Cemal Oğuz Öcal - Her Şey Vatan İçin

Page 1



FAZLIOGLU CEMAi. OGUZ ÖCAL

HER ŞEY VATAN içiN

1 9 5 3

YEŞii.NUR MATBAASI

-

ESKiŞEHiR


Bu naçız eserimi, bana ıztıraplarımı unut­ turan, fedakar ve altın kalbli zevcem Fazlı­ oğlu Azmiye ÖCAL'a ithaf ediyorum.


Takdim ve Şükran Borcu

(Her Şey Vatan İçin) deki makale ve ş iirler, m u h te­

lif gazete ve dergilerde çıktığı vakit yüzlerce okuyucumdan le brik ve takdir mektupları almış; «Dini .ve milli· .akidele-

rine kopmaz bağlarla bağlı, hak ve hakikat aşığı Müs ­ lüman Ti.irklerin hislerine tercüman olan bu yaziların mutlaka bir kitap halinde neşredilmesi» dilekleriyle kar

şıla�mı�tım. (*)

Her biri tertemiz bir duygunun ifadesi olan bu samimi dilekler, ş u naçiz satırları karaladığım dakikaya kadar· tek­ rarlanıp durmuştur. Muhterem ve kadirşin�s okuyucularımın arzularını emir telakki ederek, kaç defa, neşir teşebbüsüne giriştim. Fakat, malum maddi i mkansızlıklar yüzünden, m üşterek ve sa!llimi isteklerimizin gerçekleşmesi maalesef biraz geç olmuştur. Hemen ilave edeyim ki b u iş, yalnız geç değil, güç te ola­ caktı. Bereket versin (Y EŞILNUR MATBAASI) nın sahibi genç ve idealist arkadaşım Nuri Akyar - her t ürlü takdirin üstünde - bir fedakarlık gösterdi de "MUH AL" i "MÜMKÜN" k ılabildik A llah, kendisinden razı olsun!.. (Bel' Şey Vatan İ çin ) i sunmakla aziz ve m uhterem okuyucularımın dileklerini yerine getirirken tertip ve baskı hususunda büyük dikkat ve titizliklerine şahit olduğum (Ünal Ailesi) ne candan teşekkürü bir borç bilirim . Eskişehir 9-7�1953

Müellif (�' ) Tırnak içindeki cümle,

aynen,

- .1 -

bir okuyucuma aillir.


Oğlumla bir hasbihal :

Her Şey Vatan için Sevgili Oğlum Kür Şad, ' Bugün Allaha çok şükür elemsiz, kedersiz dördüncü yaşına bastın. Şu anda duyduğum hudutsuz saadeti emin ol yavrum ne bir ay önce taç giyen lngiliz Kraliçesi ikinci Elizabet duymuştur, ne de geçenlerde Mısır Cumhurrcisi o­ lan General Necip ... Fakat, ne yazık ki, ailemizin bu mutlu gününü bir ara­ da kutlayamadık. Çünkü annen, sen ve kardeşin - yaz tati­ lini geçirmek üzere - lstanbul'da bulunuyorsunuz. Bense (Her Şey Vatan İçin). i hazırlamakla meşgulüm. Tadına doyum olmıyan bu güzel meşguliyet, bana, sizlerin muvak­ kat ayrılığınızdan duyduğum derin acıyı unutturuyor. Darısı, dostlar başmal.. Altıncı eserime (Her Şey Vatan İçin) adını koymamın sebebi nedir?. Bu mühim noktayı, her şeyi anlayabilecek bir çağa geldiğin vakit, uzun uzun düşünmeni isterim. Zira bu isim, zamanımızdaki monden ailelerin veya onlara öze­ nen bazı zavallıların çocuklarına taktıkları uydurma isimler­ den değildir. O, ailemizin şeref sembolü, babanın kısa hal­ tcrcümesidir. Neden mi '? Aile büyüklerimiz canlarını, baban da (Aşk, [n erjl, Ümit ve İstikbal) gibi en kıymetli varlıklarını hep bu mu· kaddes mefhum uğrunda -seve seve feda ettiler de ondan!.. Başlıba�ına bir eser konusu olan bu hikaye, çok uzundur. Ben, buraya, kısaltılmışını geçiriyorum : Tarihimizde hem şanlı, hem de acı olaylarla dolu ve halk arasında (93 Harbi) denmekle maruf bir TÜRK - RUS savaşı vardır . 1877 - 1678 yıllarında vaki olan ve cihan la­ rihinde bir eşi daha bulunmıyan bu korkunç boğuşma, yü z •

·

·

. 4 .


lıinlerce Türk' ün şahadet, m uhaceret ve sefaletine sebep olmuş.. Ezeli ve ebedi düşmanımız Moskofların gerek bu, gerekse bundan evvel ve sonraki savaşlarda Müsl üman Türklere yaptıkları zuli.im ve i�kenceleri tarih kitaplarında okurken nefretle irkilmemek , kinle dolup taşmamak i mkansızdır. Bak çocuğum, bıı husus­ la, büyi.ik edib ve vatanperverlerimizden rahm'ctli Süleym a n Nazif (Uatarya ile Ateş) a d l ı eserinde neler yazıyor:

RUS KİIUDİH, MOSl{OF NEDİR ?

(X)

Tam iki buçuk yüz yıl Evet, tam i k i yiiz elli yıl oldu. Irkımızın ve dinimizin bu en büyük ve en aman sız diişmomyla ölüm nıeydanlarında sık sık karşılaşıyoruz. Bugün l!içbir Türk l'e Müslüman aile gösterilemez ki , bir veya birkaç evladını Moskof savaşlarının birinde şelıit vermemiş olsun!. O kırış­ macalarln gözü yaşlı binlerce deı!ilanı İslim diyarı· nın ıssız köşeleri nde, iki yüz elli yıldanberi iniltiler 11ya11dn·ıyor; iki yüz elli yıld anberi k inleri tutuşturuyor. Yur«lumuzda tfitmiyen oeaklurııı her biri, diğeri­ ne bir Rus savaşında bestelenmiş sessiz bir çığlığı tekrar eder. ••

Köylere, tarlalara niçin harap olduklarını sor: Ce\'ap verirler ki, imar eden, çalışan kol; bir Mos­ kof cengin de k ırıld ı!. Bu Ulkenin doğusunda, kuzeyinde bir avuç top­ ra k bulunmaz ki Tiirk'ün, Moskof eliyle dökül m iiş miibarek kanını içmiş olmasın ! B' u ülkenin batısıııda, güneyinde bir ev gfü·ül­ mez ki yıkılmış duvarları Türk'ün, Hus silahıyla uzaklarda ölmüş bir oğluna erişmiye çalışan ahü vahını dinlemiş bulunmasın! Moskof'un barışı aldatıcı, ımsması kuduz, yalta k­ lanması haiıı, ya rdımı iiıanet doludur ••

.•

5 -


Ey Türk oğlu!. Sana damarlarındaki kanı arma­ ian edenler, kanlarının son damlalarını Moskof sa­ vaşlarında döktiiler Sen bugtin, yarın ne olursan ol, fakat unutma­ ki o şehitlerin ebedi bir yetimisin! Bu din, bu dev ­ let, bu vatan gibi , bu �tayz, bu kin, bu i ntikam da onların sttna mübarek bir mirasıdır!. Diinyada bir Rusya ve bir Rus ka ldıkça, bu lıakluna ve bu vazi­ fene hürmet et: Hakkın öldürmek, vazifen gerekirse derlıal öl­ mektir, Türk oğlu! ••

••

••

:'°:;.*

Irkına, vnta11ına, tarihine ihanet etmiş olan kim­ selerin hiçbirini Unutma, Türk oğlu?, Unutma "-e af­ fetme!. *:r.*

Şiındi de, tosunum, babanı dinle:

Unutmadım daha d ü n �ercfiınle oynayan, K anımı cııie e me sem iren alçakları ! . . U nutam az Türk kanı damarında kaynay,ııı, Benliği n i kahpece kemiren alçakları ! .. ,, * 'i:

Ne iğrenç emellere sahne olmuş öz yurdum, Dü�ündükçe hırsımdan ke ndi kendimi yerim! .. i n tikam hisleriyle şahlanını� bir Bozkurd'uın, Kim ne derse <lesin, ben: "Dinim, kinimdir.,, derimi.. * * *

Çak, beynimde durmadan, ey intikam şimşeği! Bak, işaret veriyor kahraman Oğuz Beği!.. Uyandırıp bir anda gaflete dalanları, Kahre tmek istiyoru m hakkımı çalanları!.. �:;

:'ı:,

*

Ne çıkar bulunmazsa pir tutam tuz aşııııda, Elimde zağlı kılıç, ak tolga var başımda!..

- 6 ..


Bir vuruşta Moskof'u etmek için yüz bin şak, Bak, nasıl bür Ü n müşüm imandan bir zırha bak !. . ;!;;>:::;

Ne süngü, ne mızrak, ne de mermi işlemiyen bu iman­ damarlarında, kah­ raın a nlar kahramanı büyük ceddin (Kür Şad) ııı asli kanını la�ıyorsun. Binaenaleyh ve hiç şüphesiz senin de, aynı kutsal ateşle yanıp tutuş man gerek! dan zırh; sende de var çocuğum!.. Zira

·� * �c

93 Harbi, bir yandan (Plevne) de, öte yandan (A zizi ­ ye Tabyası) nda bütün şiddetiyle devam ederken; ninem

Muhibbe hatun, dedem Feyzullah efendi, annem Hatice ve Leyzem Ayşe hanımlar - Moskof zulmüne dayanamıyarak Kazan'dan Erzurum taraflarına, oralardan da K onya'ya göç­ ınek zorunda kalmışla r. Nihayet Seydişehir ilçesine yerleş­ likleri vakit, anne ın 7-8 yaşlarında bir çocukmuş .. Hikayenin gerisini, (Kurtuluş Savaşı) mızın en buhranlı günlerinde, rahmetliden şöyle dinlemiştik :

" • • • Ç oc uk lar , Kazan, Kırım ve diğer Türk i lle ­ rinde Moskof z u lmü, artık, dayanılmaz bir hal aldı. Ruslar bir gece ansızın kasabamızı basarak her şe­ y imizi yağmaya başladılar. Bu yüzden onlarla bi­ z i m k il er arasında korkunç bir boğuşma o ldu. B iz çoc ukl ar ve kadınlar da bu s okak döğ iişüne k atıl­ mıştı k . Fakat, n e ti c e de, Moskoflar üstün çıktılar. Çiinkü, biz azdık. Onlarsa, it sürüsünden farksızdı. Sokaklar, ölü ve ağır yaralı kadın - erkek, genç ihtiyar Türk cesetleriyle dolmuştu. Herkes çi l yavrusıi gibi Ur tar a fa dağıldığu:ıdan ailem izden kimin ölüp kimin ka ldığını , bir t iirlü, anlayamıyor­ duk. N i lı ayet , kara h aber i öğ·yenmeh:te gecikmedik: Ded emizle amcamız, şelıitler an sındaydı. Babanı a­ ğırca yaralanmış, annem ise korkudan sinir illetine tutulmuştu. Rahm etlinin ölii nceye k�dar ellerinin

- 7 -


titremesi, bunda.ndır. Ah çocuklar, bu öyle hazin bir macera, öyle miithiş bir faciadır kl; mıkline hi­ le yürek dayanmaz. Hain Moskoflar, meğer· birçok köy ve kasa bayı da aynı şekilde basmışlar. Derken bizim Kazan ilinden Osmanlı ii lkesine doğru bir göç akını haşladı. ffe;n de, nasıl yüreklı!t" acısı bir akan Tam "Ana, baba günü" dedi kleri, feci manzara . U­ zatımyalım , tepemizde step giineşi, içimizde yurt ateşi, yalın ayak, başı kabak, yarı aç, yarı çıplak, sefil ve perişan bir halde, bağrımıza taş basarak ve (HER ŞEYİMİZ lÜRKLÜK İÇİN FEDA OLSUN!. ) diyerek, çilemiz kadar uzun, yurdumuz kadar ıssız yollara düştük. O uğursuz muhaceret günlerinde çektiklerimizi bir biz biliriz, çocuklar, bir de Allah-& Zülcelal .. Göç denilen şey öyle mütlıiş bir felaket­ tir ki, diğer felaket ve musibetler onun yanmda bir oyuncak gibi ka lır. Rabbinı, Moskof givurutıa bile bu felaketi göstermesin!." •.•

.

.

Y avrum Kür Şad, Rahmetli ninenin, henüz genç yaşında saçları ağarıp dişleri dökülen, bahtsız v e çilekeş anneciğimin sözleri - üze­ rine birdenbire bir fenalık geldiğinden - burada kesiliyor .. Alt tarafına ben devam ediyorum : Biz, ikisi kız beşi erkek olmak üzere, yedi kardeşmi:jiz. Mehmet ağabeyimizle Emine ve Miyase ablalarımız, henüz pek küçükken ölmüşler. Seferberlik ilan edilip babamla Sa­ dettin ağabeyim iki ay ara ile askere alınınca, fedakar ve çilekeş annemiz bizi - aya ğıyla beşik sallayıp eliyle dikiş dikerek - büyütmüş. Amma, ne taham m ül edilmez mihnetler çekerek... Orasını geçelim. Zira, Birinci Cihan Harbi sıra­ larında bütün milletin, hususiyle bizim gibi fakir asker aile­ le rinin neler çektiklerini büyüyünce okuyup öğreneceksin!. Yedi cephede sebiller gibi kan akıtarak tarihlere sığını­ yan mfıcizevi kahramanlıklar gösterdiğimiz (Büyük Savaş)

- 8 -


bizi ve dünyayı. tam dört yıl kasıp kavurrluktan sonra, mağ"­ lühiyc: ;'.llİ.t.le (!) bitti. Fakat ne aile mizin, ne de miiletimi1.iıı çektiğ·i ızlırap ve sıkın tılar bitmedi oğlu m!. Asıl ıztırabımız, bu tarih' en sonra başlar : Mille! imiz için büyük bir felaket olan (Mondros Müta­

rekesi ) imzalanır imzala n maz ordumuzun terhisi ma!Um feci şekilde başlamış; fakat ne ağam, ne babam, ne de eni� lele­ rim (teyzemle kızının kocaları) yuvalarına dönmem işlerdi. Y ıllardan sonra öğrendi k ki, babam e s ir, ötekiler de şehit olmuşlar!!!... Bu felakete de (Her Şey Vatan ve Ti.irklük İçin) deyip katlandık. i şte o günlerin mısralaşın ı'? bir ifadesi :

BENİM DERDİM

Derlli Kerem yanarken: "Alın yazım bu,, demiş, Mevleviler dönerken: " Hu erenler, hu!,, demiş; Kerbela'da Hüseyin : "Bir yudumcuk sul" dem i'i; Benim derdim benze mez hiçbirinin derdine, Alıp gidem başımı Erzurum'a, Mardin'e!.. * * ��

Dedem: "Bu yıl düşecek bağrımıza kar" demiş, Ninem : "Şükür, bugünlük ekmeğimiz var" demiş; Emmim son nefesinde: "Nerdesin, ey yar?" demi�, Be nim derdim ne ateş, ne ekmek, ne su derdi; Ne de yarin koynunda tatlı bir uyku derdil.. * * *

Babam Sina çölü nde bayrağına kan vermiş, Ağam Çanakkale'de Türklük için can vermiş, Anam hana milli ruh., milli heyecan vermiş: "Er ki'?i, yurdum diye ağlayandır, gülendir; Mefkuresi Üğrunda kahramanca ölendir 1.." Niçin benim toprağa temiz kanım akmasın? Niçin kutsal ateşim yüre kleri yakmasın?

- 9 -


Niçin oğlum, torunum bir m adalya takıııasın'ı' Benim derdim "Kür Şad" ın kırk eriııe e-j olmak, "Türkeli" nin bağrını ısıtan güneş olmak!.. �: * *

Şimdi, bir nebzecik te, babanın l'ıayat h ikayesini oku: 1913 yılında Seydişehir ilçesinin lncew köyünde d oğ­ muşum. Aslen Akseki ilçesinin Kızılağaç köyünden olan ba­ bam , d ünyaya geldiğim vakit, İncesu'da imamm ış, ilk tahsilim Seydişehir Merkez ilk okulunda, orta ta hsilim. ise Konya ve İstanbul Erkek Öğre t men okullarındadır. Y urdun muhtelif köy, kasaba ve şehirlerinde tam sekiz yıl başarı ile öğret­ menlik, Başöğretmenlik ve Milli Eğitim Memurluğu yaptıkta n sunqı yazılı ve sözlü m üsabaka imtiha nlarını kazanarak A n kara Ga;·i Terbiye Enstitüsü Pedagoji Şubesine girdim. Sene : 1943 .. Buradan ilk Öğretim Müfettişi çıkacak, tapar­ casına sevdiğim vatan ve milletime daha çok faydalıotlacak ­ tırn. Fakat kör talihim, burada dıı, yar olmadı. 3 Mayıs 1944 Ç a rşamba günü, Nihal Atsız - Sabahattin Ali davası d olayi­ siyle bilfiil iştirak ettiğim T ürkçülük h areketleri yüzünden, o uğursuz devrin zalim ve ima nsız idarecileri tarafından tevkif ve okuldan tart olundum. Zamanın Cumhurreisi ismet lnönü­ n ü n 19 Mayıs 1944 günü Türk milliyetçiliği ve biz milliyetçi ­ ler aleyhinde söylediği mahut ve m enfur nutuk üzerine, -

(Atatürk Aleyhtarlığı, Rejim Düşm�nlığı ve Vatan Hainliği) gibi en ağır cürümlcırle suçlandırılarak, İstanbul

Örfi idare K ol!lutanlığı e m rine verildik. Bizi (yani, 23 mü­ nevver Türk milliyetçisini) benzerleri ancak Moskofista . n da bulunan azap hücrelerine attılar. Gerek bu korkunç h ücre­ lerde, gerekse tepesinde 1500 m umluk ampuller yanan (Tabutluk) larda gördüğümüz maddi ve manevi işkenceleri anlatınıya kalkarsa m koca bir cilt tutar. Tam on bir ay devam eden ve ( Engizisyon Devri) ne rah met okutan bu zulüm ve işkenceler, beni tuttuğum (Hak ve Hakikat), ( Türklük

- 10 -


ve Türkçülük) yolundan asla alıkoyam adı. işte o karanl ık

ve uğursuz günlerde yazdığım şiirlerden bazı parçalar: Değil bir h ücre bana olsa bir cihan m ahbes, Gürleyecek her zaman, her yerde bu e rkek ses!.. Farksızdır şairlerin gecesi gündüzünden, Hapis yatmış," ne çıkar, Ö CAL aşkı yüzünden? ..

CEVA P

- Ni"?anlıma

-

Aldım - şükür - mektubunu, Geçmiş doksan dokuz elden!.. Sorma benden şunu, bunu, Bahset yalnız "Tek Emel,,den!.. Lazım değil sitem, kahir, Türkçü olan bilmez korku!.. Varsın her şey olsun zehir, ·Bizim için bir şeref bu!.. Ne felaket, .ne musibe t, Yıldıramaz beni asla!.. Türk'e gönül veren elbet, Bu zehirden içer tasla!. , Yağsın bela yağmurları, Şakır şakır üzerimden!.. Aşacağım bu surları, Çünkü bir Tiirk oğluyum ben! .. Hız veriyor her an bana: "Rıza Nur,,la, "Namık Kemal,,!. Kurban olsun bu vatana, Bu millete bin bir Cemal !.. Görmüyor diinyayı gözüm, Sevdalıyım, sevdalı heyyy!.. - 11 -


Bir aşk ile yanar öziim, Sevdalıyım , sevdalı heyyy ! .. * * *

Kara sevda derler buna , Heş şey feda aşk uğruna, Dokunmayın bu "Mecnun,,a, Sevdalıyım, sevdalı. heyyy!.. * * *

Q ldu diye yerim zindan,

Söner mi hiç bu aşk, iman? .. Bilsin şunu kahpe zaman: Sevdalıyım , sevdalı heyyy!.. * * *

Essin varsın kızıl yeller, Açar bir gün solan güller, Bak, ne diyor susan diller: Sevdalıyım, sevdalı heyyyl.. * * *

Vaz geçer de kadın, kızdan, Ayrılamam "Milli Saz,,dan, Gelir hızım "Ay- Yıldız,,dan, Sevdalıyım, sevdalı heyyy!.. * * *

Sizin olsun dünya köşkii, Yeter bana vatan aşkı, Yazar ÖCAL hep bu meşkı: Sevdalıyım, sevdalı heyyy!.. * * *

Aşk uğrunda yanmış, kebap olmuşuz, Ona dalsak ta bir, dalmasak ta biri.. - 12 -

'

·


Erenler bezmindc şarap olmuşuz, Gönül ç�)sak ta bir, çalmasak ta bir!.. * * *

Dehre mihnet çekmek için gelmişiz, lztırabı cana minnet bilmişiz, Ferhat olup nice dağlar delmişiz, Yar'i bulsak ta bir, bulmasak ta bir!.. * * *

Gündüzler cehennem, geceler ayaz, Duvarlar beyazdır, rüyalar beyaz, Geçti hicran ile koskoca bir yaz, Kışa kalsak ta bir, kalmasak ta biri.. * * *

Şükür, nasibimiz yoktur riyadan, Ayrılmadık asla namus, hayadan, Yalancı, vefasız, kahpe dünyadan; Murat alsak ta bir, almasak ta bir!.. * * *

Marmara ufkunda birer serabız, Ayaklar altında birer türabız, "Yakılmış, yıkılmış hane harabız, A bad olsak ta bir, olmasak ta bir!..,, ..., * *

Bakarak şerefli Yıldız'a, Ay'a; Selamlar yollarız mavi Tuna'ya, Bedbaht yavrularla, dertli anaya, Haber salsak ta bir, salmasak ta bir!.. *

*

*

ÖCAL der: "Keder, ga m kervanıyız biz, Tiirklüğiin a�ığı, hayranıyız biz, •

13 -


Vatanın, milletin kurbanıyız biz, Azad olsak ta bir, olmasak ta bir!.." ...... ..,,

Artık, bahis sırası sana geldi. Dinle beni yavrucuğum : Her şeyden evvel bilmiş ol ki sen, uğruna baş koydu ğum, adına Türkçülük (yani, Türk milliyetçiliği) dediğimiz, mukaddes mefilrkem in çocuğusun!.. Sonra düşün ki sen, bu mefküre uğrunda ·serde n geçip Tanrı Dağları'ndaki adsız şehitler safına karışan, fedailer fedaisi yiğit ( Kü r Şad) ın adını ta'?ıyorsun. Bu şerefli ada layık bir Türkçü olmak, seni bekleyen vazifelerin başında gelmelidir. Şunu da unut­ ma ki, oğlum, dünyada biricik. saadet ve bahtiyarlık kay­ na ğı ( Mefkure) dir. Biz (füiyük v e Mes'ut Tiirkiye)­ Y� yaratacak ilahi kuvvet ve kudretin yalnız ve ancak (Mefkure) olduğuna inanıyoruz. Eğer sen ve kardeşin Sü­ yüm Bige bütün kalbinizle bu hakikate inanmaz, benim yo­ lumda yürümez, doğacak çocuklarınıza aynı ideali aşılamaz­ sanız, unutmayın ki, yarın kıyamette iki elim yakanızdadır. Şu gerçeği, hiçbir vakit, hatırınızdan çıkarmayın : ( Milliyet-

sizlik bir ölüm tohumu, mefkiiresizlik ise manevi bir intihardır.) Sana, bir vasiyet mahiyeti taşıyan, son sözlerim şu ata öğütlerinde n ibarettir oğlum :

.. Allah'ı tanı ve ondan kork!.. Aileni, milletini, yurdunu sev!. Unutma ki, sen bir hiçsin!. Tanrı seni yarattı, istediği zaman yolc eder. Fakat Tanrı Türk'ü, yok etmemek iizere yaratmıştır. Onun için «Hiç» olan kendini, hiç diişünmiyeceksin!. Yalnız milletinin menfaa­ tini, milletinin şerefini güdeceksin!.. Eğer ruhunu yük­ seltirsen, Türklük te yükselir. Fakat ruhunu yiikseltip­ tc kötii yola sapma, kendi menfaatine çalışma!. "Sen öl ki, o yaşasın!..,, Çok lazımsa, sen yaşa ki, o da ya«.

- 14 -


·,;ısııı!. Fakat yaşayışın, senin değil, Türklü�ündür. Se11111

lıiçSir şeyin yoktur...Adından tut ta, sıl2.hına ve viireğ·ine varıncaya kadar, hep5i milletinindir. MilleLilii sevmiyen Türklerden hesap sor!.. Sana Tiirklüğü, bir

ı ek

kere bile b.:>yun eğmemiş olarak, emanet ediyoruz.

/-.:ılıncınla, atınla, pazunla, kafanla ve kalbinle

savaş!.

işkenceler içinde yaşa!. Fakat ölürken sen de oğulları­ ııa Türklüğü,

bizim sana

bıraktığımız

gibi,

bırak!..

1 )oğ·duğ·un gündenberi, sana, hep bunları söyledik. Be­

şikl eyken duyduğun (KIZIL ELMA) yı hiç unutma ve

unutturma!..,, Gel şimdi yavrum, ufukları çınlata çınlata, sağır kulaklarcı duyura duyura, şu parolamızı birlikte tekrarlayalım: Gam çekmesin ne toprak, ne de koynunda yatan,

Olduk onlar uğrunda çtinkü fenafilvatan! Dinle5İn «Maddeci» !er, "Sağır,, lar bu sesi heyyy! Türklük İçindir Her Şey, Vatan İçindir Her Şey!..

Eskişehir 7-7- 1 953

(*) Bu yazının dili, genç ne sl in kr>laylıkla okuyup anla­ yabilmesi için, manayı bozınıyacak şekilde s{ıdeleştirilıniştir. (**) Moskofların ailemi:ı:e yaptıkları fe nalı klar, sadece, bunlardan ibaret değildir. Dünyanın, hususiyle l slaın - Türk dünyasının başına püsküllü bir bela kesilen, ins anlık alemi­ nin yüz karası o kızıl ve kuduz canavarlar; a nnenin bahası Türkistan m ücahitlerinden, l stanbul Emniyet Müdürlüğü eski sivil polisi - Sadeltin Nadir Bozyiğit'in yıllarca ıztırap çeke­ rek feci ve h a �i n bir şekilde ölümüne; Türkistanda doğduğu için ( Ö zbek Zehra) diye tanınan anne annen ile çocuklarının ise uzun m üddet sefil ve pe ri�an bir hayat sürmelerine se­ bep olmuşlardır. Soyadımızı, işte bundan d olayı (Ô CAL) al­ dık. Sana, iki yaşına bastığın günden itibaren, öfrettiğimiz - 15 -


ve lıer yemekten sonra t'ekrarlaclığııı (l\lilli Dua) ııııı St'bebi­ de hııdur. llııııları, lıiçhir vakii, ıııııılııı;ı!.. lıılikanı dııyg·uıııı yiire i'f iııde ııyıılına, yiğ·it <._·ocuğ·ııııı!..

- F.C.O.Ö. -

1

._

-· -

İnsan,

vatanını

sever;

çiinkü

hürriyeti,

lıakkı, menfaati, vatan sôyes:'.nde kaimdir.

NAMfK KEWAL

insan, vatanını se v er; c;ünkü vatan öyle bir

galibin şimşiri veya b ir katibin kalemiyle çi· zilen mevhum hatlardan ibaret deği(;

mUlet,

hürriyet, menfaat, uhuvvet, tasarruf, hakimi­ yet, ecdada

hürmet, aileye

yadı

muhabbet,

şebab gibi birçok hissiyatı ul v iyen in içtinıaın­ dan has ıl olmuş b i r fikr; mu.lt.addestir.

1

NAMIK KEttAL

=···�--�--==-�-=--���;;:;;:;����;:;:;���--�-�-�-�--�-�-

ı:

Vatan olsa ne r iitbe bi per ua Yine bünycid-ı zulmü biz yıkarır.!

..

Merkez-i hake atsa/ a r da bizi Ki1rei arzı patl at ı r, çık o rız !

..

NAMIK KE·WAL . . . - · . --

- 16 -

-

�--- --·--


Çocuk Davamız


Kendi kend imizi tenkit :

Talebe mi Yetiştiriyoruz, Yoksa Ültra Modern Sevdizedeler m i?.. Son günlerimiz, hemen hemen seyahate benzer bir at­ m osfer içinde geçti: Birçok şehir ve kasabalarımızı tekrar görmek fırsatını bulduk. Bu güzel, fakat kendi haline bıra­ kılmış yurt köşelerinde karşılaştığımız hazin manzaralarla; sosyaı, ekonomik ve kültürel olayların çevrede bıraktığı akisler, bizi derin derin, hatta kara kara düşüncelere sev­ ketmiştir. Gördüklerimizle düşündüklerimizi, şöylece hülasa etmek m ü m k ün : Vatanı, �reni baştan fethetmek zorundayız. Bu zorlu i�i yapabilmek için de, her birimizin bir (Snelman) aşkıyla çalışmamız gerek ! . Evet, bataklıklar diyarı Fin­ landiya'yı (Beyaz Zambaklar Memleketi) haline getiren, büyük idealist (Snelman) ın aşkıyla .. Bu eşsiz Fin idealisti vatandaşlarını içinde yüzdükleri maddi ve manevi çirkeflerden kurtarmak, yurdunu cennete çevirebilmek için beşer takatinin üstünde bir aşk, enerji, feragat ve fedakarlıkla yılmadan çalışmış, bir köy öğretmen­ liğini üniversite profesörlüğüne tercih e tmişti. Aziz ve m ü ­ barek vatanımızı yeniden imar v e ihya etmek, h e r şeyden evvel (Mektep), (Yol) ve (Su) derdine kat'i bir çare bul­ mak, vatandaşlarımızı iktisaden kalkındırıp "Muasır medeni­ yet seviyesinin üstüne çıkarabilmek,, için, bizim de aynı aşk, aynı enerji, aynı feragat ve fedakarlıkla - her e ngeli aşarak - çalışm amız gerekiyor. Fakat bir şartla : Bu muaz­ zam işi yaparken şiarımız (Rabbena, hep bana !) değil, (Her Şey Vatan İçin) o lacc.k ! . Biz, yıllardanberi, karınca kararınca, hep bu prensiple çalışıyoruz. Son nefesimize kadar da aynı prensipten ayrıl­ mıyacağımız tabiidir. .

-

18

-


• • *

Bu vatanın yanık b ağrından yetişmiş, köy ve köylü ile haşır neşir olmuş, bu milletin hakiki dertleriyle haklı dilek ve ihtiyaçlarını yakından bilen bir Türk evladı sıfatıyla söy­ leyecek ve yazacaklarımız pek çok... Öyle dertlerimiz var­ ki, saymakla bitmez. Ö yle yaralarımız var ki, sarm akla tü­ kenmez. Bu içtimai dertlerimizin ba�ında (Okul Öğretmen), (Ahlak Terbiye) meselelerimiz gelmek tedir. Yazılarvnıza evvela bu önemli meselelerden başlamak, realist ve objek­ tif bir görüşle hadiseleri okuyucularımızın ibret, alakalıların dikkat nazarlarına arzetmek istiyoruz. Şöyle ki : Gittiğimiz yerlerde, 23 Nisan Çocuk Bayramı münase­ betiyle verilen, birçok ilk okul müsamerelerinde bulunduk. Bu m üsa merele rin hemen hepsinde üzüntü, azap ve ıztırap içinde seyrettiğimiz mamıara şu oldu: Mahallin milli kıyafet­ lerine bürünen 10 - 12 yaş arasındaki kız - erkek 25 30 kişilik bir ö�renci gurubuna sahnede milli türküler (!) söy­ letildi. Hem de yavrucukların ellerine verilen zilli maşa v. s. niıı iştirakiyle ... Öylesine milli' türküler ki, yüziiniiz kızarma­ dan, tüyleriniz ürpermeden, bir kelime ile bağrınız kanama­ dan dinlemenize imkan ve ihtimal yoktur. Bu hazin manza­ raları hayret ve deh�e t içinde seyrederken, ne yalan söyle­ yelim, kendimizi bir ilk okul müsameresinde değil de, lstan­ bulda tutunamayıp Anadolu turnesine çıkmış bir salaş tiyat­ r osunun biçare kantocuları arasında tesadüfen bulunan ta­ lihsizlerden biri sandık. Bize bu hissi veren, masum yavru­ cuklarınııza. söyletilen manasız, mantıksız, müptezel ve m üs­ tehçen meyha ne türküleri olmu�tur. Evet, muhterem okuyu­ cularım, meyhane türküleri ... D ü�ününüz, bir kere .. Sayın muallim ve ır.iirebbilerinı iı, her türlü tesir ve telkine müsait bir çağda buluııan yavru­ c uklarıııııza - Milli ve terbiyev i o kul şarkıları yerine maalc-

-

-

- 19 -


sef böyle gayri ahlaki meyhane türküleri belletip söyletiyor­ lar. Hem de, bu zavallı çocukların faydalı bir şey görmek ümidiyle koşup gelen bahtsız velileriyle, umumi efkara h i ta ­ ben ... Adeta, onlarla alay eder gibi .. . Çocukla rımızın körpe di m ağl a r ı n ı körletece k, onların . ruh ve karakterleri üzerinde yüzde yüz tahribat yapacak b ir mana ve mahiyet arzeden bu dejenere türkülerden aldı­ iınıv- şu bir iki örnek bile işlenen bu terbiyevi hatanın de­ rece ve şümul ü hakkında bir fikir verebilir, sanırız: Gezdiğim d l ke i.li aşk yollarıııdn, Elimden bir kırık saz geldi, geçti ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Adını andıkça titrerim bili, Var mı benim gibi aşka müptela?.. Muiıabbet denilen püskllllü bela, Sanmayın ba şııc da n az geldi, geçti.. Ne o, şaşırdınız galiha ?.. Haklısınız. iş bu kadarla kalsa, y ine iyi ... Fcıkat, dahası var : Tepside nar isterim, Döşeli dar isterim!..

dBşe ğln içinde C il veli yô.r isterim ...

Dar

*:;.*

işte öğretmenlerimiz, işte öğrencilerimiz ve hle onl;mıı aşk, muhabbet, sevda, dar döşek, c i l veli yar t erennüm eden milli (!) türküleri... Nasıl, beğendiniz değil mi? Görülüyor ki, zavallı ve günahsız çocuklarımız bilgi, ah­ lak, fazilet ve yurtseverlik yollarında değil; daha k ü çük yaş ta iken ( Di k enli Aşk Yollarında) ve �ehvet kokan (Dar Döşeklerde) d o l a ş t ırı l ıy or. Acı, fakat gerçek .. işin asıl hazin ve feci tarafı, bu müstehçen ve ahlak 20 - -


meyhane türkülerini hususi locasından dinleyen bir Milli Eğitim Müdürüniin .- sözlii ve yazılı olarak - öğrenci­ le rle öğre tmenlerini tebri k ve takdir etmesidir. Demek ki, gaflet ve dalalet içinde bulunanlar yalnı z bi­ zim yüksek ruhlu (!) muallimlerim izle talebelerimiz değilmiş!. (Tabii bütün öğretmenleıiır�iz bC.yle yapıyorlar, de­ hozucu

mek istemiyoruz. Fakat itiraf etmeliyiz ki, ekseri­ )'ete ya kın bir zümre maalesef - anlattığım ız gi­ -

bidir.)

Buna be nzer ba�ka bir ha d is e ye de, geçen sene, şahit olmu�tuk : Bir Köy Enstitüsü nde n mezun bir öğretmenin, bir Halk 12 odasında verdiği sözüm ona bir müsamerede yine 10 ya'? arasındaki billurlar kadar saf ve temiz köylü çocuk­ b rının, adeta kendilerinden geçerek : Anasının yanında kızını kucakhtdım!.. Türküs ünü (!) h e m söyleyip hem oynadıklarını gördii­ iriiın üz zaman beynimizden vurulmuşa döıııniiş, iliklerimize kadar titreınü:tik. Bu t aham m ül olunmaz rezalet karşısında heyecanlanan dave tliler hep birden ayağa kalkmışlar ve o öğretmene de, onu yetiştirenlere de lanetler yağdırarak sa­ lonu terketmi1lerdi. Bu m ü e.;; s if hadiseden ea çok acı duyan da, biz olınuş­ tıık. Bunun farkın a varan, ahlak ve fazilete değer veren, milliyet ve m ukaddesatına candan bağlı bir doktor arkada­ şımız : -

-- "Cantm, siz de K öy Enstitülerinde.1.ıakiın olan ruhu bilmiyormuş gibi miiteessir oluyorsunuz. Hn­ san Ali ve Hakkı Tonguç rr,odel öğretmenleırden, ancak bUyle şeyler beklenir. Fakat, mü�terilı ola­ hm. İnşaallalı bir milliyetçi BAK AN bu milli ve iç ­ timai da v ayı layık olduğu ciddiyet ve ehemmiyet-

21 -


le ele alır da, o vakit, her şey kısa bir zamanda dUzelir. Şi m dilik, o mutlu günleri beklemekten baş­ ka ça re miz y o k !.. ,, Demiş, bizi teselliye çalışmıştı. Bugün, muhterem Reşat Şemseddin SIRER'in iş başına gelmesiyle, bu halisane temenni - Allaha çok şükür - gerçek­ leşm e yoluna girmiş bulunuyor. * * *

Y ukarıda kısaca anlattığımız m i lli . ve içtimai facianın ii zerinden daha bir yıl geçti gcı,:medi ki, bugün, ge z diği m i z

yurt kfü;elerinde hemen hemen aynı m a nzaralarla karşılaş­ m ı ş bulunuyoruz. Demek, daha göreceklerimiz varmış!. .. İyi ama, bu gidişin sonu neye varacak?. "Uçuruma!..,, demiye, bir türlü, dilimiz varmıyor. Fakat, siz s öyleyin Allah aşkına!.. "Talebe mi Ye tiş liriyoruz, Yoksa Ü ltra Modern SevdAzedeler mi?.. Neredeyiz, Ne Oluyoruz, N ed en Eu kad a r Kendi­ m izden Geçtik?.., , Ayıptır, günahtır, arkadaşlar!.. Meslektaşlık ve m e ml e ­ ket n a ın ı ı ı a, sizden rica ediyoruz : Okul temsilleri verirken, bu temsillerin gerektirdiği pe­ d agojik ve psikolojik esaslara - bir p a rça olsun - riayet e­ diniz!.. Bilhassa halk efkarı karşısına çıka rken, bu hususlar­ da çok dikkatli, uyanık ve dfırend.iş olm a k icabettiğini - bir an bile - hatırınızdan çıkarmayınız! . . Yoksa adımız, öğret­ men değil, başka şey olur! .. Saygı değer arkadaşlar!.. Ö ğretmenlik denile n bu m u kadd e s ve ş e r e fli mesleği, hu yüce Tanrı san'atı nı, bu kadar küçük düşürm iyc, halkı kendimizden soğulmıya, hiçbir vakit ve hiçbir yerde hakkı­ mız yoktur. Kendikriııden d e ğe rli hizmetler beklediğimiz, y a rının biiyiikkri olan çocuklarımıza böy l e bayağı lürkiiler, Oy unlar değil; milli terbiye, milli iman ve nıilll ruh aşılaya-

--- 2:2 -


.

.ık hilgiler, lılinerler Öğretelim!.. Ancak bu

Lakdirde, valaıı ıııilletiınize kar:;.ı vazifemizi yapmış, (Çocuk) denilen o .11.iı. varlığa saygı göster mi� oluruz. Yoksa "Çocuk, bizim lı;ln, her şeydir.,, veya " Çocuk saygısı, Vatan kaygısı,, ı:ilJi sözlerin lıiçbir m a na ve değeri kalmaz. Kendimize gelelim, arka daşlar !. ı

\ ı·

Kon ya

-

'.!5/cl/1947

Kan ile ateştir göri:nen bayrağ·ımızda,

Can korkm.u gezmez ovamızda , dağımızda!.

