Cemal Anadol - 21. Yüzyıla Girerken Türk Dünyası, Hazar Yükselirken

Page 1


21. Yüzyıla Girerken Türk Dünyası

HAZAR ••

YUKSELIRKEN Cemôl ANADOL

ORKUN YAYlNEvi

Bôb-ı Ali Cad. Dr. Ziya Gün Hanı 28/34 CağaloğluiİSTANBUL 511 43 72


İSTANBUL 1992 7740 13-6

ISBN: 975

-

Dizgi : ARI Grafik

Baskı : Kardeşler Matbelası Cilt :Mutlu Mücellithanesi. Film : Grafika Grup

ORKUN YAYINEVİ, ARI-SAN REKLAM TİCARET FİRMASININ KURULUŞUDUR .

MATBAACILIK VE



CEMAL ANADOL KİMDİR ? 1933 yılında istanbul'da doğan y azar, baba tara­ Malatya'lı bir illieye mensuptur. GazeteciHk Yüksek Okulu ve Trakya Üniversitesi Sosyal Bi­ limler Bölümü mezunudur. Yazı hayatına 1948 yılında bir spor yazısı ile baş­ layan yazar; Son Telgraf, Gece Postası, Hakikat, Tan, Tanin, Akşam, Haber, Yeni istanbul, Blbıl­ Ude Sabah, Bugün, Bizim Anadolu, Millet, Her­ gün, Sabah, Tercüman, Türkiye ve Zaman gazete­ fından

lerinde; muhabirlik, muharrirlik, sekreterlik, şeflik veya müdürlük yapmış ya da yazılan yayınlanmış­ tır.

Basılı 33 eseri, bir o kadar da basılmamış eseri olan Cemal Anadol, eser veya yazılanndan; bugüne kadar ikisi Türkiye dışından olmak üzere 23 ödül kazanmıştır. Aynı zamanda, çeşitli branşlarda iyi bir spor adamı da olan Cemal Anadol un bu alanda kazan dığı 8 ödül daha bulunmaktadır. Yurt dışın­ dan kazandığı ödüller; Azerbaycan'da, Şamahi'da kurulu, İlimler Akademisi'ne bağlı "Mehmet Nlsı­ '

rüddin Tüsi Astrofizika Rasathlnesi"nin, "Türk Havacılık Tarihi" isimli eserine verdiği aynı isimde­ ki ödül ile Bakü'de yayınlanan "Dedem Korkut Ga­ zetesi"nin; banşa, kardeşliğe, dostluğa, karşılıklı

anlaşmaya, medeniyete hizmet eden "korkusuz şah­ siyetlere" verdiği Dede Korkut Mükafatı"dır. Bu mü­ kafatın ikincisi, mayıs sonunda; Azerbaycan'da bir işareti ile grevleri başlatan, durduran ve Halk Cep­ hesi'nin en tesirli lideri olarak bilinen itibar Meh­ medoğlu'ya verilecektir. Bu ödül Cemal Anadol'a ay-

3


nı zamanda "Tarihin ışığında isimli eseri için verilmiştir.

Ermeni Dosyası"

Gazeteci ve yazar Cemal Anadol, bu yıl (1992), Azerbaycan İHmler Akademisi'ne ülke dışından ikinci kişi olarak "şeref üyesi" yapılmıştır Bu sıfat, ilk defa Ord. Prof. Dr. Fuat Köp rülü'ye venlmişli.

Cemal Anadol, Azerbaycan'da; Mehmet Emin Resiilzide Bakü Devlet Üniversitesi, Azerbaycan Devlet Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Azerbaycan İHmler Akademisi gibi, üç büyük ilim kuruluşu­

nun asli profesörlüğü ünvanı ile de taltif edilerek, erişilmesi çok güç bir rekor kırmışlır.

Anadol'un eserleri'nin herbiri Türk milliyelçileri­ nin başucu kitabı olmuş, yıllar boyunca da olmaya devam edecektir. Yayınevimiz, onun bu eserini sizlere sunarken, haklı bir gurur duymakladır.

ORKUN YAYlNLARI

4


BİR BAYRAK RÜZGAR BEKLiYOR. Şehitler tepesi boş değil, Biri var bekliyor... Ve bir göğüs nefes almak için Rüzgir bekliyor. Türbesi yakışmış bu kutu tepeye, Yattığı toprak belli, Tuttuğu bayrak belli, Kim demiş "Meçhul Asker" diye? Destanını yazmış kasideye kanmış... Bir el ki, ahiretten uzanmış, Edeple gelip birer birer Öpsün diye finiler. Öpelim temizse dudaklanmız . . . Fakat basmasın toprağına Temiz değilse ayaklanmız. Rüzgirını kesmesin gövdeler... Sesinden yüksek çıkmasın Nutuklar kasideler. ·

Geri gitsin alkışlar, geri... Geri gitsin elierin Yapma çiçekleri. O'na oğullardan analardan Dilekler yeter... Yazın san, kışın beyaz Çiçekler yeter.

5


Söyledi söyleyenler demin... Gel süngülü yiğit, alkışlasınlar, Şimdi sen söyle, söz senin. Şehitler tepesi boş değil, Toprağını kahramanlar bekliyor... Ve bir bayrak dalgalanmak için Rüzgar bekliyoı:. Destanı öksüz, sükutu derin "Meçhul Asker"in Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye; Yatbğı toprak belli, Tuttuğu bayrak belli... Kim demiş "Meçhul Asker" diye?. ARiF NiHAT ASYA

6


ÖNSÖZ Bu kitabın adı, literatüre göre 1911 doğumlu bir Hristiyanlaştınlmış Tatar Türkü olmakla beraber "Rus ilimi" sayılan Lev Gumiliev''in ef­ saneleşecek bir incelemesinden alınmıştır.

Lev Gumillev'in babası Nikolai Gumiliev, an­ nesi Anna Ahmetova idi. Nikolai Gumiliev, güç­ lü bir şair idi. Yüzbaşı rütbesi ile orduda bulun­ duğu bir sırada (192 1) Lenin'in emri ile kurşuna dizilmiştir. Lev Gumiliev'. 1937 yılında. Leningrad Üni­ versitesi'nin tarih bölümünün son sınıfında öğ­

renci iken tutuklanmış ve 1944'e kadar yedi yıl hapis yatmıştır. Hapisten çıkar çıkmaz tahsilini tamamlayan Gumiliev, "halk düşmanı" olarak suçlanarak tekrar tutuklanılmış ve 1953'e kadar yedi yıl daha hapiste kalmıştır. Babası gibi güçlü bir şair olan annesinin tutuklanması da bu tarih­ lere rastlar (1946). ·

Gumlliev, uzun süre işsiz kaldıktan sonra. 1957'de Ermitaj Müzesi'nde araştırmacı oldu. Böylece lisans ve doktorasını da tamamladı. Et­ nolojide Biyolojik ve Coğrafi Hayat isimli "yükselişin varlığı ve yaşamasma" bağladığı te­ orisi, Marksizm ve Leninizm'e aykın bulunarak yasaklanılmıştır (1957). Gumillev, "Etnogenez'i Etnogenez ve Yerin Biosferl"

biosfera zemli/ isimli eseri, adını

taşıyan teorisini anlatmaktadır. Ayrıca;

Poiski

vımışlennogo

·

tsarstva/

7


Muhayyel Çarlığı Ararken ve Otkrttiye Hazarti 1 Hazar Devletini Keşfl önemli eseriert arasında­ dır.

GumiUev, araştırmış ve Türklelin devlet kur­ dukları. büyük zaferler kazandıkları veya Türk dünyasında büyük çalkantılar olduğu zaman, Hazar De nizi nin sularının yükseldiğini tesbit et­ miştir. Bugünkü tesbitiere göre de "Hazar'' yakla­ şık iki metre yükselmiş bulunmaktadır. İşte bu sebeple, bu kitabıının adını "HAZAR YÜKSELiR­ KEN'' koydum. Bu vesile ile bilhassa benden bu kitabın yazılmasını isteyen değerli arkadaşım kardeşim gazeteci-yazar. yayıncı YAŞAR ARI­ SAN'a, benim bu kitabı yazmama sebeb olan de­ ğerli Gazeteci dostum Kimuran Abacıoğlu ile onbeş aydır dizilip bekleyen bu kitabın yayınma karşı büyük hassasiyet göstererek destek olan güçlü TURK milliyetçisi, değerli kardeşim Ali Helvacı'ya teşekkürü bir borç sayıyorum '

Haza.t'm yükselişi'nin bütün Türk dünyası için hayırlı ve uğurlu olması dileği ile.

CEMAL ANADOL

8


21. Yüzyıla Girerken Türk Dı+nyasmın geç­ mişinden günümüze kadarki gelişimi konusun­ da yaptığımız bu araştırmaya büyük tlim ada­ mı tarihçi rahmetli Prof. Dr. Ibrahim Kqfesoğlu'nun Türk adını. Türk soyur�u. ana­ yurtlarını ve üç kıt'aya yayılışmı özeLleyen ma­ kalesiyle başlamakta yarar gördille C.A.

1.

TÜRK ADI, TÜRK SOYU, TÜRKLERiN ANAYURDU VE YAYILMALARI Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu

En eski ve köklü kavimlerden biri olan Türkler aşağı yukan 4 bin yıllık mazileri boyunca, Asya, Av­ rupa ve Afrika kıt'alanna yayılmış bir millettir. Orta Asya'daki Anayurttan etrafa yaptıkları sürekli göç hareketlerı Türkler'in aynı zamanda nüfusca kala­ balık olduğunu da gösterir. Türkler bu nüfus çoklu­ _ğu ve faal durumlan dolayısiyle dünya tarihinde mühlm rol oynamışlardır. Türk tarihini değerlendi­ rirken onu hem zaman, hem coğrafi bakımdan di­ ğer topluluklann tarihinden ayıran şu noktalar göz önünde tutulmak gerekir: a - Bütün diğer milletlerin, fertleri toplu olarak bir arada bulunduğu için, herhangi bir zamandaki durumunu açıkca tesbit ve tetkik elmek mümkün olduğu halde, Türkler dağınık şekilde yaşamalan sebebi ile birbirlerinden farklı gelişme yollan takip ettiklerinden, Türk tarihini belirli bir zarn.an kesi­ minde bütün halinde değerlendirmek kolay olma­ maktadır.

9


b - Tarihleri sının bell1 bir cografi çevre içinde cereyan eden bütün diğer milletleril) yayılmalan da değişmeyen vatan topraklan civarında vukua gelir­ ken, çeşitli Türk kütleleri asırlarca yeni iklimler, ye­ ni yurtlar arayarak, tarihlerini çeşitli bölgelerde yapmışlardır. Bu iUbarla mazinin herhangi bir devresinde ayn yerlerde başka başka Türk topluluk, idare ve dev­ letlerini müşahade etmek mümkün olduğundan, Türk tarihi denilince, tek bir topluluğun belirli bir mahalde tarihi değil, fakat Türk adını ta:şıyan veya hususi adlarla anılan Türk zümrelerinin çeşitli böl­ gelerde ortaya koyduğu "taıih" lerin bütünü anlaşıl­ malıdır. Bu bölünme keyfiyeti Türk kütlelerinin siyasi, iç­ timai, kültürel yönlerden birbirlerinden ayniması neticesini vermiştir. Bir kısım Türkler "Bozkır Kül­ türü" nde yaşarken, diğer bir kısmının yerleşik ha­ yata bağlanması, bir bölgede siyasi nüfuzunu kay­ betmiş, fakat diğer bölgelerde iktidarın zirvesine ulaşmış Türk kütlelerinin aynı zamanda mevcut ol­ ması ve Türk tarihinin eski, yeni birçok milletierin tarihi lle bir arada, hatta iç-içe gelişmesi bundan ileri gelmektedir. Geniş Türk tarihinin ilmi yollar­ dan araştmhp incelenmesini fevkalade güçleştiren ve hadiseyi bir bakıma, Türk Milleti'nin dünya tart­ hinde derin iz bırakan kudret ve faaliyeti ile izah et­ mek mümkündür.

Türk adı: Türkler'in kadim bir millet olu­ 1 şu araştıncılan Türk adını en eski tarih kaynakla­ nnda aramağa sevketmiştir. Geçen asırdan beri bir­ çok bilgin tarafından ileri sürülen görüşlere göre, Heredotos'un doğu· kavimleri arasında zikrettiği Targita'lar, veya "Iskit" topraklannda olurduklan söylenen "Tyrkae" (Yurkae) veya Tevrat'ta adları ge­ çen Togharma'lar, veya eski Hind kaynaklarında te­ sadüf edilen Turukha (veya Turuşka) 'lar, veya -

10

"

"


Thrak'lar, veya eski ön Asya çivi yazılı metinlerde görülen Turukku'lar, veya Çin kaynaklannda M.Ö. ı. bin içinde rol oynadıklan belirtilen Tik (veya Di) 'ler ve hatta Troia'lılar vb, bizzat 'Türk" adını taşı­ yan Türk kavimleri olmalıdır. İslam kaynaklannda teferruatlı şekilde nakledilen İran menşeli Zend­ Avesta rivayetleri ile, İsrail menşeli Tevrat rivayetle­ rinde de "Türk" adı aranmış Nüh"un torunu (Ya­ fes'in oglu) Türk'de, veya İran rivayetindeki Feridun· (Thraetaona)'un oglu Türac' veya Tür (Türan, bura­ dan geliyor)'da Türk adınİ taşıyan ilk kavim gösteril­ mek istenmiştir. Türk kavmi uzun bir maziye sahip bulunmakla, hatta M.Ö. 6. asırdaki İran-Türan mü­ cadelelerine ait hatıralarda zikredilen Afrasyab (Tunga Alp Er) aslında bir Türk başbugu olmakla beraber, son arkeolojik araştırmalar ve kültür tarihi tetkikleriyle elde edilen neticelere aykın düşen yu­ karıdaki faraziyelerin linguistique bakımından da dogrulugu tesbit edilememiştir. Bu kelimelere göre, Türk adının M.Ö. asırlarda dahi bugünkü telaffuzu ile, yani tek beceli olarak söylenmiş olması gerelqr­ di. Halbuki adın tek heceli duruma göre Gök-Türk çağında (M.S. 6.·-8. asır) geçmekte bulunduğunu Orhun kitabeleri göstermektedir. Bu kitabelerde ad 'Türk", fakat daha çok 'Türü k" şeklinde kaydedil­ miştir. Nitekim adın Çince transkripsiyonu da iki hecelidir (Tu-küe). Son araştırmalarda "Türk" keli­ mesinin 6-8. asırlarda hem tek, hem çift heceli ola­ rak telaffuz edildigi, 4-5. asırlardan önce yalnız çift heceli söylendiği. daha eskiden ise "Törük" şeklinde olabilecegi belirtilmiştir. Türk adına gerek kaynaklarda, gerek araştırma­ larda türlü manalar verilmiştir: Tu-küe (Türk) = migfer (Çin kaynakları); (Türk) =terk edilmiş (İslam kaynakları); Türk = Olgunluk çağı; Takye = Deniz kıyısında oturan adam, cezb etmek vb. gibi manalar ve tefsirler. Geçen asırda A. Varnbeıy'nin ilmi izaha

ll


doğru ilk adım kabul edilen fikrine göre "Türk" keli­ mesi "lüremek" ten çıkmıştır. Z. Gökalp adı "türeli" (kanun ve nizarn sahibi) diye açıklamıştır. W. Bart­ lıold'un düşüncesi de buna yakındır. Fakat "Türk" sözünün cins ismi olarak "güç-kuvvet" (sıfat hali ile: güçlü-kuvvelli) manasında olduğu bir Türkçe vesi­ kadan anlaşılmıştır. Buradaki "Türk" kelimesinin millet adı olan "Türk" sözü ile aynı olduğu A. V. Le Coq. tarafından ileri sürülmÇış ve bu, Gök-Türk ki­ tabelerinin çözücüsü V. Thomsen tarafından da kabul edilmiş (1922), daha sonra aynı husus Nemeth'in telkikieri ile lemamen isbat edilmiştir. Cins ismi olarak çok eskiden beri Türkçe'de mev­ cut olması gereken "türk" kelimesinin "Altaylı" (Cey­ h un ötesi Turanlı) kavimleri ifade etmek üzere 420 tarihli bir Pers metninde, daha sonra, yine cins ismi olarak, 515 yılı h adiseleri dolayısiyle "türk-Hun" (kudretli Hun) tabirinde zikredildiği bildirilmektedir. Fakat 'Türk" kelimesini Türk Devleti'nin resmi adı olarak ilk kullanan siyasi teşekkül Gök-Türk impa­ ratorluğudur. Bütün bunlar 'Türk" adının aslında belirli bir topluluğa mahsus "ethnique" bir isim ol­ mayıp, siyasi bir ad olduğunu ortaya koymaktadır. Gök-Türk Hakanlığı'nın kuruluşundan itibaren ön­ ce bu devletin, daha sonra bu imparatorluğa bağlı, kendi h ususi adları ile de anılan, diğer Türkler'in ortak adı olmuş ve zamanla Türk soyuna mensup bütün topluluklan ifade etmek üzere milli ad paye­ sine yükselmiştir. Böylece Türk adı Bizans kaynak­ lan arasmda ilk defa, Gök-Türkler münasebeti ile, Agathias (ölm. 582)'in eserinde, Arapça yazılmış eserlerden, yine ilk defa, Cahiliyye devri şciir i Al­ Nabiga al-Zubyani (ölm. m. 600'e doğru)'nin Di­ van'mda ve ll. - 12. asır Rus yıllıklannda zikredil­ miştir. Coğrafi ad olarak Turkhia ( Türkiye) tabirine ilkdefa Bizans kaynaklannda tesadüf edilmektedir. VI. asırda bu tabir Orta Asya için kullanılıyordu =

12


(Menandros). 9. - 10. asırlarda Volga'dan Orta Av­ rupa'ya kadar olan sahaya bu ad verilmekte idi .(Do­ ğu Türkiye= Hazarlar'ın ülkesi, Batı Türkiye = Ma­ car ülkesi). 13. asırda Kölemen devleti zamanında Mısır ve Suriye'ye "Türkiye" deniliyordu . Anadolu ise 12. asırdan itibaren "Türkiye" olarak tanınmış­ tır.

2 - Türk soyu: Tarihte Türk ırkı hakkında yapı­ lan tavsiller oldukça karışıktır. Gerek Çin yıllıkla­ rında, gerek Latin ve Grek kaynaklannda Türkler daha çok Moğol tipinde tasvir edilmişlerdir. Eski çağlarda Türklerin "mongoloid" gösterilmeleri, o za­ manın Türk devletlerinde Moğol unsurunun çoklu­ ğu ile açıklanabilir. Türkler'in tarih boyunca en sıkı temasları, yakın komşulan olan Moğol"larla olmuş, kalabalık Moğol kütleleri Türk idarelerine alınmış (Asya H unlan'nda, Tabgaçlar'da olduğu gibi) ve on­ binlerce Moğol, Türkler'le birlikte uzun göçlere ka­ tılmıştır (Batı Hunlan'nda olduğu gibi). Ayrıca sıkı temasların mümkün kıldığı bazı ırki ihtilatlar da düşünülürse, yabancıların dıştan müşahadelerine hayret etmemek gerekecektir. Aslında son yanın asır içinde yapılan ilmi araştırınalar Türkler'in be­ yaz ırka mensup bulunduklarını ortaya koymuş ve yeryüzünde mevcut üç büyük ırk grubundan "Euro­ pid" adı verilen grubun 'Turanid" tipine bağlı olan Türkler'in kendilerini başta "Mongoloid" Moğollar olmak üzere diğer topluluklardan ayıran antrapolo­ jik çizgilere sahip olduklan anlaşılmıştır (hakim vasfı beyaz renk, düz burun, değirmi çehre, hafif dalgalı saç, orta gürlükte sakal ve bıyık). Aynca, bilindiği üzere Tevrat'ta nakledilen eski ananelerde de Türk soyu (Ham ve Sam'dan değil. Yafes'den türemiş olarak) beyaz ırktan gösterilmiş­ tir. Türan tipine örnek olan Orta Asya, Maveraün­ nehir ve diğer Yakm-doğu Türkleri beyaz tenli, koyu parlak gözlü, değirmi yüzlü ("ay yüzlü, badem göz-

13


lü"), endaınlı, sağlam yapılı erkek ve kadınlan ile (Gök-Türk Prensi Kül Tegtn'in büstü). Ortaçağ kay­ naklannda güzelliğe misal olarak gösterilmiş, hatta İran edebiyatında 'Türk" sözü " güzel insan" mana­ sında alınmıştır.

3 Türkler'in anayurdu: Türkler'in göçlerden önce oturduğu topraklar meselesi geçen asırdan be­ ri münakaşa edilen bir rp.evzudur. Batılı bilginler­ den çoğu ıneseleyt kendi meşgul olduklan ilim dal­ lan bakımından ele aldıklanndan bu h4susta çeşitli neticelere varmışlardır. Tarihçiler, Çin kayıtianna dayanarak, Altay dağlarını Türkler'in anayurdu kabül ederken (Klaproth, 1824; Haınmer, 1832; Schott, 1836; Castren, 1856; Vambery, 1885; Ober­ hummer, 19ı2), etnologlar iç Asyanın kuzey bölge­ lerini, antropologlar Kırgız bozkın - Tanrı dağlan arasını, san'at tarihçileri kuzey-batı Asya sahasını (Str�.:gowsky, 1935), bazı kültür tarihçileri Altaylar Kırgız bozkırlan arasını (Menghin, Koppers, ı937) veya Baykal Gölü'nün güney-batısını göstermişler; bazı dil araştıncılan da Altaylar'ın veya Kingan sil­ silesinin doğu ve batısını (Radloff, ı89ı; Rarnstedt, 1928) Türk anayurdu olması gerektiğini düşünmüş­ lerdir. Bütün bunlara; bakarak eski Türk yurdunun coğrafi sınınnı çizebilmek az-çok mümkün olmakla beraber, belirli ve daha dar bir bölgenin tayini müş­ kil görünmektedir. Bunun sebebi Türkler'in daha ilk zamanlardan itibaren geniş bir sahaya yayılmış bulunm8.lan ve kültürlerini uzaklara kadar götür­ meleri olsa gerektir. Bununla beraber ciddi "dil" araştırmalan bu sahanın Altay-Ural dağlan arasına alınmasına, hatta Hazar denizinin kuzey ve kuzey­ doğu bozkırlarının Türk anayurdu olarak tesbitine imkan vennektedir. Çünkü M.Ö. II. bin ortalanna ait bazı dil yadigarlannın ortaya koyduğu gibi, Türkler'in etrafa yayılmalanndan önce hem eski Ural'lı kavimlerle, hem de Hind-Avrupa dillerini ko-

14


nuşan Ari'lerle temas edebilmeleri -Urallılar'ın böl­ genin kuzey ve kuzey-batısında, Anierin de Mavera­ ünnehir'in güney sahasında yaşamalan dolayısiy­ le- ancak bu coğrafi kesimde mümkün olabilirdi. Orta Asya'da K.iselev ve Çemikov v.b. tarafından ya­ pılan arkeoloji araştırmalan M.Ö. II. binden daha öncesi Türk yurdunu tesbitte mühim ip uçlan ver­ miştir. Kuzey Altayiann hemen batısında (Minu­ sinsk bölgesi) ortaya çıkanlan Afanasyevo (M.Ö. 2500- 1700) ve Andronovo (M.Ö. 1700-1200) kültür­ lerinden bilhassa Ikincisinin temsilcileri olan ırk, mongoloid olmayan, brakisefal, savaşçı Türk ırkının proto tipi idi.

4 Türkler'in yayılmalan: Çok eski zamanlar­ da başlıyan anayurttan aynlma hareketleri fasıla­ larla binlerce yıl devam etmiştir. M.Ö. vukubulan büyük Türk göçlerinin tarihleri kesinlikle bilinme­ mekle beraber bazı tesbitler yapılabilmektedir. Me­ sela yukarıda zikredilen Urallı-Türk-Ari koroşuluğu­ nun M.Ö. 1500'lerde olması muhtemeldir. M.Ö. 1500- 1000 arasında bir kısım Türkler uzak-doğuda yaşıyorlardı. Kuzey Çin'de ve bugünkü Moğolis­ tan'da Türkler'in mevcüdiyeti daha gerilere neolilik çağa kadar takip edilebilmektedir. Türkler'in kollan olan Yakutlar ile Çuvaşlar'ın ana kütleden ayrılma­ sı ve Yakutlar'ın doğu Sibirya'ya doğru yönelmeleri çok eski bir tarihte vukubulmuş olmalıdır; zira dil­ leri "ana Türkçe" den en ayn düşen Türk kavimleri bunlardır ve bilhassa Yakutça bugün en çok deği­ şen bir lehçedir. Diğer taraftan Türkler'den bir kıs­ mının da M.Ö. 1300- 1000 sıralannda Türkistan'da bulunduklarına dair işaretler vardır. W. Eberhard'a göre, buraya dışandan gelen Hind Avrupalılar'ın bölgeyi kendi hakimiyetlerine geçirdikleri anlaşıl­ maktadır. Türklerden bir kütlenin de batıya yönele­ rek Volga nehri etrafındaki düzlüklerde (M.Ö. VI-III. asırlar) "İskitler" ile birlikte yaşadıkları tahı:rıin edil-

U5


mektedir. Hindistan'ın İndus - Pencab havalisine doğru ilk Türk hareketi, bir tahmine göre, M. Ö . 1. bin başıanna tesadüf eder. Daha eski tarihlerde Türkler'in İran yayiası üzerinden Mezopotamya'ya inmiş olmaları da muhtemeldir. Bunlar ilk "medeni" kavim sayılaıı Sumer'lerdir ki , dilleri sami ve Hind­ Avrupai olmayıp, Türkçe'nin dahil bulunduğu "bi ­ tişken" gruba mensuptur. Ancak Sumerler'in men­ şei meselesi halledilmemiş, daha doğrusu aslen Or­ ta Asyalı ve muhtemelen Türk soyundan geldikleri ilim dünyasınca-henüz kesinlikle kabul edilmemiş­ tir. Miladdan sonraki Türk göçlerine katılan boylar ve zamanlan hakkında ise açık bilgilere sahip bulu­ nuluyor: H unlar Avrupa'ya (375 ve müteakip yıllar­ da) ve kuzey Hindistan'a (Ak-Hunlar) . Oğuzlar, Or­ h un bölgesinden Seyhun nehri kenarlarına (X. asır) ve :-;onra, Maveraünnehir üzerinden İran'a ve Ana­ dolu'ya (XI. asır) , Avrupa-Hunlan Orta Asya'dan Or­ ta Avrupa'ya (IV. asır ortası) . Bulgarlar Itil (Volga) nehri kıyılarına ve Karadeniz kuzeyinden Balkan­ lar'a (64 ı 'i takip eden yıllarda) , Macarlarla birlikte bazı Türk boylan, Kafkaslar'ın kuzeyinden Orta Av­ rupa'ya (830 dan sonra) , Sabarlar Aral'ın kuzeyin­ den Kafkaslar'a (5. asrın ikinci yansı). Peçenek, Ku­ man (Kıpçak) ve Uz'lar (Oğuzlar'dan bir kol) H azar Denizi kuzeyinden doğu Avrupa ve Balkanlar'a (9ı ı. asır), Uygurlar, Orhun Nehri bölgesinden İç As­ ya'ya (840'ı takip eden yıllarda) göç etmişlerdir. Bunlardan bilhassa H un ve Oğuz göçleri , hem uzun mesafeler katetmek suretiyle yapılmış, hem de çok mühim tarihi neliceler vermiştir. Bu göçleri yeni va­ tan kurma maksadını güden büyük çapta fütühat nitelendirir. Tarihte Türk yayılmalarının diğer bir şekli de "sızma" diyebileceğimiz yoldur ki, bazı kala­ balık boylardan ayrılan grupların veya ailelerin ve­ ya sağlam yapılı gençlerin yabancı devletlerde hiz-

16


met almalan suretinde belirir. Bu şekilde dahi Türkler'in katıldıklan topluluklar içinde üstün bir kaabiliyet göstererek askeri kuwetlere veya siyasi hayata hakim olduklan, hatta bazan devlet kur­ duklan bilinmektedir (Mesela Mısır'da, Hindis­ tan'da). Türkler'in gerek "fütühat" gerek "sızma" vasfın­ da olsun etrafa yayılmalan, şüphesiz her zaman kolay cereyan etmiyor, bazan pek şiddetli çatışma­ lara sebep oluyor du ki, bu durum, ağır darbelere maruz kalan yabancılar tarafından Türklerin se­ vimsiz karşılanmalanna yol açıyordu. Aslında iyi, haksever ve adil insanlar olmalanna ragmen Türk­ ler hakkında söylenen hayal mahsulü türlü itham­ Iann sebebi de bu olmalıdır. Eski dÜnyanın üç büyük kıt'asında görülen ge­ niş Türk yayılmalanmn pek ciddi sebeplere dayan­ ması gerekir. Tarihte göçler mevzuunun araştıncı­ lan, en iptidrusi dahil hiçbir kavmin kendiliginden ve keyf için yer değiştirmedigini, oturolan toprak­ tan ebediyen aynlmamn bir insan için çok müşkül oldugunu ve göçlerin ancak bir takım zaru retler yüzünden vukua geldigini göstermişlerdir. Tarihi kayıtlarda Türk göçlerinin de iktisadi sıkıntı, yani Türk anayurt topraklannın geçim bakımından ye­ tersiz kalması sebebi ile oldugu belirtilmiştir. Bü­ yük ölçüde kuraklık (Mesela Hun göçü). nüfus ka­ labalıklıgı ve mer'a darlıgı (Oguz göçü). Türkler'! göçe mecbur etmiştir. Toprağın artan nüfusu bes­ leyemez hale gelmesi yüzünden dar ziraat alanlan dışında, ancak hayvan yetiştirebilen Türkler'in ta­ bii bir hayat sürebilmek için çeşitli gıda maddeleri, giyim eşyası vb. gibi, başka iktisadi vasıtalara da ihtiyaçlan var idi ki, bunlar, iklimi elverişli, tabtat seıvetleri zengin ve o çağlarda pek az nüfuslu komşu ülkelerde mevcut idi. Türk tarihine dair ka-

17


yıllarda göçlerin ve akıniann başlıca sebebi olarak zikredilen bu hususlar,

yalnız Türkler'in başka

memleketlere yönelmelerini degn, b azan iktisadi ve

ticari yönden nisbeten daha fazla imkaniara sahip diger Türk topraklanna saldırmalannı da netice­ lendirmiştir. Böylece tarihi devirlerde Türkler'den bir kütle başka bir Türk zümresini yerinden çıka­ rprak göçe mecbur �tmiştlr.

(Mesela IX-XI. asır

göçleri). Gerek bu şekilde, gerek yabancı agır dış

baskıya maruz kalan (Mesela XI. asır Mogol K'i-tan hücumu) Türkler, tabliyetl kabul edip istikla.Iden mahrum kalmaktansa memleketl terk etmeyi ter­ cih ediyorlardı. Yerleşik kavimler için gerçekleştlri­ lemiyen bu durum, bozkırlı için mümkündü. Bununla beraber Türkler'in birbiri arkasına çe­ şitli yönlerde yayılmalannı saglayan başka arniller de mevcuttur ki, bunlardan biri, Türk maneviyalı­ nın saglamlıgıdır. Zamret neticesi de olsa, bilinmi­

yen ufuklara dogru akmak, her an karşılaşılması aşikar tehlikeleri gögüslemege hazır bulunmak ve aralıksız bir ölüm-kalım savaşı vasatında yaşa� mak, her millet için tabii sayılacak bir durum de­ gildir. Türkler'de açık şekilde müşahede edilen ve onlann tarih boyunca, hareketli bir topluluk halin­ de, sürekliligint mümkün kılan bu ruhi davranış, başarılar arttıkça daha da kuvvetlenmiş, her aske­

ri muvaffakiyet de yeni bir siyasi hedefe yol açmış

ve ülkeler zapt edildikçe yeni fetih arzuları kamçı­

lanmıştır. Bu durum 1ürkler'de, zamanla, dünyayı huzur ve süküna kavuşturmayı gaye edinen bir fütuhat felsefesi ve her yerde adil,

insanlan eşit sayan

Türk töresini yürürlüge koymak üzere bir cihan hakimiyeti mefküresi dögurmuşa benzemektedir.

18


2. DÜNYADA TÜRKLER'İN DAÖn.IŞI

Türkiye ve Kıbns dışında Dünya'da Türkler: 'soVyet Rusya idaresindeki cumhuriyetler, halklan başta olmak üzere Çin, Afganistan, İran-Irak Bul­ garistan, Yunanistan ve YugoslaVya'da yoğun ola­

rak bulunmaktadırlar. Sovyet malıkumu Türkler: Kafkasya, İdll-Ural, Kınm , Orta Asya ve Sibirya Türkleri olmak üzere 5 gruptur. Kafkasya Türkleri; Dağıstan, Kumuk, Karaçay ve Karakalpak Türklert'dirler. İdli-Ural Türkleri Kazan , Tatar, Nogay ve Çu­ vaş Türklert'dirler. Kınm Türkleri; Kırımlılar, Karaimler ve Gaga­ vuzlardırlar. Orta-Asya Türkleri; Özbekler, Mesketler, Kırgız­ lar, Kazaklar, Türkmenler, Başkırdlar ve Çuvaşlar­ dırlar. Sibirya Türkleri; Sibir veya Sabirler, Hakas, Tuva, Yakut ve Yenisey-Altay Türklert'dirler. ·

Agentstvo Pechati Novosti (Novosti Basın Ajansı)'na göre Dağılan Sovyet Cumhurtyetlerinin nüfusu (milyon)

1940

SSCB ............ . .. ı94.077 Rusya ..............110.098 Ukrayna . ...... . ... . .4 I. 340 Beyaz Rusya . ....... 9.046

Özbekistan .. ........ 6.55ı Kazakistan ... . ... . ..6.ı48 Gürcistan ........... . 3.6l2 Azerbaycan ....... . .3.274

Letonya ............ . ...2.925 M oldavya ............. 2.468 Latviya ... .. . . . .........1.886

Kırgızistan . .........1.528 Tacikistan ..... . ..... 1.525 Ermenistan ..........1.320

1970

. 241.720 . ı30.079 ... 47.126 ..... 9.002 ... ı ı.799 ... ı3.009 ..... 4.686 ..... 5.ı77 ..... 3.ı28 ..... 3.569 ..... 2.364 ..... 2.934 ..... 2.900 ..... 2.492

1979

262.436 ı37.55ı .. 49.755 .... 9.560 .. 15.391 .. 14.684 .... 5.015 .... 6.028 .... 3.398 .... 3.947 .... 2.521 .... 3.529 .... 3.801 .... 3.031

1987

..... 28 ı.689 ..... ı45.3ıı ....... 51.20ı ....... 10.078 ....� ... 19.026 ....... 16.244 ......... 5.266 ......... 6.811 ......... 3.641 ......... 4.185 ......... 2.647 . ......... 4.143 ......... 4.807 ......... 3.412

19


Tiirkmen.latan .... Estonya

.

...........

Yakutlatan ve Sibirya

......

...

1.302 .... 2.159 .....2. 759 ......... 3.361 1.054 .... 1.356 ..... 1.466 ......... 1.556

. ... . 2.920 .... 5.260 .....6.500 ......... 7.366

Yukandaki tablo Rus kaynaklıdır. Rus ve Ukray­ na nüfusu abartılı olarak yüksek ve Türk nüfusu kasıtlı olarak eksik gösterilmiştir. Bilim adamları­ nın gerçege yakın tahminleri ise bu rakamların %20-35 (Cumhuriyetlere göre) fazlasıdır. Ayrıca, yukandaki tabloda Dagıstan, Kazan, Kı­ Karaçay, Karaim, Nahcivan, Karabag, Tuva, Çuvaş, Gökoguz (Gagavuz). Karakalpak, Balkar v.d. Otonom Türk Cumhuriyetleri ve Boylan'nın nüfusu belirtilmemiş olup bunlardan btrçogu kasıtlı olarak Rus ve Ukrayna nüfusu içinde degerlendirilmiştir. Bunun dışında Rusya'daki çeşitli Cumhuriyetlerde de dagtnık fakat etkin Türk nüfusu vardır. Ukray­ na, Rusya, Beyaz Rusya, Ermenistan, Gürcistanda çeşitli Türk boylan yerleşiktir. Örnek olarak Taci­ kistan'ı ele alırsak 600.000'den fazla Kırgız bu ülke­ de yaşamaktadır. Rusya ve Ukraynadaki Çavaşlann nüfusu ise 4.000.000'dan fazladır. nın,

Rus kaynaklan Asya Türk Cumhuriyetleri'nin nüfusunu belirlerken bu cumhuriyetlerde bazı bü­ yük Türk boylarını da kasten hesaba katmamışlar­ dır. Örnek verecek olursak :

Batı Türldstanda:

Uygurlar .................................................... 500.000

Karakalpaklar ...........................................800.000

Doju Türldstanda:

Kızgızlar .....................................................350.000

Tatarlar

50.000

. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ....•..

San Uygurlar ve Salarlar ........................ 1.500.000

Özbekler ......................................................50.000

20


id.ll-Ural Bölgesinde:

Teperler Mişerler

........ ....... . . . . .

..

. . . . . .. . . . . .

.

.. :...... 950.000 900.000

. . ... ...

. . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .............

K•fk•syada:

Kumuklar . . . Nogaylar . . Stavrapol Türkmenleri . . . . .. . .

.... . .

.... . . . ........

.

..... . . .

...

.. .

. . . . .. . .

. . .. . . . . . . .

Yakutlstan ve Siblryada:

Altay Türkleri . . Hakaslar . ... . . .. . . Tobal Tatarlan . . . . Tannu-Tuvalar . . . . . .. . . . . . . . . . . . .

...

.

.

..

. ..

. . . . . .

.. . ..

.

.

.

.. .

....

. . . . . . .

. ..... .. . . .

.

.

...

. .

.

.

...

..

.

. . . . .. . . . . . .

. .. .

.. . . .

. . . ... . .

. . . . . . . . . . . . . .

..

. . .........

.......

.

...

......

. . .

...

. . .......

..

. . ... . .

650.000 250.000 40.000

... . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . .. . .

240.000 300.000 520.000 390.000

Türkiye Hariç Rusya Dışmdak.i Türk Nüfusuna gellnce (±0/o5): Çin Türkistanı'nda (Uygur+Kazak) Afganistan'da (Özbek, Türlanen, Kazak)

.... . 35.000.000

.

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .

(Azeri, Türkmen, Kaşgay, Horasan Türlanenleri v.d.) . Irak'ta (Türkmen) . . Suudi Arabistan'da (Özbek, Kazak, oagıstan v.d.) Suriye'de (Türlanen) . Kıbns'ta .

iran'da

. . ..

.....

.....

. . . . . . .. . ......

14.000.000 18.000.000 2.500.000

. . . . . . . . . . . . .. . . . ......

_

180.000 600.000 160.000 200.000 2.500.000

. . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .

. . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

... . .. . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Yunanistan'da Bulgaristan'da Romanya'da (Gagauz,

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . .

. Kuman,

... . . . . . . . . . . . . . . . .

Kıpçak, Tatar)

. . . . . . .

......... . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

..

...

......

. . .

. . . . . . . . .. . . . .

600.000

Arnavutluk'ta . . . .. .. . 40.000 Yugoslayva'da . . .. .. 320.000 Amerika Kıt' asında . 80.000 Almanya'da . . 2.500.000 ingiltere, Fransa, Hollanda, Danimarka, Norveç v.d . . . . . .. . . . 900.000 Avustralya'da .. ... .. . 30.000 .

.

....

.

. . .....

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..

. . . . ... . . . . .

..

. . . . . . . . . . .. . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

..

.

..

. . . . . .

. .

. .

. . . .

...

. . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . .. . . . . . . ... . . . . . . . . . . .

. .

. . . .. .

..

.....

..

..........

.

. . .

.....

. . . . . . . . . . .. .

. . . .. . . . . . . ...

21


3. TÜRK DÜNYASINDA KAFKAŞYA TÜRKL�Rİ 3. ı Can Azerbaycan Azer/ateş, Azerbaycan/ ateşülkesi demektir.

Azerbaycan, Kafkas sıradaglannm güney yamaçlanndan başlayarak Kızılözen Innağı havzası ­

n ı da içine alan 250 bin kilometre karelik bir vatan parçasıdır. Dogu hudutlanıruzdan başlayarak Ha­ zar Denizi' ne kadar Azerbaycan; cografi bakımdan oldugu kadar, her yönü ile Anadolu'ınuzun bir uzantısıdır. Nitekim Doju Anadolu' dan kaynakla­ nan Aras ve Kür Innakları ile Kerkük bölgesinden dogan Kızılözen ırmağı; Azerbaycan'ı batıdan do­ guya katederek, Hazar Denizi' ne dökülmektedirler. Aras Irmajı, bu vatan parçasının belini gümüş bir kemer gibi sarmakta, diger ı rmaklarla birlikte Azer­ baycan'da bolluk ve bereket kaynagı olmaktadır. Azerbaycan'da bugün nüfusu yüzbininin üstün­ de bulunan başlıca şehirleri, Bakii, Tebriz, Gence,

Nahcivan, Umuriye, Şeki, Karabağ, Hoy, zencan, Erdebil, Salyan, Kazak, Zakatala, Lenkes ·mara­ gadır. Topl ain 23-24 milyon Azeri Türk'ün yaşadığı Azerbaycan, 1 8 28 yılında Türkmen Çayı Anlaş­ ması ile Aras Hudul olmak üzere; Kuzey Azerbay­ can, Ruslar; Güney Azerbaycan , iranlılar tarafm­ dan işgal edilmiştir.

3.2 Azerbaycan Türkieşirken Azerbaycan toprağı Sultan Alparslan ( ı 0631 072) ın /.1 07 1 Malazgirt zaferi öncesi Türkleş­ miştir. Bu Türkleşme, Moğol islilasından kaçan Türkler'in bu bölgeye gelip yerleşmeleri ile tamam­ lanmış oldu. Selçuklu, Moğol, Timurlu idareleri , 22


Kara ve .Akkoyunlu Türkmen devletlerint kuruluş­ Ianna iştirak, İran hakimiyetint Şah İsmail idaresi takip etmiştir. Şah İsmail'in Yavuz Sultan SeUm'e yenilmesi ile bir kısım Azertler, Osmanlı idaresine girmişler: Tebriz, ve Güney Azerbaycan'ın tamamı Kanüni zamanında Osmanlı hakimiyetine geçmişti

Vasiyet namesiyle ünlü Deli Petro'nun Türk düşmanlığı, 1 7ll yılında Rus Ordusu'nun Pnıt:ta Türkler'den yediği dayağLn sonucudur.

23


Bundan sonra başlayan Osmanh-inm mticAdelele­ rl, Azerbaycan'ın sık sık el değtştinnestne sebep ol­ muştu. Çar DeU Petro. Türkler'e Prut'ta yentldtk­

ten sonra (1711), 1722'de bunun tnttkanunı almak için Dallstan.'ı ve Derbent'i ele geçirdi. Daha sonra Azerbaycan Iran hakimiyetine geçti. Nadir Şah'ın ölümü sonrası Azeri Türideri Ruslarla karşı karşı­ ya geldi. Azerbaycan'ın istilasından önce, 1784 yılında Gürclatan'ı ilhak eden Rusya, bu memlekette hare­ ket üssü kurduktan sonra, Azerbaycan'ın batısın­ dan bu ülkenın bağunsız haniıkianna saidırınağa başladı. O tarihlerden çok zaman önce Azerbay­ can'daki eski Arran devletının mtrasına konan Şlr­ vanşahlar saltanatı çökmüş onun enkazı üzerinde müstaktl devlet halinde yaşayan: Derbent Hanlığı, Kür Hanlığı, Şekt Hanlığı Gence Hanlığı, Karabağ Hanlığı, Nahçtvan Harılığı, Erivan Hanlığı, olarak ll hanlık kurulmuştu. Bu hanlıklar, tam 32 yıl süren çetın savaşlardan sonra Rus ordulan tarafından is­ tila ve tşgal edildiler. Rus kuvvetleri ilk defa 1796 yılında Azerbay­ can'ın Gence Hanlığı'na saldırdılar ve bu arada Gence şehrine girmeyi başardılarsa da, savaşta ye­ ntlerek çekilip gittiler. 1803 yılının son aylannda kuvvetlerle General Çlçlyanov'un komutasındaki Rus ordusu tekrar Gence Hanlığı'na karşı savaş açtı. Üç aylık kanlı savaş ve kuşatmadan sonra, Gence hükümdarı ünlü kahraman Cevad Han, Rusların bütün uygun tesltın şartlarını ve lekltfleri­ ni kesinlikle reddederek, savaşa devam etti. Netice­ de Cevad Han, toplannın başında doğranarak şehit edildi ve Ruslar, Gence şehrine girmeyi başardı. Ancak, üç gün, üç gece sokak savaşlan yapıldıktan sonra Gence şehri lamamen işgal edilebildi. Ve ce­ za olmak üzere, Gence'nin tarihi adı değiştirtlerek bu şehre EUzabetpol adı kondu. Bu arada, şehrin

24


eski adını söyleyenlerden de, bir gümüş ruble para cezası alımnası kararlaştınldı. Ne gariptir ki, bu ta­ lthsiz Türk şehrinin adı, bugünkü ·zorba işgalci Sovyetler tarafından da degişttrilerek, Kirovabad oldu. Sebebi de Sovyet rejimine karşı ilk isyan bay­ ragını açan bu şehir halkının oluşudur. Gence, Mllli Azerbaycan Cumhuriyeti'nin de tlk başşehri olmuştur. Rus kaynaklannın, küçülterek verdiği rakamla­ ra göre: Gence savaşlarında Çarhlr. ordusundan 17 subay, 2�7 er öldürülmüştür. Türk şehitlerinin sa­ yısı bilinmiyor. Ruslar adetlerine göre: şehri yağma ve halkı kılıçtan geçirdiler. Tarihçi Reşit İsmallof, Azerbaycan Tarihi ese­ rinde Qence'nin düşman eline düşüşünü şöyle an­ latır: "1804 senesi Ocak ayının üçüncü günü Rama­ zan Bayramı'nda Ruslar son defa olarak Gence'yt top ateşi altına almışlardı. İki birltk halinde hareket eden Rus ordusu kalenin Karabağ ve TIOls kapıla­ nna saldınyorlardı. Karanlık ve şiddetlt soğuk bir gece idi. Sabahleyin saat beşe doğru Ruslar takri­ ben 60 kademlik bir mesafeden kaleyt şiddetli bır ateş altına almışlardı. Gencelller, Rusların üzerine dolu gibi kurşun ve ok yağdınyorlardı. Saat yedi raddelertnde mücadele artık en dehşetli bir safhaya girmişti. Topların sedası, merrnilerin gürültüsü, ya­ ralıların ah-u mllest, şehir içindeki "Allah Allah" sesleri her tarafta heyecan doğuruyordu. General Portnyagln' in birlikleri kalenin üç burcunu Işgale muvaffak olmuşlardı. Miralay Karyagln kumanda­ sındaki birlikler de kalenin diğer iki burcunu zap­ tettiler. Şimdiye kadar harabeleri baki kalan ve "Ha­ cı kale" adlanan burç üzerindeki topu başında duran kahraman Cevat Han yalın kılıç olarak düş­ man hücumunu defediyordu. Burçlardaki mücade­ le yarım saat kadar devam etti. Bilahare topu ba-

215


� CJ)

... ,

.

:.;:, #o-

if

.� �'

o

' '·"

Erı11an �,. ,

- -7\� .

Tiflis .

GÜRCiSTAN,

\��

Gökçay

\

(

N.

% � N � :o o m z

.... Mohaçkale \ ,, Derbent k...� �1-� �\' Sumgaıt

'

·,

e H açmaz

'


Rus işgali kurbwı­ laroıdan Milli Azer­ baycan Cumhuriye­ ti parlementosu 2. Reisi Dr. Haswı Bey (Ağaoğlu). şında şehit düşmüş olan büyük mücahitin cesedini paramparça ettiler. Ogle vaktine kadar de­ vam eden savaşlardan sonra şehrin bütün mıntı­ kalannı işgale muvaffak olan Tsisiyanov, silahtan tecrit edilmiş halkın katil ve g aret edilmesi emrini vermişti. 500'e yakın ihtiyar, kadın ve çocuk müte­ cavtz Rus haydutlannın şekavetinden korunmak için şehir camiine iltica etmişlerdi. Rus kumanda­ nın emriyle şehir camiini muhasara ve işgal eden askerler bu 500 kişiyi katletmişlerdi. Gence sava­ şında yaralılardan maada 2000 telefat olmuş. 1 8000 kişi de esir edilmişti. Cevat Hanın oglu Hü­ seyin Han dahi şehitler arasında idi. Cevat Han'ın aile efradı ise esir edilerek Tsisiyanov'un huzuru­ na getirilmişti. Şehrin zaptından sonra en büyük cami, Tsisiyanov'un emriyle kiliseye çevrildi. Şeh­ rin ismi ise çar Aleksandr'ın eşinin adı dolayısıyle "Elizabetpol" yapıldı.

Ruslar

27


1805 yılı yaz başlannda General Mayor ZaTali­ şin, Bakü üzerine gönderilmişti. ZaTalişin, Bakü önlerinde Hüseyin-Kuh All Han'a yenilerek çekil­ di. Bunun üzerine bizzat General TsltslyanoT, Ba­ kü üzerine yürüdü. Şehre girdiği zaman Ömer Hamza adlı bir Türk tarafından yaveri Knyaz Erls­ toT' la birlikte öldürüldü. Ruslar tekrar geri çekildi­ ler, ancak TsltslyanoT'un yerine tayin olunan Ge­ neral Kont İTan Gudo'Vlç, Bakü'yü ele geçirdi (1806).

MWi Azerbaycan Parlamentosu'nun zengebur milletvekili Mehmet Sadık Aran diğer Türk han­ lıklannın nasıl ortadan kaldınldıklarını da şöyle an­ latır: . � Baku Hanlığı: Gence Hanlığını kanlı savaşlar pahasına işgal ettikten sonra, yukanda adı geçen Rus generali ÇlçlyanoT 1806 yılında Baku' ye sal­ dırdı ve şehre girdi ama, şehir meydanında Koşa Kale kapısında öldürüldü; başı kesilerek Gence savaşlannda Azerbaycanhlara askeıi yardımda bulunan İran Şahı Fethali Kacara gönderildi. Çl­ çiyanOT'un cesedi, oradan geçen herkes onun yat­ tığı toprağı ayağıyle çiğnesin diye kale kapısının eşi­ ğine gömüldü. Generalin yardımcısı ErlstoT da orada öldürüldü. Sağ kalan üçüncü Rus komutanı ZaTalişin, korkudan ölülerini ortada bırakarak pa­ nike kapılmış askerlerini kayıklara doldurup Kuzey Kafkasyaya-Dağıatana kadar çekildi. Bu münase­ betle Bakü halkı büyük sevinç içinde bayram yapı­ yordu. Sonradan oraya kumandan tayin edilen Kont İTan GudoTlç komutasındaki Rus ordusu yeniden Baku'yü Işgal etti. Bu olaylardan takriben bir asır önce de meşhur Rus çarı DeU Petro'da Ha­ zar Denizi' ne inerek, İran kıyılannı dolaştıktan sonra, Baku hükümdan onu misafir sıfatıyle bile kabul etmek istememiştır. DeU Petro savaş açınağa cesaret edememiş ve çekilip gitmiştir.

28


Kuba Hanlığı: Rus kuvvetleri Baku'ya saldır­ dıklan sıralarda diger bir Rus askeri birligt de, Bulgakov adlı yüksek rütbeli bir subayın kuman­ dasında Kuba Haniılı'nı istila için biicuma geç­ mişti. Burada savaş uzun siirmemiş, bu iilkenin iş­ gal! nisbeten kolay olmuştur. Şimdi Sovyet propagandası Ruslann o tarihlerde Kuba'ya da­ vet edildiklerini iddia etmektedir. Böyle bir kayda eski Rus tarihçilerinin eserlerinde rastlamadıgımız için, bu iddianın da ötekiler gibi hiçbir esasa dayan­ madıgı meydandadır. Karabağ Hanlığı: Burasının Rus kuvvetleri ta­ rafından işgali de Gence faciası sıralannda vuku­ bulmuştur. Bu Hanlıgın biikumdan İbrahim Han, Giiney Azerbaycan'da Türk Kacar prensi Abbas Mirza komutasındaki kuvvetlerin yardımı ile Rus­ lara karşı kanlı savaşlara gtrişti fakat, neticede ye­ nildi. Bir Rus tarihçisi bu yerli halka ve devlet adamianna asla giivenilemeyecegtni yana yakıla kaydetmektedir.

MİLLETİME

BİR BAŞ LAzlM

Unutulmaz , unutulmaz ulu kurbanlanmız, Ay gibi kızlanmız, giin gibi oglanlanmız. Unutulmaz o karanfil gibi al kanlarımız, Topraga topragın ugrunda giden canlanmız. Çaglayan tiirkiimiizii duymaya Tiirk lazımdır, Bak bugiirıler öliime dalmış olan milletime, Milletin remzi olan bir Atatiirk Iazımdır, Anayurtta atasız kalmış olan milletirnet

REFİK ZEKAHANDAN (Azerbaycan)

29


EriTan Hanbjı: Bu ülkenin hükümdan Hüse­ yin Han da, öteki Azerbaycan devlet büyüklert gi­ bi egemenliğine çok bağlı bulunduğundan Rus

kuvvetleline boyun eğmeyi reddederek kılıca sanldı ve savaşa başladı. Altı gün süren çok kanlı çarpış­ malardan sonra Rus generali Paske'Viç'in kıtalan tarafından 6 Ekim 1827 tarihinde EriTan işgal edil­ di ve şehir yakıldı. 1833'te Çarlık Hükümeti, Azeri Türklerint sin­ dirrnek tçin Rus köylüsünü toprak köleliği demek olan sertlikten affederek, Azerbaycan'a yerleştir­ meye başladı. Kafkasya'nın hürriyet ve tstiklal mü­ cadelelert, başta Şeyh Şamtl olmak üzere, Kafkas kartaılannın kahramanlık destanlan ile doludur.

3.3. Kaçaklar Hareketi 1890'lı Rus idaresinin koyduğu ağır vergileri ödeyemeyen Nebi isimit fakir bir Azeri köylüsünün "Kaçak hareketi" denilen direnişi, kısa zaman da bütün Azerbaycan'a yayılarak, milli bir hal aldı. Rus ve İran hükümetleri, ortak harekıUla tsyanın elebaşlannı öldürüp, taraftarlannı dağıttılar. "Ka­ çak Nebi" hareketi 37 yıl sürmüştür. zenzegur kazasının Mollu köyünden olan bu kahraman, çarlığın vali-kaymakam, jandarma ko­ mutanlannı yıldırmış, onun bulunduğu bölgelere sevkedilen askeri tedhiş kıtaları kışialanndan dışan çıkamamışlardır. Kendilerine baskı yapılan halk onu asla ele vermemiştir. Çünkü halkın nazarında Kaçak Nebi en sevgili bir hürrtyet kahraman ı ve sembolü olmuştur. Onun adına şarkılar bestelen­ mtş, destanlar-hikayeler yazılmıştır. Çar hüküme­ ttnin gadrine uğrayan her Azeri Türk, halkın gö­ zünde efsaneleşmiş Kaçak Nebi şarkısından bu parçayı mınldanırdı.:

Menim. bu günümde gelesen Nebi, Rusun kalesin delesen Nebi.

30


Kaçak Nebi'den başka yiri.e zengezur'da Kaçak Murteza, Cebrail kazasında Kaçak Süleyman da Çar hükümetint tam 25 yıl uğ;raştırmıştır. Bunlar yerlt Türk halkına asla dokunmazlardı. Hatta, mağ;­ dur olan kişiler onlara dert yanarsa o (kaçak). Çar

memuruna tehdit yollu haber göndertr, mağ;durun hakkını korurdu. Kaçaklar, düğ;ün-demeklere katı­ lırlar, fakat onların bulunduğ;u bu gibi yerlere Rus askeri ve mülki yüksek memurları halkın onları sa­ vunacağ;ını ve onların eşsiz yiğ;itliklertnt bildtklert için yaklaşmağ;a cesaret edemezlerdi. Bundan sonra Azerbaycan'da ve İran'da, sömü­ rü başladı. 1905 Ihtilalleri tle gevşeyen baskılar, Azerbaycan'ın bu tki devlet arasında bôlünmesil)e karşı "Milli'' bir mücadele başladı. 1905 ihtilali sonrası, Azeri Türkleri, ilk Duma'da 35, sonralan, ı O veya 6 kişi ile temsil edildiler.

3.4. Şaumyan Ve Ermeni Katliamlan Lenin, 30 Aralık ı9ı 7'de Ermeni asıllı Stephan Şaumyan'ı Kafkasya Komiseri tayin etmtş ve ona

30 Aralık ı9ı 7 tarihli kararname ile o sıradaki Rus Işgalinde bulunan Doğu Anadolu ve Güney Kaf­ kasya'da Sovyetler Birliğ;i'ne bağ;lı bir Ermenistan devleti kurma yetkisi vermişti. Önce TiOis'e giden Şaumyan, burada tevkif edi­ leceğ;ini duyunca Baku'ya kaçtı. O sırada Baku, Şa­ umyan tçin elverişli bir yerdi. KaW Şaumyan, Baku'ye geldikten sonra Erme­ ni Taşnak Teşkilatı ile anlaşarak 3ı Mart ı9ı8 ta­ rihinde Bakü'de Türklere karşı büyük bir katliaına giriş U. 3 gün içinde ı 7 bin masum Türk katıedildi. Türklerin silahı yoktu. Çarlık idaresi Türkiefi as­ kere· almadığ;ı için askerlik bilgisinden de yoksun­ dular. ErmenUer ve Çarlık-Rus ordulannın artıkla­ n Şaumyan'ın direktiflerine uyarak Bakü'yü kanla ele geçirdiler. Batıya doğ;ru istila hareketine geçerek bütün Azerbaycan'ı tşgale gtrtşttler.

