Hüseyin Adıgüzel - Sabir Rüstemhanlı Edebi ve Politik Kişiliği

Page 1

.

..

SABIR RUSTEMHANLI EDEBİ VE POLİTİK .

.

.

""""

.

KIŞILIGI

HÜSEYİN ADIGÜZEL



KİTAP HAKKINDA Ba)•rak Yayınlan'nın yayını olan Sabir Rüstemhanlı Edebi ve Politik Kişiliği adını taşıyan bu eser Hüseyin Adıgüzel tarafından yazılmıştır. Eserin dizgi ve tashihi: Nuray ı.Aı.E , İç tasanmı: Kemal Savaş AKAN Kapak kompozisyonu: Erol CİHANGİR tarafından yapılmış, Ağustos 2003'te İstanbul'da basılmıştır.

Kitabın milletlerarası neşriyat nwnarası: ISBN - 975 - 7728 - 37 - 4

Bayrak Yayınlan Horhor Cad. Pınar Ap. Nu: 20/1 Fatih/İstanbul Tel: (0212) 53 1 87 48 Faks: (0212) 532 24 18


SÖZ BAŞI Aşağı yukarı 15 yılı bulan Türk dünyası mecara­ mız içinde tanıdığımız ve dostluklarıyla şeref duyduğu­ muz nice büyük adamlardan, değerli şair ve yazarlardan biri Sabir Rüstemhanlı . . . Sovyet İmparatorluğunun henüz bütün dehşeti ve görkemiyle ayakta olduğu yıllarda gencecik bir ses ola­ rak edebiyat dünyasına adım atan ve şiirleriyle, Azer­ baycan' a yepyeni bir soluk getiren Sabir Bey; o günkü çizgisini her türlü olumsuzluğa rağmen sürdüren ender şahsiyetlerden biridir. Kendine has bir üslup ve söyleyiş tarzına, kendine has bir karakter özelliği ekleyen Sabir Beyi Türkiye Türklerine tanıtmayi uzun zamandır düşü­ nüyordum. Nasip bugüne imiş. Milletleri hür ve bağımsız yaşatan sıkı sıkıya bağlı olunması gereken vatan, millet, hürriyet gibi kutsal duy­ gulardır. Bu duygularını kaybeden toplumlar, Atatürk'ün rlPyimiyle haşkalarının avı olur. Azerbaycan'ın son dö­ nem siirlerinclc bu d1ı\J9ul:1ı; ( :-ı l'."iJnlı ve en anlaşılır bi­ çimde terennüm eden şaiıl�ı iıı başında Sabir Rüstem­ hanlı gelir. Onun açtığı yoldan yürüyen nice genç şair son dönem Azerbaycan e<lebiyatının milli yönlü çephe­ sini bu duyguların ziynetleriyle adeta bezemişlerdir. Sabir Beyin, fikirleri, hayatı anlayışı ve uygulayış tam. düşünceleri, Türk'üm diyen her insanın öğrenme-


si gereken birer hazine değeri taşıdığından, Türkiye Türklerinin bunlardan mahrum kalmasına gönlümüz ra­ zı olmadı. Tanıdığımız ve yorumlayabildiğimiz kadar Sa­ bir Beyi, fikirleriyle, görüşleriyle, edebi ve siyasi kişiliği ile ideolojisi ile anlatmaya, tanıtmaya çalışbk. Amacı­ mız, manevi dünyası boş olan gençlerimize bir ışık hlta­ bilmek, bir yol gösterebilmek. Sabir Rüstemhanlı'nın geniş ve sevgiyi sebil gibi saçan gönlüne, gönlümüzden bir damla . . . Ne mutlu Sa­ bir Rüstemhanlı gibi şairi olan millete . . . Hüseyin Adıgüzel


SABİR RÜSTEMHANU AZERBAYCAN'IN Milli ŞAİRİ CUMHURBAŞKANI ADAYI A· HAYATI-FİKİR VE GÖRÜŞLERİ: Azerbaycan edebi alanda oldukça güçlü bir alt ya­ pıya sahiptir. Nizami, Fuzuli, Ahunzade, Sabir, Celil Mehmetkuluzade, Cafer Cabbarlı, Cavid, Müşfik, Sa­ med Vurgun, İlyas Efendiyev, Bahtiyar Vahapzade , Memmed Araz gibi şahsiyetler bu güçlü alt yapının eser­ leridir. Sabir Rüstemhanlı, son kuşağın en önemli tem­ silcilerinden biridir. Çok verimli bir toprağın en değerli ürünlerinden biri sayılabilir. Sabir Rüstemhanlı Azerbaycan'ın son devirde ye­ tiştirdiği en büyük yazar ve şairlerinden biridir. Edebiyat­ çılığının yanı sıra politikaya duyduğu ilgi ve milletinin içinde bulunduğu elim vaziyet, Sabir Rüstemhanlı'nın edebiyat dünyasındaki kimliğine, siyaset adamı kimliği eklemesine de sebep olmuştur. Bu durum, ister istemez Sabir Rüstemhanlı'yı iki ayn dünyanın içinde inceleme­ yi gerekli kılıyor. Şair ve yazar Sabir Rüstemhanlı ile si­ yaset adamı Sabir Rüstemhanlı farklı kişilik olmamasına rağmen, tutum, davranış ve hareket olarak farklı olma­ yı gerektiren kulvarlar, karşımıza iki Sabir Rüstemhanlı çıkanyor.

5


l'ÜSEYİN ADIGÜz.EL

Aslınd.:ı tarr. bir edebi şahsiyet olan Sabir Rüstem­ hanlı 'yı siyaset arenasına, ülkesinin içinde bulunduğu şartlar adeta zorla itmiştir diyebiliriz. İnce, nazik tam bir beyefendi ol< n Sabir Beyin bu özellikleri ile politika için­ de işi ne diye düşünebiliriz? Onun deyimi ile tam bir "Gayya Kuyusu" olan politika kulvarına, inanıyorum ki, Sabir Bey isteyerek adım atmamış, kulvarda maalesef politikacıya has yürüyüş bile sergileyememiştir. Bu du­ rumda Sabir Bey, edebi şahsiyet kimliğine niçin bir de politikacı kimliği eklemek zorunda kalmıştır? Bunu an­ layabilmek için Azerbaycan' ın içinde bulunduğu şartlara bir göz atmakta fayda olacağına inanıyorum. Memmed Araz'ın bir şiirinde dediği gibi, Azerbay­ can hanları birbirine düşünce, Rusya Azerbaycan 'ı ko­ layca istila ediverdi. 1813 yılında başlayan bu işgal ha­ disesi 150 yıldan fazla sürdü. Önce Çarlık Rusya'sının, ardından Komünistlerin işgali ve dayanılmaz sömürü, Azerbaycan'ı varlık içinde yoklukla karşı karşıya bırak­ mıştı. Millet rezil ve zelil bir duruma düşürülmüştü. Çar­ lık Rusya' sının yıkılması ile doğan umut ışıklan da çabu­ cak söndürülmüş, bu arada başlayan Ermeni saldırılan yanan ateşin üzerine adeta benzin dökmüştür. Nuri Pa­ şa komutasındaki Kafkas Ordusu, Azerbaycan'ın imda­ dına bir hızır gibi yetişmiş, Taşnak çetecilerini dağıtarak, Azerbaycan'ı esaretten, milleti mutlak bir katliamdan kurtarmıştı. 1918 yılında kurulan, doğunun ilk cumhu­ riyeti olan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti 1920

6


SABİR RÜSTEMHANU

yılında ülke Kızılordu tarafından işgal edilince yıkıldı ve iktidar komünistlerin eline geçti. İktidar k">münistlere verildi. Sabir Bey doğduğu zaman, 20 Mayıs 1 946 Soy­ vetler Birliği'nin başında Stalin vardı. Kazanılmış olan 2. Dünya Savaşı'nın nimetlerini toplamakla meşgul olan Stalin, 1 937-38'lerde kişilere dehşet salan terörü­ nü halklara çevirmiş ve Ahıskalılar, Kırımlılar, Balkarlar ve Karaçaylılar gibi Türk halklarını yerlerinden yurtların­ dan ederek sürgüne göndermişti. Doğal olarak halkların üzerinde çok büyük etki yaratan bu hadise, tüm Türk dilli halkların hafızasına kazınmış ve halkların korku duygusunu bir karabasan gibi hissetmelerine sebep ol­ muştu. Sabir Beyin doğduğu Yardımlı kasabası Azerbay­ can' ın güneyinde ve İran sınırları yakınındadır. 1828 Türkmençay anlaşması ile İran'a bırakılan Azerbaycan topraklan ile karşı karşıyadır. Karşıda kalan topraklara hasret kalanların anlattıktan ile büyüyen Sabir Rüstem­ hanlı, daha sonraları, o topraklara duyduğu özlemi ve bölünmüşlüğün acılarını eserlerinde devamlı dile getire­ cektir. Türk olduktan için bu tür facialarla karşılaştıkları­ na inanmıştı. Milletine çektirilen azabı, çileyi hem göz­ leri ile görmüş, hem de evde ana ve babasının anlattık­ lan ile yüreğinde hissetmişti. Doğduğu ve çocukluğunu geçirdiği çevreyi yakından tanımış, dağlarında, ovaların­ da, bağlarında, bahçelerinde yurdunun hür havasını te­ neffüs etmiş ve bu diyarları ömrü boyunca hiç aklından 7


HÜSEYİN ADIGÜ7.El

çıkarmamıştır. Ülke sevgisinin üzerine eklediği, efendi Ruslar, sö­ mürülülen ülke zenginlikleri, bir parya seviyesine indiri­ len Azerbaycan halkı, onun edebi şahsiyeti ile birlikte si­ yasi kimliğinin de gelişmesine yardımcı oldu. Sabir Bey

1 963 yılında Yardımlı kasabası 1 1 yıllık ortaokulunu bi­ tirdi ve Bakü Devlet Üniversitesi Filoloji Fakültesine gir­ di. Öğrencilik yıllarında başladığı yazarlık faaliyetleri sa­ yesinde, Azerbaycan Yazarlar Birliği tarafından çıkarı­ lan "Edebiyat ve İnce Sanat" gazetesine 1 967 yılında başarılı çalışmalarından dolayı kabul edildi. Hem öğren­ cilik hem gazetecilik yapan Sabir Bey, daha o yıllarda memleketinin kaderi üzerine düşündüklerini arkadaşla­ nyla paylaşırken, bir edebiyat ve kültür adamı havasın­ dan daha çok, bir siyaset adamı gibi konuşuyordu.

1 988 yılında birden bire ortaya çıkmış gibi görünen ha­ diselerin en önünde Sabir Bey yer almıştı. Çünkü, o bu hadiselere kendisini hazırlamış üç-beş ender şahsiyet­ den birisi idi. Sabir Bey 1991 yılında "Genellikle, beni meydanlara götüren,

uzun

yıllar boyunca şiirin ve halk

yazıcılığım diliyle dediklerimi yüz binlerin karşısında söy­ lemeye adeta iten en başlıca mesele milletimizin "Milli Azadlık" ideali idi. Tarih, dil, din, akide, meslek azadlı­ ğı, ad, soyad, alfabe alanında adaleti kurmak, halkın

ru­

huna işlemiş kölelik, bağımlılık, küçüklük psikolojisini kökünden koparıp atmak arzusu, her

zaman hayatımın manası olmuştu. Bu işi çözmeye inancım olmasaydı ne 8


SABİR RÜSTEMHANU

milletvekili seçilir, ne de milli meclise gidip, ömrümün en güzel yıllarını, yazarlık ömrünü kısaltan tartışmalara, konuşmalara televizyon kameralarına, gazete dedikodu­ larına kurban verirdim" diye yazıyordu. Rusların vahşeti, sömürüsü, vatan ve milletine duyduğu büyük sevgi, milletinin kendisine olan ihtiyacı çok büyük bir edebi şahsiyetin gelişmesine uygun olma­ yan ortam ve günün şartlarının estirdiği rüzgarlar, Sabir Beyin rotasını siyaset alanına çevirmesine sebep olmuş­ tu. Ve Sabir Bey, 1 988 yılından itibaren ikinci kimliğini de ön plana çıkarmak zorunda kalmıştı. Halkı tarafın­ dan büyük bir şair ve edebiyatçı olarak tanınan Sabir Rüstemhanlı artık bu vasıflarının yanına politikacı Unva­ nını da eklemişti. Kendisi ile yaptığımız bir sohbette "Kendisinin politikayı isteyerek yapmadığını, şartların zorlamasıyla politikacı olduğunu" söylemişti ki bu kesin­ likle doğru bir yargıdır. Daha öğrencilik yıllarında başladığı edebiyat çalış­ malarını, uzun yıllar sürdürmüş, yazarlık 1 967 yılından itibaren onun mesleği olmuştu. O döneme kadar bir edebiyat heveslisi olarak, amatörce çalışmış, 1 96 7 yılın­ da "Edebiyat ve İnce Sanat" gazetesine muhabir (daha sonra şube müdürü) olarak girmesiyle yazarlığı tam pro­ fesyonel bir görünüm kazanmıştı. O artık hem bir ede­ biyatçı, yazardı, hem de gazeteciydi. Ekmek parasını oradan kazanıyordu.

1 97 8 yılına kadar sürdürdüğü

Edebiyat Gazetesindeki şube müdürlüğü görevinden

9


HÜSEYİN AD/GÜZEL

"Yazıcı" yaymevinin Genel Yayın Y önetmeni olması do­ layısıyla aynldı. Sabir Beyin Yazıcı gazetesinde ve başka gazete ve dergilerde ilmi, edebi ve tenkidi, halk hizme­ tine hasr edilmiş yüzlerce yazısı çıkmıştı. Bu yazılar onun meşhur ve tanınmış bir gazeteci olmasını sağladı­ ğı gibi, Azerbaycan gibi bir ülkede siyasetin önünde yer almasına da yardım etmişti. Ama kendisinin ifade ettiği gibi, o siyaseti hiç düşünmemesine rağmen. İlk kitabı 1970 yılında yayınlandı. O günden bugü­ ne 20'den fazla kitabı çıktı . Kitaplarına verilen ödüller, halkının verdiği ölçüsüz değer, onu tüm Soyvetler Birli­ ği ve onun dışında ülkelerde tanıtmıştır. Bilhassa "Ömür Kitabı" Azerbaycan' da halkın milli şuurunun ve yurt

se­

verlik duygularının uyanmasında çok önemli rol oyna­ mış ve 1988 yılında başlayan "Milli Azatlık" hareketinin manevi temellerinden birini oluşturmuştur. Bu kitap öy­ le bir iştahla karşılanmış ve istenmişti ki, her Azerbc:y­ canlı genç kızın çeyizine kadar, ·rmişti. Sabir Rüstemhanlı, Halil Rıza Ulutürk'ün dediği gibi, "Azerbaycan'daki edebi neslin dördüncü ·inün temsilcilerinden" biridir. 1970 yılında "Tanımak İste­ sen" adlı şiir kitabını çıkardığı zaman, kendi uslCıbunu çok açık bir biçimde ortaya koymakta bir zorluk çekme­ mişti. Çünkü onun önündeki nesil, Azerbaycan şiirini, sahtecilikten, methiyecilikten kurtarmak için mücadele edip başarıya ulaşmıştı. Sabir Bey, bu şairlerin arasına onların genç dostu, genç destekçisi olarak gelmişti. O

10


SABİR RÜSTEMHANLI

kitapta bugün fark ettiğimiz bazı kusurlara rağmen. Sa­ bir Bey, vatanına duyduğu sevgiyi vatanının, geçmişini ve bugünü anlatan, içinde bulunduğu ortamı kavrayı:m, samimice ve mertçe davranan bir şair olarak karşımıza çıkıyor. Bu durum elbette. uyanık ve meseleleri anlayan insanların çıkmayan seslerinin çıkarılması ve haykırıl­ masından başka bi: şey değildi. Bir çok şair vatan için şiir yazmıştır. Ama bunların büyük bir kısmı milletin için­ de yaşamadığı, sevinç ve kederlerini milletiyle birlikte paylaşmadığı halde, vatan ve millete övgüler düzer. Bunlar aslında vatan duygusundan yoksun, sahtekarlar­ dır. Sabir Rüstemhanlı bu ucuz ve sahte vatan kahra­ manlarına bir karşı koyuş, bir itiraz sesi yükselterek mil­ letinin duygularını dile getirmişti. Bu ilk kitap aynı za­ manda Sabir Rüstemhanlı'nın ileride tutacağı yolu ay­ dınlatan bir meşale gibiydi. Bu kitapta çizilen aydınlık yol tam 33 senedir hiç bir sapmaya, tavize uğramadan aynı hat üzerinde dosdoğru gitmeye devam ediyor. Sabir Rüstemhanlı'nın ilk şiir kitabı olan "Tanı­

mak İstersen" edebi ve siyasi hayatında tutacağı yolu belirlemiş ve dünyaya ilan etmişti. Hayatının önemli ki­ lometre taşlarından biri olan bu kitap Sabir Beyin bir ömür sürdüreceği hayatı anlayış ve uygulayış felsefesi­ nin ilk göstergesi, ilk ilancısıdır. Bu suretle o, bir aydın olarak tercihini milletinden ve vatanından yana koydu­ ğunu göstermiş, milletinin emrinde olduğunu, milleti için çalışacağını bir manifesto ile açıklamıştı. il

O günden


HÜSEYİN AD/GÜZEL

bugüne, yaşanan belki yüz çeşit çetrefil oyuna, değişen şartlara, kaypak bir zeminde hareket ettiğinden bir tür­ lü durulmayan siyasete rağmen, Sabir Bey çizgisinde ufacık bir sapma görülmemiştir. Azerbaycan gibi, her­ gün bir önceki günden farklı oluşan duruma, değişen şartlara uyum göstererek, şekil ve renk değiştirenlerin baştacı edildiği, çizgisinden bir sapma göstermeyenlerin aptal sayıldığı bir ülkede, çizgisinde kalarak itibar kaza­ nan ender şahsiyetlerden biri olan Sabir Rüstemhanlı, bunu düşünceleri ve uygulamalarının uyumlu olması ile sağlamıştır. Yani Sabir Beyin düşündükleri ve yazdıkları ile yaşadığı hayat tam bir uyum gösterir. O, vatan sev­ gisini, millet sevgisini, milliyetçiliğini, Türkçülüğünü, bir ideoloji, bir ütopya; kitleleri aldatmaya yönelik bir söy­ lem olarak hiç kullanmamış, vatan sevgisini, vatanllll karış-karış gezerek her karış toprağının değerini bilerek göstermiş, millet sevgisini, her çeşit insanı sevip saya­ rak yardım elini uzatarak gerektiğinde onlarla cephede, sokakta birlikte olmanın güzelliğini yaşayıp ispat etmiş­ tir. Böylelikle çizgisinden sapmayanlann aptal görülerek aşağılandığı bir ülkede, hergün itibar kazanarak yüksel­ mesini bilmiş ender aydınlardan biri olmuştur. Sabir Bey, Çuvaş aydıı:tlarından, ilim ve fikir ada­ mı, büyük Türkçü Atner Huzangay'ın "Aydınlar" isimli kitabında tarifini verdiği aydın tipinin proto örneklerin­ den biridir. Atner Bey, kitabında, "Ülkenin aydını, ter­ cihini uatanından

ve

milletinden yana kullanandır.

12


SABİR RÜSTEMHANU

Vatanının ve milletinin meselelerini düşünen, çözüm araştıran, öneriler getiren aydının bir görevi de top­ lumuna önderlik etmesidir. Başlayan halk hareketle­ rinde toplumun en önünde-bizim gibi korkunun ha­ kim olduğu ü lkelerde, korkunun yenilmesi için- ay­ dın lar yer almalıdır. Bir toplumu harekete geçiren motor gücü aydın lar olmalıdır".5 diyor. Atner Beyin özelliklerini sıraladığı aydının, tüm özelliklerini taşıyan Sabir Bey, en koyu diktatörlük günlerinde bile, milleti­ nin dertleri ile kaygılanmış, meseleler hakkında düşün­ müş,

korkmadan düşündüklerini yazmış,

çözümler

önermiş ve günü geldiği zaman toplumsal hareketin en önünde, milletiyle birlikte olmasını bilmiştir. Doğal ola­ rak sergilediği davranışlan neticesinde Azerbaycan' ın en sevilen edebi siyasi liderlerinden bir haline gelmiştir. Onun halkı tarafından sevilmesi ve sayılması için aynca bir gayreti hiç olmamıştır. Çünkü doğası icabı, yaptığı her şey, sergilediği tutum onun içinden geldiğinden o, olduğu gibi davranmış, olduğu gibi hareket etmiştir. Azerbaycan'da 1988 yılında başlayan milli azatlık hareketinin ilk öncülerinden biri de Sabir Rüstemhan­ lı'dır. Sabir Bey, "Yazıcı" yayınevinin genel yayın yönet­ meni olarak yazdığı yazılarla ve yayınladığı "Ömür Kita­ bı" ile böyle bir hareketin başlamasına zemin hazırla­ mış, hareketin manevi temellerine ilk harcı koymuştur.

Hareketin ciddi manada Türklük fikri üzerine oturma­ sında başta Elçibey olmak üzere arkadaşlan ile birlikte

13


HÜSEYİN AD/GÜZEL

en büyük pay sahibi olmuştu: "Edebiyat ce�yetin duru­ munu aks ettiren, tarih riizgarlannın nereden nereye es­ tiğini duyan, zamanın lastik gibi gerilmiş sinirlerinde hangi havalann çalınacağını önceden hisseden bir kuv­ vet, yeri doldurulamayacak bir tesir vasıtası gibi, halk kütlelerinin manevi birliğinde her zaman müstesna rol oynamıştır. Bu anlamda, son yıllarda güçlenen demok­ ratik ve milli azatlık beşiği başında bizim kitaplanmızın durduğunu fahrederek söylemeliyiz". O yıllann kanşıklı­ ğı içerisinde üniversite öğrencilerinin yaptığı her türlü toplantılann en fazla aranan konuşmacısı olmasının se­ bebini, önceki çalışmalanna bağlamak gerektiği kanısı­ nı taşıyorum. Çünkü, okuyan ve araştıran üniversite gençliği, onun geçmişine bakarak, gelecekteki rolünü tahmin etmiş ve ondan feyz almasının gerektiğine inan­ mıştı. Sabir Bey, içten içe küllerin altından alev almaya hazırlanan hareketin, çok yakın gelecekte alevlenebile­ ceğini ilk tahmin edenlerden biridir. O döneme ait hatı­ ralarını anlattığı "Hatai Yurdu" isimli kitabında "Hare­ ketin birden parlaması ihtimali beni çok korkutuyordu. Conkü. gereken teşkilatlama henüz yapılmamıştı. Teşki­ ':>ıZ bir hareketin haşan şansı olamazdı "6 diye yazıyor. R! ına göre, Sabir Bey hareketin mutlaka başlayacağın­ dan emindir. Fakat, o hareketin teşkilatsız başlamasın­ dan endişelidir. Bu endişelerini daha sonra hareketin başına geçecek olan Ebülfez Beye yaptıktan sohbetler' "ı 1

14


SABIR RÜSTEMHANU

de aktarmış ve Ebülfez Beyin de aynı endişeyi taşıdığını görmüştü. Bu ikili tehlikeyi ilk sezerek derhal teşkilat­ lanma işine başlamaya karar vermişlerdi. İlk teşkilat Sa­ bir Beyin kitaplarını incelemekle faaliyete başlayan "Çinlibel" derneği oldu. Sonra Ebülfez Beyle "Varlığı" kurdular. Böylece bir noktada da olsa, hareketin, teşki­ latlı ve disiplinli bir ortamda doğmasını sağladılar. Teşkilatlanmanın hızlı ve bir bütünlük arz eder şe­ kilde gerçekleşmesinde, bize göre lider kadronun ne ka­ dar önemli rolü varsa, biz, milli azatlık hareketinin, bir­ iki istisna dışında- komünist iktidarı devirilinceye kadar birlik ve bütünlük içinde hareket etmesinin en önemli sebebi olarak Ermeni saldınlannı gösterebiliriz. Bu sal­ dırılar olmasaydı, kesin inancım odur ki, milli azatlık ha­ reketi, birliğini ve bütünlüğünü koruyamazdı. Elbette, böyle hareketlerde liderlere düşen önemli göre;,,rler de vardı. Sabir Bey bu görevi en iyi şekilde yerine getiren­ lerden biriydi. Yazılan, kitapları ve söylevleriyle topluma milli şuur veriy-..>r, bu şuuru açık ve uyanık tutuyor, h�ye­ can uns1 ;� mu kullanıyor ve kütleyi her zaman birlik ve beraberlik ruhu içinde hazır hale getirebiliyordu. "Öm­ rüm boyu, en büyük arzularımdan biri halkımın �:.J;ılün­ de milli liyakat duygusunun uyanmcı�l ve daha da güç­ lenmesine yardımda bulunnMktar. "Toprağı ot de�il in­ san yeşertir... Vatan, vatan . ." 1970 )'tlıı l;ı lı< 1·.dmış ilk şiirlerimdendir. Çiinkü ta � ncukluğumdan beı i bir şeye inanmışın'" k�dar b1.,,;Jlıahllıklurımız varsa, hepsinin •.

.

15

ıc


HUSEYIN ADIGU'ZE.l

başlıca sebebi milli gururumuzun incitilmesi, ruhumuza yerleştirilen yumuşaklık, bağımlılık ve kölelik duygulan­ dır. Bunlar büyük facialanmızdır. Lakin en büyük facia, dayanak noktalarını, ülkülerini, yolunu kaybeden, çürü­ mekte olan bir cemiyette yaşamaktır." diyor ve cemiye­ ti ikaz ediyordu. "Bu senin Kaderindir" (shf. 81) kitabın­ da yazıyordu bunları Sabir Bey . . . Ermeni saldırılarını protesto etmek için Azatlık meydanına toplanan yüzbinleri, günlerce orada tutabil­ menin yüksek bir irade ve büyük bir inanç gerektirdiği herkesin malumudur. Burada liderlere büyük görev düş­ müş ve liderler de gerekeni yapmışlardı. Bunlardan biri de Sabir Beydi . Gün olmuştur ki, o tek başına saatlerce kürsüde kalmış halkın heyecanını yüksek seviyede tut­ mayı beceren konuşmalar yapmış ve meydan hareketi­ nin milli azatlık hareketine dönüşmesinde önemli bir rol oynamıştır. Meydan hareketinin en önemli sonuçlarından biri­ si Milli Azatlık Hareketinin tek birlik altında toplanması­ na zemin hazırlanmış olmasıdır. Meydanda halk tek bir teşkilat istediğini günlerce haykırmıştı. Bunun üzerine Çinlibel, Varlık ve Yurt derneklerinin temsilcileri bir ara­ ya gelerek birleşme karan aldılar. Dernekler feshedildi ve 1989 yılının temmuz ayında Azerbaycan Halk Cep­ hesi kuruldu. Bu birleşmede Sabir Bey çok önemli bir rol üstlendi. Teşkilatın tek çatı altında toplanmasının ya­ rarlarını dilinin döndüğünce anlattı. 2 Şubat 1989 tarih-

16


SABİR RÜSTEMHANLJ

li Azerbaycan Gazetesinde "Halk Cephesinin kurulması için halka müracaat eden dört aydından biri ve cephe­ nin idare heyeti ve Aksakallar şurasının üyesi olarak herkese bu mesuliyeti hatırlatmak istiyorum. Halkı mey­ dana toplamak, birleştirmek kolaydır, onu idare etmek, kurulmuş olan birliği korumak zordur". diye yazarak meselenin zorluk boyutunu gözler önüne serdi. Yurt derneği temsilcileri zaten kendisine inanıyor ve Sabir Beyi sevip sayıyorlardı. Varlık temsilcisi Ebülfez Beyle birçok sohbeti olmuştu. Elçibeyin de Sabir Beye sevgisi ve saygısı büyüktü. Bu yüzden birleşme çok kolay oldu. Sabir Beyin de yönetiminde görev aldığı "Azerbaycan Halk Cephesi" bu birleşme sonucu ortaya çıktı. Aynı yıl Sabir Bey, Halk Cephesi'ni tanıtmak, cephe faaliyetle­ rinden halkı haberdar etmek ve cephenin propaganda­ sını yapmak için devletten bağımsız, demokratik. bir ga­ zete olan "Azerbaycan" gazetesini çıkardı ve iki yıl ga­ zetenin hem genel yönetmeni hem de başyazan olarak büyük hizmetler gerçekleştirdi. 1990 yılında yapılan milletvekili seçimlerine Halk Cephesi adayı olarak katıldı ve halkının teveccühü ile milletvekili seçildi. Mecliste oluşturulan "Mustakil (ba­ ğımsız) Azerbaycan milletvekilleri" kuruluşunun eş baş­ kanlığı, Kaçkınlara iş komisyonu başkanlığı görevlerini de yürüttü. 1991 yılında kabul edilen Azerbaycan'ın ba­ ğunsızlık beyannamesini . yazanlardan biri olan Sabir Bey, bu beyannamenin milli mecliste kabulü yolunda


HÜSEYİN AD/GÜZEL

büyük mücadele verdi. Artık Azerbaycan bağımsız bir devlet olmuştu. 180 yıllık Rus sömürgeciliği, milletin re­ yi ve karan ile sökülüp atılmış, Azerbaycan yeniden ba­ ğımsız cumhuriyetine kavuşmuştu. Sabir Beyin rüyaları­ na giren, hayallerini süsleyen amaca artık ulaşılmıştı. Her halde, bir ömür harcadığı, uğrunda her şeyi göze aldığı bağımsızlığı yakalamanın Sabir Beyi dünyanın en mutlu insanı yaptığından şüphe etmemek gerekir. 1991 yılı Sabir Beyin hayatında çok önemli olan günlerle dolu bir yıl oldu. Azerbaycan bu yıl bağımsız bi­ r ülke olurken, Sabir Bey de devlette ilk görevini "Basın ve Yayın Bakanı" olarak aldı. Dört yıl sürdürdüğü bu gö­ revinde o kadar büyük başarılara imza attı ki, ayrıldığın­ da iktidar ile muhalefet yanlısı basın ilk defa bir konuda birleşerek "Sabir Beyin bakanlıktan ayrılmasından dola­ yı samimi üzüntülerini" açıkladılar. Gazeteler onu "kapı­ sı milletine her zaman açık olan tek bakan" olarak gös­ terdiler. Sabir Bey, bakanlıkta kaldığı sürece milletin ba­ kanı olduğunu asla unutmamış, ayırım yapmamış, göre­ vini tam bir tarafsızlıkla yürütmüştür. Tüm basının on­ dan memnun olmasının tek sebebi de bu dürüst ve ta­ rafsız çalışmasıydı. Bakanlık döneminde o, 1989 yılın­ da, "Azerbaycan" gazetesinden başladığı latin alfabesi­ nin kullanılması yolundaki çalışmalarını sona erdirerek tüm okul kitaplarının ideolojik açıdan yenileştirilip latin alfabesi ile yayınlanmasını sağladı. Sabir Bey bu dö­ nemde her ne kadar siyasetin faal bir üyesi gibi görün18


SABİR RÜSfEMHANU

mesine rağmen edebi çalışmalarını da sürdürüyordu. 1995 yılında "Zaman Benden Geçir" isimli şiir kitabı ile "Bu Senin Halkındır" kitaplarını yayınladı. Bilhassa "Bu Senin Halkındır" kitabı Azerbaycan aydınlan arasında tartışmalara sebep oldu. Günler boyu gazete sütunların­ da ve televizyon ekranlarında süren tartışmalar, Sabir Beyin halkına duyduğu büyük sevgiyi bir kez daha göz­ ler önüne serdi. 1993 yılında İzmir'de "Karabağ" isimli kitabı, 1994 yılında ise İsveç'te "Kayıdıram Araz Boyu" isimli kitapları yayınlandı. Bütün bunlar, Sabir Beyin politikacılık yaparken bile, asli işi olan edebiyatçılığı bir kenara bırakmadığının en açık kanıtlarıydı. Yani Sabir Bey, 1990 yılından itibaren tam ortasına geldiği politi­ kacılık ile yazarlığı beraber devam ettiriyordu. Bir kol­ tukta iki karpuz taşımasını iyi biliyordu. Çünkü her iki alanda da başa oynayabilecek eserleri rahatlıkla ortaya koyabiliyordu. Bu onun doğuştan getirdiği özel kabiliye­ tiydi. Bu arada 1992 yılında Halk Cephesi'nden ayrıla­ rak Vatandaş Hemreyliği Partisi'ni kurdu ve partinin ge­ nel başkanı oldu. Partinin teşkilatlanması, tanıtılması işi de Sabir Beyin omuzlarındaydı. Bu işi de alnının akıyla bitirmesi, onun bir koltukta iki değil, üç karpuz bile ta­ şıyabilecek yetenekte olduğunu gösterdi. 1996 yılında Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı tara­ fından yüksek bir ödül olan "Şöhret" madalyası ile ödül­ lendirildi. Sabir Bey, bu ödülü almadı ve "yurdu işgal edilmiş, bir milyon göçmeni olan bir milletin şairi göğ-

19


HÜSEYİN AD/GÜZ.EL

sünde "Şöhret" ödülü taşıyamaz" dedi. Cumhurbaş­ kanlığı ve hükOmetin Sabir Beyin yıllardır sürdürdüğü mücadelesine zıt bir tavır içinde olmas_ı ve Sabir Beyin onlar tarafından ödülle mükafatlandırılması, zihinlerde soru işaretleri de yaratabilirdi. Aynca Sabir Bey, bilhas­ sa yeni anayasada yer alan "Azerbaycanlı ve Azerbay­ can dili" gibi tanımlara şiddetle karşı çıkmış, Türk oldu­ ğunu ve Türk dilini kullandığını söylemiş, fakat kimseye dinletememişti. İktidarın bu . tutumunu protesto etmek için de verilen ödülü almamış olabilir. Her ne olursa ol­ sun, Sabir Beyin ödülü reddetmesi, onun inandıklarına ve prensiplerine ne kadar sağlam bağlı olduğunun bir kere daha tasdiki idi. Bu davranışı ile Sabir Bey hem ge­ lecek kuşaklara bir ders vermiş hem de inandığı değer­ lerin, ilkelerin, prensiplerin şöhretten ve paradan, ma­ kamdan çok daha önemli olduğunu herkese göstermiş­ ti. Birçok insanın o ödülü alabilmek için yüz defa saf de­ ğiştireceğini yahut öyle bir ödül alabilmek için kimleri aracı kullandığını ve ne cambazlıklar yaptığını bildiği halde, ödülü reddetmesinin bir enayilik olmadığını, ak­ sine bir erdem ve onurlu bir davranış olduğunu Azer­ baycan halkına göstermesi de en azın&n davranışı ka­ dar önemliydi. Çünkü, Sabir Bey bu davranışı ile ülke­ sinde hala onurlu insanların da bulunduğunu halkına ka­ nıtlıyordu. Aslında bu davranış risk de taşıyordu. Çünkü böyle kağıttan demokrasilerde ödülü reddedilen devlet başkanının neler yapabileceğini de iyi biliyordu ve son20


SABİR RÜSfEMHANU

ralan bu acılan da ona yaşattılar. Böyle bir riski göze alarak bu davranışı sergilemesi, onun kişilik testinden zaferle çıktığının tescili oldu. Sabir Rüstemhanlı bugün, başladığı çizgideki sağ­ lam duruşu ve ileriye yönelik davranış biçimleri sergile­ mesiyle Azerbaycan'ın en önde gelen şahsiyetlerinden biridir. Vatan, miHet, bayrak ve özgürlük duygulan ile bezenmiş, Türkçülük fikriyle yoğrulmuş ideolojinin Azerbaycan'daki en büyük temsilcisidir. Bütün yazıların­ da, kitaplarında, konferanslarında işlettiği fikirlerin ana teması Türkçülük ve Türk dünyasının birliği fikridir. Azerbaycan onun vatanıdır. Vatanının bir bölümünü haksız bir şekilde işgal eden Ermenilere karşı, ilmi ve fikri potansiyeli yüksek bir mücadelenin en önde gelen temsilcisidir. İşgal edilmiş Türk topraklarının tümünün özgür olması onun en büyük ideallerinden biridir. Gü­ ney Azerbaycan ile Kuzey Azerbaycan'ın birleşmesi ise ikinci büyük idealidir. Sabir Bey bunu "Bu Senin Halkın­ dır" (shf-153) kitabında açıklar. 'Turancılık, yahut Azer­ baycancılık?" bu sadece bugünün konusu değil. Müca­ dele hareketimizin bütün yolunun bu iki anlayışa paralel geçtiğini söyleyebiliriz. Bu iki katlı ülkünün toprağa ya­ kın olan birinci katı vatancılık, Azerbaycanlıcılıksa, bu­ lutlara yakın olan ikinci katı Türk birliği demek olan Turancılıktır. .. Sabir Rüstemhanlı bugün, yaptıkları, yapacakları­ nın kefili olarak Azerbaycan Cumhurbaşkanlığına aday ıı


