Gıyaseddın Geybullayev - Kadim Türkler ve Ermenistan

Page 1


GIYASEDDIN GEYBULLAYEV

Kadim Türkler ve Ermenistan Azerbaycan Türkçesinden Türkiye Türkçesine Aktaran

Hüseyin Adıgüzel

ISTANBUL, 2009


Bu eserin yayınlanmasında yapbklan katkılardan dolayı;

Abdullah rutüncü, Alaaddin KameroDlu, Nedim Şahan, llhaml Yazıcı, ve Levent Güçer

Beyefendilere, Teşekkür Eder, Saygılanmızı sunanz.

Turan Kültür Vakfı


GIYASEDDIN GEYBULLAYEV

Kadim Türkler ve Ermenistan Azerbaycan Türkçesinden Türkiye Türkçesine Aktaran

Hüseyin Adıgüzel

"ili� KULTUR VAKA


Turan Kültür Vakfı Adına Genel Koordinatör Rasim Ekşi

Yayın Yönebneni Erol Cihangir

Grafik Uygulama Sercan Arslan

Mizanpaj

Hülya Bilen 1. Baskı, 2009, lstanbul

Ofset Baskı An Matbaacılık, Davutpaşa Cad. Emintaş Sanayi Sitesi No: 103/431 Tel: (0212) 493 34 55 Topkapı/ISTANBUL © Bu kitabın bütün yayın haklan Kültür Bakanlığı Tel� Haklan Mukavelesi gereği yazarına aittir..

MILLETLERARASI NEŞRiYAT NUMARASI ISBN 978-9944-397-49-0

TURAN KÜLTÜR YAKA

GüH�m Hatun Mah. Kapıcı Çıkmazı Sokak No:10/1 Usküdar- lstanbul • Tel: 0216. 310 71 71




İÇİNDEKİLER

Redaktörden / 9 Önsöz / 15 BİRİNCİ BÖLÜM Azerb!l-ycanlılann Kökü Hakkında Tarihi Bilgiler / 23 Toponimler (Yer Adlan)/ 31 Şahıs Adlan - Antroponimler / 39 İKİNCİ BÖLÜM Ermenistan'da Eski Türk Toponimleri (Yer Adlan)/ 57

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Eski Türk Ermenistan Topraklarında Kimmerler / 101

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Ermenilerde Türk Kökenli Şahıs Adlan Hakkında / 173 Sonuç/ 179



REDAKTÖRDEN

Gülüstan ( 1813) ve Türkmençay (1828) anlaşmaları so­ nucunda Azerbaycan, Rusya ile İran arasında bölüşüldükten sonra İran ve Türkiye'den Güney Kafkasya topraklarına, esas itibariyle Ermenistan ve Azerbaycan'a 1 920 yılına kadar 600 bin Ermeni göç etti. 1 920 yılından sonra da, Ermenis­ tan' da, Azerbaycanlıların, ana vatanlarından kovulma süre­ ci başlatıldı. 1 828 yılından itibaren 1920 yılına kadar Rusya topraklarında iki milyondan fazla Müslüman Türk yerlerin­ den yurtlarından kovulmuştur. Bunların çoğunluğu, Erme­ nistan' dan kovulan Azerbaycan Türkleridir. Kovulma süreci 1988 yılına kadar sürdü. 1 988 yılında Ermenistan'da yaşayan son 160 bin Azerbaycanlı, bütün mal varlıkları talan edilerek oradan kovuldu. Bu işlemin hemen ardından Ermeni çeteci­ leri Azerbaycan topraklarından hak iddia ederek silahlı mü­ cadeleye başladılar ve Karadağ'ı işgal ettiler. Bunların hepsi, okuyucuların bilgisi içindedir.


10

Azerbaycanlılann Ermenistan' dan kovulması olayına Ermeni tarihçileri tarafından getirilen görüşe göre, güya Er­ menistan' da yaşayan Azerbaycanlılar orta asırlarda Erme­ nistan topraklarını işgal etmiş olan göçebe Türk - Tatarların neslindendirler. Bu yüzden onların Ermenistan' dan kovul­ ması adaletin yerine getirilmesinden ibarettir. Bu sahte ve yalan iddia, Ermenistan'da ve Ermeni diasporosu tarafından tüm dünyada yayıldı. Azerbaycan tarihçileri bu iddianın ya­ lan ve sahte olduğunu bildikleri halde, bu iddiayı çürütecek hiçbir çalışmada bulunmamışlar ve ortaya bilimsel bir şey koymamışlardır. Açık olarak söylemek gerekirse, tarihçileri­ mizden, beynelmilelcilik ideallerine sadık kalmaları, tüm güçlerini dostluğa, kardeşliğe yöneltmeleri istenmişti. Bu yüzden tarih bilimciliğimizde, Azerbaycanlıların kökleri hakkında kendi bilimsel açıklamamız olmadığı gibi, Erme­ nistan'da yaşayan Azerbaycanlıların kökleri hakkında yaz­ mak da hiçbir zaman düşünülmemiş, bu soruna yer aynlma­ mıştır. Önceki kitaplan ile okuyucuların yakından tanıdıklan tarihçi - etnograf, tanınmış toponomist G. Geybullayev'in "Kadim Türkler ve Ermenistan" kitabı Ermenistan Azer­ baycanlılann kökleri hakkında yazılmış ilk eserdir. Yazar, haklı olarak Ermenistan Azerbaycanlılarını, Azerbaycan hal­ kının bir parçası olarak almış ve onlann köklerini bütünlük­ le Azerbaycanlıların kökleri ile bir noktada araşhnnıştır. Şunu kaydetmek de gerekir ki, Geybullayev'in Azer­ baycan halkının kökleri hakkında kendi çalışmalan ve görü­ şü vardır. Önceki eserlerinde, özellikle 1991 yılında yayınla­ dığı "Azerbaycanlıların Etnik Yapısına Dair. Birinci Cilt. Ba­ kü, 1991" kendisine ait bu görüş, Azerbaycanlılann kökleri­ ne dair yerleşmiş görüşten temelde farklıdır. Biz, burada, Geybullayev'in bu görüşünü incelemek düşüncesinde deği-


11

liz. Sadece şunu kaydedebiliriz ki, Azerbaycan'ın her iki par­ çasında, Kuzey Azerbaycan'la sınırlan olan Ennenistan ve Gürcistan'a ait olan topraklarda milattan önceki bin yılların­ da Türk dilli halkların yaşadığı hakkında yazarın ortaya at­ tığı iddialar bu görüşün temelini teşkil etmektedir. Okuyu­ culara takdim edilen bu kitapta Ermenistan Azerbaycanlıla­ rının kökleri de, bu iddia esasında araştırılmıştır. Yazarın düşüncesine göre, milattan önce yedinci - sekizinci yüzyıl­ larda şimdiki Ermenistan'ın doğu vilayetlerinde Türk dilli halklar yaşamıştır. Bu asırlardan hemen sonra ise, buraya Türk dilli Kimmerler, Saklar, Gugarlar, Şiraklar gibi halklar gelip yerleşmişlerdir. Bir sözle, yazar şöyle hesap etmektedir ki, bugün o topraklarda yaşayan halk, Azerbaycanlıların ulu atalarının varisleridir. Bu düşüncelerini ispatlamak için ya­ zar yalnız kaynaklara ve esas itibariyle toponomik esaslara dayanmıştır. Şüphe etmeden şunu söylemek mümkündür ki, Geybul­ layev'in Ennenistan Azerbaycanlılarının köklerine yöneltil­ miş bu eseri okuyucular oldukça merakla okuyacaklardır.

İlyas Babayev Tarih Bilimleri Doktoru



"Azerbaycan toprağının bütünlüğü ve dokunulmazlığı uğrunda şehit olanların aziz hatıralarına ..."



ÖNSÖZ

Tahminen 1 80 yıl müstemleke durumunda yaşamış olan Kuzey Azerbaycan nihayet 18 Ekim 1991 günü bağım­ sızlığını ilan etti. Fakat, Azerbaycan halkının tarihinde yeni bir dönemin başladığını gösteren bu büyük olay, ana topra­ ğımızın, namerd Ermeni komşumuzun toprak iddiasına uğ­ radığı bir zamana denk geldi. Gelecek mutlu ve güzel hayat - Komünizm hayali ile yaşadığımız 70 yıldan çok zaman zarfında milyonlarca insanın bedenen mahvına, üç nesle mensup milyonlarca insanın üstü örtülü, gizli sömürüsüne neden olmuş kuruluştan bize, halkımızın .manevi yaşamına yabancı olan rüşvet, hırsızlık, riyakarlık, bürokratizm, yal­ taklık, v.s. gibi rezil sıfatlardan başka (yakın zamana kadar ülkenin yönetim merdivenlerinin basamaklarında duran yetkililere mahsus bu sıfatlar, şimdi birleşmemize engel ol­ maktadır.) Ermeni komşumuzun açık silahlı saldırısı da mi­ ras kaldı. Bu kuruluşun yapısından dolayı1905 ve 1 908. yıl­ larda Ermenilerin halkımıza karşı yaptıkları vahşilikler unutuldu, uyanıklığımız yok edildi, dikkatimiz dağıtıldı.


16

Düşmanın pusuda olduğunu görmemezliğe geldik. Sonuç­ ta, Azerbaycan halkı silahlı saldırının karşısında tek kaldı, on yıllar boyu " büyük kardeş" dediğimiz ise, iki yüzlü po­ litikalarla, aslında saldırganın yanında yer aldı. Bu duru­ mun oluşması sorumluluğunun büyük kısmı kendimize ait. tir. Kesin diyebiliJim, böyle bir durumun oluşmasının nede­ ni, on yıllar boyu bize yöneticilik yapmış insanların milli duygulardan yoksun olmaları ve Ermenilerin niyetlerinin açığa çıkmasından sonraki yıllarda ise aciz olmalarıdır. Be­ nim düşünceme göre, eğer insanda vatan ve millet sevgisi yoksa, başka türlü söylersek, eğer beynelmilelci olmakla be­ raber, o eğer milliyetçi değilse, böyle bir insanın halka baş­ kanlık yapması, Allah'tan mı, kuldan mı o halka gönderil­ miş bir beladır. Böyle insan, ancak koltuğunu ve cebini dü­ şünür, halkın malını talan eder ve ettirir. On yıllar boyu biz­ de böyle yöneticiler görev başında olmuştur. Okuyucu şöy­ le diyebilir; bu da rezil Komünist sistemin sonucudur ve her yerde olmuştur. Doğrudur. Fakat, bana öyle geliyor ki, me­ sela, Güney Kafkasya' da, Ermenistan ve Gürcistan'a oranla Azerbaycan'da başkanlık yapanlar, halktan daha çok ayrı düşmüşlerdir. Bakanlarımız, bölge, il ve ilçe yöneticilerimiz, yönetim ve kurum yöneticilerimiz, görev olarak öne çıkar­ dıkları Ermenilerle bir olarak canavarlar gibi, Azerbaycan halkını her yönüyle parça parça ettiler. Bestekarlarımız " kardeş oldu Azerbaycan - Ermenistan" şarkısını besteledi­ ler, heykeltıraşlarımız Şaumyan'ın granitten heykelini yap­ mak için gece gündüz ter döktü, büyüklerimiz sokak, cadde ve meydanlarımızı Ermenilerin adlan ile renklendirdiler, milli ansiklopedinin Ermeni yazarlarının tercümeyi halleri ile süslediler v.s v.s. Bütün bunlar Sovyet kuruluşunun ya­ pısından ileri geliyordu. Bir sözle, bu menfµr Sovyet kuru­ luşu sayesinde çeşitli ayn yollarla yükselenler de, halkın malına göz dikmek, halkın malını çalmak ve rüşvet almakla


17

yoğrulmuş kişisel çıkar, halk ve vatan çıkarından her zaman önce gelirdi. Fakat, Ermeniler hiçbir zaman böyle şeylere kanmadılar. Onlar, planlı bir şekilde topraklarımıza ve hal­ kımıza karşı kötü niyetlerini hayata geçirmeye çalıştılar. Devlet adamları da her zaman milletlerini düşünerek hare­ ket ettiler ve yaşadılar. Daha otuzuncu yılların ortalarından başlayarak Erme­ nistan' daki Azerbaycan köylerinin adları değiştirilmeye başlandığında, kırkıncı yılların sonlarında Azerbaycanlıla­ rın bir bölümü Ermenistan' dan kovulduğunda bizim devlet adamlarımız neredeydiler? Ermenistan' da, ellinci yılların başlarından. başlayarak Azerbaycan topraklarına dönük "Büyük Ermenistan" kurmak ülküsü ile ciddi ciddi kitaplar yazıldığında, haritalar çizildiğinde (bu yakınlarda Fran­ sa' da Fransızca yayınlanmış bir kitapta yer alan bir harita­ da Kür - Aras nehirlerinin kavuştukları noktaya kadar olan bütün Kür - Aras ovası, Ermenistan toprağı olarak gösteril­ miştir.)1 ve bu ülkü, ders kitaplarına bile sokularak ilk ve orta okullarda ders olarak verildiğinde bizim devlet adam­ larımız neredeydi? Cumhuriyetimizin başında bulunanlar, Azerbaycan toprağının, Azerbaycan halkının, o sıradan Ermenistan'da yaşayan Azerbaycanlıların kaderi için, tarih karşısında so­ rumlu olduklarını unuttular. Ermenilerin bizin topraklarımı­ za yönelik isteklerinin, halkımızın hayatı için oluşturduğu tehlikenin büyüklüğünün farkına varamadılar, önceden gö­ remediler, ortaya çıkınca da şaşırıp kaldılar. Bununla da, Dağlık Karabağ'ın kime ait olduğu şeklindeki yapay soru­ nun masada görüşülmesine imkan verdiler. Dağlık Karabağ SSCB ittifakı içinde bir çeşit haraç malına çevrildi. Yalnız Azerbaycan Halk Cephesi (AHC) ve onun etrafı­ na toplanan, demokrat, vatan sever güçler, gayretli oğulları-


18

mız ve kızlarımız, vatanın ve halkın başının üstünde dolaşan tehlikeyi ilk günden anlayabildiler. Olayların sonraki gidiş şekli, onların dediklerini adeta tasdik etti. AHC halkımızın tarihinde layık olduğu onurlu yeri artık almıştır. Ermenilerin halkımıza ve ülkemize karşı bir eşkıya çete­ si gibi sürdürdüğü savaşta yüzlerce gencimiz şehit oldu. On­ ların adları, tarih boyu vatan uğrunda yabancı güçlerle sa­ vaşmış erenlerin adları ile aynı yerde olacaktır. Onların adla­ n halkımızın tarihi hafızasında ebediyen yaşayacak ve me­ zarları her zaman kırmızı karanfillerle kaplanacaktır. Yüzler­ le kahraman evladımızı tutuklayıp cumhuriyetin içinde ya da dışında zindanlara atılmasına yardım edenlerin, sokak­ larda ve meydanlarda halkın vatan sever evlatlarının öldü­ rülmelerine taraftar olanların adları er ya da geç açığa çıka­ cak, onlar, halkımız tarafından her zaman nefretle anılacak­ lardır. Böyle elim ve hüzün verici bir durum şimdi tarih bilimi­ mizde de vardır. Ermeni tarihçileri kendi eserlerinde, Azer­ baycanlıları Ermenistan'a orta asırlarda gelmiş göçebe Türk­ ler olarak gösteriyorlar. Kür nehrinden güneydeki toprakla­ rımızın o c:ümleden Karabağ'ın Ermeni toprağı olduğunu gösterdikleri ve böylece Azerbaycan'a karşı bugünkü toprak iddialarını teorik olarak hazırladıkları zamanda, tarihçileri­ miz, büyüklerimizin verdikleri emirlere uygun olarak bütün güçlerini Azerbaycan' da sosyalizmin kuruluşunun araştırıl­ masına, Azerbaycanlıların Komünist ruhunda terbiye edil­ mesine ve Ermeni kardeşliğine yönelttiler. Erken ve orta asırlar etnik tarihimizi dışarıdan dikte ettirilen sahte, yapay fikirlerden ibaret kompiyativ (uydurularak yazdırılan) top­ luya çevirdiler. Bundan önce yayınlanan kitabımızda2 Dağlık Kara­ bağ' da yaşayan şimdiki Ermenilerin kökleri hakkında geniş


19

bilgi vermiştik. Bininci yıla kadar devlet kurumu, başkenti, beşinci yüzyılda yazısı olmuş, yüzyıllar boyu işgal güçlerine karşı savaşmış Ablan halkı, yedinci yüzyıldan sonra bir et­ nos gibi tarih sahnesinden çekildi. Bunun sebebi o yüzyılda­ ki Arap işgaliydi. Şöyle ki, dördüncü yüzyılda Hıristiyan di­ nini kabul etmiş olan Albanların büyük bir kısmı, bu dönem­ lerde müslüman oldu. Sonra Azerbaycan halkının oluşma sürecine katıldı. Albanların Dağlık Karabağ'da yaşayan kıs­ mı dininden dönmedi. Fakat, sekizinci yüzyılın başlarında Ermeni kilisesinin fetvasına uyan Arapların yardımı ile Er­ meni kilisesinin etkisi altına girdi. Çeşitli bölgelerden göç edip gelen Ermenilerle karışıp kaynaştı ve yavaş yavaş Er­ menileşti. Ama etnik mensubiyetçe aynı halka ait oldukla­ rından, yani etnik kökence Türk olduklarına inanan Müslü­ man Ablanlar, Hıristiyan Albanları "dinleri farklı kardeş" olarak adlandırdılar. Dilimizde şöyle bir ifade yüzyıllar bo­ yu kullanılmıştır. Müslüman Azerbaycanlı, yalnız köklü Ka­ rabağlıya, - Hıristiyan Ablana - "dini ayrı kardeş" diyordu. Fakat, daha sonralan bu ifade Karabağ Ermenileri içinde kullanılmaya başlandı. Azerbaycan halkı, kendi dinine hiz­ met eden diğer hiçbir halkın (Gürcü, Rum, Suriyeli, Rus v.s) temsilcisini, hatta Karabağ'ın dışında yaşayan Ermeniyi bile "dini ayrı kardeş" kabul etmemişti. Herkes iyi bilir ki, eski­ den Azerbaycanlı, bir Ermeniyi kirve yapabilirdi, ama yalnız Karabağ Ermenisini. . . Azerbaycanlıların misafir severlik adetlerine göre sünnet olmamış adamı misafir etmek ya da onu misafir olarak kabul etmek mümkün değildi. Fakat, Ka­ rabağ Ermeni'si Hıristiyan olsa da misafir sayılırdı ve eve serbestçe girebilirdi. Buna neden, Ermenileşmiş Albanlarla, Azerbaycanlıların geleneksel kök birliği ideali, adet ve ana­ nelerin aynı olmasıydı. Aslında bütün orta asırlar boyu Ka­ rabağ Ermenileri Azerbaycanlı adı taşımışlardı. Bu adların bir parçası Türk, bir parçası Arap (İslam) kökenli adlar adlar-


20

dı. Yusuf Vezir Çemenzeminli bu konu hakkında şunları ya­ zar: "Yaşlıların anlattıklarına göre önceleri Ermenilerle Azerbaycanlılar iç içe yaşamışlar, ikisinin de adet ve anane­ leri aynı imiş ve birbirlerine " dini ayrı kardeş" diyorlarmış. Müslüman çocukları sünnet olurken Ermeniler kirve olur­ muş"3. Yazarın, " Dini Ayrı Kardeşler" hikayesinde Karabet ile Kerbala-yı Muhammed, Taşnakların fitnesi neticesinde orta­ ya çıkan kaostan sonra rastlantı eseri karşılaştıklarında Mu­ hammed " Taşnak sütyün4 kurulduktan sonra, dede - baba ekmeğimiz saygıdan düştü"5 diyor. Bu gerçekten böyledir. Dağlık Karabağ'ın aslen kökü Karabağlı olan halkı, yani Er­ menileşmiş Ablanlar, Müslüman Azerbaycanlılara karşı hiç­ bir dönemde toprak iddiasında bulunmamışlardır. Bu iddi­ alar, İran ve Türkiye'den gelen ve oraya yerleşen Ermenile­ rin ve onlara fetva veren kilise ile katı milliyetçilerin iddiası­ dır. Demek bugün, hain Taşnakların etkisine maruz kalmış Albanlarla (Ermenileşmiş Ablanlar) onları her zaman, "dini ayrı kardeş" olarak görmüş, kirve seçmiş, evinde misafir ola­ rak ağırlamış Azerbaycanlıların karşı cephelerde bulunmala­ rı bu şekilde gerçekleşmiştir. Okuyuculara takdim olunan bu kitapta halkımızın tari­ hi ile ilgili yalnız bir meseleden, Ermenistan' da yaşayan Azerbaycanlıların köklerinden söz edilecektir. Fakat, bu kü­ çük ve popüler seçkide yazılmış bir kitapta bu meselenin tam çözülmesi elbette mümkün değildir. Çünkü, bu mesele şimdiye kadar hiç kimse tarafından araştırılmamıştır. Şunu söylemek mümkündür ki, bu kitap, bu konuda atılmış ilk adımdır. Yazarı iyi bilir ki, bu kitapta anlatılanlar, Güney Kafkasyanın ve yakın doğu ülkelerinin eski tarihi alanların-


21

daki şimdiki bakışlara taban tabana zıttır. Yazar, şunu da iyi bilmektedir ki, bu kitabı okuyacak bazı Azerbaycanlı tarihçi­ ler de yazılanlarla birlikte olmayacaklardır. Burada ne yapa­ biliriz? Bütün bilim alanlarında olduğu gibi, tarih biliminde de bu ya da başka meseleler araştırılırken, araştırmacı, kendi görüşünü ileri sürer ve başkaları bu görüşe karşı kendi görü­ şünü açıklamakta hürdür. Fakat, mevzunun şu yönü de var­ dır. Başkası tarafından yapılmış yanlışı, bu ya da başka bir mevzunun çözümündeki uygunsuzluğu görmek, süzmek, tenbit kolaydır. Fakat gerçeği açığa çıkarmak ve yanlış fikrin yayılmasını önlemek oldukça zordur.



BİRİNCİ BÖLÜM

AZERBAYCANLILARIN KÖKÜ HAKKINDA TARİHİ BİLGİLER

Ermeni tarihçiliğindeki hakim anlayışa göre, Ermeniler, bugünkü Ermenistan topraklarının AVTOHTON (Aborgi­ yon) yani köklü halkıdır. Orada yaşayan Azerbaycanlılar ise, on birinci ve on üçüncü yüzyıllarda Orta Asya' dan gelen gö­ çebe Türk ve Tatarların (Moğol) orada kalan nesilleridir. Azerbaycanlıların Ermenistan'dan kovulması politikası da bu anlayışa dayanır. Ermeni araştırmacıları, tarihi belgelere dayanmadan Ablan devleti zamanlarında (M.S. 4. yy'dan 8. yy'a kadar) ana toprağımız olan yerleri, tarih boyu orada ya­ şayanların bir parçası olmuş, yalnız, l 920'li yıllarda Ermeni­ lere verilmiş Zengezur bölgesini (eski Sisikan), Dağlık Kara­ bağ (eski Arsak) ve Kazak-Astafa bölgesini (eski Kirdiman) de asıl Ermeni toprağı saymaktadırlar. Bütünlükle Kür Aras ovalarının, güya M.Ö. 2. yy' dan M.S. 4. yy kadar "Bü­ yük Ermenistan", sonraki yy'larda ise "Doğu Ermenistan" olarak adlandırıldığını yazarlar. Ermeni yazarları, dış ülke­ lerde bastırdıkları kitaplarda, Nahçıvan ve bütünüyle Kara­ bağ'ın Ermeni toprağı olduğunu yazarlar ve tarihi cihetten bunu ispat etmeye çalışırlar6• Yalnız bu anlayış esasında Er-


24

1

Gıyaseddin Geybullayev

menistan'da yaşayan Azerbaycanlılara karşı yürütülen poli­ tika, içinde bulunduğumuz yüzyılın ilk yıllarından itibaren genişletilmiş ırkçı milliyetçilik çerçevesi boyutlarına ulaşmış, önce Azerbaycanlıların kovulmasına dönmüş, sonra ise Er­ meni milliyctçi!erinin düşündükleri etnik temizlik politikası haline getirilmiştir. Azerbaycanlılar bu politikalar sonucu, Ermenistan' da kalan ata topraklarından zorla kovulmuşlar ya da öldürülmüşlerdir. Dağlık Karabağ'ın Ermenistan toprağı olduğu iddiası­ nın tarihi bakımdan geçersizliği hakkında başka yerlerde de yazmıştık7• Bu konuda son yıllarda milli basında da çok şey­ ler yazılmıştır. Okuyuculara takdim olunan bu kitap ise Er­ menistan' da yaşayan Azerbaycanlıların kökünün araştırıl­ ması, onları sonradan gelme Türk - Tatar göçebelerinin bir parçası sayan Ermeni iddialarının sahteliğinin ispat edilmesi maksadına hizmet eder. Ermenistan Azerbaycanlıları şimdiki8 Ermenistan top­ raklarına Orta asırlarda gelmiş ve Ermeni tarihçilerinin dedi­ ği gibi yerleşik Ermenilerin topraklarını işgal etmiş Türkler midir? Bu gerçekten böyle mi? Eğer bu böyle ise, Ermenis­ tan' da yaşayan Azerbaycanlıları, tarihi bakımdan dışarıdan gelme kabul etmelerine göre Ermenileri kınamak, sanki ada­ letsizlik olur. (Ne olursa olsun, bugün dünyada tespit edil­ miş coğrafi ve etnik sınırların var olduğu bir durumda, tari­ hi bakımdan da olsa toprak iddiası politikasına, özellikle sonradan gelme halkların zorla göç ettirilmesine, haklılık ka­ zandırmak olmaz. Allah korusun, eğer bütün dünya halkla­ rı, Ermenilerin gittiği yoldan gitseler, dünya çapında, bir çok halk, birbirine karşı toprak iddiasında bulunabilirler. Ve böyle olduğu zaman birkaç Doğu ve Batı ülkesinin yerli halkları, oralarda yaşayan Ermenileri sınırları dışına çıkarma hakkına sahip olurlar.)


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

25

Yok, Ermenistan'da yaşayan Azerbaycanlılar eğer Er­ menistan'ın etnik bakımdan yerli ve köklü halkıysa, peki ne zamandan beri orada yaşamaktadırlar ve onların ataları kim­ lerdir? Bu sorulara belgelere dayanan ilmi cevaplar verilme­ lidir. Meselenin çözümü için öyle tarihi kaynaklardan yarar­ lanılmalıdır ki, bu belgeler Ermenistan Azerbaycanlılarının, Kuzey ve Güney Azerbaycan' da yaşayan Azerbaycan Türk­ lerinin bir parçası olduğunu ispat etmelidir. (Elbette buna Gürcistan ve Dağıstan topraklarında yaşayan Azerbaycanlı­ lar da dahil). Bunlar Kuzey ve Güney Azerbaycan' da yaşa­ yan Azerbaycanlılarla dil, maddi ve manevi kültür, gelenek­ sel düşünme özelliklerine göre kök birliğine sahiptirler. Bu, o demektir ki, Ermenistan' da Azerbaycanlıların yaşadıkları topraklar mekan itibariyle Azerbaycan halkının yaratıldığı topraklara dahildir. Bu hem de şu demektir, o bölgeler etnik adı "Hay" olanların, yani Ermenilerin yaşadıkları topraklar değildir. Halkımızın tarih boyunca yaşadığı topraklara; Ku­ zey ve Güney Azerbaycan toprakları ile birlikte şimdiki Er­ menistan'ın Azerbaycanla sınır olan bölgeleri de dahil idi. Bu topraklarda oluşan etnogenetik yapının karakteristik özelliği, yapıya aynı etnik kompenantların, çeşitli Türk halk­ larının iştirak etmesidir. Bunu hem Azerbaycan'ın her iki bölgesinde, hem de Ermenistan'da olan birkaç eski Türk kö­ kenli etnonimlerin aynı olması tasdik eder. M.Ö. 2. yy' dan başlayarak Ermenistan'da hakim sülale yöneticilerinin işgalcilik politikalarının sonucu olarak siyasi sınırların değişmesi ve Türk halklarının yaşadığı bölgelerin Ermenistanla birleştirilmesi, Azerbaycan halkının etnik yapı­ sına katılan etnik grupların o yapıdaki faaliyetlerinin önünü alamamıştır. Çünkü, bu siyasi sınırlar dikenli tellerle ayrılan sınırlar değildi, siyasi kabarma ve çekilmelerin sınırları idi. Bu, hem de şu demektir ki, 19.yy'ın başına kadar (Ennenis-


26

1

Gıyaseddin Geybullayev

tan'da ve Azerbaycan'da, o cümleden Dağlık Karabağ'da ya­ şayan Ermenilerin çoğunluğu) aracısız olarak Rus çarlığının yardımı ve tahriki ile bütün 19.yy boyunca İran'dan ve Tür­ kiye'den göç edip gelenlerdir. Toplu halde yaşadıkları ve Azerb.-:.ycan'a sınır olan bölgeler eskilerden Ermeni etnosu­ nun oluştuğu topraklar sayılamaz. Şuna göre ki, belirli sınır­ lar ile ayrılan bir toprağın içinde iki etnosun, yani Ermenile­ rin ve Türklerin oluşma süreci bir arada yürüyemezdi. Yuka­ rıda ise biz, Ermenistan Azerbaycanlıların yaşadığı bölgelerin tarihen Azerbaycan halkının oluşhığu topraklara ait olduğu­ nu kaydetmiştik. Buradan çıkan mantıki sonuca göre, şimdi­ ki Ermenistan'a mahsus olan ve Azerbaycan'la sınırdaş bulu­ nan Zengezur, (Zengezur'un büyük parçası - Sisyan, Korus, Gafan ve Meyri kasabaları Ermenistan'a, küçük parçası - La­ ' çin, Kubatlı ve Zengilan kasabaları Azerbaycan'a aittir.) De­ releyez ve Göğçe kasabaları tarihen Azerbaycan Türk halkı­ nın oluşma topraklarına ait olmuşhır. Bu yüzden bu toprak­ lar Ermeni toprağı sayılamaz. Gerçekten de, Ermenistan Azerbaycanlılarının yaşadıkları Zengezur ve Göğçe kasabala­ rı çok eski dönemlerde Alban ülkesinin toprağı idi. Bu top­ raklar M.Ö. 2. ve 1. yüzyıllarda işgal edilerek Ermenistan'a katılmış, sonraki yüzyıllarda yavaş yavaş Küçük Asya'dan (Anadolu) göç eden Ermeniler oralara yerleştirilmiştir. Bu topraklara Ermenilerin kütlevi şekilde yerleştirilmeleri ise 19. yy'dan itibaren başlamıştır. Bu mevzu konumuzun dışında olduğu için fazla bilgi vermek gereğini duymuyoruz. Demek ki, Ermenistan' da yaşayan Azerbaycanlıların başlangıçtan beri yaşadıkları bölgelerin, Azerbaycan Türklerinin oluşma­ sına etki eden iki önemli ve tarihi amili olmuştur:

Çevirenin notu: Küçük parçada şu anda Ermenistan'ın işgali altındadır.


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

27

1. Bu bölgelerin M.Ö. ikinci yüzyılda "Büyük Ermenis­ tan" a katılmasına kadar yerli halkın şimdiki Azerbaycan topraklannın en eski halkı ile bir etnik kitle teşkil etmesi.

2. 7. ve 8. yy'lardan başlayarak Ermenistan ve Azerbay­ can topraklarının önce Arap hilafetinin, sonra ise Selçuklu­ lar, Saciler, İlhanlılar, Şeddadiler, Karakoyunlu ve Akkoyun­ lu devletlerinin ve nihayet Azerbaycan Türk Safeviler devle­ tinin içinde olması.

Bu iki amil, Azerbaycan ve Ermenistan topraklarında yaşayan din ve dilce birbirlerine yakın Türk dilli halkların kaynaşıp karışmasına ve tek bir halk olarak teşekkülünde önemli rol oynamıştır. Demek ki, Azerbaycanlıların etnogenezisine katılmış olan etnik gruplar bu ve diğerlerine nispeten hem de Erme­ nistan Azerbaycanlılarının ulu atalan kabul edilmişlerdir. Eğer aksi bir durum olmuşsa, Ermenistan'daki Azerbaycan­ lılar 1 1 . ve 12. yy'larda ve sonrasında gelen göçmen Türkler olarak kabul edilirse, o zaman bu bakış tarzı bütünlükle Azerbaycan halkının Türk dilli atalarına da ait olmalıdır. Mevzu ortaya böyle konulduğu zaman ortaya çıkan bir çeliş­ kiyi açıklamak gerekir. Azerbaycan tarihçiliğinde hakim (ama sahte) görüşe göre, genellikle Azerbaycan halkı; 11.12. yy'larda Orta Asya' dan gelmiş olan Selçuklu Oğuzlarının Güney Azerbaycan topraklarında, İran dilli Atropatena hal­ kını ve Kuzey Azerbaycan topraklarındaki Dağıstan dilli Al­ ban halkını Türkleştirmesi (başka bir deyişle, güya o halkla­ rın kısa zamanda bütünüyle İran ve Dağıstan kökenli dilleri­ ni unutarak Türk diline geçmeleri sonucu) Orta yüzyıllarda oluşmuştu. Bu görüş, gerçekte, Azerbaycan halkının kök bir­ liğini inkar etmektedir. Halka ve vatana karşı bundan büyük düşmanlık, daha başka bir deyişle ihanet olabilir mi? Bir an bunun böyle olduğunu düşünelim; yani Güneydeki Azer-


28

1

Gıyaseddin Geybullayev

baycanlılar, Türkleşmiş İranlılar, Kuzeydeki Azerbaycanlılar Türkleşmiş Dağıstanlılar olsun. Peki o zaman Ermenis­ tan'daki Azerbaycanlılar (buraya elbette Gürcistan ve Dağıs­ tan Azerbaycanlılarını da eklemek gerekir. Çünkü, onlar da Azerbaycan halkının bir parçasıdırbr) hangi, Türkleşmiş ve Türk diline geçmiş İran dilli ve Dağıstan dilli halktır? Halkımızın kökeni hakkında bazı nüfuzlu tarihçilerimi­ zin oluşturdukları mevcut ve hakim anlayış esasında bu so­ ruya hiçbir şekilde cevap verebilmek mümkün değildir. Eğer Ermenistan'daki, o cümleden Dağıstan ve Gürcistan'daki Azerbaycanlılar, etnik bakımdan hiçbir şekilde Türkleşmiş, İran dilli ya da Dağıstan dilli halklar değillerse, demek olu­ yor ki, onlar, 1 1 . ve 12. yy'lardan sonra gelme Türk sayılma­ lıdır. Peki o zaman, o asırlara kadar Azerbaycan toprakların­ da yaşadığı ispat olunan eski Türk halklarının üstelik Erme­ nistan'da yaşaması gerçeğini nasıl açıklamak mümkün olur? Bununla, Azerbaycanlıların kökeni hakkındaki anlayı­ şın, oluşan anlayışın uydurma ve sahte olduğu açık olarak görülür. Yukarıda söylenenlerden açık olarak anlaşılıyor ki, Ermenistan Azerbaycanlılarının kökü, bütünlükle Azerbay­ can halkının kökeni ile uyuşmaktadır. Sorunun bu şekilde ortaya konuluşuna ve çözümüne şimdiye kadar ulaşılama­ mıştır. Bu mevzuya, şimdiki Azerbaycan tarihçiliğinde, şöy­ le bir görüş açısı hakimdir. Azerbaycan topraklarında M.Ö. yüzyıllarda Türk dilli etnosların yaşadığı kesin olarak söy­ lenmez. Ermeni tarihçilerinin, Etmenistan' da yaşayan Azer­ baycanlıları, Orta asırlarda oralara gelmiş göçebe Türk nesil­ leri saymaları da, bundan ileri gelmektedir. Bununla da, Er­ meni tarihçiliğindeki Ermenistan Azerbaycanlılarının kökü hakkındaki sahte anlayış, Azerbaycan halkının kökü hakkın­ da Azerbaycan tarihçiliğindeki hakim görüş ile bütün para­ metrelerde örtüşür ve bunlar birbirlerini tamamlar. Başka


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

29

türlü söylersek, halkımızın etnogenez mi meselesi ilmi ola­ rak çözüme ulaştırılmadığı için, Ermenistan Azerbaycanlıla­ rının kökü konusu da aydınlatılmadan ortada kalmaktadır. Yüz binlerce Azerbaycanlının, yetmiş yıldan uzun zaman di­ limi içinde, Errnenistan'dan kovulmasının ve Ermenistan'ın, Azerbaycan'a karşı toprak iddiasının görüş açısı esaslarını da, konunun bu şekilde çözümsüz bırakılmak istenmesi teş­ kil eder. Burada halkımızın kökleri hakkında geniş açıklamalar yapmayacağız. Bu konu hakkındaki görüşlerimizi daha ön­ ceki kitaplarımızla, okuyucularımızla paylaşmıştık. Azerbaycan topraklarında, M.Ö. ki bin yıllarda Türk dil­ li halkların yaşadığını (elbette erken asırlarda, kuzeyden ve güneyden Türk halkları gelmiştir) esas alan görüşümüzün okuyucular tarafından bilinmesi için, Kuzey Azerbaycan'da­ ki Azerbaycanlıların etnogenezinde esas rolü oynamış Alban etnosu hakkında kısa tarihi bilgilerle yetineceğiz. Kuzey Azerbaycan toprakları, M.Ö. 4. yy'dan başlaya­ rak antik kaynaklarda Albaniya diye adlandırılır. Elbette, Al­ baniya ve Albanların adlarının, ilk defa 4.yy olayları ile kay­ naklarda geçmesi "onların burada 4.yy dan itibaren yaşadık­ ları" anlamına gelmez. Bu durum, sadece, onlar hakkında 4.yy'dan önce bilgi veren kaynaklara, şu ana kadar ulaşıla­ madığını gösterir. Bütün eski tarihi kaynaklarda Azerbaycan topraklarının en eski halkı olarak Alban halkı gösterilir. Açıktır ki, o kaynaklarda Alban adı iki anlamda kullanılmış­ tır. Birincisi; kesin olarak bir etnosun adı, ikincisi; Azerbay­ can topraklarında yaşayan fakat etnik bakımından Albanlar­ dan farklı olan Kafkas dilli ve İrart dilli halkların genel birleş­ tirici adı olarak kullanılmıştır. Alban araştırmacılığında, kö­ kümüz hakkındaki meselenin çözülmesine engel olan dü­ ğümlerden biri şudur. Araştırmacılarımız, bu bölgede, Al-


30

j

Gıyaseddin Geybullayev

ban adlı bir etnos yaşamasaydı, diğer halklar arasında ço­ ğunluğu teşkil etmeseydi ve yönetici bir role sahip olmasay­ dı, ülkenin adının Albanya olmayacağını dikkate almıyorlar. Alban tarihi hakkında değerli bir eser yazmış olan Feri­ de Mehmedova'nın hizmeti, M.Ö. birinci bin yılda bu bölge­ de Alban etnosunun yaşadığını ispatlamasıdır9• Fakat, bu ya­ zar da kendinden önceki araştırmacıların görüşlerini tekrar etmiştir ki, bu -etnos Kafkas dil kökenliydi. Yani, Alban hal­ kı, bizce bilinmeyen Dağıstan kökenli bir dille konuşuyorlar­ dı. Buradan şöyle bir sonuca ulaşırız; Kuzey Azerbaycan'da yaşayan Azerbaycanlılar 11. ve 12. yy'dan sonra Türkleşmiş Dağıstan dilli Albanların ve göçebe Türklerin neslindendir. Bizim araştırmalarımız ise, Alban etnosunun Türk kö­ kenli olduğunu göstermektedir. Bu görüşümüzü ispatlamak için M.Ö. ki bininci yıllarda Alban devletinin ve Alban etno­ sunun var olduğu dönemde, Albanyanın toponimlerini (yer adları) ve Albanların şahıs adlarını incelemek gerekir. Çok açıktır ki, her hangi bir ülkenin toponimleri ve şahıs adları (dışarıdan gelme adlar istisnadır) o ülkede yaşayan etnosun var olduğu dönemde ortaya çıkar. Eğer biz, bu yer ve şahıs adlarının anlamlarını açabilsek, o zaman bu etnosun diline özgü sözleri, ikili, üçlü söz birleşmelerini açığa çıkarmış olu­ ruz. Böylece, bu grubun etnik kökeni açık olarak ortaya çı­ kar. İnceleyeceğimiz adlar, esasen Musa Kalankatlı'nın M.Ö. birinci bin yıldan bahs eden " Alban Tarihi" isimli eserinden ve az miktarda eski Ermeni, Gürcü ve Arap kaynaklarından alınmıştır.


31

TOPONİMLER (YER ADLARI) M.Ö. birinci bin yıllığa ait olan Alban coğrafi adları iki bölümde incelenir: 1. Albaniya'da yaşamış eski halkların adlarını aksettiren toponimler: Abant, Arojank, Arondjak, Aranrod, Gazzak, Gargar, Goroz, Kangak, Tptuget, Tuç-Katak, Col (çul), Cor, Hargılan, Hunamakert, Şakaşen, Şeki gibi ... Bunlar genelde eski Ermeni dilinin gramerinin fonotik kanunlarına göre ve­ rilmiş. (Çünkü; Alban tarihi bize Ermenice olarak gelmiştir.) Bu toponimler Albanyada yaşamış ellerin - Abant, Araz, Arak, Sadak, Terter, Gence, Koman, Toros, Katak, Kenger, Peçenek, Perter, Kol, Çul, Cür, Hun, Sak (Şaka) - adlarını aks ettirir. Bu halkların bazıları, Alban, Aran, Gerger, Katak, Kenger, Kol, Sadak, Sak ve bunlara benzeyenler Ermenistan Azerbaycanlıların da ulu atalarıdır. Bu konuda aşağıda daha geniş açıklamalar yapacağız. Bu halkların hepsi Türk menşe­ lidirler10. Okuyucuların dikkatine sunarız ki, burada verilen toponimlerin çoğu, mesela Ararat, Gerger, Toros, Kenger; Gence, Kolman, Meds-Aran, Paskonk, Tuç, Katak, Col, Şaka, Şeki ve bunlara benzeyenler, 5.6. yy kaynaklarında Alban­ ya'da yer, şehir ve kale adları olarak verilmiştir. Burada bu halklar hakkında konuşma imkanımız yoktur. Sadece şunu söyleyelim ki, burada gösterilen halkların hepsi Türk dilli halklar gibi Orta asırlarda ve hatta şimdide Kuzey Kafkasya, Volga boyu, Orta Asya, Kazakistan ve Altay'da bilinmekte­ dir. 2. Toponimlerin ikinci kısmı landşaft (coğrafi yer, man­ zara) bildiren adlardır. Tekrar ediyoruz, coğrafi landşaft bil­ diren aşağıdaki Alban toponimleri 1 1 . ve 12. yy'lar arası kay-


32

1

Gıyaseddin Geybullayev

naklarda yazılıdır. Fakat dikkate alınmalıdır ki, her hangi bir coğrafi ad, kaynağa yazıldığı yüzyıldan çok önce vardı. Fars, Ermeni, Gürcü ve Dağıstan dilleri ile açıklanamayan bu to­ ponimlerin manasını anlamak için onların oluştuğu sözleri eski Türk sözleri ile karşılaştıracağız. Fakat dayandığımız edebiyat ve sözlükleri burada açıklamak mümkün olmadığı için okuyucularımızdan özür diliyoruz. Eski kaynaklarda Alban ülkesi, Aran, olarak adlandırıl­ mıştır. Aran, önceleri Kür - Araz oblağının (bölgesinin) adı olmuş, sonra bazı komşu halklar Albanya'yı bütünlükle Aran olarak adlandırılmışlardır. İran topraklarında 3.yy'a ait Taş Sütun yazıtlarında görülen ve Aran adının Fars ve Parfi­ ya dillerinde telaffuz şekli sayılan Ardan ve Aldan adları dikkate alınmazsa bu ad ilk defa 6. yüzyılın ortalarına ait bir Suriye kaynağında kullanılmıştır. Bize öyle geliyor ki, bu doğru değildir. Ptolemey (2. yy) de, Kür sahili, bir eyalet ola­ rak Tosaren olarak kaydedilmiştir. Eski Yunan dilinde Tosa­ ren olarak verilen bu toponim, eski Türk dillerindeki tus, (bugünkü Azerbaycan'da Duz) "düzen" ve aran " kışlak ye­ ri", "sıcak yer" sözlerinden ibarettir. Şimdi de, Azerbaycan dilinde ve bazı Türk dillerinde Aran sözü yalnız bu anlamda kullanılır. Karşılaştırmak için diyelim ki, Türkiye toprakla­ rındaki Digor bölgesinde Aras ile Arpa çay arasındaki ovalık alan Orta asırlarda " Aran - Karabağ" (yani Karabağ halkı­ nın kışladığı yer) olarak adlandırılıyordu11. Kaydetmeliyiz ki, bu yerin adını ilk defa Aren şeklinde 8. - 9. yy. lada ilgili olan olaylarda Ermeni tarihçisi Katalikos Hohannes kullan­ mıştır. Orta asırlarda Akçakale sancağının merkezi Karabağ idi12• Ona göre, Aran toponimi 2. yy'dan beri bilinen temiz Türk köklü sözdür ve kışlanacak yer, düzenli yer, sıcak yer anlamıdadır. Arkuget (Zengezur'da bir nehir adı) Türkçe


Kadim Türkler ve Ennenistan

1

33

argu "yargan", "yarganlarla parçalanmış yer" (yargan: etra­ fı uçurumlarla çevrili derin vadi), ve Ermenice get (nehir) sözlerinden (Arkuget: şimdiki Nökeri nehrinin derin ve dar derelerle akan yukan akarının adı), Bakü, (Şimdiki Bakü şehrinin adı) Türkçe Bakü "tepe" ya da Bagü "Çörke" (kü­ çük tepeler), Balk, Syinde (Zengezur'da) yer adı, balık (eski Türkçe'de balk) "şehir, kale", Bilegan (şimdiki Beylegan), eski Türkçe ile "düzen, yer" ve gan, yapım eki: parmak (şimdiki Beşparmak Kayası), eski Türkçe parmak "taş tepe": Sanar (Kür ile Aras'ın birleştiği yer, suların kavuştuğu yer) eski Türkçe Senger "burun" (iki nehrin birleştiği yerde olu­ şan burun, çıkıntı), Goj (Arsak'ta bir yer adı), eski Türkçe Koş "geçici göç yeri" (Çağdaş Keşguta, Keştaz toponimle­ rinde vardır), Dut (Arsak'ta yer adı), eski Türkçe tut, "yerle­ şim yeri" "Gak çöl ü", (Kazak kasabası yakınlarındaki Kara­ yazı çölünün bir bölümünün adı), Türkçe Gak "Kuru", "bitki olmayan yer", Kava, Türkçe kaya, "gaya", "sıldırım" (Sarp ve yalçın kayalar), çağdaş Göyezen dağının adı (9. yy Gürcü kaynaklarında Kavazi, kaya (gaya) ve Türkçe sın " dağ yamacı" sözlerinden, Kürmük "şimdiki kurumuş çay", Türkçe körmek "gölmece, gölcük, nohur" (şiddetli yağmur­ lardan sonra bir yerde toplanan su, (gerçekten kurumuş çay, kaynağını dağlardaki pınarlardan alır), Kost, (Arsak'ta yer adı, adın ikinci parçasının atılması ile Kosto (Koşton) adının Ermenice yazılışı), Koş, "göç yeri" ve eski Türk köklü tön "tepe" sözlerinden (taş "kaya" ve tön "tepe" sözlerinden ibaret olan Taşton toponimi gibi, bak aşağıda), Urdi (Ar­ sak'ta yer adı) eski Türkçe'de ordu h an düşergesi (yerle­ şim yeri)", "ordugah", (ordu sözünün "asker topluluğu" an­ lamı daha sonraki yüzyıllarda ortaya çıkmıştır.) Bu söz 8. yy'dan beri "Ordubad" toponiminde de vardır. Urdi topo­ niminin önünde - O sesi yerine - U sesinin yazılması, eski Ermeni dilinde - O sesinin 1 1 . yüzyıla kadar olmaması ile il"


34

1

Gıyaseddin Geybullayev

gilidir. Sonraki - İ sesi ise "U" sesini bildirir, çünkü eski Er­ meni dilinde - İ ve U - sesleri aynı sesi ifade ederdi. Tavus (önceleri nehir adı), eski Türkçe Taus, Tavuş, Toyus "ses, gürültü" sözünden gelmedir. Tavus çay "sesli, gürültülü nehir" manasındadır. Şimdiki Ermeni topraklarındaki neh­ rin kenarındaki kale, nehrin adıyla birlikte "Tavuskale" (Er­ meni kaynaklarında Tausbert) olarak adlandırılmış ve son­ ra bu ad şimdiki Taus yerleşim yerine de verilmiştir. Ürek (Arsak'ta yer adı) eski Türkçe Örek "yapı, bina", "istihkam" (19. yy'da Bakü şehrinde "Ürektepe" adlı bir yer vardı.) Taşton (Zengezur'da yer adı), Türkçe taş "daş", "kaya" ve tön " tepe" "Kabarıklık, uzunvari yükseklik" sözlerinden, Clah (Arsak'ta orman adı), Türkçe'de o cümleden Azerbay­ can Türkçe'sinde "çaylak", "çay vadisi" (Terter çayı vadi­ sinde bir yer adı), Tosluk (Arsak'da yer adı) Türkçe tuz, Azerbaycan Türkçe'sinde duz ve bir şeyin bol olduğunu bil­ diren -lük ekinden yapılmış, "Duzluk" tuz olan yer (17. yy'da Dağlık Karabağ'da Duzluk ve Duzbulak toponimleri vardı), Arkazan (Azerbaycan dilindeki arkaç "koyunların yattığı yer" (Türkçe; Ağıl)13 sözünden, (Goranbey kasaba: sındaki şimdiki Erkeç köyünün adı) Akçerhon, ak ve Türk­ çe çerağ "bulak" sözlerinden "dağın kılıncı"; Ağasop (Ala­ sop) "Alayaz - oba" sözünden; gaşya, "Gaş", "dağın gaşı" "yüksek nehir sahili"; Alban tarihçisi Muhtar Goş (12. yy) Arsak' ta Kakoyçar adlı bir yer olduğunu yazar. Bu toponim diyaleklerimizdeki gag "koyun bırakılan yer" oy "bina", "dikinti" ve çar "dere", "yargan" sözlerinden ibarettir. Bu listeye 12. yy ortalarına ait Ermenice bir taş üstü ya­ zıdaki Dağlık Karabağ'ın bazı köy ve kalelerinin adını da ek­ lemek mümkündür. Bu toponimlerin 12. yy kaynaklarında yazılmış olması onların hiç de o yüzyılda ortaya çıktığı anla­ mı taşımaz. Şüphesiz ki, çok daha önceki yüzyıllarda ortaya


