EDGAR GRANViLLE
Çarlık Rusyasının Türkiyedeki Oyunla rı
ORHAN ARIMAN
İNKILAP
TAYIMLUI SOKAK 25/2,
ANKARA
Birinci baskısı Ağustos 1967'de Ankara'da Nüve Matbaası'nda yapılmıştır.
ÖN SÖZ Anadolu'nun bütün insanlarını severim. Türki ye' den kaçan Ermeniler
arasında, Türkçe konuş
madığı için kızını soydaşına
vermeyenlerine , bak
lasının üstüne koyabilmek için Türkiye'den getirtip saksıda dereotu Memleket
fon'u
tohum
yetiştirenlerine rastladım.
karasevdasına tutulmuş ve eski Merzi
bugünkü Marsilya'ya
yıldır kendisini ve ailesini
kıyaslayanlarını, 50
kurtaran bir Osmanlı
paşasını arayanlarını, elinde keman Avrupa kahve lerinde Türk halk türküleri çalmak için dolaşanla
rını gördüm. Türkiye geliştikçe, ilerledikçe bundan samimiyetle bir çeşit iftihar duyan, kendilerinin, ya da atalarının
doğduklan ülkenin iyi olmasını
kalpten dileyenleri yakından tanıdım. Başka türlü olanları yok mu ?
Öylelerini
de gördüm, onlarla da
görüştüm. Fakat bunlar inancımı sarsmadı : Macas
ristan'ı adaletleriyle fetheden, Saint-Barteleıny' den 1 25 yıl önce inanç hürriyeti getiren
paratorluğunun temel unsuru Türk,
Osmanlı
İm
Anadolu'nun
kişilik sahibi Ermenilerine ne düşmanlık beslemiş,
ne de Hrıstiyan ve Ermeni oldukları için kendile rine eziyet etmiştir. Erzurumlu, Tokatlı,
Yozgatlı ve Muşlu arka
daşlarımdan, öldürülen büyük
babalarının ya da
diğer yakınlarının acıklı hikayelerini çok dinlemi
şimdir. Bunlara ne kadar üzülüyorsam, bir ölüm kalım savaşının Türk olmayan
kurbanlarına da
<)
kadar acıyorum. Bizim kuşak gibi olayları
yaşamamış olanla?:
için, mesele, tarihi sorumlulukların araştırılmasın
dan çok kendi çıkarları için Türkiye'yi bir entrika
alanına çeviren yabancı
oyunlarını iyi gözlemek,
yakın tarihimizin bu ibret dolu
anlayabilmektedir.
İyi
patlak vermeden gereğini meyelim.
sayfalarını
anlamalıyız
ki,
ıyıce
olaylar
yapabilelim, oyuna gel
Bir gün İsviçre'de elime tesadüfen geçen
ulus
lararası önemde bir politika dergisinde « Anadolu'da Çarlık» adı altında ilginç bir yazı görmüştüm. Bi raz araştırınca bunun yarım yüzyıldır sorumluluğu Türklere atılan « Ermeni Meselesi » hakkındaki en ciddi incelemelerden biri olduğunu öğrenmekte ge cikmeyecektim. Bu derginin Mart-Nisan 1 91 7
yazı, daha sonra gördüğü ilgi
halinde yayımlanmıştır.
sayısında çıkan
üzerine ayrı baskı
Kapsamına daha yakın
olduğu için « Çarlık Rusyası'nın Anadolu'daki oyun-
6
lan » başlığıyla Türkçeye çevirdiğimiz işte bu yazı, gerçekte « Ermeni Meselesi »ne ışık tutan, son derece incelemeden, o zamanki
taraf sız ve bağımsız bir
olayların düzenli ka birşey değil.
bir şekilde sıralanmasından baş
Edgar Granville'in kaleme aldığı yazı, Avrupa'
da Türk düşmanlığını din haline
getiren çevreleri
şaşırtmış, belgelere dayanan ve dip notlarında görü leceği gibi daha çok
Ermeni ve Rus kaynaklarını
kullanan bu kadar tutarlı bir inceleme işlerine hiç gelmemiştir. ilerdeki sayfalarda
adına sık sık rastlanacak
olan Rus Büyükelçiliği baş mütercimi derstam, sanki gerçekler bir Türk lenirse değerinden
Andre Mal
tarafından söy
kaybedermiş gibi, sonraları yıl
larca Paris Üniversitesinde
okuttuğu ve « Osmanlı
İ mparatorluğunun sonu » adlı
kitabında,
« Gran
ville'in, yüksek rütbeli bir Türk memuru old�ığu söy lentileri var» demekten bile kendini alamamıştır. Fakat aynı kişinin sözü geçen kitabından Gran ville'in görüşlerini çürüten karşıt görüşler hemen he men hiç yoktur.
y
Ermeni ola larında, Türkiye'yi ve Türkleri suç lamak yaygın hale geldiği halde, esefle kaydetmek ge rekir k i , bugüne kadar, Türk kaynaklarına dayanan ve memleketimizin görüşünü yansıtan önemli hiçbir yayına rastlanmamaktadır. Kendi hesabıma, bu ko nuda, yeni yazıyla, olaylarda nın hatıralarından, Kazım
taraf olan Talat Paşa'
Karabekir'in 3
ciltlik
« Dünya Harbine neden girdik, nasıl girdik ve nasıl
çıktık » adlı kitaplarının bazı bölümlerinden ve ta rih k itap ve dergilerinden çıkan bir iki kısa yazıdan 7
başka birşcy bulamadım. Yazarın, Avrupa'ya Ermeni lerin hi kayesi: » gibi
tanıttığından
önemli bir konunun
«Kurtla
kuzu
yakındığı bu kadar
altında yatan, bir gerçek te,
yabancı oyunlarına sahne haline ge tirilen bir ülke nin perişan durumudur.
Kitapta rastlayacağınız « Ermeni Türkiyesi » , « Ermeni vilayetleriı » , « Ermeni stan » , «Kürdistan » gibi terimleri metne sadık kalmak
için olduğu gibi
çevirdik; bunların bugün söylenmesinden bile üzü
lür duruma gelişimiz bize, yarım yüzyıl önce nasıi
bir yağmadan kurtulduğumuzu da unutturmamalı dır.
Tarih önünde Türkiye'nin omuzlarına yükletil·
mek i stenen sorumluluğun
gerç!'!k sahipleri artık
anlaşılmış olmakla beraber, genç
tarihçi lerimizin
bu konuya çekinmeden ve korkmadan hala istismar konusu olan bu
müzden aydınlık tutmaları
eğilmeleri
soruna bizim yönü
bir ulusal zorunluktur.
Bu amaca yardım için kitabın sonuna kısa bir bib liyografya eklenmiştir.
Ki tap, ülkemizdeki yabancı oyunlarının niceliği
ve niteliği hakkında da. yararlı olabilirse
kendimi
mutlu sayacağım.
Orhan ARIMAN
8
1 İnsanlık büyük bir dram
yaşıyor ;
olayların
sonucu, ipin ucunu elinde tuttuğunu sanan yetenek
siz kişilerin arzularından gün geçtikçe uzaklaşıyor . Eskilerin
deyimiyle
kendini hissettirmeğe'
«kaçınılmaz
mukadderat»m
başladığı bu acıklı oyunda
Çarlık Rusyası, şüphesiz, en kötü rolü oynamıştır. Rusya 'nın kendi müttefiklerinin bile, üçyüz yıl bo yunca bütün Avrupa 'nın havasını zehirlemiş bulu nan düşük sistemi eleştirme hürriyetini kazandık l arı şu sırada, bu meseleyle uğraşmış olan iyi niyet li, fakat, yanlış bilgi sahibi kimselerin çıkardıkları
büyük güıiiltüye rağmen , Çarlık dış
politikasının
temel verileri asla gereği kadar bilinmeyen bir bö lümünü yeniden ele almakta yarar vardır. Burada, tarihi kapsamı Ermenilerin sayıca önemini çok aşan « Ermeni Meselesi»ni söz konusu edeceğiz. Sm1 za manlara kadar « Şark Meselesi »nde oldukça silik bir
9
rol oynayan bu küçük halkın kendisini Anadolu'da Moskof haline getiren Çarlık
kaderi,
birdenbire,
politikasının öncüsü
Rusyası ile arasındaki derin
bağlar yüzünden, insanlığın
kaderine karışmış bu
lunmaktadır. Tanıklık ettiğimiz
evrensel dramın
letleri karşı karşıya getiren ana
sorunlardan biri
hazırlıkları içinde « Ermeni Meselesi » büyük dev
olmuş, fakat, bu çetrefil işin altında yatanları, Os
manlı İ mparatorluğu olaylarım iyi izleyen birkaç gözlemciden başka kimse görememişti. Avrupa için yaratacağı dev tehlikeyi sezinlediklerinden, bu göz lemciler, Dünya Savaşı'm Balkan çatışmalarından ayrılan kısa dönemde « Ermeni Mesclesi »ne endişe ile bakmışlardır. İngiltere Avam Kamarası'nın 19 13 yılına ve 1914
yılının ilk yarısına ilişkin tutanakları gözden geçi
rilirse, o sıralarda
birçok
İngiliz
milletvekil inin .
bu meselenin Avrupa'da yaratacağı tehlike hak kı ndaki önsezilerine · hayret etmemeğe imkan yok tur.
Aynı milletvekilleri bir an için olsun dikkatle rini « Şark Meselesi »nden ayırmamışlar, sözlü soru larıyla Rus-Ermeni ilişkileri üzerinde tekrar tekrar
durmuşlardır. Bununla beraber,
İ ngiltere Dışişleri
Bakanlığının Çar Hükumetine kendini borçlu his
settiği saygılı tutum, Sir Edward Grey'in, Sir Mark Sykes, Walter Guinnes,
Aubrey
parlamento üyelerinin işaret
Herbert ve diğer
ettikleri tehlikeye ge
reken bütün dikkati göstermesine engel olmuştur. Sözü geçen parlamento üyeleri, Osmanlı topraklanıı da çıkacak ve genel bir felaket doğuracak her buna
lımın gerçek nedeninin Çarlığın An adolu'daki yeral10
tı faaliyeti olduğunu
belirtmekte oy birliği etmiş
lerdi. Bu noktaları şunun için hatırlatıyoruz : Basının
yanılttığı kamu oyu, genellikle Türkiye'de olup bi tenler hakkında insanı saran, fakat sudan bir görün tüye sahiptir. Dünya kamu oyu, kurtla kuzu hika yesine, zamanını peri kılıklı masum Hrıstiyanları öldürmekle geçiren fanatik ve vahşi Müslüman sanesine inanmaktadır.
ef
Avrupa'da yaygın olan bu
efsanede bir tek suçlu vardır:
Müslümanlar. Bu
kanıya göre, Türkiye'deki hristiyanlar tamamen suç
suz kurbanlar, Ortodoksların
hamisi Rusya'da bu
ül kedeki ezilen bütün milliyetlerin şefkati taşan bir koruyucusudur. İşte bu yüz yıllık efsane sayesinde Ermeniler uygar dünyanın
manevi
himayesinden
yararlanmışlar ve pek az kimse, Türkiye'deki karı şıklıkların altında, anarşiyi, uygun bir zamanda yararlanmak için sürdürmeğe çabalayan göriinmcy,::n bir « yönetmen » bulup bulunmadığı sorusunu o�tcı
ya atmıştır. Bütün suçu ve bütün sorumluluğu İ s lamiyetin üzerine atmak, her işte olduğu gibi her
kesin kabul ettiği gerçek anlamını
şeylerle
yetinen ve meselelerin
kavramak için
zahmetine asla katlanmayanlara olarak gözükmüştür.
derinlere
inme
kolay bir çözüm
İ slamiyetin yeniden canlanı
şına ve Türklerle Hristiyanlar arasındaki ilişkilerin
düzeltilmesine yönelen bütün çabaları felce ugratan
« Şark » zehirinin, Çarlığın , Rusya'yı manen Batı Av rup a'dan ayırmak için bizzat kendi
memleketine
karşı kullandığı zehirin aynı olduğu nadir kabul edi len gerçeklerdendir.
Osmanlı
İmparatorluğu'nun
siyasi doktorları yüz yıldan uzun bir süre boyunca hastanın şifa bulmaz bir derde
yakalandığını san11
mışlar, her defasında artık
kurtulamıyacağını söy
lemişler, en kolay ve en yatkın
tedavinin, hastanın
organizmasından yabancı
entrikanın zehirini, yani
Çarlık politikasını, atmak
olduğunu
akıllarına ge
tirmemişlerdir. Bu diyardaki entrikaları daima Çar
lığın Türkiye üzerindeki toprak istekleri tayin �tmiş, Çar tarafından suçlanmak i stemeyen büyük devlet
ler, herkesin gözünü üstüne çeken « nimetten » pay larını
almak için Rus görüşlerine katılmışlardır . 19.
yüzyılın en ileri görüşlü siyaset adamlarından biri o
lan David U rquhart'ın ortaya koyduğu bu ilkel gerçek bir zamanlar İngiliz politikasın ın ilham kaynağı ol muş, Lord Palmerston ve Lord Beaconsfield'in vö nctimin<le, bu politika, Çarlığın Türkiye'de başvur
duğu yollan suçlamaktan geri kalmamışsa da Tür kiye' deki toplulukların
kalkınması konusunda Os
manlı yönetimiyle metotlu bir işbirliği yapacak ka dar
da
yükselememiştir. Daha sonra, Büyük Britan
ya il .Nikola'nın dostluğunu zorunlu kılan Avrupa politikası uğruna yüz yıllık bir geleneği bozarak ve meydanı Çarlığın yıkıcı faaliyetine
terkederek Os
manlı topraklarında devrim akımının düşünsel yö netimini elden
kaçırmıştır. 1 907 İngiliz-Rus anlaş
masından sonra, bu topraklarla ilgili bütün mesele lerde yavaş yavaş Rusya ile işbirl�ğine dönen İngiliz
direnmesinin bertaraf
artık eski programını
edilmesi
sonucunda Çarlık
gerçekleştirebileceğine karar
vermiştir. Avrupa Türkiyesi'nin tasfiyesinden sonra Ermeni meselesinin bütün Avrupa
politikasının te
mel direği haline geldiğini görüyoruz. İşte bu saye dedir ki, en iğrenç toprak isteklerini daha iyi sak
lamak için bile her zaman olduğu gibi , insancıl en
dişeler ileri süren diplomasi hesaplarında Ermeniler 12
birdenbire önemli bir unsur seviyesine
yükselmiş.
böylece Osmanlı topraklarındaki yıkıcı politikanın baş k imyageri olan ünlü General Ingatieff'in takipci leri tarafından en ustaca şekilde kullanılan
« Çarlık
zehiri » sonunda bütün uluslararası politikayı zehir lemiştir. İşte burada, bu zehirli politikanın , çağımız diplomasi tarihinde ayrı bir bölüm teşkil eden belirli bir meselede yürüttüğü faaliyeti çürütülemez tanık lıkların ışığında ispatlamak istiyoruz. Bunu yaparken Ermeni
halkını yer yüzündeki
en mutsuz toplum haline getiren acıklı gerçeği inkar
etmek ya da hafifletmek söz konusu değildir. Otur
dukları diyarların i ktisadi hayatına geniş katkıda bulunan Ermenilerin gerçek niteliklerinden bu hal kın uygarcı değerinden kimsenin şüphesi de yoktur.
Bu ırkın, meseleyi yerinde inceleyen İngiliz yazarla rının çoğunun eleştirdiği ahlak
durumuna gelince,
İ ngiliz Parlamentsounun Sir Mark Sykes gibi ünlü bir «Şark Meseleleri » uzmanı olan üyesinin, bu talih·
siz halkın üstüne çöken mutsuzluklarda Ermeni ka
rakter inin azımsanmayacak bir etkisi olduğunu söy
lemiş bulunmasına rağmen, bir ırkın bir başka ırka
ahlak dersi verebileceğine kımdan Ermenilerin
inanmıyorum ve bu ba
karakteri
konusunu
rum'. Tarihçi, ahlak hocalığı yapmak
geçiyo
durumunda
değildir; aksine, araştırmalarını, meseleyi belirleyen siyasi, iktisadi ve sosyal nedenlerle
sınırlandırması
gerekir. Tarihçi için yalnız «Öğrenmek » ve « anla·
mak » söz konusudur. Ermeni
meselesinde
ı Bk. Sir Mark Sykes millan, London 1915
:
Thc
nedenlerin
sıralanması
Caliph's lost hcritagc-
Mac
13
özellikle çetrefildir . Müslüman larla Hrıstiyanlar arasındak i köklü düşmanlığ ın sudan genellikle ri üze rinde durarak - kaldı ki, bu düşmanl ık hiçbirşeyi açıklamamaktadır, iki dine mensup halkın karşılıklı bir imha savaşı açmadan yüz yıllardır yan yana ya şadıkları ülkeler mevcuttur - aslında
ne dereceye
kadar çıkarcı tertiplerin ve ne dereceye kadar aşırı heyecanlı bir muhayyilenin eseri olduğu bilinmeyen
efsanevi
kötülüklere
ağlayacağı
yerde,
tarihçi,
Ermeni halkının başına gelen acıklı durumu yarat
mış bulunan çeşitli unsurların rolünü, bütünüyle be
lirtmeğe çalışacaktır. Ortada acıklı bir oyun bulun duğu gerçektir. Ancak, mesele, Avrupa basın alemin de «birinci keman »lık
yapanların bu
trajedenin
rol dağıtımını iyi yapıp yapmadıklarını ve belki de elde doğru belgeler bulunmadığından, kurtla kuzu hi kayesinin Türkleri ve Ermenileri karşı karşıya geti ren konuya çok safça uygulanıp uygulanmadığını a
�
raştırmağa dayanma tadır. Hunharca hareketler ko
nusunda ise, Avrupa son üç yılda* öyle iğrenç bir ör
nek vermiştir ki, daha az «ugyaı1,, kıtalar önünde ah lak ve terbiye hocalığı yapacak durumu kalmamıştır.
B u acıklı oyunun sahneye korıuluşu, Çarlık sistemi nin yüz yıllık metotlarına, Deli Petro'nun U krayna' daki, II.Katerina'nın can çekişen Polonya'daki , Bü
yük İskender'in Yunanistan'daki,
I .Nikola'nın Bal
kanlarda ve Asya'daki metotlarına o kadar çok ben
zemektedir ki, « Şark Meselesi »ni
harekete geçiren
gerçek kuvvet hakkında insanda şüphe bırakmamak tadır. Fenalığı fenalık için yapmasına rağmen, Çarlı
ğın, hazan, sırtına penç�lerini geçi rdiği halkın iyili* Kitap 1917 de yayınlanmıştır. Bahsedilen «son üç yıl» Bi rinci Dünya Savaşı'nın üç yılıdır. O.A.
14
gıne dolaylı şekilde katkıda bulunmuş olması, hak kıyla ortaya konan ve Çarlığı modern zamanların en kötü kuvveti diye gösteren tarih gerçeklerinden hiç birşeyi değiştiremez. -1<
meselesinin
Ermeni
Dünya Savaşı arifesinde
gerçek anlamını kavramak için, konuya
önce, Türk meselesinin
girmezden
Avrupa önünde söz konusu
olduğu dönemin sını:·larını tespit
etmek gerekir.
1 835 ten 1 839'a kadar, yazdığı « Türkiye Mektupla
rı »nda o zamanlar Osmanlı
Ordusunda görevli bir
yüzbaşı olan ve Avrupalılar arasında « Şark Mesele·
si »nin en iyi gözlemcisi sayılan Mareşal von Moltke Avrupalıların Türkiye'ye Türklerden çok ilgi göster diklerini hayretle
kaydetmektedir. Eğer bu gözlem,
Türkleri yeni fikirlerine kazanmak için ciddi şeklide
çabalamış olan Sultan il.Mahmut döneminin gerçe
ğine uygun değilse, bir hammalın bile meslekten po
litikacılar kadar kamu işlerine heyecanla ilgi göster diği bugünün Türkiye'sine hiç
uymaz. Moltke, il.
Mahmut'un yerleştirmeğe çalıştığı devrimleri Petro'nun Rusya'da
!Jaşardıklarıyla
Deli
mukayese et
mekte ve büyük devletlerin İstanbul'daki çeşitli mü
dahelelerini n devrimleri, Türklerin geri düşüncesin den çok engellediğini belirtmektedir.
Devrimle r sırasında Rusya'nın Avrupa ile pek bağlantısı yoktu. Böylece, Deli Petro, Avrupa'nı n te cessüsünden uzak hareket etmek, devrimlerin her zaman ve her yerde uyandırdığı memnuniye tsizliği dış entrikaların istismar etmesinden korkmadan , kuvvet yoluna başvurmak imkanını bulmuştur. Hal
buki, Türkiye yalnız eski kafalı Türklerin geri di.i15
şünceleriyle değil, üstelik ve özellikle yabancı entri kalarıyla devamlı mücadele zorunluğunda kalmıştır . Moltke, tarafsız gözlemcinin çıkartması gereken
sonuca varmamakla beraber ,
Mektuplarındaki söz
leriyle, İslamiyetin yeniden canlanışını bir yüzyıl ge
ciktiren en önemli nedene değinmektedir . Doğu dü şüncesinden tamamen habersiz olan Avrupa'nın bu lanık emelleri Türkiye'deki devrim hareketlerinin karşısına dikilen başlıca engel olmuş, devrimler, Os manlı egemenliğinin son kırıntılarına
yabancılar
tarafından el konmasını önlemek için açılan ve eşir
olmayan bir mücadele içinde eriyip gitmiştir. Eğer bu mücadele olmasaydı, Türk devrimcileri vahşi �iddet usulleri herkesçe bilinen Deli Petro gibi hare· ket etmeğe de Ilı.zum kalmadan kendi güçleriyle ba şarıya ulaşabilirlerdi. İngiltere'deki ve başka yerler
deki bütün değerli Şarkiyatçılar,
Kur 'anın,
ülkelerinde siyasi kurumların yeniden
İslam
teşkilatlan
dırılmasına asla engel olmadığını, temelden demok ratik olan İslam düşüncesinin, İslami bir şekil taşı mak ve bağımsız bir Müslüman hükümet tarafından
getirilmek şartıyla en modern devrimlere yatkın ol duğunda mutabıktırlar. İçinde bulunduğumuz savaş sırasında kendisiyle temas eden bütün
büyük övgüsünü kazanan Anadolu
İngilizlerin
köylüsünün ka
rakteri, diğer ulusların devrim yolundan önce kat landıkları şiddet metotlarını Anadolu köylüsünün itaati
gerektirmemektedir.
menkıbeler e geçmiştir.