HÜSEYİN AD/GÜZEL

olmuştur. Onun diğer adaylar gibi vaatlerde bulunması­ na, kendini tanıtmasına gerek yoktur. O yapbklanyla, ortaya koyduğu eserleriyle ve kimliği ile zaten göz önündedir. Bu açıdan bakıldığı zaman adaylar arasında Türkçülüğü ve milli meselelerdeki hassasiyeti ile tema­ yüz eden tek şahsiyettir. Bütün bunların yanında üstün zekası, kavrama gücü, analistliği ve sentez kabiliyeti, bit­ meyen enerjisi, çalışması ve başarma azmi, kararlılığı, inandırıcılığı, insanların tümüne duyduğu büyük sevgi Sabir Beyin üstün bir kişilik olmasının önemli sebepleri­ dir. O, hiç bir zaman meselelere, bir duygu adamı, bir şair olmasına rağmen, duygusal olarak yaklaşmaz. Duy­ gu dünyasının genişliğini edebi eserlerinde bol bol kulla­ nır, fakat meselelere akılcı bir şekilde yaklaşır. Dinleme­ sini sever. Dirıler, anlar ve akılcı bir yaklaşımla mesele hakkında görüş bildirir. Bu görüş genelde onun analitik ve sentezci yönünü aksettirir. Mesele kendisi tarafından öncelikle analiz edilir, diğer oluşlarla mukayese edilerek bir senteze ulaşılır. Görüş, bu sentezin sonucudur. Bu yüzden açıkladığı görüşleri genellikle kabul görür. Sabir Rüstemhanlı, yumuşak, anlayışlı ve sevecen bir kişiliktir. Milletini ve diğer tüm insanları, sadece in­ san oldukları için sever ve hiç birinin saçının teline za­ rar gelmesini istemez. Sevgisini, tüm insanlığa sebil gi­ bi sunan Sabir Bey, insan gibi davranmayanlara da, yü­ reğini açar, anlamayanları da Allah'a havale eder. Mille­ tine yapılan kötülükleri affebnez. Şahsına yapılanlar her 22


SABİR RÜSTEMHANU

zaman affa uğrasa da, milletine yapılanlar için lügatın­ dan af sözünü çıkardığını söyler. Bu, milletine karşı duy­ duğu büyük sevgi ve saygının tezühüründen başka bir şey değildir. Sabir Bey, komünist bir dikkatörlükte başladığı ve hiç sapmadan sürdürdüğü ideolojisi ile bugün bir idol haline gelmişse, şüphesiz bunda yaşadığı zamanın ve şartların rolü varsa da, esas rolü, onun kişiliği oynamış­ tır. Eğer sağlam bir kişiliğe sahip olmasaydı, o zamanın ve şartların içinde, örneğini bolca gördüğümüz Sovyet insanından başka bir şey olması pek mümkün olmazdı. Bu yüzden, Sabir beyi değerlendirirken, onun doğup büyüdüğü çevreyi, anne ve babasını, kardeşlerini, dost­ larını ve kişiliğinin oluşmasını sağlayan bütün faktörleri zikrebnek gerekir. Onun doğup büyüdüğü bölge Şah İs­ mail'in yaşadığı, atlıları ile seferlere çıktığı, tarihi bir böl­ gedir. Yüce dağlarla çevrili bölgenin hemen karşı tarafı Tebriz'e bir ok atımı mesafededir. Bu tarih dolu bölge­ nin insanı da tarihe son derece· meraklıdır. Çocukluğu, tarihin içinde, tarih dirıleyerek geçti. Bu yüzden geçmi­ şini iyi öğrendi. Geçmişinden ders alarak geleceğe yö­ neldi. Bir tarihçi olmamasına rağmen, tarihi gerekli gör­ düğü için öğrenmeye çalıştı. Geçmişi bilmenin geleceğe ışık tutacağını çok iyi bildiği için tarihe merak saldı. Bu­ nu, geçmişi ve geleceği bir potada kaynaştırmaya çalış­ tığı, gelecek kuşaklara ders niteliğinde olan eserlerinde açıkça görmek mümkün. Tarih, edebiyat, felsefe ve 23


HÜSEYİN ADIGÜ"ZEL

mantık onun kişiliğinin oluşmasında en büyük yardımcı­ lan oldu. Derin bir tarih ve edebiyat bilgisine, sağlam bir manbğa ve çok geniş bir kültüre bu sayede ulaşb. Bütün bunlar, bugünkü Sabir Rüstemhanlı kişiliğinin oluşma­ sında önemli rol oynadı. Bugün, kişiliği hakkında (gerek edebi, gerek siyasi) kimsenin bir şey söyleyemeyeceği bir Sabir Rüstemhanlı gerçeği varsa ve biz bunu rahat­ lıkla gözlemleyebiliyorsak kendi kendini yaratan, bir abi­ de şahsiyetle karşı karşıya olduğumuzun idraki içinde ol­ malıyız. Bu yüzden Sabir Bey, toplumu tarafından sevi­ liyor ve saygı görüyor. Bu yüzden Sabir Bey, edebiyat ve siyaset dünyasında itibarlı bir insan olarak yaşıyor. Sabir Beyin bana göre zaafı, çok yumuşak olma­ sı, acıma hissini en yüksek düzeyde tutmasıdır. Tabii ki bu aslında zaaf değil, bir erdemdir. Fakat siyasete soyu­ nanlarda bu davranış biçimi zamanla öir zaaf olarak or­ taya çıkabilir. Tıpkı, mayıs olaylannda rahmetli Ebülfez Elçibeyde ortaya çıkbğı gibi . Doğal olarak Sabir Beyi bu duygusundan anndırmak düşüncesinde değiliz. Hoş, zaten istesek de bunu yapamayız. Bunu, belki kendisi bir değerlendirme olarak kabul eder ve milleti ilgilendi­ ren konularda yüreğine taş basarak bazı acımasız gibi görünen fakat şart olan kararları alır diye düşünerek yazdım. Tertemiz aile hayab ile, edebi eserleri ile, milli azatlık hareketindeki rolü ile, Ermenilere karşı yürütülen milli politikadaki rolü ile, parti başkanı olarak halkıyla . .

24


SABİR RÜSTEMHANU

olan ilişkileriyle, tüm insanlara olan davranışları ile ör­ nek bir şahsiyet olan, cesur, yürekli, dürüst, ahlak ve fa­ zilet sahibi Sabir Beyi en yüce duygularımızla selamlı­ yor, tuttuğu kutlu yolda başarılar diliyoruz. Allah utan­ dırmasın. 8- SABİR RÜSTEMHANU'NIN EDEBi KİŞİLİGİ: Sabir Rüstemhanlı'nın mesleği yazarlıktır. O hayatını yazarak kazanan insanlardan biridir. Bu yüzden hemen herkese Sabir Rüstemhanlı kimdir, diye sorsak "Şair, yazar, milliyetçi şair" gibi cevaplar alırız. Sabir Rüstem­ hanlı, şairliğinin yanı sıra, halktan gelen, halkı uyarıcı, edebi nesirleri de bulunan çok yönlü bir sanatkardır. Eserlerine eleştirsel açıdan baktığımız zaman, onun dünya görüşünün, dünyaya bakış açısının, edebi geleneklere ve ananelere bağlı kalışının kendine has çiz­ gilerini ve eserlerine ruh veren duygularının şahsiliğini kolaylıkla fark edebiliriz. Bu durum Sabir Rüstemhan­ h'nın bir sanatçı olduğunun adeta tasdikidir. O'na göre şairlik bir Tanrı buyruğudur. Bu konuda 1997 yılında 7 GÜN gazetesine verdiği bir mülakatta "Asıl şairleri yüksek ülküler idare eder. Onlar büyük ger­ çeklere taparlar ve büyük ruhun ışıltılarını yazarlar. Bu­ na göre de, baskıların, iftira ve ölümün onlar için, aslın­ da öyle sanıldığı gibi ciddi bir önemi yoktur." der.

25


HÜSEYİN ADIGÜ"ZEL

Sabir Rüstemhanlı'nın eserleri, hem ele alınan ko­ nu, hem işlenen tema hem de edebi özellikleri ile çok yönlü eserlerdir. Genel olarak tüm eserlerine bakbğımız zaman, epik ve lirik üslupla yazılan bu eserlerin, hem üslup incelikleri ile hem de kişisel anlatım gücü ile zen­ ginleştirildiğini görürüz. Geniş ve çeşitli renklerle beze­ nen konu, hayatın içinden alınır. Şair, içinde yaşadığı hayat olaylannı, hergün değişiklikler gösteren zamanı, kendisini üzen ve mutlu eden oluşurnlan konu. olarak alır ve bunlara kendi düşüncelerini, görüşlerini de ekle­ yerek okuyucusuna sunar. Sovyet dönemi ve daha son­ ra başlayan milli harekat döneminde, bağımsızlık günle­ rinde; milli meseleler ile bağlı, milletini tanıma, milletini anlama ve sevme gibi düşünceleri, vatanında yaşayan ya da dışanda kalmış bulunan soydaşlannın durumu, onlann meseleleri, devrinin siyasi ve sosyal olaylan, şa­ irin konu bahçesinin içine bir bir ardınca yerleşir. Fakat Sabir Rüstemhanlı'nın şiirlerine dikkatle bakarsak, bu kadar bol konunun işlenişinin temeli mutlak surette mil­ li zemin üzerine oturtulmuştur diyebiliriz. Şiir hangi ko­ nuda yazılmış olursa olsun, şair o konunun içine vatan, millet ve bağımsızlık anlayışını yerleştirmeyi ve mesaj vermeyi mutlaka başarmıştır. Azerbaycan yazarlak ku­ rultayında "Yazar için, sözün, insanın ve milletin azatlı­ ğından büyük arzu ve mutluluk yoktur" demesi onun şi­ ir anlayışının oturduğu temeli göstermesi açısından il­ ginçtir. Bu yüzden onun şürlerinin hepsinde Azerbaycan 26


SABİR RÜST'EMHANL/

tarihinin, medeniyetinin, dilinin, adet ve ananelerinin bir bütün teşkil eden manzarasını kolaylıkla sezmek ve görmek mümkün olur. Sabir Beye göre "Azerbaycan şi­ irinin bütün tarihi, aslında sosyal adaletin, gerçek ve gü­ zelliğin kazanması uğrunda mücadele yoludur." O, bu yolun yılmaz savaşçılarından biridir. Halkın bugünkü ye­ nilmiş ve yıkılmış hali, onun geleceğe ait olan ümidini azaltmaz, aksine bugün içinde yaşanan zelil durumdan kurtulmanın gelecekten ümitli olmakla mümkün olaca­ ğını söyler. Sabir Rüstemhanlı milli zemine oturttuğu şiirlerin­ de genel manada tema olarak sevgi (insan-toprak-tabi­ at), tarih (Azerbaycan ve Türklerin tarihi) kahramanlık, günlük meseleler ön planda görülür. O ilk çıkış yaptığı (1970) yılda dahi, kendi vatanının geçmişini ve bugünü­ nü anlamaya çalışan, gelecek hakkında düşünen sami­ mi, mert insanların sesi oldu . Siyasi ortamın yumuşa­ ması, özgürlüklerin kazanılması, o sesi daha ilerilere ta­ şıdı. O ses, ülkesinin tarihini, insanlarını, geçmişini ve geleceğini irdeleyen, Türk milletinin birlik ve beraberli­ ğini dileyen, güzel ve mutlu günleri düşleyen bir hale döndü. Artık Sabir Rüstemhanlı'nın tek kaygısı, tek der­ di vardı: vatanı, milleti . . .

27


HÜSEYİN AD/GÜZEL

1- SABİR RÜSTEMHANU'NIN FİKİRLERİ: Sabir Rüstemhanlı, şair yönü ön plana çıkmış, bir edebi şahsiyet olduğu kadar, fikir adamlığı cephesi de çok güçlü bir fikir adamıdır. Sabir Beyin yaşadığı dönem, Azerbaycan'ın en çalkanblı dönemlerinden biridir. Komünist bir diktatör­ lükte doğmuş ve büyümüştü. Diktatörlüğün temellerinin çabrdadığı günlerde, o da çağdaş aydınlar gibi devleti­ nin yeniden kurulması ve halkının özgür yaşaması için çareler anyordu. Komünizmin ne olduğunu içinde yaşa­ yarak görmüş, sıkmblannı, acılarını yaşamıştı. Sarıldığı tek ideal milliyetçilik oldu. Vatan, millet sevgisiyle besle­ nen, özgürlük ve hür yaşama isteği ile bütünleşen milli­ yetçilik duygusu, Sabir Rüstemhanlı'nın hayabnın gaye­ si olarak ortaya çıktı. Bu konuda "Milli karakter, millli ülkü, milli düşün­ ce tarzı, milli psikoloji, milli dert ve nihayet milli azatlık harekatı; bütün bunlar o zaman meydana çıkıyordu ki, sosyal fikirlerimizin başka alanlannda da buz eriyordu, uzak yakın tarihin üstünden perdeler kalkıyordu. İdrak ettiğimiz realite dehşetli idi. Azerbaycan'ın ikiye bölünmesi, 1920 yılında milli devletimizin işgali, iki defa alfabe değiştirilmesi, adımızı, soyadımızı, milli li­ yakat duygusunu kaybedişimiz, büyük ve kahraman bir milletin evladı olmamıza rağmen, 30-40 yıllık yaşı olan, köksüz, geçmişsiz, sosyalist Azerbaycanlı milleti haline getirilişimiz vs. 60. yıllann Azerbaycanlıları böyle bir 28


SABİR RÜSTEMHANU

manevi bataklıktan çevresine bakardı. Ders kitapları tek yönlü (o kadar tek yönlü ki Azerbaycan tarihi öğretilmi­ yor) basın yalancı, yüksek dairelerde ana dilinle konuş­ mak yasak, ekonomisi bozulmuş, gençliğin derdi bir lokma ekmek peşinde koşmak, ruhu tedirgin... Siyasi ve manevi buhranı edebiyat siyasetten önce anladı. Ye­ ni devrin düşüncesi edebiyatla doğdu". (Bu Senin Hal­ kındır, shf.273) diyen Sabir Rüstemhanlı bir edebi şah­ siyet olarak yeni doğan bebeğin manevi babalanndan biri oldu. Sabir Rüstemhanlı'yı ülkesi halkının talihi yakın­ dan ilgilendiriyordu. O, onlarla gülüyor, onlarla üzülü­ yor, onlarla ağlıyordu. Toprağına bağlıydı. Ayak bastığı her bir toprak parçasını vatanı olarak görüyor ve sevi­ yordu. Geçmişe dönük, geçmişi öğrenmeye büyük hev­ esi vardı. Ona göre geçmişini bilmeyenin geleceği ol­ mazdı. Bu yüzden tarihe yöneldi. Aradı, araştırdı, geç­ mişi inceledi. Ne kadar muhteşem bir millete mensup olduğunu öğrendi. Denilebilir ki, tarih, Sabir�Beyin mil­ liyetçiliğinin temel taşını, en sağlam zeminini oluşturdu. Ülke insanının talihi, geçmişi ve geleceği onun ilgi ala­ nırun içindeydi. Bütün eserlerinde, millet fikrini, milli­ yetçiliği, tarihi, toprağını, halkını bulmamız mümkün olan Sabir Beyin fikir kaynaklannı: 1. Millet ve vatan Il. Mensubiyet duygusu (milliyetçilik) tarih ve coğ-

rafya 29


HÜSEYİN AD/GÜZEL

Özgürlük ve hür yaşama duygusu N. Ana dil sevgisi V. Birlik duygusu olarak sıralayabiliriz. ili.

1. VATAN VE MİllET Sabir Rüstemhanlı, çok geniş ve çok çeşitli konu­ lan eserlerinde kullanan sanatçılardan biridir. Onun bu kadar geniş konulara girmesi, bu kadar çeşitli konular­ da şiirler yazması ilk bakışta garip karşılanabilir. Ama Sovyet devrinin bir şairi olduğu hatırlanırsa, konu çok­ luğunun ve çeşitliliğinin sebebi anlaşılabilir. Sovyet dö­ nemi, devrin iktiaannın izin verdiği oranda yazılabilen bir dönemdir. Sansür son derece güçlüdür. Hakimiyetin beğenmediklerini yazmaya kalkarsanız, hapislerde çürü­ meyi ya da soluğu Sibirya'da almayı göze alıyorsunuz demekti. Bu belalardan kurtulabilmek için Sovyet şairle­ rinin bir çoğu çok değişik konularda sembolleri kullana­ rak anlatmayı uygun görmüşlerdi. Sabir Bey de bunlar­ dan biridir. Onun konu çokluğu ve çeşitliliği zannımca buraya dayanır. Çünkü, bu kadar çok ve çeşitli konulan yazarken, onun üzerinde dikkatle durduğu mesele, bun­ lann arasına vatan, millet ve milliyet fikirlerinin yerleşti­ rilmesidir. Bunu da büyük bir ustalıkla başarmış olması, edebi şahsiyetinin büyüklüğünün göstergesidir. 1968 yıllında yazılan "Vatan"· şiiri buna güzel bir örnektir. Bu şiir, Azerbaycan'ı yeniden tanımaya ve anlamaya çalı30


SABİR RÜSTEMHANLI

şan gençliğin heyecanlarını, arama cehdini ve manevi güzelliğini aksettiriyordu. Belki de bu şiir Azerbay­ can' daki vatan ve millet anlayışıni değiştiriyor, yeni bir anlayışın habercisi oluyordu. Şiirde vatan, bazılarının, Hadi'nin şiir yazdığı yer ya da FuzGli'nin gurbetteki me­ zarı

gibi değil, yeni gelen neslin tasawurunda ve dünya

görüşündeki "Ana toprak" olarak biçimleniyordu.

"Dağları dumanda iten Vatan, vatan. " mısraları. her karış toprağın, du­ mandan kaybolan dağların, üzerinde Azerbaycanlıların yaşadığı her yerin, vatan olduğu fikrini getiriyor aynı za­ manda yurdun büyük insanlarının kaderini gösteriyordu. Sabir Beyin bu tür yazması, elbette onun şairlik yönünün kuwetinden ileri geliyordu.

"Şimşekler çinar tek sancılıb yere Düşmanın gözüne dirsekti her dağ Babalar atını sürüp gedip di Kayalar boy/anıp kalırdı ancak. Oğlu Şah İsmail Hatayi adlı, Ağ atlı oğlan var; atı kanatlı Bir de Surahanı ateşgahı var; Bir de Misri kılınç, bir de Çenlibel, Bir de "Heyderbaba " yazılmış bir dil Toprağı ot deyi/, kişi göyerder Vatan, vatan. "

31


HÜSEYİN AD/GÜZEL

Bu şiir, şairin vatanı yeniden ve daha derinden kav­ raması uğrunda yaptığı manevi mücadeleyi, çabayı ve iradesini en güzel şekilde gösteren bir şiirdir. Sabir Bey, bu şiiri ile vatan anlayışının yeni boyutlarını ortaya koyar­ ken, eski zihniyete de en büyük darbeyi indiriyordu. 1974 yılında çıkan ikinci kitabı "Sevgim, Sevin­ cim" de şair daha önce ortaya attığı vatan anlayışını güçlendirmek maksadıyla, Azerbaycan'ı, yani vatanı da­ ha derinden tanımayı, sevmeyi ve korumayı öğütlemek­ tedir. Sosyolojik ve psikolojik yönleri olan bu öğüdü ki­ tabın hemen bütün şiirlerinde görmek mümkündür. · Azerbaycan halkının binlerce yılda ortaya koyduğu ve tarihin içinden g�çirip bugünlere getirdiği, örf, adet ve ananelerini, gelenek ve göreneklerini, yaşayış tarzını, hayata bakış ve uygulayışını, genel olarak kültürel mira­ sını, korunması gereken değerler olarak takdim eden şair, toprağın ancak bunlarla vatan olabileceğini söyler. Şair burada da sembollere müracaat eder. Özellikle dağ­ larını ve atalan kullanır. Uludağlann yüceliğini, ulu ba­ balarının liyakatini, gücürıü, genel olarak halkının bü­ yüklüğürıü, temizliğini, manevi yüksekliğini göstermek için sembol olarak kullanır. Dağlar, atalar, şiirlerde ben­ zersiz, aziz ve üstürı varlıklar olarak verilir. Çünkü onlar tarihi, dili, edebiyatı, kültürü, sanatı ile Azerbaycan'ın sembolleridir. "Kocalar her sözü köklü bir destan Kadim nağıllann şah bendidirler Bizi aslımıza çekip bağlayan Kişilik, erenlik kemendidirler:"

32


SABİR RÜSTEMHANU

Şair, dağlara özgü öyle olaylan, öyle çizgileri anla­ tır ki, aslında anlattıklarının hepsi insanlara, Azerbay­ can halkına aittir. Şairin tasvirinde tabiat insanlaşır, dağ­ lar, kayalar, taşlar insan sabrını, mücadelesini düşündür­ ten, halkın bazı dış düşmanlarına karşı yaptığı kahra­ manlıkları hatırlatan bir şekle bürünür. .

"Sanma yamaçlara meteor yağıb, Bu taşlar düşmanın sınan dişidir Menem, menem deyen selleri yığılJ Kayadan tullamak dağ verdişidir.

(Dağların Konağı) Buradaki dağ, aslında imandır. Benim benim di­ yen saldırganları vaktiyle darmadağınık eden halkın ira­ desinin sembolüdür. Sabir Rüstemhanlı'nın bir fırtına, bir bomba tesiri yaparak Azerbaycan sosyal ve siyasi yaşamına sunduğu "Ömür Kitabı" büyük bii zahmetin ve yüksek bir zeka nın yarattığı bir abide, bir şah eserdir. Sabir Bey, böyle bir eseri yazabilmek için, Yardımlı'dan Nahcıvan'a, Der­ bend'e, Semerkant'a, Borçalı'ya dek gezmekle yetin-. memiş, aynı zamanda, vatanının tarihini öğrenebilmek, onun inceliklerine vakıf olmak, derinliğine nüfuz edebil­ mek için kendisini bu işe adeta adamıştır. Bu, ilim ve edebi hüner, ustalık ve beceri gerektirim. Sabir Bey bunların hepsini sergileyebilen, bir alim, bir edebiyatçı aynı zamanda bir yazardır. Bu geziler vatanın tanınma...

33


HÜSEYİN MJIGÜ'ZEL

sı, bilinmesi açısından büyük önem taşıyordu. Sabir Be­ yin soyut bir vatan fikri olmadığını, dağı, taşı, bağı, su­ yu, kayası ile her parçanın vatan oldusunu söylemiştik. Yine Sabir Beye göre "Vatanı sevmek için tanımak ge­ rekir" . Toprağın vatan olması, sadece şehitlerin kanlan ile mümkün değildir. Yaşayanların, tarihi ve kültürel mi­ rasa sahip çıkması gerekir. Dağın, taşın, ovanın vatan olması için, onun üzerinde yaşayan insanların,· örf, adet, �nane ve geleneklerine, tarihine, diline, edebiya­ tına, sanatına, kültürüne ve atalarının mirasına sahip çıkmaları gerekir. Bu yüzden halkın, ülkesini gezmesi, tanıması, tarihi ve kültürel mirası anlayıp. öğrenmesi, millet olabilmenin de ilk şartıdır. Sabir Bey de vatan fik­ ri, suya atılan bir taşın meydana getirdiği daireler gibi, odak noktasından çevreye doğru genişler. Hatta vatan fikri ile millet iç içe geçer. "Üzerinde yaşadığı toprağı vatan olarak algılayabilenler, milleti oluşturur" der. O, millete üzerinde yaşadığı toprağın ne olduğunu, niçin korunması gerektiğini şiirleri ile anlatmaya çalışır. Tarih­ ten örnekler getirir; "Menim özümün idi Kurban verdim atımı Hediye gitti yarim Ancak toprak vermeye Benim ne ihtiyarim? Nedir sizin haddiniz? Ne cüretle. . . altında 34


SABİR RÜSTEMHANU

Ulu babalarımın Ruhu yatan toprağa Gereksiz söylediniz? . . . Sıyırdı kılıncı Özü getdi kabağa Yurdun ot bitirmeyen Bir karış toprağı yiçin Vatan kalktı ayağa! "

(Kan Yaddaşı) Şiirin son mısrasındaki "Vatan" milletin sembolü olmuştur. Sabir Rüstemhanlı'nın vatan ve millet kav­ ramlarını özdeşleştirdiğini gösteren bir örnektir. O, vatanına zarar veren yabancıları nasıl vatanının düşmanı olarak görüyorsa, "kendi soydaşları da zarar ve­ rirse onları da bir düşman gibi görür ve .onlan uyarır. Bir şiirinde, bazı kasabalarda tarihi abideleri yıkıp dağıtan­ ları uyarırken onlara bazı gerçekleri de anlatır: "Külüngünü sen vuranda o divara, Öz elinde, öz sinende açdın yara! Tarihin bir veregi tek Ovularken elinde taş, Özü n ü kör koyduğunu Düşünmedin niye kardaş? Göze deyen neyimiz var? Yad aparm ış Sel aparmış, yel aparmış, od aparmış 35


HÜSEYiN ADIGÜZEL

.. . Sen tek olsan, gazabıma yer olmazdı Kişilerin ucaltıdığı Nakişiler ellerinde uçulmazdı Kalemiyle, yazısıyla Halka leke yayınlar var Tarihçi dip/omu için Tarihimi yıkan lar var . . . Ele bil ki, yad ananın Yad betninde doğuluptur Allah 'ı da yad oluptur. . . . Neye gerek böyle kardaş Yahın /ığı yoksa mene Böylesinden milyon kere doğma olmuş Yerden çıkan sahsı mene"

(Neye Gerek Böyle Gardaş?) Sabir Bey, milleti sadece Azerbaycan'da yaşayan ve milli şuura ermiş insanlar olarak görmez. O, tüm dünyada ayn ayn ülkelerde yaşasa da Türk olduğunun şuurunda olan insanlar toplusu olarak görür. "Türkün yolu d�yanın yoludur, insanlığın yoludur. Ne öncesi var, ne de sonrası, Bu yol bütün zamanlardan ve bütün kıtalardan geçer. Asya, Avrupa, Kuzey Afrika, Türkün ruhunu ve dünyasını yaşatan, kuruculuk aşkırun ve ya­ ratıcı ellerinin eseri olarak abidelerle, sanat incileriyle doludur. Ilim aleminde Türklerin anayurdu Altay sayılır. 36


SABIR RÜSTEMHANU

Bence bu anayur:t basit bir yurt değil. Aynı zamanda ve aynı hakla Küçük Asya, Ur�e gölü havzası, Hazar ta­ rafı da kendilerini Türkün ilk ocağının kurulduğu yer sa­ yabilir. Hangisi daha öncedir? Urmiye etrafı mı yoksa Altay etrafı mı? İlk adım Altay'dan Hazar'a doğru mu, yoksa Hazar'dan Altay'a doğru mu atılmış? Bir' şey açık­ tır ki, bu anavatanın bir ucu Günbatana, Günbatandan Gündoğana seferleri kendine has olan bir dünyanın içinde oldu. Altay'da onundur. Azerbaycan'da . . . Başkurdistan, Tataristan, Çuvaşistan, Kının, Ku­ zey Kafkas elleri, Volga boyu Türk yurtlan, Türkmenis­ tan, Öz9ekistan, Kırgızistan, Balkanlar, Türkiye, Mısır, Kıbns, İran, Irak, Moğolistan, Hindistan, Çin . . . Bu bü­ yük alanda nereye gitmişsem, ayağımı Türkün hatırala­ rı sızlattı, başımın üzerinde onun ruhu dolaştı, kulağıma uzak döğüşlerin, ilk devir ninnilerin ve ağıtların, sesle­ rinden anlaşılmayan tarihi türkülerin sesleri geldi" . di­ yen Sabir Rüstemhanlı, Altaylardan Balkanlara kadar Türk varlığına ve Türk yurdunu işaret eder. Türk'ün ta­ rihini gösterir. Gençliğin bu varlığı tanımasını ister. Bil­ hassa üzerinde en çok durduğu birlik fikri, onun için milletinin kara bahtının sona ermesidir. Şair öncelikle Kuzey ve Güney Azerbaycan'ın birliğini ister. Birleşmiş, vahid Azerbaycan onun idealidir. Ömür Kitabında; "Fars şovenizmi ded�-baba topraklarımızı elimizden almakla yetinmiyor. Yirminci yüz yılın sonunun yak­ laştığı, toplam üç-beş nüfuslu halkların bile özgür-

37


HÜSEYİN ADIGÜl.EL

lük, bağımsızlık kazandığı bir zamanda, Güney Azer­ baycanlılar İran 'da en adi insan hukuklarından mah­ rum bırakı ldı/ar. Milletin varlığın ı korumak için şart olan ne varsa onların elinden alındı. Azerbaycan di­ li yasak edildi. Bu dilde gazete, kitap yayını, mektep açılması, hatta konuşulması bile yasak edildi " diye­ rek Güney Azerbaycan'da soydaşlarının feyradını dile getirir. Sabir Beyin bu feryadı elbette sadece Güney Azer­ baycan'da yaşayan Azerbaycan Türkleri için değildi .

O

İran 'da yaşayan, Türkmenleri, Kaşgayları, Kaçarları, Şah­ severleri, Çin'de yaşayan Uygurları, lrak'ta yayaşan Türk­ menleri Makedonya'da, Yunanistan'da, Romanya'da, Bul­ garistan ve Rusya 'da yaşayan soydaşlarının da sesi oluyor­ du. Bu onun dünya görüşünün doğal sonucuydu.

11. MİLLİYETÇİLİK Sabir Rüstemhanlı, yetiştiği çevre ve aldığı terbiye ile mensup olduğu milletten şeref duyan bir insandır.

O,

tüm

eserlerinde ister sembollü, ister açık bir şekilde, milletinin geçmişini, geleceğini, düştüğü tuzakları, bölünüp parçalan­ manın zararlarını, birliğini, gelişip kalkınmasını anlatmaya çalışmış, gerektiğinde bir hoca olarak ders verirken, gerek­ tiğinde milli şuurun uyanması için en önde meydanlara in­ mesini bilmiştir. İçinde yaşanılan sıkıntılar; bölünmüşlük, yokluk, yoksulluk, esaret onun hep derdi, kaygısı olmuş, şi-

38


SABİR RÜSTEMHANU

irlerinde ve nesirlerinde bu elim durumu gözler önüne hiç çekinmeden sermiştir.

· -

"Bizi özümüzden ayrı salmaya Mektepler kurulmuş, fenler yaranmış Milleti atomtek parçalamaya Nice zincirvari fendler yaranmış. " (Bütövlük Hasreti

1998)

Sovyet döneminde yazılmış olan bu şiirde, Sabir Bey, Ruslaran "böl, parçala, hükmet" siyasetini, büyük bir cesaretle eleştiriyor ve milleti bu tür tuzaklara düşmemesi için uyarıyor. Rusların, Azerbaycan ve diğer Türk bölgele­ rinde, mUleti parçalara böldüğü, beyinleri yabancı ideoloji ile doldurduğu, milletin tarihini tahrif ettiği, medeniyetini bozduğunu, bu suretle milli kimliği yok ettiğini sawnur Sa­ bir Bey. Bunları söylemekle, parçalanmış milletin bir gün yeniden birleşeceğine ve milli birliğin kurulacağına olan inancını ifade eder.

"Kollarım kırılmaz, baharım solmaz Araz kırağında batmayak yasa Serhad çekilmekle millet ayrılmaz Ruhunda ayrılık yaranmayıbsa. "

Sabir Bey, yalnız duygulan ile şiirler yazan bir şair değil, milletinin meselelerini araşbran, çözümler üreten bir sosyolog, ülkesinin geçmişini, tarihini ince elekten geçiren bir tarihçi ve ülkesinin her karış toprağını gezerek öğrenen bir

coğrafyacıdır. Bu yüzden eserleri bir hazine özelliği ta39


HÜSEYİN MJIGÜZEL

şır. O, eserlerinde tarihi, medeniyeti, kültürü, milletinin edebi ve sanatsal güzelliklerini, şair, sosyolog, tarihçi ve coğrafyacı gibi verirken, bu güzelliklerin milletin hayatın­ dan silinmesi için uğraşanlara karşı da büyük bir mücadele verir. "Barışmırıg Bir milletin elifbası iki olub Menzil menim, yol da menim Çekdiğimse özge/erin yükü olub . . . Biraz şarktan, biraz garptan Yüz imamdan, yüz mezhebden Günde bir şey kapa kapa Özümüzü itiririk Özge/eri tapa, tapa ".

mısraları ile milli değerlerimizin nasıl yok edildiği­ ni, batının ve doğunun bu işte parmaklan olduğunu an­ latırken; "Durna uça uça yatır deyirler Var el vura vura yatanlarımız Kişilik adına hele ne kadar Namerdlik mührüyle satan/arımız" mısralarıyla

ya da "Yüzyıllar boyu bizim halkımız, Kafkasın, Yakın Doğunun en kudretli halkı oldu. En müdrik, necip halkı oldu. Bir sözü iki ettirilmedi. Lakin 180 yıl önce halkı­ mız, toprağımız ikiye bölündükten sonra gönlümüzü de küçülttüler, halkımıza rüşveti öğrettiler, yüreğimizi par­ çaladılar, silahı elimize yad ettiler, gözümüzü bağladılar, 40


SABİR RÜSTEMHANU

tarihimizi değiştirdiler. Gah- Tatar, gah Müslüman, gah Acem dediler bize. Alfabemizi elimizden aldılar, üç defa alfabe değişmek olmaz! Hiç bir halkın başına böyle fa­ cialar getirilmedi. Stalin zamanında rezalet o derece yükseldi ki adımızı, soyadımızı da değiştirdiler, bütün milli manevi servetlerimizi elimizden aldılar. Bütün bun­ lar azmış gibi, halen Azerbaycan'ın milli servetleri halkı­ nın iradesine zıt olarak Azerbaycan'dan akıp gidiyor. Biz, halkımızın iradesini göstermeliyiz. Göstermeliyiz ki, servetlerimiz öncelikle Azerbaycan'a hizmet etsin. Azerbaycan Azerbaycanlılarındır! Azerbaycan bizim­ dir" . satırları ile bu kutsal d(i?ğerlerle vatan topraklarını satanları korkusuzca eleştirir. 70 milyonluk Türkiye ile manevi birliği sağlayacak olan ortak alfabeye karşı çı­ kan ve gerçekleşmesini engelleyenleri de eleştirir ve on­ ların bir eşekten farksız olduklarını söyler. "Onlar ne dil tan ır, ne hürmet tan ır Varsa inam /arı döv/ettir vardır Babamı n kılınçla kazandığını On lar bir buseye uduzcinlardır. Yeyip kudurur/ar zülmetseverler Halk malı bun'/ arın arpası gibi Vatanın çiyn inden asılıb on lar Asılıb dilenci torbası gibi. "

41


HÜSEYiN A.DIGÜ'l'EL

Sabir Rüstemhanlı milliyetçi, Türkçü bir Türk şa­ iridir. Şiirlerinde zamanında hür ve büyük Turan'ın ay­ nlmaz parçalan olan Kının, Türkiye, Taşkent, Gürıey Azerbaycan, Türkistan, Uygur elleri oldukça geniş bir şekilde yer alır. "Yurdumun En Güzel Nağmesi" şiirinin yer aldığı "Sağ Ol Ana Dilim" kitabı Turan idealini gön­ lünde yaşayan, canında, kanında hisseden kahramanın milli varlığını, geçmişi ve geleceği ile birlikte bir potada eritmesi ve günün acılarıyla dolu olan yüreğinin yandı­ ğını ifade eder. Tabii ki bu kahraman Sabir Rüstemhan­ lı'dır. Aynı zamanda o, milliyetçiği ayırci değil, birleştiri­ ci bir güç gibi görür. "Türk birliği ve milliyetçilik ideali 20. asnn öncelerinden beri yurdumuzda yerli Türk çok­ luğunun arkasında diğer bütün etniklerinde kendini an­ lamasında, milli liyakat hissinin güçlenmesinde mühim rol oynamıştır. Buna göre biz bu idealin ayıncılığı değil, siyasi faaliyeti artırmak yolu ile birleştirici rolünü esas alıyoruz. " "Bu Senin Halkındır, shf. 153" Sovyet döneminde korkmaaari'�Etle aldığı konular, yazdığı şiirler ve nesirler Sabir Rüstemh1ınlı'nın doğma milliyetçiliğinin tescilinden ibarettir.

