İbrahim Etem Gürsel - Kürtçülük Gerçeği

Page 1


KÜRTÇÜLÜK GERÇEG1

Dr. İbrahim Etem Gürsel


KÖMEN YAYINLAR!. 2 İbrahim Etem Gürsel,

KÜRTÇÜLÜK GERÇEGİ,

Birinci Baskı: 1977,

Dr.

Yayınlayan:

Kömen Yayın ve Dağıtım Limited Şirketi, Posta kutusu 201, Yenişehir/Ankara, Dizgi, Tertip, Baskı: Çağ Matbaası.


" ... HA K1KATLER1

SÖYLEMEKTEN KORKMAYINIZ ...,, ATATÜRK



"KÜRTÇÜLÜK GERÇEGİ" ÜZERİN�...

Faik TÜRÜN (E. Orgeneral) On, oniki yıl öncesinde, bazı Batı Avrupa Ülkeleri ile birlikte yurdumuzda da başlatılan şiddet hareketleri sürüp gitmektedir. Yeraltı örgutleri, kuruluş maksadını aşan ba­ zı dernekıer, bir kısın sendikalar tarafından yürütülen ve bazıkurum ve kuruluşlarca da desteklene·n, dış ile de irti­ batlı olduğu anlaşıJ,an anarşik olayların maksadı ve hedefi nedir? Bunu, şehir ve kasabalarımızın yazboz tahtasına dön­ ciürii,len duvarlarındaki yazılarda, tertiplenen kitıe ha.rB­ ketlerinde kullandıkları sloganlardan kolayca anlamak müm­ kündür. Evet; ijJkemiz parçalanmak, bölünmek, devletimiz yıkılmak istenmektedir.

Kaleleri içerden düşürmek, parçalayarak, bölerek hük­ metmek, hedef memleketlere karşı yüz yıUarca uygulana· gelmiş stratejilerdir. Türkiyemiz; coğrafyası, Türk alem� nin ve İslam Dünyasının lideri durumunda oluşu nedeniyle, uayılmak ve sömürmek isteyen başka devletlerin baş hede­ !i nlagelmiştir.

Sıcak bir savaş için şartların müsait olmayışı, Türki­ uemizi bu defa sinsi bir savaşın baş hedefi yapmıştır. Yaır-


dumuzda bir defa daha, İıer toplumda ve ülkede şıı veya bu ölçüde mevcut inanç ayrılıklavı, dil. ve şive farklılıklan Türkiyemizde de istismar ve propaganda konusu yapıl_mak­ tadı·r. Bir arada beraberce yaşama iradesinin bir araya ge­ tirdiği millet bütünlüğümüzü halklar olarak mezhep yö­ nünden aleviler, sünniler, diyerek; sömürenler, sömürülenler adıyla sınıflar ihda ederek parçalamak isteyen; dünün bir tarım ülkesi olan, toprak ve iklim şatlarının farklılaştırd'ı­ ğı ülkemizi gelişmiş, kasten geri bırakılmış diyerek bölen bir hareket oluşturulmaktadır. Devletimizi hedef alanların ajanları ve işbirlikçisi durumuna düşmüş veya düşürülmüş kimselerin bilinçli veya bilinçsiz yürüttükleri bir savaş or­ tamında yaşıyoruz şimdi. Geçmişte açılıp kabuk bağlamış yaralar, tırmalanarak kanatdmak istenilmelctedir... Evet lilir savaş. Kim, ne kazanacak? Yıkıntı.Zarın altından nasıl kalkılacak?... Bu badire de atlatılacaktır. Yüce Türk Milleti bunun da hakkından gelecektir. Bunda şüphemiz olmamak­ tadır. Bölücü akımın başlıca tezi "KÜRTÇÜLÜK" konusunda bir inceleme elimizde· önümüzde bulunmaktadır... Mevzu şimdiye kadar, önemi nisbetince didiklenmiş değildir. Bu bakımdan "KÜRTÇÜLÜK GERÇEGİ" adlı eser bir ihtiya­ ca cevap vermekte, bir boşluğu bir vönü ile doldurmak­ ·tadır. Genç araştıncı Dr. İbrahim Etem GÜRSEL'i bıı değer­ li eseri nedeni ile tebrik ederim. Faydalı, hayırlı bir iş yap­ mıştır, himmeti var olsun. İlerdeki araıtırmaları için de başanlar dilerim.


G1RIŞ Son yıllarda, Türkiye üzerine birtakım sonu karanlık olayların tezgahlandığı ve "Doğu Meselesi" adı altında, ge· rek yurt içi ve gerekse yurt dışı merkez. teşkilat ve kişile­ rin özellikle· mesele yaratmaya çalıştıkları görülür. Bir ba­ kıma; batı emperyalizminin ve Çarlık Rusyasının Osmanlı İmparatorluğunun son devirlerinde yaratmış olduklan "Şark Meselesi" ve hemen onun akabinde rine özellikle ay­ nı merkezler tarafından yaratılan "Doğu Meselesi" aynı gayelere yönelik davranışlar olarak görülmektedir. Tür­ kiye'nin bütünlüğü yönünden fevkalade ehemmiyet arze· den bu konuda, doğulu birtakım vatandaşlarımızın sonu karanlık çabalar içerisinde günlerini geçirdikleri, zaman zaman delilleri ile ortaya çıkmaktadır. Özellikle, son sene­ lerde bazı çevrelerin teşkilatlandığı ve "Doğu Meselesi" adı altında "Kürtçülük İdeolojisinin", tehlikeli bir şekilde büyük boyutlara erişerek yapıldığı dikkatli blitün vatan­ daşların gözünden kaçmamaktadır. Adı geçen Kürt ideolo­ jisinin tezgahlanması ve Anadolu üzerinde birtakım gizli planlar üzerine inşaa edildiği yeni değildir. Ve oldukça es­ ki tarihlere kadar iner. Biz bu çabaların geçmişini tetkik etmeden; Kürtler hakkında bazı yönleri ile kısa bilgiyi oku­ yucuya sunmak istiyoruz.


KVRT söZVNON ASLI Tarih sahnesinde Kürt adı

ile urugların görülmesi,

M. ö. vır ci yüzyıldan itibaren başlar. Bu tarihlerden son­ radır ki, -Güney İran'da Zağros dağlan civannda,

Doğu

Anadolu ve Aras boylannda "Kürt" adı ile anılan toplu­ luklara rastlanılmaktadır. M. ö. vır ci yüzyılda Kafkas­ lar'ın kuzeyinden gelen İskitler'in (ki bunlar atlı göçebe idi) Azerbaycan, Anadolu'nun doğusu, İran, Mezepotomya ve daha berilerde Suriye ve Filistin'e kadar yayılmaların­ dan sonra adı geçen yerlerde Kürt adı ile bilinen topluluk­ lar görülmektedir. Menşeileri birçok tartışmalara yol açan bu topluluklann, neden dolayı "Kürt" adı ile tanımlandık­ ları da tam bir açıklıkla belirtilememiştir. Kelime anlamı itibarı ile "Kürt" .sözünün neyi ifade ettiği üzerinde çok çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bu konuda araştırmalar yapan yetkili araştıncının ifadesi ile Kürt adı, "yatkın kar sertleşmiş kar", "yazlan dağ başlarında bulunan ve geç eriyen kar" anlamına gelmektedir. Yine aynı kişiye göre, "tipi veya boranın çukur yerlere doldurduğu ve sertleşe­ rek uzun .zaman kalan kar yığını anlamına gelmek üzere kullanılan kurtuk/kürtük sözü de" vardır." Ayrıca, Orta Asya ve Kuzey Türk dillerindeki "kar" demek olan "kürt" sözü ise, yatkın kar ve sertleşmiş karın üzerinde yürünür­ ken çıkan "kürt, kürt" gibi sesten gelmektedir". Bu konudaki diğer bir araştırıcıya göre ise

"Kürt''

adı, "Lu-Hurdu" sözünden gelmekte ve "cesur-yiğit' an· lamını ifade etmektedir. İlk Kürt tarihi diyebileceğimiz "Şerefname"yi yazan Şeref Han ise (1), "Kürt' kelimesi­ nin anfo.mını şöyle izah etmektedir: "Kiirtlerin bu adla adlandırılmalannın tek nedeni, aşı- -

(1)

Şeref Han; XVI ve "Şercfnamc"'

-

ınüş

t.amamlamı�tır. verım ilk

Uıri1'i

Bugün.

---- --- -- - -------

cı rüz�·ılın son'arında Bitlis de yaşamış ve hüküm sfir­ isimli Irnrt

Farsça

bir

ideologları

.

eser

bu

yazarak

es�i

kürt kitabı olarak kabul etmektedirler.

8

bunu

Kürtler

ı597 yılında

hakkında

bilii·


rı cesaret ve savaşçılıklarıdır. O kadar ki, kavga alanların­

da, savaş meydanlarında ve diğer çetin durumlarda, te­ hevvür ve pervasızlıkla nitelendirilmişlerdir." Bunların yanısıra bir diğer görüşe göre ise

"Kürt"

sözü, 'dağlı çapulcu" anlamında kullanılmaktadır. Nitekim; Yavuz Sultan Selim'in bir kafilesini baskın yaparak soyan bir Kürt aşiret reisi; Gül ruhsare-i huban, men biçare azerdem; Mera mazu miferma ki. adem .r:ıiı;,tem, kürdem..

(1)

şeklindeki beyiti söyleyerek bağışlanmasını istemiştir. Bu heyit oldukça meşhurdur. Manası üzerinde birçok iddianın oluştuğu "Kürt" keli­ mesinin herhalde en

uygun

olanı,

bu

kelime ile anılan

urugların devamlı yüksek yerlerde yaşamalarına bağlı ola­ rak, kar ile alakalı olarak değerlendirilmelerldir.

(1)

-

Seyitin manası şöyledır . Ey Güzel, ·iyi yü.zlü; çaresiz

olıın beni �zadd

Beni mazur gör, çünkü ben adem değilim ben Kürdüm ..

·9


KÜRTLERİN MF..NŞEt HAKKINDA YAZILANLAR Kürtler'in

menşei hakkında araştırmalara dayanan

birtakım görüşler olduğu gibi, efsanelere dayanan

bazı

bilgiler de vardır. Kürt'ler hakkında hemen hemen geniş olarak ilk bilgileri veren ve bir bakıma ilk Kürt tarihi ola­ rak kabul edilen "Şerefname" de, bu konu ile ilgili

bazı

bölümlere rastlarız. Esasen, adı geçen eserde Kürtlerin menşei izah edilirken yine tamamen efsaneye dayanan bil · giler verilmiş ve Kürtlerin tarih sahnesinde kalışları şöy­ le izah edilmiştir : " .. Bişdacli'lerin beşinci hükümdarı olan Dahhak

(1)

çok zalim bir kişiydi. Zamanın birinde onun iki omuzu ara-. sında bir çıban meydana geldi. İyileşmeyen ve günden güne azan yara Dahhak'a fevkalade acı veriyordu. Bir gün; şey­ tan tabip kılığına girerek Dahhak'a geldi ve yarasının iyi­ leşmesi için, çıban üzerine genç insanlardan alınan beyin parçalarının ilaç olarak sürülmesini tavsiye etti. Bunun üze­ rine günde iki kişi öldürülüyor ve çıkarılan beyinleri yara üzerine konuyordu. Dahhak bu tedaviden fayda görmeye başlayınca if;e devam edildi. Lakin, genç insanlan öldür­ mekle vazifeli kişi, bu adamlann öldürülmelerine acıyarak, hergün bir kişi öldürdü ve diğerinin yerine koyun beyini koydu. Sağ kalan diğer kişiye ise o şehirden kaçmasını öğütledi. Böylece. hergün canını kurtaran ve kaçan birer kişi kentlerden ve insanlardan uzak, yüksek dağ yamaçla­ rında yaf}amaya başladılar ve zamanla çoğaldılar. Bu şekil-

(1) Dahhak

-·-

Fars mitolojisine göre insan üstü başarılar gösteren bir savaş

kahramanıd:r. İslam mitolojisine göre ise zalimlik örneğidir.

kat. Dahhak efsanesinin

Hint mitolojisinden geldiği soylenir .

�·a­

DahhAk, Nuh tufanından 1000 yıl 11Qnra yaşamışbr \"e Nuh'un Saltanab 1000 yıl sürmüş ve bunun 800 yılı zu'ümle geçmiştir. Son 200 yılında ise omuzlarının ba­ ş,nda efsaneye ı;öre iki yı l an başı belirmiş ve bu yılanlara her gün iki insan beyni verilmiştir. Dikkat edilirse. Şerefname ile ehanenin aslı burada birbirine uymamaktadır. oölu Yasef'in soyundandır.

10


de çeşitli diller konuşan. ayrı ayn topluluklar meydana ı:, eli ki, bunlara Kürt adı verildi.' Yukarıdaki efsanenin tehscdildiği yerde, bu şekilde tü­ reyen kişilere Klirt adının verilmesinin sebebinin, aşırı ce­ saret ve savaşçılıklarından dolayı olduğu da ifade edilmek­ tedir. Kürtlerin menşeini izah eden diğer bazı efsaneler de vardır. Bunlara göre; "cinler, Havva'mn kızlan ile evle­ nince Kürtler doğmuştur." Diğer bir söylentiye göre ise; Kiirtler, "Allah'ın Üzerlerinden perdeyi kaldırdığı bir cin topluluğudur". Şu kısaca izahlar gösteriyor ki, bütün bun­ lar ilmi esastan uzak, hayal kaynaklı masalımsı inanışlar­ dır. Kürtlerin menşeini efsanelerden öte, tamamen kay­ naklara inerek izaha yönelen araştıncılan son senelerde daha ziyad.e görmekteyiz. M. Ö. 2000 yıllannd� Van gölü, İran ve Irak sınır bölgelerinde ya.şayan Kussiler'in, bu­ gün Kürt olarak bilinen toplulukların atalan olduğunu id­ dia eder araştırıcılar da vardır. Bu konu ile ilgilenen bir İngiliz araştırmacısına göre; Kürt'ler, M. ö. 600 yılların­ da Süleymaniye civarında LULU Hükümetiiıi kurmuşlar ve zamanla kuvvetlenerek, Ararat'tan İran körfezine kadar yayılmışlardır. Kürtlerin tarihi kaynaklan lizerinde duran ve menşe­ ilerini bu yönden arayan -uaştıncılar içerisinde Rus'ları daha ziyade görmekteyiz. Fakat hemen belirtelim ki, Kürt meselesi üzerinde ziyadesi ile duran Rus araştırıcılarının, bu konuyu tamamen bir istismar vasıtası yaptıkları ve Rus Orta Doğu politikasına uygun şekilde izaha çalıştıkları görüliir. Bu tür araştırmalara dayanarak, Kürtlerin, I.Az ve Gürcüler ile akraba oldukları dahi ileri sürülmüştür. Diğer bazı iddialar ise, Kürtlerin Ermeniler ile bir kan ba­ ğının varlığı üzerinde oluşmaktadır. Kürtler ile Ermeni'ler arasındaki ilişki ve soy bağı 11


üzerinde de özellikle Ermeni misyonerlerinin çalışmalarına rastlıyoruz. Osmanlı Devletinin son sıralarında "Şark Me­ selesi" adı altında yaratılan bir hareketin, Doğu Anadolu­ daki Ermenileri hedef aldığı ve özellikle Çarlık Rusyası­ nın bu mesele üzerinde daha ziyade durduğu malumdur. Bu çabadan esas amaç; Doğuda bir Ermeni devleti kur­ mak ve bu şekilde Osmanlı toprakları üzerinde kendi men­ faatlerine bazı çıkarlar sağlamaktı. Bu çaba ve propogan­ danın sonucudur ki, Birinci Cihan harbinden çok önce Ana­ doludaki Ermeniler Türkiye topraklan üzerinde ayn bir devlet kurma gayretine girmişlerdi. Özellikle Amerika'da hususi eğitim görmüş Ermeni misyonerleri Anadolu'ya ge­ lerek faliyetlerini sürdürmüşlerdi. Doğu ve Güney Doğu Anadolu'daki Kürt adı ile bilinen topluluklar arasında do­ laşıp, onlara Ermeniler ile Kürtler'in aynı soydan geldikle­ rini ve kendilerinin zorla müslüman edildiklerini propagan­ da etmişlerdir. Burada önemli olan nokta; Ermeni misyo­ nerlerinin bu çabalarında bilhassa Alevi topluluklarını he­ def olarak almalarıdır. "Aleviler'in, Allah, Muhammed, Ali'den çıkan bir Allah felsefesini" kendilerini için fevkala­ de bir istismar ve propaganda vesilesi haline getirdikleri gö rülüe. Alevi'lerin bu inanışlarını, "Hristiyanların ruh, ibin, Kudüs şeklindeki üçlemelerine benzetirler>> ve onlara hita­ ben «Sizin ile bizim aramızda yalnız bir sünnet farkı vardır. O da size zorla kabul ettirilmiştir.» diyerek propagandaları­ nı

yürütürlerdi. Bu �abalar Kürt toplulukları arasında bira­

ra fevkalade tesirli olmuş, şahıs isimleri olarak Ermeni kaynaklı adların Kürtler arasında oldukça yayıldığı da gö­ rülmüştür. Esasen çok önceleri Rus Çarı'nın ortaya attığı "Şark Meselesi"nin ardında, Rusya ile birlikte Avrupanın diğer büyük devletleri de bulunuyor ve hepsi de Ermeni mese­ lesini körüklüyerek, kendi milli çıkarları için hesaplar içe­ risinde bulunuyorlardı.. Kırım Harbi'nin akabinde ortaya

12


atılan ve deyimi ile şöhret bulan "Hasta Adam" sözü de yine aynı kaynağa aitti. B,usyanın yanısıra, diğer devlet-· lerin de iştiraki ile bir menfaat pazarı haline getirilmeye çalışılan Doğu ve Güney Doğu Anadolu'da, az zaman içe­ risinde Ermeni meselesinin yanısıra bir Kürt davası da ya­ ratılmaya çalışılmıştır. Ve, hemen çoğu yerde, bu merkez­ lerce Ermeni meselesi bir Kürt meselesi ile birlikte müta­

J;i<!. edilmeye çalışılmıştır. Kürt'lerin menşei hakkındaki efsanevi, mitolojik ve morat karakterli izahlardan ayn olarak, bilimsel esaslara uygun araştırmalar ile bu topluluğun tarihini ve menşeini bulma çabalarından ve Kürt adı ile belirlenen bir urugun varlığı üzerinde yürütülen iddiahırdan bahsetmiştik. Yine yeri gelmişken belirtilm�lidir ki, dış merkezlerin son yıllar­ da Kürt meselesi ile yakından ilgilendikleri ve bu konuyu emperyalist amaçlarına alet etmeye çalıştıkları bütün açık­ lığı ile görülmektedir. Orta-doğu gibi Doğu ve Güney Do­ ğu Anadolu'da, petrolün yanısıra fevkalede yeraltı cevhe­ rine sahip bölge olarak çok seneler evvellinden başta Rus­ ya ve İngiltere olmak üzere emperyalist devletlerin iştahını çekmiştir. Esasen, "Şark, Meselesi" olarak yaratılan Er­ meni hamiliğinin hakiki gayesi de tamamen bu çizgide idi. Yine belirtelim ki; dünün emperyalist çabaları bugün y�­ ne aynı şekilde ve hatta daha fazlası ile sürdürülmekte, emperyalist devletler biryandan Orta-doğu'da Arap me­ selesini sürdüriirken, buna diğer yandan Kürt meselesini de eklemektedirler. Kiirt'lerin kaynağını ilmi esaslı:ı.ra göre izah etmeye çalışan görüşlere göre: . a. Kürt'ler; Kardu, Haldi ve Gürcü'ler ile irtibatlı ve bulundukları yere çok evvelden gelmiş bir urug'­ ·

dur, b. Kürt'ler; İran aslından gelmektedirler, c. Arab ırkı ile ilişkilidirler,

13


rl.

Ermeniler ile aynı kaynağa mensupturlar,

e.

Kürt'ler; Orta Asya'dan gelmiş Turani urugdurlar.

Bu iddialar üzerinde duranlar çoğu yerde, KSENOP· HON'un

(1)

Anabas isimli eserini kaynak olarak ele

ö. 401-400 yıllannda Helenler

alırlar. Bu esere göre; M.

Apadolu'da geri çekilirlerken, yüksek ve vahşi dağ yamaç­ larında "Karduk"

(2)

isimli kabilelere rastlamışlardır.

Bu kabilelerin oturdukları yer, Dicle'nin bir kolu olan Bo­ tansuyu'nun kuzeyindeki dağlık bölgedir ki, buraya, otu­ ran kabilelerin adından ötürü "Karduk'lar Memleketi" de­ niyordu. Bu bölgede oturan Karduk'lar uzun süre Urartu' !arın, Asurlu'lann ve Ahamminis'lerin hakimiyetinde kal­ mışlardı. Bugün Kürt olarak bilinen topluluklan Karduk­

lar ile irtibatlayan ve burada Kürtlerin menşeini

arayan

araştırıcılar, Kardu-Kürdo şeklindeki isim benzerliği üze­ ı:-inde durarak teorilerini isbata çalışmışlardır. Fakat he­ men belirtelim ki· yine

aynı konu üzerinde araştırmalar

yapan Weisbach, M. Harmann ve Th. Nöldeke gibi isim­

ler, böyle bir benzetmenin uygun olamayacağını

belirte­

rek, Kürt-Kardu sözlerinin aynı kökten gelmediklerini öne sürmüşlerdir. Adı geçen araştırıcılann yanısıra; "Karduk" kelimesinden giderek Kürtlerin atalarının Kard.uk'lar ol­ duğunu iddia e.rlenlere karşı, Bazil Nikitin (3) adındaki araştırıc1 "Kürtler" adındaki kitabında yine Karduk keli(1)

Ksenophon

- Atinalı bir

Yunan

rında doğmuş \'C

filozofu

M.Ö.

355

o'up; !\1.Ö. 430 yıllan civayılları ı.:irnrında ö'müştür.

değildir. Fakat, Anadolu'ya yapılan bir sefere

Asker

ve

tılmış

hatta

bu

seferde

eserler

komutanlığa

yazan

kadar

miştir.

Birçok

(sefer)

isimli olanı askeri hatıralarını ve

Ksenophon'un

ka ·

yüksel­

Anabasis

özellikle Ana­

dolu'ya yapmış olduğu seferi anlatır.

(2) Karduk'lar

-- Eski

Anado'ıı'd3.

şayan savaşcı hir

(3)

Bazil NİKİTİN - Rus diplomatı litikasına tir. İran larda

ve ajanıdır.

uygun

ve

Asur

çabalarda

sınırlannda

ya-

Bulunduğu yerlerde Rus po­ ayrı

bir

gayret

göstenniş­

konsolosluğu vazifesinde bulunmuş ve bu sıra.

bölge halkından olan Kürt'ler

kurarak maya

Ermenistan

trıplulukt!!.

bu

topluluklan

çalışmıştır.

14

Rus

ile

yakın

çıkarlarına

göre

irtibatlar kullan­


mesi üzerinde durarak, bunun Gürcüler ile alakalı olabile­ ceğini ileri sürmekte ve böylece Kürt'lerin menşeini izaha çalışmaktadır. Kürt'leri İrani kavimlerden sayanlar, daha ziyade dil ve müşterek geçmişlerine bakarak bu görüşlerinde ısrar etmektedirler. Bunlara göre, Kürt'ler İran'ın güneybatı­ sındaki "Katyurtı" bölgesinin halkından olup, M. Ö. 3000 yıllannda ortaya çıkmaktadırlar. Kürtleri İran kaynaklı gösterme çabasında bilhassa Rus politikacısı ve araştırı­ cısı Minorski (1) görülmektedir. Adı geçen araştırıcıya göre Kürt'ler, İran kaynaklı olup Ari ırktan gelmektedirler. İs­ lam Ansiklopedisi'nin Kürtler ile ilgili bölümünüde yazan bu Rus araştıncısının, Orta-doğu üzerine uygulanacak Rus politikasını çizen kişilerden birisi olduğunu da unutmamak gerekir. Özellikle bu husus konumuz içerisinde önem arze­ der. Zira, adı geçen kişin in fikirleri ve savunduğu değerle­ rin arkasında, Rus çıkar ve menfaatlerinin bulunduğunu ·

anlamak zor olmasa gerektir. Minorski, önceleri Kürt'lerin nıenşeini İrani bir kavi­ me bağlarken, 1938 yılında Brüksel'de toplanan milletle­ rarası kongrede bu kez yeni bir tez ile ortaya çıkmıştır. Ye·­ ni iddiasına göre Kürt'ler İskit-Saka göçleri ile Önasya'p gelmişlerdir. Ve bunlar,

Karduk'lardan

ziyade, Bohtan

bölgesinde yaşayan kavimlerdir. Bu görüşe göre; Kürt'­ lerin atalan, Saka-İskit'ler ile İran'lı Medya'lıların melezi­ dirler. İddiasında, Minorski'nin esas aldığı husus

Kürt'-

---·-----·--·-----"'-- ---- ·

( l)

Minorski

-

1877 yılında doğmuş ve Hukuk tah�ili ile birlikte doğu dille­ ri öğrenimi görmüştür. Daha sonra Rusya'nın Tahran ve Teb­ riz Elçiliklerinde müsteşar olarak vezife görmüştür. Bu ara­ da özellikle Kürt dili Kürt tarihi ve Kürt'lerin Sosyal hayatlan üzerine araştırmalar yapmıştır. Bilinçli ve iyi yetiştirilmiş bir Rus ajan ve politikacısıdır. Özellikle Rusların Ortadoğu politi­ kasının oluşmasında büyük çabalar sarfetmiştir. 1919 yılından sonra görevini bırakarak Avrupa'ya ge çmiş önce İngiltere'de ve sonra da Fransa'da yerleşmiştir. Avrupa'da bulunduğu sıralarda bilhassa Kürtler üzerine çalışmalarına doe':am etmiştir. fslAm Ansiklopedisi'nin KürUer maddeaini de y.ı.�.ı:ı �.!!:1s;·ski, 1966 yılında Londra'rla ölmüştüt· ,

15


lerin kullandıkları dil ile İran dili arasındaki benzerliktir. Fakat; milletlerin menş_eini ararken sadece dile bağlı ka !arak ve dili esas alarak bazı neticeler çıkannanın yan

-

lış sonuçlar doğurduğu bugün için bilinmektedir. Mesela; Charles Seignobos'a göre dili tek başına ayıncı bir teşhis vasıtası olarak görmek yalnıştır. Zira, · ona göre, tarihte "ecdatlarının dilinden başka bir dil ile konuşan kavimlerin örneği pek çoktur." Diğer bir iddiaya göre ise; Kürt'lerin aslı Haldi'ler­ den gelmektedir.

Bu

iddiayı ileri sürenlere göre, Haldi­

Kaldi kaviminin adı ile Karduk-Kardu kelimesi çok büyük bir benzerlik göstermektedir. Uzun süre aynı bölgelerde hükumet eden Asur Krallığının dağılması sonucu, bura­ larda ayrı ayn kavimlere dayanan birçok küçük devletler ortaya çıkmıştır. Bunlardan birisi de Haldi-Kaldi'lerdir.

M. Ö. VII ci yüzyıla doğru

bu

bölgeye gelen E'rmeniler,

Haldi'leri dağlara doğru sürmüşlerdir. İşte; bu görüşü sa­ vunan araştırıcılara göre, Ermeniler'in önünden kaçan ve yüksek dağ yamaçlarında yerleşen Haldi'ler, bugün aynı bölgelerde yaşayan Kürt'lerin atalarıdır. Fakat hemen be­ lirtelim ki, bu iddia pek fazla taraftar bulamamamıştır. Ayrıca; Ermeniler'in önünden kaçarak dağlık bölgelere yerleşen Haldi'lerin de Orta Asya dan geldikleri bugün için ortaya konmuştur. Kürt'lerin menşei ile yakından alakalanan ve

araş­

tırmalar yapan Rus bilginlerinden Marr ise, özellikle Gür­ cüler ile Kürt'ler arasında bir bağıntı aramıştır. Bu kişiye göre, Kürt'ler ile Gürcü'ler-Kart'lar aynı kaynağ� mensup· turlar. Ve bugünkü Kürt dili ise, Kafkas dillerinden olup sadece köklü bir değişime uyarak ve Farsça'nın da tesiri altında kalarak şu andaki şekline girmiştir. BütUn bu çabaların içerisinde bazı Arab tarihçilerine de rasthyoruz. Kürt'ler ile ilgili araşbrmalar yapan bu ki­ �iler ise, Kürt'leri bazı defalar Arab nesline bağlama gay·

16


reti içerisindedirler. Şunu belirtmek gerekir ki, Kürt'lerin menşeini Arab nesline bağlama gayretleri hiç bir zaman geçerli olamamıştır. Fakat yeri gelmişken belirtelim; Şe­ refhan yazmış olduğu Şerefname'de Kürt'lerin tarihini Ab­ basiler'e kadar götürmekte ve böylece izaha çalışmakta­ dır. Kasıtlı veya kasıtsız, diğer milletlere mensup bilim adamlarının yapmış oldukları bu tür araştırmalar ve ileri sürdükleri fikirlerin yanısıra, kendilerini Kürt adı altında tamamen ayrı bir urug olarak görenlerin de, tarihleri ve menşeileri hakkı:rı.da birtakım görüşleri vardır. Lakin on­ lar dahi çoğu defa bir noktada birleşemezler. Bazı Kürt tarihçilerine göre (ki bizzat kendileri Kürt'tür) atalarının Med'ler ile ilgisi vardır. Doğu'dan gelen ve uzun süre Ku­ zeybatı İran ve Doğu Anadolu'ya hakim olan Med'ler, epe­ yi bir zaman Asurlu'lar, Kimmer'ler ve İskit'ler ile savaş­ mışlardı. Sonralan Kuzey Mezopotomya ve batıda Kızılır­ mak'a kadar ilerleyen Med'ler, burada Udya'lılarla savaş­ mışlardı. İşte, bu şekilde bir yayılma gösteren Med'ler, Kürt'lerin bazılarına göre kendi atalarıdır. Diğer bir kısım Kürt'ler ise, tarihte bilinmeyen

bir

zamanda Kuzey'den İran'a giren Ari bir topluluğun kendi atalan olduğuna inanmaktadırlar. Bu topluluk M. ö.. VII ci yüzyılda pek ziyade kuvvetlenmiş ve daha sonraları Kurus'un (Kiros) (1) büyük Ahaimenid (Akamanış) İm­ paratorluğuna karışmışlardır. Fakat kendileri İran'ın ba­ tısında ve dağlık bölgelerde yaşadıkları için ırki özellikle­ rinden birşey kaybetmeden zamanımıza kadar gelmişler­ dir, denilmektedir. Yakın zamanlarda gördüğümüz Ağrı ayaklanmasının ileri gelenlerinden yüzbaşı Nuri ise, sığın­ dığı 1ran'da Farsça yazmış olduğu kitapta Kürt'lerin so(1) ICurus (Kiros) - Akamanıs (Ahaimenid) devletinin büyük hükümdarlann­ dan birisidir. Hükümdar olduktan sonra, M.Ö.546 da Kü­ çük Asya'yı 530 da Babil Krallığını a1arak devletinin sınır­ · lerını hayli genişletmiş ve bu bölgede ilk birliği sağlama

yo'una doğru ciddi harekeUere yönelmi�tir. Akamaruş dev· Jetini yöneten sülaleıiin ilk kurucusudur.

17


yunu "Güti-Gütü" adındaki bir kavime bağlamakta.dır. Şerefnama'ye göre ise Kürt'ler, Boht ve Baçan adındakı iki kardeşin soyundan gelmektedirler. Bu noktada bir hu­ sus ortaya çıkmaktadır; Heredotos'a göre ise Ermeniler ile Boht-an'lılar Pers imparatorluğunun 13. bölge (il) yö­ neticiliğini müştereken oluşturuyorlardı. Mesele burada ayn bir yorum gerektirmektedir ki· bizim konumuz bu ol­ madığından meselenin derinine inmeyeceğiz. Yukandaki belirtiğimiz görüşlere ilave edelebilecek bir teori de yine Kürt menşeili olan ve 1933 yılında Paris'te basılmış olan eserinde meseleye değinen Dr. Şükrü Mehmed Sekban'a aittir. Adı geçen kişiye göre ise Kürt'ler ile Tllrk'ler ta­ mamen aynı ırktan kaynaklanmaktadırlar. Yukarıya aldığımız kısa bahiste görüldüğü gibi, ken­ dilerini Kürt adı altında ayn bir urug olarak mtttelaa edenlerin dahi, geçmişleri hakkında aynı görüşe sahip ol· madıklan anlaşılmaktadır. Kürt'ler ile ilgili çalışmalar yapan diğer bazı araştın­ cılann ise bunların, Orta-Asya menşeili ve Turani ırka mensup bir urug oldukları üzerinde ısrar ettikleri görülür. Bu iddialara göre; Türkiye. Irak ve İranda bulunan ve ken­ dilerine "Kurmanç" adı verilen topluluklann Dicle bölge­ sinde görülmeleri ancak M. ö. VII ci yüzyıldan sonradır. Bu tarihlerde bu yöne gelen topluluklar İran, Azerbaycan, Irak ve Suriye ile Anadolu'nun Doğusu ve Güney Doğu­ sun'da yerleşmişlerdir. Ancak bu akınlardan sanradır ki, tskit-Saka'ların yerleşmiş oldukları bölgelerde "Kürt" adı ile isimlendirilen uruglara rastlanmaktadır. Yine; Kürt'lerin Turani esaslı olduklan üzerinde ısrar edenler, teorilerini bazı esaslar üzerine oturtmaya çalışır­ lar. Bunlara göre; Sibirya'nın Yenisey havalisinde, Yeni­ sey nehrinin kollarından 1.nuken ırmağına dökille n Elegeş suyunun civannda, Altı Oğuz'lar ile beraber Kürt adı veri­ len küçük bir topluluğun yaşadığından bahsedilir. Bugün, 18


Baykal Gölü ve Moğolistan'ın Kuzey Batısında bulunan bu topraklar Sovyet Rusya ideresinde bulunmaktadır. İşte; Kürt ismi ile bilinen bir Türk topluluğunun buralarda ya­ şayışları 650 yıllarından önceye rastlar. Bu küçük, Kürt isimli urugun yaşamış olduğu Elegeş suyu kenarlannda, o zamandan kalma bir anıt bulunmuştur. Bu anıt 12 satırlı olup, Göktürk yazılanna benzer bir yazı ile yazılmıştır. "Elegeş Yazıtı" adı verilen bu anıt· bura halkından olan ve Kürt adı ile bilinen topluluk tarafından dikilmiştir. Kürt'­ lerin, Orta-Asya kökenli ve Turani kaynağa mensup toplu­ luklar olduklannı savunanlar için sözü edilen Elegeş yazıtı bir belge olarak öne sürülmektedir. Macar Profesörü Ne­ meth'de aynı görüşte olup, Elegeş yazıtının 8 ci satınnda­ ki; " .. ben Kürt İlham Alp uruguyum . Altın okluğumu bağ· ladım bele .. " şeklindeki bir cümlenin varlığını bildirmektedir. Bu yazı.­ topluluklann tın dikildiği sıralarda, oralard.8. bulunan Türk'lerden başka kimselerin olmadıklan bilindiği ve bu husus birçok ilim adamı tarafından kabul edildiğinden, yazıtta adı geçen "Kürt" isimli topluluğun Türkler içe­ risinde ayrı bir grubu oluşturdukları kabul edilmektedir. Diğer yandan; ele geçirilen belgelere dayanarak, Kürt'lerin Orta Asya'dan kopup gelen Turani ırka men­ sup bir urug olduğunu savunan bazıları ise, Sümer'ler ve Kaspi'ler ile komşu olarak Hindistan' ve İran'a ya­ yılmış bulunan "Gur'lann, bugünki Kürt'lerin ataları olduğu üzerinde de durmaktadırlar. Bu iddiaya göre "Gur"lar 24 oymaktan meydana gelmekte idiler. Önce· leri Doğu Türkistan ve Çin sınırlarında oturmuşlar, daha sonralan oralardan hicret etmişlerdi. Yine bu iddiaya gö­ re, önceleri "Türk" adının yerine kavim ismi olarak "Gur" adı söyleniyordu. Bu noktada bir hususa yer vermek uy­ gun düşecektir; Şerefname' de ise Kürt'lerin dört ana bo19


yundan ikisine "Guran" ve "Gurman"

adı verilmektedir. menşeili

Bu görünüş ile, eski kavimlerden olan ve Turani

"Gur"lar ile, "Guran" ve Gurmanlar arasında bir

ilişki

aranabilir.

üzerinde hassasiyetle duran koyduklan bel­ geler arasında "Tirişin" adıyla bilinen kaya resimlerini de burada belirtmek gerekir. Kürt'lerin öteden beri oturduk. lan Doğu ve Güney Doğu Anadolu'daki kaya resimleri olan bunlar, Van-Hakkari sınırında bulunm aktadır. Cunni ma­ ğarasında bulunan Orhon tipi yazıların ise yine önemli belgeler olarak ileri sürüldüğünü görmekteyiz. Bu iddiayı yapanlar. Tirişin kaya resimlerinin bilhassa Yenisey böl­ gesindeki resim ve işaretlere benzediklerini ifade ile gö­ Kürt'lerin

Türk'Iüğü

araştırıcıların, iddialarım isbat için ortaya

rüşleri üzerinde ısrar ederler.

söyleyebiliriz; Kürt sahnesinde etkin rol oy­ nayarak görülmeleri, Arapların 646 yıllarında İran ve Tür­ kistan'a yaptıkları istila hareketleri sırasında dır 637 yılın­ da Saad b. Vakkas'ın Musul seferi sırasında, Musul şehri yakınlarında, 639-649 yıllarında ise İyaz b. G amn'm Bitlis'e kadar süren bir istil.3. hareketinde Kürt adı ile anı­ lan uruglara rastladıkları ve onlar ile savaştıkları bilinir. Daha sonraki yıllarda, Hz. Ömer zamanında İran'a yapı­ lan seferlerde Arap orduları yine çok defa karşılannda Kürt'leri bulmuşlardır. İşte; aşağı yukarı bu tarihlerden itibaren olaylar içerisinde etkin biçimde, Kürt adı verilen Bu bölüm içerisinde şunları da

adı ile bilinen toplulukların tarih

.

uruglara sık sık rastlanır,

20


KÜRT Dtı.t

Kürt'lerin menşeini ve ırki bağlarını arayan araştırı­ cıların bazıları meseleye yönelişte Kürt dilini esas almış­ lardır. Mesela; Rus propogandacısı ve Orta-doğu strateji uzmanı Minorski, Kürt'lerin menşeini izah ederken Kürt dilinden yürümüş ve buna bağlı olarak Kürt'lerin İran asıl­ lı oldukları üzerinde karar kılmıştı. Dikkat edilirse Kürtler; Arapça, Farsça ve Türkçe nin hakim olduğu karışık bir dil konuşurlar. İskit-Saka'la­ nn Önasya'yaya doğru yapmış oldukları istila hareketin­ de, önce Zağros bölgesine gelen ve aşağı-yukan 300 yıl kadar burada oturan bugünk:i Kürt'lerin atalan bu süre içerisinde İran kültürünün tesiri altında kalmışlardı. Böy­ lece bugün kullandıkları; Farsça, Arapça ve Türkçe kan­ şımı olan dil ortaya çıkmıştır. "Kurmanç"ca adı verilen bu dil dahi bir bölgeden diğer bölgeye olmak üzere kat-i lehçeler tarzında ayrılır ki, çoğu kez ayn ayn bölgelerde oturan Kürt'ler birbirini anlayamazlar Evliya Çelebi, Se­ yahatnamesinde, Kürt'ler arasında konuşulan 15 lehçe far­ kı tesbit ettiğini belirtir ki, bunların içerisinde en meşhur­ ları olarak Kırmanç, Kelhur, Lfır Guran lehçelerini bildi­ rir. Bu lehçelerin bazılarında Farsça bazılarında Arapça ve bazılannda da Türkçe kelimeler daha fazla yer tutar. Saint Petersburg Akademisinin yayınlarından olan Kürtçe - Rusça - Almanca olarak hazırlanmış lüğattaki «8308 kelimeden; 3080 tanesi Türk, 1200 tanesi Zent, 370 tanesi Pehlevi, 1030 tanesi yeni Fars ve 2000 tanesi de Arap menşeili olup, arta kalanları olarak da 300 asıl Kürt, 60 es­ ki Çerkez, 220 Ermeni, 108 Kaldani ve 20 eski Gürcü "men­ şeili kelimeye restlanmaktadır. Kürt dili üzerinde çalışmalar ve kasıtlı bir şekilde dil yaratma geyretleri özellikle bazı batılı devletlerin teşvik ve himayesinde oluşturulmaktadır. Meseli; 1879 gibi eski 21


bir tarihte Petersburg Akademisi1nin bu mevzuuda bir lügat hazırlaması konuya güzel bir örnektir. Tiirkiye'de de Kürt dili üzerinde fazlası ile duran ve Kürt'çe üzerine lügat hazırlama çalışmaları yapan kişilere rastlıyoruz. 1877 Meclisi-i M�bus anın' da Kudüs Milletvekili olarak bu­ lunan Ziya Paşa; "Lihediye-ül-Ham.idiye Fillügat-ül-Ktir­ diye " adı ile Arapça-Kürtçe bir lügat hazırlayarak Sultan II. Abdülhamid'e hediye ve ithaf etmiştir. Fakat şunu önemli belirtelim ki, Doğu ve Güney Doğu Anadolu'dan getirtilen Kürt'ler ve Kürt Beyleri ile kurulan "Ham.idiye Alayh:.n"nın kurucusu ve himayecisi Sultan II. Abdillha­ mit'e böyle bir eserin ithaf edilmesi pek ayrı bir yorum is­ ter. Yakın zamanlar da ise, tamamen ideolojik ve siyasi

amaçlar ile hazırlanan aynı mahiyette kitaplara rastlıyo­ ruz. 1956 yılında neşredilen ve Urfa Milletvekili Kemal Ba­ dilli tarafından hazırlanan "Türkçe İzahlı Kürtçe Grame­ ri" isimli kitap ile, 1967 yılında İstanbul' da basılan ve Mu­ sa Anter tarafından yazılmış olan "Ferhanga Khurdf-Tir­ ki" adlı Kürtçe-Türkçe sözlükleri de belirtmek gerekir. (1)

--------

-------- --- -----

(!)

-

Son günlerde

Kava

Yayınları adı

KURD» (Kürd Dili) isimli K.

BEDİRXAN

-

S.

albnda piyasada görülen

kilabı da hatırlatalım.

ŞIVAN

imzaları

lerce toplatılmıştır.