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

35

çıkmışlardır. Eski Ermeni dilinin gramer kurallarına uygun olarak yazıldığına göre fonotik değişime uğramış olan bu to­ ponimler aşağıda gösterilmiştir; Gavgagakats - şimdiki Löv­ kale (Kelbeçer kasabası) Bu toponimin Ermenice yazılışında baştaki ve ortadaki "g" sesleri "l" sesi yerine kullanılmıştır. Çünkü Ermeni dilinde 12.yy kadar "l" sesi yoktu. Onlar bu yüzden, mesela Alban toponimini Agvan, Kalankat toponi­ mini, Kagankats, Kol (kul) toponimini Kog, Çul toponimini Çog şeklinde telaffuz eder ve yazarlar. Demek ki, Kavgaga­ kats sözü, Lövkale adından ve Ermeni dilindeki kats ekin­ den ibarettir. Açıktır ki, Lövkale toponimi Ermenice değil, çünkü o dilde ne geçmişte ne de şimdi " kale" sözü yoktur. Halbuki, İran kökenli "Kale" sözü, Azerbaycan Türkçe'sinde Orta asırlardan beri vardır. Toponimdeki "Löv" sözü belki de Fars kökenlidir ve "dolak" mecazi manada "dağ çıkıntı­ sı" "ileri çıkmış kaya" manasındadır. Fakat, şüphesiz Farsça olması orada Farsların yaşadığını göstermez. Sadec Löv ve kale sözleri Azerbaycan (o zaman için Alban) diline, oradan da toponime geçmiştir. Eğer bu toponim Fars dilinin gramer kanunları esasınd� yapılmış olsaydı, o zaman " kale" sözü, sözün sonunda değil, başında olurdu. ("Milli iktisat" Türkçe söyleyiş ve yazılış, "iktisadi milli" Farsça yazılış ve söyleyiş gibi ... ) Arpa (şimdiki Dağlık Karabağ'da Arpadöşü, Arpa­ köyü, Arpaderesi ve benzer toponimler vardır.) Türk köken­ li Arpa - tahıl türünün adından, Çavebekants, Çavebey, şa­ hıs adından ve eski Ermenice mensubiyet bildiren -ants ekinden; Çavebek şahıs adı ise eski Türkçe Çav, "şan, şöh­ ret" ve bek, (kiyaz, halk başçısı) sözlerindan; Mohravan, Azerbaycan'ca Möhre "killi çamurdan duvar" ve Ermenice Van (avan) "mıntıka, yer" sözlerinden; Hrandaşans, Aran­ daş sözünden ve Ermenice -ans ekinden (sözün başına eski Ermenice "h" sesi eklenmiş ve ondan sonraki "a" sesi düş­ müştür.) Orta asırlarda bu toponim Taş-Aran şeklinde kulla-


36

j

Gıyaseddin Geybullayev

nılıyordu. Bu da, "kaya üstündeki Aran şehri" manasında­ dır: (Bu şehrin harabelikleri Dağlık Karabağ' da Hankenti bölgesinde Hramort köyü topraklan içindedir.) Hramort to­ ponimi ise, Herem-yurt adının Ermenice tahrif edilmiş şekli­ dir. Türk- Moğol dillerinde, herem (kale) demektir. Topo­ nimdeki Aran sözü ise, Albanya'da yaşamış Türk kökenli Aran halkını aks ettirir. Bu etnonimin 7. yy. da kaydedilmiş Aranpot (Aran çay), Mets-Aran (büyük Aran) toponimlerin­ de, Albanya'nın Arsakda yer adında aks olunduğunu yuka­ rıda kaydetmiştikç Aran toponimi, şimdiki Aranzemin/Ste­ panakert bölgesi) köyünün adında kalmıştır ki, bu da Aran elinin adından ve İran kökenli zemin sözünden ibarettir. (Aran halkı hakkında aşağıda konuşacağız.) Okuyucu dikka­ te almalıdır ki, "düzenli yer" "kışlak yeri" manalarında olan Aran sözü ile Aran halkının adı çeşitli Türk sözleridir. Yalnız zahiri (görünüşte benzerliğe sahiptir.) Agbat (Musa Kalan­ katlı'nın "Alban Tarihi" kitabında Agbed) Türkçe ve Azer­ baycanca ag (ak) ve had (abad) "yerleşim yeri, "sözlerinden ibarettir. (19. yüzyılın yirminci yıllarında o köye Ermeniler doluşmuş ve köyün adını Ermenice'ye çevirerek Spitakşen, yani "Agkent", "Ağ kent" koymuşlar.) Çapar, Türkçe ve Azerbaycan Türkçe'sinde "haber götüren atlı" (Ermeniler 1 9. yüzyılın başlarında oraya gelip yerleştikten sonra Çaparşen olarak adlandırmışlardır); Koturcat, Türkçe ve Azerbaycan Türkçe'sinde katur "keçel" (dağ ve tepe isimlerinde ara sıra bitkili olan yer) ve eski Türkçe cat, "iki dağ yükseltisinin bir­ leştiği yer" (Taşkesen bölgesindeki, Cat - yal dağının adın­ daki "cat" kompenantı ile karşılaştırın) sözlerinden; Petrosa­ bak, Petros şahıs adından (Hıristiyan Alban'ın adı), ve eski Türkçe bek "tepe" sözünden; (Gedebey toponimi de yalnız eski Türkçe gede " gözetici "ve bek "tepe " sözlerinden iba­ rettir. "Gözetici tepesi", "garavultepe" demektir. İlk defa 8. yüzyılda adı geçen Gedebey kalesinin harabelikleri yalnız o


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

37

tepelerdedir. Kravaştı, Türkçe Karabaştı (yani Kara başlı, Türk dilleri, ç, n karakteristik olan l < t < d ses değişmesi bu toponimde açık olarak vardır.) Toponimin Ermenice yazılış forması; Tagans, Türkçe Togan ya da Tugan ve Ermenice ek­ lenmiş "s" ekinden; 1727 yılına ait arşiv belgesinde (Kara­ bağ'ın yaşayış yer adlan listesi olan bu belge Türkiye' dedir.) Togan Karabağ vilayetinin Dizar bölgesinde Azerbaycanlıla­ nn

yaşadığı köy adı olarak yazılmıştır. Bu toponim Türk dil­

lerinde ya Togan "kartal" şahıs adından, ya da Türkçe Tö­

gen "tepe" sözündendir; Yeziarans, Türkçe yazı "düzen" ve Aran köyünün adından ve Ermenice eklenmiş -s ekinden. Şu anda Dağlık Karabağ'da Eren-düz adlı yer ve harabelik var­ dır. Hrapans (heranans), önüne "h" sesi eklenince, sonraki "e" sesi düşmüştür. Bu şekille ve Aran toponiminden ibaret­ tir. Biz, Azerbaycan'ın erken ve Orta asırlarına ait Türk kö­ kenli bir kısım toponimlerini inceledik. Bu toponimlerde Türk kökenli, aran "sıcak yer", "kışlama yeri", artu "yar­ gan", "dar dere"; bekü, bek "tepe"; at /agbat toponiminde); halk, balık "şehir"; senger ''burun", kaya "gaya"; koş "göç yeri"; gara (Krabaşti toponiminde); sun "dağ yamacı"; kör­ mek "küçük göl"; saz ''bitkisiz", "kuru"; yazı "düzen"; daş "kaya"; taus "ses-gürültü"; tösön "tepe" ya da tozan "kar­ tal"; ürek "istihkam"; ordu " han otağı"; tön "tepe"; tus "dü­ zen"; çat "iki dağ yamacının birleştiği yer"; sözleri başka Türk lehçelerinde hala kullanılmaktadır. Alban etnosunu İran dilli ya da Dağıstan dilli sayan araştırmacılarımızdan sormak gerekir; Albanya' da çoğunlu­ ğu 5. ve 8. asırlardan beri kullanıldığı bilinen ve Türk köken­ li coğrafi terimlerden ve sözlerden ortaya çıkmış bu coğrafi adlar (bunlara yukarıda verdiğimiz Türk kökenli etnotopo­ nimleri de eklemek gerekir) nereden gelmiştir?


38

1

Gıyaseddin Geybullayev

Erken Orta asırlara, yani 3. ve 9. asırlara ait kaynaklarda adları yazılan Bakü, Beylegan, Bedre, Gence, Kazak, Şamahı, Şabran, Şemkir, Guba, Tovuz v.s, 14. ve 15. asırlarda adları söylenen Ağdam, Sığdaş, Saylan v.s şehirlerde hangi Kafkas dilli (Dağıstan dilli) halk (memnuniyet verici ki, Rus ve İran tarihçileri de Albanların İran ya da Fars kökenli olmadıkları­ nı yazıyorlar) yaşamış ve 1 1. ve 12. asırlardan sonra güya Türkleşmiştir! Şimdi ise Alban etnosunun Türk dilli olduğunu göste­ ren ikinci bir delile, Albanların şahıs adlarına ve manalarına bir bakalım. Bu adlar da tarihçilerimiz tarafından şimdiye kadar bir incelemeye tabi tutulmamıştır. (Anlamlarını aça­ madıkları halde, Ermeniler bu sözleri çoktan kendi sözleri sayıyorlar) Araştırmacılarımız ise, yalnız dışarıda söylenen­ leri tekrar etmekle yetiniyorlar.


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

39

ŞAHIS ADLARI - ANTROPONİMLER Albanlann şahıs adlarının manalarının açılmasına geç­ meden önce, bazı hususları açıklamak gerekiyor. Dünyanın bütün halklarında erkek çocuğa ad koyulurken, büyüyünce onun akıllı, yiğit, talihli, iyi, el başçısı, iyi nişancı, sağlam vü­ cutlu olması arzusu önemli yer tutar. Bu yüzden, Albanlarda şahıs adlarının manalarına, eski Türklerde erkek çocuklarına ad verme motifi bakımından, yani onlara ad vermiş ana-ba­ baların arzularından bakmak gerekir.

OROZ, OROYS: (M.Ö. Birinci yüzyılın altmışıncı yılla­ rında Alban hükümdarı) Başka eski Türk dilli halklardaki Oruz, Uruz, Orus şahıs adları ile karşılaştırılabilir. ("Kitab-ı Dede Korkut" eposunda Uruzbek şahıs adını hatırlayın) Oruz, Uruz, Urus adlı bir çok hakan, yönetici adları, Orta asırlarda, Orta Asya' da ve Kaza­ kistan'da yaşamış Türk halklarında bilinmektedir. Bu ad, es­ ki Türkçe Uraz "hoş bahtlı" (Başkurtça ıns "emin - aman­ lık", Altay dilinde arıs "hoş baht") sözleri ile karşılaştırılabi­ lir.

KOZİNS: (Oruzun kardeşi, komutan) Türkçe Kozik (kutup yıldızı), (eski ve çağdaş Türk halklarında çocuğa yıl­ dız ve ay adı vermek karakteristik hususuyettir) sözünden.

M.Ö 36. yılda olan olaylardan bahseden antik yazar Di­ on Kassiy, Albanya çarının adını Zober gibi yazmaktadır. Araştırmacılar, şimdiye kadar bu hükümdarın adını açığa çı­ karamamışlardır. Halbuki, bu hükümdarın adı ile, Güney Doğu Avrupa ovalarında 6. yy' da yaşayan Türk dilli Kutur­

gur halklarının başçısı Zeberhan ve 10. yy'da oralarda yaşa­ mış Türk- Peçeneklerin başçısı Sevar şahıs adları aynıdır. Bu


40

1

Gıyaseddin Geybullayev

üç şahsın adı, eski Yunanca yazmış olan tarihçilerin eserle­ rinde yer almaktadır. Aslında bu adlar Caver gibi seslendi­ rilmiş, fakat Yunan dilinde "ç-c" olmadığından yazarlar bu sesleri "z" ve "s" sesleri ile karşılamışlar. Karşılaştırma için şunu söylebiliriz; mesela, antik yazarlar, Gürcülerin eski Ca­

vak (Orta asırlarda kullanılan Cava yazısı) ve Can halkları­ nın adlarını Zavak ve San gibi, M.Ö. Kuzey Kafkasya'da ya­ şamış olan Türk dilli Çirak halkının adını Sirak gibi, onların hükümdarı Çursin (Türkçe "yiğit gibi" demektir), şahıs adı­ nı Zorsin gibi, onların Uçova şehrinin adını Uspu gibi yaz­ mışlar. Zober gibi yazılmış Caver şahıs adı ise, eski Türk dil­ lerindeki Çav "meşhur", "adlı sanlı" ve er "yiğit", "savaşçı" sözlerinden ibarettir. Aşağıda göreceğiz ki, Albanların bir­ kaç hükümdarının (Eren, Ereten, Urbater) adlarında da "er" ve bu sözden türemiş "eren" sözleri, yukarıdaki şahıs adları­ _nın yapımına katılmıştır. Yeri gelmişken şunu da kaydedelim. "Savaşçı" ve "er­ kek" manasında er sözü, eski Ermeni ve Gürcü dillerinde de vardı. Eski Ermenice bu söz ayrı ("y" sesinin eklenmesi ile), eski Gürcü dilinde eri (isim hal eki olan "i" sesinin eklenme­ siyle) kullanılıyordu. Gürcü dilinde 5.yy'dan beri bilinen

"eristavi" ordu komutanı) sözünün kendisi de eri "er, savaş­ çı" sözünden yapılmıştır. Fakat, Ermeni ve Gürcü araştırma­ cıları eski Ermeni ve Gürcü dillerinde bu sözü Farsların ulu atalarının adı olan arı sözü ile bağdaştınyorlar. Azerbaycan alimlerini ise böyle şeyler pek ilgilendirmiyor.

ARAN: (Birinci yüzyılın ortalarında Alban hükümdarı) Eski Türkçe eren "savaşçı", "yiğit", "korkmaz", "cesur" (Ki­ tab-ı Dede Korkut eposunda Alp-eren şahıs adı ile karşılaş­ tırılabilir.) sözünden. Eren sözü, şimdilerde Azerbaycan di­ linde "erenler gibi s avaş tı", "erenler içten söyler gibi ata "

sözlerinde ve vecizelerde kalmıştır. Eren sözünün eski Erme-


Kadim Türkler ve Errnenistan

1

41

nice Aran gibi verilmesi o dilde eskiden "e" sesinin olmama­ sı ile açıklanabilir. Albanya'da Aran "eren" şahıs adı üçüncü yüzyılda Kuzey Kafkasya'da Hunların başçısı Eren adı ile karşılaştırılabilir. O başçının adını 5. yy Ermeni tarihçisi Je­

kişe, heran (başına "h" sesinin eklenmesi işe) gibi vermiştir. Aran ve Eren şahıs adlarının aynı olduğu şüphesizdir. Şunu da ekleyelim ki, 12. yy Sisekan tarihçisi Stepan Orbeliyan da birinci yüzyıl Alban hükümdarı Aran'ın adının eski Ermeni­ ce Eran gibi yazmıştır. Buradan şöyle bir sonuca ulaşmak mümkündür. Alban hükümdarı Aran'ın yerli adı aslında hem Eren, hem de Aren olabilir. Eren şahıs adı masallarımız­ da da kendini gösterir. Azerbaycanlıların "Alderviş" masa­ lında şunlar söylenir ki, derviş, padişahtan, genç oğluna Say

Eren adının konulmasını ister. ESV AGEN: (Beşinci yüzyıl) Türkçe es "akıl", "zeka", bek "yönetici" "kabile başkanı" sözlerinden ve (-e) - n ekin­ den;

ARATAN: (Beşinci yüzyıl) Eski Türkçe er "erkek", "usta atçı" ve ten "beraber", "sanki kendisi", "öyle bil" söz­ lerinden; genel manası "yiğit gibi", "sanki yiğit", "yiğide eşit" v.s. Eski Türkçe Tenk (sonunda birleşik nt fonemi ile) kendi gelişiminde aynı manalı iki söz ortaya çıkmıştır: Tenk ve Tek. Azerbaycan dilinde bu sözlerin ikisi de vardır. Mesela Ayten kız adı "ay gibi", "sanki ay" manasını verir. Tek sözü ise, mesela "aslan tek savaştı" yani "aslan gibi sa­ vaştı" ifadesidir. Bu söz dilimizde tekin formasında da kul­ lanılır.

ABİKAZ: (Beşinci yüzyıl) Eski Türkçe'de abukaz "am­ ca" "babanın küçük erkek kardeşi" Dede Korkut kitabındaki Kan - Abkaz adını hatırlayın) ; Azerbaycan' da bu manada şahıs adları şimdi de vardır. Amcakişi "amcası gibi erkek", balamca "küçük amca" manalarında . . .


42

1

Gıyaseddin Geybullayev

BAKUR: (Beşinci yüzyıl) Eski Türk dillerinde Bek "yö­ netici", "kabile başçısı" ve ur (uru) "erkek çocuk", bütünlük­ le "bey - oğlu" manasında. Ermeni araştırmacıları bu Bakur adını Yahudilerde Bekor "ilkin", "ilk doğan", (Araplarda Bakir) adını sayarlar ve Albanya'ya Hıristiyanlık ile geldiği­ ni iddia ederler. Bu görüş yanlıştır. Üçüncü yüzyılda Kuzey­ den Gürcistan'a gelmiş Türk dilli Çinlilerin başçısının adı

Çin - Bakur (Çin sözü Türkçe "kuvvetli" demektir, mesela, Çin Timur gibi. . .M.S.'nın ilk yüzyıllarında ne Kuzeyde ya­ şayan Türk halkları, ne de güneyde yaşayan Güney Kafkas­ ya halkları hıristiyan değillerdi. Eski Türkçe bakur hem de "büyük" manasındadır. Belki de bakur yalnız "adı ve sanı büyük" demekti. URNAYR: (Dördüncü yüzyıl Alban hükümdarı) Eski Türkçe urun, "yaraşan", "uygun gelen", "münasip olan" ve er "yiğit", "savaşçı", "erkek" sözlerinden; (Urnayr adının es­ ki Ermenicedeki "ayr" parçası o dildeki ayr "erkek" sözüne uygulaştırılmıştır. Ermeni araştırmacıları ayr (eski Farsların ulu atalarının adı) sözü ile ilişkilendirirler, fakat bu, değer­ sizlikten başka bir şey değildir. Aslında Ermeni dilinde ayr "erkek" sözü eski Türk dillerinden, ihtimal ki, komşu Alban­ lardan. benimsenmiş "er" sözüdür. Demek, bu hükümdarın asıl adı Uruner' <lir. URBATAYR: (Beşinci yüzyıl) Eski Türkçe ur (uru) "er­ kek çocuk" ve baty "dayanıklıkişi" "kuvvetli"; er "yiğit", "erkek" sözlerinden. Bu ad bütünlükle "oğul - dayanık­ lı"(sağlam erkek manasında) erkek, yiğit" demektir. Belki de bu şahıs adı ur (uru) erkek çocuk ve Altay dil ailesine men­ sup d illerdeki bator, batur "bahadır", "yiğit", "pehlivan" sözlerinden ibarettir. Fakat Ermenice yazılışında bu sözün sonu Uruner adında olduğu gibi Ermeni dilindeki "ayr", "erkek" sözüne uygunlaştırılmıştır.


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

43

ASP ARAKOS: (Beşinci yüzyıl) Asparak ve eski Ermeni dilinde adlık halde (yalın halde) şahıs adlarına eklenen -os ekinden (Ermeni araştırmacılarına göre, Ermeni diline bu ek eski Yunan dilinden geçmiştir.); eski Ermenice verilmiş As­

parak şahıs adı ise eski Türkçe es "akıl", "zeka", "idrak" ve birok "yegane", "vahid (bir - tek)", "yalnız bir" sözlerinden ibaret olup bütünlükte "yalnız (ancak, tamamen) akıllı" ma­ nasındadır. Bu adı yedinci yüzyılda Bulgaristan toprakların­ da yaşamış olan Türk dilli Bulgarların başçısı A sparuh'un adı ile karşılaştırmak olabilir. Asparuh adının "açık renkli at" manası verdiğini yazarlar. Ermeni dilcisi R.A. Açaryan bu adı Ermeni kökenli sayar. Elbette, bu yanlış düşüncedir. Belki de bu şahıs adı Esborik gibi seslendirilmiştir ve Türk dillerindeki es "akıllı" (ya da eş "dost") ve böri (k) "kurt" ibaret olmuştur. "Akıllı (ya da dost) kurt" demektir.

MANAS: (Beşinci yüzyıl) Eski Türk halklarında yaygın bir şahıs adı; Oğuz destanının Altay varyantında Alp-Manas (alp "yiğit" demektir) ve Kırgızların meşhur manas destanı­ nın kahramanı manas şahıs adı ile karşılaştırılır.

GAZAN: (Beşinci yüzyıl) Birkaç eski ve çağdaş Türk halklarında geniş yayılmış şahıs adı. "Dede Korkut Kita­ bı" ndaki Gazan şahıs adı ile karşılaştırılabilir. Eski Türk halklarından birinin Kazan olarak adlanması ve Azerbay­ can' da gazancı toponominde kendi örneğini bulması da bili­ nir.

SATO: Eski Türkçe satay, saday "sevinç", "yakın" sö­ zünden: Yedinci yüzyılda Uygurların da bir hakanlarının Sa­ ta adlanması bilinir. (Azerbaycan' da ve birkaç Türk dilli halklarda yaygın Saday şahıs adını hatırlayın).

HOÇKOR: (Beşinci yüzyıl) Eski Türkçe ve Azerbaycan­ ca Koç, Goç "erkek koyun", "dövüşken", "güçlü" (Azerbay­ can dilinde "goçak" sözünü ve "koç Köroğlu" ifadesindeki


44

1

Gıyaseddin Geybullayev

"koç" sözünü hatırlayın) ve seki Türkçe Kür "azametli", "se­ batlı", "delikanlı", "güçlü" sözlerinden. KERMANOSAN: (Beşinci yüzyıl) Eski Türkçe Kemren "kale" ve san "ad-san", "şan", "şöhret" manası verir (Geç­ mişte Azerbaycan'da Kalebey şahıs adını hatırlayın). HAMAMA: (Dokuzuncu yüzyılda Alban hükümdarı). Eski Ermeni dilinde eklenmiş "h" sesinden (yukarıda Hunla­ rın Eran hükümdarının adının Ermenice, heran, Karabağ'da

Aran-daş toponiminin hrandaş gibi verildiğini kaydetmiş­ tik.) ve Ermeni adından; Emem şahıs adı eski, Türkçe Em "derman", "ilaç" sözünden ve Türk dillerinde, o cümleden Azerbaycan dilinde mensubiyet bildiren -m ekinden ibaret­ tir. Bütünlükle Emem şahıs adı "dermenım", "ilacım" (o ço­ cuğa ad koymuş anasının, babasının dilinden) manasını ver­ mek itibariyle, mesela, Azerbaycan dilindeki "atam" (ata sö­ zünden ve -m mensubiyet ekinden), "gagam" (gaga, büyük kardeş) sözünden ve -m ekinden) stürüktürlü sözlerle karşı­ laştırılır. Azerbaycan'da geçmişte Atamhan, Atamoğlan, Dermanı (yani anne ve babanın derdinin dermanı) şahıs ad­ larını hatırlayın. DEVDEK: (Yedinci yüzyılda Alban hükümdarının ölü­ müne ağıt yazmış Alban şairi) Eski Türkçe Day (Azerbaycan Türkçesinde "dayı" (ananın erkek kardeşi) ve Tek "onun gi­ bi" "sanki" "ona benzer" (yukarıda Aratan şahıs adının iza­ hına bakın) sözlerinden; bütünlükte "dayı gibi", "sanki da­ yı" manasında. Devdek adında "y" yerine "v" yazılması şa­ şırtıcı değildir. Böyle değişiklik mesela "Alban Tarihi" inde

Kava, Gürcü kaynaklarında Kavazin (çağdaş Göyezen), bir Arap kaynağında Kürden; kuzeyde Mugan, Gürcü kaynak­ larında Movakan, v.s. adlarında da vardır. Devdek adının "dayı" (eski Türkçede "day") sözü ile ilgisi Türk halklarında, o cümleden Azerbaycanlılarda geçmişte dayının ailenin geç-


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

45

mişindeki yeri (" oğul dayısına çeker, benzer" sözü de bura­ dandır) ile açıklanır. Nihayet, Dağlık Karabağ'da Han'ın yöneticilerinin haki� mi Hasan Celal'in adı hakkında. Öncelikle şunu söyleyelim ki, bu hakimin adındaki "Celal" sözü Orta asırda doğuda yaygındı. "Celal-üd Dövle" ünvanından kısaltmadır. Fakat Ermenice Hasan gibi verilmiş bu hakimin adının Arap kö­ kenli Hasan adı ile hiçbir ilgisi yoktur. Celal Hasan'ın adı Er­ menice, önüne eklenmiş "h" sesinden (yukarıda gösterdiği­ miz Aran-Heran, Emem-Hemem adlarında olduğu gibi) ve eski Türkçe Asen, Esen sözünden ibarettir. Hasan Celal'in anasının adının Arzu hatun, oğlunun Ağboğa, torunun Tur­

sun, torununu çocuğunun Aytin olduğu bilinmektedir. Böy­ le olunca katı Hıristiyan Albanlarının hakimi olan adamın İs­ lam kökenli Hasan adını taşıması akla uygun değildir. Bir gerçek olayda ilginçtir. Celal Hasan'ın bir başka hanımı Mi­ ne Hatun adını taşımaktadır. Azerbaycanlılarda "Mine" ka­ dın adı şimdi de kullanılır ve kökçe, eski Yunan dilinden alınmadır. (Mine eski Yunanca "Ay" demektir.) Eğer Celal­ üd Dövle Hasanın ailesi etnik mensubiyetçe Türk değilse, Yunan köklü Mine adına, Türk köklü hatun sözü niçin eklen­ miştir? Burada kaydetmek gerekir ki, esen "sağlam" sözü Ruslarda "Yesenin" aile adında da aynı manada kullanıl­ mıştır. Kuzey Kafkasya'daki "Yesentuki" sağlık evinin adı da yalnız esen, asen "sağlam" "gümrah" ve -tuk (-luk) ekin­ den ibarettir. Alban hükümdarı Aseyin (beşinci yüzyıl) adı Türk dil­ lerindeki "nevaziş", "azizleme" ve Altay dilleri için karakte­ ristik olan "ay" sonluğundan ibarettir. Karakalpaklar'da şimdi de Asay, Osay (Azerbaycanlılarda Azay) şahıs adı var­ dır; Ruslarda Asayev, Aseyev, Ermenilerde Yeseyan aile adı da bu Türk adı ile ilgilidir.


46

1

Gıyaseddin Geybullayev

12. yy'a ait bir kaynakta, Ali-Kuş, Altun-Taş, Tük-Te­ gin, Başar v.s şahıs adları kaydedilmiştir ki, bunlar da temiz Türk kökenlidir. Alban tarihinde ve başka kaynaklarda kaydedilmiş Al­ ban şahıs adları içerisinde 4. yüzyılın öncelerinde Alban­ ya' da hıristiyanlığın kabul edilmesi ile bağlı olarak kütüpha­ nelerden alınmış olan adlar (Grigori, Benjamin, İsrail, Mon­ sey, Poros; Yakup v.s.) ve Fars kökenli yakınlık bildiren isim­ lerin 6.yy'da Albanya'ya gelerek yerleşmesi sonucunda orta­ ya çıkmış adlar (Varaz, Mehran, Cevanşir gibi.) ve doğu İran kökenli (Vace, Vacaran, Uytanes gibi . . . ) adlar da bulunmak­ tadır. Geride kalan şahıs adlarının hepsi Türk kökenlidir ve biz onların ancak bir bölümünü ile okuyucularımıza göstere­ bildik. Yukarıda manaları açılmış Alban şahıs adlarında şimdi dilimizde olmayan, fakat eski Türk dillerinde ve bazı çağdaş Türk dillerinde kullanılmakta olan alp "yiğit", uraz "hoş bahtlı", altun "kıymetli maden", esç "savaşçı", kozuk "ku­ tup yıldızı", eren "yiğit", "cesur", es "akıl, zeka", er "erkek" "yiğit", abukaz "amca", ur "erkek çocuk", urın "yaraşan", "uygun gelen", "münasip", batu "berk" "kuvvetli, sağlam, dayanıklı" burok "yalnız bir", "yegane", em "derman",

esen, asan "sağlam", "gümrah", kemren "kale", kür "güç­ lü", "delikanlı", saday "sevimli", ten "tay-taraf" v.s. Türk kökenli sözler Alban etnosunun diline ait sözler değilse ne­ dir ? Alban etnik adını taşıyanların, Türk dilli etnos olduğu­ nu tasdik eden başka belgeler de vardır; Alban adlı Türk hal­ kının şimdi de Kazaklarda, Özbeklerde, Kırgızlarda, Kara­ kalpaklarda var olması; Musa Kalankatlı'nın "Alban Tarihi" nde Albanların kuzey halkları (" Alban Tarihi" nde ve eski Ermeni kaynaklarında "kuzeyliler", "kuzey halkları" dendi-


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

47

ği zaman Kafkasya'nın kuzeyinde yaşayan halklar kastedi­ lir) ile kök birliğinin kaydedilmesi; Türkmenistan'da Alban adlı iki toponimin varlığı; "Alban etnonominin Türk dillerin­ deki alp "yiğit", "cesur" sözünden ve -an ekinden ibaret ol­ ması v.s. Bütün bunlardan sonra şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; Alban etnosu aracısız Azerbaycanlıların, Alban dili ise Azer­ baycan dilinin ecdadıdır. Demek ki, Türk dilli Albanlar (Biz burada kesin olarak "Alban etnik adını taşıyanları, yani ken­ dini Alban olarak isimlendirenleri kastediyoruz.) Kuzey Azerbaycan'ın en eski ve yerli sakinleridir. Şunu da kaydet­ mek gerekir ki, Alban adını taşıyanlar, Kuzey Azerbay­ can' dan başka eskiden güney Azerbaycan topraklarında, (Midiya dağlarında Albanların bir kısmının yaşadığını eski Roma tarihçisi- coğrafyacısı Strabon yazmıştır. "Strabon. XI,

7, 1; XI, 8, 8" Tebriz de ve Ehen şehirlerinde şimdi de Alban adlı köyler vardır) Nahçıvan'da (Arpa çay kıyılarında "Al­ ban Tepeleri" adlı yer vardır), şimdiki Ermenistan toprakla­ rında, Sisyan şehrinde (orada 15. yy'a ait bir mezarlıkta bu­ lunan bir mezar taşı üzerinde "evlad-ı ahvan" sözü vardır), Dereyez' de (orada "Alpan deresi" adlı toponimi geçen yüz­ yılda S. P. Zelinski adında bir Rus tarihçisi yazmıştır) ve bu­ na benzer yerlerde de yaşamıştır. Albanya topraklarında "Alban" etnik adını taşıyanlar­ dan başka, M.Ö 8.yy itibaren Türk kökenli Kimmer, Sak ve Gugarlar'ın yaşadıkları bilinmektedir. M.Ö burada Türk dil:.. li Aran, Gargar, Kenker, Terter, Savar, Çul, Peçenek halkları­ nın yaşadıkları da şüphesizdir. Daha sonra, erken Orta asır­ larda, burada Hazarlar, 1 1 . 1 2.yy'larda Selçuk - Oğuz halkla­

'

rı, 13. yy da ise Kıpçaklar yerleşmişlerdi. Bütün bunlardan şöyle bir sonuç çıkarabiliriz; 1 1-12. . yüzyıllardan sonra Azerbaycan'da hiçbir şekilde "Türkleş-


48

1

Gıyaseddin Geybullayev

me" prosesi olmamıştır ve Alban etnosunun Kafkas dilli (Dağıstan dilli) olması ve güya sonra dillerini yitirdiği hak­ kında tarihçilerimizdeki ortak görüş tamamıyla yanlıştır14• Bu yakınlarda Azerbaycan İlimler Akademisi Tarih Ens­ titüsünün baş ilmi çalışanı Yusuf Caferov "Literatürni Azer­ bajdjan" (1990. Nu: 8) "Azerbaycan Edebiyatı" dergisinde Azerbaycanlıların kökenine ait yayınladığı makalede bazı, araştırmacıların, (o cümleden bu satırların yazarının) Azer­ baycanlıların ulu atalarının, hem de Albanların Türk köken­ li yerli halklar oldukları hakkındaki görüşlerine karşı çıka­ rak şunları yazmıştır ki, Azerbaycan halkı ve Azerbaycan di­ li çeşitli tarihi dönemlerim ürünüdür. Bu tarihçimiz; Azer­ baycan halkı eskiden de vardı, fakat onlar Fars ve Dağıstan dilleri ile konuşuyorlardı. Azerbaycan dili ise 1 2-13. yüzyıl­ larda ortaya çıkmıştır. Aslında bu dil dışarıdan gelenlerin di­ lidir ve bize zorla kabul ettirilmiş yabancı bir dildir, dernek istemektedir. Güya, 1 1-13. yüzyıllara kadar Azerbaycan top­ raklarında hiçbir Türk dilli halk yaşamamıştır. Bu şekilde düşünen alimimize bizim cevabımız şudur: buyursun, önce­ leri, erken Orta asırlarda (3. ve 8. asırlar) var olmuş ve hak­ kında yukarıda konuştuğumuz Alban toponimlerinin ve Al­ ban şahıs adlarının, İran ya da Kafkas dilleri esasında mana­ larını açıklamaya çalışsın, başkalarının sözlerini bize tekrar etmesin. Yukarıda Azerbaycanlıların ulu Türk kökenli atalarında yalnız biri, Albanlar hakkında verdiğimiz kısa bilgilerden görünmektedir ki, Azerbaycan halkının ve demek, Ermenis­ tan' da yaşayan Azerbaycanlıların kökü sorunu tamamıyla başka tarzda, başka şekilde yeniden araştırılmalıdır ve bu şe­ kildeki araştırmanın ana hattını, burada yaşayan eski Türk dilli halkların aydınlatılması mevzusu teşkil etmelidir. Sade­ ce Alban etnosu örneğinde söylediklerimiz, Azerbaycan hal-


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

49

kının sonradan, yani 1 1. ve 13. yüzyıllardan sonra Türk dili­ ni kabul eden başka dilli (İran ve Dağıstan dilli) halklar oldu­ ğu hakkındaki konsepsiyanın sahte olduğunu hiçbir şüphe­ ye yer bırakmadan göstermektedir. Albanya'da yaşamış olan halkların etnik mensubiyetini açığa çıkarmadan, Albanya'nın coğrafi adlarının ve şahıs ad­ larının dil mensubiyetini araştırmadan Alban halkının Da­ ğıstan dilli etnos olduğu hakkında Rus, Gürcü ve Ermeni ta­ rihçilerinin fikirlerini kabul eden ve kendi eserlerine alan, es­ ki ve erken Orta asırlar Azerbaycan tarihi ile uğraşan tarih­ çilerimiz yanlış bir yolla gitmektedirler. Azerbaycanlıların ulu atalarının İran dilli ya da Dağıs­ tan dilli olduklarını kabul etmek, Türk dilli halkların yalnız

1 1 . ve 12. yüzyıllardan sonra buralarda hakim mevkide ol­ ması hakkındaki sahte konsepsiyanın savunulmasından baş­ ka bir şey değildir ve bu halka karşı bir ihanettir. Okuyucularımızın akıllarına şöyle sorular gelebilir; tari­ himiz neden bu duruma düştü? Neye göre halkın ekmeğini yiyenler tarihimizin objektif izahını yapmıyorlar? Bunun bir çok sebepleri var. Bir sebebi şudur; her hangi bir halkın kö­ kü hakkında bir fikir ve görüş ortaya konulduğunda müm­ kün olan belgelerin hepsinin gerekli olduğu bilinmelidir. Halbuki, halkımızın kökü hakkında, tarihçiliğimizde şimdi hakim mevkide bulunanlar için gerekli olan belgeler bulun­ muş ve yalnız bunlar kullanılmıştır. Sonuçta, objektif olma­ yan yapay ve sahte bir bakış ortaya konulmuştur. Çünkü, bu bakış biçiminin bazı kompenantları İransever ve Ermenise­ verlerin gerekli gördükleri belgelere dayandırılan, tarafsız olmayan görüşlerdir. Azerbaycan tarihçileri ise bu modelin doğruluğuna inandıklarına göre, onu kabul etmiş ve bunu alışkanlık haline getirmişlerdir. Bu alışkanlık, çok büyük bir tembelliği de beraberinde getirmiştir. Onlar bu alışkanlıkla-


50

1

Gıyaseddin Geybullayev

rından hiçbir zaman el çekmeyecekler, ondan kopmayı dü­ şünmeyeceklerdir. M.Ö., ki bin yıllardan beri Azerbaycan topraklarında Türk etnoslarının yaşadığı düşüncesi onlara fantezi ya da hayal gibi geliyor. Çünkü, alıştıkları şeye uy­ gun gelmiyor. Yetiştirdiği alim, kendi halkının kökünü ya­ bancıların söylediği ve yazdıklarında ararsa, bunda halkın hiçbir günahı yoktur. Aşık elden götürülürse, şair halkından yazmıyorsa, tarihçi halkının itibarını kazanmaya çalışmıyor­ sa, bu adamlar, bu millete niçin gereklidir? Günlük hayatta olduğu gibi, sosyal bilimlerde de her bir tarihi olay hakkında bir ya da birkaç kişinin bakış açısını tek doğru, şüphesiz saymak ve bunu başkalarından da istemek hiçbir şekilde doğru değildir. Bu durum, bizi skolastik dü­ şünceye, fikir durgunluğuna, allameliye getirip çıkarır. O ta­ rihi olay etrafında oluşacak yeni fikrin, yeni bakış açısının ileri sürülmesinin önünü keser, bilimsel eleştiriyi boğar, bunlarla da tarihi gerçeklerin açığa çıkarılmasına engel olur. Azerbaycan Türk halkının kökeni meselesi hakkında tarihçi­ liğimizdeki bakış açısı da, bu meselenin skolastik düşünce sistemi içerisinde halledilmesidir. Biz de, bu skolastik bakış açılarına karşı tenkit değil, o görüş açısına itiraz edenlerin ileri sürdükleri görüşlere karşı tenkit yapılmıştır. Ve bu du­ rum şimdi de sürmektedir. Demek, yıllar boyu var olan sos­ yal kuruluşumuzdakiyle aynı; yukarıdan verilen emire itiraz edilemez; o emre itiraz edeni ise, tenkit ve hatta cezalandır­ mak bile olur. Bir sözle, Azerbaycan tarihçiliğinde neyin uğ­ runda mücadele değil, neye karşı mücadele edilmiştir, bunu anlamak mümkün değildir; bu yüzden sonuçta, tarihi ger­ çekler açığa çıkarılamamıştır. Her hangi bir ilmi meselenin çözümü sırasında, sonuç içinden çıkılmaz bir duruma ulaşır­ sa ve belgelere dayalı itiraz doğuruyorsa, o meselenin araştı­ rılma yönü doğru olarak tespit edilmemiş demektir. Mesele-


Kadim Türkler ve Ermenistan

j

51

nin halledilmesi ve gerçeğin açığa çıkarılması yolunda şah­ mat (Satranç) oyunundaki pata durumu yaratılmamalıdır. Aksine araştırılmadan alınan sonuç, o konuyla ilgili olan başka konuların araştırılmasına da sebep olmalıdır. Azer­ baycanlıların kökeni hakkında tarihçiliğimizde mevcut olan konsepsiya yalnız pata durumundadır. Üzerinde belirli dü­ zeltmeler yapmakla onu yeniden gündeme sokmak müm­ kün değildi. Onu ancak bir kenara koymak ve yeni bir bakış açısı oluşturmak gerekliydi. Bizim bakışımız, şu anda var olan görüşün tam aksinedir, tam zıddıdır ve meselenin halli yolunda pata durumu yaratmaz. Daha önceki monografilerimizde ileri sürdüğümüz yeni konsepsiyanın esasını şöyle bir düşünce oluşturuyor ki, eski Türk etnosları Azerbaycan'ın her iki parçasının toprakların­ da ve bu topraklara bitişik olan, fakat şimdi komşu ülkelere, o cümleden Ermenistan'a mahsus olan vilayetlerde M.Ö. bin yıllardan itibaren yaşamaktadır. Azerbaycanlıların kökleri hakkında konuşurken kadim Türklerin M.Ö bin yıllıklardan başlayarak doğudan batıya doğru olmuş yürüyüş dalgaları­ nın (bunun sebebinin öğrenilmesi özel araştırma gerektirir) halkımızın etnik yapısının oluşmasındaki etnik süreçleri dik­ kate alınmalıdır. Şimdi böyle dört dalga hakkında fikir ileri sürmek mümkündür. l.

Kas, Manga, (Mana), Maday, Kaspi, Alban halkları ile ilgili dalga (M.Ö. İkinci bin yıllarda) .

2. Kimer, İskutay, Sak, Sarmak, Dondar halkları ile ilgi­ li dalga (M.Ö. birinci bin yıllığın birinci yarısı). 3. Hun halkları ittifakı (Hazer, Bulgar, Gargar, Peçenek, Avar v.s) halkları ile ilgili dalga (M.5. Birinci bin yıllı­ ğın ilk yarısı).

4. Selçuk-Oğuz halkları ile ilgili dalga.


52

1

Gıyaseddin Geybullayev

Elbette, bu tasnif şartlıdır ve dalgaların etnik sürecin ta­ mamı burada gösterilmemiştir. Anla ttıklarımızdan açık olarak görünmektedir ki, Azer­ baycan halkının ve dilinin oluşması safhası, şu andaki bazı tarihçilerimizin söylediği gibi kısa bir zamanda geçilmemiş­ tir. Yani onların dediği gibi, 1 1 .-14. yy. arasında olmuş bir olay değildir. Halkımızın oluşma safhası sistem, ya da tam, olduğu gibi alınmalı ve sistemi oluşturan parçalar olan o dal­ gaların etnik kompenantları dikkate alınmalıdır. Demek, et­ nogenez; tam ve onu oluşturan parçaların karşılıklı ilişkileri­ nin diyalektik birliği ile uyumlu olarak tenkide tabi tutulma­ lıdır. Parçalar ayn ayrılıkta, yani teker teker öğrenilmeden, Tam'ın her yönlü karakteristiğini vermek mümkün olmadı­ ğından dolayı, etnogez safhalarını oluşturan parçaların hep­ si açığa çıkarılmadan, o safhayı, yani etnogenezin oluşması­ nı açıklamak mümkün olamaz. Hem de, Tam'ı oluşturan parçaların bir tanesi bile eksik olduğu zaman, "Tam" anlaşıl­ magığı gibi, etnogenez olayı çözümlenirken mümkün olanın hepsi gerekli görülmezse ve demek mümkün sayılan parça­ ların biri dahi dikkate alınmazsa, "Tam" ve parçalar ayn ay­ rı ele alınırsa, "Tam", yani bu araştırılan olay tamamen açığa çıkarılamaz. Tarihçiliğimizde Azerbaycan'ın kökeni hakkın­ da var olan konsepsiyanın yapay olmasının esas sebebi de · budur ki, konsepsiya halkımızın oluşmasına çeşitli dönem­ lerde katılmış kompenantlar ve bu kompenantların o dö­ nemlerdeki karşılıklı ilişkileri araştırılmadan, başka sözle, mümkün olan bütün kaynak ve belgeler gerekli görülmeden, mevzunun, (yani Tam'ın) bütün oluşum parçaları dikkate alınmadan ileri sürülmüştür. Sonuçta ise, yukarıda söylenil­ diği gibi, objektif gerçeği yarım yamalak aks ettiren yapay bir anlayış ortaya çıkmıştır. Aşağıda biz, Ermenistan Azer­ baycanlılarının kökeni hakkında konuşurken, Urartu devleti


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

53

döneminde Ermenistan topraklarında Türk kökenli halkla­ rın yaşadıklarını söyleyeceğiz. Yukarıda söylenenlerden anlaşılmıştır ki, Ermenis­ tan' da yaşayan Azerbaycanlıların etnogenezi, bütünlükte Azerbaycan halkının oluşması safhası ile sıkı surette bağlı­ dır. Azerbaycanlıları Orta asırlarda 'Türkleşmiş" İran dilli veya Dağıstan dilli halk sayan görüşe taraftar olmakla tarih­ çilerimiz, kendilerinin tarihi gerçeği ortaya çıkarmaya yeter­ li olmadıklarını ortaya koymuşlardır. Bu tarihçilerimize hiç­ bir türlü anlatamıyoruz ki, Nizami ve Hagani gibi son dere­ ce büyük adamlarımızın yetişmesi için istenen etnik gelişme aşaması 1 1 .-13. yüzyıllara kadar mevcut değilse, Azerbaycan Türk halkı kendine özgürlüğünü hala kazanamamışsa, 1 2.15. yüzyılların dev şahsiyetleri hangi etnik temel üzerinde yükselmişlerdir ? Bir dereceye kadar yeri uygun olmasa da bizi her zaman rahatsız eden bir mesele hakkında bir iki söz söylememiz ge­ rekir. Dahi Nizami Gencevi'nin "Hamse" si hesabına, ad-san ve görev sahibi olmuş bir çok dilci, tarihçi, filozofların hiç bi­ ri ne önceleri ne de şimdi kesin olarak, şu soruya cevap ve­ rememişler, ya da hiç cevap vermek istememişlerdir. Eğer, Azerbaycan halkı 1 2-13. yüzyıllarda oluşmuş bir halksa, Ni­ zami etnik mensubiyet bakımından kimdir ? Şunu ifade ede­ yim ki, bu sorunun prensip olarak önemi vardır. Bu yüzden bu soruyu ortaya koymayanlar, ya da cevap vermeyenler, veremeyenler, etnik tarihimizden habersizdirler. Halbuki, Nizami Gencevi, etnik mensubiyetçe temiz bir Türk'tür. Ni­ zami'ye en büyük abide de bu gerçeğin açıklanmasıdır. De­ falarca yazdığım gibi, Nizam'yi (Nizami Gebri halkı içerisin­ de "Şeyh Künbezi", "Şeyh Cebri" olarak adlandırılmış ve kutsal sayılmıştır. 1 6.yy ait "Gurbani" destanında, Gurba-


54

1

Gıyaseddin Geybullayev

ni'nin gül goncasını alan Peri Hanım'ı görmek için Gence'ye yaklaştığında önce Şeyh Künbezi'yi ziyaret etmesi ve orada dervişlerle görüşme sahnesini hatırlayın) kutsal Gerbi'yi ta­ ° lan ettiğimiz için , düşünme gücümüzü kaybettiğimiz için, gelecek nesiller bizi affetmeyeceklerdir. Nizami hakkında yazılmış eserlerde bu vahşi harekete, bu vandalizme hiç yer verilmiyor ve hiçbir itiraz sesi çıkmı­ yor. Nizami'nin soyu hakkında bir çok eser yazılmıştır. Fa­ kat bu soyun tarihi tarzda eleştirisi hala yapılmamıştır. Bu konuda var olan yazıların büyük çoğunluğu boş şeylerdir. Sonuçta sekiz yüzyıl adeta ibadet yeri olan kutsal mezardan şimdiki ve gelecekteki nesiller mahrum bırakılmıştır. Halkımızın oluşum safhalarından biri olan Ermenistan Azerbaycanlılarının kökenini araştırmayı hedefleyen bu ki­ tabımız popüler tarzda yazıldığına göre var olan kaynaklar ve edebiyatın hepsi burada verilmemiştir. Aşağıda söyleye­ ceklerimizin, yazarın kendi görüş ve düşünceleri olduğu dikkate alınmalıdır. Hiçbir Avrupalı, Rus, Ermeni ve Gürcü tarihçisi (hatta bazı Azerbaycanlı tarihçiler de) bu görüş açısını kabul etmezler. Fakat yazar, söylediklerinin gerçek olduğuna inanmaktadır ve emindir ki, ne zamansa, halkı­ mızın kökeni meselesinin halledilmesine girişecek gelecek araştırmacılara yardımı olacaktır. Elbette, her eserde oldu­ ğu gibi, bu kitapta da çatışmazlıklar, inandırıcı olmayan muhakemeler ve kesin olmayan sonuçlar olabilir. Ermenis­ tan Azerbaycanlılarının kökeni hakkında ilk çalışma olan bu eserde dokunulan meselelerin her biri özel araştırma ko­ nusudur. Kitapta hakkında konuşulan eski etnosların

·çevirenin notu: Burada, Nizami'yi Fars sayanların, yalan yanlış yazanların ve mezarını talan edenlerin yaptığı tahribat söz konusu ediliyor.


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

55

(Kimmer, Sak, Gugar, Şirak, Peçenek, Kenger v.s.) güney Kafkasya'da yerleşme yerleri, kuzey ve güney Azerbaycan topraklarında başka eski etnoslarla köken birliği, onların her birinin, halkımızın etnogenezisinde çeşitli tarihi aşama­ larda rolü, yeri gibi meseleler araştırmacıları beklemekte­ dir. Fakat yazar, Azerbaycanlıların kökeni meselesinin, ön­ ceki eserlerinde ve bu kitapta teklif ettiği yönde araştırılma­ sının doğruluğundan emindir. Bakış açımızın bütün olarak yanlış olduğunu ispat etmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Çünkü genelde, gerçekler yenilmezdir, geç ya da tez yerini bulur.