N AMI K KEM AL

Ecdadımızın

heybeti maruf-u cih�ndır,

Fıtrat değişir rnnma, bu kan, yine o kandır!

••

N A MIK KEM AL

1' 1

Vatanı sevmiyen, ya ne sever? Kız !

Köpekler bile vatanperver!

••

Abdülhak Hamit TARHAN

23 -


Şc;;·,. i.ı

S�til, l'' e·Ltih

�ô'°ulkiai'

,ie

Bize Düşen Kutsal Vazife

Üıılii Acem ş ai r ve filozo flanndan Şeyh Sadi'yi bilirsiniz. bu büyük insa nın (Bostan) adlı ölmez eserini oku­

İşte yorum.

Henüz çocuk ken babasını ka y b ed e n Şe yh Sadi, bakınız, çocu klar hakkında n e le r söyliiyor: 1 G ölg eni, hituf v e lıinuiyeni, babası ölmli.!(t yetim in b aşı na sal. Onun s e fa le t tozlarını silk, toı•­ yelim

-·-

rr ğ·ını kazı, temizle!

Bi hııiyfır musun ki, o za\ralh yetim nh:in aciz kalmıştır? KCiksüz v e istinatsız bir ağaç, tazeliğini, zevlı> ve taravetini mulutrazu ed ebilir mi 2

böyle hiç?. 3,

-

Bir ye timin başi önüne eğildiğini, boynunu

gHrdün mü, kendi ço�uğunun yiizü ne kondurma!: Yetiın ağlarsa, onu n nazını kim çeker? Öf­

hüktüğüııii

sakın öpücük

4

--

kel e ni r se ,

kim avutur? 5 Sakuı ha, dikkat et: ağlarsa, Arşıala titrer!,, onu

"Yeti :n

ağ·Ianıa�ın. O

6 --- Yetin».İn göz yaşım merlıa.uetinle sil, temizi�. Yliziindeki toprağ·ı ş�lkatinle silk!. 7 - Eğer onun giilgesi, haıiıisi başından git.miş­ se; s e n onu

kendi

ı,;ölgenin altına al, 'i:.ııı :':

terbiye et!

•.

Fıkraını uzatmamak için, büyük atatanınızın yetim ço­ hak kın da söyledikleri paha biçilmez sözlerden misal ler aln� ıyoruır. Tanrıdan başka kimseleri olmıyan bu talihsiz yavrucuk­ la.rın üzerine titrememiz için, bu kadarı yder. c u kl a r

·-

24 --


ve

Fakat bu p ı rlantaları

kulaklarımıza birer kü pe yapmak ba�ına koşmak şa rtiyle ...

bizi bekliyen kutsal v a zi fe nin

Zira, okullar açı ldı. Üstü ba?I periıan, h im aye ve �ef­ k :ı lten m1;ırum, bir defter bile alamıyacak · kadar müşkül <lunımda bulunan yüzlerce öksi.il öğre nci bizden yardım bekliyor. (Kızılay Haftası) nda vatan daşlık v a z i fe m i z i nasıl yapm ışsak, ş imdi de (Çocuk Esirgem e Kuru m u) na yardı m elimizi u z a t alım. B u hayırlı kurumun büyük gayret ve him­ ın ��il� fo ki, yetim okul çocuklarının m iğdeleri çorba, sırtları urba, ayakları pabuç, çant a la r ı defte r, kalem ve kitap görerek yülleri gülüyor. Bir yetim okul çocuğunun gülmesi demek, vatanın gülmesi d e m ek tir . Unutmıyalım ki, vatan a n amızın gülmiye çok i htiya_cı var. Vak it geçirmeden, milli ve insani vazifemizi .ya palı m . Şunu d a unutmıyalım k i , yapacağımız yard ım. başkalar ı na değil, kendimizedir. Başkalarının ba�kalarına yardım et�iği bir çağda, bi1iın kendi kendimize el uzatmamamız , ayıp ve günah olur. Bizim güzel geleneklerimiz ise, bu türlü kayı ts ız l ı klara asla cevaz vermez. Hamiyet sahipleri! Yardımınız, boşa gitmiyecektir. Gösterin kendinizi !.

Eski � e hi r - 6- 11-1948

!

1

1 .

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın, Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın!. Doğacaktır saııa vadettiği günler Hakkın, Kim bilir, belki yarın, belki yarından d:ı yakın!. Mehmet Akif ERSOY 25 -


"Ay,e A bla" ya Açık Mektup Sayın Ayşe abla, Ö nce sizi, bütün kalbimle, tebrik ederim. Çünkü, mem­ leketimizde ilk defa olarak, (Radyo Çocuk Kulübii) nii i<lare drnek gibi son derece ağır, nazik ve o ııisbelte mes'uliyetli hir işi üzerinize almak cesaretini gösterdiniz. Şüphe yok ki, hıı hareketiniz, her türlü tebrik ve takdirlere layıktır. Fakat... A h, şu kör "fakat,, olmasa... Bütün çektiklerimiz, onun yüzünden ... Tevekkeli değil şair: Gelir de lıer ciimlenin sonunda bir kör "Fakat"' O lmaz mı işlerimiz böyle kötlirllm, sakat?..

dememiş ... Gelelim sadede: Masamın üzerinde duran 83 - 84 sayılı Radyo mecmuası­ nın bildirdiğine göre, 63 vilayetimizde, 232,475 radyo var­ mış. Şu hale nazaran, her Cuma rtesi günii, sizi en az bir m ilyon Türk çocuğu dinliyor demektir. Niçin mi? Her radyonun başına beşten aşağı çocuk toplanmıyor da ondan ... Bizim gibi gününün dörtte üçünü çoctıklarla bera­ ber geçiren dinleyicileriniz de caba ... * * *

Sayın ablamız, Her (Rad yo Çocuk KulübU) nü dinleyişimizde, mühim şey dikkatimizi çekiyor:

iiç

1 - İdarenizdeki çocukların (affedersiniz) hep bir

ağızdan kopiller gibi havlayıp, kediler gibi miyav­ lama hrı; 2 Çocuklara "Kaşık Oyunu,, oynatmanız.; 3 "Çocuk Temsillerl,,nlzle masalların dörtte Rç buçuğunun millt hayatımızdan almmaması... -

-

- 26


Tatlı, müşfik sesiniz, sempatik davranışlarınızla vatan çocuklarına karşı gösterdiğiniz sevgi ve ilgiye bir diyece ğ i miz yok Hakiki bir anne veya bir abla da ancak bu kadar candan, bu derece samimi hareket edebilir. Lakin, her şe yde olduğu gibi, çocuk terbiy e si nd e de yal­ nız "İyi Niyet,, in ye tmiye ceği n i - bir an bile - hatırdan çıkarmamak lazım. Zira, takdir edersiniz ki, işlediğiniz konu; sonderece dikkat, i t in a ve t i tizl i k istiye n bir konudur. Siz bir mürebbiye, biz bir öğretmen olarak bu m ühim ve müdil konuyu işlerken gös te receğim i z en ufak bir kayıtsızlık; günün birinde, m e m leke t i n başına en büyük bir dert açabilir. Bu itibarla "Ateş,, le oynadığımızı, hiç bir zaman, unutmamalı­ yız. Aksi takdirde, sessiz ve m üsamahakar görünen bu mil­ let bizi affetmez; Allah korusun, "LAnetlik,, oluruz . Kendimizi bu ebedi hüsrandan kurtarmak için, derhal kendimize dönmemiz, Garp h ay ra n lığını ve aşağılık duygu­ sunu bırakmamız, her zaman, her yerde ve her şeyde "Milli Ruh,, ve "Milli Terbiye,, ye değer vermemiz lazım değil, elzemdir. ­

.

Bunları, sizden israrla bekliyor ve istiyoryz. Bu istekte, y a ln ız olduğumu sanmayın. Kendileriyle konuştuğum ve ha­ berleştiğim yüz l e rce meslektaş ve aile, aynı arzuyu izhar e diyorl a r Beı1, burada, onların bu haklı isteklerine tercüman ol �yorum. .

Sayın Ayşe Abla, Her Türk a yd ı n ını n b il diği ve üzerinde biiyük bir has­ sasiyetle durduğu b�r davamız var: Çocuk davası ... Bu dava, her şeyden evvel, bir vatan ve millet davasıdır. Vatan ve ın illel davalarında ise, toleransın yeri olamaz. Bu itibarla, hen üz büyüme, konuşm a ve öğrenme çağında olan yurt ço­ cuklarııı a milli r u h, milli duygu, milli iman, milll kültür ve milli terbiye ver ecek; onları soyuna aşık, metin ahlaklı birer Türk hc"ılinc getirecek yerde - günün m odasına uyarak ve •

27


kendimizi bir Garplılaşma vehmine kaptırarak - yavrularımı­ zı kopiller gibi havlatmamız veya kediler misillu miyavlat­ mamız doğru mudur? .. Türk çocuğu; kedi, köpek, Tarzan, bilmem ne karın ağrısının sesini değil; at, kılınç, kalkan, gürz, Bozkurt, beşik ve bebek sesini taklit etmeli, savaş ve kahra m anlık türküleri söylemelidir. Çünkü onun şanlı tarihi­ ni do !durup taşıran birinciler değil, sonunculardır.

3-12 yaş arasındaki yavrucuklara , milli ve terbiyevi o­ yunlar dururken, kaşık veya köçek oyunu oynatmanızı da muvafık bulmuyoruz. Zira bu. çeşit oyunların çocuk psiko­ l ojisi üzerinde ne müthiş tahribat yapacağı ve yapmakta ol­ dı..ığ u herkesçe bilinen bir keyfiyettir. Çocuk piyes, masal ve hikayçlerine gelince : Bunların da milli hayatımızdan alınması, artık inkar ve itiraz kabul e tmez bir zaruret haline gelmiştir. Çünkii, her m illet böyle yapıyor. Sonra bizim, bu hm•usta, yabancıların uydurma masal ve hikayelerine de ihtiyacımız yok. Milli ta­ rih ve ejebiyatımız, bu bakımdan, eşi bulunmaz bir hazinedir. Son söz : Bundan sonra sizi, sadece (Radyo Çocuk Kulübil)­ nün bir (Ayşe Abla.) sı olarak değil, Amerikada pedagoji tahsil etmi ;, çocuk psikolojisine tam mana siyle vikıf, nıes· lcğine a�ık, mes'uliyetini müdrik, milli terbiyeyi her şeyin üstünde tutar, bugünkünden d:ıha çok hürmet ve takdire layık, entellektüel bir (Neriman Hızır Hanım) olarak rad­ yo muzun ve yavrularımızın başında görmek istiyoruz. Dilek bizim, karar sizindlr. l nşaallah dileğimizi yerinde bulur, proğ­ ramınızda esaslı değişiklikler yaparak, beni bu konuya tek­ rar dönmiye mecbur etmezsiniz. Hoşça kalın, sayın ve sevimli Ayşe Ablamız ! . . Eskişehir 26/2/ 1949 --

- 28 -


Ç

o c u

k ve L U k s

23 Nisan, hem Milli Hakimiyet, hem de Çocuk Bayramı­ m ızdır. Bu bayramda her Türkün, bilhassa okul çağında bulunan yavrularımızın gülüp eğlenmeleri, sevinç ve kıvanç duy­ maları en tabii hakları dil". Buna, hiçbir kimse, hiçbir şey diyemez. Fakat 25 yıldır içimiz kan ağlayarak görüyoruz ki, daha bayram başlamadan, hir (Fantezi, lüks v e israf) yarışıdır başhyor. Hem de mftnasız, ölçüsüz ve baş döndürücü bir yarış: Fakir çocuğu orta halliden, orta h alli zenginden, zen ­ gin ise m ühim servet sa hiplerinden daha güzel ve daha ı;_ık giyinip süslenmek sevdasına kapılıyorlar. Bu h al, ı;imdiye kadar böyle idi, maalesef bugün de böyledir. Yıld an y ıla arttı var, eksiliş yok... i çtimai d ertlerimizin en önemlilerinden biri olan bu memleket davası üzerinde başta biz muallim ve mürebbiler bulunduğumuz halde ne dura n var, ne düşünen ... Herkes: "Bana ne!,, deyip geçiyor. Acı, fakat gerçek .. Yıllardan b eri, kangren olmıya yüz tutan bu yaramıza bir neşter vurulmasını, terbiyeci, sosyolog, mütefekkir ve milliyetçilerimizde n boşuna bekleyip durduk. Kimseden bir ses çıknıadı ve biz geçen sene bir vilayet gazetesinde temas ettiğimiz bu memleket davasını tekrar ele al mayı bir vicdan ve irfan borcu bildik. Eğer bu dava üze­ rinde yetkili şahsiyet ve büyüklerimiz layık olduğu ehemmi­ yetle durarak bir yandan çocuk velilerini, diğer yandan d a halk efkarını aydınlatacak olurlarsa, kendilerine, ebediye n m i nnettar kalacağız. Zira bu dava, küçümsenecek ve ihmal edilecek bir dava değildir. Nisanın ilk· haftasından . itibaren evlerde ve okullarda başlıyan, mühim bir zaman ve para israfına yol <ı çan bu h u m m alı faaliyet ve y arı�ın sebebini merak etmişsinizdir tabii? .. Bunu bir kelime ile anlatmak mümkündür: GÖSTERİŞ. •

29 -


iş t e aile bütçesini sarsan, işte fakir ve orta halliler içi n adeta bir yıkım olan korkunç hastalık!. .. Bu hastalığın göze gorunmiyen insafsız mikropları, zavallı ai l e reisini ço ktan yere sermiştir. Yaşadığımız hayat şartları d olayi"iyle müthiş bir gPçim sıkıntısı çeken çocuk babalarının bu acıklı durumlara düşmelerinin üç mühim se­ bebi mevcu ttur: Söyleyen, istiyen, körükleyen. Ortada yanan, gösteriş meraklısı bir zihniyetin manasız kaprislerine kurban giden şüphesiz yine aile reisi; kaybolan, yabancılrın ceple­ rine akan da Türk parasıdır. iki taraflı ve telafisi çok güç bi r z iyan . . . işte gösteriş, lüks v e israf hastalığının milli v e içtimai bünyem izde açtığı büyük ya ra... Bu yara, henüz kangren olmadan, derhal tedavi çareleri­ ne ba!?vuru lmalıdır. Aksi taktirde şimdıkinden daha çok büyü­ yüp yayılacak, önce binlerce Tiirk ailesini, sonra da Türk milletini peri ıan e decektir. Bu sözlerimizi manasız veya mübalağalı bulanlar olacak­ tır. Olabilir. Bizce, uluorta leHkitler değil, aris!okrat tabaka­ dan halk tabakasına bir Verem mikrobu gibi sirayd eden ve gittikçe milli bir felaket halini almak istidadı göstere n bu ama nsız derde bir deva bulmak işi m ühimdir. Ç ocuk bayramları ve bu bayramlar münasebetiyle veri · len müsa m e reler d e yapılan veya vaptırılan fuzuli masraflar asla, küçümsenemez. Z i ra , bu bayramlarla müsamerelerde sırf gösreri � hastalığı y üzünden pek aşırı hareket edilmekte ve çok haklı şikayetlere yol a çılmakt adır. Bilhassa kız ço­ cukL-r için .. .

ba k ınız: bir tuva!el yaı•tı­ çoraı> ve iskarı•in ah na ­

Kız çocuklal"a y i3 k l e li len �u külfetlere

Saçlar o ndüle o l a c a k, i p e k J i r ı l acak, cak

•••

bu

H aş kra

tu,·alete lll gun

bağlan ması � a rt k o ş u l a n

den ipek kordeli,

pabah clnslıı­ kucaklarda t a t ına n 15-20 ıer li- 30 -


;&alık

A vrupa ııuıh l aşbebe k , .-.s v.s

Ya

erkek pcuklarınkiler:

l<�kstra kunıaştan lacivert i pek b l ıu:, a y m re nkte ç.:»rap,

'l l ' Y

ler . . .

"Bu

••.

veya · s : yalı pa n talou,

ayak k a b ı dalaa birçoL

kadar s •c a ğ a k a r da y a n n a z,, diye, bir a t a sii-

1. U vaı rdır . . Biz de, bu gi.izel ve m.:1nalı söze lıir na;l.! re yapa­ ' a k : " R u kadar masrafa can mı daya a1r?,, d i ye soı·­ m a k t a n ve d a lı a ne :.ıa maua kadar bu kor k u nç la u s la lığımız d ev a m edecek ?" fe rya d ın ı basmaktan kendi­ ıııizi ala m ıyo ru z .

Düşünün bir kere: Bu gün, bu yaşta: "Ben

t � rin: . E ana

�unu

,- a pı n ,

bı:

nu

) ö p ır..

tuva le t is­ E e n falaıı ın

mı kalucttğım?" sözleriyll! lerıer dediğini mutlaka yaptırtan bir ilk okul �·ocuğu, yarın daha neler istemez, neler ... Yukarıda saydıklarımız, işin yalnız maddi tarafı . . . 1 :in bir de manevi tarafı, y a ni ahlaki cephesi va r dır k i, bu , hep­ sinden m ühim . . . Bugün hudutsuz b�r şefkat, ilgi ve hassasiyetle Üzerlerine t itr ediğimiz sevg-ili Türk çocuklarını yarın nasıl bir istikbal lıeklediğini, şimdiden', kestiremeyiz. Evet bugün refah, saadet ve bol lu k içinde büyüyen ve bir dediği iki olmıyan bir ailenin çocuğu, yarın yoksul lıir duruma düıebilir. Bunlardan bilhassa kız çocukları, o vakit, ne yapacaklar­ dır?. Gözlerimizin önüne çok fena sahneler geliyor, dehşet v e h aşyetle ürperiyoruz. Cemiyet ayna::ana bakıp, buraya a kseden s ayısız aile facialarından ibret dersi almamız gerek. Bu k orkunç fa c ial a ­ rın başlıca seb�plerinden biri de, m a al ese f , liiks ve fantazi düşkünlüğümüz ve bu h ususta maddi duruml:'muzla içti­ t i ınai seviyemizi göz önünde bulundur mad an l:füb ir iıni zl e y arış mam ız d ı r .

çocuğundan

t epinen ve her

altta

-·--

- 31 -


Unutmıyalım ki biz, fakir bir milletiz. H�r şeyimi z ­ ve sade o l m ı '.< , aya_�·ımızı y o r g an ı m ı za göre uzat mak ve şu mahut (Gös teriş Hastalığ·ı)nın p e nç e s i n ­ den kendimizi kurtarmak için y ı l m ad a n mücadele et­ mek mecburiyetindeyiz.

<l :! t u t u m l u

Burada en m iihim vazife, uyanık anne ve babalarla, biz m uallim ve m ürebbilere düşmektedir. Evet (Lüks ve israf) denilen milli afetle, şuurlu ve sistemli bir şekilde savaşmak, yarı nın bliyiikleri -olan yavrularmızı şimdiden bu konu iize­ rinde durup düşünmiye sevketmek, bayram ve m ü sa mere­ lerde alınması gereken giyim eşyalarının ucuz yerli malla­ rımızdan olmasını sağlamak, çocuklarımızı sadeliğe alıştırmak her Türk öğretmen inin, her Türk ana ve babasının m illi ve mukaddes bir vazifesi olmalıdır. Bu vazifemizi zaferle ne ti­ celendirmek için uzaklara gitmiye ve bir çok zahmetlere katla nın ıya liizum yok. Burn umuzun dibinde bulunan ve hariçten bir s a n t i m h�le yabancı m alı almıyan Bulgar kom­ şularımıza bakmak, kafidir.

Gözlerimiz yaşararak, bağrımız kanayarak, soru­ yoruz: Liiks kim, biz kim? Henüz iktisadi istiklalimize kavuşamamışken, kendimizi bu derece lüks ve fantazi­ ye, israf ve sefahete kaptırmamızın manası nedir? .•

Artık, aklımızı başı m ı:·_ a toplayıp, Y oksa, sonumuz (Felak e t ) tir.

kendimize

gelelim.

Eskişehir - 27-4- 1 949

. -,;;;;;;----..;.,---... 1 Felek her türlü es b ab - ı cefasın toplasın, gelsi n , � Dönersem ka hpeyim millet yolunda bir azimetten!. ! --

-

··

-

- -

. T

N AMIK K EMA L

- 32 -

'


Zavallı Jurnalcı lar!

••

27-Nisan-1 949 tarihli (Sakary:ı) d a ( Ç ocuk ve Lüks) ele a l m ı ş , ( Ç ocuk Bayram ı ) k o n u s u n u dolayisile çocuklarımıza yaptırılan, fakir ve orta halli aileler için adeta bir yıkım olan aşırı masraf, lüks ve fantazideıı bahsederek bunların sosyal bünyemizde açacağ·ı şifa bulmaz yaralar üzerine okuyucularımın dikkatini çekmişlim. Birkaç kendini bilmez, kıskanç, müna fık - realiteye da­ yanan ve e n ufak bir fena m aksat gütmiyeıı - bu objektif yazımı vesile yaparak beni Milli Eğitim Müdürüne j urnal etmişler. Bu zavallılar, eğer bu iğrenç hareketlerile beni korkut­ mak ve daire amirimizi iğfal ederek aleyhime çevirmek ist i­ yorlarsa, hemen haber verey;iın ki, aldanıyorlar. Çünkü, ben aciz ve korkak bir kimse olmadığım gfüi, Milli Eğitim Mü­ dürümüz de o nların tezviratıyla beni muaheze e decek kadar ne dar görüşlü, basit bir insandır, ne de korkulacak bir umacı... Sonra bizim gibiler kuldan değil, yalnız Allahları korkar ve yalnız layık olana saygı gösterirler. Ben, diğer amir ve büyüklerime olduğu gibi, Milli Eğitim Müdürümüze de - şüphesiz - hürmet ederim. Fakat bu hürmeti bir dal­ kavukluk derecesine vardırdığım şimdiye kad ar ne görül­ müş, ne de duyulmuştur. Zira ben - Müstebit, zalim, a h lak­ sız, hain, komünist ve kozmopolitlerin olduğu kadar - dal·kavukların da amansız bir dii ımanıyım. (Tür k Gel iyo r ! ) adlı kitabımda yer alan ( Dalkavuk) ba�l· klı şiirim, hu sözle ­ rimin inkar kabul etmez canlı hir delilidir.

Şi md i, soruyorum bu adamlara : «Benden. ne i stiyor l a r , fikir v� ma ksatları nedir? Niçin doğ r u yol varken d olam baç.lı yollara sapıyorlar? Beni amirime şikayet ye jurnal etmenin manası ne'? . . Bir Türk öğretmenine yakışır · mı bu hareket'? .. .. 3 3 -


Eğer gayeleri benimle çarpışmak ise, meydan açık, buyursunlar!.. Kendilerile her an, her yerde ve her türlü münakaşa ve mücadeleye hazırım. Evet benimle görüş'­ mek, konuşrpak, her hangi bir mes'ele hakkında mü� nakaşa etmek istiyen şahsıma veya memleketteki ne­ şir organlarına başvurmalıdır, Milli Eğitim Müdürüne değiL. İlim, irfan, ahlak ve fazilet sahibi olgun insan­ lara yakışan hareket tarzı, ancak, budur. Onların yap­ tıklarına, bal gibi· (Jurnalcılık) derler ki, bunu ancak zayıf karekterli, aciz ve korkak kimseler yapar.» Ben, sırf memleket endişesile ve gayet samimi olarak bir t enkit yazısı neşrettim. Yaptığım iş, m ugalata değil,· v a­ zifedir. Hem de milli ve insani bir vazife... Nitekim böyle bir vazife yaptığım için, kalbi -xatan ve m illet aşkıyla çarpan, hadiseleri durbin bir şekilde gören m akul kimseler, bu ya­ zımı gayet doğru ve yerinde bularak beni samimiyetle teb­ rik ettiler. Hatta b u zevattan :

- "İnsaflı davranmış, az yazmışsınız. Nedir bu lüks düşkünlüğü, nedir b� israf? Bir tarafta Hükumet, bir tarafta basın ve gençlik lüks ve israfla mücadele ederken muallim ve mürebbi durumunda bulunanlar ın çocuklarımızı bu çıkmaz yola sürüklemelerini, bir türlü anlamıyor ve hoş görmüyoruz. Bilakis öğretmenler, bu korkunç afetle herkesten çok mücadele etmelidir.,,

diyerek acı a cı dert yananlar bile oldu. Şimdi, tekrar soruyoru m : Ha lkın bu

haklı

sözle rine

ne buyrulur acaba?.. Efendiler!.. Demagojiyi, jurnalcılığı bırakıp hak ve ·hakikat yo­ luna dönünüz! Bizim için yegane kurtuluş yolu, ancak, bu yoldur. Ben gerek öğretmen 've gerekse yazar olarak, - 34 -


kutsal yolda yuruyorum. H e m de bilerek, anhyarak, ina­ Hiç bir kimse ve hiçbir kuvvet, beni bu hak ve h a­ kikat yolundan asla alıkoyamaz!. Zavallı jurnalcıiar!.. Acıyorum· size .. Çünkü siz, bu halinizle, hakikaten acı­ n a c a k mahllıklarsınız. Allah, yardımcınız olsun!.. 1 >1 1

n a ra k . . .

Eskişe h ir

-

4-5-1949

�·-

l

I:

Kim demiş çocuk bir kiiçük şeydir? Bir çocuk, belki, en büyük şeydir!. Abdülhiık Hiımit TARHAN

Ç ocuk . için en ıyı beşik terbiye yeri de aile_ ocağıdır.

3 5 ..

anne kucağı, en ıyı

1


28 Nisan

Çocuk Bayramı Mlinasebetiyle:

Emeğimiz Boşa Gitmedi. Allah Tevfik İleri ile Zeki Tanll'dan Rizı Olsun! ..

Evvelki sene Sakarya gazetesinde, · geçen yıl d a Bizim Türkiye mecmuasında 23 Nisan Çocuk Bayramı münasebe­ tiyle ( Ç ocuk v e Lü ks) başlıklı iki makale yazmış; bu yazı­ larımızda çocuk bayram ları dolayisiyle yapılan ve ekseriyel­ le lüks ve israfa kaçan bir takım lüzum suz ve manasız mas­ rafları, acı bir dille tenkit e tmiıtik. Birçok talebe velisiyle bazı mesle kla�la rınıız Larafıııdau lıarfiyyen t asvip edilen bu samimi yazılarımız, esefle söyli­ yeliın ki ne M illi Eğitim Bakanlığımızı, ne bu memlckcl me­ selesiyle he rkesten çok ilgilenmeleri icabcden . lerbiyecilcri­ ınizi ve ne de şehrimiz maarif m ensuplarını t o pyekun h a ­ rekete geçirememi�ti. Bu yüzden duyduğumuz acı ve ı z l ı ra ­ bı, bir biz biliriz, bir de Hazret- i Allah . Acaba bizim sırf meslek v e memleket cncl i?esiylc y ük­ selen haklı ferya tlarımız neden beklenen tesiri göst ermemiş, ilgili makam ve otoriteler bu korkunç l üks ve israf yarışını önlemek için niye gereken tedbirleri · almamışlardır?.. Göz­ lerin kör, kulakların sağır, vicdanların nasırlaşmış olmasın­ dan m ı? .. Bu noktanın takdirini, sayın okuyucularımızın yük­ sek iz'an ve idraklerine bırakıyoruz. Artık m emnuniyetle görüyoruz ki bugün (E akan) la beraber o vurdumduymaz, gösteriş hastası, sakat ve köhne zihniyet­ te değişm iş; ı:naarifimizin ba�ına durbin görüşlü, mantık ve muhakemesi sağlam, m illi iktisadiyatımızın acıklı durumu ile zamanın nezaketini müdrik, her bakımdan temiz ve idealist bir Türk evladı olan Tevfik ileri getirilmiştir. Kendisini 1 933 . .

- 3 6 ---


yılındanberi yakından tanıdığımız muhterem Tevfik lleri'nin - dalkavukluk, zulüm, istibdat ve komünizm belalarına ol­ dıığu kadar - lüks ve israf afetlerine de düşmanlık besliye­ ceğinc ve derhal müc adeleye girişeceğine zaten şüphemiz yoktu.

Bugün bu hayırlı savaşın ba:jladığını ve derhal

m üspet

neticeler verdiğini görme kle anlatılmaz bir haz ve bahtiyar­ lık duymaktayız. Milli Eğitim Müdürlüğümüzün 17 Nisan

tarihinde şehrimiz ilk okullarına gönderdiği tamimden aldığımız şu güzel cümleler, aynı haz ve bahtiyarlığı sizlere­ de duyuracak mahiyettedir : 195 1

"···

Şimdiye kadar yapılagelmekte olan bayram·

la r d a her okulun tabii olarak kendisini gösterme tcmayii l iinden gelen bliyiik masraflar, ortadan kal­ d ırı lacakl lr. Her şeyde ekonomik prensibi başta

t uttuğumuz gibi, burada du bu konuya bilhassa d ikkat edeceğiz. Hiçbir çocuğa kat'lyyen yeni bir masraf ye ptırıhİııyacaktır. Her çocuk istediği, be­ ğendiği ve mevcudu bulunan bayramhk ve en iyi kıyafetini giymekte serbe sttir. Böyle bir kıyafete salıip olmayıp ta yalnız göğüslüğü bulunab ilenler, bu iıalleriyle iştirakte serbest tutulacaklardır. ,, ııen

nun

Bu güzel

ve yerinde tamimin bütün okullarımızda ay­ velileri kadar, bizi de son derece mem­ Zira, iki senedir, biz de a�rnı şeylerin yapılma­

L a lbiki, çocu k e l m i� ti r .

sını

israrla iste mi; tik. Çok şükür, e meğimiz boşa gitmedi. Allah Tevfik İleri ile Maa rif Müdürürr.üz Zeki Tanıl'dan razı

olsıı n !.. E.ski � e h i r

37 --

.

-

24 -4- 1 9 5 1


23 Nisan Çocuk Bayra mı mii naseb�t i y l e :

Çocuk Davası, Boş LCiflarla Hal ledi lemez!. Bizim çok tuhaf, ' pek garip, daha ileri giderek söyleye ­ lim s o n derece hazin bir tarafımız vardır: Unutkanlık!.. Mutlu günlerimizi olduğu kadar, acı hatıralarımızı da çabuk u nu turuz. Bu psikolojik hal bizde, şahsi değil, millidir. Evet, milli hafızamız - maalesef - çok zayıf... Uzaklara gitmiye hacet yok. Daha d ün k ii B ulgar, Ermeni ve Yunan m e z a l i m iy l e , ( 1 6 Mart Facia sı)nı unuttuk gitti.. Bi­ zim için adeta milli bir hususiyet, milli bir karakter halini alan bu acı tarafımızı i ncelemiye kalksak, koca bir kitap meydana gelir. Bu h ususta karakteristi k bir misal daha ver­ m ek gereki rse, bütün acılığına rağmen, � u hakikati söyliye­ biliriz: Vazife saati çaldığı, savaş başladığı z a n: ıı n Meh metçiği göklere çıkarmak, üzerine toz kondurmamak adetimizdir. Fakat, vazife bittiği, Mehmetçik köyüne döndü�ü vakit onu cihan d olusu ihtiyaç, dert ve mihnetlerıyle başbaşa bırakır, (Halin nedir?) bile demeyiz. Ayni hal, (Ço�uk M e selesi) r. de de vakidir. O kulla r açıldığı, 23 Nisan Çocuk Bayramı yaklaştığı za man - sırf gös­ teriş olsun ve adet yerini bulsun diye - çocuk meselesi ile ş öyle böyle ilgilenir, birkaç beylık lakırdı söyler, ondan son­ ra boş vererek bu çok mühim ve hayati konunun yanından bile geçmeyiz. Bu ihmal ve kayıtsızlığımız yüzünden evvela s okaklarımız, daha sonra da hapishanelerimiz serseri çocuk­ larla d olup taşar. Realitenin bu acı ve korkunç tezahürlerine şaşmamak ·

- 38 -


·lcizımdır. Zira biz, bu güne kadar, çocuk davasına layık ol­ duğu önem ve değeri vermedik. Ona yalnız bir (Fantezi) g-özü ile baktık. Y ukarıda da kaydettiğimiz gibi muhtelif vesilelerle bol bol nutuk çekerek, yaldızlı sözler ve boş laf ­ larla vakit geçirdik. Evet bu iş ve eser devrinde, bütün hü­ ner ve marifetimiz sadece bundan ibaret kaldı. Gün geçtik­ çe sayıları biraz daha a rtan ve yarın başımıza · birer püskül­ l ü bela kesilecek olan (Kimsesiz Çoeüklar); hep bu ih­ mal ve kayıtsızlığımızın, hep bu lafçılığımızın doğurduğu korkunç facialardır. Hiç düşünmedik ki, çocuk davası, boş laflarla halledilemez. Zira o, bir vatan ve millet d �vasıdır. Bu davayı ancak bu inanç ve d üşünce ile derhal ele alma­ mız, en kısa bir zamanda medeni dünyanın ulaştığı seviye­ ye yükselmemiz lazımdır. Aksi takdirde - Allah korusun istikbalimiz, halimizden daha korkunç bir manzara arzede­ cektir. Bugün gerek ailemizin, gerekse cemiyetimizin çocuğa ve çocuk davasına karşı takındığı soğuk tavırlar; bizi kal­ bimiz parçalanarak böyle acı bir hükme vardırıyor. -- "Peki, bugünkü duru mdan kurtulmak için ne­ ler yapm amız gerek?,, d iyeceksiniz. He11_1en cevap vere­ lim : Kanaatimizce, vatanın iimit ve istikbali olan sevgili Türk çocuklarının fikir v e ide:dimize uygun bir şekilde yetişmele­ rini sağlıyabilmemiz için, ş u İ ?lerin vakit g � çirilmeden, mu­ hakkak yapılması gerektir: 1

Yoksul çocu klar için ( Baktaıı Evleri) aç maı,, 2 Yok ı;ul h as ta çocu :d u için (Sağlık Yurtları) açmak; 3 Yavrularımızı sokaktan ve sokağın getire­ . ceği malu ııı. fenahklaı•dan kurtarmak için (Çocuk Btt h çeleri) açmak; 4 Sok aklarda ve kiiprü altlarında sefil ve pe­ rişan bir halde süriinen (Ki msesiz Çocuklar) ı der-

-

-··-

39 -


l:ıal toplayıp ( İslih Evleri) ne sevketmek ve mev­ cut islaiı evlerinin sayısını arttırmak; S A nneler için (Çocuk Bakım ve Terbiyesi) konusunda kurslar açmak; · Çocuklarımızı bugünkü kontrolsuz ve zararlı 6 neşriyattan kurtarıp onlarm milli ahlak, milli ruh, milli terbiye, dini ve milli kültürlerini yükseltecek kalitede dergiler ve kitaplar çıkarmak; 7 Yavruları mızın bıı evsaftak i kitap ve der­ r;ileri parasız, kolay ve ralıat bir şekilde okuyabil­ ı::ıeleri için, ta köylere varıncaya kadar, (Çocıık Ki­ taplıkları) açmak; 8 Çocuklarımıza onların gül gibi ahlakl arını bozan aşk, macera, kovboy ve gangıster filimleri d eğil - bi lgi ve görgülerini arttıracak, ahlaklarını yükseltecek milli ve terbiyevi f ilimler seyrettirmek; Çocukları mızı lii ks, nıoda, içki ve k u mar 9 g·ibi afetlerden koru mak için - il .n e, milli lıayat ve hakikatlerimize dayanan - tedbirler almak� 10 Okul - Aile Birliklerimizi bııgihıkii süs ve gösteriş durumundan kurtarap, onların çalışmaları­ nı daha verimli bir lıile koymak; 11 Yaz tatillerinde yer yer açıla n (Çocuk Kam pları) sayısını a : d tırmak ve bunlarm çahşma programların ı daiıa ra .s l o nel bir şekle sokmak; 12 Gerek di n l e :ı ·a e tatillerind e, gereks e bü­ yük tatilde çocukl arımıza topluca y urt seyahatleri yaptırmak; iliı Milletle devlet elele vererek bu işleri yapmadıkça, cemi­ yet ve aile okulun yardı mcısı olmadıkça, vatanın yüzü giil­ miyecek ve (Çocuk) adlı yaramız kanamakta devam ede­ cektir. Zira, çocuk d.a vası boş laflarla halledile mez!.. Aziz ve sevgili Türk çocukları n ın bayramını, özlediğimiz o mutlu günlerin heyecanı içinde, ku llulayoruz. Eski�ehir '.2'2-4-1 952 -

--

----

-

-

---

--

-

••.

- 40 -


Hayat

ve

Kitaplar


Çocuklar, Gençler, Fi limler <x>

Tıbbi, ilmi ve içtimai eserleriyle tanınan değerli sayla­ vımız Dr. Osman Şevki Uludağ, yeni b ir eser daha verdi: (Çocuklar, Gençler, Filimler... ) Dikkatle okunduğu ve üzerinde ciddiyetle durulduğu takdirde Türk çocuklarının-hele son yıllarda pek avareleşen Türk çocuklarının - ruh, ahlak ve karakterleri üzerinde b ü­ yük ve harırlı etkiler yapacağın'l dsla kuşku olmıyan bu uzun tetkik ve tahlil mahsulü, orijinal kitap gayet nefis ve itinalı bir şekilde basılmış ve yayılamnınıştır. · Yerli, yabancı bir çok kitap ve mecmualara başvurula ­ rak hazırlanan ve tipik karikatürlerle manalandırılan bu gü­ zel eserde aşağıdaki konuların b iiyük bir titizlikle işlendiğini görüyoruz: Sinemanın lıayatunızdaki rolii - Ç ocuklar ve g enç: e !" niçin lıer filmi görmemelidir? - Sinema, fi­ lim, karanlık - Filimlerin sansürü - Gençlere gös ­ terilecek filimler - Ç ocuklar ve gençler hangi fi­ limleri s everler? - Filimlel'in çocuk ahlakına tesiri, çocuk cürümleri - Küç li k çocuklara filim yasağı Gençler için filim yasağı - Teiılikeyf görenler - Bir cevap. . . Sayın m üellif, bu kitabı niçin yazdığını, gayet açık ve samimi bir dille, bize şöyle anlatıyor : "Çünkü radyo ve flllm , insanlarm eğlenmelerine ve dinlenmelerine hizmet etmekten ziyade propagan­ da ve telkin vasıtası olmuşlardır. Hele filim bir t i­ caret ve kazanç işi olduğu gibi, ruhi ve sosyal ab­ lak üzerinde yıpraticı ve aşındırıcı etkiler yapmak­ ta çok ileri gitmiştir. Egemen milletler, filimlerin zara rlarını önlemek için, tedbirler almıya mecbur

- 42


oldular. Sinema ve filim gittikçe bayağılaşmakta­ dır, tehlike olmak yolunda hızla ilerlemektedir. Ce­ miyet düşmanları, bundan şeytanca faydalanıyorlar. O, artık dinlenme ve eğlenme vasıtası olmaktan çıkmıştır. Salonların karanlığı içinde beyaz perde­ den sızan a ydınlık, temizliğini kaybetmiştir. Nezih bir ışık istiyoruz. ,,

Milliyetçi doktorun bu satırlarını okuyunca, ona yerden göğe kadar hak verm emek ve öz duygularımıza tercüman olduğu için kendisini samimiye tle alkışlamamak elden gel­ miyor. Filhakika sırf p ara kazanmak endişesiyle yurdumuza so­ kulan, bayağı aşk sahneleri ve gangıster maceralariyle do­ lu, kötü filimlerin Türk içtimai büny esinde yaptığı tahribat meydandadır. Hele bazı zayıf iradeli gençlerimizin bu ber­ bat filimleri seyrede ede gül gibi ahlaklarının nasıl bozuldu­ ğunu ve beyaz perdede gördükleri bir takım düşük ruhlu sözüm ona artistleri n asıl m aymunca taI<Iit ettiklerini, bu ma­ nasız ve tehlikeli iptila yüzünden nasıl dejenere bir hale gel­ diklerini ise - bağrımız kanayarak - görüp durmaktayız. Bazı aydınlarımız bu milli derdimiz üzerinde layık oldu­ ğu ehemmiyetle durmuşlar ve faciayı gözlerimizin önüne sermişlerdir. Biz, Osman Şevki Uludağ üstadımızın eserine aldığı bu dikkate şayan yazılardan, gelişi güzel bazı örnekler vermekle iktifa edeceğiz. . Ünlü akıl doktorum uz Prof. Mazhar Osman Uzman, mü­ ellife yazdığı bir mektubunda, bakınız neler söylüyor: " Gençlerin uzun perçemleri, ilstleri kesik bıyık­ ları, bobstil pa ntalonları ve yürüyUşleı·i; gençlerin çeılt çeşit· huysuzlukları ve kadınlarımızın elbise hususundaki nimiitenilıiye giden israfları, yürüyüş­ l eri, söyleyişleri hep bu dersin hediyesi deiilmid lr? Anti sosyal bir takım adamlar vardır ki, cemiye•

43 .


