfa emirlerinin yönetimine girmişti. Bu emirlerden biri olan
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
187
Harput Kalesi, Artuklular döneminin ünlü yapılarından biridir.
Nureddin Muhammed' in ölümünden sonra, kardeşi İmadeddin Ebôbekir, Harput'ta Artukluların ayn bir kolunu kurdu (1 1 85). Emir EbUbekir, Hısn-ı Keyfa'yı ele geçirmek istediyse de, Eyyubiler Il. Sökmen' i hükümdar olarak tanıyınca bu amacından vazgeçti. Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykılbad'ın Harput'u zapt etmesiy le bu beylik sona erdi ( 1 234).
ANADOLU'DA KURULAN I LK TÜRK BEYLIKLE R I N D E KÜLTÜR VE MEDENIYET a. Devlet Yönetimi Anadolu'daki ilk Türk beylikleri, Büyük Selçuklu Devleti 'ne bağlı Türk menler tarafından kurulmuştur. Bu bakımdan, devlet yönetiminde, Selçuklu örneğini temel almaktaydılar. Her beylikte, birer küçük divan bulunuyordu. Emir veya melik adıyla anılan beylerin, devlet işlerinin yürütülmesinde en yetkili yardımcısı vezir veya hacip adını taşıyordu. Beyterin kapısında, hakimiyet alameti olarak belli vakitlerde nevbet çalı nırdı. Beylerin, kendilerine özgü sancakları vardı. Hutbe okutup para bastınr lar, gösterişsiz ve sade bir hayat sürerlerdi.
188
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K LER
b. Ekonomik Hayat Anadolu 'da kurulan ilk Türk beylikleri, işlek ticaret yollarının geçtiği yer lerde bulunuyorlardı. Milletler arası ticarette önemli yeri olan bu kervan yol ları, ticaret ve sanayinin gelişmesini sağlıyordu. Ayrıca bu bölgelerdeki top raklar sulak ve verimliydi. Bu sayede tarım gelişmişti. Mengücekliler döneminde Şebinkarahisar'da şap, Erzincan'da bakır ma denleri bulunuyordu. Erzincan'da bakır eşya sanayi i ilerlemiş ve tekstil sana yii de gelişmişti. Artuklular döneminde canlı bir ticaret faaliyeti vardı. Anadolu ve Suri ye'den gelen tüccarlar Koçhisar (Kızıltepe) 'da kurulan milletler arası pana yırda alış veriş yaparlardı. Mardin, Artuklular zamanında önemli bir medeniyet merkezi olmuştu. Şehre su getirmek için büyük kanallar, yağmur sulannın biriktirilmesi için de sarnıçlar yapılmıştı. Ünlü gezgin İbn Batuta, Mardin 'de büyük bir çarşı bulunduğunu belirt mektedir. Mardin 'de tiftikten kaliteli kumaşlar dokunuyor, büyük çarşıda sa tılıyordu. Marco Polo da, Mardin'de pamuktan güzel kumaşlar yapıldığı... nı yazmaktadır. Diyarbakır'da ise halı, döşemelik kumaş, çadır bezleri dokunuyordu. ._
Artuklu ülkesinde madencilik de ilerlemişti. Ergani 'de zengin maden yatakları bulunuyordu. Ar luklu ülkesinde üretilerek ihraç edi len mallar, Dicle Nehri 'nde işleyen araçlarla Musul ve Bağdat'a taşını yordu.
c. Bilim Hayatı
Cezerr nin yaptığı robot ve aletlerin renkli şernaları
Anadolu 'da kurulan ilk beylik lerde canlı bir bilim ve kültür hayatı vardı. Hükümdarlar, bilginiere ve sanatkarlara saygı gösterip koruyor lardı. Moğollardan kaçan bilginler, onlann hizmetine giriyorlardı.
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LER
189
Erzincan ' da yetişmiş ünlü hekim Alaeddin, Anadolu Selçuklu Sultanı IV. Kılıç Arslan' ı tedavi etmişti. Yine Mengücekoğullan döneminde, Fahreddin Salguri ( 1 3 . yüzyıl) 'nin kaleme aldığı sözlük, Anadolu 'da Türk dili üzerine yazılmış ilk eserdir. Artukoğullarında da bilim hayatı gelişmişti. Bu dönemin ünlü isimleri şunlardır: Fahreddin Mardini (tıp), İsmail bin İbrahim (tıp ve mantık), İ madeddin Muhammed (tıp ve eczacılık), Mübeşşir (matematik ve astrono mi), Cezeri (matematik ve mekanik). Cezeri, Artuklu Hükümdarının isteği üzerine kaleme aldığı Kitabü'l - Marifet adlı eserinde çeşitli makineleri ve mekanik aletleri renkli şemalarla belirtmiştir. Felsefe ve mantık alanlannda Seyfeddin A rnidi büyük bir şöhret kazan mış; Bağdat, Şam ve Kahire medreselerinde ders vermişti. Ebô Yusuf et Türki de, fıkıh alanında tanınmış bilginlerden biridir. Tarihçiler arasında Ze hebi, İbnü'l - Azrak ve Muhammed Şeyhani başta gelmektedir. Artuklu hükümdarları medreseler, imaretler, zaviyeler yaptırıp bunları zengin vakıftarla desteklemişler, bilim ve kültür adamlarını korumayı görev saymışlardır. Bu hükümdarlardan bazıları bilim ve edebiyatla da uğraşmış lardır.
d. Sanat Mimari: Anadolu Beylikleri Döneminde Büyük Selçuklulardan gelen mi mari etkiler, yenilik eğilimleri ile kaynaştırılmıştır. Böylece yeni bir üslı1p or taya çıkmış ve bu üslObu yansıtan eserler inşa edilmiştir. Özellikle camilerde, bütün yapıya hakim olan mihrap önü kubbeleri, ortaya alınan küçük avlular, zengin çeşitli süslemeler ve kesme taş mimarisi dikkat çekicidir. Anadolu medreseleri, plan ve mimari süsleme bakımından sürekli bir ge lişme göstermiştir. Kümbet ve türbeler ise çok çeşitli şekillerde inşa edilmiş tir. Kümbetlerin çoğu sekiz, on, on iki köşeli veya silindir biçimindedir. Pira mit veya koni şekillerinde çatılan bulunmaktadır. Saltuklutardan kalma eserler arasında Erzurum' daki Kale Mescidi, Tepsi Minare ve Ulu Cami başta gelmektedir. İzzeddin Saltuk 'a ait kümbet de Er zurum' da bulunmaktadır. Divriği 'deki iki cami ve bir hastahane, günümüze ulaşan eserlerdendir. Bunlardan Kale Camii 1 2. yüzyılda, Ulu Cami ise 1 3. yüzyılda yaptırılmıştır. Turan Melek Hatun tarafından yaptınlan darüşşifa (hastahane), Ulu Cami'in güney kısmındandır.
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
190
Danişmendlilerin hakimiyetleri altında bulunan Kayseri' deki Kö lük Camii 1 2. yüzyılda, Ulu Cami ise 1 3. yüzyıl başında yaptınlmıştır. Artuklular döneminde Batman Suyu üzerinde yaptınlan Malaba di Köprüsü günümüzde de kulla nılmaktadır. Diyarbakır'da bulu nan sarayın cam mozaikleri ve çi nileri dikkat çekicidir. Mardin' de ise 1 2. yüzyılda ya pılan Ulu Cami, 1 3. yüzyıl eseri olan Hatuniye ve Şehidiye medre seleri önemli yapılardır. Aynı şe birdeki 14. yüzyıl yapımı Babü's sfir Camii ve Zinciriye Külliyesi, Artuklu sanatının önemli örnekle ndir.
Divriği Ulu Camii' nin kuzey girişindeki süslemeler
Aynca, Harput, Silvan ve Kı zıltepe Ulu camileri, süslemeleri ve görüntüleri bakımından seçkin örneklerdir.
Taş Oyma ve Kabartma Eserleri: Anadolu 'da kurulan ilk Türk beylikle ri döneminde, taş oyma ve kabartma sanatının güzel örnekleri görülür. Men gücekli Beyliği zamanında Divriği'de yapılmış olan Kale Camii 'nin ( 1 1 80) kapı kemerinde birbirine bağlı sekizgen motifler vardır. 1 228 'de yapılmış olan Divriği Ulu Camii nde ise bitki motifleri dikkat çekmektedir. '
Musiki: Anadolu'daki ilk Türk beyliklerinin sanat ve eğlence hayatında musikinin önemli bir yeri vardı. Hükümdarlann tahta çıkışlan dolayısıyla ya pılan şenlikler, bayram törenleri ve düğünler, musikinin gelişmesine yardım ediyordu. Artukoğulları ülkesinde yetişen ünlü bestekar Karadoğanoğlu Mehmed, Kahire 'ye davet edilmiş ve sarayda m us iki dersleri vermiştir. Mengüceklilerin merkezi olan Erzincan'da yetişen ünlü bestekar Sıraced
din Ahmed' in şöhreti, Eyyubi ülkesine kadar yayılmıştı.
O S M A N Ll L A R D A N Ö N C E T Ü R K LER
191
Anadolu Selçuklu Devleti ANADOLU S E LÇUKLU D EVLETI'NIN KU RULUŞU Malazgirt Zaferi' nden sonra Sultan Alp Arslan, beylerine, Anadolu'nun fethi görevini vermişti. Selçuklu beyleri Marmara Denizi 'nden Antakya'ya, Karadeniz Bölgesi'nden Erzurum'a kadar olan topraklan ele geçirdiler. Anadolu 'daki fetih hareketleri geçici bir istila değildi. Bu hareketler vatan kurma niteliğindeydi. Türk kuvvetleri her gittikleri yerde koruma tedbirleri alıyor, ele geçirilen topraklan genişletiyor ve çeşitli bölgelerden batıya doğru ilerliyorlardı. Yerli halk, Türklerin gelişinden şikayetçi değildi. Çünkü Bizans yönetimindeki yerlerde can ve mal güvenliği kalmamıştı. Düzen ve asayişi sağlayacak yeni kuvvetiere büyük ihtiyaç duyuluyordu. Türkler bu güven or tamını sağladıklan için halk çok memnundu. Anadolu' daki fetih hareketlerinin gelişmesinde Süleymanşah 'la kardeşi Mansur'un önemli rolü vardı. Bu iki kardeş, Büyük Selçuklu Devleti'nin ku rucusu Selçuk Bey ' in tarunu olan Kutalmış'ın oğullan idiler. Kutalmış, Alp Arslan'la girdiği saltanat mücadelesini kaybedince Süleymanşah Anadolu'ya gelmişti. Bu sırada, Selçuklu komutanlanndan Artuk Bey Marmara kıyılanna kadar ilerlemiş bulunuyordu. Onun Anadolu'dan ayniması üzerine, Süley manşah ve Mansur, fetihleri B izans topraklannda geliştirdiler. Süleymanşah, Konya ve dolaylannı, Mansur da Afyon ve Kütahya gibi Batı Anadolu şehir lerini ele geçirdi. Süleymanşah' ın Anadolu 'da, kardeşi Mansur' la birlikte giriştiği fetih ha reketleri hızla gelişirken Balkanlardaki isyantarla başa çıkamayan Bizans ka nşıklıklar içindeydi. Bizans 'ta iktidar mücadelesine girişen taraflar, Süley manşah'tan yardım istiyorlardı. Sonunda, Süleymanşah' ın desteğini sağlayan Orta Anadolu askeri valisi Botaniates, (Botanyates), Bizans tahtına geçti. Türk beyleri, Bizans 'taki ihtiras ve mücadeleleri körükleyerek bu devletin sürüklendiği kanşıklığı artırıyorlardı. Geleceği için kah iktidara, kah isyancı lara destek olan ve İzmit dolayianna Türkleri yerleştiren Süleymanşah da, ar tık İmparator Botaniates'in koruyucusu durumunda idi. Bu sırada, Süleymanşah'la kardeşi Mansur arasında anlaşmazlık çıktı. Bu nun üzerine, Sultan Melikşah, Emir Porsuk'u, Anadolu'ya gönderdi. Emir Porsuk ' la giriştiği mücadeleyi kaybeden Mansur'un ölümü üzerine, Sultan
192
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R KLER
Melikşah, Süleymanşah ' ı "melik" tayin ederek Anadolu kuvvetlerini ona bağ ladı. Böylece, Anadolu Selçuklu Devleti kurulmuş oldu ( 1 077). Anadolu 'da oluşan yeni şartlar gereği hükümdar durumuna geçen Süley manşah, fetihleri daha sistemli şekilde yapmaya başladı. Bizans tahtında hak iddia eden ve kendisinden yardım isteyen Melissenos (Melisenos) 'u destek ledi. Melissenos, Türk akıncılarının himayesindeki İznik' e geldi ( 1 080). Bizans'ın, asi general Melissenos üzerine gönderdiği ordu İznik ' i kuşattı ise de, yetişen Süleymanşah tarafından bozguna uğratıldı. Süleymanşah, ele geçirdiği İ znik 'ten bir daha çıkmadı ve bu tarihi şehri Anadolu Selçuklu Dev leti 'nin merkezi yaptı. Bizans'ta imparator iliin edilen Aleksi Komnen (Aleksios I. Comnenos), Süleymanşah ile anlaşma yoluna gitti. Dragos Çayı sınır olmak üzere barış yapıldı ( I 08 I ). Süleymanşah 1 082- 1 083 yıllarında, Anadolu ' da tek tek noktalar halinde kalmış B izans kalelerini fethetti. Adana, Tarsus, Misis, Anazarba'yı ve sonun da önemli konumdaki Antakya'yı ele geçirdi ( 1 084). Süleymanşah'ın Antakya'yı ele geçirmesi, Suriye Selçuklu Meliki Tutuş 'u endişeye düşürdü. Bu arada, Süleymanşah Halep' i de kuşatınca Melik Tutuş, yanında Artuk Bey olduğu halde, ordusunun başında Halep'e doğru yürüdü. Çarpışma başlayınca, bazı Türkmen beyleri, Süleymanşah' ı terk edip Melik Tutuş'un tarafına geçtiler. Kuvvetleri dağılan Süleymanşah, Melik Tutuş kar şısında tutunamadı. Hem savaşı, hem hayatını kaybetti ( 1 086). Kutalmışoğlu Süleymanşah, Anadolu Selçuklu Devleti'yle Anadolu mer kezinde yaşanan Türkiye tarihinin kurucusu ve ilk hükümdarıdır. Süleymanşah, Antakya Seferi'ne çıkarken İznik'te kumandanlarından Ebilikasım ' ı bırakmıştı. Ebı1lkasım, Dragos Antiaşması ' nı tanımayarak yeni den Boğaziçi ' ne akıniara başladı. Bunun üzerine B izans imparatoru, Ebı11ka sım'a karşı kalabalık bir ordu gönderip onu İznik Kalesi ' nde kuşattırdı. Fakat bu ordu şehri alamayıp İstanbul 'a dönmeye mecbur oldu ( 1 086). Bu başarı ile ümidi artan Ebı11 k asım, B izans' ı baskı altına almak için Gem lik Körfezi ' nde bir donanma yaptırmaya girişti. Ancak, Gemlik'e baskın ya pan Bizans deniz kuvveti, Selçukluların yapım halindeki filosunu yaktı. Bizans imparatoru Aleksi, Ebulkasım'ın çetin bir rakip olduğunu anlamış tı. Onu dostluk gösterileriyle kendi tarafına çekmenin yollarını aradı. İstan bul 'a davet ettiği Ebı11 k asım ' ı, Selçuklu Devleti'ne karşı ortaklaşa harekete
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R KLER
193
geçmek için ikna etti. Diğer taraftan ordu göndererek, İzmit'i ele geçirdi. Bi zans 'tan dönen Ebfilkasım aldatıldığını geç anladı. Ebfilkasım ' ın Bizans'la aniaştığını haber alan Sultan Melikşah, Emir Porsuk kamutasında bir orduyu Anadolu'ya gönderdi. Bu ordu, İznik' i kuşattı ise de al mayı başaramadı. Sultan Melikşah, bu başansızlık karşısında, Ebulkasım üzeri ne, Urfa Emiri Bozan' ı gönderdi. Emir Bozan, İznik önlerine gelerek kaleyi ku şattı. Ancak, Bizans birliklerinin yardıma gelmesi üzerine kuşatmayı kaldırdı. Bütün bu gelişmeler karşısında, Emir EbOlkasım, Selçuklu başkenti Isfa han'a gitti. Ancak, Sultan ' ın huzuruna kabul edilmedi. Kendisine Emir Bo zan 'la anlaşması bildirildi. Emir Ebulkasım, Anadolu ' ya dönünce Emir Bo zan tarafından ortadan kaldırıldı.
1 . KILIÇ ARSLAN SELÇU KLU SULTAN I Emir Ebulkasım, Isfahan'a giderken, yerine kardeşi EbOlgazi'yi bırakmış tt. Ebfilkasım öldürüldüğü zaman İznik, onun yönetimindeydi. Sultan Melik şah ise Bağdat 'ta iken zehirlenerek öldürülmüştü ( 1 092). Süleymanşah' ın ölümünden sonra, Sultan Melikşah onun oğlu Kılıç Ars lan ' ı gözetimi altında bulundurmak için beraberinde İsfahan 'a götürmüştü. Sultan Melikşah ölünce Kılıç Arslan serbest kaldı ve Anadolu'ya gelerek Sel çuklu Devleti 'nin hükümdan oldu ( 1 092). Süleymanşah ' ın öl ümünden sonra Anadolu 'daki siyasi birlik dağılmıştı. Bizans ise, İzmit'i ve İzmit Körfezi 'nin kıyılarını yeniden ele geçirmişti. Bu durumda Sultan I. Kılıç Arslan, ancak İznik ve dolayiarına hakim bulunuyor du. İzmir sahilleriyle Midilli, Sakız, Sisarn ve Rodos adalannda, Türk deniz kuvvetlerinin kurucusu Çaka Bey ' in hakimiyeti vardı. Sultan I. Kılıç Arslan, ilk iş olarak, yönetirnde bazı düzenlemeler yapıp devlet merkezini güvence altına aldı. Daha sonra sefere çıkarak Malatya'yı kuşattı. Malatya'yı tam düşürmek üzere iken, Haçlıların İznik'e yaklaştığı ha berini aldı ve kuşatmayı kaldırarak İznik ' in yardımına koştu.
HAÇ LI SEFERLERI a. Haçh Seferlerinin Sebepleri Hristiyanlar Hz. İsa'nın yaşadığı toprakların bulunduğu Kudüs ve çevresi ni kutsal sayıyorlardı. Hristiyanlarca buralan geri almak amacıyla Yakın ve
194
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
Haçlı askerleri
Orta Doğu 'ya yapılan askeri seferlere Haçlı Seferleri denilmektedir ( 1096ı 270). Haçlı Seferlerine katılanlar, pelerinierine büyük bir haç işletiyorlardı. Bundan dolayı bu seferlere "haçlı" ismi verilmiştir. Haçlı Seferlerinin başlıca sebepleri şunlardır:
Dini Sebepler: Hristiyanlann kutsal saydığı Kudüs, Antakya ve İznik' in Müslümaniann eline geçmesi Avrupa'da tepkilere yol açmıştı. Bu şehirlerin "kurtanlması" dini sebeplerio başında geliyordu. Papalık, Haçlı Seferlerine katılacak olanlara, bütün günahlannın bağışlanacağını vadediyordu. Aynca, Roma Kilisesi, kendisinden aynlmış olan Ortodoks Kilisesi 'ni hakimiyeti altı na almak istiyordu. Bu da, ancak Müslümanlara karşı kazanılacak askeri zafe rin getireceği itibarla sağlanabilirdi.
Ekonomik Sebepler: ı ı . yüzyılın sonlannda Avrupa, ekonomik bakım dan kötü durumdaydı. İslam ülkeleri ise Avrupa'dan daha zengindi. Buralar daki halk huzurlu bir hayat sürdürüyordu. Müslümaniann yönetimindeki Do ğu limanlan ile ticaret ilişkileri içinde bulunan Avrupalı tacirler ve gemiciler, buralarda gördükleri zenginliği, kendi ülkelerinde abartarak anlatıyorlardı. Bu sebeple, doğuda ellerine geçirecekleri büyük topraklann sahibi ve efendisi ol ma hayali Avrupa'nın genç soyluianna çok çekici geliyordu.
O S M A N L lLARDAN ÖNCE TÜRKL ER
196
Siyasi Sebepler: Bizans'ın çıkarabileceği en büyük ordu Malazgirt'te ye nilgiye uğramıştı. Bu durumda, Bizans, artık istanbul'a kadar yaklaşmış bu lunan Türkleri durduracak askeri güce sahip değildi. Bu yüzden, Bizans im paratoru, Müslüman Türklere karşı Hristiyan dünyasından acele yardım isti yordu. Avrupalılar, Bizans'ı Hristiyanlığın doğudaki son kalesi olarak görü yorlardı. Onun için, Bizans'ın yardım isteğine kayıtsız kalamazlardı. Aynca, Avrupalı şövalyelerin ve senyörlerin macera hevesleri, ün kazanma arzulan da bir başka sebep oluşturuyordu. Bütün bu sebepler içinde, Türklerin Avrupa'ya geçmelerini önlemek başta geliyordu. Hatta onlan Anadolu' dan çıkarmak, asıl amaç haline gelmişti. Malazgirt Zaferi'nden hemen sonra, 1 074'te Papa Gregoryus (Gregorius), Türk tehlikesi üzerine dikkatleri çekmişti. Papa Urbanus da 1 095 'te heyecan lı bir toplantı yaparak Müslüman Türkleri durdurmak için Bizans imparato ru 'na yardım edilmesini isteyen bir çağn yayınlamıştı. b.
Haçlı Seferleri
Papa'nın çağnsından sonra Piyer Lermit (Pierre l'Hermite) adında bir ke şiş, Fransa'daki köy ve kasabalan gezerek halkı kutsal savaşa katılmaya ça ğırdı. Piyer Lermit'in çevresinde toplanan 50 bin kişilik bir topluluk Fran sa'dan hareket etti. Bu topluluğun sayısı yoldaki katılımtarla birkaç yüz bine ulaştı. Bizans topraklanna giren bu kalabalık, imparator Aleksi Komnenos'u endişeye düşürdü. Kommen, onlan, sür'atle Yalova kıyılanna çıkartarak Ana dolu'ya geçirdi ( 1 096). Kılıç Arslan 'ın kardeşi Davut Bey kumandasındaki Selçuklu birlikleri, iz nik'i ele geçirmek isteyen Haçlıların yolunu İzmit yakınlannda kesti. Ku düs'e ulaşmak hayaliyle yola çıkan bu kalabalık tamamen yok edildi. I. Haçlı Seferi (1096-1099) : Fransız soylulanndan Godfrua dö Huy yon un (Godefroi de Bouillon) kumandasında I. Haçlı Seferi'ne katılan dü '
zenli ordudaki asker sayısı 600 bine ulaşıyordu. Bu büyük ordu İstanbul'a yaklaşınca, Bizans imparatoru Aleksi Kom nenos, Haçlı komutanlan ile bir anlaşma yaptı. Bu anlaşmaya göre, Haçlılar, Anadolu'da ele geçirecekleri topraklan Bizans'a vereceklerdi. Bizans da Haçlı birliklerine yiyecek ve içecek sağlayacak, onlara rehberlik yapacaktı. Bizans imparatoru, Haçlılann Anadolu'ya geçmelerini sağladı. Haçlılar, ön ce İznik Kalesi 'ni kuşattılar. Sultan Kılıç Arslan, Malatya kuşatmasındaydı. Başkentini kurtarmak için hızla harekete geçti. Ancak, İznik'i kuşatan kala-
196
OSMAN LlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
Haçlıların Antakya' yı kuşatmasını gösteren temsili bir resim
balık Haçlı ordusunu dağıtamadı ve Bizanslılarla anlaşarak şehri onlara tes lim etti ( I 097). Haçlı orduları, Kudüs'e ulaşmak üzere, Anadolu topraklarında ilerlemeye devam ettiler. Sultan Kılıç Arslan, Haçlı ları Eskişehir Ovası 'nda savaşa zor ladı ve ağır kayıplar verdirdi. Ancak, Selçukluların kayıpları da büyük olmuş tu. Bu yüzden Anadolu içlerine çekilen Kılıç Arslan, beraberinde Danişmend Gazi ve Kayseri Emiri Hasan Bey olduğu halde yıpratma savaşına girişti. Bu nun sonucunda, Haçlıların sayısı, Anadolu 'nun güney sınırlarına vardıkları zaman 1 00 bine kadar indi. Haçlılar, yolları üzerindeki Antakya'yı uzun bir kuşatmadan sonra ele geçirdiler. Ardından Urfa, Trablusşam, Sur ve Hayfa şe hirlerini zapt ettiler. Daha sonra Patımilerin elindeki Kudüs'ü ele geçirdiler ( I 099). On binlerce Müslüman ve Yahudi öldürüldü. Haçlılar, I. Sefer ' in sonunda, Kudüs'te Latin Krallığı ile Antakya'da dü kalık, Urfa, Yafa ve Trablusşam 'da birer kontluk kurdular. Bir süre sonra, Antakya'nın başındaki Bohemond, Danişmendliler tarafın dan tutsak alındı. 1 1 0 1 'de yeni Haçlı orduları, onu kurtarmak için Anadolu 'ya
JSMANLILARDAN ÖNCE TÜRKLER
197
Haçlı ordularına karşı savaşan Selçuklu birlikleri
geldi. Sultan I. Kılıç Arslan, Haçlılara karşı Danişmendliler, Mengücekliler ve Saltuklularla iş birliği yaptı. B irleşik Türk Kuvvetleri, yeni Haçlı ordulan nı Merzifon ve Ereğli dolaylarında ağır şekilde bozguna uğrattı. II. Haçh Seferi (1147-1149): I. Haçlı Seferi sonunda Kudüs'ün Haçlılar tarafından zaptı, İslam dünyasında büyük yankı uyandırdı. Bir süre sonra, böl gedeki Türk hükümdarları, Haçlıların eline geçen yerleri birer birer geri alma ya başladılar. Musul Atabeyi İmadeddin Zengi, Urfa'yı fethetti. Antakya ve Trablus Haçlı kontluklarının varlığı tehlikeye girdi. B unun üzerine, Papa, ye ni bir Haçlı seferinin düzenlenmesi için çağrıda bulundu.
Il. Haçlı Seferi, Fransa Kralı VII. Lui (Louis) ve Alman Kralı III. Kon rad (Conrad) yönetiminde yapıldı. Anadolu Selçuklu Sultanı Mesud, Alman Kralı 'nı Eskişehir dolaylarında yenilgiye uğrattı. Ordusunun büyük bir kısmı nı kaybeden lll. Konrad, İznik'e zorlukla kaçabildi. Alman Kralı , bir gemiye binerek Filistin'e gitti. Fransız Kralı Lui ise, kara yolu ile ve zorlukla, Bizans'ın elindeki Antal ya'ya ulaşabildi. Buradan gemiye binerek Suriye'ye çıktı ( 1 1 48). Şam ' ı ku şatmaya kalkışan Haçlılar başarılı olamadılar. III. Konrad ve VII. Lui ülkele rine döndüler. II. Haçlı Seferi, hiçbir sonuç alınamadan bitti. III. Haçh Seferi
(1189-1192): Eyyubi Hükümdarı Selahaddin'in Ku
düs'ü ele geçirmesi, yeni bir Haçlı ordusunun toplanmasına sebep oldu. Al-
198
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
Selçuklu kuvvetleri ile karşılaşmamak için deniz yolunu seçen Haçlı birlikleri
manya İmparatoru Frederik Barbarusa (Friedrich Barbarossa), İngiltere Kralı Arslan Yürekli Riçırt (Richard) ve Fransa Kralı Filip Ogüst (Philippe Auguste), seferi birlikte yöneteceklerdi. Barbarossa ile ordusu, Uluborlu 'ya vardıkları zaman Türk birliklerinin baskınları başladı. Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan, çok kalabalık Haçlı ordusunu sürekli şekilde vurarak kayıplar verdirdi. Buna rağmen Haç lılar Konya'yı zapt ettiler ve halkı öldürdüler. Fakat Konya Kalesi'ni düşüre mediler. Frederik Barbarosa, Silifke suyunda kaza ile boğularak ölünce birlikleri başsız kaldı. Bu birlikler, Akdeniz kıyılarını takip ederek Suriye ve Filistin 'e ulaştılar. Deniz yolu ile harekete geçen Arslan Yürekli Riçırt ile Filip Ogüst ise, yol ları üzerindeki Kıbns'ı zapt ederek burada bir Latin Krallığı kurdular. Daha sonra Akka'yı kuşatarak ele geçirdiler. Haçlılar, Kudüs'e hakim olmak için Selahaddin Eyyubi ile çarpıştılar, fa kat ağır kayıplar verdiler. B ir sonuç alamayacaklarını görünce ülkelerine dön düler. III. Haçlı Seferi amacına ulaşamadı. IV. Haçlı Seferi (1202-1204): Kudüs, Müslümanlardan geri alınamamış tı. Aynca Suriye'de Haçlıların elinde bulunan bazı kaleler de kaybedilmişti. Eyyubileri yenmek ve Kudüs'ü yeniden ele geçirmek amacıyla yeni bir Haç lı seferi düzenlendi. Venedikliler, Haçlıları deniz yoluyla Mısır 'a götürmeyi kabul ettiler. Fakat, Haçlılar, Kudüs'e ve Suriye'ye hakim olan Eyyubi Dev leti yerine İstanbul üzerine yöneldiler. Bizans 'ta taht kavgaları hüküm sürü-
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K LE R
199
yordu. Haçlılar, kendilerinden yardım isteyen İzak Encelos (Il. İsaakios) ve oğlu IV. Aleksiyos (Aleksios)'u tahta çıkardılar. Ancak Bizanslılar, Latin bas kısına dayanarnayıp isyan etti. Bunun üzerine Haçlılar İstanbul 'u işgal ederek yağmatadılar ve B izans'ın yerine bir Latin İmparatorluğu kurdular ( 1 204). Bizans İmparatorluğu parçalandı. İznik'te ve Trabzon'da iki ayn Rum devle ti kuruldu. Avrupa topraklan ise latinterin denetimi altına girdi. Böylece, IV. Haçlı Seferi de hedefıne varamamış oldu.
OKUMA METNi DÖRDÜNCÜ HAÇLI SEFERi Papa l l l . inosent'in yeni bir Haçlı seteri çağrısı na, yalnız de rebeyleri olumlu cevap verdiler. Ama, Haçlı ordusu, Girit'i ele ge çiren ve Bizans tahtına çıkmak için fırsat kollayan Filip'in işine yaradı . Zaten bir kargaşalı kta izak devrilmişti. Onu doğrultmak, yeniden tahta çıkarmakla amacına ulaşabilirdi. Bunun için, Haç l ıların yönetimini, kayı nbiraderi Bonifas'a verdi. Lakin, Venedik, Filip'ten daha gerçekçiydi. Haçlıları taşımak için kiralanan do nanmas ı n ı n kira bedelini, herşeyden önce onlara Zara'yı fethet tirmekle peşin peşin aldı ve imparatorluğuna katt ı . Bundan sonra Haçlı ordusu, Papa'nın aforozuna uğramış ol masına rağmen, Boğazlara ve istanbul'a yürüdü. Bonifas, Filip'in tasarısını gerçekleştirmek için, izak'ı tekrar tahta çıkarmak isti yordu. Bu sırada, Bizans mali bunalı m içindeydi. Para ile tutul muş yabancı askerler, ücretlerini alamadıkları için dövüşrnek is temediler. Şehir, hemen hemen hiç direnmeden düştü. Haçlı lar, başkenti bu şekilde ele geçirdikten sonra, izak'ı unu tuverdiler. Müthiş bir yağmacılığa giriştiler, her yeri yakıp yıktılar ve Flandr Kontu Bodven'i tahta çıkardı lar. i mparatorluğun Avru pa'daki eyaletlerini de, tırnarlar halinde aralarında paylaştılar. Bundan sonra, Müslümanlarla savaşa giriştiler. Giriştiler ama, Türklerin Avrupa'ya geçişini durduracak tek Hristiyan devlet artık ortada yoktu, Hristiyan orduları , yani Haçlılar tarafından yok edil mişti. Filip, Bizans'ı diriltmek isterken, i mparatorluk, bat ı l ı şövalye lerin istilası n a uğram ış, derebeyi rejiminin kaybol masiyle harabe
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LE R
200
haline düşmüş ve Roma imparatorluğu'nun son alevi de böylece sönüp gitmişti. istanbu l ' u n Haç l ı lar tarafı ndan zapted i l mesi , Bizans i m pa ratorluğu'nu parçalad ı . Avrupa'daki eyaletler feodal bölgelere ayr ı l d ı . Asya'daki şehirler de hanedandan olanlar ı n yöneti m inde birbirlerinden ayr ı l d ı lar. Böylece, Bizans i m paratorluğu Avrupa'dan sürü l m üş ol uyord u . Avrupa'daki büyük merkezler, istanbul , Edirne ve Selanik, Batı Avrupa'dan gelen bu barbar Iara karşı d i rendiler ve bağ ı ms ı z l ı kları n ı ilan ettiler. Merkezi hükü met dağ ı ld ı . Yöneti m , ticaret, mal iye yok olmaya gitti. Para n ı n değeri altı misli düştü. Devletin merkezi teşki latı iz n i k'e taş ı n d ı ve burası Bizans i m paratorl u ğ u ' n u n merkezi ha line geldi. Bu şekilde amacına ulaştığ ı n ı sanan Papa l l l . l nosent, Rum Kilisesi'nin Roma'ya bağlandı ğ ı n ı ilan etti. Fakat, Bizans halkı bu kararı kabul etmedi. Patrikliği canlandı rarak onun otoritesini tanı d ı . O tarihten başlayarak d a imparator ve derebeyler, ayrı mez hepten olan Rum halkı içinde bir Katalik azı n l ığ ı olarak kaldı lar. Halkla aralarındaki bütün bağlar koptu. Batı feodalitesi, Bizans Devleti'ne öldürücü bir darbe indir mişti.