31


Böylece bütün Orta-Asya Türkleri' nin 1916'da başlayan "Milli Kurtuluş Hareketi", 1917 İhtila.l'i ile yanda kaldı. Prof. Dr. AbdülhalUk Çay, o günlert şöyle anlatı­ yor:

"Azerbaycan bağımsızlığını Isteyen miWyetçl­ ler sonunda harabeler bulur" diyen Şaumyan Ba­

kü'da kontrolü ele geçirdikten sonra 18-21 Mart 1918 tarihleri arasında Bakü'nun Türk mahallele­ rinde komünistterin katliam yapmalannı emretmiş ve bu katlarnda 10.000 civannda Türk katıedilmişti Ermeni Rus ve diğer Bolşevik gruplar "Cemiyet-i Hayriye Blnası'nı, Açık Söz ve Kaspl gazetelerinin basıldığı matbaalan yakmışlar, bu arada limandaki donanma top ateşiyle "Taze Pir Mescldl" ni yıkmış­ tı. Baku'daki bu katltama paralel olarak Bolşevik ileri gelenlerinden Çaparldze, Hamazasp, Avetlsov ve Rus topçu subayı Petrov'un idaresindeki kuvvet­ lerle Şamahı, Kürdemlr, Lenkeran, Salyan, Kuba ve Nevahi kazalannda da Türk halkı kırgından geçirilmiş ve Bolşevik kuvvetleri Gence önlerine kadar gelmişlerdi. Türkler Gence önlerinde Şaum­ yan kuvvetlerint yenilgiye uğrattılar. Ancak bu ara­ da Kaptan Mosesyan ve General Aretov idaresin­ deki Ermeni çeteleri Kars ve çevresinde 82 köy, Erivan'da da 211 Türk köyü Ermeniler tarafın­ dan yok edilmiştir."

"Komünlzml yaşatmak ve onu sağlam temel­ lerde yükseltmek Için siyah altın diyarı olan Azerbaycan'ı eUmize geçlnnellylz!" şeklinde di­ rektif veren Lenin'in emirleri gereği Şaumyan yö­ netimi başta Ennenl Taşnak taraftarlan olmak üzere bütün gayn Türk unsurlan biraraya getire­

rek 31 Mart'tan 1 Nisan akşamına kadar Bakü'da ikinci büyük bir katliama giriştiler. 30.000 civann­ da Türk'ün kadın - erkek, genç-ihtiyar ayırt edil­ meksızın öldürüldüğü bu katliamdan kurtulabilen

32


Türk topluluklan şehirden uzaklaşmak zorunda ' kalmışlardır. M. Emin Resôlzide, Nisan 1929 da Odlu Yurt Dergisi'nde Komünistler'in 31 Mart 1918 Bakü katliamını şöyle anlabyordu: ''Yeni Azerbaycan tarihinde fecaatlyle tanınan kanlı 'Büldi hidlseslnln onbirinci yıldönümü! .. Bundan (eW) yıl evvel, Şaumyan, Avakyan, Lala­ yef, Araketyan vs. olmak üzere, Azeri lstlklil ha­ reketini öldürmek Için Bakü'de başlattıklan vah­ şetln elllncl yıldönümü! Bir yıldönümü ki, onu hiçbir Azeri unutaıiııyacaktır. ' 1918 Inci yılda, 3 1 Mart faclasını tiklp eden 28 Mayıs İstlldil günü ne 15 Eylül zaferinin büyüklüğünü anla­ mak ve yaşatinak lçln, 3 1 Mart faclasını unut­ mamahdır. Mllli uyanışımız, Çarhğm sukutun­ dan sonra siyasi zaferlerimlz, müşterek milli

Azerbaycan MiUi Şüra Reisi ve Musuva.ı Partisinin kurucu­ su M.Emin Resulzade : solda. 1 938'd.e Varşova'da; sağda. İkinci DÜTU./a savaşı 1.1ı.llarında Almanı./a'da iken.

' 33


Çarlık Rusyasının 2. Dumasında müslüman milletvekil­ lerinden bir grup (En solda ayakta duran Feth AU Han Hoylu, Milli Azerbaycan Cumhuriyeti kurulduğunda ilk başbakan olm�tur)

dileğimizin "Azerbaycan istik.Winden" ibiret oluşunun ariyı umumiye Ue anlaşılması, Din-ı istiklll için icra edUen kaııh mücAdelenin şanh Te parlak zaferleri bize ne gibi kurbaniara mal olmuştu? Bunu anlamak için "Otuzbir Mart" gibi side bir sözün iflde ettiği feci minayı kanamak

lizımdır. . 3 1 Mart 19 18'de, Baku'nün o muhteşem sa­

raylanna, Azeri Türkü'nün iHm Te lrfin müesse­ selerlne, san'at Te medeniyet ibidelerlne, cimi Te mekteplerlne neden od '9'111'1arak 11 yandırıh­ yordu&: Asırlardan beri binbir milletin akımna karşı durmuş olan, Azeriliğe birçok şiirler, IHmler, mütefekldrler Termesiyle iftihar ettiğJmlz o gü­ zel Şinan neden yer Ue yeksan edUiyordu? Azerbaycan neden· harabezire dönderUiyor­ du? 34


Bu sorgulann cevaplan işikirdır: Azeri Tür­ kü'ne kurtulmak, hürriyet ve istikiAI hayltına niil obnak imkin.ı vermemek için. . . Bu maksatla idi ıd, Kızıl Rus cihangirlerl, Ve­ Hkorus siyisetini tamamtyle aradan kaldırmak için, 3 1 Martta masUm. yavrulan, süt emen kör­ peleri süngülere takıyor, esir ederek götürdükle­ ri kıziann namus�a kıyıyorlardı. Hiç de Türk obnayan (Kulka)'nın o günlere ait hitıralanna göre:

"Münhasıran Türk ve isiamlarla meskün mahal­ lelere girip ahaliyi öldürüyor, şemşirlerle parçalıyor, süngülerle delik-deşik ediyor, evleri ateşe veriyor, çocuklan bu ateşiere atarak yakıyor, üç-dört gün­ lük süt emen çocuklan is süngülere takıyorlardı. Hadisatı müteakip, toprağa gömülmüş 57 İslam ölüsü bulundu. Bunların kulakları, burunlan kopa­ nlmış, kannlart yırtılmış, azalan kestlınişti. Öldürmedikleri kadınların saçlarını yekdiğerine bağlıyarak üryan bir halde sokaklarda sevk ve ken­ dilerine tüfek dipçikleri ·ne vuruyorlardı. Kimseye rahmedilmiyordu. Çocuklara rahmedilmediği gtbt, ihtiyarlara da aman yoktu. Seksen yaşlı kadınlan da öldürüyor, 20-25 yaşlannda genç gelinierin diri diri duvara çivilendiği Bakü'nün birçok yerlerinde görülmüştür?"

(Kulka) duvara çivilenmiş yavrularla köpekler tarafından kemirllm.ekte olan çoluk-çocuklann , çocuğunu emzirlr bir vaziyette yerlere serilmiş zavallı kadın ölülerinin, daha birçok feci manza­ ralar teşkil eden ciniyetlerin fotoğraflada tesbit olunmuş vak'alanndan dahi bahsediyor. . .

Ve bütün bunı.,r, ist1klile doğru giden Azeri milli hareketinden korkan ve bu hareketi daha ibtidasında kanlarda bağmak için gayn insani

35


Bakü'ye giren 1ürk kuvvetlerinin kumandanı Mürsel (Bakü) Paşa.

vahşetlere müracaat eden Kızıl Moskova'nın kanlı siyasetini bize h.atırlatmaktadır. Bir siyA­ set ki, şu veya bu şekilde şimdi de devam et­ mektedir ...

·

Milletimizin ve yurdumuzun sinesinde Izleri hiçbir zaman unutulmayacak derin yaralar açan Otuzbir Mart faciasmı� o ficianm lflde ettiği m.iııayı, o günün kahramanlarmı, şehltlerinl, mazlumlarını ve kanlı müsebbiblerinl diima ha36


tırlamahdu. Onlar daima hatırlanmahdu Id, mll6 mevcudlyetlmlzln, ml16 hürriyet ve lst:Udill­ mlzln tirlh1 di1fmanlanııa Jr.artı besledljbiılz ldn ve Intikam duygularımız dllmi ve ebedi olsun! . . Azerbaycan Türklüğü'nün topyekün imhasım hedef alan bu' katltam, daha sonra Ruslar tarafın­ dan "MU6 bayram" ilan edilmiştir. Z. İbrahimov, Bakü'da neşredtlen "SosyaUst İnkılibı qnında Azerbaycan EmekçUerlnln MücAdelesi'" isiml1 eserinde ; "Bakü'nun mahalle ve sokaklanndaki

slllhh mücAdele devam ederken, içtehlrde, Şa­ mahı yolunda ve Çemberkent'te tlddetll savatia­ nn old1Jiunu, Müsavatçı haydut grupları olan Sovyet askerleri üzerine; yan sokaklardan, evle­ rin d.amlarmdan, pencerelerden, köte-bucaktan ateş edlllrken, evleri teker teker ele geçirdikleri­ ni . . .' : yazar.

Rus askeriert içelistnde ; ErmenUer'ln askeri birlikleri ile Saakyan ve Tqnaklar' dan Mellk Yol­ cuyan'da vardı. Bu haydutlar, Müslüman mahallelerine giriyor, halkı kılıçlarla parçalıyor, süngülerle delik deşik ediyor, evleri ateşe vertyor, çocukları bu ateşiere atarak diri diri yakıyor, üç-dört günlük süt emen çocukları sungülere takıyorlardı. Burada daha son­ ra; kulak ve burunları koparılmış, uzuvları kesil­ miş, karınları deşilmiş 87 Müslüman'ın ceseti bu­ lunmuştur. Ruslar, öldüre'medikleri kadınları saçlarından biribirierine bağlayarak, sokaklarda çı­ nlçıplak gezdinnişler. dipçiklerle vunnuşlar, bir kıs­ mını duvarlara çivilemişlerdir. 3.5. Beklenen Yardım 1 9 1 8 yılında I . Dünya Savaşı biterken; Osman­ h da, müttefikleri Almanlar'da yenilmek üzere idi. 37


M.Emln Resdbade ile DajıstaD lideri Haydar Enver ve Tallt Pa­ Bammat,istanbul'a gelerek ta'larla görüşmüşler ye Rus-Ermeni ordulanna

karşı yardım istemişlerdi.

Azeri. şatri Tillpzlde Abdullah Şaylk, Bakü'da yayınlanan Açıksöz Gazetesi'nin 7 Eylül 19 1 8 sa­ yısında, İntlzar ''beldeyit" isimli şiirinde Azeri Türkleri'nin ıstırabını diJe getimıişti; Niçtrı böyle geciktfn? Sensiz kalbtm kınk, sönük, çiğnenmiş,

hırpalrmmış.

Örnr-i şişem taşa değmiş, hayatun parçalanmış.

Kırık bir saz gibi sızlar kanlı, yorgım telleri

Yakılır da yakar bütün kaygu vurmuş illeri

Şu vatanuı öksüzleri. gelinleri , duUan, Gözyaşıy la s ulamış. hep geçtiğiniz yoUan. Yolımuzu beklemekten benizleri sararmış Hiç gelmedin, o şen güler yürekleri gam almış Sen gelmesen dolum.'>anmış yürekler hiç şdd. olmaz, ·

Sen gelmesen güneş doğmaz. ümit. gülüm açılmaz. Dudaklarım gülmez sönük bahtıma n ür. saçılmaz. Başkas'rm 7Stemem. Ey Türk! Çabuk sen gel, sen! .,

Beklemekten yoruldum Oh. İşte geç kaldın, nederl? YoUarına taş mı kaZanmış? Ya azgın koldur1ar

Bırakmıyor? Taş, demir, pulat. ya olsa da onlar Yüreğinde şülelenen metin, kızgın ateşle Yak onlan, erit. söndür, çiğne, boz, ez, hırpala...

Hain, alçak düş man lara kol gücünü hep göster,

Aç yollan, çabuk, geL kalbirn seni pek ister.

38


Şair Ahmet Cevat Ahundz&de'Din yazdığı ve Tiirlr. ordusunu karŞılamak için bestelenen ş11r1 tse

yıllarca dillerden düşmemtşti. Bugün bile önemini koruyor: Çıi]>ınırdın Hazar deniz Bakıp Türk'ün bayragına Ahi Ölmeden bir görebilsem Düşebilsem ayağına. . . Sırmalar saç sağ soluna İnciler dizem yoluna Vefalı Türk geldtgtnde Selam Türk'ün bayrağına Türkeli'nden esen yeller Şirin size selam söyler Olsun bütün Kafkas iller Kurban Türk'ün bayrağına. . . Bunun üzerine, Enver Paşa' nın amcası Halll Pa­ şa (*) vekardeşt Nuri Paşa idaresindeki yeni kuru­ lan "Kafkas İslim Ordusu" Aras nehrini aşarak harekata başlamıştı. Bu sırada Bakü, ingiUz ve Ermeni tşgali altında bulunuyordu. Azerbaycan Türklüiü'nün tstikla.I lideri olan Mehmet Emin Re­ sulzide'n tn önderliğinde başta Gence şehri olmak üzere, 28 Mayıs 1 9 1 8'de Milli Bağımsız Azerbay­ can Cumhuriyeti kurulmu ş ve Eylül 1 9 1 8'de Türk ordusunun Baku'yü İnglHzler'den ve Erme­ ni'lerden kurtararak Azerbaycan Türkleri'ne tes­ l im etmesi üzeline de cumhuriyetın başşehri Baku ye taşınmıştı. ·

'

(*) HaUl Paşa. bu kitabın yazan Cemal Anadal'un dedesi Dr. Bnb. Mehmet Rifat Beyin amcası olup; En­ ver Paşa ile Nwi Paşa da cunca çocuklandır.

39


3.6. Azerbaycan Meselesinin Altında Yatan Gerçek:Bakô Petrolleri

1 9 1 8 Eylül'ü başlanydı. Bakü petrolleri, �­ ya'yı da, IngUtere'yi de yakından tlgilendiriyordu. Sadrazam Talit Pqa, bu meseleleri görüşmek üze­ re BerHn'e gitmek zorunda kaldı. Almanya; yapı­

lan görüşmeleri günü gününe Ruslar'a aktanyordu. Görüşmeler anlaşmazlıkla sonuçlanmı ş, 1 5 Eylül 1 9 1 8 günü , Türk ordusu Baku'ya girerken, Gene­ ral Dunstervtlle komutasındaki ingWz kuvvetleri, şehri sür'atle terk ediyorlardı. 1 5 Eylül 1 9 1 8 günü Türk ordusu, Azerbaycan Türkleri'nin sevinç gözyaşlan ve coşkun tezahürat arasında Baku'ya gtriyordu. Türk askeri Azer­ baycan gönüllülerinin de katılması tle üç ay gibi kısa bir zamanda Azerbaycan şehri Komünist Baku'yü Rus ve Taşnak Erme­ nilerden temizleyerek yeni dogmuş bulunan

Azerbaycan

Türk

Cumhuriyeti'ne arma­ ğan ettiler. Bu kanlı sa­ vaşta 1 000'er ve 30 subay, Azerbaycan gönüllülerinden de 5 bin civarında Türk gen­ ci şehit oldu. Halil Paşa, Türk Or­ dusu'nun Baku'ya gir­ diği sırada gördüklerini şöyle anlatıyordu:

''Şehirde silah ses­ leri geeeli gündüzlü

40

V.İ.

Lenin


devam ediyordu. Şehir, Ingilizler'in kontrola al­ tındayken Ermeniler ue Bolşeılikler yerli Türk halkına karşı geniş bir katliam hareketine gi­ rişmişler... Şehrin her mahallesinde Ermeniler, Tilrkler'den "ceset kaleleri" kunnuşlar ue biLtan vahşetlerini ortaya koymuşlar. KiLçiLk çockular kale burçlan olmuş, kadınlar edep yerlerinden siLngiLlenmiş ve bırakılmışlar. . . Tilrk halkının cesetleri toplanıyor ue yüzlerce çocuk, genç ue ihtiyar kadın, erkek kendileri için kazılan me­ zarlanndaki son uykulanna terkediliyorlardı. Insanlığın gördiLğiL vahşetlerden birisi de Ingi­ lizler'in işgalleri altında bulunan Bakıl'da, Tilrk halkına karşı Ermeniler tarqfından yapıl­ mış bJılunan bu vahşetti. "

Enver Paşa' nın amcası HaW Kut ı'aşa (Kutüle­ mare kahramanı), "Bitmeyen Savaş" isimli. hatıra­ lannda: 1919 Azerbaycan'ını şöyle anlatıyordu :

'Lenin yönetiminde kurulan sistem, ilk za­ manlarda Rus ordusunu dağıtmıştı ... Rusya'nın bu halinden yararlanan Gilrcistan, Ermenis­ tan, Azerbaycan istikldllerini ilan etmişlerdi. . Bu genç cumhuriyetler, Çar Rusyası'ndan kur­ tuluş sevincini yaşarken bir taniftan da Lenin Rusyası'ndan korkmaya başlamışlardı. Hiçbiri­ sinin başında yetişmiş, olgun devlet adamı da yoktu. . . Azeriler, kendi iLikelerini yönetememenin acısını çekerken yürekten bağlı olduklan Tür­ kiye'yi kendilerinin yardımına koşacak bir kur­ tancı gibi bekliyorlardı. Ne pazık ki Türkiye, o sırada Ingilizler'in ge­ tirip Izmir'e döktükleri YunanlJlar ve başkalan ile ölüm kalım savaşı içinde idi- Azeri ordusu­ nun talim terbiyesi için, Kdzım Karabekir'den birkaç Türk subayının gönderilmesini istemiş­ tim, ama bu mümkün alamıyordu. "

41


Cafer Seyidahmet (Kınmer) Bey'in Kı­ nm meselesi için İstanbul'da görüş­ tüğıl Harbiye Nazı­ n Erwer Paşa (Yanda) Sadıi Maksüdi (Ar­ sal) ile y us uf Ak­ çura 1 9 1 8 yazıh­ da Finlandiya'da (Üstte)

42


3.7. 27 Nisan 1920'nln Dütündürdüklerl 27 Nisan 1920,. ilk Türk Cumhuriyeti Azerbay­ can'ın Kızıl Rus emperyalistleri tarafından işgal edildigi bir gündür. Bu gün, insan Haklal'ı Evren­ sel Beyannamesi'nde yerini alan "Her millet ken­ di kaderini tayin etmede serbesttlr'' sözü ile ken­ dini dünyaya şirin gÖStermeye çalışan Birleşmiş Milletler Teşldlatı'nın suratma tndirilen korkunç bir ş amardır.

Seyfettin Altaylı, "Birleşmiş Milletler Teşklli­ tı"nın "İçyüzü" ile Hrlstiyan Batı'nın Azerbay­ can' a ve Türk dünyasına nasıl yaınuk baktığ;ını şöyle anlatır:

O teşkilat ki ul�slararası emperyalist babalan­ nın emrine aınadedir. O teşkilatki vatansız, toprak­ sız Yahudinin Sina Çölü'ne zorla sahip olmasına rağmen, onu desteklemtşttr. Fakat bugün 90.000.000 Türk' ün vatanı olan topraklan Kızıl Çarlar tarafından genositle birlikte, sömürülmesi­ ne göz yumuyor.

Kuzey Kafkasya'nın istiklalini resmen tanımış olmasma rağmen 1 1 'inci bolşevik ordusu tarafın­ dan Azerbaycan, bir kan deıyasına sokularak işgal edilmiştir. İşgalin tkinci günü 28 Nisan dünyanın en aşagı , en sadist milleti, insanlığın yüz karası olan Ruslar tarafından "İnkılip" olarak kutlanmış­ t.ır. Masum çocukların vücutlannın süngülere takı­ lıp havaya kaldıolarak öldürüldügü bir gün. Vatan millet ve İslamiyet uğruna Cevat Han gi­ bi çarpışarak ölen yiğit koc.:'llannın ölümüyle içi sızlayan , vatanın işgal edilmesiyle, dünyası tarümar olan , genç gelinierin göğüsleri kesildikten sonra, saçlarından tutulup, kan revan içinde yerlerde sü­ ründürülerek, şehit edildiği bir P:fın . Islamiyetin 43


nürunu aıemde hayki­ ran minarelerde ihtiyar dedelerin, ninelertn baş­ lannın kesilerek yerlere atıldıgı bir gün.

Azerbaycan'da Rus işgali

kurbanlanndan Son Haıi­ ciye Nazarı Feth-Ali Han

Hoy lu

Vatan Haini, Rus uşagı Mlr Cafer Bagi­ rof, 1 920 yılından 1 925 yılına kadar Azerbay­ can' da 56 tane silahlı milli ihtilal yapıldığını ve ihtilallerin, kanla vahşetle bastınldığını, bir daha milli kıyamın baş gösterınemesi için, binlerce Aze riıılıı, buz cehennemi Slblrya'nın, temerkuz kamplarına sürüldügünü sonradan itiraf etmiştir.

İşgalden sonra Rusla­ nn kendilerinin başa getirdiği yerli Komünistler Le­ nln ' in Moskova'dan yürüttüğü Komünizmin ana­ nevi Rus emperyalizmine döndüğünü görerek milli

istikla.lcilerle yalnız burada birleşiyorlardı. Asıl gerçeği yerli Komünistler anlamışlardı. Marksizm ve Komünizm perdesi arkasında kanlı dişleriyle insanlığın kanını emen Rus milliyetçiliğini gör­ müşler, hıyanetlerinin acı meyvelerini yemişlerdi. Sapık bir ideolojinin arkasındaki gerçek olanca haş­ metiyle kendini tanıtıyordu . Rus emperyalizmi, Rus milHyetçiliği bu yüzden Ruslara karşı muhalefet ediyorlardı. Onlara göre Moskova Marksizme ve Komüntzme ihanet içindeydi. Milliyet, ırk, din ve milli kültür akidelerini reddeden, Marksizm ve Komünizm, onun fii liy atçıs ı olan Ruslar ta-

44


du. Sömünicü Rus şöven milliyetçiilgi kanlı dişleri­ ni göstermişti. Bu gerçegi Azerbaycan Komünistleri görmüş yaşaınıştı.

Ruslar tstiJayı gerçekleştirip kendilerine engel teşkil edecek bütün şahsiyetleri temtzledikten, top­ lu olarak Sibirya'ya tehctr ettikten sonra Azerbay­ can'a durmadan günümüze kadar, Rus, Asurl, Er­ meni-Yahudi, Çingene ve diger ırklarla doldurarak Azen,erl azınlıga düşürmek durumuyla yüz yüze bırakmışlardır. ı 926 yılında Azerbaycan'da 1 3 mil­ lete mensup guruplar vardı. Aynı yılda AzerDer top­ lam nüfusun Azerbaycan'da, yüzde 60. 2'sini, azın­ lıklar yüzde ı 4 . 9'unu, geri kalanını Ruslar teşkil ediyordu. Ruslar, işgalden sonra Azerbaycan'ı bagımsız devlet olarak tanıyor ve onunla bir anlaşma yapı­ yordu. Bu anlaşma, Rus sömürgeciliğini dünyaya tanıtan bir vesikadır. Adı geçen anlaşma Gence ve Baku milli kıyamının kanla hastınlmasından sonra yapıldı. Sade Gence'de ı 5 .000 kişi katıianıda öldü­ rüldü. Milli kıyam 28 Mayıs ı 920 günü başlamıştı. isyan bastınlıncaya kadar ölenler yukardaki rakka­ ma dahil değil. Anlaşma yapıldığı zaman Ruslann müstakil devlet olarak tanıdıgı Azerbaycan'dan Rus askerlerini atmak için, yapılan milli isyanlar­ dan Şe ki, Gökçay, Karabağ, Kürdemir, Küba ve Lenkeran isyanlan devam ediyordu. Bu olaylardan evvel 5 Mayıs ı920'de Rusya'da özel mülkiyet bir kararname ile kaldınlmıştır. Bununla emlak alım ve satımı yasaklanıyor, miras ve aile teşkilatı her hak­ tan mahrum ediliyordu. Bu durum, Azerbaycan gi­ bi sömürgelerde milletin bir topluluk olarak yıkılıp. mahvolmasınd,an başka ne olabilirdi? Yapılan anlaşmaya göre ; Azerbaycan bütün ye­ raltı ve yerüstü metalarını Rusya'ya veriyor. dış ti­ caretinden vazgeçiyor, bu sahadaki haklarını Rus­ lara veriyor ve köylü bütün malını mülkünü

45


Ruslara tesltın ediyordu. Çünkü Rusya'daki müsa­ dere kanunu Azerbaycan'da da uygulanıyordu. İşte Rusya'nın bag:ımsız tandığı devlet ve yaptıklannın bir zerrest Bundan soılrakt yıllarda Azerbaycan'ı daha feci bir akıbet bekliyordu. Gürcü StaUn (*) devrinin ı 936 -37 yıllarında nüfusun %34'ünü teşkil eden aydınlar ki yapılan tahminlere göre 120 bin kişi edi­ yor, hepsi öldürülmüştür. Ahmet Cevat, Hü�yin Cavit, Yusuf Vezlr (Çemenzemili) bunların arasın­ daydı. Bunlara uygulanan bu hareket Azerbay­ can'da yetişen nesillerin mtlli-kültür ve manevi de­ ğerlerinden tecrit edilerek Ruslar içinde asimile olması içindir. Ruslar uyguladıklan sahte tarih ve edebiyatla, onları Türklükten uzaklaştırmak Nep devrinde kurulan Allahsızlar Teşkllibyla isliml­ yetten uzaklaştırmak istemektedirler. Tarih yönün­ den bugün Azerbaycan bir ölü sessizliği içindedir. Ama Türklük ve isllmlyet, günümüze kadar yapı­ lan, baskı ve propagandalam rağmen bütün ihttşa­ mıyla yaşıyor ve yaşayacaktır. Ruslar'ın asimilasyon taktiği önce "şeldlce milli, muhtevaca sosyallst" sonra "şekil ve muhtevaca sosyalist" teziyle yürürlüğe kondu.

Bu hareket

(NEP) devrinde ı 000 yıllık bir tarihi olan alfabenin

değiştirllerek, yerine Litln harflerinin konulmasıyla başladı. Sebebiyle Türkiye Arap harflerinden mü­ teşekkil bir alfabe kullanıyordu, böylelikle bir birlik sağlanıyordu. Birliği bozmak çin bu yola başvurul­ muştu. Kabul edilen latin harfleri, ı 932 yılında ye­ niden değiştirildi ve Klrll'e yakın bir alfabe kabul ettirildi... Çünkü Türkiye latin alfabesine dönmüş­ tü. ı 939'da ise tamamen Kiril (Rus) alfabesi kabul ettirildi ki bugün hala aynı alfabe kullanılıyor. (•] Stalin aynı zamanda Yahudi'dir. Yazarın "Siyoniz­ min Oyunlan" isimU eserine bakınız. 46


Türkle�. Ahmet Cevat'ım, Hüseyin Cavit'lnl, Ziya Gökalpini ve diger şahsiyetlerint okuyarnaz. Halbuki Ruslar Puşkln'l, Tolstoy'u ve digerlerini okuyor, Azerller: de Ruslan okumaya mecbur bıra-

kılıyorlardı. Milli tarih , edebiyat, milli kultur ve ma­ nevi degerieri yıkıp, asimileye çalışanlar arasında daima başrolü oynayan Çekist Mir Cafer Bagirof 1 956 yılında Reisi Berna'dan üç yıl sonra gebertil­ miştir. Milli olan herşeyinden men edilen Azerbaycan bunu maddeten kaybetmiştir, manen mHli ve dini akideler hala dimdik, muhteşem bir ka­ le gibi duruyor. "

Türklüğü

3.8. Azerbaycan'da Müsivat Partisi Ve M. Emin Resülzade MIH Azerbaycan hareketinde Müsavat partl­ si'nin yerini ve önemini belirtmemiz gerekmektedir. Halkın yüzde 75 oyunu alarak Azerbaycan Milli Şürası' nda çogunlugu teşkil eder Müsavat Partisi­ nin Lideri M.Emin Resulzade 1884-191515 İstiklal ilan edilince Milli Azerbaycan Devleti'nin Cum­

hurbaşkam olmuştur.

1 9 1 1 'de kurulan yeraltı teşkilatı, gittikçe parti h uviyetini kazandı. Devrindeki gelişmeler göz önüne alınarak İslamcı-dini bir huviyet taşıyan Müsavat Partisinin sekiz maddelik programı şöyle idi:

1- Milliyet ve Mezhep fark gözetmeden bütün Müslümanlarm birleşmesi, 2- İstikW.lerini kaybetmiş Müslüman memle­ ketlerinln, yeniden müstakll olm.alanna çalış­ mak. 3- İstikllllerini müdafaa veya lhya için çarpı­ şan bütün Müslüman memleketlerlDe maddi ve manevi yardımda bulunmak. 47

·


4- Müslüman m111etlerin •e memleketlerin, te­

dafül, •e taarruzl ku'V"V'etlertnl artırmak Için yar­

dım etmek. 5- Bu· ldelerln yayılmasına manl olan bütün engelleri yıkmak, 6- Müslümaniann birleşmesine •e terakkisine çalışan dljer bütün farkalarla lrtlbat .tesis etmek. 7- Beşeriyetin saadet •e teraldsine ça.lışan ya­ bancı kurullarla, IhtiyaÇ görüldüğü nisbette lrtl­ bat •e mübadelede bulunmak. 8- Müslümanlarm yaşamak uğrunda sa•at •a­ sıtalarım onlann ticaret, sanayi •e alelumun Ik­ tisadi· hayatlarını ku'V"V'etlendlrmeye çalışmak, ·

ı 9 ı 3 yılında Çar tarafından ilan edilen genel af­ tan istiade ederek Azerbaycan'a dönen M. Emin Restilzade, Musawat partisinin başına geçti. Çı­ kardığı "Açık Söz Gazetesi" vasıtasıyla Ziya Gö­ kalp'tn Türkçü - Mllllyetçi fikirlerini yaymaya başladı, Bunda da başanlı oldu, ı 9 ı 7'de toplanan Müsa•at Partisi' nin ı . Kongrest'nde daha sonra programda da yer alacak olan şu görüşler vardı : "Yanız din birliği, çağdaş mana ile bir millet teş­ kil edemez. Milliyeti teşhis eden müşterek alamet­ lerden başlıcası dil, adet, ve edebiyattır. Bu görüşle bütün Türkler bir millettlr. " . 'Tabii devletin milli olduğu, milliyetin de yalnız dinle değil, başlıca dile dayanan müstentt, harsen teessüs eyledtği kanaattyle biz, bugünkü haltyle da­ ğınık bulunan geniş Türk dünyasının bir gün gelip­ te müttehtt ve müttefik bir Türk alemi teşkil edece­ ğtne inanıyoruz."

Azarbaycan Türkleri'nin Çarlık Rusyası' n ın is­ tila hareketine karşı giriştikleri büyük mücadele, Rusya' da 1917 İhtllAll Hareketi'nin başlamasıyle başanya ulaşmıştır.

48


1 9 1 7 yılında Gence'de, Naslp Bey Yusuf Beyli tarafından kurulan "Türk Ademi Merkeziyet Fır­ kası" daha sonra hemen hemen aynı görüşleri pay­ laştıgı Musavat Partisi katıinnştır. Musavat Partisi'nin göstermiş olduğu gelişme, tarihi akış içerisinde Azeri Türk'ünün hislerine ter­ cüman olması ve arzularına cevap vermesinden ileri geliyordu.

3.9. Dünya Savaşında Resiiizade İkinci Cihan Harbl'nde Azerbaycanın, esir Türk illerinin ve Komünist Rus esiri diğer milletierin is­ tikla.I ve hürriyetlerini tanıyacakianna dair teminat vermedikleri, için Nazl Almanya'sının anlaşma tek­ lifini reddetmiştir.

Sovyet işgalinin kurbanlarından

MiUf Azerbaycan Cwnhuriyeti'nin son başvekili Yusuj beyli Nasip Bey

-19


Nazi Dlktatörü Hitler, rahmetli Resülzade'ntn bu teklifint kabul etmiş olsaydı, bugün dünyruruzın çehrest degişir, Komünist Rus İmparatorluğu yerle bir olurdu. Hitler, Çarlık Rusya'sı yıkan güçlerin başında, ResUJ.zide ve diger esir Türk ilieri liderle­ Iinin organize ettikleri Rus mahkümu milletierin teşkil ettigi gerçegini bilememiştir. Nitekim Von Pa­ pen, Resülzade için gizli raporunda aynen şunları yazmıştır: "Esir Türk ilieri hareketinin ve eskiden

olduğu gibi yine milll Müsavat Partisi'nin Lideri Mehmet Emin ResUJ.zade'dir. Mill sıkıntılan bir yana bırakılırsa, Resulzide büyük çapta bir poli­ tikacıdır." Ne yazık ki, Nazi Almanya'sı ve bugün­ kü hür dünya bu gerçegi kavrayamamıştır.

3. lO İnsanlara Hürriyet Milletiere İstiklil istikla.I ve hürrtyete tarafından bütün aynn­

Azerbaycan Türkleri'nin

kavuşma yolu, Resülzide tılan ile gösterilmiştir.

M. Emin ResUJ.zide; Rusya Müslümanlan Kongresi'nde Türk illert·nin ayn ayn İstiklil ve hürrtyete kavuşmalan tezini savunmuş ve bu tez kurultayca kabul edilmiştir. Bu teze karşı çıkanla­ ra karşı görüşünü şöyle savunmuştur: "Hürriyet

ve İstlklilimiz için savaşan her Türk ili coşkun bir nehlrdir. İstlklil ve hürriyetimize kavuştuk­ tan sonra · bu nehirler, büyük Türk Birliği Deni­ zi'nde birleşeceklerdir. Onun için endişeye ma­ hal yoktur." İstikla.Ici Resülzide, Azerbaycan'ın Komünist Ruslar tarafından işgalinden sonra mücadelesini sürdürmüş "Azerbaycan Türkleri, bağımsızlığa kavuşmadıklan müddetçe, işgalcUerin boyundu­ ruğundan kurtulamazlar. İstiklal ve hürriyet ikiz kardeştirler. Bunlar birbirlerinden aynlmazlu'' demiştir.

50


3. ı ı . Bir Kara Gün 27 Nisan ı 920 günü Azerbaycan ve Türk dün­ yası için kara bir gündür. Çünkü o günde 28 Mayıs I. 9 ı 8'de kurulan Milli Azerbaycan De"VIetl" Türk Ordusu'nun gert çekilmek mecburtyettnde kalması üzerine Bolşe'Vlk istilasına ugramış ve yıkılmış, sonra da ı 924'te topraklanndan bir kısmı Azerbay­ can'dan kopanlarak, Ermenlstan'a verilmişti. "

Milli Azerbaycan De"VIetl'nin yıkılınası ile Gü­ ney Kafkasya ve Azerbaycan'da; Gürcistan, Er­ menistan, Azerbaycan Sosyaüst Cumhuriyetleri, Nahçi"Van özerk eyaleti, Karabal özerk bölgesi ku­ ruldu. Ermenistan'a verilen topraklar, Nahçi"Van ile Azerbaycan'ın baglantısını kesmekle kalmam ış, Azerbaycan'ın Türldye ile olan baglantısı kesilmiş­ tL Aslında Ermenistan'& verilen topraklar üzerinde bir zamanlar "Türk Re"Van HanJıiı" vardı.

3.ı2. ıg Ocak ı990 . . . Kızılordu'nun Azerbaycan Katilaını

Azerbaycan da, bütün Türk dünyasmda oldu­ ju gibi , Ocak ı 990'da yeni olaylara gebe idi. Halk Cephesi, Komünist Partisi ve mahalli Sovyet yönetı­

mini devirerek, şehrin kontrolünü ele geçirmişti. Bu bir halk iktidan idi. Sınır bölgelerindeki Rus olma­ yan bütün cumhuriyetler, bütün Türk dünyası gibi, "milliyetçiUk" hareketleri tle sarsılıyordu . Eston­

ya, Letonya, Llt'Vanya, Molda-vya, Ermenistan, Görclstan, artık Mosko"Va'yı tanımıyorlardı.

Tarih ı 9 Ocak ı 990 Cuma'yı, Cumartesiye bag­ layan gece, Baküye tanklanyla gelen Kızılordu'nun silah sesleriyle sarsıldı. İçlerinde Ermeni askerleri de . bulunan Ruslar, halka gözyaşartıcı gaz atarak saldırmış ve halkı dövmeye başlamıştı. Tanklar, ye­ re yatarak yollan kapayan Türk gençlerinin üze­ rinden geçiyor, halkın üzerine ateş ediyorlardı. Ço-

51


BU OGULLAR Bu ogullar ki bugfuı kurt gibi meydan suluyor, Ulu yurttaşiara bir şanlı ömür arzuluyorl Bu erenler ki ulusdur odu, andı, emell Onlann dalgalanan türküsünü dinlemelll Bu yiğitler ki bugün meydana atlanmışlar, Yerde kartallann aşkıyla kanatlanrnışlar. Bu şehitler ki bugfuı korkusu yok tanklardan, Intikam almaya toplanmış o alçaklardan Bu koçaklar ki bugün canlı kopuzlardırlar Yirmi dört boydan olan şanlı oguzlardırlar. Bu oguzlar ululaşrnışlar, uluslaşmışlar, Onlann türküsünü duymaz Urus-laşmışlarl Kalmamıştı yıgu erlerde o gün hey sanki, . Güllerden gerilen duygulan key sanki, Yükselirdi Hazar'ın dalgalan hey sanki, Türk'e hayran oluyordu yine yer, gök sanki, Uluyan gökbörünun türküsü bir hey sanki, Eylemlşti yagılar Bakü'yü Pompey sanki, Kurtlarm üstünü varmış nice bin ley sanki, O gece merrntlerln }'aptıgı bir leysan ki, Her şeyin bi�tigl gfuı başladı her şey sanki!. . Türküz elQette k i Türk'tür gücümüz, kudretlmlz, Türklügfuı ruhuna baglı şanırnız, şöhretlrnizl Vurdumuz ayna tutup tartbine dünyanın, Ebedlyetle yaşıttır ebedl rnilletimizl . .

REFiK ZEKAHANDAN (Azerbaycan) 52


cuklan bile öldürüyorlardı. Kaçanlan btle sırtlann­ dan vunnuşlardı. Içinde masum insaniann bulun­ dugu otobüse bile saldınyorlar ve " Kan gölü" ne çe­ viriyorlardı. Bütün Azerbaycan eşine az rastlanan bu canavarlık karşısında, büyük bir materne gir­ mişti . Bu, planlı bir katliamdı. Yanın mtlyonun üze­ rinde insanın katıldıgı Bakü mitingi muhteşem ol­ muş, halk Rus-Ermeni kaatilleri lanetliyordu. Ruslar pek çok Azeri lideri gözaltına almışlardı. Azerbaycan'da "Milliyetçi" avı başlamıştı.

Ruslar, bagımsızlık ilan eden Nahçivan'da da katliamlam girişmişlerdi. Bakü radyo ve televizyonu susturulmuştu . Halk, Komünist Partisi'nin üye kartlarını sokaklarda yakıyordu. Türkiye'deki gaze­ telerin kendilerine müracaat ettikleri, Azeri liderler telefonda çaresizlik içinde: "Biz ölelim ama Türki­ ye yaşasın... " diyerek aglıyorlardı. Sovyet tanklan­ na karşı Azeri yumru gu yetmiyordu. Azeri şairi Bahtlyar Vahapzade bölgedeki geliş­ meleri degerlendirirken, ''Ermeni mlllsler Kızılor­

du birlllderi lle şehire giriyor. Bizimkileri tarı­ yarlar. Çarpışmalar sürüyor. Savunmasız çoluk, çocuğa ateş açıyorlar" dedi. "Her gün ı OO'den fazla uçak iniyor. . . Nakliye uçakları , asker, tank, top, roket getiriyorlar. Uçak­ lar cephane yüklü. Halk cephesi Milli kuvvetleri yer yer çatışıyor. Ama onların da elinde bir şey yok. Ha­ fif silahlarla bu iş olmuyor" diyordu.

Bakü da oluran Azeri yazar de şunları söylemişti:

Mehmet Aslanbey

Yolda giderken elini kulağına götüreni vuru­ yorlar. Pencereden bakanı vuruyorlar. . . Ölü çok. . . Kesin sayıyı kimse bilmiyor. Sadece bir­ kaç saatte 600 şehit tespit ettik. Klrov Parkı'nın


Co.ema

Hıfi.I4UOIIIIA61101i o6opo11�r� A.Jeo6oıiO..u Boeu�MopcKoıo tiiAomo •

Co"mcteoıi Ap.111114

N u �" MBa CCCP, ducAO�!X'""""'x

A.Jep61Jlidxo��eıcoiı CCP

ıc eou

.,,,./M,

meppr�J�UJp

'"'

COJI,llATbl!

Ec.tıı

aııı ıee

ıKUaere KpOBOOpo.IHTHA ıııe>Kıı.y aoıfcıcarıı H H Hapoıı.o

A.ıepGaAAlKIHI

a 6ecc ııı ı.ıcııeHMOiıl i c ro.ıı ıcHoBeHMM MM

a 'lelıl

HeOOBHM

� ;cı•e3ı.ı lllarepeA H cecrep, Tor _ ...,..-.. - . .......... ııa ıııoLe. fı, c raawH.ıı HI liWH Nw.ıı Jucy.ell,

He lKeolaeTe BHAe r

Cltoell le.UH , 'leCTH H AOCTO HHCTit lt ·:BO<�."O Hapo.u.

rEHEPAJJbf!

Baww o1uı.ı

KBlKAYH

w

KJJ O'IO�·

JeAı.ı He wa.lMnH :lelıiJIH pyccK •l�.

�:ıtO" '

lKHJMe ll, &eAH 6opı.6)r

ııeı�ıı .:oııerc ıcoA.

Kızılordu'ya çağn : 1 9 Ocak 1 990 geces� Sovyet birUklerinin Bakü'ye girmesi ardmdaıı başlayan si­ lahlı direni.şin yanı sıra Azeriler KızLlordu mensupia­ rım yazLlL duyurularla da uyarmak yoluna gittiler ve kent sokaklannda duvarlara Uusça "uyan yazLlan" asLldL. Bu yazı.larda "Askerler? Sa.vwunasız uı..<>anla­ ra ateş açmayu1. . . Generaller, askerleri nize ateş emri vermey in. . . Biz barış is tiyoruz. . . " deniUyordu.

yeni adı "Kardeşler Mezarlığı" oldu. 1000 kabir kazıldı burada, Tankiann çarptığı dallardan gül­ ler düşüyor. Bu gülleri saklıyoruz. Mezarlıkta şe­ hitlerln toprağmı süsleyeceğiz. Bir yerde iki kişi ölse kıyamet kopar. Burada Türk'ün kanı oluk oluk akıyor, kimse ses çıkarmıyor. Azeriler hil.i gösterller düzenliyor. Üstlerine gelen tankiara göğüs geriyorlar." 54


Kızılordu, Ermeni-Azeri çatışmalannı kontrol altına alamamıştı. TahrikçUer, Azerbaycan 'ı Bey­

rut'a çevinneye çalışıyorlardı. Sokaklar cesetler, hastahaneler yaralılarla dolmuştu. Doktorlar, ilaç ve alet sıkıntısı çekerlerken, bir kısmı tehdUlerle va­ zifelerini yapmaktan alıkonuluyorlardı. Komünist Partisi' nin yayın organı Konsomolskaya Pravda Ga­ zetesi ise, iki yüksek rütbeli subayın, Azerbaycan işgalinden önce, Gorbaçov'u harekattan vazgeçilme­ si için uyardıklannı yazıyordu. işgale karşı çıkan tek Arap ülkesi ise Libya olmuştu. Türkiye'de de kalpler Azebaycan için çarpıyor ve çeşitli şehirlerde Azerbaycan mitingleri yapılıyordu .

Yüzbaşı A. Yevstlgneyev, Yzb. G. Melkov ve Yrb. B. Muraso• isimli 3 Rus subayı ise ı 2-22 Temmuz ı 990 tarihlerinde SSCB Savunma Bakanı Mareşal Dimitri Yazov ve olayın diğer sorumluları­ nın yargılanmalan isteği ile SSCB Askeri Başsavcı­ lığa verdikleri raporda şunlan yazmı!flardı:

"Bakü'da Sovyet Silihlı kuvvetleri, kendi hal­ kma karşı kullanılmıştır. Bu cezalandırma ope­ rasyonu, milletlerarası hukuk tarafından yasak­ lanmış olan, askeri metodlarla sivil halkın katledilmesi için önceden planlanmış bir eylem­ dir. Bu operasyona komuta eden Sovyetler BirH­ ği Savunma Bakanı, milletlerarası askeri huku­ kun 6. maddesine ve Azerbaycan Sovyet SosyaUst Cumhuriyeti Ceza Yasası'nın insanı he­ def alan suçları kapsayan 3. bölümüne giren as­ ker'i bir suç işlemiştir. SilAhlı kuvvetlerin, askeri suç işleyen öteki üyeleri de, yargılanmalıdır. Sovyetler BirUği Savunma Bakanlığı, Bakü'nün nüfusuna, kurumlaona ve örgütlerine tazminat ödemelldir. Bakanlık aynca, ölenlerin yakınianna ve aDelerine tazminat ve maaş öde55


meU, yaralı ve sakatiann tedavi ve rehabUltas­ yon harcamalanDı da karşılamahdır." 28 Ocak I 990 günü Rus tanklan N ahçivan' a gi­ rerken "Özerk" bölge dinlenemediğini gösteriyordu. Hiç şüphesiz ki, bu bir KGB baskısı idi ve CİA, KGB ile işbirliği yapıyordu. Azerbaycan'ın seçimle­ rine ise "hile" kanşmıştı. Şehit Ahmet Cevad, sanki yıllarca öncesinden bu günlert yazmıştı:

"Cennet gibi bir alke/Meearlığa dönmilştat Doğranmış ellerinde/ Kınk kılıç kabzası/ Boğul­ muştu göğsande/Ylğitlerin son sesi/Yurdunu vermeyenler/Doğranmıştı hıncahınç...

'�kersiz kumandanlar/Kınp attı yayını/ Felek döndarda zahre/Bu alkenin payını/ Gülrnek zaten yoğ idi/Ağlamak"t' oldu yasakl Zavallı mağlii.p alke/ Sana ne hukuk, ne hak ... "

Ve masum Azerbaycan', ya Ruslar'ın insanlık­ tan nasiplerini almalarını, ya da yeni bir "Şeyh Şi­ mil" in çıkmasını bekliyordu.

3. 13. Perestroika, Glastnost Ve Azeri Türkleri Perestroika ve Glastnost ortaya çıkınca bunu bir çeşit insanlığa dönüş olarak görenlerin sayılan az değildi. Bunlardan biri de Azerbaycan'ın ünlü şair ve yazarlanndan Prof. Dr. Bahtiyar Vahapzi­ de idi . Vahapzide şöyle diyordu: "Gorbaçov'un bu poUtikası, yalnız Azerbay­ can'da değil, bütün Sovyetler BirHği'nde büyük bir memnuniyetle karşılandı. Hepimiz bundan çok şadız. Glasnost alei-husus yazarlar için en vacip bir mesele idi. Biz Glasnost'a kadar duy­ duklanmızı, bildiklerlmizi, beynimizi kemiren, kalbirnizi parçalayan fikirleri söyleyemiyorduk. Buna imkin yoktu."

56


Batı 'ya bakarken en sempatik yüzünü gösteren Gorboçov'un, Dogu'ya bakarken StaUn'e dönüşme­ si, başta Vahapzade olmak üzere, bütün Azeri ay­ dınlanru ve dünyanın bütün gerçek demokratlannı büyük bir hayal kınklıgına ugrattı. Vahapzide

de tevkif edHenler arasında idi.

Ruslar insanlıga dönseler bile, yaptıklan tarih boyunca unutulmaz. Lenin'in, Klrov'un heykelleri, bir gün mutlaka Azerbaycan'dan kınlarak atılır ve yerine Mehmet Emin Resiilzide ' nin heykelleri di­ kilir. Azerbaycan Halk Cephesi Aksakallar (Yol Göste­ renler Danışman lar) Yönetim Kurulu üyesi ve

Azerbaycan Yazarlar BlrUği Yayın Organı Ulduz (Yıldız) Dergisi baş yazarı ve genel yayın müdürü Abbas Abdullah Acaloğlu Azerbaycan'a karşı Gor­ baçov ve Rus politikasını şöyle anlatıyor: "Gorbaçov, Azerbaycan olaylannda Ermeni lo­ bisinin ve Ermenistan'ın kuklası oldu. İkiyüzlü Gorbaçov, iyi yüzünü Ermenller'e, kötü yüzünü Türkler'e gösterdi. Ermenistan'daki Azerbaycan Türkler sınırdışı edildikten sonra çıkardığı kaun­ la 15 Cumhuriyette sınırdışı olayını yasaklandı. Bunu dünya kamuoyuna, insan haklarının bir ör­ neği olarak tanıttı. Fakat Azerbaycan Cumhuriyeti, Ermenistan'a karşılık, kendi topraklarında yaşayan Ermenileri sınır:dışı edemedi. Buna Moskova izin vermedi. Yine çıkanlan bir kanunla bütün cumhuriyetler­ deki silihlar toplandı. Azerbaycan Cumhuriye­ ti'nde av tüfekleri dahil, bütün silihlar toplanır­ ken, modem Ermenistan'ın eUnde roketatarlarla, tanklar bulunuyor. Ermenistan ordusu kuruluyor. Bunu bütün dünya öğrenmell. Baltık ülkeleri bağımsızılğını ilan ederken, Er­ menistan'da grevler devam ederken sıkıyönetim 57


uygulanmıyor. Ama Azerbaycan'da 3 yıldır sıkı­ yönetim ve olağanüstü hal durumu var. 11 11Amerika'ya geHnce: Amerika Türldye'nlıı güçlenmesint istemiyor. Azerbaycan ve Türkts­ tan Cumhuriyetlerl'nlıı kurulmasını istemiyor. Çünkü Türldye lle diğer Türk cumhuriyetleri arasında itblrllği olacak ve Amerika pazar kaybe­ decek. Amerika Türkiye'de teknolojisini pazarla­ mak istiyor. Ben inanıyorum Id, Türkiye dünya­ mn bu çirkin oyunu karşısında, öz yolunu 11 tatırmayacak.

3. 14. Bugünkü Azerbaycan Şeki'nin p azan na gtderseniz; Azerbaycan petro­ lünün %93'ünü alıp götüren , Azerbaycan Türkle­ ri'nin emeğini, alın tertni , göz nürunu sömüren Ruslar'ın, bu insanlan nasıl fakirleştirdlğini gözleri­ nizle görürsünüz. Baku'da sözde büyük mağazala­ on vitrinieri boş, satılan maliann kalitesi düşüktür. Gazeteci yazar Taha Akyol, Azerbaycan ziyareti sırasında, Azerbaycan ' daki "Milli uyanıt11ın kadın cephesi liderlerinden Prof. Dilara Allyeva şunlan söylemişti:

"Azerbaycan'da kadın problemi derindir. Bi­ zim kadınlanmız, tarlalarda, fabrikalarda zehirli maddeler işliyorlar. Belleri iki büklüm olup pa­ muk yığıyorlar. Cevan (genç) gızlanmız 20 kilo pamuk yükünü günde 20-30 defa taşıyorlar. Al­ dıkları pul (para) çok azdır. Hepsi yorgunluktan, yoksunluktan gınhr. Hususen, Sumgayt'ta hava ve tarpak zehirll­ dir (çevre kirlenmesi). Demek ki Azeri Türklü­ ğü'nün gelecek nesil tehlike altmdadu. Ananın sıhhati olmazsa uşaklann (çocuklann) sıhhatl olar mı? Özürlü doğumı&.r, golsuz bacaksız, ve­ yahut akıldan sakat doğumlar had safhadadır. 58


Kahraman Azeri Türk kaduılan "Bir defa yükselen bay­ rak bir daha irunez"

Sum.gayt'ı ölüm bölgesi olarak adlandınrlar. Dünyada bir tane uşak (çocuk) kabrlstanı vardır, o da Sum.gayt'tadır. Orada 100 bin Azeri yaşı­ yor... Kadının en mukaddes -vazifesi ana olmaktır. Sovyetler'de bu unutulmuştur. kadına sadece fehle (işçi) diye bakırlar,çahşsm çalışsın ... Hal­ buki sağlam nesil yoktursa, sağlam halk olabU­ mez." Prof. Allyeva'nm anlattıklan , Ruslar'ın Orta­ Asya Türk boylannın hepsine reva: gördüklerinin aynıdır.

59


Ellerinde Azerbaycwı ve Türkiye bayraklan ile "Boz­ kurtlar Moskova'ya", "Katil Gorbaçov" diye bağırwı ül­ kücüler, Şişli'deki Hürriyet Meydam'nda yaptıklan mi­ tinglerin birinde. Nizimi'nin yurdu; yüzlerce yıllık Gence'ye Azer­ baycan'ı Ruslaştırm.ak ile görevli Kirov'un adını vermek (Kirovibad) Azert Türkleri için büyük zu­ lümdü.

Ruslar'ın yaptıklan "bardağı taşırın.ca" nin adı da bir anda Türkleşiverdi.

Bunlar -demiş- şeher yıkar yakarlar Dünyanın tortusu bed-nam ve hamlar Kurt gibi yırtıcı vahşi ve hunhar Cömertlikten iciz, kancıl ve gaddar 60

Gence-


Adamlık beldemez bir kimse Rus'tan Ki, benzer insana yabıız bakıştan Haksızlık yapan ve insan hakianna saygısız Rus idaresi, süremezdi. ı 990 yılının ilk ayı tamamlanır­ ken, Azerbaycan Halk Cephesi, ülkeyi yönetmek arzusunu açıklığa kavuştunnuştu . İlk olarak, Azer­ baycan bayrağından orak-çekiç atıldı. Türkiye Türkleri ile bağları sağlamak için Latin alfabesine

geçme hazırlıklan başladı. Azerbaycan Birliği, Halk Cephesi ve İnsan Hakları Derneği birleşerek "Milli Kurtuluş" isimli bir parti kurdular. Bunu Türkçü-İslamcı, Azerbaycan Milli Demokratik Partisi takip etti. Hileli yapıldığı açıkça belli olan

seçimler, Sovyet idaresinin son çırpınışlanndan biri olarak değerlendiriliyordu. Sonunda devletin adı; "Azerbaycan Cumhuriyeti" oldu ve Halk Cephe­ si'nin bayrağı resmi bayrak kabul edildi. Azerbaycan, her Türk'ün h asretidir. Büyük milli şairlerimizden Yavuz Bülent Bakller, bu h asreti şöyle dile getirir:

üreğimin ortasında bir kandil Azerbaycan} Bin yıllık kara sevdmnız, ilahimiz. ülkümüz. TUrküler söyleyerek içimizde gece-gündüz Bir çalar saat gibi, kurdu.ğum: Azerbaycan! Bir incecik daluıı., bir kuru yaprağını Gören var mı diyerek soyumun toprağını Hep içim titreyerek, sordu.ğum: Azerbaycan! En verimli topraklara ümitlerimi Çınar tohumları gibi durmadan savurdu.ğum Ve bir haber bekler gibi böyle tetikte durdu.ğum Ruh kökümün mü.hriı.nü şah damarlara

61


Yüreklere, büeklere ve gözbebeklerine BismiUahlarla vurduğwn Dağa-taşa, kurda-kuşa kendimi bildim büeU Duyurduğum: Azerbaycan! Çare yok içerimi yakan bu derde Yüreğim sunsıcak, Azeri türkülerde Gözlerimin dalıp dalıp kaldığı yerde Bakarım: Azerbaycan! Gümüş saplı hançerlerde. yamçılarda, kalpaklarda Bir isyan duygusuyla çalman tarda Ve sonra boynu bükük üç renkli bayraklarda Bakarım: Azerbaycan! Bazan uzaklarda. bazan yakmda Anamm gözya.şmda. kuşlann kanadında Kızımın türkü gibi sıcak "Ayba�a" adında Bakarım Azerbaycan! Aslında değil yalnız Azerbaycan, Kafkasya: bütün bir Asya özlemimizdir. 1 90.7 yılında Baku'de doğan. Ruslar tarafından sürgüne gönderilen, fırsatını bu­ lup anavatana lltica eden İşte bu hasretle ölen bü­ yük Azeri şiiri Elmas Yıldınm: sılaya v.aracajım." isimli şiirinde şunları söylüyordu :

Yol ver. çekil önümden. ey yolumu kesen dağ, Gün geldi, yeter artık. sılaya varacağım!. . . Al. beni koynuna. ey Doğuda akan ırmak. Ben de akıp o dertli toprağı saracağım!... vvvvvvv

Yeter artık. çok oldu gurbet ellerde kaldığım. Aynlık sitemiyle kıvrılıp bunaldığım: Çık. görün gözlerime. ey kadasm aldığım. Ferhat gibi yolunda dağları yaracağım!...

62


Kafkasya'yı B milyon Rus'i:ı mezar eden Avar 1Urk'ü Şeyh ŞQmü

Yağı. öldü sanmasın aldığım bu yaradan Kaç kere bOyle çıktımjırtınadan, borada.n, Gün gelir kaldırarak şu dağlan aradan, Çevremdeki zinciri yine ben kıracağım!... vvvvvvv

Kim diyor ki, gönülde hatıran yok, ydduı yok Liine t şürime ki, onda senin adın yok: Sarıma ki gönüUerde garip birferyadın yok. Ben sana varmak için seni haykıracağım!...

63


Yine Elmas Yıldınm, şöyle ifade eder:

kızıl zülmüne karşı dilegini

Karanlıkta gözlerim dikilmiş ujuklara, Birjırtuıa sesi var bulutlar gökte dal dal. Açmış Doğu bağnnı sökecek şajaklara Kop, ey deUjırtuıa, raşeni gönlüme sal İhtildl. istiyorum mukaddes bir ihtildU.. Doğan güneşle kopsun bir akut velvelesi, Görünsün kan köpüklü kısraklarm yelesi, Bitsin esir Tiırklüğün. bitsin artık çilesi, Ne zincirU bir Kajkas, ne kan kusan bir Ural, İhtildl istiyorum. mukaddes bir ihtildU. Savnılsun ummanlara gövde, bacak, bilek. baş, Yere geçsin Kremlin, kalmasın taş üstünde taş, Hür insanlık uğruna başlasuı kutlu savaş, Vakit gelmiş, ey zaman, bir öliim şarkısı çal İhtildl istiyorum. mukaddes bir: ihtillı.li

3. 15. Bize Düşen Sayıları 50.000'i aşan Ahıska Türkleri'ni, kendi zor şartlarına rağmen bagnn� basan Azerbaycan, ne yazık ki, Gürcistan ile de bir gerginlik içerisinde bulunmaktadır. Bugün Azerbaycan, tehlikeli gün­ ler yaşamaktadır, Narnusu da varlıgı da tehlikede­ dir. Azeri Türkleri'ne el uzatınak, Türkiye Türkle­ ri'nin m1ll i vazifesidr. Aksi halde bize "Türkiye Er­

menistan zelzelesinde kömeg (yardım) etti. Yah­ şi işdlr. . . Amma 1150 bin Azerbaycanlı, Ennenller tarafından sürüldü. Türkiye'nin göndereceği " bir 64


çörek yok mu idi Id, Ermeni'ye varan kömeg eB­ niz Türkler'e varmadı? derlerse haksız sayılmaz­ lar. Sami Yavrucuk, Aydınlar Ocağı toplantısında Orta-Asya'ya gezi hatıralannı anlatırken, Türki­ ye 'ye davet ettiği Bakü'da, rüksek seviyeU yöneti­ ci bir Azeri Türkü' nün "Usküdar Puan'nda ka­ saptaki etlerln, tavukçudaki tavukların, dökkin sahiplerinin malı olduğunu öğrendiği zaman çok şaşırd.ığını. . . " söylüyordu.