IU. ÖZGÜRLÜK-HÜR YAŞAMA DUYGUSU Sabir Rüstemharılı, komünist bir diktatörlükte, esir bir halkın çocuğu olarak doğmuş ve büyümüştür. Kimin söylediğini tam olarak hatırlayamadığım bir söz 42


SABİR RÜSTEMHANU

var: " Hürriyetin manasını esirler bilemez, onu ancak hürler anlar" diye. Genel anlamıyla doğru olarak görü­ len bu söze rağmen, Sabir Bey esir bir milletin esir ço­ cuğu olarak doğmasına rağmen, hürriyetin manasını en güzel şekilde anlayanlardan biridir. İnsanın, halkının ya da milletin hayatında hürriyetin ne kadar gerekli oldu­ ğunu, insanlık için ne yüksek bir düzey olduğunu bildir­ mek için o, şairlik gücünü tam olarak kullanır ve yaptı­ ğı söz oyunları ve benzetmelerle görüşünü ifade eder. "Yatağında rahat akan çay" , "Semalardan aydın bakan ay" , "Yıldız gibi parlamak göklerin kubbesinde" , "Öz südünle çöreğinde dolanmaktır" gibi sözlerle hürriyetin anlamını anlatır. O milletin özgürlüğüne kavuşması için milletin çokluğuna değil, milletin düzeyine güvenir. "En kücücük yıldızlar var; adı belli Neheng-neheng peykler var; ışık umur Öz işığı, öz ateşi olmayanın Nehengse de, Adı bir gün unutulur.".

Özgürlüğün anlamını idrak edemeyen milletlerin ona layık olmayanların, ne kadar kalabalık olurlarsa ol­ sunlar, bir gün adlarının tarihten silineceğini söyler. Başkasından destek bekleyenlerin rruıtlaka kaybedece­ ğini bildirir. "Sen asrın diplomatlar meydan ında Birliğin i kumar gibi uduzmadın Talihini vadalerle udazmadın Sen uçurdun, arandaki şimal-cenup divarını. " 43


HÜSEYiN AD/GÜZEL

198 1 yılında henüz komünist diktatörlüğil bütün

eti ve haşmetiyle ayakta durduğu sırada Sabir Be­ yin "Gence Kapısı" şiir kitabı çıkb. O dönemde "Kiro­ vabad" olarak adlandınlan yeri Sabir Bey "Gence" di­ ye kendi ismiyle söyledi. Tabü ki, hakimiyete yaltaklan­ mayı adet haline getirlerin varlığı yüzünden kitap, entel­ lektüel alemde fazla akis bulmadı. Gence Kapısı, şür dünyasına sığdırılamadı. Fakat, halkın arasında, tatlı bir ıi.izgar gibi esti, elden ele, evden eve taşındı, yayıldı ve sosyal yaşama taze bir kan getirdi. Bu kitabın esas gü­ cü, Kirov gibi bir zalimin tarihten silinmesinin yakın ol­ duğunu haber vermesiydi. Ve Sabir Beyin bu arzusu gerçekleşti. Bugün Şehidler Hıyabanı denilen yüksek te­ pede bulunan Kirov heykeli 1991 yılın�a yerle bir edil­ di ve adı da Azerbaycan tarihinden silinip, tarihin çöp­ lüğüne atıldı. 1991 yılı Ağustos ayında gelen bağunsızlıktan tam onbeş yıl önce 1974 yılında Sabir Bey; azam

. "Müstakillik! İlk inamım, ilk hasretim!

Müstakillik! Halkın meslek bayrağıdır. Müstakillik, her ülkenin, memleketin

diy_e yaz­ mıştı. Dönemi göz önüne alırsanız , Sabir Bey de bağım­ sızlık fikrinin , olaylann akışı ile oluşmadığı, aksine ru­ hunda var olduğu ve herkese haykırdığı gerçeğine ula­ şırsınız. Sabir Bey için bağımsızlık bir yaşam biçimi, bir idealdir. Bağımsızlık onun karakterinde vardır."Bağımsız Zulüm, esaret orbitinden çıkmağıdır"

44


SABİR RÜSfEMHANLJ

bir ülkenin hür bir ferdi . 9lmayı bütün gönlüyle arzular. Bu emel için sadece yayıncılıkla kalmaz, meydanlara iner ve ön safta yer alarak mücadele eder. . iV. SABİR RÜSTEMHANU'DA ANA DİL

SEVGİSİ: Milletlerin oluşmasında, hayatiyetinin devamında en önemli kültürel unsurun dil olduğu hususunda he­ men herkes hemfikirdir. Dil, nesilleri birbirlerine bağla­ yan bir köprü, toplumu bir arada tutmaya yarayan bir bağlama vasıtasıdır. Dilin millet hayatındaki yeri, dilini kaybedenlerin milliyetlerini de kaybettikleri gerçeği ile daha bir önem kazanır. Her istilacının, istila ettiği ülke­ lerde öncelikle kendi dilini ikame etmeye çalışması da yukarıdaki görüşün, önemli kanıtlarından biridir. Şüphe­ siz ki, bir milleti sevmek, onun dilini sevmekle başlar. Yani dilini sevmeyen bir insanın, milletini sevmesi im­ kan dahilinde değildir. Meseleye bu açıdan bakıldığı zaman, · Sabir Rüs­ temhanlı'nın ana dili yolundaki mücadelesi en iyi örne_k­ lerden biridir. O, bu mücadeleye daha ilk gençlik yılla­ rında başlanuş hiç ara vermeksizin bugünlere kadar gel­ miştir. Onun şür kitaplarında, nesir kitaplarında, konuş­ malannda, makalelerinde bu mesele daima yer almış, dilin millet hayatındaki önemi aralıksız vurgulanmıştır. Birkaç örnek sıralarsak onun bu konudaki hassasiyeti daha kolay anlaşılır. 45


HÜSEYİN AD/GÜZEL

"Türk adının varlığının ne kadar adaletli bir iş ol­ duğunu ispat etmek için yüzlerce örnek vermek müm­ kündür. Ben, buna ihtiyaç duymuyorum. Arazi adı ile adını aynılaştırmak milleti öz kökünden koparıp güçsüz­ leştirmek maksadı güdüyor" yahut "Basını izleyenler be­ nim tuttuğum yeri iyi bilir. Dil hakkında mesele meclis­ te müzakere edilirken ben "Azerbaycan Cumhuriyetinin devlet dili Azerbaycan dilidir" cümlesinin sonuna "Azer­ baycan Türkçesi" sözlerinin ilave edilmesini teklif etmiş­ tim. İkinci ciddi teklifim soyadlarımızın, ailelerimizin ya­ pısı ile ilgiliydi. Her iki teklifimi de milletvekillerinin ço­ ğu hiç görüşmek bile istemediler. Teklife hiç biri oy ver­ medi. Bir hayli tartışma ve izahtan sonra aile meselesi­ ni tekrar oya koydurdum ve bu teklif geçti. l...akin "Azer­ baycan Türkçesi" sözünü anlaşmalı bir şekilde hiç dik­ kate bile almadılar. Ben itiraz ederek meclisi terk ettim. Burada konu dilimizin değiştirilmesi değildi, dilin tarihi adının hatırlatılmasıydı. Ama anlamadılar" "Alimlerin hesaplarına göre, Türk dilleri her 1000 yılda bir kendi Leksik terkiplerini hepsi biraz değiştirirler. Yani� bu dilin Leksik terkibini bütünüyle değiştirmesi, yahut terkiple­ rin yok olması için 1000 yıl gerekir. " "Ana dilimizin ge­ lecek talihi, bizden, onun <devlet idaresinin, sosyal, siya­ si idarelerin imkanları içinde de zenginleşmesini takep ediyor. " Edebiyatı, tarihi ve sosyolojiyi çok iyi bilen Sabir Rüstemhanlı 'da dil sevgisi çok yüksek düzeydedir. O 46


SABİR RÜSTEMHANLJ

"Ana dilime kesikçin olmak, benim için en büyük sanat­ br" der. Yazar için bütüif dönemlerde başlıca meseleler­ den biri, belki de birincisi ana dilidir. Daha Sovyetler dö­ neminde Azerbaycan Türkçesinin devlet dili statüsü ka­ zanması yolunda çalışan iki-üç Azerbaycan yazarların­ dan biri Sabir Rüstemhanh 'ydı. Ama şükür ki, o gün ya­ pılamayan bugün gerçekleşti. "Azerbaycan Türkçesi, dünyanın en eski ve en imkanlı dillerinden biridir. Böy­ le ölümsüz bir dille yazmak benim için en büyük hoş­ bahtlıkbr" diyen Sabir Bey, Azerbaycan Türkçesinin binlerce yılın dili olduğunu "Sağol Ana Dilim! " isimli ki­ tabında ne güzel anlatır. Nerden bulacaksın serhat/arımı? "O şeker dillerin belini kıran Şehriyar sözünden geçerse eğer! Şumerden ad/ayan on min yı l yaşlı Ölümsüz bir dilin söz katlarında · "Nene" ke/mesinden geçerse eğer! "

Doğaldır ki, tarihçiler Şumer (Sümer) dilinin, Türk dili ile ilişkisi üzerinde tartışabilirler. Burada şairin ama­ cı dilin tarihini keşfetmek değildir. O, dilinin kullanma alanının genişliğini tahmini olarak göstermeye çalışmış, bununla birlikte on bin yıl öncesinden atalarının kullan­ dığı sözlerin tertemiz olarak günümüze kadar gelip çık­ bğıru anlatmak istemiştir. Sabir Rüstemhanlı, Azerbaycan Türkçesini çok iyi bilir ve kullanır. O, dilinin bütün inceliklerinden, grame47


HÜSEYİN ADIGÜZEL

rinden, üslup özelliklerinden, halk söyleyişinden, derle­ melerden, deyim ve atalar sözlerinden en güzel şekilde yararlanan bir şairdir. En zor anlarında dilini kendisine en büyük destek olarak görür, kazandığı tüm başanları ana dilinin güzelliğine bağlar.

"Yolların sınandı yad ülkelerde Neçe yad dudakta seslendi adım Sağol, ana dilim, meni heç yerde Kömeksiz koymadın, yalgız koymadın. n Sabir Rüstemhanlı, sadece ülkesinde yaşayan in­ sanların dillerinin kaybolma tehlikesini değil, dış ülkeler­ de yayaşan soydaşlarının da dillerini kaybetmesi ·mese­ lesini her zaman gündeme taşır. Onu bu konu derinden düşündürtür. Şair, "Alec Nedir?" şürinde bu meseleyi Bulgaristanlı Ayten hanımın üzerinden genelleştirir ve dış ülkelerde yaşayan soydaşlarının dillerini, milli şuurla­ rını ve dolayısıyla milli kimliklerini kaybetmesi ile ilgili duyduğu heyecan ve üzüntüyü dile getirir. Onlara dille­ rini korumalarının milli kimliklerini korumaları demek olduğunu anlatmaya çalışır.

"Milyon yarım Türk idiniz, Milyon yarım gölge olub. Bir milleti diri diri, Ölüm marşı çalınırsa, Türk dilinde söz demeye İhtiyarın alınırsa İşlediğin bu dükkanın A8


SABIR RÜSTEMHANU

Geyindiğin bu paltarın Kazandığın bu çö·reğin Ne kıymeti?"

Sabir Bey, vatanın bölünmesi sırasında, dilinin bö­ lünmeyeceği ve bir gün bu dil sayesinde zorla birbirin­ den ayrılan insanlann yine aynı vatanda birleşebileceği ümidini her zaman taşımış ve bunu eserlerinde ifade et­ miştir. Vatansız şiirinde, bölünen Azerbaycan'ın güne­ yinde kalanlann üzüntülü ve tasalı halleri karşısında; "Toprağım ikiye bölünen zaman, Dilim bölünmeyen toprağım oldu " diyerek bölü­

nen toprağı dilin yeniden birleştirebileceğini ifade eder. Parçalanmış milletinin manevi birliğinin dilde yaşaması onun için bir tesellidir, bir ümittir. İran'ın, Azerbaycan Türklerinin ana dilleri ile eğitim almasını, gazete, kitap, dergi yayınlamalannı, hatta konuşmalarını yasaklaması onun çok ağnna gider. Bu üzüntüsünü, "Üreyimde geçir ki, Er bizden, avrat bizden A ncak adları özge, A rab adı, Hin t adı Bala da anasını Fars dilinde an ladı! " diyerek açıklayan şair, bü­

tün bu yasaklann bir işe yaramayacağını, ana dilinin za­ ferinin mutlaka gerçekleşeceğini düşünür. Ana dil, öyle güçlü, öyle kudretli ki, o bir gün sınırlan yıkıp dağıtacak milli birliği mutlaka yaratacaktı. Onun bu gücü önünde 49


HÜSEYİN AD/GÜZEL

dünyanın en büyük ordularının bile durması mümkün değildi. "Bu dilde sevincim, gamım, kederim

Taze ümitlere açılan seher Bu dilin reaktiu teyyareleri Araz serhaddini kıran kelimeler"

Sabir Rüstemhanlı, bir edip, bir yazar olarak dilin · gücünü bilir. Bir tarihçi, bir sosyolog olarak dilin gücü­ nü bilir. Ve bu güce güvenir. Tek arzusu halkının bu gü­ cü anlaması ve ana dilini tüm değerlerin üzerinde gö­ rüp, kullanması ve koruması. Sabir Rüstemhanlı, ana diline olan sevgisini "Ömür Kitabı"nda şöyle anlatır. "Ana dilim! . . Bin yılla­ rın ötesinden şölelenen ocağımsın! Bin yılların ötesin­ den parlaya parlaya gelen, közünde, kıvılcımında bu­ günkü gibi elmas kesiciliğine sahipsin. Bugünkü okya­ nus genişliğinde, öyle bin yıl önceki gibi duru ve safsın . . . . Tarihler boyunca Türk dili, Oğuz dili ve günü­ müzde Azerbaycan dili olarak adlandırdığımız bu muci­ zenin, senin mucizenin, senin güzelliğinden ne kadar söz edilmiş. Seni tanrıların, gökten gelen insanların, ışıktan doğan insanların kutsal dili, bayrağımın ışığına dünyayı toplayanların, fetih dili, nihayet dünyayı dola­ şan göçmenlerin sürgün dili diye adlandırmışlar. Emret­ mek, hükmetmek için yaratılmış, hakimiyet, ordu, aske­ ri sefer dili demişler sana. Şaman dualarında tabiatın, yerin, göğün sesisin, kayaların üslubunda kaya gibi sert 50


SABİR RÜSTEMHANU

bir milletin ana dilisin. Dede Korkut boylarında dağları­ mızın gül-çiçek denizi " gibi binbir renksin. Nesimi'nin feryadında isyansın, yıldırımsın. Fuzuli'nin fısıltısında dünyanın en büyük gam yüküsün! Bölünmeyen toprağım, ezilmeyen bayrağım, leke kabul etmez ismimsin. "

iV. SABİR RÜSTEMHANU'DA BİRLİK

DUYGUSU: Sabir Rüstemhanlı 'yı en fazla meşgul eden mese­ lelerden birisi Azerbaycan' ın ve Türk dünyasının birliği meselesidir. Rusya ve İran arasında paylaştırılan Azer­ baycan 'ın kuzeydeki parçası 1991 yılında bağımsızlığını kazandı. Güneyde, İran'a bırakılan bölge ise hala esaret altında yaşıyor. Bu akıl almaz durum, aklı başında tüm Azerbaycanlıların meselesi olduğu gibi, Sabir Beyin de meselesi, hatta hayatının manasıdır. Türk birliğinin yıl­ maz savunucusu olan şair, bu birliğin ilk adımı, ilk kapı­ sı olarak Kuzey ve Güney Azerbaycan'ın birleşmesini görür. Bu birleşme sağlanamadığı müddetçe, Türk birli­ ği sadece bir ütopya bir hayaldir diyen Sabir Bey; "Çün­ kü, Türkiye Türkleri ile Türkistan Türklerinin bu luş­ ması için iki yol vardır. Bugün bu yolların biri Erme­ nistan, diğeri de İran tarafından kesilm iştir. Bu en­ gellerden biri ortadan kaldırılamadığı m üddetçe bir­ lik kurulamaz. İlk önce yapı lması gereken, üzerinde 51


HÜSEYİN MIGÜZEL

çalışılması gereken iki Azerbaycan 'ın birleşmesi ve yolların birinin açılmasıdır. Vacip olan budurn diye­ rek gerekçelerini izah eder. Sabir Rüstemhanlı' nın bu konuda yazdığı ilk ha­ cimli eser "Bütövlük" şiir kitabıdır. Burada Vietnam hal­ kının ABD' ne karşı verdiği bağımsızlık ve birleşme mü­ cadelesi anlatılır. Aynı zamanda bu şairin bir ömür sür­ dürdüğü belirgin üslubunun da önemli örneklerinden bi­ ridir. Akıcı ve hiç sıkmayan bir dille, epik-lirik bir üslup­ la kaleme alınan eserde şair "Halkının tarihini, tarihten alınması gereken dersleri, dünyanın en büyük impataro­ luğuna karşı bağımsızlığı ve birliği ile mücadele eden bir halkın kazanma azmine duyduğu hayranlığı" dile getir­ miştir. Eserde bu halk diyerek ABD'ye karşı mücadele eden Vietnam halkı yerine kendi halkını kastetmiştir. Bu düşünceler içindeki halk, şiire gereken değeri vermiş, şi­ ir

uzun

zaman dillerden düşmemiştir. Şiir, birleşen iki

Vietnam'ı tebrikle başlar ve iki Azerbaycan'ın birleşme·

si dileği dile getirilerek biter.

"Mübarektir bu hünerin, bu n iyetin Milletlere örnek olan katiyetin Şair, burada halkın kazandığı zafere, parçalanmış iki halkın birleşmesine, bütünleşmesine gönülden sevi­ nir ve kendi halkının, ikiye bölünmüş Azerbaycan'ın, birlik, bütünlük hasretini işaret eder. Okuyucu bu şürde, Azerbaycan 'ın birleşmesi uğrunda yapılan

ve

yapılması

düşünülen mücadelenin sembollerini görür ve duyar. Şi-

52


SABİR RÜSTEMHANU

ir, bu birleşme ve büfüı:lleşme hasretinin ve yapılacak mücadelenin habercisidir. Sabir Bey, Vietnam' ı örnek olarak gösterir ve halkını bağımsızlık uğrunda, birlik, bu­ .tünlük uğrunda mücadeleye çağırır ve oluşacak müca­ dele zemininin ruhi ve mantıki şartlarını bütün gücüyle hazırlamaya çalışır. Sabir Rüstemhanlı'nın bötüvlük mücadelesi bo­ yunca yazdığı yüzlerce şiir ve makale, bu konunun onu ne kadar rahatsız ettiğinin göstergesidir. Onun, mileti­ nin taraf olmadığı bir anlaşma ile ikiye bölünmesine iti­ razı devamlı olmuştur. "Azerbaycan İrticası" şiirinde İrarı'da halkına reva görülenlere karşı, en yüksek sesle itirazını bildirir. "Bugün rahat nefes alır Fars soyadı taşıyan lar Şeherlerin "Türk " olmayan Tarafında yaşayan lar Çiçekleri kan kokuyor &şlardaki çelengin de Gözlerinde istehza var &yraktaki pelergin de. Teh ran gülür, Tebriz Susur, Çatılrbdır kara kaşı Teh ran bugün bayram edir, Matemlidir kan kardaşım. " 53


HÜSEYiN ADIGÜZFL

Sabir Rüstemhanlı 'nm bu konu üzerinde yazılmış �n önenlli eserlerinden birisi, belki de en önemlisi "Ateşböceği" şiiridir. Bu şiir, Güney Azerbaycan milli­ azadhk hareketinin· liderlerinden Mahmudeli Çöhregan­ h 'ya yazılmış tarihi bir eserdir. Şair, eserinde Azerbay­ can halkının b�şma getirilen oyunları �çıklar, başarılar- . dan ve kayıplardan �z açar. "Bu yolu gitmeli kişilerin Yarım asır önce Kesildi başları! Dünya siyasetine Kurban gitti Er savaşları! Yolumuzda El kuzusu gibi İnandı Tehra 'nın Moskova 'nın Mazlum kanı içmekten Kırmızılaşmış saraylarına".

Şair, Güney Azerbaycan azadlık hareketinin lider­ lerinden Ceqıil Pişeveri'nin Rusların ve İranlıların ortak planı ile öldürülmesiİ'ii, Rus ve Fars rejimlerinin Azer­ baycan halkının düşmanı olduğunu bu şiirinde ·edebi bir dille anlatır ve halkını uyarır. Bunlar senin halkına düş­ mandır, der.

S4


SABIR RÜSTEMHANLI

Ateş Böceği, sadece edebi özelliği olan bir şiir de­ ğildir. Bu şiir aynı zamanda son dönem Azerbaycan ta­ rihi gibidir. Şair burada tarihçiliğe de soyunur. Onun şa­ ir-tarihçi hali okuyucuyu sıkmaz, aksine okuyucunun hoşuna gider. Çünkü, şiirde son dönem Azerbaycan ta­ rihinin son döneminde ortaya çıkan olayları yaşadığı şekli ile olayların içindeki biri olarak anlatan şair okuyu­ cusunu ciltler dolusu tarih okumak zahmetinden kurta­ rır. Tarihi, edebi bir dille kolay okunur ve anlaşılır hale getirir. Şair, şiir de Azerbaycan Milli Azatlık Hareketi 'ne geniş yer verir. Sabir Rüstemhanlı' nın bir aydın olarak en ön safında yer aldığı bu hareket, şiirde coşkun ve he­ yecanlı bir üslupla verilir. Bu coşku ve heyecan okuyu­ cuyu yeniden o günlere döndürür ve heyecanı canlı ve ayakta tutar. "Ama bir gün Ümitsizlikten milyon milyon İnsan göyerdi Len in meydan ı Döndü Azatlık meydanına. Gördüler millet yene hemenki Er oğlu erdi! Yetmiş yıl Her işi Tersine koyu lsa da, Ruhundan, yaddaşından 55


HÜSEYİN ADIGÜW.

Cesaretinden soyulsa da Eceli yetmeyip hele, Tükenip bitmeyip hele! "

Sabir Rüstemhanlı Allah' a imanı yüksek olan bir insandır. O , bütün dinlere saygılıdır. Herkesin, inandığı biçimde ibadetini serbestçe yapabilmesinden yanadır. Fakat, bütün bunların yanıda, milletin ilerlemesi ve ge­ lişmesini engellemeye çalışan softa takımına, sahte din adamına şiddetle karşıdır. Herşeyi Allah 'tan bekleme gi­ bi akla ve mantığa uygun olmayan davranışları eleştir­ mekten çekinmez. Allah kerim diyerek hiç bir iş yapma­ dan, çalışmadan gelecekten bir şeyler umanları eleştirir. Onların hayat boyu hiçbir şeye nail olmalarının müm­ kün olmadığını, her şeyin elde edilmesinde Allah'ın ver­ diği aklı kullanmayı ve çok çalışmayı öğütler. "Belki Alllah da Sınayır bizi Görür dökülürük Sümüksüz bir et kimi Deyir yolunu bulsun Düz o�un, heM/ o�un Yaşasın mi/et kimi! Yoksa Allah Uşak bohçasının Terbiyecisi değil Öğrede kaşık tutmayı Ayakkabı geymeyi 56


SABIR RÜSTEMHANU

Elini elden çekip Müstakil yürümeyi. " _ _

Sabir Rüstemhanlı, Azerbaycan'ın son devir tari­ hini, acılı, üzüntülü günleri ile güzel günlerini şiirleştirir­ ken, kimseyi kınamayı, gerçek dışı sözlerle üzmeyi dü­ şünmemiştir. O, bugünleri anlatarak geleceğe olan ümi­ dini dile getirmeye çalışmıştır. O, milletine ve onun doğ­ ru istikamete çevrildiğinde dağlar deviren gücüne inanır ve bu sarsılmaz inancı da milletine duyduğu sevgiden kaynaklanır. Çünkü bu millet, hür yaşayabilmek için ölü­ mü göze alabilecek bir yapıya sahiptir. Buna tüm gön­ lüyle inanan şair; "Ölmeyi beceren ölü değildir; Bu yol ebediyet yolu değildir; Bu millet kulların kulu deği ldir; Ölecek, ölecek, ölecek millet Sonra ölümüne gülecek mi llet Sonra öz gücünü bilecek millet " der.

Öz gücünü bilen milleti şair, Azerbaycan'ın birliği yolunda savaşa çağırır. Artık bu savaş kesin ve son sa­ vaşhr. Şair, bu savaştan miletin galip çıkacağına bütün ruhuyla adeta iman eder. "Gece gündüz su döksem de Gur ocağı sönen değil Gandaşdan da dönse Tebriz İn kılaptan dönen değil "

57


HÜSEYİN AD/GÜZ.EL

Asra bir damgadır dilimdeki dağ, Dağında düzlenen vadesi çatır Bülbülü kafese saldılar. .. Ancak Göğsünde Azatlık nağmesi yatır. n

Sabir Rüstemhanlı, Azerbaycan'ın son dönem ta­ rihi içerisinde rol alan en büyük milli şairlerden biridir. O , eserleri bütünüyle incelendiğinde; 1. Milliyetçi, milletini seven ve sayan bir şair, 2. Milletinin tarihini, edebiyatını, çok iyi bilen bir şair, 3. Edebi şahsiyeti yüksek, edebi cihetten üstün bir şair, 4. Milletinin hür, devletinin özgür olmasını yürek­ ten isteyen bir şair, 5. Dilinin inceliklerine vakıf ve dilini çok iyi kulla­ nan bir şair olarak derhal göze çarpmaktadır. Bütün bu özellikleri Sabir Rüstemhanlı'nın üslObunu oluşturur. O, ana dilini varlığının sebebi olarak gördüğünden çok se­ ver ve gelişmesi için uğraşır. Aynca dilinin bütün özel­ liklerine vakıf olduğu için, dilini en güzel şekilde kullanır ve dilinden en üst düzeyde yararlanır. Dile hakimiyeti, onun eserlerinde çeşitli edebi sanatı kolaylıkla kullan­ masına yardımcı olur. Yaşadığı kapalı rejimin gereği ola­ rak daha çok sembollerle afa(atmayı tercih etmesi, onun sembolist bir şair olduğunu göstermez. O tam anlamıy­ la lirik ve coşkulu bir şairdir. 5iirlerinin çoğunun tarihi olması aynca epik yönün de varlığına işaret eder. Ol58


SABİR RÜSTEMHANLJ

dukça realisttir. Bilhassa son dönem şiirlerinde, mesele­ leri açık yüreklilil:<!e artaya koyması , bazılannın ağzına bile alamayacağı meseleleri konu etmesi, realizm gibi görünse de o tek olarak ne romantik ne de realisttir. O romantizm coşkusu içinde realizm yapar. Yani şiirleri. romantik olduğu kadar realisttir. Konu seçiminde pek fazla seçici olduğunu söyleyemeyiz. Karakter yapısı onun romantizme · meylini güçlendirirken, tarih, milli meseleler, milletinin talihi onu realizme iter. Konularını genellikle, sevgi üzerinden alır. Vatan, millet, tarih , mil­ letine reva görülen uygulamalar üzerinde çok çalıştığı konulardır. Bütün eserlerinde başlarına gelen belaların sebeplerini gösterir ve milletine bu belalardan kurtulma­ nın yollarını öğretir. Bu tür şiirleri didaktik olmasına rağmen şiirdir. Yani yine duygu yüklüdür. Sabir Beyin anlatım gücü yüksektir. Bunu nesirle­ rinde de müşahade ederiz. Anlatım gücünün yüksekliği, dilini iyi bilmesinden ve yüksek bir mantık süzgecine sa­ hip olmasından kaynaklanır. Bu yüzden Sabir Rüstem­ hanlı 'nın şiirlerine sadece duygu yüklü mısralar gibi bak­ mamak gerekir. Onun mısralarında duygunun yanı sıra, aklı ve yüksek mantık örgüsünü de rahatça müşahede edebiliriz. Bütün bunlar Sabir Beyin sadece şair olmadı­ ğının kanıtlarıdır. O, bir şair olduğu kadar, bir tarihçi, bir sosyolog, bir arkeolog, bir folkloristtir. Yüksek düzeyli,. (ilmi ve edebi) bir aydındır. Bu yüzden onu incelerken sadece bir şair olmadığını bilerek hareket etmek gere59


HÜSEYİN AD/GÜZEL

kir. Onun tarihçiliğini ya da sosyologluğunu dikkate al­ madan inceleme eksik olur. Çok yönlü ve çok çehreli olan Sabir Rüstemhan­ lı 'nın önemli özeliklerinden birisi de, inandığı konuda sonuna kadar devam etmesidir. Yani Sabir Rüstemhan­ lı, zamanenin rüzgarına göre yön değiştirmez. Makam ve para, onun gözünde geçici zenginliktir. Aslolan gö­ nül zenginliğidir. Bu zenginliği satın alabilecek makam ve paranın henüz icat edilmediğini söyler. Bu özelliğin­ den dolayı seçkin bir şahsiyetin sahibi olmuştur. Bu şah­ siyeti ile şairliğini, vatanseverliğini, milliyetçiliğini belir­ leştirebildiği içinde halkın sevgili şairi olmuştur. İstesey­ di sarayın sevilen şairi de olabilirdi. 3. SABİR RÜSTEMHANU'MN

ESERLERİ:

Sabir Rüstemhanlı edebiyat dünyasına 1970 yılın­ da yazdığı "Tanımak İstesen" isimli şür kitabı ile adım attı. O günden bugüne geçen 33 yıl içinde otuzu aşkın eser verdi. Verimli bir yazar oldu. Bunun en önemli se­ bebi, kayncıklannın milleti olmasaydı, millet, öyle derin bir hazineydi ki, onda işlenecek öyle cevherler vardı ki, otuz yıl değil, bin tane otuz yıl daha işlesen bitiremez­ din. Sabir Bey, yazdığı eserlerin yanı sıra tercümeler de yaptı. Eserlerinden bazdan da Azerbaycan dışında yayınlandı. Bu bakımdan Sabir Beyin eserlerini üç ayn katagoride göstermek mümkün olur. 60


SABİR RÜSTEMHANU

1. AZERBAYCAN'DA YAYINIANAN KİTAPIAR: 1 . Tanımal:<_ İstesen (Şiirler) Bakü-Gençlik Yayını1 970 2 . Sevgim, Sevincim (Şiirler) Bakü-Gençlik Yayını1974 3. Haber Gözleyirem (Şiirler) Bakü-Gençlik Yayı­ nı-1979 4. Gence Kapısı (Şiirler) Bakü-Yazıcı Yayını-1981 5. Sağol Ana Dilim (Şiirler) Bakü-Yazıcı Yayını1983 6. Kan Yaddaşı (Şiirler) Bakü-Yazıcı Yayını-1986 7. Ömür Kitabı (Nesir) Baku-Gençlik Yayını-1988 8. Ömür Kitabı (Nesirler) Bakü-Yazıcı Yayını1989 İkinci basım. 9. Kniga Jizni (Rusça) Bakü-Gençlik Yayını- 1989 1 O. Zaman Menden Keçir (Şiirler) Bakü-Yazıcı Ya­ yını-1 995 1 1 . Bu Senin Halkındır (Nesir) Bakü-Yazıcı Yayını1995 12. Bütövlük Hasreti (Şiirler) Bakü-Vatan Yayını1998 13. Atamın Ruhu (Nesir) Sabir Yazarlar Ocağı Yayını-2002 14. Zaman Menden Geçir (Arap alfabesi ile) Sabir Yazarlar Ocağı Yayını-2002 15. Hatai Yurdu (Nesin) Bakü-Kanun Yayınlan2003

61


HÜSEYİN ADIGÜl.EL

il. AZERBAYCAN DIŞINDA:

1 . Jdu Vestoçki (Şiirler) (Rusça) Moskova-Sovyets­ ki Pisatel- 1 984 2 . Doroga v Gon (Şiirler) (Rusça) Moskova-Molo­ daya Gvardiya-1 985 3. Karabağ (Nesir) [fürkçe) İzmir-Akademi Kitabe­ vi Yayını-1 993 4. Kayıdıram Araz Boyu (Nesir) İsveç-Stokholm1994 5. Bu Yurt Mene Tanış Gelir (Şiirler) -Ankara1997 6. Ömür Kitabı- İzmir-TDAV Yayını-1 998 111. TERCÜME ETIİGİ KİTAPIAR: 1 . Adam Mitskeviç-Kınm Sonatlan-Bakü-Yazıcı Yayını- 1 985 2. Ogniyen Lakireviç (Şiirler) Bakü-Yazıcı Yayını1 989 3. Adam Mitskeviç-Kınm Sonatlan-Bakü-Müter­ cim Yayını-1 998

HAKKINDA YAYINLANMIŞ KİTAPIAR: 1 . İsa Habibbeyli-Sabir Rüstemhanlı-Bakü, 1 996. 2 . İbrahim Bozyel-Tarudığım Sabir Rüstemhanlı­ Bakü, 1 997. 3. Halil Rıza Ulutürk-SAbir Rüstemhanlı hakkın­ da, Bakü-Mütercim Yay. 1998. 4. Sarvaz Küseynoğlu, Zamanla Ruh Arasında62


SABİR RÜSTEMHANLI

Bakü-Tefekkür Yay, 1 999. 5. Ganira . �yzade-S. Rüstemhanlı Yaradıcılığının Ungopoetik Tahlilili-Bakü-Elm. Yayınevi-200 1 . . 6. Ganira Beyzade-Rüstemhanlı Şelalesi-Bakü­ Elm Yayınevi, 200 1 . 7 . Nesimi Şerefhanlı-Sabir Rüstemhanlı Poetizmi­ Bakü-Aliloğlu Yay-2003.

63


HÜSEYiN AD/GÜZEL

B- POLİTİK ŞAHSİYET Ol.ARAK SABİR RÜSTEMHANU:

Sabir Rüstemhanlı, çok zalim bir diktatörlükte doğmuş , büyümüş ; günün şartlan içerisinde, milli ı:nese­ lelere ilgi duymuş, şartların değişmesiyle ortaya çıkan Milli Azatlık Hareketi'nin önde gelen isimlerinden biri olmuş, milliyetçi hükumette bakanlık yapmış bir edebi şahsiyettir. Onun asıl mesleği yazarlıkhr. Çok hızlı bir şekilde değişen şartlar yüzünden bir gün kendini politi­ kanın orta yerinde buluvermiş ve o günden bugüne po­ litikadan kopmamış ve politika yapmaya devam etmiş­ tir. Sovyet İmparatorluğunda en itibarlı mesleklerden birisi de yazarlıktı. Hele bu yazar, halkının sıkıntılarını, acılarını dile getirmişse , halkının dilini kullanmışsa halk arasında yüksek itibara sahip olurdu.

1988

sonrasında

yumuşayan siyasi ortamın kendiliğinden ortaya çıkardı­ ğı halk hareketleri , bu türlü itibarlı insanları bünyelerine alarak , halkın ilgi odağı olmasını becerebilmişlerdi. Hat­ ta bazı halk hareketlerinin kurucularının büyük kısmı ya­ zarlardan oluşuyordu. Sanatçıların özgürlük duyguları­ nın yüksek olması, bu tür özgürlük isteyen hareketlerin içinde kolaylıkla yer almalarına zemin hazırlıyordu.