Fakat tarım biliminin ilkel kavramları, refahı için kendisine kesinlikle gereklidir. Herşeyden önce
yoksun
bulunduğu
bu
husus
öğretilecek
olur sa,
en köklü devr imleri bile direnmeden kabul edeceği
tahmin olunabilir.
16
Konuya girmezden önce bu nokta üzerinde israr
ediyorum, çünkü, « Ermeni Meseles i » , Avrupa'ya, uygarlık dışı Müslüman taassubu ile Batı'ya yaklaş
mak için çırpınan Ermeniler arasında yüz yıllık bir
çatışma şeklinde tanıtılmıştır. Gerçekte, bu düşman lık
yabancı
entrikalarının
ürünü
bir
sonuçtur.
Geçmişteki Türk-Ermeni ilişkilerine bir göz atılacak
olursa, bu iki ırkın yüz yıllar boyunca en ufak bir an laşmazlığa düşmeden dostça
yaşadıkları görülür.
Osmanlı tarihinin biraz derinine inebilen bütün göz
lemciler, İmparatorluktaki bütün ırk çatışmalarının
yabancılar tarafından çıkartıldığını, tahrik olmadan çeşitli milliyetlerin
anlaşabildiklerini, gerekli dev
rimleri beraberce gerçekleştirerek yan yana yaşaya
bilecek durumda olduklarını hayretle görmüşlerdir.
Gerçekten, Fatih Sultan Mehmet ile Bizans'ın Türki ye'ye miras bıraktığı milliyetler arasında varılan an laşmalar bu varsayının doğruluğunu ispatlamakta
dır. Genellikle sanıldığı gibi bu anlaşmalar, zorlana
rak kabul ettirilmiş değildir; Bizans İmparatorlu ğu'nu tarihten silenlerden millet muamelesi bekle
meyen, iştila altındaki halkla Türkler arasında yapı lan uzun müzakerelerden doğmuştur. Türklerin gerçek
karakteri hakkında
seyahların son yıllarda
Avrupalı
yazdıklarından daha doğru
bir fikir veren tarihin bu bölümü pek az bilinmekte
dir. Halkı Bizans Kilisesinin yumruğundan kurtaran Türklerin sevinçle
selamladığı, Fatih Sultan Meh
met'in Hrıstiyanlara o zamana
kadar
bilmediği vicdan hürriyetini tanıdığı,
Avrupa'nın
İslamiyette
ki hoşgörünün Batı ' dakine oranla ikiyüz yıldan fazla bir önceliği bulunduğu bile bile unutulmaktadır. 17
Ü nlü bir İngiliz bilgini olan
nold'un 1 896'da
Profesör J.W.Ar
yayınladığı ve ikinci baskısı Türk
düşmanlığının Avrupa'da alıp yürüdüğü
1 9 1 3'te çı
kan « The Preaching of Islam-A. History ofo Propaga tion of the Muslim Faith» adlı değerli eseri okuyun . Bu kitap Müslüman
ordularının
amacının Hrısti
yanları din değiştirmeğe zorlamak olmadığını ispat
etmektedir. Mesele, Hrıstiyanların efendisi olmaktı , yoksa dinlerini değiştirmek değil . Nitekim Anadolu' daki
Hrıstiyanlar,
Bizans
Kilisesinin
tahakkü
münden kur tulmaktan son derece memnun olmuş lardı. Büyük bir İ talyan Ş arkiyatçısı olan Teano prensi Leone Caetani'nin büyük bir vukufla kaleme
al dığı « Annales de l'Islam» Müslümanlıktaki hoşgö rünün adeta bir anıtıdır. Gerek din, gerekse siyaset
�
alanl rmda yüzyıllar boyunca, daha sonra İslamiye tin şeklini değiştiren tahakküm rejimlerine rağmen, görülmedik bir hoşgörü hüküm sürmüştür . Türkle rin devlet yönetiminin Hrıstiyanlara karşı,
tekelini ellerinde
istilalar döneminde,
tutarak bir çeşit
feodalite sistemi uygulamış olanları, tabii karşılan malıdır. Türk yönetimindeki Hrıstiyan halkın kade ri, Fransız İhtilaline kadar Hrıstiyan
dünyasında
yaygın bulunan katı feodalite rejimleri altında ya şayan ırkların kaderinden çok farklı olmuştur . Za
ten, Müslüman Doğu'nun modern Avrupa ile kıyas
lanması, hiçbir
temele
dayanmamaktadır,
çünkü
İ slamiyetin daha henüz ondört yüzyıllık bir geçmi
ş i olduğu gözden uzak bulundurulmamalıdır. Altı yüz yıllık bir fark, ilerde İ slam dünyasının da yapa bileceği sosyal hamleler hakkında bu günden veri lecek erken bir hükmü değersiz kadar önemli bir süredir.
18
hale getirebilecek
. E rmeniler Türkiye'ye
dinlerini ve kültürlerini
idame ettirmiş olmayı borçludurlar. il.Mehmet ken
dilerini Bizans tahakkümünden çekip aldığı
sırada
Ermeniler zaten « metbu» bir ulustu. Ermenilerin ba
ğımsız devletier
kurdukları
dönemler son derece
kısadır ve bu devletler Anadolu'dan geçen bütün boyun eğmekten kurtulamamışlardır.
ratihlere
Ermeniler, tartışılamıyacak büyük vasıflan sa
yesinde
Bizans
İrnparatorluğu'nda çok önemli bir
rol oynamışlar, ileri gelenleri devlet
yönetiminde
ve diplomaside en yüksek mevkilere ulaşmışlardır. Babıali 'ye sadık kaldıkları süre, Ermeniler bu )erini Türk yönetiminde de muhafaza Fatih Sultan Mehmet İstanbul'a
Ermeni Başpapazı
Ovakim'i
rol
etmişlerdir.
girdiğinde Bursa
İstanbul'a
çağırmış,
kendisine iltifat etmiş, İstanbul'a yerleştirerek bü tün Ermenilerin Patriği
yeni
İmparatorlukta
yapmıştı.
Fatih, böylece,
Ermenilere hürriyet sağlayan
siyasi ve dini imtiyazlar vermiştir. Her fatihe yaptık
ları gibi Ermeni ileri gelenleri Türk padişahına da hizmete amade bulunduklarını bildirmekte gecikme mişler ve hükümette elde
ettikleri önemli yeri şu
son zamanlara kadar muhafaza etmesini bilmişler dir. Babıali, Ermenilerin
yönetim ve diplomasideki
kabiliyetlerine dalına açık kalmış,
Türkler kendile
rini, uzun süre, her iki tarafı da tehdit eden Moskof
ihtirasları karşısında sadakati denenmiş tek Hrısti yan unsur saymışlardır. Eski belgelerde devlete karşı gösterdikleri büyük bağlılığın bir nişanı ola rak Ermenilere « Millet-i Sadıka » adı verilmektedir. Babıali yönetiminde ulusal kültürlerini, dillerini ve dinlerini hürriyet içinde geliştirmiş bulundukların dan, ileri görüşlü Ermenilerce Osmanlı rejimini Çar
·
19
lık rej imine tercih etmek 19 .yüzyılda bir kaziye ha line gelmişti. Bu konuda Berlin Kongresinden sonra bazı Ermeni çevrelerinde köklü bir değişiklik mey dana geldiği bir gerçektir. Fakat Abdülhamit zama nındaki katliamlar ve Kürtlerin davranışları bu köklü dönüşü açıklamağa
yeterli değildir. Bunun
neden böyle olduğunu ilerde göreceğiz.
Yüzyıllar süren Türk-Ermen i işbirliği karşısın da 30 ya da 40 yıllık bir ırk çatışması, günlük bası
nın Türkiye'de olup
bitenleri
vurduğu sudan şeylerle
açıklamak için baş
yetinecek yerde konusunu
derinleştirmek i s teyen tarihçiyi
düşündürmelidir.
Unutulmamalıdır ki, Çarlığın Osmanlı İmparatorlu
ğu'ndaki diğer ı rkları ayaklandı rdığı sırada uluslara rası ilişkiler yönünden bir Ermeni meselesi mevcut değildi. Yunan Kurtuluş Savaşı sırasında Ermeni Kilisesi tamamen iç çekişmelere düşmüş, Babıali, Ermtni Patrikliği tarafından yok edilmek istenen mezheple
ri himaye zorunluğunda kalmıştı . Protestan Ermeni lerin
fazla bir din hürriyetine sahip
bulunmayış
ları da Ermeni Patriklerinin bu konudaki baskının bayraktarları olmasındandır. Nasıl Kudüs'te Kutsal yerlerde Ortodoks ve Katolik papazların birbirleri ni öldürmemeleri için müslüman j andarmaların göz. cülüğü gerekiyor idiyse, çeşitli Hrıstiyan mezheple
rin birbirlerine düşmemeleri için de Babıali'nin mü
dahelesi gerekiyordu. Ermeni yazarları din kardeş ·
lerinin Türkiye'de Rusya'dakinden daha büyük bir hürriyetten yararlandıklarını, Türklerle Ermeniler arasındaki uçurumun, bazı büyük devletlerden
maye gören kanlı Abdülahmit yönetiminden
20
hi
sonra
meydana geldiğini belirtmekte uzun süre söz birli ği etmişlerdir. Yeni Türk rej imi bu uçurumu kapat· ınak amacıyla bazı teşebbüslere girişmişse de, has talık bir günde atılamıyacak kadar kök salmıştı. Za
ten
Dünya Savaşı Ermeni meselesine gerçek anla
mını vererek uçurumun derinliğini ortaya koymak ta
gecikmeyecekti.'
yılında Adana'da vuku bulan katliamların sorumlulu ğ;u yeni rejime yüklenmiştir. Nitekim, bu katliamlar hak kında bir rapor hazırlamakla görevlendirilen «Mec:lis-i Mebusail>> üyesi Agop Babikyan efendi mahalli memurlarla Adana Komitesinin bazı üyelerini suçlu bulmuştur. Şu var ki, Meşrutiyetten sonra yeni rejime katılanlar arasında « KO· mite»yi ilk fırsatta müşkül durumda bırakmak amacıyla İt tihat ve Terakki'ye kılık değiştirmiş görünen pek çok ge rici girmiştir. İttihat ve Terakki'nin Adana Komitesi de bu gibi kimselerden kurulmuş ve bunlardan kurtulmak için yeni rejimin zamana ihtiyacı olmuştur. Olaylara karışan !arın Babıali tarafından cezalandırılmış olması, suçlamanın yersizliğini göstermektedir. ı 1909
21
il Ermeni meselesinin çetrefil oluşu, konunun in celendiği döneme ve bakış açısına göre aldığı çeşitli görüntülerden ileri gelir. Öyle dönemler vardır
ki,
Ermeniler Çarlığın b i r numaralı düşmanı haline gel miş, Türkiye, Ka fkasya'daki Rus valilerinin imha politikasına karşı Ermenilerin tek sığınağı olmuştur. Gene, il. Nikola ve Abdülhamid'in yönetimleri altın
daki Ermenilere karşı şiddet hareketlerinde birbir
leriyle adeta rekabete çıktıkları dönemler vardır. Çar ve danışmanlarının, tutumlarıyla Kızıl Sult.:ıa 'ı 1 895-- 1 896 Ermeni katliamına teşvik ettikleri bilin
mektedir. İşte o sıralarda, Çar'ın Dışişleri Bakam Lobanoff-Rostowski, Rusya'nı.n
« sınırlarında
Er
menisiz bir Ermenistan »ı tercih ettiği görüşünü or taya atmıştır. Böylece, Osmanlı İmparatorluğu pay-
22
laşılırken Rus emelleri için bulandırıcı bir unsur olan Ermenilerin yokluğunda, « Ermeni vilayetleri »
ni
yutmak daha kolay olacaktı. Daha on yıl ünce
İhtilalci Ermeni Federasyonu, kaderleri on yıl aray la birbirinin aynı olan iki müstebite karşı Avrupa'da açtığı ortak propaganda savaşında, Abdülhamit
vt.:
I I . Nikola aleyhinde aynı hıncı yayıyordu. Bir bas
kı ve şiddet rejimine karşı, Ermeni yazarı Aknuni'
nin kaleme aldığı ve fransızca çevirisi Francis Pres sense 'nin
himayesinde
Ermeni
İhtilal Federasyo
nu tarafından 1905 yılında Cenevre'de yayınlanan 24 mekrt!ıptan daha büyük bir suçlama olabilir mi? Bu mektuplardan, Çar'ın vaadlerine kanan Ermenilerin
ne kadar büyük bir hata işledikleri açıkça rnaktadır.1
anlaşıl
Ermeniler bu vaadlerin gerçekleşmesini boş ye
re bekleyip durmuşlardır. Ermeni gönüllülerine ih
tiyaçları olduğunda kendilerini iltifata boğan Çar lar, fiiliyata geçme zamanı gelince bu isteklere ku
laklarını tıkamışlardır. İ ranlılara karşı Ermeni gö
nüllülerinin başına geçen ve bu hareketi için 1. Ni1 1 Ermeni vilayetleri Rusyanın himayesinde ayrı bir krallık teşkil eder. 2 Ermeniler Rusya'ya vergi ödeyecekler ve savaş sıra sında asker vereceklerdir. 3 Ermeni ülkeleri kendi kanunlarıyla yönetilir. 4 Bir miktar Rus askeri, halkı korumak ve memlekete nezaret etmek �macıyla belirli bir süre Ermeni vilayetlerin de kalacaktır. 5 Ermeni Kralını seçme hakkı Çariçe'ye aittir. Kral, Petrograd'ta bir elçi bulunduracaktır. 6 Erivan ya da Vagarşabat başkent seçilecek, Ermeni bayrağı üç renkli olacaktır. 7 İki ülke bir Ticaret Andlaşması ve gümrük anlaşmala rı imzalayacaklardır. -
-
-
-
-
-
-
23
kola'dan bir « teşekkürnameııdcn başka mayan Katolikos
birşey
al
Nerse.s Aştarak'ın uğradığı hayal
kı rıklığı bilinmektedir. Bu yaşlı adamın « münase betsiz » istekieri nden kurtulmak için Rus hüküme ti şiddete baş vurmaktan çekinmemiştir . Nitekim ,
1857 yılında Nerses aniden « ölüver diğindeıı , kamu
oyu,
Rus hükümetinin,
onu
Ermeni bağımsızlık
programını da beraberce mezara yollamak için ze hirlettiğine inanmış bulunuyor du. Bir Türk-R us s::ı vaşına hazırlık olmak üzere ( savaş iki yıl sonra pat layacaktır) 1876 Arnlığında Ermeni gazetecisi Kir kor Artzruni'nin açtığı hareketi de aynı hayal kırık
y
l ığı beklemekte di. Gerçekten , il. Aleksandr'a gön
derilen bir bildirge, Çar 'ı Kafkasların ötesindeki kardeş halka yardıma çağırmaktaydı. Tiflis sarayın da bir Rus-Ermeni heyeti tarafından Büyük
Düka
M ihail Nikolayeviç'e sunulan bir bildirgede şöyle bir
bölüm vardı
·:
« Sevgili Kralımızın ve bütün Rusya'nın
ye uyruğundaki H rıstiyanlara
Türki
ne kadar sevgi
gösterdiklerini bildiğimizden kendilerinin kan ve din kardeş i olan bizler, soydaşlarımızın mu kadderatının düzeltilmesi için bütün ümidimi
zi Rusya'nın kuvvetine bağlıyor ve çok güçlü İmpara tor'a sığınıyoruz. »
Bütün bu hareketin tek
sonucu,
Ayastefanos
yaçların gerektirdiği düzeltmeleri ve
devrimleri »
Antlaşmasının, Türkiye Ermenilerine, « mahalli ihti vaadeden 16 ncı maddesi olmuştur . Bu madde birkaç
şekil
değişikliği
ile
Berlin
Kongresinde hazırlanan ve İ slam dünyasında bazı
Ermen i partilerine karşı ilk şüphelerin uyanmasına
sebep olan s tatü içine alınmıştır. ( Madde 61).
24
Ermeniler için hiçbir pratik yararı olmayan bu
madde, Berlin Kongresinden sonra büyük devletle rin Çar'dan « Hrıstiyanların koruyuculuğu» imtiya zını almak için giriştikleri çeşitli müdahalelerde baş
rolü oynamıştır. Öte yandan, İngil tere de meselesinde kendisine dolaysız bir etki
Ermeni
sağlayan
Kıbrıs Sözleşmesiyle, buna b enzer b ir silahı eline
geçirmiştir. Bu müdahalelerin Osmanlı Ermenileri
nin o zamana kadar
katlanılabilir
yaşantılarında
doğurduğu zararlı sonuçları incelemeden önce
bu
milletin 19 ncu vüzyılın ortasındaki sosyal ve poli tik durumları hakkında birkaç söz söyleyelim . Kırım Savaşı ile 1 878 Türk-Rus savaşı arasına dü şen bu tarihte Avrupa Ermeni sorununa pek az ilgi
gösteriyordu. O zamanlar, Türkler, İngiliz muhafaza karlarının
şımartılmış çocukları; Önasya' da bütün
Batı diplomasisinin el sürmeğe kor ktuğu bir « tabu » i d i . İngiliz ve Fransız siyasi edebiyatı, bu dönemde, Batı uygarlığı yönünden zararlı emelleri M.de Mas sade tarafından anlatılan « Moskof,,Jara oranla Türk lerin çok daha sevimli olduklarını ispata
çalışmak
taydı. M.de Massade'ın Kırım Savaşı sırasında « Re
vue des deux Mondesı » dergisinde yayımlanan yazı
l arı bir gazeteci için polemiğe girmeden herhangibir davayı destekleyen gerekçeler bulmanın ne
kad'1r
kolav olduğunu göstermektedir. Bir Fran sız Akade mi üyesi ni n bu eski yazılarında bugünkü okuyucu nun en çok dikkatini çeken nokta, M.de Massade'ın Çarlığı vurmak için
halen uygarlık adına Türkiye''
ve karşı kullanılan sil ahların aynını kullanmış
ol
masıdır. İ slamiyeti iyi bilenler o sıralar da, Kur 'an dan ayetleri örnek vererek, hu dinin ne kadar
in
sancıl ve yumuşak bir din olduğunu ispata, aynca. 25
siyasi bir davanın İngiltere'yi Çarlığın
« Şark »taki
yıkıcı politikasına ortak ettiğinden bu yana
Angli
kan kilisesinin sevimli bulmağa başladığı « Moskof,>
ortodoksluğuna oranla n e kadar üstün
göstermcğe çalışmışlardır. 1
olduğunu
Gene bu dönemde Çarlığın Doğu'daki emelleriy· le mücadelede Rus düşmanı ülkelerdeki basından çok Türkiye'deki Ermenilerin sesi dikkati çekicidir.
Türkiye Ermenileri o sırada « Pek Güçlü Çar'a sığı·
nan » Kafkasya'daki kardeşlerinin tahriklerine katıl maktan uzak bulunuyorlardı. Aksine, en yetkili tem
silcileri her türlü fırsattan yararlanarak Avrupa ba
sınında bu gibi hareketleri suçlamışlar ve Osmanlı
İmparatorluğu çerçevesinde
Türk
Ermenilerinin
gerçekleştirdikleri ilerlemeleri anlatmağa çalışmış lardır. Daha 1 867'de bir Ermeni ileri geleni olan
Prens Dadyan « Revue des deux Mondes » dergisine verdiği bir inceleme yazısında Osmanlı rej imine te· şekkür etmekteydi. 1? ncu yüzyılın ilk
yarısındaki
Ermeni toplumunu anlatan bu çok ilginç ya:>:ı, Os manlı Ermenilerinin tam bir hürriyet içinde, sos yal kalkınmaları Türkler tarafından engellenmeden
dinsel kurumlarını nasıl geliştirdiklerini şüpheye yer bırakmayan bir şekilde göstermektedir.2
Prens Mıgırdıç Dadyan, bu inceleme yazısında Hrıstiyan toplumlarının hürriyet yasası olan Tanzi mat Fermanı'nın 1 839'da ilanından sonra Ermeni1 Ortodoks Kilisesi ile Anglikan Kilisesi arasındaki yakın laşma konusunda 25 Mart, 24 Haziran ve 29 Temmuz 1916 tarihli Times'in Russian supplements'larına Bk. Ayrıca «Le Correspondant»ın 25 Ağustos 1 9 1 6 sayısında ss. 708-732 Bk. 2
Bk. Revue des deux Mondes, Haziran 1 867, ss. 903 928
26
-
!erin gerçekleştirmeği başardıkları ilerlemelerin bir
tablosunu çizmektedir. B ilindiği gibi, İstanbul'daki Ermeni Patriği soydaşlarının yalnız dini değil, fa kat aynı zamanda da dünyevi önderidir. Bununla be raber, Ermeni Kilisesinin bütün arşövek ve evekle ri i çin olduğu gibi, Pat rik de din konusundaki yet kisini, Dünya Savaşına kadar Gregoryen Ermenile rin en büyük lideri Eçmiyadzin Katolikosu'ndan1 al
maktadır. Bu Katolikos , Çarlığa karşı bağımsızlığı nı koruduğu sürece Türk-Ermeni ilişkilerini önemli
hiçbir anlaşmazlık bulandırmamıştır. 1860 yılında
Ermenilerin Kilise Yasası ilan edilinceye kadar, Pat rik, Kilise ve papazlar üzerinde tam yetkiye sahip ti. Babıali hiçbirşeye karışmıyor, Patrik ve adam
larının garantisi altında toplanan « haraç » vergis ini
almakla yetiniyordu.
Patrikliğin dini ve dünyevi çifte gücü, bu
yetkiye t icaret ve bankacılıktan zenginleşmiş bir oligarşi gurubu el koymamış olsaydı, Müslüman larla Hrıstiyanların eşit sayılmadıkları bir dönem
de bile iyi sonuçlar verebilirdi. Bu gurubun kurdu ğu U lusal Konsey, Dadyan'a göre, devamlı bir en
trika ve anlaşmazlık ocağından başka birşey olama
mış, Patrik bu ocağın emrinde uysal bir alet haline
gelmiştir. Esnaf loncaları çerçeves inde teşkilatlan
mış olan Ermeni halkı işlerin yürütülmesine katıla
mıyor, liderlerin her türlü kötü hareketi karşısında sesını çıkaramıyordu, üstdik yapılan tenkit ler
Ermeni Kilisesi
Yüksek
Kurulu
tarafından
reddolunmaktaydı. Bunun üzerine nihayet , Esnaf
B i rlikleri Padişah'a
başvurarak aracıl ığını rica
et-
1 Ararat eteklerindeki bu ünlü manastır iV. yüzyılda Surp Kirkor tarafından kurulmuştur. 27
mişler ve böyle 1 844 yılında Yüksek Kurul'a Patrik tarafından Esnaf Birliklerinden seçilen 14 üye ka
bul edilebilmiştir. 1 847'de, ayrıca, Patrikle birlikte
çalışacak iki Kurul seçilmiştir. Bunlardan Din İ şle ri Kurulu, din yönetimi konusundaki
çalışmaları
gözleyecek, esnaf teşekküllerinin seçtiği 20 üyeden
meydana gelen Sivil İ şler Kurulu da, dini olmayan
konularla ilgilenecekti. Patrik her iki Kurul'un baş
kanı oluyor, fakat bundan böyle Babıali ile soyda� ları arasında aracılık görevini
bırakıyordu. Bu gö
rev aynı zaman Sivil İşler Kurulunun
kararlarını
yürütmekle görevli bir başka yetkiliye veriliyordu.