22

ile

yayımlanan

cZMAN2

bu kitap, yetkili­


KÜRTÇüLÜK-KÜRTİDEOLOJtst Türkiye; stratejik ve jeopolitik yeri dolayısı ile, baş­ ta Rus'ya olmak üzere· !ngiltere, Fr8llsa ve Amerika gibi devletlerin dikkatlerini sürekli olarak üzeri.D.de toplamış­ tır. Çok çeşitli yollar ve amaçlar ile Anadolu'ya

sızmaya

çalışan şer kuvvetler, hedefe ulaşmak için en uygun yolu seçmekte derhal birleşmişlerdir.

Anadolu'nun birlik

ve

beraberlik içerisinde saygı ve sevgi bağı ile müşterek ha­ yat süren halkını birtakım etnik gruplara ayırma

isteği

ve çabası ötedenberi göri.lle n ve batılı emperyalistlere has

olan bir politikadır. Şurası gerçektir ki; dün, Osmanlı İm­ paratorluğunda yapılan, bugün Türiye yapılmaktadır.

1850

Cumhuriyetin'de

yıllarına doğru Rus Çan'nın ortaya

attığı "hasta adam" tabirinin

ardından,

Orta- doğu'da

menfaat arayan İngilizler ve Fransız'lar ve daha sonralan da Amerika; önce Ermeni'ler olmak üzere, bazı konulan istismara yönelmişler, nihayet Anadolu'da yerleşik Kürt adı altında bilinen topluluklar ile yakın temaslar kurarak gizli emellerine yürümeye çalışmışlardır. Dikkat

edilirse

görülür ki, Orta-doğu üzerinde Rusya ile İngiltere langıcından beri devamlı bir çıkar mücadelesi

baş­

içerisinde

bulunmuşlardır. Zaman zaman bu çekişmeye diğer emper­ yalist devletlerinde katıldığı olur. Fakat hepsinde de aynı hedef. vardır: Ermeniler, Kürt'ler ve Arap'lar

. . .

Gizli emel­

ler ve menfaatlerin pazarlanması için bu üç unsur son de­ rece müsait ve fevkalade propagandaya gelen topluluklar­ dır. Türkiye üzerinde hesapl8ll an menfaat çekişmesinde, birinci büyük savaş öncesi bilhassa Ermeniler kışkırtılır­ ken ve bunlara birçok vaadler yapılırken; birinci savaş sonrası buna bir de Kürt meselesi aynı ce eklenmiştir.

Bilhassa

1914

büyük

merkezler­

sonrası Doğu Anadolu ve

Türkiye üzerinde oluşturulan tehlikeli oyunlar içerisinde

23


bu iki unsura elatan emperyalist devletlerin kendi arala­ rındaki çekişmeleri de ayrı bir manzaradır. Fakat biraz gerilere doğru gidilip te bakılacak olursa, 1914 sonrası bu konular ile hemen bütün güçlü devletler ilgilenir görünür­ ken, bu tarihlerden evvel Ermeni ve Kürt meselesi ile ilgi­ lenen özellikle iki devlet gözümüze çarpar. Bunlar da, Rus­ ya ve lngiltere'dir.. Fransa ve Amerika'nın bu tarihlerde ve aynı konu ile ilgili girişimleri olmuşsa da, diğerleri ka­ dar etkili değildir.

24


İLK KÜRT HAREKETLERİNİN GöRÜLMESl Anadolu'da Kürt Hareketi bilinçli bir şekilde 1908 ta­ rihlerinden sonra görülürse de, biz daha evvelki yıllarda ve hatta bir asır öncesinde Doğu ve Güney Doğu Anadolu' da bazı Kürt hareketlerinin ortaya çıktığını görüyoruz. Fakat özellikle belirtelim ki· çok önceleri başlayan bu şe� kildeki Kürt hareketleri, bilinçli bir şekilde ayn bir Kürt devleti oluşturma isteğinden ziyade, devrin devlet idare­ cilerine arşı duyulan memnuniyetsizliğin ifadesi olarak or­ taya çıkan hareketlerdir. Bununla birlikte, görülen her Kürt hareketinin yanıbaşında, yine bilinen emperyalist dış merkezlerin boy göstermesi bu konuda önem arzeder. Kürt'lerin Orta - Asya menşeili olduklarını ve Ana­ dolu'ya Saka - lskitlerinin akınları ile geldiklerini iddia eden araştırıcılara göre; bu uruglar, Osmanlı İmparator­ luğunun kuruluş yıllarından itibaren Anadolu'nun Doğu ve Güney Doğu bölgelerinde yerleşmişlerdir. Osmanlı Dev­ leti'nin kurulması ve az zamanda Anadolu'da birliğin sağ­ lanmasından sonra, Kürt adı ile bilinen topluluklar birçok özel imtiyazlar ile Osmanlı Devletine tabi unsurlar olarak yaşamaya devam etmişlerdir. Yavuz Sultan Selim zama­ nında İran'dan gelen Şii - Alevi tesirinin kırılması düşün­ cesi ile lç Anadolu'dan birçok Türkmen Kabilesi Doğu ve Güney Doğu Anadolu'ya gönderilerek belli yörelere yerleş­ tirilmişlerdir. Esasen bugün, Doğu ve Güney Doğu Anado­ lu'da yaşayan ve kendilerini Kürt adı altında ayn bir urug gfüi gören toplulukların çoğu bunlardan başka değildir. Hatta, Yavuz Sultan Selim'in İran seferi sırasında, (Kurt - Baba) Babakürt'lerin aşiret reisleri gelerek bağlılıkları­ nı belirtmişler ve bunun sonucu olarak geniş imtiyazlar elde etmişlerdi. Öyleki; Yavuz Sultan Selim, bundan sonra vilayetlerin bir kısmına "Kürdistan" ve burada oturanla­ ra bizzat "Kürt' adını vererek onları taltif etmişti.

25


Irak, Suriye ve Türkiye sınırlan içerisinde

yaşayan

Kürt'ler, başlangıcından beri Osmanlı idaresine bağlı bey­ likler halinde ve yan otonom bir şekilde

hayatlarım sür­

dürmüşler ve sadece icabeden vazifelerde bağlı oldukları idareye yardımcı olmuşlardır. Bu beylikler içinde,

Os­

manlı-İran sınırında bulunan "Serdar-ı Mekri" beyliği gibi zamanı içerisinde oldukça büyük ve kudretli olanları

da

vardı. Bunun gibi; Revanduz'da, Hakkari'de, Badinan'da ve Botan'da yerleşik ve çok rahat hayat süren yan bağım­ sız beylikleri de sayabilirz. Bu yüzden; belirtilen zamanlar içerisinde Osmanlı Devlet'in herhangi bir kasıt ve ayırım ile Kürt adı verilen bu topluluklara baskı yaptıkları söyle­ nemez. Bu şekilde geniş imtiyazlar alarak bölgelerinde dere­ beylikler kuran bu topluluklar, uzun seneler tabi oldukları devlete vergilerini muntazam veren ve savaşlarda gönder­ miş oldukları savaşçı erleri ile yardımcı olan topluluklar halinde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Zaman zaman

Doğu

Anadolu halkının idareye isyan ettikleri görülmüştür, fa­

kat dikkat edilirse çoğu defa bu tür lılareketlerin ilk sebe­ bi, idarenin bura halkına uyguladığı gereksiz vergi uygu­ lamalarından dolayıdır. Bu sebepledir ki; adı geçen

top­

luluklarda bu ilk hareketlerin önce şahsi istekler ile başla­ yıp daha sonra ideolojik mahiyet aldığı görülür. Osmanlı Devleti'nin en kuvvetli olduğu sıralarda dahi görülen bu­ tür hareketlerin çok sonralar gerçek anlamda ideolojik

ma­

hiyet k azandığı ve özellikle dış merkezlerin hadiselere mü­ dahaleleri ile siyasi havaya dönüştüğü görülmektedir. Di­ yebilriz ki; ancak, 1800 yıllarının başlarında kendini gös­ teren bu hareketlerin, 1850'den sonra devam eden şekille­ rinde bilinçli ve çoğu yerde dış· kaynaklı müdehalelere is­ tinad eden Kürtçülük ideolojisine yönelik çabalar vardır. Büyük devletlerin tahrikleri ve propağandalan sonu­ cu ortaya çıkan Kürt hareketlerinin kısa bir kronolojisini

26


yapacak olursak şöyle bir görünüm ortaya çıar: 1806 Yılında Baban.zade Abdurrahman Paşa isyanı, 1812 yılımda Babanzade Ahmet Paşa isyam, 1830 yılında Ga.I"Zaın Kürtleri'nin isyanı, 1830-1833 yılında Yezidi'lerin isyanı, 1830 yılında Zararların isyaını, 1831 - 1845 yıllann arasım.da Bedirhan isyanı, 1834 yıluıda Şerif Ahmet ilan isyanı, 1877 yılında Bedirhan Osm-.ın Paşa ve Kardeşi_ Btise· yin Kenan Paşa isyanı, 1881 yılında Abdıullah isyanı, 1889 yılında Bedirhan Emin Alp isyam ... 1800 yıllarının başlanndan itibaren başlayan ve Os­ manlı Devleti için uğraştıncı bir sebep olan bu Kilrt hareketlerinin tarihleri bu şekilde verilebilirse de· bu ha­ reketler o kadar birbirinin içerisinde ve o kadar birbirini takip eden olaylar halinde ortaya çıkmıştır ki; her birini kesin olarak birbirinden ayırmak hayli güçtür. Aynca; sayılan büyük Kürt hareketlerinin içerisinde daha birçok mahalli ve küçük hareketlerin varlığını da unutmamak ge­ rekir. Biten bir hareket, diğer bir hareketin davetçisi ol­ muş, böylece az zaman sonra yeni bir hareket başlamıştır. Bunlar içerisinde bazıları vardır ki; Osmanlı Devleti için pek büyük tehlikeler doğurmuş, uzun ve pek büyük mas­ raflara patlayan askeri hareketlerden sonra ancak bastı· nlabilmiştir. 1806 yıllannda Doğu'da Baba.nzade Abdurrahman Paşa'nın başlatmış olduğu Kürt isyanı (1), Osmanlı Dev(1)

-

1006 yı ll arı nda ilk ciddi Kürt isyanının

g örül mes i ile birlikte devam eden

Kürt hareketlerinin ortaya çı kı ş yılları Osmanlı Devleti için oldukça kri­ tik zamanlara rastlar. Zira bu sı rala rd , Osmanlı Devletinin dış siyasası

a

Nitekim: Osmanlı Devleti Sırp isyanını bahııne ederek hare­ Çarlık Rusya'sı ile yeni bir savaşa başlamışb. Bu savaşın başlangıç tarihine bakılırsa, 23 Aralık 1806 olduğu görülür ki; Doğu'da ortaya çıkan Babanzade Abdurrahman Paşa isyanı ile paralellik gösterir. Aynca; bu sıralarda 1807 tarihinde ortaya çıkan Kabakçı Mustafa isyanı­ nı da hatı r lam ak gerekir. iyi değildi. kete geçen

27


leti'nin en kritik devrelerine rastlar. Diyebiliriz ki; böyle­ ce başlayan şuurlu Kürt hareketlerinin en geniş ve orga· nizeli şekli ile 1Ş15 yıllarında tezgahlanması yine dış mer­ kezler yolu ile olmuştur. Bu harekette, Van ve Beyazıt merkez olmak üzere, bu bölge civarının yerleşik ve gezgin­ ci Kürt'leri birleşerek bir kuvvet oluşturmuşlardı. Silah­ lı bu Kürt topluluğuna, İran'ın Nahçivan bölgesindeki Kürtler de ve hatta Ermeniler de katılmışlar ve böylece isyancı topluluk az zamanda büyümüştü. Ancak, isyanın büyümesi ve zaten dış siyasası yönünden hayli sıkın­ tılı durumda olan Osmanlı Devleti'nin durumunu bir an­ da sarsıcı özellik göstermesi üzerine, isyancılar şiddetli bir takip ile, hareket devlet tarafından kontrol altına alı­ nabilmişti. Osmanlı Devleti'nin, Doğu ve Güney Doğu'da zaman zaman ortaya çıkan tehlikeli Kürt hareketlerini önle­ mek için almış olduğu etkin ve sert tedbirler az zamanda tesirini göstermiş, lakin bu defa da, alınan bu tedbirlere karşı tepkiler halinde Kürt hareketleri ortaya çıkmıştır. 1826 yılları sonlarında Cizre Beyi olan Botan'lı Bedirhan bu kez hükümetin sıkı uygulamasına karşı ayaklanmış­ tı. Emrindeki kuvvetler ile önceleri sadece Botan bölge­ sini ele geçiren Bedirhan, bir müddet sonra hareketine hız vererek daha geniş bölgeler elde edip, Osmanlılardan ayrı müstakil bir Kürdistan'ın kuruluşu için mücadele verme­ ye başladı. Bu arada eline geçirdiği ve isyanını sürdür­ düğü yerler Mukriyan'a kadar genişlemişti. Fakat bura­ da bir hususa yer vermek gerekir; Bedirhan· Osmanlı idaresine karşı girişmiş olduğu bu harekette Hıristiyan Kürtleri de hedef almış, onlara da pek çok zarar vermiş­ tir. Bedirhan'ın bu tutumu, yapmış olduğu Kürt hareke· tinin mahiyetini izah yönünden oldukça enteresandır. Bu­ radan görülüyor ki: Kürt davası peşinde giden Bedirhan,

28


henüz o sıralarda geniş anla.mı ile bir kürt ideolojisinin bilincine varamamıştı. Cizre Beyi Bedirhan'ın müstakil bir Kürt devleti kur­ mak için giriştiği bu hareketin sürdüğü sıralarda, ikinci bir Kürt hareketine daha şahit olmaktayız. Ve böylece bir bakıma, Kürt hareketinin merkezi yeni başlayan is­ yan bölgesine kaymış gibidir. İran sınırına komşu olan Revanduz bölgesinde ve bu bölgenin hakimi olan Kör Mehmet Paşa'nın liderliğinde başlayan bu yeni harekette isyancılar ilk elde Revanduz ve Erbil'i, az zaman sonra da Musul'u ele geçirerek Osmanlı İmparatorluğundan ay­ n bir �ürt devleti . oluşturmaya çalışmışlardı. Esasen, Kör Mehmet Paşa'nın bu gayeler ile harekete geçtiği ta­ rih daha ötelere, 1810 yıllanna kadar gider. Gizliden baş­ ladığı bu çabalarında, çevredeki Kürt aşiret ve bey­ liklerini de ele geçirerek (Şirvan ve Bıradost Beylikleri gibi) hareketi oluşturmaya çalışmıştı. Açıkça Kürt isya­ nının ortaya çıkışı ise 1830 yıllarının az öncesine rastlar ki ; Kör Mehmet Paşa'nın bağımsızlığım ilan etmesi bu tarihlerdedir. Osmanlı Devleti'nin Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Paşa ile meşgul olması, doğuda başlayan Kürt hareketine gerekli şekilde eyilmesine mani olmuştu. (1) Bu yüzden, Revanduz Beyi olan Kör Mehmet Paşa'nın ha­ reketi az zamanda büyük boyutlara ulaşmıştı. Öyleki ; Kör Mehmet Paşa, beyliğini Aşağı Zap Irmağına kadar genişletmiş ve hatta bu durumda Bağdat Valisi dahi onun yönetimini resmen tanımak zorunda kalmıştı. Daha son· ralan Kör Mehmet Paşa'nın ; Akra, İmadiye, ve Musul'a kadar olan topraklan eline geçirerek çok tehlikeli olma­ ya başladığım görüyoruz. Durum bu hale gelince, Osman------ -·-·--------- - - ---- -------

(l)

1030 Kürt hareketinin doğu"da ortaya çıktığı sıralarda Osmanlı Devletinin daha önemli meselesi olnn Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa olayı devam ediyordu. Nitekir ; 183ı yılında Mehmet Ali Paşa'nın büyük oğlu Vezir İbrahim Paşa 40.000 kişiye yak ı n bir kuvvet ile isyan etmiş ve Mı­ bunun iizerine devlet Kilrt hareketleri ile ilgilenebilmiştir.

-

29


lı Hükümeti Mehmet Paşa'mn üzerine Sivas Valisi Reşit Paşa. ile Musul ve Bağdat Valilerini de büyük kuvvetler ile göndermiş· nihayet Kör Mehmet Paşa kendine bağlı isyancılar ile birlikte dağlara doğru

çekilmeye

mecbur

olmuştu. Bu defa İran üzerine saldınya geçen Kör Meh­ met Paşa, onlar için de bir mesele olmuştu. Bunun üze­ rine Osmanlı ve İran kuvvetlerinin müşterek bir hareke­ ti ile Kör Mehmet Paşa isyanı bastınlnuş ve esir edilen Mehmet Paşa İstanbula getirilmiş, burada ölmüştür.

1836 - 1837 yıllarında bastınlan Kör Mehmet Paşa' nın Kürt isyanının ardından, bazı Kürt beylerinin hikim olduklan bölgelerde yine aynı gayeler ile bir takım kü­ çük isyanlann ortaya çıktığım görüyoruz. Daha

küçük

bölgeleri ilgilendiren ve daha küçük boyutlarda olan gibi hareketler içerisinde ; Sason

bu

civanndaki Hayn ve

Hezo Kürt beylikleri ile, Basur bölgesindeki Bekrean ve Reşgotan aşiretlerinin isyanlarını belirtmek gerekir. Ciddi bir organizeden uzak, tamamen bölgesel, bey­ liklerin menfaatine dayanan Kürt isyanlan sık sık görül­ müştür. Yukarıda gördüğümüz 1830 Kör Mehmet Paşa hareketi de diğerleri gibi oldukça dağınık ve teşkilattan U7.8.k bir şekilde meydana gelmişti. Bununla birlikte, kil· çille dahi olsa her isyanın, uzun seneler Osmanlı Devletini ciddi bir şekilde meşgul ettiğini belirtmek lazımdır. Bir­ birinin ardından patlak veren ve çoğu yerde içiçe görülen bu hareketlerin bazılan senelerce

sürmüştür.

Mesela ;

Kör Mehmet Paşa isyanının aynı yıllannda ortaya çıkan

Cizre Beyi Bedirhan isyanı böyle bir harekettir. Harekete geçişi ile birlikte, Hakkari bölgesine

hakim olan Kürt

Nurullah Bey Mahmut Han'da, Bedirhan'a iştirak edinc e isyan birdenbire büyümüştü. Nihayet, 1840 yıllanna doğ­ ru Bedirhan Bey'in hakim olduğu toprakların sınırı Van,

Diyarbakır,

Musul,

ve

İran'a

kadar

genişlemişti.

Böylece büyüyen Bedirhan hareketi, üzerlerine

gönde-


rilen Osman Paşa yönetimindeki hükümet

kuvvetlerine

karşı koyamamış ve 184 7 yılında Bedirhan'ın teslim olma­ sı ile bastınlmıştı. Teslim olan Bedirhan daha sonra

Gi­

rit'e sürülmüş, sonralan ise isteği üzerine Şam'a gön­

derilerek orada yerleşmesine izin verilmişti. !leriki yıllar­ da ortaya çıkan Kürt hareketleri içinde Bedirhan'ın ço­ cuktan ve torunları başta olmak üzere bu ailenin bir çok fertlerine rastlıyacağız. Anadolu'da ve Osmanlı

Devleti'nin topraklan

üze­

rinde ortaya çıkan Kürt isyanları ile dış merkezlerin ya­ kından ilgilenmeleri ve hareketi götüren aşiret başkanla­ rına gerekli yardımları yapmaları

bu

hareketlerin en

önemli cephesidir. Bu noktada, emperyalizmin menfaat­ leri açısından Osmanlı ve Türkiye Devletleri üzerindeki çirkin istekleri ortaya çıkar. 1880 yıllarında ortaya çıkan Şeyh Ubeydullah

hareketi de büyük Kürt isyanlarından

birisidir. Bir bakıma ; 1879 yıllannda başlayan Botan ve Badiyan Aşiretlerinin Hüseyin Bey idaresindeki ayaklan­ ması ile aynı sıralarda görülen Dersim'deki

Dervişoğlu

Hüseyin'in halkı ayaklandırma çabaları, daha sonraki yıl­ larda ortaya çıkacak olan Ubeydullah isyanının provası şeklinde görülür.

1880 yılında ortaya çıkan Kürt hareketinin sürük­ leyicisi olan Şeyh Ubeydullah, Hakkari ve civarında çok hürmet gören bir kişiydi. Aynca kendisi, Kürt'ler üzerin­ de büyük saygı kazanmış olan Şeyh Taha'nın da yeğeni

oluyordu. Esasen ; Şeyh Taha'nın ölümünden sonra Kürt'­ lerin liderliğini Şeyh Ubeydullah üstlenmişti. Bu şartlar­ da Şeyh Ubeydullah'ın isyana yöneldiğine şahit olmak­ tayız. Bölge halkının fakirliğini ve ihtiyaçlarının karşı• lanmamasını sebep göstererek harekete geçen Ubeydul­ lah'ın üzerinde Rus tahrikleri ve Amerikan misyonerleri­ nin de büyük tesiri vardı. Yine o sıralarda Osmanlı Dev-

31


leti'nin dış işleri hayli karışıktı. ( 1 ) 1877 - 1878 Osman­ lı - Rus savaşından sonra, memleketteki durum Şeyh Ubeydullah hareketi için çok güzel bir vasat hazırlamış­

tı. Bu bölgede bulunan Rus Konsoloslarının Şeyh Ubey­ dullah ile yakın irtibatları ve teşvikleri de bu büyük Kürt hareketinin ortaya çıkmasını hızlandırmıştı. Diğer yan­ dan Mısır Hidivi ve Mekke Şerifi ile de sıkı münasebet­ lerde bulunan Şeyh Ubeydullah nihayet Hakkari ve Na­ çe'de harekete başlamıştı. Bir kısım kuvvetlerine küçük oğlu Abdülkadir komutanlı k ediyordu. Önce, İran'a yap­ mış oJduğu bir saldın ile harekete geçen Ubeydullah'ın da­ ha sonraları Osmanlı Devletine karşı hareketini yürüt­ tüğünü görüyoruz. Bu hareketin entresan olayın yanı ; başlangıçta İran üzerine yapılan bu hareketi önceleri Os­ manlı Devleti'nin el altından desteklemesidir. Fakat; du­ rum böyle olduğu halde, fırsatını buJduğunda aynı ha­ reketi Osmanlı Devleti'ne karşı da yürütmeyi planlayan Ubeydullah'ın bu düşüncelerini, İngiltere'nin o sıralarda­ ki Tahran Sefiri olan Tomson'un kendi Dışişleri Bakanı­ na yazdığı bir mektuptan anlamaktayız. 30 Ekim 1880 tarihli bu mektupta, Şeyh Ubeydullah hareketinden

ba­

hisle, şöyle bilgi vermektedir : « Şeyh, Urmiye hakimi İkbali Devle'ye ve Ameri­ . . .

kan misyonerlerine gönderdiği mektupta, yakında silah­ lı kuvvetlerin başında oğullarını göndereceğini, gerek

İran ve Osmanlı'lar tarafından özellikle son zamanlarda (1)

Bu sıralarda Osmanlı Devleti bir yandan Sırbıstan ve Karadağ isyanlar: ile, diğer yandan hfi.IA devam eden Boı.ııa-Hersek isyanı ile meşgul halde idi. Hir de bunların üzerine 1877-1878 Rus savaşı ortaya çıkınca Osmanlı Hükümeti pek sıkışık duruma diişmüştü. İşte bu sıralarda, yAni 1880 yıl­ lannda Şeyh Ubeydullah isya nı başgöstermiş ve az zamanda genişlemiş­ ti. Heleki, isyanın hemen bir sene gibi sonrasında Osmanlı Devletini meş. gul eden yeni hadiseler ortaya çıkmıştı. 12 Mayıs 1881 yılında Fransa Tunus'u işgal ediyor, 2 Temmuz 1881 tarihinde ise Tesclya Yunıınistan'a bırakılıyordu. Bir yıl sonra ise; 15 Eylül 1882 tarihirıde İngiltere'nin Mısır'ı işgal ettiğini görmekt·2yiz. Bütün bu şartların içerisinde Doğu'da ortaya çıkan Şeyh UbeyduHah Kürt isyanının eheıniyeti ise açıkca anla­ şalabilir herhalde? . .

-

,., .J-


Kürtlere verilen zararlar karşısında gereken tazminatı isteyeceğini, gerçek amacının da bağımsız bir Kürt dev­ leti kurmak niyeti olduğunu . . . » Burada açıkça ; önce tran'a karşı olan bu hareketin bir zaman sonra Osıp.anlı Devletine' karşı döneceğini ve esas amacın bağımsız bir Kürt Devleti'nin kurulması ol duğunu, Şeyh Ubeydullah'a atfen öğrenmekteyiz. Nitekim ..

büyüyebilecek bir Kürt tehlikesini kısa zamanda

gören Sultan Abdülhamid gerekli tedbirleri alma yoluna gitmiş­ ti. Esasen bir neticeye ulaşamayan bu hareketin lideri Şeyh Ubeydullah, Sultan Abdülhamid tarafından 1883 yı­ lında mekkeye sürülmüş ve orada ölmüştür.

33


Kt.iRTçtJ'Lt.iGE KARŞI «HAMİDİYE ALAYLARI Ondokuzuncu yüzyılın sonlanna doğru Anadolu'da­ ki Kürt hareketlerinin daha ziyade şuurlu ve organU.eli

bir şekilde kanalize edildiği görülür. Bu arada, Osmanlı top­ rakları üzerinde çeşitli menfaatler arayan dış merkezlerin de, Anadolu Kürt hareketlerini kontrol altına alma gay­ retleri ve bu yöndeki propagandaları fevkalide artış gös­ terir. Kürt hareketlerinin ve Kürt ideolojisinin tehlikesi­

ni ve dış merkezlerin bu hadiselere müdehale iStekleri­ nin sebeplerini gayet iyi görerek, bu hususta tedbir yolu­ na giden Sultan Abdülhamid'in uygulaması gayet ente­ resandır. Abdülhamid'in yapmış olduğu bu uygulamadan burada bir parça bahsetmek uygun olacaktır .. Osmanlı İmparatorluğu tarihinde Kürt'lere ve Kürt Beylerine bir takım imtiyazlar ve geniş haklar tanıyan Yavuz Sultan Selim'in yanısıra, Sultan il. Abdülhamid'i de unutmamak gerekir. Bir takım imtiyazlar ile Kürt bey­ lerinin Osmanlı Devleti'ne bağlı kalmalarını temine çalı­ şan Sultan II. Abdülhamid'in

uygulaması ise bir başka

zeka örneğidir. Sultan Abdülhamid, bu şekiMe bir davra­ nış ile, Osmanlı Devleti'nin geleceğine kasteden ve kirli komitacılık çabalan içerisine giren Ermeni'ler Kürt'lerin, dış merkezlerin

propagandalanna

pek ile

kanarak

mUşterek harekete yönelmelerini önlemek istemiştir.

Ve

�urası bir gerçetir ki ; bu noktada da muvaffak olmuş gö­ rünmektedir. Bu düşünceler ile harekete geçen Abdülha­ mid'in, «HamiQ.iye Alaylan» ve «Hamidiye Mektepleri>ni kurdurarak şark politikasını yürüttüğünü görüyoruz. Ni­ tekim ; Anadolu' da Ermeni'ler ile Kürt'ler böylece biı'bir­ lerinden uzak tutulurken, Osmanlı HUkümeti bir çok de­ fa Anadolu'da ortaya çıkan Ermeni isyanlanmn önlenme­ sinde adı geçen «Hamidiye Alayları>ndan yararlanmıştır. Mesela, 1894 yılındaki

büyük Ermeni ayaklanması olan :u


SASON olaylarında inzibatı temin için, Abdülhamidin kurdurmuş olduğu Kürt birliklerinden istifade edilmiştir. Bu.nun akabinde ise, Berlin antlaşmasına imza koyan dev­ letler 1895 yılında Osmanlı Devleti'ne bir muhtıra vere­ rek· Berlin antlaşmasının icabı olarak harekete geçilme­ sini ve Kürt alaylannın ilgasını istemişlerdir. Onlara gö­ re, Ermeniler'e karşı Osmanlı HUkümeti Kürt birlikleri­ ni kullanmıştı. Ve bu noktada ise esas rolU «Hamidiye:. alayları oynuyordu. Hamidiye alaylarının kuruluşunda önemli vazifeler yüklenmiş kişi olarak 4. cü Ordu Komutanı Mehmet Ze­ ki Paşa'yı görürüz. Hatta, adı geçen alayların kurulması fikrinin dahi, Sultan Hamid'e Zeki Paşa tarafından verildi­ ği söylenir. Sultan Hamid'in emri ile 1891 yılında bu kuruluşun oluşturulmasına gidilmişti. · Adı geçen alaylara ; Doğu Anadolu'daki kuvvetli ve büyült Kürt beyliklerinden as­ ker alınıyordu. İki Aşiret Tugayı halinde kurulan bu alay­ lann yapısına birçok Kürt beylikleri, çeşitli miktarlarda verdikleri askerler ile katılmışlardı. Mesela ; Cibranlı, Varto, Karlıova ve Bulanık aşireti 4, Hasananlı aşireti 6, Hınıs çevresindeki a.'}iretler 3, Milan aşireti 5, Suruç böl­ gesinden 3, Van - Patnos ve Muradiye Kürt aşiretleri 3 alay ile katılmışlardı. Aynca ; Ağrı, Zilan, Celali ve Hay­ dara.n aşiretleri de ikişer - üçer alay ile iştirak ediyorlar­ dı. Tugay komutanları Tuğgeneral ve Alay Komutanla­ n da Yarbay rütbesinde olan bu teşkilatlanmada, 36 adet alay kurulmuştu ki ; her bir alayın mevcudu 700 ile 1200 kişi arasında değişiyordu. Bu alaylan kurmaklıı., Sultan Abdülhamid'in kendi emniyetini düşündüğünü ve istibda­ tını daha ziyade artırmak için bu taraftan kuvvet temin ettiğlni ileri süren yazarlar da vardır. Fakat meselenin gerçek yanı, yazarlann izah ettikleri gibi değildir. Os35


manlı Devleti'nin son

zamanlarında merkezi otoritenin uğraması ve aynı zamanda Abdülha­ mid idaresine karşı «hürriyet» sloganı ile gizlice tegklli.t· lanan Türk komitacılann, kendi emellerine yardımcı ol­ mak üzere Ermeni ve diğer etnik unsurlara fevkal.ide ya­ daha ziyade zaafa

naşmalan, bütün bunlann sonunda yurt içinde başta Er· meni mihraklardan olmak üzere

doğup gelen anarşizmin devleti hülyası ile ayaklanan Anadolu'daki Ermenilerin her fırsatta kanlı hadiseler ortaya koymalan Sultan Abdülhamid'i çok korkunç bir hal alması ve Ermeni

makul ve iyi düşünülmüş bir davranıp itmiştir.

Ela.sen

bu sıralarda Doğulu aşiretler arasında da, yine

dış kay­

nakların teşvik ve organizeleri ile

ortaya çıkan

stirtüt­

meler en kötü şekilleri ile devam etmektedir. Öteden

beri

zaten dış propagandalara açık olan ve çoğu yerde onlara ayak uyduran Kürt unsurların, aynca Osmanlı HUkU.me­ tine karşı diğer unsurlar ile başlangıçta

birleşmelerini

önlemek için adı geçen alayların kuruluşu ile, buradaki Kürt'leri şer kuvvetlerin ellerine bırakmadan

kontrol al­ davranışın ve devlet idare­ ciliğinin örneğidir. Bilindiği gibi ; 1839 yılında ilan edilen «Gülhane Hattı Hilmayunl')u ile yeni bir devir açılmış ve tına alma fikri fevkalade bir

böylece ilk kez Osmanlı Devleti

batılı

emperyalistlerin

arzularına teslim olmuştu. Özellikle dikkat edilirse, bq.n­ dan sonradır ki ; babdan bir takım

yeni fikirlerin Türki­ yapıldı·

ye içerisine girdiği ve propogandasının rahatlıkla

ğı görülür. Bu sıralarda, milliyetçilik ve bağımsızlık kav­ ramlan azınlıkların en iltifat ettikleri müesseseler olmuş­ laxdır. Tlirk'ten gayn bütün Osmanlı unsurlannın ala · bildiğine milliyetçilik yaptığı ve fakat sadece TUrk'Un Jıi. la Osmanlılık fikri ardından koştuğu yıllardır, bu eıralar. Büyük devletlerin teşvik ve müdahaleleri de söz konusu olunca, Osmanlı çatısı altındaki etnik unsurların başta Ermeniler olmak üzere

süratle tetldlitlandıkları

görWUr.


lşte bu sırada ; Osmanlı unsurları içerisinde, Ermeni'ler gibi dış kuvvetlerce istismarı kolaylıkla yapılabilecek ve kendi emperyalist emellerine alet edilebilecek ikinci bir güç ise Kürt'lerdi. Kürt'ler üzerindeki propoganda ve teş­ kil8.tlanmayı önlemek için ayn bir dikkat ve ilgi icabet­ miştir. İşte ; Hamidiye Alayları'mn ve Hamidiye Mektep­ leri'nin kuruluşundaki esas gaye burada yatmaktadır. Sultan Abdülhamid'in «Hamidiye Mektepleri» uy gulaması da bu bahis içerisinde yer alır. Bir yandan adı geçen askeri teşkilatlar meydana getirilip, bunların ko­ mutanlıklarına yüksek rütbeler verilerek Kürt Aşiret bey­ leri veya ileri gelenleri tayin edilirken ; hemen aynı yıl­ larda yukanda bahsettiğimiz «Hamidiye Mektepleri'>­ nin kuruluşuna gidilmiştir. Bu mekteplerde, Kürt beyle­ rinin çocuklanna. özel tahsil yaptırılarak, yaşadığı top­ .lumun kfiltüriinü alması sağlanmıştır. Aynca ; Kürt beylerinin çocuklarının bu vesile ile İstanbul'da el altında bulundurulması, onlann mensup oldukları aşiret ve beyliklerin merkezi otoriteye karşı herhangi bir teşvik ve tahrik ile isyanlarını önlemek için güzel bir tedbirdi.

37


MEŞRUTİYET İLE �İRLİKTE KÜRT HAREKETLER! 1900'lere doğru, Doğu

Anadolu'da

Erıneni'ler ve

Kürt'ler üzerine yapılan propagandalar daha ziyade te ­ sirli olmaya başlamıştı. Yine �u teşvik ve tahriklerin planlanyıcıları olarak Rus'lar, İngiliz'ler ve Amerika ile diğer batılı devletlerin bazılan ön sıralan tutarlar ve çok defa bu bölgedeki çıkarları için birbirleri ile fevkalade çe­ kişirler. Nitekim ; İngiliz ajanlarının, Rus politikacılan­ nın ve Amerikan misyonerlerinin faaliyetleri ile kanalize edilen yeni bir hareketin 1906 yıllarında bütün şiddeti ile başladığına tanık oluyoruz. Güney Doğu'daki Kürt top­ luluklarının, Baban aşiretinden Abdurrahman Paşa'nın önderliğinde birleşerek, Süleymaniye'de isyana başlama lan emperyalist devletlerin çabaları sonucu ortaya çık mıştır. Üç yıl kadar süren bu Kürt isyanının ardından, bu kez Revanduz merkez olmak üzere ikinci bir Kürt ha­ reketi takip etmiştir ki ; bu �yanlar oldukça zor bastınla­ bilmiştir. 1908 Meşrutiyet hareketi, Osmanlı topraklan üzerin­ de yaşayan bütün azınlıklar için milliyetçi çabalann ser­ bestçe ve bağlı bulunduklan devleti yıkma bahasına ya­ pıldığı bir ortam yaratmıştı. Diğer azınlıklar gibi Kürt' lerin de bu tarihlerden itibaren bilinçli bir şekilde teşki­ latlandıkları ve organizesiz Kürt halk hareketi şeklinden ziyade politik sahada Kürt ideolojisinin propagandasını sürdürme gayretleri içerisine girdikleri görülür. Ger­ çek anlamda, siyasi teşekkül ve yayım organları etrafın­ da toplanmaları bu tarihlerden sonradır. Gerçi yine bu tarihlerde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ve çevresinde Kürt'lerin merkezi otoriteye karşı silahlı başkaldırma hareketlerine rastlarsak da, özel olarak eğitilen ve Kürt ideolojisinin temsilcisi durumunda olan kişilerin daha zi­ yade politik çabalar içerisinde bulunduklan görülür. Bir

38


balnına, siyasi kuruluşlar ve yayım organlan yolu ile Kürt iôeolojisi propoganda edilirken, buna paralel olarak Anadolu veya diğer Osmanlı sınırları içerisinde, ortaya çıkan silahlı Kürt isyanlarım da rahatlıkla tesbit etmek_.

teyiz. Nitekim ; 1908 hareketi ile birlikte İstanbul'da Ki.irt­ çillerin siyasi mahiyette teşkilatlanma yoluna gitmeleri­ nin yanısıra, aym tarihlerde Şeyh Abdüsselam Barza . ni'nin silahlı yeni bir harekete yöneldiğini görüyoruz. Şeyh Abdüsselam Barzani, Rus'lann teşvik ve yardımları ile 1908 · yılında Barzan bölgesinde başlatmış bulunduğu bu silahlı hareketi uzun süre sürdürmüştü. Osmanlı Hü­ kümeti ancak 1914 yılında Şeyh Abdüsselam'ı yakalıya· rak hareketi bastırabilmiştir. Böylece bir an için bastırı­ labilen bu hareket, daha sonra Abdüsselam'ın yerine ge­ çen Şeyh Ahmet Barzani

tarafından

sürdürülmüştür.

(1) . Bir taraftan, silahlı halk hareketleri şeklinde orga­ nize edilen Kürt isyanlanmn yamsıra, 1908 sonrası, İstan­ bul merkez olmak üzere kurulan siyasi cemiyetler ve ye­ ni yeni çıkarılmaya başlayan basın organları yolu ile Ki.irt ideolojisinin gerçekleşmesi ve dağılmakta olan Osmanlı Devleti'nin topraklan üzerinde müstakil bir Ki.irt Devle­ ti'nin kurulması için mücadele ediliyordu. Gayri, teşkil3.t­ lı çalışmalar içine giren Kürt'lerin, 1908 yılı ile bir­ likte «Hevi» (Umut) adı verilen kuruluşlar ile resmen muhtar bir Kürt Devleti'nin kuruluşu için mücadele et­ tiklerini ve bu mücadeleyi ınilletlerarası politika sahnesi üzerine oturtmaya çalıştıklarım görmekteyiz. Nitekim ; 1913 yılından itibaren İstanbul'da «Roja Kur<b adı ile bir (1)

-

Bu isyanların hemen ardından Kuzey Irak'ta daha ciddi temeller üzerine oturtulmuş gizli bir teşk.ilatlaruna daha görüyoruz. 1910 yılından itibaren Kuzey Irak'ta faaliyete geçirilen ve yine müstakil bir Kürdistan amacına

yöneijk çaba ıösteren Heviya Kurd isimli gizli unutulmamalıdır. "Heriya Kurd", Kilrdistan

39

siyasi cemiyet burada

Ümidi anlamına

gelmektedir.


dergi de çıkarmaya başlamışlardı.

(1)

Her ne kadar

Kürt'lerin geleceği üzerinde faaliyet gösteren

guruplar,

bütün noktalarda birbirleri ile tam anlamında birlik içe­ risinde bulunmuyorlar ve stratejide yer yer ayrılıyorlarsa da, Hevi mensupları hemen bütün hususlar da müşterek­ lik gösterebiliyorlardı. Bu hız ile çalışmalannı · sürdüren teşkilat mensupları, İstanbul dışındaki vilayetlerde de teş­ kilatlar kurup, yeni üyeler bulma gayretleri içerisinde idi­ ler. Mesela ; Mondros mütarekesinin ardından İstanbul'­ da kurulan «Kürt Teali Cemiyetiımin bir benzeri ve aynı isimle olmak üzere Diyarbakır'da 1918 yılında Hevi teş­ kilatına mensup gençler tarafından kurulmuştu. Siyasi Kürtçülüğün yürütülmesi için kuruluşu yapı­

Şük­

lan Hevi teşkilaları. resmen 1912 yılında Dr. Mehmet

rü Sekban'ın gayretleri ve maddi yardımları ile oluşturul­ muştu. Kurulan bu teşkilatın ilk sorumlu sekreterliğini ise Ömer Cemil Paşa yapmıştır. Bu teşkilatlar az zamanda gelişmiş İstanbul dışında da teşkilatlar meydana getirme­ ye başlamıştı. _ İlk şubesi Erzurwn'da Dar&hini'li

Tayyip

Ali tarafından kurulmuştur. Erzurum şubesinin kurucusu Tayyip Ali daha sonralan Şeyh Said

isyanında mühim

roller oynadığı gibi, İngilizleri teşvik ve yardımlan meydana getirilen «Hoybun» cemiyetinde de

ile

faal görev­

ler almıştır. Evvelce isminden bahsettiğimiz c�a Kurcb

adm­

daki mecmua, Hevi teşkilatlarının bir yayım organı ola­ rak çıkarılmış ve ilk kez 1913 yılında yayım hayatına atıl­ mıştı. Müstakil bir Kürdistan davasım muanın sorumlu müdürlüğünü (1)

savunan bu mec­

Süleymaniye'li AbdUlke-

Aynı yıllarda ise; devletin kurucusu ve asil unsuru Tiirk'ler balA Osman­ lıcılık-İslamcılık-Türkçülük düşüncelerinden doğru olanını aramakla meşgul diller. Nitekim; daha sonraki yıllann ileri Türkçü siması Yusur Akçura­ nın "Üç tarzı Siyaset" ismiyle yayımladığı makalesinin yayın tarihine bakılırsa ; etnik grupların milliyetçi davranış ve çabalannın yanında Türk­ çü "ük görüşünün Mla nerelerde olduğu rahatlıkla anlaşılır.