İ: ln huzuru onları tizip eder ve cemiyete iblis ru· lıuuu atıla ma k isterler. Sinem adan iyi şırınga ileti olur mu? •• ,, (Sayfa 80 - 81) Ayni mütaleayı Hilmi A. Malikte şöyle ifade ediyor: ''A merikada yapılan ruhi tecrtlbele rde 12 - 1 5 yaşrnda Greta G arbo, Lil yan Ha rve y vesaire yıldız­ lar gibi ıılyiıı mek, yU r llm e k , oturmak, kalkmak, ko­ n uşmak istiyen ve yapan yüzlerce kız varJlllŞ . On­ ların sinema ı>erdesi &zerinde g6rdtlklerlnl arkadaş­ lar ı na \'e sevdiklerine tatbik ettikleri s öy len iy or. G enç erkekler içinde Ramon Novarro, J llbert, Şa­ ney ve Şöval ye'ye ben zemek istiyen çokmuş.,, (Say­

fa 8 1 yor:

-

82)

811 s a t ı rl a rı n peı;; i ndcn de

müel li f

şu cümleyi ilave

edi­

"Ueu de bir vakitler Moris Şövalye'ye me•leke­ timlzden da hi m ektuplar gönderildltlni gazeteleri­ mizden okud ujamu hatırlıyorum.,, (Sayfa 82) Kitabın 100 üncü sayfasına ahnan Kemal Z. Genços­ ın a n ' m şu satırları, bo:r.uk filiın lerin zar<ırlannı ne güzel be­ lirtiyor: ''···· Ç o � uk l arı n ruh i y a t ı üze ri n de s i n em a nı n i ş l e­ diği cinayeti bir kere daha ta svire Ulzum l'ar mı? Re yaz pe r d e üzer inde oyna tı lan flllmlerden çoğu ı;ocuk te rbiyesi için ana babanın ve öğretmenin hisst)"ab ve gayreti ile a la y eder gibi sapıtıcı şey­ lerdir. Holivut bata khanesinde o gelen cıvık sevda mo­ delle ri, çocukların dilleriade dolaşı yor. On vHt\yeti­ m izin admı d o ğ r u d iir üs t s ö y leme yi beceremlyen­ ler, batakhane yıl dız larını n sü.li\lesini ezbe rden oku­ ya bil i yorlar (1 ) Yol kesen, kesa soyan, adam 31dttren haydutlar, kahraman lık örneği olarak d im at­ lardR yer tutuyor.,, •

. 44 -


Simdi bir de Neş'et Halil Beyin şu ibret verici satırları­

nı okuyalım:

· "Bu, bir açık şikayettir. Böy l e filim yapılmaz. Bir cemiyet için bu kadar bir hayasızlık, bu kadar açık bir tehlike, bu kadar başıb"ş salıverilmez. Bilmiyorum, filimleri yapabildikten sonra kim, nerede, nasıl ve ni­ çin kontrol eder? Fakat ister kontrol edilmiş, ister ed ilmemiş olsun, ben a i le sahiplerine , erkek-kız yetişmiş evlat sahibi olan ana babalara tavsiye ederim: Evlat­ larını bu filme (Söz Bir, Allah Bir) e göndermesinler. Sıkılırlar, utanırlar , iğrenirler, ıztırap çekerler. Filim, evlilik aleyhine uydurulmuş, fakat züppece, kaba, baya­ ğıca uydurulmuş bir tezdir. Kadının filimdeki başlıca vasfı, iffetsizliğidir. Fotoğrafiler hayasızca denecek ka­ dar, açtktır. Birçok rnhneler mevzu ile hiç alakadar olmryan, sırf rağbeti kazansın diye filme alınmıştır. Filimde fuhuş ve iffetsizlik, ü ç yaşında iki çocuğu ku­ cak kucağa oynatacak kadar, genişletilmiştir. Ben, çok açık filim gördüm. Fakat, açıklığı bu kadar bay�ğılaştırana şimdiye kadar tesadüf etmedim. ı pek Filim , Dariilbe­ dayi biti tahkir edemez, cemiyetimizi lekeleyemez. Memleketin binbir davasını birkaç banknot karşılığı i l e satamaz. Yazıya devam edemiyeceğim. Esasen bu bir yazı değil, alakadar makamların nazarı dikkatini cel( 1 } Nitekim bir zamanlar bu gençler arasında

"Namık Ke­ "

mal kimdir?,, · diye açılan bir anket s u al i n e : "Bu isimde bir s i ne m a yıldrzı lamınıyorum.,, şeklinde cevap v e r e n Türk ço­

c ııklan (!) bulunmuşlu. C.O. Ö . (X) Dr. Osman Şevki Uludağ, lstanbul Kader 1 1 2 sayfa, 60 k u ruş --

··-

.

·--

45 --

Basımc v i 1 943


betmek istiyen açık bir şikayettir. imzamı, onun için koyuyorum.,. [Sayfa 101 - 102] Kitabına yerli ve yabancı tanınmış yazarların yazıların­ dan böyle daha birçok parçalar koyan değerli m üellif, bu konu üzerinde (Çığır) mecmuasında çıkan enterasan bir ya zıyı herhalde görmemiş olacaklar. Biz, cemiyete zararlı ol­ mak hususunda yabancı filimlerle adeta yarış eden yerli fi­ Jimlerimizden çoğunun taşıdığı m enfi ruh ve karakteri bü­ tün açıklık ve acılığı_ ile belirten, bu pek önemli yazının da bir bölümünü sevgili oknyucularımıza sunmayı bir ödev sa­ yıyoruz: " • • . Şimdi, sıra filime gelmiş gözüküyor. Gözümüzü, ruhumuzu terbiye edecek olan filim, Osmanlı tarihi­ ni alaya almakla işe başladı. Bir milletin, gerek mazi, ge­ rekse halindeki hayatının tenkidi suretiyle ibret dersi verilmek istenebilir. Fakat, burada vaziyet başkadır. Tipik misal olmak üzere (Aynaroz Kadısı) ve (Kıvırcık �aşa) filimlerini zikredebiliriz. Bu filimlerden birincisin­ de, Türk cemiyetinin rüşvetçiliği, siiiistismalciliği, v ic­ dansızlığı, sahtekarlığı ve namussuzluğu, hicvinden fayda ve ibret den beklenmiyecek derecede adicesi­ ne temsil ediliyor. ("' 1yırcık Paşa) kordelasındi! ise, bir Osmanlı Paşasına, soyunup, en adi, en iğrenç şekilde göbek attırılıyor. Aileyle birlikte gidildiğinde insanı utancından yere geçirecek derecede müstehçen olan bu göbek atış, Türk ordusu olan Osmanl• ordusunun üniforması ve ay yıldızlı arması altında, bir Türk Pa­ şasına yaptırılıyor! Ve bu sahne, ay yıldızla,.rla süslen­ miş pencereli ve perdeli bir odada cereyan ediyor!.. Küstahlığın ve hiyanetin bu derecesini akıl kabul et·

- 46 -


ıniyor! Bu filimin oynanmasına müsaade edenler, bilmi­ yoruz, hangi amile mağlup oldu? Gözümüzün önünde Türklüğe hakaret ediliyor, mazimizle, tarihimizle alay ediliyor. Halbuki Tarihimizin binbir yücelikleri el sü­ rülmeden duruyor! Kubilayı, Kılıç Asrlanı hep Ameri­ kan filimleri tebcil ederken mazimizde daima kötülük, gülünçlük, alçaklık gören ve ancak bu şekilde tarihi filimler çevirttiren zihniyetin manası nedir, maksadı ne· dir? Türk kahramanlığını canlandırmak dururken, Türk· lüğe iğrençlik isnat edip hayalhanelerindeki sahneleri canlandıranlar hesap vermiyecekler mi?.,, Türk milli şuuru uyanık bulundukça, açık saçık hikaye, roman, piyes, broşür, resim, karikatür, şiir, filim vesaire ile gençlerimizi zehirlemek; içtimai bünyemizi çürütmek, güzel milli ahlak ve adetlerimizi körletır ek istiyen bu Türklük ve Türkçülük düşmanı köle döküntülerinin, çok geçmeden sor­ guya çekilecekleri şüphesizdir. Biz bu hayırlı ve tarihi günün çabuk gelmesini beklerken, birçok aile buhranlarının doğma­ sına, manevi sefalet ve sefahetlere yol açan, gerçek Türkçü arkadaşımız A TSIZ'ın dediği gibi (Şu caz denilen Zenci

musikisi, balo · denilen Avrupa rezaleti, bar denilen Amerikan kepazeliğinin) de bir an önce cemiyet hayatı­

mızdan kalkmasını can ve yürekten dileriz. * '� *

Dr. Osman Şevki Uludağ'ın üzerinde _ ehemmiyetle durduğu karakteristik bir tip le ( B obstil) )erdir. Yurd umuza ko tayca girmek fırsatını bulan kötü fili.m lerin hediyesi olan bu tuhaf, maskara, ahlaksız, hünsa ve dejenere mahlfiklar için, doktor şunları · yazıyor :

«Bobstil nedir? Bunların yalnız kısa pantalonları, vücutlarına bol gelen uzun ceketleri, çok kalın iskar- 47 -


pinleri mi kabahattir? Bu kadarla kalsaydı, �emmiyet verilmezdi Uzun perçem, üstleri kesik bıyık... Bwıları da kıy af e tle ri ne uygun bularak gülüp geçirdik. Fakat, Bobstilleri kendi aralarında görebilmek fırsatını bıdabi· !enler, meselenin böyle kılığa ve çehreye ait olma lda kalmadığını, hatta boyunlarını uzatıp, göğüslerini içeri çekerek yürümeleTine ördek taklidi verdiklerini de ö­ nemli saymıyacaklardır. Onların durumlarını bir de ben yazayım: Birkaç yıl önce Bobstilleri kendi aral� rında görmek merakına kapıldım. İçtimai yaralan ince• lemekle uğraşan bir arkadaşımın yardımı ile onların (Fuaye) lerini, yahut kendi tabirlerince (Lokal) lerini buldum. Güzel bir yaz günü.ydii. Ortalık, güneşin sıh­ hat verici parlaklığı içinde olduğu halde, girdiğim yer pencereleri sımsıkı kapalı dar bir salondu. Birkaç elek­ trik ampulü orasını yarı loş denecek derecede aydınla­ tıyordu. Küçük masalar ve her masanın iki sandelyesi ve bu sandalyelerde oturan erkek ve dişi B:Jbstiller .. . Gözleri, ışığı sevmiyen baykuşlara benziyordu. Yaşlan askerlik çağına gelmek için daha dört beş yıl istiyen erkekler ve onlar gibi, yahut daha küçük genç kızlar .. Eller ve dudaklar biribiriyle meşgul ve temasta... Du­ daklar ağızlard a , o:nuzlard ı, göğüslerde . . . Ra kı on lar ­ ca, kab ;J ve bayağı iç k id i r Güzel, a m ma viski, vermut, konyak ve votka ka·dehlerile dudaklar ıslanmakta ve ıslanan dudaklar mezeleri vücutlardan almaktaydı. Kız veya erkek isterse ( Pardon) diyerek biribirinden ayrı­ lıyor, başka bir eş buluyordu. Ayrılanlar, tabii halleri� ni muhafaza ediyorlardı. Kıskançlığın, toplu y a ş 1m ıy a .

- 48 -

,

,


engel olan geri fikirlilik olduğuna ömek gösteriyorlar­ dı; ve ayrılanların bakışlarında olsun kıskançlık eseri görülmüyordu. Salonda muhtelif milletlere mensup gençler var.dı. Ahmet Hayganuş· ile, Sotiri Ester ile, Karabet Marika ile canciğer idi. Ne milliyet farkı, ne eşin ayrılarak başkasına gitmesi, yüzlerde bir kırgınlık eseri hasıl etmiyordu. Konuştukları dil karmakarışıktı . Temiz Türkçe, onların lisanında garip bir eda ile söy­ leniyordu. Ben bunlara (Asrın Kelbi Masonları) adını verdim. istenirse ve daha ilmi bir ad verilmek düşü­ nülürse onlara Kelbiyun mezhebinin (Cynisme) müritle­ ri demek de mümkiindür. İşte, sinemanın yetiştirdiği Bobstil. .. Bunlar, memleket ve millet için kaybolmuş ele­ manlardır. Cumhuriyet hükumeti bu kepazelik sahnesi­ ni kapattı. Bununla beraber onlar erkekli dişili olarak sokaklarda dolaşıyorlar. Belki de gizli bir [Lokal] leri vardır. Bu gençlerin günlerini böyle · berbat muhitlerde geçirmeleri, o hayat için para bulabilmeleri düşünülürse aralarında yalancılığın ve hırsızlığın da mübah ol­ duğuna hükmolunabilir. Fena f ilimltrin ve sinema sa­ lonlarında görülen fena hayallerin ge.nçler üzerinde yaptığı ahlak etkisi için bu örnek kafidir.» Doğrusu Osman Şevki Uludağ ( Çocuklar, Gençler, Fi­ limler) adlı kitabı yazmakla, Türklüğe büyük hizmetlerde bulunmuştur. Kendisini en temiz duygularımızla kutlularken, milli hütüphanemiz için büyük bir kazanç olan bu terbiyevi eseri çocuklarını seven bütün ana ve babalara, çocuk terbiyesi ve gençlik davası ile ilgili zevata ve bilhassa yeni Türk neslinin ruhunu milliyet ve Türkçülük ateşiyle tutuşturmak •

49


Ve onları her tü.ı:lü f-e'i 1a cereyanlardan koruma.k.la (IlÜkellef bulunan idealist öiretmen arkadaşlara sağlık veıneyi, milli bir borç sayarız. (Çocuklar, Gençler, Filimler) büyük bir zevk, alaka ve heyecanla okunmıya layık, pek değerli bir ki­ taptır. Son söz: Açıkça ve korkusuzca itiraf .e delim ki, . bizde filimler ne sansür ediliyor, ne de kontrol... Edilseyd� memle­ ketimi zd e böyle iğrenç ve t e h li ke li filiı:nler g ös terilme z , .$ine­ m aların kapılarındaki (On iki Y!lŞl�da� . aşağı çqcµkların girmes i ya s aktı r .) levhalarına ı;�g-!Dcn sine !ll a sal ö�l a n 7-8

yaşin-da ki çocuklarla, hatta daha küçük yaştaki yumurc_aklar­ la dolup taşmazdı. Bu h ususta, bir kere ·de · l;ıiz, bu iı'l e ilgili makamların dikkatini çekmek istiyoruz. l nıaallah, emeğimiz boşa gitmez. •

Konya -25-7- 1 943

·

İ

Irz ve namus hissi ta?ı mıyanlar, mille t hissi de taşılnazlar.

ve

vatan

Namusun düşmanı, nfımussu � dur. Fenalığı aşikar yapan, alç a ktır. Gizli yapan, dinden uta h mı ya n ve A lla htan korkmıyandır.

ken­

Evvelleri "AHLA K, K iTAPLARDA K ALDI.., der­ lerdi. Şi mdi "ESKi KITAPLARDA K ALDI,, d,iyeceğiz. Evvelleri fuh uş gizli ve mfıyup idi. ve me'ICıftur.

Şimdi

aşikar

Bıçakçı Zade lsnı ail H a k k ı

, 1

il5����::;:;:::;���:i!:ii5���iii5:�� - -=·-� -·� ·--� -� - �-= · ·� ---= .. � · ··� · - ll

- 50


"Böyle de roman olur mu?,, diyeceksiniz. Olur ya, sayın okuvucularım, he � de pek m ükem m0el . Yeter ki, ya­ zacak kalem bulunsun!.. Türkçü (ÖZLEYİŞ) derg i sin deki güzel yazıla rı nı severek okuduğumuz H akkı Kamil Beşe üstadı � ızın ) 946 . yılınd a m illi kütüphanemize kazandırdığı (Tek Çarık Yüzba şı), i�te böyle orijinal bir eser: i çinde ne macera var, ne kadın; ne k ısk ançlık var, n e de cinayet... Her Türk aydınının k a l bi nde geniş bir ferahlık duya ra k okuyacağı (Tek Çarık Yiizbaşı) da, - şimdiye kadar telif ve( tercüme bütün rom anlarda görmiye alışık olduğumuz bu klasik unsurların hiç birisir.e yer verilmemiş . . Buna n ; u ­ Jiabil, o nda, büyük ve ölümsüz bir aşk vardır: Mukaddes vatan aşkı ... G üzel dilimizi sade bir üsllıp, m a h alli bir şive, hudutsuz bir saniiıriiyetle işliyire k n; eydana getirilen romanın hemen her s a yf a s ın da bu m u kaddes a�kin dile geldiğini görüy;o ru z . Asıl adı Süleyman Karaca olan ('I ek Ça rık Yüzbaşı), bu a ş kın heykelleşmiş bir timsali, doksan yıldır çağlıyan bir pınarı ve - uydurm � bir tip değil - hakiki bir . kahramanıdır. Yıllard anberi sadece edebiyatı yap)lan (Köy . Kalkmması)­ nı gerçekleştirmek, (Böyiik ve Mes'ut Tilrkiye) yi ya.. r a t m a k için daha yüz · b inle rc es ine m uhtaç olduğumuz bı.ı ats hraman, bize, ş u içten satırlarla takdim ediliyor;

r�lrn

" . . . Ati.tarnliız çeşme yaptıkiarı zaO:.:� �' m�s­ lukltthiıdaiı Jıiç 6Imazsa ilç gün, �ç gece şeker ve ­ ya bal Şerh�ti iliutırlarmış. Yt.h�başı'yı . s�tırl�ra tıt:­ dıtal>llseytfim' oiılariiı mu.�1ukıarda yaptıkl�rını be� 5l


-

::·�

·,·;.:d, saatçik olsan

sayfalar arasında yapmıı .:lacaktım. Sırtında doksan yıllık bir ömilr yükün& taşıdığı için, hali maziden dolaştırarak yaşıyan, ge ­ leceğe güvenle bakan, o kadar ki, nasıl olup ta ha­ li o eski, akıcı� çağlayıcı hale gelemediğimizi bir türlü havsalasına Siğdıraınıyan bu iman kaynağı Tek Çarık, o kadar tatlı dilli, o kadar temiz yürek­ li, o kadar zeki ve ince, o kadar köyün ta kendisi (Fena fil - Köy) ol�aş kil ,, (Tek Çarık Yüzbaşı) yı zevk ve heyecanla okurken, gözlerimizin önünde - her bakımdan kalkınmış - yarının bü­ yük ve ileri Türkiyesinin örnek köyleri canlanıyor, anlatıl­ maz bir sevinç ve kıvançla kalbimizin çarptığını duyuyoruz. Ne m utlu o güzel günleri görebilecek Türk çocuklarına!. Yine bu nefis romanın yapraklarını hazla çevirirken, değerli Edebiyat hocamız Sedat Oksal'ın vaktiyle bize yana yakıla söylemiş olduğu şu sözleri hatırlıyoruz: "Ç ocuklar, h a ıı g l ron: aııa b aksanıır, m utlaka aşk macernlarıyla karşılaşırsınız. Hem de milptezel aşk mnceralariyle... •

Artık bu çeşit aşklardan gına getirdik. Ne olur bir gün bir Türk romancısı çıksa da, içinde kadın aş· kı bulunmıyan bir roman yazsa ... Allahtan en büyük temennim bu d ur., ,

Sayın hocamızın kulakları çınlasın!. Zira onun istediği, hepimizin özlediğimiz gerçek roman yazılmış ve istifademi­ ze sunulmuş bulunuyor. Bu kırık dökük satırlar, bu nefis romanın tahlil ve ten­ kidini yapmak için yazılmadı. Onu, yetkili kimselere bırakı­ yoruz. Maksadımız. (Tek Çarık Yftzbaşı) yı ve onun de­ ğerli müellifini, sayın okuyucularımıza tanıtmaktır. Çünkü Hakkı Kamil Beşe - Anadoluyu yakından görüp tanımadan, yani köy ve köylü ile haşirneşir olmadan - bir takım şaira-

- 52 -


ne tasvirler yaparak masa başında ekzotik Köy romanları yazan lsta n bul romancıları kadar meşhur (!) değildir. Bunun­ la beraber, biz onu daha iyi anlıyor ve daha çok benim.si­ yoruz. Çünkü o, romanında he r manasiyle bizim olan (Köy ve Köylii) yü yaşatıyor. Bu itibarla kendisini, yalnız böyle muvaffak ve realist bir roman yazdığı için değil, aynı za­ zamanda eserinin satış hakkını (Araç Köylerinin Kalkınma­ sına Yardım Derneği) ne bağışlamak civanmertliğinde bulun­ duğu için de tebrik etmek bir vazifedir. (TEK ÇARIK YÜZBAŞI), her Türkçünün kütüphanesin­ de bulunması gereken, kıyme tli bir memleket romanıdır. Es­ kişehir kitadçılarında bulabilirsiniz. Biz, bütün romancılarımızdan - Canım Ayşe, Yandım Fadime ve ilah, gibi hiçbir" değeri olmıyan piyasa romanları değil - böyle sahici eserler bekliyoruz.

(*) Tek Çarık Yüzbaşı,• yazan: Hakkı Kamil

Be·ş e, An­ kara 1 946, Başbakanlık Devlet . Matbaası, 1 56 sayfa, 1 50 kuEskişehir - 5-0cak-1 947 Edebiyattan mahrum belagatsız sözler, kuru, kıy­ ' metsiz laflardır . Söz: fikirlerin bir dimağdan, bir vicdandan diğer li dimağ ve vicd a n a , bir ruhtan diğer ruha geçmesine alet ve vasıtadır. Bunun iÇ{t söz, ince ve tesirli ol � aı lıdır. Ede biyat olmasaydı, hikmet, felsefe bir iş göre­ mezdi. Yere .düşmüş bir çiçeği hayvan yer, cahil çiğner geçer; fakat edib ile şair bu bale acır, teessüf eder. Bıçakçı Zade lsmail Hakkı

. 53


.llmi·n, · Hayatın hncesi

<x>

Üç aydan beri · ömrünün k1rkıncı, m atbuat hayatının ise on s eki dnci yılını idrak etmi� bir faniyim. Bu müddet içinde türlü dinlere, edebi ve içtimai . ili rnlere dair okuyup faydala n­ dığım eserler, pek çoktur. Fakat, Ü7.Ülerek kaydedeyim ki, bunlar arasında aziz ve muhterem üstat Bıçakçı Zade lsmail H akkı Beyefendinin · [ İLMİN , H A YATI N BENC ES İ] a dl i m uhallet e seri kadar olgun ve dolgun olanına-hemen hemen­ pek az rastladım. Bu orijinal ve mükemmel eserin ilk defa 1 92 1 yılında l zmir'de dört bin adet basıldığını, görrn i.iş otduğıı misilsiz alaka ve rağbetten d olayı kara borsaya düşüp tanesinin 2,3, 4,5 liraya satılarak mevcudunun kısa bir zamanda tükendi­ ğini, bu sebeple gerek okuyucular ve gerekse kitapçılar ta­ rafından tekrar basılması arzusuyfa karşılaşıldığını, muhterem m üellifinin [Bir SözJ ünden öğ'reniyoruz. Buraya, büyük bir nokta koymak lazım. Zira bu cihet, kitabın nasıl hir de­ ğer ve önem taşıdığını bize açıkça göstermektedir. işaret e ttiğimiz husus, aynı zamanda , Türk kültürü hesabına gurur ve iftiharla kaydedilecek bir noktadır. Darısı, diğer ilim ki­ taplarımızın başına !.. Tekrar tekrar hudutsuz zevk ve istifadeyle okuduğumuz [İLMİN, HAYATIN BENCESİ] nin [Son Söz] t.i. nde � u satırlara yer verilmiş:

''Ne garaz, ne ıvaz; bunlar benim kendi kanaatle­ rim, kendi itikatlarım, kendi fikirlerimdir. Böyle bil­ dim , böyle buldum , böyle söyledim. Kendi yamalı hn ­ kamı, elden alınacak ariyet kürke değişmedım. Belki tevarüt veya takarrüp bulunabilir. Allaha tapar, Mu­ hamm e d� ruhumla inanır, Kur anı biiyük takdislerle •

54 ..

'


lanırım, başka yoktur. Allah, milletimi mes'ut etsini ..

,.

Saygı değer' üstadın bu halisane temennisine bütün kal­ bimle "A min!" dedikten sonra, uzun boylu laf etmeden, şunları söyliyebilirim : Kitapta dikkat, ibret ve istifadeyle okunacak, bitibirin­ den güzel, her biri bir pırlanta kadar k ıymetli (930) vecize mevciit ... Gerçekten bunlar, kum öğütler değil, kendi hayat ve hakikatlerimize tıpatıp uygun birer e'şsiz vecizedir. Şln di, hunlardan gelişi güzel birkaç tanesini birlıkte okuyalım: 1 Haya; namusun perdesidir. Perde açılınca; o kaça r. 2 - Serseri, cahil .bırakılmış çocuğun büyQ.utüşüdür. 3 ,...-- Fahiıe, ahlakı frengili adamların ısırıp bıraktığı bir meyvedir. 4 .,.-- En büyük millet: efradı, fikri milliyet ve fikri dinde müttehit olan millettir. Cahil, servet ile, rütbe ile aclam olmaz. 5 Cihalet m ağrur, fazilet mütevazi'dir. 6 7 Her şey h aya t için, h aya t ta namus için feda e d ilir. 8 Namus; din, millet, vatan, ırz demektir. Hayat için nam ussuzluğa katlanan, al ça kt ır . 9 10 - Namuslu ve terbiyeli bir kadının bulunduğ·u ev cennet, bil a ki s is e c ehen n e m d i r 1 1 - Namuslu ve ve karlı bir kadın, milyonlar d eğer bir hazinedir. . 12 - Erkek; kendisine, kadın bütün m illete � tesir eder. 1 3 - Kadın, üç kısımdır: Sokak k a dı n ı , zevk kadını, ev kadını. . . V at a n a , m illete yarayan üçüncüsüdür. 14 - i yi kadının s üsü, zineti; sadelik içinde namus ve iffetidir. .

·

Kalem, fikir nurlarının mizahıdır. (Su oluğudur). O nurlar, d i m ağ dan kola, parmaklara süzülür, kalemden dökü­ liir. Cih,ii letin .karanlıklarını aydınlatan, işte o nurlardır. 16 - Ma,tbuat; müstebit hükumetlerde ya esir, ya daıka15

-

55


vuktur. 17

Muharrirleri, mücıllifleri; istediklerini yazamıyan millet Babil esaretini tasvir eder. 18 Gazeteler; onun, bunun vasıtai amali değil, mille­ tin vasıtaı irşadı olmalıdır. 19 - lstıbdada, sansüre lanet eti.. 20 Din, millet, vatan, namus ve devlet gibi ali şeyle­ ! şiddetli muhabbet, sevdayı mealidir. Hakiki insanlarda liulunur. 21 Aşk, gözden kalbe düşen yıldırımdır. 22 insanı cin çarpması sar'a, güzelin çarpması aşktır. 23 Aşkın en zevkli ve en heyecanlısı, ümit ve hayal içinde geçendir. Murada ermek, aşkı öldürür. 24 Cumhuriyeti talim eden ilk kitap, Kur'andır. 25 Cumhuriyeti severim; ç ün k ü ruhlara h ürriyet ve millete adalelle hakimiyet vaad eder. -

--

-

-

-

--

26 Cumhuriyet "Yap!" demediği gibi, "Yapma!" da demez. insana bu emri, ahlak ve vicdan verir. O yalnız kollar, umumi ve hususi şerleri def eder. 27 Cumhuriyetle idare olunan m e mlekette herkes, e­ vinde olduğu gibi, haı·eketlerine hakimdir. Türk Cumhuİ"iyetinin dini, İslam dinidir. Dinsiz hü­ 28 kumet yoktur. Dinine tazim , Cumhuriyete tazimdir. Dini tah­ kir, Cumhuriyeti tahkirdir . 29 Din ile ahlak, bir milleti - kırılmaz bir kaya gibi ye k pare eder; biPleştirir. --

-

-

-

30 Milletim bana sorarsa "Saadet, dine ve ahlaka sarıl­ maktadır." derim. -

31 nız

Edebiyat, bir milletin edibler, şairler söyler. -

ruhunun lisanıdır. Onu yal·

32 İnsanı vahşilikten kurtaran ve hakiki insan eden, ruhları temizliyen, kainatın gizli sırlarını keşfeden, bütün -

56


ilimlere hakim olan felsefedir. Felsefe; hikmet, filozof hikmete aşık ve kendisi 33 hakim demektir. 34 __:_ Yüksek zatın yüksekliği alçaldığı, alçağın alçaklığı yükseldiği zaman artar. 35 Mektepler dolmayınca, hapishaneler boşalmaz. 36 - Bir milletin asaleti, kanını karıştırmamakla muhafaza edilir. Aile asaleti de böyledir. 37 Haksız mağhlp edilen mağlup, galiptir. 38 - Ruh tutuşunca, insan ağlar. Ruhun ateşini, göz ya­ ş ı söndürür. Çeşm ile çeşmenin münasebeti, budur. 39 En büyük zevk, milleti ve hükumeti mes'ut gör­ mektedir. 40 - Acı sözler hakikat ise, tatlı sözlerden daha tatlıdır. -

-

-

-

* * *

Bu kadarı, yeter sanırım. Eğer bu güzel vecizelerin zevkine kanamadıysanız, lı1tfen, gerisini bu paha biçildz eser­ den okuyunuz!.. [ İ LM İ N, HAYATIN BENCESİ] ni, bilhassa, genç nesil, ahlak ve fazilete değer veren inanmış Türk çocukları tekrar tekrar okumalı ve öğrendiklerini bütün ömürleri boyunca tatbik etmiye çalışmalıdırlar. O takdirde, her iki dünyada da mes'ut olmanın sırrını keşfetmiş sayılırlar. Kendisine, hiç tereddüd etmeden devrimizin ''Şeyhülmu­ harrirln" i diyebileceğimiz alim ve fazıl üstadı, ilim ve fikir hayatımıza böyle ölmez bir şaheser kazandırdığından dolayı, can - ü gönülden tebrik eder; ömrünün uzun, feyzinin bol olmasını Cenab - ı Hak'tan temenni ve niyaz eylerim. Eskişehir - 1 1-8-1 953

(X) lsmail Hakkı Bıçakçı Zade, 1 948, Marifet Basımevi lzmir, 1 10 sayfa, 200 kuruş ...

- 57 -


Saygısızllkla Mücadele


TUrkçemize Saygı Güzel dilimiz, arık Türkçemiz, gün geçtikçe bozuluyor ... Mübalaga yaptığımı sanmayınız. Her Türk aydınının bildiği, fakat ciddiye alıp "Üzerinde durmak zahmetine katlanmadığı bir gerçekten, hem de çok acı bir gerçekten bahsediyorum. Türkçemizin - ilgisizlik ve bilgisizlik yüzünden - bo­ zulduğunu gösteren kötü örnekler, esefle söylüyorum ki sa­ yılamıyacak kadar çoktur. işte birkaç tipik misal :

Biber dolma, Patlıcan kızartma, Elma komposto, Menekşe sokak, Türk Spor, Sümerbank, Hakyol, ilah...

Halkımıza yanlış olarak sunulan b:u kelimelerin, Türk dil ve gramerine uygun şekilde, yazılış ve söylenişleri şöy­ ledir:

Biber dolması, Patlıcan kızartması, Elma kompos­ tosu, Menekşe sokağı, Türk Sporu, Sümer Bartkası, , Hakyolu... Milliyetine, dinine okluğu kadar diline de bağlı ve aşık olan her Türk gencini çileden . çıkarmıya yetip artan bu tür­ lü söylenişlere, ne yazık ki, bir yenisi 'ilaha katılmış bulu­ nuyor: LEYLi KADiR GECESi . . . 1 3-Ağustos-1947 Çarşamba akşamı . belirli yerlere asılan bu sinema ilanının tamamını, buraya, aynen alıyorum :

"Marmara kışlık ve yazlık sinemalarımız Leyli Ka­ dir Gecesi münasebetiyle bu gece kapalıdır.,, Leyli Kadir Gecesi . . Bu da ne qemek?.. Bu ne bi­ •

çim terkip?.. Üç kelimeyi yanyana dizerek bir cümle yapmış­ lar. · Fakat, yanlı�, berbat bir cümle... Türkçeyi katlptmek için, ancak böyle manasız bir .cümle yapılit bil . r r k' .'. !.; yazık 1. ,, yı n Bu garip ve manasız cün e

- 59 .


ma ve yazma dili Türkçe olan Türk vatanında değil de, Türk dilini yarım yamalak bilen yabancı bir muhitte yaşıyor sandım. Duyduğum ıztırap, bu derece, büyüktür. Kendi ana dilimize karşı gösterilen bu laübalilikleri gö­ rüp te acı ve ıztırap duymamak, mümkün değil doğrusu ... Bu ne kayıtsızlık, bu ne gaflet, bu ne dalalet?. Türkçeyi doğru dürüst konuşup yazmasını bilmiyoruz, bari ona saygı ıröstermesini bilelim 1 Bir defa m übarek Ramazanın 27 sine rastlıyan gece, (Leyli Kadir) değil, (Leyle-1 Kadir) dir. Biz, buna (Ka­ dir G ecesi) derjz. Çünkü Arapça bir ketime olan (Ley i ) in Türkçesi (G ece) dir. Hazır güzelim (Kadir Ge cesi) dururken, (Leyle - i Kadir) demiye ne lüzum var?.. Kaldı­ ki, bu ilan, katmerli bir yanlış yapılarak ( Leyli Kadir Ge ­ cesi) şeklinde yazılmış ... Bilmemek ayıp değil, fakat öğrenmemek çok ayıptır. Güzel Türkçemizi bozmıya, hele bunu kocaman yazılarla ilin etmiye hakkımız yoktur. Zira dilimiz, dinimiz kadar mu­ kaddestir. Ona en ufak bir saygısızlık gösterilmesine taham­ mül edemeyiz!.. Bu sözlerimiz, kimseye acı ve ağır gelmesin. Maksadı­ mız kimseyi gücendirmek veya teçhil etmek değil, hemşeri­ le rimizi sadece ikazdır. Yazımıza muhatap olanlara düşen vazife, hatasını görmek, kabullenmek ve bir daha aynı ha­ taya düşmemiye çalışmaktır. Zira : •

Kişi noksan ını bilmek kadar i rfan olamaz ... Biz, Marmara sinemaları sahibinin (Kadir Gecesi}

müna­

sebetiyle, mukaddes dinimize karşı gösterdiği hassasiyeti tak­ dirle karşılarız. Umarız ki, o da bizim bu samimi ve haklı tenkidimizi aynı temiz duygu ile karşılıyacak ve sinema ilan­ larını yazan memurun bu hususta dikkatini çekecektir. Eskişehir - 14-Ağustos-1947 •

60 ..


Mukaddes Mabed lerimize Saygı Dünyanın her tarafında cami, mescit, kilise v. s. gibi mukaddes abidelere saygı gösterilir. Hem de saygıların en yücesi, en üstünü ... Zira, bu, bir Tanrı buyruğudur. Hiçbir Hıristiyan, hiçbir vakit, bir kilisenin karşısına veya yanı başına bir kchvehane, bir meyhane ve bilmem ne hane açmaz. Bunun aksi, ne görülmüş, ne de duyulmuş­ tur. Bize gelince: işte o vakit durum, bambaşka bir şekil ve mahiyet alı­ yor. Hem de çok acı ve aleyhimize olarak.. Bu korkunç realitenin de aksini hiç kimse iddia edemez. Zira acı haki­ kat, bütün dehşet ve heybetiyle, gözlerimizin önündedir. Bir Türk ve Müslüman olarak şehirlerimizi şöyle bir dolaşmak, ba­ his mevzuu ettiğimiz çirkin ve korkunç manzarayı görmek ve bize hak verdirmek için kafidir. Biz, bu manzarayı gördüğümüz zaman, hayret ve deh­ şet içinde kaldık. Niçin mi? Şehirlerimizin bazı semtlerindeki camilerin hemen 20 - 25 metre uzağındaki meyhanelerden yükselen sarhoş naraları minarelerde okunan (EzAn-ı Muhammedi) tere karışıyor da ondan!. ''Rezalet!." diyebileceğimiz bu saygısızlığa artık bir son verilmeli, meyhaneler ve müskirat dükkanları bu mukad­ des mabetlerin yanından uzaklaştırılmalıdır. Bunu dinimiz de böyle emrediyor, kanunlarımız da. Di­ nimizin icaplarına saygı bir vicdan, kanuna itaat ise bir va ­ tandaşlık borcudur. Her iki vecibeyi ifa etmiyenlere, iyi in-

- 61


san gözüyle bakılamaz. Unutmıyalım ki biz, hem Türküz, hem de Müslüman... Türklük ve Müslümanlığın en büyük şiarı ise, mukaddes türbe ve mabedlere saygı gö stermektir. Bu milli ve dini vazifemizi ihmal etmiyelim. Çünkü çok ayıp ve günah oluyor. Eskişehir

-

9-2-1949

Din, millet, vatan, namus ve devlet çiğnenmez; çiğ­ nendirilmez ebkar - i aliyedir. Hayat, bunlar için feda edilir. Ahlakı tanıma�ak, ruhu tanımamaktır. Şimdi ahlak, eskilerin tanıdığı fezail değil, yalnız iç­ timai nezaket ve terbiyedir ki onu da kimsede tamam . bulmadım. lnsa·nhk, din iledir. Din yoksa, fazilete, ahlaka lü­ zum kalmaz. Çünkü dinden başka hiçbir kanun vicda­ na hakim olamaz. Vicdanın hakimi, dindir. Din, ahlak - ı hasenedir. Bu suretle dinsizde ahlak­ ta yoktur. Muhteşem ve muazzam milletlere bakınız: ibadetha­ neleri, mezarları mamur ve zinetlidir. ibadethanelerin seccadelerini ve kandillerini, mezarların taşlarını ve ağaçlarını çalanlara ne demeli?.. insan; vatanına, milletine tabii bir aşk ile de aşık­ tır.Hakiki insan budur. Müslüman: emelleri, hareketleri, fikir ve niyetleri ıı; Kur'anaive Peygamberin emellerine, tembihlerine muvafık olan. ·kimsedir. insana insanı, kainatı, hakkı, hikmeti, Allahı öğre­ ten K ur'andır. Felsefeyi tedkik eti.. Bıçakçı Zade lsmail Hakkı

62


istiklal Marşımıza Saygı

Korkma, sönmez bu ıafaklarda yüzen a l sancak, S6nmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak!.. O beni m milletimin yıldızıdır parlayacak. O benimdir, o beni.ın milletimindir, ancak! ••

* * *

Ç at.na, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!