Padişahın bu değişikli kleri kabul eden 9 Mart 1 847 tarihli fermanı ile Ermeni Kilisesinin
demokratik
yollarla yönetilmesi yönünde büyük bir adım atıl
mıştır. Böylece, Ermeni halkı lider ve temsilcilerini
tayin hakkını kazanmış, 1 3 yıl sonra, 24 Mayıs 1 860'
ta da liderlerinden toplumun iç yönetimini demok
ratik bir temele dayama hakkı getiren bir yasa ko
parmıştır.
Bundan sonra tek dereceli açık oylama her se çime uygulanmış, Patriğin yetkisi kendisini seçen Genel Kurulun kontrolüne bağlanmıştır. Genel Ku rulun seçtiği ve
Ulusal Kurullar diye adlandırılan
biri dini, diğeri sivil iki Kurul cari işlerin yürütül mesini Üzerlerine almıştı. Yönetim, adliye, eğitim ve maliye komiteleri, toplum mallarının ve vakıfla rın iktisadi şekilde işletilmesini gözetmekte, huku
ki anlaşmazlıkları çözmekte ve okulları denetlemek
tedir. Bu yasa, kabul edildiği tarihten i tibaren ye
n i rejim tarafından yapılan son değişikliğe kadar ( 1 9 1 6 ) çeşitli tadiller geçirmiştir. Fakat ne olursa olsun yasanın temel ilkesi, 19 ncu yüzyılda Osman28
lı İmparatorluğu içinde, Ermenilerin,
Rusya'daki
soydaşlarından kıskanacak hiçbirşeyi olmayan ayrı
bir Ermeni ulusu teşkil etmelerini sağlamıştır. Er meni basını ilk gazetenin ( Şafak) 1 839'da İzmir'de
yayın hayatına atılmasıyla büyük bir gelişme kay
detmiştir. Prens Dadyan, basının hiçbir şekilde en
gellenmediğini ve dış baskıya maruz kalmadığını be lirtmektedir. O sırada herkes peşin b i r müsaadeye
tabi olmaksızın ve her hangi bir depozito yatırma
dan gazete çıkartabilmekte, her isteyen görüşlerini
yaymak içiP büyük bir hürriyetten yararlanmaktay
·dı. Sonra, Babıali, 1 9 ncu yüzyılda Fransız basın ha yatını düzenleyen kanunları örnek alarak kısıtlayıcı hükümler getirmişse de bunlar genel çıkarlarla il gili meselelerin tartışılmasını asla önlememiştir. 1
Osmanlı İmparatorluğunda Ermenilerin ayrılık ha reketleri ilerleme kaydettikçe bu hürriyetler gitgi
de kısıtlanmış ve sonunda kaldırılmıştır. 8ultan Hamit rej i mi , Türkiye'yı, Müslüman
ve
Hrıstiyan bütün ırklar için oturulmaz hale getir miştir. Bununla beraber, Abdülhamit , Ermenilerin daha önceki Padişahlardan elde ettikleri imtiyazla
ra dokunmamıştır. Bu i mtiyazlar 1 9 ncu yüzyılın son on yılı içinde vuku bulan Ermeni çek görüntülerini Avrupa'ya
meselesinin ger
açıklayan katliamlara
kadar Ermenilerin toplum olarak teşkilatlanmaları
nı ve kendi hayatlarını yaşamalarını sağlayan i m·
tiyazlar olmuştur. Ermeni meselesi bütün genişliği ile yabancı müdahalesi tarafından yaratılmış ve Er
menilere
hiçbir
gerçek
yarar
sağlamamış, buna
karşılık Türklerin memleketlerinin varoluşu ile bağ daştırılamaz diye baktıkları yeni istekler karşısın-
ı
Dadyanın yukarıda belirtilen yazısı ss. 908--915,924
29
da dikilmeleri sonucunu doğurmuştur. Abdülhamit rej imi hariç tutulursa, altıyüı yıl boyunca Türkler le Ermeniler kendi başlarına, Çarlığın Kafkasya'da ki yönetimi altında Ruslarla Ermenilerin birbirleri
ne tahammül ettiklerinden daha iyi tahammül mişlerdir. Sultan H::ı.mid'in devrilmesinden
et
sonra
meseleyi daha yukarıdan tutarak, bu iki ırkın otur duğu diyarların iyiliği için bir Türk-Ermeni işbirli ğine gidilmemesi için sebep yoktu. Çok yazık ki Er
menilerin çoğu, zamanla yüzünü Rusya'ya çevirmiş, Rusya da bağımsız bir Ermenistan'a taraftar gözükc · rek, Çarların himayesinde erişilebilecek maddi re fah vaadleriyle Ermenileri kendine çekmiştir. 19 ncu yüzyılın sonuna kadar
Kafkasya'daki
Ermenilerin durumunu Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan
soydaşların
kasya'dakilerin, büyük
durumuna Rus
kıyaslarsak,
piyasasında
Kaf
iş kabili
yetlerini kullanarak ticaretlerini geliştirmiş ve mad
di b i r refah elde etmiş o_lduklarını,
Abdülhamid'in
30 yılı aşan bir süre bütün bahtsız memleketini sü rükled i ği iktisadi durgunluğun sonucu Önasya'daki Ermenilerin i se, Türkler ve İmparatorluğun diğer elemanları gibi, sıkıntı çektiklerini görürüz. Şu var ki, siyasi yönden Rusya, son yıllara kadar, Ermeni
vatandaşlarına, Osmanlı fP.tihlerinden sonra Türki
ye Ermenilerinin elde ettikleri hürriyetlerin
onda
birini bile vermemi şt ir. Çarların tutumlarının, Rus
ya'nın 19 ncu yüzyılda açtığı bütün savaşlarda Rus Ordusu yanında yer alan gönüllü Ermeni taburların da uyandırdığı hayal kırıklığından yukarıda söz et
miştik. Tifüs katedralinde Ermeni bayrağının tak
dis edilmesi, ya da Ermeni gönüllülerine de görev verilecek savaşlar başlarken Rus 30
başkomutanları-
nın Ermenilere gönderdiği büyük laflar dolu övgü mesajları gibi tamamen şekilde, fakat, halkın muhay yilesinde iz bırakan imtiyazlar dışında, Çarlık, saf
lığını istismar ettiği ve kanına ihtiyacı kalmadığı andan itibaren ezmekte tereddüt" etmediği bu halkın
yararına hiçbir ciddi tedbir almamıştır. 1 885'de Er
meni Okullarının kapatılması Rus hükumeti tara fından 1 836 yılında Gregoryen Ermeni Kilisesinin mülkiyet hakkının tanınmış
olmasına rağmen, 1 00
milyon frank tutarındaki Kilise mallarına el kon
ması , Kafkasya'daki aydınların tutuklanması Taş nakzutyun'a ( 1 890'da kurulan Ermeni ihtilal Fede
rasyonu) karşı açılan
büyük
dava, her çeşit rus
laştırma metotları, idari suçlamalar, sürgün, t�hcfr,
Ermeni diline karşı amansız savaş, özel kişilerin ve
kamu mallarının müsadere edilmesi, işte 20 nci yüz
yılın başına kadar Rus Ermenilerinin başına gelen
budur. Daha 1905'te Ermenilerin çoğunlukta bulun dukları bir merkez olan Tiflis'te ve diğer
Kafkas
kentlerinde Ermenice konferans vermek yasak edil mişti1. İşin garip tarafı şudur ki, Ermenilerin imha sında Abdülhamid'in en yakın
yardımcısı, « kardeş
millet »in yaşadığı en acıklı anlarda Çarlık politika
sını yöneten Prens Lobanoff-Rostowski olmuştur. Rus-Japon Savaşından hemen sonra tablo
de
ğişmektedir. Uzak-Doğu'da yenilmiş ve ihtilalin ke mirmeğe başladığı Rusya'nın, diplomasi deyimiyle,
« Avrupa'ya dönmesi» için bir bahane bulmak gere kiyordu. Bu « Şark Meselesi »nde eski usullere dön mek, kendini - Avrupa'da, Çarlığın pençesi altında
ezilen Hrıstiyanlardan başka korunacak Hrısti yan kalmadığından -, Avrupa'ya, Önasya'daki Hrıstiı
Bk. Aknuni,
ss.
223
31
yanların koruyucusu olarak dayatmak demekti. İş te tam bu sıralarda, Rus başkenti Petrograd'ta o gü ne kadar Kafkasya'da başvurulan
ve
uluslararası
b i r skandala sebep olan usullerin Osmanlı Ermenile
rince sevimli karşılanmıyacağı anlaşılmış bulun maktaydı. il. Nikola'nın yakın dostu ve Çarlığın Kafkasya'daki Tuğgenerallerinden
Kont Voronçof
Daşkof'un tavsiyeleri üzerine, Ermenileri
yumuşat
mak ve Çarlığın Önasya'daki politikasına kazanmak 8macıyla Rus Hükumeti aldığı karardan geri dön müş ve el koyduğu malları kiliseye iade ettikten baş
ka okulları yeniden açmış, mahkemelere ve haysiyet kırıcı olaylara son vermiştir.
Böylece bağımsızlık
taraftarlarının Kafkasya Ermenileri arasında geli şen faaliyetleri, eski Ararat Krallığı'nın Anadolu'nun büyük bir kısmının da katılmasıyla Rus Çarının hi
mayesinde büyük bir Ermeni Krallığı haline getiri
leceği vaadiyle kösteklenmek" isteniyordu. « Bütün Rusyaların İmparatoru » olan Çar, böylece diğer sı fatlarından başka bir de « Ermeni ülkelerinin Çarı »
sıfatına hak kazanmaktaydı. Ermeni danışmanların desteklediği Voronçof - Daşkof, işe büyük bir usta lıkla koyulmuş ve sıfırdan
başlamak üzere birkaç
yıl içinde geniş bir gizli teşkilat meydana getirmiş tir. Sabırla hazırlanan bu çalışmaların önemi ancak ,
Dünya Savaşı sırasında Çarlık, ektiklerini biçmeğe başlayınca ortaya çıkmıştır . 1 9 1 3 yılında· Voronçof
Daşkof Çar'a gönderdiği raporda, « Ermenilerin Çar
lığa gittikçe bağlandıklarını » yazmakta' ve gene aiY
nı sıralarda Novoia Vremia, « Düşünce ve duygular dan ne dönüş! Ermeni toplti' munun önderleri, ana ı
Bk. La Revue de Politique Internationale dergisinin Nisan 1914 sayısında, Maxime Kovalevsky imzasıyla çıkan « Rus ya Ye Ermeni mesı;:lesi» adlı yazı. 3Z
kucağına, Rusya;ya döndüler» diye haykırmaktadır.
Öte yandan, Rus Millet Mecli s i Duma'da, Kafkasya
mi lletvekili Ermeni Papacanof, Rusya'nın İmparatorluğu'ndaki
Osmanlı
devrimlerin gerçekleştirilme
sini «ele almasını » istemekte, Milinkof adlı bir baş ka üye de Fırat 'ın kuzeyindeki bütün toprakları Rus sınırlarına katan Ayastefanos Antlaşmasını hatırlat
maktadır1. Bu arada, 1905'te Baku, Şuşa, Minkent gibi
şehirlerde Çarlığın tahrik için gönderdiği ajanların
yarattığı katliamlar unutulmuştu. Sosyali st Rus ya zarlarının tanıklığına göre, bu olaylar sırasında kü çük yaşta çocuklar da dahil pek çok sayıda Ermeni aileleriyle birlikte katledilmişlerdir.2 Eskiden Kaf. kasya Müslümanları Ermenilere karşı tahrik edilir
ken bundan böyle Ermeniler Türkiye ile olan savaş
ta araçlık edeceklerdi. İşte Ermenilerin felaketi, bu oyuna gelmiş olmalarındadır. Ermeni Kilisesinin
belli başlı
önderlerinin
Rus Sarayının birer doğal üyesi
haline gelmiş ol
kuvvetti . Başlangıçta
olan Eçmiyadzin
maları Çarlığın giriştiği hareket için çok büyük bir bağımsız
Katolikosları Çar'a sadakat yemini eden zavallı ya
ratıklar olmuşlardı. Nitekim, 19 ncu yüzyılda Erme nilerin dini merkezinin Rus yönetimine geçmesiyle Çar Hükümeti buraya Rusya'ya karşı iyi duygular besleyen papazları yapmıştır.
göndermek için elinden geleni
Ermenilerin sevgisini kazanmak, Türk Ordusu
nun Rus kuvvetlerine başeğmesini hazırlamak için, içeride bazen sertlikle, bazen yumuşaklıkla uşak ı Aynı derginin Mayıs 1914 tarihli sayısında Michel Pavlo vitch'in « Rusya ve Ermeniler» adlı yazısı ı Aynı Dergi ss. 467
33
haline getirilen Eçmiyadzin Katolikosu'nun, dışarı da yardımını sağlamak,
p restij i n i artt ırmak gere
k iyordu. Bu çalışmalar ustaca yürütülmüş ve İstan
bul'un karşı yöndeki çabaları boşa çıkmıştır. Ba bıali, Kış'taki ve A ktamar'dak i Katolikos'un önce
liğini sağlarnağa çok çalışmıştır. Özellikle Kış Ka
tolikosluğu şehrin coğrafi
durumu yüzünden (Ki
l ikyadadır) Moskova'nın etkisi dışında kalıyordu. Osmanlı yönet imi böylelikle Eçmiyadzin'in prestiji ni zayıflatmak v e Türkiye Ermenileri i l e Ararat 'ta ki Ermeni Patrikliği istiyordu•. Babıali,
içinde
arasına bir duvar bulunduğumuz
son
çekmek savaştan
yararlanarak , Kumkapı Patrikhanesi ile Eçmiyadzin Katolikosluğu arasındaki ayrılığı resmiyete dökmüş
ve bunu bir kararla ilan etmiştir. Bu karara kadar Eçmiyadzin'in etkisi tamdır.
Türkiye'deki
bütün
Gregoryen Ermeni papazları, papaz olabilmek için Eçmiyadzin Katolikosu tarafından takdis edilmek zorunluğundaydılar. S iyasi hayatın din hayatına sı
kıdan sıkıya bağlı olageldiği bu ülkelerde böyle bir
zorunluğun siyasi etki yönünden ne anlama geldiği kolayca görülebilir. Rusya Eçmiyadzin Katolikoslu ğu'nun Çarlıkla olan yakın ilişkileri ve bu merkezin
Türkiye' deki Ermeni din adamları üzerindeki etki
si sayesinde Osmanlı Ermenilerinin davasına sadık papazları
başına kendi
yerleştirebilmiştir. Ger
çekte, Katolikos tarafından
papazlığı onaylanma
dan önce « Ermeni ülkesinin Çarına» sadakat yemini ettirilen bu papazlar Çarlığın adamlanydı2• ı
Bk. Aknuni'nin yukarda adı geçen kitabı
ss.
121
Mayıs ında yayınlanan bir kararname ile Ermeni Patrikhanesi'nin teşkilat statüsü yürürlüğe girmiştir. Buna
21916
34
Ermeni papazları
Rusya Dışişleri
Bakanının
aracılığı olmadan Avnıpa'daki soydaşiarı, ile temas
edemezlerdi. Bu bakanlığın ilişiği olmadan Avrupcı.' da - kaçamak şekilde, dağıtılan bütün belgeler, ya
zışmalar, ya da bildi riler Ruslarca hüküme te brşı
yapılan çalışmaların delili olarak kabul F-dllmiştir1• J 885'e kadar Katolikos'un seçimi için istenen şart lar, seçilenin asgari bir bağımsızlık
muhafaza et
mesine yetiyordu. 1 884'te
seçilen ve daha önce İs
6 1 nci maddenin kaleme
alınmasına katılmış olan
tanbul Ermeni Patriği sıfatıyla Berlin Kongresinde
Nerses Varjapetyan, Patrikliği kabul etmeden önce Rus Hükümetine bazı şartlar ileri sürmüş tü . Rusya bu şartları
reddetmiş ve ertesi yıl, Patrik seçimle
rini yenilettircrek yaptığı
baskıyla Çarlığın uysal
bir aracı olan adayını seçtirmiştir. Katolikos seçi
minin Çar tarafından
onaylanması
adayın Çarlık politika�ını
gerektiğinden,
uygulayacağını taahhüt
etmeden İmparatorun onayını almasına imkan yok
tu. Bu bakımdan seçimler peşinen bozuk demekti. Seçildikten sonra Padişah'ın onayı üzerine göreve
başlayan İs tanbul Ermeni Patriği ise siyasi bakım dan tam bir hürriyete sahipti. Nitekim, son zaman lara kadar Patrik, Babı ali'nin otoritesine karşı giri şilen bütün faaliyetlere
katılabilmiştir. Katolikos
göre, Türkiye'deki Ermeni Kilisesinin Eçmiyadzin Katoli kosluğu ile her türlü ilişki:si yasaklanmaktaydı. Kış ve Aktamar Katolikoslukları İstanbul ve Kudüs Patrik likleriyle birleştirilmiş, merkezi Saint-Jacop Manastırında · bulun;:: n Kudüs Patrikliği Osmanlı Ermenilerinin hukuk, meseleleriyle uğraşmakla görevlendirilmiştir. 1 9 1 6 statü sü, Patrik ve Kilise kurullarının seçimi için olduğu kadar. Yönetim Kurullarının ve Evekliklerin seçimi için de yeni hükümler getirmekteydi. ı Aknuni, anılan eser ss. 122
3.5
ise tercih ettiği Evekleri, ya da Kulsal K u ru l a almak
istediği üyeyi bile seçememekteydi ; Rus Hükumeti
nin etrafına yerleştirdiği casuslar bir t a rafa, Kato likos 'un, papaz tayin yet kisi dahi kıs ı t lanmı.5 h u · lunuyordu1 • Buna karşılık, Ermeni
mak için Kilisenin otoritesini
ğinde Çar Hükümeti Katolikosları geri kalmamıştır. Halbuki
halkını
sustur
kullanmak gerekti desteklemekten
Türkiye'dc Babıali'nin
yapıcı işbirliği sayesindedir ki, Ermeni din kurum ları çok daha önceden
bilmiştir.
demokratik bir yola sokula
Dünya Savaşı arifesinde Avrupa kamu oyunu Ermeni meselesi lehinde bir Rus müdahalesi için seferber etmek gereği ortaya çıkınca, Çar Hükume tinin sadık bendeleri olan Katolikoslar çok yararlı bir araç olarak gözükmüştür. Bu sırada, Katolikos, katledilen milleti için Çar'ın yardımını rica eden ve bütün Ermenilerin en ulu önderi
diye öne sürülen
dini lider olmuştur. 1 9 1 2 yılında Balkan Savaşların dan önce, Önasya ve Osmanlı
mirası
konularını
Avrupa önünde ortaya atmanın sırası geldiğine ka
rar verilince, Katolikos Petrograd'a gönderilmiştir. Denef'in Livadia'ya gitmesinden sonra, Çar Türki ye'nin Avrupa topraklarına karşı olan sözleşmeyi tasvip etmiş, arkasından Ermeni Katolikosu'nu me
rasimle kabul etmiştir. Bu vesileyle, Katolikos Çar I I . Nikola'dan en büyük Rus nişanını ve ortak Rus Ermeni çalışmaları hakkında talimat almıştır. Bu talimat, bütün « Şark Meselesi ııni Panslavizm lehi ne kökünden çözmek gibi açıkça
amaçla Balkanlardaki
itiraf edilen bir
muhtemel Türk hareketine
karşı yapılacak çalışmaları kapsamaktaydı. ı Aknuni, anılan eser ss. 127
36
111 İtiraf edilen, y a d a h i ç açıklanamıyan bölümle riyle gizli diplomasinin çok ustaca
gerçek örneğini bütün
ayırımlarıyla
hazırlanan bu incelemeden
önce, Türk-Ermeni i lişkilerinin sosyal yönlerine bir
kaç sayfa ayırmak gerekir.