-

40


rim Bey yapmakta idi. Türkçe ve Kürtçe yayımlanan bu mecmuanın Türkçe bölümünü Darülflınun Hukuk-u F.sa­ siye Profesörü Babanzade İsmail Hakkı, İçtihat Mecmua­ sı sahibi Dr. Abdullah Cevdet, Van'lı Memduh Selimı Bit­ lis'li Yusuf Ziya ve Kemal Fevzi hazırlıyorlardı. Kürtçe bölümü ise ; Kerkük'lü Necmettin Hüseyin, Süleymani­ ye'li Abdülkerim ve Mikis'li Hamdi tarafından düzenleni­ yordu. ( 1 ) Kürt hareketinin tehlikeli bir hal almaya başla­ dığını gören hükümet bir müddet sonra adı geçen mec­ muayı kapatmıştı. Fakat, bu kapatmanın ardından Kürt siyasileri yeni bir takım mecmuaları yayım hayatına sok­ muşlardır. «Hetawe Kurd», «Jin», «Kürdistan», «Pejdeki», «Bağe Kürdistan», «Roje» ve «Zare Kurmançi» adındaki gazete ve mecmualar butür yayımların en meşhurlandır. 1908 sonrası başlayan teşkilatlı ve siyasi Kürt hare­ keti içerisinde Hevi kuruluşlannın yanısıra diğer bir teş­ kilatı da görmekteyiz. 2 Ekim 1908 tarihinde ve merkezi lstanbul'da olmak üzere kurulan «Kürt Teavün Cemiyeti» bir müddet için Kürt ideolojisine hizmet etmiş, fakat bu da zararlı faaliyetlerinden ötürü hükümet tarafından ka­ patılmıştı. Kuruluşundan sonra ancak dört yıl kadar faa­ liyet gösterebilmişti. Bu cemiyetin bir de aynı adı taşı­ yan yayın organı vardı. Her ne kadar, 1912 yılında bu ce­ miyetin kapatıldığını görüyorsak da, mensuplan tekrar teşkilatlanma yoluna gitmişler ve yeni bazı neşir organ­ ları etrafında toplanarak faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Yine bu sıralarda bazı Kürt kulüplerinin

kurulması

ve bu kulüplerin kısa zaman içerisinde, Diyarbakır ve Bağ­ dat gibi bölgelerde de şubeler açması, zamanı içerisinde Kürt hareketinin hızını rahatlıkla bizlere belirtmektedir. (1)

-

1913 yıllarında yayımlanan Kürtçe-Türkçe mecmua ve gazetelere örnek olarak isimlerden bazılarını vermiş bulunuyoruz. Daha sonraki senelerde ve hatta

yakın zamanlarda

yine

Türkçe-Kürtçe yayımlanmış

dergilere

rastlamaktayız. Mesel fı ; Doğan Kılıç tarafından çıkarılan Roje-Newe dergi ve Deng isimli dergi buna verilebilecek örneklerdir.

41

isimli


özellikle bu kulüplerin organizesi sonunda ; zengin Kürt ço­ cukları İsviçre ve Fransa gibi Avrupa devletlerine gönde­ rilerek yüksek tahsil yapmalan sağlanmış ve bu yolla da Avrupa'da Kürt hareketinin manası izah edilmiye çalışıl­ mıştır. Kürt'lerin ne istedikleri ve ne için bir takım siyasi ve silahlı hareketler içerisinde oldukları, bu şekilde Avru­ pa 'ya gönderilen talebeler vasıtası ile batılılara izah edili­ yordu. Böyle girişimlerde oldukça başarılı olan bu teşkilat­ lar en güzel sonucu 1919 yılında yapılan Paris görüşmele­ rinde elde etmişlerdi. Adı geçen görüşmelerde ; Osmanlı Devleti'nin geleceğini alakadar eden bir çok ağır hükümle­ rin yanı sıra bazı etnik meselelere yer verilmişti . Ermeni ve Kürt teşkilatlanrun özellikle oraya göndermiş olduklan temsilcilerinin çabalan ile, her iki unsur da kendilerini ala­ kadar eden hususlarda bir takım kararlann aılnınasını sağlamışlardı. Paris görüşmelerinde Ermenileri Aboron yan ve Bogos Nobar Paşa ; Kürtleri ise Kürt Şerif Paşa temsil etmişlerdi. ( 1) Yabancı delegeler içerisinde bilhas­ sa Loyd Corc'un Kürt istekleri için gayret gösterdiği ve onlara bazı imtiyazlar elde etmek için çalıştığı görülür. Enneni'lerin ve Siyonist'lerin yanısıra, Kürt'ler adına top­ lantıya katılan Şerif Paşa bir konuşma yaptığı gibi ayn­ ca bir muhtıra da hazırlayarak toplantı başkanlığına sunmuştu. Bu muhtıraya göre ; Diyarbalor, Harput, Bit­ lis, Mueul ve Urfa sancaklan birleştiriliyor ve bu toprak­ lar üzerinde bağımsız bir Kürt Devleti'nin kurulması iste­ niyordu. Nitekim ; daha sonra imzalanan ve fakat uygu­ lanmayan Sevr Antlaşmasının 62 ve 63 cü maddeleri Kürt­ ler lehine bazı yeni imkanlar getiriyordu. Kürtler lehine (1)

Paris Barış görüşmelerine katılan ve Kürtler üzerine bazı tavider ala· bilmek için çok çalışan Kürt Şerif Paşa'nın: 1919 yılının Ocak ayında Cenevre'de toplanan bir kongrede entresan görevler yüklendiğini de gö­ rüyoruz. Türk milliyet perverlerinin yapmış oldukları adı geçen toplaııbda Kürt Şerif Paşa, Tiiı'k haklannın savunulması için Paris'e gönderilmioti. Fakat Paris'te: Ermeniler ile anlaşarak birlikte çalışmış ve Kürtler için bazı imtiyazlar elde etme ııayreti içersine düşmüştür.

-

42


bir takım maddeleri Sevr Antlaşması içerisine dahil eden batılılann bu davramşları tipik bir emperyalist düşünce mahsulüdür. Özellikle ; Ortadoğu'da menfaat arayan ve bütün çabalannı bunun üzerinde oturtan lngiltere'nin bas­ kısı sonunda yaratılan Sevr antlaşmasının 64 cü maddesi ise Kürtler ilgili olarak şöyle diyordu :

Andlaşma başkanlığının tesbit ettiği t.arihten itiba­ ren gfÇ8ll bir yıllık müddet içerisinde, şayet 62. ci mad­ denin kapsamı içiınıde bulunan Kürt halkı, yani bu bölge­ de bulunan halk �ğunluğu, Türkiye'den aynla.ra.k, tama­ men bağımsız olmak arzusunu izhar edene ve milleıtler t.opluluğu konseyinde müracaat ederse ve şayet konsey de bu halkın bağımsızlık arzusunu gerçekleştirebilecek kapa­ sitede bulunduğuna kanaat getirir ve bunun yerine getiril­ mesini tavsiye ederse, Türkiye bu tavsiyeye aynen u� ya ve bölgelerdeki bütün haklan ile ünvanla.rından va.zgeo­ ıneyi ve kendisini buna göre ayarlamayı §imdiden taahut «.

. .

eder.»

Bu şekildeki bir hükmü içine alan Sevr Antlaşmasının imzacılan arasında, o sıralarda İngilizler tarafından fi­ nanse ve teşkil edilen «Kürt Teali Cemiyeti»nin Reisi Sey­ yid Abdülkadir'in de bulunduğunu belirtmekte fayda var­ dır. Fakat hemen belirtelim ki ; bu gayn ciddi ve tuhaf madde, Lozan da ortadan kaldınlmış, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki yerleşik bulunan bütün herkes Türkiye'nin bütünlüğü içerisinde kabul edilmiştir. 1908 yılında. kurulan «Kürt Teavün Cemiyetiıınin yap­ mış olduğu zararlı faaliyetlerinden dolayı 1912 yılında hü­ kümet tarafından kapaWmasından sonra yeni bir teşkili.­ tın aym gayeler ile çalışmaya başladığım görüyoruz. Bir evvelki teşkilatın kapatılmasından sonra Kürt hareketinin liderleri yeni bir teşkilatın ihtiyacım duymuşlar, hazırlıkla­ nm yaptıktan sonra ancak, 1918 yılında ve merkezi İstan­ bul olmak üzere «Kürt Teali ve Terakki» Cemiyetini kur43


muşlardır. Kısa zaman içerisinde teşkilA.tlanan bu cemiyet ; Elazığ, Malatya, Diyarbakır ve Muş'ta ıubeler açmıştı. Başkanlığım, Şemdinan'lı Seyid Ubeydullah Efendi'nin oğ­ lu Seyid Abdülkadir yapıyordu. Bu kişi, daha sonraları Sevr Antlaşmasının imzacıları arasında bulunmuş, çok son­ ralan ise Şeyh Said isyanında faaliyetleri görülerek Diyar­ bakır' da idam edilmiştir. «Kürt Teali ve Terakki>> cemiyetinin kurucuları ara­ sında ; Molla Said (Said-i Kürdi - Said-i Nursi) , Mikisli Hamza, Motki'li Halil gibi isimleri de görürüz. Cemiyet Başkanı olan Seyid Abdulkadir bu sıralarda, Şftrayı Dev­ let Reisliğini de yürütüyordu. Cemiyetin ilk genel kurul toplantısında görev yüklenerek, iş bölümüne ortak olan isimler şunlardı : Reis Reis vekill

Reis Vekill

Seyid Abdulkadir Emin Ali Bedirhan : Ferik Fuat Paşa

Ummni lltip

Ferik Hamdi Paşa

Mulıasebecl

Seyid Abdullah

M.alar

Mehmet Ali Bedirhan Süleymaniye'li Mehmet Emin Bey Hoca Ali Efendi Arvas'lı Şefik Tercüman Gazetesi Ba§yamrı Jlaban.. zade Ştlkrll

Babanzade Fuat Tücm:r Fetulılah Efendi Mehmet Şükrü Sekban (1) --- --·- ---

(1)

-

ıgıa

Mondros Mütarekesinin ardından kurulan bu Kürtçü cemiyetiıı ku­

rucuları arasında bulunan Mehmet Şükrü Sekban'ı daha evvelki senelerde yine aynı gayeler ile meydana getirilen

"Hevi" adı verilen Kürt teşkilat­

larının oluşturulmasında mühim rol oynarken görmüştük.

44


Henüz Anadolu Milli Hareketi'nin başlangıç yılların­

da

oluşturulan ve «Kürdistam özerkliği için mücadele

veren bu cemiyetin, Anadolu'daki faaliyetleri ve az

za­

man içerisinde tehlikeli biçim alması milli mücadeleci'le­ rin dikkatini çekmişti. Esasen ; Cemiyet mensupları da bir takım cesurane istekler ile ortaya çıkmışlar ve yine ba.zı taleplerde bulunmuşlardı. Bütün bu çabaların gelişme­ sinden endişe eden ve Anadolu'nun birliği için bu cemiyetin

fikir ve çabalanın tehlikeli gören Diyarbakır'daki 13. Ko­ lordu Kumandan Vekili Ahmet Cevdet, 17.10.1919 tari­ hinde Amasya'da Heyet-i Temsiliye'ye gönderdiği bir ya­

zıda «.

konu ile ilgili olarak endişelerini ortaya koyarak ; . .

Memleket dahilinde ve hassa.t.en İsianbul'da Kürt

Teali Cemiyeti gibi Camiay'i Osma.niye'nin pa.rçalan- . hizmet eden »

masuıa

. .

şeklindeki sözleri ile meselenin ehemmiyetine dikkati çe­ kiyordu. KUrt Teali Cemiyeti'nin az zamanda bir takım şube­ ler açtığını daha evvelki bahislerde belirtmiştik. Bu şu­ belerden olan ve Diyarbakır'da kurulanı. halk

arasında

«Kürt Klübü» adı ile bilinmekte idi. Bu şubenin yönetici­ leri olarak ise ; Ekrem Cemil Paşa, Cerçişzade Kerim,

Çer­

hizade Fikri, Ganizade Reşat, Cemil Paşa ve ömer Beyle­ ri görmekteyiz. Burada, Ekrem Cemil Paşa teşkilatın baş­ kanlığını yürütmekteydi. Kürt Teali Cemiyeti'nin kuruluşundan az sonra, ta­ kip edilecek stratejinin tayininde cemiyet mensuplan ara­ sında ikilik çlkmıştı.. Gençlerden oluşan bir grup, Mond­

ros

MUterakesi'nin ardından Anadolu'da oluşan havadan

istifade ile Ktirdistan'ın istiklalinin ilan edilmesini

iste­

yince, cemiyet reisi Seyid Abdülkadir, bu iş için mma­ nın uygun olmadığını belirterek muhalefet etmişti. Bunun üzerine bir bölilnrne ortaya çıkmış ve Seyid Abdülkadir' in görüşlerine katılmayan bir grup

45

gençlerden oluşan


Kürtçü'ler Kürt Teali Cemiyetinden ayrılarak «Teşkilat-ı lçtimaiyye» adı altında yeni bir teşkilat meydana getir­ mişlerdi. Yeni kurulan bu teşkilat içinde ; Emin Ali Bedir­ han, Babanzade Şükrü, Dr. Abdullah

Cevdet ve Ekrem

Cemil Paşa da bulunuyorlardı. Bu grup fikirlerinin propo­ gandası için «Jin» adı altında bir de mecmua çıkarmış­ lardı. (1) B u sıralarda daha birtakım ayn

kuruluşlann da

Kürtçü çabalar içinde bulunduklanm görüyoruz. Bunlar içerisinde ; Kürt Milliyet Fırkası, Kürt Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti, Kürt Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti, Kürt Talebe Hevi Cemiyeti

ve

Kürt Kadınlan Taali Cemiyeti

bunlar arasında en faal olanlanydı. Adı geçen kuruluşlar içinde görev alan birçok kişi,

daha sonraki yıllarda ve

Cumhuriyet Türkiye'sinde ortaya çıkan Kürt hareketleri­ nin içinde

yine

görülmüşlerdir.

Nitekim, Cumhuriyet'in

ilanından 1940 yılına kadar geçen süre içerisinde küçUklU büyüklü 25 kadar Kürt isyanı olmuştur . Anadolu - Milli Hareketi'nin sürdüğü sıralarda istilacı devletler tarafından organize edilen çeşitli gruplar, Ktirt'­ ler için müstakil bir devlet yaratma çabalarına devam eder­ lerken ; Kürt davasının ideologlan bazı neşriyatlar ile ideo­ lojik savaş verme gayreti içerisinde bulunuyorlardı. Cib­ ranlı aşiretinden olan ve Sultan Hamid tarafından albay rütbesi verilen Hafit'in "Nubara-Bücükan" isimli

kitabı

ile, Cizre'li · Molla Ahmet'in Kürtçe y� olduğu

divan

bu tür faaliyetlerin içerisinde sayılabilir. Nitekim ; adı ge­ çen kitapların hemen bütün Kürt köylerine kadar dağıtıl­ ması zamanı

içerisinde,

Kürt

hareketinin

ne derecede

organizeli olduğunu göstermektedir. Yeri gelmişken belir(J)

-

Çeşitli mecmualarda yazıları çıkan ve dengeli bir siyasi hayatı olmayan

Dr. Abdullah Cevdet'in

Anadolu

Türkleri

için pek garip rikirler ileri

sürdüğü görülür. Meseli ona ait olan "Anadolu Türkleri'ne Avrupa kanı­ nı aşılama" fikri anlaşılmaz bir düşünce örneğidir. Ayrıca ; neden Türk'· de, Kürt değildir? Bir güzel soru da burada yat.ar. . .

46


tellin ; Kürt'lerin Nemrut soyundan geldiğini iddia eden Cibran'lı Halit, Kürt hareketleri içinde sık sık boy göster­ miştir. Onun bu şekildeki faaliyetlerini önlemek amacı ile, Kazım Karabekir Paşa kendi karargahında vazife dahi vermişti. Fakat, Halit'in daha sonralan Şeyh Sait isyanı­ na da kanştığım görüyoruz. Neticede, isyanın bastınlma­ sından sonra Bitlis'te asılmı§tır.

47


M1LLI MÜCADELE İÇERİSİNDE KVRT

HAREKETLERİ Anadolu Milli Hareketi içerisinde en etkin olarak Kürt­ çülük yapan teşkilat, Ingiliz'ler tarafından kurulan ve özel­ likle Milli Hareketçilere karşı kullanılan "Kürt Teali Cemi­ yeti" idi. Cemiyetten, daha evvelki bahislerde bir parça bahsetmiştik. . Bağımsız bir Kürt devletinin oluşturulma­ sı için yapılan faaliyetlerde önemli siyasi atılımlar içerisin­ de bulunduklarını da görürüz. Cemiyet başkanı olan Abdül­ kadir'in, Cibran'lı Halit Hakkari'li Abdulrahim ve Bitlis'­ li Mebus Yusuf Ziya ile anlaşarak Kürt meselesini ve is­ teklerini "Cemiyet-i Akvam"a götürdüklerine şahit olmak· tayız. Faaliyetleri sırasında cemiyetin en büyüle dayana­ ğı, İngiliz İdare Amiri Yüzbaşı Edward Noel ile İngiltere Yüksek Komiserliği Baştercürnanı Sir Andrew Ryan adın­ daki ajanlardı. Bu tür kuruluşlar ve gizli faaliyetler ile em­ peryalist emellerine adım adım yaklaşan İngiltere ; yine el altından uzanışlar yaparak Anadolu'da birtakım silahlı hareketleri de organize etme yolunda idi. Henüz, daha 1919 yılının Mayıs ayında, Anadolu'da ortaya çıkan bir Ali Batı ayaklanması yine İngiliz tahrikleri ve teşviklerine daya­ nıyordu. Bu ayaklanma çoğu yerde din esaslı bir hareket olarak görülürse de, yine arkasında İngiliz oyunu ve yine Kürt istekleri yatmaktadır. 11 Mayıs 1919 yılında or­ taya çıkan bu hareket özellikle, Midyat, Nusaybin ve Ömer­ kan civarında meydana gelmiştir. Kendisi Midyat civarın­ da bir aşiret reisi olan Ali Batı, kısa zamanda Nusaybin ve Savur ilçelerindeki bazı aşiretleri de yanına alarak ol­ dukça kuvvetlenmiş ve bu arada İngiliz'lerin desteğini de görünce hareket hızla büyümüştü. Ancak ; üzerine gönde­ rilen kuvvetlerce 18 Haziran 1919 tarihinde öldürülmesi sonucu, hareket bastırılabilmişti. Fakat Ali Batı ayaklan­ masının bu şekilde bastırılmasından sonra İngiliz'lerin tek-

48


rar bir takım işlere yöneldikleri görülür. Nitekim bu hare­ ketin üzerinden çok geçmeden, daha bilinçli yeni bir Kürt hareketinin ortaya çıkması entresandır. 1920 yılında baş­ layan Koçkiri Kürt hareketinin yanısıra, aynı tarihlerde daha güııeyde. yine lngiliz'lerin tezgahladığı Şeyh Mahmut Barzanci hareketi ise alabildiğine devam ediyordu. (1) Koçkiri silahlı Kürt hareketi, denilebilir ki ; Anadolu Milli Hareketi içerisinde görülen en etkin ve en önemli iç olaylardan birisidir. Özellikle Alevi Kürtlerin meydana ge­ tirdiği bu hareket ; biryanda Dersim Kürtleri tarafından desteklenerek daha kuvvet kazanmış, diğer yandan Sivas çevresindeki kazalardan Zara, Kangal, Divriği ve Ümra­ niye çevre5ini tutmuştur. Henüz, Ankara'da Heyet-i Tem­ siliye'nin oluşturulmasına çalışıldığı sıralarda, bu Kürt hareketinin yavaş yavaş planlannın yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu konuda kayda değer bir husus ta, lstanbul'daki Ferit Paşa hükümetine bağlı olan Seyid Abdülkadir'in giz­ liden gizliye bu isyanı planladığı ve bu çabasında kendisine, buraya gizlice gönderilen İngiliz Binbaşı Noel in yardımcı (1)

-

Türkiyc'de,

1919 yılında Ali Batı olayı ile başlayıp, bunun ardından 19�' 1921 yılında bastırılan

y.ılında ortaya çıkıp az zamanda gelişen ve ancak

Koçkiri Kürt İsyanının sürdüğü sıralarda. dünya emperya'izminin oyun­ cağı durumuna gelen Irak Kürtlerinde de kuv•ıetli bir isyan sürdürülüyor­ du.

Aynı sıralarda biryandan Milli Mücadele Anadolu'sunun ve

yandan Kuzey Jrak'ın böy�ece aynı olması, henüz

de

devrin İngiliz politikasını

diğer

gayelere yönelik hareketlere sahne

gözlerimiz

önüne sermektedir.

Daha

1918 yılında lrak'ta başlayan ve Şeyh Mahmut Barzenci önderliğin­

sürdürü'en bu hareket

destek görmüş

ve

teşvik

uzun

süre el altından İngilizler tarafından

edilmiştir.

Fakat ;

Şeyh Mahmut'un, 22 Mayıs

1919 tarihinde Süleymaniye'ye girmesi, burada krallığını ilan etmesi İngiliz temsilcisi o'an binbaşı Greenhouse'ı

· ·

tutuklaması

üzerine

ve

İngiliz' -

ler Kürt hareketine Irak'ta bir süre için cephe almışlar ve onlara karşı Arapları destekleme yo'una gitmişlerdir. Şeyh Mahmut nih3.yetiııde yenilmiş ve Hindistan'a ı;ürgüne gönderil­ miştir. Ancak ; yine aynı kişiyi, yani Şeyh Mahmut'u 1922 yılının

Eylül

ayında tekrar Irak'ta görüyoruz. Böylece yeniden Irak'a dönen

Seyh

Mahmut faaliyetlerine yör.cliyor ,.e ekim ayında ise bir defa daha

Kür­

ılistan hükümdan olduğunu ilan ediyor. Burada bir husus oldukça önemlidir ; · Şeyh Mahmut ikinci kez

hü.

kümdarlığını ilan edişi ile birlikte, kendisini temsil etmek üzere adtllll para ve posta pulu dahi· basbrmıştı.

49


olduğu hakikatidir. Bazı kaynaklar İngiliz

Binbaş NoeJ ailelerinden olan Bedirhan ve Cemal Paşa aileleri ile gizliden bazı anlaema­ buraya geldikten sonra bölgenin kuvvetli lar yaptıklarını belirtirler. Ankara hükümeti çeşitli bölgelerden temsilciler iste­ me yoluna gittiğinde, Koçkiri bölgesinin bu ğını ve temsilci göndermediğini görüyoruz.

isteğe uymadı­ Esaseıı ; bu sı­

ralarda, yavaş yavaş Kürt hareketi oluşturulma

havası

iÇerisinde çabalar sarfediliyordu. Nitekim � çok geçmeden

1920 yılının Temmuz ayında Zara bölgesinde ilk isyan ha­ reketi başlamıştır. Silahlı bu Kürt hareketi hızla yayılır­ ken ; Dersim'de, 1920 yılının sonlarına doğru bira.raya ge­ len bu bölgenin ileri gelen aşiret reisleri kendileri ve kUr­ distan için bazı istekleri kapsayan bir muhtırayı 14 Kasını 1920 (1336) tarihi ile Ankara HUkUmeti'ne vermişlerdi. Bu muhtırada şunlar isteniyordu :

1. Kürdistan Muhtariyet ida.reısine muvafakat eden Is­ tanbul Saltanat Hükümetinin bu l:Jibtald kararuu Musta.fa. Kemal Hükümetinin'de kabul edip etmediği­ nin açıklanması (1) 2. Kürdistan Muhtariyet idaresi hakkında M11&ta.fa. J[e. ma1 Hükümeti'nin görüş nokt.asmın ne olduğu husu­ sunda aşair riiyesasma acele cevap verilmesi. 3. Eli.zığ, Malatya. Sivas ve Erzincan mıniılmla.n hapa. hanelerinde tutuklu bulunan bütün Kürtlerin derhal .

serbest � 4. Kürt �ğunluğu bulunan rmntakalanlan

Türk

memur­

lann �kilmesi, 5. Koçkiri mıntıkaSHla. gönderildiği haber alınan zelerin derhal geri çekUmesL

m�

Yukarıda esaslanm verdiğimiz muhturanın ardından (1)

-

O sıralarda hükümd etmekte olan İstanbul Saltanat idaresinin, Sevr'de olduğu anlaşmaya göre; Diyarbakır, Elazığ, Van ve Bitlis vl­ IAyetlerini içine alan mllstak.il bir Kürdistan kurulması kabul ediliyordu. imzalamış

su


Ankara Hükümetinin kesin tedbirler alma yoluna gitmesi üzerine� bu kez 25 Aralık 1920 tarihi ile daha tehditkar bir telgrafın Ankara Hüküınetine gönderildiğine şahit olmak­ tayız. Bu telgraf ise aynen şöyledir : "Eli.zağ Vilayeti vasıtasıyla Ankara Büyük Millet Meclisi Riyasetine, Sevr Muahedesi mucibince Diyarbakır, Elazız, -Van ve Bitlis vili.yetlerinde müstakil bir Kürdistan h!ışekkül etmesi li.zım geliyor. Binaenaleyh bu teşkil edilmelidir. Aksi takdirde bu hakkı si.li.h kuvvetiy­ le almaya mecbur kalamğımızı beyan ederiz. Garbi Dersim Aşair Rüesasi'' Böylece başlayan ve hızla gelişen Koçkiri Kürt ha­ reketi ; mevsimin kış olması yüzünden, Üzerlerine gönderi­ len hükümet kuvvetleri etkisiz kalmıştır. Hatta bu arada asker menşeili bazı subayların bizzat isyancı Kürt kuvvet­ lerine katılarak onları eğittikleri de söz konusudur. Bu şe ­ kilde hareket yoğunlaşarak 1921 jilına gelinmiş ve bazı bölgeler tamamen Kürt isyancıların kontrolüne geçmiştir. Nitekim bu durumdan cesaretlenen isyancıların liderleri 11 Mart 1921 tarihinde tekrar bir telgraf ile Ankara Hükü­ metinden yeniden taleplerde bulunmuşlardır. Belirtilen ta­ rihte Ankara Hükümetine çekilen telgrafta ise şöyle de­ nilmektedir : "Ankara Büyük Millet Meclisi Diyasetine, Nefsi Zara hariç olmak üzere ekseriyet azimesi Kürtlerle meskôn olan Koçkiri kazası ile Divriği, Refahiye, Kuru­ çay ve Kemah kaz8.la.rmın mümtaz bir vilayet haline if­ rağı ve teşkili ile yerli Kürtlerden bir valinin tayinini ; me­ muru adliye ve mülkiyenin gene vazifesi başında kalmasını an: ederiz. Dersim Aşiretleri Reislerinden ;

Mustafa, Seyithan, Muhammet, Munzur.'' Sl

Koçkiri Aşiret Reisi, Muhammet ve Tald ; Sadattan, Alişer;


Ancak bu telgrafın akabinde ; doğudaki Koçkiri KUrt hareketinin izahı güç bir şekilde büyüdüğünü gören Ba­ kanlar kurulu kesin tedbirlere yönelerek ; 13 Mart 192f tarihinde Sivas, Erzincan, ve Elazığ' da sıkı yönetim ilan ediyor ve mühim miktarda askeri kuvveti de bu bölgeye kaydırıyordu. Ancak böylece zorlu bir mücadeleden son­ ra Koçkiri hareketi bastırılabiliyordu. Fakat burada bir hususa yer vermek gerekmektedir; Koçkiri Kürt isyanılllıtl bastınlm�sında, bu isyana kablınayan ve bu bölgeden olan bazı Kürt aşiretleri de Hükümet kuvvetlerine yardımcı ol­ muşlardır. Bu durum ise ; emperyalist çaba ve propagan­ daların bir yerde sınırlı kaldığını göstermektedir. Veya, bazı grupların daha bilinçli davrandıklarım ortaya koymak. tadır. Nitekim ; birçok Kürt bölgesinin, kendi aşiret reis­ leri yolu ile Ankara Hükümetinde temsil edildikleri ve ay­ n bir itibar gördükleri gerçektir. Milli Mücadele yıllarında Anadolu'da Kürt meselesini yt.irütmeye çalışan İngiltere'nin, bu tür faaliyetlerini yurt dışında başka şekillerde organize yoluna gittiğine de şahit. olmaktayız. Yine ; aynı amaca yönelik faaliyet göste­ ren yurt dışı grupların, yurt içinde�i hareket ve stratejiye uygun bir faaliyet içerisinde bulundukları görülür. Daha evvelki bahislerde temas ettiğimiz, Paris görüşmeleri sıra­ sındaki Ermeni ve Kürt faaliyetleri habrlanmalıdır. Hat­ ta burada, Ermeni ve Kürt'leri temsilen, Bogos Paşa ile KÜrt Şerif Paşa'nın müşterek bir bildiri yayınladıklarına da şahit oluyoruz. Bu iki unsurun birbirleri ile iyi münasebet­ ler kurmaları ve istikbale ait çabalarında müşterek haraket etmeleri İngilizlerin öteden beri arzuladıkları bir husustu. İngilizler uzun seneler ; Ermeni ve Kürt'lerin aynı soydan geldiklerini ve akraba bir millet olduklarıılı dahi propa­ ganda etmişlerdi. Ermeni-Kürt yakınlaşması, İngiliz men­ faatlan için fevkalade bir netice sağlayacaktı. Bunu resmi bir teşekküle aktarma gayretine giren İngiltere, ilk pliıı-

52


da isteğinde haşan sağlamış ve Ermeniler ile Kürtlere müşterek bir cemiyet kurdurmuştu.

1920 yılında Paris'te kurulan bu cemiyete "Hoybon" adı verilmişti. "Hoybon" kelimesi, aslı Ermenice olan "Hoy­ bun"un, bu şekilde ortak bir mana verilmesi ile ortaya çık­ mıştır.

Kurucuları arasında ; Bed.irhanlılardan

Celadet,

Kamuran, Diyarbakır'lı Cemil Paşa Oğullarından

Kadn

gibi tanınmış Kürtçü'lerin bulunduğu bu cemiyetin başkan­ lığını da, eski büyük elçilerden Şerif Paşa yapıyordu. Ce­ miyet faaliyetlerini sürdürebilmek için ; gerek Avrupa ve gerekse bazı Arap devletlerinin merkezlerinde toplantılar yapıyor, konferanslar tertip ediyor, kitap ve gazete karıyordu. Özellikle

Sevr

çı­

antlaşmasının yapıldığı sırada

etkin olan bu cemiyet, antlaşma hükümleri içerisine Kürt'ler ile ilgili maddenin konulmasını da sağlamıştı. Hoybon Cemiyeti kuruluşundan sonra ilk toplantıyı lrak'ta yapmıştı. Toplantıya ; Leon Paşa, Eınirizyan, Sul­ tanyan, Muş'lu Aris gibi Ermeniler ile Şeyh Sait'in kardeşi

Nuri,

Ali Rıza, Dr. Şükrü Mehmet, Subay Hurşit, İhsan

Hınıs'lı Mehmet Emin (Broski ) , Lice'li Fehmi, _topçu yüz· başısı Süleymaniye'li Abdülkerim Şalul adındaki Kürt ileri gelenleri kaWmışlardı. Bu toplantıdan bir müddet

sonra

Paris'te yine müşterek bir toplantı yapmışlar ve toplantıda "Erivan ve Kilikya bölgelerinde iki ayn Erınenistan bunlar arasında ise bir Kürdistan Devleti kurmak"

ve için

karar almışlardı. Yurt içinde de bazı olayların planlayıcı­ sı olan bu cemiyetin en mühim faaliyeti olarak,

meşhur

Ağn isyanını görmekteyiz. Şiddetle bastırılan bu isyan so­ nunda, cemiyet ileri gelenlerinden birçoğu İran'a kaçarak hayatlanm kurtarmışlardı.

53


CUMHURİYET DEVRİ KVRT İSYANLARI Anadolu Milli Hareketinin sonuçlanmasından sonra, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atılması sırasında yine birtakım Kürt isyanlarını ortaya Qktığını ve bu yeni oluşma safhasında, Ankara Hükümetini hayli uğraştırdı­ ğını görmekteyiz. Birbiri peşi sıra ortaya çıkan bu Kürt isyanlarının bazılan oldukça mevzi kalırken, bazıları ise hakikaten hükümeti uğraştırıcı olmuştur. Ayrıca, Cum­ huriyet devrinin Kürt isyanları, özellikle Türkiye'nin dış siyasasına uygun bir biçimlenme göstermiş ve Türk dışiş­ lerinin en buhranlı günlerinde ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet dönemi Kürt isyanlarının kısa bir krono­ lojisini verecek olursak şöyle bir sıra takip edecektir ; 1924 yılında Nasturi ve Kürt isyanı, 1925'de Reman ve Ra.çko hareketi. yine 1925 yılında Şeyh Sait isyanı, 1926 yılında Koçuşağı hareketi, 1926 dan 1932 yılına kadar süren ve hükümeti hayli uğraştıran Ağrı isyanı, 1927'deki Bicar hareketi, 1928 yılında Sason, 1930'da Zeylan Deresi ve Şemdinli hareketi ve 1937 yılında ise Dersim isyanlan mil­ li mücadele sonrasının kısa zaman içerisinde ortaya çıkan Kürt hareketleridir. 1924 yılının Eylül ayında başlayan Nasturi ve Kürt isyanı önemli bir devreye rastlar. Bu sıralarda Türkiye ile İngiltere arasında mevcut bulunan Musul konusu yeniden önem kazanmıştır. Lozan'da askıya alınan Musul mesele­ sine tekrar dönen ve Musul'u İngiliz'lerden isteyen . Türk hükümetine karşı İngilizler bir iç mesele Çıkarma yoiunu düşünmüşler ve 1924 yılında Nasturi-Kürt isyanım oluş­ turmuşlardı. Çal, Oraınar, Çölemerik, ve Habur Suyu çev­ resinde görülen bu isyan az zaman ·içerisinde bastınlmış,­ tJT. Fakat bunun üzerinden çok geçmeden, 1925 yılında tekrar mevzi bir Kürt kıpırdanmasını görüyoruz. Raçkoyan ve Reman olayları olarak bilinen bu küçük hareket ise da·


ha ziyade ; Dicle, Sürt, Sason ve Silvan civarlannda orta­ ya çıkmıştır. Bu kıpırdanışlarda da Kürt

isyancılarının

elebaşılan sıkı bir takipten sonra yakalanarak . hareket basb.nlmıştır. Kışaca izah edilen bu küçük kilrt hareketlerinin ardın­ dan ise daha büyük bir kürt hareketini görmekteyiz. Mu­ sul'un geleceğini tayin etmek için plebisit yapılması kara­ n tlzerine İngilizler tarafından organize edilen bu

isyan

Şeyh Sait'in liderliğinde yürütülüyordu. İngiltere, bura.ya önce Niçlen adında. bir ajan yollamış ve bu

kişi

başlangıç;.

ta bu bölgenin ileri gelenlerinden Seyid Abdülkadir ile gö­ rüşerek isyanı organize etmiştir. İsyanın bütün yanlan ile organize edilmesinden sonra, Hınıs'ta bulunan Şeyh Sait Palo'ya gelmiş ve burada isyanı başlatmıştır. 1925 yılımn

Kulp, Varto ve Bingöl çevrelerini tutmuştur.

Şubat ayında başlayan isyan bilhassa, Diyarbakır, Maden, Çapakçur,

Varto bölgesindeki isyanı Şeyh Abdullah, Palo bölgesini Şeyh Şerif ve Çapakçur bölgesini ise Şeyh Hasan yönetiyor­ du. Bütün bu bölgesel isyancılar tek lider olarak Şeyh Sa­ it'e bağlı bulunmaktaydılar. İsyan süresince adam toplama ve ihtiyaçlann temini yönünden ise vazifeli olarak

Şeyh

İbrahim görev almıştı.

13 Şubat 1925 tarihinde

başlayan isyan az zamanda

bU.yüyünce Türk Hük.üm�ti sıkı tedbirler alma yoluna git­ miş ve Millet Meclisin'den, uzun müzakerelerden sonra i.a­ yan bölgesini kapsayan bir sıkı yönetim karan çıkarabil­ mişti. · ( 1 ) Sıkı yönetim ilamndan sonra alınan kesin ted(1)

-

Geııç ,

Muş

Ergani,

Dersim,

Diyarbakır

Mardin, Siverek,

Urfa,

Siirt.

BIWs, Van, ' Hakkılri, Elizığ illeri ile Hınıs ve Kiği ilçelerinde uygulanan

sıkı yönetim kararının Millet Meclisinden çıkanlması kolay olmamıştır .

B u sıralarda Tür k Siyasi hayatının bir temsilci partisi olan "Terakkiper­ ver Cumhuriyet Fırkası"nın, bilinmeyen sebeplerden, hükümetin isyanı önlemek için alacağı tedbirleri

sabote etmek gayreti içerisinde bulundı.ı­

ğu görültlr. Nitekim; ayaklanmayı bastırmak için hllkümetln istemiş oldu­ oylamada bu parti aleyhte oy kullanriıı!ı gibi; 31 Mart'ta ayaklanma böl­ gesine gönderilen \'e olağanilstü yetkiler verilen askeri mahkemelerin ku­

rulmasına

da karşı çıkmıştır. Daha sonra. Nisan ayındıo

55

l{ürt isyanııun


birler ile ancak isyan bastırılabilmiş ve nihayet 14/15 Ni� san gecesi Şeyh Sait ve yanında bulunan isyanın ileri ge­ lenleri Çarburuh'da yakalanmışlardı� . Şeyh Sait isyanının sonrasında, 1926'da ortaya çıkİl.n ve Ovacık-Hozat Çemişkezek bölgeleri arasında etkili olan bir Kürt hareketi ile, 1927'de Hani, Lice ve Palo do­ laylarında halkı huzursuz eden Kürt gruplarının faaliyet leri oldukça küçük kalan mevzii hareketler olarak değer­ lendirilir. Fakat ; Şeyh Sait isyanından sonra elebaşılanmn idanunın akabinde bazı Kürtlerden, Ağrı'dan Erzurum'a gönderilmeleri sırasında kaçarak Ağrı dağına sığınanlar burada toplanmışlar ve yeni bir Kürt isyanı için hazırlık yapmışlardı. Ağrı çevresinde toplananlar burada Hesiye Telo adındaki birinin liderliğinde harekete geçmişlerdir. Ağ­ rı isyanlan olarak bilinen ve ancak 1930 yıllannda bastı� rılabilen bu isyanlar, 1926 yılıridan itibaren zaman zaman ortaya çıkmış ve ancak uzun. süren takipten sonra önle· nebilmiştir. İsyancılar içerinde Türk Ordusunda vazifeli kişilere de rastlıy�ruz. Mesela, isyanda önemli vazifeler yüklenmiş ve özellikle isyancıların eğitimi ile meşgul ol­ muş bulunan İhsan Nuri, Türk Ordusu;nda yüzbaşı rüt- · besinde bulunurken Şeyh Sait isyanına katılnuş, isyanın bastınlmasından sonra Suriya'ye kaçmıştır. (1) Daha sonra Suriye'den

gelen ve Ağrı'daki isyancı

meydana geldiği bölgelerde sıkı yönetimin u zatılması için a lınan karar

için ele olumsuz davranmıştır. Bazı kaynakla r : Şeyh Sait"in

yar gıla nma sı sırasında, "Terakkiperver

Cu mhu riy et Fırkası"nııı bu ayaklaruna ile ilgisinin· olduğunun mahkemece tesbit ed i lmes in den sonra 3 T emm uz 1925 tarihli bir hükümet kararı ile

kapatıldığını da belirtirle;. Yine aynı kaynaklar Şeyh Sait"in yilr(lttllğ il bu Kürt isyanını . bastırmak için o zamanın parası ile Türk Hilküme­ ti'nin 20 milyon lira harcadığını da kaybederler. (1). � Şeyh Sait isyanının bastırılmasından sonra isyancı Kürtlerin bir kısmı ı927 yılında Suriye·y� sığınarak yeni bir teşkilatlanmaya gitmişlerdi. Kilrt Teal i cemiyeti, Kürt Teşkilati İçtirtı!ıiyc Cemiyeti, Kürt Ulusal Birligi ve Kürt Millet Fırkası adı verilen grupla rı n birleşmesinden oluşan yem . teşkilata, XWEB Ün adı verilmişti. Ermcnilerin'de büyük yardımlannın

· ss


Kürtleri eğiten ihsan Nuri'nin bu çabalan ile hareket da­ ha ziyade ciddiyet kazanmıştır. Bu isyan sırasında Gazıya Welat adındaki bir Kürtçe gazete de çıkanlmıştır. 1927 yılından sonra görülen ve birbirini takip eden bir­ çok küçük hareketler ile 1930 yıllarına kadar devam eden .Ağrı isyanının sonrasında ortaya çıkan büyük Kürt isyanı, Dersim adı altında bilinen Kürt hareketidir. 1936 yılımn olduğu bu yeni teşkilat az znman içerisinde faaliyetlerini propoganda etmek için Hawar ve Ronahi i�imli iki dergi ı.lc çıkarmıştır. Burada dikkat edilecek husus emperyalist güçlerin Ort.adoğu üzerinde ne derece p'anlı hareket ettikleridir. Şeyh Sait isyanın bastırılmasından çok geçmeden Türkiyc'dc Ağrı isyanı meydana geliyor ve bu isyan Su­ riyc'dc İngiliz ajanları ile irtibat sağlayan İhsan Nuri'nin büyük çabaları ile olgunlaşıyor. Yine bu sırada bilinen dış merkezlerce bu hareket­ lere paralel olarak lrak't.a bir Kürt hareketi yaratılıyordu. Özellikle burada da İngiliz oyunlanna şahit olmaktayız. Bazı kaynaklar ; İngiltere'nin, meşhur casus ve teşkilatçı Albay La\Tens'i 1930 yılında, Türkiye, İrak, İran ve Suriye'ı.le umumi bir Kürt ayaklanmasını planlamak içi n _ gizlice bu bölgeye gönderdiğini belirtnıckteı.lirler. Lavrens'in buradaki vazifesi, Kürt aşiretlerini t.ahrik ve bazı vaadler ile kandırmak ve bu arada Kürt siyasi teşkilat1arı olan "Kürt Teali Cemiyeti" ve "Vilayet-i-sitte Kürt Ce­ miyeti" gibi kuruluşları yeniden organize ederek canlandırmaktı. İngiltere, yeniden organize edilecek ve birleştirilecek bu teşkilatlar yolu ile büyük bir Küı"t isyanının yaratılmasının daha kolay ve etkili olacağını düşünü· yordu. Ingiltere'nin bu çaba'arı k ısa zamanda semeresini vermiş ve bu böl· p;e-Kiirt ileri gelenlerinden kurulan bir kom isyon bazı istekler ile ort.aya çıkmıştı. İng'�izlerin oyunları ile oluşturulan bu komisyon, 26 Temmuz 1930 tarihinde bir muhtıra hazırlayarak "milletler cemiyetinin gözetimi altında . bir Kürt Hükümetinin" kurulmasını istiyordu. Bu istek ya zısın ın altındaki imrnlar ise şu isimlere aitti : Azmi Bey Baban, Hamo Ağa, Abdurrahm an Ağa, Şeyh Kadir Hafid, Remzi Efendi, İzzet Bey, Osman Paşa, Hamo Salih Bey, 1''aik Bey Baban, Ahmet Paşa• Macit Efendi · Harı Resul Ağa ve Tevfik Kazzaz.. Hemen hemen aynı zamanlar içerisinde ve birbirine komşu üç ayrı dt>\·letin sınınları dahilinde yaratılmak istenen bu Kürt hareketlerinde Ort.adoğudaki mcnfaaUcrini gayet iyi gözeten İngiltere'nin emperyalist emelleri açık olarak görülmektedir. Hatta bu arada, İngilizlerin nzası ve :'>lısır pasoportu ile Suriye'ye gelen ve buradaki Kilrt hareketlerini organize etmeye yönelen Kürt lideri Bedirhan az sonra Suriye yetkiillerince smır­ clışı edi li yordu. Esasen, burada bir Fransız - İngiliz menfaat çat.ışmaslJWl ortaya çıktığı scıilmektedir. Zira, Suriye bir bakı m a Fransız sömürü böl­ gesi olarak görülmektedir. Kendi sömüril bölgesinde İngiliz emperyalizmi­ ne hizmet _eden güçlerin organize olmasını Fransa tabü ki istemeyecek ve Suriye yöneticileri de bunun üzerine Bedirhan'ı sınır dışı edeceklerdir. işte; Ortadoğu'daki emperyalist emellerin çatışmasına güzel bir örnek . . .