3.16. Kafkas Kartailan

Kuzey Kafkasya den1ldi mi, akla Hacı Murad İmam Mansur geltr, Şeyh Şimll gelir, Hacı Kuzbeg, Hacı Berzeg gelir. gelir,

Ruslar tarafından ateşten çember içerisine alı­ nan Kafkasya' da; seksendört yıl devam eden bir " İmamet ahdi" tesis edilmiş ve sırasıyla İmam Men­ sur Çeçenistanlı, İmam Gazi Muhammed, İmam H amzet Dağistanlı ve İmam ŞamH, savaşlan ve mü­ dafaalanyla, nesilden nes1llere geçecek olan efsane­ vi destan kahraman lan olmuşlardır. Bunlar içerisinde Şeyh Şimil'in müstesna yeri vardır. 1 83 1 Ekim'inde Şeyh Şamil, Himrt Kale­ sj'ndeki Rus kuşatmasından mücizevi bir şek1lde kurtuldu. Ruslar, hocası Gazi Monla ile kaledektlert kılıçtan geçirdiler. Daha sonra H amzet Dağistanlı'nın şehit düşmesi üzerine, Şeyh Şamil, cemq.at reisi oldu ve bütün ka­ bileleri tek bir idare altında topladı. Şaıntl. 1 839'da, General Grabe'nin , Aşungo Kalesi önündeki kuşat­ masından kurtuldu, 1 842'de Ruslar'a karşı direndi ve onlan gert çekilmeye mecbur etti. Bir yıl sonra, Rus hakimiyetindeki bütün Avar ülkesini eltne ge­ çirdi. ŞamU 1 845'te Kabartay'a girdi. zerkebU istih­ kamlannı ele geçirip, onlan kah ramanca .korudu. 1 848'de Salti Kalesi' ne , oradan da dağa çıktı.

61S


Daha sonra, Aşongo Kalesi'nde 9 ay mahsur ka­ lan ŞAmil, eşini ve bir çocuğunu kaybettiği bu yeri teslim ederek çekildi. Zayıflayan ordusunu güçlen­ dirdi. Çoğu zaman btzzat idare ettiği ordusunun, ta­ rihe altın sayfalar yazdırdığı zaferleri unutulmaz hatıralar olarak kalplere yerleşti. İki güzide komutanını savaş meydanında kaybe­ den Şeyh Şimil, Tiflis'e yürüdü. Esir ettiği tki Gürcü prensint, yıllardan beri Petersburg'da esa­ rette olan oğlu ile değiştirdi.

f

856 O.manh-Rus savaşı sonrası yapılan Paris Anlaşması'nı takiben ŞAmil, Hazar Denizi ile Gür­ cistan yolu üzerindeki Gun�p Kalesi'ne çekildi. Sorıra esir düştü ve. Petersburg'a gönderildi. Kendi­ sine yapılan iyi muamele tarihe geçmiştir. Kendi is­ teği üzerine önce Türkiye'ye geldi, sonra Hacc'a gitti ve burada vefat etti (4 Şubat 1 8 7 1 )

3. ı 7. Türk Karabağ Ve Rus- Ermeni işbirUği

Karabağ, Azerbaycan'da "Kör ve Aras nehirleri arasında kalan bölgedir. Bir diğer adı da Arrin'dır. Bu ad, Arap fetihleri sırasıda konulmuş, Türk haki­ miyetine geçtiğinde Karabağ denilmiştir. Müslüman Arab ordulan geldiğinde: bir Hrlsti­ yan-Türk olan Prens Cevanşir; Arrin , Albanya, Avganya hükümdan idi. Daha sonra: Timur döne­ minde Karabağ'a, daha önce Hül.igü ordulan :ile Anadolu'ya gelen Afşarlar yerleşince , buradaki Türkler'le birleşen bu yeni grup, artık Otuz-lld Ce­ vanşir adını almıştır. Gerek İlhanlılar, gerek Akkoyunlular ve gerekse Safevi Türk Devleti ve gerekse Osmanhlar zama­ nında Karabağ'm iyice Törkleştlği görülür. I 724'te Şirvan Şahhğı'nın bağımsızhğının sonrası bir yıl Osmanlı Devleti'ne bırakılan Karabağ'da: Nadir Şah'ın istilası üzerine bağımsız mücadelelerinin

66


başladığı, bir aşiret reisi olan Penah All Bey'in tlk Karabağ hanı oldu� görülür. Ölümünden sonra da hanlıgı, ogullan idare etmişler, ı 783'te Ruslar, Ka­ rabağ'daki Arrin Ermeni Katogikosu lle anlaşmak suretiyle, Enneniler'i isyan ettirmişlerdir. Karabağ'ın cesur ve dirayetli hükümdan İbra­

him Ham Han, ve ünlü Türk veziri Molla Penah Vlkıf, Azerbaycan Türldügünü dimdik ayakta kal­ masını saglaınakta iken, İran'ın Türk Kaçar Hane­ dam'ndan Aka Mehmet Han, 85. 000 kişilik ordusu ile Karabağ'a girip, Şusa'da katliam yapbrrnıştır.

Molla Penah Vikıf katledildi.

İran adına han tayin edilen Mehmet Bey Cevan­ şir'i yenip, iki ay sonra hanlıgını ele geçiren İbra­ him Ha1ll Han, 1 0 Haziran 1 806 günü Rus isttlası sırasında atıesi ile birlikte katledildi. Yerine geçen oğlu Mehdi Kulu'da 1 822'de İran'a sığındı. Bakii, Şirvan, Şeki ve Lenkeran'da Türkler ayaklandılar. Türkmençay Anlaşması ( 1 828) ile Hanlıklar kaderlerine terkedtldiler.

İran çekildi.

Cafer Seyd.ahmet Kınmer üe İs tanbulda görüşen Sadrazam Taldt Paşa

67


3. 18. Karabağ'da Taşnaksutyun K.omitacıları Taşnaksutyun Ermeni komitacılannın, Khum­ bas isimli çeteleri, 1 890- 1 900 yıllan arasında, yal­ nız Doğu Anadolu'ya sızıp, İnsanlık tarihinin en korkunç katliaınlannı yapmakla kalmamış, ı 9051 907 yılları arasında; Erivan, Nahçivan, Ordu ibad, Gence, Bakü, Şirvan ve Nahçlvan'da da, saldın ve cinayetlerini, Türkiölü imhaya yöneltmiş­ lerdi.

General Kalaşçapov emrindeki Rus tümeni, içe­ risindeki Ennenl askerleri, ordu silahlan ve sivil kıyafetleri ile halkın arasına sokunca, Geneemer de Karabağ'lı kardeşlerine yardım için silaha sanl­ mışlardı. Enneni katliamının daha büyük çapta ol­ maması, Karabağlı Binbaşı Zülfikir Bey'in Kara­ bağ'& asker ve gönüllü sevki ile engellenilmeye çalışılmıştı.

3. 19. Kaçan Rus Alayı ve

Geneeli Dell

All

Ruslar, Şuşa'da istediklerini elde edemeyince başta Karabağ olmak üzere, Bakü, Gence ve Tif­ lis' te Enneni saldınlannı yoğuplaştırdılar. Gen­ ce ' de saygıdeğt:r bir şahsiyet olan Tatoğlu Kara'nın vurulması üzerine halk General Flelscher emrin­ deki Rus alayına hücum ederek geri çekilmesine se­ bep oldu. Olayiann üçüncü gününde 2000 kişilik ıruliyeti ile Gence'nin yardımına koşan ünlü kaçak "Deli All" , Ermeni hücumlannı bir ölçüde dağıttı.

3.20. Bir Tek Mahallelik Türkler'in Müthiş Direnişi ErmenUer'i Bozguna Uğratmıştı Enneniler, Tiflis'te sadece bir mahalle halkından ibaret olan Türkler'in hain saldın karşısında dire68


nişlertni görüp şaşırmışlardı. Sonuç ise bozgundu ve Kafkasya Genel Valisi huzurunda anlaşma ya­ pılırken , Türkler kaatillertn yakalanmalarını isti­ yorlardı.

3.2 1 . Kaatillere Karşı Türk Fedaileri

Ağaoğlu Ahmet Bey, Kafkasya Genel Valisi'nin

ricası üzerine Gence'nin büyük camisinde halkın galeyanını yatıştırmak üzere bir konuşma yapmak mecburtyetinde kalmıştı. Ancak Türkler: yaptıklan­ nı Ermeniler'in yanına bırakmadılqr. Karabağ kat­ liamının sorumlusu kışkırtıcı, destekçi ve kornitacı liderler, Türk fedaileri tarafından birer birer vurula­ rak öldürüldüler. 1 9 18- 1 9 Azerbaycan'daki Ermeni olayları sıra­ sında; Karabağ Ermenileri de harekete geçmtşler. Yarbay Cemll Cahlt Bey kamutasında Türk kuv­ vetleri Eylül 1 9 1 8'de Ermeni çetecilert de bozguna uğratınışlardı. Türk ordusu çekildikten sonra da Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Tuğgeneral Habip Se­ llmov idaresindeki ordusu, Albay Aleskevlç idare-

Türkiye'de yaptlan Azerbaycan mitinglerinden biri

69


Az

E R B A YC A N

M A RŞI

l�y topra�ı lal li mercan , A zerhayca n A zerhaycan ! l'-\en vercrem u�nında can, A zerhavcan Azerllavcan ! Ey vdeninı, Jii �men aceh ba�m·ı .ı iı;ıan eledi, . Sovdu rezaletle :;en i , zulınivle talan clelli, Ba lanıvı vurrlu hez.ı ıı, �;;; m•ce v iran t•ledi, Zulnwt �eçiih di;mlii Zl'nıa n , Azerbaycc1n A zerlı.ı ycaıı ! l::y tııpr.ı�ı lal li nıt;rc.ın , Azerlı.ı ycaıı Az.ırhayc.ın !

Geçıııi�iive lı.ı lmı.ılıdır pir li n.•v,ııı ılırd ilt•, l l iizır olulı t•lleri ıııiz iııl i�.ını a �l·vrd i ll', l'o\a�ı;:.ı llııııız var ;:eııi iiziill eyleyt:k ;:iir'd ilt•, � \ ii!'felıille yolulur anı.ı n , Azerlı.ı yc.ı n A 7.l•rlıayı.:im ! Be:;ılt·nıi;:,;(·n �.ı ıılı \'l'tl·n, nazile ;;z cvliillıvı, Men de �erek celul l'lcyiib e�e ucaldc1nı adıvı, l l i ınınd ele, p.ırç.ılayulı nıaln· eleyinı ct•lladıvı, V c1�-i :;ı,ı ,ı llehli"ır uyan, Azerhaycaıı Azerlıaycc1n ! Ey topra�ı liil li mercan, A zerbc1ycan Azerhaycan ! And içircın naıııu;:uın.ı nıe!'le�iıne vinlanıına, Giin kimi d iinv;ula ınii�lllles tc1mlan inıc1nıınc1, Y c1 :;eni azall eİl·yinı, ra hoyanaın al �a mma, l la�ın i}zi di;nınez in.ın, A zerhaycan A zcrhaycan ! Ey topra�ı liil li mercc1n, Azerlıaycan Azerbaycan ! ·

·

sindeki Rus ordusunu yenmekle kalmamış, Zenge­ gur ve Karabağ'a girerek, buraların Türk olduğunu ilan etmişti.

70


Karabq, 5 Temmuz ı 92 ı tarihli, Rusya Komü­ nist Partisi Merkez Komitesi Kafkasya Büro­ su' nun karan ile Azerbaycan Topraklan içerisinde bırakılmıştı. Moskova ı 923 yılında ise Karabağ'ı özerk bir bölge (oblast) olarak Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti'ne bağlamıştır. Ancak, ı 988 Karabağ olaylan, ErmenUer ile Türlder'i yeniden karşı kat-. şıya getirdi ve bölgedeki huzuru altüst etti. "Bu konu artık kapanmıştır" demesine rağmen meselenin gelenelderin rühuna ve Lenlnlst teori­ ye uygun şekilde çözümlenecejinl bildiren ve 2 5 Şubat ı 988 tarihli zamana bırakılması gerektiğini " radyo ve televizyon koruşması ile Gorbaçov, hiç­ bir surette güven vermiyordu.

3.22. Karabağ Türk Azerbaycan'ın Toprağıdır

ı 987 Agustos'unda Ermenistan, Nahçivan'ı is­ temekle kalmıyor, ı 988 Şubat'ında Erivan'da yapı­ lan kitle gösterileri ile de Azerbaycan toprağı olan Karabağ'a talip oluyordu. Sonra Türkler'e karşı Er­ meni saldırılan yoğunlaşıyordu . Saldınlarda ısrail silahları kullanılıyordu. Türkiye'de gazeteler, İran'ın Fransa'nın, Amerika'nın Ermeniler'e yardım ettikle­ rini yazıyorlardı. Özetlersek, ne 2 50 . 000 nüfuslu Nahçivan, Ne de

Karabağ, Ermeni toprajıdır, Ermeniler'in bu yer­ leri istemeleri ise, Ruslar'ın ı 945'te Kars ve Arda­ han' ı istemeleri kadar mamisız ve temelsiz bir mü­ nasebetsizliktir.

Gorbaçov'un Sovyetler Birliği' n de "Halka Hür­ riyet ve refah" devrimi açması diğer Sovyet cum­ huriyetleri gibi Azerbaycan'a da ümit verdi ve yeni

devirde ileri hamleler yapmak istediler. Fakat bu se­ vindirici yola daha girer girmez "Karabağ meselesi" ile karşı karşıya kaldılar ve Ermeni militanlannın kanlı sadınianna muhalap oldular. Ermeni saldır­ ganlannın hedefi önce Karabağ'ı sonra oradaki ko-

71


Moskova'da tutuklu olduğu günlerde salı verilmesi için Azerbaycarıda büyük gösteriler yapılan Azerbaycwı bağunsızlık mücadelesinin önde gelen isimlerinden Ha­ lil Rıza Ulutürk. • BakU. meydwılıınrıda SİÜHIAN adlı şiiriyle coşkun bir miUL heyecwı yaratwı Halil Rıza Beğ'in büyük oğlu Ka­ rabağ'da Ermeniler tnrafından şehit edilmiş küçük oğ4J. ise Karabağ'da halen Ermenilere karşı savaşmıı!'tn'dır.

72


SiLAHLAN B u sert, agır günlerde Men ali baş kumandan Olsam, olmasam bile_ Azerbaycan adından Emredirem: Silahlan ! S ilahsız dayanmaga bir k

�ım da hakkı yok

Gözlerin, koşa lüle... Kirpiklerin_ gülle, ok. B ilirem; düşmenleri n berk durup keşiginde Alınmışdır elinden hatta av tüfengi de. Ne gam, kinle silahlan! Topdan, tüfenkden üstün, Tankdan, roketten güçlü Gayretinle silahlan ! Arkalı köpeklere, lanetinle silahlan. Hıyabani ruhunu alışbr. Nefsinle, Cür'etinle silahlan. Bilirem Elburus'dan, Savalan'dan agırdır Çiyninde senin yükün. Telegüzgü, radiyo, matbuat çokdan ölgün. Yok ... seo ölmemelisen! Hele ki, gedip gelen nefesinle silahlan! Kafesdesen mi? Kır, sök, kafesinle silahlan !

Sen bizim şi'rimizden, nesrimizden güçlüsen

Esrimiz kahramandır, esrimizden güçlüsen. 37'de batmış, 46'da vurulmuş neslimizden güçlüsen Dodaklarından kopan niçin amandır, ahdır? Alçaklara gezepli bir bakış da silahdır. Bakışınla, kanınla, vücuduola silahlan ! Dön Serneoder kuşuna ... Yan . . . odunla silahlan ! Deyenekle, kürekle, daş-kesekle silah lan. Nuş et ildınmları, bir şimşekle silahlan !

73


Onlar seni silahsız, penahsız görmek ister, Sen nagmeyle. marş ile, nümayişle silahlan ! Bayrak ele özünsen, Kalk, döyüşle silahlan! Silahlan insanlıga sonsuz mehebbetinle, Hümanizm adlanan en böyük servetinle! Hele hiç bir fitvaya, fe'le, mekre uymayan, Birce karışkanı da tapdamaya kıymayan, Kalbi ummandan derin, benövşeden de kövrek, hatta düşmen lerine duz-çörek veren halkım! Çekinme bu döyüşde iilem sene penahdır, Senin gül temizliyin, saflıgın da silahdır. Kanında satlık adlı daşkın ile silahlan! Dünyaya mehebbetin, eşkin ile silahlan! Vur çatlasın içinde ele bilme ki. taksen: Yer de, göy de senindir. Sen galip geleceksen! HALİL R lZA UZUTÜRK

Iidor ve Nahçivan'ı kendilerine ilhak ederek "Büyük doğru gitmekti. Arkasından genç fi­ dan gibi şehitleri Azerbaycan vatan topraklarına düşüren 19 Ocak askeli müdahalesi ve sıkıyönetim geldi.

Ermenistan'a

Karabağ olaylan sonrası: Almanlara karşı sa­ vaşta 4 madalya ve halk kahramanı ünvanını kazanmış İlimler Akademisi Öğretim Üyesi Ziya Bunyatof, "Bu halkı Ermeniler uyandırdı" "Ka­ rabağ olayı patlamadan önce biz pek sesimizi çı­ kartmazdık. Oysa bu olay bu toplumun ilk defa haklannı aramaya itti. Ermeniler azdıkça, bizim üzerimize yürüdükçe, biz kenetleşdik ve bugün tarihi bir dönem yaşıyoruz" diyordu. 74


Karabai olaylarını sabotaj ları, çatışmalan yön­ lendiren terör tşkilatı ASALA, Sovyet idarecilerint tehdite başlamıştı. Ennenller, silahianıyor ve açık­ ça ordu kuruyorlar, Gorbaçov'un silahları teslim çagınsını reddedtyorlar. Karabafdaki Azeri Türkle­ rinin emniyetini bozan EnnenUer'e arka çıkan

Rusya sözde karşı çıkar görünüyordu.

3.23. Dağistan Cumhuriyeti Ve Kumuk Türkleri Kumuklar'ın, çok eskilere dayanan tarihleri var­ dır. Kumuk Türkleri; Fırat'ın doğusu ve bugünkü Diyarbakır ilinin tamamını kaplayan sahada tam 6 asır hüküm sürmüşler ve büyük devletlere karşı koymuşlardır . .Asur kralları, Mikon prensi, Asurlu­ ar, Eti kral ve prens'likleri, bunlar arasında idiler. Sonra Muşkoların idaresine girdiler. Daha sonra, Kafkas Dağları'nın orta kısımlarından gelen Kaş­ ko ' lar Anadolu'ya akın ederlerken Kumuklar, Asur­ lular'ın hücumuna uğradılar. Asurlular, Kumuk esirlerin başlannı kesip, Anadolu'yu yagma ettiler.

Kumuklar'ın en büyük komutanı, oğlu ile birlik­ te esir düştü. Kumuk Birliği dağıldı. Asurlu ordusu ise mahvoldu. Daha sonra Asurlu saraylarını, en büyük Ku­ muk ustaları yaptılar. Bugün Kafkasya'da yaşayan ve Türkçe konuşan Kumuklar, sözünü ettiğimiz Kumuklar'ın tonmlandırlar. Kumuklar, Dqistan Sovyet Cumhuriyeti' nin halkını teşkil etmektedir­ ler. Hasavyurt, Babayurt, Kızılyurt, Karabudah­ kent, Kayakent, Kaytak ve . Boynak kasaba ve köyleri yerleşme bölgeleridir.

Kumuklar, Türk milletinin Kıpçak boyundan­ dırlar. Oğuz ve Kabartaylar ile kısmen kanşmışlar­ dır. Nogay boylarının bir kısmı Kumuklar'a kanş­ mışlardır. 73


Rus istilası'na kadar Kumuklar, Şahmal'hk (Şamhal) sistemine bağlı, bağımsız ve milli bir ida­

reye sahiptiler. XV ve XVI .yy'lar arası bu idareye "Tarkov'da denilrnişti. 1 8 1 3 yılında, diğer Dağis­ tan yahut Kuzey Kafkasya topraklan gibi, Kumuk­ lar da Rus esaretine girmişlerdir. Bugün Değistan TÜRK Cumhuriyeti, o konum bölgedir.

3.24. Bir Cumhuriyet De Karaçay Türkleri'nden Asırlar boyu süregelen Rus baskısı, Nuri Paşa kurnandası altındaki "Kafkas İslAm Ordusu" henüz teşekkül eden Kuzey Kafkasya Birleşik Ordusu" için büyük bir destek olmuştu. Albay Mirzakul Kı­ nmşamhal komutasındaki bu ordu, müthiş bir ölüm-kalım savaşı ile Ruslar'ı, bu topraklardan at­ tı .

K.afkas İslim Ordusu geri dönmek mecburlye­ tinl' e kalınca, kahraman dağlılann vatanlarını

Jmı . .�-omuza kanş-karış müdafaa etmelerine rağ­ Denikzin'in men; orduları; Karaçay­ ';erkes, T{abartay ve Asetya bölgelerini işgal ettiler. 9 1 9'un çok soğuk kış mevsiminde ;Kantaş ve Da­ l ı.k.'ta sayılatı çok düşman kuvvetleri karşısında ınsanüstü bir güçle direndiler. İki ıarn : ·mda büyük kayıplara uğramasının çıkar­ olduğu bir sırada Bol�evikler, "Bütün millet­

�i ı -ıa

-� rin kendi kaderlerini kendilerinin tiyln edece­ j/.L .'' sloganı ile Denikln'e karşı Kuzey Kafkasya'yı lu U. ı . dan intibamı verdiler. Önce Denlkin'in kuv­

vellt:r i ai yendiler, sonra da Denlkin'den daha bü­ yük b i > şiddetle Kuzey Kafkasya'yı istilaya girişti­ ler. Artık , dağlılann, bağımsızlık uğruna bütün var­ lıklan tükenmişti. 1 920 Ağustos'unda KaraçayWar, topraklarını bırakıp, güneye çekildiler. Burası dağ­ lık bir bölge idi.

76


1 945 yılında BoLşevikler tarafından öldürülen Karaçay subaylanndan Dobay Toturkul

Karaçaylılar General Mirzakul Kınmşamhal ve Qnl . Kılıç Giray idaresindeki milli kuvvetlerini ye­ niden teşkilatlandırdıfar. 5 ay süre ile kızıl saldın­ ları kahramanca püstürttüler. Etrafları sarılı, hiçbir yerden yardım imkanı bulunmadığı bir sırada Bol­ şevikler'in anlaşma teklifini kabul ettiler.

Karaçaylılar'a va'd edilen "tam muhtarlyet" am ve sinsi bir baskınla bozuldu. Karaçay işgal edildi. Karaçay'ın büyükleri ile komutanları kurşuna dizil­ diler, yakınları Sibirya'ya sürüldü . Kurulan kukla hükümet, Karaçaylılar arasında sınıf mücadelesini girişti. 1 924'deki "Aydınlar katliamı"nı, "din adam­ lan" takip ettL Milli öğretim ve dini eğitim yaşak­ landı. Binlerce kişi Sibirya'ya sürüldüler. 1 928'de yeni bir temizlik hareketi yapıldı. Kur­ dukları "Kollektif'e hafifletici vergilere rağmen gir­ mek istemeyen binlerce insanı hapise attılar. Kara77


çayWar,

bu zulme dayanamadılar. Ayaklanıp, kol­ lektif taraftarlan lle Ruslar'ı kovdular.

Kukla hükümetin Stalin'den yardım istemesi üzerine Karaçay, Kızılordu tarafından istila edildi. Çok kişi tutuklandı. Bir çoğu kurşuna dizildL Çok kişi de sürgün edildi.

KaraçayWar, kızıl teröre karşı, Hasan Abdül­ kertın başkanlığında "Karaçay Gizli Direniş Komi­ tesi" kurdular Dört gün içinde Karaçay'ı Rus­ lar'dan temizlediler. Kızılordu, 193 l'de büyük kuvvetlerle Karaçay'ı kanla, zulümle ele geçirdiler.

geldi ve

Karaçaylılar'ın bu muhteşem mücadelesi, Rus mahkiimu milletiere ibret olmuş ve Komünist­ ler, zorla kollektiOeştirme hareketinden vazgeç­ mişlerdi. Bu defa Ruslar, Karaçay'da Kulaklar Jmallan el­ lerinden alınıp, en alt sınıf ilan edilenler) , lişonlar (iengi-rtlenn akıbetine uğrayan din adamlan), sıret­ naklar (orta sınıf), betnaklar (fakirler) ve kim ol­ duktan be111 olmayan batraklar gibi 5 sınıf meydana getirerek halkı böldüler.

Lanetli bir zümre olan kulak ve lişonlar, kolhoz ve Sovhozlara giremezlerken, en gözde sınıf olan batraklar'a "Komünist Partisi" kurduruldu. Sıret­ naklar ve Betnaklar, Kolhoz ve Sovhozlara girebi­ liyorlardı. Bir süre sonra Komünistler, kulaklar ve lişon­ larla "Zagrlta sobranya" isimli gizli toplanWar ya­ parak, hazırladıklan "Kara listeler'' ile korkunç bir tasfiye hareketine giriştiler. 500 evden 3000 Kara­ çaylı, Türkistan steplerine sürülürken, sağ kalan­ Iann sayısı 275'ti ( 1 935) . Sürgün edilenler, i nsan hayatına elverişli olmayan bölgelerde ölüme terk ediliyorlardı.

78


Bir yıl sonra, bunu 700 evden 3500 kişinin sür­ günü takip etti. Yalnız Komünistlere karşı olanlar degtl, Kollektif mensuplan ile Komünist Partisi mensuplan ile bu sürgünlere gönderiliyorlardı. Bin­ lerce insan da hapishaneleri doldurdu . Böylece, bü­ tün ülkede oldugu gibi, Karaçay'da da bir Ruslaş­ tırma hareketine girişildL Gazete dergi ve kitaplar toplatıldı. Yayın yapmak yasaklandı. Komünistler, kolhoz ve sovhozlarda, Karaçaylılan da inim inim inlettiler. Cami ve mescitler ibadete kapatıldı.

2. Dünya savqı başlarken, Karaçaylılar da mazlum ve Rus mahkümu milletierin kurtuluş "tflni­ di idiler. Karaçaylı genç savaşçılar, din ve vatan ugruna ölünceye kadar savaşmak üzere daglara çık­ tılar. Sabotaj lar, yol kesmeler, baskınlar biribirini takip etti . Rusya'ya savaş ilan eden Almanlar, Kat­ kas Dajlanna paraşütle yardım malzemesi atıyor­ lardı . KremHn ise, seferberlik ilan etmişti. Karaçay­ blar da zorla askere çagınlıyorlardı. asırlar boyunda, bu kadar alçaklıgı yapanlarla bir araya ,gehnek, elbette ki, mümkün degildi. Bu çagrya uy­ mayan Karaçayhlar, dağlara çıkıp mücahitlere ka­ tıldılar. 1 942 yılının Agustos ayında Kuzey Kafkasya'ya giren Almanlar Kızılordu'yu agır bir maglübuyete ugrattılar Sekiz ay sonra Almanlar gidince , Ruslar halka şirin görünmek için Kollektlf'i dagıttı, din ve vicdan hürriyetini serbest bıraktılar. Ancak, savaş 1 943 yılında Almanlar'ın aleyhine dönünce , 15 Ocak 1 943 günü Karaçay, intikama susamış Komü­ nist partizanlar ve Kızılordu birlikleri tarafından basıldı. Ruslar, MVD (Sovyet İçişleri Bakanlıgı) ve MGB (Sovyet Emniyet Nezareti) askeri kıtalan ile Karaçay Muhtar Eyaletl ve Kabartay-Balkar Cum­ huriyeti'nin Balkarlar'daki kısmını işgal ederek, katliam ve tehcir (göçe zorlama) suretiyle bu iki memleket halkını yok ettiler.

79


Karaçay ve Balkar Türkleri' ni tehciri, için kay­ nak bulmak zordur. Ancak, en güçlü bilgileri Pa­ ris'te çıkan ''Ukralnets ças" gazetesinin 1 4 Ekim ı 952 sayısında S. Kuliev imzalı bir makalede bul­ maktayız. S .. Kuliev, "Ruslar'm ihtiyarlar, kadın­

lar, çoluk-çocuk, hatta Komünistler ve Kızılordu saflannda gösterdikleri kahramanlıktan dolayı takdir nişanları almış olan sa;vaş malillieri ve rastgele herkesi kurşuna dizdiğini, kılıçtan geçir­ diğini, bir kısmının da yaya olarak Nalçi.k'e, ora­ dan da Sibirya'ya sürüldüklerini . " yazar. ı 954'te Bab'ya iltica eden

.

.

NKVD

subaylanndan

Yarbay Grigory Burlutsky, sürgünü şöyle anlatı­ yordu:

" . . . Karar bütün iileye ilin ediliyordu. Kimse­ ye nereye gidecekleri söylenilmiyordu. Toplan­ mak için bir saatlik süre tanınıyordu. 100 kg'dan fazla eşya almak yasakb. Feryat, Ogan, yalvarma ve gözyaşıanna aldıran olmadı, kam­ yonlara doldurulan iileler, demiryolu istasyonla­ nnda yük vagonlarına tıkıldılar." Böylece, bir milyon kişi civannda Kuzey Kafkas­ ya'h; Türkistan'ın kuzey bozkırlanna ve Sibir­ ya'nın hayvan yaşamaz taygalanna sürüldüler. İ şte şu anda sayılan 370.000'i bulan Karaçay Türkleri de 20 Kasım ı 990 günü, Karaçay. - Çer­ kes Muhtar Bölgesi nde cumhuriyet ilan etmişler, ve Müslüman Çerkes, Abhaz ve Nogaylar'la bir fe­ derasyon kuracaklan, şimdilik Sovyetler Birliği '

içerisinde kalacaklarını açıklamışlardır.

3.25 Karakalpak Türkleri XN. yy başlannda Reşidüddin, Cfuniü't-Tevarth isimli ünlü eserinde; Moğollar'ın, Rusya'nın güne­ yine yaptıklan sefer sırasında Ruslar'la birlikte ha-

80


reket eden Kara-kalpaklar'dan bahseder. Bunlar, başianna siyah külalı giyen bir Türk boyudur. Bunlar, hudutlan Kuman akınlanndan koruyan bu savaşçılara Rus tarihçileri de "Çemlye Klobuki /Karakalpaklar" demişlerdir.

Karapapaklar veya Karakalpaklar, Kuman 1ürkleri tarafından Karadeniz steplerinden süıii ­ lüp, çıkanldıklan için, onlann en amansız düşmanı olmuşlardır. 1 093'te Kumanlar, Güney Rusya'da]:d. Karakalpak yurdunu harebeye çevirmiş Forçesk şehrini yakıp yıkmış ve Karakalpak Türklerini esir ederek götürmüşlerdi. Bir · asır sonra, Karakalpak­ lar, steplerden Ruslar'a iltica etmeye başladılar Ku­ mantar üzerine Karakalpak hücumlan, eksertyet­ le genç bir Rus Knezl ikna edtlerek sefere çıkılarak yapılıyordu . Vekayinimeler, bu şekilde ondört se­ fer yapıldıgını kaydeder. Karakalpaklar, savaşlarda çok sayıda esir almada ve ganimet getinnede usta idiler. Bu esirler arasında Kuman hanlan da bulu­ nuyordu. Sonra da Rus Knezlerl' nin muhalefetleri­ ne rağmen, büyük kurtuluş akçesi alarak, bütün esirleri serbest bırakıyorlardı. Karakalpaklar, kendilerine daima danışan Rus knezlerlne fikirlerini kabul ettirecek kadar şahsiyet sahibi idiler. Karakalpaklar, Ruslar içerisinde

önemli bir kuvvet meydana getirdikleri için, karşı tarafa geçmeleri halinde Klyef knezl için . çok bü­ yük bir tehlike teşkil ediyorlardı. Bunun için de Kl­ yef Knezlerl Karakalpaklar'la iyi geçinmeye mec­ burdular.

Ruslar ile bu kadar büyük lşbirligine ragmen, Karakalpaklar, her zaman bagımsız olduklannı ile­ ri sürüyorlardı.

1 873'te Kazan şehrini Karakalpaklar kurmuş­ lardı. Bu rtvayete göre; Nogaylar, Karakalpaklan

Kazan'dan çıkanp, bozkırlara sürmüşler, onlar 81


da bir süre sonra Türldstan'a yerleşerek, burada­ Id Kazak-Kırgızlar'la uzun süre çarpışmışlardır. Karakalpaklar, 1 924 yılında Özbekistan'dan ay­

nlarak muhtar bir idareye kavuşmuşlar, ancak; ba­ zan Kazaldstan'a, bazan da Rusya'ya bağlı olmuş­ lardır. bağlanan 1 936'da Özbeldstan'a Karakalpaklar, sonunda muhtar olmuşlardır. Ka­ rakalpaklar'ın başşehirleri Türtkül olup, nüfuslan 600.000'e yakındır.

4. İDİL URAL VE BATI TÜRKiSTAN . TÜRKLERİ idil-Ural Türkleri: Kazan Türkleri Başkırdlar, Çuvaşlar ve Tatarlar'dır.

KAZAN

TÜRKLERİ

İdil (Volga) nehri'nin orta, Kama Innağı'nın aşa­ ğı dalaylannda XV.yy. başlanndan itibaren, Kazan Türkleri'nin yaşadıklan görülür. İdil'in aşağı kıyıla­ nnda: MS. VIII yy' dan itibaren Hazar'lar vardı. Ha­ zar Türkleri, XI.yy'da buraya gelen Kıpçak-Koman Türkleri ile kanştılar. Bunlann bir kısmı, zamanla kuzeye çıkarak, Bulgarlar'ın arasına sızdı. XV.yy'a gelindiğinde, bu isimler ortadan kalktı ve ülkenin adı: Kazan olarak kaldı. Anc_ak; Moğol isti­ lasından sonra, buradaki "Türkler'' . kendilerine "Tatar'' demeyi alışkanlık haline getirdiler. Prof. Nemeth, Tatar'lann, yahut Volga (İdil) halkının: asıllan ve dilleri itibariyle "Türk" olduklannı söyler. Zira "Tatarca", Türk dilinin Orta-Asya şivelerinden biridir. Prof. Dr. Ahmet Temlr, Başta Ruslar olmak üzere , bütün Batı dünyasının, Türk Dünyası'nın birlik ve beraberliğini, bütünlüğünü parçalamak için kasıtlı olarak, "Tatar'' kelimesini kullandıklan­ nı söyler. Hatta, Tatar Türklerl'ıı.e "Mojol" denile­ rek, bölücülük yapılmaktadır.

82


"Türk Dünyasının Beşeri ve İktisadi Coğrafya­

isimli . eserinde; Prof. Dr. Yusuf Dönmez, ı 985 nüfus tahminini verirken ; İcill-Ural bölgesinde yakla­ şık olarak; ı 3 . 000.000 Tatar 3. 500.000 Çuvaş 2 . 000.000 Başkırt, 400.000 Tepter, ve 900.000 Ml­ şer bulunduğ;unu söyler. Dönmez'e göre; icW-Ural bölgesindeki Türkler'in toplamı 20.300.000 kişidir. Nüfus bahsinde çeşitli araştırmacılar, biribirlerini tutmayan tahminler yapmaktadırlar. Ayrıca, Rus­ lar'ın değişik istatistikleri ile de gerçeğe yaklaşmak mümkün olamamaktadır. ı2 yıl önceki bir tahmini­ mizi de günümüze adapte edecek olursak; ldU Türk­ leri'nin sayısının ı 7 milyon civarında bulunması ge­ rekmektedir. (C. Anadol , Tarihe Hükmeden Mlllet

sı"

Türkler, cUt I, istanbul 1977, s. 161) "Tatar kelimesinin menşei üzerinde incelemeler yapan Kazanlı ilim adamlarının yakın bir tefsirine göre de; Tatar kelimesi, Orhun ibidelerinden beri Moğollar'ı değn, bir Türk boyunu ifade etmekte­ dir. Bu ad, sonradan Ruslar tarafından takılmış olmayıp, icW-Ural bölgesinde yaşayan halkın, ken­ di adıdır." Türkolog V. Thomsen'in "Orhun ibideleri'nde zikredilen "Dokuz Tatar" ve "Otuz Tatar" adlannın kendi tahmini olarak, "Moğollar"a ait olduğunu or­ taya atması , sonradan Türkolog W.Barthold tarafın­ dan da benimseniimiş olması yanında Tatar kelime­ sının, başta Divanü Lügati't-Türk olmak üzere, Hudud el-Alem, Mucmi'l ei-Tevirlh, Taba­ kat-ı Nisıri gibi eserlerde; "Tatar", adı , bir Türk bo­ yu olarak zikredilmektedir.

Kaşgarlı Mahmud'un Divinü Lügati't-Türk isim­ li eserine bakılırsa, içerisindeki haritada: Tatarlar'ın, Başkurdlar'ın komşusu olarak, İrşit in batısında, bugünkü yaşadıkları alana yakın yerde bulunmala­ '

n, Moğol istllisından önce de tarih sahnesinde olduklannı göstermektedir. Kazan Türkleri "Türk" değil de "Tatar" olmakla

iftihar etseler de gerçek böyledir.

83


4. ı Batı Türkistan'da Rus Çizmesi 1 9 1 8 Yılı Temmuz ayı ortasında Lenin'in talima­ tıyla kurulan özel "Türkistan ordusu", bir yıl kadar sonra tamamını işgal etmek üzere, Türklstan'a hü­ cuma geçmişti. Harekatın hedefi; sözde zorba sını­ fın elinden yerli halkı kurtarmaktı. Aslında Ruslar, zengin petrol yataklan ile pamuk tarlalarını kaybe­ deceklerinden endişe ediyorlardı.

General Frunze 'ntn 4 Ekim 1 9 1 9 tarihli günlük emrinde kullandığı Ifade, bu korkuyu açıkça göste­ riyordu. ,

Bunu 1 920 yılının 20 Ağustos'unda kurulan bir askeri diktatörlük idaresi takip etti. Frunze Tür­ klstanhlar'ın ileri sürdükleri barış şartlarını red­ detti ve "kurtuluş savaşçıları"na karşı kanlı ve amansız bir savaş başlatıldı. 1 923 sonuna kadar, Kızılordu birlikleri tarafından Hıva ve Buhara eya­ Ietlerinin tamamı işgal edildi. ,

4.2. Orta-asya'da RusYayılışından Günümüze

Rusların Orta Asya'ya yayılması , 1 6 .yy'da başla­ mıştı . 1 552'de Kazan'ı işgal eden Ruslar, 30.000'den fazla Türk'ü öldürmüş , 453 cami ve mescidi yakıp, yıkmışlardı . Bu arada Kazan Hanlı­ ğı' nın devlet arşivlerinin bile ortadan kaldınlması, hiç şüphesiz ki Tatar kültürüne indirilen en büyük darbelerden birini teşkil ediyordu. -

mve, Buhara ve Taşkent, Rus Çarı Den Pet­ ro'nun "Vasiyetnime" sinin ilk ayağı idi. Ruslar'ın Türkistan politikası, "Den Petro"nun şu satırla­ nndan güç almaktadır. Petro şöyl� diyordu: " ...Baltık Denizi bölgesiyle, Karadeniz'in kuze­ yine uzanmaya bak. Mümkün olduğu kadar, is­ tanbul'a ve ffind'e yaklaşmaya çalış. Çünkü, bu­ raları ellerinde bulunduran, dünyanın gerçek hükümd.indır. ll 84


" ... Bir an önce Acem'ln yılulmasma çahş. Ka­ fanı çahşbnp, doju ticiretini ele geçlrlrsen, in­ gWz'ln altınına mUhtaç olmazsm." 2 Ekim 1 552 günü Kazan . vahşi Rus askerleri tarafından yağma edilmişti. Rus tarlhçlsl S.Salov, Rusya tarlbl isimli eserinde: Kazan'dald Türk boy­ lanm slndlrebllmek Için, ISO yıl sürecek olan 11Zun savaşlar yapmak gerektiilnl" söyler.

Kızıl Ordu f''irunze'de I. Petro, 1678'de Kazan'da kurulan tersaneye gerekli ağaçlan getiıiebilmek için "mecburi hiz­ met" koymuştu. 20 yıl içerisinde, burada çalıştı­ raniann sayısının I OO . OOO'e ulaştığı görülür .

85


Kalmuldar, ı 723'de Tqkent'i ele geçirince, pe­ rişan KaHklar için, Zerefşan ve Harezm'de Rus­ lar'a sığınınaktan başka bir çcire kalmaınıştı. Rusya'nın Hindistan yolunu ve sıcak denizleri ele geçirmesini kolaylaştırmak, ancak Kazak ülke­ sine verilecek önemle mümkün olabilecektl . Bunun tçtn, bu bölgede kaleler yaptı ve askeri hatlar mey­ dana getirdiler. Orenbourg hattı, İrtlş hattı, Sibir­ ya hattı sonrası, sıra Türkistan 'ın ıstilasına gelmiş­ tt. 1 8 53-56 Kırım Savaşı, buna ciddi engel teşkil ettl.Kahramanca savunmaya rağmen, Akmescit Ka­ ( 1 853) . Bunu Hokand ordusu ile yapılan savaşlar ve Karaaiaç'ın Ruslar'a geçişi takip etti. Ancak ·Ruslar; Tokmak ve Plşpek'de Türkler'e yenildiler. Plşpek, yine de düştü. Yesse, Çlmkent, 90.000 yiğittn kahramanca müdafaasın­ dan sonra Taşkent, kaybedildt. Ruslar, büyük kat­ liam yaptılar.

lesi, Ruslar'a geçti

\

Orta Tepe; 6.000 mal oldu. Ruslar 1 868'de Semerkand'a gtr­

Ora Tepe;

şehide

Türkler' e 1 5 .000,

dileı-. 40. 000 Türk'ün kurtarma mücadelesi, fayda verinedi. Bir ara tekrar Türkler'e geçen Semer­ kant, halkın mallarını 3 gün süre ile yağma etme müsaadesi almış olan, sarhoş Rus askerleri tarafın-' dan yağma edildi.

geçti.

1 8 73'te kaldırıldı.

Buhara Emlrllği, Rus

idaresine

�.

mve Hanlığı, Ruslar

tarafından ortadan

4.3. Bir Yiğitlik Destanı: Göktepe Savunması Türk-Rus Mücadelelerin de; bir "Göktepe sa­ vunması" vardır ki, Rus tarihinin u.tancıdır. 1 877'de Ruslar, İran sın ı n na ulaşmak için "Gök tepe"ye saldınr, sal,dınr, bir türlü alamazlar. 86


1 8.943 Rus askeri hastalarur. Nihayet, "Kanlı Göz" adıyla tanınan General Skobelo.-; 18 topu, 1 786 suvartst ve 1 0 . 000 ert tle ·" Göktepe''ye saldınr. Dev­ rinin ünlü kah raman lann dan nkına Serdar Mamet Nazarojlu, Tiirlmıenlere komuta etmektedir.

iranWar, Ruslar'a yiyecek satıp, Türkler'e sat­ madıklan tçtn, kalede kıtlık başlar. Ruslar, htle tle kandırıp, kaleden çıkardıkları, bazı Tiirlmıen beyle­ rint yakalayıp, hapsederler.

Egen Batur, Yangı Kale ve Dengll Tepe'yi btr türlü ele geçiremezler, Sonunda 1 2 Aralık 1 88 1 gü­ nü, DengU Tepe ele geçer. Kaledeki 30 bin kişiden kalan ?:. 000 kadın ve çocuktan 2 . 000'tnt ôldürürler. Tıkma Serdar tle tki arkadaşı esir düşer. Ünlü Ş<'ür­ ler ; onun savaşırken bakışlarını kurda benzettr ve "Turan'ı temsU ettlilnl" söylerler. 1 884'ün soguk btr kış gecesi, 2000 Türkmen, Göktepe 'nin ele geçtrtlmestnden sonra, Ruslar'ın hedef aldıkları, Me" önündeki Rus karargaluna bir baskın düzenleytnce, bunu fırsat btlen Ruslar, Me"'i ele geçirdiler. I 920'de Buhara'da bir Sovyet Cumhuriyeti ku­ rulduysa da, Ruslar, 1 924'le; bu idareyi ortadan kaldırdılar. Arazisi; Özbeldstan ' la, Tacikistan'ın arasında paylaştınldı.

4.4 Türkistan'da Kahramanlık Destanlan Türkistan Türkleri'nin Sovyetler'in, Batı Türkis­ lan'a karşı yürüttükleri,"Parçala ve hakim ol. "Poli­ tikasına hiçbir

zaman

boyun eğmedikleri görülür.

Bu yüzden; Türkistan'ın mücahit ve kahramanlan,

Rus

istilasına karşı, yıllar yılı direnmiş her karış

topraklannı kanla nyla,

Türkistan-Rusya

canlarıyla korumuşlar ve

savaşlarında, tarihte benzerlerine

az rastlanan destanlar yazdırmışlardır.

87


4.5. Dasmacılık Hareketi Rus tarlhçisi N.Y. Pavlov: Hokant-Buhara ve mve ordulan Ue savqlarında; en biiyük düşman­ lannın "Orta-Yiiz" hanlanndan Abılay'ın torunla­ nndan mücahit Kinesarı'nın oğlu Sıddık-Töre oldu­ ğunu yazar ve "Bu bozkır evlidı, "Turan'm en büyük şahsiyetlerinden blricllr. " der. Tesllm­ Töre, o eşsiz mücadelelerde; Türkmen ve Kırgız­ Kazak suvaıilerinin komutanı idi. Türkistan Türkleri'nin Ruslar'a karşı savaşlan: Abdurrahman Aftabicı, Polat Han, Evez Murat, Yakup Beg ve Alimkul gibi, düşmanı bile kendile­

Iinden söz ettiren imanlı ve Inançlı mücahitlerle do­ ludur. Şehid olduktan sonra bile, adlan ibret ve örnek teşkil eden bu kahramanlardan Tıkma Serdar için, Türkistan faUhi Rus generali Skoblev'in "adınm bUe yasaklanmasını istemesi" tarihte görülmemiş olaylardandır. Batı Türkistan'ın istikla.I ve hürıiyet mücadele­ leri, Sovyet Rusya istilasına karşı da aynı şiddetle devam etti. içte ''Basmacılık", dışta milli. bağımsız­ lık mücadeleleri, Sovyet Rusya' daki . diğer Türk boylanna örnek teşkil etti. Sovyet Rusya ' da "Türkistan Milli Hüküme­ ti"nin devTilerek Kokand halkına katliam yapılması üzerine şehri koruyanlar Korbaşı Ergaş idaresinde elvara çekildiler. Çarpışmalar yeniden başladı. "Kor­ başı" kelimesi, "Polts şefi" demek olup , Ergaş, Ko­ kand'ın "korbaşısı" idi. ve ı 9 ı 6'dan beri silah lıydı. Rus mallannı yağma ile geçiniyorlar. gerek Çarlık Hükümeti, gerekse Rus Geçici Hükümeti, Ergaş'ı yakalayamıyorlardı.

Ergaş, Kokand'da "Türkistan Muhtar Cumhu­ riyeti" kurulması üzeıine , adamlan ile birlikte , gö­ nüllü olarak, bu hükümetin emrine girdi. Sovyetler, direnişçilere "Basmacı/haydut" dedikleri için, onla-

88


nn yapbklanna "Basmacıhk/haydutluk" gözüyle bakıldı. "Basmacılık Hareketl"de "Haydutluk Ha­ reketı" sayıldı. Bu ad, Rus t.aıihine geçti. Yetkili bir Rus idarectst olan George Safarov:

"Basmacılık Hareketi'ne sömti.rgeciUğln getirdi­ ii başıboşluk sonucu, milli mukadderitı tayin' ve açhjı getiren ekonomik buhranm sebep olduiu­ nu. . . " söyler. Bu mtlİi direniş, ı 9 ı 8 yazına kadar Ferğana Vi­ disl' ni kaplamış, gururu ineinen Türkistan halkı

için silahlı mücadeleden başka bir çare kalmamıştı. Artık, 40'tan fazla "Korbaşı" Fergana Vadisi'ni baş­ tan başa sarsıyordu. Ayaklanmanın gayesi, Tiirkis­ tan'ı ''baiımsızhja" kavuşturmaktı. Parola tse şu .. idi:

"Türkistan, Türkistanhlanndır." TürklstanWar ise, Türklerd1.

Bu hareket; Türkistan, Buhara ve Harezm'de köylü halkın kitle hareketine dönüşüvermişti. Bun­ lara san'alkarlar, reformıstler ve din adamları ve yi­ ğitler (kurtuluş savaşçılarına verilen ad) katıldılar. Bir müddel sonra, başkomutan sayılan Ergan, yerini Şir Muhammed Bag Hacı Koşakojlu'ya bı­ raktı. ı 920 ve ı 92 1 yıllarında Cüneyt Han idaresinde, Fergana'nın vahasında, bozkınnda, dağların da , şe­ hir v e kasabalannda verilen milli mücadele, Rus­ lar' ın ümitlerini kınyordu. 24 Eylül 1 9 1 9"da Mehmet Emin Beg idaresinde, Fergana hükümeti kuruldu. Bu h ükümetin merke­ zi, Doğu Türkistan sınırındaki Ergaş 'tamda idi. B u hükümetin Kızılordu baskısı ile anlaşma yapıp. si­ hill teslim etmesi üzerine Şir Muhammed Beg, 3 Mayıs ı 9 20'de geçici bir Türkistan h ükümeti kur­ du. Kurultay toplandı. Anayasa yapıldı. Fergana Kurtuluş savaşçılan, 1 9 ı 9 Kasım ayı­ na kadar bütün önemli bölgeleri ele geçirdiler. Taş89


kent'teki Sovyet idaresi onlara karşı "Fergana ih­ tilal Komitesi" meydana getirdiler. Gerek bu komi­

te, gerekse Kızılordu, Basınacılık hareketint bastıra­ madı . Ertesı yıl. Ruslar, bu komite yerine askeri diktatörlük kurdular.

Enver Paşa'da 8 Kasım 1 92 1 'de "Türkistan Kur­ tulut Hareketi' ne kaWmışb. Esasen kendisi, 1 920 yılından beri Moskova'da idi. ve Rus Hükümeti ile Türkiye'deki milli mücadele için tşbirltğt görüşme­ leri yapıyordu. 1 920 Eylül'ünde ''Bakü"daki "Doju Milletleri Kongresi"ne de katılmış, Türk Komü­ nistleri onun "temsUci" değil, Halk Mahkemesi önünde "Suçlu" sayılmasını istemeleri üzerine,

kongreden fazla ilgi görmemtşti. Böylece Rusya'yı desteklemekten vazgeçmiş oluyordu.

zeki VeUdl Togan, Enver Paşa'nın "Türkistan Kurtuluş Hareketl" ne katılmas ını istemiyordu. Çünkü o Bolşevikler lle birleşmeyi isterken; Enver Paşa btr Sovyet Cumhuriyeti değil, bağımsız bir "Milli Türkistan Devleti" istiyordu. Enver Paşa, kısa 7.amanda, Türkistan'daki mtlli ayaklanmanın lideri ha.Iine geldi., Böylece hareket de, en yüksek seviyesine ulaştı. Onun bu hareketi, Rus Hükümeti'ni telaşa düşürmüştü.

19 Mayıs 1 922 günü Sovyetler, bir muhtıra gön­ dererek, Kızılordu' nun Türldstan'ı terketmesini is­ tediler. Kısa zaman önce de Duşenbe Konsolosu Nagomiy, Enver Paşa'ya gönderdiği mektupta ''Bu­ hara'nın işlerine karışmaınasını . . . " rica edtyordu. Enver Paşa tse. karşılık olarak, Kızılordu' nun Tür­ kistan'ı terkini istemişti. Böylece Enver Paşa'nın is­ teği yerine gelmiş oluyordu. Ancak, Rus askerlerin bir kısmı Duşenbe'de kaldı. Nagomiy, bunun Os­ man Hoca'yı himaye için olduğunu söylerken, En­

ver Paşa: "Işgal edilmiş topraklann tamamen bo­ şalblmasım . . . " istiyordu. 90


Sovyet Hükümeti'nin gayesi, "Türldstan"ı tama­ men ele geçirmekti. Bu yüzden de böyle bir şeye ni­ yeti yoktu . .

Agabekov isimit bir hain tarafından yürütülen Sovyet casusluk Teşldlitı, Enver Paşa'yı pusuya düşürdü . . 4 Agustos 1 922'de Enver Pata. Satılmıt Kuşlağı'nda Belcuvan'a bağlı bir kızıl birltgin h ücu­

muna ugradı. Yakın savaşa mecbur kalan bu bü­ yük "Milli ka.lıraman" atının üzerinde kılıcı ile on­ bir Rus'u yere serdikten sonra makinalı tüfek ateşi tle şehit düştü.

4.6. Tataristan ve Baimtsız Tatar Cumhuriyeti 68.000 km2'ltk bir alana yayılan "Tatarlstan"da; üçbuçuk milyondan fazla kişi yaşamaktadır. bura­ sı, Urallar bölgesi olup, başşehri Kazan'dır. Daha önce de "Kazan Hanhğı"nın merkezi tdt. Kazan Hanlıgı, Altın Ordu hükümdan Tokta­ mış'ın torunu, Celaleddin Han'ın oğlu, uıug Mu­ h amme d Han tarafından kurulmuştu. ( 1 437) Uluğ Muhammed Han, Moskova'ya kadar girdi ve Rus Knezi VasiU'yi esir etti . Sonra Knezi, o gün için hatırı sayılır bir para karşılığında serbest bırak­ tı. Küçük oğlu Kasım Kasımsky şehrinin bulundu­ ğu yerde Kasım Hanlığı' nı kurdu. Bu hanlık kısa zamanda Rus hakimiyeline gtrdi. Kazana Rus h ü­ cumlan 1 469 yılında başladı . İkinci sefer, 1 487'de oldu. Muhalifler, Ruslar'ın eline geçti. Ruslar, "milli parti" mensuplarını öldürdüler. Ham, eşini, annesi­ ni, Moskova 'ya götürüp , hapsettiler. Böylece 1 52 1 'e kadar Kazan'a hakim oldular. Artık, knezin nzası olmadan han seçilemiyordu. Bu tarihte Kazan tah­ tına, Kınm, han sülalesinden birinin geçmesi, han­ lığı hem Kınm'a hem de Osmanlılar'a bağlamış ol­ du. Hem Kınm, hem Kazan kuvvetleri Moskova 'yı sardılar. Ruslar, vergtye bağlanarak kurtuldular.

91


1 523'te .yeni bir harekatta, Rusya yakılıp yıkıldı.

Sahip Giray Han, Kırım tahtını, Kazan'a tercih edince, Safa Giray Kazan tahtına çıktı. Moskova

hücumları püskürtüldü ise de, han 1 53 1 'de tahtın­ dan indirildi. Çıkan isyanda yeni han Can-AU öldü­ rülünce, Safa Giray yeniden han oldu. 1 536 ve l537'de Rus şehirlerini yakıp, yıktı. Kazan'daki Rus dostları, onu yeniden tahtından indirdiler. An­ cak Safa Giray, Rus taraftarı Şeyh Ali'yi indirip, üçüncü defa tahta çıktı. Üç yıl sonra da hastalana­ rak öldü. Ü nlü Silyün-Bike oğlu ile birlikte Ka­ zan'ın idaresini eline aldı . 1 550 Rus saldınsı, başa­ nsız kaldı. Bu sırada Moskova tahtında korkunç ivan bulunuyordu . Kazan, Rus taraftan bir heyetin eline geçti. Bu heyet, Süyün-Bike ile ütemiş , Giray Han'ın teslim edileceklerini Ruslar'a bildirdi. Böyle­ ce Şeyh AU Han oldu. Han ile ana kraliçe Kazan halkının gözyaşlan arasında Moskova'ya sürgüne gönderildiler. Böylece Kazan hanlığının milli varlığı son buldu. Şehirdeki, Rus esirler serbest bırakıldılar. Kazan ülkesinin yarısı Ruslar'ın eline geçti. Rus ordulan Kazan 'ı işgal ettiler. Kazan halkının zamanı, daima biribirleri ile mücadele ve hiyanetle geçmiştir. 1 552 y ılında ivan IV. (Korkunç ivan) Kazan'ı ku­ şaUı Ruslar'ın muhtelif hücumlan geri püskürtül­ dü. Sonunda şehre giren Ruslar, büyük bir direniş ­ le karşılaştılar. Ruslar çok kayıp verdiler. Ancak, şehirdeki b ütün erkekleri kestiler. Kurtulan kadın ve çocuklar muh telif yerlere gönderilerek, Hı;stiyan · laştmldılar. Camiler, medreseler yakılclı. Kazan Hanlığı'ndan kalan tek minareye (Süyiln-Bike mi­ naresi) Rus çarlannın arınası olan iki başlı kartal konuldu. Kazan Ilavalisinde kırk kilometrelik yerde hiçbir Tatar köyü bırakılmadı. En iyi yerlere Ruslar .

yerleşuı;ldiler.

Cumhuriyet ıdaresinde Rusya'da yaşayan Kazan Türkleri, sözde özerk bir idare altında yaşıyorlardı.

92


3 Ağustos 1 990 tarihi, bu özerk Cumhuriyetin ba­ ğımsızlık kararı aldığı tarih oldu.

4.7. Nogay'lar Nogay adı Xııı.yy.ın İkincı yansında Doju Avru­ pa'daki Kıpçak Sultanlığı bünyesinde meydana çı­ kıp, varlığını günümüze kadar sürdürmüştür. Top­ luluğa adını veren Nogay Beg, devlet idaresinde ittbarlı bir kişi idi.

Prof. Dr. Muammer Kemal Özergin, Nogay­ lar' ın XVI.yy. ortalannda istilaya uğrayıp. dağıldık­ larını . . " söyler.