Diplomatik bağlantıları
meselesi tam anlamıyla
dışında Türk-Ermeni
tarımsal ve sosyal bir so
rundur. Anadolu'da yüzyıllarca kötü bir iktisat politikası sonucu ihmal edilmiş, yarı uygar, ya da ilkel ı rklardan
meydana
gelen bir halk yaşamak
taydı. Burada bütün meseie, bütün göçlerin Önasya'
ya yönel ttiği, aralarında
kaynaşan ya da savaşan
çeşitli unsurlara yeni bir hayat yaratabilmek mese
lesidir. Asya ile Avrupa'nın - kaynaşmadan ve bir
birini anlamadan - karşı
karşıya
geldiği bu yerde
modern bir devletin görevi, ayrı unsurları bir dü zen içinde yan yana yaşatmak, bir demet gibi bir37
araya topl amak ve bu ülkenin
eskiden zenginliği LJsandere geçen toprağında uyuyup giden bütün maddi ve manevi değerleri çekip çı kartmak olma l ıyd ı . Osmanlı yönetimi böyle yapacağı yerde eskiden mevcut olan şeylerin üstüne oturmw;; , mağlup e t tiği ırklardan azami yarar sağlamakla yetinmiş ve bu na karşı lık buyruğu altına giren halkların kurumla rına dokunmamış, kendilerine hürriyet tanım ı ş t ı r. Türkler, Bizans'ın
mirası olan ve yeni
beylerine
kolayca başeğen ırkların efendisi durumuna gelin ce, bu halkın iç gelişmesi ni engellemeyecek kadar sağduyu göstermişlerdir. Türklerle mağllıf' h d k aı-asında varılan anlaşmalar gerçekte, siyasi eşitsiz liğin işaretlerini taşımaktadır. Ancak şu var k ! . M ü s lümanların Hrıstiyanlara
karşı besledikleri i�tiçük
görme duygusu, Hrıst iyanların Osman l ı İmparator luğu çevresinde iktisadi ve sosyal rol oynamaları n ı asla önlemem iştir. B u tüm dinsel duygu Türkler için bir çelimsizlik kaynağı olmuş sonunda, kc:ıdi!eri uykudayken dünya değişmiş, fakat
uyandıklarmcia
iş işten geçmişti. Bu sırada İ mparatorluktaki Hris· tiyanlar Avrupa'ya çok yaklaşmışlar, İ slamiyete karşı peşin fikirlerle dolu Avrupa da « Şark Mesele s i ıınin bulanık suyunda avlanabilmek için, Türkkrin aradaki zamanı kapatmasına müsaade etmemi ştir. Çarlık ve dümen suyundaki bütün Avrupa po · litikası, Türkiye'yi modern bir devlet haline getire cek devrimlerle ilgilenirmiş gibi gözükmelerine rağ men, 1 9 uncu yüzyıl boyunca Osmanlı çelimsizliğini sürdürmeği ilerdeki çıkarları için başlıca ilke edin mişlerdir. Koçu Bey'in
I .Aleksandr'a
gönderdiği
( 1 802 ) ünlü mektup, ve 4 Eylül 1 829'da l . Nikola'nın
38
baş k anlığında toplanarak Osmanlıların durumfan nı pekleştirme çabalarına karşı Çarlık politikasının oeğişmez i lkelerini tesbit eden bildirgedcı ; , il .Meş ru tiyetten sonra ortaya çıkan Greguar Trubeçk0y'un tezine kadar bütün Rus arşiv belgeleri, Boğazlard.:. ancak zayıf bir komşuya tahammülü olan Rusya'' nın, devrim ler
başarmış bir Türkiye
istemediği
konusunda tam bir uygunluk ve tutarlılık
göster
mektedir1 . « İslahat•» isteği ne kadar kuvvetli olursa olsun, Türkiye'nin bu idam kararından kurtulmak için ne gibi bir tutumu olabilirdi ? Osmanlı İmparatorluğu, dralarında dostlarının da bulunduğu Avrupa'ya baş vurmuş ve iki defa ( 1 856 ve 1 878'de) Avrupa'nın desteğiyle Panslavizmin boğazını öldüresiye sıkan kollarından sıyrılabilmiştir. Ne yazık ki, devrim hareketinin
Mithat Paşa
yönetiminde en büyük hamles i ni yaptığı bir sırada Abdülhamit rej iminin her türlü umudu kökünden yok etmesi feci bir talihsizlik olmuştur. Meşrutiye tin bu şekilde fiyasko ile sonuçlanması uzun süre Avrupa 'nın Türkiye hakkındaki inancını tayin etmiş, eski dönemden kalan ne kadar iyi şey varsa onu ko vuşturan, tahrip eden Abdülhamit rej imının cana varca metotları bu kanıyı iyice kökleştirmiştir. İ t tihat ve Terakki
Abdülhamit
yönetimine el
koyduğunda bı.,ı rejim, Türkiye'nin hal:=ı sıkıntısını çektiği ve sonunda İmparatorluk'tan ayrılmağı Liç
düşünmeyen unsurların bile dönmesine sebep olan bütün siyasi ve sosyal
hastalıklarla « malul » bulu-
ı
Bk. Scrge Gorianow : Le Bosporc et les Dardanelles, Pa ris 1 9 1 0 39
nuyurclu. Bu hastalıklar arasında memleketin gele ceği için en kötü olanı, en şiddetlisi, « Genç riirk İ h
t i l ü l i » n i doğuran Makedonya'daki karışıklık değil d i .-. Ç iinkü, Makedonya çıbanını kökünden kesip atan cerrahi müdahale Önasya'da yoğun olan Türk lerin şah dam::mna ulaşmamıştır. Tü rk-Ermeni me selesi bu sırada Aııadolu'da çok tehlikeli bir gelişme kaydediyordu. Muazzam İmparatorluğun dış vila· yetlcrinin başına gelebilecek felaketler ne olursa ol sun, ancak Anadolu bütünüyle Türklerin elinde kaldığı sü n�cc bir Türk geleceği mevcuttur. Fakat bu bütünlük Ermeniler tarafında tehlikeye sokula cak ol ursa Osmanlı İmparatorluğu'nun yen iden t n
p2.rlan;11ası umudu kalamaz. Çünkü, bu takdirde memleket modern bir devletin yükünü çekebPccc k , yeteri kadar geniş ve zengin bir coğrafi
temelden
yoksun olur.
Balkan bo�gunu sırasında can çekiştiği sanılan Türkiye'ye son darbeyi indirmek için Ermeni mese lesini ortaya atmaktan · daha uygun birşey düşünü lemezdi. Sultan Hamit zamanındaki
katliamlardan
sonra Avrupa'nın ilgilenmeğe başladığı « Ermeni Me selesi » , 1 895'te Padişahın suç ortağı olan Çarlığın, 20 yıl önce boğazlanmasına yardımcılık ettiği bir halkın koruyucusu diye Dünya kamu oyu önüne ç.1k masına yaramıştır.
Aslında, ilerde ele alacağımız
çeşitli koşullar da bu diplomasi oyununu kolaylaş tırmıştır. Bu bakımdan, öpce Ermeni-Kürt ilişkileri, sonra, 1 908'dcn itibaren yeni memurlarının Türk re jimi ile Ermeni ihtilalcileri arasındaki - Çarlık me murlarının çıkartmamış olsalar bile yararlandıkları kopma bu çerçevede ileride sırasıyla ele alacağımı?: noktalar olacaktır.
40
*
« Kürt meselesi» en az bilinen konulardan biridir. Oysa, Ermeni katliamlarıyla ilgili bütün anlatılarda, Ksenofon'un Millattan dörtyüz yıl önce gördüğü du rumda olan ve aşiret yaşantısını henüz aşmamış bu il kel ırktan söz edilir. Kanımızca bir çeşit ırk labora tuarı olan Önasya'da
ji
incelenecek en ilginç sosyolo
olayı budur. Her ne kadar Dünya Savaşına kadar
ul uslararası ilişkilerde adı sık sık geçen 6 Osmanlı
Vilavctinden « E rmenistan » diye söz ediliyorsa da cknik bakımdan bu deyim doğru değildir. Fran
sız Hükümetinin Ermenistan Sarı Kitap'ta
( 1 893- 1 897 )
sorunla::-ı r u ayı rdı� ı
yer alan istatistik ler..: söre,
bu « sözüm ona » Ermenistan'da Kürt unsurları ço ğunluktadı r. Ermeni Patrikliğinin Babıali'nin doğ ruluğunu kabul etmediği verilerine day;rnan hıı ya yıma göre, başına « Ermen i » sıfatı eklenen :ı l t t Ana dolu
Vilayetince
Ermeni halkının dağılımı şöyledir %
Sivas
%
Erzurum
17 30
Bitlis
%
33
Harput
%
12 17 19
%
Diyarbakır
%
Van
:
Kürt-Ermeni gerginliğinin e n şiddetli olduğu Van ve
Bitlis Vilayetlerinde halkın ayrımı aşağıdaki gi
b i di r : Van Kürt Ermeni
% 64
% 27,50
Nesturyen
% 16
Çeşitli
% 1 0,50
Bitlis Kürt Ermeni Çeşitli
% % %
56,75 37,75 5 ,50
Uzun süre Van'da Fransız Konsolosluğu görevin-
41
de bulunan ve gördüklerini «
1 5 Nisan 1 9 1 4 tarihli»
Revue de Paris » te çıkan ilginç bir inceleme yazısın
da yayınlayan M. Zarzecki Kürtlerin oturduğu bölge n i n sınırlarını şu şekilde çizmektedir : «
Ermenistan gibi Kürdistan da bugün belirli bir
siyasi ayırımı karşılamamakta, daha çok Kürt lerin oturdukları ülkeyi gösteren bir coğrafya deyimi olmaktan ileri gidememektedir. Bu ge· niş bölge, aşağı yukarı, kuzeyde Erzincan 'darı başlayan, Erzurum 'dan geçen ve Ağrı Dağına kadar Rus sınırı boyunca devam eden bir çiz ginin; doğuda, Ağrı'dan başlayan, Urmiye Gö lünün güneyince uzanan ve İ ran 'da
Kirman
şah'a kadar inen bir diğer
güneyde
çizgini n ;
ve batıda ise, Kirmanşah'tan çıkan, Musul, Di yarbakır ve Harput'tan geçip Elazığ'a ulaşan b i r üçüncü çizginin sınırladığı bölgedir. Böylece,
Kürdistan ve Ermenistan, bazı yerlerde üst üs te gelerek hemen hemen aynı şeyi göstermekte, adeta tek bir coğrafya birimi gibi, birbirine karışmaktadır; bu bakımdan,
Ermenistan'ın
nerede bitip, Kürt ülkesinin nerede b::ışladı ğın ı söylemek kolay değildir. » Bu coğrafi bölgede
oturan
başlıca iki etn i k
unsurdan biri olan Kürt halkı çoğunluktadır. Kürt lerin sayısına gelince, bunu eski Fransız Konsolosu şu sözlerle belirtiyor : « Nüfus hakkındaki veriler bazen iki misli fark lı sonuçlar ortaya çıkartmaktadır. Çeşitli rak
kamların ortalaması alınırsa, 2 milyonu Tür kiye' de, 700.00'i İran'da ve 300.000'i Rusya'd� olmak üzere toplam 3 milyon Kürt bulunduğu görülmektedir. Ancak, Kürdistan'da biraz s�42
yahat etmişseniz ve Kürtlerin yaşadığı toprak ların genişliğini göz önüne alırsanız yukan<lak i rakamın gerçeğin altında olduğunu kabul eder sini:zı» Van 'daki eski Fransız Konsolosuna göre, genel olarak , Ermeni nüfusu aşağı yukarı Kürt nüfusuna eşit olmakla · beraber, Ermeniler çok dağınık, ayn· ca sözü geçen altı vilayette azınlıktadırlar. « Yeryüzüne dağılmış Ermenilerin sayısı, 1 .300. OOO'i Ti.irkiye'de 1 . 1 00.000'i Rusya'da, 1 00.000'i İ ran'da ve geri kalanı yani yarım mil_yonu Ame rika, Mısır, Polonya, Romanya, Bulgaristan vb. ülkelerde olmak üzere 3 milyon tahmin edile bilir. Anadolu'nun hiçbir yerinde Ermeniler toplu halde ve tek bir ulus olarak yaşamamak tadır. Ermenilerin zaafı ve doğrusu ya, ticari refahları bundan ileri gelmekte ve içlerinden küçük bir azrnlığın E rmeni Krallığı kurma ta savvurlarını hayal olmaktan kurtaramamakta dır. Eğer bu hayal gerçekleşecek olsa, Ermeni Krallığının nereye kurulacağı bir mesele olur1 • » Aynı yazar Kürtlerin Ermenistan'a zorla girmiş kimseler olarak kabul edilemiyeceğini dir. İ k i halkın nereden geldiği
belirtmekte
hakkındaki incele-
1 En Ermeni taraftarı istatistikler bile Ermeni unsurun hiçbir yerde toplu bir çoğunluk teşkil etmediğini kabul etmektedir. «Bulletin de l'Asic Française» de ( 1 9 1 3 , ss. 1 1 ) Robert de Caix, « Ş urada burada Ermeni köylerine, şehirlerde tama men Ermenilerin oturduğu mahallelere rastlamak kabilse de, Ermenilerin çoğunlukta kabul edilebileceği diyar bul mak daha güçtür.» demektedir. Bu konuyla ilgili olarak Bk : Eklerinde Ermenilerin nüfusu, ticareti ve eğitimiyle i lgili
43
meleri, kendisini, çok eski zamanlarda her ikisinin aynı yerlerde yaşadığına ve Kürtlerle Ermenilerin, hiç olmazsa soyca dayandıkları unsurlar arasında, yakın bir akrabalık bulunduğuna inandırmaktadır. Ermeni halkının Pamir yaylalarından gelen Aryen boylarla Mezopotamya'dan kuzeye çıkan Sami ırka mensup yarı uygar aşiretlerin karışımı · olduğu tah min edilmektedir.
Ermeni halkını teşkil eden gu
ruplara katılan Aryen unsurlarla Kürt ırkı kesinlikle aynı olmasa bile, bunlar arasında yakın bir akraba lık vardır. Dilleri birbirine çok yakındır ve dil bil ginkri, Kürtçe deyimleri , Arycn dillerin « Ermeni Gu rubu »na sokmaktadırlar. M. Zarzecki, daha da i k
ri giderek, Kürtlerin başlangıçta Ermenilerle bir tek etnik gurup teşkil etmiş olacağını
varsaymakta,
Kürtlerin, Ermenilerin dağlık bölgelerde oturan ve gelişmemiş kardeşleri olduğunu ileri sürmektedir. Kürtler, göçebe ve talancı geleneklerini muhafaza Pttikleri halde, Ermeniler bir disiplin içine girmişler, kısa süreli olmakla beraber kırallıklar kurmuşlar
��r. Bu kırallıklar sırasıyla, Asurluların, Medyalıla ;in İranlıların, Suriye' deki Sulçukların, Arapların, B i
;• arislıların, Moğolların v e nihayet Türklerin boyun
rhirlııl!tı
al tına girmi:sse de Türkler bir ulusal Ermeni K.-tlt>tmiühün gelişmesini kolaylaştırmışlardır. Kürt1.çı; , ,µf;:ı)arpAflları yüzünden tarihte hicbir rol ov ıtıayatnamı$lardır. İslamiyeti kolaylıkla kabul etmişı 111blo� fr. , ppl� an , M,afcel Liart'ın «Belgelerin ışığında Er , ta llff��ion armenienne a la lumiere des ı;rwn,� ,, �.?fi.�"!1ent�ı" f\�i s , 1 . . , : ı ı ıJı Ermenilt'r 1 a ı..i vPnh�i l konusu dısında, 1.-amu . na . . göre.'" " t'J·1 Bu · rTrr 1 1, . . r:ı rJ'; "rı -ı ı H!"-: ı ı l w 11 ı kültürlerini hı.irrlvct'� t cinde geliştirmişlerdir. 1902' de 803 okul ve 2088 öğretmen·I�ri' ardır. Ermeni okullarında
rn:f.�,��t': ij
��i
•
�
1 ;��Z. , ö � rc��f. }>� � yı aktad ır. Erme nile rin ticaret 'hayatının parlak olduMurıu 1 ıse bilmeyen yoktur.
t�:Ş1�3 _yr���fi -�! .7 1} Ef.
44
ler ve zaten pek çok dağlı Ermeni de bu yolda ken dilerini izlemiştir. M. Zarzecki gibi bilinçli bir tarihçinin dikkatini çeken nokta, Kürt-Ermeni düşmanlığının, Müslüman halkı Hrıstiyanlara karşı tahrik eden Abdülhamid'in saltanatı sırasında ortaya çıkmasıdır. Hatırlanama yacak kadar eski zamanlardanberi yanyana yaşa malarına rağmen bu iki ulus arasında geçmişte bir husumet mevcut olmamıştır. Bu da, yabancı müda helesinin büyük çapta etkilediği uyuşmazlığın sun'i olarak yaratddığının bir başka delilidir. Bu uyuşmazlık Avrupa'nın Önasya'da ı rk çatış malarına katılmasından bu yana özel bir görünüş alan, sosyal ve tarımsal bir soruna dayanmaktadır. Önce hemen şunu söyleyelim ki, Ermenilere kötü muamele �den bütün Kürt ulusu değil, din farkı gö zetmeden bütün köylüleri istismar eden Kürt soy lulandır. Gerçek feodal ağalar olan Kürt aşiret b t y lerinden, Ermeniler kadar pek çok barışsever Kürt de çekiyordu. Tarla işlerine itibar etmeyen bu aşiret ağaları topraklarını ayni bir ödeme karşılığında Er meni ya da Kü rt köylülerine sürdürmekteydiler. Olayların tam içinde yaşayan bir gözlemci olan eski Fransız Konsolosu M. Zarzecki, bu Kürt soylularını n , esir gibi yaşayan köylüleri b u çerçeve içinde, genel likle savunduklarını ve onlara iyi muamele ettikleri ni kavdetmektedir. Kürtlerle Ermeni rencberler ara sındaki ilişkiler gerçekte, ağa-reaya ilişkileriydi. Ermeniler çalışıyor, Kürtler de onları civarındaki göçebe Kürtlerinin talan ve hücumundan koruyor du . Zerzecki şunları ekliyor : « Yüzyıllar
boyunca
bu
lan Ermeniler, bir başka
duruma
alışmış
şeklin mevcut
o ola-
45
bileceğini düşünemiyorlar ve şikayet etmiyor lardı. Zaten, maddi yönden çok da mutsuz sa yılmazlardı. Kürt ağasına borcunu sonra Ermeninin elinde
ödedikten
yaşamasına
yetecek
kadar para kalıyordu. Bu dönemin sonuna doğ ru, özellikle, Osman Paşa'nın Van seferinden sonra hükumetin gücü, Kürt beylerinin aleyhi ne kuvvetlenmiş, Kürtlerin Ermenilerden olan
istekleri daha da aıalmağa başlamıştır. Tanzi mat'ın ilanıyla durumları iyiden iyiye düzelen
Ermeniler, bu uygun koşullar sonucunda zen ginleşmeğe başlamış, birçoğu geniş topraklar satın almışlardır. Hatta, Ermenilerin elindeki topraklar bazen fakir Kürt köylüleri tarafın dan işlenir olmuştur » Bu bölgelerin geriliği göz önüne alınırsa « katla nılabilir » diye niteleyeceğimiz durum yerine, devam· 1ı kin ve katliamı ikame ederek herşeyi altüst eden Abdülhamit rej imi olmuştur. Burada sözü gene Fransa'nın eski Van Konsolosuna bırakıyoruz : « B üyük devletler Osmanlı İmparatorluğu nu Ermeni stan 'da Berlin andlaşmasının va · dettiği devri mleri
yapması için sıkıştırması
üzerine, Padişah, Ermeni meselesini ortadan kaldırmağa karar verince Kürtler kendisinin en işgüzar yardımcıları olmuşlardır. Nitekim, Ermenilerin ağır fakat devamlı kalkın malarından memnun olmayan, ihtilal
teşeb
büslerinden rahatsızlık duyan Kürtler, doğuş halindeki Ermeni hareketini kuvvet yoluyla bastırma müsaadesini sevinçle
karşılamışlar
dır. Hamidiye Alaylarının kuruluşu sırasında Abdülhamit, Kürt aşiretlerini Ermenilere karşı 46
i stedikleri gibi harekette hür bırakınca
Kürt
lerin haydutluk ve yağmacılık içgüdüleri mey danı boş bulmuştur. Abdülhamit yüzyıllar bo yunca birarada oldukça iyi yaşayıp giden Er meni ve Kürt halkı arasında devamlı bir kuş ku ve düşmanlık yaratmakla hedefine ulaşmış tır. Bu akım sonra daha
kuvvetlenmiş, yıllar
dır gözlediğimiz ve memleketin bu günkü karı şık durumunu yaratan feci sonuçlara götür müştür.» Aynı yazar, Dünya Savaşının
yaklaştığı sırada
memleketin Rus işgaline uğramaması için, Avrupa devletlerinin kontrolüne dayanan çözümü tek çıkar yol olarak görmektedir. Zarzecki'ye göre, Ermenile
rin ve Kürtlerin çoğu, kimi ulusal bir düşünceyle, kimi din düşüncesiyle, Rus yönetimine girmektense Osmanlı yönetimi altında yaşamağı tercih etmekte dir. Öte yandan, iki unsurun hem hasım olmalilı, hem de içiçe yaşamaları yüzünden ne ortak bir Kürt-Ermeni muhtariyeti, ne de Kürtlere ve Erme nilere ayrı ayrı muhtariyet verilmesi mümkündür. Yazar, Hamidiye Süvari Alaylarından başlanarak . aşiret imtiyazlarının kaldırılmasını ve bu teşkilatta ki Kürtlerin muntazam Ordu birliklerine katılması nın durumu düzeltmek için yeterli olduğunu yaz makta ve şunları eklemektedir : « Ayrıca
mülkiyeti tartışılan
topraklar
so
rununa da son vermek gerekir. Bunun için faal ve namuslu kimselerden kurtulacak bir ko misyon
memleketi
dolaşmakla görevlendiril
meli ve komisyon her olayı teker teker incele yerek hak ve hukuka
uygun
kararlar almalı
dır. » 47
Bu toprak sorunu her sosyal devrimin, çözümle · mesi gereken en önemli
konusudur : Kürt olsun,
Ermeni olsun, köylülerin işledikleri ve ürünlerini Kürt aşiret ağalarıyla bölüşmek zorunda kaldıkları topraklar köylüye dağıtılmalıdır. Böylece bütün Kürt-Ermeni sorununun, halkı ilkel toplumları n geriliğinden kurtulamamış bir ülkenin tarım soru nuna indirgendiği görülmektedir. Türkiye'nin böyle bir devrime karşı olduğu, Av rupa devletlerinin kon trolünün ya da Rus
işgalinin
en yatkın çare olacağı söylenegelmiştir. Bu güçlükle ri örtmeğe yarayan yuvarlak bir l aftır. Bi raz
sosyoloji
bilgisi
olan herkes,
lumun,
modern
ekonomi
hemen
düzeltilemeyeceğini,
ilkel b i r top
biliminin başka
ilkeleriyle bir
yöne
t i m altına girse de, hele yeni efendisi Çarlık ızibi o l tırsa, çıkarı ol.anların sürdürmek için çırpındıklan kötülüklerden bir günde sıyrılamayacağını bilir. E·
j!cr, Avrupa, çevirdiği cı:ıtrikalar için yararlanmağı düşüneceği yerde devrimlere gerçekten taraftar o l · saydı, Osmanlı İmparatorluğu'nun içişlerine karış mamakla, çekimser kalmakla bile Türk devrim ha reketinin başarısını sağlayabilirdi. Politikada bir ge
nel kural vardır: Söz konusu ülkeyi derinine tanı madan dışarıdan zorla ı.- ... hul ettirilmek istenen nev rimler her zaman karışıklıklara sebep olur ve pratik bir sonuca ulaşamaz. Devamlı iz bırakan devrimler, günlük olavlan vakından bilenlerin içerden getire cekleridir. Tuhaf bir t�sadüf eseri olarak, Kürt im tiyazlıları ile Ermeni ihtil alcilerini devrimlerin önü ne çıkan belli baslı engeller arasında mekteyiz.
Karışıklıklardan
kişisel
birlikte gör
çıkarları
için
yararlanan bu kimseler nizam ve barış getirecek b i r 48
dÜ;;.encleiı
' Çeklnlyorlardı.