57


sonlarına doğru başlayan ve 1937 yılının içinde en tesirli haline gelen Dersim Kürt isyanıda yine Türkiye Devleti•­ nin önemli bir dış meselesinin var olduğu yıllara rastlar. Bilindiği gibi, bu sıralarda Türkiye'nin uğraşbğı ve hUkü­ metlerin özellikle üzerinde durduğu bir Hatay meselesi vardır. Bu sırada yine bilinen mahut dış merkezlerin Tılr­ kiye'ye bir iç mesele çıkarmak için kürtlere yönelmeleri , emperyalist düşüncenin tipik örneğidir. Başlangıçtan be­ ri gördüğümüz gibi, Kürt meselesi, emperyalizmin ilk fır­ satta el atbğ'ı ve kendi çıkarlan için oluşturma yoluna gittiği bir açık menfaat kapısı olmuştur. ( 1 ) Hatay meselesinin arefesinde yaratılan ve yine dış merkezlerin organize ettikleri Dersim Kürt isyanının ba­ şında Seyit Rıza'yı görmekteyiz. Fevkalade dağlık bir mın­ bkada başlayan bu isyanda halle şairi Alişer de vazifeler yüklenmiştir. Haydaran, Kalan,- Yukan Abbas,, Demenan, Şamuşağı ve Koçuşağı aşiretlerinin katıldığı bu isyan ilk zamanlarda büyük bir gelişme göstermiştir. Ancak, ciddi sürdürülen bir operasyondan sonra isyan bastınlabilmi§ ve bu kürt isyanının lideri Seyid Rıza ve arkadaşlan Ela· zığ İstildal mahkemesinde idama mahküm edilmişlerdir. Birbiri ardınca sürüp giden ve tamamen emperyaliz­ min birer oyunu olan bu Kürt hareketlerinin Anadolu'da 1938 yıllarından sonra büyük çapta durduğu ve sakinleşti­ ği görülür. Merkezi otoritenin fevkalede ve acımasız olma­ sı, isyanlar ve halk hareketleri stratejisinde mustakil bir Kürt devletinin kurulması hayali ile hareket edenlerin bu yoldan neticeye ulaşamayacaklan gerçeğini ortaya koymuş tu. · Bu tarihlerden sonra, Kürt teorisyenleri yeni çıloş yol(1)

-

Daha 1820 yıllarında Dersim'in Sivas taraflanna düşen kısmında Kllrt.· !erin Osmanlı kuvvetleri ile savaştıklanna şahit olmaktayız, 1862-1866, tarihlerinde Derviş Paşa , 1877-1878'de Semih, İsma i l ve Ahmet Muhtar Paşa'lar 1906-1907'de Neşet Paşa 1909'da İbrahim Paşa ve nihayet 1911 yılında Miralay Galatalı Şevket komutasındaki Osmanlı kuvvetleri buradaki Kürt isyanlarını bastırmak için · �-azife görmüşlerdir.

ŞB


lan aramaya başlamışlardır. Fakat, zamanın htikümetle· rinin sıkı tedbirleri bu düşüncede olanların illegal faali· yetlere yönelmelerine yol açmıştır. Bu faaliyetlerde daha zi. yade kültürel çabalarda ve siyasal yönden gayretlerde bu­ lunan ktirtçülerin daha başka kapılan zorladıkları görül­ mektedir. Neticede Kürtçüler bilimsel bazı yollara ka· nileze olmaya ve bu şekilde geleceği hesaplamaya başla­ nuştır. Gayrı Kürtçülük birtakım yeni boyutlar içerisinde­ dir. Bu hareketleri yönetenler Marksist-Leninist dil· şüncelerin ana ilkeleri içerisinde geleceklerine formW aramaya başlamışlardır. Bu yüzden, Kürtçülerin bilhassa son .zamanlarda Ortadoğu'daki sosyalist hareketler ile ya· kın bir ilişki tesis ettikleri görülür. Yakın zaman Türkiye Kürt hareketlerini başlıca iki bö· . lümde düşünmek iyi olur. 1938 sonrası sakinleşen kürtçü­ Hlk faaliyetlerinin bilhassa bu tarihlerden sonra daha dik· katli ve şuurlu bir şekilde geliştirildiğini ve sUrdürWdüğü­ nU hemen belirtelim. Çok partili düzene geçiş yıllan olan 1950 sonrası ise, Kürt hareketlerinin düzensiz halk hare· ketleri şeklinden uzaklaşıp ömlli.kle fikri sahaya intikal ettiği ve bilinçli bir şekilde, teşkilatlanarak ideolojik çalış· malann yapıldığı yıllardır. Esasen ; 1938 sonrası Kürt ha· reketi ağırlık yönünden bir bakıma İran ve Irak'a kaymış ve emperyalist güçler buralarda Kürt hareketlerini oluş­ turma gayretlerine girişmişlerdir. 1950 yılından sonra seçimler ile hüküm.ete gelenler, yeni bir düşünce ve davranışı da beraberlerinde getirmiş­ lerdi. Bundan böyle, tek parti devrinin tepeden inme me· bus listeleri yerine, bölgelerin kendi içlerinden seçtikleri, Millet Meclisinde yerlerini buluyorlardı. Bu yeni hareket içerisinde doğu bölgesinden Millet Meclisine gelen ve pek değerli mevkiiler elde eden Kürt Milletvekilleri de hayli sayı oluşturuyorlardı. Fakat bu durumdan da memnun ol­ mayan bazı Kürt gruplarının, Millet Meclisine gelenleri,


kendi içlerinden olmalarına rağmen "ağa, sömürücü, işbir­ likçi" tabirleri ile suçlam.alan ve hadiReye esastan sol açı­ dan bakarak yakınlaşmaları, yeni bir çizgide yeniden teş­ kilatlanmalarına yol açmıştır.

Ve

aslında,

1950 yılından

itibaren fikri yola kanilize olan, illegal çalışmalar da pan Kürtçülerin daha ziyade

ya­

1954 yıllan ile birlikte yer

yer bölgesel dernekler etrafında toplandı-klan ve

Kürtçe

dergi ve gazete çıkarma gayretleri içine girdiklerini göıii­ yoruz. Şuurlu ve pek kesin hatları ile organizeli,

1960 son­

rasının Kürt hareketlerinin ilk ciddi temelleri de bu sıralar­ da atılmış oluyordu.

1950 sonrası iktidarının baş tacı ettiği

ve hemen bütün hareketlerine göz yumarak, ona birtakım imkanlar dahi hazırladığı Said-i Nursi (Said-i Küreli)

ise

yakın zaman Kürt hareketleri içerisinde görülen entresan ve renkli bir simadır. Daha sonra bu kişi hakkında kısa bir bilgi vereceğiz.

1950 sonrasının Kürt hareketlerinin özellikle gizli teş­ kilatlar ve kültürel çabalar şeklinde organize edildiğini gör­ mekteyiz. Daha evvelc e de bahsedildiği gibi, çok - partili düzene geçişten sonra her ne kadar Millet Meclisinde,

Do­

ğulu Kürt Milletvekilleri de yer almışlarsa da, çoğu kez mi­ litan Kürtçüler bu milletvekillerinin faaliyetlerinden mem­ nun kalmam ışlardır. Hatta çoğu defa onları Kürt toplumu­ na ve Kürt

davasına ihanet etmekle suçlanmıştır.

Bu

suçlamayı yapan Kürtçü militanlar yeni bir takım teşekkül­ ler etrafında da birleşmekten uzak kalmamışlardır. Daha ziyade bunların organize olmaya başladıklan yıllar olarak

1954 sonrasını söyleyebiliriz. Bu arada yurt dışındaki kürt­

çü teşkilatlar ile de sıkı bir temas halindedirler. Bu tür ça­ lışmalar ile

1958 yılına gelindiğinde, illegal bir teşkilat

olan "Kürt İstiklal Partisi"ni kurarak çalışmalarına daha ciddi ve merkezi mahiyet vermeye çalıştıklarına maktayız;

şahit ol­ 1958 yılında · kurdukları bu illegal teşkilatın ar­

dında ve fakat daha ziyade sola açık basın

organlannın


etrafında toplanarak kürtçü faaliyet sürdüren militan Kürtçüler bu faaliyetlerinde daha ileriye gidemeden kısa zamanda tesbit edilmişler ve 1959 yılında yapılan bir ope­ rasyonla tevkif edilmişlerdi. 1959 tevkiflerinde karşımıza çıkan birtakım isimleri, daha sonraki yıllarda yine çok de­ fa Kürt hareketleri içerisinde sık sık görürüz. Tevkiflerin üzerinden çok geçmeden 27 Mayıs devrimi olmuş ve ancak daha evvelce tevkif edilen Kürtçülerin yargılanması ihtilal sonrasında olmuştur. 8 Ocak 1961 tarihinde Ankara'da yargılanan kişiler arasında şu isimler bulunuyordu :

Şevket Tmıuı . . . . . . . . . . . . . . . . . . Naci Kutlay . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Koca Ebist.an . . . . . . . . . . . . . . . . . . Yavuz Çamlıbel . . . . . . . . . . . . . . . Mehmet Ali Dinler . . . . . . . . . . . . Yusuf Koçar . . . . . . . . . . . . . . . . . . Ziya Şerefhanoğlu . . . . . . . . . . . .

Dokt.or Doktor Sub:ı.y

Hukuk Fak. Öğrencisi,

Subay Avukat (Bu kişi Bitlis Se­ natörü

Necdet

Ozankara . . . . . . . . . . . .

Amerika'ya

Hukuk Fak. Öğrenicisi

Akkuş . . . . . . . . . . . . . . . . . . Dunlu Aldroyunlu . . . . . . . . . . . . Hasan Sellin

iken

k�ştır) Tacir Tacir Öğretmen Subay Muhasip

K.ıl�ğlu . . . . . . . . . . . . . . .

Sebalıattin? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Sait Elçi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Salt Bingöl . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . İktisat Öğrenicisi Sıtkı Elbistan . . . . . . . . . . . . . . . . . . Hukuk F�k. Öğrenicisi Ali Ka.rahan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Avukat Necati Siyahkan . . . . . . . . . . . . . . . Tıp Fak. Öğrenicisi Esat Cemiloğlu . . . . . . . . . . . . . . . Mühendis Sa it Kırmızıtoprak . . . . . . . . . . . . . . . Doktor ( t.eı,,kilit umumi katibiydi 61


Yesar Kaya . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

İktisat J.41\k. Öğrenicisi

Faik

Savaş . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Haydar Aksu . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Tıp Fak. Öğrenicisi Avukat

Ziya Acar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Hukuk Fak. Öğrenicisi

Budak . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Hukuk Fıt.k. Öğrenicisi

F" adıl

Halif Demirel . . . . . . . . . . . . . . . . . . Bilen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Subay

Mustafa · Direkçlgil . . . . . . . . . . . . Feyzi Avşar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Tacir

Hasan lnus . . . . . . . . . . . . . . . . . Nazmi .Balkaş . . . . . . . . . . . . . . . Hüseyin Çok . . . . . . . . . . . . . . . . . Mehmet Çiğdmı . . . .

Müteahhit

Ferit

.

.

Doktor Ziraat ı�ak. Öğrenicisi

.

Tip ı�ak. Öğrenicisi Dekoratör

.

Fevzi

Doktor

Kartal . . . . . . . . . . . . . . . . . Mehmet Eydemir . . . . . . . . . . . .

Avukat Tip 14'ak. Öğrencisi

AbdmTahman Efendolak . .

Gazeteci, muhabir Lise mezunu, ecza

.

.

Musa Anter . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

deposu

meuıuru,

Oahit Yddınm . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Avukat

Emin Kotan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Elektrikçi

Karadağ . . . . . . . . . . . . . . . Çiftçi Muhsin Şamata . . . . . . . . . . . . . . . Elektrikçi Turgut Akın . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Hukuk Fak. Öğrenicisi

Ökkeş

Mustafa Kamanlı . . . . . . . . . . . . .

.

.

Hukuk Fak. Öğrenicisi

Mehmet Ö7.e1" . . . . . . . . . . . . . . . . . . Feyzullah Denı1rtaş . . . . . . . . .

Tıp Fak. Öğrenicisi

Ce7mi

Zira.at Fak. Öğrenicisi Mühendislik ö""-;ci.si ...�..

Ballrq

. . . . . . . • . . . . • . . ,

..

Halis Yokut Samet Balkq . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

62

H�k Fak. Öğrenicisi

Tıp Fak. Öğrenicisi


Hukuk Fak. Öğrenicisi Ve admı tıesbit edemediğimiz "bir kişi daha

Nuretttn Yılmaz . . . . .

.

. . . . . . . . .

Böylece ; tutuklanan ve Kürtçülük propagandası yap­ maktan sanık olarak yargılanan kişilerin mevcudu 49 kiei-ı: yi buluyordu. Devletin bütünlüğünü sarsıcı gizli teşkilat kurmaktan ve zararlı faaliyetlerinden dolayı yargılanan bu kişilerin çoğunun isimlerini ileriki yıllarda ve yine ay­ nı amaçlar ile oluşturulan hareketlerin içerisinde ve Mark­ sist-Leninist çizgide görürüz. Mesela ; Naci Kutlay, Dev­ rimci Doğu Kültür Ocakları bahsinde karşımızza sık sık çıkan bir isimdir. Musa Anter ise, yine Kürtçü hareketin i­ çerisinde ve daha yakın yıllarda kurulan gizli "Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi" faaliyetleri bahsinde defalar­ ca tanık olduğumuz bir kişidir. Burada, yine çok önemli va­ zifeler yüklenmiş bulunan Dr. Sait Kırmızı.toprak ise,1965 yılına doğru, bir başka mevkiide ve aynı gayelere hizmette bulunurken tekrar karşımıza çıkacaktır. Bu tarihlerde ku­ rulan "Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi"nin başkanı­ dır. Kendisi bu arada Türkiye'de değildir ve Kuzey Irak'­ ta, Barzani'nin karargahında bulunan partinin polit büro­ sından Türkiye'deki teşkilatı idare eden en kudretli kişi olarak görülmektedir. Daha ileriki bölümlerde ; Kürtçülük faaliyetleri gözden geçirilirken bu isimlerden sıkÇa bahse­ deceğiz. 1950 sonrasının Türkiye'deki Kürtçülük faaliyeti içe­

risinde ikinci bir teşkilatı da görürüz. Bir grup yabancı uy­ ruklu Kürt talebenin Türkiyede kurmuş olduklan ve giz­ lice faaliyetini sürdürdükleri "Kürt T!"-lebe Cemiyeti"nin kuruluş tarihi ise 1959 yılına rastlar. Ancak bu teşkilatın faaliyeti ve bu arada yurt içinde ve yurt dışındaki bazı kuruluşlar ile temasa geçerek sürdürdükleri Kürtçü çaba lar 1963 yılında kesinlik kazanıp, yetkililerce tesbit edilin­ ce, teşkilat mensuplan bu tarihte tutuklanmışlardır. Bu konuda bilgi vermeden, kısa bir hususa yer vermeyi düşü63


nüyoruz. Bu tarihlerde geçen bir olayın hemen verilmesi, konumuzun bütünlüğü bakımından önemlidir.

1959 yılının Nisan ayı içerisinde enteresan bir olaya tanık olmaktayız. Bu tarihte, Kerkük'te yerleşik bulunan Tilrk'ler üzerinde bir yandan Araplar ve diğer yandan ise Kürt'ler şiddetli baskı yapmaktadırlar. Bu baskıları yapan her iki unsur ; lrak'ın petrol bakımından fevkali.de zengin olan Kerkük bölgesini kontrolleri atlına alma gayreti içerisindedirler. Özellikle Kürtlerin bu amaca yönelik bas­ kılanndan fevkalede rahatsız olan Kerkük Türklerinin şl­ kayetleritıin Türkiye'de duyulması üzerine ; C. H. P'si Niğ­ de Milletvekili Asım Eren'in, Millet Meclisi Başkanlığına bir soru önergesi verdiğini görüyoruz. Bu önergede Asım Eren, " .. Irak'ta Kürtler tarafından Türklere yapılan bas­ kı hakkında aydınlabcı malumat ve bunun için gerekli ted­ birin alınıp alınmaması hususunda" bilgi istiyordu. Ve ; "gerekirse mukabele-i bilmisil yapılıp yapılmıyacağını" soruyordu. Asım Eren'in bu davranışına kızan 1stanbulda­ ki tahsilde bulunan 102 Kürt öğrencisi ; hem Asım Eren'e ve hem de Cumhuriyet Halle Partisi'ne birer telgraf çeke­ rek bu hareketi protesto ediyorlardı. Yukanda izah edilen telgraf hadisesinden çok geçme­ den, 27 Mayıs hareketi olmuş ve yapılan birçok tutuklama­ lar içinde, tehlikeli görülen ve Kürtçülük hareketi ile ilgisi olan 485 Kürt ileri geleni de toplanarak Sivas'ta bir kampta bir müddet gözalbnda bulundurulmuşlardı. Sürdürülen tahkikat sonunda, bunlardan sadece 55 kişisi bab Anado­ lu'da mecburi ikamete gönderilmiş ve diğerleri ise serbest bırakılmışbr. 1960 sonrası memlekette ortaya çıkan düşünce ve ha­ reket serbestisi Kürtçü çabalar için uygun bir ortam sağ­ lamışbr. Özellikle, bu tarihlerden itibaren gelişen ve legal çalışmalar içerisine giren sol harekette kendisine yer ara­ yan Kürtçü girişim. zaman zaman hem legal ve hem de ille64


gal çabalarını sürdürmüştür. 1963 yılında, daha evvelki bahislerde kuruluşundan bahsettiğimz "Kürt Talebe Ce­ miyeti''nin tutuklamalannın yapıldığını . görmekteyiz. ille­ gal faaliyet gösteren ve faaliyetleri sırasında bilhassa Av­ rupa'daki Kürtçü teşkilatlar ile temaslar kurarak çabasını sürdüren bu teşkilatın mensuplan ; müstakil bir KUrdistan

1959

için, Marksist-Leninist çizgide yürüyorlardı . Daha,

yılında kurulan ve birkaç defa "Avrupa Kürt Cemiyeti"ne müracaat ettikleri halde önceleri buraya .kabul edilmeyen, 'Türkiye Kürt Talebe Cemiyeti"nin daha sonralan Avnı· pa'ca tanındığını görmekteyiz. Bu tarihten itibaren hemen bütün faaliyetlerinde onların

stratejisine

de ;

uygun

çalı şmalar içerisinde görülürler. Avrupa Kürt Talebe Ce­ miyeti'nin ; 27 Mayıs hareketinden sonra Türkiye için bazı girişimler içinde bulunması ve bu meyanda Türkiye'de ku­ rulan Kürt

Talebe

Cemiyeti ile yakından

ilgilenmesi,

Kürt hareketinin beynelmilel bir karekter taşıdığına güzel örnektir. Ortadoğu'da müstakil bir Kürt devletinin yara­ tılması bütün dünya Kürt teşkilatlarının asıl amaçlarıdır. Bunun içindir ki ; birçok memlekette faaliyet

gösteren

Kürtçü teşkilatların sıkı bir irtibat ile aynı stratejiyi kip ettikleri her zaman için görülebilir. Türkiye'de, (1)

- Avrupa Kürt

ta­

(1)

1959 yılında kurulan, fakat daha sonrala-

Talebe Cemiyeti, Türkiye ile yakı ndan ilgileniyor ve Kürt­

lerin meseleleri üzerinde hassasiyetle duruyordu. Mese'ıi; Avrupa Kürt Talebeleri Cemiyeti idare komitesi adına İsmet Şerif Yanlı imzası ile za· manın Devlet Başkanı Cemal Gürsel'e bir telgraf çekilerek ;

1. Tutuklu bulunan 49 Kürt siyasi şefinin muhakemesinin açık yapılması, 2. rBütün Kürt siyasi mahkılmlannı n serbeııt bıkanlması, 3. Ekseriya Kürt olan Doğu böl gesi ,-ilayct'erinde resmi cHI olarak öğ. ret/.min Kürtçe yapılacağının i!An edilmesi ,

4. Kürt bası nı na ve yayınlnnna müsaade edimesi, 5. Tekmil Türkiye'ye ait bir plAn çerçevesi dahilinde Kürdistan halkı­ nın maddi ve kültürel hayat se,·iyesinin yükseltilmesi. 6. K ürdistan vilayetlerinin ve bölgesinin bir tek ülke ha1inde birleştiril­ mesi, kendisine cumhuriyet çerçevesi dahilinde muhtariyet staUlsil ta. runması. gibi isteklerde bulunuluyordu. Aynı telgrafın bir örneğini ise Birleşmiş Milletler Teşkilatına da yollamışlardı.

65

·


n Avrupa Kürt Talebe Cemiyetince tanınan, "Türkiye Kürt Talebe Cemiyeti"nin ayn bir özelliği vardır. Türkiye•­ deki teşkilatın kuruculanmn bütün hepsi ve mensuplan yabancı uyruklu olup, TUrkiyede tahsil için buJ unmakta idiler. 1963 yılının Ağustos ayında yapılan tevkiflerine ka­ dar iki kez başkan değiştirilmiştir. Kuruluşundan 1963 yıh­ nın Mayıs ayına kadar teşkilitın başkanlığım İbrahim Mamhıdır yapmış, bu tarihten sonra başkanlığa Cemal Alemdar getirilmiştir. Cemal Alemdar aynı zamanda, Tllr­ kiye'de o sıralarda devam eden sol hareketin içinde devam­ lı görülen simalarındandı. Cemiyetin gizli ve yıkıcı faali. yetleri tesbit edildikten sonra, ancak yurt içinde bulun­ dukları için tutuklanabilenler şunlardır : <Jemal Alemda.r

......

. . . . . . Erbll, 1940 doğumlu ve Irak uyruklu. Telmik VniveısitA!18l Mi­ marlık FakültAl8iııde öğrenci

(Bu kişinin daha soorala.n. 1968/1969 yıllanndan itibaren kurulmaya. başlayan Devıimei Doğu KWtttr Oca.Jdan bahsinde ve aynı amaca hizmet eden � malar � ismine �kar.

rastlayacağız)

lbrahJm Mamhıdir

Gazi Dbey

... ...

Köysancak, 1933 doğumlu ve Irak uyruklu. İktisadi ve Ticari tlimler Akademisi �ebesi olup, teşkilatın idare heyeti üyesidir.

... ......... ... ...

Erbil, 1940 doğumlu ve Ira.k uy­ rukhı. İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi talebesi olup, t.eşkila­ tm idare heyeti üyesidir. 66


Fuat Derviş . . . . . . . . . . . . . . . Bağdat, 1939 doğumlu ve hak uyruklu. Tıp Fakültesi talebesi olup, f-.Jdla.tm idare heyeti tQe · si. Nejat Remzi . . . . . . . . . . . . . . . Kerldlk, 1985 doğumlu ve Irak uynıklu. Tıp Fa.kWtesi öğrenici­ si olup idare heyeti üyesidir..

T. Şerif Muhta.r . . . . . . . . . . . . Erbil, 1934 doğumlu ve Irak uy­

ruklu. Dişheldmllği öğrenicisi olup Uışldlatm üyesidir.

Sait Abdurrahman . . . . . . Kerb.iik, 1939 doğumlu ve Imk uyruklu. . Teknik "üniversitede öğrenci oln9 teşkilatın üyesidir.

Firuz

Fala.hat . . . . . . . . . . . . Ri.zaiye, 1939 doğumlu ve han Uynıklu. Teknik finiversit.e de öğrenici olup t.eşkilatm üyesidir ••

Yukarıda isimleri sayılanlar, o sıralarda yurt içinde olduklaı-ı için tutuklanabilenlerdi. O sıralarda yurt içinde olmadıkları için tevkif edilemeyen ve teşkilatın üyesi bulu­ nan diğerleri ise şunlardı :

Hasan Şettavi Fatih Hasen Muhammed Siat Caf

Sadi Dizey Muhsin Ali Ifuey Simko Çiyavuk Hasan Muhammed Ali Necip Klıaffaf

Sabir Hoşııav Kemal Çelebi UD11'3n Yahya Feyll Muhsin Ali Hamat Fazıl �it

ömer Dlmy

Muhammed Cafer

Cemiyet üyeleri faaliyetlerinde önemli görevleri ara.­ lannda taksim etmişler ve bu taksimde yedi kişi mühim vazifeler yüklenmişlerdi. Görevler şu şekilde dağıtılnuştı :

67


Necip Khaffa.f, . . . . . . . . . . . . Avropa'da.ld Kürt Talebe Cemi­ yeti ile irtibat kunnaya ve tBJi­ mat almaya, Sadi Di7.ey, Omer Dizey ve Kemal Çelebi . . . . . . . . . . . . . . . Alma.nya'da faaliyette bulunan ve aym. amaat yönelik tefldla� lar ile irtibat kurma.ya,

Hoşnav . . . . . . . . . . . . Bulgaristan ve bu yoBa Avropıı dald ieşkUaUar ile temas�r sağ­ lamaya, Gazi Dizey, İbrahim Mamhıdır . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . lrak'ta.ıd Kürt Uşkilatlan ile te­ mas kunnaya memur edilmiş lerdi. Sabir

Burada göriildüğü gibi, Kürtçülük faaliyetlerinde Av­ rupa bilhassa önem taşıyordu. Avnıpa'da ve Amerika'da ; himaye ve teşvik gören çeşitli Kürt teşkilatları, bu faali­ yetlerin sistematik planlayıcısıydılar. Halen de durum böyledir. · Fransa, İsveç, Hollanda ve Almanya'nın yanısı­ ra, Amerika ve Rusyada bilindiği gibi Kürt meselesine bil­ hassa ilgi gösterirler. Bu merkezler için Türkiye üzerine oyananacak oyunlarda en güzel istismar konulanndan bi­ risi de budur. Fransızlann kurdukları "Comite De Solida­ rite A La Revolution Kürt" adındaki cemiyet, Hollanda'­ mn Amsterdam şehrindeki Kürt Cemiyeti, Almanya'daki "Deutsche Kurdısch Geselschaft" isimli cemiyet, İsveç Kürt Cemiyeti ve Avrupa Kürt Talebe Birliği ile Amerika'­ mn Washington, Newyork, Boston ve Filadelfiya bölgele­ rinde faaliyet gösteren "Koomelei Huendekarani" adında­ ki Kürt teşkilatlarım bir kerre daha hatırlamamız uygun olur. * 1959 yılında kurulan ve ancak 1963 yılının

68

Ağustos


ayında bir operasyon ile kurucuları tutuklanan Türkiye Kürt Talebe Cemiyeti mensuplarına paralel olarak, Tür­ kiye içerisinde yine müstakil bir Kürdistan kuruluşu için faaliyet gösteren bir örgütün mensupları da yakalanmıştı. Türkiye vatandaşı olan ve Kürtçü faaliyetlerde bulunan bu kişilerin yukarıda bahsedilen Kürt Talebe Cemiyeti ile de müşterek faaliyet ve irtabatlan da tesbit edilmişti. *

Kürtçü faaliyetlerinden dolayı yakalanan kişilerin isimlerini za.mamn gazeteleri önemli habeı- olarak kamuo­ yuna duyurmuş ve geçmişleri hakkında geniş bilgiler ver­ mişti. Hatta, içişleri bakam olan Hıfzı Oğuz Bekata da yi­ ne bir basın toplantısı yaparak, yakalanan kişileri ve amaç­ larını izah etmişti. 29 Haziran 1963 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nin "Topraklarımızda bir kürt devleti kurmak is­ teyen 13 kişi yakalandı" başlıklı haberinde, yakalanan ki­ şilerin isimleri olarak şunlar veriliyordu :

Avulcat Ziya Şerefhaııoğlu Musa Ant.er

Doğan Kıbç ŞıhhaE!ftlanlı Salt Elçi Medet

Serhat

Edip Karahan Enver Ayt.ekiıı

A.li Anagür İbrahim Mamhıdır Gazi Dizey

Abdülsettar Hama.vendi Yaşar Kaya Yine aynı kaynakta, yakalanan bu Kürtçüler hak­ kında şu aydınlatıcı bilgiler okuyuculara sunuluyordu ;

69


Av. Ziya Şerefhanoğlu : Milliyetçi Kürtçülerden olup ha­ len çıkakta olan Reya-Rast isimli derginin sahibidir. Evin­ de yapılan aramada ; Kürtçülük faaliyetlerine ait 52 vesika. Reya-Rast Dergisinin önce "Kürdistan" adıyla çıkarılma hazırlığına ait vesikalar, 70 sahifelik Lisan-ı Kürdi adlı Kürtçe gramer, Kürt alfabesi, dışla münabesetlerine ait rnektup, kullanılan adresler-ve dıştan kendisine gönderilen Kürtçülükle ilgili yayınlar ele geçirilmiştir. Sait

Elçi

:

Milliyetçi Kürtçüdür.

İstanbul'da serbest

rnuhasebecilik yapmaktadır. Dı�a irtibatı görülmüştür. .Aramada, Kürtçülük faaliyetine ait 10 vesika ve bu me­ yanda Kürtçe lügat ele geçirilmiştir. l\fusa Ant.er : Komünist Kürtçüdür. Türkiye İşçi Partisi Üyesidir. Faal eleman olup dışla irtibatı vardır. Aramada. komünizm ve Kürtçülük faaliyetlerine ait 17 vesika, bu arada Kürtlerin Türkiye, Irak ve İranın resmi hudutlannı hiçbir zaman tanımadıklarına dair yayınlanmak üzere ha­ zırladığı, tahrik edici, aykırı yazılar bulunmuştur. (1) l\fedet Serhat : Hukuk Fakültesinde talebe olup komü­ nist Kürtçüdür. Kürtçe-Türçe olarak çıkan ve topla.nttın­ lan "Deng" dergisinin yazı işleri müdürüdür. Ve bu yüz­ den tevkif edilmiştir. Aramada, Kürtçülük faaliyetlerine ve temaslarına ait vesikalar bulunmuştur.

Yaşar Kaya : Komünist Kürtçü olup Kürtler arasında Fi­ dele Castro olarak anılmaktadır. "Deng" dergisinin yazı işleri müdürüdür. Türkiye İşçi Partisi üyesidir. Tevkif edilmiştir. Aramada, Talat Aydemir'in, 22 Şubat hadise­ leri hakkında teksirinden bir suret ile muhtelif faaliyetle­ rine ait 24 vesika bulunmuştur. (1)

-

Bu tutuklanmacla gördüğümüz Gerek Sait Elçi ve gerekse Musa Anter isimlerini daha evvelce, 1959 yılında yapılan ve 49 kürtçilnün tutuklaıunası ile sonuç!anan tevkifatta yine görmüştük. Bu arada , yukarıda isimlerin­ den bahsedilen kişilerin, Türkiye İşçe Partisi ile yakın alakalannın yo­ rumu ise daha başka yapılabilir herhalde?

70


Do&un Kılıç : Milliyetçi Kürtçü olup Roja-Newe adlı Türkçe-Kürtçe gazetenin sahibidir. Avrupa ve Orta-Doğu ile irtibatlıdır. TUrkiye'de gizli bir KUrt teşkilatı kurmak için faaliyet göstermiştir. Aramada, 23 vesika ile pli.nlar bulunmuştur.

F.dip Ka.mhan : Komünist Kürtçüdür. "Dicle-Fırat" ga­ zetesinin sahibidir. Yabancılarla irtibatı vardır. 14 vesika bulunmuştur.

Enver Ayt.ekin : Komünist Kürtçüdür. Sosyal Adalet Der­

gisi idare müdürü ve Türkiye İşçi Partisi üyesidir. Arama­ da, Kürtler ve lraktaki'ihtilal başlıklı bir teksirin notlan, "Kürt Milliyetçiliği", 'Bugünkü merkez : Irak, "Çiğnenen Haklar" "Kürt-Sovyet yakınlığı", "Sad.abat ve Bağdat Paktı" , "Halk Ha.rek8.tı", "Kürt Ga.7.etelerinin sesi", .Milli Lider Molla Mustafa Bar7.ani", "Kürt Mücadelesi", 'Irak ihtilali Kürtleri uyandırdı", "Bugünkü Irak ihtilali ve di­ '

&"er Kürtler" başlıklı neşriyat ele geçirilmiştir. Aynca ko­ münizme ait neşriyat ve resimler de bulunmuştur. Ali

Anagür : Tunceli Kültür Derneği Başkanı olup, dışla

· irtibatı vardır. Kürt liderlerinden Baytar Nuri Dersimi ile muhaberesine ait vesikalar, şiirler bulunmuştur.

tbra.ııiın Mamhıdır

: Irak tabiyetinde olan Kürtçü. İstan­ bul Üniversitesi Tıp Fakültesi 5 inci smıf öğrencisidir. Dıştaki Kürtçülük teşekkülerinin Tlirkiye'deki temsilcile­ rinden birisidir. Aramada, 10 vesika, Komünist Ktırtçtl Ke­ mal Fuat başkanlığındaki Avrupa KUrt Talebe Cemiyeti­ nin İstanbuldaki gizli Kürt Talebe Cemiyetine gönderdiği talimat yazısı, Berlin'den gönderilen bir diğer talimat ve­ sikası bulunmuştur.

Gazi Dizey : Komünist Kürtçüdür. İstanbul İktisadi Tica­ ri İlimler Akademisi öğrencisidir. Dıştaki KUrt teşekkülle71


nnın Türkiyedeki irtibatçısıdır. Aramada 10 vesika ile birlikte Barzani'nin dünyaya hitabı (Nideül Alem ) , Av­ rupa Kürt Talebe Cemiyetinin tebliği, Irak Kürt Talebele­ rinin konferanslannda alınan kararlar, Kürt Milletine be­ yanneme, Avrupa Kürt Talebe Cemiyetinin iç tüzüğü, Kürt haklarııu koruma komitesinin beyannemesi ele geçirilmiş­ tir. (1)

Abdülsettar Hamavandi

Milliyetçi Kürttür. Irak asıllı, Ürdün pasoportlu, gazeteci, Irak gizli Hür Gençlik Teşkila­ tı yayın ve propaganda: komitesi başkanı olup, Türkiye'ye girerken yakalanmıştır. Üzerinde iki pasaport bulunmuş­ tur. Ayrıca Türkiye'de bir gizli Kürt teşkilatı kurulması ile ilgili faaliyet ve temaslarını gösterir vesikalar, gizli teş­ kilatın planı, çalışma tarzı, metodlanna ait şemalar, ya­ bancı devletlerle işbirliğini gösterir birçok vesika da bulu­ narak müsadere edilmiştir. :

1963 yılında bu şekilde ortaya çıkanlan ve tevkifleri yapılan Kürtçülerin ardından çok geçmeden. 1964 yılında yine müstakil bir Kürt devletinin kuruluşunu amaçlayan bir teşkilatlanmaya gidildiğini görüyoruz. 1965 yılında. Irak ve Suriye Kürdistan Demokrat Partileri ile irtibatlı olarak ve onların modelinde, gizli Türkiye Kürdistan De­ mokrat Partisi'nin �uruluşuna gidilmiş ve ilk defa Silopi'de irtibat bürosu şeklinde örgütün nüvesi oluşturulmuş­ tur. Ve böylece de, geniş bir parti çalışması amaçlanmıştır. Bilhassa 1968 sonrası Türkiye'nin iç siyasi durumu böyle bir örgütün faaliyet göstermesi için pek güzel bir ortam olarak görülür. Bunun için, 1960 sonrası Türkiye Kürtçülük Hareketleri bahsinde bu partinin ayrı bir yeri vardır. Tür­ kiye Kü.rtdistan Demokrat Parti'sini ayn bir bölüm halinde tetkik edeceğiz. (1) :__ İbrahim Mamhıdır ve Gazi Dizey İsimlerinden, Türkiye Kürt Talebe Ce­ miyeti bahsinde bilgi verirken ayrıca bahsedilmişti . . .

72


YAKIN ZAMAN KÜRTÇVLÜK HAREKETİ İÇEBİSİNDE "TVRKİYE KVRDİSTAN DEMOKRAT PARTİSİ'' Yakın zamanın en büyük parti çalışması 1965 yılında başlanuştır. Bu senelerde, Diyarbakır merkez olmak üzere illegal bir teşkilat olan "Türkiye Kürdistan Demokrat Parl.isi" kurulmuştur. Bu partinin ilk nüvesi "Kürclistan Demokrat Parti Mesullüğü" adı altında Silopi'de, 1961 yıl­ larında oluşturulmuştur. İlk defa Abdullah Ökten tarafın­ dan meydana getirilen bu teşkilat, Kuzey Irak ve Suriye'de bulwıan Kürt parti teşkilatlan ile irtibat sağlanarak. daha ·

da geliştirilmiştir. Temelleri bu şekilde, 1961 yılında atılan tegkilatın 1965 yıllarında "Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi" adı altında daha ciddi bir parti haline dönüşerek faaliyetlerini sürdürdüğünü görmekteyiz. Marksist-Leninist çizgide faa­ liyet gösteren bu teşkilatın 51 maddelik Türkçe ve Kürtçe olarak kaleme alınnuş tüzüğü incelendiğinde, istek ve amaçlarının neler olduğu açıkca anlaşılır. Marksist-Leni­ nist teşkilatlara benzer bir şekilde hücre sistemi ile teşki­ latlanma gösteren "Türkiye Kürclistan Demokrat

Parti­

si"nin başkanlığım Dr. Sait Kırmızı.toprak yıapmaktaydı. Dr. Faik Savaş, Hikmet Buluttekin, Nazmi Balkaş ve Hasan Yıkılmış isimli kişiler Kuzey Irak'ta bulunan parti­ nin polit bürosundan, adı geçen teşkilatı idare eden önemli şahıslardı. Partini tüzüğü, amaçlar ve faaliyetler yönünden ent­ resan bölümler ihtiva eder. Parti program ve tüzüğü tet­ kik edildiğinde, teşkilat olarak isteklerin en ince noktalan­ na kadar düşünülerek kaleme alındığı görülür. Fonnillleş­ tirilmiş belli başlı isteklerden bazıları şunlardı :

1. Türk Anayasasının değişürilmesini, Kürt ve Türk 73

·


t.erimleriııin konulmasım ve Türk DevleU'nin unsurdan oluştuğunu,

2.

bu iki

Pamunento'ya keodi nüfuslan oraıunda veldl veril­ mesi, .

3. Kü.rdistan olarak tan:ınıladıklan yerlere muhacir yer­ lıeştirilıııeıne;ini ve burada.ki köy ve kentlerin isimle­ rinin değiştirilmemesini ('l ) 4. Kürdistan şehirlerine aslı Kürt olan idareciler yolJan.. masuu.

5.

Türldye'deld Kürdista.n'da resmi dilin K� olması­ nı, okullarda Kürtçe okutulmasuu, Kürtçe radyo ve televizyon kurulmasını ve Kürtçe kitap, mecmua ve gazete neşredilmesini,

6.

Devletin, Kürdisfu.n olarak tanımladıldan yerlerin kalkınması için mali ve iktisadi tedbirler almeNDI ve bunun için Kürdistan olarak bildikleri yerlerin smırla­ n içerisinde ağır sanayii yatmmlannıuı oluşturulması­ nı ve bu bölgeden çıkan petrol geliriıün %74 'ünün, Kürdistan olarak belirtti lderi yerlere sarfedilmesinlıı gerçekleştirilmesi.

Yukarıya aldığımız özet mahiyetindeki bölümden, adı geçen partinin nasıl bir Kürdistan ve bu kürdistan üzerine ne gibi isteklerde bulunduğunu görmekteyiz. "Başka bir milletin fikrine sahip olmayan Kürt milliyetçisi ve siyasi bilgi sahibi, 17 yaşından yukarı her kişinin alındığı", Tür­ kiye Kürdistan Demokrat Partisi'nin idari teşkilatı altı ana bölümden meydana geliyordu . Bu bölümler şunlardı :

sıra. ile

1. CAVANA MEZİN Genel Kw1ıı : En yüksek Parti kadem.esi olup ild parti meclisi üyesi, her merkez yönetim -

--- - - - - - - - - - - - - - -

(1)

-

27 Mayıs hareketinin ardından, milli birlik komitesi içinde bulunan Ge­ neral Sıtkı Ulay'ın bir teklifi ile doğu ve güney doğu'daki kOrtçe olan köy ''e kent isimlerinin tilrkçe olarak değiştirilmesi yoluna gi�ti.

74


kurulundan seçilmiş ikişer üye ile parti başkanlığından meydana gelir. En önemli vazifeleri a.rasmda; partiyi kaı­ patına veya feshetme partiye 1td koyma veya değiştirme ve parti başkanını değiştinne ve partinin takip edeceği yo� lu seçme ve teyin etme gibi görevleri vardır. 2. KOl\IA NAVKOM - Parti Meclisi : Parti i�lıule genel kuruldan sonradan yüksek kademe olup büyük ku­ nılta.yda seçilen 11 - 13 üyeden oluşur ve parti Jdeallnln tahakkuku için çalışır. Belıli vasıflan haiz 25 yaşından yukan kişilerin seçi­ lebildiği parti meclisinin �k vazifeleri arasında en � li ve dikkati çekenleri ise şunlardı : a.

Türkiye'de ileri gitmiş siyasi pa.rtilerin politikala· ruu t.esbit etmek,

b. Partinin siyasi ve iktisadi görüşlerini �tll yol­ lar ile Birleşmiş Milletlere bildlnnel<, c.

Gamte ve mecmua çıkarmak,

d. Kendisinin aJmış olduğu kararlan yerine getirmek için:, bir başkan dört üyeden oluşan icra komiteelııi meydana getinnek..

3. KOMA BEREMİ - Merke-L Yönetim Kurulu : Parti Meclisi üyelerinden seçilir ve 5-9 kişiden meydana gelip iki ayda bir toplanır. 4. KOMA Cİ - Mahalli Teşkilat : Bir başkan ile S-7 yardımcıdan teşekkül eder. Bu teşkila.t parti meclisinin be­ lirttiği yerde ve merke-L yönetim kurulu tarafından mey­ dana getirilir. Bulunduğu yerde partiyi t.enısil ederek id� lojik �şma.Ja.r düzenler. Yardınıcı ve lm.rdeş gruplara. ça­ lı.� yol göst.eıici olur. 5. KOMA AI.fKER - Yardımcı Grup : Bir ının.halll tiye ile dört yardımcıdan meydana gelir. Mahalli parti üyeleri 75


bu gurubun başkanıdır. Bu guruba bir üyenin girebihnesi lA parti ttizüğü gereğince, en az bir yıl kardeş gnıpta çahşırmş olması ve tavsiye edilmesi gerekir. Aynoo., pa.rU tüzüğü gereğince yardımcı komiil!ı baş� başka hiç­ bir tiye ve partili mahalli parti başkam ve üyelerini bilme­ yeceklerdir. ( 1 ) 6. KOMA BiRA Kardeş Gurubu : Paıti teşkilıatında en küçük birlik ve bütün ehemmiyeti ü7.erinde tqayan or­ -

gan budur. Birisi başkan olmak üzere üç kişiden meydana. gelir. Bir ba.kuna parti teşkilatının t.emelidir.