Jacques Pirenne, Başlangıçtan BugOne Kadar BOyOk DOnya Tarihi,
4 cilt, istanbul 1 967
c. Türk Tarihi Açısından Haçlı Seferlerinin Sonuçları Haçlı Seferleri, Doğu 'da da, Batı 'da da öneml i etkiler meydana getirdi. Bunların başlıcaları şöyle özetlenebilir:
Siyasi Sonuçlar: Haçlı Seferleri sonunda, Türkler, B izans 'tan aldıkları topraklardan çıkarak Orta Anadolu 'ya çekilmek zorunda kaldılar. Tekrar iler leyebilmeleri için uzun süre uğraşmaları gerekti. İstanbul'un fethi de gecikti. Haçlı ordularına karşı verdikleri mücadele, Anadolu 'ya yerleşmeye başlayan Türk nüfusun ağır kayıplar vermesine sebep oldu.
O S M A N Ll L A R D A N Ö N C E T Ü R KLER
201
-,
---
BıuMiıl., •ruı!IOakı ...... _
10fol'• do0t\I TII"'IIIır''lt
.
--
Haçlı Seferlerinde Haçlı kuvvetlerinin izlediği yollar
Haçlı ordulannın Anadolu ' da yıpranıp sayıca azalması, Suriye ve Filis tin'de başarı kazanma imkanını sınırladı. Türklerin, İslam dünyasının savun masını üzerlerine aldıklan ve bunu başarıyla yaptıkları ortaya çıktı. Haçlı Seferleri Avrupa'da önemli siyasi sonuçlar verdi. Seferlere katılan Haçlıların çoğu öldü, sağ kalanlar da ülkelerine fakirleşmiş olarak döndü ler. Krallar bunları ortadan kaldırınakla ve etkisiz hale getirmekte fazla zor luk çekmediler. Ayrıca, seferler sonunda, İslam dünyasından barutun kulla nılması da öğrenildi. Ateşli silahların ve topların yapılarak bunların dere beyler karşısında kullanılması feodaliteyi zayıflattı . Kralların etkisi güçle nince merkezi yönetimler de kuvvetlendi. Bunların aralarındaki rekabet ise, yeni deniz yollarının bulunması, coğrafi keşiflerin yapılması gibi sonuçlar verdi.
Ekonomik Sonuçlar: Haçlılar, doğuda kağıt, cam, demir işleme, deri sa nayilerini tanıdılar ve bunları ülkelerine götürdüler. Doğu ülkeleri, o dönem de Avrupa'dan daha zengindi. Haçlılar, buradaki yüksek hayat seviyesini ya kından tanıdılar. Ülkelerine döndükleri zaman, zengin doğu ülkelerindekine benzer bir hayat sürmek için gerekli şartlan sağlamaya çalıştılar. Bu yolda harcanan gayretler, ekonomiye canlılık getirdi.
202
O S M A N L l LA R D A N ÖNCE TÜRK LER
Seferler sonunda doğu ile batı arasındaki ticari ilişkiler gelişti. Haçlı or dulannı gemilerle taşıyan Venedik, Cenova, Napoli gibi şehir devletleri, bu işten büyük servet edindiler. Dünya deniz ticaretinde söz sahibi oldular. Denizaşın topraklarda ticaret kolonileri kurdular. Böylece siyasi etkileri de arttı.
Dini Sonuçlar: Papalık, Doğu dünyasını barbar ve geri olarak tanıtıyor du. Haçlı Seferlerine katılanlar, gerçeğin böyle olmadığını gördüler. Kilise nin her söylediğini doğru sayan Hristiyanlar arasında din adamlarına duyu lan güven sarsıldı. Kilisenin gücü azalmaya başladı. Böylece Skolastik dü şüncenin yerini özgür düşünce almaya başladı. Edebiyat başta olmak üzere, sanat alanında serbestlik görüldü. Bu da, Avrupa'da yeni akımları ortaya çı kardı.
Bilim ve Teknik Açısmdan: Haçlı Seferleri, İslam dünyasındaki bilgi bi rikiminin tanınıp öğrenilmesini sağladı. Barut, pusula, kağıt, dokuma sanayii ve basım araçlan Avrupa'ya geçti. Bunlann her biri, ayn ayn alanlarda bilim ve teknik gelişmelerine yol açtı. Avrupa, İslam medeniyetini Haçlı Seferleri sonunda tanıyıp öğrendi. Böylece, Avrupa ile İslam medeniyeti arasında iliş kiler kuruldu ve gelişti. Haçlı Seferlerinin izleri yüzlerce yıl devarn etti. VIII. Haçlı Seferi 'nden sonra da, özellikle Osmanlılar döneminde, Türklere karşı yeni Haçlı Seferle ri düzenlendi. Son olarak, I. Dünya Savaşı ' ndaki yenilgiyi izleyen yıllarda, Avrupa, Türkleri Anadolu'dan çıkarmak, burada Rum ve Ermeni devletçikle ri kurmak hayaline kapıldı. Bu anlayışın sonucu olarak, Anadolu'ınuzun içle rine kadar ordular gönderdi. Türk milleti, büyük bir kumandan ve ileri görüş lü bir devlet adamı olan Atatürk'ün önderliğinde, bu yeni saldınyı püskürttü ve sonsuza kadar yaşayacak olan Türkiye Cumhuriyeti 'ni kurdu.
Sultan I. Kılıç Arslan 'ın Son Dönemi Sultan I. Kılıç Arslan Haçlılara karşı savaşırken, Bizans durumdan yarar lanmasını bilmişti. Batı Anadolu 'ya yerleşen Türklerin büyük bir bölümü, Bi zans baskısı karşısında Orta Anadolu'ya göç etti. Bu durumda Türk nüfusu Orta Anadolu'da yoğunlaştı. İzmit'e ve Marmara kıyılanna yaklaşmış olan Türk-Bizans sının, Eskişehir-Antalya hattına kadar geriledi. Ege Denizi ile Akdeniz kıyılanndaki bölgeler Bizanslılann eline geçti. Danişmendliler, Haçlılar karşısında Selçuklular kadar yıpranmarnışlardı. Bundan yararlanarak Malatya'yı fethettiler. Bunun üzerine, I. Kılıç Arslan, Danişmendlilere karşı harekete geçti. Karşısına çıkan Danişmendli hükümda-
O S M A NLlLARDAN ÖNCE T Ü R K L ER
203
nnı yenilgiye uğrattı ( 1 1 03). Onun ölümünden sonra da, oğlunun elinde bulu nan Malatya'yı topraklanna kattı ( 1 1 06). Sultan I. Kılıç Arslan, Haçlılara karşı Bizans imparatoru ile ittifak yaptı. Daha sonra, Harran' ı sınırlan içine kattı ve Diyarbakır dolayianndaki emirle ri de hakimiyeti altına aldı. Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar, bu gelişmeler karşısında Emir Çavlı'yı Musul'u ele geçirmekle görevlendirdi. Selçuklu komutanı, Musul'a girmeyi başardı ise de halkın daveti üzerine gelen I. Kılıç Arslan, Musul 'u Emir Çavlı 'nın elinden aldı. Musul 'u kaybeden Emir Çavlı, Halep Emiri Rıdvan ve Artuldu İlgazi ile anlaştı. Hazırlanan büyük bir ordu Musul üzerine gönderildi. Habur Çayı'nın kenanndaki savaşta Selçuklu ordusu bozuldu. Sultan I. Kılıç Arslan, Habur çayında boğularak öldü ( l l 07). I. Kılıç Arslan' ın ölümünden sonra, şehzadeler arasında saltanat mücade lesi başladı. Dört Selçuklu şehzadesinden Şahinşah, Emir Çavlı tarafından tutsak alınıp Sultan Muhammed Tapar'a gönderildi. Şehzade 1\ığrul Arslan, annesiyle birlikte geldiği Malatya'da sultan ilan edildi. Ancak, Şehzade Me sud ile Şehzade Arab, onun sultanlığını tanımadılar ve iktidan ele geçirmek için mücadeleye giriştiler.
Sultan Şahinşah Dönemi Sultan I. Kılıç Arslan'ın ölümünden sonra Anadolu siyasi otoriteden yok sun kalmıştı. Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar, bu durum karşısın da Şehzade Şahinşah'ı serbest bıraktı. Ülkesine dönen Şahinşah, Konya'da Anadolu Selçuklu tahtına çıktı ( l l 1 0). Sultan Şahinşah, ilk iş olarak Anadolu'daki Selçuklu hakimiyetini yeni den kurmaya başladı. Malatya Emiri Hasan Bey ' le girdiği mücadeleyi ka zandı. Hasan Bey, hayatını kaybetti. Bizans üzerine gönderilen Selçuklu birlikleri İznik 'e kadar olan topraklan denetim altına alarak Çanakkale'ye ve Edremit'e kadar ilerlediler. Bu sırada, kardeşi Mesud' un saltanat müca delesine başlaması üzerine Sultan Şahinşah, Bizans'la banş yapmak zorun da kaldı. Kayınpederi Danişmendli Emir Gazi 'nin desteğini alan Şehzade Mesud, Sultan Şahinşah'la yaptığı mücadelede başan sağladı. Konya'yı ele geçirdi ( 1 1 1 6). Çıkan kanşıklıkta Şahinşah öldürüldü. Mesud, Anadolu Selçuklu hü kümdan oldu.
204
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
SINI RLARlN G E N IŞLEMESI Sultan Mesud, Danişmendli Emir Gazi ile birleşerek, kardeşi Tuğrul Ars lan ' ın yönetimindeki Malatya'yı ele geçirdi. Daha sonra, yine Danişmendti lerin desteği ile saltanat mücadelesine girişen diğer kardeşi Melik Arab'ı ye nilgiye uğrattı ( 1 1 28). Sultan Mesud, Emir Gazi 'nin yerine geçen Danişmendli Melik Muham med'le, Bizans'a ve Haçlılara karşı ortak hareket etmeye başladı. Çankın ve dalaylarını Bizans'tan kurtaran Selçuklu birlikleri Antalya ve Uluborlu dolay Iarına kadar harekatta bulundular. Melik Muhammed'in 1 1 42'de ölümü üzerine Danişmendiilerde iktidar mücadelesi baş gösterdi. Sultan Mesud, bu durumdan yararlanarak Sivas 'ı, Ceyhan ve Elbistan dolayiarını topraklanna kattı. Sultan Mesud, Anadolu'ya giren Haçlı ordulan karşısında büyük başarılar elde etti (bk. Haçlı Sefer/eri). B izanslılar ve Haçlılar karşısında elde ettiği ba şarılar Sultan Mesud'a büyük bir ün kazandırdı. Selçuklu hükümdan, Haçlı larta giriştiği mücadele sonunda Maraş, Besni, Ayıntab (Antep) gibi önemli yerleşim birimlerini aldı ( 1 1 49- 1 1 5 1 ). Danişmendiileri de kendisine bağladı. Sultan Mesud, Çukurova'daki Ermenileri buyruğu altına aldıktan bir süre sonra öldü ( 1 1 55). Sultan Mesud, Konya dolayiarına sıkışıp kalmış olan Ana dolu Selçuklu Devleti' nin sınırlarını genişletmiş, devleti adeta yeniden kur muştur. Ülkesinde yaşayan gayrimüslim tebaaya adaletli davranması ve baş kent Konya'daki imar faaliyetleri ile tanınmıştır.
SULTAN l l . KILI Ç ARSLAN DÖNEMI a. Selçuklulara Karşt İttifak Sultan Mesud'un ölümü üzerine tahta geçen oğlu Il. Kılıç Arslan, saltana tının ilk yıllannda iktidarını sağlamlaştırmak için gayret harcadı. Kardeşleri Dolat (Devlet) ve Şahinşah da Selçuklu hükümdan olabilmek için mücadele ye giriştiler. II. Kılıç Arslan, önce Dolat' ı ortadan kaldırdı. Bunun üzerine Şa hinşah, yönetimi altındaki Ankara ve Çankın dolayianna çekildi. Il. Kılıç Arslan, Şahinşah' ı destekleyen Danişmendli Yağıbasan 'ın üzerine yürüdü. İki tarafın ordulan karşı karşıya geldiler. Fakat, din adamları araya girerek kan dökülmesini önlediler. Barış antiaşması yapıldı. Sultan II. Kılıç Arslan' ın başarılan karşısında endişeye kapılan Bizans; Musul Atabeyi Nureddin Mahmud, Danişmendli beyleri, Melik Şahinşah ve
205
OSMANLlLARDAN ÖNCE T Ü RKLER
Haçlıtarla anlaştı. Bunun üzerine Sultan Il. Kılıç Arslan da Melik Yağıba san'la, Elbistan ve dolayiarını ona bırakmak şartıyla antlaşma yaptı.
b. Yenilgi ve İttifakın Parçalanması Erzurum' daki Saltuklu hükümdarı, kızını Sultan Il. Kılıç Arslan ' a nikah lamıştı. Danişmendli Melik Yağıbasan, Saltuklutarın Konya'ya gönderdikleri gelin alayına el koyunca Sultan ll. Kılıç Arslan sefere çıktı. Fakat, müttefik lerinden yardım alan Melik Yağıbasan karşısında yenilgiye uğradı. Selçuklu Sultanı, B izans 'la anlaşarak karşısındaki ittifakı zayıftatınayı ta sarlıyordu. Bu amaçla İstanbul'a giderek İmparator Manuel ile bir antlaşma yaptı. Bu antlaşmaya göre; Selçuklular, B izans'ın düşmanlarını kendi düş manları olarak kabul edeceklerdi. Bizans savaşa girdiğinde yardıma gerek gö rürse askeri kuvvet göndereceklerdi. Anlaşmadan önceki yıllarda Selçuklula ra geçmiş olan B izans toprakları geri verilecekti. Türkmenlerin Bizans top raklarına akınları da Sultan II. Kılıç Arslan tarafından engellenecekti. Selçuklu Hükümdarı, kendisine karşı kurulmuş olan ittifakı böylece parça lamış oluyordu ( 1 1 62).
c. Anadolu'da Siyasi Üstünlük Sağlanıyor Danişınendi i Yağıbasan ölünce ( ı ı 64) Selçuklu Sultanı, önce Melik Zün nun'un elindeki bir kısım toprakları, sonra kardeşi Şahinşah ' ın yönetimindeki Ankara ve Çankırı 'yı aldı. Şahinşah, Musul Atabeyi Nureddin Mahmud' un ya ,
nına kaçtı. Nureddin Mahmud, Artuklu ve Danişmendli emirleri, Melik Zün nun ve Ermeni Kralı ile ittifak yapınca Şahinşah da onlara katıldı. İttifak kuv vetleri ile Sultan ll. Kılıç Arslan'ın ordusu karşı karşıya geldiler. Ancak, Haç lı saldınlannın başlaması üzerine iki taraf arasında banş antiaşması yapıldı. Atabey Nureddin, işgal ettiği bütün yerleri, Anadolu Selçuklu Devleti'ne bıraktı. Sultan Il. Kılıç Arslan da, Melik Zünnun 'un Sivas ve dolaylarındaki hakimiyetini tanıdı. Atabey Nureddin Mahmud kısa süre sonra ölünce, Melik Zünnun onun güçlü himayesinden yoksun kaldı. Bunun üzerine, Sultan Il. Kılıç Arslan, Me lik Zünnun'un elinde kalmış olan toprakları ülkesine kattı.
ç. Bizans'a Son Darbe: Miryokefalon Savaşı Savaşın Sebepleri: Bizans imparatoru Manuel, bütün rakiplerini bertaraf eden Sultan ll. Kılıç Arslan' ın gücünü artırmasını endişeyle izliyordu. Türk-
206
O S M A N L l LA R D A N ÖNCE TÜRKLER
men kuvvetleri de, Bizans sınırlannı aşarak yaptıklan akınlan devam ettiri yorlardı. Selçuklu Hükümdan, yine de tedbirli davranarak, Bizans 'a elçi gönderdi ve aradaki banş antlaşmasını yenilernek istediğini bildirdi. Bizans imparatoru, Türkmenlerin, işgal ettikleri yerlerden çıkmalannı şart koştu. Sultan II. Kılıç Arslan bunu kabul eder gözükürken, Türkmenlere direnmelerini emretti.
Miryokefalon Zaferi: Bizans imparatoru Manuel Komnenos, kendisine sığınmış olan Danişmendli Melik Zünnun ile Il. Kılıç Arslan'ın kardeşi Me lik Şahinşah'ı, eski topraklannı geri almalan için Anadolu 'ya gönderdi. An cak, her ikisi de, Selçuklu kuvvetleri karşısında başan sağlayamadılar. Bunun üzerine, Bizans imparatoru büyük bir ordu hazırlayarak Denizli üzerinden Konya'ya ulaşmak üzere harekete geçti. Sultan Il. Kılıç Arslan, düşmanı iyice yıpratmak amacıyla Bizans ordusu na baskınlar düzenledi; sulan içilmez, yollan geçilmez hale getirdi. Selçuklu Sultanının amacı, Bizans ordusunu dağlık bölgeye çekmekti. Sultan Il. Kılıç Arslan, bu planında başantı oldu. Bizans ordusu, Yalvaç dotaylannda Bizanslılann Myriokephalon (Miryokefalon), Türklerin Kum danh Vadisi dedikleri dar yere girdi. Selçuklu ordusu, burada düşman üzeri ne taarruz etti. Pusuya düşen B izanslılar bozguna uğradılar ve ağır kayıplar verdiler. Bozgun karşısında Bizans imparatoru, banş isternek zorunda kaldı.
Bizans ordusunun Izledi ı yol - - - - Bizans Ileri harekAtı ---
--- Selçuklu ordusunun Izledi ı yol - - - - Selçuklu Ileri harekAb
Miryokefalon Savaşı'nın cereyan şekli
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
207
Bizans 'ın Eskişehir ve Sublaion (Sublayon: Bugün Çivril ilçesine bağlı Gü müşsu) kalelerini yıkması ve savaş tazminatı ödemesi şartıyla banş antlaşma sı yapıldı ( 1 ı 76).
Miryokefalon Savaşı'nın Sonuçları: Avrupa, Miryokefalon Savaşı'na kadar, Anadolu 'yu Türklerin geçici işgali altında görüyordu. Miryokefalon Zaferi 'nden sonra, Anadolu 'nun Türk yurdu haline geldiği kabul edilmiş ve burası "Türkiye" olarak anılmaya başlanmıştır. Bizans, Haçlı Seferleri sırasında Anadolu'da üstünlük sağlamıştı. Miryo kefalon Savaşı ' ndan sonra üstünlük Anadolu Selçukluianna geçti. Haçlı Seferlerinin Türkler üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler de Miryoke falon Zaferi sayesinde giderildi. Bu zaferden sonra, Anadolu 'yu Türklerden alma ümidini kaybeden Bizanslılar savunma halinde kaldılar. Türkler ise Bi zans' a doğru ilerlemeye devam ettiler. Miryokefalon Zaferi ile Anadolu'nun ebedi Türk yurdu olduğu belgelendi. Sultan II. Kılıç Arslan, Bizans'ı kesin şekilde yenmekle, Anadolu birliğini sağlamak için rahat hareket etmek imkanını buldu. Bundan sonra, doğudaki siyasi konularla daha yakından meşgul oldu.
d. Sultan II. Kahç Arslan Devleti ll Oğlu Arasmda Paylaştırayar Sultan II. Kılıç Arslan, Miryokefalon Zaferi'nden sonra Malatya'yı teslim alarak buradaki Danişmendli koluna son verdi ( 1 ı 78). Bu sırada, Selahaddin Eyyubi, Atabey Nureddin Mahmud'un ölümü üzerine Suriye'yi yönetimi al tına almıştı. Sultan II. Kılıç Arslan ona bir elçi gönderdi ve daha önce Atabey Nureddin' in Selçuklulardan almış olduğu Raban Kalesi'nin geri verilmesini istedi. Selahaddin Eyyubi, bu isteği reddetti. Eyyubiler üzerine gönderilen Selçuklu ordusu yenilgiye uğradı. Selçuklu Sul tanı, Doğu Anadolu 'ya da hakim olarak siyasi birliği sağla mak istiyordu. Bu yüzden Eyyubilerle olan ilişkiler gerginleşti. Ancak, görüş meler sonunda iki taraf arasında banş sağlandı ve Ermenilere karşı birlikte hareket edilmesi kararlaştırıldı. Haçlılarla ittifak yapan Kilikya (Çukurova) Ermenileri, buradaki Türkmenlere karşı saldınlar düzenliyor, onlan esir alı yordu. Il. Kılıç Arslan ve Selahaddin Eyyubi, iş birliği yaparak üzerine yürü yünce Ermeni Kralı direnemeyeceğini anladı. Aldığı esirleri serbest bıraktı ve savaş tazminatı ödeyerek banş yapmak zorunda kaldı. Bizans imparatoru Manuel'in, Selçuklu Devleti ile yaptığı antlaşmanın şartlarına uymaması üzerine, Sultan Il. Kılıç Arslan' ın gönderdiği kuvvetler
208
O S M A N Ll L A R D A N Ö N C E T Ü R K L E R
Akdeniz ve Ege kıyılarına kadar ilerlediler. Uluborlu, Eskişehir ve Kütahya Selçuklu hakimiyetine girdi. Il. Kılıç Arslan, ülkeyi l 1 oğlu arasında paylaştırmaya karar verdi ( 1 ı 86). Kendisi, başkent Konya'da oturacak, şehzadeleri ise melik sıfatıyla kendi böl gelerini yöneteceklerdi. Ancak, şehzadelerin saltanat için birbirleriyle müca deleye girişmeleri, devletin zayıflaması sonucunu verdi. Sultan Il. Kılıç Arslan, son zamanlannda, en küçük oğlu, Uluborlu Meliki Gıyaseddin Keyhüsrev ' i veliaht ilan etti. Gıyaseddin Keyhüsrev, ağabeyi Me l ikşah' ın elindeki Konya üzerine yürüyerek şehre hakim oldu. Sultan II. Kılıç Arslan ölünce, I. Gıyaseddin Keyhüsrev, Anadolu Selçuklu hükümdan oldu ( 1 ı 92).
SULTAN 1. GIYASEDDIN KEYHÜSREV SALTANATTAN ÇEKILIYOR Kardeşleri, I. Gıyaseddin Keyhüsrev ' in sultanlığını tanımadılar ama ken dilerini de sultan ilan etmediler. Bulundukları bölgelerde melik olarak kaldı lar ve birbirleriyle mücadeleyi devam ettirdiler. Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev, sınırlarını Menderes Nehri vadisine kadar genişletmeyi başardı. Çok sayıda esir alıp bunları Akşehir'e yerleştirdi. Onla ra toprak ve konut verdi; hayvan, tarım araçları, tohumluk dağıttı. Ayrıca beş yıl süreyle vergi muafiyeti tanıdı. Bu arada, kardeşlerini buyruğu altına alan Tokat Meliki Süleymanşah, baş kent üzerine yürüdü. Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev, hayatına dakunulma ması şartıyla şehri terk ederek İstanbul'a gitti ( 1 1 96).
ANADOLU'DA TÜRK SIYASI BIRLIGINE DOGRU Sultan Süleymanşah, Anadolu birliğini kurmak için, ilk olarak, kardeşleri nin yönetiminde bulunan Amasya ve Niksar ' ı aldı. Malatya'yı da toprakları na kattı. Erzincan ve Divriği 'deki Mengücekli hükümdarları, Harput Artuklu emiri ve Elbistan Meliki Tuğrulşah, Selçuklu hakimiyetini tanıdılar. Ermeni ler üzerine yürüyen Sultan Süleymanşah, Adana ' ya kadar ilerledi ( ı 1 99). Sultan Il. Rükneddin Süleymanşah, Saltuklu topraklanna saldıran Gürcü ler üzerine harekete geçti. Erzurum'a geldiği vakit, Saltuklu Hükümdan 'nın olumsuz davranışlarıyla karşılaştı. Bunun üzerine Salluklu Beyliği 'ne son ve rip bu beyliğin topraklarını ülkesine kattı ( 1 202). Daha sonra Gürcistan üze-
O S M A N L l LA R D A N Ö N C E T Ü R K LER
209
rine yürüdü. Ancak, çok sayıda Kıpçak askerinin yer aldığı Gürcü ordusu kar şısında yenilgiye uğradı. Gürcüler karşısındaki bozguna rağmen, Anadolu ' daki Selçuklu hakimiye ti sarsılmadı. Diyarbakır ve Hasankeyf ile Mardin Artuklu emirleri, Selçuklu egemenliğine girdiler. Sultan Il. Rükneddin Süleymanşah, Ankara'yı da top raklarına katarak Anadolu'da Türk siyasi birliğinin kurulması yolunda büyük başarılar kazandı . Sultan Il. Rükneddin Süleymanşah, yeni bir Gürcistan seferine çıktı. Fa kat, sefer sırasında hastalanıp öldü ( I 204 ). Sultan III. K ı l ı ç Arslan Dönemi
Sultan Il. Rükneddin Süleymanşah ' ın ölümü üzerine, oğlu İzzeddin Kılıç Arslan hükümdar iliin edildi. Ancak, yeni sultan küçük yaştaydı. Bunun üze rine Selçuklu emirleri, I. Gıyaseddin Keyhüsrev' i tahta davet ettiler. I. Gıya seddin Keyhüsrev ' in hükümdar olması ile Sultan III. Kılıç Arslan' ın sekiz ay süren saltanatı sona erdi ( 1 205).
ANADOLU S E LÇ U KLU LARI AKDENIZ'E U LAŞlYOR I. Gıyaseddin Keyhüsrev, yeniden sultan olunca, büyük oğlu İzzeddin
Keykavus'u Malatya, ortanca oğlu Alaeddin Keykubad' ı da Tokat emirliğine tayin etti. Erzurum Meliki olan kardeşi Tuğrulşah ' ı yerinde bıraktı. Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev, IV. Haçlı Seferi 'nden sonra kurulan İz nik Devleti ile dostça ilişkiler içindeydi. Anadolu Selçuklu Devleti, bu sa yede, batı sınırlarını Latinlere ve B izanslılara karşı güvence altına aldı. Anadolu Selçuklu Devleti, 13. yüzyıl başında topraklarının genişliği, coğra fi yeri ve maddi gücü bakımından, Anadolu ' nun en kudretli devleti haline geldi. B izans imparatoru I. Andronikos 'un torunları Aleksi os ve David, Haçlıların İstanbul' u işgali üzerine Karadeniz'in güneydoğu sahillerinde mer kezi Trabzon olan bir devlet kurmuşlardı. ( 1 204). Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev, Karadeniz kıyılanndaki ticaret yollarını tehdit eden Trabzon Devleti Hükümdan Aleksios Komnenos 'u yenilgiye uğ rattı. Daha sonra güneye yönelerek Antalya'yı fethetti ( 1 207). Antalya'nın fethi, Anadolu Selçukluianna büyük ticari imkanlar sağladı. Önemli bir liman şehri haline getirilen Antalya'da donanma oluşturuldu. Böylece Anadolu Sel-
210
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K LER
çuklu Devleti 'nin denizcilik alanındaki faaliyeti gelişti. Deniz ticaretinin art ması amacıyla Venedik'le de antlaşma yapıldı. Selçuklu Sultanı, Enneni Kral lığı üzerine açtığı seferi de başarıyla tamamladı. Enneni Kralı, barış isternek zorunda kaldı. Bu seferler sonunda Karadeniz ile Akdeniz'deki deniz ticaret yolları ve Halep 'e uzanan kervan yolu güvenlik altına alındı. Selçuklu Sultanı, III. Aleksios 'u, İznik Devleti' nin başına geçinnek iste yince buraya hakim olan Laskaris'le arası bozuldu. Alaşehir önlerinde yapı lan savaşı Selçuklu ordusu kazandı. Fakat, savaş sonrasında Sultan I. Gıya seddin Keyhüsrev şehit edildi. Selçuklu ordusunda bozgun başladı ( 1 2 1 1 ).
ANADOLU SELÇ U KLULARI KARADENIZ KlYl LARlNDA I. Gıyaseddin Keyhüsrev şehit düştüğü sırada, oğlu Keykavus Malatya Meliki idi. Konya 'ya gelerek tahta çıktı ( 1 2 1 1 ). Bizans 'la barış antiaşması yapan Sultan I. Keykavus, saltanatta hak iddia eden kardeşi KeykObad'ın elindeki Ankara'yı kuvvetli bir ordu ile kuşattı. Teslim olan KeykObad, Malatya dolaylarındaki bir kaleye gönderiterek hap sedildi ( 1 2 1 2). Sultan I. Keykavus, duruma hakim olunca, ülkenin ekonomik gelişmesi için tedbirler almaya başladı. Akdeniz kıyılan arasındaki ticaretin güvenliği ni sağladıktan sonra Karadeniz' e yöneldi. Kuvvetli bir ordu ile önemli liman şehri Sinop'a doğru yola çıktı. Selçuklu öncü birlikleri, Sinop dolayiarına gel miş olan Trabzon imparatoru Aleksios 'u bir baskınla esir aldılar. Bunun üze rine Sinop teslim oldu ( 1 2 1 4). Selçuklu Sultanı, Sinop'un ekonomik gelişmesini sağlamaya özen gösterdi. Sinop şehri kısa zamanda hem Türkleşti hem de işlek bir ticaret merkezi haline geldi. Antalya'da yaşayan Hristiyan halk, bir gece baskını ile kaledeki Türk mu hafızları öldürüp şehri işgal etmişti. Sultan I. Keykavus, Antalya'yı kuşattı ve ele geçinneyi başardı ( 1 2 1 6). Kilikya (Çukurova) Enneni Kralı Leon, taht mücadelesinden yararlanarak, Selçukluların elindeki Karaman, Ereğli ve Ulukışla kalelerini ele geçirmişti. Sul tan I. Keykavus Enneniler üzerine sefere çıktı. Onları ağır bir yenilgiye uğrattı. Sultan Keykavus, Eyyubiler üzerine sefere çıktığı sırada Malatya'da öldü ( 1 220).
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K L E R
211
ANADOLU SELÇ U KLU LARININ BÜYÜK S U LTAN I : 1 . ALAEDDIN KEYKÜBAD Sultan I. İzzeddin Keykavus 'un ölümü üzerine Selçuklu devlet adamlan, kardeşi KeykObad'ın hükümdar olmasını kararlaştırdılar. Onu, tutuklu bulun duğu kaleden getirterek tahta çıkardılar. Akdeniz kıyısındaki Kalonorus (Alanya), askeri ve siyasi bakımlardan önem taşıyan bir şehirdi. Sultan Alaeddin KeykObad, iki aylık kuşatma so nunda Alanya'yı Selçuklu topraklanna kattı ( 1 223) ve şehre kendi adından dolayı Alaiye ismini verdi. Buranın imar edilmesini ve bir tersane yapılma sını emretti. Emir Çoban kumandasında Sinop 'tan hareket eden Selçuklu do nanması da Kınm 'daki Suğdak limanını fethetti. Kınm dolayianndaki birçok Rus prensi ve Kıpçak beyi Anadolu Selçukluianna bağlandı ( 1 226). Karadeniz'in kuzeyindeki liman şehri Suğdak'a yapılan sefer, Anadolu Sel çuklulannın ilk deniz aşın harekatı oldu. Bu seferin başanyla bitmesi, Karade niz'de ticaret güvenliğinin sağlanması ve Anadolu'ya ekonomik rahatlık getir mesi bakımından önem taşımaktaydı. Kilikya'daki Ermeni Krallığı, kervan yollannın güvenliğini bozuyordu. Ermeniler, tüccarlan da soyuyorlardı. Bu sebeplerle Sultan Keykılbad, Erme niler üzerine bir sefer düzenledi. Selçuklu ordusunun ilerlemesi karşısında
Alanya (Aiaiye) Tersanesi
212
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LER
Ermeniler yıllık vergiyi iki katına çıkarmayı, savaş zamanı asker göndenneyi kabul ettiler ( 1 226). Böylece ticaret yollan güvenlik altına alındı. Diyarbakır'daki Artuklu Hükümdan Melik Mesud, Mısır Eyyubi Hü kümdarı Melik Kamil ve Suriye'ye gelen Celaleddin Harzemşah ' la ittifak yapmıştı. Bu gelişme üzerine zor duruma düşen Suriye Eyyubi Meliki Eşref, Anadolu Selçuklularından yardım istedi . Sultan KeykObad, ordusunu Kahta ve Adıyaman dolayiarına gönderdi. Bu sırada Melik Eşref saf değiştirip Ar tuklularla birleşti. Buna rağmen, Selçuklu ordusu, Artuklu- Eyyubi kuvvetle rini bozguna uğrattı ( 1 226). Kahta, Adıyaman, Çemişkezek Selçuklu toprak lanna katıldı.
1 \ \
\ \ \ 1 \ \ \
KAR
A K I> E . İ Z
o
ı
125 250 ı ı
J75 ı
\D E N İ Z
Kıbrıs
Km.
Sultan /. Aliieddin Keyhahad döneminde Anadolu Selçuklu Devleti
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
:.ı ı a
Erzincan'daki Mengücekli hükümdan Davudşah, Selçuklulara bağımlılıktan kurtulmak istiyordu. Bu amaçla, Erzurum Meliki Cihanşah, Celaleddin Harzern şah ve Eyyubilerle ittifak kurmaya çalıştı. Sultan Alaeddin KeykObad, bunun üzerine Erzincan' ı ele geçirerek buradaki Mengücekli koluna son verdi ( 1 228).
Moğollar Anadolu Smırlarmda Sultan KeykObad, Anadolu'ya yaklaşan Moğol iledeyişi karşısında bölge devletleri ile iş birliği yapmayı ve özellikle Eyyubilerle dostça ilişkiler kurma yı gerekli görüyordu. Bu sebeple, Cihanşah 'la ve Eyyubilerle mücadeleyi şid detlendirmekten kaçındı. Ancak, Eyyubi emirlerinin birleşerek Anadolu Sel çuklularına karşı harekete geçmesi, dostluk ilişkilerinin gelişmesini engelledi. Trabzon imparatoru, Anadolu Selçukluianna bağımlılıktan kurtulmak isti yordu. Bu amaçla, Samsun ve Sinop 'a saldırdı. Bunun üzerine, Sultan Key kObad, Trabzon üzerine yürüyerek şehri kuşattı. Ancak, elverişsiz hava şartla rı yüzünden Trabzon 'u fethedemedi.