1 Fransa nın Van' da k i eski
Konsolosu bu kişisel nedenleri şöyle açıklıyor : « Bir
devrim
programının
uygulanması
iki
büyük engelle karşılaşacaktır: Ermeni ihtilal teşekkülleri ve Kürt beyleri. Devrimlerin bilinç li bir şekilde uygulanmasıyla feodal düzen ya vaş yavaş yıkılacak, Kürt beyleri ve ağalar e mirleri altında yaşayan zavallı
köylüleri eze
meyecek, istismar edemeyeceklerdi. Öte yan dan, aynı devrimler Ermeni halkına güven ve adalet getireceğinden, Ermeni ihtilal l iderleri n i n elinden müdahele bahanesi alınmış, caktı. Böylece bu l iderler halkın gfüünde
ola iti
barlarını kaybedecekler, değerinin iki misline silah satamayacaklar, türlü bahane ve nedenle halktan para çekemeyeceklerdi. Çoğu genellik le Kafkasyalı olan maceracı Ermeni ihtilal li
derleri, kargaşalık olmazsa birşey yapama yacakları , yaşayamayacakları için Kürt bcyit>ri ve ağalar gibi, devrimleri boğmak için ellerin den geleni yapacaklardır' . » Sırası gelmişken b u Ermeni ihtilal
teşekkülle
rinden de kısaca söz edelim. Son katliamlar, bu te şekküllerin büyük çapta düzensiz tahriklerinden ileri gelmiştir. O sıralarda üç büyük parti, kendilerine çekmek i_çin yarışa
Ermenileri
çıkmışlardır.
Taş
nakzutyun, Hınçakzutyun ve Ramgavar-Sahmanatır 1 Kürt-Ermeni ilişki leri hakkında Rus Generali Mayevs kl'nin Petro.grad askeri basımevi tarafından «Van ve Bitlis vilayetleri istatistikleri» adıyla yayınlanan raporn i lgi hç bir kaynaktır Rus Genci Kurmayı için hazırlanan bu ra por Ermeni ihtilalcileri hakkında çok ağır hükümler ver mektedir. Fransızcaya çevrilen rapor, 1stanbul1da Rusça o rijinaliyle birlikte ve aynı zamanda yayınlanmıştır.
.
49
adlı bu teşekküller en şiddetli usullere
başvurarak
birbirinden üye transfer etmeğe çalışmaktadır. Dün ya Savaşına kadar olan dönemde Taşnaklar eı� r:tkiii teşkilata sahiptir. Rus-Ermeni tertiplerinde bir rol alma imkanı çıkınca, bu yarı uygar kimselerin iyi hazmedemedikleri tanrısız sosyalizme olan eğilimle ri, kendilerini, Çarlığın
kucağına dü5mek : c n alı
koyamamıştır. 1 907 yılında Paris'te Jön Türklerle vardıkları anlaşma uyrırınca katıldıkları İ kinci Meş rutiyet hareketinden hayal kırıklığına uğradıklarını bahane eden ve hülyalarının gerçekleşmemesi kar şısında sabırsızlanan bu Ermeni ihtilalciler soilra Rusya'ya yönelmişler,
Ruslar da kendilerini
istila
politikasının imha aracı olarak kabullenmiştir. Pas tırmacıyan gibi aldatılmış birkaç elebaşı sayesinde Çarlık, Ermenilerin aşırı solcu gurubunu ele geçir miş, Eçmiyadzin Katolikosu'nun işbirliği ile de Gre goryen Ermeni Kilisesini ehlileştirmeğe başlamıştır. « Ermeni kuzuları »nın karşısına çıkartılan « kurt kılıklı Kürt sürüleri » J?in yaptıklarının Hıristiyan dünyasında olaganüstü bir üzüntü, bir çeşit beraber l i k duygusu yaratmış olması, Avrupa ve Amerika' nın insancıl davranışlarına belki şeref katabilir, fa kat aynı Avrupa ve Amerika'nın o kadar uzaklarda değil, hemen gözünün önünde cereyan eden « uygar» canavarlığa ne demeli ? Avnıpa'nın 3 yıldır sahne ol duğu insan kırımına oranla Kürtlerin, cinayetleri nedi r ? 40 yıldır boğazlanan Ermenilerin sayısı belki de, bir tek « büyük taarruz »la 40 gün içinde biçilive ren
Avrupalı delikanlıların sayısından azdır. Avru
pa'da istisnai bir savaş durumu bulunduğu şeklinde ki gerekçe de tutarlı değildir, çünkü, buna Kürtler de, kendilerinin
görülen sosyal savaştan henüz çıkmadıklarını 50
karşı
her toplumun kaynağında
ileri
sürebilirler. Üstelik, yağmacılık yapan, insan öldü ren Kürt aşiretlerinin Avrupalılar gibi « uygarlaştır ma emelleri » de yoktur, Kürtler bunu alışkanlık tan va da hınçtan fakat her halde yaşayabilmek için yap maktadırlar. Onları bu kötü alışkanlıklardan
vaz
geçirmek için Avrupa'nın ahlak kurallarını anlatmak yetmez ; Kürtlere, göçebeliğe dayanmayan bir t:;.rı mın yararları öğretilmeli, barışçı bir yaşantıdan zevk alınalurı için ekilmemi ş verimli topraklar kendile
ri n ::: dağıtılarak, toprağa bağlanmalıdır. Kürtler Müslüman olduklarına göre, bu ancak bağımsız ve Müslüman bir hükümet tarafından gerçekleştirilebi lecek bir davadır. Yabancı müdaheleleri, bütün de nemelerin gösterdiği gibi, hastalığı ağırlaştırmak tan başka bir işe yaramamaktadır. Hayret edilecek nokta, görevleri geregınce
Er
meni sorunuyla uğraşmak durumunda kalan bütün devlet adamlarının, konuyu biraz inceleyecek yerde, hemen daima basının anlat tığı genelliklede yetin meleridir. Nitekim, Savaş'tan önce ve Savaş sırasın da Ermenilere ilişkin olarak çıkan kitapların çoğun da bu sorunun gerçek verilerinin en ufak izine rast lanmamaktadır. Lord Bryce gibi ünlü bir bilgin ve diplomatın yazdığı çok önemli bir eser olan ve Er
meni sorununu kapsayan İngiliz Mavi Kitabı karış
tırılacak olursa, konunun temeline inmek için hiçbir çaba gösterilmemiş olduğu hayretle görülür. Katli amlarla ilgili _anlatılar ve tanıklıklar meseleyi ilerlet memekte, herhangi bir çözüme yardımcı olamamak tadır. Bu katliamlar, Lord Bryce'in Türkler aley hindeki « iddianamesiyle»
açıklanamıyacak kadar
derin bir illetin görüntü ve sonuçl arıdır. Türklerin herkese işine geldiği gibi göründüğünü d� kaydetme
51
elen geçemiycceğiz. Nitekim, Lord
Bryce
Türkleri
suçlarken, başka İngilizler, savaş hatıralarına daya-· narak, Times Gazetesinde kendilerini « Cen ti!rncn >f kimseler olarak, nitelemekten
Oysa, İngilizler meseleleri
geri k<1 l ınıyorlardı.
ınsanlığa en
·
yar�ı rlı
şekilde çözmek istediğini ileri süren Forreign Of fice' i ( İngiliz Dışişleri Bakanlığı ) gerçek görüntü ler hakkında aydınlatabilecek değerli « Şarkiyatçı» lardan da yoksun değillerdir. Özellikle Önasya so runlarıyla ilgilenen bu Şarkiyatçılardan
Sir Mark
Sykes Avam Kamarası üyesidir ve İngiltere'nin As ya' daki etkisi için son derece önemli olan bu konu ları incelemekten bir an geri kalmamıştır. Sir Mark Sykes 'in « The Caliph's Last Heritage » adıyla 1 9 1 5 'te yayınlanan kitabı, yukarıdaki sayfalarda inceleme lerinden söz ettiğimiz Fransa'nın eski Van Konsolo su M .Zarzecki'nin bütün gözlemlerini doğrulamak tadır. Yeni Osmanlı yönetiminin can düşmanı oldu ğunu ilan etmekle beraber Türk halkına karşı bü yük bir tarafsızlık gösteren Sir Mark Sykes, « Erme ni Meselesi»nde
söz ettiğinde dikkatle izlenebilecek
Önasya'daki bir tarafsızlıktadır. Sir Mark Sykes ırkların ne kadar hırçın karakterele olduğunu yazdık tan sonra Ermeni ihtilalcilerini şöyle nitelemekte dir : « Kentlerele
oturan
Ermeniler,
Türkiye' ele
ki diğer Hrıstiyanlar gibi, kendi imkanları · hakkında mubalağalı bir inanca sahiptirler . Bu kanı, akılsızca bir zihniyetle birleşince onları en umutsuz siyasi cinayetlere itmekte, böylece hem kendilerine, hem de çoluk çocuklarını fe laketi çekmektedirler. 52
Ermeniler bazı kişisel
üçleri
için ulusal
davalarını
Bunlar tasarılarının tam
kaybediyorlar . . .
başarıya uiaşacağı
sı rada her türlü umutlarını
yitirmekte ve çı
karlarına en yararlı olabilecek kimselere iha net etmektedirler. Bana öyle geliyor ki, E rme niler her zaman mutsuzluğa mahkumdur, çün
kü , felaketlerinin büyük bir kısmı
çektikleri
budalaca, kaprisli ve zararlı istibdattan değil, birbirlerine karşı olan tutumlarmda o ı ileri gelmektedir. Van'da bir kıtlık sırasında mahal lin Ermeni tüccarları buğday saklamağa yel tenmişlerdir. Ermeni ihtilalcileri k<ndi din daşlarını soymağı düşmanlarına karşı savaş
mağa tercih ediyorlar. İstanbul' daki Ermeni anarşistleri soydaşlarının katliamını tahrik için bomba kullanmışlardır. araiarında devamlı
Ermeni köyleri
çatışma
halindedir, bir
paşpapazın cinayetine diğer papazlar göz yum maktadır, Kilise temelinden ikiye bölünmüş tür. İhtilalcilerin başvurdukları usullere gelin ce, bundan daha şeytani bi rşey tasavvur bile edilemez. Tahri k için ve suçsuz kimseleri 'ce zalandırtmak amacıyla
Müslümanları öldür
mek, hükumete vergi ödeyen köylerden haraç almak, İ h tilal Teşkilatına para vermek isteme yen!eri katletmek gibi suçlar hem Müslüman ların hem de Katolik ve Gregoryenlerin suçladığı Ermeni ihtilalcilerinin işledikleri cü ri.ım lerin ancak bir bölümüdür1• Önasya'daki soruşturmaları geliştikçe Sir Mark Sykes Müslüman-Hnstiyan ilişkilerinin gittikçe tahammül olunmaz bir duruma girdiğini göriiyor ve 1
Bk : Sir Mark Sykes'ın yukarıdaki kitabı
53
şC>yl e diyor ! « Belki elli yıllık akıllıca
bir
eğitim
duru
mu düzeltebilir ! Fakat buna rağmen işin so nunu
pek göremiyorum. Taraflardan birinin
zorla göç ettirilmesi kabul edebileceğim tek çözümdür . . . Ciddi devrimlere girişmeden önce
mollaları ve misyonerleri bir yere hapsetmeli. » Öte yandan, Sir Mark Sykes, yanlış
anla·;;ı ! aıı
ve acele uygulanacak modern uygarlığın bu geri ül kelere iyi li k ten çok kötülük getireceğini de
etmektedir.
kabul
« Buralardaki halkın yokluğunu en çok hissetti ği şey güvenliktir ; güvenliği sağlamak için <le Önasya'nın haritasını alt-üst etmenin yeri yok tur. Yakından görünce, bütün meselenin,
ı rk
ve din gözetmeden düzeni bozanları cezalandı racak bir Jandarma kurulmasına indirgenebile ceği kolayca anlaşılır. Ancak böyle bir kuvve tin himayesinde·, karışıklık çıkmadan,
sosyal
ve tarımşal devrimler yapmak mümkün olabi lecektir1 . »
ı Sir Mark Sykes'ın kitabında Osmanlı İmparatorluğunda yaşayan Kürt aşiretlerinin bir tablosu verilmektedir. ( Bk. ss. 553-588
54
iV Zaman zaman tertipli katliamlara dönen bu karışıklıklarda ödevlerini unutan, ya da keşmekeşten yararlananlank1
satm
aldığı mahalli- memurların,
şüphesiz, nefretle karşılanacak davranışları olmuş tur. Çarlığın ve bütün Avrupa diplomasisinin desteğiyle 30 yıl süren Abdülhamit rej iminin cana varca metotlarının daha da ağırlaştırdığı bir yarası vardır Türkiye'nin : İmparatorluk yapısının her kademesinde namuslu personel kıtlığı çekilmiştir. Durum, 1 908' den bu yana bir hayli değişmekle be raber, yeni rej im bu güne kadarki kısa süre içinde hastalığı ortadan tamamen yok edememiştir. Öte yandan, büyük devletlerin - başta
kendilerinin ya
rarlandıkları - rüşveti sürdürmeğe baktıkları unu tulmamalıdır. Kaldı ki, bu devletlerden bazıları, devlet yönetiminin namusu hakkında ahlak hocalığı yapabilecek nitelikte de değillerdi. Bizim konumuz 55
<la ne çeşitl i ülkelerdeki rüşvet hakkında mukaye seli bir inceleme yapmak, ne de İmparatorluğun hem Türk , hem de diğer etnik unsurlarının gerçek fela keti olan Osmanlı memur
yönetiminin taşıdığı so
rumluluğu temize çıkarmaktır. Yıllarca süren baskı rejiminin yarattığı ahlak çöküntüsü, bizzat devletin ayakta tutulabilmesi için yapılan mücadeleler yü zünden, on yıllık bir ihtilal düzeninin tamamen si lemediğ i izler bırakmıştır. Gerçekleştirilmek iştenen ihtilal, « Şark Meselesi » doktorlarının Türkiye'nin kurtulamıyacağını söyledikleri ölüm kararını yürüt mek için dışardan yapılan tcşebbüslerk, devamlı o larak geriletilmiştir. Siyasi ihtilal iyi kötü gerçekleş tirilmişse de İslamiyetin ihtiyacı olan sosyal ihtilal, daha iyi günlere, bağımsız son Müslüman
devletin
varlığının tehlikede olmayacağı zamanlara ertelen miştir. B ütün büyük devletler arasında Türk ihtilalini yokuşa sürmekte en �üyük çıkarı olan Çarlık Rus yası'ydı. Son İslam devletinin gcrı çleşmesi, İmpara torluğun kuvvetlenmesi, Rusya'nın kabul edemiye ccği birşeydi. Bu bakımdan, Dünya kamu oyunun genç Ti.irkiye'nin şahsında, Doğu dünyasına yeni bir kan katacak demokratik
düşüncey i selamlamasın
dan hiç memnun olmamıştır. Bu tecrübesiz ihtilal cilerin yeni rejimin ilk yıllarında işledikleri büyük hataların, Avrupa'nın kendilerinden yüz çevinnesin de mutlaka büyük roli.i olmuştur; ancak, en çok tenkit edenlerin
tanıklıklarına göre, çabalarındaki
samimiyet her türlü şüphenin dışındadır1• Çarlığın ve Avrupa
diplomasinin tüm devrİm-
1 Bk. Andre Mandelstam'ın «Roussyia Mysl-Moskova dergisinde çıkan yazısı
S6
1916>·
lere özgü bu hatalardan yararlanarak ve Abdülha
mid'in bıraktığı çetin meselelerin çözülmesine mad di zaman bırakmadan, Türkiye'ye karşı imha politi kasına dönmekte gösterdikleri karşı bile insanca
acelecilik, istibdada
davranmış olan Genç Türkleri
kanm oyunun gözünden düşürmekte gösterilen özen, Avrupa hükümetlerinin 1 908 olaylarını karşılayışın da ne kadar az samimi olduğunu ispat eder. Avrupa halkı
1 908 hareketine, kendilerini « Şark Meselesi»
n in yaratabileceği bir Dünya
Savaşından en yatkın
usulle kurtaracak son atılım gözüyle bakmış, kalkı· nan Türkiye'nin yüzyıllarca süren yalnızlıktan sonra
i l erleme savaşındaki diğer uluslara k::ıtılacağını bu · ianık bir şekilde de olsa hissetmiştir.
Yöneticileri
Avrupa'da her gittikleri yerde en iyi şekilde karşı
lanan 1 908 İhtilalinin halka inmiş gınlığı ancak böyle
olmasının, yay'
açıklanabilir. Fakat, Çarlığın
adamları pusuda bekliyorlardı: Osmanlı toprakları
üstündeki bu alevi iyi bir işaret saymalarına imkan yoktu. Çarlık, i htilalin Rusya Müslümanlarına ya
vılmasından, Türkiye Hrıstiyanlarına yapacağı olum lu etkiden kuşku duyuyordu. İşte bunun için, kol larını daima İstanbul'a uzatmış olan Çarlık, yangın çıkartmak için bir tek kıvılcım bekliyordu. Nitekim,
Avrupa diplomasisinin körükörüne işbirliği saye sinde, Rusya bu yangını ateşlemeği de başarmıştır.
Çarlığın son hedefi seçikti : Bulgarlarla başa rıya ulaşamayan politikayı, Ermenilerle yürütmek. Bulgaristan bağımsız olmakla İstanbul yolunu kapa dığına göre, Karadeniz'in Kuzey kıyılarından dola· şarak bir gün Boğaziçi'ne ulaşmak 1 •
1 Bk. Rene Pinon'un « Bullctin du Comitc de l'Asic França ise, 1 9 1 3 ss. 294»tc çıkan «Asya Türkiyesi ve Ermeni vila yetleri» adlı yazısı. 57
Açık denizlere çıkış kapısı aramak amacı Rus
ya'nın değişmez emelidir. « Ermeni Meselesiı>ınde de
Rusya gene bu nedenle gözlerini İ skenderun Körfezi
ne dikmiştir.« Türk Ermenistanı »nın starej ik önemi
ni anlamak için haritaya bir göz atmak yeter. Gerçek
ten, engebeleriyle yüksek Erzurum yaylası, Anado
lu'nun geri kalan bölümüne ve Mezepotamya'ya uza· narak hakim bir durum sağlayabilecek olan Rusya gibi bir dünya devletinin elinde en korkulacak ka
leyi teşkil eder. Kafkasya'yı ele geçirdiğinden
bu
yana Rusya daima bu emeli beslemiş, 1 9 . yüzyılda
gene bu amaçla ve bilinçli olarak Eçmiyadzin Kato likosluğu'nu « ehlileştirmi ş » , Önasya'daki karışıklık ların sürdürülmesi yolunda kendisi için aynı dere
cede önemli olan Kürtler ve Ermenilerle gizli i liş
kiler kurmuştur. İngiltere'nin yüz yıldan fazla bir süre bu manevraları engellemeğe çabalaması, H in distan yolu için doğacak tehlikeleri anlamış olma sındadır. İngiltere'nin
muhafeletini kıracağı güne
kadar, 1 8 . yüzyılda Polonya'da
uygun anda ortaya zayıfların
başardığı gibi, en
koruyucusu
olarak
çıkabilmek için komşu ülkelerin iç barışa kavuşma ması, Çarlığın başlıca amacıydı. 1 907 Rus-İngiliz anlaşmasına değin bu anın henüz gelmediğini çok iyi bilen Rusya, bir prens Galiçin'in kaprisi uğruna değil, Lobanof-Rostovski'nin itiraf ettiği, gibi Er
menistan'ı Ermenilerden temizlemek için, Tiflis'te ki valilerinin Ermenilere karşı bir politika gütme
lerine müsaade etmiştir. Yeni i ttifak bağları diplo matik alanda Rusya'nın toprak
emelleri önündeki
engelleri kaldırınca, Rene Pinon'un deyimiyle, « Er meniler, en büyük larında Bulgarların
koruyucuları olan Çar'ın hesap yeriniıı almışlardır.
Çarlığın
emrindeki adamların Önasya'daki çalışmalarını yo-
58
ğunlaştırmalan bu zamana rastlar. Bir yandan, Rus ya'nın muhtemel bir müdahalesine bahane hazırla mak, öte yandan, Ermenilerin
geleceğiyle ilgilenen
uluslararası kamu oyunu Ermenilerin Çar'ın müda hclesini istediklerine inandırmak gerekiyordu. Kürt
Ermeni husumetini alevlemek bir bahane olabilirdi. « Ermeni vilayetleri » denilen illerdeki Rus Konso
losluklarına yollanan silah ve cephaneler, bu amaç la Ermeni ihtilalcilerine dağıtılmış, fakat bu arada, Ermeniler lehine imtiyazlarını
ellerinden alan yeni
rejime karşı Ruslarla birlikte
harekete geçebilecek
Kürtler de dağıtımda unutulmamıştır. Balkan
Savaşlarından
için Türk Ermenistanı'na
sonra bir
soruşturma
giden İngilizler
bu
iki
yüzlü oyunu bütün açıklığı ile görmüşlerdir. Nite kim, 1 9 1 3 yıl ı sonunda
Ermeniler ve Kürtler ara
sında uzunca bir süre kalan İngiltere Avam Kama rası üyesi Walter Guinness, inceleme ve soruştur malarının sonucunu « The National Review» da yayınlamıştır1• 1 908 hareketini izleyen 5 yıl içinde
Müslümanlarla Hrıstiyanlar arasındaki ilişkilerin büyük çapta düzeldiğini ve Türklere güvenilmeğe devam edilmesi gerektiğini kaydeden W. Guinness,
Rus propagandasından (bunun Dünya
Savaşından
altı ay önce olduğunu hatırlatmak i şteri m ) endişe duymaktadır. W. Guinness'in dikkatini Konsolosluklarıyla Ermeni ihtilalcileri
zaten bildiği
çeken Rus
arasındaki
samimiyet değil ,daha çok, yeni Rus
Kiirt ilişkileridir : « Kürtlerin
Rusya'ya
gösterdikleri
sevgi da-
1 Bk. The National Review'in Ocak 1 9 1 4 sayısında Waltcr Guiness imzasıyla çıkan « lmprcssion of Armenia and Kur distan» başlıklı yazı. 59
ha dikkat i çekici.
Kürtler, Türklerin işlerine
karışmamasına, askerlik zorunluğunun
lere
tam
lerden
uygulanmamasına
nefret
etmektedir.