Kahraman ırkı.na bir glll, ne bu şiddet, bu celil? Sana ol .naz dökülen kanlarımız sonra helal, Hakkıdır, hakka tapan milletimin istiklali .. Mehmet A kif ERSOY

Bu alevden mısraları okuyup ta yazımın başlığına ba­ kanlar: " - Acayip, bu da ne demek, sanki istiklal Mar­ tı'mıza hürmetsizlik edenler mi var? " diye, belki, taşıracaklardır. Fakat, şaşırmıya, telit ve heyecan göstermiye lüzum yok Zira, istiklal Marşı'mıza karşı gösterilen saygısızlık - he­ men her zaman ve her yerde rastladığımız ve maalesef ga­ rip, manasız bir alışkanlığın tesiriyle tabii bir olay gibi kar­ şıladığımız - çok hazin ve yüz kızartıcı bir gerçektir. Bu ger­ çeği farketmemek veya inkara yeltenmek, güneşi balçıkla sı vamıya çalışmak olur ki, irfan ve vicdan sahibi hiçbir va­ tandaş böyle gülünç bir harekette bulunmak istemez. Sözü uzatmadan, sık sık şahit olduğumuz ve bir daha görmek is­ temediğimiz, acı gerçeklerden bahsedelim: Milli bir tören var. Yüzlerce, binlerce insan bir araya toplanmıştır. Ya şerefli bir günün yıldönüm ü kutlulanacak veya bir zaferin, milli bir bayram gününün hatırası anılacak­ tır. yaş anılan . anın mana ve ehemmiyetini müdrik olanlar vecd içinde ... Bando istiklal Marşı'mızı çalmıya başlıyor. Bu marş, Türk milletinin asil heyecanını ifade eden milli ve kutsal bir havadır. Bu marşa, yalnız Türk milletinin öz ev63 •.

•••


latları değil, bu memleketin havasını teneffüs eden herkes kayıtsız, şartsız - hürmet etmek mecburiyetindedir. Marş başlar başlamaz, kendini bilenler derhal ayağa kal­ kıyor, şapkalar çıkıyor, ceketlerin önü ilikleniyor ve tam askerce bir esas vaziyeti alınıyor. Çalınmakta olan marş, bu durumda, büyük bir hürmet ve muhabbetle dinlenmekte, bütün şehitlerle gaziler selamlanmaktadır. Esasen bundan tabii de bir hal olamaz. Fakat, hiçbir memlekette ihlal edilmiyen, ihlaline cesaret olunamıyan bu vekar ve sükunet havası bir kaç küstahın, bir kaç terbiyesizin, eski bir deyimle bir kaç "Ne idilğll bellrsilz,, ün gürültü ve laübaliliği yüzünden bozuluyor. Et­ rafınıza bakarsanız, bu saygısızları, derhal görebilirsiniz. Çün­ kü, şapkaları başlarındadır, istiflerini bozmadan oturuyorlar. LUtfen ayağa kalkanlar ise, ya konuşup gülüşüyorlar veya ıslıkla bir Amerikan valsi çalmaktadırlar... Bazı münasebetsiz­ lerin - sanki hiç bir şey olmuyormuş gibi - elleri ceplerinde, cığaraları ağızlarında, ruhsuz bir ceset halinde dolaştıkları da çok kere görülen şeylerdir, .. Bu marşa saygısızlık gösterenler - vatan, millet, namus, şeref, haysiyet, bayrak ve istiklal gibi m ukaddes mefhmlara omuz silken - bir takım duygusuz, deje nere, kozmopolit kim­ seler ve nihayet bu marşın yüksek mana ve mahiyetini kav­ rayamıyacak derecede kara cahil bazı yaratıklardır. Sonuncu­ ları, bir dereceye kadar, mazur görebiliriz. Çünkü, aile ve sosyal hayat terbiyesinden mahrum kalmış, insanlık ve me­ deniyet denilen nimetlerden nasiplerini alamamış zavallılardır. Onları kınamak, bize yakışmaz. Bilakis onlara bilmediklerini öğretmek, onları uyandırmak, bizim vatandaşlık vazifemizdir. Fakat öbürlerini, asla affedemeyiz. Çünkü onlar, ne bilgisiz, ne görgüsüz ve ne de idraksizdirler. Onların bizim istiklal Marşı'mıza karşı gösterdikleri saygısızlık; fazla şımarık, küs­ tah ve edepsiz olduklarından, hakkımızda iyi niyet besleme-

- 64 -


diklerinden ileri gelmektedir. Milli Marşı'mıza kasten hürmet­ sizlik eden bu parazitleri derhal yakalarından tutup kanunun pençesine teslim etmek, onlara hadlerini bildirmek gerektir. Şimdiye kadar böyle bir şey yapıldığına şahit olmadık, fak.at bundan sonra, bunu görmek istiyoruz. Çünkü, o saygısızlar başka türlü yola gelmiyeceklerdır. Bunu, gerçek yurt­ severlik namına, ihmal etmiyelim. İstiklal Marşına saygı göstermek demek, şanlı tarihimize, ölmez büyüklerimize, şehit ve gazilerimize, bir kelime ile ken­ dimize saygı göstermemiz demektir. Türk'ün şerefli geçmişi, milli gelenek ve görenekleri, ruhi .ve cibilli vasıfları, bütün içtimai müesseseleri, kısaca her şeyi bu düşüncelerimizin doğ­ ruluğunu gösteriyor. Bu gerçeği göremiyecek kadar körleşen­ lere; yurt ve milletini seven gençlerimizin, bütün memleket aydınlarının rehberlik etmeleri, bir vicdan ve irfan borcudur. Başka milletler milli marşlarının üzerine titrer, onu tebcil ve takdis ederlerken, bizim bu derece kayıtsızlık gösterme­ miz, bu derece kendimizden geçmemiz, neden mi ileri geliyor?. Milli ve içtimai terbiyemiz eksik te ondan. itiraf edelim ki, bu tarafımız cidden eksik ve zayıftır. (Madde) de nilen mel­ un ve menfur nesne her şeyimize hakim olduğu için manevi değerlere, mukaddesatımıza önem vermiyor; başta aile terbi­ yesi olmak üzere milli ve içtimai terbiye meselesini ihmal ediyoruz. En başta gelmesi icap eden bu işler, maalesef, ikinci, üçüncü derecede bir iş sayılıyor. Bunun içindir ki ec­ dadımızın maruf heybetini bütün cihana göstererek; ebedi­ yen bizim olan bu mübarek ve bağımsız toprakları sarsa sarsa geçen askerlerimize; huduttan hududa, zaferden zafe­ re koşan milyonlarca Türk şehidinin temiz ve asil kanlariy­ le boyanan şanlı sancağımıza; bizim bağımsızlığımızı tereu­ nüm eden İstiklal Marşı'mıza; layık oldukları büyük alaka ve hürmeti gösteremiyoruz. HalDuki milliyetçiliğin, yurt severli­ ğin, bir kelimeyle insanlığın ilk şartı; bu aziz ve kutlu var­ lıklara derin bir saygı göstermek, bu aziz ve kutlu varlıkla-

- 65 -


rı sonsuz bir aşk ve ihtirasla sevmek, bu aziz ve kutlu 'ıar!ık­ lan can ve gönülden selamlamaktır. Yoksa, öyle kuru kuru, yarım ağızla: "Ben vatanı mı seviyorum, ben bayrağım için canımı feda ederim, b en istiklal Marşı'nın kav­ ram ve anlamını çok iyi blltrlm. İlah. .,, demek yetiş­ mez. Herkes bilir ki, fiil ve hareket halinde kendini g-öster­ miyen bir bilginin hiç bir mana ve değeri yoktur. Bilen, mut­ laka yapar. işte o kadar... Bundan ötesi, boş laftır. Boş lafa ise, bu iş ve eser çağında, ezelden karnımız toktur... Peki, ne yapalım?.. Marş'a nasıl hürmet ettirelim?.. - Evvela, ş�nu, bilmiyenlerin kafasına sokmak lazımdır: istiklal Marşı ister radyo veye gramofondan dinlenilsin, ister bir orkestra veya bandodan dinlenilsin, nereden dinlenirse dinlensin, bu memleketin havasını teneffüs eden herkes ona hürmet etmiye ve ettirmiye mecburdur. Ve biz bu işe, son derece, önem vermek zorundayız. Bu iş bütün medeni mem­ leketlerde, şu şekilde halledilmiştir : Milli Marş dinlenirken ayağ'a kalkılır, şapka çıkartılır (As­ ker ve subaylar şapkalarını çıkarmadan selamlarlar); ceketin önfi iliklenir, esas vaziyetine geçilir; konuşulmaz, gülünme:r., cıtara içilmez; şarkı mırıldanılmaz, marş bitmeden kımılda­ nılmaz ve hiçbir laübali harekette bulunulmaz ... Bu mutlak şartlara uymıyanlara: Terbiyesiz derler, küs ­ , tah derler, alçak derler, bozguncu derler. Son rütbeleri ise: (HAiNLiK) tir. Eğer bu saygısızlık kasten yapılmışsa, onu yapanlar ka­ nun ve umumi efkar tarafından şiddedc ceı:alandırılır. Gençler, 0rı-retmenler, subaylai", aydınlar 1.. istiklal marşımıza hürmet etmesini bilm iyen ruh yo!cs:.ıl­ larına, onu n en büyük hürmete layık, mukaddes ve mübcc­ cel bir milli hava olduğunu aıılatımz; milli marşımıza hürmet ettiriniz!.. Bizim şeref ve nam u sumuzun, hürri)'et ve istiklali­ mizin sembolü olan bu marşı sevgi ve sa y g-ı ile ııı e lamlama­ sını bilmiyen veya bildiği halde kasten bu vazifesini yapını.

66


yan kimselerec "- Efendi, kendine gell.. Milli Mart çalıyor! ,, demeyi, kendinize mukaddes bir vazife biliniz!.. Bu vazifeyi yaparken, resmi bir şahsiyet olmanıza hiç le lüzum yoktur. Çünkü, vazife ve mes'uliyeti insana, yalnız devlet ve kanunlar yüklemez. Bizim, vatandaş olarak yapmı­ ya mecbur olduğumuz, bir de milli ve vicdani vazifemiz vardır. Onu, gerçek yurtsever olanlar, asla ihmal edemezler ... Arkadaşlar! istiklal Savaşı'mızın eşşiz destanı, ku vvayı milliye ruhu­ muzun ta kendisi olan milli marşımıza hürmet etmeyi ve et­ tirmeyi - bir Tanrı buyruğ'u gibi - boynumuza borç bilelim!.. Unutmıyalım ki, bu havayı bize dinletebilmek için: Çanakka­ lede, buzlu Kafkas dağları n da, bir cehennemden farkı olmı­ yan Arabistan çöllerinde ve nihayet lnönü, Eskişehir, Afyon, Sakarya, Dumlupınar sırtlarında yüz binlerce Türk seve seve kanlarını akıttılar... O mübarek ve muazzez şehitlerin,' bu vatanın ebedi bekçisi olan o kutsa') varlıkların çocukları ol­ duğ'um uzu hatırlıyarak, onlara layık, kahraman ve kadirşinas birer insan olrnıya çalışalım!.. Onlar inandılar, döğüştüler, öldüler . Bize düşen vazife, bıraktıkları mukaddes emanetin eb e di birer bekçisi olmak, bunu ispat için de her istiklal Marşı çalındığı veya söylendiği zaman onların aziz ruhlarını şadedece k şekilde davranmaktır . Eskişehir - 2e 6-1950 ..

..

.

·

Bastığın yerleri "Töprak,, diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı ... Sen şehid oğlusun incitme yazıktır atanı, Ve rme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı!.. Kim bu ce n 9 et vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda!.. Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, Etmesin, tek vatanımdan beni dünyada cüda!.. Mehmet Akif Ersoy .

- 67 -


Mühtehçen Netriyatla Mücadele


Şehvetnimeler ve Gençliğe düşen vazife Dinsiz bir millet nasıl yaşıyamazsa, ahlaksız bir cemiyet­ le payidar olamaz. Bu, iki kere iki dört kabilinden, değiş­ mez bir kaidedir. Hangi cemiyet bu kaideye aykırı hareket etmişse, er geç, fakat mutlaka inkıraz bulmuştur. Misal mi istiyorsunuz?. Lı1tfen, tarih kitaplarını açınıL . Cihan tarihi, bu hususta, ibret ve dehşet verici misallerle doludur. En karakteristik misal olarak Romalıları, Bizanslıları, Arapları, hatta Osmanlı İmparatorluğunun son çağlarını ve nihayet ikinci Cihan Harbinde Alman ordularının karşısında beş haftadan fazla dayanamıyarak teslim olan Fransızları gösterebiliriz. Bir millet bütün tarih boyunca şa nlı ve şerefli olarak yaşamak mı istiyor?. Her şeyden evvel aklakı metin, karak­ teri mazbut, iradesine hakim, kendilerine her hususta güve­ nilir, tertemiz bir gençlik yetiştirmelidir. Bu evsafta bfr genç nesil yetiştirebilmek için de, aile, okul ve içtimai muhit m ü­ esseseleriyle; radyo, sinema, tiyatro, gazete ve mecmua gibi terbiye ve telkin vasıtalarının gençlere milli ruh ve iman aşılaması, onları her türlü fenalıklardan uzak bulundurulması şarttır. Halbuki bizde, bunun tam aksi yapılmakta, yetişmekte olan genç nesle kötü örnekler verilmektedir. Hem de çeşit çe şit ve bol bol... Son zamanlarda adedi günden güne artan ve gençliği dejenere etmek için birbirleriyle adeta ycırışa çıkan m üsteh­ çen neşriyat, yani amiyane tabiriyle baldırbacak mecmuaları; bu sözlerimizin .inkar kabul etmez canlı delilleridir. Bunların içerisinde hele bir tanesi var ki, namus, hayfı ve hicap duy­ gusu olan bir kimse, yüzü kızarmadan sayfalarını karıştıra­ maz. "Mecmua,, demiye bir türlü dilimiz varmıyan bu şe �·­ vctname, henüz bülı1ğ" d�vresinde bulunan temiz Türk çocııklarını çileden çıkaracak kadar açık saçık, çırılçıplak kadın 69 �


resimleri, fuhuş ve zina edebivatıyla dolu olan bu paçavra , yurdun dört bucağına ahlaksızlık tohumları saça n bu beşin ci kol, (Gelincik) adını taşıyor. Bu rezalet kumkumas ı, sö ­ züm ona, Modern Magazin imiş!.. Sahibinin telakkisine göre, dergide okuyucularının behimi hislerini tahrik eden çıplak kadın resimlerile fuhuş ve zina edebiyatı, hep modern haya­ tın icapları demek?.. Eğer (Modern) kelimesinin IUgat ma­ nası bu ise, yandık demektir. Hem de cayır, cayır... Şimdi, bu modern magazin (1) neşriyatına bir yenisi da­ ha katılmış bulunuyor: Peri .. Komünizmin yegane gayesi, din duygusunu sarsmak, aile yuvasını yıkmak ve (Ahlak) kelimesini lügatlardan çıkar­ maktır. Türk cemiyetinin fertlerini-Moskof ülkesinde olduğu gibi insanlık duygularından uzaklaştırarak sadece maddi ve be­ hir.i hislerinin mutlak birer esiri, dejenere birer mahlük ha­ line getirmek istiyen Komünizm; şiddet ve nefretle red ve tel'in ettiğimiz bir doktrindir. Neden? (Ahlak) mefhumunu Türk cemiyetinden kaldırmayı hedef tutuyor da ondan .. (Gelfnclk), (Peri) ve benzerlerinin hedefleri de hep aynı şeydir. Ahlakımızı bozmak, sağlam karakterli Türk ço­ cuklarını dejenere yapmak!.. Görüyorsunuz ya, hep aynı taktik, aynı gaye, aynı hedef... Memleketimizde zaman zaman baş kaldıran Komünist engereklerinin hain başlarını ezmek için milletçe nasıl hassas ve uyanık davranıyor , Türk gençliğini nasıl (Mllliyetçl­ llk) mayasıla yuğurmıya çalışıyorsak; türlü isimler altında şahsi menfaatlar için neşriyat alanına atılıp vatan ve milleti­ mize müthiş zehirler saçan (Gelincik), (Peri) ve benzerlerini de aynı ş ekilde yok etmiye çalışmalıyız. Bu, bizim için, bir vatanper verlik borcu, mukaddes bir vazifedir. Gençler! (Gellncik), (Peri) ve bilmem ne adh müthiş zehirler• karşı, birer panzehir olunur!.. Vatan, millet sizden bunu bek­ liyor, bunu istiyor Gösterin kendinizi! Eskişehir 1 2-3- 1 949 70 ..

.

-


Biraz C iddi Olahml ..

Ş u bir kaç gün içinde, Türk basınına yeni bir dergi da­ ha katılmış bulunuyor: (Resimli Hafta)... Evvelce 1 9 nüsha kadar çıktıktan sonra kapatılan veya faaliyetini kendiliğinden tatil eden bu kırk ambar magazini karıştırırken son derece açık ve manasız bir soru ile karşı­ laştık. Bizi derin derin ve acı acı düşündüren Ankaralı bir ze­ ınane gencinin bu acayip sorusunu, burada tekrarlamaktan hi­ cap duymaktayız. Çünkü, yazılıp okunacak gib; bir şez değil... * * *

Türk basınina hizmet (!) maksa.diyle çıkan bu ültramodern derginin yüksek düşünceli (!), engin görüşlü (!) ve hu­ dutsuz bir tolerans sahibi olan [Fatma Abla] ismindeki sayın yazarı - böyle enteresan bir soru ile karşılaştığı İ<,."İ n memnuniyet ve mahzuziyetini beyan ederek - aziz okuyucu­ suna tatminkar (!) bir cevap verıniye çalışıyor. Bize bu cevabın mahiyeti lazım olmadığı gibi, kimseye­ de ahlak ve fazilet dersi vermek niyetinde değiliz. Farzımu­ hal yanılıp ta böyle bir iş yapmıya kalkışsak bile, kim okur, kim dinler . Kıymet hükümlerinin şahıslara göre değiştiği, herşeyin madde ve menfaat terazisine vurulduğu, m i.Jkaddes mefhum· !ara dudak büküldüğü, birbirine zıt bir çok fikir ve ideolo­ jilerin çarpıştığı, kritik bir devirde yaşıyoruz. Böyle anormal bir zamanda, ahlak ve fazilet telakkilerinin de değişeceği ga­ yet tabirdir. Bizce değersiz, müptezel, ayıp ve iğrenç olan birşey; başkalarınca kıymetli, makbul ve mübah sayılabiliyor. Nihayet bu, bir terbiye, anlayış ve inanış meselesidir. Fakat, her ne olursa olsun, artık bu kadarı fazla .. Unut­ mamak lazımdır· ki biz, her şeyden evvel, Türk ve Müslü­ manız. Gerilik, taassup ve irtica ile de hiçbir ilgimiz yok. Bilakis bunlarla her vakit mücadele eden, modern cemiyetin 71 .

.


m od e rn d ü şü n cel i fertleriyiz. Böyle olıfıdmız de m e k , edep, haya, şeref ve haysiyet duygularını bir tarafa atıp h e r s e y i ­

mizi bütün çıplaklığıyla ortaya dökmemiz demek değildir. O rt a d a sorup öğrenecek, üzerinde kafa 'y oracak hadsiz he­ sapsız m e mleke t meseleleri yüzüstü du rur ken böyle şahsi ve süfli şeylerden bahsetmek, hem ayıp, henı de günahtır. Bi z , bu zevzeklik ve den sizli kle r i , hiçbir Türk ve Müslüman geıı­ cine yakıştıramıyoruz. Çünkü Türk ve M ü sl üman genci de­ mek, edep ve haya sahibi makul bir insan d e me kt i r . Su lu l u ğu bıra kıp , biraz cid d i olal ı m !..

Esk i şehi r - 20-4- 1 949

n•

+s+

Vurulup tertemiz alnından uzu.nm ı ş y at ıy o r, Bir H i LA L uğruna, Yarab, ne GÜNEŞLER batıyor!.. E y , b u t opra k lar i çin toprağa d ü şm ü ş, asker! Gökten ecdad i ne r e k ö p se o pak · alnı değer ... * * *

Ne büyüksün ki kanın ku rta r ıy o r TEVHID'i; BEDR'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi. Sana dar gelmiyec >! k makberi k i m l e r kazsın'? " G ö m e l i m ge l seı:ıi tarihe" desem, sığmazsın!.. Mehmet A kif ERSOY

- 72 -


Darısı, Bizimk"ilerin Başına!·

.•

1 2 Mart 1 9 49 tarihli (Sakarya) da, [Şehvetnimeler ve Gençliğe Düşen Vazife] başlıklı bir yazı yazmış, sırf para kazanmak amacıyla m üstehçen ne�riyat yapan [Gel n ­ cik] ve [Peri] mecmualarının gençliğimiz için ne korkunç birer zehir olduklarını incelemiştim. (Gelincik] adlı paçavra, çok ş ükür, kapatılmış bulunu­ yor. Fakat ondan hiç te geri kalmıyan [Peri] ile [Rerimli Hafta] adındaki magazinler hala çıkmakta ve her sınıf halk, hususiyle gençler tarafından kapışılmaktadır. Bilhassa [Perl] Bayiler, bu çıplak kadın meşherinin hayrete şayan derecede bir ,:;atış rekoru kırdığını söylüyorlar. Onların söylemesine luzüm yok ... Bu acı hakikati, bizde her gün, her dakika üzü­ lerek görüp durmaktayız. i

...

[Pe•i] nin birinci sayısı, gençliğin ahla kını bozacak dere­ cede müstehçen neşriyat yaptığından, l stanbul Savcılık Ba­ sın Bürosunca toplattırılmıştı. Karikatürist Ramiz Gökçe, buna fena halde içerlem iş olacak ki, Savcılık makamıyla adeta alay edercesi ne, onun sanatkar şahsiyetine asla yakış­ tıramadığımız neşriyatına eskisinden daha berbat bir şekilde devam etmektedir. Acaba neden? [Peri] nin ilk sayısıni gö­ ren v e derhal toplattıran Savcılık Basın Bürosu, bugüne ka­ dar çıkan ve gittikçe daha açık, daha laübali olan, diğer sa� y ılarını görmüyor m u acaba?.. Sanat m askesi altında dur­ madan zehir saçan ve Türk gençliği için kom ü nizmden daha tehlikeli olan bu şehvctnamenin memleket içinde yayılması­ na niçin müsaade ediliyor?. Hayır, biz buna, hiçbir vakit razı olamayız. Zira bu memleket, ne Fransadır, ne de ltalya.. Şaşılacak şey doğrusu... i lgili makam yabancı memleket­ lerden yurdumuza sokulan ahlak bozucu müstehçen neşriya­ tı görüyo r, b u nları getirtip satanları derhal tevkif ediyor da, bizim yerli şehvetnamelere ses çıkarmıyor. i şte bizi derin de-

- 73 -


rin, d eri n, acı acı d üşün d üren, bir türl ü akıl erdireme digim i z no k ta Türk ailesini, Türk cemiyetini tehdit eden bu zararlı m üstehçen neşriyata karşı hazan hassas, haz a n lakayt da v­ ranmanın manası nedir?... Neden bizde [Takip Fikri] yok?.. Olsayd ı, bu şehvetnameler temiz Anadolu şehirlerini istila e d e mezlerdi. Bu acıklı durum karşısında, nasıl kötümser ol­ ıtııyalım ? .. Daha dün, l stanbul gazetelerinde okuduk: Beyoğlu kitapçıların d an Anastas Samolıas ile Yorgi Mazarakls adlı iki rezil, yabancı memleketlerden açık sa­ çık resimli mecmualar getirtip bütün Anadolu şehirlerine so­ karak milli ahlakımıza bir suikast hazırladıklarından dolayı, derhal yakalanmışlar ve adaletin pençesine teslim edilmişler. di� B u haberi okuyan hangi Türk'ün sevinçten gözleri ya­ şarmaz?.. A nastas ile Yorgi'nin yurdumuza soktukları çıplak kadın resimlerile dolu paçavraların adlarını, sevgili okuyucularımın yüksek müsaad elerine sığınarak, burada tekrar etmiyeceğiın. Temennimiz, bizdeki şehvetnamelerle sahiplerinin de aynı aki­ bete uğramalarıd ır. Evet, darısı bizimkilerin başına !.. Eskişehir

ı 1.

ı

-

1 4-5- 1 949

- ,

ULU TANRIM !

,

T ürkte hırsız, namussuz türerse hemen kahret !.. Yarabbi ! Namussuz bir tek Türk yaratacağına, d ünyayı yık daha iyi!.. Türkü daima uyanık yap ! Türk, Türkliik için, namus için, şeref için ölüme düşünmeden atılsın!.. Dr. Rıza NUR

- 74

il


Müstehçen Neşriyat Ve Türk Gençliği Bu aziz ve mübarek vatanın dertle rinden biri de, [Mtl�­ te lı çe n Neşriyat] derdidir. Öyle bir dert ki, günden güne ş ifa bulacak yerde, bilakis, gittikçe gangren olmakta ... Okuyucularımız h atırlarlar: Cins ve miktarı insana hay­ ret ve dehşet verecek derecede çoğalan müstehçen neşriya­ tın, tecrübe siz gençlerimizle cahil kadınlarımızın ruh ve d i­ mağları üzerinde ne müthiş bir tahribat yaptığını, bazı yazı�· larımızda israr ve ehemmiyetle belirtmiştik. S ırf k azanç maksadiyle çıkarılan bu muzır mecmua, ın a 2"azin ve kitaplar; masum yavrularımızla namuslu aile kadın­ larını ·felaket ve uçuruma sürüklemek için ne yapmak lazım:. sa, birbiriyle yarışarak, fazlasiyle yapmaktadırlar. . Birçok kitabevleriyle gazete bayilerinin vitrinlerine bakı­ nız bir kere ... Göreceğiniz [Çıplak Kadın Meşheri] karşı­ sın d a çileden çıkmamanız, imkansızdır. En müsamahakar kimseleri bile acı acı, derin derin düşüncelere sevke den bu dekorun arzettiği manzara, korkunçtur ... Şiddet ve nefretle takbih ettiğimiz bu neşriyatın, m aale­ sef, al<lak ve fazilete son derece değer veren Türk cemiyetini soysuzlaştırmak tehlike�i vardır. ·

Vitrinlerden sokaklara dökülen, orada da kalmayıp evle­ rimizin (Harim-i i smet) ine sokulan bu behnamelerin sayfala­ rını, sinirlerinize hakim olarak şöyle bir karıştırınız. Aman Allahım! Ne açık resimler, ne edepsizce yazılar... Baştan ba­ şa ahlak ve fazileti yıkacak şeyler... Bu resimlere çocukları­ nızla beraber bakamaz, bu yazıları ailenizle beraber okuya­ mazsınız. Aksini yapmanız için, ar ve haya dam<nlarınızın çatlaması, a hlak ve namus duygularınızın dumura u�ramasl gerek...


Bu seneye gelinciye kadar, ilim (!), estetik (!), sanal (!) ve edebiyat (!) maskesi altında bu kerted(': bir cinayet ve hiyanet işlendiğini n e görmüş, ne de işitmiştik... Genç kız ve e rkeklerimizin gül gibi ahlakla rını bozmak, tertemiz aile ka­ dınlarını isterik ve dejenere bir hale getirmek suretiyle bu asil ve şerefli milletin kuyusu nu kazn11ya, kimsenin hakkı yoktur ve olamaz da!.. Aziz Türk gençliğinin kurtarılması namına, so­ y u muzun sıhhat, saadet ve selameti namına, her te Yden kıymetli olan namus ve şerefimizin korun­ ması namına, bir kelime ile m ukadderat ve mukad­ desatımız namına; ilgili ve yetkili kimselerden, bir kere daha, rica ve istirham ediyoruz: KomBnizm kadar zararlı, Moskofizm kadar tehlikeli olan bu [Mtlstehçen Neşriyat] a bir son versinler artık... Yok­ sa, bu siditle - Allah korusun - kız ve kadınlarımız lttlyllk tehlikelere maruz kalacaklardır. Biz, vatan ve milletini seven m ünevver bir T ürk evladı sıfatıyla, bu gidişi kat'iyyen beğenmiyoruz. Her şeyin, hatta hürriyetin bile bir haddi, hududu vardır. Herkes bilir ki, ifrat ve tefrit; daima zararlı, daima tehlikelidir. Bıından, mutlak surette, kaçınma­ mız lazım ! .. Din hürriyetini talıdlt ve takyit edecek kanun­ lar çıkaranlar, biraz d a [Müstehçen Neşriyat]m ()nü­ ne Jleçecek tedbirler alsınlar. Bütün dikkat ve hassasi­ yetimizle Üzerlerine titrediğimiz gençliğimizi kur tarmak, yur­ d umuzu ve yuvalarımızı korumak için, m üstacelen, bu yıkıcı h areketin önüne geçmek zaruridir. Namus, şeref, ahlak, fazilet, aile ve cemiyet gibi mukad­ des mefhumlara son derece kıymet ve ehemmiyet veren [Tllrk Kültür Ocağı] ; bu hususta, bir kaç gün evvel, harfi harfine benimsediğimiz, bir beyanname neşretti. Haklı olarak milletçe hepimizi vazifeye çağıran bu çok m ühim be­ yannameyi, aynen buraya alıyoruz:

- 76


[Son zamanlarda tehvet edebiyatı ve mUstelıçen neırlyat faaliyeti, yine, alabildiğine hız lanmış bulu­ nuyor. Türlii türlü şekillerle, hazan roman (!) ve lıl­ kiye (!), b.ıizan fotoğraf ve giizellik (!) mecmuası, hizan cinsi hayata dair ilmi mecmua kılığma giren bu lıay isızlığı; endişe ile takip etmemek iınkin sız­ dır. Aile ve ahlak duygularını temelinden yıkmıya ve körpe vücutları i liklerinden sarsmaya teşebbfis eden hareketleri , müsamaha ile karşıhyacak değiliz. Ö bür milli müesseselerimiz gibi, Tiirk ahlakına da yöneltilecek her çeşit teca vüzlerle m ücadele etme­ yi, kuruluş gaye ve maksatlarından biri olarak seç­ miş bulunan Türk Kültür Ocağı; bu gibi neşriyatı şiddetle protesto ve tel'in eder.] [Milletin ahlakına ve mukaddesitma uzanan el­ ler, artık kırılm alıdır. Aşırı solculukla savaş için kanun çıkarılan şu sırada, en az onun kadar tehl ikeli olan, daha doğru bir deyişle, onun yerleşmesi için zemin lıazırhyan, ahlak ve aile müessesesini yıkıcı neşriyat ve hareketlerin de başı ezilmek zamanı gelmiştir sanıyoruz.] [Çok zaman ticaret ve hizan da bozgunculuk maksadmı taşıya n, hi çbir zaman ilmi, edebi, estetik, bir değeri bulunmıyan böyle yazılar; bizde sonsuz nefret u yandırıyor. l\lüstehçen ve bozguncu şehvet edebiyatı içine zaman zaman sanatkar tamnmış kim­ selerin ve edebiyatçı (!) geçinen tahsilli kitapçıların­ da karışması, batta bu gibi neşriyatı bunların idare etm esi, ayrıca müteessir olunacak bir ncıkt adır.] [Öne sürdüğü ve telkin etmek istediği muhtelif fikirlerle kadmlarımızı, kızlarımızı ve yetişme çağın­ da ola n gençlerimizi zelıirlemek istiyen bu alçakça neşriyata karşı aile r �lslerini, terbiye�ileri, fikir

- 77 -


adamlarını, muharrirleri uyamk bulunm ıya davet ederJ mücad�!c mizde bize yardım etmelerini dileriz.] * * *

Anneler, bnbalar, öğretmenler ve terbiyeciler!.. Biz, vazifemizi yaptık. Şimdi, sıra sizlerde... Mukaddesat kalemizi bu mel'un ve mcnf ur düşmanın korkunç tecavüzün­ den korumak için, sizlerin de var kuvvetinizle seferber ol­ m a nızı istiyoruz. Bu hususta daha fazla gecikm�k demek, m u kaddesat kalemizden içeriye girecek her türlü tehlikeyi kabul etmek demektir. Eski�ehir - 1 9-9- 1 949

Genç, boş laflara kapılmamalı, aldatıcı fikirlere ezil­ memelidir. Bir milletin islahına, fenalarının imhası ile değil, çocuklarına iyi terbiye vermekle m uvaffak olunur. Milletin terakkisinin en doğru ve kısa çaresi, histe­ ki terbiyedir. . Kız ve erkek çocuklara okutturulacak mevzun ve mensur kitaplar, fikre resanet, ruha metanet, azme kuvvet verecek mevzu'lar olmalıdır ki kalbleri kuvvetli, fikirleri metin insanlara malik olalım . · Bir çocukta görülen arsızlık, şımarıklık;ailesinin fik­ rindeki intizamsızlı2"ın eseridir. Çocuğa kabahat b ulma!.. Bıçakçı

Zade

-- 7 8 -

l smail

Hakkı

1 ·


·

içkiy le Mücadele


içki ve Gençlik (x) Değerli meslektaşlarım, sevgili çocuklar !.. Biraz evvel m efkure arkadaşlarım, içkinin çeşitli zarar­ larından ve bu korkunç afete ka rşı nasıl cephe almamız ge­ rektiğinden bahsettiler. Müsaade ederseniz ben, alkollü içkilerin ahlaki gerile­ memizde en büyiik rolü oynadığına inanmış ve bu konuda naçizane yazılar yazmış bir y eşilaycı sıfatıyla, yalnız ilk o kullardaki yavrularımıza değil, davamızın ş ümul ve ehem­ miyeti bakımından bütün Türk gençliğine hitabetmek isti­ yorum : Genç nesilleri dejenere edip milletleri za'fa uğratmaktan başka hiçbir işe yaramıyan, bu itibarla insanlık ve m edeni­ yet alemt için korkunç bir afet olan (İÇKİ) hakkında Pey­ gamber Efendimiz Hazret-i Muhammed : "Ümmül Habals, yani Bütün Fenahkların Anasın buyurm uşlardır. Ne kadar güzel, ne kadar doğru ve manalı bir söz ... Muhterem arkadaşlar! Ben, ( İçki) denile n · iğrenç nesnenin sayısız zararları hakkında, salahiyetli zevat tarafından yazılmış birçok yazı­ lar okudum. Fakat sevgili Peygamberimizin bu sözleri ka ­ dar manası derin, hayat ve hakikatlere tıpatıp uygun olanı­ na - maalesef - rastlamadım. Gerçekten öyle : Aklımıza ge­ len, gelmiyen dünyad a ne kadar fenalık varsa hep ondan, içkiden doğuyor. Evet, işlenen bunca cinayetlerin, sönen sa ­ yısız ocakların, biribirini' kovalıyan aile facialarının başlıca sebebi (İçki) den başka nedir?.. İçkinin girdiği yere, kadın, kumar, lüks, israf, sefahet, fuhuş, zina, yalan, riya, hırsızlık, ihanet ve daha bin bir türlü ahlaksızlık ta beraber giriyor... Vatan ve milletini seven Türk gençlerinin, bu mühim noktaya çok dikkal etmeleri lazım !.. Zira, memleketin ümit ve istikbali onlardır. Biz yurt ve mille timizi ilgilendiren her

- 80 -


. .... ..... ..., ..... .. ...., 11ı.& ...., ,

. .. ..... .

't wJ U\... J .I

V \,,.

u ..... ı n. .....

o.3L'-'11

\:;; Y V � I,

U UIC1J d.

,M UV ClllJ U•

ruz. Gençlerimizin bu güven ve inana layık birer kıymet o­ labilmeleri için, (içki) ad ı verilen (Büyük Beli) dan dl.i­ m a kaçınm aları, (işret) denilen (Mfltbit Yılan)' ın ba.ıını ezmeleri gerektir. Bu büyük memleket işini başarabilmek için de, henüz za'fa uğramamış iradelerini bileyerek (Yeıilay) bayratını'1 altına koşmaları, değişmez kanaatimizce, İ slam ın altıncı şar­ tıdır. Yurduna, milletine, dinine, m ukaddesatına candan bat­ lı; şuur, azim, irade ve iman sahibi aziz Türk ıençlerini bu şerefli vazifenin başında görmek; en büyük emelimiz ve en tem iz ideı: limizdir. Kalbleri Türklük ve lslamhk aşkıyla çar­ pan asil gençlerimiz unutmamalıdırlar ki; vatan ve milletimi­ zin h ür ve m üstakil olarak yaşaması nasıl Ay Yıldız'h bayrağ·ımızın Türk göklerinde şan ve şerefle dalgalanmasına bağ·lı ise; vatandaşlarımızın sağlık, refah ve saadete- kuruş­ maları da yalnız ve ancak sistemli ve devamlı bir: �·�ki Düşmanlığı) yapmalarına bağlıdır. Zira : .

-

"YEŞİLAY'IN DAVA SI, BiR Gençler !..

VATAN

DAVASIDIR!•• "

Sizi, bu mukaddes davayı yürlitmiye ve zafere ulaştırmıya çağırıyoruz. Unutmayınız ki. butftlo K.0RE dağlarında Türk adını bir bayrak gibi dalsralaa­ dıran yiğ·it Mehmetçikler, alkolik ve m ün kir bir neslin çocukları değil, ömriinde ağzına bir tek yu­ dum bile içki koymamış, milliyet ve mukaddesibaa candan bağh, tel'temiz insanların e v latlarıdır. Sis de, her zaman, onlar gibi olunuz. Haydi, it hafi•• 1 (X) 1 951 - 1 95:2 ders yılı içinde Dumlupınar ilk. 0kulu konferans salonunda öğretmenlerinin nezareti altında yüzlerce talebeye hitaben yaptığımız bu konuşma, Yeşilay C e miyeti Eskişehir Şu b�si i dare H ey' eti tarafından diktafona alııtmış­ tır. - F. C. O. Ô. - 81 -


Yeşilaycllar Marşı (x) Göğsümüzü şişiren hürriyet havasıdır, Yeşilay'ın davası bir vatan davasıdır!.. Davamızın aşkıyla "Mecnun" lar gibi yandık, Bu hilalin altına inanarak toplandık!.. * * *

Fırlatıyor hedefe oku altın yayımız, Sönmez bir meş'aledir bizim Y eşilay'ımız!.. * * *

Yoktur ne verilecek, ne alacak payemiz, içki düşmanlığıdır asıl maksat, gdyeıniz!.. Ne mutlu gayemizi yaşatan yi�itlere, Ne mutlu b ay ra k için can veren şehitle re!.. * * *

Fırlatıyor hedefe oku altın yayımız, Sönmez bir m eş'aledir bizim Y eşilay'ı ın ı z !.. Eskişehir

(X)De�erli kompozitörlerimizden

-

istiyenler.,

28-5-1 948

hana haber

vermek şartıyla, bu marşı besteleyebilirler.

- F.C.O.Ô.

- 82 -


Türk Gençleriyle Hasbihal ' 'İçkiden sakınınız! Çünkü o, her türlü kötülüğün her çeşit fenalığın anasıdır."