İKİNCİ BÖLÜM

ERMENİSTAN'DA ESKİ TÜRK TOPONİMLERİ (YER ADLARI)

Ermenistan topraklarındaki eski Türk kökenli yer adları hakkında konuya girmeden önce, genellikle, Ermeniler ve "Ermenistan" anlayışı hakkında bilgi vermek gerekiyor. Tarihçilikte, o cümleden Ermeni tarihçilerinin eserlerin­ de, şimdiki Ermenistan toprakları tarihen Ermenilerin (bilin­ mektedir ki, "Ermeni" sözü, Ermenice değildir, çünkü, onla­ rın etnik adlan "Hay" dır. "Ermeni" etnonimi ise kökence es­ ki Farslar ve Yunanlılar tarafından Urartu devletinin Arme eyaletinin insanlarına verilmiş, sonralar, "Hay"lara şamil edilmiş dışarıdan verilmiş bir isimdir) yaşadıkları topraklar­ dır. Aslında onlar, bugünkü Ermenistan topraklarına Türk­ lerden sonra gelmişlerdir. Ermenistan topraklarında, Urartu kaynaklarında yazılmış ve eski Ermeni kaynaklarında da gösterilen ve şimdi de var olan yer adlarının büyük çoğunlu­ ğunun Ermenice olmaması, bu düşüncenin doğru olduğunu gösterir. Birkaç örnek verelim: 5. yy' dan (Monsey Horens­ ki'nin "Ermenistan Tarihi" eserinde) adı verilen Arakats da­ ğının (yüksekliği 4090 m) adı Türkmen kökenli Alagöz adı­ nın eski Ermeni dilinde "L" sesinin, "r" sesi ile, "z" sesinin,


58

1

Gıyaseddin Geybullayev

"s" sesi ile değişmesi sonucunda telaffuz ve yazılış şeklidir. Kaydetmek gerekir ki, geçen yüzyılda Errnenistan'ın Şerur ve Dereyelez kazasında ve Ecrniadzin bölgesinde Alagöz ad­ lı nehir ve şehir harabeliği vardı15. İlginçtir ki, Alagöz (Ermenice Aragadz) dağının ayrı parçalarının adları da yakın zamana kadar Azerbaycan Türkçesiydi. Çıngıl, Küyul, Ziyaret, Kızıl, Lagern, Karadağ, Karaköynek, Kızıl Ziyaret, Kızıl dağı, Şiştepe, Bugutlu, Bör­ kü!, Kıpçak, Karanlık, Bakügöl, Tekerli göl, Maralık v.s16. Bu şununla ilgilidir; Alagöz eski dönemlerde Ermeni Azerbay­ canlılarının yaylalarıydı. B iraki dağının (yüksekliği 3650 m) adı Türkçe Bingöl (yani Minköl) adındandır. Türk kökenli bin (rnin) sözündeki -n sesi, "r, sesine çevrilmiş, tel (göl" sözü ise Ermeni dilinde­ ki akı "kaynak", "su kaynağı" sözü ile değiştirilmiştir (Şim­ di bu dağın adı Burokan'dır). Soraki dağının (yüksekliği 3050 rn) asıl adı Sarıbulak'tır. Dernek ki, Türkçe'dir. Fakat bulak sözü, Ermenice "akı" sö­ zü ile değiştirilmiştir. Tondruk dağının (yüksekliği 3542 rn) adı, erken ve Orta asırlarda (830-840. yıllarda orada halk isyanı olmuştur) Apa­ hani eyaletinin Tondruk bölgesinin17 adını aks ettirmektedir. 13. yy'da Batı Sibirya'da bir Türk ulusu, atası Tondarak adı­ nı taşıyordu18• Güney Azerbaycan topraklarında halkı Azer­ baycanlılardan oluşan Tondor köyü vardır. Bütün bu topo­ nirnler Türk kökenli Dondar (Tondar) halkının adını aks et­ tiriyor. Bu halk hakkında biz, bundan önceki kitabımızda ye­ teri kadar konuştuğumuzdan19 tekrara gerek görmüyoruz. Errnenistan' daki Pembek dağının adı da Ermenice de­ ğildir. Karşılaştırmak için, geçen yüzyılda Bambak adlı ha­ ra belik ve nehir Tiflis bölgesinin Ahalsıh kazasında, Bam bak


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

59

adlı dağ Kuzey Kafkasya'da (Maykop'da) vardı20• Pembek ya da pambak toponiminin adının manası hala açılamamış­ tır. Fakat şurası şüphesizdir ki, bu toponimin sonunu, eski Türk kökenli bek "tepe" (mesela Kazbek toponiminde oldu­ ğu gibi, aynı şey Gedebey toponiminde de vardır ve bütün­ lükle "Keşikçi tepesi" manasını verir.) sözü teşkil etmekte­ dir.

Ararat dağı ve Ararat (Ermenice Ayrarat) vadisinin ad­ ları da Ermenice değildir. Ermenice, Ararat Masis olarak ad­ lanır. "Ararat" toponimi Urartu devletinin adının, devlet edebiyatında yazılış şeklidir ve Ermeni diline, hıristiyanlığın

4. yüzyılda kabul edilmesi ile ilgili olarak Urartu devlet ede­ biyatından geçmiştir. Urartu sözünün aslı ise, eski Asur kay­ naklarında görülür ve Urartu ülkesinin adı olarak kullanılır. Urartulular kendi ülkelerini Urartu olarak değil, Biaynili ola­ rak adlandırıyorlardı ve sözün hangi dile ait olduğu bugün de bilinmiyor. G.A Melikişvili'ye göre "Urartu" (aslında (Uriatru) Hürri dilindedir. Bu dil ise, Urartu dili ile birlikte Kafkas kökenli sayılır21 • Halbuki, Ermeni dili, Hind- Avrupa dil ailesine dahildir. Ermenistan' daki Erzinkay vadisinin adı aslında Araz­ kaya adının Ermenice yazılmışı (sözlerin sonunda ünlü sesle­ rin düşmesi Ermeni dilinin karakterestik bir özelliğidir) ve sözün telaffuz şeklidir. Oradaki Şirak vadisi ise (bu toponim Ermeni kaynaklarında beşinci yüzyıldan beri vardır.) Türk kökenli Şirak halkının adını aks ettirir. Bu halk hakkında aşa­ ğıda geniş şekilde konuşacağız. Sevan gölünün adı Urartu di­ linden Ermeni diline geçmiş sue "su" sözündendir. Fakat es­ ki Ermeni kaynaklarında sevan diye bir söze rastlanmaz. Göyçe gölünün, Sevan diye adlandırılması 1930 yılından iti­ barendir. Urathı dilindeki sue "su" sözünün, Ermeni dilinde­ ki sob "su" sözünün görünüşteki benzerliği dikkat çekicidir.


60

1

Gıyaseddin Geybullayev

Tarihen Göyçe gölü bölgesi Azerbaycan halkının topra­ ğı olmuştur. Beşinci yüzyıl Ermeni tarihçisi Moisey Horesns­ ki eserinde (1 . Kitap, 12. Bölüm) Ermenilerin bu topraklara göç etmelerinin Ermeni hükümdarı Arteşes'in (M.Ö. 2. yy) döneminde olduğunu yazar. Ermenistan'daki Ahuryan (Zengi çay) nehrinin adı Urartu kaynaklarında yazılan Ahurinni eyaletinin adını aks ettirir. Bununla ilgili bir belge dikkat çekicidir. Beşinci yy Er­ meni kaynağında Ararat'ın kuzey yamacında Akori adında bir köy kaydedilmiştir. "Dede Korkut" kitabında bu ada Ar­ kuri gibi yazılmıştır. 1 840 yılında bu köy depremde yıkılmış, Azerbaycanlı halkı yerine, yeni Abura adlı bir köy kurmuş­ lardır. Böyle örneklerin sayısını çoğaltmak mümkündür. Söy­ lediklerimiz açıkça göstermektedir ki, Ermenistan'ın bir çok çağdaş makrotoponimleri (büyük coğrafi adlar) köklerine göre Ermenice değildir. Bunların büyük bir kısmı kesinlikle Türkçedir. Şimdi ise Urartu devleti ve Ermenistan hakkında birkaç söz söyleyelim. M.Ö. 9. yüzyılda Biayinli devleti kurulur. Eski Asurlu­ lar bu devleti Urartu (yukarı ülke) diye adlandırırlar. Bu ad Asur devlet geleneğinde Ararat şeklinde kullanılır. Bu dev­ letin sınırları, Türkiye topraklarındaki Van gölü çevresi havzalarını ve kuzey batıda Murat nehrinin yukarı akarım kapsıyordu. Bu devletin toprakları daha M.Ö 2. bin yıllığın

2. yarısına ait Asur kaynaklarında ( 1 . Tiglatpalassar'ın M.Ö. 1 1 1 4 . yıla ait yazısında) "Nairi" olarak yazılmıştır. "Nairi" toponominin hangi dilde olduğu bugün de bilinmemekte­ dir. Ne Urartu, ne de eski Ermeni kaynaklarında böyle bir ad yoktur. "Biayinli" Urartuluların kendi ülkelerine verdik­ leri addır. Fakat, Urartuluların kendilerini nasıl adlandır-


Kadim Türkler ve Errnenistan

1

61

dıkları bilinmiyor. Fakat onlar, eski Hurri halklarının bir ko­ ludur. (Hurri etnoniminin adı, Türkiye'deki Urfa şehrinin adında yaşamaktadır.) Heredot (IIl.93) onları Alarodoylar olarak adlandırır. Tarihçiler arasında ise, baş Tanrı Hal­ di'nin adı ile ilgili olarak Urartulara Holdeyler de denir. "Biayinli" adı tahrif edilmiş olarak Van gölü adında kalmış­ tır. Asur kaynaklarında önce Urartu, sonra da Nairi adlı iki küçük devlet kaydedilmiş, daha sonra ise bu iki küçük dev­ let tek Urartu adı ile tanınmıştır. Demek ki, Nairi, Urartu ve Biayinli toponimleri Ermenice değildir. Eski Ermeni kay­ naklarında Van Gölü Tosp ya da Bznunik olarak adlandırı­ lır. Tosp sözü, Uratu devletinin başkenti Teyşpa adının Er­ menice yazılmış şeklidir (Yukarıda eski Ermeni dilinde ad­ ların sonlarındaki ünlü seslerin düştüğünü söylemiştik. Bu­ rada, bu yüzden de Teyşpa toponominin sonundaki "a" se­ sinin düşmesi ile toponim Tosp şekline gelmiştir) . Bznunik sözü ise ilk defa beşinci yüzyılda da Ermeni tarihçisi Moisey Horenski tarafından kaydedilen yer adıdır ve eski Türk kö­ kenli Peçenek toponimini aks ettirir. Arap coğrafyacısı Hor­ datbelani'nin Van gölü civarında kaydettiği Baçunays22 to­ ponomi ile de bu toponomi lokalize ederler23. Buradan kesin olarak anlaşılmaktadır ki, 5. yy' da Ararat eyaletinde Türk Peçenekler yaşamışlardır. Aşağıda bu halk hakkında da et­ raflıca konuşacağız. Asur kaynaklarında Urartularm ilk hükümdarı Aram hakkında da bilgi verilir (Ermenilerin Aram şahıs adı bile ta­ rihi kitaplardan alınmadır ve demek ki bu isim de Ermenice değildir). Asur hükümdarı III. Salmanasar (M.Ö. 859-824) ki­ tabesinde şunları yazar; "Ben erkekçe kuvvetimle, bir yaba­ ni boğa gibi onun (Aram'ın) ülkesini çiğnedim". Urartu devletinin şu hükümdarlarının adları bilinmek­ tedir;


62

1

Gıyaseddin Geybullayev

l. Sordur (880 - 809), II. Sardur (859-823), İşpunin (82481 0), Menya (81 0-785), l. Arkişti (785-753), III. Sardur (753735), I. Rusa (735-71 3), II. Arkişti (713-686), II.Rusa (686-646), IV. Sardur (646-625), Eremena (625-61 0), III. Ruso (615-585).

M.Ö 590 yılında Midiya'yı yıkar ve ortadan kaldırır. Şimdiki Ermenistan toprakları önceleri Urartu devletinin topraklarına dahil değildi. İlk defa 1. Arkişti Aras nehrini ge­ çerek şimdiki Ararat vadisini işgal etmiş ve sonraki hüküm­ darlar bu işgalcilik politikasını sürdürürek Sevan gölü hav­ zalarına va Azerbaycan'nın küçük Kafkasya topraklarına as­ keri seferler düzenlemişler, fakat Kür-Aras oblağına ineme­ mişlerdir. Bu yüzden Ermeni tarihçilerinin, Kür-Aras vadisi­ nin Urartu hükümdarları tarafından işgal edildiği hakkında­ ki sözleri tamamen yalandır. Bu yapay iş, Kür nehrinden gü­ neydeki Azerbaycan topraklarını, o cümleden Dağlık Kara­ bağ'ı Azerbaycan' dan koparmak maksadının tarihi bakımın­ dan esaslandırma maksadına yöneliktir. İşgal edilen toprak­ lar (şimdiki Ararat vadisi), Urartu kaynaklarında Erihan ve İştelyan olarak adlandırılır24. Urartu hükümdarlarının aske­ ri seferleri zamanında Sevan havzalarındaki yerlerde (kay­ nakta ülke deniyor) ve küçük Kafkasya' da köyler ve kaleler yakılır, on binlerce insan öldürülür ve esir edilip köle olarak Urartu ülkesine götürülür. Burada anlattıklarımızı bitirirken bir soruya cevap ver­ mek zorundayız. Urartulular bu bölgeleri işgal ederlerken Ermeniler (Haylar) neredeydiler? Tarihçilerin yaptıkları araştırmalara göre, şimdiki Erme­ nilerin büyük ataları olan Frigler, M.Ö. 1 2. ve 13. yüzyıllarda Balkan yarım adasından Küçük Asya' ya göç etmişler ve Hett devletini yıkmışlar. Friglerin bir bölümü Asur kaynakların­ da Urume, Urartu kaynaklarında Arm (aslında Urartu kay­ naklarında "Armini" gibi yazılıdır. Fakat bu adın sonundaki


Kadim Türkler ve Errnenistan

1

63

"ini" eki Urartu dilinde yer adlarının sonlarına eklenen bir ektir) olarak adlanan eyalete yerleşmişler. Arm toponomi, Balkan yarımadasından göç edip gelenlerin sözü müdür, yoksa Arm adlı ülkeye mi gelip yerleşmişlerdir? Bu konu maalesef açık değildir. Ermeni tarihçisi G. Kapansiyan'a gö­ re "Arme adını taşıyan Hind-Avrupa kökenli halk, Balkan yarımadasından Küçük Asya'ya Hett'lerin ülkesine, Hayasa adlı eyalete gelmiş, sonra ise M. Ö. 7.-6. asırlarda Ermeni yaylasına daha sonra Urartu ülkesine yayılmışla�. İ. M. Di­ yakonov "Ermeni etnonimi Arm eyaletinin (ülkesinin) adıy­ la ilgilidir" diye yazar26• Bu ad, Midiyalılara, Farslara, onlar­ dan da Araplara geçmiştir. Urartu hükümdarları, Menya, Arkişti ve il. Sardur Arm eyaletini işgal ederek Urartu'ya bağladılar. 1. Arkişti bu eyaletten 6600 savaşçıyı, II. Sardur ise 10 bin aileyi Van gölü çevresine ve sonra da şimdiki Eri­ van şehrinin yakınlarında yaptırdıkları İrpuni kalesine gö­ türmüşler. Şimdiki Ermenistan topraklarına ilk Ermenilerin gelmesi de bu olaylarla bağlantılıdır. Kaydedilmelidir ki, Er­ meni tarihçileri İrpuni (manası bilinmeyen "İrp" sözünden ve Urartu dilindeki "uni" ekinden ibarettir.) toponimini Ere­ buni gibi yazarlar ve Erivan'ın adını onunla ilişkilendirirler, şehrin 2500 yıllık olduğunu belirtirler. Gerçekte bir yaşayış yeri olarak Erivan, 16. yüzyıldan beri bilinmektedir. Ermenilerin büyük atalarının bir kısmı ise, Doğu Ana­ dolu' da Hayasa adlı eyalette yaşamışlar. Bu eyaletin adı Hett kaynaklarında M.Ö. 14.yüzyıldan, Ermeniler Balkan yarıma­ dasından (M.Ö. 12. yy.) gelmelerinden önce biliniyordu. Ha­ yasa toponimi Hay kompenantından ve Luviya dilinde (Li­ viyalılar, Anadolu'da yaşamış Hind- Avrupa kökenli bir halk olarak sayılır) -sa ekinden ibarettir27• Ermenilerin ken­ dilerini adlandırması olan Hay etnonimi de bu eyaletin adı ile bağlıdır. Hayasa, şimdiki Ermenistan' dan çok uzakta Ba-


64

1

Gıyaseddin Geybullayev

tı Fırat nehrinin üst akarının sonunda Erzincan vadisinde­ dir28. Burayı da Urartu hükümdarları işgal etmiş ve ülkeleri­ ne katmışlardır. Bu yüzden Urartu devletinin yıkılmasından sonra ortaya çıkmış olan Armina devleti yalnız Urartu top­ rakları üzerinde kurulmuştur. Asur dilinde Urartu (ya da Uri Atru) adı "yukarı Ülke" manasını verdiği gibi, Gürcüle­ rin Ermenistan'a verdiği "Somheti" adı da Somo "yukarı" ve eti "ülke" sözlerinden ibarettir. M.Ö. 8. yüzyılın başlarında kuzeyden gelen Türk Kim­ merler, şimdiki Ermenistan topraklarını da içine alan Urartu devleti ile savaştılar. M.Ö. 715 yılında olan kanlı savaşta Kimmerler Urartu ordusunu yenilgiye uğratırlar9• Bundan sonra Kimmerlerin bir kısmı burada, Ermenistan toprakları­ na yerleşirler. Büyük bölümü ise Küçük Asya'ya, Anado­ lu'ya hareket eder. Kimmerlerin arkasından M.Ö. 580 yılın­ da Sak Türkleri gelirler. Ermeni tarihçilerine göre, Kimmer­ lerin ve Sakların baskısı karşısında 7. yüzyılın ortalarından itibaren Ermeniler bugünkü Ermenistan topraklarına göç et­ meye başlamışlar30• Urartu devleti ile bir müddet ittifak ku­ ran Kimmerler, daha sonra Urartu devletinin müttefikliğin­ den çekilirler ve Urartuluları kaderleri ile baş başa bırakırlar. M.Ö. 590 yılında Midiya devleti Urartu başkenti Teuşpa şeh­ rini alarak Urartu devletini yıkar ve topraklarım kendi ülke­ sine katar. Fakat M.Ö. 550 yılında Midiya devletinde hü­ kümdarlık Ehmenilere - eski Farslara geçer ve Urartu Ehme­ ni imparatorluğuna katılır. Bundan dolayı M.Ö 523 yılında Ehmeniler devletinin hükümdarı 1. Dara'ya karşı, imparator­ luk içinde başlayan isyanlardan biri de Ermenistan' da çık­ mıştır. Dara, isyanı bastırdıktan sonra M.Ö. 521 yılında Bisü­ yun kayasında üç dille yazdırdığı yazıtlarında ilk defa yazı­ nın Babil dilinde olan varyantında Uraştuyu, (yani Urartu­ yu) diğer bölümdeki eski Farsça ve Elamca varyantlarında


Kadim Türkler ve Errnenistan

1

65

ise Arrnini" sözünü kullanmıştır. Demek ki, adı geçen yazı­ larda kullanıldığı gibi, eski Farsça'da "Urartu" sözünün kar­ şılığı Armini" idi. Armeni" şeklinde eski Yunanlılara geç­ miş olan söz bu toponiındendir. Demek ki, etnik adı Hay olanlara ve genellikle Ermenistan'da yaşayanlara ait edilen "Ermeni" etnik anlayışı bu şekilde oluşmuştur. Armini, (ya­ ni Ermenistan) Ehmeni imparatorluğuna bağlı olan bir ülke idi ve onun Ermeni kökenli hükümdarları yoktu. Ermenis­ tan' da ilk hükümdarlık, Sak Türklerinin hükümdarlığı ola­ rak kurulmuştur. /1

/1

/1

5. yy. Ermeni tarihçisi Koryon Ermenileri Askenaz (esa­ sında Sakların ülkesinin adıdır) nesli sayar. G.A.Kapanisyan, Hayasa ülkesinin güneyinde ve güney doğuda ülkenin başın­ da Saklar vardılar"31 yazar. M.Ö. 7. yüzyılın sonlarında ilk Er­ meni hükümdarı Paruyr idi. Moisey Horenski'ye göre, bu hü­ kümdar M.Ö. 612 yılında Asurluların İnneva şehrinin işgalin­ de Midiya hükümdarı Knaksar'a yardım etmiştir. Bu Paruyr, eski Ermeni kaynaklarında "Sak oğlu" ("Skaordi") diye ad­ landırılır. Paruyr'den sonra Ervand, Tigran, ve Sabar adlı hü­ kümdarların Ermenistan' da hükümdarlık yaptıkları bilin­ mektedir. Bu hükümdarların hiç birinin adı Ermenice değil­ dir. Dikkati çeken yön şurasıdır ki, hükümdar Sabar'ın (M.Ö. 5. yüzyılın sonları) ordu komutanının adı Embac idi. Hem Sabar, hem de Embas şahıs adı eski Türk kökenli adlardır. Embas şahıs adı eski Türk dillerindeki Em "becerikli", "ma­ haretli" ve bas (baş) "başçı" sözlerinden ibarettir. Sabar adı­ nın ise, 2. yüzyıla ait antik kaynakta M.Ö. 1 . yüzyılda yaşadı­ ğı gösterilen Alban hükümdarı Zober'in adı ile mukayese et­ mek olur. manasını açıklamak zor olsa da şurası şüphesizdir ki, bu adın sonunda eski Türkçe er "yiğit", "savaşçı", "usta atıcı" sözü vardır. Fakat Tirgan ve Ervand adlan eski Fars­ ça' dır ve her ikisi de "iti", "hızlı-süratli" manalarını verir.


66

1

Gıyaseddin Geybullayev

M.Ö. 4. yüzyılda, Makedonyalı İskender İran Ehmeni im­ paratorluğunu yıktıktan sonra Küçük Asya'da Hayasa ülkesi, yani Ermenilerin topraklan da işgal edilmişti. İskender'in M.Ö. 321 yılında ölümünden sonra kurulmuş Selevkiler devleti he­ sabına çalışan, fakat etnik mensubiyetleri bilinmeyen Artaşes ve Zariadr adlı komutanlar (her iki ad da Farsça'dır) M.Ö. 1901 60. yıllar arasında Ermenilerin Ervanditler sülalesini ortadan kaldırdılar ve Arteşes ilk Ermeni hükümdar oldu (M.Ö. 1901 60). Onlar, komşu ülkelerden - Albanya'dan, Atropaten'den (güney Azerbaycan'ın o zamanki adı) Gürcistan'dan ve başka ülkelerden eyaletler kopararak "Büyük Ermenistan"ı kurdu­ lar. Bundan dolayı G. A. Melikişvili "Ermeni hükümdarlığının esası Arteşes ve Zeriadr tarafından M.Ö. 1 90 yılında koyul­ muştur" diye yazar32• M.Ö. 1 . yüzyılda II. Tirgan (95-55. yıllar) döneminde "Büyük Ermenistan" dağıldı. Ermeni tarihçisi Y.A. manadyan "II. Tirgan'ın imparatorluğu M.Ö. 69-66 yıllan ara­ sında dağılmış ve 60 yılında Ermenistan'da hükümdarlık Par­ fiya'nın Arşakiler sülalesine geçmiştiı-33. Şimdi ise biz, Ermenistan topraklarında eski Türk kö­ kenli toponimler hakındaki konumuza geçebiliriz. Ermenistan topraklarındaki Türk kökenli toponimler ilk defa M.Ö. 8.-7. yüzyıllara ait Urartu kaynaklarında görülür. Urartu devletinin hükümdarları belirtilen yüzyıllarda şimdi­ ki Ermenistan topraklarında askeri seferler düzenleyerek Göyçe ve Küçük Kafkas'ın dağlık kesimlerine kadar gelmiş ve işgal ettiği yerler (ülkeler) hakkında, kayalara Mihi alfa­ besiyle yazılar yazmışlardır. Bu yazılarda Urarhı dilinin fo­ netiğine uygun gelen bir çok yer adı vardır. Açıktır ki, o za­ manlar "Ermenistan" anlayışı yoktu ve şimdiki Ermenistan topraklarında Ermeni yaşamıyordu. Demek ki, Urarhı yazıt­ larındaki yer adları (kale ve hayat alanlarıyla ilgili adları) da Ermenice olamaz.


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

67

Bu kaynaklarda Göyçe civarında ve Azerbaycan'ın Kü­ çük Kafkasya vilayetinde lokalize edilen adlar hakkında çok yazılmıştır. Fakat, o adların manaları açılmamıştır. Esas me­ sele şuradadır; bu adların manası ne Ermenice, ne Farsça, ne Gürcüce ne de eski Doğu dilleri, o cümleden Urartu dili esa­ sında açıklanamamaktadır. Bu adların arasında eski Türk adlarının olabileceği görüşü tamamen dışlanmıştır. Aşağıda, vereceğimiz örneklerle, okuyucu bunun tam aksini görecek­ tir. Urartu kaynaklarında şimdiki Ermenistan topraklarında yazılmış bulunan toponimlerin bazıları sadece eski Türk dili ile açıklanabilmektedir. Bazı yer adları ise Azerbaycanlıların yaşadığı yerleşim yerlerinin adlarında geçen yüzyıla kadar kalmıştır. Hem de Urartu kaynaklarında Ermenistan toprak­ larında yazılan bazı toponimler de kendi manasını bulmuş­ tur, halk adları ise erken yüzyıllarda Albanya topraklarında da biliniyordu. Şimdiki Ermenistan topraklarında Urartu hükümdarla­ rının yazılarında sıkça adı verilen bir "ülke" Etiuni olarak adlandırılır. Mesela, il. Sardur M.Ö. 764 yılındaki yazısında Etiuni "ülkesini" işgal işgal ettiğini yazar34• Bu toponimde "uin" sonluğu Urartu dilinden eklenmiş ektir. Demek, ülke­ nin esas adı "Eti" dir. 5. yüzyıla ait bir Ermeni kaynağında Sevan havzasında bir eyalet "Uti" olarak adlanmıştır35. Bura­ dan şöyle bir sonuç çıkarmak mümkün olabilir; yerli Uti ül­ kesinin adı Urartu dilinin fonetiğine uygun olarak kaya üstü yazısında Etiunin gibi yazılmıştır. Araştırmacılara göre Etiu­ ni, Sevan' dan Kars' a kadar büyük bir toprağın adıdır3f'. Bu görüşün ne dereceye kadar doğru olduğunu söylemek ol­ dukça zordur. Ama, başka bir belgede, 5. yüzyıl Ermeni ta­ rihçisi Moisey Horenski Uti eyaletini, Sevan sahilinde, Ahur­ yan nehrinin havzasında gösterir. Öyle olunca, orada Uti adında bir etnosun yaşaması da doğaldır.


68

1

Gıyaseddin Geybullayev

Utiler kimlerdir? Azerbaycan tarihçiliğindeki en karma­ şık meselelerinden biri de budur. Erken ve orta yüzyıllarda Albanya topraklarında bazı yerler Uti olarak adlandırılırdı. Musa Kalankath'nın "Alban Tarihi" adlı eserinde, Arsak' da, Arazbar'da, Bedre şehri topraklarında ve Halhal şehri sınır­ ları içinde (Astafa bölgesi) Uti adlı yerler kaydedilmiştir. At­ ropaten' de (güney Azerbaycan) Uti adlı etnos ve Uti adlı bir vilayet hakkında Strabon ( 1 . yy) ve sonraki antik yazarlar kaydetmişler. Arkeolog Mehmet Ali Hüseyinov asrımızın 60. yıllarda Astara bölgesinin Sıma köyü topraklarında Uti adlı şehrin harabeliklerini ortaya çıkarmıştır37• Güney Azer­ baycan topraklarında yaşamış olan Utilerden bugüne hiçbir söz ve isim kalmamıştır. Utiler, M.Ö. III.bin yıllarda aynı topraklarda yaşadığı gösterilen Kuti adlı bir etnosun varisle­ ri olarak düşünülmektedir. Kutiler ise, yalnız Azerbaycan' da yaşayan Udinlerin diline göre Kafkas kökenli sayılırlar. Kutilerin dili ile yazılmış hiçbir şey kalmamıştır. Fakat, M.Ö. il. Binlere ait Semit kökenli Akad kaynaklarında Kuti­ lerden 21 şahıs adı kaydedilmiştir. Sarlagab, İngeşauş, Enri­ dupizer, Tirigan, (Tirikaan) Yarlangab (Yarlagab), Yarlagaş v.s.38• Fakat bu adların manaları bugüne kadar açılmamıştır. Çünkü, bu sözler bilinen doğu dillerinin hiç birinin esasları ile açıklanamamaktadır. Altay - Türk dillerinin ise yanına bi­ le sokulmamaktadırlar. Halbuki bu adlarda eski Türk dille­ rindeki "sar" "ay" (Salragab adında), yaru (şule) "saçan" (yarlagab adında), ap, "dayanıklı", "berk", "sert" "usta" (her iki adın sonunda), us, uş, "akıl", "idrak etme", "beceri" Cİngeşauş sözünün sonunda), lag "çocuk" (sarlagab adların­ da: s-ş-1 değişmesine göre, mesela; dilimizdeki aynı manalı "alt" ve "aşağı" sözlerini örnek gösterebiliriz.), tiri "diri", "sağlam" (Tirigan adında), töpe "övülmüş" (Enridupizir adında) sözlerinin aks ettiklerini söyleyebiliriz. Bu adlardan


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

69

bahseden Y. B. Yusifov onlarda "ig" burun sesinin (eski Türk dilleri için karakteristik sestir) aks ettirildiğini yazmıştır39• Yazar bu şahıs adlarında Aşar, Şar, Sar sözünün Kutilerin Tanrısı olabileceğini de ileri sürer40• Belki de bu Tanrı yalnız eski Türklerde sar "ay" sözü ile ifade edildiğinden Kutiler Ay Tanrısına ibadet etmişler. Elbette, söylediklerimiz yalnız bir teoridir, son söz her zaman araştırmacılarındır. Demek, eski zamanlarda üç ülkenin topraklarında; gü­ neyde - Atropaten'de, kuzeyde - Albanya'da, (üç -dört yer­ de) ve Errnenistan' da Uti adlı bir etnos yaşamıştır. O zaman kalan Utilerin mensubiyet meselesidir. Bu açıklanması çok zor bir sorundur. Çünkü Azerbaycan'da Gebele şehrinin Niç köyünde ve Oğuz (eski Vartaşen) şehrinde yaşayan Dağıstan dilli etnik gurubun adı Udindir. Fakat, Uti, Udi adlı eski Türk kökenli bir etnos da bilinrnektedir41 . Albanya'da Kuti­ lerin gelme oldukları hakkında Musa Kalankatlı'nın bilgisi­ nin hangi Utilere ait olduğu halen belli değildir. Şüphesiz, Atropaten'de ve Errnenistan'da yaşayan utilerin yalnız biri Kafkas dilli olabilir, diğer Utiler Türk dilli olmuşlardır. İ.A. Meşşaninov, Errnenistan'daki Utileri, Kafkas dilli sayılan hetlerin artıkları olarak kabul eder. Azerbaycan' da yaşayan Utilerin de Kafkas dilli oldukları dikkate alındığında şöyle bir sonuca ulaşmak mümkün olur ki, onlar Errnenistan' dan gelmişlerdir. Bunu Etiuni'deki Nig toponirni ile Azerbay­ can'daki Udilerin yaşadığı Niç köyünün adının görünürdeki benzerliği de gösterir. Ahmed Zeki Velidi, Türk dilli Utilerin Saklarla geldiğini yazmıştır42• Urartu kaynaklarında Küriani adlı "ülke "hakkında ko­ nuşulur. Araştırmacılara göre bu ülke Türkiye'de Çaşdıran gölü havzasındadır, Kür nehrinin yukarı akarında bulunan bir arazinin adıdır ve Kür nehrinin adını da aks ettirir43• De­ rnek ki, Kür nehrinin adı M.Ö. 8. yy'dan beri bilinmektedir.


70

1

Gıyaseddin Geybullayev

A.A. Ahundov ve K.H. Aliyev Kür nehrinin adının Kafkas kökenli olduğunu yazmışlar. Gerçekten de, Dağıstan dilleri­ ne mensup Gnz dilinde Kür "nehir" demektir. Biz de önce­ leri bu görüşü desteklemiştik. Fakat son araştırmalar bu Kür adlı nehrin Arealı göstermiştir ki, Kür hidronimi Türk kö­ kenlidir. Türk dillerinde Kür "azametli", "büyük", "güçlü", "sebatlı" kür "(sulu)" "inatçı" V.S. manalarındadır. İlginçtir ' ki, Kuzey Kafkasya' da Türk dilli halkların yaşadığı yerlerde - Maykop'da ve Kuban'da - iki nehrin adı Kür'dür44• I

Urartu kaynaklarında Ermenistan topraklarında Urar­ tuluların işgal ettikleri diğer "ülke" Eriahi adlandırılır. Bu kaynağa göre il. Sardur (M.Ö. 768-734) Eriahi ülkesini işgal etmiştir45• G.A. Melikişvili'ye göre Eriahi Ararat bölgesinde olmuştur ve Gümrü (Leninakan) vilayetinin arazisini kap­ lar46. Çünkü, yakınındaki, Kanlıca köyünün topraklarında bulunmuş Mihi yazıtta o yer Eriahi ("hi" Urartu dilinde ek­ tir) olarak yazılrnıştır47• Yazıda Eriahi'de İrdaniv adlı şehir, onun yanındaki° Katarza adlı ülke de kaydedilmiştir48• Ta­ rihçiler (N.A. Berdzenişvili ve benzerleri) bu toponimde er­ ken Orta asırlarda Albanya'nın kuzey batısında Gürcistan ile sınır olan bölgede yaşamış Her halkının adını aks ettirdi­ ğini zannetmektedirler49• Bizim araştırmalarımız göstermiş­ tir ki, Albanya'nın Her halkı Azerbaycan'ın kuzey batısında yaşayan Grızların ve Haputların ulu ataları olmuşdur. Çünkü, onlar şimdi de kendilerini Her olarak adlandırıyor­ lar50. Göründüğü gibi, şimdiki Ermenistan topraklarında Urartu kaynaklarında adları verilen Etiuni ve Eriahi vilayet­ lerinin sakinleri olan Hetler erken Orta asırlarda Alban halkı olarak biliniyordu. Eriahi toponomi ile ilgili olarak Ermeni tarihçiliğinde var olan bir bakış açısını de burada kaydetmek gerekir. Aras


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

71

nehrinin adı eski Ermeni kaynaklarında Erash gibi yazıldığı­ na göre S.T. Yeremyan "bu isim, Urartu kaynaklarında geçen Eriahi toponiminden ortaya çıkmıştır" diye yazar51 • Bu göıü­ şü ileri süren yazarın maksadını anlamak zor değildir. Ma­ dem ki, Aras (Ermenice, Erash) Ermeni sözü değildir (Erme­ ni araştırmacıları Aras adını eski Ermenice açıklamak için çok kafa yordular, ama sonuca ulaşamadılar) o zaman bu ad, daha sonraları Ermenistan' a ait olunmuş Eriahi vilayetinin adı ile bağlı olsun, Türklerin malı olmasın düşüncesi ile bu görüş ortaya atılmıştır. Fakat bu göıüş tamamen yanlıştır. Önce, şunu söyleyelim; Urartu kaynaklarında birkaç yerde Muna adlı bir nehrin adı geçer. Araştırmacılar bu nehrin Aras nehri olduğunu düşünmektedirler52• İkincisi, "Eriahi" vilayeti önceleri Urartu devletine ait değildi. Kaynaklarda Urartu hükümdarlarının bu vilayete yaptıkları askeri sefer­ lerden söz edilir; demek bu vilayetin adı Urartu ve Ermeni dilinde olamaz. Üçüncüsü, yukarıda söylendiği gibi "Eriahi" toponominin sonundaki "hi" sözü Urartu dilinde bir sonluk ekidir. Demek, bu kompenantın kökünü Urartu dilinin telaf­ fuzunda "Eria" kompenantı oluşturmaktadır. Bu kompenant ise, yukarıda söylendiği gibi, Kafkas dilli Er, Her halkının adı ilişkilendirilir. Böyle olunca, er etnonomininden Erash (Aras, Araz) hidronimi nasıl yapılabilir? Bu küçük örnek bi­ le, Ermeni araştırmacılarının tarihi belgeleri açıkladıkları za­ man yapay, uydurma düşünceler ileri sürdüklerinin açık is­ patıdır. Bakın, şimdi, Kür'ün, Ktir'ün güneyindeki toprakla­ rımızın tarihen Ermenilere ait olduğunu ispat edebilmek için, Albanların tarihini ne hallere sokuyorlar. Bizim tarihçi­ lerimiz ise şaşırıp kalmışlar ve bu iddiaya nasıl cevap ver­ mek gerektiğini hala bulamamışlar. Aras nehrinin adının manası hakkında çok şeyler yazılmıştır. Bu konuda burada daha geniş açıklamalar yapma imkanımız yoktur. Hem de, açıklanan göıüşlerin hiç biri inandırıcı değildir. N.Y. Marr'ın


72

1

Gıyaseddin Geybullayev

bu hidronimin eski Fars dili esasında "Arileri koruyan" ma­ nasını verdiği hakkındaki görüşü de doğru değildir53• Son yıllarda Azerbaycan' da; Y. B. Yusifov onun, Hind - Avrupa dillerindeki art "su", "nehir" ve Türk dillerindeki okus "ne­ hir", "su" sözlerinin birleşmesinden54, E.Ş. Hakverdiyev ise, Türk dillerindeki ar "nehir", "su" ve az, uz, us "nehir", "su" sözlerinin birleşmesinden ortaya çıktığını yazarlar55• Bu ba­ kış açıları da fikrimizce inandırıcı değildir. Çünkü, bir neh­ rin adı aynı manalı iki sözün birleşmesinden oluşamaz. Her halde bu şekilde oluşmuş ikinci bir nehir adı gösterilemez. :reori şeklinde bir düşünce ileri sürmek mümkündür. Here­ dot (M.Ö. 5. yy) Midiya halk ittifakına dahil olan halklardan birinin adını Arizant gibi yazar. Dikkate alınmalıdır ki, hal­ kın gerçek adı bilinmiyor. Burada iki fikir ileri sürülebilir. Heredot'un yazdığı Arizant etnonimi eski Yunan diline uy­ gun şekilde yazılmıştır. Ya da Heredot'un aldığı bilginin te­ laffuz şeklidir. Şimdiye kadar bütün araştırmacılar bu etno­ nimi Heredot'un yazdığı gibi (onun değiştirilip değiştirilme­ diğini araştırmadan) almışlar, ari (eski Farsların etnik adı) ve eski Fars dilindeki Zantu "halk" sözlerinden ibaret olduğu­ nu yazmışlar56• Yalnız, bu etimolojik anlayış, Midiyalıların İran dilli, ya da ari kökenli halk olduğunu ispat etmek için bir esas olmuştur. Düşüncemize göre, Arizant etnoniminin gösterilen etimolojisi doğru değildir. Biz düşünüyoruz ki, bu halkın esas adı Arazat'tır, ya Heredot ya da Heredot'a bu bil­ giyi veren konuştuğu zaman "n" sesini eklemiştir. Bizce, bu toponim Araz sözünden ve eski Türk dillerin­ de cem (toplu olma) ve bir adet olarak halk adlarına eklen­ miş -t ( "a" sesi birleştirici sestir.) ekinden ibarettir. Bu dü­ şünceyi doğrulamak için bazı benzerlikler gösterebiliriz. Or­ ta Asya'nm Tüik halkları içerisinde Ons, Urus adlı halk vardır57. Urus adlı halk 12. yy'da güney Rusya bozkırların-


Kadim Türkler ve Errnenistan

1

73

da Kıpçakların yönetimi altında da vardı58. Dikkate alınma­ lıdır ki, "a" sesinin "o", "u", ve "ı" seslerine geçmesi, Türk dilleri için kanuna uygun fonetik bir olaydır. Türkmenlerde Esrarı adlı büyük bir el (toprak- yurt) bilinmektedir. Aslın­ da bu elin adı Aras etnoniminin fonotik şeklinden ve Türk dillerindeki ar, er (savaşçı" "erkek" sözünden ibarettir. Bu­ radan şöyle bir sonuca ulaşmak mümkün olabilir; Araz et­ noniminin ilk şekli "Aras" olmuştur (Farslarda da "Aras" tır), fakat bu söz, Midiyalılardan beri sadece Azerbaycanlı­ lar tarafından Araz olarak telaffuz edilmektedir. Biz, bu halk M.Ö. 1. bin yılların öncelerinde, (çünkü M.Ö. 834 yılına ait bir Asur kaynağında, Midiya' da Araziaş adlı bir vilayet­ ten söz edilir)59 nehrin güney sahillerinde yaşamış ve onun adı ile nehrin adının Aras, Araz olarak adlandırıldığını dü­ şünüyoruz. Bu halk ile ilgili toponimler sadece Azerbaycan' da, Aras nehrinin her iki sahilinde vardır. Mesela, 7 yy Ermeni Coğ­ rafyacısı" adlı eserde Arospijanro, Musa Kalankatlı'nın "Al­ ban Tarihi" adlı eserinde Arajank toponimleri verilmiştir. Culfa şehrinde Arazın ve Güney Azerbaycan' da Arazan ad­ lı köyler hala vardır ki, düşüncemize göre bunlar, Araz etno­ nimi ve -an ekinden oluşmuş sözlerdir. ''

.

Elbette Aras nehrinin adı hakkında söylediklerimizin ek delillere ihtiyacı vardır. Şimdi ise Urartu kaynaklarında gösterilen ve eski Türk kökenli saydığımız bazı toponimler hakkında konuşalım. Türkiye topraklarında Van gölünden batıda, Karayazı adlanan düzlükte Urartu hükümdarı I. Arkişti'ye ait bir Mi­ hi yazısında Tvarans (ülkesinin) adı vardır. Tuarasi ya da Tvarasi (aslı Travasa) toponimi eski Türk kökenli Tavur "arabalarla çevrilerek savunması güçlendirilmiş yer, yerleş-


74

1

Gıyaseddin Geybullayev

ke"61 sözünden ve Urartu dilinden eklenmiş "sa" ekinden (hayasa toponiminde olduğu gibi) ibarettir. Çok sonralan, M.S. 7. yy. ait bir Ermeni kaynağında bu yer Ermenistan' da Tvarasatap olarak gösterilmiştir. Tvarasatap toponiminin sonundaki ek Türk kökenli "tap" ekidir. Azerbaycan Türk­ çe' sinde tap "tepe", "düz yerdeki yükseklik" (mesela; Go­ ranboy şehrinde Tap-Karakoyunu köyünün adındaki "Tap" kompenantı, Gebele şehrindeki Galatap adlı yer v.s.) demek­ tir. Bu konuda aşağıda da konuşacağız. Eski Türk halkları, o cümleden Kimerler, Skifler (İskit­ ler) Saklar, hayvan besleyen eller idiler. Onlar ellikle, bütün varidatlan, hayvan sürüleri ve at yılkıları (sürüleri) ile birlik­ te, üstü keçe ile örtülü ve at koşulmuş dört ya da altı teker­ lekli arabalarıyla hareket ederlerdi. Kadınlar, çocuklar, yaşlı­ lar, arabalarla giderler, yiyecek ve içecekleri, eşyaları, silah­ ları v.s arabalara yerleştirirlerdi. Erkekler her zaman silahlı ve at üzerinde savaşa hazır vaziyette olurlardı. Hunlar' da da bu böyle idi. A. Bakıhanov "Hunlar ancak durakladıkların­ da ve uzun süreli mola verdiklerinde atlarında inerlerdi" diyor62• Kısa ya da uzun süreli molalar için seçtikleri yerler, su kaynaklarına yakın vadilerin nispeten .yüksek ve düzlük yerleri olurdu. Konaklanan yerlerde, hayvanlar arabalardan çözülür, arabalar daire şeklinde birbirine birleştirilir, ortaya da çadırlar kurulurdu. Bu şekilde yerleşime eski Türkler Ta­ vur derlerdi. Tavurun gece gündüz gözcüleri olurdu ki, bu da ailelerin ve malın mülkün ani baskınlardan korunmasına yönelik bir tedbirdi. Demek tavur sözünün toponimlerde aksini bulması, es­ ki Türklerin hayvancılık yapması ve göçebe bir toplum ol­ maları ile ilgilidir. Hipokrat (M.Ö. 5. yy) "Skifler'in (İskit­ ler) evleri yoktu, onlar 4-6 tekerlekli arabalardan yapılmış, üstü keçe ile kaplı, iki-üç pencereli arabalarda yaşıyorlar-


Kadim Türkler ve Errnenistan

1

75

dı" diye yazıyor (Hipokrat; Hava, Su ve Toprak Üstüne, say­ fa, 25). Yıllar geçtikçe tavur sözü, toponimlerin parçası haline çevrildi. Urartu kaynağındaki Tvarisi ve Ermeni kaynağın­ daki Tvarasatap (Tap yerde, tepede kurulan Tavur) topo­ nimleri böyle oluşmuştur. Azerbaycan'da bir çok dağ ve te­ pe adlarında fonotik değişime uğramış "Tavur" sözü yer alır. Toradağ (Şeki vilayetinde), Tövretepe (Hanlar kasaba­ sında), Tovradağ (Gedebey kasabası), Teyreten (Daşkesen kasabası). Geçen yüzyılda Ermenistan'da "Dövreharabe" adlı bir köy vardı63. Bu köyün adındaki "Dövre" sözü, hiç şüphesiz, Tövretepe toponimindeki "Tövre" kompenantı ile aynı manadadır ve Tavur sözünün ayrı bir şeklidir. De­ mek ki, bu yerlerde zamanında Türk halklarının Tavurları olurmuş. Bazı Ermeni araştırmacıları Tvarasatap adını, Er­ meni dilindeki Tbar "hayvan sürüsü" sözü ile ilişkilendi­ rirler ve Tavur sözünü Ermenice sayarlar64• Halbuki, eski, Türk dillerine ait Tavar (Azerbaycan Türkçe'sinde "davar") sözünün (Rus dilindeki "Tovar" ve "Tovariş" sözlerinde kalmış) Ermenice olduğunu söylemek büyük bir cahillik, beceriksizliktir. Urartu hükümdarlarının şimdiki Karabağ, Zengezur ve Gence bölgelerine askeri seferlerinin anlatımlarındaki Ada­ huni ve Urtehni (iki toponimdeki -uni Urartu dilinde sonluk ekidir) yer adları kaydedilmiştir65• G.A.Melikişvili ve N.V. Aruthuniyan'a göre66 Adahuni Sardur'un yazısında Sevan gölü civarını kapsardı. Bu lokali­ ze yanlıştır. 12. yy. Alban tarihçisi Mihtar Goş Arsak'da Ada­ ha kalesinin adını yazar67• Bizce Urartu kaynağındaki Ada­ huni toponimi ile Arsak' daki Adaha aynı addır. Bazı araştır­ macılar Adahuni toponimini "Arsak" sözünün fonetik bir şekli sayarlar. Ermenistan Sovyet Ansiklopedisinde de bu


76

1

Gıyaseddin Geybullayev

görüş verilmiştir. Fakat, bizim düşüncemize göre, bu görüş doğru değildir. Arsak sözünün kökeni bugüne kadar açığa çıkarılama­ mıştır. Ermeni, Gürcü ve İran dillerinde bu toponim açıkla­ namıyor. Arsak toponiminin Sak etnonimi ile ilgili olduğu hakkındaki görüş dikkat çekicidir. Belki de bu toponim eski Türk dillerindeki art (dağlık arazi) ve Sak etnoniminden iba­ ret olup "Sak dağlık arazisi" manasını verir. Bu elbette sade­ ce bir ihtimaldir. Urartu kaynaklarında (II. Sardur'un yazısında) kayd edilen en ilginç toponim "Kuerai Taşe" adıdır68. Türkiye' de Fırat nehrinin doğu sahilinde, Melita (şimdiki Malatya) vila­ yetinde, İzoglu köyündeki (Kumurhan köyünün yakınında) kayada yazılmış olan yazıda o kayanın "Kureani Taşe" ad­ landırıldığı yazılıdır69• Bu toponimdeki "Kuerai" kompenan­ tının eski Türklerde Kuar Tanrısının adı ile (Hazarlarda bu Tanrı adını Alban tarihçisi Musa Kalankatlı kaydetmiştir), "Taşe" kompenantını Türkçe taş "kaya" sözü ile karşılaştır­ mak olur. Böylelikle, Kuerai Taşe "Kuar Tanrısını Kayası" demektir. Urartuların bir Tanrısın adı da "Kuera" idi. Bu Tanrı'nın adı eski Gürcülerde de geçmektedir. Onlarda Kvi­ ria, Laklarda Kvara tarım işleri Tanrısı idi7°. Eski Türklerde Kuar'ın "Yıldırım Tanrısı" olduğunu dikkate alırsak, yıldı­ rım çakması, yağmurun yağmasına delalet eder ve tarım iş­ leri ile aralarında bir ilişki sezilir. Güney Azerbaycan toprak­ larında M.Ö. 3.-1 . bin yıllarda yaşamış olan Lulube halkının da Tanrısı Kiur idi. Lulubelerde, Urartularda ve Hazarlarda Tanrı adının aynı olması oldukça ilginç ve gizemlidir. Erivan şehri bölgesinde Ecmiadzin ile Garmır-Blur tepesi arasında­ ki vadi, bir Urartu kaynağına göre Kuarlı olarak adlandırı­ lır71 . Sanıyorum ki, Ecmiadzin kilisesi de eski Kuar tanrısına ibadet edilen bu yerde yapılmıştır. Eskilerde hıristiyan kilise


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

77

ve manastırlarının halkın önceleri kutsal saydığı yerlere ya­ pılması karakteristikti. Urartu kaynaklarında Erzincan'ın kuzey doğusunda Kuerainli adlı bir yerleşim yeri de yazılıdır72• Başka bir yazı­ da ise Araıat vadisinde Abilianihi, Gulutahi ve Ultuza yerle­ ri ile beraber Kuarzani yerinin adı vardır73. Sanıyorum ki, bu toponim "7. yy. Ermeni coğrafyasında" Ararat vadisinde ka­ yedilmiş Tangrian (Türk kökenli Tengri adından yer adıdır. Böylece, Urartu kaynaklarında Kuar Tanrısının adını gösteren üç toponim olduğunu gösterdik74. Urartu kaynağında şimdiki Ermenistan topraklarında bulunan Kuliani "ülke"sinin adı vardır. Geçen yüzyılda şimdiki Artin kasabasında Gümrü yakınlarında halkı Azer­ baycanlılardan ibaret olan Guliçan köyü vardı. 1 946 yılında bu köyün adı değiştirildi ve Cpandaryan yapıldı. Şüphesiz ki, Urartu yazısındaki Kuliani ile Guliçan aynı kökenli topo­ nimlerdir. Sevan gölünün sahilinde, 19. yy'da Novobayazid ka­ zasında halkı Azerbaycanlılardan ibaret olan Ördekli köyü vardı. Şimdi bu köyün adı Lçaşen' dir. Köyün yakınında Se­ vandan, Nor-Bayazide giden yolun üstünde Urartu hü­ kümdarı I. Arkişti'nin yazısı bulunmuştur. Bu yazıda Se­ van havzasında bir "ülke" Ürtehuni adlandırılır75• Bu topo­ nimin sonundaki "uni" eki, Urartu dilinde yer adlarına ek­ lenen bir ek olduğuna göre, ülkenin adı Urartu dilinde Ur­ teh gibidir. Aslında, bizce, eski Ürteh sonraki Ördekli to­ ponimindeki Ördek kompenantının Urartu dilinde yazılış şeklidir. Eğer Ördekli köyünün sakinleri sonralar - Orta asırlarda oraya gelmişlerse, köyün topraklarının M.Ö. 8. yy.' da Ürtek (Ördek) olarak isimlendirildiğini nereden bile­ ceklerdi?