Sa­

bir Rüstemhanlı bunlardan biriydi . Vatan, millet sevgisi­ ne haiz olması, özgür yaşama isteği, milletinin mesele64


SABİR RÜSTEMHANU

lerine duyduğu ilgi, yüzünden komünist iktidar bütün gücüyle ayakta iken-şiirleriyle, sohbetleriyle, kitaplanyla ortaya çıkmıştı. Ülkenin ve milletinin içinde bulunduğu olumsuzluklardan nasıl kurtulabileceği onun baş gün­ dem maddesiydi. Tahrif edilen dili, tarihi, unutturulma­ ya çalışılan kültürü onun ilgi alanına davetsiz misafir gi­ bi giriyor ve beynini devamlı meşgul ediyordu. He.Ik ha­ reketi. başlarken; politikayı hiç düşünmeden kendini olaylara hazırlayan üç-beş kişiden biriydi Sabir Bey. Ha­ reket başlar başlamaz en ön safta olmasını , meydan mi­ tinglerini idare etmesini, başka türlü açıklamak pek mümkün değildir. O kafasıyla, gönlüyle harekata hazır­ dı. Çünkü, yıllar boyu böyle bir oluşumu düşlemiş, ken­ dini geleceğine inandığı o günlere hazırlamıştı. Mutlak bir zaman belirlemek gerekirse, Sabir Be­ yin politikaya başlaması tarihi 1 988 yılıdır diyebiliriz. O yılın Kasım ayında artan Ermeni saldırılannı protesto et­ mek için Lenin meydanına toplanan yüzbinlerin öncü­ lerinden biri olan Sabir Bey, seçkin şahsiyeti ile ön pla­ na çıkmış, meydanı düzenleyen, mitingleri idare eden, konuşmacılara söz veren birisi olarak o meydanda poli­ tikaya ilk adımını atmıştır. Ve "Biz meydanlara milli ide­ allerimiz yolW1da savaşmaya geldik; sözlerimizin ve ki­ taplarımızın kanatlan üzerinde geldik. " diyerek politika kulvarım içine girmişti. Yüzbinlerin önünde yapılan ko­ nuşmalar, onların alkışları, teşvik eoici sözleri, memle­ ket meselelerinin dile getirilmesi Sabir Beye büyük bir 65


HÜSEYİN AD/GÜZ.EL

zevk ve huzur veriyordu. Burada aldığı zevk, duyduğu tarif edilemez duygular, Sabir Beyin politikaya bir anda ısınmasına ve politikayı benimsemesine yardımcı oldu. Sovyetler zamanında hiç yapılmayan işlerin yapılması, değil konuşulması, düşünülmesi bile Sibirya'yı ya da ha­ pishaneyi boylamayı gerektiren sözlerin serbestçe- söy­ lenmesi onun dünyasını aydırılatırken, politikanın cazi­ besi de kendisini sarıyordu. Bu hoş güzel ve renkli dün­ yanın parlak ışıklan içinde politikaya adımını atan Sabir Bey, o günler içinde sevinç ve mutluluğu bir arada ya­ şarken henüz politikanını -p- sinden bile habersiz, ileri­ de nelerle karşılaşacağını bilmeden, iradesi dışında önünde açılan uzun soluklu yolda uzun mesafe koşucu­ su bir atlet gibi koşmaya başladı. Daha henüz kimin dost, kimin düşman olduğunun da farkında bile değildi. Meydan hareketi gürılerinde bir­ kaç arkadaşının kendisini uyarmasına, hatta kendi göz­ leri ile bir takım hareketlere tanık olmasına rağmen, he­ nüz politikacı olmadığı için bunların sebeplerini bularru­ yor ve üzülüyordu. O kimsenin, milli bir mesele üzerin­ den çıkar sağlamak için başkalarını kötüleyebileceğini ya da yanlış bir iş yapabileceğini kabullenemiyordu. Ona göre, bu vatanda yaşayan herkes, önce vatan diye­ bilecek kadar öz veriliydi. O gürıkü Azerbaycan içinde, kendisini milli ve ma­ nevi duygularla besleyebilen, geliştiren bir ilim ve fikir adamı hüviyeti kazanan Sabir Bey, bu birikimlerinden 66


SABİR RÜSTEMHANU

milletinin de yararlanmasını istiyordu. Fakat, bu yapıda ve o karakterd� _ bir insanın politika yapması, aslında politik zemin için bir kazanç olmasına rağmen, çarkı tersine işleyen bir politika zemininde oldukça zordu. O yalan söylemeyi, aldatmayı, sövmeyi bilmezdi. Rı ı yüz­ den şartlar oluşuncaya kadar politikadan uzak durmuş­ tu. Çünkü o politik zemin, Sabir Beye uygun bir zemin değildi. O, beyefendi, saygılı, konuşmayı ve susmayı bi­ len, dürüst ve· ahlaklı insanın, o gün bir gayya kuyusunu andıran politikada yeri olmamalıydı. Peki, neden Sabir Bey, daha sonra bu gayya kuyusuna girdi ve bir daha hiç çıkmadı? Bu soruya birkaç cevap verilebilir; "Mille­ tini, kendinden ve çıkarlarından fazla sevmek ve benim­ semek" , "Komünist diktatörlüğün sonunu getirerek mil­ letini özgürlüğüne kawşturma isteği. " diyebiliriz. Çün­ kü, millete en büyük hizmeti gerçekleştirebilmenin yolu politakadan geçiyordu. Politika yapmadan hükumet ol­ mak, hükOmet olmadan da milete hizmet etmek müm­ kün değildi. Hele Sabir Bey gibi, milleti için büyük ide­ cilleri olan insanların, bu ideallerini gerçekleştirebilmele­ rinin tek yolu politika yapmaktan geçiyordu. Politika yapmadan ideallerin gerçekleşme şansı hiç yoktu. Bu­ nun yanında "Namussuzların at oynattığı politika mey­ danına namuslular da girmelidir. Çünkü, bu işi namu­ ssuzlara bırakırsak millete hizmet etmek mümkün ol­ maz" düşüncesinin de Sabir Beyin politika yapmasında önemli bir rol oynadığını zannediyorum. 67


HÜSEYİN AD/GÜZEL

Politikaya girer girmez Sabir Beyin üstlendiği mis­ yon, ak sakallık ve ara bulma olarak özetlenebilir. Vezi­ rov'la görüşmeye giden topluluğun içinde yer alması, halk cephesinin kurucular kurulunda bulunması, bağım­ sızlık beyannamesini hazırlayan gurubun üyesi olması, hep bu misyonun gereği olan işlerdendi. Bu işlerdeki başansı Sabir Beyi haklı olarak politikada yükseltirken, basamaklann üçer beşer çıkılması elbette bazılarını ra­ hatsız ediyordu. Fakat, o bu tür rahatsızlıkları fark etmi­ yor, etse bile aldırmıyor, bildiği gibi davranıyor ve "Siya­ set çirkin iştir, diyorlar. Siyasete çirkin niyetle gelenler için, siyaset çirkin iştir. Temiz adam en çirkin işin için­ de de temizliğini koruyabilir, hatta çirkinlikleri güzelliğe çevirebilir. " diye yazıyordu. Kendisinin bir politik bek­ lentisi ya da endişesi olmadığından, sadece milletine hizmet için bir görev yaptığından herkesi böyle kabul ediyordu. Aslında, daha sonralan başına olmadık işler açan, bu tarz kabul edişten doğan sıkıntılar olacaktı. Ama o, bu sıkıntıların başlangıç noktası olan küçük me­ seleri o günlerde halletseydi, üzerine gitseydi, bu tür sı­ kıntılarla belki karşılaşmayacak, ama misyonunu da kaybedecekti. Bugün Azerbaycan'da bir Sabir Rüstem­ hanlı gerçeği vasa, bu Sabir Beyin ilk ortaya çıktığı gün­ lerde sergilediği davranış biçiminden, hiç taviz verme­ mesinden kaynaklanan bir durumdur. Yani Sabir Bey, dün ne ise bugün de odur. Dosdoğru, zik zaklan olma­ yan bir yaşayış biçimi gerektiren bu karakter yapısı, el68


SABİR RÜSfEMHANLJ

bette bazen Sabir Beyi zor durumlarla karşı karşıya bı­ rakabilir. İşte Sahir Bey, o zor durumlarda dahi, tavize yanaşmaz ve olduğu gibi devam eder. Aslında bu özel­ lik, politika yapanlar için tartışılabilir. Çünkü, bizde ve yeni yeni demokrasiye geçmeye çalışan ülkelerde belir­ ginleşen politikacı tipine uygun düşmez. Politikacıyı yıp­ ratır, hatta politika sahnesinden silinmesine sebep ola­ bilir. Örnekleri çoktur. Buna rağmen Sabir Beyin doğ­ ruluğu ilke edinerek politika yapmaya çalışması , takdir edilecek bir davranıştır. "Aydın, kendi mesleğinin kulu, mücahidi ve feda­ isidir! . . Aydın kendini unutup başkalarını düşenen, kız­ gın demirin üstüne düşen su damlası gibi son nefesine kadar cızıltıyla yanan, buharlanıp yok olan! Aydın kötü­ lüğe, baskıya, zulme karşı duran, tek başına kalsa da da­ ima döğüşen en küçük ümide sarılan, her türlü baskı ve şiddete sabreden, doğru bildiği yolda derisinin soyulma­ sını, aç ve açık bırakılmasını iyi talih sayan . . . Halkının pervaneleri! Aydın, asırların zulmetini yarıp geçen, ce­ miyetin ve sözün peygamberi, Zerdüşt, Hazreti Muham­ med, Nizami, Nesimi, Futuli . . . Aydın olarak idealimii' böyledir. Ziyalı dendiğinde, asırlar boyu kendi inanç siste­ mine sığınan, hakkı araya araya dünyasını değişenlerin manevini, sabrını hatırlıyoruz. Mirze Celili, Sabiri, Üze­ yir Hacıbeyli'yi düşünüyoruz. "Azerbaycan Gazetesi-27 Nisan 1990 1 . " diyen, Sabir Rüstemhanlı'nın sözlerin69


HÜSEYİN AD/GÜZEL

de, aydın-politikacı olarak takdim ettiği politakacı tipi­ nin karakter yapısını bulmamüz mümkündür. Bu yapı Sabir Rüsternhanlı 'run ta kendisidir. Sabir Rüsternhanlı herşeyden önce bir aydındır. Yani düşünen bir insandır. Düşünen ve duygu yönü ağır basan insanlar, sevmeyi ve acımayı bilirler. Bazı insan­ lar, duygusallığın devlet hayatında yeri olmadığını söy­ lerler. Duygularıyla hereket eden yöneticilerin radikal kararlar alamayacaklannı, ülkenin bu yüzden zarar gö­ rebileceğini belirterek, rahmetli Elçibeyi buna örnek gösterirler. Bu düşüncenin sağlıklı olduğuna inanmıyo­ rum. Niçin sevmeyi ve acımayı bilen insanlar radikal ka­ rar alamasın? Buna ne engel olabilir? Radikal karar ala­ bilmek için ille de sevgisiz ve zalim mi olmak gerekir. Türkiye Cumhuriyeti başbakanlarından Bülent Ecevit'te duygusal bir insan ve aynı zamanda şairdi. Kıbrıs'a as­ ker çıkarma gibi çok radikal bir karan o almadı mı? Ya­ ni, insanın bir takım kararlar almasına duygulanrun en­ gel olması mümkündür. Ama bu sadece sade vatandaş için geçerlidir. Devlet ve milletin omuzlarına yüklediği sorumluluğu farkeden yöneticiler, her türlü karan rahat­ lıkla alıp uygulayabilirler. Bu konuda tereddüt etmenin bir mantığı olduğunu zannetmiyorum. Sabir Rüstem­ hanlı şair ve duygusal bir insanın devlet yönetmeye ta­ lip olmaması gerektiğini söyleyenlere "Sevmeyi ve acı­ mayı bilmeyenler devlet yönetmeye talip olmasınlar. Çünkü onlar halklarına, üzüntü, tasa ve kaygıdan başka 70


SABİR RÜSTE.MHANU

bir şey veremezler. "flalklannı zulüm altında inletirler ve bundan zevk alırlar. Bir Hitler, bir Stalin, bir Saddam sözlerimizin en büyük kanıtlarıdır" diyor. Sabir Rüstemhanlı 'da hepimiz gibi bir insan. Gü­ nahtan ve sevapları olan bir insan. Yakından baktığımız zaman Sabir Rüstemhanlı'nın hayatını sevapların üze­ rine kurduğunu kolayca görebiliriz. O, yardıma muhtaç kim olursa olsun, hiç düşünmeden yardıma koşar. Ya­ nında başkalarının, orada bulunmayan birinin aleyhine konuşulmasına kesinlikle izin vermez. Yani dedikoduyu tasvip etmez. Açık sözlü olduğu için, herşeyin açıkça konuşulmasını ister. Doğru ve dürüsttür. Dostlarını asla yan yolda bırakmaz. İyi bir aile reisi, iyi bir babadır. Bü­ tün insani vasıflarının yanında, zeki ve çalışkandır. Me­ seleleri analiz etmek yetisine sahiptir. Düşünmesini bi­ len, düşünmeden konuşmayan, istişareden hoşlanan yapısı, onun sentez kabiliyeti ile birleşince ortaya her zaman olumlu karar çıkar. Bir devlet adamında bulun­ ması gereken tüın vasıflan taşıyan Sabir Rüstemhanlı, politik kulvarda yürümeye devam ediyor. 1 992 yılında kurduğu "Vatandaş Hemreyliği Partisi"nin genel baş­ kanlığını başarıyla sürdürüyor. 200 yılında yapılan mil­ letvekilliği seçimlerinde partisini, % 6 'lık baraja rağmen Milli Meclise taşımış ve meclisi oluşturan dört siyası par­ tiden biri yapmıştır. Halen milletvekili olarak görev ya­ pıyor. Partisinin cumhurbaşkanı adayı olan Sabir Rüs­ temhanlı, 1988 yılında şartların zorlamasıyla girdiği po,


HÜSEYİN AD/GÜZEL

!itikada artık zirveyi hedefliyor. Onun istikrarlı çizgisi, aklı, kişiliği cumhurbaşkanlığı makamı için yeterli refe­ ranslardır. Halkının sevip saydığı bu kişiliğe sahnip çıka­ cağına ümidim yüksek. Çünkü, o halkını seviyor ve hal­ kına hizmet için çalışıyor. 2. POLİTİKACI SABİR RÜSTEMHANU 'YI

ETKİLEYEN FAKTÖRLER: İDEOLOJİSİ: Sabir Rüstemhanlı'nın yaşamı boyunca yazdıkları­ nı, yaptıklarını ve düşüncelerini eleştirilsel bir gözle ta­ radığımız zaman, ona hayat veren ideolojisini yakala­ mak kolay olur. Hemen her şiiri, yazısı ve ifade ettiği düşünceleri, vatan, millet, Türklük ve özgürlük temaları­ nı işler. O bir Türk çocuğudur. Bölünmelerden, dağılma­ lardan, birlik olamamanın sıkıntılarından son derece ra­ hatsızdır. "Azerbaycan devletçiliğini unutarak halkı ikti­ dar-muhalefet yanlısı olarak bölen separatçılara ceva­ bım şudur: Muhalefette, iktidarda; insanları birbirine dü­ şürmeden, yalnız_ halkın ve hakkın yolunda çalışır ve milli birliğe, gelişme ve kalkınmaya hizmet ederse, güç­ lü olur ve güçlü devletin yardımcı kanatlan olabilirler. " ''Bugün içine düştüğü felaketlerden, savaştan , ekono­ mik krizden, manevi düşkünlükten kurtwmanın tek yo­ lu vatandaş birliğidir. " Üzerinde doğduğu, yaşadığı, aile­ sinin ve dostlarının bulunduğu, atalarının eserleri ve mea.

72


SABİR RÜSTEMHANU

zarlarının olduğu topraklar onun vatanıdır. "Benim için, doğan güneşin yarattığı sevgi, ana sevgisi gibi ölçüsüz, mukayesiz, başlangıcı ve sonu olmayan bir mucizedir. Ömrün başlangıcı anasa, dünyanın başlangıcının da doğna güneş olduğunu sanmıştım; bütün sırların anah­ tarı da ordadır, diye düşünmüştüm. Bu çözülen yumağın ucu hani, bu tarih çayı hangi menbaadan başlar? İster iştemez yüzüm doğan güneşe çevrilir. İnsan ışıktan doğ­ muşsa, güneşin ardına düşüp gelmişse insanlık tarihinin ilk sayfası da oradadır. HEr zaman o ilk sayfaya can at­ mıştım. Güneş diliyle, güneş alfabesiyle yazılan bir kita­ bın benimle konuşacağına. bana sırlar vereceğine inan­ mışım. " Vatan topraklan üzerinde milletinin özgür ve mutlu yaşaması onun dileğidir. Bu dileğin gerçekleşme­ si uğrunda her türlü çabayı sarfeder ve fedakarlık yapar. Tarih, onun için, milletinin geçmişidir. Coğrafya, mille­ tinin yarattığı kültür ve medeniyettir. Bu yüzden tarihi ve coğrafyayı araştırır, öğrenir ve öğretir. Sosyoloji, mil­ letinin, millet olabilme sürecidir. Milletinin sosyal haya­ tının süzgecidir. Bu yüzden sosyoloji onun ilgi alanında­ dır. Milletinin tarihini, yaşadığı coğrayayı, etnik yapısını, sosyal hayatını, kültür ve medeniyetini anlamaya ve an­ latmaya özel bir dikkatle eğilir. Milletin şartların gereği bugün yaşamakla olduğu zelil duruma son derece üzü­ lür. Milletinin yeni nesline, içinde yaşadıkları durumun bir kader. olmadığını, tarihi, coğrafyayı, milletinin yarat­ bğı üstün medeniyeti ve kültürü tanık göstererek anlabr. 73


HÜSEYiN AD/GÜZEL

Onlara, yükselme ve yücelme şuuru vermeye çalışır. Milletinin, bu millet olmadığım örnekleriyle gösterir. Bu durumdan kurtulmanın yollanru bulmalanru ister. Kendi idarecilerimizin talkın talihine bigane kalmalanm, biz halkımızı bu duruma getiren geniş bir programın oluş­ ma parçalanndan biri gibi bakıyoruz. Düşmanlık ve dostluk cildinde. siyasi cildde, bu durum muhtel�f şekil­ lerle kendi işini yapar, fikri ve manevi yıkımlar, maske­ sini değiştirse de, mahiyetçe hiçbir zaman meydandan çekilmez; bir milli mahvetmek için, mevcut ve mümkün olan bütün vasıtalardan istifade eder. Halkın manevi kudreti ve müdrikliği, en zor şartlardan çıkarken, çare­ siz görünen vaziyetten kurtulmak için yol bulmakta or­ taya çıkar. " Bütün bunlar Sabir Rüstemhanlı' nın ideolojsini açığa vuran düşünceler ve eylemlerdir. Sabir Rüstem­ hanlı, mensubiyet şuuru taşıyan, vatanını ve milletini çok seven, tarihi, coğrafyayı, sosyolojiyi iyi bilen, mille­ tinin kültür ve medeniyetini araştıran, öğrendiklerini milletiyle paylaşan aydın bir TÜRKÇÜDÜR. Sabir Be­ yin ideolojisi TÜRKÇÜLÜKTÜR. Bu ideoloji kaynağını tarihin derinliklerniden alan her şeyiyle milli bir ideolo­ jidir. Her türlü yabancılaşmaya, güdümlülüğe ve sömür­ geciliğe karşıdır. Sömürme ve sömürülmeyi insan onu­ runa aykın bulur. Ona göre Türkçülük TIJRANCllJK ve AZERBAYCANUKTIR. Dünya Türklerinin siyasi birliği­ ni, ekonomik ve 'kültürel birlikteliğini sawnur. Her in.sa74


SABİR RÜSTEMHANU

nın bir dini olduğunu ve herkesin inandığı biçimde öz­ gür olarak ibadetini yapmasının bir insanlık hakkı oldu­ ğuna inanır. Ancak hiç bir dinin Türklüğün çıkarlarının önüne geçmesine izin vermez. Milli ekonomiyi, ülke zenginliklerinin eşit ve adil olarak millet tarafından pay­ laşılmasını temel düşünce olarak alır. Türklüğün yok edilmek istenen milli ve manevi değerlerine sahip çıkar, milli ve manevi değerlerin yaşaması, korunup güçlendi­ rilmesine yönelik çalışmalar yapar. Türkçülük; miletimizin hiç bitmeyen özgürlük ve mutluluk mücadelesinin itici gücü, moral unsurudur. Bir kere yükselen bayrağın bir daha yere inmeme mücade­ lesidir. Sabir Rüstemhanlı'nın hayatının manası olan ide­ olojisi Türkçülüğün ana çizgileriyle ifadesi budur. Sabir Bey gerek düşünceleriyle, gerek yazılanyla, gerek yap­ tığı işlerle bu ideolojinin gerçekleşmesi uğrunda açık olarak mücadele eden bir şahsiyettir. Ermeni meselesi, Karabağ, Güney-Kuzey Azerbaycanların birleşmesi, Azerbaycan'ın özgürlüğü, halkın mutlu yaşaması Sabir Beyin gündeliğinden hiç düşmeyen konulardır. O bu ko­ nuları dünya Türklüğünün meseleleri olarak göriir. Bu meseleler çözülmeden dünya Türklüğünün birliğinin oluşturulmasının mümkün olmadığını söyler. Gerçek amacının TURAN olduğunu açıkça beyan eder. 1990 yılından beri yazdıkları tam bir TÜRKÇÜLÜK programı gibidir. 75


HÜSEYiN MJIGÜ"ZEL

1 . Türkler dünyanın bütün dinlerine girdiler. Şa­ manizmden, Manihizme, Budizme, Hristiyanlığa, Yahu­ diliğe girip çıktılar. İslam da karar kıldılar. Türk bir o!wa­ nus gibi dünyadaki bütün felsefi, dini akımları öz koynu­ na almıştır. Bu durum Türk maneviyatının formalaşma­ sında önemli rol oynadı. 2. Biz doğulu kökümüzden kopamayız. Avrupalı­ laşma her zaman bir aldatmacadır. Yalnız bir kısım üst tabaka kendine göre Avrupalı olur, halk, yani kök ise doğuda kalır. Böylelikle milletin elitleri ile sade insanlar arasında düşmanlık ortaya çıkar. Yahut Avrupalı Türki­ ye ile doğulu Yakut, Kuzeyli Tatar ve Başkurt arasında ayrılık olur. Bu boyuttaki genişlikten ortaya çıkarı doğal farktan ortadan kaldırabilmek için genel ideoloji ve ma­ nevi bir program hazırlanmalıdır. 3. Atatürk'ün altın harflerle yazılması gereken sözleri her zaman kulağımızda olmalıdır. "Milli benliğini bulamayan milletler, başka milletlerin avı olur. " 4. Milli benlik ancak devlet ile korunur. Türkler kendi devlet kurma ananelerini yeniden ortaya çıkar­ malı ve yeni kurulan Türk devletlerini her araç ile koru­ malıdır. Bu işi ancak birlikte yapmak mümkündür. 5. Devletçiliği, devlet yöneticiliğini, ananelerimizi yeniden öğrenmeliyiz. Yapay, yabancı ideolojiler ve doğmatik usullerle milleti idare etmek ve mutlu etmek mümkün olmaz. 6. Batı demokrasisi, bazı hallerde sosyalizmin baş'

.

76


SABIR RÜSTEMHANU

ka bir çeşididir. Bizi felç durumuna getirecek. Milli psi­ koloji dikkate alınmalıdır. Biz Avrupa'nın eteğine yapı­ şırken dünya Türk'ün, Osmanlı İmparatorluğu'nun dev­ letçilik ve idare etrn� usullerini öğreniyor. Kendi büyük­ lüğümüzü bilmeyince, tarihimize, kendmize düşman gö­ züyle baktıkça, bizi felaketlerin beklediğini bileceğiz. 7. Türk devletlerinin kültür siyaseti hazırlanmalı­ dır. Bunu bir devletin yapması mümkün değildir. Bu yüzden iş bölümü yapılmalıdır. Hangi ülke, hangi kültür alarunı daha güzel korumuşsa·, o alanın merkezi olmalı­ dır. İlk olarak Türkiye'de , Azerbaycan'da, Özbekistan ve Tataristan'da ve başka Türk illerinde Türk tarihi, me­ deniyeti, sanatı, edebiyatı üzerine yapılan çalışmalar ge­ nelleştirilmelidir. Bununla bir Türk kültür bibliyografyası ortaya çıkanlabilir. Anadolu Türkçesi, bütün Türk cum­ huriyetlerinin ilköğretim okullarında herkese öğretilme� lidir. 8. Genel olarak ortak edebi bir dil yaratılmalıdır. Bu amaçla ortak dil merkezi kurulabilir. Ortak alfabeyi mutlaka yapmalıyız. Kültür ve medeniyet, alfabeye bağ­ lıdır. Alfabe işi siyasi bir iştir. Bu iş, mutlaka devlet hal­ letmelidir. Alfabe meselesini alimlere bırakmak doğru değildir. 9. Şubeleri bütün Türk cumhuriyetlerinde olan or­ tak ve tek bir Türk dünyası kültür merkezi mutlaka ku­ rulmalıdır. . 10. Büyük Türk ansiklopedisi mutlak hazırlanma77


HÜSEYİN ADIGÜ'ZEL

lıdır.

1 1 . Genel bir bilgi aktarım sistemi olmalıdır. Ortak gazete, dergi, televizyon kurulmalıdır. 12. Çin, Rus, Hind, Fars, Arap ve Avrupa ülkele­ rinden Türk medeniyetinin izleri araşbrılmalı ve ortaya çıkarılmalıdır. 13. Yurt dışındaki birçok Türk kültür dernekleri arasında ilişki kurulmalıdır. 14. Her derecedeki okullarımız için edebiyat, kül­ tür, tarih, coğrafya, ders kitapları, karşılaştırılmalı Türk dili sözlükleri , ilmi-medeni terminoloji sistemi hazırlan­ malıdır.

VATAN-MİllET SEVGİSİ: Vatan ve millet olgusu; "Bu Senin Halkındır" kita­ bında, Sabir Beyin düşüncelerinde bir insan topluluğu ya da bir toprak parçası gibi yer almaz. O, vatanı mü­ cerret bir toprak parçası olarak düşünmez. Vatan onun için milletinin üzerinde doğup büyüdüğü, üstün sanat ve kültür eserleriyle bezediği, acıyı ve tatlıyı birlikte yaşadı­ ğı, atalarının mezarlarının bulunduğu, bu sebeplerden dolayı manen ve madden Öağlı olduğu kutsal topraklar­ dır. Bu topraklar, milletinin varlık sebebidir. Milletinin özgürlüğünün ve geleceğinin teminatıdır. Değeri hiç bir şeyle ölçülemez. Hiçbir varlık sebebi onu fedayı mübah kılmaz. Aksine vatan uğruna ölünen bir değerdir. Bir 78


SABIR RÜSfEMHANU

bitmez, türkü, yükselen bir �vgi, boyutu ölçülemeyecek maddi ve manevi servet, kültürümüzün menbaı, ataları­ mızın kan bahası. . . Vatan. Sabir bey vatanını böyle gü­ rüyor ve ölümüne seviyor. Millet sadece bir insan topluluğu değil. Kan bağı ile bağlanmış homojen bir toplum. Vatanı yeşerten ana kaynak. Vatanı bezeyen kültür ve medeniyetin yaratıcı­ sı. İyilikleri, güzellikleri; --acılan, dertleri paylaşmasını bi­ len, ortak ağlayıp, ortak gülen, gerektiğinde bir gül bah­ çesine girercesine kara toprağa girebilen, milyonlarca fertten oluşmuş tek bir vücut. . . Cesur ve kahraman, in­ sanlığa örnek bir düzenin kurucusu, adil, hak ve adalet duygusu gelişmiş nizam-ı alem sahibi, sevmeyi, acıma­ yı, vermeyi bilen insan gibi insanların toplumu. Kılıncı maharetle kullanarak imparatorluklar kuran, imparator­ luklar yıkan, kalemi de kılıcı gibi kullanan, medeniyetler yaratan üstün bir ırk. Böyle özellikleri olan bir milletin içinde yaşadığı olumsuz tablo, Sabir Beyi üzer. "Geçmi­ şini bil, tanı, onunla öğün, ama gelecek için çalışmayı bırakma, yükselme ülkünü her zaman ve mekanda sür­ dür. İçinde yaşadığın karanlıklar seni korkutmasın. Sen asil ve kahraman bir ırkın ahvadısın. Cesaretle işine başla, bilimin aydınlığında ilerle, güneşin doğma vakti yakındır" diyen Sabir Rüstemhanlı, milletine duyduğu güveni yeni nesle aşdamaya çalışır. "Bu Senin Halkın­ dır" kitabında, hiç kimseden korkmadan bugün yaşanan olumsuzlukları dile getirir, kurtuluş yolunu gösterir ve 79


HÜSEYİN AD/GÜZEL

"Bu millet Allah'ın sevdiği millettir. Bu sevgiye layık ol, kendine güven ve milletin için çalış" der. Sabir Bey, hemen her yerde ve her zaman Azer­ baycan 'ın birleşmesi idealini gündeme getirir. Parçalan­ mış vatanın birleşmesi uğruna canını bile verebilir. Bu konuyu 1 989 yılında Azerbaycan gazetesinde şöyle di­ le getirir: "Bu yolda göğsüme mermi sıksalar da halkı­ mın menfaatinden dönen değilim. Hiçbir zaman halkı­ mın menfaatini bir kenara atarak yabancılarla anlaşma­ ya giden değilim. " Milletin bütün acılarını, milletin bölü­ nüp parçalanmasına bağlar. Birlik ve beraberlik içinde, vatanın da birleştirilebileceği fikrini taşır. Bu birleşmenin, dünya Türklüğünün birleşmesine örnek olacağını, uygun bir zemin oluşturacağını söyler. Türk'ün parça parça olmuş hali Sabir Beyi üzer. Bu parçalanmışlığı dış güçlerin yarattığını bilir, fakat içimizdeki gafletin buna çanak tuttuğunu da açık olarak gösterir: "Bir milleti par­ çalamak için ne kadar siyasi oyunlar düşünüyorlar? Bu­ rada Azerbaycanlıyız, Türkiye'de Azeri Türküyüz, İran'­ da Türküz, Irak'ta Türkmeniz, Afganistan'ta ise Avşanz, Terekemeyiz, Tatanz, Müslümanız. Her budağımıza bir ad vermişler. Bir halkın üç alfabesi var. 1 70 yıl boynu­ muzda oturanlar bir zaman yere inecekleri düşüncesini unutmuşlar. Hatta, eserat, mahkOmluk ve faicarun ebe­ di olabilmeyeceğini unutmuşlar. Ama her gecenin bir gündüzü olmalıdır. " Azerbaycan Gazetesi, 2 1 Aralık 1 989. 80

·


SABİR RÜSTEMHANLJ

ÖZGÜRLÜK DUYGUSU: Sabir Rüstemhanlı, zorla köleleştirilmiş bir toplu­ mun ferdi olduğunu bilen ender aydınlardan biridir. Kö­ lelik zincirinin kırılması, özgür bir milletin özgür bir fer­ di olarak yaşama isteği, Sabir Beyin inandığı doğruların temelini oluşturur. Bu yüzden Sabir Bey, özgürlüğe aşıktır. Ağacın dilediği.gibi büyümesi, kuşların diledikle­ ri gibi kanat çırpması, geniş masmavi gökyüzünde bu­ lutların diledikleri biçimde hareket etmeleri, Sabir Beyin özgürlük ateşinin damarlarında dolaşmasıyla ilgilidir. O, ağacı, kuşu, . bulutlan. kıskanır. Onlar gibi özgür olama­ manın yarattığı bedbinlik duygusu ruhunu sarar ve. ka­ ramsarlığa sebep olur. Fakat ümidini kaybetmez, özgür­ lüğün- bir gün mutlaka bu milletin hakkı olarak geleceği­ ne inanır. " Azadlık ve bağımsızlık hava gibi, su gibi mil­ letin doğal hakkıdır. Bugün çeşitli bahanelerle bizi Sov­ yet ittifakının kuyruğuna bağlayanlar, bağımsız yaşaya: bileceğimize şüphe tohumlan serpenler ne kadar engel çıkarırlarsa da, Azerbaycan bu yolu mutlaka geçecek­ tir. " Azerbaycan Gazetesi, 21 Aralık 1 989. Azerbaycan Milli Azatlık Hareketinin ilk üyelerin­ den biri olması, bu duygusunun yüksekliğiyle yakından ilgilidir. Azerbaycan Milli Azatlık Hareketi, önce yüre­ ğindeki karamsarlığı, daha sonra da esaretten duyduğu utancı yok etmiş, yepyeni bir Sabir Rüstemhanlı yarat­ nuşbr. Bir şair olarak daima gönlünde hissettiği özgür81


HÜSEYİN AD/GÜZEL

lük duygusu harekete katılmasıyla birlikte teoriden pra­ tiğe geçmiş ve ona özgürlüğün duyanılmaz hafifliğini tattırmıştır. Aynı Namık Kemal gibi; "Ne efsunkar imişsin ah, ey didarı hürriyet Esir-i aşkın olduk, gerçi kurtulduk esaretten "

diye haykırmıştı. Sabir Rüstemhanlı, özgür yaşamanın bir insarılık onuru olduğunu düşünür. Özgür olmayanlanr\ onursuz yaşadıklannı söyler. Bu yüzden tüm insarılann onurlu yaşama isteğini, özgür yaşamak olarak değerlendirir. Ona göre, özgürlük alınıp satılan bir mal değildir. Öz­ gürlüğün bahası altınla, gümüşle, parayla ölçülemez. Onun bahası ancak, kandır, candır. Bu düşünceler Sabir ' Rüstemhanlı yı milletinin talihi üzerinde çalışmaya ade.. ta mahkum eder. Afrika'nın tüm sömürgeleri, köle halk­ ları özgürlüklerine kavuşmuşken, dünya üzerinde hala 70 milyon Türk'ün esir olarak yaşaması Sabir Rüstem­ hanlı 'yı gönülden yaralar. İran' da yaşayan Türklerin, Rusya'da yaşayan Türklerin, Çin'de yaşayan Türklerin özgürlüklerine kavuşabilmeleri, insan onuruyla yaşabil­ meleri için tüm Türk dünyasını mücadeleye çağınr. İran'ı, Rusya'yı, Çin'i emperyalist emellerinden, baskıcı zihniyetlerinden, insarılık onurunu ayaklar altına aldıkla­ rından dolayı kınar ve lanetler. Türk birliğini, daha çok tüm Türklerin özgür ve mutlu yaşamalan için ister. "Türk varlığı ve Türk dünyası dikkate alınmadan dünyanın geleceğini düşünmek sadece aptallıktır. Bu 82


SABİH HÜSTEMHANU

mümkün değil. Dünya üzerinde geniş bir coğrafyaya yerleşen, dünya servetlerinin yarısına sahip olan Türk­ ler, dünya siyasi tarihinde yeri doldurulmayacak müstes­ na rol oynamıştır. Ve inanıyorum ki , 2 1 . yüzyılda bu rol daha da artacaktır. Son derece ciddi jeopolitik bir böl­ gede, Avrasya'nın kalbinde yerleşen , büyük tarih ve medeniyetin varisleri olan- Türk halklarının büyük ser­ vetlerini, insan potansiyelini dikkate almamak mümkün değildir. " Bu Senin Halkındır. Shf.665. "Dilde, fikirde, işte birlik" Sabir Rüstemhanlı'nın ideal olarak aldığı en önemli meselelerden biridir. Eser­ lerinde meseleyi derinlemesine inceler ve işler. Dil birli­ ğinin alfabe birliği ile sağlanacağına inanır. Fakat alfabe işinin ilim adamları tarafından değil, siyasiler tarafından çözülecek bir iş olduğunu söyler. Azerbaycan'daki ana­ yasa değişikliği sırasında, milliyetin tayini meselesinde ve milletin dili hususunda, millet meclisinde yaptığı ko­ nuşmalara rağmen , siyasi iradenin milliyeti-Azerbay­ canlı, dili- Azeri dili şeklinde anayasaya koymasına, her yerde ve zeminde itiraz etmiş, Azerbaycanlı diye bir mil­ let olmadığını, milletin adının Türk, dilinin de Türk dili olduğunu olanca gücü ile savunmuştur. "Bugün kendini "azerbaycan aydını" sayarak, kalanları Türkiye sever di­ ye düşünenlerin çoğunun Rus sever babalar, ı milleti, Rus imparatorluğunun kapısında dilenciye çevrimek, bütün tarihi köklerimizi baltalamak için derilerinden so­ yundular, kabuklanndan çıktılar. Ciltlerle kitap yazdılar. 83


HÜSEYiN MJIGÜZF.L

Rusu bizim atanuz saydılar. Dede Korkut ve Orhun Ye­ nisey abidelerimizi inkar ettiler. Camilerimizi yıktırıp, zi­ yaretgahlanmızı yasak ettiler, Arap alfabesi ile okuyup yazarları halk düşmanı ilan ettiler. Halkın milli varlığı, dili, tarihi, ananeleri ve alfabe­ si ile oynamak binlerce yıldan beri dünyanın her tarafın­ dan bilinen adı olduğunu bile bile onu yakıştırma adlar uydurmak asla affedilmez. " Bu Senin Halkındır. Shf.87 . Türk halkları arasındaki aynlıklann, birbirlerini an­ lamamaktan doğduğunu, öncelikle halledilmesi gereken meselenin ortak alfabe ve ortak dil olduğunu, bunun için de milletin mutlak surette kendi iktidarını kurması gerektiğini söylemiş ve bu uğurda çalışmalar yapmıştır. "Bu bölünmüşlük, parça parçalık bizim esas belamızdır" diyen Sabir Rüstemhanlı, birlik için yoğun çaba sarfe­ den aydınların başında yer alır.

