Baymirza Hayit - Türk Dünyasında Rus Emperyalizminin İzleri

Page 1



Dr. Baymirza Hayit

Türk Dünyasında RUS Emperya.lizminin

iZLERİ

Kültür Yayınları

Çat.alçe.şme Sk. No. 15/1 Cağaloğlu

-

İSTANBUL


Sabah Gazetesi Kültür Yayınları No : 1 0

Dizgi Baskı : HAŞMET Matbaası Dağıtım : Kültür Neşriyat ı.td. Şti. Çatalçeşme Sk. No: 15/1 Cağaloğlu - İSTANBUL 1 978


İÇİNDEKİLER Takdim Başsöz

7 g-·-10

G İ RİŞ Türk Dünyasının Durumu . . .. ... ... . . .... . . . . . . . .. ..... . . . . Bağımsız Tek Türk Devleti . . . . . . . ... . . . . . . . .. . . . Kalkınmanın Tek Yolu . . ... . .. . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . . . . . ...... . .. . Türk Gençliği ve Türkçülük . . . . . ... . . .... . . . ... .... . . .. ... . Dünya Türklüğünün Facialar Merkeıi . . . . . . . . . . . . . . .. . Kültür Türk<;ülüğü . . . . .. . . . . . . . .. . . . . .... . . . .. .... ... . . . . . . . .

1.

. . .

. .

.

.

.

.

.

.

11-12 12-13 1313-!6 16-17 17-18

BÖLÜM

TÜRK DÜNYASINA KÖMÜNİZl\'IİN GİRİŞ I!SULLERİ l.' Türk Üiktlerinde Komünizm Hakimiyetinin Başlanmasından Önceki Vaziyet . . . . ........ . .... . 19-23 2. Türk Ülkelerine Komünizmden Önce Rus Kızıl Ordusu Giriyordu : Azerbayca.n'da Rus Silahının Güçü 23-30 Kuzey K:ıfkasya'ya Kızıl Ordu Seferi 30-34 Kömünizmin Kırım'a Girişi . . . . . . .... . . ... . ... . . . .. . . . . 34-36 İdil-Ural Türk Ülkesinde Komünizmin Hikiın Oluşu 37-43 Türkistan'a Komünizmin Kanlı Crirı:�i ........... 43-47 Komünizm Yakutistan'a ve Tm·a Türk Ülkesine Ne Şekilde Girdi? . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . ... ....... .. . .. . . . .... . 47-51 Doğu Türhstan'da J omünistlerin Hakimiyet Yolu 51-53 Komünizm ve Türkiye ..... . . . . . . . . . . . . ... . . . . . .. . .. . . . . . . . 53-59 Bazı Sovyet Kaynaklarında Türkiye Meseleleri . . 59-66 Türkiye .Milli Kurtuluş Savaşı Hakkında Sovyetıerin Bazı Fıkirleri . ...... . . . . . . .. .. .. . . ... . . . . . ... . . . . . . .. . . 66--69 Türkiye'd�! Komünizm, Sosyalizm ve İşçı Sınıfı Hakkındaki Sovyet Kaynakları .. . . . . . . . . ..... . . ... . ... . 69-73 Türkiye Köy Ahalisi, Toprak, Toprak Islahı ve Çiftçi Meselelerindeki Sovyet Kaynakları . . . . . . . . . . . . 73-78 Türkiye'nin Genel Me8elelerine Ait Sovyet Kaynakları 78-80 Türkiye'de «Milletler'> Meselesine Dair Bazı Sovyet Kaynakları 80-83 Sovyet Kaynaklarının Umumi Görünüşü . . 83-86 3. Komünizm Hakimiyeti Altında Bulunan Türklerin 86-97 Hayat Yolu . . .... . . . . . . .. . . . . . . . . . .. . . . ........ . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . .

.

.

.

.

.

. . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .

.

. . . . . . .. .

.

3


1.

97-99 Bölümde Kullanılan Bazı Kaynaklar .. ... . .. ... .... il. BÖLÜM TÜRKİSTAN'DA SOVYET ElUPERYıUİZMİ VE ıo;;öMÜRGECİLİÖİNİ N GÖR(T NÜŞLERİ

....................... ...... ...... ..... .. .. . ..... 101-104 Giriş 1. Türkistan'daki Sovyet Rus Sömürgeciliğinin Gö­ rünüşleri ve Yolu : Sovyet - Rus Usulü Sömürgeciliğinin Başlanışı . . . 104-135 Sovyet Hükümeti Türkistan Komisyonunun Rolü 135-143 İslam'a ve İlerici Münevverlere Karşı Kullanılan İlk Taktikler ...... .. ............ . .... ....... ... ......... .. 143-148 2 'l'ürkistan'da Yeni Sömürgeciliğin Yerleşme Çabaları: Milli Birl�k Aleyhinde Açılan Mücadele ..... ....... ... 14G-l."� İslamiyete Karşı İdeolojik Amaçlarla Açılan radi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 53-" kal Sava5 Milli İrade ve İlerici Reform Taraftarlarına Karşı Açılan Savaş . ........ ................... ............... . ..... . 16 8-. Sovyet-Rus Sömürgeciliği ile Milliyetçilik Çabaları Arasındaki Çatışmalar ................. . .... ......... 181-._ Sovyet Kültürpolitikası Sömürgecilik Politikası 188-< Hizmetinde Sovyetlerin Lisan ve Eğitim Politikası YCllU ile Milliyetsizlik Aşılama Çabaları ........ ... .. . .... . ......... 2013. Türki�tan ın Kontrolu i�inde Sovyet - Rus İktida­ rının RoJii : ) Komünist Partisi En Yüksek Kontrol Organı .. .. . . 206-? 210-212 Emniyet Teşkilatı . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . İşgal Kuvveti Hallndeki Askeri reşkilat ............ 212-219 4. Türkistan"da Sovyet Kültiir İhtilali: . . . . . . . . . . . . . . . .. 219-223 El alem Alış Verişte Görsün . . . . . . . . . . . .. . . . . . .. . .. . . . . . 223-224 Hakimleı·in Zoru İle Susturulan Edıpler ....... . . ... . 224-226 İnsan Runu Ve Mahiyetini Değiştirmek . . . . . . . . . . . .. . . 226---227 5. Ekonomik Sömürge Politikası: Türkistan'ın Tabii Kaynakları ... ..... ... ........ ... ... . . 227-228 Ekonomik Sömürge Politikasında Tutulan Y3llar 228-230 Sovyet Liderlerinin Türkistan'da Pamuk Politikası 230-234 Sömürgeciliğe Has Örnek: Ham Toprakların Zirai İşletmeya Açılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . 234-238 Sanayile:}me ve Gayeleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 238- -24 1 Rus Göçmenlerini Türkistan'da Yerleştirme Ted. .... ...... ... ... ... . . .. . . .. ....... .. ......... 2·11-244 birleri ·

4


245 --251

Netice 111. BÖLt.il\'l

TÜRKİSTA1'""DA ÖLDÜRÜLEN MİLLi LİDERLER VE ŞAiRLER Türkistan"d:ı Rus Bolşevikleri ve Ba:ı:ı Türkist;anlılar 253- -256 Türkistan'lı Komünist Liderlerin Rusya Siyasetine Karşı Mücadelelerinin Başlanması ......... .. . ... ... .... 256-262 Sovyet Rej im! Tarafından Öldürülen Türk Milli Liderlerinden Misaller . . . . . . . . 2G2 - 2 77 Türkistan' da Öldürülen Milli Şairler; Bilinmeyen Bir Gerçek . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . ... . . .. . . ... 278--279 Sovyet Döneminden Önce Türkistan'da Yeni Milliyet27H---282 . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . çiliğin Doğuşu Milliyetçi Şairler ve Sovyet Rejimi . . . . . . . . . .. . .. . . . ... . . . . 282-289 Öldürülen Bazı Türk Milli Şairleri .... ......... .......... 289-317 .

. .

. . . . . . .

. . . . .

. . . . . . .

. . . . . .

. . .

.

. . . . . . .

.

.

.

.

l\'.

BÖLÜM

KOMUNİST HAKİMİYETİ ALTINDAKİ İSLı\MiYET Rusya'da İslam Düşmanlığının Başlangıcı .... .......... 319---320 Sovyet Rusya'da Komünistlerin Müslümanlara Hoşgörünme Devri . . . . . . . .... . ... .. . .. .. . . . . . . ... .. .. . .. ...... . 320-327 Sovyetlerin islam'a Karşı İlk Faaliyetleri . . . . . . . . . . . . . 327-329 Sovyet Hükümetinin Dinler Hakkındaki Kanunu ve Kanun Yoluyla İslama Karşı Girişilen Hücum .. ... 3/.!l---TH Sovyetlerin Din Adamlarına Hücumu . . ............ . 331---332 Camilerin Barbarca Tahribi 332-333 Medreselerin Kapatılması ..... ........ . ..... ... ..... ..... 33:J-334 Namaz Kılmaya Karşı Sovyet Tedbirleri ........ . ... .. 334-335 İslami Törenlerin ve Toplu Davranışların Ya:;aklan.. ... . .. ... ..... ... ..... . ..... ... ......... . 335-336 ması Yüreklerde Yaşamakta Olan İslam . . . . . . . . . .. .. .. . . . . . . . . . 33'7-339 Sovyetler Birliğindeki Müslümanlar Arasında Ataitik .... ............ ........ .. .. .. .... ......... 339-345 Propaganda Sovyetler Birliğinde İslam Araştırmalarının Yolu 345-347 Sovyetlerin İslamiyet Hakkındaki Zehirli Fikirleri .. 347-352 Sovyetler Tarafından Mazlum İslamın, İsltıın Ülkelerinde İstismar Edilmesi ...... ... . ................. ... ...... 352--355 Sovyetler Birliği Komünist Partisinin İslamiyete Karşı Yeni Mücadelesi . . . . ..... .. . .. ...... 356--364 V. BÖLUM BUGUNKÜ SOVYETLER BİRLİÖİ DIŞ POLİTİKASINDA TÜRKİSTAN'IN EHEMlUİl.'ETİ 365-381 Sonsözümüz 381�382 .

.

. . .

.

.

. . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

.

.

.

. . .

.

.

. .

. . . . . .

. . .

. . . . . . . .

. . .

5



TAKDİM

Taşkent . . . Buhara . . . Alma ata . .. Semerkanı . . . Şöhretini tarih boyunca bütün dünyaya duyurmuş bu müs­ tesna şehirlerimizin bulunduğu anayurdum•ızda, bugün Sovyet­ ler Birliğine bağlı Ka :ıaki s tan, Türkmenistan, Kırgızistan, fh·­ bekistan \' e 'l ac ikistan gibi komünist partinin kıskacında kıvra­ nan eyaletler var. Sovyet Rus siy3setl, top yekun Türkistan Türk­ lerini biribirıne hasım yetiştirebilmek ve bilhassa Türkleri hür dünyadan uzak tutabilmek için özel taktikler uyguluyor. Hatta Türklerin Müslümanlığını, komünizm için lıir avantaj, olarak değerlendirmeye çalışıyor. Hz. Peygamberin hadislerini ve Kur'­ an ayetlerini sosyalizm için birer basamalc olarak kullanıyor. Bu­ gün Ortaasy;:ı.'da -- Türk illerinde, komünist part.isinin sekre­ terliği ile cami imamlığını birlikte yürütenlere rastlarsınız! İslamiyeti ve Türklüğü komünizmin ;<yt�dek parçası» olarak kullanan Sovyet Rus siyaseti, dolaylı yollardan Türkiye'de bile zaman zaman çatlak sesini duyuruyor. İşte bu Jritabın yazarı, Dr. Baymirza Hayyit, İkinci Cihan Harbine bir P..us zabiti olarak katılmıştır. Daha harbin başlan­ gıcında 1941 yılı 4 Temmuz'unda Bilerusya Mim>k bölgesinde­ ki müsademede, diğer Türkistan'lı arkadaşlarıyla birlikte Alman ordularına iltihak etmiştir. Halen Batı Almanya'nın Köln şeh­ rinde araştırmacı olarak görev yapmaktadır. Sovyet Rusya'daki Türkler haklcında neşrettiği çeşitli ilmi ve araştırma eserleri Rus makamları tarafından kuşku ve endişeyle karşılanmakta, bir eserine komünist dikta, ciltlerle cevap hazırlamak ihtiyacını duymaktadır. (Yazar hakkında Türk ansiklopedisinin ı 19. fasi­ külünde geni·? bilgi bulunmaktadır. ) Yazar Br.ymirza Hayyit, Çin ve Rus emperyalizmi altında inleyen hemşehrilerinden ibret alınması dilegiyle bu eserini in­ sanlığa ve özellikle Türk gençliğine armağan ederken, kitapta geçen döküman ve fikirler hakkında okuyucularının kritiğini eleştirisini beklemektedir. Sabah Gazetesi Kültür Yayınları, Müslüman Türk Dünya­ sına bu eseri rnnmakla şeref duyar. YAYINEVİ -

7



BA Ş SÜ Z

Türk okuyucularına sunduğum bu kitap. Türkiye'­ de bugüne kadar yayınlanmış lolan 1ıl'oşnr, makaleleri­ ınin ve yayınlanmayan bazı yazılanmm düzeltme ve ek­ lemelerle g·enişletilerek biraraya getirilmiş !':eklidir. Bütün sosyal zümrelerimizin, ayıhnlanmızm ve bil­ hassa gençlerimizin, Milletimizin bugününü ve geleceği­ ni teminat aıtma alabilmek ve bekasını sağlamak için hu naçiz eserimden faydalanmalarını istedim. Bu kitapta mazlum Türkler'in ba�ma inen kızıl derbenin kara damgasını ve izlerini. t\Öreceksiniz. Bu­ nun yanında, hür Türkler'e de musalJat edHmek iste­ nen ayni kızıl ideolojinin Türkiye'deki kıvılcımlarını da­ ha yakından sezebileceksiniz .Bugün Sovyet Rusya'nın esiri olan Türkistan Türk Dünyasının en büyük ülkesi oiduuğundan, eserin büyük bir kısmı Türkistan mese­ les!nc ayrılmıştır. Eseri okyunca şunuda anlayabilcceksitüz ki, maz­ lum olmak kolay, fakat esaretten kurtulmak çok güç bh· iştir. Sizlere acizane bir tavsiyem olacaktır. Bizler çok o­ kumalıyız, çok öğrnemeliyiz; münakaşa ve müzakere­ lerden sonra, okuduklarımızdan kendimize ve cemi­ yetimize faydalar sağlamaya çalışmalıyız. Kitabımızı bu esaslara göre okuduktan sonra, içindeki bilg·i ve fi­ kirleri faydalı g·ördüğünüz takdirde, başka arkadaşla­ rınız tarafından da okunmasını temin edersiniz, gerçek­ leıi duyurmak ve aranızda doğ·ru düşünceler yaratmak yolunda hizmet etmiş olursunuz. 9


Bilindiği gibi, bugün Türkiye'ınizde, Sovyet'ler Bir­ liğinin Asya ve Afrika siyasetinde çok büyük önemi olan Türkistan hakkındaki yayınlar oldukça sınırlıdır. İnan­ cım odur ki, Türkistan ve diğ·er Türk ülkelerinin duru· ınunu öğrenmek için ufak bir kaynak mahiyetinde olan bu kitap, gelecekte yapılacak araştırmalaı·dan scnrn, yalnız bir arşiv belgesi vazifesini görecek; çünkü araştır­ macılanmız, bilginlerimiz ve yazarlarımız duyulan boş­ luğu doldurucaklardır. Bu kitabın hazırlanmasında ve yayınlanmasında yardımlarını gördüğüm dostlanma ve lıeni daima yazma­ ya teşvik eden genç arkadaşlarıma şükran borçluyum. Dünya'da "mutlak - ı umumiye» yi yani herşeyi bi­ l«'n bilginll'r yoktur. Zaten ben de lıu iddiada değilim. E­ seıimde bazı eksikliklerin olması mümkündür. Büyük üstadımız Yusuf Has Hacib, ccKutadgu Bilik» de şöyle der: "Bilirim dersen, sen henüz bilgiden uzaksın. Bilenler arasında sen bilgisizlerden sayılırsın! 11 Bu vecize şüphesiz çok yerindedir. Fakat, yapmış olduğum ilmi araştırmaların ve hayattan edindiğim tecrübelerin genç nesillerimize faydalı olacağına inanı­ yorum. Bu inanç ve gaye ile sunmuş olduğum bu naçiz eserimle faydalı olabilirsem, vazifemi yapmış olmaktan sonsuz bir haz duyacağım. Yeni bir eserimi sununcaya kadar aramızdaki mane­ vi bağın kopmaması umuduyla huzurunuzdan aynlır­ ken, büyük danişmendiıniz Yusuf Has Hacib'in aşağıdaki �öz!erine dikkatinizi çekmek istiyomnı: "Ömrünü bilgi ve tecrübe ile geçinniş insan ne der, (onu) dinle!11 Saygılarımla Dr. Baymırza HAYİT 10


GİRİŞ

TÜRK DÜNYASININ DURUMU

�'

Yer yüzünde büyük bir ccTürk Denizi» mevcuttur. Bu Türk dünyasıdır. Zamanımıza kadar hiçbir kuvvet bu­ nu inkar etmemiştir. Türk Milletini dünya'da sevcntcr var, sevmeyenler de az değil. Aı;.ulaı·ca varhğmı muhafa­ za eden Dünya Tiirklüğü zamanımızda üç değişik hayat tarzı altında yaşamaktadır: 1 ) Türkiye, hür bir devlettir: 2) Türk'lügün bir parçası Afganistan, İran ve Irak gibi memleketlerin sı­ nırları dahilinde yaşamaktadır; 3) 40 milyondan fazla (resmi istatistiklere göre) Türk, Rusya ve Çin hakimi­ yeti altında bulunmaktadır. Bunlardan başka Osmanlı İmparatorluğu'nun kalıntısı, Balkanlarda yaşayan Türk­ Jeride zikret.mek gerek. Demek ki, dünya Türkliiğü, bu milletin kültürü, dini, dili ve büyük geçmişi de çeşitli yollardan devam etmektedir. Bu sebeı>ten, Türk Dünya­ sının problemleri de çoktur. Tarih boyu 16 İmparator­ luk kurmuş olan Türkler zamanımızda İmparatorluk derdinde değil, ne şekilde milli varlıklarını devam et­ tirebilecekleri· meselesi ile meşguldürler. Bağımsız Tür­ kiye Dünya politikasm'da milli devlet hayatını sürdür­ mek çabasmdadll'. Rusya ve Çin hakimiyeti altındaki ''' İşbu yazı <;Son Havadis» gazelesinin

26-28

Ocak

1970 tarihli

sayılarında yayınlanmıştır.

11


Türkler, ne şekilde hürriyet kazanabilecekleri düşünce­ sinde ve bu hürriyetin umudu ile yaşıyorlar. Doğunun hür memleketlerinde yaşayan Türkler, İslamlık ve şuk­ çılık şartlan altında bulunan memleketlerde, bu devlet­ ler hayatına sadakat göstermekteler. Türkiye dışındaki bu Türkler, Türk'lüklerini serbestçe koruyabilme hakla­ rından mahrumdurlar. Komünizm hakimiyeti altında yaşıyan Türkler varlıklarını, büyük tehlikeli ve ızdıı-aph şartlar altında saklama çabası içindeler. Türkiye dışında­ ki Türkler, kendilerine Türk diyebilmek konusunda dahi zorluklarla karşı karşıyadırlar. Demek oluyor k�, büyük Türk denizi, dünya dalgalarının ve rüzgarlarının tesiri altında hayatını sürdürebilmek problemi ile karşı karşı­ yadır. Dünya Türklüğü'nün rahat ve huzurunu isteyen­ ler pek az, onun aleyhinde çalışanlar ve onun düşman­ ları pek çoktur. Şu halde Türk'lüğün durum nedir? BAGIMSIZ TEK TÜRK DEVLETİ Söze Türkiye'den başlayalım, çünkü lm devlet po­ litik alanda değilse bile, manevi olarak .Dünya Türk'lii­ ğünün bugünkü temeli durumundadır. Türkiye bağım­ sızlığı olan tek Türk devletidir. Zamanımızda, bu devle­ tin varlığını ve halkın hürriyetini kommak güç bir prob­ lem teşkil eden önemli bir vazifedir. Gözlerimizi Tüı·ki­ yenin etrafında gezdirdiğimiz zaman onun dostlarından çok daha fazla düşmanları olduğunu ibretle görürüz. Hürriyetin muhafazası yönünde gerçekten milletin ira­ desi unutulamayacak büyüklüktedir. Bunun yanında Türkiye başka devletlerle birlikte müdafa tedbirleri al­ mak zorundadır. Mesela: NATO ve CENTO. Bu paktla­ rın aleyhinde onlarlar bunları yıpratmak ve yıkmak ça­ bası içindedirler. Bu neden böyle? Cevap açık. Türkiye zayıf halde yaşarsa ve bu memlekette anarşizim devam 12


ederse böyle bir dumm ülkeyi ele geçirmek isteyenlerin işlerini o nisbeıte kolaylaştıracaktır. Bugün Türkiye'de bazı tehlikeli sol fikir cereyanları vardır. Yabancılardan tesir ve menfaat alan bir küçük grup çeşitli yollardan ko­ münizm çığırtkanlığı yapmakta. Bir diğer grup Türkiye için Sosyalizmi, Marks Sosyalizmini istemektedir. Şayet bu tip gruplar için Komünizm - Sosyalizm büyük bir ide­ al ise, bunlara Türkiye'de değil, Sovyetler Birliğ"inde ya­ şama imkanı verilmelidir. Onlar mazlum Türkleri gör­ sünler, belki insafa gelmeleri mümkün olur! KALKINMANIN TEK YOLU Sol, gericiliği diline dolamış durumda. Onun nez­ dinde hoşuna gitmeyen herşey gericilikdir. Bir grup her fırsatta Türk.iye'de feodal bir düzen olduğundan, Türki­ ye'nin geri kalmışlığından, Türkiye'nin sömürüldüğün­ den bahsetmektedir. Türkiye için milli kalkınmanın ge­ rekli olduğu konusunda kimsenin itirazı yoktur sanırım. Şu gerçek ki kalkınma - kalkınma diye sokak kavgası sevdasına düşenler kalkınmanın ne şekilde meydana ge­ tirileceğinden habersiz. Kalkınmanın tek yolu çalışma­ dır. Bunu bilenlerin Türkiye'de az olduğunu iddia eder­ sem herhalde hata etmemiş olurum. Yalnızca, sistem­ li çalışma, milli menfaatler esasındaki çalışına, Türki­ ye'yi kalkındırabilecektir. Kalkınma diye belki 100 yıl konuşacağız, bizim kalkınmamıza mani oluyorlar diye yanacağız. Düşünmeliyiz ki, her birimiz önce kendimizi kalkındıralım, sonra milletimiz de kalkıııacaktır. Millet­ ler hayatında dışardan hediye edilen veya göç olarak ge­ tirilen kalkınma yoktur. Bu sebebdeıı az konuşalım çok düşünelim, mükemmel çalışalım. Bütün bunlar kalkınma için mühim temel olacaktll'.

TÜRK GENÇLİGİ VE TÜRKÇÜLÜK Türk gençliki iki akım içinde: Birisi milli

esasda 13


devleti, Türk'lüğü muhafaza etmek yolunda. Diğeri ki, az bir grup, devlet ve millet hayatını bozmayı kutsal bir yol olarak germe eğ'iliminde. Komünistler bu grubdan yararlanmakta. Gençliğin bir kısmı sokaklarda Anti emperyalizm ve Anti - Faşizm diye bağırmakta. Emper­ yalizmi akıl taşıyan bir kimsenin kabul edebileceğini dfü;üncbilmek ne kadar abestir. Lakin unutyorlar ki, dünyanın en büyük emperyalist gücü bugünkü Rusya'­ c1ır. Bunun aleyhinde ideolojik cephe açalım dediğiniz­ de, 1<hayır, hayır, bu memleket dünyanın anti emperya­ list merkezidir» diyerek kızarmadan karşınıza çıkan in­ sanlar hemen her devletin içinde vardır. Türkiye'de de böyle düşünen kişiler var. Ama, Türk milletinin düş­ manlaı·ı bu azınlıklardan öz politikaları için istifade et­ mek niyetindedirler. Türkiyede'ki azınlıkların bazı mü­ messileri yabancıların tesiri altındadırlar. Bir yandan devletin ve memleketin temel unsuru Türklere karşı mü­ cadele ederken, öte yandan da bozgunculuklarını faydalı cereyanlar olarak göstermek çabası içindedirler. Türkiyt:'de Türk kültüründen genel eğitim sahasın­ da istifade gerçekten ihmal edilmiş biı· husustur. Kim ki, Dünya Türklüğü'nden bahseder veya Dtinya Türklüğü lehinde konuşursa, ona hemen Turancı, Pantürkçü, Irkçı isimleri yakıştınlıverilmiştir. Bilmiyorlar veya bil­ mek istemiyorlar ki, Turancılık gayesi tarihte ilk defa 19. asırda Macaristanda doğmuş ve yavaş yavaş Osman­ lı İmpamtorluğuna sokulmuştur. Turancılığa karşı olan­ lar, bundan Türklük aleyhinde istifade ettiler. Bugünkü Türkiye'de, Türkçü olduğunu sö}·leyen birisinin karşısı­ mı, Turancı, ırkçı diye çıkılması az rastlanır olaylardan değildir. Turan kelimesini ilk olarak <<Şahname» mü­ ellifi Firdevsi bilinir hale getirdi. Farsların 1<Türkan» yani «Türkler» anlamına gelen kelimesini şiir veznine kuHandı. Macarlar bu kelimeden Gobi çöllerinden baş­ layart>k, Türkistan, Sibirya, Osmanlı İmparatorluğu ve 14


Balkan memleketlerinde biı· büyük imparatorluk yarat­ mayı anladılar. Bunlara rağmen Türk tarihimle böyle bir ufeJsefenim> imparatorluk davası haline getirildiğini görmüyoruz. Türkiyc'de bazı Tükleri, Turancı diye kor­ kutmuşlar. Belki bu sebepten olmalı ki, Türkiye'de ge­ nel Türk Kültürü meselesinden bahsedildiğinde, bundan ürkenlen de az olmuyor. Şunu inkar etmemek gerekir ki, eğer bir Türk, kendi Türkçülügüıu.lcn korkarsa, o zaman böyle bir hadise gelecekte, yalnız Dünya Türklii­ ğü için de�il, belki, Türkiye için de büyük felaketler getirecektir. Türkiye'nin Türklükten vaz �eçmesının sağlanması. Türk milletinin devletsiz hale getirilmesinin veya onun ebedi olarak zayıf halde yaşamasının en bü­ yük şarUanndan biridir. Afganistan, İran ve Irak gibi memleketlerde yaşa­ yan Türklerin vaziyeti kendisine has özellikler arzeder. Kültürel yakınlıklarımız, dinimiz ve dostluk hislerimizin tesiri ile bu memleketlerde yaşıyan Türkler ve bu mem­ leketlerin milli ahalisi arasında samimiyet vardır. Fakat bu memleketlerdeki milyonlarca Türk kendi dil hürri­ yetlerine dahi sahip değildir. Yalnızca Bağdat'ta Irak Türklerinin ((Kardeşlikıı adıyla bir dergileri vardır. Bu­ nun dışında, İran ve Afganistan'da yaşayan Türklerin kültür hayatlarını devam ettirebilmeleri için hiç bir imkanları yoktur. Biz adı geçen memleketlerle dostluk içerisinde yP.şamak isteğindeyiz. Zaten asırlardan beri bu durumda yı:ı.şadık. Dil hürriyeti ve kendi lisanlarında tah­ sil imkanı bu Türkler için günümüzün talebidir. Bu isteği adıgeçen devletin yetkili şahıslan da iyi bilirler. Lakin bu konuda kolayhk göstermemeleri komünizm için fay­ dalı olmaktadır. Afganistan, İran ve Irak gibi memle­ ketler komünizmin gölgeleri altındaki memleketlerdir. Komünizmin bu memleketlerdeki tesirlerinden bahset­ mek konumuz değildir. Ve Komünist propagandanın bu memleketlerdeki gücünü yazmak ciltlere ihtiyaç gös15


terir. Fakat bir küçük örnek vermeden geçemiyeceğim : Mesela Afganistan'daki Özbekler ve Türkmenler Kabil'­ den kendi dillerinde radyo dinleyemediklerinden Taşkent ve Aşkabad radyolarının komünizm propagandasını ve kendi milli musikilerini dinliyorlar. Aynı durum İran'da da bahis konusudur. Bu durumun devamı kime faydalı olabilir? Bu vaziyetin bu memleketlerde komünizm ha­ kimiyeti için zemin olacağı tabii bir durumdur. Biliyo­ ruz ki, komünizm insanların zayıf taraflarından fayda­ lanarak bugünkü kuvvetli durumuna erişmiştir. DÜNYA TÜRKLÜGÜNÜN FACİALAR MERKEZİ Bu devirde dünya Türklüğünün facilaı· merkezi Rus­ ya ve Çin Komünizmi altındaki Tül'k ülkeleridir. Tarih. Kmm, Kabardin - Balkar Türkleri'nin facilarının (Katli­ am) şahididir. Bugün, Müslüman Türk Ülkeleri Kazan ve Başkurdistan Muhtal' Cumhuriyeti ve müsliiman ol­ mayan Türk Ülkesi Yakutistan'da halkııı çoğunluğunu Ruslar teşkil etmektedir. Doğu Türkistan'da da Çin'li­ lerin büyük göç politikası devanı etmektedir. Türkler'i Ruslaştırma ve Çin'lileştirnıe politikası Rus ve Çin dev­ let politikalarının esasını meydana getil'ınektedir. Milli kültür yerine Hsosyalist kültür,, aşılanmaya çalışılmak­ tatlıl'. İslam yerine komünizm dinsiz biı· ahlak talimatı olarak takdim edilmektedir. Tiirklük aleyhindeki gün­ lük döğüş devletin esas düşünce ve ideolojisi olmuş. Rus­ ya ve Çin hakimiyeti altında yaşayan Türkler bugün Öz­ bek, Kazak, Kırgız, Kara Kalpak, Tacik, Türkmen ve Uy­ gur adları altında hayat geçirmek zorundadırlar. Hat­ ta, 1924'den bu yana Türkistan kelimesini kullanmak da­ hi yasaktır. Hakimlerin baskısi ne kadar fazla ise buna karşı Türkler de o kadar çok kendi vadıklarını muha­ faza için mücadele etmekteler. Bugünkü Türkistan'da mmiyetçilik büyük bir cereyandır. Bu milliyetçiliğin a­ macı halkın kültürel bakımdan muhafazası ve milli guru­ nu terbiye etmekten ibaretir. Bunla-rise gelecekte milli is16


tiklôl kazanılması için bugünkü temeldir. Hür Türkiye Türk­ lerinin bu mazlum Türklere ilgisi az olmasına rağmen, bun­ ların Türkiyeden çok büyük umutları vardır. Onlar derler ki «Türkiye'de Türklük öldürülemezse, dünya Türklüğü öldü­ rülemez!» Bütün dünyadaki Türkler dil bakımından birbi­ riyle rahatlıkla anlaşabilirler. Lôkin, bunların ayrı ayrı alfa­ belere sahip olmaları, birbirlerinin edebi lisanlarından fay­ dalanmaları konusunda zorluk doğuruyor. Dünyada öyle kuvvetler de var ki, gayretlerini Türklerin birbirlerini anla­ mıyacak hale getirilmesine yöneltmişler. Hattô, kendi in­ sanlarımız dahi Türkçülük davasında umutsuzluğa davet etmekteler. Meselô: Bay İhsan Selçuk'un, «Cumhuriyet» gazetesinde «Bırakalım Orta Asya Türkleri hakkında ko­ nuşmayı» diye bir cümlesi geçmişti. Bu sözler hürriyeti o­ lan bir Türkün sözüydü, amô bunu okuyan bir Türkistanlı Türk şairi (Rejim içinde yaşamakta olduğundan adını ver­ miyorum), «Bak, bu Türke bak! Sözleri Türkçe, kalbi Rus­ ça» diye başlıyan, bir hicvi şiir ile 1969'da ona cevap ver­ mişti. Türkistanda Türkiye'yi lise talebeleri, Ortaokul tale­ beleri dahi pek iyi bilirler. Acaba Türkiye'de de vaziyet böy­ le midir? KÜLTÜR TÜRKCÜLÜGÜ Türklüğün bugünkü durumu ne olursa olsun dünyanın büyük dalgaları arasında yaşamaktayız. Türk milleti bu dalgaların kurbanı olmazsa bahtlı olacağız. Her şeyden ön­ ce Türkler birbirlerini iyi öğrensinler, iyi tanısınlar ki, daha sonra dünya milletleri de bizi öğrenme imkônı elde edebil­ sin. Bize mücadeleci ve muhafazakôr Kültür Türkçülüğü gerek. Biz Türkler, Dünyada ne şahıslara, ne milletlere ha­ karet ettik, ne de onları ezdik. Bize karşı devam ettirilen hakaretleri de hazmedemiyoruz. Önümüzde, «Komünizm mi yoksa sağlam Türkçülük mü?» problemi bulunmakta. Başkalarının idealleri nelerden ibaret olursa olsun, bizim de F.: 2

17


kendimize has idealimiz var. Bu Türkçülüğümüzün v� Türk Sosyolojisinin varlığıdır. Ne zamana kadar daha biz, an'a­ nelerimizle ilgisiz, cemiyetimizi bozan yabancıların ideolo­ jisi ile başımızı ağırtacağız? Bu ağrı uzun müddet devam edemez, çünkü asıl olan varlığımızın devamıdır; hayatımız bunu bizden talebetmektedir. Türk Dünyası büyük prob­ lemler karşısındadır. Bunların halli için dikkat nazarlarımızı kendi milli şuur ve gururumuzun tekamülü noktasında top­ lamalıyız. Türkistanlı edebiyatçı, alim Abdul Rauf Fitrat: «Vatanını sevenler onun yalnız çiçe!tlerini değil, taş ve di­ kenlerini de beraber severler» demişti. Büyük Türk şairi Mir Ali Şir Nevai: «Eğer bir kavm olur ki, yüz ya ise bindir. Muayyen Türk milleti benimdir» demişti. Dünyada kötü in­ san yok, lôkin tabiatı bozuk insanlar var. Türkler'de rfe ay­ nı vaziyet mevcuttur. Karakteri bozuk olanlarımızın içtimai hayatımızın iyi insanları olmasına gayret etmeliyiz. Sosyal adalet dayakla değil kalble meydana getirilmelidir. Cinliler tarihte Türkleri, kuvvetli, cesur insanlar olarak tanımışlar. Buna inanalım, sonra dünyada geleceğimizi köruma yete­ neklerimiz de çoğalacak ve kuvvetlenecektir. Dünya Türk­ lerinin dertleri bir olduğu gibi onun ilacı da birdir. Mazlum Türk'lerin hürriyetleri meselesinde hür dünya milletlerinin vicdanlarına müracaat edelim. Mazlum Türkleri kozmopo­ lit hale getiremediler. Türkiye'de kozmopolitizmin propa­ gandacılarından kendimizi korumalıyız. Dünya Türklerinin büyük parçasının Komünizm, Sov­ yet - Rusya ve Cin hakimiyeti altındaki kaygılı hayat yolu, hürriyeti olen Türklere dikkatli olmaları için bir misal ola­ bilir.

18


1.

BÖLÜM

Türk dünyasına komünizmin giris �

1.

usulleri

TÜRK ÜLKELERİNDE KOMÜNİZM HAKiMiYETİ­ NİN BAŞLAMASINDAN ÖNCEKİ VAZİYET

Rusya'da Komünizmin devlet lıökimiyeti şeklini aldığı

1 917 yılına kadar, Türk dünyası geneliikle tarihi facialar

içinde bulunmaktaydı. Osmanlı Türk İmparatorluğu ateşler ıçinde, savaş meydanlarında, binbir zorluk içinde varlığını korumağa çalışıyordu. Türk Dünyası'nın ikinci bir k•Jmın­ da. Türkistan'da 1916 yılı isyanı sona ermişti. Türkistan Türk'leri zulüm içinde kanlara boyanmıştı. Diğer Türk ül­ keleri, Azerbaycan, Dağıstan, Kırım ve Tatar - Başkurt ül­ keleri, bir nevi sükunet içinde bulunmaktaydılar. Mazlum Türkler gözlerini Osmanlı İmparatorluğunun zaferlerine çe­ virmişlerdi. Büyük Türk İmparatorluğu'nun gelecet�i de mazlum Rusya Türkleri'nin istikbali şeklinde görünmek­ teydi. Rusya'nın muharebede mağlup olması mazlum Türk­ ler için yeni bir umut doğuracaktı. Mazlum Türkler hürri­ yetlerini elde etmek için mücadele ediyorlardı; lakin Rusya hökimiyetinden nasıl kurtulmaları gerektiği hususunda sis* Bıı bölüm «Komünizm VP. Tiirk Dtınyasm başlığıyla olarak «Ankara» Altınok Matbaasında 1971'df, sonr::.

broşür

«Yen i Tanin» gazetesinin 15-:<7 Ağustos 1971'de, «Bizim Anadolu» ve

«Güne!'!»

gazetelerinde yayınlandı.

19


temli bir programları yoktu. Bekled ikleri, Rusya'nın muha­ rebeyi kaybetmesi ve bu yolla istiklôlleri n i elde etme umu­ duydu. Osmanlı Türk İ mparatorluğu son g ünlerin i yaşar­ ken, Rusya hakimiyeti altında yaşayan Türkler, Rus E:m­ peryalizmi'nin Birinci Dünya Savaşı son unda çökeceğini beklemekteydiler. Mazlum Türk'lerin Yusuf Akcura ve Beg­ can g i b i temsilcileri Avrupa memleketlerinde Türklerin hakları n ı talebederek mücadelelerine devam ediyorlardı. Rusya İ mparatorluğu içinde yaşayan Türkler, Rusya aley­ hina acık bir cephe acamamışlardı. Yalnız Türkistan'daki 1 91 6 yılı isyanı Rusya'ya yeni bir ders vermişti. Rusya Par­ lamentosunda Rus Sosyalistlerinin l ideri Kerenskiy, 19 16 y ı l ı sonunda hükümetinden şi kôyet ederek «Efendiler,

sizler, Türkistan'da Rusya aleyhinde ikinci bir cephe teşkil ettiniz» demişti. Lôkin adı gecen bu ikinci cephede muha­

rebeyi Ruslar kazanmışlard ı . Demek oluyor ki, Türkıstan­ daki hürriyet mücadelesi başarısızlıkla neticelenmişti. Tür­ kistan'daki M illi İ syan Rusya hôkimlerini büyük bir korku altına sokm uştu. Ruslar bundan kurtulmak için Türkistan' da yeni tedbirler alıyorlar; zulümleri ni arttırıyorlard ı .

1 917 Şubat'ında Rus Sosyal - İ htilôıcileri Çar'ı tahttan uzaklaştırmışlardı. Bu ihtilôl esnasında Lenin Zürih şehrin­ de yaşamaktaydı . O, ihtilôl günü gezinti yaptığı parktan evine döndüğünde, ev sahibi Lenin'e Rusya'da çarlığın devrildiğini ve Sosyalistlerin hôkimiyeti ellerine aldıkları nı haber vermişti (1). Lenin bu haberden memnun olmuştu. Tabiatıyla mazlum Türklerin sevinçleri ve u m utları da art­ m ıştı. Mazlum Türklerin liderleri Kerenskiye tebrik telgraf­ ları gönderiyorlar, i htilôlin kardeşlik, hürriyet ve bera berli k prensiplerine inanıyorlardı . Türkler Kerenskiy devrinde ser(1) Aleksander Solşenizin'e göre ( «Dle Meltı., gazetesi. 28 Mayıs

Hı77, s. 1 7 ) Lenin Rusya'da Şubat. 1917 ihtilall hakkında Bronski isimli birisinden öğrenmiştir.

20


best yazma ve konuşma hakkını kazanmışlard ı . Bütün maz­ l u m Türk ü l kelerinde gazete ve dergi neşretme işi gelişmiş ve Türk l iderleri milli siyasi faaliyetlerini a rttırmışlard ı . Hat­ tô, 1 917 Mayıs'ında Genel Türk Kurultay'ını toplayarak, burada Türk ülkelerinin gelecekteki idare şeklini tartışmış­ lard ı . Türk l iderleri Kerenskiy ile ü l kelerinin gelecekteki devlet şekli hakkında devamlı müzakerelerde bulunmuş­ lard ı . Len i n ve arkadaşları da kısa zamanda Rusya'ya g ir­ me çabasındayd ı lar. Lenin, Alman Erkanı Harabiyesi ile a nlaşarak, arkadaşlarıyla 1 917 N isan'ında Rusya'ya ayak bastı. Komünistler Rusya'da hôkimiyeti ele geçirmek için gayretlerini arttırdılar. Gizli olarak «Komünist Parti Kong­ resi» ni topladılar. Aynı tarihte Komünistler Rusya mazlum m i lletlerini kazanmak için ayrıca cabalar sarfettiler. Rusya hôkimiyeti a ltında bulunan bütün m i lletler ( Polonya, Litu­ anya, Letonya, Estonya, Finlandiya, Ukrayna, Belorusya, Gürcistan Ermenistan, Azerbaycan, Tatar - Başkurt, Tür­ kistan ve Kırım gibi) için kendi kaderlerini serbestçe tayin etme ve Rusya'dan ayrıl mçı hakkını da vaadettiler. Bunun gibi beyanatlarla Bolşevi k - Komün istlei, Sosyal - İ htilôlci Rusya Hükümeti'nin m i l liyet politikası hakkında mazlum m i lletlerde şüphe ve endişe uyandırmak istem işlerd i . Maz­ lum milletlere yalnız Bolşevi klerin «Hürriyet Hakkı» vere­ ceklerin i propaganda ediyorlard ı . İ htilôlci - Sosyalist Ke­ renskiy Hükümeti ile Türk ü l keleri nin devlet idare mesele­ lerini müzakere eden Türk Liderleri, Rusya Geçici Demok­ ratik Hükümeti'nden bu konuda müsbet ve ciddi bir cevap alamıyorlardı. Bu türlü tartışmalar devam ederken 1 917 E­ kiminde Rusya'dq Bolşevikler i ktidarı ele geçirdi ler. Onlar

askerlere sulh, işçilere fabrika, çiftçilere toprak ve millet­ lere hürriyet vaadetmişlerdi. Marksizm - Komünizm ideolo­ j isinden konuşmamışlard ı . Proletarya d iktatörlüğünün ku­ rualcağını, bunun da Sovyetler (şurôlar) eliyle gerçekleşti­ rileceğini söylediler. Proleterya Diktatörlüğü dedikleri ko21


m ü n istlerin hôkimiyeti 191 7'den günümüze kadar devam etmektedir. Rus - Komünistleri. Rusya'da hakimiyeti ele geçird i k­ ten otuz yedi gün sonra, 1 5 Kasım 1 91 7'de, 4 maddelik «Rusya Halklarının Hakları» konusunda bir bildiri neşret­ tiler. Gayrirus m i lletlere acı kça Rusya'dan ayrıl ma hakkını tanı mışlard ı . Bolşevik ihtilôlinin 53'ncü günü Lenin ve Sta­ lin Sovyet - Komünist hükümeti adına 3 Aralık 1 91 7'de Rus­ ya ve Şark müslümanlarına çağrıda bulunmuşlard ı . Halkla­ rın hakları konulu deklarasyonda ve Şark Müslü manlarına yapı lan çağrıda, Bolşevi klerin samimiyetsizliği kon usunda şüphe uyandıracak hiçbir nokta yoktur. Aksine, Bolşevikler tarafından yapılan vaadler mazl um milletlerin kalbleri n i kazanaca k mahiyetteyd i. Sovyet - Rusya l iderlerinin Şark Müslü manalrına yaptı kları çağrıda şöyle deniliyordu:

«Rusya Müslümanları, İdil Bölgesi ve Kırım Tatarları, Kırgızlar, Türkistan ve Sibirya Sartları, Kafkasya'nın Türk ve Tatar halkları, Çeçenler ve Kafkasya'nın dağ halkları! Camileri ve mescitleri tahrib edilmiş, imanı ve adetleri Car­ lar ve Rusya zalimleri tarafından ayaklar altına alınmış o­ lan herkes! Bugünden itibaren dini inançlarınız, adetleriniz, milli ve kültürel özelikleriniz serbest ve dokunulmaz olarak ilan edildi. Öz milli hayatınızı serbestçe ve engelsiz olarak ku­ runuz. Buna sizin hakkınız vardır!» Bu çağrıda, «Sovyet - rejimi kurunuz. komünist olunuz, komünizm hôkimiyeti altında yaşayınız. Rusya İ mparator­ luğ u'na katılınız» gibi sözler yoktu. Yal nızca d i n , ödetler ve m i l li hayat m u kaddes olarak ilan edi l mişti. Bolşeviklerin bu g ibi resmi beyanları kimin hoşuna gitmezdi ki? Halkının hürriyetini isteyen herkes bu vaadlere inanıyordu. Türk li­ derleri, Rusya hakimlerinin m i l li meseledeki beyanatları e­ sasında hareket etmeğe başladı lar. Mesele, Türkistan 2ı?


Türk l iderleri 1 2 Ara l ı k 191 7 de «Türkistan M uhtar Cumhu­ riyeti» n i ilôn ettiler. M u htar Cumhuriyetin ilôn edi l iş kara­ rında aşağıdaki sözleri okuyoruz:

«4'ncü Türkistan olağanüstü ülke kurultayı büyük Rus­ ya inkılôbı esaslarına dayanarak, Türkistan halklarının is­ teklerine ve arzularına uygun olarak, Türkistan'ı Rusya De­ mokrat Federatif Cumhuriyetinin toprak muhtariyetine sa­ hip bir ülke olarak ilôn eder.» Türkistan Türk l iderleri «devrim esaslarından» ayrıla­ cağız d iye değil, yalnız «Toprak M uhtariyeti» kuruyoruz di­ ye karar vermişlerd i . Fakat, Rusya Bolşevikleri böyle bir harekete dahi razı olmamışlard ı . Türk ü l kelerinde komli­ n izm hôkimiyeti girmeden önce milli hükümetler kurulmuş­ tu. Türk ül kelerinde komün ist hôkimiyeti kurulmadan ön­ ceki genel durum yu karıda belirttiğimiz gibi bir taraftan Rusya zulmünün tesiri altında sukunet, d iğer taraftan m i l li hükümetler vasıtasıyla istekleri bildirmek ve bolşevi klerin mill iyetler meselesi ve milletlerin hakları konusunda yaian beyanlarına inanmak şeklinde idi.

2. TÜRK ÜLKELERİNE KOMÜNİZMDEN ÖNCE RUS KIZIL ORDUSU GİRİYORDU Azerbaycan'da Rus Silôhının Gücü Azerbaycan Türk liderleri 28 Mayıs 1918 de « Kafkasya Azerbçıycan Cumhuriyeti» ni ilôn etmişlerd i . M i l li Hüküme­ tin başşehri Gence idi. Baku şehrinde komünistlerin tesiri altında bulunan Azeri Türklerinin « Himmet » , Ermenilerin « Daşnaktsuyan» Rusların Sosyal - i htilôlci ve Sosyal - De­ mokrat (Sonradan bolşevikler) gurublarının temsilcileri hô­ kimiyet sahibi idiler. Bolşevikler adına Ermeni Şaumyan ve Azerbaycan Türklerinden Neriman Nerimanoğlu faaliyet göstermekteydiler. Baku'da adı gecen g uruplar kendileri23


n i n «Halk Komiserler Sovyeti» n l kurmuşlard ı . BakO'daki idareciler arasında bulunan Ermeni ve Rus m ümessiller 1 6 Tem m uz 1 91 7'de BakO'yu Türkiye Türklerinden koruma perdesi a ltında şehre İ ngilizlerin g irmesi için karar verdiier. Baku için bir yandan İ ngilizler, d iğer taraftan da Osmanlı İ mpa ratorluğu mücadele ediyordu. Komünist Rusya 20 Temmuz 1 91 8'de Petrov komutanlığı altında BakO'ya Kızıl Ordu birliklerini soktu. Türk Ordusu 15 Eylül 1 918'de Ba­ kO'yu işgal etmiş ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti de bu şehri başkent yapmıştı. 30 Ekim 1 91 8 Mondros Mütare­ kesi neticesinde Türk Ordusu Azerbaycan'ı bırakmak mec­ buriyetinde kalmıştı. Böylece, M i l li Azerbaycan Hükümeti himayesiz kaldı. Türk Ordusu 17 Kası m 191 8'den itibaren BakO'yu terke başlamış ve Türk Ordusu yerine İ ngilizler g irmiştir. Azerbaycan'da Kızıl Ruslar, Beyaz - Ruslar (Bol­ şevik Rusları aleyhinde bulunan Rus kuvvetleri) İ ngilizler, Azerbaycan M i l li Kuvvetleri ve Türk Ord usunun harekatla­ rı olmuştur. Bunlardan Azerbaycan ve Türk kuvvetleri A­ zerbaycan'da Türk hakimiyeti için, Beyaz Ruslar İ ngilizlerle birlikte, Kızıl Ruslar ise Ermeniler ve Himmet'in yardımıyle Azerbaycanda hôkimiyet için caba gösteriyorlard ı . BakO'da milli cumhuriyet h a k i m olduğu esnada Azer­ baycanlı Komün ist l iderleri (Nerimanoğlu, Efendizade, Bun­ yatzade, G. Sultanoğl u, B. Sardaroğlu, G. M usabevoglu, M . i srafilbekoğlu, M. Ordubad ı ) Azerbaycan'dan kaçarak kızıl Ruslar'ın elinde bulunan Astarhan şehrinde yerleşmiş­ lerd i . Nerimanoğlu ve Bunyatzade Astarhan Sovyet i cra Komitesinin Kafkas Müslümanları Şubesini idare ettiler ve Moskova'daki Doğu Halkları Komünist Teşkilatında Azer­ baycan şubesini açtılar. Bu idarede B. Sardaroğlu, M . i s­ rafilbekoğlu, T. Şahbazı, S. Efendizade gibi Azerbaycan Türk Komünistleri Azeri Türk dilinde Komünist propagan­ da yazıları hazırlıyarak bunları gizli olarak Astarhan yoluy­ la Azerbaycan'a sokuyorla rdı. 24


Rusya Komünist Partisi'nin Baku'daki Komitesi ise gizli olarak çalışmaktayd ı . Rusya Komünistleri Astarhan'­ da, Azerbaycan dışında, çalışma kta bulunan Azeri Komü­ n istlerine Azerbaycan Komünist Partisi kurdurmak için ' te­ şebbüslere geçmişti. Rusya Kom ü nist Partisinin Siyasi Bü­ rosu 1 9 Temmuz 1 91 9'da « H im met» adlı partinin Azerbay­ can Komünist Partisi'nin vilöyet şubesi olarak tanınması hakkında karar verdi. « H immet» teşkilatı 1 903 de yardım­ laşma derneği olarak kurulmuştu. Bu Dernek 1 9 1 4 - 1 7'de Rusya Sosyalistlerinin tesiri altına gird i . Zaten 1 91 7'den önce Rusya içinde veya dışında Türklerden hiç kimse KP üyesi olmamıştı . Hatta. Rus Komünistleri yalnızca Rusya Sosyal Demokrat İ şçi Partisi ve onun iki bölümü (Bolşevik­ l er ve Menşevikler) bulunuyorlard ı . Görüyoruz ki, Azerbay­ can Komünist Partisi Azerbaycan'da değ i l , memleket dışın­ da, Astarhan'da, kurulmuştur. Moskova. Azerbaycan'da bulunan bütün komünistlerin bu partiye üye olmalarını iste­ m işti. Moskova 1 1 Şubat 1 920'de BakQ'da Azerbaycan Ko­ münist Partisi'nin i l k kurultayını gizli olarak topladı . Bu sı­ rada Azerbaycan'da gizli olarak üç kom ünist teşekkülü, «Rusya KP'sinin Baku Komitesi» . « H immet» ve «Adalet» (Bu dernek İ ranlı larla ilgileniyordu ) adlarıyla faa:iyet gös­ teriyordu. Azerbaycan KP'sinin gizli kurultayında M ı l li A­ zerbaycan Cumhuriyeti'nin ortadan kaldırılmasına karar verildi. M i l li H ükümetin yerini Sovyet - Komünist Hükümeti alacaktı . 1 920 N isan ı nda Kızı l Ordu'nun XI. Ord u birlikleri A­ zerbaycan'ın kuzey sınırlarına yerleştiri l d i . 1 920 Martında Hazar Denizi yoluyla Türkistan cephesinden BakQ'ya g izli olarak silöhlar getirilmişti. Azerbaycan'da Komünist ihtilöl için ihtilölci gurup kurulmuştu. BakQ'daki g izli KP, Kızı l Or­ du ile gizli temasalr.d a bulunuyord u . Kızıl Ord u Derbent Şehrine hücuma hazırlanmaktayd ı . Kızıl Ordu ile BakQ'daki KP arasında hareket birl iği kon usunda plönlar da mevcut25


tu. Kızıl Ordu'nun XI. Ordu mümessili 22 N isan 1 920'de BakO'ya gelmiş ve BakO'daki Rusya Komünist Partisi Komi­ tesi ile aynı gün, 27 N isan 1 920 saat 1 2 .00 de, Azerbaycan Milli Hükümetine, parlamento ve hükümetin dağıtıl ması hakkında ultimatom verilmesine karar vermişlerd i . 24 Ni­ san'da Rus Dilinde «Yeni Dünya» gazetesini neşretmişler ve bu gazete Bitsin M usavat Hükümeti! Yaşasın Sovyet Hôkimiyeti! Yaşasın M ustakil Sovyet Kızıl Azerbaycan » slo­ ganları ile neşredi l m işti. 27 N isan 1 920'de saat 12 de Rus­ ya KP'sinin Baku komitesi ve Kızıl Ordu, Azerbaycan M i l li hü kümetine G. Sultanov adında bir komünistin başkanlı­ ğı nda bir heyet göndererek parlamento ve hükümetin dağı­ tılmasını, hôkimiyetin komünistlerin eline verilmesini ta­ lep ettiler. Bu heyet hükümet binasına g irmeden önce, Ruslar sabahleyin g izlice kuvvetleri ni hü kümet binasının etrafına yerleştirmişlerd i . Parlamenton un Rus Komünistle­ rinin talepleri ni müzakere ettiği esnada, komürıistlere ait silôhlı birli kler 27 - 28 Nisan gecesi saat 2.00'de hü kümet binasını ve BakO'daki mühim devlet binalarını işgal ettiler. Hükümet devrilmeden önce, Nerimanoğlu, Hüseyinoğlu, Musabeyoğlu, Bunyatzade Sultanoğlu, Alimoğlu ve Kara­ oğlundan ibaret bir Azerbaycan İ htilôl Komitesi de kur­ muşlard ı . Komünstler hükümeti zorla ele geçird i kten son­ ra, acele olarak radyo vasıtasıyla Moskova'ya «hakimiyeti

kendi gücümüzle elde tutamayız. Kızıl Ordu'nun yardımına ihtiyacımız vardır» d iye isteklerini ve durumlarını bildirdi­ ler. Dış siyaset noktayı nazarından böyle bir talebin gerek­ l iliğini beklemekte bul unan Moskova, 28 N isan 1 920 saba­ hı XI. Kızıl Ordu birl iklerini BakOya soktu. Zaten, Lenin 1 7 Mart 1 920 d e Sovyetlerin Kafkas Cephesi'nin Askeri - İ hti­ lôl Komitesi Başkanı Orconi kidze'ye Azerbaycan'da Sov­ yet hôkimiyetinin kurulması icin Kızıl Ordu'nun yardımı hu­ susunda gerekli emri vermişti. Kızıl Ordu BakO'yu işgal et­ tiği gün buraya Orconi kidze, Kirov, M ikoyan adlı Azeri ol26


mayan komünistler de beraber gelmişlerd ı . Bunlar bütün güçleri ile Azerbaycanda Sovyet Rusya hôkimiyetini geliş­ tirmek için gayret ettiler. BakO, Kızıl Ordu tarafından işgal edildiği zaman, Karabağ'da Ermen ilerin silôhlı kuvvetleri ile çarpışan Azeri M i l li Ordusu, Kızı l Ord unun h ücumundan haberdar olamamıştı . Astarhan'da, çalışmakta olan Neri­ man Nerimanoğ l u da BakO'ya getiril m işti. Rus XI Ordusu 1 920 Mayısı sonuna kadar bütün Azerbaycan'ı işgal etti. Ancak Nahcivan Vilôyetini 28 Temmuz 1 920 ' de işgal ede­ bildiler. Azerbaycan'da ilk Sovyet - Komün ist hükümeti Neri­ man Nerimanoğlu başkan lığında kurulmuştu. «Azerbaycan İ htilôl Komitesi» adıyla çalışmaya başlayan bu hükümetin kontrolu tamamen Kızı l Ordu el indeydi. Kızıl Ordu'nun gir­ diği günü takibeden beş gün içinde (30. iV. - 2. V. 1 920) As­ tarhan'a oniki vapur petrol taşın mıştır. Mayıs 1 920 de -

21 ,2 milyon pud (pud: 1 6,8 kg) Baku petrolü Rusyaya gön­ derilmiştir. Rusya Sovyet H ü kü meti ve Azerbaycan Sovyet H ü kü­ meti arasında devam eden müzakereler neticesinde, 20 Eyl ül 1 920'de iki ülke arasında Askeri ve i ktisadi işbirl iği anlaşması imzalandı. Adı gecen anlaşmada, askeri işler ve komutanlı klar, iktisadi müesseseler, ulaştırma ve maliye iş­ leri bakı mından Rusya ve Azerbaycan arasında birl i k temin edileceği zi kredilmişti. Bununla Azerbaycan'ın, Rusya'nın bir parçası haline getirilmesi için gerekli şartlar hazırlandı. Zaten komünistler i ktidarı ele geçirdikten bir gün sonra, 29 Nisan'da, Nerimanoğ l u «Baku'nun petrolü bundan son­ ra bütün Rusya. proletaryasının petrolü olacaktır» demişti. 22 - 29 Aralık 1 920'de Moskova'da toplanan Rusya Sovyet­ lerinin 8. Kurultayında Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti a­ dına konuşan M. Kasımoğ l u adlı bir komünist 1 921 yılında Rusya'ya BakO'dan 300 milyon pud petrol gönderileceğini söylemişti. 27


Kızıl Ordu, Aterbaycan'ı zaptettikten sonra, bütün Kaf­ kasya'nın s iyasi durumu da buhranlı bir devreye gi rmişti. BakQ'da Gürcistan ve Ermenistan KP'leri, bu ü lkelerin m i l­ li, anti-bolşevik hükümetleri a leyhinde faaliyet göstermiş­ lerdi. Kafkas memleketlerindeki komünist g uruplar, Baku işgal edildikten sonra, Rusya KP'si Merkez Komitesi'nin Kafkasya Bürosu adıyla harekete başladı lar. 1 920 Eylül'ün­ de Baku'da toplanan Ermeni ve Gürcü komün istlerinin ilk konferansında, işbu ülkelerde iktidarın komünistler eline alınması ve Ermenistan ve Gürcistan Sovyet Cumhuriyet­ lerinin kurulması için kararlar alınmıştı. Kızıl Ordu 29 Kasım 1 920'de Erivan'ı işgal ederek burada Sovyet hökimiyetini kurd u . 25 Şubat 1 921 'de de Gü rcistan'da Sovyet hôkimiye­ ti ilôn edildi. Kafkasya'daki komünist l ideri Orconikidze (Gürcü'dür) umum Kafkasya'nın komünistleştiril mesi me­ selesinde, Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti 'nin rol ü hakkın­ da şunları söylemişti:

«Azerbaycan'da Sovyet hakimiyeti kurulduğu andan iti­ baren, Azerbaycan bizim için (komünistler için demektir. BH) karargah olmuştur. Biz, milliyetçi - karşı ihtilalci - bur­ juvazi hükümetlerine karşı buradan hücuma başladık.» Görüyoruz ki, Azerbaycan gibi bir Türk memleketinde Sovyet hôkimiyetinin kurulması Rusya için pek büyük bir önem taşımaktadır. .Sovyetlerin 1920 Eylül"ündeki Doğu Halkları Kurultayı'nı Baku'da toplamalarının önemini de unutmamak gerekiyor. Çünkü Moskova BakQ'dan Türkiye­ yi rahatlı kla gözlüyordu. Rusya Azerbaycan'ı 1 921 Mayısına kadar Azerbaycan İ htilal Komitesi eliyle idare etti. 1 9 Mayıs 1 921 'de Azer­ baycan Sovyetleri'nin birinci kurultayı, İ htilôl Komitesi'ni dağıtara k yerine Azerbaycan Merkez İ cra Komitesi'ni kur­ muştur. Komite başkanlığına M. Gacioğlu ve komiserler he­ yeti başkanlığına da Nerimanoğ l u getirildi . Azerbaycan için 28


anayasa kabul edildi. Fakat bu anayasa da Rusya Sovyet Cumhuriyeti anayassının bir n üshasından ibarettir. Bunla­ rın yanında Rusya KP'sinin organı durumundaki komünist hareketlerin Rusya komünizminin bir parçası olduğunu 1 6 Ekim 1 920 d e toplanmış Azerbaycan KP'sinin 2 . Kurultayı­ n ı n bir kararı açıkça ortaya koymaktadır. Kararda şöyle denmektedir:

«Azerbaycan KP'si teşkilôt bakımından Rusya KP'si ile karışmıştır. Bunun için on un (yani Rus KP'sinin) program ve taktiğini ve onun üst makamlarından verilen emirleri kabul ve tatbik eder . . . İşbu sebepten Rusya KP'sinin bü­ tün vazifeleri Azerbaycan KP'sinin de vazifeleri olacaktır.» (Azerbaycan KP tarihi, C. 1 Rusça, Baku, 1 958 S. 376) Moskova 1 921 yazında Azerbaycan'a S. M . _ Kirov adlı bir Gürcü komünistini, buradaki KP baş:na tayin etmiştir. Kirov bütün gücünü petrol sanayiinin verim l i çal ışmasına yöneltmişti. Zaten, Lenin 1 921 'de Rusya KP'sinin Kafkasya Bürosu Başkanı Orconikidze'ye yazdığı bir mektubunda:

«Bakıl'nun istikbalinden endişe ediyorum. . . Sizden Bakıl'daki petrol işlerinin durumu hakında geniş ve mü­ kemmel bilgiler istiyorum» diye emir vermişti. Demek ki, Rusya'nın petrol ihtiyacı Azerbaycan'da ko­ mün izmi doğurmuştur. Kafkasya'da Sovyet hakimiyeti gerçekleştirildikten sonra, Moskova bu ü l kedeki işlerin koordinasyonuna giriş­ ti. Rusya KP'sinin Kafkasya Bürosu 3 Kası m 1 921 'de Azer­ baycan, Ermenistan ve Gürcistan Sovyet Cumhuriyetlerinin federasyon haline getirilmesine karar verdi. 29 Mart 1 922 de adı geçen üç cumhuriyet Kafkasya Sovyet Cumhuriyet­ ler Federasyonu şeklinde birleştikleri konusunda gerekli anlaşmayı i mzaladılar. 1 3 Mayıs 1 922 de bunlar için tek bir Dışişleri Bakanlığı kuruldu. Bu federatif şekil Moskova için yararlı olmamıştı. Moskova, Kafkasya Sovyet Sosya29


l ist Cumhuriyetler Birliğinin kurulmasını istedi . 1 Aralık 1 922 de BakO'da Kafkasya Sovyetlerinin kurultayı toplanıyor ve bu kurultayda Kafkasya Sosyalist Sovyet Federatif Cum­ h uriyetler (SSFC) birliği ilôn ediliyor. İ ran komünistlerinden Azerbaycan'da Sovyetlerin hizmetinde bulunan S. Ağam­ alioğl u bu birliğin reisi yapılıyor. Komiserler kurulu başkan­ lığına da Gürcü komünistlerinden Oraheleşvili getirildi . Kafkasya'nın Rusya'ya bağlanması işine çok d i kkat ed ildi. 30 Aralık 1 922'de Moskova'da Kafkasya SSFC, RSFSR, Uk­ rayna ve Belorusya SSC'lerini içine alan SSCB ilôn edıldi. Görülüyor ki, Moskova 1 922 Martından Aralık ayına kadar Kafkasya'yı doğrudan doğruya Moskova idaresine sok­ muştur. Komünizm hôkimiyeti Azerbaycan'da, Moskova'­ nın istek ve baskısı ile yukarıda izah edildiği şekilde kurul­ muştur.

Kuzey Kafkasya'ya Kızıl Ordu Seferi 1 91 7 Ekimi Bolşevik İ htilôlinden sonra Kuzey Kafkas­ ya Dağıstan Türkleri) 20 Kasım 1 9 1 7'de Kuzey Kafkasya Cumh uriyeti'ni kurdular ve bu kuruluş 1 1 Mayıs 1 91 8'de dünyaya ilôn edildi. Kuzey Kafktısya'lı m i l li l iderler ülkeyi milli esaslarla idare etmeğe çabalarken, memleket Beyaz - Rus Ordusu'nun baskısı altında bulunuyordu. Dağıstanlı­ lar arası nda da 1917 Mayısından beri küçük bir g urup (Ce­ lôleddin Korkmasov, D. Dahadayov, M. Hiziroyev, S. Gabi­ ev) bir taraftan k�mün istlere yakınlık gösterirken, d iğer yandan da memlekette ihtilôlci - demokrati k bir rej i m kur­ ma gayreti içindeydiler. Kuzey Kafkasya milliyetçileri, Ku­ zey Kafkasya milli menfaatlerini koruma maksadıyla 1 Ma­ yıs 1 91 7'de Dağ Hal kları (Kabardin, Çeçen, Ösetin, İ nguş, Cerkes, Karaçay, Avar) nın birl iğini kurdular. Bu birl ik ya­ nında Temir - Han Şura şehrinde kurulan «Cemiyet-i İ slô­ miye» çalışmalar yapıyordu. 1 9 1 7 Eylülünde bu cem iyet Da­ ğıstan Milli Komitesi adını aldı. Komitenin şehirlerde ve bü-

30


yük köylerde şubeleri çalışmakta idi. Komün ist ihtilôl inden sonra Milli Komite hôkimiyet için savaşmak mecburiyetin­ de kalmıştır. Rus Komünistler Bolşevik İ htilalinden <>onra Petrovsk şehrinde harekete geçtiler. Onlar burada bir As­ keri İ htilôl Komitesi kurarak Rus - Komün ist hôkimiyetini muhafaza etmek gayesi ile çalışmalara başla d ılar. 25 Mart 191 8'de Kuzey Kafkasya M i l li Hükümeti Petrovsk şehri n i zaptetmek i ç i n askeri harekete başladı v e aynı gün şehri işgal etti. Rus Komünist kuvvetleri gemilerle Astarhan şehrine çekildiler. Petrovsk limanından sonra, m i l li kuvvet­ ler Hasav - Yurt ve Derbent şehirlerini işgal etmişler ve böylece Kuzey Kafkasya ile BakO arasındaki demiryol u bağlantısını kesmişlerd i . Moskova, Dağıstan'ı komünist hô­ kimiyetine sokmak için Astarhan yol uyla çal ışmalarına de­ vanı ediyordu. Dağıstanlı komün istlerden Ulubiy Buyna ks­ kiy Astarhan 'da bulunan Kızıl Ordu'nun yard ı m ı n ı sağlad ı . Kızıl Ordu Petrovsk şehrin i işgal etmek i ç i n bir a :ay gön­ dermişti . 1 7 Nisan 1 91 8'de Kızıl Ord u birlikleri Petro·Jsk \ a­ kınlarına geldi . Yapılan savaştan sonra 20 Nisan'da Kız ı l lar şehri e!e geçirdiler. 27 N isanda milli kuvvetler şehre tek rar hücum ettiler­ se de zayiat vererek geri çekildiler. M i l li kuvvetlerin bu ye­ n ilgisinden sonra, Bolşevikler Temir - Han - Şura şehrinde üc çiftçi, iki asker ve bir memuru kazanarak bunlar vası­ tasıyla Sovyetlerin propagandasına başlad ll ar. Ruslar 2 Mayıs 1 9 1 8'de bu şehirde askeri ihtilôl k,om itesi kurmaya muvaffak oldular. Kızıl Ordu birl ikleri ile ıııilli kuvvetler o • a­ sında savaşlar devam etmekteydi . 1 91 8 Ağustosunclcı nıi!li­ yetçiler Sovyetler:i tam olarak zayıflattılar. Kuzey Kcı f irns­ ya Milli Hükümeti'nin isteği ile Türk Ord usu 6 Ekim 1 91 8'cie Derbent ve 24 Ekimde Temir - Han - Ş ura şehirlerin i işgal etti. Mondros mütarekesinden sonra Osmanlı Devleti Har­ biye Nazırı 23 Kasım 1 91 8'de Türk Ordusunun Kuzey Kaf­ kasya ve Azrebaycan'dan geri çekilnıesı için emir vermek 31


zorunda kaldı. Rusya Komünistleri ve onların yerli yardım­ cı ları milli kuvvetlerin hôkimiyeti zamanında Kumtarkala (Petrovsk ile Temi r - Han - Şura arasında) köyünde gizli merkezi karargôhlarını kurmuşlard ı . Bu karargôh Rus XI. ordusu i le beraber çalışarak Kuzey Kafkasyanın Sovyet hô­ kimiyetine g irmesini gerçekleştirmiştir. Kuzey Kafkasya'­ nın işgaliyle Lenin ve Sverdlov çok yakından ilgilenmişler­ d i . Moskova. Kuzey Kafkasya'yı işgal için X. Orduyu sefer­ ber etmişti. Kirov komutanlığı altında bul unan bu ordunun bir kısmı 16 Oca k 1919 da Astarhan şehrine geld i. Mosko­ va'nın M i l l iyetler Meselesi Komiseri Stalin ahali arasında g izli propaganda için Dağısta n l ı komünist Buynakskiy baş­ kanlığında bir heyeti gizli olarak Dağıstan'a göndermişti. 1 9 1 9 Şubatında Kumtarkala'da Rusya KP'sinin Dağıstan Vilôyet Komitesi g izlice teşkil edildi. Kızıl Ordu da Kuzey Kafkasya hudutlarında icraata başlamıştı. Rus birli kleri müşkül bir d uruma düştü . Kızıllar yalnızca Kızlar köyünü Sovyetlerin XI. ve X l l . ord ularından hayatta kalanların ve diğer birli klerin karargôhı olarak muhafaza edebilm işti. 1 9 1 9 Şubatında General Denikin komutanlığı altında bu­ lunan Beyaz - Rus orduları Dağıstan'a hücum ettiler ve Ma­ yıs sonuna kadar Kızlar, Petrovsk, Derbent gibi yerleri ele geçirdiler. Den ikin, Kuzey Kafkasya M illi H ükümetine karşı hareket etmiş ve hükümetin dağıtılmasını istemiştir. M il li Hükümet buna razı ol madı . 24 Mayıs 1 91 9'da General De­ nikin Milli Cumhuriyet Parlamentosunun süresiz bir zama­ na kadar dağıldığını ilôn etti. General Halil (Rus generali tesirinde) geçici Dağıstan H ükümetini kurdu. M illi Hükü­ metin ne Bolşeviklerle, ne de Beyaz - Ruslarla çalışmak istemeyen milliyetçi üyeleri (Kotsov, Salik, Haydar Bam­ mat. Kantemir gibiler) Azerbaycan'a iltica ettiler. Gizli hal­ de çalışmakta olan komünist g urup Temir - Han - Şura şeh­ rinde yaşayan Şeyhül - İ slôm Ali Hacı Akusunskiy'i elde ederek, ona 1 6 Temmuz 1 91 9'da Den ikin'den Dağıstan'dak i

32


kuvvetlerin i geri çekmesin i talep ettird iler. Den i k i n bu tale­ bi kabul etmemiştir. Şeyhü l - İ slôm Temir - Han - Şura hal­ l<ı n ı isyana davet etti. Halkın isyanı Den i k i n tarafından kan­ lı olarak bastırıldı. Bu şekilde başka yerlerde de Den ikin'e karşı isyanlar başlamıştı . Sovyet Rusyan ı n XI. Ordu Komu­ tanı Kirov Kafkasya Komünist bürosuna 1 2 Kası m 1 91 9'da isyancıların bütün masrafların ı n XI. Ordu tarafından kar­ �·ılanacağını bildirdi. 30 Kası m 1 91 9'da Kirov kurye i l e is­ vancılara üç m ilyon ruble, 6 Kasım 1 91 9'da tekrar on mil­ yon ruble göndermiştir. Beyaz - Ruslara karşı isyan eden t:alk kızıllardan gelecek tehli keyi sezememiştir. Kızıl Or­ du'nun parasıyla onun propagandacı ları ve askerleri de memlekete g iriyordu. Bunu milliyetçi liderler biliyordu. Nec­ meddin Gotsinski, Ali Han Kantemir ve Said Bek 3 Ekim 1 920'de Sovyetlere karşı isyan ettiler. Halk bu liderlerle be­ raber ol uyordu. Kızıl Ordu bunlara karşı Kasım 1 920 so­ nunda Ocak 1 921 başına kadar 14. ve 32. Tümenleri, 2. Moskova Tugayı n ı ve başka bazı birl ikleri seferber etmiş­ tir. Kızıl Ordu 1 921 Mayısında milliyetçi antisovyet isyancı­ lara büyük bir darbe vurdu. 20 Ocak 1 921 'de Rusya Sovyet Cumhuriyeti, Dağıstan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin kurulmasına karar verdi . 1 Aralık 1 921 'de Temir - Hem - Şura şehrinde (bu şehre sonradan Dağıstanlı Komünist Duyna kskiy'nin adı verilmiştir) Dağıstan Sovyet1erinin ilk !<.urültayı toplan­ d ı . Bu kuruitayda icra komitesi başkanlığına N . Samurski\' ve komiserler şurası başkanlığına Korkmasov getiri ldi. Yukarıda kısaca beyan ettiğimiz hadiseler gösteriyor ki, komünizm Kuzey Kafkasya Türk ve Müslüman topra­ ğında doğrrıamış ve büyümem iştir. Azı n l ı kta bulunan, önce sosya l ist, sonra Sovyet devrinde komünist görünmüş bir gurup Kuzey Kafkasyalı, Rus Komün istleriyle işbirliği ya­ para k ve Kızıl Ordu'yu Kuzey Kafkasya'ya sokarak bu F.: 3

33


memlekette komünizmi hekim kılmışlardır. Azerbaycan'da olduğu gibi Kuzey Kafkasya'da da Ruslara bağlı olmayan bir komünizm yoktur. Bütün mazlum Türk ülkelerinde ol­ duğu gibi Kuzey Kafkasya'ya da önce Rus silehı, sonra ko­ münizm ideolojisi girm iştir. Uzun zaman bu durumdan l<urtulmak isteyen Türklerin mücadeleleri netice verme­ m iştir.

Komünizmin Kırım'a Girişi Kırım Türkleri 9 Ara l ı k 191 7'de Milli Kurultaylarını top­ layarak Kırım'ın istiklelini ilen ettiler. Fakat bu d urum ne Rus sosyalistlerinin, ne de komünistlerinin hoşuna g itti. Bolşevikler Sivastapol şehrinde İ htildl Komitesi kurmuş­ lard ı . Bu komite 1 91 7 Aralık ayında Kırım'da Bolşeviklerin hekim olması için teşebbüslerde bulunmuştu. Bu komite­ n i n başkan ı Rus komünisti Gaven idi. Sivastapol'daki Rus Komünist İ htilel Komitesi 9 Ocak 191 8'de Bahçesaray'daki Kırı m Milli Hükümetine bir ulti matom göndererek milli hü­ kümet askerlerinin silehsızlandırılmasını talep etti. Bu ta­ lep, M illi Hükümetçe reddedildi. Kırım'da hôkimiyet kur­ mak isteyen başka kuvvetler de var edilir. Bunları aşağı­ daki hadiselerden görüyoruz: 27 Ocak 191 8'de Sivastapol'daki Kızıl Rusya askerleri milli hükümet binasına hücum ettiler. H ükümet ve parla­ mento üyeleri dağlara kaçmak zorunda kaldılar. M illi Kı­ rım Cumhuriyeti'nin Başkanı Celebi Cihan 23 Şubat 1 9 1 8 d e Kızıl Ordu'nun Karadeniz filosu hapishanesinde öldürül­ dü. Rus komünistleri 27 Ocak 1 91 8'den 25 N isana kadar Kırım'a hakim oldular. Kırım Türkleri Bolşevi kler aleyhinde mücadeleye devam ettiler. N isan sonunda Alman birlikleri Kırım'ı işgal etti. 21 N isanda Kırım Türklerin i n temsilcileri ile Alman ordusu temsilcileri arasında Kırım devletinin hür­ riyeti konusunda m üzakerelere başlandı. Almanlar Kırım 34


M illi H ükümetinln kurulmasına razı oldular. 8 Mayıs 1 91 8' de Kırım Büyük Kurultayı toplanarak kendi h ükümet üye­ lerin i seçti. 25 Haziran 1918'de General Süleyman Sulkiviç başkanlığı altında Kırı m'ın istiklal i yeniden ilan ed ildi. 1 0 Mayıs 1 91 8'de Ukrayna Halk Cumhuriyeti Başkanı Skora­ podskiy Almanya'nın Kiev Büyük Elçiliğinden Kırım'ın Uk­ rayna sınırları içine katılmasını rica etti. Ukrayna Dışişleri Bakanı do 30 Mayısdo aynı talebi tekrar etti. Kırım Milli Hükümeti Ukroyna'nın bu talebine karşı çalışmalara boşla­ d ı . 1 918 Eylülüne kadar U krayna ve Kırım devlet adamları Almanlar nezdinde çalışma larına devam ettiler. Ta!ôt Paşa' nın Berfin seyahati esnasında Kırım temsilcilerine göster­ diği ilgi neticesinde Almanlar sulh anlaşmasına kadar Kı­ rım'ın istiklôlinin taraflarından h imaye edileceği konusun­ da söz verdiler. Ukrayna ise faaliyetlerine devam etti. Kı­ rım'da yaşamakta bulunan Rus Sosyalist ve Komünist te­ şekkülleri Kırım'ın Ukrayna'ya değil, Rusyo'ya bağ!on ması­ nı talep etmekteydiler. 30 Ekim 1 91 B'de Türkiye ve 1 1 Ka­ sımda Almanya mütareke imzalamak mecburiyetinde kal­ dıla r. Tesli m olan Almanya tabii olarak artık Kırım Hü kü­ metini h imaye edemezdi. 1 6 Kasım 1 91 8'de Sulkiviç istifa etti. Bakanlar Kurulu Başkanlığına Saloman Kırım (Kırı m' daki M üsevi d i ninden olan Karayım Türklerinden) seçilmiş·· tir. Salamon Hükümeti Beyaz - Rus (Antibolşevi k Ruslar) Ordusunun tesiri altında kalmıştır. 17 Nisan 1 91 9'da Gene­ ral Denikin komutanlığı altındaki Rus Anti - komünist or­ d usu Kırım'ı işgal etti. Salomon kabineyi yalnızca Ruslar­ dan teşkil etmek zorunda kald ı . Onun kabinesinde bulu­ nan Ruslar da Kırım'ın Rusya'yo bağlanmasını açıkça ta­ lep etmeye ve bu yolda çalışmaya başladı lar. Kırım Türkle­ ri Salomon kabinesi ve Rusların faaliyetlerine karşı çalış­ malar yaptılarsa da başarı elde edemediler. General Den i kin'in askerleri K•rı ı'ıl'ı işgal ettiği günler­ de Bolşevikler de Kırım seferine hazırlanıyorlardı . Bolşevik35


ler 1 0 N isan 1 91 9'da Simferapol şehrini işgal ettiler. Bura­ dan başlıyarak da 30 N isana kadar Kırım'ın tamamını ele geçirdiler. 30 Nisan 1 91 9'da Bolşevikler Kırım Sovyet Sos­ yalist Cumhuriyetini kurdular ve bunun başına Lenin'in kar­ deşi Ulyanov'u getird iler. Kırım SSC 1 Haziran 1 91 9 da res­ men Rusya Sovyet Cumhuriyeti i le askeri dayanışma an­ laşmasını yaptı. 24 Haziran'da General Denikin Komutan­ lığı altındaki Beyaz Rus Ordusu Kırım'ı tekrar işgal etti. Ge­ neral Denikin Kırımlılara milli hükümet kurma hakkını ver­ med i . 3 Nisan 1 920'de General Denikin'in yerine gelen Vrangel de Kırım istikldl i n i tan ı mad ı . Kırı m Türkleri de bu Ruslarla birl i kte çalışmak istememişti. 11 Kasim 1 920'de Kırım Kızıl Rusya ordusu tarafından yeniden işgal edildi ve bu Türk ü l kesi Rusya Sovyet Cumh uriyetinin bir parçası olarak ilôn edildi. Kırım'ın idaresi ve Kırım meselesinin hal­ li Macaristanlı komün ist Bela Kun'a verildi. 18 Ekim 1 92 1 ' de Kırım Rusya'ya dahil bir M uhtar Sosyalist Sovyet Cum­ h uriyeti olarak ilôn edild i . Görüyoruz ki, Kırım'da işgal or­ d u ları birkaç defa değişmiş, Kırım Türkleri zaman zaman hürriyetlerini m uhafaza etmişlerdir. Son olarak Kırım'ı iş­ gal eden Kızıl Ordu ül keye Komünizmi kesin l i kle sokmuş­ tur. Buradaki durum da önce Kızı l Ordunun hôkimiyeti ve sonra da Kızıl Ord u himayesindeki Bolşeviklerin hakimiyeti oldu. Kırım'ın bağımsızlığını ne Beyaz (anti - bolşevik) Rus­ lar ne de Kızıl Ruslar istem işlerdir. Tarih bize gösteriyor ki, Rus devlet menfaatleri konusunda birbirlerine ra kip R·J s partileri dahi birl i kde hareket etm işlerdir. Ruslar kf:ndi ara­ larında kan dökmüşler, lôkin eskı Rus İ mparatorl uğuna dahil olan Gayri rus ülkelerin Beyaz Rusların hôkimiyeti al­ tında olmazsa, milli hükümetlerin elinde bulunrr.aktansa, Kızılların hôkimiyetinde kalmasına rıza göstermiş!erdir. Bu sebeptendir ki, Beyaz Rus Ordusu ne Kafkasya'ya ne Kırım Türklerine istiklôl vermiştir. İdil Ural Türk Ülkesinde Komünizmin Hakim Oluşu -

36


İ dil (Volga) - Ural bölgesinde yaşamakta olan Türkler ITatar, Başkurt ve Çuvaşlar) Rusya'da komün ist ihtilôlin­ den önce 22 Temmuz 1 9 1 7'de İ dil - Ural Milli M uhtariyeti­ ni ilôn etmişlerdir. Bolşevik ihtilôl i nden sonra bu muhtari­ yet İ dil - Ural Türklerinin milli menfaatlerin i koruma yolun­ da çalışnıaktaydı. Fakat, Rus komünistlerinin aldı kları ted­ birler, İ dil - Ural ülkesinin milli esasta yönetilmesine imkôn vermiyordu. Kazan'da Kerenskiy devrinde kurulmuş olan İ şçiler - Askerler ve Çiftçiler Sovyeti, Bolşevik İ htilôlinden sonra tamamen Rus komünistlerinin hakimiyeti aitı na gir­ mişti. Bu Sovyet'e komün ist Y. S. Şeynkman başkanlık yap­ mıştı . Ruslar Kazan'da bu Sovyet vasıtasıyla harekete geç­ tiler. Kazan'daki komünist idare 9 Aralık 1 91 7'de «Sovyet hôkimiyeti aleyhindeki insanların Kronstadt hapisl;anesine gönderil mesi» hakkında karar verdi. Bu Sovyet, 26 Şubat 1 91 8'de Kazan vilôyeti Sovyet Komiserleı Heyetini tayin et­ ti. 1 1 Rus Komiserler olarak tayin edild i . Fakat. bu komi­ serler heyeti 3 Temmuz .1 91 8'de dağıtılarak bunun yerine, Sovyet H ükümeti İ c - Rusya Müslümanlar Komiserliğini rurdu. Kazan Sovyetleri nezdinde bunun bir şubesi acıt­ mıştı . Bu idare, İ dil - Ural Türklerin i komünist hôkimiyetine sokmak için gayret ediyordu. Milliyetçi Türkler ise kendi milli idarelerinden vazgeçmiyorlardı. İ dil - Ural Millet Mec­ lisi 20 Kasım 191 7'den, 1 91 8 Ocak ayına kadar U.fa şehrin­ de İ dil - Ural meseleleri ile meşgul olmuştur. Milii Meclis, İ dil - Ural ülkesinde hakimiyetin milli esaslara göre teşkil edılmesini istiyord u. 1 91 8 Ocak ayında 1 91 7 Mayıs'ında kurulmuş olan Müslüman Askeri Şurası toplanmıştır. Bu topalntıda İ dil - Ural Cumhuriyeti'nin kurulması ta!ep edil­ di. Türklerin bu talebinden haberdar olan Bolşevii< - Ruslar onların Sovyet - Komünist politikası için zararlı olduğunu da idrak etmişlerd i . Kazan Sovyet i cra Komitesi 26 Ş ubat 1 9 1 8'de Şeyn kman ve Yak u bov Başkanlığında (< İ htilôl ka­ rargôh ı » kurarak buna çok geniş yetkiler verdi. Bu karar37


gôh 28 Şubat'ta Sovyet - Komünist yol unda bulunmayan m i l liyetçi l iderlerden 200 kadarın ı n tevkifi için emir verdi. Kazanlıların İ lyas Alkin, M uzaffer, Cangir Alkin, iakumbet g i bi milli l iderleri hapishanelere gönderildi. Sovyetlerin bu terör politikasını gören Müslüman Askeri Şurası l<urultayı, Tatar Cumhuriyetini ilôn ederek, Kazan Sovyetleri ve müs­ lüman Komiserl iği üyelerini hapsetmeye karar vermişti. Kazan 'da vaziyetin cidi oluğunu gören Moskova, buraya askeri birlikler sevkederek işgal ettird i . Kazan Sovyetleri, Tatar M i l li Sovyet Cumhuriyeti Liderlerine 28 Mart 1918 gü­ n ü milli polis hareketini 4 saat içinde d urdurmasını bild ir­ d i . Milliyetçiler Kazan şehrinin Türk kısmını merkez yap­ tılar. Şehrin Ruslarla meskun kısmında Komünist Ruslar hôkimdiler. Milli Hükümet polis kuvvetlerinin silôhsızlandı­ rılması ta!ebini recdeti. Aynı gün, Ruslar Kazan şehrinin Tatar kısmına hücum ederek ele geçird i ler. Şehrin Rus l<e­ siminde Rus Garnizonu, yeni getirilen askerler ve silôhlan­ dırılan Ruslar bulunmaktaydılar. Rusya Sovyet Hükümeti 27 Mayıs 1 918'de Tatar - Başkurt Sovyet Cumhuriyeti ku­ rulmasına karar verd i . Fakat bu kararın bir tesiri oıma:ıı. Çünkü Kazan'da bulunan Ruslar böyle bir Cumhuriyetin 11.ur uımasınuan aa KorKuyorıardı. Rusya H ü kümeti, idil - u ­ al Türklerinin 1 9 1 7 Mayıs'ında kurdukları Milli idare ve Milli Şuraiarı 1918 Mayıs'ında yasakladı lar. Rusya KP'sin:n Kazan komitesinde yalnız Ruslar harekette bulunuyorlardı. '<.azan, Sovyet Rusya için birçok cihetlerden önem arzedi­ yordu; şöyle ki, şehir Moskova'ya çok yakın olduğu için bu şetıirde Sovyet hakimiyetinin olmaması Moskova'n ı n her­ zaman tehlike altında bulunması demekti. Rusya Komünist Hükümetinin gizli ihtiyat altın ve gümüşü de Kazan 'da idi. (43.000 Pud altın, 20.000 Pud gümüş); Kazan'ı işgal etmek için milliyetçi Türklerin dışında, gönülü Beyaz - Rus Ordu­ su da teşebbüslerde idi. 7 Ağustos 1918 tarihinde Kazan, Beyaz - Rus kuvvetleri tarafından işgal edilmiştir. Beyaz •

38


Ruslar komünist liderlerinden bir kısmını hapsettiler. (Şeyn kman, S. Gassar, A. Komlev, H. Hatayeviç, M. Meİla­ u k ve M ulla Nur Vahitov g ibi) ve bunları öldürdüler. Ö ldü­ rülenler arasında bulunan Molla Nur Vahitov, Bolşevi k İ h­ tilô!inden önce Kazan'da d i n adamı olarak calışmış ve «Te­ rakkiperver» fikirlerin sahibi olmuş bir kimseydi. Bolşevik­ ler onu iç Rusya Müslümanlarının Komiseri olarak tayin etmişlerdi. Bu Kızıl Hoca da komünist propagandasını Müslümanlar arasında yayma k için Rusların bir öleti ol­ muştur. Kazan'ın Beyaz - Ruslar tarafından işgali kızıllar için ölüm tehlikesi doğurdu. Bundan kurtulmak için Sovyet Rusya tedbirler almağa başlıyarai-\ askeri kuvvetleri Kazan etrafına topladı. Kızı l Ordu 1 0 Eylül 1 9 1 8'de Kazan'ı işgal etti. İ dil - Ural Cumhuriyet H ü kümeti (milli h ü kümet) inin faal ıyetleri zaten 1 2 Nisan 1 91 8'de yasak edilmişti . Beyaz Ruslar da milliyetçilerin çalışmalarına izin vermemişlerdir. 1 91 8 yılı sonuna kadar İ d i l - Ura l ' ı n Tatar bölgesi tamamen Ruslar tarafından işgal edildi. Kazan, BeyaL Ruslar tara­ fından işgal edildiğinde buradaki Komünist Partisi gizli faa­ l iyetlerde bulun uyordu. 13 Eylül ·ı 91 8'de Kazan Komü nıst Partisi Komitesi yeniden toplanarak komite başkanlığına E . Veger, sekreterliğine V. Pokrovskiy'i seçdi. Komite üye­ leri içinde bir tek Türk yoktu. 191 9'dan itibaren Tatar Türk­ leri arası ndan komünist üyeler seç ilmesine önem verilmiş­ tir. 191 7'de de kendilerinin «sosyaiist» olduklarını söyleyen Türk!er komünist olarak ilön edilm iştir. İ d i l - Ural Türkleri arasında « komünist kadro» nun teşkili Sovyet Rusya için hayati meselelerdendi, çünkü «m!lletlerin hürriyeti» nden kon uşmakta olan Rus komü nistlerine, kendi siyasetlerin i yürütebilmeleri için yerli ahali arasından bir g urubun var­ lığı zaruri idi. Rusya Sovyet H ükümetinin 27 Mayıs 1 920 kanunuyla komünizmin devlet meka n izmi olarak Tataris­ tan M u htar SSC'i kurulmuş ve böylece komünizm hakimi­ yeti temi n edilmiştir. 39


İ d i l - Ural ülkelerinde yaşanıakta olan Başkurt Türk­ leri n i n l iderleri İ dil - Ural'ın devlet birliği meselesinde Tatar liderleri ile anlaşamamışlard ı . Onlar 28 Kası m 1 91 7'de Baş­ kurdistan Cumhuriyetini ilôn ettıler. Rus Bolşevikleri Baş­ kurtları Tatarlardan ayırma siyasetini koruyorlardı. Bunun yanında Rusya Sovyet H ükümeti Başkurdistan M uhtar Mil­ li Cumhuriyeti'nin varlığından korkmaktaydı . Moskova, 22 Mart 1 91 8'de Tatar - Başkurt Sovyet Cumhuriyeti'nin ku­ rulması hakkında karar verd i . 27 Mart 1 9 1 8'de ise yalnızca Başkurdistan Sovyet Muhtar Cumhuriyeti 'nin teşkili proje­ si ile meşgul olundu. Bolşevikler Ufa şehrinde, Başkurt mil­ liyetçileri ise Orenburg şehrinde faaliyet göstermekteyd i­ ler. Amira l Kolçak Komutanlığında Sibiryo'da Krzıl Ruslara karşı savaşan Beyaz Rus Ordusu 1 91 9 Nisanında Başkur­ distan'ı işgal etti. Sovyet idarecileri, Başkurt H ükümetinin faal iyetini 3 Ş ubat 1 918'de yasak etmişlerdi. Fakat hükü­ met g izli olarak çalışmalarına devam etmekteydi. Sovyet Rusya durumun kendisi için tehl i keli olduğunu acele ola­ rak sezdi ; Başkurdistan ve Doğu Cephesine tekrar 1 1 0.0UO den fazla Kızıl asker gönderd i . Başkurt Milli Hükümeti 7 Haziran 1 91 8'de asker toplamoğa karar verd i ve bunu ta­ kiben Başkurt Milli Birl i klerini teşekkül ettirdi . Bu birli kler Bolşeviklere karşı döğüşe başladı lar. Başkurt liderleri ile birlikte çalışmak temayülü gösteren Beyaz Ruslar Başkurt­ ların isti klôl talebini kabul etmemişlerd i . Kolçak, 1 91 8 Ka­ sımında Başkurt M il li Hükümetinin çalışmalarını yasakla­ mıştı. Bolşeviklere karşı dövüşmekte olan Başkurt olayla­ rının durumu başka bir gel işme yol u takip etti. Kolçak, Ka­ zoçik - Rusları n ı n Başkanı Dutov'u bütün Başkurdistan'o hôkim olarak tayin etmişti. Milli Hükü met Başkanı Ahmet Zeki Velidi ( = Togon) bir heyeti Bolşeviklerle müzakere et­ mesi için M. Halik reisliğinde Ufa şehrine gönderd i . Velidi şayet Sovyet - Rusya Boşkurd iston'o muhtariyet tanırsa. o zaman Başkurt alaylarının Sovyetler safına geçeceğini 40


bildirm iştir. Ufa şehrindeki Bolşevik İ htilôl Komitesi Başka­ nı Nimvitskiy Lenin'e bu heyete karşı nasıl davra n ı l ması gerektiğini sormuş ve heyet hakkında rapor vermiştir. Le­ nin, Halik ile müzakerelere devam edilmel i . şayet Başkurt alavları Kolçak kuvvetlerine karşı savaşa başlarsa Sovyet­ ler aleyhinde bulunanlar affedi lmeli, «Sovyet - Rusya ta­

rafından Başkurt'lara tam olarak milli istiklal verileceği ga­ ranti edilmelidir» d iye tal i mat verd i . Müzakerelerden son­ ra, Sovyet Rusya Hükümeti ile Başkurt Hükümeti a rasında 18 Şubat 1 919'da anlaşma imzalandı. Başkurtların 7 alayı Sovyet ordusu safları na geçti. Başkurt hükümeti temsilci­ leri 27 Şubat 1919 Simbir şehrinde Sovyetlerin Doğu Cep­ hesi Kom utanlığı ile temaslara geçti ve Moskova'da Milli­ yetler Ko m iserl iğinde Başkurt H ü kümeti ile Sovyet Rusya H ü kümeti arasında «Başkurdistan Muhtar Sovyet Cumhu­ riyeti hakkında anlaşma» imzalandı. Bu Başkurt Cumhuri­ yetini idare etmesi için Sovyetler Zeki Velidi'yi İ htilôl Komi­ tesi Başkanı olarak tanıdı lar. Zeki Velidi ise bu Sovyet ida­ resinden milli kuvvetleri yeniden teşkilatlandırmak için fay­ dalanma yol unu tuttu. Komünist Ruslar, Başkurdistan'ın yönetimini Başkurtlara vermeyi vaadettiler, lôkin her şeyi Kızıl Ordu ve Komünist Partisi vasıtasıyla kontrol altına almaya çalıştı lar. Başkurt M illi hareketini boğmak için Ta­ tar Komünistlerin i faaliyete geçirdiler. 22 Aralık 3 Ocak 191 9'da Moskova'da Doğu Hal kları Komünist teşekkülleri­ nin kurultayı topland ı . Sultan Gal iyev, Tatar - Başkurt Sov­ yet M uhtar Sosyalist Cumhuriyeti teklifini ortaya attı . Baş­ kurtlar adına konuşan Gal i Şamigul «Başkurt Cumhuriyeti daha komünistler ortada yokken yaratılmıştır» dedi. Mos­ kova, Tatar - Başkurt Birliğinin kurulmasını istememişti. Tatar - Başkurt Sovyet Cumhuriyeti'nin kurulması hakkın­ daki 22 Mart 1 91 8 tarihli karar, 13 Ara l ı k 1 91 9'da yürürlük­ ten kaldırıldı. 16 Ocak 1 920'de Başkurdistan İ htilôl Komi­ tesi milliyetçilerin tesiri i le, Rusya KP vilôyet komite üyeıe-

4i


rinin tevkifine karar vererek bu kararı icra etti. İ htilôl Ko­ mitesi Başkanı Yumagul bu icraatın başında bulunmuştu. Kızıl Ordu bu d uruma çok kızmış ve Yumag ul'la birlikte ar­ kadaşları n ı tevkif etmiştir. Başkurt İ htilôl Komitesi ile Rus­ ya KP Vilôyet Komitesi arasındaki çatışma böylece devam etmiştir. 14 Mart 1 920'de Rus Komünist ihtilôl i l iderlerin­ den Trotski Moskova'dan Ufaya gelerek bu iki teşekkülü birleştirmeğe gayret etti. 1 920 Nisanında Moskovaya Rus­ ya KP Merkez Komitesi tarafından çağırılan Zeki Velidi Moskova'da gözaltında tutuldu. Moskova, Başkurdistan meselesi ile meşgul olmaları için Vikman ve Mostovenko adlı iki güven ilir komün isti Ufa'ya gönderd i . 19 Mayıs 1 920' de Rusya Sovyet Hükümeti, «Başkurd istan M u htar Sovyet Cumhuriyetinin devlet sistemi» hakkında karar vererek, dış s iyaset maliye, ticaret, iaşe meseleleri nin, posta telg­ raf ve askerl ik işlerinin doğrudan doğruya Rusya hü küme­ ti tarafından yürütüleceği n i bildird i . Moskova'nın bu karar ve emrini Başkurt İ htilôl Komitesi'nin 7 Başkurt üyesi red­ dettiler. Rusya Komünist Partisinin Başkurt Komitesi (Rus · lordan ibaret) ve Kızıl Ordu yöneticileri bunlar aleyhinde tedbirler almağa başladı. 15 Temmuz 1 920 de İ htilôl Komi­ tesi üyeleri bu idarede çalışmaktan vaz geçti. Bunlar Yeni - Osman köyüne g iderek burada bir toplantı yaptılar. Kızıl Ord u bunlar üzerine asker gönderdi. Ö nce Başkurt M illi Hükümetinde sonra Başkurt İ htilal Komitesinde çalışmış olan Başkurt üyelerden yalnız birisi Ruslarla birl ikte hare­ kete devam eti. Yen i - Osman köyünde karargah kuran d i­ ğer üyeler daha sonra Türkistan'a geçtiler. Rusya, Başkur­ distan için yeni bir İ htilôl Komitebi kurmak zorunda ka!dı. Petersburg şehrinde Bolşevik İ htilölinden önce işçil i k yap­ mış olan Feyzullah Mansuroğlu b u Komiteye Başkan ola­ rak tayi n edi ld i . Amô, bütün işler Moskova'dan gönderil­ miş olan yard ı mcısı Vikman tarafından yürütülmüştür. Sov­ yet - · Rusya 25 Temmuz 1 920'de Başkurdistan Sovyetleri42


n i n 1 . Kurultayını topladı. Bu Kurultay'a 43'ü Rus, 27'si Baş­ kurt olmak üzere 1 03 kişi katıldı. Adıgeçen kurultayda Bol­ şevikler. Başkurt M uhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin i cra Komitesini teşkil ettiler. Bununla Başkurd istan'da yö­ netim tamamen Rusların eline geçmiş oldu. Fakat az da ol­ sa m i l liyetçilerin tesiri mevcuttu. 26 Eylül 1 921 'de Rusya KP Merkez Komitesi Başkurd istan'daki durumu müzake­ re etti. 1 922 Ocak ayında Başkurdistan KP'si içinde bulu­ nan m i l liyetçiler aleyhinde tedbirler alı nmağa başlandt. Komünistlerin tam hakimiyeti 1 924 - 1 925'de gerçekleşti. Bu şekilde İ d i l - Ural ü l kesinde de komünist ideolojiden ön­ ce Rus silah ları harekete geçirilmiş ve memlekete sokul­ muştur. Rus Silahlı Kuvvetlerin i n zaferi komünist rej imin temellerini atmıştır.

Türkistan'a Komünizmin Kanlı Girişi Türkistan toprak genişliği bakrmından Türk Dünyası­ n ı n en büyük, ahali bakımından ise Türkiye'den sonra bü­ yük ülkesidir. Bu memlekette 1 91 7 Rus İ htilal inden önce, yalnız bir Müslüman, Hatuntayoğlu, Rusya Sosyal Demok­ rat İ şçi Partisi'nin üyesi idi. Rus Sosyal İ htilölciler Partisi­ ne üye olan ancak iki veya üç Türkistan l ı vard ı . Bunların Türkistan Türkleri arasındaki tesiri yok denecek kadar az­ d ı . Bolşevik İ htilölinden sonra Taşkent'deki Rus Garnizo­ n unun yardımı i le Rus Komünistleri hökimiyeti el lerine ala­ rak. 1 9 1 7 Kasım'ında Türkistan icin Sovyet Komiserlerini tayin ettiler. 1 6 Rus Komiserine Koltsov adlı bir Rus Baş­ kan olmuştu. Rus Komünistlerinin bu hareketlerini gören ve onlarla anlaşamayan Türkistanlı milliyetçiler Taşkent'­ den Kokand şehrine gelerek burada 12 Ara l ı k 1 9 1 7'de Tür­ kistan Muhtar Cumhuriyetini ilan ettiler. Moskova ve Taş­ kent'deki Rus komünistleri Türkistan Türklerin in bu teşeb· büslerine karşı idiler. 13 Ocak 1 9 1 7 de Taşkent halkı «Ya43


şasın M uhtariyet» diye sokaklara döküldü. Rus komünist­ leri n ü mayişçiler üzerine ateş açtı. Rusya ve Taşkent'deki Sovyet Komiserleri adı geçen Milli Muhtar H ükümetin yı­ kılmasına 30 Ocak 1 9 1 7 de karar verd iler. 20 Şubat 1 9 1 8 K ı z ı l Ordu Kokand şehrini işgal etti. Ermeni silahlı kuvvet­ leri ile beraber Kızıl askerler işgal akşamı katliama başla­ dılar ve 1 00.000 den fazla Türkü öldürd ü ler. Milli H ü küme­ tin ordusu yoktu. Kızı l birliklerine karşı d i renmeğe çalışan polis kuvvetleri başarı kazanamadı ve şehri terketti. Ko­ kand şehrinin işgali ve milli hükürnetin yıkıl ması Türkistan M i l li M ücadelesinin başlamasına temel olan hôdisedir. 1 91 8 Şubat'ında Sovyet Rusya aleyhinde M il li Mücad�le başladı. Taşkent'de hakim olan Ruslar Türkistan'daki Rus Askeri Birli kleri ile bu rnücadeleyı bitiremediler. Bu sebep­ ten Rusya'dan yeni askeri kuvvetler getiri ldi. Türkistan'ın Kaza kistan kısmında 1 9 1 7 Aralık ayında Orenburg şehrinde Alaş - Orda M i l li H ükümeti kuruldu. Sowet Rusya bu hükümeti de tanı mamıştı . Beyaz Rus Or­ dusu Türkistan'ın kuzey taraflarını (bugünkü Kazakistan Sovyet Cumhuriyeti'nin Aral ve Bal kaş gölleri a rasındaki kısmın kuzeyi) işgal ettikten sonra, 22 Ekim 191 8'de Alaş Orda Hükümetinin faal iyetlerin i yasak etti. M il li Alaş - Orda askerleri bir taraftan Beyaz Ruslarla, diğer taraftan Kızıl­ larla savaşmak zorunda kaldılar. Milliyetçiler her iki kuv­ vete karşı döğüşebilrnek için gerekli g üce sahip değildiler. Beyaz Ruslar milliyetler meselı;ısi hakkında kon uşmak da­ hi istememiş lerdi. Buna karşı Bolşevi kler, hiç olmazsa söz­ de ve kağıtta kalsa bile milli mesele hakkında demagoji yapma ktaydılar. Alaş - Orda l iderleri Rusya'dan gelen t>ü­ yük tehl ikenin her i kisinden de ( Kızıl ve Beyaz Ruslar) kur­ tulabil mek için «milletlere istiklal tanıyacağız» diyen bolşe• viklerle anlaşma yol una g i rd iler. 1 9 Ara l ı k 1919'da Alaş Orda Hükümeti askerleri Sovyet Rusya Kızıl Ordusuna tes · 44


tim oldular. Sovyet Ordusu Alaş - Orda H ükümeti mensup­ ları i le birli kte çalışmayı vaat etmişlerd i . Alaş - Orda'nın Bökey Han, Baytursun, Tinişbay gibi liderleri Sovyet idare­ lerinde çalışmaya başladılar. Bu şahısların Sovyet siyase­ tini milli yola sokma çabaları başarısızl ıkla neticelendi. Sov­ yetler bu milliyetçi unsurların tesirlerinden 1 930 - 1 937 yıl­ ları arasında kurtulabildi ler. Türkistan'ın başka bölgelerinde Milli Mücadele devam etti. 1 91 8 - 1 934 aralarında devanı ettirilen milli mücadele tarihi bugüne kadar mufassal olarak yazılmamıştır. Kızıl Ordu yarı müstakil devlet olarak yaşamakta olan Hiva Hanlığını 1 920 Şubat'ı nda v e Buhara Hanlığını 1 920 Eylül'ünde ortadan kaldırarak Türkistan'ın bu bölgelerinde M üstakil Halk Cumhuriyetleri kurdurmuştur. Bu müstakil devletlerin istikldl ini tanıyan Sovyet Rusya bun ların iç me­ selelerine m üdahale etmekten geri d urmamıştır. Rusya, Bu­ hara ve H iva (Horezim) devletlerini 1 924 son unda ortadan kaldırmıştır. Sovyet Rusya'ya karşı Türkistan Milli Mücadelesinin ayrıca tarihi önemi vardır. Türkistan'da Sovyet Rusya ha­ kimiyetine karşı mücadele başladığı zaman ( 1 9 1 8 Şubat'ı) Türk ü l kelerinin hiçbirinde bunun gibi heyecanlı ve kan l ı m ücadele başlanmamıştı. Osmanlı Türkiye'si harp içindey­ d i ; bütün Doğu, m üstemleke veya yarı müstemleke halinde yaşıyor ve mazlum Türk ü l kelerinde Rusya'ya karşı kanlı savaşlar henüz başlanmamış bulunuyordu. 1 91 6 isyanında kana bulanan Türkistan yine kan dökmek zorunda kai mış ve neticede Sovyet Ruslar kendi hdkimiyetlerini kurmuş­ lardır. 1 924 yılına kadar Türkistan'daki bütün Rus kuvvet­ leri (eskiden beri Türkistan'da bulunan Rus askerleri, sö­ mürgeci Ruslar, Car memurları, Komünist Ruslar. Kızı l Or•

45


d u ) Türkistan'ın yeniden istilôsı ile meşgul olmuşlardır. Türkistan'da Sovyet Rusya Ordusu başarı kazandıktan sonra bu memlekete komünizm sokulmuş ve yerleştirilmiş­ tir. Zaten Taşkent'de eski Rus ordusu olmasa idi, o zaman bu şeh irde Sovyet Komiserli kleri de kurulmazdı . Taşkent' deki Rus Komiserleri Türkistan'a kom ü n izmi sokmak için gerekli i l k temeli atmışlardır. Ö nce Türkistan'daki eski Rus ordusuna sonra da Rusya'nın Genel Ordusuna istinad et­ m işlerdi r. Komünizmi Türkistan'a Türkistan Türkleri değil, Rus Ordusu ve Rusya'nın yeni komünist emperyalizmi ge­ tirmiştir. Sovyet yazarlarıyla aramızda günümüze kadar de­ vam eden ideoloji tartışmalarına göre, münakaşa Türkis­ tan'da Sovyet Komünist hôkimiyetinin yerli Türk ahalisine bağlı olmaksızı n, milli h u kuka tecavüz ed ilerek yerleştiril­ m iş olması noktasında toplanmaktadır. Sovyetler ((Türkis­ tan halkı Sovyet rejimi için Ruslarla birl i kte hareket etfü diyorlar. Biz ise, hayır, böyle değil. o günkü Türkistan Türk­ leri komünizm i le müspet cihetten ilgilenmemişlerd ir. Ko · münizm Rusya'dan s ilôh vasıtası ile getirildi, demekteyiz. Bütün dokümünlar ve araştırmalar neticesinde ulaştığımız kanaat, komünizmin Rusya'dan ithal edildiğidir. Bu « itha­ lôtın » dil ve yolu önce s i lôh, sonra propaganda olmuştur. Sovyet Ruslar, «evet, önce Türkistan'a yerleşelim, sonra milli bağımsızlı k hakkında konuşal!m» diyerek 1 0 - 1 5 Tür­ kistanlıyı kazandılar ve bu şahısları kendi politikaları için çalıştırd ılar. Moskova m i l li bağı msızlı k bir yanda d ursun, m i l li esasta bir m uhtariyet dahi vermemiştir. Türkistan ye­ n iden Sovyetler Birl iği adını taşıyan Rusya İ mparatorluğu ­ n u n bir parçası haline getiril m iştir. Türkistan'a komün iz­ min sokulması tarihin dehşetli sayfalarından birisid ir. Kü ·· çük bir. bahiste buna yalnızca işaret edilebi l i r. Bu mesele ancak ciltler dolusu araştırmalardan sonra dünyaca anla­ şılabilir bir hale gelebi l i r. Türkistan komünizme karşı ken­ disini korumak için 3 m i lyondan fazla evlôdını şehit vermiş46


tir. Bu gerçek bugüne kadar ne Ruslarca, ne de Türkistan­ lılarca unutuldu.