78

1

Gıyaseddin Geybullayev

Urartu hükümdarı I. Rusa'nın yazısında Sevan havza­ sında Gelakuni adı vardır76• Gelakuni Göyce (Sevan) gölü­ nün ve onun etrafındaki dağlık arazinin adıdır. Eski Gürcü kaynaklarında Gelakuni hem göl77 hem de dağ adıdır76• Bu­ rası da şüphesizdir ki, Urartu kaynağındaki Gelakuni ile 5.8. yy. Ermeni kaynaklarındaki Gelakuni toponimi aynıdır ve demek, bu toponim Gelak sözünden ve Urartu dilindeki -uni ekinden ibarettir. İlginç olanı şudur ki, geçen yüzyılda Sevan havzasında, onun güney sahilinde, halkı Azerbaycan­ lılar olan Gölergan köyü vardır. Bu "Gelakuni" adının kul­ lanıldığı Urartu yazısı da Gölergan köyü topraklarında bu­ lunmuştur. Biz düşünüyoruz ki, bu mesele iki türlü çözüle­ bilir: Ya o zamanlar Gölergan adlı bir yerleşim yeri vardı ve Urartu hükümdarı bu yeri işgal ettiğinde oradaki kayaya, onun adını kısaltılmış şekilde Gelak gibi yazmış ve -uni eki­ ni de eklemiştir; ya da bu yer o zamanlar Gölek olarak ad­ landırılmıştı ve ne zamansa orada Aran halkı yerleştiğinde Gölek-Aran adını almış, nihayet, tahrife uğrayarak Göler­ gan şekline gelmiştir. Her iki durumda Gelakuni, Gölergan toponimini aks ettirmektedir. Gölergan toponiminin birinci kompenantı olan Gölek (ya da Göler) sözüne gelince o, Göy­ çe gölünün sahilinde olduğuna göre, belki de Türk kökenli gel, göl sözünden ibarettir. Urartu kaynağında Sevan havzasında Elar "ülke" si kay­ dedilmiş79. 19. yüzyılda Erivan'dan 20 km uzaklıkta, Sevan'a giden yolun üstünde halkı Türk olan Elar köyü vardı. Urartu kaynağında şimdiki Erivan şehri yakınlarında Darani ( "-ni" ektir) adlı "ülke" adı yer alıı-60. Nereden bile­ ceğiz, belki de geçmişte halkı Azerbaycanlılar olan Dere­ Alayaz ve Dere-Çiçek yerlerinin adlarındaki "Dere" kompe­ nantı ile Urartu kaynağında yazılı olan Dara aynı toponim­ dir. G. Kapansiyan "Urartu dilinde tar (a) sözü de, Türkçe


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

79

"dere" sözü de kök itibariyle Urartu dilindeki tar(a) sözün­ den türemiştir"81 der. Urartu kaynaklarında şimdiki Sevan ve Azerbaycan'ın küçük Kafkas bölgesinde işgal ettikleri ülkeler içerisinde Lu­ eru ve Arkuini de kaydedilmiştir. Lueru, Kelbecer kasaba­ sındaki eski Lövgala, Arkuini ise Hekeriçayın yukarı akarı­ nın ilk ve Orta asırlarda adı olan ve Türk kökenli argu "de­ rin vadilerle parçalannuş yer" (bu söz "Dede Korkut" da da var) sözünden olmuş Arku toponimi ile karşılaştırılabilir. Urartu kaynaklarında, gölün, (yani Göyçe gölünün) bu tarafında Belikuhi, Adahuni, Lueru ve Arkuniv gölü, öbür tarafında yüksek dağlarda (Azerbaycan'ın küçük Kafkas dağlık bölgesi) ondokuz ülke işgal edilmiştir denir: Kehuni, İştikuniv, Aliştu, Şanatua, Aydaman, Aria, Eria, Azemeria, Ateza, Ela, Elar, Erieltya, Dara, Gurla, Zama, Gurgumeli, İrgima, Pireha, Şila, İllua, Rişua, Uidia, Aidamaniv, Alzira, Şila, Aeza v.s82 • Bu toponimlerin bazıları ile küçük Kafkasya'da 19. yy'da yaşayan adlar ile karşılaştırılabilir. Urartu dilinin fonetiğine uygun olarak verilmiş bu yerli adların manaları şimdiye kadar açıklanamamıştır. Çünkü, o zamanlar orada yaşayan halkın etnik kökenini tayin edemi­ yorlar. Doğrudur, araştırmacılar bu "ülke" lerde yaşamış halkın Hurri (Kafkas) kökenli olduğunu yazıyorlar. Fakat, gösterilen adlar neye göre Hurri ve ona akraba olan Urartu dilleri vasıtasıyla açıklanmıyor? Bu yıllardaki yazılar artık okunmuştur ve o yıllara ait yeteri kadar sözlerin manası bi­ linmektedir. Bu soruya cevap verilmemiştir. Sevan havzasına ait olan adlar içerisinde "iv" son eki alan toponimlere (Arkuiniv, İştikuniv gibi) göre, G. A. Meli­ kişvili şöyle bir düşünce ileri sürmüştür ki, bu bölgede o za-


80

1

Gıyaseddin Geybullayev

mantar Dağıstan dilli halk yaşıyordu. O, düşüncesini, "Da­ ğıstan'da sonu "ib" eki ile biten Gunib, Surib, Kahib, Arçib v.s köy adları vardır"83 diyerek ispat etmeye çalışmaktadır. Yukarıda söylenenlere son vererek Urartu kaynakların­ daki toponimlerle son zamanlara kadar Azerbaycanlıların yaşadığı yerleşim alanları adlarının aşağıdaki paralelliğini açıklamak mümkündür. 1 . Urartu yazısında Göyçe bölgesinde Adyaman. 19. yüzyılın öncelerinde Göyce bölgesinde halkı Azerbaycanlı­ lar olan Adyaman adlı iki köy vardı. Büyük Adyaman kö­ yünde 62 evde 1 53 kişi, küçük Adyaman köyünde ise 16 ev­ de 94 kişi yaşıyordu84. Bunların hepsi Azerbaycanlıdır. Bura­ da kaydetmek gerekir ki, Adyaman adlı 22 evden ibaret di­ ğer Azerbaycanlı köyü Talin mıntıkasındadır85• Fakat 19. yüzyılın sonunda bu köylerin adları güya "kötü" seslendi­ ğinden dolayı Ayçemen şekline getirilmiştir86• Manası da bi­ linmemektedir. 2. Urartu yazısında Akutaini (Akut kompenantından "a" birleştirici fonemininden ve "ini" ekinden) 19.yy'da Er­ menistan'da halkı Azerbaycanlı olan Agut-Kom87 ve Aga­ dek, Nahçıvan'da Agutir, Zengezur'da Agudi köylerinin ve Barçalı kazasında Akutgaya dağının adları88. 3. Urartu yazısında küçük Kafkasya' da Adahuni 12. yy kaynaklarında Arsak'da Adaha89, manası bilinmiyor, fakat 19.yy'da Kuzey Kafkasya'da Türk kökenli Aday-Su, Ada­ çay köylerinin adları ve Adakayçay hidronimi90 dikkati çe­ ker.

4. Urartu yazısında küçük Kafkas'da Arkukini. 12. yy' da Zengezur' da Arku (şimdiki Hekeri nehrinin yukarı akarının adı, Türk dillerinde Arku (derin uçurumlarla parça­ lanmış) sözünden91• 19. yy'da Kuzey Kafkasya'da Türk kö-


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

81

kenli Arku-Gum ve Arkulug nehirlerinin adlan ile92 karşı­ laştırılır. (Dede Korkut' da Argu bel toponimi vardır.) 5. Urartu yazısında Aria. 19. yüzyılın başlarında Zengi­ basar bölgesinde halkı Azerbaycanlı olan Arata (Aria- tan) ve Zengezur da halkı Azerbaycanlı olan Aryav köylerinin adlan93. 6. Urartu yazısında Gurla. 19. yy'da Zengezur'da halkı­ Azerbaycanlı olan Kurikent, Kyuran ve Kyurut köylerinin adlan94• 7. Urartu yazısında Sevan'dan doğuda, küçük Kafkas­ ya' da Ela. 19.yy başlarında Göyçe bölgesinde Eliçe adlı Azerbaycan köyü95. Dağlık Karabağ' da (Hadrut kazası ya­ kınlarında) Eliçe dağı. 8. Urartu yazısında Kuluani. 19. yy'da Ermenistan'da halkı Azerbaycanlı olan Guliçan köyünün adı. 9. Urartu kaynağında Sevan havzasında Gelakuni. 19. yy' da Göyçe bölgesinde halkı Azerbaycanlı olan Gölegran ve Gölkent köylerinin adı. 10. Urartu yazısında Kuarli. G.A.Melikişvili'ye göre; Kuarlı Ecmiadzin ve Erivan yakınlarında Karmir-Blur (Azerbaycan Türkçesi'nde ki Kızıl Tepe toponiminin Erme­ nice tercümesi) arasındaki vadidedir%, 19. yy. ortalarına ka­ dar Ermenistan'da halkı Azerbaycanlı olan Kever (19. yy. or­ talarından sonra Noro-bayazid, adlı yerleşim birimi) adı ile bilinirdi. Demek, Kuarli toponimi zaman içinde "li" ekinin düşmesiyle Kever şeklini almıştır. 1 1 . Urartu yazısında Kuerai-Taşe. Türk dillerindeki Ku­ ar "Tanrı" ve taş "kaya" sözlerinden. 1 2. Urartu yazısında Sevan havzasında Elar. 19. yy'da Göyçe bölgesinde halkı on beş evde yaşayan elli beş kişilik Azerbaycanlı Elar köyü97•


82

1

Gıyaseddin Geybullayev

1 3. Urartu yazısında küçük Kafkasya'da Pirya. 19.yy başlarında Erivan'ın Derekent-Arçenis bölgesinde Pirili98 ve Garinbasar kasabasında. Buralan, Azerbaycan köyünün99 adı. 19. yy da Zengezur'da halkı Azerbaycanlı olan Piri-Bar­ taz (şimdi Peri-Bartaz) köyünün adının birinci parçası, ora­ daki Piri-çan ve Pirimut dağlarının adları100•

14. Urartu yazısında küçük Kafkasya'da Ruşua (ya da Roşya, çünkü Mihi yazısında "o" ve "u" sesleri aynı işaretle gösterilir). Alban tarihinde Arsak'ta Uryas yerinin, 1 727 yılı­ na ait bir kaynakta, Dağlık Karabağ'da halkı Azerbaycanlı olan Raç köyünün adları, 1 9. yy.'da Şahbaz kasabası toprak­ ları içerisinde Arafi dağ silsilesinin adı. 15. Uratu yazısında Sevan havzasında Ürteh. 19. yy.'da Göyçe bölgesinde halkı Azerbaycanlı olan Ördekli "şimdi Lçaşen" köyünün adı. Demek ki, Ürteh adı zaman içinde tahrifata uğrayarak Ördekli şekline gelmiştir. Toponimin ör­ dek (ev kuşu) ile bir ilgisi yoktur. 16. Urartu yazısında küçük Kafkasya'da Şanatya. 19.yy da Zengezur' da Şinatak dağının ve halkı Azerbaycanlı olan köyün adı 101 • 1 7. U rartu yazısında Arara t vadisi bölgesinde Tvarasi. 7.yy kaynağında Ararat eyaletinde Tvarasatap. Nahçivan'da Davradak, Sederek kasabasında Tavaradak (Tuvaradak), es­ ki Türk dillerindeki Tavur "arabalarla çevrilerek savunması güçlendirilmiş yer" sözünden. 18. Urartu yazısında Göyçe bölgesinde Velikuhi ( "-uhi" son eki Urartu dilinde yer adlarına eklenen bir ektir). 19. yy.'da Vedibasar kasabasında Velican, Zengezur kasabasın­ da Beleh, Ecmiadzin bölgesinde Baluk köyü102 . . . Demek ki, Urartu kaynağındaki Velik toponimi ile Zengezur'daki Be­ leh ve Ermenistan'daki Baluk toponimleri eski şekli kesin


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

83

olarak bilinmeyen adın fonotik şekilleridir. Belki de, eski Türk dillerindeki Balk, balık (kale", "şehir" sözünün kendi­ sidir. Bizce, burada gösterdiğimiz paralellikleri tesadüf ya da benzerlik saymak mümkün değildir. Bu paralellikler ve bir karakteristik yön dikkat çekicidir. Urartu kaynaklarındaki adlarla karşılaştırdığımız toponimlerin hepsi, Azerbaycan Türklerinin yaşadıkları yerlerin adıdır. Hem de bu yer adla­ rı Türk kökenli sözlerdir. Bu benzerlik, bilimsel açıdan nasıl açıklanabilir ? Eğer Ermenistan topraklarında, özellikle Göy­ çe bölgesinde, Zengezur'da, Dağlık Karabağ'da ve Küçük Kafkasya' da Urartu hükümdarlarının yaptıkları askeri sefer­ ler zaman, Türk dilli halklar yaşamamışsa, (Azerbaycan ta­ rihçiliğinde, genellikle Kafkasya'da M.Ö. ki yıllarda, Türk dilli halklar olamaz, şeklinde bir görüş hakimdir) üstünden binlerce yıl geçtikten sonra buralara gelmiş eski Türklere Azerbaycanlıların ulu atalarına - Urartu kaynaklarındaki adlar nereden ve nasıl malum olmuş ve bu adları nereden benimsemişlerdir ? Bu sorunun iki şekilde cevaplanması mümkündür.

Birincisi: Urartu kaynaklarında yazılmış bulunan toponimler kö­ keni bilinmeyen bir etnosun diline aittir. Karşılaştırdığımız onlarca coğrafi adlar tesadüfen benzerliğe sahiptir. Fakat ne zamansa oralara yerleşmiş Türkler o kökeni bilinmeyen et­ nosu asimile etmiş (ya da onu yok etmiş, kovmuş) ve adları­ nı benimsemişler. Fakat böyle bir durumda şÇ)yle bir soru or­ taya çıkıyor. Gelme Türkler niçin bu adları almışlar ? Niçin bu adların bazıları başka dillerde yok ve niçin sadece Türk dilleri esasında açıklanabiliyor? Bu yüzden bu meselenin bu yolla halledilmesi bizce, akla uygun değildir.


84

1

. Gıyaseddin Geybullayev

İkincisi: Urartu hükümdarları bu topraklara askeri seferler dü­ zenledikleri zaman orada Türk kökenli halklar da yaşıyordu (Onlarla birlikte, başka halklar da, mesela Kafkas dilli halk­ ların da yaşaması mümkündür). Yüzlerce yıl, arası kesilmek­ sizin orada yaşamış olduklarına göre, halk bu adları benim­ semiş ve yaşatmıştır. Başka bir şekilde söylersek, bu bölge­ lerde arası kesilmemiş etnik veraset var olmuştur. Demek ki, bu toponimler Türk etnosuna mensup adlardır. Elbette bu sonuç, şimdilik ihtimal seviyesindedir ve son sözü gelecek araştırmalar söyleyecektir. Fakat, Urartu dilin­ de eski Türk kökenli sözlerin ve Türk kökenli şahıs adlarının olması bu sonucu kuvvetlendirmektedir. Feridun Celilov Urartu dilinde şan (gab) (Azerbaycan dilinde çen - mayi, akıcı madde, su gibi şeyleri dökmek için kullanılan büyük gab-kap) ve şuri "silah" (Türk dillerinde sur "cida") sözleri­ ni kesin olarak belirlemiştir103. İlginçtir ki, Urartu dilinde E "ev" demektir. Aynı dildeki sue "su" demektir ki, eski Türk dillerinde su, suv sözü ile karşılaştırılabilir. Türkiye'de Van şehrinden doğuya doğru Toprakkale ve Barbag dağı arasında yerleşmiş Keşiş-göl - su vadisinde bu­ lunmuş bir yazıda Urartu hükümdarı Menya "ben, "Artsibi" adlı ahmın üstünde uçurumun üstünden 1 1 m 20 cm, atladım" diyor104. Urartu dilinde Artsibi, "kartal" demektir. Urartu di­ linden alınmış bu söz, Gürcü dilinde artsivi, Ermeni dilinde Arçiv gibidir. Araştırmaalar Urartu dilinde Artsibi "kartal" sözünü Hind - Avrupa kökenli sayarlar. Ve sözü Hatti dilinde­ ki hara (baştaki "h" sesi eklemedir), Rusça orel, Litvanyaca oreli ve Almanca aar sözleri ile karşılaştırırlar. Fakat Altay dil­ lerinde harts, Azerbaycan Türkçesinde kartal sözleri de dikkat çekicidir. Çünkü, hem Urartu dilinde, hem de Altay - Türk dil­ lerinde sözün kökü uygunluk teşkil etmektedir.


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

85

Urartu hükümdarı il. Arkişti'nin bir yazısında105 denir ki, hükümdarın attığı ok buradan (yani o yazının yazıldığı kayadan) Batunun oğlu İşpuli'nin bağına kadar 476 m. uç­ muştur. Bu yazıda Batu ve İşpuli adları dikkat çekicidir. Altay dillerinde Batu " yiğit", "bahadır", hem de "değerli taş- gaş" (değerli taşlar) demektir. Cengiz Han'ın torunu meşhur Batu Han'ın adı da bu sözlerin biri ile bağlıdır. İş­ puli şahıs adının Türk dilleri için karakteristik eş, iş "dost", "sırdaş" ve bulia "dayı" (annenin kardeşi) sözle­ rinden ibaret olduğu düşünülebilir. Bu da eski Uygurlarda Buluhan, Hazarlarda Bulan, Buluçin, Moğollarda Bulu­ gan, Karakalpaklarda (13. yy.) Puluçik v.s adlar ile karşı­ laştırılır. Kaspilerde M.Ö 5. yy.' da İppuliya (Türk dillerin­ de ip "becerikli, mahir" demektir) ve İnbuliya (Türk dille­ rinde en unvan bildirir) şahıs adları bilinir. Urartu kaynak­ larında İştaki şahıs adı vardır106. Araştırmacılar bu sözün manasını açamamışlardır. Halbuki bu şahıs adı da temiz Türk kökenlidir. Eş, iş (Türk hakanı İstemi'nin adının önündeki "is" kompenantını hatırlayın; Saklar' da ve İskiy­ ler' de İşpak, İskil, çağdaş Karakalpaklar' da İş bay, İştay şahıs adları107 bilinmektedir) "dost, sırdaş" ve tek "gibi" (Azerbaycan dilinde, mesela "aslan tek", "yiğit tek" sözle­ rindeki "tek" sözünü hatırlayın) sözlerinden ibaret olup "dost tek", "sanki dostun kendisi", "sırdaş tek", "sırdaşın kendisi" manalarını verir. Yukarıda anlattıklarımız gösteriyor ki, M.Ö. ki yüzyıl­ larda Ermenistan topraklarında, Göyçe' de ve küçük Kafkas­ ya' da Türk dilli halklar yaşamışlardır. Orada Türklerin ne zamandan beri yaşadıkları sorusuna şimdilik cevap vermek mümkün değildir. Şimdi ise, M.S. 5.- 8. yüzyıllarda Ermenistan' da Türk kö­ kenli vilayet ve yer adlarını gözden geçirelim.


86

1

Gıyaseddin Geybullayev

Bu yüzyıllara ait kaynaklarda Ermenistan topraklarında Aragats (Alagöz), Artagan, Balk, Kangark, Kelakuni, Kolb, Kolbopor, Kolt, Katak; Taron, Taşir, Tayk, Tondrak, Tar­ novan, Tvarasatap, Tangriayi, Sotk, Orduni, Şirak, Trube­ ran v.s. vilayet ve yer adları verilir. Bu toponimlerin içerisinde Ermenistan' da M.Ö. bilinen Türk dilli halkların adlarını aks ettiren vilayet ve yer adları (Gamir, Kangark, Gugark, Benend, Kotayk, Karadunis, Tamovan, Şirak v.s.) hakkında aşağıda konuşacağız.

Artagan toponimi Türk dillerindeki Er-togan şahıs adından ibarettir ki, bu da "doğmuş er" manasındadır. Eski Türkler erkek çocuğuna gelecekte er "yiğit" "kahraman" ol­ sunlar diye onlara böyle adlar koyarlardı. Balk toponimi aslında eski Türk dillerindeki balk, balık "şehir", "kale" sözündendir. Orta yüzyıllarda bu ad (balk to­ poniminde "l" sesinin "r" sesine çevrilmesi ile) berküşad ola­ rak bilinir. Şimdi de bu söz Berküşad nehrinin adında var­ dır. Bu sözün ikinci parçasını teşkil eden şat sözü, Türk dil­ lerinde "sıra dağ" "dağ sırası", "alçak dağlar" manasındadır.

Tvarasatap toponimi Urartu kaynaklarındaki Tuarasa toponiminin aynısıdır108• Yukarıda biz, onun eski Türk dille­ rindeki Tavur sözünden geldiğini söylemiştik. Bu toponimin sonondaki "tap" sözü çok ilginçtir. Bölgelerimizde tap, "yükseklik", "tepelik yer" manasındadır. Mesela, Tap ve Tap-Karakoyunlu köylerinin adları "tap yerde yerleşenler" demektir. (Yusuf. V. Çemenzeminli'nin "Kan İçinde" roma­ nında Şuşa yakınlarında Dovteleb adlı yerin kaydedildiğini hatırlayın. Dovteleb toponimi aslında Tap-teleb adının tahrif edilmiş halidir. Çünkü o tepeden - (taptan), Ağa Mehem­ med Şah Kaçar, Şuşa'yı top ateşine tutmuş ve kalenin teslim edilmesini istemişti)


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

87

Tangrian toponomini J. Yusifov doğru olarak kadim Türk dillerinde Tanrı "Allah" (Gök Tanrı) sözü ile ilgilendi­ rerek kutsal yer, ibadet yeri manasında olduğunu yazmış­ tır109. Gugark vilayetinin Taşir bölgesinin (şimdiki Stepana­ van şehri) adı eski Türk dillerindeki taş "kaya" ve "yer" söz­ lerinden olmuştur ve genellikle "taşlı (kayalı) yer" demektir. 7. yüzyıla ait bir Ermeni kaynağında "Büyük Ermenis­ tan"ın Kordçayk vilayetinin bir bölgesi Karatunis olarak ad­ landınlır. Bu yerin adı Türk kökenli Karadon etnoniminden ve Ermeni dilindeki (aslı Yunanca) -is ekinden ibarettir. Azerbaycan' da şimdi de Karadonlu köyleri vardır. Kara ton adlı halk, Türkmenlerde ve Özbeklerde Şimdi de bulunmak­ tadır.

Yine o belgede bir yer Daranag olarak adlanır. Bu belge­ yi Rus diline çevirmiş olan Ermeni tarihçisi K. Patkanyan'a göre bu toponim "dere" sözündendir. Dere sözünün Türk kökenli olduğunu ispat etmeye gerek yoktur.

13. yy Sisakan tarihçisi Stepan Orbeliani Syuni (Sisakan) vilayetinin on iki bölgesinin adını verir. Tslk (Tusluk eski Er­ meni dilindeki yazılışıdır) Arevik, Vayosdzor, Gegarkuni, Sotk, Haband, Balk, Kücakan, Taşton, Çork, Erindjak (Elin­ çe) ve Çagug110• Bu yer adlarının sadece birisi Vayosdzor (Ah-vay deresi) Ermenicedir. Kalanları Türk kökenli adlar­ dır. Bu kaynaktaki Tslk toponimi çok ilginçtir. "7. yy. Erme­ ni coğrafyası"nda yani "Büyük Ermenistan"ın var olduğu zamanlarda (M.Ö. 11-I. yy.) onun tertip ve düzeni ile ilgili bö­ lümlerinden söz ederken Syuni vilayetinde bir yerin adının Tslak olduğu verilir. Bu toponim Alban tarihinde Tslug şek­ lindedir. Açıktır ki, her iki toponim Stepan Orbeliani'nin gösterdiği Tslk yer adı ile aynılık göstermektedir. Aslında bu toponimler Türk dilli Tuslug (Tus "düz" ve bolluk bildiren


88

1

Gıyaseddin Geybullayev

-lag, -luk ekinden) adının eski Ermenice yazılışıdır. 1 727 yı­ lına ait belgede Karabağ' da Düzlük köyünün adı verilir. De­ mek, bu toponim "düz olan yer'' manasında olduğundan te­ miz Türkçedir. "7. yy. Ermeni Coğrafyası" adlı kaynakta Ararat vilayetinde bir yer Truberan olarak verilir. Ermeni ta­ rihçileri bu toponimde Ermenice beran "nesil", "halk" sözü ararlar. Halbuki bu toponim daha Urartu kaynaklarında Du­ rubani olarak yazılmıştır1 1 1• O zaman ise Urartu toprakların­ da, özellikle Ararat vadisinde Ermeni diline ait toponim oluşmasına imkan yoktu. İhtimal ki, Dur ve Ubani parçala­ rından ibaret olan bu toponimdeki dur, tur sözü ya Türk kö­ kenli Tavur sözünün kısaltılmış şekli, ya da Tur etnonimidir. Ubani sözü ise, Urartu dilinde "ülke" demektir. Fakat Erme­ nice bu kompenant sonralar beran "nesil", "halk" sözü ile değiştirilmiştir ve böyle olunca da Truberan "Tur halkı" manasını verir. Kaynaktaki Gerarkun, yer adı, şüphesiz, aşağıda hak­ kında konuşacağımız Gogar, Gugar halkının adını aks ettir­ mektedir. Syuninin Taştan bölgesinin (bu bölge 13.yy yazarı Ste­ pan Orbeliani'ye göre tahminen şimdiki Ordubad'ın yerleş­ tiği topraklardaydı) adının Türk dillerindeki taş "daş, kaya" ve ton (g) "uzun vari alçak dağ tepesi ", "tepe" sözlerinden ibaret olduğunu daha önce açıklamıştık. Ermenistan'ın Gürcistanla sınır bölgesindeki vilayetler­ den biri 5.-8. yy. kaynaklarında Tayk olarak adlandırılır. Bu vilayet Türk kökenli Gugar, Kol ve Bulgar halklarının yer­ leştiği dağlık arazidir. Toponimimiz Ermeni araştırmacıları­ na göre Urartu kaynaklarında Dianu (he) hi gibi yazılmış­ tır 1 1 2. Gürcü kaynaklarında bu dağlık arazi Tao olarak ad­ landırılmıştır ki, zannedersek Türk dillerindeki Tag, Tav, Tao "dağ", "dağlık arazi" sözündendir. Tayk, Çoroh nehri-


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

89

nin havzasında yerleşmişti. Bu nehrin yukarı parçasında Ksenefont (M.Ö. 5. yy.) İskitlerin yaşadığını (Anabasis, IV, 7) yazmıştır. İskitlerin Türk kökenli oldukları açıktır. Bazı tarihçiler (K. Kreçmer ve bazıları) İskitleri M.Ö. 7. yüzyıla ait İskit-Saklar sayarlar. Sonralar, miladın 8. yüzyılında ora­ da kaydedilen Kalmak kalesinin adı herhalde Ermenice de­ ğildir. Eski Ermeni yazarları M.Ö. 2. yy. olayları ile ilgili olarak Ermenistan'da Orduni yer adından bahsediyorlar. N. G . Adons'a göre113 bu yer Basian'da (Aras nehrinin üst kısmın­ da) yerleşmişti ve şimdiki Ortu-su nehrinin üzerindeki Ortu yerinin adıdır. Yalnız bu yerin adı ile Ermenistan'da Ermeni kökenli bir Naharar sülalesi Orduniler olarak adlandırılır. Moisey Horonski (2. kitap. 8. bölüm) yazar ki; 1 . yy.'da Hü­ kümdar Valarşak, Basian'da Hay neslinden olan Orduni Na­ harar sülalesinden reisler, başkanlar seçmişti. Burada bizi il­ gilendiren Ordu toponimidir. Bu toponim Türk dillerindeki Ordu (karargah, ordugah" sözündendir. Bu söz milattan ön­ celerden beri bilinen (Stepan Orbeliani Ordubad şehrinin adını miladi ilk yıllarda hıristyanlığı Ermenistan' da yaymak için gelen ilk Süryani misyonerlerle ilgili olaylarda verir) Or­ dubad toponiminin kökünü teşkil eder. Moisey Horonski Ermenistan' da Vaykunik adlı yer adı­ nı kaydeder. Y.B. Yusifov, o sözü Türk dillerindeki "bay" sö­ zü ile ilişkilendirir1 14• Aşağıda biz, Türk kökenli Çinlilerin 3. yy.' da Ermenis­ tan' a geldikten sonra, Ermeni hükümdarı Hosrov'un Taran vilayetinin - Muş vadisini onlara malikane gibi verdiğini kaydedelim. Dağlık bir arziden ibaret olan Taron vilayetinin adı, Türk kökenli Tavur "arabalarla çevrilerek güçlendiril­ miş yer, yerleşim yeri" sözünün Ermeni diline çevrilmiş fo­ netik şeklidir. Başka sözle Taron sözünün kökünü Tavur sö-


90

1

Gıyaseddin Geybullayev

zü oluşturur. 7. yy. kaynaklarında yer adı gibi yer almış olan Truberan toponiminin kökü de bu sözdendir. Moisey Horonski'nin verdiği bilgilere göre, M.Ö. 6. yy.'da Ermeni hükümdarı Tigran, Midiya'dan 1 0 bin Midi­ yalıyı Nahçıvan bölgesine göç ettirmiştir. (1 . kitap, 30. bö­ lüm) Bu olayla ilgili olarak yazar, Aras kenarındaki arazide, Ağrı dağı'nın doğu belinin arkasında, Nahçıvan şehrinin karşısında TMbat, Oskioh, Çaguyk, Vrançunik, Hram, Ho­ şakünik ve Çula mıntıkalarının adlarını verir. Bu Midiyalı ailelerin - Marların etnik kökleri itibariyle kim oldukları bel­ li değildir. Yazar, orada Ermeni hükümdarı Artavazd'ın da­ ha sonra bu Midiyalıları yerleştirmek üzere Şerur bölgesine Marakert şehrini yaptırdığından söz eder. Burada adı geçen yerleşim yerlerinin adlarının çoğunluğu Türk kökenlidir.

TMbat toponimi eski Türk dillerindeki TaM "Kale" "kale duvarı" ve dil mensupluğu tam olarak bilinmeyen "bat", "bad" sözlerinden ibarettir (Ordubad toponiminin 2. parçasını da bu "bad" sözü oluşturur). Bu söz orta yüzyıllar­ da Dağlık Karabağ' da var olmuş Agbad ve Dizabad topo­ nimlerinde de vardır. Hram toponim, ihtimaldir ki, Türk-Moğol kökenli he­ rem "kale" sözündendir (bazı araştırmacılara göre Kırım adı da bu sözdendir. Oskioh toponimi Türk dillerindeki eski "kadim", "köh­ ne" ve og "halk", "el" sözlerindendir. Hoşakunik toponiminde Türk dillerindeki Koş, hoŞ, toş "göçlerde büyük baş hayvanların yerleştirdiği yer" sözün­ den gelmedir. (Azerbaycan' da Koş-Gutan, Dağ�stan' da Hoş­ menzil köylerinin adlarında olduğu gibi.) 5. ve 1 O. yüzyıllarda Ermenistan topraklarındaki bu Türk kökenli yer adları, ne zamandan beri vardır sorusuna


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

91

cevap vermek zordur. Fakat, onlar hakkında şunları söyleye­ biliriz; bu sözlerin iki ayrı şekilde oluştuğu bir gerçektir. 1 . Urartu devletinin zamanında şimdiki Ermenistan'd a yaşa­ mış Türk dilli halklardan miras kalmış toponimler. 2. M.Ö. 8. yy.'dan sonra Ermenistan topraklarına gelip yerleşmiş Türk kökenli Kimmer, Sak, Gugar v.s. halklardan kalma toponim­ ler. Hakkında konuştuğumuz toponimlerin bu gurupların hangisine ait olduğunu belirlemek mümkün olmasa da, bu­ nun ilke olarak o kadar da önemi yoktur. Gerçek olan şudur ki, bunların hepsi Türk kökenlidir! Ermenistan'da eski dönemlerde ve erken orta yüzyıllar­ da var olan eski Türk kökenli toponimlerin kendileri, oranın köklü, yerli halkının kimler olduğu sorusuna cevap veriyor­ lar. Bu toponimlerin esas itibariyle vilayet ve yer adlarından ibaret olması ise, Türklerin orada yığınlar halinde yaşadıkla­ rını ora halkının çoğunluğunu oluşturduklarını göstermek­ tedir. Şimdi Ermenistan topraklarında Azerbaycanlı yaşamı­ yor. Ermeniler, onların yaşadıkları yerlerin adlarını değiştir­ mişler fakat, çeşitli tarihi dönemlerde oluşmuş çok miktarda coğrafi adlar hala haritalarda duruyor, şimdilik silinmemiş­ tir. Ermeniler şu anda, parti (eski Komünist Partisi) ve dev­ let adamlarının adları verilmiş coğrafi adlan da değiştiriyor­ lar, fakat onların Azerbaycanca olan eski adlarını yeniden vermiyorlar. Mesela, Kirovakan adı verilen yerin eski adı Karakilise idi ve halkı da Azerbaycanlıydı. Gazetelerin yaz­ dığına göre kaldırılan Kirovakan adı yerine, Karakilise adı­ nın verilmesi gerekirken bu ad verilmemiş, onun yerine Er­ menice, iki-üç uydurma isim teklif edilmiş. Böyle yaparak Ermeniler, Ermenistan'da Azerbaycanlıların tarihi izlerini yok etme yoluna girmişler ve milliyetçilik yaparak kah şove­ nist politikalarını haritalara bile geçirmeye başlamışlardu. Coğrafi ad, tarihi izdir. Azerbaycan-Türk kökenli eski topa-


92

1

Gıyaseddin Geybullayev

nimlerin yerine çağdaş Ermeni diline ait sözlerden ibaret ye­ ni uydurma adlar koymak, hiç bir ilmi değere sahip değildir ve açıktır ki, onlar hiç bir zaman tarihi ve toponomi araştır­ malarında geçerli olmayacaklardır. Yukarıda söylediklerimizden görülecektir ki Ermenis­ tan topraklarında Azerbaycanlıların ulu ataları M.Ö. 8. ve 7. yüzyıllardan itibaren yaşamışlardır. O zamanlar Ermeniler daha Küçük Asya' da (Anadolu) yaşıyorlardı. Ermeniler şim­ diki Ermenistan topraklarına sonradan gelme olduklarına göre, Ermeni dilinde Ermenistan' da Ermenice toponim yok­ tur. Eski yüzyılları bir kenara bırakalım, hatta geçen yüzyıl­ da bile halkı bütünlükle Ermeni olan ya da Ermenilerle Azer­ baycanlıların karışık olarak yaşadıkları bir çok köyün adları da Türkçe idi: Ahpara, Atı, Babakişi, Kervansaray (Karnu­ yarık), Tahsı, Rendemal, Taç yarık, Feruk, Çırçır, Şerhiz, Yaycı, Ağadek, Guşi, Paşalı, Büyük Deler, Ağamzal, Ver­ mezyar, Dügün, Cennetli, Dohkuz, Zöhrablı, İmamşalı, Kırk­ bozavend, Gulamalibozavend, Kelelay, Oğrubeliel, Teze­ kend (Yeniköy), Tamamlı, Şirabad, Bireli115, Karahan, Şahab, Akçakale, Ayıtak, Alibeyli, Ardaşar, Armutlu, Aştarak, Ha­ cıkara, Köçerli, Caferabad, Evciller, Zeyve, Kopreli, Gurdul­ lu, Molla Beyazid, Molla Dursun, Mugancık, Serdarabad, Te­ pedibi, Uzunoba, Hatunarh, Haznayaz, Çubukçu (Kamala­ bad), Büyük Şehriyar, Küçük Şehriyar, Büyük Köprü, Talış, Agagçı, Eliküçek, Pazarcık, ·Başaraban, Hacı bağır, Gözlü, Güllüce, Dedeli, Yılançalan, Karakilise, Karanlık, Karga­ venk, Kirmezli, Gotur Kuşu, Külablı, Mezarcı, Molla Kasım, Mülkü, Semaderviş116, Saçlı, Tekerli, Damçılı, Aletli, Alican, Eli Kızıl, Ağveys, Taşburun, Gazıkışlak, Necefli, Tecerli, Hal­ feli, Abasgöl, Molla Kemer, Avdibek, Alakilit, Ali Han, Ha­ mamdı, Arıkbeli, Bendovan, Başköy, Bozabdal, Bekyend, Ba­ zıkend, Bozyokuş, Köran, Güllübulak, Gürcü yol, Derbend,


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

93

Dereköy, Dirbiz, Elli, Karakışlak, Kaltakçı, Kanlıca, Köygülü, Kazanlı, Kurakbur, Gurdurbulak, Gursalı kışlak, Mahmud­ çuk, Nalband, Orta kilise, Palıdlı, Samurlu, Sara!, Serkar, Sa­ rımsaklı, Tekneli, Tepedolak, Toyharabe, Topanlu, Toparlu, Hacıkar, Hacınazkulu, Çızıglar, Çorlu, Bostancı Harabe, Çö­ tür, Şiştepe v.s.1 17 Bu şunu göstermektedir ki, Ermeniler son­ radan gelmedirler ve bu köylerde sonradan yaşamaya başla­ mışlardır. Çünkü, burada verdiğimiz köylerin Ermenice ad­ ları yoktur. Burada akla şöyle bir soru gelebilir; adları Türkçe olan bu yerlerde, Ermeniler ne zamandan beri yaşıyorlar? Bu so­ ruya cevap vermek için bazı belgelere baş vuralım. 1 828 yı­ lında İran' dan göçmen olarak gelen Ermenilerin bir kısmı Erivan vilayetine yerleşmişti. Mesela 1 828 yılının ilk üç ayı içinde 8 bin Ermeni Karabağ'a, Nahçıvan'a ve Ervan'a yer­ leşti1 18. 1 830 yılında Türkiye'nin Erzurum ve Beyazid illerin­ den gelen 45 bin Ermeni, özellikle Sevan civarında (Göyçe ve Gemri'de) yerleştiler119• 1 831 yılında Erivan şehrinde 50 bin Azerbaycanlı, 20 bin yerli Ermeni ve 45 bin göçmen Ermeni yaşıyordu120. Fakat, bütün 19. yy boyu göçmen Ermeniler, Azerbaycan köylerinde yaşamaya başladılar. 1915 yılında Rus ordusu ile Türkiye'den- gelen 200 bin Ermeni'de Güney Kafkasyanın çeşitli yerlerine, özellikle Erivan bölgesine yer­ leşmişlerdir1 2 1. Bu göçler nedeniyle, Azerbaycan köylerinde yaşayan Ermenilerin sayısı hızla artmıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısında Ermenistan'da olan 231 0 köyün 1 500'den fazlası Azerbaycanlı-Türk köyleri idi. Yukarıda söylenenlerden sonra şöyle bir sonuca ulaşa­ biliriz; Ermenis tan Azerbaycanlılarının bir kısmı yerli, Av­ tohton Türklerdir. Bu Türkler Urartu devleti zamanında (M.Ö. 9.-8. yy.) şimdiki Ermenistan topraklarında yaşıyor­ lardı.


94

1

Gıyaseddin Geybullayev

Şimdiki Ermenistan toprakları Rusya Güney Kafkas­ ya'yı işgal ettiği zamana kadar, 15 bölgeden ibaret Erivan Hanlığının topraklarıydı. Rusya tarafından işgal edildikten sonra hanlığın düzenlenmiş nüfus dağılımı hakkındaki bilgi­ ler 1 832 yılında yayınlanmıştır. Hanlık halkının çok büyük kısmını Azerbaycanlılar oluşturuyordu. Üzülerek söylemeli­ yim ki, Hanlık döneminde bölgelerdeki köylerin sayılan hakkında kesin bilgi yoktur. Fakat Erivan şehrinde yaşayan 41417 kişiden, 1 7286 kişisinin Müslüman olduğunu biliyo­ ruz. Hanlığın bölgeleri ve her bölgeye bağlı köylerin isimle­ ri şöyledir: Kırkbulak bölgesi: 22 köy, Zengibasar bölgesi: 26 köy, Garinbasar bölgesi: 52 köy, Vedibasar bölgesi: 21 köy, Şerur bölgesi: 50 köy, Sürmeli bölgesi: 49 köy, Dereköy-Par­ çenis bölgesi: 55 köy, Saatlı bölgesi: 9 köy, Talin bölgesi: 20 köy, Seyidli-Ahsaklı bölgesi: 20 köy, Serdarabad bölgesi: 22 köy, Gerbibasar bölgesi: 40 köy, Aparan bölgesi: 39 köy, De­ reçiçek bölgesi: 37 köy ve Göyçe bölgesi: 59 köy122• Aşağıda bu bölgelere bağlı olan köylerin listesini veriyo­ rum.

Kırkbulak Bölgesi: Okçuberd, Menglus, Cüvrizi, Ka­ mal, Tutiye, Zeer, Çaşkaran, Kumris, Agadzor, Başkend, Aramus, Arınca, Avan, Kalmakçı, Kanaker, Katiran, Magov, Eller, Yelgovan; Zengibasar Bölgesi: Şingovit-Bayat, Carbar (Ceharbar), Şingovit, Noragovit, Beybutabad, Uluhanlı, Neçli, Hacı İlyas, Kaleli, Akçakışlak, Şirabad, Arbad, Heçe-Parag, Köy - küm­ bez, Sarvanlar - Harabe, Demirci, Karakışlık, Vermeziyar, Donguzkıyan, Sarvanlar, Reyhanlı, Abukendi, Seyidkendi, Sarıcalar, Şollu - Mehmendar; Garinbasar Bölgesi: Ak Hemzeli, Yabaçili, Garatepe, Garadağlı, Heratlı, Bogamlı, İmamşahlı, Tamamlı, Gara Hemzeli, Kenkdamlı, Basni-eli, Uğurbeyli, Kinakanlı, Deli-


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

95

ler, Novruzlu, Gamarlu, Dareh - Eli, Yuva, Mesimli, Bekçi­ vazlı, Bozavend - Ahund, Artaşar, Gurbangolu, Tepe başlı, Dvin, Ayazlı, Bozavend - Gulameli, Dokuz, Yamançalı, Mehrablı, Akça Kışlaklı, Cennetli, Abraş, Aralık, Çiftlik, Sır­ boğan, Baybut, Kolyanar, Körpükulağı, Çöl, Kogit;

Vedibasar Bölgesi: Horvirab, Vend, Ali Mehemmedkış­ lağı, Sotli, Halise, Develi, Taşlı, Koravan, Yenkice, Efşar, Se­ derek, Asin, Körki, Gazılı, Karahaç, Comuşbasan, Yehin, Çır­ manis, Kossiz, Armik;

Şerur Bölgesi: Guşçu-Demircili, Mahta, Dudanke, Zey­ ve, Noraşen, Eskikend, Mahmudkenti, Loshan, Taşarh, Kerkçili, Kürtkendi, Sarıyar, Yekice, Çomahtir, Çarçiboğan, Mehemmed, Sabir, Mugancık, Mirze, Mugancı Mehrebli, Kerk-hun, Aralık Kelbelihan, Aralık, Mehemmed Elibek, Si­ yagut, Kosaçan, Parçi, Elekli, Elkuz-Ağaç, Vermeziyar, Han­ lıklar, Abdullah, Kışlak Abbas, Tomaslı, Vayhır, Serdarabad, Diadin, Arab-Yenkice, Karahasanlı, Babaki (Abi-Siab) Keş­ tek, Dervişler, Abratan, Heleç, Elişar, Muganlı, Gorçili, Ak Ahmed, Karaburç, Tezekend, Burunlu, Vayhır-Böyük;

Sürmeli Bölgesi: Arkuri123 Rahmetabad, (Ramazan kö­ yü), Hasanabad, Süleymanabad, Cennetabad, Taşburun, Tu­ kan Şah Kaçar, Tukan Şah Bayat, Köyceli, Cirahci, Cafer gö­ lü, Alican, Hüseyinkendi, Murcet Ali kışlağı, Aletli, Panik, Kızıl-Zekr, Tahyerli, Evciler, Amarat, Necefali, Gazı kışlağı, Gazancı, Sarıçoban, Ağavar, Akmehemmed, Arapkirli, Milli­ Ahmed, Yancı, Kuzukend, Kasımcan, Bulur, Ak Veys, Ali Kemerli, Goç- Kabar, Helif-Ali, Igdır, İbrahimabad, Baharlı, Arhaçı, Melikli, Molla Kemer, Can Cabad;

Derekend - Parçenins Bölgesi: Kulb, Karakale, Pirili, Turabi, Kamışlı, Katırlı, Yağılı, Göl - Ahmed, Küçük - Bulak, Tavusgön, İnce, Abbas gölü, Ali Koca, Parçenis Harabe, Ha­ mir - Kosan, Parçenis Kalece, Kuru Aknaç, Demir Sihan, Ki-


96

1

Gıyaseddin Geybullayev

ya Haraba, Alçalı, Kara - Ceyran (ceylan), Caş- Keran, Kend­ zek, Giya Kışlak, Külebi, Ekerek, Suki, Kahen, Hasancan, Ahdis, Soğukbulak, Cane- derviş, Eşireye Omcak, Kırk Bu­ lak, Oğruca, Aktaş, Caferabad, karataş, Aliverdi - Haraba, Kerampa - Aşaca, Alimalı, Takatlu, Pir Demir, Tikanlı, Par­ nut, İrabad, Çıpaklı, Osmankend;

Saatlı Bölgesi: Seyitli (Saatlı), Hüseyinkendi, Çörüklü, Elimcan, Hacı Bayramlı, Agrı - Cefet, Heyri - bekli, Asar, Şah- Varad;

Talin Bölgesi: Nor - Talin, Eşinek, Mehribanı, İrinda, Karakovmaz, Akçakale Yukarı, Akçakale Aşağı, Yaşıl, Bah­ şiş, Bahçecik, Cenk Hacı, Baladlı, Aralık, Hin Talin, Gözlü, Nor Karmazili, Gül Derviş, Adıyaman, Masdara, Saatlı; Seyitli - Ahsarlı Bölgesi: Dian, Karaçalar, Avan, Mah­ ta, Kuş, Gotul, Uçan, Dihir, Parsi, Kotanlı, Nezerevan, Nor Gazenfer, Sarıkol, Uşi, Küçük Kend, Babakişi, Kiraşlı, Kalaş­ kend, Tahid Karayevran; Serdarabad Bölgesi: Şerifabad, Garhun, Türkmendi, Marhara - Gök, Çubuklu, Armutlu, Uzunova, İğdeli, Haçe, Vereli, Canfeda, Kuzugüden, Kurdukolu, Tepedevi, Keri­ marh, Serdarabad, Molla Beyazid, Keçili, Evciler, Akça Arh;

Gerbibasar Bölgesi: Kemerli, Haunarh, Mirze Hüseyin, Sefiabad, Aralık, Kolanlı, Zeyve, Yasaklı, Elibeyli, Abdülrah­ man, Bagarşapat (Üç kilise), Kerampa 124, Mugancık, Semen­ der, Aytaht (Garhun), Körpeli, Kura - kendi, Akça-kale, Kır­ nauz, Agavnatun, Frankanova, Tuss, Hacı kara, Molla Dur­ sun, Hacılar, Aramlı, Ayarlı, Kızıl demir, Akis, Burakan, Er­ gov, Talış, Talış - ekerek, Kalaşan, Yekvard; Aparan Bölgesi: Mogni, Novanavenk, Kabri (büyük), Kabri, Sagmosavenk, Camuşi, Tekerli, Bulkeyr, Kara kilise,


Kadim Türkler ve Errnenistan

1

97

Astvatznekel, Kuşçu, Eli - Küçük, Hemirli, Kelablı, Molla Kasım, Damçılı, Saçlı, Emirli, San Bulak, Soume-Derviş, Gül­ lüce, Melkumkendi, Hacı Bağır, Karanlık, Baş aparan, Dama­ girmez, Miriak, Melik kendi, Kuru boğaz, Kundaksaz, Yarca­ yis, Çoban - Gerekmez, Şarapkale, Çenki;

Derecik Bölgesi: Allah pars, Rovzanlar, Gümüş, Arzak­ han, Deliler, Cebralı, Dereçiçek, (Bçin), Solak, Gahsi, Akpara, Makravank, Ahta, Garnıgov, Rendamal, Zencirli, Feruk, Ba­ bakişi, Deli Paşa, Sarmcap, Tavusarh, Ker - Çulu, Yaycı, Tut­ maşen, Takislik, Ulaşık, Karakale, Karus - künü, Şahris, Hor­ hor, Orçaklı, Homadzor, Tsahmakaraberd, Çıbıklı;

Göyçe Bölgesi: Bedi-Hüseyin, Zenalagalı, Rahman ken­ di, Ak-kale, Ekrivenk, Kızılcık, (Abdülkend) Noridus, Kış­ lak, Kavar, Kul-Ali, Koca Mehemmed (Kidzak), Paşakend, Deli-Kardeş, Kazancık, Başkend, Eyranis, Atamhan, Velaga­ lı, Tezekend, Deliktaş, Göl - Kendi, Adıyaman (büyük), Adı­ yaman (küçük), Abdulagalı, Güzeldere, Ak-Karak, Karanlık, Zol-Ağaç, Kolanı, Alçalı, Karasakal kışlağı, Yarpızlı (karpuz­ lu), Zagalı, Kızılbulak, Köyti-Aşağa, (Salman kendi), Baş köyti, Elliçe, Taşkend, Taş Köyti, Taşuli Gımlağı, Zar-zevil, Zod, Ak- Ukuş, Orunça, Mezre, Kiyasman, Şişkaya, Çul, Ar­ daniç, Adatepe, Şopali, Akbulak, Taşlıca125 Böylelikle, Erivan hanlığında 522 köy vardı. Dikkate alınmalıdır ki bu köylerin listesi, Erivan Hanlı­ ğının Ruslar tarafından işgalinden önceye aittir. Bu köylerin adlarının hepsi Türkçe' dir ve köylerin halkı da Azerbaycan Türkleriydi. 1828-1830 yılları arasında Ermenilerin İran ve Türkiye'den gelmesiyle, aşağıda isimlerini vereceğimiz köy­ lerde yaşayan Azerbaycanlılar mecburi göçe tabi tutulmuş­ lardır.