Kürt
rağmen,
Türk
Bunların
çoğu
Rus silahları ile donatılmıştı, hatta bir defa
ulaşılması çok güç bir köyde Kürt gibi giyin
miş ve Kürtlerin yaşantısını paylaşan bir Ru'i
gördüm. Uzun yıllardır köyde y::-.şadığı, polisle başı derde girdiği için Rusya' dan kaçtığı söy . leniyordu. Belki de doğruydu . Fakat sık, sık il merkezine gittiğini ve Rus Ordusunda subay
olan kardeşinin kendisine para gönderdiğini de öğrendi m . Böyle bir adamın çok kuvvetli ne denleri olmadan, son derece geri bir Kürt kö yünde yaşamağa karar vermesi, hiçbirşey ol
masa bile insanda hayret uyandırıyor. » Rus tahriklerinin İngiliz milletvekiline şüpheli gözüken yönleri daha sonra, çürütülemiyecek kadar sağlam tanıklıklarla qydınlığa
çıkmıştır. 1 9 1 3 yılı
Nisanında, Ermeni katliamlarından yeniden söz edil meğe, Çarlık hükümetinin, Eçmiyadzin, Van ve di ğer « Ermeni vilayetlerİı» ndeki Konsolosluklarından
aldığı güya « endişe verici » telgraflara atfen, bütün Avrupa basınını ayaklandırmağa başladığı sırada, Musul 'daki bir Fransız din misyonu başı Paris'tekı dostlarına şu ilginç olayı anlatıyordu « Bu
tarihlerde
birçok
Kürt
aşiret
beyi
karışıklık çıkarmak için kendilerini destekle yen Ruslarla birlik olup
olmayacaklarını tar
tışmak için bir araya gelmişlerdi. Abdülhamit'in gözde adamlarından biri olan fakat sayısız haydutlukları yüzünden İ t ti60
hatçılar tarafından ölüme mahkum edildiği halde yakalanamayan bir Kürt paşasının oğlu Abdürrezak adlı biri Rusya'nın hizmetine gire
rek Kürtler arasında
tahrikçilik yapmağa ko
yulur. Çarlık politikası adına hareket eden ele başıların Türk adaletinden korkmadan ellerini kollarını sallayarak dolaşabildikleri Tifüs ve Urmiye Gölü arasındaki bölgede bu sıradçı., bir Rus müdahalesinin hazırlıkları için devamlı gi diş gelişler olmaktadır. Abdürrezak ve berabe
rindekilerin Tiflis'te Rus makamları tarafından
kabul edildiği, bugün ispatlanmıştır. Aynı a
damlar daha sonra Kafkasya Genci Valisi Vo
ronçof-Daşkof'un verdiği hediyelerle halk ara
sında görülmüş, Kürtler nezdindeki iğrenç faa
l iyetlerinin izleri meydana çıkmıştır. 1 9 1 3 yılın
da I I .Nikola hükümetinin tasarladığı katliam
ların durdurulması Fransız misyonerlerinin a
raya girmesi ile mümkün olabilmiştir . »
Bütün bunlar olup biterken, il. Nikola'nın bü
yükelçileri Avrupa hükümetleri nezdinde teşebbüs
lerini arttırarak, Önasya'daki Hrıstiyanların hima yesinin Çar'a bırakılmasını sağlamağa
çalışıyorlar
dı. Gerçekte, hiçbirşey Çarlığın Önasya'daki emel lerine bir dizi yeni Kürt-Ermeni katliamı kadar hiz met edemezdi. Bu sayede Avrupa harekete geçirile bilir, Türklerin
İngiltere kamu oyunda az da olsa
hala mevcut sempatisi yok edilir ve Rus müdahalesi Hrıstiyanlık için büyük bir hayır olarak kabul etti rilebilirdi . İngiltere siyasi çevrelerindeki Türk dost luğu akımı, Hint Müslümanları arasında benzer bir akımın ortaya
çıkmasıyla daha da kuvvetlenince, 61
Londra'da Lord Lamington'un başkanlığında bir İn giliz-Türk Komitesi kurulması sonucunu doğurmuş ve Komite Çarlığın Osmanlı İmparatorluğu'ndaki yı
kıcı etkisine karşı tepki göstermek yolunu tutmuş tur. Balkan Savaşı İngiltere'nin hakimiyeti altında k i Müslümanlar arasında büyük kuşku uyandırmış ve Hint gençlik kuruluşlarından olan « Muslem Lea gue », Foreign Office'in* en tehlikeli
anlarda Türki
ye'yi yalnız bırakmasına büyük karışıklıklar çıkarta rak cevap vermiştir. Lord Beaconsfield'in Doğu politikasına hala bağlı pek çok İngiliz de Parlamentoda ve basında seslerini
yükseltmekten geri kalmıyorlardı. Lord B ryce (o sı ralarda henüz « Lord » luğa yükselmemişt i ) 8 Mart 1 9 1 3 'te Avam Kamarasında « Şark Meselesi» hakkın
da açılan bir görüşme sırasında Rus müdahalesinin
doğuracağı tehlikeyi kabul etmekteydi : « Ermenilerin
Rus
müdahalesini
ciddi
ola
rak istediklerini gösteren belirtiler var. E rme
nilerin himaye isteyebileceklerini kabul etsek bile, Rusya
devrimlerinin gerçekleştirilmesi
için her hangi bir talepte bulunursa ne yapa
cağız, bunu reddedecek miyiz?ı» İ tina ve dikkatle
söylenmiş bu sözlerde altı vi
layette çıkabilecek karışıklıkların korkusu yatmak tadır. Erzurum ve Van'daki Rus Konsolosları bu teh likeyi zaman zaman Çarlık Dışişleri Bakanı Sa�a nof' a bildirmekte o da konsoloslarının « kehanetle rin i » Avrupa hükümetlerine
�
ulaştırmaktadır. Bal
k n Savaşlarından sonra Rumeli ' den
kovulan ve
Babıali'nin kendilerine iş bulduğu Müslüman « mu-
,., İngil tere Dışişleri Bakanlığı O.A. 62
hacirlerin »* Önasya'ya yerleştirilmesinin endişe veri ci sonuçlar yarattığı, bu çerçeve içinde, ileri sürül mektedir.
Oysa,
daha sonra
İngiltere
Dışişleri
Bakanlığı Siyasi Müsteşar Yardımcısı Mr. Acland,
Avam Kamarası'nın gene 8 Mart 1 9 1 3 tarihli oturu
munda bu zavallı göçmenlerin Ermeniler için hiçbir tehlike teşkil etmediğini kabul etmektedir. Bryce ve O'Connor adlı milletvekillerine cevaben yaptığı konuşmada, Mr. Acland şöyle demektedir : «Adana'da
bizi
durumdan muntazaman
berdar eden bir konsolosumuz var.
ha
Avrupa'
dan bu bölgeye gelen birkaçyüz kadar göçmen
ve ailenin başarıyla yerleştirildiğini ve kendile rine genellikle Ermeni halkı arasında iş bulun duğunu belirtmekle mutluyum. Güçlükler hak kında ortaya atılan söylentiler çok m ubalağa hdır ve şimdiye kadar halk
tam b i r güvenlik
içinde olduğu gibi her hangi bir karşılaşılmamıştır. »
güçlükle de
Aynı konuşmada, Mr. Acland, « Ermeni Mesele
s i »nin biraraya gelecek Dışişleri Bakanları tarafın dan ele alınmasına ve hiçbir devletin tek
bir harekete
girişmemesinin
başına
sağlanmasına dikkat
edileceğini vaadetmektedir. Yine aynı yıl, 30 Mayıs ta dış politika konusundaki genel
konuşmasında
Sir Edward Grey, Türkiye'nin Asya'daki vilayetlerin
de çıkması muhtemel karışıklıklardan ve katliam l ardan duyulan kuşkuyu kapalı bir şekilde hatırlat maktadır. Bu kuşkunun Önasya'da siyasi bir pürüz çıkmasını i stemeyen İngiliz siyasi çevrelerini ciddi
şekilde düşündürdüğünü görüyoruz.
* Fransızca metinde «muhacir» diye gtçmektedir. O.A. 63
Yukaı.rıdaki
satırlarda
işaret ettiğimiz esrarlı
ve üstü kapalı hatırlatmalarda, Rusya'nın « Ermeni
Meselesi »ne el atması ve çıkabilecek karışıklıklardan yararlanarak siiah yoluyla altı vilayete yerleşmesi ihtimali karşısında İngiltere'nin duyduğu endişe sak lıydı. Gerçekten, Rusya harekete geçebilir ve olay ların içinde bulunduğuna göre de arkasından duru
mu Avrupa ülkelerine bildirebilird i . Böyle bir tutu mun hazırlıkları apaçık gözüküyordu . 1 9 1 2 yılı yazında Eçmiyadzin
Katolikosu'nun
Rus Sarayı'nda kabulünden sonra Çarlık
« Ermen i
Meselesi » ni Makedonya sorunuyla parelel olarak ele
almıştır. Gerçekten, Çarlıkla sıkı bağları isbatlanmış
bir tarih olgusu teşki l eden Balkan İ ttifakı, Make
donya'yı Türk topraklarından koparıp aldığına gö re, ş imdi de Önasya'da « Makedonya» gibi yeni bir kargaşalık merkezi yaratmak gerekiyordu1•
Fakat
arkasına bir bıçak saplamadan Türkiye'ye önden sal dırmak, böyle bir işi ya l?abilecek « aletleri » kolayca bulan Çarlığın metotlarına uygun değildi. Uluslar arası durum imkan verdiği anda kendilerini kurta racak olan Çar'a başvurmaiarını sağlamak için Erme nilerle Kürtleri kapıştırmak, hayatı bunlara zehir
etmekten başka ne olabilirdi ? Ermenilerin mukad
deratlarını I I . Nikola'nın ellerine hemen hemen oy birliğiyle teslim ettiklerini göstererek Avrupa'yı et kilemek gerekiyordu; bunun için Eçmiyadzin Katoli kosu Ermeniler arasında zemini hazırlamakla görev
lendirilecekti. İşte, Mısırlı bir zengin olan Bogos Nu bar paşa böylece ortaya çıkmı ş , Rusya'nın
tasarla
dıklarına hazırlık olmak üzere başkent'ten başkente
dolaşmıştır. Avrupa'daki bütün Ermen i teşkilatla-
1 Bk. Gucchuff : l'Alliancc 64
Balkan i quc,
Paris
-
Hachettc
rıyla, 1 887 'dc LonJra ve Paris 'tc kurulan gizli det
ncklerlc, « İ ngiliz E rmeni Komitesi »yle ( Kont Loris Melikot'un
kurduğu,
milietvekili
Aneurin
Wil l ı
ams'ın başkanlık ettiği, B ritish Armenia Commiıtce J
sıkı bağları olan, ayrıca, Alman Lepsius'un l:: rmerıı
Dostluk Komitesiyle il işkiicri bulunan Nubar
pa�::.
Kahire'de « E rmeni Genci Hayır Birliğı » n i kurduK tan başka, Katolikos V. Kevork'un tayin ettiği bir
ulusal delegasyonun başına geçmiş ve « Ermeni Me
selesi » ui Avrupa'cia onaya atmıştır.
Eğer Bogos Nubar paşa, Çarlığın Paris Büyüke ; .
çisi İzwolski gibi Osmanlı düşmanı olduğunu açık
ça ilan eden kimselerle temas edecek yerde Avrupa kamu oyuna çağrıda bulunmakla yetinseydi, dev i
ımlerin gerekli olduğunu çok iyi bilen İ stanb;,:,.l hti
klimeti kendisine daha fazla güven
gösterebilirdi .
Konuyu çok iyi bilen Sir Edward Grey'in 30 Mayıs
1 9 1 3 tarihinde İngiliz Parlamentosunda yaptığı ger· çekten tatmin .:dici konuşma da bunu gösteriyor.
12 Mayıs 1 9 1 3 ' te Ermeni Ulusal Meclisi 6 vila yetteki tehlikeli duruma dikkatini çekmek üzere
Sadrazama bir talep listesi sundukları zaman, Mah mut Şevket Paşa şu cevabı vermiştir : « Şakilikten yalnız Ermeniler çekmiyor, baş
kaları
da bu
durumdan
ıztırap
duyuyor.
Türk hükümeti bütün bu cürümleri önlemeğe
tamamen kararlıdır.
söylendi, çok şeyler
Şimdiye kadar çok laf vaadedildi. Ben vaadde
bulunmaktan kaçınacağım,
hükümet kendini
işte gösterecektir. » İyi niyetli kimselere iç huzuru getirme�i gere
ken bu tutumun samimiyeti aynı hükümetin 1 9 1 3
65
davranışıyla da bir kere
ayaklanması sırasındaki
daha ortaya çıkmıştır. Bitlis'teki Rus Konsolosun dan emir alan Kürt çeteleri, tıpı tıpına Sazanof'un
Önasya'daki Konsoloslarının güya verdiği bilgi üze rine Avrupa dışişleri bakanlıktarına duyurduğu cins ten, mürettep bir katliam hçı.zırlığına teşebbüs etmiş
lerdi. B u katliamlar başlar başlamaz, Çarlık müda hale edecekt i . Fakat oyunu vetli Jandarma birlikleri
sezinleyen Babıali, kuv
yığmış ve olayları daha
patlamadan bastırmıştır. Bu arada Kürt asileri bir tek Ermeniyi
boğazlayamadan
yakalanmış fakat
başkanları, bütün işin tertipçi.si ve suç ortağı olan Rus Konsolosluğuna sığınmıştır. Müdahale tehlikesi geçici olarak uzaklaştırılmıştı. Fakat suç üstü yaka· lanmak acemiliğini gösteren Konsolos Bitlis'ten ge· ri çekilmiş ve « zevahiri
kurtarmak için »
tarafından şeklen suçlanan
Konsolos,
Sazan of
hükümeti
tarafından cezalandırılmamıştır'. Gerçekte Bi tlis ayaklanmasının önemini ne kadar belirtsek gene de azdır, zira bu hareket başarı ka zansaydı Avrupa savaşı bir yıl önce patlayacaktı, Eğer Çarlık memurlarının hazırladığı ve
Rusya'
nın kaçınılmaz müdahelesini yaratacak katliamlar o zaman önlenemeseydi, şüphe yok ki, Avrupa sa· vaşı, bir « Ermeni Meseles i » nin çok dışına taşacak ve
Önasya ile ilgili bütün meseleleri kavrayacaktı. Çar lığın oyunlarını alt etmeği başaran Mahmut Şevket
Paşa o sırada gösterdiği enerj iyle Avrupa'ya büyük bir hizmette bulunmuştur.
1
B u konuda yazdıklarımızdan şüphesi olanlara, konunun İngiliz Avam Kamarasında tartışıldığını ve birçok milletve kilinin mcs�lcyi olaylar patlak verdiği anda öğrendiğini, Lord Lamington'un Lordlar Kamarası'nda hükumete sözlü soru sorduğunu hatırlatmak isterim. 66
Bütün bunlara ragmen, ne Çarlığın gerçek ni yetlerini bilen ve birkaç hafta sonra katledilecek o lan Mahmut Şevket Paşa, ne de halefi, Rus hükümc
tine güvenen Nubar paşa'nın faaliyetlerine karşı iç·
güdüsel bir kuşku beslemişlerdir. Katolikos'un özel temsilcisi, bu arada, bağımsızlık ve özerklik çözüm
lerinin söz konuşu olmadığını ve Ulusal Temsilcili ğin , Ermeni vilayetlerinin etnik ve coğrafi durumu sebebiyle bunu asla düşünmediğini belirterek kendi sine maledilen « siyasi emelleri » hemen yalanlamış
tır' . Ama, olaylar aksini
ispatlarken bu sözlü temi
natlara ne değer verilebilirdi ? Sosyalist bir Rus ya· zarı olan Mişel Pavloviç tüm Ermeni hareketinin Çarlıkla ve İzwolski'nin temsilcileriyle yakın bağlan
Ş
tısını görmü , bunun önemini şöyle ifade etmiştir: « Katolikos'un teşebbüsü üzerine 1 9 1 3
yılı
Şu
batında Pariş'te « Türkiye Ermenistan ı » ndaki devrimler konusunu ele alan bir toplantı yapıl· mıştır. Katolikos, ancak Rus hükümetinin tas
vibini aldıktan sonra böyle bir toplantının so rumluluğunu üzerine almıştır . . . İzwolski dele gelerle çeşitli görüşmeler yapmış ve toplantıda « Ermeni Meselesi'nin yalnız Rusya tarafından çözülebileceği » görüşü benimsenmiştir. Bu gö rüşe uygun olarak Konferans üyelerinden yük
sek dereceli .bir papaz olan Yatyuşan, Türkiye' de Rus hükumetinin kontrolü
altında gerçek
leştirilecek bir devrim p rogramı tasarısı
ha
zırlamıştır. Tasarının en önemli maddesi, Er menistan'a Rusya'nın himayesinde muhtariyet tanıyordu2,Q>
1 BulleHn de I'Asie Françaisc, Haziran 1913 sayısı ss. 297 472
' M işel Pavloviç'in yu karıda sözü geçen eseri ss.
67
Bu, açıkça Osmanlı toprakiarının yedide birine, Anadolu'nun üçte birine Fransa'nın yarısına tekabül eden altı vilayetin İmparatorluktan ayrılması
de
mekti. Rus-Ermen i hareketinin yürütülüş şekli, bir yandan İzwolski'den ilham alıp, öte yandan Osmanlı toprak bütünlüğüne taraftar olduğunu ilan eden Nu bar Paşa'nın demeçlerine rağmen , güven
uyandır
maktan uzaktı. Avrupa'da Pariste ve Londra'da
ol
duğu kadar Berlin ve Roma'da yapılan bütün bu te şebbüsler Türk hakimiyetindeki Ermenistan'ı Çarlı ğın kontrolü altına almak için bütün Avrupa'nın mu
tabakatını sağlamak amacını güdüyordu. « British Armenia _Commi tte» den başka Dr. Lepsius'un « Deu t sche Orient Mission»u da bu konuda Bogos Nubar
paşa'yı destekliyordu. 30 Aralık 1 9 1 3'te « Fransız As
ya'sı Komitesinin Paris'te General Lacroix nun baş kanlığında düzenlediği « U luslararası Ermeni
Top
lantısı »nda Alman Dışişleri Bakanlığından ilham a lan iki Alman, Lepsius ve Rohrbach, harekete taraf
tar olduklarını ifade etmişler, hatta, Lepsius daha ileri giderek Rus işgali lehinde konuşmuştur1• Os manlı İmparatorluğu'nun geleceği için bu kadar
ö
nemli bir konu diğer devletlerin tekeline geçmesin diye o sıralarda Almanlar Ermenilere yakınlık gös
termeğe dikkat ediyorlardı. İngiliz milletvekillerin de O,Connor, Whyte ve Williams, talihsizliği Avrupa
politikasının en bencil hedefleri için kullanılacak o lan bu zavallı halkın himayesi için Miliukof ile ade ta rekabet halindeydiler. Ermenistan'a bir gezi yap·
mış olan Buxton kardeşler de farkına varmadan Çar lığa hizmet ediyorlardı. Nitekim, Harold
Buxton,
ı Bk. Sözü geçen toplantının «Bulletın de l'Asie Française» de yayınlanan tutanakları Kasım 1913, ss. 455
68
ver d iği bir demeçte, « Rus Orduları
sınırı
aşars:i
dost ve kurtarıcı olarak selamlanacaklardır »
konuşmaktan çekinmemiştir1 •
Kelimelerle oynamaktan vazgeçilirse,
diye
bunun,
sözü geçen vilayetlerin Rusya'ya katılması
demek
olduğunda en utak şüphe yoktur. Halbuki, birkaç ay
önce, Lord Bryce, yukarıda
belirtilen
demecinde,
« Ermenilerin, Rusya'ya katılmak i stemediklerini çünki milliyetlerini ve Kiliselerinin kişiliğini koru mak tasavvurunda olduklarını, Rus yönetiminde işe
ne birini, ne de diğerini muhafaza umutları bulun madığın ı » belirtmişti. Tam Balkan Savaşları sırasın
da ortaya atıldığı gündenberi « Ermeni
Meselesi»ne
sütunlarında devamlı olarak yer veren « Fransız As
yası Bülteni »nde M. Ludovic de Contenson adlı bir Fransız sağduyuyu şu sözlerle dile getiriyordu : « Rusya'ya
bağlanma,
başka
bir
yol
bula
mayan bazı Ermenilerin dilediği köklü çözüm dür . . . Fakat, bu, Ermeni ulusunun geri dönüle miyecek biçimde sonu demektir. Çünki, kuv vet yoluyla ruslaştırılacak,
dili ve dini Rusya
Ermenilerinde olduğu gibi şöyle, ya da
yasaklanacaktır.
böyle
Şüphesiz Ermenilere güven
lik, refah ve Rus Barışı sağlanacak, ama ulusal kişiliklerini kesinlikle
kaybetme
karşılığında
elde edecekleri bu iyilik kendilerine çok pahalı� ya malolmayacak m ı ?2 »
Gerçek şudur ki, altı vilayette en etken rimlerin derhal uygulanması bile
dev
Rusya'yı sustur-
1 Bk. Aynı tutanaklar. 2 Ludovic de Contenson'un «La question armenienne» adlı yazısı 1913, ss. 15
69
mağa yetmeyecekti. Türkiye, Balkan Savaşları sonu· cunda düzeni bozulan ordusunu yeniden
teşkilat
landırmak amacıyla Berlin'den yeni bir askeri uz ·
man heyet i istemişti. Bunun üzerine Almanya 1 9 1 3 yılı Aralığında Liman von Sanders'i Türkiye'ye gön derince Rusya, Osmanlı
İmpar:atorluğu'nu
kuvvet
lendirecek olan bu girişimi şiddetle protesto etmiş ve buna karşılık altı vilayette j andarma kuvvetleri ne Rus subaylarının komuta etmesini israrla iste miştir.
Bitlis ayaklanmaları
sırasındaki
deneyler
den sonra Türkiye'nin bu isteği olumlu karşılaması
intihar etmesi demek olurdu. Nitekim, Paris'te d.:!
böyle bir isteğin ne ifade ettiği gayet iyi anlaşılmak « Fransız Asyası Komites�»nde ta gecikmeyecekti. bunun « yakın ya da uzak bir gelecekte Osmanlı İm paratorluğu için yaratacağı tehlikeli sonuçları » sak lanmamaktaydı. Türkiye Rusya'nın kabul etmeye ceği bir tutum içine girerse, Ermeniler için öngörü len devrimler uygulansa bile, bu vilayetlerde Hrıs tiyanlarca desteklenen bir
müdaheleyi
kolaylaştır
mak yolunda karışıklık çıkarmanın Rusya için ne kadar kolay olacağı biliniyor ve bu konuda birçok
yazılar da yazılıyordu.' Çar'ın arzusunu yerine ge t i rmezse öleceği, Türkiye'ye bundan daha açık bir şekilde anlatılamazdı.
ı
Yukanda belirtilen kitap
70
ss.