Komünizm Yakutistan'a ve Tuva Türk Ülkesine Ne Şekilde Girdi Komünist ihtilalinden sonra Yakut Milliyetçileri ve Rus Sosyal ihtilalcileri Rusya'daki komünist hakimiyetini tanı­ madılar. Yakut Milli Komitesi Yakutistan'ın muhtariyetini istemişti. Kerenskiy Hükümetinin Yakutistan Komiseri So­ lovyev Sovyet hakimiyetini tanımamıştı. Yakut Milli Komite­

si, Sosyal İ htilalci ve komünist olmayan sosyal demokrat­ lar 20 Kas ı m 191 7'de «Ya kutistan halkının rahatın ı koruma komites i » ni kurdular ve Sovyet hakimiyetin i tanı madıkla­ rını bildird iler. 22 Şubat 1 9 1 8.de Solovyev Yakutistan Vila­ yet Meclis i n i kurdu. Bu Meclis yalnız Rusya'daki geçici A­ nayasa Meclisini tanıyacağını i lan etti. Solovyev etrafında bulunan Yakut Milliyetçileri, Rusya yerine Japonya'dan mal getirilmesini talep ettiler. Bunıarrn karşısında Rus ko­ münistleri de Rusya hakimiyetini Yakutistan'da yerleştir­ mek için faaliyet göstermekteydiler. Komünistler Yakutis­ tan İ şçi ve Çiftçi Sovyetlerini kurmak için çaba sarfed iyor­ lardı. Onlar 25 Mart 1 91 8'de Yakut şehrinde Yakutistan i ş­ çi Temsilci leri İ cra Komitesini kurdular. Bu Komite Sibir­ ya'daki Sovyet idaresi kanalıyla temasa geçti. Posta telgraf kontrol unu ellerinde tutuyorlard ı . Rus komünistle­ rinin bu hareketlerine karşı Yakutistan Vilayet Mec İ isi 28 Mart 1 91 8'de İ şçi Temsilcileri Sovyetinin 29 üyesini hap­ setti. 29 Marna Sibirya Sovyetleri bunların serbest bırakıl­ masını talep etti. Yakutistan bu talebi reddetti. 2 Nisanda Sovyetler Sibirya'dan Yakutistan·a gönderdikleri telgrafda buraya askeri birlikler göndereceKlerini bildird iler. Yakutis­ tan Vilayet Meclisi Sovyet Rusya'ya itaat etmiyeceğini tek­ rar bildird i . 47


Doğu Sibirya Kızı l Ordu Karargahı asker sevketme em­ rini a l d ı . 28 Mayıs 191 8'de Kızı l Askerler Ridzinskiy komuta­ sında İ rkut şehrinden Yakut şehrine serefe çıkarılmıştı. Kızıl Ordu qskerleri sefere başlamadan önce, Bolşeviklerin g izli teşki latları Sibirya'daki Kızı l Ord u Karargahı ile tema­ sa geçmişlerd i . 1 Tem m uz 191 8'de Ridzinskiy kom utası al­ tındaki askerler üç saatlik bir savaştan sonra Yakut şeh­ rin i ele geçird iler. Sovyet tarihçileri bu vakayı «Yakut sos · yal istlerinin başarılı ihtilali» olarak yazdılar. (Bk. Novgoro­ dov, Vakutiye'de Ekim İhtilôli, Rusça, Novosibirsk, 1969, 1 64 s.) Sovyet kaynaklarından bu ülkeye de komün izmin silah zoru ile g irdiğini öğrenmiş oluyoruz. 2 Tem m uz 1 91 8' de bütün Yakutistan'da örfi idare ilôn edildi. 5 Ağustos 191 7'den 1 4 Aralık 1 91 9'a kadar Yakutistan, Beyaz Rus Or­ dusunun hakimiyeti a ltında k a l mıştır. Kızıl Ordu 1 5 Ara l ı k 191 9'da Yakut şehrin i yeniden işgal etti . Bütün hôkimiyet Kızıl Ord u Karargahı eline verildi. Yakutistan'da m illi lider­ leri Nikiforov, Orosin 1 91 8'den sonra Sibirya'da Sovyet i­ daresinde h izmete başlamış!ard ı . Yakutistan son defa işgal edildikten sonra, Kızıl Ordu bunların Sovyet idarelerinden kovulmasını talep etti; yal n ız Yakutlar arasına Sovyet te­ sirinin sokulması maksadıyla bunlardan istifadeye karar veriidi. 1 920'de bu şahıslar da hapsedildiler. Yakut Türk M i l liyetçileri 1 9 1 7 ihtilôlinden sonra «saha Omuk» (Ya kut m i l leti) «Saha Aymak» (Yakut Kavmi) gibi cemiyetlerini kurmuşlard ı . «Saha Aymak» 5 Ağustos 1 920'de yasa klan · d ı . «Saha Omuk» cemiyeti Rus yazarlarına göre «mill iyet­ çi, mücadeleci propaganda» yürütmüştür (S.A. Tokarov, Yakut Halkı Tarihinden Parçalar, Rusça, Moskova 1 958, 225 s . ) . Bu m i l l iyetçi teşkilat 1 928'e kadar Yakutistan 'da anti - sovyet propaganda ve isyanları teşvik etmiştir. Kızıl Ordu yard ı m ı ile 20 Haziran 1 920'de Ya kut şehrinde i l k Ko­ münist Parti Bürosu açıldı . Yakutların Sovyetler aleyhinde­ ki faaliyetleri devam ediyordu. 2 Mart 1 922'de Yakut mil48


liyetçileri Curapçı kasabasında kendi kuru ltayların ı topla­ dılar. Bu kurultay m i l liyetçilerden G. Efimov'u geçici Yakut Vilôyet Halk İ daresinin Başkanı ve V. Korobeynikov'u Yakut Halk Ord usunun Kom utanı olara k seçmiştir. Bu teşebbüs de Sovyetler tarafından 1 924 yılına kadar ortadan kaldırıl­ dı. Yakutistan'ı Sovyet hôkimiyeti altına sokmak için 8 Şubat 1 921 'de Sovyet Rusya M i l liyetler Kom iserliğinin Ya­ kut Şubesi açılmıştır. M i l liyetler Komiserliği, Yakut Vilôyet İ htilôl Komitesi ve Sibirya İ htilôl Komitesinden 1 6 Mayıs 1 921 'de Yakutistan Sovyet M uhtariyeti'nin kurulması ko­ n usunda bilgi istedi . Yakutistan'daki komünist Ruslar «Yakutistan'a muhtariyet veri lmemesini» bildirdiler, çün­ kü Yakut Burjuvazisi «sarı komşulara yakımı (Japonlar kastediliyor) ve halkın kültür seviyesi de yüksek değilmiş. Yakutistan KP'sinde 1 921 'e kadar bir Ya kut Şubesi dahi yoktu. 1 6 Şubat 1 922'de Sovyet Hükümeti Yakutistan M uhtar SSC'nin kurulması hakkındak i kararı kabul etti. 1 Haziran 1 922'de Yakutistan Halk Komiserler Ş urası ( 1 3 kişi) kurulmuştur. Bunlardan ancak 6'sı Yakut i d i . Bu şe­ kilde Yakutistan'a sokulan komünizm günümüze kadar devam etmektedir. Tuva Türk ülkesi ancak 1 91 4'de Rusya Devlet hima­ yesi altına sokulmuştur. Bolşevik ihtilôline kadar burada 1 2.000 kadar Rus yaşıyordu. İ htilôiden sonra. Ruslar 6 A­ ralı k 1 91 7'de bir toplantı yaparak, bu topiantıda bolşeviz­ mi propaganda ettiler. Fakat Kerenskiy Rusya'sının komi­ seri burada sovyet hôkimiyeti için izin vermedi. 16 Mart 1 91 8'de yeniden bir toplantı yaparak, bu toplantıda sov­ yet hôkimiyetin i ilôn ettiler. Sovyet Ruslar, Tuva'da ki Rus Bolşevik hareketini Hakas Türklerinin Minusun kasaba­ sından idare ediyorlardı. Tuva'daki Ruslar Tuva Vilôyet Sovyeti n i k urdular. 1 1 Haziran 1 91 8'de Tuva'daki J«ısla­ rın ve 13 Haziraı;ı 1 91 8'de Tuva halkının kurultaylar. tap·

F.: 4

49


landı. İ ki Kurultay arası nda anlaşma imzalandı. Anlaşma­ da «Tuva halkı kendisini tam m ustakil olarak yönetecek, serbest olduğundan hiç bir halkın hakimiyetinde yaşamı­ vacak» şeklinde yazılmıştı. 1 91 8 sonunda Tuva'yı Beyaz Rus ordusu .(Kolçak) işgal etti. Tuva'nın küçük bir kısmı da Moğolların eline geçti. Sovyet Rusya ordusu bunlar a­ leyhinde savaşa başladı ve 1 921 başında Kızıl Ordu, Be­ yaz Rus kuvvetlerini Tuva'dan kovdu. 1 921 Temmuzunda Kızıl şehrinde KP teşkil edildi. 13 Ağustos 1 921 'de Sug Başi kazasında Tuva halkı temsilcilerinin kurultayı toplan­ dı. Bu toplantıda Tannu - Tuva Halk Cumhuriyeti ilan edil­ m iştir. Kurultay aldığı kararda, Tuva'nın m üstakil devlet olduğunu, yalnız devletlerarası münasebetlerde Rusya Sosyal ist Cumhuriyetinin himayesi altında faaliyet göste­ receğini bildirmiştir. 1 2 Şubat 1 922'de Tuva'daki «Rus halkının İ cra Komitesi » ile Tuva hükümeti arasında yapı­ lan bir a nlaşma neticesinde Ruslar kendi kendilerini ida­ re etme hakkını elde ettiler. Bu anlaşma ile Ruslar m usta­ k i l bir devlet toprağında Rusya'nın bir kolunu h imaye et­ miş oldular. Tuva Türkleri 1 922'ye kadar parti hayatının ne olduğunu bilmiyorlard ı . 1 921 yazında Oyun Kursed i a­ d ı ndaki bir Tuvalı parti kurma k teşebbüslerine geçmişti. Kursedi 28 Şubat 1 922'de Turan kasabasında 40 kişiyi top­ lamış ve toplantıda Tuva Halk Partisinin kurulmasına ka­ rar verilmiştir. Bu parti yavaş yavaş Tuva'daki Ruslar ara­ sında bulunan komünistlerin tesiri altına g i rdi. Komünist İ nternasyonal i de bu partiyi kendi n üfuzu altına almıştı . Sovyet Rusya ile bu parti Tuva'ya Sovyet rej i m i n i soku­ yorlardı (sınıf mücadelesi, devletleştirme . ticarette devlet tekel i ) . Hatta, çiftçilerin kol lektifleştiril mesi (1928 den sonra) başlamıştı . 1 935 yılında Tuva Haık İ htilôl Partisi, Komün ist İ nternasyonalinin 7. Kongresinde bu internas­ yonale (Komintern) üye olarak kabul edildi. Sovyet Rusya 1 94 1 'e kadar Tuva Halk Cumhuriyeti'ni Sovyetler Birliği50


nin bir bölgesi haline getirmeğe gayret etti. 26 N isan 1 941 de Tuva Cumhuriyeti g uyô «Sovyetler Birl i ğ i h ü kü metin­ den Tuva'nın SSCB'ye kabul edilmesini istemiş» . Yalnız milletlerarası vaziyet bu isteğin Sovyetler Birliğince ye­ rine getirilmesine imkôn vermem iştir. 1 6 Ağustos 1 944'­ de Tuva Halk Cumhuriyeti'nin Küçük Kurultayı toplandı ve «Sovyetler Birl iğine katılmak» isteği beyan ettirildi. Sovyetler Birliği 1 1 Ekim 1 944'de Tuva'nın SSCB'ye katılmasına ve onun RSFSR'nin bir vilôyeti olmasına ka­ rar verd i . Görülüyor ki, Sovyet Rusları ne türlü hilelerle uzun zaman bekledikten sonra müstakil küçük bir Türk ülkesini Rusya'nın bir parçası haline getirmişler ve bu-' rada komünizm tohumunu Ruslar eliyle çoğaltmışlardır. Tuva Türkleri, Tuva'da azı n l ı k olarak yaşayan Rus ko­ m ü n istlerinin ve Sovyet Rusya'nın baskısı altında komü­ n ist hôkimiyetine sokulmuşlardır.

Doğu Türkistan'da Komünistlerin Hôkimiyet Yolu Doğu Türkistan Cin hôkimiyeti altında olduğundan ve Cin'de komünistler 1 949'da hôkimiyeti kazandı kları ndan, d iğer Türk hal klarına nisbeten komünizm buraya son za­ manlarda g irmiştir. Bu Türk ü l kesinde Rusya komün istleri Bolşevik İ htilôl inden sonra komünizm propagandasına başlamışlardı; lôkin komünist rej i m i bu memlekete soka­ mamışlard ı . Doğu Türkistan m i l li i n kilôbı zamanında ( 1 930 - 1 933) çok sayıda Rus kom ü n isti, Cin (Can - Kay - Şek) hükümetine m i l li mücadeleyi bastırmak için yardım perde­ si altında Doğu Türkistan'a yerleştirilmişlerd i . Ama, onlar burada komünizmi hôkim kılacak güçte değildiler. Ruslar Doğu Türkistan'a sahip olan Çinl ilerin bu ülkeden vazgeç­ meyeceklerin i anlayabil iyorlard ı . Cin'de komünist hareketi kuvvetlendiği zaman, Doğu Türkistan Rus komünistlerin i n Cin komünistlerine yardım merkezi haline gelmi$ti. Doğu Türkistan Cin'de komünizm 51


propagandası için mühim bir bölge olmuştu; çünkü Türk­ lerin milli kurtuluş hareketleri Cin hükümetini rahatsız et­ mekte ve Rus komü nistlerini sevindirmekte idi. Meselô, İ l i vilôyetinde Ali H a n Tura başka n lığında 1 944 Temmuzun­ da isyan başlamış ve milliyetçi isyancılar 7 Ağustos 1 944 de Doğu Türkistan Cumhuriyeti'ni ilôn etmişlerdi. Bu Cum­ huriyetin silôhlı kuvvetleri 20 Eylül 1 945 de A!tay vilôyetin i de Cumhuriyet sınırları dahiline katmışlard ı . B u böyle ol­ makla beraber, Rusya Milli Doğu Türkistan Cumhuriyeti'­ nin devlet adamları nezdinde kendi «müsteşarları n ı » ta­ yin etmişti. Ali Han Tura Reisicumhurd u, yanında Batı Tür­ kistan'dan gönderilen M uhsin adlı birisi, Maliye Bakanı nezdinde Gorkiy, Din İ şleri Bakanı nezdinde Ca fer Kôri, M aarif Bakanı nezdinde Abdullahoğlu, Dahil iye Bakanı nezdinde Ali « müsteşar» olara k bulunmaktaydılar. Sovyet maslahatçıların ı n başka n ı Vladimir Stepanovic idi. Sovyet­ ler 1 2 Kası m 1 944'de İ l i vilôyetinde « Merkezi İ htilôl Karar­ gôhı » , kurmuşlardı. Bu karargôh vasıtası ile Doğu Türkis­ tan'ın Cin aleyhindeki m i l li hareketi devam ettirilmekteydi. Urumçi'deki Sovyet Başkonsolosu isyancı Türklerle Cin a­ rasında irtibat sağlıyordu. 12 Temmuz 1 946'da Cin Hükü­ meti ile Doğu Türkistan Hükümeti arasmda bir anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre Doğu Türkistan hükümeti 25 kişi­ den ibaret olacak ve bunların 1 5'i Türk, 1 0'u Çinlilerden se­ çilecek idi. Doğu Türkistan Cumhuriyet Hükümeti ile Cin Hükümeti arasındaki ülkenin geleceği hakkında pek önemli olan a nlaşmanın ön müzakereleri devam ederken Cum­ hurbaşkanı Ali Han Tura ortalarda görünmüyordu. Onun kaderin i n n e olduğunu kimse bilmedi. Sonradan öldürül­ düğü öğrenildi. 1 946'da Doğu Türkistan yeni hükümeti ku­ rulduğu zaman eski Sovyet ajanı Ahmet Can Kasım bu hü­ kümette Başbakan Yard ımcısı oldu. Doğu Türkistanlılar 52


Sovyetlerin «Cinliler aleyhinde» olmalarına aldanarak Sov­ yetlerin gerçek yüzünü görememişlerdir. Sovyetler « M i lli harekete yardım» perdesi altında bu ülkede komünizm ha­ kimiyeti için temel atmışlardır. Cin Komünist ordusu Doğu Türkistan hududuna geldiği zaman, Sovyet Rusya'nın U­ rumçi'deki Başkonsolosu Cin komünistlerinin isteklerini yerine getirmiştir. Başkonsolos 10 Ağustos 1 949'da Doğu Türkistan'daki milliyetçi Cin ordu komutanlığından, Doğu Türkistan'ın Cin Komünist ordusu emri altına veril mesini talep etmiştir. 26 Eylül 1 949'da Cin (milliyetçi) Komutanı Tao ve Doğu Türkistan Valisi Burhan Şahidi Kızıl Cin Or­ dusu ile Doğu Türkistan'ı teslim etme anlaşmasını imzala· mışlardır. Cin komünistleri 29 Eylül 1 949'da Urumci'de Do­ ğu Türkistan hakimiyetini ellerine aldılar. Burhan Şahidi' nin de gizli bir komünist olduğu sonradan ortaya cıktı. Ko­ münist Cin onu Doğu Türkistan Valisi olarak tayin etti. Do­ ğu Türkistan Türkleri komünist rej i mine karşı savaşmaya başladılar. Mücahidler milli istiklôl istiyorlardı. Liderlerin­ den Can ı m Han Hacı 12 Ara l ı k 1 950'de Cin komünistleri ta­ rafından esir alınmış ve 4 N isan 1 951 de asılarak öldürül­ müştür. Osman Batur, Kansu savaşında esir düşmüş ve 29 N isan 1 951 'de öldürülmüştür. Kızıl Cinliler 1 951 Nisa­ nına kadar Doğu Türkistan'da komünistlere karşı dövüşen Türklerden 72.000 kadarına ölüm cezası vermişlerdir. Kaş­ gör şehrinde 1 Eylül 1 950'ye kadar 5.000'den fazla Türk öl­ dürülmüştür. Bir taraftan Rus komünistlerinin ve diğer ta­ raftan Cin komünistlerin i n Doğu Türkistan'da oynadı kları oyunlar neticede bu memlekete de komünist rejimini ge­ tirmiştir. Bu Türk ülkesine önce Cin komünist silöhlı kuv­ vetleri girmiş ve arkasından komünizm gelmiştir.

KOMÜNİZM VE TÜRKİYE Komünizm RusyÔ 'da devlet şekli haline geldiği zaman, Osmanlı Türk İ mparatorluğu 1 . Cihan Harbi içindeydi ve 53


Rusya'ya nazaran daha kuvvetli idi. Müttefi kler harbi ka­ zanmak için bütün g üçleri ile Osmanlı İ mparatorluğu üze­ rine yüklenmişlerd i . Muharebe sona ermek üzereydi. Rus­ ya, İ ngiltere ve Fransa'nın Osmanlı İ mparatorluğunu par­ çalama planları mevcuttu. Rus komünistleri Rusya'da hô­ kimiyeti a ldı klarında zayıf olduklarını gördüler ve savaştan kurtulma çareleri aramağa başladılar. Sovyet Rusya «Tür­ kiye'ye el uzatma» taktiğini kullanmıştı. Car Rusyası ile, Türkiye hakkında, müttefiklerle yapılan anlaşmaların yü­ rürlü kten kaldırıldığını ilôn etmişti. Lôkin, muharebede za­ yıflayan ve harbi kaybetmekte olan Osmanlı İ mparatorlu­ ğunun yıkılmasını da beklemekteyd i. Bolşevikler Türkleri kazanmak için ilk tedbirleri oldılar. Mesele, 1 91 7 Aralık a­ yında i stanbul'un Müslümanlar elinde kalmasını ve Türki­ ye'nin parçalanma planı ndan vazgeçil mesini beyan ettiler. Sovyet Rusya, aynı zamanda Türkiye'de komünizm hareketi için ayrı tedbirler almağa başladı . Bunun için Türkler arasından komünistler bulmalıyd ı . Ruslar için Türk komün istleri gerekliyd i . Bunları Türkiye dahilinde değ i l 1 . Dünya Harbi sırasında Ruslara esir düşmüş Türkler ara­ sı ndan bulabilmişti. Ö nce M ustafa Suphi'yi kazandılar. Suphi harp zamanında Türkiye'den kaçarak Rusyaya gel � m işti . O 1 7 Haziran 1 91 8'de Kazan şehrinde bir gurup Türk esirini toplamış ve onlarla beraber Türk Sosyal istler teşki­ latını kurmuştur. M ustafa Suphi 17 - 18 Temm uz 1 918'de Moskova'dan 10 Türk esiri ile «Rusya'n ı n yardımı ile Türki­ ye'yi kurtarmak için bir Müslüman Kızıl Ord u » kurma me­ selesini konuşmuştur. 22 Temmuz 1 91 8'de Moskova'da kendilerinin sosyal ist olduklarını söyleyen 20 Türk esiri bir «Türk Sosyal istleri» konferansını yaptılar. Konferansta, Türkiye'de yapılacak sosyal ist ihtilôlden bahsedilm iştir. «Yeni Dünya» adlı bir gazete çıkarmağa karar verdiler. Konferansta, «Türk Sosyalist - Komünist Partisi» n i n k u54


rulduğunu da ilôn ettiler. Demek ki, TKP de Türkiye'de de­ ğil, Moskova'da kurul m uştur. «The World Anti - Communist League» (Dünya Anti - Komünist Birliği) n i n Bülteninde (1 970, No 6. S. 1 ) » TKP 1 920 de i stanbul'da kurulmuştu» deyilen fikri yanlıştır. Yayınlanan vesikalardan görülüyor ki. bu « Parti» Rusya komünizminin hizmetinde bulunuyor­ d u . Rusya Komünist Partisi Merkez Komitesi'nden, M usta­ fa Subhi tarafından 1 9 1 8'de « Pa rtiiı faaliyetleri için istenen para aşağıdaki vazifelere sarfedilecekti: - Türkiye ve i ran'ın parçalanması ve H indistan'la il­ g i l i g izli anlaşmaların Türkçeye tercümesi için 25.000.­ Ruble. - « Bizim inkilôbımızda proletaryan ı n vazifeleri» adlı bn�şürün (30.000 nüsha) tercümesi için 20.000.- Ruble, - Komünist Manifestosu'nun tercümesi için 45.000.­ Ruble, - Komünist (bolşevik) partisi programına ait malze­ menin tercümesi için (40.000 nüsha) 35.000.- Ruble; - Propagandacılar için hizmet parası 50.000 Ruble. - Türk Sosyal ist İ nternasyonalistlerinin Kurultayı için 50.000.- Ruble. Moskova bu paraları vermiştir. Suphi g rubu ciddiyet­ le çalışmaya başlamıştır. Baku'da «Yeni Dünya» gazetesi­ ni çıkarmışlardır. Sovyet propagandasının bir bürosu ola­ rak faal iyet göstermişlerdir. Rusları n bir grup Türklerden ibaret olan Suphi komünistlerini 1 920 Eylül'ünde Baku'daki Doğu Halkları Kurultayı'nda da Türkiye için Sovyetlerin bir ôleti olarak icra etmişlerd i . Sovyetıer i ç i n Suphi çok önemli b i r l ider olarak h iz­ met etmiştir. O, M�skova'ya her zaman sôdı k kalmıştır. Moskova onu Türkistan yol uyla, yalnız Türkiye için değil, belki bütün Doğu'da Sovyet propagandası için kullan ıyor55


du. 1 91 9 Aralık ayında Moskova, Taşkent şehrinde «Şark'­ da Beynelmilel Propaganda Şurası» nı teşkil etti. Bu «$0raı Rusya KP'si Türkistan Komisyonu'nun bir şubesi olara k calışmağa başlamıştır. «$Ora» n ı n n izamnamesinde b u teş­ kilôtın vazifeleri şöylece gösterilmiştir. a) Doğu'nun bütün ihtilôlci teşkilôtları ve partileri ile temaslarda bulunmak ve onlara maddi ve manevi yardım­ lar yapmak; onların faaliyetlerini birleştirerek yönetmek; b) İ htilôlci ve parti teşekküllerinin bulunmadığı yer­ lerde bunları teşkil etmek ve kuvvetlendirmek; c) Doğu memleketlerinde ihtilôlci propaganda ve ha­ reketler teşkil etmek. ( Nişanov, Buhara Sovyet Halk Cumhuriyeti, Rusça, Taşkent. 1 969, s. 1 69) Sovyetler bu mühim teşkilôtın başkanlığına Türk Ko­ münist Partisi Lideri M ustafa Suphi'yi tayin etmişlerdi . O bir taraftan Türl<istan'da komünizm tesirinin kuvvetlenme­ si icin gayret sarfederken, d iğer taraftan da Doğu'da ko­ münizm propagandası ile meşgul olmuştu. O, Türk ve Müs­ lüman olduğu için halktan hürmet de görüyordu. M ustafa Suphi bu mesul iyet taşıyan vazifede iken Ruslar onu 1 920 Sonbaharında 1 5 Türk komünisti ile beraber Türkiye'ye gönderdi ler. Suphi Türkiye'de buradaki komünist hareke­ tin «beyni » olacaktı . Fakat Moskova'nın hesabı tutmadı . 1 921 yılı başında Suphi v e «ortakları » Trabzon'da bir kaza­ ya uğradılar. Moskova'nın sevgili dostu Suphi ve «şirketi» öldü, fakat Türkiye'de komünist hareketini devam ettirecek kimseleri kazanmak Sovyet Rusya'nın önemli düşüncele­ rinden biri haline geldi. Moskova elbette, Türklerden bir gurup komün ist kazanabildi . Onlar, Türkiye dışında acı kça Türkiye içinde gizlice çalışmalarına devam ettiler. M illi Kur­ tuluş Savaşını «sosyalist ihtilôli yol una» sokmak arzusu­ n u n hata olduğunu Moskova sezdL Kurtuluş savaşı milli 56


yolda gerçekleştikten sonra, Sovyetler Türk devletini i çten bozma siyasetine başladılar. Bu siyasetin hôlô devam et­ mekte olduğunu, Türkiye Türklerin i n mükemmel olarak bil­ diklerinden şüphe edilemez. Moskova, M ustafa Suphi'yi kaybettikten sonra Türk­ lere komünizmi his ve şiir yoluyla anlatabilecek birisini bul­ m uştu. Bu şahıs da Nôzı m Hikmet'di. Nôzım Hikmet 2 Eylül 1 921 'de gizli olarak Rusya hakimiyeti altında bulunan Bo­ tum şehrine gelmiş ve orada Türk Komünistleri Bürosunda yayın işl e riyle meşgul olmuştu. O 1 922 - 1 924'de Moskova­ da Doğu Emekçileri Komünist Ü niversitesinde tahsil gördü. 1 924 Sonbaharında gizli olara k Türkiye'ye gelerek komü­ nistlerin «Orak - Çekiç» ve «Aydınlı k» dergilerinde çalıştı. 1 925 Nisanında i zmir'de komünistlerin gizli matbaasını k urmuştur. 1 925 Sonbaharında gizlice Sovyetler Birl iğine gitmiş ve 1 926 - 1 928'de Moskova'da Doğu Emekçileri Ko­ münist Ü niversitesinde çalışmıştır. 1 928'de g izli olarak tek­ rar Türkiye'ye gelmiş ve « Resimli Ay» dergisinde faaliyet göstermiştir. O, siyasi hırsız, 1 938 - 1 950'de Türkiye hapis­ hanelerinde bulunmuştur. 1 951 'de Sovyetler Birliğine kaç­ mış ve orada ölümüne kadar (5 Haziran 1 963) Sovyet Ko­ münizmi hizmetinde ve Türkiye'de komünizm propaganda­ sı ile meşgul olm uştur. 1 965'den itibaren onun yazı ları Tür­ kiye'de acıkça ve bol olara k neşredilmiştir. Nôzım Hi kmet komünizmin Türkiye'deki faaliyetlerine yalnızca bir misal­ d i r. Nôzım g i bilerin hazırlandığı hakkında da daha fazla yazmamıza lüzum yoktur. Moskova Türkiye'ye komünizmi diğer Türk ülkelerine olduğu gibi silôh zoru ile sokamıyor. Çünkü Türkiye bir devlettir ve bu devletin kendisine has müdafaa kuvvetleri vardır. Bunun için Motkova Türkiye'ye komünizmi infiltras­ yon yol uyla sokma teşebbüslerindedir. Türkiye'de komü­ n ist bir kadro ve yabancı memleketlerdeki Türk komünist57


leri, Türkiye'de komünizmi yerleştirmek için çalışmakta­ dırlar. Türkiye'de komü n izmi hôkim kılmak Sovyetler Birl iği KP'si ve hükümetinin temel siyasetlerinden birisid ir. Komü­ n izmin, zamanımızda Türkiye'de Sovyetler Birliğinin silôh tecavüzü ile değil, ideoloji k propaganda yolu i le g irmeyi ta­ sarlamaktadır. Bu ise Moskova'nın strate jisidir. Moskova hundan vaz geçemez, çünkü Sovyetlerin «barış içinde yan yana yaşama» ( koeksistenz) siyaseti ideolo j i k bakımından koeksistenzi kabul etmemektedir. İ deolo j i k mücadeleni n devam edeceğini her g ü n , her saat isbat etmektedir. Dün­ ya, müstakil Türkiye'de yapılan komünist propagandası n ı n tesirlerin i görmektedir. Günümüzün Türkiye'sindeki anarşist hareketler komü­ n iz m i n bir görünüşü olarak kabul edilebil i r. Bir g urup «Sos­ yal adalet» in komünizmle gerçekleşeceğini iddia ediyor. İ nsanları öldürüyorlar ve bunu insancıl ı k olarak takdim edi­ yorlar. Sömürücülük aleyhindeyiz diyorlar. Fakat Rus em­ perya l izmine göz yumuyorlar. Kal kı nmadan bahsediliyor, yol olarak sosyal izm gösteril iyor. Anti - emperyal izm d iye haykıranlar emperyalizmin nerede olduğunu da görmek is­ temiyorlar. Türkiye'nin m ustakil olmadığını iddia edenler, şayet Türkiye m üstakil olmasa idi, bu iddiaların da olmaya­ cağını idrak etmiyorlar. Gericilik diye i s l ôm'a hücum edi­ l iyor. Türkiye'de sanki başka milletlerin hakkı varmış g i bi «diğer milletlerin hürriyetinden» bahsediliyor. Bir g urup, komüncüler olarak i stanbul'un altını üstüne getirip, «hak­ kımızı talep ediyoruz» diye halka hayatı yaşanmaz hale ge­ t iriyor. Bunun gibi unsurlar Türkiye'de anormal hayat için calışmaktadır. Moskova Türkiye'de bu menfi gelişmenin ol­ gunlaşması nı beklemektedi r, çünkü « Evrim » (evolüsyon) dan « Devrim » ( revolüsyon) yapmak d i leğindedirler. Bugünkü Türkiye komünist ôlem için hall i gerekli bir problemdi r. Türkiye'de komünizm hôkim olabilseydi, bu ül58


kede Brejnev doktrini (Sovyetler Birliğinin Sosyal ist devlet­ leri koruma hakkı) uyg ulanabilecekti. Bununla Batı Avrupa boğulacak ve Orta Doğu da kolaylı kla Rusları n hôkimiye­ tine geçecekti. M i l li Türkiye devleti Moskova planlarına en­ gel olmaktadır. Bu sebepden Moskova Türkiye'yi komünist­ leştirme yolundadır. Ruslar doğrudan doğruya Türkiye'ye asker gönderemezler. Ama. Türkiye'de dört beş kişi «biz sosyal ist ihtilôli yaptık, bize yardım ediniz» dediği zaman, Sovyet ordusu «yard ı ma» gelecektir. Bunun için tarih şa­ hittir. Meselô, Sovyetlerin Türkistan Cephesi Komutanı Frunze, T Ağustos 1 920'de Lenin'd13n Kızıl Ordu'nun Buha­ ra seferi hakkı nda tal i mat istemişti . Lenin verdiği tal i matı n bir maddesinde şöyle d iyord u : «Bizim hudutları mız dahil inde bul unmuş olsa d a , kü­ çük veya büyük bir Buhara İ htilôli Merkezi bizden Buhara­ ya hücum etmemizi isterse, askerlerimiz buraya g idecek­ tir.» Kızıl Ordu bu « i htilôl merkezi» n i bulmuş ve 1 Eylül 1 920'de Buhara'yı işgal etmiştir. Türkiye'de de aynı oyun tekrarlanmak istenmektedir. Bugünkü komün izm Türkiye­ deki bir g urup bozguncu ile işbirl iği yapmaktadır. Bu unsur­ lar Türkiye'de azdır, lôkin tesirleri küçümsenemez. Sovyetler, komünizmin Türkiye'ye yerleşmesi amacıy­ la, Türkiye'yi araştırma ve öğrenme meselesine de büyük önem vermektedjr. Bunu aşağıdaki belgelerden görebili­ riz:

BAZI SOVVET KAVNAKLARINDA TÜRKİYE MESELE· LERİ Rus i l i m adamları, yazarları ve idarecileri asırlardan beri Türkiye'nin meseleleri i le yakından meşgul olmuşlar­ d ı r. Ayrıca Türkiye'yi öğrenmek Rusya siyaseti n i n temel gö59


revlerinden birisi idi. Rusların 1 61 2'de Moskova'yı «3 ncü Roma » olarak ilôn etmelerinden sonra, Türkiye hakkındaki a raştırmalar daha da artırı lara k bu, Rusya İ ç ve Dış siyase­ tinin bir parçası olarak kabul edilir oldu. Kendilerini « Bizans İ mparatorluğunun mirasçısı» olarak kabul eden Ruslar, i s­ tanbul'u zapt etmek konusu üzerinde d urmuşlar ve bu po­ l itika Deli Petronun vasiyeti ile resmi hale getirilmişti. i s­ tanbul'u ele geçirme arzusu, Türkiye'yi (Carl ı k - Rusyası devrinde, Türk - Osmanlı İ mparatorluğunu) öğrenme zaru­ riyetin i doğurmuştur; çünkü araştırmalar yoluyla Türkiye­ n i n kuvvetli ve zayıf taraflarını mükemmelen öğrenmek mümkün olacaktı. SSCB İ limler Akademisi tarafından 1 961 'de Moskova· da neşredilen «Türkiye Bibliyografyası» ( 1 ) adlı kitapta Rusya'da 1 7 1 3 - 1 91 7 seneleri arasında Türkiye hakkında neşredilen eser ve maka lelerin ortalama olara k 51 1 6 adet olduğundan bahsedilmektedir (2) . Bunlardan 1 61 0 eser ( 1 ) Bibliografiya Turtsil ( Türkiye Bibliyografyası) ( 1717 1 9 18 ) ; hazırlayanlar: T.P. Çerman ve B.M. Dantsig, SSCB İlimler Akademisi, 264 Sahife (2) Yukanda zikredilen «hibliyoğrafya» da neşredilen eserlerin sayısı ve bunların konuları aşağıda gösterildiği gibidir: No. ı - 264 Marks ve Engels'in Türkiye hakkındaki fikirleri , No. 265 - 327 Lenln'in Türkiye hakkındaki fikirleri. No. 328 - 446 Türkiye hakkındaki genel eserler, No. 447 - 552 Osmanlı İmparatorluğunun ahalisi ve etnog­ rafyası, No. 553 - 884 TUrkiye'yi gezen seyyahların yazıları, No. 885 - 1 350 Türklye'nin iktisadi meseleleri, No. 1 35 1 - 2 1 87 Türkiye tarihi No. 2 188 - 2858 Rusya - Türkiye münasebetleri, No. 2859 - 4430 Türklye'de mi111yetıer meselesi,

60


Rusya ve Türkiye münasebetleri ile ilgili meseleleri ihtiva etmektedir. Bu eserler içinde ikinci sırayı Türkiye'deki «Mil­ liyetler meselesi» ile ilgili yazılar almaktadır: bunların sa­ yısı da 81 6 adettir. Demek ki, Rus araştırmacıları , 1 71 3 1 91 7 yıllar arasında bu mesele ile ilgili her yıl 4 eser neş­ retmişlerdir. Bizim bu makalemizde, Carl ı k - Rusyası dev­ rinde neşredi len Türkiye ile ilgili eserlerin izahını yapma­ yacağımız a nlaşılır bir d urumdur, çünkü bu kanunun ay­ d ı n lanması kendine has bir araştırmayı gerekli kılar. Sovyet Rusya, Carlı k - Rusyasının devam ı oldu­ ğundan, Sovyet devrinde de hızla, Rusya'da Türkiye'yi a­ raştırma veya Türkiye hakkında kendi ideolojisine uyg u n o l a n fikirler i leri sürme cereyan ı başlamıştır. Tabiidir ki, dünyada her kültürlü m i lletin vekilleri, komşuları n ı yahut diğer halkları ilmi bakımdan veya devlet menfaatları nok­ tai nazarından lôyıkiyle öğrenmek için teşebbüslerde bu­ lunmuşlardır. Sovyet Rusyasında Türkiye meselesi ile ilgi­ li yazılar o kadar çoktur ki, -bu konuda aşağıda ayrıca izahat vereceğiz - bu yazıları Türkiye'de ne kadar öğreni­ lebilindiği de mühim bir meseledir. Türkiye'de şimdiye ka­ dar Sovyetler Birliğini öğrenme sahasında yazılan içinde: _ -

«Sovyetler Birliğinde Türkiye meselesi hakkında neler dü­ şünülmüştür veya düşünülmektedir» sorusunu sorarak, bu­ na cevap vermeğe çalışmış olan araştırmalar hiç yapıla­ mamış i ntibamı uyandırmaktadır (3) . Bu sebeptendirki, baNo. 4431 - 4448 Kadınlar meselesi, No. 4449 - 4739 Devlet nizamı ve kanunlar meselesi, No. 4740 - 50.37 Lisan meselesi, No. 5038 - 5 1 1 6 Maarif ve Matbuat meselesi.

(3) Türkiye kütüpha9elerinde çalıştığım zaman

bu meseleye

dair herhangi bir yazı göremediğimden bu fikirdeyim. 1·ur­ kiye'de Komünizm aleyhinde şiddetli mücadelede olan Dr

61


zı Sovyet kaynaklarında Türkiye meselesi hakkında küçük bir araştırma yapmak arzusunu d uyduk. Bundan maksa­ d ımız, Sovyetler Birliğindeki Türkiye'ye dair olan fikirleri kısaca öğreniş yol uyla her bir okuyucumuz için, ş u Atasö·· zü ile beyan edilen «Sen dostunun kim olduğunu söyle, ben senin kim olduğunu sana söyleyeyim» fikrin i n kendisi tara­ fından muhakeme edilişine imkön vermektir. Ekim 1 9 1 7 ihtilôl inden sonra Sovyet - Rusya'da Türki­ ye hakkındaki fikirler, Komünist - Sovyet H ü kümeti tara­ fından Türk halkının samimiyetini kazanma yönüne kana­ l ize edilmiştir. Bu sebepten Sovyet hükümeti; 3.X l . 1 91 7 ta­ rihli beyanatında: « Rusya Cumhuriyeti, onun hükümeti -Hal k Komiserler Şurası-. yabancı memleketlerin parça­ lanışına karşıdı rlar. i stanbul'un müslümanlar elinde bu­ l u n ması gereklidir. Biz beyan ederiz ki, Türkiye'n in tak­ sim edilmesi ve Ermenistanın Türkiye'den ayrılması hak­ kındaki m uahede feshedi l miştir (4) d iye i lö n etmişti. Bu beyanat, Sovyetlerin «İzvestiya» gazetesinde 3.1 .1918 ta­ rihinde «Türkiye Ermenistanı hakkında dekreti» ile ehemFethi Tevetoğlunun,

Türkiye'de Sosyalist ve

Komünist

Faaliyetleri (1910 - 1 960 ) , Ankara 1967, adlı geniş kitabın­

da Sovyetlerin Türkiye'de komünizm meselesi ile ilgili ya­ zılarından bazı nümuneler gösterilmiştir.

Mete Tunçay'ın

Türkiye'de sol akımlar ( 1908 - 1925 ) , Ankara 1967 ve Aclan

Sayılgan'ın Solun 94 yıh ( 1871 - 1965 ) , Ankara 1 968, kitap ­ larında da Sovyetlerin Türkiye hakkındaki

bazı fikirleri

gösterilmiştir. Ama bu eserlerde sistemli olarak Rusya'nın Türkiye hakkındaki düşünceleri gösterilmiştir. ( 4 ) Poitika sovetskoy vlasti po natsional'nım delam

za trlgoıla

(Sovyet hakimiyetinin milliyetler meselesi sahasındaki üç yıllık siyaseti) , Moskova SSSR

20 - 2 1

62

1920, S. 78 ; Vneşnaya politika

(SSCB'nin dış politikası) , Moskova 1944, Cilt 1, S.


miyetini mutlak kaybetmişti. Sovy9t - Rusya hükümeti, yu­ karıda zikredilen beyanattan sonra, aradan bir ay geçer - geçmez. Ermenilere aşağıdaki vaadlerde bulunm uştu: «Türkiye Ord usunun, Türkiye Ermenistanından kısa za­ manda çekilmesi ve Ermenilerden polis kuvveti teşkil edil­ mesi gerektir; Türkiye içlerine gönderilen Ermen i mülte­ ciler geri getirilmelidir; Türkiye Ermen istanında halk ha-­ kimiyeti esası uygulanmalıdır» (5) . Sovyet hükümeti bu fi­ kirlerle Ermenileri Türkiye aleyhinde kullanmak arzusun­ dayd ı . Bu Dekrete Lenin ve Sta l i n imza koymuşlard ı . Sovyet Hükümeti adına Dışişleri Komiseri Çiçerin Dışişleri Komiserl iğinin Müslüman Yakı nşark şubesinin müdürü Neriman Nerimanov tarafından 20. Eylü l 1 9 1 9'da «Türkiye işçilerine ve çiftçilerine» hitaben bir demeç veril­ mişti. Bu demeçle: Eğer Boğaziçi İ ngilizlere verilecek olur­ sa, o zaman müstakil Türkiye olamayacaktı r; bu halde ta­ rihi Türk şehri İ stanbul ve müstakil Osmanlı halkı da ola ­ mayacaktır. B u sebepten «Türkiye işçileri ve çiftçileri Sov­ yetlerle beraber Emperyal izm aleyhinde çal ışmalıdırlar:> (6) fikrini i leri sürmüşlerd i . Lenin, Türkiye meselesi ile yalnız Bolşevik ilıtilôlin­ den sonra değil, Birinci Dünya Harbi devrinde de meşg ui olmuştu. O, Osmanlı - Türkiyesini 1 9 1 6 yılında «Yarı müs­ temleke» olarak görmekteydi (7) . O, 1 91 7'de Türkiye'nin Almanya'nın mali ve askeri vassal1>> haline geldiğinden bahsetmekteydi (8) . ( 5 ) Politika (4 ) , S. 1 5 (6) Politika (4) , S. ' 1 0 3

-

5'de b u demecin tamamı vardır. Le­

nin'i Vostok (Lenin ve Doğu ) , Moskova 1960 , S. 193'de Çi­ çerin müracaatından" bir kısmı ilan edilmiştir. ( 7 ) Lenin, Eserler Rusça ) , Cilt 22, S. 269 (8) Lenin (7) , S. 1 75

63


Lenin, Türkiye'nin Birinci Dünya Harbinden sonraki va­ ziyetini iyi anlamış ve bu memlekette komünist faaliyetle­ ri için imkônlar aramıştı. Fakat bunun için bir yol bulamı­ yordu. Sovyetler, Leni n öncülüğünde Türkiye m i l li ihtilôlini tebrik etmekteydi ler. Bu kurtuluş savaşı yoluyla, Türkiye'de kendilerine mevki kazanmak niyetindeydiler. Bu sebepten­ d i r ki, 1 3 Eylül Sivas Kongresinden sonra, aradan 7 gün ge­ çer - geçmez. Ciçerin 21 .IX.1 91 9'da «Türkiye işçileri ve çift· çilerine müracaçıt» etm işti. Atatürk 26.IV.1 920'de Lenin'e bir mektup göndererek, Rusya ile Türkiye münasebetlerin­ den bahsetmişti. Çiçerin 3.Vl. 1 920 de Türkiye Milli Hükü­ metine gönderdiği telgrafında, «Sovyet Rusya Hükümetl Türkiye'nin ağır zamanlarında, onunla dostluk kurmak için kendisi n i bahtlı kabul eder ve bu dostluk Türkiye ve Rusya halklarını birleştirecektir» (9) demişti. Aynı zamanda Sov­ yet Hükümeti, Türkiye'yi Ermenistan meselesinde suclu bulmaktaydı, çünkü Ermenilerin Türklere hücumları ve Ermenilere vurulan askeri darbe, Moskova nezdinde gQya Sovyet - Rusyası ile Türkiye «dostluğunu bozacak» bir husus olarak h issedilmekteydi ( 1 0). Türkiye meselesi, Eylül 1 920'de BakO'da So11yet H ü kü­ metin i n teşebbüsü ile, 3 . Komünist En ternasyonali bayra­ ğı a l tında toplanan « Doğu Halkları Kuru ltayı» nda ayrıca tartışıimıştır ( 1 1 ) . « Doğu Halklar Kurultayı » 44 kişiden iba­ ret «Doğu Halkları Propaganda ve Hareket ŞOrasını» teşkil (9) Dokumenti vneşney polltlkl SSSR (SSCB

dış politikasının

dökümanlan) , 2. Cilt, Moskova 1958, S. 725 '(10) Lenin, Eserler, Cllt 31, B. 387 ( 1 1 ) «Doğu Halkları Kurultayında> Türkiye meselesinin mü­ him beynelmilel meselelerden biri olduğu hakkında : G.Z. Sorkin, 1. s'ezd narodov vostoka

(Doğu Halklarının Bi­

rinci Kurultayı) Moskova 1961, 79 Sahife bllgi vermekte­ dir.

64


etti. Bu «$Cıra» Türkiye'nin meselelerini öğrenmek gaye­ siyle çalışmalara başladı. Bu Şuranın «Türkiye mümessil­ lerine» Türk İ mparatorluğunun parçalanması, büyük dev­ letlerin Türkiye'yi kazanmak için mücadeleleri, Gene Türkler hareketi, Ermeniler meselesi, Türkiye'de mali ve kültürel problemler, Türkiye'de mahalli meseleler ( Kürtler. Araplar, Anadol u, Trakya, Botum, Kars, Ardahan g i bi) sa­ hasında raporlar hazırlanması için tali mat verilmişti ( 1 2 ) . B u Kurultayda Türkiye B M M ' n i n mümessili İ brahim Tali, Anadolu M i l li Hareketi hakkında bilgi verdi. Fakat onun ta­ rafından ortaya koyduğu mesele hakkında Kurultay hiç bir karar vermedi. Sovyetler Doğu memleketlerinde Enver Pa­ şa'dan istifade etmek fikrindeydiler. Bu sebepten onun Türkiye hakkındaki izahlarına önem vermişlerdi. Enver Pa­ şa «Türk Ordusunun yenilmediğinden ve müstevliye karşı savaşmakta olduğundan» sözetmişti. Enver Paşanın beya­ natı münasebeti ile kurultay bir karar kabul ederek şöyle demişti: «Türkiye'deki ihtilöl tebrik edilmelidir, fakat kay­ dedilmelidir ki, Türk halkı kendi sömürücülerin i tüketince­ ye kadar hür olmayacaktır» ( 1 3 ) . Bu kurultayda, Komin­ tern başkanı Zinovyev, Türkiye hakkında çok enteresan fi­ kirler ortaya koymuştu. O diyordu ki, «Türkiye Sovyet sis­ temi için çalışmalıdır . . . Yoldaşlar, sizler bilirsiniz ki, Sovyet Hükümeti Türkiye'de Kemôl'e yardım etmektedir. Biz bir an dahı un utmayacağız ki, Kemôl'in rehberliği altında devam ettiri!en hareket Komünist hareketi değildir. Biz bunu biliyo­ ruz. Ama, biz Türkiye işçilerini ve çiftçilerini kendi sömü­ rücüleri a leyhinde de mücadeleye çağıracağız» ( 1 4) . ( 1 2 ) Narodı Vostoka», Dergi, Baku 1 920, No. 1 , S. 68 ( 1 3 ) «Narodı Vostoka» ( 12 ) , S. 45 - 46. S. Enver Paşanın beya­ natı münasebeti ile verilen karar, S. 47 - 48 : Türkiye BMM nin mümessili İbrahim Tali'nin beyanatı.

(14) «Narodı Vostoka» ( 1 2 ) , S. 1 9

F.: 5

65


TÜRKİYE MİLLİ KURTULUŞ SAVAŞ! HAKKINDA SOVYETLERİN BAZI FİKİRLERİ Türk Milletinin M i l li Kurtuluş Savaşı hakkında Sovyet yazarları bolşevik fi kirlerin muhafazasına yönelmişler. Bu sebepten, Türkiye milli kurtul uş savaşının Ekim 1 9 1 7 Bolşe­ vik ihtilôlinin tesiri altında meydana geldiğinden bahset­ mektedirler (15). Milli Kurtuluş Savaşını güya Türk Komü­ nistleri başlatmışlar ( 1 6) . Bu tip fikirleri Sovyetler Nazım H ikmet vasıtasıyla da son zaman larda beyan etmişlerdir. Nazım Hi kmet'e göre; « Uza k Türkistandan Türkiye'ye rna· kineli tüfeklerle gelmiş bolşevik hacılar.» nerede mücahit· ler (Partizanlara denil iyor) tehlike altında kalmışlarsa ara­ ya yardıma koşmuşlar» (17). Tabiiki. bu tip fikir lerle Sovyet Rusya'nın Türkiye milli mücadelesine yaptı kları yardım m ü ­ balğa edilmektedir. ( 15) Bakınız : A.M. Şamsutdinov, Oktyabrskaya revolyut:o;ba i natsinoal'no - osvoboditel'noe dvijenie v Turtsii. 1 9 1 9 - 22

(Ekim ihtilali ve Türkiye'de Milli Kurtuluş Hareketi. l 919 -

22 yıllar) , «Velikaya Oktyabr i narodı Vostoka)> (Büyük

Ekim ihtilali ve Doğu halkları) , Guber tahriri altında, Mos­ kova 1957 kitabında, S. 384 - 407. A.D. Noviçev, Vllyanie Velikoy Oktyabrskoy Sotsialistiçeskoy Revolyutsii na ı.u.dbı Turtsii (Büyük Ekim Sosyalist ihtllalinin Türkiye'nin ka­

derine Tesiri) , «Vestnik Leningradskogo Gosudartvennogo Universiteta», 1957, No. 20

( 16 ) A.M. Şamsutdinov, Natsional'no - osvoboditel'noe turetskogo naroda v 1919

-

22

hor'ba

gg (Türk Halkının 1919

-

22

Yıllarında Milli Kurtuluş Savaşı ) . «Sovetskoe Vostokovede­ nie», Moskova 1956, No. 2, S. 59

( 17 ) Nazım Hikmet, Bolşevik Khadjii iz Turkestana (Türkistan­ dan gelen bolşevik hacılar ) , «Sovremennıy Vostok», Mosko­ va 1960 No. 1 1 , S. 7.

66


Sovyet yazarları, milli kurtuluş hareketini son zaman­ larda, « Kemôl izm ihtilôli kendi tabiatına has burjuva ihtilô­ lidin> ( 1 8) d iye n itelemektedirler. Sovyet yazarlarının diğer bir fikrine göre; «Türk ha.lkı yalnız Sovyet - Rusyanın dost­ luk yardımı saye�inde yabancı mü tecavizlerden kurtulmuş­ tum ( 1 9 ) . Bir Sovyet tarihcisi, Türk m i l li Kurt u l uş savaşım yalnız «Türk burjuvazının hürriyet hareketi» sıfatında gös­ termektedir (19a ) . Sovyet Rusları Türkiye milli kurtuluş mücadelesine, ( 18 ) Potskhveriya, B, Mustafa Kemal Atatürk, «Aziya i Afrika

Segodnya», Moskova 1963, No. 12, S. 33 ( 1 9) Şamsutdinov (15 ) , S. 67, Sovyet - Rusya ile Türkiye arasın­ da 1 920 - 22 yıllarındaki «dostlub un manasını Ali Fuat Cebesoy Moskova Hatıraları, İstanbul 1 955, eserinde anlat­ mıştır. Cebesoy'a göre Rusya'nm Türkiye ile dostluğa ihtiyacı \<ar­ dı. Zamanımız Sovyet yazarları halihazırda bu tip fikirle­ rin aleyhindedirler. Dostluğun yalnızca

Türkiye'nin milli

menfaatleri için tesis edildiğinden bahsediyorlar.

Bakınız

R.G. Saakyan, Nekotorıe voprosı sovetsko - turetskikh ol­

nişeniy 1920 - 23 gg. v sovreınennoy turetskoy

literature

(Zamanımız Türk edebiyatında 1920 - 23 yıllarındaki Sov­ yet Türkiye münasebetlerinin bazı meseleleri) ,

«Kratkie

soobşçeniya İnstituta Narodov Azii>ı, Moskova 1963, No. 73, S. 234 241, Barigov, Y.A. İz istorii Sovetsko - Turetskikh ot­ , noşeniy 1920 - 22 gg Sovyet - Türkiye münasebetleri tari­ hinden, 1920 - 22 yılları, ) Baku 1965, 144 S. ( 19a) Samsutdinav Abdulla, Natsio nal'no owoboditel'naya bor'­

ba v Turtsii 1918 - 1923 gg Türkiye'de milli kurtuluş müca­ delesi. 1918 - 1923 ftCi yıllar ) , Moskova 1966, s. 61. Aynı �a­ zar'a göre, «milli ticari burJ uvazisi Türk halkının hürriyet hareketi, başında bulundu ve

istiklal harbinde

ihtilalcı

kuvvet sıfatında faaliyet gösterdi.» (S. 60) ? !

67


milletin istiklal yol una, m i l li hükümeti n beynelmilel konfe­ ranslarda Türk m i lletinin haklarını muhafaza meselelerine, Rusların Türk Milli i stiklôl Mücadelesinden ne yollarla isti­ fade etmek arzusunda olduklarına (mesela, Boğazlar me­ selesi) kendi noktai nazarlarından bakarak kitaplar ve bü­ yük makaleler neşretmişler. Bunların öğrenilmesi araştır­ macı larının gelecekteki mühim vazifelerinden birisi olma­ lıdır. Burada bu kayna kların bir kısmını hatırlatmak yeterlidir: '

Adamov, B., Konstantinopol'i prolive. Po sekretnoc dokumentam bıvşekh Ministerstvo İnostrannikh del ( İ stan­ bul ve Boğazlar. Sabı k Dışişleri Bakanlığının gizli vesikala­ rına göre), Moskova 1 925, 1 . Cilt, 547 S.; 2. Cilt 1 926, 473 S. * Astakhov. G., Ot sultanata k demokratiçeskoy Turtsii. Oçerki iz istorii Kemalizma (Sultanl ı kdan demokratik Türki­ ye'ye. Kemalizm tarihinden parçalar) , Moskova + 1 52 s .

1 926, V l l l

Bagirov, E., Türkiye Lozan Konferansında, Baku 1 957 Butaev, N., Natsional'naya revolyutsiya na vostoke, Probleme Turtsii ( Doğuda milli ihtilôl. Türkiye prob!em i ) . Leningrad 1 925, 2 1 3 S. Godes, M., Cto takoe Kemalistiçeskiy put i vozmojno li on v Kitaye? (Kemal izm yol u nedir ve bu Çin'de kullanıla­ bilir mi?), Moskova 1 928 (*)

Adamov'un bu kitabı «Die europaeische Maechte

und die

Türkei waehrend des Weltkrieges» (Dünya savaşı zamanın­ da Avrupa devletleri ve Türkiye) adı altında (Dresden 1930 - 32) 3 cilt olarak Almancaya çevrilmişti. e<Die Welt des Is­

lams» 1936, Band 18, S. 145.

68


Gurka - Kryajin, V.A., istoriya revolyutsiya v Turtsii (Türkiye'de in kılap tarihi). Moskova 1 923 Mel'nik ( = Miller), A.F., Respublikanskaya Turtsii (Türkiye Cumhuriyeti), Moskova 1 927 Pavloviç ( = Veltman). M., Revotyutsionnaya Turtsii; ( İ htilôlci Türkiye) . Moskova 192 1 , 1 926 ve 1 928 Roskol'nikov, F., Turtsiya v bor'be za nezavisimosti (Türkiye bağ ı msızlık için mücadelede). Moskova 1 925 Sokolskiy, N., Ocerk sovremennoy Turtsii (Günümüz Türkiyesinden parçalar) . Tiflis 1 923 Sovyetler Birliğinde Türk milli kurtuluş savaşı hakkın­ da bir kaç makale yazılmıştır ki. bunlar vasıtasiyle de Sov­ yet tarihçiliği kendi fikirleri n i bildirmektedir (20) .

TÜRKİYE'de KOMÜNİZM, SOSYALİZM VE İ ŞCİ SINIFI HAKKINDAKİ SOVYET KAYNAKLAR! Moskova'da teşkil edilen «Türk Sosyal ist - Komünist (20) Mesela : M. Pavloviç,

Lozanskaya Konferentsiya

(Lozan

Konferansı ) , «Novıy Vostokı� , 19�3, No. 3, S. 3 - 24, P. Ki­ taygorsk, Vopros o kapitulatsiyakh na lozanskoy konferent­

sii (Lozan konferansında kapitülasyon meselesi hakkında) , «Novıy Vostokıı 1924, No. 5 , S. 1 1 4 - 24, V.A. Gurko - �(rya­ j in Vozniknovenie natsional'no - osvoboditel'nogo dvijeni­

ya Turtsiya (Türkiye milli kurtuluş hareketinin başlaması) , «Novıy Vostokıı 1928, No. 2 3 - 24, S. 268 - 76, A.D. Noviçev, Raboçee i sotsialistiçeskoe dvijenie v Stambule v godı nat­ sional'noosvoboditel'noy bor'bı. 1918 - 24 gg ( Milli kurtuluş mücadelesi yıllarında İstanbulda işçi ve sosyalist hareket­ leri, 1 9 1 8 - 24 yıllar�) , «Problemi istorii natsional'no - osvo­

boditel'nogo dvijeniya v stranaklı Azi (Asya

memleketle­

rinde milli hürriyet hareketleri tarihi problemleri) , Lening­ rad 1963 , S 105 - 23'de.

69


Partisi » , Rusya Komün ist Partisine verdiği bir raporda: «Türk Sosyal ist - Komünist Merkez Komitesi, Rus ihtilali a levinin Doğuda ve özelli kle Türkiye'de yayıl ması için ga­ zete, dergi ve broşürler neşretmeyi kend i vazifesi olarak kabul eden> demiştir (26) . Sovyet kaynaklarında Türkiye'deki Komün izm, Sosya­ l izm ve işçi sınıfı meseleleri bir biri ile bağlı olarak zikred il ·· mekted ir. Bunlar arasında hiç bir !ark gösterilmemektedir. Bu konudaki kaynaklar içinde aşağıdakiler di kkatimizi çe­ kebil ir: Almuhammedov, Kommunistiçeskoe dvijenie v Turtsii (Türkiye'de Kom ü nist hareketi) , «Kommunistiçeskiy inter­ natsionah>, Dergi, 1 923. No. 25; Ferdi, 8., Polojenie reboçego klassa i kommunistiçes­ koe dvijenie v Turtsii (Türkiye'de işçi sınıfının vaziyeti ve Komünist hareketi). «Kommunistiçeskiy internatsional» 1 926, No. 9 Gisarov, M . , Turtsiya: Klassovaya bor'ba narastaet (Türkiye: Sınıf mücadelesi büyümekte ) . «Aziya 1 Afriki Se­ godnya», 1 962, No. 1 0, S. 1 7 - 1 9 Gasanova, E. Yu., Novıe yavlenie v abçcestvennov jizni Turtsii (Türkiye cemaat hayatında yeni akı m ) . (Türk Sosyalizmi hakkında) . «Narodı Azii i Afriki», 1965, No. 1 , S. 26 - 34 ( 26a) . (26) Sovyet - Rusya'sında «Türk Komünist Partisi» nin doguşu ve terakkiyatı hakkında malumatı, M.A. Persits, Turetskie

internatsionalistı v Rossii (Rusya'da Türk beynelmilelc:ile­ ri) , «Narodı Azii i Afriki», 1 967, No. 5, S. 59 - 68 vermektedir. (26a) Bu makalede «Yön», «Sosyal Adalet» glbi dergilerde IIür­ kiye münevverlerinden sosyalist fikirde olanların

70

yazıları


Kitaygorskiy, K., Raboçee dvijenie v Turtsii (Türkiye'­ de işçi hareketleri) . «Kommunistiçeskiy internatsionol» 1 925, No. 1 1 Kornienko, R.P .. Naçalo roboçego dvijeniya v Turtsil (Türkiye'de işci hareketinin başlaması ) . <<Narodı Azii i Afri­ ki» 1 964, No. 1 , S. 98 = Osnovnıe voprosı raboçego dvijeniya v Turtsii (Tür­ kiye'de işçi hareketinin esas meseleleri) . «Kratkie soobşçe­ niya instituta Narodov Azii», 1 963, No. 73, S. 1 66 - 1 71 .

Raboçee dvijenie v Turtsii 1918 63 gg (Türkiye'de 1 91 8 - 63 yıllarında işçi hareketleri). Moskova 1 965 1 75 S. =

-

Kuz'min, D., Raboçee dvijenie v Turtsii (Türkiye'de işci hareketleri ) . «Novıy Vostok» 1 922, No. 2, S. 1 54 9 -

Moiseev, P.P . Partii i bor'ba klassov v Turtsii (Türki­ ye'de partiler ve sınıflar mücadelesi). «Aziya i Afri k i Se­ godnya» 1 968, No. 5. S. 58 - 59 (27j .

Narşirvaniv, Z Sotsialistiçeskoe dvijenie v Turtsii (Türkiye'de sosyalist hareketleri). « Novıy Vostok» 1 922. Noviçev. A.D., istoriya raboçego klassa Turtsii v istoç­ nikakh i literature (Kaynaklara ve edebiyata göre Türkiye İ şçi Sınıfı Tarih i ) . «Sovetskoe Vostokovedenie» 1 958, No. 5, S. 1 35 - 1 45 ..

hakkında bilgi verilmişti. S. 27'de 100 den fazla edib - şair 60 Üniversite Profesörü, 75 Öğretmen, 25 Doktor, 35 Avu­ kat, 10 Hakim. 20 Zengin - Sermayedar, 25 Asker, 4 Senatör, , 4 BMM üyesi «Sosyalizm fikrinde» yazmaktalar diye göste­ rilmiştir. (27) Moiseev'in fikrine göre, «Türk sosyalistleri Türkiye milll kurtuulş mücadelesini devam ettirmekte ; işçi Partisi «İlmt sosyalzim prensi binde:& çalışmakta imiş (? ! )

.

71


= Zarojdenie raboçego i sotsialistiçeskago dvijeniya v Turtsii (Türkiye'de işçi ve sosyal ist hareketinin doğma­ sı), «Uçenı zapiski Leningradskago Gosudarstvennogo U­ niversiteta 1 962, No. 304

Nedjide - Khanım, Raboçee zakonodatel'stvo sovre­ mennoy Turtsii (Bugünkü Türkiye'de işçiler hakkında ka­ nunculuk). «Novıy Vostok» 1 927, No. 1 9. S. 80 - 98 Potskhveriya, B., Kak jivut turetskie raboçie? (Türk iş­ çileri ne usulde yaşamaktalar). «Sovremennıy Vostok» 1 958, No. 7, S. 23 - 24 Rozaliev, Yu. N . , Polojenie promışlennogo proletariata v Turtsii (Türkiye'de zanaat proleteryasının vaziyeti) . <{So­ vetskoe Vostokovedenie», 1 956, No. 6, S. 1 1 3 - 21 =

Klassi i klassovaya bor'ba v Turtsii (Türkiye'de sı­

nıflar ve sınıflar mücadelesi. Burjuvaziye ve Proleteriyat). Moskova 1 966. 1 66 Sahife (28).

Şamsutdinov, A.M . Pervıy s'ezd Kommunistiçeskoy Partii Turtsii (Türkiye Komün ist Partis inin birinci kurulta­ yı). «Kratkie soobşçeniya instituta Narodov Azii», 1 961 , No. .

30.

= Ocerki polojeniya promışlennogo proletariata Turt­ sii posle vtoroy mirovoy voynı (2 - nci dünya harbinden son(28) Rozalieev'in bu kitabı beş kısımdan ibarettir. 1) 27 Mayıs 1960 hükumet darbesinin

manası Yeni hükümetin

sermaye sahasındaki politikası, 2) Hükumet

biiyük

darbesindt;n

sonra Türkiye büyük sermayesinin kendi yerini kuvvet.len-· dirmek için çalışmaları, 3) Türkiye burjuvaziyesl, 4 ) Tür­ kiye işçi sınıfı ve işçiler hareketi, 5 ) Türkiye iktisadi .l( al­ kınmasının bazı meseleleri.

72


ra Türkiye sanaat proletaryasının lar) , Moskova 1 956

vaziyetlerinden parça­

Şnurov, A., Turetskiy proletariat (Türkiye sı) Moskova 1 929

proletarya­

Ustvungel . S., V tyurme i «na vole» . Zapiski turetskogo Kommunista (Hapishanede ve «serbestlikte» . Türk Komü­ n istinin notları ) . Moskova 1 952

TÜRKİYE KÖY AHALİSİ, TOPRAK, TOPRAK ISLAHI VE CİFTCİ MESELELERİNDEKİ SOVYET KAYNAKLAR! Sovyetlerin Türkiye'deki işçi sınıfı hakkındaki yazıları­ na n isbeten, köy ahalisi. çiftçiler ve toprak ıslahatı sahasm­ daki yazıları çoktur, çünkü Sovyetler Türkiye'nin sanayi memleketi değil, zirai bir · ü l ke olduğunu iyi bilmektedir. Sovyet kaynaklarında, köy ahal isi meselesi, « Proletarya ve Sosya l izm - Komünizm hareketi» nin mühim bir vazifesi olarak gösteril miştir ki, bunun asıl gayesi, m i lletin bu taba­ kasını kom�nistlik hareketi i le karıştırmaktır. Bu sahada yazılan kitap ve makalelerden aşağıdakiler örnek olarak gösterilebilir: Dantsig, B.M., Agrarnaya reforma v Turtsii (Türkiye'de Toprak islahı ) . « Mirovoe khozyaystvo i mirovaya politika» 1 944, No. 12, S. 60 - 68 Feizoglu. Demir, Jizn' bez prikras (Lezzetsiz hayat) «Aziya i Afriki Segodnya» 1 968, No. 9, S. 47 - 50 (Doğu - A­ nadolu köy ahalisi vaziyetinden şikôyet etmei<te!) Ferdi. B., Turetskle krest'yane i kemalistiçeskaya re­ volyutsiya (Türk çiftçileri ve Kemalist i n kılôbı ) . «Kommu­ nistiçeskiy internatsionah> 1 927, No. 1 6 Kerimov, M., O poloİenii turetskoy krest yanstva (Tür73


kiye çiftçilerinin vaziyeti hakkında ) . «Sovremennıy Vostok» 1 960, No. 12, S. 29 - 30 Moiseev, P., Karabaev, 8 . , Krestyanskoe dvijenie v Turtsii posle vtoroy mirovoy vovnı (2 - nci d ünya harbinden sonra Türkiye'de çiftçi hareketleri) . «Problemi sovremen­ noy Turtsii», Moskova 1 963, S. 94 - 1 09 Moiseev, P., Zemelnıe otnoşeniya v Turtsii (Türkiye'­ de topra k münasebetleri) . «Sovetskoe Vostokovedenie;> 1 956, No. 1

otnoşeniya v sovremennoy Turtsii (Bu­ = Agrarnoe gün kü Türkiye'de zirai münasebetler) . Moskova 1 960, 226 S. Noviçev, A.D., Krest'ycnstvo Turtsii v noveyşee vrem­ ya (Türkiye çiftçileri yen i devirde) . rvıoskova 1 959, 290 S. Rozal iev, Yu. N . . Sel'skokhozyaystvennıkh proletariat Turtsii (Türkiye'nin zirai ekonomisindeki proleterya) . «Ra­ boçiy klass i raboçee dvijenie v stranakh Azii i Afriki>ı Mos­ kova 1 965

politike i sostoyanii krest'yanskogo khozyaystva v Turtsii v 1 923 - 1929 gg) Tveritinova,

A.S., Ob agrarnoy

(Türkiye'de 1 923 - 29 yıllarında ziraat siyaseti ve çiftçilerin iktisadi durumu) . «Kratkie soobşçeniya instituta Vostoko­ vedeniya AN SSSR», Moskova 1 956, No. 1 9 islah ve--1a = Turtsiya: Reforma ili golod? (Türkiye: açlık? ) «Aziya i Afriki Segodnya» 1 964, No. 6. 1 0 - 1 2

TÜRKİYE'NİN GENEL İ KTİSADİ HAYATI, SANAYİ TEKAMÜLÜ VE KAPİTALİZM MESELELERİNE AİT KAYNAKLAR Sovyet - Rusya'nın Türkiye mütehassısları tarafından 74


fazlaca araştırılan veya fikir bildirilen saha, Türkiye'n i n i k­ tisadi vaziyeti, sanayi tekômülü ve bununla ilgili olan ka;Ji­ talizm problemleri olmuştur. Rus yazarları, Türkiye i ktisa­ diyatı problemlerin i diğer sahalarda yaptı kları g ibi, kendile­ rinin komünizm nazariyesi gözüyle yazmışlardır. Sovyetle­ rin böyle problemler hakkında neşrettiği kitap ve makaleler arasında aşağıdakileri d i kkatimizi çekebilir: Alibekov, İ ngilab, Veli bekoğlu, Gosudarstvennıy ka­ pitalizm v Turtsii (Türkiye'de devlet kapital izm i ) , « M i rovaya ekonomika i mejdunarodnoe otnoşeniya» Moskova 1 962, No. 2 = Gosudarstvennıy kapitalizm v Turtsii (Türkiye'de devlet kapital izmi ) . Moskova 1 966, 243 sahife (29) . Alimov, A .. Etatizm v Turtsii «Türkiye'de etatiz m ) . «Ko­ lonial'nıe problemı», Moskova 1 935, cilt 3 4 Benenson, M . , Konsolidatsiya turetskogo norodnogo khozyaystva (Türkiye halk i ktisadiyatının gelişmeleri ) . «E­ konomiçeskiy vestnik Zakavkaz'ya» , Tiflis 1 926, No. 1 2 Dantsig, B . M . (30), Perspektivi torgovıkh otnoşeniy SSSR s Turtsiey (SSCB'nin Türkiye ile ticaret münasebet­ lerinin perspektifleri) . «Novıy Vostok», 1 925, No. 10 1 1 , S. 1 52 - 60 -

.

-

(29) Bu kitabın içindelciler : 1 ) Türkiye'nin devletçilik si.ı·aseti şeraiti altında sosyal - iktisadi vaziyeti, 2) 20'nci yıllarda Türkiye iktisadi siyasetinin esasları, 3) İ kinci dünya sava­ şına kadar devlet kapitalizminin tekamülü ve şekli, 4) J S40 - 50 yıllarda devlet kapitalizmi , 5) Demokrat Parti idaresi dev­ rinde devlet �apitalizmi, 6) 1 960 - 64 yıllarında devlet ka­ pitalizmi. İlaveler; Bibliyografya. ( 30) Dr. B.M. Dantsig ( 1'966'da 70 yaşında) Türkiye hakkında en çok yazan araştırmacıdır. Onun Türkiye hakkındaki e­ serlerinin Bibliyografyası ccNarodı Azil i Afrlki», 1966. No, 2, S. 225 - 28 neşredllmiştir.

75


= Puti ekonomiçeskogo razvitiya lurtsii (Türkiye'nin i ktisadi gelişmesinin yol u, « M irovaya khozyaystvo i mirova­ ya politika » . 1 926, N. 1 2, S. 1 07 - 1 21 . = inostrannıy kapital v Turtsii (Türkiye'de yabancı sermaye) . Novıy Vostok» 1 929, Na. 26 - 27, S. 326 - 29 = Oçerki ekonomiçeskoy geografii Turtsii (Türkiye e­ konomi k coğrafyasından parçalar). Moskova 1 930, 1 37 S. = Ekonomika sovremennıy Turtsii (Bugünkü Türkiye i ktisadiyatı) «Entsiklopediçeskiy slovar russkogo bibliogra­ fiçeskoy instituta: Granat», Moskcva 1 930, Cilt 41 , Kısım X, S. 2 1 4 - 47

Ekonomiçeskoe polojenie Turtsii (Türkiye'nin iktisa­ di durumu) «Sovetskoe Vostokovedenie» 1 955, Na. 5, S. 80 =

95

= izuçenie istorii, ekonomiki i geografii Turtsii v SSSR (SSCB'de Türkiye tarihi, ekonomisi ve coğrafyası nı araştı rmalar) , «Turetskiy Sbornik» , Moskova 1 958, S. 3 -

31

Dimitrov, K., Ekonomika Turtsii i voyna (Türkiye i kti­ sadiyatı ve savaş). «Mirovaya khozyoystvo i mirovaya po­ litika» 1 948, Na. 8 .

Gen in, 1., K voprosu industrializatsii Turtsii (Türkiyen in sanayileşmesi meselesine dair,) «Puti industrializatsii», Moskova 1 929, Na. 2

= Mirovoy ekonomiçeskiy krizis v Turtsii (Türkiye'de dünya iktisadiyatı buhra n ı ) , «Mirovaya khozyaystvo i mi­ rovaya politika», 1 933, Na. 7 = Ekonomika i torgovo - dogovornaya politika Turtsii (Türkiye i ktisadi ve ticari muahede siyaseti), «Mejdunarod­ naya jizn'», Moskova 1 929, Na. 6 76


Kolyadko, L., Ekonomiçeskaya jizn' Anatolii (Anado­ lunun i ktisad i hayatı) ccNovıy Vostok» 1 923, No. 4, S. 230 294 Mirny S., Kvoprosu ob opredelenii stoimosti mirovoy voynı dlya Turtsii (Dünya muharebesinin Türkiye için fiya­ tı meselesine dair) , ccNovıy Vostok» 1 923, No. 3, S 470 - 74 Moiseev, P.P., Nekotorıe problemı ekonomiçeskogo razvitiye Turtsii (Türkiye'nin i ktisadi gelişmesinin bazı prob­ lemleri), ccNorodı Azii i Afriki», 1 962, No. 4, S. 63 - 73. = Natsional'nıy dokhod Turtsii (Türkiye'nir. milli geli­ ri) ccNorodı Azii i Afriki» 1 964, No. 5. S. 47 - 56

Rozaliev, Yu. No., Osobennosti razvitiya kapitalizma v Turtsii (Türkiye'de kapital izm terakkiyatının ayrıca husu­ siyetleri), Moskova 1 962 (31 ) .

Khorakter i rol' krupnogo kapitala Turtsii. Gruppa Delovoy Bank (Türkiye büyük sermayesinin karekteri ve ro­ lü. İ ş Bankası Grubu), ccProblema Vostokovedeniya», Mos­ =

kova 1 960, No. 1 Sertel, İ ldiz, Ekonomiçeskaya politika Kemalizma i ot( 3 1 ) Rozaliev'nin bu kitabı hakkında Sovyet alimleri onun bazı fikirlerini kabul etmiyorlar. Mesela,

bakınız: Dantsig, K

voprosu o razvitie kapitalizma v Tqrtsii. Po povodu knigl N. Rozalieva (T ürkiye'de kapitalizm terakkiyatı meselesine ait. Rozallev'in kitabı münasebetiyle) , «Narodı Azli i Afri­

ki» 1963, No. 6, S. 153 - 1 63 ; Yu. N. Rozaliev, Eşçe raz ob osobennosti razvitiya kapitalizma v Turtsii (Yine Türkiye­ de kapitalizm terakkJıiratının ayrıca hususiyetleri

hakkın­

da) , «Narodı Azil i Afrlki» 1964, No. 3, S. 129 - 1 37, Alibekov, 1. V çem je neprav Rozaliev?

(Rozaliev nelerle

haksiz? )

«Narodı Azli i Afri.ki» 1964, No. 6, S. 122 - 30

n


noşenie k ney sovremennoy turetskoy intelligentsii ( Kema­ l izmin i ktisadi siyaseti ve onunla bug ü n kü Türk aydın ları n ı n münasebeti). «Norodı Azii i Afrikhı , 1 967, N o . 2 , S. 2 8 - 34 (32 ) .

TÜRKİYE'NİN GENEL MESELELERİNE AİT SOVVET KAYNAKLAR! Sovyet - Rusyasında Türkiye'nin münferit meseleleriy­ le i l g i l i eserleri dışında, Türkiye'nin genel meselesine (]İt kitap, broşür veya uzun makale şekli ndeki yazı lar da az de­ ğ i l d i r. Bunlar tah m i n i m ize göre, 1 920'den sonra meydana geti ril meğe başlanmıştır. Mos kova ve di ğer şehi rlerde 1 958 yılına kadar 20'den fazla kitap neşred i l m iştir. Bu kitaplar içinde aşağıdakiler di kkati mizi çekeb iiir: Bartiev, O., Turtsiya. Kratkiy ekonomiko - politiçeskiy oçerk (Türkiye. Kısa i ktisadi - siyasi ba kış, Moskova 1 927, 272 s. Dontsig, B.M., Turtsiya (Türkiye). Askeri neşriyatı Moskova 1 940, 1 58 S., 2. Baskısı 1 949, 3 1 2 Sa h ife. Mil ler. A.F., Oçerki noveyşego istorii Turtsii (Türkiye­ n i n yen i tarihinden parça lar) , Moskova 1 948 Noviçev, A.D., Turtsiya. Gosudarstvennıy stroy: Eko­ nomika; Etnografya (Türkiye. Devlet sistem i , Ekonomi ve Etnografya ) . Tiflis 1 942, 1 65 S. Sokol 'skiy, N., Oçerki sovremennoy Türkiye hakkı nda parça lar) Tiflis 1 923

Turtsii (Bugünkü

(32) Bu makalenin içindekiler : Kemalizmin ekonomik siyaı;eti, 27 Mayıs ihtilaline iştirak edenler, Türk sosyalizmi, İşc;-i sı­ nıfı ile ilgili olan aydınlar, bağımsızlık için Kemalizm.

78

mücadele ve


Sovremennaya Turtsiya (Bugünkü Türkiye) Moskova 1 953, ( Kollektif yazarlar). 291 S. Sutyagin, P.G .. Turtsiya (Türkiye ) . Leningrad 1 957, 47 s. Turtsiya, Turtsiya. Politika- ekonomiçeskiy oçerk (Tur­ kiye. Siyasi - i ktisadi ba kış). Moskova ( ! ) 1 946, 35 S. Vancen ko, A., Turtsiya i ee ( = yeyo) voorujennie sili (Türk iye ve onun silöhlı kuvvetleri ) , Moskova - Len ingrad 1 928, 64 s. Zavriev. D.S . Noveyşey istorii severo - vostoçnıkh vi­ layetov Turtsii (Türkiye Kuzey - Doğu vi layetleri nin yeni ta­ .

r i h i ) . Tiflis 1 947, 369 S. Türkiye'nin genel meselelerine ait, 1 958 den sonra ya­ zılan eserler içinde aşağıda gösterilenleri mühim olanları­ dır: Gasratyan, M .A., Turtsiya v 1 960 1 960 - 63 yıl larında ) . Moskova 1 965

- 63 godakh (Türkive

Problemı sovremennoy Turtsii (Bugünkü Türk iye prob­ lemleri ) . Şa msutdinov tahriri altında, Moskova 1 962, 220 Sahife (33) . Sovremennaya Turtsiya (Bugünkü Türkiye) . Gasrat­ yan tahriri a ltında, Moskova 1 965, 334 Sahife (34). Şamsutdinov, A.M., Turetskaya respublika (Tü rkiye

(33) Bu kitabın içindekiler, 1960 yılındaki htikümet darbesinin sebepleri, Ceınal Gürsel !'ıükümetinin iktisadi siyaseti İ kin­ ci dünya harbinden sonra Türkiye çiftçileri hareketi , ; 961 Anayasası hakkında ; Türkiye devlet yöneticilerinin rn Ui i ­ yet siyaseti ; Türklye'nin sanayileşmesi ve yabancı sern:a­ ye problemi ; Ttirkiye'nln petrol sanaatı ve

başkalar. Bu

eseri 10 kişi yazmıştır.

79


Cumhuriyeti), Moskova 1 961 ; = Natsional'no osvoboditel'naya bor'ba v Turtsil 1917 - 1923 gg ( 1 9 1 8 - 23 yıllarında Türkiye'de m i l li hürriyet m ücadelesi ) , Mos kova 1 966 •

Trudi sessii po voprosam istorii i ekonomiki Afganis­ tana İrana i Turtsii . (Afgan istan , İran ve Türkiye tarih i ve

i ktisadiyatı meselelerine dair encümen a raştı rması ) , « Krat­ kie soobşçen iya instituta Norodov Azi i » , 1 963, No. 73, S. 1 1 2 - 1 86, 223 - 241 * Vdoviçen ko, D.I., Natsional'naya burjuaziya Turtsii (Tü rkiye'n in m i l li burj uvaziyası) Moskova 1 962, 266 Sahi· fe (35) . · = Barba politiçeskih partii v Turtsii (Türkiye'de siyasi partilerin mücadelesi. 1 944 - 66 - ncı yıl lar) . Moskova 1 973, 397 sah ife.

TÜRKİYE'DE «MİLLİYETLER» MESELESİNE DAİR BAZI SOVYET KAYNAKLAR! Sovyetler Birliğinde neşred i len Türkiye

( 3 4 ) Bu eserin içindekiler: Önsöz ;

meseleleri ile

Memleket v e Ahali; İkU&at

Yeni tarihten parçalar ( devlet, Mahkeme, silahlı kuvvetler, siyasi partiler, işçi sınıfı ve işçi sendikaları, cemaat te�r:k­ külleri) , Basın ve işçi sendikaları, cemaat

teşekkülleri) ,

Kültür; Basın ve Radyo ; İlaveler. Bu eseri 22 kişi yazmış­ tır. ( * } Bu işaret altında olan kitaplar hakkında verdiğimiz birinci

bilgi için bakınız. Dr. Baymirza Hayit, Türkiye ile ilgili üç

Rusça eser, «İş ve Düşünce», Türkiye iktisadi

ve _içtimai

araştırmalar mecmuası, İstanbul 1965, Cilt XXI. S. 1 - ı, (35) Bu kitap 3 Kısımdan ibaret : 1 ) Türkiye iktisadiyatmda mil­ li burjuvazinin mevkii, 2) Milli burjuvazinin

iktisadi ve

sosyal tedbirleri 3 ) Milli burjuvazinin iç ve dış siyaseti.

80


i l g i l i kitap ve makalelerde Türkiye'de « H al klar veya M i ll i­ yetler Meselesi» ne de ayrıca ehemm iyet veri lmektedi r. Sovyet - Ruslar 1 91 8'den 1 957'ye kadar Türkiye'deki « Ha l k­ lar Problemi» üzerine 46 kitap, broşür ve makale neşret­ mişlerd i . Bu türlü yayı nlar g ü n ü m üze kadar devam ettiril­ miştir. Bu konuda ki eserlerden ikisinin muhtevası n ı n m isal olarak açı klanması, Sovyetlerin siyasi fikirleri n i ve b u me­ selede neleri d üşündüklerini öğrenmeye i m ka n verebil i r. Sovyetler Birl iği İ l i mler Akademisi'nin Asya Hall<iarı Enstitüsü tarafından 1 970'de neşred ilen Rus d i l indeki eser (Bugünkü Türkiye Problemleri, Müell if: M .A. Gasratya n ) '­ in 1 29 - 1 44 sahifelerinde «Türk devlet makamlarının milli· yetler meselesi hakkındaki politikası» kon usu d i kkatimizi çekmekted ir. Bu yazıya göre, Türkiye'de «azınlıkta oları 25

milliyet mevcuttur» «Türkiye'de milliyetler meselesi, iktidar sahiplerinin bunu inkar etmelerine rağmen, önemini kay­ betmemiştir» (S. 1 32). 1 924'deki Türk Anayasası ile devlet d i l i olarak Türkçe kabul ed i l miştir. 1 961 Anayasası da Türkçe'yi resmi dil olara k ilôn etmiştir. Bununla « mi l li azın­ l ı kların haklarına yer veri lmemişti r.» 1 1 . Kasım 1 942 yılı nda kabul edilen vergi kan ununa göre « m illi azı n l ı kların durum­ ları kötüleştirilmiştir.» «Onların verd ikleri verg i, Türk tüc­ carlarına nazaran daha fazladır.» Bu vergi pol itikası ile <ıa­ zınl ı kta olan m i l letlerin emekçileri büyük bir sı kıntı içine düşürü l müşlerd ir.» Sovyetlere göre, « Kürt'ler ağır şartlar altında yaşamak­ tadırlar Onları bir yandan Türk feodal leri d iğer yandan kendi feodalleri ezmektedir.» (S. 1 40). Resmi daireler Kürt­ lerin Türk oldukları n ı i�dia etmektedir. Kürt l iderleri polis ve adl iye kontrolü altındadır. Onlardan bir grup 6 Mayıs 1 961 'de Bursa'da mahkeme önüne getiril mişler ve bunlar Türkiye'yi parçalamakla suçland ırı l mışlardır. F.: 6

81


Sovyet yazarı son unda diyor ki: «Türkiye'de Burj uva Feodaller di ktatoryası n ı n tari h i , m i l li azı n l ı kları - Kürtler, Ermeni ler, Yunan l ı lar ve başka ları- kuvvetle ezmek tari hi­ d i r. Fakat bu pol itika m i l li azı nlı klarda m i l li g urur uyandı­ racak, onların h ü rriyet isteklerini kuvvetlendirecek ve on­ larda Türklere karşı nefret uyandıraca ktı r.» (S. 1 44) . Sovyet Rusya 'nın Türkiye'deki « M i l l iyetler Meselesiı> hakkındaki daha başka fikirleri SSCB İli mler Akademisi ta­ rafı ndan 1 970 yı l ı nda neşred ilen «Yakın ve Orta Doğu Ülke­ lerinde Milli Cereyanlar» adlı kitapta ele a l ı n mıştır. Bu ese­ rin 1 1 - 85 sahifeleri Türk M i l leti n i n gel işmesi (güya, Türk­ ler Anadol u'nun yerli Yunan, Ermen i, Gürcü ve Laz ahalisi ile karışarak, onların kültürünü ben imsemişler ve on lara ise Türk Dilini kabul ettirmişler) ve bug ü n kü Türkiye'deki « M il­ l iyetler Meselesi » nden bahsetmekted ir. Adı geçen bu ki­ tapta da (S. 78) Türkiye'de «25 milletin varlığın» dan bah­ sed i l mektedir. Sovyetler d iyorlar ki: Türkmen ve Yörü kler Türkleştirilmekte! M i l li azı n l ı kların hakları kısı l mıştır! Mese­ lô, onların temsilcileri n i n Türk resmi müesseselerinde ça­ l ışma hakları yok! M i l li azı n l ıklar devlet hudutları dahilin­ de serbestçe hareket etme hakkına sahip değil ler! Onlar için dış ticaretle uğ raşma imkônı da kısıtlanmış ve bazı meslekleri icra etmeleri yasa klanmıştır (S. 75) . «Türk ol­ mayan m i l l etlerin Türkleştirilmesi işine hız verilmiştir.ıı (S. 77) . Kürt, Cerkes ve Lazlar için okullar yok! Sovyetler bu tip fikirlerinden sonra, bu kitabın i 25 - 1 90 sah ifelerinde Kürt meselesine ayrıca önem vermişlerd ir. Sovyetler bura­ da « Kürdista n» topraklarının 409, 650 km2 olduğunu ve bu­ nun « 1 99, 400 km2 s i n i n Türk iye'de olduğunu» iddia ediyor­ lar (S. 1 27) . Tü rkiye'de 1 960 yılında 1 .850.000 Kürt yaşadığı kaydedilm iştir. Türklerin resmi makamları Kürtlerin sayısı­ n ı az göstermekteymiş. « Kü rtler hakim m i l letin d i l i n i ve ha­ yatı n ı yakından tanıdı kları için on un yaptığı sahtekôrlık82


ları kolayca görebi l iyorlarmış (S. 1 29). Sovyetlerin fi krine göre Tü rk iye'de 1 965 yı l ı nda 2 .370.000 Kürt bulun uyormuş; « Kürtler Türk iye, İran ve l ra k'ta mazl u m millet olarak yaşa­ maktad ırlar. Bugün, Kürt probleminin halinin en rea l ist yo­ l u , on lara yaşad ıkları memleketler içerisinde m i l li m uhta ri­ yet veri l mesidir.» (S. 1 86) . işte, Sovyetler bu g i bi fikir töh­ met ve beyan larla Türkiye'nin dahi l i meselelerine karışmak­ talar. Sovyet yazarları ne sebeptense Türkiye'de «25 mil­ let old uğu» iddiası nda bulund u kları izahını vermemişlerdi r. Ortada görünen netice şud ur ki, Ruslar Türkiye'deki « M i lli­ ' yetler problemi» ile uğraşmakla Türk devlet birl i ğ i n i n par­ ça lanması n ı ve Türk m i l letin i n kuvvetden düşürülmesini is­ temekte ve bunun için ara l ı ksız gayretler göstermektedir. Ruslar, Türk iye'de «azı n l ı k problemi» olarak ortaya çı karı­ lacak « m i l letler» arıyorlar. Bu meselenin siyasi bir kara kte­ ri vardır. On lar, zamanı gelirse ve l üzuml u görürlerse, Türk vatandaşlarını birbirine karşı kullan mak, kırd ı rmak niyetin­ dedir. Bu gerçeği bilenlerin Türkiye'de de az olmadığına inanmak m ü m kü ndür.

SOVVET KAVNAKLARININ U MUMİ GÖRÜNÜŞÜ Sovyetler Birliği İlimler Akadem isinin «Şarkiyat Ensti­ tüsü» tarafı ndan neşred ilen «Türkiye Bibliyografyası» nda Sovyetler Birliğinde Rus d i l inde Türkiye hakkında Hn7 1 958 yıllarında yayı nlanan kitap, broşür, kısa ve uzun ma ka­ lelerden 3262 adet kayded ilmiştir. Bunlar aşağıdaki saha­ larla i lg i l id i r: -

Na. 1 -85 Na. 86- 1 44

Len in'in Türkiye hakkında ki fi kirleri Sovyet �evlet adamları n ı n Türkiye hak-

No. 1 45- 1 79 No. 1 80-2 1 5

kındaki fikir ve yazı ları Türkiye'ye dair genel kitap ve makaleler Türkiye'nin tabii ve ekonom i k coğrafyası 83


No. 21 6-242 No. 243-279 No. 2&0-479 No. 480-590 No. No. No. No. No. No. No. No. No. No. No.

591 -802 803-823 824-988 989-1 945 1 946-2429 2430-2476 2477-2543 2544-2566 2567-2590 259 1 -2656 2657-2689

Aha l i ve Etnografya Seyahatnameler Türkiye'nin i ktisadi protlemleri lGeneı olcı­ ra k) Ziraat, Toprak meselesi, çiftçi lerin vazi­ yeti ve çiftçi hareketi Sanat Nakl iye ve Ulaştırma SSCB ve Türkiye münasebetleri Türkiye tarihi i le i l g i l i yazılar Rusya ve Türkiye münasebetleri Türkiye'de «milliyetler» meselesi İşçi sınıfının durumu, işçi hareketi Kadı n ların durumu, Çocuklar, Gençler Devlet idaresi

Silahlı Kuvvetler (Ord u) Siyasi partiler: No. 2657-74 Komün ist Partisi; No. 2675-2688 «Bu rjuva» siyasi partileri No. 2690-2822 Lisa niyat (Dil, Alfabe, Gramer, Lügat) No. 2823-2888 Edebiyat No. 2889-31 27 Türk edebiyatından tercü meler (Terc üme edilen eserlerin 94 tanesi Nazı m H i k­ met'dend i r) . No. 31 28-3149 Eğitim v e Basın No. 3 1 50-31 76 San'at No. 3 1 99-31 96 Kültür, İ lmi münasebetler No. 31 97-3262 Ansiklopedi maddeleri, istatist i k toplam­ ları (36). ( 3 6 ) Bibliyografiya Turtsii (Türkiye bibliyografyası) ,

Moskova

1959, 190 sahife, B.M. Dantsig tahriri altında. Hazırlayan­ ların fikrine göre (S. 3 ) «Sovyetler Birliğinde ilgili yazılar

84

çok miktardadır.

Fakat bu

Türkiye ile

bibliyografyaya


Bunlardan anl ıyoruz ki, Türkiye hakkında her yıl 65'­ den fazla kitap, makale ve h ü kümetin resmi beyanatları neşred i l m iştir. Sovyetlerin Türkiye hakkındaki yazı ları ara­ sında Türkiye tarihine ait olan eserler (856 adet) çoğu nl u­ ğu teşkil etmektedir. Bunlardan son Türk - Rus münase­ betleri ile ilgili 483 eser yayınlanmıştır. İşbu kısı mda Sovyetler Birl iğindeki çeşitli gazetelerde, derg i lerde ve m i l li dillerde yazı lan eserlerden bahsedeme­ dik, çünkü bunun için imkôn ve zamanımız yeterli değ ildir. Lô kin şu nokta hatırımızda olmalı d ı r ki, Rus d i l inden başka milli d i l lerde, bilhassa Türk şivelerinde, Türkiye ha kkında neşredilen eserler Rus d ilinde yayınlara nisbeten daha da fazladır. Sovyetler Birl iğindeki Türkiye meselesine ait bazı kay­ nakla rdan öğren iyoruz ki, Ruslar Türkiye meselesi ile cid­ diyetle uğraşan m uayyen münevverler kadrosuna sahiptir. Bu Türkiye mütehassısları Türkiye problemleri ile devamlı olarak meşg uldürler (37) . Demekki, Ruslar'ın Tü rkiye me­ selesini araştırmakla görevli « i l i m adamları ve gazeteci ler­ den ibaret» bir heyeti vard ı r. Bunlara karşı, Türkiye'de Rusya'yı ve Sovyetler Birl iğinin meselelerini gerçekten bi­ len ve bu sahada sistemli a raştırma yapan kaç ayd ı n oldubunların tamamı dahil edilmemiştir. Doç. Dr. Türkkaya Ataöv, Sovyetler Birliğin'de

TürkoloJi

çalışmaları, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

Der�isi 1 :.172 . Na. 1, cilt XXVII, s. 25-52'de Sovyetlerin Tür­ kiye meselelerindeki yazılarını güyak1

Türkoloji araştır­

maları olarak görmelhedir. Onların e.;; e rlerinin bütünüsil­ nü Türkoloji araştırmalarının mahsualtı sıfatında

görül­

mesi yanlışdır.

85


ğundan haberim yok. Bunun yanında Türkiye'de Sovyetler Birl i ğ i meseleleriyle i l g i l i kaç eser yazı lmıştır ve bunlar hangi sahalara aittir, bunu da bilmiyoruz. çünkü elimizde. bu sahada hazı rla nmış bir Türk bibliyografyası yoktur. ,Eğer sözlerimizi, Türkiye'de Sovyetler Birl iğini gere­ ğ iyle öğren miş ve bu kon udaki m uayyen a raştı rma lar ya­ pacak m i l li � i l mi kadron un hazı rlanması , Sovyetlerin Türki­ ye hakkındaki fi kirleri nin sisteml i olarak takibed i l mesi ve bunun ten kidi gözle ba kı larak efkôrı u m u miyeye bildiril­ mesi, zama n ı mızın en mühim isteğidir d i ye bitiri rsek, hata etmemiş oluruz. Çünkü, bunlar ya lnız i l mi - a kadem i k bir problem değ i l , aynı zamanda Türkiye'nin milli - siyasi me­ selesidir de. 3.

Komünizm Hôkimiyeti Altında Bulunan Türklerin Hayat Yolu

R us komünistleri i ktidara gel meden önce askerlere sulh «vaad» etmişlerd i . Onlar verd i kleri sözü tutmadılar. Savaşlardan yorul m uş olan Rus askerleri n i içharbe soktu­ lar. İşçiye fabri ka, çiftçiye toprak verilmed i . Her şey devle­ tin oldu. İşçiler, çiftçi ler devletin uşakları durumuna geti­ rild i . Rusya'da kom ü n ist rej i m Rusya için elbette faydalı ol­ m uştur; çünkü Ruslar eski İmparatorl uklarını muhafaza et­ m işler, hatta s ı n ı rlarını gen işletm işler ve yeni bir sömürü siyaseti icad etmişlerd i r. Kom ü n izm R us devlet siyasetinin ideoloj i k bir temeli olara k hizmet etmekted ir. Rus filozofu N i kolay Berdyayev: 1 ,

<cBolşevizm Rus milletinin gerçek anlamdaki milli gö-

(37) Sovyetıer Birliğinde Türkiye - Mütehassıslarının

çok ol­

dugunu «Türkiye bibliyografyası ( Dipnot 36) nın S. 1 60

-

187 de gösterilen indeksten ve bu makale içindeki adları bahsedilen yazarlardan öğrenilebilir.

86


rünüşüdür» diye yazmıştı . Komü n izm, Rusya emperyal izmi­ nin de bir görünüşü şeklinded ir. Meseld, Sovyet Rusya 1 9 1 8 - 1 945 arasında 2.1 63.000 km2 ya bancı topra kları Rus­ ya İmparatorluğu sınırları içine katmıştır. Çarl ı k Rusyasının müste mleke topra kları 1 3.650.000 km2 id i. Bugün Sovyet Rusya 22.429.996 km2 genişlikte bir toprağa sahiptir. X l l l . asırda Rusya'nın genişliği 1 6.200 km2 den ibaret i d i . Bugün Sovyet Rusya İ mparatorl uğu sınırları dahil inde 1 0.952.900 km2 Türk toprağı bulunmaktad ı r. Demek ki, kom ünizm Rusya i m pa ratorl uğunun daha da büyümesi için bir ôlet olmuştur. Türkler komün ist rej i m i a ltında büyük facialar görd ü­ ler. Bu durum şimd iye kadar tam olara k araştı rılmamıştır. Şayet tarihçiler ve yazarlar bu Türklerin başından geçen hôdiseleri, şehit mücahitlerin dertlerini Rusya ve komün iz­ min Türklere karşı yürüttüğü ve şimdi de yü rütmekte oldu­ ğu pol itikayı ta m olarak yazacak olurlarsa, o zaman ciltler dolacak; yaşadığımız bu dünya n ı n insaflı insanları on ları n facialarını öğrenerek belki de ağlıyacaklardır. Türkler her şeyden önce milli isti klalleri n i kaybettiler. Komünistler halklara bağımsızlık vaadetmişlerdi, bunu vermediler. Ruslar, Türkler için kurulan «Sosyal ist Sovyet Cumh uriyetleri» , « M uhtar Vildyetleri» ve « Sovyet Sosyal ist Cumh uriyet» lerinin « m ustakil devletler» old uğundan bah­ sediyorlar. Ama bunların Rusya hakimiyeti a ltındaki idare bölgeleri oldukları da bir haki kattı r. El bette, SSCB'n i n ve buna da hil Sovyet Cumhuriyetlerin anayasaları vardır. Fa­ kat bu anayasalar iyi tetki k edildiğinde görü l ü r ki, Sovyet Cumhuriyetlerinin dedik leri «Anayasaları » Sovyetler Birl iği­ nin N izamnamesi şeklini a l m ıştır. Türk Sovyet Cumhuriyet­ leri ' n in « m il li marş» larında « biz ebediyen Rus halki ile be­ raberiz» cümlesi vard ı r. Bu d u rumda « istiklôl» nerededir"! 87


Türk Sovyet Cumhuriyetleri'nde Reisicumhurlar, Başba­ kanlar ve Parti Sekreterleri Türkler arası ndan tayin ed i l i r! Ama, bunların 2 - 3 Rus yardı mcıları da vardır. Bu Ruslar, Türk komün ist l iderleri n i kontrol ederler. Rusya Tüt k top­ ra klarına ara l ı ksız Rus m uhaciri göndermektedir. Bu göç meselesi iktisadi durumun kuvvetlendiril mesi için :ı Rus halkının yardımı» perdesi a ltında deva m ettiril mektedir. Rusları « Büyük Ağa » olarak adlandı rıyorlar ve Rusya'dan «Anavatamı d iye bahsediyorlar. Gecen yıl, bir g urup 'i ür­ kistan'lı KP lideri Moskova'da ki KP büyükleri ne « R usya '­ dan bize i nsan ·göndermeyin iz, çünkü biz i m gelişmemiz yol undaı r. Bize yardım g ereksizdir. Şimdiye kadar yaptıgınız yardı mlar için teşekkür ederiz. Bundan sonra gerektigi tak­ d i rde biz Rusya'ya yard ı m edelim» demişlerd i . Moskova li­ derleri kızmışlar ve demişlerdi ki, «Sizler hôlô i nternasyo­ nal prensipleri a nlamamışsınız; m l l l iyetc i l i k tuzağına ta kıl­ mışsınız! Parti kimleri nerede çal ıştıracağını iyi bilir. Şayet KP s iyaseti hoşunuza gitmiyorsa, o zaman vazifenizden ayrıl ı nız. Parti yol undan çıkan lara verilecek ceza da vardır. Partide çalışacakları b u l mamız m ümkündür» . Türkistan ko­ mün ist l iderleri ise « Hayır, biz şaka yaptı k. burj uva sahte­ kôrları ile a lay ett i k» d iye cevap verdi ler ve böylece hayat­ ları n ı kurtardı lar. Parti programına göre bug ü n «milletleri birbirlerine yakınlaştırma» (Sbl i jenie) siyaseti uygulanmak­ tadır. Son ra «milletleri birbirine karıştırma» (Slijanie} mey­ dana getirilecektir. Bir Sovyet komü n ist m i l leti yaratma yo­ l unda çalışıl ıyor. Bu «Yeni Mil let» in d i l i Rusça ola8aktır. Demek ki, Türkleri Ruslaştırmak istemektedi rler ve bu ::>iya­ set ciddi olarak deva m ettiril mektedir. La kin, Moskova bu­ n u « Ruslaştırma» olara k değil, <( enternasyonal leştirme» olaral< adlandırmaktadı r. Türkler 1 941 - 1 942'den beri Rus harfleri ıle yazmak zorundadırlar. 1 950'den sonra Rus d i l i « İ kinci a n a dil» olarak i l ô n edilmiştir. Türk çocukları n ı n co-

88


ğunluğu okullarda ana d i l leriyle deği l , Rusça tahs i l gör­ mekted i rler. Türk ü l keleri Rusları n ham eşya kaynağı olara k çok zengind ir. Baku, Emba, Kapet Dağ petrolleri Türk toprak­ larındadır. Yeraltı zen g i n l i kleri ba kımından Türk topra kları Sovyetler Birliğinin en verim l i ü i kesi olarak kabul ed iliyor. Doğu Türkistan'ın petrolü ise Çinliler tarafı ndan söm jjrül­ mekted i r. Türk ü l kelerin i n zeng i n l i ğ i R usya ve Çin i ktisadi gel iş­ mesine i m kô n hazı rlad ı . Türk topra kları sonayi leştiril mekte­ d i r. Bunu Sovyet propagandası dü nyaya ve bil hassa Doğ u ü l kelerine «Sovyet komünizminin m ucizesi» olarak göster­ mekted i r. Türk topra klarındaki i ktisadi güçlere sahip olan­ ların Türkler değ il, Ruslar old uğunu zaman ı m ızda bilenler de az değ ildir. Kom ü n izm devrinde Türk ü l kelerinde yol lar. okul lar, hastaneler, ün iversiteler, sinemalar, tiya trolar ve d iğer kül­ tür merkezleri kurulmuştur. Bunlar «Büyük milli gel işme­ n i n >> örnekleri olarak gösteril mektedir. Hiç kimse Mosko­ va'dan bunların kuruluş sebebini sormadı . Moskova diye­ bilir ki « biz m i l letlerin gelişmes i n i istiyoruz, bunun için yap­ t ı k » . Moskova'nın « re j i m i m izi kuvvetli, tesirli kılmak ve bize sad ı k kadroları hazı rlamak için bunları yaptık» demeyece­ ği ôşikôrdır. Okul lar, tiyatro ve sinemalar vasıtası ile Sov­ yet ideoloj isin i n tesirli k ı l ı n ması komünist rei i m i n prensip­ lerinden birisidir. M i l li kültür «sosya l ist kültür» ün bir şekli­ d ir. Bunu Sovyetler acı kça M i lli dil, kom ü n izmin ve Rus em­ perya l izm i n i n tercümanı haline geti rilmiştir. Türklerin kül­ tür birliğine karŞı günü müze kadar ciddi çalışmalar yapıl­ ma ktad ır. Zaten , Türkl.,eri parçalam ışlar. Mahalli lehçeler­ den milli d i l ler yaratılmağa çalışıyorlar. «Türk halkları n ı n aslen Türk olmadı kları » okullarda v e kitaplarda h e r zaman söz kon usu ed i l mektedir. Ruslara göre, Dünya'da birazcı k

89


Türk varsa, onlar da bugünkü Türkiye'de yaşama ktad ır. Sovyetler Birl iğinde yaşayan Türkler ise « d i l leri Türk­ çeleştiril miş, Avrupa - Asya ırkı» ndan buluna n halklar ola­ rak gösteril mektedir. Moskova'nın Kültür s iyaseti bu esas­ da yürütül mektedir. Çin komünistleri ne göre de, Doğu Türkista n'da Türk yoktur, yalnız Cin kavi mleri vardır. Rusların ve Çinl ilerin bu tip iddiaları tabii olara k onların hür d ünyadaki propagan­ dacıları yardımı ile efkôr-ı umumiyeyi parçalam ıştır. Bugün Sovyetler Birliği nde ve Kızıl Cin'de « ben Türküm» d iyen bir ki mse cezalandı r ı l ı r. Ruslar ve Cinli ler tari hte Türklerden çok korkmuşlar ve bugün dahi Türk korkusu bir kompleks olarak onların kafalarında bulunmaktadır. Kom ünizm rej i m i için Türklerdeki m i l l iyetçi l i k ve ben­ lik iki önem l i teh l i kedir. Mazl um Türkler eskiden old ugu gi­ bi bu gün de m i l l iyetç id irler. Hattô, geçm işe nazaran bu­ g ü n kü m i l l iyetçiliğin daha kuvvetli oldu ğ u n u iddia edebi­ l i riz. Türklerin m i l l iyetçiliği varl ı kların ı m uhafaza etmek, Rus ve Çin hôkim iyetinden kurtulmak ve d ünyan ı n musta­ kil m i l letleri yan ı nda hür olarak yaşa mak isteği şekl inde ifade ed ilebi l i r. Bu istek Rusları ve Çinlileri ü rkütmektedir. Onların m i l l iyetç i l i k aleyh indeki mücadeleleri günümüze kadar deva m etme kted ir. Komünizmin ve komün istlerin ikinci korkusu İslôm'dır. Komü n izmin materya l ist felsefesi ile İslôm iyet'in bağdaşması mümkün değ i l d i r. Bu sebepten, İslô m'a karşı hücum komün ist rej im i n esas görevlerinden biri ol muştur. Komün ist hôkim iyeti altındaki memleketler­ de İslômiyete büyük darbeler vuruldu. Din adamları öldü­ rüldü. Cam i lerin yıkıl ması ve kapatılması, Allahsızlık pro­ pagandası n ı n kuvvetlendirilmesi, okul ları n tiyatro, sinema, gazete ve dergilerin bu propaganda için birer vasıta ola­ ra k kullan ı l ması , d i ni örf ve ôdetler aleyhindeki ted birlerin 90


artırı l ması Türk ülkelerinde İslôm'ın dış görü n üşünü zayıf­ lattı. Fakat, İslôm insanların kalbinde devam edebileceği n i v e hayat kabiliyeti olduğ u n u c o k acık olara k isbat etti. is­ lôm bugün ailelerde ve fertlerin kalbinde yaşamaktadır. Geneler Türk ôdetlerine göre yaşl ı lara h ürmet ederler. Yaş­ lılar ise gençlere halk ananelerin i ve İslômiyet'i öğretirler. Geneler kom ü n izm tesiri ve terbiyesi altında İslôm'dan vaz­ geçti ler diye propaganda yürütülmektedir. Bunun doğru ol­ madığını son zamanda yakından öğrendik. Doğ u İslôm memleketlerinde Sovyet h izmetinde olan Türkista n l ı Türk gençleri h izmet gördükleri bu ü l kelerde her şeyden önce İslôm esaslarını ve Kel ime-i Şahadeti öğrenmekteler. is­ lô m'ın manevi hayatta kuvvetli bir varl ı k olarak yaşadığı meselesini burada bırakalı m . Yal n ız şu bel i rtilmelidir ki, Türkçülük öldürülemediği g ibi islôm da öldürülemeyecek­ tir. Eski Rusya Türkcül ükden ve İslômcı lı ktan korkmuştu. Komü n ist Rusya da bunlardan korkmaktadır. Müslümanla­ rı n , İslôm'ı n korunma sahası ndaki her hareketi Sovyetler nezd inde Pan islômcı l ı k , Türk mü nevverlerinin Türk kül tü­ rünün parcalan mazl ığı ve kültür birliği meselesindeki her teşebbüsü ise Pantü rkcü l ü k olarak kabul ed i l mekte ve bu­ nun aleyh inde şiddetle çal ı ş ı l ma ktadır. Komü n ist rej i m i Türk ü l keleri nde hôkim ol madan önce ve hôkim oldu ktan sonra komü n istler, i nsan lara mutluluk, sosyal adalet getireceğiz, i nsanın i nsan tarafı ndan sömü­ rülmesine môni olacağız. kapitalizm ve emperyalizm aley­ hinde m ücadelemiz devam edecek demişlerd i . Bütün dün­ ya n ı n başı nı bunlarla bugüne kadar ağrıtıyorlar. Bazı in­ sanlar bu yalanlara inandı lar. insanlara hangi mutluluğu getird iler? Herkesi kom ü n ist devletin kölesi hal ine g etirdi• ler. KP ve Devlet ne emir verirse, vatandaş bunu yapmak zorunda. Orada söz h ürriyeti, toplantı h ü rriyeti, hattô •:lü­ şünce hürriyetinin yasak olduğunu bilmeyenler varsa ve 91


onlar bugüne kadar bu konuda ed inilen tecrübelere inon­ mazlarsa, o zaman Sovyetler Birliğine g itsinler, orada ya­ şasınlar, haki katin ne olduğunu öğrensinler ve anlasın lar. Hangi sosyal adalet gerçekleştirilmiş? Eski para ve m ü l k sah i pleri öldürüld ü . Fakat, Sovyetler devrinde yeni b i r ko­ mün ist sınıf yaratı ldı. Bu sınıfın kapitalist s ı nıftan görü nüş­ te büyük farkı vard ı r. Kapital istler sınırlı para ve mülk suhi­ bi olmuşlard ı . Komün ist liderleri ise bütün devlet ve halk m ü l künün sahibid irler. Komün ist parti ve devlet l iderleri es­ ki kapita listlerden çok daha iyi yaşa ma ktadırlar. Halkın % 90'ı a ncak g ü n l ü k hayatı için yetecek kadar kazanabil iyor. Bunun dışında h i ç bir şeyi yoktur. Ka pitalizm meselesi ne oldu? Evet, Sovyetler Birliğinde özel kapital ortadan kaldı­ rı ldı. Bunun yerine devlet kapitalizm i n i getirdiler. Kapital para demektir. Kim komünist rej imde paradan vazgeçmiş­ tir? Hiç kimse bundan vazgeçememiştir. Paracılık ( kapita­ l izm) Sovyet Komün ist devletinin de temellerinden birisi ol­ m uştur. Komün ist Rusya için dış ülkelerin kapitalizmi zaru­ ri kı lmıştır. Bugün de muhtaçdı r, buna. Meselô. Sovyeiler Birl i ğ i n in «Sovyet Komünist mucizeleri» ile gel iştiğini iddia eden Moskova, 12 Ağustos 1 970'de Alman - Sovyet an laş­ mas ı n ı yaptı . Batı Almanya'dan Sovyetl�r Birliğinde büyük kamyon fabri kası için 4 milyar Mark borç yard ı m rica et­ mişti. Demek ki, kapitalizm komünizme yard ı m edecekti. Eğer Komün istler anti - kapital istl i kleri n i m uhafaza etmek istiyorlarsa, ne sebepten kapital ist memleketlerden kapital (para) yard ı m ı istediler? Demek oluyor ki. kom ü n izm kapi­ talizmden vaz geçmemiştir. Emperya lizm a leyh inde neler yaptı lar? Her şeyden ön­ ce kendileri emperya l izme saptılar. Dünyaya hôkim olmak komü n ist ideolojinin prensiplerinden birisidir. Bu ise em­ peryalizmin u laşabileceği en son noktadır. Dü nyada hiç bir emperyal izm bütün dü nyaya hôkim olaca ğ ı n ı iddia etmemiş 92


ve Moskova'nın yaptığı gibi d ü nyan ı n her yerinde bozgun­ culuk yapmakla meşg u l olmamıştı. Nasıl ki «Helva demekle ağız tadlan mazsa » Moskova'nın anti-emperyal izm parolası ile halklar Rusya emperya l izminden kurtula mazlar. «Sov­ yetler demek Ruslar demektir» (Frankfurter Allgemeine Zeitung, 7.1 .1957) «Sovyetler Birl i ğ i Ruslaşıyor» (Die Zeit, Hambu rg , 28.3.1 969, s. 36) Emperyalizmin özelli klerinden birisi sömürdüğü halkları ceza landırmaktır. Sovyetler Birli­ ğ inde 30 m i lyondan fazla insa n - öldürüldü. 40 m ilyondan fazla insan günümüzde de hapishanelerde ve Sibirya'da hürriyetlerinden mahrum olara k yaşamaktadırlar. Sovyetle­ rin halkları ceza landırma siyasetinden Türkler çok zarar gördü. Sta l i n 1 920'de Rusya devleti sınırları dahili nde 30 m ilyondan fazla Türk'ün yaşadığını söylemişti (Milli Mesele ve Sovyet Rusya, Rusça, Moskova 1 921 . S. 79) . Sovyetler 1 959'da Sovyetler Birliğinde yaklaşı k olarak 23 m i lyon ka­ dar Türk yaşadığı hakkında bilgi verd iler ( «Central Asian Reviewıı , Londra, 1 960, No. 4, S. 362 - 375) . Acaba, ne se­ bepten çocuk yapmayı seven Türklerin sayısı artmamış, a k­ sine azalmıştır? Türkler Sovyet rej i m i n i n ve katl iômları n ı n kurbanı oldular. 2. Dü nya Harbinden sonra yok edi len Kı­ rım Türkleri (bir kısmı öldürülmüş ve bir kısmı da Kırım 'dan kovul m uştu ) ve Kabardin - Balkar Türkleri Rusya e mperya­ l izminin m isal leri nden değil midirler? Yugoslavya devlet Başkan ı Tito 1 952'de Yugoslavya KP's i n i n 6. Kongresinde şunları söylem iştir:

«Sovyetler Birliği dahilindeki önder millet (Yani Rusya önderliği) tecrübesi, Rus olmayan milletler için feci neti­ celer doğurmuştur. Bunların bazıları, bir zamanlar yani Car• tık Generalleri tarafından köle haline getirilmeden önce, birer mustakil mille.t olarak yaşıyorlardı. Onlar bugün yeryü­ zünden Hitler'in dahi kıskanacağı en gaddar bir tarzda si­ linmişlerdir. Birçok milletlerden müteşekkil bir devlette ön93


der millet teorisi, diğer milletlerin önder millet tarafından boyunduruk altına alınmaları, ezilmeleri, ıktisaden soyulma­ ları demektir.» (Gerhard von Mende, Komünist Blokta Mil­ liyet ve Mefkure, çevirenler: Dr. Fethi Tevetoglu ve Dr Aziz Alpagut, Ankara, 1966, S. 1 1 1 ). .

