Baymirza Hayit - Komünist Emperyalizmi Karşısında Türkistan

Page 1



T O PR A K

Dergisi Yayınları Nu. : 21 Beyazıt İstanbul

P. K. 30

-

1

-

9

6

2


Dizildiği ve basıldığı yer

:

B. Kervan Mutbaası

cağaloğlu, TUrbedar Sokak Aydınlar Han

1

9

6

2

-

İstanbul


Dr. Baymirza Hayit

Komünist Emperyalizmi Karşısında Türkistan


Bu kitabın yazarı Dr. Bayınirza Hayıt Hakkında Birkaç Söz Türkistanın Namangan şehrinde doğan ve tah­ silini Türkistanın muhtelif mekteplerinde tamamlı­ yan Baymirza Hayıt, ikinci dünya savaşında, Sov­ yet ordusunda subay olarak harbe iştirak etmiştir. O zaman Alman ordusu tarafından esir edilen bü­ yük bir Türkistanlı muharip kitle, Almanya safın­ da ve Rus ordularına karşı «Milli Türkistan Ordusu» nu tesis etmiştir. Baymirz.a Hayıt Milli Türkistan ordusunda Yüzbaşı rütbesiyle vazife almış ve Al­ manyada kurulan «Milli Türkistan Birlik Komitesi» nin istihbarat müdürlüğünü yapmıştır. Halen Almanyada yerleşmiş olan Baymirza felsefe doktorası tezini büyük bir baş.arı ile vermek suretiyle Doktor ünvanını kazanmıştır. Uzun yıllar Milli Türkistan dergisinde makale­ ler neşreden Dr. Baymirza bugün Almanya'nın en büyük gazetelerinde yazılar yazmakta ve radyowr­ da Sovyet mezaliminin iç yüzüne ait konuşmalar yapmaktadır. Geçen yıl Türkiyeye geldiğinde ilk ziyaret etti­ ği yer dergimiz idarehanesi olmuş ve Toprak der­ gisine karşı gösterdiği alaka ve sempatiyi de böyle­ ce ifade etmişti. Ümit ederiz ki, SO'IY]Jet emperyalizminin Türk­ lük ve hür dünyaya karşı beslediği gizli emelleri çok iyi bilen Baymirza Hayıtın bu küçük eseri, siz­ leri daha çok aydınlatacaktır.

İlhan E. DAR ENDELlOGLU



Türkistandaki Sovyet koloniyalizmi, sosyalizm, komünizm, enternasyonalizm, milli bağımsızlık hak­ ları ve saire gibi çeşitli maskeler arkasında saklan­ maktadır. Buna göre de, Sovyet koloniyalizminin iyice anlaşılması için Sovyet siyasetinin mahiyeti­ ne nüfuz etmek gerektir. Türkistanlıların tarih gelişimi, kültür, adet, din, dil ve diğer milli vasıflan, Ruslarınkinden ta­ mamile ayrıdır ve başka .bir mahiyet taşır. 1917 yı­ lına kadar Türkistanda sosyalizm, komünizm ve işçi hareketi, bilinen şeylerden değildi. Sovyet sis­ temi, sonradan gelme Rus elemanları tarafından Türkistana sokulmuştur. 14 Kas1m 1917 de Taşkent'­ deki birinci ve ikinci Sibirya alayları, Ruslardan iba.. ret bulunan 400 demiryolu işçisi ve İşçi-Asker Şu­ rası mebuslarının yardım ve destekleriyle iktidarı ele geçirmiş ve 19 Kasım 1917 de Türkistan Sovyet Komiserliğini kurmuşlardı(l). Georgi Safarov'un yazdığına göre ıbu komiser­ lik, ilk andan itibaren alenen bir kolonizatörlük si­ yaseti yürütmüştür(2). Böylelikle çar koloniyaliz­ mini, Sovyet koloniyalizmi takip etmiş ve onun ye­ rini almıştır(3). ( 1)

Türkistanda Oktlyabr

nın galabası , Taşkent, 1958, (2)

s.

Sosiyallstik

Revolyutsiyası­

582.

Revolyutsiye i kuıtura v Sredney Azli, Sbornik No.

2, Taşkent, s. 10. 3.

t. Borisov: Oktıyabr v Turkestane,

s. 15.

-7-

Taşkent, 1922,


Adı geçen komi.serlik, 1920 yılına kadar Taş­ kent' deki Sovyet cihazında çalışmak isteyen tek bit Türkistanlıyı celp edememiştir. Temmuz 1920 de vukubulan Kazakıstan Komünist partisinin bilinci istişari toplantısı, Türk Kazakların iştiraki olma­ dan cereyan etmiştir(4). Türkistan Komünist par­ tisinin Eylül 1920 de toplanan 5. parti kongresi, Tür­ kistanda bir çok Sovyet teşekküllerinde koloniyal geleneklere bağlı kalmış Avrupalı (yam, Rus) tem­ silcilerin çoğunlukta bulundukları hususuna işaret etmek lüzumunu duymuştu(5). Moskovadaki Sovyet hükumeti ve Taşkent'deki Sovyet Komiserliği, Türkistanın ve Alaş-Ordanın Milli Muhtar hükumetini düşürmek ve kızılordu eliyle Türkistan1 istila etmek teşebbüsünde bulu­ nuyordu(6). Bu istila yapılmadan Ttirkistandaki Sovyet iktidarının varlığı manasız bir şey olacaktı. Rusya Sovyet hükUnıeti, Türkistanı ikinci defa (ilk defa XIX. yüzyıl sonlarına doğru çarlık Rusyası tarafından istila edilmişti) istila etmek gayesiyle, 15 Ağustos 1919 da Türkistan cephesi vücude getir­ mişti. Cephe komutanı Frunze bu hususta şöyle ya­ zıyordu: (4)

Partiynaya jizn Kazakıstana, No. 10, 1960, s. 25.

(5 )

Materialı ob yedinoy nauçnoy sessi!, posviyaşşonnoy

istorii Sredney Azli i Kazakıstana. Epoba sotsializma, Al­ ma-Ata, 1958, s. 161; Yaş Türkistan, No. 69, Paris-Be.rlln, 1935,

s.

(6)

9. Tafsila.t için bak: Baymirza Hayit: Die Natlonalen

Reglerungen von Kokand und der Alascb-Orda, Westf., 1950, S. 38-100. -

8

-

Münster/


�<Türkistan askeri harekatının yakın hedefi, bütün Türkistanı istila ve Türkistan yerli işçi aha lisini Sovyet iktidarı tarafına çekmek olmal ıdır». ( 7). Kızılordunun elde ettiği bazı başarılardan son­ ra Fnınze, 4 Ekim 1919 tarihli bir emrinde tam bir açıklıkla şöyle diyordu: «Türkistan cephesinin şan­ lı muharipleri, Rusyayı pamuk ve petrole götüren yolu açmış bulunmaktadır»(8) . Kızılordu Türkistanın işgaliyle meşgul iken, Sovyet tarafına geçmiş bulunan sabık memur ve subaylar da kendi durumlarını doğrultmak yolun da. mücadeleye başlamışlardı. Sovyet idarecileri, 13 Mart 1920 de Taşketten Lenine şu teli çekiyorlardı: «Biz, Türkistanı, dolayısiyle bütün Rusyayı sosya­ list ihtilalinin düşmanlarına teslim etmekten ise, savaşta ölmeyi tercih ederiz ve buna amadeyiz» ( 9). Kızılordu,: Türkistan milli isyancııl�rını.: yam Basmacılığı ancak 1923 de bastırmaya muvaffak olmuştu. Kızılordu, yalnız sabık Türkistan ve Step Genel Vilayetini değil, aynı zamanda Şubat 1919 da Hiyve Hanlığını ve 1 Eylül 1920 de Buhara Han­ lığını ele geçirerek bu hanlıklardan birer halk cwn­ huriyeti kurmuştu(10). Kızılordunun taarruzu ne-

­

­

-

(7)

Özbekistan SSR tarihi, cilt 2, Taşkent, 1958, s. 106.