484
v Türkiye 'nin ölmek istememesine ve kendisi için hazırlanan akibetten kurtulmak için şeytanla bi
le ittifakı tercih etmiş olmasına vardır. Türkiye, bir ara,
slavizmin
hayret
edenler
kendisini 1 878'de
Pan
pençelerinden !<;urtaran İngiltere'nin des
teğini sağlamağı da düşünmüştür. 4 Haziran
tarihli Kıbrıs Sözleşmesiyle, İngiltere, Kıbrıs sına karşılık Türkiye'nin Asya'daki bütünlüğünü
taahhüt
etmekteydi.
1 878
Ada
topraklarının
Beaconsfield.
Kıbrıs'tan itibaren Önasya'yı tehdit edenlere karşı baskı yapılabileceği kanısındaydı. Yeni Türk mi, devrimler konusunda samimiyetini
reji
göstermek
için doğrudan cloğruya İngiliz memurları istemiş ti. Türkiye, istekte bulunurken devrimler konusun da İngiltere ile işbirliği hakkında bir maddesi bulu
nan işte bu sözleşmeyi
öne sürmüştü. Sir Edward 71
G rey, Türk isteğini ilkece kabul etmişse de bir sü re sonra bunu yerine getirebilecek durumda olma dığı görülmüştür. 1 Temmuz 1 9 1 3 'te Avam Kama rası'nda bir sfülü soruya Dışişleri Bakanlığı Siyasi Müsteşar Yardımcısı vasıtasıyla verdirttiği cevapta,
aynı bakan, « B abıali tarafından gerçekten bir istem yapıldığını fakat günün koşullarının bu istemin ye
rine getirilmesinden önce meselenin iyice incelen mesini gerektirdiğin i » söylemiştir.
Bu
tarihlerde
Poincare'nin Londra'ya yaptığı bir geziden yarar• lanarak, ya mesele hakkında ortak bir karar alın mış veya Fransa Çar'ın sözcülüğünü yapmış, ya da Çar doğrudan doğruya Londra'ya baskıda bulun muş bunların sonucunda mesele rafa kaldırılmış tır. Altı vilayeti etki alanı sayan ve bu durumu bü
yük devletlere kapalı şekilde kabul ettiren ya'nın
Ermenistan'a
Rus
İngiliz memurlarının gönde
rilmesini önlemekte büyük çıkarı vardı. Rusya bu
ralara kendi adamlarını ,yerleştirmek i stiyordu. Bu görevler için adından söz edilen Lord Milner'e Mr. Robert'e ve başka adaylara - Çarlığın hizmetkarı ol mamaları şartıyla - devrimlerin gerçekleşmesi
için,
Babıali, tam yetki vermeğe hazırdı. 26 Aralık 1 9 1 3'
te Cavit bey « Le Temps » gazetesine verdiği demeç te, « Ermenistan'ın bir ikinci Makedonya durumu
na getirilmesine müsaade etmeyeceğiz » diye
açık
konuşmuş ve « siyasal etkiler İngiltere ve Fransa'
dan istediğimiz memurların sağlanmasını önlerse, Türkiye, Rus isteklerine muhatap olmaktansa taraf sızlara başvuracaktır» diye eklemiştir. Çarlık politikasının Türklerde yarattığı
kuş
kunun bundan güzel bir açıklaması yapılamaz. Fa kat, Türkler buna rağmen Osmanlı bütünlüğüne do72
kunulmaması için Rusya nezdinde son bir büste daha
U
bulunmuştur.
Çarlığın
teşeb
İstanbuİ ' daki
B yükelçisi Giers'le Cavit bey arasında aylarca sü· ren Türk-Rus görüşmeleri yapılmış, fakat sonunda Rusların kabulü imkansız istekleri yüzünden müzakereler kesilmişti.
Bunun üzerine,
yeni
manlı yönetiminin 1 9 1 4 Mayısında Livadia'ya derdiği
bir heyet vasıtasıyla doğrudan
bu
Os
gön
doğruya
Çar'a başvurduğunu görüyoruz. Talat beyin
baş
kanlığındaki bu « Olaganüstü Heyet», Genç Türkle r i n , Türkiye'ye dokunulmamak şartıyla barışçı b i r Rusya'nın dostu olmaktan başka birşey düşünme dikleri hususunda Çar'ı ikna etmeğe çalışmıştır. Sa
zanof bile 23 Mayıs 1 9 1 4'te Duma'daki konuşmasın da, « Türk heyeti ile yapılan görüşmelerden edindi ği m izlenim, Türkiye'nin, yeni siyaset koşullarına
uygun olarak Rusya'yla iki ülkenin yararına ilişkiler
kurulması için ciddi bir arzu beslediği şeklindedir» demiştir. 1 Genç Türklerin ülkeleri için mutlak bir ölüm demek olan politikaya son verilmesi yolunda Çar'a adeta yalvarmaları
üzerine
İstanbul'da
bir
Türk-Rus Yakınlaşma Komitesi kurulmuştur. Oysa , diplomasinin yardımıyla, Balkan Savaşlarından bu
yana « Şark Meselesi » nin hakemi durumuna getirilen
l l . Nikola bu defa avını pençesinde sıkıca
tuttu
P.:una inanıvordu. Bu bakımdan bütün bu teşebbüs ler hiçbir işe yaramamıştır. Almanya da Osmanlı İmparatorluğu'nun bölün mesini çabuklaştırmak isteyenlerin görüşüne nere
deyse katılmak üzereydi . Aralık 1 9 1 2'deki Lülebur gaz çarpışmaları Alman diplomasi çevrelerinde 1
Bulletin du Comitc de l'Asic Française, Mayıs 1 9 1 4. ss .
184
73
gerçekten Türkiye aleyhinde bir akım bu
yaratmış ve
akım o zaman siyasi müsteşar olan Kiderlen-
Wachter'in şahsında Alman Dışişleri
Bakanlığına
kadar yayılmıştır. Kiderlen--Wachter ve yakın arka
daşları, İngiltere ve Ruşya gibi « Şark Meselesi »ne ilgi gösteren iki büyük devletin arzusuna
Türkiye'yi ayakta tutmağa imkan
rağmen
bulunmadığına,
bu bakımdan, ölünün üstünden çıkanların paylaşıl ması için iki büyük devletle anlaşmanın daha yerin de olacağına inanıyorlardı. Böylece, Kiderlen
Wachter ve arkadaşları Osmanlı mirasından mem leketlerine büyük bir pay koparmak ümidindeydi ler. Sonunda bu görüşe karşı özellikle
Wachter'in ölümünden
sonra başarı
Kiderlen-
kazanan
tek
gerekçe şu olmuştur : « Osmanlı
topraklarının
bölünmesi
sonun
da Almanya'ya yararlı bir pay düşse bile, Tür kiye'nin doğusunda
olacağı tahmin edilen bu
bölgeye uzanmak i�in Avrupa'yı , denizleri
ve
Boğazları aşacak, lüzumundan fazla uzun
ve
ince bir kola sahip olmak gerekir.'»
Fakat, bununla beraber, 1 9 1 3 yılı baharında Rus ya'nın « Ermeni Meselesi » ni ortaya attığı sırada Al
man diplomasisi, s avaş
çıktığında Türkiye tarafım
tutmağa henüz karar vermemiştir. Bir an için dü şünelim : 1 9 1 3 Nisanında Bitlis'teki Kürt ayaklan
ması Babıali tarafından bastırılmamış olsa ve menilerin yeniden katli üzerine Rusya
Er
düşündüğü
gibi askeri müdahelede bulunabilseydi, Almanya bir Dünya savaşını mı göze alırdı, yoksa Rusya'dan kar şılık olarak bazı taleplerde m i
bulunurdu ?
Her
halde, bu sırada « barış mı yoksa savaş mı?» sorusu
siyasi tarih bakımından da görülmedik bir önem ka-
74
zanan » Ermeni Meselesİı>> ne bağlı bulunuyordu. *
Rusya, Osmanlı beldelerinde başvurduğu
lar hakkında bir tarih yargısına temel olacak inandırıcı belgeyi , Dünya Savaşından hemen kendisi açıklamıştır. Ermenilere gösterdiği
yol en
önce
büyük
ilgiyi ispatlamak amacıyla
Çar hükümeti « Ermeni
Rusça ve Ermenice olarak
yayınlamış hatta yalnız
Meselesİ.'»ne ilişkin
bütün diplomatik yazışmaları
Ermeni halkına hitabeden, kalınca bir broşür halin deki bu yazışmalara « Yeniköy Komisyonu »nun gizli
göıiişmeler protokolü de eklenmiştir. Bilindiği
gi
bi , Yeniköy Komisyonu, 1 9 1 4 yılı Temmuzunda Tür kiye Ermenistanı'na ilişkin Rus tasarısını tartışmak
amacıyla Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun
Yeniköy'deki yazlık binasında toplanmıştır.
Erme
nicesi Tiflis'te yayınlanan bu yazışmalar arasında çok ilginç noktalara rastlanmaktadır.1 1 9 1 2 Kasımında Balkan Savaşları sırasında ta lih Türklere karşı döner dönmez, Rus diplomasisi can çekişen İ mparatorluğa son darbeyi indirmek amacıyla hemen Ermenileri seferber etmiştir. 21 Ka sım 1 9 1 2 tarihinde Van'daki Rus Konsolos Muavini gönderdiği bir raporda « bütün Ermenilerin Rusya'
ya taraftar olduğunu ve Rus askerlerinin
gelişini
ya da Rusya'nın nezareti altında devrimler yapılma·· sını samimiyetle arzuladıklarını » bildirmektedir. Aynı tarihte B eyazıt'tak i ( Doğu Beyazıt ) Muavin Konsolos Çar'ın İştanbul'daki
şu 1
Büyükelçisi
Giers'e
telgrafı göndermekteydi : ( 12 Kasım 1912 1915
Bk. Ermenislan'da Devrimler
1 9 1 4 ) Setrak Avakian
-
Tiflis
-
l-0 Mayıs
75
« İstisnasız bütün Ermeniler Türkiye'ye tama men düşmandır, Rusya
metbuluğunu ve Er
menistan'ın işgal altına alınmasına candan ar zu ediyorlar. »
Giers te Eçmiyadzin Katolikosu'nun Kafkasya'
daki Genel Valiye çağrısını hatırlatmaktadır.
Bü
yükelçiye göre, Rusya'nın müdahelesini isteyen bu çağrı, Türk Ermenistanı'nda Rusya lehine beslenen duygulan tam olarak yansıtmaktadır. Giers,
Saza
nof'a gönderdiği telgraflarda Ermeni ulusunun dini
l iderinin Rusya'nın görüşüne uygun olarak ortaya attığı meselenin taşıdığı büyük öneme dikkatini çekmektedir. Büyükelçi, Rusya'nın müdahale ıçın
mevcut bu tek fırsatı kaçırması ihtimalinden endi
şe etmekte, Katolikos'a ve İstanbul Ermeni Patriği
ne her türlü teminatın verilmesini, kendilerinin bü tün imkanlarla desteklenmesini Sazanof'a telkin et mektedir. Pek çok Ermeninin arzuladığı gibi,
altı
vilayetin işgali için zamanın henüz erken olduğunu düşünmekle beraber Gieı's, Ermenilerin büyük dev
letlere başvurmalarının önlenmesi gerektiği kanısın daydı. Giers, şimdilik, Rus memurlarının kontrolü
altında Türk topraklarında devrimler yapılmasıyla yetinmekte ve nasıl olsa bu da sonuç vermeyeceğine
göre belirtilen vilayetlere Rus askerlerini sokmanın gerekli olacağı umudunu beslemekteydi.' Sazanof, Büyükelçiye cevabında
Katolikos'un
30 Kasım 1 9 1 2 tarihli müracaatını bildirdikten son ra , Türkiye'yi Avrupa devletlerinin müdahelesiyle tehdit etmesini istemekte ve « sınırlarımıza yakın
yerlerde karışıklıklar çıkması önü alınamıyacak ih1 Bk. Aynı kitapta belge No : 1 76
tilatlara yol açarak Türkiye'yle olan
ilişkilerimizi
tehlikeye sokacak niteliktedir» diye eklemektedir.'
Gerçekte, nezaket formülleri içinde yer alan bu
« karışıklıkları » çıkartabilmek için Giers Türkiye' deki Ermenilerle gizli ilişkiler sürdürmekte ve ami rine bu konuda bilgi vermektedir. Aralık
ayında,
Giers Londra ve Paris'teki Ermeni komitelerinin ya ortak himaye sağlanması, ya da « Ermeni Meselesi » nin çözümünün Çar'a bırakılması için büyük dev letlere başvurduğunu bildirmektedir. Avrupa'yı do laşacak Ulusal Ermeni Delegasyonu konusunda ise, Giers, teşebbüsün Rusya'ya bırakılmasını istemek tedir.2 Öte yandan, Sazanof, Avrupa'daki büyükelçi lerine gönderdiği 1 3 Aralık 1 9 1 2 tarihli gizli mektup ta çok sayıda Türkiyeli Ermeninin Rus hükümetin den, « Anadolu'da bazı bölgeleri» i şgal etmesini is tediklerini yazmakta ;
Londra ve Paris hükümetle
riyle « ortak bir görüş ve tutulacak yol »
için fikir
teatisinde bulunulmasını, iki hükumetin İstanbul' daki büyükelçilerine, Rus Büyükelçisinin görüşleri ni desteklemeleri yolunda talimat vermelerinin sağ
lanmasını telkin ve tavsiye etmektedir.3
Bu arada Babıali bir genel devrim tasarısı ha zırlamaktadır. Buna göre, altı vilayet iki
yönetim
bölgesine ayrılmakta, her birinin basına bir Genel Müfettiş ve bir de Kurul getirilmektedir. Kurullar 2 Ermeni ve 2 Avrupalıdan meydana
gelmekte,
bir
diğer Avrunalı da başkanlık etmektedir. Giers, Avnı
palılar arasına Rusların da katılması gerektiği rüşünü savunmaktadır.
1
2
3
gö
Tiflis'te yayınlanan belgeler Belge No : »
»
»
Belge No :
»
»
»
Belge No : 5
2,4
77
1 9 1 2 Noeline doğru, daha önce, 1 907'de Rus hü kümetine « Ermeni Meseles i » hakkında bir bildirge
vermiş olan Taşnakzutyun
Partisi temsilcilerinden
Doktor Zavriyef, Giers'le yaptığı bir görüşmede, « genellikle Ermeniler geleceklerinin Rusya'ya bağlı olduğunu düşünüyor ve Türkiye'ye karşı gereken tutum için Rusya'nın talimatını
laP» demekteydi.
almaları bekliyor
Zavriyef açıkça Rus müdahelesini istemekteydi. Patrikhane, Avrupa'nın kontrolü yerine Türkiye'nin hizmetindeki Avrupalıları koymak i steyen Türk devrim tasarısından memnun değildi ; ya Rus garan tisi ya da uluslararası bir garanti istiyordu.
Giers,
Sazanof'a çektiği bir telgrafta bu isteği şöyle özet
lemiştir :
« Ermeniler,
Rus
işgalini
en
etken garanti
olarak karşılıyorlar. »1 21 Aralık 1 9 1 2 'de toplanan Ulusal Ermeni Ku
rultayı, da Ermeni partilerinin tam bir dayanışma içinde Rusya'ya taraftar bulunduklarını ortaya koy
maktadır.
B u sırada Avrupa'da Ermeniler yerlerinde dura
maz olmuşlar ve davalarını Londra'da toplanan bü
yükelçilere duyurmağa niyetlenmişlerdi. Tabii böy le bir teşebbüs « Ermeni Meselesi »ni Rusya'nın teke l i nde tutmak isteyen Rusların Kafkasya Genel Vali sinin hoşuna gitmemişti.
Nitekim,
Genel Vali, Sa
zanof'a bir telgraf yollayarak, Katolikos'un Avrupa' daki temsilcisi Bogos Nubar paşa'dan, Londra'daki
Büyükelçiler Toplantısına başvurmamasını ve faa1
Tifli't> derlemesi. Belge
78
No : 7
liyetini bir Rus müdahelesine zemin hazırlamağa i ri.
hisar ettirmesi tavsiyesinde bulunduğunu bildirmek te ve yakında Anadolu'da karışıklıklar çıkaca ğına işaret etmektedir. Bütün bunları kendi tertip lediğine göre, gerçekte de çıkacak karışıklıklardan en iyi haberdar olan kimse Genel Valinin kendisiy. d ı. 1 13 Mart 1 9 1 3 tarihli bir telgrafta İzwolski, Saza
nof'a Paris'te Bogos Nubar paşa ile yaptığı konuş
ma hakkında bilgi veriyordu. Bu telgrafta Bogos Nubar paşa'nın, « Ermenilerin bütün ümitleri güçlü Rus himayesinde toplanmıştır ve her durumda Rus hükümetinin görüşlerini izlemeğe hazırdırlaıı» de diği belirtiliyordu. Bogos Nubar paşa da bir devrim
tasarısı hazırlamıştı; fakat,
İzwolski
kendisinden
Rusva'nın müsaadesini almadan bu konuda hiç bir teşebbüste bulunmamasını rica etmiştir.2 1 9 1 3 yılının Mart ve Nisan
aylarında
Bitlis,
Erzurum ve Van'daki Rus konsolosluklarından
ya·
ğan telgraflar katliam için hazırlıklar yapıldığını öne sürmektedir. Giers, Sazam>f'a çektiği bir telde,
Ermenilerin Bitlis, Erzincan vb . yerlerdeki olaylar·
dan çok endise duydukl arını rapor etmekte ve Ana dolu'da Hrıs tiyanlarla Müslümanlar arasında bir catı sm;:ı n ın natlak vermesinden korktuğunu bildir mektedir. Bütün bu telgraflar Türk Ermenistanı'nı
harı5a k :ı.vust11rnıak icin uluslararası bir görev yük . lenmek isteyen Rusva'nı n , Avrupa hükümetleri nez
n i r d P V::lOaCCIP:I te<:;ehhüslere h a7-trlık olarak düzen len rnis ıl ı ıvı ı n ı l acak d üzme kı:ı tliam h:l.bP-rleri n i n 1 a rihleri büyük bir itina ile tesbit edilmişti. 5 Hazi1.
Tiflis derlemesi, Belge »
»
»
Nu. 8 ))
ve
11
12 79
ran tarihinde Sazanof, Berlin'deki Büyükelçisine, « Giers'e Fransız ve İngiliz meslekdaşlarıyla Üçlü İt tifakın « Ermeni Meselesi » ndeki tutumuna esas ola cak ilkeleri tespit etmesi için talimat verdiğini ve 1 895 tasarısının, hareket noktası olarak alınmasını
teklif ettiğini » bildirmektedir. Nihayet 7 Haziran ta rihli ve genelge şeklindeki bir telyazıyla Dışişleri Ba
kan Yardımcısı Neratof, Avrupa hükümetlerinin ö
nüne devrimler meselesini açıkça getirmekteydi. 1
Fransa 7 Haziran 1 9 1 3 tarihli bu genelgede belir tilen hususlara derhal katılmış , İngiltere ve
diğer
büyük devletlerin katılması daha güç olmuştur. Ar
tık « Ermeni Meselesi » resmen ortaya atılmış bulu
nuyordu. 9 Haziranda Üçlü İttifakın İ stanbul'daki
büyükelcilerinden kurulu bir komisyon, diğer bü yükclçili klere teklif edilecek devrim tasarısını
ha
zırlamakla görevlendirilmişti. 1 0 Haziranda Alman
ya ve Avusturya--Macaristan, Osmanlı toprak bü tünlüğü korunmak şartıyla meseleyi tartışmayı ka bul ediyorlardı. Aynı gün Sazanof, Giers'e diği talimatta, « Rus teşebbüsünü
gönder
Sadrazam'a an
l atmasını ve Rusva'va sıkı hağlarla bağlanıp bai!lan mamanın artık Türkiye'ye kalmış
bir is olduğunu
kendi sine bildirmesini » istiyordu.2 Fakat Almanya ııüclük çıkartmakta geri kmemiştir : Jagow, İstan
bul'daki Büvükelçisi Wangenheim'a,
görüşmelere
katılması talimatını vermekle beraber bunların va rarlı olabileceği hakkı n da beslediği süpheyi sakla mıvor,
Büyükekiler Toplanfusmın bi,r
Mahkeme» anlamına gelemiveceğini
« Yüksek
bildiriyordu.
Ayrıca, Berlin ve Viyana, Türkiye'nin bir temsilcisi1 ı
Tiflis derlemesind�. 17,18,19,21 ,24 ve 28 sayılı belgeler Tiflis derlemes.'i, Belge No. 39
80
nin de
göıiişmelere katılmasını istiyorlarsa da Gi
ers ile Sazanof, Türk temsilcisinin toplantılara ka
tılmasının ön tasarının hazırlanmasını engelleyeceği
bahanesiyle, bunu, kabul edilemeyecek bir teklif o larak karşılıyorlar. 1
Sonunda Rus Büyükelçiliği
baştercümanı An
dre Mandelstam tarafından 1 895 tarihinde İngiliz,
Fransız ve Rus Büyükelçilerinin verdikleri nota
ve
sundukları tasarıya, Padişahın 20 Ekim 1 895 tarihli
İradesine, 1 880 tarihli Avrupa Komisyonu
kanun
tasarısına ve Lübnan statüsüne dayanılarak bir dev
rim tasarısı hazırlanmıştır. Üçlü İttifakça kabul edi len Mandelstam tasarısı, Avrupa devletlerinin bu ko
nuda yapacakları görüşmeler için esas kabul edil miştir. Tasarının temel ilkesi şuydu :
Babıaliye
bağlı olmayacak bir valinin yönetiminde, bazı sı
nır bölgeleri hariç olmak üzere, Erzurum, Van, Bit
lis, Diyarbakır, Harput ve Sivas illerini içine alan bir tek Ermeni eyaleti kurulacaktı. İstanbul' daki büyükelçiler tasarıyı görüşmek üzere toplanmışlar, Giers, Babıali'nin hazırladığı islahat
( devri m )
ta
sarısının da birlikte göıiişülmesine karşı çıkmış, fa
kat Almanya ve Avusturya-Macaristan bunun da göz
önüne alınması için israr etmişlerdir.
Komisyon
toplantılarında Almanya temsilcisi tek bir Ermeni eyaleti fikrini yermiş bunun genişliğini belirterek,
ulaştırma yoksunluğunun tek bir yönetimi güçleşti receğini ileri sürmüştür. Rusya adına konuşan Man delstam, Girit, Lübnan ve Rumeli'yi örnek vererek Ermenistan için kuvvetli ve tek bir iradenin zorun
lu olacağını iddia etmiştir.