Tito'nun kom ün ist olmad ı ğ ı n ı kim iddia edebi l ir? �? u­ nu da kayıt etmeliyiz ki, Tito'nun yukarıdaki beyanatına karşı Sovyetler Birliği nden hiç bir şey çı kmamıştır. Bir hô­ diseye daha di kkat edelim. Sovyet Rusya ord usu 1 968 A­ ğ ustosunda Çekoslova kya'yı işgal ettikten sonra, Çekoslo­ vakya Devlet Başkan ı Svobada ile Bre jnev arasında Mos­ kova'da yapılan müza kereler esnasında Brej nev ona şöy­ le demişti:

«Unutmayınız ki, Sovyetler Birliğinde bazı halklar yok edilmiştir.» ( Kölner Stadt Anzeiger, 5.6.1 968, S. 3) Sovyetler «emperya l izme karşıyız» diye bütün dünya­ da yaygara koparıyorlar. Kendi sömürücülüklerinden ise ağız açmıyorlar. Neden? Çünkü Moskova tipik bir emper­ ya l ist devletin başkentid i r. M isal olara k Türkistan'a baka­ l ı m . Türkistan Rusya pa muğunun % 92's i n i veriyor. Fakat bütün Sovyetler Birliği tekstil sanayi inin ancak % 5,2'si Türkista n'dad ı r. Türkistan pamuğu Rusya ' n ı n Lvanova vi­ layetindeki ( % 85,6) fabri kalarda işlen iyor. Sovyetler Birli­ ği i peğ i n i n % 90'ı Türkistan'dan elde ed i l i r. Fokat i pek sa­ nayiinin ancak % 5,6'sı Türkistan 'da % 80,9'u ise Rusya ·­ dadır. Başka bir misal: Ruslar Türkistan'da Ziraat için yen i topra klar açıyoruz d iyerek Kuzey Türkistan'a ( Kaza kistan Sovyet Cumhuriyeti) 1 952 - 1 967 nci yılları 2 milyondan faz­ la Rus gönderd i ler. Bugünkü Kaza kistan'da yaşayan bü­ tün n üfusun % 60'dan fazlası n ı Ruslar ve başka Slav halk­ ları teşkil eder. Türkler ise ancak nüfusun % 30' u kadar­ dı rlar. Böyle bir emperya l ist devlet ne şekilde dü nyada em94


peryal izme karşı mücadele edebi lecektir? Sovyetlerin em­ peryal izme karşı mücadelesi propaga ndadan öteye qeç:e­ mez . Bunu da usta l ı kla yapmaktadı rlar. Sovyet Sosyal ist Cumhuriyetler Birl iği KP Genel Sek­ reteri Brej nev Kazakistan Sovyet Cumhuriyetinin 50. kuru­ l uş yılı münasebeti ile 28 Ağ ustos 1 970'de Alma - Ata şeh­ rinde şöyle demişti:

«Burjuva sahtekarları memleketimizdeki kültür ihtila­ lini milli ananelerin yıkılışı olarak tasvir etmeğe gayret edi­ yorlar. Lakin Sovyet devletinin varlığı bu fikirlerin temelden batıl olduğunu isbat etti.» (Sosya l ist Kaza kistan , 29 Ağus­ tos 1 970, S. 2) «Burjuva sahtekarları» n ı n Sovyet varl ı ğ ı n ı tahrif et­ melerine ne lüzum var? Ortaya koyulan ya lnızca bugünkü Sovyet gerçeğ i nden ibarettir. Türklerin durumu gerçeği a­ çıklı kla ortaya koymaya yeterl idir. M i l li ananeleri mahvedil­ memiş ise ne sebepten Kaza kistan'ın asıl sahibi Kaza k Türkleri öz vatanlarında azı n l ı k d urum una düşürü l m üş ler­ d i r? Ne sebepten her yerde Rusçuluk hôkimd ir? «Şeklen milli, m uhtevaca sosyal ist kültün> olarak özetlenen prensi­ bin anlamı m illi a na nelere karşı değ i l midir? Ne sebepten milli kültür ancak şekilde olsun, m i l letin m i l li m uhteva taşı ­ yan kültü ründen vazgeçi lerek sosya l ist kültür yaratı lsın? Bu g i bi sorularımız elbette Moskova sömürücülüğünün e­ sasları n ı tetki k için yol açaca ktı r. Kom ü n izm ve Türk dün­ yası problemi i le i l g i l i meselelerin hall inde öne m l i olan !ı u­ sus şu soruların cevabını bulmakta toplanır: Rusçu l u kla Türkçülük, Komü n izm Sosyolojisi ile Türk Sosyoloj isi, ko­ münizm ideolojisi i le İslam ideelojisi, Türk m i l l iyetçiliği ile Rus şövenizmi birlikte yaşayabilecek midir? Yok, birlikte yaşamaya hiç i m kô n yok. Bunların birbirlerine karşı duru­ mu suyun ateşe karşı durumu gibidir. Tarihte bunlar birlik­ te yaşamamıştır. Bundan sonra d a durum değişm iyecektir.

95


Mazl u m Türkler için komünist ideoloj iden vazgeçmek bir mesele değild ir, çünkü Sovyetler Birliği ve Cin'de yaşamak· ta olan 40 mi lyona ya kın Türk arasında, ancak yarı m •n il­ yona yakın komü n ist vardır. Bunları n ne kadarı gönülden, ne kadarı ise şartların zorlaması ile komü n ist olmuştur, bu­ n u bilm iyoruz. Mazl um Türkler için, Türk kom ün istleri prob­ l e m i n i hal letmek bir mesele değildir. Bugün, bu Türkler Rusya ve Çin İmparatorl uğunun devlet kuvvetleri ile karşı karşıyadırlar. Büyük problem budur. Türklerin gördüğü ko­ mün izm Çin ve Rusya hôkimiyetidir. Şayet Türkler onları n hôkim iyetinden kurtulabili rlerse, komünizmden de kolaylık­ la kurtulabileceklerd i r. Onların kom ü n izmden kurtulmala­ rı demek, Rus ve Çin hôkim iyetinden de kurtulmaları de­ mektir. Kom ün ist ideoloji milletlerin yok ed i l mesini önemli bir prensip olara k kabul eder. Ba k ı n ız bir zamanlar Şark E mekçileri Komün ist Ü n iversitesi rektörl üğü yapmış Broy­ do ne yazmıştı r?. Onun sözleri n i beraber okuya l ı m :

«Proletaryanın son zaferi ile ( komünizm demek isti­ cemiyet milli ruhtan kurtulacaktır. Yavaş yavaş m:lli ruhun mefkCırevi kalıntılan da yok olacaktır. Onun kalıntı­ ları ancak müzelerde muhafaza edilecektir.. Komünist ce­ miyetin gelişmesi neticesinde insanlar milli gelişme ve mil­ li münasebetleri unutacaklardır. Böylece millet ölecektir. (G.V. Broydo. Milliyet meselesi, Taşkent 1 925, S. 1 1 ) . Böyle yor)

fikirler arasında milletleri yok etme faa liyetleri ile deva m ettiril mekted ir. Rusya ve Cin Komü n ist ideoloj isi hôkimiyeti altındaki m i l letim izi ölü mden kurtarmak, on u n varlığını m üdafaa et­ mek bütün Türklerin iman borcu değ i l midir? Evet, böyle­ dir. Kom ü n izmin Rusya ve Cin e mperyal izmi h izmetinde kullanı lması ve Kom ü n izm ile Emperya lizm birl iğinin Türk­ ler aleyhindeki hücumu Türk d ünyası ve İslôm Dünyası için 96


bir p roblemdir. Bu problemi hal letmenin ve önümüzdeki bü­ yük tehlikeden kurtulmanın bir yol u vardır. O da Türk d ün­ yasın ı n kendi m i l li benliğini korumasıdır. ı.

Bölümde Kullanılan Bazı Kaynaklar

Abdülhamitoğlu Necip, Türksüz Kırım, Bağnaici Yayınları, İstan bul 1 974. Andrianov, N. A. + Tolstyakov, K. A., Stanovlenie i up­ roçenie vlasti sovetov v Tatarii (Tatarista n'da Sovyet hôki­ m iyetin i n yerleşmesi ve kuvvetlenmesi), Kazan 1 967. Azizbekov, P. (Yayınlaya n ) , Sovetskaya Rossiya i bor'­ ba ustanovlenie i uproçenie vlasti sovetov v Zakavkaz'e (Sovyet Rusya ve Kafkasya'da Sovyet hôkimiyetinin yerleş­ mesi ve k uvvetlendiri lmesi için mücadele) Baku 1 969, 321 s. Broydo, G.Y., Milliyet meselesi, Taşkent 1925. Battal - Taymas, 1 966

Abdullah.

Kazan Türkl eri, Ankara

Bor'ba za ustanovlenie sovestkoy viasti v Dagestane ( Dağıstan'da Sovyet hôkim iyetinin yerleşmesi için m ücade­ le 1 9 1 7 - 21 ) , Moskova 1 958. Caroe, Olaf, Sir, Soviet Empire, The Turks of Central Asia and Sta l inism (Sovyet İmparatorluğu. Orta - Asya Türkleri ve Sta l in izm) , London 1 953. İşbu eserimiz Türkçe­ si, Tercüman 1 001 Temel eser» serisinde «Sovyet İmpara­ torluğu. Sömürülen Topraklar» , 1 .nci Cilt. «Sömürülen Mil­ letler» 2 nci Cilt, kon ularıyla ( 1 976'da) yayı nlandı. Çeviren : Zerhan Yüksel. Fiş, Radiy, Nazım Hikmet, Jizn zameçatel'nikh iyudey (Nôzım H i kmet. Büyük insanların hayat ı ) , Moskova 1 968. Hayit, Baymirza, Turkestan im XX. Johrhundert {20 nci asır Türklstanı), Darmstadt 1 956; F.: 7

97


= Sowjetrussische Orientpolitik am Beispiel Turkes­ tan, (5ovyet Rusların Türkistan m isalinde Doğ u Pol itikası ) ,

Köln 1 963. = Esir Türkler (İngil izceden çeviren : Şekip Eng ineri, Yayı nlaya n : Mehmet Arif Demirer) . Ankara 1 966.

Hostler, Charles, Turkism and l ü k ve 5ovyetler) . New York 1 957.

the Soviets (Türkçü­

istoriya Azerbaycana (Azerbaycan tari h i ) , 3'ncü Cilt, BakCı 1 963.

istoriya Dogestana (Dağıstan tari h i ) . 3'ncü Cilt Mos­ kova 1 968.

istoriye Kommunistiçeskoy Partii Azerbaycana (Azer­ baycan Komünist Partisi tari h i ) . 1 . Cilt, Baku 1 958.

İstoriya Tuvı (Tuva tari h i ) , 2 nci Cilt, Moskova 1 964. Jasch ke, Gotthard, Die Republik Aserbaidschan (A­ zerbaycan Cumh uriyeti). «Die Welt des islam», Cilt 23, 5. 55 - 69. Kırımal, Edige, Der nationale Kampf der Krimtürken (Kırım Türklerinin m i l li mücadelesi ) . Emsdetten 1 952. Kolorz, Walter, Die Nationalitôtenpolitik der on (5ovyetler Birl iğinde M i l l iyetler politikas ı ) , 1 956.

Sowjetuni­ Fran kfurt

Mende, von , Gerhard, Komünist Blokta milliyet ve mefkure (Al mancadan çevirenler: Dr. Fethi Tevetoğlu ve Dr. Aziz Alpa ut) Ankara 1 966. = Die Türkvölker im Herrschaftsbereich der Sowjeta­ union (5ovyetler Birl i ğ i hökimiyeti da iresindeki Türk hal kla­

rı ) , · « Das Pa rlament» , B 1 6/ 1 960, 5. 257 - 271 . Muharyamov. M . K . Oktyabr i natsional'no .

98 ··

- gosu-


darstvennoe stroitel'stvo v Tatarii (Ekim ihtilô l i ve Tataris­ tan'da m i l li - devlet kuruluşu) 2'nci cilt, Ufa 1 966. Novgorodov, A. 1., Oktyabrskaya sotsialistiçeskaya re­ volyutsiya i grajdanskaya voyna v Vakutii (Ya kutistan'da Ekim Sosyal ist ihtilôli ve vatandaşlık muharebesi ) . Novo­ sibirs k 1 969. Oçerki Po istorii Başkirskoy ASSR ( Başkurt M uhtar SSC tarih inden parçalar) , 2'nci cilt, Ufa 1 966. Pa rk, Alexander, Bolshevism in Turkestan (Türkista n ' d a Bolşevizm) , New - York 1 954. Persts. M. A., Turetskie internatsionalistı v Rossil ( Rusya'da Türk enternasyonal istler i l . «Narodı Azii i Afriki» Moskova, 1 967, No. 5. S. 59 68 -

Rai mov, R. M., Obrazovanie Başkirskoy Avtonomnoy Sovetskoy Sotsialistiçeskoy Respubliki (Başkurt Muhtar Sovyet Sosyolist Cumhuriyetinin teşekkü l ü ) . Moskova 1 952. Sayı lgan, Aclan, Solun 94 yılı, Ankara 1 968. Tarakçı, Ak if, Sovyetler Birl iğinin bug ünkü Türkiye po­ litikası, Ankara 1 969. Tevetoğ lu, Fethi, Dr., Türkiye'de Sosyalist ve Komünist faaliyetler, Ankara 1 967. Togan, Ahmet Zeki Velidi, Hatıralar, İstanbul 1 969. Vaidyanath, R., The Formation of the Soviet Central Asian Repub!ics (Orta Asya Sovyet Cumh uriyetleri nin yara­ tılması; 1 91 7 - 1 936) , New Del h i 1 967.

99



il. BÖLÜM (*)

1ÜRKİSfAN1JA somr BMPBRYA/ıİZMİ VB SÖMÜRCBCİlilliNİN CÖBÜNÜjlB/Iİ .

GİRİŞ Türkler'in yurdu olan «Türkista n » coğrafya mefh umu doğ u edebiyatında 6 yüzyıldan beri kullanılagelmiştir. 1 9'­ ncu yüzyı lda İngil izler bu mefh umu Batı ôlemi edebiyatına sokm uşlardır. 8:..: memleket, bir taraftan Aleksa ndır von Humbolat'un «Asya'nın isvicresi» d iye anlattığı Altay dağ­ ları , d iğer taraftan eski Türklerce Tanrıdağ olarak tan ı nan Tiyancan dağ ları ve bir d iğer adı da « Dünya n ı n Dam1» olan Pamir dağları ile çevri lidir. Bu suretle Orta Asya'n ı n bir par­ çası n ı teşkil eden Türkistan coğrafya ba kı m ı ndan Asya içinde merkezi bir yer işgal etmekted ir. Araştırma bilginlerin i n hepsi bu memleketin dünyanın ( * ) B u bölüm önce Alman dilinde, «Sowjetrussischer Kolonia­

lismus and İmperialismus in Türkistan» konusuyla (yayın­

layan Dr. Hans Findeisen ) , Oosterhout/Hollanda

1 965'de

ve İngilizcesi 1 966'da neşredilmişti. İngilizceden Şekip En­ gineri Türkçeye tercüme etti ve bu «Haberı> gazetesinin 7 Aralık 1966 - 1 8 . Ocak 1 967 tarihli sayılarında yayınlandı. Mehmet Arif Demirer 1966'da (Ankara, Kişisel Ay-Yıldız matbaası)

bfmu

kitap halinde «Esir

Türkistan'da Sovyet Rus sömiirgeciliği

kitapları, Türkler.

ve emperyalizmi»

konusuyla yayınladı. Ama eserinin aslındaki Dipnotlar ya­ yınlanmıştı. Bu bölümü düzelttik ve genişlettik - Müellif.

101


kültür ve meden iyet merkezlerinden biri · olduğunda fikir birliğ ine varmışlardır. H i nt. İ ran, Çin, Yunan, Türk ve Arap - Müslüman kültürleri bu noktada birleşmişlerd ir. Türkis­ tan'ın Müslümanlığı kabulü nden sonra Yusuf Has Hôcib, Mahmut Kaşğôri, Buhari, Tirm izi, Biruni, Ebu Ali İbni Sina, Yasavi, Timurlenk, ( Em i r Temir). Uluğ Bey, Babür, Nevayi , Nakşi bendi, Morg i nani, vs. g ib i Türk - İslôm ô lem inin tan ı n ­ mış si ma ları buradan cıkmıştır. Bu kişi lere bugün dahi mı..i s ­ lümanlığın unutul maz şahsiyetleri gözüyle ba kılmaktadır. Türkistan 1 91 7'dan 1 895'e kadar uzanan süre içinde Ruslar tarafı ndan parça parça zapted i l m iştir. Rus hüküme­ ti Aral ve Balkaş gölleri n i n g üneyinde ele geçird i ğ i ü l kele­ rin hepsi n i 1 866'da Türkistan vilayeti idaresi a ltında topla­ mış ve Orta Asya'nın d i ğer kısımları n ı n idares i n i de Step genel idaresine vermiştir. Türkistan genel valisine Türkis­ tan bölgesinde bulunan yarı bağı msız B uhara ve Hiva dev­ letleri üzerinde denetleme hakkı tanın mıştır. 1 91 7 yılı N isanında Türkistan genel idaresi kaldırılmış ve idare yetkisi « Rusya Hükümeti Türkistan Komitesi» ne devred ilm iştir. Aynı yılın kası m ayı nda Sovyet R usya Hü­ kü meti Türkistan Komitesi n i lağvetmiş ve onun yerine Tür­ kistan Halk Komiserleri Şurôsın ı 191 8'de, Türkistan genel idaresi Sovyet Sosya list Türkistan M u htar Cumh uriyeti ol­ muş ve Rusya Sovyet Sosya list Cumh uriyetleri Federas­ yonu içinde yerini a l mıştır. 1 924'te Sovyet R usya siyasi se­ beplerle «Türkistan » adını resmi kayıtlardan ç ı karmış ve Özbekistan , Türkmen istan , Tacikistan , Kaza kistan ve Kır­ gızista n Sovyet Cumh uriyetlerini kurara k bunları 1 924 i le 1 936 yılları arasında S.S.C.B. içine almıştır. Sovyet Rusya bu suretle Çarlık R usya'nın sömürgeci­ l i k geleneğ i n i a lmış, fakat bunun uygulanma üslQplarında değişiklik yapmıştır. Sovyet Rusya'nın sömürgeciliği, öz­ gürlük, bağı msızlık, eğemenlik, halkın kendi kaderin i tôyin 1 02


hakkı, kurtul uş, kardeşl i k, i nternasyonalizm, demokrasi, hak eşitl iği, proleterya d i ktatörl üğü, Marksizm - Len i n izm, Sosyal izm, Komün izm, ilericilik, m i l l iyetler pol itikası, i nsan­ lar a rasında dostluk ve Carl ı k Rusyası 'nın eski sömürgele­ rine Rusya halkının «karşıl ı ksız» yard ı mı kavramları g ibi çe­ ş itl i k ı l ı klara bürünmüştür. Sovyet Rusya'nn sömürgeciliği­ n i teşkil eden bu karışık saklanbac oyu n u içinde Sovyet u­ sulü sömürgeciliğin gerçek yüzünü tanıyabilmek her zaman kolay olmamıştır. Bu sebeple, Türkistan'ın kaderini incelerken şu soru ortaya cıkmıştır: Gerçek ned i r? Bu eser, Sovyet Rusya 'n ı n Türkistan'daki sömürgec i l i k hareketlerinin genel bir tasvi­ rini yapmağa ve Özbekistan , Kaza kistan, Kırg ızistan , Taci­ kistan ve Türkmen ista n Sovyet Cum huriyetleri nin egemen olduklarına dair Sovyet idd iası n ı n ası lsız olduğunu ve Tür­ kistan'da Sovyet Rus sömürgec i l iğinin oul unmadığı şeklin­ de Sovyet l iderleri nin dış d ünyaya yaydıkları beya nla­ rın ( 1 ) a ldatıcı oldukları n ı gösterecektir. Son yılla rda dış ül kelerde Türkistan kon usu üzerinde bir cok eser, broşür ve makaleler yayı n lanmış (2) ve bun(1) Kruşçev'in, Eylül 1960'da Birleşmiş Milletler Teşkilatının XV. Genel Kurulunda (Pravda, 24.9.1960 ) , 16 Kasım 1961'­ de Taşkent'de

(«Turkmenskaya İskra», 21.1 0. 1 961,

s. 2 ) ,

«Osteuropa» (Dergi, No. 1 / 2. 1 963, s. 1 2 1 ) ve 30 Eylül 1962

de, Aşkabacı'da

u Sov

ye t

Türkmenistam»,

2.10.1962, s. 1 )

Türkistan'daki sömürgecilik gerçeğini inkar

etmek ümi­

diyle beyanatlarda bulunduğunu burada hatırlatmak gere­ kir. Sovyetler Birliği, Dış ülkelerde, bugüne kadar sistem­ li olarak «Orta Asya 8ovyet Cumhuriyetlerinin mustakil ol­ dukları> hakkında propaganda yürütmektedir. t 2 ) Avrupa ve ABD'de Türkistan hakkında 1950 - 1956 yıllan

arasında birçok eserler, broşürler ve makaleler yayınlandı.

1 03


lorda Sovyet Rusya'nın Türkistan 'daki sömürgecilik pol iti­ kası bütün açıklığı ile gösterilmiş olmakla beraber, bu eser­ lerin Sovyet dokü manlarına kıyasla okuyucular için daha kolayca elde edilebilecekleri düşünülerek Türkistan'daki sömürgeciliği ta kbi h eden bu yazıları burada tekrarlamak uyg u n görül memiştir. Sovyet Rusya sömürgeciliğini müm­ kün olduğu kadar, yine Sovyet Rus vesikalarına dayanarak açıklamak kon u acısından gerekl idir.

1. TÜRKİSTAN'DAKİ SOVYET RUS SÖMÜRGECİLİ­ GİNİN GÖRÜNÜŞLERİ VE YOLU Sovyet - Rus usulü sömürgeciliğin başlangıcı 1 91 7 y ı l ı nda Türkistan 'da büyük bir buhran hüküm sü­ rüyord u : Halkın 191 6'da g iriştiği isyan çok kan dökülerek bastı rı l m ıştı; kurtuluş savaşçıları Çarl ı k maka m ları tarafın­ dan yakalan mış, türlü eziyetlerden sonra kurşuna dizil m iş­ lerd i . Sonra, Ş ubat i htilali ( 1 9 1 7'de) patlad ı . Fakat, bu kere sosya l ist - demokrat olan yeni gecici Rusya H ü kümeti de tahakküm iddiaları n ı ortaya koyd u . Tü rkista n l ı lar kendi ka­ derleri n i tayin hakkını almak için boşuna çabaladılar. Car­ l ı k Rusya'nın sömü rgec i l i k servislerinde h izmet görmüş o­ lan ve Mart 1 91 7'den sonra geçici Rus H ü kü metinde gö­ rev alan Ruslar Taşkent'te İşçiler, Köyl üler ve Askeri Tem­ silci ler Şurasını kurmuşlar ve Türkistan'ın idaresini buna verm işlerd i . Bunların bibliyografyası

bugüne kadar

hazırlanmamıştır.

Biz burada yazılan eserlerin adlarını saymak imkanına sa­ hip olmadığımızdan, neler yazılmış olduğunu öğrenmek ar­ zusunda bulunanlara aşağıdaki eserde verilen bibliyograf­ yayı tavsiye etmek isteriz : Dr. Baymirza Hayit,

Türkistan

Rusya ve Çin arasında İstanbul 1 975 , Otağ yayınevi.

104


1 9 1 7 yı l ı n ı n Kasım ayında Komünistler Petrograd'da i k­ tidarı ele geçirdl ier. Taşkent'te idareyi ellerine a l ma k iste­ yen ler de önce Sosyal ist, sonra Komünist görünen Ruslar­ dı. 1 1 Kasım 1 91 7'de iki Rus kumandanı Taşkent'te bütün idari görevleri üzerlerine al mıştı . 19 Kasım 1 91 7'de Rus iş­ çiler, köyl üler ve Askeri Temsilciler Şurös; Türkistan Sov­ yet Komiserliği'ni kurmuştur. Bu Kurulu teşkil eden 36 ko­ m iser ve onların yardımcıları n ı n hepsi de Rus idi. Bu idare değişikliğinde ve Türkistan Sovyet Kom iserl iğ i' n i n kurulu­ şunda bir tek Türkista n l ı ' n ı n dahi rol ü olmamıştır. Bu suret­ le, Taşkent Komün ist İhtilôl Komitesi Başka n ı V. Lyapin yazd ığı hôtıraları nda Kom ü n istlerin idareyi el lerine a ! ma hareketine katı lmış bi r tek T ürkista n l ı n ı n adını vereme­ m işti r (3) . 29 Ara l ı k 1 91 7'de Taşkent'teki Sovyet Komiserliği memleket içinde olağan üstü durum ilôn etti. Bu hareket, Türkistan 'da Sovyet sömürgecilik devrin i n başlangıcını teşkil etmiştir. 1 9 1 8 ile 1 923 yılları arasında Türkistan 'da Sovyet H ü kümeti adına çalışan George Safarov bu kon u­ da şöyle demişti:

«Türkistan'daki Rus İhtilôlinin hemen sömürgecilik yo­ lunu tutması kaçınılmaz bir hareket olmuştur. Türkistan' daki programsız, lidersiz, partisiz, ihtilôl alanında gelenek­ siz, az sayıda imtiyazlı işçi sınıfı bu sömürgeci istismara karşı duramamıştır. Carlık sömürgesi zamanında sanaat proleteryaya mensup olmak Ruslar'a tanınmış milli bir im­ tiyazdı. Bunun içindir ki proleterya diktatörlüğü burada ti­ pik bir sömürgeci mahiyeti almıştım (4). ( 3 ) Türkistanda

Uluğ

(Türkistan'da Büyük

Oktabr

revolyutsiyasining

ğalabasl

,.Ekim

İhtilalinin zaferi ) ,

Taşkent

1958, s. 13 - 48. (4) Revolyutsiya i kultura v Sredney Azil (Orta Asya'da ihtilal ve kültür ) , Dergi, Taşkent 1934, No. ı. s. 1 0

1 05


Bu defa i ktidarı ellerine geçirmiş olan Rus Komün ist « İ htilalcileri» kend ileri n i n de itiraf ettikleri gibi, bir istismar politikası ta kip etmişlerd i r. Sovyet tarihçisi Steinberg 1 934 te bu konu hakkında şunları yazmıştı :

«Sömürgecilik ve aşırı yurtseverlik çabaları sadece es­ Kı Rus memur ve subay sınıfı artıklarının, polis kuvvetle­ rinden arta kalanların, büyük Rus burjuva temsilcilerinin ve geniş t�prak sahiplerinin tesirleri altında kalmakla yetin­ memiştir. Durum büsbütün zorlaşmıştı, çünkü aşırı yurtse­ ver görüşler ve ç�lışmalar, Carlık mekanizmasının yardı­ mıyla, işçi sınıfı da dahil olmak üzere, bütün Rus halkı üze rinde etkisini kullanıyor, birçok Rus işçisinin ruhunda, dü­ �ünüşünde ve hayatınd" kök salıyordu . . . Gerçek ve sadık ihtilôlci olan bazı işçilerin Kasım ihtilalinden sonra, Türkis­ tan'da yaşayan yerli halkın hepsine güvenilmez gözü ile baktıklarını gösteren bir çok vakalar gördük» (5). Kasım 1 91 7'de yapı1an işçiler, Köyl üler ve Askeri Tem­ nilciler Şurası n ı n l l l'ncü Kongresinde ve Ocak 1 91 8'de Taş­ kent'te yapı lan IV'ncü kong rede a l ı nan kararlar örnek bit öze l l i k teşkil etmekted i r. Bu kararlarda müslüman halktan hiç bir temsi lcinin devlet mekan izması içinde yeri olmaya­ cağı bildirilm işti r. İ l k baştan beri Sovyet Ruslar müslü man­ ların s iyasi çıkarları n ı hesaba katmak n iyet i n i taşı mamış­ lard ı r. Hatta. gerçek şudur ki, 1 91 9'a kadar Türkista n · ı n kaderini tayin eden devlet mekan izması i çi nde bir t e k Tür­ kistanlı'ya yer veri lmemiştir. Ancak, bu şeki lde bir hareketin Sovyet idaresine karşı m u kavemeti artı raca ğ ı n ı Sovyet l iderleri de takdir etti ler. 1 0 Tem m uz 1 91 9'da Rus Komün ist Partisi Merkez Komitesi Türkistan'daki i leri gelen Rus memurlarına gönderdiği bir ( 5 ) Steinberg, Evgeney, Oçerki İstoril Turkınenll {T1Mınıenls­ tan Tarihinden Parçalar) , Moskova 1934, s. 1 54

1 06


telg rafta devlet teşkilôtı içinde memurların % 50'sinin ma­ halli halk temsi lci lerinden seçilmesi emrini vermiştir. Bura­ da işaret edilmeye değer bir nokta da böyle bir çözüm yo­ l unun devlet idare mekan izması na Ruslar ile Türk istanlı la­ rın % 50 oranında katı ldı kları şeklinde Moskova'nın taşı­ dığı ina nçtır. Oysa, o sıralarda Rus sömürg eci leri memle­ ket n üfusun u n % 5'ini bile teşkil etmiyorlard ı . Buna rağ­ men, Türkistanl ıların devlet teşkilatına katı lma oran ları yi­ ne de istenen ölçüyü ( % 50) bulama mıştır. Meselô 1 925 26 yıllarında Tacikistan 'da 737 öneml i görevden 609'u Tür­ kista n l ı ol mayan gayrı elemanlar ve Ruslar tarafından işgal edil iyor ve ancak 28 görev Türkistanlı lara veril iyord u. 1 924' te Türkistan'daki memurların % 1 7'si Türkista n l ı ve geri kalan % 83'ü Rus idi. Bu eşit olmaya n durum bugüne kadar devam etmektedir. Baştan beri öneml i mevkileri daima Ruslar el lerinde tutmuşlar ve bu suretle hôkim iyetleri n i pe­ kiştirm işlerd ir. Türkistan'da eskiden olduğu g i bi bugün de proleterya d i ktatörl üğü hakı nda pek çok şey söylenmiş ve söylen mektedir. Fakat, bu d i ktatörlüğün gerçek temsilci le­ rinin kimler olduğu « Pravdm ı gazetesinin 20 Hazira n i 920 tari h l i sayısında şöyle açıklanmıştı r:

«Türkistan'daki proleterya temsilcisi Rus halkıdır.»

diktatörlüğünün gerçek

Sovyet Ruslar milli bağımsızlık iradesi aleyhinde Türkistan'da yegône « meşru» idari kuvvet olduğu id­ d iasında bulunan Taşkent Kom ü n ist Sovyet Komiserliği'n­ de sadece Ruslar bulunduğ undan Türkista n l ı lar Kyokand ve Orenburg şehirlerinde Ara l ı k 1 91 7'de kendi kongrelerini toplad ı la r Türkistan .Je eski Step Genel Val i l iği içinde Alaş - Orda, isimli eski Türkistan Genel Val i l iği içinde bu suret­ le iki grup i ktidar üzerinde hak iddiasıoo g i riştiler: Milli Tür­ k istanlılar ve Sovyet Ruslar. İki taraf da birbirini tanımı1 07


yord u. Komü nist Rus Komiserl iği iddiasında Rus halkına olduğu kadar Carl ı k İmparatorluğundan devraldığı i ktidar mekan izmasına dayan ıyord u ; oysa m i l l i m uhtar hükümet­ lerin el lerinde askeri cihaz, makine, para veya dış yard ı m d iye birşey yoktu. Onlar güçlerini halktan alıyorlard ı . Tür­ kistan'daki Sovyet Ruslar'ın elinde ord ular, askeri teçh izat ve arkalarında koca Rusya'nın desteği vard ı . Rus söm ür­ gecilerin ellerinde 1 91 6 ihtilöl inden kalma silahlar da var­ d ı . Her iki taraf da « h ü rriyet» ten dem vuruyord u . Sovyet­ ler bu kel imeyi Türkistan'ın Rusya tarafı ndan yeni işgal ed i l mesi, yani zulüm ve baskı an lamına alıyorlar; Tü rkista n­ l ı la r da bağ ı msızl ı k ve mu htarl ı ğ ı n iadesi anlamında kabül ed iyorlardı. 13 Ara l ı k 1 91 7'de Taşkent'teki müslümanlar Türkis­ tan'ın (Koka nd) Cumh uriyetine muhtarl ı k tanı nması için gösterilerde bulundu lar. Sovyet - Rus askerleri barışçı gös­ tericileri Salar Nehri'ne doğru sürdü ler ve kaçan gösterici­ ler köprüye gelince üzerlerine ateş açtı lar. İ çlerinden bir çoğu acılan bu ateşle öldüler, geri kalanlar da canları n ı k urtarmak i ç i n kendileri n i attı kları nehi rde boğuldular. Üs­ tel i k Taşkent'teki Sovyet Komiserl iği Ara l ı k 1 91 7'de Türkis­ tan Milli M uhtar Hükümeti'n i devirmek kararını verdi. 1 9 1 8 yılı Şubat ayı başında Sovyet - Rus askerleri Kokand'ı ku­ şattı lar, hükümet binasına ateş açtılar ve h ü kümet merke­ zini ele geçirdi ler. Bu askeri hareket doğrudan doğruya Taşkent'teki Sovyet - Rus Harp Komiseri E. Parfil iev tara­ fından idare ed i l miştir. Sovyet kayna klarından verilen bil­ giye göre 21 ve 22 Şubat 1 91 8 gü n lerinde ya l n ız Khoka nd' da öldürülen Türkista nlı sayısı 1 0.000'i bulmaktad ı r. Ben­ zerleri yanında bu olay da, Rusya hal kları.nın hukukuna dair 15 Kası m 1 9 1 7'de yayı nlanan Sovyet beya nnamesinin ne büyük bir yalan olduğuna bir örnektir. Aslına bakarsa­ nız, halkın kendi kaderi n i tayin (self - determ i nation) yol un­ da sahip olduğu milli haklara da i r yayı n lanmış, olan beyan 1 08


namelerin tümünün gerçekle i lg isi yoktur. Sovyet Rusya h ü kümetinin 15 Kasım 1 91 7 beyan namesi halkın kend i iste­ d i ğ i şekilde devlet kurma hakkı n ı tanıyord u . 1 3 Ara l ı k 1 9 1 7 d e Rusya'daki v e Doğ udaki müslümanları kapsayan beyan• name onların gelenekleri n i n ve özel yasayış tarzalrı n ı n do­ kunul maz bir hak olara k tanındığını açıkl ıyordu . Taşkent'teki Sovyet Ruslar Türkistanl ıların kendi ya­ lanlarında kendi kaderleri n i tayin hakları n ı n tanınması yo­ l unda i leri sürdükleri talepleri kabule yanaşmadılar. Ey­ l ü l 1 9 1 7 sonlarında yapı lan Tü rkistan Ulema (din bilg i nleri) Kong resi , 29 ve 30 Eyl ül 1 91 7 tari hli «Uluğ Türkistan» gaze­ tes i n i n bildirdiğine göre, Tü rkistan'ın siyasi kuruluşu mese­ lesinde bu memleketin mahalli ve milli bir m uhtariyete sa­ h i p ol ması ve bunun son ucu olarak kendi ic işlerine yine kendisinin karar verebi lecek durumda bulun ması gerekti­ ğ i n i bel i rtmiştir. 1 91 7 yılının Kası m ayında yapılan ve 5 1 5 delegen i n ka­ tı ldı ğı bir başka kongrede de Türkistan'ın gelecekte ki s iya­ si yapısı hakkında aşağıdaki karar al ın m ıştır. Buna ait ha­ ber 1 1 Kasım 1 91 7 tarih l i «Türkistanskiy Kurier» gazete­ s inde cıkmıştır. Böyle bir kararın varlığı Sovyet tarihçi leri tarafı ndan dahi i n ka r ed i l memektedi r (Bak: Ekim İhtilôli'­ nin Özbekistan'daki Zaferi, Rusça, Belgeler Koleksiyon u, Cilt ı. Taşkent 1 963, sayfa 562 63) ; -

1 . Sir - Deıya, Samarkand, Fergana ve Hazar etrafı vilayetler toprak muhtariyeti esasına dayanılarak Rusya Cumhuriyeti'ne ait olacaktır. Bu muhtariyet bu bölgede ya­ şayan halkın tümünü milli ve kültürel esaslar dairesinde Türkistan Federal Cumhuriyeti adı altında toplamaktadır. Yedi - Su diyarı temsilcllerinln bu konferansta hazır bulun­ mamaları dolayıslyle, kongre Yedi - Su diyarının gelecek­ teki siyasi yapısı meselesinin bu günden belirtilmesine ve bu ü lkenin de ileride Türkistan Federal Cumhurlyetl'ne ka1 09


tılması ümitlerinin bildirilmesine karar verdi. Ural ve Tur­ gay (evvelce Step Genel Valiliğine bağlı bulunuyorlardı) bölgesi temsilcileri kendi vilayetlerinin de Türkistan Fede­ ral Cumhuriyeti'ne alınmaları isteğinde bulundular. 2. Türkistan Federasyonunun iç idaresi meselelerinde teşrii yetki Türkistan milli meclisine verilmiştir. Bu meclis üyeleri Türkistan'ın her sınıf halkı arasından yapılacak ge­ nel, tek dereceli, eşit ve gizli seçimlerle beş yıllık süre ile seçilecektir. 3. Türkistan meclisinin teşrii görevi Rusya Cumhuri­ yeti anayaassına uygun olarak sınırlandırılmıştır.

4. Türkistan milli meclisi, genel devlet işlerine bakmak üzere kendi temsilcilerini Rusya Cumhuriyeti devlet daire­ lerine gönderecektir. 5. Türkistan Cumhuriyeti milli meclisi mevsime göre toplanacaktır. Toplanma ve dağılma tarihleri meclis tara­ fından töyin ve ilön edilecektir. Meclis Başkanlık Divanı daimi olarak toplanır. 6. Türkistan Cumhuriyeti'nin fiilen idaresi işi meclis tarafından seçilen ve Türkistan Cumhuriyeti Hükümeti ta­ rafından tasvip edilecek özel bir sekreterlik eliyle Türkis­ tan milli meclisince yürütülür. 7. Görevlerinin yerine getirilmesinde sekreterlik Tür­ kistan Federatif Meclisi'ne karşı sorumludur. 8. Türkistan Federasyonunun Taşkent'te kendi sena­ tosu ve bunun adı «Mahkeme-i Şeriat» olacaktır. Senato kanun çıkarmak, bunları tefsir etmek ve bu kanunların uy­ gulanması ile birlikte devlet dairelerini de denetlemek yet­ kisine sahip olacaktır. Senatoya aynı zamanda Türkistan Federasyonunun en yüksek mahkeme olarak hareket yet­ kisi de tanınacaktır. 110


9. Senato başkanı «Şeyhül-İslôm» unvanını taşıyacak ve Türkistan Federasyonu mevzuatının en yüksek maka­ mını işgal etmiş olacaktır. 10. Senatörler beş yıl süre ile genel, tek dereceli, eşit ve gizli seçim yolu ile halk tarafından seçileceklerdir. 1 1 . Türkistan Federasyonu kendi kôğıt ve ınadeni pa­ ralarını basmak ve kendi milli bankasını kurmak yetkisine sahip olacaktır. 1 2. Türkistan Federasyonu nizam ve asayişi temin için kendi polis kuvvetine ve barış esnasında yabancı devletle­ re karşı Federasyon sınırlarını korumak için gerekli askeri kuvvete sahip olacaktır. Savaş halinde ise sınırların korun­ ması Rusya Cumhuriyeti Hükümeti tarafından deruhte edi­ lecektir. 13. Türkistan Federasyonu yabancı memleketlerde ol­ duğu gibi Rusya Cumhuriyeti ile arasındaki sınırlarda da gümrük karakolları tesis etmek yetkisine sahip olacaktır. 14. Posta - telgraf ve demiryolları, Türkistan Federas­ yonu işleri idare edebilecek duruma gelinceye kadar, Rus­ ya Cumhuriyeti tarafından idare edilecek. Posta telgraf ve demiryolu idarelerinin sağladıkları sôfi korlar Türkistan Federasyonu bankasına transfer edilecektir. Taşkent'teki Sovyet Ruslar Türkistan Müslümanların ı n aldıkları bu kararları yakinen bild ikleri halde Türkistan hal­ kının milli i radesinin bu en küçük ölçüdeki bel irtisine kar­ şılık Sovyet Komiserl iği Ş u rasını kurdular. Bu kararları n alınma tarihinden aşağı yukarı bir hafta sonra, 23 Kasım 1 9 1 7'de Türkistan Halk Kom iserliği Şurası Başkanı F. Ko­ lessov Petersburg'daki Halk Komiserliği ŞCırösına çektiği telgrafta, Türkistan HaH<: Komiserl iği Şürösının Kolessov, Zalesski, Cegodaev. Perfiliev. Stasikof, Poltroracki, Per­ messki. Barankin, Damogatski, Katelni kov, Svetskov, Ka­ zakov, Agapov, Lyapin ve Uspenski'den m üteşekkil olarak 111


1 5 kişi l i k bir grup hal inde üçüncü Sovyet Kongresi (içlerin­ de bir tek Türkistanlı bulunmayan 1 1 4 delegeden kurulu bir toplantı) tarafından seçilmiş olduğu bildirilmiştir. Türkis­ tanlılar istekleri ni uygulamak, veya m uhtar hükümetlerin i devam ettirmek için h i ç b i r imkôna sahip olamamışlardır. Şubat 1 91 8'de Kokand şehrindeki M uhtar Türkistan H ü k ü meti Sovyet Ruslar tarafından lôğvedil ince Türkistan' da Sovyet Rus hôkimiyetine karşı mücadele başladı. Sov­ yet Ruslar bu büyük m i l li ve halkın tuttuğu ayaklanmayı u­ m u miyetle 1 923'de bastı rmağa muvaffa k oldular, çünkü bu isyan hareketi dışarıdan hiç bir destek görmemişti. Böyle olmakla beraber, bu milli ihtilôlin kıvılcımları 1 934 yılına ka­ dar zaman zaman devam etti. Ellerindeki her türlü vasıta­ yı en vahşi şekillerde kullanmış olmalarına rağmen Sovyet Ruslar'ın bu milli mücadeleyi tamamen bastırmaları 1 7 yıl sürmüştür. Müslümanlar Türkistan'ın bu ayaklanma hare­ ketine (Kurtuluş savaşı) adını vermişlerdir. Sovyetler ise bu hareketin değerin i düşürmek gayretiyle ona « Basmacılık Hareketi» adını takmışlardır. Fakat bu gayretleri boşa git­ m iştir. Çünkü bu gün bütün dünya « Basmacıl ı k Hareketi» denildiği zaman milli kıyafetleri ni g iymiş 60.000 silôhlı ada­ mın (6) baskı ve istibdada karşı kahramanca savaştı klarını (6) Bazı Sovyet kaynakları Türkistan milli mücadelesinin si­ lahlı kuvvetleri hakkında tek taraflı münakaşalar yapmak­ tadırlar. Mesela, Şahmuhtar Şamagdiev, Oçerkl lstorli graj­

danskoy voynı v Ferganskoy dollne (Ferğane vadisinde va­ tandaşlık harbi tarihinden parçalar) , Taşkent 1961, s. 1 6'da şöyle yazıyordu : «B. Hayit, tarihi hakikatleri sahteleştirerek ,

Basmacılık

hareketinde 60.000 silahlı ve 240.000'den fazla silahsız yi­ ğitlerin bulunduğunu ispat etmek iddiasında bulunmuştur. Umumiyetle bilinir ki, Fergana'da Basmacılık hareketi dev­ rinde bunların safında 10.000'e yakın kişi bulunurdu. B. Ha-

1 12


için övünerek kullanmaktadır. Türkistan lı lar ile Sovyet Ruslar arasındaki savaş hak­ kında burada esaslı bilgi vermek arzusunda değiliz. Fakat kendi kaderini tôyin etmek m ücadelesinin vahşi n itelikleri­ ni belirten bir Sovyet belgesinden bôzı parçaları almak ye­

ı;�.

yit'in, Basmacıların sayısını efsanevi şekilde yüksek gös­ termesi, onun Türkistan'da basmacılık hareketine bütün Türkistan ahalisinin katıldığı hakkındaki

töhmetleri için

lüzumludur>. Anlaşılıyor ki, Şamagdiev karanlıkta kalmış ve en mühim Sovyet kaynaklarını bile okumadığından ha­ talara yol açmıştır. Sovyetlerin Türkistan'daki mühim şah­ siyetlerinden, Türkistan Cephesi komutanı Frunzenin ya­ kın dostu olup, 1920 - 1 934'lerde Türkistan'da milli müca­ dele aleyhinde Sovyet suvari kuvvetleri komutanı görevin­ de bulunan Yakov Arkadiviç Melkumov, Turkestantsı (Tür­ kistanlılar) , adlı eserinde (Moskova 1960) aşağıdaki ma­ lıimatları vermişti: Frunze'nin bildirdiğine göre, Şir Mu­ hammed Beğ, Toyçı, Parpı Korbaşı, Hal Hoca birliklerinde 30.000 silahlı asker (s. 307) ;

Füzeyli Mahsum

birliğinde

1000 (s. 63) ; Abdu Hafız birliğinde 2500 (s. 64) ; Daniyar Beğ birliğinde 2000 (s. 88) ; Kan Abdul - Yar birliğinde 1 5.000 (s. 89) ; Enver Paşa'nın emri altında 1 7.000 (s. 108) ; Halbuta birliğinde 1000 s. 143 ) ; İbrahim Beğ birliğinde 3000 asker (s. 148) bulunmuştur. Demek ki, silahlı mücahitlerin sayısı 72.500 kişiden ibaretti. Eğer Melkumov

tarafından

bildirilen bu sayılarda hata olsaydı, o zaman Sovyet yazar­ larının bunu düzeltmeleri gerekirdi. Yukarda bildirilen sa­ yıların dışında, Cünayit Han komutanlığı altında

80.000'

den fazla asker bulunuyordu. Aman Pehlivan, Muhammed Emin Beğ, Ergaş Karbaşı, İslam - Kul, Yahşıgeldi ve baş­ ka birliklerdeki silahlı mücahitlerin sayısını Melkumov bil­ dirmemiştir.

F.: 8

113


rinde olacaktı r. Herkesçe bilinen bir gerçek vardır ki, o da milli m ücadele merkezinin Fergana vôdisi olduğudur. 1 91 9 yılında Sovyet Hükümeti Basmacı hareketine kar­ şı Fergana vôdisinde açtığı cephede bölge komisyonları kurmuştur. 1 91 9 yıl ı başlarında Fergana Bölgesindeki Sov­ yet Rus kıtaları komutanı bu komisyonların faaliyeti hak­ kında aşağıdaki talimatı yayınlamıştır:

Fergano'daki Basmacı hareketini yok etmek için ku­ rulan geçici bölge komisyonlarına ve bu komisyonların teş­ kilôtlandırılmasına dair talimat: 1 . Haydutlar (Kurtuluş mücahitleri kastediliyor) ve yıkı­ cı elemanların (tabii, Sovyetlere karşı yıkıcı) bulunduğu bölgeleri temizlenmelidir. 2. Sovyet idaresi ve resmi da ireler teşkilôtının kurulması zaruridir. 3. Komisyonlar bölge ihtilôl komitesi ve organı olarak vazife görecektir.

icracı idare

Faaliyet tarzına dair esaslar: 1 . Bölgeyi haydutlardan temizlemek için aşağıdaki h u­ suslara d ikkat gösterilmesi mecburidir: a ) Bölgeleri af ve kargaşalık (Agilatsiyon) hareketleri­ ni uygulamaya elverişl i şekilde parçalara ayırı nız, öyle ki Basmacılar tarafından a ldatı ldıklarına inanç getirecek ba­ rışsever halkın hepsi affın anlamını ve genişl iğini kavraya­ bilsin ve işleri başına dönebilsin. b) Genel ölçüdeki kargaşalı ktan sonra 10 günlük müh­ let verilmesi gerekir: Bunun 7 günlük i l k kısmından sonra geri kalan 3 gün içinde Basmacılar silôhlarını teslim etmek suretiyle aftan faydalanacaklar ve Rusya Cumh uriyeti'nin 1 14


hür ve eşit vatandaş haklarına sahip olacaklardır {yanı yu­ karıda tarif edilen şekilde Sovyet baskılarına uğrayacak­ lardı - B.H.) c) Af devresi sonunda kurulacak komisyonlar Basma­ cılarla birli kte her türlü bozguncu (tabii Ruslar'a karş ı ) ele­ manlarda silôh araştırması yapacaktır. Bu maksatla Sovyet Hükü metine yakın l ı k gösteren güvenilir yerli k iş ilerin de hizmetinden istifade edilecektir. Bu gibi kimselerden k urulacak m i l is kuvvetleri 1 2'şer kişil i k olacaktır.

Not .:. 1 . Teslim veya müsadere edilen silôhlar bölge memur­ ları arasından kurulan savaş kıtalarıno dağıtılacaktır. 2. Sovyet Hükümetine sığınan Basmacı birliklerinin silôhlarının teslim etme şortları bu işte yegône yetkili ki­ şi olan bölge savaş komutanınca tôyin edilir. 3. Komisyonlar kendi faal iyetlerini olduğu kadar ilgili bulundukları bölgelerdeki işlerin genel d urumunu do tuta­ naklarla tesbit ederler. Öl üm cezaları hakkında 1 . Aşağıdaki hallerde soruşturma ve mahkeme yapıl­ madan derhal ölüm cezası uygulanır: a ) Bölge içinde tesbit edilen af devresinden sonra, si­ lahlı olarak yakalanan Ba s macılar. b) Af tarihine kadar veya daha sonra hırsızlık, yağ­ macıl ı k ve zorbal ı k yaparken suçüstü yakalanan Basmacı­ lar (silöhsız olsalar dah i ) . 1 15


Not: 1 . İ dam, yazılı bir h ükmün yerine getiril mesi maksadiy­ le uygulanır. 2. Sildhsız olarak yakalanan Basmacılar. sildhları, mermileri ve Basmacıları saklayanlar ve be!irli bir yerde bulunma ları ve oralarda faaliyet göstermeleri genel huzu­ ru bozan ve dsdyiş icaplarına aykırı görülenler komisyon­ lar tarafından askeri harp d ivanları na sevkedilecektir. 3. Katil, eşkiyalık, rezalet çıkarma g ibi sivil ve idari suçlara halk mahkemeleri bakacaktır.

Arama ve müsadere i şl eri 1 . Aramalar mal sahibinin veya tanzim edilecek proto­ kolde tan ı k olarak gösterilecek yerli halktan iki - üç kişi­ nin h uzurunda yapıl ı r. 2 . Basmacıların malları, mülkleri ve toprakları müsa­ dere edilecektir. Zaruri ev eşyası, ailenin yiyeceğini temin etmeğe yeterli ölçüde topra k ve toprağı işlemek için gerek­ li tarım dletleri müsadere dışı tutulacaktır.

Not: Her çeşit eşya bulundukça komisyonlar bunlara el ko­ yacak, bunların l istesi n i çıkaracak ve bunları, bir kopyasıy­ la birlikte, Halk Ekonomi Konseyine ve bölge komutanına gönderecektir.

Bölge komutanları ile askeri birlikler ve komisyonlar arasındaki ilişkiler: 1 . Komisyonlar kendi faaliyetleri ve genel durum hak­ kında raporlar düzenlemeğe ve bunları askeri kom utanlara sunmağa mecburd urlar.

116


2. Askeri birlikler komisyon faaliyetlerine uygun şe­ kilde hareket edecekler, komisyon tal i matlarına, bu tali­ mat birliklere verilen askeri görevlere aykırı olmadı kça, ri­ ayet edeceklerdir. 3. Komisyonlar ve birlik komutanları her i k i tarafı da ilgilendiren haberleşmelerde bulunacaklardır.

Bölge amirleri 1 . Bölge ômiri, bölgenin her türlü işleri n i sevk ve ida­ re eder. 2. Komisyonun başka n l ı k d ivanı tarafından tasvibi de­ vam ettiği müddetçe bölge ô miri komisyon üye ve memur­ larının tôyin ve nakil işinde yetkilidir. 3. Bölge ô m iri bölgesi içindeki icraatı için haftalık tu­ tanaklar d üzenlemek ve bölgedeki askeri birl ik komutanına yazılı raporlar vermek.l e görevlidir. 4. Bölge askeri komutanı, bütün dosyaları Bölge teftiş­ çisi vasıtasıyle komisyona, nereye olursa olsun bekletme­ den derhal sevkedecektir.

Not: Komisyonların başkan l ı k d ivanları her zaman için mev­ cut tal imatı değiştirmeğe yetkilidir. Bu gibi hallerde komis­ yon Fergana vadisindeki askeri birlikler komutanına yapı­ lan tôdilôt hakkında bilgi verecektir (7) . Bu tal imat gösteriyor ki, mahkeme kararı olmaksızın uygulanan idamlar ve kurtul uş mücahi tleri n i n malları n ı n müsaderesi, hürriyet h izmetinde olduğunu iddia eden, fakat •

(7) Şamagdiev (6) , s. 354 - 356, İlave 31. Bu belgede imzası o­ lan şahıslann isimleri bildirilmemiştir.

1 17


gerçekte hürriyete göz açtırmayan Sovyet siyasetinin temel unsurunu teşkil ediyor. Bundan başka bu tali mat Türkis­ tan lıların giriştikleri hürriyet mücadelesindeki kaderlerine d e canlı bir örnek olarak görülüyor.

TÜRKİSTAN'IN YENİDEN İSTİlASI Lenin, 15.7.1917'de Taşkent'teki Sovyet Rus Halk Ko­ miserleri Şurası Başkanı Kolesov'a gönderdiği telgrafında: «Cesaretiniz kırılmasın, size mümkün olan şekilde yar­ dım edeceğiz. Birkaç alay gönderiyoruz,» (7a) diye teminat vermişti. Taşkent'teki Sovyet Komiserliği 28 Kasım 1 91 7'de ya­ yınladığı bir emirde eski Carlı k askerlerinden kızıl m uhafız birli kleri kurulacağını bildirmiştir. 27 Mart, 1 91 8'de bu birlik­ lere Türkistan Kızıl Ordusu adı verilmiştir. Her ne kadar bu ord u etkisini bütün Türkistan'a yayamamış ise de, Taşkent­ teki Sovyet Komiserliğinin i ktidarda kalmasını sağlamıştır. Sovyet Rusya Hükümeti Türkistan'a daha fazla asker gön­ derebilecek duru mda değildi. 1 91 9 yılı ortalarına kadar Sovyetler Türkistan halkının ayaklanma hareketine karşı hiçbir başarı kaydedemediler. Rusya ile Türkistan a rasın ­ da direkt muvasala kesilmişti; eğer Sovyet Rusya Hüküme­ ti Türkistan'ı kaybetmek istemiyor idiyse. bu memleketi ye­ n iden ele geçirmek için derhal kesin tedbirler almak zorun­ da idi. 1 1 Ağustos 1 91 9'da Rus genera l i M . V. Frunze'nin ku­ mandası altında Türkistan cephesi kuruldu. Frunze, 14 A­ ğ ustos 191 9'da aşağıdaki emri vermişti:

«Türkistan askeri seferine katılanların, bundan sonra­ ki hedeflerinin Türkistan'ın tümünü işgal etmek ve Türkis( 7a ) V. i. Lenin o Sredney Azii i Kazakhstana (V. i. Lenin Or­ ta Asya ve Kazakistan hakkında ) , Taşkent 1960, s. 495

1 18


tan'da çalışmakta olan yerli halkın hepsini Sovyet Hüküme­ ti lehine kazanmak olduğunu bilmeleri lazımdır» (8). Sovyet Rusya'nın birinci, dördüncü, beşinci ve onbirin­ ci orduları ile özel «Türkistan» adlı ordusu işte bu a macla Türkistan üzerine yürütül müştür. Bunlar carların emperya­ l ist geleneklerini devam ettiriyorlard ı . Carların istilô hare­ keti nasıl olmuş ise, bunlar da aynı yoldan i lerliyorlardı. (Haritaya bakınız!) Bunu aşağıda yayınladığımız daha iyi görüyoruz:

Frunze'nin emirl erinde

«Doğu Cephesi Emir No: 040449 Simbirsk, 1 3.8.1 91 9 Başkomutanlığın ( Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti) emri esasında Doğu Cephesinin Güney şube­ si Türkistan Cephesi olarak kabul edildi. Türkistan Cephe­ sinin komutanı olarak ben, Doğu Cephesinin komutanlığı­ na ise, Yoldaş Olderogge tayin edildik. Türkistan Cephesi ile Doğu Cephesi arasındaki hududu, şöyle tayin edilmiştir: Tüpkil i , Davlekatova yonu, Tabin, Uzan, Mamir - Köl- (göl) , Perşanperuaz zıl.

cephe i stas­ ve Kı­

Doğu cephesinde 3. ve 5. ordular harekôtta buluna .. caklar. Cepheler, 1 4 Ağustos, saat 24.00'de tamamen ay­ rılmalıdır. Doğu Çephesinin Astrahan grubu k uvvetleri 1 1 . Ordu olmuştur. Doğu Cephesi , Kolçak kuvvetlerini ortada n kaldırmak v e Batı Sibir�a'yı işgal etmek g i bi vazifelerini de­ vam ettirecektir. Taarruzlardan sonra işgal edilen bölgeler, garnizonlar teşkil edilerek kuvvetlendirilmelidir. 119


Sovyet Rusya Kızıl Ordusunun Türkistan seferi yollarını gösteren harita

"""" - Hanpae11eMM• OCMOINWI rA•Poı Kııa c • o iı apMu r-.

--

.•

-=-ıa ()Tctynft('IHMO '4 8 C · cıe n o ı. •P'"""

�;:'·' • • � _,:;()

Ç7

Paarpo• ıoiıc" •M•P• �)'llDCKoro

,,

� .. •

O•c•rn.•••e l"HT8pl8HTOI

,00

ııo•cM

M.lCı.... T IO O 200

400H

Gösterilen ok işareti Rusya ordusunun harekôtı devam ettiren çızıklarıdır ki, aynı yoldan Car Ordusu da Türkistan seferinde bulunmuştu. İ şbu harekôt haritasi, Frunze, Soçi­ neniya ( Eserler) , Moskova 1 926-27, 1 . cilt, s. 93'den alındı. 120


Türkistan Cephesi aşağıdaki vazifeleri icra edecektir: a ) Kısa bir zaman içinde Ural - Orenburg vilayetleri, Guriev (Uyşuk) , Aktübe ve Orsk şehirlerinin işgal i ; b ) Türkistan taarruzunun hazırlanması; c) 1 1 . Ordu'nun Güney - batı tarafları nda ki taarruzu için gerekli hazırlıkları yapması ; ç) Güney Cephesinin sol kanadı yardı mıyla Tsarit­ sin'e taarruz hazırlığının 1 5 Ağustos'da tamamlanması; 5. Ordu'nun komutanı acele olarak Türkistan Cephesi için bir ihtiyat tümeni ayırmalıdır. Bu tümen Celyabinsk Kurgan demiryolu bölgesinde bulundurulmalıdır. Türkistan Cephesi nden bir avcı tümeni Saharnıy adın­ daki kazayı işgal ettikten sonra ihtiyata çı karılacaktır. Bu tümen, Uralsk demiryolu bölgesinde mevzilenecektir. Aktü­ be ve Orsk vilôyetleri işgal edildikten sonra, en az 2 tümen, Cephenin ihtiyat kuvvetleri haline getirilmelidir. Emri m i n alındığı hakkında ve alınması lüzumlu görülen tedbirlerle ilgili raporlar bekleyeceyim.

Doğu Cephesi Komutanı: Truna il. Doğu İhtilôl ve Harp Şurası azası:

1.

1 - nci Ordu Komutanına Telgraf N o 0321 8/op; Samara, 3 Eylül 1 9 1 9 Ö nümüzdeki Türkistan taarruzu dolayısıyla emrediyo­ rum: 1 ) 24 - üncü tümen, bütün birliklerinin tamamlanması ve tümenin tekmil. olarak savaşa girecek hale getirilmesi için ihtiyata çıkarı lmalıdır . • 2) 3 - üncü Süvari Tümeni, Türkistan'da harekôtta bulunan kuvvetleri m izi desteklemek için devamlı olarak hü­ cumda bulunmalıdır. 121


3) Acele olarak 24. ve 3. Süvari tümenleri n i n her türlü ihtiyaçları tespit edilmeli; insan, at ve eşya lüzumlu Cephe Karargahının İ kmal Başkanına bildirilmelidir. 4) Birlik komutanlı kları, alınan haberlerden sonra vila­ yetlerin harp - komiserlerine ihtiyaçların hazırlanması için emirnameler göndereceklerdir; bu maksatla, i htiyaçlar hak­ kında Merkezle temas kurulacaktır. Lüzumlu tedbirler hak­ kında Merkezle temas kurulacaktır. Lüzumlu tedbirler ace­ le alınmalıdır; 24. ve 3. tümenlerin seferber edeceği 1 901 doğuml uların en azından yarısı, üç haftalık bir askeri tal i m­ den sonra, cepheye gönderilmelidir. 5) Cephenin İ kmal Başkanı, 24. ve 3. tümenlerin ihtiya­ cı için lüzumlu olan bütün eşya ve malzemeyi Orenburg'da toplamalıd ı r. 6) Cephenin İ kmal Başkanı, bütün vasıtalarla Türkis­ tan seferine çıkacak olan kuvvetleri devamlı olarak ikmal etmek ve bilhassa ulaşım ve demiryol u çalışmaların ı ta­ mamlamak için hazırl ı k görmelidir. Bozulmuş olan Ural İ l ita k demiryol unun tamiri için acele olarak bütün imkanlar kullanı lmalıdır. 7) 1 inci Ordunun komutanı, ordusunun birli kleri Tür­ kistan'daki kuvvetleıimizle birleştikten sonra, 24 üncü Tü­ meni Taşkent'e göndermelidir. Bunun arkasından da 3'ün­ cü Tümen gönderilecektir. -

-

Türkistan Cephesi Komutanı : FRUNZE İhtilôl ve Harp Şurası azası : ELİAVA Geçici Kurmay Başkanı : NOVİTSKİV* Zorba sınıfın elinden halkın kurtarılması d iye bir şey ( * ) Yukardaki emirler: M.V. Frunze, İzbrannıye Proizvedenia (Seçilmiş eserler) , I cilt, Moskova 1957, s. 230 - 3 1 ; 235 36'dan alınmıştır.

1 22


söz konusu değildi. Söm ü rgeci Rus efend iler sadece zen­ gin petrol kaynaklarını ve pam u k tarlalarını kaybetmekten korkuyorlardı. Frunze. 4 Ekim 1 91 9 tarih l i g ü n l ü k emirde Rus istilöcı larının gerçek n iyetleri n i aşağıdaki şekilde açık­ lamıştı :

«Türkistan cephesinin muzaffer askerleri Rusya'ya pa­ muk ve petrol yolunu açmıştır» (9). Frunze Türkistan cephesi mensupları n ı n başı nda 22 Ş ubat 1 920'de Taşkent'e gelir gelmez şehirde bulunan Sov­ yet Rus mem urları nın görevleri de o n isbette a rt"'ı. 1 3 Mart 1 920'de Lenin'e şu telgrafı çektiler:

«Türkistan'ı ve onunla birlikte bütün Rusyayı sosyalist ihtilali düşmanlarının eline bırakmaktansa, savaşarak öl­ meğe hazırız» (10). Harekôtı hızlandırmak için Türkistan cephesi içinde bir çok cepheler kuruldu: N .A. Verevkin - Rokhal'ski'nin emrinde Fergana cephesi, N . N . Zatil'nikov'un emrinde Ye­ di - Su Cephesi, Sovyet - Rus Beşinci Ordu Kumandanı G. W. Zinovyev emrinde Môvera-yi Hazer cephesi. v.s. 1 920 yılı başında Frunze. Fergana vödisinin pamuk yetiştiren en gen iş bölge olması ve Rusya'da da şiddetl i pamuk sıkıntı­ sı çekilmekte olması dolayısiyle bu havalideki m i l li ayaklan­ manın en kısa zaman içinde bastırıl masını emretti. Bu mak­ satla Sovyet Hükümeti 20 Ağustos 1 920'de Fergana vôdi­ sinde askeri bir d i ktatörlü k idaresi kurdu ve bütün bölgeyi bir savaş alanı olarak i lôn etti. Askeri d iktatör olarak P. M . ( 9 ) M.V. Frunze,

Sobranle soçlnenie (Derlenmiş

eserler) , ı .

cilt, Moskova .l 9!l9, s. 9 3 ( 10) «Sovremenmy Vostok», Dergi, Moskova

1960, N o 4, s. 4 ;

Baymirza Hayit, Tur'kestan in der sowjenitschen Aussen­

politik (Sovyet Dış Siyasetinde Türkistan) ,

«Osteuropa»,

Dergi» 1960, No ıo, s. 672

1 23


Baranov tayin edilmişti. Böyle olmakla beraber, Sovyetler özell ikle bu bölgede Türkistanlıların kurtuluş mücadelesini ş iddet yol u ile bastırabilecek durumda değillerdi. Bu sebep­ led i r ki, başka yollara başvurdular. 1 1 Ağustos 1 921 'de Türkistan Komünist Partisinin al­ tıncı Kurultayı Basmacı harekatı liderleriyle m üzakere ka­ rarını verdi. Ağustos ayı sonunda iki taraf delegeleri Mar­ gelan şehri yakınları nda Yaz-Yavan'da buluştular. Sovyet delegasyonuna G. V. Zinovyev, Türkistan delegasyonuna da Fergana vôdisi kurtuluş mücahitleri kumandanı Şer M u­ hammed Bek Koşakbay başkanlık ediyordu. Türkistanh lar'ın i leri sürdükleri barış şartları Türkis­ tan'a adım adını Hürriyet haklarının tanınması, dini yaşa­ yışın dokun ulma:ılığı ve hürriyeti mücahitlerinin el lerinde bulunan silôhların yarısının kendilerine bıra kılması gibi hu­ susları ihtiva ediyordu. Türkistan Cephesi Başkumanı Frun­ ze, 1 1 Eylül 1 921 'de bu istekleri reddetti ve 13 Eylül 1 92 1 'de kurtuluş savaşçılarına karşı yen iden kesin harekete geçil­ mesini emretti. Bu emri takibeden kanlı ve amansız savaş sırasında kızıl ordu 1 923 yılı son una kadar Türkistan'ın H iva (Şubat 1 920) ve Buhara Eylül 1 920) eyaletleri de dahil olmak üze­ re, tamamını işgal etmiş bulunuyordu. Her şeye rağmen dö­ ğüşmeye devam eden silôhlı Türkistanlılar 1 06.000 kişi l i k Sovyet Rus kıtalarına karşı gerillô harekôtı i le m i l li hürriyet­ lerini kurtarmağa çalışıyorlardı. Bundan sonra cereyan e­ den olaylar her ne kadar Sovyetler Birl i ğ i tarihinin en yüz kızartıcı fasıllarını teşkil ederse de, kana susamış Sovyet askerleriyle Sovyet memurlarının Türkistan'daki hareketle­ ri Sovyetlerce bugün dahi özellikle parlak başarı lar d iye anılır ( 1 1 ) . ( 1 1 ) Sovyet kaynaklarında,

Türkistan istiklal

mücadelesine

karşı savaşlarda ( 1918 - 1934) isim yapan birkaç Sovyet -

1 24


Rusya Ordusunun 1920'de Buhara Emirliği toprakla­ rını işğal etme haritası

İ şbu harekôt haritaı ından Kızıl Ordunun Buhara E­ mirliğini işgal etme yolları görünmektedir. Türkistan Cep­ hesinin Komutanı Frunzenin 20.Vl ll.1920'deki 3667 sayılı emri esasında Ordu birlikleri Samerkent, Katta- Kurgan, Carcoy, Amu-Derya, Kagan'da başlayarak hücuma g i r­ meleri gösterilmiştir. Harita n ı n sağ tarafında yukanda, Kızıl Ordunun Buhara şehrini zaptetmek istediği anlaşıl­ maktadır. Frunzenin harekôt emrini öğrenmek için bakı­ nız: Frunze, İzbronny' proizvodeniya (Secilen eserler) , Moskova 1 957, 1 . cilt, s. 339-341

1 25


H iva ve Buhara eyaletlerinin işgal i sonucu olarak Sov­ yet Ruslar Türkistan'da ve komşu memleketlerde sömürge­ cilik faaliyetlerin i genişlettiler. Bundan başka bütün dünya­ ya da gösterdiler ki, Sovyet askerleri, askeri şartlar uygun olduğu takdirde, « ihtilôle yardım» bahanesiyle yabancı toprakları dahi işgal etmekten çekinmeyeceklerdi . 1 Şutıat 1 920'de Kızıl Ordu birli kleri Khiva şehrini işgal ettiler ve birkaç ay sonra, yani 1 920 yazında, Sovyet Rusya'nın Tür­ kistan'daki temsilcisi V. Kuybişev Taşkent'te şöyle diyor­ du:

uHiva'nın dost halkı yurtları içinde ihtilali başardı (Khi­ va hanlarını devirdi). Bu Doğuda girişilen ihtilal ve isyan hareketleri zincirinin ilk halkasıdır; bu hareket Doğudaki bütün diğer ülkelere de yayılacaktır» (12). Aynı şey 1 Eylül 1 920'de Buhara'nın da başına geldi. Rusya Kızıl Ordusunun Buhara zaferi (Haritaya bakınız) de Buhara halkının ihtilôli d iye ilôn edildi. Sovyetler eski Hiva Hanlığını ve Buhara Emirliğini Halk Cumhuriyetlerine çevir­ d iler. Sovyet Rusya Hükümeti 1 3 Eylül 1 920 ve 4 Mart 1 921 de imzaladığı muahedelerle Harezim ( H iva) Halk Cumhuri­ yetin i n ve Buhara Halk Cumhuriyeti'nin eğemenliklerini taRus subayının adları bugüne kadar zikredilmektedir. Bun­ lar : Mihael Vasilyeviç Frunze (Türkistan Cephesi Başko­ mutanı) ; V. İ. Zorln (Frunze'den sonraki cephe komuta­ nı) ; Mihael Karloviç Levandovskiy, 1924'ten sonra Türkis­ tan Cephesi komutanı ; Pavel Eflmoviç

Dibenko ( 1 928 -

1934'de Türkistan Askeri Bölgesinin kamutanı) ; P. A. Pav­ lov, (Kızıl Ordu'nun 13. Kor komutanı) : A. V. Vasllev, (Ha­ rezim'de Harekat Kuvvetleri komutanı ) v.b. ( 12) Pobeda Narodnoy

Revolyutsiyi v Harezme

(Harezim'de

halk ihtilalinin zaferi ) , «Turkınenskaya İskra» 3.2.1 960, s. 2

1 26

gazetesi,


nımış ise de bu anlaşmalara hiç bir zaman saygı gösterme­ miştir. Meselelerin daha acık olması için Rusya ile Buhara arasında i mzalanan ve tasdi k edilen aşağıdaki anlaşmayı da burada yayınlamanın faydalı olacağı kanaatindayız.

Rusya Sovyet Sosyalist Federatif Cumhuriyeti ile Buhara Şura Cumhuriyeti Arasındaki Anlaşma• Kapitalizmin boyunduruğunu yı kmaya, çalışan kitlelerin ezilmesini ortadan kaldıran Ekim İ htildli, eski Rus İ mpa­ ratorluğunun hakimiyeti altında yaşayan bütün halklara h ürriyet içinde kendi kendi n i idare etme hakkını tanır. Bu prensibin ışığı altında Rusya Sovyet Sosyal ist Fe­ deratif Cumhuriyeti ( = RSSFC) Buhara l ı emekçilerin sö-

( * ) Anlaşmanın Özbek - Türkçesiyle yazılmış kısmında «Buha­

ra Şuralar Cumhuriyeti> tabiri kullanılmıştır. «Şuraı> keli­ mesi Rusçada «Sovyet> anlamını taşır. İslam talimatına gö­ re, Şura müzakere görevi ile yükümlü bir idari

anlamdır.

Komünistlerin Sovyet kelimesi ise, Proletarya Diktatorya­ sının devlet şekli olarak anlaşılır. Anlaşmanın Rusça nüs­ hasında «Şurc'i.ı> yerine

lsovyet>

kelimesi kullanılmıştır. O

zamanki Buhara Şuralar Cumhuriyeti, Komünist Sovyet re­ j imi anlamını veren bir Cumhuriyet değildir. İşbu anlaş­ mayı birinci defa tarafımdan, «Die Türkvölker in der Sow­

Jetunion seit 1917» (Sovyetler Birliğindeki

Türk kavimle­

ri 1917 - nci yıldan sonra) konulu broşürümde (Münih 1966,

«Orlentierung» Dergisi matbaası) yayınlamıştım. Anlaşma, bu yerde birinci olara }\ Türkiye Türkçesiyle neşredilmekte­ dir. Aanlaşma metni, Moskova'da 1921'de yayınlandı. Bunun bir nushası British Museum (Londra) da bulunmaktadır

(S.

N. 150 / 12)

1 27


mürülmesine sebep olan eski kapita l ist Rusya'nın koloni­ yal politikasından feragat ederek, Buhara Halk Cumhurıye­ tinin tam istiklalini ve kendi kendini yönetme hakkını tanı­ masıdır. Bu anlaşma neticesinde Buhara Halk Cumhurı­ yeti Carlı k Rusya'sına karşı olan bütün taahhütlerinden kurtulmaktadır. RSSFC, Buhara'da emekçilerin hôkirniyetini mutlak kı­ lan ihtilal i n gerçekleşmesi sebebi ile eski Buhara Hanlığı'­ nın adının derhal Buhara Şuralar Halk Cumhuriyeti olarak değiştirildiğini kabul eder. Dünya emekçileri n i n menfaatları arasında çelişki ol­ madığı, bilakis menfaatlerinin müdafaası için emekçilerin birlik hôl inde emperyalizme karşı savaşmaları inancı do­ layısıyla ; Veri lmesi gereken savaş için genel bir planın haz i r­ lanması ve birlik halinde çalışmasın ı ve yapılan hazırlı kla­ rın birleşti ri lmesin i n gerekli olduğuna inandığından; Kapital ist sömürüyü kaldırma imkanına sah i p emekçi sınıfların. genel i ktisadi durumunun ve verimin yükselme­ sinde menfaatları olduğu inancıyla ; Doğu v e Batıdaki emekçilerin ancak b i r l i k halinde ol­ dukları zaman zafere erişebilecekleri sebebiyle, Sovyet Cumhuriyetinin aynı yolda yürümeleri gerektiğine olan inançla bu anlaşmaya aşağıdaki yetki l i ler karar vermişler­ d i r. R.S.S.F.C. hükümet adına: Georgiy Vesil'eviç Ceçerin Lev M ihayloviç Karahan Buhara Şuralar Cumhuriyeti adına: Mirza Muhitdin Mansurov, Racab M u hammedov Rahmet Refik Abdullabe­ kov. Yetkil iler aşağıdaki noktalarda anlaşdılar: Madde 1 : Anlaşmaya iştirak eden tarafla r, Carl ı k Rus­ ya'sı ve ondan sonraki burjuvazi hükümetleri ile Türkistan Sovyet Cumhuriyeti ve eski Buhara Emirliği H ü kumeti ara128


ğını kabul ederler. Madde 2 : Taraflar bu o nloşmonırı tasdiki ile birlikte, aynı zamanda askeri - politik mukavele imzalamayı tekef­ fül ederler. Madde 3: Anlaşmaya imza koyan Cumhuriyetler aşa­ ğıdaki yükümlülükleri kabul ederler:

1 ) Kendi topraklarında, Sovyet Cumhuriyetlerinden bi­ rine karşı mücadeleyi veya bu hükümetlerin yıkılmasını he­ def ittihaz etmiş hükumetlerin veya bu hükumetlerin kendi topraklarında ikômetinin, bu gayeyi taşıyan teşkilôt, g urup ve şahısların bulunma larına müsôde etmemek, aynı za­ manda Sovyet Cumhuriyetlerine karşı düşmanlık duyguları taşıyan ordu birliklerinin, kendi vatandaşlarının ve başka devlet vatandaşların ı n hareketlerine ve bunların serbest nümayişlerine izin vermemek.

2) Direkt olarak veya indirekt olarak bu Sovyet Cum­ huriyetlerinden birine karşı savaşta kullanı lacak silahların bu memleketlerden transit olarak geçmesi, bu memleket­ lere girmesi ve çıkmas r yasok edilecek. 3) Taraflar her iki Sovyet Cumhuriyetin in bağımsız­ larını korumak için dünya burjuvazisinin saldırı larına ve onların ajanlarının faaliyetleri ne karşı birbirlerine yardım etmeyi tekeffül ederler. Madde 4: Taraflar, anlaşmanın tasdikine kadarki me11r.ut sınırı, RSSFC ve BSC arasında bundan sonra do ge­ c:erli olacak şekil.de kabul ederler. Sınırın kesin tesbiti ta­ nıfların eşit olarak temsil edilecekleri bir komisyon tarafın­ dan yapılacaktır. Madde 5 : Taraflar, kısa zamanda aşoğıdoki noktaların ışığında, özel bir ekonomi anlaşması imzalamakla yü k ü ml ü ­

�ürler: F.: 9

1 29


1 ) Her iki Cumhuriyetin i ktisadi yapısına uyg un i ktisat

planlaması ve i ktisat planlamasının anlaşması . 2) Dış ticaretin devletleştirilmesi temeli

üzerinde Je vasıtasız mal mübadelesi prensibi ile, birleştiri l m iş bir tica­ ret plônının hazırlanması ve iki Cumhuriyetin ticaret politi­ kasının bir anlaşması. 3) Tarafların, kendi topraklarında m uhtelif endüstri dalları nın inşaası, tarım ı n planlanması, nakliye, madenci­ lik v� d iğer hususlarda birbirlerine karşılık olarak imtiyaz hakkı tanımaları. 4) RSSFC, BŞC'ine endüstrinin korunması ve d iğer ekonomik ihtiyaç1arı, gerekli i ma lat araçlarının hazırlan­ ması ve tekni k personel hazırlanması yönünden yard ı m edecektir. Bunun yanında karşılıksız para yardımı yapıla­ c.aktır.

Madde 6 : Zerefşan sulama sistem inden iki Cumhuri­ yetin de istifade edebil mesi ve bu sistemi n düzenlenmesi ve anlaşma taraflarından birinin menfaatlerinin imkôn da­ h i l indeki zararlanmasın ı n bertarafı için RSSFC ve BŞC, ye­ n i sulama tesisleri nin i n şasının ve bütün Zerefşan (ve aynı şekilde iki Cumhuriyetin müşterek nehirlerinin) sulama te­ sislerindeki herhangi bir değişikliğin yapıl masın ı n yalnız, eşit olarak teşkil edilmiş bir karışık sulama komlsvonu ta­ rafından yapı labileceğini kabul ederler. Madde 7 : RSSFC hükumeti, BŞC'ne ait olan oütün serveti ücretsiz olarak BŞC'ine verir. RSSFC, eski Buhara Hanlığı'nın sınırları dahil inde bulunan bütün gayrimen kul­ lerin kullanma hakkı nı, toprakları, devlet köylerini, fabrika­ ları, müesseseleri de bütün demirbaşları ile BŞ C'ine verir. Anlaşmanın tasdikinden sonra taraflar bunu gerçekleştir­ mekle yükümlüdürler. 1 30


izahat 1. Diğer tesisat ve servetlerin BŞC'ine mülk olara k dev­ ri yanında, Buhara toprakları nda bulunan, Amu - D erya fi­ losu veya onun bir kısmı, demiryolları ve telgraf şebekesi de devredilecek. Bu meyanda, filonun, yolların, telgraf şe­ bekesinin idare şekli, bu tesislerin idarecileri ve bunlardan teknik istifade özel bir komisyon tarafından tesbit edilir.

izahat 2. Taraflar, Harezim ŞOrô Halk Cumhuriyeti temsilcileri­ nin Amu - Derya filosu gemileri nin sayısının tesbiti için ku­ rulacak komisyona iştirak etmelerini kabul ederler. Madde 8 : Buhara ŞOrôlar Cumhuriyeti, RSSFC'e o­ nun sınırları içinde Buhara Emirliği hükümetine ait mülk� leri ve Buhara vatandaşlarının hususi kapitalistl ik işhane­ leri, bankları, fabrikaları ve ticarethaneleri, RSSFC nin ka­ nunu esasında devletmal' olarak görülen bütün m ü l kelerin verecektir. Mülkelerinin veril iş hakkı, işbu anlaşmanın tas­ dikinden sonra tayin edilen va kitde icra edildi. Eğer RSSFC'nin kanunları esası nda Buhara vatan­ daşların ı n , Buhara Emirli k hükümetinin herhangi sosyalist bir işhanesi işbu anlaşmadan önce müsadere edilmişse, o zaman bunların geri verilme müdeti müsadere edildiği za­ mandan itibaren başlar. Madde 9 : Buhara Emirliği Hükümeti ile Rus vatan­ daşları, toplulukları ve kurumları orasındaki toprak devri ve su devri ile ilgili bütün anlaşmalar yürürlükten ka ldırıl­ mıştır. RSSFC kanunlarına göre, karakterleri icabı millileş­ tirilmeleri gereken, Buhara Emirliği sınırları dahil inde bulu­ nan ve kiralanmış emeğin 'sömürülmesine istinad eden, ka­ pitalist özellik taşıyan özel Rus servetleri (Şirketler, fabri­ kalar, ticari kurul uşlar) ve bunlara ait olan mülkler (evler, topraklar, demirbaşlar) sahiiJlerine tazminat ödenmeksizin 131


BŞC'ine devredilecektir; şu şanla ki, bu servetler BŞC ta­ rafından özet mülk olarak değil, devlet m ü l kü olarak kulla­ nılacaktır. Madde 10 : RSSFC kanunlarının üzerlerinde özel mül­ kiyet hakkına izin verilen ve BŞC'nin sınırları dahilinde bu­ l unan mal mülkleri BŞC'ine, buna karşı Buhara ve vatan­ daşlarına ait olan ve RSSFC organları tarafından haczedi­ len mallar mülk olara k sonuncuya intikal eder. Karşılıklı o­ larak devredilen malların tahmini kıymeti, eşitlik esasına göre teşkil edilir. Taraflar takdir edilen kıymeti kredi esa­ sında öderler. Madde 1 1 : BŞC topraklarında yaşıyan RSSFC vatan­ daşları, RSSFC topraklarında yaşıyan BŞC vatandaşları, yaşadıkları Cumhuriyetlerde bulunan siyasi hakları , ikamet m üddeti şartı a ranmıyarak, kullanırlar. Madde 12 : BŞC ve RSSFC vatandaşları i kômet yer­ lerinde adı gecen cumh uriyetinin kara rname ve emirlerine i ktidar organlarına itaat edecekler.

izah 1 .

Ö lenlerin akrabaları, ölünün vatandaşı olduğu devletin temsilcil iğini bu devletin kanunlarına göre hareket etmek için üzerlerine a l ı rlar.

izahat 2. RSSFC'de yaşayan BŞC vatandaşları ve BŞC inde yaşayan RSSFC vatandaşları askeri hizmetleri ni ken­ di Cumhuriyetlerinin kanun ve kararnamelerine göre yapar­ lar. Devletlerden biri, kendi topraklarında oturan diğer Cumhuriyet vatandaşını ordunun savaş hareketi durumun­ da hizmete çağıramaz. Madde 13 : Buhara da Rus ahalisinin yaşadıkları yo­ lunda arzusuna istinad edilerek Sovyet bölge meclislerin i n kararına göre (adı gecen meclisin icra iye komitesinin yö­ n etiminde buluna n ) , bütün toprak ve köyler BŞC'ine intika l 1 32


edecek. Ve bu komite köyler üzerindeki bütün haklarından daimi olarak vazgeçer. i zahat 1 . Bu topra klarda bulunan RSSFC'e ait gayri­ menkuller bunlara ait demirbaşlarla BŞC mülkü olur. i zahat 2. Rus köylerinin BŞC'ine verilmesi özel bir an­ laşma yol uyla halledilecek. i zahat 3. İ htilôle kadar Buhara'da yaşayan eski Rus köylerinin vatandaşları BŞC vatandaşı olabilirler. Bu geçiş izni Dışişleri Bakanlığı i le birlikte RSSFC'ni n tam yetkili temsilcileri tarafından veril ir. Madde 14 : RSSFC, Buhara emekçilerine yardım et­ mek amacıyla, BŞC hükümeti emrine, yerli ahalinin dilinde konuşan uzmanlar, askeri uzmanlar, öğretmenler, öğrenim araçları, kitaplar, matba malzemeleri verecektir. Madde 1 5 : RSSFC ve BŞC birbirlerine karşıl ı klı ola­ rak tam yetkili elçiler gön <!ermeyi kabul ederler. Madde 16 : Bu anlaşma önce tasdik edilecek ve tas­ dik' edi l m iş nüshalar sonra taraflarca birbirlerine iade edi­ lecektir. Madde 18 : Bu anlaşma Rusça ve Özbekçe tanzim e­ dilmiştir. Bu anlaşma, tasdikli n üshaların taraflarca kabul edilmesinden sonra yürürlüğe girecektir. 4 Mart 1 921 'de Mostı.:ova'da hazırlandı.

İ mzalar

Georgiy Ceçerin Z. Karahan

Mirza Muhittin Mansurov Racab Muhammedov Rahmet Abdullaev.

Sovyet Rus ö nderleri bir tarafdan « Bağımsız Buhara» hakkında söz ediyorlar, başka bir yönden ise hakim olmak arzusunda faaliyetde bulunuyorlardı . Şu olay buna canlı bir örnek olabilir: 7 Aralık 1 921 günü Buhara'dakl Sovyet 1 33


Başkonsolosu Kogornov Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hocaya yazdığı bir mektupta Buharalı askeri birliklerin Dü­ şenbe'deki Sovyet Garnizonunun emrine girmeleri l üzumu­ n u bildirmiştir. 9 Aralı k'ta Kogornov Düşenbe'deki garn izon komutanı Mazarenko ve doğu Buhara'daki Sovyet kuvvet­ leri harp komiseri M u khanin bu konuyu görüşmek üzere Osman Hoca'ya gittiler. Buhara Halk Cumhuriyeti Harb Ba­ kanı Ali Rıza onlara şöyle ded i :

«Buhara Cumhuriyetinde yeni bir ihtl!al dalgası ortaya ve ilu haerket bütün Türklstan'.:ı yaf;lcrak iktidarı Sovyetl eri ıı elinden a l m ı ştır» (13).

çıkmış

Bu sözlerden sonra Bakan. asıl Sovyet Rus birlikleri­ nin Buhara:ı '"':talar emrine veri !mcslnl ta :cp etrr.i:;; t ir. Ka­ gornov bu konuda Buhcıra Sovyet terr.silciliğine bir rapor göndermiştir. Buna aldığı cevapta Düşenbe'deki garnizo­ nun teslim ed ilm'3mesi bildirilmiştir. Bundan sonra gelen bir haberde ise garnizonu takviye ma!<sadiyle yeniden as­ ker gönderi leceği de ilave ediliyordu. Sovyet kıtaları Dü­ şenbe'ye varmadan Enver Paşa'nın kumandasındaki birlik­ ler Düşenbe'ye g i rd iler ve kışlayı işgal ettiler. 22 Temmuz 1 922'de Düşenbe tekrar Sovyet Rus askerlerin i n eline geç­ t i . Bu örnek de gösteriyor ki, Sovyetler Türkistan'daki hare­ ketleriyle de sabit olduğu gibi, kendilerini muahede hüküm­ leriyle bağlı saymadıkları gibi, milletierin iç işlerine karış­ mamak yolunda verd ikleri sözü de tutma k niyetini taşıma­ m ışlardır. Sovyet Rusya hükümeti Harezim Cumh uriyetinin de anlaşmaya imza çekerek bağ:msızlığını tanımıştı. Amô, b urada da kendi işi ile meşgul olmuştur. Mesela, Harezim' deki 7'nci sü'Vari tugayının özel idaresi (emn!yet şubesi şefi V.N. Cetvertkov) tugayı n ın yeni komutanı Melkumov'a ver­ d i ğ i raporda şu h ususu bel irtm işti: ( 1 3 ) cıKomm�nlst Tadjiklstana», 21.1 .1961, s. 2

.134


<fSize bildirmek isterim ki, ben Harezim Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Başkanı Tursun Hoca'ya da, parti liderl Hansüvar'a da güvenemem, çünkü her ikisi de kuvvetli milliyetçi eğilimlere sahiptir.» (14). _

1 924'te Sovyetler, Buhara ve Harezim'in bağımsızl ı k­ larını ortadan kaldırmayı ve toprakları Özbekistan ve Türk­ menistan Sovyet Cumhuriyetlerine taksim etme işini de ba­ şardılar. Bu suretle Rus Emperyalistleri'nin uzun zaman önceden özledikleri bir durum da sağlanmış oluyordu. Carl ı k Rusya Bakanlar Kurulu 28 Ocak 1 91 0'da yaptığı bir toplantıda Buhara'yı uygun bir tarihte Rusya'ya ilhak etme kararı n ı vermişti ( 1 5 ) . Türkistan'ın ikinci defa olarak bu kere Sovyet· Rusya tarafından zaptının taşıdığı özellikle Moskovadaki Doğ u İ şçileri Komünist Ü n iversitesi'nin di­ rektörü Grigoriy i sakoviç ! koyda tarafından aşağ ıdaki söz­ leriyle açıklanmaktadı r :

«Herkesçe bilinmektedir ki, Türkistan Rus kızıl ordu­ su,n un yardımı sayesinde zorla sovyetleştirilmiştirıı (16). SOVYET HÜKÜMETİ TÜRKİSTAN KOMİSYONUNUN ROLÜ Sovyet Rusya Hükü meti Türkistan'daki Sovyet haki­ m iyeti durumunu düzeltmek maksadiyle 8 Ekim 1 9'1 9'da Türkistan Komisyon unu kurdu. Bu komisyona Mart 1 923 tarihine kadar Rus Komünist Partisi liderleri tarafından d i k­ tatörlük hakları verildi. Komisyon Taşkent'te 5 Kasım 1 920' de toplandığı zaman üyelerden biri olan kuybişev şöyle de­ m işti : 04) Melkumov ( 6 ) , s. 208

( 1 5 ) A.t. İşanov, Sozdanle uharskoy Narodnoy Respubllkl (Bu­ ·

hara Sovyet Halk

Hl55, s. 36

,

Cumhuriyetinin kurulması) ,

Taşkent

( 1 6 ) cNoviy Vostok», Dergi, .Moskova 1922, No 2, s. 79

135


«Komisyonunuz Rus proleteryasının icra yetkisine sa­ hiptir» (17).

Komisyonun görevleri Rusya Merkez i cra Komitesi ile Halk Komiserleri ŞQrôsı tarafından 8 Ekim 1 9 1 9'da alınan ve Lenin tarafından i mzalanan karar dairesinde tesbit edil­ miştir. İ ddia edildiğine göre bu kararda R u s Emperyalizmi­ nin Türkistan'daki kalıntılarının yok edilmesi garanti a ltına alındıktan başka Ruslar'la Türkistanlılar arasındaki milli eşitsizliğin ortadan kaldırılması ve imtiyazlı bir m i l li gru­ bun faaliyetine son verilmesi ve Türkistan halkının self determinasyon hakkının uygulanması öngörülmekte idi . Halbuki, o sıralarda Türkistan işlerine bakmak üzere yal­ nız Ruslar'dan müteşekkil bir komisyon kurulmuştu. Bu ko­ misyonda şunlar vard ı : S.Z. Eliava, M. V. Frunze, V.V. Kuy­ bişev. F.J. Goloşçekin ve J. E. Rudzutok ( 1 8 ) . Komisyona veril en «Türkistan halkının self-determinasyon işlerinin uy­ g ulanması, milli tefrikanın ortadan kaldırıl ması ve halk ara­ sında güvensizliğe son veril mesi» gibi görevler, mevcut şartlar a ltında heyecan içindeki halka propaganda maksa­ dıyla yayılmış, fakat aslında kôı:Jıt üzerinde kalmağa mah­ kum olmuştu. Sovyet l iderlerinin bu komisyonu kurmaktaki asıl maksatları ise Sovyet Rusya'mn Türkistan'daki kudre­ tine istikrar kaza nd ırmaktı . Türkistanlı lar a rasında çıkan Sovyet memurları ile Tür­ kistan Komünist Partisinin Müslüman bürosu ve Türkistan Merkezi i cra Komitesinin Başkanı Turar Reskul bile bu ko­ misyonun «Rus sömürgecillğinln ajanı» olduğunu itiraf et(17) Baymirza Hayit, SowJetrusslsche Orlentpolltlk am Belsplel

TW"kestans <Sovyet Rusya'nın Türkistan

misalinde Do­

ğu politikası) , Köln 1962, s. 76

o Sredney Azl Kaze.hstane, (V. İ. Lenin Orta As­ ya ve Kazakistan hakkında) , Taşkent 1960, s. 466-418

( 1 8 ) V.t. Lenin

136


mişler ve bunun kaldırılmasını istemişlerdir ( 1 9 ) . Bunun üzerine komisyon Türkistan'ın organizasyonu ha kkında Moskova'daki liderlerden farklı görüşe sahip olan Türkis­ tan Komünist Partisi Müslüman Bürosuna katılmak zorun­ da kalmıştı (20).

( 1 9 ) Andrey Artemevlç ordlenko,

Tvorçeskaya rol sovetskogo

goı::udarslva i prava v sotsialistiçeskom preobrazovanli Tur­ kestana (Türklstan'ın sosyalist esasında teşekkülünde Sov­ yet devleti ve hukukunun faratıcı rolü) , Taşkent 1959, s. 170. (20) Rusya Komünist Partisi Merkezi Komitesinin Müsüman, Bü­ rosu 1 9 18'de Moskova'da kurulmuştur. 30 Mart 1 9 19'da Tür­ kistan Komünist Partisinin Müslüman - Bürosu teşkil edll­ miştlr. Bu Büro, 17 Mayıs 1 9 19'da vilayet ve kazalarda da bürolar açılması için çağırıda bulundu. 20 Mayıs 1919"da Müslüman Bürosunun nizamnamesi yayınlandı ve 25 Ma­ yıs'da Birinci Konferansı açıldı. Bu Büro cMüslümanlar a­ rasında komünizmin propagandasını yapmak, Müslüman­ lardan Komünist üyeler kazanmak ve

milliyetçiliğin her

türlü görünüşleri aleyhinde mücadele. etmekle göre\'lendl­ rilmlştl. Türkistan Komünist Partisi Merkezi Komit.esi bu Büro'ya tesir edememiştir, çünkü Büronun

bütün üyeleri

müslümanlardan ibareet idi. Şamagdiev ( 6 ) , s. 144, Mavlan Vahabov, Formirovanle Uzbekskoy Sotsialistiçeskoy Natsli (Özbek Sosyallst Milletinin şekillenmesi) , Taşkent 1 96 1 , s. 280. Sovyet Rusya

Hükümetlnin

Türkistan - Komisyonu ile

Müslüman Bürosu arasındaki tartışmalardan sonra bu BU­ ro'ya 29.7.1920'de yalnı� Türkistan - Bürosu adı verildi. Bu yeni isim altındaki Büro 27.8.1920'de faaliyetlere başladı. Rusya Komünist Partisi Merkez Komitesi 5 Eyül 1920'de bir

137


1 7 Ocak 1 920'de Türkistan KP Müslüman Bürosu ve Komünist Partisi konferansında Türkistan'da bir tek Türk M illi Cumhuriyeti'nin kurulması lüzumu üzerinde m utabık kaldılar. Türkistanlılar'ın bu isteklerinden vazgeçmiyecek-

temsilci göndererek Türkistan - Bürosunun Rusya Komü­ nist Partisi Merkez Komitesinin Türkistan'daki mümessili olarak tayin etti. Mayıs 1922'de Türkistan Komünist bolşevikler Partisinin Orta

Bürosu, Rusya

Asya Bürosu adı ile

değiştirildi. (Lenin ( 1 8 ) , s; 20 , Dipnot 182 ) . Bu yeni Büronun üyeleri : Sergey Gusev ( 1874 - 1933 ) .

(Başkan) , i. Solltz, Nazir

P. İ. Sokolov, Baranov, B. V. Legran, A. Rahimbay,

Torakul, K. Atabay (son üçü Türkistanlıdır) . Bkz : Y. Serly, Milli devlet çegerelenişini ( = sınırlarının tayini) ötkezlf;\te ( = edişte ) VKP (b) MK (Rusya Komünist Partisi - Bolşe­ vikler - Merkez Komitesi) Orta Asya Bürosunun roli.l ccÖz­

bt>kistan Komünist», Dergi, Taşkent 1963, No 1 1 ,

s.

80. Bu

Büro da 1934'de lağvedildi. Çünkü Sovyetlere göre «bu büro Orta Asya Cumhuriyetleri ve

Milli Komünist

fırkaların

kuruluş ve tutunmasında vazifesini ifa etmiştir.» ccYaş Tür­

kistan», Dergi, Paris - Berlin 1934 No 60, s. 2 , Kasım 1962'de Kruşçev. Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesinin u�umi toplantısında

Partinin Orta

Asya Bürosunun yeniden teşkll edilmesini

talep etmişti.

30.12.1962'de Taşkent'de Büro'nun kuruluş meclisi t.oplandı. V Lomonosov, bunun başkanı olarak tayin edllmh��ir. Bk.

«Kızıl Özbekistan», 31.12.1962 s. 1, «Milli Türkistam>, Dergi, Düsseldorf 1963, No 94, s. 4. Sovyetler Birliği KP MK'nin Orta Asya Bürosu'nun esas va­ zifesi, «milliyetçilik ve istlklıll hareketlerine karşı savaş­ maktır.» ccFrankfurter Allgemelne Zeltung», 3.1 .1963.

Bu

1 966'da lağvedlldi. Büro'nun başkanı Lomonosov, Özbekis­ tan Komünist Partisinin 2, sekreterliğine getirildi.

138


leri az zaman içinde an laşı l d ı . Son uç olara k 1 9 Tem muz 1 920'de Sovyet Hükü meti n i n Türkistan Komisyon u i leri ge­ len Türk istanlı memurların hepsini görevlerinden uzaklaş­ tırd ı . Tü rkistan Halk Kom iserleri Ş u rası Başkanlığına Rud­ zutak tôyin ed ildi ve Rus Kom ün ist Partisi Merkez Komite­ si Türkistan Bürosu Başkanlığına (o zamana kadar Müs­ l ümanlar tarafından işgal edilen bir mevki idi) El iava geti­ rild i . Tü rkistan neye mcilol ursa olsun Rusya'ya zincire bağ­ lanacaktı. Böylece, Bir;eşm� ş Türk M i l li Cumhuriyeti tale­ bine karşı Sovyet H ü kümetinin Türkista n Komisyonu alay eder gibi şu cevabı vermiştir: «Türkistan'ın bir Türk Cum­

huriyeti olarak tanınması, kelimenin · tam anlamı ile self­ determinasyon değil, bilak:s onun Rusya'dan tamamen ko­ pup ayrılmasına yol acor.» aütün bu işlerde Tü rkistan Cep­ hesi Başkom uta nı !·.l V. Frunze' nin ayrıca rol ü olmuştur. 22 Şubat W20'de TaşkoJnt'tc k i karargahına gelen Frunze ertesi g ü n yapılan Tü ;·;.; · s:c;-ı Komisyon u toplantısında şöy­ le demişti :

«Konferans'ta verE.en k�rar (Türkistan Milli Cumhu­ riyeti'nin kurulması !ü?tımu�a dair müslüman bürosu ile Türkistan Komünist F'm!:isinin 17 Ocak 1920'deki toplantılar müellif) hakkında genel bir bilgim var. Özellikle beni şu hu­ sus ilgilendiriyor: Konferansın belli bir gündemi var mıydı? Türkistan Komisyonu bu gündemi biliyor muydu? Eğer öy­ le ise, Komisoynun bu konuda (bir Türk Milli Cumhuriye­ ti'nin kurulması konusunda müellif) az veya çok fikri var mıydı? Komisyon buradaki Komünist grup üzerinde her­ hangi şekilde nüfuz kullandı mı, yoksa böyle bir şey olabil­ meyeceğini beklediği için hiç bir teşebbüste bulunmadı mı» (21 ). (21)

lUateriall obedlnenn�y nauçnoy sessil, posvyaşçemıoy isto­ rii Sredney Azil i Kazahstana. Epoha Sotslalizma (Orta As­ ya ve Kazakistan tarihine hasredilen ilmi encümen mater­ yalleri. Sosyıılizm devri) , Alma - Ata 1958, s. 402

139


Bu sözlerde acı kça gösteriyor ki, Komisyonun o za­ manki gerçekten etkili politi kası yine askerlerin yardımıy­ la tesis edilmişti . Bunun içindir ki Frunze'nin Türkistan ta­ rihi durumu hakkındaki görüşleri bir derece büyük önem ta­ şır. Meselô, Frunze 28 Şubat 1 920'de şöyle demişti:

«Türkistan'da ya Komünist Sovyet sisteminde bir ida­ re kurulur, veya bir doğunun istibdat hakimiyetine dönü­ lür.» Frunze'nin vaız etmiş olduğu bu alternatif hakikaten Sovyet Rus icraatında sık sık tekrarlanan bir şiar halini al­ d ı . Komisyon Frunze'nin isteklerini oy birliği ile kabul etti; bir M i l li Cumhuriyet kurulmasını yasa k etti ve Türkistan birliğini kabul etmedi. Türkistanlı memurlar bir müslüman ordu kurulması nı, «Türkistan Cephesi İ htilôl ve Harp Şurô­ sının tasfiyesi» ni, Türkistan Komisyonu'nun geriye alm­ ması ve yabancı memleketlerde temsilci bulundurmak, dış ticaret işlerini sevk ve idare etmek ve demiryollarını iş­ letmek haklarının Türkistan Sovyet Komiserliğinin yerini tutacak bir Türk Milli Cumhuriyeti'ne devri n i sağlamak ü­ zere (22) boşuna gayret sarfettiler. Türkistanlı lar acısından «self - determinasyon» hakkının uygulan ması ancak bu şartların yerine getirilmesiyle gerçekleşebilird i . L ôkin, bu talepler 29 Haziran ve 19 Temmuz 1 920'de Rusya 'nın Tür­ kistan Komisyonu tarafından kesinlikle reddedilmiştir. Sovyet Rusya Hükümetinin Türkistan Komisyonu özel görevli daha bir cok kişilerin katılması ile gücünü artırmış oldu. Mesela 1 9. 1 2 . 1 91 9'da Lenin tarafından tayin edilen P. N . Lepşenski'nin görevi yerli halkı Sovyetlerin emperyalist olamıyacaklarına inandırmaktı. Türkistan Komisyonu Baş­ kanlığına 1 920 yılında D.M. Tomskiy getirilmişti. Türkistan işlerinde uzman olan G. Safarov ile Sovyet Hükümeti ve (22) Vahabov (20) , s. 326

140


Rus Komünist Partisi tarafı ndan 3 Ağustos 1 921 de Türkis­ tan'a gönderilen A.A. Yoffe'den beklenen hizmet ise orada­ ki durumu bildi ren etraflı bir rapor hazırlamaktı. Rus Komü­ n ist Partisi 1 921 yılının ilk altı ayı içinde Türkistan'a 354 ta­ nınmış Rus komünisti n i göndermiştir. Bunlar Komisyonun emrinde hizmete girmişlerd ir. Bö'/l e olmakla beraber Mos­ kova'daki elebaşılar Türkistan'da uygulanan usülleri daima tasvip ile karşılamamışlardır. Bunun üzerine Yoffe, 9 Eylül 1 921 'de Len in'e çektiği telgrafta Tomskiy ile Saforav a ra­ sında görüş ayrılığının ortaya çı ktığını ve bu d urumun Rus­ larla Türkistanlılar arasındaki anlaşmazlı ğ ı bir kat daha ar­ tırdığını bildirmiştir. Tomski'ye göre Moskova'dan gelen di­ rektiflerin Türkistan'da kelimesi kelimesine uygulanması gerekli idi. Halbuki, buna mukabil Safarov bir uyuşma po­ l iti kası izlemek yolu ile Türkistanlıların güvenini kazanmak istiyordu. Lenin 1 3 Eylü l 1 921 tarihinde Yoffe'ye yazdığı bir mektupta aşağıdaki h ususlar hakkında kendisine bir ra­ porla bilgi verilmesini istiyordu:

«Yerli halkın Safarov ile ilişkileri ne durumdndır? Bu konuda geçen olayların ve elde edilen delillerin bildirilme­ si, Safarov'un mahalli destekçileri kimlerdir? Bu kişilerin isimleri, hal tercümeleri ve yetki dereceleri. Daima vesika­ lar ve kesin deliller. Pamuk durumu. Bunun ôkıbeti ne ola­ cak? Safarov'un pamuk üretimini baltaladığı doğru mu? Deliller, rakamlar! Fergana'da Basmacı hareketinde cephe­ lerin durumu nedir? Tomskiy ve Safarov'un takip ettikleri yollara karşı cephelerin davranışları nasıldır? Basmacı ha­ reketine ait meseleler üzerinde Türkistan Merkez icra Ko­ mitesi tarafından alınan kararların tam metinleri nelerdir? Yerli halkın güvenini kazanmak bizim dünya politikamız yö­ nünden gerçekten büyük bir önem taşır. Onların güvenini kazanabilmek için üç defa, dört defa teşebbüse geçilme­ lidir. Bizim emperyalist olmadığımıza ve böyle bir eğilimi 141


kabul edemeyeceğimize inanmaları sağlanmalıdır. Bu bir Dünya Meselesidir. Bu işte büyük dikkat ve itina göster­ mek gereklidir. Orada (Türkistan'da) geçen olaylar Hindis­ tan'da ve bütün doğu ülkelerinde konuşulacaktır. Bu işte oyun ve eğlencenin yeri yoktur. Bu meselede bin kerre dik­ katli olunmalıdır» (23). Lenin'in mektubundan da anlaşılıyor ki, Sovyet lider­ leri Türkistan'da gecen her türlü olay hakkında l.ıilgi edin­ mek istiyorlar ve aynı zamanda Doğu ülkelerinde yaşa­ yanları ürkütmemek için oradaki memurlardan çok ihtiyatlı bir politikanın izlen mesin i talep ediyorlard ı . Ama, Sovyet I� derleri, Sovyet Rusya'nın artık emperyal ist olmadığ ı na Tür­ kistanlıları inandırmak işini başaramadılar. Tam tersine, yani askeri işgaller, Türkistan Komisyon unun di ktatörce davranışları , Türkistan'ın milli (self-determinasyon) taleple­ rinin reddedilmesi, ilk Türkistanlı Sovyet memurlnrın ı n iş­ lerinden atılması ve Türkistan'ın, bütün yaşayış kollarında Ruslar'ın kurdukları üstünlük, Sovyet Ruslar'ın emperyalist olmadı klarına kimseyi inandıramamıştı . BüyQk Rus şove­ nizm inin işlemesi ve hareket serbestliği olmadan Türkis­ tan'da Sovyet iktidarının yerleşmesi akla dahi getirilemez­ d i . Çünkü, tecrübe ile görülmüştür ki. Ruslar olmadan Sov­ yet sisteminin Türkistan'da gel işti ril mesi ve id a nı e s i im!<Cı n ı yoktur.

(23) Lenin ( 1 8 ) , s. 571

-

72. İstoriya sovetskogo gosudarstva i

prava Uzbekistana (Özbekistan Sovyet devleti ve hukuk ta­

rihi ) , cilt 1, Hadiça Sulaymanova tahriri altında, Taşken t 1 960, s . 73'e göre, Lenin, Yoffe'ye yazmış : (yani Türkistanlılar)

«Mahalli hnlkı

Sovyet Hükümetinin

hürriyetci misyonuna doluca inandırılmalıdır inandırılmalıdır.»

142

Türkistan'da tam olarak


Sovyet Rusya'nın Türkistan'a karşı kazandığı askeri zaferden sonra Sovyet Hükümeti Türkistan Komisyon unun işini bitirmiş olduğuna kanaat getirerek 1923 yılında bu ko• misyonu dağıttı .