(8)

M. B . Frunze: Sobraniye soçineniy, cilt 1, Mosko­

va - Leningrad, 1929, s. 93. (9) Sovremennıy Vostok mecmuası,

No. 4, Moskova,

1960, s. 4; Osteuropa mecmuası, No. 10, Stuttgart 1960, s. 672. (10)

t. P. Şarapov: «Buharskaya operatsiya sovetsldh

voy sk v ·1920 godu>, Uçennıye Zaplski Moskova, 1954, s. 3-24.

-9 -

mecmuası, No. 167,


ticesindo Türkistan, Rüstem Bey Takayev'in sö,Yle­ cliğine göre, «gül vadisinden, kan vadisine çevrildi». Rüstem Bey haşka bir yerde şöyle demektedir: «1'ürkistanda iktidarda bulunan sabık çar memur ve subaylarından zaten koloni siyasetinden başka bir şey de beklenemezdi» (11). Bugün, Sovyet ideologları, Türkistanda Sovyet iktidarının kunıluşu işinde Rusların idaresi altında olmak üzere bizzat Türkistanlıların rol oynamış ol­ duklarını iddia etmektedirler. Şüphesiz, kızılordu harekatında bazı Türkistanlılardan faydalanılmış olduğu muhakkak, ama hepsinin mühim bir rol oy­ namasına imkan yok, zira iktidar ve idare cihazı, Rusların elinde ıbulunduğundan Türkistanda Sovyet isteklerini yerine getirenler de Ruslardan başkası olamazdı(l2). Türkistanın kızılordu tarafından istilası, Sov· yetlere bu ülkeyi şiddetli bir koloni siyaseti vasfını taşıyan sovyetleştirme işine .başlamak imkanını vermişti. Türkistanın 1918 1922 yıllarında Sovyet Rusya silahlı kuvvetleri tarafından işgali, bu kolo­ niyal siyasetin ilk merhalesi idi. Türkistanda Sov· yet iktidarın:111 yerleştirilip kökleştirilmesi iş.inde RSFSR (Sovyetler Birliğinin bir cüzi olarak asıl Sovyet Rusya Federasyonu) hükumetinin Tlirkis· tan Komisyonunun büyük rolü olmuştur. Bu komis-

( 11) va, 1927,

Rustam Bek Tagayev: V doline roz ı krovi, Mosko­

65 . ( 12) Kaynak No. 5 s.

jre

gösterilmiş «Materialı», s. 213; A.

Y. Melkumov: Turkestantsı, Mookova, 1960,

- 10-

s.

3.


yon, 1919-1920 yıllarında Türkistanda bir çok esaslı tedbirlere baş vurmuş ve diktatörce hareket etmek yetkileriyle teçhiz edilmişti(13). Hatta Sov­ yet müellifleri bile «Petrograd ve Moskovada Sov· yet iktidarı zafere ulaşmasaydı Taşkent'de, Semer­ kand'da ve bütün Türkistanda Sovyet sistemi, ma­ nasız bir şey olurdu» fikrini yazılarında ileri sür­ mekten çekinmemişlerdir ( 14) . Sovyetlerin, bilhassa Türkistanlıların milli bir­ lik meselesine karşı tutumları, diıkkata değer bir mahiyet taşımaktadır. Sovyet idarecileri, daha 1919 da Türkistanın parçalanması gerektiği fikrini kafa­ larına koymuşlardı ama, bir takım siyasf mülaha­ zalar, o sıralarda bu planın tahakkukuna ı;ıngel olu­ yordu. Mesela, 5 Haziran 1920 de Fnınze ve Kuybı­ şev, Taşkentten Rusya Komünist (bolşevik) parti­ sinin Merkez Komitesine şöyle yazıyorlardı: «Mem­ leketin tezelden ayrı ayrı cumhuriyetlere parçala­ nışı, bütün işleri altüst ederek karışık bir duruma sokar. Siyasi dunun, şimdilik tek Türkistan Cum­ huriyetinin muhafazasını gerektirmektedir» (15). 13 Haziran 1920 de bizzat Lenin, RSFSR hükumeti( 13)

A. İ. tşanov: «Rol Turkkomissii v ukreplenlyi so­

vetskoy gosudarstvennosti v Sredney Azil

(1919-1920 ·gg)»,

tzvestiya Akademii Nauk UzSSR, Seriya obşestvennıh nauk, No. 3, 1960, s. 11-19. (14)· A. A. G<>rdienko: Tvorçeskaya rol sovetskogo go­ sudarstva ı prava v sotsialistiçeskom preobrazovanil Turkes­ tana, .Taşkent, 1959, s. 320. (15)

Kaynak No. 5 de gösterilmiş «Materialı»,

- 11 -

s.

267.


nin Türkistan Komisyonuna, Türkistanı parçala­ mak yollarını araması için direktif vemıiştir ( 16) . 1924 de Türkistan 5 parçaya bölündü ve Özbekis­ tan, Tacikistan, Kazakıstan ve K1rgızistan Sovyet cumhuriyetleri kuruldu. Sovyet idarecilerinin ka­ naatınca, bu çeşit bir taksim son derece zaruri idi. Zira, milliyetçiler elinde bulunan tek bir Türkistan, Sovyet Rusyaya karşı ıbir mücadele vasıtası haline gelebilir ve tek yahut federatif bir Türkistan da hiçbir veçhile, Sovyet devlet bünyesinin istikrara kavuşmasına yararlı olamaz ( 17). Turar Rıskulov' un idaresi altında çalışan milli çevrelerin Türkistan birliğinin muhafazası yolundaki çaıbaları tamami­ le önlenerek durdurulmuştu. Bugün bile, Rıskulov «Pantürkist idesi»nin bir temsilcisi olmakla suçlan­ dırılmaktadır. Yine bugün, Sovyet iktidarı, tek Tür­ kistan fikrini savunanlarla mücadele etmektedir. Hatta, Türkistanlılara dil, kültür, din, karşılıklı tarihi münasebetler birliği ve İslam medeniyet dün­ yasına mensup olma konusu etrafında konuşmak bile yasak edilmiştir. Türkistanın taksimine, Mos­ kova tarafından karar verilerek ayrı ayn cumhu­ riyetler haline sokulmasına rağmen, Sovyet hüku­ meti, hiçbir zaman bu tedbirin mahiyet yönünden koloniyal bir adım olduğu hususunu itirafa yanaş­ mamıştır. (16)

Pravda Vostoka gazetesi, 31.1. 1960, s. 2.

( 17)

Salih Recebov: Tacikskaya

SSR - suverennoye

sovetskoye gosudarstvo, StaHnabad, 1957, s. 149 ve müteakip sayfalar. -12-


Sovyetler, Türkistanda sade «divide et impe­ ra» gibi eski, klasik bir koloniyalizm prensibine gö­ re hareket etmekle kalmamış, aynı zamanda bu topraklar üzerinde, RSFSR hükumetinin 13 EylUl 1921 de Harezm ile, 4 Mart 1921 de Buhara ile yap­ mış olduğu anlaşmalarla bu devletlerin bağımsız­ lıklarını tanlID.lş olmasına rağmen, bu iki bağımsız devletin (Buhara ve Harezın) varlığına da son ver­ mi:;tir. 1 EylUl 1920 de «Buharayı kurtarmak ve Buhara ihtilalini desteklemek» bahanesiyle Buha­ ra topraklarına giren Sovyet orduları, Bajlara hü­ kumetine boyun eğmemiş ve 1924 yılına kadar Bu­ harada kalarak bu hükumetin fikirlerine aldırış bile etmemiştir(18). İşte, bu misalden görülüyor ki, Sovyetıer Türkistanda kendilerini anlaşmalara bağ­ lı saymamış ve milletlerin bağımsız olmaları husu­ sunda vermiş oldukları vaitleri tutmamışlardır. 1924 de Buhara ve Harezm'in bağımsızlığına son son verilerek Özbekistan, Türkistan, Türkmenistan ve Tacikistan Sovyet cumhuriyetleri gibi, Sovyetler Birliğine ilhak edilmiştir. Böylelikle Sovyetler, 28 Ocak 1910 da Çar hükumeti nazırlar heyetinin mü­ nasip bir zamanda Buhara ilhak edilmelidir yolun­ da almış olduğu kararnameyi tahakkuk ettirmiş oluyorlardı(19). Memleketi parçalamakla ve Buha­ rayı, Harezmi ilhak etmekle Türkistanda Sovyet koloniyalizminin ikinci merhalesi başarı ile sona ( 18'

Koınmunist Taciklstana gazetesi, 21. 2. 1961, s. 2.