Celaleddin Harzemşah 'la Savaş Celaleddin Harzemşah, ülkesini kaybettikten sonra Horasan'a, Gazne' ye, Hindistan'a ve Güney İran'a giderek Moğollara karşı mücadeleyi sürdürmüş tü. Nihayet Azerbaycan' ı ele geçirerek, başkent Tebriz olmak üzere, devletini yeniden kurmuştu. Moğol baskısından kurtulmak isteyen halk, onu kurtarıcı olarak görüyordu. Sultan Alaeddin KeykObad, asıl büyük tehlikenin Moğollardan gelmekte olduğunu anlamıştı. Eyyubilerle olduğu gibi, Celaleddin Harzemşah ' la da dostça ilişkiler kurmak için gayret gösteriyordu. Ancak, Celaleddin Harzemşah, o dönemin önemli bir kültür merkezi olan Ahlat'ı kuşatınca bu gayretler sonuçsuz kaldı. Celaleddin, Selçuklulann kuşat mayı kaldırması isteğini reddetti. Bunun üzerine savaş kaçınılmaz hale geldi. Sultan Alaeddin KeykObad, ordusunun başında yola çıkarak Sivas 'a doğ ru harekete geçti. Müttefiki olan Eyyubi Hükümdan Melik Eşref de Kızılır mak'a doğru ilerledi. Celaleddin Harzemşah, bu sırada Ahlat'ı ele geçirerek yakıp yıkmıştı. Me lik Cihanşah da ona katılmıştı. Böylece asker sayısı artmış olan Celaleddin Harzemşah, Sultan KeykObad'la savaşmak üzere yürüyüşe geçti. İki tarafı n ordulan, Erzincan yakınlanndaki Yassıçimen 'de karşı karşıya geldiler. Savaş, Selçuklulann galibiyeliyle sonuçlandı. Erzurum Meliki Cihanşah esir düştü.
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K L E R
214
Celaleddin Harzemşah ise zorlukla kurtularak Ahlat'a, oradan da Azerbay can'a kaçtı ( 1 230). Selçuklularla Harzemlilerin birleşerek Moğollara karşı mücadele etmeleri gerekirken birbirleriyle savaşmaları kötü sonuçlar verdi. Celaleddin Harzem şah, bu yenilgiden sonra bir daha toparlanamadı. Sultan Alaeddin Keykılbad, Erzurum'u Selçuklu topraklarına kattı. Ahlat'ı ise Eyyubi Melik Eşref'e verdi.
Moğollar Doğu Anadolu'da Moğollar Azerbaycan 'ı ele geçiri nce, Anadolu Selçukluları ile sınır komşu su olmuşlardı. Moğol birlikleri daha sonra Doğu Anadolu 'ya girerek Sivas ve Malatya'ya kadar ilerlediler. Selçuklu Sultanı, bir ordu göndererek Ahlat, Van, Bitlis, Malazgirt ve Adilcevaz'ı topraklarına kattı. Bu bölgedeki kaleleri tamir ettirdi, savunma tedbirleri aldı ( 1 232). Böylece, Anadolu'daki Türk siyasi bir liğini gerçekleştinniş oldu. Celaleddin Harzemşah' ın ölümünden sonra Anado lu 'da kalan Harzemliler, Sultan Alaeddin Keykılbad' ın hizmetine girdi. Sultan Keykılbad, Harput önlerinde karşılaştığı birleşik Eyyubi kuvvetle rini bozguna uğrattı. Harput'u zapt ederek buradaki Artuldu koluna son verdi ( 1 234). Daha sonra, Eyyubilerin elindeki Siverek, Harran, Urfa ve Rakka'yı ele geçirdi. Eyyubi Hükümdan Melik Kamil, bir süre sonra karşı taarruza geçti. Urfa, Harran ve Artukluların elindeki Mardin ' i zapt etti. Bu gelişmeler üzerine, Sultan KeykObad, Diyarbakır' ı kuşatmak üzere bir ordu gönderdi. Kendisi de, bütün birliklerini Kayseri'nin Meşhed Ovası'nda topladı. Eyyubi emirleri , Anadolu Selçuklularını el birliğiyle yendikleri tak dirde Melik Kamil'in kendi ülkelerini elde edeceğinden kuşkulanıyorlardı. Onun için Sultan Keykılbad'la anlaşma yoluna gittiler. Bu sırada birçok devletin elçisi de Kayseri'ye gelmişti. Sultan Keykılbad, elçilere bir ziyafet verdi. Fakat, bu ziyafette zehirlenerek öldü ( 1 237). Alaed din Keykılbad dönemi, Anadolu Selçuklu Devleti 'nin siyasi, ekonomik ve kültürel yönden en parlak devri olmuştur.
ÇÖKÜŞE DOGRU a) İç Karışıklıklar Selçuklu devlet adamları, Alaeddin KeykObad' ın ölümünden sonra, 16 ya şındaki oğlu Keyhüsrev' i tahta çıkardılar. Sultan Il. Gıyaseddin Keyhüsrev, Halep Eyyubi hükümdan Melik N asır ile dostça ilişkiler kurdu. Urfa, Sincar,
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R KLER
215
Mardin, Nusaybin, Habur dolaylarındaki Eyyubi ve Artuklu emirleri Anado lu Selçuklu Devleti 'ne bağlandı.
Vezir Sadeddin Köpek'in Saltanati Ele Geçirme Gayretleri: Selçuklu Veziri Sadeddin Köpek, orduya hakim bir devlet adamıydı. Fakat çok hırs lıydı. Önce Harzemlilerin beyini hapsettirdi. Sonra, güçlü devlet adamlarını ortadan kaldırdı. Artık, karşısında rakip kalmarlığını ve Anadolu Selçuklu tah tını kolayca elde edebileceğini düşünmeye başlamıştı. Ancak, genç Sultan da ha çabuk davrandı. Onu sarayına davet ederek öldürttü.
b) Harzem Kuvvetleriyle Mücadele Sadeddin Köpek' in zindana attırdığı Kayır Han orada ölünce, Harzemlile rin Selçuklulara güvenleri kalmadı. Selçuklu hizmetinden toplu olarak çıkıp Urfa, Suruç, Siverek taraflarına gittiler. Devlet denetiminden çıktıkları için gittikleri bölgelerde yağmacılık ve çapulculuk yapmaya başladılar. Halep Eyyubi Hükümdarı, Anadolu Selçuklu Devleti'ne bağlıydı. Harzem lilerin akınları ve yağmaları karşısında, Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev'den yar dım istedi. Gönderilen Selçuklu ordusu, Halep kuvvetleriyle birleşerek Harzern Iilen yenilgiye uğrattı. Selçuklular, Eyyubilerin elinde bulunan ve daha önce iki kere kuşatılıp zapt edilememiş olan Diyarbakır 'ı da topraklarına kattılar ( 1 240).
c) Babai İsyam Moğollardan kaçan Türkmenler, Güneydoğu Anadolu'da yerleşerek ken dilerine yeni bir düzen kurmaya çalışıyorlardı. Fakat, otlakların darlığı, onla n geçim sıkıntısına düşürüyordu. Aynca, buralara daha önce yerleşmiş olan Müslüman halkla uyuşmakta zorluk çekiyorlardı. Bu huzursuzluk ortamı içinde Baba İlyas adında bir Türkmen şeyhi, pey gamberlik iddiası gütmeye başlamıştı. Türkmenler, onun propagandalarını ve talimatlarını benimsediler. Baba İ lyas ' ın Baba İshak adındaki halifesi, Adı yaman dolaylarında yaşıyordu. Baba İ shak, şeyhinin tatimatma uyarak Türk menlerin isyan etmesini sağladı. Türkmenler, üzerlerine gönderilen Selçuklu kuvvetlerini art arda yenilgiye uğrattılar. İ syancılar, Baba İ lyas' la buluşmak üzere Tokat ve Amasya yönünde ilerle meye başladılar. Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev' in gönderdiği Selçuklu birlik leri Baba İlyas' ı ele geçirip öldürdü. Baba İ lyas' ın ölümü, Babai olarak anılan asileri durdurmadı. Geçtikleri yerlerdeki katılmalarla sayıları daha da artmış olarak Konya'ya doğru ilerle-
216
O S M A N L l LA R D A N ÖNCE T Ü R K L E R
diler. Selçuklu ordusu, onlan Kırşehir yakınlann da yenilgiye uğrattı. Baba İshak ve bütün asiler yok edildi ( 1 240).
ANADOLU'DA MOGOL HAKI MIYETI Babai İsyanı, Anadolu Selçuklu Devleti 'ni sars mıştı. Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev de devleti es ki gücüne kavuşturacak Dağları ve geçitleri aşarak Kösedağ' a ulaşan Moğol yetenekte değildi. Sel birlikleri (üstte) ve at üzerinde geriye dönerek ok atabilen çuklu sınırlarına dayan Selçuklu süvarisi (altta) mış olan Moğollar, bu durumdan yararlanarak Erzurum 'u ele geçirdiler. Şehri yakıp yıkarak yağ maladılar ( I 242). Bunun üzerine, Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev, seksen bin kişilik bir ordu nun başında Sivas 'a hareket etti. Baycu Noyan kumandasındaki Moğol ordu su ile Zara-Suşehri arasındaki Kösedağ yakınlannda karşı karşıya geldi. Ana dolu Selçuklu ordusunun tecrübeli kumandanlan , düşman taarruzunu bekle menin daha uygun olacağını ileri sürdüler. Selçuklu Sultanı ise öncü birlikle rinin Moğollara saidırmasını emretti. Selçuklu öncü birlikleri, Moğollann us taca uyguladığı savaş taktiği sonunda yok edildi. Bu ilk yenilgi üzerine korkuya kapılan Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev or dusunu bırakarak kaçtı. Sultanın kaçtığını öğrenen Selçuklu ordusu da savaş madan dağıldı (4 Temmuz 1 243). Kösedağ'da kolay bir zafer kazanan Moğollar, Sivas ' ı ele geçirip yağmala dılar. Kayseri ve Erzincan da işgal edildi. Bu iki şehrin halkı kılıçtan geçirildi. Kösedağ Savaşı ile Anadolu 'da Moğol hakimiyeti başladı. Anadolu Sel çuklu Devleti 'nin itiban iyice sarsıldı. Kösedağ yenilgisinden sonra, Anadolu Selçukluianna bağlı Ermeniler ve Trabzon Rum İmparatorluğu, Moğollann hakimiyetini kabul ettiler.
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R KLER
217
Moğollar, Anadolu Selçuklu Devleti 'ni ağır bir vergiye bağladılar. Bu ver giyi her yıl artırdılar. Baş eğmeyen Anadolu şehirlerini yakıp yıktılar. Moğol sömürüsü, Anadolu 'yu yoksullaştırdı. Anadolu Selçuklu Devleti 'nin uğradığı sarsıntı sonunda ticaret yolları öne mini kaybetti. Anadolu 'nun ekonomik durumu altüst oldu. Yönetimi ele geçirmek isteyen devlet adamlan, Moğollardan yardım iste diler. Böylece Moğollar, Anadolu Selçuklu Devleti' nin iç işlerinde söz sahibi oldular. Moğol baskısı üzerine Türkmenler, Anadolu 'nun batı bölgelerine göç etti ler. Bu göç sonunda Batı Anadolu 'da Türk nüfusu yoğunlaştı. Sultan Gıyaseddin'in savaş alanından kaçmasıyla Anadolu Selçuklu ordu su başsız kalmıştı. Bu durumda Vezir Ali, Moğollann Anadolu genel valisi Baycu Noyan 'ın Azerbaycan'daki ordugahına giderek banş yaptı . Kösedağ Savaşı 'ndan sonra bir kısım Selçuklu kalelerini ele geçiren Er menilerin yeniden itaat altına alınması gerekiyordu. Vezirliğe yükseltilen Şemseddin İsfahani, Tarsus 'u kuşattı. Kuşatma sürerken, Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev'in ölüm haberi ulaştı ( 1 245).
ANADOLU'DA I LHANLI GÖLGESI a. Sultan II. İzzeddin Keykavus Dönemi Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev, sağlığında en küçük oğlu Alaeddin Key kubad 'ı veliaht tayin etmişti. Ancak, Selçuklu devlet adamlan, büyük oğul İzzeddin Keykavus ' un tahta çıkmasını uygun gördüler. Bu sırada Moğol tah tına Güyük Han geçmişti. Moğolistan'da yapılacak törene, İzzeddin Keyka vus da davet edildi. Ancak, Moğolistan ' a onun yerine kardeşi Rükneddin Kı lıç Arslan gönderildi. Moğolistan 'a giden Rükneddin Kılıç Arslan, Güyük Han tarafından Anadolu Selçuklu hükümdan tayin edildi. Bu durum üzerine, İzzeddin Keykavus, veziri Şemseddin İsfahani ile bir likte kaçıp isyana girişti. Bir süre sonra Konya'ya gelen Moğol birlikleri Şern seddin İsfahani'yi yakalayıp öldürdü ( I 249).
Üç Kardeşin Ortak Saltanatı: Taht mücadelesi yüzünden ülkenin karı şıklık içinde kalmasını istemeyen Selçuklu veziri Celaleddin Karatay'ın tek lifi üzerine, üç kardeş ortak saltanat sürmeyi kabul ettiler ( 1 249). Ancak, ara lanndaki mücadele sona ermedi. Keykavus, kardeşleri Alaeddin Keykubad ile Kılıç Arslan'ı saf dışı bırakarak saltanatı tek başına elde etti.
218
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E TÜRKLER
Sultan II. İzzeddin Keykavus'un İkinci Saltanatl: Baycu Noyan, bu du rumdan memnun kalmadı. Bir süre sonra, Anadolu 'ya sefer düzenledi. Aksa ray dalaylanndaki savaşta Selçuklu ordusu yenildİ ( 1 256). Baycu Noyan, Rükneddin Kılıç Arslan'ı hapsedildiği yerden çıkanp Ana dolu Selçuklu sultanı ilan etti. Buna karşılık İ zzeddin Keykavus, Bizans 'tan yardım sağlayarak Konya'ya girdi ve tahta çıktı ( 1 257). İzzeddin Keykavus, Moğolların iznini almadan saltanatı elde etmenin zor ol duğunu görmekteydi. Bunun için Tebriz'e giderek İlhanlı Hükümdarı Hülagu'ya başvurdu. Hülagu, Selçuklu ülkesini ikiye böldü. Sivas 'tan Erzurum' a kadar uza nan doğu bölgesinin yönetimini Rükneddin Kılıç Arslan'a; Sivas'la Bizans sınır ları arasında kalan batı bölgesinin yönetimini de İzzeddin Keykavus'a verdi. Kılıç Arslan ve yönetimin başındaki Muineddin Süleyman Pervane, Mo ğollan İ zzeddin Keykavus aleyhine kışkırttılar. Hülagu'nun gönderdiği Mo ğol ordusu, İ zzeddin Keykavus 'un kuvvetlerini yenilgiye uğrattı. İzzeddin Keykavus, Moğollara karşı siyasi teşebbüslerden sonuç alama yınca B izans'a kaçtı ( 1 262). Bu tarihten sonra Kılıç Arslan, tek başına Ana dolu Selçuklu hükümdan oldu. Keykavus ise, son yıllannı geçirdiği Kınm'da öldü ( 1 280).
b. Süleyman Pervane'nin İktidar• Sultan IV. Kılıç Arslan döneminde, ülkenin gerçek yöneticisi, vezir Süley man Pervane oldu. Süleyman Pervane, Moğollara dayanarak bütün yönetimi eline aldı ve yüksek görevlere yakınlannı getirdi. Anadolu Selçuklulannın iç kanşıklığından yararlanan Trabzon Rum Dev leti, 1 259'da Sinop'u ele geçirmişti. İlhanlı Hükümdan Abaka Han'dan izin alındıktan sonra Sinop kuşatıldı ve 1 266'da fethedildi. Bir süre sonra sultanla vezirinin arası açıldı. Süleyman Pervane, Abaka Han' ın iznini alarak Sultan IV. Kılıç Arslan ' ı öldürttü ( 1 266).
c. Memlôkler Anadolu' da Sultan IV. Rükneddin Kılıç Arslan'dan sonra, Selçuklu tahtına, çok küçük yaşta olan oğlu III. Gıyaseddin Keyhüsrev çıkanldı. Süleyman Pervane ise, eski gücünü ve kudretini sürdürüyordu. Ancak, Anadolu'daki İ lhanlı valisinin baskısından şikayetçiydi ve hayatını tehlikede görmeye başlamıştı. Onun için, MemlOk Sultanı Baybars'la haberleşiyor; Moğollan Anadolu'dan çıkarmak için onun yardımını istiyordu.
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
219
MemlOk keşif birliklerinin Elbistan'a kadar gelmesi üzerine, Anadolu Beylerbeyi (emirü' l-ümera) Hatiroğlu Şemseddin Kayseri'de isyan başlattı ve Sultan Baybars 'tan acele yardım istedi. Bu sırada Süleyman Pervane, Moğol ordusuyla birlikte Anadolu 'ya dönü yordu. Bu ordu, Kayseri-Sivas arasında Hatiroğlu ' nu yenilgiye uğratıp esir et ti. Moğollar tarafından yargılanan Hatiroğlu, ayaklanmanın Süleyman Perva ne 'nin kışkırtmaları sonucu başladığını açıkladı. Sultan Kutuz'un yerine geçen MemlOk Hükümdarı Sultan Baybars, Ana dolu'yu Moğollardan kurtarmak amacıyla, ordusunun başında harekete geçe rek Elbistan'a geldi. Elbistan Ovası'ndaki savaşta MemlOk ordusu, Moğolla n kesin bir yenilgiye uğrattı ( 1 277).
Kayseri'ye gelen Sultan Baybars, Tokat'taki Süleyman Pervane'yi yanına çağırdı. Fakat o, İ lhanlı Hükümdarı Abaka Han ile haberleşmeye çalışmaktay dı. Sultan Baybars, onun iki yüzlü siyasetini çabuk anladı. Esasen ordusu yi yecek sıkıntısı çekmeye başlamıştı. Bu sebeple ülkesine dönmeye karar verdi.
Elbistan'daki bozgundan sonra, Abaka Han otuz bin kişilik ordusuyla Anadolu 'ya geldi. Uğranılan yenilginin sebebi olarak gördüğü Anadolu Sel çuklularının yönetimindeki bütün şehirlerin yakılıp yıkılmasını emretti. Bu emir, ilk olarak Kayseri'de uygulandı. İhaneti ortaya çıkan Süleyman Perva ne, yanındaki beylerle birlikte idam edildi ( 1 277).
Karamanoğullarının İsyam-Siyavuş (Cimri) Olayı: Moğol baskısı kar şısında bunalan Türkmenler sık sık baş kaldırmaya başlamışlardı. Hatiroğlu İ syanı 'ndan sonra Karamanoğlu Mehmed Bey de Moğollara karşı ayaklan dı. MemlOk Devleti'nden destek gören Mehmed Bey Silifke, Errnenek, Mut dolaylarındaki Moğol kuvvetlerini ortadan kaldırdı, üzerine gönderilen Errne nek Selçuklu valisini de yenilgiye uğrattı. Ayaklanmayı etkili bale getirrnek için Mehmed Bey 'in Selçuklu hanedanı adına hareket etmesi gerekiyordu. Bunun için, Il. İ zzeddin Keykavus 'un oğlu olduğu iddiası ile yanına getirttiği Alaeddin Siyavuş'u Selçuklu Sultanı ilan etti. Sultan III. Gıyaseddin Keyhüsrev ve taraftarları, Selçuklu ailesinden ol madığını ileri sürdüideri Siyavuş'a "Cimri" adını taktılar. Kararnanoğlu Meh med Bey'in başında bulunduğu isyan, bu nedenle "Cimri Olayı" adıyla anıldı. Kararnanoğlu Mehmed Bey, Konya 'yı ele geçirrneyi başardı. Siyavuş, Sel çuklu Sultanı ilan edildi. Mehmed Bey de vezir oldu ( 1 277). Kararnanoğlu Mehmed Bey, kendisini ortadan kaldırmak amacıyla hazır lanan Selçuklu-Gerrniyanlı birleşik ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Mo-
220
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LE R
ğollar ve Selçuklular, duruma hakim olmak için yeni bir ordu hazırladılar. Bu güçlü ordu karşısında tutunamayacağını anlayan Karamanoğlu Mehmed Bey, Konya' dan kaçarak İçel dolayiarına gitti. Ancak yakalanıp öldürüldü. Siyavuş da bir süre sonra ele geçirilerek idam edildi.
Sultan III. Gıyaseddin Keyhüsrev'in Sonu: Anadolu karışıklık içindey ken, Kırım'da yaşayan eski Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykavus öldü. Onun oğlu Gıyaseddin Mesud, ailesi ve yakınlan ile birlikte Anadolu'ya gel di ( 1 280). İlhanlı Hükümdan Abaka Han, Erzurum, Erzincan, S ivas, Diyarba kır, Harput dolayiarının yönetimini ona verdi. Daha sonra İlhanlı tahtına geçen Ahmed Teküdar Han, Anadolu Selçuk lu Devleti 'ni II. Gıyaseddin Mesud'la III. Gıyaseddin Keyhüsrev arasında paylaştırdı. Ondan sonra İlhanlı hükümdan olan Abaka Han, Sultan Keyhüs rev ' i hükümdarlıktan azietti ve II. Gıyaseddin Mesud'u Anadolu Selçuklu Sultanı yaptı.
ANADOLU SELÇU KLU DEVLETi ' N i N ÇÖKÜŞÜ a. II. Gıyaseddin Mesud'un Saltanati (1284- 1296) Sultan II. Gıyaseddin Mesud, 1 284'te Konya'da sultan ilan edildikten son ra, yeni İlhanlı Hükümdan Argun Han, bir orduyu Türkiye'ye gönderdi. Anadolu Selçuklularının ünlü veziri Sahib Ata Fahreddin Ali ' nin 1 288 'de ölümü, devlet için ciddi bir kayıp oldu. Sahib Ata, Anadolu Selçuk lularının en bunalımlı döneminde devleti korumayı başarmış, bütün varlığını devlet ve hayır işlerine vakfetmişti. Anadolu genel valisi Geyhatu İlhanlı Hükümdan olunca, Karamanoğulla rı harekete geçip Konya'yı kuşattılar. Sultan Mesud'un daveti üzerine Anado lu'ya gelen Geyhatu, Karaman ve Menteşe illerini ağır bir yıkıma uğrattı. İl hanlılar, Sultan II. Gıyaseddin Mesud 'u tahttan indirip, Hemedan 'a sürdüler ( 1 296). Bundan sonra Moğollar kendi memurlarını göndererek Türkiye 'yi doğru dan yönetmeye başladılar. Vergileri daha da artırdılar. Moğol baskısı dayanıl maz bir hal aldı.
b. III. Alaeddin Keykôbad Dönemi ( 1297-1302) Sultan Gıyaseddin Mesud'un yerine, yeğeni III. Alaeddin Keykubad sul tanlığa getirildi ( 1 297). Sultan Keykılbad, zorla para toplamaya, halkın mal
221
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LE R
ANADOLU SELÇUKLULARI SOY KÜTÜGÜ Kutalmış
Süleyman,ah
I. Kılıç Arslan
( 1077-1086)
(1092-1107)
Alp llig
Mansur
Kulan Arslan (Davud)
I. Mesud
Şahinşah (lll0-11161
n.
ı
Kılıç Aralan
ı
( 1 1 16-1155)
( 1155-1192)
I. Gıyaseddin Keyhüsrev
ı
Devlet
Rükneddin II. Süleyman,ah
( 1 192-1196, 1205- 1211)
ı
I. AIAeddin Keykftbad
( 1211-1220)
Izzeddin
Kılıç
Ar•lan
Keyhüsrev ( 1237-12451
( 1196-1204)
I. İzzeddin KeykAvus
( 1220-1237)
II. Gıyaseddin
ı
III. Kılıç Arslan ( 1204-12051
II. İzzeddin KeykAvus ( 1246-1249, 1249-1254 ortak saltanat, 1254-1257, 1257- 1262 ortak saltanati
n.
L
Aeddin
Keykftbad ( 1249-1254,
ort.ıık saltanati
ı
Rüknedclin
ı
IV.Kılıç Arslan ( 1249-1254,
ortak saltanat, 1257-1262
ortak saltanat), ( 1 262-12661
II. Gıyaeeddin Mesud (1284-1296, 1302-1308)
ı
III. Gıyaeeddin Keyhüsrev ( 1 266-1284)
Feramurz
III. AIAeddin Keykftbad ( 1297-1302)
varlığına el koymaya başlayınca halk, onu, Moğollara şikayet etti. Yakalanıp Gazan Han 'ın katına gönderilen Sultan Keykfibad burada yargılandı ve suçlu görulüp idama mahkum edildi. Ancak, Hülagu ' nun kızı olan eşinin araya gir mesi sonucu hayatı bağışlandı. Selçuklu sultanlığından aziedilerek sürgüne gönderildi ( l 302).
222
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE TÜRKLER
c. II. Gayaseddin Mesud'un İkinci Saltanata ve Anadolu Selçuklu Devleti'nin Yakahşa Sultan KeykObad aziedilince Moğollar, Anadolu Selçuklu Sultanlığı 'na yeniden II. Mesud'u getirdiler. Yönetirnde hiçbir gücü olmayan Il. Mesud, sö nük bir hayat geçirdikten sonra 1 308 'de öldü. Sultan Il. Mesud'un ölümü ile Anadolu Selçuklu Devleti de tarihe karıştı. Bundan sonra Moğollar yeni bir sultan tayinine bile gerek görmeden, Anado lu 'yu genel valileri ile yönetmeye başladılar. Anadolu Selçuklu Devleti, Türkiye Tarihinin "İ lk Türk Beylikleri"nden sonraki ikinci dönemini meydana getirmiş ve Anadolu 'nun Türkleşmesinde çok önemli roller oynamıştır.
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E TÜRKLER
223
Anadolu Selçuklulan Döneminde Türk Denizciliği Türklerde Denizciliğinin Başlangıca Orta Asya bozkırlannda yaşayan Türkler, askeri teşkilatlannı kara ordusu esasına göre düzenlenmişlerdi. Kurdukları devletler, zaman zaman denizlere ulaşmış ise de, bu, onlan deniz kuvveti kurmaya yöneltmemişti. Ancak, yeni topraklara yerleşme gayretleri Xl. yüzyılda ilk sonuçlannı verdi. Anadolu 'ya yayılan Türk akıncılan, Ege Denizi kıyılanna ulaştılar. Sü leymanşah, Antakya'dan sonra İskenderun'u da fethetti. Büyük Selçuklu Sul tanı Melikşah ise, Akdeniz' e ulaştı. İ lk Türk donanmasını kurarak denizeilikle büyük başanlar kazanma şere fini, Süleymanşah' ın kumandaolanndan Çaka Bey elde etti.
IZMIR BEYLil;l VE ÇAKA BEY Çaka Bey, Anadolu 'nun fethi sırasında esir düşmüş ve Bizans'ta uzun za man kalmıştı. Burada iken, Bizans'ın zayıf ve güçlü taraflannı, iç siyasetini iyice öğrenmek fırsatını bulmuştu. Bir iktidar değişikliği sonrasında serbest kalan Çaka Bey, Anadolu 'ya geç ti ve topladığı kuvvetlerle İzmir' i fethetti. Çaka Bey, kuvvetli bir donanma kurduktan sonra, Ege adalanna ve kıyılanna seferler yapmaya başladı. Fo ça'yı, Midilli'yi, Sakız, Sisarn ve Rodos adalannı ele geçirdi. Çaka Bey'in de niz zaferleri, günümüzde Türk deniz kuvvetlerinin kuruluş günü olarak kul lanmaktadır ( 1 08 1 ). Onun bu başanlan karşısında Bizans, telaşa kapıldı. Önce, Çaka Bey' in üzerine kuvvetli bir donanma gönderdi. Ancak, Çaka Bey bu donanmayı boz guna uğrattı. Daha sonra gönderilen ikinci donanmanın başında ünlü Bizans amirallerinden biri bulunuyordu. Bu kuvvetler Sakız'ı işgal ettiler. Midilli ise yine Çaka Bey ' de kaldı. Çaka Bey, bu sırada, Bizans için büyük bir tehlike haline gelen Peçenek lerle ve Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan' la anlaşmıştı. Peçenekler, Selçuklular ve Çaka Bey'in orduları birleşerek, Bizans'a karşı ortaklaşa hare kete geçeceklerdi.
224
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LER
Bizans ise bu gelişmelerden endişe duyuyordu. Büyük topluluklar halinde Balkaniara inen Kumanları, Peçenekler üzerine saldırttı. Peçeneklerin tama mı yok edildi. Bizans, bir taraftan da Anadolu Selçuklu Devleti ' ne elçiler göndererek, Çaka Bey ' in asıl hedefinin Bizans değil, İ znik olduğuna I. Kılıç Arslan' ı inan dırdı. Sultan I. Kılıç Arslan, görüşmek için davet ettiği Çaka Bey'i ortadan kaldırdı ( 1 096). Haçlı Seferleri sırasında serbest kalan Bizans, Çaka Bey'in topraklarını ele geçirerek bu beyliğe son verdi. İki Türk gücünün birbirine düşmesi ve Çaka Bey ' in tarih sahnesinden çe kilmesi, Türk denizciliğindeki gelişmeyi iki yüz yıl geriye attı. Ayrıca, Haçlı ların, Bizans'a rahatça ulaşmaianna yol açtı.
ANADOLU SELÇUKLULARI DÖNEMINDE TÜRK DENIZCILlGI Süleymanşah, Antakya seferine çıkarken, kendi yerine kumandanlarından Ebulkasım'ı bırakınıştı ( 1 084). Ebfilkasım, Bizans' ı baskı altına almak için, Gemlik 'i ele geçirerek burada tersane kurdurdu. Bizans imparatoru, karadan ve denizden kuvvet göndererek, bir baskınla, yapım halindeki küçük Selçuk lu filosunu yaktırdı. Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev'in Antalya'yı fethetmesi ile, Mısır'la ve Av rupa ile olan ticaret büyük gelişme gösterdi. Aynı dönemde, Trabzon Rum İm paratorluğu'nun elindeki Samsun ve çevresi de fethedildi. Bu sayede Karadeniz ticareti canlandırıldı. Antalya'da yapılan tersanede bir donanma oluşturuldu. Sultan I. İzzeddin Keykavus ise Karadeniz'deki önemli limanlardan Si nop'u topraklanna kattı. Burada bir donanma inşa ettirdi. Bu donanma ile Trabzon İmparatorluğu'na ve Karadeniz'deki Ceneviz kalanilerine karşı ba şarılı bir mücadele verdi. Sultan I. Alaeddin Keykfibad Alanya'yı fetbederek burada, Antalya ve Si nop'tan sonra üçüncü Selçuklu tersanesini kurdurdu. Sinop tersanesinde inşa edilen donanma ile Karadeniz kıyılarına seferler yapıldı. Kırım 'ın ve önemli bir liman kenti olan Suğdak ' ın fethi bu suretle sağlandı. Sinop ile Kınm ara sındaki deniz ticaretinin gelişmesinde bu fetibierin büyük yararı görüldü.
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LER
225
Anadolu Selçuklulan Dönemi Türk Medeniyeti Türk Devletlerinde Kültür Devamldığı Tarih boyunca kurulan Türk devletleri, birbirlerinin devamı olmuşlardır. Devlet teşkilatı, ordu, yargı, ekonomik hayat, dil, sanat anlayışı hemen hemen aynıdır. Anadolu Selçuklu Devleti, Büyük Selçuklu Devleti'nin bir kolu olarak or taya çıkmış ve devam etmiştir. Her iki devlette hakim unsur olan Türkler, Müslümandılar ve Türkçe konuşuyorlardı. Gelenek ve görenekieri de gelişe rek devarn etmekteydi. Bu bakımdan, Anadolu'daki Selçuklular ve beylikler döneminin Büyük Selçuklu Devleti ile benzerlik göstermesi, bazı alanlarda aynı olması tabi idir.
TOPLUM YAPISI Anadolu Selçuklu Devleti'nde halk şehirli, köylü ve konargöçerler olmak üzere, başlıca üç gruba aynlıyordu. Şehirlerde askerler, kale erleri, bölük za bitleri, tahsildarlar gibi ehl-i örf (devlet görevlileri), ticaretle uğraşanlar, za naatkarlar, öğrenciler, öğretmenler, hekimler ve dervişler oturmaktaydı. Anadolu 'ya çok sayıda Türkmen boyunun gelmesiyle değişen sosyal yapı, şehirleşmede de kendisini göstermişti. Anadolu Selçuklu Devleti'nin son za manlannda otorite boşluğu meydana geldiği için, güvenlik, yeterince sağlana mıyordu. Bu sebeple, köylerde yaşayan Hristiyanlar, kendilerini daha güven li hissettikleri şehirlere göçmüşlerdi. Böylece, kırsal kesimde Türk nüfusunun oranı daha da artmıştı. Beylikler döneminde ise şehirleşme ve şehirlerdeki imar faaliyetleri hız kazandı. Anadolu Selçuklu Devleti'ne göre daha sınırlı topraklara sahip bulu nan beylikler, şehirlerinin gelişmesi için çalıştılar ve buralan güzel eserlerle donattı lar. Yaytak ve kışiaklarında hayvancılıkla uğraşan Türkmenler, konargöçer bir hayat yaşıyorlardı. Anadolu' nun batı uçlarında, Güney ve Güneydoğu Anadolu'da çoğunluktaydılar. Kış mevsimini Göller yöresi, Çukurova ve
226
OSMANLl LARDAN ÖNCE TÜRKLER
Menderes vadisinde geçirirler, yazları Toros yayialarma ve dağlık alanlara çıkarlardı. Anadolu 'ya gelen Türkmenler, Selçukluların özendirici tedbirle rinin etkisiyle yerleşik hayata geçtiler. Köylerde yaşayanlar tarımla uğraşı yorlar, elde ettikleri gelirin onda birini devlete vergi olarak veriyorlardı. Köylerin başında, bugünkü muhtarların görevlerini üstlenmiş olan köy ket hüdaları bulunurdu. Anadolu'da çoğunluğu oluşturan Türkler, kendi kurdukları köy ve kasaba lara, ayrıca .B izans'a ait iken boşalmış olan şehirlere yerleştiler. Şehirlerin yerli Hristiyan halkı ile karışmadılar. Kendi mahallelerini ve sosyal tesisleri ni oluşturdular. Hristiyan halk ile iyi ilişkiler kurdular. Hristiyanlar, devletin koruması altında yaşıyorlardı. Dini inançlanna, ibadetlerine, giyim kuşarnia rına karışılmıyordu. Diğer bazı ülkelerde olduğu gibi, inançları yüzünden bas kı altına alınmaları söz konusu değildi. Anadolu Selçuklu Devleti ' nde topraklar şahısların değil, devletin mülki yetinde bulunuyordu. Çiftçilere, işleyebilecekleri miktarda toprak veriliyor du. Bunlar toprağın sahibi değil, işleyeni durumunda idiler. Bu topraklar, ekilip biçildikleri sürece, babadan oğula kalıyordu. Bu sistemin çeşitli yarar ları görülmekteydi: Bizans zamanında Anadolu 'da ortaya çıkan geniş toprak sahipleri, topraksız köylüler ve serfler arasındaki derin uçu rum ortadan kaldırılmıştı. Top raksız köylüler, Türk yönetimi geldikten sonra toprağa ve hürriyete kavuşmuşlardı. Böy lece, devlete duyulan güven ve bağlılık da güçlenmişti. Ayrı ca, bu sistem, üretimi artırmış, ekonomik refahı ve yeni bir sosyal düzeni getirmişti.