Ç. DEMOKRATİK RF.JİME BAGUUK: Uzun yıllar içinde yaşadığı komünist dikkatörlü­ ğün, insan onuruna ve insan hak ve özgürlüklerine ne kadar ters olduğunu çok iyi bilen Sabir Rüstemhanlı, de­ mokratik rejime sıkı sıkıya bağlı bir �iyaset adanudır. Demokratik ortamın, ülkenin ilim ve fikir alanlarında gelişmesine en uygun ortamın yaratıcısı olması, doğuş­ tan özgürlüğe aşık olan Sabir Beyin, demokrasi ile çok kolay bağdaşmasını sağlamıştır. İnsanların düşündükleri­ ni özgür olarak her yerde ifade etmesi, ülkenin yöneti84


SABİR RÜSTEMHANU

mi ve geleceği hakkında fikirlerini söylemesi, demokra­

tik haklarını özgürce kullanması, polis baskısının olma­ ması, Sabir Beyin Sovyet döneminden beri hayalini süs­ leyen ortam olduğundan Sabir Bey, bunların gerçekleş­ mesi uğrundaki mücadelenin en önünde yer almıştır. "Bir ülkedeki insan haklan; ·söz ve yazı özgürlüğü sade­ ce başta oturanın, tek tek adamların iradesine bağlı ol­ sa, o cemiyeti kanunlar değil, ayn ayn gruplar idare eder, orada rahatlık hayaldir. Cehennemin benzerinde yaşadığını iyi bil." (Azerbaycan Gazetesi, 1 989.) Milli Azatlık Hareketi içerisinde yer alanların ortak amaçları özgürlüğün kazanılması isteğidir diyebiliriz. Bu ortak ül­ küye ayn ayn yollardan ulaşılabilir. Harekat içinde terö­ rist eylemlerden tutun da, dikkatörlük yanlısı, anarşi yanlısı, demokrasi yanlısı görüşler vardı. Sabir Bey, bu görüşlerin içinden demokratik yollan seçenlerden biriy­ di. "Bence, ruhu, ahlak kötülükle yoğrulmuş bir toplum­ da, polisiye tedbirlerle kötülüklerin yok edileceğine inanmak gülünç bir şeydir. Buna göre biz şimdi polisiye tedbirlere değil, demokrasiye ümit bağlamalıyız" . (Azer­ baycan Gazetesi, 1990.) Görevde olduğu yıllarda cep­ he yönetiminde de devamlı demokratik yollarla hareket etmeyi savundu. Bunun mücadelesini verdi. Başka yol­ lar isteyen arkadaşlarına "Bizim komünistlerden ne far­ kımız kalır? Yapbğımız mücadeleyi kendimiz inkar mı edelim?" şeklinde konuşarak, onları ikna etmeye çalış­ ması, onun demokrasiye olan inancının göstergelerin85


HÜSEYİN AD/GÜZEL

den sadece biridir. Ülkesinin ancak demokratik ortamda zoru başara­ cağına, kalkınma ve gelişmesini tamamlayacağına gö­ nülden inanan Sabir Rüstemhanlı, "Demokrasi, insan hukukuna, insan şeref ve haysiyetine en uygun idare şeklidir. Bundan vazgeçmemiz asla mümkün olamaz" diyerek, ülkesinin idare şeklinin mutlaka demokrasi için­ de aranması gerektiğini kesinlikle ifade etmiştir. İnandı­ ğı tüm değerlere, sonuna kadar sahip çıkan, ve o değer­ lerin toplum hayatına ha.kim olması uğrunda mücadele eden Sabir Rüstemhanlı, bu çerçeve içinde üç kimlikli olarak karşımıza çıkar. Fikir adamı, mücadele adamı ve uygulayıcı. Genelde demokratik usullerin yerleşmesi için mücadele verilen ülkelerde , fikir adamlan ürettikleri fi­ kirlerini açıklar, bu fikirlerin yerleşmesi için mücadeleyi başkalar,ı mücadele adamlan yapar ve kazanılan müca­ deleden sonra da başkalan uygulayıcılar, oluşan fikirleri toplum hayatına uygularlar. Sabir Rüstemhanlı, üç gru­ bun içinde yer alan ender şahsiyetlerden biridir. Yani Sabir Rüstemhanlı, fikir adamı olduğu kadar mücadele adamı , mücadele adamı olduğu kadar da bir uygulayıcı­ dır. Buna en çarpıcı örnek millet meclisinde yaptığı ko­ nuşmalardır. Mesela hakkında iyice düşünür, fikirleri üretir, bunlan meclise taşır, orada düşüncelerinin kabu­ lü için mücadele eder, konuşurken milletvekillerine de­ mokrasyi öğretir. Düşünürken fikir adamı, konuşurken mücadele adamı, ders verirken de tam bir uygulayıcıdır.

86


SABİR RÜSTEMHANLJ

Sabir Rüstemhanlı'nın bu özelliği onun toplum tarafın­ dan sevilmesini sağlar, fakat karşıtlarının da kıskançlığı­ nı çeker. Sabir Rüstemhanlı'nın demokrasiye olan bu bağlılığı Azerbaycan'ın antidemokratik yönetimi ve mil­ letvekilleri tarafından el�ştirilse de Sabir Bey, tuttuğu yolda yılmadan yürüyor. Kurduğu partisinin içinde de­ mokratik kuralların işlemesi için, bir genel başkan ola­ rak gerekeni yapıyor. "Biz demokrasi talep eden bir si­ yasi partiyiz. Öyle ise demokrasiyi önce kendi içimizde uygulamalıyız" sözleri Sabir Rüstemhanlı 'ya aittir.

87


HÜSEYİN AD/Glf!.EL

2. SABİR RÜSTEMHANU'NIN İDEOLOJİSİNİ OLUŞTURAN ETMENLER:

SOVYETLERİN ETKİSİ: Sabir Rüstemhanlı bir sanatçı ve düşünür ve poli­ tikacıdır. Sanatının kendi koyduğu ölçüler içerisinde ge­ lişmesi ve inandığı doğrultuda yürümesi gerekir. Sanat­ çılığa soyunduğu zaman karşısında rejimi ve onun insaf­ sız sansüıiinü bulan Sabir Rüstemhanlı, rejime karşı ilk soğukluğu yaşar. Sovyet sistemi, onun sanatının önüne büyük ve aşılması imkansız dev bir set olarak çıkar. "Sı­ nırlar var orada! Şer var, zulmet var. Koyun ağ�ına ben­ zer bir çeperin içindeyim. Gözümün ışığıyla, yüreğimin ateşiyle eritmeliyim bu sınır hatlarını, sınır hatlarını" . (Ömür Kitabı, shf, 188.) Önüne çıkarılan bu set, onun inandığı bazı değerleri sorgulamaya başlamasına sebep olur. Kişisel özgürlüğün rejim tarafından engellendiği­ nin, elinden alındığının farkına varır. Ve gönlünde reji­ me karşı bir muhalefet başlar. Ve Yazar. "Bizim müca­ delemiz tek Karabağla bağlı değil, bu Azerbaycan'a ba­ ğımsızlığını kazandıracak bir mücadeledir". (Azerbaycan Gazetesi, 1 989.) Rejime karşı başlattığı muhalefet, onu yeni arayışlara ve düşüncelere sevk eder. Rejimin üze­ rinde konuşulmasını istemediği hemen her konu onun cazibe alanına girer. Tarih, coğrafya araştırmaları bu sa­ yede başlar. Ülkesinin her karış toprağını gezer. Milletia.

88


SABIR RÜSTEMHANU

ve onun tarih boyunca yarattığı kültür ve medeniyeti yakından tanır. Ve milletine, vatanına karşı içinde derin bir sevgi duyar. Sembollerle de olsa bunları şiirlerinde aksettirmeye başlar.İstediği gibi söyleyememenin sıkın­ bsı, özgürlük özlemini artıiır. Rejimin değişmesi isteğine kadar çeşitli düşünceler beyninde yer eder. Böylece Sovyet rejimi, Sabir Rüstemhanlı'nın ideolojisinin oluş­ masına hiç farkında bile olmadan yardım eder. O devir­ lerde yazdığı şirilerde Sabir Rüstemhanlı'nın düşüncele­ rinde merhale merhale oluşan değişiklikleri koylıkla fark edebiliriz. "Gence Kapısı" ve "Kan Yaddaşı" kitapların­ daki şiirleri incelediğimiz zaman, düşüncelerimizin doğ­ ruluğunu gösteren birçok şiirin varlığına tanık oluruz. Bu değişimin temel nedeni, özgürlükleri kısıtlayan re­ jimdi. Rejimin halkına reva gördüğü yaşam biçimi, tari­ hine, diline, edebiyatına, milli ve manevi değerlerine, kültür ve medeniyetine bakış tarzı, düşünen bir insan olarak Sabir Rüstemhanlı ' yı rahatsız ediyordu. Rahat­ sızlığın ortadan kaldırılması ise bu şartlarda imkansızdı. Düşüncelerinin yenilenmesi, yeni fikirlerin yayılması ile mümkün olduğundan, rejim bunlara izin vermediği için değişim mümkün değildi. Durumu iyi kavrayan Sabir Rüstemhanlı, değişim için rejimin değişmesinin temel olduğunu anladı. Bu tarihten itibaren de rejime muhalif oldu. Milli Azatlık Hareketi'nin başlamasıyla Sabir Be­ yin hareketin içine tereddütsüzce girmesi boşa değildi. ni

89


HÜSEYİN ADIGÜ'ZEL

O uzun yıllar boyunca bu işe kendisini hazırlamıştı. Ha­ reket başladığında hazırlıklı olduğundan hemen hareka­ ta katılması ve lider duruma geçmesi, onun bu işe ne kadar hazır olduğunun göstergesidir. Gençler, onun şiir ve insani düşüncelerinin etkisi altında kalıp, harekete gönüllü katılıyorlardı. Sovyet sistemi, baskıcı ve yasakçı özelliği ile Sabir Rüstemhanlı' nın fikir cephesinin oluşması ve gelişme­ sinde önemli bir katkı sağlamıştır diyebiliriz. Sistemin bu baskıcı ve yasakçı cephesi olmasaydı, belki de Sabir Rüstemhanlı siyasi meselelere fazla ilgi duymayacak, büyük bir şair ve yazar olarak 20. yüzyıl Azerbaycan edebiyatı içerisinde kalacaktı. Onu araştırmaya, incele­ meye sevk eden sistemin kendisiydi. Sistemin içerisin­ de, kendi kendini yetiştirerek sistemi sorgulayan insan sayısının az olması, rejimin bu konuya özel önem ver­ mesini engellediği için ya da sistem, düşüncelere hakim olamadığından Sabir Rüstemhanlı sistemin içerisinde, bir rejim muhalifi olarak kendini yetiştirmesini bildi. b. ERMENİ MESELESİ: Azerbaycan halkının çok büyük bir kısmı, Ermeni­ lerin Azerbaycan halkına büyük düşmanlık yaptıklarını bilir. Çarlık Rusyası döneminden beri Kafkasya'da Azer­ baycan' ın aleyhine büyüyen ve gelişen Ermenistan Sov­ yetler döneminde bir devlet olarak ortaya çıkbktan son­ ra da bu politikasından asla vaz geçmedi. Rusların bas90


SABIR RÜSTEMHANU

kısı ve isteği ile Azerbaycan'ın Zengezur bölgesini sa­ vaşsız ele geçiren Ermeniler; 1 9 1 5-1 9 1 8 yılları arasın­ da Azerbaycan' a ve Nahcıvan 'a saldınlarda bulunmuş­ lar, Bakü'yü ele geçirmişler, ancak Kafkasya ordusu ile Azerbaycan' a yardıma koşan Nuri Paşa ve askerleri sa­ yesinde durdurulmuş, Azerbaycan topraklarından çıka­ rılabilmiştir. Denilebilir ki, Azerbaycan'daki her evden Ermeriiler tarafından öldürülen bir şehit çıkmıştır. Bu durum Azerbaycan halkının Ermenileri düşman olarak görmesinin önemli sebeplerinden biridir. Sovyet imparatorluğunun çatırdamaya başladığı yıllarda Ruslardan destek alan Ermeniler, yeniden Azer­ baycan topraklarına saldınya geçtiler. İlk etapta, kadim bir Türk yurdu olan Karabağ'ı işgal ettiler. Erivan'da ve Karabağ'da yaşayan Azerbaycanlıları ülkelerinden kov­ dular. Daha sonra Azerbaycan' ın topraklarına saldırma­ ya devam ettiler. Hocalı, Şuşa, Kelbeçer, Laçi, Fuzuli ve Ağdan şehirlerini aldılar ve toplu katliamlar yaptılar. Bu halkta Ermenilere karşı milli bir infial oluştu. Karabağ' dan ve diğer bölgelerden hergün gelen işgal ve ölüm haberleri Bakü'yü harekete geçirdi . Halkta uyanan bu milli şuurun öncüleri yine aydın­ lar oldu. Sabir Rüstemhanlı da, bu aydınlardan biri ola­ rak, Ermeni meselesinin tüm boyutlarını gazete ve der­ gilere yazdığı yazılarla halka anlatmaya çalıştı. Ömür Ki­ tabı'nda Türk tarihini sahteleştiren ermeni yazarlarına sert ve belgelere dayalı cevaplar verdi. Taşnak çetecile·

91


HÜSEYİN ADIGÜ'ZEL

ri, kitabın tesirinden korktular. Kitabı toptan satın ala­ rak yaktılar. Belki de hiç kimse farkında olmadan, Er­ meni saldırılan artınca mensubiyetini hatırladı. Türklük bir şuur olarak yayıldı. Çünkü Ermeni ve Rus birlikte Türklere saldırıyordu. Durumu fark edenler, Türk olduk­ lan için saldınya uğradıklannın bilincinde olanlar, Türk­ lük şuurunun yerleşmesine yönelik çalışmalar yapmaya başladılar. Yetmiş yıl hiç kr.: nuşulmayan Türklük, Türk­ çülük, Türklerin meseleleri, Türk birliği gibi konular gündeme oturdu. Kafkas ordusu, Nuri Paşa, Türkiye hatırlandı. Elbette ortam Türkçülüğü ön plana çıkardı. Araştırmalar, incelemeler başladı. Sabir Rüstemhanlı, şuurlu bir insan olarak konuyu eğildi. O zaten Türklüğünün bilincinde ve farkındaydı. Meseleye daha geniş açıdan baktı. Ermenistan'ın sade­ ce Azerbaycan'ın değil, tüm Türklüğün düşmanı oldu­ ğunu farketti. Bütün eserlerinde bunu vurguladı. Konu­ ya büyük hassasiyet gösterdi. Saldırıya uğrayan bölgele­ ri gezdi. Halkla toplantılar yaptı. Yaklaşan tehlikeyi ha­ ber verdi. Dünya kamuoyunu aydınlatmayı hedefleyen kitaplar yazdı. Konferanslar verdi. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 1988'lı yıllarda baş­ layan Ermeni saldırılan, artarak sürdürülmeseydi, Az.er­ baycan halkında özellikle aydınlar arasında Türklük şu­ urunun uyandınlması ve halkın Az.erbaycan Halk Cep­ hesi 'nde bu kadar kolay toplanması mümkün olamazdı.

92


SABİR RÜSTEMHANU

SABİR RÜSTEMHANU'NIN TEMEL FİKİR VE GÖRÜŞLERİ: Politikaya soyunmuş her insanın, devletini ve mil­ letini ilgilendiren bazı temel konularda değişmeyecek fi­ kirleri, görüşleri vardır. Mesela; devlet, millet, din, yöne­ tim şekli gibi. Sabir Rüstemhanlı da bu devlet adamla­ rından biridir. Onun da sözünü ettiğmiz konularda gö­ rüşleri ve fikirlerinin olması gayet doğaldır. Sabir Rüs­ temhanlı 'ya göre devlet nedir? Ne gibi özellikler taşıma­ lıdır? Görevleri nelerdir? Millet nedir? Din nedir? Dinin toplum hayabndaki rolü ne olmalıdır? Özgürlük ne ifa­ de eder? Milletler nasıl özgür olur? Sabir Rüstemhanlı demokrasiye nasıl bakıyor? gibi sorulara kendisi cevap veriyor.

DEVLET: İnsan topluluklarının oluşturduğu en . organize güç olan devlet Sabir Rüstemhanlı 'ya göre; kutsal ve yüce bir değerdir. Bu kutsallığı ve yüceliği mil­ let verir. Millet devletin asli kurucu unsurudur. Bu yüz­ den devlet, organize güç olarak, milleti her türlü iç ve dış saldırıdan korumakla yükümlüdür. Milletin özgür bir ortamda sağlıklı ve iyi yetiştirilmesi devletin görevidir. Özgür ortamı da devlet yarabr. Devlet milletine karşı adil olmalıdır. Problemleri hakka ve hukuka uygun çöz­ melidir. Milletini hak ve adalet kuralları çerçevesinde yö93


HÜSEYİN ADIGÜ'ZEL

netmeli, haksızlıklara ve adaletsizliğe kesinlikle yer ver­ memelidir. "Küçücük Azerbaycan'ı anlı şanlı, her za­ man koruyucusu olan, ışıklı bir eve çevirmek mümkün­ dür. Ama bunun olması için devletin kendine has bir idari sistemi olmalıdır. Şimdilerde ise vatanın adı herke­ sin, tadı ise ufak bir gurubundur. Böyle adaletsizlik en mukaddes varlıklarında değerini ayaklar altına almaya neden olur, hatta vatamda, ·vatandaşlan da" Vatandaş Hemreyliği Gazetesi, 1 998. diyen yazan Sabir Beye gö­ re; devlet herkesin iyi eğitim alması ve tüm sağlık hiz­ metlerinden yararlanması için gereken tedbirleri almalı­ dır. Milletin, huzurlu ve mutlu bir hayat sürmesi için uy­ gun şartlan hazırlamalıdır. "Devlet demokratik olmalı, hukuka bağlı ve huku­ kun üstünlüğünü ilke olarak benimsemelidir. Vatandaş­ larının her türlü insan hak ve özgürlüklerinden yararlan­ masına zemin hazırlayan bir yapıda olmalıdır. Vatandaş­ larım seven şefkatle kucaklayan, kanunlara uymayanla­ ra demir yumruğunu indiren özelliğe sahip olmalıdır. Yurt savunmasına her şeyin üstünde değer vermelidir. Ülkenin tüm zenginliklerine sahip çıkmalı, kaynakların tümünü vatandaşlarıyla paylaşmasını bilmelidir. "Devle­ tin kuruluş sisteminden başka Azerbaycan'ın tüm idari mekanizmaları değiştirilmeli, çağdaşlaştınlmalıdır. Çün­ kü, şu andaki devletin kurumlan eski Sovyetler Birli­ ği 'nden kalma kurumlardır. Bu halka ve idare edilmeye büyük zorluklar çıkarmaktadır. Halbuki Azerbaycan' ı 94


SABİR RÜSTEMHANU

kolay idare edebilmenin çağdaş yollan vardır. " (Üç Nok­ ta Gazetesi, 2000.) Ülke ekonomisini milli kaygılan göz önüne alarak oluşturmalı, özellikle istihdam yaratıcı yatınmlara yönel­ melidir. Her alanda üretim teşvik edilmeli ihracat için her türlü kolaylık sağlanmalıdır. Gelecek kuşaklann iyi ve sağlıklı yetişmesine yö­ nelik tedbirleri ne pahasına olursa olsun hayata geçir­ meli, eğitim ve sağlığa en büyük kaynağı ayırmalıdır. Eğitim ülke gerçeklerine uygun olarak düzenlenmeli, milli olmalı ve çağdaş bilim eğitimin temelini oluşturma­ lıdır. Genel olarak devlet, vatandaşını seven ve koru­ yan, adil, hırsızlığa, yolsuzluğa yer vermeyen, iç ve dış güvenliği sağlayan, eğitim ve sağlık alanlannda en iyiyi veren, ülkenin kaynaklannı ülke yaranna kullanan, di­ ğer devletlerle karşılıkl ıçıkar ve saygı esasında ilişki ku­ ran, vatandaşlarına insan hak ve özgürlüklerini sağlayın ve onları koruyan bir yapıda olmalıdır. Devlet insan de­ ğildir. Devlete hayatiyeti o ülkenin insanlan verir. Bu açıdan baktığımız zaman, iyi devletin iyi vatandaşla or­ taya çıkacağını söyleyebiliriz. Bu yüzden öncelik iyi va­ tandaş yetiştirmeye verilmelidir.

MİU.ET: Vatan denilen coğrafyada yaşayan ve

aralarında kan, dil, kültür, medeniyet, tarih birliği bulu­ nan insan topluluğuna millet diyoruz. Yalnız bu tanıma 95


HÜSEYiN ADIGÜZEL

uymayan ya da birlikteliği sağlayan değerlerden birkaçı­ nı taşımayan, ama aynı coğrafyada yaşayan insanlara da millet denebilir. Amerika Birleşik Devletleri'nde oldu­ ğu gibi. Orada çeşitli milletten ve ırktan insanlar yaşar. Onlarda, dil, din, kan, kültür birlikteliği bulmak müm­ kün değil. Onları birleştiren değer Amerikalı olmaktır. Bu yüzden milleti tek bir tanımla vermek oldukça zor­ dur. Biz Türk miletine mensubuz. Çok eski ve çok bü­ yük bir tarihimiz var. Büyük imparatorluklar ve medeni­ yetler kurmuşuz. Anavatanımız Türkistan'dır. Oradan çeşitli sebeplerle dünyanın dört bir tarafına dağılmış ve gittiğimiz her yere medeniyetimizi de götürmüşüz. Dün­ ya tarihine yön vermiş ve hükrnetrnişiz. Büyük bir me­ deniyetin ve kültürün sahibiyiz. Matematik, fizik, coğ­ rafya, tıp gibi bilim alarılannda dünya çapında bilim adamları yetiştirmişiz. İnsarılığa hizmet etmişiz. İnsanlı­ ğın ancak 2 1 . yüzyılda o da tam olarak benimseyeme­ diği insan hak ve özgürlüklerini, yönettiğimiz topraklar üzerinde yaşayan tüm milletlere vermişiz. Hiç kimseyi, dilini, dinini, örf ve adetlerini değiştirmey zorlamamış, aksine herkesin kendi ana dilinde konuşmasına, kendi dini inançları doğrultusunda serbest.çe ibaret etmesine örf, adet ve geleneklerine göre yaşamasına izin vermi­ şiz. Milletimiz; imparatorluklar kuran, yüksek kültür ve medeniyet sahibi, insan hak ve özgürlüklerine saygılı 96


SABİR RÜSTEMHANLI

büyük bir millettir. Ben de böyle bir millete mensup ol­ maktan şeref duyuyorum:Bugün milletimiz büyük bir fadanın içinde yaşıyor. 200 milyonluk nüfusumuzun 130 milyonunun devleti var. Onlar özgür yaşıyorlar. 70 milyon insanımız hala esir olarak yaşıyor. Dünya üzerinde 70 milyonu esir ola­ rak yaşayan başka bir millet yoktur. Bu durum insanlı­ ğın yüz karasıdır. Ana yurdumuzun bir bölümü işgal al­ tındadır. Çin Devleti, Doğu Türkistan'ı işgal etmiş ve orada yaşayan 30 milyon soydaşımızı asimile etmeye uğraşıyor. İran'ın Fars rejimi, Güney Azerbaycan'da 30 milyon soydaşımıza hayat hakkı tanımıyor. Rusya Fe­ derasyonu, Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Irak toprakların da yaşayan 1 O milyon Türk, kimliklerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bütün bu gerçek­ ler Türk milletinin gerçeğidir. Hatta insanlığın gerçeği­ _ dir. Bugün insan haklan diye bağıran milletlerin, bu tab­ lo karşısında sesleri bile çıkmıyor. Azerbaycan' ın top­ raklarının % 20 'si Ermeniler tarafından işgal edildiği halde, dünya bunu sadece seyrediyor. Ama Türkiye'yi Kıbns'ta işgalci olarak görüyor, adadan çekilmesini isti­ yor. Biz bütün bu yanlı uygulamaları dikatle izlemeliyiz. Özellikle milletimize karşı oluşturulmuş tehditleri çok dikkatli bir şekilde incelemeli ve anlamalıyız. Unutma­ malıyız ki, içinde yaşadığımız devir milletler mücadelesi devridir. Kim güçlü olursa o ayakta kalacaktır. Bugün bütün dünya birleşme, bütünleşme çabala97


HÜSEYiN AD/GÜZEL

n içindedir. Bizim bundan ayn kalmamız mümkün değil. Öncelikle kendi birliğimizi kurmalıyız. Bugün dünya üzerinde yedi özgür, bağımsız Türk devleti var. Egemen­ lik haklannd saygılı bir biçimde, ekonomik ve sosyal içe­ rikli bir Türk birliği mutlaka kurulmalıdır. Bu konuda çı­ kan çatlak seslere asla bakmamak lazımdır. Bir Arap .

r

Birliği, Slav Birliği, lngiliz Milletler Topluluğu klırulurken kimse sesini çıkarmıyor. Fakat biz bir Türk birliğinden bahsedince kıyamet kopuyor. Bunu anlamak mümkün değil. Bunu hangi mantıkla izah edersiniz? Bu yüzden kim ne derse desin deyip, bu birliği kurmamız gerekir. Kimseden çekinecek ve korkacak bir durumumuz yok. Yalnız burada bir konuyu da açıkça belirtmek gerekiyor. Bana göre bu birliğin kurulmasının önündeki en büyük engel, yeni kurulan Türk cumhuriyetlerinin başında bu­ lunan komürıist kafalı yöneticilerdir. Onlar gitmediği müddetçe bu birlik biraz hayal gibi görünüyor. Milletimizin büyük bir kısmı bugün insan gibi yaşa·· ma şartlarının asgarisine bile sahip olamadan yaşıyor. Fakirlik, cehalet, sefalet her tarafı sarnuş durumda. Ye­ ni Türk cumhuriyetleri zengin kaynaklara sahip olmala� nna rağmen, halkları fakirlik ve sefalet içinde yaşıyor. İnsan haklarının bir kısnuna sahip olmalarına rağmen hür değiller. Yani ülkeler iyi yönetilmedikleri için, gelir­ ler adil dağıtılmadığı için, her türlü hak

ve

özgürlük kı­

sıtlandığı için, ülke vatandaşlan iyi ve mutlu yaşayamı­ yor. Fakir ve çaresiz, geleceğe ait bir arzulan

98

bile yok.


SABİR RÜSTEMHANU

Bu durum mutlaka düzeltilmelidir. Yöneticiler en kısa zamanda demokratik bir yolla görevden uzaklaştınlmalı ve demokrat yöneticiler gelmelidir. "Kendimi milin edaallerin taşıyıcılarından sayıyo­ rum. Hakimiyete de düşündüklerimi gerçekleştirmek, devlet ideolojisi ile milli ideolojiyi son derece yakınlaştır­ mak için gelmek istiyorum. " (Halk Cephesi Gazetesi, 19.02.2002) . Bütün bu karamsar tabloya rağmen ben milletim­ den ümitliyim. Çünkü benim milletim, büyük ve asil bir millettir. Çaresizlikten çare üretebilecek yapıya sahiptir. Ve bu yüzden gelecek Türk milletinin olacaktır diyorum. Biz, bu birliği kuracağız ve milletimizi, dünyanın en ge­ lişmiş devletlerinde yaşayan insanların düzeyine çıkara­ cağız. Çünkü bu millet buna layıktır. Yeter ki, iyi yöne­ tilsin. "Düzme yollanma copur taşlan Seslesem dikeler dağ kardaşlanm İstesem tarihi bir de başlaram Ben durkan zamandan bezen milletem Bu şeytan çoruçeni durmadan fırla, Özünü hesaba vur da sıfırla, Benim barmağımda güya fırfıra Gün boyu, ay boyu esen milletem" . .

DİN: Benim milletim bağnaz bir dini yapıya sahip değildir. Tarih boyunca bir çok dinlerden geçmesi bu99


HÜSEYİN AD/GÜl.El

nun en bariz göstergesidir. Bugün, Müslüman, Hristi­ yan, Yahudi, Budist, Şamanist olan birçok Türk boyu vardır. Ben Müslümanım. Ama diğer boylar Müslüman değildir diye onlan dışlayamam. Onlan sevgiyle bağrı­ ma basanın. Aynı şekilde, Müslümanların içinde Sünni­ ler, Şialar var. Onlan da ayırmam, her ikisini de bağrı­ ma basanın. Yani, herkesin dini kendine, inancı kendi­ ne diye düşünüyorum. Tüm insanların inançtan doğrul­ tusunda serbestçe ibadet edebilmelerini isterim. Ama şunu açıkça belirtmeliyim; hiçbir din, benim miletimin çıkarlarının önüne geçemez. Burada da esas olan mille­ timdir. Önceliğim her zaman milletimden yanadır. Dünya Türklüğünün büyük bir kısmı İslam dinine mensuptur. Bu yüzden, ben Müslümanlığı milli kimliği­ min bir parçası olarak görüyorum. Milletimin Müslü­ man karakterinin özenle, dikkatle korunması gerektiği­ ne inanıyorum. İslam dinine yapılan saldınlan, Türklü­ �e yapılmış olarak algılıyorum. Onlarla mücadele etme­ yi de bir görev sayıyorum. Bunu kimse yanlış anlama­ sın. Bir kere daha tekrar ediyorum. Hiçbir din, milleti­ min, Türklüğün çıkarlarının önüne geçemez. İslam bir­ liğinden önce beni Türk birliği ilgilendirir. Devlette din birbirinin işine karşımaz, fakat birbiri­ ne muhtaçtır. Kılınçla, kın gibi . kKılıncı kın korur, lakin kılınç onu kesebilmez. Din ile devlet birbirini böyle ta­ mamlamalıdır. Devlet her dine aynı mesafede olmalıdır. Vatandaşlarının hangi dinden olursa olsun, dininin ge100


SABİR RÜSTEMHANLJ

rektirdiği ibaretleri serbestçe yapmasına uygun zemini hazırlamalıdır. Yani devlet laik olmalıdır. Dinin insan ha­ yatındaki önemini anlıyor ve takdir ediyorum. Bu çok önemli manevi değerin, bir takım kişilerin elinde bir si­ lah olmasını devlet mutlaka önlemelidir. Din adamı ye­ tiştiren kurumlar bu yüzden devlet tarafından açılmalı ve denetlenmelidir. Dinsiz toplum olmayacağı gerçeğinden hareket ederek, vatandaşların dini ihtiyaçları devlet ta­ rafından karşılanmalı, devlet vatandaşlarının dini haya­ tına müdahale etmemelidir. Dinin, toplumda sevgiyi, barışı, dostluğu, kardeşliği, yardımlaşmayı, iyi ahlakı öğ­ rettiği, toplumun mutluluğu için bu değerlerin öğrenil­ mesinin şart olduğu hiç hatırdan çıkarilmamalıdır. Ya­ saklarla, baskıyla dinin ortadan· kalkmayacağı, kaldırıla­ mayacağı, 70 yıllık komünist devlet uygulamalarıyla açık olarak görülmüştür. Bu yüzden devlet, yasaklayıcı, baskıcı olmamalı, vatandaşlarına serbestçe, inandıkları biçimde yaşama ve ibadet etme özgürlüğünü sağlamalı ve şefkatle davranmalıdır. Devlet, bu şekilde vatandaşı­ nı devletine ısındırır ve devlet ile millet bölünmez bir bü­ tün haline gelir. Din, vazgeçemeyeceğimiz manevi değerlerimiz­ den biri, birincisidir. Dinimizi, halkımızın en güzel şekil­ de öğrenmesine uygun ortamı yaratmak ve vicdan hür­ riyetini korumak devletin görevidir. Bu görev iyi yerine getirilmezse, ortalık sahte, yobaz din adamlarıyla dolar ve devletin geleceği tehlikeye düşer. Devlet, bu çeşit 101


HÜSEYİN ADIGÜZEL

adamlara meydanı bırakmamalıdır. Yoksa irtica büyük bir tehlike olarak ortaya çıkar. Bunu önlemenin tek yo­ lu, dinin halka en iyi şekilde öğretilmesidir. Devlet "Ben laikim" diyerek din öğretiminden kaçamaz. Dini boşla­ yamaz. Laiklik dinsizlik demek değildir. Bunu göz önü­ ne alarak devlet, dinini vatandaşına öğretmekle yüküm­ lüdür.