( 19)

A. t.

İşa.n ov:

Sozda.niye Bubarskoy Narodnoy So­

vetskoy Respublikl, Taşkent, 1955, s. 36.

- 13-


ermiş oluyordu. Bundan sonraki devirde bu siyaset, sovyetleştirme tedbirlerini

gerçekleştirme yolunu

takip etmiştir. Sovyetleştirme işi de askeri harekat ve Sovyet taksim siyaseti ile paralel

olarak

yürü­

müştür. Türkistanda 1917 de komünist

partisinin

tesisi ve bu partinin

Komünist

Sovyetler

Birliği

(bolşevik) partisi içine alınışı, Türkistan ilgili çev­ relerinde bir sarsıntı husule getirmişti. Türkistan Komünist partisi, Aralık 1917 de 64, Nisan 1918 de 228 ve Aralık 1918 de de 18 !bin kişi­ lik bir üye kadrosuna sahip idi. Bu kadro içinde tek bir Türkistanlı bile bulunmamıştır(20).

Ağustos

1924 de partide 13.798 kişilik üye ve namzet kayıct­ lı 1bulunmuştur. Bunlar arasında 9405 Rus ve 2583 Türkistanlı yer almıştır(21). 1 Ocak 1960 yılında Türkistan komünistlerinin

sayısı,

676.390 kişiye

ulaşmı.ştır(22). Sovyet istatistiki, bu komünistlerin hangi milletlere mensup oldukları hususunu sükut­ la geçiştirmekte ve 1bu haıkta bir bilgi

vermekten

kaçınmaktadır. Fakat, tahmin edilebilir ki, bu ko­ münistlerin çoğunluğunu, Kazakıstan Sovyet Cum­ huriyeti Komünist partisinin milli terkibi hakkında verilen rakamlardan görüldüğü gibi, Ruslar teşkil (20)

Revolyutsiya v Sredney Azil, Sbornik No. 1, Taş­

kent, 1929, s. 11. (21)

Y. Hudayberdiyev:

'l1L\lrkmenistan

nın resmileştirilmegi ve idea-gurarnacılık

Kompartıyası­

taydan

pugtalan­

dınlmagı, Aşkabad, 1958, s. 25. (22)

«Turkestan», Forschun�rfonst, Osteuropa, Düssel­

dorf, 1960, S. 2.

- 14-


etmektedirler. 1960 da Kazakıstan Sovyet Cumhu­ riyeti Komünist partisine kayıtlı

bulunan 318.500

üyenin ancak 15.375 ini Tüıık Kazaklar teşkil edi­ yordu(23). Ruslar, bugüne kadar Türkistandaki ko­ münist ideolojisinin ve Sovyet

koloni siyasetinin

başlıca kılavuzları ve yayıcıları olagelmişlerdir. 1.500.000 göçebe halkın hayatına mal olan zor­ la yerleşik hayata geçiş, köylüleri zorla kolektivize sistemine bağlamak, istek ve

hareketlerde hürri­

yetten yoksunluk, halkı materyalizm ve komünizm eğimiyle yetiştirmek, halkın islami bünyesini orta­ dan kaldırmak, sınıf mücadelesi

siyaseti yoluyla

halkı bir inhilale doğru götürmek hep Sovyet koloni siyasetinin

gibi tedbirler,

başarısına yarayan

amiller arasındadır. Türkistanda

komünizmi yer­

leştirmek siyaseti, Türkistanlıların

dil, milli dü­

şünce ve geleneksel hayat alanlarında da

büyük

felaketler doğurmuştur. Ailenin bozulup dağılması, karşılıklı şüphe ve güvensizliğe dayanan yeni sınıf cemiyetinin teşekkülü ve halkın Sovyet komünist dünya görüşü

manevi hayatını çerçevesi içine al­

mak yolunda yapılan teşebbüsler çok feci sonuçlar meydana getirmiştir. Yer yüzündeki koloni devlet­ lerinden hiçbirinin manevi hayatta ve içtimai ni­ zamda bu derecede bir tahribat yapmadığı düşünü­ lürse, bütün koloniyalizm tarihinde Sovyet koloni­ yalizminin en kötü bir koloniyalizm olduğu belirmiş olur. Türkistan Sovyet cumhuriyetlerinin komünist ( 23)

Kazakıstanskaya pravda, 3. 12. 1960, S. 3. -

15

-


partileri, merkezi Moskova hükumetinin elinde, a­ letten başka bir şey değillerdir. Rus ve Ukranyalı­ ların bu partideki nüfuz ve tesirlerinin hakim bir dunımda oluşu, mezkur partilerin en bariz bir vas­ fını teşkil eder. Oysaki, bu komünist partilerinin birinci sekreterleri Türkistanlı, ikinci sekreterleri ise Türkistanlı olmayan şahıslar ve bermutat Rus­ lardır. Bu, şu demektir ki, beş Türkistanlı birinci sekreter yanında bugün Türkistanda Moskovaca geniş yetkilerle teçhiz edilmiş 18 ikinci ve başka sekreter çalısmaktadır. Üstelik birinci sekreterler sık sık değişmekte, başka sekreterler ise uzun süre mevkileri ıbaşında alıkonulmaktadırlar. Mesela, son zamanlarda, «pamukçuluk meselelerinde mu­ halefet» yapması dolayısıyla Osman Yusufov, «par­ tinin ideolojik işlerine engel olmak» yüzünden Ni­ yazov, «tenkitlere mutedil bir şekil vermek yoluna girdiği için» Kemalov, «Hruşçov'un bakir topraklar siyasetine karşı geldiği için» Şahahmedov, «hem­ şehrisini üstün gördüğü için» Babayev, «devlet ve parti aleyhindeki faaliyetinden dolayı» Ulcabayev mevkilerinden atılmışlardır. Şu da kayda değer bir husustur ki, Türkistan­ lı olmayan unsurlar, Türkistan Komünist partisi­ nin aşağı ve orta kademelerine de nüfuz etmişler­ dir. Mesela, 150 Eyalet Komite sekreterinin 85-i Rustur. Frunze Eyalet Komitesi Komünist parti bü­ rosunu teşkil eden 13 kişinin 4-ü Türkistanlı, 9-u ise Rus ve Ukranyalıdır (24). ,

(24)

.

Sovetskaya Kirgiziya gazetesi, 8. 3. 1958,

- 16-

s.

3.