Anadolu Selçuklu Devleti' ndeki sosyal dayanışma kurumlarından Turan Melek Darüşşifası
Bizans'la ve Haçlılada sü rekli savaş, üretimi azahıp maddi durumu sarstığı için Sel çukluların çiftçilere ihtiyacı büyüktü. Fethedilen bölgelere Türkler iskan edilirken, bura lardaki yerli halk da, ülkenin iç kısımlarına göç ettiriliyordu.
O S M A N Ll L A R D A N Ö N C E T Ü R K L ER
227
Buralarda onlara geniş topraklar, evler, tarım araçları, tohumluk veriliyor, ay rıca uzunca bir süre kendilerinden vergi alınmıyordu. Sosyal güvenlik ve dayanışmaya, kurulan vakıf ve ahilik gibi kurumlarla büyük önem veriliyordu. Hastahane, imaret gibi kuruluşlardaki hizmetler, son derece düzenli yürütülüyordu.
Ahilik: Anadolu Selçuklu döneminin ilgi çekici kuruluşlarından biri de "Ahilik"ti. Esnafın kendi arasımla, Abbasilerdeki fütüvvet örneğine göre kur duğu ahlaki, dini ve ekonomik nitelikleri bulunan bir teşkilattı. Bu ocağa ka tılanlardan kapısını konuklara, kesesini ihtiyacı olanlara, sofrasını bütün aç lara açması beklenirdi. Kurallara göre Ahilerin gözü harama, ağzı günah olan şeylere, eli zulümlere kapalı olacaktı. Ahilik, bir meslek ocağı olduğu kadar, aynı zamanda kültür ve inanç yuvasıydı. Ahiler, gündüz kendi işlerinde çalı şırlar, akşamları ise toplandıkları yerde pişirdikleri yemeği beraber yerlerdi. Masraflara Ahi olanların hepsi katılırdı. Şehre gelen yabancılar ağırlanır, ye dirilip içirilir, yatırılırdı. Hatta, bazen bu bir yarış halini alırdı. Anadolu Selçuklu dönemine özgü bir kuruluş olan Ahilik 1 3. yüzyılda or taya çıkmış, zamanla çok yaygınlaşarak köylere kadar uzanmıştır. Etkisi de yüzyıllar boyu sürmüş, Osmanlı döneminde )onca adını almıştır. Ahiliğin si Hih kullanan bir kolu da vardı . Bunlar, Anadolu 'nun Türkleşmesi yolunda sa vaşa katılırlar, vuruşurlardı. Özellikle, Anadolu Selçuklu Devleti'nin zayıfla dığı sıralarda devlet otoritesinde meydana çıkan boşluğun doldurulması, top lum düzenini büsbütün çökmekten kurtarıp yeni bir birliğe imkan hazırlama sı bakımından, Ahilik önemli rol oynamıştır.
D EVLET YÖNETIMI Anadolu Selçuklularında ve beyliklerde devlet yönetimi, ana çizgileriyle, Büyük Selçuklularda olduğu gibiydi.
a. Hükümdar Devletin başındaki hükümdar "sultan" adıyla anılırdı. Devlet ve ülke, ha nedanın ortak malı sayılırdı. Bu bakımdan, hükümdar ailesinin bütün üyeleri, kendilerini saltanatta hak sahibi sayarlardı. Sultanın meşruluğu, devlet başkanlığının halife tarafından onanmasına bağlıydı. Halifeler, başa geçen sultaniara ferman ve hükümdarlık alametle ri gönderirlerdi. Başlıca hükümdarlık alametleri, adına hutbe okutmak, pa ra bastırmak, tuğra, sancak kullanmak, nevbet vurdurmak, sarayda otur-
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K L ER
228
maktı. Sultanın temel görevi, halkın refah, mutluluk ve gü ven içinde yaşamasını sağla mak, din ayrımı gözetmeksi zin halkını adaletle yönet mekti. Ü lkeyi yönetirken din ve töre kurallarına uyması gerekirdi. Şehzadelerin özel bir eği tim görmelerine, genç yaştan başlayarak devlet ve askerlik işlerine alışmalarına özen gösterilirdi. Bunlar "melik" Türkiye Selçuklularının çift başlı karta/ armasını gösteren olarak, ülkenin belli bölgele bir taş kabartma rine gönderilirler, küçük yaşta iseler yanlarına "naib" veya "atabey"ler verilirdi. Anadolu Selçuklulannda taht boşaldığı zaman sultanın oğullanndan biri, devletin başına geçebilirdi. Sultanlar, tahta kimin geçeceğini hükümdarlıklan sırasında belirtebilirlerdi. O şehzadeye "veliaht" denilirdi. Hükümdarların ölümünden sonra veya bir iktidar boşluğu meydana geldi ği zaman, şehzadeler arasında mücadele baş gösterirdi. Bu mücadeleler, çok kere devleti parçalanmaya götürürdü.
b. Merkez Teşkilatı Saray: Sultanlar sarayda oturur ve devlet işlerini de buradan yürütürlerdi. Sarayda çok sayıda görevli bulunurdu. Bunlar, sultanın şahsına bağlı olarak çalışırlardı. Saray teşkilatı, Anadolu Selçuklulannda oldukça gelişmişti. Hükumet: Anadolu Selçuklulannda hükumet işlerini gören "Divan-ı Sal tanat" (Büyük Divan)ın başında vezir bulunurdu. Sultan da, gerekli gördüğü zaman divanın toplantıianna katılırdı. Bu divanda önemli devlet işleri görü şülür, savaş ve banş kararlan verilir, halkın davalanna bakılırdı. Büyük Divan'a bağlı ikinci derecede divanlar da vardı. Bunların görevle ri ayn ayrıydı.
Divan-ı istifa: Maliye bakanlığı durumundaydı. Devlet gelir ve giderle rinden sorumluydu. Vergi toplamak, bu kurulun görev alanına girerdi. Divan ı istifa'nın başkanına müstevfi denilirdi.
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
229
Divan-ı İnşa (Tuğra Divam): Yüksek görevlere atama işlemleri bu divan tarafından yapılır, başında tuğrai adı verilen bir görevli bulunurdu. Divan-ı İşraf: İdari ve mali işleri denetlemekle görevliydi. Başkanlığını müşrif yapardı. Divan-ı Arz: Askeri işler, bu kurulun göreviydi. Ordunun maaşlan, dona nımı, silahlannın ve cephanesinin sağlanması, askeri birliklerle ilgili kayıtia nn tutulması bu divanın sorumluluğu içindeydi. Divanın başkanı arız veya emir-i arız adlanyla anılırdı.
Niyabet-i Saltanat' ın başındaki naib'in görevi ise, merkezde bulunmadı ğı zaman, sultana vekalet etmekti. c. Taşra Teşkilatı Anadolu Selçuklulannda ülke eyaletlere aynlarak yönetilirdi. Bu eyaletle rin başında melik veya emir adı verilen askeri valiler bulunurdu. Selçuklu ai lesi mensubu olan melikler, doğrudan sultana bağlıydılar. Yetkileri, diğer il lerdeki emirlerden daha genişti. Yan bağımsız davranırlar, kendi adianna pa ra bastınp divan kurabilirlerdi. Şehirlerde güvenlikten sorumlu olan sübaşılar yüksek rütbeli subaylardı. Önemli bazı şehirlerde genel güvenliği sağlama görevini şahneler yerine ge tirirdi. Adalet işlerine kadılar bakardı. Belediye görevlerinin başında muhte sip bulunurdu. Anadolu Selçuklulannda Bizans ve Ermeni sınırianna uc deniliyordu. Bu ralara yerleşen Türkmen topluluklan, başlanndaki uc beylerinin yönetimin deydi. Uc beylerinin başlıca görevi sınırların güvenliğini sağlamaktı. Uc eya Ietlerinin önemli merkezleri Antalya, Kastamonu ve Denizli idi. Beylerin bağ lı bulunduğu yüksek görevliye beylerbeyi deniliyordu. Bağlı beylik ve devletler, iç işlerinde bağımsızdılar. Anadolu Selçuklu Devleti 'ne yıllık vergi vermekle ve gerektiğinde asker göndermekle yüküm lüydüler. Bu beylik ve devletlerin başlıcalan Ermeni Krallığı, Trabzon Rum İmparatorluğu, Eyyubi melikleri, Saltuklular ve Artuklulardı.
ORDU Anadolu Selçuklulannın v e beylikterin askeri teşkilatında, Büyük Selçuk lular dönemindeki askeri teşkilatı örnek almıştı. Ordunun kuruluşu genel ola rak şöyleydi:
230
O S M A N L l LA R D A N Ö N C E T Ü R K L E R
Türkmenler: Bunlar uc bölgelerinde yaşıyorlardı. Hristiyan ülkelerle sı nırdaş oldukları için, daima savaşa hazır hiildeydiler. Beylerinin kamutası al tında savaşırlar, sınırları korurlar, düşmana baskınlar yaparak onun savaş gü cünü yıpratırlardı.
Tımarlı sipahiler: Ordunun en kalabalık grubu tımarlı sipahilerdi. Bunlar belirli toprakların vergi gelirleri (ıkta) ile geçinirlerdi. Barış zamanında aske ri eğitimle uğraşırlar, savaş çıktığı zaman kendi silahları ve atlarıyla orduya katılırlardı. Bazı merkezlerde "sübaşı" denilen komutanları bulunurdu.
Hassa askerleri (Gulaman-ı saray): Hassa ordusu, Büyük Selçuklu Dev leti 'ndeki hassa birlikleri örnek alınarak kurulmuştu. Hassa askerleri, küçük yaşlarda ailelerinden alınarak (devşirilerek) saray eğitiminden geçirilen as kerlerden oluşuyordu. Bunların içinde Hristiyan ailelerin çocukları da bulu nurdu. Sayıları 1 0 bin dolayında olan hassa askerleri devletten maaş alırlardı.
Bağlı devletler askerleri: Anadolu Selçuklu Devleti 'ne bağlı beyliklerin ve devletlerin askerlerinden meydana gelirdi. Savaş olduğu zaman, bu devlet ler, Selçuklu ordusuna, silahlı ve donanımlı asker gönderirlerdi. Ücretli askerler: Savaş çıktığı zaman, orduda geçici olarak görev alırlar dı. Bu hizmetleri karşılığında kendilerine ücret ödenirdi. Bazen yabancı dev letlerin askerlerinden de ücretli olarak yararlanılırdı. Anadolu beyliklerinde askeri gücü büyük ölçüde Türkmenler oluşturu yordu. Atlı askerlerin sayısı, yaya askerlerden fazlaydı. Orduya sultan, o olmadığı zaman emirü'l-ümera kumanda ederdi. Ordu kumandanları "sübaşı" adı ile anılan yüksek rütbeli (general) subaylardı. Do nanma kumandanianna melikü's-sevahil (kıyıların kumandanı) veya Re
isü'I-Bahr denilirdi. Anadolu beyliklerinde ordu hükümdarıo atlı ve yaya askerlerinden, tımar lı sipahilerden, çerik denilen aşiret süvarİlerinden meydana geliyordu. Savaş zamanı, bu kuvvetiere gönüllü adıyla anılan yardımcı kuvvetler de katılırdı. Anadolu beylerinin emrinde devamlı görev yapan atlı ve yaya hassa asker leri bulunuyordu. Beyliklerde yaşayan Ahilerin de yarı askeri silahlı birlikleri vardı. Ancak, bunlar savaşa katılmaktan çok yerel güvenlik görevi yaparlardı. Orduda kullanılan ok, yay, kılıç, topuz, kalkan gibi silahları Türkler ken dileri yapıyorlardı. Şehirlerde "okçu çarşıları" kuruluyordu. Germiyan, süslü silah yapımı ile ünlüydü. Kuşatmalarda kullanılan mancınıklar, ülke içinde imal edil iyordu.
231
O S M A N L l L A R DA N Ö N C E T Ü R K L E R
DIN VE I NA N l Ş Anadolu Selçuklu Devleti'nde Hanefilik resmi mezhep olarak kabul edil mişti. Ancak diğer mezhepterin mensupianna farklı davranılmazdı. Mezhep ler ve tarikatlar arasında denge kurulmakta, bunların birbirleriyle mücadele sine fırsat verilmemekteydi. Devletin, din adamlan üzerinde herhangi bir et kisi ve denetimi söz konusu değildi. Gayrımüslimlere din hürriyeti açısından hoşgörüyle davranılıyordu. Anadolu'ya yeni göçenler arasında, özellikle Horasan 'dan gelmiş derviş ler, bilgin ve şeyhler, tasavvuf erbabı bulunuyordu. B unlar Anadolu 'ya yerle şip tekkeler ve zaviyeler kurdular. Tekke ve zaviyelerde yaşayan halk velileri, sade bir hayat sürüyorlardı. Görüşleri ile, saf ve samimi insanlar olan Türkmenler üzerinde etki yapı yorlardı. Anadolu ' daki tasavvuf anlayışı, yaşanan hayatın insani olmasını, doğru ahlakı ve ruh temizliğini amaç edinmişti. Bu amacını da, Türk dü şüncesinin karakterine uygun olarak, vatan ve ülke fikirleri ile besiernekte idi. Tasavvufu temsil edenler, yurt sa vunmasında, sınır boylannda ve fütı1hat hareketlerinde büyük hizmetler görüyorlardı. Özellikle Oğuz Türkle rinin kahraman ve yiğit sembolü olan alplar, İslamiyetİn Türk coğrafyasın da yayılmasıyla önce alp gazi, sonra alperen, yani mücahit gazi şekline gi riyorlar ve devletin sınır boylannda yaşıyorlardı. Orta Asya'nın alplan, Anadolu'da şimdi "alperen" olmuş lardı. Alperenlerin, Anadolu 'nun ye ni sahibi olan Türkmenler arasındaki faaliyetleri, Müslümanlığa yeni gir miş bu topluluklar üzerinde derin manevi etki yapmıştır.
Mevliin a'nın Konya'daki türbesi
232
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
Aynca, aydın tasavvuf erbabı da şehirlere yerleşiyordu. Bunlar, İ slami bi limleri iyi bilen, kültürlü kimselerdi. Aralannda Muhyiddin Arabi, Mevlana Celaleddin Rumi, Sadreddin Konevi gibi şahsiyetler bulunuyordu. Muhyiddin Arabi'nin kurucusu olduğu Ekberilik ve Mevlana'nın fikirle ri üzerine kurulan Mevlevilik, daha çok şehirli aydınlar arasında tutunmuş ve yayılmıştır. Buna karşılık, alperenierin çalışmalanyla yayılan başka tarikatlar da vardı. Türkistan'da Yesi şehrinde doğduğu için Ahmed Yesevi olarak tanı nan ünlü mutasavvıfın etkileri önce Türkistan'da, sonra kuzey bozkırlarından Horasan'a kadar yayılmıştı. Horasan'dan Anadolu 'ya gelen alperenler daha çok bu görüşün etkisini taşıyorlardı. Hoca Ahmed Yesevi'nin düşünceleri (Ye sevilik), Maveraürınehir 'de Nakşibendilik, Anadolu'da Bektaşilik ve benze ri tarikatlar halinde yaygınlaşmıştı. Bu tarikatiann yayılmasında, Selçuklu Türkiyesi'ndeki geniş hoşgörünün verdiği imkan önem taşıyordu. Gerçekten, Selçuklu hükümdarlan, taassuptan uzak, geniş görüşlü kimselerdi. Sultan II. Kılıç Arslan, huzurunda Müslüman ve Hristiyan bilginierin serbestçe tartışmasına kanşmıyordu.
HUKUK Anadolu Selçuklulannda v e beyliklerde, hukuk anlayışı v e teşkilatı Büyük Selçuklulann devamı niteliğindeydi. Adalet sistemi, şer 'i yargı ve örfi yargı olmak üzere ikiye aynlıyordu.
Şer'i Yargı: Din ve şeriat ile ilgili konular şer'i yargı alanına giriyordu. Bu davalara kadılar bakardı. Kadılann başındaki yüksek görevliye Kadıü'l kuzat (kadılar kadısı) deniliyordu. Görevi, bütün kadılan denetlemekti. Hükümdar veya vezirin, medrese eğitimi görmüş olanlar arasından tayin ettiği kadılar, davalann dışında, tereke, hayır işleri, miras, evleome ve boşan ma, vakıflann yönetimi gibi konularla da ilgilenirlerdi. Aynca, bulunduklan yerde, merkezi idarenin temsilcisi olarak da görev yaparlardı. Bir kadı 'nın verdiği hüküm kesindi. Ancak, bir kadı 'nın yanlış hüküm vermesi halinde başka birkaç kadı Sultan'a başvurarak bu hükmün bozulmasını isteyebilirdi.
Örfi Yargı: Örfi yargı, dinle ilgili olmayan konularla ilgilenirdi. Kanunla ra uymayanlar, güvenliği bozanlar örfi mahkemelerde yargılanırdı. Bunlar, bir nevi ceza mahkemesi niteliğindeydi.
Örfi yargının başında Emir-i dad bulunur ve adalet bakanı görevini yürü türdü. Emir-i dad'ın, taşrada naipler ve inzibat memurlanndan meydana ge len bir teşkilatı vardı.
O S M A N Ll L A R D A N Ö N C E T Ü R K L E R
233
Askeri yargının başında kadıasker (kazasker) bulunuyordu. Orduya bağlı olaniann davalanna kadıasker bakıyordu. Ağır siyasi suçlara ait davalara ise, sultanın başkanlığındaki Divan-ı Me
zalim bakardı. Bu divanın kararlan kesindi. Adaletin yerine getirilmesinden sorumlu olaniann hükumetle ilgileri bu lunmuyordu. Bu sebeple, adalet teşkilatı üzerinde herhangi bir siyasi ve idari baskı söz konusu değildi.
FIKIR, D I L VE EDEBIYAT Fikir Hayatı: Dönemin yüksek öğretim kurumlan olan medreseler, Ana dolu'da 1 2. yüzyıldan itibaren açılmaya başlanmıştı. Selçuklu sultanlan, eği tim ve öğretime önem veriyorlardı. Anadolu ' daki maddi zenginlik ve refah sayesinde, büyük medreseler ya pıldı ve buralarda çok sayıda öğrenci yetiştirildi. Bunun yanı sıra, Moğol is tilası dolayısıyla Türkistan, İran ve Horasan'dan gelen bilginler, Anadolu'da ki fıkir hayatının zenginleşmesini sağladılar. 1 3 . yüzyılın ünlü mutasavvıf ve şairi Mevhina Celaleddin Rumi, bütün eserlerini o çağın edebiyat dili olan Farsçayla yazmasına rağmen, yeni yeti şen Türk yazar ve şairlerini düşünce ve sanat alanlarında derinden etkilemiştir. Mesne
vi ve Divan-ı Kebir adlı ki taptan, eserleri içinde en ta nınmışlandır. Yine dönemin tanınmış ta savvuf bilgini Muhyiddin Arabi de Konya' da oturmuş ve varlık birliği olarak anılan gö rüşlerini yaymıştır. Öğrencisi olan Sadreddin Konevi, onun tasavvufla ilgili görüşlerinin yayılması için çalışmıştır. Sadreddin Konevi'nin öğ rencisi olan Kulbeddin Şirazi felsefe, coğrafya ve astronomi
Karatay Medresesi 125J 'de yapılmıştır. (Anadolu Selçuklu/arı-Konya)
234
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K LER
kollarındaki eserleri ile ün kazanmıştır. Konya kadısı Saraceddin ile Kernaleddin Kanıyar felsefe ve fıkıh alanlarının büyük bilginleriydi . Cernaleddin Aksarayi ve İrnadeddin Muhammed tıp dalında önde gelen isimlerdi. Tarihçi Ravendi, Selçuklu Tarihi 'ni Sul tan 1. Gıyaseddin Keyhüsrev adına yazmış tır. Kerirneddin Aksarayi ve İbni Bibi de, Selçuklular döneminin ünlü tarihçileridir.
Mel'lana Ceta/eddin Rumi'yi gösteren bir rab/o
Dil: Türkmenlerin konuşma dili Türkçe idi. Buna karşılık, yazışmalarda ve edebi yatta Farsça kullanılıyordu. Arapça bilim diliydi. Aydınlar ve yöneticilerin bir bölümü İran 'dan geldikleri için, Farsçanın etkisi kuvvetliydi.
Ancak, zamanla buna karşı tepkiler arttı. Halk, aydınların Farsça yazılmış eserlerini okuyamıyordu. Aşık Paşa, Garibname adlı eserinde bu tepkiyi kuvvetle dile getirmiş, Türkçeye değer verilmediğinden yakınan şiirler yazmıştır. Karamanoğlu Mehmed Bey de, 1 3. yüzyıl sonunda yayınladığı bir ferman la "divanda, dergahta (sarayda), mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmamasını" emretti. Türkçenin resmi dil olması anlamına gelen bu ka rar, Mehmed Bey ' in ölümüne ( 1 277) kadar devam etti.
Edebiyat: Anadolu'da konuşulan Türkçe 1 3 . yüzyılın ilk yarısından itiba ren yazıya geçirildi. İlk Türkçe edebi eser örneklerine de aynı dönemde rast lanmaya başlandı. Manzum eserler, başlangıçta Farsça yazılmaktaydı. Beylikler döneminde Türkçeye geçiş hızlandı. Edebiyat, daha çok tasavvuf çevresinde gelişti. Fars ça yazan Mevlana Celaleddin Rôrni, hikmet dolu eserleriyle, yüksek tabaka tarafından çok beğenildL Tasavvufi halk edebiyatı ise tekkeler aracılığıyla yaygınlaştı. Şiirleri Divan 'da toplanan Yunus Emre, bu yolda en güzel ör nekleri verdi. Türk milleti, Yunus Emre'yi aradan geçen yüzyıllara rağmen unutmadı.
Kada Burhaneddin bilim ve edebiyat alanlarında tanınmış bir şahsiyetti. Azeri Türkçesi ile yazdığı şiirleri bir divanda toplanmıştır.
OSMAN LlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
235
Yunus Emre' nin türhes i
Halk arasında ise destani nitelikte sözlü edebiyat çok yaygındı. Ebu Müs lim Horasani'nin, Battal Gazi'nin, Danişmend Ahmed Gazi' nin hayat ve
menkıbeleri uzun yüzyıllar boyunca nesillerden nesillere aktarıldı. Battalna me, aslında 8. yüzyılda Müslümantarla Bizans arasındaki savaşlara ait men kıbedir. Fakat Anadolu 'ya yerleşen Türkler arasında, 1 2. yüzyıldan itibaren milli bir nitelik kazanmıştır. Ayrıca A ş1k Garip, Tahir ile Zühre, Aş1k Kerem gibi halk hikayeleri yaygındı. Destani eserler arasında ise Dede Korkut Kitabi başta gelmektedir. Dede Korkut hikayelerinde, eski Türk nesrinin en güzel örnekleri bulunmaktadır. Türk mizah ve hiciv sanatının dünya çapında ünlü siması Nasreddin Hoca da bu dönemde yaşamıştır.
EKON O M I K HAYAT Ticaret: Selçuklular, Miryokefalon Zaferi ' nden ( 1 1 76) sonra siyasi birliği ve ülke güvenliğini sağlayarak ekonomi alanında gerekli tedbirleri hızla aldı lar. Ticari gelişmeyi önleyen Bizans dönemine ait engelleri kaldırdılar. Haçlı Seferlerinden sonra Avrupa'da daha rahat bir hayata kavuşma eğili mi güçlenince, doğudan gelen mallara rağbet edilmeye başlanmıştı. Bu duru-
236
O S M A N L l LA R D A N Ö N C E T Ü R K L E R
mu iyi değerlendiren Selçuklular, siyasi ve askeri hareketlerini, ekonomik önem taşıyan alanlara kaydırdılar. Akdeniz ve Karadeniz'de fethettikleri önemli liman kentlerine Türk tüccarlan yerleştirdiler. Ticari kuruluşlar mey dana getirdiler. Latinlerle ticaret anlaşmalan yaptılar. Böylece, Anadolu'daki yollardan ve limanlardan yapılan ticaret faaliyeti arttı. Kervan yollan gittikçe önem kazandı. Bu yollardaki ulaşımı ve güvenli ği sağlamak için, Selçuklu döneminde büyük kervansaraylar ve hanlar yapıl dı. Konak yerlerinde yapılan kervansaraylarda her türlü ihtiyaç düşünülmüş tü. Yolcular buralarda hayvanlanyla beraber, üç gün hiçbir ücret ödemeden kalabiliyor, yemek yiyor, geceliyorlardı. Hastalar tedavi ediliyordu. Kervan saraylann zengin vakıflan vardı. Bunlann gelirleriyle bütün hizmetler, aksa ma olmadan yürütülüyordu. Bu kervansaraylar, güvenlik bakımından da son derece sağlam yapılardı. Adeta kaleye benziyorlardı. Büyük kervanlar, buralarda rahatça konaklayabi liyor ve bütün ihtiyaçlannı karşılayabiliyorlardı. Ticaret yapanlara sağlanan bu kolaylıklann sonucu olarak, Selçuklu Tür kiyesinde ticaret çok gelişti. Ekonomik seviye yükseldi. Zenginlik yaygınlaş tı. Anadolu şehirleri büyüdü. Anadolu'da milletler arası pazar (fuar)lar kurul du. Doğu ülkelerinden ve Avrupa'dan gelen tüccarlar buralarda alış veriş ya pıyorlardı. Karadeniz
o
100
200
Akdeniz Km.
Kıbrıs
e Kervansaraylar - Selçuklu Dönemi Anadolu Ticaret Yolları
Anadolu Selçukluları döneminde başlıca ticaret yolları
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K L ER
237
B azı pazarlarda da Türkmenler hayvan ürünlerini satarlar ve karşılığında ihtiyaç maddelerini alırlardı. Bunlara "Türkmen Pazarı" adı verilirdi. Milletlerarası alış veriş yoluyla ve batıdan gelen tüccarlar aracılığıyla "pa zar" kelimesi "bazaar" biçiminde Avrupa'ya geçmiştir ve bugün de kullanıl maktadır. Ticaret hayatındaki bu canlılık, halkın ve devlet hazinesinin zenginleşme sine yol açtı . Devlet adamlarının, yüksek yöneticilerin, bilginierin maaşları, onlara yüksek bir geçim seviyesi sağlıyordu. Paranın değeri yüksek olduğu için, devlet görevlileri rahat bir hayat sürebiliyorlardı. Bu zenginlik, Moğol isliiiisına kadar devam etti. Kösedağ bozgunundan sonra Moğollar, Selçuklu Türkiyesini sömürmeye başladılar. Ağır yıllık vergi aldıkları gibi, Anadolu'da bulunan Moğol askerlerinin giderlerini de Selçuk lulara ödettiler. Öyle ki, 30 milyon altın dolaylarında olan Selçuklu yıllık ver gi gelirleri, Moğolların sömürmesi sonunda 7 milyon altına kadar düştü. Anadolu'da Moğol etkisinin azalması üzerine kurulan beylikler dönemin de, ticaret hayatında hissedilir bir canlanma görüldü. 14. yüzyılda uzun süren bir refah devri yaşandı. Anadolu 'daki Türk beylikleri, yaşadıkları topraklar dan hem kendi ihtiyaçlarını karşılıyorlar hem de fazlasını dışarıya satıyorlar dı. Timur'un Anadolu'da bulunduğu yılların hafif zararla atlatılmasında, bu sağlam ekonomik yapının büyük rolü olmuştur.
Sanayi: Anadolu Selçuklu Devleti'nde ticarete paralel olarak sanayi de büyük ölçüde ilerlemişti. Halı ve kumaş dokumacılığı, çok çeşitli ve olağa nüstü güzellikle ürünler veriyordu. Aksaray, Erzurum, Uşak halıları Avru pa'ya ve İ slam ülkelerine satılıyordu. Anadolu'da elde edilen pamuk, yün ve ipek, dokuma sanayiinde kullanılı yordu. "Türkiye ipekleri" adıyla ünlü, ham ve işlenmiş ipekler çok rağbet gö rüyordu. Çini yapımı da ileri durumdaydı. Anadolu 'nun güney kıyılarından Mısır'a devamlı ve düzenli olarak keres te ihraç ediliyordu. Silah sanayii de gelişmişti. Türkiye'nin bolluk ve servet içinde bulunmasının bir başka sebebi de ma denleriydi. Sivas yakınlarında demir, Karahisar yakınında şap, Konya yakın larında lacivert taşı denilen maden ve taş ocakları bulunuyordu. Ülkede, tuz çıkarılan sekiz tuzla bulunuyordu. Anadolu 'ya gelen Türkmenler, genellikle boş buldukları köylere yerle şerek kırsal alanlara hakim olmuşlardı. Yerleşlikleri köyleri imar ederek ta-
238
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
rımla ve hayvancılıkla uğraşmaya başladılar. Bizanslıların baskıcı yöneti minden ve ağır vergilerden şikayetçi olan Hristiyan halk, Türk idaresinin kendilerine sağladığı teşviklerden yararlanarak topraklarında yaşamaya de vam ettiler. Selçuklu yönetimi çiftçilere araç gereç sağlanması, tohumluk verilmesi, vergi affı gibi kolaylıklar getirdi. Böylece tarım gelişti ve üretim arttı. En çok yetiştirilen ürünler buğday, yulaf ve pirinçti. Pamuk tarımı da yapılıyordu. Meyvecilik ve bağcılıktan da gelir sağlanıyordu. Anadolu 'da beslenen hayvanların başında koyun, keçi, sığır ve at geliyor du. Türkmen atları Avrupa'da ve İslam ülkelerinde yaygın bir üne kavuşmuş tu. Ankara keçilerinden elde edilen tiftiklerin ihracı, önemli bir gelir kaynağı nı meydana getiriyordu.
Maliye ve Para: Anadolu· Selçukiu Devleti 'nde başlıca gelir kaynakları gümrük, cizye, haraç, öşür vergileriydi. Madenlerden, hayvan sürülerinden, pazarlardaki alım satımdan da vergi alınırdı. Ayrıca bağlı devletlerin gönder dikleri vergiler, savaşlarda elde edilen ganimetler, beyliklerin gönderdiği he diyeler de diğer gelir kaynaklarını oluşturuyordu. Bu gelirler, devlet görevli lerinin maaşlarının ödenmesi, ordunun ihtiyaçları ve bayındırlık faaliyetleri için harcanırdı. Bütün gelir ve giderler düzenli olarak devlet hazinesindeki deftere işlenirdi. Devlet gelirleri hazinede saklanırdı. Buna hazine-i amire denirdi. Hü kümdarın şahsına ait iç hazine ise hazine-i hassa adıyla anılırdı. Ticaretin gelişmesiyle ticari işlemlerde de yenilikler ve gelişmeler ol muştu. Sermayenin işletilmesi ve paranı n dolaş ı mı, bankerlik yolu ile kolaylaştırılıyordu . İşlemlerde çek ve havale senedi geçerliydi . Para ye rine kredi mektubu ve poliçe kullanılı yordu. Haçlılar çek usulünü burada öğre nip Avrupa 'ya götür müş, hatta bu kel i meyi de aynen al mışlardır. Kuruluş yıl ların Anadolu Selçukluianna ait madeni paralar
da bakır para basan Anadolu Selçuklu
239
OS M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K L E R
Devleti, siyasi ve ekonomik ilerleyişin sonucu altın para kullanmaya başladı . Altından yapılan Selçuklu paraları yüksek ayarlıydı. Altın ve gümüşün sı nır dışına çıkarılması yasaklanmıştı.
SANAT Anadolu Selçuklulan ve Beylikler döneminde sanat, genel olarak Büyük Selçuklu Devleti 'ndeki anlayışın devamı niteliğindedir. Ancak, her türlü eser deki incelik ve işçilik daha gelişmiştir.
Mimari: Anadolu Selçuklularının ticarete verdikleri önem ve ülkenin ka vuştuğu zenginlik sayesinde, Anadolu baştan başa mimari eserlerle donatıl mıştır. Hanlar, kervansaraylar, medreseler, kümbetler, köprüler, kaleler, cami ler, hastahaneler, sebiller ve daha nice eser yapılmıştır. Orta Asya bozkır ha yatının aynlmaz unsuru olan büyük çadır gele Anadolu'daki neği, kümbetlerde devam et tirilmiştir. Kümbetler, çadır biçimindeki kü lahları ile dikkat çekici bir mimari özellik gös termektedir. Daniş mendliler, Mengücekli ler, Saltuklular, Artuk lular ve Selçuklulardan kalma kümbetlerin baş lıcaları şunlardır: Erzu rum' daki Emir Saltuk, Konya' daki II. Kthç Arslan, Niğde 'deki
Hüdavend
Hatun,
Kayseri'deki Melik Da nişmend Gazi kümbet leri ile Kayseri ' deki
Sivas'taki Çifte Minare/i Medrese' nin giriş kapısı
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E TÜRKLER
240
Döner Kümbet ve Ah lat'taki Ulu Kümbet. Anadolu' daki dini mimariye ait ilk eserler camilerdir. Bunların büyük bir bölümü çok sütunludur. Başlıca ca miler Sivas ve Malat ya'daki Ulu camiler, Konya ve Niğde' deki
Alaeddin
camileri,
Saltuklular dönemin den kalma Erzurum
Ulu Camii, Mengücek liler döneminden Div riği ve Kayseri Ulu ca mileri ile Artuklular döneminden Mardin Ulu Camii 'dir. Bunla nn
Konya'da İnce Minare/i Medrese
büyük bir bölümü günümüze kadar ayak ta kalmıştır.