Kırkbulak Bölgesinde: Kuzacık, Ağnadus, Güllüce, Ka­ raceylan, Tacirabad, Bozaklı, Karakaya Godor göl (Gatıra


98_

1

Gıyaseddin Geybullayev

çay), Arzap, Nari, Damçılı, Kitikam (Ketigıt), Guli, Kızkalesi, Tez harab, Baba cür, Dama girmez, Dellekli, Kankan, Kökki­ lise, Yayçi, Kızılkale, Çoban getirmez, Azaklar, Alikend (Mu­ rattepe);

Zengibasar Bölgesinde: Hasanağa, Sinik, Karaçalar, Ozanlar, Dorçam, Noroksg, Caferabad; Garınbasar bölgesinde: Mesimli, Tantan, Bayramali, Gımlağı, Külahsız, Zöhrablı, Kurt, Kurt kend, Caferabad, Kir-Bozavent, Başgarin, Morzak, Çilanar- Sufla, Mollaahmet, Gagavus, Şehriyar, Şogeyp, Eranis- Sufla, Kerpiçli, Kadirli, Alatlı, Toroşköy, Eli kızıl, Bulakbaşı, Bayrameli, Borcu, İmamverdi kalesi, Terekemeler;

Vedibasar Bölgesinde: Reyhanlı, Şirazlı, Karalar, Saray, Çatkaran, Karabağlar- Sufla, Karabağlar-Uliya, Tallasavan, Şahaplı, Zincirli, Bulut, Şor su, Taş-nov, Hasan kale, Caferli, Ortuk, Veli Can, Kışlagi, Abbasabad, Eli kızıl, Muradabad, Eşabad, Eligoruklu, Günlük, Bahçecik, Hamut, Kızıl veren, Zemmi, Musacık, Ant, Kazancı, Hosrov, Ahıs; Şerur ve Sürmeli Bölgesinde: Hacıkaran, Kalecik, Fer­ hat arhı, Boşa kışlağı, Taşar- ulya, Örtülümezre, Şabanmez­ re, Gorçiboyadmezre, Yavşan mezre, Giyabud mezre, Den­ kekent (Demirci kışlak), Velican, Tollasavan, Abbasabad, Serhenkabad, Resullü, Zengiyan, Atlıca, Karaçalı, Merhova, Kırali, Estenek, Çıraklı, Uruşmuş, Yergov, Çökmüş, Gorgan, Karaçay, Elimalı, Hor, Eli küçük, Kuşçu, Kervansaray, Esme, Gace, Sarıhasar, Moça; Derekent-Perçenis Bölgesinde: Karakoyunlu, Kiti, Sür­ meli, Aşağıhüseyin, Karabulak, Kara kale, Çaldak, Gazıkara­ lı;

Saatli Bölgesinde: Halı kışlağı, Ermeni Gövşeni, Safiler, Mirzahan, Başkışla;


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

99

Talin Bölgesinde: Eliyanlı, Siçanlı, Nadirhanlı, Sutugu­ liyan, Pir melek, Ağaküçük, Mezarcık, Pirtikan, Karakale, Çah Çahlı, Pusaha, Çaltepe, Mıstıklı, Guruh, Parakend, Taş­ kale, Çortulu, Babürlü, Sadıklı, Zerrince, Aşık demircili, Sa­ buncular, Küçük yatak, Kalaşbey Galası, Behlükend, Büyük­ kızılgula, Çök, Arçin; Sadarabad Bölgesinde: Caferhan rençberi, Timurhan kend (devletabad), Rehimabad, (Saflabad), Molla bedel, Ke­ çili, Gam; Gerbibasar Bölgesi: Timurhan- Kolahi, Akdemir, Kara­ kışlak, İnekli, Çobanya, Arpa- Havasık, Gacabak, Yılançalan, Anberd; Aparan Bölgesinde: Gotur, Tezharab, Şabanlı, Koçbu­ lak, Hingazenfer, Vitli, Emirli, Korbaş, Memişkendi, Kara­ bulak, Hamamlı, Kurteli, Yançik, Çilligöl, Şahkoluolan, Porsulu, Camışlı, Ayrıbulak, Munçili, Hambak, Kümbes, Bibi tek; Derecik Bölgesinde: Sevank, Ördekli küçük, Allah-Pa­ rag, Borat, Güngörmez, Eşşekkuduran, Çoban göl, Kehaç, Maman, Eydi, Şikarbaşı, Sudökülen, Çiçekli, Pirpaludeh, Zeytalağa;

Göyçe Bölgesinde: Buğdatepe, Hacı Mümihan, Allah­ verdibey, Üçtepe, Kerimkendi, Altuntaht- Ulya, Altuntaht­ Sufla, Demirci Podos, Ayrıca, Abas, Aksak tavus, Kervansa­ ray, Kasımbaşı, Medine, Başgüzeldere, Yehizoğluhan, Kızıl­ kilise, Büyükağa, Akkilise, Gönce, Sultanali, Satan-Ahnaç, Karavansaray, Eyrice, Kerimağakendi, Deli Narutyan, Gam­ sar, v.s. Genelde, 310 köyün1 26 Azerbaycanlı halkı zoraki göçe ta­ bi tutulmuştur. Bu köylerde yaşayanların tamamı Azerbay­ can Türkleri idi. Demek ki, Azerbaycan Türklerinin doğduk-


100 1

Gıyaseddin Geybullayev

lan topraklardan kovulma ve tehcir işi 1 828 yılında başlatıl­ mıştır. Ermenistan'daki Azerbaycan Türklerinin ulu atalarının diğer kısmını ise, M.Ö. 8. yüzyılın ilk yıllarından başlayarak ta M.S.'nın 1 1 .-12. yüzyıllarına kadar Ermenistan toprakla­ rında yaşayan eski Türk kökenli halklar - Kimmer, Sak, Gu­ gar, Şirak, Alban, Aran, Katak, Peçenek, Kenger, Oğuz halk­ ları teşkil ediyordu.


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ESKİ TÜRKLER ERMENİSTAN TOPRAKLARINDA KIMMERLER

Antik kaynaklarda "Kimmer" etnosu hakkında geniş bilgiler vardır. Bu konuda M.Ö. 5. yy. yazan Heredot geniş bilgi vermektedir. Heredot'un yazdığına göre Kimmerler, Karadenizin ku­ zey sahillerinde yaşıyorlardı. Orta Asya' dan gelen Skifler (İskitler) onların ülkesinde ansızın göründüklerinde, Kim­ merlerin başçılan bu aniden ortaya çıkan durumu görüşmek için toplandılar. Onlara sıradan insanlar (halk), Skiflerle sa­ vaşmak istemediklerini ve başka bir yere göç etmek istedik­ lerini söylediler. Onların başçıları, beyleri ise hiçbir yere git­ meyeceklerini bildirince, Kimmerler ikiye bölündüler ve bir birleriyle savaştılar. Savaşı srradan halk taraftarlan kazanın­ ca, ölen başçılannın cesetlerini Tiras (Dinyeper) nehri kena­ rına gömerek Küçük Asya'ya (Anadolu) gittiler127. Skifler de onları takip ettiler. Kimmerler hakkında geniş şekilde konuşmaya başlama­ dan önce, bir meseleyi okuyucular için açıklama yapmak ge­ rekir. Bu mesele, antik yazarların (eski Yunan ve Romalı ya­ zarlar) eserlerinde "Skif" ve "Skut" adı ile andıkları etnos


102

1

Gıyaseddin Geybullayev

hakkındadır. Tarihçilikte, bu mesele hakkında o kadar karı­ şıklık vardır ki, bu yüzden sıradan okuyucular, hatta bazı anlı şanlı tarihçiler, dilciler bile anlamakta zorlanmaktadır­ lar. Heredot'un Verdiği bilgilere göre, doğudan gelen Skifler, Kimmer topraklarına aniden baskın yaptıkları zaman, Kim­ merler ve arkalarından Skifler küçük ve ön Asya'ya doğru hareket ettiler. Gerçekte ise, Kimmerleri topraklarından ko­ vup çıkaranlar ve arkalarından takip edenler Saklardır. Fa­ kat, Heredot, onları Skifler olarak adlandırmıştır. M.Ö. 7. yüzyıla ait bir Asur kaynağında, Midiya toprak­ larında Aşguzay ya da İşguzay adlı bir etnosun yaşadığı kayd edilmiştir128• Bu etnosun, ne zamandan beri orada yaşa­ dığı ve nereden geldikleri hakkında tarihi hiçbir bilgi yoktur. Bütün tarihçiler onları İran dilli halk olarak kabul ederler. Bi­ zim görüşümüze göre, aslında bu etnos, Güney Azerbaycan topraklarında yaşamış eski Türk kökenli bir halktır. Zanne­ diyorum ki, Aşguzay etnonimi gerçekte İskuday ya da İsku­ tay etnoniminin Sami kökenli Asur dilinde telaffuzu ve yazı­ lış şeklidir. Yani "s" ve "d" sesleri, "ş" ve "z" sesleri ile de­ ğişmiştir129. Bu etnoniİn Asurlulardan, Yunanlılara, onlardan da Romalılara geçmiştir. Fakat Yunanlılar onları "Skif" (as­ lında Skit. Eski Yunan dilinde "f" sesi "t" sesini ifade eder.), Romalılar ise Skut gibi telaffuz etmişler. Her iki telaffuzda da, Asur dilindeki Aşguzay ya da İşguzay etnoniminin ba­ şındaki a (i) sesi sonundaki "ay" birleşmesi atılmıştır. Bunu, bazı tarihçiler şöyle açıklamaya çalışıyorlar. Güya, çok önce­ lerden bu etnonim Skiy ya da Skut şeklinde idi, fakat Asur­ lular başına "a" ve "i" sesini, sonuna ise "ay" ekini eklemiş­ ler. Gerçekte bu etnonim İskutay ya da İskuday'dır. Sonra­ ları eski Yunanlılar ve Romalılar İşguzlara verdikleri Skif (Skit) ve Skut adını Kara denizin kuzey bozkırlarında, Kuzey Kafkasya'da ve Orta Asya' da yaşayan bir çok halka, o cüm-


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 103

leden Saklara da vermişler. Böylece eski Asurlular için Midi­ ya' da kesin olarak bir halkın adı olan İşkuzay etnonimi an­ tik yazarların eserlerinde çeşitli, hem de tamamen başka top­ raklarda yaşamış halklara (M.Ö. 6.-5. yüzyıllardan sonra) vermişler ve bu ad genel bir ada döndürülmüştür. Antik ya­ zarlar niçin ön Asya'da, Midi ya'da yaşayan bir etnosun adı­ nı başka bölgede yaşayan bir halka vermişler? Elbette bunun bir sebebi vardır ve açıktır. İşkuzayların tarihine benzer bir tarih yaşadıklarına göre başkalarını, o cümleden Saklan, Sar­ matları, Maksutları v.s. Skif, Skut olarak adlandırmışlardır. Onların yaşadıkları bu hayat tarzının esas unsurları, göçebe­ lik-hayvancılık, üstü keçe ile örtülü arabalarda yaşamak, ke­ çeden yapıldığı için üstüne, kenarları şiş olan baş örtüsü koymak, at sütü içmek, eski Türklere mahsus spesifik ok uç­ ları yapmak v.s. idi. Demek ki, İşkuzlar gibi yaşayan her hal­ kı, antik yazarlar, Skifler (Skutlar) olarak adlandırmışlar. Pe­ ki, İşkuzlar ya da Skifler (Skutlar) etnik mensubiyetçe kim­ lerdir? Asıl mesele, esas düğüm budur. Genellikle tarihçilik­ te (bu cümleden Azerbaycan tarihçiliğinde de) hem İşkuzlar, hem de Skifler İran dilli halklar zannedilmektedir. Bu ger­ çekte, tam bir uydurmadır. Midi ya' da yaşayan İşkuzlar Türk dilli bir halktır. Fakat, antik yazarların Skif dedikleri, Kara denizin ku­ zey sahillerinde, Kuzey Kafkasya' da, Volga boyunda ve Or­ ta Asya' da yaşamış halkların içerisinde şüphesiz İran dilli halklar da vardır. Ama çoğunluk her zaman Türklerdi. İran sever alimler ve onların söylediklerini bir papağan gibi tek­ rarlayanlar-ise, antik yazarların "Skif" dedikleri Saklar, Mak­ sutlar (Messagetler), Sarmatlar, Gugarlar, Şiraklar ve genel­ likle Karpat dağlarından Çin'e kadar M.Ö. 1 bin yılda yaşa­ yanları İran dilli zannetmektedirler. Bunlar ve bazı bağımsız bilim adamları, sadece bu yapay anlayış yüzünden Kuzey


1 04

1

Gıyaseddin Geybullayev

Kafkasya'nm, Volga boyunun, Kazakistan'm, Orta Asya'nm Türk halklarının, bu cümleden Azerbaycan halkının kökeni­ ni şimdiye kadar bulamadılar. Bu yüzden de bu mesele hala da aydınlanmadan ortada kalmaktadır. Heredot'a göre Skif­ ler 28 yıl Asya'da, bu cümleden Midiya' da yönetimde ol­ muşlar ve onların Midiya' daki hakimiyetine hükümdar Ki­ aksar son vermişti. O, Skiflerin başçılarını, beylerini, sarayı­ na, dostluk meclisine davet etmiş, yedirmiş, içirmiş ve Madi başta olmak üzere hepsini haincesine öldürtmüştür. Fakat, bu bilgiden, Heredot'un Skif diyerek kimleri kastettiğini an­ lamamız mümkün değildir. İşguzlar mı? Yoksa Saklar mı? Bu iki etnos etnik mensubiyetçe eski Türkler olsa da ayrı halklardı. Heredot'a göre, bu olaydan sonra Skifler Kara de­ nizin kuzeyine döndüler. Bu eğer gerçekten böyle ise, onları Saklar saymak rı:ümkün değildir. İhtimal ki, onlar İşguzlar idiler ve Kara denizin kuzey sahillerine değil, Güney Kafkas­ ya' ya gitmişler ve oraya yerleşmişlerdi. Onlar, Dede Korkut kitabında İç Oğuz ve Dış Oğuz olarak tanımlanmışlardır. Demek Kimmerleri kuzeyden gelerek kovanlar ve onla­ rın arkalarından takip ederek Güney Kafkasya'ya ve Ön As­ ya'ya gidenler aslında Saklar' dı. Fakat antik yazarlar onları Skif olarak adlandırdıkları için, bizler de bu sözü doğru gibi kullanıyoruz. Kimmerlerin arkasından gidenlerin Saklar olduğunu ispat eden belge var mı? Böyle bir soru sorulabilir. Soruyu soranlara cevabım, "evet, vardır" şeklindedir. Bu belgeler, Kür-Aras arası bölgede Sak (a) etnonimini aks etti­ ren Sakasin, Sisakan, (şimdiki Sisyan) ve Şeki, güneyde ma­ na topraklarında M.Ö. 7. yüzyıllardan beri bilinen Saka vila­ yeti, miladi ilk yüzyıllarda Güney Azerbaycan' da Sakasin ve Balasakan toponimleridir. Aşağıda söyleyeceğiz ki, Kimmerler önce Güney Kaf­ kasya'ya gelmişler. Onların buraya geldikleri yol belli değil.


Kadim Türkler ve Ermenistan

1

105

Araştırmacıların bazıları onların Kara deniz sahili ile, diğer­ leri Deryal geçidi ile geldiklerini zannetmektedirler. M.İ. Ar­ tamanov' a göre Kimmerler hem Karadeniz'in doğu sahili ile (İstanbul boğazını geçerek) hem de Kafkasya yolu ile hareket ederek iki yolu da kullanmışlar130. Heredot bu olayın olduğu zamanı tam olarak verme­ miştir. Fakat araştırmacıların düşüncelerine göre, Kimmer­ ler'in Kuzeyden Güney Kafkasya'ya gitmeleri 8.yy da ol­ muştur. Urartu ülkesine geldikleri zaman, Urartulular onla­ ra karşı koyarlar ve savaşırlar. Kanlı savaşta Kimmerler, Urartu hükümdarı l. Rusa'nın (M.Ö. 735-713) komuta ettiği Urartu ordusunu mağlup ederler. l.Rusa bu yenilgiye ta­ hammül edemez ve intihar eder. Sonuçta; Kimmerler, Urartu topraklarına yerleşirler ve serbestçe yaşamaya başlarlar. M.Ö. 8. yy. sonlarında (M.Ö. 722-705 yıllan arasında hükümdarlık yapmış olan Asur hü­ kümdarı il. Sargon'un zamanı) Kimmerler Uratu ve mana topraklarında görünürler131• Şurası açığa çıkarılmıştır ki, Kimmerlerin arkasından, daha Kimmerler kuzeydeyken top­ raklarını basmış olan Skifler, yani Saklar da M.Ö. 680 yılında önce Güney Kafkasya'ya gelmişler, az sonra da Urartu dev­ letinin şimdiki Ermenistan vilayetlerinde görülmüşler. Urar­ tu hükümdarları, savaşmayı çok iyi bilen Sakların karşısına çıkamadılar ve bu yüzden de Kimmerlere yaklaştılar. Kim­ merler de, kendilerini Kara deniz sahillerinden çıkarmış olan Saklar'dan çekiniyordu. Bu yüzden Kimmerler, Urartulula­ nn yardımı ile şimdiki Karasu (nehrin kuzey kısmı) ve Kızı­ lırmak nehirlerinin (Anadolu' da) sahillerine göç ettiler. Yu­ nan kaynaklarında Kapadokya denilen ülkeye yerleştiler. Bu yer Ermeni kaynaklarında Gamirk adı ile bilinir ki, bu da "Gemerler" demektir. Kızılırmak nehrinin sol sahilinde, Si­ vas ile Kayseri arasında bir nahiye ve şimdi de adı Gemerek


106

1

Gıyaseddin Geybullayev

olan bir yerde yerleştiler132 . Açıktır ki, Gemerek eski Gemer halkının adını taşıyor. Kimmerler'in M.Ö. 8. yy.'da şimdiki Ermenistan'a gel­ mesine kadar burada yaşamış Türk dilli halkların nasıl ad­ landırıldığı bilinmiyor. Bu yüzden Kimmerler, Ermenistan topraklarında yaşayan ve tarihi kaynaklarda adı verilen ilk etnostur. Burada artık, etnik kökenlerine geçelim. Bu mevzu­ nun çözümlenmesinin ilke olarak önemi vardır. Tarihçiler arasında Kimmerlerin etnik kökeni hakkında birlik yoktur. Genelde tarihçiler arasında Kimmerlerin İran dilli oldukları hakkında bir kanaat vardır133. İlk defa Yunan­ lı yazar Homer (M.Ö. 8. yy.) tarafından "at sütü sağanlar" gi­ bi takdim edilen ve "Kimmerler" olarak adlandırılan bu et­ nosu, onlar, Homer' e dayanarak Kimmer olarak adlandırır­ lar, fakat, onların zannettiklerinin aksine, bu etnosun asıl, yerli adı Kimmer değildir. Herhangi bir İran dilli halk tara­ fından nasılsa onlara verilmiş bir ad olan Kimmer sözü, İran dilinde "her zaman hareket halinde olan" manasındadır. Bu görüşü İran araştırmacısı V.A. Livşits ileri sürmüş ve ona İ.M. Dyanakov destek vermiş ve Kimmer etnonomini "zirek (çevik) atlı gurubu" olarak manalandırmıştır134• Kimmerlerin İran dilli ve özellikle Kimmer etnonominin yabancılar tarafından verilme bir ad sayılması tezi temelden yanlıştır. Kimmerlerin İran dilli oldukları hakkındaki görüş, esas itibariyle onların Ön Asya' da yaşadıkları zamanda, hü­ kümdarlarının adının İran dili aracılığı ile açıklanmak. isten­ mesi sonucunda oluşmuştur. Halbuki, aşağıda göstereceği­ miz gibi, onların hükümdarlarının adları Türk kökenlidir. Kimmer etnonominin yabancılar tarafından verilme ve hem de İran dili esasında "her zaman hareket halinde olan" ya da "zirek atlı gurubu" gibi manalandırılması görüşü de tama­ men yanlıştır. Eğer, daha Kırım' da yaşadıkları zamanlarda


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 107

ya da ondan önce bu etnosu, bir İran dilli halk kendi dilinde Kimmer, yani "her zaman hareket halinde olan" şeklinde ad­ landırmışsa, bu şu demektir; bu etnosun daha önceleri kendi etnik adı vardı ve Kimmer adı ise, onlar için yabancı bir ad­ dır. Bu böyle olunca, bu etnos ile ön Asya' da yaşadıkları za­ manlarda aracısız ilişki kurmuş olan eski Asurlulara Kim­ mer adı, "Gamer", "Gimir" olarak nasıl geçmiştir? Asurlular onları yabancılar tarafından verilmiş Kimmer adı ile neden adlandırmamışlardır? Kendi adı olan bir etnosa, komşusu ta­ rafından verilen ve demek o etnosun gerçek adından farklı olan ad - etnonim, o etnosun insanları için, anlan adlandır­ mak için kullanılamaz. Eğer böyle bir şey olacak olursa, o et­ nos, o adı benimseyerek yerleştiği ülkelerde onların yaşadı­ ğı yerlerin adlarında, toponimlerde kendini bulamaz. Mese­ la; Türk dilli Kumanları ve Kıpçakları eski Ruslar Poloves olarak adlandırırlar. Başka sözle, Poloves adı, Kumanlara ve Kıpçaklara başkaları tarafından verilmiş bir addır. Fakat bu ad, hiçbir halkın diline girmediği gibi, hiçbir yerde, hatta Po­ loveslerin yaşadığı Güney Rusya'da bile, birleşiminde Polo­ ves sözü bulunan bir toponim bile oluşmamıştır. Ya da Rus­ ların Doyçe diye adlandırdıkları Almanlar, yaşadıkları top­ raklardaki toponimlerde kendilerini bulamamışlardır. Böyle örnekler çoktur. Halbuki, yukarıda söylediğimiz gibi Kim­ mer etnonimi, Gamer, Gamir, Gimir formalarında eski Asurlular, Ermeniler, Gürcüler (bu dilde Gimir, "yiğit" de­ mektir) ve Osetinler tarafından biliniyordu. Eski Asur kay­ naklarında Gamir, Ermeni kaynaklarında Gamirk, hem de neredeyse (İ.M. Dyanakov'a göre Gürcistan'ın batısında) ül­ ke adı gibi kullanılmıştır. İkincisi, hangisiyse, bir İran dilli et­ nos tarafından, milattan önceki binli yıllarda bütün halk ve halkların hareket halinde olduğu bir dönemde yalnız bu et­ nosa "her zaman hareket halinde olan" adının verilmesi de akla yakın değildir.


108

Gıyaseddin Geybullayev

Yeri gelmişken şunları da söylemeliyiz; Türk halklarının o cümleden Azerbaycan halkının tarihinin araştırılması yo­ lunda çalışan bazı yüksek ilmi dereceleri olan alimler tarafın­ dan söylendiğine göre, mutlak gerçek olarak kabul edilmiş bu şekilde uydurmalar sayısızdır. Tarihimizi araştırmak iste­ yen genç araştırmacılar, kendi yollarında bunları temizleye­ rek yürümelidirler. Bakalım, eski Yunanlıların Kimmer de­ dikleri bu etnos, kendi fertleri tarafından aynen böyle "Kim­ mer" olarak mı söyleniyordu? Yoksa, "Kimmer" etnonimi eski Yunan dilinin gramer kurallarına uydurularak mı böyle yazılmış ve söylenmiştir? Kimmerlerin etnik kimliklerinin açığa çıkarılması yo­ lunda duran engellerden biri, bu etnosun asıl yerli halk tara­ fından söylenen şeklinin, şimdiye kadar ortaya çıkarılmamış olmasıdır. Araştırmacılar bu etnonimi eski Yunanlıların te­ laffuz ettikleri ve yazdıkları gibi, yani "Kimmer" gibi söyle­ miş ve yazmışlar, anlamını da İran dili esasında açıklamaya çalışmışlar. Yabancı araştırmacıların bir çoğu, tarihçilerimi­ zin Kimmerleri İran dilli etnos saymaları görüşünü kabul et­ memişlerdir135. Aşağıda değineceğimiz gibi aslında bu etno­ sun yerli adı Kamer ya da Gamer' dir. Fakat eski Yunanlılar bu etnonimi, kendi dillerinde "Kimmer" gibi telaffuz etmiş­ ler. Bunu ispatlamak için birkaç belgeyi inceleyelim; 1. Bazı araştırmacılara göre Karadeniz' in kuzey bölgele­ rinde Daryal geçidi ile Güney Kafkasya'ya, oradan da Küçük Asya'ya geçmiş olan Kimmerlerin adı, 8. yy. öncesine uza­ nan Asur kaynaklarında "Gamer, Gamir ve Gimir" adları ile yazılmıştır136. Belki de eski Yunanlıların bu etnonimi "Kim­ mer" gibi telaffuz etmelerinin kökü de Asur dilindeki Gimir forması ile ilgilidir. Bu görüşe destek vermesi açısından bir belgeyi daha gösterelim; 7. yy. ait bir Asur belgesinde, Midi­ ya topraklarında İşkuz, Aşkuz adlı bir etnosun yaşadığı kay-


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 109

dedilmiştir. Araştırmacılara göre, eski Yunanlılar bu etnoni­ mi Asurlulardan dillerine uydurarak Skit (Skif) gibi almış ve Karadeniz'in kuzey sahillerinde ve Orta Asya' da göçebe ola­ rak yaşayan ve keçe ile örtülmüş arabalarla hareket eden bü­ tün halkları (aslında eski Türkleri) bu adla adlandırmışlar­ dır137. Fakat açıktır ki, Asur kaynaklarındaki "Gamir" ve "Gi­ mir" şekli, Gamer (aslı böyledir) etnoniminin fonetik, belki de diyalektik şeklidir. Mesela; mana (Güney Azerbaycan' da) topraklarındaki Sagarta eyaletinin adı Asur kaynaklarında Zikirtu şeklinde yazılmıştır. Halbuki M.Ö. 521 yılına ait Bi­ sütun kayasındaki Fars dilinde yazılarda toponim Sagarti gibi yazılmıştır. Araştırmacılara göre bu ad aslında da Sagar­ ti' dir138. Demek başka etnoslara bensup etnonim ve toponim­ lerde köklü "a" sesinin "i" sesi gibi verilmesi Asur dili için karakterestik olan fonetik bir durumdu. Kaydetmek gerekir ki, sonu "ar", "er" ekleri ile biten Türk kökenli eski etnonim­ lerde sonuncu "a" ve "e" seslerinin "i" gibi verilmesi eski Er­ meni dilinin de bir karakteristiği idi. Ermeni kaynaklarında �u etnonim hem Gamer hem de Gamir şeklinde görüldüğü gibi, Hazar etnonimi de Hazir gib.i yazılmaktadır. Fakat Ose­ tin dilinde bu etnonim Gamer şeklinde kullanılmıştır. Asur ve Ermeni kaynaklarında bu etnosun yerleştiği topraklar Gamir ve Gamirk şeklinde verilmiştir139• Eski Er­ meni dilinde etnonimlerin sonundaki "k" eki topluluk bildi­ rir. İ.M. Dyakonav'a göre; Asur hükümdarı II. Sargon'un (M.Ö. 722-705) yazılarında neredeyse şimdiki Gürcistan'ın batısında Urartu topraklarının kuzey batısındaki Gamir ül­ kesinin adı geçer140. Aşağıda göstereceğimiz gibi Güney Azerbaycan' da, Kimmerlerin Manna' da (Manna, şimdiki gü­ ney Azerbaycan topraklarındadır.) yaşadıkları Asur kaynak­ larında yazılıdır. Gürcistan' da, Ermenistan' da, Azerbay2.


110

1

Gıyaseddin Geybullayev

can'ın batısında ve Türkiye'de bu etnonim, şehir adlarında Gemerli - Kemerli gibi hala yaşamaktadır. Geçen yüzyılda Ermenistan' da Kemerli adını taşıyan üç köy vardı141. Bunlar­ dan başka bir köy Molla - Kemer, bir başka köy de Közlü Kemer olarak adlandırılmıştı 142 . Dernek ki, Errnenistan' da geçen yüzyılda Kemer etnonimini taşıyan beş köy vardı ve halklarının tümü Azerbaycanlı idi. Genellikle geçen yüzyıl­ da Güney kafkasya' da Kemer etnonirni ile ilgili on yaşayış yerinin adı tespit edilrnişti143• Eğer Kirnmerler İran dilli halk idiyse, neye göre bu halkın adı ile ilgili yerleşim yerlerinin tümündeki halk Türk kökenlidir? Onların İran kökenli dili­ nin yerini, neye göre, Ermeni, Gürcü dilleri değil, yalnız Türk dili tutabilmiştir? Errnenistan topraklarında Ermeniler­ le komşu olarak yaşamadıkları halde, niye bu İran dillilerin hiç biri Ermeni diline geçmemiştir? Çok açık olarak görül­ mektedir ki, Kimrnerlerin (Gemerlerin) İran dilli halk sayıl­ ması tarnarniyle uydurmadır. Dernek Yunanlıların Kirnmer dedikleri etnosun asıl adı Garner ya da Kamer gibi söylenebilir. Fakat Türk dilleri için karakteristik singarrnonizrn (ses uyumu) kanunu esasında "er" kompenantına uygun olarak "gam" kornpenantındaki "a" sesi "e" sesi gibi telaffuz edilmiş ve toponimlerde Ke­ merli - Gernerli şekline gelmiştir. Şunu kaydetmeliyiz, Kimmerlerin, Türk - Moğol köken­ li oldukları görüşü ilim adamları tarafından çoktan söylen­ rniştir144. Fakat İran araştırmacıları bu görüşü daha beşikte iken boğmuşlar. Hiçbir Rus, Ermeni, Gürcü tarihçisi ve onla­ rın dediklerini bir ayet gibi kabul ederek Azerbaycan tarihi­ ne geçiren bazı Azerbaycanlı tarihçiler, Kimmerlerin Türk kökenli olduklarını ve onların bugünkü Azerbaycanlıların etnogenezminin oluşmasına katıldıkları görüşünü asla kabul etmezler. Çünkü, bu görüş, onların ideolojilerine uygun de-


Kadim Türkler ve Ennenistan

1 111

ğildir. B u yüzden meselenin tartışılması v e ortaya konulma­ sına izin vermezler. Onların görüşlerinden şöyle bir şey çı­ kar; Azerbaycanlılar hemen her yerde, esasen 1 1 . ve 12. yy.' dan sonra başka yerlerden gelen ve Türk dilini sonradan kabul edenlerin ve o dili getirenlerin nesilleridir, başka söz­ le, Türk dilini kullanan bir halk eski dönemlerde hiç olma­ mıştır. Son yıllarda Azerbaycan halkının kökeninin gerçek ilmi konsepsiyasının esası, temeli konulmuştur. Y.B. Yusifov'un bu konu ile ilgili bir çok ilmi makalesi yayınlanmıştır. Azer­ baycanlıların ulu atalarının yerli, eski Türk etnosları olduğu görüşünü başka bazı tarihçi ve dilcilerimiz de M. İsmailov, -

T. Hacıyev, S, Eliyarlı, E. Azizov, C. Caferov v.s. savunmak­ tadırlar. Konumuza dönelim: Yukarıda söylenenlerden anlaşılıyor ki, Kimmerlerin İran kökenli etnos oldukları hakkında ilmi deliller yoktur. Ama, asıl adı Gamer ya da Kamer olan ve belirli bir bölümü M.Ö. 8. yy.' dan itibaren Güney Kafkasya ve Güney Azerbay­ can' da yaşamış olan bu halkın, Türk kökenli olduklarına da­ ir yetecek kadar ilmi belge ve ispat vardır. Bu belge ve delil­ lerin bir kısmını görelim; 1.

Gamer (kemer) etnoniminin kendisi, birkaç eski Türk

kökenli etnosların (Avar, Avşar, Subar, Bulgar, Kenker, Dondar, Savar, Salar v.s.) adlarının sonlarını oluşturan Al­ tay kökenli -ar, -er, "yiğit", "savaşçı", "atıcı", "koruyucu", "erkek" sözü Gamer etnoniminde de vardır. Bu etnonimin birinci kısmı olan Gam sözünün manasını belirlemek olduk­ ça zordur. Feridun Celilov'un düşüncesine göre, bu söz, eski Türklerde gam (kam) "şaman" sözü olabilir. "Dede Korkut kitabı"nda Gamyan, Gambare şahıs adları vardır145•


1 12

1

Gıyaseddin Geybullayev

Musa Kalankatlı'nın "Alban Tarihi" eserinde bir şahıs adı Gama ya da Şama (Ermenice Şmavon) gibi yazılmıştır. Feridun Bey'in bizimle olan sohbetinde dediği gibi, "gam" sözü daha M.Ö. 6.yy.'da Midiya'da Farsların hakimiyetine karşı isyan etmiş olan Gaymata'nın adında da vardır146. Gay­ mata, aslında Gam-Ata (yani şaman ata) şahıs adının eski Farsça yazılış şeklidir. Çünkü Akad dilinde bu ad Gumata gibi yazılmıştır. Meselenin şu yönü oldukça ilgi çekicidir; Gaymata'nın kendisi M.Ö. Fars hükümdarı 1. Dara tarafın­ dan yazdırılan Bisütun kaya yazıtlarında Magların (Şaman­ ların) başı gibi gösterilir. Belirtmek gerekir ki, "gam" sözü, Türk kökenli başka halk adlarında da görülür. Büyük Plini (l. yy.) Kuzey Kafkas­ ya' da bir Skif (İskit) halkının adının Kamak olduğunu yazar. Bu etnonim "Gam-kam" sözünden ve birkaç eski Türk kö­ kenli etnonimler (Gazak - Kazak, Gaymak - Kaymak, Sa­ dak, Sirak ya da Şirak, Uğrak v.s.) için karakteristik olan -ag, -ak ekinden ibarettir147. Bu kompenant (parça-kısım) es­ ki Türk kökenli Kuman, Koman (gerçekte Kaman) Kumuk (Kamak'tan, fonetik değişim sonucu "a" nın, "u" olması Türk dilleri için fonetik bir olaydır) ve Tuvalılarda Kamas sözünde "kam" kompenantı vardır. (Bu toponim Kam sö­ zünden "a" birleştiricisi ve mensubiyet bildiren -sin, -şin, -çin ekinden ibarettir. Aşağıda göstereceğimiz gibi gam, şam sözü Şamak halkının adında da vardır.) İlginçtir ki, bazı antik yazarlar bu etnonimi, Kamar ve Komar şeklinde de yazmışlar. Pompeyi Mela (III. yy.), Hazar denizinin havzasında Messaketler, Kaduslar ve Komarların yaşadığını yazar. Dionisi Periyeket (11. yy.) bu etnonimi Ka­ marit gibi yazar. Plini (1. yy.) Kara denizin kuzey sahillerin­ de Akaskomar adlı bir Skif halkının yaşadığından söz eder. Sanıyorum ki, bu etnonim Türk dillerindeki akas (yani ağaç,


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 113

burada "orman") sözünden ve Komar etnoniminden ibaret olup "ormanlık yerde yaşayan Kamarlar'' manasındadır. Karşılaştırmak için diyelim ki, Ağaçeri Türk halkının adını da araştırmacılar "ağaç (yani orman) erleri" olarak manalan­ ' dırırlar. Buradan şöyle bir sonuç çıkarabiliriz; M.Ö. 8. yy. da Ön Asya'ya hareket eden Kimmerlerin bir kısmı milattan çok öncelerine kadar kuzeyde yaşıyorlardı. Kuzey Kafkas­ ya' da geçen yüzyılda Kamara - Hur adlı (Hur, Lezgi dilinde köy demektir) Türk dilli köy vardı. Şunu da kaydetmeliyiz ki, başka Türk dilli halkların içerisinde de bu etnonirn vardı. 19. yy.'da Kazan Hanlığında Kaymar (yazılış Rusçadır) adlı bir hayat sahasının olduğu bilinmektedir. Bir eski Arapça kaynakta Türk dilli Bulgarların ve Burtasların ulu atalarının Kemar (yazılış Arapçadır) olarak adlandırıldığı gösterilir148. 2. Küçük Asya' da Kirnmerlere başkanlık yapmış hü­ kümdarların adlarının eski Türk kökenli olması. Yukarıda değinmiştik ki, Kimmerlerin İran dilli halk sayılmak isten­ mesi esas itibariyle Kimmer hükümdarlarırun adlarının İran dili (esasen eski Fars dili ve çağdaş Osetin dili) aracılığı ile açıklanması ile ilgilidir. Gerçekte bu isimlerin hiç biri İran kökenli değildir.

Kimmer hükümdarlarının adlarının eski dillerde, o dil­ lerin gramer kanunlarına uygunlaşhrılmış şekilde bize ulaş­ tığını dikkatten kaçırmamalıyız.


114

1

Gıyaseddin Geybullayev

TEUŞPA M.Ö. 679 - 678 yıllarına ait Asur kaynaklarında Teuşpa olarak gösterilen hükümdarın başkanlığında, Kimmerler Asur topraklarına girerler. Fakat yapılan savaşta Kimmerler mağlup olurlar. Hükümdar Teuşpa savaşta ölür. İranlı "araş­ tırmacılar bu hükümdarın adını İran kökenli sayarak onun "Tava aspa" sözlerinden geldiğini ve "güçlü (tavlı) at" ma­ nasını verdiğini yazarlar149. Aslında ise bu ad Türk dillerindeki Tuş "Altından yapıl­ mış süs eşyası" ve bay "varlıklı" sözlerinden ibarettir. Bu söz "altından eşyaları ile varlıklı" manasını verir. Anlaşılıyor ki, o doğduğunda anne ve babası ona, ileride çok altın eşyası ol­ ması için bu adı vermişler. Demek ki, eski Asur kaynakların­ da geçen Teuşpa sözü, Türk kökenli Tuşbay adının fonetik değişikliğe uğramış şeklidir. Karşılaştırmak için şu örneği verebiliriz; Türk dilli Kuban Bulgarlarının bir başkanı 8.yy'da Batbay olarak adlanırdı ki, bu da eski Türk dillerin­ deki batu "kıymetli taş" ve bay "varlıklı" sözlerinden ol­ makla "kıymetli taşlarla varlıklı" demektir. Şu anda Orta As­ ya ve Anadolu' da yaşayan Türk halklarında "bay" sözü ile biten şahıs adları vardır. Balbay, Son bay, Başbay gibi . . . Belki d e Teuşpa aslında Tuzbay adının fonetik şeklidir ki, bu ad eski Türk dillerindeki tuz ( "duz" "Doğrulcu") ve "bay" ("bey", "kiyaz", "halk başçısı, reisi") sözlerinden ya­ pılmıştır. Her iki halde de bu hükümdarın adı Türkçe' dir.

TUGDAME Kimmerlerin bu hükümdarı M.Ö. 640 yılında Midiya or­ dusunu mağlup etmiş ve Manna topraklarında Saklara da başçılık yapmıştır. İran araştırmacıları bu sözü, Osetin dilin­ de "güç, k:uvvet ile bezeyen, süsleyen", (Rus dilinde Ukraşa-


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 115

yuşiy siloy) gibi açıklamaktadırlar150. Asur kaynaklarında Tugdame gibi yazılan bu adı Yunan coğrafyacısı Strabon Ligdamis olarak yazmıştır. (Strabon, III, 3, 21 ) Eğer adın so­ nundaki "is" kısmı Yunan dilinden eklenmiş bir ek değilse, o zaman belki de hükümdarın asıl adı Tugdamis'dir ki, bu ad Türk kökenli Toktamış (Altın Orda devletinin 1 4.yy'da hakanı olmuş meşhur Toktamış Han'ın adını hatırlayın) adı ile aynıdır. Toktamış, Türk dillerinde olan Tohta "sabır et", "acele etme", "dur" sözünden ve -mış ekinden ibaret olmak­ la, çocuğun sağ kalması, yaşaması, ölmek için acele etmeme­ si arzusu ile ana-babalar tarafından verilen bir addır. Böyle şahıs adları eski Türk halkları ve emirlerine ait olan bir özel­ liktir. Burada eski Türklerde erkek çocuklarına ad verme töre­ ni hakkında da birkaç söz söylemek gerekir. Eski Türkler binlerce yıl savaşlar, askeri akınlar, başka halklarla vuruşma­ lar gibi olumsuz şartlar içinde yaşamışlardır. Bu yüzden er­ kek çocuklarının gelecekte, yiğit, iyi atıcı, metanetli, sağlam, savaşçı, kuvvetli, adlı-sanlı, merhametli, akıllı ve altınla, kıy­ metli taşlarla zengin olması arzusu ile, onlara bu özelliklerin biri ile ilgili adlar koyarlardı. Eğer bu hükümdarın adı Asur dilinde yazıldığı gibi ya­ ni Tugdame ise, o zaman bu adın eski Türk dillerindeki Tug "savaş bayrağı" (böyle bayrak kutsal sayılırdı) ve Tomay "si­ per" ya da Torna "bezek-süs" sözlerinden ibaret olduğunu da sanmak olur. Böyle durumda Tugdame aslında Tugdo­

may "tug-siper", ya da Tugtoma "Tugun bezeği-süsü", (me­ cazi manada "savaşta elinde tug tutan" manasındadır. Kaydedilmelidir ki, eski Türk halkları içerisinde Tug­ Tegin "(tegin prens demektir), Tuk-Temir, Tüklük v.s. ad­ lan taşıyan hakanlar vardır.


1 16

j

Gıyaseddin Geybullayev

SANDAKŞATRU

(M.Ö. 639.yıl)

Tugdarnen'in oğlu olan bu hükümdarın adını da İran kökenli sayarlar ve bu şahsın adında eski Fars dilindeki Hşadra "hakimiyet" sözünü ararlar. Fakat adın ön kısmında­ ki "Sanda" parçasını açıklayarnazlar151 • Gerçekte ise bu ad Türk dillerindeki San "ad-san", "şan", "şöhret", dek "gibi", "öyle bil", "sanki" (Azerbaycan dilinde de "dek" sözü bu manadadır: Mesela, "yiğit tek", yani "sanki yiğit"), şat "şeh­ zade-prens" ve er, "yiğit", "bahadır" sözlerinden ibaret bir­ leşik bir isimdir. Dernek ki, bu şahsın asıl adı Sandakşa­ ter'dir ("sandakşatru" adındaki "u'1 sesi Asur dilinde yer ve insan adlarının sonundaisirn hal eki olarak eklenen bir ektir). Böylece, bu ad "Sanlı (şanlı) şehzade - yiğit kişi" manasını verir. Gerçekten de Sandakşatru hükümdar sülalesinden idi ve o, doğduktan sonra kanun olarak veliahd sayıldığı için ana-babası ona böyle bir ad koymuş olabilir. Bu adın Türk kökenli olduğunu ve onun öncesinde yer alan eski Türk kökenli San "ad-san", "şan- şöhret" sözünün olduğunu söylemek için belgeler vardır. Erken orta yüzyıl­ larda Güney Rusya steplerinde Hun halkları ittifakına katı­ lan Türk dilli Kuturgular'ın hükümdarı Sandil adını taşı­ yordu. Albanya'da 4. yüzyılın ilk yıllarında Sanesan ve Sa­ naturk adlı emirler eski Ermeni kaynaklarında kaydedil­ miştir. Cengiz Han'ın çocukları içerisinde Sankur (eski Türk dillerinde Kur, "cesaretli", "cüsseli", "coşkun", "çıl­ gın karakterli" v.s. demektir) adlı bir çocuğu olduğu da be­ lirtilir. Karakalpak ve başka Orta Asya Türk halklarına mensup "Alpamış" destanının bir kahramanı Sandagaç (aslında "Sandıgoç" yani, "adlı-sanlı koç") olarals adlandı­ rılır. Şad sözü, Midiya'da bazı hükümdar adlarında da var­ dır. Mesela Midiya'nın Kızılbunda eyaletinin Uraş şehrinin hakimi Asur kaynaklarında Pirişati olarak verilir. E.A.


Kadim Türkler ve Ermenistan

j 117

Grantovski b u adı eski Fars dilinde paru "önce", "evvel" ve Şauatu "banş" "güvenlik", "sevinç", "şad" sözleri ile ala­ kalandırır ve onu Fars kökenli Perizad şahıs adı ile kıyas­ lar152. Halbuki, Perizad ancak çok eski bir addır ve Peri "doğan" demektir.

SANDAKUR Kimmerlerin bu hükümdarının da adı Türk dilindendir. Bu ad sandı "sanlı", "şanlı" (" l "sesinin "d "sesine geçmesi olayı Türk dilleri, o cümleden Azerbaycan dili için karakte­ ristiktir) ve Kur "cesur", "cesaretli", "coşkun" v.s. sözlerin­ den olmuş ve bütünüyle "anlı-şanlı cesur" demektir. İlginç­ tir ki, 13.yy'da Moğollarda bir Türk emirinin adı Handakur idi. Bu emirin adı ile Kimmerlerin Sandakur adının arasın­ daki aynı olma durumu göz önündedir. Yukarıda söylediklerimiz gösterir ki, Kimmerlerin hü­ kümdarlarının adları temiz Türkçe'dir. Kimmerlerin eski doğu kaynaklarında yaşadıkları yerler olarak gösterilen, şimdiki Ermenistan ve Azerbaycan 3.

topraklarında (hem de güney Azerbaycan' da) halkı tama­ . men Azerbaycanlı olan Gemerli ve Kemerli adlı yaşayış yer­ lerinin olması. Geçen yüzyılda Ermenistan ve Azerbaycan toprakların­ da, onun batı bölgelerinde bir çok Kemerli ve Gemerli köyle­ ri vardı. G.A. Melikişvili ve C.T. Yeremyan'ın fikrince, Kim­ merler kuzeyden geldikten sonra önce güney Kafkasya' da (Melikişvili'ye göre Albanya'nın batısında)153 yaşamış, sonra ise esas kısmı Manna'ya gitmiştir. Manna, şimdiki güney Azerbaycan topraklarındaydı. Orada şimdide, Komar, Ke­ mer, Kamara, Kamarabad, Gemar, Gemerabad adlı bir çok Azerbaycanlı köyleri vardır154. Bu adlar, Gamer, Gemer etno-


118

1

Gıyaseddin Geybullayev

nimini gösterirler, ama onlar Fars dilinin gramerine uygun hale getirilmiştir. Kemerli adı taşıyan yerleşim yerleri Türkiye'nin doğu­ sunda da vardır. Bu yerler yukarıda değindiğimiz gibi, Urar­ tu devletinin sınırları içerisindeydi. M.Ö. 715 yılında Kim­ merler Urartu topraklarına girdiler. Karşılarına çıkan Urartu ordusunu mağlup ettiler155• Kini.merlerin bir kısmı, şimdiki Ermenistan topraklarına yerleştiler. Bu bölge o dönemde Urartu devletine aitti. Ermenistan'ın Şirak eyaletindeki Ger­ mi (Kaynaklarda Gumeyri olarak kaydedilmiş; burada M.Ö. 775 yılında Çinli halkından Artavazd Menikonyan Urartu vergi memuru bin Arabı öldürmüşdü) toponimi (şimdiki Gümrü şehri) Ermeni tarihçisi Y.A. Manandyan'a göre, Kim­ mer etnoniminin eski Ermeni dilinde telaffuz şekli olan Ga­ mir adını çağırıştırmaktadır. Zannedersem, Kimmerlerin bir bölümünün yerleştikleri Trer (eski Ermeni belgelerinde Trel) adlanmış yer ve Gürcis­ tan'ın şimdiki Trialeti toponimleri de aynı etnonimi aksettir­ mektedir.

4. Tarihen bilinir ki, önceleri Kara denizin kuzey sahil­ lerinde yaşayan Kimmerler hakkında ilk Silgi veren Ho­ mer' dir. O, Kimmerleri "at sütü sağanlar" ve hem de "keçe çadırlarda yaşayanlar" olarak anlatmıştır. Kaydetmek gere­ kir ki, at sütü sağmak ve at sütü (kımız) içmek yalnız eski Türk halkları için geçerli karakteristik bir özelliktir. Antik yazarların bir çoğu, Skif ve Saklan at sütü içenler ve üstleri keçe ile örtülmüş arabalarda yaşayanlar olarak yazmışlar­ dır. Bizim düşüncemize göre; yukarıda söylenenler, Kim­ rrterlerin Türk kökenli bir etnos olduklarını hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar açık ifade etmeye yeter.