Kardeş Grubu ; parti fikirlerini halka yaymak, g&Z&­ fu ve meemua satışlarından elde edilen gelirler ile aldattıar n toplamak, sempatizanlar ii7.erinde durarak, değer ifa­ de edenlerin isimlerini maJıa.1li partiye bilıdinnek gibi va­ zifeler yüklenmiştir. Kardeş gurubu haftada. bir defa topla­ narak çal.L5malar yönünden kendini kontrol eder. Yukandan beri sayılan guruplann birbirleri ile irtibat­ lı ve koordineli bir şekilde çalışmaları ile, partiye yeni üye­ ler kazanılır. Fakat, parti üyeleri, pa.rti.nin izni

olmadan

başka bir partiye ve resmi hizmete geçemezler. Görüldüğü gibi partide merkezi otorite çok fazladır ve sızmaları önlemek için kesin tedbirler alınmıştır. Parti üyeleri kendi istekleri ile partiden aynlabildikleri

gibi,

tü­

zükte yazılı sebeplerden dolayı da partiden ihraç edilebi­ lirler.

Buna

göre ;

a. Parti

sunru dışanya �yaııle.r.

b. Parti. idealine aykın hareket edenler,

Parti işlerini mazeretsiz yapma.yanlar, d. 'Üç ay müddet ile, üst üste veya bir yılda üç aidat

c.

(l)

-

Burada açıkca görüldüğü gibi, silsile takip eden ve gizliliğe çok 6nem veren bir hücre teşkilatı ve çalışma dilzeni içerisinde hareket etmekte­ dirler. Esasen; illegal faaliyet gösteren Marksist-Leninist ve Maoist teş kilatların yapısı

ve

çalışma düzeni de budur.

76


vermeyenler. ilgili kurulla.nn karan ile partiden atıılırla.r. tüzüğünün 50. maddesi bunla.rı iminlir. Pa.rtiden a tıla.nla.r ise bir daha partiye almma.zla.r.

Pa.rti

"Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi"nin tüzüğün­ den kısaca verdiğimiz bu pasajlardan, adı geçen teşkilatın gayesinin esası anlaşılmaktadır. Parti tüzüğünün bUtUnü­ ne baktığımızda, tek tek maddelere geçmeden, Kürtler ve Kürt tarihi üzerine kısa bir bilgi verilmekte ve sonra

ttl­

zük maddelerine geçilmektedir. Giriş bölümünde ; kendi­ lerinin Med'ler ve Karduk'lardan geldiklerini ve uzun tari­

hi devirlerde "tamamen siyasi bağımsızlıklarına sahip dev­ letler ve imparatorluklar" kurduklarını belirttikten sonra,

1925-1938 yıllan arasındaki Türkiye'nin idarecilerini Fa­ şist-Turancı olarak gösterip, o yıllarda yapmış oldukları silahlı isyanları meşru hareketler olarak mütalaa

etmek­

tedirler. Kemalizm'in, Türk kamuoyunu şartlandıran dar bir çember olduğunu, ötedenberi Türkiye'yi bu ideolojiye

bağlı ; tutucu, ırkçı, faşist hükümetlerin idare ettiğini be­ lirtirken ; Kürdistan devletinin kurulması için ilerici, de­ mokratik, insani ve sosyal yolun geçerli olduğunu

ileri

sürmektedirler. Fakat aynı yerde ; " insani ve milli hakların gasbedilmesi anında ayaklanmayı ve karşı koymayı

hedef Buradan ise ; partinin icabında silahlı bir harekete dahi geçebilece­ tutar" şeklinde bir görüş te oraya konmaktadır.

ği anlaşılmaktadır. Aynca ; partinin, programının ikinci maddesi aynen "partimiz ilerici ve devrimci bir siyasi or­ ganizasyon olup Türkiye'de kurulmuştur" şeklindeki söz­ leri ihtiva ederken, teşkilatın Marksist-Leninist bir çizgide bulunduğu anlaşılmaktadır. Parti programında mevcut bu maddenin

ardından,

partiye girişte yaptırılan yemine bakacak olursak, bu ye­ mini yaparak partiye giren her kişi başlangıçta -Leninist yolu kabul etmektedir. Girişte aynen şöyledir :

77

Marksist yapılan yemin ise


"Ben biliyor ve in2ruyorum ki, mensubu bulunduğum Kürt halkı ; zorbalar tarafından bütün insani, mili, 808yal ve kültürel haklamıdan; zorla, hile ile, kabalıkla ve kBJ.

I� mahrum edilmiştir. Halkınnzı

kılmak

özgürlüğe kavuşturmak,

onurlu

ve

muttu

DE-VB1MC1 ÇALIŞ­ '.\Lı\ YE MÜCADELE YAPMAK, inellikle milli bir �­ ve bunlan koruyabilmek için,

lat kunnak mruridir.

Bu

koruyacağuna, Kürt halkıınn öz­ gerçekleştirmek için tüm gücümü har­

nedenle ; ölünceye lmrlar bu devrimci yolda yürü­

yeceğime, arkadaşlanmı

lem ve is�klerini

oa.yacağuna. ve partinin sallannda. çalışacağıma ; namusum, �fbn,

tüm fikri ve maddi mukaddesatım üzerine yemin

ederim."

Görüldüğü gibi, partiye kabul edilen ve yukandaki yemini yapan her üye daha başlangıçta devrimci ve ey­ lemcidir. Nitekim ; 1960 yılı sonrası başlayan Marksist-Le­ ninist faaliyetlerin birçok kesiminde ve etkin yerlerde Kürtçü çabaları da görmek mümkündür. Nihayet son yıl­ larda ise ; Maoist çizgide gidiş göstermektedir. Kürtçü mi­ litanlann, Marksist-Leninist ve Maoist teşekkülere sızdık­ ları ve hatta buralarda söz sahibi oldukları çok defa görü­ lür. Bu husus ; "Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi"nin çalışma programında da maddeler halinde açıkca belirtil­ mişti. Parti programının 3. cü maddesi ile 6. cı maddesi­ nin "d" ve "e" şıkları aynen şöyledir : Md 3 Partimiz Türkiye Künlist.anın'da yftı§&yan Kürt haUonın kaderini bizzat kendismin 13.yinlne hak­ -

la bulunduğuna

inanır. Bu

vamıak için ;

Kürt milli varlığuun resmen tanınmasını ve Kürt ame.ca

milli demokratik hakla nıun istirdadını temel şart

sayar. Md 6

-

Kürt Milli hareketinin ve dolayısı ile Kttnlistaıwı 78


geniş köylü kitlelerinin öncü ve orga.niza.t.örü du­ nnnunda. bulunan partimiz, sosyal siyasi eylem­ lerinin seyri boyunca şu Wmel görüşleri titizlik­ le göronünde tutar: a b c -

. . . .

. . . . .

. .

. .

. . . . . . . . .

. . . . . . . . .

. .

. . .

. . . . . . . . .

d - Bu açıdan _ T-KDP. gerek iktidar ve genm­ se muhalefette bulunsunlar Tül"kiye'nln diğer 111-

ynsi kuruluşlan ile, ancak Kürt milli varlığuun tanınması ve Kürt milli demokratik lıaklamun açıkca teslimi şartı ile fikil' ve eylem birliğine

gil'ebilir.

e - Bu temel ve ön şartı hesaba katmayan, Kürt milletinin milli varlığını inki.r ve Kürt mil­ li haklanmn gasbını tasvip ya da görmemezlik­ ten gelen füm siyasi, gayri siyasi kurulu,Ian ; Kürt halkım ezen ırkçı-faşist hilldimetılerln ve baskı lruvvetlerinin suç ortağı sayar••" Yukarıya aldığımız, Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi'nin çalışma programına ait maddelerdir. Yine, bu çalışma programı tetkik edilecek olursa, Kürtçülük ideolo­ ji ve müstakil bir Kürt Devleti fikrinin varhf ııı çok açık bir şekilde belirten bölümlere rastlamak milmktindür. Bu programın bir yerinde yine şu şekildeki düşünceleri bulu­ ruz :

"Türkiye'de Kürt halkının inki.n ve demokratik miDi gasbı şeklinde orta.ya çıkan dahili milli ezme tatbikatı sona ermediği müddet.çe, Kürt halkının da.lıili milli muhalefet potansiyelini miiııhasmuı, milletlerara81 emperyalimıe karşı savaş alanına kanaUze etmek isteyen tüqı fikri a.ksiyonel çabalan, kötü bir tuzak ya.da fahiş blr !111111 gı ola.rak telakki eder''

hakla.nnm

79


Buradan açıkca anlaşıldığı gibi, Kürtçülerin hangi ke­ sim ve görüşte olursa olsunhr, mutlaka ilk planda Kürt menfaati ve Kürtçülük ideolojisinin tahakkuku için mü­ cadele verecekleri ortaya çıkmaktadır. Esasen, 1960 yılı sonrası ortaya çıkan siyasi ve fikri faaliyetlere dikkat edi­ lecek olursa, Kürtçü çaba içerisinde bulunan birçok kişi­ nin her görüşteu ve tandanstan sol teşekkül içerisine sız­ dıkları görülür. Nitekim ; bu yıllarda kurulan ve kısa za­ manda yurt çapında teşkilatlanan büyük cemiyet ve der­ neklerin yanısıra birtakım mahalli derneklerin de Kürtçü­ lük falaiyeti içerisinde yeraldıklanna şahit oluruz. Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi'nin önemi, fa&li­ yetleri sırasında bilhassa yurt dışı merkezler ile de te�as­ lar kurması ve oradan aldıkları talimatlara uygun olarak faaliyet göstermesidir. Özellikle ; Irak ve Suriye'de bulu­ nan "Kürdistan Demokrat Partileri" ile yakın ilişki içeri­ sinde bulunmuştur. Şunu da hemen belirtelim ; Kürtç.ülük ideolojisinin tanınmış kişileri İran, Irak, Suriye ve Türki­ ye kaynaklı olmalarına rağmen çoğu kez biraraya geldik­ leri olmuştur. Böyle birleşmelerde ise yine karşımıza, Or­ tadoğu'da menfaat arayan emperyalist devletler çıkmış­ lardır. "Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi' teşkilatlanma­ sında, bazı dış merkezlerden teşvik ve yardım görmüştür. Özellikle Sovyet Rusya bu kıpırdanış ve teşkilatlanmaları pek sevimli bulmakta ve elaltından desteklemektedir. Fa­ kat bu noktada, Türkiye'de Kürtçülük faaliyetlerini yürü­ tenler arasında uygulanacak starateji ile ilgili olarak basit bir fikir ayrılığı çıkmaktadır. Bir kısım Kürtçüler milli bir Kürt devletinin kurulması için çalışılmasını ve bunun için önce sadece Türkiye içerisinde bulwian Kürtler ile al8.kah faaliyette bulunulmasının uygun olduğunu ileri sürerler­ ken, diğer bir kısmı ise, çok defa arkasına sığındıkları Marksist düşüncenin böyle bir uygulamaya yer vermediği80


ni ifade ederek, bu gibi hareketler içerisinde bütün dünya l{ürtlüğünün düşünülmesini iddia ederler. Ve bunun

için,

Kürt milleti olarak bilinçli bir şekilde ilk anti-emperyalist mücadeleyi veren ve sürdüren Barzani'nin her yönden des­ teklenmesinin gerekli olduğunu savunurlar. Bu şekildeki görüşler ve istekler bir yana, bütün Kürt­ çülerin ortak oldukları nokta, müstakil bir Kürt Devletinin yaratılmasıdır. Bunun için, ufak pürüzler ötesinde, hemen bütün hareketlerde Kürtçü ideologlar birleşmişler ve bir· çok kanaldan dış merkezler ile temaslar sağlayarak, mad­ di ve manevi yardımlar almışlardır.

1961 yılında ilk defa Silopi'de bir nüve şeklinde ku­ rulan ve sadece bir irtibat bUroau olarak vazife gören Tür­ kiye Kürdistan Demokrat

Partisi, 1965 yılından itibaren

Irak'taki Kürdistan Demokrat Paı·tisi ile irtibat kurarak onun modelinde ve illegal olarak teşkilatlanmaya gitmiş­ tir. llk mahalli komitelerin de yine Silopi ile Cizre'de

ku­

rulduğunu görüyoruz.

1965 yılından itibaren parti olarak faaliyete geçen ve illegal çalışan bu teşkilat Kuzey Irak'taki politbürodan idare ediliyordu. Genel Sekreterliğini Dr. Sait Kırmızı.top­ rak yapmaktaydı. Üyeliklerini ise ; Dr. Faik Savaş, Hik­ met Buluttekin, Nazmi Balkaç ve Hasan Yıkılmış adında­ ki kişiler meydana getiriyordu. Burada bir hususa değin­ mekte fayda vardır ;

daha

evvelki

bahislerde malümat

verdiğimiz, 2 Ocak 1961 yılındaki Ankara'da yargılanan

49 Kürtçünün arasında yine Dr. Sait Kırınızıtoprak da bu­ lunmaktaydı. O zamanlar, tevkiflerine sebep olan illegal Kürtçü teşkilatın ise umumi katipliğini yürütüyordu.

Bu defa, 1965 yılından sonra parti hüviyetinde çalışan, Tlir­ ğaldığını görmekteyiz. Fakat faaliyetlerinde merkez ola­ rak ve Kuzey Iraktaki politbürodan Türkiye'deki

partiyi

idare ederken görüyoruz. Parti içi çalışmalar fevkalade bir gizlilik ile

81

yllrütül-


mekte, işaretler, parolalar ve rümuzlar kullanılmaktaydı. Faaliyetler içinde üyelerin takma isimler ile temaslar kur­ dukları olmuştur. Tüzüğü ve programı tetkik edilecek olur­ sa, hücre esasına göre teşkilatlanıldığı ve herhangi

bir

tevkifatta fazla zaiyat verilmemeye dikkat edildiği anlaşı­ lır. İki ayn teşkilat halinde çabalarını sürdüren Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi'nin ilk kez Silopi'de kurulma­ sının önemi vardır. Burası, gerek Irak ve gerekse Suriye temasları için en uygun yerdi. Aynca, Silopi Barzani Kuv­ vetleri tarafındadır. Irak Kürtlerinin gerilla savaşı sür­ dürdükleri bölgeler içerisinde en stratejik yer olarak bili­ nen "Zaxo" nuntıkası, Sovyetler Birliğinde özel olarak ye­ tiştirilmiş, Barzani'nin en değerli subaylarından olan İsa Suvar'ın kumandası altındadır. O sıralar için bu durum çok önemlidir. Dikkat edilecek olursa, Silopi ile Za.xo böl­ geleri bir bakıma içiçe sayılabilir. İsa Suvar ise burada de­ vamlı · olarak 1000 den fazla silahlı peşmerge

bulundur­

maktaydı. Bütün bunların ışığı altında. Türkiye Kürdis­ tan Demokrat Partisi'nin ilk defa Silopi'de kurulmasının izahı daha kolay yapılabilir. Bu şekilde meydana getirilen partinin az zamanda ; Cizre, Midyat ve Eruh'ta teşkilatlandığını ve üyelerinin

ço­

ğaldığını görmekteyiz. Fakat faaliyetlerinde merkez ola­ rak Silopi ve Cizre'yi kull annuşlardır. Partinin bu gelişme­ sinden az sonra, ilk parçalanmaların ortaya çıktığına şa­ hit oluyoruz. İlk muhalefet başlamış ve örgüte mensup ki­ şilerden bir grubu ayrılarak, bir müddet müstakil

olarak

ve yine aynı gayelere hizmet edici faaliyetlerde bulunmuş­ lardır. Bu durumda ; her iki grup ayn olarak Irak ve Su­ riye'deki Kürt Partileri ile tem.aslarım sürdürmüşlerdir. Fakat, Irak Kürt Demokrat Partisi yöneticileri bu ay­ rılığın kürt hareketinin geleceği için iyi olmadığını

göre­

rek, işe müdehale etmişlerdir. Bu safhada ise ; Irak Kür-

82


distan Demokrat Partisi üyesi Numan lsa'nın kanştığını görmekteyiz. Numan İsa ; ilki Ağustos-1969 tarihinde ol­ mak üzere, Ekim-1969 ve Nisan-1970 tarihlerinde ardarda mektuplar yazıp Türkiye'ye göndererek uzlaşma tavsiye­ sinde bulunmuştur. Böyle irtibatlar bahsinde başka isim­ lerede rastlanz. 1970 yılı içerisinde Türkiye' deki tspirti aşi­ reti ile Jirki aşiretinin Silopi'deki silahlı çatışınalanndan sonra, aşiretlerin bu tür döğüşlerini önlemek amacı ile Ba.rz'lni kaynaklı bazı girişimler de yapılmıştır. Bu cüm­ leden olarak ; Irak'taki Zaho mahalli ka.ınitesinden Osman El:kadının da bazı mektphır yazarak, Türkiye'deki Kürt liderlerine bazı tavsiyelerde bulunduğu da olmuştur. Hat­ ta bu teklifler arasında, Irak ve Türkiye Kürdistan Demok­ rat Partilerinin bir teşkilat halinde birleşmeleri fikri de vardır. Bu kısa örnekler ; iki teşkilatın müşterek faaliyet­ lerine bir misal olarak verilmiştir. Ki, buna benzer hadise­ ler bir hayli çoğaltılabilir. 12 Mart 1971 sonrası Türkiye'de bazı vilayetlerde sı­ kıyönetim uygulamasına gidildiğinde. Doğu ve Güney Do­ ğu'da bulunan bazı. -mahalli Kürt liderleri, geleceği kendi açılarından iyi görnıeyerek tedbir alma yolunıa.n gitmişler­ di. Nisan 1971 tarihinde Silopi'de toplanan bu kişiler, bil­ hassa, yapılabilecek büyıük tevkifler sonunda nasıl bir

strateji taki!> edilmesi gerektiği üzerinde durmuşlar ve Ba.rmni'den bu husustıa yardım istemeye karar vermişler­ di. Bunun üzerine ; Kuzey Irak'ta ve Barzani'nin

karar­

gahında bulunan Dr. Sait Kırmızı.toprak Türkiye'deki lider­ lere bir mektup yazarak bazı tedbirlerden ba.hsetmişti. Mektuba göre ; herhangi bir hıa.rekette Türkiye'de bulunan Kürtlere yardım için 3500 silahlı Kürt askerinin (peşmer­ ge) haztrlandığını bildiriyordu. Ki bu durum oldukça önemlidir. Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi yöneticileri ile Irak ve Suriye Kürdistan Demokrat Partilerinin yöneti-

83


elleri arasında buna benzer birçok irtibatlar sürmüt git­ miştir. Bunları vermemizden gaye ; bütün Kürt hareketleri­ nin birbirleri ile irtibatlı ve aynı merkemen idare edilir bir durum gösterdiğini izah ebnek içindir Bu bilgilerden anlaşılacağı gibi. Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi bü­ tün faaliyetlerinde Irak Kürt Demokrat Partisi . ile yalan alakalı görülmektedir. Esasen ; Türkiye KUrdistan Demok­ rat Partisi Genel Sekreteri olan Dr. Sait Kırmızıtoprak ise daha başından beri Kuzey Ira.k'ta ve Banani'nin ka.rargl­ hında bulunmaktadır. Bu durumda. ise, tamamen uydu bir görünüm ortaya çıkmaktadır. Nitekim. Tl.ir.kiye'deki Kürt çü teşkilatlann pek çok defa gerek silah ve gerekse para gibi yardımlar ile lra.k'ta gerilla savB§l veren Barmni'ye ulaşma çabasında bulunduklan da gerçektir. Bu tür faali­ yetlerde Türkiye Kürdistan Demokrat Parüsi'nin hemen bütün Kürt köylerinde kurdurmuş olduğu mesulltıeıtl ri de unutulmamalıdır. 12 Mart 1971 sonrası yılacı ve bütünlüğü bozucu faa­ liyetlerde bulunan teşkilitlann suça kana.IU.e olmq faali­ yetleri içerisinde bulunan yöneticileri gibi, bu illegal Kürtçü teşkilatın faaliyetleri içinde görülen 30 kişi de tutnklanmıı ve haklannda kovuşturma yapılmıştır. Aramalarda ele geçirilen ve partiye ait olan tüzük ile çalışma programını, parti çalışmalannı daha iyi izah eder düşüncesi ile arkada vereceğiz. .

84


YAKIN ZAMAN KÜRT HAREKETİ İÇERİSİNDE ''DEVRİMCİ DOOU Kt.JLTOR OCAKLARI"

Dikkat edilecek olursa ; Devrimci Doğu Kültür Ocak­ ları'nın, 1967 yılında Türkiye İşçi Partisi'nin başlattığı "Doğu Milingleri" ve "Doğu Geceleri'nin ardından kurul­ maya başlandığı görülür. Birbirleri ile ilişkileri yokmuş gibi görünen, fakat ay­ m isim, aynı gaye ve hemen hemen aynı tüzükler ile legal olarak ve cemiyetler kanununa uygun olarak kurulan Dev­ rimci Doğu Kültür Ocaklan'nın ilki, 1969 yılında Ankara'­ da faaliyete geçmiştir. Bunu sıra ile ; İstanbul, Ergani, Sil­ van, Kozluk, Diyarbakır ve Batman'da kurulan ve aym isim ile faaliyet göstren dernekler takip etmiştir. Tüzük­ lerinde, kWtUrel faaliyetleri amaçladıklanm belirten bu kuruluşlann esas hedefleri tama.men Kürt ideolojisinin ta­ hakkukuna yöneliktir. Kuruluş sonrası ortaya koydukları faliyetlerinin her bölümünde bu durumu görmek mümkün­ dür. Çalışmalarının ilk basamağında, çeşitli siyasi kuru­ luşlarda kayıtlı olan ve faaliyet gösteren Doğu ve Güney doğu Anadolu'da yüksek potansiyele sayip lider durumun­ daki bazı kişileri biraraya getirmeye gayret gösterdikleri görWUr. Hatta, Devrimci Doğu KWtür Ocaklan'nın kuru­ luşuna geçilmeden evvel önceleri mahalli kültür ve yardım­ laşma derneklerinden istifade edilmiş. buralara mensup kişiler birbirleri ile tamştınlmış ve ancak bu çabalar ile hareket, istenilen kıvama geldikten sonra Devrimci Doğu Kültür Ocaklan'mn kuruluşuna gidilmiştir. Sivas il hududundan itibaren, doğu ve güney doğu A­ nadolu üzerinde kurulacak bir Kürt Devleti, daha sonra İran, Irak ve Suriye'den alınacak topraklar ile büyütüle­ cektir. Bu düşünce ve arzular ile ilk defa Ankara'da kuru­ lan "Devrimci Doğu Kültür Ocağı"nın meydana getirili85


şinde, bilhassa Ankara'da tahsilde bulunan Üniversite öğ­ rencilerinin öncülük ettikleri görülür. Ankara'da

resmen

derneğin kuruluşuna gidilmeden evvel, bu tasarıyı düşünen­ ler bir seri toplantılar yapmışlar ve stratejiyi tayin etme yoluna gitmişlerdir. Nitekim, 1969 yılının Mayıs ayı başın­ da Ankara İktisadi ve Ticari llimler Akademesi öğrenci derneğinde yapılan ilk toplantıda alınan kararlar oldukça önemlidir. Toplantıda Kürtler ve yapılacak Kürtçülük . faa­ liyeti üzerinde durularak bazı kararlar alınmıştı. Genel o­ larak bu kararlan şu şekilde sıralayabiliriz .:

1

2

S

-

-

-

Halen. Türk Ordusu'nu tümü ile milliye�i görü­ yorlar ve bir balnına doğu Anadolu'da bulwıan Türk Ordusu'na bağlı askeri birlikleri bir işgal or­ dusu gibi değerlendiriyorlardı, Kendilerini Marksist- Leııinist çizgide yetiştllmek için, Türkiye'de bu işi bilen kişilerden ve özellikle Mihri Beli'den öğrenmeyi prensip olarak kabul edi­ yorlardı,

Eylemlerinde, Türk Solu, Emek, Ant, Forum,ve Ay­ dınlık dergileri ile Doğu Perinçek ve biha8sa Yu­ suf Küpeli'yi yanılarına almayı kamrlaştınyorlar­

dı, 4

-

Bilhassa, Sosyalist hareketin içinde kendilerini bir bütün olarak görüyorlar ve bu bütünlüğe riayeU zellikle istiyorlardı. Başta F.K.F. olmak ii7.ere bü tün solcu teşekküller ile iyi ve yakın ilişkilerin ko­ ruhnasım arzu ediyorl,a.rdı. Onlara göre bu çizgiden biraz ayrıh..a.un, kendiler\ ıçin davayı başlangıçta kaybetmek deme k olduğu üzerinde birleşiyorlar­ ..

dı. 6

-

A.P.O. adı ile bilinen ve dünya Küıtlüğllibi alaka­ dar eden geniş kapsamlı mücadeleniii yeriıie, şimdi-

86


lik sadece Türkiye'de yerleşik Kürtler için mücade­ le vermenin uygun olacağım ve icap ederse durum ve şartlara göre dünya kürtleri ile de münasebetler kurarak çalışmalar yapabileceklerini kabul ediyor­ 6

-

lardı. Ve nihayet ; Türkiye'de Kürt adı ile umman ve

g�şi olan etnik bir grubun varbğından bahse­ derek, bunu topluma tanıtma.ya ve öğretmeye gay­ ret göstermek için a.nlaşmaya vanyorlardı.. Yukar ıda sayılan ana görüşler etrafında birleşildik· ten sonra dernek kuruluşuna hız verilmiş ve nihayet 1969 yılının Mayıs ayı ortalarında, hazırlanan dernek tüzüğü yapılmıştı.

ilgili makamlara verilerek resmen kuruluşu

(1) Dernek Tüzüğünün 18. maddesinde, "aynı amaçla ku­ rulmuş olan dernek veya örgütler ile ortak hükümler ekle­ nerek veya · tüzük değişikliği yapılarak birlik veya

fede­

msyon şeklinde Türkiye'nin birçok illerinde çalışma ııaklan araştırılabilir" denmektedir ki, ileriki

ola­

bölümler­

de ayrıca göreceğimiz gibi, bu kuruluşlar

faaliyetlerinde

çok defa Marksist-Leninist diğer solcu

teşkilatlar

ile

dernek.

üye

müşterek çalışmalar yapmışlardır. Yukanda kuruluşundan bahsettiğimiz kabulunde

enteresan bir yol tutar.

Derneğe üye

şartlarına göre, kabul edilecek kişilerin doğulu ve devrimci fikirler taşımaları şart koşuluyordu.

kabul

ol.malan Bunla­

rın yanısıra, üye olacak kişilerin doğudaki etnik grupla­ rın varlığını kabul etmeyi ve etnik gurup olarak (l)

-

kabul e-

24 Mayıs 1969 tarihinde Ankara Medeniyet Gazetesinde çıkan dernek tüzü­ ğüne göre kurulan teşekkül " Devrimci Doğu Kü!tilr Ocakları" adını ta­ ıımaktadır. Merkezi Ankara'dadır ve başkanı olarak Yümnü Budak ismi görülmektedir. Üyeliklerini ise; Daham Keleş, İbrahim Güçlü Hikmeı Buluttekin. Kemal Cengiz, Ahmet Kotan, Şerif Fe!ekoğlu, Nusreİ: Kılıcas· lan Abdul!ah Soysal, Ali Beyköylü Salih Sıtkı, Mustafa Knracadağ, Naz­ ' mi onur, Halit Çetinalp. Mustafa Karadağ, Mümtaz Kotan, Mehmet Demir Halil Dündar, !Nuri Bingöl, İsa Geçit, Mehmet Sait Aktaş• İrfan Özen, Bedri Demir ve Faruk Aras isimleri oluşturuyordu.

87


dilen Kürtler için çabalarını birleştirmeyi kabule

yanaş­

maları mecburiyeti vardı. Buna misal olarak, üye

olmak

üzere müraacat eden birisinin doldurmuş olduğu üyelik fi­ şini görebiliriz. Girişte üyelere doldurmalan için verilen ve bazı sorular ihtiva eden formdaki bir soruya verilen ce­ vap şöyledir :

Soru - Devrimci Doğu Kültür Ocağı'nın çalışmalanna ışılt tutacak önerileriniz nelerdir ? Cevap - Halka, etnik bil� verebilecek bir t.a.rzda. tt� leri yetiştirmek Buda, Marksist-Leıünist t.e­ orinin ışığında yapılabilir. Fakat asgari nok­ talarda bütün doğululan birleştinnek Dernek üyeleri bir yandan Kürt meselesine sıkı sıkı­ ya sarılırken, diğer yandan Marksist-Leninist doğrultuda bilinçlenme gayreti ile fevkalade çabalar içerisinde bulu nuyorlardı. Seminerler ve konferanslar ile kendi

konula ­

rına ışık tutmaya ve bu arada üyelerini bazı konularda bi­ linçlendirmeye çalışıyorlardı. 1970 yılının Mart ayında ya­ pılan "Dil" konulu seminerde, Kürt dilinin özellikleri, ana karakterleri üzerinde uzun uzun durularak, asimilasyona

karşı Kürt diline sahip olmanın önemi ele alınmıştı. Bu tür seminer ve konferanslara İstanbul'dan da dinliyiciler ge­ liyor ve meseleler karşılıklı tartışılıyordu. Mesela, adı ge­ çen toplantılarda sık sık görünen bir misafir da, 1958 yı­ lında kurulan ve daha sonra mensupları tutuklanan Kürt İstiklal Partisi'nin ileri gelenleri arasında gördüğümüz Musa Anter'di. Ankara ve İstanbul teşkilatlarının bu tur pek çok müşterek faaliyetleri olmuştu. Ankara ve İstanbul Devrimci Doğu Kültür Ocaklan' · nın faaliyetlerine bakılacak olursa, çok defa her iki kuru­ luşun beraberce hareket ettikleri göriilür. Ankara rimci Doğu Kültür Ocağı'nın kuruluşundan az evvel,

Dev­ İs­

tanbul içinde bulnan ve aynı görüşlere sahip Doğu illeri-

88


nin Öğrenci ve Kültür Derneklerinin yetkili kişileri ile gö­ rüşmeler yapılmış, bu görüşmelerden sonra İstanbul rimci Doğu Kültür Ocağı'nın kuruluşuna gidilmiştir.

Dev­ İs­

tanbul Devrimci Doğu Kültür Ocağı'nın tüzüğü, 1969 yı­ lının Mayıs ayı içerisinde Türk Solu Mecmuasında yayım­ lanarak, resmen faaliyete geçmiştir. (1) Diğerleri gibi bu kuruluş da,

faaliyetlerinin

ağırlık

noktasını, Marksist-Leninist görüşlerin ışığında,

Ana­

dolu'daki Kürtçülük faaliyetine vermiştir. Dernek

faali­ ve se­

yetleri içinde ; sosyalizm üzerine verilen konferans

minerlerin yanısıra, Doğu Anadolu ve Kürt meselesi

üze­

rinde de önemli bir şekilde durulmuştur. Mesela,

bunlar

arasında, Musa Anter tarafından verilen "Kürt

Tarihi"

konulu konferans ile İsmail Beşikçi

tarafından

verilen

"Doğu Anadolu'nun Düzeni" konulu konuşmaları hemen hatırlatabiliriz. Ankara ve lstanbul'dan sonra, bunlan örnek alarak,

1971 yılı başlarından itibaren özellikle Güney Doğu Ana­ dolu'da aynı isim ve gayeler ile birtakım yeni

örgütlerin

faaliyete geçtiklerini görüyoruz. Bu sırada yeri,

Ergani

Devrimci Doğu Kültür Ocağı tutmuştur. Diyarbakır'& çok yakın olan Ergani'de böyle bir teşkilatın kurulması ve ö­ zellikle buranın seçilmesi, Güney Doğu Anadolu'nun

bir­

çok yerlerine nazaran kültür düzeyinin oldukça yüksek

ol­ masındandır. 1967 mitingleri bir bala.ına yukarıda isimle­ ri verilen ve zamanla birçok doğu kentine yayılan örgütle­ rin kurulması için vasat hazırlayan etkenlerdir. 13. Ka(l)

-

1969 yılının Mayıs ayı içerisinde lstanbul'da kurulan De\Timci Doğu Kili· tür Ocağı'mn Başkanlığını Necmettin Büyükkaya yüklenmişti. Kurucu üyeler o!arak da ; Hikmet Bozcalı Ali Haydar Emre, Mehmet Can, Ley­ 0 la Ejder, Mehmet Tüysüz, Sabri Ünlü, İbrahim Önen Fevzi Yardımcı, Ömer Baka!, Mahmut Kılıç, Ali Burhan, Aydın Y!lmlü, M. Ali As'an, Am Yılmaz, Sait Bozııan, İbrahim Yüksekkaya, Kadir Akgllnef, Muatafa Doğan Özbay, Fazlı Can, Ahmet Zeki Okcuoğlu, Salih Kaynak, Mehmet Balamir, Sait Pektaş, Agfilı Uyanık Şakir Elçi, Ali Yılmaz Balkaç, Kad­ ri Çağlı, Hüseyin Azkan, llhami Yaban isimleri bulunuyordu.


sım 1970 tarihinde Ergani'de ve bunun takiben 9 Aralık 1970 tarihinde de Silvan'da "Devrimci Doğu Kültür Ocak­ ları" kuruluş ageçıniştir. ( 1 ) Silvan Devrimci Doğu Kültür Ocağı'nın kurulU§unun akabinde yapılan toplantıda birtakım konuşmalar yapıl­ nuş ve kuruluş amaçlan üzerinde görüşler ortaya kon­ muştur. Konuşmaların ağırlık noktasını, Kürt Türk ayırımı teşkil etmiştir. Ergani Devrimci Doğu Kültür O­ cağı adına bu toplantıya iştirak eden bir misafir kon� macı ise ; " . . . bu mutlu günün sürekli olmasını temenni ede­ rek, doğudaki ayaklanmaların, emperyalizme karşı yapıldı­ ğı, bugün iktidarın emekçilere tahakküm ettiği, doğudaki Kürt emekçilerinin komando baskısı altında tutulduğunu" belirterek sözlerini, "yaşasın Amerikan emperyalizmine ve onun uşaklarına karşı gelen emekçiler, yaşasın Kürt ve Türk gencleri" cümlesi ile bağlıyordu. Burada okunan söz­ lerin, incelediğimiz konu yönünden ayn bir izaha lüzum göstermediği açıkça ortadadır. Aynca, Ergani'den gelen bir kişinin, Silvan'da kurulan bir teşekkülün açılışında bir konuşma yapması ve müşterek amaçlan dile getirmeai, aynı isim ile tamnan örgütlerin müşterek bir faaliyet içe­ risinde bulunduğunu açıkça belirtir. Silvan'dan sonra 28 Aralık 1970 tarihinde Kozluk Devrimci Doğu Kültür Ocağı kuruluyordu (2) Bu teeki­ Hatta, diğerleri gibi fevkalade bir faaliyet içine girerek, her fırsatta Marksist-Leninist teşekküller ile yakın irtibat-

(1)

-

Eı-gaııi Devrimci Doğu Kültür Ocağı"nın kuruculan olarak ; Ömer Kan, Kemal Vural. Mustafa Gök Mehmet Sağlamoğlu görülürken ; Ergani'de� sonra kuruluşu yapılan Silvan Devrimci Doğu Kill­ tür Ocağı 'nın kurucuları olarak Bahri Evliyaoğlu, Mahmut Okutucu, Muh­ terem Biçimli. Vedat Erkaçmaz, Akif Işık, Abdülkerim Ceylan, Yusuf Kılçer, Mahmut Yeşil Cüneyt Ceyhan. Zek i Bozarslan Fikri Müjdeci isim· lerine rasUıyoruz. · '

Mehmet Emin Tektaş

(2)

-

Kozluk Devrimci Doğu Kültür Ocağı'nın kurucuları şunlardı: Mehmet Şirin Baltaş, Alılattin Baltaş, Abdi Dizmen, Yusuf G üzel , Mehmet İnal, Halil Kaneş, İrfan Bozgil ' M. Tahir Birlik, A. Halim Dinler• Mehmet Asker ve Nasır Bağdı . .