Ç. ÖZGÜRLÜK: Her türlü ilişkilerinde devletin özgür olması, olmazsa olmaz ilk şartıdır. Devlet, bağım­ sız olmanın bütün imkanlarından yararlanmalıdır. Mille­ tinin çıkarları doğrultusunda, her türlü adımı atabilmeli, milletinin çıkarlarını her zemin ve şartta koruyabilme azim ve kararlılığını gösterebilmelidir. Bir devletin bu şe­ kilde davranabilmesi ancak bağımsızlıkla mümkündür. Bağımsızlık, dünyadan soyutlanmak, tek başına kalmak anlamı taşımaz. Hızla değişen ve gelişen dünyada, ba­ ğımsız bir ülke olarak, bu değişimlerin ve gelişmenin ge­ risinde kalmak sadece acı ve gözyaşı getirir. Bu yüzden dünya devletleri ile karşılıklı haklara saygılı olarak ilişki­ ler kurulmalı ve bu ilişkilerin geliştirilmesine çalışılmalı­ dır. Kurulacak ilişkilerde, ilişki kurulacak devletin Az.er­ baycan' a bakış açısı çok önemlidir. Az.erbaycan'ın top­ rak bütünlüğüne saygılı olan, bağımsızlığına saygı duyan ve iyi ilişkiler kurmanın önemini bilen ülkeler, kuracağı­ mız ilişkilerde önceliği olan ülkeler olacaktır. Ülkemizin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü yok etmiyi düşil102


SABİR RÜSTEMHANU

nen ülkelerle elbette onlann anladığı dille konuşmak du­ rumundayız. Başka türlü bir davranış bizi tehlikeye atar. Bugün Azerbaycan büyük güçlerin, uluslararası kuwutlerin karşısında adım adım geriye çekilse, her işi dış ülkelerin diktesiyle yapsa, o zaman Azerbaycan öz­ gür bir devlet sayılmaz. Durum böyle olursa biz eski SSCB'den kopup, Azerbaycan'ın bağımsızlık hattını ne­ den kabul ettik. " (Vatandaş Hemreyliği Gazetesi, 15, 2 1 .06. 2003)

Özgür, bağımsız bir devletin en önemli görevi va­ tandaşlarının da özgür olmasını sağlayacak ortamı oluş­ turmasıdır. Bağımsız devletin bağımlı vatandaşlan ol­ maz. Devlet, sistemini hukuk ile · kurmalıdır. Hukukun üstünlüğü fikri, vatandaşın özgür olmasının temel şartı­ dır. Kurulacak hukuk düzeni, vatandaşlan devletin karşı­ sında eşit konuma getirecektir. Devlet, vatandaşının hak ve özgürlüklerini kısıtlayan, elinden alan, vatandaşını ezen, bir güç olmamalı, aksine vatandaşının hak ve öz­ gürlüklüreni koruyan, genişleten, vatandaşına şefkatle yanaşan, iç ve dış güvenliğini sağlayan bir güç olmalıdır. Bunun olması için devletin bir hukuk devleti olmasına ve hukukun üstünlüğüne inanması gerekir. Bu alanda ölçü İnsan Haklan Evrensel Beyanna­ mesi olmalıdır. Devlet bu beyannamede bulunan bütün hak ve özgürlükleri vatandaşına sağlamalı ve özgürlük­ lerin korunmasına yönelik tedbirleri almalıdır. Özgür ol­ mayari bir halkın devletine bağlılığı sürse de rejime bağ. 103


HÜSEYiN ADIGÜUL

lılığı olmaz. Bunu yıkılan bütün diktatörlüklerin sonunda hep birlikte gördük. Rejimin yaşaması, halkın rejime destek vermesi, halkın özgür, mutlu ve huzurlu olması­ na bağlıdır. Yani, özgür bir ortam, mutluluğun refah ve huzurun gelmesinin başlangıç noktasıdır. Bütün fikir ve düşünceler, özgür ortamda doğar ve gelişir. Bu fikir ve görüşlerin toplumun mutluluğuna, refah ve huzuruna büyük katkı sağladığını kimse inkar edemez. En güzel çiçekler, nasıl ki, en yüksek yerlerde, özgür bir ortamda doğar ve büyürse, en güzel fikirlerde özgür ortamda do­ ğar ve gelişir. Devlet böyle bir ortamı kurmakla yüküm­ lüdür. Azerbaycan 1 90 yıllık bir kölelik dönemi yaşadı. Özgür ve bağımsız olamamanın büyük zararlarını gör­ dü. On iki yıldır bağımsız bir devlet olmasına rağmen, hala vatandaşlarının özgür bir ortama kavuşturamadı. Kendi bağımsız, halkı bağırrılı bir ülke konwnunda yaşı­ yor. Yani devlet, henüz vatandaşlarını serbest bırakma­ dı, onların özgür olmasını sağlamadı. Elbette bu durum hoş değil. Azerbaycan halkının da diğer halklar gibi öz­ gür bir ortamda yaşaması en doğal hakkıdır. İnsarı hak ve özgürlükleri bütün insanlar için geçerli olmalıdır. Yok­ sa, dünya bütünleşmesi düşüncesi havada kalır. Bir ta­ rafta özgür, mutlu, refah içinde halklar, diğer tarafta kö­ le ve tüm haklan elinden alınnuş halklar. Bu çarpık du­ rum, bu tezat ancak devletlerin kendi halklarına sağla­ yacakları özgürlükler ile ortadan kaldınlabilir. 104


SABİR RÜSTEMHANU

DEMOKRASİ: Özgür bir devletin, özgür milleti ancak demokrasi içinde olabdir. Devletin yönetimi de­ mokratik olursa, halk özgür ola.bilir. Krallık, şahlık, şeyhlik, diktatörlük gibi tek adama dayalı yönetimlerde, milletin özgürlüğü bir hayalden öteye gidemez. Ancak, milletin yöneticileri belirlediği bir yönetim şeklinde, mil­ let özgür olur ve özgürce tüm haklarını kullanabilir. De­ mokratik yönetim; milletin yöneticileri belirlediği ve be­ ğenmediği zaman değiştirme yetkisini kullandığı bir yö­ netim şeklidir. Bu yüzden ülkemizde demokrasinin ku­ rallarının yerleşmesinin gerekli olduğuna inanıyoruz ve bunun mücadelesini veriyoruz. Ben, Azerbaycan tarihi­ ni her zaman göz yaşlan içinde okuyorum. Bir milletin evlatları, hakimiyet için birbirleriyle ne kadar çok vuruş­ muşlar, savaşmışlar. . . Hepsi şark (doğu) despotizmi ile bağlı olaylar. Bu faciaların yeniden yaşanmamasının tek bir yolu var. DEMOKRASİ. . . Azad Fikir Gazetesi (23. 0 7 1 997) Demokratik yönetimlerde, yasama, kanun vericili­ ği, (yani kanun koyma ve kanunları kaldıma) yargı (yani suçluyu suçsuzu ayırma) icra (yani yönetme) bir birlerin­ den ayn ve bağımsız kurumlardır. Yasama, yargı ve icra yetkilerini bir kişinin kullanması devlet yönetiminin dik­ tatörlük olmasına yol açar. Yasama, yargı ve icra yetki­ lerinin bağımsız kurumlar elinde olması, vatandaşı, dev­ let karşısında emniyete alır. Vatandaşın hak ve özgürlü­ ğünü kullanabilmesi kolaylaşır. Kanunları bir kurum çı.

.

105


HÜSEYiN .4DIGÜZEL

karır, bir başka kurum uygular. Kanunlara karşı gelenle­ ri, kMtunlarla düzenlenmiş yapıyı bozmaya çalışanlan bir başka kurum yargılar. Yani, çıkanları kanunlara uy­ gun olarak icraatı hükOmet yapar. HükOmetin kanun dı­ şı uygulamaları yapması genel olarak mümkün değildir. Fakat bazı hükOmetler de kanun dışı uygulamalar yapa­ bilir ve vatandaş bundan zarar görebilir. Vatandaş uygu­ lamanın iptali ve gördüğü zararlann tazmini için hük­ fırneti yargıya şikayet edebilir ve hakkını arayabilir. Yar­ gı kurumu bağımsız olmazsa, hükCımetin emri ile iş ya­ parsa, vatandaş hakkını alamaz. Demokratik devlette yargı bağımsız olduğu için, vatandaş haklı çıkarsa, hü­ kumet uygulaması ortadan kaldırılır ve vatandaşın uğra­ dığı zarar, hükfımet tarafından karşılanır. Bu düzen, de­ mokratik hukuk düzenidir. Bizim demokrasiden anladı­ ğımız, vatandaşın devlet ya da hükCımet karşısında ha­ kkını rahatça arayabileceği dü.3endir. Devletin demokra­ tik olmasını istememizin, yönetimin hukukun üstünlüğü­ ne inanmasını savunmamızın tek sebebi budur. Vatan­ daşın devletin ya da hükCımetin gücünden korkmayaca­ ğı bir düzen istiyoruz. Sabir Rüsternhanlı'nın temel meseleler olarak ad­ landırdığı konularda çeşitli kitaplarında, siyasi-publisist makalelerinde, müsahibelerinde, özellikle milli meclis konuşmalannda açıklamaya çalıştığı görüşleri genel ola­ rak bunlar. Sabir Beye göre; demokrasi vazgeçilmez yö­ netim biçimidir. Demokrasi içinde meseleler çözülür. 106


SABİR RÜSI'EMHANU

Demokratik devlet düzeni vatandaşı özgür kılar ve hak­ lannı kullanmasını sağlar. Vatandaşı özgür ve mutlu olan bir devletin, refahı getirmesi çok zor değildir. Çün­ kü böyle bir i'.' :ede, milletin bir ve beraber hareket et­ mesi sayesinde, meseleler kolayca çözülür. Hele Azer­ baycan gibi, doğal zenginlikleri fazla olan bir ülkede re­ fahı yakalamak çok zor bir olay değildir. Yöneticilerin kendi çıkarlarından daha çok milletini düşünmesi ve ge­ liri adil olarak pay etmesi bu meseleyi kökünden çözer. Sabir Rüstemhanlı ekonominin, adaletli bir payla­ şım üzerine bina edilmesi gerektiğine inanıyor. Paylaşı­ mı devlet ve millet olarak düşünüyor. "Devletin gelirleri de vatandaşa yönelik olarak harcanacaktır. Vatandaşa iyi eğitim alması için okullar, sağlığını koruması için uy­ gun ortam, sağlık hizmetlerinden tam yararlanmabilme­ si için hastahaneler, yollar, dinlence yerleri kurulacaktır. Bu yolla vatandaş hem zenginleşecek hem de dilediği biçimde, devletin yatırımlan sayesinde yaşayacaktır. Ekonomik düzen, ha.Ikın yararına işleyen bir düzen ola­ caktır. Bunun adının milli ekonomi veya liberal ekono­ mi olmasının hiçbir önemi yoktur. Burada önemli olan ekonominin milletin yararına çalışmasıdır. Ekonomide herkesin dilediği işi yapabilmesine uygun bir ortam yaratılmalıdır ki, halkımızın teşebbüs kabiliyeti gelişsin, yaratıcılık ruhu ortaya çıksın. Herkes kanunlar çerçevesinde işini rahatça görebilir ve çalışabilirse, kaza­ nan Azerbaycan olur. Bugün ülkemize yabancı sermaye 107


HÜSEYİN AD/GÜZEL

çok

az

geliyor. Yatırımlar bu yüzden ya gecikiyor ya da ya­

pılamıyor. Bunun temel sebebi yabancı yatırımcıların rahat çalışmalarını engelleyen faktörlerdir. Bir kere yabancı yatı­ rımcı kendini güvende hissetmiyor. İkincisi yatırımcıyı bez­ diren rüşvetin olmasıdır. Neredeyse, yatının tutan kadar rüşvet istiyorlar. Bu durum elbette yatırımcıyı ülkemizden kaçırıyor. Rüşvet belası ile mücadele en büyük işlerimizden biri olacaktır. Bu belayı kökünden kazımaya kararlıyız. Da­ ha sonra yabancı yatırımcıya güven verecek kanurılan çı­ karıp uygulayacağız. Böylece bu alanda huzuru sağlayabi­ leceğimizi düşünüyoruz" . Sabir Rüsternhanlı'nın ekonomik meselelerdeki gö­ rüşlerini de kendi ifadelerinden aktardık. Burılardan anla­ şıldığı kadar; Sabir Rüsternhanlı iktidar için hazırlık içinde. Açıkladığı temel görüşleri, politikacı Sabir Beyi tanımaya yeterli. Politikacı Sabir Rüsternhanlı, edebiyatçı Sabir Rüs­ ternhanlı 'dan pek farklı değil. Öncelikle vatan ve millet de­ mesi, politik çizginin, edebi çizgi üzerinde devam ettiğinin göstergesidir. Politikacı Sabir Rüstemhanlı'nın önceliği va­ tan ve millettir. Vatanının bütünlüğünün sağlanması, işgal altındaki topraklarının kurtarılması ve bu vatan üzerinde bağımsız vahid (birleşmiş) Azerbaycan onun ülküsüdür. Ba­ ğımsız devletin fertleri de özgür ve bağımsız olmalıdır. Dev· let; insan hak ve özgürlüklerini sağlayan, geliştiren ve ko­ ruyan, demokratik bir yapıda olmalıdır. Ülkenin tilin zen­ ginlikleri milletin yararına kullanılmalıdır. Milli geli.f, tüm halka adil olarak dağıtılmalıdır. Devlet eğitim, sağlık ve gü-

108


SABİR RÜSTEMHANLI

venliği konularını milletin istegf doğrultusunda çözmelidir. Vatandaşlarının sağlıklı olmasını, iyi eğitim almasını, gü­ venlik içinde yaşamasını sağlamalıdır. Politikacı Sabir Rüstemhanlı tarafından ileri sürü­ len bu teklifler, edebiyatçı Sabir Rüstemhanlı' nın eserle­ rinde dile getirdiği dileklerinin bir kopyası gibidir. Politi­ kacı ve edebiyatçı Sabir Rüstemhanlı; vatanına ve mille­ tine bir aşk derecesinde bağlı, demokrat, insan hak ve özgürlüklerine saygılı iman ve inanç sahibi bir insandır. 4. SABİR RÜSTEMHANU'NIN POLİTİK

HAYATI: Sabir Rüsternhanlı, politikayı, ülkesinin özgürlüğü mücadelesi ile tanıdı. Belki ilk zamanlar politika bile yapbğının farkında değildi. O, vatanını ve milletini se­ ven her aydın gibi, gazetelerde, dergilerde, yayınladığı kitaplarda, imkanlar ölçüsünde vatan, millet, dil, tarih gibi konularda şiirler, makaleler yazıyordu. Devletinin bağımsız, milletinin özgür olması uğrunda kalemi ile mücadele veriyordu. Ermeni saldırılarının başlaması ve artarak sürm�i Sabir Rüstemhanlı'yı oldukça rahatsız ediyordu. Konuyu iyi bilen ender insanlardan olması, bölgeyi iyi tarııması, meseleyi çözmeye yönelik gayret­ lerin içinde yer almasını sağladı. 1 988 kasım ayında başlayarı meydarı mitinglerinde belki de hiç bilmeden politikaya ilk adımı atbğını söyleyebiliriz. Aslında vatan, 109


HÜSEYİN ADIGÜZEL

millet, özgürlük, Ermeni meselesi gibi konularda sık sık yazan bir kişiydi. Meydanda ise yüzbinlere hitap ediyor ve kitleleri etkileyip belli bir hedefe odaklıyordu. Bu yüz­ den biz dostlarla . yapılan sohbetleri politikaya hazırlık olarak değerlendiriyor ve Sabir Rüstemhanlı politikaya ilk adamı meydan mitingleri ile attı. diyoruz. Meydan hareketinin olağanüstü ha�sı, yaşanan coşku, yazılan yeni tarih Sabir Rüstemhanlı 'nın kıpır kı­ pır olan yüreğinin ateşini ısıtmış, onu politikanın tam · ortasına atlamaya hazır hale� getirmişti. Hatta, diyebili­ riz ki, politika, Sabir Rüstemhanlı 'nın cazibe merkezi ol­ muştu. Büyük bir şevk ve heyecan duyduğu o günlerde, o şevk ve heyecan ile Azerbaycan Halk Cephesi'nin ku­ ruculan arasında yer almış, cephenin önde gelen şahsi­ yetlerinden biri olmuştu. O günkü cephe, içinde çeşitli görüş ve düşünceleri banndıran bir fikirler yumağı şek­ linde idi. Baş gösteren doğal görüş aynlıklan, Sabir Rüs­ temhanl, Ebülfez Elçibey ve birkaç başka arkadaşlarının büyük gayretleri ile ortadan kaldırılıyor, buzdolabına ko­ nuluyor ve "Bağımsızlık" fikri, tek ve temel düşünce ola­ rak birleştirici bir rol oynuyordu. O günlerin sıkıntıları o kadar büyüktü ki, artan iktidar baskısını göğüslemek, iç meseleleri halletmekten çok daha kolaydı. Bölünmeye hatta birkaç parçaya ayrılmaya hazır bir biçimde kuru­ lan cephe, büyük bir parçalanma, bölünme olmadan 1992 yılına kadar gel':bildiyse, hiç şüphesiz ki, bunda Sabir Rüstemhanlı'nın çok önemli rolü oldu. O, yaşı 1 10


SlıBIR RÜITEMHANI I

müsait olmamasına rağmen cephenin aksakallılanndan biriydi. Ona güvenilir, sözü dinlenir, istekleri gönülsüzce de olsa mutlaka yapılırdı. 1989 yılında Az�!baycan'ın devletten bağımsız ilk gazetesi olan "Azerbaycan Gazetesi" ni kurmuş ve iki yıl gazetenin genel yayın yönetmeni ve baş yazan olmuş­ tu. Gazete milli demokratik güçlerin bir yayın organı gi­ bi, o devir için büyük bir ihtiyacı karşılamış ve mühim bir boşluğu doldurmuştu. 1 990 yılında yapılan parlamento seçimlerine Azerbaycan Halk Cephesi adayı olarak katıldı. Komü­ nist bir iktadara karşı ilk defa muhalefet eden Halk Cep­ hesi milletvekili olarak milli meclise girdi. Milli meclis, kurulduğu 1920 yılından beri, bünyesinde ilk defa mu­ halef�t eden milletvekilleri ile tanışmış, komünist millet­ vekilleri bu durumdan oldukça rahatsız olmuşlardı. Milli mecliste azınlık olmalarına rağmen Halk Cepl\esi millet­ vekilleri o kadar başarılı çalışmalar yaptılar ki, adeta Azerbaycan orılann zorlamasıyla bağımsızlığını ilan etti diyebiliriz. Bağımsızlık kararını alan milli meclisin için­ den, bağımsızlık beyannamesini yazmak için seçilen üç kişiden biri Sabir Rüsternharılı oldu. O, komünist millet­ vekillerince de tanınan ve sevilen bir şahsiyetti. Çünkü, konuşmalarıyla, yazılarıyla, davranışlarıyla seçkin bir ki­ şilik sergilemesini bilmiş, taraflı tarafsız herkesin sevgi ve takdirini kazanmıştı . Komünist diktatörlük döneminde cumhurbaşkanı il1


HÜSEYiN AD/GÜZEL

Ayaz Muttalibov kendisine Matbuat Nazırlığı teklif etti. Sabir Bey arkadaşları ile durum değerlendirmesi yapbk­ tan sonra teklifi kabul etti. Bu suretle Matbuat Nazın, "Basından Sorumlu Bakan" tayin edildi. Bu görevini 1 995 yılına kadar haşan ile yürütmüş, aynı yıl, dil me­ selesinde iktidar ile ters düştüğü için bakanlık görevin­ den istifa etmiştir. Halk Cephesi'nin parçalanmak üzere kurulmuş bir teşkilat olduğunu daha önce yazmıştık. Esas amacı olari bağımsızlığın kazanılmasından sonra cephede, çözül­ meler başlamış, Elçibeyin cwnhurbaşkanı olmasından sonra süreç hızlanmıştır. Bu süreç içerisinde Milli İstiklal Partisi, Müsavat Partisi ve Vatandaş Hemreyliği partile­ ri, cepheden ayrılanlar tarafından kurulmuştu. Vatandaş Hemreyliği Partisi, Sabir Rüstemhanlı tarafından 1992 yılında kuruldu. Partinin kuruluş gününden bugüne ka­ dar genel başkanlığını Sabir Rüstemhanlı yürütmekte­ dir. İlk defa 1995 yılında milli meclis seçimlerine katılan partiden Sabir Rüstemhanlı milletvekili olarak milli mec­ lise girmişti. 1995 yılından sonra Sabir Rüstemhanlı, muhalefet olarak görev yapmaya başladı. 1996 yılında cwnhurbaşkanı emri ile kendisine verilen "Şöhret" ma­ dalyasını ve taltif beraatını, iktidarı protesto etmek için kabul etmedi. İktidarın yeni anayasa hazırlığında yaptığı yanlışları keskin bir dille eleştirdi. Bu eleştirilerden son­ ra verilen ödül, "Sus, al ödülünü otur köşene" anlamını taşıdığından, birçok insanın almak için türlü fedakarlık1 12


SABİR RÜSI'EMHANLI

lar yapacağı ödülü, elinin tersiyle itti. Böylece iktidarın değil, halkının yanında yer aldığını gösterdi. Sabir Rüstemhanlı, parti genel başkanı olduğu 1992 yılından itibaren _<?muzlarına partinin ve taraftar­ larının da mesuliyetini aldığı için ülkesinin geleceği, kö­ tülüklerden kurtuluş, özgür bir devlet ve toplum konula­ rına daha fazla eğilmek zorunda kaldı. Bu yüzden, yük­ lendiği mesuliyet Sabir Rüstemhanlı'yı edebi alandan kopardı ve politikanın tam orta yerine çekti . Bu dönem Sabir Rüstemhanlı' nın edebi alanda en pasif olduğu dö­ nemdir. Bütün zamanını politikaya harcadı. Dünyanın çeşitli ülkelerine gitti. Azerbaycan'ın geleceği, Ermeni meselesi, Güney Azerbaycan meselesi gibi konular üze­ rinde yüzden fazla konferans verdi. Televizyon prog­ ramlarına çıktı. Gazete ve dergilere makalaler yazdı . A?erbaycan'ı temsil etti, tanıttı. Enerjisini vatanın ve milletinin bağımsız, özgür ve bütün olması uğrunda har­ cadı. Mesleğini değiştirdi. Yazarlıktan politikacılığa atla­ dı. Çalışmalarının büyük kısmını hasrettiği politika kaza­ nı maalesef Sabir Rüstemhanlı 'yı düşlediği güzelliklere bugüne kadar ulaştırmadı. Fakat o, bu durumdan yılma­ dı. Aynı belki de bir azimli ve kararlı olarak politikaya devam ediyor. 2000 yılında yapılan milli meclis seçimlerinde Va­ tandaş Hemreyliği Partisi, Sabir Rüstemhanlı'nın baş­ kanlığı altında meclise girebilen iki muhalefet partisin­ den biri oldu. Elliye yakın partinin bulunduğu Azerbay113


HÜSEYİN ADIGÜI.EL

can'da meclise girmek elbette başarılı bir sonuçtu.

Bun­

dan ve aldığı oylardan memnun olan Sabir Rüstemhan­ lı politik aşamada son makam olan cumhurbaşkanlığına aday olma karan aldı. Bu kararını Azerbaycan·da yayın yapan özel kanalda açıkladı. Sabir Rüstemhanlı, cumhurbaşkanı adayı olması­ nın gerekçelerini bu programda şöyle açıkladı:

A.

Azerbaycan iyi yönetilmiyor. Kötü yönetim,

ekonomiyi rayından çıkardı, fakirlik, fukaralık halkın ka­ deri oldu. Milletin olması gereken zengin kaynaklar bir­ kaç kişi tarafından kullanılır oldu. Rüşvetin olmadığı hiç bir kalmadı. Vatandaşlarımız ekmek parası içi:r. yabancı ülkeler çalışmaya gitmeye başladı . Aileler parçalandı. B. Karabağ meselesi çözülemedi . Topraklarımız işgal altında duruken, Bakü'de yaşayan sanımız

1O

1 . 000.000 in­

yıldır çadırlardan kurtanlamadı.

C. Dış ülkelerle ilişkiler sağlam temellere oturtula­ madı . Bakü-Ceyhan boru hattı için imzalar atıldı, fakat bir çivi bile çakılmadı. D . İktidar Azerbaycan'ın bir Türk yurdu, halkının Türk milleti olduğunu unuttu. Milli idealler, millhi tefek­ kür dışlandı, milll ideoloji devlet ideolojisine taşınamadı.

E.

Demokratikleşme sağlanamadı. İnsan hak ve

özgürlüklerini rafa kaldırdı . Demokratik bir ortam kurul­ madı .

F. Milli ve manevi değerlerimiz unutturulmaya ça­ lışıldı. Yerine bizden olmayan değerler getirilmeye uğra-

1 14


SABİR RÜSTEMHANU

şılıyor. Sabir Rüstemhanlı; "Biz bu yan lışlıkları n yapı/­ mamasın ı defalarca ikaz ettik, din lemediler. Yan lış­ ları sürdürüyor/ar. Bunlara dur demek için aday olu­ yorum " diyerek adaylığını niçin koyduğunu açıkladı.

Yukarıda söylenenler, bize Sabir Rüstemhanlı' nın cumhurbaşkanı olursa neleri yapacağını da açık olarak gösteriyor. Yanlış dediği işleri düzeltecek. Ama nasıl? Sistemin betonlaşmış kurumlarını nasıl ortadan kaldıra­ cak? Rüşveti, suistimali, soygunu, vurgunu nasıl önleye­ cek? Demokratikleşmeyi, özgür bir milleti nasıl gerçek­ leştirecek. Gelir dağılımını nasıl adil hale getirecek? "Bun lar elbette yapılması çok zor ve zaman is­ teyen işler. Fakat zor olması, yapılmaycak demek de­ ğildir. Yeter ki, inanalım ve kendim ize güvenelim . Önceliği demokratikleşmeye vermenin gerekli oldu­ ğuna inayorum. Çünkü, demokratikleşen ve açık olan kurum larda rüşvet ve yolsuzluk azalır. Halk hakkını kolayca arayabilir. Demokratikleşme ile halk devletten duyduğu korkuyu yener. Meselenin önem­ li yön lerinden bir tanesidir bu korku. Korku yenilir­ se rüşvet azalır. Suistimal, vurgun, soygun azalır. Za­ man içinde de devletin yaklaşımı, bu belalardan bizi kurtarır. Azerbaycan, doğal zenginlikleri çok olan bir ül­ ke. Bizim kadar n üfusu olan ama bizim kadar doğal zenginliği olmayan bir Libya 'da bile kişi başına dü-

ı 15


HÜSEYiN ADIGÜ'Z.EL

şen milli gekir 5000 $ üzerindeyken, Azerbaycan 'da 500 $ bile değildir: Bunun tek sebebi gelirin birkaç kişinin elinde toplanmasıdır: Biz doğal kaynakların milletin malı olduğuna inanıyoruz. Ve gelirinin de doğal olarak milletin olması gerektiğini düşün üyo­ ruz. Bu para yutan aile tekelerini kesinlikle ortadan kaldırcağız. Fakat yeni aile tekeli kurulmasına da as­ la izin vermeyeceğiz. Geliri halka adil olarak dağıt­ man ın yolları nı bulacağız. Amerika 'yı yeniden keş­ fetm iyoruz. Ön ümüzde bunu başarmış devletler var: . Onları ince/er ve bir yolunu buluruz. Halkım ıza öncelikle iş sahaları açmak zorunda­ yız. Şu anda devletin elinde olan, fakat eskiyen tek­ nolojisinden dolayı karlı çalışamayan fabrikaları, ya­ bancı ortaklarla halka ücretsiz vereceğiz. Yabancı or­ tağa sadece yeni teknoloji getirmesi şartın ı koyaca­ ğız. On lara eşvik verecek, önlerindeki engelleri kal­ dıracağız. Buraya yatırım yapmaya, iş kurmaya ge­ len herkese kolaylıklar sağlamak bizim görevimiz olacaktır: Çünkü onların kurduğu tesislerde çalışa­ cak insan larımız, karın ların ı doyurmak için yurt dışı­ na gitmek zorunda kalmayacaklar: Vatandaş/arımızı iş sahası açan herkese kapımızı sonuna kadar açı k tu tacağız. Devlette, yani icrada düzenlemeler yaparken, hukuk alanında da düzenlemeler yaparak, hukuk devletini kurmaya çalışacağız. Yargıyı bütün baskı1 16


SABIR RÜSTEMHANU

lardan kurtarıp, özgür yapacağız. Hakim ve savcıları rüşvetle değil, liyakatle işe alacağız. En önem li mesele Karabağ ve kaçkın lar mese­ lesidir. Ermenistan 'ı işgal ettiği topraklardan çıkara­ bilmek için savaş dah il, her yolu deneyeceğiz. Top­ raklarımızı mutlaka kurtaracağız. Kaçkın olarak ya­ şayan halkımızın isteyen lerinin eski toprakları na dönmesine maddi ve manevi yardımda bu lunacağız. On lara en geç iki yıl içinde kalıci konutlar verece­ ğiz. Yeni binalar dikeceğiz. Bu konuda dünyaca tak­ dir edilen Türkiye inşaat firmaları mutlaka bize yar­ dımcı olacaklardır. Biz Türküz. Azerbaycan veya Azeri Türküyüz. Yaşadığımız toprağın adı Azerbaycan, ama mi lliyeti­ m iz Türk. Neden bunu söylemeye korkarlar, an la­ mak mümkün değil. Burada adam, ben Rusum, ben Ermeniyim, ben Lezgiyim, Talışım diyor. Ben Azer­ baycanlıyım diyeceğim. On lar dem iyorlar, ben niye diyeyim? Ben Türküm, bunu rahatlıkla ifade edebil­ meliyim. Bunu söylemek, bu ülkede yaşayan diğer halkların hakların ı yok kabul etmek manasını taşı­ maz. Biz, 5000 yıllık tarihimiz boyunca böyle bir şey yapmam ışız. Şimdi neden yapalım? Biz iktidar olur­ sak anayasayı değiştireceğiz. Dış ilişkilerim izde önceliği her zaman Türk cumhuriyetlerine vereceğiz. Bu cumhu riyetlerle dil­ de, fikirde, işte birliği sağlaman ın yolların ı beraber 1 17


HÜSEYİN AD/Gül.EL

bulacağız . Diğer dünya devletleri ile de, kalıcı, sağ­ lam karşılıklı saygıya dayalı ilişkiler kuracağız. Bakü­ Ceyhan petrol boru hattı ve ilave olarak doğal gaz hattını kesinlikle hayata geçireceğiz. Çünkü bugün Rusya 'dan gönderdiğimiz petrolü eğer Bakü-Ceyhan yolu ile gönderebilirsek, daha çok para kazanacağız. Kardeş devletimiz Türkiye 'de bundan yararlanacak. Daha güçlü olacak. Onun güçlü olması bizim için �n büyük ku vvet olacaktır. Bunu asla un utmamak gere­ kir. Tahsil sistem ini temamen yenileştireceğiz. Milli mefkure ve milli şuur veren, çağa uygun bir sistem kuracağız . Çocuklarımızı vatanım ıza, m illetimize bağlı, şahsiyetler gibi yetiştirmenin yolların ı bulaca­ ğız. Daha yapılacak çok iş var. Sizlere yapmayı dü­ şündüğümüz ve önemli olan ların ı söyledim. Bu işler için Azerbaycan 'a sadece zaman ve kadro lazım. Pa­ ra lazım değil. Azerbaycan 'ın doğal zengin likleri har­ canacak parayı beş-on defa katlar. Dışarıdan borç pa­ ra alarak iş görmeyecğiz. Kendi paramız bize yeter de artar bile Bugün, Türkiye'de, Avrupa 'da, Amerika'da tahsil görerek alanlarında yetişm iş kadrolarımızda var. On lardan en üst düzeyde yararlanacağız. Yan i kadro sıkıntımızda olmayacak. Tek sıkıntımız za­ man. Halkımız 1 0- 1 5 yıldır çok sıkıntı çekti. Elbette 1 18


SABIR RÜSTEMHANLI

herşeyin bir an önce yapılmasını istiyor. Elim izde Aldaddin 'in ldmbası yok. Ol deyince her ş ey olmu­ yor. Fakat kesin likle söylüyorum; iki yıl içinde prob­ lemlerin büyük kısmırif çözeceğiz, kalan kısm ını da üç yılda mutlaka bitireceğiz. Halkımızın biraz daha sabırlı olmasın ı istiyoruz. Bize inansınlar ve güven­ sinler. Bu bize yeter. "

Bu sözleri dikkatle irdelediğimiz zaman politikacı olarak cumhurbaşkanlığına aday Sabir Rüstemhanlı ile karşılaşırız. O, Azerbacan'ın temel meselelerine vakıf, meseler üzerinde araştırma yapmış, düşünmüş ve bun­ ları çözmeye yönelik fikirler üretmiş. Meseleleri çözme azmi ile meydana adım attığını herkese açık olarak ilan ediyor. Açıklığını ve dürüstlüğünü ortaya koyuyor. Her­ kesin bilhassa politika yapanların büyük kesiminin her zaman ağızlarında sakız olan "Kaynak yok" sözünü baş­ tan yok ediyor. KaYrıak var, diyor. Yeter ki, akıllı kulla­ nalım. Yani, başarısızlığın faturasını asla kaynak yoklu­ ğuna bağlamayacağını gösteriyor. Sadece zaman isti­ yor. Çünkü zamanı durdurmak elinde değil. İşlerin yapı­ mı belli bir zamanı gerektiriyor. İşte gereken bu zama­ nı, halkının kendisine vermesini istiyor. Kadro mesele­ sinde de öncelikle kendi insanını kullanmayı düşünüyor. Demek ki, halkına güveni var. Eğer yetmezse kardeş ül­ kelerden isteyeceğini söylüyor. Çok ilginç. Böyle az ge­ lişmiş ülkeler, kadro sıkıntılarını genellikle ABD, AVRU­ PA, JAPONYA gibi gelişmiş ülke insanlarıyla giderme1 19


HÜSEYİN ADIGÜZEl

yi düşünürler, fakat Sabir Rüstemhanlı onları hiç düşün­ müyor bile. Demek ki, milletine güveniyor. Milletine inanan ve güvenen devlet başkanları eninde sonunda başarıyı, hiç bir ulusa minnet duymadan yakalar. Sabir Rüstemhanlı, inancını ve güvenini mutlak surette olum­ lu yönde kullanacak ve halkının, kendi özlediği düzeye yükselmesine katkıda bulunacaktır. Politika; inişli, çıkışlı, samimiyetle riyakarlığın, ve: fa ile sadakatsizliğin dosluk ile düşmanlığın, güzellik ile çirkinliğin, iyilik ile kötülüğün iç içe hayat bulabildiği en­ der kulvarlardan biridir. Bu yüzden politikacı, tüm olum­ lu, olumsuz değerlerin bir yansıması olarak algılanır. Et­ rafında oluşan çember, politikacının değer yargısını alt üst eder. İyi ile kötü, güzel ile çirkin birbirine karışır. Menfaat duygusunun en yüksek oranda hayat bulduğu bir yer olması, değerler karmaşasının temel sebebidir. Politikacı , bu kargaşayı yaşadığı müddetçe sağlıklı karar veremez. Kaş yapayım derken göz çıkardığının farkına varamaz. Öyle ise temel meseleler, politikacının bu tür bir kargaşayı yaşamamasıdır. Çevresini özenle seçen, onları deneyen ve sağlam bir mantığa sahip olan politi­ kacı , değerler karmaşasının içine düşmez ya da düşürü­ lemez. Sabir Rüstemhanlı, keskin bir zekaya sahiptir. Sağlam bir mantığı vardır. Onun için tek mesele, çevre­ sini özenle seçmesidir. Bunu başardığı takdirde, iyi bir politikacı ve iyi bir devlet adamı olabilir. Devlet deneyi120


SABİR RÜSTEMHANU

mi olan Sabir Rüstemhanlı'nın, başarısına tek engeli çevresi oıuşturacaktır. "Kendisi çok iyi ama, çevresi onu bitiriyor" şeklindeki yakı.nmaları politik hayatı yakından izleyenler çok duyar. Aslında bu sözün hiçbir mantığı yoktur. Kişi çevresini kendisi seçer. Eğer seçtiği çevre, kendisini bitiriyorsa, bu onun hatasıdır. Seçme yanlışlı­ ğının bedelini de ödemek zorundadır. Sabir Rüstemhan­ lı, aklı, mantığı ve sezgisi ile iyi bir çevre oluşturabilecek özelliklere sahiptir. Seçimi güzel yapan bir devlet adamı­ nın başarısızlığını düşünmek bile abesle iştigal etmektir. Demek ki, başkanlığa soyunan Sabir Rüstemhanlı, ge­ leceğin seçeceği kadro ile doğru orantılı olduğunu bil­ mek ve ona göre seçim yapmak zorundadır. Başarısızlı­ ğın mazeretinin kötü çevre olamayacağını anlamalı ve seçimi çok dikkatli bir biçimde yapmalıdır. Bu hem ken­ disinin hem de milletinin talihi ile yakından ilgilidir. Bu konuda onun "Benim ekibim sadece Vatandaş Hemrey­ liği Partisi değil, milletimdir. " sözleri konuya son derece vakıf olduğunun delilidir. Politikacı, milletin nazarında sabıkalıdır. Her türlü hatanın ve yanlışın faturası politikacıya kesilir. Hele bu politikacı devlet başkanıysa, sokakta yürürken ayağı ta­ şa takılan ya da, başına saksı düşen insan faturayı baş­ kana keser. Bu yüzden devlet başkanının çalışma arka­ daşlarını özel bir dikkatle seçmesinin gerekli olduğunu söylüyoruz. Devlet yönetimi bir takım işidir. Takımın ba­ şarısı nasıl devlet başkanının hanesine yazılırsa, başarı121


HÜSEYİN AD/GÜZEL

sızlığı da devlet başkanının hanesine yazılır. Bunlan dik­ kate aldığımızda başarıyı getiren ya da engelleyen en önemli faktörün çevre olduğu sonucuna ulaşabiliriz. Çevre faktörünü göz ardı etmeyen devlet adamı başan­ ya kesinlikle ulaşabilir. Azerbaycan gibi yetmiş yıl komünist yönetimle ya­ şayan bir ülkede bazı kurumlar betonlaşmıştır. Onlan kazma ile kürek ile yerlerinden oynatmak bile mümkün değildir. Böyle kurumlan dört tarafına dinamit yerleşti­ rerek havaya uçurmaktan başka çare yoktur. Yani, böy­ le kurumlar çok radikal kararlar alınarak ortadan kaldın­ labilir. Devlet adamı bu tür radikal kararlannı alabilecek cesarette olmalıdır. Duygusallık bu tJr kararlann alınma­ sında önemli engeldir. Sabir Rüstemhanlı bir şairdir. Yani duygu yönü güçlü bir kişidir. Devlet ve milletin çıkan için alınması gereken kararlan duygusal insanlar pek kolay alamazlar. Bu da başarısızlığı getirir. Sabir Rüstemhanlı, devlet adamlığına başladığı gün duygularıyla aklı arasında bir uyum kurmak zorundadır. Aklı, her zaman duygulan­ nın önüne alabilmelidir. Sabir Rüstemhanlı, aklını en · iyi şekilde kullanmasını bilen zeki bir insandır. İnanıyortırr?

ki,

aklı her zaman duygularının üstünde yer bulacaktır.