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 119

Yukarıda işaret edildiği üzere, önceleri Kara denizin ku­ zey sahillerinde yaşamış olan Kimmerleri (onların orada ne zamandan beri yaşadıklarını tespit etmek mümkün olma­ mıştır) M.Ö. 722-705 yıllarına ait Asur kaynakları Küçük As­ ya'da gösterir. Araştırmacıların düşüncelerine göre, ayrı ay­ rı Urartu ve Midiya ordularını mağlup eden Kimmerler, on­ ların topraklarında ve bütünlükle Küçük Asya' da bir müd­ det beylik yapmış, kudretli Asur hükümdarı kızını, Kimmer­ lerin hükümdarına vermekle, ülkesini Kimmer işgalinden kurtarmıştır156. M.Ö. 676 yılında Kirnrnerler Frigya devleti­ nin topraklarına girmiş, Frigya hükümdari Gordini ise, Kim­ merlerin eline düşmemek için öküz kanı içerek intihar etmiş­ tir157. Friglerin (Trigler) bir kolu olan Ermenilerin bir kısmı bundan sonra Kimmerlerin baskısı ile Urartu tarafından iş­ gal edilmiş şimdiki Ermenistan yaylalarına göç etmeye baş­ lamışlardır. M.Ö. 692-554 yılları arasında Kimmerler Lidya devletini işgal ederler. Lidya hükümdarı Guggu savaşta öldürülür ve Kimmerler başkent Sart şehrine girerler158. (Sart şehri Türki­ ye'nin Ege bölgesinde Manisa iline bağlı Ahmetli ilçesinin yakınlarındadır) Asur kaynakfarında gösterildiği şekilde, Kimmerler Küçük Asya'da Saklarla birleşmiş halde hareket ediyorlardı. Kendilerini Kara denizin kuzey sahillerinden kovmuş olan Saklarla! G.A. Melikişvili ve S.T. Yeremyan "Kimmerlerin arka­ sından Saklar'da önce güney Kafkasya topraklarına gelmiş­ ler ve Kimmerleri buradan Ön Asya'ya doğru sürmüşler"159 diye yazarlar. Bu yazılanlar hiç de, Kimmerlerin güney Kaf­ kasya o cümleden Ermenistan topraklarında yerleştiklerini inkar etmek demek değildir. Bunu, Ermenistan' daki, Gamri, Gemerli ve Kemerli toponimleri de ispat eder. Fakat, Kim­ merler şimdiki Ermenistan topraklarında Urartu hükümdar-


120

1

Gıyaseddin Geybullayev

lan tarafından yaptırılan kaleleri işgal etmişler. B.B. Piot­ rovski "Erivan yakınlarındaki Kannir Blur (Urartuluların Teyşebanı) kalesini Skifler, yani Kimmerler ve Saklar işgal ederek yerle bir ettiler" diye yazar160• G.A. Melikişvili'ye gö­ re, Kimmerler ve Saklar, önce Urarhılularla ittifak kurarlar, sonra da o devleti yıkarlar"161 diye yazar. O "Erivan ve Sevan bölgelerinde bir çok Skif tipli eşya bulunması da Kimmer ve Sakların o bölgede yaşadığını gösterir" der162• -

Böylece Kimmerlerin bir kısmı güney Kafkasya' da; Gür­ cistan'da (Trialeti), Ermenistan' da ( Gameri - Kemeri) ve Azerbaycan' da (Gem er toponimleri) yerleşmişlerdi. Eski do­ ğu kaynaklarında Kimmer ve Saklar bazen bir etnos gibi gös­ terilirler. Mesela üç dilde yazılmış Bisühın kaya yazılarının (M.Ö. 521) Akad dilinde olan varyantında Saka (yani Şeki) gibi verilmiştir. Y. Yusifov, Saklann Kimmerlerle birlikte (onların emrinde) Ön Asya'ya gittiklerini yazar163• Demek ki, Türk kökenli Kimmerlerin bir kısmı Ermenis­ tan topraklarına yerleşmişler. Kimmerlerin ve Sakların Ön Asya'ya gitmeleri, bir savaş akını değildi, bütün elin (halkın) bir arada göç etmesi idi. Yukarıda anlattıklarımızdan şöyle bir sonuç çıkarmak mümkün olur; Ermenistan'da yaşayan Azerbaycanlıların en ulu ecdatları M.Ö. 8. yüzyılda buraya gelmiş bulunan Kim­ merlerdir. Tekrar ediyoruz ki, o yüzyılda Ermeni adlı bir et­ nos ve Ermenistan adlı bir ülke yoktu. Y.A. Manandyan "M.Ö. 6. ve 4. yüzyıllarda Ermeni tarihinin başlangıç merha­ lesidir ve Ermenistan toprakları bu dönemde Farsların haki­ miyetinde idi"164 diye yazar. Türkiye'deki Van gölü etrafın­ daki topraklan çeviren Urartu devletinin doğu sınırları Eri­ van' a kadar ulaşıyordu. Ermeni etnonimini taşıyanlar ise Dicle - Fırat nehirlerinin yukarı akarlarının havzalarında ya­ şıyorlardı.


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 121

Kimmerlerin Ön Asya ve güney Kafkasya halklarının et­ nogenezindeki rolü M.Ö 7.yy'a ait bibliyada (bütün eserler) açık olarak gösterilmiştir. Bu Bibliyada olan "Halkların Cet­ veli" adlı kaynakta şunlar söylenir; "Nuh'un Sam, Ham ve Yafet adlı üç oğlu vardı. Yafet'in yedi oğlu oldu. Gomer, Ma­ gog, Maday, Yavan, Tuban, Meşeh ve Tiras. Gomer'in üç oğ­ lu - Aşkenaz, Rufat ve Togorma'dır." Bu cetvel, Bibliya ter­ tip edildiği zaman, yani M.Ö. 7. yy.'da yakın doğu ve güney Kafkasya halklarının köklerine dair yapılan ilk sistemli çalış­ madır. Burada, o zamanki halkların adları şahıs adları olarak verilmiştir. Görüldüğü gibi, M.Ö.7.yy'da yazılmış Bibliyada Kim­ merlerin adı Gomer (Gamerin fonetik şekli) gibi gösterilmiş­ tir ve hem de Gamer yerli halk gibi verilmiştir. Ermeni tarih­ çisi Moisey Horenski'nin (5. yy.) verdiği keneoloji cetvelde gösterilir ki, Yafet'ten Gomer, Gomer'den Tiras, Tiras'tan Togrom, Togrom'dan Hayk, sonuncudan ise Armenak (yani Ermeniler) türemiştir. (1. Kitap, 5. Bölüm) Ermeni rivayetle­ rinde de Ermeniler, Gamer'in sonraki nesillerinden sayılır. Başka bir ifadeyle, Kimmerlerin, Ermenistan' da, Ermeniler­ den önce yaşadıkları açık olarak gösterilir. Bu demektir ki, Ermenilerin ecdatları Kimmerlerle karışmıştır. Bibliyadaki cetvelde dikkati çeken bir yön var; Kimmerlerin Madaylarla (güney Azerbaycan'da yaşayan Midiyalılar), Magoglarla (Gugarlar), ve Aşkenazlarla (Saklarla) kök birliğine sahip ol­ duklarının gösterilmesidir. Musa Kalankatlı'nın "Albanya Tarihi" adlı eserinde ise Albanların, Yafet'in erkek çocukla­ rından (yani neslinden) olan Kittiylerden türedikleri gösteri­ lir. Genellikle Alban tarihçinin Gamer, Magog ve Albanları Yafet'in evlatları saymasının (1. Kitap, 2. Bölüm) derin mana­ sı vardır. Demek bu halklar (onların dördü de Azerbaycanlı­ ların etnogenezisine katılmışlardır) yerlidir, Yafeslidir, yani


122

1

Gıyaseddin Geybullayev

Kafkasyalıdır. Bu eski geneloji cetvelinden görüldüğü gibi, İran dilli halklardan burada söz dahi edilmiyor. Kadim Türk kökenli Kimmerlerin, Madayların, Gog-Magogların (aşağıda deyineceğimiz gibi, Gugarların), Sakların ve Albanların ön Asya ve güney Kafkasyanın başka eski sakinleri ile burada, aynı zamanda yaşadıkları gösterilmektedir. 1

Demek cetvelde görüldüğü gibi, ön Asya'nın ve güney Kafkasya'nın diğer eski halkı Saklar (Aşkenazlar) olmuştur. İlginçtir ki, 10. yy.'da Haiar Hakanı İspanya kralına yazdığı mektupta, Hazarları Yafet'in oğlu Togarman'ın nesli olarak gösterir.

SAKLAR Yukarıda biz, Kara denizin kuzey sahillerinden Kim­ merleri takip ederek M.Ö. 7. yy.'ın başlarında Sakların, önce güney Kafkasya'ya ve oradan da ön Asya'ya özellikle Midi­ ya ve Manna topraklarına geçtiklerini söylemiştik. Heredot' a göre Skifler, yani Saklar, Kimmerleri Küçük Asya'ya doğru kovduğu zaman, yolu şaşıran Kimmerler, Kafkasların batı sahili boyu, Saklar ise doğu sahili boyu hareket etmişler. (Heredot, 1, 103) Bu yüzden şu yön dikkat çeker ki, Kimmer­ ler esasen Gürcistan ve Küçük Asya topraklarında, Saklar Kür - Aras arası ovalarda ve Ön Asya' da Manna'da faaliyet göstermişler. Kiırunerler gibi Saklar da (aslında bu eski etno­ n�m Saka ya da Şaka' dır) Asur kaynaklarından, M.Ö. 7. yy.' dan beri bilinmektedir. Asur kaynaklarında Midiya' da, (araştırmacılara göre Manna'da) Saka adlı eyalet vardı165• İ. M. Dyakonov' a göre, Saklar güney Kafkasya' da mer­ kezi şimdiki Gence kasabası olan bir devlet kurmuşlardı. Bu devlet güney Azerbaycan topraklarını da içine alıyordu166• Fakat bazıları Kemer - Sakların üç birleşmesinin - Urar-


Kadim Türkler ve Errnenistan

1 123

tu'nun güneyinde, Manna topraklarında ve güney Kafkas­ ya' da varlığını gösterirler167• Biz burada güney Azerbaycan topraklarındaki Saklar hakkında konuşacağız168• Sakların gü­ ney Kafkasya'ya gelmeleri ile, şimdiki Ermenistan toprakla­ rının büyük kısmı, Zengeztİr ve Göyçe bölgeleri, Küçük Kaf­ kasya Urartuluların elinden çıktı. Saklar, hem de Kür - Aras ovalarında da hakim rol oynamaya başladılar. Güney Kaf­ kasya' da Sakların yaşadıkları toprakları (Strabon, 1 1 , 14, 4.) bazı araştırmacıların Gence bölgesi ile lokalize etmeleri doğ­ rudur. Çünkü "Alban Tarihi"nde Gence şehrinin Şakaşen'de kurulduğu yazılıdır. Fakat, Sakların hakimiyeti altındaki topraklan sadece Gence bölgesi ile kısıtlamak olmaz. Sakla­ rın bir kısmı Zengezura yerleşmiş ve ondan sonra bu ülke Ermeni kaynaklarında Siyunik, Fars ve Arap kaynaklarında Sisakan (Sisacan) olarak adlandırılmıştır. Siyunik adındaki "yni" sözü eski Ermenice "nesil", "sülale", sondaki "-k "eki ise topluluk bildirir. Demek ki, Siyunik, "Si halkı (nesil)" manasındadır. Farsların Sisakan adı ise Si, -san ve an ekin­ den ibaret olup "Si Saklan", ya da Si Sak�arının yeri" de­ mektir. Göründüğü gibi h�m Ermenice, hem de Farsça ülke­ nin adına "Si" kompenantı katılır. Ermeni tarihçileri Siyuni­ nin hakim sülalesini, Fars dilindeki Sisakan'ın kısaltılmış şekli olan Sisak sözü ile ifade ederdiler. 1. yüzyılın ortaların­ da Albanya'nın hükümdarı olan Eren de Sisak neslinden idi. Sisak'ın neslinden olan sülalenin temsilcileri 4. yy.'dan itiba­ ren Hıristiyan olduklarına göre sonradan Bibliyadan alınmış adlar taşımaya başlamışlardı. Babeki yakalayan Siuni kiyazı Sehl ibi Sumbat da bu sülaleden idi. "Selh" sözü (yazılış Arapçadır) ise aslında "saklı" sözündendir ve sülalenin Sak­ lara mensup olduğunu gösterir. "Kitab-ı Dede Korkut" ta Şöklü Melik şahıs adındaki Şöklü de "Saklı" dan tahrif edil­ miştir. Sisakların Azerbaycanlıların etnogenezindeki yeri ve rolü meselesi özel olarak araştırılmalıdır. 5. yy. Ermeni tarih-


124

1

Gıyaseddin Geybullayev

çisi Moisey Horenski "Kotlan (şimdiki Ordubad kazasının topraklan) eyaletinin halkı Sisak'tan türemedir" diye yazar. Aynı yazar Sisak'ın babasının adının Gelam olduğunu belir­ tir ve "Gelam'ın oğlu Sisak ülkesini kendi adıyla Suini diye adlandırdı ki, Farslar oraya Sisakan diyorlar" diye ekler. (Moisey Horenski. 1. Kitap, 14. Bölüm) Aynı yazar başka bir yerde de "hükümdar Gelam gölmeciğini (Göyçe gölü) kendi adıyla ilgili olarak Kelakuni olarak adlandırdı" diye yazar. (1. Kitap, 12. Bölüm) Buraya kadar olan araştırmalarımızdan ortaya çıkan sonuç şudur; Göyçe ve Zengezur bölgelerinin yerli halkı Ermeniler değil, Sak Türkleridir. Gelam bir şahıs adı mıdır? Yoksa bir bölgenin adı mıdır? Bu soruya cevap vermek oldukça zordur. Fakat Ermenistan'ın batısındaki dağlık arazi şimdi de Gelam (Ermenice Geğam) olarak ad­ landırılıyor ve bu adın Ermenice açıklaması da yapılamamış­ tır. Şimdi, elimizde kalan Suini ve Sisak sözlerinin önlerin­ deki "Si" kompenantı. Bu mesele de henüz açıklığa kavuş­ mamıştır. Türk tarihçisi M. Fahreddin Kırzıoğlu'na göre, es­ ki Türklerde Si adlı bir sülale tarihen var olmuştur ve bu ko­ nuda Çin kaynaklarında bilgi vardır169. Kaydetmeliyiz ki, ge­ çen yüzyılda Ermeni tarihçisi K. Patkanov da Suini ve Sisa­ kan toponimlerindeki "Si" sözünün manasının halk adı ol­ duğunu yazmıştır170. Sakların diğer kısmı daha sonra Gence şehri toprakları­ na yerleşmişlerdir. Bu halk, M.Ö. 4. yy.'dan itibaren Sakesi olarak tanınmışlar. Şimdiye kadar yapılan araştırmalar so­ nucunda bazı araştırmacılar, Sakasin toponiminde İran kö­ kenli şen sözünün olduğunu zannediyorlardı. Fakat onlar, ikinci Sakasen Atropatena' dan (güney Azerbaycan toprakla­ nnda)171, üçüncü Sakasen şimdiki Türkiye topraklarında172, Kızıl ırmak nehrinin sol sahilinde var olduğundan habersiz


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 125

görünüyorlar. Şüphesiz ki, bu üç Sakasen (aslında Sakasin) adına, İran kökenli Şayana (bu sözden Şen sözünün yaratıl­ dığı söylenir) ülke sözü katılamaz. Aksine ise "Sakasin" to­ poniminde, eski Türk halklarının adlarına eklenen ve aitlik, mensubiyet bildiren çin, sin, şin sözü kullanılmıştır. Nihayet, Sakların bir kısmı Kür nehrinin kuzeyinde, Azerbaycan'ın kuzey batı bölgesine yerleşmişti. Şeki toponi­ mi onların adını orada şimdiye kadar yaşattı. Bu konuda başka bir yerde de söz etmiştik173• Azerbaycan'ın kuzey do­ ğusunda Şeki, Arap kaynaklarında Babek isyanı (81 6-831 ) ile ilgili olarak Siuni de olduğu gösterilen Şeki kalesi, Ermenis­ tan'ın Sisyan bölgesinin topraklarındaki Azerbaycanlı Şeki köyü, Azerbaycan'ın eski eyaleti olan Sisakan (Sonraki Zen­ gezur ve Göyçe bölgeleri, şimdi Nahçıvan'ın onlarla sınır olan topraklan) toponimleri gösterir ki, her halde Saklar bu topraklarda yaşamışlardı. Demek ki, Saklann bir kısmı şim­ diki Ermenistan topraklarında yaşamışlardır. N.Y. Marr "Er­ menistan' ın doğu eyaletlerinin en eski halkı Saklardır" diye yazar174 Aynı görüşü Y. A. manandyan da paylaşır: "şimdiki Ermenistan'ın doğusunun bir kısmında Kimmerler ve Saklar yaşamışlardır" 175• S.T. Yeremyan "Saklar, Derbent geçidin­ den geçerek Kür - Aras ovalarına inmişler ve Kimmerleri oradan çıkardıktan sonra Ararat vadisine, oradan da Urmiye gölünün havzalarına gitmişlerdir" diye yazar176• Fakat Şeki adlı toponimlerden açık olarak anlaşılmaktadır ki, Saklann hepsi Kür - Aras ovalarına gitmemişlerdir. Onların bir kısmı şimdiki Zengezur, Gence, Karabağ ve Şeki - Zagatala bölge­ lerinde yerleşmişlerdir. G.A. Melikişvili "Urartular, Ararat vadisine, Seven'in batı kısmına, Gümrü (eski adı Gameri) bölgelerine askeri akınlar düzenlediler" diye yazar. Demek ki, bu bölgeler Urartu toprağı değildi. Bu yazara göre; bu akınların yapıl-


126

1

Gıyaseddin Geybullayev

ması ile ilgili olarak Urartu devletinin şimdiki Ermenistan topraklarındaki doğu sınırlan Erzurum-Gümrü- Sevan'ın batısını birleştiren hattı177• Yaptığımız çalışmalardan açık olarak anlaşılmaktadır ki, şimdiki Ermenistan' da Gamerlerden sonra en eski etnos­ lardan biri Saklardır. Ya da Heredot'un verdiği bilgilerde Kimmerleri Kara denizin kuzey sahillerinden kovan ve onla­ rı

takip ederek gittikleri yere gelmiş olan Skifler'dir. Ve de­

mek ki, onlar, sonraki yüzyıllarda Azerbaycanlıların etnik yapısında faal rol oynamışlardır. K. V. Trever haklı olarak "Saklar sonradan Alban halk birleşmesi içinde yer almışlar­ dır"178 diye yazar. Ona göre de Sakların etnik mensubiyetçe Kimmerler olduğunun açığa çıkarılmasının prensipal olarak önemi vardır. Avrupa ve Rus tarihçiliğinde (o cümleden Azerbaycan tarihçiliğinde) hakim olan görüş şudur ki, Saklar İran dilli­ dirler. Burada İran araştırmacılarının ve Azerbaycan' da on­ larla hem fikir olan alimlerimizin bu görüşe uygun hazırlan­ mış eserlerinin tahlilini yapmamıza imkan yoktur. Eğer biz bu görüşü kabul etmiyorsak, neye göre boş yere baş ağırta­ lım ve okuyucuyu da onların masal karakterli düşünceleri ve uydurma güya ilmi yazılarıyla yoralım. Bu yüzden çok kısa olarak Sakların kökeni hakkında bil­ gi verelim. Sakların vatanı olarak Kazakistan ve Orta Asya bozkır­ ları sayılır. M.Ö. 8. yy.'da onlar Kara denizin kuzey sahilleri­ ne, oradan güney Kafkasya'ya - Ermenistan ve Azerbaycan topraklarına, ön Asya'ya, o cümleden güney Azerbaycan topraklarına gelerek buralarda yaşamışlardır. Etnik mensu­ biyetçe onlar has eski Türk dilli etnostur. Bunu aşağıda vere­ ceğimiz deliller ispat etmeye yeter.


Kadim Türkler ve Ennenistan

1 127

Çağdaş Türk dilli halklar arasında Saka ve Şaka adlarını taşıyan halkların var olması; Kazaklar' da Şaka, Özbekler de Şakay, Şekey, Kırgızlar' da Saha, Saka, Türkmenler'de Şak­ lar, Nogaylar'da Şaukay; Hakaslar'da Sagay: bu etnonimle ilgili olarak Türkmenler' de Sakar (Sak etnonimi ve ar, er "yi­ ğit" "savaşçı", v.s. sözünden); Özbekler' de Sakant (Sak etno­ niminden ve eski Türk dillerinde topluluk bildiren "t" ekin­ den), Yakutlar'ın kendilerini Saha olarak adlandırması ki, bu da Türk dillerinde "k" sesinin "h" sesine geçmesi ile ilgili olarak Saka etnoniminin bir şeklidir. Kaydedilmelidir ki, "Yakut" etnoniminin kendisi de Sakut etnoniminden (bazı eski Türk dillerinde sözün önündeki "s" sesinin "y" sesine çevrilmesi kanuna uygun fonetik olaydır) ibaret olmakla es­ ki Sak etnonimi ve topluluk bildiren -ut ekinin birleşmesi esasında ortaya çıkmıştır. Bu yüzden Yakut sözü, "Saklar" manasını verir. Tataristan'da iki Şeki, Azerbaycan'da Şeki, Ermenis­ tan'ın Sisyan kasabasında orada yaşamış olan Azerbaycanlı­ ların köyleri olan Şeki (meşhur edebiyatçı alim Aziz Şerif'in doğduğu köy), İran' da Şakabad şehrinin civarındaki halkın tamamı Türk dillidir. Kaydetmeliyiz ki, geçen yüzyılda Kars vilayetinin (Tür­ kiye' de) Ardahan kasabasına (şimdi vilayet) bağlı Şeki adlı bir köy ve bir köy harabesi vardı179• Sakların kaynaklarda gösterilen hükümdarlarının adları eski Türk kökenlidir. Bununla ilgili olarak Arsak (eski şekli Artsak) toponimi­ nin kökü ve manası dikkat çekicidir. Hoşlandıkları için Er­ meni tarihçileri uzun süre kafa yorduktan sonra "Arsak Er­ menice bir söz değildir" diye yazmışlardır. M.Ö. ki ilk yüz­ yıllarla bağlantılı olarak verilen olaylarda kaydedilen Artsak hakkında Azerbaycan tarihçileri daha çok yazmışlar. M. Se-


128

1

Gıyaseddin Geybullayev

yidov, bu toponimi doğru olarak Artsak değil, Arsak olarak yazmış ve onun önünde eski Türkçe er "Yiğit", "savaşçı" sö­ zü olduğunu ve bütünlükle "yiğit Sak" manasını verdiğini yazmıştır. Fakat bu düşünce ne kadar akla yakın olsa da inandırıcı değildir. Çünkü, Ermenistan'da ve Azerbaycan'ın iki bölümünde yaşayan Sakların neye göre yalnız bir kısmı­ nı, sonradan Artsak adlanan yerde yaşayanları "er", "yiğit" adlandırmışlardır? Hem de ki, toponimdeki "t" sözünü at­ maya h.a kkımız yoktur. Biz de önceleri bu toponimin eski Türkçe art "dağlık yer" sözünden ve mekan bildiren -lak, tak ekinden ibaret olduğunu yazmıştık. Fakat, son araştır­ malar gösteriyor ki, "Artsak" adını açıklarken Balasakan to­ ponimi karşılaştırmaya alınmalıdır. Balasakan, hem Aras'ın güneyinde, hem de kuzeyindeki düz alanların eski adıdır. İlk defa III.yy ait bir İran kaynağında gösterilen bu toponimi biz, Türkçe Pala "düzen", "sahra" ve Sak etnoniminden iba­ ret olduğunu yazmıştık. Eğer bu görüş doğru ise, o zaman "Artsak" toponimi de eski Türkçe art "dağlık yer" sözünden ve Sak etnoniminden ibaret olması kabul edilebilir ve şöyle bir sonuca ulaşmak mümkün olur ki, düzen ve dağlık yerler­ de yaşayan Saklar uygun olarak Balasakan "düz yer Saklan" ve Artsak "dağlık yer Saklan" olarak adlandırılmıştır. M.Ö. 521 yılına ait Bisütün kayasındaki eski Farsça yazı­ da, İran şahı Dara' ya karşı isyan etmiş olan Saklann (bu Sak­ lar Midiya topraklarında yaşayan Saklardır) başçısırun adı Skunha olarak yazılmıştır. Bizce bu ad Eskingay' dır ve eski Türk dillerindeki, es "akıl", "zeka", bolluk bildiren king (so­ nu burun sesi "nı "-sağır nun) ve Altay dilleri için karekte­ ristik "ay" son ekinden ibarettir. Akıllı, zekalı manasındadır. Fakat Mihi yazısında sözlerin önüne getirilen "e" sesini ve sondaki "y" sesini ifade eden işaret yoktu. Bu yüzden Eski­ gay eski Fars dilinin fonetiğine uygun olarak Mihi yazısı ile


Kadim Türkler ve Ermenistan

j 129

"Skunha" olarak verilmiştir. Demek ki, çocuğa, anne - baba­ sı ileride akıllı, zekalı olması arzusu ile bu adı koymuşlar. Kara denizin kuzey sahillerindeki M.Ö.513 yılı olayları ile ilgili olarak Sakların, Taksak hükümdarının adı verilir. Bu ad eski Türk dillerindeki, Tang "mucize", "hayret doğuran", (bu sözün eski Türk dillerinde "kuvvetli", "dayanıklı" ma­ naları da vardır) ve çocuk (erkek çocuğu" "genç" sözlerin­ den ibarettir. Demek aslında Tanguşak adlanmış bu şahsın (eski Yunan dilinde "ş" sesi olmadığından yazar onu "s" se­ si olarak vermiştir) adını antik yazar Taksak formasında (şeklinde) yazmıştır. Bu yüzden V.İ. Abayev'in bu adı Osetin dili aracılığı ile "süratli (hızlı) maral (geyik)" gibi açıklaması bizce doğru değildir. Ön Asya' da yaşayan Sakların bir hükümdarı As ur kay­

naklarında M.Ö. 680 - 669 yılları arasında İ şpakay olarak ve­ rilmiştir. Skif-Sakların Kara denizin kuzey sahillerinde bir hükümdarı Yunan kaynaklarında Aspak gibi kaydedilmiş­

tir. Açıktır ki, Aspak ve İ şpakay farklı dönemlerde yaşamış iki hükümdarın aynı olan adıdır. İran araştırmacıları bu adı Fars dilindeki, asp "at" sözü ile ilişkilendirirler ve "mehter", "at yetiştiren" manası verdiğini yazarlar. Aslında bu ad te­ miz Türk kökenli bir sözdür. Adın ilk parçası olan "as", "aş" sözü ya Türk dillerindeki, es "akıl", "sırdaş" (bu durumda

işpak "akıllı bey", "akıllı halk önderi" manası verir.) Ya da eski Türk dillerinde adların önüne eklenen eş "dost", "sır­ daş" (bu durumda da İ şpak "dost, sırdaş bey" manası verir)

sözüdür. Kaydetmek gerekir ki, İşbak, İ şbay, İ ş-Muham­

med v.s. şahıs adları Tatarlar'da, Balkarlar' da ve Karaçay­ lar' da şimdi de kullanılmaktadır. Heredot, Skif-Sakların bir hükümdarının adını Sparga­ pit gibi yazıyor. (M.Ö. 530 yılında İran şahı Kir ile savaşmış, Orta Asya'da yaşayan Sakların kraliçesi Tomris'in oğlunun


130

1

Gıyaseddin Geybullayev

adı da Heredot'a göre Spargapit idi). İran araştırmacıları bu adın İran dilleri esasında açıklanamadığını yazıyorlar. Spar­ gapit adı aslında Türk kökenlidir. Esbirokbit adının eski Yu­ nan dilinde yazılmış şeklidir ki, bu ad Türk dillerindeki, es "akıl", "zeka", birok "yegane-tek", "yalnız" ve bit "boy at (uza)", "büyü" sözlerinden ibarettir ve demek bu ad "Yalnız akıllı büyü" manasını verir. Derbent geçidinden Midiya'ya hareket etmiş Skif-Sak­ ların hükümdarının adı Heredot'a göre Madiy idi. Karşı­ laştırmak için diyelim ki, M.Ö. 2. yy.'da Hun hakanının adı da Mode idi. Bu ad Türk kökenlidir. Albanya'da 5.yy'da bir feodalın adı Mate idi. Her üç ad da çok eminim ki eski Türk dillerindeki matı, batı "kuvvetli", "dayanıklı" sözün­ dendir (Cengiz Han'ın torunu Batı adı ile karşılaştırılır) . Türk dillerinde Ma �� "güzel", Mat "sadakatli", "vicdanlı" sözleri de vardır. Belki de Madiy adı bu sözlerin biri ile ilişkilidir. Midiyadaki Skif-Sakların bir hükümdarının adı Here­ dot'a göre ( 1 , 1 03) Prototiy (Asur kaynaklarında Partatua) idi. İran araştırmacıları bu adı eski Fars dilindeki, Taba "güç", "kuvvet" (Azerbaycan dilindeki "tab" sözü de bura­ dandır) sözü ile birleştirirler ve onu "Avesta" dilindeki par­

taba "savaş" "savaşma" sözü ile ilişkilendi1irler180. Dikkate almıyorlar ki, hiçbir ana-baba çocuğuna o zamanlar, "savaş", "vuruş" sözü vermezdi. Aslında, bizce, bu ad Partatay (ya da Parsatay), adının Yunan dilinde verilmiş şeklidir ve eski Türk dillerindeki pars, bars "bebir (kaplana benzeyen yırtıcı bir hayvan)", "palenk" ve tay "onun gibi", "sanki", "öyle bil" "ona tay" (Azerbaycan dilindeki "tay" sözü de buradan­ dır) sözlerinden ibaret olmuş ve "pars gibi", "parsın benze­ ri" demektir.


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 131

Antik yazar Pompei Trog (I. 1 , 4) Ön Asya'da Sakların bir hükümdarının adının Tanay olduğunu yazıyor. Bu ad da eski Türk dillerindeki Tang (dan yeri - tan yeri" "Subh çağı­ sabah zamanı" ya da Tang "valehedici- hayran eden", "ge­ rip- yabancı, el, zavallı" sözlerindendir. Arap tarihçisi İbni el Esir (13. yy.) Selçuk Oğuzlarının 1 1 . yy.' da bir başçısının adı­ nın Tana olduğunu yazar. Tang sözünden sonraki "ay" kıs­ mı aslında Türkolog G. Ramstet'e göre, "ay", Altay dillerin­ de şahıs adlarının ve etnonimlerin sonunu oluşturan karak­ teristik bir ektir. Antik yazar bir Skif - Sak adını Sobodak gibi kayd eder ki, bu da Cengiz Han'ın bir komutanının adı - Sabutay adı ile aynıdır. Sakların Türk dilli olduklarını ispat eden belgelerden bi­ ri de, hem Fars kaynaklarında ve hem de Heredot'un eserin­ de onların "şişpapaklı" adlandırılmalarıdır. Ucu (tepesi) şiş papak (keçeden dikildiği için şapka başta dik dururdu) türü yalnız eski Türk halkları için karakteristik baş giyimi olmuş­ tur. Bu konuda biz önceki eserlerimizde geniş konuştuğu­ muza göre burada tekrara gerek yoktur. Nihayet Sakların Türk dilli etnos olduğunu arkeolojik ve antrepolojik belgeler de göstermektedir. Bu konuda da önceki eserlerimizde çok şeyler söyledik. Böylece, güney Kafkasya topraklarında yaşamış bir eski Türk etnosu olan Saklar tam esasla Azerbaycanlıların, hem de Ermenistan'da yaşamış olan Azerbaycanlıların ecdatla­ rından biri sayılmalıdır. Eski Ermeni kaynaklarında anlaşılmaktadır ki, Ermenile­ rin ilk hükümdarları yalnız Saklar olmuşlar. Rastlanh değildir ki, eski Ermeni dilinde Sak etnonimi "ska" şeklinde "baha­ dır", "çok güçlü", "nehenk - son derece iri, azman" manasın-


132

1

Gıyaseddin Geybullayev

da idi. Yukanda değindiğimiz gibi Ermeni kaynaklannda ilk Ermeni hükümdan da Skaordi "Sak oğlu" adını taşıyordu. İ. M. Dyakonov'a göre M.Ö. 6. yüzyılın sonunda Erme­ nilerin etnogenezisinde Saklar belirli bir rol oynamıştır181• Rastlantı değildir ki, Ermeni tarihçisi Koryon (5. yy.) Erme­ nilerin Eşkanazi (Bibliyada Saklar) nesli sayar. 5. yy. Ermeni tarihçisi Moisey Horenski M.Ö. 5. yüzyılın sonunda Ermeni hükümdarı Paruyr "Skaordi" (Sak oğlu) idi (1. Kitap, 22. Bö­ lüm). Demek ki, etnik mensubiyetçe Türk olan Paruyr Erme­ nilerin ilk hükümdarı olmı,ıştur. İlginç olanı şudur ki, Moisey Horenski'ye göre (1. Kitap, 22. Bölüm) Paruyru Midiya hükümdarı Varbak tahta oturt­ muştur. Ondan sonraki Ermeni hükümdarlarının adları;

Hraçeay, Pamuas ve Komak isimlerini taşır. Bu adların hiç birisi Ermeni adı değildir.

Paruyr şahıs adını bazı araştırmacılar Heredot'un kay­ dettiği Prototi (Sak hükümdarlarının birinin adı) ile aynı ol­ duğunu söylerler. Bu doğru değildir. Paruyr şahıs adı Türk dillerindeki bar sözü "özüdür-kendidir", "vardır" ve ur "oğul" ( "y" sesi eski Ermeni dilinden eklenmiştir) sözlerin­ den ibarettir ve "oğulun özüdür" (mecazi manada "istenilen, arzu edilen oğuldur) manasını verir. Ermeniler şimdi de ço­ cuklarıyla iftihar etmek için onlara Paruyr adını veriyorlar. Bununla, bir geleneği sürdürdüklerini düşünüyorlar ama, bu c:ı.dın Türk kökenli olduğunu hiç düşünmüyorlar. Yukarıda söylenenler açık olarak göstermektedir ki, Türk dilli Kimmerler ve Saklar M.Ö. 7.-8. yüzyıllardan başla­ yarak şimdiki Ermenistan' a yerleşmişler ve oranın esas sa­ kinleri olmuşlardır. Eğer bu tezimiz doğru ise, o zamandan bahseden Urartu kaynaklarında ve şimdiki Ermenistan top­ raklarında Türk dilli toponimlerin olması doğaldır ve biz o toponimleri birinci bölümde göstermiştik.


Kadim Türkler ve Ermenistan

j 133

Eski Ermeni tarihçileri de, Ermenileri, şimdiki Ermenis­ tan'ın Aborjinleri (yerli halkı) kabul etmiyorlar. Moisey Ho­ renski (5. yy.) Ermenistan' da eskiden yaşamış Slak şahıs adı hakkında şunlan yazar: Eski Ermeni dilinde verilmiş bu ad, zannediyorum ki Türk kökenlidir ve Slak'ın aslında Eslak (eski Ermeni dilinde sözlerin önüne getirilen "e" sesi çok za­ yıftır ve çok durumda düşer) olduğunu göstermek ve eski Türk dillerindeki,

es

"akıl", "zeka", "beceri" sözünden ve

bolluk bildiren -lak, lık ekinden oluştuğunu söylemek müm­ kündür." (Karşılaştırmak için; Aslı Türk kadın adı da "akıllı", "zekalı", "becerikli" demektir). Yazar rivayetlerde Slak'nı çok zalim, gaddar ve merhametsiz bir insan gibi anlatıldığını kaydettikten sonra, "doğrusunu söyleyemiyorum, Hayk'dan mı türemiştir (yani kökence Ermeni midir?) yoksa ona kadar (yani Hayk'a, Ermenilere kadar) o topraklarda yaşayan yerli halktan mı? "(Moisey Horenski. 2. kitap, 2. bölüm) Görüldü­ ğü gibi, yazar Ermenilere kadar, Hayk' a kadar (Hayk sözü Ermenilerin ecdatlarının bir kısmının adı olan Hayk etnoni­ minden ve topluluk bildiren -k ekinden ibaret olup "Haylar" manasını verir. Yazarın bahsettiği yerli halk ise, M.Ö. 7.- 8. yüzyıllarda oraya yerleşmiş bulunan Kimmerler ve Saklar idi. Böylece, Kimmerlerin ve Sakların, güney Kafkasya'ya, Küçük Asya'ya ve ön Asya' ya gelmeleri yakın doğu ülkeleri­ nin tarihlerinde önemli bir rol oynadı. Urartu, Lidya ve Frig­ ya devletleri Kimmerlerin darbeleri altında mahv oldu. Midi­ ya hükümdarı Kinaksar onların yardımı ile Asur devletini yıktı ve Urartu'yu zapt etti. Fakat, Kimmerlerin Küçük As­ ya' daki hükümranlıkları, Ermenilerin büyük kısmının, Frig­ ya' dan ve Urartu'dan şimdiki Ermenistan yaylalarına gelme­ lerinin de başlangıcı oldu. Şimdi biz, antik kaynaklarda ve eski Ermeni tarihçileri­ nin eserlerinde şimdiki Ermenistan topraklarında M.Ö. son


134

1

Gıyaseddin Geybullayev

yüzyıllardan itibaren yaşadığı gösterilen başka halklar, Gu­ garlar, Bulgarlar ve Şiraklar hakkında konuşacağız.

GUGARLAR Birinci yüzyıl yazarı Strabon, kendinden önceki yazarla­ rın, (sanıyorum ki, M.Ö.65 yılında Ermenistan'a ve Azerbay­ can'a askeri sefer yapmış olan Gney Pompeyi'nin ordusuna katılmış savaşçıların) verdiği bilgilere dayanarak Ermenis­ tan' da Gogepena adlı bir vilayet olduğunu yazmıştır. Bu vi­ layetin, Gugar ya da Gogar adlı bir halkın adını (eski Erme­ ni tarihçileri bu vilayeti Gugark gibi yazarlar ki, bu da Gu­ gar etnoniminden ve topluluk bildiren ve bir kaide olarak halk adlarının sonuna eklenen -k ekinden ibarettir) aks ettir­ mesi hakkında çok önceleri konuşulmuş ve yazılmıştır. Şurası şüphesizdir ki, eğer Gogarena (Gogar etnonimi ve eski Yunan dilinden eklenmiş -ene ekinden ibarettir)

M.Ö. den bir vilayet adıysa, o zaman Gdgarlar ya da Gugar­ lar, o vilayette daha önceki yüzyıllardan beri yaşıyorlar de­ mektir. Fakat ne zamandan beri yaşıyorlardı? Bu soruya bu­ güne kadar sağlıklı bir cevap verilememiştir. Yalnız şurası açıktır; bu vilayet, şimdiki Ermenistan'ın kuzeyinde, Gürcis­ tan sının yakınındaydı ve bu yüzden M.S. 4. yüzyıldan son­ ra Gürcistan' a bağlanmıştı. Bu vilayet ne zaman Ermenis­ tan' a geçmiştir? M.Ö. 2. yüzyıldan sonra. Bu yüzyılda Erme­ ni hükümdarları, Ermeni topraklarını genişletmiş ve Stra­ bon'un_yazdığına göre; komşularının topraklarını silah zoru ile zaptederek büyük bir devlet kurmuşlardı. (Ermenilerin komşularının topraklarına saldırmaları görüldüğü gibi yeni bir şey değilmiş) Sonra ise M.Ö. 1. yüzyılda bu imparatorluk dağılmış ve komşularından kopardıkları toprakları geri ver­ mek zorunda kalmışlardı. Demek aslında Gdgarena, Gürcis­ tan' a belki de daha o zaman verilmişti. Fakat Ermeni tarihçi-


Kadim Türkler ve Ermenistan

ı ns

lerine göre bu olay 4. yüzyılda olmuştur. "7. Yüzyıl Ermeni Coğrafyası" adlı eserde Gugark vilayeti Gürcistan'a ait gibi gösterilmiştir. Her halde Gugarlar, şimdiki Gürcistan'ın Ahalkalaki, Lori, Dmanisi, Ermenistan'ın Gugark kasabaları­ nın topraklarında yaşıyorlardı. Fransız tarihçisi S. Martin'e göre; buraya Gugark vilayetiyle Astafa nehrinin yukarı kıs­ mı, Lori, Ahuryan nehri sahilleri, Ahalkalak, Tumanis, Köye­ zen v.s yerler dahildi. Ermeni kaynaklarında Geharkunik gibi yazılan bu vilayet Ermeni tarihçilerine göre, Ermenis­ tan'ın şimdiki Kamo, Martuni, Basargeçer, Sevan ve Graz­ dan topraklarını kapsıyordu. Bazı araştırmacıların fikrince Gugark, Gürcistan'ın Barçalı ve Ahalsıh kasabalarının eski adıdır162. K.V. Trever, Gogeran'ın Albanya, İberriya (Gürcü) sınırında olduğunu yazar183• Gugarlar etnik bakımdan kimdirler? İlk defa (1. yy.) Bü­ yük Pliny kuzey Kafkasya'daki bir halkın adını Gogar olarak yazmıştır. Yukarıda dediğimiz gibi, Strabon'un Ermenis­ tan'a ait saydığı Gdgarena vilayetinin adı, orada Gogar adı­ nı taşıyan bir halkın yerleşmiş olduğunu gösterir. Demek ki,

1. yüzyılın içinde Gogarlar iki bölgede, kuzey ve güney kaf­ kasya' da yaşıyorlardı. 5. yy. Ermeni tarihçisi Favst Buzant "Albanya'nın kuzey doğusunda (Derbent'ten güneyde) Gu­ gar adlı bir halk yaşıyordu" diye yazar (Favst Buzant. 3. ki­ tap, 7. bölüm). Bazı araştırmacılar Gugarları Kafkas dilli halk sayar­ lar164. Gürcü araştırmacısı D.L. Mushelişvili ise onları İber (Gürcü) halkı sayar165• Bu fikirlerin her ikisi de yanlıştır. As­ lında Gugarlar eski Türk kökenli bir halktır ve yapısı yönün­ den sonu "ar", "er" ekleri ile biten eski Türk kökenli etno­ nimlerle (mesela; Bulgar, Avşar, Kaçar, Kenker, Savar gibi) aynıdır. Gürcü alimi G.A. Melikişvili Gogar ya da Gugar et­ noniminin Bibliyada Skiflere verilen Gog-Magog adı ile iliş-


136

1

Gıyaseddin Geybullayev

kilendirir186. Büyük bir ihtimalle Gog "Skif", Magog ise "Skiflerin yerleştiği yer" demektir. Yukarıda biz Bibliyada M.Ö. 7. yy. ait "Halkların Cetveli" nde Yafet'in (Yasef) ço­ cuklarından üçünün Gomer, Moday ve Magog olduğunu yazmıştık. Başka bir ifadeyle söylersek; bu belgede Gog-Ma­ goglar, Kimmerler ve Midiyalılar akraba halklar olarak gös­ terilir. Bunu, Gugarlarla Kimmerler arasında hem kökence benzerlik vardır, hem de onlar daha M.Ö. 7. yüzyıldan beri biliniyordu, Şeklinde anlamak gerekir. Diğer taraftan araştır­ macıların Bibliyadaki Magogları Skiflerle ilişkilendirmeleri de Gugarların Türk kökenli olduklarına işaret eder. G.A. Me­ lik.işvili Ermenistan ve Gürcistan topraklarındaki Gugarlan Saklarla ilişkilendirmiştir. Yukarıda ise Sakların Kafkasya'ya gelmesinin M.Ö. 7. yy.'da olduğunu söylemiştik. Dağıs­ tan'da şimdi de Gugarlı adını taşıyan bir Azerbaycan köyü­ nüı:ı olması Gugarların bir kısmının miladın ilk yıllarında Al­ banya'nın kuzey doğusunda yaşamaları ile ilgilidir. 1 6. yy.'da Anadolu' da boz-ulus Türk halk birleşmesinin bir hal­

kı Kuhar (ya da Kugar) olarak adlandırılmıştır187. Erken orta yüzyıllarda güney Rusya bozkırlarında yaşa­ yan Kenker ve Peçeneklerden söz eden 10. yüzyıl yazarı, on­ ların bir kısmının Kuyarçi olarak adlandırıldığını yazmış­ hr188. Aslında Kuyarçi etnonimi Kugar etnoniminden (N.A. Baskakov' a göre eski Peçenek dilinde başka Türk dillerinde­ ki "g" sesi "y" gibi telaffuz ediliyordu189. Mesela, başka Türk dillerindeki "bek" sözünün Azerbaycan dilinde "bey" gibi telaffuzu) ve bazı Türk halklarının adlan için karakteristik olan -çı, -çu, -ça ekinden (mesela, Kazancı, Danacı, Sabuncu, Kuşçu köy adları kazan, kuş, sapan ve dana adlı etnonimler­ den ve aynı eklerden ibarettir) yapılmıştır. Gurarçi halkının adı, toponimlerde Köyerçi, (Köyerçin) ve Köyerçinli gibi kal­ mıştır. Açıktır ki, o toponimlerin Köyercin (güvercin) adı ile


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 137

hiçbir ilgisi yoktur, yalnız ses benzerliği vardır. Geçen yüz­ yılda Ermenistan'da (demek aslında Gugarçin) köy harabe­ liği, Kars vilayetinde Köherçin köyü vardı. Köherçin ve Kö­ herçinli adlı köyler Azerbaycan' da da vardı. Gugarlann Ermenistan'da yaşayanlarının kökence Türk olduklarını gösteren belgelerden biri de, daha önce Gugark kasabasında yaşayan halkın tamamının Azerbaycanlı olma­ sıdır. Herhalde Gugarların Ermenistan' daki Azerbaycanlıla­ rın etnogenezisindeki rolleri inkar edilemez. Gugarlar orada erken orta yüzyıllarda toplu halde yaşıyorlardı. 5. yy. yazarı Moisey Horenski Gugarlan Ermenistan'da ''büyük ve kud­ retli bir halk" olarak gösterir. Gugarların Türk dilli halk ol­ duğunu bir başka belge de açıklar. "7. Yüzyıl Ermeni Coğraf­ • yası" adlı eserde190 Ermenistan'da Gugar vilayetinin dokuz yerleşim yeri olduğu gösterilir. Şarapov (Şor deresi demek­ tir, Türk kökenli Şor ya da Çor sözünden ve Ermenice por "dere" sözünden; Gürcistan'da Şulaver toponiminde kal­ mıştır; "Dede Korkut" ta "Şir Şemseddin" adındaki Şir kom­ penantı da aslında Şor etnoniminden ve Dede Korkut'ta Oğuzların "üç ok" adının Gürcüce tercümesi olan Samişvil­

de sözünden ibarettir). Çopapor (çöp deresi, demektir. Eski Türk dillerindeki çöp sözü "Dağların arasında olan çöküğün yüksek kısmı) sözündendir. Ermenistan'da geçen yüzyılda, Altı-çöp, Kara-çöp adlı köyler vardı. Zengilan kasabasında Çöpedere köyünün adında da bu söz vardır. Kolbopor ("Kü­ laha deresi" demektir). Taşir "Taş yer" "taşlık" demektir. Trel (Saklarla gelmiş Trer halkının adından, Gürcüce Triale­

ti), Kenker, Çavak, Artagan ve Klarçi. Gösterilen toponimle­ rin hepsi Türk kökenlidir. Gogar vilayeti Gürcü kaynakların­ da Gogareti, Gdgaleti olarak adlanır ki, bu da Fahreddin Kırzıoğlu'nun yazdığı gibi191 Dede Korkut'ta "Gaflet (aslın­ da Gogalet) Koca Oğlu" adını da kendini gösterir.


138 1

Gıyaseddin Geybullayev

Yukarıda söylenenler Gugarların Türk dilli olduklarına dair hiçbir şüphe bırakmaz.

PAS İ ANLAR Şimdiki Ermenistaiı'ın Türkiye ile sınır olan bölgelerin­ de yaşamış olan bu halk Yunan ve Ermeni kaynaklarında Pa­

sian ve Basian gibi yazılmıştır. İlk defa M.Ö. 4. yy. Yunan yazarı Ksenofont (Anabis, IV, 1 8) Pasianlar hakkında bilgi vermiştir192• Demek ki, Pasianların oralara yerleşmeleri M.Ö.

'

4. yy. dan önce olmuştur. Ksenofot'un, Pasianların komşula­ rı olarak Skiflerin (yani Sakların) yaşadıkları hakkında verdi­ ği bilgiye dayanarak şunu söyleyebiliriz; Pasianlar bu bölge­ ye M.Ö. yedinci yüzyılda Saklarla ber�ber gelmişler ve belki de Sakların bir bölümüdürler. Kaydetmek gerekir ki, Pasian etnonimi Yunan dilinde "ç" sesi olmadığına göre Paçian gi­ bi dikkate alınmalıdır ki, bu da eski Türk dilli Paçana (Peçe­ nek) halkının adıdır193. Pasianlar, şimdi Türkiye' ye ait olan Kars, Sarıkamış, Ar­ paçay, Kağızman ve Sürmeli topraklarında yaşıyorlardı194. Bu halkın adını ve Fırat nehrinin yukarı akar kısmını Yunan yazarları Fasis (aslında Pacis) adlandırmışlar. Bu etnonimle ilgili olarak orta yüzyıllarda Ermenistan' da Göyçe gölüne akan Zengiçay (Ahuryan) nehrinin sahilinde Beçin, Beçini (Peçene), Gorkale vardı. İlginç olanı şudur ki, "Kitab-ı Dede

Korkut'' : � osundaki Baybeçen şahıs adı ve Pasinuk toponi­ mi bu Pasian (Paçian) etnonimini aks ettirir. M.Ö. 2.yy'da ise, 5. yy. Ermeni tarihçisi Moisey Horensk_i'ye göre Basian vilayetine Kuzey Kafkasya' dan Bulgarlar göç ederek gelmiş­ ler ve yerleşmişler. Bu konu hakkında aşağıda da bahsedece­ ğiz.