90


lar kurarak çabasını sürdürmüştür. Bu faaliyetler içinde zamanın Kozluk T.t.P. si başkanım da pek faal olarak gö­ rürüz. Bu sıralarda çok çeşitli tandanslarda ve her boydan sol hareketin, Türkiye'de bir uçtan diğer uca birçok giri­ şimler içinde bulunduğunu da unutmamak gerekir. İzah edilen kaos içinde, adı geçen kuruluşlar için iyi bir vasat bulunmuştur. Bunun için kurulan bir teşekkülü, diğeri ta­ kip etmiş gitmiştir. Kozluk'u takiben 6.0cak.1971 tarihinde Diyarbakır Devrimci Doğu Kültür Ocağı kuruluyordu. İçlerinde daha evvelce takibata uğrayan eski Kürtçülerin ve aynı zaman­ da o sıralarda, o bölgede etkinliğini sürdüren T.1.P. sinin üyesi olan bazı kişilerin de bulunduğ'! bir liste ile Diyarba­ kır teşkilatı kurulmuştu. (2) Diyarbakır Devrimci Doğu Kültür Ocağı'nın kuruculan arasında karşımıza. çıkan Na­ ci Kutlay'i yine biz evvelki senelerden tanımaktayız. Bi­ lindiği gibi, 2 Ocak 1961 tarihinde Ankara' da yargılanan 49 kürtçüden birisi de Naci Kutlay'dı. Bu defa, Diyarba­ kır Devrimci Doğu Kültür Ocağı'mn kurucusu olarak kar­ şımıza çıkarmaktadır. Tank Ziya Ekinci ise, o sıralarda T.1.P. si milletvekili olarak Büyük Millet Meclisinde bulun­ maktadır. Bütün bu görünüşler, adı geçen kuruluşlann a­ natomisi haklnnda bize ilginç bilgiler vennektedir. Devrimci Doğu Kültür Ocaklan serisirıi. 18.0cak.1971 tarihinde kurulan Batman Devrimci Doğu Kültür Ocağı tamamlamıştır. (3) Batman'daki derneğin kuruluşunda· 24 Ocak 1971 tarihindeki açılış merasiminde Dr. Naci ------ ----- ----- - - - -

-----

--·--

Diyarbakır Devrimci Doğu Kültür Ocağı'nın kuruculan ise; Yusuf Ekin­ ci, Süleyman Çelik, Fikri Gürbüz Yıldızhan, Ömer Çetin, Mehdi Zana, Nazım Sönmez, Abdurrahman Uçaman Ilhan Arslan, Vedat Hayrullahoğ­ lu, Gıyasettin Ayas. Halit Ayçiçek, Hasan Yılmaz, Hüseyin Altan, Ta­ rık Ziya Ekinci, Naci KuUay, Sadun Kılıç ve Mehmet Canpolat isimle· rinden oluşuyordu. (1) - Batman Devrimci Doğu Kültür Ocağı kurucuları olarak; Mehmet Yıldız Ubeydullah Aydın, Sabri Yıldız' Mehmet Durmaz ve Sabahatiin Saygıl; isimli kişileri görmekteyiz. (2)

-

91


Kutlay ve Tarık Ziya Ekinci'de bulunmuşlar ve birer ko­ nuşma da yapmışlardı. Dr. Naci Kutlay burada yapmış ol­ duğu konuşmasında yine Kürt etnik yapısı üzerinde duru­ yor ve "Türkiye' de ; Türk, Kürt, Arap ve Çerkezlerin bu­ lunduğunu ve Türklerden sonra çoğunluğun Kürtler'de ol­ duğunu" belirtiyordu. 1969 tarihinde Ankara'da başlayan ve 24 Ocak 1971 tarihinde Batman'da kurulan teşkilat ile son bulan "Dev­ rimci Doğu Kültür Ocağı" hareketi, hemen bütün safha­ lannda Marksist-Leninist çizgide ve Kürt milli ideolo­ jisinin yürütülmesi için çaba sarfeden örgütlerin ortaya çı­ kışı şeklinde görülür. Dikkat edilecek olursa, burada adı geçen teşkilatlann üyeleri, aynı zamanda diğer solcu teş­ kilat ve partilerin faal kişileri olarak da dikkati çekerler. ESasen Devrimci Doğu Ktiltür Ocakları birçok yerde, par­ ti ve solcu teşekküllerden maddi ve manevi yardımlar gör­ müşlerdir. Çok defa müşterek faaliyetler içinde daha gö­ rülürler. Türkiye'de anarşinin huzur bozucu hale gelme­ si ve devletin geleceğini tehlikeye sokması ile ; 12 Mart

1971 tarihinde devrin iktidanna Türk Silahlı

Kuvvetleri

tarafından bir muhtıra verilmişti. Muhtıra sonunda istifa eden hüküınetin yerine geçen yeni koaliasyon hükümetinin isteği ile bazı vilayetlerde sıkıyönetim uygulamasına gi­ dilmişti. Sıkıyönetim uygulanan vilayetlerin içinde bulu­ nan ve zararlı faaliyet gösteren bütün teşkilatlar gibi, yu­ kanda kuruluşlarından bahsettiğimiz Devrimci Doğu Kül­ tür Ocakları'da kapatılarak yöneticileri hakkında takibat yapılnuştı. Devrimci Doğu Kültür Ocakları'run faaliyetine daha evvelki yıllara inerek bakmak, konumuz için bir bütünlük sağlayacaktır. 1960 anayasası ile <?rtaya çıkan düşünoe ve söz hür­ riyetinin ve uygulanabilir hale gelen yeni birtakım kav­ ramların büyük boyutlara eriştiği bir ortamda ; o zamana

92


kadar illegal olarak faaliyetlerini sürdüren birçok sol te­ şekkülün, legal bir faaliyetle gün ışığına çıktığını görii­ rUz. Bu arada bazı solcu sendika liderleri ile birlikte, Meh­ met Ali Aybar başkanlığındaki T.!.P. sinin bütün kadro­ larının, geniş bir sol hareketin içine girdiklerine şahit o­ luruz. Kuruluşunun · hemen ardından, 1965 seçimleri için girişimlerde bulunan T.!.P. si, özellikle Doğu ve GUney Doğu Anadolu'daki yerleşik halkı hedef olarak alarak, bazı sloganlar ile istismara yöneliyordu. "İşçi, ırgat, yok­ sul köylü, maraba" gibi bilinen sol sloganlan istismar için hemen her yerde kullanılan bu parti, dağıtmış olduğu se­ çim bildirilerinde aynen şunları söylüyordu : " . . . Türkiye İşçi Partisi, doğu ve güney doğu i.Uerimi.­ zin utanç verici durumuna en kısa zamanda son vermek üzere yeni sınai tesislerinin kurulmasında, okul. hasiwıe ve lıer türlü b:ı.ymdırhk işlerinde bu bölgeye öncelik fu­ myacaktır "

Yukardaki sözleri okuyunca ; Türkiye Kürdistan De­ mokratik Partisi'nin faaliyet programında yer alan ve 10.cu maddeden 14.cü maddeye l�adar gösterilen hedefle­ rin bir özetini bulmuş gibi oluyoruz. Bu sıralarda, T.1.P.sinin basın organı olarak, başya­ zarlıgını Doğan Özgüden'in yaptığı ANT mecmuası çıka­ nlmaktadır. Bunun yanısıra diğer sol neşriyatlar da za­ manı geldiğinde T.!.P. sine yardımcı olmaktadırlar. Fakat özellikle ANT mecmuası Güney Doğu ve Doğu Anadolu üzerine yanıltıcı bilgiler vererek aslı olmayan meseleler yaratıyor ve bunları ele alarak sistemli bir Türk-Kürt ayınınının en bariz örneklerini veriyordu. Nitekim birçok defa, Devrimci Doğu Kültür Ocaklan'nın faaliyetleri için­ de görülen, T.1.P.si Diyarbakır Milletvekili Tank Ziya E­ kinci'nin bu mecmuada yayımlanan bir yazısı konumuz a­ çısından oldukça enteresandır. Bu yazının bir yerinde ; 93


" . . . etnik özellikleri icabı, kendi a.rala.rında Türk!,'18' den ayn bir dili konuşan doğulu ymttaşla.r. . . ''

-

şeklindeki sözleri ile nasıl bir düşünce içinde hareket ettiği­ ni açıkça ortaya koymaktadır. Yine aynı mecmuada, bu defa T.1.P. si başkanı Meh­ met Ali Aybar bir yazı yayımlıyor ve bu yazıda sosyalizm ve ezilen halklar bahsi içerisinde görüşlerini ortaya koyar­ ken, " .. ana dili Kürtçe olan vatanda..şıarımız" dan bahsedı­ yordu. Ve bu hali ile, Türkiye Cuınhwi.yeti Anayasasının 3. cü maddesi ile açıkça tenakuza düşüyordu. Halbuki bu maddeye göre devletin dili Türkçe olarak belirtiliyor ve başkabir dilden bahsedilmiyordu. Bütün bu gelişmelerin ardından ; önce Silvan' da baş­ layan ve daha sonra. Diyarbakır'da olmak üzere, 1967 yılı içerisinde birbirine takip eden birtakım mitinglerin yapıl­ dığına şahit oluyoruz. Dikkat edilirse, bu mitinglerin yapıl­ ması ve sürdürülmesi üzerinde T. !. P. sinin büyük çabası görülecektir. Bu partinin öncülüğünde başlatılan Doğu Mitingleri, Kuzey Irak'ta devamlı isyan halinde bulunan Barzani'nin, tekrar harekete geçtiği zamanlara rastlar. Or­ ta Doğu üzerinde birtakım menfaatler peşinde koşan Ame­ rika ve Rusyanın, Irak'taki Kürt hareketini alevlendirdikle­ ri ve hatta Irak Hükümetinin isyancı Kürtlere bazı haklar tanıdığı bir devrenin az öncesinde başlayan doğu mitingle­ ri, çok ayrı bir anlam ifade eder. Doğu Mitinglerinin ilki Silvan'da yapılmış ve bu top­ lantıda T.1.P. si genel sekreteri Nihat Sargın'da bir konuş­ ma yapmıştır. Yine konu, Doğu ve Güney Doğu Anadolu meselesidir. Daha sonra yapılan 3 Eylül 1967 tarihli Diyar­ bakır mitingi de T.1.P. si tarafından tertip edilmiş ve yine doğunun meseleleri konu edilmiştir. Fakat öyle bir şekil­ de meseleler dile getirilmiştir ki ; toplantı sonrası, bu top­ lantıya katılan ve konuşma yapanlardan Av. Cahit Ülgen, 94


Hasan Akkuzu, Bahri Koçkaya ve Saip Elçi tutu.klalllll13lardır. Bu mitingden 21 gün sonra ; 24.9.1967 tarihinde bu de­ fa Siverek'te bir toplantı tertip ediliyordu. Böylece birbi­ rini takip eden mitingler, bilhassa Kürt meselesini günl\n konusu haline getirmesi için güzel bir vesile oluyordu. 8.10.1967'de Batman'da, 15.10. 1967'de Tunceli'de, 22.10 1967 tarihinde Ağrı ilinde ve nihayet 10.11.1967 tarihinde Ankarada tertip edilen toplantılara tanık olmaktayız. Böy­ lece Kürt meselesi, her seferinde bir başka şekilde sahne­ leniyordu. Bu faaliyetler sırasında tandanslan ne olursa olsun birçok sol görüşlü teşkilatın fevkalade bir dayanış­ ma içinde bulundukları görülür. 1967 yıllarında başlatılan bu tür toplantılarda T.İ.P. si ön planda görülürken, daha sonralan 1969 yıllarında tekrar edilen Doğu Mitinglerinde Devrimci Doğu Kültür Ocaklan'nın girişimleri ön planda­ dır. Ve bu devrede, Doğu ve Güney Doğu halkım hedef a­ lan hareketlerin hemen hepsinde Devrimci Doğu Kültür Oca.klan söz sahibidir. Sadece diğer solcu teşekkül ve par­ tiler, bu çabalarda adı geçen kuruluşlara yardımcı olma durumundadırlar. Esasen bu sıralarda yeni kurulmaya başlayan Devrimci Doğu Kültür Ocakları'run üzerinde durdukları mühim bir husus vardı. Doğulu olmayan ve Kürt davasına inanmayan kimseleri aralanna almamak ve yine bu düşüncedeki teşekküller ile, Marksist Leninist çiz­ gide olsalar bile, insiyatif kendilerinde olmak üzere bir ya.:. kınlaşma yapmak, prensiplerinin esasını meydana getiri­ yordu. 1969 devresi Doğu Anadolu'yu konu alan toplantı ve mitinglerinin kısa bir incelemesini yapmak konumuz için bir bütünlük sağlayacaktır. Yine bu toplantılarda T.1.P. sini gördüğümüz gibi, F.K.F.ninde olayların içinde ve ön plan da yer aldığına işaret etmek gerekir. 17 .Mart.1969 Pazartesi günü Kars'a bağlı Susuz ilçesinin, İncesu ve 95


Çamçavuş köylüleri ; zamarun hükümetini ve kredi dağıtı­ mındaki adaletsizliği protesto etmek için bir yürüyüşe teş­ vik edilmişlerdi. Fakat ilgili makamlarca hareketin durdu­ rulması üzerine ; T.1.P.şi Kars Milletvekili Adil Kurtal ve F.K.F. Erzurum Sekreterliği üyeleri köye gelerek gUnün konusu üzerinde konuşmalar yapmışlardı. Bu hareketin üzerinden çok geçmeden, aynı ay içerisinde Diyarbakır'da "Hürriyet Mitingi" tertiplenmiş, mitinge F.K.F. genel sek­ reterliği, F.K.F. Erzurum Sekreterliği ve Erzurum Güney Doğu Öğrencileri Derneği'de katılmışlardı. Bu mitingin özelliği, Kürtçe sözlü pankartlann birçok yerde görülme­ siydi. Adı geçen toplantıda, Mehmet Emin Bozarslan, T.t�P.si Genel sekreteri Tank Ziya Ekinci, F.K.F. Erzu­ rum Sekreterliğinden M. Ali Adıgii?.el ve Erzurum YUksek Tahsil Talebe Cemiyeti adına Demir Pekol'da birer kon113ma yapmışlardı. 9.Mayıs.1969 tarihinde Malatya'nın Hançerli ve Kel­ ler köylerinde. yine daha evvelki tarihlerde Kars'ın köy­ lerinde gördüğfünüz olaylara benzer hadiselerin yaratıl­ masına çalışıldığını görmekteyiz. Hançerli ve Keller köyü halkı yine belli merkezlerin teşvikleri ile Malatya'nın Hü­ kümet meydanında bir protesto toplantısı yapmışlardı. Bu toplantıdan iki gün evvel, 7.Mayıs.1969 tarihinde ise T.1.P. si genel başkanı Mehmet Ali Aybar Güney ve Güney Doğu illerini içine alan bir geziye çıkıyordu. Olaylar arasında irtibat kurarak bir yorum yapmak, bizi bazı sonuçlara gö­ türmektedir. Ve dikkat edilirse, bütün bu tür olaylar birbi­ rine bağlı olarak devam edip gitmektedir. Çoğu zaman da karşımıza aynı merkezler ve kişiler çıkmaktadır. 8 Haziran 1969 tarihinde, bu defa Hakkari enteresan bir mitinge sahne oluyordu. "Açlık ve Sefalet Mitingi" adı verilen bu toplantıda, ilk defa, o sıralarda yeni kurulan Ankara Devrimci Doğu Kültür Ocağı'nın adına rastlıyo­ ruz. 1969 yılının Mayıs ayı ortalarında kurulan Ankara 96


Devrimci Doğu Kültür Ocağı Y önetim kurulu adına yayın­ lamış olduğu "Daha Susacakmısınız" başlıklı bir bildiri i­ le bu toplantıda boy gösteriyordu. Ve böylece ilk defa, bir teşkilat etuik grup iddiacısı olarak açıkça ortaya çıkıyor­ du. Çok geçmeden ; 27 Temmuz 1969 Pazar günü, Ankara Devrimci Doğu Kültür Ocağı Hilvan'da "Açlık �tiiıgi" adı altında bir toplantı tertip ediyordu. Toplantının önem­ li olan yanı ; Kürtçe konuşmaların ve şiirlerin pek bol şe­ kilde okunması ve yapılmasıdır. Konuşmacılardan birisi, Faik Bucak'a ait bir şiiri Kürtçe okurken, diğer birisi " .. Kürt Jm.rdeşleri.ıniz henüz lisanlan ile konuşamaınalda , radyo hakkı verilmemekte, basın, okul hakkı verilmemek­ te, neden acaba ?.. " şeklinde bir soruyu soruyor ve niha­

yet, ''.. Kürt.çe konuşulmasım devlet mekanizması elinde olan kişiler yasak etmektedir. Neden ?. .' ' diye cevaplandırıyordu. Konuşmasını ; ''mutlaka bu diyar­ lar bizim olacaktır'' şeklinde bir cümle ile bitiriyordu. Bu mitingi, 2 Ağustos 1960 tarihinde Siverek'te yapılan top­

lantı takip ediyordu. Siverek toplantısında tanınmış bazı kişilere de rastlıyoruz. T.İ.P. si yönetim kurulu başkanı Mehmet Ali Aslan, T.İ.P.si genel sekreteri Tank Ziya E­ kinci, İstanbul Devrimci Doğu Kültür Ocağı'nın kurucula­ rından Zeki Tekeş ve Hikmet Bozcalı burada görülen isim­ lerdir. Toplantıda konuşma yapanlardan İhsan isimli biri­ si konuşmasının bir bölümünü tamamen Kürtçe yaparak bazı iddialar ortaya koymaya çalışıyordu. Burada bir husu­ sa değinmekte yarar vardır : ismini verdiğimiz Zeki Tekeg İstanbul Devrimci Doğu Kültür Ocağı'nın kurucu üye­ lerinden olduğu halde, daha sonra yapılan ikinci kongre­ de İstanbul Devrimci Doğu Kültür Ocağından ihraç e­ dilmişti. Halbuki, burada da görüldüğü gibi Zeki Tekeş büyük olayların değişmez siması olarak herzaman ön plandadır. Tamamen strateji uyuşmazlığı yüzünden or97


taya çıkan _ bu şekildeki ihraç olaylarını, Deırrimci Doğu Kültür Ocakları bahsinde zaman zaman görürüz. Nite­ kim ; Zeki Tekeş ile birlikte Kadri Çağlı. Zerruh Valnf Ahmetoğlu, Ömer Ayna ve Hüseyin Özkan'da ihraç e­ dilenler arasındaydılar. Yukarıdaki mitingleri yine aynı amaçlarla ve tama­ men etnik grup milliyetçiliği üzerine oturtularak yapılan ; 24 Ağustos 1969 tarihindeki Lice ve 17 Temmuz 1969 tarihindeki Suruç'ta yapılan "Havar-İmdat" mitingleri takip etmiştir. Fakıat, 10 Ocak 1971 tarihinde, yani 12 Mart muhtı­ rasından çok az evvel ve Türkiye'de anarşinin kol gezdi­ ği sıralarda Kozluk'ta tertip edilen miting Kürt hareketi içinde önemli bir yer tutar. Kozluk Devrimci Doğu Kül­ tür Ocağı'nın kurucularının izin isteği ile yapılan bu mi­ tinge, çeşitli bölgelerden ve çeşitli teşkilatlardan birçok konuşmacı gelmişti. Batman'dan gelen bir konuşmacı ay­ nen şunları 11öylüyordu :

"..Türkiye'de Kürt halkı vardır. Ve Kördün insanca yaşamaya hakkı vardır. Bütün dünya uluslannın . bütün Türkiye halklarının bunu bilmesini ist.ediği­ ıniz zaman, Kürt oluyorsak, Kürtlüğü iftilıa.rla kabul ediyonız .'' ( ı , Bu mitinge birçok sol görüşlü teşkilattan da başarı telgraftan gelmiş ve bu telgraflar tek tek okunmuştur. Bunlar içinde konumuz ile ilgisi yönünden en ilginç olanı, T.1.P.sinin Van İli Yönetim Kurulu adına gönderileniydi. Bu telgrafta ise şöyle denilmekteydi : " Kürt halkının gelişen devrimci mücadelesine göç .

(1)

-

Türkiye'de; "Halk" veya "halklar" konusu fevkalade bir tartışma ko­ nusu olarak sürilp gitmektedir. Helen, Türk Solu'nun en büyük temsilcisi ve her boydan görüş'eri bünyesinde toplayan C.H.P. sinin lideri, "Tilr­ kiye Halk'arı" görüşünü değil "Türk alkı" görilşilnü kabul etmekte \· e bu yüzden aş!rıeılarca fevkalade tenkit edilmektedir.

98


katmış olan ocaklannım bir yenisinin eklenmiş olma­ mücadelem.izin nekadar hızlammş olduğunu gösrer­ mektedil' "

sı,

Bahis mevzuu ettiğimiz Kozluk mitinginden sonra, 24 o­ cak 1971 Pazar günü Batman mitingi ve daha sonra, 8 şu­ bat 1971 tarihinde yapılan ikinıci Kozluk mitingi ile bu ha­ reketler devam etmiş gitmiştir. Ve ancak 12.Mart muhtı­ rası ile bazı tutuklamalar ve bu teşkilatlann kapatılması, aynı zamanda bu bölgelerde sıkıyönetim uygulamasına gi­ dilmesi sonunda etnik grup milliyetçiliğine müstenid mi­ tingler dalgası durmuştur.

99


DEVRİMCİ DOOU KÜLTÜR

OCAKLARI

FAAL1YETLER1 İÇERİSİNDE DİGER TEŞEKKÜLLER Müstakil bir Kürt Devletinin kuruluşu için

faaliyet

yapan Türkiye'deki kuruluşlar, faaliyetlerinde birçok de­

fa yurt içi ve yurt dışı cemiyet, parti ve diğer sol göı:üşlü çabalarına

teşkilatlar ile irtibatlar kurmuşlar ve böylece

maddi veya manevi yardım temin etmişlerdir. Kuruluşun­ dan itibaren, Devrimci Doğu Kültür

'r.1.P. si ve diğer sol görüşlü

Ocakları,

özellikle

teşkilatlar ile yakın

irti­

bat tesis etmeye çalışmışlardır. Bunun için, Devrimci Do­

ğu Kültür Ocakları'na mensup birçok kişi, aynı

zamanda

diğer sol teşekküllerin ve özellikle T.1.P. sinin üyesi

ola­

rak ta görülürler. Mesela, Devrimci Doğu Kültür Ocakla­

rı bahsinde isimleri sık sık geçen, Zeki Kaya, Yümnü Bu­ dak, Sabri Çepik, thsan Yavuztürk, Tarık Ziya Ekinci, Na­

ci Kutlay, Mehdi Zana, Mehmet Demir, Ruşen Aslan, Tah­ sin Ekinci, Kemal Burkay, Mehmet Şirin Baltaş,

Ahmet

Özdemir, Canip Yıldırım, Mümtaz Kotan, Faruk Aras ve

İhRan Aksoy gibi i.simlere her iki teşkilatın üyesi olarak ta

rastlarız.

ğu Kültür

Bunların daha ötesinde, Ocah'l.'nın yönetim

Silvan Devrimci Do­

kurulu üyesi olan Muhte­

rem Biçimli, aynı zamanda Silvan T.1.P.si ilçe

başkanıdır.

Buradan da açıkça anlaşılıyor ki ; adı geçen kuruluşlar ço­

ğu yerde içiçe ve birçok faaliyetlerde beraberdirler. Tetkik edilecek olursa, T.1.P. sinin yayın organlan

durumunda

bulunan ve o sıralarda çıkmakta olan ANT ve EMEK gi­ bi mecmualar ile Doğu Perinçek gurubunun idaresi altında

bulunan ve FKF ( Fikir Kulüpleri Federasyonu ) nin yayın organı durumunda olan TÜRK SOLU mecmualannın,

adı

geçen kuruluşlara geniş yer ayırdıkları görülür. Devrimci Doğu Kültür Ocakları'nın, adı verilen solcu kuruluş ilede yakın

100

DEV-GENÇ

alakası

olmuştur.


Başlangıçta Devrimci Doğu Kültür Ocakları Türkiye'de sol hareketin birer parçası olarak kabul edilmişler, bunun için kuruluş ve teşkilatlanma safhasında Dev-Genç'teu büyük yardım görmüşlerdir. Dolayısı ile müşterek faali­ yetlerçle de bulunmuşlardır. 1. Haziran. 1970 tarihinde Dev -Genç adına tertiplenmiş olan "Anayasaya Saygı" yürü­ yüşüne, Ankara ve İstanbul Devrimci Doğu Kültür Ocak­ lan'da katılmışlardı. Burada bir hususa değinelim ; yuka­ rıda isimlerini verdiğimiz, T.1.P.sine kayıtlı olup, aynı za­ manda Devrimci Doğu Kültür Ocakları üyesi olanların ya ­ nısıra, bazıları ise hem Devrimci Doğu Kültür Ocakları ü­ yesi ve hemde DEV-GENÇ adı verilen. teşkilatın üyesi olarak faaliyet gösteriyorlardı. Diğer yandan, bir kısmı ise aynı zamanda Sosyalist Gençlik Teşkilatı'nın mensubu olarak bulunuyorlardı. ( 1 ) Sosyalist çizgide bulunan bü� tün teşkilatların birçok defa biraraya geldiklerini ve ba birleşmeyi ise bu şekildeki iki taraflı üyeliklerin daha ko­ lay sağladığı görülür. Fakat burada önemli olan taraf, Devrimci Doğu Kültür Ocaklan'nın, sosyalist çizgide olan birçok teşekkülü gayet akıllı bir strateji ile kendi amaçla­ n doğrultusunda ve isteklerine uygun bir şekilde kullan­ malarıdır. Devrimci Doğu Kültür Ocakları faaliyetleri sırasında yurt dışında bulunan ve aynı amaca yönelik bazı teşki­ latlarla da sıkı irtibatlar kurmuşlardır. Ve çoğu defa, ·bu temaslar ile alınan talimatlar çerçevesinde · faaliyetleriıii oluşturmuşlardır. Hemen bütün bu tür irtibatları ve daha geniş teşkilatlanmaları, Ankara Devrimci Doğu Kültür O(1) - İbrahim Güç'ü, İhsan Ak�oy, Mehm et Demir, Ali Fuat Bucak, Cemal Beydoğan, Gülseren Mungan, Murtaza Bor ve Hasan Çolak. isimli kişiler hem Devrimci Doğu

Kültür

Ocağı ve hemde Dev-Genç üyesi olarak bulunu­

yorlar ve iki teşki'atta birden faaliyet gösteriyorlardı. Ayrıca : Fikret Şahin, Ahmet Aras, ihsan Aksoy, Kemal Aras, Mümtaz Kotan, Zeki Kaya, Nizamettin Barış, Ümit Fırat, Şekip Vermut ve İhsan Kıhç'ta

Sosyalist

Gençlik

Teşkilatı

Ocaklarında faaliyet gösteriyorlardı.

101

ile

birlikte Devrimci

Doğu

Kültür


cağı'nın organize ettiği, faaliyetlerinden anlaşılır. Avrupa teşkilatlan ile irtibatı Ankara Ocağı

sağlarken, Irak ve

Suriye'deki "Kürdistan Demokrat Partileri" ile münase­ betlerde, Silvan Devrimci Doğu Kültür Ocağı ön planda görülmüştür.

Ankal'a Devrimci Doğu Kültür Ocağı yolu ile yapılan Avrupa temaslannda karşımıza, daha evvelki senelerde Kürtçülük faaliyetleri içinde gördüğümüz bir isim çıkar. Böylece tekrar ortaya çıkan Cemal Alemdar, bilindiği gi­ bi 1963 yılında Kürtçülük faaliyetlerinden dolayı takibata

uğramıştı. Tutuklandığı sırada Mamak askeri ceia evinde yatmış ve bu hapisi sırasında Musa Anter ile birlikte ha pishanede "Kürtçe-Türkçe" birde sözlük hazırlamıştı. Bu sözlük daha sonra Musa Anter tarafından bastırılmış­ tır. Devrimci Doğu Kültür Ocaklan'nın kurulduğu sıra­

larda Cemal Alemdar İsviçre'de bulunuyor ve Kürt De­ mokrat Partisi'nin Avrupa temsilcisi olarak vazife görü­ yordu. A�ca, Avrupa Kürt Öğrenci Birliği'nin genel baş­ kanlığını da yürütüyordu. Cemal Alemdar, zaman zaman, başkam olduğu teşkilat adına basın toplantılan yaparak,

Türkiye'deki Kürtlerin durumu hakkında Avrupa basını­ na haberler veriyor ve Kürt meselesini Avrupa kamuoyun­ da canlı tutmaya gayret gösteriyordu. Mesela, bu faaliyet­ lerinden olmak üzere, Cemal Alemdar'ın 1970

senesinde

Stokholm'de tertiplemiş olduğu ve beş gün süren bir kon­ feransı burada belirtebiliriz. Toplantının gayesi ve hedef­ leri hakkında bilgi isteyen basın mensuplanna Cemal A­ ieıridar aynen şunları söylemişti :

'' ..Konferansta ; Türkiye'deki Kürt a.zmbğa. uygulan­

makta olan şiddet hareketlerini görüşeceğiz. Türkiye, Suriye ve İran, Kürtlere karşı �k olumsuz bir yol iz­ lemektedir. Fakat., adı geçen ülkelerin topra.kla.n ioe­

risinde muh�yet istiyonız .. " 102


Cemal Alemdar, başkanı bulunduğu teşkilat adına Türki­ ye'deki Devrimci Doğu Kültür Ocakları ilede irtibatlıydı. Kendisi tarafından Türkiye'ye yazılmış iki mektup vardı ki, faaliyet ve temaslar bahsinde önemlidir. 20.11.1969 tarihinde Ankara Devrimci Doğu Kültür Ocağındaki bir yetkiliye yazdığı mektubunda şöyle diyor­ du " .. kurtulu.5 mücadelemize ait raporunuzu aldım. Bu sıralarda sizin Türkiye'deıı ayrılmanız doğru değil­ dir. Sen ve arkadaşlann, hapsedilmek pahasına da ol­ sa, Türkiye'de kalmaruz elzemdir. Teşkila1m elinizde­ ki iki mühürü size kafidir. Ve ocaldaJ'lıı ve KOMALA -1 AZADE-t KVRDİSTAN TEŞKİLATININ son faaJiyetleri ve durumlan hakkında da bilgi verirsen �k makbule geçer.. " Mektupta bahsedilen mühtirün birisi, mektubun ya­ zıldığı yetkilinin evinde _emniyet kuvvetlerince yapılan a­ ramada ele geçirilmiştir. Bu mühürün üzerinde ; "İstan­ bul Kürt Talebeleri'' cümlesi ile bu cümlenin İngilizcesi ya­ zılı idi. Daha sonralan Ankara Devrimci Doğu Kültür Oca­ ğında yapılan bir aramada ise ikinci mühür bulunmuştur. Ankara'da bı...:lunan mühürün üzerinde ise "Ankara'daki Kürt Talebeler" cümlesi ile bunun İngilizcesi yazılıy­ dı. Cemal Alemdar'ın yukarıda bahsettiğimiz mektubun­ da dikkate değer talimatlar da vardır. Bu, talimatlar şöy­ le sıralanmaktaydı :

1

2

.

S

.

Kürt talebeler arasında yardımla�:ıyı sağlamak, Kürt Milli kültürünü geliştirip, Kürt milli davaama faydalı olmak için !;ahşmak, Kürt milletinin kültürünü, tarihini, vatanım, Kiirdis­ t.am ve milli davasını bütün dünya milletlerine du­ yurmak. 103


4 .

Kürt talebeleri ve dünya

talebeleri arasındaki bağı

kuvvetlendirmek. Dünyada talebe olan. ve

olmayan

ve r..rafannd.ı. müşterek bağlantı kurulabilecek organbasyonla işbirliği yapmak.

5 .

Kürt milletinin mücadelesine iştirak etmek,

her

emper­

ya.lizm, gericilik, diktatörlük aleyhine çarpışan

her

ınilleti desteklemek. Hürriyet, demokrasi ve beynen­ milel sulh için mücadele etmek. Devrimci Doğu Kültür Ocakları'nın faaliyetleri gözö­ nüne alınırsa, hemen hemen yukarıdaki mektubun tali­

matlarına uygun çabalar içerisinde bulundukları rahatlık­

la görülür.

Cemal Alemdar, · 30.7.1970 tarihli ayn bir mektubunu

yine Devrimci Doğu Kültür Ocakları'nın bir yetkilisine ya­ zıyor ve Eric Yv� Thoroval isimli bir yabancı gazeteci ile

yolluyordu. Bu mektubun önemi ; o sıralarda faaliyetleri­ nin doruğunda bulunan Devrimci Doğu Kültür Ocakları' mn dış ilişkileri ve Marksist-Leninist uygulamaları yönün­

dendir. Mektup muhteviyatından şu sözler konumuz içinde

önem arzeder :

" Kürdistan'da yaptığınız mektubunuzu ve raporunuzu

çalışmaları

�ıklayan

komitemizde inceledik.

Gerekli rotii�eri yaptıktan sonra 30.7.1970 tarihinde Moskovıı'daki dostlarunıza gönderdik. Bugün yetki­ lilerden aldığımız talimatı size bu mektubu getiren ve evvelce bahsettiğimiz gazeteci arkadaşlllllz Yves

Erle Thoroval ile gönderiyorum. Kendisine her ba.klm­ dan güvenebilirsiniz. Kendisinin oradan olumlu hatı­ ralar ile aynlmasında fayda vardır. Özellikle taliınaı­ tın şu maddelerine cevap bekliyoruz ve bunlan Thoroval ile gönderin . . . ''

dedikten sonra, devamla, cevap istediği hususlardaki so­ rularını şu şekilde sıralıyordu :

104


Türkiye'deki çılnş süresini tamamlııma yönünden son

1

çalışmaJarınız nelerdir ? Nasli olacaktır ?

Milli Demokratik Devrim­ ciler hariç - ilişkilerinizin geliştirilmesi ve güç bir­ liği konıusunda pl8.nlarımz nelerdir? Bu hususta T.Z.

2

Türkiye İşçi Partisi ile

-

E.'nin fikirlerine dikkat ediniz ve uyunuz.

3 .

Devrimci Doğu Kültür Ocakları içinde Milli Demok­

ratik Devrimcileri tasfiye için ne gibi ça)ışmala.nmz vardır ?

4

.

Sosyalist

Devrimci örgütler ile işbirliğiniz

emniyet

vericidir. Fakat yeterli deyildir. Bu açıdan, geliştir­ mek için yeni düşünceleriniz varmıdır? Nel�r ?

5 .

Sendika örgütleri ile işbirliğini geliştirmeli ve öml­ likle· doğudalti. Nato veya yabancı yatırımla.rla. ilgili işyerlerindeki Kürt kardeşlerimizin sendika yönetim­ lerini ele geçinnek gayretlerinizi artırmaJıısınız.

Bu

konudaki planlarınızı bekliyoruz.

6

.

Filistin Ha!k Kurtuluş Cephesine kursa

gönderilen arkadaşlarımız döndülermi ? Bu arkadaşların bir

plAn hazırlamış olınaJan gerekiyordu. Ama

elioüz.e

değmedi. Bu hususta. bizi aydınlatınız. 7

.

Almanyadaki A.T.'l'.F.'deıı gönderilen yayınlann o­ radaki etki derecesi nasıldır ?

8 .

Kürt halkını bilinçlendinnek için yapmayı öngördü­ ğünüz seminerlere bu dönemde de önem vereceğinizi ümit ederiz.

9

Kerkük'ün Barzani yönetiminde olması bizim için ö­ nemlidir. · Oradaki Tiirkmen topluluğun Ekim 1970'de yapılacak referandumda Banani lehine oy Imllenma­ sı için giriştiğiniz propa.ganda faaliyeti çok beğenildi. Buna hız veriniz .. " diyor ve daha sonra : .

105


'' ..İsveç Kürt Komitesinden, Devrimci Doğu Kültür Ocağındaki yönetici ,.e üye arkada.,ıarunıza. ve Kürt ulusunun kurtuluş savaşma kendini adayan tüm Kürt ka.rdeşleriıni.ze mutlu yannlar dileriz .•" şeklindeki sözleri ile mektubunu bitiriyordu. Bu mektup bize, Türkiye'deki Kürtçülük hareketleri­ nin Moskova'ya varıncaya kadar, nereler ile irtibatlar sağ­ ladığım ve bu hareketlerin içinde bulunanların ·dış müna­ sebetlerinin ne derecede olduğunu açıkça belirtmektedir. Aynca Türkiye'deki Kürtçülük hareketini yönetenlerin bir yerde, dünya Kürtlüğünü alakadar eden konular ile de ya­

kından ilgilendiklerini ve mücadelelerini çok defa bu şekil­ de merkezleştirdiklerini yine bu mektuptan öğreniyoıuz. Orta Doğu ve Kerkük üzerine düşünülen planların nereler­ den yapıldığım da burada beraberce görmüş olduk. Mektupta sorulan sorulardan, üçüncü ve

dokuzuncu

maddeler oldukça ilginçtir. Üçüncü maddeye göre ; arala­ rında Milli Demokratik Devrimci'ler varsa, sol çizgide ol­ dukları halde, derhal t�fiye edilmelen

önerilmektedir.

-Burada adı verilen Milli Demokratik Devrimciler kimler­ dir ve bunlar ne istemektedirler? Türk Sol'u içerisinde yer bulmuş birtakım gurupların, strateji tayininde çoğu kez anlaşamadıkları ve bunun so­ nucunda kendilerince ayrı ayn yollar takip

ettikleri gö­

rülür. Bu anlaşmazlıklar içinde ortaya çıkan bir burada Cemal

Alemdar'ın

grupta,

mektubundan

öğrendiğimiz

Milli Demokratik Devrimcilerdir. Bunların

görüşlerinin

ilk şekillerini Mihri Belli ortaya koymuştur diyebiliriz.

Da.­

ha sonralan, Doğan Avcıoğlu dahi zaman zaman Milli De­ mokratik Devrimcileri tastik eder görünür. Çok evvel ;

seneler

1966 yılında Yön Mecmuasında yazmış olduğu bir

yazıda, sosyalist harekette işçi sfnıfımn öncülüğünü kabul.

106


etmenin şart olmadığını savunarak, "Oysa ki, i� sınıfı da, o sınıfın öncülüğüde tarihsel bir kategoridir .. " demek­ te idi. Sonraki yıllarda da buna benzer fikirler ileri süre­ rek, Doğan Avcıoğlu nisbeten Milli Demokratik Devrimci­ lere yaklaşım sağlıyordu. Avcıoğlu'na göre ; şartlann o­ luşmadığı bir yerde istense de istenmese de, sosyalist mü­ cadelede gerekli kadroyu aydınlar oluşturacaktır. Bu du­ rumda, sosyalist harekete yardımcı her kuvvete yardımcı olunmalıdır. Türkiye gibi bir memlekette ise, sivil-asker karışımı bir grubun özlenen sosyalist hareketi sürdürme­ sini desteklemek en uygun ve tabii bir harekettir. Kesin olarak sosyalist hareketi (devrimi) , işçi tabakasına bağlı olarak düşünmek hatalı ve yanlıştır. Bu düşünce, sos­ yalist güçleri parçalayabilecektir ve T.!.P. si bu yüzden parçalayıcılıktan öteye birşey yapmamaktadır. . . . işte, temel esaslan bu şekilde belirlenebilecek bir sos­ yalist düşünce etrafında oluşan guruba Milli Demokratik Devrimci'ler adı veriliyordu. Adı geçen gurubun görilşlerlni bir yazısında kaleme alan Şahin Alpay bu hususta şunla­ rı söylemekteydi : " .. İ�i sınıfının, anti-emperyalist mücadelede öncülü· ğün şartlarm.-ı haiz olmadı� a.58D18da, a.ınti.-emper­ yaJist mücadelede küçük burjuva aydınları önemli bir rol oynayabilirler . . . " Yine, Milli Demokratik Devrimci'lerin görüşlerini ak­ settiren Türk Solu Mecmuasına bir bakacak olursak, 11 Mart 1969 tarihli sayısında ö. Mert imzası ile yayımlanan bir yazıda bu grubun görüşlerini açıkca bulabiliriz. Bu ya· 1..ının bir yerinde ; Tüın devrimciler, proleterya ve köylünün yararı­ na olan her devrimci eyleme katıımalıı ve nihai amac.ı

"•.•

sosyalist devrim olan sosyalist devrim çizgisinde mtlm­ kün olduğu kadar ileriye götüriilmeılid.ir Milli Demok107


ratik Devrime burjuva l<ökenli diye katılmayan bir devrimci olum.az. Varsa, kendilerine güvenemeyen, kendi devrimciliklerindeıı kuşkulanan iıısaıılardır. Ve en aşın bir geric i ile aynı paralele düşmelrtedirler. .'' şeklindeki sözleri görmekteyiz. Özellikle, T.1.P. sinin gö­ rüşlerine karşı çıkan Milli Demokratik Devrimci'ler, bur­ juva kökenli. asker kaynaklı, aydın, köylü ve işçi, tilin em­ peryalizme karşı mücadele verenleri biraraya toplamaya çalışan bir gurup olarak görülmektedir. Ve böylece bir güç ve cephe birliğinin sosyalizmin geleceği için şart olduğu­ nu savunuyorlardı. Nitekim ; kendi yayın organlan olan TÜRK SOLU mecmuasının 14.Ç)cak. 1969 tarihli 61.ci sa­ yısında, Mucip Ataklı imzası ile neşredilen bir yazı ile böy­ le bir davetin açıkça yapıldığını görmekteyiz. Bu şekilde ; "Güç Birliğine Davet Ediyorum" başlıklı makale ile mese­ le kamuoyuna aktarılıyordu. Yapılan bu güç birliği çağrısında kısa zaman içinde otuza yakın sol görüşlü teşkilat olumlu cevap vermişti. Bu teşkilatlann temsilcileri 2.Şubat.1969 Pazar günü Türki­ ye Milli Gençlik Teşkilatı'nın merkezinde toplanarak, _"An­ ti-emperyalist Mücadele de Güç Birliği" yapmaya karar vermişler ve bunu da bir bildiri ile umuma açıklamışlardı. Güç Birliği yapmaya karar veren ve bunu bildiri ile duyu­ ranlar içinde Devrimci Doğu Kültür Ocaklan'na mensup kişiler de bulunuyordu ki, enteresan olan yanda burasıdır. Mesela ; adı geçen bildiriyi, Dil-Tarih ve Coğrafya Fakül­ tesi Öğrenci Derneği adına imzalayan ve o sıralarda der­ nek başkanlığını yürüten Nezir Şemmikanlı'yı biz, Devrim­ ci Doğu Kültür Ocaklan bahsinden gayet iyi hatırlamak­ tayız. Yine, dikkat edilecek olursa, bu bildiriye imza ko­ yan teşekküller içinde Milli Demokratik Devrim görüşünil benimseyen F.K.F'ye bağlı örgütler oldukça fazla yer tu­ tarlar. Fakat yeri gelmişken belirtelim ki ; F.K.F., daha 108


başlangıçtan beri Devrimci Doğu Kültür Ocak.lan tara­ fından benimsenmemiştir. Gerçi, çok defa müşterek faali­ yetler içerisinde görünürlerse de, bu. münasebet belli sı­ nırlardan öteye gidemez. Türkiye'de sol hareketin içinde kendine bir yer yap­ maya başlayan ve . zamanla hayli güçlenen F.K.F. teşki­ latına karşı, Devrimci Doğu Kültür Ocaklarından gelen Hatta biJ; uzak durma gayreti �erzaman görülmüştür. çoğu yerde Devrimci Doğu Kültür Ocakları adı geçen ku­ ruluşu rakip dahi telakki etmişlerdir. Nihayet, 2.Mayıs. 1969 Cuma günü İstanbul F.K.F. Sekreterliğinde yapılan bir toplantı, Devrimci Doğu Kültür Ocaklan'na mensup gençler tarafından basılarak hadise yaratılmıştır. Bu a­ rada, Devrimci Doğu Kültür Ocaklan'nın paralelinde bu­

lunan T.1.P. sinin de, Milli Demokratik Devrimci'leri kar­ şı

grup

olarak

düşünmeye

başladıklarını

görmekte­

yiz. Yukarılarda )kuduğumuz �emal Alemdar'a ait mek­ tupta ise bu durumu a�ık bir şek�lde tesbit etmiştik. Başlangi�ta Milli Demokratik Devrimi benimser gö­ !'ünen F.K.F. te�kilatı, kısa zaman sonra el değiştirmiş ve Devrimci Doğu Kültür Ocakları ile aynı görüşe sahip ki­ şilerin murakabesi altına girmiştir. Nihayet, genel baş­ kan Zülküf Şahin zamanında

yayınlanan bir bildiri ile,

F.K.F.'nin, Dev-Güç adı verilen ve biryerde Milli De­ mokratik Devrimcilerin kontrolünde bulunan örgütten ay­ rıldığı açıklanıyordu. (1) Zülküf Şahin'i biz, daha sonra­ lan sıkıyönetim komutanlığınca, Kürtçülük propaganda(1)

-

1 Nisan 1968 tarihinde; Senatör Kadri lfoplan'ın başkanlığmda, T.M.T.F. - F.K.F. - DISK - TÔDMl� - 27 M ay ı s Mi'li Devrim Derneği - TMGT - TÖS - A. Ü. Talebe b[rliı(i - Basın Sendikası - Fen. Öğr. Der. - ODTÜ Fikir Klübü - SBF Öğrenci Derneği - Erk. Tek. Öğr. Der. - A. Yük. Ok. Tal. Der. - TDB - Mülkiyeliler Birliği - Tıp Fak. Talebe Bir1iği - H.Ü. Öf(rcnci Derneği tarafınrlan oluşturulan örgüte DEV-GÜÇ ad ı Ycrilmişti.

109


sı yaptıkları için haklarında soruşturma yapılan kişiler arasında göreceğiz. 12 Mart muhtırasının ardından, 26.Nisan, 1971 tari· hinde Türkiye'nin 11 vilayetinde sıkıyönetim ilan edilmiş ve 28.Nis�n tarihinde ise uyr,ulamaya geçilmişti. Sıkıyil­ netim Komutanlıklannca zararlı faaliyetleri görülen ce­ miyet ve dernekler ile birlikte Devrimci Doğu Kültür 0c�klan' da kapatılmıştı. Bu teşkilatların kapablınasmdan evvel ve kapatıldıktan sonra faaliyet gösterdikleri maha\ · !erde yapılan aramalarda ele geçirilen bazı belgeler, adı geçen '.rnruluşlamı Türkiye' deki Kü-·tçülük faaliyetleri için­ deki yerini tayin eder. Kapatılması.ııdan bir sene kadar evvel , 1 3.10.1970 ta­ rihinde, Ankara Devrimci Doğu Kültür Ocağı'nın Ziya Gökalp Caddesindeki merkezinde, yetkililerce yapılan ara­ mada ele geçirilen dökümanlar oldukça önemlidir. Bu teş­ kilatın faaliyetleri bakımından değerlendirilmesinin daha kolay yapılabilmesi için, ele geçirilen dökümanlardan bir­ kaç tanes:.ııi şu şekilde gösterebiliriz :

1

2

3 (!)

Üzerinde, ''Ankara'daki Kürt Talebeler" Türkçe yazısı ile bu sözlerin İngilizcesini ihtiva eden ve St.ok­ holm'de imal edildiği anlaşılan miihür,

.

Vrerinde, "Ankara Devrimei Doğu Kültür Ocağı" ya­ ZISI ile birlikte; Deniz, Dağ ve Güneş resimlerini ih­ tiva. eden ve ''Kürt Rozet ve Bayrağı" ibaresi taşı­ yan bir Kürt ı.yrağı, (1)

.

Cemal Alemdar ta.rafından yazılan ve demek üye-

.

-

Ankara Devrimci

ve Güneş " rümuzları

Kürt

bayrağının

İ>oılu

Kültür Ocağın'da yapılan aramada , "Dağ, Dcıniz

bulunan bir bayrak

kabulcdiliş

tarihi

194-1

bulunmuştu. Ciddi olarak ilk

yılıdır.

KOMEL

Teşkilatı 'nın

defa öncülü

ğünde, Irak'ta müttefiklerin işbirliği ile hazırlanan bu bayrak üç şeritten mey­ dana geliyordu. En üstte kırmızı renk, ortada beyaz renk ve cıı

altta i:;e ye

şil renk yer alıyordu. Ayrıca yine baYTak üzerinde, Kürt ulusunun sembolü ola· rak ortada bir güneş, iki yıınında birer başak. arkalarında da bir dağ ,.e kalem resmi bulunuyordu . . .

1 10

bir


lerinden birisine gönderilen, yukanda sözünü etuği­ ıniz meıctup . .