W. Barthold'a göre Nogaylar, Peçenekler'in ara­ sında Iken, Peçenek kalma�ıp , Kuman Türkleri'ne karışmışlardır. Mücadeleli bir hayatı olan Nogay Beg, 1 300 yı­ lında, birliklerinin ezilip dağılmasıyla bir Rus aske­ rinin eline düşmüş ve başı kesilerek öldürülmüştür. Hükümdarlar gibi, kendi adına elçi gönderip, ya­ bancı devletlere hediyeler sunan Nogay Beg, hü­ kümdar sanıhp, saygı görmüştür. Nogay Beg, Kıp­ çak Bozkın'nın, Aksu ve Özü ırmakları arasındaki boyunun idarecisi Idi. Ü stün askerlik kaabiliyetı ve ldareciliği ile diğer kendisine bağlı boylan da en ıyı şartlar içerisinde yaşatmaya özen göstermiştir. Kur­ duğu birlik, kendi boyunu "Millet" haline getirmiş­ Ur. Tarih Nogaylar'ın mücadeleleriyle doludur. XVI­ I.yy. ortalarında Nogaylar'ın Tuna havzasında yer­ leşik hayata geçirdikleri görülür. Rus çarlıjı idare­ sinde Nogaylar'ın Kuma -Kuban, Özü-Aksu, Kabartay, bölgelerine sürülerek yerleştirildikleri gö­ rülür. G.A. Paternkin'in ( 1 736- ı 79 1 ) tuzağına dü­ şen Nogaylar, sürgün ve kıyıma uğratılmışlar. Ha­ zar'ın kuzeyi ile Urallar'a sürülmüşlerdtr. 1 790 ' da Berdi ile Tokmak akarsulan arasına toplanan Nogaylar, daha sonra dağıtıldılar, bir kıs93


mı ( 1 80.000 kişi) Osmanlı ülkesinde, çogu Esldşe­ hir'e yerleştirildi. Araştırnıalara göre çeşitli boyan, şu şekilde adlandınlmışlardır:

Nogay

Açıkulak, .Aknogay, Alçm, Argun, Bann, Bur­ çak, Canbulat, Cambayluk, Cembulak, İrdişan, Karaağaç, Karagaş, Kara-Mirza, Kara - Nogay, Katay (Kasay. Httay) Kazbulat, Kıpçak, Kundur, Mamay, Mangıt, Novrız, Orda-mambet, Şırm, Tohtamışı, Tokuz (Toguz), Urak, Yediçiçek, Ye­ dişköl (Yedişkul), Yedisan ve Yembulak Dağıstan'ın ve Terek akarsulan arasında, kendi adlan ile bilinen bozkırda, özel11kle Kızılyar bölge­ sinde, Hasavyurt ve Açıkulak ilçelerinde, . b uranın batısında Çeçen-İnguş bölgesinde Stavropol şehir­ lerinde , Karaçay- Çerkes bölgesinde (eski Abhaz­ Nogay bölgesinde, Kuban ırmağının yukan boyu ve ona dökülen zelençuk havzasında yaşamakta­ dırlar.

Aynca; Hazar Bozkın, Kınm ve kuzeyi, İtll-Ural havzası, Batı Türkistan ve Lituvanya'da da Nogay­ lar vardır.

4.8. Nogay Birlik Cumhuriyeti Kafkasya Bölgesi'nde yaşayan dan Nogaylar, 4 Kasım 1 990 günü riyeti" kurduklannı ilan ettiler.

Türk boylann­ "Birlik Cumhu­

Topraklan 1 957 yılında Rusya hükümetinin ka­ ranyla Dağıstan Muhtar Cumhuriyeti, ve Stavro­ pol idari Bölgesı arasında paylaştınlmış olan No­ gaylar'ın, 4 Kasım'da yaptıklan "olağanüstü kurultay'' da , cumhuriyet ilanı bildirisini kabul etti­ ler.

"Nogay Sovyet Sosyalist Cumhurlyetl"nin ku­ ruluş bildirisini Rusya Federasyonu liderieline ilet­ mek için Moskova'da bulunan Balbek Hacıoğlu Keldasov, yaptıgı açıklamada, cumhuriyet ilanının kararlannın, 1 957 yılında topraksız bırakılan "Ka­ zak Türkleri" tarafından da desteklendigini söyledi. 94


Keldasov, 75 binlik nüfusuyla Nogay halkının ve

60 binlik Kazak Türklerl'nin, 33 yıl önce ellerinden

alınan , Hazar Denizi kıyısındaki topraklan üzerin­ de yeniden egemen bir devlet kurmak istediklerini bildirdi.

- Nogay lideri açıklamasında, cumhuriyet ilanını Ka:ıaktstan ve Kırgizistan'dan destek aldığını söy­ ledi.

5. KlRlM TÜRKLERİ

5 . 1 . Türksüz Kınm'm Klmllğt Kınm' ın ilk adına, tarihlerde Taurl olarak rastlı­ yoruz. Kınm'a bu adın verilmesinin sebebi, o sırada orada Taurlar'ın oturmakta oluşu olsa gerektir. Kınm, tfuih boyunca İskitler (Saka Türkleri) , Barsh Türkleri, Klınmerter, Hazarlar ve Çoğu Türk asıllı birçok kabile veya boyun hatta, bir ara kolonileşmeye çalışan Yunanlı'ların yerleşme mer­ kezi olmuştu. Kınm: At111i' nın amcası Aybars'ın idaresindeki Hunlar'ın, Türk asıllı Bulgarlar'ın, Avar Türkleri'nin ve sonradan Balkan Türkleri adını alan Kara Bul­ garlar ın peşpeşe gelişleri sayesinde Türkleşmiştir. Daha sonra Kınm'a gelenler, Altınordu ve Kara­ ylin Türkleri idiler. Ondan sonra da; Selçuklular, Kınm Hanlığı ve Osmanoğullan, Kınm'a Türklük ve İslimlyet'in damgasını basmış, Mimar Sinan dahil pek çok Türk mimar ve ustası, Kınm'da ölümsüz eserler meydana getirmişlerdir. İkibuçuk asır müddetle Türkleşen Kınm, gü­ nün birinde, kötü idarenin kurbanı olarak "Türk­ söz" kalmıştır. İnsanlık tarihi 2 1 . yy'a ulaşırken, en şiddetli zul­ me uğramış olanlar, yurtlanndan bile sürgün edil­ miş bulunan Kınmhlar'dır. '

95


Yüksek Sovyet Batkanı'nın, "Devlet Batkanı" sıfatıyla 5 Eylül, 1967 tarUıU af kararnimesl lle "esld durum ve hakianna kavutturul4uklan" Han

edUmiş olmasına rağmen: KınmWar , yurtlanna dö­ nememişler, dönenler Ise tekrar sürgüne gönderil­ mlşlerd.lr.

Bugün, Kınm dışında, Türkiye'de ve diğer mem­ leketlerde yaşayan Kınm Türk-Tatarlan'nın sayıla­ n yedi mtlyondan fazladır. Kınm Türk'ünün yıllar­ dan beri sürdürdüğü yurtlanna dönüş mücadelesi, bütün Türk dünyası ile manevi dayanışma Içerisin­ de, dikkat ve heyecanla takip edilmektedir.

96


.... < C'b ('b

_

::ı-

=

eıı ı: "" �

� -�

� ag

:ı:;" < pıf ('D

� � 5" �� 2

o.

�& i�

ao.

- � �::ı ��

m

...

3 o. ::ı � ... O" � � (") ('b .(jı o. ... "' ... '< ::l o. � o eı !!. <(ll

1

ı:·

cn

� � <(ll o :ı;" o. g. ı:· � � - .Q" ı:: ::ı. �

- .,

:J ,.... C'b (")

[� o. a:· lll ıu;dQ, ::ı

...

o.

II

I

I I�oI ,; I II ıoım·E:

.'

ıı

.

.

I'

..

,..,..,.,.......• ..._ •:.

l'

UCET:

.

ı

ıı>Eı· .o.tı!nl

,

llAmq

.

·

;

.

i

.

wwww•wwwwwww:.�

��""""· Npo:._,.,, 19167 C.('lleta.

CCKtaGp• 5.

';,.,.,.Y.WAVth-.YI•"N�.-

\:'JAP· · CCCP JO "'Wp•ı Coı:cta Dpc:a.ır.,-�ıL�I'lt Pcnra· H. IIO.J.l'OPUI CCCP IOt..-.apu Coı:cnı fipc�ıı.ıu'·�:L:DL1111o ct�pın . ' N. fEOI'fo\�

..

��ı'.�l'lo�U�ımfA�" Wıli.�Wfır,ı;�.:ı_ı��ll\W\1' c�_; · .IlA 1 '

EEI'ı:·

CCCP JO !l'b,\PLI CO!lETIIJJinll> RPI::fl;tllnJLI ' P,\P Al' L.1,\TW.1CLlll Iil . CCCI'-I IIIff'h GHIOJJ fP,\3> .'J.\I'Ll Iili Iili, TAT,\P �flf.1.1ı::II If i,1Eff O;JLIU, :lflE.t J;1,PbJ:\JllA. SIWlU"'bAH rP.ı\iH,lı\1 1.1,\P DE Ji','. HT,\.'IAPLI ll.\ . IJW!iE EP.'JElll iOD J;E cn;ıi'T PEif>lf'lfl Xl'Cl'Cblll)tA l'JlJO�IilE O.'II"LAII

4uwwwwlıAI�--•

.

DPE.,JJ;tUDJblliL!Jiö

CCCI' IOJilıAI'bl COilr.Tfl 4>EPMAJibl

CCCP 10/('L.4PU ı <;e;:T/1 nPC.;Ii1,1/)I,\IIJII/J/I'Ii 1!156 CCHt:C/1 A/1/'E, /b :iS �·LP.IIolllhii/IJI/'b 2·HI1ll .I!AJliJ.t'CJ/111/ . f;'b)',7.'1.-:I/YD Ji//Jol.liU 1./\L/\Liıl/lilA "

.

�otcm nr-tou;ı.ıl)':-ı<�t'fMpf"��J

�b�;•:eJ���ura<ip• li,

lifJET . 3TliE.o1EPII, MJ1.1,1 1 1 11 �1 114>.\1\T DE X�CH'IIETnu llOJiı OfiOIIE A.'J:.L\:J.\1 bl AC,\.'lE 3III.1bCIJll, ' · P•ııoo LJRl. n CCCP 10ı:1.>Piol Cooom R�oou;ıayııı.: If. DOllroPUW CCC !Jı;l.OfLI

l llblll'b �IIIIIJ ICTP.l��· CO)llıT.'JiıPIII_IE\,'!'•\T.\1' llll•lm:l ll"b.\11 fp,\,l•li-�H..IAPM>i\ xo�.JIICCDO DE � ;!Eli O.K'bl'N'ol;ı;�ı.ıı.ıı-ı.L ıı.ıEI'!IP.!> llE nP fllliA

d PJI.'JE. AllA TJIJIIIHJIE TA3ETA 'lbiK'IoAPbiJL1, aiE;'l l ' : i ! U 'fAPE.'IIıP . liOPI0.1E. T. ,'f.\ P 3/1,111<:11 ; ı Uio\Mol\11 1'.\ROH.;J.�l'IILI OR j :l l Rili; JI.1El'II.'IE IMt:ıı 11'11011, COJ03 PECIIl'li:Uilio\J,\

· i ,.,..,._.. ....._ ...,. .S

A

Ktrun Tiirkleri'nin suçsuz olduk­ lanlll ildn eden Af Karamamesi (9 Eylül 1 967 tarihli Lenin Bay­ rağı gazetesinden)

--�

.

', Yo/'NOoYnr •

.

\ j-:: �

�;.ııı;u

Il

h'1oAP.\P<1o\l' l'li!Olf)l.f;H TIOWIOPUilbo

WV EPII J.'bAJi:t O.l)'JICblfl i i . 3DE..1.1EI'fl fi'LPbl:ll W-� I"b.�ff TAT.\P.1t\P l'3GE!'CTAII TCDI'.\T"Lbfllllo\ , ,&.\Wlı"bA COIOJ I'ECm B.llffu\.1/ıi'LIJJLIII'h 'fOO PA· EP 1ELIITJL1 E , CODET rr,\;li'IAII.HI'IıffiA EE· i lbl'Efl i\Ji'h-1.\PIIblll'b 3DJICIIUEII •ADli •lAIIAliAP, OlJIOI'llE . JJWTIIPAI! STE,'IEP . .>iff)IAIID·Cffi!Cfm J>:J,\P.UP ;u:nn'.I.T.1APblUbfllü IO!i'bt\Pbl r 'IIHE Bl: EP.111 CODET 1 EP C C!lll!JAIIA.'JAP � ODET, .1'1'1111; X0311DCTBO OPf,\ff.l.�Pf�llil.A MEC�'.lb DA311· · ;:J EP,:tC 'IA,'JbiUJA,1AP, 0.1,\PI"'ıA l'tl,'I.IIOIIllblli:J.-\P llE· .

�-J' lt

··•11'1oAII AIIT

·•

.·. ���p �111.1.:tETHJijlEIJ Ô.ı Lın,' j�'bPLI�IJIA nWA• nuw=-����1r�li'.ı�ı�rA�!Il'��ı.fı·;ıf,?'f:·"�ı.fı��=

II I I

l�l ::ınıicımıı i

,\:ı,i.y

Vı.Dil(A IIMAnıAH T.,T.\P,'IAPiı.l.ll GE..1JIH Jilll' C�lblllbiii'L IIDICE lll"b)IA.iJ.;ı;ı,J:J.�PbiiiEII JIJ.•rııo g;ı,\W.1.\W�IA:'J,\Pbl ıı>AKTbl l�H CEJIECII 1�1 ;•;,all IIJ3)1 OliJ:l'R.I.UUIICbi iJ)t,\1 1 0.1 Y J M>A I ni, :cı.ıJ 0.1AP.\Ii'lo. KloPbDiilo\ T,\TAP 3.\ I I I CI J I fl ETJ I)tEII 0:1 Cilll E ,\IIT 3TIL1b;J.JI TAT ·\ P M l n ru;ı<olAJJ.UPJ ILııı'i. • o111,111 ,'(:J:Eol l f ml l ll l'h bfEII ı;y ll'b.\&,\,\T. x�-c�·C,\J J BE CH CET . 0)110PJIIIE :JII'bbl-llll'hbl lllıCIIJIJIEP WS'.11"bAHblll)tAIJ, TIOWJOI' f i.1L�I trE GOP)I.:KJibl, :cep IOK'h!IPLI COBET JIJ I 'h III'E311;J.IJYalbl h'bA•

CCCP IOi;"LAPbl COBETI I nPE311AIJ}")IbiHbi H1>

.1

ıt H- OAL!II, K'bPbi&�A._ &1IHAAEnmıB .!IDJAf'bAH ri?A!rt�AU�AAP ATI\n4{'b�1ill-nA\&

fATAP


5.2. Tarihte K.ınm Tatarlan XIII . yy. başlannda; Asya'dan Batı'ya dogru ge­ len ve Rusya' dan Orta-Anupa'ya kadar geniş yerle­ ri işgal eden Cengiz ve Batu Han ordulannda bü­ yük çogunlugu Türk boylannın askerleri teşkil ediyordu. Bunlar arasında, sert ve savaşçılıklan ile şöhret yapmış Tatarlar'da bulunuyorlardı. Bu ordularda Moğollar'ın sayısı çok . fazla oldugu halde, _gerek Ruslar, gerekse Avrupalılar, bu istila ve fetibiere "Moğoi-Tatar" istilası adını vermişlerdi .

Batu Han' ın kurdugu imparatorluğa "Altın Or­ du" denilmişti. Kuruluşunun ilk yüzyılında devletin resmi dili Moğolca oldugu halde, halkın büyük ço­ gunıugunun Türkçe konuşmalan, Moğollar'a çok

kısa zamanda kendi dillerini unutturdu ve . Türkçe hakim oldu. Bütün halk, hanları ile birlikte İ slami­ yet'i kabul etti. Hükümdarlar, "fennanlarım", Türkçe yazmaya başladılar. Batu Han'ın "Altın Or­ da" Altınordu devletinde Türkçe Kıpçak lehçesi ile konuşuluyordu. . Altınordu'nun yıkılıp; yerine Kazan, Kınm ve Astrahan hanlıklarının çıkışından sonra, bu han­ lıklarda yaşayan halka "Tatar" adı verildi. Ruslar, Moğol ve Tatar kelimelerini eş anlamda kullandı­ lar.

"Millet nazarlyesi" ne göre; konuştuklan dilin Türkçe olması dolayısıyle , Kınm-Tatarlannı Türk boylanndan saymak gerekiyordu. Kıpçak lehçesi ile konuşan Kınmlılar'ın yanma­ danın güneyinde yaşayanlan, Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde buraya göç etmiş, Oğuz Türkçesi'nin tesiri ile Oğuz lehçesine yakın bir dille konuşmak­ tadırlar. Bu arada, gerek Rus ve Avrupa tarihlerinde, ge­ rekse Osmanlı tarihlerinde Kınmlılar ile Kınm

98


hanları'na "Tatar'' ve belirtmek lazımdır.

"Tatar hanlan"

denildiğini

Kınm-Türk-Tatarlan'nın tarihini, "Gülbün-ü adı ile ilk defa Halim Giray Han yazm ıştır.

Hi.nin ( 1 756)

5.3. Tatarlar Kimlerdir? Çiniller'in Hyung-nu, Avrupalı'ların "Hun" de­ dikleri Hun (Hiyung-nu/ Koyunlu) Devleti, Do­ ğu 'da oturan Avar ve Süvar Tatarlan ' nın müşterek h ücumlan ile ortadan kalkmış, bunların bir kısmı Batı'ya gitmiş, bir kısmı Çin İmparatorluğu'na, bir kısmı da Avar Tatarlan'nın kurdukları Cücen Dev­ leti'nin hakimiyetine girmişlerdir. Hun Türkleri' nin meşhur imparatoru Mete, M . Ö . III. yy. başlannda savaş hazırlıklan olmayan

Tatarlar'a,

ansızın hücum ederek onları yendi. Hü­ kümdarlannı öldürdü, çoğunu esir etti.

Sağ kalanlar Pekin'in kuzeyindeki "Tataristan kaçtılar. Ü nlü sosyolog Ziya Gökalp 'e göre; bugünkü Kınm ve Kazan Tatarlan 'nın bu Tatarlar ile soybirliği olmamakla birlikte, bunlar da Türk boylanndandırlar.

Dağları"na

Tatarlar'dan bahseden en önemli ve en eski bel­ gelerden biri olan "Orhun anıtlan"nda "Otuz Tatar" ve "Dokuz Tatar"Iardan söz edilir. XI.yy'da yazılmış olan Hudud al-Alem ile xıı­ I .yy'da yazılmış olan Camiü't-Tevanh gibi Arabça eserlerde; Tatarların bir Türk boyu olduklan belir­ tilmiştir.

Hudud al-Aıem'de, Tatarlar

Iara rastlamaktayız. :

hakkında şu satır·

" . . . Tatar kavmi, birçok şube (boy) den meyda­ na gelmiş olup, takriben yetmişbeş bin illeden oluşuyordu. Ülkeleri Çin hududu ne Boyur Gö99


lü'ne komşu idi. Tatarlar, çoğu zaman Hıtay (Çin) İmparatorluğu teb'ası olarak yaşıyor ve ona haraç veriyorlardı. Ekserlyetle isyan eder ve ancak silih kuvveti lle itaat altma alınırlardı. Bu kabileler, çok defa biribirleri Ue savaşırlardı . . " Aynı yüzyılın Arab yazarlan Tatarlar ile Dalan­ Nemürger'de onları ortadan kaldırmak için savaşa tutuşmuştu. Tatarlar, inat ve cesaretleri ile dövüş­ tüler. Yenildiler, fakat yok edilemediler.

Alman Türkoloğu Prof. Dr. G.Jischke, Rus­

lar'ın XI.yy'dan itibaren ele geçirdikleri Türk top­ raklannda yaşayan bütün Müslümanlar'a "Tatar'' adını verdiklerini yazar.

Sosyoloji Profesörü E. Pittard'a göre de Tatar­ lar Türktürler ve antropoloji bakımından da bir­ dirler." Kınm Tatarları da, büyük Türk milletinin aynl­ maz bir parçasıdırlar.

5.4. Kırım

Eski Kırım şehri , M. Ö . Kınm sıradağlan'nın ete­ ğinde kurulmuştu. XIII .yy'da Arablar, bu şehre "Sulhat" adını ver­ mişlerdi. Burası, Altınordu Devleti'nin önemli bir şehri olup, genel valiler He idare ediliyordu .

Kırım Ham Mengll Giray Han'm, Bahçesaray'ı "Başkent" yapmasından sonra Sulhat, önemini kaybetti. Zamanla Kınm, Altmordu Devleti'nin en zengin köşesi oldu.

5.5. Kınm Hanlığı'mn Kuruluşu Altmordu Devleti' nin çöküşü üzerine Sultan Gıyiseddin'in oğlu Hacı Giray, XV. yy'ın ilk yan­ sında bağımsız Kınm H anhğı ' nı kurdu. Özel para

bastırdı ( 1 44 ı).

100


İ ki yıl sonra Kınm Yanmadası; Kıpçak BozJun, Taman ve Kabartay, mert, Azak Denlzt'nden Dnyester Nehri'ne kadar Nogay ülkesi , Kuzeyde Don, Özü ve Dnyeper nehirlert arasındaki Don Ka­ zaklan memleket l Belgorod'a kadar yayılıyordu . Beğler ile aniaşan Hacı Glray Han, Fitlh Sultan Mehmed ile anlaşarak OsmanWar'a Kefe'yi deniz­ den kuşattırmış, kendisi de karadan kuşatınıştı

. .

( 1 457)

Fitlh Dern'nde; Han Dlvanı hanlan seçiyor, fa­ pidlşah tayin ediyordu. Kınm Hanlığı zamanla 7..ayıfladı ve XVII.yy'dan

kat

itibaren varlığını koruyamayarak, Çarhk idaresine esir düştü .

MengU Glray

Han'ın üvey oğlu ile Kazan Hanı kötü tdaresiiıden bıkan Kazanhlar, Knezl nı. ivan'a şikayette bulununca Kınm'a müdahalesi başladı .

Abdüllltlfin

Rus Rus

Mengli Giray hwı ile Kırım içirl wılaşma yapwı Fatih Sultan Mehmed

101


5.6. "Giray'' Kelimesinin Anlamı Ve Osmanlı İdaresinde Giraylar Ü nlü Macar Tarthçisi Prof. Dr. Nemeth Gyula'ya göre, Giray kelimesi, ker (dev, en kuvvetli yaratık) sözünün küçfıltme şekli olarak Ker-ey'den yapılmış olup; kerey, kirey, kiray, giray gibi değişikliklere uğramıştır. Bu tsme; Kazak, Türkmen, Başkurt, Buret ve Moğol kabilelerinde de rastlanılmaktadır. Cengiz İmparatorluğu'nda; Türk Kereyler, Mo­ ğolistan'ın en güçlü siyasi topluluğu idiler. Feodal sisteme dayanan ve monarşik bir idare olan Kınm Hanlığı' nda da Şınn, Argın, Bann ve Mansur isimli dört buyük aristokrat kabilenin rolle­ ri büyfıktü. Bunlann beğlerine; Dört Karaçi Deği deniliyordu. Şınn, en itibarlı kabile; Şınn Deği, en nüfuzlu beğ idi. Bu dört kabileye daha sonra, Sicu­ ut Kabilesi de katılmıştı.

Kırım Yanmadası, Kıpçak Bozkırı, Kuban, Ta­ man ve· Kabartay bölgelerinden meydana gelen Kı­ nm Hanlığı' nın yüzölçümü 600.000 km , kareye

yaklaşıyordu.

Bozkırdaki göçebe ve yan göçebe Nogay'lar, ba­ ğımsız yaşıyorlar ve belli bir otoriteye boyun e{,rmi ­ yorlardı.

Mengli Giray ile Fitih arasında yapılan anlaş­ ma gereği , sancak veya beylerbeyi 1tuslar' ın Azak ve Karadeniz sahilleri ile Kınm'a inip, yerleşmeleri­ ni önlemek için Karadeniz'i bir Türk gölü şeklinde elde lutmak için Kefe'de ot uruyordu.

5.7. Küçük Kaynarca Anlaşması İle Kınm, ÇarhkRusyası'nın Ağına Düşmüştü Ocak 1 774'te imzalanan Küçük Kaynarca An­ laşması' nın 3 .cfı maddesi ile Osmanlı ve Rus dev-

102


letleri; Kırım , Bucak, Kuban, Yedisan, Canboyluk ve Yediçkul kabUeleri lle bütün Tatar tilfesinin

fark gözetilmeden ve hiçbir yabancı devlete tibi olmadan serbest ve bağımsız olarak yaşamaları­ nı" kabul etmişlerdi. Bu taife ve kabileler, kendilerine Cengiz soyun­ dan bir han seçecekler ve hiçbir yabancı devlete he­ sap vermek mecburiyetinde bulunmayacaklardı.

Kendilerine mahsus örf, adet ve kanunlan ile idare edilecekler, bu h us usta ne Osmanlı, ne de Rusya kendilerine hiç bir surette müdahalede bu­ lunmayacak; Kınmh'lar, Allah'tan başka hiç kim­ seye karşı sorumlu olmayacaklardı: Tatarlar'ın din ve mezhep işleri, Müslümanlar'ın halifesi sıfatı ile Osmanlı padişahı tarafından dü­ zenlenilecekti. Bu anlaşmanın imzalanılmasından sonra Rusya, bütün askerlerini Tatarlar'a ait yerlerden çekmeyi taahhüt ediyordu.

Tatarlar ile yakınlık ve komşuluklan dolayısıyle, Büyük ve Küçük Kabartaylar'ın Rusya'ya bağlan­ maları, Kınm hanları ile Tatar liderlerin verecekle­ ri karara bırakılmıştı. Bu anlaşma, Rus diplomasi sinin bir başansı idi. Çünkü, Karasupazar Anlaşması ile tesbit edilen hususlar olduğu gibi bırakıldığından R�lar; Kerç, Yenikale ve Kılburnu kalelerine asker yerleştirmiş­ ler ve Kınm bu yüzden bağımsız hareket edemiyor­ du.

Küçük Kaynarca Anlaşması , Kınm'ın Ruslar tarafından yululmasına imkan hazırladı. Çarlık Rusyası , meşhur "DeU Petro'nun ,vasiyetnime­ si"ni , böylece tatbik sahasına koyabilmiş, Osmanlı Devleti'nin büyük bir hızla gerilemesi ve çökmesine sebep olmuştur.

103


Kınm Bejlerl, sahip Glray'ın Osmaillı himaye­ sine girmesine girmesini istemelerine rağmen, Kü­ çük Kaynarca anlqması buna engel oldu. Bu anlaşma, Rusya'nın Kınm'ı Uhak ederek ha­ le gelmesi ile Karadeniz'de serbest hareket etme ve Balkanlar'a inme yolunu açacağı için , ingUtere ve Fransa'yı endişeye düşürmüştü. Böylece, Kazak ve Taygan, Yenl.kale, Kerç ve kaleleri, Tin ve Özü arasındaki yerler Ruslar'a kaldı. Osmanlı Devleti, Kabartaylar' dan ilgisini kesti.

Kılburnu

Rusya'nın Tatarlar üzerindeki himaye hakkı ile Kırım'ın manevi tsttlası başladı. Böylece, "DeU Pet ro' nun vasiyetnamesi'nin bir­ çok bölümü yerine gettıilerek; Rusya, Avrupa' da kuvveti endi.

Sultan I. Abdülha.mld,

açıklamışu :

esas hedefi şu sözleri ile

"-Şihlnglray bir visıtadır. Ruslar'm asıl gaye­ si, Kırım'ı ele geçlrmektlr!." 5.8. Çariçe Katerlna ve Devlet Glray Han Çariçe Katerlna, Devlet Glray Han aleyhinde entrikalara başvurmuştu. Kırım ulemisı Ue halkı Devlet Glray Han' dan şikayetçi idiler. ( ı 775) Aynı yıl aileleri ile Türkiye'ye göçenler, Osmanlı Devleti'nden Kınm'ın kurtarılmasını istiyorlardı.

Kırımhı&r arasındaki bölünmeler yüzünden, binlerce kişi, düşman karşısında cesaret ve diren­ me güçlerini kaybederek, yurtlarını terkediyorlardı . Şahlnglray, 1 777 Ocak ayında Prozorovsldy'nin yardımı ile kabileler ve bilhassa Nogay'lar tarafın­ dan tanındı . .

istanbul'a ise, azledtldt.

104

derdini anlatmaya giden

Devlet Glray


Alman asıllı bir Protestan olan SoBa Frederlka, ders olarak Rusça ögrenerek Ortodoks olmuş ve II. Katerlna adını almışb. Zeki, kurnaz, harts ve inatçı idi. Fransız liberal felsefesini benimsemiş , "esir Türlr.ler' ' e dini serbestlik tanirnıştı. Ancak; onun bu tutumuna karşı çıkan Rus asilzadeleri yüzünden, PugaçeT isyanından sonra zulüm ve diktatörlüge yönelmişti. ı 778 yılının Ağustos ayında, Kaptan Glzi Ha­ san Pata komutasındaki 40 kalyondan meydana gelen bir Osmanlı filosu, Sinop'tan Akyar'a gelmiş­ U. Bunu ögrenen Ruslar'ın Bahçesaray'daki asker­ lerini Akyar'a getirmeleri üzerine, filo Kınm'a asker ' çıkaramadan istanbul'a döndü. ı 779 yılında imzalanan Aynalı KaTalr. Anlaşma­ sı ile; Kınm Hanlığı, adeta Rusya'nın himayesine terkedilmiş oluyor ve Osmanlı DeTieti'nin müdaha­ le hakkı, ortadan kalkmış oluyordu. ı 78 ı Nisanında Kuban'daki Nogaylar büyük bir kuvvetle StaTropol elvanndaki Don Kazakları'na saldırdılar. Rus askerleri isyanı bastırdılar. Bahçesaray'daki Rus elçisi , yazdıgt mektupta; beğler, mirza ve mollaların, Şahlngiray'a itaat et­ melerini istedi . Aksine Kınmlılar, Babadır Giray'ı han olarak tanıdılar. Bu sırada, General Potem­ ldn; Çariçe'ye gönderdigi mektubunda; "Kınm'ın Rusya'ya i.lhalr. zamanının geldiğini" söylüyordu. ı 782 Ekim ayında Çariçe II. Katerlna, General Potemldn'e, Kırım'ı istila emrini verdi. Bunun üzerine Kırım'a giren Rus askerleri, is­ yan ha.Iinde olanların çogunu kılıçtan geçirdiler. Ço­ gu kadın ve çocuk olan bu asilerin sayısı 30.000 kadardı. Kılıç darbelerinden kurtulanlar, Kınm'ı terketti­ ler.

Çariçe D. Katerlna'nın 8 Nisan ı 783 günü, Kı­ nmhlar'ın önünde okudugu beyannamesinde Kı lOIS


Ktnm Savaşt'nın en kanlı safhası. .

İngiliz ve Frans ız askerlerinin Mars ilya'dan hareketleri fırtına yüzünden gecikince, Alma Nehri ağzındaki çetin bağu.şmada Osmanlı askerleri Ruslar'la

106


nm Tatarlan'na tanınmış olan Bağ�sızhk"ı sona erdiği ve Kırım topraklannın Rusya'ya katıldığı bil­ diriliyordu .

Ancak Çariçe, Kırım Tatarlan'nın dinlerine , örf ve adetlerine saygı gösterileceğini bildiriyor, gerek kendisi, gerekse kendisinden sonra gelecek Rus Çarlan adına, bu karann bozulmayacağına yemin ediyordu.

Tatarlar'ın canları ve namuslan teminat altında bulunacak, Rusya'da mevcut bütün halklar'a tanı­ nan haklar Tatarlar'a da tanınacaktı. ı 787 yılında İstanbul'a gelen Şahingiray önce karşılandı. Sonra Peldişabm üzerindeki şüpheleii yüzünden Rodos'a sürüldü. Şihinglray; toyluğu ve tecrübesizliği yüzünden, yaptığı hataların kurbanı olmuştu.

iyi

5.9. Potemkin Denen Şaki İleKınm'da Rus idiresiYerleşiyor General Potemkin, Kırım 'ı adeta harabeye çe­ virmişti. ı 50. 000 Rus askeri, Kınm Türk Tatarla­ n'nı şiddetli baskı altmda tutuyordu. Potemkln, ı 784 baharında; Çariçe II. Kateri­ na'nın Kınm'a geleceğini öğrenince, geçeceği yolla­ rın civanna alei-acele tahta evierden meydana gelen köyler yaptırdı. Potemkin, Çariçe' nin durumu an­ lamasını istemiyordu. Potemkln; Kırım'daki bütün polis, jandarma ve sivil idareyi, Kırım Hanlığı'ndan kalmış olan bütün Türk-Tatarlar'ı kovarak, onlardan kalacak toprak­ lara Ruslan ve diğer Hıristiyan teb'ayı yerleştirmek gibi bir ortak gayede birleştirmişti. Bunun için, önce Kınmlılar'ın topraklanna el koydu. Haniann topraklarını, Hazine'ye verdi. Dini ku­ ruluşlara ait vakıf topraklannı devletleştirip, Hazi­ ne'ye devretli. ·

107


Pek çok özel mülkün, tapusuz olduğunu iddia ederek el koydu. Birçok Türk-Tatar'ın elinden zorla, tehditle veya hile ile senet alıp, satın alarak, Ruslar'a devretti. Ellerinden topraklan alınan Türk-Tatar köylüle­ ri, açlık ve sefaJet içerisinde, boğaz tokluğuna veya az ücretlerle Rus çiftliklerinde çalışmaya mecbur edildiler. Bunlar Rusya içerisinde Rus serfleri (köle­ leri) gibi esir muamelesine tabi tutuldular. Haklan gasp edilenler, mahkeme kapılarında, Rus adaletsizliğtqin kurbanı olarak süründürüldü­ ler. Maliye memurlan, Kınm'ın Türk köylüsüne asıl­ sız vergi borçlan tahakkuk ettirerek, topraklarını satışa çıkardı ve hiç para ödemeden eliertnden aldı­ lar.

Tavrtada Genel Viiisinin ı 69 1 yılında yaptırmış olduğu araştırmaya göre ; Kınm Türkleri'nin top­ raklannın üçte ikisinin hileli yollardan Rus Hazine­ si'ne intikal ettirildigi ya da özel mülkiyete geçirildi­ ği tesbit edilmişti. Yine Rusya'da BolşevikUk ilanından sonra ( 1 9 ı 7) devlete ait "gizU" arşivler açıldığında, Kınm topraklannın 1 2 yıl içerisinde gasp ve müsadere edilerek, Rus general ve subaylan ile zadegaru ve göçmenlerine peşkeş çekildiği, tesbit edilmişti. Bu topraklar 300.000 hektardan fazla idi. Aynca, yüksek memurlar ve polisler'in tehditleri, hileleri ve sahte senetleri ile 500.000 hektar toprak ele geçirilmişti .

General Potemldn isimli haydutun yalı boyun­ da, Baydar'da Foros ile Limana arasında, kendi üzerine tapuladığı arazinin tutan 70.000 hektara yaklaşıyordu. Bu topraklar, Potemkin tarafından amcasının oğlu General Vlsutsky'ye intikal etmiş, o da Haydar'dakileri Amlral Mardinov'a satınıştı. 108


5 . 10 Bir Garip Mahkeme Mardlnov borcunu ödememek için 1 4 Ocak 1 799'da 1 2 Tatar köyü ile halkının sahibi olduklan­ nı iddia ederek, Kınm Türk-Tatarlan ile bir sözleş­ me yapmıştı. Bu sözleşme ile Tatarlar, Mardinov'a Kınm ha­ nı veya sultanı imiş gibi öşür 1 ondalık olarak 300.000 ruble para ödeyecek veya bu para karşılığı odun kesip, taşıyacaklardı. Kendilerine hile ile imzalahlan bu sözleşmeyi ka­ bul etmeyen Kınm Türk-Tatarlar, mahkemeye başvurdular. Mahkeme 1 3 yıl sürdü. Sonunda davayı Tatarlar kaybetmişler, zira, mahkeme; topraklann Mardinov'a, evlerin ise Türk­ Tatarlar'a ait olduguna hükınetmişti .

Kınm Türkleri'nin çilesi bitmedi. Bu türlü dava­ lar sürdü gitti. İçlerinde, 40 yılda bitmeyenleri bile vardı. Bu onların canların bezdirmiş , çogu zaman haklarını terkedip, göç etmelerine sebep olmuştu. 1 872 'de Kefe'de çiftlik sahibi Gramatçikov, elde ettigi bir türlü bir kararla, 1 24 Türk-Tatar ailesini yersiz yurtsuz bıraktı . Esasen , Ruslar'da 10 yıl kalan araziler, onl arın tapulu malı hilli ne geliyor ve bundan sonra dava açma hakkı, tamamen ortadan kalkmış oluyordu.

5. 1 1 . Mukaddesata Baskılar Rus idaresinin Kınm Türk-Tatarlan'na yaptık­ lan baskılar artmıştı. Ruslar, Kınm topraklanna el koyduktan sonra, .Sudak'taki camiyi Ortodoks Kili­ sesi yapmışlardı. Tarnan'daki cami de kilise olmuş, 1 80 5 yılında Kınm'da mevcut 1 556 cami sayısı, 1 9 1 4'e kadar 729'a düşmüştü. O tarihlerde mevcut olan 5 1 39 din adamı yerine 942 kişi kalmıştı.

109


Hırsız Rus askerleri, önce camiierin kubbelerin­ deki kurşun levhalan söküp götürerek kilo ile satı­ yorlar, çeşmelerin musluklannı kopanyo:rlardı. Hat­ ta, bu kurşunlan ele geçirmek için, en güzel camileri yıkıyorlardı.

5. 12. Vill Hırsız Olunca. . Kefe Valisi Kazanciev, şehrin en güzel harnamını yıktınp, yontma taşlarını kendi inşaalında kullan­ mışlı. Rus askerleri, para için uzaklardan dağlardan getirilen suyun borularını bile kesip, çalıyor, aynı zamanda subaylanna da bundan pay çıkanyorlardı. Kınm'a göçmen olarak getirilip yerleştirilenler, Türk-Tatar kabirierinin mezar taşlarını söküp, evle­ rinin yapımında kullanıyorlardı.

5. 13. Hacc'a Gitmeyi önlemek İçin Bahane Tavrtada Genel ViBsi, 1 4 Kasım 1 829 tarihinde

bir gizli emir çıkarmıştı .

Bu emre göre; Kabe'de toplanan Müslümanlar'ın "yeni kuvvetler meydana getireceklerl" gözönüne alınarak , oraya gitmek isteyen Türk-Tatarlar'a pa­ saport verilmemesi tenbih ediliyordu .

Kınm'ın Ruslar tarafından ilhakından h emen sonra, Tavrlda Genel ViBsi Kohovsky, Türk din adamlannı Akmescit'e toplamış, sonra tutuklata­ rak, gruplar halinde sürgüne yollamıştı. Bu sürgü­ nün sebebi, bu din adamlannın "normal zamanda üç gün oruç tutarak, kurban kesmelerl" idi. Ayrıca, Türk din adamları , görevlerinden uzak­ laştınlıyorlardı. Bunun sebebi, Kınm Türk Tatarla­ n'nın inançlan ve dini duygularını zayıflatmak ve ahlaki salabetlerini bozmaktı. Böylece, yerlerine ca­ h il , yobaz ve kendilerine kulluk edecekler getirili­ yordu.

1 10


Yalnız Kırımlılar'a değil bütün Türk dünyasına retıper olan Gaspralt Isına­ il Bey

5 . 14. Kültür KatHamlan Rus idaresinin zulmettiği müderris, öğretmen, din ve ilim adamlan; yapılan baskı, haksızlık, hapis ve sürgünlere tahammül edemeyerek, fırsatını bula­ duklannda Osmanlı topraklanna göç ediyorlardı. M illeti milli bakımdan uyandırncak olan bütün kitaplan bulundurmak okumak yasak edilmişti.

Türk-Tatar aydınlannm, orta ve lise açılması müracaatlan cevapsız bırakılıyordu . Kırım.'daki Türk-Tatariann yalnız ilkokullan vardı. Rus idaresi, bunlan kontrol bahanesi ile sık sık basıyordu. Artık, Kırım'ın temiz, sağlam ve bereketli havası­ nı, verimli topraklannı terkedip, Osmanlı idaresin­ deki Balkanlar'a, Rumell'ye ve Dobruca'ya Anado­ lu'ya hatta Arab topraklanna göç başlamıştı.

lll


Bu göç. Türk taıihinde sık sık rastlanan; Hun BuJ&ar, Hazar, Peçenek, Kuman, Selçuk ve Ojuz gibi Türk boylannın göçleri kadar büyüktü. Fakat, bu seferki göç, onlara hiç benzemiyordu. Çünkü on­ lar, yeni topraklar, ülkeler, kıtalar fethetıneye gider-

Bir zamanlar Türk ordusıma en iyi atları. ve suvwileri vermiş olan Türk Kınm'a, seksenyedi yıl sonra tekrar ayak basmafırsatı veren Kınm Sava.şt'nm Türk zaferi ile sonuçlanmast üzerine intihar eden Rııs Çan I. Nikola

1 12


lerken , Kınm Türk 'ü, en az 1 5 asırdan beri yaşadı­ ğı bu toprakları, kasabaları, köyleri, şehirleri bağla­ rını, bahçelerin!, tarlalannı, at, koyun, deve, bü­ yükbaş hayvan sürülerini , titreyen yürekleri ile gözü yaşlı terkediyorlardı.

Rus hükümeti, göç iznini davul-zumalarla ilan ediyor: çapulcu ve soyguncu işgalciler bayram yapı­ yorlardı. General Potemldn, Türk-Tatarlar'ın Kınm'dan göçleri için, 1 784 yılında hükümet makamıanna gönderdiği 2 5 . no.lı gizli emrinde şöyle diyordu:

"Tatarlar'ı Balbek'ten, Kaçı'dan, Sudak'tan, Üsküt'ten, eski Kınm'dan ve genel olarak dağlık bölgeden çıkarmak, stepler de (ova'da ve bozkır­ da) yaşayan Tatarlar'ın hiçbirisini bırakmamak, mirzalardan gitmek isteyen olursa , onw da di­ hil hepsini 24 saat içinde göndermek gerekir." ı 789 ve 1 790 yıllannda Türk-Tatarlar'ın göçü, bir facia halini almıştı . 1 800'e kadar Türkiye 'ye gö­

çenlerin sayısı, yarım milyonu aştı. Bunların 200. 000 kadan, saldınya uğrayarak, hastalanarak veya bindikleri kötü teknelerin Karadeniz'de bal­ maları sonucu h ayallarını kaybeltiler. 300 .000'i ise güçlükle Osmanlı topraklanna ulaşabildi. Göçe zorlanan Kınm Türk-Tatarlan'nın mal mülk ve topraklannı, yok pahasına elde ederek zen­ gin · olanlar arasında: Alınan ve Bulgar göçmenler de vardı.

Boşalan köylere gelirilen Ruslar, Rus memurla­ rın baskı ve zulümleri, gittikçe artan gasp ve soy­ gun olaylan, haksız vergiler. uzayan toprak davala­ rı: Kınm Türk Tatarlan'nı canlanndan bezdiriyor, kalanlan da göçe zorluyordu .

Rus idaresi'nin Kınm Türk-Tatarlan'nı göçe zorlaması , bunların uygun zamanda Osmanlı Dev­ leti' ne yardımcı olacaklanndan korkluklan içindi. 1 13


İngiliz gizli Haberalma Teşkildtı'ndan Bnb. Noil Deds, 1 B53'te İngilizlerin Türkler ile "Kınm Savaşı"na katılmaya karar verdikleri zaman yayınladığı hiitıralanrul.a. Rus !aTın yüzyıllar süren kin ve vahşetini anlatmış tt. Bu hiıtıralann bir lasnu Basiret Gazetesi'nde yayınlarumştı. Gravürde, Rus zulmiuıden kaçan savurunasız Türlanenler.

1 14


1 854 yılında Tavdda Güvemörlüğü, Hazine Topraklan Genel Müdürü olan kumandan, Rus Knezi MenŞikov adına düzenlediği raporunda; Kınm Tatarlan'mn Rus çiftU.klerinde iyi çalış­ madıklannı, bu yüzden de bol ürün alınamadığı­ nı bildirlyor ve bunlarm zararlanm önlemek için, kendllerlni Kınm'dan çıkanp, Rusya'nm uzak viliyetlerine gönderllmelerlni. . . " tavsiye ediyordu.

G öçler, o kadar büyük olmuştu ki , Bağ ve bahçe­ lerle tarlalarda çalışacak adam kalmamıştı.

Bu azalma, Vili Graf Stroganov'u telaşa düşür­ dü. 3 Ekim 1 860 günü 983 nolu raporunda; hiç ol­

mazsa, Yalı Boyu Tatarlan'nm vatanlannda bıra­ kılmalan gerektiğini, aksi halde burada tütün işleri yapacak, bağ ve bahçelerde çalışacak, işçi bulmakta güçlük çekileceğini, hatta bunun im­ kinsız olduğunu. . . " bildiriyordu. ı Ocak 1 86 1 günü, Knyaz Vasilçikov, inceleme ve araştırma yapmak üzere, Petersburg'dan Kı­ nm' a geldi. Verdiği raporda, Kınm Türk Ta­ ta r' lan nın göç sebepleri , şu sebeplere dayandırılı­ yordu.

-. Tanm Bakanlığı ile çiftlik sahipleri (Pomaş­ topraklarına el koymuşlardı. -. Hazine ağır vergiler tahakkuk ettirlyordu. -. Büyük çiftlik sahipleri Ue çalıf#anlann Wşkilerl, hala tesbit edilip, karara bağlanmamıştı. -. Orman memurları ve çiftlik sahipleri, hayvanianna el koyuyorlardı. -. Hükümete k.wrşı hizmet borçlannı hem at ve arabalan ile yapıyorlar, hem de para ödüyor­ lar (ödemeye zorlanıyorlar)dı. -. Amir ve memurlar, onlara karşı haksızlık yapıyor ve rüşvet alıyorlardı. Bu haksızlıklar yüzünden Türk-Tatarlar'ın çikler)

·

%72'st topraksız kalmıştı.

ı ııs


Türk zaferi ile biten ktrun Savaş'nda; müttefikleri Fran­ sız ve İngiliz askerleri ile birlikte neler yaptlabileceğini gösteren Sultan II. Mahmud'un miUl ordusu: Asakir-i mansüre-i Muhammediye Göçler sırasında; nhtım ve iskele boylannda ay­ larca gemi bekleyenler, paralarını tüketiyorlar, de­ vamlı yağan sonbahar yağmurlan altında bulaşıcı hastalıklara yakalanıyorlardı. Ruslar'ın 1 870 tesbitlerine göre; göçler dolayısıy­ la yalnız Or kazasında 2 78 köy boşaltılmış, 244 köyde ise kimse kalmamıştı. Kınm'da Türk­ Tatarlar'ın terkettikleri köy sayısı 687 idi. Kınm Türkleri'nin uğradıklan en büyük felaket­ lerden biri de 1873 yılında Kırun'da meydana gelen büyük kıtlıktı. Bu kıtlıkta, açlıktan pek çok kişi ha­ yatını kaybetti. Bu kıtlık sırasında; Rus hükümeti, ölen Tatar­ lar'ın mal-mülk ve tarlalannı, "Mirasçılan kalma­ dığı" gerekçesi ile Hazine'ye devrediyor ve mirasçıla­ nru da sefaletin pençesine, ölüme terkediyordu.

1 16


Büyük

toprak

sahipleli, bunu fırsat bilerek, tarlalannı çok az para veya bir miktar hububat karşılıgında ele geçiliyorlardı.

Türk-Tatar'lann

Kınm Türk-Tatarlan yirmibiller kişilik toplu göçlerle vatanlannı terk ettikleli gibi, gtttikleli yerde tutunaınayıp, Kınm'a geli dönenler de oluyordu. Bunlar, büyük çiftlik sahipJelinin yanında çogu za­ man ırgat olarak çalışmak zorunda kalıyorlar, top­ raksız Türk-Tatar sayısı gittikçe artıyord ..ı.

5 . 15. Kınm Savaşı Osmanlı, Fransız ve ingiliz üçlü ittifakının açtı­ gı Kınm Savaşı, bu planın gerçekleştirilmesine en­ gel olmuştu. Savaş sırasında, müttefik ordulan, Kı­ nm Yanmadası'nın büyük bir bölümünü işgal etmişlerdi .

Hir Ortodoks papazı, bir Uus askerini takdis ediyor (Al­ rruin askeri yazan Bnb. ı. 1-fojmwm'ın "Çar Ordusu ile Adun Adun" isimli eserinden)

1 17


Savaş sonrası, Rusya Kı nm ' ı yeniden ele geçirdi. Ruslar, Tatar kpylertne baskınlar düzenleyerek, birçok Kınm Türk-Tatan'nı düşmana yardım et­ mekle suçlayıp, tutuklattırdı; bir kısmını da kurşu­ na dizdirdiler.

Çok kimseden 1 0- 50 ruble arasında rüşvet iste­ niyor, vermeyenler, "hain, kaçak" ilan edilerek, sa­ vaş divanına veriliyorlardı .

Kırım Türk-Tatarları' nın sürgün edildikleri yer­ ler; Kerson, Poltova, Orlov ve . Kursk gibi vilayet­ lerdi. Bunlann Kırım'a dönmelerine hiç bir zaman iziQ verilmiyor, mal ve mülkleri Rus göçmenlere da­ gıtılıyordu. Yurtlanndan uzaklara sürülenlerin durumlan,

Sibirya'ya gönderilen kürek mahkümlanndan daha kötü idi.

Böylece, Kuzey Bozkır'da ve Bucak (Besarabya) bölgesinde yaşayan Türk-Tatarlar ve Nogaylar'dan hiç kimse kaJmaıruş, Kınm Yanmadası'nda ise 250.000 Türk Tatar bulunuyordu. 1 30 yıl hüküm sürmüş olan kuvvetli bir Türk hanlıgı kendisine asırlarca vergi ve haraç vermiş olan düşmanı tara­ fından bu surette yok edilmiş oluyordu .

5. 16.

Gaspıralı İsmail

Bey

Kızıl zulmün bu koyu karanhgında, bir gün, bir yıldız dogdu. Bu yıldız kısa zamanda, Kınm Türk­ leri' nin büyük ümidi haline gelen Gaspırah İsmail Bey' di.

Gaspıralı İsmail Bey, Türkçe olarak çıkarmayı başardıgı "Tercüman" isimli gazetesinin 23 Nisan 1 883 tarihli sayısında şunlan yazıyordu: "Aziz Kardeşlerim, Satmak kolay, almak zordur. Gitmek kolay, kaytmak (dönmek) zordur. Y•kdmak kolay, kalk1 18


mak zordur. Bineceğiniz gemiler, Karadeniz'in coşkun ve merhametsiz dalgalannı zor aşacak­ tır. Karşılaşacağınız hastalıklara ve zorluklara bulacağımz çireler, önemsiz kalacaktır. Gidece­ ğiniz tabiat ve ikllm şartlan başka olacaktır." Bu milli uyanış hareketi, göçlert yavaşlattı ise de durduramadı. l 8 5 l 'de Bahçesaray'a yakın Avciköy'de doğ­ muştu. Gaspıra, babasının köyü olduğu için, Gasp­ rlnskl soyadını alnuştı. Zlnclrll Medrese'de yetişmiş, Rus edibi Turga­ nlev güvenini kazanmıştı. Osmanlı ordusuna subay olmak için mürncaatta bulunmuş, zamanın sadrazaını Mahmud Nedim Paşa'nın Rus seftrl İgnatlev'e danışması yüzünden isteği kabul edilmemişti. Gaspırah İsmail Bey, l 8 78'de Bahçesaray'da Belediye Başkanı idi. Rusya'daki Müslümaniann ruslaşmaınaları için, dilbirliğini korumalannı hayatının sonuna kadar savunmuştur. Gazetesi Tercüman'ın ilk sayısının çıkışını, Kı­ nm.'ın Ruslar tarafından istila ve ilhak edildiği tari­ hin l OO.cü yılına getirmişti. ( l O Nisan 1 883) . İ lk sayısı 320 satan Tercüman l 886'da l 520. 000'e ulaşmıştı. Gaspırah'nın ideali, şu formülle ifade edilmişti:

"Dilde, ftklrde, lşde birlik .. " Gaspırah İsmail; akıllı ve temkinli idi. Bu yüz­ den "Tercüman"ı hiç ara vermeden çıkarmış, ka­ patma karaı·larından ve Rus sansüründen koruma­ sını bilmiştir.

Gaspırah'ya en şiddetli tenkid, Rus sosyalistieli­ nin tesirinde kalan "Genç Kınmhlar" dan gelmişti. Çünkü bu grubun başında bulunan Sosyalist dü­ şünceli Mehdlyev, Panislamist ve Pantürkist gö­ rüşlert benimsemiyordu. 1 19


5. 17 Çarlık Rusyası Müslümanlara Işık Yakıyor ı 906 yılında Rus Duması (Meclisinde) bulun­ muş olan tanınmış m1lletvekilletı.nden meydanage­ len bir grup, ı 5- ı 7 Mart 1 9 ı 7 tarihiertnde Peters­ burg' da yapılan toplantıya çağınlmışlardı. İlk konuşmayı yapan Musa C&rullah Bigiyev, çok kan döküldükten sonra hürriyeti kazandıklannı söylüyordu.

idil-Ural kurtuluş hareketi lideriertnde Ayaz is­ haki de Moskova Müslüman Halk Komitesi adı­ na; "-. Ben arkama ba.ktığım zaman yalnızlıiıını, uzak soiuk diyariarda Türk-Tatar milletinden ayn yaşamak mecburiyelinde kaldıiiDll görüyo­ rum. O zaman gönlümde doian iman bana: Se­ nin bu yalnızlığın geçicidir; milletin hürriyetini alacaktır. Senin Idealin O'nun kalbinde yaşıyor, der ve beni ısıtırdı. imanım beni aldatmadı; hal­ kım hürrlyete kavuştu. isterim ki bunu asla kay­ betmesin Artık Iş bize kalıyor. Bu hürriyetten faydalanmak, bundan beklediklerlmizi gerçekleş­ tirmek bizim görevimiz oluyor." diyordu. Sonra Lenin, gayesine erişmek için , Rusya Müs­ lümanlan'na ve diğer halklara, her türlü va'adde bulunmaktan çekinmiyordu .

5. 18 Bolşevik İktidarının Vaadleri de Farklı Değildi Bunu Bolşevik iktidarının aynı şekildeki va'dlert takip etti. 28 Kasım ı 9 ı 7 tarihli Han ise daha açık­ tı. Bu Handa;

" 1. Rusya'da yaşayan bütün milletler ve halk­ lar eşit olarak mukadderatlarına sahip ve hiklm­ clirler. 120


23 Şubat 1 9 1 8'de Bolşevikler tarajiııdarı vahşice katle­ dilen Kırını Milli Hükümet Başkanı Müfti Numan Çelebi Cihan

2. Bu milletler ve halklar Istedikleri takdirde, Sovyetlerin birliğinden aynlıp, kendi devletleri­ ni kurma hakkı dahil, kendi mukadderatlannı kendileri tiyln edeceklerdir. 3. Milli, dini bütün imtiyazlar kaldınlmıştır. 4. Bütün azınlıklar da kendi geleceklerini tlyinde serbesttirler." deniliyordu . MUletler Komlserl StaUn de 1 2 Aralık 1 9 1 7 ta­ rihli bildirisinde, "Volga Tatarları, Kınm Tatarlan, Kırgızlar, Sibirya ve Türkistan Sartları, Kafkasya Türkleri ve Tatarları, Çeçenler ve Kuzey Ka1kas­ yahlar'a Rus Çarları ve zilimlerl tarafından bü­ tün cimllerl, minberieri yılulmış; dlnleri, idetle­ rl çiğnenmiş olanlar; biz, sizlere hitap ediyoruz." diye başladığı hitabı ile "Sizlerin, dlnleriniz, idet­ lerlniz, milli ve kültür müesseseleriniz bundan ·

121


Kırun't işgal eden Sovyet Kızılordusu'nun propaganda broşürlerinden biri. Bu ordunun nüftı.su, önceleri 3 milyon iken, daha sonra 5 milyon olmuş tu.

122


sonra her türlü tecAvüzden konınacak. Milli ha­ yAtınızı tam minisı Ue hür olarak düzenleyecek­ siniz, bu sizin hakkınızciır. BIUniz ki, gerek siz­ lerin ve gerekse Rusya'da yaşayan bütün milletierin ve halkiann haklannı devrimci Sov­ yetler konıyacak.lardır." deniliyor, devrime ve onun hükümetine yardım edilmesi isteniltyordu.

5 . 19 Kırım Türk Tatarlarımn Milli Kwtuluş Hareketinde GeUşmeler Kınm Türk-Tatarları, 25 Mart 1 9 1 7 günü ; Kı­ nm' ı n şehir, kasaba ve köylerinden gelen binbeşyüz delegenin iştiraki He Akmescit şehrinde bif kongre yapmış ve "Kınm Müslümanları Merkez ıcra �o­ mitesi" başkanlığına, o sırada Odesa'da hastahane­ de yatmakta olan Numan Çelebi Clhan'ı seçmişti. Bu komite, çalışma programı yapmış, çeşitli yer­ lerde komiteler kurmuştu.

Kırım Tiirkleri'nin olıluğu kadai Tiirkçülüğün unutul­ maz lideri İsmail Gaspralı., Azerbaycwı'lt Haswı Zerbd­ bi ve Ali Merdan Topçubaşt ile birlikte.

123


YusufAkçura

Kerensky Hükümeti'nin Kırım Genel Vilisi Boğdanov, Çelebi Cihan'ı tutukiattırdı ise de Türk­ Tatarlan'ın şiddetli protestolan karşısında serbest bıraktırdı. Boğdanov ise, görevinden alındı . Komite, yayınladıgı bir beyannamede; "Kınm, Kınmlılanndır." diyor ve Kınm Yanmadası'nda yaşayan bütün milletleri , Kınm'ın idaresinde işbir­ liğine çagınyordu.

Kınm Türk-Tatarlan, Rusya "kurucu meclis" de katılmışlar, Tavrlda Viliyeti'nde; Tatar Fırkası birinci sırada 68.629 oy almıştı. seçimlerine

124


ı 7 Kasım ı 9 ı 7'de; Yalta, Akmescit, Kefe, Göz­ leve ve Or sancaklanndan 4'ü kadın 76 Türk-Tatar

milletvekili seçilmişti.