Dini mimarinin diğer örnekleri mescitlerdir. Tek kubbeli veya düz çatılı olan ve minberi bulunmayan küçük camilere mescit denilmektedir. Çankı rı 'daki Taş Mescit, Harput'taki Alaca Mescit, Akşehir'deki Güdük Mina reli Mescit bu mimari tarzının önemli ömekleridir. Diğer mescitlerin başlı caları Karatay Mescidi, Erdemşah Mescidi, Sırçalı Mescit ve Taş Mes
cit'tir. Anadolu Selçukluları döneminin önemli eserleri arasında medreseler de bu lunmaktadır. Bu dönemde eğitim ve öğretimle düşünce hayatı medreseler çev resinde gelişmekteydi. İ lk medreseler, Danişmendliler tarafından yaptınlmış olan Tokat ve Niksar'daki Yağıbasan medreseleridir. Selçuklu dönemine ait olup günümüze kadar kalan medreseler ise şunlardır: Sivas'taki Gök Medrese, Şifaiye ve Buruciye medreseleri, Kayserideki Hunat Hatun Medresesi, Is parta'daki Ertokuş Medresesi, Konya'daki Karatay Medresesi ile İnce Mi nareli Medrese, Kırşehir'deki Cacabey Medresesi, Erzurum' daki Çifte Mi nareli Medrese ile Amasya'daki Gök Medrese.
24 1
OSMANL lLARDAN ÖNCE TÜRKLER
Bir caminin çevresinde kurulmuş olan medrese, kütüphane, hamam, hasta hane ve imaret gibi yapıların bütününe külliye denilmektedir. Selçuklular döne minden kalma ilk külliye Kayseri' deki Hunat Hatun Külliyesi 'dir. Konya' da ki Sahip Ata Külliyesi nde camiden başka dergah ve hamam bulunmaktadır. Kayseri' deki Hacı Kıhç Külliyesi ise cami ve medreseden meydana gelmiştir. '
,
Dini mimarinin diğer eserleri arasında tekkeler ve zaviyeler de bulunmak tadır. Konya'daki Sahip Ata Hankahı ve Sırçalı Sultan Miskinler Tekkesi ile Tokat'taki Sümbül Baba ve Hilafet Gazi zaviyeleri bu türün örnekleri arasında yer almaktadır. Sivil mimariye ait eserler arasında köşkler ve saraylar, kervansaraylar ve hanlar, hamamlar, köprüler, darüşşifalar kümbetler bulunmaktadır. Anadolu Selçukluları dönemine ait saraylardan pek çoğu günümüze kadar ayakta kalamamıştır. Yazılı belgelerdeki tasvirlerinden öğrenildiğine göre Kayseri yakınındaki Kubadiye ve Beyşehir Gölü dolaylarındaki Kubadabat ile Alanya'daki Alaiye sarayları seçkin saray örnekleri arasındadır. Köşkler den ise günümüze kadar gelenler Argıncık'taki Haydar Bey Köşkü ile Erki let tepesindeki Hazır İ lyas Köşkü 'dür. Anadolu Selçukluları kara yo lu ticaretine önem verdikleri için bu yollar üzerinde çok sayıda kervansaraylar inşa ettirmişlerdir. Kervansaraylar, kervanların ko naklamaları amacıyla yapılmış görkemli binalardır. Yolcuların her türlü ihtiyaçları göz önüne alınarak yapılmış olan kervansa raylarda çeşitli millet ve dinden yolcular ağırlanırlardı. Sultan II. Kılıç Arslan tara fından Aksaray-Kayseri yolu üzerinde yaptırılan Alay Han, Anadolu'daki ilk kervansaray örneğidir. I. İ zzeddin Keykavus da Antalya-Isparta yolundaki Evdir Han 'ı yaptırrnıştır. Sul tanlar tarafından yaptırılan ker-
Kayseri" deki Döner Kümhet
OSMA NLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
242
vansaraylar sultan ham adıyla anılırdı. Sultan hanlan içinde Konya-Aksa ray yolu ile Kayseri-Sivas yolundaki kervansaraylar önemlidir. Sivas-Ma latya yolundaki Hekim Han, Akşehir-Çay yolundaki İshaklı Han, Antalya Alanya yolundaki Alara Han ile Şarapsa Han ve Antalya-Isparta yolunda ki Kırkgöz ve İncir hanlan diğer başlıca kervansaraylardır. Konya' daki Sultan Hamamı, sivil mimari tarzının dikkat çekici örnekle rinden biridir. Ancak, Anadolu Selçuklulan ve Beylikler dönemlerindeki ha marnlardan çoğu günümüze kalmamıştır. Anadolu'daki köprüler arasmda Batman ' da bulunan Malabadi Köprü sü, Sivas'taki Eğri Köprü, Tokat'taki Hıdırlık Köprüsü ile Antalya dolay Ianndaki Belkız Köprüsü, Anadolu Selçuklulannın ulaşım konusundaki gayretli çalışmalannın ürünleridir. Anadolu Selçuklulan döneminde, bugünkü hastahanelerin karşılığı olan ku rumlara darüşşifa veya şifahane adı veriliyordu. Buralarda hasta tedavi edildi ği gibi tıp öğrenimi de yapılıyordu. Kayseri'deki Gevher Nesibe Hatun Şifaha nesi ünlüdür. Konya' daki darüşşifa Sultan I. İzzeddin Keykavus tarafından yap tınlmıştır. Diğer darüşşifalar arasında Tokat'taki Muineddin Pervane ve Aksa ray' daki Alaeddin Keykôbad darüşşifalan bulunmaktadır. Askeri mimarinin en önemli örnekleri kaleler ve surlardır. Şehirlerin sa vunmasını güçlendirmek amacıyla Anadolu Selçuklulan ve Beylikler dönem lerinde mevcut surlar onanlmış, ihtiyaç görülen yerlerde yenileri yaptınlmış tır. İç kaleler ise surlann içinde yer alırdı. Buralarda cami, samıç, kuyu ve za hire arnhan gibi yapılar ve evler bulunurdu. Savaş sırasında dış kale kaybedi lirse askerlerin ve halkın son savunma hattı olarak iç kaleler kullanılırdı. Kütahya, Çankın, Karaman, Alanya, Tokat, Konya, Amasya kale ve surla n günümüze kadar ayakta kalmışlardır.
Resim: Dini hoşgörünün yaygın olduğu Anadolu Selçuklulan zamanında resim sanatına ilgi gösteriliyordu. Çini üzerine yapılan resimlerde Uygur üs lubunun izleri görülmektedir. Konya' daki Rum ressamlar, ileri gelenler tara fından teşvik ediliyorlardı. Saray duvarlan resim, kumaş ve halılarla süsleniyordu. Sultaniara ve bey lere özgü ağır kumaşlar üzerine resimler yapılıyordu. Sultan Alaeddin Keyku bad' a ait bir kumaş üzerine arslan resimleri yapılmıştı.
Heykel ve Kabartına: Anadolu Selçuklularında şehir surlan ve büyük ya pılar heykel ve kabartmalarla süsleniyordu. Konya surlan yapılırken, Selçuklu Hükümdan I. Alaeddin KeykObad bunların ayetlerle ve kabartma heykellerle
243
O S M A N LlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
süslenmesini emretmişti. Sultan Il. Kılıç Arslan zamanında, Konya'da yapılmış bazı yapılarda kadın ve erkek heykelleri görülmekteydi. Aydınoğlu Mehmed Bey'in Birgi'deki sarayında aslan heykelleri bulunuyordu. Anadolu Selçuklu ve Beylikler dönemindeki paralarda ve arınalarda aslan resimleri görülmektedir.
Müzik: Anadolu Selçuklulannın hayatında musiki vazgeçilmez bir yer tu tuyordu. Sarayda nevbet çalan musiki takımlan bulunuyordu. Orduda, askeri mızıka takımlan görev yapıyordu. Selçuklu emirleri, musikili ve danslı eğlen celer düzenliyorlardı. Mevleviliğin kurucusu olan
Sultan Veled
bestekir ve
müzisyen olarak da ün yapmıştı. Dini çevrelerde de musikiye önem veriliyordu. Anadolu'daki Mevlevi ve Ahi zaviyelerinde musiki, ayinlerin bir parçası haline getirilmişti. Halk müziği ise, Oğuzlann vazgeçemeyeceği bir unsurdu. Oğuzname ve Dede Korkut gibi destanlardan parçalar, kopuz çalmarak söyleniyordu.
Diğer Sanatlar:
Selçuklularda
temsil
sanatı (tiyatro) da canlıydı. Daha
önceki yüzyıllarda temeli bulunan ve Oğuz göçleriyle Anadolu'ya gelmiş olan temsil sanatı burada daha da gelişmişti. Günümüzdeki manasıyla mo dem tiyatrodan bir hayli uzak olan bu temsiller, Orta Oyunu ve Meddah gös terilerinde son şeklini alan Türk temaşa sanatının ilk örnekleri idiler. Sultan
I. Alaeddin KeykObad, yabancı ülkelerden oyuncular getiniyordu. Bazı bey liklerde düzenlenen şenliklerde, müzisyenler ve oyuncular, sanatlannı icra ediyorlardı. Duvarlan ve bina cephelerini süslemek için kullanılan çiniler, pişirilmiş toprak levhalardı ve bir yüzleri sırlıydı.
Çinicilik
sanatı Türkistan' dan Ana
dolu'ya gelmiş ve burada geliştirilmişti. Selçuklu çinileri, ustalıkla yapılmış desenleri ve renk zenginliği ile kısa zamanda ün salmıştı. Süslemelerde en çok kuş ve balık gibi hayvan, bitki motifleri, yıldız ve geometrik motifler kul lanılmaktaydı. Türkmenler,
halı ve kilim dokumacılığının hem renk hem desen bakımın
dan en güzel örneklerini vermişlerdir. Süslü şekilde yazılan Arap yazısına
hat adı verilmektedir. Türkler, İslimi
yeti kabul ettikten sonra hat sanatını geliştirdiler ve birçok mimari yapıda ba şanyla kullandılar. Konya Karatay, Sırçalı ve Sahip Ata medreselerindeki, Divriği Ulu Camii'ndeki hatlar, bu türün en güzel ömekleridir.
Taş oyma
ve
kabartma işçiliği
ise ileri düzeye erişmişti. Büyük kervan
saraylann, medreseterin içinde ve dışında çok sayıda taş oyma veya kabanma eser yer atmaktaydı.
244
OSMANLlLARDAN ÖNCE T Ü R K LER
SÖZLÜ K A aciz: Gücü bir işe yetmez olan, güçsüz. ahenk: Uyum, uyuşma, anlaşma. aiAmet: Belirti, işaret, iz, nişan. Amld: Eyaletlerde sivil işlerden sorumlu Selçuklu görevlisi. amil: Bir işin, bir olayın meydana gelmesine sebep olan, bir işi yapan, etki. anonim: Yazar veya sanatçı adı kanmayan veya yazarı bilinmeyen eser. Aıf, Aı11er: Hintlilerin, iranllların ve Avrupalıların
ataları. aristokrasi: iktidarın, imtiyazlı bir sınıfın elinde bu lunduğu siyasi hükumet şekli, soylular, imtiyaz lılar sınıfı. atabey: Şehzadelerin eğilimleri, siyaset, askerlik ve yönetim bakımından yetişmeleri için yanla rına verilen görevli. ataerkll: Soyda temel olarak babayı alan ve ailede çocukları baba soyuna mal edici topluluk düze nine dayanan.
B bordOr: Kenar süsü. buğra: Erkek deve.
berat: Bir göreve atanan, aylık bağlanan, unvan, nişan veya ayrıcalık verilen kimseler için çıka rılan padişah buyruğu.
C-Ç
-----
cephe: Üzerinde savaşın sürdüğü bölge, yüz, yan,
çetr: Egemenlik belirtisi olarak gazilerde ve savaş larda hükümdarın başı üzerinde tutulan turun cu atlastan yapılmış bir nevi şemsiye.
yön, taraf. cihad: Din uğruna yapılan savaş. aliOs: Hükümdarlık tahtına çıkma, tahta oturma.
D deha: insan zekasının, insan kişiliğinin arişebiie ceği en yüksek kerte, dahilik. dergAh: Tarikat ocağı, tekke. derviş: Bir tarikata girmiş, onun yasa ve törelerine
bağlı kimse. cihkan: Köylerde varlık ve etki sahibi büyük aile. dirayet: Zeka, yetenek, bilgi, kavrayış, beceriklilik.
E efsane: Az çok gerçek olan ve bir geleneğe daya nan geçmişteki bir olayın her türden olağanüstü anlatımı. el-hAzin: ihşidoğullarında sarayın mali işlerini dü zenleyen görevli.
emarat:
Beylik, emirlik. emirO'I-Oıneıt: Selçuklularda başkumandan. erbap: Bir işte uzmanlaşanlar, yetkili olanlar veya belli bir işle uğraşan kimseler. etnik: Soy, dil, gelenek ve görenek bakımından
245
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E T Ü R K L ER
birbirine bağlı olan insan topluluğu. eyalet: Genellikle valiler tarafından yönetilen ve bir çeşit bağımsızlığı olan büyük il.
Teras, sundurma, bir tarafı dışarıya açık olan oda. ezen: Başlangıcı olmayan, öncesiz.
eyvan:
F feci: Acıklı, çok acıklı. federatif: içte bağımsızlığın korunmasıyla birlikte, bir üst otoriteye bağlı olan (devlet). felek: Gök, gökyüzü, sema. Dünya, alem. Talih, baht, şans. feodalite: Özellikle Batı Avrupa'da toprağı üzerin de yaşayan köylüleri tek bir kimsenin malı sa yan Orta Çağ siyasi düzeni, derebeylik. fetih: Bir şehir veya ülkeyi savaşarak alma.
fetret: Hükümet gücünün gevşediği bir yerde dü zenin yeniden kurulmasına kadar geçen sü re. fidye: Esir edilen veya haydutların elinde tutsak bulunan birini kurtarmak için verilen para. figOr: insan veya hayvan tasviri, görüntüsü - sanat eserlerinin süslenmesinde kullanılan şekiller.
G gaile: Sıkıntı, dert, keder, üzüntü, pürüzlü iş, yük. garp: Batı. gaza: islam dinini korumak veya yaymak amacıy-
la Müslüman olmayanlarla yapılan kutsal sa vaş.
H hAcib: Saray ve ordu teşkilatında önemli görevlere tayin edilen ve çok kere mabeyinci anlamında kullanılan unvan. hadis: Hz. Muhammed'in genel kural değerindeki söz ve davranışları, bu söz ve davranışları in celeyen bilim hAkk (etmek): Maden, ağaç, taş üzerine elle yazı veya şekil oymak. harıedan: Hükümdar veya devlet büyüğü gibi bir şahsa dayanan soy, büyük aile. hatip: Topluluk karşısında söz söyleyen kimse, ko-
nuşmacı, camilerde hutbe okuyan hoca. hikmet: Özlü söz, vecize-Felsefe. hll'at: Padişahların, gönül almak, ödüllendirmek için birine giydirdikleri değerli kumaş veya kürkten yapılmış kaftan. hilekAr: Bir işe, alış verişe hile karıştıran kimse. hulbe: Cuma ve bayram namazlarında minberde okunan dua ve verilen öğüt hOkOmranlık: Hüküm sürme, hakim olma hali, ha kimiyet.
ı-ı
ıkta: Mülkiyeti devlete ait olan bir kısım arazi geli rinin, bir hizmet karşılığı bir kimseye verilmesi yöntemi. imece: Birçok kimsenin toplanıp el birliğiyle bir ki şinin veya bir topluluğun işini görmesi ve böy-
lece işlerin sıra ile bitirilmesi. imtiyaz: Siyasi veya ticari üstünlük veya öncelik. inzibat: Sıkı düzen-Silahlı kuvvetlerde, ordudaki düzeni sağlamak amacıyla görevlendirilmiş er. iskAn: Yerleştirme.
246
O S M A NLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
Suçlama, suçlu görme. llllfak: Anlaşma, uyuşma, bağlaşma.
leiii*Am: Düşmana karşı savunma yapmak için toprak, taş vb.den yapılan yer.
Ilham :
kadıo-l kuzal: Kadıların bağlı olduğu başkadı. kalde: Bir bina veya hsykelin üstOne oturduğu ta ban, ayaklık. kınk kemer: TOrk mimarlık sanatında iki duvar, sO lun veya pAyeler arasındaki açıklığın üzerini örtrnek için, birer ucu sOlun veya pAyelere da yanan, OstO sivri, kavis şeklindeki inşaat biçimi. kolonl: Bir ülkenin, sınırları dışında işgal ettiği ve yönettiği, anavatana bağlı topluluk ve arazi. • plyell: Bir yapıda, köşe meydana getiren du varlara destek olmak üzere eğik konmuş ahşap dayak.
kılif yazı: Arap yazısının düz ve köşeli çizgilerle yazılan eski bir biçimi. kurgan: lik Çağda mezar üzerine toprak yığılarak yapılan kOçOk tepe, höyOk kOiye: Büyük camiierin çevresine yapılmış med rese, kOtOphane, hamam, aş evi gibi kurumla rın hepsine birden verilen ad. kOit: Tanrı'ya, ilAhi kabul edilen veya Tanrı'nın özel sevgisine mazhar olmuş varlıklara göste rilen saygı.
IAkap: Bir kimseye veya bir aileye kendi adından
In: Yarım kilogramlık ağırlık ölçü birimi. lrlc Ateşli ve coşkun bir dille yazılmış, ortak duy guları veya şairin iç dünyasını yansıtan şiir.
ayrı olarak sonradan takılan, o kimsenin veya o ailenin bir özelliğinden kaynaklanan ad. 1: Çiniiierin kullandığı uzunluk ölçOsO (Yaklaşık 576 m.)
ınabeyncl: Hükümdarların dışarıyla olan ilişkilerine bakan, buyruklarını ilgililere bildiren, bazı kişi lerin dileklerini kendisine ileten görevli. mahlas: Şairlerin eserlerinde kullandıkları !akma ad. ınalyet: Üst görevlinin yanında bulunan kimseler. ınanevlyal: Maddi olmayan, manevi şeyler- Moral gücü. marıaabdar: Babürlülerde bütün saray adamlarına ve memurlara verilen unvan. megazl: Hz. Muhammed'in gazalarından bahse den tarih dalı, savaş menkıbeleri. 11'18Mıbe: ÖVülmeye değer davranış, güzel iş, eski den beri halk arasında söylene gelen ve tarihi gerçeğe sahip olduğu belirlenemeyen olaylar.
1118nf8: Başlangıç, bir şeyin çıktığı yer, köken. ınenour: Sultan tarafından kadılık, vazirlik rOlbele rinin verilişini içeren ferman. menzll: Ordunun cephe gerisi işleyişinin bütünü, Yolculukta dinlanrnek için durulan yer, konak. meekll n: Insan oturan, yurt edinilmiş yer. meoru: Yasanın, dinin ve kamu vicdanının uygun bulduğu. mezMm: lhşidoğullarında, devlet ileri gelenlerinin katıldığı ve hükümderın başkanlık yaptığı yOk· sek mahkeme. (divan-ı mezalim). ıniOfer: bk. tolga. mlhver: Eksen. mlıi)er: Camilerde halibin çıkıp hutbe okuduğu merdivenli, yüksekçe yer.
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K L E R
247
ınir bahşı:
Babürlülerde ordunun yönetiminden ve marı işlerinden sorumlu olan kimse. muhasara: Kuşatma. ınuhteıılp: islam şehirterinde belediye işleri sorumlusu. mukaddes: Kutsal. mukavemet: Karşı koyma, direnme, dayanma. mutasawıf: Tasawuf inançlarını benimsayerek kendini Tanrı'ya adamış kimse, sofi. ınutlaklyet: Hükürndarın, siyasi iktidarı kayıtsız şartsız elinde bulundurduğu hükümet şekli. rnuzatrerlyet: Üstün gelme, zafer kazanma. ınObadele: Değiş tokuş. ınOcahlt: Kutsal ülküler uğruna savaşan kimse. mOdafaa: Savunma, koruma. mOdahale: Karışma, araya girme.
rnOdarTis: Medreselerde ders veren profesör. mOelf: Kitap yazan kimse, eser sahibi, yazar. motreze: Küçük ve bazen geçici askeri birlik. rnOic Devletin egemenliği a�ında bulunan toprakların bütünü, ülke- Ev, dükkAn, arazi gibi taşın maz mal. rnOrlt: Bir tarikat şeyhine bağlanarak ondan tasav vufun yollarını öğrenen, onun doğrultusunda ilerleyen kimse. mOstaiNm mevki: Türlü savunma tesislerini kap sayan bölge. mOstasna: Benzerterinden üstün olan, benzeri az bulunan. mOtteflk: Bağlaşık.
�: Tahtta hükümdar bulunmadığı zaman veya hükümdarın çocukluğu sırasında devleti yöne ten kimse, vekil. name: Mektup.
rıartı: Tüketiciyi korumak amacıyla, özellikle ihti yaç maddeleri için devletçe belirlenen fiyat. rıevbet: Nöbet. nOfuz: Sözü geçme, sözü dinlenme, etkili olma.
otorite: Yeterliliğine herkesi inandırarak, bir kimsenin kendisine sağladığı itaat ve güven.
pervane: Selçuklularda ve iıhanlılarda has, zeamet, tımar ile ilgili olarak verilen ferman. raca: Babürlü Devleti'nde hükümdara bağlı bey, Küçük Hint devletlerinin başındaki kimse. reaya: Bir hükürndarın yönetimi altında bulunan halk. rejim: Yönetme, düzenleme biçimi, düzen.
rbat Kara sınırtan ve deniz kıyıları boyunca önemli noktalarda yapılan asker barınağı niteliğinde bü yük han. rlyaset: Başkanlık. ruhban: Bir mezhebe veya bir memlekete mensup kilise adamlarının ve rahiplerinin tümü.
sabık: Geçen, önceki, eski. sebll: Genellikle camilere bitişik, özel bir biçimde
yapılmış, karşılık beklemeden hayır için içme suyu dağıtılan taş yapı, sebilhane.
248
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
seciye: Yaratılış, huy, karakter. senyOr: Orta Çağ Avrupası'nda geniş topraklara sahip bulunan derebeyi. sert: Derebeylik toplum düzeninde toprakla birlikte alınıp satılan köylü. serhat: Sınır boyu. seyyid: Hz. Muhammed'in soyundan olan kimse. sipahlyAn: Kendilerine verilen toprak gelirleriyle geçinen ve daima savaşa hazır bekleyen atlı askerler. sipehsAiar: islam devletlerinde ordu komutanı. slyasetname: Siyaset bilimini anlatan ve bu konu da öğüt veren eser. sorguç: Serpuşların ön tarafına takılan tüy veya püskül biçiminde süs. strateji: Önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için tutulan yol.
Babürlü Devleti'nde eyaletlere verilen ad. Subelerin başındaki askeri vali. sOtl: Tasavvuf felsefesine bağlı olan kimse. sObaşı: Şehirlerde güvenlikten sorumlu görevlilerin başı, ordu kumandanı. sOkOn: Huzur ve rahatlık veren sessizlik, durgun luk. şahne: Önemli şehirlerin güvenlik ve zabıta işlerinden sorumlu askeri vali. şark: Doğu. şehadet: Yüksek bir ülkü uğruna ölme, şehit olma. şeriat: Kur'an'daki ayetlerden, Peygamberin sözlerinden çıkarılan, dini temellere dayanan Müslü manlık kanunları, islam hukuku. şihne: Selçuklu eyaletlerinde askeri işlerden sorum lu olan görevli. sube:
subedar:
T taahhOt: Bir şeyi yapmayı üstüne alma, üstlenme. tAbi: Bağımlı. tAbilyet: Üstün bir güce bağımlı olma hali, uyruk luk. tahkim: Kuvvetlendirme, sağlamlaştırma. tahkimat: Bir yeri düşman saldırısına karşı koyabi lecek duruma getirmek için yapılan her türlü haberleşme, hendek, siper gibi savunma tesis lerine verilen ad. taktik: istenen sonuca ulaşmak amacıyla izlenen yol, kullanılan yöntemlerin tümü. tarhan: Orta Çağda hükümdar ailesine mensup Moğol subayı. tarikat: Tasavvuf ileri gelenlerinin belirledikleri ve ya kendilerinden sonra ortaya çıkan, gerçeği arayıp bulmada takip edilecek yol. tasawuf: Tanrı'nın niteliğini ve evrenin oluşumunu varlık birliği (vahdet-i vücut) anlayışıyla açıkla yan dini ve felsefi akım, islam mistisizmi. teklur: Bizans imparatorluğu'nda vali seviyesinde olan yöneticilerle Anadolu ve Rumeli'ndeki Hristiyan beylerine verilen ad. tekke: Tarikat mensuplarının barındıkları, ibadet ve tören yaptıkları yer, dergah.
tereke: Ölen bir kimseden kalan her şey; bırakıt. teşrlfat: Resmi günlerde ve toplantılarda devlet bü yüklerinin makam ve mevki sıralarına göre ka bulü, kurallara göre davranma. tevcih: Makam, mevki verme, terfi ettirme. tezhlp: Yazma kitaplarda, sayfaların yaldız ve bo ya ile bezenmesi, yaldızlama. tezkire: Şairlerin eserlerini ve hayatlarını konu edi nen bir tür edebiyat tarihi. tolga: Savaşçıların başlarına giydikleri demir baş lık, miğfer. totem: Bir topluluğun veya bir terdin atası veya ko ruyucusu sayılan canlı yahut cansız varlık. tOre: Bir sosyal grupta, bir topluluk veya halkla yerleşmiş davranış biçimlerinin bütünü. transit: Bir yerden, dinlenmeden, beklemeden, durmadan geçme. Ticarette: milli topraklardan geçiş sırasında, hiç durmadan geçen mallar için gümrüksüz geçme. tuğrat: Dış işlerini yürüten Divan-ı tuğranın başın daki görevli.
249
O S M A N L l LA R D A N ÖNCE T Ü R K L E R
u
unvan: Bir kimsenin işi, mesleği veya toplum içindeki durumu ile ilgili olarak kullanılan ad, san. V
vassal devlet: Bir büyük devlete bağlı olan küçük devlet. velf: Ermiş, eren, evliya. veliaht: Bir hükümdarın ölümünden veya tahttan çekilmesinden sonra tahta geçmeye aday olan kimse. veraset: Kalıtım, soya çekim, bir mirasta hak sahi bi olma.
vaat: Bir işi yerine getirmek için verilen söz. vakfiye: Yapılan bir vakfın şartlarını ihtiva eden ve bildiren resmi belge. vAris: Kendine miras düşen kimse, mirasçı. vasi: Bir yelimin veya akılca zayıf, hasta birinin malını yöneten kimse - Ölen bir kimsenin vasi yetini yerine getirmekle yükümlü olan kimse. vassal: Birine bağlanan, tabi olan kimse.
y
yarlıg: Hükümdar buyruğu, ferman. yınal: Özellikle Karahanlılarda, yüksek idari ma kamlardan birinde bulunan hanedan mensup Ianna verilen unvan.
yabgu: Orta Asya'da kurulan ilk Türk devletlerinde Kağan'dan sonra gelen en üst düzeydeki yö neticinin unvanı yarguçi: Moğollarda hakim (yargıç).
z zanaat:
insanların maddeye dayanan ihtiyaçlarını karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte tec rübe ve ustalık gerektiren iş. zaviye: Küçük tekke. z!yiçe: Ayın ve yıldızların hareketlerini gösteren tablo.
zlggurat: Sümerlerin ve Sami asıllı Mezopotamya kavimlerinin tapınakları. zuiOm: Güçlü bir kimsenin yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, kıyım, acımasızlık.
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K L E R
250
TARiH DiZiNi Mil!ttan Once 4. bin başları 2. bin ortaları 2. bin başları 1 700- 1 200 8. yüzyıl 7. yüzyıl 530 214 209 203 1 97 1 74 54 36
Anav kültürünün etkili olduğu dönem. Afanasyevo kültürünün etkili olduğu dönem. Bozkır kültürünün ortaya çıkışı. Andranova kültür dönemi. Iskiller Orta Asya'nın geniş bozkırlarında. Alp Er Tunga'nın hükümdarlığı. Iski! hükümdan Tomris'in Pers kralı Dairus'la mücadeleleri. Ünlü Çin Seeldl'nin yapılması. Mete'nin Hun tanhuluğuna gelmesi. Mete'nin Yüeçileri yenmesi. Çin imparatoru ile 320 bin kişilik ordusunu yenen Hunların bu devletle an laşma yapması. Büyük Hun hükümdan Mete'nin ölümü. Hun birliğinin parçalanması. Çiçi Devleti'nin yıkılması.
MiiAttan sonra 48 1 47-1 56 216 220'den sonra 374-375 375'ten sonra 434
441 -442
447 451
452 453 470'e doğru 534 553 555 557 6. yüzyılın 2. yarısı 570
Hunların, Kuzey Hunları ve Güney Hunları olarak ikiye ayrılmaları. Kuzey Hun Devleti'nin Siyenpiler tarafından ortadan kaldırılması. Güney Hun Devleti'nin dağılması. Kuzey Çin'de Hun hAkimiyeti. Balamir önderliğindeki Hunların Doğu ve Batı Gollarını bozguna uğratma sı. Hunların Avrupa'ya yönelişi-Kavimler GOçO'nün başlaması. Hunlarla Bizans arasında Konstantia (Margos) Barışı. Attila'nın Bizans'a karşı 1. Balkan Seferi. Attila'nın Bizans üzerine yaptığı ll. Balkan Seleri'nin sonunda Anatolios Barışı'nın imzalanması. Avrupa Hun Devleti ile Roma arasında Katalaunum (Campus Mauriacus) Savaşı. Attila'nın ltalya Seferi. Attila'nın ölümü. Akhun Devleti'nin, Kuzey Hindistan'daki Gupta Devleti'ni dağıtması. Tabgaç Devleti'nin ikiye ayrılması. Mukan'ın Göktürk hükümdan olması Göktürklerin Avar Devleti'ni ortadan kaldırması. Akhun Devleti'nin yıkılması Sabarların Kafkasya'ya gOçleri. Avarların Orta Avrupa'da büyük bir devlet kurmaları.
251
O S M A N L l LA R D A N ÖNCE TÜRKLER
582 603 630 630'dan sonra 665'ten sonra 679 682 692 692·716 698 716 71 6-734 725'ten sonra 731 744 751 766 805 840 864 868 869 905 935 963 965 969 1 000 yılları 1 025
1 028 1 035 1 040 1 042· 1 21 1 1 042· 1 2 1 2 1 071 1 072-1 202 1 077 1 080-1 277 1 080·1 228
Göktürk Devleti'nin ikiye ayrılışı. Batı Göktürk Kağanı ve istemi Yabgu'nun oğlu olan Tardu'nun ölümü. Hazarların bağımsız bir devlet hAline gelmeleri Büyük Bulgar Devleti'nin kuruluşu. Bulgarların bir bölümünün Balkanlara, diğer bölümünün Volga kıyılarına göçü. Tuna Bulgar Devleti'nin kuruluşu. ll. Göktürk Devleti'nin kurulması. lttertş Kaöan'ın ölümü. Kapgan KaOan'ın Göktürk hükümdarlığı. Kapgan Kağan'ın Çin'e karşı art arda zaferler kazanması-Büyük Türk bir· liğinin yeniden kurulması. Kapgan Kağan'ın ölümü. Bilge KaOan'ın Göktürk hükümdarlığı. Göktürk döneminin ünlü kumandan ve devlet adamı Tonyulwk'un ölümü. KOl Tlgln'in ölümü. Uygur Devleti'nin kuruluşu. Talas Savaşı Türgiş hAkimiyetinin çökmesi. Avar Devleti'nin yıkılışı. Karahanil Devleti'nin kuruluşu Uygur Devleti'nin yıkılışı. Tuna Bulgarlarının Hristiyanlığı kabul etmeleri. Tolunoğulları Devleti'nin kurulması Arpad yönetimindeki Macarların, Tuna-Tisa bölgesini işgal ederek, bu· günkü yurtları na yerleşmeleri. Tolunoğulları Devleti'nin yıkılması lhşidoğulları Devleti'nin kurulması Gazneli Devleti'nin kuruluşu Hazar Devleti'nin yıkılışı. ihşidoğulları Devleti'nin yıkılışı Macarların Hristiyanlığı kabul etmeleri. Gazneli Sultan Mahmut ile Karahanil Yusuf Kadır Han'ın Samerkani'ta buluşup görüşmeleri, Gaznell Mahmut'un Selçuklu Arslan Yabgu'yu hile ile tutuklatması. Uygurların Tangut hAkimiyeti altına girmesi. Selçukluların Horasan'a geçişleri. Gazneli ordusunun NesA'da Selçuklu· lara yenilgisi DandAnakan Savaşı-Selçuklu Devleti'nin kurulması Doğu Karahanlı Devleti Batı Karahanil Devleti Malazgirt Zaferi Salluklu Beyliği Süleymanşah'ın malik tayin edilmesi · Anadolu Selçuklu Devleti'nin ku· rulması Danişmanıli Beyliği Mengücekli Beyliği •
252
OSMANLlLA R D A N ÖNCE TÜRK LER
1 086 1 091 1 092 1 096 1 099 1 1 02-1 409 1 1 04 1 1 07 1 1 08 1 1 19 1 1 1 9-1 1 94 1 1 22 1 1 23 1 1 30 1 1 34 1 1 47 1 1 53 1 1 55 1 1 57 1 1 64 1 1 76 1 1 78 1 1 87 1 1 92 1 1 93 1 1 94 1 202 1 202 1 204 1 209 1215 1 220 1 226 1 227 1 230 1 237 1 239 1 243
Süleymanşah'ın ölümü Kuman atlılarının baskınına uğrayan Peçenaklerin dağılması. Büyük Selçuklu Sultanı Malikşah'ın ölümü - Suriye Selçuklu kolunun kurulması izmir Beyi Çaka'nın ölümü / 1. Haçlı Seteri'nin başlaması Haçlıların, Fatımilerin elindeki Kudüs'ü ele geçirmeleri - Muhammed Ta par'ın isyanı Artuklu Beyliği Artukoğlu Sökmen Beyin, Haçlıları Harran Savaşı'nda ağır bir yenilgiye uğratması Sultan 1. Kılıç Arslan'ın ölümü Mardin Artuklu Emirliği'nin kuruluşu Artuklu Emir ilgazi'nin Haçlıları arka arkaya kesin yenilgilere uğratması Irak ve Horasan Selçukluları Emir Belek'in, Urfa Haçlı kontu ile Birecik senyörünü bozguna uğratıp esir alması Emir Belek Gazinin Kudüs Kralı ll. Bodven'i yenip esir alması Danişmentlilerin, Antakya Prensi ll. Bohemon komutasındaki Haçlıları ye nilgiye uğratması Danişmentli Emir Gazinin ölümü ll. Haçlı Seteri'nin başlaması Sultan Sencer'in Oğuzlara yenilerak esir düşmesi Anadolu Selçuklu Sultanı Mesud'un ölümü Sultan Sencer'in ölümü Artuklu Emiri Necmeddin Alpı ile Atabey Nureddin Mahmud'un Haçlı or dusunu Artah'ta yenmesi Artuklu Emiri Necmeddin Alpı'nın ölümü - Miryokefalon Zaferi Danişmanili Beyliği'nin yıkılması Gazneli Devleti'nin yıkılışı / Selahaddin EyyObi'nin Haçlıları Hıttin'de boz guna uğratması ve Kudüs'e girmesi. Sultan ll. Kılıç Arslan'ın ölümü Selahaddin EyyObi'nin ölümü Harzamşah Tekiş'in Irak ve Horasan'daki Selçuklu devletine son vermesi IV. Haçlı Seteri'nin başlaması Salluklu Beyliği'nin sona ermesi Haçlıların zap! ettiği istanbul'da Latin imparatorluğu kurulması Doğu Türkistan Uygur Devleti'nin Moğollara bağlanması. Cengiz'in Pekin'i zap! ederek Çin'i hakimiyet altına alması Sultan ı. izzeddin Keykavus'un ölümü Uygurların Moğol hakimiyeti altına girmesi. Cengiz Han'ın ölümü ı. Alaeeldin KeykObad ile Celaleddin Harzamşah arasında Vassıçemen Savaşı Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Alaeddin KeykObad'ın ölümü Kumanların Moğollara ağır şekilde yenilip dağılmaları. Anadolu Selçuklularının Kösedağ Savaşı'nda Moğollara yenilmesi
O S M A N L l L A R D A N Ö N C E TÜRKLER
KAYNAKÇA (Konular hakkındaki bilgilerini genişletmek isteyen öğrenc iler için, nispeten ko lay bulunabilecek yeni basımlı Türkçe e erler arasından seçilmiştir.)