TÜRKİSTAN EKONOMİSİNİ KOLONİY AL İSTİSMAR Tül\kistanın ekonomi alanında baş vurulan ilk Sovyet tedbiri, Türkistan halk ekonomisini, Sovyet­ let Birliği ekonomi yararına bağlı kılmak şeklinde kendini göstermiştir. Daha 1920 de Türkistan pa­ mukçuluğuna ait direktifler hazırlanmış ve ilan e­ dilmişti. Sovyetler Birliği, Türkistan pamuğu saye­ sinde dış ülkelere bağlı olmaktan kurtulmaya mu­ vaffak olmuştur. Türkistanda pirinç ve diğer zıra­ at mahsulleri ekini pamukçuluk yüzünden arka plfı.na atılmıştır. Türkistan bugün, bütün Sovyetler Birliği pamuğunun '/, 91-ini istihsal etmektedir. Oy­ saki, Sovyetler Bir.liği dokumacılık sanayiinin an­ cak '.;; 5-i Türkistana ait bulunmaktadır. Devlet ise, T'ürkistanın pamuk ham maddesine ton başına şu bedelleri (eski ruble hesaıbile) ödemektedir: Birin­ ci cins 3.500 ruble; İkinci cins 3.000 ruble; Üçii.ncü cins 2.600 ruble; Dördüncü cins 1.800 ruble(25). Bir ton pamuk istihsalinin maliyet fiyatı, orta­ lama hesapla 8810 rubledir. Sovyetlerin kanaatın­ ca, imal edildikten sonra devletin bir ton pamuk haşına elde ettiği safi kar yeni ruble ile 1389 ruble­ dir ( 26). Türkistandaki pamukçuluk alanındaki ko­ loniyal istismar, böylelikle en yüksek seviyesini bulmuş oluyor demektir. (25) (26)

'Pravda Vostoka gazetesi, 21. 8. 1956, S. 1 . Kızıl Özbekistan gazetesi, 25. 1. 1961, S. 1. -

17

-


Özhekistan Sovyet Cumhuriyeti Ziraat bakanı Hıdır Aliyev'in şikayeti tamamile yerindedir. Hı­ dıraliyev, 1930 da şöyle demişti: «Özbekistarun pa­ mukçuluk zjraatı daha fazla geliştikçe, Moskovaya baglılığı da o nispette artıyor ve Özıbekistan, Mos­ kovanın kızıl bir kolonisi halini alıyor»(27). Türkistan, şayet büyük ölçüde bir pamukçuluk yapmaktan boyun kaçıracak olursa, şüphe yok ki Moskova Türkistana pınnç ve hububat ithalini menetmek suretile Türkistanlıları açlıktan ölmeğe mahküm edebilir . «Siz bize pamuk veriyorsunuz, biz de sizlere hububat veriyoruz», işte Moskovanın pamukçuluk meselesinde ileri sürdüğü gerekçe bu­ dur. Türkistanın değerli yeraltı servetlerinden faydalanın� dahi, Sovyet kolonizminin diğer mü­ him bir istismar kolunu teşkil eder. Sovyet devrin­ de Türkistanda 35 bin sanayi müessesesi kurulmuş­ tur. Bugün Türkistan, Japonyaıan sonra .Asyanın en büyük bir sanayi ülkesidir. Fakat, memleketin sanayileşmesi demek hiç de Türkistanlıların sana­ yideki payı, oldukça mahduttur. Her halde bu yüz­ den olacak ki, Sovyet istatistikleri, bu sükütla geç­ meyi tercih ediyorlardır. Türkistanlılar başlıca ola­ rak ziraat ve hayvancılık ile meşgul olmaktadırlar. Bu, bilhassa yüksek seviyede bir sanayii olan Ka­ zakıstanda göze çarpmaktadır. Amerika Birleşik ( 27)

Lutskiy: Uzbeklstan ı Yeglpet, Moskova., 1934, S.

44. -

18

-


Devletlerinin Devlet departımanın ın sekreteri Dillon, Türk Kazaklann

saıbık devlet sanayileşmeye

rağmen, hala köylü olarak kaldıklarını belirtmiş­ ti. Dillon'un bu sözleri Sovyetlerin

hoşuna

gitme­

miş ve bunu yalanlamaık lüzumunu duymuşlardı. Sovyetlerin bu konuda verdikleri rbilgiye göre, Ka­

%39 unu kolho?.Cu­ %19 unu da ziraat sek­

zaıkıstandaki Tiir k Kazakların lar,

%26

sını sovhoz işçileri,

törü dışındaki işçiler teşkil etmektedir. ( Kazakıs­ tankaya pravda, 28.4.1961, S. 2). Bilindiği gibi, 1960 da Kazakıstanda ziraat sektörü

2,115,000 kişiyi kıstankaya pravda, 25.4.1961). işçilerin sayısı

dışında bulunan

buluyordu.

(Kaza­

İşte, böylelikle

rülüyor ki, işçi Kazakların nispeti

%19

gö­

dur. Bu ra­

kamları ortaya koymakla bizzat Sovyetıer de Dil­ lon'un haklı olduğunu ispat etmiş oluyorlardır. Bü­

tün birlik sanayiinin ancak ıbir kolunu teşkil eden Türkistan sanayiinin %95-i Ruslar tarafından ida­ re olunmaktadır. THrkistan ağır sanayii inşaatı, kimya faıbrika ve

(makine

tesisleri, maden işleri,

petrol istihsali, petrol maddelerini

imal sanayii,

elektrik santralları) doğrudan doğruya Moskovaya bağlı ve onun emri altında bulunmaktadır. Sovyetlerin iddiasına göre, Türkistan müttefik cumhuriyetleri sanayileşme alanında büyük başa­ rılar elde etmişlerdir. Bu iddia, yerindedir ve doğ­ rudur. Fakat, ne var ki, bu sanayi

kimin hizmetin�

dedir ve bunlardan faydalananlar da Türkistanm muazzam ölçüleri bulan

kimlerdir? sanayi tesis­

leri ve ham madde kaynaklan kimin emri altında-

- 19-


dır? Bütün bunlar ancak ve ancak Sovyet iktidarı ve bu iktidarın dünya siyaseti için çalışmaktadır. Böyle olduğu içindir ki, Özbekistan sanayii milli menfaatlar yönünden bütün mana ve önemini kay­ betmiş sayılır. Memleket, kendi malı olan sanayii­ ni ve her türlü ham maddelerini idare edebilecek hak ve imkanlara sahip olmadıkça, sanayi alanın­ da elde edilen bu çeşit «başarılar», ancak koloni­ yal-iktisadi istismar şekillerinden .biri olarak kalır. Tipik bir misal verelim: Ural ve Güney Sibirya sa­ rnıyiinin. Buhara yakınlığında bulunan Gazla'nın tabii gazı ile teçhiz edilmesi karar altına alınmış­ tı. Ural istikametinde gaz boruları döşenirken, Bu­ harada gaz yoktu. ÜLKENİN KOLONlZE EDİLİŞİ Türkistandaki Sovyet koloniyal siyasetinin alametlerinden biri de memleketi kolonize etmek işidir. 1914 de Çar hükumeti, Türkistana 1.950.000 rrııs, Ukranyalı ve ıslav Kazak yerleştirmişti. 1926 da bu kolonistlerin sayısı Türkistanda 1.718.489 ki­ şiyi bulmuştu. Bu sayı, 1939 da 2.128.225 kişiye u­ lnşmıştı ( 28). 1959 nüfus sayımına göre, Türkistan­ da 6.265.000 Rus, 1.035.000 Ukranyalı, 108.000 Be­ lorus, 53.000 Polonyalı ve bir miktar da Alman o­ turmaktadır. Böylelikle Türkistanda yabancı mil­ letlere mensup ahalinin sayısı, 7.461.000 kişidir(29). (28)

Bayrnirza Hayit: Turkestan im XX. Jabrbundert,

Darrnstadt, 1956, S. 352. (29)

Kızıl Özbekistan, 4. 2. 1960.