Hazret-i Muhammed Ey "Yurdum, yurdum!" diye çırpınan aziz varlı k ! Düşündünüz m ü nedi r en büyük bahtiyarlık?. . Yormayın kafanızı! Ne servettir, ne şöhret: Dünya nimetlerini birer bil'er edip ret Allah'a inanmaktır, uyup kutsal kitaba, Biraz kulak veriniz şu ilahi hitaba: "Ey Rabbe inananlar! Odur e n yakınınız, Dinleyip Resulünü içkiden sakınınız!.." * * *

içkidir bin bir çeşit kötülüğün anası, i çkidir yuvamızın, yurdumuzun belası!.. Sanmayın bünyemize yararlıdır b u zehir, " Molotof Yoldaş" kadar zararlıdır bu zehir!.. i çkidir nesilleri mahveden korkunç afet, İ çkiden daha m üthiş var mıdır bir felaket? .. Zelzeleler hiç kalır bu afetin yanında, Düşündükçe insanın şimşek çakar kanında!.. * * *

Niçin olmuş bu millet böyle perişan, harap? Değil midir sebebi: Şu menfur votka, ş arap?. i stiyorsak güçlensin - dünkü gibi - ırkımız, Bira, ko nyak yerine içelim ayran, kımız!.. "Rakıda hayar vardır." diyenlere kanmayın, Şifa olmaz zehirde, boş lafa aldanmayın!.. Bilmezdi ecdadımız işret nedir, kumar ne, Hükmettik, bu sayede, üç kıt'aya bin sene!.. �

83 -


* * *

Allahını sevenler kaçar her a n içkiden,

Kurtulmalıdır artık güzel vatan içkiden!..

E y ırkına, dinine candan bağlı arkadaş!

Bil ki, en kutsal cenktir içkiye karşı savaş ! . . Olursanız bu cenkte gönüllü birer nefer, Tannnın yardımıyla bizimdir mutlak zafer ! . . Duracak zaman değ.il, yayımızı gerelim, Resuller Resulünün sesine ses verelim !.. * * *

(YEŞILAY) ın yoludur

tutulacak doğru

yol,

Alkolik bir kimsede işler mi hiç kafa, kol ? . . Y üseltecek siz-siniz yurdun istikbalini, Düşünün, bir an yeter, bir sarhoşun halini: Ya v eremdir, ya m ahbus, ya delidir, ya ölü; Soluyor böyle her gün yurt bağının bir gülü!.. Kalmaz ayyaş kimsede insanlıktan iz, nişan, Kendisi kepazedir, ailesi perişan !..

·

* * *

Değil midir batıran bizi iltimas, rüşvet? Değil midir onları körükleyen bu işret? ..

Hep onun eseridir: Balo, dans, fuhuş, zina; Bak, nasıl sarsılıyor temelinden bir (B İ NA) ! Koğulmazsa vatandan: i çki, k ı.ıpıar, sefiihet; Olacakbr daima nasibimiz sefalet!..

Götürür er - geç bizi inkıraza bu durum,

Zira

sonu

bu yolun uçurumdur, uçurum! . . * * *

Sayısızdır içkiden sararanlar, s olanlar, KQymaz onu ağ"zına gerçek m ü'min olanlar!.. •

84 -


Dolaşırken bu cennet vatanı atlı, yaya, Hakka sarılır gibi sarılın ( Y EŞILA Y) a Onun sakfı altında toplanırsanız eğer, Emin olun ki, gençler, başınız Arş'a değer!.. Hak yolunda seferber olmuş şanlı soyunuz, Sizler de, onlar gibi, bu yola baş koyunuz!.. Eskişehir

-

22-7-1 953

.!

Genç, cemiyetin ona vereceği vazifeye göre, her ' şey olabilir. Genç; zamanına, m uhitine;evine göre yetişir. Bir milletin atisini bilmek isterseniz, gençlerinin ter­ biye ve talimlerinin nasıl olduğuna·� bakınız!.. Bir milletin yaşadığı muhiti anlamak isterseniz, genç­ lerinin h ayatına dikkat ediniz. Genç sudur, m uhit kap. Su kabın şeklini aldığı gi­ bi, genç te m uhitin şeklini alır. Bir milletin ilerlemesi ve gerilemesi, gençlerinin alacakları terbiyeye bağlıdır. Heva ve heves tatlı, temiz ahlak ve fazilet tuzlu yemeklere benzer. Genç, intihapta serbest, bir açtır. Miknatis._ iyi genç d emektir. i lmi, temiz ahlakı, karşıdan kapar. Genç, fazilete d ost, fenalığa düşman olmalıdır. Bıçakçı

Zade

- 85 -

İsmail

Hakkı


KomĂźnizmle MĂźcidele


Soysuz Polonyah (x) -Nazım Hikmet serserisine ithaf­ ''Gizli Beyanname,, yle fethedilmez gönüller, Ürüyorsun boşuna kudurmuş bir it gibi !.. Vatan bağında açar - bil ki - en güzel güller, Sahibiyim ben ancak bu imanın sahibi !.. *

*

*

Piçtir sana inanan ey soysuz Polonyalı ! Binmişsin çünkü bir Rus Kazağı'nın atına ! Nasıl bir komünist olur tertemiz bir Konyalı? Tiiküreyim, gel senin, utanmaz suratına !.. ••

İstanbul

-

1 935

(X) Vatan haini Nazım Hikmetof Yoldaş, 1 935 yılında - şiir ve edebiyat meraklısı birçok leyli mektep talebelerine gizli beyannameler göndermek suretiyle - komünizm propa­ gandası yapıyordu. Ben, o vakit, İstanbul Erkek Öğre tmen Okulunun 5. inci sınıfındaydım ... Türkliikle hiçbir ilgisi olmıyan bu rezil ve sefil Moskof uşai"ı, o mahut beyannamelerden birini de bana yollamak 2"afletind� bulunmuştu. Bir Cumartesi günü öğleden sonra gelen ve ma!Um beğlik lakırdılarla bizi avlamıya çalışan o iğrenç paçavrayı sınıf arkadaşlarımla beraber tiksinerek o­ kumuş, derhal, okul idaresine t eslim etmiştik. Meğer aynı beyannameler, okulumu zdaki diğer bazı talebelere de yol­ lanmış . .. Bu hadiseyi. müteakip Emniyet me n supları tarafından okulurriuzda yapılan ani bir arama neticesinde birçok kc .

- 87 -


m ünist neşriyatı bulunmuş ve - oen mu ı'r - uu ... ... .., lehe tevkif olunmuştu. Günümüzün tanınmış münekkit ve muharrirlerinden Rüştü Şardağ da, mevkuflar arasındaydı. Benim kızıl şair ve onun menfur ideolojisiyle müçade­ lem, bundan 18 sene evvel, işte bu manzumemle başlar. Bir hafta önce dosyalarımı karıştırırken elime geçen ve ş imdiye kadar hiçbir yerde çıkmıyan bu gençlik hatıramı bugün neş­ rederken büyük bir haz ve kıvanç duymaktayım. - F. C. O. Ô . -

ı-

=-

Fethederek vatanın ovasını, dağını, Y ükseltelim şerefle H ÜRRİYET bayrağını 1.. K oş arken H akka doğru Hakka tapan aşıklar, Dağıtsın -karanlığı saçtığımız ışıklar!.. * * *

Tutuşmuş saçlarımız birer arslan yelesi, Yanıyor alnımızda H ÜRRİYET meş'ale�i !.. Mefkuremiz: "Milletçe Hakkı tutup kaldırmak, HÜRRiYET türküsünü Türk yurdunda. çaldırmak!.." ::: * *

Dikilmiş kalbimize granit birer heykel : Namık K emal, Vaşington, Midhat Paşa, Giyom Tel! Vermek için hakkını bu göklerin, yerlerin, Gidiyoruz izinden bu kahraman erlerin !.. F. C. O. Ö CAL

- 88 -


Bu Bozg u ncu Sa pık da Kimd ir? Adı, sanı, meslek v e meşrebi nedir? Kimin arabasın a binmi.ş, kimin türküsünü çağırıyor?. Hangi yolun yolcusudur? Kom ünist mi, ümanist mi? Bilmiyoruz. Bildiğimiz acı hakikat, ültramodern bir sapık, korkunç bir bozguncu karşısında bulunduğumuzdur. Memleketteki söz ve fikir h ürriyetinden faydalanarak or­ taya atılan b u yeni sapık, bu yeni fikir yobazı - ilim ve rea­ lite m askesi altında - bakın ız n e hezeyanlar savuruyor : ·

·

"D ünya , birli ğe d oğr u gidiyor. Artık dar, muta­ assıp görüş l ü olmaktan, değeri kalmamış vehimle­ rin ve p ut l arın m ü da faa sı nı ya p m akt an vaz geç­ m el iyiz . Çünkü milletler, bir z ümre iı od gi mlıiı nın ifadesinden başka bir şey deği ld i r. Öl,ülerimlzi genişletmeli, "Milli,, den ,,İn sa ni , , ye d oğru yüksel­ meliyiz. Bugünkü m ed e n i yet aleminde, şu millet ve­ ya bu millet değiJ , artık yirminci asır insanlık aile­ si var. İnsani olan iı er şeyi benimseyelim; İnsan l a rı birbirinden ayıran, birb iriyle bo ğuş t u ran, kinleri nesilden nesile naklettiren sözüm ona milli tarihle­ ri bir tarafa lnrakahm. Dünya mille tlerinin kardeş­ liğ ini k avra ya lı m ve kavratalım. Heın bugün dfin ­ y a üzer in d e i ş ga l ett iğ i mi z yer, malik olduğumuz kuvvetin azlığı a r t ı k bizi böyle milli tarih divisı. üzerinde konuşmaktan meneder. Dışarısının yardımı· na m uh t a ç olan bir k ü çük devlet, sadece hal kının maddi refilıuu düşünm e li, milli r ü ya l a r l a avunmak­ tan vazgeçmelidir.,, 26-Mayıs-1 948 gün v& 15 sayılı ( B i z i m Türk i y e) m ec­ ·

m uasının ( İ bret) sütu n u nda okuduğumuz bu satırlar, bizi hayret ve de1ışet içinde bıraktı. Onun için, tekrar soruyo­ ruz: Milli duygu ve tarih şuurundan mahrum olan bu fll e ç•

89 -


hul

adam,

istiyor? ..

rıe

yapmak ve bu

milleti

n e re y e

silrliklernek

Dünyanın her tarafında milliyet duygularının ş a h l a n d ığı ,

uyandığı, kızıl Moskofların bile En­ lern asyo nallikten milliyetçiliğe döndükleri, Tiirk mukadderat ve mukadd esa tını n ehem miyetle bahis mevzuu olduğu kritik bi r zamanda, bu ada m ı n sözleri - asla - küçümsenemez. Zira, bu iözler, gizli ve sinsi bir m a k s a t güt mekte, bizi uyuş t urmak ve milli be nlitim i zd e n uzaklaştırmak istemekte­ dir. Y ukarıd a da kay ıt ve işaret ettij"i mi z gibi bu sözleri sö yliyc n adamın kim ol d u ğun u ve ilh a m ı n ı nereden i'lldığın ı bilmiyoruz. Sözlerine bak ılırsa o, ne r ea l ist ti r, ne de komii­ niıt Bu adam, olsa olsa bir münkir, mukafldes ıneflıumlft ra inanmıyan bir "Nihilist, . olabilir. Ona, hiç b i r zaman bir filim, bir miitefekkir diy e m e y iz. Çünkü, k öt ii maksat ve emelle r peşinde koşmıyan, hiç bir alim ve mü tef ekki r reali­ teyi b u derece in ka r edemez. Bu adamın sözlerine ilim de­ ğil, g arab et ve hezeyan denir. Çünkü, geniş görüşlü olmak­ tan ve re a liz m de n ba h se tt i ği halde, "Millet'', "Milliyet", .. Tarih" ve "Milli Tarih, , r e a li t e ler i n i inkar ederek hu mu­ tarih şuu ru n u n yeniden

•..

kaddes mefhumları "Değeri kalmamıı

vehhıılern

gilıi

Fakat, bu ş aşk ın y olc uy a hemen ha­ ber verelim ki, gayretleri boşunadır. Tarih ve milliyet �uuru kafasına ve kalbine asırlardanberi yerleşmiş olan Türk mil­ leti, T ü rk ge nçleri bu bozguncu: parç a l a y ı cı ve yıkıcı fi ki r ­ lere ze r re kadar kıymet ve eh em m iy e t vermez. Zira o, mil­ liyetçi ol arak dokmuştur, miJliyetçi olarak yaşayacak ve öle­ cektir. B i r Türk evvela miJle t in i sever, sonrlıl insıınları . . . Evet önce Türk milleti, Türk vatanı, sonta insanlık ve dünya !. Şunu da söy leyeli m ki, ana k uc ağı nd an itibaren köklü bir milliyet ve din terbiyesi al an hiçbir Türk, d i n i ve m illiyeli ayrı olan bir yabancıyı asli "Kardeı,, tanıyamaz. Fakat bu, onun ins a nl a rı sevmesine mani değ'ildir. ıöııtermiye çalışıy or.

. 90


Ay dı n bir Türk m illiy etçisi s ıfatiyle , bu acayip fikir mis­ y o ner i n e - gençlik ve memleket adına - son ce'Yabımız şudur: Ki mdir hu k a rşı m ı z a çıkan böyle apansır:?. Kimdir bu kozmopolit, milliyetsiz, vatansız?. K im dir bu , Türk yurduna zehir kusan engerek? Onun h a i n başını koparmak, ezmek gerek!..

Kimdir bu yeni sa p ık'? N ed ir adı, soyadı? Böyle zehir sa ça rak ne yapmaktır maksadı? A vlam ak mı i s tiy or bulanık suda bahk? Y orulma�ın boşu na zavallı, ş aş k ı n , ahk !. Bizim için

m uk a dd e s

iiç şey vardır dünyada: i Vatan, Millet, stiklal.. . Yaşamayız rüyada !. Bizim her şeyimizdir bu iiç güzel s evgili , Bu nları zemmetmiye v a rm a z bir Türk'iin dili !.

Yılan, zehirden başka b ir nesnecik k us a r mı? Bu açık saldırışa y u rts e v erl e r susar mı? Kaç küst a h çıktı böyle karşımıza ansızın, Değer vermeyiz - asla - sözüne bir kan91zın !. k e nçlini u n utan, biçare, sapık y ol d a ş! Nasıl olur Orlodoks, Katolikle Türk kardaş?.. Korkunç bir dalalettir tarihini unutmak, Şerefli Türk ırkını y a ba ncıyla bir tut m a � ! . Ey

·Aşağılık duygusu ... Türke yaraşmaz zillet, Milli şuur olm a zsa, n a sı l yaşar bir millet? Tarihsiz milletleri bir anda yutan nedir? Bizi dokuz asırdır ayakta tutan ned i r? ,

- 91 -


Fatih'i, Kanuni'yi nasıl unutur Türklük'? Yabancıyı koynunda nasıl uyutur Türk lük'?. . Muazzeptir h e n . e nd e n A tatiirk, R i l�re, Og· l ı z ; Sana lanet okuyor: Attila, Kür Ş<ıd, Y :.ı 11 uz ! . . Bi z e ö . � f i kir ger'� •< , .:. a e y a ıı . . t 1. ı ın d l�gd! Miliiyet nıi hrü bını;1 ör.ünde sen de eğ·ıl i . . Türkçüiük a t e ş i n i kalblerde y a k ı y o r u z Sana müthiş bir düşman gö z üyle bakıyoruz!. ,

Eskişehi r - 26 - 6 - 1 948

Ahlak yolu pek dardır, Tetik bas, önün yardır. Sakın " Hakkım var,, deme, Hak yok, vazife vardır !.. * * *

Hak m illetin, şan onun, Gövde senin, can onun ... Sen öl ki, o yaşasın, Dökülecek kan o n u n !.. Ziya G Ö KALP

- 92 "


Nihayet, Şa nh Bayrağımızı da Kirlettiler ! .. Ş u yedi denizin dışarı attığı, bağrında unuhnaz yaralar

;.ı ,cıia n bedbaht Yunanlıların bile gi.inde bir kaç tanesini ipe r;ektikleri, fakat · ne hikmetse bizim koynumuzda beslediğimiz

kızıl yılanlar ; şu u tanmaz, nankör, rezil ve hayasız mahluk­ lar ; şu satılmış Moskof uşakları ; şu alçak, kahpe, namert ve namussuz komünistler ; daha kısa ve daha doğru bir de­ yimle şu vatansız köpekler ; hain başlarını tekrar kaldırmıya ve - karşılarında ciddi bir mukavemd görmedikleri için de ki.istahlıklarını arttırarak - m ukaddesatımıza saldırmıya başla­ dılar ... Misal mi istiyorsunuz ? İşte size, (Düziçi Köy Enstitüsü) ndeki insaııı hayrd ve dehşet içinde bırakan, milli şuura sahip her Türk evladını çileden çıkaran, dumanı üstünde bir olay : Gösterdiğimiz m üsamaha, gaflet ve dalaleften faydalana­ rak canevimize kadar sokulan komünistl�r ; milli birlik ve beraberlii"imizin, hürriyet ve istiklalimizin sembolü olan şanlı ve m ü barek bayrağımızı, yukarıda adı geçen Köy Enstitüsü idaresinden çalarak üzerine pislemiş, bununla da yetinmiye­ rek bir köşesine Orak - Ç ekiç resmi yapmışlar !.. Nasıl, beğendiniz mi '? ..

"Bu m emlekette söz, yazı, fikir ve vicdan hürri­ yeti vardır.,, diyerek, onların yer yer ve zaman zaman

baş kaldırıp etrafa zehir saçmalarını müsamaha ile karşılar, ellerine geçen hor fırsattan istifade ederek gösterdikleri taş­ kınlıklara değer vermez, ilim ve sanat m askesi altında yap­ tıkları korkunç propagandalara omuz silker, şehitler ve gaziler diyarı olan bu aziz ve m übarek vatanı batırmak, bu asil ve kahraman milleti kahpece arkadan vurmak için (Moskovaı)-


dan ilham ve enıır alarak harekele geçtikleri halde şiddetli ve kesin tedhirk r almaz, hain kafalarını ezmezsek, netice, işte böyle olur. Fakat, bu kadarı fazla. . . Küstahlık ve cür'etkarhğın, re­ zalet ve hiyanetin bu derecesi ne görülm üş, ne de duyul­ muştur. Görüyorsunuz ki, vatan ve istikbalimizi tehdit eden kızıl diişnı an uyumuyor. Uyuyan biri varsa, o da, maalesef biziz. Hazin ve dehşet verici bir sonuç ... Daldığımız gaflet uykusundan uyanmak, bu derece ileri giden vatansız komünistlere karşı cephe almak için kızıl or­ duların sınırlarımızı geçmesini, Moskof süngülerinin bağrımı­ za saplanmasını, ırz ve namusumuzun payimal olmaım�ı ını beklemek lazım ? . . Ne duruyor, kimden korkuyor, niçin m u ­ kabil taarruza geçmiyoruz '? Y oksa şu yetmişlik kızıl haydut Stalin Y oldaşın pos bıyıkları mı bize dehşet veriyor? Biz, ne vakit, kimden korktuk ki, o yirminci asır haydudundan­ da korkalım ? .. Unutınıyahm ki, biz Türküz. Kanımızda, Rus­ ya ovalarında. at oynatan, (Deli Petro) ya ecel terleri dök­ t ii ren, en haşmetli krallara etek öptüren kahram an atalan­ ıııı:i.ııı cevheri var. Bu cevher, bin Stalin'i, yüz bin Molotof'u yok etmiye kafidir ! .. Çok uzaklara gitmiye lüzum yok. Daha d ü n t ü rlü türlü isimlerle batıp çıka n dergileriyle milliyetçiliğimize, dinimize, tarihimize, mazimize, geleneklerimize, hatıraları mıza, hiilasa biitün mukaddesatımıza k üfreden onlar ; hikaye, roman, şiir, tenkit ve piyesleriyle T iirklük aleyhinde neşriyat yapan on­ lar; Türk milliyet çiliğini (En Büyük Tehlike) şeklinde gös­ teren onlar; Nazım Hikmetof Y olda'ş vasıtasıyla Türk ordu­ suna komünizmi sokmak istiye n onlar; içinde bulundukları hapishanelerde yatan yüzlerce cahil mahkumu zehirli telkin­ leriyle kendilerine benze ten onlar; Türk Maari f Kongresin­ d e : · " Aile, bir zehirdir." diyen onlar; başka bir zaman ise

(Çocuklarım ızı

milliyetçilik

94 --

afyonuy1u

uyutmıya·


hml)

herzesini yiyen onlar ; Köy Enstitüleri ile diğer Öğre­ tim müesseselerini birer komünist yuvası haline getirm e k için v a r kuvvetleriyle çalışan onlar ; m üseccel komünist Dr. Şefik Hüsnü haminin idaresinde ve 56 kişilik bir şebeke ha­ linde faaliyete geçen onlar; dünyanın kurulduğ·u günde n beri hür, m üstakil ve efendi olarak yaşıyan Türk milletini Mos­ kof boyunduruğu altında inletmek için kızıl cennete kaçar­ ken yakayı ele veren onlar; İstanbul Şehir Tiyatrosu na kızıl (Dllşman) piyesini sokan onlar; (Sovyet Rusyaya Niçin Hayrônım!) adlı kızıl paçavrayı yazan on l a r ; bir zamanlar �·cmı azıya alarak S üle y ın a niye Camiiııe k o c a man Orak-Çe­ kıçli Rus bayrağını çeken onlar; l zınir'deki Antrepo ile Ad a ­ ııa'daki İplik Fabrikasını ya kan onlar; Karabük Demir ve Çe­ lik Fabri k as ı n ı .berhava etmek için teşebbüse geçen onlar ; Nazilli Kombinasındaki Radar cihazın d a n faydalanarak ezeli ve ebedi düşmanımız Moskoflarla gizli gizli muhabere eden onlar; ze min ve zamanı hliisait buldukc;a (Yaşasın komii­ nlzm, yaşasm St a ll n !) diye bağıran ve Rus orduları sı­ ııırlarımızda gözüktiikleri zaman milliyetçileri kıtır kılır kese­ reklerini açıktan açığa söyleyen onlar ; zerre k a dar utanıp sıkılmadan Çanakkale'ye (Tahtakale), Türk şehitlerine (Bu­ dala!) diyen ve bu vatana bir köpek kadar bil e bağlı ol­ ııııyan onlardı ... Yetkili ve ilgili şahsiye tler ne derlerse desinler, adli m akamlar hangi hükme varırlarsa varsınla r, değişmez kana­ t i ınizce Milli Eğitim Bakanlığı ve Güzel S a n a tl ar A k a de m i s i l ı in aları y la Siitliice'deki Silfıh F a brikasını yakan, valan ve: ıııilletinıiz aleyhthe daha bir çok sahntaj ve casusluk t eşeb· l ı iislerine !ı('İrişenler de onlardır. Dikkat 1 Tehlike,. şimdi <le uğrunda s ayı s ız şehitler verdiği­ miz mu k a d d es bayrağı mı zı kirlet m e k , onu parçalamak şek­ linde kendini gösteriyor. Kızıl

95


Bu hadise, kalbi bayrak sevgisiyle çarpan hangi Türk çoc•J ğunu çileden çıkarmaz ? .. Bizim milli şeref ve haysiyetimizle oynanılmasına, asla tahammülümüz yoktur. Vatan ve milletimizin mukadderatını elinde bulunduran Büyük Millet Meclisinden rica: ediyoruz: Bu hadisenin üzerinde layık olduğu ciddiyet ve ehemmiyetle dursunlar. Zira nihayet şanlı bayrağımızı kirletecek kadar ileri giden Kızıl Tehlike, i5tikbalimizi de, tehdit etmektedir. Daima maskeli, daima korkak, daima kahpe ve namert olan ve bu m ukaddes topraklara yalnız mideleriyle bağlı bulu­ nan ş u yedi denizin dışarı attığı komünistlerin sinsi faali­ yetlerine karşı, sınırlarımızı bekliyen bir Mehmetçik kadar, uyanık bulunalım. Zira, düşman uyumuyor. Tekrar edelim : Uyuy an biri vana, o da, biziz. Bu durum karşısında, büyük Türk milletine, yüce vatan ve hürriyet şairimiz Namık Ke­ mal'in diliyle hitabetınekten kendimizi alamıyoruz : Uyan ey yAreli . şir - i jlyyan· bu hah - ı gafletten!.. Eskişehir

-

30 1 3 I 1 949

::: =======������==:::::::=: ı==::::== ::::; == : �=======zı ·

ı:

···

·

·- · · · ·

- . . ·-

·· · -

--

--

- -

-

·-

·

M i l l ete ve r can ı n ı ,

Ocağ ı n ı , şa n ı n ı . . Bir

aş ı k

o ls a n

l

.

b i le,

Feda et cana n ı n ı ! . .

Z i ya

- 96 -

G Ö KALP

1


Virolun M urid iyeliler! .. Muradiye, eski adıyla Manastır, Konyanın Seydişehi r ilçesine bağlı bir köydür. Benim d oğ"duğum l ncesu köyüne yarım saat mesafede bulunan şirin bir köy ... K o münist denilen mel'un ve m enfur mahllık, nihayet me mleketimin bu ücra köşesine de sokulmuş. Bunu (BüyUk Doğu) gazetesinde okuduğum Zdman heyecanla ürperdim. Beni canevimden yaralıyan, beni adeta çileden çıkaran b u uğursuz haber, aynen şudur :

( ) Köy Enstitiisiinde öğrenciler, öğret­ nıen ( ) a, kendisinden ayrılırken, gayet ta­ bii olarak "Allaha ısmarladı k" diyorlar. Bunu fır­ sat bilen öğretmen " Bir daha bu saçma kliş eyi k u l­ lanmayınız! Ağzmızdan böyle laflar çıktığına duyma­ yayım !,, diye cevap veriyor. Ve bu adamın sadece A i­ lahı inkar etmekle kalmadığı, en küçük fırsatta n bi le faydalanmak i s tiyere k boyuna " Allah yoktur!,, diye öğrencilere telkin yaptığı, muhite yayılıy or. Nihayet cahil, mazlum ve lıazımkar köylüler, artık bu kadarına talıam mül edemiyol' lar ve bu adamı kUylerinden palas pand ıras koğuyorlar. Apaçık tetlıis : Hadisenin yeri : ivriz Köy Enstitilsii. Öğret­ menin ismi: Abdullah (izgucur. Koğulduğu köy : Kon yanın Seydişehir kazasına bağlı Manastır ) •

.

.

•• •

Kaç defa yazdığımız şu hak i kat i, bir k e re daha, tekrar1 ıyalım : Dünyanın her tarafında milliyetçiler, Allah, din, tarih, vatan, millet, askerlik, ordu, aile, ahlak, fazilet, şeref, namus ve asalete i nandıkları, ınill-i gelenek ve gören e klerine sımsıkı bağlandıkları halde ; Komünistler, bu mukaddes mefhumları baltalamak i�·in var kuvvetlerile ve yılmadan çalışmaktadırlar. •

97 .


Yukarıdaki olay, bu gerçeğin yeni bir tezclhürüdüıJ.

Çok memnunuz ki, vatansız ve Allahsız kızıl yılanın başı m üthiş zehirlerini saçmıya fırsat bulamadan tertemiz ve dindar hemşehrilerim tarafından ezilmiş. Atatürk'ün (Şurası -

unutulmamalıdır ki, Tilrk aleminin en büyük düş­ manı Komlinlstllktir. Her göründüğü yerde ezilme­ llL.) şeklindeki milli vasiye tini yerine getiren asil köylü

kardeşlerimi candan tebrik ederim. Varolsun Muradiyeliler, yaşasın aziz Türk köylüsü !.. Kahrolsun vatansız ve Allahsız komünistler !.. Eski�ehir -- 30 / 4 / 1 949

Ben, Hem "Biz,, Ben,

sen yoğuz, biz varız; Oğan, hem kullarız. demek, «Bir» de mektir, sen ona taparız!.. *

*

*

Ne derece hizmetin, Varsa odur himmetin. "Kıymetim var! ,, deme ki Gerçek ola kıymetin i .. Ziya GÖKALP

- 98

'

ıı


Nazım Hikmetof Yoldaş'ın affı

m e s e l e s i münasebet iyle:

Bu Ne Hassasiyet ?

Şu bizim 25 kuruşluk [*] kızıl şair, günün yaln ı z mev­ zuu değil, adeta kahramanı oldu. Muvafık VI! m uhalif bütün ga ;r.e tele ri m i z hep ondan bahsediyor, sayın münevverlerimiz hep onunla m eşgul, Moskova Radyosu - bermlıtad - onu övmekte ... Moskova Radyosunun ulumalarına, zerre kadar, kı y m e t ve ehemmiyet verdiğimiz yok. Fakat münevverlerimizin, i n ­ sanı hayret ve dehşet içinde bırakan, t e ş e bb ü s ve iddiaları üzerinde durmak lazım . Onların çok m a n id a r görünen bu alaka ve sern patilerine sebep, (Proleter) lafını hiçbir vakit ağzından düşür m e diği h alde, mükem mel bir (Burjuva) ha­ yatı yaşıyan Nazım Hikmetof Yoldaş'ın, m a r u z kaldığı bü-· yük haksızlıktan ( ! ) dolayı, 8 Nisanda açlık grevine başlam ış olm asıdır. . . Onun, şantajcılıklan başka bir mana ifade etmiyen, bu gülünç ve yapmacık hareketini gazetelerde oku duğ'um uz va­ kit, yanımızda bulunanlara, aynen şunları söylemiştik: "İtte, Do n kiş ot şairin yeni marifetlerinden biri daha ... Göreceksiniz, bo grev 24 saatt en fazla sUrmlyecek,

hazin bir blöf ve fiyasko ile neticelenecektir. Çtln­ kü Hikmetof Yoldaş, b u işlerin adamı değildir ve olamaz. Hu işlerin adamı olabilmek için, bftyfik Hint Lideri M a ha tma Oandi'nin mevki ve duramun­ da bulunmak, o eıpsiz idealistin erittiği mertebelere

erişmek gerektir. Gandi, hürriyet ve istiklallerinden mahrum milyonlarca vatandaşı aç, sefil ve p e r i şan bir halde bulu�duğu için açlık grevi yapmış, aylarca oruç tutmuştu. Vatan ve m illetiyle ilgi derecesi herkesçe malum bufunan bu kızıl şair, acaba kimin i çin açhk grevi yapıyor? .. Bu imansız adamı, feragat ve fazilet

99


timsali, büyük vatanperver Gandi ile kıyas l amak bile giinah... Zira Gandi bir (De v ) , Nazım ise bir ( Cüce)­ dir. O zavallı, grev değil, gösteriş yapıyor. Buna �K.::. münistç·� Bir Jest) te diyebilirsiniz. Hakikatin bu .nerkezde :)lduğunu anlamak için, keramet sahibi ol­ mıya lüzum yok. Ve biz böyle manasız kaprislere de­ ğer veren bir millet değiliz !. . »

Bir gün sonra, b u kof v e iradesiz adamın açlık gre­ vinden vazgeçtiğini gazetelerde hayretle okuyan dostlarımız, bize, yerden göğe kadar hak vermişlerdir. Sağlık durumundan dolayı Bursa'dan !stanbul'a nakle­ dilerek hiçbir mahkumun 2"Örmediği alaka ve ihtimama m azhar olan kızıl şairin, şimdi, yeniden greve başladığını ve üç müridinin de onu taklit etmek suretiyle ültramodern bir tertibe başv urulduğunu öğreniyoruz. Bu zavallılara hemen haber verelim ki, ne yapsalar boştur; tuttukları , sözüm ona orucun ecrine nail olamıyacaklardır. Gelelim, asıl meseleye : Nazım Hikmet, kimdir ?. Acaba, şu malu m ve meşhur vatandaş Yalman çelebinin dedi�i gibi, bir (Milli Şair) veya bir (Büyiik Vatanperver) mi ?.. Ne m ü nasebet !.. Onun, Bolşevik Rusya'ya kaçm adan evvel yazdığı 3-5 man­ zumesinden başka, (Milli) vasfına layık nesi var orlada '? .. Şu mahut (Aydınlık) mecmuasında çıkan ve bir baykuş ulumasını andıran sayıklamalarıyla (Taranta Babu'ya Mektuplar) ı mı '? . . Derhal söyleyelim ki, bizim bir tek (Milli Şiir) imiz vardır. O da, Türklüğün sevinç ve ıztıraplarını terennüm eden, Mehmet Emin Y urdakul... Şehitler ve gaziler diyarı olan bu aziz ve m übarek va­ lanı barışmaz düşmanımız Moskoflara peşkeş çekmek, dün­ yanın yaratıldığı gündenberi hür, m üstakil ve efendi olarak

1 00


yaşıyan bu as i l mille ti bir uşak derecesine indirmek istiyen bir

(Satıhnıı) veya (Vatansız) d e nir . Bu ger­

adama, a n c ak

çeğin aksini munun

iddia

yüksek

e t m e k için, bir insanın ya v a t a n mefhu­

mana s ını kavra maması, yahut t a kötü niyet

s ii hibi olması lazım dır. tek

Yalman

çelebi de bilir ki, bizim bir

(Büyük Vatanperver) imiz vardır. O da, bütün ömrü

boyu nca

hak ve hürriyeti

m üdafaa

türlü bela ve m üsibetlere katl a nan,

eden,

vatanı

uğrunda

zulm ü n y üzüne tüküren,

ınillet babası, kara gün dostu, kahraman ve fedai Namık Kemal . . . B i r ta k ı m şaşkınlarla da iken,

Nazım

haksız yere

gafiller, korkun ç h akikat m eyda n­

Hikın etof

Y oldaş'ın

masum

m ahküm. edildiği n i söyleyerek

olduğun u ve

adeta m üdafaa­

sını yapıyorlar. Bizim ne bu masumiyete, n e de - hiçbir esa­ sa istinat etmiyen - bu saçın a

m üdafaaya

aklımız

e rmiyor.

Devrim izin b u garip zihniyet v e ölçüsüz toleransı karşısınd a , Firdevsi gibi

u

Tuuu, k a h p e felek tuu• !..

,,

demek.tcıı

kendimizi alamıyoruz. Bizim bildiğ"imize göre :

1

-

Nazım

Hikm et, l :. t a n b u l ' da bulunan

b ü tü n

Turk

va.tanperverlerinin A nadoludaki milli kıyam a koştukları dA bu şerefli

m ücadelede n kaçarak soluğu

Rusya'da

.s

ıra ­

alan,

y ii rekıiz ve bedbaht bir ada mdır.

2

-

Nazım Hikmet,

ni kı p kızıl bir kom ünist

(Moskova İhtilal Üniversitesi)­ olarak bitirdikten sonra,

zaferini m ü teakip lstanbula k illerde temiz vatan

dönerek

Anadolu

gizli - aşikar türl ü şe­

çocuklarını zehirlemiye çalışa n

ve b u

fa aliyetleri T ürk polisince bilinen b i r Rus ajanıdır.

3 - Nazım Hikmet, (Yarım Ay) m e c m u asında (Put­ ları Yıkıyoruz!) diyerek, ke ndilerini vatan kadar se vdiği­ miz, ese r leri

ve hatıralarıyla

ebediyen

iftihar

edeceğimiz

Türk büyüklerine saldıran bir ı.ıpçıktıdır.

4

·-

Nazım H i k m e t, büyük

vatan ve h ü rriyet

Namık Kcmal'imizi arslan postu giy m iş o lmakl a

Jikle)

itham edecek kada( ileri giden bir küstahtır. �

1 OJ -

şaırımız

(Yani, etek­


5 Nazım Hikmet, T ürklük şuurundan m ahrum, din ve m ukaddesat düşmanı, daima yabancıların davasını mü­ dafaa eden, uşak ruhlu bir adamdır. 6 Nazım Hikmet, m ukadderat ve m ukaddesatımızı kendisine emanet ettiğim iz kahraman Türk o rdusunda ihti­ lal çıkararak güzel yurdumuzu Moskof cehennemine çevir­ mek için subaylar arasında koıri ünistlik Uı.hrikatı yaptıfın­ dan dolayı iki Askeri Mahkem� tarafından 28 sene ağır hap­ se m ahkum edilmiş bir (Vatan Haini) dir. 7 Ve nihayet Nazım Hikmetof Y oldaş, yattığı hapis­ hanelerde - haklı veya haksız bir takım s�beplerle cemiyete kırgın ve bedbin hir durumda bulunan - yüzlerce nıahkü­ ınu, onların ruh baletlerinden kurnazca faydalanarak, kendi­ sine benzeten bir anarşisttir. --

--

-

Şimdi, irfan ve vicda n sahipleriyle, halis Türk vatanper· velerine soruyoruz? Böyle menfur ve mel'un bir adam nasıl masum olabilir ve hangi mantıkla müdafaası yapılır? Dün­ yanın n eresinde görülmüştür, bu hal?. Türk genci ! Seni, bu tertip ve taktikler karşısında, vatan m üdafaası kadar m u kaddes, bir vazifeye çağırıyoruz. Zira, başlarında Yalman çelebinin bulundu�u lstanbul v e Ankara'nın bazı münevver bayan ve bayları seferber olmuşlar - sanki halle­ dilecek başka memleket davası kalmamış gibi - yüksek ma­ kamlar nezdinde yaptıklırrı teşebbüsler, m ülakatlar, dilekçe­ ler, ricalar ve fikir teatileriyle; Nazım Hikmetof Y oldaş'ı kurtarmıya çalışıyorlar. Hele sapık vatandaş Ahmet Emin, ırkımıza ·ve dinimize karşı beslediği asırlık kinin hıııı c ını bir hamlede alabilmek için, onlardan daha baskın çıkarak ş u hezeyanları savuruyor : '' . • • Nazım Hiknıet'in uğradığı haksızlığm mes'­ ullyeti, yalnız mahkumiyet hUkmUnii veren iki a11keri mahkemeye, ya lnız tek parti devrind e buaun

- 1 02 -


emrini Yerea.tere,

sızbtın bittüu

yatnrz

elindeki tlosyalardıı

delilleri b ulu n d u ğ u lıa l de

hak­

hareketsiz

d ur a n adliyemize,

yalnaz m il nevver n esle düşmüyor. Yirmi milyon Türkten her birinin bu mes'uli yette hişsesi vardır."