İslôm'a ve ilerici münevverlere karşı kullanılan ilk taktikler Sovyet sömürgeci l i k taktiklerinin icabı olarak iki taraf­ lı siyaset kullanıldığı daha i l k günlerde görülüyordu. Bir ta­ raftan askeri hareketler, idari işlerin sıkı şekilde kontrolü ve her türlü kurtuluş hareketlerine karşı açılan amansız mücadele gibi zecr tedbirler alınırken , d iğer taraftan lslômi­ yete ve i lerici münevverlere karşı geçici yumuşa k davra­ nışlar da ihmal edi l miyordu. Açı kça görülen bir gerçek var­ dı ki, o da « Parti ve Devlet icraatında Müslüman halkın milli d uygularını, psi koloj i k vasıflarını ve hayata bakış tarz­ larını hesaba katmak zarureti idi» (24) . Sovyetler'in kullandığı bu taktik özellikle i slômiyete karşı davranışlarında göze çarpıyordu. Çarları n idaresi İ s­ lamiyete karşı politika yüzünden hoşnutsuzluk yaratmış­ tı (25) 191 8'den beri bir merkezi din işleri idaresinin kurul­ masına dahi m üasade edilmemişti. 6 Eylül 1 898'de Dükçü Eşan diye tanınan Eşan Mehmet Ali tarafından idare edilen Andican isyanını bastırdı ktan sonra Türkistan Genel Val isi Dukhovski Rus Harbiye Nazırına yazdığı raporda şöyle di­ yord u : (24 ) Şavkat Urazaev, Turkestanskiy ASSR - pervoe sotsial isti­

çeskoe gosudarstvo v Sredney Azil (Türkistan Muhtar So v ­

yet Sosyalist Cumhuryi �ti - Orta Asya'da ilk sosyalist clcv­ lettir) , Moskova 196 1 , s. 52 ( 25) Sovyetler Birliğinde bugüne kadar İslamın Çarlık devriıı­ dEki durumu hakkında belgelere dayanan

bir

E:S(;�·

ortaya

143


«Türkistan'da resmi organ olarak bir Müslüman dini idaresinin kurulmasına müsaade edilemez, çünkü böyle bir hareketin bütün Müslümanları birlik halinde bir araya top­ laması mümkündür (26). Sovyet Ruslar, Türkistan M üslümanlarının bu tedbirle­ ri ne kadar hoşnutsuzlukla karşıladıklarının farkında idiler. Bundan başka İ slamiyete karşı cephe alıp sözlerin i geçire­ cek kuvvete henüz sahip olmadı klarını da biliyorlard ı . On­ lar bunun için Ara l ı k 1 91 7'de, İ slam ile bir «dostluk işareti» olsun d iye; Semerkant'ta bulunan Halife Osman'a ait olup bu şehrin işgal inden sonra 1 866'da Petersburg'a götürülen Kur'an-ı Keri m i n tek nüshası M üslümanlara iade edilmişti. Bundan daha önemli bir hareket olarak Sov­ yet H ü kümeti 1 9 1 9 yılında Molla Abdul Hafız Mahdum'un başkanlığı a ltında bir (ŞQra-yı Ulema) nın kurulmasına mü­ saade etti. Hatta, hükümet 20 Haziran 1 922'de, 1918 yılında müsadere edilen vakıf emlakı da cami ve medreselere iade etti. 23 Aralık 1 922'de Şeriat Mahkemeleri yeniden kurul­ d u . 1 4 Şubat 1 923'de Şeriat Mahkemeleri Cemiyetinin ku­ rulmasına da izin verildi. 10 Ocak 1 921 'de haftalık dinlen­ me günü olarak tanınan pazar yerine resmi tatil olarak Cu­ ma günü kabul edildi. 2 Kasım 191 9'dan 1 0 Ocak 1 921 'e ka­ dar geçen süre içinde müslümanları n dini bayram günlerin­ de ücretsiz olarak tatil yapmalarına da müsaade ed ildi (27 ) . konmamıştır. L .

Klimoviç'in

«İslam v e Tsarskoy Rossii»

(Çar Rusyasında İslam) , Moskova 1936, adlı kitabı da tek taraflıdır ve İsiam'ın, Çar siyasetinin bir aleti olduğundan bahsederek hatalı bir fikre saplanmıştır. (26) Kiriak Efimoviç Bendrikov) ,

Oçerki po istorii narodnogo

obrazovaniya v Turkestane ( Türkistan da halk mar1fi ta­ '

rihinden parçalar) , Moskova 1960, s. 77. (27) İstoriya (23 ) , s. 279, dipnot 7

1 44


Din okullarının, medreselerin ve cômilerin faaliyetleri de bir müddet için tamamiyle serbest bırakıldı . • Bütün bu hareketler komünizmi Müslüman lara güler yüzlü göstermek icin yapılıyordu. Hattô, Kur'ôn'ı komünizm acısından tefsir için dahi teşebbüslere g i rişil di 1 7 Haziran 1 91 8'de Sovyet H ü kü metinin Türkistan'daki öze! temsilcisi Klevieyev Türk ista n Komünist Partisinin 1. nc i kongresinde şöyle d iyord u : .

«Müslümanların Peypamberi Muhammed tarafından yapılan bütün telkinlerin Sosyalist eğilimde olduklarına ka­ naat getirmiş olmam dolayıslyledir ki, kendisini bir Komü­ nist olarak kabul ediyorum. Partimizin davranışlarının ana hatlarını çizmek ve bunları Kur'an'dan alınan uygun parça­ larla desteklemek şartiyle geniş halk kitlelerinin dikkatini çekmeğe ve bu konuda heyecan yaratmağa muvaffak ol­ dum» (28). · 1 91 9'da Semerkant'ta çıkan «Mihnetkeşler Oku» adın­

daki Sovyet gazetesi yazarlarından Şakir M uhteri ( « İ şçi» i mzasiyle « Komünizm Nedim başlı klı bir risale yayınladı. Yazar, bu kitabında sosyalizme ve komün izme kaçınılmaz şekilde geçişin Kur'an-ı Kerim'de haber veri l m iş olduğunu ve sosyalizmin temel icaplarının İ slôm görüşüne tamamen uyduğunu belirtti. Bu şekil, bu gün de itiraf edilmesi gerek­ tir ki, akıllıca hazırlanmış bir propaganda oyunudur. Sov­ yet müelliflerinden birisi şu sözleri Yazmıştı :

«Ahmet Klevleyev (o, Kazanlı bir Müslüman idi. Mü­ ellif) bir Komünist olarak komünizm fikirlerini yaymak için Dini bir vasıta olarak kullanmağa girişti. Pek tabii olarak bu teşebbüsü için değil, bilakis Partiye zarar getirmekten azami derecede kaçınd İ. Onun bütün çabası, halkı Komü­ nist Partisi tarafına çekmekti. Klevleyev'in kurduğu teşek(28) Hayit ( 17 ) , s. 1 58

F.: 1 0

145


küllerin bir çoğunda işçiler vardı. Faal rol oynayanlardan çoğu bu işçiler arasından çıkıyordu. Yine bu teşekküllerden bir çoğunda kurulan gönüllü askeri birlikler ellerinde Kur'­ anla Basmacı hareketine (Milli Mücadele) karşı mücadele­ ye girişiyorlardı» (29). Böylece. o sıralarda Komünizm hakkı nda hiç bir fikri olmayan M üslümanlar, din yordımiyle o ldotılıyorlord ı . Her ne kadar İ slömiyetin Komünizm ile ortak hiç bir tarafı yok ise de,Sovyetler kendi İ deoloj ilerini İ slömiyet anlamında tefsir ediyor ve bu suretle Müslümanların güvenini kozon­ moğo çolışıYorlord ı . Bu usul. bu gün de, Sovyetler tarafın­ dan Hür İ slôm memleketlerinde uyg ulanmaktadır. Yukarıda gösterildiği g ibi, 1 926 yılına kadar i s­ lômiyetin Komünist maksatlar için bir vasıta olarak, kul­ lanı l masına çalışı ldı. Amö, aynı sıralarda Sovyetler i slômi­ yete karşı kuvvet denemesi yopmoğo do hazırlanıyorlard ı . Bu işte din aleyhtarı görüşlere sah i p olan Nazır Torakul gibi bazı Türkistanlı ların yardımını temin etmeği başarmış­ lard ı . Torakul. d insizli k hareketi kurucuları n ı n başına geç­ miş ve buna karşılık mükôfot olarak 1 928 ile 1 932 yılları orasında Sovyetler Birl i ğ i 'nin Suudi - Arabistan Elçiliği gö­ revine tayin edilmiştir. Fakat, bütün bunlar bu odamın 1 937 yıl ı nda bir milliyetçi olarak idam edilmesini önleyememiş­ tir. Sovyetler aynı zamanda reformculara, yöni ilerici mil­ li okumuş zümreye, yokınloşmoYı do ihmal etmediler. 1 9. yüzyı l sonunda Türkiston'do fikir hayatında Avrupa uygar­ l ığı usulünde yeniden canlandırma k amacını taşıyan bir kültür hareketi boşladı . «Ced idcilerıı adını taşıyan bu hare­ ket mensupları Carl ı k zamanında resmi makamlar tarafın­ dan şiddetle takip edilir ve türlü cezalara çarptırılırdı, çün(29) Vahabov (20 ) , s. 273 - 74

1 46


'it

kü bunların «modern ilimler öğretimi yolu ile memleketin kalkındırılması ve milli bağımsızlığın temini» şeklindeki a­ maçları Carların sömürgeci politikası ile taban tabana zıt idi. Reformcular 1 9 1 7 ihtilôline kadar teşkilôtlanmamış d u­ rumda idiler. Bundan sonra onları öğretmen, gazeteci, d i n adamı. matbaacı. iş adamı v e yazar gibi mesleklerde gö­ rüyoruz. Reformcular nihayet 1 7 Mart 1 91 7'de modern bir d i n adamı ve şahsında geniş saygı top layan Münevver Kari'nin öncülüğü ile «Şura-yı i slômiye» adı a ltında kendi teşkilôtlarını kurdular. Bu reformcu teşkilôt Kokand'da Tür­ kistan M uhtar Cumhuriyetinin kurulması işinde faal rol oy­ namıştır. Şubat 1 91 9'da h ü kü met Sovyetler tarafından dü­ şürüldü kten sonra reformcuların bir kısmı Sovyet egemen­ liğine karşı mücadeleYe g i rişirk e n, d iğer bir kısı m reform­ cular da Sovyetlerle işbirliğine hazır olduklarını ilôn ederek amaçlarına bu yoldan ulaşmağa çalışıyorlard ı . Reformculardan bazı:arı önemli mevkilere geçmişler­ di. Münevver Kari 1 920 ile 1 922 arası nda Türkistan Sovyet Cumhuriyeti Eğitim Halk Komiseri görevini ifa etmiştir. Yi­ ne reformculardan Turar Riskul Sovyet Komünist Partisi Merkez Komitesi Müs!üman Bürosu Başkanı ve Sovyet Türkistaiı'ı Merkez İ cra Komitesi Ba ş kanı idi. Daha genç bir reformcu olan Akmal İ kram ise Özbekistan Komünist Partisi birinci sekreterliğine getirilmişti. Feyzullah Hoca 1 921 - 24'de Buhara Halk Cumhuriyetinin Başbakanı 1 924 ten 1 937'ye kadar Özbekistan Halk Komiserleri Şürôrasının Başkanı idi; Kaygısız Atabay Türkistan Sovyet Cumhuriye­ tinin İ cra Kom itı;ısi Başkanı ve Nusretullah Mahsum da 1 924'ten 1 932'ye kadar Tacikistan Sovyet Cumh uriyeti Mer­ kez İ cra Komitesi Başkah ı idi. Abdül Rauf Fıtrat, Adül Hamit Süleyman ( Çolpa n ) . Ab­ d u l lah Kadiri, Abd u llah Avlanı, Muhtar Avez, Mağcan Cu­ mabay, Ahmet Baytursun. Sabit Mukan, Hamza Hakimza1 47


de, Sadrettin Ayni v.s. gibi Yüksek kabiliyet sahibi bir cok reformcu şair ve yazarlar da Sovyet Kültür Enstitülerinde görev a lmışlardı. Sovyet liderleri ilk önce reformcular arasında Sovyet rejimini destekleyen bir grup bulduklarına inanmışlardı. fa­ kat bu reformcuların çogu Sovyet enstitüleri içinde kendi milli gaye ve emelleri uğruna çalışıyorlardı. Sonraları Sov­ yet makamları da bunun farkına vardılar, fakat kendilerin! onlara karşı acık bir mücadeleye girişecek kuvvette gö­ rünceye kadar seslerini çıka rmadılar. İ şte bu mücadele de 1 930'dan sonra başladı.

il. TÜRKİSTAN'DA YENİ SÖMÜRGECİLIGİN YERLEŞME CABALARI

MİLLİ BİRLİK ALEYHİNDE ACILAN MÜCADELE Türkistan Komünist Partisi'nin 1 91 8'de yapılan Birinci kongresinde Türkçe resmi dil olarak kabul edi l m iş ve bu suretle halk birliğinin sağlanması için dil birliğinin şart ol­ duğu kabul edilmişti . Aynı Komünist Partisinin 1 920'de ya­ pılan üçüncü kongresi Türkistan'ın birleşmiş bir Türk Cum­ huriyeti olması hakkında karar vermiştir. Öte yandan Mos-­ kova'nın öleti olan Türkistan - komisyonu, Türkistan'da bir­ leşmiş bir Türk idaresinin kurulmasını son derece teh, i keli buluyordu. Birleşmiş geniş bir halk kitlesinin Sovyet Rus sömürge idaresine karşı taleplerinde küçük halk idare gruplarına kıyasla daha ısrarlı davranacaklarından korku­ luYordu. Bu sebeple daha Şubat 1 920'de Türkistan - Ko­ misyonu, Türkistan'ın idari teşkilatında bundan böyle «T Ü RK» kelimesinin kullanılmayacağını, çünkü bunun Pan - Türkizme yol açacağını bildirmiştir. Bu Komisyon ayrıca Sovyet H ükümetine Türkistan'ın küçük parçalara ayrılma­ sı teklifinde bulundu. Temmuz 1 920'de Len i n böyle bir tak1 48


sim hususu üzerinde araştırma yapılmasına' yetki verdi, fa­ kat acele bir karara varılmamasını da öı:el!ikle tenbih etti. Lenin'in Türkistan'da Basmacı Hareketi adıyla tanınan mil­ li ayaklanmanın en şiddetli devresinde bulunduğu o sıralar­ da Türkistanlıların girişeceği tehlikeli bir reaksiyondan çe­ kinmiş olması çok muhtemeldir. Bundan başka Sovyet Hü­ kümeti o zamana kadar Buhara ve Harezimi daha kendi boyunduruğu a ltına alamamış ve dolayısiyle taksim hare­ keti için bölgeyi henüz olgun hale getirememişti. Bu sebep­ le Türkistan Komisyonu hazırlı klarını büyük bir i htiYatlık fakat aynı zamanda kesinlikle yürütmek zorunluğunu d uy­ muştur. Bu gelişmeler içinde Sovyetler ilk adımı Kırgızlar (o zaman Kazakları Kırgızlar d iye adlandırıyorlardı. Müellif) adına attılar. Kırgızların idaresini eline almak üzere 1 0 Tem­ m uz 1 91 9'da Radus - Zenkovic'in başkanlığında kurulmuş olan İ htilôl Komitesi Türkistan Sovyet Cumhuriyetinde Ka­ zak - Türklerin işgul ettikleri toprakların ihtilôl komitesi ida­ resine verilmesi talebinde bulundu. Ocak 1 921 'de Evliya Ata'da bir Kazak Meclisi kurulduğu ve Türkistan Kazakla­ rının da Kazak Muhtar Sosya l ist Sovyet Cumhuriyetine bağlanmasını istedi ler. Temmuz 1 922'de Sovyetler Pışpek­ te bir Kırgızlar (Rus!ar bunları Kara - Kırgızlar diyorlar­ dı. Müellif) toplantısı düzenliyerek « Kırgız Devletinin» ku­ rulması talebini tekid ettiler. 27 Eylül 1 922'de başlarında resmi Sovyet memuru Rud­ zutak'ın bulunduğu Türkistan Halk Komiserleri Şurôsı Tür­ kistan'ın, nüfus grupları esası üzerinden Yeniden teşkilat-. landırıl ması kararını verdi. Böyle olmakla beraber ancak etraflı inceleme ve ho.zırlı klardan sonra Sovyet Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin Orta Asya Bürosu 1 1 Mayıs 1 924'te aşağıdaki kararı yayı n ladı: 1 . Halen Orta Asya'do bul unan Cumhuriyetlerin (Tür1 49


kistan, Buhara. Harezim) bir federasyon şekline gidilmek­ sizin milli toprak bütünlüğü esası üzerinden ilhakına lü­ zum görülmüştür. 2. Teşkilat aşağıdaki şekilde olacaktır: a ) Bağımsız Sosyal ist Sovyet Cumhuriyetlerinin maz­ har oldu kları haklara sah i p ve SSCB'nin bir üyesi olarak tanınacak bir Özbekistan ve Türkmenistan Cumhuriyetinin kurulması, b) Ö zbekistan Cumhuriyeti içinde bir Tacikistan muh­ tar ü l kesinin yer alması, c) Bağlanacağı Cumhuriyet meselesi daha sonra ka­ rarlaştırılmak kaydiyle Kara-Kırgız (Kırgızlara Karo - Kırgız diyorlardı) M uhtar Ü l kesi'nin kurulması, d) Türkistan Cumhuriyeti'nde Yaşayan Kırgız (Kazak) ların yeni kurulacak Kazak Cumh uriyeti içine alınması (30) . Haziran 1 924'de Rusya Komünist Partisi'nin Merkez Komitesi Türkistan'ı taksim işine girişti. 1 1 Ekim 1 924'te bu işi tekrar ele alan Sovyetler Birl iği Merkezi i cra Komitesi 14 Ekim 1 924'te bir taksim kan unu çıkard ı . Bu suretle Sov­ yet Hükümeti Türkistan'ı taksim yolu ile zayıf düşürmek ve Sovyet egemenl iğini uzun müddet sürdürmek için gerekli şartları yaratmak şeklindeki emeline kavuştu. Sovyetlere göre taksim «Sovyet sistemi ile mahalli ve milli kütleleri birbirine yakınlaştıran en büyük bir örnek» (31 ) teşkil et­ mektedir. Sovyetlere göre parçalama siyaseti «yakınlaş­ ma» oluyormuş! ( 30 ) Urazaev (24 ) , s. 1 12 ( 3 1 ) A. Tursunov, Orta Asyanın milli devet ('egerelcnişl (sınır­ ların belirlenmesi)

ve Özbekistan SSK (Sovyet

Sosyalist

Cumhuriyeti) 'nin teşkil tapışı ( = olunması ) , <ıKml

kistan», 12.1 1 . 1954, s. 2

1 50

Özbe­


Bu politikada kendilerini haklı göstermek için Sovyet­ ler bir tek Türk dil inden bir takım özel « m i l li d i l ler» ve bir tek milli edebiyattan «çeşitli milli edebiyatlar» Yaratmak işine giriştiler. Buna rağmen, Sovyet yazarlarının da bil­ dirdiğine göre, Türkçe konuşan halkın hepsi birbirlerini ter­ cümana ihtiyaç duymadan anlarlar (32) ve şairler de birbir­ lerinin yazılarını orij inal inden okuyabilirler (33) . Türkmenistan Sovyet Cumhuriyetinden Beki Seytak a­ dı ndaki bir yazar aşağıdaki satırları nda bunu şöyle belirt­ m iştir:

«Mensup olduğu halkın bir çok yönlü dehasını çeşitli şekillerde aksettiren şairler şahı ve büyük mütefekkir AH Şir Nevai'nin güzel şiirlerini acaba kim bilmez? Türkmen okuyucuları onu Özbekçe (Çağatay Türkçesinde - Müellif) okurlar» (34). Türkmenlerin 1 5'nci yüzyıl Özbek klasik yazarlarının eserlerin i aslı ndan okudukları ve Özbeklerin de 1 773'te do­ ğan Türkmen yazarı Mağdumkuli Firôgu 'Yi kolayca anladık­ ları düşünülecek olursa, Türkistan'da çok çeşitli dil ve ede­ biyat bulunduğu hakkında Sovyet iddialarının sadece poli­ tik maksatlara dayandığı anlaşılır. Bundan başka Sovyetler « M i l li» Sovyet Cumhuriyetleri nin her birine ötekilerden farklı bir tarih aşılama yolunda da her türlü gayreti sarfet­ mektedirler. M uayyen maksatla yazılmış tarihi eserler, bu gayretin esasını teşkil etmektedir. Bununla beraber, Sovyet Cumhuriyetlerinin resmi tarih kitaplarında ayırıcı ifadeler bulunmasına rağmen Türkistan'da yaşayan münferit nüfus (32) Sovremennly Kazahskly Yazik (Bugünkü Kaıı;ak Dili ) , Al­ ma

-

Ata 1 962, s. 8.

(33) «Llteraturnaya Gazeta» Moskova, 20. 10. 1 956 ; «Kızıl Özbe­

kistan», 2 1 . 10. 1956, s. 2 (34) «Turmenskaya İskra», 24. 1 1 . 1962, s. 4

1 51


gruplarının tarihlerini birbirinden ayırmak bugüne kadar mümkün olamamıştır (36). - Sovyet Rusya Evvelô Türkistan'a SoVYet şeklinde bulunsa da, birleşi k bir devlet'e izin vermed i ğ i sualinin ce­ vabını Duşanbe Ü n iversitesi rektörü Sali Raca b aşağıdaki sözleriyle çok acık şekilde ifade etmiştir:

«Bir Türkistan birliği veya federasyonu milliyetçilerin elinde Sovyetler Blrllği'ne karşı mücadele için önemli bir koz olabilir. Türkistan ile Sovyetler Birliği ve özellikle Bü­ yük Rusya halkı arasında doğrudan doğruya ilişki kurulma­ sına engel olur, ve her halde Sovyet sosyal ve devlet yapı­ sını güçlendlrmeğe hizmet etmezdi». (36). (35) Tilrkistan Tilrk kavimlerini bırblrlerinden ayıran tarih ki­ taplarına misal olarak aşağıdakileri gösterebiliriz :

Istoriya Kazahskoy SSR (Kazak SSC

t arihi) , 2 c,ilt, Alma

Ata 1957 - 59 ;

istorlya Kirglzil (Kırgızıstan tarihi ) , f'runze 1956 ; İstorlya Uzbekskoy SSR (Özbekistan SS<.; tarihi) , Taşkent 1957-58 ; B. Gafurov, İstorlya Tadjlkskogo ııarod<ı (Taclk

halkının

tarihi) , Moskova 1949 ;

İstorlya Turkmenskoy SSR (Tilrkmenistan SSC tarihi ) , Aş­ kabad1960-61 cilt ) . SSCB

İlimler Akademiyeslnin

Tarih

Enstitüsü Kasım 1974'de bir ilmi Konferans yaparak «Or­

ta Asya ve Kazakistan Tarihi» konusunda eser yazılmasını istemişti. Nisan 1975'te Tarihcilerin ı� ndiean

şehrindeki.

toplantısı «Geçmişten günümüze kadarki Orta Asya ve Ka­ zakistan tarihi «konusunda 4 ciltli eser yazılmasına karar verdi. Bakınız. İstorlya SSSR» (Dergi) , 1 975, No 4, s. 225 228. (36) Sali Racabov, TadJl.kskaya SSR - Suverennoe so,·etskoe go ­

sudarstvo (Tacik S.'S .C. - bağımsız Sovyet devet.idir) , Sta­ linabad ( = Duşanbe) 1957, s. 149

1 52


lslclmiyete karşı ldeolollk amaçlarla açılan radikal savaş: 1 927'den itibaren Sovyet Ruslar İ slômiyet i l e anlaşma gösterileri n i de terkederek ona karşı acıkça saldırıya geç­ tiler. Ayaklanma bastırıldıktan sonra Müslümanlar g ittikce güçlenen Sovyetler Birliği'ne karşı sözlerini geçirebilecek d urumda olmadı klarından, Sovyet l iderleri r ad i kal harekete geçme zamanının geldiğine karar verdiler. Her ne kadar Carlı k zamanında İ slömiYete karşı alınan cephe daha ziya­ de misyonerlik gayretinden ve i ktidarı kaptırmamak kay­ gusundan doğmakta idiyse de, Sovyetler mücadeleye bu sefer ideoloji yönünden girişiyorlardı. Sovyetler İ slömiyete karşı hücuma geçmeden önce, evvele acık bir tartışmada alt edemiyecekleri nüfuzlu d i n adamlarını ortadan kaldırmak zorunda idiler . Mesele, 1 926 da komünizmin yeni bir d i n ve Lenin'in de bir peygamber olup olmadığı hakkında Taşkent'te yapılan bir münazarada din adamları dinsizleri çok zor ve utanılacak d uruma düşür­ müşlerdi r. Bundan sonra Sovyet matbuatı, « Peygamber» kelimesi İ sa. M uhammed v.s. i le yakından i l g i l i olduğun­ dan daha sonra bu kel imenin kullanı lmaması taktik bakımından daha uygun bul undu, diye beyan etmek zorun­ da kaldı. Bununla beraber Sovyet l iderleri i ktidarı Müslümanların rehberleri el inden a lmaYı gayelerine uyg un buldular. 1 924 ile 1 926 yılları arasında dini topraklar müsadere edildi; 1 926 yıl ı sonunda bütün Şeriat Mahkemeleri yasak e­ dildi. 1 927'de yüksek dıini idarenin faaliyeti d urduruldu. 1 928'den itibaren bütün n üfuzlu Müslüman şahsiyetler (müftüler, kadılar, ulema, imamlar, m üezzinler) tutuklan­ d ılar. 153


1 929 ile 1 933 arasında Türkistan'da 1 3'ncü yüzyılda kurulmuş ve yakın doğ unun dini yaşayışında büyük rol oy­ namış olan Müslüman Nakşibendi tarikat mensuplarından bir buçuk milyonu aşan bir kütle tutuklandı. 1 929'da girişi­ len bir kampanya ile cômiler birbiri ardından kapatıldı. 1 928 ile 1 935 arasında İ slôm şahsiyetlerinden 25.000 kişi tutuklandı. 1 0.000 cômi kapatıldı, yıkıldı ve ·ı 4.000'den fazla dini ortaokul i le 500'den fazla medresenin kapılarına kilit vuruldu. 1 929'da dini yazıların basımı ve yayımı kanunla yasak edildi. Yalnız İ kinci DünYa Savaşı sırasında yapılan bir istis­ na ile, 1 942 - 1 944 yılları a rasında Türkistan dini idaresine dört adet bülten neşretme müsaadesi verildi. Çocuklara din terbiyesi verilmesi de 1 929'dan sonra yasa k edildi. Dini cemaat grupları İ çişleri Bakanlığına baş­ vurara k çalışmalarını yürütebilmek için özel müsaade al­ mağa mecbur tutuldu. M üslümanların konferans düzenle­ melerine. veyahut hayriye işlerine girişmelerine izin veril­ med i. 1 929'dan 1 936'ya kadar polis, eline geçird iği her bir Kur'ôn-ı Kerim nüshasını müsadere etti ve yaktı . İ slôm iyete karşı acılan savaş işte böyle korkunç oir şekil almıştı. Lakin, alınan her türlü tedbire rağmen Sovyet liderleri dini inancalrı kökünden söküp atamadı klarını gö­ rüyorlardı. Türkistan'da İ slômiyetin şu emri her yerde uy­ gulanır oldu : «Eğer bir Müslüman savaş halinde ise, veya­

hut putperestler tarafından hayati bir baskı altında tutulu­ yorsa, onun yapacağı sadece Allah'a yönelmek ve sessizce ona sığınmaktır». 1 928'den 1 938'e kadar İ slômiYete karşı acılan sa ı1aşın parolası terör idi. 1 926 i le 1 942 yılları arasında faaliyetini yaygın hale getiren Allahsızlar Cemiyeti propagandası ve meydan okuması ile bu terör hareketi ayrıca desteklenmiş oldu. Allahsızlar Cemiyeti 1 942'de kapanmış ve onun gö1 54


revleri 1 947'den beri İ lmi ve Siyasi Bilgileri Yayma Derneği tarafından devralınmıştır. Ayrıca bir dinsizlik kolu bulunan bu derneğe şimdi kısaca « Bilgi Derneği» diyorlar. 1 942 yılında dış politika ve propaganda maksatlariyle Sovyetler dini idare bürolarının kurulmasına müsaade etti­ ler. Bu suretle Türkistan. Azerbaycan. Kuzey Kafkasya ve Sovyetler Birl iği'nin Avrupa kısmı ile Sibirya icin dört dini idare bürosu kuruldu. Bu bürolar bu güne kadar i srômiyeti etkili şekilde korumaYa muktedir olamamışlardır. Sovyet­ lerin İ slômiyet aleyhinde yayınladıkları bir sürü vesikadan da anlaşılacağı (37) gibi, Komünist Partisi İ slômiyete karşı (37) Sovyetlerden İslam aleyhinde yayınlanan bazı mühim ma­ kaleleri , Documents : Sovyet - Russia's A nti - İslam P•l­ licy in Turkistan introduced and collected by Dr. Bamirza -

Hayit <Belgeler: Türkistan'da Sovyet Rusyanın İsl{:m düş­ manlığı politikası ; Önsözü yazan ve yayına hazl!.'layan Dr. Baymirza Hayit) ı. kısım. Düsseldorf 1 958 ; 2. KtS'lll, Dil•>­ seldorf 1958 ; 2 . Kısım, Düsseldorf 1 959, adlı risalelerde neş­ redilmişti. Sovyetlerin İslam aleyhinde yazılan es•:rleri ve makaleleri o kadar çok ki, bunları bir bibliyoğrafya halinde toplamak geleceğin vazifelerinden birisi olabilir. Biz bura­ da misal olarak bazı Sovyet yazılarını gösterebiliriz. Bun­ lardan İslam'a karşı

propagandanın Sovyet

ideolojisinin

bir parçası olduğu kolayca anlaşılır : Karimov, R. Vallev,

A, K., Marksça ateizm - ateizmin ali

forması (şekli) , Samarkant 1 952 (Risale) ; Rahimov, İ.. Progressiv

(ilerici) traditsiyalar

(ananeler)

dini urf - adetler, Taşkent 1 962, Risale, İlmi ateizm (Allahsızlık) 'in esasları, Taşkent

1 962, 316 s ;

Hadciev, S.M., Poptıkl modernizatsiya İslama v sovremen­

nih usloviyah (İslam'ı bugünkü şartlarda

modernleştirme

hareketleri) , cıVoprosi Fllosofii», Derg i, Moskova, 1962, No. 12, s. 1 1 3 - 1 2 1 ;

1 55


politikasını yürütmeğe devam etmektedir. Her ne kadar i s­ lômiyete karşı acılan savaşta radyo, film, basın, Allahsız m üzeleri, tiyatro, afiş, Alla hsızlık hakkında konferans ve okullarda öğretim gibi her türlü telkin vasıtasından fayda­ lanılmakta idiyse de kendi dilinde bir gazete dahi cıkaramı­ yan Türkistan Müslümanlarının dini idaresine dini eserler yayınlama müsaadesi de verilmemektedir. Sovyet Özbekis­ tan Cumhuriyetinde yalnız 1 962 yılı içinde din aleyhinde ve­ rilen konferansların sayısı 23.500'ü aşmaktadır. 800 radyo ve sinema salonunda dinsizlik konusunda toplantılar Yapıl­ mış, 900 kadar Alla hsızlar Köşelerinde, 1 4 d insizler üniverTagaev, T.T. , Ateistiçeskaya propaganda - sostavnaya çast

kommunistiçeskogo vospitaniya (Allahsızlık - Komünist terbiyesinin bir parçasıdır ) ,

propagandası

«Öbşçestvennie

Nauki Uzbekistana», Dergi, Taşkent 1 962, No. 1 1, s. 28 - 35; Abbas Ali - Ulu, Poçemu ya otreksya ot İslama (Niçin İs­ lamdan vazgertim ? » , «Pravda Vostoka» g azet esi , 3 1 .7. 1959, s. 8 Artikov, ·A., Komünizm ve İslam , Taşkent

müellif, Kur'an hakkında

tenkidi mülahazalar,

1960 , Ayni Taşkent

1961 ; Fen ve Din (Okul kitabı ) , Taşkent 1960, 257 s. ve başkaları devam ettirmekde. Düşmanlığı duygularım Sovyetlerin İs­ lam - bulunduklarını aşağıdaki yeni eserlerinden de t.ğre­ nebillrsintz : Drigoriy Vahidoviç Sınır, İslam v Abhazii i puti preodole­

niya ego perejitkov v sovremennıkh usloviyakh (İslam An­ haziye'de ve bugünkü şartlarda kurtulma yolları) , Tiflis, 1 972, 224 s ; Raşid rahmatullaeviç Mavlyutov, İslam, Moskova 1984 ' 16'7 s. ,

Nugman Aşırov, İslam i Natsii (İslam ve Milletler) Mosko­ va 1975, 143 sayfa.

1 56


sitesinde ve 6 Allahsızlar evlerinde islômiyete karşı kışkır­ tılmıştır. Bütün bu bilgiler « Kızıl Özbekistan» gazetesinin 6.4.1 963 tarihli sayısında bildirilmişti. Müslüman din adamlarından pek az sayıda bir grup (yabancı ziyaretçiler Türkistan'daki Kızıl Müftü'den bahset­ mişler ise de, bu din adamlarının kesin sayısını bildirme­ mişlerdir) kendilerini 900.000 ücretli veya ücretsiz Allahsız­ l ı k propagandacısına karşı savunmak zoru n l uğunda kal­ mışlardır. Sadece Müslüman halkın desteğine güvenen bu din adamları, kendilerini m üdafaa imkônı bulamadan her an uluorta iftiraya uğrama tehl ikesi i le karşı karşıyadı rlar. Sovyetler İ slôm ôdetleri ile herkesin gözü önünde alay et­ mekten de çekinmezler. Sabir Rahmanov adındaki Sovyet yazarının eseri olan « Kari ler» (Kur'an okuyucuları) adlı bir perdelik tiyatro eseri 1 959'dan beri Türkistan sahnelerinde oynatı lmaktadır. Bu piyeste bir a ktör aşağıdaki satırları Kur'an makamında sanki bir süre imiş gibi okur:

«İblis adına, herşeyden önce iblisce fikirler dudakları­ ma yaklaşıyor. Çabuk bana pilav getirin. Votkayı, birayı, konyağı, şarabı ve yağlı domuz sucu­ ğunu da unutmayın, ha! Kadir-i Mutlak adına, amin» (38). Ü stelik Taşkent'te çıkan bir Sovyet gazetesi yukarıda­ ki satırları yayınladığı gün Endonezya l ı Müslüman bir heyet de oraya gelmiş bulunuyordu. İ slôm iyetle savaşmak için bugün kullanılan metotlar arasında özellikle şunlar göze çarpmaktadır: Din aleyhinde konferanslar, d i n aleyhinde yayın, Allahsızlar ile M üminler arasında düzenlenen soru ..

(38) «Kızıl Özbekistan» 4.9.1959, s. 4. Aynı gazete yukarıda İs­ lam düşmanlığı taşıyan makale yanında

Endonezya Müs­

lüman delegelerinin Taşkent'e geldiklerini

tebrik eder�k

haber vermişti.

157


cevap toplantıları, ili mler, cômiye giden Müslümanlara her­ kes önünde hakaret, oruç aleyhinde kampanya, aile içinde dini bayramların kutlanmasını önlemek ve gençleri dinsiz­ l i k esasları üzerinde yetiştirmek. Ö zel l i kle dikkate değer bir olay da 1 959'da Aşkabat'­ ta i l k Allahsızlar Ü niversitesinin kurulmasıdır. Batı grubu­ nun sömürgecilik devrinde hiç bir İ slôm mer.�ıeketinde rıöY­ le bir müessese kuru l mamıştır. Bugün yalnız Özbekistan'­ da d insizlik propagandacılarının yetiştirildiği böyle 14 « Ü n i­ versite» vardır; buna karşıl ı k bütün Törkistan içinde İ slôm ilôhiyatı okutan bir tek kolej dahi yoktur. Buhara'da 1< Mir Arap» adında bir medrese açılmıştır, fakat bunun da görevi İ slôm memleketleri için Sovyet ajanları yetiştirmektir Bu­ nu doğudaki hür İ slôm memleketlerinin efkôr umumiyesi bilir. Bu cümleden olarak Türkistan'ın kızıl mültüsü Ziyad­ d i n Babahanov Medine'deki İ slôm Ü n iversitesi rektorüne yazdığı bir yazı ile Mir-Arap medresesi öğrencilerinden be­ şinin kendi üniversitelerine alınmasını istediqi zaman rek­ törden aldığı red cevabında şu sebepler ileri sürülüyordu:

1 . Mir-Arap medresesindeki öğrenciler hükümet tara­ fından seçilmişler ve Marksizm ve Leninizm prensiplerini öğrenmeğe zorlanmışlardır. 2. Medresenin ders programında yer alan konulardan biri de konuşulan Arapça ve çeşitli lehçeleridir; oysa bu bilgi din öğreni�i için önemli değildir. 3. Medresede sınavlarda başarı gösterenler siyasi faaliyette bulunmak üzere Arap memleketlerine gönderil­ mektedirler.

İ slômiyete karşı propagandadan başka, İ slômiyeti des­ tekledi klerini acı kça bildiren müminlere karşı tethiş tedbir­ leri de eksik kalmıyordu. Bir Sovyet mahkemesi Baycan, Mamed urdi ve Tirrioğ l u adlarında üc Türkistanlı'yı i slômi­ yet propagandası işinde kullanılmiJ< üzere para topladık­ larından dolayı 1 2, 15 ve 25 yıl hapse mahkum etmiş-

158


tir. (39) İ bôdet icin camıye g itmekte olan Bayan Hatice Koşgan adında bir kadın, 1 960 yılında i k i dinsiz - gene ta­ rafından parçalanarak öldürü lmüştür. Devlet savcısı alay­ lı bir şekilde «Eğer din diye bir şey olmasaydı, böyle l:.ıiı· ci­ nayetin işlenmemiş olacağını» söyleyip geçmişti (40) . 1 959'dan beri Sovyet organ ları tarihi i slôm ôbidelerin i dinsizlik müzelerine çevirmek için ellerinden gelen i yap­ maktadırlar. 1 959'da Türkistan şehrindeki Komünist Partisi Şehir Komitesi 1 4'üncü yüzyı ldan beri arada bulunan Cu­ ma Cômiini ve Ahmet Yasevi Hoca'nın (41 ) türbesini Al­ lahsızlar müzesi yapmak kararını verdi (42) ve 1 963'ta bu plônın uygulanmış olduğu ilôn edildi. Bu gibi harekr:tler hic de tek tük rastlanan işlerden değildir. İ çinde yaşadığı­ mız bu gün lerde Sovyetler 1 1 ve 1 2'nci yüzyıllarda saltanat sürmüş olan Karahanlı hükümdarların Başkenti Özgerıt'te- . ki tarih binalarını ve türbeleri ni d i nsizler müzesi yapma k amaciyle restore etmekle meşguldürler (43) . (39) «Turkmenskaya İskra» 25.7.1958, s. 4 (40) «Sovetskaya Kirglziya» 17.8. 1960, s. 4 (41 ) Hoca Ahmed Yessevi (ölümü 1 166) İslam'ın meşhur ulema ve evliyalarından birisidir. Onun Mekke, Bağdat

ve

ra'dan gelen talebeleri vardı. «Hikmet» adlı eseri

!Ju�a ­

Türki:;­

tanda bugüne kadar okunmaktadır. Temürlenk Yesse şeh­ rini (Hoca Ahmed Yessevinin doğduğu ,şehir) «Türkistan» olarak değiştirmiş ve Hoca Ahmed Yessevi'nin adına büyük bir cami ve türbe yaptırmıştır.

Bu binalar

son asırlardıt

müslümanların ziyaretgahı olmuştur. Sovyet rejimi

devrin .

de bu cami. ve türbe yıkılmaya terkedildi. Şimdi bu büyük tarihi bina Allahsıv..l. ar Muzesidir. (42) Mavlanov, K., Sila

ateistiçeskoy propagandı

(Allahsızlık

Propagandasının kuvveti ) , «Partiynaya Jizn Kazah�tan:t» Dergi, 1959 , No. 8, s. 33 (43) «Sovetskaya Kirgiziya» 20. 1 . 1 962, s. 3

1 59


i slômiyete karşı girişilen bütün bu korkunç ve devam­ lı mücadeleye rağmen Sovyetler bu kökl ü geleneği bir türlü yıkmaya muvaffak olamamışlardır. Bir Sovyet yazarı bunu şöyle anlatıyor:

«Özbekistan'da İslamiyet bütün canlılığı ile yaşamak­ tadır. Müminlerin beş vakit kıldığı namaz, kutsal yerlere yapılan ziyaret, çocuklara yapılan sünnet, tutulan oruç, Kurban Bayramı, kesilen kurbanlar bunun delilidir» (44). Sovyet aydınlarından bôzıları dahi dini hayata döndü­ ler. Ramazan'da her gün muntazaman cômiye ibadete gi­ den üç kadın öğretmen (Parpi, Sufi ve M uhammedcan) Sovyet basınında acı şikôyetlere kon u edildi. Bir komsoırıol üyesi Nasır Zarif imam oldu . Nebit Dağındaki jeoloj i k araş­ tırmalar merkezinde Komünist Parti Komitesi Sekreteri Ha­ san Bahşi, aynı zamanda imaml ı k görevini de yapıyordu ; bazı komünistler v e eski Sovyet yargıçları imam oldular. Tacikistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nde resmen kayıt­ lı 37 imama ilôveten bir çok «gayri resmi» imam da vazife görmektedir. Bugün cayhane ve kulüp maskesi altında pek çok cômi vardır. Bir çok komünistler din adamlarının faa­ l iyetleri hakında bilgi sahibidirler, fakat ses çıkarmazlar. Hattô dini kutlama törenlerini önleyecekleri yerde, z aman zaman bunlara kend ileri de katı lırlar. Sovyet basını bu ko­ n uda şöyle diyordu : «Al lahsızlar uykuda, oysa imômıar u­ yan ı k» (45). Allahsızlık propagandacıları ordusuna kıyasla (44) «Obşçestvennie Nauki v Uzbekistane (Tagaev'in makalesi ) 1962, No, 1 1 , s. 30 (45) «Obşçestvennie Naukl v Uzbekistane», 1 962,

No. 1 1 ,

s.

30,

«Turtmenskaya İskra> 8.12. 1958, s. 2; «Partiynaya Jizn Ka­

zahstana» 1960, No. 12, s. 59 - 61 : «Kommunist Tadjikista­ na» Gazete, 19.12.1959 ; «Komınunist», Dergi Moskova 1 964, No. 1 , s. 40; Kazakistan

160

Komunist

Partisinin

Sekreteri,


d i n adamlarının sayıları çok az olmakla beraber, geneler üzerinde daha büyük nüfuza sahip oldukları yü ksek dere­ cel i Sovyet memurlarınca da kabül ve itira f edilmiştir. Özbekistan Komünist Parti birinci sekreteri Şeref Ra­ ş idov 1 962'de şöyle demişti:

«Bir kısım halk, ve özellikle gençler, din adamlarının etkisi altında kalmakta devam ediyorlar. Bu halin hepimiz­ de esaslı kaygular yaratması gerekir. Bu cahiller, insanla­ rın vicdanlarını din afyonu ile uyutup kötü yola yöneltir ve onları faal hayattan ve kültürel ilerlemelerden alıkoyarken bizim onları seyir edici olarak kalmaya hakkımız yoktur» (46). Candildin, «Pa rtiynaya Jizn K azah s tana» (Aima - Ata 1963, No. 5, s. 11 - 1 27 ) dergisinde aşaüıdaki bilgileri vermişti : «Bir,çok şehirler ve kazalarda ilmi Allahsızlık okulları, Üni­ versiteler, Ana - Babalar meclisleri ve din'e karşı Kinobay­ ramları teşkil edildi. . . Allahsızlık hakkında 196 1 'de Ka.za­ kistanda 55.000 1 962'de 150.000 nüsha kitap neşredildi. 1 962 de elin aleyhinde 20.000'den fazla konferans

verilmlştir.

Son zamanlarda güney vilayetlerde Müslüman din adam­ lan faaliyetlerini ciddileştirdiler. Buna rağmen bazı P:ırti devlP,t adam.lan cCumhuriyet'de (Kazakistan'da) İsl:lm için temel yok ve bu sebepden İslam kendiliğinden ölP,C':!k­ tir> diye hala beyanlarda bulunmaktadırlar. Böyle zararlı fikirler müslüman din adamlarının vaziyetini iyileştirecek­ tir.

(46) «Pravda Vostoka:a, 26.1.1962, s. 2. Özbekiı;tan Genç KomU­ nistler Teşkilatı (Kopısomol) nın birinci Sekreteri İbratıi'

mov şöyle diyor : cGençlerin bir kısmı ruhanilerin tesiri altındadır> «Kızıl Özbekistan», 2 9 . 3.1962,

s. 3, Türkistan'da

İslamın tesiri bugüne kadar ahali arasında kuvvetli oldu­ ğunu «Özbekistan Kommünlst» (Taşkent Dergi) nin 1977, No 5. s. 44 - 49'da yayınlayan makalesi anlatmaktadır.

F.: 1 1

161


Sovyetler İslômiyet'in hür Doğu memleketlerinde hesa­ ba alınması gereken bir kuvvet olduğunu iyi anlıyorlar (47).

Bunun içindir ki bu ülkelerde ileride İ slômiyet ile her yerde savaşmak kararında olduklarını gizli tutmaktadı rlar. Bununla beraber, aşağıdaki resm i i fade!er onları n ger­ çek niyetleri ni açıklamaktadır:

«Allaha inanmak, insanı gerçekle ilgisi olmayan yanlış bir hareket tarzına sevkeder.» «Muhammed, Allah'ın resulü değil, Arap kabile reislerinin emrinde çalışan ücretli bir adamdııı . «İslômiyet bugün emperyalizmin hizmetindedir.» «Sovyet kişileri kadir-i mutlak'ın kudretine değil, ken­ di öz başarısına inanırlar» (48). (47) Bazı Sovyet müellifleri şöyle yazıyorlar : «Yabancı Doğu'da İslam büyük bir kuvvettir. İslam orada doğrudan devletlerle beraberdir. Kur'an'ın doğmaları

doğruya

okullarda tğ­

retiliyor ve şiddetli olarak ahali arasında da yayılıyor. İs­ lam dininin , Doğu tllkelerlnin ruhi hayatında büyük tesiri vardır» «Obşçestvennie Nauki v Uzbekistane», 1 962, No. 1 1 , s . 29 ) . (48) .Sovyetlerin yukarıda belirtilen fikirlerine benzeyen yazılar aşağıdaki gazetelerde de yaymlanmıştır : «Kazah�;tanskaya Pra,•da», 28. 1 0 . 1 958, s. 2, «Kızıl Özbekistan», 4 .4.1954, s, 1 ; «Pral"da Vostoka», 3 1 .7.1959, s. 3 .

«Kızıl Özbekistan>>, 3 1 .3.

1961 s, 2 ; «Sotslalistik Kazahstamı, 3 . 2 . 1 962,

s.

4;

«Turk­

menskay,:ı İskra», 1 6 . 1 2 . 1 960, s. 1 v.b.

SovyeUerin İslam aleyhindeki töhmc�tleri ve bunların bizim gözümüzle t-=nkitleri için bakınız : Dr. Bayrnirza Hayit, Al hukim al - sovetiye fi rrl - Bilad al

-

-

İslamiyat ( İslam ül­

kelerinde, Sovyet hakimiyeti ) . Beyrut/Lübnan - Kciln 11:)64, 21 s. İşbu yazı «Al - Nodvıb (Mekke) gazetesinin 28. 1 1 . 1968 s. 5'de de yayınlanmıştı.

1 62


Sovyetler ayrıca Müslümanlarla Rusların. özelli kle gene kuşakların, birbirleriyle kaynaşmasını ve Türkistan M üslümanlarının Sovyetler Birliği diğerisindeki İ slôm A le­ minden tecrit edilmelerin i teşvik ediyorlardı. Bu tecrit hare­ ketini başarmak için kullanılan vasıtalar arasında 1 928 1 929 arasında Arap harflerinin kaldırılması ve İ slômiyet hakkındaki klôsik eserlerin ve Kur'an-ı K.erim'in yeniden ba­ sılmasının yasak edilmesi g ibi tedbirler göze çarpmaktadır. Müslüman kültür muhitine mensup olmanın yarattığı ulvi hissi yaşatmak için Türkistanlılar tara fından gösterilen ça­ baları n hepsi, «Pan İslômcı», «Pan Türkçü» hareket teş­ kil ettikleri bahanesiyle bastırıldı ve bugüne kadar Sovyet­ ler, İ slôm Kü!türü yoktur, diye töhmetlere devam etmekte-

-

ler (48a ) . Hacc'a müsaade ver ilmemesi Müslüman lara bilhassa acı gel iyordu. 1 950 yılından beri hacılar arasında Sovyet propagandası yapmaları için 15 - 20 Müslüman hacc'a gön­ deril miştir (49 ) . Sovyet hakimiyetinden önce ise, her yıl Tür­ kistan'dan Mekke'ye 35.000 - 50.000 hacı giderdi. 1 953'ten son ra i slôm memleketlerinden pek cok kim­ seler Türkistan'ı ziyarete davet edilmişlerdir. Bu yabancı (48a) Bakınız : «Sadayı Şark» (Dızenbe) 1976, No. 1 , s. 61 «Drujba Naradov» (Moskova ) , 1975,

-

74 ;

No. 1 1 , s. 235 - 245.

Muhammed Asımi'nin makales!dir. (49) «Dally Telegraph», London ,

25.9.1 962.

«Pravda Vostoka»

gazetesi ( 18.12. 1962, s. 3'de) bu gazete beyan edilen fikirler aleyhinde Sovyetlerin methiyesini yaparak şunları yazmış­ ' tı : «Asya ve Afrika'dılki bütün genç devletlerin temsilcile­ ri Orta Asya Sovyet Cumhuriyetlerine geldiler ve gözleri ile burada kısa zamanda elde edilen muvaffakiyetleri gördü­ ler» , Buhara'daki Medrese, casusluk okulu değilmiş, çünkü bu medrese 900 yıldan beri mevcutmuş ! »

1 63


delegasyon üyeleri Taşkent'teki kızıl m üftü i le de kon uş­ m uşlar. fa kat Sovyetlerin İ slômiyete karşı durumlarının :ı e olduğunu bir türlü anlıyamamışlardır. Böyle olmakla bera­ ber. içleri nde Türkistan Müslümanlarını bekleyen ôkıbet üzerinde ciddi araştırma yapanlar memleketlerine çok b!J­ yük üzüntüler içinde dönmüşlerd i r. Bunlardan biri olan Mevlôna Racib Ahsan, bir Pakistan delegasyonunun ba�­ kaııı olarak Sovyetler Birliği'ni ve Türkistan'ı ziyaretten son ­ ra şöyle demiştir:

«Gerçek şudur ki, Rusya'nın idaresi altında bulunan gayri Rus halklar ne hürriyete, ne eşitliğe, ne de herhangi şekilde bir hakka sahiptirler. Sovyetıer'in doğuda yaptık­ ları propaganda Pakistan, Afganistan, İran ve Arap mem­ leketlerindeki Müslümanları kendi taraflarına çekmek için uydurulmuş yalanlardan başka bir şey değildir. Türkistan Müslümanlarının Ruslar'dan nefret ettiklerini ve bağımsız­ lık hareketinin çok kuvvetli olduğunu gördük. Taşkent'teki dini idare, dinin kökleşmesine hizmet eden ve dini terbiye sorumluluğunu ü;z;erine alan gerçek anlamda bir kurul de­ ğil, sadece Komünist Ruslar'ın dinin kontrolünü kendi elle­ rinde tutmalrını mümkün kılan bir devlet idaresidir» (50). İ slômiyete karşı açılmış olan savaş son zamanda da devam ettirilmektedi r. « Partiynaya j izn Kazakistana» der­ gisi (Alma - Ata, 1 963, No. 9, s. 50 33) kullanılan metodla­ rı şöyle anlatıyor: -

«Yapacağınız ilk iş kendinizi korumak maktır.

değil, saldır­

(50) Mevlana Racih Ahsan'm fikirleri hakkında daha geniş bil­ gi için bakınız: «The Musllm Dlgesb <Durban/Güney Afri­ ka) , 1958, cilt 8, No 6, s. 12 - 14 ; «Tercüman-ı Efkar» (Ka­ rachi/Paklstan) 1958, No. 2, 3 yayınlanmıştı ) .

1 64

-

12 (Türkistan Türkçesiyle


Din asılsız inanç artıklarını hôlô büyük bir varlık ve de­ vamlılık kudreti olarak göstermektedir. Bunlar bir çok kim­ senin, Komünizmin faal yapıcıları arasına katılmasını en­ gelliyor. Bu sebepledir ki, Komünist Partisi her zaman için dinlere karşı açtığı ideoloji savaşı içindedir. Lenin diyordu ki «Bizler dinler aleyhinde savaşacayız» çünkü bu her türlü materyalizmin, ve elbette ki Marksizmin de ilk şartıdır . . . in­ san dinlerle savaşabilecek durumda olmalıdır. Bunun için inanç kaynaklarını izah etmek ve geniş kitlelerin mensup oldukları dinler üzerinde materyalist bakımdan açıklamalar yapmak gerekmektedir.» Lenin, Toplanmış Eserleri, Cilt 15, s. 374). Din artı kları na karşı acılan savaşta Parti teştilôtları na düşen görevler Sovyet Komünist Parti programında izah ed ilmiştir. İ dari tedbirlere müracaat etmeksizin , ve din d uy­ gularını kırmaksızın d inlerin yıkıcı mahiyetlerini sabırla gös­ termeğe çalışmak lüzumlu görü l müştür. İ lmi Allahsızlık propagandasından elde ed ilecek başa­ rılar, d insizlerin bilgi seviyesine, bilim ve teknoloji alanın­ daki ilerlemeleri takip derecelerine, dinleyicilerin sorularını cevaplama kudretine ve d i n adamların ı n faaliyet tarzlar ı hakkında bilgi edinmelerine bağlıdır. Bunun için Cimkent bölgesindeki . . . . . . . . . . . . . . . Parti teşkilôtı n ı n çalışmaları bir misal olabilir. Burada, Parti Al lahsızlar kadrosunun secimi ve eğitimi işinde büyük itina göstermiştir. Yalnız son za­ man larda, özel kurslarda 360 Allahsızlık uzmanı yetiştiril­ miştir. Bunlar siyasi alanda var g üçleri ile çalışmaktadı r­ !ar. Son iki yıl içinde Marksizm - Leninizm Ü n iversitesi ak­ şam kurslarında i l mi ateizm fakültesinden ô4 Allahsızlık propagandacısı mezun olmuştur. Bölgedeki şehirlerde ve civarlarında çok sayıda dinsizlik çalışma grupları teşkil e­ dilmiştir. Kolhozlarda (kollektif çiftlikler) ve sovkhozlarda (devlet çiftlikleri ) , fabrikalarda ve okullarda Allahsızlık kon1 65


feransları için salonlar ayrılmıştır. Kulüplerde, kütüphane­ lerde, kızıl çadırlarda hayvan yetiştirenler için kurulmuş po­ paganda merkezleri) ve diğer toplum merkezlerinde 200' den fazla Allahsızlık merkezi kurulmuştur. Yalnız gecen yıl içinde parti komitesinin ücretsiz konferanscı!arı Siyasi Bil­ g ileri Yayma Derneğ i üyelerinin dinsizl ik konusunda vermış oldukları konferansların sayısı 4000'i aşmaktadır. Bunlar­ dan ayrı olarak dinsizl i k kon usunda soru - cevap ve tartış­ maların yapıldığı 200 kadar da akşam toplantısı düzenlen­ m iştir. İ şçiler özellikle şu gibi sorularla ilgilenmektedirler: « Ruh d iye bir şey var mıdır? » , «Allah mevcut mudur?» , « Feza dünyanın emrinde». « M ucizesiz m ucizede» ve « Dün­ ya üzerinde hayatın başlangıcı » . Bu g ibi akşam toplantıları müminler için de çekici ol uyord u . « Din ve içinde yaşadığı­ mız real iteler» konusunda Cim kent'te yapılan tartışma ge­ niş bir ilgi yaratmıştı . Çinko fabri kası dökümcüler toplantı sa!onunda yapı lan ve iki saat kadar süren bu tartışmaya katı lan 600 den fazla kişilerden en az yarısı mu'minlerd i . Dinsizlik konferanscı larına ilöveten dinleyiciler d e tartış­ maya katı lmışlardır. Son zamanlarda Cimkent. Kentav. Sayram ve Kızıl Kum g ibi şehirlerdeki parti komiteleri halka Allahsızlık ter­ biyesi verme işini önemle ele almışlard ı r. Bu işte konfe­ ranslar, filmler. izahlar ve müminlerle tek tek veya grup halinde tartışmalar g ibi din aleyhinde inandırıcı usül leri bü­ yük bir usta l ı kla kullanmışlardır. Şehir ve kasabaların ay­ dınlarını teşkil eden ve Allahsızlı k propagandası alanında her biri özel bir bilgi ve tecrübeye sah i p bulunan doktor, öğretmen. endüstri ve tarım uzmanları g ibi kimseler kon­ feransçı olarak angaje edilmişlerdir. Kentav şehrinde çıkan gazeteler son zamanlarda d i n i­ n i tamamen terkeden kimseler tarafından yazılmış birçok 1 66


makaleler yayınlamıştır. Meselô, bunlardan biri olan Ku­ zembey yazısında şöyle d iyor: « Ben artı k bir i mam değil, ' dine k arşı hareketlerin bir kışkırtıcısıyı m » . Bir dığeri, Kô­ m i l Haydarov da, niçin din a leyh ine döndüğünü anlatıyor. Kutsal olarak tanınan yerlere yapılacak ziyaretleri ön­ lemek için de bazı hareketler almaktadır. Şauldır Kazasın­ daki Arslan - Baba ( 1 6'ncı yüzyıl) môbedi , d insizler evi ha­ l ine getiri l miştir. Komünist öğretmen Usenbayev'in baş­ kanlığı altında din aleyhinde çalışan bir grup burayı bu maksatla kullanmaktadır. Türkistan şehrindeki Hoca Ahmed Yessevi Cômii Al­ lahsızlar evi yapılmıştır. Burada din aleyh inde propaganda için özel bir şurô teşkil edi l miştir. Gen iş yetkilere sahip bu­ lunan şQrô başkanı Dastanov bu tarihi binayı kendi mak­ satlcrı için kullanmak isteyen dine mensup rna hnlll ha!ka karşı çok şiddetli davranmaktadır. « Eski ve yaşama gücüne sahip olan din ( İ slôm) savaş­ sız ortadan kal kmayaca ktır. Onun için d insizlerin faaliyet­ lerindeki vazifemiz, sadece kend imizi korumak değ il, aynı zamanda onlara karşı hücuma geçmektir.» Zikir edilen der­ ginin fikri burada bitiyor. Ama aynı faal iyetler Türkistanın her yerinde devam etmektedir. Côm ileri kapamak hususunda müminler tarafından ve­ rilen kararlar ancak Komün ist Partinin ve resmi makamla­ rın kaçın ıl maz baskıları yüzünden olmuştur. Kaldı ki, hiç bir şuretle idari tedbirlere başvurulmaması ve m üslü man­ ların dini d uygularının rencide edilmemesi talimatına da saygı gösterilmemiştir. Yapılan bir sürü kışkırtmalardan bahsederken «Türkmenskaya İskra» gazetesi n in 1€.1 1 .1 962 tarihli sayısında yayınlanmış olan bir yazıya da işaret et­ mek yerinde olur. Aslın da parazitlere ve ôdi hırsızlara kar­ şı olup islômiyete karşı da uygulanması reva görülen meş­ ı ıur kanun hakkında bu yazıda şöyle deniyordu: 1 67


«Son zamanlarda kabul edilen kanunlar serseri molla­ lar, şeyhler, hôfızlarla ve bizim parlak geleceğimiz komü­ nizme doğru başarılı ilerlememizi engelliyenlerle savaşmak hususunda resmi makamlara çok geniş yetkiler vermekte­ dir.»

i ster zorluk kullanmak yolu ile, ister inandırıcı propa­ ganda yol u ile olsun İ slômiyete karşı mücadele Sovyet Rus­ ya'nın Türkistan'daki sömürgecilik politi kasının temeli n i teşkil etmektedir. İ slômiyet ayakta d urdu kça, h a l k ondan sömürgeci l i k :,uvvetleri i le çatışmasında mônevi bir güç alıyor ve bu da sömürgec i l i k hakimiyetini tehli keye soku­ yor. Ü stelik, bu çatışmadaki eşitsizl i k yüzünden İ slôm gü­ cünün bir kat daha artması da mümkünd ür. İ slôm Sovyet­ ler Birliğ inde büyük faciayı gördü. Bu konuda daha geniş bilgi iV. böl ümde verilecektir.

MİLLİ İRADE VE İLERİCİ REFORM TARAFTARLARINA KARŞI ACILAN SAVAŞ Türkistanlı lara milli iradelerini açıklamak imkônı ne Carlık Rusya zamanında, ne de Sovyet idaresi altında ve­ rilmiştir. Yalnız kültürel ve sosyal organizasyonla rında m i l­ li emelleri n i ifade imkônı bulabilmişlerdir. 1 9 1 7 i le 1 9 1 9 ara­ sındaki karışıklık yıllarında «Alaş - Ordmı teşkilôtı , Bozkır U m u mi Val i l iğ inde son derece önemli bir rol oynamıştır. Bu hareket, 1 91 4'te sadece kültürel ve sosyal alanlarda faa­ liyet göstermek üzere kurulmuş olup, o zamanki meşrui ­ yetçi saltanatcılara dayanan « B irlik» adındaki teşkilôtın icraatı ile başladı. Birliğin siyasi bir parti olara k tanı nma­ sı ancak 1 9 1 7 yılında kabul edilmiştir. 1 91 3'ten itibaren bu grubun yetki l i temsilcileri Ahmet Baytursun, Alihan, Bökey - Han ve şair M i r Yakup Dulat Orenburg'da çıkan «Kazak» adındaki gazetede yayınladık­ ları yazı larla gerekl i zemini hazırlamışlardı. Ara l ı k 1 91 7'de

1 68


Orenburg'da yapılan Kazak kongresinde bu parti eski Step Valisi genel idaresi yerine kend i Alaş-Orda m u lıtar hükü­ metini kurdu ve 1 9 1 8'e kadar Bolşeviklerle beyaz Ruslar arasında görevini yaptı. 22 Ekim 1 91 8'de Antibolşevik Rus­ ların l ideri Amira l Kolçak, bu partinin faaliyetine son verdi. Bu hareket sadece Sovyetler'in işine yaradı . Ahmet Bay­ tursun'un başkanlığında parti l iderlerinden bir grup Sov­ yet Hükümeti tarafından tan ı n malarını sağlamak ümidi ile Moskova'daki Bolşeviklerle temasa geçtiler, fakat işbirl iği arzuları n ı n ifadesinden başka bir şey elde edemediler. Bu sırada Sovyetler 1 0 Temmuz 1 91 9'da Kaza kistan'ı idare için bir i hti l ô l Komitesi kurd ular. Bu kom iten in başına getirilen Rad us-Zen koviç eski Step genel idaresini kendi hükmü al­ tına almak için elinden gelen gayreti esirgemed i . «Alaş - Orda» n ı n l iderlerinden Bökey - H a n , 1 921 'e ka­ dar Sovyetlerle birlikte çalışmasına rağmen, 1 922'de tutuk­ landı. Ondan sonra da ôkıbetinin ne olduğunu kimse öğre­ nemed i . Ahmet Baytursun ile Muhammed Can Tınışbay, kültür ve bilim alanına çekildi ler, fakat onlar da 1 933 ve 1 935 yılında tutuklanmaktan kurtulamadı lar. «Alaş - Orda» nır. milli şairl � ri Mir Ya kup Dulat ı = Devlet) Mağcan Cu­ mabay'ın 1 935 - 1 937 yılları kadar d üşünceleri n i az çok ser­ bestçe açıklamalarına müsaade edildi ise de daha sonra onlar da tutuklandı. 1 934 yılına kadar «Alaş - Ordm> nın etkisi altında yaşayan şai r M u htar Avez daha sonra günün şartlarına uyarak Sovyetler'in istediği şekilde yazılar yaz­ mak suretiyle 1 961 'deki ölümüne kadar rahatsız edilmeden yaşadı. Bu fikir çatışmaları sırasında Alaş-Orda hare keti men­ supları daha ziyade yayın qlanı nda faaliyet göstermişler­ di. 1 91 8'e kadar kendilerine «Kazak» adındaki gazetele­ rini yayınlama hakkı tanınmıştır. Fakat ondan sonra 1 923'e kadar Taşkent'te çıkan ve Sovyetlerin arzularına uyan 1 69


«Colpan», «Akcoh> ve «Sana» derg ileri üzerinde nüfuzları­ nı kullanma imkanını bulmuşlardır. Sovyet İ daresi buna göz yummuştur; çünkü bu suretle Türkistanlı aydınların güven ini kazanacaklarını ümit etmişlerd i r. İ dareyi tama­ men kendi ellerine almalarından sonra ise, bu milli hareke­ tin yardımcıları tethiş ed ilmeğe başlandı. 1 930 ile 1 939 ara­ sında hemen hemen hepsi tutuklandı ve içlerinden bir ço­ ğu da kurşuna dizild i . Sovyetler kullandı kları taktik sebebiyle siyası v e ide­ oloj i k alandaki can d üşmanları ile zaman zaman birl i kte, dostça yaşama pol iti kasın ı izlemişlerd i r. Ama, Alaş - Orda hareketi içinde Sovyetler'le işbirliği yapmış olan milliyet­ çiler Sovyet mekanizmasını yavaş yavaş değiştirmek sure­ tiyle asıl gayeleri olan milli hürriyeti sağlama işini başara­ madılar. Ası l kuvvet Rus Komünistlerinin, veyahut Sovyet­ lere sadakat göstermiş olan eski Rus sömürücülerin i n e­ l i nde !<almıştır. Kazak kongresinde halkı temsil ettiği kabul edi l mek suretiyle meşru olarak tan i nan «Alaş - Ordmı ha­ reketinin 1 930'dan sonra ortadan kaldırıl ması aynı zaman­ da her türlü milli irade anlamı aleyh indeki faal iyetlerin baş­ langıcı oldu. Diğer milli gruplar da «Alaş - Orda hareketine benzer a kıbetlere uğradı!ar. 1 7.3. 1 91 7'de Münevver Kari'nin baş­ kanlığında ilerici aydınlar (reformcular) teşkilatı olarak ku­ rulmuş ve Basmacı hareketinde bir hayl i önemli rol oyna­ mış bulunan «Şura-yı İ slam» daho 1 9 1 8 yılından itibaren faaliyetten menedil miştir. Şura mensupları Türkistan'ın ba­ ğ ı msızlığını istedikleri için Sovyet hakimiyetinin en aman­ sız d üşmanları oldular. Ş ura dağıldıktan sonra üyeler Sov­ yet sistemi içinde gayrimeşru faa liyete ve fiili mukavemete yöneldi l"er. 1 9 1 7 yılının yazında Şir Ali Lopin'in l iderl iği altında «Cemiyt-i Ulema» adında bir dernek kuruldu. Türkistan'ın 1 70


muhafazakôr aydınları, ve özellikle d i n adamları, bu derne­ ğin üyelerini teşkil ediyorlard ı . Kokond'da ki Muhtar Türkis­ tan H ükümetinin kuruluşunda bu dernek ile «ŞOrayi İslam• ın büyük etkisi olmuştur. Bu dernek de 1 91 8 yılı nda faaliyet­ ten men edildikten sonra bunun üyeleri de gayrimeşru faa­ liyete geçtiler ve Sovyet hücumlarına karşı İ slômiyeti inat ve ısrarla savundular. 191 7 yılının Eylül ayında Müftü Sadreddin Harı'ın baş­ kanlığında «Türk Adem-i Merkeziyeti» adı a ltında bir Türk Federa listleri Cemiyeti kuruldu . Bu cemiyet, Türkler arasın­ da birlik ve tesanüt duygularını kuvvetlendirmek amacını taşıyan prensiplerini daha ziyade Türkiye'deki « İ ttihad ve Terakki» teşkilôtından al:yordu. Eski Türk subayı Meh met Emin Efendizade bu «Türk Federal istleri» arasında önem­ li bir rol oynamıştır. Gayrimeşru olmakla beraber kuvvetli bir varlık olan yen i «Milli İttihat» Partisi Türk Federal istleri nin bir kolu ola­ rak 1 91 9'da ortaya cıkmıştır. Bu milli teşki!ôtın üyeleri Sov­ yet idare mekan izması nın içine sızmağa m uvaffak olmuş­ lard ı r. M i l l iyetçiler genelerin askeri eğitim görmeleri üze­ rinde durm uşlar ve okullarda askeri esaslar üzerinden ye­ tiştirilmelerini temin maksad iyle «İzciler Todesi» adında yarı askeri teşkilôt kurm uşlard ı r. Geneler bu suret!e aske­ ri birliklere ayrı lmışlardır. 1 920 yı lında (?) «Milli istiklal» adında bir başka gizli parti daha varlığını hissettirmeğe başladı. Tıpkı cıMilli İtti­ hat Partisi» gibi bu gayrimeşru teşkilôt da 1 937 - 1 938 yıl­ larına kadar facl iyetini . devam ettirmek imkônını buldu; çünkü Özbekistan Halk. Komiserleri ŞOrôsı'nın Başkanı Feyzullah Hoca aynı zamanda «Milli İttihat Partisi» nin ve Özbekistan Komünist Partisi Merkez Komitesi Birinci Sek­ reteri ve Akmal İ kram da «Milli istiklal» Partisin i n l ideri idi1 71


ler. 1 9 1 8 yazına kadar m i l li teşekküllerinin kend i gazeteleri vardı. <<Türkeli», «Türk Sözü» , « U!uğ Türkistan», « El Bay­ rağı» vs. Bu gazeteler vasıtasiyle Türkistan milli teşkilatla­ rının Türkistan'ın istiklal meselelerindeki görüşlerini ser­ bestçe açıklıyorlard ı . 1 91 9'da Türkistan'da b i r t e k m i l li ruh taşıyan gazete kalmamıştı . Öte yandan, bunların yerine, iktidarı ellerine g eçirmiş o!anların ideolo j i k silahlı olarak 1 91 9'de on bir tane Sovyet gazetesi yayınlanmağa başlamıştı . Bundan sonra görüşlerini serbestçe açıklamaktan yoksun kalan m i l li aydınlar grubunun l iderleri düşünceleri ni çeşitli kom i­ telerde, teşk ilatsız bir muhalefet yolu ile herkesin kulağına ulaştırmağa teşebbüs ettiler. Fakat bu hareket de bir süre sonra Sovyetler veya onların yararına çalışan Türkistanlı memurlar tarafından önlend i. Bu konu ile ilgili olarak Nar­ butabek Eylül 1 920'de Baku'da toplanan Doğu Mil letleri Kong resinde yaptığı konuşmada Sovyet idarecilerini eski Rus sömürgeciliğini devam ettirmekle suçlamıştır. Türkis­ tan Komünist Partisi organı olan «Türkistan» adındaki Sovyet gazetesinin başyazarı Osman - Han 1 922 Eylü l 'ün­ de yayınladığı bir maka lede aşağıdaki ifadesi ile durumu daha acı kça ortaya koymuştur.

«Türkistan'ın tarihine bakacak olursanız, görürsünüz ki, bu ülkeyi en son istila eden Slav milletidir. (Ruslar den­ mek isteniyor). Türkistan ancak büyük ölçüde sosyal ihti­ lal sayesinde kendini bu siyasi boyunduruktan kurtarabil­ di. Yalnız bu kurtuluşun sadece şekilden ibaret olduğu kı­ sa zamanda belli oldu. Gerçekte biz, kurtuluşu, kelimenin tam anlamıyla hiç bir zaman görmediğimiz gibi, bu mutlu günün ne zaman geleceğini de önceden görebilmiyoruz.» (51 ). ( 5 1 ) Vahabov ( 20 ) , s. 40 5

1 72


SOVYET REJİMİ M İLLİ LİDERLERE KARŞI SAVAŞDA Kuvvet ve kudretlerini istikrara kavuşturmak için Sov­ yetler Türkistan'da kültürel reform taraftarlariyle işbirl iği yapmak zaruretini d uymakta idiler. Aradıkları bu yardımı Türkistan'ın ilerici aydınları arasında kendilerine reformcu d iyen zümrede buld ular. Sovyetler bu zümre mensupları, ile sözde birlikte çalışmak arzusunu bild irdiler. Ü stelik Kadimcil i k ve modern Avrupa medeniyetine yakınlaşma şeklinde tecell i eden yenicilik reformcular düşüncelerinin hepsi Türkistanlıların şark usulündeki yaşayış şekilleri n i ortadan kaldırmağı hedef tutan Sovyet plönı i ç i n başlangıç noktaları teşkil ediyord u. Bu suretle, 1 91 8'de Sovyetlerle reformcular arasında bir «siyasi izdivaç» ın a ktedilmiş ol­ duğunu görüyoruz. Sovyet kültür enstitü lerinde çalışan şa­ irlerin saysı 1 50'yi aşmakta idi . O zamanlar bu şairlerin düşüncelerini serbestçe açıklamalrına dahi göz yumulu­ yordu. 1 91 9 ile 1 923 arasında 280'den fazla reformcular ta­ mamen iyi n iyetlerle Sovyet idare mekanizması içinde ö­ nemli görevler aldılar. Ancak, kısa zamanda bel l i oldu ki, Sovyet l iderlerin i n reformcular hakkında büsbütün başka plönları vardı. Sov­ yet Ruslar Türkistan'ı Moskova'ya sıkıca bağ!amak suretiy­ le ken d i idareleri altı n a a lmak, bu maksat için Türkistanlı memurlardan faydalanmak ve sosyal yapıyı ideolojik amaç­ larına uyg u n şekilde değiştirmek emelinde idiler. Reform­ cular ise hürriyet ve self-determi nasyon istiyorlar ve yurt­ ların ı , icınde yaşayan halkın özelliklerine uyacak şekilde organize etmek arzusunu taşıyorlardı . Bu prensip farkla­ rı1 920'ye kadar devam etti. Bu güne kadar şüpheli bir a­ dam, tartışmalar konus u olarak kalmış olan Turar Rıs­ kul (52) Sevk ve idare ettiği reformcular milli birliğin mu(52) Turar Rislrul ( 1894'de doğmuştur) un babası Cılkaydaroğlu

Ruslar aleyhinde ayaklanmakla suçlanarak 1905 de Sibir-

1 73


hafazası ve Türkistan Türk Cumhuriyeti'nin kurul ması şek­ l i ndeki taleplerin 1 920 yılında reddedilmesiyle ilk büyü!( ye­ n i l g iye uğradılar. 1 923'te Stalin, reformcuları şiddetle itham etti. Türkistan'da Komün ist Partisinin Birinci Sekreteri Sultan Hacan ve Doğu ü l keleri Ü niversitesi öğrencilerinden Akmal İ kram Sovyet hükümeti'nin izlediği politika hakkın­ da Moskcva'da ciddi endişelerini belirtmişlerd i . Bunun üze­ rine Stalin onları Basmacı hareketinin destekleyicileri ol­ makla suçladı . Stal i n şöyle demişti : ya'ya sürgün edilmiştir. Turar, babası ile beraber Prıhodka Hapishanesinde hizmetci olarak çalışıyordu. O ; 1907

-

l !J l ü '

da Merkez şehrinde mahalli Rus okulunda tahsil gördü ve 1 915'e kadar Pişpek şehrinde

Ziraat okulunda

bulundu. ka­

Sonra Taşkent'de çalıştı ve 1916'daki halk isyanına

tıldığı sebebiyle hapsedildi. Evliya - Ata şehrinde eski Rus komünisti Nikolay Çernişov ile tanışmıştır. 21 Ekim 1 9 1 4 de Evliya - Ata şehir Sovyetlerinin (şüralarının) başkan­ lığını seçildi. 1 9 1 9'da

Türkistan Sovyet

Sıhhiye İşleri Bakanı oldu.

Cumhuriyetinin

Ayni yılda Türkistan

Sovyet

Cumhuriyeti İcra Komitesinin Başyardımcısı seçildi. 1 920 de Komünist Partisi Müslüman Bürosunun Muhtar Sovyet

Sosyalist

Başkanı (Reisicumhur) vazifesine de Moskova'da Sovyet

ve Türkistan

Cumhuriyeti icra

Komitesinin

getirildi. O, 1921

Rusya Milliyetler

-

22'

Komiserliğin in

Başkan yardımcısı (Etalin'in muavini) olarak çalıştı. 192 3 - 24'de Türkistan Muhtar S.S.C. Halk Komiserleri Şurasının Başkanı oldu. 1 923'de Rusya KP Merkez Komitesinin üye­ si idi. 1924 - 26 yıllarında Komünist Beynelmilel Komite­ sindP vazifeli ve bu Teşkilatın Doğu - Şubesi Başkan yar­ dımcısı olarak çalıştı. Mart 1 926'dan itibaren Kazakistan Komünist Partisinin Basın Bölümü Müdürü (demekki, yük­ sek mevkilerden aşağı vazifeye indirilmiş) ve Haziran 1 926 dan 1 937'ye kadar Rusya Sosyalist Federatif Sovyet Cum-

1 74


Bunların ikisi de bugünkü Türkistan'ın Carlık Türkis­ tanı'ndan farklı olmadığını ve değişen şeyin sadece isim ve mühürden ibaret olduğunu söylemişlerdi. Onların inancına göre Türkistan, Carların zamanındaki gibi kalmıştır. Volc.iaşhuriyetinin Başkanyardımcısı olarak çalıştı,

böylece Tür­

kistan'dan uzaklaştırılmış oldu. O, Türkistan - Sibirya de­ miryolu inşaatının müteşebbislerinden birisi

olup, bu in­

şaatın Devlet Komitesi Başkanlığım da yapmıştır. Sovyet­ lerin Turar Riskul hakkında bugünkü fikirleri aşağıdaki­ lerden ibarettir.

Rıskul Pantürkçülüğü

müdafaa etti : o,

Komünist Partisinin Milliyetler Politikası aleyhinde çalış­

tı : O, Sosyalist İhtilalin Türkistaıı'da temeli yoktur, bunun için, bu ülkede halk'a dayanan (burjuvazi) bir devlet ku­ ruluşu lüzumluluğu fikrinde bulundu ; o, birleşmiş (�·ega­ ne) Türkistan Türk Cumhuriyeti teşkil edilıner.iııi talep et­ ti. 1920'de Lenin'in Miliyetler meselesindeki tezlerini Pan­ türkçülük ve Panislamcılık esasında tatbik yıllarında Komünist Partisinin Milletler

etdi. 1922-23

Politikar,ı aley­

hinde müzakere ve münakaşalarının başında bulundu. O, Sultan Galiyev'i destekledi. 1926'da Moskova'da Komünist Parti Merkez Komitesinin Milliyetler Meselesinde bir top­ lantısı oldu. Rıskul, aynı zamanda lıu meselede kendisi ta­ rafından teşkil edilen bir meclis topladı. Sovyetler �onun­

da «0, emperyalizme

hizmet etti» diyorlar.

Fakat. onun

hangi emperyalizme hizmet ettiği hakkında bugüne kadar Sovyet kaynaklarında hiç bir malümata rastlanmamakta­ dır - Müellif ) . «Rislrnlov (Rus literatüründe Rıskulov olarak zikredilir) un bütün '

R. ı s k u l d e ğ i l ,

fikir ve hareketleri

bir hata değil, belki de onun ideoloji sistemi

ve dünyaya

gözkaraşından (bakış) ibaret idi» <Kıyaslayınız. «Sotsialis­ tik Kazakistan» gazetesi , 29. 1 2 . 1 960, s. 2 ) . Sovyet Kaynakla­

rı devaml a : «Rıskul, Türkistan'ı Avrupalıların (Rusyalılar demek istiyor - Müellif) zulmünden kurtarmak isted i . O ,

1 75


lar, eğer bunlar bir lisan sürçmesi yapmamışlarsa, eğer söylediklerini önceden düşünmüş ve bilerek söylemişlerse, o zaman Basmacıların haklı ve bizim de haksız olduğumuz kararına varmak gerekmektedir. Eğer Türkistan Carlık za­ manında olduğu gibi bir sömürge halinde katmış ise, o za­ man Basmacılara hak vermek lazımdır. Bu şartlar altında biz Sultan Galiev'i değil, bizi suçlu bulması yerinde olur. bütün gayrimüslim askeri birliklerin

Türkistan'dan çıka­

rılmasını talep etti. Sovyet Rusya Hükıimetinin Türkistan Komisyonu'nu sömürgecilik politikası yürütmekle suçladı. Bu sebeple 1920 yılı başında Türkistan Milliyetler Komi­ serliğini lağvetti» diye kaydediyorlar <Kıyaslayınız : Gordi­ enko ( 1 9 ) , s. 1 6 1 - 1 62 ) . Sovyet kaynakları onun esas maksadını :;; öyle tarif ediyor­ lar: 1 . Bir milli ordu kurmak ;

2. Milli bir parti kurmak ; 3. Rus muhacirlerini Türkistan'dan çıkarmak,

kalanların

da topraktan faydalanma haklarını kısmak ; 4. Bütün Doğu'yu, bir taraftan Batı Avrupa kapitalizmin­ den tamamiyle kurtarmak, diğer taraftan da, Sovyet Rus­ ya'nm siyasi tesirinden uzak tutmak yoluyla birleştirmek> Kıyaslayınız : Oçerki İstorii Kom.munstiçeskoy

Partii Ka­

zahstana (Kazakistan Komünist Partisi tarihinden parça­ lar) , Alma - Ata 1963, s. 202. Rıskul 19-3 7'de «Milliyetçi ve halk düşmanı> olarak suçlan­ dı ve kurşuna dizildi. Sovyetlerin 1964'de

bildirdiklerine

göre, onun vatandaşlık hakkı iade edilmiştir.

Kıyaslayı­

yınız : «Kazahstanskaya Pravda» 26.12.1964, s. 2 Sovyet ta­ rihçileri son zamanda onu cKP'nln sadece göstermektedir.

176

oğlu stıatiyle


Eğer bunların ilerı sürdükleri düşünceler doğru ise o halde sizler neden toptan Basmacı hareketine katılmıyor­ sunuz?» (53). «Turan hareketi» nin başı olup reformculara yakınlık gösteren Sultan Galiev 1917 ile 1 922 arasında Sovyet ida­ resinde önemli bir mevki işgal etmesine rağmen Sovyet Hükümeti'nin Müslüman halka karşı izlediği politikayı acı bir dil ile ten kid edenler arasında olduğu için n ihayet hap­ se atıldı. 191 9'da Abdul-Rauf Fıtrat tarafından «Cağatay Gurungi» adlı dernek kuru l m uş olup 1 923'te dağıldı. Bu der­ nek de reformcularla aynı yolda yürümüş ve m i l li edebiya­ tın yeniden doğmasını desteklemişti. Her şeye rağ men reformcular planları ndan vazgeç­ mediler ve Sovyetler de buna bir dereceye kadar göz yum­ d ular. 1 929 yılında dahi i l i m adamlarından Gazi Alim Yu­ nus bir yazısında aşağıdaki ifadeyi kullanabilm iştir:

«İz lediğimiz politikanın gayesi Carlık idaresinin mik­ robunu or1;adan kaldırmak (mikroptan kasıt Sovyet idare­ sidir), şeriat kanunlarına riayeti sağlamak ve hayatlarımızı esirgemeden İslam - Türk politikasını takip etmektir. Büyük Rus ihtilaline bağladığımız ümitler tahakkuk etmemiştir.» (54) 1 93o·a kadar aydın sınıf içinde bir çok gene eleman yetiştird iklerinden sonra. Sovyetler reformculara karşı artık acı k bir ideoloji savaşına girişebilecekleri inancına vardı­ lar. Bu işte önce akılıca hareket ederek reformcL.ları top­ tan değ i l . birer birer tutuklamağa başladılar. Maamatih, Sovyet sistemi içinde kendilerine has özgür düşünceler ta­ şımaktan vazgeçmeyen �eformcuların hepsini dokuz yıl (53) J V Stalln, Eserler toplamı (Rusça) , elit 5, s. 306-7 ı 54)

Llteraıurnaya Entslklopedlya

(Edebiyat

Ansl.klopedtsl ) ,

Moskova 1929, c ilt 2. s . 362

F.: 1 2

1 77


içinde (1 930 - 1 939) , ya tutuklama k ya da kurşuna dizmek veya açlı ktan ölmek üzere Sibirya'ya göndermek suretiyle ortadan kaldırdılar. Eski m i l li islahatçılardan sadece Ham­ za Hakimzade, Sadreddin Ayni, Abdulla h Avlani, ve Muh­ tar Avez gibi az sayıda şairler, kendilerini Sovyet sistemine uydurd ukları ve isteni leni söyledikleri için canlarını kurta­ rabilmişlerdir. Bu suretle Sovyetler m i l l iyetçilerin değerli üst tabaka­ sını tasfiye etme işini başardı lar. Bu başarıları ile Türkis­ tan'da 1 9 ncu yüzyıl ortalarında başlamakla beraber, daha meyve vermek imkônı bulamayan reformcu hareketini şid­ det yolu ile ortadan kaldırmış oldular. Türkistanlı aydınlar hiç bir zaman yurtlarını istedi kleri gibi barış içinde bir Evo­ lutsiyon yolu ile modernleştirme imkônını bulmamışlardır. Zayıf bir ümidin yaşadığı birkaç yıldan sonra yabancı hü­ kümdarlar bütün imkônlardan istifa ederek yurdun idare­ sini tekrar ellerine almışlardır. Ancak, her şeye rağmen, reformculuk ruhu kökünden koparılıp atılamamıştır. Günü­ m üzde de Soyyet ideolojisi Reformculuk ( = Ceditcilik) ga­ yesinden korkmaktadır (55) . Yegône lôzım olan şey ideolo­ j i k kararsızlığm hüküm süreceği ve baskının kalkmış ola­ cağ• bir devreden başka bir şey değildir. O zaman mi!li ar­ zu ve ihtirasların yen iden alevleneceği görülecektir. Özbe­ kistan Komünist Partisi Birinci Sekreteri Şeref Raşidov'un 25.1 .1 963'te yapmış olduğu aşağıdaki beyanat buna güzel bir örnek teşkil etmektedir: «Bu günlerde bazı kimseler reformculuğu ( = ceditcili­ ği) ve onun gayesini haklı gösterebilmek emeli ile ferdiyet­ çilik prensiplerihe karşı mücadele tecrübesine g irişmiş bu­ l u nuyorlar. Biz böyle bir şeye tahammül ve müsaade ede( 5 ) Bakınız : Küzetürçil < = B. Hayit) , Neçin Ceditcilikten Kork­

maktalar? «Milli Türkistan» , 1 963, No. 94, s. 28-30

1 78


meyiz. Ferdiyetçi l i k prensipleri sırasında bazı reformcula­ ra ve onları destekleyen öğretmen, yazar ve gazetecilere karşı misli ile mukabele hareketine geçilmişti . Daha sonra onlar tekrar önemli işlerin başına getirildiler; fakat gerici ve ihtilale karşı bir cereyan olan retormculuk hiç bir zaman tanınmadı. Reformculuğun ana düşünceleri Pan-lslömizm ve Pan-Türkizm idi. Sovyet idaresine karşı savaşan Basmacı hareketi re­ formcular, Pan-Türkçüler ve Pan- İ slömcılardan yard ı m gö­ rüyordu . . . Reformculuğu yeniden canlandırmak, sınıflar a­ rasındaki fikir ayrılıklarını ortadan kaldırmak, ve geçmiş­ teki feodal hayatı ideal olarak ve kü!tür alanında birleşmiş cereyan nazariyesine teşmil etmek isteyenler, düşmana yard ı m edecekler. Bunu anlama zamanı çoktan gelmiş­ tir. (56) Reformculuğun milli ve i lerici fikirlerine karşı Sovyet­ lerin bugün dahi takındıkları anlaşmazl ı k ve uyuşmazlık tavrı kadar Sovyet görüşlerinde d ış pol itika bakımından meydana gelen değişiklikler de hayrete şayandır. Gerçek­ ten Sovyetler'in Türkistan'da henüz kuvvetlerini kökleştir­ melerinden önce «reformcuların Türkistan'da Komünizmin öncüleri» olduğu ve «Türkistan'da Komünizm reformculuk­ la başlamış» bulunduğu fikir yayılmağa başlamıştı. Re­ formcuların Çarlara karşı savaşmış olmaları ve mod � rni­ zasyana taraftar bulunmaları onların Sovyetler tarafından « i lerici» olarak kabul edilmeleri için yeterl i sebep olarak gösteril iyordu (57) . (56) «Kızıl Özbekistan», 26. 1 . 1 962, s. 2 (57) Oçerki İstori Kommunstif,.'t!skoy Partii Turkestana (Türkis­ tan :Komünist Partisi tarihinden parçalar) Taşkent 1958, s. 95-96 ; Yoldaşov, Özbekistan Kompartiyesinin tarihine da­ ir, «Kızıl Özbekistan», 1 7.6. 1959

1 79


Sovyetler'in Türkistan'da idareyi sıkıca kendi ellerinde tuttuklar� 1 939 ile 1 950 yılları arasında bir zamanlar « i leri­ ci» diye anılan reformcular gericilik suçu ile baskı ve iş­ kenceye tôbi tutuldu lar; halbuki, siyasi programları Türkis­ tan reformcularınınkine çok benzeyen hür Doğu ülkeleri­ n i n m i l li \ı atanseverleri son zamanda Sovyetler tarafından « i lerici» olarak kabul ed ilmişlerdir. Bu paralel sonuçları daha da uzatma k ve genişletmek zor değildir. Kendi ka­ derini tôyin (self-determinasyon) ve hürriyet yo!una açılan m ücadeleler Sovyet idaresine karşı yöneltilmedikçe, Sov­ yetlerce mukaddes ve kahramanca hareketler sayılmakta­ dır. Aynı hareket kendi a leyhlerine ise. Sovyetler derhal bununla savaşa girişirler; çünkü onlar savaş imkônlarına sahiptirler. Bütün bu işlerde bu güne kadar esas ba kımından pek az değişme olmuştur. Meselô, 1 956 yılında Özbekistan Ko­ m ü nist Merkez Komitesinin eski Birinci Sekreterı Nurettin M u hiddinov yaptığı bir konuşmada «mahalli burj uvazinin ideolojisi tarihte reformculuk (cedidizm) . adını almış­ tın> (58) . Bugün özellikle hür Doğu'da reform ve hürriyet için çabalyan benzeri teşekkülleri de içine alan bu tez Sov­ yet politikasının nasıl i k i yüzlü işlediğini gösteren canlı bir örnektir. Sovyetler Bir!iği'nin resmi bir uzmanı aşağıdaki fikri bild irmişti:

«Şekli mukayese bakımından ve meselenin derinliğine pek inmeden, bazı ilim adamlarının iddiasına göre, Orta As­ ya'da reformizm Ekim ihtilaline kadar ilerici bir hareket ola· rak kabul edilmiştir. Bu tamamen yanlıştır . . . Türkistan'daki reformcular ile yabancı Doğu ülkelerin­ deki vatansever milliyetçiler arasında yapılacak bir kıyas­ lama hiç bir tarihi esasa dayanmamaktadır. Reformcular (58) «Pravda Vostoka», 14.10.1956, s. 2

1 80


komünist ihtilôlcilere karşı savaştılar. Sözde milliyetçi dö­ vizleriyle Komünizm için mücadelede halk kitlelerini ayırma­ ğa çalıştılar. Yabancı Doğu ülkelerindeki vatansever milli­ yetçilerin faaliyeti, yurtlarının siyasi ve ekonomik bağımsız­ lığını istikrara kavuşturmak maksadiyle emperyalizme kar­ şı savaşa devam ettikleri ve halk kitlelerinin bu savaşa ka­ tılmalarını sağladıkları müddetçe «ilericidir» (59). Herke­ sin bildiğidir ki, Türkistan'daki reformcular, önce Carlık' tan sonra Sovyet - Rus emperyalizminden kurtulmak için çalışmışlardı. SOVYET - RUS SÖMÜRGECİLİGİ İLE MİLLİYETÇİLİK CABALAR! ARASINDAKİ CATIŞMALAR Türkistan 'da Sovyet - Rus sömürgeciliğinin tarihi aynı zamanda Türkistan m i l li hareketine karşı açı lmış olan mü­ cadelenin tarihidir. 1 91 7'de başlayan bu mücadele özellik­ le halka karşı yöneltilmiştir. Çünkü bu mücadeleye katı lmış olanlar arasında yalnız bir kısı m ayd ı n lar değil, bilôkis, tüc­ carlar, köylüler, iş adamları, dini l iderler, sanatkôrlar ve işçiler g !bi her sınıftan halk da bulun uyordu. Mücadele zor­ laştı kça m illi hareket de o ölçüde sökülüp atılmaz bir va­ sıf kazanıyordu. O derecede ki, bugün dahi Sovyetler «mil­ liyetçilik kalıntıları» ndan yakınmaktadır. Edebiyatta, tari­ hin yazılışı sırasında, klôsik i slômiyet ve fikir hayatının sa­ vunulmasında, m i l li ôdet ve kıyafetlere bağlılık işlerinde ve (59) Babacan Gafuro v , Nekotorie voprosi natsionalnoy politiki •

KPSS (Sovyetıer Birliği Komünist Partisinin milliyetler si-

yasetinin bazı meseleleri) , Moskova, 1956, s. 80 ve 82. Ga­ furov 1956'ya kadar Tacikistan Komünist Partisinin 1. Sek­ reteri idi. 1956'dan beri SSCB İlimler Akademlsi'nln Şar­ kiyat Enstitüsü başkanıdır.

1 81


lisanın safiyetini koruma gösterişlerinde rağmen m i l li ruh sökülüp atılamıyor.

bu «kalıntılara»

Bütün bu m i l li d uygu ve milli varlı k örneklerine rağmen hür dünyadaki bazı uzmanlar Türkistan'ın, Doğudaki eski sömürge ü l kelerinin yaptığı gibi, liderler çıkaramadığını ile­ ri sürmüşlerdir. Bu husus yanlış a nlaşılmıştır. Bu gibi m i l li liderler Türkistan'da da cıkmıştır, fakat istisnasız olarak Sovyetler tarafından . tasfiye edilmişlerdir. Turar Riskul, Feyzullah Hoca, Akmal İ kram, Kaygısız Atabay, Abd ullah Rahimbay, N usrettullah Mahsum, Çolpan , Fıtrat, Baytursun ve daha birçokları diğer Doğu memleketleri liderleri ile el­ bette ki kıyaslanabilecek değerde bir liderler grubunu teş­ kil etmekte idi ler. Fakat bunlar d iğer sömürge ülkelerinde olduğu gibi sadece belirli süreler için hapse mahkum edi­ lerek sürelerin i doldurup yeniden serbest kalamamışlar­ d ı r. Türkistan m ill iyetçileri ya kurşuna dizilmiş veya hiç bir zaman geri dönemiyecekleri sürgünlere gönderilmişlerdir. Milli hareket l iderleri de bu m i l li aydınlar arasından cık­ mıştır. 1 930 yı lının sonlarına kadar reformcu veya muhafa­ zakar gruplardan gelen şahıslar bu ge!eneği devam ettir­ m işlerdir. Bunlardan çoğu parti veya devlet mekanizması içinde görevli insanlard ı . 1 937 ile 1 939 yılları arasında, sayıları yaklaşık olara'< iki milyonu bulan yüksek devlet idaresi memurları Komü­ n ist Partisinin Yüksek hadımları gazeteciler. şairler, ilim adamları öğretmen, tarım ve endüstri alanı nda i leri gelen­ ler, yüksek s ı nıf öğrencisi ve o zamana kadar g izlenebil­ miş olan 1 91 8 - 1 934 yılları arasında hürriyet mücahitleri, Sovyetler tarafından tasfiye edi lmiş veyahut çeşitli yollar­ la ortadan kaldırı!mış ve bu suretle milli hareket son der'2'· ce zayıf bir d u ruma düşürülmüştür. Fakat bu vatansever­ lerin izinden yürüyenler Sovyet okullarında okumuş vo Sovyet ideal lerine uygun şekilde yeti'ştirilmiş olmalarımı 1 82


rağmen, yine de milli harekete katılmışlardır. Cünkü Sov­ yet parti ve devlet mekanizması içinde Sovyet H ükümetle­ ri'nin Türkistan'daki sömürgecilik politikasının iç yüzün ü öğrenmişlerdir. Bunlardan biri Türkmenistan Komünist Partisi Birinci Sekreteri Suhôn Baba, bir diğeri de i kinci Sekreter bayan N. Durd u'dur. Bunlardan her ikisi de vatandaşlarına tercih­ l i m uamele gösterd iklerinden ve Rus devlet memurlarını Türkmen istan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinden başka ta­ raflara tôyin etmelerinden dolayı 1 4. 1 2 . 1 958'de görevlerin­ den alınmış ve Komünist Partisinden çıkarılmışlard ı r (60) . 1 2.4.1 961 'de Tacikistan Komün ist Partisi Birinci Sekreteri Tursunbay Olcabay i le Tacikistan Bakanlar Kurulu Başka­ nı Nazarşôh Dôdhudô 12 N isan 1 961 'de görevlerinden alı­ narak Parti'den çı karı lmışlardır. Çünkü devlet parasını zimr metlerine geçirmekten başka mil! iyetçi feodal bir hayat sürmekle de suçlandırılmışlardır. Aynı sıralarda bu Sovyet Cumhuriyetinde yüksek görevlerde bulunan daha yedi Tür­ kistanlı devlet memurunun da işlerine son verilmişti r (61 ) . 9.5.1 961 'de Kırgızistan Komünist Partisi Birinci Sekreteri İ shak Razzôk, ile yine Kırgızistan Bakanlar Kurulu Başka­ nı K. Dikambay, parti ve devlet aleyhindeki faaliyetlerin­ den dolayı vazifelerinden alınmış ve partiden çıkarılmışlar­ d ı r (62 ) . Kazakistan Bakanlar Kurulu Başkanı Saf ken Dau­ len (63) « m illi gayelere uyg un sözler» sarfettiği için 1 3.9. (60) <eSovyet Türkmenistanı», 16.2. 1 958, s. 1 ( 6 1 ) «Kommunist Tad"jiikistan'a», 14.4.1961 (62) «SOVC'tskaya Kirgiziya», 1 1 .5 . 1 96 1 (63) Millıyetçi Şalken Daulen'in, Sovyet Rusya hakimiyeti dev­ rind�ki hayat yoluna bir göz atalım : 1 907'de doğmuş ; Taş­ kent'deki İktisadiyat Enstitüsünden mezun olmuş ; 1929 45'de Genç Komünistler Teşkilatı (Komsomol) 'nda çalıı,,ır,

1 83


1 962'de işinden çı karılmış ve şiddetle cezalandırılmış­ tır (64) . M illi hareket bugün dahi öğrenciler arasında yankı bulmaktadır. Eğer buna örnek teşkil edeceğini bil meseydi, Şeref Raşidov 25 Hazira n 1 962'de yaptığı bir konuşmada aşağıdaki sözleri söylemezdi :

«Son günlerde elimize bir mektup geçti. Mektup par­ timizin milliyet politikası için küfürler ve hakaretlerle dolu idi. Bu mektubu yazanın Taşkent pedagoji enstitüsü 2'nci sınıf öğrencisi Bahtiyar Muratov olduğu öğrenildi. Enstitü-­ nün kollektif teşkilôtı bu iftiracıyı tardetmiştir» (65). Milli m ukavemet azmi, Rus memurlarının davranışiarı" na karşı teşkil ettiği tezat sayesinde, kuvvetlenmektedir. Sovyet Komünist Partisinin «Milliyetler siyasetinin» maya­ sını teşkil eden «Enternasyonalizm» esas itibariyle Rusla­ rın, gayrirus halklar üzerinde egemen liklerini kurmak ide­ allerine h izmet etmektedir. Bu suretle halklarının kültürü­ nün üstün etkilerinden uza klaştı r mak çabasında olan mil­ liyetçilik, kavramına karşı amansız bir savaş açılmış ve kenkisine karşı mücadeleye girişilen « m i l l iyetçilik memle­ ketimizin (Sovyetler Birliği - Müell if) tarihinde Büyük Rus M i l leti'nin oynadığı rolü küçümsemek ve Rus l\ll i lleti'ni bir şehir ve kasabalarda parti sekreterliği yapar; 1945 - 60'da Güney Kazakıstan Vilayet İcra Komitesinin Başkanı, sıra­ sıyle - Su ekonomisi genel müdürü, - Mahalli Sanaat Baka­ nının Muavini, - Ziraat Bakanının Muavini, - Devlet Plan Komisyonunun Başkan Yardımcısı ; Eylül 1960'dan itiba­ ren Scmipalatinsk (Yeditam) Vilayetinin KP ı . Sekreteri ; 24 Ocak 196l 'den itibaren Kazakıstan S.S.C. Bakanlar Ku­ rulu Başkanı. Karşılaştırınız : «Kazahstanskaya

Pravda»,

25. 1 . 1 961, s. 1 ; «Sotslallstlk Kazakıstan», 25.1 . 1 961, s. 1 . (64) «Kazahstanskaya Pravda», 26.12.1962, s. 1 (65) «Kızıl Özbekistan», 27.6.1 962, s. 3

1 84


büyük kardeş olara k tanımamak» şeklinde tasvir edilmiş­ tir (66) . Türkistan hür dünyada çoğu zaman zannedildiği gibi son on veya yirmi yılın sosyal ve ekonomi k karışı klı kların ı n sonucu olarak ôkıbetine razı olmuş v e Sovyet ideolojisi­ nin inandırmak istediği gibi sosyalist m i lletlern yaklaşmış değildir. Bugün Türkistan'da kullandığı metodlarda sorı yıl­ lara kadar esas bakımından hiç bir değişikl i k yapmamış o­ lan Moskova'nın sömürgeci l i k pol itikasına karşı derin bir güvensizlik vardır. Böylece parti programı esasında miliet­ lerin birbirleriyle erimesi için Sovyet ve dolayısiyle bir Rus sömürgecilik politikası şeklini almıştır. Türkistan halkı hiç bir zaman m i l li öze l l i k ler ve milli varl ı k d uyg ularını terketmiş değildir. Birçok resmi bild iriler buna örnek olara k gösterilebilir. Mesela Özbekistan Komü­ nist Partisi'nin 27.9.1 961 'de yapılan XV'ncı kongresinde aşağıdaki karar verilmiştir:

«Milliyetçilk kavramına, mahalli vatanseverlik hareket­ lerine, milli sınırlanma eğilimlerine ve geçmişi ideal sayan­ lara karşı açılan mücadeleye devam edilmelidir» (67). Frunze şehrinde yayınlanan «Komünist» adındaki .:ier­ g i n i n 1 959 yılında yayınlanan 8'nci sayısında (s. 43) şüyle yazmaktadır:

«Orta Asya'da milliyetçiliğe seyrek rastlanır. Fakat bu (66) «Kızıl Özbekistan», 14.9.1959 (67) «Pravda Vostoka», 1 . 10.1961, s. 3 Sovyetlerin

yeni

fikrine

göre «Milliyetçilik ve dini hurafat adeten insanların dü­ şüncelerinde, ailevi münasebetlerde. eskileşen örf - adet­ ler ve an'eneler şeklinde görünmediler. Bunlar çok yaşayı­ · cıdırlar . > ÖzbkJstan Kommünisti», 1977, No 5, s. 45 . .

1 85


yüzden gevşek davranmak doğru olmaz. Burjuva milliyet­ çiliği kavramına karşı mücadeleye devam etmeliyiz.» «Pravda Vostoka» 1 1 .2.1 960 tarihli sayısında şunları kaydetmektedir:

«İşçilerimizi henüz geleceği kesin olarak görünmeyen enternasyonalizm ruhu içinde milliyetçiliğe karşı mücadele inancı ile yetiştirmek ve eğitmek başta gelen kutsal göre­ vimizdir.» Bunlar, milliyetçilik ruhunun bugün dahi yaşamakta ol­ d uğunu gösteren birçok örnekten sadece bir parçadır. Yabancı boyunduruk a ltında yaşayan insanlarda dai­ ma olduğu g ibi milli varl ı k d uyguları içinde yaşadığımız de­ vir de ifadesini milli geleneklerin ve tevarüs edil.en m i l li ôdetlerin ihyasında bulmaktadır. Bunu Sovyet kayna kları da i n kôr etmemektedir.

«Milliyetçilik kendini, milli özellikleri belirtme, geçmişin haşmetini anma ve milli hasletleri yaşatma şeklinde gös­ termektedir>> (68). İ şte Sovyet sömürgeci l iğini n özellikle tehl ikeli n itel iği­ ne bir del i l teşkil eden bu m ücadele sürüp g ıtmektedi r. Sovyetlerin eski halk kültürlerini ihya gayretlerinin göste­ riş olmaktan i leri g itmediği ve asıl n iyetlerin in, milli kLiltü­ rü söküp atmak olduğu artık g izlenemiyen bir gerçektir. Bu gerçeği destekleyen bir alay da şudur: Stalin'in şahsına inanç zamanında tutu klanan ve idam edilen 60 kadar Türkistanlı aydının 1 956'da suçsuz oldukları ilôn edi l m işti. Amô, onların yaydıkları fikirler bugün de şid­ detle tenkid edilmektedir. Fıtrat'ı n , Colpan'ın, Tinistanın ve daha bir çoklarının Türkistan'ın hürriyetini a rzu!ayan şiir(68) «Kızıl Özbekistan», 25.9.1961, s. 2

1 86


!erinin yen iden bası lması yasa klanmıştır (69) . Onların mil­ l iyetçi fikirlerine artık tahammül gösterilm iyor. <•Kazakis­ tanskaya Pravda» gazetesinin 1 6 Ocak 1 963 tarihli başya­ zısında bu konuda aşağıdaki fi kirler bildiri l m işti :

«Milli benliğin tehlikeli niteliği sadece enternasyona­ list gelişme yolundan ayrılmada ve tecerrüt politikasında değil, aynı zamanda milli duygu denilen o ince ve hassas ôlet ile oynamasında da kendini göstermektedir. Kültür iş­ leriyle meşgul olan bazı devlet memurları, milli duygularda oynayarak «Milli Özellikler» ve «Milli Kültür» gibi konular­ da sonsuz tartışmalar düzenlemeğe kalkışıyorlar ve bu kav­ ramlara değişmez gözü ile bakıyorlar. Bu gibi kavramların bayrağı altında, meselô Kazakistan'ın filmcilik scnayiinde olduğu gibi, özel milli renk edinme yolunda çabalar göste­ rilmektedir . . . Enternasyonalizm prensipleri ile ortak tarafı bulunma­ yan bu gibi görüşler Komünizm eğitimi için zararlıdır. Çün­ kü bunlar kültürel alanda milli ayrılıkları koruma ve ebedi­ leştirmeyi amaç olarak kabul ediyor ve milli kültürlerin kay­ naşması yolunda bir engel teşkil ediyorlar . . . Milli özelliklere ve geveze milliyetçi artıklariyle on�arın kaprislerine karşı bunlar kendilerini her ne şekilde gös­ terirlerse göstersinler, onlara karşı ciddiyetle mücadeleye girişmeliyiz ve milli kültürleri bir bütün olacak şekilde bir­ birleri ile kaynaştırmalıyız.» Tıpkı son on yıllar i çinde Sovyetler'in milli hareketlere karşı açmış oldukları m ücadelenin bir çok kereler değ işme­ si gibi, bugün dahi hehüz son söz söylenmiş değildir. Bu­ nun başlıca sebebi Asya ve Afrika halklarının hürriyetlerine ( 69 ) Daha fazla malümat almak için bakınız: Dr. Baymirza Ha­ yit, «Taşkent Ruhu> , Düsseldorf

1 87


kavuşmalarının Türkistan 'da önem l i yankılar yaratmış ve bu kader benzerliğinin yeni ümitlere yol açmış olmasıdır. Mesela 1 959'da Mekke'ye hacc'a g iden bir Türkistanlı, Türkistan Müslümanlarının m i l li hürriyete kavuşma ihtimal­ leri, hakkında kendisine sorulan bir soruya ş u cevabı ver­ miştir.

«Biz hariç, siz hepiniz kendi bayrağınız altınc;la yaşı­ yorsunuz. Hac zamanına ait bilgiler bütün halk dilleri ile ilan olunur. Fakat bizim dilimizle de bir şey yayınlanmaz. Bundan 10 - 12 yıl önce adı işitilmemiş halk grupları bu gün kendi devletlerini kurmuş bulunuyorlar. Yalnız bizim devle­ timiz yok. Bu milletlerin mensupları Hac'dan sonra mutlu yüzlerle evlerine dönüyorlar. Biz ise dertli duygularla evimi­ ze gideceğiz . Allah bizi ilelebet yardımsız mı bırakacak? Zannetmiyoruz. Bizim de kendi bayrağımız oldugunu ilôn edeceğimiz gün elbette gelecektir. O gün gelinceye kadar ümidimizi kesmiyeceğiz.» Böyle dertleri sadece ben değil, yüzlerce gazeteci d in­ lemişti.

SOVYET KÜLTÜR POLİTİKASI SÖMÜRGECİLİK POLİTİKASI HİZMETİNDE Bundan önceki faslın sonlarında T ürkistanl ıların ba­ ğımsız milli varl ı k d uyg ularına karşı açılan mücadele bakı­ mından Sovyetler'in m i l l iyetler politikası ile külİür poıiti­ kası arasındaki ilişkiler üzerinde bazı görüşlerimizi i:eri sürmüştük. Kültür politikası Sovyet - Rus hakimiyetinin ge­ l işmesinde ve yerleşmesinde önem l i bir vasıta olarak k ul­ lanılması dolayısiyle bu politikanın bel ! i başlı eğilimlerinin ana hatlarını bel irtmek faydalı olabilir. Sovyet kültür politikasının amacı ş udur: 1 . Halk kültürü içindeki entellektüel geleneklerin par1 88


ça!anarak bir «gerici» ve bir « i lerici» kültür kolları içine serpiştirilmesi; 2. Şekil ba kımından « Milli» , lökin mazmunu Sosyalist olan yeni bir kültürün ortaya ç ı karı l ması; 3. Edebiyatta milli mahiyetteki yazıların yerin i sosya­ list rea l izminin alması için gerekli tedbirlerin uygulanması. Bundan başka bütün entellektüel hayatı Marksist - Le­ ninist ideolojisine uydurmak yolunda gösterilen çabalara ilöveten, yukarıda sıralanan üç eğilimin de Rus kültürü­ nün hôkimiyetini kabul ettirmek amacını taşıdığı aşikô rdır. Bu eğilimlerden birisi Lenin tarafından bir ana prensip olarak aşağıdaki şekilde bildirilm işti:

«Bütün dünyada halk idaresi ve işçi hareketlerinin u­ luslararası kültürü şeklindeki parolamızı ısrarla tekrarla­ maktan maksadımız, her milli kültürden sadece demokra­ tik ve sosyalist olan unsurları alıyoruz ve bu suretle bunla­ rı o milletin burjuva kültürüne . ve .b urjuva miliyetçiliğine karşı bir denge olarak kullanacağız» (70). Türkistanlılara ecdattan kalan kültür gelecekte Sov­ yetler tarafından tamamiyle bu prensibe uygun olarak par­ çalanmış ve tahrif edi l miştir. Ü stelik, bu iş canla başla yü­ rütülmektedir. Nevayi, İ bni Ali Sina, Biruni, Magdumkuli, Altınsarın, Ahmet Daniş, Furkat, Mukimi, Çakan Veli - Han, Abay v.s. g i bi sayıları 10 - 1 5'i geçmeyen entellektüel ha­ yat temsilcilerine yaşama hakkı tanınmış, fakat bütün di­ ğerleri « Feodal Cemiyet'e . veyahut İ slômiyete» hizmet et­ mekte olduklarından dolayı gerici kültür temsilcileri olarak damgalanmışlardır. Sovyetler tarihi gerçekleri bir tarafa atarak bel l i siyasi amaçlarla hareket etmiş ve etmekte ve birleşik bir milli kültür ve tarihi g ibi esaslı bir gerçeği hiç<70l Lenin Eserler , cilt 20 (Almanca ) . Doğu Berlin 1 961

1 89


bir suretle hesaba katmamakta iken, milli kültür m irasın­ dan « ilerici» olarak kabul edilen kısımları da kend i maksat­ larına uygun şekle sokmağa kendilerini mecbur hissetn:ek­ tedirler. Ü stelik, bu kültürün geri kalan kısmı nın mevcudi­ yetini de tamamen inkôr ediyorlar. Ebu Ali İ bni Sina bir dok­ tor ve tabii bil imler uzmanı ol masından dolayı, «materya­ lizm'in m üjdecisi olarak tarif edilmiştir. Şair ve devlet ada­ mı Nevayi de Özbek dilinin yaratıcısı olmuştu. Buna rağ­ men, herkes biliyor ki, O Türk - Çağatay edebiyatının baba­ sıdır. Ö te yandan Hazreti Muhammed'den devralınanları toplayara k İ slômiyetin esaslarından birini kuran 9'uncu yüzyılın tanınmış islôm ôlimi İ smail Buhari'nin adı bile anıl­ mamıştır. Fakat Sovyet propagandası için lüzumlu görüldü­ ğü zaman, Buhari'nin doğum yılı, 1 974'de, bir beynehıilel toplantı ile kutlanmıştır. Batı ve Doğ u edebiyatında Aristo'dan sonra « ikinci büyük üştad»'ı d iye adı gecen Türkistanlı feylesof Ebu Na­ sır Farôbi de uzun yıllar Sovyetler'in tarihi tefsir kavramına giremeyen bir diğer i l i m adamı olmuştur. Ancak 1 961 yı­ lında onun hakkında yayınlanan bir broşürde (71 ) bu bü­ yük fikir adamı materyalist düşünceli bir kimse olarak tanı­ tıJmıştır. Farôbi adından Sovyetler Birl iğ i n i n tanıtıl ması ge­ rekli görüldüğü sebeple onun doğumunun 1 1 00 üncü yılı münasebetiyle beynelmilel konferanslar da. meselô 1 975' de teşkil ediyorlar. Demek ki. Türkistan Kültür hayatının simôları rej i m i n günlük ihtiyaçları için bir a let olmaktadır. Şeriat kanunlarının hükümlerini bir araya toplayan ve bu( 7 1 ) Muzaffer Hayrullaev, Abu Nasir Farabi. Hayatı,

ve telimatı, Taşkent 1961, 90 s., tanıtması : İctimai Fanlar (ilimler ) », dergi, Taşkent

faaliyatı

«Özbeklstan'da 1963, No 1, s. 69

Doğumun 1 100 - münasebetiyle son zamanda SSCB'de F'a­ rabi hakkında bir çok eserler yazıldı.