-20-


Şüphesiz bu, Sovyetlerin Türkistanda uyguladıkla­ rı şiddetli bir kolonize siyasetinin ortaya koyduğu bir sonuçtur. İşte, böylelikle Sovyet hükumeti Tür­ kistanda Çar hükumetinin kolonize planlarım ge­ niş ölçüde ve başarı ile gerçekleştirmektedir. Hruşçov, 1957 de Sovyetler Birliğ,indeki bakir toprakların işlenip benimsenmesi işini ortaya at­ mış '!0 neticede Türkistanda Sovyet kolonize siya­ setinin yeni bir merhalesi başlamıştı. Bu siyasetin en fazla ağırlığı Kazakıstanın omuzlarına yüklen­ miş bulunmaktadır. Kazakıstanın kuzey eyaletleri­ ne 1953-1960 yılları süresince 1.185.000 Rus, Uk­ ranyalı, Belorus ve diğer milletler yerleştirilmişler­ dir. Hru.şçov'un kanaatınca bu rakamlar arkasında çok derin iktisadi ve siyasi bir mana saklanmış bu­ lunmaktadır ( 30). Bu «benimseme» siyaseti, Sovyet Rusyada Çar­ lık hükumeti devirlerinin şiddetli kolonizatörlük emellerinin yeniden uyanmasına ve kamçılanması­ na yaramıştır. Şöyle ki, 13. 4. 1959 tarihli lzvestiya gazetesi şöyle yazıyordu: «Ruslar ayak bastığı yer­ lerde her şey yeşilleniyor. Bugünkü komsomolların toprak ihtiyaciyle sıkışmış dedeleri buralara, yani Kazakıstana yerleşiyorlardı ... » Bizzat Hruşçov da şöyle diyordu: «Biz, bakir topraklara ebedi olmak üzere adam yerleştirmeliyiz», «dışarıdan gelen her­ kes, bakir toprakların, temelli olarak yerleşmiş bu­ lunan ve Moskovadan gelen göçmenlerle iskan edil( 30)ı

Kazakıstanskaya pravda, 16. 3. 1961, S. 2. -

21

-


miş olduğuna inanmalıdır» ( 31). 26 Aralık 1960 da Kazakıstanda bir Bakir Topraklar Ülkesi tesis edil­ miştir. Ülkenin idare işi çoğunlukla Ruslardan iba­ ret olup aralarında ancak 3 Türkistanlı yer almış­ tır ( 32). Bakir toprakları işleyip benimseme netice­ sinde Sovyet devleti safi kar olarak 22 milyar rub­ le elde etmiştir ( 33). Bugün Bakir Topraklar Ülke­ sinde 506 sovhoz ve 412 kolhoz vardır. 1965 e kadar daha 300 sovhozun teşkil edilmesi düşünülmekte­ dir ( 34). Böylelikle Kuzey Kazakıstan Sovyet kolo­ niyalizmin geniş ölçüde hir istismar kaynağı haline getirilmiş bulunmaktadır. -Türkistanın kolonize edilişi eski çarlık planla­ rına göre cereyan etmektedir. Çar hükumeti Taci­ kistan vahasında ve Golodni stepinde (Mirzaçul) sulama sistemiyle pamuk mahsulünü yükseltmek niyetinde idi. İşte, bu plana uygun olmak üzere Sov­ yetler, Golodni stepini bir sovhoz ülkesi haline ge­ tirmeğe çalışmaktadırlar ( 35). Bu maksatla, Amu Derya havzasında ikinci bir· Fergana vadisi vücude getirilecek ve burada sulama sistemiyle 1.970.000 hektar araziyi kaplayan pamuk ekin sahalan sula­ nacaktır ( 36). Tabiatiyle bu kabil bir tedbir, ileride Türkistana Rus ve başka Islav milletlerine mensup göçmenlerin yerleştirilmesini de gerektirecektir. (31)

Kızıl Özbekistan, 9. 1. 1955, S. 2.

(32)

Kazakıstanskaya pravda, 30. 12. 1960.

(33)

Kızıl Özbekistan, 14. 1 . 1961, S. 3.

(34),

Kazakıstanskaya pravda, 10. 1, 1961, S. 2.

(35)

Pravda Vostoka, 10. 1. 1961, S. 3.

(36)

Pravda Vostoka, 25. 1. 1961, S. 2. -

22

-


KOLONİY ALlZMİN EN GÖZE ÇARPAN BİR VASITASI OLMAK ÜZERE İSKAN SİYASETİ Sovyet koloniyalizmi doğrudan doğruya Sov­ yet milli siyasetine bağlı bulunmaktadır. Bilindiği gibi, Sovyet hükfunetinin bu siyaseti, Sovyetler Bir­ liğinin Türk halklarına büyük kayıplar verdirmiş­ tir. Sovyet kaynaklarına göre, 1920 de saıbık Çarlık Rusyası sınırları dahilinde 30 milyona yakın Türk barınıyordu(37). 1939 nüfus sayımı, Sovyetler Bir­ liğindeki Türklerin sayısını aşağı yukarı 20 milyon olarak göstermektedir. 1959 nüfus sayımında da ıbu sayının 23 milyon olduğu görülmektedir(38). Böy­ lelikle, 1920 den 1958 yılına kadar, Sovyetıer Bir­ liğinin Türk ahalisi 7 milyon kişi azalmış bulun­ maktadır. Bazı Türk halkları, mesela Kırım Türk­ leri katliamlar yoluyla Sovyet hükumeti tarafndan alenen fiziki imh�,ya maruz kalmışlardır. Türklerin fiziki imhası, Türkistanda da yapılmıştır. 1914 de Türkistanın nüfusu 15 milyon kişiyi buluyordu. Bu­ nun 13 milyonunu Türk, Tacik ve başka Türkistan(37)

Natslonalnıy vopros v Sovetskoy Rossll, Moskova,

1921, S. 79; G. Sa.farov:

Koloınialnaya

revolyut\ıiya. Opıt

Turkastana, Moskova, 1921, s. 144. (38)

Sovyetıer Birliğindeki TUrklerin durumu hakkında

bak: Gerhard von Mende: c:Dle Tilrkvölker im Herrschafts­ bereich der S<>wjetunion», Das Parlament,

Bonn, B. 16/60,

S. 257-271; G. G. Sirnpson: c:Turcik nationaUty and Turcik speech in the USSR in 1959>, Central Asian Review, No. 4, London, 1960, S. 362-375.

-23-


lı halklar teşkil ediyordu. Bugün, Sovyet iktidarın­ dan 40 yıl sonra, Sovyetler Birliğinde 13,1 milyon Türkistanlı mevcut bulunınaktadır(39). Bunlardan 11.977.000 kişi Türkistanda, 1.033.000 i Türkistan sınırları dışında, yani Sovyetler Birliğinin diğer cumhuriyetlerinde oturmaktadırlar. 383.000 Türkis­ tanlı da RSFSR de barınmaktadır. Sovyet istatis­ tiki 650.000 Türkistanlının nerelerde oturdukları hususunda bir şey söylemiyor. Scvyetlerin imha si ­ yaseti, bilhassa Türk Kazakların kaderinde bariz bir iz bırakmıştır. Şöyle ki, Türk Kazakların sayısı, 1926 da 3.956.500, 1939 da 3.098.700 ve 1959 da da 3.581.000 kişiyi geçmemiştir. Bunlardan 2.755.000 Türk Kazak, Kazakıstan topraklarında yaşamakta­ dır. 1959 da Kazakıstanın nüfusu, 9.110.000 kişiyi buluyordu. Bunlardan Türk Kazaklar, ancak 'fr29, 6, diğer Tür.k unsurlariyle birlikte de '/, 34,4-ü teş­ kil ediyordu(40). Bu rakamlar, Sovyet koloni siya­ setinin sonuçlarını açıkça ortaya koymaktadır. Ya­ ni, Türkistanlıların sayısı sistematik olarak azal­ makta, Rus, Ukranyalı ve diğer göçmenlerin sayısı ise gittikçe bir artış kaydetmektedir. Tecrübe gös­ termiştir ki, Türkistandaki Ukraynalı, Belorus ve diğer ıslavlar Türkistanlıların değil, daha ziyade Rusların tarafını ilzam etmektedirler. Elbette, bu da . Türkistandaki hayat şartlarına göre yapılmak­ tadır. Türkistanlılar da bu ıslavlara tıpkı Ruslara baktıkları gibi yabancı gözüyle bakmaktadırlar. (39)

Kızıl Özbekistan, 4. 2. 1960, S. 2.