ı22


SABIR RÜSTEMHANU

CUMHURBAŞKANUGI ADAYI 1992 yılında halkın oylarıyla iktidar olan Ebülfez

Elçibeyin, askeri bir darbe ile devrilmesinden sonra or­ taya çıkan siyasi istikrarsızlık, cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in gayreti ve muhalefetin uyumlu bir siyaset izle­ mesi ile şimdilik aşılmış ve istikrar sağlanmıştır. Ülkede Aliyev demokrasisi diyebileceğimiz bir ortam hakimdir. Anayasaya gere; siyasi partiler kuruluyor, muhalefet ya­ pabiliyor ve iktidarı ele geçirmek için seçimlere katılabi­ liyor. Basını, bir oranda bağımsız sayılabilir. Muhalif si­ yasi partileri destekleyen ve iktidarı eleştiren çok sayıda gazete, dergi yayınlanıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri­ ne muhalifler de katılabiliyor. Seçim kanunu yenileni­ yor. Muhalefet kanunun demokratik olmadığını iddia ediyor. Ama buna rağmen bir kanunun varlığı söz konu­ su. Bu kanuna uyan herkes cumhurbaşkanı adayı olabi­ liyor. Sabir Rüstemhanlı'da kanunun isteği şartlan taşı­ yan adaylardan birisi. Bir Türk ülkesinde bir Türkçünün cumhurbaşkanı olması gerektiği tezi üzerinde hareket eden Sabir Rüs­ temhanlı, "Ülke, iyi yönetilmiyor: Zengin doğal kay­ naklarımız üç-beş aileyi daha zengin etmek için kul­ lan ılıyor: Büyük çoğun luk perişan durumda. Bir sü­ rü meselemiz, buzdolabına konm uş, çözüm aran mı­ yor. Meden iyetimiz, kültürümüz dilim iz, tarihimiz 123


HÜSEYİN ADIGÜ7.EL

tahrip ediliyor, kimse um ursamıyorn diyerek, aday ol­

masının gerekçelerini böyle açıkıyor. Doğal olarak Sabir Rüstemhanlı bu meseleleri çözeceğini vaad ederek hal­ kından oy isteyecek. Cumhurbaşkanı olabilir mi? Şartla­ ra bağlı. Cumhurbaşkanı olursa bu meseleleri çözebilir mi? Çözebilir. Fakat kadrosunu iyi kuracak ve halk ken­ disine gereken zamanı tanıyacak. Bunu söylerken Sabir Rüstemhanlı'nın devlet tecrübesine, demokratik rejim­ leri iyi tanımasına, meseleleri bilmesine, zekasına, çalış­ kanlığına azimli ve kararlı bir kişiliğe sahip olmasına inandığımız için söylüyoruz. Tabii ki, şerhlerimizi de ko­ yarak. Sabir Rüstemhanlı, demokratik dönemde bakan­ lık yapmış, devletin işleyişine vakıf bir politikacıdır. Dün­ yanın birçok ülkesini gezmiş oralarda devletin işleyiş şe­ killerini incelemiş, yakından tanımıştır. Ülkesinin tüm meseleleri ile yakından ilgilenmiş, meseleleri analiz et­ miş, çözüm yollan üretmiş, bunları gerek görsel gerek­ se yazılı basında yıllarca açıklamıştır. Olaylan kavrar, analiz kabiliyeti yüksektir. Azimli ve kararlıdır. Çalışma­ yı ve çalıştırmayı iyi bilir. Sözü dinlenen bir aksakaldır. Herkesle iyi geçinmek onun başlıca özelliklerinden biri­ dir. Halkını ve devletini kendinden fazla sevmesi ve bu uğurdc:. her türlü fedakarlığı yapabilecek bir yapıda ol­ ması, onun cumhurbaşkanlığında başarılı olacağının ka­ nıtlarıdır. Sabir Rüstemhanlı'nın Azerbaycan'da cumhur124


SABIR RÜSTEMHANU

başkanı olması, Türk dünyası içinde bir şanstır. Çünkü o samimi bir Türkçüdür. Türk milletinin de dünyanın di­ ğer milletleri gibi, hür ve mutlu yaşama hakkı olduğuna gönülden inanır. Uygar ülkeler halklarının kullandığı tüm insan hak ve özgürlüklerine Türk milletinin de layık olduğunu ve bu haklan ve özgürükleri alması için çalış­ malar yapılması gerektiğini düşünür. Bu yüzden Sabir Rüstemhanlı cumhurbaşkanı olursa, Türk dünyasında büyük değişiklikler olabileceğini düşünüyoruz. Sabir Rüstemhanlı, dilde, fikirde, işte birlik için mücadele ede­ cek, çalışacak ve birliğin kurulmasına katkıda buluna­ caktır. Bu onuh yapısı ve ülküsü gereğidir. Demokratik kurallar çerçevesinde yapılacak bir se­ çimin kaderini doğal olarak oy kullanan halk belirler. Halkının sevdiği, saydığı, inandığı ve güven duyduğu aday seçimi kazanır. Sabir Rüstemhanlı, bugüne kadar yaptığı işlerle, halkı tarafından tanınmış, saygı görmüş ve sevilmiş bir politikacıdır. Onun insan ilişkilerindeki tartışma kabul etmez başansı, seçimlerdeki avantajların­ dan biri olacaktır. Halkın içinden gelmesi , inandığı ve halkı ile paylaştığı değerler, halkına gösterdiği saygı, onun halkı tarafından sevilip sayılmasında önemli bir role sahiptir. Cana yakın, güler yüzlü, samimi ve ilgili bir kişilik olan Sabir Rüstemhanlı, sahip olduğu tüm özellik­ leriyle temiz ve şaibesiz geçmişi ile Azerbaycan cumhur­ başkanlığına layık bir insandır. Tabii ki, karan kendi hal­ kı verecektir. 1 25


HÜSEYiN AD/GÜZ.EL

6. İNSAN OIARAK SABİR RÜSTEMHANU

Politikacı ve edebiyatçı Sabir Rüstemhanlı'nın sa­ dece dostlan tarafından bilinen bir de insani cephesi vardır. Bu cephe reklam edilmez, öne çıkarılmaz. Çün­ kü kişiseldir. Bu yüzden de büyük çoğunluk Sabir Rüs­ temhanlı 'yı, şair, yazar, politikacı olarak tanır. Halk, eti­ ketlerinden sıynlmış Sabir Rüstemhanlı 'yı, sade bir in­ san olarak merak eder, fakat öğrenemez. Sevgi ve saygıya dayanan aile yaşantısı, Sabir Rüstemhanlı' nın en büyük zenginliğidir. Evinde son de­ rece uysal, yumuşak ve mutludur. Çocuklanyla çocuk ol­ mayı ve onların mutluluğundan mutlu olmayı bilir. Evi, onun günlük dertlerinden ayrıldığı, kafasını ve vücudu­ nu dinlendirdiği ilk sığınağıdır. Onun için evi kutsal bir mekandır. Genellikle dostlannı evinde kabul eder. Gün­ lük politika ve edebiyat evin sohbetlerinin ana konuları­ dır. Şairliğinden gelen bir duygusallığı vardır. Acıma duygusu yüksektir. Bu yüzden, sıkıntı içinde yaşayan kim olursa olsun, onunla ilgilenir, elinden geldiğince yardım eder. Derdi olanın, sıkıntısı olanın Sabir Rüs­ temhanlı 'yı arayıp derdini, sıkıntısını anlatması, onun muhteşem teselli kabiliyetinden olduğu kadar, onun yar­ dımsever yüreği yüzündendir. Onun ince ruhu, yufka yüreği, sevmeyi ve acımayı bilen duygusallığı Sabir Rüs­ ternhanlı 'nın insan olarak en büyük meziyetlerindendir. 126


SABIR RÜSTEMHANLI

O da bunun farkındadır ve bu meziyetlerini bir üstünlük gibi kabul eder. Milleti ve devleti uğruna yapmayacağı fedakarlık yoktur. Hatta, tüm duygusallığına, sevgi ve acıma hisle­ riyle dolu yüreğine rağmen, milleti ya da devleti söz ko­ nusu olduğu zaman yırtıcı bir kaplan kesilir. Onun ka­ rekterindeki bu tezat, ilk anda anlaşılmaz gibi görünür. İnce, nazik, duY-gusal bir insanın birden bire yırtıcı bir kaplan oluvermesi, kendisini tanımayanları yanıltabilir. Aslında bu ani değişikliğin tek sebebi, onun milletine ve devletine duyduğu derin ve engin sevginin su yüzüne çıkmasıdır. Onun ruhunda yıkıcılık, kırıcılık, yırtıcılık yoktur. O duygusal ve sevecen bir insandır. Milletine ya da devletine yapılan bir haksızlık, bir kötülük, o varlıkla­ ra karşı duyduğu büyük ve derin sevginin hakarete uğ­ raması manası taşıdığından, derhal ruhi bir formasyona uğrar, değişir ve sert, kırıcı bir insan olur. O zaman Sa­ bir Rüstemhanlı'nın önünde duranların vay haline . Şairlik elbette öncelikle Tanrı tarafından verilmiş bir yetenek olarak ortaya çıkar. Bu yeteneği geliştirmek, kemale erdirmek kişinin görevidir. Tanrı'nın verdiği ye­ tenekle kalanlar sadece şairdir. Bu yeteneği geliştirenler, kemale erdirenler ise büyük, üstat şairdir. Sabir Rüstem­ hanlı, kendisinde var olan şairlik yeteneğini geliştirme­ sini, kemale erdirmesini bilen büyük şairlerden biridir. O herşeyclen ewel şiirinin kaynağını kendi toplumunda aramışbr. Bu yüzden yurdunu karış karış gezerek tanı127


HÜSEYiN AD/GÜZEL

mış, coğrafyasını, tarihini, medeniyetini, kültürünü bık­ madan, usanmadan çalışarak öğrenmiştir. Büyük emek sarfederek tanıdığı, öğrendiği kaynaklar üzerine bina et­ tiği şiiri ile büyük şair sıfatına haklı olarak ulaşmıştır. Onu büyük şair yapan, yorulma bilmez çalışkanlığı, bit­ mez tükenmez enerjisi, hiç eksilmeyen merak duygusu­ dur. İnsan Sabir Rüstemhanlı; çalışkan, enerjik ve me­ raklıdır. Politikada geçmişi temiz ve parlak, zeki, stratejik ve cesur insanlar başanya ulaşır. Sabir Rüstemhanlı po­ litikaya girerken, tertemiz ve parlak bir geçmişten geli­ yordu. Arkasında şüphe ve şaibe taşıyan, kendisine le­ ke getirecek hiçbir pislik bırakmadan politika sahnesine girmesi onun dürüst, namuslu ve iyi bir ahlaka sahip ol­ duğunun kanıtlarıdır. Sürdürdüğü ömrü içinde dürüst ol­ maya, art niyet taşımamaya özel bir dikkat sarfeden ve insanlan aldatacak, kandıracak, onlan üzecek hiçbir ha­ reketin içinde yer almayan bir insani cephenin temsilci­ si olarak politikaya giren Sabir Rüstemhanlı, insan ola­ rak da takdir edilmesi gereken özelliklere sahiptir. İyi bir şair, iyi bir politikacı olduğu kadar, hatta on­ lardan çok daha üstün, iyi bir insandır. İyi bir dosttur. Dürüsttür, namusludur, insanlan insan olarak yarabldık­ lan için seven yüce bir gönül sahibidir. Naziktir, narin­ dir. Sevecendir, sevilmeyi hak edecek kadar. Yüreğinde, Yunus gibi yetmiş iki millete yer vardır. Yarablmışlan ya­ ratandan ötürü, yaratanı da yarattıklanndan ötürii seııs


SABIR RÜSTEMHANU

ver. Bir ibadet bir aşk derecesinde vatan ve millet sevgi­ siyle doludur. Nihayet o da bir insandır. Savabıyla güna­ hıyla. Fakat sevap tarafı hep ağır basarak.

POLİTİK ŞAHSİYETİ: Sabir Rüstemhanlı verdiği eserlerinin de ilerisinde bir karakter anıtıdır. Öyle saf, temiz gönül ve fazilet ada­ mıdır ki, bunu şiir ve yazılan kadar tüm yaşamının nice davranışları içinde bilhassa görmekteyiz. Azerbaycan toplwnunda, özü özüne eylemi sözüne uyan kimseler pek fazla olmadığı için Sabir Rüstemhanlı'nın bu örnek alınası kişiliği üstünde durulmalıdır. O, kendine has prensiplerini davranışlarıyla zedelemeyen, hatta pren­ siplerini yaşayış biçimi haline getirebilen ender bulunan insanlardandır. Hareketli olmak Sabir Rüstemhanlı'nın adeta ya­ şam biçimidir. Ülkesinin her kanş toprağını ve dünyanın çeşitli yerlerini yorulmadan, bezmeden gezmiş, çırpın­ mış, didinmiş ve üstün eserlerinin yaratılmasında tüm gördüklerini kullanmıştır. Azerbaycan Milli Azatlık Ha­ rekatı başlayınca, hizmete koşan bir er gibi meydana koşmuş, meydan harekatının yöneticisi olmuş, cephe­ nin kuruluşunda en önde yer almıştır. Tüm yaşamı bo­ yunca durmadan koşan, gören, üzülen, acıyan, sevinen, kızan, isyan eden, konuşan, tartışan . . . Velhasıl birsani­ ye bile durmayan bir kahraman portresi ile karşılaşırız. Bu portre Sabir Rüstemhanlı 'dır. 1 29


HÜSÇYİN ADIGÜl.EL

Sabir Rüstemhanlı durmayı ve oturmayı bilmez. Çünkü, durduğunda ve oturduğunda hayatının biteceği­ ne inanır. "Millet uğrunda çalışmak, didinmek ve öl­ mek. Ben im hayatımın gayesidir. diyen Sabir Bey, ülküsünü hayatın manası haline getirmiş, ülkü yolunda değil durmayı, duraklamayı bile ölüme denk saymıştır. Sabir Rüstemhanlı, karşılaştığı her olayda ve fikir karşısında kendine has kanaatleri ve düşünceleri olan gerçek bir aydındır. Olaylan sükı1netle karşılar, olayların arkasından sürüklenmez, olayların kendisini yönlendir­ mesine izin vermez, aksine olaylan kendi istikametine çevirmesini bilir. Doğru olarak kabul ettiği fikrinden as­ la dönmez. Rkrinden dönmeyi bir zül, küçüklük sayar. n

"Politik yaşam ımın başlangıcında yazdığım her yazı­ nın altına bugünde imzamı atarım, söylediğim her sözün arkasında dururum. Milli mecliste yaptığım kon uşmaları bir araya topli:ıyorum. Görüyorum ki, başlangıçta ne isem, bugün de oyum'"

İsyan ve başkaldırma Sabir Rüstemhanlı'nın temel özelliklerinden biridir. Hatta onun edebi ve politik haya­ tı isyan kelimesiyle özetlenebilir. Ama bu isyanlannın hiç birinde kişisel istek, kişisel kin ya da çıkar hırsı bu­ lunmaz. O kölelik rejimine, baskıya, hı�ızlığa, soyguna, ilim ve medeniyetsizliğe, geriliğe isyan eder. O, özün­ den ayrılan, millete zulmeden, hırsızlık ve soyguna ça­ nak tutan, devleti iyi yönetmeyen yöneticilere isyan eder. Kendinden başka bir şey düşünmeyen, yaşlısıru, ı 30


SABİR RÜSTEMHANU

hastasını ölüme terk eden, insanlannı ekmek parasına muhtaç eden duygusuz ve adaletsiz topluma isyan eder. İçinden çıktığı toplumu ·tanımayanlara, milletini hakir görenlere, ilimden, medeniyetten habersiz aydınlara, tembellere, fikir ve iman yoksunu zavallılara isyan eder. İnsanlık dururkun hayvanlığı tercih edenlere isyan eder. Sabir Rüstemhanlı, dünyanın şüphesiz en zalim rejimi olan komünizm devrinde, mevcut yönetiminin baskıcı, zorba idarecilerinin karşısında hiç eğilmedi. Haydar Aliyev rejiminde Bakanlıktan aynldı , kendisine verilen şeref madalyalarını kabul etmedi, mitinglerde polisin sopalı, coplu saldınsına uğradı, fakat asla eğil­ medi, el etek öpmedi. Yanlışlan, hatalan, gerek millet meclisi kürsüsünde gerek konferanslannda, gerekse te­ levizyon programlannda açık yüreklilikle söyledi. Yazıla­ nnda milleti uyardı. Bir ara iktidann kendisine "yazıla­ rında ve konuşmalannda bu kadar ileri gitmemesini" telkin eden bir adamına "Söyle onlara, kendilerini dü­ zeltsin/er, ben her çeşit belaya razı olduktan sonr9 değil iktidardan, kimseden korkmam " diyen Sabir

Rüstemhanlı tuttuğu yolda bir adım geri atmadan yürü­ yüşünü sürdürüyor. Sabir Rüstemhanlı, büyük Türk şairi Mehmet Akif Ersoy'un bir ahlak bildirgesi sayılabilecek şu mısralannı hayat felsefesi yapmış bir politik şahsiyettir. "Zulmü a lkışlayamam, zalim i asla sevemem Gelenin keyfi için geçmişe bakıp sövemem 131


HÜSEYİN AD/GÜZ.EL

Biri ecdadıma saldırdı mı hatta boğarım. - Boğamazsın kil - Hiç olmazsa yanımdan kovarım. Üç buçuk soysuzun arasında zağarlık yapamam Hele hak namına, haksızlığa ölsem tapamam Doğduğundan beridir aşıkım istiklale Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale Yumuşak başlı isem kim der uysal koyunum? Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum, Kanayan bir yara gördüm mü yanar td ciğerim Onu dindirmek için çifte yerim, kamçı yerim. "

Mehmet Akif Ersoy merhumun ileri sürdüğü düşüncelere ve tasvir ettiği karaktere tıpatıp uyan \il? yaşa­ yan bir insandır Sabir Rüstemhanlı. Günlük hayatında karıncayı bile incitmekten kor­ kan bu ince ve nazik insan, vatan, milet ve Türklük söz konusu oldu mu bir arslan kesilir. Her türlü hainliğin, yı­ kıcılığın, bölücülüğün üzerine korkmadan yürür. Bunun yanı sıra, yoksullara acır ve kendisini düşünmeyip zaval­ lıların, çaresizlerin dertleri için mücadele eder. Yaşamı boyunca bu ilkelerden asla taviz vermeyen, her türlü yanlış karşısında dimdik ayakta duran Sabir Bey, ukala­ lıktan ve gösterişten tiksinir, sade ve basit bir hayat sü­ rer. Fikir ve sanata karşı açık kalpli ve hoşgörültidür. Usulünce ve saygı kuralları içinde olan tarbşmalan sever ve katılır. Cehalet, kabalık, döneklik, ukalalık ve göste­ rişe hiç dayanamaz. Aslını, milletini tanımayıp inkar 1 32


SABİR RÜSTEMHANU

edenleri kınar ve onlarla alay eder, ülkesinin ve milleti­ nin dertleriyle ilgilenmeyen, ıstırabına kaygısız olan in­ sanlara hiç bir zaman adam gözüyle bakmaz. Onlan , yazılanyla, konuşmalanyla halkına gösterir, şikayet eder. Hangi şart içinde olursa olsun verdiği sözün gere­ ğini yapar. Sözünden asla dönmez. Başkasına yapılan bir kötülüğü kendisine yapılmış sayar. Fransız düşünü­ rük Wolther'in "Düşmanım dahi olsa, birine yapılan kö­ tülüğün karşısında yer alırım. Kötülük her kime yapılır­ sa yapılsın, her yerde kötülüktür. Önlenmesi gerekir" düşüncesine aynen katılır ve kötülüğün karşısına dikilir. Sabir Rüstemhanlı, Batı medeniyetinin, yani ilim, fen ve tekniğinin alınmasına taraftardır. Gelişmenin ve ilerlemenin bu yolla olacağına inanr. İlim, bir milletin değil, insanlığın ortak malıdır, diye düşünen Sabir Bey, Batının bugün ilim de, fen de, teknoloji de yani mede­ niyet alanında çok ileri olduğunu ve Batıdan ilim, fen ve teknoloji almanın zarar değil yarar getireceğini söyler. Taklitçiliğe karşıdır. Bu yüzden ülkesinin de Batılı ülke­ ler gibi, ilim, fen ve teknoloji üretmesinin gerekli oldu­ ğunu, anlamış bir aydındır. "Kü ltür milletindir. Her milletin kendi kültürüyle yaşaması en doğrusudur. Fakat, milletlerarası ilişkilerinin sınır tan ımaz boyut­ lara erişmesi, kültürlerin birbirini etkilemesine se­ bep olduğun u hatırımızdan çıkarmamalıyız. Bu yüz­ den kendi kültürümüzü hassasiyetle korurken, diğer 1 33


HÜSEYİN ADIGÜ7.EL

ülkelerin "bize zarar vermeyecek kültürlerinden fay­ dalanmamız gerekir. Bu aynı zamanda girmeye çalış­ tığımız Batı medeniyeti dairesine daha kolay uyum sağlamamıza yardım eder" diye düşünen Sabir Bey,

demokratik kurallara uyumu ve demokratik olmaları açısından Batı medeniyetini tercih ettiğini söyler ve ek­ ler, "Bu asla kendi medeniyetimizi unutmamızı ya da kendi meden iyetimizden uzaklaşmam ızı gerektirmez. "

Sabir Rüstemhanlı, devletler arasında ebedi dost­ lukların olmayacağı gibi ebedi düşmanlakların da ola­ mayacağına inanır. "Dostlukta esas benim• milletimin çıkarlarıdır " diyen Sabir Bey, dostlukların devamlı ol­ masının temel şartı olarak çıkarlara karşılıklı saygı ve iç işlerine karışmama prensibini gösterir. farklı rejimlerin dostluklan etkilememesi gerektiğini savunur. Fakat, re­ jimin insan haklanna saygı göstermemesini de kabullen­ mez. Bu yüzden Türk halklarının esir olarak yaşadığı ve insan haklanndan faydalanamadığı ülkeleri, ikinci sınıf ülkeler olarak değerlendirir. 7 . SONUÇ:

Sabir Rüstemhanlı'yı bütün cephe ve çehresi ile tanıdığımız kadar anlatmaya çalışbk. Sabir Beyiİı edebi­ yatçı olması, şair olması gazeteci olması, onun hayatı­ nın önemli bir parçasını oluşturur. Edebiyatçı Sabir Be­ ye ne ise, politikacı Sabir Bey de odur, düşüncesi bana 1 34


SABİR RÜSTEMHANLI

göre abartılı bir görüştür. Çünkü edebi çevre ile politik çevre, gerek yapısı, gerekse uygulama alanlarıyla olduk­ ça farklıdır. Bu fark o kadaF derindir ki, iki iş yapan in­ san da iki ayn kimlik oluşturur. Edebiyat, yani sanat, duygu ister, incilik ister, nezaket ister, ruh ister, üslup is­ ter, ilham ister; politika zeka ister, hitabet ister, analiz is­ ter, araştırma, inceleme ister. Bütün bunlar ister iste­ mez, farklı iki kimlik ister. Sabir Bey bütün zorluklarına rağmen, bu iki kimliği de rahatça taşıyabilme özellikle­ rine sahiptir. Ve her iki kimliği de bugüne kadar şerefle taşıyabilmiştir. Bu ağırlığın altında ezilmemlştir. Onu ve mücadelesini yakından bilenler bakın Sabir Rüstemhan� lı'yı nasıl arılatıyorlar? "Kendi yaşıtlarının çoğun� arkada bırakarak çağdaş Azerbaycan Türk poeziyası n ı n ön hattına çık­ mış Sabir Rüstem hanlı 'nın dünyaya ue Türk tarihi­ m ize bakış dairesi oldukça gen iştir. Benzerleri itici ue sirayet edicidir. Onun şiirlerini okuduğun zaman kla­ sik Azerbaycan, Türk dünyası ile fahr edersin. "

Halil Rıza Ulutürk (Azerbaycan milli şairi) "Edebiyatımıza geldiği günden beri geçtiği bü­ tün yollannı izlediğim, kişiliğindeki bütün lüğe ue tu­ tar/lığa derin hürmet beslediğim şair kardeşim Sabir Rüstemhanlı, bizden sonra gelen neslin seçkin öncü1 35


HÜSEYİN AD/GÜZEL

/erindendir. Cesaretle ve bütün sorumlu/uğumla di� bilirim ki, onun ömür yollarında, bu keşmekeşli yolla­ rın bütün do/aylarında, attığı adımlar, ayaklannın de­ ğil, akidesinin ve inançlarının adım/andır. O şimdiye kadar, şerefle yaşadı ve şerefle milletimize hizmet et­ meye devam ediyor. Onu daha büyük ufuklar, daha büyük uçuşlar, daha büyük meydanlar beklemektedir. Sabir'in şiirlerindeki yürek ağrıları, vatanımız için yanan bir oğulun feryadıdır. Ben onun, tepeden tırnağa kadar yanan ruhuyla iftihar ediyor ve müca­ delesin i alkışlıyorum. "

Bahtiyar Vahapzade (Azerbaycan milli şairi) "Biz onu, demokratik yolun en kaypak ve kızgın noktalarında gördük. AZATLIK MEYDANINDA Ba­ zen milyona varan halkın önünde ateşli konuşmalar yaptı. Azatlığa ve demokrasiye inanan konuşmalarıyla halkı uyandırdı. Ben Sabir Rüstemhanlı 'nın ülkemizin bağımsız/ığı, toprak bütünlüğü ve halkımızın azatlığı uğruna yürüttüğü savaştan hiçbir zaman çekilmeyeceği­ ne ve sonuna kadar mücadele edeceğine inanıyorum. İsmail Şıhlı (Azerbaycanlı yazar) . . .

"Sabir Rüstemhanlı, bizim en yetenekli şairleri­ mizden biridir. Onun şiirlerinde her zaman mertlik var136


SABİR RÜSTEMHlıNll

dır. O iki yüzlü şiir anlayı_şından uzak olmuştur. Yüreği her zaman doludur. Bu zahire çıkan ve artık onun göğ­ süne sığmayan vatan, halkın sesidir.

Elçin Efendiyev (Azerbaycanlı yazar) "Sabir çeşitli sahalarda faaliyet gösteren bir şair, publisist, içtimai hadim gibi mücadelen in ön safında görünüyor. Halk Cephesi'nin liderlerinden biri gibi, milletvekili ve redaktör gibi. . . İzdihamlı mitinglerde halkın dikkatini celp edebilen, ona gerekli sözle müra­ caat eden bir şahıs gibi S. Rüstemhan lı 'nın sosyal ha­ yattaki mevkisi inkar edilemezdir. "

ANAR (Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı) "Ömü r Kitabı "Azerbaycan ilmi, kültürü ve ta­ rihi alanında şimdiye kadar yayınlanmış şah eserler­ den biridir. Onun yazarı S. Rüstemhan lı hem halkı­ nın ona sevgisine, hem de devletin en büyük ödü lle­ rinden birine kuşkusuz layıktır. "

Prof. Dr. Ekrem Cafer

1 37


HÜSEYİN ADIGÜ'lB.

ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER

BU MİLLET ÖLMEYİ BACARIR HELE Şere meydan açan bir söz üstünde, Könlü şişelenmiş bir qız üstünde, Heysiyyat üstünde, nam us üstünde Bu millet ölmeyi bacarır hele! Ne olsun arada nadanı artıb, Kişi geyim inde qadını artıb, Südünün mayası çürüyü. bir az, Düşmen torpağına yeriyib bir az, Sözün ün ya/tığı, yananı çoqdur, Nefsini çaşdırış eyri terezi, Ruhunu kiçi/dib tayta merezi . . . Ne olsun zemi de alaqsız o/mur! Çinar da yarasız, calaqsız olmur! Alıb kölgesine tikan lıqları Vüqar heykeli tek ucalır hele, Ele daşa dön üb öz kökü üste Bu millet ölmeyi sacarır hele! Min il öz nefsinde boğulan odur, Min elle m in qaba sağılan odur. 138


SABIR RÜSTEMHANU

Boyunu kesdiler-göye direndi, Suyunu kesdiler-i��ırım emdi! Haqqı ses/edikce dili gül açdı, Yolu bağ/andıqca dünya dolaşdı! On un ocağına qızındı dünya, Qızınıb adına qısqandı. dünya, Qiteler bürüyen kökü danıldı, O, göyden gelende, göyü dan ıldı. İnsana ölmezlik öyredenlerin Üzüne qebirler açılır hele. Hatta mezarı da göz çıxarırsa, Bu millet ölmeyi bacarır hele! Eli qılı nclıydı-qandallı olub, Köhne çemenzarı qaran lıq olub. Düşmeni güldürüp ölüme gü len, Yataqda keçinir at üste ölen . . . Toprağın üstünde qoşa neqte tek Şehid mezarıyla qaçqın mezar. Tek-tek doğlum uşuq, el-ele ölürük­ Kalbecer mezarı, Laçın mezarı! Ölüme mahkumsa insanlığımız, Açın Veten boyda açın mezarı! Sonda nefer-nefer bölünürükse, Gedip qardaş deyib qucum mezarı! Men im tariximin yelken i, açıq, Orda zefer çatır, bac alır hele. 1 39


HÜSEYİN AD/GÜZEL

Özü qurduğunu özü uçuran Bu millet ölmeyi bacarır hele! Ölmeyi bacaran ölü deyi/dir, Bu boy edebiyyet yolu deyi/dir. Bu millet qu lların qulu deyi/dir, Ölecek, ölecek, ölecek millet, Sonra ölümüne gülecek mi/et, Sonra öz gücünü bilecek millet! 1 996

şeri Elçibeyin yeddisi günü bir gazet parçasına yazmışdım, amma çap eletdirmemişdim. Heç bir sözü­ ne toxunmadan, helke ela yanmçıq çap elatdirmek qe­ ranna geldim. Bu

Araz Elses oquyurdu E/çibey üçün, Min-m in diri yanında üz tutmuşdu tek ona. Hamının unutduğu qedim bir ruh dilinde Ulayırdı bu dili yaşadanın ruhuna. Sazın fırtınasında duyğum uzun tarixi, Meteden Xetaiye böyük/E'.rin ağısı. Sim /erin işığında qovuşub bir-birine Min ilin ayrısıy/a bir gecenin ayrısı.

140


SABIR RÜSTEMHANU

O qopub gede bilmir, durub başımız üste, Ayrı bir dünyadan ta toxunur sarı sime. Baxır sonuncu kere "dostların " si/etine Onsuz kasıb görünen Veten adlı ti/sime. O idi qemden uca, ne göz yaşı, ne ağı, Yasin, duam, özge dil-bu di.i nyanın malıdır. Savaşlardan yarımçıq geden döyüşçü üçün Yurdunun en döyüşken marşı oxunmalıdır. Ki, yol gelir tarixin on başından, Belke tanrı evinin qapısını açan ses. Meşherde Veten inin havası duyu lmursa Yüz-yüze melek de gelse, onu dindire bilmez. O kimdi? Sava/andan bir bahar esin tisi Ümidin i körükler amma milyon üreyin . Araz Elses oxuyur feqet onun sesiyle Milleti selkeleyen sesidir Elçibeyin! Uçan küskün ruhlardı, sevilen ruhlar qalır, Bizimle bir sırada, bu nam us savaşında! Elçibeyin ruhunu tanrı qaytarar bize Birinin gülüşünde, birin göz yaşında!

141


HÜSEYiN AD/GÜZEL

Çekil torpağımdan, ey yağı düşmen, Men şeytan ümidin üzen milletem. Dünyanı üstüme qaldırdın, yeter, Dünyanın derdine dözen milletem. Qedimlik uydurdun, hamısı yalan, Ruhuma el atdın, öz ruhun talan. Quyn umda qıurılan, ay şahmar ilan, Men ilan başını ezen milletem. Tarix yaradcinam, yalan yazansan, Açıq okeanam, bağtı qazansan, Topraq becerenem, qebir qazansan, Qebri ayaq tutub gezen milletem. Düzme qabağıma çopur daşları Seslesem dikeler dağ qardaşlarım. İstesem tarixi birde baş/aram, Men durğun zamandan bezen milletem. Bu şeydan çömçeni durmadan fırla, Özü n ü hesaba vur da, sıfırla, Menim barmağımda dünya fır/ıra, Gün boyu, ay boyu esen milletem. O yunan qardaşın, o rus qardaşın, 142


SABIR RÜSTEMHANU

Verdi qoltuğuna qarpızı, daşı, Birce senetin var, o da. başdaşı, Men daşı mehraba düzen m illetem .

DÜNYA Dünya gözeldi ancaq, xeyanetkar gözeldi, Fitnedi başdan-başa sözüyle işvesiyle, Neçesinin fikrinde ümid toqumu ekir, Birisinin haqqını bölüşür neçesiyle, Cen netin filialı, ancaq üreyi bumbuz, Verdiyi birce tike, almaq isteyir sonsuz. Hamı onun quluymuş, qardaş qardaşa yağı, Hamının ola bilir zoruyla, parasıyla, Özün kü in leyende yüz yerden deyecek "can " Uf demez hamımızı verse özüne qurban! Bir milyon qaçqınımı kor gözü görmez iken, Bir ovuc düşmenime yan ıb teessüb çeken, Men i soyur, talayır qatillere pay verir, Yüz mescid ini/desin, kİlseye haray verir! Bizim qanımız suym uş, alidir bun un qan ı, Bunlar tecrübe yapan, biz tecrübe siçan ı? Dünya gözeldir, dedim ? Bu gözelik yalandı, Melek cildi geyenin mahiyyeti yılandı, Yene selib yürüşü, yene de din davası Sivil dövlet, parlament, -Vatikan afta/ası? Od vurub, yağ da tökür, görsün nece yan ıram, Bu Allah emridirse, Al/ahı da danıram!

143


HÜSEYİN AD/GÜZE..

YILI.AR AYRICINDA İller ayrıcında, vaxt ayrıcında, Tale ayrıcında, bext ayrıcında, Zirueden boylanan yolçular kimi, Baxıram bir ömrün yoxuşlarına, Susuz çöllerine, uadilerine, Baxıram sabahın ümid göyerden, İlğıma bürünmüş uedelerine, Ne daş terzi uar, ne ölçü-mizan, Ne tenbeh eleyen, ne günah yazan, Oucumda telefon quş üreyitek, Arabir çırpınır, sussa öl�cek, Derede günüme gün ülük eden, Zirue tekliyime baxsa gülecek. Yüz ilde ötüşdü, min i/ de bele, Men de yollardayam min ildir bele. Min ildir dünyayla yumruq yumruğa, Sauaş içindeyem baharla, qışla, Tarixin yolları ömür yoldaşım, Çadırım göy/erdir ulduz naxışla, Min neğme qoşmuşam, sedası haqdan, Saldığım bağçalar çiçek-çiçekdir, Kime el azatdım, yüz budaq oldu, Ancaq öz üreyim yene de tekdir. Onsuz da bilinmez deyeri ömrün, Ne /erqi ne gedir yaşamın üsten, Baş altda bir yurdun dedi-godosu, .

1 44


SABIR RÜSTEMHANU

Bir de haqqı gören başımın üste. Ayrı bir dünyaya sesley:r yollar, Qazancım ne oldu, apardığım ne. Men i öz hökm üne bağlayan ı da Tapşırdım Tanrının merhemetine. . .