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 139

BULGARLAR Ennenistan Azerbaycanlılarının ulu Türk ecdatlarından biri de Bulgarlar' dır. Biz burada Bulgarların, ya da Bulgarların tarihi hakkın­ da var olan bir çok bilginin üzerinde durmayacağız. Araştır­ macılar Bulgarları Kuzey Kafkas yaylalarında Hunlardan önce yaşamış Türk dilli bir halk sayarlar. Onların bir kısmı kuzey Kafkasya' dan Ermenistan topraklarına gelerek yerleş­ mişlerdi. Bulgarlann, Ermenistan'da yaşadıkları hakkında ilk bil­ gi veren şahıs 5.yy yazarı Moisey Horenski'dir. O, "Bulgar­ ların vatanı Büyük Kafkaslardır ve onlar büyük bir kargaşa­ dan sonra M.Ö. 2. yy.'da, önce Basian'a (Aras nehrinin yuka­ rı havzasında ülke adı) oradan da Ermenistan'ın Kol eyaleti­ ne gelip yerleştiler" diye yazıyor (Moisey Horenski, 2. kitap, 56. bölüm). Bu kaynaktan açıkça anlaşılmaktadır ki, kuzey­ den, Bulgarların önemli bir kısmının Ermenistan' a geçmesi birkaç aşamada gerçekleşmiştir195. Çünkü, bu yazar, Enne­ nistan'ın Tayk dağlarında (Gürcistan ile sınır olan dağlık bölge) ve Venen'de Bulgar halkı yaşıyor" diye yazar. (Mo­ isey Horenski, 3. kitap, 44. bölüm) Çoruh nehrinin sol sahi­ linde şimdi de "Bulgar Dağı" adlı toponim vardır196• Kaydet­ mek gerekir ki, Bulgar halkının adı "Dede Korkut" kitabında da verilmektedir197• Erken orta yüzyıllara ait kaynaklarda Bulgarların Ka­ zan, Çakar, Kol (Kul), Kuvyer ve Basil adlı tayfalardan ibaret olduğu gösterilir. Ermenistan'da Kazan adlı kale 12. yy'dan bu yana bilinir ve orada şimdiki Gukasyan ve Artik kasaba­ larında geçen yüzyılda Kazancı adlı Azerbaycanlı köyü var­ dı. (Bu Kazancı köyünün adı 1946 yılında Megreşen olarak değiştirilmiştir.) Moisey Horenski yazar ki, Ermeni hüküm­ darı Hosruv'un zamanında Ermenistan'a "kudretli basiller"


140

1

Gıyaseddin Geybullayev

gelip yerleşmişler (II. kitap, 58. bölüm). "Yedinci Yüzyıl Er­ meni Coğrafyası" adlı eserde Basillerin, Volga'nın Hazar'a döküldüğü yetmiş kolunun sahillerinde yaşadıkları kayde­ dilmiştir198. Demek ki. Ermenistan'a Basiller kuzeyden gel­ mişlerdir. Bulgarların Çakar halkının adı, Ermenistan'da Çakırlı Azerbaycan köyünün adında vardır. Çakırlı adlı köyler Azerbaycan'da da vardır ve onların aslında Çakarlı' dan tah­ rif edildiği hakkında epey yazılmıştır. Bulgarların Kol (kul) halkının Ermenistan' da yaşadığını gösteren belgeler oldukça çoktur. Fakat iş orasındadır ki, ay­ nı halk Kenker-Peçeneklerin terkibinde de olmuşlar. Buna göre de Ermeriistan' da, Kol etnonimi ile ilgili toponimler hakkında aşağıda Kenker-Peçeneklerden bahsederken deği­ neceğiz. Çünkü, bizce bu halk Ermenistan toprağına Kenker­ Peçeneklerin terkibinde gelmişlerdir.

Ş İ RAKLAR Ermenistan' da daha M.Ö. yaşayan diğer bir Türk dilli halkın adı Şiraklardır. Şirak, Çirak, Sirak adlı halk hakkın­ da ilk bilgi veren I.yy yazarı Strabon'dur. Onun yazdığına göre Siraklar, Kuzey Kafkasya bozkırlarında yazarın Sirake­

ne (Sirak etnoniminden ve Yunan dilinden eklenmiş -ene ekinden) adlandırdığı topraklarda yaşamıştır. Demek Sirak­ lar oralarda daha M.Ö. yerleşmişlerdi. Şirak adını taşıyanların etnik mensubiyetine geldiğimiz zaman, İran araştırmacılarının düşünceleri tek dil gibidir. (;üya, Şiraklar İran dillidirler ve Kuzey Kafkasya'da yaşayan Osetinlerle akraba idiler. Meşhur İran araştırmacısı V.İ. Abayev, Şirak etnonimi­ nin Osetin dilinde "güzel raks eden" demek olduğunu yaz-


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 141

mıştır199. Bu elbette yanlıştır. Aslında Sirak, Çirak (cirak) ve Şirak Türk kökenli bir halkın adıdır. Orta Asya' daki Türk halkları içinde şimdi de Sirak halkı vardır200. Kafkasya' da bu etnonim Şirak ve Çirak şekillerinde görülür. Geçen yüzyılda Kafkasya'da, o cümleden Ermenistan' da Çirak etnonimin­ den oluşmuş on bir toponim (çoğunluğu, halkı Azerbaycan­ lılar olan köy adı) vardı. Siraklann kökence Türk dilli halk olduklarını Kuzey Kaf­ kasya' da onların kaynaklarında bulunan hükümdarlarının adlan da gösterir. Antik yazar Tatsit, Sirakların bir hükümda­ rının adını Zorsin olarak yazmıştır. Aslında bu ad Corsin ya da Cursin'dir. Çünkü yazar Lltin dilinde "ç" sesinin olma­ masından dolayı adın ilk harfini" z" olarak vermiştir. Corsin, Cursin sözü ise, eski Türk dilindeki Cor, Cur "yiğit", "kahra­ man" (Babek isyanı bastırıldıktan sonra Azerbaycan'a gönde­ rilen Arap ordusunun komutanı, aslen Türk olan Manga­ çur'un adı da Türk dilindeki Manga ''bahadır", "savaşçı" ve Cur sözlerinden yapılmıştır) ve Çin (Tatsit Çin sözünü Latin­ ce "ç" sesi olmadığı için "sin" gibi yazmıştır) sözlerinden iba­ rettir. Şalus adlarının sonuna gelen çin (şin) sözü Altay dille­ rinde "onun gibi", "sanki", "öyle bil" manalarını taşır. Başka bir antik kaynakta Şirakların Abeak adlı hüküm­ darı hakkında bilgi verilir (Karşılaştırmak için diyelim ki, Türk dilli Telengütlerin 8. yy.' daki hükümdarının adı Obak'tı). Sirakların bu hükümdarının adı, aslında Abak'tır. Abeak gibi yazılan şeklinde, ortadaki "e" sesini antik yazar eklemiştir. Eski Türk dillerinde Abak "dayı" (annenin erkek kardeşi) manasındadır. Çocuklara böyle ad konulması oku­ yucuları şaşırtmamalıdır. Eski Türklerde aile hayatında dayı önemli bir rol oynardı. Şunu da ekleyelim ki, Moğollar' da Cengiz Han'ın neslinden olan Elhaniler sülalesinden Abaya Han ismi bilinmektedir. "Abaya", Türkçedeki "Abak" sözü-


142

1

Gıyaseddin Geybullayev

nün Moğolcasıdır. Türklerde kız çocucuklarına Abakay adı verilirdi. Genellikle adlı-sanlı olanlar, prensesler Abakay olarak adlandırılırdı201 • (Abak sözünden ve Altay dilleri için karakteristik olan "ay" ekinden yapılmıştır. Nizami Gence­ vi'nin hanımının adı olan Apag da bu manadadır. Bu adı

Atappak olarak açıklamak tecrübesizlik ya da bilgisizliktir.) Türk kökenli Abak adını Ermeniler de almış ve Avak (Avak­ yan) gibi kullanmışlardır. Antik kaynaklar miladın üçüncü yüzyılında Sirakların Kuzey Kafkasya' daki başkentlerinin adını Uspu gibi yazarlar. Aslında Uspu adı, toponimin La­ tince (çünkü bu dilde "ç" sesi yoktur) yazılış şeklidir ve Uço­ pa (Uçoba) adının bozulmuş şeklidir ki, bu ad Türk dillerin­ de say (emek-çalışma) bildiren

uz

ve oba (eski şekli opa) sö­

zünden ibarettir. Yukarıdan beri anlatılanlar Sirakların Türk dilli etnos ol­ duklarını açık olarak göstermektedir. Şunu da ekleyelim; Si­ rakların bir kısmı Azerbaycan'a da gelmiş ve Çıraklı adıyla yaşamışlar. Önceki yüzyıla kadar yetmiş dokuz aileden iba­ ret ve Azerbaycan dili konuşan Çıraklı halkı vardı. Açıktır ki, Çıraklı "Siraklı"nın fonotik şeklidir. Ermenistan' da yaşayan Siraklar hakkında daha çok ön­ ceden bilgi verilmiştir. Göyçe (Sevan) gölünün batısında yer­ leşen Şirak kasabasının adı Strabon'un yazdığı halkın adıdır. N.G. Adons yazar ki, tarihi Şirak vilayeti Ermenistan'da Ahuryan nehrinin vadisinde Venend ile Ararat vilayetleri arasında 'kurulmuştu202. Fakat, Ermeni tarihçilerinin çoğun­ luğu Şirakları İran dilli sayarlar. Eğer böyle olmasaydı, bu adı bugüne kadar yaşatmazlar, yok ederlerdi. Şirak toponi­ mi erken orta yüzyıllara ait eski Ermeni kaynaklarında ol­ dukça sık geçer . . Şirakların Ermenista'a yerleşme zamanları belli değil­ dir. Her halde Urartu kaynaklarında Şirak toponimi yoktur


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 143

ve İ.V. Arutyunyan'a göre203 bu topraklar Urartu kaynakla­ rında Eriahi olarak adlanır. Ermeni tarihçisi P.K. Patkanov'a göre; Siraklar- Şiraklar Ermenistan'a miladi 4. yüzyılda gel­ mişler204. Fakat bu tarihin doğru olması mümkün değildir. Çünkü; Moisey Horenski miladi birinci yüzyıl olaylarını an­ latırken Ermeni hükümdarı Valarşak'ın Şiraklı gençlerden Guşar'ı Kenker ve Kolb eyaletlerine vali tayin ettiğini (2. ki­ tap, 8. bölüm), başka bir yerde ise Vhundu Bulgarlarının Yundu başkanlığı altında miladi birinci yüzyılda buraya ge­ lip yerleştiklerini yazar. Demek Bulgarlar geldiği zaman Şi­ rak adlı yer vardı. Ptolerney'in (2. yy.) Errnenistan' da Siraka­ ne adlı vilayetin (Sirak toponirninden ve Yunanca ene ekin­ den ibarettir) adını yazması da görüşümüzün doğruluğunu tasdik eder. Dernek miladın öncelerinde şirak halkının Er­ rnenistan' da yaşadığı bir yerleri vardı. Öyle anlaşılıyor ki, bu vilayet yerli (Şiraklı) valiler tarafından yönetiliyordu. Mo­ isey Horenski kendinden önceki yüzyılların olaylarını anla­ tırken "Şirak valisi" ifadesini kullanır. (3. Kitap, 43. bölüm) (yüzyılın başlarında Arap hakimiyetine isyan edenlerin biri de Şirak'ın yerli valisiydi). 9. yy. Arap yazarı İbni Hordat Beh bu eyaletin adını bözulrnuş bir şekilde Şiraç gibi yazmış­ tır. Geçen yüzyılda Errnenistan'da Şirakkale denen bir hara­ belik olduğu bilinrnektedir2°5. Errnenistan' daki Şirak vilayeti, bütün yüzyıllar boyu Azerbaycanlıların toplu olarak yaşadıkları bir vilayetti. Bu vilayette yaşayan Azerbaycanlılar Şorakel (aslında Şirak adından ve el, sözünden) adlanırdı. "Bu adı "Şirakel" şeklin­ de ilk defa 15. yy.'da Arap yazarı İbni Ruzbihan Hunçi kul­ lanmıştır. Errnenistan Azerbaycanlıları içerisinde bu ad Şo­ rayel gibi kullanılır. Şiraklıların yaşadığı topraklarda Ermeni hükümdarı 1. Tiridot (M.S. 63-94 yılları arası) zamanında şimdiki Arpa çay sahilinde yapılmış olan şehir, eski Ermeni


144

1

Gıyaseddin Geybullayev

kaynaklarında Şirakovan olarak adlanır. Bu yer orta yüzyıl­ larda halkı Azerbaycanlılardan ibaret olan Baş Şurakel (aslı Baş Şirakol) köyüdür. Böylece Türk dilli Şirakların Ermenistan'da M.Ö son yüzyıllardan itibaren yaşadığı ve onların Ermenistan Azer­ baycanlılarının etnogenezine katıldıkları şüphesizdir. Kay­ detmek gerekir ki, Şiraklar, Albanya topraklarında, Alazon ve Gabirri nehirlerinin aşağı akarlarının arasındaki toprak­ larda yaşamışlardı. Musa Kalankatlı'nın "Albanya Tarihi" adlı eserinde Şirak yerinin adı verilir. Şimdi Şirak sahrası adı ile bu yer Gürcistan' a dahildir. Şimdi miladın ilk yıllarında Ermenistan topraklarında yerleşmiş başka Türk halklarına bakalım: Miladın hemen başlarında güney-doğu Avrupa toprak­ larında Türk dilli Hunların hükümranlığı başlar ve bir müd­ det sonra Hun İmparatorluğu kurulur. Hunların baskısı al­ tında kalan ve onlardan çok önce oralar gelmiş bulunan Türk halklarının bir kısmı güney Kafkasya'ya o cümleden Erme­ nistan' a gelirler. Moisey Horenski, Valarşak (1. yy.), büyük Kafkas dağla­ rının eteklerinde büyük düzlüğün (Kür-Aras ovaları) başlan­ gıcına kadar ki derelerinde, vadilerinde yaşayan vahşi göçe­ beleri Tayka (kardeş) diye çağırarak, onların eşkiyalık, soy­ gunculuk yapmamalarını, hükümdarın emirlerine uymaları­ nı, vergi vermelerini sağladı ve onlara kendi içlerinden baş­ kanlar tayin etdi, diye yazar. (2. Kitap, 16. bölüm) Bu bilgi­ den görünüyor ki, miladın ilk yıllarında Ermenistan toprak­ larına yeni Türk halkları gelmişler. İhtimal olarak bunlar

Gargarlar, Kenker-Peçenekler, Aranlar, Kataklar, Goroslar v.s. halklar idiler.


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 145

GARGARLAR Ermeni kaynaklarında Gargarların esasen Albanya topraklarında (Arsak'da) yaşadıkları gösterilir. Azerbay­ can' da bulunan bir çok Gargar, Harhar, Kerker (Gargar sö­ zünün tahrif edilmiş şeklidir) gibi toponimler o eski halkın izleridir. Gargarlar, Dağlık Karabağ'ın şimdiki Ermenistan ile sınır olan kasabalarında yaşıyorlardı. Ermenistan' daki Azerbaycanlıların yaşadığı Herher köyünün adı aslında Gargar adından t�hrifdir. Gargarların eskilerde Ermenis­ tan' da yaşadıklarını Ermeni tarihçilerinin kendileri de tas­ tik ederler ve bunun için Gargar adlı toponimleri örnek gösterirler206• Tarihçilikte Gargarlar Kafkas dilli (Dağıstan dilli) etnos sayılırlar. Ermeni tarihçileri, açık ki, Ermenistan toprakların­ da Dağıstan dillinin yaşaması görüşüne katılmazlar. Nerede Gargar toponimi görürlerse, onu, Ermeni dilindeki kar "taş", "kaya" sözünden türeme sayarlar. Gerçekte bu iki görüşte yanlıştır. Gargarların Türk dilli bir etnos oldukları hakkında çok şeyler yazdığımızdan burada onları tekrar etmeyeceğiz. Şüphe etmeden demek olur ki, Azerbaycanlıların (bu cümle­ den Ermenistan Azerbaycanlılarının) etnogenezine Gargar­ lar da katılmışlardır.

PEÇENEKLER Kuzey Kafkasya bozkırlarında miladın ilk yıllarında Pe­ çeneklerin yaşadıkları bilinmektedir. Onlar, antik yazarların eserlerinde Panksan (Pankçan), Bastarna (Baçtarna), eski Er­ meni kaynaklarında Paçanik, "Yedinci Yüzyıl Ermeni Coğ­ rafyası" adlı eserinde Pokinak adları ile bilinirler. Peçenek­ lerin bir kısmı ne zamansa Albanya'nın Arsak bölgesine yer­ leşmeşlerdir. Bu yüzden, 7. yüzyılda Albanya'da bu halkın


146 1

Gıyaseddin Geybullayev

adını gösteren Pazkank ve Rot-Pasian yer adları vardı. 7. yüzyılda Peçenek etnonimini taşıyan yer adı varsa, Peçenek­ ler orada daha eskiden,- her halde milatın öncelerinden yer­ leşmiş olmalı idiler. Sanırım ki, Dağlık Karabağ toprakların­ da yaşayan Peçenekler bu bölgenin Ermenistan ile sınır olan kasabalarında da olabilirler. 9. yy Arap coğrafyacısı, Ermenistan'ın batısında Baçu­

nays yer adını verir. Bazı araştırmacılar bu toponimin Peçe­ nek etnonimini aks ettirdiğini yazmışlar. 5. yy. yazarı Mo­ isey Horenski'nin eserinde Ararat vilayetinde Bznunik yer adı da verilir ki, bunun Peçenek etnoniminin eski Ermeni di­ lindeki şekli olduğu şüphesizdir. Kaynaklarda güney Rusya bozkırlarında erken orta yüzyıllarda yaşayan Peçeneklerin birkaç halktan oluştukları gösterilir2°7• Onların bir kısmı Kenker olarak adlandırılmıştı. Ermenistan' da Kenkerlerin yaşadı.ı:<ları hakkında aşağıda bahsedeceğiz. Pe\eneklerin diğer kısmı ise Kopon (aslında kapan), Külpey (aslında Küloba), Küyarçi (aslında Gugarçi) v.s halklardan ibaret idiler. Bu halkların bazılarının adları ile ilgili toponimlerin Er­ menistan' da daha 5.-7. yüzyıllarda yer adları gibi kaydedil­ mesi şöyle bir sonuç çıkarmaya imkan verir; onlar, milattan önce oralarda yaşıyorlardı. Ermenistan'ın Gafan kasabasının adı (eski Ermeni kay­ naklarında yer adı gibi 1074 yılından bilinir) şüphesiz ki, Pe­ çeneklerin yukarıda kaydettiğimiz Kapan halkının adını aks ettirir (Azerbaycan' da bu etnonimle ilgili olarak dört Gapan­ lı adlı köy vardır). Bu etnonimi Ermeniler şahıs adlarında da kullanmışlardır. Onlarda Kapansyan aile adı Kapan halkının adındandır (Gürcülerde Kapanadze ailesi de bu etnonimli il­ gilidir.)


Kadim Türkler ve Ermenistan

j 147

Peçeneklerin diğer halkı Kol adlanmıştır. İlginçdir ki, bu halkın adı ile ilgili toponimler Kol, Kolb, Kolt ve Kolman hem Azerbaycan'da, hem de Ermenistan'da daha 5.-7. yüz­ yıllardan bilinmektedir. -

Kaydetmeliyiz ki, Kol etnonimi ile ilgili Koltene vilaye­ tinin adını şimdiki Nahçıvan' da, Aras sahilinde daha 2. yüz­ yıl yazarı Ptolomey yazar. Eski Ermeni kaynaklarında bu to­ ponim Gogtan (eski Ermeni dilinde "l" sesini "g" sesi ile ve­ rirlerdi) adlanır. Goltene - Gogtan yeri tahminen şimdiki Ordubad kasabasının topraklarını kapsıyordu. Orada mila­ dın öncelerinde Ordubad toponimi oluşmuştur ki, bu ad es­ ki Türk dillerindeki, ordu "Han yerleşkesi", "savaşçı guru­ bu" manalarını çok sonralar, tahminen 14. yy.'dan sonra al­ mıştır. Yukarıda Moisey Horenski'nin şöyle bir bilgisini ak­ tarmıştık ki, birinci yüzyılda Türk- Bulgarlar Kol vilayetin­ den güneye doğru (yazar bu vilayetin toprağını çok "çok ve­ rimli" olarak gösterir) yerleşmişler. (Moisey Horenski, 2. ki­ tap, 9. bölüm) Bu vilayet hiç şüphesiz Kol halkının adını aks ettirmektedir.

Kol (kul) halkının eski Bulgarların içerisinde olduğunu yukarıda kaydetmiştik. Fakat Moisey Horenski'nin, Bulgar­ ların birinci yüzyılda Kol vilayetine yerleştikleri hakkında verdiği bilgiden görünür ki, onların Kol halkı, milattan önce burada yerleşik idiler. Fakat Kol (kul) halkı, hem de, Kenker­ Peçeneklerin güney Rusya bozkırlarında yaşayan bir halkı gibi de gösterilir. Kul olarak adlanan bir halk, erken orta yüzyıllarda güney Rusya bozkırlarında olan Kıpçakların içe­ risinde de vardır. Araştırma göstermiştir ki, Dağıstan ve Azerbaycan' daki Kullar köylerinin adları kökence Kıpçakla­ rın bu halkının adını gösterir. Demek, Kol (kul) Türk halkının Ermenistan'da yerleş­ me zamanı ve onların Peçenekler, Bulgarlar ya da Kıpçaklar


148 1

Gıyaseddin Geybullayev

ile birlikte gelmeleri açık değildir. Bunun aslında pek önemi de yoktur. Esas mesele şudur ki, Ermenistan'da milattan ön­ ceki son yüzyıllarda ve miladın ilk yüzyıllarında Türk kö­ kenli Kol (Kul) halkı yaşamıştır. Fakat düşüncemize göre, yalnız Peçeneklerle birlikte gelmişler. Bu sonuç şöyle bir bel­ geye dayanır ki, Ermenistan'da (o cümleden Albanya'nın Arsak vilayetinde) erken orta yüzyıllarda Kol etnonimini gösteren toponimler, esas itibariyle yer adlan Peçenek - Ken­ gerlerin adlarını aks ettiren vilayatlerde bulunuyordu. Bu yüzden de biz, şimdiki Ermenistan topraklarında miladın öncelerinde Kenkerlerin yaşadıkları hakkında kısa bir bilgi vermek zorunda kalıyoruz. KENKERLER Yukarıda kaydetmiştik ki, kökence Kenkerler ve Peçe­ nekler aynı etnostur ve hem de Kenkerler, Peçeneklerin bir kısmının adıdır. Ermenistan topraklarında Kenkerler ve Kenker etnoni­ mini aks ettiren toponimler hakkında ilk bilgiler 482 yılına aittir. Eski bir Ermeni kaynağına göre, aynı yıl Ermenistan ile Gürcistan sınırlan boyunca Kenkerler'in topraklarında Er­ meni ve Gürcü güçleri birleşerek Farslara karşı askeri bir ha­ reket yapmışlar208• 6. yy. ait bir başka tarihi belgede Ermenis­ tan- Gürcistan sınırlannda Kenkerler'in oraya yapılan saldı­ rıda Farslarla yaptıkları savaş anlatılmıştır. O gün için bu bölgedeki sınırların durumu kesin olarak bilinmiyor. Fakat Ermenistan'ın Gukasyan (1946 yılına kadar Kızılkaya) kasa­ basında şimdi de Kenker dağları vardır. İ.G.Adons Ermenis­ tan'ın Gürcistanla sınır olan bölgesinin dağlık kısmına Ken­ ker toprağı dendiğini yazmıştır209• Bu toprağı Ermeniler M.Ö. 2. yy.'da işgal etmişler, fakat M.Ö. 1. yy.'da Büyük Er­ menistan devleti yıkıldıktan sonra bu bölge Gürcülerin eline


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 149

geçmiştir. Demek ki, bu topraklar tarihen Albanya'ya dahil­ di. Bu yüzden de "7. Yüzyıl Ermeni Coğrafyası" isimli eser­ de Kenker bölgesi Gürcistan'ın içerisinde gösterilir. Ve orta yüzyıllarda da Gürcistan'a bağlı olmuştur. Orada Kenkerler toplu olarak yaşamış, bir kısmı Kazaklara karışmış, diğer kısmı ise 1 7. yy.'da Gürcü hakimiyetine boyun eğmeyerek Çinli, Boheymedli, Sepikurd v.s. halklarla birlikte Karabağ'a göç etmişlerdir. Kenkerler'in diğer kısmı miladi ilk yüzyıllarda Ararat vilayetinde ve Nahçıvan'ın topraklarında yaşıyorlardı. Onla­ rın bu topraklarda ne zamandan beri yaşadıkları belli değil­ dir. Ermeni kaynaklarında Ararat vadisinde yukarıda Baçu­ nays yerinin orada olduğunu söylemiştik. Keilker vilayeti­ nin adı 7. yy.' dan sonraki yüzyıllarda tek tük görülür. Şimdi biz erken orta yüzyıllarda Ermenistan' da Kenker - Peçeneklerin Kol (Kul)) halkının adı ile ilgili toponimler hakkında incelememizin sonuna geçiyoruz. Öncelikle dikkatinize sunmak istiyoruz ki, 5.-7. yy. Er­ meni kaynaklarında bu etnonimi aks ettiren toponimler böl­ ge adlan olarak gösterilir. Her hangi bir bölgenin belirli bir halkın adı ile anılması şunu gösterir ki, bu adı taşıyanlar bu­ rada çok uzun zaman öncesinden yaşamış/yaşıyor ve hem de çoğunluğu teşkil ediyorlardı. Yukarıda belirtilen yüzyıl­ lar içerisinde, bu halkın adı ile Errnenistan'da iki Kol (Ararat vadisin' de ve Gürcistan ile sınır olan Gurark vilayetinde), iki Kolt (bu toponim Kol etnoniminden ve Türk dillerinde top­ luluk anlamı veren "-t "ekinden ibarettir ve "kollar" demek­ tir), İki Kolb (bu toponirn aslında Kalaba adından tahrif edilmiştir. Ermenice yazılışında sonundaki "a" sesi düşmüş­ tür) . Habele Kolovit (Kol etnoniminden ve Ermenice hovit "vadi" sözünden), Kolbopor (Gurark vilayetinde, Kalaba ya da Kuloba etnoniminden ve Ermenice -por "vadi", "dere


150

1

Gıyaseddin Geybullayev

"sözünden), Kolşen (kol etnoniminden ve Ermenice şen "köy "sözünden, Kün nehrinin sağ sahilinde idi) toponimle­ ri ile ilgilidir210. Yukarıda, Nahçıvan topraklarında, Aras sa­ hilinde Koltene (Ermeni kaynaklarında Katlan) toponiminde olduğunu söylemiştik. Burada gösterdiğimiz toponimlerden Kolb adlı bir Ararat vadisinde vardı ve sonralar Arakel Dav­ rijetsi (17. yy.) yazardı ki, "Kolb, Cühür Saadin (Azerbaycan dilli Saatlı halkının adı bu yerin adını aks ettirir) eski adıdır". Demek Ermenistan'ın Ararat vilayetinde 15. yy'dan sonraki Cühür Saadin eski halkı, Ermeniler değil, Türk kollar olmuş­ lardır. Okuyucu dikkat ederse, gerçektende Kol halkı ile ilgili toponimler, 5-7. yy'larda esasen Kenkerler'in yaşadığı iki bölgede, Ermenistan - Gürcistan sınır bölgesinde (Türk kö­ kenli Tayk, Gugar, Kenker toponimlerinin yayıldığı bölgede) ve hem de Kenkerler'irı ve Peçenekler'in yaşadığı Ararat va­ disinde yayılmıştır. Kol halkının eski Türk kökenli olduğuna dair okuyucu­ da şüphe olmaması için şunu da kaydedelim ki, şimdi de bir­ kaç Türk dilli halkın içerisinde yaşayan Kol ve Kul adlı halk­ lar vardır. Tatarlar' da Kul, Türkmenler' da Kul, Özbekler' de Kol, Tuvalılar' da Kol, Hakaslar' da Kul v.s Aradan geçen bin yıllar zarfında bu halk, Ermenis­ tan' da yaşamış eski Türk halklarıyla karışıp kaynaşmış ve Ermenistan Azerbaycanlılarının şekillenmesinde belirli bir rol oynariuştır. "7. Yüzyıl Ermeni Coğrafyası" adlı eserde, Ermenistan'ın Gugark vilayetinde bir yer Corapov olarak adlandırılır211 . Bu kaynağı Rus diline tercüme eden K. Patka­ nov, bu etnonimi Dzorapor gibi vermiştir. Aslında bu topo­ nimin önünde Ermenice Dzor "dere" sözü değil, Cor etnomi vardır. Kaydedilmelidir ki, 5. yy. Ermeni tarihçisi Moisey Horenski (2. kitap, 8. bölüm) miladın birinci yüzyılının orta-


Kadim Türkler ve Errnenistan

1 151

lan ile ilgili olaylarda Ermenistan'ın Gürcistan ile sınır olan bölgesinde Kenker ve Kolb ile birlikte Dzor yerinin adım da yazar. (4. kitap, 50. bölüm) Corapor Ermenice "Cor vadisi (deresi)" manasını verir. Araştırmacılar Çor vadisini Ağstafa çayının Ermenistan' daki yııkarı akarındaki vadi ve derelerle lokalize ederler. Burada · bizi ilgilendiren Cor sözüdür. Biz açığa çıkarmışız ki, Cor, "Kenker- Peçenekleri" oluşturan halkların birinin adıdır212. Bunu Çapanov bölgesinin Kenker bölgesi ile komşu olduğu hakkında eski Ermeni kaynakları­ nın verdiği bilgilerde açık olarak görürüz. Belki de Kenker­ Peçeneklerin içerisinde olan bu halk, şimdi Altay' da yaşayan Türk dilli Şor halkının ulu atalarının bir kısmıdır. Cor halkı Albanya' da da yaşamıştır. (biz bu konuda daha önce yaz­ mıştık)213 Alban tarihçisi Musa Kalankatlı 5. yy. olaylarıyla il­ gili olarak Albanya' da Cor (Cur)ların yaşadığı bölgenin adı­ nı verir. Çünkü, Kenker-Peçenekler Albanya'da yaşamışlar­ dır. Bu halkın adı Yardımlı kasabasında Coryurt, Keybeçer ve Laçin kasabalarında Corlu çay (Corlu çay adlandırması yanlıştır), Gürcistan'da Düşeti kazasında geçen yüzyılda Co­ ra, Tovuz kasabasında Coratan (şimdi yanlış olarak Coratan gibi yazılıyor, halbuki 1 727 yılına ait arşiv belgesinde Çura­ ton' dur ki, Cor etnoniminden _ ve Türk dillerindeki "tön" "dağ görünümlü yer", "uzunvari tepelik" sözünden ibaret­ tir) toponimlerinde kalmıştır. Corapor yerinin adı eski Gür­ cü kaynaklarında Şulaver gibi yazılmıştır. İlginç olanı şudur ki, Corapor (Por Ermenice "vadi", "dere" demektir) toponimindeki Cor etnonimi Dede Korkut kitabındaki Şir Şemseddin şahıs adının önündeki Şir kompe­ nantında kendini göstermektedir. Cor, Şor yerine, toprağına 16. yy' da Kızılbaşların Zülkadir halkının Şemseddinli kısmı yerleşmişti. Bu etnonim şimdi Ermenistan' da Şemsedli ola­ rak kalmıştır.


152

1

Gıyaseddin Geybullayev

ARANLAR Musa Kalankatlı'nın Ermenice yazılmış "Alban Tarihi" isimli eserinde ve "Yedinci Yüzyıl Ermeni Coğrafyası" isim­ li kitapta Albanya'nın Arsak vilayetinde yer adları gibi Mete-Aran (Ermenice Medz büyük demektir) ve Aran-Rot toponimlerinin adları verilir. (Farsça rod, rud "nehir" de­ mektir) Bu konuda biz, başka yerde etraflıca konuşmuş­ tuk214. Açığa çıkarılmıştır ki, bu yer adlarının ne Albanya'nın diğer adı olan Aran (Aran) toponimi, ne birinci yüzyılın 60. yıllarında Alban hükümdarı olan Eren ile (Ermeni kaynakla­ rında onun adı Aran gibi yazılır), ne de dilimizdeki "sıcak yer", 2 düz yer", "kışlık yer" manalarını veren aran sözü ile hiç bin ilişkisi yoktur. Verilen toponimler Arsak'da yaşamış olan Aran halkı­ nın adını aks ettirir. Hem de anlaşılmıştır ki, bu halkın belir­ li bir kısmı miladın başlarında Kuzey Kafkasya' da yerleşmiş­ ti ve onun adını Plini (1. yy.) Oran gibi yazmıştır. Ptolo­ mey' in (II. yy.) eserinde ise bu etnonim biraz tahrif edilmiş şekilde Oriney gibidir. Şüphesiz ki, antik yazarların Oran ve Oriney gibi kay­ dettikleri bu halkın asıl adı Aran olmuştur ve halk etnik mensubiyetçe eski Türk ellerinden biridir. Bunu şöyle ispat etmek mümkündür ki, bu el Oran ve Uran formalarında (çe­ şitli Türk dillerinde "a" sesinin "o" ve "u" sesine dönmesi karakteristik bir fonetik olaydır). Orta yüzyıllarda Türk kö­ kenli halk gibi bilinmektedir. Fakat, en eski dönemden bu elin Aran adını aldığı şüphesizdir. Bunu Karakalpaklar'da ve Türkmenler'de uygun olarak Aranşi ve Arançi halklarının şimdi de var olması ispat eder. Demek ne zamandansa (eğer, 7. yy.'da bu halkın adı Albanya'da yer adı gibi varsa, o zaman Aranlar önceki yüzyıllarda burada yaşıyorlardı) bu halk Albanya'da yaşı-


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 153

yordu. Şu da açık bir şekilde ortaya çıkarılmıştır ki, bu halk Albanya'nın (hatta Atropa tena'nın çeşitli bölgelerinde) ya­ şamıştır. Tovuz kasabasındaki Aran köyü ve Aran dağ adı, Astafa kasabasındaki "Arançi tepeleri" toponimi (bu topo­ nim "Yedinci Yüzyıl Ermeni Coğrafyası" kitabında Arandjnak gibidir; Arançi toponimi ile Karakalpaklar' da ve Türkmenler' de şimdiki Arançi ve Aranşi halk adının aynı olması dikkat çekicidir). Lerik kasabasında Aran, Da­ ğıstan'ın Hunzah kasabasında Aran (Azerbaycanlıların ya­ şadığı köy) toponimleri v.s bunu açık olarak gösterir. Dağ­ lık Karabağ'da 12.yy ait Ermenice epikrafik (abide üzerin­ deki yazı) abidede Aran, Aran-Taş, Yazı-Aran (Ermenice Hranans, hrandaşans ve Eznarans gibidir) adlı köy adları yazılmıştır. Şunu da ekleyelim ki, Dağlık Karabağ'da Eskeran kasa­ basının adı da Azerbaycan dilindeki eski "köhne", "kadim" ve Aran halkının adındandır. Albanya topraklarında yaşayan Aran halkı ile ilgili to­ ponimler üzerinde bir kadar etraflı durmamızın maksadı Er­ meni tarihçilerinin bu adların İran kökenli (eski Farsların ulu ataları olan Arilerin adı ile) olduğu hakkındaki görüşlerinin sahte olduğunu göstermektir. Araştırmalar göstermiştir ki, bu Türk-Aranlar hem de Ermenistan topraklarında yaşıyorlardı. 19. yy.'da Ermenis­ tan'nın Nova Beyazid kazasında bir dağ ve iki köy adı Era­ nos (Aran etnoniminden ve Ermeni dilinde Yunan kökenli os ekinden) adlanırdı215• Mesela, 19. yy.'ın öncelerinde Göyce bölgesinde Eranis adlı kırk dört evden ibaret Azerbaycan kö­ yünde yüz yirmi dört kişi yaşıyordu216• Bundan başka, ora­ daki Ayranlu köyünün adı da konuşmada "y" sesi eklendiği için Aranlı (Aran halkına mensup manasında) gibi formalaş­ mıştır. Görüldüğü gibi Aranlunun, Ayranluya çevrilmesin-


154

1

Gıyaseddin Geybullayev

de Azerbaycan dilindeki ayran (beyaz yoğurt) ürünü) sözü­ nün rolü olmuşhır. Bu ilçe ise en eski dönemlerden Azerbay­ canlıların yaşadığı toprak idi. Yalnız 19. yy.'ın öncelerinde Türkiye'nin Beyazit ilçesinden gelme Ermeniler orada yer­ leşmeye başlamış, böylece de Nor-Beyazid kasabası kurul­ muştur.

KATAKLAR " Yedinci yüzyıl Ermeni Coğrafyası" adlı eserde Alban­ ya' nın Arsak vilayetinde ve Ermenistan'da Katg ve Kotayk (şimdiki toponimde bulunan "y" sesi Ermeni dilinden eklen­ miştir) yer adları verilir217. Ermenistan'daki K_otayk yer adı, sonraki Zengibasar yer adının eski adıdır218. Kotayk toponi­ mi orta yüzyıllar Ermeni kaynaklarında sıkça yazılır. Biz bu­ rada anlan göstermeyeceğiz. Yalnız bunu demekle yetinece­ ğiz ki, bu toponim eski Türk kökenli Katak halkının adını aks ettirmektedir. İhtimal ki, bu halk Albanya'ya ve Erme­ nistan' a Peçeneklerin içerisinde gelmişlerdir. Bunu erken or­ ta yüzyıllarda kuzey Rusya bozkırlarında yaşamış Peçenek­ lerin bir halkının Katay adlanması (yukarıda demiştik ki, başka Türk dillerindeki "g" sesi Peçenek dilinde "y" sesi gi­ bi telaffuz edilir) ispat eder219. Bu halkın Türk kökenli oldu­ ğunu aşağıda vereceğimiz etnonomik paralellik açık olarak gösterecektir. Katak ve Katay şekillerinde bu halk şimdi de Karakalpaklar' da, Kırgızlar' da, Özbekler' de, Nogaylar' da, Başkurtİ� r' da, Gagauzlar' da v.s. vardır22° (Ruslardaki Kata­ yev aile adı da bu etnonimi aks ettirir). Ermenistan'da Tö­ tekli adlı Azerbaycan köyü 1918 yılına kadar vardı ve o yıl­ da Ermeni eşkiyaları tarafından yakılıp yıkılmıştı. Bu halk ile ilgili diğer Ködekli köyünün adı ise 1 945 yılında değiştirile­ rek Mrgavan yapılmıştır. Ködekli isimli iki köy geçen yüzyı­ la kadar Zengezur' da vardı221 •


Kadim Türkler ve Ermenistan

ı

ıss

Bu Türk halkının adı tahrif edilmiş şekilde Kötüklü ola­ rak bilinir. Geçen yüzyılda Zengezur'da Köhne-Kötük, Şuşa ilçesinde Kara-Kötük, Nuha (Şeki) ilçesinde Kötüklü, Gürcis­ tan'ın Ahalsıh ilçesinde Kötüklü ve Azerbaycan'ın Cevanşir ilçesinde Kötüklü v.s köy adları bilinmektedir222. Alban ta­ rihçisi Musa Kalankatlı'nın Arsak' da gösterdiği Katak topo­ nimi 1 7. yy.'da Kötüklü gibi yazılmıştır223. Görüldüğü gibi, Ermenistan Azerbaycanlılarının etno­ genezine Türk kökenli Katag (Katay) halkının katıldığını söyleyecek kadar esas vardır.

SADAKLAR "Yedinci Yüzyıl Ermeni Coğrafyası" kitabında, Erme­ nistan'ın Suyini vilayetinde (Göyce bölgesinde) bir yer Sotk adlanır224• Aslında bu toponim Satak ya da Sadak adının es­ ki Ermenice yazılışıdır. Ermeni tarihçisi S.T. Yeremyan'a gö­ re Ermeni kaynaklarında Sodk, Sotk gibi verilen yer, Erme­ nistan'daki Basargeçer kasabasını içine alıyordu225. Bu topo­ nim ile ilgili iki meseleyi çözmek gerekir. Sotk ya da Sodk to­ poniminin kökeni. Bu toponimin bir halk adını aks ettirdiği şüphesizdir. Bunu Ermeni tarihçileri kabul ediyorlar. (Mo­ isey Horenski eserinde Sode, "Alban Tarihi" nde Savdey gi­ bi yazılır) Bu toponimi 1. yy.'da Alban naiklarından biri gibi gösterilen halkın adını aks ettirdiğini yazarlar. Bu yazılanlardan beklenilmeyen bir sonuç ortaya çıkar; demek ki, Sotk, Sodk yeri (sonraki Basargeçer) önceleri Al­ ban toprağı imiş ve II. yy'da Ermenistan'a katılmış ve sonra­ ki yüzyıllarda da onun içinde kalmıştır. Çnükü II. yy. yazarı Ptolomey bu vilayetin adını Sodukene (Soduk etnonirnin­ den ve -ene ekinden) gibi yazar ve Ermenistan vilayeti gibi kaydeder. Sonraki yüzyıllarda bu yer Albanya'ya geçer.


156

j

Gıyaseddin Geybullayev

Çünkü, Alban tarihçisi Musa Kalankatlı eski Ermenice yaz­ dığı eserinde Albanya' da da Sodeik yerinin adını yazar. Bu yer, Ermenistan' daki Sodk, Sodukene adlı yerin adıdır. Aşa­ ğıda söyleyeceğimiz gibi aynı bu adı taşıyan bir yer Alban­ ya'nın batısında, Gürcistan ile sınır olan bölgede vardır. Di­ ğer taraftan 1 727 yılına ait bir arşiv belgesinde Dağlık Kara­ bağ' da Sadak-Tor (Sadak kompenantından ve eski Türk dil­ lerinde Tör "Dağ merası (otlağı)" sözünden) köyünün adı vardır. Araştırmalar göstermiştir ki, Ermenistan' daki Sodk (Ptolomey'in yazdığı Sodukene) ve Albanya'daki Sodeik to­ ponimleri eski Ermenice adları Sode, Savdey gibi yazılmış Alban halkının adını aks ettirir. Bu halkın esas adı Sadak'tır. Bunu orta yüzyıllarda Dağlık Karabağ'daki halkı Azerbay­ canlılar olan Sadak-Tor köyünün ve 14. yüzyıla ait kaynak­ ta Şemkir şehrinin 15-20 km uzaklığında gösterilen Yurd-Sa­ dakban yaşayış yerinin adları ispat eder. Yurd- Sadakban to­ ponimindeki "yurd" kompenantı "sadak" kompenantının halk, el adı olduğunu işaret eder. Fakat bu toponimdeki "ban" sözünün manası belli değildir. Bu bölgenin adını Ya­ kut Hemevi (13. yy.) biraz tahrif edilmiş Saysavan gibi yaz­ mıştır ki, bu yanlış, yazarın eserini yazıya geçiren katipleri tarafından Sadakban adını bilmediği için yapılmıştır. Sadak­ ban isminin Sadak olduğu 1 727 yılına ait kaynakta açık ola­ rak görülür. Bu kaynakta Azerbaycan'ın Gürcistan ile olan sınırlarında Sadak yerleşim yerinin olduğu gösterilir. Azer­ baycan' da (Kazak kasabasında) Gürcistan'da ve Errr.enis­ tan' da olan Sadahlı köylerinin adlan, o yerin adı ile bağlan­ tılıdır. Yer ismi ise Albanya'da Sode (Sadak etnoniminin Er­ menice yazılışı) halkının adını aks ettirir. Burada söylenenlerden anlaşılıyor ki, bu eski Alban hal­ kına mensup olan aileler eskiden Arsak'ta ve Albanya'nın


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 157

Gürcistan ile sınır bölgesinde, hem de şimdiki Ermenis­ tan' da yaşamışlardır226• 2. Bu halkın etnik mensubiyetine ge­ lince bizce onun Türk dili olduğuna dair okuyucu da bir şüphe uyanamaz. Çünkü, hem Azerbaycan'da, hem de Er­ menistan' da bu halkın adı ile ilgili Sadaklı olarak adlanan yerlerde yaşayan halk Azerbaycan dillidir. Ve bu demektir ki, önceden de bu dille konuşuyorlardı. Vardığımız bu so­ nuç, şimdi de Orta Asya'da ve Altay' da Sad, Sadak ve Satak adlı Türk halklarının varlığı ile de ispat edilir227•

GORUSLAR "Alban Tarihi"nde 8. yy. olayları ile ilgili olarak Alban­ ya'daki Goroz kalesinin adı verilir. Bu kalenin adı şimdiye kadar Ermenistan'da Goris (aslında Korus) şeklinde yazıl­ mıştır. Demek, Goroz toponimi Koros (Orta yüzyıllarda Ko­ rus) adının Ermenice yazılışıdır. Çünkü Alban tarihi bize es­ ki Ermeni dilinde ulaşmıştır. Araştırmalar gösteriyor ki, Go­ roz toponimi tahrife uğramış bir şekilde Hurs ve Horuz gibi kullanılmıştır. Nahçıvan'daki Hurs ve Terter kasabalarında­ ki Horuzlu köyünün adı ile Konıs toponimi aynı kökenlidir. "Yedinci Yüzyıl Ermeni Coğrafyası"nda Albanya'nın kuzey doğusunda Horsvem (Hors kayası) toponimi yazılıdır. Arap kaynaklarında ise bu yer Hursan kalesi olarak verilir. Bu ka­ le şimdiki meşhur Çırak Kale' dir (Deveci Kasabası). Bu Hur­ san toponimi de kökence yukarıda gösterdiğimiz Goroz (Korus), Hurs ve Horuz adları ile aynı kökendendir. Biz bu konuda daha önce de yazmıştık228• Bu toponimlerin kökenini nasıl açıklamak olur? Bu so­ ruya cevap aradığımızda Ermeni tarihçisi Favst Buzant'ın (5.yy) 4. yüzyılın başlarında olmuş olaylarla ilgili olarak Al­ banya'nın kuzey doğusunda Hrsan (Hursan) adlı halkın ya­ şadığı hakkında verdiği bilgi dikkat çekicidir. Anlaşılıyor ki,


158

1

Gıyaseddin Geybullayev

aslında bu etnonim Goros, Hurs (Horuz) toponimlerinde ak­ sini bulmuş toponimden ve -an ekinden ibarettir. Bu halkın adı Hurs şeklinde Kuzey Kafkasya' da 2. yüzyıldan beri bilin­ mektedir. Ptolomey Kuzey Kafkasya'da Geruz şehrinin de adını verir ve ihtimal ki, bu şimdiki Grozni (Gerusnıy' dan tahrif) şehrinin adında kalmıştır. Albanya' da Hurs halkının yaşadığını Ermeni tarihçileri de söylerler, fakat onlar bu halkın Dağıstan dilli olduğunu yazarlar. Aslında ise yukarıda sıraladığımız bütün toponim­ ler Koros ya da Kerus gibi yeniden eski haline getirilebilir. Bu etnonimde belki de "Kitab-ı Dede Korkut" taki Korkut sözünün içindeki "Gor'' sözü aksini bulmuştur. Bununla il­ gili olarak bir tarihi bilgi dikkat çekicidir. Alban tarihçisi "5. yy.'da Albanya'ya kuzeyden Gor ve Gazan adlı iki el beyi kendi halkları ile gelmişler Syuni vilayetinde (şimdiki Zen­ gezur' da) yerleşmişler" diye yazar. Her iki el beyinin isimle­ rinin Türk kökenli olduklarına hiçbir şüphe yoktur. Azerbaycan'ın Zengezur vilayetinin içinde yer alan Ko­ rus yeri şimdi Ermeni toprakları içerisindedir. Fakat geçen yüzyılda Ermenistan Azerbaycanlılarının yaşadığı bir köy Gors olarak adlanırdı. Demek, yukarıda hakkında konuştu­ ğumuz Goros, Horos halkı Ermenistan topraklarında da çok eskilerde yaşamıştır.