Görüyor musun, Türk i"enci ! Vatandaş Yalman, kimbi­ lir kimlerden kuvvet ve cesaret alarak, ne müthiıt zehirler kusuyor. Senin de içinde dahil bulunduğun yirmi milyon Tiirk'ü çok ağır bir töhmet altına sokan bu fırıldak adama kar.Jt cevapsız ka lacak mısın?.. Eğer sen de, birçok vur ­ dumduymazlar gibi : "Neme lazım!,, deyip geçer ve bu k üstah adama haddini bildirmezsen; tarih ve m illet huzurun­ da affedilmiz bir suç işlemiş olursun. Haydi, göster kendini!.. * * *

Bu vatanı batırmak, bu milleti kahpece arkadan vurmak için sinsi sinsi çalışan namert ve soysuz bir adama karşı gösterilen bu aşırı alaka ve h assasiyet; tarihin hiçbir devrinde, hiçbir vatan hainine karşı gösterilmiş değildir. Şimdi, cihan efkarı karşısında avazımız çıktığı kadar h aykırarak, tekrar soruyoruz : Şefkat ve hamiyet duyguları birdenbire şahlanan bu sa­ yın ve yufka yürekli m ünevverler; kalbleri yalnız vatan ve millet aşkıyla çarpan (23 Tiirk Milliyetçisi) 1 944 yılında - manasız bir vehim yüzünden - azap hücreleriyle (Tabut­ lu k) !arda aylarca aç, susuz inim inim inletildikleri vakit, neredeydiler acaba? .. Bu l'll Ü him nokta üzerinde layık oldu2'u ehemmiyetle durmak ve derin deri n d üşünmek gere k !.. Şu noktayı da unutmamak gerektir ki, Nazım Hikmetof Yoldaş'ı - bol para verip terc ümeler yaptırmak suretiyle d ü n himaye etmişlerdi. Bngün, sıhhatinin bozulmaması için, üzerine titreyorlar. Yarın da, suçunu affedip, h ürriyetine ka­ vuşturabilirler. Çünkü, o, ( İmtiyazlı B i r Komiinist) tir. Fakat, kim ne derse desin, !<,im ne yaparsa yapsın, kı-

1 93

-


zıl şair hakkında

(Milli Vicda n)

deıişmez

hükmünü ver­

miş �ulunuyor. Onu, ş u veya bu şahıs, falan veya kam affetse de; m illiyet ve

m ukaddesatına

bağlı,

filan m a­ hürriyet

ve istiklale ıi'Jık olan T ü rk milleti ve onun bağrından

fışkı·

ran asil T ürk �ençliği asla affet miyecektir !.. Eskişehir

[*]

Bursa

Cezaevinde

mahku m lard a n

-

-9 -5- 1 950

biri komünizmin

ne olduğunu, hapishane arkadaşı, Nazım Hikmet serserisine sorm uş.

Bizim

mahut

kızıl şair,

hoşuna gide n bu sual üze.

rine, d erhal şu cevabı vermiş : - Sok elini cebime, ne kadar para varsa al! .. Mahkum,

iste neni yapar v e iki

Hikmetof

Y oldaş,

mahkum

arkadaşının

yüzüne baktığını görünce, yirmi beş rip diğerini kendisi alır.

25 kuruşluk alır. tuhaf

tu ı af

kuruşun birini o n a v e ­

Bunda n hiçbir şey aıılamıyan

hatabının y ü z ü n e manalı ma nalı bakarak :

mu­

-- işte, der, kom ü nizm budur. Zavallı mahkum bu gösterişten pek h oşlan mış olacak ki,

"Ben komllnist oldum !

,,

diyerek,

Hikmet'in yanına gider ve teklif sizce

yine bir gün

Çıkanla ra bakar : iki elli lir.alık . . . Birini üstadına v e rir, rini d e kendisi

almak

ister.

Fakat

Nazım

bu sefer

zorla paralarını alarak, adamı y aıunda n kovar .

1 04

Nazım

cebine elini sokuverir.

diğe­

kızar,


Komü nist Maskesi v e Kıztl Tahri kçiler Ş u bizim yerli koııı iinistler, cidden, garip mahllıklardır. Bakarsınız (lnsaniyelçilik) adını verdikleri yüksek ideallerin­ den ( !) bahseder, siz� bir kardeş muamelesi yapmak ister­ ler. Eğer dikkat etmezseniz, kahpece kurulmuş bir tuzağa d ü<;Lünüz demektir. Zira bu m ü tebessim (İnsaniyetçilik) mas­ kesinin altında ; korkunç bir kom ünist çehresi sırıtınakladır. Bakarsınız (Şefkat ve faz ilet) ten dem vurur, kimsesiz ve düşkünleri korumak için adeta bir (Siyanet Meleği) kesilir­ ler. Eğer dikkat etmezseniz, mahvolduğunuz gündür. Zira bu (Hamilik) m askesinin arkasına, mel'un ve me nfur bir (Ma­ son) gizlen miştir. Kah demokrat bir (Halk /\damı), kah su katılmamış bir (H ürriyet A şığı), kah (Hak ve Hakikatin Yılmaz Müdafii) gö­ rünmek, onlar için, işl e n bile değildir. !-·lele (ilim ve San'at) m askesine bürünmekte, pek ustadırlar. Zemin ve zamanın icaplarına göre renk değiştirmekte (Bu­ kalemun) dan daha mahir olan bu habis mahlükları kısaca anlatmak gerekirse, şu mısraları söyliyebiliqz :

Diin baıka, bugün başka, y arın da b a şka olur : Arayan lıer (Zillet) i mutlak onlarda bulur ! .. İşin asıl garip ve komik tarafı, Kom ünist denilen hu vatansız ve Allahsız yara tıkların türlü sebep ve bahanelerle aranıza girerek sizden fazla m illiyetçi ve valanperver görün­ miye çalışmalarıdır. Eğer bu hususta gay e t dikkatli ve uyanık davranır, iğrenç ..urallarındaki kızıl ma�keyi bir hamlede in­ diriverirseniz ; size nı ülh iş bir düşman kesilir, efendilerinden kuvvet ve cesaret alarak, hayat ve mukadderatınızla oyna­ mıya kalkarlar. Esefle söyliyelim ki bu olaylar, memleketimizde zanı a n

- 1 05 --


zaman tesadüf edilen acı hakikatlerdir. Ve biz bu hakikat· leri, her türlü bela ve musibetlere katlanarak komünistlerle yaptığımız 15 yıllık bir m ücadeleden sonra, tam manasiyle a nlamış bulunuyoruz. Binaenaleyh, onların insaniyetçilikleri­ de, halkçılık ve demokratlıkları da, ilim ve san'atları da hep (BOŞ LAF) tan ibarettir. Moskof uşakları, sırf menfur emel­ lerine ulaşabilmek için, bu cazip kelime ve mefhumları dil­ lerinden düşürmezler. Y oksa, hakikaten, bu m ukaddes m ef­ humlara inandıklarından değil... Onların bu yaldızlı ve yap­ m acık sözlerine inanmak için, bir insanın ya ahmak veya cibilliyetsiz olması lazımdır. Esasen kom ünistler de, en çok, bu tip ve karakterdeki bedbahtlara m usallat olurlar. Bilhas­ sa saf köylü kardeşlerimizin, bu iblislerin tuzağına düşme­ mek � çin, son derece uyanık bulunmaları lazı m !. Bu · hususta köy öğretmen ve muhtarlarına dii-şen m iihim vazifeyi hatır­ latmıya lüzum bile yoktur, kanaatindeyiz. Çünkü onlar, di­ ğer m emleket hizmetleri gibi, bu milli vazifelerini de seve­ rek yapacaklardır. Maskeli komünistlerin, ağızlarında bir sakız gibi çiğneyip dur· dukları (insaniyetçilik) idealinin tezahiirlerine, bugün, Mos­ kof ülkelerinde rastlanıyor mu acaba ?. Ne gezer!. Bir Rus subayı olan meşhur Krav Çenko'nun (Hürriyeti Seçtim) ki­ tabı meydanda... Biz bu kitabı okurken, amansız bir Mos­ kof ve komünist düşmanı olduğumuz halde, zavallı Rus hal­ kına yapılan zulüm ve. işkenceleri üzüntü ve tiksinti ile kar­ ş ılayıp onlara acımaktan kendimizi alamıyoruz. Düşünelim bir kere : Moskoflar kendi halklarına bu derece vahşet gös­ teri rle rse, idareleri altında bulunan kırk milyon Türk ve Müslüman kardeşlerimize neler yapmazlar ?. Nitekim demir perde arkasından vakit vakit sızan h aberlerden öğrendiği­ mize göre Ruslar, Türk ve Müslümanların kökünü kurutmak için her türlü rezalet ve alçaklığı yapmakta, üstelik bu ca­ navarlıklarıyla da öğiinmektedirler.

- 106 -


Bu korkunç hakikatler karşısında, insaniyetçilikten bah� sedilebilir mi hiç '? . Kaldı ki bu mefhum bugün, değil kızıl cennette, dünyanın hiç bir yerinde bir gerçek olmam ıştır. Evet, merhum Türkçü büyüğümüz Dr. Rıza Nur Beyin bir eserinde çok haklı olarak kaydettiği gibi (İnsaniyetçl llği henüz gören olmad ı.) Zira bir çok siyasi cinayet ve hi­ yanetler hep bu maske altında işlenmekte, hürriyet ve istik­ lfrlleri gasbedilen milyonlarca insan hep bu mefhum uğrun­ da - aç, sefil ve perişan bir halde - inim inim inlemektedirler. Bu acı gerçekler de gösteriyor ki yirminci asır dünyasının realitesi, insaniyetçilik değil, milliyetçiliktir. Bu realitenin ak­ sini kimse i sbat edemiyeceği gibi, milliyetçi olmıyan bir şa­ lus da - hiçbir vakit - insaniyetçi olamaz! işte bu mantıki se­ bepten dolayı, bizim şiarımız: (Önce milliyetçilik, sonra in saniyetçiliktir.) Evet, evvela milletimizi düşüneceğiz, sonra başkalarını ... Tam atalarımızın dedikleri gibi : (Evve­ li cin, sonra c a n a n ! ) .•

Şahsi menfaat ve ihtiraslarından başka hiç bir şey dü­ şün miyen ve bu u2"urda her kalıba girerek her zilleti irtikap eden s atılmış kızıllar, şimdi de (Barıısever) olarak karşı­ mıza çıkmış bulunuyorlar. Hain maksatları m ahim : Son si­ yasi hadiseler dolayisiyle halk efkarını bulandırıp bulanık suda balık avlamak !.. Malfımya, kurt dumanlı havayı se­ vermiş ... Fakat boşuna yoruluyor, zavallılar. Zira, en küçü­ ğunden en büyüğüne kadar, köylü şehirli, kadın erkek, hep­ si m üthiş bir Moskof düşmanı olan 20 milyon Türk ve Müs­ lüman içinde kendilerine bir tek taraftar bulamıyacaklardır. Kızıl kuklalar iyi bilsinler ki, Türk ve Müslümandan asla kom ünist çıkmaz !.. Demokrat. hükfımetimizin Ciiney Kore Cumhuriyetine yardım maksadıyla 4500 kişilik bir askeri kuvvet gönderme kararı üzerine, [*] Başbakan ve B. M. Meclisi Ba�kanlığına birer protesto telgrafı çekerek, işe başlıyan ve bir gün so n· •

1 07


ra ına�keleri düşürülüveren sözde (Barı,severler Cemi­ yeti) nin kurucula rı kimlerdir biliyor musunuz ?. Şu ayak tırnaklarından alagarson saçlarının telleri ne kadar kıpkı:1. ıl ren­ g-iyle sık sık karşımza çıka n, Sabiha Zekeriya Sertel yolda­ şından daha meşhur, Behice Boran ile Nazım Hikmet ve Sabahaddin Ali'nin aziz ahbabı Adnan Cemgil... Daha düne kadar mahut (Adımla ..), (Yurt ve Dün ya) adlı kızıl pa­ <,'. avralara çöreklenerek yıllarca zehir kusan bu hür fikirli (!) ilim adamlarını ( !) tanımışsınızdır muhakkak ? Memleket ve mıllel davalarıyla ilgisi olan hangi Türk tanımaz onları? Bil­ hassa idealist gençlik ... Kızıl tahrikçiler, gerçekten barışsever olduklarından de­ ğil, sadece milli birlik ve beraberliğimizi sarsmak için orta­ ya atılmışlar ve bir beyanname yayınlayıp her tarafa dağıt­ mışlardı. Onların ne yapmak istediklerini derhal anlıyan uyanık ve m illiye tçi Başbakanımız Adnan Menderes, tatmin­ kar be yana tıyla hepimizi m e m n u n etmiştir. işte (Türk Genç­ l i k Te,kilatı) nın, bu husustaki m e m nun iyet ve düşünce­ lerini bildiren, Başbakanımıza yolladığı mektup :

"Uğrunda şehitler vermiye azmetmiş olduğumuz bir d avanın kundakçıların ı aram ızda barındırma­ mak yolü ndak i azimli kararınızı, b iitün kalbimizle, tasvip ediyoruz. Tarihi m i zin bu mühim gii nlerinde sizin · gibi cesur, vatansever devlet adamlarına sa­ hiı• oluşumuz, bizleri bahtiyar etmiştir. Büyük Türk Milli Birliği adına kom ünistler hakkında progra m­ laştırdığınız mukaddes kararınızı tatbikte gecikmi­ yeceğinizi, h iirriyet adına hürriyetimizi gasbetmek istiyenlerle mücadeleye şidd etle devam edeceğini­ zi ümit ve sizi candan tebri k eder, taınamiyle si­ zinle beraber olduğumuzu bi ldiririz. Hürmetleri­ mizle." Bizim de kendilerini hürmet ve ııı uhabbclle

- 108 ..

selamladı-


ğ-ıınız vatanperver Türk g-e n çliğinin bu m ektubu, bugii n adaletin pençesine teslim edil miş bulunan, kızıl tahrikçilerin kızıl sura tlarına indirilmiş kuvvetli bir şamardır. Bakalım, hu şamarın acısı ne zamana kadar devam edecek? .. K o m iinistler, aile, din, Allah ve milliyet fikrinin düşma­ nı oldukları kadar, askerlik vı savaş aleyhtarıdırlar da ... Zaman zaman : (Ai le, bir zehirdir.), (Din, bir safsata­ dır.), (Allah yoktur.), (Çocuklarımızı, milliyetçilik afyonuyla u yutmıya h m!) diyecek kadar küstahlaşmaları; (Çanakkale) ye (Tahtakale), şehitlerimize (Bu<lala !) adını takmaları sebepsiz değildir. Bu maneviyat haydutlarının , Türk vatanının sayısız ııimeUerinden bizden çok faydalanan bu nankör ve soysuz mahll'ı kların, saydığımız mukaddes mefhumları topyekü n inkar e t m elerine şaşmıyoruz. Çünkii, onlar, kanlarının icabını yapıyorlar. Bize gelince : Biz doğuştan asker, savaşçı ve kahraman bir milletin çocukları olduğumuz için (Barıt�ılık) pre nsibini asla be­ ni mseyemeyiz. Anıma lıiikü m e tiın izin giittüğii siyaset ( Yu r tt tt Su lh, Cilıanda Su llı) imiş. Varsın olsun, bu siyaset, bi1i pe k ilgile ndirmez. Zira biz, bir Hariciye Vekili gibi diişii n ­ m e k v e konuş mak zoru nda değiliz. Siyasetle de bir �laka ­ mız yok. Siyaset başka şey, milliyetçilik başka şeydir. Eğer bi7., komiiniı;tlerle bozgu ncuların zehirli telkin ve p ropagandalarına kapılarak, çocuklarımızı askerlik ve savaş aleyhtarı (Antimilitarist) bir zihniyetle yetiştirecek olursak; bir harp zuhurunda, Fransanın uğradığı feci fıkibete uğra� ya biliriz. Vatan ve milletimizi · böyle acıklı bir duruma dü­ şürmemek için, her Türk ana v e babası çocuklarına, her T ii rk öğretmeni . talebelerine, her Türk subayı komutasında­ ki askerlere - hemen her vesile ile - askerlik sevgisi, savaş ve kahramanlık ruhu aşılamalıdır. Zira bir m illet, ahlak ve medeniyetin en yüksek şahikalasına savaşla çıkabileceği gibi


islikual ini de ancak sava�;la garanfi e<leuilir. Tarih, bu fik­ rimizin en b iiyii'� şahididir. İşle bunun içindir ki, kalıraıı•an a l a nı ı z Bilge Tonyukuk: ''B ize, savaşçı alı lakı lazımd 1r.,, diyor. Biz de, tarih ve millet realitemizi göz önünde bulundu­ rarak, rahmetli m ü tefekkir şairimiz Ziya Gökalp'ın diliyle: •

Bütün Türkler bir ordu, katılm ı yan kaçaktır, Yasam ızda yazılı: Harpten kaçan alçaktır! .. Diyor ve (Barışseverler) maskesi a:tında m illi birliği­ mizi pa rçalamak istiyen (Kızıl Tahrikçiler) i, bir kere daha, tel'in ve takbih ediy o ru z !.. Eskişehir - 7-8- 1 950

C') Bu kararı öğrendikten sonril, sayın Daşbakanını ıza gönderdiğimiz tasvip telgrafı ile cevabı : Eskişehir 3 -8- 1 950 -

Muh t erem Adnan Menderes Huş bakan

Anllara

Son k ara rım:t.ı, biitün va l anperver Tiirklerlc bera ber, yerinde bul uyoruz. Hürm etlerimizle Ccmm Oğu:t. Öca l ve urkadaşları Ankara 5-8- 1 950 CemAl Oğu z Ücal Eskişehir .••

-

Kore luidisesi mü ıutsebc liyfe iıükômeti mizce alınan l< arar üzerine h iikı1metimiz ve şahsım hak­ kında izlıar edilen samimi duygularınıza teşekkür Başbakan ederim. Menderes - 1 10 -


Dünkü v e Bugünkü Büyük Taarruz (x) Bundan tam 28 yıl önce yaptığımız silahlı (Büyük Ta­ arruz) ile aziz yurdumuzun harim - i ismetine sokulan küs­ tah ve şımarık düşm a n a m ü thiş bir darbe indirmiş, emper­ yalist e melleri Türk Akdenizin d erinliklerine göm m üştük ... Bugün yapacağ·ımız silahsız (Büyiik Taarruz) d a i�e, her karış toprağı bir şehidin kanıyla sulan a n m ü barek v a ta­ nımızı ezeli ve ebedf d ü ş m anımız. Moskoflara peşkeş çek­ mek için yıllardanberi" var kuvve tleriyle çalış a n satılmış ko­ mü nistleri - bir kere daha lanetleyerek - h asretini çektikleri (K ızıl Cennet) e yollayacağız !.. Bu h ususta imanımız kuvvetli, kararımız kat'idir. Arlık bundan böyle - değer ve m e ziyeti, m a k a m ye mevkii her n e olurs a olsun - kimseye bozgunculuk yaptırmıyacağ·ız !. Dün siyasi ihtirasla r kahraman M r- h m etçiğin a m a n sız süngü­ sünde nasıl can vermişse, bugün de kızıl tahrikçiler milliyet­ çi gençliğin demir pençesinde öylece kahrolacaklardır. De­ dik ya, k a rarımız k at'idir !. Türk bu !. Onun milli h aysiyet ve şerefiyle oynanabi­ lir mi hiç ?. Bizim · şefkat ve m üsamaha m ız n e kadar en�in­ se, kin ve intikamımız da o kadar korkunçtur. Bıçak, kemi­ ğe daya n mıya görsün. Ayranımız kabardımıydı bir, evvel Allah, ö n ü m üzde hiçbir kuvvet duramaz. T a rih, b u sözümü­ zün e n büyük şahididir : Dün, milletçe n asıl şahlandığıınızı bütün dünyaya ispat etmiş tik. Bugün de, komünist denilen vatansız ve Allahsız m a hlüka nefes aldırmıyarak, önce aziz ve m übarek şehitlerimize, soııra da (Birleşmiş Milletler)e vermiş olduğu rrı uz namus sözünü yerine getirdiğimizi gös­ tereceğiz !. Mukaddesat düşmanı vatan hainlerine, bu memlekette, hayat hakkı yoklur artık !.. Bizden onlara hol, bol nı iisaa-

- 111 -


de : A şık oldukları (Kızıl Cennet) e defolup gitsinler. Üs ­ telik, yol paralarını d a biz verelim. Yeter ki, uğrunda sayı­ sız şehit verdiğimiz bu güzeller güzeli m ukaddes vatan, o m e nfur ve mel'un kızıl mikroplardan - bir an evvel temizlensin ! .. D ü n hudutsuz şefkat ve m iisaın a h a mızdan faydalanarak ali makamlara kurulan bir takım soysuzlar - Moskof uşakları aleyhine n ü mayiş yaptık diye - türlü isnat ve iftiralarla bizi zindanlara attırmışlar, kanımı zdaki m illiye t a teşini ıöndiirmi­ ye çalışın ışlardı. T iirkçi.iliik düşmanlarının her çareye başvu­ rarak söndiirmiye çalıştıkları mukaddes a leş, Allaha çok şü­ kür, bugün bir volkan halinde Ti.irk gönüllerini tutuşturmak­ tadır. Bu müthiş volkanın önünde, değil birkaç bozguncu sapık, pos bıyıklı Stalin'le kızıl ordu bile dur a m a z !. Zira bugün iş başında bulun a n demokrat ve ıııilliye lçi h ükumeti­ miz, d ü nkü C. H . P. h iikumellerinin d üştiiğii gaflete düşmi­ yerek, kom ünist tecavüzlerine ve kom ünizm propagandala­ rına karşı bilfiil harekete geçmiş bulunuyor. işte bugün yapacağımız protesto mitingiyle, hem hüku­ m etimizin son günlerde aldığı musip kararı desteklemiş, hem de yabancı ideolojile-re karşı Türk m illi şuurunun dai ma uyanık bulunduğunu cihan efkarına anlatmış olacağız. Y u ­ karıda söylemiştik. Y ine tekrar ediyoruz : Artık dost, d ü ş ­ man, herkes şunu i y i bilsin k i ; bugüne k a d a r (En çok mil­ l i i�anı zayıf gençlerle bazı bunaklarda gi;riilen menfur KIZIL hastalığı), bundan sonra, bu hürriyet di­

yarında asla barı n amıyacaktır !. Zira bu habis illeti, m illelçe, teşhis etmiş bulunuyoruz. ilacı da şunlar : Darağacı, kurşun, zindan v e Kızıl Cennete sürg· i.in! .. Rahmetli ATATÜRK, bir (Milli Vasiyet) halinde, şu vecizeyi söylenıi�ti : "Şurası unutulmamalıdır ki, Türk

aleminin en büyiik düşmanı komünistliktir. Her ga­ riindiiğü yerde ezilmeli !. ,, Biz de, millet ve gençliğimizin asli d ııygıılarıııa l e rcii ııı a ıı olarak, şöyle h ay kırıyoruz :

- 1 12 -


EZMELiDiR, HEYYY ! Vatansız (Kızıl) ı n hain başını, Her zaman, her yerde ezmelidir heyyy!. Kutlayıp g-ençli�in yurt savaşını, Başımız göklerde gezmelidir, hcyyy !. •

.

Gönüller mukaddes aşkla yandıkça, Sıklaşıp safımız yurdu andıkça, Al bayrak şerefle dalgalandıkça, Kom ünist canından bezmel.id ir, heyyy !. Bu soysuz mahlükun tatlı sözünden, Ümifle parlayan kızıl gözünden, Maskeli, riyakar, iğrenç yüzünden, Hain maksadını sezmelidir, heyyyl. Kızıl (Nazım Hikmet) paçavrasını, Y ırtarken sildik biz gönül pasını, Yurtsever, yurdunun haritasını Miibarek kanıyla çizmelidir, heyyy!. ·�

*

*

Bir alay' satılmış, yaban dölleri, Kurutmak istiyor gonca gülleri, Aşmadan namertler kızgın çölleri, Topyekün kurşuna dizmelidir, heyyy! .. (Milli Vasiyet) i budur A TA'nın, Budur tek arzusu aziz vatanın, Tiirklüitün aşın a zehir katanın, Mcıarını hemen kazmalıdır, heyyy !.

-- 1 1 3 --


Ne Boran gerektir,

ne

Cemgil bı z e ,

Gelmeyiz Sertel'in önünde dize, Dö kere k hepsini birden denize, ÖCAL'ım bir destan yazmalıdır, heyyy!. Eskişehir

-

26 / 8 / 1 950

[t.'] . Bu yazı, 26 Ağustos 1950 Cumartesi günü öğleden sonra Köprübaşı meydanında binlerce Eskişehirlinin i�tira ­ kiylc y a p t ı�ı m ı z , (KOM Ü NiZMi TEL'İN MiTINGf) m ii­ nasc betiyle yazılmıştır. - F. C. O. Ö. -

ı . 1

1 11 ı

1j

1

-

ULU TANRIM !

·

ı

Türkün gönlüne her şeyden önce, hatta kursağına ekmek koymadan evvel, Tiirkliik sevgısını koy!.. Tiirkü, ideal ile ya.şat ve ideali hakikat yaprnıya çalışsınlar!.. Törelerini, canları gibi, saklat !.. Dr. Rıza NUR

1

1 14

1 •


Asmak Lazım, Asmak! .. "Sn u y u r , d iişman uyumaz.,, diye güzel bir a t a sö­ zümüz vardır. Ankara'da m eydana çıkarılan (KIZIL Ş E HE­ KE), bu sözün doğruluğunu bir kere daha ispat e tlll iŞ oldu. Evet, düşman uyumuyor. O, pusuya girmiş, üzerimize alıl­ ınak için fırsat kollayıp durmaktadır. Kim bu düşman '? .. Kim olacak, Moskof emirberleri ... Ne yapmışlar yine ? .. Ankara'da bir (GİZLİ KOMÜNiST CEMiYETi) kur­ muşlar. Bu cemiyetin lstanbul, lzmir, Adana, Hatay, Aydın v. s. gibi büyük vilayetlerimizde de şubeleri varmış ... Vay m el'unlar vay !!!.. Ne o, hayrel mi ettiniz '? .. Elbette ... Bu ne cür'et, bu ne küstahlık yahu '? Sakin ulun biraz. Hayret etıniye de hakkınız yok, kız m ıya da ... - Niçin ? .. -- B u kızıl yılanlara karşı maalesef sonderece nıiisama· lıakar davrandık, daha ilk kımıldanışlarında hain kafıılannı ezmedik te · ondan... [*] -- Çok doğru. Hakikaten şımarttık onları ... - Hem de nasıl.. . Kom ünistler bizde gördükleri gev­ . · şeklik ve müsamahayı, dünyanın hiçbir yerinde görmemek­ tedirler. Size bu hususta bir hatıramı nakledeyim de, titre­ yin biraz!.. -- Hayhay, buyurun. Merak ve heyecan içinde �ızı dinliyorum. •.

[*] Burada rahmetli AT ATÜRK'ün meşhur vecizesını hatırlatmak, yerinde olur : " Şu r a sı unutulmamalıdır ki, Türk aleminin en büyük düşmanı komünistliktir, Her göründüğü y erde ezilmeli ! .. "

- 1 1 5 --


-- " Yıl : 1 945 ... Türkçülük suçundan (!) Tophane A s ­ keri Ceza Evinin küf kokan zindanlarında inim inim inletildi­ ğiıniz kara günlerden biri... Artık, üzerimize bir kabus gibi çöken, o mahut (İHTİLATTAN MEN) kararı - llıtf�n - kal­ dırılmı�tır. Gerek Türkçü a rkadaşlarımız, gerek diğer m ev­ kuf ve m a h ku m larla, gerekse ziyaretimize gelen aile ve dostlarımızla görüşüp konuşabiliyoruz. Mahkumlar arasında, vatansız ve Allahsız komünistler de mevcüt... Bizi daima kri­ tik eden, h akkımızda verilecek mahkumiyet kararını sabır­ sızlıkla bekleyen, küstah, şımarık ve iğrenç komünistler ... Tam altı ay süren duruşm alarımız bitmiş, 1 Numaralı Sıkı Yönetim Mahkemesi o meşhur ve meş'um kararını vermiştir. Ülkü ve .can düşmanlarımıza düğün - bayram yaptıra n bu şahane kararla her birimiz, 1 -- 10 yıl arasında değişen, ağır hapis cezalarına çarptırılmış bulunuyoruz. Bunlara ilave edilen (SÜRG ÜN) cezalan da ayrı... O vicdansızca kararın l ebliğ edildiği gün hapishanedeki komünistlerin keyifle rini görmeliydiniz bir. .. Neş'eli kahkahalar atarak mahut ve m en­ fur kararı alkışlıyor, bizimle açıktan' açığa alay ediyorlardı : - "Sayın T ii rkçü beyler ! . Nasıl, gördUnüz mü vatanperverliğinizin mükifatmı ?.. Y.ahu, siz milli­ yetçisiniz, bizse komünist... Hal ve keyfiyet bi>yle iken size on yıl eeza veriyorlar, bize altı ay, yahut bir sene Olur şey d eğil vallahi ... Yaşasın ad alett siz de eniyiliğinize doymayın, e m i ! .. ,, .

•••

--- Vay namussuz, alçak herifler, vayyy !!!.. Demek böy­ le söylediler ha ? .. -- Evet, böyle söyledi komünistler ve biz onlara hiç kızmadık ... - - Neden '? . . -- Çünkü kabahat, söyleyende değil, söylcte�ıdedir. -- Hakkınız var azız dostum, hakkınız var. Hem de, erden göğe kadar ... y

- 1 16 -


O vakit, hepimizce· mahi ın kimselerin iklidarda. bulun -

malan yüzünden, bu kızıl mikroplar çok faıla şıınarnıışlardı. Fakat, m üsterih olunuz. Zira, bugün o lanellik kimseler ba­ şımızda bulunmadıkları gibi, komünist tahrikçilerine verile­ cek cezaların şiddetlendirilm esi için de Büyük Millet Mecli­ sinde kuvvetli bir cereyan vardır. Peki, ne olacakmış şiddet derecesi bu cezaların ? . 5 - 1 5 sene ağır hapis ... Kafi midir bu ceza ? .. ·· -

.

Niçin cevap leyeyim : :

vermiyorsunuz ?..

O halde; ben söy­

"Asla kafi değil, asla !.. Çünkü, din, milliyet, aile ve mukaddesat diye bir şey tanımıyan ; üstelik bizi iiç asırlık barışmaz düşmanımız Moskof canavarlarının kanlı pençele­ rine düşiirmek için türlü kılıklara girerek her alçaklİğı irti­ kap eden satılmış (Vatan Hihıleri) ni 5 - 1 5 yıl hapset­ mekle hiçbir şey kazanamayız. Bilakis, dün olduğu gibi, bu­ gii n ve yarın da büyük ve telafisi güç zararlar görürüz. Mi­ sali meydanda : (Azılı Komünist ve Katmerli Vatan Haini Nizam Hikmetof Yoldaş) ı tam on iki sene hap­ ıııe ltik, ne oldu faydamız ? Herif, bir takım sudan sebeplerle dolaştığı muhtelif hapishanelerde binlerçc mahkü rn u kızıl komünist yapıp çıkmadı mı ? .. Al bakalım, bela bir iken bin oldu. işin yoksa, uğraş bu mikroplarla... Halbuki o vakit (Kızıl ŞAlr) i sallandırwcrseydik, ne bu kadar masum va­ tandaş zehirlenir, ne de bu nazik zamanda başımıza bu dertler açılırdı. Her ne ise, olan olmuştur artık... Şimdi "Zararın neresinden dönülürse, kird1,r." deyip, hürri­ yetimize kasteden bu kızıl canileri Asmak lizrnıdır, as­ mak ! Evet,. koynumuzdaki bu sinsi yılanlara verilecek en m üess ir ceza ( lüm) cezasıdır. Bakın o vakit, bu memle­ kette, komünis tin (K) si bile kalır mı ?.. Bu ceza, yalnız b i·

..

.

1 17


ziın ve yalnız Tekirda� Millelvekili muhtert ın (Şevket Mo ­ can) ın isteği d�ğildir. Birkaç sapık ve hain ıniistesna, h ii ­ L ü n millet v e bii tün milliyetçi gençlik aynı fikri terviç e l ­ ınektedir. B u d urum karşısında, Türklük ve Türkçülükle hiçbir ilgisi bulunınıyan (Farmason Dönmeler) le beyinsiz hempalarının çatlak seslerini değil, (Mil l i Vicdan) ın hakim ve m utlak sesini dinlemek zorundayız. Artık bu şehitler ve gaziler diyarı olan m übarek vatanda (Gizli Cemiyet) ler kurarak kızıl faaliyette bulunan Moskof uşaklarına, vakit va­ kit gemi azıya alarak "Yaşasın komünizm, yaşasın Sta­ lin ! . .,, diye uluyan kuduz köpeklere, yoldaşları tevkif edild ikleri zaman : "Korkmayınız, arkanızda biz varız ! . . ,, şeklinde telgraf çekecek kadar cür'elkarl ı k gösteren soysuz küstahlara, işçi a rkadaşlarına döniip : "Bu memleket a d a m o l m a z, Rus baba gelsin de adam etsin ! .. ,, zehir­ lerini kusan veled - i zinalara, dünyanın en şerefli bir mesleği olan (Öğretmenlik) v azifesini kötüye kullanarak ma­ sum ve cahil talebelerine komünizmin meddahlığını yapa n - sözüm ona Türk - yirminci asır Katerinalarına kat'iyyen v e kaatibeten göz açtırmamalı ; bu mel'un ve menfur mahlfık­ lara hayat hakkı verilmemelidir. Evet, biz (Komtlnlzm) de­ nilen korkunç afelle yıllar<lanberi gerek filen, gerekse kale­ miyle yılmadan mücadele etmiş bir Türk vatanper•ıeri sıf a­ tıyla ve hançere mizin bütün kuvvetiyle haykırıyoruz : -- "Komünizme paydos, komii nistlere ölii nı! .. ,, Eskişehir - 2 1 / Ocak / 1 95 1 Hiciv Denemeleri :

Asmadık Hiçbirini

'.[

!.. Alır gemi azıya elbet kızıl kuklalar, Çünkü bir hamle yapıp asmadık hiçbirini !.. B irkaç kapik uğruna atılırken taklalar, Birle�tirdik biz ancak Ferhat ile Şirin'i !.. Eskişehir - 25 / Ocak. / 1951

__·--·-- ·----- -- - ---

-· ·

-��k- -��Ai

ns -

____ __

1


İktiba slar

Şev ket Moca n'ın Yolladığı Telgraf Bu telgrafı, hepimize düşen milli bir vazifeyi hatırlatmak için, memnunlukla neşrediyoruz. Gazetemizin 24-0cak- 1 9 5 1 tarih ve 1 7 1 sayılı n üshasın­ da Cemal Oğuz Ö cal'ın, Ankara'da bir komünist şebekesinin meydana çıkarılm ası üzerine bu vatan hainlerinin ölüm ce­ zasına çarptırılmalarını istiyen, bir makalesini neşretıııiştik. Muhterem okuyucuları mız arasında m üsbet akislei uyan­ dıra n (Asmak Uiz1111, As mak!) başlıklı bu makaleyi -- K o m ünistlere ölüm cezası veril mesi fikrini B. M. Mecli­ sinde ilk defa ortaya atan - Tekirdağ Milletve kili sayın Şevket Mocan da derin bir alaka ile karşılamış ve samımı duygularını bir telgrafla makalenin yazarına bildirmiştir. Muhte vası itibariyle hepimizi ilgilendiren ve bizi mil il bir vazifeye çağıran b u telgrafı, arkadaşımızın m ü saadesiyle, aynen neş rediyoru z : Soyın Bay Fazlıoğlu Cemal Oğuz Öcal Bskişelıir Nezilı hissiyatınız, irad ei nıilliyenin ifadesidir. Her Milletvekili, müekkillerinin emir ve davasını so nuna kadar müdafaaya vazifelidir. Buna, söz ve­ ririm. Yalnız bu millet emri nin yurdun her k iişesin­ den bütün Mil letve killerine teş m i lini temenni de, benim h akkımdır. Hürmetlerimle. Tekirdağ Milletvekili Şevket Mocan ( 1 5-2- 1 95 1 tarih ve 1 8 1 sayılı iSTi KB A L gazetesinden)

.. 1 1 9 -


Şev ket Moca n'ı n Mektup Telgrafına ceva p

ve

.

Saygı değer Milletvekilimiz, (İstikbal) gazetesindeki �Asmak Lazım, Asmak! ) başlıklı makaleme cevap olarak göndermek h1tf u nda bulun­ d uğunuz 9 Şubat- 1 95 1 tarihli mektubunuzla, bir gün sonraki telgrafınızı aldım. Gerek naçiz şahsıma, gerekse makale m e karşı göstermiş olduğunuz vatanperverane alaka, beni, son­ derece memnun ve m ütehass!s etmiştir. Sağolunuz!.. Muhterem Beyefe ndi, Bi.zim için milli ve tarihi düşmanlarımız Çinliler, Mos­ kofla r ve Bulgarlar ne ise; gözle görlilür, elle tutulur hıya­ netlerini m aalesef müsamaha ile karşıladığımız alçak komü­ nistler de odur. Biz, b u mel'un ve menfu r m ahlu klarla mü­ cadelenin bir (Milli' Miiciid ele) olduğuna, bütün kalbimizle inanıyoruz. Otuz iki yıl önce başlıyan (Milli · Mücadele)­ ıııiz, kadın, erkek, yediden yetmişe kadar bütün Anadolu Türklüğünün iilaha sarılmasıyla m uzaffer olmuştu. Bu defaki (Milli Mücadele) mizi de zaferle ıneticelendirebilmemiz için, sadece birkaç mücadeleci vatanperverin değil, istisna­ sız hepimizin seferber olmamız icabeder. Aksi takdirde !'iin­ si d üşman, kaleyi içinden fethetmek suretiyle, bizi kahpece arkamızdan h ançerliyecektır. Aziz ve m ü barek vatanımızı bir Moskof ülkesi haline getirmek için yıllardanberi binbir maskeye bürünerek sistemli bir şekilde devam · ederı (Kızıl Faaliyet), şahsi menfaat ve i h tiraslarımızla kapanan gözle­ rimizi açmalıdır artık!.. Zira, bir sürü hain · ellerin milli m u ­ kadderat v e m u kaddesatımıza uzandığı ç o k nazik b i r zaman­ da yaşıyoruz. Böyle kritik bir zamanda hürriyet ve i stiklali­ mize kasteden kızıl ajanları affetmek veya onları 5- 1 5 yıl gibi h � fif bir cezaya çarptırmakla bu kangrenleşmiş ynra Lt'oavi edilebilir mi hiç? .. ..

-- 1 20 -


Sizin, B. M. Meclisiyle Adliye Encümeninde cesaret ve celadetle m üdafaa ettiği n iz, gerek benim, gerekse diğer mil­ liyetçi yazarların gazete, dergi ve m itinglerde haykırdığım ız gibi o Moskof uşaklarının cezası ancak ve a ncak (Ölüm) olmalıdır. Evet koynu muzda heslemek gafletinde bulunduğıı­ ınu z o kızıl yılanları y.ılnız ve yalnız ölüm paklar; yoksa birkaç senelik hapis veya siirgiin cezası değil!.. Soruyoru m şimdi, ölii m cezasını n aleyhinde bulunan ze­ vat-ı kirama : Henüz üç sene evvel, Bursa hapishanesinde iken yazdığı bir şiirinde : Yarısı burdaysa kalbi min doktor, Yarısı Çi ndedir. Sarı nehre doğru akan, Ordunun içindedir... Ve her sabah şafak vakti doktor, Her şafak vakti Kalbim Yunanistanda kurşuna dizi liyor! .. diyerek kalbinin, bu m emleket için değil, yabancılar ıçın çarptığını söyleyen kızıl ş5.ir Nazım Hik nıe tof Y oldaş'a; Mos kof ordularının (Mev'ut Zaman) da h:ırim-i isme timize s o­ kulmalarına ze min hazırlamak için : Hülaşa Türkiye Sovyet Cumlıuriyeti Çalışmak, yaşamak, gezmek Hürriyeti İçin kurulacaktır�.. Ve bunlara kartı çıkan babamız bile ol8a . İnsafsız v e merhametsizce Tutulup çarmıha vurulacaktır!.. diyebilecek kadar cür'et ve cesaret gösteren sicilli komiinist Husau izzet Dinamo adlı �atılmışa; ve nihayet :

. 1 21


Eğilsin artık seain G ölgesinde çeşitli hülyalarla göğsünU gerdiğln Yıldızla Hilalin, Kızıl bayrağı önftnde i htilalini

••

Mısralarını bu şehitler ve gaziler diyarında terennüm et­ mek i mkanını bulan İs mail Nanikoğlu denilen vatansız herife ve bunların daha nice nice kıııl yoldaşları na (Ö lliın) cezası verilmez de, ne verilir?.. Bugüne kadar çok söyledik, çok yazdık. (Mi lli Vicdan) ın arzusu yerine gelinceye kadar yine de söyliyecek ve ya­ zacağız. Demokrasi davamızda nasıl muzaffe r olm uşsak, bu hayati davamızda da m uzaffer olacağı mıza imanımız var. H ele m illi davalara karşı hassasiyetlerini pek yakından bil­ di�imiz K ayseri gençliğinin, kendi Milletvekillerine: "Şe vket Mocan'ın idam tarzını desteklemezseniz, bizi temsil edemezslni�! " diyerek kat'i bir lisanla telgraf çek m eleri; bizim bu husustaki imanımızı büsbütün kuvvetlendirmektedir. ••

Mektubuma nihayet vermeden şurasını d a ehem miyetle tebarüz ettireyim ki, komünistlere verilecek cezanın on se­ neden başlayıp idamla bitmesi hususunda, yalnız Kayserili­ ler değil, bütün Türk Milleti sizinle berabe rdir. Hey'eti U m u ­ miye m üzakerelerindeki m üdafaaları nı1.1, bu birlik v e hera­ berlikttn emin olarak yapınız!.. Bilm u kabele hürmet ve ba�lılık duygularım ı su nar, refli başarılar dilerim. Eskişehir - H-Şuha t - 1 951

1 22

şe­


l ktl haslar

"Asmak Lazım, Asma k ı . . ,, Yazan

:

A.