1 90


güne kadar İ slamiyet kan unları n ı n temeli gözü ile bakılan « Hidaya» adındaki eserin yazarı olan Türkistanlı Müslüman ilim adamı Tirmizi de geri düşünceliler sınıfına sokulara k bir tarafa atılmış ve unutulmuştur. Halk tarafından bugün dahi çok sevilen 1 2'nci yüzyı l İ slöm mutasavvıfı Hoca Ah­ met Vasevi'nin adı etrafında tam bir süküt hüküm sürmek­ tedir. Bunun da sebebi İ slam d i ni eğitiminin halkın d i l i nde, yan i Türkçe olarak, yapı lması gerektiğini bildirmiş olması­ dır. Bu büyük din ö l i m i n i n düşünceleri edebiyat tarihi için­ de küçük bir yer bile olmamıştır. Bazı Özbek edebiyat­ çıları bundan dolayı memnuniyetsizli klerini bel irterek onun manzum şekilde yazıl m ış olan «Hikmet» leri üzerinde araş­ tırma yapmak arzularını belirttikleri zaman. bunun Kazak­ lar tarafından yapılması gerektiği Vassavi'nin mezarının da bugünkü Kazakistan Sovyet Sosyal ist Cumhuriyeti sınırları içinde kalan Türkistan (Yassa) şehrinde bulunduğu bildi­ rilmiştir. Kazakistan'dan gelen cevap ise, bu ilim adamının kullandığı dilin Özbekçeye daha yakın olması dolayısiyle, gerekli incelemenin Özbekler tarafı ndan yapılması nın da­ ha doğru olacağı yolunda idi. Bu taktik oyun u Türkistan dil ve kültürünün Özbek ve Kaza k diye i kiye bölü n mesine yol açmak suretiyle gene kuşakların bu manevi mirasa ulaş­ malarını önlemek amacını taşıyordu. Ama. her şeye rağ­ men bunu başaramadılar, çünkü Yassavi'nin « H ikmet» eseri bugün dahi a i le çevresinde ve kutlama törenlerinde okunmaktadır. Diğer taraftan Timurlenk'in torunu Uluğ Beg astronomi i le uğraştığından ve söylenildiğine göre «gerici din adamları » adına ke n<;l i oğl u tarafından öldürüldüÇjün­ den özel bir muameleye tabi tutulm uştur. Uluğ Beg «Kültür alanında ilerici · bir alim» olarak tanıtı lmaktadır. Babür'ün eserleri üzerindeki araş'tırmalara da büyük önem ve değer verilmektedir. Bunun sebebi, pek m uhtemel olarak, ad; ge­ cen hükumdar ve yazarın Hind istan ve Pakistan'daki şöh­ reti olabil i r. 1 91


Yukarıda adı geçenlerin dışında Türkistan hükümdar­ larından hiç biri Sovyetlerin tasvibine mazhar olamamış­ tır. Meselô, Türkistanlılar tarafından m i l li bir kahraman, devlet adamı ve büyük bir kumandan olara k tanınan Timur­ len k Sovyet tarihçileri tarafından bir haydut, katil ve bar­ bar olarak tavsif edi l iyor. Halbuki onun «Altın - Ordu» ya ind irdiği darbe, Rusya'nın yükselmesine yol açtığı için Rus­ ların da ona minnet borcu taşımaları gerekird i . Rus yazarı Sergey Petrovic Barodin, aynı adı taşıyan romanda Dimitri Donski'yi bir Rus kahramanı, vatanseveri, kurtul uş müca­ hidi ve Rus milletinin unutulmaz evlôdı olarak anlatma kta­ d ı r. Halbuki aynı yazar, «Semerkand göklerinde Yı ldızları> adlı diğer bir eserinde Timurlenk'i bir haydut ve halk ve hürriyet d üşmanı olarak tarif etmektedir. Sovyet Tarih ki­ taplarında Petro 1 '1n adı « Büyük Petro» , Tinıurlenk'inki ise, « Feodal Haydutların Baş ı » olarak geçmektedir. Türkistanlılar edebi ve kültürel miraslarını korunıaya kalktıkları zaman « m i l iyetci» d iye damgalanmaktadırlar. Frunze Ü niversitesi rektörü A. Yunus Ali edebi ilim adamı Ş . Umat Ali, A. Moli k, A. Tokanbay ve Bayan B. Kerirncan adlı şairler 1 959 ile 1 961 arasında yayınladıkları eserlerin­ de milli kültür mirasları uğruna şair Molda Kılıç ( 1 860 1 91 7) i le Kalgul Aristanbek'i kurtarmaya çalışmışlardır. Fa­ kat, yukarıda adı gecen i l i m adamları, Kılıç ve Aristanbek hakkındaki m üspet fikirleri n i burjuva nasyonalizm fikirleri­ ni övmek ve dolayısiyle

« m i l l iyetçilik

cereyanına

kapıl­

makla» suclandırılmışlardır (72). Bu taktiğin başlıca sebe­ bi Molda-Kılıc'ın i slômiyeti koruyanlardan biri olması ve Türkistan'da milli ödet ve gelenekleri ortadan

kaldırmak

(72) uSovettik Kırgızıstan», 24. 1 . 1960 s. 2-3 «Sovetskaya KJrgl­ ·

zlya», 26.2.1960, s. 4

1 92


sµretiyle milleti ..CP�ü11lQye . sürükle��n R�lar'o �.o rşı ya:if,ı i larındo cephe Ql�ı.ş o_l�§ıqır (?,3).. ; : : . . , . , . ,,, .:; Dciimtı tel'<roironofı ; fikl�leW ihtiv'a -eden « Leri trtce M ilfi­ yetıer Politikasının Zaferi » adlı bir makalede Sbvvetlerih k ültü r p91iti kaş ı . i!� S,Q�ü�g��iU �. ,Pf»j t ikq1Qr!m n J;ıj�bi_r;l,erine · ·

ne d�rece b(;lğ;lt . oldµğJ:J.11 U :99s.t�frnekte<N:. ,, , ·

,

"" · : : : � ·· "i

«Bazı ilim · ve ed�blyaftemsilt11eii, ;ec (fottô n. miri.si dfd� rak ·a11nan: 'mııtt-' ve · ttütfüref ·cı�ö� fler . hakkindri' .fikir ' ·yün;.: türken her zaman l'.eiıin'in 'koymiiŞ orduğt{ p�eri�lpfere i.ivl gun olara k har'eket etmemektedirler: Tevarüs edfleı{rriıtrt küttürü Marksizm aleyhtarı bir . na:zarire aeısırittt'.Jn ve . s i n'rf mücadelesini ve 'kültur geliş mesirii' inkar : 'Eid'en bir yorii:1t!tı' hü kme · tabi tutuyorldr. cumhurWt;;timizin {l(ifQızıstan ··s:s7 C.) içinde yaşayan bazı ilim ve ' edeblYat(: r · arkadaŞtbr l)\i kon uda Çok · ciddi · yanlışlar yapmak yoluna· scipmişh:ır' v� bUijuva' ·mıırrvet�ili�h;ırf 1'anınn·itş' ideoi'ö fı ptopclg andacısı' Kasım TiniStano\f (74) ile gericl şair Molda Kıhç oynadıkta.:: rı rolleri belirtmeğe k dtkıŞmışİaıldır. tterk esce bi1ineil bır' ' gerçe ktir ki, bu şairler en önemli edebi eserierini yazarken ilhamlarını Rus aleyhtarı ve 'h'uO( · al eyhtarı flkirlerderlı· · al�' m ı şlardır ._ .�� ��-!!Pi•, ,�� e�erı�rin ı g�rıiş p!cüde yoyılınası iı;çilerir:ı, sosyalist enternasyonalizm ve ha,l klar .. arasmda do�tluk ruh '(� prensibi içinde eğjtilmel�rine büyük bJ� eo... gel teşkil etme��dir� (75). ·

·

··

· .

· ·

Kozak - Türk edebiyatının .ana sorunları kanu,nu üze:--; rin.Q� v.apıJan bir �onferçınS;tq Sowet edebiyat aroş.tırmaçı,., <73 ) Bak�p. ız,: .« So-y�tt� )i,Jrpzuıt;ı,Q»ı 24.1 .1960, s. 2-3 (74) Kasım Tu,ı�tı:ı.p.. dilci ve . hıı,lk arasında sevilen milli rubtııı , ese:rJ�r v:e,rp:ıi� Ql.r �air idi. Onu� . kaderi hakkındıı. lıa�ınız : Türkistan'da öldürülen Türk şairleri (Kitabımızın III bö­ lümü) . (75) ccSovetskaya Kirgiziya», 21.�.l�O. $ . 4,

F.: 1 3

1ea


ları m i l li ve kültürel mirasların nasıl bir muameleye tabi tu­ tul maları gerektiği hakkında verdi kleri bir kararla görüşle­ rini büsbütün kesinleştirmişlerd i r. Bu kararın bir yerinde şöyle deniyor:

«Kazak edebiyat tarihi derslerinde 1 8'nci yüzyıl ferdi­ yetçilik şiirinin tanınmış temsilcisi Buhar - Cirov Kalkaman Ulu (1 693 - 1 787) nun eserlerine başlıca yer verilmelidir. Cünkü, o Feodalist ideolojiye şekil veren Hanlıkları da des­ tekleyen niteliğe sahip olduğu gibi, aynı zamanda Kazak topraklarını göçebelerin (Kalmıklar - Cungarlar demek o­ lur) hücumlarına karşı savunurken Rusya ile de barışçı ilişkiler kurulması gerektiğine inandığı da öğrenilmelidlr.. Şortanbay Kana Ulu (19'ncu yüzyıl)' ya gelince, konferan­ sın mütalaasına göre, bu yazar bir yaııclan Carların sömür­ gecilik politikasını reddetmiş, öte yandan da Hanlıklar dev­ rini ideal olarak göstermiş ve eserlerinde İslam ideolojisini savunmu·ştur. İslam ideolojisine karşı açılan mücadelenin gelişme halinde bulunan halk demokrasisi yönünden pren­ siplerini tahlil maksadiyle, bu tip şairler üzerindeki araştır­ malar · üniversitelerde yapılmalıdır» (76) . Kalkaman Ulu gibi Rusya ile ilişkiler kurulması lüzumu üzerinde duranlar göze g irmekte, fakat öte yandcın İslôrıı ideoloi isini savunan!ar da gözden düşmekted ir. Türkistan' ın ecdattan kalan ma nevi mirasını başlı başına bir değer değil de, sadece siyasi bir vasıta olarak göstermek Sovyet Kültür po!iti kası nın bugüne kadar devam eden ana pren­ sibi olm uştur. Burada şunu da bel irtmek yerinde olur ki, Ruslar'ın tevarüs ettikleri manavi değerler, hiçbir zaman böyle bir tefsir amel iyesine tabi tutulmamıştır. Şekli mil li, fakat aslı daha ziyade sosyalist olan kültü(76) Edebi mura jene onı zerttau (Edebi miras \'e onu araşLır­

ma ) , Alma-Ata 1961, s. 371-72

1 94


re doğru ikinci eğilim. Stal i n tarafından talep edil m iş bir tezdir. O zamandan beri bu teze hiçbir zaman karşı kon­ mamış. tersine Stalin'in şahsına inanç aleyhinde kon uşulan sözlere karşı. bu tez Sovyet l iderleri tarafından bugüne ka­ dar kullanıl mıştır. Bundan önceki kısı mda da belirtmeğe çalıştığım ız gibi, kültür politikasının uygulanmasında bu gi­ bi prensiplere yer verilirse. kültür m i l li varlığın yayım vası­ tası olmaktan mahrum kalır. Bu d urumun ortaya çı kması bi­ raz devlet memurlarının bile bile Rus kültürel gelenekleri n i yaşatma çabala rından doğmaktadır. Sovyetler Birliği halk­ ları için şeklen m i l li ve mazmunu ba kımından sosyal ist bir kültür, tatbikatta Carları n Ruslaştırma pol itikasına pek çok benzemektedir. Bu pol itikanın başlıca özelliği; Gayrirus halkların «hristiyanlaşma yol uyla Ruslaştı rılması» prensi­ binde idi. Şimdi ise: «Sosyal izm kültürü vasıtasiyle Ruslaş­ tırma» prensibi söz kon usudur. Bu bakımdan çok ilgi çeken bir örnek de, Sovyetler'in Türkistan'daki « kültürel ilerleme» yi göstermek istedikleri ve her zaman ileri sürdü kleri bir kitap yayımı taklididir. Me­ sela, «1960 yılında S.S.C.B.'nde Basın» adlı kitapta ( Rusça) verilen bilgiye göre Özbekistan S.S.C.'nde 1 960 yılı içinde 1 875 kitap ve broşür yayınlanmıştır. Bun lardan 622'si Rus­ ça, 200 kadarı Sovyetler Birliği'nin diğer halk d i llerinde ıe ancak pek az miktarı da Türkistan Sovyet Cumhuriyetleri halklarının d i llerinde neşredi l miştir. Her ne kadar en mü­ him rakam atlanmış ise de, bunu hesaplayıp çıkarmak zor değildir. 1 875'1 i k kitap ve broşür ıçinde yalnız 400 tanesi Türkistanlı ların d i l i_ nde idi. Bun lar da, muhakkak ki az sa­ yıda bası l mış küçük ve önemsiz eserlerdir. Rusların Özbekistan ahalisi içindeki oranı 1 .5'tir. Buna karşılık Rusça yayınlanan eserlerin 4 . 1 üstünlük taşıdığı görül mekted ir. Sov­ yet Rus sömürgeci kültür politi kasının özeiliğini gösteren bir gerçek de 1 940 ile 1 960 yılları arası nda Türkistan'da •

·ı 95


yayınlanan kitapların yüzde altmış ikisin in Rusça'dan Türk d i llerine tercüme ed ilmiş eserler (77) olduğud ur. Özbekistan SSC'nin eski Kültür Bakanı Sabir Muham­ medov bu konuda şöyle demiştir. «Son 10 yıl içinde Marksizm - Leninizm konusunda Öz­ bek dil inde yayınlanan kitapların sayısı 1 34'ü bulmuştur. Bunların baskı sayısı 3.325.000'dir. Bu süre içinde Rus ede­ biyatı klösik!erinden de 3 milyon kadar nüsha bası lmıştır. Bunlar içinden 600 bin nüshası Puşkin'in ve 290.000 nüsha da Tolstay'un eserlerinden alın mıştır» (78) . Bunu bir « Kültür Bakanı » mağrurlukla beyan etmişti. Ancak, Puşkin ve Tolstoy'un eserlerinden bu kadar çok sayıda basılması Sovyet kültür pol i tikası için olduğu kadar Türkistanlı ları n kendi kültürlerini koruma çabaları içinde de h iç bir önem taşı mıyord u . Şu kadar ki, Türkista n­ lılar Len in veyahut başka Sovyet ideoloj i yazarları nı okut­ maktansa bunları okumayı hiç şüphesiz tercih ediyorlardı. Burada işaret edilmeğe değer bir nokta da milli kültür ihti­ yaçlarını beslemek ve yaşatmak için yapılanların yeter öl­ çüde ol maması ve yayım politikasında Türkistanlı ların hür Doğu ve İ slöm ölemi ile olan tabii bağlarına yer verilmemiş olmasıdı r. Yayım alanında elde edildiği m uvaffakiyet hak­ kında iddia edilen « ilerleme», milli kültürün geliştiril mesi bakımından bir gerilemeden başka bir şey olmamıştır. Len i n bile Komünist fikirlerin yayım ı işinde milli dille­ rin kullanı lmasını gerekli görmüştür. Yukarıdaki rakamların da gösterdiği gibi, verilen bu talimata bugüne kadar harfi (77) K.H. Hanazarov, Sblljenie natsii i natslonalnie yazıki SSSR

(SSCB'de milletlerin ve milli dillerin yakınlaşması) , Taş­ kent 1963, s. 2 1 1 (78) «Kızıl Özbeklstam, 24.3.1962, s. 2

1 96


harfine riayet edi l miştir. M i l li dillerin değerden düşjjrül­ mesi ve Rus kültürünün yeniden kıymetlendiril mesi gayret­ leri halka milliyetlerin i unutturmak amacı ile sosyalist bir anlam ve m i l li bir şekil içinde yürütülmekted ir. Bu ga�ıret­ leri etkili bir şekilde desteklemek maksadiyle m i l li kültür kon usunda girişilen her gerçek araştırmaya ideoloj i k yol­ dan şaşma gözü ile bakılmaktadır. Mese!ô, Taşkent Ü n i­ versitesi'nde bir Rus Doçenti 1 956 yılı nda «Özbekistan ide­

oloji cephesinde burjuva milliyetçiliğinin bugünkü görünü­ şü» konusu üzerinde yaptığı çalışmalar sırasında bir çok Türkistanlı i l i m adamlarını milliyetçi olmakla suçlandırmış­ tır. Taşkent'te yaşayan Rus şairi M ilşakov, Lenin armaüanı kazanan Türkistanlı şair Abdullah Kahar'ı m i l l iyetçilik ba­ kımından şiddetle itham etmiştir. Teplov ile Sidi l n i kov gibi Rus yazarları ise «Taşkentskaya Pravda» gazetesinin i 6.9. 1 956 tarihli sayısında çıkan yazı ları nda arkeoloji kazııcm­ na karşı ateş püskürüyorlard ı . Onların fikrine göre bu ka­ Zilar feodal devrin kalıntılarını ortaya çıkarıyordu. Özbekis­ tan Komün ist Partisi'nin eski Birinci Sekreteri Muhiddi­ nov'un dahi 1 956 yılında itiraf ettiği g ibi, başkanı Vudahin adında bir Rus olan «Özbekistan Bestekarlar Derneği» « bin yıllık Ö zbek Müzik Kültürünün varlığını inkôr etrr'iŞ­ tir.» Türkistanlı bir şair olan Gafur Gulam eski çaydanlık­ ların ve sapan demirlerinin müzelerde sadece «geçmiş kül­ türlerin kalıntıları» sıfatında gösterildiğinden şi kôyet etmiş­ ti. Türkistanlı ilim adamı Ş. Batırov Türkeminstan i l i m akademisinin yayınladığı dergide şu dikkate değer sözleri söylem iştir:

«Milli Cumhuriyetlerin düşünürleri Moskova, Lenin­ grad, Ural ve Sibirya'daki düşünürler tarafından korunma­ ğa muhtaç değildir başarıları için onlardan armağan bek­ lemezler. Onlar için gereken şey, büyük davalarını çözmek yolunda kendilerine gerçek öncülüğün gösterilmesidir. 197


Faakt çok üzülerek söyleyebiliriz ki, Orta Asya ilim a­ damlarınca ve özellikle bilgisiz diye hakir gördükleri genç bilim temsilcilerine karşı şerefsizce muamelede bulunan kimseler vardır. Bunlar önemli işleri kendi üzerlerine alıp Orta Asya düşünürlerini ve ilim adamlarını bilgi toplamak ve istatistik hazırlamak gibi basit işlerle görevlendirmek­ tedirler. Her yıl Türkmenistan'a «Ekspedisyon» adı altın­ da yüksek masraflara mal olan heyetler göndermektedirler. Gittikleri yerlerde bu heyetler bizim enstitülerimizle ışbir­ liği yaparak çalışırlar. Fakat, bilgi toplama işleri bitip bu bilgileri inceleme ve değerlendirme zamanı gelince, artık kendilerine ihtiyaç duyulmayan bizim arkadaşlarımızla iş­ birliği bitiyor (79). Rusların Türkistan'da ideoloj i ve coğrafya alanındaki bu d urumları biraz da araştırma sonuçlarını kendilerine ta­ mamiyle güvenemedi k leri milli aydınlardan g izlemek vü­ zünden ortaya çıkmaktadır. Sosyal ist realizmine yön vermek şeklinde beliren Sov­ yetlerin üçüncü eğilimleri de Türkistan'da m i l l iyetler pc·�;ti­ kası ba kımından değişik şekillerde uyg ulanmaktadır. Re­ alite olara k Ruslar «Büyü k Kardeş» Komünist Partisi her şeye kadir ve Sovyetler tarafından a l ı na n tedbirler de « iyi hareketlen> olarak gösteril miştir. Edebiyat ve sanatta sosyalist realizmi aslında bir sa­ nat teorisi değil, fakat edebiyat ve sanatta siyasi emellerin yerine getirilmesi için kullanılan bir vasıtadır. Türkistan' da milli d uyguları parçalamak ve ecdattan kalan kültür mi(79) İzvestiya A.kademii Nauk Turkmenskoy SSR. Seriya

Obş ­

çestvennıh Nauk (Türkmenistan SSC İ limler Akademisi Bildirisi. İctimai İ limler serisi) , Dergi, Aşkabad 1963, No 2, s. 9

1 98


rasının değeri n i asgariye indirmek Sovyetlere d üşen bir gö­ rev olduğuna göre, Doğu'nun ananevi şiir şekillerine kar­ şı Türkistan'da acılan m ücadele de sosyal ist real izm adma yapıl mıştır. Sovyet Komünist Partisi Merkez Komitesi Sekreteri İ li­ cev 1 7. 1 2. 1 962'de yaptığı bir konuşmada bu alandaki Sov­ yet politikasını şöyle belirtmiştir:

«Komünizm uğruna açılan savaşta tam bir hürriyet var­ dır. Bizde Komünizme karşı açılan savaşta hürriyet diye bir şey hiç bir zaman olamaZ» (Pravda, 25.12.1 962, s. 2). Bugünkü Komün ist Parti l iderleri ile hükümetin aldığı tedbirler Komünizm uğruna savaş sayıldığından, rej ime sıkı sıkıya bağlanmadan yaratıcı bir faaliyet göstermek mümkün değildir. Bu demektir ki. milli ayd ı n lar tarafından Sovyet rejiminin sömürgec i l i k politikasını tenkit yol unda yapılacak herhangi bir hareket, derhal şiddetl i bir karşı l ı k görecektir. Eğer böyle bir ten kit sanat v e edebiyat alanın­ da olacak olursa, bu hareket sosyal ist realitesi teorisine aykırı olarak «hakikatleri tahrif» sayı lacaktır. Milli kültüre karşı acılan m ücadelede Sovyetlerin milli mimari değerleri yı kma gayretleri yıllardan beri süregel­ mektedir. S. H melnitski'nin 1 963 yılında bir sanat dergisin­ de yayınladığı «Orta Asya'da milli tezyin sanatının kaderi» başlıklı makale (bakınız: Dekorativnoe isskustvo, Dergi, Moskova 1 963, No 3) çok ayqın latıcıdır. Çünkü bu makü:e­ de yazar Sovyetlerin Türkistan mimarisine karşı durur."unu kısaca bel irtmektedir. H melnitski'ye göre, içinde yaşadığı­ mız çağda mimarlık ve nqkkôşlık için m i l li sanat idarelerine ihtiyaç yoktur. Ona göre, kimse bunları Türkistan'da gör­ mek lüzumunu d uymuyor. Rus yazarının bu görüşü Türkis­ tanlı bayan D. Fahrettin'den şiddetli bir karşı !ık görnıüş­ tür. «Özbekistan Komünisti» adlı dergide (Taşkent, 1 963, 199


No 63. s: 73�78). «Ortada duran de;t gibi tezvın sanatına kdt$ ı WıfılHMt·titr düttröHIŞ» 'ba!;llil<lr yo�ınacr rriill1 tezyin sa� ıibtır\:ı aŞdğıda ki ifodeter ile saVUnrricik · cabasını göstermiş" ·

tir:

«timelnitski hiç b,ir s�bep gö�termeden, Orta Asya'nın . bi� . ôbide gil,>i ortada duran sa nat d eğeri n i inkar ediyor ve b � san �tı � artık dev�i �i t a �amlamış y� balkın yabancısı ha­ line gelmiş olduğunu ve bundan dolayı bugünün sanat kövtdith 1Çltie' ·ğirentiyect!ı§hıi Ueı'i ;sütU\ioi': . : yazar mimari­ deki şel<il satıdtinı ınceııy6r. orta :Asyci'riİn ·a mlıazzam tez­ yin sanatının ·1B;ncl yüzyıl ile 2·o·nci ·yüzyrl arasındb büyük bir çöküntüye uğramış c;>lduğunu bilc;:liriyor. Bunun için artık l;>u geleneği terketmek gerekti�ini b_e lirtiyor� Yazar şu ifa­ d eyi kullan ıyor: «Bu scmatı daha fQzla geliştirmek imkanı yoktur . . Bu alanda bütün imk,ônlar kullanılmış ve _tüketil­ miştir . . . » Yazar, geçmişteki süsleme sanatının bugün de uygulanıp uygulanmayacağını inceledikten sonra buna ke­ sjn bir «hayır» damgasını vuruyor ve şöyle diyor: «Sugün he.m en hemen her evd� motosiklet, radyo �e televizyon var, ama hiç kimse tezyin sanatı için para harca mıyor, kims13nin buna ihtiyacı yok. Özbekistan'da inşa edilen birçok ye­ ni binalarda sü$ler görülrY1ektedir. Aşikôr olan bfr şey var­ sa; o da 20'nci yü z yıl d a yaşayan insanların binalarını süsle­ mek için 1 9'ncu yüzyılda kullanılan süsleri kopya etmedik­ teridir ; - Pakat b\Jg ü nün insanlarının mmt san at geleneğini terkettikleri Ş'eklinde yözar tarafından ileri sürulen iddia saçmadır. Yazar görü$1erini savunurken, Lenlnabcii1 ( = Hocent) ·halkının evteri üz�rine süs koymak adetini terket­ miş tıldol<!arını bildiriyor. Eğer öncüler Sarayı veya Genç­ tik Ote!i veyc!f Mosikoval'ıfa'r inaf1aıteSindeki binalarda süsler bUlunmuyotso bu sanatı Moskôvo'lıltlr . ' beğenri1iyor ctiye, khmel'tiııı: I$il'ie yafdttıiyor d�m�k n\an&.fütt veremez. Halbu­ ki . gerçek şudtlr! Binaıatı 'devıet:ınşa,· eıtirdiği iclri rriemıe� ı<etin hiç· bit frırdfltii:la · bunfO'r üi:erlna�f f>ir s'Ös� +asttd nriıı� ,

'

20(!)


yor. . Yazar şöyle diyor: «Orta Asya şehir ve köylerinde tek cepheli, fakat gösterişli binalar gördüm. İçinde yaşadı­ ğımız devirde halk mimarisindeki şekil sanatı halkın ıevki ile bağdaşmıyor. Halk, evleri üzerinde artık süs istemiyor. Hatta, bazı hallerde mevcut süsler de kaldırılmıştır. Biz bu­ nu oblektif bir şekilde kanuna riayet sayarız.» Bu iddiasını ispat için yazar, Rega bölgesinden bir Kolhoz amelesint ör­ nek olarak gösteriyor ve diyor ki: «Bu adam belki ne iste­ diğini bilmiyor, fakat neyi istemediğini biliyor. Kolhoz ame­ lesi eski evinin üzerindeki süsleri koparıp atmış ve duvar­ larını mermere benzer şekilde boyamak kararını vermiş­ tir», Hmelnitski Rega'lı çiftlik amelesinin içinde yaşadığı­ mız devrin münferit fakat tipik bir örneği olarak taşıdığı ga­ yenin farkında değildir. Yazar bu olayı bir halk kütlesinin kültürünü hakir görmek için kullanıyor. Halbuki bu kolhoz amelesi sadece estetik duygudan mahrum, halk sanatından anlamayan ve hattôı başkalarının yüksek sanat kabiliyetle­ rine saygı göstermeği dahi bilmeyen bir biçaredir . . . Bize düşen ödev, halk sanatının köklerini söküp atmak değil, fakat yaşayan ve ölü gelenekler orasındaki farkı ta­ yin etmektir.» Türkistanlı aydın bir hanımın bir Rus'a karşı yazdığı bu cevap vazısı Rusların Türkistan'da geleneksel ve m illi tez­ yin sanatı n ı öldürmek ve onun yerine Sovyet tarzı diye yeni kı l ı k altında tamamiyle Rus olan bir sti l i yerleştirmek niye­ tinde olduklarını gösteriyor. Bayan Fahrettin'in bu yazısına sadece şahsi d üşüncelerinin ifa desi gözü ile değil, aynı za­ manda m i l li tezyin sanatlarını koruma gayretinde olan Tür­ kistaniı uzmanların da feryadı nazarı ile bakılması gerektir. '

SOVYETLERİN LİSAN VE EGİTİM POLİTİKASI YOLU İLE MİLLİYETSİZLİK AŞILAMA CABALAR! Stwyet idaresi a ltında yaşadığı süre içinde Türkistan'201


da bir çok okul inşa edildiği bir gerçektir. Sovyetler, halkın eğit!mi için bu okulların ne derece öneml i olduklarını daıma tekrarlar. Fakat bu okullar Türkistan gençlerinin ecdatların­ dan miras kalan kültürel ve mônevi değerlerden mahrum edilmeleri ve aralarındaki bağların koparılması için kurul­ muş müesseselerdir. Ası l ma ksat, onları Rus kültürünün kucağına atmak ve kendilerine d insizli k gibi materya l ist fi­ kirleri aşılamaktır. Sovyetler'in arzusu Komünizmi ideal olarak kabul eden bir rej ime sôdık, kendi ana d illerini ko­ n uşmağa devam etmekle beraber hiçbir zaman mill iyetçi düşünceler taşımayan yen i bir halk tipi oluşturmaktır. Bu gayeyle Türkistan tarih ve kültürüne dair dersler okullardan kaldırılmış ve geçmişin edebi ve manevi varlığı tamarniyle yanlış bir acıdan ; «ilmiyetinin partici olması » noktai naza­ rından tasvir ed ilmiştir. Türkistan ü niversite ve teknik kolejlerinde okuvan Türkistanlı lar sayısın ı n aynı okul larda bulunan Rus öğren­ cilerine kıyasla çok daha az olması da gösteriyor ki, Tür­ kistanlı lar, aksi iddialara rağ men Sovyetler Birliğ inde ikin­ ci derecedeki vatandaş muamelesi görmeğe devam ediyor­ lar. 1 929 ile 1 941 yılları arasında Özbekistan yü ksek eği­ tim müesseselerinde bütün bilim kollarında 1 5.042 gene eğitim görmüştür. Bun lardan 1 01 3'ü Özbek olmak �izere sadece 1 770'i Türkistanlı olup, ·ı 3.272'si Rustur ( Özbekis­ tan ' ı n o zamanki 7 milyon luk nüfusundan 6 m ilyonu Özbek 1 m ilyonu da Rus i d i ) . 1 95711 958 okul yılında Türkmenistan Sovyet Cumhuriyetinde kayıt edilen öğrencilerden yalnız 4752'si Türkistanlı idi. O sıralarda Türkmenistan'da yaşa­ yan Türkistanlılar'ın sayısı 1 milyonu aşıyordu; halbuki bu­ na karş ı l ı k Ruslar'ın sayısı 250.000'den fazla değildi. On yıl içinde (1 947 - 1 957) Taşkent Ü n iversitesi'ni yalnız 1 0 Tür­ kistanlı bitirmiştir. 1 955/56 ders yılında Tacikistan'da oku202


yan 1 4.400 öğrenciden yalnız 6.400'ü Tacik idi (80). 1 950 yı lı sonunda Türkistan'da araştırma işlerinde çalışan 2i1.?.57 kişiden ancak 7.593'ü Türkistanlı idi. Yine aynı sıralarda Türkistan'da görevli 307.692 yüksek derecel i uzmandan 1 1 2.447'si Türkistanlı ve geri kalan 1 95.245'i ise Rus veya Türkistanlı olmayan insanlardan ibaret idi (81 ) . Bugünkü durumun geçmiştekinden farkı yoktur. Bu rakamlar Sovyet eğitim politikasının taşıdığı l\ötü niyetlerin delilini teşkil etmektedi r. Aynı şey Sovyetlerin dil politikasında da görü lmekted ir. Buna ait rakamlar da Sov­ yet kültür politikasının sadece sömürgecilik politi kasın ı n b i r vasıta olarak kullanıldığını ispatlamaktadır. Rusça'nın resmi d i l olarak kabulü ve Rusça'da kullanılan « Kiril» hurf­ lerinin bütün okullarda mecburi olarak öğretilmesi sonu­ cunda Özbekistan ve Kazakistan'daki 400.000 Türkistanlı çocuğun derslerini kendi anadil leri yerine Rus dilinde gör­ meleri mecburi kılınmıştır. 1 956'dan beri Rusça, Türkistanlı­ lar için i kinci anad i l i olarak resmen i lôn edi l miştir. Bundan başka Türkçe kel imelerin yerine tedrici, fakat sistematik bir şekilde Rusçaları nın kullanı lması da gösteriyor ki, Rus( 80) «Öbşçestvennıe Nauki v Uzb e kist an e» , Dergi, 1963, No 3.

c;,

3 1 ; B. Hayit, Turke!;tan as an Example of Soviet Colonia­ lism (Sovyet sömürgecilik siyasetinin bir örneği olmak üze­ re Türkistan ) , «Studies on the Soviet l:niomı, Dergi, Müni!:ı

196 1 , cil t l, No 2, s. 92-93'. Bu makalenin Türkçesi : «Dergb

, Mynchen 1961, No 25, s. 32-4 5 ; Ayrıca risale olarai{ neşri .

«Komünist' Kolonlalizml Karşısında Türkistan», Toprak :ya­ yınları, İstanbul 1982, s. 36 ( 8 1 ) Ayrıca malumat için bakınız : «Central Aslen Revtev», Lon­ don 1962, No 3, s. 229-24 1 . Böy l e bir durum bugüne kadar değişmem.ıştır.

...

203


lor Türkistanlılar'ı, görülecek kadar yakın bir gelecekte, Ruslaştırmak kararındadı rlar. Sovyetlerin bu kararı 20 - 25 Kasım 1 962'de Alma - A­ tada yapılan Sovyet dilcilik konferansında acıkça ifade e­ d i l m iştir. Sovyetler Birl iği içinde Rus aslından olmayan halklar arasında iki d i l i n birl ikte kullanı l masının şimd i l i k caiz görüldüğü b u konferansta belirtilmiştir. Bununla bera ber «Sovyet halkının» yegane d i l i olarak Rusça'nın yavaş yavaş yerleşeceği de bildirilmiştir (82 ) . Sovyetler, Sovyetler Birliği'nde yaşayıp da Rus aslın­ dan olmayan halklarının, ve bu arada Türkistanlıların, ken­ di istekleriyle Rusça öğrenmekte old uklarını bildiriyorlar . Türkistanlı lardan pek çoğunun Rusça öğrenmeğe hic de hevesl i olmadı kları göz önünde tutul ursa , bunun propagnn­ dadan başka bir şey olmadığı anlaşılır. 21 Mart 1 961 'de S.S.C.B. Liseler ve Orta Ticaret Okul­ ları Bakanı aşağıdaki talimatı yayınlamıştı r:

«Türkmenistan Bakanlar Şürôsına bağlı Devlet Komi­ tesi Orta ve Yüksek İhtisas Okullarının aşağıdaki talimata göre hareket etmesini emrediyorum: Cumhuriyetin Yüksek Okullarında Rusça öğretimini kuvvetlendirmek için gerekli tedbirler alınmalıdır. Yeter de­ recede Rusça bilgisi olmaya!l 1 . ve 2. sınıf öğrencilerine ya­ bancı dil öğrenimi için ayrılan saatlerde Rusça öğretilme­ lidir. Milli okullarda Rusça öğretimi için pratik kurslar ve metodlar düzenlenmelidir» (83). (82) «Kazahstanskaya Prvadaıı, 27. 1 1 . 1 962, jizn Kazahstanaıı, 1962 , No 12, 43 - 4 7 ;

s.

2;

«Partiyna:.a

izvestlya Akademii

Nauk Turkmenskoy SSB, Seriya Obşçestvennıh Nauk, 1 96:1 ,

No 1, s. 96-97 (83 ) �<Byulleten Ministerstvo Visşego i Srednogo

Spetsillnogo

Obrazovaniya SSSR) (SSCB Yüksek ve Orta Mesleki Öğre­

nim Bakanlığı Bülteni ) , Dergi, Moskova 1 9 6 1 , No 5,

204

s.

10.


Ayrıca Mart 1 938'de Rusça öğrenimini mecburi kılan bir kanun da yayınlandı. M i l li d i ller, Rusça kelimeler kat­ mak suretiyle Rusça'ya yakınlaştırı ldı. Türkistanlılar m i l li d i l i n safiyeti üzerinde kaygı d uydukları zaman « M illi dille­ rin saf kal malarını istemek için ortada bir sebep yoktur,ı> g ibi sözlerle onların, bu endişeleri h içe sayı l maktadır (84) . Bundan başka Sovyetler Birliği halklarının milletlerara::.ı eğitim için taşıdığı önemi bilerek veya bilmeyerek küçük görenlere veyahut Rus dilinin karşısına m il li dilleri çıkar­ mağa çalışanlara karşı Sovyetler'in şiddetle m u kabele ede­ cekleri» ilön edi l m iştir (85) . M illi d i l i yabancı laştırma gay­ retlerinden başka m i l li ödetleri de yabancılaştırma hareke­ ti sürüp g itmektedir. Buna örnek olarak Müslümanların şiddetle karşı koymalarına rağmen, domuz yetiştirilmesi, d i ni ve m i l li günlerin kutlanması yerine 1 Ocak'ta çocuk­ lar için cam ağacı ile yapı lan törenler, m i l li kiyafetlerin de­ ğiştirilmesi, Rus ödetlerine göre düğünler ve ananevi, mil­ li ruhdaki düğün, sünnet ve cenaze törenlerine karşı açılan kampa nyalar gösterilebil ir. Kültür politi kası alanında alı­ nan bütün tedbirler Türkistan l ı lar'ı kendi m i l l iyetinden u­ zaklaştırara k onları Ruslaştırmak amacını taşımaktadır. Sovyet Komünist Partisinin Programı da, bir «Sovyet mille­ tinin» kurulmasını hedef tuttuğundan, Türkistan için oldu­ ğ u kadar Rus aslından olmayan bütün diğer Sovyetler Bir­ liği halkları içinde varl ı klarına yöneltil m iş bir teh like teşkıi etmektedir (86) . (84) «Partiynaya jizn Kazahstana», 1959, No 9, s. 75-76 (85 ) «Partiynaya Jizn Kazahstana», 1959, No 1 1 , s. 1 6 (86) Daha geniş bilgi için bakınız : Abdurrahman '

Das Kommunistische Programm zur

Avtarhanov,

Entnationalisierung

der Nationalitaten der UDSSR (SSCB'deki milletlerı milli­ yetsizleştirıneye matuf komünist programı) , Sovyetler Bir­ liğini Öğrenme Enstitüsü, München 1964. Bu mufassal ma­ kale başka dergilerde de yayınlanmıştır.

205


111.

TÜRKİSTAN'IN KONTROLU İŞİNDE SOVVEI RUS İKTİDARININ ROLÜ

KOMÜNİST PARTİSİ EN YÜKSEK KONTROL ORGANI Bundan önce de bildiri lmiş olduğumuz gibi, Türkistan Komünist Partisi Moskova tarafından kurulmuş tur. Türkis­ tan'da Komün ist Partisi yetkisi ile hareket eden Ruslar. es­ ki Sosyal Demokratlar ve Sosyal ihtilôlciler olmuştur. 191 7 ve 1 91 8 yılları içinde bunlar arasında en önemlileri Taş­ kent'te Tobolin. Şumilov ve Perşin, Khokand'da Babuşkin, Kağan'da Poltaratski, Aşkabad'da Dj itni kov, Pispek'te i va­ n itzin, Semerkand'da Frolov ve Alma-Ata'da da Vinogra­ dov'd ur. Türkistan Komünist Partisi kurucuları arasında bir tek Türkistanlı yoktur. Komünist hareketin in 1 91 7 ile 1 922 arasında merkezi Taşkent idi. Haziran 1 91 8'de bu şehirde 261 Komünist var­ dı ve bunlardan 28'i. söylenildiğ ine göre, Türkistanlı idi (87) Bu 28 Türkistanlı (eğer rakam doğru ise) daha sonra Tür­ kistan halkı arasında da bir Komün izm hareketinin mevcut bulund uğuna delil olara k gösterilmiştir. Gerçekte Komü­ n ist Partisi Türkistan halkından o kadar az destek gör­ müştür ki, 1 927 yı lına kadar olaylar üzerinde hiç bir kontrol kudreti gösterememiştir. Bu kontrol askeri teşkilat ve gü­ ven l i k organ ları tarafından yürütül müştür. 1 91 8 ile 1 930 yılları arasında, yani Sovyet Ruslar'ın i O yı l l ı k fiili idarelerinden sonra, Komünist Partisi Türkistan · da yeter sayıda üye toplayıp nüfuzun u kurara k iktidarını hissettirmeğe başlayabilmiştir. 1 961 'de Sovyet Komünist Partisi'nin Türkistan'daki 780.000 üye ve taraflarının yarı (R7) Hamid İnayatov, Oktyabrskaya revolyutsiya v Uzbeklstanc <ôzbekistan'da Ekim İhtilali) , Moskova 1958 , s. 156

206


sından azı Türkistan'lı idi . Türkistanlı Komünist sayısının oran olarak düşük bulunması da her şeyden önce gösteri­ yor ki, Komünizm mekan izması üzerinde Türkistanlı Komü­ nistlerin etkisi hemen hemen h iç denecek kadar azdır. Pek tabii olara k Rus Komünistleri de iktidarın kendi el lerinden çıkmasını istemiyorlar. Türkistanlı Komünistler elbette ki, halkın n üfuz ve tesiri a ltında kalacaklardır. Halbuki Ruslar, sömürgec i l i k politikasını yürütmek işinde daha becerikli kimselerdir. Bunun içindir ki Türkistan'ın parti ve devlet mekanizması içinde Rus Komün istleri kilit mevkileri kendi ellerinde tutmaktadırlar. 1 924'ten beri Türkistan Sovyet Cumhuriyetlerindeki Komünist Parti birinci sekreterleri genellikle yerli halk ara­ sından seçilmiştir. Bunlar yine genel likle ikiden beş yı la kadar iş başında kalmışa lrdır. Diğer taraftan i kinci sekre­ terlik görevi daima Rus Komünistlere verilmiştir (88 ) . Bun­ lar iki üç kat daha uzun süre h izmet gördükten sonra Bre ı ­ nev. Titov. Ponamarenko vs. g ibi en yüksek mevki lere çı­ kartl mışlardır. İ şlerin asıl kilit noktasında bulunan ikinci sekreterler bütün parti cihazını idare ederler ve parti ka­ rarlarını devlet organlarına tebliğ ederler. Birinci sekrnter­ lerin görevi daha ziyade propaganda ve parti politikasını halka intikal ettirmektir. Aralık 1 962'de Endüstri ve Tarı­ mın kontrolü için yeni bürola r kurulması suretiyle Komün ist Partisinin Rus ikinci sekreterleri ,bir kat daha ta kviye edil­ miş oldu. Bu suretle Türkistan Komünist Partisi merkez ko­ mitesinin on bürosunda görevli olan!ardan 4 1 ' i Rus ve ancak 28'i Türkistanlı Komün ist olmuştur. Türkistan'c!a Ko­ münist Partisinin 5 Endüstr� ve 5 Tarım Büroları kuru! muş · <ö8) Türkistan'da Komünist Parti İerin Rus asıllı o l a n ikinr;i sek­ reterlerinin isimlerini burada zikretmeye lüzum gönnıiyo­ ruz, çünkü bunlar ara sıra değiştirilmektedir.

207


tu. Bunlar, 1 967'de oradan _kaldırıldı. Türkistan'da Sovyet pol itikasını uygulama sorumluluğu ikinci sekreterin şahsın­ da toplanmıştır. Aralık 1 962'de Sovyet Komünist Partisi Merkez Komi­ tesi'nin Orta Asya bürosunun kurulmasiyle Komünist Par­ tisi adına yen i bir kontrol organı daha ortaya çıkmış oldu. Bu büro da Rus Komün istleri'nin idaresi altı nda iş görmek­ teyd i . Başkanı Lomonosov ve asbaşkanları M . Veselov, Akulenzev ve V. N. Kulikov o!an bu büro, üç Sovyet Cum­ huriyeti ( Özbekista n, Tacikistan, Türkmenistan) içinde iş­ lerin koord inasyon ve kontrolünü sağlar, Türkistan Sov­ yet Cumhuriyetleri Merkez Komitelerine talimat verir ve bu g ibi talimatların yerine getiril mesi işine nezaret ederd i . Sovyet Komün ist Partisi Merkez Komitesi'ne bağlı Orta Asya bürosunu kurmak suretiyle Sovyet liderleri Türkistan Komünistlerine karşı g üvensizli klerini yen iden ortaya koy­ muş oldular. Özbekistan Komünist Partisi Birinci Sekreteri Şeref Raşidov aynı zamanda Sovyet Komünist Partisi Mer­ kez Komitesi Prezidyumuna aday ve nazari olarak en yük­ sek derecede bir memur ise de Parti kademelerinde ken­ d inden çok düşük derecede bulunan Lomonosov'dan tali­ mat almaktaydı. K.P. Merkez Komitesinin Orta Asya Bü­ rosu 1 966'da kapatılmıştır. Bugün Türkistan'da Komünist Partisi'n in kolları kadar kudretli sömürgeci l i k vasıtası yoktur. Sovyet l iderleri bun­ lara Sovyet Cumhuriyetlerindeki Komünist Parti leri adına emir veriyorlarsa da bunlar doğrudan doğruya Moskova' dan hiç bir suretle bağı msız harekette bulunamamaktadır­ lar. Bunlar Türkistan'da Sovyet sömürgec i l i k idaresinin bi­ rer ô letidir ve sömürgecilik politikasının çıplaklığını ideolo­ ji yolu ile örtmeğe memur edilmişlerdir.

DEVLET CİHAZININ HUSUSİYETLERİ Devlet idare büroların ı n merkezileştirilmesi, bunların Komünist Parti emrinde çalışmaları, önemli idari mevkile·

208


rin Ruslar tarafından işgal edilmesi ve yanlış oiarak Sov­ yetler Birl i ğ i diye tarif edilen devlet cihazının, mahalli hü­ kümetin, yani Sovyet devletin i n icra kuvveti olarak taşıdı(lı n itel ik bir araya getiril i rse, Türkistanlıların kendi yararları­ na çalışmalarına imkan vermeyen sinsi bir idare sistemi­ nin bu yurtta uygulanmakta olduğu görülür. Gerçekten Türkistan'daki Sovyet Cumhuriyetierinden her birinin kendi Anayasası vardır. Fakat bunlar bir self­ determinasyonun ifadesi değil, sadece Moskova'nın ege­ menliğini istikrara kavuşturacak vasıtalard ı r. Meselô, Öz­ bekistan anayasasının 50'nci maddesine göre, İ htisas ve Yüksek Okullar Bakanlığı, Sağlık, Dışişleri, Kültür, Savun­ ma, Posta - Telgraf, Tarı m, Maliye, Ya kıt ve Enerj i Bakan­ lı kları Moskova'daki Sovyetler Birliğinin aynı isim leri taşı­ yan Bakanlı klarına bağlıdırlar. Aynı şey Sovyetler, Birliği'nin diğer Cumhuriyetlerinde de vakidir. Bundan da anlaşı lıyor ki, Türkistan'daki Sovyet Cumhuriyetlerinde her iş Mosko­ va'dan verilecek direktiflere göre yapılmak zorundadır. Sovyet idare cihazı içinde görev alan Türkistanlılar 1 920 yı llarında Turan Rıskul tarafından « Polis kuvvetlerinin ter­ cümanları» diye tasvir edi lmiştir. Bu tôbir bugün de aynen kullanılabil ir. Devlet cihazında kadrolar Parti meka nizması ndakile­ re benzer şekilde yapılır. Bu suretle Türkistan'da her Sov­ yet Cumhuriyetinde yüksek Sowet Heyetinin başkan ı (o ki, Reisicumhur derecesindedir) bir Türkistanlıd ı r. Fakat onun üç, veya dört yardımcısı daima Rustur. Bakanlar Kurulu Başkanları da Türkistanlıdır, fakat onların yanında da i k i . üç R u s yard ımcısı bulunµr. Aynı usul bölgelerin idari ciha­ zında, şehirlerde ve hatta küçük kazalarda da l;>ile uygula­ nır. Bundan başka Devlet ve Parti cihazları fçinde görevle-

F.: 14

209


rin yüzde 75' i Ruslar tarafından, yüzde 1 5 kadarı Türkis­ tanlı vo geri kalan yüzde 1 0'u da başka ı rklara mensup kim­ seler tarafından işgal edi l i r. Nüfuzlu mevkilerde bulunan bazı Türkistanlılar Parti'nin, devlet idaresinin ve emn iyet teşkilôtı nın daimi kontrolü altında tutulurlar ve kendi baş­ larına karar vermek yetkisine sahip değildi rler. Bugün bir­ çok bakanlık sandalya la rı ile önemli mevkiler Ruslar'ın elin­ dedir (89) . Bu da gösteriyor ki kendi kaderini tôyin (self-de­ terminasyon) işinde Türkistanlılar en küçük bir hakka dahi sahi p değildirler. Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin 1 96i yılında yayınlanan yeni programı Türkistanlı ların kendi ken­ d i leri n i idare için 1 928'den beri g irişmiş oldukları çabalara son vermiştir, çünkü Sovyet Cumhuriyetlerinde çalışacak kadroları n mill iyetine d ikkat edilmeyecektir.

EMNİYET TEŞKİLAT! Daha 191 8'den itibaren Türkistan'daki Sovyet l iderle­ ri i ktidarı el lerinde tutabilmek için düzenl i bir emniyet ser­ visi kurmuşlardır. Bu servis mensupları her yerde tercihlı m uamele görür. Başlarında da Rus şefleri vard ı r. Sovyet emniyet servisi o günden bugüne kadar mahiyetin i değiş­ tirmemi�tir. Her ne kadur Sovyet liderleri Tlirkistan'da yeni bir tip Sovyet vatandaşı doğmuş olduğunu iddia ediyorlarsa da, bu Türkistanlı <1Sovyet vatandaşları » na da hiçbir zaman güvenemiyorlar. Devlet emniyet - istihbarat teşkilôtındaki önemli kadrolara yapı lan tayinler bunu açı kça göstermek-

<e9) Devlet idarelerinde yüksek mevkilerde bulunan Ruslar pek

çoktur. Bundan dolayı burada adlarını saymak imkanımız yoktur.

210


tedi r. Emniyet teşkilatında hiç bir zaman bir Rus Komünis­ tinın yeri bir Türkistanlı'ya verilmemiştir. Geçmişteki Emniyet Başkanları yerine yeni Rus Emni­ yet Başkanları tayin edilmiştir (90) Tabi'i, birisi gelir ve gi­ der, lakin bununla durum değişmez. Eski Çeka (Çrezviçaynaya Komissiya = Fevkalade Komisyon) N KVD (Narodnıy Komissariat Vnutrennih De­ la = İ çişleri Halk Komiserl iği) MVD ( M insterstvo Vn utren­ nih Dela = İ çişleri Bakanlığı) KGB (Komitet Gasudarst­ vennova Becapastrnostey = Devlet Emniyet Komitesi) gibi tethiş cihazlarının yerine kanun himayesinin konmuş oldu­ ğu iddiası değildir. Devlet emniyet komitesi bugün de u­ yakta d urmaktadır ve bu komite emn iyet servisi memur­ larının da itiraf ettikleri gibi, Parti'nin ve dolayısiyle i ktida­ rın elinde tuttuğu bir silahtır. Sovyet emniyet organları­ nın Türkistan'da bugün de şu görevleri vardır:

1 . Genel olarak olayları, ve özel olarak da bazı kimse­ lerin hareketlerini, yakından izlemek ve bunlar hakkında merkez bürolarına bilgi vermek. 2. Şahısların yaşayış tarzları nı ve rejime karşı davra­ n ışları nı takip etmek ve bunları zararsız hale getirmek. 3. Rusya ve Komünizm aleyhtarı elemanları veya re­ j ime karşı olan ları arayıp bulmak, sansür yolu ile, veya devlet servisi veya mahkemeler ile işbirl iği kurma k sure­ tiyle bunları tutuklamak veyahut surgüne gönderilmelerin i sağlamak.

( 9 0 ) Türkistandaki «Devlet Güvenliği Komiteleri» dedikleri is­ tihbarat Teşkilatlarının başkan adlarını burada gösterme­ den vaz geçtik.

21 1


4. Aileler içinde, resmi çevrelerde, iş yerlerinde okul­ larda v.s. casus şebekeleri kurmak. 5. Yabancı casusluk faaliyetleri ile mücadele etmek ve dış memleketlerde (özellikle komşu memleketlerde) ca­ suslu k teşkilatı kurmak. 6. M i l l iyetç i l i k a leyhine devamlı savaşmak. Her ne kaadr Sovyet propagandası emniyet organları­ nı Stalin usullerinin terkinden sonra «Sosyal ist kan unları» n ı n koruyucusu olarak göstermeğe çalışıyor, ve bu işde ae başarı sağ lıyor ise de, halk arasında bir casus şebekesi kurmak şeklindeki çalışma tarzlarında görünür bir değiş­ me olmamıştır. Sadece açık tethiş usül leri biraz daha g iz­ l i bir höl a lmıştır. Siyasi muarızlar artık kurşuna dizilm iyor, dereceleri düşürülüyor; tecrit edilmiyor, sürülüyor veya kamplara gönderiliyor. Unutulmamalıdır ki, Türkistan'da halen 1 5'ten fazla temerküz kampı ve 80'den fazla ağır hiz­ met kampı vardır. Bunlar doğrudan doğruya Devlet Emni­ yet Komitesi emrindedir. Bir i ktidar organı olarak iş gören bu Komite'n in, özel sınır muhafız, askeri kıtaları ve polis kuvveti vardır.

İŞGAL KUVVETİ HALİNDEKİ ASKERİ TEŞKİLAT 1 91 7 - 1 9 1 9 yılları arasında Türkistan'daki Sovyet as­ keri kuvvetleri eski Carl ı k kıtaları ile sömürgecilerden iba­ retti. 1 9 1 9 yılında Türkistan cephesinin kurulmasından sonra bu kuvvetler Rus birlikleri ile desteklendi. Ayrıca ba­ zı Türkistan l ı lar da Kızı l Ordu içine alınmış ise de, bunların fiili harp halinde hiç bir rolü olmamıştır. Sovyet Rus kuvvet­ leri n i n i l k işi Türkistanlıların milli mukavemetini kırmak ve Rusya ile olan eski i ktidar i l işkileri n i yeniden kurmağa ça ­ lışmış olmaktı. Askeri kuvvetler 1 923 - 1 925 yıllarında bu 212


emellerine ulaşınca ondan sonraki görevleri Türkistan'da Sovyet - Rus i ktidarını yaşatmak olmuştur. 1 91 9'a kadar Sovyet - Rus askeri teşkilatı tarafından Türkistan'da alınan askeri - siyasi tedbirlerin soru m l u l uğ u Moskova'nın idaresi a ltında çalışan Taşkent Sovyet Hükü­ meti'nin Harp Komiserl iği'ne a itti. 1 91 9 - 1 936 yı lları nda bü­ tün askeri i ktidar Rus kumandanlarının idaresi altında bu­ l unan Türkistan Cephesi İ htilôl ve Harp ŞQrôsına devre­ d i lmiştir. Bu 1 926'da ortadan kaldırılmıştır. Onun yerine Orta Asya Askeri Bölgesi kurulmuşdur. Bunun adı 1 943'de «Türkistan Askeri Bölgesi» olarak değiştirilmiştir. Her ne kadar Moskova'daki Sovyet l iderleri Türkistan'ı coğrafi ve idari bakımdan Orta Asya ve Kazakistan olarak ikiye ayır­ mış iseler de, on u askeri bakımdan bir tek bölge saymı�· · lar ve belki de Türkistan'daki Rus askeri «l iderlerinin ıs­ rarlı a rzularına uyara k » , «Türkista n » adını m uhafaza et­ mişlerdir. Bugün bu askeri bölge Türkistan'daki beş Sovyet Cumhuriyeti içinde Sovyet Rusya 'nın askeri politikasını yü­ rütmeğe yetki l i yegône merkezi teşkilôttır. Askeri bölgenin kumandanı aynı zamanda Türkistan 'da bulunan Sovyet as­ keri kuvvetlerinin de başkumandanıdır. Sovyetler Birliği ile Cinl iler arasında hudut ihtilôfı nın ciddileşmesinden sonra 1 970'den itibaren «Türkistan Askeri Bölgesi» iki kısma (Tür­ kistan ve Orta Asya) adıyla ayrı lryııştır. Türkistan askeri bölgesinin eski siyasal idare şefi Maltsev'ın aşağıdaki ifadesinden de ,anlaşılacağı g ibi, Tür· kistan'da askeri l iderler ananevi işgal politikasını terket­ mek niyetinde değildirler: '

«Türkistanlı askerler (burada kastedilen Türkistan as­ keri bölge kıtalarıdır - Müellif) burada kalacaklar ve askeri bölgenin parlak geleneklerini yaşatacak ve yükseltecek­ lerdir. 213


Devletin yüksek menfaatlerini koruyan ordularımız va­ tanın emniyetini de muhafaza için hazırdır» (91 ). Sovyetler'in bu d üşünceleri a ış politikada olduğu ka­ dar iç politikada da uygulanabilecek n iteli k taşımaktadır. Türkistan'daki Sovyet Cumhuriyetleri bağımsız devlet oi­ madı kları gibi kendi ord uları da bulunmadığı ve Türkistan toprakları üzerindeki Sovyet Rus askerlerini oradan çı­ karmak yetkisine sah i p bul unmadıkları ve onlara emir ve­ rebilmek hukuku'na sahip olamadı kları için, Türkistan'daki Sovyet Rus askeri kıtalarına acı kça bir sömürge işgôl k!J J­ veti gözü ile bakmak gerekmekted ir. Sovyet Rus askeri kı­ taları Türkistan'a «Rus proleterya d i ktatörlüğünün kudre­ tini yaymak» bahanesiyle g i rm işler, fakat bugüne kadar bir tür l ü geri çekilmemişlerd i r. Ü stelik, sözde egemen Tü,·Kis­ tan - Sovyet Cumhuriyetleri ile Sovyet Rusya arasında t"ııç bir askeri veya i k i taraflı g üvenl i k anlaşması da yoktur. Tür­ kistan'daki Sovyet Rus birlikleri esas itibariyle Ruslar'dan ve Türkistanlı ol mayan kıtalardan teşkil edi l miştir. Sovyet ord usunda hizmete cağırılan Türkistanlılar Sovyet bırlik­ leri ile beraber kendi ana vatanlarında h izmet ettiril mez, fakat Sovyetler Birliği'nin başka bögelerine gönderilerek Sovyet askeri mekan izması içine münferit halde serpiştiri­ lirler. Türkistan'daki askeri kumandanların hepsi Ruslardan ibaret olup, bunlar Sovyet Rusya'nın Türkistan'daki aske­ ri politikası için sorum l udur (92 ) . ( 9 1 ) «Pravda Vostoka», 14.8. 1959 (n) Sovyet Ordusunun Türkistan'daki sorumlu komutanları a­

şağıdakilerdir : S.E. Belonojko, Türkistan Askeri Bölge Komutanı

214


Sömürgeleri olan memleketlerin buralarda asker bu1 und urmaları ôdettir. Sömürgeler hürriyetlerine kavuşur ka­ vuşmaz bu durum da değişi r. Fakat, Sovyet Rusyanın as­ keri kuvvetleri Türkistan'a bir defa gird i kten sonra orada yerleşip kalmışlar ve hattô sayılarını da d urmadan arttır­ mışlardır. Sovyet - Rus silôhlı kuvvetlerinin Türkistan'daki mevcudiyetlerini izah için denilebilir ki, bunlar Rus emper­ yalizminin ve sömürgeciliğin mahsulü değ i l , bugünkü Sov­ yetler Birliği'nin bir topra k bütünlüğü teşkil etmesinden ve Türkistan'ın da bunun bir parçası sayılmasından dogmak­ tadır. Eğer d uruma Sovyetlerin bu gözüyle bakılacak olur­ sa. bir devletin kendi topra kları üzerinde ihtiyaç gördüqü yerde askeri kuvvet bulund urması kadar tabii bir şey ola­ maz. Bu gibi ifadeler sadece zihinleri şaşırtmaktan ileriye g idemez; çünkü:

1 . Sovyetler Birliği'nin toprak bütünlüğü ve birlik ha­ lindeki devlet yapısı gayrı Rus halkların, ve bunlar arasında Türkistanlıların, içten gelen tabii çalışmalarının bir sonucu olarak değil, Sovyet Rusya'nın emperyalist ilhak politikası sayesinde kurulmuştur. 2. Türkistan, Sovyetler Birliği'ne milli liderlerinin arzu A.M. Zvartsov, adı geçen bölgenin Kurmay Başkam İ .M. Duduri, Askeri Bölge Komutan yardımcısı N.G. Lyaşçenko, Orta Asya Askeri Bölgesinin

Komutam

(bundan önce Türkistan Askeri Bölgesinin komutanı idi) Karpov, Orta Asya Askeri Bölgesinin Kurmay Başkanı K.A. Maksimov, adı geçen bölgenin Siyasi idare Başkanı , («Kazahstanskaya Pravda», 30. 1 .1971, s. 3 ) N.A. Kijentsev, Orta Asya Sınır Kuvvetleri Komutanı. Bunlar da değişebillnecekler. Ama, yererine başka l>ir Rus Komutanı gönderecekler.

215


ve muvafakatı ile değil, Rus Kızıl ordusunun zaferi sonu­ cunda ilhak edilmiştir. 3. Özbekistan ve Türkmenistan Sovyet Cumhuriyetle­ ri, SSCB ile bu Cumhuriyetler arasında 1924'de varılan res­ mi bir ittifak anlaşması neticesinde Tacikistan (1929), Ka­ zakistan ve Kırgızistan (1936) Sovyetler Birliği ile, hiç ol­ mazsa kağıt üstünde olursa da, herhangi bir anlaşmaya varmadan ilhak edilmişlerdir. Yukarıda adı gecen Özbe­ kistan ve Türkmenistan ile Sovyetler Birliği arasındaki an­ laşmada bu iki Sovyet Cumhuriyeti'nin idaresini Sovyetler Birliği Hükumeti'ne devrettiklerine dair bir malumat yok­ tur. 4. Sovyetler Birliği'nin Anayasası Türkistan içinde uy­ gulanamaz, çünkü bu anayasa Türkistanlıların işbirliği ol­ madan ve onların arzuları hiç de hesaba katılmadan hazır­ lanmıştır. Bu sebeple Türkistanlılar aşağıdaki karşı teklif­ te bulunmuşlardır: «Sovyet Cumhuriyetleri'nin SSCB içinde kalmak veya ondan ayrılmak hususunda karar vermek her bir Sovyet Cumhuriyetinin yüksek Sovyet Kurumu yetkisine bağhdır. SSCB Yüksek Sovyet Kurulu bu karardan haberdar kılına­ cak ve ona göre hareket edilecektir.» (Bu tek l i f Moskova' da kesinlikle reddedilmiştir. Hatta bu teşebbüs 1 937 ve 1 938 yı lları içinde binlerce i nsanın hayatına da môlolmuştur ) . Sovyetler Birl iği Anayasasında Birliğe bağ l ı Cumhuri­ yetlere Birli k'ten ayrıl ma hakkı tanınmıştır. Ama, Sovvetler bu konuda şu görüşü ileri sürüyorlar: « Özbekistan da da­ hil olmak üzere, Sovyetler Birliği'ne bağlı bütün Cumhuri­ yetler Birl ikten ayrı lma hakkına sahiptirler, fakat bunlardan hiç biri bu hakkını kullan mayacaktır, çünkü Sovyet Cumhu­ riyetleri'nin hepsi Komünizmi kurup yaşatmayı kendılerine 216


amaç bilmişlerdir.» (93) . Sovyet Hüküıneti, B:rl ik'e nahil Cumhuriyetlerde milli ve askeri teşekküller kurulmasına dair 1 944 yılında çıkarılan kanunu uyg ulamaya lüzum uahi görmemektedi r. Aslen Türkistanlı olan bazı Sovyet '{azar­ ları ( Meselô, i nayatov, Fayziyev ve Ahuncanov, «KıZtl Öz­ bekistan» Gazetesi, 21 .8. 1 963, s. 4'de) polemik yazı larırda bu konuya dokunmuşlarsa da bu kan unun neden çı karılıp da uyg ulanmadığı meselesi üzerinde durmamışlardır Bu kanunun uygulanmaması, üstelik, gösteriyor ki Sovyet Rus­ ya Türkistan'a a s keri - siyasi hak tanı mayı aklından bile geçirmemiştir. Bundan da anlaşılıyor ki, Sovyet liderler!ne göre Türkistan'daki Sovyet Cumh uryietleri'nin egemenlik hakları sadece resmi bir n itel i k halinde mevcuttur. Şurada işaret edilmesi gerekir ki, dünyada mevcut emperytılizm

idarelerinden hiç biri kendini emperyalist ola�ak ilôn etme­ miştir. Sömürgecilik devrinde cereyan eden olaylardan da anlaşılıyor ki, başkalarını boyunduruk altına alan her dev­ let. bu halk üzerinde kend i yararları için lıüküm sürmüş ve hattö bu sömürge idaresini gerektiren çeşitli sebepler rıahi bulmuştur. Sömürgelerde hükümlerini yürüten dev le tler eski sömürge halkının sömürgeci devletin bir parçasını teş­ kil ettiği görüşünü ileri sürmemişler mid i r? Meselö, bundan bir kaç yıl önce Cezayir'in kurtuluş savaşı sırasında Ceza­ yir'deki Fransız kuvvetleri Fransız menfaatlerini koruma­ mışlar mıdır? Evet, Fransız idaresini korumak için her şey yapı lmıştı r. Fakat, sömürge halkının milli kurtuluş hareket­ leri şimdiye kadar o diyarlarda hükümlerini yürüten devlet-

([;3) «Kızıl Özbekistan>>, 2 1 18. 1963, s. 4. İ lan edilen SSCB'nin yeni Anayasa layihesinde (madde 7 1 ) de Sovyet C umhu· riyetlerinin SSCB'de ayrılma hakkı kayıt edilmiştir.

<cSov­

yet Özbekistanı» 4.6.1977 s. 2. Ama bunun tatbiki ne usulde olacaktır, bunun hakkında birşey yok.

21 7


lerin eski hukuk analyışlarını bir daha geri gelmemek şar­ tiyle ortadan kaldırıp atmıştır. Bu arada meydana çıka n bir gerçek varsa. o da bir devletin başka bir halk kitlesi üze­ rinde hüküm ve idare hakkının hiç bir vakit tabiata uygun bir kanun sayı lamayacağıdır. Bu bakımdan Sovyet Rus as­ keri birl iklerinin Türkistan'daki mevcudiyetlerine başka bir ölçü uygulamak manasız bir hareket olur. Özelli kle Türkis­ tan'daki Sovyet - Rus askeri birlikleri içinde öneml i bir as­ keri mevki işgal eden bir tek Türkistanlı bulun madığı göz önünde tutulursa, bu gerçek daha kolay anlaşılır. Bundan başka kayda değer bir husus da l ürkistan'da Rus askeri kuvvetlerin desteği olmaksızın, ne Komünist Partisi'nin ne sivil devlet idaresinin. ve ne de devlet emni­ yet teşkilatının Sovyet - Rus idaresini yürütebilecek d urum­ da ol madığıdır. Bu sebeple Sovyet l iderleri Türkistan'da esaslı bir askeri kuvvet bulundurmağa bu derece önem vermektedirler. Batılı uzmanların tahminlerine göre Sovyet Hava Kuv­ vetlerinin yüzde 60'ı ve Sovyet Kara Kuvvetlerin in yüzde 75 kadarı Türkistan topraklarına yerleştirilmiştir. Türkistan halkı bu silöhlı kuvvetlerin yiyeceklerini. giyeceklerini, mes­ kenlerini ve diğer çeşitl i ihtiyaçlarını karşılamakla mükel­ leftir. Türkistan'daki Sovyet-Rus kuvvetleri aynı zamanda Ya kın ve Orta Doğu'da Sovyetler Birliği'nin askeri gücünü göstermek işiyle görevlidir. Türkistan'daki Sovyet askeri şeflerinin yaptı kları beyanattan da anlaşılıyor ki, son sistem silöhlarla donatılmış modern bir savaş kuvveti Türkistan sınırlarına ( Moğolistan, Doğu Türkistan, Çin, H i ndistan, Pakistan, Afganistan ve İ ran) yerleştiril miştir. Bundan baş­ ka Türkistan, Sovyet Rusya'nın Asya'daki önemli bir stra­ tej i k üssü haline sokul muştur. Mil letlerarası alanda da çok­ tan beri bilinen bir gerçek vardır ki, o da Sovyet Rus!ar'ın Türkistan'ın özel li kle kuzey kısımlarını (Hazer Denizi i le 218


Ural ve B91 kaş gölleri arasındaki bölge) roket ve nükleer silôhlar merkezi haline sokmuş olduklarıdır.

iV. TÜRKİSTAN'DA SOVVET KÜLTÜR İHTİLALİ• Sovyetlerin Türkistan 'da Medeni in ki lap « ( = kü!tür ih­ tilôl» dedikleri bir siyaset, yı llardan beri Türkistan 'da ve dış memleketlerde Sovyet propagandasın ı n esaslarını teş­ kil etmektedir. Sovyetler kendileri n i n Türkistan'da 1 930' dan beri devam ettirmekte oldukları meden iyet - kültür siyasetini « Medeni İ nkilôp» olarak göstermektedirler. Sov­ yet propagandacılarına göre, «aç halkı doyurulm uş: halka medeniyet veri l m iş; m illi aydınlar yetiştirilmiş; her tıJrlü mektepler açılmış; sinemalar, tiyatrolar, kulüpler kurul­ muş; i nsanlar fikrine kom ü n izm gôyesi işlenmiş, Sovyet sosyalist realist edebiyatı meydana getirilmiş; şekleıı nıilli. m uhtevaca sosyal ist bir kültür yaratı lmış » . Bunların tümü Türkistan hôkimlerin i n iddialarına göre « Medeni j nkilöo» ve « Medeni j nkilôbın» zaferidir. Böyle « Medeni j n kil:)b'm; bakınız! Bu « Medeni j nkilap» kimler tarafından ne için ve kim­ ler için yapıldı? Sovyet rej i m i bu rejime bağlı olanları ter­ biye etmek zorunda idi. Bu « Medeni j n kilôp» Sovyet - Rus­ ya hôkimleri tarafından yaptırılpı. Sovyetlerin Türkistan·­ daki «Medeni j nkilôp» hareketi halkın m i l l i meden iyet te­ mellerinden koparılması ve onun m i l li tekômülüne engel olunması gayesini taşıyordu. Sovyetlerin « Medeni İ nkilôbı» Türkistan milli medeniyet esaslarına karşı. büyük mi l li, ta­ rihi, medeniyet m i rasını parçala�ak ve rejime sadık insem-

( * ) İşbu konu önce <•Devlet gazetesi» nin 2.8.1971 No 122 sayısın­

da yayınlanmıştı,

219


lar hazırlamak için Moskova hôkimiyetinin takip ettiği bas­ kı politikasının bir parçası olarak kabul edi l mek zorunda­ dır. Bu siyaset, Türkistan halkının m i l li, gelişmesine terör metodlarıyla engel olmak anlamını taşır. Türkistan'daki « Medeni İ n kilôp» hakkında fikir beyan etmek isteyen bir kimse, bu meselen in geçmişteki durumu­ na da göz atmak zorundadır. Türkistan ceditlerinin 1 9. a­ sırdan bu yana Türkistan'da medeni gelişme ıçin mücade­ le ettikleri bilinen bir gerçektir. Onlar medeni gelişmeden halkı eski hayat mirasından ayı rmayı değil, belki zamanın şartlarına göre medeni hayatta reform lar yapma k düşün­ cesinde idiler. Onlar gayelerine ulaşamadılar. Sovyetler, Ceditçiliğin m i l li prensipler istikametinde devam ettirmekte oldukları faaliyetlerinden ve onların halk arası nda nüfuzlar ından korkmakta idiler. Ceditcilik, Türkistan'da m i l li ruhdaki « Me­ deni İ n kilôbın» başlangıcı idi. Ced itcilerin « Medeni İ n kilôp» a nlayışı ile, bolşevi klerin Medeni l nkilôµ düşi.. n celeri ara sında büyük fark var idi . Ced itcilere göre, medeniyet mil­ letin hizmetinde olmalı idi, bolşeviklere göre ise medeni­ yet Rus m i lletinin ve Komünizmin hizmetinde ol rncılı idi. M il li ayd ı nların düşüncelerine göre, milli meden iyet milli hayat ile yü kselti lmeliyd i . Bolşevi kler bu fikirde değ i l d i ler. Bu iki akımın birbirlerine gece ve gündüz gibi aykırı olen fikir kavgası, 1 929 - 1 930'da başladı. Sovyetlerin l:'ütün hü­ cumlarına rağmen m i l li düşünürler dôva larından vazgeç­ mediler. Bolşevikler «mefkure meydanında mücadele» şia­ rını ortaya çı kararak m i l liyetsiz medeniyet prensibi ni kuv­ vetlendirmek gayesini g üttüler. Mücadele başlar başlamaz, kalplerinde iman ve milli irade sahibi olanlarla, ellerinde tabancaları olan hôkimler arasındaki büyük fark kendini gösterdi ve milliyetçi medeniyet taraftarları mağlüb oldu220


lar. Bundan sonra meydanı boş bulan Ruslar « Medeni i n ki­ lôp» siyasetini rahatça, devam ettird iler.

Komünist Rusya Türkistan'a Medeniyet Getirmemiştir Sovyetlerin Türkistan'da devam ettirmekte oldukları propagandanın mônôsı yalnız «Türkistan'a medeniyet ge­ tird i klerini» bütün dünyaya ispat etmekden ibarettir. Bu zo= vollı halk arasına Carlık Rusya'sı medeniyet getirmedi, bunların arasına medeniyet getiren Sovyet Ruslardır, dendi. Ne olursa olsun, bu ezilen halk, R usların «medeniyet getir­ diği halk» tôbirinden kendi n i kurtaramadı . Sovyetler devrin­ de, Türkistan'da kurulan üniversiteleri, mektepleri, t iyat­ roları , matbuat ve bunun g ibi kültür ocaklarının kuruldu­ ğunu kimse inkôr edemez. Birçok Türkistan aydınları «Biz bütün bunları kendi emeklerimizle meydana getird i k her taşta, her tuğlada bizim alın terimiz vardır» d iyebilirler ki, bu da doğrudur. Fakat, aydın ların bu çalışmaları ve mede­ n iyet sahasındaki h izmetleri, a l ı n terleri kendi m i lletleri için m i yoksa Sovyet Rusların medeniyetine bir katkı mı oldu­ ğ u münazara konusudur. M i l li aydınlarımız meden iyet su­ yunu getird iler, bolşevikler ise bunu gösterip kendi havuz­ larına dökerek, aziz göründüler. Biz eskiden cahil adamlar olmadığımız gibi bugün de böyle değiliz. Bu sebeple, Rus­ ya'nın « Medeni i nkilôp» politikasını anlamıyor değiliz. Fa­ kat, buna rağ men, aramızdan vatani h islerden yoksun olan ve kendini «büyük kardeşleri ( ! ) >; safında görmek ve. gös­ termek isteyenler cıkmıştır. (Raşıdov, Kunayev, Cabbarov ve Usubal iyev gibi). Ama, bunlara n isbeten Sovyet meden i­ yet siyasetinin g izli emellerini ve gelecekdeki kendi a kibet­ lerini gören ve anlayan f,akat çaresizli kler içerisinde çaba­ layan münevverlerim izi unutmamak gerekir. Sovyetlerin «Medeni İ nkilôp» ı n ı n esasın ı maarif mese­ lesi teşkil etmektedir. Rusların maarif meselesindeki mak221


satlarını anlamak için onların programlarından birisine göz atmak gereklidir. Rus Komünist Partisi 1 91 9'daki progra­ m ında mektepler meselesi için aşağıdaki hususları yazı­ yordu: « Komünizmin i l k kuruluş devrinde okullar v a ı nız komü­ nizmi yaymak için çalışan müesseseler halinde kalmıya� cak, aynı zamanda talebeleri yarın komünizm propaganda­ sı yapabilecek kabil iyetde yetiştirecektir» . Bu programda, mektepler için aynı zamanda ı< Komü­ n izm propagandasını yürütmek için devlet idaresinden ve bunun vasıtalarından faydalanması» gözetil m işti, Sovyetler Birl iği K. P.'si n i n yeni programında mektepler en :nü h i m propaganda silôhı idiler, Madem ki, komünistler b u bölgeler­ de hakômiyete sahib idiler, o zaman mekteplerin vazife ve ma ksatları nın yukarıdaki şekilde olduğuna şüplıe yoktur. Ne sebeble Türkistan'da Yüksek Okulların açı ldığını i<0mü­ n ist partisi programından tam olarak öğrenmek kolaydır. Bunu da belirtmek gerek ki, bugünkü Türkistan'da Yüksek Okul talebeleri nin çoğunluğunu Rus talebeleri teşkii e l­ mektedir. Bu Sovyet « Medeni İ nkilôp» ının bir meyvasıdır. Bugün gençlerimiz tahsil yapmaktadırlar. Fakat, bunlara komünizm öğretilmektedir. Bütün ilimler komün izm tesiri altındadır. çünkü mekteplerin esas gayesi komünizme ve Rusya'ya sadık insanlar yetiştirmektir. Sovyet « Medeni İ nkilôp» ının son uçlarından birisi ola­ ra k Türkistan'da m i l li dilde matbuat terakkiyetindeıı her yerde bahsedilmektedir. Sovyet hôkimiyetin i çok alakalan­ dıran meselelerden birisi basındır. Bolşevi kler basının par­ tiye bağlı olduğ u n u hiç bir şekilde i n kôr etmediler. Onlar için basın çok tesirli bir propaganda vasıtasıdır. Len i n 'e göre «gazete yanlız kollektif propagandacı ve kol lektif a j i222


tatör değil, aynı zamanda kollektif teşkilôtcıdır. (Sovyet Ö zbekistan'ı 5.5.1970) . Bu sebebden Ruslar matbuat me5elesine çok itibar vermektedirler. Mesela, bugünkü Özbe1-< istan Sovyet Cumhuriyetinde 1 57 gazete ve 58 mesmua neşredilmektedir. Gazetelerin günlük tira jları 1 1 m ilyondan fazladır. Bin kişiden 949'u gazete okumaktadır. Bun lardan bir çoğu parti tarafından gazeteye zorla a bone kaydedil­ mişlerdir. Bütün Türkistan 'da bu gün 639 gazete 1/ 6 1 22 mecmua neşredilmekted i r. Gazete ve mecmuaların bütün hükumetin propaganda organıdır. Bunların karşısında milli cı n lamd a bir gazete yoktur ve neşri imkansızdır. Halk ha-· kim'lerin istediklerini okumak zorundadır. Bu hususda el lerinde tercih hakkı yoktur.

ELALEM ALIŞ VERİŞTE GÖRSÜN Halkın kendi fikirlerini hür bir şekilde beyan edemed iği bir devirde Türkistan'daki basın gelişmesi n i « M i l li meden i­ yet gelişmesinin bir parçası » şeklinde göstermek g b;: bo­ yamaktan başka bir şey değildir. Sovşyetler fürkistan'da « Medeni İ n kilab» ının «zaferinden» birisi olarak ilmin ge­ l iştirildiğini propaganda a racı olarak kullanmaktad ır. Ta­ hiidir ki, bugünkü Türkistan'da i l m i sahada gelişmeler var­ d ı r. Dünya yerinde saymıyor ki bizim halk da bu gelişmeler­ den uzak kalsın . İ lmin partisel olduğunu söylemekte idi­ ler. Demek ki, ilim yanlız komünizmi tatbik ve tasd i k et­ mek zorunda idi. Türkistanlı lardan m illi ilmi kadrolar vetiş­ tirildiğini söylemekteler. H a kikaten özü Türk ve l isanı Türk bilginler gurubu vard ır. Fakat. bunların bütün çalışmaları Moskova istikametinde idi. M i l li kadroların hazırlanışı hak­ kında ne kadar· söz söylenirse söylensin, bazı hakikatların örtülmesi imkansızdır. •

Misal olarak Kırgızistan Sovyet Cumh uriyetindeki <'m i l li i l mi kadrolar» a göz atalım. Sovyetlerin verdıkleri 223


malumatlara göre (Bakınız: SSCB ve ittifa katçı Cumhuri­ yetler, Rusca, Moskova, 1 968, s. 232) bu Cumhuriyette 1 967 yılında i l mi müesseselerde 4500 kişi çalışmakta idi. Bunlar­ dan 95' i doktor 1 033' ü asistan idi. «Sovyetskaya Kırgızya» yozetesi ( 1 3.10. 1 970 tari hli nüshasında) . bu Scvyet Curn­ l" uriyeti içerisinde 1 970 yı lında 141 1 i l mi personel arasın­ da 23'ü doktor. 482'si asistanların Kırgız Türkleri olduğunu bildird i . (Len inist milli siyasetinin şaşaasına bakınız ! ) . 4500 i l i m adamından sadece 1 41 1 'i Kırgız T ürklerinden! Bu sayı lardan görülür ki, m i l li i l mi kadrolar yetiştirmek hi­ kayesi «elôlem alış verişde görsün» meselesinden başka bir şey değ ild ir.

HAKİMLERİN ZORU İLE SUSTURULAN EDİPLER Sovyetlerin «Medeni İ nkilôp» politikası edebiyat prob­ lemini de sınırları içine almaktadır. Sovyetler miili edebiya­ tın yüksekliğinden ve kıymetinden bahsetmelerine rağmen, öz türkce yazan şair ve edipleri « Medeni İ nkilôp» ı n nıey­ vaları olarak kabul etmemekte idiler. Tarih bilir ki, Türkis­ tan her zaman şair ve yazarlar bakımından zengin bir ül­ kedir. Abdül Rauf Fitrat' ı n fikrine göre «şark edebiyatı d ünya edebiyatının bağı ise, Türkistan bu bağın bahçıva­ nıdın> . Türkistan'da eskiden beri devam etmekde olan bü­ yük bir edebi hayat vardır. Sovyetler devrinde de Şairler yetiştiler! Bu hal bizim için gayet tabii bir olaydır. Türkis­ tan'da bugün de bir çok edebi eserler veril mektedir. Uzun zamandan beri Ruslar Türkistan yazarlarından «sosyalist realizmi» anlayışında yazılar istemektedirler. Fakat «sos­ yalist real ist edebiyatı» ne demektir? Bu Sovyet saray edebiyatından başka bir şey değildir. Bu saray edebiyatı­ nın vazifesi , devrin hôkimleri'nin hoşuna giden kahraman­ ları anlatmak olup, edebiyatçılar bu hôkimlerin g üzel sözlü tercümanları derecesine indirilmişlerdir. Bir Kafes içerisin­ de dönen bu ediblerin durumunu görmek ve göstermek 224


şarttır. Eğer, Türkistan şairleri ve yazarları özgür olsalar idi, bugün Türkistan edebiyatının dünya edebiyatı içerisin­ de yerini almasına hiç bir şey mani olamazdı. Türkistan halkı hassas şairler yetiştirm işdir. Fakat hakimlerin zoru ile susturulmuş olan bu ediblerin serbest söyliyebilecekle­ ri ve yazabilecekleri hiç bir şey yoktur. Şôirlerin hür ses­ lerini halka duyurabilecekleri hiç bir vasıtaları kalmamış­ tır. Gerçi mecmuaları var, fakat bu mecmualarda çıkacak olan yazılar Sovyetlerin sansüründen geçmek zorunda­ dır. Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin 1 4.8. 1 946'daki kararında aşağıdaki fikir bildirilmişti. « Bizim mecmualarımız, Sovyet kişileri n i ve gençlerini terbiye etmek için Sovyet devletinin kullandığı vasıta lardan birisidir. Sovyet düzeni, genelerin Sovyet politikasına ay­ kırı bir şekilde yetiştirilişine izin vermiyor.» «Azad icat» hakkında söz söyliyenlerin öğrenecekleri m isallerden bi­ rinin görünüşü budur. « Medeni İ n kilap» hareketinin bir yön ü de tiyatroyu kapsamına alıyord u . Sovyetler, tiyatro meselesine çok ö­ nem vererek, Türkistan'da yüzlerce tiyatro kurdular ve bu tiyatroları rejimi halka sevdirtmek icin bir vasıta olarak kullandılar. Tiyatrolar bir sanat hareketinin sonucu olma­ yıp, sadece rejime h izmet etmek gayesi ile çalışmaktadır­ lar. Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkezi Komitesi 26.8.1 946'da tiyatrolar meselesinde aşağıdaki talimatı veri­ yord u ; «Sovyetler Birl iği KP Merkezi Komitesi tiyatroları ko­ münist propagandasındaki ö,nemini göz önüne a larak sa­ nat işleri komitesi ve Sovyet yazarlar derneğinin hazırladı­ ğı Sovyet sahne eserlerin e çok d ikkat etmelerin i ve bunlar üzerinde yapacakları çalışmalarda propaganda kavram ı na d ikkat etmeleri mecburiyetini yüklüyor» . F.: 1 5

225


Demek ki, daha önce bel i rttiğimiz gibi, tiyatrolar «hal­ kı komün istlerce terbiye etme» politikasının oyunculuğun­ dan başka bir şey değildir. Eğer bir yazar propagandanın gösterdiği yoldan en ufak bir sapma yapsa, bu eserin ya­ saklanması ile son bul uyordu. Mesela Abd u l lah Kahhar gi­ bi onun «Tabuttan çıkan ses» adlı sahne eserinde Sovyet­ lerin emellerinin tabuttan gelen bir ses gibi göstermesi e­ serin yasaklanmasına yol açmıştı. Tabii ki, Türkistan sahne eserleri içerisinde geçmişten alınmış kon ular da var. Bun­ lar geçmişten nefret etmek ve Rusları övmek için oynatıl­ maktadır. Sahnelerde milli dil ve kıyafetler görünür. La­ k in bülbül gibi ses veren sanatkôr kızları mızın şarkı ları . müzikçilerimizin yürekleri titreten türküleri, sanatçılarımı­ zın harikulôde oyun ları komünizm teşvik arabasının çıngı­ rakları derecesine indirilmiştir. Sovyet «Medeni İ nkilôb» ının bir başka çalışma sahası da sinemacıl ı k , kütüphanecilik, maarif'dir. Bunlar hakkın­ da başka söz söylemesek de olur, çünkü bunların da mak­ sadı aynıdır; komünizmin propagandasını yürütmekdir.

İNSAN RUHU VE MAHİYETİNİ DEGİŞTİRMEK Sovyet «Medeni İ n kilôb» ının temel inde, kişilerin yeni­ den komünizm an layışında yetiştiril mesi şiarı yatıyordu. Bunun vasıtası ile Ruslar insan ruhu ve mahiyetini değiş­ tirmek ve bu arada on!ar da «Komünizm hususiyetini» vü­ c uda getirmek arzusunda idiler ve bu hususta çalışmalara da devam etmektedirler. Bu iş için de, ilk önce i slöm 'a kar­ şı mücadele etmelerinin şart olduğunu lüzumlu görerek, bu dini yer yüzünden silmeyi bir amaç olarak kabul ettiler ve İ s!ôm'a karşı sıkı tedbirler alarak d ine baskı yaptılar. Fakat bu baskılar ideolojik bakımı ndan değil , müslüman liderlere cismani (hapis, sürgün, vsr.) cezalar vermek yol u i l e devam ettirild i . Dini örf ve ôdetlerin tece l l isine mcmi ol226


mak, namaz için yer vermemek, d i n i kitapların yasaklamak alınan tedbirlerden bazıları idi .

baskısını

Sovyetler « insanl ı k ruhuyetini yeniden kuruş» mesele-­ sinde büyük m uvaffakiyete erişemediler. Tabii, onlar bu dünya hayatının «komünizm ile daha güzel» olduğunu söy­ leyen ve buna inanan gençleri topladılar. Fakat, bunlar a­ zınlıkta idiler. Bugün gençlerimize «Eğer mecbur kalırsanız Rusya komün izm inden m i yoksa vatanınızdan mı vazge­ çersiniz?» sorulur ise, «Vatanımdan vaz geçemem» ceva­ bını herkesten alabileceğinize inanınız. Sovyetlerin «Medeni İ n kilöp» politikası Türkistan Türk­ lerini m i l l i ruhdan vaz geçirmek onları Rusya ve komü­ n izm ruhuna yaklaştırmak, hökimler için «Şakşakçılar» yetiştirmek, rej i m için sadakatlı kimseler hazırlama k ve in­ sanları öz milletinden uzaklaştırıp «Sovyet kişileri» ve «sovyet mil leti» yetiştirmek için kullanılan ve kullanılmak­ ta o�an siyasi tedbirlerden ibarettir. Türkistan'daki «Mede­ ni İ nkilöpı> budur. Fakat buna karşı milli kültür cereyanı da devam etmektedir ve halkın Ruslaştırılmasına möni olmak hareketlerinin Türkista n l ı lar arasında ciddiyetle mevcut ol­ duğunu da unutmamalıyız. V.

EKONOM İ K SÖ M Ü RGE POL İ TIKASI

TÜRKİSTAN'IN TABİİ KAYNAKLAR! 3.973.800 kilometrekarelik bir alanı sınırları içine alan Batı Türkistan , coğrafya ve ekonomi bakımından Hindis­ tan, Pakistan, Afganista n, İ ran, Kafkasya memleketleri, Volga (Volga'nın Türkee adı İ dil'd ir) Ural (asıl adı Yayık) bölgesi , Sibirya, Moğolistan, Cin ve Doğu Türkistan gibi Asya ve Doğu Avrupa memleketlerine yakından bağlıdır. 20'nci yüzyıl başlarında 4.8 milyon hektarl ı k tarıma elverişli 227


a razi sun'i sulama yol u i l e işleniyordu (bu miktar arazi, o zamanlar A.B.D.'nde işlenen topra kları n tümüne eşittir) . Bu suretle Türkistan esas itibariyle bir tarım memleketi idi. İ klim şartları ve toprağın vasfı i pek böceği yetiştiril­ mesine olduğu gibi, pamuk, pirine. alfalfa, mısır, tütün. pancar, meyve, sakız, jüt v.s. üretimine de i m kôn vermek­ tedir. Bunlar Türkistan'ın ananevi tarım ürünleri arasında­ dır. Türkistan Sovyetler Birliği'nin sadece tarım hazinesi değil. aynı zamanda endüstri için hômmadde deposudur. Sovyetlerin açıkladığı istatistiklere göre, Sovyetler Birliği içinde Türkistan'ın kömür rezervlerindeki durumu (Ocak 1 945'te) yüzde 26,7, petrol rezervlerinde (1960'ta) yüzde 32, bakırda yüzde 76, civada hemen hemen yüzde yüz, çinko ve kurşunda yüzde 86, bizmutta yüzde yüz, kromda yüz­ de 90, uranyum'da ( 1 956'da) yüzde 90, kükürtte yüzde 90, vs. idi. Türkistan, içinde yaşadığımız devir ve günler için hesapsız değer taşıyan demir, manganez ve kıymetli ma­ den cevherlerine sah i ptir. Sovyetler Birl iğ i'nin bütün demir ve manganez istihsalinin yüzde 1 8,6'sı yalnız Turgay vilö­ yetinden temin edilmektedir. 1 956 yılına kadar keşfedilen zengin maden ocaklarının sayısı 1 3.000'i bulmuştur. Bun­ lardan 4500 kadarı Kırg ızistan, Taci kistan. Kuzey Doğu Türkmenistan ve Güney Özbekistan topraklarındadır. Geri kalanları da Türkistan'ın başka taraflarında meydana çıka­ rılmıştır. Bu sebeple Sovyet Rusya'nın, bu çok zengin top­ rakları sömürmek ve onun taşıdığı hazinelerden kend i he­ sabına yararlanmak istemesine şaşmamak gerekmekte­ dir. Bu bölgede sömürgecilik politikası uygula masının çok ve hatta en büyük sebebi budur.

EKONOMİK SÖMÜRGE POLiTiKASINDA TUTULAN YOLLAR Sovyetler Birliği Hükümeti Türkistan'da aldığı ekono­ m i k - politik tedbirleri cıtarım ve endüstriyi geliştirme» şek·· 228


l i nde göstermeğe ne kadar çalışırsa çalışsın, bu propagan­ da tezinin gerçek eğilimleri perdelemek için kullan ı ldığı ko· layca anlaşılmaktadır; çünkü bunlar klôs i k sömürgecilik pol itikasının tipik örneklerinden başka şeyler değildir. Bun­ ları aşağıdaki şekilde n iteliyebi l i riz: 1 . Türkistan'ın ekonomi k hayatı Moskova'daki Sovyet l iderlerin i n sıkı kontrolü a ltındadır. 2. Ekonomi plônlarında tesbit edilen hedefler her yıl daha yüksek tutulmaktadır. Bu suretle Türkistan'ın tama­ men sömürülmesi amacı taşınmaktadır. 3. Türkistan kendi ekonomi k hayatını kendi bildiği şe­ kilde düzenleme yetkisine sah i p değildir. Türkistan'ın zen­ g i n l i kleri üzerinde Türkista n l ı lar hemen hemen hiçbir yet­ kiye sah i p oimamıştır. Bunlar Sovyetler Birl iği'nin siyasi ya­ rarlarına hizmet etmektedir. 4. Hammaddelerin geliştirilmesi, toprak ıslahı ve en­ d üstrileştirme gibi hareketlerin hepsi bir sürü Rus sömür­ gecisinin buralara sokulması için bahane olarak kul!anıl­ mıştır. 5. Sovyet Devlet Kapitalizmi çerçevesi içinde Türkis­ tanlı ların pek büyük çoğunluğu ücretli işçi haline getiri l­ m iştir. 6. Türkistan'ın m i l li i htiyaçlarını hesaba katan bir eko­ nomi d iye bir şey yoktur. Çünkü Sovyet l iderleri Türkistan ekonomisine Sovyet Rusya ekonomisinin bir parçası naza­ rı ile bakmaktadır. Sömürgecilik ekonomi 'politikasının başlıca eğil im leri tô başlangıçtan beri Türkistan'daki Sovyet politikasının te­ mel eğili m lerini teşkil etmiştir. Daha 1 9 1 9 yılında Türkistan cephesi başkomutanı Frunze, Kızıl Ordu'nun Rusya'ya Tür­ kistan'ın pam u k ve petrol yol larını açmış olduğuna değin229


m iştir. Lenin de Türkistan 'a sömürülecek bir yer gözü i le bakma kta idi. Bu sebeple 24 Şubat 1 920'de Frunze'ye ver­ d iği tal i matta derhal Moskova'ya iki katar dolusu hampet­ rol göndermesini bild irmişti. 21 Temm uz 1 920'de Taşkent' teki Sovyet memurlarına verdiği bir emirle i ki yüz elli bin put (bir put 1 6,8 kilogram) buğday göndermeleri n i söyle­ m işti . O, 7 Ağustos 1 921 'de Rusya Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin Türkistan Bürosu'na verdiği bir emirle Mosko­ va'ya, başta ekmek ve et olmak üzere. yiyecek maddeleri yetiştirmelerini istemişti. Hem bu öyle bir zamanda ol uyor­ du ki, o sıralarda Türkistan'da yeter m iktarda yiyecek mad­ desi yetiştirilemiyordu. Görülüyor ki, Türkistan her zaman için bir Hômmadde kaynağı olarak h izmet göreçek ve herşeyden önce Rusya · nın ihtiyaçlarını karşılayaca ktır. Bu sebeple Sovyet l iderle­ ri di kkatlerini Sovyet sömürgecilik politi kasının ekonomik cephesi halini alan pam u k ü retimi, toprak geliştirmesi ve sanayileşme işleri üzerinde toplamışlardır.

SOVVET LİDERLERİNİN TÜRKİSTAN'DA PAMUK POLİTİKASI 1 91 6'da Türkiston'da pamuk yetiştirilen arazinin tutarı 742.000 hektarı bul uyord u. 191 6'da başlayan ihtilôl ve 1 9 1 8' den itibaren sürüp giden Türkistanlılar'ın isyan hareketi yüzünden bu m iktar 1 925'te 480.300 hektara düşmüştür. Ancak 1 928'de harpten önceki miktar aşılara k pamuk ürü­ nü için işlenen arazi 781 .800 hektarı bulmuştur. Sovyetler Birliği bu mi ktarı arttırmak amacı ile krediler açmıştı r. Bu maksatla bir Pamuk Ziraatı Komitesi ve bir de Sulama Komitesi kurulmuştur. Ayrıca çiftçiler üzerinde baskı ya­ pılmağa başlanmıştır. Eğer Türkistanlılar Sovyet H üküme­ ti'nin plônlarında öngörülen m iktarda pam u k yetiştirmez230


lerse, kendilerine verilen ekmek miktarından kısıntı yapı­ lacağı ilôn edilmiştir. 1 928'den sonra «Sovyetler Birliği'nin pamuk alanında bağ ı msız yapma» şiarı altında pamuk üre­ timi genişletil m iş ve hızlandırılmıştır. 1 933 yılında bu mik­ tar 1 milyon 783.000 hektara yükselmiş ve bu suretle Sov­ yetler Birl iği pamuk ithal etmek yükünden kurtulmuştur. 1 937 ile 1 939 arasındaki terör yıl larında işlenen toprak tu­ tarı 1 940'da 1 .346.000 hektara düşmüş ve 1 933 yılının rekor miktarına ancak 1 954 yılında 1 .867.000 hektar pamuk tar­ lasına ulaşılabilm iştir. Sovyetlerin pamuk politikası 4 1 0.500 . kilometrekare araziye sahip olan Özbekistan toprakları üzerinde merkez­ leşmiştir. 1 91 3'de 2.788.400 hektarlı k ekilmiş araziden 424.000 hektarı pamuk ve geriye kalan da buğday ve özel­ l ikle pirince tahsis edilmiştir. 1 962'de ekilen arazi mi ktarı 3.950.700 hektara yükselmiş, ve bunun içinden 1 .499.1 1 0 hektarı pamuğa ayrılmıştır (94) . Türkistan'da 1 973'de 6 milyon tona 1 976'da ise 7,5 mil­ yon tonton fazla pamuk mahsulü alın mıştır. Sovyet hükü­ metinin talebine göre Türkistan (Azerbaycan'la beraber) 1 980'de en azından 9 m ilyon tona pamuk kazanmaktadır. (94a) İ şlenen arazi içinde pamuk ürünü için ayrı!an kısmın oranı altında birden yarıya yükseJmiş ve bu suretle hubu­ bat azalmıştır. Bu şekildeki gelişme tarımsal bünyede bir a henksizlik yaratmış, Türkistan'ı tamamiyle Moskova'nın yardımına muhtaç duruma sokmuştur. Özbekistan Tarım (94) «Kızıl Özbekistan», 30. 1 2.1962, s. 2-3, Türkisiandaki bu Sov­ yet Cumhuriyeti 1976'da Sovyet devleti için 5,3 milyon ton pamuk vermiştir «Özbekistan Komünisti» 1976, No. 12, s. 3. (94a) «Khlopkavadstva», Dergi, Moskova, 1977, No 1, s. 4

231


Bakanı Hidir Ali 1 934 yılında şöyle şikayette bulunmuştur. « N e kadar pamuk yetiştirirsek, o kadar fazla Moskova' ya bağlanmış olacağız. Artık tam anlamiyle sömürge olu­ yoruz» . Pam u k yetiştirilmesi için halk üzerinde aynı şekil­ de, yani ekmeklerinden kesinti yapılması tehdidi ile, bas­ kı yapılıyord u . Ü stelik, pam u k devlete pazardaki fiyat üze­ rinden değ i l . devletin tayin ettiği alım fiyatı üzerinden tes­ l i m edi l iyordu. Ö rnek olarak, 1 952 ile 1 956 yılları arasında Sovyetler'in pam u k için ödedi kleri fiyat şöyle idi: 1 . kalite: 350 ruble, 2 kalite: 300 ruble, 3. kalite: 260 ruble, 4. kali te: 1 80 ruble. Sovyet Hükü meti'nin Mart 1 963'te aldığı karara göre 1 ton ham pamuk için ödediği bedel 21 0 ruble i le 4 1 8 ruble arasında değişiyordu. Pam u k çiftçileri Devlete bir ton pam u k vermeği Üzerlerine a lırlarsa, buna karşılık ken­ d ilerine önceden 300 kilogramlık buğday veril iyord u . Tôyin edilen fiyatlar, veyahut peşin verilen 300 kg. buğday, ü retilen pamuğun değerin i karşılamaktan çok u­ zaktır. Bu da gösteriyor ki, Sovyet Hükümeti pam u k çiftçi­ sinin menfaatini hiç bir suretle gözetmiyor, bilakis her ça­ reye başvurmak istediği m iktarda pamuk sağlanmasını em­ n iyet altına almağa çalışıyor. Bu alış fiyatları ile, satın al­ ma ve sanai istihsal masrafları da çıkarıldı ktan sonra, Dev­ let her ton Hômpamuktan 1 .�89 ruble temiz kör kalmakta­ dır (95) . Ü retimi arttırmak yolu ile elde edilecek kör fazla­ sının kimin cebine gideceği de bu suretle anlaşılmaktad•r. Bu paralar pek tabii olarak sömürgeci i ktidarın emelleri n i gerçekleştirme yolunda kullanıl ıyor v e m i l li menfaatler hiç bir suretle hesaba katılmıyor. Türkistanlılar'ın kendi yetiştirdikleri pamuğu uygun gördükleri şekilde kullanmalarına m üsaade edi l miyor, çün(95) «Kızıl Özbekistan», 25. 1 .1961, s. 1

232


kü ürünün tümü ellerinden alınıyor. Özbekistan ceza kan u­ nun 1 83'ncü maddesi şöyle d iyor: « Kanuna aykırı olarak ellerinde pamuk tohu m u bulun­ d uranlar, Hômpamuk ve pamu k ürünleri ( hususi şahısla­ ra) satanlar iki yıla kadar hapis veya bir yıl ağır h izmet ile cezalandırılırlar» (96). Pamuk hasadı sırasında hôsıl olacak ziyanlar şiddetli şekilde cezalandılır. Meselô: 1 962 yılında Tortkul bölgesinde 1 05 hektarlı k işlenmiş ara­ zisi bulunan bir kollektif çiftlikte 588 rubleli k bir ziyana sebep olan ekip başkanı Racabbay Kutlımurat, bir yıl hap­ se mahkum olmuştun> (97) . İ leride yapılacak değişikliklerin d urumda bir fark ya­ ratacağı da beklenemez. Yapılan planlar üretimin sürekli olarak a rttırılmasını ( 1 980'e kadar 9 milyon ton) öngör­ mektedir. Bu sebeple pamuk tarımının makinalaştı rılması yoluna gidilmektedir. Daha bundan 15 - 20 yıl öncesine ka­ dar pamuk ziraati tamamiyle Türkistanlılar'ın elinde iken, gittikçe artan sayıda Rus tarım uzmanları, traktörcüler me­ kan i k yükleme uzmanları, sulama uzmanları getiri l m iş ve plôn!ama ile işletm e işleri bunlara tevdi edilmiştir. Sovyet liderlerinin g üvenemedi kleri Türkistanlılar ise Rusların em­ rinde ikinci derecede görevlerde kullanıl maktadır. Son zamanlarda Rusların bu hare�etine karşı bir di­ renme göze çarpmaktadır; çünkü herşeye rağmen Türkis­ tanlılar'ın pam u k üretimi üzerindeki tam tekelci durumları henüz ortadan kaldırılamamıştır. Sovyet hükümeti Tu rkistan'da pamuk siyaseti n i çeşit!i usulleri ile devam ettirebili r, td kat bu aynı zamanda em(96) Pravda Vostoka», 1 9.10.1962, s. 3 (97) «Kızıl ÖzbekJstan11, 20. 12.1962, s. 4

233


peryalizm ve Köleniyalizmin en korkunç görünüşüdür )98) .

Sömürgeciliğe has bir örnek: Ham topraklann zirai İşletmeye açılması 1 954 yılından beri işleti lmeyen arazileri açmak ve su­ lama yolundaki çabalar daha ziyade Türkistan üzerinde toplan mıştır. Çünkü bu topra k!arda istenilen şartlar mev­ cuttur (99). Meselô, 1 91 9 ile 1 952 yılları arasında Özbekis­ tan Sovyet Cumhuriyetinde 1 , 1 m ilyon hektar arazi suni sulanmıştı ( 1 00). Pamuk üretim i n i arttırmak amacı ile bu nevi faaliyet daha ziyade Güney Türkistan üzerinde topla­ n ıyor ve bu memleketin kuzey kısımları uzun zaman doku­ nulmamış durumda bırakılıyordu. İ kinci Dünya Savaşı'n­ dan önce Sovyet makamları Türkistan'da 388,9 milyon hek­ tarlık işlenmemiş arazi bulunduğunu tesbit etmişlerdir. Tür­ kistan'da tarı ma elverişli olarak bulunan rezerv topra k m iktarı ise 38 milyon 740.000 hektardır ki, bu da bütün Sov­ yetler Birl iği rezerv tutarı nın yüzde 44,53'ün ü teşkil etmek· tedir. 1 953'te Kruşcev, Sibirya'daki boş topra klar ile Kaza­ kistan Sovyet Cumhuriyeti'ndeki (Türkistan'ın kuzey kıs­ mı) işleti lmeyen arazinin işletilmesini emretti. Mart 1 953'te Sovyet Komün ist Partisi'nin Merkez Komitesi gerekli te(98) Aşağıdaki eserde Sovyet Rusya'nın pamukçuluk sahasında ki sömürgeciliği hakkında geniş bilgi vardır. Tahir, Çağa­ tay, Prof. Dr. Kızıl İmperyalizm. Türkistaıı'da istismar va­

sıtası olarak geliştirilen pamukçuluk, İstanbul 1962 (99) Daha geniş bilgi için bakınız: A. Hayit, Probleme der Lan­ derschliessung und Bewasserung in Turkestan

Sowjdisc­

he Zentralasien ( Türkistan'da yeni ziraat

toprakları ka­

zanma ve sulama problemlefi) , «Osteuropa

-

Dergi, Stuttgart 1962, N o 2, s . 144-150

( 100) ccPravda Vostoka», 30. 12.1962, s. 3

234

-

Wirtschaftı: ,


şebbüse geçmek kararını verd i . Bu arada 82,5 m ilyon hek­ tarl ı k Kazakistan toprakları tarıma elverişlilik bakımından incelenmeye tôbi tutuldu. 1 954'ten 1 958 yılına kadar Kuzey Türkistanda 23 milyon hektar topra k zirai işletmeye açıldı. Bunun son ucu olarak çoğu Rus olan 1 ,8 milyon m u hacir getirilerek 1 960 yılına kadar Kuzey Kaza kistan'a yerleşti­ rildiler. Sonra Kruşçev şöyle der:

<<Bu rakamlar rastgele sıralanmış şeyler değildir. Bun­ ların arkasında çok derin ekonomik ve politik anlamlar yatmaktadır ( 1 01 ). Zirai işletmeye yeni topraklar kazanma kampanyası yol u ile, memleketin geniş arazi parçaları yer­ li halkın arzusuna aykırı olarak sistemati k bir şekilde Tür­ kistanlıların elinden alınmıştır. Bu hareketin Çarlık zama­ nındaki Rus sömürgeciliğinin devamından başka bir şey olmadığı d ikkate değer bir gerçektir. Sovyetler' in resmi ga­ zetesi «İzvestiya» 1 3.4. 1 954 tarihli sayısında şöyle yazmış­ tı:

«Ruslar, nereye girseler, o yer yemyeşil oluyor. Rus tarım temsilcilerinin ayak basması ile Kazakistan'daki hôm topraklar yemyeşil renge bürünmüştür. Rusya'nın iç taraf­ larından 1 9'ncu yüzyıl sonlarında ve 20'nci yüzyıl başların­ da şiddetli bir muhacir akımı olmuştur. Bu, günkü komso­ molların, toprak yetersizliği yüzünden çıkıp giden, dedeleri ve cedleri buraya gelmişlerdir.» Oemek ki, Carlık Rusya i le Sovyet Rusya arasındaki Kolon iyalizmde bir fark olma­ mıştır. Kruşçev, Türkistan'da çalışmağa hazırlanan Ruslara yaptığı tavsiyede misafir g ibi davranarak mahalli ôdetlern uymaktan kaçınmalarını, a ksine Türkistan'da kendi varlık­ larının izi n i belirtmelerin i bildirmiş ve şöyle demiştir. ( 10 1 ) «Kazabstanskaya Pravda», 13.3.1961, s. 2

235


«Sizler, kendi şehir medeniyetinizi steplere taşıyacak­ sınız. Bu topraklara dışarıdan gelen yabancılar, orada Moskova'dan gelenlerin yaşadıklarını, hem de kendi evle­ rindeki gibi rahatça ve iyi bir hayat sürerek yaşadıklarını görmelidirler.» ( 1 02). Bu kampa nyanın askeri tarafı ise, 1 8 Mayıs 1 956'da Sovyet Komünist Partisi Merkez Komitesinin ve SSCB Ba­ kanlar Kuru l u'nun Türkistan'a gönderilecek olan Avrupaıı Ruslar'a verd iği talimatta ş u şekilde belirtiliyordu :

«Sizin saflarınızda sosyalist vatanımıza karşı derin bir saygı havası içinde yetiştirilmiş, zorluklara karşı girişmiş oldukları mücadelelerle pişmiş ve bütün genç işçilere so­ rumluluk duygulariyle, teşkilatçılık güçleriyle ve disiplinle­ riyle örnek olabilecek eski askerler vardır. . . Genç arkadaşlar! Sizler sadece fabrikaların, maden ocaklarının, enerji merkezlerinin, demiryollarının kurucula­ rı ve yapıcıları olmakla kalmayacak, aynı zamanda bu di­ yarlara aydınlatıcı kültür taşıyan elçiler olacaksınız.» (103) Yeni ziraat toprakları kaza n ma kampanyası zamanın­ da yürütülen, bu ve bunun gibi sömürgecilik görevlerinı sı­ ralayan daha birçok demeçlere rağmen Sovyet l iderleri b u hareketi hôlô «Büyük Rus halkının yardımi, halklar arasın­

da dostluk laboratuvarı, steplerin medenileşmesi için kar­ deş Kazakıstan halkına yardım» şekl inde göstermeğe ça!ı­ şıyorlar. Türkistanlılar daha başlangıçtan beri, bu hareketi gü­ vensizlikle karşılamışlardır. Bu cümleden olmak üzere Ka­ zakıstan Komünist Partisi Merkez Komitesi Birinci Sekre­ teri Şayahmet, toprak reformunun Kazakları toprakların-

( 103) «Pravda», 19.5.1956

236


dan uzaklaştıracağı iddiasiyle Sovyetler'in projesini ten kit ettiği için 1 956 yılında görevinden alındı. Aşağıdaki satır­ lardan da anlaşılacağı üzere, bu d irenme bugün dahi or­ tadan kaldırılamamıştır:

«Kazakıstan'da boş ve fakir toprakların işlenmesi ve bu yüzden nüfus durumunda husul bulan değişiklik ilerle­ me sağalyan bir harekettir. Yazık ki, bu gelişmenin ilerici niteliğini kavrayamayan, kanuni gelişme ile beraber bir sü­ rü yeni kadroların gelişlerini idrak edemeyen, ve bunun so­ nucu olarak milli nüfus kütlesinin yavaş yavaş başkaları ile karışmasına sebep olacak diye düşünen yoldaşlar var­ dır.» (104). Bu suretle Sovyet ideool j isine bağlı olanlar sömürgeci­ l iği, Ruslar tarafından uygulandığı zaman ilerici bir hare­ ket sayıyorlard ı . B u bölgeye yapılan g e n i ş yatırımlar sadece Türkistan' da daha yoğun bir sömürgecil i k uygulanması maksadiyle değil, aynı zamanda bu memleketin kısa vade içinde is­ tismarı gayesiyle de yapılmıştır. Bu suretle 1 954 ile 1 959 yılları arasında Kazakıstan'da bôkir toprakların işlenmesi için 20 m ilyar rublelik bir yatırım yapılmıştır. Amô, buna karşıl ı k aynı devre içinde 31 m ilyar rublelik bir kdr sağlan­ mıştır ( 1 05). 1 959 ile 1 961 yılları arasında Amuderya, Tejen ve Murgop nehirleri arasında Kara ku m kanalının i nşası için yaklaşı k olarak 200 milyon rubleli k yatı rım ya pılmıştı r Ay­ nı devre içinde kanal bölgesinde bu yüzden sağlanan pa­ m u k üretimi fazlasından Sovyet Devleti 364 m ilyon ruble kazanmıştır. Yan i devlet masraflarını çıkarttıktan başka 1 64 m ilyon Ruble kôr etmiştir. Kruşcev'in 30.9.1 963'teki ifade­ sine göre h ükümet Mirza Cöl'ün zırai gelişmesi için 1 6,2 .