Erkek milletvekilleri, 26 Kasım ı 9 ı 7 Cuma gü­ nü, Hansaray Cimii' nde Cuma namazını kıldıktan sonra, Hansaray'ın Babı Divanının Gök bayrak ve İnkıiAp bayrağı ile süslenmiş salonundaki yerlerini aldılar. Yalnız Kınm'daki değil, Rusya'nın diğer bölgele­ rinde çıkan gazeteler de Kurultay'ın açılışını kutlu­ yorlardı. Kurultayın ilk işi, Kınm Cumhuriyeti'nin "ana­ yasası"nı hazırlamak oldu. Hazırlanan proj eyi Kurultay'a sunan komisyon­ da; Çelebi Cihan, cafer Seyltahmet, Cafer Ablay ve Hasan Sabri Ayvaz vardı. ı 3 Aralık ı 9 ı 7'de yeni devletin anayasasını ka­ bul eden Kurultay, kendisini de Meclis-i Meb'usan (parlamento) ilan etti . İlk defa ı 874 yılında Kınm Türk-Tatarlan'nı as­ kere alan Çarlık hükümetinin teşkil ettiği suvart birliklerinden Kerson'daki üç bin kişilik suvart ala­ yı, birkaç tren dolusu erzak ve cephanesi ile çeşitli zorluk ve tehlikeler atıatılarak Kınm'a getirildi. Alay, ı 7 Ekim ı 9 ı 7 günü, TürkTatarlan'ın sevinç gösterileri ile karşılandı. Bu sırada Romanya cephesi'nde de Lehistan

Müslümanlanndan General Süleyman Sülkeviç

idaresinde bir kolordu bulunuyordu. Bu kolordu­ nun da Kınm'a getirilmesi istenildi . Ne yazık ki, ı 9 1 8 Martma ulaşıldığında; bu kolordu da birkaç yüz neferden başka kimse kalmamıştı. Kınm Milli idiresi Genel Kurmay Başkanı, Kı­ nm içerisinde dağınık olarak yaşayan üçbin kadar Rus subayını göreve çağınp, teşkilatiandırma işi ile görevlendirdi. O sırada Bolşevikler, eski subaylan

125


gördükleri yerde kurşuna dizdikleri için Rus subay­ lannın Kınm'da görev almalan, Bolşevikliğin ya­ yılmasını önleme gayesi taşıyordu. Milli idarenin; kültür maliye ve siyaset alanında yapmakta oldugu hamleler ve bazı gamizonlardaki silah ve cephaneye el konulması Ruslar'ı tedirgin etti. Gözleve 'deki Ukrayna'lı askerler'in ellerinde bulunan iki bataryanın iki vagonluk cephanesinin Akmescit'e getirilmesi üzerine, Sivastopol Bolşe­ vik Komlserliği, büyük tepki göstererek, olayı pro­ testo etti . Onlann maksadı ise, Kınm'ı ellerine geçirerek, burada bir kızıl diktatörlük kurmaktı. .

Çelebi Cihan 'ın ısran üzerine, Ruslann elinde bulunan Vlliyet konağı askerle işgal edilmişti. Rus partilerinin buna ttirazı üzerine, milli hüküme­ tin güç durumda kalması ile Çelebi Cihan istifa et­ ti. .

1 8 Ocak 1 9 1 8 günü, Sivastopol Bolşevik Koml­

serllği,

iki savaş gemisini Yalta'ya göndererek, şehri top ateşine tutturdu. Böylece, bu bölgedeki küçük Rus çeteleri de Hacıbey zırlısı'nın Yalta'ya çıkardıgı askerle birleşip, Kırım, suvarileri ile kıya­ sıya çatışmaya giriştiler. İki gün süren çarpışmada, iki taraf da çok sayıda ölü ve yaralı verdi. Türk-Tatar suvarileri Yalta'yı iki defa ele geçirdiler.

Bolşevikler, Kefe'ye de çıkarma yaptılar. Çatış­ Akmescit'e çekildiler. Fakat aynı Kerç, Bolşeviklerln eline geçti . Bahçesaray, Sivastopol'dan gelen silahlı Rus

mada Kınm ve gün, Gözleve ve

askerleri ile doldu.

Türk-Tatar suvarileri , bir Bolşevik birltgini, Bahçesaray'a yakın Süyren İstasyonu'nda durdur­ maya çalışırken, üç bin kişi daha Bolşevlidere yar­ dıma geliyordu.

126


Böylece, Bolşevikler, Kınm'ın bazı önemli yerle­ rini ele geçirmişlerdi. Suvari birlikleri, büyük bir hızla Alma ınıntıkasında toplandılar. Canköy, Bolşevikler tarafından işgal edilmiş, demiryolu personeli greve gitmişti. Türk-Tatarlar ise, b u işi bilmiyorlardı.

Rus ahali, Bolşevikler'e karşı direnmiyor, bilakis ' Türk-Tatarlar'ı arkadan vuruyordu. Bol cephaneli BolşevUder'e karşı, Alma cephe­ si'nde Türk-Tatar suvari ve askerlerin sayısı beşbi­ ni bulmuyordu.

Bolşevikler, 26 Ocak 1 9 1 8 günü, şiddetli bir saldınya geçtiler. Bu kanlı çatışmada milli birlikler, daglık bölgeye sıgınarak, Ak.mesclt ve Bahçesa­ ray'a dogru çekiliyorlardı. Bu sırada, o güne kadar tarafsızmı ş gibi görünen ne kadar Komünist varsa sokaklara dökülerek, Türkler'e karşı saldırıya geçmiş ve şehirde yağmaya başlamıştı. Büyük Rus köyleri de dahil, Türkler'in verdikleri şehid sayısı çok yüksekti. ·

Böylece, 26 Ocak 1 9 1 8 günü, Kırım Türk­ Tatarları'nın en acı kader tarihi olmuştu. Tutuklanarak Akmesclt'te Narodnl Doma'da hapsedilen Çelebi Cihan 23 Şubat 1 9 1 8 günü, aynı yere. getirilen birçok kişi ile birlikte, hapishane avlu­ sunda kurşuna dizilip , cesetleri Karadenlz'e atıldı.

Böylece Bolşevikler, tki-üç gün içerisinde Kınm Yanmadası'nı ele geçirmişlerdi. Kınm'ın bütün şe­

hir, kasaba ve köylerinde; asker işçi ve köylülerin meydana getirdikleri Sovyet meclisleri kurdular. Bunlann üyeliklerine gelirilenler; cahil, fakir, hatta hırsızlardı. B unlar; aydınlar, zenginleri ve din adamlannı kendilerine düşman sayıyorlar, bu gibiler; bu mec­ lisiere sokulmuyorlardı.

127


1 905 yılında % 88'i Türk-Tatar olan Bahçesa­ ray'da Tatar sosyalisli Abiyev, Sovyet Meclisi' ne

başkan yapılmıştı. Akmescit eşgal edilip, Kurultay üyeleri tutukla­ nıp bir kısmı kurşuna dizilince, kıyafet değiştiren Milli Hükümet Başkanı Cafer Seyitahmet (Kın­ mer) çeşitli tehlikeler atlatarak, Ukrayna' dan Kaf­ kasya'ya geçmiş, Azerbaycan'ın merkezi Bakü'dan milli hükümet ilgliileri ile görüştükten sonra, Trab­ zon yolu ile İstanbul'a gelmişti . Cafer Seyitahmet Bey, 2 1 Nisan 1 9 1 8 . günü, Harbiye Nazın Enver Paşa ve Başvekil Talit Paşa ile görüşmüş , içerisinde bulundukları zor durumu anlatmıştı. Ne yazık ki, Osmanlı Devleti yetkilileri, onlan korumak için bir tek söz bile söylememişler­ dt Talit Paşa daha sonra hatıralarında; Kırım' daki

"milli hareket'i, birkaç idealist gencin işi olduğu­ nu zannettiklerini" yazmıştı. Osmanlı Başveki­ li'nin; "-. Bu tarihi hatayı ölmeden timire çalışacak, Kırım'a borcumu ödeyeceğim! ." demesine . rag­

men, ne yazık ki, o gün hiç gelmedi. Cafer Seydahmet, Osmanlı yelkilileri ile temas­ larını sürdürürken, Kınm, çok büyük gelişmelere sahne oluyordu. Alınan ordı,ılan Kınm'a . girmiş, Bolşevikler dağılılmışlardı. Alınan ordulan komutanı General Fosch, Kınm Parlamentosu'nun toplantısına ve Kınm Türk­ Tatarları ' nın hükümetlerini kurmalarına izin ver­ mişti . Cafer Seyitahmet Bey, o sırada İstanbul Üni­ v ersitesi 'nde öğrenci veya bu üniversileyi bilirmiş genç öğretmenler olan Kınm aydınlanndan elli kişi­ yi yanına alarak , Osmanlı Devleti'nin emrine tah­ sis ettiği geminin direğine Gökbayrak çektirerek, 9 Mayıs 1 9 1 8 günü Kınm'a doğru yola çıktı .

128


ulaşan haberler doğru idi. Bolşevik­ ile Ortakapı (Perekop) da birkaç küçük çatışma­ ya giren Alman ordulan, 24 Nisan 1 9 1 8 günü Kı­ nm'a girmeye başlamışlardı.

ler

istanbul'a

Bunu duyan, daglarda gizlenmiş Türk-Tatar as­ kerleri ile gönüllüleri, büyük bir hızla köy ve kasa­ balara girerek, buralannı Bolşevllder'den temizle­ mişlerdi. Sonra Kınm suvarileri, Almanlar'ı Akyar'da karşılamışlardı.

Almanlar'a Kınm'a girenler arasında, 200 kadar Ukrayna suvarisi de vardı. Onlann arzusu ise. Al­ manlar'la anlaşıp, Kınm' ı Ukrayna'ya katmak idi.

Bunu, Almanlar'a verecekleri buğday ve tanrn ürünleri karşılığı gerçekleştirme tasansı, Kırım Türk-Tatarları'ndan şiddetli tepki gördü.

Kınm Türk-Tatar Parlamentosu üyelerinin Al­ man işgal kuvvetiert ile yapılan anlaşmaya göre; el­ lerinde Kırım Suvarl Alayı'na ait at vs eşyayı bu­ lunduranlann, bunlan 1 5 Mayıs 1 9 1 8 tarihine kadar, Kırım Genel Kurmayı'na teslim etmeleri is­ teniliyordu.

Üç gün sonra toplanan Kırım Müslibnanları, kendilerini geçici olarak parlamento ilan etmiş ve en kısa zamanda bütün Kırım içın bir hükümet ku­ rulmasını üstlenrnişlerdi. Bunun için en kısa za­ manda bir "kurucu mecUs" meydana getirtlecekti.

Böylece, hükümeti kurmak üzere, başbakanlığa getirildi. General Forsch, Kı­ nm'ın iç ve dış siyasetinin selametle yürütülrnesini yardırncı olmaya söz verdi.

Cafer Seyitahmet

Bunun üzerine Rus Kadet Partisi, Yalta'da top­ lanıyor ve .bu toplantıya Cafer Seyitahmet Bey de katılıyordu.

Kadet Partisi bu toplantısı'nda; Kırım'da Kuru­ cu MecUs seçimlerinin yapılmasına karar veriyor ve Kınm'da, Türk-Tatarları'nın hükümet kurma ça­ lışmalanru kabul etmiyordu.

129


Ortaya çıkan bu görüş aynlıgının Kınm'ın huzur ve sükünunu bozacagını düşünen Cafer Seyitah­ met, bu görevinden istifa edtnce General Fosch'un tasvtbt lle, Blrlncl Müslüman Kolordusu Komuta­ m Polonya Tatan General Süleyman Siilkeviç

hükümeti yeni kurdu .

Dışişleri Bakanlıgını Cafer Seyitahmet'in üst­ lendtgt yeni kabinede; Seyit CeW Hattati İçişleri Bakanlıgı müsteşan, Ahmet Ahmetoviç Ml11i Eil­ tlm Bakanı, Cafer Rüstem Bekov'da saglık bakanı olarak görev almıştı.

General Siilkeviç hükümeti, otoriter btr idare idi. Bu otoritenin Almanlar'ın desteginden ileri gel­ d@ söylenHtyordu .

Ancak, Wlnfrled Baumgard'ın doktora tezinde beltrttigtne göre; Almanlar'ın Kınm Siyasetiert gtbi kararsızlık içinde ldL Bu yüzden askeri komutanlık kendi başına hareket ediyor ve Kınm'da hükümet kurulmasını oldu-bttuye bırakıyordu.

General Ludendorf, Irak. ve Flllstln kaybıru karşılamak üzere, Heride Türkiye'ye bırakılması için, şimdilik Kınm'ın elde tutulması ve Kırım'da Alman silahlan htmayesinde bir Tatar Cumhuriye­ tl kurulmasından yana idi. Alman hükümeti tse, bu planı kabul etmiyordu. Çünkü, Türkiye'nin Karadeniz'de fazla kuvvetlenmesini istemiyordu. ·

İngll

Diger taraftan tere, Arap memleketlerint kaybetıneye razı olabtltr ve Türkiye He anlaşma ya­ pabllirdt. Bunun için Almanlar, Kınm'ı Ukrayna'ya vermek istiyorlardı. Almanlar'ın Kafkaslar'da llerlerneleri tse, Türk­ ler'in çıkarlarına ters düşüyordu. Türk hükümetinin ön hedefi ise Tlflls-Bakii de­

miryolu lle Baku'daki dev petrol tesislerini ele geçtr­ mekti. Böylece, gelecekte Orta-Asya'nın içlerine ka­ dar uzanacak olan büyük bir Türk-İsilm Devleti

130


Mayıs 1 928'de Bolşevikler tarafindan kurşuna dizilen Kınm Muhtar Cumhuriyeü Baş/rom Veli İbrahim kurulabilirdt. Türkiye'nin hedefi, bu bölgeyi tek ba­ şına yönetmek, Almanlar'ı buralara sokmayıp bu­ radan çıkanlacak olan ham maddeyi, bedeli karşılı­ grnda onlara satmakb. Almanlar'ın tepkisi, bu yüzdendt. Bu

hususta Enver Paşa, ideali olan "Turan Almanlar'ın desteğ;tnde gerçekleştireceğ;i­ ne sevinirken, kardeşi Nuri Paşa (Killigil) Türk Baş­ komutanlık karargahında, Alman aleyhtarı hava meydana getiriyordu.

rü'yasmı"

5 .20 Kuım'da Yahudi Salamon

Başbakan

Almanya ve müttefikleri 1 9 1 8 Ekiminde savaşı kaybedince, mütareke imzalandı ve Kınm'ı bırakıp gittiler. Ga.Iip İtlllf Devletleri ise, Almanlar ve 131


Rus İhtüdli'nin lideri Lenin, Rusya'da yaşayan halkla­ ra, bu arada 16.nm Türk Tatarlan'na "hürriyet" ve "Ba­ ğunsızlık" sözü verirken müttefikleri tarafından kurulup, himaye edilmiş olan Kınm Ue diğer Müslüman-Türk devletlerini ta­ nunadılar. Diğer taraftan , Almanler kurmak istediği askeri teşkilata müsaade etmedigt için, Süleyman Sülke­ vtç- Kınm'da düzen ve güveni sağlayamamıştı. Tabii ki, Beyaz Rus generali DeD.ildn'in gönüllü ordu birliklerinin Kınm'a girmesi de Türk-Tatarlar için büyük talihstzlikti.

132


D iger taraftan sağcı, liberal Kadet Partisi, Yahu­ dinine mensup, bir Karaim Türidi olan Salamon Kınm'ı ye ni hükümeti kurmaya memur etmiş­ ti.Salamon, kabin e sine ; 4 Kadet, 2 İ lıtilalcı Sosya­ list. 2 partisiz ile General Dentkin'i aldı.

eli

Kınm Türk Tatarlan; Akmescit, Kefe, Yalta, ve Gözleve'de yaplıklan kongrelerde; Salamon Kınm-hükümetini protesto ettiler.

Or

Kırım

MiUf Merkezi Başkaıu Müstecip Ülküsal

5.2 1 . Bolşevikler'in ve Wrangel Ordusu

Kınm'ı

Yeniden İşgali

ı 9 ı 9 yılı yazında Bolşevikler, yeniden Ukrayna ve Kınm'a girdiler. Böylece Denlkin'in ordusu da­ gıldı ve Salamon Hükümeti düştü. Önce, Kırım'ın Türk halkına mü samaha başladı. ve Kınm Gazeteleri 'nin sol görüşü savun­ malan şartı ile çıkmalanna izin verilmiş ve komisar­ yatlardan çogunun başına Türk-Tatarlan getirtl­ mişlerdi.

Mlllet

133


Ancak: bu defasında Bo)fevtkler, Kınm'da fazla kalamadılar. General Wrangel'tn ordusuna yeniltp, Kının'dan çıktılar. Bu arada Cafer Seydahmet, İstanbul'da bulu­ nan Galip Devletler Kuvvetleri Komutanhjı'na ve Milletler Cemlyetl (Birleşmiş Mtlletler) Başkanlı­ gı·na, Kınm Türk-Tatarlan'nın hak ve dilekleri ile Den.Udn'tn zalim idaresi ve teraatını protesto eden Fransızca nuhtıralar vermişti.

Cafer Seyltahmet, Milletler Cemlyetl'ne Türideri'nin vesayetleri

müracaatında; Kınm alınmasını istiyordu.

tkinet altına

Beyaz Rus rejtmtntn son temsileıst olan Geneni Wrangel, Kınm halkına medeni ve dini ve kültürel btr bağımsızlık va' d ediyordu.

·

Kınm Türk-Tatarlan, onun 20 Mayıs 1 920 gü­ nü Alr.mesclt'te topladıgı kongreye, güvensizlikleri sebebi ile katılmadılar.

Bunun üzerine Wrangel, Türk Tatarlar'a zulüm ve işkencelere başladı. Gençleri kurşuna dtzdtrdt. Fakat hiç kimseye baş egdtremedt. Bu da; fakir tşçt ve köylünün çogunlukla saflarına katılmalan ile Bo)fevtkler'tn tştne yaradı .

5.22. Bolşevikler Bir Defa Daha Kınm'da ll Kasım 1 920 Kınm tarıhinin bir başka kara günü oldu. Üçüncü defa Kınm'a gtren Bol.,evtkler, tdareyt Macar Komünlstl Bela Kuhn a tesllm etti­ ler. '

·Bela Kuhn, en kısa zamanda 60.000 kiştşt orta­ dan kaldırdı. Kasaba ve köyleri terkederek dağlara çekilen Kırım Türk-Tatarlan, YetWer ıstmit bir teşkilat kurup, gerilla baskınlan ve sabotaj hareket­ lerine başladılar. Lenin tse, 18 Ekim 1 92 1 taıihlt btldtrtstnde; Kı­

nm Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin kuroldugu­ nu ilan ediyordu.

134


5.23. Yeni Bir Açlık FelAketi Kınm'ı işgal eden Bo)fevtkler ne buldularsa yağma etti ve bütün bereketint, yıllar yılı kıtlık çe­ ken Kuzey Rusya ya ta.şıdılar. '

Bolfevtkler, Kırım Türideri'ne birer torba unu bile çok gOrüyorlardı. 1 92 1 yılı ilkbaban ve yazı kurak geçirince, Kı­ nm'da açlıktan 1 00.000 insan öldü. Bunun 5 1 .6 1 2'si köylü idi. Halkın dörtte biri ( 130.759) aç­ lık çekiyor, çok kimse açlıktan Olmemek için Ukray­ na'ya göç ediyorlardı. Türk-Tatarlar'ın yaşadıklan yerlerde, Olümlerin fazla olmasına sebep, yetiştirdiklerini halkın elin­ den alınalan ve çok az gıda yardınu yapılması idi.

5.24. Veli İbrahim Adında Biri Açlık sıkıntısı ve bunun açtıgı yaralan hafiflet­ mek isteyen So�etler BirUil, Lenln'in teşebbüs ve kararı ile VeU tbrahlmov'u bagunsız Kırım Devle­ tl'nin başına getirdi. Beş yıl kadar süren bu devre, bir kalkınma ve gelişme çagı oldu. Kırım'ın bütün şehir, kasaba ve köylerinde Tatar lehçesi ile (1ürkçe) eğitim yapan okullar, meslek okulları , gece kursları, pedagoji enstitüsü açıldı. Gazete ve dergiler yayınlandı. Miizeler, kitaplık­ lar açıldı . Tiyatro çalışmalan yapıldı, folklor ekipleri kuruldu . Gözle görünen bi manevi kalkınma Çarhlr. Rusyası istibdadını unutturma ümidi verdi. milli şuur yeniden canlandı. Bağunsız Kırım Sovyet SosyaHat Cumhuriye­ tl'nin ilk başkanı olan Veli İbrahim, fakir bir ailenin çocugu idi. Tahsilt ve tecrübesi yoktu. İyi ve faydalı arkadaş seçememiş; kurnaz, hilekar ve tecrübeli Yahuciller ile Rus Komünistleri'nin tuzağına düş�

135


müştü. Bu tse, Türk-Tatar halkının başına büyük felaketielin gelmesine sebep oldu. VeU İbrahlm hatalannın cezasını 1 92 8 Mayısın­ da kur�una dtztlmek suretıyle ödedi. VeU İbrahim'in hayatını kaybetmesinde; Yahudi göçmenlere bir karış toprak veremem!." demesi­ nın büyük rolü oldu.

VeU İbrahim hakkında karar veren mahkeme­ nin başkanı Yahudi Schults tdt. Böyle biıisintn, başka türlü karar vermesi elbetteki düşünülemezdi. 9 Ekim 1 928 günü, Ruslar; yüzlerce Kınm'lı genci , milliyetçilik'le suçlayıp, tutukladı. Hapis ve sürgüne dolayısıyle ölüme gönderdiler.

5.25. Yine Açlık Eski toprak ve çiftlik sahipleıinin 35.000 kadarı­ nı, kolhoz teşkilitina karşı çıkabilecekleri vehimi ile hareket eden Sovyet idarecileri, köylülere korku vermek gayesi ile 1 929- ı 930 yılları arasında Ural Dağları ve Sibirya ormarılanndaki iş kamplarına sürdüler. Köyler boşaJtılırken, bunların gelide ka­ lan çoluk-çocuklannın feryatlan yürekler acısı idi .

"SosyaUst Muhabir" in 3. sayısında ( 1 950, Paris) Grlgory Alexandrov, "Kınm Tatarları'nın· imhası" başlığı altındaki makalesinde; "Binlerce illenin tel örgülerle çevrlU çalışma kamplarına sürüle­ rek, lunduralar ve Sibirya ormanlannda ölümün kucağına terk edlldiklerlni, bunun bir tedbir de­ ğil; halkın ziUmce ve ahliksızca yok edilmesi demek olduğunu. . " yazıyordu . Bu sebeple Güney Kınm'da çıkan "Alak.at Ayak­ lanması" ı 8 Ocak ı 930 da "isyan" halini alınca, Kırım halkı üzerine kara ve deniz askerleri göndeıi­ lerek, haklı ve haksız aynlmaksızın, işkence ve tu­ tuklamalar yapıldı, 42 kişi kurşuna dizildL

136


Kınm'da yetişen hububatın başka bölgelere gön­ derilmesi ı 93 1 -32 yıllannda ikincı bir açlığa sebep oldu ve 35.000 kişi hayatını kaybetti. Tahboyu köyh1lertnin şikayetlerini Moskova'ya bildiren Merkez İıera Komitesi Bqlr.anı İlyas Tar­ han, Sovyet idarecilert tarafından sürgüne gönde­ rildi. Bu açlık yıllarında; şehir ve köy sokaklan, aç­ lıktan şişmiş insan cesetleri doldu. Halbuki, o sırada: Kınm limanianna yanaşan yabancı gemile­ re, altın gibi san renkte ve yüksek kaliteli Kınm Buğdayı yükleniyordu. Bu durum karşısında; "Moskova, Kınm Cum­ huriyetini talan ediyor. Kınm'ın bütün mahsülünü dışan sabyor. Halkı açlıktan öldürü­ yor." diyen Kınm İcra Komitesi Başkanı Mehmet Kudayev, sürgüne gönderildi ve orada öldü. Köhlnlshes Zeitung'un yazdığına göre , ; Ukray­ na'nın Harkov şehrindeki açlıkta, ekmek satan dük.lr.inlann önünde 6-7.000 kişi kuyruk olmuş­ tu. Domuzunun çokluğu lle billDen Uluayna'da domuz kalmamış, eskiden domuzlann yedlklerl çürüklerl lnsanlar ytyor."du. "Niyus Service Gazetesi'ne göre , ; b u müthiş aç­ lık, Bolşevlkler' iri halkı soyup, 2 ı milyar markı sa­

nayi yatınnış olmasından ileri gelmişti. 1 933 açi ı­ ğında Rusya 'da ölen insan sayısı ise, altı milyon kişi kadardı. ı O yıl içinde ise, Moskova Komünist­ leri, 1 5 milyon kişiyi açlıktan öldürmüşlerdt.

5.26. Türkler Nasıl Ruslaştınlmak İstenildUer? Türkler'in milli şuurlannı bulması, Ruslar'ı te­ dirgin ediyordu . O halde; onlan çok bağlı bulun­ duklan İslim dininden çıkanp, Hrlstlyan yapmak, Hrlstlyan olanlara bazı hak ve imtiyazlar tanımak; tarihlerini cfillerini, gelenek ve kültürlerini unuttu-

137


rarak, milli şuurlannı kaybettinnek; bunun için de okul açbrmayıp, olanlan sıkı baskı ve kontrol altın­ da tutmak, basını yasaklamak, basın işlerint engel­ lemek, gerekiyordu.

Ruslar Mtlaliimall Türkleri tik defa Hristiyan ol­ maya wrladlklannda; 1 552 yılı tdt. Rus Çan Kor­ kunç ivan, Altınordu Devleti'nin dagılması tle, meydana gelen haniıkiardan biri olan Kazan Hanh­ jı'nı istila ve tlhak ettikten başka halkını Hristlyan olmaya wrlamıştı. Bunun tçtn 1 556'da Türk­ Tatarlar ayaklarunışlardı. Sonra, bu baskılar asırlar boyu sünip gtttt.

Rusya'da LAtin harfleri, 1 929 yılında kabul edtl­ dt. O tarthe kadar, Rusya Müslümanlan'nın alfabe­ st Arap harfleri tle idi. Hükümet. bu yazıyı Kınm'da Türk-Tatarlar'a öğretmekte kasten ihmal gösteriyor ve bu yüzden Tatar memurlan işten çıkarıyordu. Devlet ve köy çiftliklerine, çalışan işçilerin çogunlu­ gu Tatar oldugu halde, Rus amtrler konuluyor. Türk-Tatar köylüleri, çeşttlt bahanelerle suçlanarak Urallar ve Sibirya'daki haptshanelere ve sürgüne gönderiliyorlardı. Okullarda Türk çocuklanna eşit davranılmıyor­ du.

5.27. Alman istUisı Ve Kırım Türkleri 1 942 Temmuz'unda Almanlar Kınm.'ı tamamen işgal ettiler. Alman ordusu, Kınm Türk kasabala­ nnda kurtancılar olarak karşılandı. Halk Stalin zul­ münden kurtulabtlecegtni düşünüyordu. Çünkü, Sovyet parttzanlardan çok çekmişti. Almanlar Kı­ nm'da kaldıklan süre içinde, yönetimi hiçbir zaman Türkler'le paylaşmadılar. Onlar bir tek mahalli Mtlalüman Komiteleri'nin kurulmasına izin verdiler. Bu komitelertn hiçbir siyasi hakları yoktu. Sadece kültürel işlere bakıyorlardı.

138


Almanlar Slmferopol'de 1 942 ortalannda Ah­ met Ozanbath adlı bir Kırım aydınını Müslüman komitelerin başına getirmeyi düşündüler. Fakat,

Ozanbath. Almanlar'a muhalif bir şahsiyetti ve Kı­ nm.'da çok etkiliydi. Almanlar'ın kendisini bir pro­ paganda vasıtası olarak kullanmak istediklerini ög­ rendiğinde Kırım'dan Romanya'ya kaçtı. Almanlar, kendi yönetimleri sırasında Türkler'den çok Rus­ larla işbirligi yaptılar. Alman işgali sırasında Slm­

feropol Belediye Bqkam Kamenald, .Slmfero­ pol'deki Ejltlm Bakanı Granovald ve yine ayru şehrin polis şefi Fadov bir Rua'tu ve Almanlar'dan maaş

alıyordu.

Almanlar, hiçbir zaman Sovyetler'e karşı Kırım Türkleri'nin destegini kazanarnadılar. Buna karşı­ lık 50 binden fazla Kırım Türkü Almanlar'a karşı Sovyetler Birligt yanında ön cephede savaştı.

5.28. Kınm TürkleriDin Delitmeyen Kaderi: işgal,

Katnam, Sürgün 8 nisan 1 944 günü, Kızılordu birlikleri, Kınm.'a hücuma başlamışlardı. İşgalin ilk iki haftası, Al­ m.anlar'a işbirligi iddiası ile Türlder'i yakalayıp, ölüme mahküm ediyorlardı. Akmescit caddelerinin ağaçlan ve telefon direk­ leri, Sovyet cellatlarının kurbanlan ile dolmuştu. Bunlar, Yalıboyu'nda yaşayan Türk köylüleri idiler. Bu tki hafta ic;erisinde. azgın askerler, kadın ve ço­ cukların ırzına geçiyorlar, müdafaasız insanların evleri yağma edtltyor, bu zaman içerisinde tecavüze uğrayan , işkence edilen, öldürülen insanların yü­ rekleri paralayan feryatlan tükenmek bilmiyordu. Ruslar, Kınm.'a girdikten iki ay sonra, Haziran 1 944'te topyekün sürgün başladı. 1 8 Mayıs'ı 19 Mayıs'a bağlayan gece, şehir ve ka­ sahalarda yaşayan Türkler'in tamapu, evlerinde si­ lahlı askerlerin baskınına uğradı. Uzerlerine çeviri-

139


len tomsaniann namlulan karşısında elleıi kaldırtı­ larak, duvar dibine diziidiler ve kendtleıinden götü­ rebilecekleıi eşyalanru alıp, 1 5 dakikada hazırlan­ malan tstentldi.

Kınni Türkleri

fırsat bulamadılar.

gafil avlanmışlardı. Dtrenmeye

Kınm Türk-Tatarlan'nın mücadeleleıinde, Kı­ n.m. dışında çok büyük bir hizmet vermiş olan Kı­ nm'lı liderlerden "Müstecip Ülküsal" Kınm Türk­ leri' ne uygulanan "büyük sürgün"ü şöyle anlatıyor: ·

"Almanlar, Stalingrad savaşında yenilgiye uğ­ rayıp, geri çekilerek Rus topraklarını terke baş­ ladıktan sonra, Kızılordu birlikleri 1944 yılının Nisan ayı içinde Kınm Yanmadası'na girdiler. Türk Tatarları, 24 saat müddetle NKVD ajanları ve askerler tarafindan kurşuna dizlldiler, mallan yağma edüdi, namusianna ve ırzlanna tecivüz edildi. StaHn'in ciniyine emri ile, bütün Tatarlar kamyon ve arabalula istasyonlara taşınıp, kapa­ h hayvan ve eşya vagonlarına tıkıldılar. Kapılar kiHtlenildi. Bunu yaparken; suçlu, suçsuz, ka­ dın, çocuk, ihtiyar, genç ayırmadılar, illeleri parçatadılar Çocuktan, ana ve babalanndan, eş­ leri biribirlerinden ayırdılar. Kundaktaki bebek­ leri, yataklanndaki hastalan bile bırakmadılar. Hepsi feryat ve figanlar içerisinde, dipçik ve cop darbeleri ile itile kakıla meçhul yerlere sürüldü­ ler. Yanianna sidece iç çamaş ın ve bir�r örtü ile birer günlük yiyecek alınalarına müsaatle ettiler. Bu sürgün, Kınm Türk-Tatarlan'nın İkinci Dünya Savaşı'nda Almanlar'la işbirHği yaptıkları iddiası ile yapılıyordu. Oysa ki, Kınm Türkle­ ri'nin küçük bir bölümü, bilhassa gençler, bazıla­ n kann doyurmak, bizıları mecbu:ı:- kaldıklan için Alman işgalelleri ile işbirliği yapmışlaı·dı. 140


Almanlar, daha Kırım'ı işgal etmeden evvel Stalin'in aldığı karar, bu bahane ile ve vahşice tatbik sahasına konulınuştu. Savaş sırasında Alman askerleri ile işbirliği yapanlar, yalnız Kınm Türk-Tatarlan değil; Uk­ raynalılar, Kuzey Kafkasyahlar, Baltık Memle­ ketleri ahiUsi ve hatta Ruslardan bile Almanlar­ la işbirliği yapanlar vardı. Bunlardan · sürülenler ve bir daha memleketlerine döndürülmeyenler, yalnız Kırım Türkleri idi. Bunlara karşı jenosid soykınm suçu işlendi. Kapalı vagonlar içerisinde 10 gün havasız, aç susuz bırakılan onbinlerce kişi hastalanıp, öldü. Sürgün yerleri olan Özbekistan Cumhuriyeti ve diğer Cumhuriyetlerde; evsiz-barksız, aşsız­ susuz, balumsız, yardımsız, soğuk ve yağmurda bırakılanlar, hastalanıp, onbinlerce ölü verdiler. İdire adamlan ve Komünist ajanlan, bunlan yerli halka, vatan hüni, düşmana satılmış, ca­ susluk yapmış hırsız ve cini olarak tanıttı­ lar.Bunların içerisinde, kendileri gibi Türkler'in içerisine bırakılanlar , bir müddet sonra onlara güç de olsa gerçeği anlatabildiler. Ancak, bu bü­ yük fela.kette, Kınm nüfusunun %46'sı hayatını kaybetti. Kırımlılar, 23 yıl müddetle çok büyük sıkıntı, zorluk yoksulluk, acı ve kahır çektiler.

1 9 53 yılında hürriyeti seçerek Batı'ya sığınan es­ ki NKVD yarbayı Grlgory Stephanoviç Burlitsky;

"sürülenler hayvan nakline mahsus hiç bir basit tertibatı bile bulunmayan vagonlara balık istifi doldurulm.uşlardı. Sonra vagonlar, kilitlenip mü­ hürleniyor ve askeri birlikler tarafından muhafa­ zaya alınıyordu. Sürgün yeri bilinmiyordu. Sür­ gün edilenlerin büyük bir kısmı, daha yolda iken telef olmuştu." diyordu. Olay, uzun zaman büyük protestolara uğradı.

141


142


ıdarecilere Pr�testo mektup u gönderenler­ den btrt de Sankt:r.a Ibrahim'dt. ıbrahim mektu­ bunda şöyle diyordu:

Sovyet

Bu çabuk ölüm dejlld.l. Hayvan nakllDe mahsus T&gonlarla, 3-4 hafta sürecek bir yolcu­ luja çıkanlmıştık.. Yolumuz, Ka.zakistan'm kız­ gın çölünden geçiyordu. Götürülenlerln içinde; Almanlar'a karşı çete saTaşı yapanlar Gizli Mu­ kaTemet Teşldlitı mensubu, Komünist Partisi Üyeleri, Sovyet hükümetinde faal rol oynamış Kınmlılar, sakatlar, ihtiyarlar da Tardı. Alman­ lar'& karşı bilen saTaşa deTam edenlerin sürgü­ nü &aTaş sonuna kadar geciktlrilmiştl. Kadm Te çocuklar, zorla götürölenlerin ekserlyetlnl teşkil ediyordu. Küçükler, ihtiyarlar Te hastalarda ölüm nisbeti yüksekti. Ölüm sebebi; susuzluk, haTasızhk Te pisllktl. Yolda can Terenierin ce­ setleri, dışarı çıkanlamadıjı için, yaşayanlarm arasmda çürüyor, ejer su Te gıda abnak için du­ rulursa, demiryolu hattmm kenarma buakıhyor­ du. Gömülmelerlne ise, izin yoktu. 11 Böylece Kınm Türkleri; Urallar , Kazakistan, Sibirya ve Orta Asya' nın içlerine nakledtlmiş oldu­ 11 • • •

lar. Sürgünden sonra, halkın topyekün imha edtl­ mesine sıra geldi. Baraka, ahır ve badrumlarda is­ kan edtlenlerden bir çoğu; alışılmamış sıcaklar, bulanık sular ve yaygın sıtmadan hayalım kaybetti. Özbekistan'a götürülenlertn çoğu, açlıktan öldü.

Kınm Muhtar Cumhuriyeti dışında; Çeçen­ İnguş, Kalmuk, Volga-Germen Cumhuriyetleri de ıagvedilerek, halklan sürgüne göndertimişler Kabar­ tay-Balkan Cumhuriyeti, Balkanlar kısmını kay­ betmişti. Karaçay, Muhtar Eylleti kaldırılnuştı.

Bunlara aıt ceza karamamesi ise, 25 Haziran 1 946 tarthint taşıyordu.

Kızılordu üniforması tle bütün savaş sahalarını katedip, birçok kimseıitn canım kurtarmış, cesaret

143


ve kahramanhklanndan dolayı madalya ve nişan­ larla ödüllenilmiş olanlar btle Komünlstlerln zul­ münden kurtulamamış, sürgün belasına ugTamış­ lardı. Daha sonra, sürgün mahallinde, elverişsiz evler­ de iskall edilen Kınm Türkleri, 1 946 yılına kadar çok büyük zayiat verdiler. Bu zayiat. Özbekistan'ın bazı bölgelerinde: %70-%80'e ulaşmıştı. Hatta Ural­ lar'da. bu miktar % 1 00'dü. Sürgün edilenler, bir ailenin hannamayacağı ku­ lübelere üç-dört aile konularak yaşamaya zorlanı­ yorlardı. Bölgeden izinsiz mahkümiyet idi.

çıkmanın

Bir Kınm Türkü olan Rıza sorguya çekildigt zaman:

cezası,

ömet,

25

yıl

1 969 yılında

"-. 1963 yılma kadar hayvanlar gibi çalıştırıl­ dık ve insanlarm en tabU haklarmdan mahrum bırakıldık " diyordu. Sovyetler'in, Kınm Türkleri'ne uyguladığı bas­ ..

kı ve zulümlerden biri de, onlann verilen topraklara yerleşebilmeleri için devletin 5 . 000 ruble tutann da yardım (!) adı altında bir para vermesi, sonra da bu­ nu % 1 000 faizi ile yaru 1 1 _ katı ile geri almasıdır. Sürgüne gönderilenler, bulunduklan yerlerde, milliyetleri dolayısıyle okullara alınmamı şlar, bir kısmı da seyahat hürriyeti verilmediği için tahsUle­ rini devam ettirememişler, bu durum Stalin'in ölü­ münden sonra da, 28 Nisan ı 956 karamamesi çı­ kıncaya kadar sürüp, gitmiştir.

5.29. Kınm Türkleri'nin Almanlarla Münasebetleri Ruslar, Almanlar ile savaşa başlamadan önce, binlerce Kınm lı Türk gencini silah altına almış eli silah tutan herkes orduya katılınca: Kınm'da ka-· dınlar çocuklar ve yaşlılar kalmışlardı. '

144


)

(

·-·�/ '

-4

,,

llllA N

_, �- .

,* .,. ..

Sallltov

� .. �

.. ,..

lotoakova

: 1

1'­

� � ,, � \1

� '

s.

s.

c.

.

'

B.

1

. ... ...

ÇiN

� ....

ı

_.,·�-

lürgOn yolları

··· · · ··:::ı.

'�

k'guoler Bııtkertar

Çeçen •

Volga Almanları

Katmuklar

... . . . ,._ t<ırımhlar

\

•olara;

Ttmlr 0.0

civARI

Kraanoyarak

�� """ �

.:71 .. .

n

4 ; _,. :?

,.

��

., -

.,

YAKUTiaTAN

� ��

-4lr.-, Sell'lipalatinsıc

Omak ..... . . . . . ... • • • • • • • • • • . . . �..

Pttropavloak

- - - =k---ı r ı m -T ü� rJc ı *�r�- - - ... , , �o;:ı.:S � ..

.

Koatroma


Kızılordu'da savaşan l(ırım Türk Tatarlan'ndwı biri mo­ rallerini yükseltmek için cepheye gönderilen "Zafer" isimli gazeteyi okurken.

Erlch Kem, ''Büyük Sarhoşluk" isimli eserinde; "Rus subaylannın idire ettikleri Türk birlikleri­ nin Stallıg ı rad'da Alman topçusu önüne sürütme­ si ne Türk ırkını yok etmek istediklerini " yazar. ..

Aslında bütün cephelerde durum böyle idi .

General Vlasov, emıindeki birliklerle Almanlar'a teslim olunca, onbinlerce Türk, Alman safianna geçmiş oldu . Fakat gerek Sovyet ordusu, gerekse 146


sonradan teşkil edilen "ölüm taburlan"ndaki Türk­ ler, kahramanlık destanlan yazdınrlarken, Kınm Türkü iki ateş arasında kalmışb. Savaşın ilk günlerinde durum Rusya aleyhine gelişiyor, Kızılordu birlikleri, hızla ilerleyen Alman orduları karşısında ya teslim oluyor ya da cepheyi terkedip kaçıyorlardı. Diğer taraftan; �vyet yöneticileri, "Mecburi ça­ lışma kamplan"na gönderdikleri Kınm Türkle­ ri'nden gönüllü olarak cepheye gitmek isteyenlerin dilekçe vermelerini istemişler, orada gösterecekleri sadakat ve fedakarlığa göre suçlarının alTedileceğini savaştan sonra sabıka kayıtlarının silineceğini, me­ deni haklara sahip birer vatandaş kabul edilecekle­ rini, nişanlarla taltif edileceklerini , diledikleri işe gi­ rebileceklerini bildirmişlerdi. Kendilerine haksızlık yapılmış, zulmedilmiş in­ sanların, bu yalaniara inanmaları çok büyük saflık olurdu Böyle kimselerin verecekleri dilekçelerin ar­ dında elbetteki önce kaçmak veya Almanlar'a iltica etmek gayesi olmalı idi. Meşhur Sovyet Romancısı Boris Pastemak: "adına (Ölüm Taburlan) denilen, mahkUmlardan kurulu birliklere hizmet edenlerin, sağ kaldıklan takdirde, hürriyetlerine kavuştuklannı" yazar . Kilometrelerce tel örgüler önündeki bu insanlar, her yerde düşmana karşı en önde savaştınlıyorlar­ dı. Alınanlar daha önce Kınm'ı işgal ettikleri za­ man, bir kısım Türk-Tatarlar, çalışmak üzere "do­ ğu işçisi" olarak Almanya 'ya gönderilmişlerdi. Kı­ nmlılar, burasının Rusya' daki "Mecburi Çalışma Kamplan"ndan farklı olmadığını görerek, hayal kı­ nklığına uğramışlardı. Savaş esiri olup, Alman esir kamplarında açh� ve h astalıklarla mücadele edip, sağ kaanlar için ise,

147


kendilerine verilen Alman ünifonnalannı giyip lej ­ yoner olarak Kızılordu'ya karşı savaşmaktan başka çAre kalınaınıştı. Onlann Almanlar'dan farkı, sade­ ce boyunlannda "gamah haç" yerine ''bozkurt" ar­ ması taşunalan idi. Kınm'ın Almanlar tarafından işgali sırasında, 333�azlan kesilmiş mahpuslar bulunmuştu. Kızılordu'ya karşı savaşan yüzbinlerce Türk genci , di�erlertnden ayınlarak ölüm cezasına çarptı­ nldılar. Cezalan, topyekün sınırda infaz edildi. İtalya'daki Kınm Türkleri, işgalin ilk günlertri­ de Komüıılstler'e teslim edilirlerken, bir ço�u kur­ tuluşu intihar etmekte buluyorlardı.

5.30. Bir Dönüm Noktası 1 956 yılında Moskova'da toplanan Sovyetler

BlrliAl Komünist Partisi'nin 20. Kongresı, Kınm Türkleri için bir dönüm noktasıdır.

Bu kongrede 85 danışman ve oy hakkına sahip 1 355 delege ile 55 yabancı Komünist partileri tem­ silcisi de bulunuyordu. Stalln 'in resminin kongre halünden kaldınlması, açılış konuşmasından sonra, Kuruşçev'in onun adına, Çekoalovakya Başbakanı Gottwald ve bir Japon parti lideri olan Tokuda ile birlikte saygı du­ ruşu istemesi, "Put"unun kınlmak istenildiğini gös­ teriyordu. Krıışçev, bu kongredeki gizli konuşmasında; Stalln' i, hükümetin milliyetçilik politikası ve Le nin prenSiplerine aykın korkunç hareket ve ctnayetlerle suçluyordu. Kuruşçev, Kırım Türkleri ve Volga Al­ manlan'ndan bahsetmese bile; Kalmuk, Çeçen­ İnguş, Kabardino-Balkar Cumhuriyetleri'nin başı­ na gelen felaketlerden bahsediyor halklannın top­ raklanndan alınıp, uzaklara sürgün edilişlerint an-

148


latıyordu. Ukraynahlar tse, kalabalık oluşlan ve on­ lan alacak toprak bulunmayışı sayesinde kurtul­ muşlardı. Knıfçe"Y bu konuşmasında aynca Stalin hak­ kında "kaatll, marazi yalancı, Marksizm­ Lenlnlzm'l tahrif eden Insan" diye bahsetmekten çektnmtyordu. O, bütün bir milleti sürgün etmek­

ten çeldnmeyen, diifmanlanna karşı sahte deW-

Nikita Kruşçev

149


ler tanzim eden, n. Dünya Savatı korkağı bir kit­ le tahrlkçlsl ldl. Stalln' i ayrıca: "AIIall oldujuna Inanan bir gu­ rura sibip" diye tarif eden Kruşçev'in hedefi , Sov­ yetler Biriiii'nin tek yöneticisi almaktı. Böylece Kruşçev, Sovyetler BlrUjlnln "mllll­ yetler'' politikasını yabancı ülkelere ve uluslararası SosyaUzme kaqı takmdıjı tavın dejlttirmiş olu­ yordu. Böylece, Kınm Türkleri için "PoUtik yerletme kararnamesi" kaldınlıyor ve "Pasaport" kanunlan içerisinde ülkenin heryerini gezme hakkı veriliyor­ du.

Aslında Kruşçev'in Rusya ya demokrasiyi götür­ mek gibi bir niyeti yoktu. '

Kruşçev, çok kısa zaman sonra döndü ve yeni­ den sabık diklatör Stalin'i methetmeye, onun dü­ şüncelerini "Kruşçevlzm" gibi sunmaya başladı.

5.31 Rus Politikasındaki Tezatlar Görüldüğü gibi Kınm Türkleri hakkındaki Rus politikası, tezatlarla doludur. Lenin'in sözleri Veli ıbrahim ;r,amanına ras tlayan ( 1 928 yılına kadar) Tatarlaştınna Devresi, 1 929 - 1 94 1 yıllannı için e alan "Sovyetleştinne", 1 944 göç ve sürgün, biribir­ leri il e te zat te ş k il eden, son derece tutarsız uygula­ mah... rdır. Kruşçev, 1 957 yılı b aş ların da : Moskova'daki diplomatik bir kabul resminde, kalkmış, daha önce kö lü l e d iği Stalin'i ve p o lit i kas ı m :şöyle övünüyordu:

. . . Her Komünist, Stalin'in yaptığı gibi, çalı­ şan sınıfın menfaati için mücadele edecektir." Tito'nun sağ kolu olan Milovan Cilas'ın dediği gibi: Sovyet liderlerl. gözden d ü şm ü ş olan Stal i n ' i "

t e ş h i r ederek hem kendileri n i , h em d e sistemi kur­

tarmak i s tiyorlar

150

."


Fakat KUI'UIJçev, bu sözü ile daha önce batırdıgı StaUn'i, hemen hemen aynı şiddeti He eski yerine oturturken, bir bakuna "saçmalam•ş" oluyordu.

5.32. Ve 28 Nisan 1956 TarlhH Karanıime .•

Sovyetler Birilll Komünist Partisi'nin 20. Kongresi, beraberinde; Kızılordu ve partizanlarla birltkte savaşmış olanlar için, iki yıl önce hazırlan­ mış "özel yerleştirme pliııı" He çıkarılan yasakla­ nn kaldınldıgını belirten 28 Nisan 1956 tartbit ka­ ramameyi getirdi. Buna ra.gmen sürgün sırasında el konulan mal­ Iann geri dönemeyecegi bildiriltyordu. Ancak; Kınm Türk Tatarlan'nın Kınm hart.ç, istedikleri yere yerleşip, Kınm'ı serbestçe ziyaret edebHmelerine izin verilmiş oluyordu. Bu arada, bazı kitaplan Türkçe hasmalanna ve bazı kültür faaliyetlerine de müsaade edilmişti. Bundan sonra, Ocak 1 957'de: Kalmuklar ile dört Kafkas halkına yurtlanna dönme izini verildi. Bu tarihten sonra Kınm Türkleri Kınm'a dönmek ve Kınm'da SSCB'ne baglı devletlerini kurmak için yeniden faaliyetlerini başlattılar. Bu faaliyetlerinden dolayı tutuklandılar, sorguya çekildiler, işten çıka­ nldılar, partiden ihmç edildiler. çeşitli şekillerde ce­ zalandınldılar. Fakat, kendilerine bazı eski haklar ' verildi. Bu mücadeleler, başlangıçta dileklerini, yazılı müracaatlarla Moskova idarecilerine iletme faaliyet­ leri idi. Fakat bunlardan hiçbir sonuç alınamaması i l bu faaliyetler, toplantı ve milinglere dönüştü. ,

Yüksek Şdra Prezldyum Sekreteri A.F. Gor­ kin, 9 Ocak 1 957 tarihli karamarne ilc ilgili olarak, Sovyetler BirUği Yüluıek Şürası na sundugu m­ porda: "Lenin'in milli siyasetinin geçmişte kaba­ ca lhli.l edilmiş olduğunu ve birçok milletin hiç bir esasa dayanınadan topyekün sürüldüklerini '

151


ve onlaruı yerleştlklerl yerlerde bir talum tahdit­ lere tlbl tutulduk.laruıı. . ." yazmıştı. Moskova tdarecileri, bu korkunç hatanın far­ kında idiler. Hatta bunu çeşitli vestleler ile ttiraftan bile çektruniyorlardı. Ancak, Kınm Türk-Tatarlan ile Volga Almanlan'nın bu genel "af'tan istifade et­ melerine ne hikmetse izin verilmiyordu. 1 957 Temmuzu ve 1 96 1 Martı arasında parti ve hükümet otoritelerine binlerce mektup ulaştınlmış, 22 Parti Kongresi' ne 25 .000 imzalı bir protesto mektubu sunulmuştu. Bu protestolar, artık büyük tepki görüyor, bun­ ları yazan, basan ve dagıtanlar ağır suçlamalarla, çeşitli işkencelere tabi tutuluyorlar ve bir "kab re­ jim" uygularnası ile mahkum edtliyorlardı. Kınm Türkleri GençUk BlrUğl"ni kurmaya teşebbüs eden Salt Hamza Ömeroğlu ve Murat Ömeroğlu, bun­ lardan tkisi idi. 1 968 yılı Eylül ayına kadar, Moskova'ya gtden temsilci sayısı 4. 000'in üzerinde idi . Bunlar, hiç durmadan mektup ve dilekçelert parti ve hükümet yetkililerine ileUyorlar, bazan da bülten dağıtıp dö­ nüyorlardı. 1 967'de Mikoyan' la olduğu gtbt. 1 965 ve 1 966 ı O temsileiyi kabul etmiş ve meselelerinin en kısa zamanda ele alınacağına söz vermişti .

Bundan btr sonuç çıkmaması üze rin e , Mosko­ va'ya ı ı 5. 000 imzalı bir dilekçe ile ı 7. 000 mektup ulaştınlmıştı . Ancak, temsilciler, 25 Hazi ran günü oteliere alınmadıkları gibi, "Merkez komitesi bina­ sı"nda yakalanarak, şehir dışına atılmışlardı. Bundan sonra, toplantı ve gösteriler biribirini takip ediyor, temsilciler tutuklanıp, yargılanıyorlar­ dı. Bu kimseler, "Sovyet devlet ve sosyal sistemi­ ni tenkld eden yayınlar yapmak" ve "halk niza-

152


mını tehdit eden organize ed.ilmlş veya edUme­ miş mitingler tertip etmek"le suçlanıyorlardı. Bundan dolayı, yüzlerce Kırım Türk' ü nezarete

ablınış yargılarulmış ve mahküm edilmişlerdi.

5.33. Mustafa Cemlloğlu Yahut Mustafa AbdülcemU Kınmoğlu Adında MlUi Bir Kahraman İşte bu sırada Mustafa Cemllojlu adında henüz

1 8 yaşında bir genç çı1anış, "XIII-XVIII.yy'lardaki

Kırım Türk Medeniyetl" isimli bir kitap yazınışb.

Aslında Ruslar, kültüre çok değer veriyorlardı. 'Türk" adını kullanmasalar bile, Sovyetler BirU­ il'nin çeşitli yerlerindeki "İilmler Akademllerl" neşriyat ve çalışmalarının dünya çapında olmadığı­ nı söylemek haksızlık olur. Fakat Cemllojlu'nun bu "Ilmi'' çalışması, Rus­ lar' ı rahatsız etmişti. Çünkü, Kırım Türk Tatarları, onlar için bir defa lanetli (!) idiler. Cemllojlu, bu

Kuım Tiirkleri'nin vatanlarula dönüş mücddelesinde üç lider soldan sağa : Uzsir Resti, Abdurrahman, Abdur­ rahman Seyyid Nejsseyyid Veliyev

153


eseri ile, çalıştığı Taşkent Sulama Mühendisliği Enstitüsü' nden uzaklaştınldı . Eylül 1 965'te ise kaydı tamamen silindi. Onu sokaklarda dövdüler.·

Mustafa Abdülcemll Kınmoğlu kendisine veri­ len cezaların kanunsuz olduklannı ispatladı. Hatta "ceblne saat konulma" gibi bir suikastten de sıynl­ dıktan sonra, "sen asker kaçağısın . . . " diyerek 1 8 ay hapse mahküm ettiler. Hür dünya onun adını, Batı'ya kaçınlan "Samiz­ isimli yeraltı gazetesinden ögrendi. Taşgorsut Mahkemesi'nde o; "Bu oyunu giyet iyi biliyorum!" diyor ve Kırım Türkleri'nin haklannı savunuyordu. Ruslar onu defalarca mahküm ettiler. Mustafa Ab­ dülcemil Kınmoğlu için suçlamalar, öyle ip� sapa gelir cinsten değildi. Bır defasında; babası, ölümün­ de Kınm'a gömülmeyi vasiyet etmişti. Ondan; "Ba­ banın cenazesini niçin Kınm'a götürdün?" diye soruyorlardı. Babası Abinsk şehrinde ölmüştü. Ruslar, onun vatanını sebepsiz ve zorla elinden al­ mış ve onu sürgüne göndermişlerdi. Bir kimsenin 1 500 yıllık vatanına gömülmek istemesinin hikmeti

dat"

Kınm 'IYirkleri'nin ünlü liderleri soldan sağa: 1 969 yıll Ni..-; w ı ayında Kmm'uı AkmescU şehrinde iki �) ıla mahküm edilen Örıwr BaıJoğlu, İzzei !layıroğl.u ve bü­ yilk.fb.ikçi f(adwç}lu, 1 Ternrnuz-fj Temmuz 1 969 tarih­ leri a rcısır ıda yapılan yargr lı:una son wıclo üçer yıl lcı'irek ceza.o;ırıa çarpl.ırılnuşlardır.

1 54


ni anlamak istemiyor veya işlerine öylesi geliyordu. Ona soruyorlardı;

"-Neden cenizeyl, çinko değil de tahta tabutta götürdün? Hem de tabutun Içinde nem alıcı maddeler yok. . . " "Cemlloğlu öldü" denildi, "öldürüldü" denildi.

Oysa ki, Ruslar onu, ne nihen, ne de bedenen öldü­ rememişlerdi. Yalnız bir gerçek var ki, esir kampla­ nndan hapishanelerden psikiyatri kliniklerine ka­ dar yıldmimak istenilen Kırım Türkü gibi, onun da "Insanlık dışı" süründünilmüş, ezilmiş olması. . . ·

5.34. Andropov'un Verdiği Ümit 22 Temmuz 1 967 Kırım Türkle ri' nin yeni bir ümit günü idi . Kınm Türkle ri'nin sayılan 400'ün üzerindeki temsilcisi kendilerine Kınm Muhtar SSC'ni kurma hakkı verilmediği takdirde , Kızıl Meydan'da bir miting tertipleyeceklerini bildirmiş­ lerdi. Bunlardan 200'ü KremUn'e kabul edildiler.

KGB Başkanı Andropov, USSR generalleri, Ru­ denko, Georgadze ve Kamu düzenini Koruma Da­ iresi Sçelokov'un yanında;

Kırun ddvdsuun Türkiye"deki yılmaz takipçi/erinden

İbrahim Otar

1 55


"-Kınm'a dönilf dlvAsmı, kanun çerçevesin­ den çıkmadan sa'\'iUDabWrslnlz." diyordu. Andropov, bu haberi Kınm. Türk-Tatarlan'na

müjdelemeleri için toplantı yapmak üzere, izin için Özbekistan Birinci Sekreteri Radişojlu na emir vereceğine de söz vermişti. Ancak, bu söz yerine ge­ tirilmediği gibi, bu temsilcileri karşılamaya gelenler, 27 Agustos 1 967 günü polis tarafından dağıWmış­ lardı. '

5.35. Bir Başka Kararname Taşkent'te Kınm Türkleri ne ait "Lenin Bayra­ iı" gazetesi, 9 Eylül 1 967 günü , Yüksek Sovyet Prezldyum Başkanı Pod.gomi ve Sekreter M. Geor­ gadze imzası ile yeni bir kararname yayınlandı. Bu kararname ile Kınm Türkleri' nin: siyasi ,

medeni, sosyal v e kültürel haklarının iade edildiği bildiriliyordu.

Kararname şu açıklama Ue başlıyordu: "Kınm Türkleri'nin bir kısmının Alınan-Nazi yajmacılan Ue lşblrllil yapmalan, 1944 yılında haksız yere, bütün Kınm. Türkleri'ne teşmll edi­ len suç sayılmıştır. Bütün vatandaşiara yükle­ nen bu suçun, topluluğun üzerinden ve bilhassa, sosyal ve slyisl hayita yeni katılan gençlliln üzerinden kaldinlması gerekir." Kararnamenin en önemli bölümleri ise şöyle idi:

"Kınm'da yaşa:niış Türk-Tatarlan toptan suç­ layan ve devletçe verilmiş karar, hükümsüz sa­ yılmıştır. Yeni bölgelere yerleşen Kırım Türkleri, Sov­ yet vatandaşlannm faydalandıklan sosyal ve si­ yasi haklardan faydalanablHr, mahalli Idarelerde ve bunlann organlarında vazife alablHr, daha yu­ kan Sovyet meclislerine, mllletvekillerine seçl­ leblllrler. Aynca, bu vatandaşlar, ve illeleri diler vatandaşlar ve illeleri diğer vatandaşlar gibi, Iş US6


ve pasaport rejimleri hususunda yürürlükteki kanunlar gereğince, Sovyetler BirUji'nin ·bütün bölgelerinde; çalışma ve yerleşme haklarmdan �aydalanırlar."