(40)

DERGİ, No. 22, Milnih, 1960, S. 38-46.

-24-


SOVYET KOLONİY AL SİYASETİNİN VASITASI OLMAK ÜZERE RUSLAŞTIRMA Sovyet hükumeti, Türkistanda kolonize ile pa­ ralel olarak Türkistanlıları ruslaştırma siyasetini de gütmektedir. Arap ve !atin alfabelerini kaldıra­ rak bazı işaretler ilavesiyle Rus alfabesini uygula­ ma teşebbüsü, Türkistanlıları ruslaştırma yolunda atılmış ilk adımlardan biıidir. Böylelikle Sovyetıer, çar misyoneri N. 1. İlinski'nin «müslümanlan daha çabuk ruslaştırmak için Arap alfabesini ortadan kaldırmak lazımdır» yolundaki arzusunu gerçek­ leştirmiş oluyorlardı ( 41). Mart 1938 de Türkistan okullarında rusçanın tedrisi elzem ve mecburi bir ders gibi kabul olunmuştu. Rusça bilmeyenler, bu­ gün Türkistan Yüksek okullarında okumak imka­ nından mahrum bulunuyorlardır. Sovyet iktidarı, milli kadroların öğretim ve tahsillerinin rusçaya bağlanması gerektiğini resmen açıklamıştır ( 42). Üstelik 1956 da da Rus dili Türkistanda ikinci ana dili olarak ilan edilmişti ( 43) . Sovyetler Birliği o­ kulları hakkında 1959 da kabul edilmiş kanun, Tür­ kistan çocuklarına ancak rusça tahsil görmek im­ · kanını vermektedir. İşte bunun sonucu olarak bu­ gün Türk Kazak çocuklarının %25-i Rus okulların(41)

K. E. Bennyakov:

Oçerki

po i.storll narodnogo

obrazovaniya v Turkestane, Mo.skova, 1960, S. 92.

(42)· Turkmen.skaya iskra, 20. 9. 1947, S. 2. (43 J-.

Pravda Vostoka, 22. 8. 1956, S. 2.

-25-


da tahsil görmektedirler(44). Türkistandaki Rus öğrencileri ise yerlilerin dilini öğrenmek mecburi­ yetinde değillerdir. Milletlerarası terimler adı altında türkçe ve tacikçeye bir çok Rus kelimeleri alınmıştır. Şöyle ki, 1950 de Özbek-Türk dilindeki rusça 1kelimeler �{18-i bulmuştu. Sonuna « .. . ov» ve « .. . viç» ekleri eklenmek suretile hemen hemen bütün soyadları ruslaştınlmıştır. Bir çok coğrafi adlar da ruslaştı­ rılmadan kurtulamamıştır. Mesela, 20.3.1960 tari­ hinde Tselinograd adını alan Akmola bu cümleden­ dir. İkinci dünya savaşından sonra büyük rusçuluk manisine kapılan Sovyetler, Türkistanda her za... man ve her yerde Rusların Türkistanlılann ağa­ beyileri olduklannı söyleyip duruyor ve TUrkistan tarihinde büyük Rus milletinin ·bu rolünü tanımak istemeyenleri de «milliyetçi» olmakla suçlandırı­ yorlardır. Enternasyonalizm ve milletlerin dostlu­ ğu anlamı, Sovyetler için rusçuluk iktidarını kök­ leştirmekten başka bir şey değildir. Moskovadaki Sovyet idarecileri, TUrkistanda Ruslara dayanmadan Sovyet sisteminin ayakta du­ ramayacağına kanaat getirmişlerdir. Devlet ciha­ zında, halk ekonomisi işlerinde, posta işlerinde, de­ miryollarında, orduda, devlet emniyet organların­ daki kilit noktalarının Rusların elinde bulunuşu keyfiyeti de bunu açıkça göstermektedir. 1929 da (44)

Dergi, No. 22, S. 46.

-26-


Türkistanın idare edici makamlarında 2932 Rus ve 335 Türkistanlı mevcut iken 1949 da bu makam­ larda bulunan Rus ve Ukraynalıların sayısı 3675 e yükselmiş, Tü:r:kistanlıların sayısı da 486 yı bulmuş­ tur. Türkistan askeri mıntıkasının komutanlık mevkii, 1919 dan, devlet emniyet teşkil8.tı :başkan­ lığı makamı da 1918 den iti:baren hep Rus komü­ nistlerinin elinde bulunagelmiştir. Rusların, devlet cihazında beliren hegemonyasına karşı birisi çıkıp da itiraz edecek ve bu cihazın Türkistanlılara dev­ redilmesi talebinde bulunacak olursa, Sovyet ikti­ darı, bu çeşit taleplerin devlet menfaatlarına aykı­ rı olduğunu ileri sürerek derhal önlenmesine çalı­ şıı'. İktidar partisi (komünist) parti prensiplerinin milli sınırları olmadığını alenen söylemektedir. Şu veya bu bir kimse, meseıa Kazakıstan Sovyet Cum­ huriyetinde B. Bodaunbay gibi, ana dilinin temiz kalması yolunda bir mücadele bayrağı açınca, Sov­ yet ideologları derhal böylelerine «dilde temizliğe lüzum yoktur» cevabını veriyor ve bu yolda yükse­ len sesleri yerinde boğuyorlardır ( 45). Yine mese­ la, birisi milli dile layik olduğu yeri venneğe çalı­ şınca, Sovyetler rusçanın rolünü küçültmek iste­ yenleri ve kendi ana dilini nısçaya karşı koymak teşebbüsünde bulunanları sert tedbir lere baş vur­ mak suretile şiddetli bir tehdit altında bulunduru(45}1

Partlynaya Jlzn Kazak1stana mecmuası,

19ti9, S. 75-76.

-27-

No.

9,


yorlardır ( 46).

1949 yılına kadar, çarlığın koloniyal siyaseti" ni tenkide müsaade ediliyordu. 20 Aralı k 1949 da Praı;da gazetesi çarlığın Türkistandaki koloni siya­ Eetini savunma kampanyasına ·başlayınca, 7-11 Mart 1950 de Taşkent'te «Orta Asya ve Kazakıstan­ daki milli hareketlerin vaz'ı meselesi» konusunu gö­ rüşmek üzere bir tarihçiler Bu konferansa

konferansı

47 si Türkistanlı

toplandı.

olmak üzere 374

kişi katı ldı. Konferansa katılanlar Pravda'nın ma­ kalesini takviyeye mecbur kılınmış, çarlı k devrtn­ deki Türkistan· milli hareketlerine bir «irtica» ha­ reketi adını vermişlerdi. Sovyetler

Birliği İlimler

Akademisi Tarth Enstitüsü, 2 Ocak 1951 de Türkis­ tanda çarlık devrindeki halk

isyanlarının «Orta

Asyanın Rusyada n

tezini savundukları

ayrılması

için» bir irtica hareketi olduğu hakkında bir karar­ name bile kabul etmişti ( 47). Taşket'te 30 Ocaktan

6 Şubata kadar devam eden ve kadarki devirde Orta Asya ve

«Ekim ihtilaline Kazakıstan tarihi

meselesi» konusunu görüşmek üzere bir konferans toplandı. Bu konferansta da

Tüııkistan tarihinde

sahtekarlık yapmaktan çekinilmedi.

Mesela, 1916

isyanı, çarlık aleyhine müteveccih bulunduğu

için

kı smen ileri bir hareket sayılmış, Rus aleyhtarı ve milliyetçi ruhta olduğu için de kısmen «irtica» ola-

(46)

Aynı mecmua, No. 11, 1959, S. 16.