-

Y.

Yazımın başlığı, muhterem ülküdaşım v e sevgili dostum milliyetçi şair Cemi\I Oğuz Ô cal'a aittir. Bir idefiks halinde ruhuma ve kafama silinmez bir surette yerleşmiş olan bu a rzuyu her fırsat zuhurunda tekru e tmek bile, bana büyük bir zevk bahşediyor. Kom ünizme ve kom üniste gerçekten düşman bir Millet­ vekili, Şevket Mocan, Türkiye Büyük Millet Meclisine epeyce zaman evvel komii nistlerin kayıtsır. şart.!lız idamını istiye n b i r k a n u n teklifi getirmiştir. Meclisin, m üzakerelerden sonra alacağı karrra hürmetkar olacağımız tabii bulunmakla bera. ber, alınacak karar ne olursa olsun şahsi fikrimizden rücu edecek değiliz.

Büyük Millet Meclisinde cerey;rn eden müzakereler sıra­ sında Arif Nihat Asya, Sait Bilgiç, Şevket Mocan ve daha birçok arkadaşlarının vazıh bir suret te v e m isallerle anlat­ tıkları gibi, komünizm eski iktidar zamanında maalesef hi­ maye ve müsamaha görmüştiir. O kadar görmüştür ki, si­ cilli kom ünistler el kol sallayarak aramızda dolaşmışlar, sa­ pık birçok ş a h sa taltif ile, Lerfi ile devletin yüksek kademelerin­ de vazife verilmiş ; me nfur birçok t eşebbüs ve propaganda­ ların a göz yumulmuştur. Bu hadiseler bir h akikat olarak meydanda iken, mes'ullerin, hadiselerin hikayesinden sinir­ lenmemeleri gerekir. Kendi beceremedikleri işi, hal yoluna koyanlara kar�t iyi hisler beslemek te bir efendilik nişanesi­ dir. lstiyenlerin bu işe sinirlenmelerine aldırış e t miyerek, bu memleketin çocuğu ve Alatiirk inkılabının hakim bulunduğu bir devrin yetiştirdiği gençlerden biri olarak ve bütün genç•

1 23 -


!iğin hislerine tercüman olduğum a inanarak, bütün varlı�ım­ l a ve içt e n gelen bir sesle, arkadaşım Cemal Oğuz Ö cal gibi haykırıyorum : Komünist mi ? (Asmak lazım, as­ mak !.) Zira ölümsü1. büyük A � atürk, Türk gençliğine ve Türk milletine hitaben, şöyle demişti : uTiirklüğiin en büyük düşmanı Her göründüğii yerde ezilmeli ! .. , ,

komiinizmdir.

Miihim Not :

Gazetemizin 24 - Ocak - 1 9 5 1 tarihli n iishasında ncşrel­ Liğimiz şair ve muharrir Cemal Oğuz Öcal'ın "Asmak la­ zım, asmak !..,, başlıklı makalesi gerek B . M. Meclisindeki a ntikomünist Milletvekillerimiz, gerekse yurdumuzun her ta­ rafındaki milliyetçiler tarafından büyük bir alaka, heyecan ve tasviple karşılanmıştı. Yukarıdaki fıkra, aynı duygun u n mahsulü olarak kaleme alınmıştır. O n u , K ayseri'de çıkan (Hakimiyet M i l l etindir) gazetesinin 26 - Kasım - 1 95 1 ta­ rihli n üshasından iktibas ettik. Bu güzel fıkra, vata nsız ko­ m ü nistlere idam cezası veren kanunun kabulünden 5 - 6 gün evvel yazılmıştır. Bu ko'n udaki emeğimizin boşa gitmediğini görmekle duyduğumuz sonsuz sevinç ve kıvancı belirtirken Şevket · Mocan v e arkadaşlarıyla say ı n hocamız Cemal Oguz Ö cal'ı hararetle tebrik ederiz. - 1 S T i K B A L-

Ulu Tanrım ! Tiirkü zevke, rahata verme! Bilakis, zahmete alış­ tır! Zahmetle yürekleri, bedenleri demir olsun ! Bu sa­ yede onlara yüksek çalışm a kudreti verirsin; Türkü Dr. Rıza N U R faal, cevval edersin!..

- 1 24 -


İktibaslar

Kızll Şiiri Müdafaa Eden Sütü Bozuklar Hakkında Neler Düşü nülüyor Aca ba? .. Maruf milliyet ve m ukaddesat düşmanı, Allahsız v e va­ tansız kızıl şair Nazım Hikmetof Y oldaş'ın geçenlerde - - yıl­ lardan beri h asretini çektiği - Moskova'ya kaçtığı, bununla­ da kalmıyarak memleket ve milletimiz aley hinde bir �ürü hezeyanlar savur d uğu, c ümlenin malumudur. ' Vaktiyle bizi idare edenlerin affolunmaz gaflet ve dalfı­ lellcrinden faydalanarak ta hari'm-i ismetimize kadar sokulan ve maalesef bugün öz yurdumuzda bizden çok söz ve mev­ ki sahibi bulunan bir takım soysuzlar ile, kendi rız.kımızdan kesip yüksek tahsillerini yaptırmıya çalıştığımız bir alay nankör veledi zina - her çareye baş vurarak -- b u vatan hainini m üdafaa etmişlerdi. i şte b u sepepledir ki, bugün, her Müslüman Türkün gözü - gayet tabii' olarak -- bu sütü bozuklara çevrilmiş bulunuy o r. Acaba bu sefil nıahlüklar, satılmı� şaırın firarıyla yenı ihanet hareketleri kar.şısında, i}ledikleri büyük cinayetten dolayı bir parça olsun, vicdan azabı duymuş ve yüzleri kı­ zarmış mıdır ?.. Hiç zannetmiyoruz. Zira onlar, böyle asli duygu ve hasletlerden mahrum bedbahtlardır. Şimdi, gerek kükümel, gerekse vatanperver gençlik ; bu " komünist hayra nı erazil hakkında neler d üş ünüyorlar 7 . . Bilmiyoruz. Biz sadece - hayat ve mukadderatımızla alakası bulu­ nan - bu mühim noktaya parmak basmakla yetiniyor ve •

· 1 25 -


a leşJi

ş a ı rı mız

Fazlıoğlu Cemal OQ-uz Ôcal'ın bu köle dö­ kiintüleriniıı ııla ıımaz suratlarına milli bir şamar halinde in­ dirdiği pervasız bir şiirini, hislerimizin tam bir ifadesi olarak., ikinci � a yfaınızda neşrediyoruz. ( 13 ı 7 / 1 95 1 tarihli istikbal

gazetesinden )

ıl

ı

il

1 ıl ıı

Ulu Tanrım ! Türk'e edilen fenalıkları unutturma! Tiirk'iin yüreğinde milli kinin mukaddes ateşini yak!.. Türle daima içini, fikrini, sırrını başkasından canı gibi saklasın! B u da, Türklere huy olsun!.. Türk, sade kuvvete itibar etsin! Dünyada sa­ de Türk'i.in menfaatine baksın ! Başka menfaat tanımasın! Tek bir Tiirk'iin menfaatini bütün dün­ yanın menf_aatinden üstün tutsun!.. Tiirk'ii her mille tten cesur yarat! Öç almayı, Türk, asla unutmasın! . . Türkleri, maymun iştahalı yapma!.. Türk .t oprağında hürler yaşasın , başka şey hüküm sürmesin!..

adale t ten

Dr. Rıza NUR

- 1 26 -

il

1

1:

_1


Nizım Hikmetof Yoldaş ı n Sefil Müdafilerine ! . .

Ey Allahsız şairi müdafaa edenler ! Ey hak yolu bırakıp batıl yola gidenler !.. Kazdınız mezarını bile b ile -- vatanı n, H akikat aynasına bakıp biraz utanın !.. Aramıya lüzum yok sizi Rusya'da, Çin'dc, Beliriyor çehreniz bu aynanın içinde !.. Olmasaydı solculuk beyni11izde kazılı, E t mezdiniz h imaye o (Satılmış Kızıl) ı !.. K urtarmak için onu g ünlerce dil döktüniiz, "Milli Şair,, diyerek ö n ü nde diz çöktünüz, Sandınız her sözünü - - haşa -- bir kulsal ayt d, Taptığınız o soysuz işte kaçtı nihayet !.. Ürüyor şimdi orda halikinin ininden [':' ], Farkınız ne, söyleyin, o va lan haininden "? .. Ey tatlı a�ıınıza her an zehir katanlar ! Ey m ü ba re k vatanı birkaç pula satanlar !.. Söyleyin şimdi kimdir : Vicdansız, rezil, alçak '? Ettiniz bu sözleri fazlasıyla bugün hak !.. Değil ıııi ki e n ulvi bir histen mahnı ın s u nuz, Var oldukça hu ııı ill e l l<ln e l e ııı ahküın sunuz !.. -

Eski�ehir

-

12

-

7

-

1951

[*] K ı z ı l şairi İı haliki , Stalin i ın i�. B u n u, Mosk ova' d a n , kendiıi llii ıı ed iyor.

- 1 27 .


İktibaslar :

Yine O Mesele Geçen sayımızda, b i r müddet evvel R u s cehen nemine kaçan, millet ve vatan haini Nazını Hi k ınetof Y oldaş'ın m üda­ fileri üzerinde tam bir titizlikle durmuş ve Türkçü şairimiz Fazlıoğlu Cemal Oğuz Ô cal'ın bu sefil nıah!Uklara hitabeden pervasız bir manzu mesini yayınlamıştık. Efkarı u mu ıııiye­ de bir bomba tesiri yapan o yazımızla manzu menin �kisleri, hala, devam ediyor. Birçok okuyucuları mız, bu ha klı neşriyatımızdan dolayı, bize samimi tebriklerini bildirmişlerdir. Biz de, aynı samimi­ yetle kendilerine teşekkürü, bir meslek ve yurtseverlik b o r ­ cu biliriz. Sağolsunlar !.. Yalnız, başta şu malum d ö n me dolap Ahmet Emin Yal­ man olduğu halde, kalbur üstü 2'elenlerine s u reti mahsusa­ da gazete gönderdiğ·iıniz m uhataplarımızdan ne ses var, ne seda... A nlaşılan b u vurdumduymaz adamların, vicda nları na­ sıl nasır bağlam ışsa, kulakları d a aynı şekilde sağırlaşmış ... Eğer hakikat bu merkezde ol masaydı, bize cevap verir, kendilerini m üdafaaya çalışırlardı. Fakat, onlarda bu y�irek nerede ?. Biz bu m ühim ve hayati mevzua tekrar döniiyor ve ar­ kadaşımız Fazlıoğlu Cemal Oğuz Ô cal'ın bir sene evvel (Yeni Milli Birlik) gazetesiyle (Millet) m�cmuasında çı­ kan (Kızıl Şiirin M üdafilerine Birinci ilıtar 1 ) başlıklı m a nzumesini ikinci sahifemizde okuyucularımıza sunuyoruz. ..

(20

-

7

-

1 95 1 tarihli istikbal gazclesindeıı)

- 1 28 -


Kızll Şairin Müdafilerine Birinci İhtar ! . . Kiminin k albinde a � k , k i ı ı ı ini n gözünde yaş : Şu soysuz kızıl �<lir N<1 z ı ın Hikmetof Yol da ş !.. Bir sürü çılgın, sapık, birçok şaşkı ıı, gafiller; Kurt arıııak İ\'. İ ll onu dökiiyor l ü rl ii diller !.. Bu ma nasız laflara ey T ii rk s e n asına kulak, Nedir korkunç hakikat onu benden dinle, lHtk : Şimal rüzgarlarına bağrını açan odur, (Milli M ücadele) de Rusya 'ya kaçan odur !.. O d u r (Çıfıt Lenin) in mezhebine ilk giren, Odur aziz y urduna (Komünizm) i getiren ! . . O d u r prestiş e d e n kızıl Ç i n'e, Rusya'ya, Odur (Cehennem !) diyen bizim (Küçük Asya) ya !.. (Putl a rı Yıkıyoruz !) h erzesini yazan o [ 1 ], (Milli K ıy m et) terin e birer ıııezar kazan o !.. K üst a hç a söği.ip sayan odur N a mı k K e m al'e, Odur ( Orak - Çekiç ) i tercih eden (Hilal) e !.. Sak a rya'dan kutsaldır, o n c a , bir Sarı Nehir ; Odur yıllardaııberi gençliğe saçan zehir !.. Odur koynunda s e n in bir Tnrcz ['2], Toğliya tli [3], Odur her i ) te Ma rk s i s t , od u r lıer şeyde maddi ! . . Seni, Moskof uş ağı yapmak için, y u rd und a ; Odur kanlı ihtilal lıazırlıyan o r du nd a ! . . Odur ( Ümani te) yle gizli, gizli anla:;; a n , Odur mahut. şi'rinde büsbütün k ı z ı l l a :;; a n [4] !.. Odur, hor - hakir gören taptığın ulu dini, Odur satılmış ada m , odur va tan haini !..

-- 1 29 ---


(Kızıl Ord u ) y·a yollayan sevgi, sela m , O n u tel'in e t rn i y e y e t i ş m e z hiçbir k e l a m ! . . Odur

* * 1,:

Odu r benim çiğ·niyen, n e y i m varsa m u k a d d e s , Birinci i h t a r ı rıı d ı r gafillere ş u tok ses : Vazife m , ot tıka m a k h e r (S olcu) n u n \'.anın a , Hürriyet verilemez, h ii rriyet d iişnı a n ı n a ! . . Eskişehir

-

7

-

5 - 1 950

( 1 ] Kızıl şaır, 1 935 de, (Yarım Ay) dergisinde bu ba.5altı nd a yazdığı bir seri yazıda büyük vatan ve hürriy e t k a h r a m a n ı m ız Na m ı k K e m al, Me h m e t Emin Y u r d a k ı ı l ve e m saline şiddetle h ü c u m etmişti. [2] Fra nsız koın ürıistleriııin lideri. l3] l taly a n bın ii nistlerini n lideri. [4] Fransız kom ünistlerinin neşir orga nı olan (Ü rnunl le) gaze tesinde çıka n ( A n j i n dti Pu vatrln) adlı .� iir . Ntızıııı Hik m e tof Y oldaş, 1 948 de Bursa hapish anesinde y a z d ığı bu şiirinde (Kalbinde n l>lr yarısının her sa bah Yu nanis­ lık

.

ta.nda k urşuna diz ildiğini, d ii<'r bir yarıs111111 du Sarı Nehir'e akan oı·d u larlu berabe r olduğunu) a­

çıkça söy l e m e ktedir. B u korkunç realiteyi, aziz dostu olduğu için herkesten çok bildiği h a lde, Lecalı ü l gös t e r e r e k , Nazım Hikmet'i müdafaa edenlerin lıa;;ın d a ge len m e:ı h u r vataııd�ş. ( M andacı) A h m et Emmin Y a l m a n' ın bir kere d a h a kula k­ ları ç ınlasın !.. - F. C. O. Ô. ! ı-- -=-::·- -·- · - -�-- �---:--- -.:. - - - ------ - - ---�-- --

lj 1

1

U lu

--

---

: i

i ,

Tanrım!

Türke değişmez bir seciye vtr! Zamanla sc- j I ciyesi değişmesin, sadece tekamıniille tadilat gör- '

-��n l . �----- · - · ---� - ----

----- --��_:

- 1 30 -

Rız a NUR

__

i:'

1i


İktibaılar

SO R U Y O R U Z· Dün v ata nsız kızll şairi m ü difa a edenler, bugü'n hesap vermiyecekler mi? ..

(Komfi nizme Karşı Mücadele) g a z et e s i n i n 1 5-Teııı ­ m u z- 1 9:' 1 t a r i hi n d e çıka n 23. cii s a y ı sın d a o k u d u k : Bu nda n bir nı üdrlet evvel M o s k o f c e h e n n e m i n e ka ç m ak sııre l iyle eski i h f üırtlerinin iistünc t iiy dikmiş b u l u n a n Nawıı . Hikmet a d lı kızıl s e rs e r i y i a ffettirmek için, t a n ı n m ış Milletve­ k il l�ri, profesörl e r, doç e n t l e r , res s a m l a r , h eykcltraşlar, m i­ marlar, şairler, <·d i bler, nıCısikişinaslar, g-azdeciler, ın iiheıı ­ disler, d o k t o rl a r v e a v u k atlardan nı iirekkep i k i yüze yakın bir m ü nevverler topluluğ"u, geçen sr,ııe B. M . Meclisi Baş­ k a n lı ğ ı n a bir b e y a n n a m e gön d e r m iş l e r. Bu kork u n ç h i ya n e l v e s i ka siyle

k a rş ı l a ş t ı ğ ı m ız

z a m a n,

iliklerimize k a d a r , titredik. C iiıılerd e n b e ri t e essür, h ayre t ve deh şet i çi nd e yi z . Milli asabiyetimiz, hala, d e v a nı ediyor. Me�er içimizde ki mler y a ş ı y o r m uş ta, · h aberi m i z y o k ­ muş!.. K a ııaatiıııİ'l.CC, şİ i l l d i hıı ada ııı ları ı ı yakaları n a yapışıp sorguya çekmenin l a nı ı a ıııaıııd ır. Biz hu kadarı nı i l g i l i l e r e l ı a l ı r latın a k l a k a l ı y o r v e k ıy ­ ııı e l l i T iirkçii \ ' e ıııııkaddesatçı şairimiz Fazhoğl ı ı C e m a l Oğuz Ô cal'ııı, l ı i s l c r i ıııizc tercü ıııan o l a n , (Pro testo ve Lanet) ha�lıklı pervüsız hir �iiriıı i birinci sayfa m ızd a ılı u h ­ l e r c ın o k u y u cu l a rı ı �ı ı z a takd i ı ıı e diy or u z . · (3-8- 1 9 5 1 tarihli

Y c�ilnıır gazete s i nden) -

nı -


Nazı m H l k ıuetof Yohl at'ın affı do l a y i s i ylc:

Protesto v e Linet Dilinde mahut şarkı [ 1 ], elinde Orak - Çekiç, Çıkıyor h a p s a n eden bir soysu1., piç oğlu piç !.. Artık dünya onundur, dolaşarak köy - şehir, Durmadan, dinlenmeden saçacak yine zehir ! . . Olmuş alın yazım� - - yıllar var ki - keder, �aıı ı , D a h a ne vakte kadar esecek bu kızıl �am· '? . Hiikmeden kimdir bize, kimden acep korkumuz ? K a çıyor niçin böyle zaman zaman uykumuz ? Çağ oldu ki ettik biz kralları bile af, Y apmadık fakat - hayır ! - hiçbir zaman böyle ga f ! .. Bu ne korkunç gaflettir, bu nasıl saçma karar ? Bir hainin dostla rı (KAMUTAY) da ne arar ? .. .

..

* * *

Gelirnı ek için onlar yurda türlü nikbeli, T ürk şfıiri saydılar (lslav Nazım Hikmet) i !.. Eder m i hiç Türk olan m illetine ihanet ? Lanet onun ceddine, ırkına, y üz bin lanet! .. Lanet onun taptığı Allahsız dine, lanet, Lanet bu d ini yayan "Marks,, a, "Lenin,, e l<inel ! . Lanet onun ufkuna doğan yıldız a [2] lanet, · La n e t ona b a ğla n a n erkeğe, kıza lanet ! .. La net onun kalbini fetheden şehre [3] lanet, Lan e t onun affını istiyen dehre lanet !.. Lanet onu şımarta n o (Şimal Ayısı) na [ 4 ], Lanet onu k urtaran o Meb'us dayısına !.. Esktşehir 1 4 Kom iinist E11 te rnasyonal marşı. Rus bayrağındaki yıldız kastedilıniştir. Moskova şehri . K ı z ıl Rus diktatörü S talin Yoldaş . . . -

----·-· · - - - - --- ---

[1] [2] [3] [ 4]

- --·

- 1 32

-

7

-

.

1 9.'i l


Kor kunç Bir H i yi net Ves i ka s ı

Hundan evvelki yazıları nı11.da "Azılı komiini s l v e kat­ m erli va t an lıaini Nai z ım Hikmetof Yoldaş,, ın rnii.� fik (!) ve kadirşinas (!) m iidMileri üzerinde layık olduğu ehem­ miyetle durmuş ve bu " 1 8 5 kişilik m ün e vverler züm ­ resi,, nin bir " M o sk o f U şağı,, nı kurtarmak için nasıl çır­ pıııdıklarını belirtmiştik. Milli düvalarımız hahis mevzuu olduğu zaman d u l ye­ miş bülbüle dönen ve h e r biri rahat köşelerine çekilip keyf­ lerine bakan bu sayın (!) m ü nevverleri n - aynı maksatla Biiyiik Millet Meclisi Baş kanlığına bir (Beya nnfi me) yolla­ yarak �ef aat dilendikleri de ınalüın dur. Biz gaflet ve dalale tin şaheser bir örneği ola � bu (Hi­ yanet Ve.sika) nı, miistakbel Tiirk nesilleri hayret ve deh ­ şetle okuyup kimlerin ha ngi yolda y iirüdiiklerini anlayarak �· ibret dersi alsınlar diye, aynen n eşrediyoru z : -

NAZIM HİKMET';N KURTULUŞUNU İSTİYEN TÜRK AYDINLA R I

B i z ; aşağıda imzaları bulu nan T ii rk a y danlu n ı:;air Nazım Hikmeti n b i r an evvel serbest h ı rakıl­ ınas1111 sizde.o ve Yii ksek Mec lisin asi l viCdanından bek l iyoruz. Bu lıareketinı izle bütün Türk a y d ınla­ rının arzu ve t e mennilerine terciiman olduğumuza eminiz.

A. Adnan Adıvar : lst. Müs takil Milletvekili, H. Ed ib Adıvar : Ed. Fak. Ord. Prof; İ. Hik m e t · Ertaylan: f.d. Fak . Ord. Prof. ; Nedir Nadi: Cumhuriyet Gazet esi sahibi ve başyazarı. M a z h ar Osman: Tıp Fak. Ord. Prof. A. Hamdi Tanpınar: Ed. Fak. Prof. V<i-Nii: Akşam gaze­ tesi m uharriri. Av n i İıiscl: i nsel K itttbevi sahibi, ıııütercinı . Besi m Darlcot: Ed. Fak. P rof. Velıhi Eral p: Ed. Fak.

. 1 3�� -


!'rol . Sıd d ı k Se m i Oıuu·ı H u . F� k . Ord. Pro r. , Ü ııiversi l e Eski R e k l ö r ii . 1\1. Alt A y b a r: K uzgu ncuk, B a b a n a kka, :�, ııı u h <ı rri r, eski d o ç e n t . M u k bi l Gökdoğa n: Teknik Üniver ­

s i t e Prof. M i m a r i Fak. Ül"k a n ı . Yaşar Nabi: V ar l ık yayı ı ı ­ evi sahibi. Zekeriya S e rt e l :

Mo<la, ın u lr n rrir.

N i h a l Kara­

t e s i . Sadetti n Gökçepmar: A k � a ın g a z e t e s i .

Renı:zi T o ­

m ajrah: A k ş a ın g aze tesi. Enis Ta lısi n '1'11: A kş a m gaz e ­

za noğlu:

A k1a ııı

g a z e t e s i . Al' if

gc zctesi Kazı m Şin a s i . Dedsan: Rıza Doğrul : C u m h u ri y e t g a

Dercbey oğlu: A k � a ın gazeteı;i. z e t

e

s

i .

A k� a rı ı

Ömer

Ahmet Emin Y a l m a n: V a t a n gaze t esi. E r c U m e n t B e h :ı at Ln v: Şehir t iya trosu a kt ö rl e ri n d e n . Sinan K o r l e : V a t a n gazetesi. KJ yam Levl: V a t a n gazetesi. l'avit Yuma�: Va t a n gaz e ­ t esi. Cema l G ü re l : V a t a ıı g a z e t e si. Me l i h Y e n e r : Vata n gazetesi. N a d i r e Sadi: D o k t o r Cağaloğlu. Bedri Kara­ man : Vatan g a z e t e s i . AH Sn racoğlu : V a t a n ga zetesi. Sn balıttddin B yü boğ·lu : Ed. F a k . , m u h a rrir. Rec e p Bi l ­ glner: Y a l a n g-a zctesi . Refik H a li t Ka ray: Y e ıı i 1 s ta n b u l gaze tesi. Ma z h a r Ş e v ket i bşir: Ed. F<t k . Or<l. Prof., Ed . Posta gl\zetesi. Fak. D e k a n ı . Seli nı R a g ı b E meç: S o ı� Erciimeııt Ekrem Ta h l : S o n Posta gazetesi . Sait Kurn n : T e k H i k Ü n i . Pro f . Ekr e m R e ş i t R e y : İ s t a n bu l Radyosu . M. Fai k Fenik: Z a f e ! gazetesi haşyaı. a rı . Vedat Ar: G. S. A. d e k o ra t ö r h ocası. S n m i 'f e z l ş : S o n P o s t a l{a�etesi. Sacft Y umer: S o ı ı Posta gazetesi. M u v affak _G aran: Y e n i İ s t a n b u l gazetesi. Samim { i önensay: H. F a k . Ord . Prof. N eyzen Ye dik: �air ve m üzisye n . Peride Celal: R o m a n c ı . He h lu e Boran: eski doçent. N usret S u m e n : <J. S. A . lı e y k t l t ra� h oca. C e m a l Tol l u : G . S. A . ressa m . H. Ziya Ü l k e n : Ed. F a k . Prnf. Mina Urgu n: E<l. �ak. doçent. Salth Oh.er: S o n p o s l a g a z e t e s i . M. Ş<�kiı> T u n ç: ,

Ed. Fak . Orcl. Prof. M u c i t Görberk: Ed. F a k . Prof. Feth i

Erden: O o k t or. Hlls n ll nuld: Y ii k s e k M ii h e ıı d is. N. S. Kii-

- U4 -


semlhal: Eci. F a k . Doçe n t . Berna Mora n: E d . F<ı k . A s i s ­ t a n . Burhan Be lge: Yeııi lstanhul gaz e tesi. İhsan Ad a: Y a tım gaze tesi. Burhan Arpttd: Vatan g a 1. e l e s i . Cevat K arsan: eski ıııe ııHır. Neju t Slrel: G S . A . Heykel traş hoca . A l i Nac i K a r a c ıtn: Milliye! g a z e t e si B a 1 y a z a rı . Halet Ç a nı bel: Ed. Fak. Doçeı) t . Y usuf Ergil ler: Dekoratör. Selam i Akpınar: V a t a n g a z e t e s i . Hamit Ongunsu: Ed. Fak. Onl . Prof. e s k i d e k a n . Heyh a n Biraııd: Ed. Fak. Asist a n . Züh ­ tü Mfiridoğlu: G . S . A . lıeykeltra� lıoca. A bdiilbaki (i ölpı­ narlı: M u h a rrir, e �ki doçeııl. K. Ed. Fa k. Asista n . Bedl'i Rahmi Eyiiboğlu: G . S . A . r e s s a m h o c a . C. Derel i : G . S . A . ressanı . l ı o c a . R e ş a t Se v i nçsoy: Desinatö r. K e m a l Scrı ­ m e z ler: ressam. Haşme t A ka l: re!;sa ı ı ı . iiısan Ayd ın: ressa m . Fe t h i Kara kaş: r e s s a m . Nuri f yen: ressa m . Zlyu K eseroğlu: G.S . A . ressam lıoca. Zeki Ko<�a m emi: G . S . A . ressam hoca . A d n a n Cemgil: c .li k i felse fe h o c a s ı . İlhami D e m i r c i : re s s a m . P. Er km an: res s a m . Fer r u h Başağn : · ressam. Sabiha Serh•l: M o d a , m u h a rr i r . l\lalımut Morah: Şehir Tiya t ru ... u Şehir Tiy a l ro sıı a k t örii. i. Galip Arcun: a k l örii. Necdet Mah fi: Ş. '1' �1 t . Ak. Sami Aya noğlu: Ş. Tiy a l . Ak. Hadi Hün: Ş. T i y a t Ak, İbra him D e n i z : Ş. Tiyat. Ak. Asl a n Aldın: Ş. Tiy a l . Ak. Muazzez: Ş. Tiy a t . Ak. Kemal: Ş . Tiyat.. A k . Huluk Suvt• ı : Ş . Tiyat. Ak. G azunfer Özcan: Ş. T i y a t . Ak. Ferdi Talay : · Ş. T i y a t . Ak. Or h a n Ziya: Ak. N e j lt t Sayma n: Ş. Tiyat Ak, Mus­ tafa Sa v aş k a n: Ş. Tiyat Ak. Muzaffer Aslan: Ş. Tiyal. Hfca n : Ş. Tiyat. Ak. Cah i l Na l bant oğlu: Ş. Tiyat. Ak. Hamit Akrnla: Ş. T iy a t. Ak. Ümit Cengi.ver: Ş. ı\ k . 1\1 .

Tiyat. Ak. Celal Ba lkır: Ş. Tiyat. Ak. Ak. A l i Galip Taş:. a v u k a t , l s t . Baro s u

Atıf

Avcı: Ş. Tiy a t .

i d a r e ı ı ı e disi h e y e ­

Sab ri Sa \·m: avııkal. Mehmet MUııir Eğriboz: a v u k at. İs mail İ•a: a v u k a t . Recai ı\ tu h t" k : a v u k a t. l iııJen.

1 35


ANKARA AYDI NLARI

İ brahim Çallı: ressam. Sa ! ı' Tun a: ressam. R e fik Fersan: M üzisye n. Mitlıat Fenmen: Müzisyen. F erit Al­ nar: M üzisyen . Adnan Saygun: Miizisye n . Muazzez LUtas: Aktris. R efia Şenbay: Akt ris. Cüneyt Gökçer: Aktör. LU.tfi Ay: Mü nekkid, muha rrir. Cah i t S ı tkı Tarancı: Şair. Orlı a n Veli: Ş a i r. Melih Cevdet: Şair. Nurul lah Ataç: M ii nek­ kit, m u h a rrir. FalHı R ı f kı Atay: Milletvekili. Mekki Sait Esen: m u harrir. Mecd i Sayman: Gaze teci. Na z ı m Kam il Bayur: bankacı. Celal Gii ndoğdu: Y ü ksek Mühendis. A bidin Mortaş: Y üksek Miinar. N u r e t t i n Evin: Y üks�k mimar. Pettan Aytaç: Y iiksek nıimar. Fey ya z Köksal: Y üksek m imar; Prof. B e h çe t Kam a y ; Doktor doçent. Ş ü k ­ rü Ertan; Tüccar. Ta"rık Levendoğlu: Dekoralör. İrfa n Şalıinbuş; Dil - Tarih ve Coğr afya fakültesinde profesör. Meluııei Karasan; Dil - Tarih v e . Coğrafya Fakültesinde pro fesör. Mes'ut C em i l : m üzisyen. pro fesör Bülent Nuri Esen ; Prof. İ s m a i l Hakkı Karafakıh; Prof. Va s f i Ra­ şi t Sevig, Hamit Şevket İııce, İ sm a il Hakkı Balamir, Oktay Rifat, Saffet 'Nezih i HiUükba şı, Fer r u h Ağa n, Muvaffa k Özgene:, Şerafeddi n Ay dınl ı k, A s ı m Rua­ can, N. Afacan, Seviuç Düşünsel, Nejat Sa v, Meliha Dumlu, Şer e f Mengü, M. Ü ç e r. 6 Haziran 1 950 Lari h l i ve 6 sayılı NAZIM HİKMET de rgisi nde ne:ıredilen bu beya nnameyi i mza e tmesi lstanlıul Üııiversitesi H ukuk Fakültesi Profesörlerinden Dr. Hıfzı Tİ MU R' a da teklif edilmiştir. Sayın p rofesör bu teklifi re.d­ dederek i mza almak için gelen kadın ı odasırıdan kovmuştur.

NOT: Bu listeyi neşretme kten

m aksadımız komünizm, komünistler ve Nazı m Hikmet ınevzuunda Tiirk m ünev­ verlerinin d ii ? t iiğii gafletin derecesini göstermek, gayet si n- ] 36 -


sice çalış a n k o ı ı ı ü n i s l l e r i n gayelerine v a r ı ı ı a k için kim le r i i 2' ­ ve

aldatabildiklerini br:lirtınektir. Kar.-;; ı Mücadele) g-azetesi n i n 1 9 5 1 t a r i h v e 23 s a y ı l ı ı ı ü s h a s ı n d a ıı

fal

( K o m ü n i z m r:

*

15

T e ın m u l

*

Şimdi, bu menhus ve m e n fu r (Beyan ni.me) y i imzalı­ ya n z e v a t - ı k i r a m ı n kimler olduğunu ve hangi ideal peşinde koştukhm nı öğre ndiniz. K i m i l ı a l k efkarı n ı n , kimi m e ııı l e k et gençliğinin nabzı ııı elinde t u ta n , k i ıı ı isi d e - y i r m i m i ly o n Tiirk'ü temsil etme k üzere - ma alesef B. M Meclisine girmiş b u l u n a n hu ada m ­ la r , y ü ı. le r i n i k ı z ıl l a ş t ı r a n b u (Korkunç H l yinet Vesika•ı)­ na i m z a koyd uklarından rlol is yı; h ii y ii k m i l l e t i m i z e bir tarzi­ ye verip af dil� miyeceklcr ı ı ı i"? . . Eğer o nlar hakikaten bu t op r a iın çocukları iseler, işle ­ dikleri affol u n m a z giinalı sebebiyle hudutsuz bir nedamet d uyacak v � bu vecibeyi d e rh a l y e r i n e getireceklerdir. B .. kalıııı , z a m a n v e hadiseler bize n e le r gösterecek? . . Neticeyi, m e r a k v e heyecanla, bekleyeceğiz!.. Es k işe h i r - S-8- 1 95 1 -

Vatansız erkeğe zindı:ı.n yaraşır, E r keksi:t. v a tana d ii � ı n a n y a r a ş ı r !.. Aka Gündüz

1

ı 1

. . . .. . . -·--···-- ····--------

Fert olarak ın a hvi y etkar , Gözlerİı)"l i kaparım , V a zifemi yaparı m !..

m i ll i y e tt e

dfıva lı y ı z !..

Ziya G Ö KALP

-

- ___

:�

'I !

. . .. .I ' 1!

1

i

1;

1 ; �!!!!j;�!!!!j; ;; ii �ii ! -���!!!!�;;;; --� _� � !;!_ .�� �. ... !!!-� :...!!o! -� =-... = �-:_ . � � --,.. _...-=-. � !!; __ � -'!;; ...� _;;o -=_;;; ;;; .... � -� ..� :=

- 137 -


i ktibaslar : '

Nôzım Hikmet'in Affını lstemiyen

MİLLİYETÇİ GENÇLİK Nazım Hikmet' i n affedi lmesi ınevzuubahs old uğ� ve tn hakku k ettiğ·I zaman milllyet �i Türk Gençliği adına ilgili makamlara (.\eki len telgrafları da aynen 1 1 eışredi y or u z. H N i s a n 1 0 50

- --

HÜURİYET gazetesinden

:

. Türk K ültür Ocağı ve T ürk Ge nçlik Teşkilatı Larafııı d a n Reisic u m h ur İs met İnlinü, B a ş b a k a n Ş e ms et t i n G ü na l ­ t n y ve T. B. M. Meclisi Reisi Şükrü S ara c o ğ lu ' n a � u telgraf ç ek i lmişti r : ·

Bazı ı, o m ü n is t le r in serbest bırakılması için y u ­ pılan faaliyetlerin şiddetlendirildiği şu günlerd e, hü rri y eti lıUrriyeti m t zi ga sbetnıek ve nıi!li h tl n y e ­ mlzi kund akla mak içi n i s t l yeıı kom ünistle.ri n çıka­ rılması muiılenıel bir aftan i s t ifad e e t t i r ilme m es i n i i s t i y oruz . An a y as a n ın 26. ve 42. maddelerin deki salahiye­ te dayanarak kom ünistleri affedecek olanları Mil­ liyetçi Cephe asla a ffetın i y ecektir.

Saygılarımızla

•.•

Tflrk Gençlik TeşkiH\tı Başkanı Necati Tanrıkulu 27

Tilrk Kfiltür o(�aiı Başkuıı ı H e ldr Berk

Mayıs 1 950 - Ulus gaze lesiuden - 1 38

:


Is ta n huld aki Milliyetçi K ii lt ü r Teşekküllerinin t e msilcisi nlaıı Milliyetçiler Federasy o n u , C u m h u r Başka n ı C e l a l Ba ­ yar,

Ha�hakan

Adna n

Menderes

ve

M e c li s Ba�k a nl ı ğı

eliyle ııı ille lvekilleriııe ş u telgrafı çek ın i ş l i r :

muhtemel u m u m i af istifade ettirilmemesini ni:ıi elıemmiyl�tle isteriz. "Çıkarı l m ası

k o m U n i s tl e r in

kanunundan temin

etme­

Keyfiyeti bü y ü k m i l l et i m i z i n fertleri o l arak vt:' mUliy('ltçi cephe adana d eğişme� dile�iıni:ı o larak arzedc>r , komiinistle r i s"e rbes l b ı ra kacakla rı ın tlli b ü n ye m i zi n k u n da k ç ı l a r ı Sil )'ttt• ağmı 1 z ı bi ldiririz. M i lliyetçiler F e de r a s yo n u Başkam

B e kir Berk

1 8 Tem m u z 1 950 - - Sayı n ·

Ad n a n

Yeni S a h a lı gazeteı;ılnd(!u : ,

Menderes

Ba !oj b a k an

A n k n l'R

Politikacı ların ftff�t liği

Nizım Hlk m e l ' l ve onu

serbest bı rakanları Milliyetçi

Gençlik

affetm lye­

cekt l r.