004) «Partlynaya Jinz Kaıahstana•, 1963, No, 2. s. 61 ( 105) «Kazahstanskayaıt, 28.8.1 960, s. 3

237


m ilyon rublelik yatırım yapmış ve bunun karşılığı olarak 44 milyon rublelik net kôr sağlamıştır (106). Yen i suni sula­ mak ve yeni ekim toprakları kazanmak için yatırı lan para­ lar, daima kôr getirmiştir. Bununla beraber, bu kôr memle­ ket yararına kullanılmamış, ve hayat seviyesini yü kselt­ meğe yaramamıştır. Bu gibi ekonomik - politi k tedbi rlerden yegône kôr sağlayan Rusya Devleti olmuştur; çünkü bu devlet ekonomik gücünün büyü k bir kısmını Türkistan gibi sömürgelerin sırtından temin etmiştir. Sovyet Rusya Dev le­ ti yatırı m yapıyor ve kôr sağlıyor, fa kat Türkistanlılar ken­ di memleketlerinin ihtiyaçlarını hesaba katmak hakkına dahi sah i p olmadan topraklarını ve servet kayna klarını başkaları n ı n eline teslim etmeğe mecbur ed iliyorlar. Türkistan'da, gerçekten, bir ekonomik plôn uygulan­ maktadır. Memleketin iktisadi d izg inleri tama miyle Rus­ lar'ın elindedir. Ö nemli endüstri firmalarının hemen hemen hepsinin müdürleri Ruslardan ibarettir. Resmi makamlarda ve devlet bürolarında kilit noktaları sayı lan görevler Rus­ lar'a verilmektedir. Türkistan'ın ekonomi hayatı iki yü ksek otorite tarafından idare edilir. Ağır sanayi fabri ka ları Sov­ yetler Birliği'nin ilgili bakanlıklarının özel uzmanları tara­ fından kontrol ed il ir. Pek tabii olarak Komün ist Partisi'nin ekonomi makamları Moskova'dan gönderilecek emirlere uyulmasını emniyet altına almıştır.

SANAYİLEŞME VE GAYELERİ Sovyet istatistiklerinden alınan bilg iye göre Türkistan' da bugüne kadar 35.000 sanayi tesisi ( kömür ocakları, petrol kuyuları , demir sanayii, ( rnakina ve kimya fabrikaları, enerj i merkezleri, pamuk, iplik ve dokuma fabri kaları ( 1 06) «Kızıl Özbekistan», 2 . 1 0 . 1 963, s. 2

238


v.s.) kurulmuştur. Sovyetler sanayileşme hareketine ger­ çekten çok önem vermişlerdir; çünkü mevcut şartlar bu iş için idealdir. Bugünkü Türkistan, eğer Japonya'yı hesaba katmazsak, Asya içinde endüstride de en ileri mem!ekettir. Eğer bu sanayileşme hareketi , Türkistan'ın milli menfaat­ leri göz önünde tutulara k yürütülmüş ve Doğ u'da ki hür memleketlerde olduğu g ibi dünya pazarlarında serbest re­ kabet - düşünülmüş olsaydı, o zaman bunun bütün Doğ u halkı için paha biçilmez bir ehemmiyeti olacaktı . Fakat, durum böyle değildir. Türkistan'ın sanayileşme­ si Sovyet!er Birliği'nin dünya içindeki kudretini sağlamağa h izmet ettiğ i gibi, aynı zamanda «milli Cumh uriyetlerin» ve pek tabii olara k bu arada Türkistan'ın aleyhine yönelmek­ tedir. Türkistan'daki sanayi tesisleri Sovyet endüstrisinin şubelerinden başka bir şey değildir. Bu tesislerin işletme ve idaresi sırasında bu husus açı kça bel irtil mekted ir. Bundan başka, Türkistan'daki sanayi tesislerinin bir özel liği de yarı mômul mal yapmasıdır. Dalla iyi para geti­ ren tam mômul mallar ise Ruslar' ın kendi sanayi bölgele­ rinde yapılmaktadır. Meselô, Sovyetler Birliği'nin Hômpa­ muk ürününün yüzde 96'sı ve ipek kozalarının büyü k bir kısmı Türkistan'da yetiştiri l i r. Buna karşılık Sovyet tekstil fabrikalarının anca k yüzde 4'ü bu bölgede kurulm uştur. Türkistan'da hômpamuğun sanayi ihtiyaçlarına göre mua­ meleden geçirilmesi mahdut ölçüde ve çok iptidai şekilde yapılmaktadır. Türkistan'da yer altından cıkarı!an ham pet­ rol işlenmek için uza klara gönderilir. Türkistan Sovyetler Birliği'nin gübre ihtiy!lcının yüzde 60'ını kullanmasına rağ­ men, gü bre istihsa l inin ancq k yüzde 7,5'u oradan sağla­ nır. Aynı şey yüksek kalitel i yiyecek maddeleri istihsalinde de göze çarpmaktadır. Türkistan, meselô, 50 milyon bü­ yük baş hayvanı ile Sovyet Cumhuriyet!eri arası nda sıra ­ d a ikinci gel mektedir. Halbuki, Sovyetler Birliği'nde istih239


sal edilen hayvan yağın ı n anca k yüzde 2, 1 'i oradan sağlan­ maktadır. Bir yandan Türkistan Sovyetler Birl iği'nin pa­ muk istihsa l i n i n y u zde 96'sını, i pek kozasının yüzde 75'i n i ve yünün yüzde 38.2'sini tem i n ederken ( 1 07) . öte yan­ dan ancak yüzde beş oranı nda pamukla mensucat, yüzde 7 civarında i pekli ve yüzde 3,02 n isbetinde yünlü kumaş bu bölgede imôl edilebil mektedir ( 1 08) . Onun için Türkistan' ın bir çok endüstri tesislerine rağmen tüketim eşyasında Rus!ar'ın eline bakma k, daimf olarak onlara muhtaç d u­ rumda bulunmak ve Rus merkezi bürosuna karşı bir çeşit mecburi minnettarl ı k duymak zorunda kalmasına şaşma­ mak gerekir. Halbuki, memleketin tabii kayna kları n ı n zen­ ginliği ve içinde yaşayan insanların kabil iyeti bu şekilde e­ konomik bir hi maye altına alın masını hiç de haklı göster­ memekted ir. Kurulan endüstrinin bünyesi de Türkistan'ın merhametsizce istismar edildiğini göstermektedi r. Sarıbay - Sokolevsk'ten çıkarılan Türkistan manganez cevheri U­ rallar'daki endüstri merkezlerine sevkedilir. Buhara civa­ rında Gazlı denen yerde ç ı kan tabii gaz (5 m i lyar metre­ küblük bir yatak) Urallardaki ve g üney Sibirya'daki sana­ yi tesislerine enerj i sağlar. Bundan başka, Türkistan gazı bugün Batı Almanya'ya sıcaklık vermektedir. Fakat, buna karş ı l ı k Türkistan halkı kendi gazından faydalanmak tein sıra beklemektedi r. Sovyetler'in bildirdiğine göre enerj i is­ tihsalinde Türkistan bütün doğu memleketlerlnl geride bı­ rakmıştır. Verilen istatistiklere bakılırsa, buna belki de i­ nanmak gerekmektedir. Fakat bu enerji daha ziyade Tür­ kistan topra kları üzerinde kurulmuş olan ağır sanayiine h izmet etmektedi r. Buna rağmen ahalinin % 27'si ışığa ka­ vuşmuştur. Bu sanayi Türkistan'daki millf hususiyetleri ve menfaatları hesaba a l ı n madan idare edildiği g ibi memul( 107) «Kızıl Özbekistan», 25.2.1964, s. 3 008) «Neue Zilrcher Zeltung», 9.2.1964, s. 1 0 ,

240


leri bakımından da Türkistanlılara h içbir fayda sağlama­ maktadır. Zanaat ocaklarının büyük bir kısmının silôh ve m ü him­ mat i malôtında kullanılmakta olması çok m uhtemeldir. Sta­ lin 1 943 yılında şöyle demişti: «Orta Asya Sovyet Cumhu­

riyetleri ile Kazakistan Kızıl Ordunun en önemli silôh ter­ sanesi haline gelmiştir.» Bugün dahi birçok sanayi tesisle­ ri vardır ki, bunlar kapalı bölgeler içinde kurulmuş olduğu g ibi üzerlerinde en sıkı gizlil i k tedbirleri alınmıştır. Acele olamaz yürütülen bir sanayileşme siyaseti çok sayıda yabancı işçilerin Türkistan'a sokulmalarını gerektir­ m iştir. Sanayi tesislerinden çoğunun kuru l u bulunduğu Ka­ zakistan'da sanayi işçilerinin yüzde 90'ı ya Rus, veya Tür­ k istanlı olmayan kişilerdendir. Her ne kadar ayrı ayrı en­ d üstri kollarında çok sayıda Türkistanlı da çalıştırı lıyor ise de, yine Sovyet resmi maka mlarından bildirildiğine göre, endüstri ve tarımda görevlendirilmiş olan mahalli memur ve uzmanları n sayısı dışarıdan getirilen! � re kıyasla çok azdır.

Rus göçmenlerini Türkistan'da yerleştirme tedbirleri 1 91 7'den önce Türkistan'ın n üfusu 1 5 milyondu. 1 959' da Sovyet istatistiklerinden öğren�diğine göre Sovyetler Birl i ğ i sınırları içinde yaşayan Türkistanlıları n sayısı 1 3, 1 m ilyondur ve bunlardan 1 1 .977.000'i Türkistan toprakları üzerindedi r. Aynı yıllar içinde Türkistan'daki Ruslar'ın sa­ yısı 1 .950.000'den 6.265.000'e cıkmıştır. Sovyet:erin çeşitli siyasetleri bilhassa Türk a�al isi sayısını düşürmeye yol aç­ mıştır. Bu politikadan en çok zarar görenlerin başında da Kazaklar gelir. 1 926 yılında Kazakların sayısı 3.956.000 iken bu miktar 1 939'da 3.897.000'e ve 1 959'da 3.581 .000'e d üş­ müştür.

F.: 1 6

241


Sovyet sömürgecilik politikasının bir özelliği de Tür­ kistan'daki Sovyet Cumhuriyetlerinde yabancı halk sayısı­ nı çoğaltmak ve kendi yurtlannda Türkistanlı sayısı n ı azalt­ mak yolunda alınan ted.birlerde görülmektedir. Mesela, 1 926 yılında Özbe kistan Sovyet Cumhuriyetinde yaşayan 4.543.000 kişiden ancak yüzde 9,5'u Türkistanlı olmayan yabancı lqrdı. 1 959'da nüfus sayısı bu Sovyet Cumhuriye­ tinde 8.1 06.000'i bulmuştu ve bunların içinden Rus ve Uk­ raynalıları n sayısı % 440 bir artışla 1 .1 79.000'e yükselmişti. Kısacası. Özbekleri kendi vatanlarından uzaklaştırmak için her şey yapılmıştı. Türkistanlı olmayan kitleleri Türkistan topraklarına sürme hareketi hızal devam ettirilmiştir. 1 939 - 1 959 yılları arasında Ö zbekistan'da Rusları n sayısı % 449'a, Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyetine gönderilen Özbeklerin sayısı ,% 31 33'e yükselmiştir. 1 959 yılında Özbekista n'da Slav elemanların dışında 400.000 Ta­ tar (1 926'da 28.000 idi ) . 30.000 Ermeni, 1 5.000 Mardavin­ ya!ı, 1 3.500 Başkır. 2.500 Gürcü ve 7000 Baltıklı Bulunduğu tesbit edil miştir. Bunları n kend ilerine has köyleri yoktur. Sovyetler Birliği'nin 1 970'deki nüfus sayım ı ndan öğ­ rendiğimize göre; Türkistan'daki 5 Sovyet Cumhuriyetinde 1 970'de 32.801 .000 kişi yaşamaktadı r. Bu nüfusun 20.490. 300 kişisi Türk ve Müslüman olduğu halde, 9.939.000'i de Slavdı r (Ruslar 8.509.000; Ukrayna lılar 1 .232.000; Belorus­ lar 1 98.000. Ba kınız «Pravda Votka» 1 7.4.1 971 ) Oca k 1 959' dan Ocak 1 970'e kadar, yani 1 0 yıl içinde Türkistan'a yeni­ den 2.295.000 Rus yerleştirilm iştir. Akla şu soru ge!mekte­ d i r: Türkistan'a yerleştirilen 8.509.000 Rus, doğrudan doğ­

ruya Sovyet Rusya devletinin sömürgecilik siyaseti için büyük bir misel teşkil etmez mi? Elbette ki, sömürgeciliğin bundan daha tipik bir misö l i olamaz. Sovyet istatisti klerin­ den analşılıyor ki, bazı Sovyet Cumhuriyetlerinde Rus aha­ lisinin sayısı artmış. Türklerin sayısı ise aza l mıştır. Mesela 242


Kazakistan'da 1 970 sayımına göre, 1 2.849.000 kişi yaşa­ maktadır. Bu nüfusun % 43,2'sini Ruslar, % 7,3'ünü Uk­ raynalılar ve % 1 ,2'sini Beloruslar teşkil etmektedir. De­ mek ki, bu Sovyet Cumhuriyetinin toplam nüfusu % 52,7 Slav kavimleri, % 37,1 Türk kavi mleri ve % 1 0.2 başka ka­ vimlerden (meselô, bir milyona yakın bir kısm ı n ı Almanlar teşkil eder) ibarettir.

Neden �öyle olmuştur? Bu, komünizmin başarrsı mı­ dır? Eski Rusya kolonializminin görünürdeki son zaferi mi? Yoksa verilen «yardımlar» ( ! ) neticesinde adı gecen Türk toprakları. siste m i olarak, gelecekte tamamen Ruslara mı verilecektir? Şunu kaydetmeliyiz ki, ne olursa olsun, Tür­ kistan topraklarına, bilhassa onun kuzey bölgelerine bu ka­ dar Rus'un yerleştirilmesi birinci plônda Kazak Türklerinin varlığını büyük bir tehlikeye atmak ve onları kend i toprak­ ları ndan kovmaktan başka bir şey değ i ld ir. Sovyetler Türk�stan nüfusunu kökünden sökme poli­ tikalarında ki görüşlerini şöyle açıklıyorlar:

«Sovyet Cumhuriyetleri'nin çeşitli milletlerden terek­ küp etme vasıflarında kaydedilen gelişme ve yerli halk dı­ şında kalanların sayılarındaki artışlar sosyalist bir devletin objektif şekilde inkişafını göstermektedir. Komünizmin ö­ nümüzdeki gelişme devresinde bu �abalarına daha büyük bir hız verilecektir.» (109). Bu kaideye göre. Türkistanlı olmayan elemanların ar­ tışı. Türkistanlıların çoğunluk hal inden çı kmalarına yo! aça­ caktır ki, bu da Sovyet deyimi ile sosyal ist milletlerin bir­ birine yaklaşmasıdır. Fakat, gerçekte bu hareket Türkistan halkının milli faal iyetini ortadan kaldırmak için açılmış bir savaştır. ( 109 ) Hanazarov ( 77 ) ,

s.

105

243


Türkistan'a Rus muhacir akını devam edip g itmekte­ dir.. Çünkü ekonomi k kal kı n manın hızı bu sömürgecilerin yard ı m ı olmadan arttırılamaz. Sovyetler şimdi Çarlı k dev­ rinin sömürgecil i k emellerini uygulamak, yani Türkistan'ı tam bir Rus vilôyeti haline sokmak istiyorlar. Bu politikanın ictıbı olarak Kuzey Türkistan n üfusunun çoğunluğunu Rus­ lar teşkil etmektedir. Şimdi Rusların aynı usüllerle Kara-­ kum kanal bölgesini, Amuderya havzalarını Mirza Çölünü işgal etmeye sıra geldi. Ruslar'ın .Türkistan şehirlerine bas­ kın yapar gibi üşüşme tarzları d ikkate değer bir özellik ar­ zeder. Meselô, 1 959'da Tacikistan Sovyet Sosyalist Cum­ huriyetinde şehirlerde yaşayan 650.000 kişiden 205.000'i Taci k ve 228.000 Rus idi. Yine 1 959'da 4.067.224 kişilik şe­ h i r ahalisi olan Kazakistan'da 2.343.282'si Rus, 367.239'u Slav asıllı (Ukraynalı, Belorusyalı, Polonyalı) ve ancak 678.531 'i Kazak idi (1 1 0) . Kırgızistan SSC'de ise, 696.207 şehirli içinden 360.33 1 ' i Rus, 91 .804'ü Kırgız ve geri kalanı da çeşitl i Slav ve Türk kavimlerinden idi (1 1 1 ) . «Şehirlerdeki Rus çoğunluğu Türkistan'da gerçek i kti­ darı n Rusların elinde bulunduğunu gösteren canlı bir del il­ dir. Ö te yandan memleket hôlô bir doğu diyarı olarak kal­ m ıştır. Bu ülke etnik ve ekonomi k bakımdan Ruslaştırı lmış şehirler vasıtası ile, herşeyden önce Rusların meselesi olan komün ist ideolojisi ile idare edilmektedir. Fa kat bu durum günlük yaşayışta h iç de önemli bir rol oynamamaktadır.» (1 1 2) . ·

( 1 10) itogl Vsesoyuznoy perepisi naselenlya 1959 go d a . Kazahs­ kaya SSR (Umum Birlik

-

SSCB

-

1 959 nüfus

sayımının

neticeleri. Kazakıstan SSC) , Moskova 1 962, s. 164 ; Şehir­ lerde Rusların sayısını bugüne kadar arttırılmaktadır.

( 1 1 1 ) İtogl ( 1 10) : Klrglzskaya SSR (Kırgızıstan SSC ) , Moskova 1963 , s. 1 30 ( 1 12 ) «Neue Zürcher Zeitung», 16.3.1964 s. 3

244


Netice Sovyet Rusya'nın Türkistan'daki sömürgeciliği, pek yerinde olarak, Rus geleneklerinin devam ı sayı labilir. Fa­ kat, uygulanan askeri, kültürel ve ekonomi k tedbirler ba., kınımdan Sovyet ideolojisi daha iyi bir g izleme perdesidir. Türkistan'daki Sovyet politikası Ruslar'ın an'anevi sömür­ gecilik şekillerin i uygularken emperyalist iddiaların çok daha i !erisine varmaktadır. Çünkü bunlar «dünya ihtilô l i » n i başlıca amaç bilen Komünizmin içinde zaten mevcut­ tur. i nançla !leri sürülebilir ki, eğer Carlar Türkistan'ı ilhak etmemiş olsalardı ve eğer bu memleket daha sonra Sovyet Rusya tarafından ikinci defa işgal edi l memiş olsayd ı , bura­ da Komün izm d iye bir şey bulunmazdı. Bunun için d iyoruz ki, Türkistan'daki Komünizm, Rus emperyalizminin eseri­ d i r. Sovyet sömürgeciliği taktik bakımından Carlı k sömür­ geciliğinden fark!ıdır. fakat her ikisi de sebep ve gôye ba kı­ mından aynıdır. Komün ist ideoloj isi Rusların ananevi em­ peryalist d uygularına h izmet etmektedir. Sovyet l iderleı1 1 954'ten beri Rusların eski sömürgecilik politikası tarafın­ da olduğu n u ocıkco ifade etmekteler. Onlar da Türkistan' ın Carlar tarafından istilôsı hareketinin tarihin ilerici bir akışı halinde de�erlendirilmesi gerektiğ i n i i!eri sürüyorlar. Bu cümleden olmak üzere Kırgızistan . Komünist Partisi Merkez Komitesi. Eylül 1 963'te Kırgızistan'ın Rusya ile söz­ de kendi arzusu ile birleşmesinin 1 00. yıldönümünü kutla­ ma kararını vermiştir. Bu işte de tarihin tahrifi acıkça görü­ lüyor. Tam bir istilô hareketi, arzu ile birleşme şeklinde gösteriliyor. Buna rağmen «SSCB tarihi» ( İ storiya SSSR, Moskova 1 963 s. 2 4 7) isimli kitapda, «Orta Asya halkları, .

.

Car ordusunun istila seferleri neticesinde Rusya İmparatorluğu'na dahil edildi» d iye yazılmıştı . Vôkıa, Sovyetler bu­ gün Carları n Türkistan'da sömürgeci bir politika izledikle­ rini itiraf ediyorlarsa da, aynı zamanda Ruslar'ın Türkis245


tan'a «yardımda» bulunduklarını ve Rusya İ mparatorluğu­ nun bir parçası haline giren Türkistan'ın, İ ngiliz, Fransız ve Hollanda idaresi a ltında yaşayan diğer Doğu milletleri­ nin başına gelen ôkıbetten bu suretle kurtul m uş bulundu­ ğunu i leri sürüyorlar. Türkistan'ın nasıl parça landığını. kül­ türünün yabancı ceryanların etkisine tedkedildiğini, l ider­ lerinin nasıl idam edildiğini veya sürdürüldüğünü ve tabii kaynaklarının sömürüldüğünü görmek, işitmek ve sezmek isteğinde bul unanlar, Türkistan'a varmalıdı rlar ve bu gö­ rüşlerimizin doğru olup olmadığı hakkında kendileri karar versinler. Sonunda şunu da kaydetmek gereklidir ki, Türkistan ' d a k i iktisadi durum (geçmişte v e zamanımızda) Sovyetler Birliği dışında bulunan ü l kelerde sistemli olarak a raştırıl­ mamıştır. Bu sebepten olabilir ki, Sovyetlerin Türkistan ' d a k i i ktisadiyat siyaseti dış ü lkelerde b i r « mucize» halinde gösterilmektedir. Türkistan'daki iktisadi problemler hak­ kında tarafımdan yazılan bir eserde (1 1 3) bu mesele ile il­ g i l i Moskova'nın sömürgücülüğü siyasetini de ifade etmiş­ tim. O eserde, Sovyet ekonomik sömü rgücü l ü k siyasetinin neticeleri hakkında da bu yerde bild irdiğimiz kısa fikirleri­ m izden fazlasını tasvir etmişti k. Kesin olarak söylenecek daha bir şey vardır ki, o da, Sovyet İ mparatorluğunun sömürgelerine hürriyet tanımak niyetinde olmadığıdır. Ne acıdır ki. bir istilô hareketinin anma töreni dahi «Rusya halkı ile ebedi olarak birleştik» gibi dövizlerle kutlanıyor (1 1 4) . ( 1 1 3 ) Baymirza Hayit (Die Wirtschaftsprobleme T urkestans ik­ tisadi problemleri) , Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1968, 244 s. 13 harita. Maalesef bu eseri bugüne kadar Türkçeye tercüme etmek için ne maddi ve ne de manevi imkan bulamadık. ( 1 1 4 ) uSovettik Kırgızıstan», 25.4.1963, s. 3

246


Eskiden sömürge olan İslôm memleketlerinden hemen hemen hepsi 1 947 yılından bağımsızlıklarına kavuşmuştur. Yabancı egemenliğini atamayan yegône büyük müslüman memleketi olarak Türkistan kalmıştır. Sovyet - Rus sömür­ geciliği diğer küçük müslüman memleketlerinde de sürüp gitmektedir. Azerbaycan, Kuzey Kafkasya, Kırım ve Tatar Başkır (Volga ve Ural bölgesinde) . fakat Sovyetler sömür­ gecilik damgalarını vurmak için Türkistan'a özel bir önem tanımaktadırlar. 1 963'ten beri Türkistan'ı ziyaret için Afri­ ka ve Asya'dan davet edilen devlet adamları, öğretmenler yazarlar, gazeteciler, ticaret ve sanayi birlikleri ileri gelen­ leri, genelik teşekkülleri temsilcileri, din adamları, tüccar­ lar ve saire gibi önemli kimselerin sayıları 40.000'den fazla­ dır. 1 958'den beri Türkistan'da Asya ve Afrika milletleri için 30'dan fazla uluslararası konferans, kurs ve sempoz­ yum d üzenlenmiştir. Her fırsatta Sovyetler Türkistandaki kuvvet ve kudret­ lerini ve icraatlarını yabancılara göstermek arzusundadı r­ lar. Bütün bunlar propaganda ve ideoloji maskesi altında gerçek sömürgeci politikalarını gizlemek maksadı ile yapıl­ maktadır. Milletlerin yeter derecede uyanık bulunmadığı bir sırada Sovyetler'in tecrübeli ellerini Doğu'da daha bir kaç memleket üzerine uzatmalı;ırı da tesadüfen değildir. Fakat bu işte uyanık bulunmak da yetmez. Hür dünyada şu

soru sorulmalıdır: Bütün sömürgelerin kendi kaderlerini ta­ yin hakkına kavuşmuş veya kavuşmak üzere olduğu şu sı­ ralarda, bu hak en büyük ve en zengin müslüman memle­ keti olan Türkistan'a tanınmayacak mıdır? Sömürgecilik a­ leyhtarlığını kendilerine bir prensip olarak kabul etmiş olan Asyalı, Afrikalı, Avrupalı ve Amerikalı liderler Türklstan'da­ ki Sovyet-Rus sömürgeciliğini, eğer sömürgecilik aleyhtar­ lığı bölünmez bir anlam taşıyorsa, ne zaman ele alacaklar247


dır? i çinde yaşadığımız ş u sıralarda Türkistan mllletlerara­ sı ilgiyi daha ziyade üzerine çekmektedir. Çünkü Sovyet Ruslar Türkistan politi kasın ı Asya, Afrika ve Lötin Amerika halkları örnek olarak göstermeğe çalışıyorlar. Bundan baş­ ka özellikle 1 961 'den beri Rus ve Çinli rakip gruplar ideolo­ ji mücadelelerinde bir hareket noktası olarak Türkistan' dan faydalanmaya kal kışmışlardır. Sovyet - Ruslar, Çinlile­ rin idaresi altında bulunan Doğu Türkistan 'da Cin aleyhin­ de aya klanmalar düzenliyorlar, Çinlile r de Batı Türkistan' da Rusya aleyhinde propaganda faaliyetine girişiyorlar. Eylül 1 963 başlarında Sovyet makamları Çinlileri n , Sovyet­ ler Birliği halkının tahammül edilmez hayat şartları hakkın­ da birtakım masallar uyd urduklarını ve Uygur, Kazak ve Kırgız gibi m illi azınlı klara acıkça baskı yapıldığı iddiasında bulunduklarını açıklamıştır. Bunun üzerine Sovyetler, Cin­ liler aleyhinde mukabil suçlamalara girişmişler ve Doğu Türkistanlılar'ın, insan haklarının i l k basamağı olan kendi yurdunda çalışmak ve memleketin genel hayatına katılmak hakkına dahi sahip olmadı klarını i leri sürerek Doğu Tür­ kistan'ın koruyucuları tavrını ta kınmışlardır. Hür dünya içinde Türkistan'a dair sorunlar üzerinde birçok görüşler vardır. Yabancı memleketlerdeki Sovyet ta­ raftarları (Komün istler, gizli Sovyet teşki lôtları, Sovyetler Birliği a janları, Sovyet propagandacı ları) ve Sovyet propa­ ganda mekanizması (yabancı basın, belge, film, yabancı memleketlerden Türkistan'a davet edilen bazı misafirler) Türkistan bağımsız bir ü l ke sıfatında göstermekteler. Bu düşüncen in karşısı nda olanlar ise Türkistan'ın bir Sovyet­ Rus sömürgesinden başka bir şey olmadığı iddiasındadır­ lar. Türkistanlılar'ın kendileri ise, Sovyet idaresinde tam sömürge şartları altında yaşadı klarına kanaat getirmiş d u­ rumdadırlar. Bunun içindir ki onlar, Ruslar'ın şimdiye ka­ dar yok edemedikleri m i l li d uygularını yaşatmak cabasın248


dadırlar. Yabancı memleketlerde bulunan Türkistan dostla­ rı ve Türkistan'da yaşayan birçok Türkistanlılar kendileri­ ne soruyorlar: Bugün hürriyetlerine kavuşmuş olan ve hôlô sömürgecilik aleyhindeki faaliyetlerine devam eden eski sömürülen milletleri, Türkistan 'da ki Sovyet - Rus sömürge­ ciliği karşısında neden susuyorlar? Ne gariptir ki 1 963 yılı­ n ın n isan ayında Jakarta'da yapılan Asya - Afrika Gazete­ ciler Konferansı'nda ve 1 964 Asya - Afrika Konferansı'nın hazırl ı k çalışma larında bir Asya memleketi olmadığı için Sovyetler Birliği'nin bu topla ntı lara katılamıyacağını i l k de­ fa ileri süren Komünist Çin olmuştur. Halbuki, Komünist olmayan Asya ve Afri ka memleketlerinin temsilcileri Sov­ yet Rusya'ya karşı bir cephe almamışlardı. Bunun sebepi izah edilemez. Çünkü, hür Doğu Memleketleri l iderlerinin vicdanlarını araştıracak durumda olmadığımız gibi, uygu­ ladıkları siyasetlere de karışmak niyetinde değiliz. Son yıllar içinde hür d ünya Türkistan ile ilgili mesele­ lerde büyük başarılar elde etmiştir. Mesela esir m i l !etler haftası konusunun Türkistan'ın da adı geçirilmek suretiyle, 1 7 Temmuz 1 959'da ABD'nde kabul edilen kanun ve bunun Cumhurbaşkanı tarafından kabul ve tasdi k edilmesi ve her yılın 1 3 Ara l ı k tarihinin (Türkistan milli hareketinin başlama tarihi 13 Aralık 1 91 7) Birleşik Amerika 'da Türkistan günü olarak kabul edilmesi birer ileri adım olmaktan başka Tür­ kistan'ın milli davasının çözülmesi yol unda manevi bir ze­ m i n teşkil etmektedir. 4 Temmuz'da Türkiye'de de bir esir milletler ha1tasının kabulü için Millet Meclisi'ne sunulmuş olan kanun tasarısının gerekçesinde şöyle den i i iyord u :

«Dünya içinde esir millet kalmayacağı zamana kadar Türk Milletinin de Temmuz 'ayının üçüncü haftasını «esir milletler haftası» olarak kabul etmesi eski Türklerin ba­ ğımsızlık mücadelesini örnek olarak alan veya almak iste­ yen ve bu suretle hürriyet aşklarını olduğu kadar savaş 249


morallerini ve canlılıklannı da artırmaya çalışan bütün kar­ deşlerimizi sevindirmiş olacaktır» (115). Böyle bir kanun çıkarılmadı. Nihayet, Büyük Britanya'nın Birleşmiş M i l letler Teşki­ latındaki daimi delegesi Sir Patrick Dean'in Genel Kurul'un 26 Kası m 1 962 tarih l i toplantısında söylediği aşağıdaki söz• ler özel bir mana taşımaktadır: •

«100 yıl kadar İngiliz idaresi altında yaşadıktan sonra 1957 yılında Gana ve 1960 yılında da Nijerya bağımsızlık­ larına kavuşmuşlardır. Acaba Sovyet Orta Asya toprakla­ rının istiklôle kavuşturulmaları için tesbit edilen tarih ne­ dir?» (1 1 6). Sovyet liderleri bu esaslı ve acık soruya bugüne ka­ dar cevap vermemişlerdir. Eğer sömürgeciliğin bütün dün­ ya yüzünden tamamen silinip atılması isteniyorsa, hür mil­ letlerin efkôrı umumiyesi Türkistan'ın ne zaman bağımsız­ lığa kavuşacağını daima sorabilecektir. Türkistan'ın kendi memleketini idare edebilecek yetiş­ miş öz evlôtları vardır. Türkistan'ın coğrafi d u rumu Doğu' nun kültür mahreki içinde kültürel ve entellektüel gelişme­ si, ekonomik imkanları, belirli milliyet d uyguları ve bağ ı m ­ sızlı klarını elde etmek için d urmadan sarfettikleri gayret, bütün bunlar Türkistan bağ ı msızlığının i l k icaplarıdır. Tür( 1 15) Fethi Tevetoğlu, Milletlere ışık tutan iki be yann ame An­ ,

kara 1963, s. 46 ( 1 16) Colonlalism. Statement by Slr Patrlck Dean,

K.C.M.G..

Pemıanent Represantatlve ol United Klngdom to the U­ nlted Nations in Plenay on Monday, 26th November 19GZ <Sömürgecilik. Birleşik Krallık'ın Birleşmiş Mllletlerdekt daimi temsilcisi Sir Patrick Dean'in 26 Kasım 1962'de U­ mumi Toplantıda yaptığı konuşma) , New York 1 962, s. 4

250


kistan bağımsızlığına kavuşuncaya kadar ne Ruslar ne de onların dışındaki dostları hiçbir şeyden korkmasınlar. Çün­ kü Ruslar da Türkistanlılar kadar biliyorlar k i, Rusya de­

mek Türkistan demek olmadığı gibi, Türkistan demek de Rusya demek değildir. Türkistan'ın bağımsızlığı, Türkistan­ lılar icin yaşama hakkı, kendi şahsiyetlerine, d iğer hür memleketlerinde olduğu gibi, sahip olmak ve Rusya ile Cin'in bitmek bilmez baskılarına karşı bir garantiye kavuş­ mak demektir. Sayısız Sovyet - Ruslar Türkistan, Doğu ve Batı - Avrupa ve Amerika kaynakları tarafından açıklandı­ ğı g i bi Türkistanlılar bütün dünya yüzünde yaşayan insan­ ların yardımı ve sömürgecil i k aleyhtarı hür milletlerin hür­ riyet politikaları sayesinde boyunlarındaki esaret zincirle­ rin i kırı p atmak istiyorlar. Bu amaçlarına ulaşacakları gü­ ne kadar Türkistanlıların m i l li şairi Col pan'ın yazdığı şu mısraları her yerde zikir edecekler:

cıAGLAMA VATANIM, AGLAMA, EGER BAHARIN YOKSA BUGÜN, TALİH YILDIZI KUDRETİN, SENİN DE YÜZÜNE GÜLECEK BİR GÜN.•

251



ili.

BÖLÜM

TÜRKİSTAN'DA ÖLDÜRÜLEN MiLLİ LiDERLER VE SAİRLER '

Türkistan'da Rus Bolşevikleri ve Bazı Türkistanlılar Türkistan'da Çar - Rusya'sı hôkimiyetinin sonuna doğ­ ru, Rusya'nın Türkistan Genel valisi Kuropa t kin, 1 91 6 yılı Ara l ı k ayında, Car'a verdiği raporunda «Yerli ahalinin Rus­

ya'ya sadık insanlar haline getirilmediğini bildirmiştir (1 ).

1 91 6 yılı m i l li isyanı kanla bastırıldıktan sonra. Şubat 1 9 1 7' de Rusya'da Carlık tahtı da devrilmiştir. Türkistan Türkleri Rus ihtilôl ine ü m it bağ lamışlard ı . Geçici Rusya Hükumeti · devrinde Türkistan münevverleri halkın m i l li hakları n ı ta­ lebediyorlar ve gazetelerinde Türkistan'ın geleceği hakkın­ da yazılar yazıyorlard ı . Geçici Rusya Cumhuriyeti Hükü me­ ti, Türkistan Türk münevverlerinin arzularını d uyuyor, lôkin onların bu m i l li taleplerinin gerçekleştirilmesi için (Türkis­ tan'ın Türkler tarafından, idaresi meselesinde) ne vaatde bulunuyor, ne de müsbet tedbirler a lıyordu. Rusya'da Bol(1) B. Hayit, Sovyet-Rusya'nın Türkistan misalinde Doğu -

po ­

litikası <Almanca) , Köln 1 963, S. 1 8

253


şevikler m i l l iyetler meselesinin halli konusunda teşebbüsü ellerine aldılar ve hatta N isan 1 9 1 7 Konferansı'nda millet­ lere tam istiklôl verilmesini talep ettiler. Bolşeviklere göre. her millet Rus İ mparatorluğu'ndan ayrılma hakkına sah i p olabilird i . Bu g i b i vadler k i m i n hoşuna g itmezdi? M i l letini seven, milletin geçmişteki ızdıraplarını sezen, m i !letinin ve fertlerin gelecekteki hayatlarının korunmasını isteyen her Türk, Bolşeviklerin milli hürriyet konusundaki vaadlerine inanıyordu. fakat geleceğin ne olacağının bilinmelT'esi se­ be biyle · Bolşevik Ruslarla işbi rl iği yapmağa cüret edemi­ yordu . Kokand şehrinde Türkistan M i l li M uhtar Hükumeti Şu­ bat 1 91 8'de Bolşevi kler tarafından yı kıldı ktan sonra, bu de­ fa Sovyet - Rusya hakimiyetine karşı m i l li mücadele başla­ mışdı. Türkistan'da yen iden kan dökülüyor. Moskova - Pe­ tersburg ve Toşkent'deki Rus Komünistleri ne yoldan olur­ sa olsun, Türkistan'da komünizm hakimiyetini kurmak ni­ yetinde oldukları n ı gösteriyorlard ı . Bunun icin onlar Tı.irkis­ tan Türk'leri a rasında Bolşevi k'lerle işbirliği yapabilecek kimseler aramağa başladılar. Bunlara gelecekte dev!et ida­ resinin Türkistan'lılara verileceği vaadinde bulun uyordu . Sovyet H ü kü meti 1 .5.191 8'de i k i Türkistanlı'yı (biri kendisi­ nin komünist olduğunu bildiren Aşur Hoca. ikincisi Rusya Sosyal İ htilalciler Partisine mensup Tursun Hoca). Türkis­ tan devlet idaresi.ne aldı. Bunlar Sovyet komiserliği vazi­ fesinde bulundular (2) . Bu iki Türkistan'lı Türk, Sovyeller icin başka Türkleri de kazanmağa gayret ettiler. Çoğunlu­ ğ u Ruslardan ibaret olan Türkistan KP'nin Merkez Komite­ si 1 .6.191 8'de N izamitdin Hoca adlı bir Türk'ü Merkez Ko(2) Orta Asya'da yabancıların askeri müdahaleleri ve vatandaşlar savaşı (Rusça) , Alma-Ata 1963, s. Cilt, S. 26-27

254


m itesi üyesi yapmıştı (3). Ara l ı k 1918'de şair Abd ullah Av­ lôni de Merkez Komitesi üyeliğine kabul edi!di . Bolşevik ih­ tilôlinden önce, Nizamitdin Hoca Taşkent'de zengin bir tüc­ car, Avlônı ise tesirli bir şaird i . Rusya Komünist Partisi, Sovyet gayelerinin yerli kişiler vasıtasıyla propagandası için çalışmalara başladı. Mart 1 9 1 9'da Türkistan Komü nist Partisi, Türkistan Komünist Müslüman Bürosu'nun teşkili­ ne karar verdi . Bu büro. 24 30 Mayıs 1 9 1 9'da Taşkent'de i l k konferansını akdederek, Turar Riskul başkanlığındaki ve Abbas Ali, Efendi Zade, N izam iddin Hoca, Tursun Hoca, i saoğlu, Fahreddinoğlu, Abdurreşitoğl u ve M u hitdinoğlu'n­ dan i baret Büro Heyeti'ni seçti. Bu tarihlerde Sultan Kasım - Hoca, Abdullah Rahimbay, Kaygısız Atabey, Avazberdi Kulu gibi Türkler de Sovyetler için kazanılmıştı . Bolşevikler 1 920'ye kadar Aytak, İsmail Said Vakkas, Ali Cangeldin, (Bu, Car Rusya'sının gizli h izmetinde çalışmış. Stepnov adı­ nı alarak hıristiyan olmuş, Kazak Türklerinden, 1 91 6'dan beri dEr Komünizmi benimsemiş bir kimsedir) . S. Argınç, M . M i rzagali, A. Al ibek, S . Mendeş g ibi yerli komünistleri Parti ve devlet kademelerinde çal ı ştırmakta idiler. Seken Seylul­ lin Hamza Hekimzade g ibi bazı tesirli şairler de, Türk Müslüman komünistleri ile birl i kte Türkistan'da Moskova siyaseti hizmetinde öncü mevki lerde bulunmaktayd ı lar -

Sovyet - Rusya Türkistan'da yalnız komünist Parti üve­ leri i le değ i l , Müslüman Türk halkı arasına Sovyetlerin te­ sirini sokabilecek, komün ist olmayan şahıslarla da beraber çalışmak için tedbirler alıyord u. Bu sebepden, ya yerl i ko­ mün istlerin veya Komünist Parti üyesi olan ve mill iyetçilik ruhu taşıyan tesirli kimselerin tekl ifleriyle, sabık «Ş urayı İslam» teşkilôtının başka n ı Ceditcilik (yeni leşme, modern(3) Orta Asya Komünist teşekküllerinin tarihi (Rusça) , Taş k e n t 1967, s. 269

255


leşme) hareketinin l ideri Münevver KCirl'nln Türkistan Maa­ rif Komiserliği yapması için izin vermişlerd i . Hatta. 1 9 1 9'a kadar Sovyet Rusya aleyhinde mücadele edeh «Alaş Orda» hü kumeti üyeleriyle beraber çalışmaya dahi rıza göstermiş­ lerd i . Ahmet Baytursun ve M uhammedcan Tınısbay gibi m i l li hü:,;ametin sabık üyeleri Sovyetlerin önemli idarelerin­ de ve kritik mevkilerde bulunmaktaydılar. Sovyet - Rusların 1 921 - 1 923 yılları arasında Türkis­ tan'da Rusya hôkimiyeti mekanizması içinde, önemli mev­ kilerde çalıştırdı kları Türkistan Türklerinin sayısı 1 00'den fazla değ ildi. Bu ki mselerin ne ölçüde ideal komün istler olup olmadıkları n ı Rus - Bolşevikleri de bilmiyorlard ı . Ko­ mün ist idarelerinde çalışmakta olan Türkler bazı sebeplere istinaden kendilerini komü n ist saymakta idiler. Aralarında m i l li m ücadeleni n Sovyet devleti ve komünist partisi içinde kuvvetlenmesi, milli isteklerin Ruslara d uyurulması, halkın sosyal yaşayışının düzelti lmesi, 191 7'de başlayan açlık ne­ deniyle halka yardım etme isteğinde bul unanlarda var idi. Bolşevik - Ruslar. Türkistan Türkleri'nden komünistler kazan ma, bunları önem l i mevkilerde çalıştırma yoluyla ha­ kimiyetin kendi ellerinde olmasına gayret ediyorlardı. Fa­ kat, yerli Türk Komün istlerinin Türkistan'daki Rus Komü­ n istlerine ve Türkistan'daki Rusya politikasına karşı müca­ dele edece.kleri beklenmemekteyd i. Rus Komünistleri i le Türkistanlı Komü nist l iderleri arasında çatışmalar olacağı­ nı ne Moskova'da nede Taşkent'te hiçbir Rus lideri ummu­ yordu. Şubat 1 91 8'den beri devam etmekte olan silôhlı Tür­ kistan milli mücadelesi, Türkistan'da Rus hakimiyeti n i teh­ likeye soktuğu zaman, Türkistan'lı Türk Komü n ist Liderle­ ri de kendilerine has bir yol izlemeğe başla mışlardı.

Türkistan'lı Komünist Liderlerin Rusya Siyasetine Karşı Mücadelelerinin Başlaması Rus - Bolşevikleri Türkistan Merkez Kom itesi nezdin256


de. Mart 1 9W'da, Komünist M üslü man Bürosu'nu kurdu­ ğunda, bu Büro vasıtasıyla halk arasında Sovyet tesirinin sokulacağını umuyordu. Rus - Bolşevik l iderlerinden hiçbi­ ri bu Büronun kendisine has bir fikir taşıyacağını zannet­ memişti. Rusların bütün ü m itlerine rağmen Türkistan M üs­ lüman Bürosu kurulduğundan 9 ay sonra, Aralık 191 9'da, kendisinin Türkistan Yüksek M üslü man Parti İ daresi oldu­ ğunu ilôn etmişti (4) . Moskova ve onun Türkistan KP Mer­ kez Komitesi Türkistan i cra Komitesi, Sovyet Komiserleri, Müslüman Bürosu ve Türkistan' cfaki yabancı komünist ko­ m itelerinin iştira k ettiği bir toplantı yapılarak aşağıdaki ka­ rarları alm ıştı: 1 . Komünist İ htilôlin menfaatleri, müstemleke ve yarı - müstemlekelerin emperyalizmden kurtulması, merkezileş­ tirilmiş bir tek Komünist Partisi'nin varlığını taleb eder; ·ı

2. Bu esasda (madde 1 ) , Türkistan Komünist Partisi Merkez Komitesi yanında bağımsız bir m illi komün ist g uru­ bunun bulunması doğru değildir; bu ortadan kaldırı l malı­ dır. 3. Propaganda ve Ajitasyon menfaatleri için Komünist Partisi organlarında, milli g uruplar arasında çalışma şube­ leri açılmalıdır. Görülüyor ki, Moskova'nın Türkistan Mümessil leri Tür­ kistan Komünist l iderlerinin bağımsız şekilde komünizm prensipleri dahilinde hareket etmelerine karşı çıkmışlardır. Türkistan Komünist Müslüman Bürosu, komünist sistem içinde Türkistan�ın rolünü tayin etmek için faa liyetlerde bu­ lunmuştu. 1 � - 1 8 Ocak fl 920'de Türkistan Müslüman Büro­ su teşekküllerinin ve Türkistan Komünist Partisi'nin 5. kon­ feransı Taşkent'de toplandı. Bu konferanslarda Müslüman ( 4 ) Orta Asya (3), S. 378-7g

F.: 1 7

257


Bürosunun başkanı Turar Rıskul arkadaşları adına aşağı­ daki talepleri bildirmişti: 1. Türkistan M uhtar Cumhuriyeti «Türk Cumhuriyeti» adını taşıyacaktır; 2. Türkistan Komünist Partisi «Türk Komünist Partisi» olmalıdır; 3. Türkistan'da Müslüman - Türk Ordusu teşkil edilme­ li ve Müslüman olmayan askerler Türkistan'ı terketmelidir­ ler; 4. Türkistan Cumhuriyeti'nin ayrı anayasası olmalıdır; 5. Hariciye, Askerlik, Mal iye ve Ticaret işleri Türk Cumhuriyetinin selöhiyetleri dahilinde olmalıdır (5) . Turar Rıskul'un bu talepleri adı gecen konferanslarda kabul edilmişti. Lö � in bu karara, Sovyet Rusya'nın Türkis­ tan Cephesi komutanı, Mihael Vasilyevic Frunze razı olma­ mış ve Moskova ile, doğrudan doğruya Lenin'le, temaslar­ da bulunarak bu kararın kaldırılmasını talebetm işti . Frunze 24 Şubat 1 920'de bu kararın icra yeteneğini haiz olmadığını ilen etti. 8 Mart 1 920'de Moskova'daki Sovyet Liderleri bu karara m uhalefet ederek «Türk Cumhuriyeti» ve «Türk Komünist Partisi» olmayacağını ileri sürdüler. Rıskul, veri­ len kararın Moskova tarafından tanınması için teşebbüsle­ re geçti. Moskova'ya bir heyet göndererek Len i n ' l e müza­ kerelere başladı . 1 920 Haziran'ında Lenin de verilen bu ka­ rara karşı olduğunu izhar etti. Adı gecen Türkistanlı milli (5) B. Hayit, Türldstan'da Rus Kolonlyalizml ve Emperyalizmi (Almanca ) , Osterhout 1966, S. 57;

Kazakistan

Komünist

Partisi Tarihinden parçalar (Rusça ) , Alma-Ata 1963, S. 202. Rıskul'un fikirleri işbu eserin II. Bölümünde miştir.

258

de zikir edil­


komünist liderler. Moskova nezdinde, Türkistan M i l li Mese­ lesinin yapılan vaadler esasında halli için teşebbüslerine devam ettiler. Eylül 1 920 tarihinde BakQ'da toplanan Doğu Halkları Kurultayı' nda Türkistan Heyeti'nin fikirlerini avukat Narbutabek dile getird i . Rusça'yı çok iyi bilen bu zat Sov­ yetlerin Türkistan siyasetini bütün açı klığıyla ortaya koy­ du ve Rusya Hükumetini Türkistan'da meydana gelen felô­ ketlerin mesulü olmakla suçladı . Moskova Sovyet liderleri. Türkistanlı Komün ist' lerin taleplerini d in lemekle beraber. bu taleplerin fiiliyata geçmesi konusunda en ufa k bir rıza göstermemişlerdir. Türkistan m i l li meselesinde Moskova ile Türkistan liderleri arasındaki tartışmalar cidd iyetle de­ vam etmiştir. Sovyet Rusya Komünist Partisi Merkez Komi­ tesi Haziran 1 923'de Moskova'da «Milli cumhuriyet ve vila­ yet vekilleri» toplantısını yaptı. Toplantıda Stalin « M i lli

Sovyet Cumhuriyetlerindeki komünist partilerin vazifeleri ve talepleri» konusunda konuşma yaptı. Türkistan'ı temsi­ len toplantıya iştirak eden iki «Komünist lider», Sultan Ho­ can ve Akmal İ kram, Moskova'lı Sovyet l iderleri karşısında açıktan açığa <<Carlık zamanındaki Türkistan'la Sovyet za­

manındaki Türkistan arasında fark olmadığını, yalnızca Moskova'nın mühürünün değiştiğini» beyan ettiler. Stalin' in bun lara şiddetle cevap verdiğini beyan etmiştik (6) . Bu­ nun gibi münakaşalar. Rusya liderler i ile, Türkistan liderleri arasında sistemli olarak devam etmiş. fakat Moskova her­ zaman kendisinin hakim olmasından istifade ederek Tür­ kistanlı liderlerin isteklerini boğmuştur. Moskova l iderleri ile Türkistan «Komünist» liderleri a­ rasındaki çatışma Rusya'nın Türkistan'ı parçalama planı meselesinde de bu tün şiddetiyle devam etmişti. Moskova •

(6) «Yaş Türkistan» (Dergi, Paris - Berlin) , 1937, No. 92-93. S . 42 Stalin, Eserler (Rusça ) ,

Cilt 5. S. 306-'i ;

Hayit, 2 0 .

ası r

Türkistan! (Almanca ) , Darmstadt 1956, S. 239-40

259


1 924'de Türkistan'ı parçalamağa kesinlikle karar vermişti . . Moskova'nın plônına g Ö re bağ ı msız Buh ara ve Harezm Halk Cumhuriyetleri ortadan kaldırılacak, Türkistan Sovyet M uhtar Cumhuriyeti de yok edilecek, «Türkistan» ve «Türk» kelimeleri kullanılmıyacak ve bunların yerine Özbek, Türkmen, Kazak, Kırgız ve Tacik gibi «Kabile Cumhuriyet­ leri» teşkil edilecekti. Türkistan l iderlerinin Türk Cumhuri­ yeti kurulmasını taleb etd ikle.r i zaman, Moskova'nın Türkis­ tan'daki mümessillerinin buna karşı çıktıklarını yukarda beyan etm işti k. Türkistan l iderleri i l k isteklerinin gerçek­ leşmed i ğ i n i görmüşlerd i . Şimdi Moskova'nın parçalama s i ­ yasetinden kurtuluş yol larını izlemeye başladılar. Bunlar Türkistan sözü kullanılmazsa, Türk sözünün kaldırılması zorunlu ise, hiç olmazsa «Orta Asya Federasyonu» olma­ lıdır diye talep i erde bulundular. Moskova bu isteği de ka­ bul etmedi. Moskova Türkistan'ı parçalama yoluyla «Milli komünistler birliği» n i yok etmeyi arzu etmiş, ama bunda başarı kazanamamıştı. M i l li ruhda olan Türk Komünist l iderleri, 1 920'den beri gizli olarak faaliyet gösteren «Milli Birlik Fırkası» ve « Mil li İstiklal Fırkası» nın kuvvetlend irilmesi için gayret gösteri­ yorlard ı . Sovyet Devleti ve Komünist Partisi içinde, sokak­ larda, toplantılarda, konuşmalarda komün ist l ideri olarak görünen kimseler, yakınları arasında, kendi iç dünyaların­ da, öz çevrelerinde, meslek arkadaşları ve aynı milli istek­ lere sahibolan kimseler a rası nda Rusya aleyhinde gizli ola­ rak milli mücadeleni n yürütülmesine di kkatle devam ettiler. Bu durum Rus GPU- N KVD'si tarafından öğren ilmişti, Rus­ lar bu şahıslardan kurtulmak için zaman beklemekteydi­ ler. Kendilerini Komünist olarak göstermiş Türkistan'lı li­ derler tamamen milli safta bulunuyorlar ve Sovyet Rej i m i altında m illi kadrolar hazırlanmasına gayret ediyorlardı. Moskova'nın Türkistan siyasetini iyi öğrenen bu l iderler 260


artık Ruslara inanmıyorlardı . Moskova rehberleri de onlara şüphe ile bakıyorlard ı . 1 936-37'de Rus Komünist Liderleri ile Türkistan l iderleri arasındaki çatışma çok ciddi bir saf­ haya gelmişti. Artık birbirleri n i hiç anlamaz olmuşlardı. Moskova Türkistan'dan gelecek teh l i kenin büyüklüğünü idrak ettikten sonra, buna karşı şiddetli tedbir almağa ka­ rar vermişti. 1 937'de Sovyetler Birliği'nin her tarafında ol­ duğu gibi Türkistan'da da «Parti ve devlet idareleri halk düşmanları ve milliyetçilerden temizleme» hareketi başla­ mıştı . 1 937 - 38 yıllarındaki büyük terör devrinde, 1 91 8'den beri Sovyetlerle birlikte çalışan ve Sovyet-Rusya'nın Tür­ kistan pol itikasına muhalefet eden, Türkistan'da milli na­ yat temel ini kurmağa gayret eden Türk l iderlerinin tamamı cezaevlerine gönderilmişti. Daha sonra da bu şahıslar öl­ dürüldü. Zaten, milli l id�rlerin öldürülmesi meselesi Seıv­ yetlerin Türkistan politi kasının bir parçası şeklinde göriin­ mekteyd i . Meselô: Sovyetler tarafından öldürülen m i l li li­ derlerden Münevver Kôri i l k önce Türkistan ceditcil i k ha­ reketinin öncülerinden 1930'da öldürülmüştür. Taci kistan Sovyet Cumhuriyetinin Reisicumhuru, sabı k Buhara Emir!i­ ği memurlarından, tesirli devlet adamı, N usretu llah Mah­ sum da 1 932'de öldürülmüştü. Türkistan Komünist hareketi içinde adı geçen N izamitdin Hoca, Aşur Hoca, Tursun Ho­ ca 1 932-34'de Sibirya'ya sürgün edilmişler ve Sibirya'da ya ölmüş, veya öldürülmüşlerd i r. 1 929'da Özbekistan Sovvet Cumhuriyeti Yüksek Mah­ kemesi başkanı Sadullah Kasım ve arkadaşları kurşuna di­ zilm işti . Kası m kendi mevkiinden istifade ederek, 1 91 8 - 24 yıl ları arasında Rusya'ya karşı yürütü!en m i l li mücadele mensuplarını ceza vermedyn serbest bıraktığı veya onların mahkemeye getirilmemeleri için gizli tertibat aldığı gerek­ çesi ile öldürülmüştü (7) . ( 7 ) Genel bligi için bak. : Mustafa Çokay, Sadullah Kasım mah ­ kemesi, «Yaş Türkistan», 1930, No. 7-8 , S. 12-21

261


Sabık Alaş-Orda M uhtar Hükümeti'nin reısı ve 1920 33 yıllarında Sovyet kültür idarelerinde çal ı şmış olan Ali Han Bökey Han da 1 934'de kurşuna dizilmişti (8) . Sovyet reji m i önce açı kca m i l li hürriyet taraftarlığı yapan, lakin Sovyet devlet müesseselerinde çalışmakta olan milliyetçi l iderleri öldürdükten sonra, kendilerini komünist olarak gösteren, gizlice m i l l iyetçi l i k yapan liderlere karşı hücuma geçmiştir.

Sovyet Rejimi Tarafından Öldürülen Türk Milli Liderlerden Misaller• 1 937-39 yıllarında hapsedilen ve öldürülen Türk lider­ lerin isimleri, o yıllardaki Sovyet Matbuatında ilôn edil­ m işti. Onları n isimleri «Yaş Türkistan» ve «Milli Türkistan» der.g11erinde de neşredilmişti. Bizim bu yazımızda öldürülen l iderlerin tamamı i le meşgul olamayacağımız tabiidir. Çün­ kü, bir taraftan onların çok fazla sayıda olması , diğer ta­ raftan da öldürülenlerin tamamı hakkında dış memleketler­ de pek az kaynak bulunmasıdır. Biz bu yazımızda yalnız, öl­ dürülen Türk «Milli» veya «komünist» olarak adlandırılan rehberlerden önemlilerin i zi krederek, onların hareket ve fi­ kirleri üzerinde duracağız. Aşağıdaki şahıslar Sovyet - Rus­ ya terör politikasının ne şekilde devam ettirild i ğ i hakkında misôl olacak n iteli ktedir. (alfabetik sıraya göre; önce so­ yadlar gösterildi ) : ( 8 ) Bökey füın'ın faaliyetleri hakkında bakınız : B . Hayit, Ko­ kand ve Alaş - Orda milli hükümetleri <Almanca ) , Münster 1950 ; Al ex andre Bennlgsen et eh. Zemercier

Quelgucejay,

Za Pres'>e et la mauvement natlonal cbea lea usulmans de Rusle avant 1920 Parls, 1964, s. 148 (*) İşbu konu önce, «Devlet» gazetesinin 1 8 . 1 2 . 1 972 ve. 25 12.n

sayılarında yayınlanmıştır.

262


Asfendlyar, Sancar, 1 889'da Taşkent'de doğm uş, Pe­ tersburg'da Askeri Tıb Akademisi'ni bitirmiştir. Birinci Dün­ ya Harbi'nde Almanlara esir oldu. 1 91 7'de Buhara (Yeni Bu­ hara - Kagan) da İ şçi Meclisi'nin başkanı, 1 91 9'da Komü­ nist Partisi üyesi oldu. 191 9-20 de Türkistan Ziraat komise­ ri, 1 921 -22'de Türkistan'ın Moskova'daki temsilcisi; 1 923' de Türkistan Komünist Partisi'nin sekreteri; 1 923'de Mos­ kova'ya çağırı lmış; 1 927'de Doğ u Komünistleri Ü n iversitesi­ nin Rektörü: 1 928-30 Alma-Ata Ü n iversitesi Rektörü ; 1 930 - 31 Alma-Ata Ö ğretmenler Enstitüsü'nün Rektörü: 1 932-34 Kazakistan Sıhhiye Komiseri: 1 934-37'de Sovyetler Birl iği Bil imler Akademisi'nin Kazakistan şubesi müdürü olara k çeşitli vazifelerde bulunmuştur. Asfend iyar aynı zamanda Tarih Profesörü idi. O m i l liyetçilik hareketlerin i korumuş ve Sovyetler a leyhinde g izli çalışmalara katılmıştır. 1 937 yılın­ da hapsedilmiş ve öldürülmüştür. Sovyetler Asfend iyar'a, 1 957 yılında yen iden şerefin i iade (rehabilitej ettiler. O, o­ tuzdan fazla ilmi eser ve birçok makaleler yazmıştı r (9) . Atabayoğlu, Kaygısız, 1 897'de doğmuş, 1 91 7'de öğret­ menler seminerini bitirmiş, daha sonra Taşkent'te öğret­ men olarak çalışmıştır. 1 91 9'da Komünist Partisi'ne g irmiş, 191 9-24'de Türkistan Sovyet Komiserler Kuru l u reisi, 1 92437 yıllarında Türkmenistan Sovyet Cumhuriyeti Komiserler Kurulu başkanı olarak çalışmıştır. "0, aynı zamanda Sovyet -Rusya'ya karşı faal iyet gösteren m i l li gizli teşkilötın aktif üyelerinden birisi idi. 1 937'de hapsedilmiş, 1 938'de kurşu­ na d izilmiştir. Sovyetler 1 957'den bu yana onun «Kahraman komünist ve devlet adamt» d iye propagandasını yapmakta­ lar. Hatta Berd i . Kerbabaoğ l u adlı bir edi p 1 964'de «Kaygı­ sız Atabey» adlı bir romt!Jn da yazmıştır. (9) Asfendiyar'ın ilk faaliyetleri için bakınız: Bol'şaya Sovets­

kaya Entslklopedlya (Büyük Sovyet Cilt 3, S. 716

Ansiklopedisi) , 1!126,


Aytakoğlu, Nadirbey, 1 919'da Komünist Partisine g ir­ m iştir. 1 91 9··24'de Türkistan Komün ist Partisi Merkez Komi­ tesi üyeliği. 1 923-24'de Türkistan i cra Komitesi'nin reisliği 1 925-37 yılları arasında Türkmenistan Sovyet Cumh uriyeti i cra Komitesi reisl iği ( Reisicumhur) görevlerini yapmıştır. 1 937'de hapsedilerek 1 938'de öldürülmüştür. Sovyetler onu uhalk düşmanı ve milliyetçi» d iye suç!amışlardır. Onun l ür­ kistan milli ;etı, i:iğine ve Sovyet rejimine hizmeti olmuş­ tur. Asıl düşüncesinin belli olmadığı hususunda da fikirler vardır. Baytursun, Ahmed, 1 872'de Turgay vilayetinde doğ­ m uştur. 1 901 de Orenburg şehrinde Ö ğretmenler Sem ineri' n i bitirmiştir. Ö ğretmen olarak çalışmıştır. 1913 yılında şa­ ir Mir Yakub Dulat'la birl i kte « Kazak» adlı gazeteyi neşret­ m iştir. «Alaş Orda» partisin i n teşekkülünde ası l rolü oyna­ yanlardan biridir. 1 9 1 7- 1 91 9'da Alaş Orda M uhtar Hüküme ·· ti'nin başkan m uavini iken sovyetlere karşı yapılan hare­ ketlerin önderlerinden biri olmuştur. 191 9'da Sovyetlerle anlaşmış. Sovyet devlet dairelerinde öneml i vazifeler icra etmiştir. ( Mesela: Kazakistan Harbi - İ nkılap Şurası üyesi, 1 922-24'de Kazakistan M u htar Sovyet Cumhuriyeti'nin Maarif Komiseri gibi) . Baytursun, edebiyat tarihi sahasında birçok eserler yazmıştır. Türkistan milli ideolojisinin başa­ rısı için gene neslin milli ruhta terbiye edilmesine önem V':}r­ m iştir ( 1 0) . O, 1937 de hapsedilmiş ve aynı yı l içinde öldü­ rülmüştür. ( 1 0 ) Baytursu n hakkında malumat için bakınız : Zeki Velidi To­ ga n Bugünkü Türkistan ve yakın tarihi, Cilt ı, S. 338, 339, 354, 376-7, 396, 398, 496, 498-9, 514, :524 - 5 ; B. H a y it , Turkı�s­ tan im X· X· Jabrhundert (20. asır Türkistanı ) , S. H, 62, 24 1 , 246, 314, 3 1 9 ; Benningsen et Lemercier Quelguerjay, ,

(Kaynak No. 8) , S. 148

264


Candos, Uraz, 1 899'da Alma-Ata civarında doğmuştur. 1 91 8'de Komünist Partisi'ne üye olmuştur. Yedi-Su vilÔ'� e­ tinde sovyet hôkimiyeti için yapılan çalışmalarda Rusların g üveni n i kazanmıştır. 1 921 -23'de Türkistan Komünist Parti­ si Merkez Komitesi Propaganda Şubesi müdürlüğü, 1 923 24'de Moskova'da GPU heyeti üyeliği, 1 927-2B'de Kazakis­ tan KP'si Propaganda Şubesi Müdürlüğü, aynı yılda Kaza­ kistan Maarif Komiserliği vazifelerinde bulunmuş ve 1929' da hapsedilerek 1 937 yılında ölüme mahkum edilmiş ve öl­ dürülm üştür. Onun Sovyet idarelerinde m i l liyetçi olarak m ı çalıştığı veya Turar Rıskul g ibi kimselerle g izli m ü nasebet­ lerde mi bulunduğu kesinlikle bilinmemektedir. Candos halk düşmanı olarak suçlu görülmüştür.

Cangeldin, Ali, 1 884'de Turgay Şehri yakınlarında bir yerde doğmuş, 1 894'de Orenburg şehrinde Rus hı ristiyan m isyoner okuluna girmiş ve hıristiyanlığı kabul ederek Ni­ kolay Vladimiroviç Stepnov adını almıştır. Carlık aleyhinde­ ki hareketleri için 1 908- 1 9 1 3 yılları arasında Avrupa Türki­ ye ve Japonya'da yaşamıştır. Bolşevik ihtilal inden önce komün ist olmuş, Türkistan'ın kuzeyinde (bugünkü Kazakıs­ tan Sovyet Cumhuriyeti) Sovyet Rusya hakimiyetinin kuv­ vetlenmesi için büyük h izmetler görmüştür. 1 938'e kadar Kazakistan .Sovyet Cumhuriyetin.in reisicumhurluğunu yap­ · mış 1 938'de tevkif edilerek öldürülmüştür. 1 956'da Cangel­ din'e en ateşli komünist denilerek «şerefi iade» edilmiştir . Böyle cesur bir komünistin ne sebepten öldürüldüğünün cevabını Sovyet tarihçileri bulamıyorlar. Cangeld in milliyet­ çi değ ild i . Kim bilir, belki o da hayatı nın son devresinde Rusya'yı sevme kten vazgeçmiştir. Mi!liyetçilerin tesiri altın­ ' da mı kalmıştır? Yoksa milliyetçilere karşı ciddi mücadele etmemiş midir? Ne olursa olsun, Rus Komün istleri Rus ol­ mayan bir Türk komünist liderini öldürmüşlerdir. Kazakıs­ tan'da Sovyet hakimiyetinin başarısı için bütün gücüyle 265


m ücadele eden Cangeldin'den başka komünist l iderin bu­ l u n madığını da kaydetmek lôzımdır. Onun ne sebepten öl­ dürüldüğü tarihin kara n l ı k sah ifelerinden biri olarak devam edecektir. İkram (Rus yazılarında: İ kramov). Akmal, 1 898'de Taş­ kent'de tesirl i bir din adamının oğlu olarak dünyaya gel­ miştir. 1 91 8'e kadar öğretmen olarak çalışmış, 1 91 8'de Ko­ mün ist Partisine girmiştir. 1 922 yılına kadar parti içinde kü­ çük hizmetlerde bulunmuştur. ( Propaganda şubesi başkan­ lığı gibi). 1 922-25 yılları arasında Moskova'da Şark Komü­ nistleri Ü niversitesinde talebelik yapmıştır. 1 926'ya kadar Taşkent Şehir KP'sinin birinci sekreterliği, 1 928'den 1 937' ye kadar da Özbekistan Komünist Partisi M K Birinci Sekre­ terliği görev!erinde bulunmuştur. Kend isine, Sovyetler Bir­ liğinde, «Lenin ve Stalin'in en iyi talebesi» denilmiştir. Sov­ yetler Birliği KP Merkez Komitesi namzet üyeliği sıfatını al­ mıştır. İ kram aynı zamanda «Türkistan M i l l i İ sti klôl Fırkasnı nın gizli Başkanlarından biri olmuştur 1 937'de tevkif edile­ rek Mart 1 938'de Moskova'da Buharin ve Rikov gibi Rus Komin istleri ile beraber makeme huzuruna çı karı !mış ve mahkemenin 16 Mart 1 938'de verdiği kararla idam edi l m iş­ tir. Moskova'da ki mah kemede İ kram komünist olmadığını söylemiş ve komünist şeklinde görünmeyi yalnızca milli ha­ reket için kabul ettiğini belirtmiştir. O, Türkistan milliyetçi­ lerinin parti içindeki en mühim ve tesirli temsi lcisi olmuştur. Devlet ve Komün ist Parti idarelerinin mill iyetçi kadrolar eline verilmesi için büyük faal iyetler göstermiştir. Akmal İ kram Türk boylarının mümessilleri n i kendi etrafında topla­ mağa çalışmıştır. Kend isini geneler çok sevmişlerdir. Halk arasında ne şekilde hareket etmek gerektiğini iyi bilen bir l iderd i çiftçilerle çiftçi g ibi, işçilerle işçilere has kelimelerle, münevverlerle de onlara has l isanla konuşmasını bilird i . O, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Orta Asya Bürosu'nun Birinci Sekreteri Zelenskiy'nin kızı Zelkina ile evlenmiştir. 266


O, Bununla Moskova'ya kadar tesir etme i mkônını elde et­ m iştir. Akmal İ kram Moskovadaki mahkemede Türkistan· ı n iktisadi cihetten bağı msız hale getirme plônının yapı ldı­ ' ğın ı bildirmiştir. İ kram, Türkistan'ı Rusya'dan . ayırmak ve bu esasta isti klôl kazanmak yolunda faaliyetler göstermiş­ tir ( 1 1 ) . Sovyetler, 1 957'de Akmal İ kram'ın itibarını iade ede­ rek onu « iyi bir komünist» olarak propaganda etmeğe baş­ lamışlardır. ı.Pravdmı gazetesi (9.4.1 964) onu «Partinin sa­ dık savaşçısı» adlı makale ile okuyucularına takd i m etmiş­ tir. Çünkü, Sovyetlere, Türkistan gençleri için Türkistan Türkleri arasında geçmişte «komünizm ruhunda hareket etmiş insanlar» gerekmişti. Böyle yapılmazsa, Türkistan'da komün izm yalnız Rusların hareketi olara k görünecek ve bu d urum gençlerde rej ime karşı şüpheler doğuracaktı. Bu se­ bepten öldürülen m illi l ideri «komünist lider» olarak göster­ mek zorunda kal m ışlardır.

Hocan, Sultan, Bolşevik ihtilôl inden önce öğretmen,

1 91 7'de Fergane Vilôyet İ şçiler Birl iği başkanı. Kokand şeh­ rinde kurulan Türkistan M uhtar Cumhuriyetinin koruyucu ­ larından biri. hattô işçiler adına. Rusya Sovyet Hükümeti­ ne, Taşkent'deki Sovyet komiserlerinin Türkistan M uhtar Cumhuriyetine karşı aldı kları tedbirler aleyhinde protesto­ lar bildirm iş bir m i l l iyetçidir. 191 9'da Komünist Partisi üye­ si olmuş ve sorum l u mevkilerd e bulunmuştur. Rusya z u l m ü altındaki Türklerin bir Türk Cumhuriyeti altında birleştiril­ mesi için Turar Rıskul ile beraber çalışmıştır. Moskova 'nın Türkistan'ı parçalama siyasetine karşı ciddi olarak müca­ dele etmiştir. Meselô: 1 0 Mart 1 924'de Sovyetler Birliği Ko( 1 1 ) «Yaş Türkistan», 1938, No. 101, S. 2-43 ; B. Hayit, Sovyet Rusya'nın Türkistan misalinde Doğu- Politikası, S. 258 . ,\y­ nı müellif, 20. asır Türkistanı, S. 335-38; «Milli Türk.lstamı,

1 964, No. 102, S. 29-32

26/


münist Partisi Merkez Komitesi sekreteri Rudzutak Taş­ kent'de Türkistan KP'si, i cra Komitesi ve parti hddimleri n i n toplantısını yaparak toplantıda Türkistanın Sovyet Cum­ huriyetlerine ayrı lmasını teklif etmiştir. Hocan bu gibi plan­ lara karşı şunları söylemiştir: «Türkistan'ı ayrı Cumhuriyet­

lere parçalamak mümkün değil, çünkü bu ülkede Özbek, Türkmen ve başka milletler yoktur. Eğer bu ülke taksim edilecek olursa, o zaman, Özbek, Türkmen gibi Türk uyruk­ larına yalnız varlık verilmiş olunacaktır» ( 1 2) . Türkistan 1 924'de parçalandı ktan sonra, Kazakistan'a gönderilmiştir. Burada da o sorumlu mevkilerde çalışmışiır. 1 936'da hap­ sedilmiş ve 1 937'de öldürülmüştür. Sultan Hocan Türkistan milli birliğinin korunması için birçok faaliyetlerde bulun­ m uştur. Türklerin birliği hakkındaki fikirlerini, Sovyet Hükü­ meti'nin kontrolü altında yayınlanan «Colpa m ı ve «Sanaı> adlı gazetelerde neşretmiştir. Hayatı nın sonlarına dogru kazak Türklerinin m i l li kurtuluş liderlerinden biri olmuş­ tur ( 1 3 ) . Hoca (Rus yazılarında: Hocayev) Feyzullah, 1 896'da Buhara'da zeng in bir tüccar ailesinin çocuğu olarak dünya­ ya gelmiştir: gençl iğinde Petersburg'da tahsil görmüştür. Bolşevik İ htilôli'nden önce Genç - Buharalılar Cemiyeti'nin üyesi olmuş ve buha ra Emiri Mir Alim - Han aleyhinde ça­ lışmalarda bulunmuştur. Hattô, 191 8'de Buhara'ya Hücürn eden Kızıl - Ordu birlikleri arasında bulunmuştur. Kızıl Or­ dunun Buhara seferi mağl ubiyetinden sonra , Mart 1 9 1 8 'den itibaren Taşkent'de Emir aleyhinde çalışmalarda bulun(12) SSCB'nde milli devletlerin kuruluş tarihi (Rusça) , Moska­ va 1 968, S. 395 ; R. Vaidyanath , Orta Asya Sovyet Cumhu­ riyetlerinin teşkil edilmesi, ( İ ngilizce) , New Delhi 1 96'7, S. 107 ( 1 3 ) Sultan Hocan hakkında geniş bilgi için bakınız : B. Ha.yit, 20. asır Türklstanı, S. 83, 1 1 1 , 166, 239�4 1 , 246, 339

2 68


m uştur. Gene Buharalılar, Emir kuvvetlerine karşı kendi kuvvetleri ile başarı kazanamayacaklarını anlamışlar ve Taşkent'deki Sovyet Komiserleri ile işbirliğine başlamışlar­ d ı r. Gene - Buharalılar Ağustos 1 920'de Kızıl-Ord u ile bir­ l i kte Buhara seferine başlad ılar. Feyzullah Hoca Bulıara İ n kilôp Komitesinin önde gelen simalarındandı. 2 Eylül 1 920 de Kızı l-Ordu Buhara şehrini işgal etti. (tarihte Rus Ordu­ sunun Buhara'ya g i rmesi ilk defa bu şekilde mümkün ol­ m uştur) . 6 Ekim 1 920'de Buhara Emirliği kaldırı larak yerine Buhara Halk Cumhuriyetinin kurulduğu ilôn edilmişti . Gene Buharalılar Hükumeti kurulmuş ve Feyzullah Hoca başba­ kan ve dışişleri bakanı olara k görev almıştır. Başbakan Halk Cumhuriyetini milli esasta idare etmeğe gayret edi­ yordu. Bu sebepten O'nunla Moskova H ü kümeti arasında zıddiyetler meydana gelm işti. Rusya Sovyet Hükümetinin Buhara'daki Mümessili 1 922'de aşağıdaki beyanatı ver­ m işti: «Feyzullah Hoca gurubu için komünizm ideal olarak

kabul edilmemektedir. Benim fikrime göre Komünizm Fey­ zullah ve arkadaşlarına kendi hakimiyetlerini muhafaza için gereklidir» ( 1 4 ) . Sovyet Hükümeti ve onun Kızıl - Ordusu 1 923 yılında Buhara Halk Cumhuriyeti üyelerinin tamamını tevkif etti. Feyzullah Hoca'yı Moskova'ya getird i ler. O, Mcs­ kova'da «Sovyet Rusya politikasına uygun hareket edebi­ leceğini» bildird i ( 1 5 ) . Aynı yıl M oskova'dan Buhara'ya ge­ lerek yeni hükümeti teşkil etti. O, Sovyetlerin Türkistan'ı parçalama siyasetine engel olamamıştır. Bu sebepten parçalama siyasetinden milli menfaatler için yararlanma yolunu tuttu. 1 924'de şunları söylemişti: ( 14 ) S. Racabov, Büyük Rus halkının Orta Asya Halklarını ı arl­

hi takdirindeki rolu, Rusça) , Taşkent 1955, S. 151 ( 1 5 ) R. Asmiş, Almanya Dışişleri Bakanlığına Rapor (Almanc: a ) , 1923, De>sya No. IV a, R U 6059.

269


«Eğer 2,5 milyon Buhara Özbekleri, Türkistan Özbek­ leri ile birleştirilse ve bir Özbek Cumhuriyeti kurulsa kötü mü olacaktır? Eğer Özbekleri Harezim ve Türkistan'dan ayırarak bir Özbek Sosyalist Sovyet Cumhuriyeti kursak ve bunun başkentini Semerkant yapsak bu gelişmemiz için faydalı olmaz mı? Bu esasta tarihi hatô ve kabahatleri or­ tadan kaldırmış olacağız ve Buhara Emiri ve Rusya Carı a­ rasında meydana getirilen hudutları ve anlaşmaları yok et­ miş olacağız. Bununla bizler kendi öz devletimize sahip olacağız; bu Devlet ise devletler hukuku esasında yaşıya­ caktır» (16) . Feyzullah Hoca yukarıdaki beyanatının so­ nunda, kendilerini Sosyal ist - Komünist gösteren Ruslara aşağıdaki şekilde hitabetmiştir:

«Eğer Sosyalist partileri, halkların hürriyetlerini tanı­ mazlarsa, onlarla eşitlik esasında birlikte çalışmazlarsa ve mazlum halklara onları ezen milletlerden ayrılma hakkını vermezlerse, o zaman onların hürriyet hakkındaki konuş­ maları yalancılıktan başka birşey olamaz» ( 1 7) . 1 924'de Türkistan parçalanıyor; uzun geçmişleri olan Buhara ve Harezim devletleri yok ediliyor ve Feyzul lah Ho­ ca Özbekistan Sovyet Cumhuriyetinin Başbakanı oluyor. Başba kan Feyzullah Hoca, 1 925'den 1 937'ye kadar bü­ tün Sovyetler Birl iği'nin önde ge!en simalarından biriyd i . Halk, vaktinin büyük kısmını kendi arasında geçiren bu şah­ sı seviyord u. Cesur, ciddi konuşan. çok çalışan. Ruslar­ d a n korkmayan ve kendi yurttaşları nı seven bir insandı. Sovyetler, Feyzullah'ın kendileri için tehlikeli bir rehber ol­ duğunu iyi biliyorlardı . Lôkin onun yok edilmesi için şartla­ rın olgunlaşmasını beklemekteydiler. 1 937'de Ö zbekistan 06) Fayzullah Hoca, Şüra Orta Asya'smın milli ve mülki hu­ dutlara bölünme meselesi, Bahara 1924, S. 27 07) Fayzullah Hoca ( 1 6 ) , S. 31

270


Komünist Parti Kurultayında, onun aleyhinde Özbekistan Gene - Kom ün ist teşkilatının başkanı İ srail Artı kov'u konuş­ turdular. Artıkov Feyzullah Hoca'yı milliyetçil ikle suçlad ı . B u n u n üzerine N KVD onu kurultay salonunda tevkif etti. O'nu Mart 1 938'de ve Ö zbekistan KP Birinci Sekreteri Akmal İ kramı Sovyetlerin «Troçkici sağ gurubu» (21 ler g u­ rubu adı dal mahkeme h uzurunda çıkardılar. Malı kemen in idam kararı neticesinde, Mart 1 938'de idam edildi. Bu şe­ kilde Türkistan'ın meşhur rehberlerinden biri de Sovyet Re­ İimi'nin kurbanı olmuştu. Feyzullah'ı «milliyetçilik» le suç­ layarak N KVD adına kon uşan İ srail Artıkov da 1 938'de Kur­ şuna d izilmiştir. Feyzullah Hoca'nın Moskova'daki mahkemede Buhara Halk Cumhuriyetinin başkanı olduğu zamandan beri milli­ yetçi olduğunu ve heıttô gizli antisovyet, Türkistan Milli i tti­ had Partisi 'nin başkanı olduğu ve m i l liyetçi olduğu şu şekil­ de aşağıdaki beyanda bulunmuştu: «Ben faaliyetime m i l liyetçilikle başladı m 41 yaşından 33'ünü geçirdim» ( 1 8 ) .

ve bu yo:da

Moskovo Mahkemesinde Başsavcı Vişenskiy Fevzul­ lah Hoca'yı suçlarken aşağıdaki şu sözleri söylem işti:

«Feyzullah Hocayev 1920 yılında Buhara Halk Cumhu­ riyeti Başkanı olduğu zamandan başlayarak Sovyet haki­ miyeti aleyhinde mücadele yaptı. O, «Milli İttihadı> adlı gizli milli teşkilôtın başkanı idi. O, Genç - Buharalılar hareketi­ ne başkanlık etmekle beraber, Türkistan'da büyük bir dev­ let kurulması ve onun Rusya'dan ayrılması için hareket etti. Milli kadrolar hazırlama � için Almanya'ya talebe gönderdi. Feyzullah Hoca 1924-25 yıllarında Türkistan'ın milli hudut­ lara ayrılmasının aleyhinde çalıştı. O, aynı zamanda köy ( 1 8 ) «Milli Türkistan», 1967, Nr. 1 19, S. ı 7

27 1


ahalisinin kollektifleştirilmesi, beş yıllık plônların gerçek­ leştirilmesi ve Özbekistan Pamuk Monokültüryasına karşı çalıştı. Basmacılık hareketinin lideri olan Enver Paşa ile üç defa görülmüştür» (19) . Savcı Vişenskiy ona da ölüm cezası verilmesini taleb­ etd i . Sovyet mahkemesi de evet diyerek onun idamına ka­ rar verd i. Feyzullah Hoca 42 yaşında Rus terörünün kurba­ nı oldu. Sovyetler, Feyzullah Hoca'yı 1 966 yılına kadar «milli­ yetçi, emperyalizmin uşağı» olarak göstermekteyd iler. Bu tarihten itibaren onların Feyzullah Hoca hakkındaki fikirle­ ri değişti. 1 957'de Senegalli bir genç Feyzullah Hoca me­ selesine ilgi göstermişti . O genç, Moskova'daki Dünya Gençlik Festivalinde, Feyzullah Hoca'yı bugünkü Asya ve Afrika devlet adamlarına benzetmişti. Bunu bir Rus gaze­ tecisi, aradan 9 yıl geçti kten sonra, 26 Mayıs 1 966'da «Prav­ da Vostoka» gazetesinde haber vermişti. Yaşasaydı Fey­ zullah Hoca 1 966'da 70 yaşına g i rmiş olacaktı . Aynı yı l Sov­ yet H ükümeti Feyzul lah'ı «Komünist Partisinin sadık evla­ dı» olara k ilôn etmiş ve günümüze kadar, onun cıkomünizm için yaptığı büyük hizmetlerden» bahsetmeğe devam et­ m iştir. Onun bazı kon uşmaları ve makaleleri 1 974'de kadar 3 cilt olara k yayınlandı. Görüyoruz ki, Sovyet rej i m i için hiçbir meselede « i k i kere iki dört mü, veya ü ç , veyah utta beş mi ederıı önemi yoktur. O, menfaatlerinin gerektirdiği herşeyi yapacaktır. Feyzullah Hoca gibi şahısların yardımı ile Buhara Kızıl - Ordu tarafından işgal edilmişti. O zaman : ( 1 9 ) Davranbek , Fayzullah Boca hakkında, «Milli Türkistan.,, (dergisinde) , 1966, No. 1 1 6, S. 16. Moskova Mahkemesi pro­ tokolleri (Akmal ve Fayzullah Hoca meseleleri ne birlikte) bakınız: Antl Sovyet Sağcı-Troçkici Bloku

raporu, Moskova 1968 (Rusça'dır) ')72

mahkemenin


Feyzullah'ı ihtilôl h izmetinde kullanmışlar. Milliyetçi oldu­ ğu için de öldürmüşler. Feyzullah Hoca gelişmekte olan gene Asya ve Afrika memleketlerinde Sovyet propagan­ dası icin lüzumlu olmuş; Onun günahlarından vazgeçerek, milliyetçi değil, « komünist» , «Şark ihtilôlcisi» olarak tak­ dim ediyorlar ve hattô Türkistan Türk Gençl iğini bunun g i­ bi hilelere inandırmak istiyorlar.

Rıskul (Rus edebiyatında:

Rıskulov ) . Turar 1 894'de doğmuştur. 21 Ekim 1 91 7 de Evl iya Ata şehir Komü nist Be­ lediyesi'nin (Sovyetinin) başkanlığına seçilmiş ve 1 91 9'da Türkistan Sıhhiye Komitesi'nin başkan muavini ve Türkis­ tan Müslüman Bürosunun başkanı olm uştur. 1 920'de Tür­ kistan i cra Komitesinin Başkanlığına seçilmiştir. Bu vazife­ sinden istifade ederek Türkistan Sovyet Komiserler Kuru­ munu ve Türkistan Mill iyetler Komiserl iğini ortadan kaldır­ m ıştı r. 1 921 - 22'de Moskova'da Milliyetler Komiserl iğinde Stalin'in yardı mcısı olara k çalıştırılmıştır. 1 923'de Türkistan Halk Komiserler Kurumuna Başkan olarak tayin edilmiş­ tir. 1 924 - 26'da Komintern'in Doğu Şubesi müdür muavin i olara k çalışmıştır. Mart 1 926'da Kazakistan KP'sinin Pro­ paganda Şubesi müdürlüğü, 1 926 - 37'de Rusya Sovyet Fe­ derasyon'u Halk Komiserler Kurumu'nun Başkan M uavin­ l iği ve «Sibirya - Türkistan - Demi ryol u» inşaatı hükümet komisyonunun Başkanlığını ya pmıştır. 1 937'de milliyetcl­ l i kle suçlanara k öldürülmüştür. Tura r Rıskul kimdi? M illiyetçi rehber mi yoksa bir ko­ mün ist lider mi idi? Bu soruya verilecek cevap, onun her­

şeyden önce Türkistan Türkler'inin milliyetçi önderlerin­ den, hatta en meşhurlarından biri olduğu noktai nazarında­

dır. O, Sovyet Rusya hakim iyeti altındaki Komünist Partisi yerine Türk Komünist Partisi, Türk Müslüman lardan ibaret ayrı ord u kurulması ve Türkistan'dan Müslüman olmayan askerlerin çı kartılması gibi hususları. yukarıda kaydetdiF.: 1 8

273


ğ i m iz g ibi Ocak 1 920'de Taşkent'e talebetmişti. Hattô, par­ ti toplantısında bu konularda müsbet karar dahi aldırmıştı . o. m i l liyetçil i k fikirleri n i Sovyetleri korkutmamak için sos­ yal izm ve komün izm perdesi altında yürütmüştü. Türkistan M üs l ü man Bürosunun Şubat 1 920'deki topiantısında şunla­ r ı söylemişti:

«Bizler şimdi babalarımızın hatôlarını düzeltmeliyiz, köy köy dolaşarak, komünizm vasıtasıyla milletimizin birli­ ğini temin etmek isteğinde olduğumuzu bildirmeliyiz» . Rıskul'un aşağıdaki karar layihası Türkistan Komünist Partisi'nin ve Müslüman Büro'sunun toplantılarında kabul edilmişti. «Türklerin Tatar, Kırgız, Özbek ve başka adlar altında parçalanması fikri. küçük cumhuriyetler teşkil ed ilmesi dü­ şünceleri propaganda yol uyla bitirilmelidir ve hattô Rusya Sovyet Sosyal ist Cumhuriyetleri Federasyonu dahilinde ol­ mayan Türk halkları da birleştirilmeli ve buna zamanımız­ da i m kôn olmazsa, o zaman bugünkü Türk hal klarının top­ rak bütünlüğü temin edi l melidir» (20) . Rıskul'un bu şekildeki hareketleri Moskova tarafından redded i liyordu. Moskova bu fi kirlerinden dolayı onu uyar­ d ı , fakat O fi kirlerinden vazgeçmedi . Çünkü onun halk ara­ sında tesiri çok büyük olmuştu . O, lıer zaman Len in ve Sta­ l i n ' i n m i l l iyetler politi kası aleyhindeyd i . Onun kabul ettiği dört esas prensip vard ı : 1 ) Mi lli ordu kurul ması 2) Bir milli parti kurulması 3) Rus m uhacirleri nin Türkistan'dan çı kar­ tı lması 4) Bütün doğu'nun Batı - Avrupa ve Rusya ha kimi­ yeti tesirinden kurtarılması gibidir (21 ) O, Sultan Gal iyev .

(20) G. Safarov,

Müstemleke

İhtilali.

Türkistan

tecrübeleri

(Rusça) , Moskova 1921, S. 1 10 ( 2 1 ) Kazakistan Komünist Par tisi tarihinden parçalar ( 5 ) , kitabın II. Bölümü'ne de bakınız.

274

S.


hareketini de himaye etmiştir. Bu meseleye dair birçok Sov­ yet kaynakları vardır. 1 926'da Sovyetler Birliği KP Merkez Komitesi milliyetler meselesinde bir toplantı yapmıştı . Buna karşı Rıskul'da Moskova'da bu meseleye dair kendi toplan­ tısı nı teşkil etmişti. Sovyetler Birl iğ i'nde 1 953'den sonra öldürülen şahıs­ ların «itibarlarının iadesi» cereyanı başlamıştı . Rıskul hak­ kında kimse ağız açmama ktaydı. 1 960'da «Sotsialistik Ka­ zakistan» gazetesinde «cesur» sovyet gazetecilerinden birisi Rıskui'u müdafaa eden bir makale yazmış ve O'nun «itibarı n ı n iadesini» talebetmişti. Aynı gazetede 29 Ara l ı k 1 960, s. 2 d e «Tarihi Hakikat Bozulmıyacak» i s i m l i bir ma­ kale yayınlandı. Yazıda şöyle deniyord u :

«Rıskul'un Komünist Partisi ve sosyalizmin kurulması meselelerindeki büyük noksan ve zararlarının izleri zama­ nımızda dahi görülmektedir. Onun Türkçülük fikirlerinden, sovyet sisteminin ve Sovyetler Birliği KP'sinin Milliyetler Siyaseti aleyhinde olan kapitalizm uşakları ideolojik silôh olarak faydalandılar. Emperyalizmin kalemşörü hôin B. Ha­ yit, «20. asır Türkistanı» adlı çirkin eserinde Rıskulov'u yerden gök'e çıkarıyor ve Onun Türk Milleti hakkındaki fik­ rini yeniden canlandırmak için bütün gücüyle gayret edi­ yor» (22). Sovyetlertn yukarıda ki fikri bildirmelerinden beş yıl sonra. Rıskul hakkında kullandı kları ağız değişmeğe başla­ dı. «İzvestiya» gazetesinde 21 Ocak 1 965'de «Kazak Halkı­ nın Ferzendi» başlıklı bir makale neşredilerek Rıskul'un «komünizm için · yaptığı büyük hizmetleriı> okuyuculara an­ latıl mıştır. Bu şekilde ontı da « itibarı iadeı> edildi. 43 yaşı n­ da öldürülen bir Türkistan türkcüsü'nün aradan 28 yıl geç(22) uSotsialistik Kazakistan» (Gazete) 29 Aralık 1960, S. 2

275


tikten sonra sovyetler « iyi komünist» d iye propagandasına izin verdiler. Sovyet Rejimi Türkistan'da eski Türk «komü­ nistlerini» aramaktadır. Yalnız bu liderlerin ne sebepten öl­ dürüldüğüne değ inil meden yalnızca «Stalin'in şahsına ina­ nış devrinin hataları» diyerek insanları inandırmağa gayret ediyorlar. Unutmamalıdır ki, Stalin'in şahsına inanç devri, Sovyet Rejiminin bir parçası ve rejime hôs bir cereyandır. Biz Sovyet - Komünist rej i m i tarafından öldürülen, as­ lında Türk milli ruhunda bulunan, fakat « komünist» den ilen rehberlerden m isôller vermeye, onların hayatlarını, fikirle­ rini ve milli hareketteki yerlerini ortaya koymağa, Rıskul ile burada son vermeliyiz, çünkü öldürülenler o kadar fazladır ki, onların özelli kleri ni ayrı ayrı zi kretmek bizi pek uza klara götürecektir. Şunu da u n utmamak gerekir ki, Sovyet - Rus­ ya rej i m i yalnız m i l li ruhta olanları değ i l , hatta komünizme inanan ve ona h izmet etmiş olan «Türk komünist l iderlerin » tamamını 1 939'a kadar öldürmüş veya uzun yıllar hapisha­ nelerde tutmuştur. Yu karıda hayat ve anlayışları zikred i len şahıslar ya­ n ında, öldürülmüş önemli Türkistanlı Türk rehberleri de vard ı r. Bunlardan komünist devlet idarelerinde çalışan, lô­ kin m illi d üşüncelerinden vazgeçmeyen aşağıdaki şahısları da zikretmek gerek:

Aşur Hoca, Nizameddin Hoca, Tursun Hoca, Hıdır Ali, Baltabayoğlu, Abdullah Rahimbay, Şah - Temir, Halmurat Sahatmurat, İsmail Said Vakkas, Sultan Segizbay, Abdul­ lah Karim (Akmal ikram hayatta iken Milli istiklôl Partisi'­ nin Başkanı, Feyzullah Hoca hapsedildikten sonra 4 ay o­ nun vazifesinde bulunmuş ve 1938'de öldürülmüştür) Oraz isaoğlu, Avazberdi Kulıoğlu, Nasır Törekul ve başkaları. Yukarıda isimleri zikredilen kimselerin tamamı ya bakan veya başbakanlık yahut reisi cumhurluk yahut da KP bi­ rinci sekreterliği yapmış kimselerdir. Milliyetçi oldukları 276


yani vatanlarını sevdikleri ve Türkistan'ın hürriyeti için sov­ yetler aleyhinde çalışmalarından dolayı Rus rejiminin kur­ banı olmuşlardır. Aralarında Bolşevik'lerin m i l li hürriyet hakkındaki va­ adlerine önceden inanan ve sonra Rusya'nın komün ist sis­ tem inin ve hakimiyetinin Türkistan'a hürriyet vermediğini görmüş olanlar çoğun l uğ u teşkil etmekted ir. Komünizm rejimi devrinde Türkistan 'da öldürülen, sür­ gün edilen, yıllarca hapishanelerde ızdırap çektirilen Türk milli veya komünist l iderleri , komün ist rejimin kendisine hös bir dialekti k görünüşü için n ü munedir. Rusya komün ist d i k­ tatörleri insanlardan yal nız bel l i bir zamanda, kendi höki­ miyet menfaatleri için istifade ediyorlar. Eğer bu adamlar sisteme birer köle g i bi hizmet etmezlerse, o zaman onlar ölüm veya maddi, manevi herhangi bir ceza ile karşılaşıyor­ lar. Böyle adamların akıbeti ya öldürülme veya Sibirya'ya sürgün olmuştur. Ö ldürülen milli veya komün ist liderleri meselesinin kı­ sa bir yazıyla ifade ve tetkiki ile Rus sovyet - komünizm re­ jiminin Türkistan veya başka Türk ülkelerindeki üsllıp ve ta ktiklerinin açı kca ortaya koyulamıyacağı tabii bir hôldir. Türk ü l kelerinde komünist hakimiyetin takibettiği yol, onun Rus - Emperya l izmi ile birl i kte hareketi, l<omünist rej i m i n Türkler i ç i n n a s ı l suistimal edildiği, komünizm i ç i n h izmet yol unda milletten vazgeçme, insanın şahsiyet haklarını bı­ ra kması, m i l li hakları ve milli hayat varl ığını Rusya için sar­ fetme, gelecekte ki araştırmaları n d ikkat merkezi olmalıdır ki, bu esasda. Rus soJyet - Komünist rej iminin Türkler aleyhinde ne oyunlar oynadığı ve onların başına ne fela­ ketler getirdiği öğrenilebilinsin.

277


TÜRKİSTAN'DA ÖLDURULEN MİLLİ ŞAİRLER" BİLİNMEYEN BİR GERÇEK Sovyet rej i m i devrinde, Türkistan'da Türk milli ruhun­ da eser veren şairlerin öldürülmesi meselesi bugüne kadar araştırılmamış konulardan birisidir. Bu hususta Batı mem­ leketlerinde kaynaklar azd ı r. Sovyet kaynakları ise Türk mi lli şairlerinden anca k bir takım menfi tôbirlerle bahset­ mekte, fakat onların ne şekilde öldürüldüğü konusunda da elbette susmaktadırlar. Amô, öldürü len m i l li şai rlerin eser­ leri bu arada okuyucuların gözlerinden uzak, kütüphane­ lerin g izli kutularında hôlô saklanıyor. Türkistan'da Sovyet rej i m i tarafından öldürülen şairler meselesinin öğrenilmesi iki yönden fayda sağlar: Birisi ko­ münist rej i m altında serbestçe eser meydana getirmek i m kanının olmadığının ortaya koyulması, bir d iğeri de reji­ min baskısı altında m i l li şa irlerin canları n ı ne şekilde ver­ d i klerinin ve ne için onların m i l li ruhtan uzak�aşmamış ol­ d ukları nın tesbiti ile bunun onlardan sonra yaşayan insa n­ lara örnek olmasıdı r. Türkistan'da öldürülen m i l li şa irler tôciası yalnız Rus ya hôkmiyeti dışında olan memleketlerde değil, bilhassa Türk dünyasında da bilinmeyen ve bugüne kadar araştırı l­ mamış hadiseler arası ndadı r. Ocak 1 964'te Delhi'de top!a­ nan Beynel milel Müşteşrikler Kongresi'nde Türkistan m i l li şairlerinden Abdullah Kadiri ve Abd ü l ha m id Süleyman Col-

( * ) İşbu kısım önce risale olarak Ankara'da Kardeş

Matbaası

1971, 52 sayfada , sonra «Dünya» gazetesinin 27.7.1971 6.8.197 1 , sayfalarında «Yeni Tanin» gazetesinin 4. - 8.71 14.8. 1971 sayılarınında ve kısmen «Türk Birliği» dergisinde ( 1971, No. 66-67, s. 5

278

-

1 2 ) yayınlandı.


pan hakkında verdiğim konferansın (23) tartışılması esna­ sında, Türkiye sosyologlarından merhu m Prof. Dr. Fahri Fınd ı koğlu, toplant!da «şimdiye kadar bunlar gibi mücahit Türk şairlerinden habersiz olmak beni üzmektedir.» diye acı kça kon uşmuştu. Ş u gerçektir ki. hür d ünya şimdiye ka­ dar Türkistan'da cereyan eden mühim olayları n öğrenilme­ sinde geri kalmış. Türk gençliğine de bu g i bi olaylar hak­ kında bilgi veri l memiştir. Şôyet bu küçük araştırmamız okuyucularımızın kalbi nde Türkistan Türk şairlerinin facia­ sı hakkında bir ilgi uyandırırsa, o zaman bu konuda çalı­ şanların vazifelerini yaptı klarını kabul edeceğiz. Kanaati­ mizce Türk Türk'ü anlayamazsa. Türkleri başka kim anlı­ yabilir?

Sovyet Döneminden Önce Türkistaıı'da Yeni Milli�etçiliğin Doğuşu Rusya istilôsı ve Rusya hôkimiyeti zamanında Türkis­ tan, h ud utları dışarıya kapatılmış bir ülkeydi. Bu Türk ülke­ si dünyada meydana gelen yen ili kleri takibedememiş ve kendi geleneksel şartları içinde kalmıştı. Türkistan'da bu yenili kleri öğrenme istekleri olmamış değildi, fakat bu bü­ yük bir cereyan hôlinde kendini XIX. asır sonuna kadar

(23) Bu konferansın konusu : B. Hayit,

Two renommed names

in modern Uzbek - Türk literary of Turkestan; Kadırı and Cholpan (Türkistan Ozbek - Türk edebiyatında iki sima : Kadın ve Çolpan) , Rublished

by Organising Committee

of International Congress of Orientalists, New Delhi 1968, pp. 1 39 - 145 ; Türk ı, arkıyat Dergisi» İstanbul 1964, No. l, s. 1 0 ; «Royal Central Aslon Society Journab>, London 1965, vol. 52, pp. 45 - 52; «Die Welt des lslams» Bonn - Lelden , cilt IX, No . 1 - 4, S. 225 - 236 ; «Milli Türkistan», Düsseldorr 1 964, No. 101, s. 22 - 26, No. 102, s. 19 - 23

279


kabul ettiremedi. Rusya hôkimiyeti a ltında olan Türkistan'a her tarafta n : Kazan, Kırı m, İ ran, Azerbaycan'dan yen i leşme fikirler g iriyordu. Asıl gaye, okulları Batı Avrupa tarzında teşkil ederek, gençlere yen i zaman hayat şartlarını öğret­ mek ve bu şekilde milli hürriyeti kazanmak idi. Bu cereyan bütün Türk ü l kelerinde olduğu gibi, Türkistan'da da Cedit­ cilik (yenileşme) devrin i doğurmuştu. Türkistan'da ceditci­ l i k heryerde tesiri n i gösteren bir milli fikir hareketi hôlini al­ mış ve 20. asır başlarında Rus idari teşkilôtını endişe için­ de bıra kmıştı . Ayn ı zaman içersinde, bu yen ileşme akı m ı Cedit - Edebiyatı 'nı yaratmıştı . B u a k ı m içinde 1 20'den faz­ la Türk şairi bir yandan yen ileşmeyi, öte yandan m i l li uya­ n ışı işliyorlard ı . Çarl ı k Rusyasının bunlar aleyhi nde aldığı tedbirler semere vermiyor; bunlar öz yollarında devam edi­ yorlard ı . Ceditcilerin çıkardığı gazete ve dergiler ve bunlar yoluyla bild irilen fikirler Rusya hôkimiyetinin hoşuna g it­ mezse ve bu hakimiyeti tehl ikeye sokacak fikirler varsa böyle gazete ve derg iler hemen yasak ediliyordu (24) . Rusya'daki 1 91 7 Şubat İ htilôli Türkistan Türklerinin modernleşme ve m i l li uyanış fikirleri için şartlar meydana getirmişti. Ceditci ler acıkça meydanda görünüyorlar; bazı gazete ve dergiler vasıtasiyle bir yandan yenileşme, diğer yandan da milli hürriyet taleb ediyorlardı M illi Şairler hür­ riyet talebleri ni her yerde açı kça haykırıyorlardı . Hamza Hôkim Zade «Zalimler, sizler zannetmeyıniz ki, mazlumlar

(24 ) Türkistan'da Yenicilik (Ceditçilik) hareketi ve bu akımın gazete ve dergileri hakkında bakınız ; Z. V. Togan, Bugün­ kü Türkell (Türkistan) ve Yakan Tarihi, İ stanbul 1942 1047, s. 506 ; Hayit, Turkestan im XX Jahrhundert (20 ne! Asırda Türkistan) , Darmstadt 1956 , s. 38-39 ; Bennlngsen et Ch, Lemercler Qualquajay 1958, s. 254 - 268

280


sizlerin zulmünün altında kalacaktır.» diye yazıyordu (25). Kimin oğlusen düı;ün! Güzün'nü aç, dünyayı gör, sönmek­ te olan ateşleri yak. Toprak altında yatan atanı unutma. Sen Türk, esirliği kabul edebilecek misin? diye mil !ete ses­

leniyordu (26) . Fıtrat buna benzer şiirleri i l e Şubat İ htilali devrinde ortalıkta görünmekteyd i . Bolşevi k ihtilôl ine kadar devam eden yedi aylık kısa bir zaman içerisinde, 1 50'den fazla Türkistan Türk ed ibi hürriyet, hürriyet diye şiirler yazıyorlard ı . Okuma yazma bHen ler az olduğundan, şiirleri hôfızlar ve na kkaşlar halka ulaştırıyorlardı. Bolşevi klerin Ekim 1 91 7 İ hti l a l i ile, yeni l i k yolunda olan şairler için yen i bir dönem başladı. Dünyada hiçbir parti Bolşevikler kadar halklar hürriyetinden bahsetmemiştir. Türkistan Türk şairleri komünistleri «bayrağı nda hürriyet taşıyan insanla r» olarak görmüşlerdi. Bunlar. artık zulüm­ den kurtulacaklarına, halka ve fikirlerine hürriyet verilece­ ğine umud bağlamışlard ı . Şairler aradan bir ay geçer geç­ mez Bolşeviklerin hürriyet parolaları n ı n m illi hürriyetle hiç­ bir ilg isi olmadığını anlad ı l a r; bunun bir hayôl olduğu n u gördül er. Türkistan m i l l i hükümeti ortadan kaldırıldıktan sonra a n ladılar ki, bolşeviklerin . hürriyet dedi kleri yalnız kendi hôkimiyetleriymiş. Şairler şimdi tekrar milli hürriyet şarkısını söylemeye devam ettiler. Kokand şehrinde Türkistan M illi M u htar Cumhuriyeti ortadan kaldırıldıktan sonra, Şubat 191 8"de Fergane vadi.

(25) Bakınız: Hamza Hakimzade Niyazi

Tanlangan (seçllmls>

eserler, Taşkent 1958, s. 53 (26) B. Hayit, Dle jüngste

Özbekiscbe Literatur

(Yeni Özbek

Edebiyatı) «Centrol Asiatic Journal», 1 962, No : 2, s. 136

281


sinde m il li mücadele başladı. Bu hareket aylarında Türkistan ' ı n her yanı n ı kaplad ı .

1 9 1 8 yıl ı n ı n yaz

Milli şairler bu m ücadelenin yolu ve başarısı i ç i n yaz­ mağa başladılar. Ama, Saken Seyfullin, Nurfeyiz, Hamza Hôkimzade, Sadreddin Ayni g ibi birkaç şaır daha önce mil­ liyetçi l i k dairesinde oldukları hôlde, m i l li mücadele cephe­ sinde değillerdi şimd i . Bunların fikrine göre Sovyet rej i m i yen i l i k v e i lerleme getirecekti. Sovyetlerin kendi cepheleri­ ne kazandı kları şairler yuka rıda adları zikredilen 5 6 şair­ den ibarettir. Hôkimzade 1 91 8'de «Yaşa ŞCıreı» şiiri n i yazdı ki. bu şiir o zaman Sovyet tesirini genişletmek için esaslı bir propaganda silôhı olmuştu (27) . Sadredd in Ayni «Hür­ riyet Marşııı nı ortaya koydu. O zannediyord u ki, bolşevik­ lerin hürriyet parola ları yoluyla Türkistan'a hürriyet gele­ cektir. Ayni'nin bu şiirinden de Sovyet Rusları iyice fayda­ lanmışlar ve onu kuvvetl i bir propaganda silôhı olarak kul­ lanmışlardır. Şair hatk için hürriyet diyordu, bolşevikler ise bun u kendiler-inin getireceğini söyliyerek bundan istifade ediyorlardı. Bu şekilde m i l liyetçi şairler arasında ikilik baş­ gösterdi. Azı n l ı kta olan küçük bir grup Türk şairi, Sovyet­ lerle birl i k hcıreket ediyordu. Lôkin büyük grup (Fitrat, Ab­ dullah Kadiri. Çolpan , Mağcan Cumabay, Mir Yakup Dulat, Vad im Mahmut, Sofi Zade, Rafık Mü'min ve bunlar gibiler) bir taraftan terakkiperverli k diğer yandan m i l l iyetçilik, hal­ kı Rusya'dan kurtarma tedbirleri yol unda devam ediyorla r­ dı. -

Milliyetçi Şairler ve Sovyet Rejimi

Şurası bir gerçektir ki, Türkler nôzik tabiatları ile şiiri (27) Hakimzade'nin bu şiiri kısa zamanda Sovyet propaganda­ sının temeli olmuştur. Çünkü terakkiperver milliyetçi şairin kalemiyle yazılan böyle bir şiir, sovyetlerin halk arasında­ ki tesirini kuvvetlendirmek için önemli bir vasıta idi.