Agacanov, Sergey Grigaariç,
Oğuzlar (Çv. E.N Necef-A. Annaberdiyev), Selenge
yayınları, İstanbul 2002.
Türkiye'nin İktisadi ve içtimal Tarihi ( 1 243- 1453), c. l , İstan-
Akdağ, Mustafa, bul 1 974.
Türk Eğitim Tarihi (Başlangıçtan 1 982 'ye}, Ankara 1 982. Türk Tarihi ve Hukuk, İ tanbul 1 947. Aslanapa, Oktay, Anadolu'da İlk Türk Mimarisi, Başlangıcı ve Gelişmesi, TTK Akyüz, Yahya,
Arsa!, Sadri Maksudi,
yayınları, Ankara 1 97 J .
Türk Sanatı, Remzi Kitabevi, İstanbul 1 989. Belleten, s. 57, 1 95 ı . Barthold, Vassiliy V. , Moğol İstilasına Kadar Türkistan (Çv : H . D . Yıldız), TTK
Aslanapa, Oktay,
Ateş, Ahmet, "Fiiriibl'nin e erlerinin bibl iyografyası", yayınları, Ankara 1 990.
Belleten, s. 1 7- ı 8, 1 94 1 . Tarih Terimleri Sözlüğü, TTK yayınları, Ankara 1 98 1 . Bıyıktay, Halis, Timurlular Zamanında Hindistan Türk İmparatorluğu, TTK Baştav, Şerif, "Sabir Türkleri", Baykal, Bekir Sıtkı,
yayınları, Ankara 1 989. Cahen, C lander.,
Osmanlılardan Önce Anadolu'da Türkler, TTK yayınları, İs
tanbul 1 984. Cahen, Cl.
Türklerin Anadolu'ya İlk Girişi (Çv : Y. Yücel-B. Yediyıldız), TTK
yayınları, Ankara 1 992. Çağatay, Neşet
Bir Türk Kurumu Olan Ahilik, Selçuk Üniversitesi yayınları,
Konya 1 98 1 .
İslam Öncesi Türk Tarihi ve Kültürü, Türk Dünyası
Çandarl ıoğlu, Gülçin,
Araştırmaları Vakfı yayını, İstanbul 2003. Çandarlıoğlu, Gülçin,
Uygur Devletleri Tarihi ve Kültürü, Türk Dünyası
Araştırmaları Vakfı yayını, İstanbul 2004. Çay, M . Abdülhalfik,
Anadolu'nun Türkleşmesinde Dönüm Noktası, İstanbul
1 984. Çubukçu, İbrahim Agah,
Türk-İslam Düşünürleri, TTK yayınları, Ankara 1 989. Türk Kültürü, sh.
Dakuki, H. A., " Dört Hal ife Devrinde Araplar ve Hazarlar", 289, Ankara 1 987. Demirkent, Işın, 1 992. Demirkent, Işın,
Mikhail Bellos'un Khronographia'sı, TTK yayınları, Ankar a
Türkiye Selçuklu Hükümdan Sultan I. Kılıç Arslan, TTK ya
yınları, Ankara 1 996. Divitçioğlu, Sencer,
Kök Türkler, Kut, Küç, Ülüg, Yapı Kredi yayınları, İstanbul
2000.
Hun Sanatı, MEB yayınları, İstanbul 1 972. Edebiyat Fak. 50. Yıl Armağanı, İstanbul 1 973. Eberhard, Wi l l i am , Çinin Şimal Komşuları, TTK yayınları, Ankara ı 942. Diyarbekirli, Nejat,
Diyarbekirli, Nejat, " Kazakistan'da B u l unan Esik Kurganı",
253
254
O S M A N Ll L A R DA N ÖNCE T Ü R K L E R
Eckhardt, F. ,
Macaristan Tarihi, TI'K yayınlan, Ankara 1949. Orhun Abldelerl, 1 000 Temel Eser, İstanbul 1 970. Esin, Emel, İslAmiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi ve İslAma Giriş, İstanbul Ergin, Muharrem, 1978.
Bulgar Türkleri Tarihi, TI'K yayınlan, Ankara 1 984. -, Göktürk Devleti'nin 1450. Kuruluş Yıldönümü, Sempozyum Bildirile ri (Yayma Hazırlayan: Y. Hacalo�lu), Yeni Avrasya yayınlan, Ankara 2001 . Grousset, Rene, Bozkır İmparatorluAu (Çv: R. Uzmen) İstanbul 1980. Gumilöv, Lev Nikolayeviç, Eski Türkler, İstanbul 1999. Feher, Geza,
Gumilöv, Lev Nikolayeviç., Hunlar, çev. D. Ahsen Batur, Selenge Yayınlan, 3 . bsk., İstanbul 2003. Gündo�du, H.,
Dulkadırlı BeyliAf Mimarisi, Ankara 1 986. TDED Il, 1 -2, 1 947. Heyd, W., Yakm-Doğu Ticaret Tarihi (Çv: E. Z. Karai), Ankara 1 975. Isfahdni, 1., Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi (Çv: K. Burslan), TI'K yayın-
Hermann, P. M., "Uygurlar ve Yeni Bulunan Soydaşlan",
lan, İstanbul 1943.
İbn Fazlan,
İbn Fazlan Seyahatnamesi (Hz. R. Şeşen), İstanbul 1 975. Manas Destanı, İstanbul 1 992. İnan, Abdülkadir, Tarihte ve Bugün Şamanizm, Ankara 1954. İnan, Abdülkadir, "Türk Destanianna Genel Bir Bakış", TDAY, 1954. İnan, Abdülkadir, (Çv.),
Kafeso�lu, İbrahim, "Do� Anadolu 'ya İlk Sel ç uklu Akını ( 1 0 1 5- 1 02 1 ) ve Tarihi Ehemmiyeti", Fuat Köprülü Armqanı, İ stanbul 1 953. Kafeso�lu, İbrahim,
Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorlu Au. İstanbul 1 953. Kafeso�lu, İbrahim, Harezmşahlar Devleti Tarihi (485-6 1 7/1092-1 229), TI'K yayınlan, Ankara 1956.
Kafeso�lu, İbrahim,
Selçuklu Tarihi, Devlet Kitaplan İstanbul 1 972. Tarih Lise I, :MEB yayınlan, İstanbul 1 976. Kafeso�lu, İbrahim, Deliorman, A., Tarih Lise Il, 2. bsk., :MEB yayınlan, İstan-
Kafeso�lu, İbrahim, Deliorman, A., bul l 977.
Kafeso�lu, İbrahim, "Anadolu Selçuklu Devleti Hangi Tarihte Kuruldu",
Tarih Enstitüsü Dergisi, s. 1 O- l l , İstanbul 1 98 1 . Kafeso�lu, İbrahim, Türk Milli Kültürü, Bo�aziçi yayınlan, İstanbul 1 983. Kihya, E., "Anadolu Selçuklularında Bilim", Erdem, c: 5 , s: 13, Ankara 1 989. Kaşgarlı Mahmud, Divanü Lügat-it-Türk, I-IV (Neşr. B . Atalay), TDK yayınlan,
Ankara 1939- 1 943.
Kitapçı, Z.,
Orta Doğu'da Türk Askeri Varlığının İlk Zuhuru, İstanbul l 987. "Orhun Yazıliarına Göre Orta Asya Milletlerinin Araplara Karşı Mücadelerine Dair'', Belleten, s. 104, 1 962. Köprülü, Fuat, Türk Edebiyatmda İlk Mutasavvıftar, Ankara 1 966. Köymen, Mehmet Altay, Tuğrul Bey, Ankara 1 986. Köymen, Mehmet Altay, Büyük Selçuklu İmparatorluAu Tarihi, c. I-IV, TI'K Klyastor, S. G.,
yayınlan, Ankara 1 99 1 . Köymen, Mehmet Altay, Selçuklu Devri Türk Tarihi TTK yaymlan, Ankara 1 993. Kural, Akdes Nimet, "Göktürk KaAanlıAı", DTCF Dergisi X. l -2, 1 952.
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
255
Kurat, Akdes Nimet, Çaka Bey, TKAE yayını, Ankara 1 966. Kurat, Akdes Nimet, IV.-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Ka vimleri ve Devletleri, Murat Kitabevi yayınları, Ankara 1992. Merçil, Erdoğan, Gazneliler Devleti Tarihi, TTK yayınları, Ankara 1989. Merçil, Erdoğan, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, TTK yayınlan, Ankara 1993. Marshall, R., Doğudan Yükselen Güç Moğollar, İstanbul 1 996. N6meth, Gyula., Attila ve Hunları (Çv: Ş. Baştav), İstanbul 1 962. -, Oğuz Kağan Destanı (neşr. W.Bang-R.Rahmeti), 1 000 Temel Eser, İstan bul 1 936. Orkun, Hüseyin Namık, Eski Türk Yazltlan, TDK yayınları, c. I-IV, Ankara 1987. Ögel, Bahattin, Türk Mitolojisi, c. I, MEB yayınları, İstanbul 1993. C. Il, TTK yayınları, Ankara 1 995. Ögel, Bahattin, Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi, c. I-ll, Kültür Bakanlığı ya yınları, Ankara 1 98 1 . Ögel, Bahattin, Türk Kültür Tarihine Giriş, c . I-IV, Kültür Bakanlığı yayınları, Ankara 1984. Ögel, Bahattin, İslAmiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, TTK yayınlan,Ankara 1 99 1 . Öney, Gönül, Beylikler Devri Sanatı XIV.-XV. Yüzyıl (1300-1453), TTK yayın lan, Ankara 1989. Rasony, Laszlo, Tarihte Türklük, TKAE yayınları, Ankara 1987. Roux, Jean-Paul, Orta Asya Tarih ve Uygarlık (Çv. Lale Arslan), Kabalcı yayın lan, İstanbul 200 1 . Roux, Jean Paul. Türklerin ve Moğolların Eski Dini, Kabalcı yayınevi, İstanbul 2002. Runciman, Steven, Haçlı Seferleri Tarihi (Tre: F. Işıltan), c. I-lll, TTK yayınları, Ankara 1 986- 1 987. Sakaoğlu, Necdet, Türk Anadolu'da Mengücek OAulları, Milliyet yayınları, İs tanbul 1 97 1 . Sayılı, Aydın, "Ortaçağ Bilim ve Tefekkürtinde Türklerin Yeri", Erdem, s. 1 , An kara 1 985. Sevim, Ali-Yücel, Yaşar., Suriye ve Filistin Selçuklulan Tarihi, TTK yayınları, An kara 1989. Sevim, Ali-Yücel, Yaşar, Anadolu Fatibi Kutalmışoğlu Süleymanşah, TTK ya yınları, Ankara 1990. Sevim, Ali-Yücel, Yaşar, Türkiye Tarihi, c. 1 , TTK yayını, Ankara 1995. Sertkaya, Osman F., "Orta ve Eski Çağlarda Türklerin Takvimleri", Türk Kültü rü 194, Ankara ı 978. Sinor, Denis, Erken İç Asya Tarihi, İletişim yayınları, İstanbul 2000. Sümer, Faruk, "Anadolu'da Moğollar", Selçuklu Araştırmalan Dergisi I, Anka ra 1970. Sümer, Faruk, "Saltuklular", Selçuklu Araştırmalan Dergisi III, Ankara 1 97 1 . Sümer, Faruk, Selçuklular Devrinde Doğu Anadolu'da Türk Beyllkleri, TTK yayınları, Ankara 1 990. Sümer, Faruk, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy TeşkiiAtı-Destanları, TDAV yayını, İstanbul 1992. Süslü, Özkan, Tasvirlere Göre Anadolu Selçuklu Kıyafetleri, TTK yayını, An kara 1 989.
256
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
Salahaddin Devrinde Eyyubiler Devleti, İstanbu l 1 983. Celalü'd-din Harizmşah ve Zamanı, Kültür Bakanlığı yayınları,
Şeşen, Ramazan, Taneri, Aydın,
Ankara 1 977. Tanyu, Hikmet,
İslamlıktan Önce Türklerde Tek Tanrı inancı, Boğaziçi yayın
Taşağı l , Ahmet,
Gök-Türkler, TTK yayınları, Ankara 1 995. Berkuk Devrinde Memluk Sultanlığı, i.ü. Edebiyat
ları, İ tanbul ı 986.
Tekindağ, M . C. Şehadettin,
Fak. yayınları, İ tanbul ı 96 1 .
Moğolların Gizli Tarihi, TTK yayınları, Ankara 1 995. Oğuz Destanı, İstanbul 1 972. Togan, Zeki Vel idi, Umumi Türk Tarihine Giriş, Enderun Kitabevi , İstanbul
Temir, Ahmet (Çev.),
Togan, A. Zeki Ve l idi, 1 98 1 . Turan, Osman,
1 2 Hayvan lı Türk Takvimi,
İstanbul 1 94 1 .
Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, İstanbul 1 969. Turan, O man, Selçuklular ve İslamiyet, Turan Neşriyat Yurdu , İstanbul 1 97 1 . Turan, O man, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, Turan Neşriyat Yurdu, İsTuran, Osman,
tanbul 1 973.
Türkler Anadolu'da, Hareket yayınları, İstanbul 1 973. -, Türk Dünyası El Kitabı, TKAE yayınları, Ankara 1 976. Varlık, M . Çetin, Germiyanoğulları Tarihi ( 1 300- 1 429), Ankara 1 974. Wittek, Paul , Menteşe Beyliği ( Çev. Orhan Şaik Gökyay), TTK yayınları, Anka Turan, Osman,
ra 1 986. Wood , John E.,
300 Yıllık Türk İmparatorluğu Akkoyunlular
(Tre : S. Özbu
dun), M i l l iyet yayınları, İstanbul 1 993. Yıldız, Hakkı Dursun,
İslamiyet ve Türkler, i.ü. Edebiyat Fak. yayınları, İstan-
bul 1 976.
Dulkadir Beyliği, TTK yayınları, Ankara 1 989. Kutadgu Bilig I-ll, (Neşr. R . R.Arat), TTK yayını Ankara 1 985 Yücel, Yaşar, Kadı Burhaneddin Ahmed ve Devleti ( 1 144-1398) Mutahharten ve Erzincan Emirliği, TTK yayınları, Ankara 1 983. Yücel, Yaşar, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar, TTK yayınları, c. I
Yınanç, Rafet,
Yusuf Has Hacib,
I I , Ankara 1 99 1 . İslam Ansiklopedisi, T. D. Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türk Ansiklopedisi, Meydan Larous e Büyük Lfigat ve Ansiklopedi, Büyük Larousse Ansiklopedisi, Türk ler Ansiklopedisi, Büyük Türk Klasikleri'nin i lgili maddeleri.
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K LER
267
DİZiNLER
KIŞI ADLARI A Abak 1 33 Abaka Han 2 1 8, 2 1 9, 220 Abdülkerim 1 08 Aetyus (Aetius) 3 1 Af�in 9 7 , 1 69 Ahmed Teküdar Han 220 Ahmed Yesevi 1 59, 232 Ahmet 1 04, 1 07, 1 08 Ahmet Han 1 08, 1 26 Aksungur 1 26, 1 34 Alaeddin 1 38, 1 89 Alaedd i n KeykObad 1 4 1 , 209, 2 1 1 ' 2 1 3, 2 1 4, 2 1 7, 242 Alaeddi n Muhammed 1 3 7, 1 38 Alaeddin Siyavuş 2 1 9 Alaeddin Tekiş 1 36, 1 47 Aleksi Komnen (Aieksios 1 . Comnenos) 1 92, 1 95, 209, 210 Ali 1 08 Ali Bey 1 79 Ali Han 1 08 Ali Küçük 1 33 Ali Sevim 1 24, 1 75 Ali Tig i n 1 09, 1 1 O, 1 1 4, 119 Almış Han 55 Almuş 1 00 A l p Arslan 1 22 , 1 23, 1 24, 1 25, 1 46, 1 62, 1 7 1 , 1 72, 1 75, 1 76, 1 77, 1 79, 1 9 1 Alp Er Tunga 1 8, 1 9, 72 Alp ilig 2 2 1 A l p Külüg Bilge Ka�an 4 5 A l p Tigin l l l Altın Elbisel i Adam 69, 80 Altuntaş 1 1 4 Anandapal o�lu Tri loçanpal 112 Anuş Tigin 1 27, 1 35 AnOşirvan 94 Arab 203 Argun Han 220
Aristo 1 62 Arpad 57, 5 8 Arslan 1 1 4, 1 1 6, 1 1 9 Arslan Argun 1 26 Arslan Han 46, 47, 1 07, 1 09, 1 1 6, 1 46 Arslan Yabgu 1 1 4, 1 1 9, 1 22, 1 7 1 Arslan Yürekl i Riçırt (Richard) 1 98 Artuk Bey 1 25, 1 79, 1 85, 1 86, 1 9 1 , 1 92 Asparuh 54 Aşık Paşa 234 A�ına 41 , 44 Aşnas 97 Atabey Nureddin Mahmud 1 86, 205, 207 Atatürk 202 Atsız 1 25, 1 28, 1 35 Attila 3 1 , 32, 33, 53, 83 Ayaba 1 1 O, 1 36 Ayd ı no�l u Mehmed Bey 243 Aynüddevle 1 84
B Baba ilyas 2 1 5 Baba ishak 2 1 5, 2 1 6 Babek 97 Baga Tarkan 56, 92 Ba�dadi 1 65 Bahaeddin Ögel 26, 86 Balak 49 Balamir 28, 30 Barbarossa 1 98 Battal Gazi 235 Bayan Han SO Baybars 2 1 8 Baycu Noyan 2 1 6, 2 1 7, 21 8 Bayıkbek 1 03 Baz Ka�an 60 Bazır 1 07 Begüm 64 Be�tegin 1 33 Behram 94
Behram ÇOpin 94 Behram Gor 33 Behram Şah 1 1 6, 1 28, 1 59 Belek Gazi 1 80, 1 86 Berkyaruk 1 26, 1 2 7, 1 30 B i lge Ka�an 42, 43, 56, 73, 74, 75, 8 1 , 89 B i lge Kül Kadir Han 1 07 B ilge Şad 42 Bi lge Şur 1 69 Biruni 1 62, 1 63, 1 65 ı . Alaeddin KeykObad 1 8 1 , 1 87, 2 1 1 , 2 1 2, 2 1 3, 2 1 4, 220, 2 2 1 , 222, 242, 243 ı . Andronikos 209 1. G ı yaseddin Keyhüsrev 208, 209, 2 1 0, 2 2 1 , 224 ı . izzeddin Keykavus 2 1 1 , 2 2 1 , 224, 24 1 , 242 1 . Joeel i n (Joslen) 1 83 ı . Keykavus 2 1 O 1. K ı l ıç Arslan 59, 1 82 , 1 93, 1 97, 202, 2 0 3 , 2 2 1 , 223, 224 1 . Mesud 2 2 1 1 . Saad 1 3 1 ı. Seyfedd in Gazi 1 34 Bleda 3 1 Bodven 1 99 Bo�arık 49 Bohemond 1 82, 1 96 Bonifas 1 99 Boris Han 55 Botan iates, (Botanyates) 1 91 Bozan 1 25, 1 26, 1 93 Bögü Ka�an 44, 45, 90 Böri l i ler 1 30 Böril i Muhammed 1 33 Bumin Ka�an 36, 37, 74, 9 1 Buyruk-Çor 43 Büyük-bu�a 97
c Celaleddin Harzemşah 1 33, 1 40, 1 41 , 2 1 2, 2 1 3, 214
O S M A N LlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
258
Celaleddin Karatay 2 1 7 Cemaleddin Aksarayi 234 Cengiz Han 49, 9 1 , 92, 1 29, 1 38 Ceyş 1 0S Cezeri 1 88, 1 89 Chen-kuan 47 Cihan Pehlevan 1 32, 1 33 Cihanşah 2 1 3 Cimri 2 1 9 Curcani 1 S9
ç
Ça�rı Bey 1 1 9, 1 20, 1 2 1 , 1 22, 1 30, 1 70, 1 7 1 Çaka Bey S9, 6 1 , 1 93, 223, 224 Çavuldur 1 79 Çi-Çi 27 Çubuk 1 26, 1 79 Çuko Ka�an 39 Çulo 88
D Dan işmend Gazi 1 79, 1 82, 1 96, 23S Danişmendl i Muhammed 1 84 Daryüs (Darius) 1 9 David 209 Davud 1 80, 1 81 Davudşah 2 1 3 Davut Bey 1 9S Dengizik 33 Devlet 2 2 1 Dilmaço�lu Mehmed Bey 1 79 Dinar 1 30, 1 7 1 Diogenes 1 73, 1 74, 1 76, 1 79 Dokak 1 1 8, 1 30 Dolat (Devlet) 204 IV. Aleksiyos (Aieksios) 1 99 IV. Kılıç Arslan 1 89, 2 1 8, 221 IV. Rükneddin K ı l ıç Arslan 218
E Ebiverdi 1 S9 Ebu Bekir 1 3 1 , 1 33 Ebu is hak Han 1 09
Ebu ishak ibrahi m 1 09 Ebu Muhammedü ' I-Mu 'ta mir 1 64 Ebu Müsl im 92, 96 Ebu Müsl im Horasani 96, 23S E b u Yusuf et-Türki 1 89 Ebu ' I-Fazi Beyhaki 1 64 Ebul Mu 'tam i r Süleyman 1 64 Ebulgazi 1 93 Ebulkasım 1 92, 1 93, 224 Ebulkasım Saltuk Bey 1 79 Efrasiyab 1 9 EI-Utbi 1 1 2 Emir Arab 1 83 Emir Behramşah 1 81 Emir Belek 1 86 Emir Bozan 1 93 Emir Çavlı 203 Emir Çoban 2 1 1 Emir Çökürmüş 1 8S Emir Danişmend 1 82 Emir Danişmend Gazi 1 82 Emir Davud 1 8S Emir Davudşah 1 8 1 Emir Ebulkasım 1 93 Emir Gazi 1 82, 1 83, 1 84, 203, 204 Emir i lgazi 1 86 Emir ishak 1 80, 1 82 Emir Porsuk 1 9 1 , 1 93 Emir Saltuk 239 Emir Sökmen 1 8S Emir Timurtaş 1 86 Emir Ya�ıbasan 1 84 Enveri 1 S9 Erbasgan 1 72 Ertaş 1 2 1 Eşnas 1 69 Eyyubi Mel iki Eşref 2 1 2, 21 4 Ezraki 1 S9
F Fahreddi n Behramşah 1 81 Fahreddi n Kara Arslan 1 8S Fahreddi n Mard i ni 1 89 Fahreddin Mübarekşah 1 S3 Fahreddi n Razi 1 6S Fahreddi n Salguri 1 89
Fahrüddevle 1 8S Farabi 1 62, 1 64 Faruk Sümer 1 7S Fatımiler 1 os F i l i p Ogüst (Ph i l i ppe Au guste) 1 98 F i rdevsi 1 9, 1 S 3 Frederik Barbarosa (Fried rich Barbarossa) 1 98
G Ganda 1 1 1 , 1 1 2 Gayır Han 1 38 Gazali 1 64, 1 6S Gazan Han 2 2 1 Gaznel i Mahmud 1 08, 1 09, 1 1 1 , 1 1 3, 1 1 4, 1 1 9, 1 48, 1 S3, 1 63 Gaznel i Muhammed 1 1 4, 1 40 Gerdizi 1 64 Geyhatu 220 Keyhüsrev G ı yased d i n 208, 2 1 S, 2 1 6, 2 1 7 G ıyaseddin Mesud 220 Godfrua dö Buyyon (Godefroi de Bou i l lon) 1 9S Gregoryus (Gregorius) 1 9S Güyük Han 2 1 7
H Haccac 9S Hakkı Dursun Yıldız 99 Harun 1 OS, 1 08 Harzemşah 1 28, 1 29 Harzemşah Altuntaş 1 1 4 H a rzemşah Ats ız 1 28, 1 29, 1 3S, 1 36 Harzemşah Memun 1 1 4 Harzemşah Muhammed 1 1 0, 1 38 Harzemşah Teki ş 1 3 1 , 1 36, 1 37 Hasan Bey 1 7 1 , 203 Hasan Sabbah 1 26 Hatiro�lu 2 1 9 Hati ro�lu Şemseddin 2 1 9 Hemedani 1 64 Hoca Ahmed Yesevi 232 Ho-Han-Yeh 27 Holuku Tigin 40 Humareveyh 1 OS Hüan-Çung 89
OSMANLlLARDAN ÖNCE T Ü RKLER Hüdavend Hatun 239 Hülagu 1 3 1 , 2 1 8, 2 2 1 Hüsrev Mel i k 1 1 6 Hüsrev Şah 1 1 6 Hz. isa 1 93 Hz. Muhammed 96 Hz. Osman 52, 93
lşbara 38, 87, 88
lbn BatOta 1 88 ibn HassOl 1 64 ibni Bibi 234 ibni Sina 1 62, 1 63 ibnü ' l - Azrak 1 89 ibnü ' l Cevzi 1 64, 1 75 ibrahim 1 1 6 ibra h i m Kafesoal u 1 40, 1 55 ibrahi m V ınal 1 22, 1 7 1 içeng 88 ihşid 1 06 l l . Alaedd i n KeykObad 221 l l . Alaeddin Davudşah 1 81 l l . Bohemond (Bohemon) 1 82 l l . Gıyaseddin Keyhüsrev 2 1 4, 2 2 1 l l . G ıyaseddin Mesud 220, 2 2 1 , 222 ll. Hong 35 l l . lbrahim 1 09 l l . izzeddin Keykavus 2 1 7, 2 1 8, 2 1 9, 221 justi nianos ll. (Yustiniyanos) 54 l l . K ı l ıç Arslan 1 84, 1 85, 1 98, 204, 205, 206, 207 ' 208, 221 , 232, 239, 24 1 , 243 ll. Mahmud 1 1 O l l . Mesud 1 1 0, 222 Rü knedd i n ll. Süleymanşah 1 80, 208, 209 l l . Saad 1 3 1 l l . Sökmen 1 86, 1 87 l l . Teodosyos (Theodosios) 31 1 1 . ruarul 1 30, 1 32, 1 36 i l-Arslan 1 36
i ldeniz 1 32 ilek 33 ilgazi 1 30, 1 85, 1 86, 203 ilteriş 4 1 , 42, 43, 88 ilteriş Kağan 4 1 , 74, 9 1 i-Lu-hu Nanch i 2 5 imadeddi n 1 34 imadeddi n EbObekir 1 87 imaded d i n Muhammed 234 imaded d i n Zengi 1 34, 1 85, 1 97 inak 97 inal 42 irnek 33, 53 isfizari 1 64 ishak 1 80 ismai l 1 33 isma i l bin ibrahim 1 89 istemi Kağan 35, 3 7, 38, 39, 74, 94 izak 1 99 izak Encelos ( l l . isaakios) 1 99 izmir Beyi Çaka 59 izzedd i n Keykavus 209, 2 1 7, 2 1 8 izzeddin Kılıç Arslan 209, 221 izzeddin Saltuk 1 79, 1 80, 1 89
J jacques Pirenne 200
K Kadı Burhaneddin 234 Kadir Han 1 07 Kafur 1 06, 1 07 Kal aç (Kal ! Aç !) 72 Kao 24 Kao-ch ' ang 47 Kaoçu 88 Kapağan Kağan 42, 43, 44, 56, 74, 88, 89, 91 Kara Han 5 7 Kara Kavurt 1 30 Karadoğanoğlu Mehmed 1 90 Karahan 1 07 Karahan lı Muhammed 1 09 Karamanoğlu Mehmed Bey 2 1 9, 220, 234
259
Karluk 72 Kaşgar l ı Mahmud 1 54, 1 55, 1 56, 1 57 Kavad 34 Kavurt 1 2 1 , 1 24, 1 30, 1 6 1 Kayır Han 2 1 S Kayseri Emiri Hasan Bey 1 96 Kemaleddin Kamyar 234 Kerimeddin Aksarayi 234 Keyhüsrev 2 1 4 Keykavus 2 1 0, 2 1 7, 2 1 8 K ı l ıç Arslan 1 93, 1 95, 1 96, 2 1 7, 2 1 8 Kızıl Arslan Osman 1 32 Kieli Kaaan 39, 40, 88 K i l i kya (Çukurova) Ermeni Kralı Leon 21 O K i m i n 38, 88 Ki-Ok (Kiyok) 26, 27 Kommen 1 95 Korinoğlu Fazi 1 69 Kök Böri 1 33 Kubrat 53 Kulan Arslan (Davud) 221 Kunçuy 64 Kurum (Krum) 54, 55 Kurum Han 82 Kut Bulmuş Külüg B i lge 45 Kutalmış 1 22, 1 71 , 1 9 1 , 221 Kutalmışoğlu Süleymanşah 1 92 Kutbedd i n Muhammed 1 35 Kutbeddin Şirazi 2 3 3 Kuteybe 9 5 Kuteybe b. Müsl i m 9 2 Kutlug Bi lge 4 5 Kutlug 40, 4 1 Kutlug Bilge K ü l 44 Kutuz 1 02 Küçlüg Bi lge 45 Kül Tigin 42, 43, 73, 75, 8 1 , 89 Küi-Çor 56 Kün-Çin 27 Künhan 33 Kür-Şad 40
L Laskaris 2 1 O Leon (levon) 1 83
O S M A N LlLARDAN ÖNCE T Ü R K LER
260
Liparit 1 2 1 Liu Yüan 28, 87, 88 lui 1 97 LCıiCı 1 30 Lung Wang (Su ve Yağmur Tanrısı) 46
M Mahmud 1 1 1 , 1 2 3, 1 24, 1 26, 1 2 7, 1 30, 1 33, 1 34, 1 54, 1 56, 1 5 7, 1 58 Manas 70 Mansur 93, 1 08, 1 1 3, 1 9 1 , 221 Manuel Komnenos 1 72, 1 84, 205, 206, 207 Marea Polo 1 88 Mard i n Artuklu E m i ri Timurtaş 1 85 Mazdek 34, 94 Me'mCın 94, 99 Mehmed Bey 2 1 9, 234 Mel ik Arab 204 Mel ik Danişmend Gazi 239 Melik Eşref 2 1 3 Mel ik Kam i l 2 1 2, 2 1 4 Mel ik Mesud 2 1 2 Mel i k Mu hammed 1 84, 204 Melik Nasır 2 1 4 Meli k Şahinşah 204, 206 Mel ik Tutuş 1 85, 1 92 Mel ik Yağıbasan 1 84, 205 Mel i k Zünnun 1 84, 1 85, 205, 206 Me likşah 1 09, 1 24, 1 25, 1 26, 1 30, 1 46, 1 74, 1 80, 1 82, 208, 223 Melissenos (Me l i senos) 1 92 Memun 1 1 4 Mengli 48 Mengücek 1 79 Mengücek Gazi 1 80 Mervan 93, 1 00 M e s s e r s c h m i d t (Meserşmit) 75 Mesud 1 84, 1 97, 203 Mesut 1 1 4, 1 2 7, 1 28, 1 30, 1 31 Mete 23, 24, 26, 66, 7 1 , 84