(47)

üst-Probleme mecmuası, No. 32, Mehlem, 1951, S.

984.

- 28-


rak kabul edilmişti ( 48). Türkistanın yeni tarihi dahi aynı ruhta bir sahtekarlıkla tefsire t8!bi tutul­ maktadır. Sovyetıere göre, 'Iürkistanın Rusya ile birleşmesi, Türkistan halklarının kaderini, Rus milletinin kaderiyle sıkı sıkıya bağlayan «ileri bir tarihi seyir» olmuş ve 'I'ürkistanın Ruslar tarafın­ dan Rusyaya ilhakı da, 'I'ürkistanı Büyük Britan­ yaya ilhaktan kurtarmıştır ( 49). Sovyetlerin 26-29 Mayıs 1959 da Taşkent'te «Ti.ir:kistanın Rusya ile birleşmesinin ileri önemi meselesi» ni görüşmek üzere toplanan ilmi konferansta Türkistan tarihi­ ni sahtekarlıklarla tahrif marifeti en yüksek zirve­ sine ulaştırılmıştı. Konferanse katılanların kanaa­ tın<:a, 'Türkistan, kendi rizasıyle ve gönüllü olarak Rusya ile birleşmiş ve Ruslar Türkistana girdikle­ ri zaman her hangi bir mukavemet göstermemiş­ ln<lil'. Ruslar, 'fürkistanı Rusyaya ilhak etmekle, 'l'ürkistana her bakımdan büyük ve iyi hizmette bulunmuşlardır. İlhak olayı, Tiirkistanlıların yara­ rına olmuş ve Rusya, Türkistanı ilhak ile çok ma­ kul bir harekette bulunmuştur(50). Bu sözlerden görülUyor ki, Sovyetler çarlık koloniyalizmine aleyhtarlık şöyle dursun, bil8ıkis onun hararetli t.a­ raftarlarındandırlar da ... ( 48)

Materialı nauçnoy

se.ssii,

posviyaşşonoy istorii

Sredney Azii i Kazakıstana v dooktiyabrskiy period, Taşkent, 1955, s. 584. (49)

(50}

l{tzıl özbekis.tan, 27. 5. 1959; 13. 12. 1959, S. 1-5. K İzıl Özbekistan, 27.5.1959, S. 2; 29.5.1959, S. 1-3.

- 29-


KÜLTÜR HAYATI AL.ANINDA KOLONlYALlZM Amerika adliye hakimlerinden William Doug­ las 1955 de Türkistana yaptığı seyahattan sonra, Sovyet siyasetini «bir koloniyal ve terör mahsulü» diye adlandırmıştı(51). ly. 1. 1956 tarihli Pravda gazetesi, bu beyana şiddetle itiraz ederek şöyle di­ yordu: «Hangi koloniyalizmden söz ediliyor? Sana­ yii gelişmek üzere bulunan ve milli kadrosu öğre­ nimle meşgul bulunan bir ülke hakkında böyle :bir hüküm nasıl verilir?» Elbette, Sovyet iktidarı devrinde Türkistanda muayyen bir milli aydınlar kadrosunun vücude gel­ miş olduğu kimse tarafından inkar edilmiyor. Fa­ kat, kimse de bu Sovyet aydınlarının memleketle­ rinin milli ihtiyaçlarını gerçekten sağladığını ispat edebilecek durumda olmasa gerek. Sovyet rejimi Türkistanın yerlileri arasında işçi gücü aramakta­ dır ki, bu da onu milll hir kadro yetiştirmeye sev­ kediyor. Maamafih, her hangi bir ülkede yabancı elemanlar azınlık teşkil eder ve bu azınlığın aydın­ ları da yerli aydınlara nispetle çoğunluk teşkil e­ derse, elbette bu, koloniyalizmin çeşitli belirtilerin­ den biri olmaktan kurtulmaz. İşte misaller : 1. 1959-1960 yıllarında Kazakıstanda 11.750 okul vardı. Bu okul müdürlerinden ancak 4350 si Türk Kazaklardı(52). Alma-Ata'daki Kazakıstan (51)

Look mecmuası, New York, 13.12.1955, S. 35-43.

(52)

Partiynaya jizn KazoJostana, No. 8, 1960, S. 37;

No. 8, 1959, S. 15. -

30

-


Devlet Üniversitesinde 1957 de 3770 i bulan öğren­ ci arasında Türk Kazakların sayısı ancak 1550 idi ( 53). 2. Stalinabat'daki Tacikistan Devlet Üniver­ sitesinde 1955--1956 da 2264 öğrenciden ancak 822 si Tacik ve Özbek idi ( 54). 3. Türkmenistan Sovyet Cumhuriyetinde yük­ sek okul öğrencisi sayısı 1956-1957 de 13.045 kişi ve bu arada Tü�kmenlerin sayısı 4759 kişi idi ( 55) . 4. Özıbekistan Sovyet Cumhuriyetinde 1950 de 10.000 öğretmenin %54,4-ü Rustu ( 56). Yine Özbe­ kistanda çalışan 8072 doktordan ancak 1738 i Öz­ bekti ( 57). 1952 de Taşkent Üniversitesinde çalışan 152 profesör ve doçentten ancak 51 i Türkistanlı idi ( 58). Kazakıstan Komünist partisinin sabık birinci sekreteri L. İ. Brejnev, 1956 nın ocak ayında alenen şu 'beyanatta bulunmuştu: «Tıp ve zıraat alanların­ da Kazak uzınanlan oldukça azdır. Sanayi alanın­ da ise Kazak uzmanlarına hemen hiç rastlanma­ maktadır» (59). (53) ( 54)

Partiynaya j'zn Kazakıstana, No. 6, 1959, S. 76. Narodnoye bozyaystvo Tac·lkskoy SSR, StaUnabad,

1957, s. 311. ( 55)

Narodnoye bozyaystvo Turkmenskoy SSR, A!Jka-

bad, 1957, s. 140. (56).

Milli Türkistan mecmuası, 1951, No. 72/73, S. 10.

(57)

Kızıl Özbekistan, 29. 10. 1957, S. 4.

(58)

Pravda Vostoka, 2. 9. 1952. Kazakıstanskaya pravda, 21. 1. 1956.

(59)

-

31

-


S ovyetler Türkistan kültür eserlerinin çoğunu yo'.{ et mişlerdir. Özbekistan Komünist Partisi Mer­ kez Komitesinin sabık birinci sekreteri N. Muhitti­ nov herkesin huzurunda şu itirafta bulunmuştu: ,<Tarihi 1bir şehir olan Kuva'nın yerinde tuğla fab­ ,

rikası inşa edilmiştir. Semerkand yakınlarındaki kadim şehir Afrasyah harebeleri üzerinde hatta çift bile sürülmüştür. Kadim zamanlardanberi bize intikal etmiş kültür eserlerinin yerlerini öğrerunek ve 1bu hakta bir bilgi edinmek için kime ve nereye müracaatta bulunmak gerektiği belli değildi» (60). Sovyetler, Türkistanın kültür mazisini «ileri» ve «mürteci» olmak üzere ikiye bölmüşlerdir. Tür­ kistanın her cnınhuriyetinde bazı şahsiyetler seçi lerek «ileri» düşünürler diye ilan edilmiştir. !vlese­ la, Özbekistanda Nevai, Mukimi, Fırkat, Kazakıs­ tanda Veli Han, Altın Sarın, Abay, Ttirkmenistan­ da Mahdumkuli ve başkaları bu zü�reye dahil edil­ mişlerdir. Bunların dışında kalanlar ise «mürteci» ler diye anılmaktadır. ­