282


çok seven insanlardır. Türkistan'da insanların kalbi şiirle kaza n ı l ı r. Burada şiiriyetsiz hayat olmamıştır. Türklerin bu hususiyetin i Ruslar da iyi bil irlerd i . Türkistan m i l l iyetçi edi­ bi ve ôlim Abdül Ra uf Fitrat'in fikrine göre «Doğu edebiya­

tı Dünya edebiyatının bağı, Türkistan ise bu bağdaki bağ­ cı» olmuştur (28 ) . Sovyet ideologları halk arasında şiirler vasıtasiyle komünist ideolojiyi tanıtmak düşüncesindeydi­ ler. Şairleri «Gel iniz beraber çalışalım» d iye işbirl iğine dô­ vet ediyorlardı. Lôkin, mill iyetçilerin «Vahid», «İzhar-ı halk», «Halk darürlfünlınwı , «Türk Sözü» gazeteleri 1 91 8'de Sov­ yet hükumeti tarafından yasa k edilmişti. Bunların yerine milli şairlerden Sovyet dergi ve gazetelerinde çalışmaları isten iyordu. M i l li şairler de fikirlerini izhar edebilecekleri yolları a rıyorlard ı . Onlar 1 9 1 8 - 1 9 1 9 yı llarında Türkistan Maarif Komiserliği etrafında toplandılar. Sairler bir cemiyet teşkil etmişlerd i . Sovyet makamları da sizler « proleter ya­ zarlar cemiyeti» kurunuz demiyordu. Fakat. Sovyetler şair­ lerden rej ime sôdık kal malarını beklemekteydi. Şairler im­ kônsızlıklar içinde rej i m idareleri dairesinde çalışmaya başladılar. Lôkin, birer komünist oropagandacı h üviyetino de g i rmediler. Zaten . o zaman Türkistan 'da komünizmin no olduğunu bilen şairler ve aydı nlar yoktu. Sovyetler de şair lere «Sizler komünizm propagandası yaoın ız» d iye bir tıı lep i leri sürmemişlerd i . Bunun yerine «Geçmişinizi, bilhwı sa eski İ slôm din adamları n ı , sosyal adaletsizlikleri tenkıı l edi n iz ve bu konularda istediğiniz kadar yazınız. neşroctı niz» diyorlard ı . Hamza Hôkimzade, Ayni, Zevki. Abdull< ı l ı Avlôni, Sofi Zade, Seken Seyfullin gibi eski m i l li şa irler ' ' ' jime sôd ı k kaldılar. Onlar Türkistan'ın geçmişteki hayatırır r ı tenkidi konularında yazıyorlardı. Bunlardan Hamza Hôk lrır ( 2 8 ) 1921 Yanvar'da (Ocak'da) bolğan birinci Ülke Özbek t l l l , ,, .

imla kurultayının c;ıkargan kararları, Taşkent 1922,

s.

:! I •

26 :11 1 : 1


zade ( 1 889 - 1 929) Sadreddin Ayni ( 1 878 - 1 954) milli gele­ neklerden vazgeçmemekle beraber, Türkçe olarak, geçmi­ şin tenkidi, d i n adamların ı n gülüne duruma düşürül mesi, zengin ler ve fakirler arasındaki vaziyetten şiirler ve h ika­ yeler şeklinde yazıyorlard ı . Bu tip kon uların işlenmesi Sov­ yet propagandası için faydalı idi. Sovyetler bu gibi yazılar­ dan kendi lerinin «sınıf mücadelesi» dedi kleri teori için isti­ fade etmek istiyorlardı . Hamza Hakimzade ilk zamanlar yazdığı gibi «Yaşa ŞOra» diye şiirler y02_mıyordu artı k. Ti­ yatro eserleri yazmakla meşg ul ol uyordu. Onun 1 91 9 - 1 922 yıllarında yazdığı «Seferber Edilenler Faciası» ( 1 9 1 6 yılın­ da Rusya hü kumeti tarafından cepheye gönderilen Tür­ kistan Türklerinin faciası hakkında) <ı Fergane Faciası» ( 1 9 1 8 de başlayan milli mücadeleyi g üya Fergane Vadisi­ nin faciası şeklinde görüyord u ) , «Zenginler ve Fakirler» g ibi sahne eserleri Rus Kızı l Ordusuna manevi silôh olarak hizmet etmekteyd i . Sovyet Rusya Türkistan Cephesi Baş­ komutanlığı Hamza Hôkimzade'ye «Türkistan Müslüman Siyasi Tiyatrosu» n u n kurulması için yardı m etti. Hôkimza­ de, Kızıl Ord u himayesi altında şehirden şehre, köyden kö­ ye g idiyor ve sahne eserleri n i halka gösteriyord u. Eski mil­ liyetçi şairlerden yalnız üç şair (Hôkimwde, Ayni ve Sey­ ful l i n ) yavaş yavaş komünizmin hizmetine iyice g i rd iler. Bunlardan başka bu yola giren şair de olmamıştır. Bu üc şair m i l li hürriyet cephesinden komünizm cephesine geçti­ ler ve böylece eski m i l l iyetçi arkadaşlarıyla vedalaşmış ol­ dular. Hamza Hakimzade, 1 929 yılında Şah-ı Merdan şehri n ­ de bir camide yaptığı, ahlaksızca harekete kızan Müslü­ manlar tarafından linç edi l m iştir. Sovyet kaynakları bunlar­ dan başka komünizm yoluna gecen şair olup olmadı � ı suali karşısında susuyorlar. Fikir değiştiren bu şair kendi komünizm yollarında, diğer Türkistan Türk şairleri de Sov284


yet rej i m i karşısında kendi milli yollarında vazgeçmeden yürümüşlerdir.

gayelerinden

Milli cephe'de ve milli ruhda olan şairler 1 91 9'da Ab­ dul Rauf Fıtrat başkanlığında «Cağatay Gürünü» (Çağatay Sohbeti) adlı Dil ve Edebiyat Derneğini kurdular. Bu m i l li şairler derneği bütün şairleri ve daha ziyade gene şairleri, öz etrafı nda toplamıştı. Bu dernek halkın m i l li ruhta terbi­ yesi, m i l li hayatın kendisine has tarihi yolu. geçmişin büyük fikir m i rasını tekrar canlandırma, Türkistan için m i l li istik­ lôl hakkını muhafaza etme k gibi hususları temel gôye ola­ rak kabul etmişti. Çağatay Gürünü'nün öz etrafında bütün milliyetçi şairleri topladığını ve komünizm aleyhinde ideolo­ j i k mücadele açtığını gören Türkistan'daki Rusyalı komü­ n ist hôkimler bu milli şairler derneğini 1 922 yılında kapat­ tı lar. Bu gibi tedbirlerin ne icin alındığı kcnusunda « Edebi­ yat Ansiklopedisi» ( Litaraturnaya Ansiklopediya, Moskova 1 929, S. 493) aşağıdaki bilgiyi vermişti:

«Cağatay Gürünü 1919'dan başlıyarak BQsmacılık (Sovyetler Türkistan m i l li mücadelesini bu kel imeyle ad­ landırırlar - B.H.) hareketini teşkil etti . . . Milliyetçi eserle­

riyle onlar Sovyet Sistemine düşman olan fikirleri, gayele­ ri yaydılar.» Sovyet makamları «Çağatay Gürünü» n ü

«Pantürkcülük» fikrinin propaga n dasını yapmakla s uçladı­ lar. Gerçekte, tam aksi bu cemiyet Türkistan Türk M illi Ru­ hun'dan başka birşey düşünmemişti. Çağatay Gürünü az zaman içerisinde birçok eserler neşretti. Bunların arasında Fıtrat'ın «Timur Saganesi», «Cin Seviş», «Hind İhtilôlcile­ ri», Çolpan'ın «Yarkın Ay», H urşid'in «Küçük Asker» sahne eserleri. Çolpan'ın «Uyanış», g ibi şiirler toplamı, Türkistan Türkleri'nin kalbini kazanmış. halkı heyecana getirmiş e­ serlerdendir. (29) Hayit (26) , s. 146

285


Çağatay Gürü n ü 1 922'de kapatıldıktan sonra, Sovyet makamları Türkistan yazar ve şairlerin i yeni bir cemiyet et­ rafında toplamayı düşündüler. Bu sebepten 1 923 yılında Semerkant'da «Kızıl Kalem» cemiyetini teşkil ettiler. Bu ce­ m iyete bütün şairler üye edildi. M i l li düşüncede o!an, Sov­ yet rej i m i n i istemeyen şairler de bu cemiyete üye edil miş­ ti. Sovyetler bu cemiyetten komünizm ideolojisi yolunda bir vazife, bir hizmet beklemişti. Onları n bu ümidi de boşa g it­ ti. M i l l iyetçi yazarlar « Kızıl Kalem» cemiyetini kendi milli fikirlerin i tanıtma merkezi haline getird iler. Bunun için Sovyet memurları aşağıdaki şikôyette bulundular: « Burj uva karşı - ihtilôlci yazarlar Kızı! Kalem'e girdi­ ler. .. Onlar bu teşkilôt vasıtasiyle uzun zaman kendi milli­ yetç i l i k gayelerin i tanıttılar ve gene şairleri m i l l iyetçi l i k ru­ hu ile zehirlediler,» (29). « Kızıl Kalem» de m i l liyetçi şairler ve yazarlar derneği haline getirildikten sonra, bu teşkilatın da Sovyet rejimi için büyük bir tehlike olduğu meydana cıktı. Sovyet ma­ kamları dernek aleyhi nde faaliyete geçtiler. « Kızıl Kalem» derneği de, 1 932 yılında kapatıldı böylece. Dernek kapatı l­ mış olmasına rağmen m i l liyetçi şairlere ceza veri lmedi. Sovyetler müsait zamanı beklemekteydi ler. Onların Sovyet - Saray - Şairleri de yok denecek kadar azd ı ; komün ist ideolojiyi Türkistan'da edebi yola yerleştirmek için hazır­ lanmış şairlerin sayısı beş - altıdan fazla değildi. Moskova yalnız Türkistan'daki şairler in rejime uyma­ yan hareketlerinden değil, bütün Sovyetler Birliği ndeki edebiyatın kendi istediği yolda olmamasından şi kôyetçiy(30) Fitrat'in eserler bibliyografyası bugüne mıştır. Onun bazı eserlerinin isimleri için ( 26 ) , s. 135, Dipnot 28

286

kadar yapılma­ bakınız : Hayit


di ve bu tehlikeli d urumdan kendisini kurtaracak tedbirler alıyordu. Sovyetler Birliği K.P. Merkez Komitesi 23 Nisan 1932'de «Edebiyat ve san'atı yeniden kurmak» hakkında bir karar neşretti. Bu kararda edebiyatçıların «sosyal ist realizm» esasında eser vermeleri isten iyordu. Türkistan milli şairlerin i n de bu yolda hareket etmesi için tedbirler alındı. Türkistan kelimesi zaten 1 924'den bu yana ortadan kaldırı l mıştı . Şairler parçalanan Tür k ista n ' ı n Ö zbekistan, Türkmenistan, Kazakistan , Kırgızistan Sovyet Cumhuriyet­ leri içinde kalıyorlard ı . Şairler bu Türkistan Sovyet Cum­ huriyetlerin i n her birinde « Proleter Yazarlar Cemiyeti» teş­ kil etmek mecburiyetinde idiler. Tabiatıyla m i l l i yetçi şai r­ ler de bu cemiyetlerin içinde bul unmak zorundaydılar. Sov­ yetler Birliği K.P. Merkez Komitesinin yukarıda zikred ilen kararı gereğince Türkistan'da « İ deolojik Alanda Mücade­ le» parolası propaganda edi!iyordu. Bu prensip yoluyla edebiyatın milliyetçi ler tesirinden korunması istenmekteyd i. Bu cereyan 1 937 yılına kadar. yani beş yıl devam etmiştir. Edebi hayatı m i lliyetçilik ru­ hundan temizleme akımı esnasında bazı şairler (mesela: Muhtar Avez, Abdullah Kadiri. Batu, Elbek, Aybek gi bi!er) «biz şimdi doğru yol umuzu bulduk, kendimizi düzeltti k» diye sözler vermek zorunda kaldılar. Ama. «düzelmiş» şair­ ler Sovyet makamları nezdinde m utlak düzelmemişler ve « m i l l iyetçilik hasta!ığına» devam etmişlerd i r. Sovyet idare­ si. bunlar g i bi o rej i m altında kendi yolundan vazgeçmeyen şairler için ceza verebileceği, daha doğrusu bunları kolay­ lıkla ortadan kaldırabi leceği, zamanı bekl iyord u. Sovyet polisi bu işi ele aldı. Bi! iyorlardı ki, yalrnz şairleri hapset­ mekle iş bitmiyecekti . Bı.ınun için şartların olgunlaşması bekleniyord u . Sta l i n , Şubat 1 937'de Parti v e Devlet idareleri nin «halk düşmanlarından temizlenmesi» n i emretti. Halk düş287


manlarından kastedilen komünist rej i m aleyhinde olanlar­ d ı . Sta l i n , Vejov adlı birisini içişleri komiseri tôyin etti ve te­ m izleme işleri ona havale edildi. Bu komiser 1 937'den itiba­ ren bu kon uda dehşetl i tedbirler almağa başlad ı . Temizle­ me öyle yürütülüyordu ki, hapishane olarak kullanı lacak bi­ na bulmak dahi güçleşmişti. O kadar çok insan halk d üş­ manı olarak tevkif edildi ki, bunları meydan larda asker ve polis nezaretinde muhafaza zorun l uğu doğd u. Bu dehşetli yıllar 1 937 - 1 939 senelerini içine alır. Kan l ı ve korkunç gün­ !er Türkistan'da yalnız «Halk düşmanlarında n temizleme> parolası altında değil, aynı zamanda « m i l l iyetçilerden Parti ve Devlet idarelerini temizleme» parolası altında da devam ettirildi. Bu şekilde m il li şairler de tutuklandı. 1 937 - 1 939 senelerinde Türkistan'dc: 350'den fazla edebiyatçı şair tutuklanmıştır. Bun lardan kaç tanesin i n cezaevlerinde N KVD işkenceleri altında öldürüldüğü hak­ kında Sovyet kayna kları ağız açmıyorlard ı . Amô. son za­ manla rda öğrend i k ki, hapsedilen Türkistanlı şairlerin bü­ yük bir kısmı bu cezaevlerinde can verm iştir. Geri kal a n a z bir kısmı ise uzu n zaman Sibirya'da hayat geçirmek zo­ runda bırakı l mıştır. ( Meselô: Romancı Fdib Hıdır Derya 1 938'den 1 956'ya kadar, yan i 1 8 yı! Sibirya hapishanelerin­ de bulunmuş, hayatta kalarak vatanına ancak 1 956'da d e ­ nebilmiştir.) Türkistan'da hakimiyet sahibi olan Rus komü­ n istlerin i n emriyle öldürülen veya hapishanelerin ağır şart­ larına dayanamıyarak ölen m i l li şairlerin faciaları destan­ lar ve roman lar halinde dahi yazılsa bitmeyecektir. Dünya­ n ı n hiçbir yerinde, hôkim milletin mensupları, milli ruhda eser veren mazlu m şairlere Türkistan'da olduğu g ibi deh­ şetli ceza vermemiştir. Türkistan'da öldürülen m i l li şairle­ rin tek «suçu » , yal nızca serbest halde m illi hayata bağlı olarak eser vermek olmuştur. Bundan başka suçları oldu­ ğunu da Sovyet kaynaklarından bile öğrenemiyoruz. 288


Biz bu kısa yazımızda m i l li faciayı bütün yönleri ile mü­ kemmel olarak ortaya koyma i m kônı ndan mahrumuz. Bu uzun zamana ve ciddi araştırmalara i htiyaç gösterir. Bu kısa yazımızda mazlum Türk Ü l kesi Türkistan'da, Rusya - Komü nist reji m i n i n devlet kuvvetiyle öldürülen Türk m i l li şairlerinden bazılarını örnek olara k okuyucuları­ mıza takdim edeceğiz.

Öldürülen Bazı Türk Milli Şairleri Abdul Rauf Fitrat (1 884 - 1939): Doğu edebiyatı ve l i­ sanları n ı iyi öğrenmiş, h i kôyeleri, edebiyat sahasındaki araştırmaları ile meşhur olmuş mücahid bir yazardır. O, hayatın ı n son una kadar 30'dan fazla eser yazmış ve Tür­ kistan gene nesline örnek olmuş bir şairdir. İ l k eseri « M ünazara» adlı h ikôyeyi i stan bul'da yazmış ve bu h i kô­ yeyle o zamanki Türkistan'ın durumunu tenkid etmiştir. Bu­ hara'da Cedit Edebiyatın ı n önemli temsilcilerinden biri olara k kabul edili r. Siyasi hayatta beraber hareket ettiği ar­ kadaşlarıyla, Buhara emirliğinde yeni devlet sistemi yarat­ mak yolunda mücadele etmiştir. Buhara emirl iğ i n i n islahat yol uyla, devlet imkô nı n ı n olmadığını anladıktan sonra, Fit­ rat ve arkadaşları 1 91 7'den itibaren Buhara amirinin i htilôl yoluyla tahttan indirilmesi fikrini taşı mağa başladılar. Bu işi kendi kuvvetleriyle başaramıyacakları n ı anlayan Buhara Ceditcileri Sovyet hükumetinden yardım istemişlerdi r. Ce­ d itçiler 1 91 8 Mart'ında Taşkent'teki Sovyet Komiserliği'nin ordusu i le Buhara emirliğine hücum ettiler. Sovyet ordusu ve Gene - Buhara l ı lar mağlup oldular. Fitrat Buhara'dan kaçarak Semerkant'a yerleşti. Semerkant'da «Hürriyet» gazetesi n i neşretti. Ruslara ü m it bağlayan Fitrat şiirleri ve hikôyeleri ile Buhara'da sosyal ihtilôl gayeleri n i ileri sürü yordu. Ağustos 1 920'de Kızılordu Buhara Emirliğini işgal etti. Buhara Halk F.: 1 9

289


Cumhuriyetinin «fikri babası » olarak kabul edilen Fitrat, Buhara'ya geldi. Bu Cumhuriyetin milli esaslara göre idare edilmesi ve Rusların tesirinden kurtulması yolunda çalışma­ lara başladı. Fitrat gördü ki, «sizin hürriyete kavuşmanıza yard ı m edeceğiz.» d iye Buhara sınırları içine girmiş, Emir­ liği ortadan kaldırmış, Gene - Buharalılara devlet hôkimi­ yetini ele geçirmeleri için yardım etmiş olan Sovyet Rusla­ rı, devlet idaresinin milli esasta teşkiline ve yürütülmesine engel ol uyorlar. Fitrat, 1 922 - 1 923 yı!lannda Buhara Halk Cumh uriyeti'nin Hariciye Bakanı olarak kısa zaman çal ıştı . Daha sonra Buhara'dan Sovyetler aleyhinde çalışması se­ bebiyle Taşkent'e gönderildi. Fitrat kısa zaman devam etmiş olan siyasi faal iyetin­ den sonra, yalnızca edebi - kültürel hayat meseleieri ile meşgul olmuştur. 1 924 - 1 937 yı llarında Semerkant ve Taş­ kent Ü niversitel erinde Çağatay Türk Edebiyatı ve Doğu Edebiyatı Profesörü olarak çalıştı . 1 9 1 9 yılı nda Çağatay Gü­ rünü'nü kuran Fitrat bununla Türkistan Kültür hayatının canlanması için temel atmıştır. Cemiyet etrafına o zama­ nın tesirli ediplerini topladı. «Çağatay Görünü» Türkçülük fikrinin bir merkezi haline getirildi. Bu cemiyet 1 922 yılında kapatı ldıktan sonra Fitrat etrafındaki şairleri « Kızıl Ka!em» cemiyetine g irmeğe dôvet etdi. Ve O, «Sovyet Yazarlar Ku­ rumu» n u milli fikirler merkezi haline getird i . Fitrat'in şiirleri m i l li duyguların kaynağıdır. O, motifle­ rini her zaman halk hayatından almıştır. Halkın başına ge­ len felô ketleri tür!ü yol lardan ortaya koymak onun san'atı n­ daki esas özellik olmuştur. 1 920 yılı nda y�ptığı «Kim Deyey Seni» şiirinde halkın geleceğini şöyle tasvir etmişti:

«Appağım Allah saklasun seni Felôketlerden muhafaza etsin seni Sen cihanın en nazlısı sen O (Allah) kaygulara salmasun seni. 290


Kıp - kızıl gülüm, yap - yaruk ayım, Gitme dur, biraz göreyim seni, Dertli canımın ilacı sen mi? Ezilmiş gönlümün padişahı sen mi?ıı Burada, Fitrat' i n « Kızıl Gül» ü yıldızdır. O, «yıldız» ı n manasını şöyle anlatır:

«Kızıl gülüm varlığımın sultanı, Canım senin hayalınla kuvvatlı, Kalbimin en kıymetli hasreti, Neçin bana merhametin azaydı? İki gözüm, melek yüzüm sevdiğim Canlar sen üçün kurban olsun! Kızıl gülüm, kara gözüm dileğim. Dünya senin bakışından memnun olsun!» Fittat bu şiirinin sonunda «yıldız» a müracaat ediyor ve « uza klarda yal n ız ağlayıp oturduğumu görürsen ; bana merhamet ederek biraz g ü l » d iyor. «Merih yıldızına» (De­ mir Kaz ı k yıldızına) şiirinde kendi m i lleti içindeki iki yüzlü şahısları yabancıların kılı klarını tenkid ed iyor ve « Demirka­ zık yıldızrn ndan soruyor: Bizim yerde devam eden harlıkla­ rı ne şeJ<ilde gördün? O. «Yıldız>>- la konuşmasına devam ederek:

«Var mı sende de bizim gibi insanlar, İkiyüzlü işbozanlar, şeytanlar, Kardeş kanın içen sülükler, Kardeş etin doymayıp yiyen kaplanlar? •

Var mı sende bütün dünya tüzüğün, Öz kapçığın tordurgalı bozğanlar, Var mı sende, bir ülkeni yandırıp Öz kazanın kaynatğücü hakanlar, 291


Var mı sende karın - kursak yolunda Elin, yurtun, barın - yoğun satkanlar?» (31 ) Fitrat'in bu şiirinde yabancıların h izmetine g irerek, öz vatanının menfaatlerinden vaz geçmiş insanlara olan nef­ reti ve bütün dünya n ı n düzenini yıkmak isteyen Ruslara karşı tenkitleri görülmektedir. Fitrat'in eserlerinin gücü onun şiirlerinden ziyade, sah­ n e eserlerindedi r. O böyle eserlerle tarihe dönüyor. Tarih­ ten öz milletine seslenerek, milletin fikir hayatında canlan­ ma olmasını istiyor. Bu sebepten o, « Oğ uzha n » , «Cingiz H a n » , «Timur Sağanasi» , «Abdul Feyiz Han » , « M u kaddes Hamı gibi tiyatro eserlerin i yazdı . Bunlar 1 91 9 - 1 930 se­ nelerinde Türkistan sahnelerini süsleyen lôleler, halkı he­ yecana getiren dalgalar oldu. Meselô, Timur Sağanasında Timur mezarından kalkıyor, yurdu viran ve m i lleti mazlu m halde görüyor. T i m u r şiddetli b i r sesle millete haykırıyor:

«Ben sizlere çok ı;eyler bıraktım. Ne oldu ki, bir zamanların şerefli ve cesur bir milletinin evlôdları şimdi başka bir mil­ letin zulmü altında kalmış? Kimler bağlarımdan kuşları kov­ makta? Atalar mirasından neler yapılmış? Sizlerden taleb­ ediyorum, kalkınız! Sizlere emrediyorum, kalkınız, ülkeyi düzeltiniz, evlôtlarımın hür yaşamalarını temin ediniz! Eğer böyle yapmazsanız, ülke büyük bir mezarlık haline gele­ cek!» Bu eser oynandığı esnada sahnede Timur'un ruhu . haykırırken seyirciler ağlamıştı. Tarihten böyle m i sôller ge­ tiren eserlerin Sovyet rejiminin hoşuna g itmemesi tabii idi. Sovyet rejimi m i llete «Bizimle beraber olunuz» derken, Fit-

( 3 1 ) Fitrat'in 1918 - 1921 yıllarında yazılmış 1 3 şiiri, Özbek Yaş Şairleri, (Takent 1922) adlı kitapta ( 1 . 3

-

24)

yayınlan­

mıştır. Yukarıda örnek olarak zikredilen şiirler bu kitaptan alındı.

292


rat «Bize kendimiz gerek» d iye milleti heyecanlandırmak­ tayd ı . Fitrat'in «Hind İhtilôlcileri» eseri de aynı ruhda yazıl­ mıştır. Sovyet - Rus sansürü a ltında eserin adına « Hind İ h­ tilölcileri» demişti. Lakin kastedilen Türkistan'dı . Bu eser zaten Türkistan'da değil Berl in'de «Türkistan Türk Talebe­ ler Birliği» tarafından yayınlanmıştır. Fitrat bu eseri 1 920 yılında yazd ı . Bu esnada Türkistan'da milli mücadele (Rus­ ların Basmacı l ı k dediği hareket) bütün şiddetiyle devam et­ mekteydi . Fitrat bu m ücadeleye umut bağ lamıştı , o yurd u n kurtul uşunu bekliyord u. M ücadele esnasında bazı problem­ ler de ortaya çı kmıştı . Mesela, m i l li birl i k ve mücadelenin zarureti gibi. Fitrat eserin kahramanı Rahim Bahşı'nın di­ l inden şöyle diyordu. («Hind İhtilôlcileri» Sahife 8) :

<cCocuk . . . Şunu iyi bil! Vurdu sevenler onun taş ve topraklarını değil, güzelilk ve iyiliklerini severler. Milleti yo­ lunda can verenler onun sakalı ve paltosu için değil, belki onun faziletleri, yüceliği, tarihi için ölüyorlar». Yurttan düşmanların kovulması meselesinde Fitrat de­ miş ki:

«Düşmanı yurttan kovmak, yurc:lu düşman elinde gör­ mekten zor değil» (5. 1 1 ). Fitrat' i n fikrine göre,

«Zulüm mazlumları birleştirmek için en büyük silôhtır.» Fitrnt. şehid olan mücahidin kanın ı n kutsallığını,

Ha kkın

soruları ve şehidin cevapları ile şöylece tasvir eder:

«Hak benden yeryüzünün hôlini soruyor. Bana yerden ne hediye getir.din dedi. Dedim: Ondan, sana hediye edile­ cek bir şey, bir söz, bir iş yok . . . ! Amô, ben dedim ki, bir kü­ çük şişe içinde bir damla kan getirdim; çok pahalı armağan getirdim. Bundan senin hazinende bulunmaz . . . Bu ise kut­ sal kandır, Hak! Zalimlerin kılıcıyla, hürriyet ve istiklal yo293


ıunda şehid olmuş bir yiğidin yaralarından damlamıştır. Al .. Sakla (bunu)! ( « Hind İ htilölcileri» . S. 39) . Fitrat, hürriyetsizliğin sebebin i n güçsüzlük görmüştü . O d iyor ki:

olduğunu

«Dünyada güçsüzlükten kötü şey yok. insanın gücü olmazsa belalar içinde kalıyor: Cezalar, hakaretler, sür­ günler, hapisler, ölümler her bir yandan bela yağmuru gibi yağacaktır.» ( Hind İ htilôlcileri, S. 47) . Fitrat, milli m ücadelenin mağlubiyetlerin i gördüğü höl­ de, bundan umutsuz olmuyor. «Yurdumuz canlı ve kanl ı yı­ ğitlerden iş bekliyor» dedikten sonra, birl i ğ i n hürriyet me­ selesinde mühim olduğunu ifade ed iyor ve sahne perdes i n i toplu l uğun yal nızca: «Yurdumuzu kurtaracağız! Yaşasın is­ tiklöl ! » sesleri ile kapatıyor. Fitrat'in « H ind İ htilölcileri » , o­ nun 1 920 Mart'ı nda Gazi Yunus tarafından neşredilen «Cin Seviş» adlı sahne eserinin devamı g ibidir. Fitrat'in fikrin e göre « Ci n Sevmek» (Çin : Tam, eksiksiz) vata n ı sevme k o ­ l uyor. Mi lli hürriyet mücadelesinde, Avrupa hayatı tesiriy­ le ve Doğu kü ltürü tesiri altında yetişmiş kişilerin tartışma­ larına çok önem verm iştir. Fitrat'i n Avrupası Rusya'dır. Mücadele zamanı nda bazı insanlar «Avrupalı lara» inanı­ yorlar. Eserin kahraman larından biri aşağıdaki g ibi kon u ­ şuyor:

«Biz müslümanlar yalnız aldatılmak için dünyaya gel­ dik gibi görünüyoruz . . . Zenginimiz, işçimiz, hocamız, tale­ bemiz, edibimiz, şairimiz, felsefecimiz, büyüğümüz, kü­ çüğümüz, Avrupa'nın gazetesine, kitabına, sözüne, işine, kanununa, nizamına, altınına ve kızına aldanıştan başka birşey bilmediler.» (Çin Seviş, S. 1 1 ) .

Fitrat. milli hayatta herşeyden önce kendi kuvvetleri­ ne ve kendi m i l l etine inanmayı öne sürer. M i l li m ü n evver­ l eri Türkistan'ı kurtarış için birliğe dövet eder. M i l li Müca294


hitlerin kurduğu komiteyi, komite üyelerinden hain biri sa­ tar. Hôkim milletin polisi hainle beraber m ücahidleri öldü­ rür. Polis, hayatta kalmış mücahid kız Züleyha'dan diğer mücahidleri öğrenmek ister. Kız «Benden söz almak mı istiyorsunuz vahşiler» diye bağırarak kendisini şehid mü­ cahidlerin çeteleri üzerine atar. Pol isler bu kızı da hapse­ derler. Fitrat, 1 925'den sonra edebiyat araştırmaları ile meş­ gul oldu. Türk edebiyatında m i l li özell iklerin kabulünü ileri sürmekteydi. Uzun geçmişin manevi m irasını gençlere ak­ tarmayı esas vazifelerinden biri olarak kabul ediyordu. Fitrat hapsedilmeden önce edebiyat profesörü olara k hizmet etmekteydi . Ondan, komün istleşme yol unda olan bazı talebeler: « Hocam, bu dersleriniz hakkında Marksizm - Leni n izm ne diyecektir, bunlar için Marks ve Lenin'den pasaj var mı» diye her sorduklarında, Fitrat her zaman: «Eğer Marks ve Lenin'den pasaj lar isterseniz Moskova'ya gitmelisiniz. Burada benden bunları öğrenmenize imkôn yoktur» d iye cevap vermişti. Sovyet Rusya polisi Fitrat'i 1 937 yılında tutuklad ı . Bü­ yük m i l li edib 1 938 yılında « üç kişilik gizli mahkeme» (Troy­ ka) kararı ile öldürüldü.

Abdülhamid Süleyman Çolpan (1 897 - 1 938)

1 897 yı­ lında Andican şehrinde dünyaya gelmiştir. 1 9 1 7 yılına ka­ dar doğd ı ığu şehirde öğrenim yaptı . Türkistan Türk klôs i k edebiyatı eserlerini, ayrıca Mir Ali Şir Nevai v e Babürü se­ verek öğrendi. 1 9 F - 1 91 8'de Orenburg şehrinde «Vakit» gazetesinde çalıştı ve. Başkurt m illi hükümetinin sekreter­ lik vazifesinde de bulundu. 191 8'de Türkistan'a geri gele­ rek kendi memleketinin kültür hayatı içine g ird i. Çolpan, halk an'anelerine sôdı k kalmış ve eserlerinde milli hayatın san'atkôrca tasvirini yapmağa gayret etmiştir. Türkistan :

295


halkının en sevilen şairi mesabesindeyd i . Onu herkes, Tür­ kistan'ın işçisi. çiftçisi, münevverleri ve şairleri gerçekten sevmiştir. Çolpan eserlerini bütün halkın anlıyabileceği bir d ilde yazmıştır. Çol pa n o derece sevilmişti ki, onu Komü­ n ist Partisi ve hükumet içerisindeki Türkistanlı yüksek me­ m urlar dahi seviyord u. Şi irleri çekici ve akıcıdır. Bir defa değil tekrar tekrar okunacak üstünlüktedir. Şiirleri hal kın türküleri hô!ine geldi. Bunlarda rej imden korkma g i bi bir durum görünmüyor. O, m i lletine bağlı olduğunu ve bu mil­ letin ızdıraplarını san'at yol uyla tasvir ettiğini, m i lletine hür­ riyetten başka bir isteği olmadığını defalarca acık şekilde isbat etmiştir. Bir yönden cesur, öte yandan cazibeli şair bu hasletleriyle herkesin sevgisini kazanmıştır. Gerçekten komünist rej im için büyük bir teh! i ke olara k, rejime sıkın­ tılı terler döktürmüş bir şai rd ir. Lö kin, hôkim milletin Tür­ kistan'daki temsilcileri bu cesur şairden kurtulmak için yol a rıyorlard ı . Ö nce Çolpan'ı rej i m şairi yapmak için caba sarfettiler. Bu mümkün olmadı. 1 926 - 1 927 yıllarında Çol­ pan'la ne yapmak gerek, ona karşı nası l hareket etmek ge­ rek diye tartışmalar başladı. Bir grup ondan vözgeçi!mesi gerektiğini, bir başka grup da Çolpan'dan vözgecmenin imkônsızlığını ortaya koymaya çalışıyordu. Çolpan'ın tesi­ ri a ltında yetişmiş şair Aybek 1 927 yılında şunları yazdı :

«Biz Colpan'dan onun, bugünkü zaman edebiyatının taleplerine hizmet etmediği için vôzgeçebilecek miyiz? Ka­ naatımca biz buna muktedir değiliz. Biz Rus yoldaşlarımı­ za bakarsak onların Puşkin'i sevdiğini görürüz. Puşkin e­ serlerini her bir Rus komünisti, komsomolu ve aydını oku­ yor. Onun Rus edebiyatında şerefli bir yeri vardır. Puşkin proleter şairi değildi. Aksine o, Feodal ve Aristokrat şairi idi. Oııun da gayeleri zamanımız isteklerine uymuyor. Bu böyle olmasına rağmen ne sebepten onu hepsi seviyor? Cünkü Puşkin güzel eserler yaratmış. Biz de Colpan'dan 296


ellerimizi çekmiyeceğiz. Çolpan bizim edebiyatımıza yeni şekil getirdi. Genç nesil onun şiir san'atını, açık dilini, çe­ kici üslubunu seviyor . . . Colpan'ın ideolojisini değil, belki onun bulduğu şairce ifadeleri okuyor. Bu sebepten hiç kim­ se ondan vazgeçemiyecektir.» (32). Gerçekten, 1 937 yılına kadar Çolpan 'dan hiç kimseyi uzaklaştıramadılar. Şairi, son hapsedilişine kadar yedi de­ fa hapsetmişlerdi. Rejime hizmet edeceğim d iye hiç bir za­ man söz vermedi . Hapishanede i l k isteğ i daima kôğıt - ka­ lem olmuştur. Hapisten çıktığı zaman « Birkaç yıl kantarıl­ dığımdan (serbest bırakılmadığı mdan) sonra aldım sazı eli­ me» kelimeleri ile tekrar eser vermeğe başlamıştır. O, bü­ tün u mudunu halkına bağlamıştı . Onun rej i m in dehşetin­ den korkmamasının sebebi de bu idi. Büyük şair m i l liyetçiliğin ve milliyetperverl iğinin kurbanı olmuştur. Sovyet rej i m i için çok teh l i keli olarak ka­ bul edilen Çolpan 1 937'de tekrar, hapsedilmiş ve 1 938'de de öldürülmüştür. Bu faciayı öğrenen yalnız dostları değil bütün m i llet Çolpan için gözyaşı dökmüştür. Türkistan Türkleri karanlık gecelerinde Çolpan gibi yıldızı bulmaları için belki daha uzun yı llar bekleyecekler. (Türkistan Türk­ leri Çoban yıldızına Çolpan derler) Çolpan'ın icad yolunu yazsak romanlar meydana gelecektir. Onun eserlerindeki istekleri araştı rsak, ciltler dolacaktır. Çolpan büyük karan­ lık devrin yegône parla k yıldızıyd ı . Onu öldürdü ler, lôkin Türkü öldüremediler. � e acı ki, Türk dünyası Çolpan gibi büyük bir şairin fikirlerin i genç nesle öğretmek konusunda aciz kalmıştır. Çolpan neler düşünmüş ve neler istemişti? Bu sualin cevabı onun şiirlerinden örnekler göstermek yoluyla veri le­ cektir. ( 3 2 ) B. Hayit, Turkestan in XXZahrhundest, s. 3 3 1

297


Sovyetler «sizlere baht getird ik» diyorlardı. Çolpan ise buna hôyal diyord u . O, 1 920 yılında yazdığı « Hayôl» adlı şiirinde Türkistan hayatı nı işaret eder. (Şairin öz şivesinde veriyoruz) :

«Könlümdeği muhabbetnin uçkunu Hayalımnı bir bürçüde bekitdim, uı uçkunun kücliğinden sinemde Hiç tuzalmas ağır yara bar etdim. Kulağımğa «al baht» deb eşitilgen Azanlarını şaytani deb oyladım: Şunun üçün baht bergen malakga Türlü - türlü afsaneler sözledim. Saclarını oynab turub eşitdi, Ve dedi ki «afsaneler beyhude» : Bul sözleri kulağımğa yetişdi Akdım - dedim kanlı zardaplı suvda. Ak, ak dedi afsaneler sultanı Senin bahtın, unda kütedir (bekliyor), Bul zarurdur, bil, kanlı suvlar astında (altında) Kara kiyingen canın cilve «etedir». Ket, ah şeytan basırkadım . . . Korkamen; Ket, ket Kılıç sıngan, kalkan teşilgen. Köresen mi? Men ezilgen, yatamen, Üstümge de «belôtağrn yıkılğan . . . Sonğu nefes, ahirgi dam ay melek, Kel, bir kara (bak) sonra yıkılsın felek (33) . ( 3 3 ) Çolpan'ın yukarıdaki şiirleri «Özbek Yaş Şairleri» kitabın­

dan alındı. Onun 1 1 şiiri bu kitabın 25-60 sahifelerinde ya­ yınlanmıştı.

298


Çolpan'ın i l k şiirler toplamı 1 922'de nış) adıyla neşredi l miştir. O bu esere:

«

O yğanı ş » ( Uya­

«Necin açıldı közüm (gözüm) . kayda (nerede) ketdi Bu uyganışta talıb - taşdı, (aştı arttı) kayğularım.» mısraları i le başlamıştır. Eserin birinci bölümünün kon usu «Yurd kayğısı» dır. Şairin bütün ümidi halkdadır. Ona gö­ re halk her şeyi yapabi l i r, herşeye kaabil iyetl idir. O, «Halk» şiirinde şöyle yazar:

«Halk denizdir, halk tolkundur, halk küçtür, Halk isyandır, halk addır, halk öçdir . . . Halk kozğalsa (ayaklansa) küç yoktur ki tohtatsın; Kuvvet yok ki, halk isteğin yok etsin. Haik isyônı sa!ıtanatnı yok kıldı, Halk istedi tac ve tahtlar yıkıldı. Halk istese azad bolsun bu ülke Ketsin onun baş ı nd ağı kölanke (gölge) Bir kozğalur, bir köpürür, bir kaynar, Bir intiler, bir havlıkar, bir oynar, Yokluğunda, açlıknı da yok eter. Öz yurtunu her nersege tok eter . . . Bütün küçni halk içintfen alaylık, Kucak açıb halk içige baraylık,» (34) Çolpan öz halkının esir olduğunu görüyor

ve bunun

ızdırabını aşağıdaki , «Vijdan Erki» şiiriyle ifade ediyor: •

Ey tutkunlar, ey ezilgen Ey kıynalgan yoksul eller, ( 3 4 ) Çolpan, Oyğanış, Taşkent 1922, s. 1 1

299


Ey ümitsiz, ey çızılgan Dôr aldıga . . . appak diller. Ey bidôvalar, biçareler. Ey, bağlangan kişenlerge (zincirlere) Ey, erk üçün avôralar, Köb yalınman siz onlarga Börülerden aman kütmek, Tenteklernin işidir ol, Her mdnı'nın atlab ötmek (geçmek) Turmuşda en toğru yol bul. Zulüm aldıda her bir nerse (şey), Ehtimal ki boyun eğer, Agar zulüm avoga kelse, Kök başı da yerge teger. llayvanlarga, insanlarga Zôlim eğe bolmay kalmas, Fakat erkin vijdanlarga Eğe bolmak mümkün emes,» (Somerkend 6.Vl.1922) Görüyoruz k i . mücahid şair mücadeleden sapına te­ mayülü göstermemiş ve mücadeleyi hayatı kaybetmek ve­ ya l<azanma kla aynı anlama getirmiştir. Bunun ortasında birşeyin kabulü mümkün değildir. Yani yaraş (uzlaşma) yoktur. Çolpan, N isan 1 92 1 'de yazdığı «Ben ve Başkalar» şiirinde «Özbek Kızı'na» olara k adlandırdığı Türkista n ' ı n vaziyeti n i göstermiş ve hürriyet den ilen şeyin ne olduğunu beyan etmiştir:

«Külgen başkalardır, yığlayan (ağlayan) menmen, Oynağan başkalardır, in leğen menmen, Erk erteklerini (hikôyelerini) eşitgen başka, 300


Kulluk koşuğunu (şarkısını) tinlegen (dinleyen) men­ men. Başkada kanat bar, kökge uçadır, Şahlarga (şah = ağaç dalı) kanadır, bağda yayraydır. Sözleri sadefdek, tavuşu (sesi) neydek Kuyini her yerde erkle sayraydır. Mende de kanat bar, lôkin bağlanğan, Bağ yakdır, şah yokdır, kalın düvar bar: Sözleri sadefdek, tavuşu neydek, Kuyim bar. . . unu da düvarlar tinler . . . Erkin başkalardır, kamalğan (hapsedilen) menmen. Hayvan katarında sanalgan menmen »* . . .

Fergane vôdisinde m i l li m ücadele devam ettiği yıllarda Türkistan'ın bu güzel kısmı «çiçekler vôdisinden kanlar vô­ disi» hôline gelmişti. Kan dökülüyor, ü l ke yıkılıyor, facialar birbirini kovalıyordu. Çolpan, bu d urumun fecaatini anlatan «Güzel Fergane» şiirini yazmıştı :

«Ey gözet Fergane kanlı köyleğinden aylanay, Tarkalıb ketgen kara, vahşi saçınga bağlanay, Vahşi bir orman kibi bağrınnı basmıştır kamış. Közlerinde hiç görünmes bir alev, bir od yanış. Keng, çozuk yaylavların yavlarga açmış köksünü, Bir kara perde basıbdır toprcİ ğmnın ustünü, Közlerin solgan, ölük ruhun bilen bakdın menge, Kurtuluşnun yıldızı asla korinmes mi senge? (*) Türkiye

Cun;ıhuriyetinin sabık Reisicumhuru Celal Bayar

ZatHl.llleri kendisinin s<Türkiye'de ve dünyada Komünist ha­ reketleri» konulu makalesinde («Tercüman>> 22 Mayıs 1977 de) Çolpanın işbu şiirinden birinci dört mısrasını ve son bir beyitini tekrarlamışlar. Bu lütufları için teşekkürlerimi ar­ zederim.

301


Ol belent, zor tağların nege tosalmas yav yolun? Vokmudur ötkür kılıç kesmekge yavlarının kolun? Biz bütün aciz, zaif, bağrı ezilgen sen üçün. Bu kadar kanlar döküldü ol dahildir sen üçün. Vığlama yurtum egerçi bul küninde yok bahar. Kelgüsi künlerde bahtın yıldızı aynab kalar.» (35) Co!pan 1 923 yılında Türkistan milli mücadelesi için mağlubiyet günlerinin yaklaştığını görüyor ve yazıyor:

«Münit küçlik eken.eğdim boynumu, Çakmak d� yaltırıb uçuş yok endi. Valğan 'hayôllarga köçiş yok endi. Akışnın yolıga saldım künimni. Ne isyôn, ne tolkun, ne tufan, ne od; Közimde ağır bir «taslim» nuru bar. Ey adlık keçmişim yüzinni berkit, Sende şeytanlarnın haksız zorı bam (36). Çolpan mi lleti için yanıyor. faciaları görüyor. fakat re­ jime tesl im olmuyord u . 1 937 yılı nda tevkif ed ilmeden bir m üddet önce «Gece ve Gündüz» adlı destanını neşrettire­ bilmişti . Bu destanda Türkistan hayatı nın gündüzün akşa­ mı hôline geldiğinden bahseder. Son g ü nlerinde şiirlerini (35) «Yeni Türkistan» (Dergi, İ stanbul 1927. No. 2 - 3 ,

:;; ,

22) ;

Y.T. < = Tahir Çağatay) , Türkistan'da Türkçülük ve halk­ çılık, ikinci bölüm, İ stanbul 1954, s. 45

-

46 ; Saadet Çağatay,

Türk lehçeleri örnekleri, 2. nci bölüm, Ankara Üniversitesi, 1 972, s. 48. «Güzel Fergane» şiirini li!{ defa Türkistanlı Ars­ lan Subutay Almancaya çevirmiş ve yayınlamıştır. Bakınız : Subutay, Dichter und Dichtung in Turkı>stan (Türkistan'da Şairler ve Şiiriyet) , «Osteruropaıı, 1 930 - 3 1 s. 401 - 402. ,

(36) «Kızıl Kalem» Dergi, 1 929, No. 1 1 . s. 23

302


ycıyınlama imkônını bulamıyordu. Fakat, arkadaşları ara­ �•ı nda şiirlerini okumaktayd ı . Hapsedilmeden önce Samer­ kant'da «Tüş» (Rüya) şiirini okumuş ve Türkistan'daki ha­ yatın Sovyet rejiminin bundan başka bir şey olmadığını or­ ıaya koymuştur.

«Colpan, Özbek (Türk) şiirinde yenilik yapmış şairdir.» ( Bolşaya Sovetskaya Entsiklopediya 1 934, cilt 61 , S. 684) . Ö nce m i l l iyetçi olan. fakat sonradan Sovyet yazarı olan Sadreddin Ayni'ye göre «Colpan vatanperver m i l l iyetçi şa­ irdir» (37) . Şai r hayatının sonuna kadar bu yoldan vazgeç­ memiştir. O, yen i zaman Türkistan edebiyatının büyük si­ masıdır. Sovyetler Colpan'ın maddi varlığından kurtuldu­ lar, lôkin hôlô şiirlerinin tesirinden kurtulamadılar. r;!'�

Maşrık Yunus Elbek: Türkistan Türklerinin modern edebiyatında başka bir sima da Elbek'dir. 1 934 yılı nda tev­ k i f edilmişti. O zamandan beri hakkında hiç bir ma�Cımat verilmemiştir. Hapsedildiği zaman otuz yaşlarına yakın ol­ duğu söylenmektedir. İ lk şiirleri «Öz�ek Yaş ( Genç) Şairle­ ri>> adlı kitapta neşredi l m iştir. «Tihı (Dil) adlı şiirinde, Türk dilinin korunması kon usunda aşağıdaki şekilde yazar: ııMunlu kuşum sayrab - sayrab kel anlat Kimler erür Türk tilini satğuçı Bülbül gibi sayrab turgan bu tilni, Uyalmada.n (utanmadan) bu ülkeden atğuçi? Baldan tatlı candan çücük Türkçeni, Tuşunmayın (anlamayan) horlab - horlab yat:jucu? Neçinlerdir baylığmı 'körsetmesden, Kimdir, bunga yarlı, yar emes eken? < :ı7)

«Kızıl Kalem», (36) s. 16

303


Munlu kuşum, unlarını koy, sen sayra Türk tilinin danğın çıkar köklerge. Koy (bırak) ularnı, ular yoldan azsunlar, El içinde boş buğazlık satsunlar.» Hürriyetçi şair Elbek halkı zülme karşı isyôna dôvet ediyord u . N için bunu istediğini «Kozğah> (isyôn et) şi irinde beyan etmekted ir:

«Kozğal, artık yeter ey kayğulu ahlaf çekgen, intil, alğa bas, açik közleri kan yaşın tökgen. Seni tutkunluk ara bağladılar yol koymay, Senin erkinni alıb, taftadılar, söz bermey, Senin uı kanlı yaşınga sire bir bakmadılar. Canavarlar kibi tar yerge kamab, sakladılar, Körgeli koymadılar senge o parlak künni, Koydılar senge barı manğu kara tünni, Sen de «cim» turdin ularnın şul tensiz işige Aytmadın derninni şul çağkaça hiç bir kişige.» Elbek Türk d i l i n i n m üdafa ve m u h a l azasını yapmış. halkı isyana dôvet etmiş ve «Al silôh» şiirini yazdıktan son­ ra. Türkistan'ın kimler tarafından idare edilmekte olduğu meselesi üzerinde durmuştur. Ona göre Türkistan halkı ko­ yun gibi olmuş. yırtıcı hayvanlar (Ruslar) bu halkı idare et­ m iştir. Elbek. (Vırtkıçlar Meclisi) (Yırtıcı Hayvan lar Mec­ l isi) şiirinde (27. IV. 1 922) Türkistan'ın başına gelen hôdiseyi a n latıyor. Arslan. koyunları idare etmek için bir lider seç­ mek gerekçesiyle, Ayı, Kurt ve Tilkileri toplantıya çağırıyor. 304


Arslan. yani hayvanlar kra l ı , kimin koyun!arı iyi idare ede­ lıileceğini sorar. Ayı yerinden kalkarak Kurt'un bunları en iyi şekilde idare edeceğini söyler. Tilki de ayının sözlerini tasdik eder. Bunları dinleyen Arslan, Kurt'un ôdil olduğuna karar vererek, Koyun ların başına hôkim olara k tôyi n eder. Mecl ise Koyunların temsilcileri iştirak etmemiş; Kurt hôki­ miyeti n i ilôn ettikten sonra, Koyunlar kendi aralarında:

11Nicin bizden sormadan başımıza Kurt tayin edildi, önce bizden sormaları gerekirdi» d iye konuşmuşlar. Kurt ise so­ rumsuz hareketlerine devam eder. Bu tip meselelerle Elbek, neden Türkistan'dan sorulmadan, Türkistan halkı­ nın başına. halkın özell iklerine yabancı hôkimlerin (Rusla­ rın) gönderi ldiğinden yak ı n ı r. Elbek'in şiirleri 1 925 yılında. «Közgüıı (Gözlük) adı al­ tında iki bölüm olarak Taşkent'te neşredi l m iştir. Bu esere on un 1 922'den sonra yazdığı şiirler konmuştur. Bu toplam­ da neşredilen her şiirin kendisine has özellikleri ve milli ruh vardır. Buna misal olmak üzere onun «Niçin» şiirini gösterebiliriz:

Neçün kuturdu yene közlerinde tupanlar (Tufanlar} Neçün tutaştı yene, könlin içre vulkanlar? Neçün gözel, kuvanç yüzlerin. bu kün solğun, Neçün yüzinde erur kayğu denizi tolkun? Neçün ol şam hayalın bu kün bütün saldı; Neçün ol tatlı meynin kasası bu kün sindi? Neçün senin büyük miyyen içre ornaşgan, Vilek kuşu, bu künü uçmaydı da yaşırındı? Neçün neçün? Bunga sen bir cevapbermeysen, Hayır, hayır. Gözeli � , dostum etmesen etme, Birak, aytılğuçu söz bar, eşit şunu tinle. Bilermlsin bu açun (hayat} eski bir güzergahtır, Ki bunda hüküm sürüvçl de «Ah» ile «Vah» dır. Fakat, bu hakimi mutlak surar şu çağ davran, •

F.: 20

305


Kabul ayla ki, onu öz hallge koysa aman . . Onun bu hallge yardımeter akar yaşlar . . Hatun kibl oturub ev içinde yığlaşlar. Eğer bu «Ah» ile «Vah» dan kurtulmak istersen, Açunda sen külüb rahat oynamaknı istesen, Arıt közln yaşını, yığlama, pısıb yatma. Ol «Ah» «Vah» zehnlge özinni aldatma. Kolunga al ol bilim marifet tayançığın, Ayır sen hem bu açunnın şirin ve aççığın Vaşınnı ornıga aksun, tanandaki kanlar. Şul kanın ile yok olsun bu «Ah» ile «Vah» lar (39) .

.

Elbek, yalnız m i l li d uyguları galeyana getiren şiirler değil, tabiat manzaralar i . hayat problemleri ve çalışma ha­ yatındaki önemli meselelerle ilgili şiirler de yazmaktaydı . Fakat komünist rej i m i n özgüsünü yapan şi irler yazmıyord u . O, Türkistan Türk edebiyatının İ kinci Çolpan'ı idi . Gene şair Elbek de Sovyet rej i m inin Türkistan'daki Rus hökimi­ yetinin kurbanı oldu.

Mahmut Maksud Batu (1903 - 1 940) : Ma'.ı mut Maksud 1 91 9'dan itibaren şiir san'atı meydanına gird i . 1 922 - 1 927 yıllarında <<Fergane» adlı edebi derg iyi yayınlamış ve 1 927' de Moskova Ü niversitesi İ ktisat Fakültesinden mezun ol­ m uştur. Cesur mücahid şairin ilk şiirler toplamı 1 925 yılın­ da «Ümit Uçkunları» adıyla neşredilmiştir. İ kinci şi irler toplamı ise «Tolkun Tc;ıvuşlamı (Dalga Sesleri) adıyla 1 929'da bası ldı. Gene şair kısa zamanda halkın dikkatini çekti. M i l li istiklöl konu�unda çalışmakta olan l iderler de Batu ile ilg ilendiler. Batu gizli «Milli istiklôl Fırkası» n ı n üyelerinden biri oldu. Aradan çok zaman geç­ meden, Batu'yu teşkilatın l iderlerinden biri olarak görüyo­ r uz O m i l li istekleri Sovyet devlet daireleri içinde gerçek.

(39) Elbek, Közgü, Taşkent l!l25, s. 9

306

-

10


loştirmeye gayret etti. 1 924 de Komünist Partisi üyesi ol­ muştu. 1 928 - 1 929 yıl larında KP Samerkent Vilôyet Komi­ tesi Propaganda şubesinin başkanlığını yaptı . 1 930 - 1 932 yıllarında Özbekistan Sovyet Cumhuriyeti Maarif Komiseri o�a rak vazife görd ü . Ve bu makamda, milliyetçi kadroları otratına toplıyarak gençlere maarif yol uyla milli eğitim ver­ rneğe çalıştı . Batu, Sovyet reji m i içinde kendi milli yol unda devam etmiştir. Bunu idrak eden Sovyet makamları on u, 1932 yılında tevkif ettiler. Mahkeme edi l meksizin yıllarca cezaevlerinde kald ı . 1 940 yılında lıapishanede olduğu sıra­ da öldü veya Sovyetlerce hapishanede öldürüldü. Batu 29 yaşında hapse g irmiş ve 37 yaşında canını mil­ leti için kurban etmiştir (40). Bu gene ve azimli şairin arzu­ ları nı onun birkaç şiirini okuyarak öğrenmek mümkündür. Onun ilk şiirleri «Özbek Yaş Şairleri» kitabında yayın­ lanmıştır. Bu şiirler arasında onun «Sorama» adlı şiiri ay­ rıca önem taşı r. Batu'nun hlsleri n i bu şiirden .. öğrenmek mümkündür:

Sorama, ortak közlerimde adlı yaş kaynağanın Sorama, hiç bir yüzlerimde kayğular oynaşğanın. Sorama, bu mecnün könilnin dert atında yanğan:n, Sorama, bu mahzun hayôlnin kay c:çunda yurganın. Bu soraklarga cevap - könül si;in açmak demek, Dertli kalb kalkanlarından lavhalar saçmak demek, Lavhalar saçmak - bütün barlıknı yok kılmak demek, Merhamet yok, toğruluk yok dünyadan kaçmak demek. dan

Batu zorl uklar içinde olduğunu seziyor. korkmadığını da söylüyordu:

fakat bun-

1 4 0 ) Batu'nun Hayatı 0 928'e kadar) «Llteraturnaya Entsikloııc­

diye», Moskova 1929, Cilt I. s. 38 de yazılmıştır. «Şark Yul­ duzuıı Dergisi, Taşkent 1 964, Nr. 5, s. 159 da onun hakkında. , bilgi vermiş ve onun «sovyet şairi> diye bildirmiştir.

307


Yaş yürek kıynasla da, Körsetlp bolmaz kuyaı;nı, küçsiz maktav bilen. Dertliler dert anlatmasın dertsiz sözler · bilen, Hiç ümitsiz bolmağay, Yolda od olsa da Artga hiç bir kaytmağay (41 ) O, m i lletin düşmanlarına sesleniyord u . Mağl up olan m i lletin daha var olduğunu da 8 Ekim 1 923'de yazdığı «U­ n utma Bizni » , « Düşüncelerimiz Yavlarıga» şiirinde aşağı­ daki şekilde beyan ediyordu:

Keçeği kaynaşlar peseygen bolsa da, Keçeği hücümler susaygan bolsa da, Keçeği naralar kameygen bolsa da, Biz barlık bağrıda, karşı küç unutma! Heybetli meydanda biz cevlan kılğanda Kılıçlar oynatıb her yan at sürgende, Karşıdan meydange kahraman sürgende, Sıçandan yer soran eski güç, unutma! Ey Kunğur eski küç, nimeler kılmadın? Fanahga bekildin, birak, tine turmadın; «Satranç» dan habersiz bolsan da cimlenmedin Endi cim, tolkınnı yazugın unutma,» (42) Fergane m i l li mücadelesi son unda, 5 Haziran 1 921 ' de yazdığı şiirle gençlere müracaatta bulunuyor. Şiirin ismi «Toğrı Söz. Fergane Vaşlarıga» dır. Şiir şöyledir:

«Fergane'nin yetim - esir dertli yoksul yaşları, Yurdumuznın köp bahalı toprakları taşları, Bir niçe yıl kan emdi de bolman sire ümitsiz. Ümitsiz yokluklarğa yol başlaydır şüphesiz. (41 ) «Özbek Yaş Şairleri», s. 27-28 (42 ) Batu, tJmit Uçkunlan, Taşkent, 1925, s. 23

308


İlerige yürüyünüz, yükseliniz, uçunuz. Karşı çıksa, tağnı yançın, tende bar eken canınız.» Batu kendi isteklerinin cemiyet d ileklerinden aşağıda olduğunu «İsyan» şiirinde:

«İsteğimden köb büyükdür cemiyetnin isteği Şul sebepten istesem de canlanalmas isteği» diye bildirmişti. Batu gene arkadaşlarını mil let yolunda cidd iyetle ça­ lışmaya dôvet eder. 24 Eylül 1 923 yılında yazdığı «Öğüt» adlı ş i i rinde gençlere şöyle nasihat eder: «Yaşlar (Geneler) . İ ldem, i ldeml Ötmesin (geçmesin) dem! Ötse, Taşlar Başga yakkay, Yavlar (düşmanlar) Çiçek takgay; Külüb - külüb, . Kaş oynatıp Bizge bakkay . . . Kökreği , Bileg i , K ü c l i yaşlar! Yüreği , Tileg i , E r k l i yaşlar! Közleriniz caknasun! Gayratınız kaynasu n ! o. . .

Ane o . . . Tuman!ar içinde Oralıb turgan, 309


Ketteli k (büyü k lük). uluğluk Meydanda. Vekkelik davasın Kılma kda bolgan Tağlardan büyük i ş - yük Arslan yürekli, Tal mas bil ekli Bizni kütedir. . . Kişilik dünyası Kuyaş (güneş) . N ur ister. Kişilik kökermek. Ö nmek ister Kuyaş bulutdan Kutulmak ister. Nur bilen dünyanı Bezemek ister. ı< ökermek bolsa Nur emmek ister, [· rkelevcige, Talpınıb, Cılmayıb Yükselmek ister. i steknin barlı kda Cavlan kılışı. Yaşlardan, Yaş küclerden Tebreniş ister . . . Biznin devrimiz Naziklik, Uygunluk Emceginden (memsinden) Süt icib ösgen . 310


Biznin vaktimiz Tezlik, Çapkırl ı k f3ıtig inden Süreler yad lagan ... Bunlar Esimiznin (aklımızın) en nurinde tursun! Tebreniş a ldıda Ayine (çözgü) bolsun! Kelgüsinin ey cevapgar yaşlar, 'iağmasun başga lanetle taşlar!» Büyük şair ümitsiz olmamış, daima ü m itsizliğe kar­ şı isyôn etmiştir. «Tolkunum» şiirinde hisleri n i şöyle açık­ lar:

«Gayretim tolkun peseymek bilmez, Kanlarım uyruşu süstlikni sevmes, Emelim kuyaşı yağdusuz kalmas. Cünki, men ümidimge bolganmen bende . . . Vıkılgan üylerde sirli ot kördim: Bozulgan yerlerde köp nerse tuydım, Koyğular tübinde sevinçler sezdim . . . Ümitsiz karaştan nefretle bezdim. Cünki, men ôtige (istikbal) kılğanmen sejde . . » .

O ateşli, kendisini halkına sevdirmesini bilmiş şa­ ir 29 yaşından itibaren hapishane duvarları içinde kalmış ve nihayet 37 yaşında öldürülmüştür. Sucu: Yalnız öz millelini sevmesi, m i l li edebiyat an'aneleri içinde hayattan aldığı hisleri ortaya koyması. Veri len ceza : Ö l ü m ! . . Abdullah kadiri, Ctılkunbay (1 897 - 1 939) : Türkistan Türk edebiyatına tarihi romancı l ı k san'atını getirmiş edib­ tir. O, 1 91 3'te «Ahvôlimiz» şiiri i le şairliğe başlamış ve bu şiiri ile zulüm altındaki Türkistan'ın durumunu anlatmış31 1


tır. Dana sonra «Milletim» adlı şiirini yazdı . 191 5'te • Ba ht­ sız Küyav» (Bahtsız Damad) adlı tiyatro eserini meydana getird i . Bu eser Taşkent tiyatrolarında oynandı. Culkun­ bay 1932'ye kadar Sovyet gazete ve dergilerinde yazdığı yazılarla halkın güveni n i kazandı. Fakat, «Sosyalist yazar» hôline gelmed i . Ondan, 1 932 yılında yazarlar toplantısına dôvet edilerek, bundan sonra « Komünist Partisi yolunda yürümek» konusunda söz alındı. Bugüne kadar halk ta­ rafından sevilen « Ö tgen Künler» (geçmiş günler) ve « M ih­ rôbdan Ciyan» romanlarını yazmıştı . «Geçmiş Günler» ro­ manı, Türkistan'ın Ruslar tarafından istilôsı zamanında­ ki, iç rekabetlerden bahseder. O, «Düşman memleket kapı­

larında topları ile duruyor, lôkin sizler kendiniz için tabut hazırlamakla meşgulsünüz» diye kötü d urumları anlatıyor­ du. Culkunbay, 1 932'.den sonra, Sovyet hayatına zıd ol­ mayan. kollektifleştiri l m iş hayattan alın mış «Abid Ketmen» ( Kürekçi Abid) roman ı n ı yazdı. Sonra kalemi yavaş yavaş sükunet devrine g irdi. Artık ciddi eserler yazamıyordu. O, h icvi eserleriyle de üstad bir yazar olarak tanınmıştır. Culkunbay, 1 937'de hapsed ilerek, ·1 939 yılında öldü­ rülmüştür. Bu suretle de, Türkistan edebiyatının en kuv­ vetli romancısı ve en güçlü hicvi hikôye yazarlarından, hal­ kın hürmet ve sevgisini kazan mış bu büyük edipten Tür­ kistan Türkleri mahrum olmuşlard ı . Sucu « m i l l iyetçi r � hda» yazı lar yazmak olmuş; halk dostu yazar, «ha l k düşmanı» olarak ilôn edilmiştir. 1 956'da saklanan Culkunbay'ın eser­ leri düzeltilerek yeniden neşredilmiştir. Yalnız bu edib, ön­ ce Sovyet rejimi tarafından öldürülen ve 1 956'da saklana­ rak eserleri neşredilen Türkistanlı yazardır. Kadiri - Cul­ kunbay . bugünkü Türkistan romancılığının babası olarak kabul edilir. Bu büyük yazar da, Sovyet rejiminin kurbanı oldu, lôkin bu rezaletten «0 Stalin devrin i n kurbanıdır» d i ­ yerek kurtul mağa çalıştılar. Culkunbay meselesinde kaatil­ lik ile rej i m menfaatleri birleşmiş hôlde görünmektedir. 312


Mir Yakub Dulat (1885 - 1937)

Türkistan'ın « Bülbül şairi» şöhretini kazanmış olan şair, 1 91 0'da «Uyan Kazak» şi iri ile halkın sempatisini toplamıştır. (43) O. «Azamet» adlı romanı i le 1917'den önce edebiyat alanında kendisini tanıtmıştı . Yine bu yıldan önce «Kazak» «Aykap», «Ak col (yol) » <cBirlik Tuu» adlı gazetelerde edebi ve siyasi yazılar yazmıştı . Alaş Orda hükumetinin fikir babası olarak ka­ bul edilir. Alaş Orda hükumeti ile önce Sovyet rej imine karşı çalışmış, dah sonra rej i m için de edebi faaliyetleri başlamıştır. Sovyetler devrinde, 1 91 9'da «Bahtsız Cemal» sahne eserin i yazdı. Çeşitli isimler a ltında şiirleri ve h i kô­ yelerini, m u htelif Sovyet gazete ve derg ilerinde neş�etti­ rebilıniştir. Ona edebi faayetleri için imkôn veril miyordu. Fakat. san'at dilini iyi bilen bu yazar zamanındaki ediple­ rin saygı ve hürmetini kazanarak onların Sovyet devrinde milli ırade yolunda olmalarına tesir etmiştir. Hattô, Lenin dahi onun Sovyet reji m i a leyhindeki fikirlerinden haber­ dar olmuş, Sovyetler onun menfi tesirinden cekinmişler­ dir. L enin, Dulat ve Mağcan için «Deli i vanlar» adını tak­ mıştır Bunlar i van teşkilôtlarından olmadı kları hôlde Le­ nin'in neden bunlara bu adı taktığını bilm iyoruz. Dulat'ın fikirlerini öğrenebileceği m iz eserlerinin çoğu n l uğ u dış memleketlerde mevcut değildir. Bu sebepten onun fikir­ lerin i araştırılmasını geleceği n öneml i vazifeleri arasın­ da kabul ediyoruz. Dulat çeşitl i defalar hapsedilmişti . 1 925'den itibaren hapishanede olduğuna dair haberler var­ dır. 1 937 yılında da öldürülmüştür. :

Mağcan Cumabay (1 884 - 1937) : Türkistan çöllerinde İ ve ç - Türkistan'da vatanperverli k d uyguları taşıyan şiir(43) «Uyan Kazak», Ankara'da Prof. Dr. T. Çağatay'ın

önsözü

ile eski Türk harflarında Şükrü Turan tarafından 1971 'de yayınlandı.

313


leri i le şöhret kazanmış olan bu şairin i l k şiiri 1 908 yıl ı nda «Kazak» gazetesinde neşredilmiştir. Onun şiirler toplamı 1 91 2'de «Colpan» adı ile i l k defa neşred ilmişti.. 1 923'te Taşkent'te aMağcan Ölenderl» adıy­ la birçok şiirleri toplu olarak neşredilmişti. Sovyet rejimi devrinde sansür sebebiyle eskisi gibi eser veremiyord u . O n u n 1 924'den sonra yayınlanan şiirlerinde d ı ş memleket­ lerde örnekler yoktur. Cumabay 1 937 yılına kadar öğret­ men olarak çalıştı , lökin şairlerle sıkı ilgisi vard ı . Türkistan'da bu şairi sevmeyen kimse yoktu. O n u yal­ nızca bu memleketin Rus hôkinıleri sevmiyorlardı . Sovyet rejiminin verdiği hüküm Türkistan halkını bu 43 yaşındaki ateşl i şairinden ayırd ı .

Kasım Tınıstan (1905 - 1936) : Onun i l k şiirleri toplamı Moskova'da «Kasım İrleri Cıynağı» (Kasım şiirler toplam ı ) adıyla 1925 yılında yayınlanmıştır. Sovyet okullarında tahsil gören Tınıstan, Sovyet emelleri için değ i l , m i l li hürriyet gö­ yeleri için şiir meydanına girmişti. O şiirleri için tabiat g ü ­ zelliklerinden veya halkın hürriyet zamanındaki hayatından konuiar seçerdi . Tınıstan , edebiyat tarihi sahasında da araştırmalarla meşgul oluyordu. Türk kültürünün ve Türk­ lerin fikri hayat yol unun aynı olduğuna inanıyordu. O, Kır­ gız Türklerindendi. ama «kabile edebiyatı» nı yalnızca umum Türk edebiyatı nın bir kısmı olarak kabul ediyordu. Gene şaire daha 28 yaşında Sovyetler hücüm ettiler. «Pravda» gazetesi on u 6 Mart 1 933'de m i l liyetçi, pantürk­ çü, zeng in manapların ( beylerin) ideoloğu olarak suçladı. Komün ist Partisinin ( Kırgızistan Vllôyet Komitesi 1 933 Tem­ m uzunda «Pravda>' nın) bu makalesini muhakeme etmiş ve Tınıstan aleyhinde yazılan makalenin doğru olduğunu bil­ dirm işti . Aradan cok zaman geçmeden Tınıstan hapsedild i . Hapiste 3 1 yaşında i ken bu şai r Sovyetlerce ölüme mahkum edildi. 314


Böylece milliyetçi, parlak bu şair de Sovyet rej iminin kurbanı oldu. Onun «SUÇU» hakkında bir Sovyet gazetesi aşağıdaki beyanatta bulunmuştu : « Kasım Tınıstan'ın yazdığı eserlerde, feodal zamanı­ nın ve göçebelik hayatının övü lmesi tepeden tırnağa ka­ dar asıl yeri amlıştır . . . Tınıstan. «Akademik Geceler» adlı sahne eserinde Sovyet real izmi aleyhinde olmuş ve bu­ nun değrini alçaltmıştır.» Demek ki şairin öldürülmesinin asıl sebebi onun Sov­ yet Realizmi dışında olmasıdır. Tınıstan uzun zaman Sov­ yet yazarlarının tartışma konularından biri oldu. Sovyet hükümeti 1 956 yılı nda Tınıstan'ı «aklam:ştır.» M i l li şairler. yazarlar bundan istifade ederek onun fikirlerinin de yaşa­ masını talep etmişler, lôkin rejim sahipleri buna razı ol­ mamışlardır. Onun şiirlerini okumak zamanım_ıza kadar ya­ saktır. (45) Tınıstan'ın san'atı ve düşünceleri onun bütün eserlerinin araştırılması yoluyla öğrenilebil ir. Biz burada Tınıstan'ın «Castarga» (gençlere) adlı şiirini zi krederek, şehid şairle vedalaşacağız :

«Uyan casdar, uyan casdar: (l!yan gençler düşün gençler) Karab yatba, közindi aç: (Bakıp yatma, gözünü aç) Saldı ayakdı, yirlik adımda: (Yürü, büyük adımlarla) Ümitlen, alğa bas: (Ümitli ol, ileri git) Artda kalğan suurlu curtga: (Geri kalan zavallı yurda) Col körsetib, ilim çaç: (Yol göstererek ilim getir) Şair bu şiiri n i n son unda :

Al kolınga tuvındı: (Al eline bayrağını) ·

(45) Tınıstan hakkında fazlaca mahimat için bakınız : B. Harı t , Kasım Tınıstan : Milliyetçi, Mücahit ve Şehit

Şair; uMUU

Türkistan», 1968, Nr. 123, s. 16-22

315


Sakta el men curtunm: (Sakla el ile yurdunu)» diye söyler (46) . Yukarıda örnek olarak Sovyet rej i m i devrinde öldürü­ len Türkistan Türk milli şairlerinden bir kısmının ismin i zi kretmek şerefine nail olabildik. Rej i m i n kurbanı olmuş, Türkistan m i l li şairlerinden halk içinde tanınmış büyük bir kısmını meselô, Sofuzade, M iyan Buzuruk, Sancar, Sıd­ d ı k, Ahmet Baytursun. Nazaroğlu. Kuvanlıoğlu, Saken Seyfullin, (önceleri Sovyet görüşü ile yazmıştır; Sonra özü­ ne dönmüş, m i l l iyetçi olmuş ve öldürülmüştür.) Sattar Cab­ bar, Abbas Tugan, Gulam Zafer. Abd ulvahap Damla, Aşur Ali Zahiri, Besim Durdı, Fethullah Ö meri, Hacı Şükür, Refik Mü'min Nesir Seyit, Sattı Hüseyin, Ziya Sa id, Osman Na­ sir, Ankabay, Gazi Yunus Batur, Bais Altay, Mecit Devlet­ bay, Galim Maldıbay, Bayımbet gibi leri bu yazımızda ifade edemediğimiz için cidden teessürümüz büyüktür. Bunların gelecekte araştırılması gerekmektedir. Ş u n u da bildirmek gerek ki, Türk m i l li şair ve yazar­ larının faciaları , yalnız Türkistan sınırları içinde değ il, Rus­ ya hakimiyeti altı nda olan Türk ülkeleri (Azerbaycan, İ d i l , Ural, Tatar - Başkırt v e Kırı m Türkleri ) nde de aynı zaman­ da devam etmiştir. Mazlum Türk milli şairleri ve yazarlarının edebi mira­ sını gerektiği gibi tetki k etmek mese:esi, araştı rmacı ların ·g elecekteki şerefl i işlerinden birisi olmalıdır. Ö ldürülen Türk şairlerinin kalbleri, renkleri, kanları Türktür. Adı Türk lôkin, özü Türk olmayan Nazım Hi kmet Türkiye'yi terketti; ( 4 6 ) Kasım İrleri Cıynağı (Kasım Şiirleri Toplamı) ,

Moslrnva

1925, s. 10 işbu kitapta onun 81 şiiri yayınlanmıştır. Bu eser Harvard Ü niversitesi Zibrary'de ve New York Pulte Zigrary' de saklamaktadır.

316


kendi vatanı saydığı Rusya'ya gitti. Ne olurdu, Sovyetler Türk milli şai rlerini öldürmeden onları dış memleketlere bıraksalard ı ! Tarih bize, Mir Ali Şir Nevai'nin aşağıdaki şiirinde ne kadar haklı olduğunu öğretmiştir:

Ger altın kafes içre (Eğer altın kafes içinde) Bülbül kızıl gül sorsa Anınge tikendey (Ona diken gibi) Aşina olmas ermiş (Aşina olmaz imiş). Kafese kapatılan bülbüller bizim milli şairlerimizdir. Bunlara kafes içinde kızıl gül vermek istemişlerdi. Şairle­ rimiz kızıl g ü l ü kafeste değil serbest halde istediler. Fakat buna imkan bulamadılar. Kafes içinde boğ u ldular, öldü­ ler.

317



BÖ LÜM İV (*)

KOMVNIST HAKiMiYETi ALTIND·AKt ISLAMIYET Rusya'da islôm düşmanlığının başlangıcı : Rusya ile İ slôm arasındaki savaşlar, Rusların 1 6. asır ortosında M üs­ lüman Kazan Hanlığın isti lası ile başlamıştı r. Rusya 1 6. a­ sırdan 1 9. asır sonlarına kadar Kazan, Astarhar'ı , Kırım, Azerbayca n , İ dil bölgesi ve son olara k Türkistan'ı za ptet­ miş ve böylece Rusya İ mparatorluğu İ slam aleyhine ol­ dukça büyümüştü. Ruslar, İ slam a leyhinde mücadeleyi m u­ kaddes bir görev olarak kabul etmişlerd i . Moskova « Ü çün­ cü Romaıı olara k ilan ed ildi kten sonradır ki Ruslar, İ sla­ miyeti ortadan kaldırma teşebbüslerine başladılar .. Os­ manl: İ mparatorluğunun İ slamın e'n m ü h i m kal'ası oldu­ ğunu Ruslar idra k etmişlerdi; bu sebepten, Osmanlı ve Ruslar arasında birkaç a s ı r devam eden mücadelelerde toprak ve hakimiyet meseles i n i n yan ında d ini mesele de, bu mücadelelerin sebeplerinden birini teşkil etm iştir. Os­ manlı devletinin kolaylı kla o ı tadan kaldırılamıyacağı nı se( * ) Bu konu «Komünizmin Din Politikası» adlı Broşürde «Ufuk

Ajansı, Ankara 1971, s. 39-77) ve «Sabah» gazetesi ( = «Sov­ yetler Birliği'nde İslam Faciası» konusuyla) nin 17 Ocak 1972'den 2 Şubat 1972'ye kadarki sayılarında yayınlandı.

319


zen Ruslar, d ikkatlerini küçük İ slôm devletlerinin ortadan kaldırı l masına verd iler. Ruslar, 340 yıldan daha uzun sü­ ren bir zaman içerisinde, (1 550 - 1 897) Osmanlı İ mparator­ luğunun haricinde bulunan yukarıda zikredilen Türk - i s­ lôm devletlerini ortadan kaldırmışlard ı . Bu işgaller netice­ sinde lslôm dini, Rusya imparatorluğ unda Hıristiyanlıktan sonra ikinci büyük d i n olmuştu. Rusya, İ slqm ülkeler:ini zaptettikter'ı · sonra da kendisi­ n i n eski i slôm d üşman lığını bırakmamıştır. R u sya'da dev­ let h ıristiyanlığı, hı ristiya n l ı k da devleti m uhafaza etmek­ teyd i. lslôm iyet, hem devletin hem hıristiyan l ığın baskısı altınaaydı . Ruslar, yıllarca Müslümanları hıristiyanlaştır­ mak için her türlü çareye başvurdular. Bunlara rağmen carlık lslômiyeti yok edemed i ; kendisi öldü, amô İ slôm düşmanlığı pol itikasını da Komünist - Rusya'ya m iras ola­ rak bıraktı. Çarlık - Rusyası zamanında İ slôm - Düşmanlığı, hıris­ tiyanlığın zaferi için sürdürülmüştü. Komünist - Rusya ise, komünist rejimin hayatiyetini muhafaza için İ slôm - Düş­ manlığı politikasını sürdürmektedir. Rusya'nın komün ist yeni idarecileri de eski Rusya'nın İ slôm aleyhindeki siyasetini ciddiyetle ve bütün olarak ta­ kip etmişlerd i ki, bunun neticesinde İ slôma zarar vermek mümkün olmuştur. Sovyetlerin İ slôma karşı yürüttükleri siyaset çeşitli yollardan devam etirilmiştir. Bunları aşağı­ da kısa olarak a raştırmak ve aydınlatmak n iyetindeyiz:

SOVYET - RUSYA'DA KOMÜNİSTLERİN MÜSLÜMANLARA HOŞGÖRÜNME DEVRİ Carlı k - Rusyası i slômi hayatı kontrol altına a lm ıştı. Bununla beraber İ slômiyetle ilgili bazı meselelerde Rusya, kendi politikasının etkisini kuvvetlendirmek için de yollar a ramıştı. Carlık, İ slômiyetin tesi rinden çekin mekteydi. i s­ lômiyetin kendine vereceği zararları g idermenin yol u n u 3�0


din adamlarının kontrol altına alınmasında ve i slômiyetin gelişr.ıesine engel olunmasında görüyordu . D ini idarelerin kurulması yasak edi l mişti. Cam i yapılması Rus Valilerin iz­ nine bağlanmıştı . i mamlar, Rus memurlar tarafından tayin ediliyordu. Şeriat mahkemlerinin yetkileri tahdit edi l mişti. Bu­ na rağmen İ slôm yaşıyor; Rusya hôkimiyeti. karşısında Müslümanların hayatlarının bir parçası olarak varlığını mu­ hafaza ediyordu. Din adamları n ı n etkileri büyüktü. Müslü­ manlar. Rusya hôkimiyeti a ltında bütün temel hak ve hür­ riyetlerden mahrum olduklarının şuuru içindeyd iler. Kendi örf ve ôdetlerine riayet ediyorlar ve Ruslarla karışmaktan kaçınıyorlard ı . Rusya - Hü kümetinin İ slôm meselesi ile il­ gili kanunları ( 1 ) ve kararları da onlar ind �nde sanki ge­ çerl i değil g i bi idi. Komünist - Rus l iderleri, Müslümanların durumlarını ve onların haleti ruhiyelerini pek iyi bil iyorlard ı . Müslü­ manların İ slôm ilminden başka bir ilmi de kabul et­ miyecekleri onlarca aşikôrdı. Zaten, M üslümanlar Carlık zamanında Rusların fikri tesiri altına g irmemişlerd i . Bol­ şevikler, Müslümanlar arasına girerek «biz s izlere komü­ nizmi hediye edeceğiz» veya «sizleri komünist yapacağız» diyemezlerdi; çünkü Müslümanlar, Rusya'dan gelen her cereyan karşısında yeterli dereced e uyanıktılar. Rus - Ko­ münistleri Müslümanlar arasına, komünizmin ya ln ızca propaganda yol uyla sokulamıyacağını anladıktan sonra, herşeyden önce Rusya, silôhını kullanma kararını vermiş­ ti. Fakat, herşey silôhla olmuyordu. Silôhlarla birlikte pro­ paganda da beraber g irmeli idi. Müslümanlar yalan pro( 1 ) Rusya'nın İslam hakkındaki kanunları meselesinde bakınız : Koch, Hermann, Die russische Gesetzagebung über den İs­ lam bis zum Ausbruch des Weltkriges dünya harbine kadar­ ki Berlin 1918 ( İslflm hak.kında l?,usların kanunları > .

F. : 2 1

321


pagandalarla aldatı lmalıyd ı lar. Bunun için tuzaklar gerek­ l i idi. Müslümanlara hazırlanan bazı tuzaklar lazı mdı. Müslüma nlara hazırlanan bu tuzaklardan birisi, Sovyet Rusya Hükümetinin « Rusya ve Doğu Müslümanıarına yaptığı çağrı » idi. 3 Ara l ı k 191 7'de yapılan bu çağrının okunması, Rusların Müslümanlara ne geniş vaadlerde bu­ lund!..l k larını tespit için yetrlidir. Sovyetler bu beyanna me­ lerinde «dini ve milli hayatın m ukaddes olduğ u » n u bild ir­ m işlerd i . Müslümanlar, bu gibi vaadlere inanıp inanmıya­ cak!an konusunda mütereddittiler. Fakat, hükümetin res­ mi bir şekilde hürriyet vaadinde bulunması birçok kimse­ n i n bu vaade inanmasını da kolaylaştırmıştır. Sovyet Rusya Hükümeti, Müslümanlar meselesini yalnızca Ruslar eliyle halletmen in i m kônsız olduğunu da a n lamıştı. Bu sebepten Müslümanlarla onların kendi dil­ leriyie kon uşma k gerekti ! . Sovyet Hükümeti 1 91 7 yılında « Mi l l ıyetler Komiserli ğ i >ı n i teşkil ettiği zaman, Sta l in'in başkanlık ettiği bu kom iserl ikte çalışacak bir Müslüman münevveri bulamamıştı. Türk - Müs!ünıanların « M i ll i Şu­ rası» adı geçen Mill iyetler Komiserl iği'ne mümessil gön­ dermekten vôzgeçmişti. Stalin, yanında bir Müslümanın bul un ması nı istemekteydi, kimse bul unamayınca, Carlı k zamanında hırsızlıktan mahkum olmuş, Ural bölgesinde doğumlu Yengaliç adlı bir « Müslüma n » ı kendisine « M üs­ teşarıı o!arak tayin etm işti. İ şte bu sabı k hırsız, Stalin'in 10rk M OslQ!TIQl'l\ar politikasında ona şakşa kcıl ı k etmiş; lôkin, Müslümanlara bir etkisi olmamıştır. Lenin ve Sta l i n Ocak ·ı 91 8'de « M i l liyetler Komiserl iği» dahili nde « Müslü­ manlar Meselesi için Komiserl. ik» kurulmqsı hakkındaki kan u n u i!ôn ettiler. « Müslümanlar Komiserliği» n i n Başka­ n ı Mol la Nur Vahitav, yardımcıları is.e GaHmcaR İ brahi­ mov ve Şerif Manatov (2) idiler. « Müs.lümanl.ar Komiser-

322


l iği» Stalin'in kontrolü altında çalışmağa başlamıştır. Bu Komiserliğin en önemli vazifesi de Sovyet Reji m i n i Müslü­ manlar a rası nda propaganda etmek olmuştur. Adı geçen komiserlik 26 Ş ubat 191 8'de M üs!ümanlara aşağıdaki be­ yanatta bulun muştu :

«Yoldaşlar, Biraderler, Müslümanlar! Maddi ve mane­ vi kuvvetlerinizi toplayınız ve İslôm sosyalist ordusunun bayrağı altında toplanmak için acele ediniz» (3).

· Rus'lor Molla Nur Vahitov g ibilerle işbirliği yapmakta idi. Nur Vahitov ise, bütün Müslü manları aldatmak yolunda gayret gösteriyordu. İ slam Sosyalist Ordusu bul unmadığı halde. Moskova, Müslümanları bu muhayyel «Ord u » n u n saflarında toplamağa çağırıyordu. «Müslümanlar Komi­ serl iği» Müslümanların M illi - ruh ve cephedeki te ?. ekkülle­ ri a:eyhinde çalışıyordu. Sovyetler 26 Mart 1 9 1 8'de Kazan şehrinde «bütün Rusya Müslümanlarının Harbi ŞOrasr n n ı feshetmişlerd i . Müslümanların İ slami v e m il li ruhda olan gazeteleri yasak edildi. ( Mesela, « İ l » , «Darülfünün» , « İ zah » «Büyü k Türkista n » , gibi) Sovyetlerin Müslüman komiserli­ ği Müslümanlar arasında komünizm propagandasına da başlamıştı. Bunun için adı geçen komiserl ik «Colpan» «Kı­ zıl Bayrak», «Kızıl Armiye». « İ ş » , «Yeni Dünya» (bu gaze­ te ayrıı zamanda Rusya'daki Türk Komünistlerinin orga­ nı idi) ve « İ ştirakiyun» gibi gazeteler neşrediyordu. Sov­ yet Hükümeti tarafından çıkartılan bir kan unla Müslügönderilmiş ve burada Halk İ ştirakiyun Fırkasr'nın kurucu­ ları arasında yer almıştı. 1921 yılında İ stiklal Mahkemesin­ de yargılanan ve, hüküm giyen komünistler

arasında Şerif

Manatovda vardı. Rus sefa,retinin delaleti ile hapisten çıka­ rıldı ve Rusya'ya iade edildi. ( 3 ) Hayıt, So.wjett\lSS\cl;ıe O�ient�ollt� �� Reis�lel Turkestans <Türkistan Dil1sallnde �cn1:ıret

-

�u�a.�ın Doğu

f.oliti�ası) ,

�· �· 323


manlarla meskun bütün eyaletlerde « M üslüman Komiserl i­ ği'nin Şubeleri» kuruldu. Sovyet « Müslüman Komiserliği» , Müslümanları Rusya Komü n izmi tesiri altına sokmak ko­ n usunda arzu ettiği neticeleri alamamıştı. 1 9 1 8 Kasım'ında Stalin Başkanlığında «Türkistan Kç>miserliği» kuruldu. Ha­ zira n 1 91 8'de « Müslüman Harbi Heyeti» n i tesis ettiler. Bütün bu tedbirler Müslü manları Sovyetlere ısındıramadı . Sovyet Hükümeti 1 Eylül 1 920'de yukarıda adları gecen bütür. teşekküllerin faaliyetlerini d urdurmuş ve onların yerine «Sovyet Rusya Cumhuriyeti Harp ve İhtilôl Şura­ sının Doğu Şubesi»ni kurm uştur. Bu teşkilat Müslümanlar arasında Sovyetlerin askeri politikasını ve propagandası­ nı yÜiütmüştür. Teşkilatın 18 Ekim 1 920'de ilön edilen ni­ zamnamesinde şöyle denilmektedir:

«Doğu Şubesi, Doğu halklarının (Türkistan, Kafkas­ ya, İdil - Ural) Kızıl askerleri, cephe içinde ve cephe arka­ sında Kızıl Askerler ve halk arasında siyasi düşünceler, Teşkilôtçılık ve Propaganda işleri ile meşgul olacaktır.» (4.) Demek ki, Sovyetler askeri meseleler ile propagan­ da meselelerini birl i kte devam ettirmekteydiler. Sovyetler. Müslümanların «dini inanç ve değerlerine hürmet» etmek teşebbüslerinde de bulunmuşlard ı . Carlı k Rusyası, 1 868 yılında Semerkand şehrini isti la ettikten sonra, burada bulunan Halife Osmandan kalma Kur'an n üshasını Petersburg'a götürmüştü. Bu Kuran'ın Müslü­ manlar elinden alınması onlar için unutulması güç bir ha­ karetti. Müslümanların h issiyatını bilen Sovyet makam­ ları. Ocak 191 8'de bu Kur'an n üshasının Petrograd'daki « Müslüman Dini İ daresi»ne geri veril mesi kararını verd i . Daha sonra bu Kur'an, U f a şehrine getirilm iş ve 1 924' (4) Doğu Şubesi'nin nizamnamesi için bakınız : Politika sovets­ koy vlastl po natslonal'nıın delam (Sovyet Hükümetinin mil­ liyetler meselesindeki siyaseti)

324

,

Moskova, 1920, S. 164-65


denberi de Taşkent'de saklanmaktadı r. Görül üyor ki, M üs­ lümanlar için mukaddes olan bir Kur'an nüshası dahi Sov­ yet!erin Müslümanlar arasında yaptı kları propaganda için bir vasıta olarak kullanılmıştır. Rusya komün ist l iderlerin i n materyalizm esaslarına göre d i n ler a leyhinde mücadele edecekleri tabii idi. Sov­ yet H.:.ikümeti 23 Oca k 1 9 1 8'de d i n işleri ile devlet işleri­ nin birbirinden ayrı ldığını bildiren kanunu yürülüğe !<oy­ du. Bu kanunla d i ni nikahlar, d i ni anıtlar, devlet hayatın­ da d ini merasimler yasa k edi l d i . Bütün dini idareler dev­ let makamlarının kontrol ü altına alındı. Okullar laikleşti­ rildi. Dini topl ulukların mülk sahibi olması yasak edi l d i . Sov­ yetler. bu kanunun hükümlerini Müslümanlar arasında bir­ kaç y ı l uyg ulayamadı lar. Lenin, Müslümanlarla yapılacak münm;ebetlerde d ikkatli hareket edilmes i n i tavsiye etmiş­ ti. Ona göre, «Türkistan'da komünizm kurulmadan önce feodalizm yok edi lmeliyd i .» (5) Müslüman halkların duru­ munu kendi acısından iyi an layan Len i n :

" ;:Biz Kırgızlar, Sartlar (Özbekler), gibi kendi Mollaları­ nın tesiri altında yaşayan halklara karşı ne yapabiliriz.? Sizi sömürücülerden kurtaracağız vaadinde bulunabilir miyiz? Şüphesiz ki, hayır. Cünkü onrar kendi Mollalarının tesiri altında yaşamaktalar. Bizim yapabileceğimiz tek şey, onların sınıf!ara bölünmelerini beklemektir.» (6) de­ mişti. Sovyet - Ruslar, İ slam memleketlerinde ilk iıakimi­ yet y:!larında Müslümanlık a leyhinde sıkı tedbirler almış­ lard!. Mesela, Türkistan'da Vakıf topraklarını devlet mül(5) « Özbekistan Komünisti> , 1970, No : 4. S. 5 7 ( 6 ) Lenin, Eserler, Clit 25, S . 353, Rusça ; Hayıt, Turkestan i m 20.

Jahrhundert ( 20. Asırda Türkistan ) , Darmstadt, 1956, S. 97

325


kü ilön ederek Türklerin şeriat mahkemeleri n i yasak et­ mişlerd i . Sovyetler, aldı kları bu g i bi tedbirlerle Müslü­ manl::ırı ürkütmüşlerd i . Müslümanlar, Sovyet hôkimiyetinin İ slôm ahlôkına zıt bir karakter taşıdığının farkına vardı­ lar. Halkın sert tepkisi karşısında Ruslar, Müslüman larla anlaşma yoluna g iderek, 20.6.1 922'de kabul ettikleri bir ka­ n un la Fergana, Semerkant ve Sir Derya'da vakıf toprakları­ nı medreselere geri verd iler. Bu arada Türkistanlı ların ken­ di mahkemelerine de yeniden çalışma izini verdiler. Fakat 1 923 yılında sayısı 342 olan bu mahkemeler 1 925'de 43'e in­ dirildi ve sonra hepsi ortadan kaldırı ldı. Sovyet liderleri n­ den Kirov, Türklerin kendi mahkemelerine müsade edildi­ ğini beyan ederek şöyle demişti:

«Sizler bilirsiniz ki, biz Sovyet hakimiyetini takviye için şeriat mahkemelerine izin vereceğiz. Bunu siz nasıl halle­ dersiniz, bu bizi alôkadar etmez. Bu, sizin meselenizdir.» Sovyet sistemi ile bu mahkemelerin. birl i kte yürümedi­ ğini anladıktan sonra Kirov şunu talebetmişti :

«Sizler bu mahkemeleri bırakınız, Moskova'nın kabul etmiş olduğu mahkeme usulünü kabul ediniz» (8). Bu talepden sonradır ki. 1 925 yılında vakıflar yen iden devletleştirild i ; şeriat mahkemeleri de 1 925 yılında tama­ men ortadan kaldırıldı. Sovyetler, 1 926'ya kadar İ slômi müesseseleri serbest bırakmışlardı. Türkistanda çok yay­ g ı n olan Nakşibendi, Kôdiri, Kubrevi ve Kalenderiye gibi tarikatlar faal iyetlerine devam etmişlerd i . Ruslar bütün gayretlerine rağ men bu tari katları kaldırmaya m uvaffa k olamadılar. Tarikatlar, Sovyet ideolojisine karşı İ slôm i yeti muhafaza eden merkezler haline gelmiş; Derviş evleri mil( 8 ) N . A.

Simirnov,

Oçerki istorii izuçenlye

İslama v SSSR

(SSCB'de İslam araştırmaları tarihinden parçalar) , Mosko­ va 1 954, S. 140 - 1 4 1 . /

326


li ve dini mücadele ocakları olmuştu. Türkistan'da Sovyet devlet mekanizması kuruldu ktan sonra Ruslar, İ slömiyete karşı takibettikleri uzlaşma politikasını 1 926'da terketti­ ler. Ruslar, Müslüman din adamlarını kend i politikaları için kullanmak zorunda kalmışlardı. Mesele, Türkistan'da yap­ mak istedikleri toprak reformu için Müslüman din adam­ ları n ı n bunu Şeriat esaslarına uygun bir şekilde çiftçile­ re çınlatmalarını istediler. 24 Ara l ı k 1 924'de Müslüman din adamları , Sovyet otprak reformunu himaye eden bir fetva vermek zorunda bulund ular. Türkistan Dini İ daresinin li­ derleri Müslü manları toprak reformuna kabul etmeye ça­ ğırmıştı (9) . Sovyetlerin d i n adamlarıyla yaptı kları işbirl iği, yani İ slöm kaidelerinden faydalanarak kend i pol!tikalarını yürütmeleri bu fetva ile son bulmuştur. Sovyet Hükümeti 1 926 yıl ı başında Türkistan'daki Dini İ dare'nin çalışmaları­ nı yasak etti.

SOVYETLERİN İSLAM'A KARŞI İLK FAALİYETLERİ İ slöm ile uzlaşma devrinde, 1 924 yılında Ruslar, Taş­ kent'de i l k olarak Alla h'sızlarla din adamları arasında bir münazara tertip etmişlerd i . Allah'sızlar, Allah'ı i n körı bir kenara bıra ka rak Len in'in zamanın peygamberi olduğunu iddia etmişlerd i . Taraflar dört aydan daha uzun bir zaman içinde her akşam «Lenin peygamber mi, yoksa bundan da büyük m ü » , Meselesini münakaşa etmişlerd i . Komünist propagandacılar « Lenin peygamberdir;> diye bağırırken, ulema « Lenin hiçbir zaman peygamber olamaz» dedik!eri için münazara .neticelenmemişti. Sovyetler Lenin'in pey­ gamber olduğunu isbat ,edemedikleri gibi bu meselede bü(9) Türkistan ıneması ve Dini idaresi'nin Sovyetlerin

Toprak

islahatı politikası lehindeki Fetva, Hayıt , 20. Asırda Türkis­ tan s. 272 74'de yayınlanmıştır. -

327


yük bir hatö yaptı klarını farkederek, bu hatöyı d üzeltebi l­ mek için basına aşağıdaki beyanatı verdiler.

«Lenin gerçekte peygamberdir, fakat peygamber sözü ile İsa, Muhammed ve başkaları da kasdedilmektedir. Bu sebepten bu bozulmuş sözün kullanılmaması taktik bakı­ mından daha yerindedir» (10). Sovyetler, İ s!ömiyet aleyh inde 1 927'ye kadar açı kça bir devlet siyaseti gütmeyerek İ slöm d i n adamlarına da ce­ za vermemişlerd i . Hattö, bazı dini okulların çalışmasına da möni olmuyorlardı. 1 926'da İ slöm memleketlerinde «Alah­ sızlar Cemiyetleri» kurdurd ular. Lôkin bu cemiyetlerin halk arasında tesiri olmamıştı . Sovyet Hükümeti ve Komünist Partisi, İ s!ômiyete karşı bazı tezlerle ortaya çı kıyordu. Müslümanlar gelecek tehli keyi sezmekteyd iler. Ama bun­ dan nası l kurtulmak gerektiği hususunda bir fi kre sahip değ i llerd i . Sovyetler, İ slôma karşı yürüttükleri propagan­ dayı önce müslüman, sonra komün ist olmuş kimselerle sür­ dürmenin gerekli olduğunu bil iyor!ardı . Moskova'da Sov­ yetlerin dinler aleyhinde propaganda ve tedbirlerini idare eden Yaroslavskiy, İ slômiyet aleyh ine verd i ğ i beyanatta:

«Müslümanlar arasında din aleyhindeki propaganda­ lar, yalnız müslümanlar arasından çıkmış yoldaşlar tara­ fından yürütülmelidir . . . Bütün İslam ülkelerinden SSCB'n­ deki müslümanlar arasında ne yapılmakta olduğu büyük bir dikkatle takip edilecektir. En ufak hata, yapılan bütün işlere büyük zararlar getirecektir. Müslümanlar arasında din aleyhinde propaganda yürütmek için İslamı iyi bilenler kullanılmalıdır» diyordu. Müslümanlar arasında İ slômı iyi bilenler çok, lôkin i s­ lôm aleyhinde meydana çı kacaklar azd ı . Bunun için İ slôm (10) Mustafa Çokay, Türkestan pod vlastu Sovetov (Türkistan Sovyet hakimiyeti altında) , Paris 1 935, S. 49

328


aleyhindeki propaganda yazı ları Moskova'da hazı rlanıyor, tercümeleri Müslümanlara yaptırı lıyord u. Zaten, Bolşevik­ ler hizmetinde i slôm prensiplerin i değiştirebilecek kapasi­ tede Simirnov, Tomara, Klimoviç, N i kolayev, Belyayev, Dit­ yakin, Morozov, To!sttov, Semyanov, İ vanov ve Suhareva gibi müsteşri kler vard ı . Bu Rus ôl imleri, partinin arzusu üzerine islômiyet aleyhinde çalışıyorlard ı . Sovyet propa­ gandası 1 930 yılına kadar tedrici olarak « İ slôm ile komü­ nizm yakınlığı» siyasetinden vazgeçerek, komünizmin İ slô­ miyetten üstün olduğunu idd iaya başlamıştı.

SOVYET HÜKÜMETİ'NİN DİNLER HAKKINDAKİ KANUNU VE KANUN YOLUYLA İSLAMA KARŞI GİRİŞiLEN HÜCUM Sovyet Hükümeti, 8 N isan 1 929'da 68 maddeden i ba­ ret d inler kan ununu çıkard ı . Bu kanun « Dini Cemaatler» adını taşıma ktadır. Bu kanunun mônası nı an layabilmek için onun bazı maddelerine göz atmak gerektir; zira bu, Sovyet­ lerin d i ni cemaatler meselesindeki siyasetinin anlaşılması­ nı kolaylaştırır. Madde 1 - Bütün dini cemaatler 23 Ocak 1 91 8'de neşredilen deklarasyonun esaslarına bağlıdırlar (Din işleri n i devlet işlerinden ayırma kanu n u ) , . Madde 2 - Bütün d i ni cemaatler içişleri halk kom i­ serliğine kaydedilmelidir. Madde 3 - Dini cemaatler 1 8 yaşından yukarı olan din mensupları n ı n mahalli dernekleridir. Madde 4 Dini cemaatler İ çişleri Hal k Komiserliği (NKVD) tarafından tescil edildikten son• ra faaliyet gösterme hakkına sahip ol ur. Madde 5 - Dini cemaat 20 kişinin imzası ile kurula­ cak ve bu kurucuların adları ile tescil e­ dilecektir. -

329


Madde 6

Tescil ettirme işi N KVD'nin anket kayıt­ larına göre yürütülecektir. Dini cemaatlerin Toprak sahibi olmaları, matbaa ve endüstri kurmaları yasaktır. Dini cemaatler tarafından ki­ tap neşri de yasaklanmıştır. 1 2 nci maddeye göre toplantı yapmak için dini cemaatlerin Sovyet makamlarından izin a lmaları şarttı . Kanunun 1 7 nci maddesinde, aşağıdaki faal iyetler dini cemaatler için yasak edilmiştir: -

a,.,.:..

a. Yardımlaşma sandıkları kurmak, şirketler teşkil et­ mek çalışma ocakları açmak; b. Dini cemaat üyelerine yardım etmek; c . Gençlik ve Kadın teşekkülleri kurmak, dini. edebi geceler tertip etmek, dini dersler vermek, kütüphaneler, ş ifaheneler kurmak, seyahatler tertip etmek, tedavi yar­ dımları yapmak. Cam ilerde yalnızca namaz için gerekli kitaplar bulun­ durulabilecekti. Madde 1 8

Devlet, cemaat ve h ususi okullarda di­ ni dersler vermek yasaktır. Madde 19 Dini cemaat üyeleri yalnız cemaate ait olan cômi etrafında faaliyette bulunabi­ lirler. Madde 21 Kongreler, üyeleri N KVD'ye kaydedil­ mek şartıyla icra organları kurabilecek­ lerdir. Madde 22 Dini kongreler ve onların icra organları aşağıdaki hususlarda yetkili değildirler: a. Merkezi kasa kurmak; b. Dini amaçlarla para toplamak; c. Dini mülkleri merkezleştirmek; d. Anlaşmalar i mzalamak. Kanunun 36. maddesine göre, şayet devlet gerekli gö-

-

-

-

330


rürse, camileri ibadetten daha başka amaçlar için de kul­ lanabil i r ( 1 2 ) . Din ler aleyhindeki bu k a n u n Sovyet Anayasasındaki vicdan hürriyeti ile ilgili maddeye aykırıdır. Bu kanundan sonra devlet idareleri, bir grup Allahsız yardımıyla İ slôm a leyhinde acı kça mücadeleye başlamıştır. Bu kanun 1 975' te bir az değiştirilmiştir ( 1 3 ) .

SOVYETLERİN DİN ADAMLARINA HÜCUMU

Sovyetlerin İ slôm din adamlarına hücumu başlama­ dan önce, bütün Sovyetler Birliğindeki d i n adamları sayısı ( 12 ) Dinler Kanunu hakkında bakınız: N. Orleanskiy Zakon o reliğioznıkh ob'yedeneniyakh (Dini Dernekler Kanun) Moskova 1930 : 1-Ians Braker,

hakkında

Kommunismus und

İslam <Komünist ve İ slam) Türbingen 1969, S. 1 7 ; Hayıt ; Sovyet Rusların Türkistan misalinde Doğu politikası. ( 1 3 ) Haziran 1975'de Dinler hakkındaki kanun 1929'deki kanu­ na değişiklikler getirmiştir. Yeni kanun eski kanundan ba­ zı meselelerde farklıdır. Dinler kontrolunu «SSCB Bakan­ lar Kurulunun Dini meseleler şurasıı> yapacaktır. Dini ce­ maatler bu şuranın izini ile çalışabilecekler. Eski kanunun 1 8 . nci maddesi yürütülecektir. Müslümanlar

cam.Herden

istifade ederseler, bunun için dl=!vlete kira ödiyecekler. Cami­ ler lüzumlu görüldüğü zaman kapatılabilir. Dini cemaaM.e­ rin toplantıları yalnız devlet idaresinin izni ile teşkil edile­ bilir. İ badethaneleri kullanılması

için hükümet

ile Dini

cemaat arasında anlaşma imzalanacaktır. Eğer SSCB'nın Dini meseleler şurası izin verirse, Dine paralarıyla yeni

inananlar kendi

ibadethane kurabilecekler.

İ şbu kanun

mufassal olarak «Osteuropa» (Dergi, 1977, No. 1 ) den öğre­ nilebilinir. Dinler

hakkındaki Sovyet kanunlann

kulla­

nılması meselesinde aşağıdaki esere bakılmalıdır : Georgiy Golst, Rellglya i zakon (Din ve Kanun), Moskova 1975.

331


hakkında elimizde kesin bir bilgi yoktur. Rus kaynaklarında Bolşevik ihtilöl inden önce her 700 - 1 000 Müslüman için bir cam i olduğu beli rtilmiştir. Buna göre din adamları sayısının da kabarık olması gerekmektedir. Sabı k Türkistan Genel Val i l i ğ i sınırları dahilinde (1 909'da) 1 2.499 i mamlar 5.771 ' den fazla Müderrisler 1 526 Şeyhler, 686 İ şônlar 1415 yü k­ sek tasavvuf erbabları ve 33.000'den fazla d iğer d i n adam­ ları vard ı . Rus kaynaklarına göre Buhara ve Harezı m hariç Carlı k Rusyası sınırları dahil inde 1 91 2'de 45.339 din adamı mevcuttu. Bir İ slam fikir merkezi olan Buhara'da din adam­ ları sayısı'nın büyük olduğunu unutmamak gerekir. Din adamları nın Müslümanlar üzerindeki büyü k etkisini bilen komünist idareciler Moskova'da 1 930 yılı nda aşağıda ki ka­ rarı aldılar:

«Mollalar, Müslümanların hayatında büyük etkiye sa­ hiptirler, onlara karşı mücadele şiddetlendirilmelidir.»

Sovyet makamları İ slam aleyhinde etkili bir politika yürütebil mek için, her şeyden önce din adamlarından kur­ tulmak mecburiyetinde idiler. 1 930 - 34 yı l ları arcısında Sov­ yet Rusya hakimiyeti altında bulunan Müslü man memle­ ketlerindeki bütün din adamları tevkif edildi. Tari katlar ya­ sak edildiği gibi, tarikat şeyh ve dervişleri de kontrol altı­ na alındı. Dervişlerin toplu olara k tevkifine başlandı. Tür­ kistanda Na kşibendi tari katı mensuplarının sayısı 1 .000.000 uri, Kadiriye tari katı mensuplarının sayısı ise 600.000'in üze­ rinde idi. Din adamları nın tevkifine karşı çıkan etkili kim­ seler de tevkif edildiler. Tevkif edilen bu d i n adamlarının bir kısmı öldürüldü, bir kısmı ise Sibirya'ya sürgün ed ildi. Din adamları n ı n yok edi l mesinden sonra sıra ibadet yerle­ rinin ortadan kald ı rılmasına gelmişti.

CAMİLERİN BARBARCA TAHRİBİ Kanun, Sovyetler Birliğinde devletin cam i leri, ibadet332


ten başka maksatlarla da kullanabilmesine izin veriyordu. Carl ı k devrinde Buhara ve H iva Hanlı klarında bulunan ca­ miler hariç tutulursa Rusya İ mparatorl uğu sınırları dahilin­ de 24.321 cami vardı. Bunlann 12.l33'0 TOrklstan'da, 7000'c yakın İ dil - Ural'da, 2000'den fazlası da Azerbaycan'da bu­ lunmakta idi. Yalnız Buhara şehrindeki cam i sayısı 264 idi. İ slöm dini cami inşaatına pel< önem vermişti. Çünkü, cami­ ler yalnız ibadet merkezi değil, aynı zamanda birer eğitim merkezi idi. Türkistan'da cami mimarisinin gerçekten çok teköm ü l ettiği herkesçe bilin ir. Sovyet makamları gayretle­ rine rağmen camilere komünizm propagandası sokamadı­ lar. Sovyetler din adamlarını imha ettikten sonra, cam ileri de kaldırarak; böylece İ slömiyetten tamamen kurtulma yo­ lunu izlediler. 1 932 - 1 937 yıl ları arasında Camiler yıktırıldı, kapatı ldı. Lenin kütüphaneleri, hapishane ve ambar haline getirildi. Müslümanlar camilerin ne sebeple tahrip edildi­ ğini sord uklarında, Sovyet devlet adamları, bunların idare için gerekli olduğunu söylüyorlard ı . Onlara «oku! yapmak için ağaç » , «çocuklar için yatakhane» sınıf düşmanlarının cezalarını çekmeleri için cezaevi» gereklid ir, d iyorlard ı . Bi­ rer m i mari şaheseri olan camiler vahşice tahrip edilerek ha­ rabe haline getirildi. Propaganda amacıyla bazı camiler tahrip edilmedi. Bugün, Sovyetler Birl i ğinde bozulmayan, lökın ibadet için kullanılmayan 5ÖO civarında cami olduğu söylenmektedir. Fakat bu rakamın ne derece doğru oldu­ ğunu bilmiyoruz.

MEDRESELERİN KAPATILMASI.

Carl ı k

Rusya'sı devrinde Rus İ mparatorl uğunda kaç medrese olduğunu bilmiyoruz. Buhara medreseleri bütün İ slöm d ünyasında meşhurdu. Bu şehirdeki medrese sayı­ sı 1 85 idi ( 1 4) . Rusların verdiği rakamlara göre Türkistan 04) Sukhareva, Buhara, Moskova 1 966, Rusça, S. 71

333


Genel Vali liğinde 449 medrese, 7101 mektep vardı ( 1 5 ) . Bu rakamlar Türkistan'ın Rusya hakimiyetinde olmasına rağ­ men, bir medreseler ü l kesi olduğunu ve eski an'aneden vazgeçilmediğini gqsternı��ıe�if. Dini mektepler medrese­ lere talebe hazırlıyordu; medreselerden ise yüksek tahsi lli İ slöm d i n adamları mezun oluyordu. Medreselerin İ s!öm manevi hayatının merkezleri olduğunu Sovyetler biliyordu. Nerede medrese varsa, orada Sovyet höki miyet ve propa­ gandası zayıftı. Bu sebepden onlar medreselerin kapatıl­ masına hız verdiler. 1 924 - 28 yılları arasında medreselerin tamamı ortadan kaldırı ldı. 1 930 yılına kadar da dini okul!ar tamamen yok edildi. Medrese M üderrisleri tevkif edildi. Burada bulunan kitaplar ya i m ha edildi veya Sovyet kütüp­ hanelerine gönderild i . Fakat, bu kitapların nerelerde oldu­ ğunu bilenler bugün azdır. Dini okul ve medreselerin kapa­ tılması ile Türk - Müslüman münevverlerine de büyük dar­ �e vurulmuş oldu. Artık eski eserleri okuyacak kimse kal­ mamıştı. 1 930 yılında Samerkent şehrinde çalışmakta olan Rus M üsteşri Bertels şu olayı anlatıyor: «Devlet ticari dai­

releri yabancı memleketlere satmak için elyazmaları arı­ yor, Elyazmaları Özbekistan Sovyet Cumhuriyeti Maarif ko­ miserliği kanalıyla toplanacaktı, fakat bu komiserlikte eski eserleri okuyacak kimse bulunmadı» ( 1 6) . İ şte facia şu noktadadır ki asırlarca medrese ve bilim ocaklığı etmiş olan Samerkent'de eski elyazmaları okuyabilecek kimse kalma­ m ıştır. Sovyetlerin medreseler aleyhinde tatbik ettiği politi­ kanın vahşi taraflarından biri de budur.