5.36. Sonra Ne Oldu? Kınm Türkleri'ni "aklayan" bu kararnameden sonra, bir kısmı, sonucu ne olursa olsun: sebat ve inatla göç teşebbüsünde bulundular. Ancak, ne Sovyet resmi makarnlan, ne Birleşmiş Milletler insan Haklan Komisyonu'na yapılan müracaatlar Kınm'a dönüşü sağlayamadı. Kınm'a ulaşabilenlerl, her defasında mahalli po­ lis karşılayıp oradan uzaklaştırdı. Kınm'a yerleş­ melerine, Kınm'da çalışmalanna h içbir zaman izin verilmedi. Kınm'a yerleşme izni verilen sadece bir­ kaç kişi . . . Herbirine verilen toprak ise: 1 3.65 m2 . . 9 8 Kınm Türk' ünün 2 6 Mayıs ı 968'de Simfero­ pol şehri sınırlan dışında, Maryino köyü civarında Salgır Nehri kıyısında k.urdukları çadırlar, KGB

ajanlan ve milis kuvvetleri tarafından söküldü.

Azerbaycan'ın Baku şehrine dövülerek otobüse

bindirilmek suretiyle, getirilenler, günlerce aç ve su­ suz bırakılarak Özbekistan'ın Taşkent şehrine gönderildiler. isteyenlere "İkamet tezkeresi" verilmiyor. Bunu protesto edenler hapis cezalarına çarptınlıyorlardı. Kınm Türkleri'nin Birleşmiş Milletler vs.ye şi­ kayetleri, birçok gazete ve dergiye ulaştıolarak ya­ yınlanılmıştı. Kınm'a dönmekte olan Türkler'e Je­ nosid uygulanıyor, Münih'te çıkan "Dergi" suçlulan ve mevkilerini aynntılan ile veriyordu .

Kınm Türkleri'nin haklarını savunan dört lider: Fizikçi Yusuf Osman, Enver, Mehmet, Seyit Ah­ met Mehmet ve Sabri Osman, hapis cezalarına

çarptınlıyorlardı.

157


Özbekistan'ın Çırçık şehrtnde an'anevi halk bayramını kutlamak Için tertiplenen kır gezintisinde milis kuvvetlert, K.ınm Türkleri' ne engel olmak Is­ temiş, toplanan halkın üzerine zehirli gaz sıkılmış akşamın geç saatlerine kadar evlerde, bu geziye ka­ tılmayanlar bile tutuklanılmışlardır. 1 968 yılını Birleşmiş M illetler "Milletlerarası in­ san Haklan Yılı" ilan ederken, Kırım Türideri 1 8 Ekim 1 92 1 tarihli Lenin Kararnamesi' nin yenilen­ mesini istiyorlardı. Fakat her hak isteytşte Mosko­ va'nın "İnsan Avı" bitmek tükenmek bilmiyordu. K.ınmh Mühendis ömer Bayoğlu, 29 Ağustos 1 968 günü Novorosiyk şehrinde tutuklanmış, yar

gılanması milli duygulan kamçılamıştı.

6 Haziran ı 969 günü, Moskova'da mitingte dü­ zenlenen çok sayıda K.ınm Türk-Tatan tutuklan­ mıştı.

Taşkent'te tutuklanan ı O Türk lidert ardsında " ı . no' lu suçlu" olarak kabul edilen dünyaca ünlü

Türk ftzikçisi Roland Kadıoğlu, Tiflis'te "Gravi­ tasyon Problemleri" konusunda düzenlenen mil­ letlerarası sempozyumda "menfi parallaks teorl­ si" nde kendi önemli ilmi keşfi hakkında raporunu sunacağı sırada hapishanede bulunuyordu.

K.ınm'lı liderler; Roland Kadıoğlu, Reşat Bayra­ moğlu, Rıdvan Gaffaroğlu, izzet Hayıroğlu, kürek

ve hapis cezalarına çarptırıldılar.

5.37. Kınm Türkleri'nin Jeane Darc'ı mı? İlya Gabay, 24 yaşında güzel bir kızdı. Onun "K.ınmçak" veya "Karaim Türk'ü olup, olmadığı bi­

linmiyor. Suçu; evinde Kınm Türkleri nin bu eşsiz müca­ delelerine aıt ı 37 eseri bulundurmaktı. Sovyet makamlan onu , Türkler'In "Jeane d'arc"ı sanmışlardı. Haklan da yok değildi. Çünkü '

158


Kuım'tn Milli kahramanı Mustafa Abdülcemil Kınmoğlu eşi ile birlikte. bütün Rusya, onu cesur hareketıert ve davranışlan tle tanıyordu. ikametgahı olan Moskova'dan Taş­ kent'e getirtldi ve 1 2 - 1 9 Ocak 1 970 tarthlertnde yargılanarak 3 yıl hapis cezasına çarptınldı. Bu arada, Sovyet makamlannın bir gartp uygu­ lamasına daha yer vermek istiyoruz. Taşkent'te ya­ pılan yargılamalarda, tanıklık yapacak kimseler, Sovyet mahkemelert tarafından Moskova'dan uzaklara çağnlıyorlardı.

5.38. Grlgoren.ko'dan Soljenitsin'e Kadar Kırım'türklerl'ne · Yapılan Haksızlıklara Son

Çağın

Kınm Türk Tatarlan'n ın uğramış olduklan haksızlığı çeşitlt Sovyet yazarlan ve Him adamlan da şiddetle protesto etmişlerdir. Suniann başında emekli General Pyotr Grlgorenko gelmektedir. -

159


Grlgorenko, Kınm' dan sürülenleriı'ı durumlan­ nı, toprak kölesi sertler He karşılaştınnış ve "serfle­

rin çok daha iyi yqıuna f1U1:1armda oldukları­

nı . . . " belirtıniştL

Grtgorenko; "Dllemekten Tazgeçlniz. Sizden kanunsuz olarak gaspedilenleri geri alınız!." di­ yordu. Bu tavsiyeye uyan Kınm Türkleri, her yer­

de defalarca tutuklandılar. Mahkemeye verildiler, Mahkum edildiler. Bunlara ait haberler, hapishane­ ye veya esir kaınplanna benzeyen So...yet Rus­ ya' dan ne yazık ki, hür dünyaya ulaşaınıyordu.

Grlgorenko, Taşkent'te kalmakta oldugu Kı­

nm'lı Türkler'den b irinin

evinde tutuklanmıştı. Muhtemelen kendisine Mustafa Cemllojlu'nun gönderdiği mektup'tan, tutuklanacagını biliyordu. Grlgorenko'dan sonra, Türk Uderi Reşat Cemlloj­ lu da Ruslar tarafından hltıl hastahanesine kapatıl­ mıştı.

Grigorenko, önce Komünist Partisi'nden ihraç edildi. Sonra rütbesi tuğgenerallikten erlige indiril­ di, sonra akıl hastahanesine gönderildi. de;

Grlgorenko, Pollt Büro'ya gönderdigi dilekçesin­

"- Bir deTletin büyüklüğü, hürrlyete susamış küçük bir memleketl ezmek Için kullandıjı ordu­ ların kudreti Ue dejU, sahip bulundulu ahlak gü­ cü Ue ölçülür." diyordu. MoskoTa'da dostlanna açıkta söylediği şu sözleri de onun ideoloj ik yönünü yansıtmaktadır:

"Benim lstedijim, demokrasi Ue olacak sosya­ üst bir sistemdir. Demokrasi olmadan, sosyallzm de olmaz." Taras Franko ile Marta Lisenko, Ukrayna' nın iki ünlü alimi idiler. Kınm Türkleri'ne karşı yapı­

lan haksızlıklar ve zulümler karşısında susmaınış-

160


lar, Ukrayna Yüksek Sovyet Ş iirası ' na "Kınm Türk Muhtar Cumhuriyeti' nin yeniden kurulması için teşebbüse geçilmesini istemişlerdi. Bu cesur çı­ kışın, ne yazık ki, sonucunu bilemiyonız.

Harkov şehri Yüksek Harp Okulu öğretim üye­ lerinden istihkarn Bnb. Genrih Ovanesoviç, Altun­ yan (Ermeni asılh) Sovyet ilgilileri ile görüşmüş ve G rigorenko ile tam bir dayanışma içerisinde olduğu­ nu belirterek, Kınm Türkleri meselesinin bir an önce çözüme kavuştunılmasını istemiş ve Türk­ ler' in er-geç Kınm'a döneceklerine ve devletlerini yeniden kuracaklarına inandığını söylemişti. P. Yakir, N. Gorbanyovskaya, A.D. Saharov, Peter Lityinov, Valentin Turçine, Larissa Daniel, S.P. Pisaryev, A. Y. Volpin, Valery ÇeUdze, Mişel A. Leontoviç hep Kınm Türkleri' nin haklı davalarını destekleyen Sovyet aydınlarıdırlar.

Kınm 1ürkleri'nin başıru beldya sokan Hitler, Mussolini ile birlikte

161


Sovyet Rusya'da ezilen halkiann savunucusu ünlü, romancı A. Soljenltsin, hür dünya ya gitti.

5.39. Gorbaçov, beklenen kurtancı mı? .. Önce Çemenko, sonra GorbaçoY, Sovyetler BirUği'nde her yeni güçlü isim, Kırım Türk Tatar­ ları'nın büyük ümidi oldu. Sonra arkasından yeni­ den hüsran . . Ve bir su gibi geçen yıllar. Dünya üzerinde her rejim kendisini korumasını bilmiştir. Ama bu rejim, insan hakianna karşı say­ gısı olmayan bir rejim olursa. Haksızlığa karşı çıka­ na rejim düşmanı olarak bakmak yanlış olur. Orak· Çekiç sonunda tükendi. Bugünkü Rusya'nın Stalin'in Rusya'sı olduğu elbette ki söylenemez. Ama, yıllardan beri Chisto­ pol Hapishanesinde yatan Sovyet yazarı Anatol Marçe nko 'nun KGB'nin işkencelerine dayanamaya­ rak, yediği dayaklann tesiri lle öldüğünü de göz ar­ dı edemeyiz. Bununla birlikte, bugünkü Rusya; Çarlık Rus­ yası'ndan da, Stalin'in Rusyası'ndan da oldukça farklıdır. Sovyet idarecileri, zam anla bilhassa bün­ yelerinde bulunan halkiann kültürlerine tecavüzün onlan bir yere götüremeyeceğini kısmen farketmiş­ lerdi . Ruslar dahil bütün Sovyet halklannın insança yaşama halklanna sahip bulunmalan, bütün hür dünya milletlerine ancak sevinç verir. Hür dünya­ nın bütün gözlerinin Gorbaçoy'un üzerinde olması, Sovyetler Birliği'nden önce kendi insanianna karşı rej iminde beklenen "detente" yumuşama politikası ümidi di. Kınm Türk-Tatarlan 'nın Moskoya'da, Kızıl Meydan'da seslerini Sovyet İdarecilerine duyur­ maya çalışmalan, hep bu ümidin eseridir. Afrika'nın yamyam kabilelerinin bile bağımsız­ Iıkianna kavuştukian, hürriyet içerisinde yaşadık-

162


lan bir dünyada, Komünist rej imin hala insanlan köle olarak kullanması, bu kölelik rej iminde; bu ta­ lihsiz insaniann büyük bir eksenyetinin evrerün en büyük devletini kurmuş, köklü bir millete , büyük Türk milletine mensup olmalan ise, en büyük hu­ zursuzlugumuz oldugu kadar, insanlık aleminin en büyük talihsizligidi.

Şeflk Kahramankaptan "Sta.Un'den Gorbaçov'a Kınm Türkleri" başlıklı yazı dizisinde bu inancı şöyle anlatır:

"Yıl . 1983'dü, Taşkent'e sürgündeki Kınm Türkleri sıcak bir temmuz gününde Kınm Tatar Milli Hareketi'nin kuruculanndan Cebbar Ald­ moğlu'nun cenazesini kaldırmak üzere toplan­ mışlardı. Cebbar Aklmoğlu, 194 1-44 yıllannda Alman lşga.U sırasında Sovyet Kızılordu saflann­ da kahramanca savaşmasına rağmen tutuklanıp sürülmüştü. Cenaze töreninde konuşmacılardan biri, Aki­ moğlu'nun "atalannın ülkesine dönme konusun­ dakl şiddetli arzusunu" habrlattığı zaman kala­ balıktan, "Yeinin ediyoruz ki, döneceğiz." sesleri yükselmişti. Bu cenaze törenine katılanıann bir bö­ lümü daha sonra gözaltına alınıp kışkırtıcıhkJa suç­ JandıJar.

1 944'de perişan ve hasta nüfusJannın yüzde 46'sını yitinniş şekilde geldikleri sürgün bölgesinde Kınm Türkleri cenaze törenlerinde slogan atacak hale nasıl gelmişlerdi? Bu kararlı bir mücadelenin sonucuydu . Kınm sürgün bölgelerinde yerıeşlikten hemen sonra, soruşturma yoluyla araların da bir nüfus sa­ yum yapmışlar, böylece her ailenin kaç kişi yola çı­ kıp sürgün bölgesine kaç kişi ulaştıgını hesaplamış­ lardı . Kayıp oranı yüzde 46.2 idi. Kınm Türkleri gelmeden önce sürgün bölgelerinde yaşayan çogu

Türkleri

163


Vatanlarından sürülen kııım Türk Tatarlan'na reva görülen zuüim, işkence ve katliamlaıın baş müsebbibi Stalin1 Roosewelt ve ChurchiU ile birlikte.

Türk menşeli halklar �asında bir de propaganda faaliyeti yürütülmüş, "İkinci Dünya Savaşı'nın müsebbipleri, hainler geUyor" denilerek Kınm Türkleri'nin yalnız kalmalan sağlanmaya çalışılmış­ tı. Bu propaganda ve tehditierin işe yaradığı görül­ müştü. Ama bu tectit, bir bakıma sürgündeki Kı­ n.m Türkleri' nin daha da bilenmesine, çocuklannı "vatana dönüş" şuuru ile yetiştirmelerine de yol aç­ mıştı." Kırım Türkleri'nin vatan özlemlerini anlatmak için "O Topraklar Bizlmdi", ''Yurdunu Kaybeden

Adam", "Badem Da.ına Asılı Bebekler", "Onlar da insandı" gibi romanlar yazarak yıllardır mücadele eden Cengiz Dağcı, Na ziler' le işbirliği yaptıklan suçlamasını reddederken şöyle diyordu:

"2. Dünya Savaşı'nda Kınm'ı işgal eden yal­ Alman ordusu değildi. Romen ordu birUk-

nızca

164


leri de işgalci kuvvetler arasındaydı. Kınmhlar Almanlar'la değil de, Romen işgal birnkleriyle iş­ birliği yapmış olsalardı Kınm Türkleri Nazller'le işbirHği yaptı denlleblUr miydi? "Nazi" derken Nazi Partisi ve Gestapo'ya mensup birHkler akla geHr. Klnmlılar Nazller'le hiçbir zaman işbirliği yapmadı. ÜsteHk, işgal �tındaki bütün kent ve kasabaların yönetimi-belediye başkanlarından en alt basamaktakl memura kadar Ruslar'ın elln­ deydi. Bu yerel yönetlellerin düşmanla işbirliği yaptığını Ruslar'ın kendileri de pekila blHyor." "Kızılordu saflannda 70. 000 Kınmh Türk sava­ şıyordu. B u sayı, Kınm Türkleri'nde kadın, çocuk

ve ihtiyarların dışında, yetişkin ve eli s-ilah tutan er­ keklerin yüzde . 90'ını oluştunıyordu. Silah altındaki bu Türkler savaşın sonu gününe kadar cephelerde Alman ordulanna karşı çarpıştı. savaşta gösterdiği kahramaniıkiardan ötürü iki defa Sovyetler Birliği kahramanı nişanı verilen, bugün dahi "Göklerin şahlni" diye anılan ve savaş sonrası deneme pilotu olarak görev yaparken düşüp ölen pilot Ahmet Han Sultan, Kınm Türkü'dür. Onun soyu , evlatla­ rını yurdunun bağımsızlığı ve hürriyeti uğruna şe­ h it verdi. Böyle bir millete karşı yüklenen suça ba­ kın; Alman işgal ordusu ile işbirliği yapan

Kınmlılar'ın sayısı ne kadarmış- Kimmiş bunlar?

B u hususta en doğru, sağlıklı ve gerçek bilgi Sov­ yetler'den ziyade Federal Almanya dan beklenirdi" '

"2. Dünya Savaşı'nın ilk aylannda Almanlar ta­ rafından esir alınan Sovyet askerleri arasında bu­ lunan Müslümanlar, bir yıl kadar esir kamplarında süründükten sonra güçlükle ayakta durabilenler ama üzerlerinde kendi kemiklerini örten dnilerin­ den başka h içbir şeyleri kalmam.ış olanlar h i r k ena­ ra aynldı. 1 942 yılının baharından itibare ı ı f\ lman ­ lar'ın "Sen Müslüman mısın?" � , ; , - , � u na, "Eihamdüllllah

ben

Müslüman'ım,

h ·::- ı-.ı

de

165


Türk"üm cevabını verenler bir kenara aynlarak trenlere bindirildi ve Polanya'nın bir yerlerine götü­ rüldü. Onların "suçlan" ve "günahlan" Elhamdü­ Wlah, Müslüman'rm demeleriyle başladı. Yeni kamplarda önce üç-dört ay kadar yedirilip beslenen Müslüman Sovyet esirlerine Alman üni ­ formaların giymeleri emredildi. Hoş, üniformalar da tam Alman üniforması değildi. Franz Josefin Wil­ hel.m' in, Kalzer'in ordulanndan kalma, Fransız ve Çek ordu üniformalan bile vardı. Birkaç ay süren eğitimden sonra ellerine birer tüfek tutuşturolup Doğu Polonya ormanlan için­ den geçen demiryollarını, köprüleri ve o bölgelerde­ kıt silah, cephane depolarını koruma işleriyle görev­ lendirildiler. Savaştan sonra Sovyetler'in eline geçenler ihanelle suçlanıp kurşuna dizildiler. Müslümanlar'ın oluşturduğu bu tümende sade­ ce Kırım'lı Türkler yoktu . Türkmenler, Kırgızlar, Tacikler, Azerbaycanlı'lar da vardı. Ama savaştan sonra suçlanan Kınmlılar oldu. Eğer Kınmlılar M.­ manlar'la işbirliği yapmışsa, diğer Müslümanlar ne yaptı? Neden onlar bizler gibi yurtlanndan sürül­ mediler? "Çarlık Rusyası"nın, en büyük emeli, kendileri­ ne asırlarca kök söktürmüş Kınm Türkleri'ni ana­ yurtlanndan atarak, zengin, verimli topraklara sa-­ hip Kınm'a Ruslar'ı yerleştirmekti, yani Kınm'i bir Rus- Slav toprağı haline getirmekti. Çarlık Rusya­ sı'nın bu emellerini 2. Dünya Savaşı'ndan hemen sonra Sovyet Rusya bi r çırpıda gerçekleştirdi. Zira zaman ve olaylar onlann lehindeydi ve bundan da­ ha iyi fırsat bulaınazlardı. Yıllardır sürgünler, ezi­ yetler, baskılar ve terörle yıpranmış, zayıf düşmüş Kınmh'lar, küçük bir toplumdu. Kırımlı'ların aziz eviadı İsmail Yazıcıyev'in 1 969'da Taşken t'teki bir mahkemede söylediği söz­ ler ilgi çekicidir. 166


"Hiç kimse, Kınm Türk Tatar halkını, kanıını doyuracak otlak bulduktan sonra başka bir şey düşünmeyen koyun sürüsü sanmasın." "Kınmhlar ne vatanlarından vazgeçerler, ne de sürüldükleri ana toplum içinde kaybolur gi­ der." Çünkü Federal Almanya' nın devlet arşivlerinde

bu konuda çok önemli belgeler var. Ayrıca i şgal bir­ liklerinde komutanlık yapmış ve halen hayatta olan çok subay var. N iye onların bilgisine başvurulmu­ yor? Kınm Türkleri'ne karşı yapılan haksızlığın 43 yıldan beri sürüp gitmesine rağmen Federal Alman hükümeti sesini çıkannıyor? Kanaatimce , gelecekte Batı ve Doğu Alman ­ ya'nın birleştirilmesinde, günümüzde Batı Polonya toprakları, geçmişte ise Doğu Almanya topraklar meselelerinin çözümünde Sovyetler Birliği' nin baş­ rolü oynayacağı gerçeği sebebiyle Bonn, Moskova ile bir çıkar çatışmasına girmek istemiyor ve gerçek­ leri, devlet arşivindeki belgeleri sakhyor. Federal Almanya Kınm Türkleri' ne yapılan haksızlığa ışık tutacak bu bilgileri dünya kamuoyu­ na açıklayarak 43 yıldır kanayan yarayı durdurabi­ l ir. Bu haksızlığı düzeltmek yalnız Moskova'nın de­ ğil, Bonn h ükümelinin de yüce görevidir. Bunu istiyoruz. " Alan Fisher de Califomia'da basılan ( 1 978) The Crimean Tatars Kınm Türkleri isimli eserinde şöyle diyordu: Stalin'in ı 944 yılında Kınm Türkleri'ni vatanla­ rından sürgün etmesinin sebebi olarak gösterilen resmi Sovyet tezi genel olarak modem dünyada ka­ bul görmüş bir lezdir. Bu tezle Kınm Türkleri, İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyetler'e karşı Almanlar'la işbirliği yapmakla suçlanmışlardır. Fa­ kat. Sovyet lideri Kruşçey 1 967 Parti Kongresi'nde Stalin'in yukanda sözü edilen gerekçesinin yanlış olduğunu öne sürmüştür.

167


İkinci Dünya Savaşı sırasmdaki Kınm Türkle­ ile Almanlar arasındaki ilişkileri üç ayn kaynak­ tan takibetmek mümkündür.

ri

• Bu kaynaklann biri Sovyet resmi görüşünün dayandığı Sovyet part.izanlannın bıraktığı belgeler­ dir. Bu belgeler daha çok Stalin'in sürgün gerekçe , sini doğrulamaktadırlar. • Savaş sırasındaki ilişkiler konusunda ikinci bir kaynak Almanlar'dan kalan belgelerdir. Bu belgele­ re bakıldığında Stalln 'in Kınm Türkleri'nin Al­ manlar'la savaş sırasında işbirliği yaptıkları Şeklin­ deki tezi havada bir görüş olarak kalmaktadır. • Üçüncü bir kaynak, Kırım Türkleri'nin kendi­ lerinden kalan belgelerdir. Kınm Türkleri, Alman­ lar'la işbirliği yapmadık.lannı öne sürmekte ve bu­ nun gerekçelerini de şöyle sıralamaktadırlar:

1 - Stalin in ı 930'lu yıllarda Kınm'da yaptığı te­ mizlik hareketinde Kınm'daki Sosyalist Kınm ida­ resi yıkılmışlı. Bu yüzden, Almanlar'la işbirliği ya­ pacak bir yönetim bulunmamaktaydı . '

2 - Kınm Türkleri savaş s ırasında kendi milli hayatlannı yeniden inşa etmekle meşguldüler. 3- Kınm Türkleri, savaş sırasında hem Sovyet parlizanlannın terörüne . hem de Almanlar' ın eko­ nomik ve siyasi baskısına manız kalmışlardır. Kırım'ı işgal etmeden önce Almanlar'ın Kınm konusunda yaptıklan planlar, Kınm Türkleri'nin onlan desteklemediklerini ne güvenilir belgesini vermektedir. Hitler ve Kurmaylannın yaptıklan planlara göre Kırım işgal edilecek ve bir Nazl kolo­ nisi olarak yönetilecekU . Kınm Türkleri aşağı ırk­ tandılar. Onlar Kınm'dan sürülecek ve Güney Avusturya'dan Alman asıllı insanlar getirilecek ve Kırım bir Alman "Goteland'ına dönüştürülecek, Sivastopol'ün adı Theodorlchhaffen olarak değiş-

168


Hansaray avlusunda Prof. Dr. Nevzat Yalçın­ taş'ın kıldırdığı c uma namazuıda 1ürkiye'den ue diğer 1ürk Cumhuriyetlerinden gelenler toplu halde namaz ktlıırken görülüyor. {BirUğe Çağrı . Gazetesi arşivinden altnmı.ştır.)


tirilecekti . Hitler, 1 94 1 yılında yaptığı bir konuşma­ da, "Bu mükemmel bir fikir" diyordu . "Kınm hem coğrafi hem de iklim bakımından ideal bir Güney Avusturya "South Tyrollese" olabilir."

Kırım Almanlar için şu bakımlardan çok bü­ yük bir önem arzediyordu: ı - Ukrayna'nm Alman kontrolünde kalması için Kırım)n elde tutulması şarttı. 2- Eğer Kınm Sovyetler'in elinde kalırsa, bu­ rasını Romanya petrol alanlanm ele geçirmede bir üs olarak kullanabiHrlerdi. 3- Kınm'ın Almanlar'ın elinde olması, Türki­ ye'nin savaşa girmesinde bir baskı unsuru olarak Türkiye'ye karşı kullanılabllecekti. Bütün bunla­ nn dışmda Kınm'm Almanlar'm ellnde olması Sovyet ekonomisini verimli Kırım toprağmdan mahrum edecek, buysa Sovyet savaş gücüne ağır bir darbe olacaktı.

Belgeler Almanlar'la işbirliği yapan gruplar ko­ nusunda şu bilgileri vermektedir: "Almanlar, Sov­ yetler"e karşı Kınm'ın savunulması sırasında I 5 bin kadar Kınm Türkü' nü kullanabilınişlerdir. Ü s ­ telik belgeler, bunların gönüllüler olmadıklannı da belirtmektedirler. Buna karşılık, Volga Tatarlan 40.000, Gürcüler 1 1 0 . 000, Kalmuklar 5000 gönül­ lüyle Almanlar'ın tarafında Kızılordu'ya karşı sa­ vaştılar. Almanlar'a işbirliği yapan grupların başın­ da Ukraynahlar geliyordu. Nitekim Kruşçev 1 956 yılında parti kongresinde bunu doğrulamak üzere

"Eğer Stalin'in elinde imkin olsaydı, bütün Uk­ rayna halkını sürecekti" demektedir. Pekiyi , neden Almanlar'la en çok işbirliği yapan gruplar değil de Kınm Türkleri sürülmüşlür? Bu

soruya cevap olmak üzere pek çok yorum yapılabi­ lir. Bunlardan birisi, Stalin'in Sovyetler Birliği'nde Slav ırkıııa dayalı bir komünizm inşa e tmeye çalış­ masıdır. Bir kısım yorumcular, Kınm Türkleri ni n sürülmesini, Türk-Sovyet ilişkilerine bağlamakla-

170


dır. Kınm, stratej ik bakıpıdan çok önemli bir bölge­ dir ve Türkiye' nin kuzeyinde yeralmaktadır. Fakat bir şey kesin gibi görünüyor: Kınm Türkleri nin 1 944 yılında sürülmelertnin sebebi Almanlar'la iş­ birliğinin olmadığını göstermektedir. StaHn, en çok işbirliği yapan topluluklan değil, en az işbirligi ya­ pan Kınm Türkleri'ni sürmüştür. Düşündürücü olan nokta da burasıdır." '

5.40. Karaim Türkleri M.S. X.yy'da Bizans'tan çıkanlan Yahudiler, Ha­ ülkesine gitmişlerdi. Burada dinielini Hazar haniarına da kabul ettirdiler. Bundan sonra Hazar­ lar, onları Kırım:a yerleştirdiler. Yahudiler'in Karai mezhebine bağlı olan Yahudller, mezheplerine Türkler'e kabul ettirince , bu Türkler'e o tarihten sonra "Karaim Türkleri" denildi.

zar

Yine Kırım Tatarlan'nın bir kısmı da Karai mez­ hebine girdi ve Karaim Türkü sayıldılar. Rusya'nın güneyi ve Lehistan'da da Karaim Türkleri oturmak­ ta olup, dinleri Yahudi olan bu insanlar, bizim leh­ çemizle Türkçe konuşmaktadırlar.

5.4 1 . Gagavuz (Gök-oğuz) Cumhuriyeti Gagavuz Türkleri; Peçenek, Uz (Gök Oğuz) ve Kuman (Kıpçak) Türkleri'nin HrtsUyanlaşmış ka­ lanlarıdır. Gagavuzlar'ın önemli kısmı, Selçuklu Sultanı İzzettin Keykivus un 1 2 6 1 yılında Bizans im­ paratorluğu'na sığınmasını takip eden yıllarda Hristiyanhk propagandalarının tesirinde kalmışlar, Sultan;oğlu, kızı ve maiyeti Hrlstiyan olmuşlardır. n.

'

Sultan'ın din değiştirmesi sonrası, başlannda olduğu halde Rume H ye geçip, Dobru­ ca'ya yerlcşenler, onun ölümünden sonra Hristi­ yanlaşmışlar ve Ortodoks mezhebine girmişlerdir.

San Saltuk

'

171


Bu sevimli kız, bir Gagaıız Türkü olwı Vera. Komrat'ta , Yuri Gagwin İlkokulunda Türkçe okuyor. Yedi yaşında­ ki Vera, sm�fi.mn birincisi.

Türkçe konuşan Gagavuzlar. Ruslar'ın Boje. Romenter'in Domn ve Dumnezeu, YunanWar'ın Teos demelerine karşılık. "Allah" kelimesini kulla­ nırlar.

Kudüs'ü ziyarete giden Gagavuzlar'a "Hacı", ka­ dınlanna "Hacıka" denilmektedir. Gagavuzlar, ayrı­ ca Hristiyanlarda bulunmayan; cenet (cennet) . cen­ dem (cehennem), oruç . hacc. haram ve helal gibi kelimeler kullanmaktadırlar. Hrlstiyan Türk, Ga­ gavuzlar, kurban adetine önem verirler. 1 990 yılının en önemli olaylanndan biri de I 9 Ağustos günü Sovyetler Birliği' nin Moldavya Cumhuriyeti'nde oturan Gagavuzlar'ın Moldav­ ya'nın Romence'yi resmi dil kabul etmesi ve sonra­ sı Gagavuz (Gök-oğuz) Cumhuriyeti'ni kurmuşlar­ dır. 1 979 sayımına göre 1 73 . 200 nüfusa sahip"

172


"GökrenkU ve kurtbaşlı bayralda Gagavuz Cumhu­ riyeti'nin bağımsızlık ilanı sonrası , başşehri Kom­ rat (Kömürat) olmuştur.

6. ORTA - ASYA TÜRKLERİ Özbekler, Türkmenler, Kırgızlar, Kazaklar, Kara-Kırgızlar, Kazak Kırgızlar, Doğu Türkistan Türkleri, Batı Türkistan Türkleri ve Karakalpak­ lar'dır.

6 . 1 . Özbekistan Özbekistan, Altınordu h ükümdan Özbek Han ın ( 1 3 1 2 - 1 342) ülkesi olup, onun adını taşımaktadır. '

Başşehri Taşkent olan Özbekistan. 447. 400 ki­ lometrekarelik bir alanı kaplamaktadır. SSCB'ne bağlı Özbekistan Cumhuriyeti'nde; %66. ?'si Öz­ bek diğerleri; Karakalpak, Rus, Tatar, Kazak, Te­ cik, KoreU, Ukrayna'h, Kırgız, Türkmen, Azeri ve Yahudi olmak üzere , 1 9 milyon kişi yaşamaktadır. Cumhuriyetin 1 2 bölgesi vardır.

Taşkent'te ise, ı 966 zelzelesin den sonra Avru­ pa' dan gelen yardımla yapılan evlere Ruslar yerleş­ tirilmiştir. Bülün Özbekistan'da % ı ı Rus varken, Taşkent nüfusunun çoğunluğu Rus, (Vo26"sı Öz­ bek"tir.

Tarihi "İpek Yolu" üzerinde bulunan Özbekis­ tan, Gorbaçov reformlanndan en çok etkilenen böl­ gelerden biri olmuştur. 20 Haziran ı 990 günü ''ba­ ğımsızlık" karan alınan Özbekistan, · Sovyet Federasyonu içensinde kalmak isterken, KGS'nin kışkırtmalanyla kendileri gibi Türkçe konuşan Mesket ve Kırgız Türkleri ile kanlı çatışmalara gi­ riyorlar. Özbekler, Taşkent'in 50 km. dışındaki Parkent'te Mesket (Ahıska) Türkleri'ne saldırmış ve evlerini ateşe vermişlerdi. Daha önce de Özbe­ kistan'ın Fergana şehrinde 1 00 ölü veren Mesket­ ler'den onbinlercesı, Azerbaycan'a kaçarak canlan­ ,

n ı kurtarabilmişlerdi.

l73


'

/

TÜRKMENiSTAN

_ _,

C:.-...., < 1 KARAKALPAK OTONOM CUMH.

&ö\.Ü �R �\. G ' -

'

,/ ,.

,

KAZAKiSTAN

200 k.m


Ruslar'ın Türk'ü Türk'e kırdım1a pohtikası , yeni olmayıp asırlardan beli devam etmektedir. Afganis­ tan da Rus ordusundaki Türkler ile Afganistan Türkleri, karşı karşıya gelirilmişlerdir. ıran-ITak savaşında da "iki taraf ordularında çok sayıda Türk, biribirleriyle vuruşturulmuşlardır. Aynca: Rusya'da doğan her 1 00 çocuktan 1 9'u ölürken, Özbekls­ tan'da bu rakam %42'dir. "Bölerek İdare" taktiği kullanan Ruslar, Orta Asya'daki Türk boylannı ayn ayn cumhuriyetiere ayırmışlardır. SSCB'deki Rus olmayarı 1 5 cumhuri­ yetten 5'i Türkler'den meydana gelmiş olup, aynca Türkler'e ait otonom bölgelerde sözde bağımsız ida­ relerdir. Bunlar arasında Özbekistan, tam 1 2 5 yıldan be­ ri Ruslar �?J"afındarı sömürülmekte ve yagma edil­ mektedir. Ozbek Türkleri, Sami Yavrucuk' un söy­ lediği gibi, "Ruslar'a pamuk yetiştirmekten başka işleri olmayan fakir ırgatlardır. Pamuk tarlalannın '

içindeki gümelerde yaşad.ıklanndan, pamuğun iliçlanması suasında ilicın tesirinde kaldıklann­ dan, avurtlan çökmüş, gözleri fırlam.ış, bakımsız hastalıklı, başı kabak, ayağı çıplak insan toplulu­ ğudur." Fransız araştı�acı Vlrglnle Coulloudon, _gidip gördüğü bir Türk-Islam Cumhuriyeti olan Ozbe­ ldstan hakkında L'Expresse dergisindeki "Taşkent K.azanı" başlıklı yazısında; sömürülmekten bıkmış bir barut fıçısı" olarak söz etmektedir. Coullou­ don' un bize ; Özbekistan'da halkın tek geçim kay­ nağı olan pamuğun "hali elle ekiUp biçUdiğini" sonbaharla birlikte "halkın zorla toplanıp çocuk, kadın, yaşlı denmeden pamuk tarlalarına sürüi­ düğünü ve kendilerine aylık 30 ili 50 ruble arası düşük bir para ödendiğini açıkladı. Fransız araş­ tırmacı 5 yaşından itibaren çocuklann tarlalarda çahştınldıklarını köylerde (kışlaklarda) okul dö­ neminin sadece üç ay olduğunu duyurmaktadır. 175


KÄąztlordu Buhara'da (2.9. 1 920)

176


SSCB'de yoksulluk sının 75 ruble, yani ayda 280. 000 . -lL olmasına göre; Özbekistan n üfusunun %44. ?'si yoksuldur. "Özbekistan BirUk Hareketi" idarecilerinden Cemal Kemal, Ruslar'ın Özbek Türkleri'ne yaptık­ lannı şöyle anlatmaktadır:

"Biz çok gınldık. İkinci Dünya Harbi'nde ı milyon evlidımızı kaybettik. Sadece Alman fa­ şistleri değil, daha çok bizim faşistler öldürdü bu evlitlarımızı. Kırgınlar oldu, sürgünler oldu! açlıklar oldu. Özbek evlitlannı "Basmacı" deyip öldürdüler, 'Ceditçi' deyip öldürdüler, 'Pantür­ kist' deyip öldürdüler. 1 990 yılının Mart ayında iki Komünist lideri taş­ layarak öldüren Özbekler, Türkiye Türkleri'ne

uyabilmek için , Litin alfabesini kabu l edecekleri günü heyecanla bekliyorlar. Son altı �y içerisinde Sovyet ordusu'nda görevli 600'e yakın Ozbek aske­ rinin esrarengiz şekilde ölmeleri, başka bir deyişle öldürülmüş olmalan (açılan mezarlarında delik de­ ş,ik edilmiş, gözleri oyulmuş cesetleri) dolayısıyle Ozbeklere hak vermemek mümkün değildir. Ruslar, Hristiyanlığın l OOO.ci yılını kutlarlarken bile, Özbekistan'da Kur'an'ın hala yasak olması, el­ bette ki tahammül sınırlannın ötesindedir. Yine Sami Yavrucuk'un dediği gibi; insan hak­

lan" ile meşgul kuruluşlanmız, Wietnam halkı için açlık grevi yapanlar, yollannı şaşumış kap­ lumbağaları düşünenler, Ozbekistan'daki sömü­ rüyü ned�n dünyaya duyurmazlar? Özbekistan'da yılda 5 milyon ton pamuk üre­ tiliyor, Türkiye'de 500.000 trilyonu Türkiye'nin 10 misli fazlası pamuk zavallıya başka şey ektir­ miyorlar ki, Sovyetler'in %67 pamuğunu, %40 pirincini, %40 yoncasını Özbekistan veriyor. Sovyetler göstergesine göre bir Sovyet ziraat iş­ çisi ayda 167 manat alıyor, Özbek Ziraat işçisi ise 40 manat alıyor. 40 manata insana Rusya'da 177


Bir

Özbek kızı

plastikten bir çanta verirler Türk insanı bir ay 40 manata çahştınhyor. Böyle sömürü dünyada görülmemiştir. Türkiye'deki insan haklan ile uğ­ raşan, cemiyetlerlmlze, papatlayanmıza düşen görev gidip Özbek Türkü'nün durumunu görüp, dünyaya aniatılmasını lstemek hakkımızdır. Ne­ tice bir Özbek işçisi Rus işçisinden 4 misli fak.ir­ dJr. Sovyetler'de kişi başma 104 kilo sebze düşü­ yor. Özbekistan'da 78 Sovyetler'de kişi başına et üretimi 75 kilo, Özbekistan'da 28 kilo. Bu liste 178


böyle devam ediyor. Üretimin % 93'ünü merkezi idare alıyor. % 7'sl kendilerinde kalıyor. Dolayı­ sıyla Türk dünyası sömürülüyor. Onun için Türk aydımnın birinci görevi durumu tesbit edip, hür dünyaya duyunnası gerekir. Aynca Sosyaüst edeblyatla bütün dünyayı uyutan büyük sömürü­ cü Sovyetler'! bütün dünyaya bu yönü lle ilin et­ me durwnundayız." 6.2. Mesket Türkleri'ne Oynanan Oyunlar Misket yahut Mesket (Ahıska) Türkleri'nin esas yurtlan Türk-Sovyet hududu üzerindeki dag­ lık bir bölge olan "Mlsketya"dır. Mesketler, Kıpçak Türkleri olup, Gürcistan Krallığı'nın en parlak devri olan 2 David zamanın­ da Hristlyanhğı kabul etmişlerdi. Prof. Dr. Fahret­ tin Kırzıoğlu, "Ahıska tah rir defteri"nde Kıpçak­ lar'a ait tesbit ettiği isimler arasında; Baymdır, Salur, Beyrek, Kazan, Korkut, Aybek, Aslan, Bu­ dak, Atabek, Baykara, Gökçe, Ordubek, Te� ve Yaramış gibi adiann bulunduğunu söyler. Osmanlı Türkleri, XVI .yy. sonlannda Gürcis­ tan'ı alınca. Mesket Türkleri, Osmanlılar gibi Müslüman olmuşlardır. İkinci Dünya Savaşı sıra­ sında ( 1 944) StaUn, Mesket Türkleri'ni de "güve­

nilmeyen milletler" arasında topyekün sürgünle im­ ha etmişti. Mesketler, sürgün öncesi, 200.000 kişi kadardı­ lar. "Türkiye ajanlan" olarak suçlanarak, Özbekis­ tan'a sürülürlerken, verdikleri kayıp , 50.000'den fazla idi . İhtiyarlar, çocuklar ve kadınlar, kapatıl­ dıklan hayvan vagonlarında, sürgünün ağır şartla­ n, pis sulann sebep olduğu salgın hastalıklar, gıda­ sızlık ve bakımsızlık , Mesket Türkleri'nin de Kınm, Karaçay, Balkar Türkleri ile Kafkasya'nın Müslüman halklanndan; Çeçenler, ve İnguşlar ile Volga Almanları , Estonya, Letonya ve Utvanya­ h' lar gibi telef alınalanna sebep olmuştur.

179


Rus askerlerinin Mesket (Ahıska) Tiırkleri'ne yaptıklan işkencelerden salıneler.


StaUn'in bu korkunç imha planı, bu şartlarda yakınlannı kaybeden insaniann kin ve nefret duy­ gulan içerisinde ; milli rüh ve hatıralannı, zihinle­ rinde her zaman diri tutmalanna sebep oldu.

Mesket Türkleri de Kınm, Dağıstan ve Kara­ kalpak Türkleri gibi 2. Dünya Savaşı sırasında "Wtler Almanyası'na yardım etmiş olmakla" slıç­

lanm ışlardı. Tabii ki, Stalin'in bu canavarlığının asıl sebebi , . Türkiye' den "Gürcü topraklan masalı" ile yer istemeden önce; Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan sınınndaki "Türk asıllı toplulukları" yerlerinden uzaklaştırmak ve boşalan yerlere Erme­ niler'i yerleştimekti.

Halbuki, 28 N isan 1 956'da çıkanlan bir kararna­ me ile· Stalin, sürgüne tabi tutulan bütün milletie­ rin suçlannı sözde "affetmiş"ti. Ocak 1 957 kararna­ mesi ile Kafkas halklan, yurtlanna dönme izni alırlarken, Mesket Türkleri'nin yurda göç teşeb­ büsleri, zor kullanılarak durduruluyordu . Orta-Asya; Kazakistan, ve Kırgızistan ve Özbe­

kistan'daki kıraç steplere sürülen Mesketler, ana­ yurtlanna dönmek için tıpkı Kınm Türkleri gibi, hiç durmadan mücadele verdiler. Yasağı çiğneyerek eski yerlerine dönen 245 aile, 1 960 ve 1 96 1 'de Gür­ cistan Birinci Sekreteri nin emri ile kovuldular. '

1 964'ten

beri

mücadelelerini,

sürgündeki

bir

Türk Cemiyeti ve mahalli organize bir cemiyetle sürdür�n Mesketler, 1968'de Taşkent yaınların­ da Yangiyul Kasabası nda 6000 kadar delege ile '

toplantı yaparlarken, asker ve polislerle kuşatıldı­ lar. KGB, gözdağı vermeye çalıştı.

1 969 yılında ise, Batı'lı haber ajanslan, 70.000 Türkiye'ye göç etmek istedikle­ rini bildirtyorlardı.

Mesket Türkü'nün

Sovyet İdarecUeri, bu kalabalık imzalı dilekçe­ den ürktüler. Demek ki, mazlum milletleri, S1ilv kültürü içerisinde eritmek mümkün olamayacaktı. 181


ı

ı

"�

Cum bul

"�-....� .

"'- ·

TACiKiSTAN

i

1 00 km

ÇiN


"Türk basmı"

demeye dilimizin varmadığı" "Türkt­ ye'deki basın tse, bu gerçeğe ne yazık kt kulaklarını tıkıyordu . "Türküm" demeye dilleri varmayıp, "Tür­ ldyeU'yim" diyenlerden bunu beklemek de esasen "lnsafsızhlr." olurdu. özerk TRT'de bu iğrenç ses­ sizliğe katılmıştı. 1 926 Sovyet Nüfus Sayımı ' nda sayılan 1 37 . 92 1 olan Mesketler, 1 979 sayımında 93. 000 gösteril­ mişlerdi. Mesket Türkleri ise, sayılannın 500. 000 olduğunu iddia ediyorlardı.

Ruslar, 1 970'li yıllarda Mesket Uderlerinl tu­ tuklamışlardı. Mesket Türkleri, şikayetlerini o yıl­ larda Birleşmiş Mllletler'e kadar ulaştırdıysalar da, dünya her zaman olduğu gibi, Türk ve mazlum­ ların, Sovyet mahkümu milletierin isteklerine bir defa daha kulaklarını tıkıyordu . SSCB'de Özbekler'e yapılan kışkırtmalar, Özbek ve Misket kardeşleri, katliamlara varacak kadar bi­ ribirlerine düşürüyor, Azerbaycan Cumhuriyeti, 60. 000 kadar Mesket kardeşine kucak açiyordu.

6.3. Kırgızistan 1 987 nüfus sayımına göre; 4 . 1 43 . 000 kişinin ya­ şadığı S SCB' n in Kırgizistan Cumhuriye ti' n i n baş­ şehri Frunze, nüfusun %48'i Kırgız %25'i Rus.

% 1 2'si Özbek.

Kazakistan, Özbekistan ve Tacikistan ile s ının olan Kırgızistan ı 98. 500 . km2'ye yayılıyor. Tlyen­ şan Dağlan bu bölgede bul unuyor. Kırgızistan ilk defa 1 8 5 5 ' 1e Rusya İmparatorlu­ ğu tarafından ilhak edilmişti. 1 9 1 7 devriminden sonra 1 92 1 'de Rusya Federasyonu'nun bir parçası olan Türkistan'a bağlandı.

1 924' Le Rusya Federasyonu içinde bir Kırgız bölgesi ol uşturuldu . 1 936'da ise, Kırgızistan, Cumhuriyet statüsüne geçti

183


/sık Gölü civarıııcla KLc;rak sağarı bir Kırgız kaduu

184


Hir Kırgız Türkü

Nüfusun %37 . 1 ' i "yoksulluk s ının"n ı n altında bulunuyor. Doğan her 1 00 çocuktan 38.4'ü ölüyor. Sağlık hizmetleri ve ekonomik gelişme, Kırgızis­ tan'da çok gerilerde bulunuyor.

Kırgızistan'da bazı KGB aj anlan, etnik gruplan biribirierine düşürüyorlar. Oş, Uzgen ve Duşan­ be 'de meydana gelen olaylar, hep bu tahriklerin bi­ rer sonucu olarak kabul ediliyor. Diğer taraftan Oş, bölgesinde · 50. 000 kişi'nin işsiz bulunulması mes­ ken sıkıntısının had safhada bulunması, en basit bir tartışmanın bile bir anda sokak kavgasına dön­ mesine sebep olduğuda bir gerçektir. Buna hasta­ hane tedavi masrafları ve okul sıkıntılan da ekle185


Kırgız Türkleri milli kıyajetleri ile çadırlan önünde Ma­ nas Destanı okurlarken nince , küçük bir toprak parçası anlaşmazlığı büyük olaylara sebep olmakta, pek çok kişi yaralanınakla ve pek çok kişi h ayatını kaybedebilmektedir. Vahşe­ te dönüşen bu olayiann temel sebeb i , Marksist­ Leninist sistemin, kendi teb'ası arasında meydana getirdiği farkl ılıktan· kaynaklanmaktadır. Yapılan

186


sürgünler, görüldüğü gibi "Çatıtmalı toplumlar'' meydana getirmiştir. Açlık ve eğitımsizlik, bölgeeilik ve kabileellik lle kanşmca, kışkırtıcılık, başanya ulaşmaktadır. Bu ayaklanmalan; bu bakımlardan,

"70 yıllık baskıdan sonra. bir iç isyan saymak­ ta"da böylece mümkün olabiliyor.

6.4. Kazakistan Prof. Dr. Abdülkadir inan, "kazak" kelimesinin, "Türkiye Türkçesi'ndeki "k.ıhbık" kelimesinin kar­

zıddı gibi olduğunu söyler. Mamisı; serbest, perva­ sız ve mütehakkim" demektir.

Kumuk Türkçesi'nde "sllAhtör, kızan asker mükelle8" olarak kullanılmaktadır. Gayas-ül ifat isimli bir Farsça eserde; Kavalayan at, eski Nogay Türkçesi'nde; "Bekir soyu sopu olmayan", eski Türkçe' de de "serbest, hür" demektir. "Kazak" kelimesinin ilmi ve aktüel sahalarda; Ruslar'ın "Kazak" veya "Kazaçi" dedikleri, Volga boylannda yaşayan "Hrlstlyan Ruslar" ile karıştı­ nlması, tarihi bir yanlışlık olmaktadır. Bu yüzden

Müslüman-Türk boyuna "Kırgız Kazaklan" , "Özbek Kazaklan" da denilmektedir. 1 6. 244 .000 nüfuslu Kazakistan'da %36 Kazak­ lar. %38 Ruslar, 01iı5 Ukrayna' lı lar ve diğerleri ya&ı­ yor. Baş&ehri Alma Ata olan Kazakistan'a adını veren Kazak Türkleri, Kalmuklar'la uzun yıllar ve asırlar süren mücadeleler yaptıktan sonra Osman­ de bu

lı'lardan istedikleri yardıma nasihat gönderilmesi üzerine Ruslar'dan yardım istemişl erdi .

Ruslar tarafından verilen ve yerine gösterilmeyen sözle başlayan ilişki, Rus lar' ın Kazakistan' ı işgalle­ ri ( 1 850)ni. Hokand, Buhara, Hive hanlıkları ve Türkmen devletlerinin zorla el e geçirilişleri ( 1 864 1 885) sonrası, "Alaş Orda Cumhuriyeti" nin kuru­ luşu, Türkistan'da kurulan diğer bağımsız Türk 187


.r '­

. "--

a: .ı; N

)\ �

.......

rı!

1

Aatrahan

)

\

. \..., �

TÜ RK MENiSTA N

A tri ucr .,... ,,

500 km

.o


cumh uriyetleri'nin Kızılordu tarafından işgalleri ile milli ve dini duygulannı yoketme prog­ ramlan takip etti. Kazak Türkleri'nin kullandıkları Litln alfabesi­ nin bıraktınlması ( 1 924) Türk dünyası ile ilişkileri­ nin ve kültür bağlarının kesilmesi. dini veeibelerini yerine getirmelerine engel olunması. aralanna Rus göçmenler yerleştirilmesi . Kazakistan'ın uzay araştırmalarının merkezi yapılması, nükleer araştır­ malara hedef yapılması, kamulaştınlan Kazak ara­ zileri , ellerinden alınan hak ve hürriyetler. diğer baskı ve zorlamalar. tatbik edilen rejimin. bir gün ifl asına yol açması elbette ki tabii olacaktı. Bunlar, Kazakistan'ı bir "İsyanlar ülkesi" yapmıştır. Kazaklar'ın ilk isyanı ı 9 ı 7 Kasım ında olmuş, ı 9 ı 8 bah arında ve 1 9 ı 9 Nisan'ında da kıyam et­ mişlerdir. Hatta o dönemde Ali Han Bükey başkan­ lığında ayrı bir cumhuriyet dahi kurmuşlar, fakat Kızılordu tarafından kanlı bir şekilde susturulmuş­ lardır. Sovyet Büyük Ansiklopedisi, o dönemdeki isyanları "Burjuva Kazak milllyetçileriniil tahrik ettikleri isyanlar'' olarak vermekte, fakat o zaman için kurulm uş bulunan cumh uriye tten hiç söz el­ memektedir.

Türkler'in

'

Müslüman Kazaklar'ın bilinen ikinci büyük is­ yanı, 3 Ekim 1 959 yılında patlak vermiştir. Temir­ tau'da meydana gelen bu isyan hareketi, üç gün sürmüştür. Sağlıksız bannaklar, düşük ücretler ve yetersiz yiyeceklerden şikayelçi olan işçiler harekete geçmişler ve bir şantiyenin ekanUnini ateşe verip yi­ yecek ambarlarını yağınalamışlardır. Ordu hemen duruma müdahale etmiş, silahlar 1 500 isyancının eline geçmiş, derken başka Laraflardan getirilen bir­ likler güç bela duruma hakim olmuşlardır. Bilanço: Yüzlerce ölü ve bin kadar yaral ı idi. 1 979 yılında Tselinegrad'da yine bir Kazak mil­ liyetçiliğine dayanan isyan hareketi yaşanmıştır.

189


190

Ortaçağ'da bir Türk çadtn : A-Tahta dış kısun, B-Keçe ile örtıilmüş çadLr, C-İçi


Ruslar Kazakistan'da otonom bir bölge kurmak ve buraya Stalln tarafından Orta Asya ve Sibirya'ya sürülmüş bulunan Volga Almanlarını yerleştirmek istiyorlardı. Kazak gençleri, bu muhtemel tasanyı büyük bir kitle isyanına dönüştürerek önlediler. ı 982 yılındaki Kazak ise milliyetçi duygulardan çok dini duygulardan kaynaklandı. Alma Ata'da o zaman büyük bir ayaklanma oldu. Afganistan'da ölen Kazak askerlerinin İslam Inancına göre defne­ dilmelerini yasaklamak isteyen askeri otoritelere karşı isyan ettiler ve yeri yerınden oynatarak inanç­ lanndan taviz vermediler. Bunlardan ayn olarak 1 98 1 yılında Çeçenler ile Osetinler arasında ı 979 yılında da Yakut Türkleri ile Ruslar arasında çatışmalar olmuştur. Bu isyanlan bastırma işi, genel olarak cumh uri­ yetin Içişleri bakanlıgı'na bırakılmıştır. Fakat çoğu zaman bir cumhuriyet bu işi başaramamakla ve dı­ şandan birlik gemesini istemektedir. Dışandan geti­ rilen birlikler ise halkın üzerine ateş açmaklan ka­ çınmamakta ve bu da birçok kişinin ölümüne sebep olmaktadır. Nilekim 1 962'de Rus birlikleri Novo­ çerkask' ta böyle davranmı�lardır. 1 7- 1 8 Aralık 1 986 günlerinde Alma Ata' da, daha sonra Kazakistan' ın 5 şehrine daha sıçrayan bü­ yük olaylar meydana geldi. Rus sömürgelerinin en büyügü olan Kaza kistan, Rus Çan ı. Petro'nun 1 722 yılında söyledigi gibi, ''Bütün Asya ülkeleri­ nin anahtan ve kapısı"dır 70 yıl süre ile Kazak Türkleri'ne reva görülen sun'i açlık, toplu imha, Ruslaştırma, işkence ve zulumler, TASS Ajansı'na göre: "Serseriler, para­ zitler antisosyalistler ve antisosyaller'' tarafından Kazakistan Komünist Partisi Birinci Sekreteri Din Muhammed Kunayev'in 20 yıldır ifa ettiği gö­ revinden alınmasını protesto edilmesiyle başlamıştı. .

191


,... CD �

q.n

__

'•

'

;..r--- , ,

' '

'"'--._ Kızıl - Arvat

c,\ıM8AII

,

iRA N

��_..... �

'

Darvaz

e

!•TÜRKMENiSTAN�

Neblt-Dağ

\ --

�"� i:

Çeleken

ı:z:

Kara �BZ Göi O "\ l t .. , � r-J Ça� � C( ( '-"'-

:�

200 km

AFGANiSTAN

ÖZBEKiSTAN

i


1 7 Aralık Çarşamba gecesi başlayan olaylar, Per­ şembe sabahı kesilmedi. Ü niversite öğrencilerinin Üncülük yaptığı kalabalıklar, arabalan ve mağazala­ n yaktı. TASS Ajansı' na göre, bu "milliyetçi bir hareket"ti .

Robert Conquest, "The Harvest of Sorrov: So­ viet Collectivisatlon and the terror-famine" isim­ li eserinde; " 1930-33 yıllan arasında çeşitli katli­ amlar ve meydana getirilen sun'i açlıkla iki milyon Kazak Türkü'nün öldürüldüğünü." söyler. Bugün, Kazakistan Cumhuriyeti de diğerleri gi­ bi , bağımsızlığını ilan etmiş bulunuyor. Ruslar'ın bilmeleri gereken bir şey var. Bu bir Türk alasözü: "rüzgar eken, fırtına biçer." 6 . 5 . Türkmenistan

Zülkarneyn, Semerkand"ı geçip. Türk ailesine döndüğü sırada üzerlerinde "Türk" belgeleri bulu·· nan iki kabileye rasllayarak, hiç kimseye sonnadan onlara "Türk manend" Türk ' e benzer demiş. Böy­ lece adlan "Türkmen" olmuş . Türkmenler, 24 ka­ biledirler. Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu'ya göre; Türkmen etnomisinin türevişi hakk ında çeşitli fikirler ileh sürülmüşlür. B a.Zılanna (t.öre kelime, Türk+İman (İbn Kesir, Mehmet, Neşrl) bazılarına göre ise Türk+İman'dan Lüremiştir. Sonuncusu en doğru ol anıdır. Sovyet larihçileri ; V. Uspensky ve V. Belayev'e göre ; Türkmen sözü ilk defa İsla.m lileralüründe ı O yy. sonunda ort aya çıkmıştır. Bu dönemde Türk­ men'ler Amu Derya ırmağı' nın kuzeyinde medeni yönden gelişmiş Maveraünnehir bölgesine ve Man­ gışlak yarımadasına nüfuz etmişlerdir. Maveraün­ nehir'de İslimlyeti kabul etmişler ve Samani' lerin mahalli hanedanlığı'na itaat etmişler ve bu h ane­ danlığın izniyle Sir-i Derya kıyılarını işgal etmişler-

193


Bir Türkmen Kızı dir. Türkmenler'in · Maveraünnehir'e yapmış ol­ duklan sayısız akınlardan 1 1 44'de yapılan Buhara akını ile, özellikle 1 1 53 yılında Sultan Sencer ikti­ dan zamanında Merv'ln yıkılmasıyla sonuçlanan akın zikre degerdir. Sultan Sencer, kendisine yılda 24 bin koyun haraç vermeyi reddeden Oguzlann üzerine yürümüş, fakat maglup olmuş ve esir edil­ miştir.