Bunların yanısıra, İstanbul Devrimci Doğu Kültür Ocağında ve Diyarbakır başta . olmak üzere diğer Ocak­ lar' da yapılan aramalarda yine birçok belgeler ele geçiril­ miştir ki, bu belgeler adı geçen teşkilatların Kürtçülük ha­ reketleri içindeki yerini açıkça 't.>elli eder. Mesela, İstan­ bul' da yapılan aramada dernek merkezinde bulunan "Kürt Gençlerine Hitabe" başlıklı teksirler ile "Türkiye'de Kürt IBus Hareketi" isimli 55 sayfalık hazırlanmış teksir ve Di­ yarbakır Devrimci Doğu Kültür Ocağında yapılan arama­ da bulunan Kürdistan Demokrat Partisine ait olan tüzük burada verilebilicek en güzel örneklerdir. Şurada kısaca gördüğümüz teşkilatlar arası münase­ betler ve bu münasebetler içinde Devrimci Doğu Kültür Ocaklan'nın yeri, Türkiye'deki Kürt Hareketı'nin bir bö­ lümünü oluşturmaktadır.

111


KÜRT HAREKE'l'İ İÇERİSİNDE SAİD-1 NURSI (Kt'rRDI) Türkiye'deki Kürt hareketi içerisinde ayn bir yeri olan Said-i Nursi (Said-i Kürdi ) ,

1950 sonrası hükümAi­

nin ilgisini üzerine toplayan bir kişi olarak görülür. Yen i iktidar, toplum içerisindeki bütün çevrelere hoş görünme gayretleri ile işe başlayınca, toplumun büyük bir kesimi­ ne dini yönden hakim olan Said-i Nursi için ayrı bir hava yaratılmış ve hatta ona bazı imkanlar da sağlanmıştı. Geç­ mişi oldukça karanlık, ne yaptığını çok defa kendi de bil­ meyen (tabii Kürtçülük hariç) ve Osmanlı Devletinin ı;nrı zamanla.ılmdanı

beri birçok olaylarin içinde

gonınen

Said-i Küreli işte bu yeni iktidarın sempatisine ve övgü­ süne mazhar olmuştu. Said-i Kürdi'nin çabalan, Türkiye' deki Kürt hareketinin bir yönünü izah bakımından olduk­ ça mühimdir. Şöyleki ; Türkiye' deki Kürtlerin ve Kürtçi.l­ lerin bir bölümü

Marksist-Leninist

çizgide faaliyetlerini

sürdürürken, diğer bölümü ise nurculuk faaliyetleri içeri­ sinde bu fikri yürütmüşlerdir. Taban tabana zıt iki görüşü savunan her iki kesim , Kürtçülük mevzuunda pek birleşebilmektedirler. Nurcu

Said-i

güzel

Küreli'nin geçmişine

bir göz atacak olursak, Kürtçülük davası içinde ne derece­ de bir gayret sarfetmiş bulunduğunu rahatlıkla görebiliriz. Bu kişi ; kötü bir lisan ve anlaşılmaz cümleler ile kaleme aldığı birtakım risaleler ile müridlerine seslenirken, aşırı derecede ve bilinçli bir şekilde Kürtçülük propogandası da yapmıştır. Soyadı kanunundan evvel "Küreli" lakabını kul­ lanan Şeyh Said, kanunun çıkışından sonra doğduğu yer olan Bitlis'in Nurs köyüne izafeten "Nursi" soyadım

al­

mıştır. Birçok karanlık işlerin önemli siması olarak görü­ len bu kişi, butür faaliyetlerine Meşrutiyet öncesi Bitlis civannda başlamış, daha sonralan İstanbul'a gelerek "İt-

112


tihad-ı Muhammedi" adındaki cemiyetin kurucuları

ara­

sında yer almıştır.

31

Mart öncesi Derviş Vahdeti ile çok iyi ilişkileri olan

Said-i Kürdi, Volkan Gazetesinde de yazılar yazmış ve

31

Mart vakasmın yaratıcılarından birisi olmuştur. O sıralar­

da

Said-i Kürdi'nin, "Kürt Teali Cemiyeti" nede girdiğini

ve bu cemiyetin arzusu ile İstanbul sokaklarında

mahalli .

Kürt kıyafeti ile dolaştığını da biliyoruz. Hatta bir gün, Cuma selamlığında padişaha giderek, Kürtçe tedrisat ya­ pacak mekteplerin açılması için kendi imzası ile bir dilek­ çe vermiştir. Bunun üzerine, padişah tarafından bir müd­ det akıl hastahanesinde tutulmuş ve daha sonra affedile­ rek oradan çıkmıştır. Bu davranışında olduğu gibi, birçok risale ve kitap­ fannda da aşın bir Kürt ırkçılığı yapan Said-i Kürdinin,

1327 ( 1911 ) ". . .

yılında yayınlamış olduğu bir kitabında ;

Uyan ey Selalu:.ddini

Eyyubinin tormılan

Kürt­

ler.. " şeklindeki. sözleri, kendisinin nasıl bir Kürt ırkçısı olduğu­ ortaya

koymaktadır. Said-i Kürdi, hemen her

vesile ile

Kürt ırkcısı olduğunu ortaya koymuş ve bunu açıkca propo­ ganda etmiştir.

Birçok risalelerinde ;

" .. Ey

Türkler,

ve

Kürtler ve Nurcuhı.r" şeklinde hitap ederek, bilinçli bir şek­ Kürt ayı nını cihetine gitmiştir. Aynca onun. " Emin olunuz ld biz Kürtler başkalanna. benzemeyiz" şeklindeki linde

.•

sözleride bu konu için örnektir. Daha böyle misalleri çoga­

" .. benim gibi usül ile Tiirk{!e Ki.met tek­ lif ediyorsunuz. Benim gibi başka milletten olanlara teklif latabiliriz. Çeşitli yerlerde yazılmış olan ;

Şa.fi.Wmedıep adambra, hangi

etmek hangi usuldendir ? .. " sözleri ile

"

. . . eğer milyonlar

ile efradı bulıınan ve binler seneden beri milliyetini ve li­ sanım wıutma.yan ve

kiden beri cihad

Türklerin hakiki bir vatandaşı ve

arka.da.�ı

es­

018!1 Kürtlerin milliyetini kaldı113


belki 118U1-u vahşiyane olur, yoksa. sırf keyfidir. Eşhasın keyfine t.&­ ba.iyat edilmez ve etmeyiz " şeklindeki cUmleleri, Said-i Kürdi (Nursi) nin fevkalade bir Kürt ırkcısı ve propogan­ np, onlann dilini onlara. unutturduktan

sonra,

. . .

dacısı olduğunu gösterir. Devrin iktidarından özel bir ilgi gören ve

hattA 1957

yıllarında Ankara Üniversitesin'de konferanslar dahi ve­ ren Said-i Kürdi'nin geçmişi de oldukça karanlıktır ve karışıktır. 1917 Rus ihtilali öncesinde Rusya'ya gitmiş ve uzun seneler orada kaldıktan sonra tekrar lstanbul'a dön­ müştür. Anadolu'ya döndükten sonra kendisini

"Bediilzza­

man" olara k tanıtıp "Nur" tarikatını kuran Said-i Kürdi, birara Suriye'ye geçmiş ve orada İngilizlerin çabası sonun­ da Ermeniler ile müşterek bir cemiyet de kurmuştur. Bu cemiyetin reisliğini Çıbranlı aşiretinden Sadi Talan, ikinci başkanlığını ise Said-i Kürdi yapmışlardır. Nurculuk faa­ liyetlerinin ardında butür çabalarının bulunması

Said-i

Kürdi'yi daha renkli bir sima haline getirmektedir. Bu ki­ şinin, Ankara Üniversitesin de konferanslar verdiği 1957 senesinin akabinde, Kürtlerin Türkiye'de ilk kez siyasi bir parti halinde teşkilatlanmalanna şahit olmaktayız. "Kürt istiklal Partisi" adı altında illegal olarak Kürtlerin parti­

leşme gayretleri 1_958 yıllanna rastlar. Aynı yıllar ; daha evvelki bahislerde gördüğümüz gibi, Üniversitede tahsil­ de bulunan yabancı talebelerin ve aynı zamanda diğer ma­ halli Jerneklerin bu amaca yönelik çabalara hız verdikleri '

günlerdir.

J l4


KVRT HAREKETİ İÇERİSİNDE RUSYA Rusya'nın, Osmanlı tebaasından olan Kürt'ler ile ya­

kın irtibat kurup onların isteklerine uygun çabalar gös­ termes1, hemen hemen 1805 yıllanna kadar iner. Özel şe­ kilde yetiştirilmiş bu konudaki ajanlarını, Osmanlı

Dev­

leti ve İran'a gönderen Çarlık Rusyası, bunlar vasıtası ile bulunduklan yerlerde bir Kürt meselesi yaratma çaba­ sı içerisinde görülür.

1804 yılında ortaya çıkan Rus-İran

savaşı sırasında Erivan'ı kuşatan Rus kuvvetleri komuta­ nının ; burada bulunan ve İran kuvvetleri ile birlikte ken­ dilerine karşı savaşan Kürt liderlerinin Hüseyin Ağa ile gizlice temas kurarak birçok vaadlerde bulunduğuna şa­ hit olmaktayız. Daha sonraki yıllarda ise, bu defa Ana­ dolu'da yerleşik bulunan Kürtler ile temaslar sağlayıp, propogandaları altına alma gayretleri içerisinde sık görülürler.

1828/1829, 1853/1858,

1877 /1878

sık

Osmanlı­

Rus savaşlannda, Rus'lar Kürt beylerinden oldukça isti­ fade etmişler ve istekleri yönünde birçoklarını rahatlık­ la kullanmışlardır. Rus'lann butürlü

yapmış

oldukları

propogandalann en güzel misalini ve neticelerini

1829

savaşında

görürüz.

Bu

çabalar

1828./

sonunda;

O

zamana kadar Osmanlı kuvvetlerinin yanında savaşa gi­ den : Botan, Revanduz, Badinan, ve Hakkari Kürt beylik­ lerinin bu defa savaşa gitmedikleri görülmüştür.

Bu sıra­

larda Rus Generallerinden Korganof'un Erzurum'a saldı­ rıya geçmeden bir müddet evvel, Zeylani a§iret reisi Sü­ leyman Ağa ve Sepki aşiretinin reisi Süleyman Ağa ·

görüştüğü bilinmektedir.

ile

Bu görüşmelerde, onlara verilen Kürt

bfrçok menfaatin yanı sıra, kendilerine yardımcı olan

beylerine Beyazıt ve Erivan'da paşalıklar verileceği ve ay­ nca Çar Nikola tarafından aşiret reislerine yüzbin ruble dağıtılacağını bildirmişti.

115

albıı


Rusya Kürtlere yaııa.şınak için, bu konuda uzmanlaş­ mış olan ajanlannı Kürtler ile meskun olan bölgelere bir görevli şeklinde yolluyor ve böylece propagandayı yürüt­ meye çalışıyordu. Bu ajanlar, bir bilim adamı pozisyonun­ da olabildiği gibi, belli merkezlere yollanan konsolos statüsündeki kişiler olarak ta göriilüyorlardı. Meseli., Kürt meselesi ile yalandan ilgilenen Yakimaniski Diyarbakır, Bonafiyd ise Tebriz'de konsolos olarak vazife görmektey• diler. Bunlar, bulunduklan bölgelerdeki birçik Kiliıt köylerini gezerek sosyal durumlan hakkında araştırma yapan görünürken, aslında Kürtleri bilinçlendirme ve mer­ kezi idareye karşı teşkilatlandırma gayretleri içerisindey­ diler. 1853 Kınm Savaşı sonrası ortaya atılan "Şark Me­ selesi", Rusya'nın Osmanlı Devleti üzerine te7.giJılamı§ olduğu kötü bir oyundan başka bir şey deyildi. Nitekim, bugüne kadar, önce Ernıeni'ler ve daha sonra Kürt'ler, diğer emperyalist devletlerin olduğu gibi, Rus çıkarlan­ nın da birer figüranı durumuna girmişlerdir. Kının Savaşı sonrası Anadolu'daki Kürtleri kendi he­ ısaplanna. kazanma çabası içine giren Rusya'nın, bu.raya gönderdiği ajanlardan binbaşı Loris Malakof'un bu işte pek ziyade gayretleri olmuştur. Hatta, bu kişinin çalışma­ lan sonucu, bazı Kürt toplulukları Kının Savqı içerisin­ de Osmanlı'lara karşı dahi savaşmışlardır. Bu cümleden olmak üzere ; savaş içerisinde iki Kürt alayıda Rus'lar ta­ rafından oluşturulmuş ve Osmanlılara karşı kullanılını.ş­ tı. Yine Rusya'nın tahrik ve teşvikleri ile teşkilatlanan Doğu'daki Kürt beylerinden Ahmet Ağa ve Cafer Ağa, ba taraflarda da Osmanlılara karşı savaşmışlardı. 1855 yıllarında Kars civanna gelerek buradaki Kürt aşiret b&t­ kanlan ile irtibat kuran Rus binbaşısı Lorla Malakof ve general Babatov'un, kendilerine yardım ettikleri taktirde

1 16


Osmanlı Devleti içindeki statülerinin aynen tanınacağı ve aynca külliyetli miktarda maddi yardım da yapılacağını vaadettiklerini bilmekteyiz. 1856 yıllannda Erzuru.m'da başkonsolos olarak

bu­

lwıa.n Rus Aleksandr Jaba, aynca özel bir görev yükleni­ yordu. Bu kişi, Petersburg 1llmler Akademisinden talimata uygun olarak çalışıyor ve şehire konuk

aldığı olarak

gelen Zaza ve KUrmanç dill eri ile konuşan kişilerden ke­ limeler derleyip biraraya getiriyordu. Nitekim, bu çalış­ malanm daha sonra Kürtçe Sözlük hazırlayarak ortaya koymuştu. Bir Kürt dilinin varlığı ve buna bağlı olarak ayn bir Kürt urugunun mevcudiyetini isbat için çalışan Rusya'mn, butUr çabalan defalarca görülmüştür. Rusya, bu iş için Petersburg İlimler Akademisi'ni

vazifelendir­

mişti. Kürt meselesine bilhassa yönelen Petersburg

rum.

ler Akademisi, 1860 - 1862 yıllannda, ilk Kürt tarihi

sayı­

labilecek "Şerefname"nin Farsça aslını yayınlamıştı. Da­ ha sonralan ise ( 1868_-1875 yıllannda) , yine aynı kitaba büyük ilaveler yaparak ve pek büyük değiştirmeler ile bu­ defa Fransızca olarak ve dört cilt halinde yayınlıyordu. Rus konsoloslanmn ve diğer yetiştirilmiş ajanlann, Osmanlı unsurlanndan olan Kürtler ile yakınlık arama­ lan ve bölücü propogandaları zaman zaman önemli olay­ lann doğuşuna sebep olmuştur. Buna göre bir yerde, Kürt­

ler Ruslann istedikleri

yola kanalize olmuşlardır. Kınm. Sa­

vaşı sonrası ortaya çıkan "Şir Yezdan" olayı, mühim bir

hareket olarak görtilür. Doğrudan doğruya Ruslann teş­ vik ve tahrikleri sonucu ortaya çıkmış bir olaydır. Bedir­ han ailesinden olan ve Rusların yard.ıınlan ile teşkilatla­ nan Yezdan Şir, ilk defa Hakkari çevresinde harekete baş­ lamış ve bu hareketi, az sonra müstakil bir KUrd.istan fikrinin tezahürü olarak göstermeye gayret etmiştir.

Bi­

lindiği gibi, bu tarihlerden çok önceleri yine Bedirhan aile-

111


sinin butür istekler ile isyanları olmuş ve birbirini �p etmiştir. Şir Yezdan olayının ortaya çıktığı sıralarda Oa.� manlı Devleti Kırım Savaşı ile meşgul olduğundan, isyan ile yakından ilgilenmemiş ve bunun sonundadır ki, adı geçen hareket hayli büyümüştur. Özellikle Kının Sava­ şı sırasında böyle bir hareketi Osmanlı Devleti'nin başına . sarmak, Rusya'nın politikası için pek güzel bir hareket� tir. Kısa zamanda gelişen Şir Yezdan isyanı, Van, Bitlis; Musul ve Siirt civarlarını tutmuş, buraları eline geçireti Yezdan, emri altındaki Kürt birliklerini altmışbin . civan� na çıkarmıştı. Bu büyük Kürt isyanı ancak çok sonralan Osmanlı Devleti tarafından önlenebilmiştir. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonrası yine Bedir�an oğullarının idare ettiği ve birbirini · takip eden Kürt isyan� larınİ görüyoruz ki, bunların çoğunda direkt veya in.direkt Rusya'nın parmağı vardır. Hemen belirtelim ; dünya Küı:t hareketi içerisinde pek çok defa Bedirhan ailesinin fertle­ rini göreceğiz. Bu ailenin fertleri, birinci dünya sayaşı sırasında oluşturulan ve yine dış merkezler tarafından idare edilen Kürt hareketinin önde gelen simalarıdır. Kürt me­ selesini siyasi platforma getirip, milletlerarası olay yap­ maya çalışan ve bunun için Beyrut, Şam ve Paris gibi merkezlerde teşkilatları bulunan Hoybon cemiyetinin ku­ ruluşunda, Bedirhanlılardan Celadet ve Kamuran Beyler de vardır. Rusya'nın tahrikleri ve planları ile ortaya çıka.n ve ilk defa 1880 yılı civarında kıpırdanmalarla başlayan, Şeyh Ubeydullah hareketinde gördüğümüz, yine aynı aileden olan Şeyh Abdulkadir daha sonraları İstanbul'.da kurulan (1908'de) ve Kürt meselesini siyasi alana intikal ettir­ meyi gaye edinen cemiyetin kurucuları arasında yer al-. mıştı. Yani, bir defa daha tekrar 'etmek gerekir ki, .()s" manlı Devleti'nin son zamanlarda görülen hemen bütün ·

118


Kürt hareketlerinin içerisinde Bedirhan oğullan önemli rol oynamışlardır. önceleri Ermeni meselesini yaratarak Osmanlı Dev­ leti'nin içişlerine karışmaya başlayan Rusya, daha sonra­ lan buna bir de Kürt meselesini eklemiştir. Ve, çok defa Orta-Doğu politikasına bu açıdan bakmaya başlamıştır. Anadolu'da Ermeni'lere dağıtılmak için gönderilen silah­ ların birçoğu bu arada Kürtlere de intikal ettirilmiştir. Bu silah dağıtımında· ise, Rus'lann belli bölgelere vazifeli olarak göndermiş oldukları konsoloslar vazifelendirilmiş­ lerdi. 1906 yıllan sonrası butür çalışmalara daha çok hız veren Rusya, özellikle Barzani'ler ile irtibat kurmuştur. Nitekim çok geçmeden, bu yoldan silahlanan Barzani'lerin uzun süren bir isyana. başladıklarını görüyoruz. 1908 yılın­ da böylece isyana yönelen Barzan Şeyhi Abdüsselim, niha­ yet 1914 yılında, hareketin bastınlışından sonra Musul'da idam edilmiştir. Birinci Büyük Harb öncesi Rusların organize ettik­ leri bir harekete yine tanık olmaktayız. Rusya tarafından silahbmdınlan ve teşvik edilen Bitlis civarındaki Kürt top­ luluklan 1913 yılında büyük bir harekete başlamışlardı. An­ cak, Osmanlı Devleti'nin zamanında aldığı tedbirler ile is­ yan büyümeden bastınlmış, hareketin lideri ise canını Rus konsolosluğuna sığınarak kurtarmıştı. Rusya'nın Kürt hareketi içindeki yerini enteresan bir olay pek güzel kanıtlar. İttihat ve Terakki Partisi'nin başa geçişinden sonra, Abdülharnid'in paşalık verdiği Kürt beylerinden birinin oğlu idama mahküm edilmiş, la­ kin yakalanamamıştı, Abdürrezzak adındaki bu Kürt oğ­ lunu biz, Rusya'mn emrine girerek Anadolu'daki Kürtler arasında teşkilat yapmaya çalışırken görürüz. Rusya'mn Anadolu'daki Kürtler arasındaki gizli faa­ liyetleri hakkında en iyi bilgiyi, İngiltere Avam Kamarası 1 19


üyesi Walter Guinness vermektedir. Adı geçen kişi, 1913 yılının sonlarında Ermeni ve Kürt toplulukları aı:asında uzun süren bir seyahat yapmış ve dönüşünde gördüklerini bir rapor halinde ilgili yerlere vermişti. Bu raporunda, ye­

ni yeni gelişmekte olan Rus-Kürt münasebetlerinden en­ dişe ile bahseder. Tabiiki bu endişe, emperya)ist düşün­ celerine ters düşen ilişkilerin varlığını görmekten dolayı' dır. Yoksa Osmanlı Devleti'nin geleceğini düşündüğü için deyildi. Esasen, aynı konu ile ötedenberi ilgilenen İngilte­ re'nin, kendi menfaat böegesi olarak gördüğü bir yerde, ikinci devleti bulması memnuniyet verici bir sonuç deyildir. İşte bu düşünceler ile kaleme alınan raporda aynen şu SÖZ* leri bulmaktayız :

"Kürtlerin Rusya'ya göst.erdilderi sevgi daha dikkat çekici. Kürtler, Türklerin işlerine kanşınamasına, BB­ kerlik zorunluğunun Kürtlere tam uygulanmamasına rağmen Türkler'den nefret etnıekt.eclirler. Bunlann ço­ ğu RUS StLAHLARI ile donatııbnıştı. Hatta. bir defa, ulaşılmasıı. çok güç bir köyde Kürt gibi giyinmiş ve Kürtlerin yaşantısını paylaşan bi:r Rus gördüm. Uzun yıllardır köyde yaşadığı, polisle başı derde girdiği için Rusya'dan kaçtığı söyleniyordu. Belki de doğruydu. Fakat sık sık ile merkezine gittiğini ve Rus Ordusunda subay olan kardeşinin kendisine pa.ra göndenliğiııi de öğrendim. Böyle bir adamın çok kuvvetli nedenleri ol­ madan, son derece geri bir Kürt köyünde yaşamaya lmrar vennesi, hiçbirşey obnasa bile hayret uyandın­ yor'' Evet, yukarıdaki sözler İngiltere Avam Kamarası Ü­ yesi Walter Guinness'e aittir. Ve bu kişinin, Doğu Ana­ dolu'ya yapmış olduğu bir seri seyahatlerden sonra 1914 yılmda kaleme almış olduğu bir raporunda görUimekte­ dir. Walter Guinness çok isabetli bir görüş ile meseleye

120


yaklaşnuş, Rus tahrik ve entrikalarının Doğu Anadolu'ya nasıl girdiğine açıkça parmak basmıştır. Nitekim, 1913 yı­ lının ilk aylarında Çarlık Rusya'sının tekrar Ermeni kat­ liamlarından bahisle, efkar-ı umumiyeyi oluşturmaya ça­ lıştığı görülür. Rusya'ıun, Kürtlere karşı göstermiş olduğu bu yakın alakanın değerlendirilmesini yapmak üzere, Kürt &§!ret reisleri de zaman zaman biraraya gelerek takip edecekleri yolu tartışmışlardır. Böyle toplantılardan birisini öğrenen ve o sıralarda Musul 'da bulunan ileri kademelerden bir Fransız, dostlarına şöyle yazıyordu :

"Bu tarihlerde, bİI'\lOk Kürt aşiret reisi ka.nşıkhk çı­ karmak için. kendilerini destekleyen Ruslarla. birlik �-

ohıp, olmayacaklanm 1arll !21D&k için bira.raya gelmiş., lerdi Yukarıda da gördüğümüz gibi, Ktirtler arasında sıza­ rak silahlı isyan çıkarmak üzere propogandalarını sür­ düren Rusya'nın, bu faaliyetleri sırasında kültürel çaba ile de kürtler arasına girmeye gayret gösterdiğine tanık oluruz.

1917 Bolşevik İhtilali ile bir müddet kendi meseleleri­ ne dönen Ruslar, bu tarihin üzerinden çok geçmeden yine Orta Doğu ve yine Kürt meselesi ile ilgilenmeye başlamış­ lardır. Bilhassa bu tarihlerden sonra, kültürel çabalar ile Kürtlere yaklaşmaya gayret gösterirler. Ve yine bu ta­ rihlerden sonra, artık Kürt meselesi, sadece Anadolu ve Tilrklerl alakadar eden bir konu deyil, emperyalislerce İran, Irak ve Suriye'yide içine alan bir konu olarak müş­ tereken dü.5ünülmeye başl anmıştır. Bunun içindir ki, Ru�­ ya bu meseleyi kendisinin Orta Doğu politikası içerisinde ve Türkiye-İran-Irak ve Suriye devletleri üzerine düşün· meye başlamıştır. Milli Mücadele sonrasının geçen zamanı 121


içerisinde, sayılan devletlerin Kürtler ile ilgili konular da hemen çok defa Rusyayı 'da görmek mümkündür. Bilhassa son elli sene içerisinde Rusların Kürt mese­ lesine kültürel çabalar ile yaklaşma gayreti içerisinde bu­ lunduğunu söylemiştik. 1924 yılında, Rus politikacısı Vla­ dimir Minorsky, "Kürtler" adı ile bir kitap yazıyor ve bu kitap - gizli kaydı ile Rus ordusundaki bütün kunna.ylara dağıtılıyordu. Aynı zamanda Orta Doğu uzmanı olan ya­ zar kitabında ; İskenderun ve Basra Körfezine kadar i­ lerleyecek olan - Rus ordusunun, bu ilerleyiş sırasında, yollan üzerinde bulunan Kürt toplululdarıııdan nasıl is­ � tifade edebileceklerini izah ediyordu. Yine aynı yazar, 1927 yılında İslam Ansiklopedisi'nin "Kürtler" bölümtinil kaleme alıyor ve bu unsurların Tiirkler'den ayn uruglar oldukları üZerinde ısrarla duruyordu. Kültürel çabalara eş olarak, yine Rusyanın siyasi tahrikleri de durmamıştır. 1925 yıllarında ortaya çıkan Tiirkiye'deki Kürt isyanlan­ nı, Musul Kürtleri'nin daha ciddi girişimleri takip et.mi§ti. Hatta elele veren emperyalistler Kürt meselesini 19301931 yıllarında Cemiyet-i Akvam'ada getirmişlerdi. Bu tarihlerde, Musul Kürtleri müstakil bir Kürt devletinin ku­ rulması için adı geçen teşkilata baş vuruyorlardı. Bu ha­ reketin baş mimarı yine emperyalist devletler ve yine her­ zaman karşımıza çıkan merkezlerdi. Rusya'nın ; Erivan Üniversitesinde bir Kürt Enstitüsü kurdurduğu, Revandiz'de bir Kürt koleji açbğı ve yine bu arada İran'a baskı yaparak Kürtçe tedrisat yapan bir lise açmak için çaba sarfettiğini belirtmek konuyu bütün­ leyecektir. Bütün bu çabalar ve girişimler ile İkinci Büyük Sa­ vaş yıllarına gelindiğinde, bilhassa Irak ve İran Kürtle­

rinin, dünya Kürtlüğünü alakadar eden bazı ciddi girişim­ lerde bulunduklarını görürüz. Bu savaşın az öncesinde 1-

122


rak'ta kurulmuş olan ve Kürdistan için faaliyet gösteren bahsetmek "Hewa" adındaki bir teşkilatın varlığından

gerekir . Irak'ta durum böyle iken, İran ayrı bir manzara göstermekteydi. Alman ordulan önünde bozulan Rus as­

kerleri Kafkaslara doğru çekilirken, Alman propoganda uzmanlan buradaki Kürt toplulukları üzerinde faaliyetle­ rine hayli artırmışlardı. Hatta ; Almanlar, Rıza Şah'a fevkalade baskı yaparak Kürtler için bazı tevziler kopar­ maya gayret etmişlerdi. Bu baskılar sonundadır

ki,

Rıza

Şah, sürgüne gönderilen kürt aşiretlerinin tekraı· yerle­ rine dönmesine müseade etmiştir. Bu savaş dönemi,

İran' ve diğer yandan ise Rus propogandalanna ençok maruz kaldıkları zaman da bulunan Kürt'lerin bir yandan Alman

olarak düşünülebilir. Zira, Almanlann

Kürtler

lehinde

yapmış olduklan girişimlerin yanısıra, Ruslar'da boş dur­ mamışlardı. Nitekim, 1941 yılında otuza yakın Kürt aşi­ ret reisinin Rusya tarafından davet edildiğini ve aşiret reislerinin de bu davete katıldıklarını görüyoruz. Anlaşıl­

dığı gibi mesele tamamen Kürt topluluklannı kazanma ç:.s­ basıdır. Rusya'nın davetine uyan aşiret reisleri önce Bakiı.'da

toplanmışlar ve bu arada Azerbaycan Cumhuriyeti

Baş­

kanı Cafer Bağirov'u da ziyaret etmişlerdi. Rusya'dan fev­ kalade imkanlar ve önemli fikirler

ile dönen aşiret reisle­

rinin ilk ciddi girişimi 1942 yılında

olmuştur. 12.Eylül.

1942 tarihinde Mehabad'ta yapılan bir toplantıda, tran'lı Kürt ileri gelenleri ile lrak'taki Kürt teşkilatı olan "Hewa" temsilcileri biraraya gelmişlerdi. Toplantıda, önce

İran

Kürtleri olmak üzere, bunun yanısıra Dünya Kürt mesele­ si üzerine de eğilebilecek bir teşkilatın kuruluşu için ça­ lışmalar yapmışlardı. Neticede, Dünya Kürtlüğü ile ilgile­ necek teşkilatın adı "Komala Zhin-i Kürdistan"

olarak

kabul edilip, kısaca "KOMALA" ismi verilerek örgüt res­ men meydana getiriliyordu. Bu teşkilata girmek için mü-

123


racaat edenlere yaptınlan yemin ise oldukça enteresandır. Mesela. bir yerinde aynen şu sözleri görürüz : "

Kürt milletine hainlik yapmamak, Kürtlerin milli bir devlet halinde birleşmesi için çalı� hiçbir giz­ li şeyi veya yazıyı açıklaınamalc, hayat boyunca t.eşki­ lata az.a kalmak, bütün Kürtleri, dini.eri, mezhepleri ne olursa olsun, kadm veya erkek kardeş saymak. KOl\IALA'nuı müsadesi obnadan hiçbir partiye veya gruba dahil olmamak ' ' Bu şekilde devam eden yemin, görüldüğü gibi, evvel­

ki bahislerde temas ettiğimiz Türkiye Kürdistan

Demok­

rat Partisi'nin giriş yemini ile hemen hemen aynı denecek kadar birbirine benzemektedir. Komala'ya giriş yemininin de enteresan olan yanı burasıdır. Buraya kadar kısaca temas ettiğimiz Rusya'nın Kürt hareketleri içindeki durwnu, yine bugün

için pek

farklı

durum göstermemektedir. Hemen her fırsatta ve olayda Orta Doğu üzerinde ve Kürt meselesinde Rusya bütün c ü ile emperyalist faaliyetlerini

124

sürdürmektedir.

gü­


KURT HAREKETİ İÇERİSİNDE İNGİLTERE Kürt hareketleri içinde İngiltere çok defa Rusya ile

birlikte görülür.

Ortaya

çıkan her Kürt olayında, bu mer­

kezlerden birisinin daha ziyade rolünün yanısıra. diğeri;.

nin de az veya çok katkısı vardır. Bazan da her iki mer­

kezin menfaatleri aynı hadise içinde çatışır durumda ser­

gilenir. Böyle durumlarda çekişmenin esas sebebi, -elde e­ dilecek menfaatin azlığı veya çokluğudur. İşin

esasında

emperyalist merkezlerin menfati olduğu için, Ermeni me­

selesinin yanısıra da Kürt konusu hemen çok defa bu mer­

kezlerce istismar vasıtası olmuştur.

Kürt toplulukları içine sızmak ve bunlar üzerinde te­

sirli olmak için İngiltere'de özel olarak yetiştirilmiş ajan­ larından istifade etmiş ve bunlara ekseriya misyonerler de

yardımlarda bulunmuştur. İngiliz ajanlarını biz ; hazan bir diplomat, baz.-ı n bir arkeolog veya hazan da bir tarih uzma­

olarak görürüz. Bunlann dışında, bir subay veya Orta

Doğu'da faaliyet gösteren bir şirketin müdürü veya tem­

silcisi olarak ta vazifelerinin başındadırlar. Hemen biltün fırsatlar ve çeşitli yollar ile Kürt toplulukları arasında bu­ lunmak ve bunları etki altına alabilmek diğer emperyalist merkezler kadar İngilizlerin de isteği olarak orta.ya

kar.

1800 yıllarının akabinde,

çı-

İngiltere'nin belirtilen çabala­

nnın içinde, bilhassa teşkil edilen "Doğu Hindistan Şir· keti"nin rolü oldukça fazladır.

1806

yılında şirketin Bağ ·

dat'ta bir şubesi kurulmuş ve bu şubenin başına ise

Ric

ve Hayn isimlerinde yetkileri fevkalade olan kişiler geti­ rilmişti. Esasen, Kürt toplulukları ile irtiba t kurmak üze­

re ıve bu bölgedeki Kürtler arasında bir hareket yaratmak

amacı ile gönderilen bu kişiler, Bağdat'a gelişlerinin 125

he-


rnen ertesinde Kürt aşiretleri arasında bir

seri

gezilere

başlamışlardı. Bunlar faaliyetlerine bu kesimde devam e­ derken, Basra'da ise yine bir İngiliz .ajanı

olan

Kolkhan .

Kürtleri avlama ve emperyalist düşüncele·rine uygun bir şekilde teşkilatlandırma çabasındaydı . Daha

uzaklarda,

yine aynı vazifeler ile memur edilmiş bulunan Mc Donalt'· da, adı geçen arkadaşlarının çalışmalarını kendi

bölgesi

içiıide yaptığı gayretler ile tamamlamaya çalışıyordu. İn� giliz subayı olan Mc . Donalt ; Kürt

aşiretleri ve Ermeni

toplulukları arasında gezerek günlerini geçirmekte ve ö­ zel haberler halinde gelişmeleri bildirmekteydi. Mc Dcmalt bu sıralarda Hindistandaki Midran şehrinde Sent

Corc ka­

Jesinin komutanı olara k vazifeliydi. Asıl vazifesi bu oldu­ ğu halde, Kürt ve Ermeni toplulukları arasında geziler ya­ parak. raporlar hazırlaması ilginçtir . Yine, Kürt toplulukları arasında geziler yaparak hem propogand_a faaliyetini sürdüren ve hem de durumları hak­ kında raporlar hazırlayan daha başka isimleri de tanımak­ tayız. İngiliz ordusundan Hiyd ve Brotr ile Ric isimli a­ janlar,

1817 ve 1820 yıllan arasında etkin çalışmalar içe­ 1815 yılındaki Van­

risinde görülürler. Dikkat edilirse,

Beyazıt taraflarındaki Kürtlerin Osmanlı Devletine karşı isyanlan ve bu isyanı İran'daki Ermeni'ler ile birlikte O bölgenin Kürtlerinin de desteklemeleri oldukça anlamlı­ dır. Şurada bir hususa değinelim ki ; İngiltere'nin sade­ ce Osmanlı tebası olan Kürtler

arasında değil, aynı

za­

manda İran'da bulunan Kürtler arasında da propoganda çalışmalan olmuştur.

1821 - 1822 yıllarında

ran'a yine bu konuda uzman olan bir ajanını oradaki Kürt aşiret reisleri arasında irtibatlar

İngiltere İ� yollayarak, sağlamış­

tı. Frayzer adındaki bu ajanın, bu çalışmaları sonunda zırlamış olduğu bir de raporu vardı. Bu raporda ;

kuvvetli bir desrek bulınsa, Kürtler yaka silktikleri 126

ha­

�·eğer

bu

yö-


netim aleyhine hareket edebilirler" derken, önemli bir meseleyi ortaya koyuyordu. Kürtlerin yapılacak en ufak bir yardım ve destek ile derhal harekete geçebilecek hazır bir güç olarak bulunması, İngiltere'nin Orta Doğu politi­ kası için pek güzel bir husustu. Bunun içindir ki ; Kürt me­ selesi ile daima yakından ilgilenen İngiltere bu kuvveti hemen her zaman elinde tutmaya gayret etmiştir. Nitekim, bir yandan propoganda uzmanları bu konu ile ilgilenirken, diğer yandan birtakım İngiliz subaylannın da Kürt asker­ lerini eğitmekle meşgul olduklannı görüyoruz. 1829 yılın­ da bir grup İngiliz subayı bu amaçla, Kürt bölgesi olan Süleymaniye'ye gelerek, buradaki Kürtlere askeri bilgi­ ler vermişlerdi. Kürtler arasında, bu konu ile ilgili politik gayret gösteren İngiliz uzmanlar içinde Rodon Cissini ve Ravil­ son isimleri oldukça tanınmıştır Rodon Cissini, 1828 yı­ lında İstanbul'a gelmiş ve Osmanlı-Rus savaşı sırasında birtakım gizli görüşmelerde bulunmuştur. Yine bu arada, Mısır'a ve özellikle Kürtlerin toplu bulundukları bölgelere bir seri geziler de yapmıştı. Aynı kişinin, biz daha sonra, 1832 yılında da İran Kürtleri arasında dola�tığını görü­ yoruz. 1835 yılında ise, bu defa yanına aldığı birçok tek­ nik eleman ile birlikte Dicle ve Fırat havalisinde · çok çe­ şitli araştırmalar yapmıştı . Bir yandan bu bölgenin yeral­ tı zenginliklerini araştırıp tesbit · ederken, diğer yandan da. civar bölgelerde bulunan Kürt aşiretleri arasında İn­ giliz politikasının propogandasını yapmıştır. Bu İngiliz teşviklerinin hazan isyana dönüştüğü de olmuştur. Yukanlarda isminden bahsettiğimiz Ric adın· daki ajanın, Süleymaniyedeki Kürtler arasında yapmış bu­ lunduğu çalışmalar sonunda, bu bölgeye haklın olan Mah­ mut Paşa ayakla.ıunış. ve Osmanlı Devletine karşı bağım­ sızlı.Jç_ isteği ile savaşa girmişti. Ki, bu isyan ancak, Bağ. J.27


dat Valisi Davut Paşa'nın uzun süren gayretleri ile bastı­ nlabilmişti. İ;ıgiliz propogandalan biryandan da misyoner te�ki­ latlan vasıtası ile sürdiirlilmüştlir. İlk defa Moravya Ki­ lisesi'nin organizesi ile sahnelenen misyon faaliyetleri i­ çerisinde, en- eski ve kuvvetli teşkilat olarak İngilizler ta­ ra.fından meydana getirilen "Hnstiyanlığın Bütün Dünya­ ya Neşri" cemiyetini belirtmek gerekir. Adı geçen teşki­ lat, 1644 yılında kuruluşundan sonra hızla gelişmiş ve birçok ülkelerde şubeler açnuştı. Özellikle bu cemiyetin hedefi İran ve Orta Şark olarak tesbit edilmişti. Cemiyet üyeleri olan misyonerlerin, program içine alınan bölge­ lerdeki faaliyetleri için, Kürt topluluklan da seçilmişti. Propogandacı bu kişilerin zaman zaman bağlı olduklan merkezlere vermiş bulunduklan faaliyet raporları arasın­ da önemli bilgiler buluruz. tık misyoner mekteplerinin Türkiye'de 1820 yılları sonrasında açıldığını düşünürsek, bu yol ile Orta Şark'a sarkma gayreti içinde olan İngilterle'nin, Kürt'ler arasın­ daki faaliyetlerinin geçmişi ha.kkında bir yoııım yapa.bili­ riz. Yapılan hesaplara göre, bu bölgelerde vazife yapan İn­ giliz misyonerlerinin miktarı 141 civarında bulunmaktadır. Bunlara aynca, 183 yerli ve 1111 muhbir olmak üzere hiz­ met eden yardımcılar da vardı. Bu kadar sayıya ulaşan ele­ manı ile adı geçen teşkilatın ne kadar etkin olduğunu hesap etmek kolay olacaktır. Esasen ; Kürt konusunun ele alı­ nıp, çıkarlar açısından istismar ediıneye başlandığı yıllar­ da misyon faaliyetleri de hızla organize edilmiştir.

1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında doğuda.ki Os­ manlı birliklerinde vazife almış bazı İngiliz subaylannı tanıyoruz. Yine bir takım sivil İngiliz vatandaşlannın bura­ larda uzman olarak bulundu.klan da bilinmektedir. Villi­ ams, General Bikker, Tirotir ve Vilson isimleri alnla ilk ge-


lenlerdir. Bunlardan General Bikker, Aras-Fırat bölgesinin komutanının yanında bulunmuş ve önemli vazifeler yülen­ miştir. Tirotir ise, İsmail Hakkı Paşa'nı� müşaviri ularak vazife ğörmüştür. Vilson' a gelince ; b şahısta, o sıralarda Sivas'ta İngiliz Konsolosu sıfatı ile bulunuyordu. Burada isimlerini saydığımız kişilerin, aynı zamanda civar bölgeler­ de bulunan Kürt aşiretlerinin reisleri iie gizli irtibatlar kur­ maları ve sık sık görüşmeleri, bazı ard düşüncelerin var­ lığı için bizi düşünmeye sevkeder. Sayılanlann yan.ısıra, İn­ giliz ajanı Visan ile Van'daki İngiliz Konsolos'u Klayton'un bölgenin ileri

gelenlerinden

olan

Şeyh

Ubeydullah ile

sıkı temas kurmaları, Ubeydullahın yavaş yavaş müsta­ kil bir Kürdistan kurmak için hazırlıklara başladığı yılla­ ra rastlar. İngiliz-Kürt gizli münasebetleri içinde Bill isimli bir İngiliz ajanından bahsetmek gerekmektedir. 1887 yılında .Van'a gelen bu kişi, çevredeki Kürt aşiret reisleri ile bir seri gizli görüşmeler yapıyor ve yine onları Osmanlı Dev­ letine karşı bir harekete teşvik ediyordu. İngiliz ajanı Bill, daha önceleri Hindistan ve Bengal'de bulunmuş ve

yine

İngiliz Politikasına uygun faaliyet göstermiş tecrübeli bir kişiydi. Bill'in Hindistanda bulunduğu sıralarda, Kürt top­ lulukları arasındaki İngiliz propogandasını Laş adındaki bir ajan yürütmüştü. Laş'ın faaliyet bölgesi Musul mer­ kez olmak üzere geniş bir bölgeyi kapsıyordu. Laş'ın b ıı bölgelerdeki Kürtler arasında faaliyet gösterdiği sıralar­ da kendisine, o sıralarda aynı bölgelerde misyoner faaliye­

ti yapan Amerika'lıların yardım ettiklerini de burada bil­ dirmek gerekir. Gerçekte Amerika daha yeni yeni bu böl­ gelerde menfaat aramaya başlamıştı. Ve bu çabasında da, diğer merkezler gibi misyonerler vasıtası ile yürümek istiyordu. Yani, misyon faaliyetleri, hemen bütün emper­ yalist devletlerin Orta Şark'ta yöneldikleri bir çaba ol­ muştur.