Mevdud 1 1 5 Mevlana Celaleddi n Rumi 23 1 , 232, 233, 234 Meymun 1 64 M i h i ragula 34 Mikail 1 1 9 Moyen-Çor 44, 90, 1 1 6 Mu ' tasım 94 Muhammed Beyhaki 1 63 Muhammed Şeybani 1 89 Muhammed Tapar 1 26, 1 27, 203 Muharrem Ergin 76 Muhyiddi n Arabi 232, 233 Muizzi 1 59, 1 64 Mukan Kağan 37, 38, 49, 91 Musa Baytaş 1 00, 1 08 Musa Yabgu 1 1 9, 1 2 1 , 1 7 1 Musul Emiri Musa 1 85 Mutasım 97 Muvaffak 1 04 Muzaffereddin Kök Böri (Gök Börü) 1 33 Mübareki 't Türki 1 64 Mübeşşir 1 89
N Nanda 1 1 1 Nas ı redd i n Muha m med 1 80 Nasr Han 1 08, 1 09, 1 1 3 Nasreddi n Hoca 235 Necmeddi n Alpı 1 86 N i had Sami Banarl ı 1 58 N izamülmülk 1 26, 1 59, 1 74 Nuredd i n Mahmud 1 34, 1 84, 1 85, 204, 205, 207 N u redd i n Muhammed 1 86, 1 87
o Oğulcak 1 00, 1 07 Oğuz Kağan 7 1 , 72 Omurtag Han 55 Osman 1 32, 1 33 Osman Han 1 1 O
ö ömer Hayyam 1 59, 1 63 Özkan izgi 47
p
Papa ı. Leo 33 Pi 27 Lerm it (Pierre Piyer I ' Hermite) 1 95 Prens igor 61 Puruçal (Triloçanpal) 1 1 2
R R. Rahmeti Arat 1 54 Racyapal 1 1 1 , 1 1 2 Radloff (Radlof) 75 Raşid Vatvaı 1 65 Ravendi 1 64, 234 Raymond 1 34 Rıdvan 1 30, 203 Romen Diyojen (Romanos Diogenes) 1 72, 1 73 Rua 3 1 Rükneddin 2 2 1 Rükneddin Davud 1 85 Rüknedd i n ll. Sü leymanşah 2 2 1 Rü knedd i n K ı l ıç Arslan 2 1 7, 2 1 8
s Saad 1 3 1 Sadeddin Köpek 2 1 5 Sadred d i n Konevi 2 3 2, 233 Sah ib Ata Fahredd in Ali 220 Saltuk Bey 1 79 Satuk 1 00, 1 07, 1 79 Sa tu k Buğra Han 1 00, 1 08, 1 53 Sebük Tigin 1 1 1 Seferiyye Ha tu n 1 7 4 Selahadd i n 1 33, 1 97 Selahadd i n Eyyubi 1 33, 1 98, 207 Selçuk Bey 1 01 , 1 1 8, 1 1 9 Sencer 5 7, 1 1 6, 1 26, 1 27, 1 28, 1 29, 1 30, 1 35, 1 36 Seyfeddin A rnidi 1 89 Seyyide 1 23, 1 24 Sıbt b. ei-Cevzi 1 64 Sıraceddin 234 Sıraceddin Ahmed 1 90 Siyavuş (Cimri) 2 1 9, 220 Sökmen 1 85
OSMA NLlLARDAN Ö N C E TÜRKLER Strahlenberg (Ştralenberg) 75 Sultan Alp Arslan 1 2 2, 1 2 3, 1 7 1 , 1 73, 1 74, 1 75, 1 76, 1 79, 1 9 1 Sultan Baybars 2 1 9 Sultan G ıyaseddin 2 1 7 Sultan Mahmud 1 1 1 , 1 1 4, 1 49, 1 59, 1 6 1 , 1 65, 1 67 Sultan Mel ikşah 1 49, 1 9 1 , 1 93 Su ltan Mesud 1 09, 1 1 4, 1 1 5, 1 20, 1 82, 1 83 , 1 84, 204, 220 Sultan Mevdud 1 1 6 Sultan Muhammed 1 1 5 Sultan Sencer 1 1 O Sultan Şahinşah 203 Sultan Tuğrul 1 2 1 , 1 22 Sultan Veled 243 Sultanşah 1 30, 1 36 Sulu Kağan 56, 92 Sul u-Çor 56 Sungur 1 3 1 Slızeni-i Semerkandl 1 53 Süleyman 1 22, 1 80, 1 82 Sü leyman Pervane 2 1 8, 219 Süleymanşah 1 25 , 1 79, 1 85, 1 91 , 1 92, 1 93, 208, 22 1 , 223, 224
ş Şah Mel ik 1 1 9, 1 2 1 Şahinşah 203, 204, 205, 221 Şamo H a n 3 5 Şehabeddin 1 37, 1 38 Şehinşah IV. Ormuzd (Tür l<oğlu) 94 Şemseddin i ldeniz 1 32 Şemseddi n i sfahani 2 1 7 Şeyh Nizarni 1 59 Şipi Kağan 38, 39, 88 Şlrazl ı Sadl 1 3 1 Ş i rkuh 1 34
T
Tacülmüluk Böri 1 33 Tang 44 Tanhu 23 Tao 35, 87 Tapo 38, 87 Tardu 38, 39, 87, 88, 9 1 ,
94 Tata-Tonga 91 Tekiş 1 36 Terken 64, 1 26 Tervel 54 Thomsen (Tomsen) 75 Tigin 65, 1 05 Timur 55, 1 86, 237 Ti mur Mel ik 1 38, 1 39 Timurtaş 1 86 Tol u n 1 69 Tolu noğlu Ahmet 1 03, 1 04, 1 05, 1 60 Tolu noğlu H u m a reveyh 1 05 Tol u noğlu M u hammed 1 05, 1 06 Tomris 1 9 Tong Yabgu 39 Tonyukuk 4 1 , 42, 43, 73, 74, 75, 89 Toraman 34 Tömürdü Kağul 72 Tri loçanpal 1 1 2 Tuğc 1 05 Tuğrul 1 1 9, 1 2 1 , 1 2 7, 1 70 Tuğrul Arslan 203, 204 Tuğrul Bey 1 20, 1 2 1 , 1 22, 1 25, 1 70, 1 7 1 Tuğru lşah 208, 209 Tuğtigin 1 30 Tu-lan 38 Tu lan Kağan 39 Turnan (Teoman) 23 Tun Baga Tarkan 45 Turan Melek Hatun 1 89 Tutuş 1 25, 1 26, 1 30 Türk Bilge Kağan 73
u U ldız 30, 3 1 Ulus-idi 1 39 Unucur 1 06 Urbanus 1 95 Urum 7 1 Urum Kağan 7 1 Utbl 1 64
ü l l l . Alaedd i n Keykubad 220, 221 lll. Aleksios 2 1 O lll. Gıyaseddin Keyhüsrev
261
1 82, 2 1 � 2 1 � 22� 2 2 1 l l l . inosent 1 99, 200 l l l . Kılıç Arslan 209, 2 2 1 l l l . Konrad (Conrad) 1 97 l l l . Mesut 1 1 6 l l l . Tuğrul 1 3 1
V Vasıf 1 69 Vasıtl 1 64 Vezir Ali 2 1 7
w W. Barthold 1 54 Wang Yen-te 46 Wu-Ti 84
y Y. H ikmet Bayur 1 1 2 Yadrintsev 75 Yağıbasan 1 84, 204, 205 Yakuti 1 22, 1 7 1 Yang-ti 88 VI I . Lui (louis) 1 97 Yesevi 1 59 Yezid 93 Yol lug Tigin 73, 75 Yu 27 Yu Tanhu 27 Yunus Emre 234 Yusuf 1 1 9, 1 54 Yusuf Has Hacib 1 53, 1 59 Yusuf Kadır Han 1 08, 1 09, 1 1 3, 1 1 4, 1 1 9 Yusuf Yınal 1 2 1 Yüknekli Edib Ahmed 1 58
z Zahiri-i Semerkandi 1 53 Zehebi 1 89 Zemahşerl 1 65 Zengl 1 3 1 , 1 3 3, 1 34, 1 85 Zeyneddin Ali Küçük 1 33 Ziyaeddin Gazi 1 79 Zünnun 1 84
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
262
YER ADLARI A Abakan 1 5 Acem 1 2 1 Adana 1 92, 208 Aden 1 26 Adıyaman 2 1 2 Afanasyevo 1 2 Afganistan 1 7, 1 8, 2 7, 33, 49, 57, l l l , 1 42 Afrika 20 Afyon 1 9 1 Ahlat 1 40, 1 4 1 , 1 7 1 , 1 73, 2 1 3, 2 1 4 Akdeniz 27, 77, 1 34, 1 43, 1 65, 202, 208, 2 1 0, 2 1 1 , 223, 236 Akka 1 98 Aksaray 2 1 8, 2 3 7, 241 , 242 Aksu 34 Akşehir 208, 242 Alamut 1 27 Alamut Kalesi 1 26 Alan 28 Alanya 2 1 1 , 242 Almanya 1 97 Almatı 80 Altay 1 2, 1 4, 1 5, 70, 78 Altay Da�ları 36, 4 1 , 49, 91 Altaylar 1 6, 3 7 Altay-Sayan Da�ları l l , 1 6 Altunyış Kurganı 1 3 Amasya 1 4 1 , 1 82, 208, 2 1 5, 240, 242 Amuderya 1 39 Amur 38 Anadolu 1 7, 1 8, 2 1 , 30, 36, 49, 5 1 , 59, 60, 1 02, 1 1 5, 1 1 8, 1 1 9, 1 2 1 , 1 24, 1 25, 1 26, 1 40, 1 4 1 , 1 54, 1 69, 1 70, 1 71 ' 1 72, 1 73, 1 75, 1 77, 1 78, 1 79, 1 80, 1 82, 1 83, 1 85 , 1 86, 1 87, 1 88, 1 89, 1 90, 1 9 1 , 1 92, 1 93, 1 95, 1 96, 200, 201 ' 202, 203, 207, 208, 209, 2 1 3, 2 1 4, 2 1 6, 2 1 7, 2 1 8, 2 1 9, 220, 222, 223, 225, 226, 230, 2 3 1 ' 2 32, 233,
234, 235, 236, 2 3 7, 239, 240, 241 , 242, 243 Anatolyos (Anatol ios) 3 1 Anav l l , 1 2 Anazarba 1 92 Anazarba Ovası 1 83 Andronovo 1 2, 1 3 Ani 1 22, 1 23, 1 71 Ani Kalesi 1 22 Ankara 49, 97, 1 69, 1 83, 204, 205, 209, 2 1 0, 238 Antakya 30, 1 2 5 , 1 2 7, 1 69, 1 76, 1 9 1 , 1 92, 1 94, 1 96, 1 97, 223, 224 Antalya 1 97, 202, 204, 209, 2 1 0, 224, 229, 241 , 242 Antep 97 Aral Gölü l l , 1 9, 26, 28, 33, 1 34 Aras Nehri 1 71 Argıncık 241 Arnavutluk 51 Artah 1 86 Asya 1 O, 20, 2 1 , 26, 36, 42, 48, 56, 84, 98, 1 00, 1 1 8, 1 60, 1 65, 200 Aşkabat 1 2 Atlas Okyanusu 32 Avasım 97, 1 69 Avrupa 9, 1 0, 1 7, 20, 2 1 , 29, 30, 50, 5 1 , 53, 59, 83, 84, 98, 1 02, 1 60, 1 61 , 1 77, 1 94, 1 95, 1 99, 200, 201 ' 202, 207, 224, 236, 237, 238 Azerbaycan 30, 38, 97, 1 1 8, 1 2 1 , 1 22, 1 26, 1 3 1 , 1 32, 1 38, 1 40, 1 70, 1 7 1 ' 2 1 3, 2 1 4, 2 1 7
B
Ba ' arin Kalesi 1 34 Ba�dat 94, 97, 1 03, 1 04, 1 05, 1 22, 1 25, 1 30, 1 38, 1 5 1 , 1 62, 1 88, 1 89, 1 93 Bahreyn 1 25 Balasagun 56, 1 00, 1 07, 1 09, 1 54, 1 66 Balkan 3 1 , 1 1 5, 1 75 Balkanlar 1 7, 1 8, 50, 5 1 ,
53, 54, 59, 1 1 8, 1 78 Balkaş 42, 58 Balkaş Gölü 60, 61 Barç ı n l ı g-kend 1 39 Batı Anadolu 1 1 8, 1 9 1 , 202, 2 1 7 Batı Avrupa 200 Batı Çin 46 Batı Karadeniz 1 9 Batı Sibirya 49 Batı Türkistan 92 Batman 242 Batman Suyu 1 90 Bayburt 1 79, 1 82 Baykal 9 1 Baykal Gölü l l , 1 6, 1 7, 26, 33, 49 Belçika 30, 32 Belgrad 54 Belh 39, 1 1 4 BeiGcistan l l l Beşbalık 43, 46, 48 Beyşehir Gölü 241 Bi lge Ka�an Hazinesi 80 B i rgi 243 Bizans 5 1 , 93, 1 9 1 Bo�azlar 1 99 Bohemya 5 1 Bolçu 5 6 Bozkır 82 Britanya Adaları 29 Buhara 92, 1 08, 1 1 8, 1 26, 1 38, 1 64 Bulgaristan 59, 6 1 , 82 Bust Kalesi 1 67 Buz Da� 7 1 , 72 Büyük Çekmece 3 1
c Cend 98, 1 01 , 1 1 7, 1 1 8, 1 1 9, 1 2 3, 1 35, 1 36, 1 39 Cenova 202 Ceyhan 204 Ceyhun Nehri 35, 94, 1 08, 1 20, 1 29, 1 34 Chin-l i ng Da�ı 46 Cizre Kalesi 1 34 Cungarya 33
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
ç Çankırı 2041 20S1 242 Çay 242 Çemişkezek 2 1 2 Çin 1 71 221 231 241 2 71 281 401 461 771 801 841 1 26 Çin Seddi 221 231 371 401 84 Çoruh 1 2 1 1 1 71 Çu 421 S61 1 S6 Çukurova 1 691 1 83 1 2041 225 Çu-Seyhun 33
D Dandanakan 1 1 51 1 20 Dehistan 1 66 Demirkapı 42 Denizli 229 Derbend 931 94 Dicle Nehri 1 88 Dinyeper Nehri 281 5 2 D ivriAi 1 801 1 6 1 1 1 621 1 691 1 90 Diyarbakır 1 731 1 851 1 861 1 861 1 901 2031 2091 2 1 21 2 1 51 220 DoAu Anadolu 1 691 1 701 1 771 207 Do�u Arabistan 1 25 DoAu Asya 24 DoAu Avrupa 491 5 1 1 S21 S51 6 1 1 801 1 1 71 1 69 DoAu Çin 90 Dogu Macaristan 5 1 Dogu Türkistan 1 71 481 491 90 Gü neydo�u ve DoAu Anadolu 1 79 Don 58 Don lrma�ı SO Dragos Çayı 1 92
E Edirne S91 200 Edremit 203 Ege 601 206 Ege Denizi 2021 223 El Katai 1 65 Elbistan 2041 2051 2 1 9 Elbistan Ovası 2 1 9 Elcezire 1 2 1
Erbil 1 33 Erciş 1 2 1 1 1 7 1 EreAli 1 971 2 1 0 Ergani 1 88 Erkilet 241 Ermenek 2 1 9 Erran 1 32 Erzincan 1 2 1 1 1 41 1 1 7 1 1 1 801 1 6 1 1 1 881 1 891 1 901 2 1 31 220 Erzurum 1 2 1 1 1 691 1 7 1 1 1 791 1 801 1 9 1 1 2051 2081 2091 2 1 31 2 1 41 2 1 61 2 1 81 2201 2371 2391 240 Esik Kurganı 201 691 80 Eskişehir 1 821 1 971 2021 2071 208 Eskişeh ir Ovası 1 96
F Fars 1 2 1 1 1 301 1 3 1 1 1 381 1 40 Fergana 921 1 09 Fil istin 1 81 1 971 201 Foça 223 Fransa S 1 1 1 9SI 1 98 Fustat 1 031 1 041 1 65
G Galya 321 SO Gazne 1 1 1 1 1 1 S1 1 1 61 1 381 1 4� 1 6� 1 6SI 1 671 2 1 3 Gemlik 1 921 224 Gemlik Körfezi 1 92 Gence 1 2 1 1 1 7 1 G i rit 1 99 Göller Yöresi 22S Gur 1 1 1 1 1 1 4 Güneş 8 1 Güney Anadolu 1 30 Güney Harzem 1 6 Güney iran 2 1 3 Güney Kafkaslar SO Güney Kafkasya S 1 Güney Macaristan 54 Güney Rusya S91 601 61 Güney Sibirya 76 Gü ney ve Gü neydo�u Anadolu 22S Güneydoğu Anadolu 1 841 215 Gürcistan 6 1 1 1 251 1 7 1 1
263
1 801 2081 209 Gürganc 1 40
H Habur 2 1 S Habur Çayı 203 Hakkari 1 33 Halep 1 231 1 241 1 251 1 301 1 341 1 731 1 841 1 861 1 921 2031 2 1 01 2 1 41 2 1 5 Hama 1 34 Hanbalık 93 Harezm 1 39 Harput 1 851 1 861 1 871 2 1 41 220 Harran 1 331 1 341 2031 2 1 4 Harzem 381 1 01 1 1 1 41 1 1 91 1 2 1 1 1 281 1 291 1 341 1 3SI 1 361 1 381 1 471 1 481 1 SOI 1 651 2 1 5 Ha yfa 1 96 Hazar 93 Hazar Denizi 1 1 1 1 21 1 41 1 91 281 331 S31 1 1 61 1 401 1 S9 Hemedan 1 331 1 74 He�t 331 3� 1 2 1 1 1 29 H icaz 1 OS1 1 26 H imalaya Dağları 1 1 Hind 1 48 H i ndistan 91 1 71 1 91 2 71 1 1 1 1 1 1 31 1 1 41 1 1 51 1 1 61 1 1 91 1 381 1 401 1 421 1 S31 1 6SI 2 1 3 H int 1 63 H int Okyanusu 1 2 1 H ı rvatistan 5 1 H ısn-ı Keyfa (Hasankeyf) Kalesi 1 851 1 861 1 871 209 Hocend 1 381 1 39 Hoço 481 82 Horasan 371 921 931 941 951 1 001 1 081 1 1 01 1 1 31 1 1 41 1 1 51 1 1 91 1 201 1 261 1 271 1 291 1 3 1 1 1 361 1 401 1 451 1 461 1 481 1 S41 1 651 1 701 1 761 2 1 � 23 1 1 2321 233 Hoten 341 391 94 Hsih-wang 26 Huvara 98 Huvare 1 01 Hürmüz 1 30
264
Irak 36, 95, 1 1 8, 1 2 1 , 1 26, 1 28, 1 3 1 , 1 3 7, 1 54 Irak-ı Acem 1 1 4 lsfahan 1 3 3, 1 66, 1 93 lsık Göl 3 7, 42, 56, 58 Isparta 241 , 242
iç Asya 1 7, 26, 28, 45, 48, 77, 1 4 1 iç Mo�ol i stan 90 içel 220 i l i 42, 56 indus-Pencap 1 7 ingi ltere 1 98 ipek Yolu 26, 2 7, 35, 37, 77, 78, 79, 84, 87, 94, 96 Iran 1 7, 1 8, 2 7, 33, 34, 36, 37, 38, 93, 1 1 8, 1 3 1 , 1 42, 1 46, 1 54, 1 73, 2 3 3 i rtiş 1 3, 1 7, 60 iskenderun 223 Ispanya 29 ispir 1 79 istanbul 3 7, 5 1 , 54, 61 , 1 2 1 , 1 71 , 1 73, 1 76, 1 83, 1 84, 1 95, 1 98, 1 99, 200, 205, 208, 209 işim 49 italya 32, 50 itil (Volga) 2 1 , 28, 55, 7 1 izmir 2 2 3 izmit 1 85, 1 93, 1 95, 202 izmit Körfezi 1 93 lzn ik 1 92, 1 93, 1 94, 1 95, 1 99, 203, 224
K Kad ı rgan Da�ları l l Kafkas 36 Kafkas Da�ları 28 Kafkaslar 1 7, 1 9, 30, 49, 5 1 ' 53, 93, 95, 96, 1 25, 1 26 �fkasya 1 8, 52, 53, 59, 94, 1 22, 1 71 Kahi re 1 89, 1 90 Kahta 2 1 2 Kalincar Kalesi l l l , 1 1 4, 119
OSMANLlLARDAN ÖNCE T Ü R K LE R Kalonoros (Alanya) 2 1 1 Mauryakus Kampus (Campus Mauriacus) 32 Kanevç 1 1 1 , 1 1 2 Kansu 22, 46, 90, 9 1 Kao-ta ' i 46 Kara Erzen 1 7 1 Kara irtiş 56 Karacuk (Farab) 1 1 6, 1 1 7 Karacuk Da�ları 1 1 6, l l 7 Karadeniz 1 8, 33, 38, 5 1 , 53, 58, 61 , 77, 1 25, 1 69, 209, 2 1 0, 224, 236 Karadeniz Bölgesi 1 9 1 Karahisar 237 Karakum 1 1 7 Karakurum Da�ları 26 Karaman 2 1 0, 220, 242 Karaordu 1 07 Karasuk 1 3 Karatay 243 Kars 1 7 1 Kastamonu 1 83, 229 Kaşgar 27, 34, 39, 48, ı 07, 1 08, 1 09, 1 53, 1 55, 1 59, 1 66 Katvan l l O, 1 29 Kayseri 49, 1 69, 1 83, 1 84, 1 90, 2 1 4, 2 1 9, 239, 240, 24 1 , 242 Kazakistan 1 6, 20, 80, 1 66 Kazan Nehri 55 Kazvin 1 1 4 Kemah 1 71 , 1 80, 1 8 1 Kernak 1 1 7 Kerulen 4 1 Keşan 5 9 Kıbrıs 3 6 , 1 98 Kınnesrin Kapısı 1 23 Kıpçak Bozkırı 6 1 Kırgızistan 68, 70 Kırım 1 8, 1 9, 2 1 1 , 2 1 8, 220, 224 Kırşehir 1 81 , 2 1 6, 240 Kız ı l ı rmak 1 8, 2 1 3 Kiev 58, 60 Kiev Rusyası 60 Kilikya 2 1 1 K i rman 1 2 1 , 1 24, 1 26, 1 30, 1 40, 1 61 Konstantia [Constantia
(Margos)] 31 Konya 49, 1 69, 1 98, 203, 204, 205, 208, 2 1 5, 2 1 7, 2 1 8, 2 1 9, 220, 2 3 1 , 233, 237, 239, 240, 242, 243 Konya Ere�l isi 1 82 Kore 26 Kozan 1 83 Kögmen 4 1 Kösedağ 2 1 6 Kuban lrma�ı 49, 58 Kuça 34, 45 Kudüs 30, 1 02, 1 27, 1 33, 1 34, 1 85, 1 93, 1 94, 1 95, 1 96, 1 97, 1 98 Kunduz 39 Kuzey Afrika 9, 1 1 8 Kuzey Anadolu 1 9 Kuzey Avrupa 53 Kuzey Çin 23, 28, 35, 4 1 , 87, 90, 9 1 Kuzey Denizi 32 Kuzey H indistan 1 7, 1 8, 33, 34, 36, 1 54 Kuzey Irak 1 34 Kuzey Kafkasya 49 Kuzey Karadeniz 53 Kuzey Suriye 1 06 Kuzey Şansi 35 Kuzey ve Batı iran 1 3 1 Kuzeybatı Asya 1 7 Kuzeybatı Ç i n 1 7, 88 Kuzeydo�u Asya 1 7 Kuzeydo�u iran 95 Küçük Kar Da�ı 46 Kür ırmağı 50, 93 Kürk Yolu 78 Kütahya 1 9 1 , 208, 242
l Lahor 1 1 6 Larende 1 41 Ling 46 Loyang 44
M Macaristan 50, 5 1 , 59, 6 1 Madara 8 2 Makedonya 5 9 , 60 Malatya 1 69, 1 7 1 , 1 80, 1 82, 1 84, 1 85, 1 93, 1 95,
OSMANLlLARDAN Ö N C E TÜRKLER 202, 203, 204, 207, 208, 2 1 0, 2 1 4, 240 Malazgirt 59, 60, 67, 1 02, 1 1 5, 1 2 1 , 1 24, 1 7 1 , 1 73, 1 74, 1 76, 1 77, 1 79, 1 95 Mançurya 27, 38 Mangışlak 1 1 8 Mard i n 1 85 , 1 86, 1 88, 1 90, 209, 2 1 4, 2 1 5 Marmara 1 9 1 , 202 Marmara Denizi 1 9 1 Maveraünnehi r 1 6, 1 7, 37, 92, 95, 97, 1 01 , 1 08, 1 09, 1 1 0, 1 1 7, 1 1 8, 1 23, 1 26, 1 29, 1 38, 1 40, 1 62, 1 66, 1 70, 1 78, 232 Menbic 1 73, 1 76, 1 86 Menderes Nehri 208, 226 Menteşe 220 Meriç 59 Merv 1 2 1 , 1 29, 1 36, 1 37, 1 64 Merzifon 1 82, 1 97 Meyyafarikin (Silvan) 1 30 Midilli 1 93, 223 Mi ng-şa 89 Miryokefalon 21 Mısır 1 8, 61 , 1 03, 1 04, 1 05, 1 06, 1 07, 1 1 8, 1 2 1 , 1 22, 1 26, 1 34, 1 42, 1 48, 1 60, 1 65, 1 98, 2 1 2, 224 Misis 1 92 Moğolistan 50, 9 1 , 2 1 7 Mohaç 67 Maldava 60, 61 Muradiye 1 2 1 , 1 7 1 Murat Suyu 1 71 Musu l 93, 1 3 1 , 1 33, 1 34, 1 84, 1 88, 1 97, 203 Muş 1 7 1
N Nagy Szent Miklos (Nagi Sen M ikloş) 59 Napali 202 Nasr Han 1 08 Nesa 1 20 N iğbolu 67 N iğde 1 4 1 , 239, 240 N iksar 1 82, 208, 240 Nil Nehri 1 60 Niş 32, 54
N işapur 1 1 5, 1 20, 1 37 Nusaybin 1 34, 2 1 5
o Oğuz Bozkı rı 1 1 6 Oltu 1 79 Onon 4 1 Ordos 23 Orduba l ı k 44 Orhun 1 7, 20, 22, 27, 44, 82 Orta Afrika 1 02 Orta Anadolu 1 69, 1 84, 1 9 1 ' 200, 202 Orta Asya 9, 1 1 , 1 2, 1 8, 2 1 ' 3 7, 44, 49, 56, 57, 63, 75, 89, 92, 93, 96, 98, 1 40, 1 54, 1 67, 1 69, 1 78, 223, 23 1 , 239 Orta Avrupa 1 7, 1 8, 2 1 , 33, 55, 1 02, 1 1 8 Orta Doğu 77, 1 1 5, 1 43, 1 86, 1 94 Orta Macaristan 59 Orta ve Batı Asya 27 Orta ve Doğu Avrupa 51 Otrar 1 38, 1 39
ö Ötüken 22, 37, 4 1 , 42, 45, 49, 88, 9 1 , 1 07, 1 1 8 Özkent 1 09, 1 66 Özü 60
p Palu 1 85 Paris 32 Pasin Ovası 1 2 1 , 1 7 1 Pasinler (Hasankale) 1 2 1 , 1 71 , 1 79 Pazırık Kurgan ı 78, 79 Pei-t' i n 46 Pei-t' ing (Beşbal ık) 47 Pekin 35 Pencap 1 1 1 , 1 1 2 Pereşçepina 59 Paltava 59
R Raban Kalesi 207 Rakka 2 1 4
265
Ravenna 32 Ren Nehri 32 Rey 1 1 4, 1 22, 1 71 , 1 75 Rodos 1 93, 223 Roma 200 Romanya 60 Ruhut (Ramgangra) ı rmağı 112 Rumeli 36 Rusya 59
s Sakız 1 93, 223 Samarra 94, 97, 1 04 Samsun 2 1 3, 224 Sarı ırmak 40 Sarı Nehir 23 Sayan 1 2, 78 Sayram 1 1 6, 1 1 7 Selanik 200 Selenga ırmağı 1 7, 22, 4 1 , 44 Selenga Nehri 79 Semerkant 33, 39, 92, 1 08, 1 09, 1 1 0, 1 1 4, 1 1 8, 1 1 9, 1 26, 1 59, 1 64 Serahs 1 20, 1 36, 1 37 Seyhun Nehri 28, 60, 92, 1 1 6, 1 1 7, 1 35, 1 38, 1 39 Sığnak 1 35, 1 39 Sırbistan 59 Sırçalı 243 Sibirya 75 S i i rt 1 85 Sil ifke 2 1 9 Silvan 1 73, 1 86 Sincar 1 33, 1 34, 2 1 4 Sinop 2 1 0, 2 1 1 , 2 1 3, 2 1 8, 224 Sirderya 1 56 Sisarn 1 93, 223 Sistan 1 2 1 Sivas 1 7 1 , 1 72, 1 82, 1 84, 205, 2 1 3, 2 1 6, 2 1 8, 2 1 9, 220, 237, 239, 240, 242 Siverek 2 1 4 Sofya 54, 58 Sublaion (Sublayon: Bu gün Çivril i l çesine bağl ı Gümüşsu) 207 Suğdak 2 1 1 , 224
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
266
Su�nak 1 1 7 Sur 1 96 Suriye 1 8, 36, 1 06, 1 07, 1 1 8, 1 30, 1 33, 1 34, 1 88, 1 97, 1 98, 212 Sus 20 Suşehri 2 1 6 Sütkent 1 1 7
1 04, 1 25, 1 54, 201 ,
1 05, 1 26, 1 85, 207,
ş Şam 1 05, 1 06, 1 30, 1 33, 1 34, 1 73, 1 89 Şansi 87 Şarkikarahisar 1 71 Şebinkarahisar 1 80, 1 88 Şehrizor 1 3 3 Şlraz 1 3 1 Şirvan 1 25, 1 32
T
Taberiye 1 05 Tacikistan 5 7 Tagar 1 4 Tai 35 Talas 42, 44, 56, 5 7, 78, 89, 92, 97, 98, 1 00, 1 07, 1 66 Talas l rma�ı 6 1 , 95, 96 Tanrı Da�ları 1 6, 22, 37, 48 Tarbagatay 56 Tarım 44, 1 56 Tarsus 97, 1 04, 1 69, 1 92, 217 Taşkent 38
Tay-Çung 40 Tebriz 1 32, 1 33, 2 1 8 Tercan 1 79 Tibet 38 Tisa 5 8 Tobol 49 Taharistan 33, 92, 1 1 1 Tokat 1 82, 209, 2 1 5, 2 1 9, 240, 24 1 , 242 Toros 226 Tortum 1 79 Trablus 1 34, 1 97 Trablusşam 1 96 Trabzon 1 25, 1 99, 2 1 0, 213 Trakya 3 1 , 59, 60 Transilvanya 54 Tuna 1 8, 28, 3 1 , 58, 59 luna-Sava 5 1 Turfan 48, 79, 90 Tus 1 36, 1 3 7 Türkistan 1 7, 98, 1 07, 1 23, 1 54, 1 59, 232, 233, 243 Türkiye 1 8, 2 1 , 1 92 , 207, 220, 222, 2 3 7 Türkmen istan 1 1 8, 1 66
u U l u borlu 208 Ul ukışla 2 1 0 Umman 1 2 1 , 1 30 U ral 70, 78 Ural Da�ları 1 2, 1 7, 5 7 Urartu 1 8 Urfa 30, 97, 1 2 5, 1 3 3, 1 34, 1 69, 1 76, 1 83, 1 96,
214 Uşak 2 3 7 Uzak Do�u 1 60, 1 61
ü Ü rgenç 1 1 4, 1 3 7, 1 40 Üsküdar 5 1
V Van 1 7 1 , 2 1 4 Venedi k 202 Vey lrma�ı 26, 40 Viyana 1 1 8 Volga (ltil) 1 7
y Yafa 1 05, 1 96 Yakın Do�u 1 8, 1 02, 1 1 8, 1 40, 1 77 Yalova 1 95 Yassıçimen 1 40, 2 1 3 Yayı k (Ural) l rma�ı 1 6 Yedisu 1 07 Yemen 1 05, 1 26 Yen ikent 98, 1 01 , 1 1 7 Yenisey Nehri 1 3, 1 5, 75 Yesi 232 Ying-yün Taining 47 Yozgat 1 82
z Zabul i stan 1 1 1 Zara 1 99, 2 1 6 Zerefşan 1 66
TOPLULUK. SOY, DEVLET ADLARI A Abbasi 44, 89, 92, 93, 96, 97, 99, 1 00, 1 03, 1 04, 1 05, 1 06, 1 08, 1 2 1 , 1 22, 1 36, 1 3 7, 1 45, 1 69 Abbasiler 92, 93, 97, 1 05, 1 06, 227 Abbasl Devleti 96, 97, 99, 1 04, 1 05, 1 06, 1 45, 1 69 Abbasi Halifeli�i 1 04, 1 05 ,
1 33 Abhaza 1 25, 1 32 Afşar 1 1 7, 1 1 8 Ahi 2 2 7, 243 Ahiler 2 2 7, 2 30 Ahlatşahlar 1 80 Akhun 33, 34, 35, 94 Akhun Devleti 33, 34, 35, 94 Akhunlar 1 7, 1 8, 3 3 , 34,
35, 37, 70, 94 Akkoyunlu 1 1 8 Akkoyunlular 1 86 Alanlar 29 Alayundu 1 1 7 Alkaev l i 1 1 7 Alman 58 Almanlar 30 Alperenler 2 3 1
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER Altay l ı lar 78 Altın Orda 55 Altın Orda Devleti 6 1 Amazan 1 9 Anadolu Beylikleri 1 89 Anadolu Selçuklu Devleti 1 8, 2 1 ' 1 1 8, 1 40, 1 78, 1 8 1 , 1 82, 1 9 1 , 1 92, 205, 209, 2 1 2, 2 1 4, 2 1 5, 2 1 6, 2 1 7, 220, 222, 224, 225, 226, 227, 229, 230, 23 1 , 237, 238 Anadolu Selçukluları 59, 60, 1 02, 1 67, 1 80, 1 81 , 1 82, 1 84, 1 85, 1 87, 1 98, 203, 207, 209, 2 1 0, 2 1 1 , 2 1 2, 2 1 3, 2 1 4, 2 1 5, 2 1 6, 2 1 7, 2 1 8, 2 1 9, 220, 2 2 1 , 223, 224, 225, 227, 228, 229, 232, 233, 236, 238, 239, 240, 241 , 242, 243 Angı l lar 29 Antakya H aç l ı Prensl iği 1 34 Apar 50 Arap 52, 56, 69, 92, 93, 95, 96, 97, 99, 1 07, 1 54, 1 56, 1 57, 1 6 1 , 243 Araplar 56, 5 7, 78, 84, 89, 93, 95, 99, 1 42, 1 55, 1 57 Artu klu 1 80, 1 8 1 , 1 86, 1 88, 1 89, 1 90, 205, 2 1 2, 2 1 4, 2 1 5 Artuklular 1 79, 1 80, 1 83, 1 85, 1 87, 1 88, 1 90, 2 1 2, 2 1 4, 229, 239, 240 Artukoğul ları 1 85 , 1 89, 1 90 Asya Hun Devleti 22, 23, 50, 65 Asya Hunları 35, 49, 77, 82 Aşına Kolu 91 Avar 35, 37, 49, 51 Avar Devleti 34, 50, 5 1 Avarlar 9 , 1 7, 1 8, 36, 37, 50, 5 1 , 53, 70, 90 Avrupa Hun Devleti 9, 30, 65 Avrupa Hun ları 28, 32, 70 Avrupalı 1 94, 1 95 Avrupal ı lar 1 95 Azerbaycan Atabeyliği 1 3 3, 1 80