ÇİNLİ Şu anda kasabalarımızda Çinli adlı bir çok köy vardır. Buna ek "Çinli Dağı", "Çinli Taşı" v.s toponimlerde bilinir. Çin adlı eski bir halk Ermenistan ve Gürcistan topraklarında miladın üçüncü, dördüncü yüzyıllarından beri yaşamıştır. Eski Ermeni tarihçisi Sebeos ( 1 1 . 1 2,24) "Çin halkı Ermenis­ tan'a Parfiya hükümdarı Büyük Hosrov zamanıda (21 7-252)


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 159

Çenistan'dan gelmiştir" diye yazar. Moisey Horenski de bu halkın Fars şahı 1. Şapur'un (241-272) zamanında geldiğini yazmıştır. Eski Ermeni kaynaklarında bu halkın adı Cen gibi yazıl­ mıştır. Bu dilde (ç) sesinin olmaması, etnonimdeki "i "sesi­ nin "e "sesi ile değiştirilmesinin neticesidir. Bunu, bu etnoni­ min eski Gürcü kaynaklarında Çin gibi yazılması da tastik eder. Bu halkın dili hakkında Ermeni araştırmacıları (G. San­ dalçiyan, Kevork Aslan v.s) geniş yazmaktan çekinirler. Ba­ zıları bu halkın Çin ülkesinden gelme olduğunu, bazıları ise etnik mensubiyet bakımından Çinli olduklarını ispat etmeye çalışırlar. Üzülerek söylüyorum ki, bu görüşlere bazı Azer­ baycan tarihçileri de katılırlar (Mesela, Feride Memmedova bu görüştedir) . • •slında Çinli, Çin Türkistan'ından gelerek 3. yy.'dan itibaren Ermenistan'da yaşamaya başlamış eski Türk halklarından biridir. Onların Türk dilli olduklarını ispat eden iki belge var; birincisi, bu halkın başçılannın isimleri­ nin Mamigun ve Gonag olmasıdır. Bu adlar Türk kökenlidir. Kaydedilmelidir ki, Mamigun adının sonundaki "gun" kom­ penantı Türklerde ve Moğollarda hükümdarların ve emirle­ rin adlarında vardır. A. Bakıhanov "3. yy.'da Albanya'ya ku­ zeyden baskın yapmış olan Türk dilli Basillerin hükümdarı­ nın adı Katargun idi" diye yazaı-229• Moğol Hanı Cengiz Han'ın bir ordu komutanının adı Curmagun, onun oğlunun ise Abugun'dur. İlhanlılar (13.-14. yy.) sülalesinden bir hakanın adı Argun idi. Gonag adına ge­ lince, bu, Konak, Kunak şeklinde eski Türklerde geniş bir şe­ kilde kullanılan bir isimdir. Kara denizin kuzey sahillerinde yaşayan Skiflerin bir hükümdarının adı Yunan kaynakların­ da Hunahis (-is Yunan dilinde ektir) idi. Alban tarihçisi Mu­ sa Kalankatlı Hazarlar' da bir hakanın adının Honak olduğu­ nu yazar. Volga boyu Bulgarlarında Konak. 5. yy.'da güney


160

1

Gıyaseddin Geybullayev

Rusya bozkırlarında yaşayan Türk dilli Avarlar'da Kunak hükümdar adı bilinir30• Bu ad, ya Türk dillerindeki hunak "arka-destek" ya da Konak "gecelenen yer" sözlerinden bi­ rini aks ettirir. İkincisi, Çinliler Gürcistan' da erken orta yüzyıllarda ya­ şarruşlardı. Gürcü kaynaklarında onlar, açık olarak Türk adı ile adlandırılır. Ermeni tarihçisi P.K. Patkanov açık olarak "Çinler, hiç de Çinli (Çin ülkesinin yerli halkı) değillerdi, on­ lar Türklerdi" diye yazar. Onun düşüncesine göre, bu halk, Ermenistan'a Volga boyundan gelmiştir. Volga boyunda ise, Çin ülkesinden çıkmış Çinliler olamazdı. Bu görünürdeki benzerliktir. İlginçtir ki, insanlık tarihi boyunca yalnız Çinli­ ler bu ya da başka şekilde hiçbir zaman batıya doğru hareket etmemişlerdir. Bir başka 5. yy. Ermeni yazan da Çinlilerin "kuzey doğu ülkelerinden" geldiğini yazmıştır. İkincisi eski Gürcü kaynaklarında gösterilir ki, Gürcistan'a Çinliler ku­ zeyden Çin - Bakur'un (eski Türk dillerinde şahıs adının önüne konan çin sözü "kudretli", "kuvvetli", "berk" demek­ tir) başkanlığında Derya! geçidinden geçerek gelmişler. Ermenistan' daki Çinlilerin kökeni şöyledir. Ermenistan ansiklopedisinde, miladın 221 -226 yılları arasında Mamigun ve Gonag adlı iki el beyinin başkanlığında bir halk Orta As­ ya' da var olan Kuman hükümdarlığından İran'a gelir. İran şahı komşusu Kuman imparatorluğu ile ilişkilerini bozma­ mak için onları Ermenistan'a gönderir, diye yazar. Ermeni hükümdarı 1. Hosrov (21 7-238) bu el beylerine Naharar- feodal görevi verir ve Taran (şimdiki Muş- Bitlis) eyaletini miras mülk gibi onlara bırakır. 5. yy.' dan, 8. yüzyı­ lın sonuna (774-775 yılları) kadar bütün Ermeni sparapetleri -ordu başçıları nesil olarak bu halktan çıkmıştır ve onlar Ma­ migun'un adı ile Ermenice Mamikonnan adını taşımışlar. Kaydetmeliyiz ki, Ermenilerde şahıs adlarına eklenen ve aile


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 161

bildiren -an eklerinin -yan (Ermeni dilinde sahip olma ha­ linde topluluk bildiren -s eki eklenmekle "yans" sözü yapı­ lır) şekline gelmesinden ibarettir. Çinli halkı Ermenistan' da dördüncü yüzyılın başlarında hıristiyanlığı kabul etmişti. Bu yüzden bu nesilden gelen or­ du komutanlarının - Artavaz, Basak, Amazasp, Muşel, Gri­ gor v.s Mamikonnanların bazıları Ermenistan toprağı ve ki­ lisesi uğrunda savaş alanlarında canlarını feda etmekten çe­ kinmemişlerdir. Bu durum Ermeni tarihçileri tarafından iyi değerlendirilmiş ve Ermeni tarihçileri Mamikonnanları, Er­ meni halkının milli kahramanları olarak anlatmışlar ve onla­ rı, II. Tirgan ve Taşnak- kan içeni Andranik ile aynı yere oturtmuşlardır231 . Kaydetmeliyiz ki, Mamikonnanlardan çıkmış ordu ko­ mutanlarının ikisinin adları (Vasak ve Vahan) Türk kökenli­ dir. Çok eskiden beri Ermeniler çocuklarına bu adları koyu­ yorlar. Ermeniler'de Vasakyan ve Vahanyan aile adları da vardır. Fakat, bu adların Türk kökenli olduklarını bilmiyor­ lar. Çinli halkından çıkmış olan komutanlar, savaş alanla­ rında Ermenistan uğruna canlarını feda etmiş olsalar da, gu­ rurlarını l1er zaman korumuşlar ve kendilerini Ermenilerden üstün görmüşlerdir. 5. yy. Ermeni yazarı Favs Buzand "Manvel Mamikonyan, kardeşi Muşel'i öldürten Ermeni hü­ kümdarı Varazdat'a "biz sizin köleleriniz değiliz, sizinle yol­ daşız ve hatta sizden üstünüz. Şöyle ki, bizim atalarımız Çin­ lilerin ülkesinin hükümdarları olmuşlar ve kardeşler arasın­ da çıkmış ayrılık sonucunda kan dökülmemesi için oradan uzaklaşmışız ki, rahat ve huzur içinde olalım diye gelip bu­ ralar yerleşmişiz" demiş" diye yazar. (5. kitap, 34. bölüm) 8. yüzyılın yetmişinci yıllarında Arap ordusu, İslam di­

nine Ermenistan'da karşı çıkan Mamikonnanlar sülalesini


162

1

Gıyaseddin Geybullayev

yok etmiştir. Bu olaydan sağ kalanlar dağılarak gizli bir ha­ yat sürmüşlerdir. Bu yüzyıldan sonra Çinlilerin ne olduğu belli değildir. Hıristiyan dinine hizmet ettikleri için Ermeni­ lere karışarak etnik kimliklerini yitirmiş ve Ermenileşmişler­ dir. Ermeni tarihçilerinin yazdıklarına göre, Ermeni şairi Ave tik İsakyan kökence Çinlilerdendi. Açıktır ki, Ermeni alimleri Çinlileri, Türk olarak kabul etmişler. Bunun aksi ol­ saydı, Avetik İsakyan'ı Çinli ilan etmezlerdi. Gürcistan'daki Çinliler ise hıristiyan dinine girmemişler ve İslam'ı kabul etmişler. Erken orta yüzyıllarda onlar Kür nehrinin yukarılarında yaşamışlar. 10. yüzyıla ait bir kay­ nakta gösterilir ki, Arap ordu komutanı Mervan ibni Me­ hemmed (685-705) Kür nehrinin sahilinde Çinlilerin yerleş­ kesindeki ordugahından Hazarlara karşı sefere çıkmıştır232. Aynı kaynakta Çinlilerin başçısının adı Çin-bakur gibi yazıl­ mıştır. Sonraki yüzyıllarda Çinliler Gürcistan' da toplu halde yaşamaya devam etmiş ve 18. yüzyılda Gürcülerin tabiliğin­ den çıkarak Kenkerlerle birlikte Karabağ' a göç etmişler. Çin­ li adı taşıyan köylerimiz de Çinlilerin yerleştikleri bölgeler­ dedir. Güney Kafkasya'da Çinlilerin tarihinde ak lekeler hala çoktur. Kaynaklardan biliniyor ki, Çinlilerin bir kısmı erken orta yüzyıllarda Zengezur' da da yaşamışlardı. Sisakan'ın (Zengezur) 13. yy.'da son hakimi Stepan Or­ beliani yazar ki, onun ulu ataları Gürcistan'dan - Çinlilerin ülkesinden - göç ederek gelmiştir. Orada, onlar Orbet şeh­ rinde yaşadıklarına göre Orbeli olarak ad almışlar ve Sisa­ kan' a gelerek Orbelian hakim sülalesinin temelini atmışlar. Okuyucu açık olarak anlamaktadır ki, eski tarihimizde, halkımızın ulu ecdatlarının kökeninin araştırılması ile bağlı olarak daha bir çok mesele vardır. Şimdiye kadar bu mesele­ ler üzerinde çalışılmadan kalmıştır. Tarihi meselelerin araş-


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 163

tırılması yorucu bir zahmeti gerektirdiğine göre bir çok ta­ rihçimiz üç yüz - dört yüz sayfalık karalamalar yazarak alim­ lik derecesi diploması almayı üstün tutmuşlar. Sonuçta Azerbaycan'ın etnik tarihini Ermeniler ve Gürcüler, istedik­ leri gibi süzgeçten geçirerek ulu atalarımıza, geçmişimize ait her ne iyi şey varsa, hepsini kendilerine mal etmişler.

HAZARLAR Azerbaycanlıların, o cümleden Ermenistan Azerbaycan­ lılarının etnogenezinde Hazarlar büyük rol oynamışlardır. Hazarlar tarihçiler arasında Kuzey Kafkasya'nın köklü halkı sayılır. Gerçekten de Hazar etnonimi Orta Asya'nın, Kazakistan'ın ve Altay'ın Türk dilli halkları içerisinde bilin­ miyor. Bu etnonimin kökeni ve manası hakkında çeşitli gö­ rüş ve düşünceler vardır. Fakat inandırıcı olmadıkları için onları burada vermeyeceğiz. En akla yakını ve tarihi bakım­ dan kendini doğrultan düşünce şudur; "Hazar" etnonimi es­ ki Kas etnoniminden ve eski Türk halklarının adlan için ka­ rakteristik olan ar, er sözünden ibaret olup "kas erleri", "Kas kişileri" "kas adamları" demektir. Demek ki, eski Kasar et­ nonimi fonetik değişikliğe uğrayarak "Hazar" şekline dön­ müştür. Bu görüşün haklılığını ispatlayan belgeler vardır. Önce, en eski Türk halklarından biri Kas adını almıştır. Uy­ gurların ulu atalarının büyük bir kısmının kökence Kaslar olduğu bilinmektedir. Özbekler' de bir halk Kaşlık olarak adlanır ki, aslında Kaşlı etnoniminin Özbek dilinde telaffuz edilen şeklidir. 14. yy.'da Sihir Hanlığınıda bir şehrin adı Kaşlık' dır. Kas etnonimi Kazah (eski şekli Kasak) ve Kazan (eski şekli Kasan) etnonimlerinin de kökünü oluşturur. Daha milattan önce ikinci binliğin ortalarında bu halk ön Asya'ya, o cümleden Midiya'ya gelmiş ve Asur kaynaklarında Kaş olarak yazılmıştır. Tarihçilikte Kassut olarak isimlendirilir.


164

j

Gıyaseddin Geybullayev

Kaslar (Asur kaynaklarında Kaşşu) milattan önce 1500 yılın­ dan 1 1 50 yılına kadar Babilistan'da hakimiyette olmuşlar. Kas etnonimi M.Ö. birinci bin yıllığın ortalarından itibaren bilinen Kaspi halkının adını da oluşturur. Kaspilerin Midiya topraklarında (şimdiki Mugan düzlüğünde), Albanya'da ve Derbend bölgesinde yaşadıkları bilinmektedir. Derbend geçidi eski kaynaklarda "Kaspi Geçidi" olarak gösterilir. Kafkas (kapuk "dağ geçidi" sözünden ve kas et­ noniminden) ve Kazbek (Kas etnoniminden ve eski Türk dil­ lerindeki bek "tepe" sözünden) toponimleri de Kas etnonimi ile bağlıdır. Daha sonra bu etnonim Kazak (Kas etnonimin­ den birkaç eski Türk halkının adlarının oluşmasında faal rol oynayan -ak ekinden, mesela kaymak, ya da gaymak, Ku­ mık, Ugrak, Şamak, Sirak, ya da Şirak, Çirak v.s etnonimle­ rinde olduğu gibi) elinin adında aksini bulmuştur. Kas etno­ nimi Gazan (Kazan) etnoniminin de esasını oluşturur. Buna göre, Hazarlar en eski zamanlarda güney Kafkas­ ya ile sık temas etmişler ve onlar, hem ara sıra buraya bas­ kınlar düzenlemişler ve hem de belirli zamanlarda gelip yer­ leşmişlerdir. Moisey Horenski Hazarların Ermenistan' a gelişlerini miladi birinci yüzyıl olarak verir. O, "bu yüzyılda Hazarlar ve Basiller birleşerek Vnasep Surhap'ın başkanlığı altında Çul geçidinden (Derbend geçidi) geçerek geldiler" diye ya­ zar. (2. kitap, 65. bölüm) Sözsüz, onların bir kısmı Alban­ ya'ya yerleşebilirdi. Aynı yazar Hazarların Ermenistan'a ge­ lişini 192-213 yılları arasında gösterir. Hazarların sonraki yüzyıllarda Albanya, İberiya (Gürcistan) ve Ermenistan'a baskınları, Arap- Hazar savaşları zamanı Hazarların güney Kafkasya'ya göç ettirilmesi hakkında bilgi yoktur33. Dağlık Karabağ'da Hezerdart, Ordubad kasabasında Hezeryurd, Ararat vadisinde Hezergluh (Ermenice gluh "tepe" demek-


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 165

tir) v.s. toponimler Hazarların oralarda yaşadığı ile yakın­ dan ilgilidir. Kaynaklarda Hazarların Bdzal (Bizal), Keber, Külas, Terke v.s halklarının adlan vardır. Hazarların Keber halkının adı ile bağlı (Azerbaycan' da Kebirli toponimi o adla ilgilidir) Ermenistan'ın Şeruh- Dere­ leyes bölgesinde geçen yüzyılda Kebirli köyü vardır. Hazarların Külas halkının adının Azerbaycan' da Ulaşlı, (Aslında Hulaşlı), Dağıstan'da Ulaşlı, Ermenistan'da Külas (18.yy'da orada Ulaş şehri vardı) toponimlerinde izleri var­ dır. Hazarların Terne halkının adını aks ettiren Tarnovan to­ poninimi ermenistan'da, daha "Yedinci Yüzyıl Ermeni Coğ­ rafyası"nda kaydedilmişti. M.Ö. 8. yy.' dan başlayarak kuzeyden, Ermenistan top­ raklarına Türk halklarının dalgalarının gelişi, 7. ve 8. yüzyıl­ larda Hazarlara mensup boyların gelmesi ile son bulur. Fa­ kat, Ermenistan'daki Azerbaycanlılarının (bütünlükte Azer­ baycan halkının oluşum parçası gibi) oluşmasında elbette esas ve halledici rolü M. Ö'ki Türk halkları, Kimmerler, Sak­ lar, Gugarlar, Şiraklar, Bulgarlar v.s. oynamıştır. Bu etnoslar bizce, orada Azerbaycanlıların temelini oluşturmuştur. El­ bette sonraki yüzyıllarda gelmiş olan Hunlar, Kenker - peçe­ nekler ve Hazarların rolü de oluşan yapıda büyüktür. Şimdiki Ermenistan topraklarında yerleşmiş bulunan bu Türk halkları toplu halde (bu halkların yaşadığı yerlerin Ermeni kaynaklarında yer ve eyalet adı gibi yazılmaları bu­ nu açık olarak gösterir) yaşadıklarına göre, onların, Ermeni­ ler tarafından asimile edilmeleri mümkün değildi. Toplu halde yaşadıkları için onların başkanları, reisleri, hükümdar­ ları kendilerinden olurdu. Mesela Moisey Horenski 5 yy.


166

1

Gıyaseddin Geybullayev

olaylarından bahsederken "Parfiya'dan Ermenistan'a hü­ kümdar tayin edilen Valarşak Paskam'ın soyundan olan (Paksam şahıs adı Türk kökenli bir ad olarak dikkat çekici­ dir. Çünkü bu ad eski Türk dillerinde Pas, bas, "baş", "bü­ yük" ve Gam (kam) "şaman" sözlerinden ibaret olup "Baş şaman" manasını verir). Kaba görünüşlü, kaba saba, uzun boylu, yassı burunlu, çekik gözlü, dehşetli bakışlı, iri ve güç­ lü bedenli ve kuvvetli Tork adlı kişiyi Ermenistan'ın batısına hükümdar tayin etti" diye yazar (2. kitap, 8. bölüm). Bu tasvirde Tork'un Moğol fizyonomisi açık olarak gö­ rülmektedir. Şüphesiz ki, o, halkı yalnız Türklerden oluşan bir bölgeye başkan tayin edilebilirdi. Bu tarihi bilgi Ermeni tarihçilerince de iyi bilinir, fakat onlar Tork adını, eski Erme­ nilerde var olduğu düşünülen Tork Tanrının adı ile aynılaş­ tınrlar. (Ermenilerde ise bu Tanrı, Küçük Asya kökenli Tar­ hu Tanrısının adındandır) Aslında Moisey Horenski'nin hakkında konuştuğu Tork'un adı ile Tarhu Tann adının Er­ menice telafuz şekli olan Tork adı, yalnız görünüşte benzer­ lik gösterir. Eski Ermeni kaynağındaki Tork, Türk adının (Eski Ermeni dilinde "ü "sesi yoktur) Ermenice yazılışıdır. Eski Ermeni tarihçilerinin eserlerinde Ermeni diline mensup olmayan şahıs ve yer adlarındaki köklü, "u "sesi, "o "sesi gi­ bi verilir. Mesela Albanyan'ın Ulu şehrinin adı Col, Hursan kalesinin adı Horvem, Hun etnoniminin adı Hon, Mamigun şahıs adı Mamikon gibi yazılmıştır. Demek ki, M.Ö. son yüzyıllarda ve miladın ilk yüzyılla­ rında Ermenistan topraklarında bir çok Türk etnik ocakları, toplu halde yaşayan halk birlikleri vardı. Bize göre; 1 1 . ve 12. yüzyıllardan sonra Selçuk Oğuzları ve 13.yy'da Göyce bölgesine yerleşmiş olan Kıpçaklar (Er­ menistan' daki Kıpçak köyünün adı 1 946 yılında değiştirile­ rek Araç haline getirilmiştir). Ermenistan' a geldikleri zaman,


Kadim Türkler ve Ennenistan

1 167

orada, arhk formalaşmış Azerbaycanlılarla karşılaşhlar. Bu­ na rağmen Ermenistan topraklarında 1 1 . ve 1 2. yüzyıllardan sonra ön Asya, Küçük Asya ve Güney Kafkasya'ya gelmiş olan Selçuklu Oğuzları'nın birleşimindeki halkların adlarını işaret eden toponimler vardır.

O G UZLAR 1 1 . yüzyılın ortalarında Orta Asya' dan çıkan Selçuk Oğuzları'run ön Asya, Küçük Asya ve o cümleden Azerbay­ can ve Ermenistan' a yönelik akınları başlar ve onlar kısa bir zaman zarfında bu ülkelere ulaşarak oralara yerleştiler. Er­ menistan' da Alagöz dağının güney yamacında Gazan-su nehrinin sonunda "Oğuz Yurdu" adlı toponim vardır2334• Selçuk Oğuzlarının yirmi dört boyunun adı kaynaklar­ da verilir. Avşar, Bayat, Beydilli, Yive, Eymür, Kınık, Salar, Kayı, Çepni, Çovundur v.s. Oğuzlar göçebe halklar idiler. Bu yüzden, onlar, Azerbaycan'ın ve Ermenistan'ın dağlık bölge­ lerine yerleşmişlerdi. Ermnistan toponiminyasında 19. yy.'da, Oğuz boylarının adları ile bilinen bir çok toponim, yer adı ve dağ adları vardı. Emirli (Eymürlü), Yuva (Yive), Afşar, Gaçarabad, Çepni, Garkın, v.s orada Ahuryan kasaba­ sında halkı Azerbancanlılar olan Deyerli (1945 yılında adı değiştirilerek Ketk konmuştur) köyünün adı ise Oğuzların Düker (Düyer) halkının adını aks ettirir. Düker etnonimi Abaran kasabasında tahrif edilmiş şekilde Tekerli köyünün adında kalmıştır. 1950 yılında bu köyün adı değiştirilerek Tsehkaşen konulmuştur. Afşar halkının Kırıklı kolunun adı ile Kırıklı ve Eli Kırıklı (1935 yılında adı Astqadzor haline ge­ tirilmişkir) köyleri vardı. Sonralar Azerbaycanlıların baskı altına alınması ve zorla kovulması ile bu adların hepsi Erme­ nice adlarla değiştirilmiştir.


168

1

Gıyaseddin Geybullayev

Kıpçakların Ermenistan'da ilk defa yerleştikleri zamanı tayin etmek oldukça zordur. Fakat, araştırmaların sonunda anlaşılmıştır ki, 1 1 . ve 12. yüzyıllarda Güney Rusya bozkırla­ rında yaşayan Kıpçakların içerisinde olan halkların bazıları (mesela Terter ve Kul gibi) M.Ö. lerde Albanya'da özellikle Arsak'ta yaşıyorlardı. Fakat Arap tarihçisi İbni El Esir (13. yy.) yazar ki, Moğollar 13. yüzyılın 30. yılında güney Rusya bozkırlarında yer alan Kıpçak vilayetini (kaynaklarda Deşti­ Kıpçak olarak verilir) işgal ettikten sonra, Kıpçakların bir kısmı Derbend'e, Şirvan'a, Gence'ye ve oradan da Kılkam ağına (Ermeni kaynaklarında Gelekon yani Göyce bölgesi) gidip yerleşmişler. Birkaç Türk dilli halk Akkoyunlu ve Karakoyunlu dev­ letleri zamanında bölgeye yerleşmişler. Daha sonra 15. yüzyılda Güney Azerbaycan toprakla­ rında Safevilerin hakimiyet uğrunda yaptıkları mücadeleye "Kızılbaş" adı ile bilinen Türk kökenli halklar askeri güçle­ riyle katıldılar. Kaynaklarda bu halklar Baharlı, Bayundur, Karadağlı, Afşar, Kaçar, Zülkadir (Onun bir boyu Şemsed­ dinli, tahrif edilmiş şekildi Şemşedil) Şamlı, Türkmen, Usta­ cılı v.s. adlarla bilinirler. Safeviler iktidarı ele geçirdikten sonra bu halkların bazılarına yaşamaları için Ermenistan' da topraklar vermişlerdi. Ermenistan' da ki Karaman, Karansa, Karakoyunlu, Karadağlı, Şemşedil v.s toponimler bu olay­ dan sonra ortaya çıkmıştır. Errnenistan'da, özellikle Erme­ nistan ile Azerbaycan'ın Kazak kasabasının sınır bölgesinde eskiden yaşayan büyük bir el Çoban-Kara olarak adlandırıl­ mış. Yerli halk arasında bu isim Çoban-Kere gibi telaffuz edilmiş. Bu halk kökence M.Ö. buralarda yerleşmiş Kenker­ Peçeneklere mensuptur. Çünkü Peçeneklerin bir boyu Ço­ ban adını taşıyordu. Fakat Rusya Güney Kafkasya'yı işgal et­ tikten sonra bu boydan iki yüz aile İr:-:1'a göç etmiştir235. Er-


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 169

menistan'da bu boyun adı Büyük Çoban-Kara ve Küçük Ço­ ban-Kara köylerinin adlarında kalmıştır. Orada kalan Çoban - Karalar 1918 yılında Kars'a, ordan da Hoy'a göç etmiş, son­ ra bir kısmı Nahçıvan'a ve 1934 yılında Ermenistan'a dön­ müştür236. 1958 yılında onlar kendi topraklarını terk etmek istediler. Ermenistan'da orta yüzyıllarda Alan (Ecmiadzin şehri Aylanlı köyünün adında, 1946 yılında Tsahkunk adlan­ dırılmıştır) Samur (1946 yılında Sarapet adlandırılmıştır), Çubuklu (Sevan bölgesinde, aslında Çıbıklı, 1 935 yılında Tsovakuq adlandırılmıştır) v.s yerlerde yaşamışhr. Koran elinin adı Koranlı (şimdi Arşalyüs) ve Çatı Kıran (aslında Çat Köran, 1935 yılında Kegaşen) toponimlerinde aks olunur. ......

Ermenistan topraklarında kökeni bilinmeyen toponim­ ler de vardır. Bu adlar zaman geçtikçe fonetik değişikliğe uğ­ rayarak tanınmaz hale gelmişlerdir. Geçen yüzyılda Ermenistan'da ve Azerbaycan'da "Si­ çan" sözü ile ilgili dokuz toponim (dağ ve köy adı) vardı. Er­ menistan' daki iki köyün adı Siçanlı, birisinin adı Siçanköy idi237• Şüphesiz ki, bu toponimlerin siçan (kemirici bir hayva­ nın adı) sözü ile hiçbir ilgisi yoktur. Araştırmalar göstermiş­ tir ki, bu toponimler Türk kökenli "Sincan" halkının adını aks ettirir. Fakat, konuşmada "Sincan" sözü "siçan" şekline gelmiş ve tahrif edilmiş şekilde edebiyata girmiştir. Azer­ baycan'da Sincan (Oğuz kasabası) ve Sincan- Boyat (Deveci asabası) adını taşıyan köyler vardır. Ermenistan'da geçen yüzyılda Sabuncu adını taşıyan iki köy ve bir dağ vardı238• Sabuncu toponimleri Azerbay­ can' da (Zagatala kasabasında ve Abşeron'da) da vardır. Eli bey Hüseyinzade bu toponimin kökeni için özel makale yaz-


170

1

Gıyaseddin Geybullayev

mıştır239. Açığa çıkarılmıştır ki, Sabuncu eskiden Ermenistan ve Gürcistan'da yaşamış bir Türk boyun adıdır ve onun bir kısmı, bilinmeyen sebeplere göre ne zamansa Abşeron'a ge­ lip yerleşmişler. Sabuncu kasabasının adı edebiyatta hem de Ermenibulag olarak adlandırılmıştır. Aslında bu toponimde­ ki "Ermeni "sözü orada Ermenilerin yaşadığını göstermez, sadece Sabuncu halkı Ermenistan' dan geldiğine göre, onla­ rın yaşayış yerini "Ermenibulag" olarak adlandırmışlar. Ermenistan' da Çırıhlı köyünün (Ahuryan kasabasında, 1945 yılında Çariv yapılmıştır) adı aslında Çirik adlı bir bo­ yun yerleşmesi sonucunda oluşmuştur. Geçmişte Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan'ın sınırları boyunca yaşamış bu boyun bir kısmı Molla Veli Vidadi'ye mensup idiler. Söylenenlerden anlaşılıyor ki, Ermenistan'da Azerbay­ canlıların yaşadığı bölgeler ilk baştan itibaren onların ana yurdu idi. Onların ulu ataları M.Ö. 8. yüzyılda, oraya gelip yerleşmişlerdi. O zaman şimdiki Ermenistan'da Ermeniler yoktu ve demek ki, tarihi bakımdan Ermeniler Ermenistan'ın Azerbaycanlılar yaşayan bölgelerinin köklü halkı değiller­ dir. 5.yy Ermeni tarihçisi Moisey Horenski Gelam'ın (Se­ van'ın batısı) önceden Ermenistan'a ait olmadığını açık ola­ rak yazmıştır. O yazar ki, Ermeni hükümdarı Gelam (o Ge­ lam toponimini şahıs adı gibi almış, halbuki Gelam, şimdi de Sevan'ın batısında olan Gelam dağının adıdır) kuzey do­ ğuda, gölün (Göyce gölünün) civarına gitti ve halkını orada yerleştirdi. (1. kitap, 12. bölüm) Orada, yazar, Ermenilerin Syuni'ye gelmelerini ve Sisakan'ı Ermenistan'ın doğusu ola­ rak gösterir. Şimdi Ermenistan' a ait olan Göyçe ve Zengezur yerleri tarihen Alban toprağı olmuştur. Ermeni tarihçisi G. Kapans-


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 171

yan da yazar ki, Albanya'nın sınır kasabaları eskiden Kartli (Gürcü) ve Ermeni devletlerine geçmiştir240• Bu bölgelere Ermenilerin gelmesi, ihtimal ki, esasen M.Ö. 2. yüzyılda olmuştur. Çünkü, bu yüzyıllarda Ermeni devletinin toprakları genişlemeye başlıyor ve Ermeniler ora­ lara yerleşmeye başlıyorlar. Söylenenlerden açık olarak gö­ rülüyor ki, Ermenilern şimdi bize karşı toprak iddiası "Kara beni basınca, ben karayı basayım" (Yavuz hırsız ev sahibini bastırır) ata sözüne çok uygundur. Şu anda eski Ermeni di­ linde olan bir çok Türk kökenli söz ortaya çıkarılmıştır. Bu­ rada bu sözleri sıralamayacağız. Çünkü, bizi ilgilendiren başka meseledir. Eğer Türkler Kafkasya'ya sonradan gelmiş­ lerse 5. ve 7. yüzyıllarda Ermeni dilinde Türk sözleri ne arı­ yor? Bu sözleri nereden almışlardır? Ermeni dilinde dört bin alınma söz-kök vardır, ancak bunların büyük çoğunluğunun kökeni belli değildir. Hind-Avrupa kökenli toplam dokuz yüz kırk söz vardı. Ermeni dilcileri dört bin alınma sözün 141 l 'ini Fars diline, 91 8'ini Yunan diline, 702'sini Arap dili­ ne, 211 'ini Suriye diline, 86'sını Fransız diline, 60'ını Kafkas dillerine dahil ederler. Buradan Türk dillerinden 170 söz-kök benimsenildiğini görüyoruz. Aslında ise bu rakam çok kü­ çültülmüştür. Çünkü bir çok Türk kökenli sözleri Fars ve başka dillerden· sayıyorlar. Mesela, eski Ermeni dilindeki Aur, ayr (ar "erkek") sözü Türk kökenli iken bu sözü, Hind­ Avrupa kökenli sayarlar. Halbuki Azerbaycan dilinde hiçbir Ermeni sözü yoktur. Ermenistan Azerbaycanlıların etnogenezine katılmış Türk halklarının adlan hakkında verebileceğimiz bilgi kısa­ ca bu kadardır. Ermenistan'da 19. yüzyılda Azerbaycanlıların yaşadık­ ları köylerin adlarının bilimsel analizi özel araştırma konu­ sudur. N. Tusi adına Azerbaycan Devlet Pedagoji Üniversi-


172

j

Gıyaseddin Geybullayev

tesinin hocası Sitare hanım toponimlere ait ilmi bir tez yaz­ mıştır. Üzülerek söylüyorum ki, bu tez basılmamıştır. Ona göre de biz Ermenistan'ın yakın geçmişe kadar ki Türk kö­ kenli toponimlerine dokunmuyoruz.


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ERMENİLERDE TÜRK KÖKENLİ ŞAHIS ADLARI HAKKINDA

Eski Ermeni kaynaklarında Ermenilerin taşıdıkları bir çok şahıs adı kayıtlıdır. Fakat bu adlar esas itibariyle hüküm­ darların, feodalların, ordu komutanlarının ve kilise çalışan­ larınındır. Dil mensubiyetlerine göre bu adlar, eski Yunan, Fars, Latin, Suriye ve Türk kökenlidir. Yukarıda kaydetmiştik ki, şimdiki Ermenilerin ulu atala­ rı M.Ö. 9. yüzyıllarda Urartu devletine bağlı olarak yaşamış­ lardı. Urartu ve Ermeni dilleri tamamen farklı dillerdir. Urar­ tu dilinde Ermeni kökenli söz yoktur. Fakat Ermeni dilinde bir çok Urartu kökenli söz vardır. Bunlar Ermeni dilinin % 1012' si kadardır. Ermeniler geçen yüzyıldan itibaren Urartu ya­ zıları bulunup okunduktan sonra, Urartu hükümdarlarının adlarını çocuklarına koymaya başlamışJar. Ermenilerde Aramyan (Aram, Armans şahıs adları), Sarduryan, Rusayan ve başka aile adları böyle ortaya çıkmıştır. Ermenilerdeki İş­ han şahıs adı Hett dilindeki İşha (sahip olan) sözünden, Ga­ gik şahıs adı ise eski Hettlerde olan Kakki şahıs adındandır. Bdo (Bdoyan, aslında Puti) ve Horen (aslında Huri) Hurril kökenli adlardır. 4. yüzyılın başlarında hıristiyan dini kabul edildikten sonra sonra Bibliya'da Yahudi Adem "Adam" (Er-


1 74

1

Gıyaseddin Geybullayev

menice Adamyan), Aşot "Şir - arslan" (Arap dilindeki Esed sözü ile aynı kökenlidir), Jelise ("Allah kurtuluştur")241, Er­ menilerde Jegişe, İvan ("Allah azizleyendir") adından Erme­ niler' de İoanesyan, Avenasyan, Ovanesyan, Ohanesyan, ai­ le adlan buradan türemiştir. Bibliya'daki Yakov "taban", "ayak tabanı" Ermeniler'de Hakop, Ebraem ("Bir çok halkın babası") adı Abramyan, Simeon ( "duyan Allah"), adı Si­ monyan, Lazar ( "Allah yardım eder") adı Gazaryan, Gavril ("kuvvetli kişi - Allah") adı Gabrielyan, Tovma ("ümit") adı Tovmasyon, Zahar ("Allah'ı düşündü"), adı Anonyan, Dani­ il ("benim hakimim Allah") adı Danielyan, David ("sevim­ li") Davtyan, İsakiy ("güldü") adı İsaakyan Ermeni ad ve ai­ le adları için esas olmuştur. Şaumyan ve Smbatyan aile adla­ n da eski Yahudi kökenli Şaum, Şambad sözlerindendir. Eski Yunan kökenli adlardan Andronik (Andros "adam" sözünden)242, Artyon (Artemis "sağlam" sözünden), Arakel ("Apostdis" dini kitap), Gay (Gayos "yeşil"), Alek­ sandr ("cesaretli"), Arkadiy ("çoban"), Arseniy ("cesur"), Stephan ("Taç"), Anastas ("yeniden dirilmiş"), Gaspar ("us­ ta"), Grigoryan (Grigoris "kıvrak olan" sözünden), Petrosyan (Petro "taş"), Platon ("geniş kürek"), Martirosyan (martiros "şehit"), Atanasyan (Atanasiy "izi belli olmayan"), Kevork­ yan (Keorkiy "çiftçi sözünden"), Hristofor ("içinde Hıristiyan dinini taşıyan- samimi Hristiyan") v.s adlan göstermek olur.

Latin dilinden Pavel ("aziz "Ermenilerde Pogosyan), Anton ("savaşçı"), Klara ("temiz"), Silva ("orman, çalılık") v.s adlar alınmıştır. Bunlardan başka Ruslardan alınmış Lsitsyan (lisa -'Til­ ki"), Mravyan (Muravey "karınca" Ruslarda Muravyov), Ser­ gey, İgor, Valeri, Vasili v.s, Almanlardan alınmış Albert ("ne­ cip"), Amaliya, Rudldf, Telman ve Emma, Fransızlardan alın­ mış Tereza, (Terao "avlanmak" sözünden) adlar da vardır.


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 175

Sırf Ermeni dilinde olan şahıs adları çok azdır. Avetis ("koyun ,hırsızı"), Hacaturyan ("hac dolaştıran"), Arutyun ("Piizar günü"), Mkrtç (haç suyunu çeken") v.s. Ermenilerde Türk kökenli adlar esas yeri tutar. Bu adla­ n

şartlı olarak üç yere ayırmak mümkün olabilir;

Ermenistan topraklarında yaşamış Türk dilli halklar­ dan benimsenmiş adlar ve Alban tarihinde verilen adlar. 1.

Yukarıda, Türk kökenli Çinli halkı ile ilgili Memikan­ nanlardan bahsederken Mamigun, Vahan ve Vasak adları­ nın Türkçe olduğunu söylemiştik. Miladın başlarında Erme­ nistan' a göç ederek gelmiş olan Bulgarların kralının adını Moisey Horenski Vuhundur gibi yazar ki, bu ad aslında Va­ handur adının tahrif edilmiş şeklidir. Fakat Ermeni araştır­ n:ıacıları utanmadan "Vağanyan" aile adındaki Vahan Erme­ ni adıdır, diye yazıyorlar. Türk kökenli Yasak adının, Erme­ nice tahrifi olan Yazken şahıs adını da onlar Ermani sözü sa­ yıyorlar. Ermenilerdeki Avak şahıs adının (Avekyan aile adı­ nın) Türkçe Abak adından geldiğini yukarıda söylemiştik. Ermeniler'de, (o cümleden Ruslar'da) çok yaygın olarak kullanılan Boris şahıs adının eski Türk dilli Bulgarlar'da Çar adı olduğu bilinmektedir. Başka sözle, bu ad Türk dilli Bul­ garlar'dan alınmadır. Moğol kökenli Oçar "yıldırım", "şimşek şulesi "sözünden Ermeniler Açaryan aile adını yapmışlar. Ermeni hükümdarlarının adları genelde doğu İran kö­ kenlidir. Bunlar miladın birinci yüzyılına kadar Ermenis­ tan' da hükümdarlık yapmış Arşakiler sülalesine ait adlardır. Ermeniler' de kullanılan Süren şahıs adı Parfiyalılardan alın­ mış, fakat bu ad Moğollar dilindeki Tseren "uzun ömür" sö­ zündendir ve kök itibariyle Tibet dilindeki aynı manalı Tse­ runq sözünün fonetik şeklidir. Bu ad önce Parfiyalılara, on­ lardan da Ermeniler' e geçmiştir.


1 76

1

Gıyaseddin Geybullayev

Ermeni araştırmacılarının Ermeni halkına yıllar boyu telkin ettikleri adlar da vardır. Bunlar antik kaynaklarda ve Musa Kalankatlı'nın Alban Tarihi" nde yazılmış olan Türk kökenli Alban hükümdarlarının adlarıdır. Albanya'nın "Doğu Ermenistan" sayılması, Kür-Aras ovalarının, özellik­ le Dağlık Karabağ'ın halkının ilk tarihlerden itibaren Ermeni sayılması görüşüne uygun olarak Ermeni tarihçileri, Alban adlarının Ermeniler içerisinde yaygın olarak kullanılmasını sağlamışlardır. Neticede Türk kökenli Alban adlan, Oruz, Kozis, Zober, Aran (aslında Eren), Asoy, Araton (aslında Ereten), Asparak, Hosken (aslında Kaçken), Davtak, Hoç­ kor (aslında Koç-Kur) Asan (aslında Esen), Sanaturk vs. ad­ lar çağdaş Ermenilerde geniş ve yaygın kullanım alanı bul­ muştur. Girişte, bu Alban adlarının etimolojilerini verdiği­ miz için burada tekrara gerek görmüyoruz. Bunların eski Türk kökenli adlar oldukları şimdiye kadar bilinmediğine göre (bu adların Türk kökenli oldukları ilk defa tarafımızdan gösterilmiştir) Ermeniler bu adları körü körüne kuUanmaya devam ediyorlar. Fakat bu adlar, şimdi de, eski Ermeni kay­ naklarında Ermeni dilinin fonetik yapısına uygun hale geti­ rilerek verildiği gibi kullanılır. Onlar, çocuklarına koydukla­ rı isimlerin, eski Türk kökenli olduklarını bilmiyorlar. /1

Alban hükümdar ve feodal adlarının bir kısmı doğu İran kökenlidir. Vaçe, Bacagan, Sanasan v.s. Bu adlar "Alban Tarih"nde gösterilir. Ermeniler onları da benimsemişlerdir. Binlerce yıl boyu başka halkların ve onlara özgü sülale­ rin, esasen, Türklerin hükümranlığı altında yaşamaları neti­ cesinde Ermeniler' de bukalemun gibi çeşitli şartlara ve etnik muhite uyma becerisi tecrübeye dayalı olarak gelişmiştir. Bu uygunlaşmanın bir yönü, yerleştiği ülkenin hakim etnosu­ nun hakimiyeti altında yaşadığına göre, kendini, hakim et­ nosun adlarını alarak kullanmasında gösterir. Şimdilerde, Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde yaşayan Ermenilerin, yaşadı-


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 177

ğı ülke halklarına ait isimleri taşımaları ve çocuklarını yerli­ lerin kızlan ile evlendirmeye gayret etmeleri, onların şartla­ ra uyum sağlamaları ile ilgilidir. Ermenilerin etnogenezisin­ de, yakın doğunun çeşitli eski halklarının temsilcilerinin, özellikle M.Ö. birinci yüzyılda il. Tigran döneminde Erme­ nistan' a göç ettirilen Yahudilerin büyük rolü olmuştur. Fakat çok gariptir· ki, Ermeni ile Yahudilerin evlenmesinden do­ ğanlar, her zaman becerikli, hem de çok hiylekar, nasıl der­ ler, "şeytana pabucunu ters giydirenler" olmuşlardır. 2. İkinci guruba mahsus olan şahıs adları Azerbaycan diline ait temiz Türk kökenli Ata, Ağa, Bala, Dede, Kara, Yi­ ğit, San, Çoban v.s sözlerden ibarettir. Bu sözlere Farsça bi� ek olan -yan eklenerek Atayan, Balayan, Dadyan, Karayan, Yiğityan, Saryan, Çobanyan aile adları yapılmışhr. Bu de­ mekir ki, Ermeniler' de Ata, Ağa, Bala, Dede, Kara, Yiğit, Sa­ n, Çoban adlarını taşıyan bir çok insan vardır.

Bu guruba, Azerbaycan' dan alınmış berber, kasap, taş­ çı, demirci, tellak, terzi, zerger, kasa, nalband, neccar, lüle­ ci, tahtacı, sardık, ciğer v.s sözlerden yapılmış Berberyan, Kasapyan, Taşçıyan, Demirciyan, Telekyan, Terziyan, Zer­ keryan, Kasayan, Nalbandyan, Naçaryan, Lülecyan, Sun­ dukyan, Tahtacyan, Cigerhanyan, aile adlarıdır. 3. Ermeniler'de şahıs adlarının büyük bir kısmı Azer­ baycanlılardan hazır şekilde aldıkları adlardır. Azerbaycan­ lıların taşıdıkları Arap-Fars kökenli (bu adların bazıları bize İslam dini ile gelmiştir) Allahverdi, Aslan, Karagöz, Garip,

Koçer, Ayvaz, Emirhan, Alihan, Ahmed, Manücöhr, Melik, Mirab, Murad, Mirza, Mihrab, Zöhrab, Kerem, İ sfendiyar, Sanhan, Settar, Tuman, Cafer, Seyran, Hanbaba, Hanlar, Tevekkül, Haneli, Celal, Firuz, Şahverdi, Şahgeldi, Şahna­ zar, Şeker v.s adlardan Ermeniler' de Alavedyan, Aslanyan, Karagözyan, Barhudyan, Bagdasaryan, Koçaryan, Avaz­ yan, Emirhanyan, Alihanyan, Ahmedyan, Karamyan,


1 78

j

Gıyaseddin Geybullayev

Spandaryan, Manuçaryan, Megrabyan, Zorabyan, Melik­ yan, Mrovyan, Mirzoyan, Muradyan, Sanıhanyan, Sitar­ yan, Safaryan, Seyranyan, Hanbabyan, Hanalyan, Tavakel­ yan, Piruzyan, Tumanyan, Calalyan, Şahnazaryan, Şahver­ diyan, Şakaryan adları yapılmıştır. Ermeniler' de hatta "Kitab-ı Dede Korkut" eposundaki Korkut adından yapılmış Korkutyan aile adı bile vardır. Görüldüğü gibi, Ermenistan topraklarında Ermeni kö­ kenli eski toponimler, yer ve eyalet, vilayet, kasaba adlan ol­ madığı gibi, Ermeni dilinden oluşmuş şahıs adlan da çok az­ dır. Hıristiyan dini aracılığı ile gelen adlar, Yunanlılardan ve Farslar' dan aldıkları adlar dikkate alınmazsa, onlar tarih boyu Alban ve Arap kökenli Azerbaycan - Türk adlan taşımışlar­ dır. Anlamak olmuyor ki, eğer Azerbaycanlılar Ermenistan'a sonradan gelme, Ermenler yerli halksa, o zaman niçin Azer­ baycan-Türk kökenli adları kabul etmiş, çocuklarına bu adlan vermişlerdir? Ermeniler Azerbaycan dilinden alınmış bir çok söz, o cümleden Hörek ve Çörek sözlerini kullanırlar, (fakat Zori Balayan hayasızcasına, lavaş, dolma v.s yemek adlan Er­ meni sözleridir, diye yazar) Azerbaycan adlarını taşırlar, ama Azerbaycanlıları Türk olduklarına göre düşman sayarlar. Azerbaycan halkı mağrur halktır. Bu halkın damarların­ da M.Ö. birinci bin yıldan başlangıcından bilinen Türk kö­ kenli Alban, Gamer, Maday, Manta, İskutay, Saka v.s etnos­ lara mensup erenlerin kanı akar, o erenler ki, Ermeniler ken­ dileri bin yıllar boyu onların hakimiyeti ve himayesi altında yaşamışlar. Bunları saklamak mümkün değildir. Çünkü, kaynaklar, tarihi belgeler olduğu gibi kalır. Tarihi gerçekleri aksettiren bu belgeler esasında geç - tez Ermenistan toprak­ larında yaşayan Ermenilerin ve Azerbaycanlıların kimler ol­ duğu tamamen gün yüzüne çıkarılacaktır. Bu küçük kitap bu meselenin araştırılması yönünde atılmış bir ilk adımdır.


SONUÇ

Bu kitapta Ermenistan'ın şimdiki topraklarının sınırlan içerisinde eski Türk toponimleri ve M.Ö. 8. yy.'dan başlaya­ rak 12.-14. yy.'lara kadar yaşamış ve oradaki Azerbaycanlıla­ rın ulu ataları olan Türk etnoslan hakkında verdiğimiz kısa bilgi söylenenlerle bitmiyor. Bu, özel ve halkımızın etnoge­ nezi bakımından çok aktüel ilmi araştırma konusudur. Üzü­ lerek söylüyorum ki, bu mesele şimdiye kadar tarihçilerimi­ zin dikkatinden kaçmıştır. Bunun esas sebebi, yukarıda de­ ğindiğimiz gibi, tarihçiliğimizde genellikle, Azerbaycanlıla­ rın kökeni meselesinin şimdiye kadar kendi, objektif hallini bulmamasıdır. Bu kitabın ön sözünde bazı tarihçilerimizin mutlak gerçek sayılan, aslında sahte olan şöyle bir bakış açı­ sını okuyucuya söylemiştik ki, güya Azerbaycan toprakla­ rında 5.-7. yüzyıllarda kuzeyden gelen Türk halklarının kur­ duğu ocaklar dikkate alınmazsa, M.Ö. burada Türk kökenli 1

etnosla:r olamazdı. Şimdiki Azerbaycanlılar güya 1 1 .-12. yüzyıllardan sonra getirilme Türk dilini kabul etmiş, İran ve Kafkas dilli yerli halkın ve Türk dilini onlara kabul ettirmiş gelme Türklerin nesilleridir. Kökümüz hakkında böyle yanlış bir anlayış var olduğu bir durumda, Ermenistan'da eski Türk etnoslarının olduğu hakkında kim cesaret ederek bir söz söyleyebilir? Tarihimiz­ de aksini bulmuş bu anlayış (çok teessüf ki, merhum akade­ mik- tarihçimiz E.S. Sümbatzade'nin kökümüz hakkında


180

1

Gıyaseddin Geybullayev

1990 yılında yayınlanan eserinin ana hattını da bu göriişler oluşturur) Ermeni tarihçilerinin bu meseledeki bakış açıları­ na tamamen uygundur. Yüksek ve orta dereceli okullarımızda okutulan Azer­ baycan Tarihi ders kitaplarında ve eserlerde Ermeni tarihçi­ lerinin Azerbaycan'a karşı toprak iddalarının esassızlığını il­ mi surette tekzib eden hiçbir şey yoktur. Azerbaycan halkı­ nın gerçek tarihinin ne zaman yazılacağı bilinmiyor, demek, gelecek nesillere mensup araştırmacıların üzerinde çok bü­ yük, hem de şerefli görev, halkımızın kökeni hakkındaki uy­ durma göriişleri bir tarafa atarak meselenin yeniden, tama­ men ayn yönde halledilmesi görevidir. Bu meselenin çözü­ lürken dikkate alınması gerekli olan göriişlerin bazıları bize göre aşağıdakilerdir: Ermenistan ve Gürcistan Azerbaycanlılarının yaşa­ dıkları bölgeler dahil olmakla, Azerbaycan topraklarının, başka bir ifadeyle, Azerbaycan halkının teşekkülüne doğru 1.

yönelmiş etnogenetik prosesin gittiği yerin M.Ö. ki bin yılda Türk halklarının yerleşme döneminin birleşme, bütünleşme­ nin parçası olması; 2. Bu proses M.Ö. son yüzyıllarda ve miladi birinci bin

yılın ortalarında yeni-yeni Türk unsurlarının getirilmesi ve demek, zaman itibariyle bu safhanın büyük bir tarihi döne­ mi, - milattan önce birinci bin yıllığın öncelerinden miladi 7.-

8. yüzyıllarına kadar ki zamanı kapsaması; 3. Bu dönemde Azerbaycan halkının etnogenezi süreci­ ne katılan eski Türk dilli etnosların, esas itibariyle Kas, Ma­ day, mana, Sak, Kimmer, Alban, Gugar, Şirak ve başkaları­ nın, erken orta yüzyıllarda ise Bulgar, Kenker-Peçenek, Aran, Hazar v.s.lerin faal katılması ve bu prosesee onların katılması derecelerinin çeşitli olması.


Kadim Türkler ve Ermenistan

1 181

Göründüğü gibi, Ermenistan Azerbaycanlılarının etnoge­ nezine katılmış olan eski Türk kökenli etnosların hepsi, hem de bu ya da diğer derecede, bütünlükle Azerbaycanlıların ulu atalarıdır. Başka sözle, bu etnoslar yukarıda söylediğimiz gibi, ba:;ka etnoslarla birlikte hem güneyde, hem de kuzeyde Azer­ baycanlıların oluşumuna getirip çıkarmış etnogenetik safha­ nın unsurlarıdır. Şüphesiz ki, yukarıda dediğimiz gibi, bu et­ nik proses Azerbaycan topraklarında yaşayan etnoslarla kar­ şılıklı ilişki içinde yürümüştür. Belirli manada söylemek için esas vardır ki, Ermenistan'daki Azerbaycanlıların belirli kıs­ mının ulu atalan bu ya da diğer sebeplerle (göçebelikli ilgili olarak) Azerbaycan' dan göçüp gidenlerdir. Fakat Ermenistan Azerbaycanlılarının etnogenezisinin esas etnik yapısı bütün­ lükle Azerbaycanlıların da ulu atalarıdır. Bunların içerisinde milattan önce

8.

yy.' dan

11.

ve

12.

yüzyıllara kadar bilinen

Kimmer, Sak, Gargar, Şirak, Bulgar, Kenker, Peçenek, Hazar ve Selçuk-Oğuz halkları öncü role sahiptirler. Okuyucu dikkate almalıdır ki, güney Azerbaycan toprak­ larında bu etnoslar hakkında tarihi bilgiler çok azdır, hem de parça parçadır. Onların bazılarının burada yerleşme zamanı ve yerleştikleri bölgelerin sınırlan hakkında hiçbir bilgi yok­ tur. Bu bölgeleri biz, oralarda bulunan eski etnonimler esasın­ da belirledik. Fakat, bu etnonimlerin ortaya çıktığı zamanı be­ lirlemek oldukça zordur. Şurası açıktır ki, her hangi bir halkı­ n adını aksettiren coğrafi ad, sözsüz ki, bu halkın yerleşmesin­ den sonra ortaya çıkabilir ve daha sonraları kaynaklara kayd edilmiş olabilir, ama bu "sonralar" zaman itibariyle ne kadar zamanı kapsar? bunu açığa çıkarmak mümkün olmuyor. Fa­ kat bu çatışmazlıklar bile, Ermenistan'da Azerbaycanlıların yerli halk olduğuna ve onların yaşadıkları bölgelerin tarihen öz yurtları olmasına şüphe bırakmamaktadır.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.