Mill i yetçiler

Fed erasyonu

Başkanı Bekir Berk

Kimin

haklı

o l d uğu n u

h a d iseler ' apaçık göster·

miştir. (15

Temmuz

1 95 1

t a r i h ve '.t3 sayılı

M ii c ft rl e l e gaze tesinden)

.. 1 39 -

K o m ii ni:·. ı e K a rşı ?


lkHha•lar

M Ü D A F i L E R Ahmet Emin ve Lek e Son

nesill e r i n

ye tiştirdigi

Tiirk dil i n e e n b üy ü k l a rd a n

biri ; u z u n

d a n d'a h a ksız gii n iin

biri n d e

y a l nı z

tasa rruf ·edebilen

yıllardır

olarak

adli bir

h ii k nı ii n ii

Bu hali

v e r e n i k i askeri m a hk e m ey e ,

lindeki d osyalarda h a k s ı z lığın Y ir m i

s ii r ü n d ii r ü l iiyor.

d e v ir için, leke diye k a b u l

h u n u n e m ri n i v e r e n l e re, y a l n ız e ­

d e v ri n d e

d e h a reketsiz duran m üyor.

p e k m a h d u t insa n ­

H i k ııı e l ' i n u ğ r a d ı ğı h a bı zlığın m cs ' u liyeti :

ın a h kfı nı iyet

y a l n ı z t e k p a rt i

T ii r k .şairleri n d � n .

b a k ı m d a n d a , m i l l i ba k ı m ­

zind a n la r d a

tarih, hii t ii n

edecekt i r. Nazım

en biiyii k

biitii n d e l i l leri b u l u n d uğu hal­

a d li y e m i z e , y a l n ı z m ii ne v ver nesle düş­

m ilyon

l ii r k t e n

h e r birinin b u

m es'uliyctte

h iısesi vardır. Eğer.

Nazım

düşiince l e r l e san üde

v a rs a ,

H ik nı e l ' t e

k o m ü n i s t n ıı z a riyelcrine nı ııva7.İ

b u n l a r ; Türk

bağla n m a n ın

bir

vatan sevgisi h a ricinde bir

ala m e t i değildir ; Tiirk şairi Na­

z ı m H i k m e t b i r Moskof ajanı o l rn a ml ş l ı r ve ola m az.

1 9 Eyltil 1 949

Vatan, Ah m et Em i n Yalmu ıı

Nazım H i k m e t R usyaya K açtık ta n S o n r a : ' ' Na z ı m

H i k m c t'in

n e ticede u ğradığı a ki b e tc r a ğ m e n bu

�rayreti s a rf e t t i ğ i ın e piş m a n değili m. , ,

3

Temmuz 1 9 5 1 R u s

" N a z ı m H ik ı n e t

Vata n , A h met Emin Y a l man

T e h d i d i

bugün d ii n y a proleter i h t i l a l i n i n e n bii­

y ii k k a h ra m a n l a rı n d a n birisidir. o, sade d e m o k ra t d ü n y a n ı n nefes m a kla

borusu

sayılan bir ülkede

kalmamış,

:ı; osyalist

d�ı v a nı ız ı n

bayrağını

aç­

d ii nya dava s ı n ı y ü r ü t e n bir şair

ol muştur. Ne yazık ki b ii y i i k i h tilalci şimdi bir g e m i n i n nı a h -

--- 1 40 --


r.�ninde

havadan,

o ı ı ıı k u rta. r d ı g ı

rindcıı onun

öyle

sudan

mahru m kötürüm olmuştur. thtilal o n u m a h k ü ııı e t ti r e n reji m i n kcllelc­

zaman

bir

terazi

k ur a c a k t ı r ki,

b u k e llelerin ağırlığı

h a p.s e d i l d iği ge m i n i n a ğ ı r l ı ğ ı ıı d a n ii s l ü n gelecek tir. , ,

1 949 d a A hmt-t E m i n Yalma11'1n b i r Moskof a,,a­ nı ol madığını ve asli o l amıyac�aiı m i d d ia ett iji ve bir v a tanse \' e r o l ara k tanıttığı Nazım H i k m et TUrk ordusunu isyana te ş v i k t e n 1 935 te m a h k ıi m edJld l ­ ii zaman, bir R u s gıı z etesi, T lirk m i l l e t i ni böyle tehdit etmişt i. (1 5

Te m m u z

M i i cfı d e l e

1 95 1

t a rih v e 23 s a y ı l ı

gazetesinden)

K o ı ıı ii n iz ıı ı e

Kar�ı

' ı! -=-------: --:-�- � : . -. : �

1 : 1

!ı 1 1 i

·

Acunu y a r a t a n yiicc T a n rı ! Tiirk 'c, insa niy e t ten

·

ı 1

e v v el , T iirk m i l l e t ini d ii-

şündii r t ! İnsanların « İ n � a niyctçilik» göz hoy a m a k için ic a t e d i l m iş ,

saniyet m a sk � s i

1 .

, i

d e d i k le r i ş�y .

bir b o y ad ı r .

taşı y a n öyl e m i l l e t l e r

maskeler inin a l tın da canavarlar yaşar. heniiz , g öre n olmadı.

İn­

vardır ki,

İ ns a n iyeti ,

1 ı 1: : 1

: �

Tanrım ! Tii r k ' e sağla m , s ü r e k l i bir irade ver ! G üçlük­ lerde sa brını , t a h a m m iiliin ii , aynı zamanda gayre­ t in i a r t ı r ! Ona, esas 5eciye ol a rak , va-zife m u h a b­

i: 1 i

b e t i ve me s ' u l iy e t duygusu v e r ! . . Mes'uliyet i , Türk ' :

y ur d undan . cbik e t m e ! E.n büyiik kuvve t i n , Türk-

: : lük a�kı o lduğun u Tiirk'e öğret ! . .

Or. Rıza

- 1 41

! :

NUR

1

1 ' ·


Valan•ız

Şiire

Yazılan Rica Mektuplara

Yiııe 15 Tc ıı : nı u z 1 95 1 tarihli ( K o m il u izme K arşı Mü ­ cadele) gazetesinden öğreniyoruz ki, birçok tanın ını� z e ­ vat (Vatansız Şi\ir) e bir takın-İ mektuplar yazarak açlık �revinden vazgeçmesini rica etmişler. 1 5 M a y ıs 1 9 5 1 tarih ve 4 s a yılı (Nazım Hikmet) d e ı·­ gisindc çıkan v e her biri - ayrı ayn b a k ı m l a r d a n dikkal ve ibretle o k u n m ı y a lay ı k olan bu mektuplardan e n tere�an bulduğumuz iki t a nesini, a y n e n , b uraya aktarıyoruz : Prof. Dl'. H e h çe t -Ka m a y ' ı n Mektubu Hakkında r e v a görülen h aksızlığın ve kanunstJzluğıııı 1 3 yıldır çektiğin ıztırahını, ben, hemşirem ve evlatlarını bii­ t ii n ruhumuzla ve kalbimizle · a y n e n y a ş a d ı k. Yeni de nıokra­ �i d e v ri n in b u haksızlığı k ök ii n d e n sileceğine ve ızlırapları­ nı di ndireceğine emin ol ! Se n d e n bir ın eın le k e l a ydı n ı sıfa­ tıyla kendi namıma ve evlatlarım namıııa gözlerim yaşara rak şimdilik g revi ne fasıla vermeni, b i.i ti.in kalbimle niyaz ve is­ tirham ederim. -

.

,,,

*

Prof. Alımet Cevat E m re'nf n

ıı ı

Mek t u bu

Yıllardan beri s e n i n içi n ağlıyan ihtiyar hocanııı y a ş l a n ­ d i n d i r e c e k karan esirge me, y a v r u m , sevgili oğlu m. :tı::

K e ndilerinden en y ii k s e k

*

:;:

mevki ve payeleri esirg·e ııı c d i �inı iz m uhterem ze v at, ınalüin gayretler n e t i c e s i n d e affol ı ı ı ı ­ d11ktan so n r a soluğu Moskofista nda alan (Hainler İC. rah) h i r soysuz i�·in, işte böyle yamp yakılmışlardı. Şimdi, siz ol u n da : "Talihsiz vatanım ! Mübarek toprakların üzerinde k i mler y a ş ıy o r zavallı mille tim, sana kimler lıii k m cdiyor ? . ,, diyerek, acı acı fe rya t e t m e y i n !.. B ı ı nııııla bera ber, artık, o la n c)lmuşt ıı r. Realiteleri, bütün feca a t i n e rağmen, k abullenip bağrımıza La.ş basmaktan haşka çarem iz yok. Allah, yardıııı cımı7. olsun !.. Eı:;kişehir 7 / 8 I 1 95 1 - · -·

,

.

,

-

1 4'2


Ey Sev g ili Türkiye ı. . . Senin için tutuşur, senin için yananın : Ko y n u n d a elli milyon ş e h i d i m y a t a r d iye !.. Gece, gü n d ü z adını vecdiçi nde anarı m , E y m ukaddes v a t a n ı m ! Ey s e v g ili Türkiye !.. .

b ı ı r d a , kah Konya'da , dertli kadın anam, şu h a s t a k ı z bacı m d ı r !.. S e nd e n başka k iın seın y o k ş u yalancı d ii nyad a , Seviiıçlerin sevincim, acıların a c ı md ı r ! . . Y aşarı m h a y a t ı nı k fı h Şu

Mazim sensin, halim sen, istikbalim yıne s e n ; Her karış toprağ111da bir hatıram, izim var ! . .

Nasıl çarpar yüreğim

a ş kın ile

bir

bilse n ,

Sensin b a n a atamdan e n kıy ın e ı l i yiidiı:a r ! ..

Değiş m e: nı bir taşmı - e m i n ol ki cih a n a , Şu harap kulübeler gözümde bir saraydır ! . Se nin için d o ğ u r m uş b e n i doğura n a na , Göğs iim s a n a bir k a l k a n kol l a n ın birer yaydır !.. -

.

,

Sen bizimsin, biz senin . . . T a n rı m böyle buyurmuş, O k u ru m ta r i h i ni , guru rla, y a p r a k yaprak !.. Atalarım n a m ı n ı d ü nyalara duyurmuş : Şimşek n allar altında sarsılırken bu topnık , !,. Suları n sanki Kevser, b a ğl a rı n l reın Bağ·ı, Sevgilimiz bir sensin, bir d e asil h ü rriyet J..

. 1 43 .


Y aş a t a c a k Türklüğe yeniden "Altın Çağ,, ı :

1 1e r güçliiğ"ü ye n e re k bu "Gençlik,, le, bu " MiJle t,, ! . .

Sendedir ilim, irfan, sendedir �iir, s a n a t ; Olmuşsun . asırlarca medeniyet beşiği !.. Mevlana d i y a rı n a <ıçınca ruhum kanat, " Y eşil Türbe,, de nası� ö p m e m G ü m üş Eş ig-i '? .. Kahra m anlar sendedir, Serdengeçtiler sende, D e ğe r biçilmez sana, ey güzel A nadolu !.. · K im bilir kaç hükü mdar kapında olmuş be n d e Baştanbaşa tarihin şeref d olu, şan dolu !

·�

* "'

K i ı ı ı rniş sana lıor bakan '? Gelsin de bir göreyim, Mukadderdir o n unla ö l ü ı n dirim ce ngimiz ! . . O m u h teşem ba�ın a bir t a ç l a ben öreyi m : " Alla h , A l l a h !,, s e � iy l e inlerken gök, dağ, d e n iz !.. -

* ·� *

Kuvvetim s e n d e n gelir, sensin i m a tt kay nağ·ı rn, Senin için a t ıldım şahla narak m eyd a n a !.. Çiğnetirseın "Moskof,, a seni bir g ü n alçağı nı , S e n i n için g ir ı n i ş i ın g e n ç yaş ı ı ıı d a zindana !..

Se n d e n ayrı yaş a m a k kabil m i benim için

'?

Tanrı olsa k üserim !.. Bir d akik a ayrılsam yanarı ı ı ı i ç i n için , S a n a uza na n b ir d i l, dili m olsa ke ser i m ! Bizi

ayır.an k u v v e t

·� >� :::

Dinle rken m e nkibeııi bir C ura'ııın s e s ind e , K oçyiğ'it "Köroğlu,, ınun na r a sı nı d u yanı n ! . . A y Yıldızlı bay raıtırı y a ş a rk e n gölge sinde, Sana hor bakan bir göz, gözü m olsa oy a rı m !.. -

Eskişehir .

1 44

-

10 / 3 / 1948


Seydişeh ir'e Div et Konya'mızın genç ve idea l i s t ga::o:etecilerine Şehirler sultanı Konya'm ızın birkaç ilçe ve bucağına yaptığınız Ledkik seyah atlerinin her bakımdan takdire layik intibalarını, günlerdir, (Yeni Kolı ya) ve (Yeni Meram) siitunlan n<la alaka ve heyecanla okumaktayı m . Geniş bir vuk uf, realist bir g·örüş ve iyi niyellerle sosyal ve ekonomik davalarımızı adeta didik didik eden bu güzel ve vatanper­ verane yazılarınızın rulıu ıııda bıraktığı silinmez izleri, ş u iki keli meyle ifadelendirmek m ü m kündür: S e v i n ç ve üzüntü ... Seviniyoru m . Ç ünkü, gezdiğiniz yerlerin tabii ve Lari hi güzellikler in i m uh teşem birer tablo hülin�e gözlerimizin önü­ n e sererek, kalbleriınizdeki m ukaddes yurt ateşini büsbütün körüklüyorsunuz. Ömür baharının dört m evsimini - vatan ve m illetine olan hudutsuz aşkından d olayı - zindanlarda geçir­ miş bir Tiirk evladı, bu içli yazılar karşısında sevinç ve he­ yecan duymaz da ne yapar '? . . Üzülüyorum. Çünkii, birçok m azhariyetlerine mukabil, tabiatin a mansız gadrine, i nsanların deva mlı ve insafsız ih­ maline uğrayan bahtı kara ili m izin sayısız dertlerini dile ge-, tiriyorsu nuz. Bu derllerl e d;l.iıııa hemdert olan hassas bir yurt çocuğu, canlandırmıya m uvaffak olduğunuz hazin m a n ­ zaraların sey rine dalarak, nasıl üzüntü duymaz ?.. Aziz v e değe rli m eslektaşları m , Tesirleri her ne olursa olsun, yaptığınız hizmet ç o k bü­ yükt ür. Sizin bu samimi ve ferağatbr çalışmalarınızı - bir takım dar görüşlü, yurt sevgisinden m a h nı ın, tenkit ve m ü ­ nekkide dü-ıman eyyamperestler küçümsemek isteseler bile kadirşinas h emşehrilerimiz daima minnet ve şükranla ana­ cakla rdır. Bu vatana yalnız ve yalnız miğ·deleriyle bağlı bu­ hıııanlard a n yükselmesi muhtemel çatlak sesler, çalışm a şev­ k i 11izi asla kırmasın !.. Her şeye ve her şeye ra�ınen şerdli •

1 45


vazifenize, yılmadan, devam ediniz. Zira gerçek vatanpeı'­ verlere yakışa n hareket tarzı, ancak, budur. * * *

Şimdi, gelelim sadede : B u satırları yazmaktan (daha doğr usu bir arkada­ fl aşıma dikte ettirmekten) maksadım, sizi Seydişehir'e davet etmektir. Çünkü kazamızı, henüz, ziyaret elıııediniz. Fakat oraya m uhakkak gitmenizi, zalim bir hastalığın insaf­ sız pençeleri arasında kıvranıp durduğum şu anda, sizden rica ediyorum. Bu, belki de, memleketi için her an kalbi çarpan bir hemşehri meslektaşınızın son arzusudur. Hemen ilfıve edeyiloll ki, bu arzu, yalnız bana ait bir şey değil... Bütün Seydişehirlilerin dört gözle yolunuzu beklediklerini, asla, u n u t m ayınız. Şurasın ı da hiçbir vakit u n utmayınız ki, b u güzel, fakat lalihsiz yurt köşesi - e n az gezip gördüğünüz yerler kadar kalkın mıya ve ilerlemiye muhtaç, asırlardanberi hep kendi haline bırakılmış, dert ve ıztırap kaynağı bir beldedir. Ya­ pıcı ve yaratıcı ellerden büyük himmet ve gayretler bekli­ yen bu garip beldeyi de en kısa bir zamanda ziyaret et­ ıııek, onun yanık bağrından y ükselecek canhıraş feryatları ürpererek dinleyip yaralarına neşter vurmak ; kısacası Sey­ dişehir üzerine ilgili makamlarla halk efkarının dikkatlerini çekmek vazifesi, bugün, siz değerli meslektaşlarıma düşü­ yor. Bu şerefli m emleket h izmetine seve seve koşacağınız­ dan eminim. Zira sağlam havası, temiz suyu, lsviçre'yi an­ dıran şirin manzarası, bol mesire yerleri, e teğinde yükselen heybetli Küpe Dağı, seyrine doyum olınıyan ınasınayi göl ü, şifalı kaplıcaları, içinde m übarek insanlar yatan cami, t iirhe ve ziyaretgahları, cennet gibi bağ ve bahçeleriyle yeşillikler içine göm ülen Seydişehir ; cidden görülmiye ve ı;rezil rııiye değer güzel bir y urt köşesidir. Şair :

Ne arar da bulamaz

insan oğlu

- 1 46 -

yeşilde

...


demiş. Siz de, yemyeşil bir t ab i a t dekoru ortasında gürül giirül akan sularla, cıvıl cıvıl ötüşen kuşları n ruhları okşayan tatlı seslerini dinliyerek yorgunluğ-uın u z u gidermek, geniş ve rahat bir nefes alabilmek için, her aradığın ızı Seydişehir'de bulabilirsiniz. Hele onun tuzlu, karanfilli, sade ve şekerli nefis leblebileriyle K onya'ın ızın e tli ekmeği kadar meşhur mis kokulu güvecini bir kere yeyip te her vakit aramamak, adeta imkansızdır. Coğrafi sebepler yüzünden maalesef çok geri kalan ka­ sabamız, folklor ve fikir hayatı bakımından da bir h ayli zen­ gindir. Şe h rimizin büyük kurucusu Horasan Türklerinden Seydi Harun u Veli Hazretleri, türbesi her yıl binlerce kişi tarafından h ü rm etle ziyaret edilen Hacı Abdullah Efendi, ünlü Türk tarihçisi Naima, büyük Türk H u ku kçusu l bııil Emin M a h m u t Esat Efendi, değerli aydınlarımızdan Prof. Dr. Sadi Irmak, ilah . gibi memleket çapındaki şöhre t lerimiz le, haklı olarak, iftihar etmekteyiz. -

.

­

Genç ve idealist meslektaşlarım, Seydişehire giderken aranızda bulunmay ı ve dokuz yıl­ dır hasretiyle yanıp tutuştuğum bu aziz ve m ü barek beldeyi ziyaretiniz sırasında sizlere faydalı o l m ay ı çok isterdim. Fa­ kat, bugün için, buna maalesef i m kan yok ... A m m a, m üste­ rih olunuz Ç ünkü, sevgili hemşeh rilerim beni kat'iyyen aratınıyacaklardır. Sonderece misafirperver olan bu mü nis insanlarda, e n çok şu meziyetleri bulacaksınız : Canda n .

alaka, h ud utsuz samimiyet, kuvvetli de vefa ve civanmertlik

dostluk, ah­

•••

Sizi hürm e t ve m u habbetle kucaklarken ilçem ize şeref vermenizi tekrar ric·a e cj iyor ve davetiye olarak ta �redi sene evvel zindanda yazdığım, bir destanımdan bazı parçalar sunuyorum : ,

- - 1 47 --


Seydişeh ir Desta nı

l*J

Sorarsanız adı Seydişehir'dir, Doğ"duğuın yer başka yere benzemez !.. Ondan ayrı bana hayat zehirdir, Doğduğum yer başka yere benzemez ! .. Y urt seçmiş kendine bu m u tlu yen : Seydi Hanın adlı Horasan e ri, Adıyla anılır o gündenberi, Doğduğum yer başka yere benzemez !.. Sarmış e trafını dağlar, h üyükler, Gezinir koynunda ala geyikler, "Yurd u n lsviçresi,, demiş, büyükler, Doğduğum yer başka yere benzemez !.. K uş bakışı baka n Sağla g-Ôlüııe, Arslanlar yatağı Y a rı m bel'ine, V u rulur bu giizel Türkmen iline, Doğduğum yer başka yere benzemez !.. Toros'un boynunda bir incidir o, Kazalar içinde birincidir o, Y iireğiın de tatlı bir sancıdır o, Doğduğum yer başka yere benzemez !. Şirin m a nzarası cana safadır, Havutları [**) bin bir derde şifadır, Halkın ın şiarı dostluk, vefadır, Doğduğum yer başka yere benzemez ! .. Dilşınez aşıkların elinden s azı, Burda gör baharı, burda gör ya:z:ı, Surda seyret K ö roğlu'yu, Ayvaz'ı, Doğduğum yer başka yere benzemez ! ..

.. 1 48 ..


iç ayranı "Gül Fatma,, n ı n elinden, iç te anla Tiirkıneı�lerin dilimlen , Geçilir m i yaylaların gülünden "? Doğduğu m .yer başka yere benzemez !.. Ağaçlarda m eyveleri sallanır, Gün vurdukça şekerleııir, . ba llanır, Sepet sepet eşe, dosta yollanır, D oğduğum yer başka yere benzemez !.. Çayırdan sofrada bekliyor sizi : Fındığı, bademi, dudu, cevizi ; Mısıdar, t�bakta bir altı1n di:ıi, Doğduğum yer başka yere benzemez !.. Leblebisi ün salmıştır her yaııa, Nar giiveci iştah verir insana, iç Ağaoluk' tan [*':":'], iç kana kana, Doğduğum yer başka yere benzemez !.. ÖCAL der : "Tapınca Tiirkmen soyuna, Aşka gelip destan yazdım boyuna, Doyamadım havasına, suyuna, Doğduğum yer başka yere benzemez !..,, * * *

Davel benden, icabet sizde n , tevfik ve hidayet yalııız Allahtaııdır. Eskişehir [*] Bu destanın tamamı, 97 çıkmıştır.

-

-

12 I Haziran / 1 95 1

98 sayılı Konya dergisinde

[**] Havut, kaplıca demektir. ['�':"�] Kasabanın meşhur ı çıne suyu ... y

1 49


D E F O L U N ! .. -- Vataııı harap, milleti perişa n edenlere -- -

27 y ıllı k uğursuz saltanalları zamanında y alnız ve y a l nız kendi süfli menfaatlerini düşünen ve bir t ü rlü doymak bil­ ı n iye n m e nfur ihtirasları y üzünden aziz vatanım ızııı harap, s e vgili m illetimizin perişan o l m a s ın a sebebiyet veren C . H . P. kodama nlannın t a ri ht e misli görlilınemiş i h mal, imha, zulüm, istibdat, i m a n s ı zl ı k ve vicdai1sızlıkla rı nın a ncak bir kısmını, aşatıdaki şiirde okuyacaksı n ı z . S ır f m illi y etç i ve m uk:ıddesatçı olduğu için mahut Sağır Sultan ile he mpalarının hışmın a uğrayarak gençliğinin en verimli günlerirıi Engizisyon devrine rahmet okutan korkunç zindanlarda, adı bile insana iirpenne veren ıniilhiş (Tabut­ hık ) larda J{t ç i re n genç ve kıym etli şair arkadaşımız Cemal Oğuz Öcal'ın milletçe duyduğumuz bü y iik ızt ırapları dile getiren bu pervasız şiiri 1 949 y ılı n da y a z ılmı ş , fakat o za­ manki menfi şartlar altında - m aalesef - neşrine i m kan bulunamamıştı. Biz, t a rihi bir vesika mahiyetinde ola n , bu giizel şiir i bu­ �iin m e m nuniyetle neşrederken milli ve m ukaddes va zife l e ­ rimizden birini daha yaptığımıza i n a nıyoru z . - -- H Ü RA DA M

E y b i r sa nd a ly a için y ü zb i n t a kl a k a tanlar ! Ey bu masum m il leti birbirine katanlar !.. O k u n m uy o r yüzlerde b aş k a bir şey hüzünden, Memleket h arap oldu hırsınızın y füc. ü nd e n !.. S öy l eyin , ne ya p t ı n ı z , bunca yıldır vatana ? Dehşetle ü r p eriy or b a ksa insan ne yana !.. Tarihi eserlerin viraneden farkı yok, . .. Elini z de iş gören bir idare çarkı y ok !.. Hep m.enfaat uğru n a sallanıyor k a vu k la r , En yüksek mev k il e re kurulmuş dalkavuklar ! . . , : •:,

- - 1 .�0 ---


Asker kaçakları n ı yaplınız Meb'us, Bakan, Düş man değ i l , sizdiniz bizleri nare yaka n ! . . (Dilde, dinde ink il a p yapıyoruz) diye rek , Kesildi her biriniz birer korkunç Engerek ! . .

Yayıldı bünyemize saçtığınız zehirler, Size lane t okuyor bugün köyler, ş eh i rle r !.. Ecdad türbelerine asarak hirer kilit, Ettiniz şuursuzca (Balı) yı her an taklit ! . . Medeniyet ölçünü z d eğil ın i dir : Ba lo , dans ? K okmuş (Garb) ın öniinde yapan kimdir reverans ?.. Artıyor g ü nd e n güne seffilıet, içki, kumar ; Aklı başınd a olan acep si7.den ne umar ? .. Siz ki çı p l a k gezmiye dediniz : (Asri Hay at), Halimize bakarak gülmektedir kainat !.. ( Laik) liğ i (Dinsizlik) manasına aldınız, Mukaddes kitapları yerden yere çaldınız !.. Sa yenizde z ın d ık l ık geldi ınoda haline, Kastel liniz haince yurdun istikbaline !.. Milli v arlığımızı yok etmekti derdiniz, Bizden olınıyanlara paye, değ·er verdiniz !.. Çiğnendi m ukaddesat, ne ırz kaldı, ne nfırnus ; Yediğiniz h altla rı y a z s a m olur bir kaamus !.. K alkar da vicdanlardan, bay l ar , Allah korkusu ; Kalır m ı çevrenizde namus, haya duygusu ?. . Fakat yeter, · h e r şeyin b i r haddi, h ud udu va r ; G ör ii lmem iş (Bizans) ta ahlaksızlık. bu kadar !.. (Par a ) ile (K a d ı n) a Allah diye taplınız, Olanca r ez illiği, alça klı�ı y a pt ın ız !.. . I3iz v e r m e se k te tarih cezanı z ı ve r e c ek , Hem de her bi.riı�izi çarııııhlara gerecek ! Çün k ü siz (Vazife) ye kötü bir kulp takl ın ı z, l� başında d e m çe ki p keyfi nize baktıııız !.. �

151 -


Hayat felsefenizdi şu kahrolası ( B oş Ver !), Bu felscfeyle vatan ya ndı, kül oldu yer yer !.. (Efendimiz) diyerek söııı ii !·d ü n ii z (Köy l ü � yii, Ayırmadını z a�la soysuz ile s oy l uyu ! .. Mertleri tepeleyip, naınertleri tuttunuz, Bazan bir at, bir deve, baz.an bir fil yuttunuz ! . Yığarken altınları yaba ncı bankalara, Benzedi her biri n i z (Züınrüd Ü Anka) lara !.. D ur durup karşınızda h a l k ı elpençe divan, Yorulduğunuz yere yaptırttınız birer han !.. Zelzelele r. seylaplar e d e ı: k e n yurdu harap, Y aldızlı ialonlarda içtiniz votka, ş arap !.. R ii y ii k ıztıra bıırıız ne ş e v erdi �izlere, Döktük dertlerimiz dağlara, denizlere !.. Gilti binlerce insan, mahvoldu binle rce ev, Y ü kseldi l ii l ü n ü m ü z göklere alev a l e v !.. Nice (Dul) un, (Yetim) i n ağzına ırem vurdunuz, Viraneler ü s t ü n d e kaşaneler k ur d unu z !.. K a nıyor derin derin h a l a halkın yarası, Y ü z ii n iize vurmuş hep kalbinizin karası !.. Ne zaman dinecek bu ı z t ı rap l a r, sancılar '? Y akındır sizden bize yedi kat yabancılar ! . . Bitirirken milleti : Frengi, Sıtma, Verem ; Gösterdiniz v a t a n ı d ü nyaya : Bağ-ı İ r e ı ı ı ! . . ·

-

-

.

-

\

'

X aptığınız zuliimler, o d a ayrı bir fasıl, Anlatayım bunları gelecek n esle, nasıl ? . . K i miniz hir ej d e r h a , kiminiz bir de vcliniz, K mllar gibi du m a n lı havalan sevdiniz!.. Neler yaptmız, neler (23 Türkçü) gence '? Kaydetmiyor tarihler böyle korkunç i�kencr: ! .. (Tııbullıık) a sokulan gerçek iilkii erleri, Döktüler e m rinizle beş ay ecel- terleri ! �

1 52 -


Kimdir rahıııet u k utaıı (Eng-izisyon Devri) ne 'r' Kimlerdi göğiis g-eren Feleğin her cevrine '?. . İnlerken zindanlarda (Hakikat Y olcuları): Bastınız bağrınıza (Vatansız Solcuları) !. . Ki miniz bir (Nerun) d u, kiıııiniz sanki (Şeddat), Boş bularak meydaııı oyn�ttınız yurtta at !.. Astığınız astıktı, kestiğiniz kestik hep, Sefa let çekmemize oldunuz sizler sebep ! .. Y eıııedik yirmi beş yıl - - bir gün bile - tatlı aş, Andırıyor bir nehri gözü m üzden akan yaş !.. Kıydınız acımadan (Otuz Üç Vatandaş) a, Vurdu anam, kardeşim başını taştan taşa ! Teslim e ltiniz nasıl (200 Tü rk) ü (Rus) a '? Kahrından öldü ba cını , heyhat, kan kusa kusa !.. ., Kapladı (Senirkent) Le ruhları ölüm yası, Ne korku n ç faciadır (Arslanköy Faciası) "? Bir koyun sürüsüydü sizce bu asil millet, Dayanı l m az hal aldı, arlık yeler, bu zillet !.. Boynu bükük yetime döndü m ü barek Hilal, Bu gidişle m u tlaka çıkacaktır ihtilal ! . . Ey s a y ı sı z m azh1ın uıı benliğini kemiren ; (Bizon Ö küzü) gibi günden güne sem iren ; Ey vicdanı nasırlı, kafası örümcekli ; Ey dışarda, m askeli, içerde büriinıcekli ; Sıfırlaşınış mahlüklar !.. Art:k yeter, susunuz ! Y�diğiniz hakları bir kenarda kusunuz !.. Bir tek hasırınız yok d ü nya yansa içinde, Ne bulunur alemin soysuzunda, piçind e "?:. İçiniz çirkef dolu, dışınız yalan, dolan ; Meşhur sözdür kocunur elbet yarası olan !.. Varlığınız çekilmez bir y iik oldu, doğrusu, Ça lınsın topunuza birden paydos bonı s ıı !.. .•

- 1 53 -


İster SaraçııR o2"1 u, İiter (Milli' Şef) oiun, Yere ba tsın adınız, başımızdan defolun !.. Eskişehir

16 Eyliil gazetesinden.

1 952 tarih

ve

210

-

3 Mayıs 1 9119

sayılı (H Ü R ADAM)

Ulu Tanrım ! Milli büyüklüğün tek şartı yüksek ideal, buna ulaşmak için de yüksek a hlak, fedakarlık ve sebat lazım olduğundan Türkleri ahlaklı, ,,

sebatlı, fedai

yap! . .

Türk' lin tepesine müstebit koma !

Bir milleti

bir zalim elin birleştirmesi, n� olacak? .. Bu, sun­ idir;

bir

gün birden daiılır. Onun için, Tanrım,

Türkleri sen kendi elinle birleştir ve her

şeyden

evvel ruhları birleşsin! O nl arı, tek bir kafa gibi, birleştirici bir kültür sahibi et!. . Türk milletini, lafçı değil, el inden i ş gelir ini il

j

sanlar dl Bir şey söylemek, vazif� yapmak değil­

dir. Onu filen yaı)n1ak ve yaptı rn1anın vazife oı.. duğunu beyinlerine sok !.. Dr. Rıza N UR

11 ! !�������������........ ... ��� .. •

1 54

��·!

......

1


1 4 May ı·s Zaferi

- Bü y ü k M illetime -

Doldurup ba h l ı ın ı zın a sırlık çilesini, Y ıktık ( 1 4 Mayıs) La istibdat kalesini!.. Başımızda yok artık ne diktatör, ne de Şef, İ.�ledik biz bu gii n ii tarihe sedef, sedef !. Gönüller hür göklerde olmuştur sancak bugün, Hakiıniyel m illetin olmuştur ancak bugün ! . Kurtarıldı baskıdan dininfrz, imanımız, H ürdür bugün - çok ş ükür - fikrimiz, vicdanımız!. K a nı ndan kan verenler b ayrağının rengine, Girdiler dolu dizgin demokrasi cengine!. Farksızdı büyük, küçük bu cenktct bir neferden, Döndük bugün zaferle bir m uhteşem seferden!. *

*

*

Ey Türklük davaı;ına gönül veren arkada.ş! Katıl ki safımıza hızlansın kutsal savaş!. Elimizde sönmiyen T iirkçiilük ıneş'alesi, Dili mizde ( Kemal) i n ( Hürriyet K asidesi) !. •

, Varı mız, yoğumuzu harcayarak vatana, Y iirüytdim bu günü kuHayarak yanyancd. Kalbimizde aşk·� ile çarptıkça ULU ALLAH, Bizimdir ( B üyük Y arın), bizimdir nurlu sabah!.. Eskişehir - 1 4-5- 1 950 Birinci Cildin Sonu

·-


iÇiNDEKİLE R .J:?.ayfa Nu.

Yazının. Başlığı Takdim ve Şükran Borcu Her Şey Vatan için

Çocuk Davamız

Talebe mi Y e tiştiriyoruz, Y o k sa Ültra Modern Sevdazedeler mi ? . . Şeyh Sadi, Yelim Çocuklar ve Bize Diişen K u tsa[ Vazife Ayşe Abla'ya Açık Mektup Çocuk ve Lüks Zavallı Jurnalcılar!.. Emeğ·iıniz Boşa Gitmedi. Allah Tevfik İleri ile Zeki Tanıl'dan Razı Olsu n!.. Çocuk Diıviısı, Boş Laflarla Halledile m e z ! . . Hayat ve Kitaplar Çocuklar, Gençler, Filimler K adınsız Bir Aşk Romanı İlmin, Hayatın Bencesi Saygısızlık la M iicadele Türkçemize Saygı . Mukaddes Mabetlerimize Saygı İstiklal Marşımıza Saygı Müstehçen Neşriyatla M iicadele Şehvetnfını el e r ve Gençliğe D üş e n Vazife Biraz Ciddi Olalı m !.. Darısı, Bizimkilerin Başın a !.. Müstehc,:en Neşriyat ve Türk Gençliği

İçki yle Mücadele

İçki ve Gençlik Y eşilaycılar Marşı Tiirk Gençleriyle Hasbihal Komünizmle Miicadele -

1 56 -

3 4

18 24 26 29 33 ��6 38 42 51

54 59 61 63 69 . 71 73 75 80 82 83


Soysuz . Pqlonyalı Bu Bozguncu Sapık l a Kiıııdiri. Nihayet, Şanlı Bayrağımızı da K irlelliler!.. Varolun Muradiyeliler!.. Bu Ne Hassasiyet? . Komiinist Maskesi ve Kızıl Tahrikçiler Dünkü ve Bugiinkü Büyük Taarruz Asmak Lazım, Asmak! .. Şevket Mocan'ın Y olladığı Telgraf (İktibaslar) Şevket Mocan'ın Mektup ve Telgrafına Cevap Asmak Lazım, Asmak!.. (iktibaslar) Kızıl Şairi M üdafaa Eden Sütii Bozukla r Hakkında Neler Düşünülüyor Acaba'? .. (İktibaslar) Nazım . Hikınetof Y oldaş'ın Sefil .

M üd af'il e r i n e

Yine O Mesele (İktibaslar) Kızıl Şfürin M üdafilerine Birinci İhtar!.. Soruyoru z (İktibaslar) Protesto ve Lanet Korkunç Bir Hiya net Vesikası Nazım Hikmet'in Affını İ�teıııiyen Milliyetçi Gençlik (İktibaslar) M üdafiler (İktibaslar) Vatansız •Şaire Y azılan Rica Mektupları Ey Sevgili Türkiye!.. Seydişehir'e Davet Defolu n ! . . 1 4 Mayıs Zaferi İçindekiler

87 89

93 97 99

1 05 111 1 15 1 19 1 20 1 23

1 25 1 '2 7

1 28 1 29 131 1 32 1 33 1 38 1 40 1 42 "143 1 45 1 50 1 55

1 56


Fazhoğlu Cemi l Oğuz Öcal'ı n E s e r l e r i :

Basılanlar :

- Yurttan Sesler Türk Geliyor! . . A t a Sevgisi Savulun Kızıllar, Gençlik Geliyor!.. Türk Çocuklarına Milli Şiirler - Her Şey Vatan için

2

3 4 5 6

.( Şiirler ) ( " ) ( ) " "

Tiikcııdi "

"

"

Mevcutlu var) . (Makaleler, 1. ci Cilt)

Basılacak O l a n l a r :

1 2

-

3 4

-

5 6 7 8

9 10

11 12

·

-

Mehmetçik Kore'de (Şiirler) Ola n Oldu Bizlere (Hapish a n e Şiirl e ri) (Hicivler) Şefname Türk Gençlerine Ülkü Şiirleri (Şiirler) Irkçılık-Turancılık Davası n ı n lçyüzü (Halırat) Her Şey Vatan için (Makaleler, 2. ci Cilt) (Şiirler) Sevdiklerimin A rdından Y ıırt Güzellemeleri K utsal Sevgiler Seydişehir Folkl:.ıru Ba� Belaları

(Şiirler) (Dini, Milli ve içtimai Ş.) (Derlemeler) (Hicivler)

Çocuk Davamız ve Milli Terbiye

(Tedkikler)


Ya nh' Sayfa

Satır

8

1 6 6 9 '.20 5 19 'l 1 '2'2 00 19

8

14

42

45 46 46 46 46 68 69 70 73 75 Y7 101 lo1 1 02 1 17 1 30 1 37 1 47 151

1

1 'l 3 '.2 8 16 15 32 '.lJ 14

3 9

Doğru Cedveli

-

y ıı ıılış

Doğru

. ( xx ) a kınıdır

a k ın ı m effırke m i n

m efkurem i n

ya yılamn mıştır. i pe k e nte r a s a n

y ay ı m l a n ı ı ı ı ş t ı r.

slıiistismakiliği

ders K ıy ı rcık Paşa

M ühtehçeıı n l ar ı edebivatıyla bizde g a n g re n o

ipek e n te r e s a n

sô.iistimalciliğ· i de r s i K ıvırcık Paşa Müstclıçen o n ların edebiy a t ıyla

biz de ka ngren

ilçesine

ilç�siııe

m üsibetlere

Felek

felek v a t a ı ı p ev e r l e r i n e

(

lüın

u si be l l e r e

)

Eııı ı ııin

valan p e r v e rlerine (Ölü m ) Emin

işled i k le ri

işledikleri

yorgunluğum uzu

yorg-unluğu ııuzu d e 12" i l mi d i r

d c: Q'i l ı ı ı i d i r


ı:·

li

1 li

��������- -�-

Türk Çocu klarına . Milli Ş i i r l e r -

r

İlk ve orta okul öğ·rencilerimizin Türkçe, rih ve

Y u r ddaşlık

B ilgisi

dersle rinde

Ta­

yardımcı

v:ızifesi görmek, onların milli d uygularını kuvvet­ :

1'

lendirmek ·maksadıyla yazılan ve benzerlerine tercih e d ilen bu kitabımız, tükeıı mek üzere d i r . O k u l kooperatiflerine, lere ve öğrenci

öğretmenlere, öğrenci­

velilerine - posta

ücreti

ta rafı­

mızdan ödenmek ve o/o 20 tenzilat y a p ı l mak su­ re tiyle - derhal gönderilir. S i p a r iş vermekle g ecikmeyini z ! . .

,



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.