Avusturya-Macaristan
temsilcisi, Babıali'ye bağlı olmayacak bir vali tayi ı
Tifüs derlemesi,
Belge No. 40,41,43
t 81
nının Padişahın egemenliğine gölge
düşüreceğine
işaret etmiş, Alman temsilcisi ise Lübnan örneğinin tavsiye edilebilir bir örnek olmadığını söyledikten
sonra şunları eklemiştir : « Ermenistan
Lübnan'dan
dört kat daha
bü
yüktür, kurulacak eyaleti Lübnan gib i yönet
meğe kalkmak, Fransa'yı, Tarascon'u
gibi yönetmek demektir, »
yönetir
Alman temsilcisi, Mandelstam'ın tasarısını Er
menistan'ı, Osmanlı lmparatorluğu'ndan
tamamen
ayırma teşebbüsü olarak karşılamaktadır. Rus ta sarısının yazarı, buna rağmen Babıali'ye bağlı ol
mayacak bir tek genel vali fikrinde israr etmekte dir. İngiltere temsilcisi Fitzmaurice'in desteklediği
Mandelstam, bir hukuki incelikten
yararlanarak,
bu durumda, yabancı nezareti altında devletin egemenliğinden
b irşey
olsa
bile
kaybetmeyeceğini
ispatlamağa çalışıyor ve şöyle diyordu : « İşte
Avrupa'nın · çabası
Türkiye'yi
bir ya
bancı kontrolünü kabule yöneltmektir, ki bu takdirde de egemenliği korunmuş
olacaktır, »
Gerçekte, Mandelstam, Rus oyunlarına eli kolu bağlı kalması için Babıali'nin
karşı
kurulacak
eyalete bir başka bölgeden asker nakline hakkı ol
mamasını, buraya göçmen yerleştirmemesini
sağ
Andre Mandelstam'ın Rusya adına ileri
sür
lamağa çalışıyordu.
düğü israrlı istekler bu memleketin
Türkiye'nin
haysiyetiyle oynamağa ne kadar önem verdiğini göstermektedir. Talat paşa, Osmanlı Meclisindeki Envn i mebuslarıyla meseleyi doğrudan doğruya çözmeğe uğraşmışsa da başaramamış, Parlamen82
to 'daki Ermeni üyelerin sayısını 1 5 1ten 20'ye
çı kat
mağa hazır olduğu halde, Ermeniler Rusya'dan ay rılmağa yanaşmamışlardır.1
Yeniköy Komisyonu toplantılarının
başarısız
lığa uğramasından birkaç hafta sonra Sazanof me seleyi Avrupa hükümetleriyle yeniden tartışmağa koyulmuştur. Rus Dışişleri Bakanı Berlin'e lenin müzmin bir
duruma
geleceği n i
mese
bildirmiş,
Zimmermann ise buna, « Türkiye'yi taksime başla manın tehlikeli olduğu » şeklinde cevap vermiştir.2 Nihayet, uzun müzakerelerden sonra Jagow, İstan bul'daki Büyükelçisine Ruslara bazı tavizler
ver
mesi için talimat göndermiş, bunun üzerine Alman ve Rus Büyükelçilikleri yetkilileri arasında görüş meler başlamıştır. Bununla birlikte « Ermeni Mese
lesi »ne ilişkin 10 Eylül 1 9 1 3 tarihli bir Alman notası ,
« Alman hükümeti Türkiye'yi içten arzulamadığı bir
karara boyun eğdirmenin ne uygun, ne de mümkün
olduğu inancındadır» demektedir. Alman hükümeti Komisyon çalışmalarının Türk tasarısı esas alınarak
yeniden başlamasını istemekteydi . Sonunda, 23 Ey lül tarihinde, Giers ve Wangenheim'ın, peşinen tek
bir Ermeni eyaleti yerine iki yönetim bölgesi kurul masını kabul edip, iki genel müfettişin tayini
gibi
uyuşmazlık konusu olan nokta üstünde mutabakata vardıklarını görmekteyiz. Rus - Alman anlaşmasının
altı noktası Babıali'n i n o n yıl için i stihdam edeceği
ve kendilerine memurlarla yargıçlar konusunda tam yetki
tanıyacağı
genel
müfettişlerin,
lı hükümetinin isteği üzerine nasıl
Osman
seçileceklerin!
tayin etmekteydi . Yeni iki bölgenin seçim kurul-
ı
l
Tiflis derlemesi, ))
))
Belge No. 62 ))
))
63 83
lan konusunda Rus-Aiman anlaşması eşlt
sayıda
bütün görevler için de iki unsur arasında
eşitlik
Müslüman ve Hnstiyan üyeyi öngörmekte,
ayrıca
getirmekteydi. Avrupa devletlerince yapılacak « mu
rakabe » anlaşmanın e n nazik noktasıydı, fakat so nunda buna da şöyle bir formül bulundu : « Türkiye, büyük devletlere, İstanbul'daki büyükelçileri
aracı
lığıyla devrimlerin uygulanmasına nezaret etmeleri
ni teklif edecek »ti.
Türkiye, Rus-Alman anlaşmasının altı noktasına 26 Ekim 1 9 1 3 tarihli notasıyla verdiği cevapta, devrimleri Avrupalı danışmanların yardımıyla
gulamak istediğini fakat Devletin
uy
bağımsızlığını
korumağa da kararlı o lduğunu bildirmiştir. Giers'le yaptığı konuşmada, Sadrazam, şeklen Türk Gümrük
Müfettişine bağlı olmakla beraber Balkan Savaşına
kadar Osmanlı Gümrüklerini tam bir bağımsızlıkla
yöneten İngiliz danışmanını hatırlatmaktan geri kal
mamıştır. Babıali, Genel · Müfettişlerin tayinine Av
rupa'nın karışmasını reddetmekte, fakat, danışman
ların on yıl süreyle görevlendirilmesini kabul etmek te; ancak, bunların sağlanması için bütün büyük dev letlere değil yalnız bir tanesine müracaatı uygun görmekteydi. Osmanlı hükümeti , 2 Ermeni kesimi
için Rusya'dan da 2 danışman i stemeğe hazır olduğu halde Giers bunu yeterli bulmamıştır.1 Türkiye'nin bu arada Rusya'yı yumuşatmak için
teşebbüşlerini sıklaştırdığını görmekteyi:t.. Bir defa sında Talat paşa, Giers'e, iki Ermeni bölgesinde Er
meni halkı Kürtlere karşı korumak amacıyla, Trak
ya' daki en gözde birl iklerden seçilecek 7000 asker den kurulu bir Jantlarına kuvveti göndermeği va-
ı
Tiflis Derlemesi, Belge No. 78
84
detmiştir. Giers'in buna cevabı, « Rusya, Bedin Ana laşması uyarınca, Ermeni sorunuyla ilgilenme hak
kını talebe devam edecektir» şeklindedir1• Türkiye'
nin tutumu üzerine, Babıali'nin gümrük tarifelerini
% 4 kadar arttırma isteğinin reddedilerek baskı yo
lu denenmiş, Almanya'nın altı noktayı
Türkiye'ye
kabul ettirmesi için Rusya'nın yaptığı teklife İngil tere de katılmıştır. Nihayet, Sadrazam da danışman lar için büyük devletlere başvurma zorunluğunu, her meselede bunların peşin tasvibini
istemeği ve
genel müfettişlerle danışmanlar :.ırasında çıkacak uyuşmazlıkların çözülmesi için bir aylık süre tanınmasını kabul etmiştir. Buna rağmen Sazanof aşırı isteklerde bulunmağa devam etmekte, Babıali de bunların kabul edilemiyecek şeyler olduğuna işaret etmektedir. Haftalarca süren uzun tartışma lardan sonra, Sadrazain, Genel Müfettişlik görevleri için Büyükelçiliklere yarı resmi ve sözlü bir müra
caat yapmağa, adaylara
mutabakatlarından sonra
on yıllık bir sözleşme için
yetkilerinin
ğını gene yan resmi bir şekilde
bulunduğunu açıklamıştır.
ne olaca
bildirmeğe hazır
1 3 Ocak 1 9 1 4'te Giers, Sazanof'a gönderdiği bir telyazıyla « daha büyük isteklerde bulunursak büyük devletler bizimle birlik olmayabilir)>
edilen sonuçarla yetinilmesini
diyerek, elde
tasviye etmektedir.
Buraya kadarki sonuçlar temel ilkelerle ilgili olan·
lardı. İki bölgenin genel meclislerinin nasıl kuru lacağı gibi hususlarda ise tartışma devam etmekte
dir. Türkiye, Diyarbakır, Harput ve Sivas için nisbi
temsil sistemini teklif etmektedir. Rusya buna ya naşmakla beraber, Ermenilerin açıkça azınlıkta ol1
Tiflis Derlemesi Belge No. 92 15
cluğu yerlerde temsil eşitÜğini kabul ettirmeğe hoş yere çalıştıktan sonra « Erme n i vilayetleri »ne göç men yerleştirilmemesini
sağlamak için çabalamış
tır. Ertesi ay, 7 Şubatta, Sazanof anlaşmanın imza
lanması yolunda talimat
göndermiş ve anlaşma 8
Şubatta parafe edildikten sonra aynı gün imzalana bilmiştir. Bundan iki ay sonra
Türkiye
Rusya'nın
teklif ettiği 5 kişilik aday listesi içinde Hollandalı Westenenk ile Norveçli Hoff'u kurulması kabul edi len iki yeni kesimin genel müfettişliklerine
etmiştir.'
Bu arada Rusya için çalışan
tayin
Ermenilerin ne
yaptığına da bir göz atalım. 16 Nisan 1 9 1 4 'te « Bütün Ermenilerin saygı değer Katolikosu ve Patriği » V.Kevork, Kafkasya Genel Valisi ve Kral Vekili Kont
Voronçof-Daşkof'un kendisine resmen bilgi verdiği
Türk-Rus sözleşmesi için Sazanof'a teşekkür ediyor
du. Dalkavukça laflarfa dolu teşekkür mektubunda Katolikos, « Ermeni ulusunun bağlılığından, büyük Rusya'ya ve i radesiyle
Ermenilerin
yeniden tarih
sahnesine dönmesini sağlayan sevgili hükümdan, Kral-İmparator i l . Nikola'ya olan yöneliminden » söz etmektedir.2
1 Tiflis derlemesi 1 1 6, 1 34, 156 157 nolu belgeler. 2 Tiflis derlemesi, Belge No. 158 -
86
VI « Ermeni Meselesi »nin kaynağıyla ilgili bir ince lemede, üzerinden yeteri kadar
zaman
geçmemiş,
çok çetrefil olaylar hakkında hak ilkelerine göre yar gıda
bulunmak
mümkün
değildir.
Bu
ne
denle, Dünya Savaşı yüzünden Ermenilerin uğradığı
acıklı durumun sorumluluğunu kesinlikle tayin işini
bir kenara bırakıyoruz; ileri sürülen iki aykırı
tezi
mümkün olan en öz biçimde karşılaştırmakla yeti
neceğiz.
Ermeni ihtilalcilerinin tezini biliyoruz: « Kurt la kuzu hikayesi » nden yararlanarak, bunlar
kendi
lerini tarihin kötü bir cilvesi olarak emri altına gi
ren Hrıs tiyanlara vahşi duygular besleyen cani bir hükümetin ezdiği ırk diye tanıtmakta, bu hüküme tin savaşı fırsat bilip, kendilerinden kurtulmak için yüzbinlercc Ermeniyi katlettiğini iddia etmektedir ler. 1 9 1 6 Şubatında Fransız din adamı Mgr. Touchet
87
« Oeuvre d'Orien t »
kurumunda verdiği bir konfe
ransta ölen Ermenilerin sayısını 500.000 olarak tah min etmiştir. Bu sayı bize çok mubalağalı gözükmek le beraber rakamları kontrol imkanına sahip
bu
lunmadığımızı da itiraf etmek isteriz. Emin olduğu
muz tek nokta, 1 9 1 5 yılı ilkbaharında, bir ölüm-kalım savaşının
E rmenilerin
karşılıklı ateşi arasına
sıkıştıkları sırada Türk-Rus sınırı dolaylarında çok
acıklı olayların cereyan ettiğidir.
Fakat, bu çatışmayı doğuran ve yakından ince l ediğimiz tarih koşullan, bizi, kurtla kuzu hikayesi
nin, tarafsız bir yargılamada en ufak değeri kalamı
yacağı sonucuna götürüyor.
İ slamlığa düşmanlık beslemeyen gözlemcilerin
açıkladığı karşıt teze göre, acıklı olayların ilk teşeb büsü, 1 9 1 5 yılı Şubatında ilk Ermeni ayaklanması sırasında Koms'ta* masum müslüman halkı kat leden
Ermeni
ihtilalcilerinden
gelmiştir.'
Bu
müthiş Türk-Ermeni düellosunun hazırlık sahneleri
Muş bölgesinde cereyan etmiştir. Bu bakımdan eğer hala Ortaçağ yaşantısı
içindeki bu bölgeye bir gün
ışık tutulabilirse tarafsız bir soruşturma için gerekli
unsurlar da ancak burada aydınlığa kavuşabilecek tir. Gerçekte, acıklı olayların iyice bilinmemektedir, çünkü
nasıl cereyan ettiği
Avrupa'daki Ermeni
İhtilal Komitelerinin yayınladığı broşürlere güven meğe imkan yoktur.2 Nisan 1 9 1 5 'te Ermeni ihti1 25 Mart 1 9 1 6 tarihli «Gazette de Lausanne» 2 Cenevre'de yayınlanan bazı broşürlerin başlıkları şöyledir. « Documents sur le sort des armeniens 1 9 1 5 » - «La defensc heroique de Van», vb . . . * Muş'un Varto kazasına bağlı bir köy. Bugünkü adı Go
mahos 88
lalcileri Van şehrini ele geçirmiş,
orada Aram ve
Vardan'ın başkanlığında bir Genel
Kurmay teşkil
etmişler, Van bölgesini
Müslümanlardan « kurtar
dıktan » sonra şehri 6 Mayısta Rus askerlerine tes lim etmişlerdir. Rostof'ta çıkan bir Rus gazetesine göre Çarlık bayrağının hizmetine giren Ermeni gö nüllüleri aşağı yukarı 3 tümen yani bir Kolordu tu
tarındaydı. Rus askerleri Van'a girer girmez, « İ lk Ermeni Eyaletinin Genel Valis i »
adını alan Aram
Manukyan'ın başkanlığında b i r de geçici hükümet
kurulmakta gecikilmemişti. Çar'ın « B üyük Ermenis
tan »ı gerçekleştireceği mutlu günlere kadar bekle meden hemen kağıt üzerinde bir de « İdari taksi mat » yapılarak, « Ermenistan bölgesiı» irili ufaklı 1 4 eyalete ayrılıvermiştirl . En tanınmış Ermeni önderlerinden biri olan Karakin Pastırmacıyan, Türk-Rus çarpışmaları baş lar başlamaz Ermeni gönüllülerinin başına geçmiş tir. Babıali, Osmanlı Mecl isinde mebus olan ve Garo adıyla tanınan
Pastırmacıyan'ı yolu üzerinde rast
ladığı bütün köyleri yakmakla ve oturanları katlet mekle suçlamaktaydı. B ilindiği gibi, savaşın ilk gün lerinde, Türklerin Taşnakzutyun Partisi'yle Çarlığa
karşı işbirliği için giriştikleri
Eylülünde Erzurum'da
teşebbüsler 1 9 1 4 yılı
toplanan Ermeni Kurultayı
tarafından reddolunmuş ve Kurultay kendini « taraf sızı,, ilan etmiştir. Şu var ki, bu parti üyelerinin evlerinde ele ge çirilen Rus yapısı binlerce bomba ve tüfek, bu « ta rafsız»lığın altında neler saklı bulunduğunu açıkça
göstermiştir. Türkler de, Anadolu'nun kuzey-doğu sunun Ruslar tarafından istila edilmesini, davranış
larıyla ülkenin savunmasını güçleştirmiş olan Erme-
89
ni çetelerinin faaliyetlerine bağlamaktadırlar. Kürtlerin bu kadar
karışıklık
içinde ellerini
kavuşturup oturmadıkları muhakkaktır. Gene Kürt lerin, tahrik edilirlerse insafı olmayan şeytanca bir kuvvet haline gelebileceklerinde de şüphe Ermenilerin Rus saflarına geçerken gibi bir tehlikenin beklediğini
yoktur.
kendilerini ne
bilmeleri gerekirdi.
Birçok kuşak boyunca ırkların karşıt yapısı yüzün den sürdürtülen ve Çarlık politikasının sıkılmadan
istismar ettiği karşılıklı kinler, sonunda, bir ölüm kalım meselesinin tarafları karşı
karşıya getirdiği
gün patlamakta gecikmemiştir. Avrupa diplomasisi, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ırk ve din çatışmala
rını bir yüzyıl süreyle boş yere körüklememiştir . . .
Büyük Fransız tarihçisi Albert Sorel'in otuz yıldan fazla bir süre önce şöylediği gibi, « taksim politika sının bütün dünyayı da içine sürükleyeceği bir facia yaratacağı » açıktı. Türkiye'nin davranış�na gelince, bunu Avrupa' mn kendisine karşı gösterdiği ruh tutumuyla açıkla yabiliriz. Türkiye'yi Dünya haritasından silmek için gösterilen kıyasıya çaba,
İmparatorluğu yok etmek
için Çarlığın insafsız sertliği, dünyada en fazla kara
ya çalınmış bir ırkın, kurbanı olduğu peşin hüküm ler bu ülkeyi bir ölüm-kalım
savaşının içine itmiş
tir. Ermenilerin tutumu yüzünden, Rusya karşısında Türkiye 'yi bekliyen dev tehlike anlaşılınca, Osmanlı
İmparatorluğu, tehlike anlarında her ulusun yaptı
ğım yaparak, güvenilmez unsurları savaş sahnelerin
den uzaklaştırmıştır. Şuraşı gerçektir ki, ulaştırma
imkanları yönünden bu kadar fakir, modern teknik· ten bu kadar yoksun bir ülkede,
böyle bir tedbir,
müthiş kötülüklerle birlikte gelmiş ve « Çar'ın hima-
90
yesinde bir Ermenistan » gibi akılsızca hayaller uğ runa masum insanlar da iztirap çekmiştir. Büyük cani, i l k günlerindenberi islam dünyasına felaket yağdırmaktan bir an geri kalmayan Çarlıktır. Çar
lık,
bir talihsizlik eseri olarak,
başına geçtiği Rus
halkına da mutluluk getirmemiştir. Belki de bu yönetimin düşüşü, Avrupa'yı, acısını çektiği siyasi kanserden kurtaracaktır. Her halde, Osmanlı dün yası için Çarlığın Rus halkı tarafından devrilişi* üçyüz yıldan bu yana cereyan eden olayların en önem lisidir. Bu,
Çarlığın etkisinden kurtulmuş bir Avru
p a ile, ilerlemeğe,
gelişmeğe can atan Türkiye'nin
işbirliği için yeni bir umut kaynağıdır.
Asya'nın, istismarcı ihtiyar Avrupa'nın çizmesi
altında inletilmesine dayanan sistemin artık zamanı
geçmiştir.
*
Kitap 1917 Nisanında Mart ihtilalidir. O. A.
yayınlandığına
göre,
bahsedilen
91
Bİ BLİYOGRAFYA
K İ T A P L A R
Alliancc balkanique - Guechof, Paris, Hachette Anah:s de !'İslam - Don Leone Caetani Armcnicn und Europa - Dr. Lepsius. 1896 Ermcnistan'da Devrimler - Setrak Avakyan - Tifüs, 1915 ( Ermenice) La qucstion armenienne a la lumiere des documents - Marccl Liart. Paris 1913 Le Busphore et !es Dardannelles-Serge Gorianow-Paris 1910 Lcs plaiçs du Caucase - E. Aknouni, Geneve 1 905 Le sort de l'Empire Ottoman - Andre Mandelstam - Payot. Paris 1917 Let ters de Turquie 1835 Marechal Moltke Russland als grossmacth-Gregoire Troubetzkoi-Leipzig. 1910 Statistiques des province d� Bitlis et de Van - Mayevski-ST. Petersburg Thc Caliph's last heritage-Sir Mark Sykes, Macmillan, Lan don 1915 Thc treatement of Armenians in the Ottoman Empire 1915 1 9 1 6 ( İngiliz Mavi Kitabı ) The prcaching of İ slam.-J.W. Arnold ( Prof, ) 1896 ve 1913 le Londra'da basılmıştır. -
D ER G İ L E R Correspondant ( Le )
-
Parls 93
e
"
l'İntercommunion entre l'eglise ang-
licane et l'eglise orthodoxe russe»
2S Ağustos 1916
Bulletln d e Comite d e 1'Asie Française
1913
Robert Caix imzalı yazı, ss. 1 1 Ludovic de Contenson'un, «Le probICme armenien» başlıklı ya zısı ss. ı s • Rene Pinon, imzalı yazı ss. 294 • e
Revue de Paris - Paris
•
M. Zarzecki'nin inceleme yazısı
•
Mıgırd1Ç Dadyan'ın La societe armeniennc contempo raine» başlıklı yazıları ss. 903-928
Revue des deux Mondes - Paris
1913 1913 ıs
Nisan 1914
Haziran 1897
Revue Politique Internatlonale - Lozan
Maxime Kovalsky'nin, cLa Russie et le probleme arme nien» başlıklı yazısı • Michel Pavlevitch'in, «La Russie et les armeniens» adlı yazısı, ss. 464-467 • Marmaduke Pickthall'ın Sir Mark Sykes'ın kitab.ı hakkın daki eleştirmesi • Paul Rohrbach'n «Allemagne comme puissance mondiale» adlı yazısı, ss. 32 •
Nisan 1914
Mayıs 1914
Mayıs-Haz. 1 9 1 6
Temmuz 1914
Russyia Mysl - Moskova
•
Andre Mandclstam'ın incelemesi
•
Walter Guiness'in. « İmpressions of Armcnia Kurdistan» adlı yazısı
1916
The National Rev1ew - Londra
and Ocak 1914
G A Z E T E L E R Times - Londra
2S Mart ve 29 Temmuz 1916 tarihlerinde yayınlanan Rus ilaveleri ( Russian supplements ). Gazelle de Lausanne
2S Mart 1916 sayısı 94
Ç ı k a n K i ta p l a r ı m ı z ÇİRKİ N RUS
V i ctor L a s k y Fiatı 1 0 Lira
PİJAMA H İ KAYE S İ
Lin Ting Fiatı 5 Lira
A M E R İ KA'DA O N B İ R G Ü N Fiatı 3 Lira
Ç ı k a c a k K i ta p la r ı m ı z N İ Ç İ N V İ ETNAM
M . S i varam Fiatı 5 Lira
S O SYALİ Z M
Norman
McKenzie
Fiatı 1 2.50 L i ra
95