NAMAZ KILMAVA KARŞI SOVVET TEDBİRLERİ Din adamları nın tevk iflerinden ve cam ilerin tahribin­ den sonra sıra namaz kılan hal�ı.n bunda11 vazgeçirtilmesi( 15 ) Bendrikov, Türklstan'd� maarif tarihin(len p�rçalar, Rus­ ça, Moskova, 1960, S. 333 ( 16 ) Bertels, N�vA:• ve ça,� R�s� a. Moslı;o.va 19"'5, S. 45 0.

334


ne gelmişti. Sovyet Dinler Kanunu'nda zaten ancak 1 8 ya­ şını bitirmiş olanların d i ni cemaatlara üye olabilecekleri be­ lirti lmiş ve 1 8 yaşına kadar olan genelerin namaz kılmala­ rı yasaklanmıştı . Kanunun 4. maddesine göre dini cemaat­ ler N KVD tarafından kaydedildikten sonra faaliyete başla­ yabileceklerd i . 1 975'den beri ise bunlar SSCB. Bakanlar Kurulunun Din!er Şurô'sı izni ile yaşayabilecekler. Müslü­ manlar, Sovyet devletinin d i ni cemaatlerin kaydedilmesi konusundaki taleplerin i anlamıyorlard ı . Cünki onlar asır­ lardan beri serbestçe ibadetlerini icra etmişlerd i . Sovyet makamlarına göre, adı ve soyadı i!e tescil edilmeyen bir kimse namaz kılamazd ı . Böyle bir i badet kanuna aykırı ka­ bul ediliyordu. Allahsız gençleri, namaz kılanlara saldırttı­ lar. Kolhoz veya sovhozda çalışmak zorunda olan müslü­ manlar orada kendileri için tayin edilen gün!ük işi yerine getirmek zorundadırlar. Aksi halde aç kalırlard ı . Çalışma zamanında Müslümanların namaz kılması mümkün değil­ di. İ ş saatleri dışında da onların Sovyet - Komün ist toplan­ tılara iştiraki gerekl iyd i . Namaz kılmak için tek müsait ca­ mia a ile idi. Ai!e içinde namaz kılmak dahi kan unsuz ola­ rak ilôn edildi. Evinde g ü n l ü k ibadetini yaptığı tespit edilen müslümanlar cezalandırıldı. Bu gibi baskılardan kurtulmak için Müslümanlar yalnız başlarına ve i m kôn buldu kları za­ man ses çı karmadan ibadet eder oldular.

İSLAMi TÖRENLERİN VE TOPLU DAVRANIŞLARIN VASAKLANMASI Sovyetler Birliğindeki Müslümanların toplu halde na­ maz kı lmaları, camilerde toplantı yapmaları. ezan okumak, dini bayramları toplu olçırak veyq o.ileler içinde geçirmek, dini nikqh.. gelen�ksel hü.k ümlere �öre mahkeme. sünnet düğünleri 1 937 - 1 938 yıl larından tamamen yasak e(:lildi. Bunların yanında artı k dini kitap ve broşürlerin neşri de ke335


sinlikle yasaklandı. Sovyetler Birliğinde 1 91 7'den sonra İ s­ lam, edebiyatsız ve matbuatsız bir hale getiri ldi. Dini karak­ ter taşıyan eserler bir kenarda dursun, yeni Kur'anı - Ke­ rim nüshaları basmak dahi yasaklanmıştı . Halkın elindeki Kuran-ı Kerim nüshaları da toplatı ldı. Kur'an-ı Kerim nüs­ haları n ı yakan komünistler «bakın, Allah olsa idi şayet, bun­ ları kurtarmaz mıyd ı » gibi sözlerle de propaganda yapıyor­ lard ı . 1 928 yılından sonra Sovyet makamları h a c için izin ver­ mez oldular. İ kinci Dünya Harbinden sonra gönderilen 1 5 20 hacı da birer propaganda vasıtası olara k kullanıldı. «Sovyet Hacı ları» Mekke - Medine ve Arafat dağında, «İs­

lam Allah yoludur, Komünizm ise Allahın isteği doğrultu­ sundaki hayat şeklidir; komünizm insanların vicdanlarına tecavüz etmez, o insanlığın gelişme yoludur» diye propa­

ganda yapıyorlard ı . İ kinci Dünya Savaşına kadar Müslü­ man d i ni idareleri ortadan kaldırıl mıştı. İ kinci Dünya Savaşı başlayınca, Sovyetler dine karşı yeniden M üsamahakar davranmaları gerektiği n i anladılar ve 1 943 yılında da bir ta­ kım din adamları nı toplayarak «dini idareleri yeniden tesis edebileceklerini» onlara bildird i ler. Müslüman din adamla­ rı kurultayından Sovyet vqtanperverliğinin Müslüman halk a rasında propagandası» istenti. Harpten sonraki Müslü­ man d i n idareleri ise Sovyet dış politi kası için gerekli görü­ nen, emperyalizm ve koloniya l izm, Sovyetler Birliği dışın­ daki İ slam m i lletlerinin milli hürriyetleri, d ünya sulhü gibi kon ular hakkında propaganda aracı olarak kullanıl maktan başka bir fon ksiyona sahip olamamıştır. Sovyetler bütün İ slami tören ve toplu davranışlara engel olabilmek için her çareye başvurdular. Böylece İ slamiyet, inananların kalbi­ ne iltica etti.

336


YÜREl{LERDE YAŞAMAKTA OLAN İSI.AM Sovyetler islama karşı yıllarca mücadele ettikten sonra, gördükleri ki, islam daha ölmemiştir. O, müslü­ manların kalbinde yaşamaktadır. Kızıl Ordu'da bulunan Müslüman askerlerin durumlarını hesaba katarak, Müslüman dini idarelerinin kurulmasına izin vermişler­ dir. Bugün Sovyetler Birliğinde 4 dini idare mevcvuttur. (Türkistan, İç Rusya ve Sibirya, Kuzey Kafkasya ve Dağıstan, Umum Kafkasya) . Bu dini idarelerin ne Müs· lümanların dini işleriyle meşgul olma, ne islarnı açıkça muhafaza etmek gibi hakları vardır. Bu idareleri n asıl görevi Sovyetler Birliği dış politikası istikametinde Müs­ lümanlar arasında propaganda yapmaktır. Ama, bu dört islam idaresinin. bulunmasını Sovyetıer Birliğin­ de islamın yaşamakta olduğunu göstermesi bakımın­ dan önemlidir. Sovyet makamları dini idarelere tahsi­ sat bağlamaktadırlar. Lakin onların Müslümanlar ara­ sında islam propagandası yapamıyacağı da tespit edil­ miştir. Dini idare başkanları ve müftülerin faaliyetleri devlet makamlarına ve komünist partisine ccbizi din iş­ leri başkanları yaptınız, buna rağmen neden dini mese­ lelerimizi kendimizin halletmemize izin vermiyorsunuz. Müslümanlara ne sebepten dini d�vranışları _ yüzünden ceza veriyorsunuzıı gibi sualler soramamışlardır. Sov­ yet devletinin din al�yhindeki politikasını protesto ede­ memişlerdir. Müslüman dini idareleri Müslümanların dini meseleleri ile ilgilenemediği halde, Müslümanlar onu para ve mal cihetinden desteklemektedirler. Mese­ la, J"ürkistan Müslümanları 1 966 yılında gayri resmi o­ larak Türkistan Dini İdıfresi'ne 2 Milyon ruble . para vermişlerdir. Dini idareler Müslümanlara uDini vazife­ lerinizi yerine getirinizıı dahi diyemediğ'i halde, Müslü-

F. :

22

337


mantar hiçbir Sovyet idaresine sormadan camiler kuru­ yorlar. Sovyet makamlan da hemen bu camileri dinle ilgisi olmayan kültür işleri için tahsis ediyor. Sovyetler çayhane ve kulüp binaları yaptırıyorlar, fakat Müslü­ manlar bunlan namaz yerleri olarak kullanıyorlar. Bu konuda Sovyetler Birliği Merkez Komitesi Sekreteri İl· yeçev şöyle diyor: ((Devletin mahalli organlan dini meselelerle ilgili konunun yürütülmesini iyi kontrol ediyorlar. Ama, ha· zan da bu kanunun din adamları tarafından ihlalinin önüne geçemiyorlar . . . Tacikistan'da yapılan kontrol, mollaların Sovyet kanunlarını ihlal etmekte olduğunu gösterdi. Burada kaydedilmiş 39 imamdan başka, bazı din adanılan faaliyettedirler. Bazı ((kullanılmadığı söy­ lenen» camilerde namaz kılınmaktadır. Türbeler ve di· ğer kutsal olduğu kabul edilen yerler ziyaret edilmekte­ dir . . . Tacikistan'da kulüp ve çayhane perdesi altında cami olarak kullanılan yerler vardır.» (17) Özbekistan Komünist Partisi Birinci Sekreteri Şe­ ref Raşidovun da şikayeti şöyledir : ((İslam din adamları zamanımızın şartlarını iyi og­ rendiler. Onlar, çeşitli usullerle ideoloji meselelerinde pişmemiş kişilerin fikrini çelmek için çalışmaktadırlar. Onlar, gençler üzerinde durmaktadırlar. Şayet din a­ damlarının halkı namaz kılmaya, dini bayramları tesid etmeye dini nikah akdetmeye, cenaze namazlarına da­ veti boş bir faaliyet olarak kabul edilirse, bu büyük ha­ ta olacaktır. Hatta, bazı komünistler, de bu tip merasim· lere katılmaktadırlan> (18) . Bütün Sovyet baskılanna rağmen, Allah yolunda olduğu inancı ile Müslümanlar yeni camiler kurmak( 1 7 ) «Komünisti> <Dergi, Moskova ) 1964, No : 1 S. 39 - 40 ( 1 8) «Kızıl Ö zbekistan» , 1 3 .7.1963

338


tadırlar. Mesela, Alma - Ata şehrinde Rus nüfusu Türk nüfusundan fazla olduğu halde, Müslümanlar Şehir Ko­ münist Partisi binası karşısına güzel bir cami kurmut­ lardır. Bunun gibi kanun dışı hareketler hala devam etmektedir. Sovyet kaynakları islamın kalblerde ya­ şadığını ve Müslümanlarla komünistler arasındaki mü� cadelenin devam ettiğini belirtmektedir. Din adam.lan af1ağıdaki tezi ileri sürüyorlar : <eİslamiyetin baslangıcı ile birlikte sosyal ihtilill •itmiştir. İslamdan sonra sosyal ihtilal olamaz>> (19) . Bu fikri Mı.islümanlar her yerde cesaretle savun­ ı naktadırlar. Sovyetler, İflamiyeti Müslümanların sadece kalbin­ de yaşayan bir inanç haline getirdiler. Ama, şekli islami davranışların tümünü de ortadan kaldıramadılar. Bas­ kı ile vicdanların değiştirilmeyeceğini öğrenen komünist­ ler, ((İnsanların aklını komünizm prensipleri ile yeniden yoğurmak» prensibini ortaya atarak buna göre harekete başladılar. Bu hareketleri ((kültür ihtilali» yoluyla yürü­ tülmeğe çalışılmaktadır. «Kültür ihtilali» fert vicdanın­ da komünist ideolojinin hakim olması için alınan kül­ tür tedbirlerinin tümü anlamını taşır. Eğitim, sinema, tiyatro, kulüpler bu kültür ihtilalinin merkezleri du­ rumuna getirildi . Allahsızlık propagandası lse bu kül­ tür hareketinin temelini teşkil eder.

SOVYETLER BİRLİGİNDEKİ MÜSLÜMANLAR ARASINDA ATEİSTİK PROPAGANDA Sovyet Birliğinde Allahsızlık hareketi komünist re­ j imin doğum gününden beri devam etmekte olan bir cereyan ve Sovyet resmi politikasının bir parçasıdır. Bir. ( 1 9 ) «Kazakistanskaya Pravda», 30.3 . 1 963

33�


komünistin Allaha inanması mümkün değildir. Mater­ yalist dünya görüşü Allahı inkar eder. 1 925 - 1 925 yılla­ rında Müslümanlar arasında devam etirilen Allaksızlık hareket ve propagandası kuvvetli değildi. Bu yıllara ka­ dar böyle bir faaliyeti ciddiyetle yürütmek rejim için tehlikeli idi. Mesela Türkistan'da 191 9'dan beri devam etmekte olan milli mücadelenin gayelerinden birisi, di­ ni hürriyet, yani islam için hürriyet olmuştur. Mücahit­ lere karşı döğüşen Rus - Komünistleri, onları daha fazla kızdırmamak için, şiddetli Allahsızlık propagandasın­ dan kaçınıyordu. Onlar yalnızca ccgerici din adamlarına karşı olduklarının söylüyorlardı. Ancak Sovyetler bu Türk - İslam ülkesinde kesin hakimiyet kurduktan, ya­ ni 1 929 yılından sonra, kesin ve açık Allahsız propagan­ dasına başladılar; bunu günümüze kadar da devam et­ tirmekteler. Sovyetlerin Allahsızlık fı:ı.aliyeti ile elde et­ mek istedikleri netice, Müslümanların Allaha değil, ko­ münizme, Hz. Muhammede değil ccpeygamber olarak» Marks ve Lenin'e ve diğer parti liderlerine inanmaları idi. Kuran - ı Kerim yerine Mark - Lenin eserlerini o­ kusunlar, kendi milletlerine değil, Ruslara inansınlar, komünizm rejimini bir mutluluk olarak kabul etsinler, müslümanlar rejime sadık olsunlar, dini örf adetler ye­ rine Rus örf ve adetlerini kabul etsinler; dini bayramlar yerine Lenin'in doğum günün, 1 Mayıs'ı, Ekim ihtilal gününü bayram olarak kutlasınlar; işte Sovyetlerin Al­ lahsızlık hareketinden bekledikleri yukarıda sıralanan hususlardı. Bunun kolaylıkla gerçekleşmiyeceğini Sov­ yet liderleri pek iyi bilirler. Halkı dinsiz yapmak, Müs­ lümanları Allahsız hale getirmek için Sovyet hakimleri uzun ve büyük faaliyetlerde bulundular ve bunu zama­ nımızda da devam ettirmektedirler. Sovyet Allahsızlık hareketinin aletleri nelerden ibarettir? Bunlar okullar, sinemalar, tiyatro1ar, propa340


ganda broşürleri, müzeler, radyolar ve İslamiyet ve din· ler aleyhinde yazılan eserler, Allahsızlar evleri ve Allah· sızlık üniversitelerinden ibarettir. Allahsızlık propagan· dası için yeterli maddi güçleri ve propaganda kadrolan mevcuttur. Allahsızlık hareketi kanunlarla yürütülmek· te Komünist Partisi bu kanunlardan faydalanarak Al· · '

lahsızlık hareketini organize etmektedir. Sovyetlerin Allahsızlık hareketi yıllardanberi de· vam ettirildiği halde, onlar bu konuda pek başan kaza· nı:.maıruşlardır. Bu durum on.lan kızdırmakta ve onlar, Allahsızlık hareketinin zayıf bir şekilde devam ettiğini söylemektedirler. Buna karşı tedbir almak gayesiy_le Komünist Partisi, Allahsızlık hareketinin ciddi olarak yürütülmesini temin etmek için 7 .Vll. 1 954 de ((İlmi Al· lahsızlık propagandasında büyük kifayetsizlikler ve bun· ların düzeltilmesi hakkında» bir karar kabul etmiştir. Moskova, adı geçen bu kararlıı. aşağıdaki işlerin yapıl· masını istemiştir: ((İttifak Cumhuriyetleri KP Merkez Komiteleri, KP Eyalet Komiteleri, dinler aleyhinde yürütülen pro· pagandanın eksiklerini tespit etmelidirler . . . Lenin tali· matlarına dikkat edilmelidir. SSCB Kültür Bakanlığı, Sovyet Cumhuriyetlerinin KültQr Bakanlıkları, Sovyet­ ler Birliği Siyasi ve İlmi Bilgileri Tanıtma Dernekleri aşağıdaki hususları yerine getirmelidirler : - Halk arasında tabii ilimlerin, konuşmalar yo­ luyla propagandası mükemmelleştirilmelidir. . . Allah· sızlık lektörleri hazırlanmasına önem verilmelidir; - Radyolarda ilmi Allahsızlık konularında konuş· malar sistemli olarak devam ettirilmelidr; - Kültür ve Eğitim müesseselerinden, tam olarak, tabiat ilimleri neticelerinin, Sovyet ilmi teknik ve kültür muvaffakiyetlerinin propagandası için istifa etmeli· dir . . .

341


- Allahsızlık propagandası lektörlerine albümler ve dispozitif materyaller verilmelidir . . . - «İlim ve Din» adlı dergi her ay 75.000 nüsha neşredilmelidir . - Devlet Siyasi Eserler Yayınevi, Allahsızlık hak­ kındaki Marksizm - Leninnizm kl8.siklerinin dinlerle il­ gili eserlerini ve Sovyet Devleti'nin, Komünist Partisi'­ nin dinler hakkındaki görüşlerini broşürler halinde ya­ yınlamalıdır . . . - SSCB İlimler Akademisi Yayınevi, yabancı alim­ lerin ve Fransız düşünürlerinin Allahsızlık konusunda­ ki eserlerini yayınlamalıdır . . . - Yabancı Eserler Yayınevi, yabancı alim ve ya­ zarların dinler ve Allahsızlık hakkındaki eserlerini neş­ retmelidir. - Devlet Edebiyat Yayınevi, Allahsızlık konusun­ da yazılan Rus ve yabancı yazarların eserlerini yayınla­ .malıdır. Din aleyhinde olan fıkra ve hikayeler de neş­ redilmelidir. - Merkezi ve mahalli dergi ve gazeteler sistemli o­ larak Allahsızlık propagandası yapmalıdır . . . - Sovyetler Birliği İşçi Sendikaları Birliği işçiler -arasında Allahsızlık propangasını kuvvetlendirmeli,dirıı (20) . Mahiyeti yukarıda zikredilen karardan Allahsız1ar konusunda nelerin yapılması gerektiği kolayca an­ laşılmaktadır. Sovyetler Birliği KP Merkez Komitesi, ı 1 Kasım 1 954'de «Halk arasında İlmi - Allahsızlık propagandası :hakkındaki hatalarıı konusunda yeni bir karar vermiş­ tir. Bu kararda Allahsızlık propagandasının «dine ina. .

·

-(20) KPSS o kul'ture, prosveşçenl i naukl

<SBKP'si Kültür,

Maarif ve Bilimler Hakkında) , Moskova 1963, S. 2 3 1 - 236

34 2


nanlara hareket edilmeden» yürütülmesi tavsiye edilmiş­ tir. Böyle bir karara neden lüzum görüldüğünü bilmi­ yoruz. Zaten Allahsızlık propagandasının kendisi baş­ lıbaşına Allaha inananlara hakaret değil midir? Sovyetıer, Allahsızlık hakkındaki iddialarını (cbi­ limselıı olarak ispat etmek niyetindedirler. Dünyanın hiçbir devleti kendi akademisi içinde <cİlmi Ateistik Enstitüsü» kurmamıştır. Bunu ancak SSSCB. de gör­ mek mümkündür. Bazı üniversitelerde ccİlmi Allahsızlık Fakülteleri» vardır. Mesela, Taşkent Üniversitesinde böyle bir fakülte mevcuttur. Fakat üniversitelerde İla­ hiyat Fakülteleri yoktur. Bunu Sovyetıerden beklemek de şeytandan ışık istemeğe benzer. Sovyetıer Birliği sı­ nırlan dahilinde İslam ülkelerinde <cAllahsızlık Üniver­ siteleri» faaliyet göstermektedir. Bunlardan başka 218 Allahsızlık propaganda okulu ( 2 1 ) mevcuttur. Bu üni­ versitelerde herkesin tahsil yapması mümkündür. Al­ lahsızlık hakkında akşamları ders verirler, seminerler tertip ederler. Bu okulların talebeleri Allahsızlık propa­ gandasının kadroları olarak hizmet etmektedirler. Bü­ tün bunlara karşı, Türkistan Dini İdaresinin neyi var­ dır? Bir tek okulu dahi yoktur. Buhara Şehrin'de Sov­ yetıer, ccMir Arnpıı adlı bir medrese kurmuşlardı. Bu medresenin 40 talebesi vardır, fakat bu talebeler okul­ larını bitirince Türkistan'a değil, dış memleketlerde propaganda amaçlarına hizmet ettirilmektedirler. Bu medresede talebelere İslami ilimlerden önce Marksizm Leninizm öğretilmektedir. Sovyetıerin . mazlum islam memleketlerinde 1 00.000 in üstünde bir propagaJJ.da ordusu vardır. Sovyet basını Allahsızlık propaganc;Jası yapmamış birgün geçilmez. Heryerde Allah, Kur'an ı Kerim ve Hz. Muhammed -

( 2 1 ) « Özbekistan Komilnlstb 1970, No : 6. S. 63

343


hakkında hakaret ve çirkin sözler duymak mümkün­ dür. Mesela, İslamiyet aleyhinde Özbekistan'da son iki yıl içinde 42.000 konferans verilmiştir (22 ) . Bunun gibi İslam - Düşmanlığı Konferansları bugüne kadar devam ettirilmektedir. Mesele, Türkmenistan Sovyet Cumhu­ riyetinde 1 97 l 'de 87000 defa ve 1 976'da ise 1 20000 defa İslamiyet aleyhinde konferans verilmiştir (22a) . İşte Komünist hakimiyeti altında bulunan Türk - Müslü­ man ülkelerinde islamiyetin durumu yukarıda izah etti­ ğimiz gibidir. Devlet ve Komünist Partisi bütün gücüy­ le İslam aleyhinde mücadele etmekte, fakat islam ya­ şamaktadır. Bunun içindir ki, bir resmi Sovyet gazete­ si ( Sovetskaya Kirgiziya, Kasım 1970, «Çalışanları Al­ lahsız olarak terhiye etmekıı adlı Başmakale) aşağıdaki fikri bildirmiştir :

«İlmi olmayan dinin, aleyhinde mücadele etmeksi­ zin ortadan kalkacağını kabul etmek safdillilik olul' . . . İlmi Allahsızlık propagandası kuvvetlendirilmelidir. Parti Komiteleri, ideoloji meselesinin mühim bir kısmı­ nı teşkil eden bu konuda, başlangıçta parti teşekkülle­ rinin, komsomol ve işçi teşekküllerinin, İlmi Ateist ce­ miyetlerin, mahalli Sovyet teşekküllerinin, ilmi cemi­ yetlerin, kültür maarif kurumlarının, Vilayet gazetele­ ı·inin ve radyoların mesuliyetleıini arttırmalıdırlar.» Sovyetıerin Allahsızlık politikası bugüne kadar İs­ lamdan kurtulma yollarını aramaktadır (23) . (22) « Özbekistan Komünisti» , 1970, No. 6, s. G3 ( 22a) «Sovyet Türkmenistanı», 30.3.1 977 ( 2 3 ) «Kazak İ limler Akademisi Haberleri, Koğamdık İlim seri­ yesi», Dergi, Alma - Ata 1 976, No. 5, s. 89'de aşağıdaki fikiri bildirilmiştir : «Dine karşı propagandayı kuvvetlendirmek için Marksizm -

344


Demek ki, Sovyet hakimiyeti 50 yıldan beri İslam aleyhinde mücadele ettiği halde, bugün de İslama karşı tedbirler almak zorundadırlar. İslamiyetin yaşadığını gösteren bir misal de, Ruslar ve Müslümanlar arasında­ ki evliliğin yok denecek kadar az olmasıdır (24) . Müslü­ manlar, Ruslara kız vermezler ve Ruslardan da kız al­ mazlar. Türkler, Çinlilerle de evlenmiyorlar. Ama, Çin kızlarını Müslümanlarla evlendirmek, bir Çin devlet po­ litikasıdır. Fakat, Çin komünizmi idaresinde bulunan Doğu Türkistan Türkleri de Çinlilerin bu politikasından kurtulmak için yol aramaktadırlar.

SOVEYETLER BİRLİGİNDE İSLAM ARAŞTIRMALARININ YOLU Sovyet Rusya'da İslam araştırmalarının uzun bir geçmişi vardır. Bu araştırma an'anesini Çarlık Rusya'­ sından Sovyet Rusya tevarüs etti. Bugün Sovyetler Bir­ liğinde İslam araştırmaları ciddiyetle devam ettirilmek­ tedir. Araştırmaların maksadı İslamiyetin İlmi olarak tetkiki değil, İslamiyeti tahrif ve ona taarruz esaslarını hazırlamaktadır. Sovyetler Birliğindeki İslam araştır­ macılarının ve sahtekarlarının babası, Lyutsiyan İppo­ litoviç Klimoviç ; «İslam)) adlı eserinde (Moskova 1965, S. 8) şöyle yazıyor:

ccSovyetler Birliğ·iııde. . . İslamı mağlup etme hare­ keti İslami araştırmalara daha büyük önem kazandır­ dı . . . Bu sahadaki çalışmalar Doğu Sovyet CumhuriyetLeninizm felsefesinin derin bilinmesi ve İslamın herhangi görünüşlerine karşı sistemli çalışma.larının çeşitli

şekil ve

usüllarının öğrenilmesi gereklidir». ( 24 ) « Özbekistan Kommünisti» 1970, No : 6. S. 63

34a


leri ve dış Asya ve Afrika devletlerindeki serbest fikirler ve Allahsızlık fikirleri tarihi görünüşlerini yeniden orta­ �a koymaya yönelmişti.» İslam dünyası tarihinde Allahsızlık fikirleri olma­ dığı malumdur. Yalnız, serbest fikirler vardır. Bunlar Sovyet araştırmalarında «Allahsızlık cereyanı)) olarak gösterilmektedir. Sovyetıer Birliğinde islam araştırma­ ları şu maksatlarla devam ettirilmektedir : İslam araş­ tırmaları vasıtasıyla islama darbe vurmak, gençleri İs­ lamdan vazgeçirmek ve dış ülkelerde İslamiyetin duru­ munu öğrenmek (25) . Çarlık Rusya'sı ve Sovyet Rusya'da İslam araştır­ malarının, İslam düşmanlığı yolunda sürdürüldüğünü ve bunun bugüne kadar devam etirildiğini Sovye alimle­ rinin eserlerinden öğrenmek mümkündür. N.A. Simir­ nov'un «SSCB'nde İslam araşırmaları tarihinden par­ çalar>ı (Moskova 1 954, 275 Sayfa, Rusça) adlı eseri bu konuda ilgi çekici dokümanlar vermektedir. Sovyet İs­ lam araştırmaları, İslamı sahteleştirme gayreti içinde­ dir. Mesela Klimoviç şöyle yazıyor : «Kur'an - ı Kerim, Sure 2, Ayet 228'de erkeklerin �kadınlardan üstün olduğunu zikreder (26) . Gerçekte Kur'an -ı Kerim (Sure 2, Ayet, 228) de ise şöyle yazılıdır : . «Eğer onlar boşanmaya karar vermişlerse. Allah işi­ -tici, Allah hilieidin>. Kur'an - ı Kerim'in ne bu ayetinde ve ne de başka bir surede erkeklerin kadınlardan daha üstün haklara { 2 5 ) Geniş bilgi için bak : B. Hayıt, Sovyetler Blrlltlnde isliim

araştırmaları meselesi, «Mi lli Türkistan» 1 964, No. : 103, S. 16 - 2 1 (26) Klimovic, İslam ve Kadın - Kızlar, Taşkent 1957, S . 4

346


sahip olduğu zikredilmemiştir. Sovyet İslam araştırma­ larının bilimsellikle alakası yoktur. İslam araştırmacı­ ları 1955'den 1 Ağustos 1 957'ye kadar 84 adet anti - İs­ lami eser (800.000 nüsha) yazmışlar ve bunları Sovyet ler Birliğindeki İslam memleketlerinde yayınlamışlar­ dır ( 27 ) . Son yıllarda da İslam aleyhinde neşredilen e­ serlerin sayısı kabarıktır. Maalesef hür dünya'da hiç ol­ mazsa hürriyeti var olan bir İslam memleketinde bu eserlerin toplu bir bibliyografyası yapılmamıştır.

SOVYETLERN İSLAMİYET HAKKINDAKİ ZEHİRLİ FİKİRLERİ Sovyetıerin İslam hakkında kuru iftiralardan iba­ ret olan fikirlerini araştırmak gerekir. Komünizm ve İslam arasındaki mücadele devam etmektedir. İslamı yok edemeyen Ruslar, İslama karşı taarruzlarına devam edeceklerdir. Rusya'da Ruslar hristiyanlıkla da müca­ dele ettiler, hristiyanlığı terkeden Ruslar bütün güçle­ riyle İslamiyete saldırdılar. Bu arada bazı eski Müslü­ manları da kendi cephelerine alarak ve İslama girmiş taassupları istismar ederek (okullara dikkat edilmeme­ si, genç kızların yaşlı erkeklerle evlenmesi, zekatın doğ­ ru verilmemesi, İslama sokulan hurafeler, kader - kıs­ met telakkisil!de mübalağa edilmesi ve bazı din adam­ larının hodbinlikleri gibi) gençlerin İslama düşman e­ dilmesine çalışılmıştır. İslam, komünist rejim şartları içerisinde kendine hayat hakkı aramaktadır. İslamın açıkça propaganda• . sını yapanlar az olduğu halde, sessizce Islam örf ve adetQualquejay, İslam in the Soviet Unlon (Sovyetler Birliğinde İslam) , London 1967, s.

(27) Benningsen,

A., Lemercier -

177

347


lerini devam ettirenler pek çoktur. Hatta, kendilerinin komünist olduğunu söyleyen birçok parti mensubu da İslam dinine inanmaktadır. İslamı müdafa etmek pro­ pagandası yapmanın yasak olduğunu ve yapanların ce­ zalandırıldığını belirtmiştik. Gençler hiç olmazsa Kelime - i Şahadet'i biliyorlar. Türkistan'da ailenin etkisi büyüktür. Gençler de aile­ lerine bağlıdırlar. Bu sebepten dini merasimlere aile içinde gizli olarak iştirak etmektedirler. B u durumları bilen Sovyet makamları bundan kurtulmak için Anti İslam faaliyetlerini arttırmaktadır. Bugün bu maz­ lum Türk - İslam memleketlerinde İslam hareketi ile milliyetçilik birleşmiş durumdadır. Müslümanlar milli hürriyet olmadığı takdirde dini hürriyetin de olmaya­ cağını çok iyi �.nlamışlardır. Din adamları yetiştiren mektepler yoktur. Sovyet mekteplerinde okumuş mü­ nevverler, devlet ve parti idarelerinde çalıştıkları hal­ de, din adamlığı vazifesini de yapmaktadır. İslam ve komünizm arasındaki müca�ele daha yıllarca sürecek­ tir. Müslümanlar için komünizm yabancı bir ülkenin teorisi ve hakimiyetidir. Bütün müslümanlar bunun id­ raki içersindedirler. İslamın şekli emirlerini yerine ge­ tiremeyen Müslümanlar, kendileriyle başbaşa kaldıkları zaman Halika yalvarmakta ve Allahın rahmetini di­ lemektedirler: Hür İslam memleketlerinde vazifeli Sov­ yet Müslümanları, Sovyetlerin istememesine rağmen buradaki hür ortam içerisinde İslam hükümlerini öğ­ renmektedirler. Ama, Sovyet - Komünizm rejimi kendi­ sinin bütün kuvvetlerinden payrlalanarak İslamiyet a­ leyhinde devamlı töhmetler yürütmekteler. Mazlum Müslümanlar her gün ve her saat Sovyetlerin Allah, Hz. Muhammed, Kuran - ı Kerim umumi İslam aleyhin­ deki hakaratlarını ve utançlı fikirlerini eşitıneye mec­ burdırlar. Aceb:ı., serbest İslam memleketlerindeki,. 348


bunlar arasında Türkiye'deki, Müsülümanlar Sovyetıe­ rin Anti - İslamı düşüncelerin temellerini biliyorlarmı? Eğer onlar bunlan bilmezseler, o zaman, sovyetıerin kendileri tarafından bugüne kadar tekrarlamakta bulu­ nan aşağıdaki ahlahsızlıkdan başka bir şey olmayan temel - fikirlerini bildermenin ehemmiyeti vardır, çün­ kü Müslümanlar kendi vijdanlan karşısında hangi şey­ tani bir kuvvetin harekette ikenliğini biimelidirler:

- "Allahı kim yarattı? Onu bizim hayalimiz ya­ rattı. Onu biz yarattığımız için, yoketmek gerekir" ("Sovetskiy Kazakistan" Alma - Ata, No, 5 S. 102) - "Allah herşeyden önce geri kalmış halklara ta­ biat dışı görünüşlerin etkisidir" ("Konımünist Tacikis­ tana", 29 Nisan 1 951 ) . - "Allah insanları yaratmadı, insanlar onu ya­ rattılar, Allaha inanmak halkların birbirlerini anlama­ larına ve dünya sulhunun kurulmasına mani olur" ("Komünist Tacikistana" 15 Ağustos 1958) - "Tekniği icad etmiş ve geliştirmiş olan insanlar, -dini doğmaları ve Allahı yok edecklerdir" ("Pravda Vastoka" 1 Ekim 1 970, S. 3 ) - "Muhammed kendi şahsi ve köle sahiplerinin çıkarları için yeni bir din yaratan kurnaz bir dolandırı­ . cıdır" (" Pravda Vostoka" 5.7.1957) - "Muhammed Allahın Resulü değil, Arap feodal­ lerinin hizmetkarıdır" ( "Pravda Vostoka" 3 1. 7 . 1 959) - "Muhammedin Allah tarafından gönderildiğ:inL Allahın var olduğunu ancak cahil ve safdil bir molla söyleyebilir" - "Muhammed yarı• efsanevi bir kişidir, hayat hi­ kayesi de belli değildir" (Dergi" 1962, No. : 26 - 27,S. 65) - "Kuran istismarcı sınıf ve mürteci din adamla349


rı tarafından emekçi sınıfları ezmek ve sömürmek için bir alet olarak kullanılmaktadır" ( "Büyük Sovyet An­ siülopedisi" 1 953, Cilt: 22, S. 564) - "Kuran ve onun emirlerinin köleliği, hususi mül­ kiyeti, sosyal adaletsizliği ve saldırgan savaşları savu­ nan gayelerdir" ( "Dergi" 1 964, No. : 35 - 36, S. 34) - "Kuran - ı Kerim hükümlerinin insan sevgisi ile· ilgisi yoktur" ("Partinaya Jizn" 1 958, No. : 6 ) - "Kuran yan vahşi araplar tarafından vücuda getirilmiş, sultanlar, emirler ve feodalların menfaatleri­ ne yaramıştır" ("Naukai Religiya' Moskova 1 980, No. : 10) - "Kuran karışık hikayelerden ibaret olduğu için bir kimse tarafından yazılmış olamaz" ( "Slovar Ateis­ ta" Allahsızın lügatı, Moskova 1 964, S. 143) ( 28) . - "İslamiyet bütün tarih boyunca ilim ve maari­ fin amansız dü§mam olagelmiştir" ( "Dergi" 1962, No. : 26 - 27, s. 65) - "İslam geçmişte olduğu gibi zamanımızda da gerici mahiyetini muhafaza etmiştir" ( "Özbekistan Ko­ münisti" 1963, No. : 10, S. 70) - "İslam ve onun mukaddes kitabı Kuran fertler hürriyetini inkar eder" ( "Kızıl Özbekistan" 1 954) - "İslamiyet, diğer dinler gibi, halklar arası dostluğun düşmanıdır" ( "Sovyet Özbekistanı" 1 .7.1964.) "Sovyetler Birliğinde bir din olarak islamiyet yoktur" (Küçük Sovyet Ansiklopedisi, 1 959, Cilt : 4, S. 22 1 ) -

(28) Kuran'ı Kerim aleyhinde aşağıdaki bir Sovyet

makalesi

müfessel malQ.mat vermektedir : Kllmoviç, Allahsızlar Ku­ ran hakkında neler bilmelidirler? Rusça, «Partiynaya Jizn Kazakhstanaıt, 1958, No. 6. İngilizcesi, «Central Aslan Re­ view» Dergisinde.

350


- "İslam emperyalizm hizmetindedir" - "İslamiyet, Doğunun büyük dinleri, bilhassa ateşperestlik, yahudilik ve hritisyanlık dinlerinin un­ surlarından faydalanmıştır" (Slovar Ateiste = Allahsızın Lügatı, S. 122) Sovyetlerin Islam hakkında kuru iftiralardan iba­ ret olan diğer fikirlerini iki risale şeklinde yayınlamış­ tık (29) . Onların İslam - Düşmanlığı fikirlerini öğ­ renmek günümüzün en mühüm işlerinden birisi olmalı­ dır. Eğer onların fikirlerini öğrenilmezse, o zaman, Müslümanlar kendilerinin Allahsızlık hücumundan kur­ tarmak cephesinde zorluklar görecekler.

SovyetJer Tarafından Mazlum İslamın, İslam Ülkelerinde İstismar Edilmesi Sovyetler Birliği İslam politikasının aleti, Sovyetler Birliğindeki mazlum İslamdır. Sovyetler mazlum İsla(29) Baymirza Hayit (Toplayan ve Yayınlayan ) , Soviet - Russias Anti - Islam - Policy in Turkestan (Türkistan'da

Sovyet

Rusyanın Anti - Islam Palıkası ) , 1. Kısım, Düsseldorf 1958; 2. Kısım, 1959. Bu dokümanlar toplamının

yayınlanması

Sovyetlerin kızdırmıştı ve bunm;ı için,

A. Romanov, Allah

çernorubaşeçnlkov (Karagömleklllertn

Alla hı) (cNauka 1

Rillgiya», Dergi Moskova

1964,

No 5, S. 3 1 - 34) konulu

makale ile Sovyetlerln müdafaa etmek

ümüdünde bulun­

muştu. Tarafımızdan toplanarak yayınlanan

Sovyetlerin

Antl - İslam - Dokümanları, Sovyetlerin dışınıla çok fikir­ ler yürütülmesine zevk

etmiştir. Bakınız :

«Yeni İstiklal»,

2 1 .6.196 1 , S. 1 2 ; «Son Havadis» 4.3.1961, S 2 1 ; «Dergi» (Mu­ nlh) 1960, No. 2 2 ; «Notes on Islam» (Calcutta) 1959, N. 4, s. 156 «Havadis» 3 1 . 1.1960, S. 2; «lntematlonal Mfairs» (Lon­ don) 1959 ; «Osteuropa» (Aachen ) , 1961, No. 1 1 - 1 2 ;

351


mı istismar ederek, İslam milletlerinin dostları olarak görünmek gayretindeler. Bu konuda Türkistan Müslü­ man Dini İdaresi'nin rolü büyüktür. Bu idare, Sovyet Propagandasının İslam memleketlerinde aleti olarak kullanılmaktadır. Adı geçen idarenin başkanı Kızıl Müftü Ziyaeddin Babahanov, her İslam toplantısına i ştirak eder. Onu, tanımayan İslam din adamı azdır. O da komünizm ile İslamı birbirine pek iyi bağlamayı bi. l ir Ağzından çıkan sözler şunlardır: «Allah, Kuran ı Kerim, dünya sulhü, Sovyet müslümanlarının müslü­ man biraderlerine yardımı, Orta Asya'da büyük geliş­ me ; komünistlerin din aleyhinde olmadıkları, İslamın Sovyetler birliğindeki serbestliği» gibiler. Taşkent'deki Müslüman Dini İdaresi, o kadar iyi propagandacılar ki, müsülüman mernleketlerden gelen misafirlerin mensup olduğu devletin bayrağı, dini İdarenin arabasında Sov­ yet bayrağı yanında dalgalanmaktadır. -

Sovyetler dış İslam memleketlerinde nazik ve kur­ naz hareketlerden de geri durmuyorlar. Mesela, Sov­ yetler Birliğinde Kur'an tab ettirmek yasak olduğu halde, Sovyetler dış memleketlerde dağıtmak için Kur­ an - ı Kerim'i gayet güzel bir şekilde tab ettirmişlerdir ve bunu hür İslam memleketlerinde din adamlarına he­ diye etmişlerdir. Kuran - ı Kerim'in Rusça tercümesi de vardır, lakin bu yalnız araştırmalarda kullanılmak­ tadır. Türkistan Müslüman Dini İdaresi «Sovyetler Bir­ liğinde İslam Abideleri» adıyla dini yapıların fotoğraf­ larını yayınlamıştır. Bu kitap müslüman din adamları­ na hediye edilmiştir. Eserde Hoca Ahmed Yesevi 'nin Türbe ve Camisi de gösterilmiştir. Ama, buranın «Al­ lahsızlar Evi)) haline getirildiğinden hiçbir bahis yoktur. Sovyetler Birliğindeki muazzam İslami abidelerinin re352


simlerini gören kimseler de «Sovyetler Birliğinde İslama baskı yapılmayacığın zehabına kapılmaktadırlar. Müslüman Doğu memleketleri için Taşkent'e «Sov yet Doğusu Müslümanları» adlı bir dergi Arap, İngiliz, Fransız ve Özbek dillerinde neşredilmektedir. Bu dergi nin başyazarı Abdülgani A"odulayev'dir. Türkistan'da di­ ni eser okumak yasak olduğundan, bu mecmuayı Tür­ kistanlılar okuyamıyorlar. Fakat, bu dergi çeşitli İslam dillerinde basılarak, dış İslam memleketlerinde okutul­ maktadır. Türkistan'da İslam Kültürü, Ebu İbn - i Sina, Bu­ hari, Tirmizi, Farabi, Biruni, El - Harezmi gibi meşhur mütefekkirleri yetiştirmiştir. Bu manevi miraslar bu­ gün de islam kültürünün temeli mesabesindedir. Bir Zamanlar «Samerkent dünyanın kılıcı, Buhara İs­ lam Dininin kuvveti» denirdi; günümüzde bu şehirler Rusya hakimiyetindedir. Hür memleketlerde yaşıyan bazı saf müslümanlar, Sovyetler tarafından verilen ra­ kamlara inanıyorlar. Sovyet matbuatını takibeden Sov­ yetleri tanımayan bu kimseler meselenin içyüzünü bil­ miyorlar. Sovyet matbuatını okuyanlar bir zamanlar İslam ilimlerine merkezlik etmiş olan Buhara'nın bu­ güu Allahsızlar merkezi haline getirildiğini kolay­ ca görür, fakat hür islam memleketleri maalesef bu gerçeklerden kısmen de olsa haberdar değildir. İslam dünyasında Mevlana Raghib Ahsan, Muham­ med Natsir ve Sami Aşur gibi Sovyetler BirliğinJeki İs­ lam faciasını iyi !Jilen fikir adamları da vardır. Bu fikir adanılan karşısında olan ,Sovyetler taraftarı fikir adam­ larının sayısı da gün geçtikçe artmaktadır. Sovyetler Hür ünya İslam din adamlarını Tür­ kistan'a davet etmektedir. Mesela, Eylül 1 970'de Mı­ sır El - Ezber Üniversitesinden bir heyet Muhammed El-

E,

F. : 23

353


Fahham Başkanlığında Türkistan'ı ziyaret etmiştir. 9 ı ı Eylül 1970 tarihleri arasında Düşenbe şehrini zi­ yaret eden «El � Ezher» Alimleri adına ,heyet başkanı Muhammed El - Fahham şehrinden ayrılmadan ön­ ce şöyle demiştir : «Tacik halkının hayatını öğrenmek, onun iktisadi ve kültürel gelişmesini görmek bizim için çok faydalı ol­ du» (30) . Şeyh - ul Ulema ve onun arkadaşları, Türkis­ tan'a politika yapmak için gelmemişlerdi. Dini bir tet­ kik seyahati yapmak gayesindeydiler. Heyet Tacikis­ tandaki «terakkiyatı» gördü, lakin pek tabii ki, kendi­ leri Tacikistan'dan ayrıldıktan üç gün sonra şeyhin be­ yanatının yayınlandığı gazetede şu sözlerin de neşredil­ diğinden habersizdiler :

-

''Sovyetler Birliği Komünist Partisi, dinleri ortadan kaldırmak ve sosyalizmi kurmak faaliyetlerinde, K. Mark F. Engels ve V.I. Lenin tarafından tespit edil­ miş İlmi Allahsızlık prensipleri esasında çalıştı» (31 ) : Burada El - Ezher heyeti faaliyetlerinden ve onların Allahsızlann tmağına nasıl düştüğünden bahsetmeye­ ceğiz. «El - Ezherıı heyeti Türkistan'daki İslam faciası· nı göremez miydi? Şayet birgün bu facianın varlığını öğ­ renirse komünist rejimin İslam politikasını protesto e­ decek midir? Biz bu hususların cevaplarını bilmiyo­ ruz. Sovyetler Birliği dışında, Sovyet hakimiyeti altın­ daki İslam memleketlerindeki İslam faciasını göreme­ yen ve görmek istemeyen, bazı din adanılan Sovyet propagandasının kurbanları olarak hesaplanmalıdırlar. (30) «Kommünist Tacikistana», 1 3.9. 1970, S. 4 ( 3 1 ) R. Majidov, Engels, o reliğil 1 ateizme (Engels Dinler ve Al­ lahsızlık hakkında) ,«Kommünist Tacıkistana» , s. 3.

354

17.9. 1970,


Bugün bağımsız İslam memleketlerinin hiçbirinde, kcr münizm hakimiyeti altındaki İslam ve Müslümanların durumunu, komünizm ve İslam arasındaki mücadele­ leri araştıracak bir enstitü yoktur. İslam dünyasında. (Sovyetıer dışında) Sovyetlerin İslam hakkındaki propagandasına inananlar çok, lakin buradaki İslam faciasını bilenler pek azdır. Hür Müslüman memleket­ ler, mazlum Müslümanların durumları hakkında araş­ tırma yapmakla onların kurtuluş davasına manen yar­ dım etmiş olacaklardır : Sovyetler İslam - Dostu halinde göstermek için, hatta nefret ettikleri İsmail Buharının doğumunun 1200 yıllığı münasebetiyle 1 974'de bir bey-· nelmilel toplantı tertip etmişlerdi (32) . ·

SOVYETLER BİRLİGİ KOMÜNİST PARTİSİNİN İSLAlUYETE KARŞI YENİ MÜCADELESİ (*) Sovyetıer Birliği Komünist Partisi (SBKP) bütün dinlere ve bu arada_ İslamiyete karşı da inatla mücadele yürüttüğü halde, İslam dini ateistik komünizmin, ya­ şama. kaabiliyetini haiz bir hasmı olarak kalmağa de( 32 ) Toplantıya <Buhara ve Samerkent'te) 26 İ slam

memleke­

tinden roümessiller gelmişler. Ama-, misafirlerden hiç kimse Büyük Buhari'ya bu kadar kıymet verdiginiz halde, niçin onun doğum seheri Buhara'da Allahsızlık Ü niversitesi aç­ dınızlar diye sormamıştır. (* )

Bu Kısım «Dergi», Munih 1971, No: 65, S. 64

-

69'da, Al­

mancası «0steuropa» Dergisi, Aachen 1972, No : S. 1 14 1 1 8 ; «Digest des Ostens» Dergisi. Künigstein/Taunus 1971, No : 10, S. 64 - 6 9 ; «Al- M uhacirun» Dergisi, Munih 1971, No : -

2

y

- 30, S. 8 - 1 5 ; İ ng izcesi, «ABN

-

Correspondence• Mu-.

nıch 1973, No : 3, S, 17 - 2 1 Ruscası : «Religlya i Atelzma SSSR» Belletin Munıh 1 9 7 1 , No : 6 (44 l 'da yayınlandı.

v.

355,


·vam etmektedir. Bir yandan Sovyet Hükumetinin baskısına, bir yan­ dan SBKP'nin propaganda ve tahrik hareketlerine ma­ ruz kalan İslam dininin, 1 935 37 yılları sonundan iti­ baren camiden namaz kılma, dini bayramları kutla­ ma, dini nikah, ezan, sünnet, dini okul ve kitaplar ve ·saire gibi dış tezahürleri hemen hemen ortadan kalk­ mıştır. Ateistik iktidarın baskısı, İslam dinini bir nevi «iç muhaceretn hayatı yaşamağa zorlamıştır. Bilindiği gi­ bi İslam dini doğma'lardan değil de, hayati bir din ve Allah ile insanlara karşı dünyayı kavrayış tarzına uy­ gun kanun ve vazifelerden ibaret olduğundan dış teza­ hürler olmadan da insanların kalbinde yaşamağa de­ vam etmektedir. Sovyet yönetimi ile ateizm nazariyatçıları, gençleri yıllarca süren ateistik eğitimden geçirdikten sonra ve idaricezi tedbirlerle (camilerin tahribi, dini adamların tevkifi ve saire) Müslümanların büyük bir kısmını din­ den ayırabileceklerine, yeni kuşakların ise dinle artık ilgilerini keseceklerine kani bulunuyorlardı. Ne var ki, hesap kitaba uymadı. Sovyetler Birliğinde sade yaşlı ku­ şak değil gençliğin büyük bir kısmı da İslam dinine sa­ dık kalmaktadır. Hatta, rejimin dindarlar üzerindeki baskısı arttığı oranda, onların dine bağlılıkları kuvvet­ lenmektedir. Bunu Sovyet baskısının bir çok haberleri açıkça ortaya koymaktadır. Mesela, ccÖzbekistan kom­ munisfü> adlı dergide şu satırlara yer verilmiştir : «Son yıllarda sosyolojik araştırmaları Buhara, Fer­ gana ve Kaşka - Derya bölgelerinde . . . dini inanç niteli­ ğinin karmaşık bir tablo arzetmekte olduğunu ortaya koymuştur. Mesela, Fergana bölgesinin köylerinde an­ kete verilen cevaplardan, bir çok kimselerin ya gele­ nek sebebiyle, ya ana babalarının etkisi altında, ya da -

356


komşularla arayı açmamak için dini inanç ve mera­ simleri muhafaza ettikleri anlaşılıyor>> (33 ) . Aynı dergide şu düşünce ileri sürülüyor : «Memle­ ketimizde din, maksizm - leninizme karşı koyan yegane - ideolojik dünyayı kavrayış tarzıdır» (34) . Bu gibi haberlerden İslamiyet ile marksizm - leni­ nizm arasındaki eski aykınlıklıarın bugün de giderilme­ miş olduğu ve yeter sayıda gençlerin, öğrencilerin ve Komünist parti üyelerinin hala dine bağlı kaldıkları anlaşılıyor. Komünist yazar şu şikayette bulunuyor: « . . . Parti üyelerinin dini merasim ve ayinlere katılma olaylan tahammül edilecek gibi değildir.» (35) . Sovyetıer Birliğinde İslam dini şeklen dört dini idare (36) . tarafından yönetilmektedir. Bunlardan en nüfuzlu ve faal olanı (cami sayısı ve dış siyasi faaliyet bakımından) merkezi Taşkent'te bulunan «Orta Asya ve Kazakistan» (Türkistan) Müslümanlarının Dini İda­ resi» dir. Nevar ki, bu dini idarelerden hiçbiri bugüne kadar İslam dinini temsil etme, dindarların ihtiyaçlarını sağ­ lama ve resmi makamların din aleyhtarı tedbirlerine karşı koyma kaabiliyetini gösterememiştir. Dini idare­ ler Sovyetıer Birliğinde gerçekte Müslümanların dini hayatını yönetmek için hiçbir hakka sahip değildirler. Komünist parti ve devlet organlarının daimi kontrolu (33) Özbekistan Komünis'tl, No : 6, 1970, S. 65 (34 ) Aynı dergi, S. 64 ( 3 5 ) Aynı dergi, S. 67 (36) Sovyetıer Birllğl Avrupa Bölgesi ve Siblrya Müslümanlan­ ' nın Dini İdaresi ( Uf a> ; Orta Asya ve Kazakıstan Müslü­ manlarının Dini idaresi (Taşkent) ; Kuzey Kafkasya ve Da­ ğıstan Müslümanlarının Dini İdaresi (Buynaksk) ; Mave­ ray-1 Kafkasya Müslümanlarının Dini

İdaresi

(BakQ).

35'1


ve baskısı altında bulunan bu dini idareler, dindarların zararına olduğunu önceden bildikleri halde, devletin bü­ tün tedbirlerini uygulamak zorunda kalıyorlar. Bu durum özellikle, ((Orta Asya ve Kazakistan :=Müslümanların Dini İdaresiıı tarafından basılan bir · takvimde kendini açıkça göstermektedir. Söz konusu takvimde Leni'nin doğum günü gösterilmiş, Hazreti Mu­ hammedin doğum tarihine ise yer verilmemiştir. Ayrıca Sovyet bayramları (Ekim İhtilali, 1 Mayıs ve saire) kay­ dedilmiş; dii bayramlar ise zikredilmemiştir. Sovyet Özbekistan'ında ateizm propagandacılarını yetiştirmek için mahsus 218 okuldan başka ateizm ü­ niversiteleri de var. Taşkent'te bir de ((Allahsızlık Evin mevcuttur. Özekistan'da 1 969 - 1970 yıllarında 42 .000 din aleyhtarı konferans verilmiştir (37) . ((Bilim ve Dinıı adlı ateistik dergide verilen en son bilgiye göre, Kaza­ kıstan'da halen, ateistik «Znaniyeıı derneğine ve Komü­ nist parti komitelerine mensup 20 bin öğretmen ateis­ tik faaliyete katılmaktadır. Kuzey Kazakıstan bölgesin­ de 1 967 - 1 970 yıllarında din aleyhtarlığı konusunda 8 1 8 «Sorular ve cevaplanı gecesi düzenlenmiştir (38) . Bu kadar kuvvetli ateistik propagandaya kar&ı dini .idarenin elbet hiçbir şey yapmasına imkan yoktu. Bu di­ ni idare, değirleri gibi, İslamiyeti savunan bir vakara "bile yayınlayamamıştır. Sovyetıer Birliğinde dini idare­ ler, Komünist partisi onlardan dış politikada birer alet <(37) Özbekistan kommunisti, No : 6, 19 7 0, S. 63. Taşkent'teki «Al­ lahsızlar Evb 1 972 - 77'de Allahsızlık propagandacıları için 1212 Çalışma - uslübu - semineri yapmış ve bunlara

da

300.000'den fazla kişi katılmıştır. « Özbekistan Medeniyeth> l8.3. 1977, s. 1 (38) Nauka i religiya <Bilim ve Din ) , N o : 5, 1971, S 588

!358


gibi faydalanmak ihtiyacını duyduğundan mevcudi­ yetlerini devam ettirebiliyorlar. Onların rolü, «Sovyet ve Arap kardeşliğin kuruldu­ ğundan beri özellikle artmıştır. Sovyetler Birliğini sık sık yabancı Müslüman heyetleri ziyaret ediyor. Bu gibi hallerde SBKP yönetimi her seferinde Sovyetler Birli­ ğindeki Müslüman temsilcilerinden faydalanıyor. Eski Müslüman kültürünün bir merkezi olarak Türkistan'ı 1 970 Eylül'ünde, başında Kahire'deki El- Ezher Üniver­ sitesi rektörü Muhammet Al - Fahkam'ın bulunduğu üniversite öğretim üyelerinden müteşekkil bir heyet ziyaret etti. Heyet, Sovyet organları temsilcilerinin de hazır bulunduğu yerli Dini İdare büyük bir saygı ile kar­ şılandı. Kommunist Tacikistana gazetesinin verdiği bil­ giye göre, heyet başkanı Sovyet, Müsülümanlann du­ rumundan, dini idarelerin faaliyetinden ve Sovyetler Birliğinde hüküm süren din hürriyetinden çok memnun kalmış olduğunu belirtmiştir. Müftü Ziyaeddin Babahanov'un başında bulundu­ ğu Taşkent'teki Dini İdare ise Sovyetıer Birliğinde İs­ ıam dininin gerçek feci durumunu yabancı Müslüman din adamlarından gizlemektedir. Sovyet yönetiminin İslamiyete karışı ikiyüzlü tutu­ mu dikkati çekiyor: Sovyetler Birliğinin içinde islami­ yetle amansız biı mücadele, yabancı Müslümanlara kar­ şı ise dostça bir davranış ! Bu iki zıt tutumun, Sovyet yönetimi tarafından nasıl telif edildiğini, bir çok inan­ dırıcı misallerde görmek mümkündür. Bir yandan SBKP'nin İslamiyete karşı şiddetle mü­ cadelesi ve ona uyguladığı iki yüzlü politika öte yandan da dini idarelerin din hüt-riyetini savunma kabiliyetsiz­ likleri, İslamiyet ruhunun dindarlarını kalbinde yer­ leşmesine yardım etmektedir. Nitekim Sovyet basının­ da verilen haberlerden anlaşıldığı üzere İslamiyet, ko359


münistlerin yolunda çekilmek şöyle dursun varlığını sağlam olarak muhafaza etmeye devam etmektedir. Komünistlerin İslamiyetin «yaşama gücünden» şi­ kayetleri SBKP'nin XX IV. Kongre ( 197 1 ) arifesinde özellikle ;.;ok duyulmakta idi. Mesela, Özbekis tan K.P. Merkez Komitesi Birinci Sekreteri Şeref Reşi­ dov, bu partinin XVIII. Kongresinde Din aleyhtarı pro­ paganda konusunda şunları söylemiştir : «Merkez Komitesi ateistik sorunlariyle devamlı su­ rette meşgul oluyor. Buna rağmen şunu da kaydetmek gerektir ki, Taşkent, Namangan, Buhara, Samerkend'­ da ve bir çok diğer bölgelerde bu meseleye gereği kadar önem verilmiyor. Din aleyhtarı propagandanın edindiği hedefe çoğu zaman ulaşılmadığını kaydetmek gerekir. Dine ait kanunların uygulanması için yapılan kontrol, oldukça zayıftır. Halkın bir kısmı bugüne kadar dini a­ yinlerre katılrnağa devam etmektedir (39) . Türkmenistan Komünist Partisinin XX . Kongresin­ de (Şubat 1971) dahi, aynı konuda aşağıdaki karar a­ lınmıştır:

«İlmi ateistik propaganda zayıf yapılıyor. Bir kısım insanların ş-uur ve davranışlarındaki geçmişin kalıntıla­ rını parti, yeteri kadar değerlendirmemektedir. Halkın ateistik eğitimi ve tabii ilimlerin propagandası kuvvet­ lendirilınelidin> (40) . Bu resmi haberlerde İslamiyetin Sovyetıer Birliğin­ de teslim olmadığı anlaşılıyor. İslamiyet taarruz geçe­ cek durumda değildir, ama, savunma cephesindeki mev­ zilerini muhafaza etmektedir. Bu durum ise, Komünist ( 39) Özbekistan kommilnistl, No: 3, 1971, (40) Turkmenskaya iskra, 24.2.197 1 , s. 1 -2

360

s.

37


partisini dine karşı mücadeleyi kuvvetlendirmeğe zor­ lamaktadır. Sovyet tarafı, dindarlar ile Müslüman din adam­ ları arasındaki bağlan koparmak için her çareye baş­ vurmakta ve bazen İslamiyete karşı mücadelede sabık din adamlarından da faydalanmağa muvaffak olmak­ tadır. Özbek yazan Kamil İkramov, Moskova'da 1970 yılında yayınlanan Talisman (Tumar) adlı broşüründe bu hususta bir örnek veriyor. İkramov, dindarların bü­ yük saygısına mazhar olan Harezm'li sabık din adamı İşan Pir Niyaz Hoca'nın ateist olduktan sonra İslamiyet aleyhine başarılı propaganda yaptığını yazmaktadır. Sovyet din aleyhtarı kampanyada, Müslüman evliyaya gösterilen sagıya karşı mücdaleye de büyük önem veri­ liyor (41 ) . Gençliği ateistik ruhta- yetiştirmek için onlara «İlmi ateizm» dersleri verilmektedir. Bundan maksat, zaten sayılan az olan imamların gençler üzerinde etki­ sini önlemektedir. Nevar ki, her zaman başarıya ulaşıl­ mıyor. Özbekistan K.P. Buhara Eyalet Komitesi Propa­ ganda ve Ajitasyon Şubesi Müdürü A. Muzafferov'un söylediğine göre, bugünkü Müslüman din adamın, bir dereceye kac;iar çağımızın şartlarım" uymak ve bu yol ile gençler de dahil, dindarlar üzerindeki nüfuzunu bi­ tirmemek için çaba gösteriyorlar (42) . Bununla ilgili olarak Komünist parti görevlileri. Müslüman din adamlarının yeni sosyal şartlara «uyma­ yı» ve İslamiyeti «modernleştirmeyi» tasarladıklarını söylüyorlar. Bu meselelere son zamanlarda bir çok ma, ( 4 1 ) K. İkramov, Kult svly�tıh v islame, SBKP Merkez Komite­ sine bağlı Sosyal İlimler Akademisi yayınlarından, Mosko­ va, 197& (42) Türkistan, üç aylık rapor, Nisan 1970, S. 33

361


kaleler tahsis edilmektedir. Mesela, N. Aşirov'un kaleme aldığı C<Sovyetler Birliğinde İslamiyetin Tekamülü» (Nakula İ religiya, No 4, 1971 ) ile ccl\füslüman din a­ damlannı modernleşme yoluna sevkeden nedir?» (Aynı dergi, No 3) başlıklı makaleler bu cümledendir. Sovyet­ ler Birliğinde İslamiyete karşı yaptığı mücadele ile te­ mayüz etmiş olan yazar bu makalelerde din adamları­ nın, dini inançları ve insanlar üzerindeki etkilerini mu­ hafaza etme ve İslami öğretileri «modernleştirme» gayretlerinden bahsetmektedir. Mesela yazar, «Sovyet­ ler Birliğinde İslamiyetin Tekamülün adlı makalesinin başında şöyle diyor: «Müslüman din adamlarının vaaz ve konuşmala­ rındaki konular son zamanlarda önemli ölçüde genişle­ miş ve en yeni sosyal sorunları benimseme arzuları gö­ ze çarpacak derecede kuvvetlenmiştir» . Bu düşünce doğrudur ama, yazar bir gün «İslamiyet, halka ihtilal hakkı tanırıı sözlerini sarfetmiş olan Moskova camisinin imamına dayanıyor. Sovyet rejimine bir ihtar anlamına da gelen bu cümleyi Aşirov, komünizm açısından tek taraflı olarak şöyle yorumluyor: «Kur'anın mevcut iktidara itaat etme talepleri . . . bu iktidar zulmedici ve adaletsiz ve sosyal ilişkilerin ge­ lişmesine mani olursa, ona karşı ayaklanma imkanını hiç te ortadan kaldırmıyor» . Bu sözlerle yazar Müslüman din adamlarının İsla­ miyetle sosyal devrim meseleleri arasında bir takım bağ­ lar kurma çabası içinde olduklarını söylemek istiyor. Yazar, guya dinin modernleştirilmesinden bahseden A­ zerbeycanlı bir din adamının şu sözlerini de aktarıyor : «İslam dini, elbet bugünkü şekliyle değil, ondan su­ ni ve eskimiş hükümler çıkarıldıktan sonra, modern­ leşmiş bir şekilde komünist toplumunda da varlığını 362


muhafaza edecektir. Din olmadan insanın manevi ha­ _yatında bir boşluk hasıl oluyorıı . Dinlerin 1<int.ibakn ve 1<modernleşmesi» görüşü ate­ izm nazariyatçıl arını özellik.le rahatsız etmektedir. On­ lar dinin, bir bütün olarak, eskimiş olduğunda ısrar et­ mekte ve insan toplumunun gelişmesi sonucunda dinin mutlaka ortadan kalkacağını ispat etmeğe çalışmakta­ dırlar. Aşirov, makalesinde ateistlerin şu temel düşünce­ sine de yer vermektedir: 1<Diğer dinlerde de olduğu gibi, İslamiyetin sosyal tutumundaki değişiklikler, dini tamarniyle ortadan kay­ bolmaktan kurtaramaz. Nevar ki, dinin hiçbir zaman kendiliğinden orta­ dan kalkmasına imkan yoktur. O, yalnız ona karşı cebir ve şiddet hareketlerine başvurulduğu zamanlarda hayat .sathından çekiliyor. Ve genellikle mücadelenin nihai safhasından bahsedebilmek için daha bir çok kuşakla­ rın gelip geçmesi gerekir» . Sovyet Müslümanları çevresinde, özellikle Türkis­ tanda şu iki dü:?ünce hakimdir: 1 . İslamiyetin doğuşundan beri dünya bir çok ihti­ lallere sahne olmuştur. Bundan ötürü komünistlerin sosyal ihtilali dahi İslamiyet için )liçbir şey ifade et­ mez. 2. Memlekette Kur'anın bir tek nüshası kaldığı müddetçe, İslamiyet ateistik rejim altında da yaşaya­ caktır. Bu gibi düşüncelere karşı ve bunların kitleler ara­ sında yayılmasım önlemek için yapılan mücadelede, Sovyetler Birliği Komünist Partisi yönetiminin uygula­ dığı din aleyhtarı tedbirler şiddetlenmektedir.

363



V. BÖLÜM ( * )

:Bugünkü Sovyetler Birliği Dıs •

politikasında

Türkistan'ın Ehemmiyeti Rusya Komünist Hükumet'i kurulduğu zamandan itibaren Türkistan'a ayrı bir önem vermişti. Çünkü bu Türk ülkesi Asya'nın kalbinde, Sovyetler'in Asya'daki hareketleri için köprü vazifesi görecek imkanlar ortaya koyabilecekti. Sovyet rejiminin isteğine göre, Türkis­ tan'ın Sovyet Rusya'nın Doğu ülkelerindeki dış politi­ kası için temel bir unsur olarak kollanılması gerekti. Bu­ nun için ilk talimatı Lenin vermişti. Lenin, 22 Kasım 1919'da Doğu Ha lkları Komünist Teşkilatıarı'nın ikinci kurultayında yaptığı konuşmada, Doğu Ülkeleri ko­ münistlerinden, doğu halklarını tanımalarını tal ebet(*)

Bu böltim ön c e Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Kon­ feransında okundu. So:ıra, «Dergi» 1 970, No 61. S. 37 46; «Emel» ( İ stanbul) 1 970, No 59, S. 33 - 4 1 ; Güven (Ankara) -

1974, No 5

-

7 ; «Al

-

Nadvi» (Gazete, Mekke) , 29 Aralık ve

30 Aralı�� 1970 de neşredildi.

365


mişti. Lenin'e göre, şark komünistleri önce milli burju­ vaziye istinad etmeye mecburdurlar, sonra doğu halk­ larının lisanlarından <1tek kurtuluş umudunun millet­ learası (Enternasyonal) ihtilalin gaşarısına bağlı oldu­ ğu» onlara telkin edilmeliydi ( 1 ) . Bir Amerikalı gazeteci 191 9'da Lenin'e Sovyet ­ Rusya hükumetinin Afganistan, Hindistan ve diğer memleketlerdeki faaliyetlerini sorduğunda, Lenin 20 Haziran 1 91 9'da aşağıdaki cevabı vermiştir :

ccBizim Sovyet Cumhuriyetimizin Afganistan, Hin­ distan ve Rusya dışında diğer l\1üslüman meleketler.,­ deki faaliyeti Rusya içindeki Müslüman ve gayri Rus halklar arasındaki faaliyetinin aynıdır» ( 2 ) . Lenin 4 Kasım 1919'da Türkistan komünistlerine yazdığı mektubunda : ccTürkistan halkları nezdindeki hakiki münasebetle­ ri teşkil etmek, Rusya Federatif Sosyalist Sovyet Cum­ huriyeti için zamanımızda, mübalağa etmeden söyleye­ bileceğimiz gibi, büyük, dünyayı kapsayan tarihi ehem­ miyet haizdir» (3) der. Lenin'e göre Sovyet politikası Türkistan'da bir dün­ ya problemi olarak kabul edilmelidir. Çünkü Türkis­ tan vasıtasıyla Asya'yı etkilemek mümkündür (4) . ( 1 ) Daha geniş bilgi edinmek için bakınız: V. i. Leain drug na­ rodov Vostoka (V. İ . Lenin Doğu Haklarının Dostu ) , 1 . Cilt, Baku 1 9C7, S. 228 ( 2 ) Lenin o Sredney Azii i Kazahsiana (Lenin Orta Asya ve Ka­ zakistan hakkında ) , Taşkent 1960, S. 4 5 1

(3) Lenin (2), S. 461 ( 4 ) Daha geniş bilgi için bakınız : Hayit, Turkesian in der sow­ jetischen Aussenpolitik ( Sovyet Dış politikasında Türkistan) «Ostseuropa», 1960, No. 1 0. S. 671 - 67!J

366


Lenin'in yukarıdaki beyanlarından goruyoruz ki. Türkistan'dan Sovyet Rusya dış politikasında istifade etme fikrini n temelleri ilk olarak Lenin tarafından or­ taya atılmıştır. Lenin zamanında Sovyet liderleri Türkistan'ın Sov­ yet Rusya dış politikasındaki rolü meselesinde ideolo­ jik esasları hazırlamışlardır. Sovyet liderleri aşağıdaki fikirleri ileri sürmüşlerdir : C<Türkistan dünya tarihinde Asya'ımı Avrupa'ya kapısı rolünü oynamıştır. Şimdi Türkistan, Avruap'nın (Rusya'nın denmek isteniyor - Hayit) Asya'ya kapısı gö-· revini yapmalıdır».

"Türkistan komünizmin Asya'daki ileri karakolu­ dur». ccTürkistan (Sovyet) Cumhuriyeti Asya'nın başl<a ülkelerinde ihtilal fikirlerinin yerleştirilmesi için temel olmuştur ve bu halde kalacaktır. Bundan başka bir ka­ nat sahibi olmak esaslı bir tarihi hata olacaktın,. "Türkistan bizim ideolojimizi yaymak için mer­ kezdir». "Rusyanın geleceği Asya'dadll". Rusya halklan ve mazlum Asya halkları siyasi ve iktisadi müşterek mcn­ faatlara sahiptirler. Bundan Sovyet Rusya Doğu - Poli­ tikası'nın hatları ortaya çıkmıştır». "Bizim düşmanlanmız bizi eski tipteki ve eski 2a­ mandaki Rus emperyalistleri şeklinde göstermek için gayret edeceklerdir. Doğu_ haklan arasına girmenin tek yolu, doğu, haklan arasına girmenin tek yolu, doğu halklan komünistleri veya Müslümanları adına hareket etmekle mümkün olabilin,. "Türkistan komünist ihtilali mikroplarının doğuda 367


taşıyıcı olmalıdm> (5) . Bugüne kadar Sovyetıerin bunun gibi fikirlerinde değişiklik olmamıştır. Yalnız bu fikirlere, Türkistan'ın <loğu halklarına kapitalizm devrini göremeden sosya­ lizm dönemine geçebilecekleri konusunda örnek olabile­ ceği hakkındaki iddialar eklenmiştir. Bunun gibi teorik esaslarla Sovyetıer Türkistan'ı kendi dış politikaları için kullanmağa gayret etmişler ve bundan bugüne ka­ dar vazgeçmemişlerdir. Sovyet Rusya Türkistan'ı dış politikasında bir alet olarak kullanmaya başlamadan önce, Türkistan'da ken­ di hakimiyetini kuvvetlendirmek zorunda kalmıştı. Türkistan'ı sovyetleştirmek, komünizm rejimi altında yaşamaya zorlamak, islamiyetin buradaki tesirini za­ yıflatmak, Buhara ve Harezim halk Cumhuriyetinin bağımsızlıklarına son vermek, Türkistan'ı 5 Sovyet Cumhuriyeti perdesi altında parçalamak, basmacı­ lık olarak adlandırılan Türskistan milli mücadelesine 1 935 yılına kadar son vermek ve Türkistan yerli halkı arasından komünist kadrolar hazırlamak gibi tedbirler Sovyetlerin Türkistan'da dışpolitikada bir alet olarak faydalanması için esaslar ortaya koydu. 1 9 1 9 - 1 923 yıllan arasında Türkistan'da, Komü­ nist Enternasyonal'nin Doğu Halkları Prü))aganda Ş('ı­ rası faaliyet göstermişti. Bu şuranın başkanı. o zaman Türkiye Komünist Partisi'nin birinci sekreteri olan Mustafa Suphi idi Şavr'a da gözden uzak tutulmama( 5 ) Sovyetlerin böyle tezleri hakkında açık bllgl

için : Haylt,

Sowjeltrusslscbe Orientpolitik am belspiel Turkestans (Tür­ kistan meselesinde Sovyet Rus şark politikası) , Köln l!l62, S. 184 - 1 90 ; Süleyman Tekiner, Sovyct Türkistan ve Müslü­ man Doğu memleketleri, «Dergi», Münih 1969, Nr. 56, S. 16 '33 .

.368

-


lıdır ki, Hindistan ve İran Komünist Partileri Tür­ kistan'da kurulmuştu. Sovyet Rusya hakimiyetinde bu­ lunan doğu hal<Jarı vasıtasıyla, batı Avrupa devletleri hakimiyeti altında bulunan doğu haklarını kendi leh­ lerine kazanmayı ümit ediyorlar. Bunun için Eylül 1 920'de Doğu Halkları Kuruıtayı'm teşkil ettiler. Sov­ yetler bu Kurultaya büyük ümit bağlamışlardır. La­ kin, meydana gelen olaylar bu kurultayın Sovyetler için zararlı olduğunu ortaya çıkarmıştı. Kurultaya iştirak eden Türkistanlı delegelerden avukat Narbutabek Sov­ yet Rusların Türkistan'daki politikasına hücum etmiş ve konuşmasıyla doğu halkları nezdinde Sovyet parola­ larına şüphe meydana getirmişti. Sovyetler bu ku­ rultaydan sonra ikinci bir Doğu halkları kurultayı top­ lamaya cesaret edemediler. Fakat Müslüman doğu halkları arasında çalışmak ve komünizm propaganda­ sını yürütmek için Mekke şehrinden faaliyet göster­ mek taktiğini kullandılar. Nazir Törekul adlı bir Türk 1 928 - 1931 yıllarında Sovyetler Birliği'nin Suudi A­ rabistan büyükelçisi olarak vazife görmüştür. Bu Türk, lakin Allahsızlık hareketinin rehberlerinden birisi bu­ lunan sovyet büyükelçisi Mekke'de hacılar arasında komünizm propagandası yapmıştır. İslam perdesi al­ tına gizlenmek isteyen komünizm kareketini Suudi A­ ıabistan hükümeti aradan birkaç · yıl geçtikten sonra farketmiş ve Sovyetler Birliği ile diplomatik münase­ betlerini kesmiştir. Sovyetler Birliği ile bu güne kadar diplomatik münasebetlerde bulunmayan tek Müslü­ man devleti Suudi Arabistan'dır. Stalin devrinde Türkistan Doğu memleketlerinde yürütülen komünizm propagandasının merkezi haline getirilmiştir. Fakat, TürKistan kapıları yabancılara a­ çılmamıştır. Doğu memleketlerinden Türkistan'a tale­ beler getiıilmiş ve bunlara sovyet ruhunda talim verilF. : 24

369


dikten sonra memleketlerine gönderilmişlerdir. Stalin devrinde, Sovyet Rusya'nın Türkistan politikası'nı «a­ dil» olarak yürüttüğü ve milli meseleleri «doğru yoldan halletiğiıı Doğu memleketlerinde birer örnek olarak pro­ paganda edilmiştir. İkinci Dünya Harbi sonuna kadar istiklali olmayan Asya haklarına Türkistan'ı bir okul ola-! rak göstermişlerdir. Asya halkları da buna inanmıştır. Sovyetler Birliği Türkistan vasıtasıyla Doğu halkla­ rına hürriyet kazanmak ve onlara hürriyet getirmek konusunda çok konuştu. İkinci Dünya Savaşından son­ ra birçok halklar milli hürriyetlerine kavuştular. Sov­ yetler bu durumun Sovyetler Birliğin'deki komünizm rejiminin tesiri ile meydana geldiğini göstermek için gayret ettiler ve bu sahtekarlıklarına hala devam et­ mektedirler. Dünya biliyor ki, Sovyetler halklara hürri­ yet getireceğiz demişler ve şimdi de diyorlar, l akin dün­ yanın hiçbir halkına hürriyet getirmemişlerdir. Bu du­ rumu istiklalini yeni elde etmiş devletlerin idarecileri bi­ liyorlar. Sovyetler hemen taktik değiştirmek zorunda kaldılar. Yeni devletleri kazanmak maksadıyla Sovyet dış politikası komünist olmayan devletlerin burjuvazi si aleyhinde cephe açmakdan vazgeçerek <<Milli demok­ ratik devletler teorisini» ortaya attı. Bu memleketlerde Sovyet tesirini yaymak için Türkistan'ı örnek olarak gösteriyorlardı ki, bu konuda yazımızın sonunda bahse­ deceğiz. Sovyetler Birliği dışpolitikası diplomatik münase­ betler içinde yalnız devlet menfaalannın temsilini değil aynı zamanda komünizm propagandasını da ihtiva et­ mektedir. Komünizm ideolojisinin propagandası, Sovyet dış politikasının ana meselesidir. Sovyet dışpolitikası, u­ mumiyetle komünizm prensiplerinin tanıtılması mesele­ . sinde devletlerin dahili durumunu nazarı dikkate al­ maz, çünkü asıl gayenin bu memleketlere komünizm i370


deolojisini sokmak olduğunu Sovyet kaynakları açıkça.. bildirmektedir. Komünist rejimin hakim olmadığı dev­ letlerin dahili hayatını bozmak ve bu devletlerin vatan­ daşlarına komünizme samimi bir inanç hasıl etmek, Sovyet dış politikasının devamlı bir vazifesi olmuştur. Sovyetler propagandanın kuru sözlerle yapılmaması ge- · rektiğini iyi bili:-ler. İnsanlarda inanç hasıl edecek pro­ paganda vasıtalarına ihtiyaç vardır. İşte Türkistan Sov­ yetlerin bu konuda şeçtiği propaganda vasıtalanndan:­ dır. Türkistan komünist olmayan halklar için bir vitrin haline getirilmiştir. Bunun için komünistler Türkistan'­ da bazı meselelere önem verdiler. Sovyetler Birliği'nin her tarafında olduğu gibi Türkistan'da da işsiz yoktur. Ziraat işleri makinalaştırılmıştır. Türkistan, sanayi o­ cakları sayısı noktai nazarından Asya kıtasında Japon­ ya'dan sonra en kuvvetli bölge olarak hesaplanmakta­ dır. Çeşitli okullar vardır .. Üniversiteler, yüksek okullar, akademiler, tiyatrolar, sinamalar, Türkçe neşredilen ga­ zete ve dergiler oldukça fazladır. Sovyet propagandası­ na göre Türkistan'daki Özbekistan, Türkmenistan, Ka­ zakistan, Kırgistan ve Tacikistan ((devletleri» bağımsız devletlerdir. Bunu isbat etmek için bu Sovyet Cumhuri­ yetlerinin anayasaları, parlamentoları, bakanlar kurul­ ları, hatta dışişleri bakanlığı gi�i teşekküller meydana. getirilmiştir. Dışardan gelen h�rhangi bir insan Türkis­ tan iktisadi ve kültür hayatını gördükten sonra bunla­ rın ne şekilde meydana getirildiğini düşünecektir. Sov­ yet idarecileri ise, bugünkü Türkistan hayatının lfo­ münizm mahsülü olduğunu bütün gücüyle propagand&. etmektedir. Asya ve Afrika'dan Türkiitan'a gelen birçok insanlar da buna inanmaktadırlar. Türkistan'a gelen: bazı yabancılar, Sovyet oyunlarını bilmedikleri için büyük ((komünizm mücizesiıı ne inanmak zorunda kalı­ yorlar. Lakin Türkistan'da bir mazlum halkın yaşa-

371


<lığından, bu ülkede Rus emperyalizminin hakim oldu­ ğundan habersiz kalıyorlar. Sovyet propagandası da halkları uyutma yolunu iyi bilir. Şayet, eski Doğunun 1<bir yalandan kırk yalan» çıkarmak hikayesinin Sovyetler Birliğin'de bir pratik üslü.b olduğu öğrenilmek is­ tenirse, o zaman bunu seyretmek için Türkistan'a gelin­ melidir. Fakat, Sovyetler bunu dış dünyadan gizlemeyi iyi bilirler. Türkistan gibi istiklali olmayan bir ülkenin, hür memleketlere nisbeten suistimal edilmekte olduğu ko­ nusunda bugüne kadar imkanlarımız dairesinde beyan­ larda bulunduk. Lakin, Sovyet Rusya imparatorluğunun kuvvetli mekanizması hakikatlan tahrif etme konusun­ da büyük imkanlara sahiptir. Bunun için mazlumların sesi dinlenmemekte, zalimlerin sesi ise heryerde ayyuka çıkmaktadır. Türkistan, zamanında Sovyet dış müna­ sebetlerinin bir ccnümune okulun olarak Sovyetlerce kul­ lanılmaktadır. Bunun için bu konudaki bazı sovyet fikir­ leri açıklanmalıdır. Bunlardan biri aşağıdaki gibidir: «Sovyet doğu halkların, SSCB'ndeki diğer halkların ve demokratik halk Cumhuriyelerinin başlarılan gösterdi ki, şayet hakimiyet büyük komünist partisinin rehberliği altında emekçilerin elinde olursa, iktisadi ve kültürel ·sahada büyük gelişmeleri gerçekleştiremeyecek hiç bir halk yoktur ve olamaz» ( 6 ) . Kruşçev, New York'da Birleşmiş Milletler Toplantı­ :-sında 1 960'da şöyle demişti :

HBiz Rusya'nın sabık hudut ülkeleri tecrübesinden gurur duyuyoruz, çünkü isbat edildi ki, bir neslin hayatı -esnasında Doğu memleketlerinde de geriliği, cehaleti, ( 6 ) Minuya kapitalizma 1961 S. 24"5

372

-

246

(kapitalizmi

değiştirerek J ,

Moskova


açlığı tamamen yok etmek ve bu ülkeleri iktisaden ge­ lişmiş memleketler safına sokmak mümkündür,, (7) . Kruşçev 1 964 yılında Pişpek (-Frunze) şehrinde şunu demişti : ccSizler (Tüıkistan'lılar demek istiyor - Hayit) şar­ kın bütün halkları için meşale olan, Orta Asya Cumhu­ ı·iyetlerinde Asya'nın hakiki merkezinde yaşamaktayız. Komünizm temeli üzerine yeni hayatın nasıl inşa edil­ diği, burada ortaya koyuldu» (8) . Bu tip beyanlardan öğreniyoruz ki, Türkistan Sov­ yetıer Birliği dış politikası için kullanılmaktadır. Kruşçev Sovyetıer'in Türkistan'da dış memleketler­ de ne şekilde faydalanması gerektiği konusundaki fikir­ lere daha da açıklık kazandırdı. Onun zamanında Tür­ kistan'ın kapılan Asya ve Afrika halkiarı temsilcilerine ardına kad:;.r açıldı. 1 956'dan günümüze kadar Türkis..: tan'a 200.000'den fazla Asya'lı ve Afrika'lı resmi şahıs­ lar davet edilerek bunlara «komünizm okulun gösteril­ miştir. Sovyetıerin ideolojik cephedeki büyük oyunu 1 958 yılındaki Asya ve Afrika yazarlar konferansı ile başlamıştır. Bu konferans yoluyla Sovyetler «Taşkent Ruhu» adlı parolayı propaganda etmeye başladılar. Taş­ kent ruhu dendiğinde Sovyet ideolojisinin tesiri görün­ mekteydi. «Taşkent ruhun 1955'de başlayan cıBandung ruhun adlı şiara karşı konulmuştur. 1 959'dan 1 976'ya kadar Türkistan'da Asya ve Afri­ ka haklarının 30'dan fazla beynelmilel seminerleri ve· konferansları toplanmıştır. Bu toplantılarda Sovyetıerin ( 7 ) «Kızıl Özbekistan», 25.9. 1 960, S. 3 ( 8 i «Sovetskaya Kırgızlya» 18.8. 1964

373:


•çeşitli problemlerle iligili fikirleri konferansa iştirak e­ denlere bildirilmiştir ( 9) . Sovyet dışpolitikası Sovyetler Birliği dışında yaşa­ makta olan halkların fikri hayatına tesir etmek için her yola başvurmaktan çekinmedi. Sovyetıer, Türkistan'ın tarihi kültürel hayatına karşı samimiyetlerini iesbat et­ mek için, Türkistan'ın geçmiş problemleri ile meşgul olan beynelmillel konferanslar da tertibettiler. Bunlardan biri 27 Eylül'den 5 Ekim 1 968'e kadar Düşenbe �ehrinde devam ettirilen ccOrta Asya Kuşan İmparatorluğunu A­ raştırma için Beynelmilel İlmi Konferans» idi ( 1 0) . İkincisi ise Eylül 1 969'da Semerkant'da toplanan (9) 1968'e kadar Türkistanda teşkil edilen beynelmilel konfe­ ranslar ve bunların konuları hakkında bakınız : Hayit, Die Wirtschaftsprobleme Türkestans (Türkistan ikti­ sadi problemleri ) , TKAE, Ankara 1968, :::; . 22 - 23. Türkistan'da teşkil edilen beynelmilel konferanslar son ıa­ manda daha arttı. Mesela «SSCB'nin 50 yıllığı ve

Lenin'in

milliyetler siyasefü (Alma - Ata, 1 1 - 1 2 Ekim 1972 ) ; 50 ülke'­ den mümessiller gelmişler, « Kazalı sta nskay a , Pravda», 12 ve 13 Ekim 1 972 ; « SSCB'de Sosyalist değiı;ikler ve onun Bey .. nelmilel �hemmiyeti» (Taşkent, 1 6 - 1 9 Ekim 1972 ) , Dış ülke­ lerden 100 den fazla vekiller gelmişler, 1<Sovyet Özbekistan» 17 Ekim 1 972, S. 1 : «Orta Asya ülkelerinin 19 ve 20. asırlar­ daki Kültür ve Sosyal tekamülleri» (Aşkabaci

26 Eylül - 5

Ekim 1972 ) ; «Asyada Sulh ve Güvenlik için mücadele zama­ nımızın en mühim

görevidir» ( Samarkand, 25 - 28 Eylül 1974) Buna 30 ülke'nin vekilleri gelmişler ; Sovyet, Ö zbekis­

tan», 27.9.74 ve 29.9.1974 Türkistan'da beynelmilel konferans­ lar teşkil edilmesi bugüne kadar bir adet haline getirilmiştir. 1( 10) «Ö zbekistan'da ictimai fenlen (Dergi ) . 1 968, Nr. 1 1 , S. 72 - 74.

374


«Timur devri sanatı hakkında beynelmilel symposium» dır ( 1 1 ) . Sovyetler 1 - 7 Ekim 1 969'da Alma - Ata şehrinde 50 devletin mümessillerinin iştirak ettiği beynelmilel bir konferans topladılar. Bu konferansda «Lenin ve halkla­ rın milli bağımsızlık hareketleri» konusu tartışıldı ( 1 2) . Kazakistan KP birinci sekreteri Kunayev'e göre Asya, Afrika ve Latin Amerika devletleri hür devletler değil; emperaylizm tesiri altında olan devletlerdir. Ona göre bu devletlerin halklarının Leninizm esasında milli ba­ ğımsızlık için mücadele etmeleri gerekmektedir ( 1 3 ) . Ocak 1970'de Moskova'da toplanan «Zamanımızda Leııi­ nizmin ehemmiyeti ve antikomünizmin tenkidi» adlı beynelmilel konferansda Sovyetler Birliği içindeki ve dışındaki hakların ((milli hürriyetlerin ayrıca tartışıl­ mıştır. Sovyetler Birliği Bilimler Akademisi Asya Halk­ ları Enntitüsüniin müdürü Babacan Gafurov (Türkis­ tan'lı) ve Suriye KP başkanı Bağdaş, Asya ve Afrika halklarının devam etmekte olan milli istiklal mücadele­ sinden bahsetmi.şlerdir. Sovyetler ortaya iki doğuluyu çıkararak bunlara halkların hürriyetinden bahsetmiş­ lerdir. Onların f.nladığı manadak} hürriyet tabiatıyla komünizm hakimiyetinin yerleştirilmesi anlamını ta­ şır. Bunu Moskova çok iyi bilmektedir, lakin batı dünya­ sı bundan gelecek facialardan habersiz kendi hayatını sürdürmektedir. Türkistan Sovyet Cumhuriyetlerinin Sovyet diplo­ masisinde ayrıca .bir ehemmiyeti yoktur. Türkistanlılar­ dan yalnız 3 - 4 :-dşi : Nuretdin Muhitdinov Suriye'de ve Sarvar Azimov Lübnan'da (o, Pakistan'da Büyükelçidir, ( 1 1 ) «İstoriya SSSR» (Dergi) , Moskova, 1970, Nr. 1, S. 145 ( 1 2 ) Kazakıstan kornrnunist» (Dergi ) , 1969 Nr. 1 1 , S. 3

-

4

{ 1 3 ) «Geniş bilgi için bkz. «Kazakistan koınmunisti», S. 5 -23

375


şimdi) , Nişanov Seylan'da Sovyetler Birliği'nin büyükel­ çiliklerini yapmaktadırlar. Bunların dışında bir gurup Türkistanlı doğu memleketlerinde SB sefaretlerinde kü­ çük hizmetlerle görevlidirler. Türkistanda hariciye ba­ kanlığı olduğu halde, Türkistan'da yabancı ülkelerin diplomatik temsilcilikleri yoktur. Türkistan'daki bu sov­ yet hariciye bakanlıklarının da dışarda temsilcilikleri yoktur. Türkistan Sovyet diplomasisinin yardımcısı o­ larak kullanılmaktadır. Sovyetler Birliği dışpolitikasın­ da çok önemli yer tuttuğundan bu konuda Türkistan'­ dan yeteri kadar istifade edilmektedir. Türkistan'da Sovyetlerin harici memleketlerle te­ maslar doğuran teşekkülleri ciddiyetle çalışmaktadır. Bu teşekküller aşağıdakilerden ibarettir. 1 ) Türkistanlı Mirza Tursun - Zade başkanlığındaki Asya ve Afrika üJ keleri Sovyet dayanışma komitesi, Mer­ kezi Moskova'da. Türkistan'da bu tip komitelerin rnyısı 5'dir. Bunların vazifesi ideoloji meselelerinde Sovyetler Birliği ile Asya - Afrika halklarının işbirliğini temin et­ mekdir. 2) Türkistan'lı Ziyaeddin Babahanov başkanlığın­ daki Orta Asya \•e Kazakistan Jfüslünıan İdaresi, Merke­ zi Taşkent'de. Bu dini idare Sovyet propagandasını İsla­ miyet yoluyla Müslüman memleketlerde, bilhassa Ya­ kın - Şark'da yürütmektedir. Müslüman doğu memle­ ketlerinde rolü büyüktür. Çünki din adamları Sovyetler­ in İslam aleyhindeki politikasından habersiz kalmışlar­ dır. 3) Türkistan'lı Kamil Noman Yaşin başkanlığında­ ki merkezi Taşkent'de olan Asya ve Afrika Yazarları ile ilgi Kurmak için Sovyet Bürosu. Bu idare yazarları sov­ yet ideolojisi yoluna sokmak için gayretdedir. Bu büro vasıtasıyla 1967'den bu yana Türkistan'a 300'den fazla 376


Asya ve Afrika yazarları davet edilmiş ve Türkistan'dan dış ülkelere 189 Sovyet yazan gönderilmişti ( 14) . 4) Yabancı memleketlerle dostluk ve kültürel mü­ nasebetleri için Özbek, Kırgız, Türkmen, Kazak ve Ta­ cik dernekleri mcvcutdur. Bu dernekler dostluk perdesi altında Sovyet propagandasını yürütmektedirler. Bun­ lar arasında en aktif çalışan Özbek Derneğidir. Bunun Asya ve Afrika h::ı.lkları arasında 700'den fazla muhabiri vardır ( 1 5 ) . 5 ) Arap Halkları İle Dostluk için Sovyet derneği merkezi Moskova'da, Türkistan'da 5 şubesi vardır. 6) Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkme­ nistan ve Tacikistan ilimler akademileri. Bu akademiler Asya ve Afrika'da bulunan ilim adamları ile münase­ betler kurmuşlardır. Sovyetler ilim yoluyla komünist olmayan ilim adamlarını kendi tesirleri altına almak arzusundadırlar. 7) Özbekistan, Kırgizistan, Türkmenistaıt ve Taci­ kistan Cumhuriyetlerinin hariciye bakanlıkları, komşu ülkeler hakkında informasyon toplamakla meşguldür­ ler. Bu bakanlıklar diploması işleri ile meşgul ol madık­ larından, Sovyetlerin doğu halk�arı meselesi ile uğra­ şan derneklerin faaliyetlerini koordine etmektedirler. Bu bakanlıklar aynı zamanda Türkistana dış memleket­ lerden gelen delegelere Türkistan Cumhuriyetlerinin bağımsızlığını anlatmak meseleleriyle meşguldurlar. 8) Merkezi Taşkent'de bulunan Türkistan Askeri Bölgesi komşu ülkelerde Sovyet silahlarının kuvvetini nümayiş etmekle görevli.dirler. 1 969 yılı sonunda merke­ zi Alma - Ata'da olan Orta Asya Askeri Bölgesi teşkil e­ dilmiştir. Bu komutanlık Sovyetler Birliği ile Çin arasın· ( 1 4 ) « Ö zbekistan Medeniyeti», 1 3.III.1970, S. 1 ( 1 5 ) «Özbekistan Kommünlstb (Dergi ) , 1964, Nr. 8, S. 79 - 82

377


daki sınır meseleleri ve diğer anlaşmazlıklarla ilgilen. mektedir. Yukarıda zikredilen Sovyet organlarından başka, Türkistan Sovyetlerin yazı ve konuşma propagandası­ nın merkezi haline getirilmiştir. Türkistandan her yıl Asya ve Afrika memleketlerine 35 milyon nüshadan da­ ha fazla propaganda yayınlan gönderilmektedir. Bunla­ rın arasında cBugünkü Özbekistanıı dergisi Rus, İngiliz, Fransız, Arap, Ordu ve Fars dillerinde neşredilmektedir. 50'den fazla dökümantasyon filmi Asya ve Afrika ülke­ lerinde gösterilmektedir. Taşkent radyosu Ordu, Hindu, Peştu, ve Fars dille­ rinde neşriyat yapmaktadır. Asya ve Afrika ülkelerinde Sovyetıer tarafından kurulan sanayi tesislerinde 7000'e yakın Türkistan'lı çalışmaktadır. Bunlar ideolojik cihet­ den iyi terbiye edilmiş insanlardır. Hariçdeki Sovyet kontrol organlarının baskısı altında bunlar iyi çalış­ maktadırlar. Asya ve Afrika ülkelerine tiyatrocular göndermek, Sovyet'lere sempati temin ettiği gerekçesiyle büyük ö­ nem kazanmıştır. ((Bahar» adlı tiyatro gurubunun Ka­ hire'den Jakarta'ya Madras'dan Tahran ve Kabil'e kadar uzanan yerlerde meydana getirdiği etkiden sözetmeye lü­ zum yoktur. Sovyetıer'in Türkistan yoluyla yürüttüğü dış politi­ ka insanların kalplerini kazanmakdan ibarettir. Bu me­ selede Sovyet'ler başarı kazanmışlardır. Asya ve Afrika'­ da öyle ülkeler var ki, bu ülkelerde Amerika ve Batı Av­ rupa aleyhinde açıkça istenildiği kadar konuşabilir, la­ kin Sovyet Rusya aleyhinde konuşmak isteyenler çeşitli engellerle karşılaşırlar. Sovyetıer Türkistan'a komşu olan İran, Afganis­ tan, Pakistan ve Hindistan gibi memleketlerde komü­ nizm ideolojisinin tesirini yaymak için ciddiyetle çalış.378


maktadırlar. Aynı zamanda İran ve Afganistan'da ya­ şayan Türkleri kazanmak için de çeşitli taktiklerle ha­ reket etmektedirler. Sovyet Dışpolitikası Türkistan Türklerine kardeş olan Türkiye Türkleri nezdinde ayrı ·özelliklere sahiptir. Türkistan'da Türkiye'ye karşı gü­ vensizlik uyandırmak, Türkiye'yi sömürge olarak gös­ termek, Türkistan Türklerini Türkiye Türklerinden a­ yırmık hususlarında ayrıca dikkat göstermekteler : Tür­ kiye meseleleri Türkistan'da ıyıce araştırılmaktadır. Fakat Sovyetler, Türkistan Türk'lerinden Türkiye Türkleri arasında komünizm propagandası için istifa­ de etmekle meşgul olmuyorlar. Türkiye'de Sovyet tesi­ rini yayma işiyle doğrudan doğruya Moskova meşgul -Olduğundan, Türkistan, Türkiye'de Sovyet diplomasi­ sinin hizmetine sokulmamıştır. Buna rağmen Türkiye'­ de dahi Türkistan'daki ukomünizm mucizeleriıı hak­ kında yürütülen propaganda az değildir. Türkistan'daki Sovyet Cumhuriyetleri Mokova Pekin çatışması meselesinde önemli strajik ehemmi­ yet kazanmışlardır.. Çin'liler Sovyetler Birliğinden, Türkistan sınırları içinde bulunan topraklardan (bu­ günkü Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan Sovyet Cumhuriyetlerinden) tahminen 2· milyon G00.000 kilo­ metre kare kadarının Çine verilmesini istemektedir ( 1 6 ) . Buna karşı Sovyet Ruslar Doğu - Türkistan'daki Kazak ve Kırgızların bu adları taşıyan Kırgızistan ve Kazakistan'la birleştirilmesini talebetmektedir. Şayet buna Çin hükülll:eti razı olmazsa, o zaman Kazak, Kır­ gızlar için Uygurlarla biflikte bağımsız bir Doğu - Tür­ kistan Cumhuriyetinin kurulabileceğini bildirmektedir­ ler. Ruslar Çin'lilerle olan çatışmalarda milli mesele { 16) Harrison E. Salisbury, Krleg Zwlscben Russ.land und China <Rusya ve Çin arasında savaş) , Frankfurt, 1970. S. 1 14

379


ile ortaya atılıyorlar, Çin'liler ise milli meseleye bilhas­ sa Türkistan meselesinde dokunmaksızın, toprak iste­ mekle yetiniyorlar. Ruslar, Alma - Ata şehrinde sabık Çin generali Zünnün Taipov öncülüğünde ccDoğu Tür­ kistan Hürriyet Komitesi>, kurdular. Ruslar bu komite vasıtasıyla Doğu - Türkistan'da anti - Çin propagandası­ nı devam ettiriyorlar. Bu komite Sovyet'ler Birliği dışın­ daki Doğu Türkistan'lı mülteciler arasında da çalışma­ lara başlamıştır. Rusya ile Çin arasındaki toprak mese­ lesinde olan maceralar Türkistan'ın dünya politikasın­ daki rolünü ve sratejik ehemmiyetini göstermektedir. Şurası da gözden uzak tutulmamalıdır ki, Doğu - Tür­ kistan Çin atom bombalarının, Batı Türkistan Rus atom bombalarının merkezi durumundadır. Şayet Rusya ile Çin arasında bir harp çıkacak olursa, Türkistan kanlı bir mezar haline gelecektir. Hadiseler Rusya ve Çin'in Türkistan'da kendi hakimiyetlerini kurmak için çaliştık­ larını göstermektedir. Sovyet Ruslar Türkistan'da Türk ve Müslüman a­ haliden kendi rejimlerini dış memleketlerde anlatabi­ lecek kadrolar hazırladılar. Lenin'in arzusuna göre, Tür­ kistan'daki okullar yalnız Sovyet'ler için değil, <ıdoğu­ daki milyonlarca insanın kalbinin kazanılması için)) ( 1 7 ) gereklidir. Sovyet'ler bu isteği yerine getirdiler. Sovyet­ lerin Türkistan'daki kontrol idareleri birleştirilmiştir. Bu sebepten doğu ülkelerini kazanmak için hazırlanan Türkistan'lı kadrolar da Sovyet propagandasının, Sov­ yet dış politikasının bir aleti sıfatında hizmet etmek­ tedirler. Sovyet dışpolitikası mazlum Türkistan'dan kendi­ sinin sahte Anti - Koloniyalizm politikası için bu güne ( 1 7 ) N. Kerbala Nacepolu Narimanov, Lenin i Vostok (Lenin Doğu ) , «Sovetskaya Kırgızlyaıı, 11 Şubat 1970, S.

380

2

ve


kadar ustalıkla istifade etmektedir. Batı Dünyası Sov­ yetlerin Türkistan yoluyla Asya ve Afrika ülkelerine sokulan Anti - Koloniyalizm hakkndaki fikirlerini pek iyi öğrendi. Lakin o, Sovyet propagandasına Sovyet ko­ loniyalizmi ile cevap vermek akıllılığını gösteremediği, gören 'ı üı histan'ı Sovyet dışpoiitikasının aleti olarak Batı - Dünyası Türkistan'daki bugünkü vaziyeti, aynı zamanda milli hareket duygusunu idrak edemedi. Sov­ yetler kendi tesir daireleri içinde özellikle ideolojik me­ selelerde sınır ve devletlerin dahili hususlarını tanımı­ yorlar. Batı'da ise genellikle Türkistan meselesinin Sovyetler Birliğinin dahili bir problemi olduğu fikri ile­ ri sürdürülmektedir. Sovyetlere göre her Sovyet cum­ huriyeti bağımsızdır ve Sovyetler Birliğinden ayrılma hakkına sahiptir. .Bundan Türkistan'ın Sovyetler Bir. liği'nin bir dahili problemi olmadığı ortaya çıkıyor. Sovyetler, Birleşmiş Milletler Teşkilatında Kanada ve İngiltere temsilcilerinin Rus koloniyalizmi hakkın­ daki sorunlarını da cevapsız bırakmışlardır. Cesaretsiz­ lik öyle bir dereceye ulaşmış ki, Birleşmiş Milletler Top. lantısında Britanya mümessili Sir Patrick Dean tara­ fından ortaya koyulan «Orta Asya için istiklal ne za­ man verilecekdir» sualine Sovyetlerin cevap vermesini ciddiyetle talep eden bir devlet mümessili bugüne kadar ortaya çıkmamıştır. Bugün Türkistan'da yaşayan insanlar, Amerika Kongresinin 1 959'da ilan ettiği «Esir Milletler Haftasın hakkında iyi bilgilere sahiptir. Bu kanun Moskava'yı sinirlendirmişti. Maalesef Amerika'nın ııEsir Milletler Haftası Kanunu» gibi bir kanun çıkarak Türkistan gi­ bi esir milletlerin mesel�sini kendi hürriyet mesele­ lerinden biri kabul eden başka bir devlet de ortaya çık­ madı. Bugün Amerika'da bu kanunun ilgasını isteyen­ ler de vardır. ·

381


Türkistan milli meselesine yeteri kadar dikkat e­ dilmediğinden, günümüzde Sovyetler Birliği dışpoli­ tikası Türkistan'dan istediği şekilde istifade etmekte­ dir. Bunun önemini de görmekteyiz. Hür Dünya ıçın ortada, Sovyetlerin mütecaviz dışpolitikasından Asya'­ da Afrika'da kendimizi ne şekilde koruyabiliriz? Suali durmaktadır. Şayet Hür Dünya Türkistan gibi Esir milletlerin hayatlannı manevi cihetden muhafaza et­ me, ideolojik konularda Sovyetler aleyhinde Türkis­ tan'ı misal olarak mücadeleye devam etme ve Türkis­ tan gibi esir milletlerin hürriyeti meselesini Batı'nın savunma konsepsiyonu içinde mütalaa etme gibi hu­ suslarda müsbet adımlar atmağa başladığı takdirde yukarıdaki sorunu cevabının bulunmuş olacağı kana­ atindeyim. Şayet, Sovyet Rusya'nın Türkistan mesele­ sindeki yalanlarına karşı hakikatlar ortaya koyularak hareket edilirse, Sovyet dışpolitikasındaki Türkistan aleti tesirsiz hale getirilebilecektir. SON SÖZÜMÜZ Türkistan için istiklal, oradaki insanların milli e­ saslara dayanarak hayatlannı korumak ve millet ola­ rak yaşamalnnı devam ettirmenin yegane temelidir. Bu cihetten Türkistan istiklalini kazanmak hareketleri milli bir meseledir. Ama, Türkistanı Rusya'dan kur­ tarma meselesi ise, bir beynelmilel hareketdir, çünkü; - Türkistan'da bir milli devletin teşkil edilme­ siyle Rusya - Çin hudutlannın bağlanışları çoğunluk­ lakesilecektir; - Türkistan'ın komşuları Rusya'nın abedi bas­ kısından kurtulacaklardır. - Türkistan'ın iktisadi zenğinliği dünya pazannın serbest bir parçası olacaktır; - Müstakil Türkistan komşu memleketlere (me­ sela, Afganistan, İran, Pakistan, Tibet, Moğulistan gibi382


ler) bir Federasyona girebilir. Bu ise Rusya ve Çin teca­ vüzlerini durdumak için bir kuvvet olabilir. - Türkistan'ın yabancı hakimiyetten kurtulması zamanımızda çok konuşulan insan ve halklar haklarını himaye etmenin ve mazlumlara hak kazanmaları için edilecek yardımlar, Türkistan meselesinin bir beynelmi­ lel mesele olduğunu isbat eder.

- SON -

383



YANLIŞ - DOÖRU CETVELİ Yanlış

Doğru

Sahife:

Satır:

İhsan

İ lhan

17

12

Melt

Welt

20

Dipnot

Müslümanlarına

Müslümanlarına

22

ıs

temaslarda

temaslarda

25

32

100.000

10.000

-14

Poltika

Politika

62

Dipnot

araya

oraya

66

12

natsinoal'no Narşir� anıv

natsional'no

66

'1

Dipnot

Narşirvanov

71

l '1

vovnı

voynı

74

4

Khorakt.er

Kharakter

77

mahsualtı

mahsulatı

85

şey

94

8

Lvanova

ses i vanova

!J4

22

Bağnaiçi

Boğaziçi

97

5

ba ustanovlenie

ba

97

5

viasti

vlasti

97

11

eserin

97

18

lyudey

97

23

Johrhundert

Jabrhundert

97

28

Humbolat'un

Humboldt'un

97

30

and

und

101

Morginani

·Margınanl

101

eserimiz İyudey

za ustanovlenie

4 Dipnot

i

Dipnot

1956

1977

102

tarzalrmın

tarzlarının

103

Truna

Frunze

109

6

sowjenitschen

sowjetıscben

121

19

'l

Dipnot

385


Yanlış

Sahife:

Doğru

Satır:

edildi.

edilecektir.

131

16

uharskoy

buharskoy

135

Dipnot

ordienko

Gordienko

137

Dipnot

gosudarsiva

gosudarstva

137

7

Kievieyev

Klevleyev

145

7

i n a nç alrı

inaçları

1 54

23

Bamirza

Baymirza

1 55

Dipnot

All a h s ız

Allahsızlık

156

şartlarda kurtulma

şartlarda ondan kur-

156

i limler

tulrna

158

aş aüı d ak i

aşagıdaki

161

No d v:l

Nadva

162

Dipnot

( Dizen be)

(Duşenbe)

163

Dipnot

165

22

Coınünist

2 Dipnot 1 Dipnot

açıklamalrına

açıklamalanna

173

Merkez

Merke

174

Dipnot

1914

1917

174

Dipnot

k atmış

kalmış

1 76

5

O. b�i

lW

7

sadık oğlu

176

Dipnot

1 78

Dipnot

bizi sadece

oğlu

stıati yle

Küzetürçil

sıfatiyle

Küzetüvçi

16

mücedaleye

mücadelede

185

19

görünmelidirler

görünmekteler

185

Dipnot

duygularda

duygularla

187

9

Molik

Malik

192

20

Cirov

�irav

194

6

197

26

Türkemistan

Türkmenistan

coğrafya

kültür

198

14

Mychen

München

203

Dipnot

Reviey

Review

203

Dipnot

204

16

Liseler ve Orta TicaretOrta ve Yüksek İh­ tisas

386


Yanlış

Doğ·ru

Sahife:

Satır:

Prvada

Pravda

204

Dipnot

Khokand'da

Kokand' da

206

Pispek'te

Pişpek'te

206

7

Becapastrnostey

Bezopastnostey

211

10

1936

1926

213

6

bögelerine

bölgelerine

214

21

madd e 7 1

nadde 72

217

Dipnot

Sovşyetler

Sovyetler

223

18

Murgop

Murgap

237

24

«Kazahstanskaya»

«Kazahstanskaya P-

237

Dipnot

6

ravda» 243

4

sistemi

sistemli

243

11

iktisadi

('l'ürkistanın iktisadi

246

Dipnot

Ruslar

Rusya

% 52,7

rö 5 1 ,7

Zemercier Quelgucejay Lemercier Za

jay, Za

Quelque-

Quelguerj ay

Quelquejay

264

31

makeme

mahkeme

266

20

varlık

yarlık

268

9

görülmüştür

görüşmüştür

272

4

s.

s.

202

274

Dipnot

( 1 .3 - 24)

(S. 3-24)

292

Dipnot

Türkü

Ruhunu

297

26

ketdi

ketdi uykulanm

299

3

addır

otdır (h. ;ızdir)

299

10

kanadır

kanadır

301

3

yakdır

yokdır ,

301

7

Miinit

Mühiit

302

9

adlı le

otlık (ateşli)

3 02

15

derninni

derdinnl

304

17

\Gözlük)

(Ayna)

305

14

387


adlı

odlı

307

18

atında

odında

307

20

Ayine

Ayna

311

9

daha

313

9

şiirleri

314

15

almıştır . . .

315

6

yirllk

yirik

31S

23

dalı şiirler amlıştır . . . Zibrary'de

Library'de

316

Dipnot

Pulte Zigrary'

Public Library'

316

Dipnot

etdirilmlştir

320

25

otprak

toprak

327

Tür bingen

Tübingen

331

9 Dipnot

281 nci sahife, 2 nci satır, Şair Abdul Rauf

Fitrat

1916'da

ccEy büyük Türk halkı

Gözün'nü aç ! Türklstan'da zali m l er olmasın ! Kimin

oğlusen

düşün ! Gözün'nü aç, dünyayı gör. :•i)nmekte olan ateşleri yak. Toprak altında yatan atanı um;t.ın,ı . �en Türk edebilecek misin?» şeklinde olaci\kl :r.

388

esirliği kabul


EKSİK KDİPNOT»LARI 1 1 9 ncu sahife ( 8 ) Özbekistan SSR ıt arihi 2. cilt, T&şkent, S. ,

106 289 ncu sahife, 1 2 nci satırda Dipnot : . ( 30 ) Fitrat'ın eserleri bibliyografyası bugüne kadar yapılmamıştır. Onun bazı eserle­ rinin isimleri içi;ı bakınız : Ha.yit (26) , s. 1 35, Dipnot 28 3 9 5 nci sahife, 10 ncu satırda Dipnot:

(39) Elbek'in «Hay­

vanlar» konusundaki bu destanı New York Public Library'de bu­ lunmaktadır.

Bakınız : E. Allworth,

Central Asian Publishing,

New York 1 965, s. 9 1 3 1 4 neti sahife, 5 nci satırda Dipnot : (44 ) Cumabay'ın «Tür­ kistan», «Aksak Temir sözü», «Uzaktaki arkadaşlarıma» adlı şiir­ leri tam olarak, Togan, Bugünkü Türkell, s. 564 - 567'de ve T. Çağatay, Türkistan'da Türkçülük, s. 35 - 39 ve bir kaç diğer şür­ leri. 78 - 79'dc yayınlanmıştır. Bu sebepten Cumabay'ın şiirleri­ nin bu yerde tekrarlamaktan vazgeçtik. C. nın mühim şiirleri, 1923'te, Taşkent'de «Mağcan Cumabayef ölengdP.ri» konusuyla, 265 sayfa, Sultan Bek Hocanoğlunun Giriş sö:tiiyle

neşredilmiş­

tir. Bu kitapta onun 1 5 9 şiiri vardır,. 328 sahife, 28 nci satırda dipnot : ( 1 1 ) E. Yaroslavskiy, Prole­ tarskaya revolyutsiya i bor'be s religt yey ( Proletarya

ihtilali

dinlere karşı savaşta ) , Moskova 1 935, s. 168

389



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.