TENHAYAM, TEKEM Nece ki, dağların lal cığırıyla Yol aldım, qarşıda sirli gelecek. Halını pozmadı sebrli kendler, Lanını pozmadı o daş, o çiçek . . . Bir kasıb atanın, kasıb ananın, Tenbehe benzeyen nazını görmüş, Her halıç qoşulub durna sefine, Son ra da qaranquş yazını görmüş, Elece qalmışam . . . Qırx yaşında da, Yolların çekilmez yükünü çeken, Elece başında bir el, bir ölke, Sorağı dillerde. . . tenhayam, tekem! Tanınmaz yaşayan dadlı bu laqlar; Verer neğmesini çaya be/ece, Min-min çiçek açar, göz matarzısı, Etrin i dünyaya yayar be/ece, Bir yarpaq açılar, bir yarpaq solar.

145


HÜSEYİN AD/GÜZEL

Hatta ağac duymaz, budaq titremez, Qaya ouqalanar dağlar döşünde, Yaluarıp zamana asta ol! - demez. . . Bir yapraq ömrüdü, bir daş ömrüdü, Bir budaq ömrüdü ömrümüz belke. Zaman ın oucunda qum denesi tek, Ne qeder saxalsam . . . tenhayam, tekem. Siz de be/esiniz, ele baqmayın, Çiyn inde seugili çiyn ini duyan. Körpe ellerini elac yerine Her seher üm üdle alnına qoyan, Bezen bir auaza, bezen bir söze Minimiz köklenib birden qalxsaq da, Bir canam, bir ruham, milletem deyip Bir haya sıçrayıb yerden qalxsaq da. Heremiz bir ayrı nar denesiyik, Heremez derdini ayrıca çeken . . . Sizden birce an lıq ayrılmasam da, Sizin aran ızdaTenhayam, tekem!

ŞAİRLİK DEBDEN DÜŞÜB Şairlik debelen düşüb. . . Bir yere sığışmaz, qaraguruh, ruh . . . 1 46


SABİR RÜSTEMHANU

Bir yere sığışmaz ü rek/e kötekle, duyğuyla ' uygu . . . v

Bir torpaq adalar insanla dolu Bir ana döşünde beş milyrad ze/i Torpaqdaq sorulan torpağa dön ür Şair/er torpağa dönmür demeli! . . Duyğudur, arzudur, ruhdur qidası, Doğuşu, ölümü dilinden gelir: İnsan lar torpağın yetirmesise Şairler Al/ahın belinden gelir: Allah balası n ı Şeytan istemez, Yalgız duyanadır şairin erki Zülmden, zülmetden qorxmayan ilham Şeytan ocağından düşer didergin. Dilimde dolaşan heqiqet ölür, Ölüm de şairin bir sualıdır: Ele ki, eyriler doğruya gülür, Ora cehennemin filialıdır! Hatta celladdan da merhemet gözler, Kön lünü qızdırmaz parçadan çiçek. 147


HÜSEYİN ADIGÜ7.EL

Soyun üreklere çiliklenecek! Çekib silahını getdi ordular, Ancaq pozulmazdır şerin söz sefil Dünya yaranandan iki hedef var: Gü llen in hedefi, sözün hedefi. Şersiz işısız, darıxır ürek! Şerden kön lüme gur işıq düşür. . . Şairin sözleri un udulan tek Dünyanın işleri dolaşıq düşür.

KİMİM BEN? Bizim neslin ilk edebi addımlan So�et rejiminin güdü ve ebedi göründüyü vaxtlara tesadüf edirdi. Ne türk sözü işletmek olardı, ne de Cenubi Azerbaycan. Tebriz sözünü işletmek şovenizm, Ankara, İstanbul söz­ leri ise panislamizm kimi damğalanırdı. Oxuduğumuz bütün kitablar ve mektebler, bütün yayın ve basım rus­ sovet tebliğatının qara kölgesi altında. Lakin bu qaranlı­ ğın içinden qan yaddaşımızın diktesi ile bize keçmişimi­ zin, xalq cumhuriyyetinin, Memmedemin Resulzaderıin, Sihirde mahv eldilmiş böyük aydınlarımızın , dahi yazar­ larımızın adlan, arzulan gelib yetişirdi. Buna göre de Bakıya ilk gelişimde en böyük caddelerden biri olan 1 48


SABIR RÜSTEMHANU

Moskva prospekti ile addımlayarken yaşadığım ilk duy­ ğu bele olmuşdur:

Keçirem Moskva prospektinden, Tebriz prospekti hasreti ile men. Yene hemin dövrde Azerbaycanın birlik ideyaları­ nı simvolik şekilde bele ifade edirdik:

Menim öreyim tek Tebriz başında, Niye yellenmirsen bayrağım, niye? Bu bizim rejime kövrek etirazlanmız idi. Yollanmız qınlmaz, bahanın solmaz, Araz qırağında batmayaq yasa. Serhed çekilmekte millet ayrılmaz, Ruhunda aynlıq yaranm ayıbsa. Bu da bizim durumdan teselli tapmaq yolumuz idi. İlk önce yalnız Arazla Azerbaycanın bütövlüyü ile bağlı olan duyğular getdikce böyüyür ve XX yüzyılın başlan­ gıcında Azerbaycanda hakim olmuş höyük Türklük duy­ ğusu, XX yüzyılın 60-ıncı illerinde yeniden gizli şekilde zerre-zerre, şua-şua Azerbaycan şerine qayıdırdı: Siz ey yer üzüne doğ/umamışdan, Anlın.a "ayrılıq" sözü yazılan.

1 49


HÜSEYiN AD/GÜZEL

Özü bu dünyaya göz yummamışdan, Qelbinde ümide mezar qazılan. Güneli, Quzeyli, o tay-bu taylı, Hicranı esirle başa-baş olan. Derbendli, Kerküklü, qarayazılı, Türk, Tatar, İranlı, acem, müselman, Gah da terekeme, qızılbaş olan, Qolları Araza körpü olmamış, Sınıq körpüleri su altda qalan, Fikirli qardaşlar, qemli bacılar, Sizin sükutunuz yandırar meni, Sizin dözümünüz yandırar meni.

Sonra bu yollar Azerbaycançlıq üfqlerinden böyük türk dünyasının sonsuz üfüqlerine adladı. 1 980-ci ilde Kınında, Bağçasarayda Türk xanlan­ nın yetim saraylannı, bom-boş qalmış cameleri görende hisseledim ki, tann bizi tekce Azerbaycan dardlerini di­ le getirmek üçün yaratmayıb. Kınından Türkler gedib amma adlar qalıb, Tekce Kınında mı? Avrasiya deyine neheng materik başdan-başa Türk adları ile doludur. Çox yerde Türkün acı xatiresi kimi. Kınında bu duyğu­ larla "Yetim adlar" şeri yaranmışdı: Gözlere sancılar minarelerden, Geceler qap-qara bayraqlar kimi, Asılır ruhların sessiz feryadı. 150


SABIR RÜSfEMHANU

Bu lal harayların in tiqam ından, Xebersiz şeherler, qorxusuz kendler, Bir yadlıq içinde qıvrılıb yatır. Adına qısı lıb dince/er biraz, Burda Qaradağlar, Soyuqbulaqlar; Burda Gövtepeler; Bağçasaraylar. Kimsesiz mezarlar üzü göy/ere. Çöllerden bir deste çiçek haraylar. Başımın üstünde ağlar bu ludlar; Başımın üstünde sessiz feryadlar; Kömeye çağırır bu yetim adlar. Men hansı qayaya sıxım köksümü, Men hansı işığı yandı racağım? Darağdaş altında bir cır armudun, Titrek barmağında sarı yarpağam!. . Ya ele bayrağam burda özüm de, O boş m inareden asılıp qalan, Ruh kimi gemini duyan olmayan, Ne soruşa bilen, ne cauab alan. •

Sonra 1989-cu ildeı Qırğız ellerinde, yurdlarda, çadırlarda qopuz sesini dinleye-dinleye dağlıq Altaydan olan şair dostum Dumanın gemli manalarına qulaq asarsa birden-bire hiss eledim ki, hurda her şey tanışdır. Bütün bunlar menim min il önce gördüklerimdi. Ve de­ li bir duyğu ile hayqırdım:

151


HÜSEYİN AD/GÜZEL

Alaçıqlar yumru ürek, Açıq/ar ağ göbelek. Qopuz dinir damarımdan, El yolları göyerecek. Başım üste beyaz gümbez, Alaçığın ağ çığı/darı. Amanı yadıma salan, Asmalığın saçağları, Bu yurd mene tan ış gelir. Qopuz dinir, Düşüb rahat ölmek olmur. Burda ne vaxt yaşamışam, Bilmek olm ur. Bu yurd mene tanış gelir!

Sonra üzümü Dumana tutub dedim: Qanımdan hayqıran vuruş eşqtnin, Gündoğan eşqinin, yürüş eşqinin, Sedası bu qedim mahnından gelir. Ulu bir ulusun beşiyi olmuş, Ana qoxulu, o süd qoqulu, Dağların ruhundan, ahından gelir. Uzaqdan iki yurd çekirdi bizi, Dilimiz ayrıla bilmirdi ancaq. Min il/er dalında baş-başa yatan, Ölümüz ayrıla bilmirdi ancaq.

152


SABIR RÜST'EMHANU

Ehey Duman qardaş, ziruenden enme! Yurdunun gücüdür mahnındakı qem. Göndoğan beşikden ışıqla axan Şaa Sehralar üstünden, dağlar üstünden, Men seni hemişe edideyeceyem.

Belece ömrümün neçe ilini Türk yurdlarını gezme­ ye, Türk toplumlarını öyrenmeye serfeledim. Bolqarıs­ tanda varlığı damlan milyon yarım Türkün taleyine ağ­ ladım. Ayten xanım Bir ölkede adlarınız deyişi/ib Türklüyünüz danılırsa Bura size Veten deyi/, Veten deyip yanılırsan. Adın dön üm Milka olub, Milyon yarım Türk idiniz, Milyon yarım kölge olub. Bir millete diri-diri, Ölüm marşı çalınırsa, Türk dilinde söz demeye, İxtiyarın alınırsa. İşlediyin bu dükanın, Geyindiyin bu paltarın, Qazandığın bu çöreyin ne qıymeti. 153


HÜSEYİN ADIGÜ'ZEL

Sen bun ları geri qaytar, Varlığını tapıp getir.

Ele o illerde, 80-ci illerin ewellerinde bugünki gö­ rüş saadetini ağlımıza bele getirmeden Bolgarstandan Qara denize üz tutaraq Türkiye hasretini de dile getirir­ dik. Elvida kön lümün Qara denizi, Ömrüm de, ruhum da yarımçıq olar. Qarşı sahi/ine düşmese izim.

Belece her yerde Türkün neheng abideleri ve si­ linmez izleri ile görüşdüren bir yol uzandıqca uzandı, öl­ keden ölkeye, qıteden qiteye keçdi. Kının, Qaqauz, Ka­ raim, Noqgay, Balkar, Qaraçay, tatar, başqırd, çuvaş, qazax, türkmen, özbek, qaraqalpak, qırğız, yakut, altay elleri. Ve bu yollarda yazılmaqla bitirmek olmayan say­ sız hesabsız görüşler, aynlıqlar, xatireler, gözüyaşlı türk gözelleri. Yazılarda bunlann heresinden bir işıq qalıb. Çuvaş şairesi Raisa Sarbi da hemin görüşlerin bir ışığı­ dır. O gerib şeherin, uzaq şeherin, Başına bir neheng çay dolanırdı. Üstünle sevgimin keşikçisi tek, Güneş dolanırdı, ay dolanırdı . . . . . Orda xatireler qebristanında, Kimsesiz sevginin baş daşı durur.

Ve ya Tatanstan yadigarı: 1 54


SABIR RÜSTEMHA.NU

O tatar nın gül çöhresinde, Nuriyya adının işığı vardı. Ayrılıq anından .onu bir qatar, Meni başqa qatara ahb apardı.

Bunlar tekoı gençlik şıltağhqlarının ifadesi deyildi. Türk ellerinde rast geldiyim gözellerle yaşadığımız deli sevdaların ifadesi deyildi. Hem de dünyamızın, dilimi­ zin, tariximizin böyüklüyü qarşısında duyduğum heyre­ tin ifadesi idi. Monqolstanda Orhon abidelerinin üstünde de he­ min heyretle dayanmışdım. Hele bu adibeleri tek birce Azerbaycan ve ya Türk şairi ziyaret etmemişdi. Düşü­ nende ki, bu yazıların qeleme alındığı vaxtdan 1 300 il keçir ve bu oğuz yadigarlar bu daşların dilinde danışan bir ruh eqrebasını yüz iller boyu gözleyib özümü saxla­ ya bilmemişdim: Diz çökdüm önünde daş kitabenin, Diz çökdüm gurlayan Orhon önünde, Elin i çiynime dayaq eyleyen, Bu yeri yaşadan ruhun önünde. Diz çökdüm ön ünde ana dilim in, "Türk m illeti " yazan ele diz çökdüm. Bu boyda itkinin, bu boyda qem im, İçinden dikelen, ele diz çökdüm.

155


HÜSEYiN ADIGÜW...

Üzümü sürtürem beyaz mermere, Men ki, üzü qara deyi/em qardaş. Geldim ki önünde diz qoyub yere, Tanrı kelmesir:ıe eyi/em qardaş. Yene de sinesi böyüyür yerin, Yene de başını qaldırır dağlar. Mene ele gelir bu gün mermerin, İçinde bir ürek döyüntüsü var.

Ve üç qiteye düşen Türk yurdlannı gezib her yer­ de öz ana dilinde daruşmaq rahatlığını görenden sonra ürek arxayınçlığı ile yazmışdım: Bu Veten deyi/en dünyam sirlidir, Hemen sırrını tapa bilmirem.

Bu yollar dolarıa-dolana bir vaxtlar bizim üçün xül­ ya olan Tebrize de, Ankara'da, İstarıbul'a da yetişmişdi. Ve bütün bu görüşlerin izi sözümüze köçmüşdü . . . Sabir Rüstemhanh

1 56


SABIR RÜSTEMHANU

TÜRK DÜŞMENÇİıiYİ Qafqaz ve Kiç!k Asiya dünyanın eseb nöqtelerin­ den, bütün yollarının ve damarlarının kesişdiyi yerler­ dendir. En qedim sivilizasiyaların ve dövletlerin, yüksek ideyalann doğulduğu bu bölge hem de en uzun müna­ qişelerin ve toqquşmaların şahidi olmuşdur. İran-Yu­ nan, İran-Turan, Ereb-Ecem, Türk-Rum, Şerq-Qerb, Şi­ mal-Cenub, müselman-xristian qarşıdurmaları yi!zilleri, bazen minilleri aşıb keçen fırtınaları ile bu bölgeni tarix boyu çalxalandırmış, altını üstüne çevirmiş, tekce ser­ kerdeleri ve hökmdarları yox, bütöv xalqları qaldınb-en­ dirmiş, bezilerini böyübııüş, bezilerini çeyerli-dibli yox etmiş, özünü ölmez sayanların külünü göye sovurmuş, Allahlıq iddiasında olanların heç qebrini de saxlamamış­ dır. Türkler bu bölgenin qüdretli xalqı olmaqla hemin tarixin hem yaradıcılarından, hem de en çox qurban ve­ renlerindendi. Türk soyu bu bölgede tarixin xatırladığı en qedim sivilizasiyaların bünövresinde dayanıb, bütün qabarma-çeki.lmeden enme-qalxmaları ile bu tarixin en uzun ömürlü yoldaşı olmuş, bütövlükle Avrasiyanın tale­ yincle hemişe helledici rol oynamışdır. O, mehv olma­ mış, eksine ködesi böyüdükce, qocaldıqca yeni-yeni pöhreler vermiş, öze içinden gencleşmişdir. Azerbay­ cclnWar da Türklerin en böyük ve nisbeten cavan boyla·

1 57


HÜSEYİN A.DIGÜ"ZEL

nndan iri olmaqla bu irqin bütün manevi ve tarixi ser­ vetlerinin varisidir. Coğrafi mevqeyine, menevi potensi­ alına göre bölgenin en perspektivli xaJqlanndandır. Azerbaycan Türklerin en qedim yurdlanndan ol­ maqla, hem de Türk dünyasının merkezidir. Orta Asi­ ya ile Kiçik Asiyanın arasındadır. Körpüdür, bağdır. . . Buna göre de Türk düşmenleri yüziller boyu ilk önce bu körpünü uçurmağa kalkıplar. Türklerin Xezerin ve Qa­ ra denizin quzeyindeki doğma yurdlan ellerinden çıxandan, hemin denizlerin üstünden aşan yollan bağlanan­ dan sonra Azerbaycanın bu körpü rolu, merkez mövqe­ yi daha da möhkemlenmişdir. Buna göre de Türk birli­ yine atılan gülle ilk önce Azerbaycana tuşlanır. . . Esiinde, ermeni ve fars siyasetleri bir-birinden ne qeder ferqlenseler de, bu nöqtede, Azarbaycanla müna­ sibetde çox benzeyirler ve bu münasibetleri Azerbaycan timsalında Türk dünyasına, Türk birliyine qarşı çevrilib. Min il Türk yurdu olmu.Ş İranda bu esrde körüklenen an­ titürk ovqatı da bununla bağlıdır. Zengezuru Azerbay­ candan qoparmaqla, Ermenistan'la İran arasında ser­ hed yaradı,b Naqçıvanı Azerbaycanın diger bölgelerin­ den qoparmaq ve Türkiye ile azerbaycarun qara yolla elaqesini kesmek de bu meqsede xidmet edirdi. İranın Türk imperiyası olduğu, hakimiyyetde Türklerin dayan­ dığı dövrede - bu dövletin kiçik bir xanlığı olmuş İreva­ nın indi müşteqil Ermenistana çevrilmesi ve İranın ona eziz-xelef münasibet göstermesi de fars ve ermeni şove1 58

·


SABİR RÜSTEMHANLI

nizminin bize münasibetdeki fikir birliyinin elametidir. Yüz ildir ki, İranda farslaşma, Ermenistanda ermenileş­ me siyaseti eyni üsullarla heyeta keçirilir, vaxtile hem si­ yasi, hem de menevfbaxımdan Qafqaza tam hakim ol­ muş Azerbaycan Türkleri addım-addım geri çekilmeye , mövqelerini elden vermeye vadar edilir. Müsteqil Azerbaycan bu prosesin dayandı rı la­ cağına ilk etibarlı üm idimiz ue taminatım ızdır.

Müsteqillik bu regionda beş-altı dövlet arasında parçalanmış, Kiçik Asiyanın bütün dövletlerinde yaşa­ yan ve bu dövletlerin heresinde bir cür tezyiq altında olan Azerbaycan Türklerinin yeni intibahının başlanğıcı­ dır. Buna göre de Rasiya, Türkiye, İran ve Gürcüstan­ la normal münasibetlerimizin qurulması ve günden-gü­ ne inkişafı düşmenlerimizi çox ciddi narahat edir. Hem milli, hem de dövlet maraqlarımız baxımından qonşula­ nmızla Azerbaycan deqiq siyaset aparmalıdır. Yeni ela­ qeler ele qurulmalıdır ki, ne bu ölkelerdeki qardaşlarımız dövlet menafeyine qurban verilsin, ne de ümummilli menafe Azerbaycan Respublikasının dövletçiliyini zerbe altınd& qoysun . . . Azerbaycanın Türkiye ile münasibetlerine kölge salğağa, Bakırla antitürk, Türkiyede antiazerbaycan teb­ liğatı aparma�" �lışanlann semeresiz cehdlerine de bu işıqda baxmax lazımdır.

1 59


HÜSEYiN ltDIGÜZEL

Vaqtile İran la serhedlar açı/anda bir tesadüfi qeza "Pravda " gezetinin sevincine sebep olmuş ve gazet tantanali şekilda xabar vermişdi ki, Qtızey Azerbaycanda Arandan gelen bir Azerbaycanlı öldü, yani araya ilk qan düşdü, gör sonra ne olacaq? Guya ki, insan öz evinde, öz süfrasi başında olanda ölmür; Allah ın kiminse hayatına nöqta qoyması ciddi döv­ letlerarası münaqişa yaratacaq! . . Özü de kim . yazır� dı? Qan üste qurulmuş bir imperiyanın qanlı "haqi­ qatlerini " perdeleyen bir gazet. olanları yoq, daha çox görmek istediklerini yazan bir qazet! Söz yoq ki "is lam temalçiyim ", İranın din ixracatı " barede şişir­ di imiş malumatlar da Türk-İslam dünyasını parçala­ maq kimi belli siyasetin tezahürlerindendir.

Bunun neticesizliyini görende Moskva metbuatı daha iyrenc vasitelere el atıb, hatta İran Türkleri ile Gü­ ney Qafqaz Türklerinin, yeni Arazın o tayında ve bu ta­ yında yaşayanlann iki yüz ilden beri yadlaşıb, uzaqlaş­ dıqlannı, ayn-ayn milletlere çevrildiklerini iddia etmekte fars şovenizminin ağzını yalayır, onun tökdüyünü yığır­ dılar. Amma atalar demiş, "sen saydığını, say, göre fe­ lek ne sayır. . . Tarixi yaddaş dirildikce İranın qüweler nisbeti de deyişilir, İranı tekce farslann dövletine çevirmek isteyen: terin niyyeti puça çıxır: İran dövletini qorumaq isteyen­ ler ölkenin her bir xalqını, xüsusen ehalinin yansını teş"

160


SABIR RÜSTEMHANU

kil eden Türkleri eridib yox etmeyin mümkünsüzlüyünü getdikce daha aydın derk edirler. Mehz bu dövlet me­ na feyi baxımından· lranın gene Azarbeycan Respublika­ sı ile mehriban qonşuluq ve müttefiqçilikden başqa yolu qalmır. Her ne qeder aprel ayında Tehran küçelerinde vaxtile Makuda, Urmiyede, Tebrizde İran Türklerine di­ van tutmuş Ermenilerin antitürk yürüşlerine şerait yara­ c:Wsa da, bu İranın otuz rpilyondan artıq Türk ehalisinin gücü qarşısında bir çibin vızıltısıdır. İslami birlik "tezaf­ dan" olan bezi İran resmi idareleri bu yürüşlerle Türki­ yeye mürnısibetlerini gösterseler de başa düşmürler ki, hem de özlerine quyu qazırlar. Çünkü bu yürüşler öz ve­ tendaşlannın milli leyaqetlerine qarşı çevrilir. Bu yolla İran hem de öz Türk ehalisinin kül basmış milli duyğu­ lannı yelpikleyir. Ve ele bu ehalisinin qorqusundan İran heç vaxt açıq Azerbayean düşmençiliyi mövqeyi tuta bil­ mez. Çünki esline qalanda İran farslardan artıq Azer­ baycanlılann dövletidir. Manna, Selçuqlular, Atabeyler, Ağqoyunlu ve Qaraqoyunlular, Sefeviler dövletlerinin, bu dövleti qanlan ve canlan ile ucaldıb yaşadanlann va­ rislerinin dövletidir ve İranda bu haqlı münasibetimiz kö­ künde bu reallıq dayanmalıdır. Deyilenler nezere alınan­ da İran ve Azerbaycan dövletinin her ikisinin taleyinin bu qarşılıqlı münasibetlerden asılı olduğu görünür. Allah onları birbirini sevmeye mahkum edip, ya da onlara be­ le bir qaçılmaz tela bağışlayıb. İran bunu kifayet qeder yaxı derk edir ve fars şo161


HÜSEYİN ADIGÜZEL

vinizmiminin antitürk siyasetini ayn müsteviye keçirir, "ilanı Seyid Ehmed eliyle tutmağa çalışır", gizli yollarla Türk=Azerbaycan düşmeni qüwelerin güclenmesine çalışır. Yunan-ermeni birliyine yüz tutur, Rusiyadan ye­ diyi kötekleri unudaraq onun ayağına gedir. Bütün bunlar höyük Türk birliyine qarşı çevrilmiş siyasetin ayn ayn epizodlandır. Dünyanın "qara yol" ümidine qalmadığı, Azerbay"" canla Türkiye arasındakı bütün yolların günden-güne genişlendiyi bir vaxtada bu qardaş ölkelerin münasibet­ leri bednam qonşulanmızın rahatlığını elinden alıb. Türkiye ile ticaretinde, gediş-gelişinde heç bir problemi olmayan İran da, addım-addım Türkiyenin ba­ zarlannı ve çimerliklerini "zebt eden" ve tikinti meydan­ çalannı türk fehlelerine "teslim" eden Rasiya da, eline düşen bütün deşiklerden, açıq ve gizli yollardan yararla­ naraq Türkiyeye "dürtülen" Ermenistan da, keçrnişin "acı xatireleri"nden qopa bilmeyen Yunanıstan ve Ereb ölkeleri de Azerbaycanla Türkiyenin qardaşcasına yax­ kınlaşmasına qıskanclıqla, hatta gizli bir pozuculuq düş­ mençilik niyyeti ile baxırlar. İnformasiyanın bütün imkanlarından istifade ede­ rek türk birliyine qarşı tebliğatı körüklyir, az qala meişet seviyyesinde olan sorunlara siyasi reng vermeye çalışır, ölkeleri birbirinin işine qarışmaqda qardaşbğına soyuq­ luq götirmeye, iki yüz ilik aynlıqdan sonra birlik yadda­ şını çetinlikle de olsa berpa etmeye çalışan xalqın üreyiı62


SABİR RÜSTEMHANU

ne inamsızlıq toxumu sepmeye cehd gösterirler. Bütün bunlar semersiz, ebes cehdler olsa da, her halda gözden yayınmamalı, nezare1den kenarda qalmamalıdır. Türkiye-Azerbaycan telebe ve işçi mübadilesi, minlerle gencin burdan ora, ordan bura tehsil almağa gelmesi, iqtisadi, menevi, medeni qovuşma herekatının kimsenin iradesine bağlı olmadan günden güne geniş­ lenmesi her iki ölkenin vetendaşlan üçün xoşbext bir üfüq açır. Bu birliyin yaxın zamanlarda ölkelerimize güc­ lü bir potensi qazandıracağını her kes görür. Avrupo Birliyinin qarşısında Türk ve ya Türk-İslam birliyinin ya­ ranma ehtimalının yalnız xeyal olmadığı indi çoxlanna bellidir. Rengler, cizgiler, sö;?:ler aydınlaşır, serhedler, sı­ nırlar tedricen açılar, üfüq dumandan saynlır, menzil de, ona doğru aparan yollar da belirlenir. Amma bu nenehg hareketin içinde, söz yok ki, ŞEYfAN YOLDAŞ ve işsiz-gücsüz oturmuş, barınağı istenilen yere çatır, istenilen cildde, istenilen meclisde peyda olur ve qanşdırmaq peşesinde birinciliyi hele heç kime vermek niyyetinde olmadığını addımbaşı nümayiş ekliler. Bu barede Türkiyede çıxan "Böyük gelecek" dergisinde ve "Vatandaş Hemreyliği"nde aynca meqale yazmış, özellikle milli maraqlanmızı Ermenistanla tica­ rete qurban vermek isteyenlerin iç üzünü açmağa çalış­ mışdım . öten il Türkiyedeki dostlarım öz hemvetenleri olan iki ali mekteb müellimi terefinden Türkiye Cumhu1 63


HÜSEYİN ADIGÜZEL

riyyeti Yükseköyretim Kurumu Başkanına yazılan mek­ tubun suretini mene vermişler. Tarixi bilinmeyen, imza­ lan şüpheli. görünen bu mektubun bir parçasıru nezere çatdınram: · "Başda Azerbaycan uyruklular (yani Azerbaycan esiller, tabeler-S.R.) olmaq üzere taşra (qıraq) wüversi­ tetlerinde çalışan bu insanlar bir neçe ilin sonunda sırf para üçün hemen türk uyruğuna keçirler, amma keçme­ den önce de şöyle bir 15 gün qeder öz ölkelerine gedib ordan bir üst akademik ünvanla dönüyorlar: Doktor ise­ ler dosent, dosentse professor. Eğer professor olaraq gelmişse, birden-bire daha önceden heç var olmayan bir sürü yayınla (meqale, neşr materialları -red.) dönür­ ler (eslinde, bu yayınlan heç gören olmur, ya ne ise)!!! Ve sonra da denklikleri de hemen qebul edilir (dollarlar sayesinde), oysa biz bu ölkenin övladları olarax en ye­ tersizimiz(?) bele bu ünvanlan çox zor alınq. Üstelik iş bununla bitmir. Bunlar bu ünvanlan aldıqdan sonra bu­ lunduqlan yerde qalsalar yene yaxşı. Eksine, hemen da­ ha iyi yerlere keçib oraları da işğal edirler. Üstelik özle­ rine ve uşaqlarına da ünvan ve görevler (vazifeler-red). alırlar. İndi soruruq: Bizler, bu ölkede doğulub böyüyen insanlar bu öfkenin vetendaşı deyilmiyik?". Bu mektubu oxuyanda hem sevindim, hem de te­ essüflendim. Sevindim ona göre ki, bu esrin 10-cu, 20ci illerinde Türkiyeden, dünyarun ayn yerlerinden elm xadimleri, maarif işçileri devet eden Azerbaycandan in164


SABİR RÜSTEMHANU

di qardaş, Türkiye'ye o qeder mütexessis, alim, ali mek­ teb müellimi gedib ki, bu hetta on il ewel '12:eri deyilen­ de burnunun ucu goyneyen Anadolu türklerini de nara­ hat etmeye başlayıb, hetta onlann yerini daraltmağımız­ dan şikayetlenirler ve göründüyü kimi bizim reqabetimi­ ze davam getire bilmirler. Teessüflendim ona göre ki, Türkiyede Azerbay­ canla Türkiye arasındakı bu kadr, mütexessis akınının höyük milli ve tarixi menasını unudub, her şeye ancaq öz şexsi maraqlannın prizmasından baxanlar var. Azer­ baycandan geden müellimlerin inkişafına, elmi eserleri­ ne, nüfuzlu universitetlerde devet olunmasına xeyirxah­ lıqla yanaşa bilmirler. Eyni zamaqnda Türkiyeye geden bezi müellimle­ rin bizde "yiyelendikleri" sovet verdişlerinden orda da el çeke bilmemelerine de teessüflendim. Belke de heç Türkiyede Ali Şerbetçi, yax,ud Şinel Daş deyilen adam­ lar yoqdur. Belke bu mektub �ed niyyetle, bütün va­ sitelerclen yararlanaraq araya so�luq salmaq niyyetiy­ le yazılıb. Amma, her halda bu cür düşünenlerin de ol­ duğu inkar edilebilmez. Beleleri var. Türkiyede olduğu kimi Azerbaycanda da var. Türk işçisiin qabiliyyeti, türk ticaretinin çevikliyi önünde duruş getirebilmeyen edalet yavrulan elbette, onlara ürekte qucaq açmayacaq. Amma tek bu da deyil. Dünyada beş mine yaxın xalq, cemi iki yüzden artıq dövlet var. Demeli, her döv­ lete ortalama 25 xalq düşür. Dövlet onlann hamısının 165


HÜSEYiN AD/GÜZ.EL

yox, birinin sayca çox olanının, bu dövletin varlığında daha çox haqqt olanın adı ile taı:ıınır. Dünya yaranandan beledir; dünyanın bildiyi, qebul elediyi bir hadisedir. Medeni ölkelerde bu hal dövletin höyük xalqının hegemonluğurıa kiçik xalqlann ezilme­ sine şerait yaratmır. Amma iqtisadi, siyasi, menevi he­ yatı duıı.ılmamış ölkelerde bu "çoxmilletlilik" bezi prob­ lemler-sorunlar doğurur. Azerbaycanda min iller boyu tebii bir gedişat var: Ölke daxilindeki etnoslann yaxınlaşması, qaynayıb-qa­ nşması. Amma bu işi süretlendirmek, telesdirmek ol­ maz. Tarix bizim irademizle yönetilmir. Azerbaycan mü­ hitinin gözelliyi burasındadır ki, yüz iller boyu hurda türk üstün, hakim mövqede olsa da, sayca balaca xalqlara heç vaxt hakim gözüyle yox hemişe qardaş gözüyle ba­ xıb. Buna göre de Avroasiyanı dolaşmağa yeterli olan neheng türkazer diliyle yanaşı, deyek ki, bir kendin gö­ zel Xınalıq dili de ve sayca çox olmayan diger xalqlann özlerine mexsus gözel dilleri de yaşayır. İlk defa Xınalı­ ğa gedende "Xınalıq dili" adlı bir şer yazmışdım: Eyni olsa benövşey/e çinann dili Tebietin neğmeleri adileşerdi.

O vaxt Xınalıq diline öz dilim kimi baxmişdım. Çün­ ki menim türkcemde SSRÜ mekanında getdikce mehdud­ laşırdı, az qala çoban-çoluğun, kendilerin dili sayılırdı, res1 66


SABİR RÜSTEMHANU

mi meclislerden sıxışdınlırdı.

Esi bağban çinann şelaleye

benzer xıştltısını sevdiyi kimi, benövşenin pıçıltısını da eşit­ meyi bacarmalıdır. ·Biz Azerbaycandaki sehven milli azlıq deyilen bütün xalqlara hemişe bu gözle, ön servetimiz, öz gözelliyimiz, öz böyüklüyümüz kimi baxınq. Tat da, talış da, )ezgi de, kürd de Azerbaycanın doğma övladlan, qol­ qanadıdır. Teessüf ki, kenardan qızışdınlan bezi güweler yüksek hessaslıq teleb eden, bu münasibetlere kobud el­ lerle toxunanda inciklik, inamsızlıq yaranır. Azerbaycan sö­ züne sevgi bu xalqlann içindeki tebii birlik, yaxınlaşmaq is­ teyinden xeber verir. Bununla bele, Ermenistan ve Rusiya­ run

müeyyen qüweleri deyilen tarixi reallıqdan Azerbaycan

eliyhine qullanmaq üçün deriden-qabıqdan çıxır. Ermenis­ tanda bezi kürd daireleri, Dağıstanda lezgi desteleri ile er­ menilerin sövdeleşme cehdleri bu meqsedi daşıyırdı. Bu xalqlann daha sovet devründe bizim kimi "beyin temizleme" ameliyyatına meruz qaldıklannı, tarixi yaddaş­ dan mehrum edildiklerini ermeniler yahşı bilirler ve bu amilden istifade etmeye çalışırlar. Onlar arxayındırlar ki, )ezgiler de, kürdler de ermenilerin onlapnn başına açdıqla­ n oyunları çoxdan unudublar. Halbuki yaddaş yavaş-yavaş közerir ve (ezgiler Amazaspın

1918-d ilde Quba-Qusar

bölgesinin türk ehalisi ile yanaşı, (ezgilerin ve diger dağlı xalqların başına ne oyun açdıqlannı xatırlayıp onunla ma­ sa

arxasında oturmaz. Kürdlerin yaddaşı qayıtdıqca-on!ar

yada salacaqlar ki,

1 915-ci il ··ermeni soyqınmı .. kımı dun­

yaya üfürülen mif eslinde vetendaş müharibesi idi. n.ls

')e

ermeni birliklerinin Doğu Anadoluda divan tutduqldrı in-

167


HÜSEYiN .4DIGÜZFL

sanlann da bir qismi ile kürdler idi. Bu faktlar aşkarlanıb kürd mühitine anladılsa, ermenilerin neinki yezidi kürcller­ le, hetta PKK-çdarla da heç bir gizli anlaşması baş tutmaz. Teessüf ki, biz tarixin bu sehefelerini vaxtında aça bil­ mirik. Eksine, içimizde qardaşlanmızla bizim aramıza gi­ renlerin sayı artır. Türk dili ifadesine qarşı ÇDQŞ edenlerin çoxunun türk köklü olmamasını da bu müstevide teyin .et­ mek olar. Türkiyede Azerbaycan, Azerbaycanqda Türkiye aleyhine tebüğatın da kökleri dolayısı ile hem Avropadaki antiislam, antitürk ovqatı, hem Türkiye etrafındakı açıq düşmenler, hem de Türkiyenin ve Azerbaycanın içindeki xırda eqoizm hallanyla bağlıdır. Bu meselenin her birinin öz kökü, öz tarixi, öz sebebleri

var.

"Vetendaş Hemreyüyl gazeti,

20-27 may, 1998-ci il Sabir Rüstemhanh

168



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.