B Babai 2 1 5
Babai isyanı 2 1 6 Bagrat 1 22 Basm i l 44 Hasm i l ler 42, 43, 44, 5 7 Batı Gotları 2 8 , 2 9 Batı Hunları 7 7 Batı Karahan l ı l l O , 1 1 3 Batı Karahanl ı Devleti 1 09, 1 1 0, 1 26 Batı Karahanlı lar 1 09, l l O Batı Kök Türk Devleti 39 Batı Kök Türkleri 39, 56, 60, 94 B�tıni 1 26, 1 3 3 B�tıniler 1 26, 1 27 Batı Roma 29, 30, 3 1 , 32 Bayat 1 1 7 Bayındır l l 7 Bayırkular 39, 42, 89 Bedeviler 97 Beğdi l i 1 1 7 Beğtegi noğu l l arı ( E rb i l Beyl iği) 1 33 Serberiler 99 1. Kök Türk Devleti 36 1. Kök Türk Kağanl ığı 44 Bizans 20, 3 1 , 32, 33, 37, 38, 39, 49, 50, 5 1 ' 61 ' 77, 93, 94, 97, 1 06, 1 2 1 , 1 22, 1 24, 1 69, 1 70, 1 71 ' 1 72, 1 73, 1 74, 1 75, 1 76, 1 77, 1 79, 1 83, 1 84, 1 9 1 , 1 92, 1 93, 1 95, 1 97, 1 98, 1 99, 200, 202, 203, 204, 205, 206, 207, 2 1 0, 2 1 8, 223, 224, 226, 229, 2 3 5 Bizans Devleti 200 Bizans imparatorluğu 1 99, 200 Bizans l ı lar 2 1 , 84, 1 07, 1 2 1 , 1 22, 1 75, 1 76, 1 83, 1 96, 1 99, 204, 206, 207, 209, 238 Bozoki ar l l 7 Böri l iler (Şam Atabeyl iği) 1 33 Budist 38, 43, 48 Bulgar 5 1 , 53, 54, 55, 59, 78, 1 00 Bulgar Devleti 53 Bulgar Türkleri 55 Bulgarlar 9, 33, 5 1 , 53, 54, 55, 56, 70, 98 Burgondlar 30, 32 Büğdüz 1 1 7 Büveyhi 1 22
267
Büveyhi Devleti 1 22, 1 46 Büveyhiler 1 2 1 , 1 22 Büyük Bulgar Devleti 52, 53 Büyük Bulgarya Devleti 55 Büyük Hun Devleti 1 7, 26, 36, 49, 53 Büyük Selçuklu Devleti 1 8, 1 1 8, 1 28, 1 30, 1 3 1 ' 1 78, 1 86, 1 87, 1 9 1 , 225, 230, 239 Büyük Selçuklu imparator luğu 1 54 Büyük Selçuklular 1 34, 1 44, 1 64, 1 67, 1 89, 227, 229
c Cermen 58
ç
Çavuldur l l 7 Çekler 5 1 Çepni 1 1 7 Çiğil 57, 1 07, 1 48, 1 5 7 Çin 24, 25, 26, 27, 28, 35, 3 7, 38, 39, 40, 4 1 , 42, 43, 44, 45, 46, 47, 56, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 82, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 9 1 , 92, 96 Ç i n Devleti 84 Ç i n l i 26, 35, 38, 39, 40, 44, 74, 84, 87, 88, 90 Çinl i ler 22, 23, 24, 26, 27, 28, 35, 38, 39, 40, 57, 67, 84, 85, 88, 89 Çu 84 Çuvaşlar 1 7, 56
D Daklar 1 9 Danimarkah 75 Danişmendl i 1 82, 1 83, 202, 204, 205, 206, 207 Danişmend l i Beyliği 1 85 Danişmendl i ler 1 79, 1 82, 1 83, 1 84, 1 90, 1 96, 1 97, 202, 204, 239, 240 D i lmaçoğulları 1 79, 1 86 Dodurga 1 1 7 Doğu Gotları (Ostrogotlar) 28 Doğu Karahanlı 1 26 Doğu Karaha n l ı Devleti 1 09, 1 1 0 Doğu Karahani ı l ar 1 09
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
268
Doğu Kök Türk 39 Doğu Kök Türk Devleti 38, 39, 40, 88 Doğu Kök Türk Yabguluğu 38 Doğu Kök Türkleri 39 Doğu Roma 30, SO, S 1 , S3, S4, ss, S8, S9, 60, 94 Doğu Roma imparatorluğu S 1 , S4, 94 Doğu Tü rkistan (Tu rfan) Uygur Devleti 48, 91 Doğu Türkistan Uygurları 82 Dokuz-Oğurlar 5 3 Dokuz-Tatar Moğol boyu 91 Döğer 1 1 7 Dulkad irl i ler 1 1 8
E Emevi S 1 , S6, 89, 92, 93, 9S, 96, 1 00 Emevi Devleti 96 Emeviler 92, 93, 9S, 96, 1 21 , 1 71 Ermeni 1 2S, 202, 229 Ermeni Bagrat Hanedanı 1 71 Ermeni Krall ığı 2 1 0, 2 1 1 , 229 Ermeni Prensliği 1 84 Ermeni ler 1 83, 204, 207, 2 1 0, 2 1 1 , 2 1 2, 2 1 6, 2 1 7 Erzincan Beyl iği 1 81 Eymür 1 1 7 EyyGbi 1 34, 1 86, 1 90, 2 1 2, 2 1 3, 2 1 4, 2 1 5 Eyyubi Devleti 1 98 EyyGbiler 1 33, 1 34, 1 86, 1 87, 1 98, 207, 2 1 0, 2 1 3, 2 1 4, 2 1 S Eyyubi Melikleri 229
F Fars 1 S4 Fars Atabeyl iği 1 3 1 Fatımi 1 07, 1 2 1 Fatımi Devleti 1 22, 1 26, 1 34 Fatımiler 1 07, 1 2S, 1 26, 1 27, 1 30, 1 8S, 1 96 F i n S3, 57, 7S F i n-Ugor 1 6 Frank (Haç l ı ) 1 34
Franklar SO, 1 33 Frank imparatorluğu 5 1 Frank Kontluğu 1 34 Fransa 29 Fransız 1 9S
G Gagauzlar 60 Gazne 1 28, 1 63 Gaznel i 1 08, 1 1 1 , 1 1 3, 1 1 4, 1 1 S, 1 1 6, 1 20, 1 46, 1 48, 1 49, 1 S2, 1 S3, 1 6S, 1 78 Gazneli Devleti 1 1 4, 1 1 S, 1 1 6, 1 20, 1 46, 1 S9, 1 60, 1 61 ' 1 67 Gaznel i ler 1 08, 1 09, 1 1 0, 1 1 1 , 1 1 9, 1 20, 1 24, 1 47, 1 S4, 1 60, 1 64, 1 70 Gerger Ermen i leri 1 86 Germen 28, 30, 33, S 1 Germenler 84 Germiyan 230 Germiyan l ı 2 1 9 Gotlar 28 Gupta Devleti 33 Gupta imparatorluğu 1 8 Gur 1 29, 1 37, 1 38 Gur Devleti 1 38 Gurlular 1 1 1 , 1 1 4, 1 1 6, 1 2� 1 3� 1 3� 1 3 � 1 38 Güney Hun Devleti 28, 87 Güney Hunları 28, 87 Gürcü 1 2 1 , 1 2S, 1 32, 209 Gürcü ler 1 2 1 , 1 40, 1 79, 1 8� 1 8 1 , 1 8� 208, 209
Harzemşah 1 3S, 1 36, 1 49, 1 S2 Harzemşah Devleti 1 3 5, 1 3 7, 1 38, 1 40 H a rzemşah l a r S7, 1 3 3, 1 34, 1 3S, 1 38, 1 41 , 1 S3, 1 60, 1 65 Hazar S 1 , S2, S3, S7, 78, 93, 96, 1 00 Hazar Devleti S 1 , S2, SS, 77, 93, 9S, 1 00 Hazar Hakanlığı S2, S3 Hazar Türkleri 78 Hazarlar 1 8, S 1 , 52, S3, 60, 65, 70, 93, 95, 98, 1 3 1 Heftal 33 Heftalit (Eftal it) 33 H ısn-ı Keyfa (Hasankeyf) Artukluları (Sökme n l i l er) 1 8S, 1 86 H i nt 34, 1 1 1 H intl i ler 84, 1 1 3, 1 42 Hongrie 5 7 Hsi-fu Ch ' ien 2 6 Hu-Kai 25 Hun 1 6, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 3 1 ' 32, 33, 53, 7 1 ' 8 1 ' 83, 84, 85, 86, 87, 90 Hun Devleti 22, 23, 24, 26, 2 7, 87, 90 Hungarian 5 7 Hunlar 1 4, 1 7, 2 2 , 2 3 , 24, 2� 27, 28, 3� 3 1 , 32, 33, S3, 64, 77, 79, 84, 85, 86, 87, 90, 1 69 Hürmüz Emirl iği 1 2 1
H Haçlı 1 02 , 1 3 3, 1 34, 1 82 , 1 86, 1 94, 1 9S, 1 96, 1 97, 1 98, 1 99, 200, 201 ' 202, 20S Haç l ı lar 1 02, 1 2 7, 1 30, 1 33, 1 34, 1 82, 1 83, 1 85, 1 86, 1 9S, 1 96, 1 97, 1 98, 1 99, 201 ' 202, 203, 204, 205, 207, 209, 224, 2 26, 238 Hamdanller 1 06 Han sülalesi 24, 28 Hanefil ik 2 3 1 Harput Artuklu Beyl i ğ i 1 86 Harzeml i 1 41 H arzem i i ler 1 3 6, 141, 1 47, 2 1 4, 2 1 S
Irak Selçukluları 1 3 1 , 1 32, 1 34, 1 80 Irak Selçuklu Devleti 1 27, 1 28, 1 30, 1 32 iğd i r 1 1 7 ihşid 1 06 ihşidiler Devleti 1 48 ihşidoğu l ları 1 05 , 1 06, 1 07, 1 45, 1 60 ihşidoğul ları Devleti 1 06, 1 07 l l . Kök Türk Devleti 4 1 , 49, 56, 60, 74, 88, 9 1 i l d e n i z o ğ u l l a r ı
OSMANLlLARDAN ÖNCE T Ü R K LER
(Azerbaycan Atabey l i ğ i ) 1 32 ilhanlı 2 1 7, 2 1 8, 2 1 9, 220 ilhanlılar 220 ilhanlı Moğol ları 1 3 1 inaloğul ları 1 86 i ngiliz 29 i ngiltere 29 iran 28, 33, 34, 37, 39, 94, 1 54 ira n l ı lar 1 8, 1 9, 72, 84, 94, 99, 1 42 iskit 1 8, 1 9, 20, 72 iskitler 1 4, 1 8, 1 9, 20, 1 69 islam Devleti 92, 95, 96, 99 ismai lller 1 33, 1 3 7 isma i l iye Devleti 1 26 ispanya 29 ispanyol 29 isveç 75 itil (Volga) Bulgarları 53, 55, 1 00 itil (Volga) ve Tu na Bu lgarları 54 itil (Volga) Bulgar Devleti 55, 1 00 izmir Beyl iği 2 2 3 i z n i k Devleti 209, 2 1 O
J )uan-)uan (Cücen) Devleti 33, 35, 9 1
K Kaçar 1 1 8 Kafkas Kavimleri 1 7 1 Kafkaslar 53 Kangl ı Türkleri (Tölesler) 14 Kansu (Kan-chou) Uygur Devleti 46 Kansu Uygurları 46 Karaevli 1 1 7 Karahani ı 1 00, 1 07, 1 08, 1 1 3, 1 1 4, 1 1 9, 1 53, 1 55, 1 61 ' 1 66, 1 78 Karahan lı Devleti 57, 1 00, 1 07, 1 08, 1 09, 1 1 0, 1 44, 1 45, 1 46, 1 55 Karahan l ı lar 48, 57, 90, 1 00, 1 07, 1 08, 1 09, 1 1 3, 1 1 9, 1 28, 1 29, 1 3 7, 1 42, 1 46, 1 48, 1 53, 1 54, 1 56, 1 6 1 ' 1 64, 1 66, 1 70
Karahıtay 1 29, 1 36 Karah ıtaylar 57, 9 1 , 1 09, l l O, 1 29, 1 36, 1 3 7, 1 38 Karakalpak 60 Karakoyunlu 1 1 8 Karamanoğulları 2 1 9, 220 Kara Türgişler 56 Karkın 1 1 7 Karluk 4� 57, 8� 92, 1 0� 1 48 Karluklar 42, 44, 56, 57, 60, 89, 92, 1 07, 1 1 0 Karmatller 1 05, 1 25 Kato l i k 200 Kav i m ler Göçü 28, 29, 1 69 Kayı 1 1 7 Kazaklar 1 7 Kazan Hanl ığı 9, 55 Kınık 1 02, 1 1 7, 1 1 8 Kıpçak 61 , 1 23, 1 48, 1 49, 209, 2 1 1 Kıpçak Türkleri 1 32 Kıpçaklar 60, 93, 1 35 Kırgız 90, 9 1 , 1 07, 1 5 7 Kırgızistan Cumhuriyeti 49 Kırgızlar 1 7, 22, 37, 42, 45, 49, 57, 60, 72, 9 1 , 92 Kızık 1 1 7 Kiev Rus Knezliği 58 Kimmerler 1 8 Kiri l 69 Kirman Selçu kluları 1 30 Kitanlar 37, 42, 49, 60, 88, 91 Kök Türk 35, 36, 3 7, 38, 40, 41 , 42, 43, 44, 50, 56, 59, 69, 70, 82, 83, 87, 88, 9 1 , 94, 1 44 Kök Türk Devleti 20, 35, 36, 3 7, 38, 40, 42, 43, 44, 56, 57, 58, 60, 73, 74, 87, 9 1 , 94, 1 07 Kök Türk Hakanlığı 36, 49, 51 , 58 Kök Türkler 34, 35, 36, 39, 41 , 42, 49, 50, 53, 56, 57, 6� 65, 72, 73, 75, 7� 8 1 , 88, 89, 9 1 ' 94, 1 1 6, 1 3 1 Kuman 59, 60, 61 Kumanlar 1 7, 59, 60, 61 , 65, 224 Kuzey Hun Devleti 28, 87, 90 Kuzey Hu nları 28, 87
269
Kuzey Liang H u n Devleti 91 Kuzey Tabgaç H ü ku meti 36
L Latin 60, 69 Latin imparatorluğu 1 99 Latin Krallığı 1 96, 1 98 Latinler 84, 209, 236 Lou-lan 25 Lo-yang 35
M Macar 57, 98 Macar Devleti 53 Macarlar 9, 1 7, 33, 57, 58, 70 Makedonyal ı lar 1 9 Maraş Haç l ı Senyörlüğü 1 84 Mard i n Artu k l u Beyl i ği 1 85, 1 86 Mard i n Artuklu ları 1 86 MemiGk 1 02, 2 1 8, 2 1 9 MemiGk Devleti 61 , 2 1 9 Mengüce k 2 1 3 Mengücekl i Beyliği 1 80 Mengücekli ler 1 79, 1 80, 1 81 , 1 82, 1 83, 1 88, 1 90, 1 97, 239, 240 Mengücekoğul ları 1 89 Moğol 57, 61 , 70, 87, 90, 9 1 , 1 02, 1 29, 1 3 1 , 1 33, 1 38, 1 39, 1 40, 2 1 3, 2 1 4, 2 1 6, 2 1 7, 2 1 8, 2 1 9, 220, 237 Moğol Devleti 48, 9 1 , 1 38 Moğol Kitanlar 9 1 Moğollar 26, 3 5 , 46, 48, 49, 55, 61 ' 67, 70, 84, 90, 9 1 ' 92, 1 02, 1 29, 1 33, 1 38, 1 39, 1 40, 1 78, 1 86, 1 88, 2 1 3, 2 1 4, 2 1 5, 2 1 6, 2 1 7, 2 1 8, 2 1 9, 220, 221 , 222, 237 Müslüman Oğuz 1 1 8 Müslüman Türkler 1 95
N Nakşibendil ik 232 Naymanlar 1 09 Niyabet-i Saltanat 229 Nubya Devleti 1 06 Nubyalılar 1 06
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
270
o
s
Ogur 53 Ogurlar 22, 26 Ogur Türkleri 53 Oğurlar 77 Oğur Türkleri 5 7 Oğuz 1 6, 60, 95, 1 1 6, 1 1 7, 1 1 8, 1 29, 1 3 1 , 1 35, 1 57, 1 69, 1 78, 243 Oğuzlar 1 7, 1 8, 41 , 42, 44, 60, 65, 89, 9 1 , 98, 1 0 1 , 1 02, 1 08, 1 1 o, 1 1 6, 1 1 7, 1 1 8, 1 29, 1 35, 243 Oğuz Türkleri 1 45, 1 70, 231 Oğuz Yabgu Devleti 1 01 , 1 1 7, 1 1 8 On-Oğur 5 7 On-Oklar 42 On-Uygur 44 Orta Doğu H u n ları (Akhunlar) 33 Ortodoks 55, 1 94 Osmanlı 60 Osmanlı Devleti 1 8, 1 02, 118 Osmanl ı lar 202
Sabar 49 Sabarlar 1 7, 1 8, 49, 50, 1 69 Sabar Türkleri 5 1 Safevi 1 1 8 Saka 1 8 Saksonlar 29 Salgur (Salur) 1 3 1 Salgurlu 1 3 1 Sal g u r l u lar (Fars Atabeyl iği) 1 3 1 Saltuklu 1 80, 1 8 1 , 205, 208 Saltuklu Beyliği 1 79, 1 80, 208 Saltuklular 1 79, 1 80, 1 83, 1 89, 1 97, 205, 229, 2 39, 240 Salur 1 1 7 Samani 1 07 Samani Devleti 98 Samanoğlu 1 00, 1 0 1 Samanoğu l ları 1 07, 1 08, 1 09, 1 1 3, 1 47 Samanoğu l ları Devleti 1 00, 1 08, 1 1 0, 1 1 1 , 1 1 8 Sarı Ogurlar 3 1 Sarı Türgişler 56 Sarı Uygurlar 46 Sarmatlar 1 9 Sasani 37, 38, 94, 95 Sasani Devleti 33, 37, 92, 94 Sasani imparatorluğu 5 1 Sasaniler 35, 49, 50, 5 1 , 94, 1 69, 1 77 Selçuklu 1 02, 1 09, 1 1 4, 1 1 6, 1 1 8, 1 1 9, 1 20, 1 2 1 , 1 22, 1 2 3, 1 25, 1 26, 1 29, 1 30, 1 3 1 , 1 32 , 1 35 , 1 44, 1 47, 1 49, 1 5 1 , 1 52 , 1 59, 1 61 , 1 66, 1 68, 1 70, 1 7 1 , 1 73, 1 74, 1 79, 1 80, 1 85, 1 87, 1 9 1 , 1 93, 1 97, 1 98, 203, 20� 205, 206, 20� 208, 209, 2 1 0, 2 1 1 , 2 1 2, 2 1 4, 2 1 5, 2 1 6, 2 1 7, 2 1 8, 2 1 9, 22 1 , 224, 233, 2 3 6, 2 3 7, 2 38, 239, 240, 243 Selçuklu Devleti 60, 1 09, 1 1 9, 1 20, 1 2 1 , 1 23, 1 26, 1 27, 1 28, 1 30, 1 32, 1 35, 1 36, 1 46, 1 5 1 , 1 79, 1 92, 1 93, 204, 207, 2 1 7, 222
ö Özbekler 1 7
p Pakistan Devleti 1 1 3 Papalık 1 94, 202 Peçene 1 1 7 Peçenek 5 7, 58, 59, 60, 1 76 Peçenekler 1 7, 58, 59, 6 1 , 65, 70, 1 72 , 223, 223, 2 24 Pers 20 Persler 1 9
R Ramazanoğul ları 1 1 8 Roma 29, 3 1 , 32, 33 Roma imparatorluğu 29, 30, 200 Romalı lar 67 Rum 1 99, 200, 202, 242 Rus 49, 53, 58, 61 , 75, 1 00, 2 1 1 Ruslar 52, 58, 59, 6 1 , 67, 1 00
Selçuklu Türkleri 59, 1 69 Selçuklular 1 8, 59, 1 02, 1 09, 1 1 0, 1 1 5, 1 1 6, 1 1 7, 1 1 8, 1 1 9, 1 20, 1 21 , 1 25, 1 26, 1 27, 1 29, 1 35, 1 36, 1 42, 1 44, 1 45, 1 47, 1 51 , 1 52, 1 53, 1 54, 1 56, 1 59, 1 6 1 , 1 62, 1 64, 1 67, 1 68, 1 70, 1 73, 1 74, 1 76, 1 92, 1 96, 202, 205, 207, 2 1 3, 2 1 4, 2 1 5, 220, 223, 225, 226, 236, 237, 239, 241 , 243 Sienpiler 28, 87, 90 Skythai 1 8 Slav 28, 5 1 , 53, 54, 55 Slavlar 5 1 , 55, 84 Soğd 39, 45, 69, 70 Soğdlar 99 Sovyetler B irliği 49 Sökmenl i ler 1 79 Suevler 29 Sui 88 Su i Hanedanı 39 Su riye Selçuklu ları 1 30, 1 33
ş
Şam Atabeyl iği 1 30, 1 34
T
Tabgaç 35, 87, 90 Tabgaç Devleti 35, 87 Tabgaçlar 9, 35, 87, 90, 9 1 Tacikler 1 42 Tang 88 Tang Hanedanı 39 Tangutlar 91 Tanhu Sü lalesi 28 Taoist 43 Tarduşlar 39 Tatabılar 42 Tibetl i ler 22, 26, 44, 45, 90 Tigi nler 65 Tingl i ngler 22 Tol unoğu l ları 9, 1 03, 1 05, 1 45, 1 48, 1 65 Tol unoğu l ları Devleti 1 03, 1 04, 1 05, 1 45 Tölesler 36, 9 1 Törük 2 0 Trablus H a ç l ı Kontl uğu 1 34 Trabzon Devleti 209
O S M A N L l L A R D A N ÖNCE T Ü R K LER
Trabzon imparatorluğu 224 Trabzon Rum Devleti 2 1 8 Trabzon Rum imparator luğu 2 1 6, 224, 229 Tuku 28 Tuku lar 87 Tuna Bulgar Devleti 54, 55 Tuna Bu lgarları 53, S8, 65 Tung-hular 22, 24 lunguz 87 lunguzlar 26, 35 Turan 67 Turanlı 20 Turanl ı lar 72 Turfan Uygur Devleti 48 Turfan Uygurları 48 Türgiş S6, S7, 92 Türgiş Hakanl ığı 5 7 Türgişler 4 2 , 5 6 , 78, 89, 92, 9S Türk 9, 1 0, l l , 1 4, 1 5, 1 6, 1 7, 1 8, 1 9, 20, 2 1 , 22, 26, 27, 28, 35, 36, 40, 42, 43, 4� 49, 5 1 , s2, 55, s� s� S8, 59, 6 1 , 62, 63, 64, 6S, 6� 67, 6� 69, 7 1 , 72, 73, 74, 7S, 76, 77, 78, 80, 8 1 ' 82, 83, 84, 87, 8� 8� 9� 9 1 ' 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 1 00, 1 01 , 1 02, 1 03, 1 04, 1 07, 1 1 0, 1 1 1 , 1 1 2, 1 1 5, 1 22, 1 29, 1 3 1 , 1 3S, 1 40, 1 4 1 , 1 42, 1 43, 1 44, 1 4S, 1 46, 1 47, 1 48, ı so, ı s ı , 1 s2, ı s3, 1 54, 1 5S, 1 56, 1 S 7, 1 S8, 1 59, 1 60, 1 62, 1 64, 1 6S, 1 66, 1 67, 1 68, 1 69, 1 7 1 , 1 72, 1 73, 1 74, 1 76, 1 77, 1 78, 1 79, 1 82, 1 83, 1 87, 1 88, 1 89, 1 90, 1 9 1 , 1 93, 1 97, 200, 202, 207, 209, 2 1 0, 2 1 4, 2 1 7, 223, 224, 225, 226, 2 3 1 ' 233, 236, 237,
271
238, 243 Türk Devleti 9, 1 55 Türk-Hun 20 Türkiye 5 7, 1 69 Türkiye Cumhuriyeti 1 8, 202 Türkiye Selçukluları 1 3 1 , 1 33, 228 Türk Kabar 57 Türkler l l , 1 2, 1 4, 1 S, 1 6, 1 7, 1 8, 1 9, 20, 2 1 , 27, 30, 33, 35, 36, 38, 39, 40, 4 1 , 42, 43, 49, 5S, 57, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 72, 73, 77, 78, 79, 80, 8 1 , 82, 83, 84, 87, 88, 89, 90, 93, 94, 9S, 96, 97, 98, 99, 1 00, 1 01 , 1 02, 1 07, l l S, 1 1 8, 1 42, 1 43, 1 48, 1 S3, 1 S4, 1 5S, 1 56, 1 S7, 1 S8, 1 67, 1 69, 1 72, 1 73, 1 76, 1 77, 1 78, 1 9 1 , 1 9S, 1 99, 200, 201 ' 202, 207, 223, 22S, 226, 230, 235, 243 Türkmen 1 1 4, 1 1 8, 1 1 9, 1 25, 1 49, 1 5 7, 1 70, 1 7 1 , 1 77, 1 79, 1 81 , 1 92, 205, 2 1 5, 225, 229 Türkmen Beylikleri 1 1 8 Türkmenler 1 7, 1 00, 1 02, 1 1 4, 1 1 7, 1 1 9, 1 24, 1 70, 1 71 ' 1 72, 1 87, 205, 206, 207, 2 1 5, 2 1 7, 2 1 9, 225, 226, 230, 23 1 , 234, 237 Türük 20 Tü-yü 91
u Uar 33 Ugor 5 7 U ngar 5 7 Urartu Devleti 1 69 U rfa Haç l ı Kontluğu 1 83 Uygur 44, 46, 48, S 7, 60,
64, 69, 70, 80, 8 1 ' 82, 83, 90, 9 1 , 1 1 6, 1 S8, 1 61 , 242 Uygur Devleti 45, 90, 9 1 , 1 07, 1 1 6 Uygur Hakanl ığı 44, 45, 49, 57 Uygurlar 1 7, 39, 42, 44, 4S, 46, 49, S7, 60, 6S, 69, 70, 72, 77, 8 1 ' 82, 90, 9 1 Uzak Doğu Hunları 35 Uzlar 59, 60, 1 76
ü Üçoklar 1 1 7
V Vandal lar 29 Venedi k 2 1 0 Venedikli ler 1 98 Vizigotlar 29 Vusunlar 22, 26
w Wusun 2S
y Yabgu Devleti 1 Ol Yağma 5 7, 1 07, 1 S 7 Yahudi 1 96 Yakut 1 7 Yaparlı 1 1 7 Yazır 1 1 7 Yıva 1 1 7 Yunan 1 9 Yu nan l ı lar 1 8 Yüeçiler 22, 23, 24, 2S, 26 Yüreğir 1 1 7
z Zengll i ler 1 34
ESER ADLARI A Alaca Mescit 240 Alaeddi n Cami leri 240 Alanya (Aiaiye) Tersanesi 211 Alara Han 242 Alay Han 241 Arap Ata Türbesi 1 66 Aşı k Garip 23S
Aşık Kerem 23S Atabetü' I-Hakayık 1 53, 1 58 Ayşe Bibi Türbesi 1 66 Aziziye Cami i 1 64
B
' Babü ssOr Cami i ve Zinciri ye Küll i yesi 1 90 Bağdat N izamiyesi 1 62
Başlangıçtan Bugüne Ka dar Büyük Dünya Tarihi 200 Belkız Köprüsü 242 B i lge Kağan Anıtı 73 Biyografi lerle Selçuklu Ta rihi, Ankara 1 989 1 24 Buruciye 240 Büyük Hun imparatorluğu Tarihi 1 26, 86
OSMANLlLARDAN ÖNCE TÜRKLER
272
c Cacabey Medresesi 240 Car Kurgan Minaresi 1 64 Cuma Cam i i 1 66, 1 67 C ifte M i nare l i Medrese 139, 240 Çin Elçisi Wang Yen-te' n i n Uygur Seyahatnamesi 4 7
l l . Mesut Minaresi (Gazne) 1 64 ince M inareli Medrese 240 ishakl ı Han 242 islam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı 1 7S islamiyel ve Türkler 99
D
K
Dede Korkut 243 Dede Korkut Kitabı 23S Divan 1 S S Divan 234 Divan-ı H i kmet 1 S3 , 1 S9 Divan-ı Kebir 233 Divanü lugati't-Türk 1 S3, 1 S4, 1 S S 1 S6, 1 S 7 Divriği Darüşşifası 1 84 D ivriği U l u Cam i i 1 90, 243 Divriği ve Kayseri Ulu Cami leri 240 Döner Kümbet 240, 241
E Eğri Köprü 242 El Kanun F i 't-Tıb 1 63 Emir Saltuk Kümbeti 1 80 Erdemşah Mescidi 240 Ergenekon Destan ı 72 Ertokuş Medresesi 240 Erzurum U l u Cam i i 240 Evd ir Han 241
G Garibname 234 Gazne Cam i i 1 6 1 , 1 67 Gevher Nesi be Hatun Şifahane si 242 Gök Medrese 240 G ü d ü k M i nareli Mesci ı 240
H Hacı Kılıç Külliyesi 241 Harezmşahlar Devleti Tari hi 1 40 Harput Kalesi 1 87 Harput, Silvan ve Kızı ltepe Ulu Camileri 1 90 Hatuniye 1 90 Haydar Bey Köşkü 241 Hekim Han 242 H ıd ı r l ı k Köprüsü 242 H i lafet Gazi 241 H i ndistan Tarihi, 1 . Cilt 1 1 2 H ızır ilyas Köşkü 241 Hu nat Hatun Kü l l iyesi 241
Kale Cami i 1 89, 1 90 Kale Mescidi 1 89 Kamereddin Kümbeti 1 8 1 Karahan l ı Türbesi-Özkent 1 66 Karatay Medresesi 2 3 3 , 240 Karatay Mescidi 240 Kel ile ve D imne 1 S9 Kırkgöz ve incir Hanları 242 Kitabü ' l - Marifet 1 89 Konya Karatay, Sırçal ı ve Sah i p Ata Medreseleri 243 Kölü k Cam i i 1 90 Kubadabat 241 Kubadiye 241 Kutadgu B i l ig 1 4S , 1 S 3, 1 S4, 15S Kutadgu B i l ig ve Kü ltür Ta rihimizdeki Yeri 1 S S Kutlu Dağ (Göç) Destanı 72 Kül Tigin Yazıtı 7S
M Mahzen-i Esrar 1 S9 Makaleler l l- N. Atsız 40 Malabad i Köprüsü 1 90, 242 Manas Destan ı 72 Mardi n Ulu Camii 240 Meddah 243 Mel i k Gazi Kümbeti 1 8 1 Mesnevi 233 Muinedd i n Pervane 242
N N i belu ngen Destan ı 30 N izarn iye Medresesi 1 6 1 , 1 62
o Oğuz Kağan Destan ı 7 1 , 72 Oğuzname 243 Orhun Abideleri 76 Orhun Yazı lları 69, 70, 73, 74, 7S Orta Oyunu 243
Osmanlı Çağı 1 O Osmanlılardan Önce Türk ler 9, 1 0
R Radkan Kümbeti 1 6S Resimli Türk Edebiyatı Ta rihi 1 S8
s Sahi p Ata Hankahı 241 Sahip Ata Külliyesi 241 Samarra Cam i i 97 Satuk Buğra Han Destanı 1 S3 Selçuklu Tarihi 234 Si ndbadname 1 S3 Sırçal ı Mescit 240 Sırçalı Sultan Miskinler Tekke si 241 Siyasetname 1 S9 Su l tan Hamarnı 242 Sultan Hanı 242 Sultan Tekiş Türbesi 1 67 Sümbül Baba 241
ş
Şarapsa Han 242 Şehidiye 1 90 Şehname 1 9, 1 S 3 Şifaiye 240 Ş i r Kebir Cam i i 1 66
T Tahir ile Zühre 23S Takvim-i Mel i kşahi 1 .64 Taş Mescit 240 Tepsi M inare 1 89 Tol u noğlu Ahmet Cam i i 1 6S Toriyukuk Yazıtı 68 Tu ran Melek Darüşşifası 226 Türeyiş Efsanesi 72 Türk M i l l i Kültürü - i . Kafesoğlu 40 Türk Üçgeni 1 68
u U l u Cami 1 89, 1 90 U l u Cami ler 240 U l u Kümbet 240
y Yağıbasan Medreseleri 240 Yen isey. Yazı lları 7S Yu nus E m re ' n i n Tü rbesi 23S