194


1 6.cı yy'dan itibaren Türkmenler şimdiki Türk­ .menistan topraklannda o kadar çoğalmışlardır ki, lmzey İran ahalist için ciddi bir tehlike teşkil etme­ �·e başlamışlardır. "Aiaman" olarak adlandırdıklan lağmacı akınlanyla bu ahaltyt yağmalamış, tahrip �tmiş, öldürmüş ve esir alıp götürmüşlerdir. Türk­ ııenler'in , Türlunenistan'a yerleşmeleri oldukça zun zaman almış ve güç olmuştur. Şimdi müşaha·� ettiğimiz yerleşim durumu, ancak 18 ve 19.cu ·. 'lar da tamamlanabilmiştir. Bu yerleşme esna­ nda Türkmenler, sadece yerleştikleri bölgenin ıklü sakinleriyle çarpışmakla kalmamış, aynı za­ :ında birbirleriyle de çarpışmışlardır. Böylece bir irkmen aşireti diğerini sıkıştırmış ve önceden iş­ I etmiş olduğu bölgeleri terke zorlamıştır. Rus istilasına kadar Türkmenler kumluktan aret ülkelerini hep istiklal bayrağı altında yaşat­ ış, Türkistan ve Orta Asya' nın siyasi kaderinde üessir olmuşlardır. Şeybam Hanm Maveraün­ �hrl zapt eden ordusunda Türkmenler de yer al­ ştır. 1 723'de Kalmuklar, Türkistan'ın bir kısmı­ ele geçirince, Kazak-Kırgızlann Orta ve Küçük­ iz'leri batıya çekilmiş, Başkurtlar kuzeye atılmış, ll'kmenler de Üst-Yurt yayiasının güneyine sü­ lmüşlerdir. Türkmenler'in bu şekilde yer değiş­ meleri, muhtelif kabHelere aynlmalannda önemli ,] oynamıştır. Orta-Asya Türklüğü nün bağımsızlıklannda ve irenmelerinde Türkmenler, kendi hisselerine dü­ eni, tam olarak yapmışlardır. Hele kudretli ve aza­ letil Çarlık Rusyası ordulanna karşı direnmeleri, .'ürkmen tarihinin en şerefli mazisini teşkil etmek­ edir. Bir avuç Türkmen milliyetçisine karşı hare­ <:ete geçen Rus ordusunun kumandasında: Gene­ ral Skoblev, General Grodekov, General Kluhovskiy, General kuropatkin, Kinyar Erlstov, Graf Orlov vs. vazife almışlardır. Her şeyi göze alan '

195


196


Türkmenler, uzun mücadeleler etmiş, çalışmış çabalamış, sert ve buruşmaz yağız çehrelerindeki gurura halel getirmeden. nihayet stebin mahrumi­ yettne, Rus ordusunun kasaplığına boyun egrniş, vatanın ücra köşelerine çekJimege mecbur olmuş­ lardır. Ü nlü tarthçileri . ise, bu mukaddes Türk dire­ nişini, kendilerine has merhametsiz bir dil ve üsh1pla tarif ve tasvirden, hiç de hicap duymamış­ lardır. Nitekim, bir aralık Orta Asya' da barış ve asayişi temin için gönderilen Rus heyeti başkanı bir Rus generali yazdıgı eserinde, Türkmenler hakkın­ da: "Acımaksızm her elimize geçeni imha etmek

ve bununla da kalmayarak aynca at ve para üze­ rine ağır vergiler koymak, Çarımızın en insani bir davranışı olacaktır'' derneği killi görmemiş, bir de Rusluk hırsının kabına sığmaz zehirini şu cümle ile akıtmıştır: "Türkmenler dünya küresinin üze­

rinde siyah bir lekedir; bunlar insanlığın yüz ka­ rasıdır, tahammül edilmez hayvan soyundan başka bir şey değillerdir" (XX ans de la grande Revolution Scoialisle d'oclobre. Dergisi, 1 937, sayı 9- 1 0- 1 1 - 1 2 . LURSS en Contruction; Republique So­ c ial e de Türkmenie) . Sovyet Rus basınından aldığı­ mız bu cümlelerden mağrur Türkmen'i ne gib i bir =

cehenneme düştüğünü tayin etmek hiç de zor olma­ sa gerektir. Fakat, ne çare ki, 1 878 yılı Berlin Kongresi'nde . Rusya'nın Ege Denizi'ne çıkmasına engel olmak üze re Ingiltere, Afganistan·ı h imaye al ­ tına alınca. Rusya da bu nu Türkmenistan'ı llhakla 1 878 de Türkmenistan'ın bütününün zaptı ile ta­ mamlanmış tı r . Sahanın verimsizliği ve kumluk uluşu Türkmen­ ler meskün yerlere göre çeşitli kabilelere ayrılınağa mecbur elmişU r. En büy ükleri şunlardır: 1) Çavdur _ (Çavaldur) : 2) Imrailı (Imir) : 3) Yomut; 4) Göklen. 5) Teke: 6) Sarık; 7) Salor; 8) Esran Bunlar dı . . .

şında Nuratı p ol' d aki le r ise

Türkmenleri Özbekleşmiş, Stavro­ kend il er i ni korumuşlardır. 197


Bugün başşehıi Aşkabad olan, SSCB'nin "Türk­ menistan Cumhuriyeti", 488 . 1 00 km2'yi kapla­ maktadır. Karakurum Çölü'nün ortasındaki Aşga­ bad'a Amu Derya'dan gelen sular hayat vermektedir. 5 bölgede 3.36 ı .000 kişinin yaşad.ıgı Türlune­ �istan nüfusunun %68'i Türkmen, digerleıi Rus, Ozbek, Tatar, Kazak, Ukraynah, Ermeni ve Aze­ ri'dirler. SSCB'ne baglı Türkmenistan Cumhuıiyett, Şu­ bat 1 990'da bagımsızlıgını ilan etmiş bulunmakta­ dır.

6.6. Başkırdlar

Başkurt, Başkırt veya Başldr, Orta ve Güney Urallarda yaşayan bir Türk boyunun adıdır. Nogay­ lar ve Kazaklar, Başkurtlar'ı, İştek (istek) diye ça­ gınrlar. . Bugün Orta-Asya'da 2 . 000.000 civannda Baş­ kurt bulunduğu tahmin edilmektedir. Bunlar içeri­ sine 1 40- 1 50.000 arasında Tipter isimli bir Türk boyu da bulunmaktadır. Son derece savaşçı insanlar olan Başkurt'lar uzun zaman ayn ayn beyler ve aksakanarın idare­ sinde yaşamışlar. Albn-Orda Devleti'nin dağılma­ sından sonra, Şibanoğullan (Sibirya-tura hanla­ n)nın idaresine, Güney-Batı bölümü ise, Nogay beylerinin hakimiyetine girmişlerdir. Başkuitlar'ın yıllarca ücretli askerlik ve muha­ fızlık yaplıklan görülür. XVII.yy'da gönüllü olarak Kınm . ve isveç seferJeline katılmışlar, XVlll.yy'da ise, Ruslar'a karşı birkaç defa ayaklanmışlardır. Bunun sonucu olarak da Ruslar, onlara tahammül edilmez şekilde askerlik yaplınyorlardı. Ruslar, Başkurtlar'a, öylesine düşman olmuş­ lardı ki , köylerini aleşe veriyor, köylüleri kazığa vu­ ruyor, kadınlannı, kızlannı, çocuklannı, esirlerini bile öldürüyorlardı. Zindanlarda, açlıktan öldürü­ lenler çok�u.

198


Sonunda Batkurtlar dini ve· siyasi baskılar ve ekonomik yağmalar yüzünden yurtlannı terkedip, idll Nehri aşagılarına, Ui'8.11ar'a, Batı Sibirya'ya Türldstan'a, Yedi Su bölgesine ve Kazak-Kırgız bozkırlanna göçtüler.

Rus yazarı N. Flrsov; ''Başkurt'ann, Kama Nehri'nin beri tarafındaki, 4ller Türk boylan Ue de temaslarda bulunarak, Rus hükümetini ujraş­ tırdığmı .." söyler. Bu yüzden, Kama'nın diger ya­ nında kalanlardan, yeni nizarniardan kurtulmak is­ teyenler, Bqkurtlar'ın yeni yerlerine adeta bir "sığmak" gibi bakmaya başlamışlardı. 6.7. Kazan Türkleri Pugaçov isyanına Nasıl

Katılmıtlardı? ı 745'te Ruslar, madeniert bol BaŞkurt toprakla­ rını ele geçirtyor ve buralarda imalathaneler kuru­ yorlardı. idll boyunda, Tatarlar, Çlrmlşler, Çuvaş­ lar, kötü şartlarda yaşıyorlar, makam ve rütbe sahiplerinin cebir ve zulümlerinden şikayet ediyor­ lardı. Topraklan, Rus rençperleri tarafından işgal edilen yerli halk, vergilerini ödeyemez hile gelmiş­ ti. Bu sırada ortaya çıkan; Kazak sergerdesi Puga­ çov, _ Başkurtlar'a da bağımsızlık va'd edince, Ka­ zan'daki bütün Türk boylan da peşine takılmış ve Pugaçov'un Kazan'a yürüyen ordusu, bir çırpıda; h atırı sayılır bir rakama , 2 0 . 000'e ulaşmıştı.

Rus yazan R. ignatyev, Pugaçov, isyanı'na katı­ Başkurt lideriertnden "Yolav .AAa'nm oğlu Sa­ lavat'ı, xvm . yy'ın belli başlı şahslyetlerlnden" lan

sayar.

6.8. Yolayoğlu Adında Bir Kahraman Babası ile birlikte bu isyana katılan Salavat Yo­ kahramanlık menkıbeleri, günümüzde dahi dtllerde dolaşır. İyi bir şair ve şarkıcı da olan bu büyük halk kahramanı'nın şarkılannın çogu kendisinin tertipiediği söylenir.

layoğlu'nun

199


J\rız1ı ll J>ı ı.IJr ıco ı ı. c ı k u rclu}ı lsywı '>ot ı w ıciu koı ı u lıtwjıı

J.:ufes Ic

İyi s i l a h k ı ı l L uı a ı ; w; ı a h i rıici Yolayoğlu, i d a re s i ­ ne Lopl adıgı i k i h i n kadar sava�t.· ı i l e . Rus ge n e ra l i

Mikhelson

i l e de b i r k a r defa

(�<uı.>ışmışl ı .

6 . 9 . Tükenmeyen Nefret Ve Garip Bir

infaz

Rus alavların ın . Salavat'm müfrezeleri n i yen i p , on u e l e geç i rmesi. h iç de kolay o l m am ı ş tı .

200


Pugaçov, Moskova'da vücudu dörde bölünerek . Idam edilmiş, baba-oğul Yolayiara çeşitli yerlerde "kamçı De dövülme" cezası verilmişti. Sonunda, "etlerlne damga vurulup, burun kanatlan yanla­ rak" ebedi kürek cezalannı çekmek üzere, Baltık Denizi kıyısındakl Rugervlk Limanı'na göndertle­ ceklerdi. Baba Yolay, hiçbir tıbbi yardım yapılma­ dan 1 75 , oğul Yolay ı 25 kamçı darbesine katlandı. İki mahküm'un Ufa'da etlerine damga vurulmadığı, burun kanatlannın iyi yanlmadığı görnlünce karar yeniden yerine getirildi ve ilgili memur işinden ko­ vuldu. Albnordu Devleti zamanında; Başkudistan, bir kısmı Astrahan, diğer bir kısmı Sibirya Hanlığı'na tabi olmak üzere ikiye bölünmüştü. XVI.yy'ın yarısından itibaren bağımsızlıklannı kaybeden ve Ruslar'a vergi vermek istemeyen Baş­ kurtlar, ayaklanmışlar ve milli kahramanlarının öncülüğünde "İstiklil" mücadeleleri vermişlerdir. Üç yıl bağımsız yaşamış ve Ruslar'a karşı 20 yıl sa­ va�mış olan Seyyit Batur, bunlardan biridir. 6. ı o. Bağımsız Başkudistan

Özerk olarak bilinen Başkırd cumhuriyetinde ı 43. 000 km2'lik alanda yaklaşık dört milyon Baş­ kırd yaşamakta olup, başşehri Ufa olan bu ülke, ı 2 Ekim ı 990 günü ''bağımsızlık karan" almış bulun­ maktadır. 6. ı ı . Ruslar'ın Kısmen

Hristiyanlaştırdıklan Türk Boyu:Çuvaşlar Yahut Çuvaş Türkleri Çuvaşistan, Orta İdll Bölgesi'nde İdll Nehri'nin Kazan ile Gorkl arasında aktığı yerin güneyidir. Çuvaşistan'ın doğu ve batı smırlan; Sura ve Suiya­ ga nehirleridir. Merkezi Çebuksar'ın nüfusu; ı .800.000 kadardır. Rusya'nın diğer bölgelerine 20 1


nlsbetle, burada Türk olmayan nüfus sayısı %20 kadardır. Diger belli başlı şehirleri; Alatır ve Ka­

naş'tır. Çuvaşlar'ın,

bu bölgeye Bunlar ın Batı'ya ilk göçleri sırasında geldikleri sanılmaktadır. Sovyet Rusya'daki Çuvaş nüfusunun 3. 500.000 kadar ol ­ duğu tahmın edilmektedir. '

Çuvaş yahut Çıvaş şeklindeki telaffuzu ile bu Türk boyuna; "Çavuş Türkleri" de denilmektedir.

İlk Iki kelimenın anlamı; yavaş, sakin, banşçı de­ mektir. Çuvaşlar'ın eski Bulgaristan Törideri' nin torunlan olduklan da söylenirse de, Hrlstlyan olan Çuvaşlar, gıtttkçe mtlliyetlerini kaybetmektedirler. Ancak, Çuvaşlar'ın, Hrlstlyanlığı kesin olarak ka­ bul ettikleri de söylenemez. Çünkü; hem gök, hem de 'yer tanrılan (!) olan Çuvaşlar, Ruslar tarafından Ruslaştıolmak ve Hrlstlyanlaştınlmak için çok büyük Işkenceler görmüşler, vergilerle ezilmişler ve ekonomik bulıranlara sürüklenmişlerdir. Çuvaş­ lar'ın bir kısmı Ise Müslüman'dırlar. Yine bir kısmı da Şaman'dır.

Bunun Için Ruslar, tanm alanlarını h alkın elin­ den alarak , devlelleşlirmişlerdir. Yapılan çok sayı­ da manaslırlara gönderilen papazlar, devielin diğer memurları gibi , halka eziyet ve işkenceler yapmış­ lardır.

Çuvaşlar'ın bu haskılara dayanamayıp, her fır­ satta ayaklandıklan . Ruslaştınna ve Hrlstlyanlaş­ bnna 'ya karşı koydukları , kiliseleri yakıp yıkarak , papazlarını öldürdükleri görülür.

Ruslar yy'ın ilk yarısında: bu siyasetlerini hız­ landırmışlardı. 2. Dünya Savaşı sırasında; Çuvaş­ lar' ın yaşadığı Orta-idil sah ası, Rus ordularının la­ Jim yeri cephane depolannın bulunduğu yer olmuştu. Çuvaşlar, Orta-Asya Türk lehçelerinden farklı bir lehçe ile konuşurlar. Urallar' da 1 8 . 000 km2'yi 202


bulan birbuçuk milyon nüfuslu "Çuvaş Özerk Böl­ gesi"de ''baiımsızhk" kararı almış bulunmaktadır. Çuvaşistan'ın başşehri Ceboksaridir. Önemli şe­ hirleri Alatır ve Kanaş'tır. 6. 12. Mişerler Kazan, Ufa, Penn, Penza ve Saratov bölgesinde 1 .000, 000 civarında Mişer yaşamaktadır. Mişer­ ler'e Tepter'de denilmektedir. Tepter, "defter" de­ mektir. Gerçekte; Tepter isimli bir Türk boyu yok­ tur. Eski zamanlarda; Pyazan vilayetinin bir kısmın­ da Oka'dan kuzeye doğru Tambov'un kuzeyinde ve Penza'nın batısında oturan Mişerler' den 40 . 000 kadarı Ruslar'la karışmış ve Ruslaşmışlardır. Bir zamanlar; Kazan'da oturan 6 köy halkı, Ka­ zan ve Çuvaş lehçeleri arasında bir dille konuşu­ yorlardı. Mişerler'in Müslüman olanlarını Başkurtlar'ın arasında bulundukları görülür. Bir kısmı ise, eski yurtlannda oturamayacak hale gelince, kaçarak, Finlandiya'ya göç etmişlerdir. 6. 13. HrlstiyanlaştınlanBeşermen'ler, Buryat Ve Udmurt Türkleri Votyaklar arasında oluran bir Türk topluluğu, Rus Çarı İvan ' ın, kendilerini Hrlstiyanlaştırmış ol­ masına rağmen, "Müslüman" demek olan "Beser­ men" adını muhafaza etmişlerdir. Besennenler'ln, Volyaklar arasında ve elvann­ da oturanlannın Votyakça, Türkler tarafında olu­ ranlannın Türkçe konuşlukları görülür. Rusya Federasyonu'na bağlı olarak yaşayan Buryat Türkle ri ' nin sayısı bir milyonu geçmekle olup, ülkeleri Moğolistan sınınnda 1 35 . 000 km2'lik bir alandır.

203


Başşehirleri tnan-Ode olan Buryat Türkleri, 8 Ekim 1 990 günü egemenlik ilan ederek, Özerk böl­ gelerine, şimdilik Buryat Sovyet Sosyalist Cum­ huriyet adını vermişlerdir. 1 .600.000 nüfuslu Udmurt Türkleri de, Rusya Federasyonu içinde kalacaklannı, ancak bütün ta­ bii kaynaklannın Udmurtlular'a ait olduğunu belir­ terek, 20 Eylül 1 990'da egemenlik ilan etmişlerdir. - Udmurt Cumhuriyeti'nin topraklan, 42.000 km2'den fazla olup başşeh irleri İjevsk tir. '

7.

SiBiRYA TÜRKLERİ

Sibirya, batıda Ural dağlan, doğuda Pasifik Ok­ yanusu kuzeyde Kars-Laptev ve Doğu-Sibir deniz­ leri güneyde Kuzey Türkistan (bugünkü Kazakis­ tan Sovyet Cumhuriyeti) Moğolistan Halk Cumhuriyeti, ve güney doğuda Çin Halk Cumhu­ riyeti yl e çevrilmiş bir bölgedir. Yüzölçümü 1 4 mil­ yon kilometre kareden fazladır 1 0 milyon kilometre karelik kışmı, bugünkü Sovyetler Birliği n i n hu­ dutlan içindedir. Sovyetler'deki Sibirya'n ı n 4 mil­ yon kilometre karelik kısmında Türkler yaşamakta­ d ır . "Sibir" ve "Sibirya" sözlerinin manası bugüne kadar aydınl anamamış olmasına ragmen , b u kelime hakkında 1 8 . as ı r başlarından beri çeşitli fikirler ileri sürülmüştür. Rus dili etimoloj i sözlügünde, Sa­ biri (veya Seberi) Hun k avi m l er i nde n birinin adı olarak z ikredilınişUr. Sb i r ise bu kavı n i n yurdu dur. Türkistanlı yazar Olcaş -Süleyman'a göre: Gülte­ kin abidesi ndeki "Türk ıduk yerisubi" cümlesinde­ ki Yer-Sub söz ler:i halk arasında Subyer olarak kul­ l an ı lm ı ş . dah a sonra da Sibir haline gelmiştir. "Sibir" cografi adı İslam kaynaklannda XIV. yy. ' başla nnda tesb i t edilmişi ir. 1 3 1 2 yı l ı nda yazdığı Cimi'üt -tevirih i nde Reşid-üd-din, Nayman Bo­ yumlan bah s e de r ke n , Cengiz Han ' ı n ordusundan '

'

204


Küçlük'ün İbir-Sibir ülkesine gelip Naymanlar'ı ile Altay Dağları'na yerleştigini yazar. Eski Rus yıllık­ lannda ise, Toktamış Han' ın ( 1 376- 1 404) öldürül­ mesinde bahsederken, Sibirya adı geçmektedir.

Sibirya'ya X.yy'dan beri İbir, İbirya ve Sibirya da denilmiş, 1 407'den sonra Rusça'da da Sibirya olmuştur. Sibirya'da Yakut'lar, Tatar'lar, Tuva'lılar, Ka­ zaklar, Çuvaşlar, Hakaslar, Başkırtlar ya!;>amakta­

dırlar. Burada yaşayan bu Türkler'in sayısı iki mil­ yon kadardır. Burada Altay Dağı Hakas ve Tuva Otonom cumhuriyetleri bulunmaktadır.

8. YAKUTİSTAN OTONOM TÜRK CUMHURİYETİ DE BAGIMSIZ OLDU Yakut Türkleri. ünlü Sibirya ile Kuzey kutbu arasında yaşamaktadırlar. Adını aynı zamanda; Türkçe'd eki "zıbarmak, uyumak" kelimesinden alan ve "uyuyan ülke" demek olan Sibirya'da sayı­ lan iki milyona ulaşan Yakutlar, 27 Eylül 1 990 gü­ nü olonom devletlerinin bağımsızlığını ilan ettiler. Cumhuriyette Türkçe konw;;anlann sayısı ise, 700.000'in üzerindedir. Sıfırın allında 7 1 derecede Türklüklerini_ koruyorlar. Başşehri Yakutsk olan "Yakutlstan", üç milyon km2 kadardır. Kuzey Kutup Denizi'ne dökülen Le­ na (Büyük Su) kıyısındaki Yakut şehri 1 632 yılında kurulmuştur.

9. YENİSEY-ALTAY-TÜRKLERİ VE OTONOM DEVLETLERİ Bugünkü Rusya'nın idari t aksimalına göre; Ye­ nisey-Altay Türkleri'nin yurtlan birçuk idari bölge­ lere aynlmıştır. "Kray" ve "Oblast" adını alan bu

205


bölgelelin büyükleri Krasnoyarsldy Kray, Altays­ ldy Kray ve Tuvinskaya Oblastlandır. Altay'daki idarelerin merkezi BarDau şehridir. Altaysldy-Kray Moskova'ya bağlıdır. Altayskiy-Kray Ob Innağının yukarı kısmı ve ona dökülen Biy ile Katun ırmak­ lan'nın etrafını da yer almaktadır. Altayskiy­ Kraylığı'nın Güney ve Güney batısında; Kazakis­ tan, kuzeyde Krosnoyar-Krayı, doğuda Tuva Oto­ nom İdaresi Çin ve MoğoUstan yer almaktadır. 8 şehir ve 1 O kasabası vardır. Altay Dağlan' n ı n bir kısmında yaşayan Türk boylannın "Otonom Dağ­ lık Milli Bölgesi (Gorna - Altayskaya Autonomnaya Oblast)" İşte bu Altayskiy - Kray'ın bir kısmıdır. Krosnoyarskly-Kray'ın sının batıda Tob, Tü­ men Kamerovsk oblastlan, güney - batı da Al­ taysldy - Kray güneyde Tuva Otonom idaresi, do­ ğuda Yakutlstan ve Irkut Eyaletlerl, kuzeyde Karsk denizidir. Yüzölçümü 2.403.600 km2'dir. 63 bölgeye aynlmıştır. 1 4 şehir, · 34 kasabası bulunur. İdari merkezi . Yenisey ırmağı kıyısındald Krosno­ yarsk şehrtdi. Yenisey Türk boylarının "Hakas" adını verdiklert Milli Otonom İdaresi Krosnoyar­ Kray'ın bir bölgesindedir. Buranın eyaJetlerden bir de Tuva Otonom idare­ si (Tuvinskaya Avtonomlnaya Oblast)dır. Kuzey batısında ve kuzeyinde Krosnoyar Kray'ı, kuzey doğusunda İrkutsk Eyaletl, doğuda, Buret-Moğol Sovyet Cumhuriyeti, batıda Altay-Kray'ı ile çevıi­ lidir. Dinleri Şamanlık olan Tuwa Türkleri değişik bir Türk lehçesi ile konuşurlar. Bu küçük ülke, XVIII. yy ortalarına kadar Moğolistan Lopraklanna dahil­ di.

Çarlık Rusyası'nın 1 860'ta Çin ile yaptığı ticaret anlaşması sonrası, Tuwa ülkesi'ne Ruslar dalmaya başladı. 1 9 1 1 'de Tuwa bağımsız bir devletti. 206


ı 9 ı 7 Rus İhtlliU sonrası, bu bölgeye Bolşevik baskılan arttı. Tuwa Halk Cumhuriyeti oldu. ı 924'te bağımsız bir devlet haline gelen Tuwa'yı SSCB ı 944'te yuttu. Bu otonom cumhuriyette ı 70.000 Tuwa Türk üne karşılık bölgeye yerleştiri­ len ı 30. 000 kadar da Rus göçmen bulunuyor. Tu­ wa topraklan, ı 75.500 km2. '

10.

DOÖU TÜRKiSTAN TÜRKLERİ

Doğu Türkistan, 2 Türkiye büyüklüğünde bir ülke olup, ı .646.800 kilometre karedir. ı 5 milyon nüfusunun %20'sl ÇinH gerisi Uygur boyundan Türkler'dir. Aynca 900.000 Kazak Türkleri ı 00,000 Kırgız Türkleri olup bunlann hepsi Hane­ O mezhebinden Müslümanlardır. Dr. Muhabay Engin, "Türkistan" kelimesinin anlamını şöyle anlatır: "Türkistan adı Türkiye'de Tanzimat'tan sonra­ lan Ziya Paşa ve Namık Kemal tarafından "Türki­ ye" yerine kullanılmıştır. Mesela; Ziya Paşa "Tür­ kistan'ın esbab-ı tedennisi" diye "Türkiye" hakkında bir makale yazıyor ve Namık Kemal de Fransızlar'ın "Juenes Turcs" tabiri "Türkistan er­ bab-Şebabı" şeklinde Türkçe'ye tercüme ediyordu . "Türkiye" manasırıda kullanılan bu "Türkistan" tabirine yazı fennanlarda bile tesadüf ediliyordu. Hatta Sultan Reşad' ın son Avusturya imparatoru Şarl'a verdiği fahıi müşirlik fennanında ''biz Id bi lütf-U Mevli Türkistan ve Şimll olduğu bil cümle memali.k. buldanin padişahı. . . " şeklinde bir ibare vardır. Şimdiki dönemde Türkiye'de Türkistan teri­ mi ve onun belirtmek istediği ülkeler çeşitlilik gös­ termekte, bazan Türkistan ile bareber Buhara de­ Kısacası, şahit nildiğinde olunmaktadır. Türkistanlılar arasındaki kavram kargaşalığına Türkiye'de rastlanmaktadır. Bazı yazar ve araştır­ macılann, şimdiki Sovyet ve Çin Hükiimetlerlnln 207


N

i

mak

Çin Seddi, ÇinUler tarafından Türkler'den korurı­ için sarp ve karış ık şekillenmiş arazide yapılmıştır.

Taıilıi


Türkistan'lı MiUi Kahraman lider Örkeç

kullandıklan tabirleri, Doğu ve Batı Türkistan için kullandıklan görülmektedir. Bununla beraber, ge­ nellikle Sovyetler BirHği ile Çin'deki Türkler "Ana­ vatan Türkleri", "Orta Asya Türkleri", "Tutsak Türkler", "Dış Türkler'', "Rusya veya Çin Türkle­ ri", "Sovyet Rusya Türkleri" şeklinde anılmakta­ dır. Doğu ve Batı Türklstaiı Türk ve Müslümanla­ n'nı araştınp çok önemli ve değerli eserler yazan Batılı ilim adamları ve araştırmacılan da her iki Türkistan' ı tek bir teıimle ifade edememiştir.

ÖRKEÇ

Paris'te

Çin'de daha fazla demokrasi için mücadele veren Türk öğrenci lideıi Örkeç (Wuar Kaixi) geçtiğimiz günlerde Hong Kong'dan Paris'e geldi. Paıis'te dü­ zenlediği bir basın toplantısında Çin yönetimini şid-

209


detle eleştiren Katxi, mücadelemiz sona ermedi, bir­ çok arkadaşım demokrasi için canından oldu. Ergeç demokrasiyi Çin'e yerleştirecegı.z, dedi. Gözlemciler Pekin olayianna sebep olan öğrenci liderini sıkı ko­ ruma altında tutuldugunu ifade etti. ( 1 7. 7. ı 989) ·

Onların çogunıugu şimdiki resmi tabirler oan

"Orta Asya Te Kazakistan" ve de "Sinkiang'' terim­

lerini kullanmaktadırlar. Mesela; Prof. S. Zen­ konlr.y, eserinde Türkistan'ın boy adlarını kullan­ mayı tercih etmiştir.

Prof: E. Allworth, Orta Asya demeyi uygun gör­ mektedir. Prof. A. Beningsen Te Prof. R. Pipes eserlerinde, yerine göre Türkistan ve Kazakistan olarak ifade eder. Sir Olaf Caroe, Türkiye, Azer­ baycan ve Türkmenleri-Batı Türkleri: kalanlarını da Doğu Türkleri Te Orta Asya Türkleri: olarak almıştır, Genellikle son zamanlarda Doğu ve Batı Türkistan, Batılı SoTietolog Te Sinologlan tara­ fından Orta Asya şeklinde ifade edilmektedir. ingil­ tere'de daha önceleri yayınlanmış olan "Central Aslan Re'View'' ve birkaç seneden beri çıkmakta olan "Central Asion Suryev" dergisini misal olarak göstermek mümkündür. Doğu Türkistan, 1 870'ten 1 882'ye kadar Os­ manlı devletine tabi oldu. Sultan Abdülaziz Te İkinci Abdülhamid adına h utbe okunup sikke ke­ sildi. istanbuldan subaylar, din adamları gönderil­ di. Gerçekte bağımsız devlet olan Kaşgar Hanlığı 1 882'de tekrar Çin istilasına ugradı. Uygur Türkle­ ri, bitip tükenmek bilmez bir İstildil harbine girdi.' Orgeneral Abdüniyaz Bey, 80.000 Türk askeriyle beraber Müttefik Rus-Çin ordusuna karşı Yar­ kent'te şehit düştü. ( 1 5.8. 1 937) Japonya, Doğu Türkistan'a destek olmak, bir Osmanlı Şehzadesi­ ni hakan olarak yollamak istedi. Şehzade yolda öl­ dürüldü. Ülke Çin'de kaldı. 2 10


Doğu Türkistan, altı defa istilaya uğramıştır. isa Yusuf Alptekin bu istilalara karşı direniş hare­ ketlerint şöyle anlatır: ı- İlk İstila Devrindeki Hareketler: 1 8 1 9 senesinden 1 863 yılına kadar aralıksız di­ reniş hareketleri olmuş ve 1 863 yılında 1 4 sene de­ vam edecek olan Yakup Bey'in devleti kurulmuş­ tur. Bu devrede sırasıyla; 18 ı 9 Üç Turfan hareketi, ı 824'de Cihangir Hoca Hareketi, ı 828 de Meh­ met Yusuf Hoca ve Hakkulu Hareketi ı 845 yılın­ da M. Emin Katta Töre Hareketleri, ı 852 yılında aynı Kahramanın ikinci bir hareketi, ı855'de VeU Töre'nin Kaşgar Hareketi, 1 856'da Veli Töre ve Hakkulunun müşterek hareketleri, ı 862'de Urum­ çi'de Davut HaUfe Hareketleri ve ı 863'de Doğu Türkistan'ın bütün şehirlerinde direniş hareketleri meydana gelmiştir. 1 863 yılının Nisan ayında Kü­ çar şehrinde Raşidin Han, Haziran ayında Kargı­ hk şehrinde Abdullah , Ağustos ayında Kaşgar'da Sıddık Buğra Beğ, Hotende Müftü Hoca Halelbul­ laah, Yarkent'te Muhammed Ali, İU'de Ebul Ala Hudaykuloğlu, Urumçi'de Davut HaUfe, Aralık ayında Çöğeçek'te iman Muhammed adlarında milli mücahitlerin idarelerinde geniş bir Kurtuluş hareketi meydana gelmiştir. Neticede Yakup Bey in idaresinde bağımsız bir Türk Devleti kuruldu. Osmanlı İmparatorluğu, Rusya ve ingiltere tarafından resmen tanınan bu devlet daha sonra, ı 876 yılında ikinci Çin i stilası karşısında yalnız bırakılmış ve yıkılmıştır. 2. İkinci İstila Devrindeki Milli Hareketler: Mehmet İbrahim, Timur HaUfe, Ahmet Tamak Batur, ' Mehmet Ali Hoca, Rabman Kul Batır ve Nimet HaUfe gibi milliyetçiler liderliğinde birçok hareketler olmuş, fakat bir netice alınmamıştır. '

211


2 12

Bir TI.irk oyunu: Gökbörü


3. Üçüncü ve dördüncü deredeki Milli direniş hareketleri ve kahramanlan: 1 93 ı 'de Kumul'da Hoca Niyaz Hacı Hareketi, ı 932'de Twfan şehrinde Maksud, Mahmud ve Mu­ sul Muhiti kardeşlerin hareketi, 1 933'de Altay­ lar'da Prens Şerif Han hareketi, ı 933'de Toksun, Karaşehir, Küçük Aksu havallsinde Timur beğ, Tota Beğ ve Hafız beğlerin hareketi, aynı yılda Ho­ ton ve havalistnde Mehmet Emin Buğra ve Sabit Damolla hareketi 1 94 ı - 1 943 seneieıinde Al­ tay'larda Osman Batur' un hareketi gibi milli dire­ niş hareketleri: Türklerin Çin mezalimine karşı verdikleri İstiklil ve hürriyet mücadeleleridir. ı 93 1 yılında Hoca Niyaz Hacı ile başlayan hareketler, 1 933 yılında Doğu Türkistan'da milli bir hüküme­ tin kurulmasıyla neticelendi. 1 2 Kasım ı 933 lart­ binde Kaşgar'da bulunan hükümetin Cumhurreis­ liğine Hoca Niyaz Hacı, Başvekilliğine ise Sabit Damilla getirilmişti. Fakat bu hükümet de Rus­ lar'ın müdahalesi ile iki düşman arasında kalarak dağılmıştır. 4. Milliyetçi Çin devrindeki Hareketler: 1 944 senesinde ili, Altay ve Çöğecek bölgelerin­ de ayaklanmalar olmuş. yine aynı sene Ali Han Tö­ re, Gani Batur ve Abdülgafur gibi liderler. İli vilaye­ tinde ikinci bir kurtuluş hareketini yönelmişlerdiL Ali Han Töre'nin Cumhurbaşkanı seçilip milli bir hükümetin ilanıyla neticelenen bu hareket bir müddel sonra Rus ve Çin işbirliği ile dağıtılmıştır. 5. Kızıl Çin Devrindeki Kurtuluş Hareketleri: Bu devredeki kurtuluş hareketleri daha çetin ol­ muş ve bu zulüm ve işkence daha öncekilere taş çıkartmışlır. Kapalı bir kulu durumunu aı:7-eden Kı­ zıl Çin ülkesi dış dünyaya hiçbir doğru haber ver­ memekle beraber. Doğu Türkistan daki hareketle­ rin zaman zaman, dünya kamu oyuna intikal etmesine manl olamamıştır. · '

2 13


Gökbörü oyunu Türk dünya.'> ının çeşitli bölgelerinde oğ­ lak oyunu, bozkeçi oyunu adları ile de oyrıanır. Gü11ümüz Tiir kistanuı'da bu oyunu oynayan Uygur

Tiirlcleri.

2 14


ı 95 ı yılında Osman Batur, Canım Han ve Oraz Beğ'lertn liderliğinde bir milli direniş harketi olmuş. ancak bu hareketler çok kanlı bir şekilde bastınla­ rak, Osman Batur, ve arkadaşlan idam edilmiştir. Daha sonra sırasıyla ı 959'da Roton'da ı 962'de İli ve Tarabagatay'da ı 9-63 de yine Roton'da ı 965 Nisan ve Ekim aylannda birçok vilayetlerde, ı 966 yıl Nisan ayında İli ve Kaşgar'da büyük çapta kur­ tuluş hareketiertnin olduğu, Doğu Türkistan, Sov­ yet Rusya ve bazı Avrupa devletiertnin radyo ve neşrtyatında yer almıştır. Doğu Türldstan Türkleri'nin ayaklanma şeklin­ deki kurtuluş hareketleri sürüp gitti. Bu İstıla hare­ ketiert güçlerı hazırladı. Büyüklü küçüklü , dalgalar hallnde gelişen ilk göç, ı 933-34"te Doğu Türkistan ' da ikinci Türk devletinin ortadan kaldınlıp, Çinll Genel Vali Şin­ şi Say'ın Ruslar ile Işbirliği yaparak, kurduğu deh­ şet ve terör rej imine rastlar, Himalaya, Karakurum. Kuonlun gibi, dünyanın en yüksek dağ silsilelertni aşan binlerce kişiden sadece birkaç yüzü Hindis­ tan'a varabildL ı 937"de Doğu Türldstanlılar, Kaşgar'daki M illi Ordu Kumandanı General Mahmut Muhiti ve da­ ha sonra yerine geçen General Abd.ünniyazın ida­ resinde ayaklandılarsa da başanlı olamadılar. Hln­ distan'a göç, aynı şekilde sonuçlandı. Bu sıralarda Doğu Türkistan'ın kuzeyinde de yirmibeşbinden fazla Doğu -ı:'ür.k.lstan'lı zalf Teycl, Hüseyin Teycl ve İlyas Han idaresinde ayaklandı­ lar. Çetin şartlar ve düşman üstünlüğü yine mu­ kadder mağlubiyeti hazırladı. Kalan onsekizbin kişi, doğu eyaletlere �eçti. Bu defa da Çlnll Müslüman­ larla ihtilafa düştüler. Allıbin kişilik bir �rup Zaif Teycl'nin oğlu Osman Taşdan, Hacı Hamza, İlyas Han idaresinde 1 94 ı "de Tlbet'den Hlndistan'a var­ dığında 3067 kişi kalmışlardı. 2HS


Türkis taıı'uı milli kahrwnam Osman Batur

I 949'da Komünist Çin, Milliyetçi Çin'i maglup etti . Doğu Türkistanlı mllllyetçiler, liderleri Mu­ hammed Emin Buğra ve isa Yusuf Alptekin idare­ sinde yollara döküldüler. Çinll hudut muhafız kuv­ vetlerinin şiddelli mukavemeUne ragmen, 852'si hududu geçmeyi başarmış, digerleri geri çevrilmiş­ lerdi . yollarda 54 kişi daha öldü. 49 kişi de çeşitli yerlerinden sakat kaldılar. 2 16


1 950'de Barköy bölgesinde Os man Batur, Ca­ nım Han, Sultan Şerif Teyci' nin liderliğindeki ayaklanmaya dört bin aile iştirak etti. Sayı ve Silah bakımından üstün olan düşman kuvvetlerinin çem­ beri içerisinden sıkışan Doiu Türkistanlı mücahit­ lerden bin kişi. bu çemberi yarınayı başardı. Üç bin millik mesafeyi savaşa ve zor tabtat şartlarında mü­ cadele vererek Hindistan'ın Ladak şehrine varan­ lar, sadece 350 kişi kalmışlardı. Çin'in "Doiu Türkistan Türkleri"ne reva gördü­ gü zulüm, işkence ve katliamlar, pek çok milli ayak­ lanmanın çıkmasına sebep oldu. Sinsice "Çinlileş­ tirilmek" istenilen "Doiu Türkistan Türkleri" ne yapılan baskılar, sık sık "Milli tepki" gördü, Pe­ kin"in de Türkler'i; Moskova gibi, Uygurlar, Kır­ gızlar, Kazaklar şeklinde bölmesi ve Doiu Türkis­ tan'& "Slnkiang'' demesi, daha uzun zaman devam edemezdi. Mao'nun kültür ihtilali boyunca yasakla­ dığı "İslamiyet"in sonunda serbest bırakıldığı sanıl­ dı. Ne var ki, camilerde onarım durduruldu. Ve ka­ pılarına kilit vuruldu, ibadet yasaklandı. Doiu Türkistan'ın Türkler tarafından değil de Çlnliler tarafından idare edilmesi sancıları ise şimdilik sü­ rüyor. Doiu Türkistan'da 1 00.000 kadar Salar Tür� kü'de bulunmaktadır. Salarlar aslen Türkmen­ ler'den gelmektedir. ll.

AFGANiSTAN TÜRKLERİ

Afganistan'ın kuzey kısmında oluran çeşitli Türk boylanna Afganistan Türkleri denilmektedir. Afganistan'da ilk defa M .Ö. II yy"da Saka Türk Devleti vardı. Sonra Yue Çi'ler Kuşanlar, Akhun­ lar, Gazneliler, Harezmşahlar, Timurlular, Özbek Hanhiı. Şıbanhlar, Astarhanlar Mangıthlar'ın za­ man zaman Afganistan · a hakim olduklarını görüyo­ ruz. -

,

2 17


Afganistan'a başarısızlıkla biten Rus müdahale­ si sırasında; Özbek, Türkmen, Avşar, Kırgız, Ka­ zak ve Karakalpak boylannın kahramanlık destan­ lan yazdırdıklannı görüyoruz. Bunların sayılan 5.000.000"un üzelinde bulunuyor.

12. İRAN TÜRKLERİ

İran'da; Güney Azerbaycan, Kaşgay. Afşar, Hamse Şahseven, Karaçorlu, Halaç veya Kalaç­ lar, Karadağlılar, Givdirller Horasan Türkmenle­ ri, mlsklnler. ŞatranWar, DeUkanhlar, Beybağh­ lar, Boağçiler, Geyik.Uier, Kengerlüler, Timurtaşlar, Karay, Kengerlu, Bayat, Kaçar Türkleri bulunmaktadırlar ki, toplam sayılan 20.000.000 kadar olup, asimilasyona tabi lutul­ maktadırlar.

13.

IRAK

TÜRKLERİ

ı 040 Dandenakan Zaferi sonrası. Ön Asya ve Anadolu'ya yerleşen Oğuzlann diğer adıyla Türk­ menlerin evle:Ulan , ı o7 ı Malazgirt Zaferi sonrası, Anadolu gibi Musul ve Kerkük bölgesini de vatan yapmışlardır. Türkler Irak'a geldikleri zaman Musul, Kerkük, Erbil, Altunköprü. Köysancak, Takuk (Dakuka) ve Şehrizor'a yerleşmişlerdi. Bu Türk küllesinin büyük çoğunlugu Türkler'in 24 Oğuz boyundan Bayat boyuna mensuptular. Bölgede TÜRK hakimiyeti . Selçuklular'a bağlı Musul Atabeyliği zamanında başlar. Türk Kurtuluş Savaşı sırasnda daima milli sı­ nırlar içerisinde düşünülen Kerkük, 1 9 ı 8 İngiUz işgal i ve ı 920'de başlayan idaresini takiben, ı 926 'da Türkiye ile İngiltere arasında imzalanan Anka­ ra Anlaşması ile ileride plebislt yapılmak üzere, lrak'a bırakılmıştır.

218


1 923'te Lozan'da ve 1 926'da imzalanan Anka­ ra. . . Musul anlaşmalannda "Musul Türkleri" ola­ rak adlan geçenler, bugün bir kültür merkezi hali­ ne gelen Kerkük'ün civannda "Kerkük Türkleri" olarak kümelenmişlerdir. Bu çevrede yaşayan Türklerin sayısı bir milyon­ dan fazladır. Bu insanlar, sırasıyla; Selçuklu, Mu­ sul AtabeyHği, Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Os­ olarak tabi hakimiyetlerine manWar' ın yaşamışlardır. 1926 yılında ingWz parası ile kiralanmış Asu­ ri askerleri bir Bayram sabahı yüzlerce Irak Türkü'nü şehit etWer. Irak'la soydaşlanmız ilk olarak 1 924 yılında, in­ giliz, Arap Ermeni ve Süryaniler tarafından kalle­ dilmişlerdir. Bu katliamda binlerce Türk ileri geleni alçakça katledilmiştır. 1 946 yılında halk arasında gavur katliamı deni­ len soykınm resmi Irak makamlannca terllplen­ miştir. Birbuçuk milyonun üzelinde Türk'ün yaşadıkla­ rı bu vatan parçasında hayatlan zulüm, işkence soykınm ve baskılarla geçmiştir. Kanunlara saygılı, yaşadıkları memlekele faydalı ve idaresi altında bulunduklan devlete karşı faydalı insanlar olan Kerkük Türkleri; 1 4 Temmuz 1 959 günü; Irak ihtilalinin Birinci Yıldönümü ŞenHkle­ ri yapılırken, Iraklı Komünistterin meydana gelir­ dikleri "Halk Mükavemet Teşkilitı"nın alçakça saldırısına uğramışlar, sayılan bugün dah i tesbit edilemeyen masum ve silahsız insan , Laiihle ender rastlanan sahnelerle alçakça ve gaddarca katledil­ mişlerdir. Türkiye de pek çok insanın, meydanlarda nuluk alan bir çok politikacının, birçok profesörün, öğret'

2 19

·


J,...,.J � �..aJ1.,r .J.;:f..aJ1 ( .:.ı_, ,; li ı r _,_.1&.

ı.) ,=S.) V. .) "J\ ...lA..:..l \ J '-?.) fl \ ""=".)"J\ .l \.;_., \ .)\� :ta..� - '"="\.)"'J\ ;;_:.ıs­ .)\)""J\ ��.)"J\ .)L;.,ı\ �.) A /\ � . � 'i o '\ 1\ ' o ' � o ' o 1\

o

.;l..ı.l \

4.J.JS:: \

w _,il;

.) \.:ıaj':/\

Dr. IZZADIN MUSTAFA RASOOL D. SC., Prof. of Kurdish Literature & Literary Criticism

College of Arts, Baghdad Univ., President of the Kurdish Writers Union Tel.

Res College Union

8820235 G3 15 1

25 1 58

Irak, öz be öz 1ürk olan Kürtlere, üniversitelerinde bile Kürdoloji kürsüleri kurdurarak bölücülük yapıyor. He­ def1ürkiye. Yazarımızla Kürtlerin 1ürklüğünü tartışwı bir Iraklı Kürt projesörün kartı.

menlertn, yazarlann, aydın geçinen çok kişinin, bil­ mediklerinden şüphemiz bulunmayan bu olay, in­ sanlık tarihinin en yüz karası en utanç verici sah­ neleriyle doludur. Nüfusunun %40'ını Arap olmayaniann teşkil et­ tikleri Irak yöneticileri, Saadabat Paktı dolayısıyle

220


1 937 yılında Kerkük'ü ziyaret eden Türk Heyetine karşı yapılan muhteşem sevgi gösterilerinden ürk­ müşler ve Irak'ta o tarihten itibaren bir "Türk" düş­ manlığı başlamıştı. Irak Hükümeti, asi en Türk olan Kürtleri, tah ­ rik ederek bölücülük yaptırmaktadır. Üniversiteiiiere Kürtlere mahsus kürsüler kurdurulmuştur. 1 937'de Kerkük'ü ziyaret eden Türk heyetini ta­ rihi eserlerin yıktınlması, Türk öğretmenierin Ker­ kük te sürdürülmeleri, Kerkük çevresindeki gece­ kondu mahallelerinin Kürtlerle doldurulmalan; Türkiye ile San'at, kültür ve spor ilişkilerinin kesil­ mesi, Bakanlar seviyesindeki Türk ziyaretçilerinin ve Türk diplomatlarının Kerkük'e sokulmamalan takip etti. Kerkük'teki memurluklara Kürtler yer­ leştirilmişlerdi . Türklere yapılan baskılar, kanlı bir ihtilalle dev­ rilen Nuri Sait Paşa ve hempalanndan sonra da devam etti. Irak Cumhuriyet Idaresi'nin başına ge­ çen General Abdülkerim Kasım, Molla Mustafa Barzani'yi Moskova'dan davet etmekle kalmadı. Komünistleri ve Komünist Kürtçüleri, Irak ta bü­ tün müesseselere hakim kıldı. 1 959 Şubat'ında; Musul'da isyan bayrağını çe­ ken Arap milliyetçileri, Musul Gamlzon Kuman­ danı Abdülvahap Şevvap'ın kumandasındaki bir­ Hklerin Irak Hava Kuvvetleri'nce hastınlmasıyla büyük bir yenilgiye uğradılar. Binlerce Arap mllH­ yetçisl, Musul'da diri diri toprağa gömülmek, so­ kaklarda sürüklenmek suretişle şehid edildiler. Mallan yağma edildi . Barzani'nin muhayyel Kürt Devleti'ni kuruluşu için Kerkük Türkleri, ciddi bir engel teşkil ediyor­ du. Bunun için Kerkük Türklüğü nün imha planla­ rı hazırlandı. ·

'

'

'

221


Annesi Türk olan ve Türkleri himaye eden Ker­ kük Gamlzon ve Tümen Kumandanı General Na­ zım Tabakçı ' yı İhtlW Mahkemesi önüne çıkarta­ rak kurşuna dizdirdiler. Yerine azılı Komünistlerden Davut Cenabi getirildi. Kerkük tümeninin bütün subay ve assubaylan yeniden Kürtler arasından seçildi. 3000 Türk aydını "Turancıhk Itharnı ile zindan­ lara gönderildi. Irak Ihtilali'nin yıldönümünde; Komünistler, Molla Mustafa Barzani'nin Moskova dönüşü şere­ fine eğlence düzenlediler. 1 4 Temmuz 1 959 günü ellerindeki lplerle sokaklarda dolaşaniann maksat­ lan açıkça belli oluyordu . Kerkük Aslanyuvası Garnlzonu'na saldıranlar, Türk Genel Osman Hıdır'ı şehid etttler. Komünist General Cenabi sokağa çıkma yasağı ilan etti. Bu bir bahane idi ve sadece Türklere uygulanıyordu. Komünist Kürtçü askerler ve subaylar, sokak­ taki kızıl militaniara katıldılar. Türklere ail kahve­ lere saldırmalarıyla, müthiş bir katliam yaşadı. Tümen Kumandanlığı'nın istediği bahanesiyle evlerinden alınanlar, aile fertlerinin gözleri önünde hunharca katledildiler. Kazığa çakılanlar, diri diri toprağa gömülenler, çarmıha gerilenler, üzerlerine gaz dökülerek yakılanlar dipçiklerle şehid edilenler, ciplere bağlanarak yollarda sürüklenenler, sokakla­ n doldurdu. Kerkük insanlık tarihinin en iğrenç katliamla­ nndan birine sahne oldu.

14. BULGARiSTAN TÜRKLERİ Bulgarlstan'ın; Kırca-Ali, Eğrldere, Kavak, Mestanlı, Razgrad Şumnu, Provda, Zvlştov, Var­ na, her yerinde Türkler vardır. (Yazann Tarihin ışı­ ğında Bulgar Dosyası isimli eserinin bir bölümü; "Batı Trakya Türkleri Vakfı" neşrtyatı arasında ya222


yınlanılmak üzere, şu sırada "Göç ve Bulgar zul­ mü" adı ile dizgidedir.) Dört milyona yakın Bulgaristan Türkleri, adları değiştlrilmiş, ibadetleri ve dini veeibelerini yerine getirmeleri engellenilmiş, zulüm ve işkencelerle. ha­ pishanelerde süründürülmüşler ve sonunda zorla göç ettır1lmişlerdir. 200-300.000 kadar Pomak Türkü, bu baskılar­ dan en çok mağdur olmuştur. Şimdi Bulgar Parlamentosu'na 23 milletvekili sokan Halk ve Özgürlükler Hareketi, Türkçe adla­ rın hiç bir şarta tabi olmadan kullanılmasını, Türk­ çe eğitim yapılmasını, Türkçe gazete çıkanlmasını sağlamış bulunuyor. Bütün bunları, hayırlı geliş­ meler sayıyoruz.

15. DİÖER TÜRKLER Lozan sonrası kalan Yunanistan'da "Batı Trak­ ya Türkleri" nin sayıları, 1 50. OOO'in üzeıindedir. Romanya'nın Besarabya ve Dobruca bölgelerinde yaşayan Hristlyan Türkler (Gagavuz"lar) dahil, toplam 600.000'in üzerinde Türk yaşamaktadır. Yugoslavya Türkleri ise. 500.000 kadardır. Ka­ narya Adaları'nda bile Guvanş Türkleri vardır ki, bunlar. Mısır medeniyetini ılk kuran Tuvarek Türkleri'ndendirler. Bunlardan başka Irak dışındaki Arap ülkelerin­ de de Türkler bulunmakta, aynca çalışmak üzere dünyanın dört bir yanına yayılmış üç milyon kadar Türk işçisi bulunmaktadır.

16.ARKADAŞINI BİLE KURŞUNA Di­ ZEN SİSTEM BİR GÜN MUTLAKA İFLAS ETMELİYDİ Sürgündeki 24 hızlı Komünist ile yola çıkan Bolşevikler, omuz omuza Ruslar'ı Çarlar'dan ve Ortodoks Kilsesi' n den kurtarınayı başarmışlar, an­ cak gün gelince, arkadaşlan olan Rus Sosyaüstleri

223


İnsan kasabı Stalin'in Ukrayna polis arşivindeki resim­ leri,Stalin, 1 9 1 3'te Sibirya'ya sürülmüş, 1 9 1 7 mart ihti­ lali'nden .s onra serbest btmkılarak Petrograıi'a dönmü.ş ve Ekim Ihtüdlinde vazife almıştL

ile Menşevikler'i göz, kırpmadan, duvar diplerinde kurşuna dizmlşlerdir. Biraz varlıklı köylülüler (ku­ . laklar) , Sibirya'nın çorak ve buzlu stepJeline sürül­ müşler, topraklan kollektif çiftlikler hilline getiril­ miştir. Çarlar zamanında bir milletler hapishanesi olan

Rusya, milletler zindanı haline getirilmiş, insan de­

gerlerini dikkate almayan bu sistem, sonunda in­ san verimini sıfıra indirmiştir. Asya ve Avrupa'nın bütün kaynaklarını kullanan Moskova, dünya ha· kirniyeti yarışında başarıli olamamış, san'at. , spor ve feza yanşı ile beyin yıkama ve göz kamaştırma­ nın bedelini, Rusya mahkümu milletler, mahrumi­ yetler içerisinde kölelik yaparak, gözyaşlan ve kın� lan gurur ve haysiyetleriyle ödemişlerdir.

224


Bu zulüm işkence ve katliamlann ve gözyaşlan­ nın bedeli, ne Glasnost, ne de Perestroika ile öde­ nebilirdi.

17. ZULÜM, iŞKENCE VE YALAN MARKSizM'İN MALZEMESiYnİ Lenin, yeni devletin bünyesindeki halklara yalan söylemekle başlattığı rej imini "kızıl diktatörlük" te­ meline oturtarak, "sosyaUzm" yutturmacası ile ge­ leceğe çirkin bir miras bırakmıştı. Muhalifleline karşı terör ve katliamlar; girdikleri ülkelere de nef­ ret, korku kin, zulüm, işkence, kan ve gözyaşından başka birşey getirmedi. Krem.lin üzerinde dalgala­ nan bayraklardaki kızıl yıldız, her zaman haksızlık­ ları, yolsuzluklan , zulmü ve sömürüyü temsil etti. Stalin bu mirası teraatı ile büyük ölçüde yedi bitir­ di, diğerieli ise acımasız ve beceriksiz tutum ve dav­ ranışları ile bitirdiler.

Yönetimdeki partinin, gizli,.p-J is gücü ile işbirliği, toplumun bütün kesimlelinı;. tıiddet zulüm ve iş­ kencelerle karşı karşıya bıraktı:·

En sevilen PoRtbüro elemanlarının bile, günün birinde; yargılanmalan, hatta asılmalan çok müm­ kündü. StaUn, Molotov ve Kallnln ' in eşielini bile­ çalışma kampianna göndermişti. Katiedilecek . yol­ ctaşiann li s tr lerini çıkarmak, onun en büyük zevki idi. Öldürülenler arasında, her seviyede insan vardı. Zor şartlarda sürüldükleri için, yollarda ölmeyenler, Sibirya'nın ıssız köşelerinde, işkence zulüm ve aç­ lıkla ölüme terk ediliyorlardı. Gulag Takım Adalan isimli eser, bu hayasız rej imin utancını anlatır.

1 937-38 arasında kurşuna dizilen subaylar, 1 939 sonrası Polonya-Sovyet sınınnda kadın ve çocuklan Kazaklstan'a sürülüp, erkekler yok edi­ len Polonyalılar, sürgün edilen milyonlarca Kuzey Kafkas Çerkesleri ve Kınm Tatan Türkleri'nin hesabını, elbette ki tarih boyunca vermek mümkün olmayacaktı.

225


Böylece, Stalin'den sonra Lenln'de, kendileri gi­ bi Yahudi fikir babalan Karl Marx'ın yarnuk ideolo­ J isi lle birlikte yıkılıp çöktü . Hor gördükleri, şaşı baktıklan halkiara ise bir zamanlar adianna şarkı­ lar bestelenen bu vicdansız zalimlerin heykellerini parçalarnak, artık zevkli birer vazife olmuştu . Baltıkhlar'ın kendilerinden olan binlerce kişinin Sibirya'ya sürüldüğünü unutmaianna tınkan yok­ tu. Vllnlus Radyosu'nun 22 Eylül 1 988 yayınma göre; Litvanya'dan sürgüne. göndertlenlerin sayısı; 1 08.362 idi.

Robert Conquest, insanlık tarihinin en büyük canavannı, "Korkunç Terör" isimli eserinde çok iyi anlarnıştı. Stalin'in içyüzünü; 1 950 - 1 960 arası NI­ kita Khuruschev ile 1 980 sonrası Mikhall Gorbaç­ hov ortaya koymuşlardır.

Kruşçev, Kennedy ve Dewı Rusk Ue birlikte.

226


Tony Cliff, ı 948 yılında "Rusya'da Devlet Kapi­ talizmi isimli esertnde şunlan yazıyordu: Bu olayiann basında sözü bile geçmez. Ancak 17 Ekim 1948'te Pravda gazetesi, yaklaşan genel seçimler için seçim bölgelerini yayınladığı za­ man; bazı cumhuriyetierin kim bilir ne zaman ortadan kalktığı belli olmuştur. Bunlar Özerk Kı­ nm Tatar Cumhuriyeti, Kalmuk Cumhuriyeti, Çeçen-İnguş Cumhuriyeti ve Özerk Karaçay böl­ gesidir. Bu bölgelerin toplam nüfusları 2 milyon­ dan fazlayd.ı. Bunlara ne olduğu konusunda hiç­ bir resmi bilgi yoktur Büyük ihtimalle bunlar da çalışma kampianna gönderllmlşlerdlr. Khuruschchev de 4 Haziran ı �56 günü, "gizli nutuk" adı verilen konuşmasında şöyle diyordu: " 1943'ün sonuna doğru (Nazi istilasına karşı) Büyük Vatan Savaşı cepheleri Sovyetler Birliği lehine yarılırken, alınan ve uygulanan bir karar­ la Karaçaylar yaşadıkları topraklardan &ürüldü­ ler. Aını devrede 1943 Aralık'ının sonunda bu sefer Ozerk Kalmuk Cumhuriyeti'nin bütün hal­ kı, aynı karann insafsız darbesiili yedi. 1944 Mart'ında Çeçen ve Tarduşlar yerlerinden sürül­ düler ve Çeçen-Tarduş Özerk Cumhuriyeti tasfi­ ye edildi. 1944 Nisan'ında bütün Balkarlar, Ka­ bartay-Balkar Özerk Cumhuriyete de yeniden Özerk Kabartay Cumhuriyeti adı verildil Ukray­ nalılar ise, çok kalabalık oldukları ve llendilerini yerleştirecek kadar geniş bir yer bulunmadığı için, bu Işlemden yakalannı kurtarabUdller. Yok­ sa onlan da sürdürüblleceklerdl." Khuruschchev'in bu sürgünlerde hiçbir askeri gerekçe bulunmadığını ve "Nazilerle işbirliği" suç­ lamasının Stalin'in yalanı olduğunu itiraf etmesi, Kınm Türkleri'ne yapılan zulüm, işkence, katliam sürgün vb. haksızlıkları açığa çıkarmaktadır. 227


oıger taraftan Stalin döneminin sanayHeşme hı­ zı, modem dünyaya yelişıneye yetmiyordu . So�et Rusya'nın silahlanması ve dünyaya saldıgı korku ise, karşı tehlike ile iç büny�yi gelişmemiş bırakı­ yordu. Stalin sonrası çeyrek asır devam eden Stali­ ntat sistem, Sovyet halklarına yeni bir alternatif getirmedi.