Şayet bir kimse, Ttirkistanın manevi mirasını gerçekte olduğu gibi ortaya koymak teşebbüsünde bulunacak olursa, bu adam muhakkak milli ideler taşıyan bir kimse olarak teşhir edilecektir. Mesela, profesör Yunusali, şair 'Malik, bayan Karımcan ve Tokanbet 1934 de tevkif edilen lisaniyatçı ve ede­ biyatçı Kaligul Arıstanbay'ın fikirlerinin ileri ve demokratik olduğunu ispata teşebbüs ettikleri için ,

(60)

Kızıl Özbekistan, 13. 10. 1956. -

32

-


Komünist partisi bu adamları, «mürteci yazarlar»ı «ileri» bir yazar gibi göstermek suretile «milliyetçi cereyanına katılmış olmak» ile suçlandırmıştı. Türkistan milli destanlarında

yapılan sahte­

karlıklar da, Sovyet kültür siyasetini vasıflandıran özelliklerinden biridir. Mesela, 1958-1959 da Manas destanı yayımlanmıştı. Ne var ki, destanın «Büyük sefer» (Çin aleyhine mütevecdh) bölümü ve gtıya milliyetçilerin, pantürkistlerin tesir ve izlerini ak­ settiren diğer bölümleri de tamamen çıkarıldıktan sonra neşredilmişti(61) . Denebilir ki, Türkistanın

milli

mücadele, Sovyet koloni siyasetinin

gelenekleriyle ayrılmaz bir

parçasıdır. Sovyetler, milli gelenekleri ortadan kal­ dınp yok etmekle halkın dayandığı temel taşlarını söküp atmağa ve böylelikle de milleti, komünizmin muti bir aleti haline getirmeğe

çalışmaktadırlar.

Dikkate değer bir ncktadır ki, milli adet ve değer­ lere bağlılık, vefakarlık, Sovyetlerce ceza tedbirle­ riyle karşılanmaktadır.

Mesela, ceza kanununun

238 inci fıkrası «Curtbobilik»i (hemşehriler toplan­ tısı), «Al}» (beraberce yemek)

ve «Toy»

(düğün)

tertipleyenleri veya bu işe yardım edenleri 3 yıllık zindan ve sürgün cezasına çarptırmaktadır ( 62). Sovyetler bugüne kadar Türkistan kültür ala­ nında «fark gözetme» siyasetini takip etmekle be­ raber, dd.ilttirsüz Türkistan»ı

«yüksek ktiltürlli»

(61) . Sovetskaya Kirgiziya, 20. 1. 1961, S. 3. (62);

Kommunist

mecmu.ası,

No. 3, Frunze, 1959, S. 87.

-33-


ülkeler seviyesine ulaştırdıklarını iddia etmekten çekinmiyorlardır. Sovyetler, Aybek'in «Tlirk Özbek­ lerin ezeldenberi kültür kaynaklarının başında bu­ lunduklarrn hakkındaki sözlerini kabule yanaşmı­ yor ve kökünden red ediyorlardır(63). Sovyet koloni siyaseti, milli siyaset şekli altın­ da yürütülmektedir. Bu milli siyaset ise «Rus em­ peryalizmini ortadan kaldırmak şöyle dursun, bi­ lakis bu emperyalizmi muhafaza etmiş ve sağlam­ laştırmıştır» (6). Türkistan, Sovyetler için bir ko­ loni objesi, aynı zamanda koloniyalizm aleyhtarı parclalarla yapılan dış doğu siyaseti için de ıbir ha­ reket noktasıdıı·. Bugün, Türkistanda anti-koloniyal ve anti-şoven parolalarla hareket eden eski Sovyet iktidarı artık mevcut değildir. Artık Sovyet ile Rusu ayırmanın imkanı yoktur ( 65 ) . Sovyet koloni siyaseti gösteri­ yor ki, 1923 de Moskovada Ekmel lkram'ın Stalin'in huzunında söylediği gibi, «Rusya, Tlirkistanda an­ cak damgasını değiştirmiştir». 1937-1938 den bu yana 'Iürkistanda artık kimse, Rus şovenizmine karşı itiraz sesini yükseltemiyor. Oysaki yerli mil­ liyetçilik aleyhine bugüne kadar çığırtkanlıklar yapılmakta ve he:rıkes bununla mücadeleye çağrıl­ maktadır. Sovyet idarecileri, Ruslara «ağabey», «Rusya»ya da « ana» olması dolayısiyle Rus olan (63 ) Kızıl Özbekistan, 15. 12. 1957, S. 2. (64) Walter Kolarz : Die NatlonaHta.tenJ>Olltik in der Sowjetunlon, Frankfurt/M, 1956, S. 358. (65) Fran!kfurter Allgemeine Zeltung, 7. 1. 1957, S. ı.

-34-


her şeye mutlak bir bağlılık, bir saygı gösterilme­ sini, çarlığın açılıp yayılma siyasetinin de herkesçe tasvip edilmesini istemektedirler. Bu, Dostoyevski'­ nin peygamberce söylemiş olduğu şu sözleri teyide yaramıştır : «Avrupada biz, ancak parazitiz. Ama, biz Asyaya bir efendi gibi geleceğizdir» (66). Sovyetlerin, Türkistanlıların milli kurtuluş e­ melleriyle mücadelesi, huşunet ve şiddetine rağ­ men, Sovyetlerin arzu ettikleri neticeyi sağlama­ mıştır. Bu hususu şu vakıa açıkça göstermektedir: 9-15 Nisan 1961 de Taşkent'te Türkistan Sovyet cumhuriyetlerinin ideolojik cepheye mensup ileri gelen şahsiyetlerinin «sasyalizm kuruculuğu uğrun­ da mücadelede milletlerin dostluğu ve sosyalistik c'flternasyonalizmi meselesi»ni görüşmek üzere bir k� )l!.feransı toplanmıştı. Mezkur konferansta Rus K. N. Novoselov ve Türkistanlı Hidayetov, «Orta Asya Sovyet cumhuriyetleri tarihini tahrif eden burjuva sahtekarlarına karşı» konusunda birer teb­ liğ okuyacaklardı(67) . Sovyetler, kendi koloniyalizmleri hakkında söylenecek bir sözü işitmek bile istemiyorlardır. Bunun içindir ki, Hür dünya ülkelerinde Sovye t ko­ loniyalizmi aleyhine çıkışlarda bulunanların hepsi­ ne «tarih sahtekarları» ve «emperyalizm uşağı» damgasını yapıştınyorlardır. ( 66 )

E. Sarketsyan'ın, Russland und der Messianlsmus

des Orlents, Tübingen, 1955, S. 212, adlı eserinden nakledll­ miştiı•. (67)

Kızıl Özbekistan, 18. 4. 1961, S. 4.

- 35 -


Sovyet koloniyalizm siyasetinin Türkistandaki son hedefi, Türk.istanı su katılmamış bir Rus eya­

letine

çevirmek, ruslaştırma yoluyla Türkistanlıla­

rın milli hayatını boğmak, onlan «Sovyet milleti» içine almak ve Türkistandaki Türk unsurlarını Rus unsurlarıyla karıştırmak suretile

ortadan kaldır­

maktan başka bir şey değildir. Sovyet ideologlarının yazdıklarına göre, «sos­ yalistik milletlerin yakınlaşmasını

hamleler,

sağlayan ileri

çağımızın önüne geçilmez ·bir hareketidir.

Bu da ileride milletlerin birleşmesi, tek çeşitli ve

bütün insanlığı içine

alan

millet

üstü

komünist

kültürüne varılmak» giıbi bir sonuca ermiş olacak­ tır( 68)

.

Bu gaye tahakku k ettirildiği takdirde, Tür­

kistanda Türk-müslüman halkı ortadan kalkacak­ tır.

( Sovyetler Birliğini Öğrenme Enstitüsünün Temmuz 1961 tarihli XIII. ilmi konferansında oku­ nan rapordan alınmıştır.)

(68)

Kaziı.kıstanskaya pravra, 28. 4. 1961, S. 2.

- 36 -



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.