18. DEVİN ÇÖKÜŞÜ Sovyet tarihçi Leonld Batkln, ortaya çıkan karşı tepkileri, yasaklara rağmen, toplumun politize olu­ şuna baglar. Dünya lazerler ve bilgisayarlar1a ugra­ şırken , Brezhnev sistemi ile SSCB, sanayileşme ba­ kımından sıradan bir devJet haline gelmişti. Endüstriyel ve teknoloj ik geıileme, dünya ticare­ tine katılmayı da engelliyor, SSCB gittikçe rekabet­ ten düşüyordu . Sovyet toplumu, bir kısım gıda maddesi ile tüketim mallan almada sıkıntı çekiyor

Boris Yeltsin. Bakalım; s iyasi hayatt uzun sıirecek mi?

228


ve bir türlü karneden kurtulamıyordu. Moskova'da bile meydana gelen uzun kuyruklar, bir türlü bit­ mek bilmiyordu.

Sovyet hastahanelerinde sıhhi donanım, sıcak su ve kanalizasyon sistemleri yetersiz ha.Ie gelmiş, sağlık bozulmuş, bebek ölümleri hızla yükseliyordu. Hayat şartlanndaki bozulmalara tepki ise, gittikçe artıyordu. Bir tek tüketim maddesi tınali bile, Pollt Büro'nun iznini gerektiriyordu. Doğu Avnıpa'da gittikçe artan huzursuzluk, Af­ gan mücahitlerine karşı dokuz yıllık başarısızlık, iç­

te ve dışta prestij kaybı olmuştu.

yılında Brezhnev öldükten sonra Sovyet­ BlrUği'nde bir reform ihtiyacının ortaya çıktığı görülür. Parti ve devletin dej enere ettiği sistem, ye­ nilikçi haskılara boyun eğmek mecburiyetinde idi. Halkın yoksulluğu, beyin yıkamalara ağır basınca, Gorbachov'un ünlü Glastnost ya da açıklık politi­ kasını gündeme getiriyordu . Glastnost ile başlatı­ lan h areketler, ekonomik gelişmeyi sağlamak üzere, bürokrasiyi düzene koymak için, Perestroika, ya­ hut yeniden biçimlenmeye gidecekti.

ler

1 982

Buna, bir çeşit mümkündü .

"demokrasiye dönüş"

demek de

19. S<;)N BİR ŞANS: PERESTROİKA Gorbachov'a

göre Perestrolka, Sovyetler'in son şansı idi. O güne kadar konuşulamayan meselele­ rin kaı;nu oyunun gözleri önüne serilmesi gizlenme­ ye çalışılan her şeyi açıkça ortaya koydu. Gorbac­ hov için ilk hedef Sovyet ekonomisini modemleştirme ve rasyonel bir yöne çekme idi. Bu da Komünizm'in gölgelenmesine sebep olacaktı.

Gorbachov'un ekonomik düzenlemeyi emanet et­ Ermeni Abel Agabegyan'ın tesbitlerine göre Sovyetler Birllği'ndeki lüzumsuz işlerin sayısı tiği

onaltı milyonu buluyordu. Başını alıp giden hırsız-

229


lık ve su istimal Ise, büyük · ölçülere ulaşmıştı. Bu reformlarla "mükemmel üretim" hedef alınmıştı. Üretim, tüketim mailanna olan talebi karşılaya­ maz durumda ldl. Malzemenin % 1 5' i ise, kötü kali­ telert yüzünden, satılamadan bozuluyordu. Bir zümre ıse, yalnız kendllertne ayınlan dükkanlara, tatil merkezlerine, özel şoförlü arabalara, vlllalara, özel hastahanelere, büyük ziyafetlere ve parasız bi­ letlere veda etmek zorunda bulunuyordu. Bu ıse ellt yöneUel keslin için rahatsız edlcl ldl ve yapılacak retUrmlann, menfaatleri çigneneceklerce protesto edllmesl demek olacaktı. Böylece KGB'nln gücü sınırlanarak korkunçluğu tükendi. KGB Başkanı Polltbüro Üyesi Victor M. Cheb­ rlkov kışkırtıcılık ve yolsuzluklan sebebiyle göre ­ vinden uzaklaştınldı. Artık Sovyet halklan büyük bir sosyal değişme içine girmiş, çeşitli halk gruplan ortaya çıkmıştı. Komünist olmayan partiler ve koalisyonları ağırlık kazanmaya başlamıştı. Sovyet halklarını din ve kültürlerinde serbest bırakmaktan başka blr çare kalmamıştı. Rus Ortodoks Kilisesi'ne yeniden du­ yulan llgi, Komünist rej imde, "AIIahsızlığın" tut­ madığını gösteriyordu. Artık resmi Sovyet basını, sütunlannda Rus ol­ mayan halka yapılan Stalinist baskıları sergllemeye başlamıştı. Stalin Ise, açıkça suçlanıyordu.

20. NULLİ EUUiEKETLER, YIL�N BİRİKİNÜ SONUCUDUR Sovyet Rusya'da Rus olmayan 1 5 cumh uriyette 1 987 yılında başlayan milli hareketler, binlerce in­ sanın kanlannın dökülmesine sebep olacaktı . Bu hareketlerde Estonya, Letonya, Utvanya başı çe­ kiyordu. Kınm. Tatan Türkler, evlerine dönmek 230


için gösteıileıine ağırlık veıirlerken, Kazaldatan'ın başşehıi Alma-Ata'da günlerce süren gösterilen kanlı şekilde hastınlmak isteniyordu. Asya Türkleri'nin milli mücadelelertnde, hiç şüp­ hesiz ki, Afganistan da Sovyet ışgaline karşı yapı­ lan dokuz yıllık direnişin büyük önemi ve yeıi vardı. Kafkasya'da Gürcü, Ermeni ve Azeriler milli bir silkiniş içensine girmişlerdi. Sovyet totaliter rejimi, Marksist-Leninist doktıininin bekası ve Sovyetler Birilll 'nin bütünlüğü için bir tehlike olmuştu. '

2 1 . TÜRK TARİHİNDEN İBRET ALINMALIYDI

. Komünizmin çöküşü, Sovyet idare sisteminde­ ki politika'nın çürüklüğünden ve sosyo-ekonomik yanlışlıklardan kaynaklanmıştır. Taıih boyunca medeniyelin en büyük ölçüsü, in­ san hak ve hürriyetlerine veıilen değer ve gösterilen saygıdır. işkence ise, insanlık suçudur. İnsan olma­ nın ilk şartı, başkalannın hakkına saygı duymaktır. Ne yazık ki, dünya üzerinde insan olarak, Türk'ten başkasını göremiyoruz. Büyük Türk, "nlzim-ilem" ülküsünü; her gittiği yere insanlık, adalet. ilim, ir­ fan ve imar götürerek gerçekleştirmiştir. Evliya Çelebi'nin ıivayetine göre Türkler'in eline geçen Budin'in Kızılsaray duvanna Kanuni "Gazi­ ler meskenidir (yurdudur) Budln de benim gayri olmaz. Budln'de zulm eyleyenin sonu hayrol­ maz." Peygamber Efendimiz'in bir hadisi Şerifini llive etmiştir; ''Bir saat adaletli olmak, yetmiş sene ibadet etmekten hayuhdır." '

22. DOGU BLOKU ÇÖKERKEN

ı 989 baş,lannda Tiflis ve Gürcistan'daki milli

gösteriler kanlı bir şekilde bastınlırken, Baltık cumhuriyetleri ile Moskova'daki büyük Meclis'te açık konuşan bir muhalefet dikkatleri çekiyordu.

231


Doju Avrupa'da çekilen h ürriyet sancılan, Ma­ caristan ve Polonya'da kendisini daha çok hissetti­ riyordu. Komünist rej ime zorla sokulmuş bu ülke­ lerde artık Kızıl EmperyaUzm tamamen çökmüştü. Polonya'da politikanın üst ucunun Komünistler'in elinde bulunması, halkın düşünce yapısını şekillen­ diren Komünist olmayan hükümeti engelleyemez hale gelmişti. Çünkü, Polonya halkı Komünist ida­ recilerden nefret ediyordu . Macaristan'da ı 989 serbest seçimleri sonrası, yalnız parti adı değiştirilmekle kalmamış, Ruslar'ın taktıklan "Halk Cumhuriyeti" sıfatı bile devletin resmi adından atılmıştı. Polonya ve Macaris­ tan'daki bu gelişmeler, Doju Almanya ve Bulgaris­ tan'a sıçrarken, Romanya'daki "İhtiW" Çavuşesku belasını bir anda ortadan kaldırmaya yetiyordu.

23. RUSYA'NIN YAYA KALlŞ SEBEPLERİ ABD yeni bir ler Blrllji, bu

teknotronik çağa girerken, Sovyet­ gelişmeye karşılık; hem ideoloj ik, hem de sistematik bakımlardan çok gerilerde kal­ mıştı. Fezaya füzeler, uydular göndermeyi bir ölçü­ de başarmış olsa da Rusya; süperbilgtsayar, robot, lazer, optik, telekomünikasyon , vb. yüksek teknoloj i çağında; fabrikalannda çalışan işçilerine bir sabun yapmayı bile başaraınaınıştı. Buna askeri açıdan bakıldığında; Rusya'nın as­ keri araçlannda keskin savaş silahlan ile ileri bulu­ cu sistemlerin yetersizliği de dikkate alınırsa, "nük­ leer silah kullan ımını sınırlanması"nın iste­ nilmesinin, ne kadar haklı olduğu görülür. Bunu sağlamak için, yahut ileri teknolojilere ayak uydu­ rabilmek için, bağlantılı sektörlere, ilim ve mühen­ dislik alanianna ayınlması gereken pay da Sovyet ekonomisi için büyük bir yıkım oluyordu.

232


Ve Mareşal Organov reorganize edilmezse 2000 yılına kadar çok gerilerde kalacaktır. Yani 21. yüzyılda Sovyetler geUşmemiş ülkelerin en geUş­ mişi olacaktır." diyordu. Gayri safi milli hasılasının büyük bir kısmını as­ keri harcamalara ayıran Sovyet sömürge imparator­ luğu, .Gorbaçov gibi riskli, fakat gerçekçi planını uygulamaya mecbur bir lidere ihtiyaç duyuyordu. Zira, düne kadar "aç Afrika" için yardım karnpan­ yalan, şimdi Rusya için gerekiyordu. Sovyetler Birliği, bir taraftan tanm ve sanayide verimin arttınlması gereğini ilan ederken, diğer ta­ raftan bunu ağır bir plancılık ve kollektifleştirme ile, kösteklemekten geri kalmıyordu ki, bu da Mark­ sizm'in budalalığından başka birşey değildi. Otok­ ratik uygularnalar ve bürokratik engeller, parti seç­ kinlerini kollayan imtiyazlar, serbest bilgi değişimi ne getirilen sınırlamalar ve fertleri teşvik eden bir sistemin olmayışı; Rusya'nın dünyadaki yüksek teknoloj i patlamasına ayak uydurmasına engel teş­ kil ediyordu. Silahlı kuvvetiere milli kaynaklardan fazlasıyla aynlan paylar, SSCB'nin ticari rekabette geri kalmasına sebep oluyordu. Tanma yapılan devlet yatınmlan, köylülerin ihti­ yacı olan arnbar veya traktörler yerine baraj ve dre­ naj gibi geniş çaplı projelere gidiyordu. Tanmda ekim ve yatınm kararlan, tarlalan işleyenler değil, yönetici ve bürokratlar veriyorlardı. Böylece ürün miktan. tatmin edici olmuyor, depolama imkanlan­ nın sebep olduğu fire, Marksist ekonomiyi liberal­ leşmeye itiyordu. Bütün bu gelişmeler, Sovyetler Birliği'ni yeni ara­ yışlar içerisine sokmuş ve hatta bir rejim değişikli­ gini gerektirmişti. Bütün dünyaya kendisini şirin gösteren Gorbaçov, Rusya' da beliren açlık tehlikesi karşısında, artık Batı'ya avuç açabiliyor ve onların · yardımını isteyebtliyordu. Dünyada silahsızlanma 233


ve dünya banşı için yapılan anlaşmalara, gönüllü olarak imza atmaktan başka çare tse kalmamıştı. Rusya değişiyordu. Değişmeye tse mecburdu . Rusya'nın değişmesi, dünyadaki eski blok ve paktlann alt-üst olmasını hazırladı. Sadece Doğu Almanya nın birleşmesi bile % ı O oranında Sovyetler aleyhine işleyen dış ticaret faz­ lasını azalttı. '

24. RUSLAR, "BOLŞEviK KAHRAMANI PAVLİK"in HAİN OLDUGUNU BİLE NİHAYET ANLADlLAR

Stalin döneminin en adi sembollerinden biri de henüz ondört yaşında iken babasını ihbar ettiği için, 1 948 yılında Moskova'daki Krasnop Presnest Parkı'na "kahraman" heykeli dikilen Pavlik Mozo­ rov idi. Yıllarca kirli Komünist rej imine bir "&ada­ kat" anlayışı olarak sergilenen bu iğrenç "ille ihi­ neti" Gorbaçov'un "Glastnost Açıklık" ve Perestroika Yeniden Yapılaşma" politikalannda; bir "yalandan kurtuluş" bir "çirkeftan sıynlış" olarak, hainlik olarak ilan edildi. O yıl hüküm sü­ ren ağır kış dolayısıyle, eviatıanna yedirmek için, devletten sakladığı buğdayın, oğlu tarafından ihbar edilmesi üzerine, kurşuna dizilen babanın ruh u hu­ zura kavuşmasa da, her Rus'un alnına yapışan bu "zillet" h iç olmazsa parktan silinmiş oldu . Resmi Sovyet tarihleri, Mozorov'un "feodal­ burjuva (!.) amcası tarafından öldüroldüğünü ya� zar.

25. RUS ÇARI DELİ PETRO'NUN VASİYETNAMEsi Rus Çan Deli Petro ( ı 672- ı 725) bıraktığı vasi­ yemamesinde (Topkapı Sarayı ARŞİVİ, E. 92 1 1 no'da kayıtlıdır.) kendisinden sonra, Rusya'nın ta­ kip edeceği politika için milletine şöyle seslentyordu: 234


Çocukları için. ağır kış şartlarmda babasının bir çuval unu sakladığuu ihbar eden Pavlik'in heykeZini Ru..'ilar I 948 ytlmda Moskova'daki Krasnopresnek Parkt'na dikmişlerdi.

235


" . . . Rusya devletinin bütün Avrupa'yı egemen­ Hği altına alacağına inanıyorum. Dünyanın bu kıtasında bulunan milletierin çöküntüye yakla­ şıp harap olmaya yüz tutmalan bu hususu onay­ lar. Demek ki bu milletleri, diğer bir genç devlet, kendisi tam bir güce erdiği za:nıan kolaylıkla ye­ nilgiye uğratır. Batı ve Doğu tarafianna hücumu­ muzu Tann'nın emri addeder:lm. . . Ben Rusya'yı bir dere hallnde buldum, bir nehir olarak buakı­ yorum. Bizden sonrakiler Avrupa'nın çok verimli bir denizi haline getirirler, eğer bu denizin dal­ galannı kullanabiHrlerse, ben onlara, daima oku­ malan için şu taHmatı bualuyorum: "Rusya'yı daima savaş halinde tutmalı, iyi asker olmak için başka yolu yoktur. Yalnız ma­ liyeyi sağlamlaştırmak için rahatlık vermeli, başlılan Avrupa'dan çık armasından büyükfay­ da sağlayacağı hususunda onu inandır ve gere­ kirse, Avusturya'yı yola getirmek için fethetti­ ğin topraklardan biraz yer ver, bunlan yine geri alabilirsin. "Her şeyden önce, Macaristan ve Lehistan'da bulunan Yunanlılar'ı Rusya'ya çekmeye çalış, himayelerini ve patriklerini üzerine al. Bu usul ile düşmanlannın arasında birçok dost kazan­ mış olursun." •1sveç'i taksim, iran'ı mağlup ettikten ve Le­ histan ve Osmanlı Devleti'ne sahip olduktan sonra, askerimiz toplanıp Baltık Denizi ve Ka­ radeniz donanmamız ile donanınca Fransa ile Avusturya'yı, dünyanın bütün hükümdarlıklan­ nı üç devlet arasında bölüşmeye davet et. Eğer bunlardan biri kabul eder, diğeri etmezse, biri­ ne iltifat et, aralannda düşmanlık çıkar ve di­ ğerine ezdiriver, Rusya er veya geç, bütün Do­ ğu'yu ve Avrupa'nın büyük bir parçasını mutlaka hükmü altına alır. Her ne kadar im-

236


kcinsız gibi görünürse de, bu devletlerin ikisi de Rusya'nın tekl(fi.ni kabul etmezlerse, o zaman bu iki devlet arasında öyle bir problem ycirat ki, ikisi binbirleriyle çarpışsın ve biribirlerini yok eylesinler, Rusya bunu fırsat bilip hazır olan askeri ile Avusturya toprağına girer ve o anda asker ile · dolu iki donanma Akdeniz ve Okyanus'a doğrulur ve Fransa'ya taarruz eder­ ler. Bir tarqftan Avusturya, bir tarqftan Fran­ sa, ikisi birden zaptolununca Avrupa'nın geri kalan kısmı, nasıl olsa Rusya'nın hükmüne gi­ rer ve bu suretle de Avrupa zaptolunur". Rusya'nın, Deli Petro'nun vasiyetini yerine getirmek için hayli yol katettiği söylenebilir. Yalnız ne var ki, mahkum ettiği milletlerin, bir gün, bu zincirleri koparmalan kaçınılmazdı. öyle de oldu.

26. YALANCI BİR POLİTİKA İLELEBED YÜRÜYEMEZDİ SSCB'de milletleri biribirine düşüren politika if­ lasa gidiyordu . Türk boylannı karşı karşıya getirip vuruşturan olaylar, Marksizm' in son çırpınışlan idi. Artık farkediliyordu. Özbekistan'daki "Birlik" isimli Halk Hareketi­

nin Başkanı Abdurrahman Polatoğlu: "Özbeklerin Misketlerden nefret ettiği sör.leniyor ve Misket­ lere karşı yapılan saldınlar Ozbek halkınca dü­ zenlenmiş gibi gösterilmek isteniyor. Biz bağrı­ mızda yaşattığımız Kınm Tatan ve Misket Türkü kardeşlerimizin vatana dönüş hareketleri­ ni yıllardır destekledik, kendilerinin teşkilatlan­ malarına yardımcı olduk. Kardeşler provakasyona gelmeyelim. Bizim tarihimiz, dilimiz örfümüz birdir." derken, aslın­ da bütün provokasyonlara ışık tutuyordu. 237


Bakü Camiinde ezan sesleri

Moskova, Ermeni çocuklarını bile asırlardır; "bahçede oynarsan ız, Türkler gelip sizi yutar. " diye korkutrnuştu. Yıllar yılı idaresindeki halkları, tek dil ve tek kültür etrafında "Sosyalist bir Sovyet milleti" yapmak için başvurulan bütün şeytani tedbirlerin iflası sonunda; onların dil, alfabe, gramer kaideleri, edebiyat, san'at, tarih ve bütün kültür hazineleri, örf, adet, an'ane, milli ahlak ve dinlerine yapılan lü­ zumsuz müdahaleden vazgeçilmesinin gereğini an­ lamak bile, yeni idarenin bir ölçüdeki fazileti sayıl­ malıdır� İslam dinine "Pan-İslamizm" damgası vunnak, bütün Türkler'i birleştiren milli ve edebi dili "Pan­ Turanizm" saymaktan vazgeçmek, bir gün mutlaka gerekecekti ve öyle de oldu. Şimdi merak edilen önemli bir nokta, SSCB'nin bundan sonra, bünyesindeki halklan ne ölçüde sö­ müreceğidir. Baku petrollerinde o/o 7'yi Azerbay238


can'a bırakıp, % 93'ü alıp götürdügü gibi, bu ada­ letsizligi sürdürerek, Perestroika veya Glasnost'tan söz etmek mümkün degildir. SSCB'deki yeni siste­ min ne ölçüde adil olmaya çalışacagını ise, ancak zaman gösterecektir.

27. SOVYETLER BİRLİÖİ'NDE YÜKSELEN MiNARELER Çarlık Rusyası'ndaki bazı tahditler, 1917 lhUla­ U ile başlangıçta, bütün dinlelin serbest bırakılması ile h uzura kavuşuldugu sanılır. Oysa ki, 1 924'te ik­ tidardaki Bolşevik Komünistler, Allah 'sız olup, özellikle Müslümanlar'a karşı takındıkları tavır, Türk dünyasının yüzüne şamar gibi inmişti. Sonra, önce dini yayın yapan kuruluşlara el konuldu. Dini eserler, devıim aleyhtan sayıldı. Kullanılan Arap harlle ıi, yerine önce Latin· sonra Kirli alfabesi ko­ nuldu . Din adamları "çalışmayan adamlar'' ilan edildiler. Seçme ve seçilme haklan ellerinden alındı. Sonra, ekonomik baskılar konuldu. Yüksek vergiler yüklendi. Vergi veremeyenler, sürgün edildiler. İçişleri Halk KomlserUği'nin, din adamlarına imzalatbkları bildirllerde "yaptığım iş aldatma­ cadır. İnancımdan vazgeçiyorum. Artık dlne hiz­ met etmeyeceğim." yazılıydı. Bu bildirilert imzala­ mamakta direnenler, sürüldüler. Bunlann sayısı çok büyük oldugu için, cimller imamsız ve vaizsiz, medreseler hocasız bırakıldılar. Daha sonra ibadethane ve dini okullara el konul­ du. Bunlann bir kısmı "Kızıllar Köşeleri" bir kısmı da "AIIahsızlar Kulübü" yapıldılar. 1 929- 1 939 yıllan arasında kapatılan cami sayısı; Türkistan'da 14.000, İdil - Ural bölgesinde 6.000, Kuzey Kafkasya'da 4.000 Kınm'da 1 .000 civannda. Halbuki Lenin, 2 Aralık 1 9 1 7 günü; "Rusya Müslümanlar'ı, İdll boyu ve Kırım Tatarları, Si-

239


- ..--- ·

-

Dede Korkut'un Türbesi.

birya ve Türkistan, Kırgız ve Sartlan, Kafkasya Türk ve Tatarlan, Kafkasya'nın Çeçen ve Dağlı halklan, cimiler, mukaddes yerleri ortadan kal­ dıranlar, Rusya çarlan ve zalimlerince dini gele­ nekleri hakaret ve küfürle karşılananlar, bugün­ den itibaren, din ve geleneklerinizin, milli kültür kurumlannızın hür ve dokunulmaz oldu­ ğunu bildiriyoruz. Milli hayatınızı kendi usül ve arzulanmza göre kurunuz. Bu, sizin hakkınızdır. Bayraklanmızla bütün dünyanın esir milletleri­ ne hürriyet götürüyoruz" demişti. Bu Marksist-Leninist ideolojinin yalanlanndan biri idi.

İkinci Dünya Savaşı sonrası, 1 944'te dini af çık­ tı. 30 yıllık aradan sonra, Sovyet Müslümanla­ n'nın ilk defa Hacc'a gitmelerine müsaade edilmiş­ ti. 240


ı 944 affı sonrası; Taşkent, Ufa, Kuzey Kafkas­ ya ve Bakü'da dini merkezler kuruldu. Buna rağ­ men, Sovyet Müslümanlan'na yapılan baskı ve zu­

lümlerin ardı arkası kesilmedi . Çoğu sürgünler sırasında yollarda hayatlarını tükettiler. Hatta, Müslümanlar, domuz eti yemeğe bile zorlandılar. Ayrıca Müslümanlar, domuz beslemek zorunda bı­ rakılıyorlardı . Dini k1 tap yayınlanmayan, İsiimi esaslan öğreten tek bir okulun bile bulunmadığı, dini kuruluşlara izin verilmeyen Rusya'da "din hür­ riyet!" sözü de bir yalandan ibaretti . SSCB'de bütün cumhuriyetlerdeki h ürriyet kıpır­ dan ışı, bağımsızlık ilan eden Türk bölgelerinde cami inşa faaliyetleri başlattı. İslim'ı Türklük ten ayır­ mamak gerekliğine inananların sayısı, gün geçtikçe artarken. göklere yükselen minarelerler cami kub­ belerindeki hililller, gelecekteki güçlü bir beraberli­ ğin de müj decisi oluyorlar. Orta-Asya'daki terkedilen camiler teker teker ibadete açılıyorlar. Artık, Taşkent'te binlerce mü­ min "Cuma" naınazına gidiyor. Medreseler hazırla­ nıyor, qgrenciler Kur'an öğreniyorlar 70 yıl aradan sonra, Ozbeldstan ve Kazakistan'da yayınlanıyor. '

Orta Asya'daki Müslüman Türk cumhuriyetle­ rindeki camileri adeta bir kabus gibi gören Ruslar,

artık buna alışmak mecburiyelinde olduklannın ya­ vaş yavaş farkına varıyorlar. Yıllar yılı Stalin ve Lenin'in yolunda. Türkler'in çoğalıp birleşmelerinden korkan Ruslar, onları ayn ayn cumhuriyetiere bölmüş, dinlerinden uzaklaştır­ mak istemiş, fakat içlerindeki inancı silip atmayı başaraınaınıştır. Sovyetler Birliği' n de yıllar yılı hakim olan "ate­ ist/dinsiz idare" nihayet iflas etmişti. Sadece yılın belli günlerinde açık olan ibadethaneler, sonunda kapılarını ardına kadar açmak mecburiyelinde ka­ lacaklardı. Öyle de oldu.

241


28. KOMÜNiZM YARGlLANlYOR Gorbaçov reformlannın birinci sebebi, ekonomi­ deki tıkanmalan ortadan kaldırmak Içindir. Ancak; Brejnev-Kosigin döneminde de aynı gaye için yapı­ lan teşebbüsler, başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu­ nun için de maziyi yıkmak, sosyalizmi gömmekten başka çare yoktur. Ancak; Gorbaçov, Sovyetler Birliği'ndeki halk­ Iara bu hususta güven verememektedir. Doğu Bloku'nda ise, zoraki birleşme, çözülmeyle bitti . Polanya'da "Dayanışma Sendikası" hareketi, ülkeyi . bağımsızlığa götürdü. 1 956 yılında Sovyet tankianna boyun eğen Macaristan, idam edilen li­ deri imre Nagy'yi "milli kahraman" ilan etti ve h ür seçimlere gitti. Almanya, Doğu ve Batı arasındaki utanç duva­ nnı yıkarak birleşti. Çekoslovakya, Doğu Blo­ ku'ndan koptu. Bulgaristan Jlvkov·u yönetımden uzaklaştınrken, Romanya, bir h alk ihtilali ile Çavu­ şescu'lann hayatıanna son verdi . , Arnavutluk, ba­ ğımsızlık ve demokrasiye dönüş rüzganyla sarsıldı. Zorald Komünistler, bu iğrenç , rej ime bir türlü ısı­ namamışlar, "milliyetçilik" rüzgarı, bütün "Doğu Bloku"nu sarmıştı. içte ise, Gorbaçov reformlan için Borla Yeltsin idaresind�ki Rusya Federasyonu' nun muhalefeti il­ gi ile takip ediliyor. Gorbaçov, kimine göre . : Rusya için bir kurtancı, kimine göre de akıl almaz Ikiyüzlü ve mükemmel bir salıtekardı ve Gorbaçovculuk bir yutturmacadan başka bir şey değildi. Çünkü; Es­ tonya, Letonya, ' Lltuvanya'da, öteki cumhuriyet­ lerde ''bağımsızlık" isteyenlere alılan dayaklar, Gorbaçov'un ne ölçüde "demokrasi" istediğine ışık tutuyorçlu. Yaygın olan görüşe göre; l\zerbaycan'ın planlı işgal!, Bush ile Gorbaçov'un Malta zirvesinde yaptıkları pazarlığın sonuculdi. Batı ise, bu işgal Için ''Ermeni ağzı" ile konuşmaktan utannuyordu. 242


Küçük bir Moskova KnezUği'nden yola çıkılarak, "kırbaç" metodları ile idare edilen Rusya'da asırlar

boyu aydınlar döve döve öldürüldükten sonra, as­ lında "demokrasiye dönüş" iddiası, şaşırtıcılığı bir yana duyulan ihtiyaç ne kadar acil olursa olsun; hem gerçeği yansıtmıyor, hem de hiç kimseye güven vermiyor. Bu yüzden; açıklık, değişim ve yeniden yapılanma politikaları, inandıncı alamıyor. Ancak, inkarı güç bir gerçek var: "Moskova'da Komünizm

yargılanıyor."

29. BOZKURTLAR YOL GÖSTERİYOK SSCB'deki Türkler, yıllar yılı hep önlerine düşe­ cek bir Bozkurt aramışlardı. Kendisine 9 değişik Bozkurt rozeU verdiğirhde, Türk asıllı Sovyet pro­ fesörün gözünde parlayan ışıkta bu gerçek vardı. inglUz gazetesi "İndependent"in 3 ı Ekim tarih­ li sayısında Bakü'de I 990 köklerini yeniden keşfe­ den, bağımsızılk arayışı içinde bir halkla karşılaştı­ ğını dile getiren muhabir Hugh Pope, duygularını şu cümlelerle dile getiriyor: "Havaalanının araba parkında sinirU bir Azer­ baycanlı, yakasındaki BozkUrt rozetlni göster­ mek için bana doğru eğlllrken, Azeri Türkçesiyle fısıldadı: "Türklye'den gelen Pan-Türklst'lerden misiniz. İşte Gagavuz Türkleri' ne de gök renkli bayrakia­ rına koydukları Bozkurt yol gösteriyordu . Totem devri yaşayan Türkler'in Ongun'u boz­

kurt. deslanlarda Türk'ün hayat ve savaş gücünü temsil eder. Bozkurt, bu destanlarda anne kurt, altın bayrak başlığı ve muhtemelen, ordular önünde yürüyen, Kurt adlı kumandandır; Türkiye Türklüğü'nde or­ duyu temsil eden Mehmetcik'in eski Türkler tara­ fından sembolleştirilmiş bir benzeridir.

243


Türkler, anayurtlannının bu müthiş varlığına önce, manevi şekilde, sonra da kendilerinin bozkurt soyundan geldiklerine, böylelikle, bir bozkurt ol ­ duklanna, inanmışlardır. Destan kahramanlannı bozkurtlara benzetmiş; onlarda uzak, yakın bir boz­ kurtluk aramış; hakanlarının vücut yapılanna bile bir bozkurt çizgisi işlemişlerdir. Oğuz Kağan Desta­ nı' nda kelimelerle resmi yapılan Oğuz'un bel i, bu­ nun için, kurt beli gibi (ince) dir. aynı desLanda Oğuz Han, hükümdarlığını ilan maksadıyle halka verdiği ziyafette: "Kök börl bolsungıl uran!" diye seslenir. Bu, "bozkurt (sesi) savaş parolamız olsun!" demektir. Gerçekten Türkler, Asya topraklannda, düşmanla­ nnın üzerine bozkurt sesleriyle haykırarak atılırlar­ dı. Bu İ slamiyetten sonraki Mehmetçiklerin "Allah Allah" sesleri yerinde bir haykırış t ı . "Onlar, güzel­

llkle ve çeviklikte ceylin gibi iseler de hücum ederken ürkütülmüş kurtlar gibi saldınrlar"dı. Fakat Oğuz Destanı' nda bozkurLun bir nakarat gibi tekrarlanan vazifesi , Türk ordularının önünde

yürüyerek onlara yol göstermesiydi: Bir sabah za­ manı, tan ağanrken Oğuz'un çadırına gök tüylü, gök yeleli büyük bir erkek kurt gim1işti. Bu kurt ça­ dırın içine süzülen bir ışıktan doğmuştu. Gök tüy­ lü, gök yeleli erkek kurt, Oğuz·a söz söylemiş: "Ey

Oğuz! Ben senin ordularının önünde yürüyece­ ğim!" demişti . O yürüyünce ordular da yürümüş,

orun durduğu yerde ordular da durarak düşmanla savaşmış ve kazanmışlardı. Bir "30 Ağustos gecesi" TV"da bir programda bir İstiklil Savaşı gazisi anlatıyordu:

"- 26 Ağustos gecesi emir almıştık, Birlik ha­ rekata hazırlanıyordu. sıraya c:lizilmiştik. Tam o sırada, ay ışığında birliğiiDizin önünden bir Boz­ kurt geçti. O zaman, zaferi kazanacağımıza inan­ dık." Bu bir destan şuuru idi.

244


Bugün de "Türk dünyası" nının şafağında boz­ kurt, büyük Türk'e yol göstertrken; ne yazık ki , bi­ zim "Kızılcıklar'' kalplertndeki Bozkurt düşmanlı­ ğını ve Pan-Türkizm korkusunu henüz kalplertn den silip atamamışlardır. Göktürk destanlan, bütün Türkler'in düşman­ lar tarafından yok edildiği bir baskın felaketiyle başlıyordu. Bir rtvayete göre Türk soyunu bu bü­ yük felak.etten, annesi Bozkurt olan bir prens kur­ tarrnı ştı. Annesi bozkurt olduğu için öldürülemiyen bu genç tek başına sağ kalmış, sonra yaz ve kış Tannlarının kızlanyle evlenmiş ve Türkler, tekrar bu izdivacın çocuklan olarak çoğalmışlardı. Her millelin kendine göre milli sembolü bulun­ maktadır. Mesela; Avusturyahlann Kanguru, Çin­

lilerin ve Japonlann Ejderha, Hintlilerin, İranlı­ lann, ingiHzlerin Aslan, İtalyanlann Kurt, Alınaniann Kartal, Fransızlann Horoz, Ruslann Ayı milli sembollert olduğu gibi, Türklerin de "Boz­ kurt" milli sembolleri olduğu gibi , Türklerin de "Bozkurt" milli sembolleridir. Tarih boyu Türkler, Bozkurt'u kutsal sayrnışlardır. Bayraklannda "Boz­

kurt" taşımışlardır. Hakanlar, Hanlar. Komutanlar askerlerine: "Bozkurtlanm" veya "Kurtlanm" diye hitap etmişlerdir.

Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul surlarına or­ dusunu saldınrken "Haydi kurtlanm göreyim si­ zi" dediğini tarih yazmaktadır. Bozkurt, Türk tarihinin ve milletinin en değerli sembollerinden birtdir. Oğuz Kağan ve Ergenekon destanlannda da görüldüğü üzere "Bozkurt", Hun­ lar ve Gök-Türkler çağından bu ya�a. Türk milleti­ nin milli sembollertnden biri haline gelmiştir. İ lk Türk bayraklarından biri de altından bozkurt başlı bayraktır. Bu bayrak ordu önünde yürüdüğü müddetçe Türk savaşçıları, önde, en önde daima bir bozkurt başı görrneğe alışrnışlardır. 245


Her halde Oğuz ordulannın önünde giden; ha­ kanlara isim olan ve bilhasa bayrak direğine takı­ lan, bu bozkurtlar sadece birer hayal değildir. Boz­ kurt, bir destan unsuru olduğu kadar, bugün hayatlannı iyi bilemediğimiz birçok tarih ve tarih öncesi kahramaniann da adı olmuştur. Her halde bozkurtu, bugünkü Mehmetcik gibi, eski Türk boyları arasında bütün Türklüğü temsil eden bir sembol gibi görmek bu milletin tarihine ve destanı­ na çok yakışan bir ihtimaJdir.

Bozkurt İslimlyetten sonraki Türk, Moğol des­ da yaşatılmıştır. Bilhassa Başkurd Türkleri'nin mazislne ait rivayetlerde bozkurdun tanlarında

geniş bir yeri vardır.

Yazar Ahmet Kabaklı: bu "Turan'a doğru" baş­ lıklı yazısında cehalet veya h iyaneti, şöyle dile geti­ riyor:

"Turan yasağı" bir İsmet Paşa yasağıdır. Ata­ türk devrinde yasak olmak şöyle dursun, bilakis o devir, "Turancı" idi. Lisedeyken şapkaJanmızda "Bozkurt" alameti taşırdık. Atatürk'ün talih tezi, bütün insanlık tarihinin Orta Asya' dan çıktığını, "Dil tezi" ise, bütün dillerin anası Türkçe olduğu­ nu savunurdu.

Sonra 1 944'lerde, İsmet Paşa, yasak koydu. Bel­ ki, o zamanki Dünya Harbi ve Sovyetler'in Alman­ lar'ı püskürtmesi ile ilgili siyasi bir yasaklı, bu. Ama, o ün bugün manasız bir şekilde sürüyor. Dış Türkler'in haklarını Rusya kabul elli, Pekin bile bunu düşünmeye mecbur oluyor. Biz de ise, "Tu­ ran" lafından hala umacı gibi korkanlar var. Bu konuda, bizim bazı gazeteler dış Türkler'den söz eden millet çocuklarına, Pravda"dan daha fazla kızıp bağınyorlar. Bunlar, büyüyen Türk varlığının , değil, "Perestroyka ve Glastnost"un dahi farkında değiller. '"

246


30. ÇE�ŞEV-TÜ� GÖRÜŞMELERİ Sovyetler Birliği'nin sempatik Türkiye Büyü­ kelçisi Albert Çemlşev'in MÇP Genel Başkanı Al­ parslan Türkeş ile yaptıgı karşılıklı ziyaret ve gö­ rüşmeler, bazı çevrelere şaşkınlık getirdi.

Çemişev; "Sovyetler Birliği'ndeki Cumhurlyet­ lerin, yeni federasyon sisteminde içişlerinde ser­ best; savunma, dış politika; makro ekonomi ve kültürlerinde arzu ettikleri politika biçimini merkezede dekiare edeceklerinl . . . ", Türkeşi ise; SSCB'nin bu gelişmelerle güçleneceğini, Türki­ ye'nin akıllı Ermeni ve Gürcüler'le bir anlaşma zemini bulunmasında fayda gördüğünü . " söylü­ . .

yor ve değişimin iki taraf i,ç tn faydalannı yorumlu­ yorlardı . Çemişev'in ifadesine göre; SSCB'de Pan­ Türkizm artık normal karşılanıyordu . Çemişev'de yeniden yapılanmada; Gorbaçov'da,

"barışı, telaffuz ederken bile insanlığa meydan okuyan," eski Rus idarecilerine benzemiyorlardı.

İnsanlığın başına bela olan sevimsiz sistemlerde bile, devlet adamlarının ; güleryüzlü, sevimli , sepa­ tik ve barışçı olmaya mecbur bulunduklarını, idrak etmiş olmalan, Dünyamız için hayırlı bir gelişmedir. "Afganistan olayı" ile tezat teşkil etse bile, ne yıldız savaşlan, ne silahlanınada yanş yapabilmek için, idare ettigi halklara zulrnedtp, onları basamak yapmanın manasızlıgı artık farkedilmiştiL

247


3 1 . *HAZAR YÜKSELiRKEN*; "SAVULUN,. TÜRKLER GELiYOR" Sovyet sömürgeciliği'nin çatırdaması kaçınıl­ mazdı. XIX.yy'a karanlığı getiren Hegel ve Marx ar­ tık "sahtekirhk"la suçlanıyordu. Eğer Gorbi, bütün dünyaya Rusya nın "İnsan haklarına saygı" mesaj ın ı vermemiş olsaydı, mil­ yonlarca kişiyi tehdit eden açlık karşısında başka ülkeler onlara sırt çevirirdi. Batı ise, tarih boyunca İslimiyet'ten duyduğu rahatsızlık ve h uzursuzluğun u sıkılmadan dile geti­ riyor, Fransız "L Express" dergisi, "Türklerin uya­ nışının SSCB'den Çin'e, Tahran'dan I(ibil'e kadar her yerde h'ssedileceğini" yazıyor, Batı'ya göre; '

"Türkler'in ayak sesleri duyuluyor." Sovyet mahkümu milletler içerisinde; din hürri­

yetleri ellerinden alınmış ibadetleri engellenmiş ol ­ masına rağmen Türkler'in; hayır, fazilet. h akikal ve feragat ve ahlak duygulannı muhafaza etmiş olma­ ları , onlan korkutuyor. Fransa'nın dünya çapında etkili L'Express dergi ­ sinde, tanınmış araştım1acı Prof. Alain Besançon, Batı dünyasının korkusunu şu satırlarla dile getiri­ yor: "200 milyonu aşkın Dünya Türkrü tarihi ha­

tıralarla yaşıyor. Asırlarca ağırhklannı Avrupa'ya hissettirdiler. Avrupa bunu unuttu. Fakat, gerek nüfus artışı, gerek ekonomik gelişmesi ve gerek­ se coğrafi durumu bakımından, yann dünyada başrolü oynayacak bir millet varsa, bu millet herhalde Türk milleti veya Türk halklan olacak­ tır. Türk dünyası güçlü ve etkili hale geliyor" Ve "Hazar Yükselirken" Lev Gumiliev'in, herke­

sin kehanet sanabileceği incelemesi de gerçekleşi­ yor. 2 1 Aralık 1 99 1 gün ü. SSCB bitti. Yerini "Ba­ ğımsız Devletler Tüpluluğu"na terketti. Komünist Partisi, KGB kapandı . Ruslar, orak-çekiçi bayrak-

248


iannc�an çıkarıp attılar. Hatta dünya ya huzursuz­ luk veren kızıl bayrağı bile koyu mavi beyaz kırmızı bantlı yenisi ile değiştirdiler. Ancak ortada "başıbozuk" bir ordu kalmıştı. Er­ meni çetelerle birlikte Karabağ'da "katliam" yapı­ yor, Moskova Televizyonu nda bir yıldır; halk, dev­ let adamları ''bunlar ne biçim adamlar, ne egoist '

adamlar, kendileri yiyor bize göndermiyorlar, Namibya'dan bile yardım istedik. Onlar bile gön­ dermediler'' feryatlan tükenmek bilmiyor. Ordu mansuplan; "Bu vaziyette ordumuz açılıktan öle­ cek" diyorlar. Borls Yeltsin , hemen her gün halkın arasına giriyor ve halka ilidal tavsiye ediyor. Ancak;

"size düzelir diye söz veremem" diyor. Ord u men­ suplqn özellikle Ermeniler'e silahlarını satıyor. Ge­ nel ıturmay Başkanı, Kızıl Ordu'ya hükrnedemiyor.

Karabağ'da yaptıklan alçakça katHarnın ardında: bi­ raz Rus ordusundaki Ermeniler'in parrn ağı, en çok da "aç Rus askerlerl"nin "çapulculuk" gayeleri , öl ­ dürdükleri Azeri Türkleri'nin yükLe hafif. pahada ağır mallarıyağmalayıp, çalmalan ile kendisini gös­ teriyor. Bizim televizyonlar ise. Moskova uzantılannı hayran bırakan bir dirayetle (!), olayları Türk mille­ linden gizliyorlar.

Şimdi herkesin hatınna gelen bir soru var: "-Bundan sonra ne olacak? .. "

Bu sorunun cevabını kimse veremiyor. Ancak; dünya dengesindeki büyük değişmeye paralel ola­ rak . Sovyetler Birliği nde esen hürriyet ve bağım­ sızlık rüzgarlannın "esirler ülkesi"nde meydana ge­ tirdiği şaşkınlığın. Lenin ve Stalin artıkianna ne ölçüde tesir edeceği bilinmez. Kendilerine hürriyet ve refah payı arayan cumhuriyetierin ise, birdenbire "tam bağımsız" olmalan çok zor gibi görünüyor. Bunun için de, bu cumhuriyetierin hürrtyet sistern­ lerini kendileri kurmalan, kültürlerini koruyaN!'

249


rnek için diledikleri ülkelerle ilişki kurmalan, birlik içerisindeki tabii kaynaklarına sahip çıkarak, daha fazla pay almak istedikleri anlaşılıyor. Bunun öte­ sindeki düşünceler ise, tabii haklan olup, asırlar boyu zalimlere karşı milyonlarca kişinin döktükleri kanların , verdikleri caniann bedelidir ki , hiç kimse­ nin buna karşı çıkmaya hakkı yoktur.

250


SELAM. DARAÖACI Yolurnu gözledin her seher-akşarn, Selam, damgacil - Aleykürn selarn Ecelle ölmeye doğulrnarnışarn Selam, darağacıl O hangi rnülettir - talihi sirdir Yüz adla bölündü, yine de birdir Meni sana getiren Işte bu derddit Selam, darağacıl Hazar'ı, Baykal'ı, Aral'ı gördüm, Gördüm, can üstedir. yaralı gönlürn Turan'ı menden aralı gördün,. Selam, darağacıl İli yağrnalanan, bölünen, bölen Çayları guıuyan, göllerı ölen Hak-hesap çekmeye gelen menim, men! Selam, darağacıl Söyle Emir Teymür, bu son neydi bel Boynurnda ağ kefen. dilimde tövbe, Dersini ters bilen, menimdir. növbe, Selam, darağacıl Gırgız'am, Özbeğ'em, Gazah, Türkmen 'em, Başkırd'am, Kerküg'ern, İl'e görk menem Senin gözlediğin galip Türk menemi Selam, darağacıl. - Aleyküm selami Not : Günümüz Azerbaycan'nın büyük milli şairi Halil Semerkanth Rüstem Behrüdi'nin bu şiiri ile Bakü'nun AzaUık Meydanı'nda yüzbinlerce kişiyi coştur­ maktadır. Rıza,


Novruz ve Ergenekon

Bayı:amınız Muharek !

Er�enekon hilyr,ı m ı , Ti'ı rl�ll'nll' ,·,ı n ılır� diril i�i sembolize dmekte(l ir.

\ ' L'

Huı;!ii n , Tiirklcri n "Er�eıll'kon" .ı l l l ı l L , �l l.ı n (lii ı�yayil da�ıl(lıkları ı�ıilli \'l' ı m ı L� .ı l l , l e� ğiimliir. 2 1 f\tut ( F e n e n l i n .ı y ı ı m ı i l k �iinii) tarilıimll', l1ii li'm Ti'ı rkler 1 :r�eııekoıı ba y ramm ı kullil milktildır. •

;\ zerhaycan l ı l.ı r, Er�L'nekoıı kı yr.ı n ı ı ı ı .ı "Novruz Bayramı" , lm " Y " d.,· "Boz Ay" demekteli ir.

Azerbaycwı Müli Hareketi adlı kuruluşun 2 1 Mart 1 992 tarihinde Nevruz bayramt dolayısıyla gönder­ diği tebrikten alirunıştır.


İÇİNDEKİLER Cemal Anadol kimdi� . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 3. Sf � ir �ayrak Rüzgar Bekliyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5. "

ONSÖZ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1. TÜRK AD I , 1ÜRK SOYU, TÜRKLER'İN

7. "

ANAYURDU VE YAYILMALARI ............................ 9. " 2.

DÜ NYADA TÜRKLER' İN DAGILIŞI .................... 19. "

3.

TÜRK DÜNYASINDA KAFKASYA TÜRKLERİ ..... 22. "

3.1.

Can Azerbaycan .............................................. 22. "

3.2.

Azerbaycan Türkieşirken ...... ........................... 22. "

3.3.

Kaçaklar Hareketı ............................................ 30. "

3.4.

Şan mayan ve Ermeni Katliamları .................... 3 ı . "

3.5.

Beklenen Yardım .. ........................................... 37.

3.6

Azerbaycan Meselesinin altında yatan

··

gerçek: Bakü Petrolleri .................................... 40. " 3.7.

27 Nisan 1920'nin Düşündürdükleri ............... 43. "

3.8.

Azerbaycan'da Müsavat Partisi ve

3.9.

Dünya savaşında Resül7..ade ............................ 49. "

M. Emin Resülzade ......................................... 47. 3.1O. İnsanlara Hürrtyet,Milletlere lstıklal ............... 50.

"

"

3.11. Bir Kara Gün ................................................... 51. " 3.12. 19 Ocak 1990 Kızılordunun Azerbaycan Katilann .......................................................... 5 ı . " 3. ı 3. Prestroika, Glastnost ve Azeri Türkleri ............. 56. " 3.14. Bugünki Azerbaycan ....................................... 58. " 3. ı 5. Bize Düşen ....................................................... 64. " 3.16. Kafkas Kartailan ....................................... ...... 65. " 3. ı 7. Türk Karabağ ve· Rus- Emıeni Işbirliği .............. 66.

"

3. ı 8 Karabağ'da Taşnaksutyun Komitacılan............ 68. " 3. ı 9. Kaçan Rus Alayı ve Geneeli Deli Ali.................. 68. " 3.20. Bir Tek mahallenin Ermenilere Direnişi ........... 68. " 3.21. Kaatıllere KarşıTürk Fedaileri... ........................ 69." 3.22. Karabağ, Türk Azerbaycan'ın toprağıdır. .......... 71.

"

3.23. Dağıstan Cumh uriyeti ve Kumuk Türkleri . ...... 75.

"

3.24. Bir Cumhuriyet de Karacay lürkleri'nden . ....... 76. " 3.25. Karakalpak Türkleri ........................................ 80. " ' İDİL URAl- VE BATI TÜRKiSTAN

4.

TÜRKLERi ........................................................ 82. "


KAZAN TÜRKLERI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . 82. " 4 . 1. Batı 1ürklstan'da Rus Çtzmesı . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . 84." 4.2. Orta Asya'da Rus Yaydışından Günümüze . . . . . . . . 84. "

4.3. Bir Yıgıtltk Destanı: Göktepe Savwıması . . .. . . . . . . . 86. " 4.4. 1ürkısta:n'da Kahramanlık Destanlan . . . . . . . . . . ..... 87. " 4.5. Basınacılık Hareketi

...............

.

...

. . ..

....

. . .. . . . . . .. . . . 88. "

4.6. Tataristan ve Bagımsız Tatar Cumhuriyeti . . . . . . . . 9 1. " 4.7. Nogaylar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9 1. "

4.8. Nogay Birlik Cwnhuriyetı . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 94. " 5. KıRlM TÜRKLERI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . .. 95. " 5 . 1. 1ürksüz Kırım'ın Kimilgi . . . . . . . ... . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . 95. " 5.2. Tarihte Kırım Tatan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ......... . . .. . . . 98.

··

5.3. Tatarlar Kimlerdir? . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . ... . .. . . ... . . . . . .. 99. " 5.4. Kırın1 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . :.... . . . . . . .... 100. "

Kırım Hanlıgı'nın Kuruluşu . . .... ...... .. . ı oo. Osmanlı Idaresinde Giraylar . . . . . . . . . . .... ı 02. 5. 7. Küçük Kaynarca Anlaşması ile Kınm ÇarlıkRusyası'nın Ağına Düşmüş tü. . .... . . .. ı 02. 5.8. Çariçe Katerina ve Devlet Gtray Han ... ... ... 104. .. .. . l 07. 5.9. Kırım'da Rus idaresl . . . . . . 5. 1O. Bır Garip Mahkeme . . ... .. ..... . . .. . 1 09. 5.1ı. M ukaddesata Baskılar . . . . .... . .. ı 09. 5.12. Valt Hırsız Olunca . . . . . . . .... . ..... . .. . . l l O. 5. ı3. Hacc'a Gitmeyi Önlemek Için . . .. . .. . 110. Bahane . ... 5.14. Kültür Katitamlan . . . . . . . .. 11 ı. 5.15. Kınm Savaşı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . l l 7 5. 16. Gaspıralı tsrnail Bey .. .. . . l l 8. 5.17. Çarlık Rusyası Müslümanlara Işık Tutuyor . . .. .. . . . 120. 5.18. Bolşevik Iktidannın Vaadleıi ... ... . l 20. 5. 19. Kırım Türk Tatarlarının Milli Kurtuluş Hareketınde Gelişmeler . . . . . .. 123. . .. 131. 5.20 Kırım'da Yahudi Salamon Başbakan 5 . 2 1. Bolşevıklerin Kınm'ı Yenıden l şga.I t ......... . . .... 133. 5.22. Bolşevikler Kınm'da . .. . .... . . . l 34. 5.23 Yenı Bır Açlık Felaketi ... ....... . .. . 135. 5.24. Veli Ihrahtm Adında Btri . . . . . . . . . ... . . ... . . l 35. 5.5.

.

.......

5.6.

. . . . . . .

.

.

.

.

. .

.

.

.

.

. . . .

...

.

.

.

. . .

.

. .

...

. .

.

. .

. . . .

..

. . .

.

. . . . . . . .

.

.

.

.

. .

. .

.

. . .

.....

.......

. . . .

. .

. .

.

. . . .

"

. . . .

"

......

............. . . .

.......

....

. .

. . . .

. .

. . .

.

.

. . . . . . . . . . . . .

.

. . . .

..

..

. . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . .

.....

.

..

....

.

.

.

. . . . . .

. . . . . . . . . .

....... ........ . . . .

........ ..... .

...

.

. . . .

...

....

.

...

. .

. . . . . .

. . . . .

. . .

" "

. . .

. .

.

"

"

.

. . . . . . . . . . . . .

.

.

"

........

. .

. .

.

.

.

.......

.

. .

...

.

..

.

"

" " "

"

. . . .

"

. . .

"

...

. . . .

.

"

.

"

. .

"

.

"

....

. . .

" "


5. 25. 5. 26. 5. 27. 5.28. 5.29.

Yine Açlık . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ı 36. " 1ürkler Nasıl Ruslaştınlmak ıstenlldller? . . . . . . ı 37. " Alman lstılası ve Kınm 1ürklert . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ı 38. " Kınm Türkiert'nin Degtşmeyen Kaderi: Iş ga.J, Katliam. Sıirgün . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ı 39." Kırım Türkiert'nin Almanlar'la Münasebetı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . ı44 . Bir Dönüm Noktası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ı 48. " Rus Polıtıkasındaki Tezatlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ı 5o. " Ve . . . 28 Nisan ı 956 Tarthll Kararname . . . ı5ı . " M ustafa Cemlloglu Adında Bir M Uli Kahraman . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ı 53. " Andropov'un Verdiği Ümit. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ı 55. Bir Başka Kararname . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ı 56. " Sonra Ne Oldu? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ı 57. " Kırım Türkleri'nin Jane Darc'ı mı? . . . . . . . : . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ı 58. " Kırım 1ürklertne Yapılan HaksızlıklaraÇagn . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ı 59. " Gorbaçov Beklenen Kurtane ı mı? . . . . . . . . . . . . . . . . . ı 62. " Karaim Türkiert . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ı 7 ı . " Gagavuz (Gök-Oguz) Cumhurıyetı . . . . . . . . . . . . . . . . . ı 7 1 . " ORTA-ASYA TÜRKLERİ . . . . . . . . . . . . . . ı 73. " Özbekistan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ı 73. " Mesket Türkleri'ne Oynanan Oyunlar . . . . ı 79. " Kırgızistan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . :. . . . ı 83. Kazakistan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ı 87. " 1ürkmenlstan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ı 93. " Başkurdlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ı 98. Pugaçov lsyanı . . . . ı 99. " Yolayoglu Adında Bir Kahraman . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 99. 1ükenmeyen Nefret ve Bir Garip Infaz . . . . . . . . . . . 200. " Bagımsız Başkırdlstan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 20 ı . Ç uvaş Türkiert . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 20 1 . " Mlşerler 203. " Besermen. Buryat. Udmurt Türkiert . . . . . . . . . . . . . 203. " SIBIRYA TÜRKLERİ . . . .. ... . . 204. " YAKU11STAN OTONOM CUMHURİYETI . . . . . . . . 205. " ··

5.30. 5. 3 1 . 5 . 32. 5. 33. 5.34. 5. 35. 5.36. 5.37. 5. 38. 5.39. 5.40. 5.4 1 . 6. 6. ı . 6.2. 6.3. 6.4 6.5. 6.6. 6. 7. 6.8. 6.9. 6. ı O. 6. ı ı . 6. ı 2. 6. ı 3. 7. 8.

. .

.....

"

......

.....

..

. .

..

.

..

.......

"

"

....

.

..................

. . . . . . . . . . . . . . . . . . .

"

"

................ ........................................

.

...

......

..

.

..........

.....


90 YENİSEY-ALTAY TÜRKLERİ o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o 205o ,. 1 00 DOGU TÜRKİSTAN TÜRKLERİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . o 207o " Örkeç �.arls'te . . o o o . . o o o o . . . . . . . . . . . . . . . . . . o . . o . . o o . . . . o . . o o o o 209o " 1 30 IRAK 1U RKLERİ . . o . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . o 2 1 8o " 1 40 BULGARİSTAN TÜRKLERİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . o 2220 " 1 50 DiGER TÜRKLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 2230 " 1 6 ARKADAŞINI BİLE KURŞUNA DİZEN SISTEM BİR GÜN İFLAS ETMELİYDI . . . . . . . . . . . . . . o 2230 " 1 7o ZULÜM, IŞKENCE, VE YALAN MARKSIZMI N MALZEMESIYol o o o o o o o o o o . o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o 0 0 o o 0 0 0 0 0 0 0 2250 " 1 80 DEV'İN ÇÖKÜŞÜ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . o 2280 " 1 90 SON BİR ŞANS : PERESTROİKA o . . . . . . . . o . . . . . . . . . . . . . . o 229 200 MİLLİ HAREKETLER YlLLARIN BİRİKİMİ SONUCUDU R . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 230o " 2 1 . TÜRK TARİHİ'NDEN İBRET ALINMALIYDI .. . . . . . . o 23 1 . " 220 DOGU BLOKU ÇÖKERKEN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . o 23 1 . " 230 RUSYA'NIN YAYA KALlŞ SEBEPLERİ . . . . . . . . . . . . . . 2320 " 240 RUSLAR, PAYLİK'IN HAIN OLDUGUNU ITIRAF ETI1LER o 00 o o o o o o . . . . o o o . . . . . . o o . . . . . . . . 0 0 0 o o . . . . . . . o 2340 " 250 RUS ÇARJ DELI PETRO'NUN VASİYETİ . . . . . . . . . . o 234o " 260 YALANCI BİR POLİTİKA İLELEBET YÜRÜYEMEZDİ o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o 237o " 270 SOVYETLER BIRLIGİ 'NDE- YÜKSELEN Mİ NARELER o o o . . o o o o o o o o o o o o o o o o . o o o . . o o . . o o . . . o . . o . o o . . o o o o . 239o " 280 KOMÜNiZM YARGILANIYOR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . o 242o " 29o BOZKURTLAR YOL GÖSTERiYOR. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 243o " 30o ÇERNİŞEV-TÜRKEŞ GÖRÜŞMESİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 247o " 3 1 0 "HAZAR YÜKSELiRKEN" SAVOLUN TÜRKLER GELiYOR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 248o " o

.

. .

.

.

o

.

o

.

o

o

. .

.

.

.

.

.

.

.

o

.

. .

.

.

.

.

o

o



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.