129


Daha kesin hatları ile İngiltere'nin Kürt meselesine sahip çıkması Milli Mücadele yıllarına rastlar. Bu konuda

Milli Mücadele yılları içinde İngiltere'nin pek çok ve ente­ rasan gayretler içerisinde bulunduğunu görüıiiz. Anado­ lu Milli Hareketi'nin başladığı ve silrdürüldüğü yıllar, em­ peryalist devletlerin Osmanlı Devleti'nin terekesinden bir­ şeyler koparma gayreti içinde bulundu.klan zamanlardır. Ve, Ermeni'ler kadar Kürtler'de onlar için bu konuda is­ tismara müsait topluluklar olarak bulunmaktadır. 1917 Bolşevik İhtilali ile bir süre kendi meselelerine dönen Rus­ ya'mn bu tür çabalarından uzak kalması ile İngiltere Kürt meselesinde önde gelen ve bilhassa çaba gösteren bir devlet durumunu kazanmıştır. Esasen ötedenberi İngiltere'nin isteği de budur. Bunun için, İngiliz propogandacısı ve ajan­ ları bir anda kendilerini Kürt meselesinin göbeğinde ve çok defa Kürtlerin içinde bulmuşlardır. Da.ha 1918 yılında, İngilizlerin teşviki ile hareket ge­ çen Kürt'lerin bazı ciddi girişimleri olmuştu. Süleymaniye bölgesinin hakimi Şeyh Mahmut harekete geçerek, 1.Ka­ sım. 1918 tarihinde Güney Kürdistan Hükümetini ilan et­ mişti. Fakat, az zaman sonra kendi bölgesindeki İngiliz' ler ile ters düştüğünü görüyoruz. 1919 yılımn Mayıs ayın­ da hakim olduğu bölgedeki İngilizleri tutuklamış ve önce­ leri ilan etmiş olduğu hükümet İngiltere'ye bağlı iken, buıldan sonra bağımsız olduğunu bildirmişti; Bu durum karşısında İngiltere, Şeyh Mahmut'a cephe almış ve niha­ yet 1924 yılında İngiliz birlikleri Süleymaniye'ye girerek adı geçen Kürt hükümetine son vermişlerdi. Gerçi bun­ dan sonra Şeyh Mahmut yine birkaç defa isyan etmişse de, tutuklanmış ve hareketleri tez zamanda bastırıl­

mıştır. Kürt meselesinde İngiltere'nin direkt irtibat

kurdu­

ğu kişilerden birisi de, Kürt ileri gelenlerinden Seyyid Ta1JO


ha'dır. Şemdinan ailesinden olan ve 1910

yılından

beri

Kürtçülük hareketleri içinde görülen Şeyh Abdulkadir ile Kürt hareketinin liderliği için mücadele eden Seyyid Taha bu işte karlı çıkmış ve İngiltere'nin desteğini sağlayabil­ miştir. Nitekim İngilizler 1923 yılında Seyyid Taha'yı I­ rak'ın Revandfiz bölgesi kaymakamlığına

getirmişlerdi.

Daha sonralan, 1932 yılında Irak bağımsızlığına kavuşun­ ca, Seyyid Taha !ran'a geçmeye mecbur kalmış ve

1939

yılında Tahran'da ölmüştür. lngilüzlerin Kürt meselesi ile ilgilenmelerine dikkati çeken yazar Toynbee, "İngilizler, Musul'u işgal ettikleri

andan itibaren Kürt milliyetçiliğini teşvike başlallll§lar­ dır" derken bir gerçeği kesin hatları ile belirtiyor, Iakin bu konudaki İngiliz oyunlarının tarihini çok yakınlara a­ lıyor. Evvelki bölümlerde tetkik ettiğimiz gibi,

İngilizle­

rin Kürtler ile ilgilenmeleri ve Kürt Milliyetçiliğini teşvik etmeleri çok öncelerden başlar. Faka t ; resmen bir Kürt Devleti'nin kurulması fikri, Paris Konferasında tartışılmıştır. Kürdistan yaratma ça­ balarının baş aktörü ise burada, Loyd George olarak gö­ rülür. Bu çabalar sonundadır ki, 30.0cak.1919

tarihinde

alınan konsey karannda şöyle bir bölüme de yer verilmiş­ tir :

' '. . . Ermenist.an, Suriye, Me7.epotamya ve

KVRDts­

TAN, Filistin ve Arabistan, Türk hnparat.orluğundan tamamen aynlmalıdır " •.

Beirtilen konferansta uzun süren tartışmalarda, İngi­ liz Delegasyonu, Irak ve Türkiye topraklan üzerine oturan Kürt'lerden oluşan müstakil bir Kürt Devleti'nin kurulma­ ııı fikrini savunurken, Fransız heyeti başkanı Berthelot ise Irak ve Türkiye'de ayn a� Kürd Devletleri'nin kurul­ ması fikrini savunuyordu. Bu fikre göre ; Türkiye sınırlan içinde kurulacak olan Kürt Devleti Türkiye'ye,

131

Irak'ta


kurulacak olan Kürt Devleti ise İngiliz idaresi altında mandaya tabi tutulınalıydı. Pariste bu tartışmaların sürüp gittiği sıralarda, İs· tanbul'da ise Damat Ferit Paşa'nın İngilizlerin teşviki ile enteresan girişimlerde bulunduğunu görüyoruz. İstanbul'daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Robeck, Lord Cur­ zon'a Damat Ferit Paşa'nın Kürtler ile ilgili düşüncelerini iletiyordu Lord Curzon'a yazılan mektup aynen şöyle idi : "..Dam1!t Ferit bana geldi, ba.nş antlaşmasına göre Kürtler a.yn bir devlet ola.ca.khr. Kürt liderleri MU8ı­ fa.fa KemaJ'i sevmezler. Çünkü o Bolşevikliği gettımek istiyor.Siz Mustafa Kemal'den nefret ediyomunuz. Çünki o sizin yaptığınız antlaşmayı kabul etmiyor. O hdde Kürtleri Masta.fa Kemal'e karşı birlikte kulla­ nalım, dedi .• "

Kürt meselesinde, lngiltere'nin özel olarak yetiştirmiş olduğu elemanlar, Anaodlu'dan ve Kürtler'den bahseden pek çok raporu kendi yetkililerine yollamışlardır. Bu cüm­ leden olmak üzere ; lstanbul'daki İngiliz Büyük Elçiliği kendi hariciye teşkilatına verdiği bir raporda ; " .. Hükümetiınizin niyeti, Türkleri ne olu.rsa olsun z. · yıf düşürmek ise, Kürtleri onJanlan ayınna.k hiçte fe­ na fikir deyildir. Bu da mümkündür.•"

diyordu ki, buradan İngiltere'nin Kürt meselesine gös­ termiş olduğu ilginin derecesi belli olur. Aynı konu üzerinde İngiliz temsilcileri arasında ge­ çen bazı yazışmalar da önemlidir. 21.Temmuz.1919 tarihin­ de Mr. Hohler, Sir F. Tilley'e bir mektup yazıyor ve çe­ şitli durumlar hakkında düşüncelerini belirtiyordu. Mek­ tubunun bir yerinde ise Kürt meselesi ile ilgili olarak şöy­ le fikirler ortaya koyuyordu : " .. Mezepotamya şimdi bizim ola.cağına göre, 132

ona.

(:Al-


bay Noeıl'e) bir Kürt Devleti kurdurup, kuzey dağla­ nın böylece koruya.bilin . . ' '

Yine aynı kişi bu defa 27.Ağustos. 1919 tarihi ile Mr. C. Kerr'e yazmış olduğu mektubunda ise şunları du ;

söylüyor­

" .. Kürtlerin ve Ermenilerin durumu beni ilgilendir­ Kürt meselesine verdiğimiz ehemmiyet Mezepo­ tamya ba.kınundandır. Diğer taraftan Wilson beni korkutuyor. Ajanlar devamlı hatalar yapıyorlar . . . "

Ole'L.

Okuduğumuz şu sözlerden, lngiltere'nin Ermeni ve Kürt meselesine hangi açıdan yaklaştığını güzel bir şekilde anlamaktayız .. İngiliz-Kürt münasebetlerini belirtmesi bakımından önem arzeden böyle yazışmalar hayli fazladır. Hemen he­ men, yine aynı tarihlerde tertip edilen bir seri rapor var­ dır ki, konumuz için ehemmiyetlidir. Bu defa İngiliz Yük­ sek Komiseri Robeck'in Lord Curzon'a göndermiş olduğu bir seri raporu görüyoruz 19.Ağustos.1919 ve 8.Aralık. 1919 tarihlerinde verilen bu raporlarda ;

" .. Kuvvetler (İngiliz ve Fransız) Jfürtleri Türkiye Cumhuriyetine karşı kullamnak için her parayı öde­ meye hazırdır. . " şeklindeki bazı sözleri pek açık manalar ortaya koyar. Yi­ ne Robeck'in, 26.Mart.1920 tarihli bir raporunda ise şu görüşlere rastlamr :

" .. Kü.rdistan, Türkiye'den tamamen ayr�ıp bağım­ sız olmalıdır. Ennmıiler ile Kürtlerin çıkarlannı hığ­ da.ştıra.biliriz. İstanbul'da.ki Kürt klübü başkanı Seyit Abdülkadir ve Paris'teki Kürt delegesi Şerif Paşa hiz­ metimizdedir.. ' ' B u arada İngiltere'nin İstanbul'da bazı siyasi kuru­ luşları organize ettiğini de görınekteyiz. Ermeni - Kürt

133


işbirliğini temin etmek maksatı ile ortaya çıkarWan Hoy­ bon Cemiyeti'de tamamen İngilizlerin bir oyunuydu. İngi­ lizlerin finanse ettiği Kürt Teali Cemiyeti, İngiliz Muhip­ ler Derneği ile Hürriyet ve İtilaf Partisi'nin bazı

üyeleri

de müstakil bir Kürdistan Devletinin kurulması çabası i­ çindeydiler. Özellikle bu sıralarda, İngilizlerin teşviki ve Seyit Abdi.ilkadir'in önderliğinde sürdürülen Kürtçülük ha­

ylİtlara

reketi büyük bo

erişmiş ve mensuplarını o derece

sarhoş etmiştir ki ; Kürt Yükseltme Cemiyeti'ne, Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti

tarafından

yapüan, kendilerine katılma teklifine bu Kürt teşkilatı ay­ nen şu cevabı vermişti :

'' ..ttilif Devletleri bize her türlü yardımı yapacak. Si­ zin ile ko11ıuşacalc birşeyimiz yoktur.. " Şu kesin sözlerde dahi, başta İngiltere olmak üzere Fran­ sa'nın ve diğer emperyalist devletlerin propogandalannın tesir derecesi rahatlıkla. görülmektedir.

134


KÜRT HAREKETİ İÇERİSİNDE DtGER MERKEZLER Başlangıcından beri Rusya ve İngiltere'yi Kürt me­ selesinde birbirleri ile bir yanşma içinde buluruz. Bu ya­ rışmada. bazan birbirlerine yardım dahi ettikleri görülür. Çünki o noktada menfaatleri birleşmiş ve müşterek har� ket her ikisi için daha verimli sonuçlar doğurmuştur. �a­ kat, bu iki emperyalist devletin konu içindeki mücadele­ sine diğer bazı merkezlerin de katıldığını zaman zaman gör­ mekteyiz. Misyon faaliyetleri ile bu hareket içinde yerini bulan Amerika'yı ve çoğu kez doğrudan meseleye yönelen Fransayı da unutmamak gerekir.

Fransa'da "Şark Meselesi" ortaya atılınca, Rusya ve İngiltere'yi kuvvetine uygun bir şekilde takip etmiş, Os­ manlı Devleti'nin terekesinden payına düşen miktan daha ziyade artırmak için çaba göstermiştir. Fransa Hükümeti'nin 1893-1897 yıllannda. yayınla­ mış olduğu, Ermenistan ve Ermeni meselesi ile ilgili "Sarı Kitap"ta ; Ermenilerin yanısıra Kürtlere'de yer verdiğini, Van. Bitlis gibi vilayetlerde azınlıklan sayarken Kürtleri baş sıralara koyduğunu görmekteyiz. Kürtler konusunda Fransız uzmanların diğerlerinden ayn bir görüşleri var­ dır ve buna göre stratejilerini çizmişlerdir. Onlara göre Ermeni'ler ile Kürtler aynı soya mensup birer urugdur­ lar. Bu fikrin savunucuları eserlerinde devamlı olarak ay­ nı görüşü işlemişlerdir. Fikrin sahiplerine göre ; Ermenis­ tan ve Kürdistan adı verilen yerlerin hemen hemen aynı sınırlar içinde bulundukları, buralarda yaşayan gerek Er­ meni ve gerekse Kürtlerin geçmişlerinin kesin olarak bi­ linmemesi, bunların aynı kaynağa mensup olduklan dü­ şüncesini ortaya çıkarmaktadır. Aynca, Ermeniler Pamir yaylalarından gelen Aryan boylar ile Mezepotamya'dan 13$


kuzeye çıkan Sami ırka mensup gruplann

kan§lmından

ibarettir. Kürt halkı ise, Ermenilere katılan Aryen'ler ile çok yakın akrabadırlar. Buna göre ; Kürt'ler, Ermeniler'­ in dağ·lık bölgelerde oturan kardeşleridirler. Dağlık böl­ gelerde oturdukları ve yaşamlarım buralarda sürdürdükleri için, kendilerini bulundukları bölgeye adapte etmişlerdir. Ayrıca, yine yazarlara göre, bu iki unsurun dilleri de bir­ birine benzemektedir. İşte, Fransız propagandacı yazarla­ rının bir devreye ait iki unsur hakkında düşüncelerinin ana ·

hatları . bu şekildeydi.

Fakat burada belirtelim ki, bu iki

unsurun

böylece

biraraya getirilme işlemi başarılı olmamıştır. Ancak Milli Mücadele yıllarının başlarında bazı yakınlaşmaların oldu­ ğu görülür. Esasında Kürtler Ermenileri hiç

sevmezler..

Ermeni Kürt yakınlaşması bahsinde, Dışişleri

Bakanlığı

yapmış olan Noradunkyan'ın faaliyetlerini de unutmama­ mız gerekir. Noradunkyan tarafından kurulan bir dernek a_racılığı ile, Ermenilerin ve Kürtlerin aynı ırka oldukları propaganda

mensup

edilirken, Ermeni alfabesinin

de

Kürtler tarafından kabul edilmesi için gayret sarfediliyor­ du. Yine böyle bir yakınlaşmaya, Paris barış görüşmeleri sırasında şahit oluruz. Konferansa giden Ermeni temsil­ cisi Bogos Nubar Paşa ile Kürtlerin temsilcisi Kürt Şe­ rif P·aşa'nın, kurulacak Ermenistan ve Kürdistan üzerin­ de, sınırları bakımından anlaşmaya vardıklannı ve bunu bir bildiri ile milletlere duyurduklarını daha evvelki bahis­ lerde konu etmiştik. Bu konuda Amerika'ya gelince. . Amerika'mn

Kürt

meselesi ile ilgilenmesi 1810 yıllarından sonra başlamıştır.

O

sıralarda, daha yeni kurulmuş sayılabilecek bir devlet

olan Amerika'nın bilhassa misyon faaliyeti ile Anadolu'ya sızİna gayretleri görülür. Yetiştirilmiş misyonerlerin Do­ ğu8.aki Kürt toplulukları arasında dolaştıklannı ve

136

çok de-


fa aynı gayeye hizmet eden İngiliz ve Rus ajanlanna yar­ dım ettiklerini biliyoruz. Amerikan misyon faaliyeti bil­ hassa 1820 yılından sonra daha düzenli ve tesirli bir şek­ le girmiştir. Bu yıllarda İzmir'de bir okul açılıyor ve bu o­ kul misyon faaliyetinin merkezi olarak faaliyet gösteriyor­ du. Türkiye'deki bu faaliyetleri "Amerikan Board" mü­ essesesi organize ediyordu. 1820 yılında Anadolu'da, lz­ mirdeki okul ile başlayan misyoner teşkilatlanması, kısa zamanda gelişmiştir. Bazı kaynakların belirttiğine göre Sultan İkinci Abdülhamid zamanında sadece Amerikan misyon müesseselerinin sayısı 400'ü aşmıştı. Bu miktarın yanında aynı gayeye hizmet eden İngiliz, İtalyan, Rus ve Alman misyon teşkilatlarını da unutmamak gerekir. Önceleri bu · şekilde başlayan Amerika'nın Kürtlere yönelme işlemi, daha sonraki yıllarda zamanın politikası­ na uygun olarak fevkalade gelişmiştir. Bugün dahi Ame­ rika'nın birçok merkezlerinde Kürtler ile ilgili cemiyet ve dernekler faaliyet göstermektedir. Mesela, buna örnek o­ larak Washington'daki "Koomelei Huendekarani" adı al­ tında faaliyet gösteren Kürt teşkilatını gösterebilriz. Esasen bugün Kürt meselesi, emperyalist bütün dev­ letlerin iştahını çeken ve istismara fevkalade müsait bir konu halinde ehemmiyetini sürdürmektedir.

137


1965 YILINDA KURULMUŞ GİZLİ TÜRKİYE KÜRDİSTAN DEMOKRAT PARTiSİNİN T"ÜZÜGÜ

(Aşağıda verdiğimiz parti tüzüğü, 12 sahifelik bir giriş ile başlayıp, 51 ana madde ve 2 geçici maddeden biarettir. ) Madde

1

-

Partinin adı : Türkiye Kürdistan Dem.ok­ rat Partisidir.

Madde

2

Partinin istekleri : Parti, Türkiye Cumhuriyetinde ; Kürtlerin siyasi, iktisadi ve kültürel haklannı tamt­ sın.

Madde

3

-

a.

Bu şartların- yerine getirilmesi için : Türk Anayasasına şu kayıtlar konmalı­ dır. "Türk Devleti ; Kürt ve Türkler' den teşekkül eder. Bu iki millet her hususta eşittirler.' '

. b . Türkiye parlementosunda ; Kürtler

nü­

fus nisbetine göre temsil edilmeli, vekil­ ler heyetinde yer almalıdırlar. c .

Türkiye ve Kürdistan bölgelerin.in hudut­ ları belirtilmelidir. Kürdistan topraklart­ na muhacir yerleştirilmemelidir. Kürdia­ tan vilayet ve köylerinin isimleri değiş­ tirilmemeli, yahut değişmiş olan varsa eski isimlerine çevirilmelidir.

d.

Kürdistan şehirlerine ; vali, idare amirle­ ri, adli ve bütün memurlar Kürtlerden olmalı, Kürtlerin örf ve adetleri kanunh yer almalıdır.

e.

Türkiye Kürd.istanında resmi dil Kürtçe olmalıdır.

138


f.

Kürdistan okullarında tahsil Kürtçe ol­ malıdır. Fakat Türkçe'de öğretilmelidir. Kürdistan i.jııiversitesi kurulmalı, Kürtle­ rin tahsili devlet tarafından karşılanma­ lıdır.

g.

Kürdistan'da Kürtçe radyo ve televizyon kurulmalıdır.

h . Kürtçe kitap, mecmua ve gazeteler neş­ redilmelidir. Dini ibadetler için : alim ve molla ile iba­

i .

dethaneler devlet tarafından sağlanmalı­ dır. Madde

4

-

Parti ; Kürdistan'ın kalkınması için dev­ letin, Kürdistan'a öncelik tanımasını iste­ mektedir. Bunun Yapılması İçin :

a.

Köylere, ev, toprak, tohum ve kredi sağ­ lanmalı, tütün ekim ve �tışı serbest bı� rakılmalıdır.

b . Sanat�arlara, çiftçilere ve işçilere, iş sa­ hası temin edilmelidir. c .

Esnaf ve tüccarlara geniş kredi verilme­ lidir.

d . Madde

Göçebeler yerleştirilmeli, hayvanlarına yayla, otlak, yer sağlanmalıdır.

5 - Yol, sed, baraj, fabrika ve ağır sanayı ile hastahaneler yapılmalıdır.

Madde

6 - Petrol ve madenler çıkarılmalı ve Kürdis­ tan da tesviye edilmelidir.

Madde : 7 - Kürdistan'da çıkan petrol ve madenlerden teinin edilen karın % 75'i Kürdistan'a sar­ fedilmelidir


PARTİ TEŞKİLATI

Madde

:

8

Parti idealinin tahahkuku için aşağıdaki şekilde kurulmuştur.

-

a. Civana Mezin yük Kurultay)

Genel Kurul (BU-

b. Koma Navkom . . . . . . . . . . . . Parti Meclisi Koma Heremi Kurulu

c.

d. Koma Ci

Merkez yönetim

. . . . . . . . . . . . Mahalli Teşkilat

e. Koma Aliker . . . . . . . . . . . . Yardımcı Grup

f. Koma Bıra . . . . . . . . . . . . Kardeş Grubu Madde

9

-

a.

GENEL KURUL : Büyük Kurultay Genel kurul ; iki parti meclisi üyesi ve her merkez yönetim kurulundan seçilmiş ikişer üye ile parti başkanlığından teşekül eder.

b. Genel kurul ; ya iki senede bir veya parti başkanın emri ile veyahutta parti meclisi kurulunun 2/3'ünün karan ile toplamr. Genel kurul ; en yüksek parti k ademesidir.

c.

Madde

10

GENEL KURULUN _GöREV VE YETKİLERİ

-

a. Partiye ad koymak ve değiştirme, b. Parti başkanını değiştirme veya seçmek ve parti meclisi üyelerini seçmek, . c.

Partinin takip edeceği yolu seçmek veya tayin etmek, 140.


d.

Parti meclisi çalışmalannı ve parti bütçesini kontrol ve parti meclisi kararlarını feshe­ der,

e. Madde

Partiyi kapatır veya fesheder.

11 - Parti Meclisi : a.

Genel Kurul'dan sonra parti

içerisindeki

diğer kademelerin en yükseğidir. b.

Parti idealinin tahakkuku için bütün çalış­ ma ve parti işlerini yürütür ve diğer grup­ ların çalışmalarını sağlar

(Genel Kurulun

ilk toplantısı arasında) Madde : 12 - Parti Meclisi ; büyük

kurultayda seçilen

11 üyeden teşekkül eder. Madde : 13 - PARTl MECLİSİ

ÜYELERlNtN VASIF­

LARI : a.

Yaşı, 25 den aşağı olmamak,

b.

En az dört sene partide çalışmış olmak,

c. Şeref ve ha�iyet sahibi olmak. Madde :

14 - Parti Meclisi ; bünyesin�en bir sekreter ve dört icra komitesi üyesi seçer. Parti komi­

telerinin ilerlemesi ve faaliyeti için çalışır. Madde

15 - Büyük Kurultay'ın (Genel Kurul) kararla­ nnı tatbik eder.

Madde

16 - Partinin inkişafı ve kuvvetlenmesi için ka­ rarlar alır ve bu kontrol eder.

141

kararların tahkkukunu


Madde : 17 - Üyeler arasındaki geçimsizliği ve üyeler ile icra komitesi arasındaki ihtilaftan bir top­ lantı ile halleder, Madde : 18 - Parti paralarının sarfını kontrol- 0der, Madde : 19 - Türkiye'de iler�gitmiş siyasi _paritilerin po­ litikalarını tesbit eder, Madde : 20 - Partinin ; siyasi, iktisadi görüşlerini Bir­ leşmiş Milletlere duyurur. Madde

21 - Mevcut nizama göre, Kürdistaıı ' daki naatkar ve çiftçileri aydınlatır,

Madde

22 - Gazete ve mecmua çıkarılması ve beyanna­ me dağıtılması ile ç1kacak kararların dağıtı­ mını sağlar,

Madde : : 23 - Soru ve şikayetleri meşgalelerindendir.

halletmek,

sa­

partinin

Madde : 24 - Genel Kurulun toplantı yer ve zamanını tayin eder ve gündemini hazırlar, Madde : 25 - Büyük Kurultaya delege olabilme usulünü tesbit eder, Madde : 26 - Alt kademelerin kararlarını iptal eder, Madde : 27 - Merkez yönetim kurulu ile latın yerlerini tesbit eder,

mahalli teşki­

Madde : 28 - İcra komitesinin hesaplarını kontrol ve va­ zifelerini tayin eder. Madde : 29 - Kendi kademesinden 1-2 üyeyi mahalli teş­ kilat ve merkez yönetim kuruluna . tayin eder. Madde : 30 - Teşkilatın kuvvetlenmesi ve idealin tabak-

142


kuku için bütün parti kademelerine yardım­ cı ve habe!Ci gönderir. Madde :

31

-

. Madde :

32

-

Parti Meclisi ; iki ayda bir veya lüzum ha­ sıl oldukça toplanır. Parti uğruna çalışma sebebi ile hapis, sür­ gün edilen ve uzak yere gitmiş olan yerleri doldurulur.

İCRA KOMİTE.§1 : Madde : 33

-

İcra Komitesi ; oarti meclisi sekreteri ile seçilen dört parti meclisi

üyesinden teşek­

kül eder. Madde :

34 - İcra

Komitesi ; parti

meclisinin kararlarını

tatbik eder. Parti siyasetinin değişmesi ha­ linde, parti meclisi toplanır. Eğer bu toplan­

yapılmal"J!la, o takdirde parti işlerini icra

komitesi yürütür . Madde :

35

-

PATİ BAŞKANI : Parti başkam ; partinin ve parti meclisinin başkanıdır. Görevi parti

meclisine ve icra

komitesine fikir vermektir. Genel Kurul ve parti meclisi, onun başkanlığında toplanır. Madde : 36

-

a. b.

BAŞKANLIK YETKİLERİ : Mühim hallerde, Büyük Kurultay'ın

zamanı geçerse. Parti

meclisi karan dışında büyük kurultayı (Ge­ nel Kınul ) toplantıya davet edilir. Madde :

37

-

İcra komitesi üyeleri, parti meclisi sekrete­ terine karşı

sorunludur. İdari işler, yazıŞ­

malar, parti emirleri yetkili kimseler tara....

�-:..... .:.. . . .

-· . .

143


fından imzalanır veya zalan ile gönderilir.

yardımcılannın im­

Partinin bütün siyasi

işlerinin tanzimi icra komitesi üyelerine a­ ittir. İcra komitesi üyeleri, ihtisaslanna gö­ re görevlendirilir. Sekreter bUtUn işleri icra komitesi üyelerine bildirir, fakat kendi ba­ şına karar veremez. Madde : 38

-

MERKEZ YÖNETİM KURULU : Parti meclisinin belirttiği merkez yönetim kurulunun kuruluşu : Parti meclisi

a.

üyelerinden seçilen 5-9 kişi­

den teşekkül eder. b. Madde : 39

İki ayda bir toplanır.

-

Merkez Yönetim

Kurulu,

bünyesinden üç

üye seçer. Bunlardan biri reis olur ve diğer iki üye ile merkez yönetim kurulunun işle­

rini yürütür. Parti Meclis'inin, merkez yö­ netim kurulu başkanını tasvip etmesi gere­ kir. Madde

40

-

Parti Meclisinin müsadesi ile merkez yö­

netim kurulu bir gazete veya dergi çıkara­

Madde

41

bilir. -

MAHALLİ TEKttAT :

Mahalli

Parti,

parti

meclisinin

yerde. merkez yönetim kurulu

belirttiği tarafından

kurulur. Başkan ve 3-7 yardımcısından te­ şekkül eder. Kurulduğu yerde partiyi tem­ sil eder. Pa.rtinıin idare ve çalışmasından sorumludur. Bölgesinde ; gelen emirlerin ye­ rine getirilmesini

sağlar,

parti

çalı!flll&.}arı­

m emir ve niza.mJa.ra göre yürütür.

144


Madde : 42 - MAHALLl PARTİNİN GöREV VE YET­ KİLERİ : a. Bölgesindeki iş ve çalışmalarını tesbit eder. Bunların yapılması için karar alır. Yardım­ cı ve kardeş gruplara, çalışmaları için yol gösterir. b. Mahalli parti başka.nını ve ild. yardımcısuıı kendi aralanndan seçerler.

c. Parti Meclisinin ; mahalli başkan seçimini kabul etmesi gerekir. Parti Meclisi, seçilen şahsı kabul etmediği takdirde, mahalli par­ ti, ikinci bir seçimle tekrar seçer ve parti meclisine bildirir. Parti meclisi bu defa eski ve yeni seçilen iki şahıstan biriıli kabul e­ der. Aldığı karanda mahalli partiye bildi­ rir. d; Mahalli parti başkanı ve iki yardımcısı ; tist kademeden gelen emir ve kararlan, parti nizamname ve emirlerine göre yürütür ve o yerden partiyi idare eder. e. Mahalli Parti ile Merkez Yöneyetim Kurulu arasındaki alıp verme işleri ; mahalli parti başkanı tarafından sağlanır. f. Mahalli Parti Başkanından maada her bir üye, ayrı bir grubun başıdır. g. Mahalli Parti ayda bir toplanır. O ayda, o yerde olan işler üzerinde durulur. Bunun için tedbir kararlan alınır. Partinin haberi 145


olmayan mühim hadiseler, merkez yönetim kuruluna duyurulur. h. Kardeşlerin sorgu, suallerine cevap verir Kardeş grubuna düşecekler hakkında karar verir. i. Yardımcı ve kardeşlerin kusur ve hatalan­ nı kendilerine bildirir, takdir eder ve onlan muvakkaten altı ay müddetle partiden u­ uzaklaştırabilir. Partiden uzaklaştırılmaları için Merkez Yönetim Kurulunun muvakatı­ nı almak şarttır. Bunun üzerine Merkez Yö­ netim Kurulu, bir üyeyi bir işin tahkikine memur eder. Tahkikat raporu, merkez yö­ netim kuruluna verilir. Üyelerin 2/3'nün - kararı ile partiden uzaklaştınlabilirler. k. Üç ayda bir faaliyetini merkez kuruluna bildirir. Merkez yönetim kurulunda, keyfi­ yetten dhlıa üst yardımcıdan teşekkill eder.

YARDIMCI KOMİTE : Madde : 43 - Yardımcı Komite ; bir mahalli üye ile dört üyeden teşekkül eder. a. Mahalli Parti üyeleri bu grubun başıdır. b. Başkan olan üyeler, ·aralarında yardımlaşır­ lar. Mahalli Parti ; kararım bunlara bildirir ve belletir. c. Yardımcı komitenin görevleri şunlardır : Mahalli partinin verdiği emir ve kararlan, kardeş grubuna gösterir ve belletir. Onların sorunlarım mahalli partiye iletir. 146


ç. Her ay gazete ve dergi bedellerini toplayıp mahalli partiye teslim eder. d. Yardımcı komite başkarundan maada hiç­ bir üye ve partili, mahalli parti başkanını ve üyelerini bilmeyecektir.

e. Yardımcı komite üyelerinin, en az bir sene kardeş gurubunda çalışmış olması gerekir. .

f. Mahalli partinin kararları ile kardeŞ gurup üyeleri yükseltilip, yardımcı komiteye alınır.

KARDEŞ GRUBU Madde : 44

-

Kardeş Grubu üç kişiden teşekkül eder. Bu üç kişiden biri grubun başıdır. Başkan, grubun işlerini yürütür. Kardeş grubu, parti teşkilatının temelidir.

a. Partinin emirlerine göre ; karde� grubu, parti fikirlerini halka yayar. Partinin kuv­ vetli ve sağlam olmasına çalışır. b. Kardeş grubu haftada bir toplanır. Vazife­ lerin tam olarak yapılıp yapılmadığı kontrol edilir. Ve o hafta yapılacak yeni görevler, üyeler arasında taksim edilir. c. Partiden gelen ve belletiler1 emir vo görev­ ler yerine getirilir. ç. Halkın durumu partiye bildirilir. d. Kardeş ve partililerin verdikleri gazete ve dergi bedelleri ile aylık aidat ve teberrulan yardımcı komiteye gönderlr. . c� : Partinin ; beyanname, gazete ve dergilerini dağıttırır, bunlann bedellerini · toplar fikir ve isteklerini üst kademeye bildirir. 141


f. Bir veya birbuçuk senede bir ; layık olaıı sempatizanlan partiye (niahalJi partiye) bildirir. g. Ayda bir kendi çalışma.lan hakkında yar. dımcı komiteye bilgi verir. h. Kendini ; taraftarlanna ve milletine sevdi­

rir. Şunun içinki ; milletin ahvalini öğrenip, par­ tinin fikirlerini onlara iyice öğretebilsin. SEMPATİZANLAR :

Madde : 45

-

Halk içinde, kendi milletine bağlı, iyi ahla.k­ lı ve taraftar olabilecek kimselerdir. Sem­ patizanlar da, parti emirlerini bir parti ü­ yesi gibi yerine getirirler. Ve aidat öderler. Aynı zamanda parti üyeleri gibi, partinin sır ve menfaatlerini kollarlar.

PARTİ üYELERtNlN OOREVLEBt : Madde : 46

Parti üyeleri ; parti işlerinin ve idealinin fedaileridir. a. Parti e:mirlerinıi eksiksiz yerine getirirler. b. Herzaman, parti ile halk arasıncıa, irtibatı sağlar, c. Kendisinin ve arkadaşlannın bilgi sahibi ol­ masına çalışır. -

d. Kendisinin ve arkadlaşla.rımn noksa.nla.rmı partiye bildirir ve partiden hiçbirşey saklamaz.

e. Halkla müınasebetleıini arttırmaya ça.h­ şır, onlann fi.kir ve isteklerini öğrenir, ara­ larındaki kırgınlıkları giderir, dertlerine

148


derman bulur, partinin gayesini ve fikirle­

rini onlara açıklar. f. Gruplar arasındaki geçimsizlikleri.. giderir, . birlik ve kardeşlik konusunda ; ferdi, ailevi ve aşiretler arasındaki hoşnutsuzluğu gide­ rir ve eşitliği sağlar. g. Partinin. müsadesi olmaksızın ;

başka bir

siyası partiye ve resmi hizmete geçemez.

h. Pa.rti.nin. miliiadesi olmaksızın ; kendi ye­ rini ve bağlı bulunduğu merkez yönetim ku­ rulunu değiştiremez.

Madde

Partiye Girme Şartlan : a. Partinin nizamnamesini (tüzüğünü)

47

-

oku­ mak, partinin ideal ve fikirlerini tamamen

kabullenmek. b. Parti gruplarında çalışmayı kabullenmek. c.

·

17 yaşından aşağı olmamak.

d. Şerefli, namuslu, iyi ve doğru olmak. e. Partinin fikir ve idealine aykın görünmemek. f. Kürt milletine karşı hiyanette bulunınamıg olmak. g. Başka bir milletin fikrine sahip

olmamak

.

h. Kuvvet ve iş gücünden düşmüş oJmamak

i. Madde : 48

-

Milliyetperver ve siyasi fikir

Partiye girişte yemin

sahibi olmak.

etmek :

a. ıpartiye girişte haline göre bir miktar

para

yardımı yapmak, b. Her ay aidabnı ödemek, c.

Aylık aidat miktan en az 1, en çok 100 Türk lirasıdır.

149


PARTİDEN ÇIKMA VE ÇIKARILMA : Madde

49

-

Her üye, istediği anda, partinin

müsea­

desi ile ayrılabilir.

a.

usulü şöyledir; Şahıs kar­ parti, yardımcı gruptan veya mahalli �rtiden ise merkez yönetim kurulu, merkez yönetim kurulunda ise, parti mecl.işi, parti meclisi üyeleri ile parti başkanının ayrılması, genel kurulun Üyelerin ayrı lma

deş grubunda ise, mahialli

müsaadesi ile olur. b. Partili

bir

kimse

müseadesi ile müddet sonra tekrs.r

partinin

ayrıldığı takdirde ; bir

partiye girmek isterse, eski yerine alınmaz.

meclisinin müsea.desi ile sem.­ kaydı yapılır. Partili bir kimse, görevi sebebi ile partiden ayrılmış ise, işi neticelendiğinde eski yerine Ancak, parti

tizam

c.

olarak

alınabilir. d. Partinin müseadesi ile ayrılmış

olanlarda ;

partiden çıkarılanlara uygulanan işleme

ta­

bidirler. Madde :

50 - PARTİDEN ATILMA

:

Aşağıdaki şart-

lar dahilinde üyeler partiden atılırlar a. Parti sırrını dışarıya açıklayanlar, b. Parti idealine aykın hareket edenler. c.

Parti işlerini mazeretsiz

d.

Üç ay müddetle üst üste

yapmayanlar, veya bir yılda üç

aidat vermeyenler. Madde : 51 - PARTİDEN

ATILMA

DİR : a. Kardeş veya. yardımcı

KARARI ŞÖYLE­

gruptan

olanların a­

tılmasına, merkez yönetim kurulu,

150


b. Mahalli Parti ve Merkez Yönetim Kurulun­ da olanlann atılmasına !)arti meclisi karar verir. c. Ancak, parti meclisi üyelerinin genel kurulun onayı gereklidir. d. Partiden atılanlar, bir daha mezler.

atılışı için

partiye gire­

GEÇİCİ MADDE Madde

1

Madde

2

-

-

Büyük Kurultayın ) Genel Kurul) toplantısı.na kadar parti meclisi ve genel kurul gö­ rev ve yetkileri kuru.culann elindedir. Kurucular beş seneye kadar büyük kurul­ tayı (genel kurul) toplamayabilirler.

ısı


TÜRKİYE KÜRDİSTAN DEMOKRAT PARTİSİ PROGRAMI Madde

1

Madde

2

Madde

3

Madde

4

-

-

-

-

·

Madde

5

-

Partinin adı : Türkiye Kürdistan mokrat Partisi

De­

Partimiz ilerici ve devrimci bir siyasi or­ ganizıisyoİı. olup, Türkiye'de kurulmuş­ tur. Partimiz Türkiye Kürdistanın'da yaşa­ yan Kürt halkının, kendi kaderiıd biz­ zat kendisinin tayinine hakkı bulunduğn­ na inanır. Bu amaca varmak: için, Kürt milli varlığının resmen tanınmasını ve Kürt milli demokratik haklarının istir­ datım temel şart sayar. Partimizin mücadelesi, Türkiye Cumhu­ riyeti'nin toprak bütünlüğü espirisi için­ de, Türk Milli imtiyazları yerine, Türk ve Kürt haklarının tam eşitliğine müstenid gerçek kardeşliğini ve beraberliğini ika­ me etmek esasına dayanır. Türkiye hudutları dahilinde yaşayan �ürt halkının ana tabanı Kürdistan'ın g�niş köylü kitleleridir. . Bu nedenle partimiz, ana amaç ve hedeflerinin gerçekleştiril­ mesi uğrunda girişilecek eylemlerinde, Kürdistan köylüsüne dayanacaktır. İşçiler ve partim.izin programını be­ nimseyen aydınlar, öğrenciler, memurlar, esnaf ve sanatkarlar gibi orta ta.baka mensupları, Kürdistan köylüsünün ta.bil yardımcıları ve müttefikleridir. 152

.


Madde

6

-

Kürt hareketinin ve dolayısı ile Kürdis­ tanı'ın geniş köylü kitlelerinin öncü

ve

organizatörü durumunda bulunan parti­

miz sosyal-siyasi eylemlerinin seyri bo­ yunca, şu temel görüşleri titizlikle göz önünde tutar : a. Türkiye'deki siyasi iktidarın

gerçek

kuvveti, cunta-subay-aydın gnıplan­ dır. Diğer benzer bazı az gelişmiş ülke­ ler de olduğu gibi ekonomik bir teme­ le sahip bulunmamakla beraber, cun­ talar siyasi iktidarı zorla (açık yada kapalı) ellerinde tutmaktadır. b. 1946 dan beri cuntaların açık . ırkçı-fa­ şist diktatoryası şekli sona ermiş gibi gösterilmekte ise de, 27 Mayıs 1960 hükümet darbesi ve sonrası1!daki olay­ lar, cunta gruplarının perde arkasın­ da, siyasi

iktidarın

iplerini ellerinde

tuttuğunu isbat etmektedir. Bu nedenle, Türkiye'de birden faz­ la siyasi partinin ve seçim sisteminin varlığına rağmen, gerçek bir demokra­ si ve fikir hürriyeti asla mevcut deyil­ dir. Ve biçimsel demokrasinin yaşa­ m.ası dahi, her türlü garantiden mah­ rumdur. c. Türkiye'de siyasi iktidarı ele geçiren cunta gnıpları, Türkiye halklanmn büyük bir

dilimini

teşkil eden Kürt

halkının, milli varlığım inkar ve temel milli demokratik haklarım gasbettik­ leri için, 1920-23 müşterek kurtuluş


mücadelesinin ilerici, haklı muhtevası­ na ihanet etmişler ve bu nedenle

de

meşruiyetlerini yitirmişlerdir. d. Bu açıdan

T-KDP. gerek iktidar ve ge­ Türki­

rekse muhalefette bulunsunlar

ye'nin diğer siyasi kuruluşları ile, an­ cak Kürt milli varlığının tanınması ve Kürt milli demokratik haklanmn açık­

ca teslimi şartı ile fikir ve eylem birli­ ğine girebilir.

e. Bu temel ve önşartı hesaba katmayan,

yani Kürt milletinin milli varlığını in­ inkar ve Kürt milli haklanmn gasbını

tasvip yada görmemezlikten gelen tüm siyasi, gayri siyasi kuruluşları ;

Kürt

halkını ezen ırkçı-faşist hükümetlerin

ve baskı kuvvetlerinin suç ortağı

Fa­

yar. Madde

7

-

T-KDP. si emperyalizmi ve özellikle gü­

nümüzde ortaya çıkan bazı az gelişmiş ül­

kelerdeki

dahili milli-sosyal

çelişkileri

bilimsel metodlarla analiz eder. Giriş bölümümüzde mahiyeti kısaca belirtilen dahili milli çelişki çözülemediği, yani Türkiye' deki Kürt halkının inkan ve demokratik milli haklanmn gasbı şeklin­

de ortaya çıkan dahili milli ezme tatbika­

tı sona ermediği müddetçe Kürt balkının dahili milli muhalefet potansiyelini mün­ hasıran ,

"Milletler arası emperyalizme

karşı savaş" alanına kanalize etmek iste­ yen tüm fikri ve aksiyonel

154

sabalan, kötU


bir tuzak

yada fahiş

bir yanılgı. olarak

telakki eder . .Madıie

8

- Türkiye Kürdistanı adı tanınmalı ve hu­

dutları etnik, coğrafi ve tarihi gerçeklere . ..,.

Madde

uygwı olarak belirlenmelidir .

9

- Kürt dili, Türkiye Kürdistanının

resmi

dili olarak kabul edilmelidir. .Madde

10

- Kürt kültürü serbestçe

g�şıneli ve Kürt-

lere kendi çocuklarını tahsilin her kade­ mesinde, kendi ana dilleri ve öz kültürle­ ri ile yetiştirme hakkı tanır.malıdır. Madde · ·

11

- Türkiye Kürdistamn'da sağlık, eğitim ve

öğretim hizmetleri

tamamen karşılıksız

görülmeli ve Kürt çocukları için tahsilin her kademesi tamamen parasız

olmalı­

dır. Madde

12

- Türkiye'nin tüm yeraltı ve yerüstü ser-

vetlerinden sağlanan gelirlerden Kürdis­ tan'ın hissesi, Türkiye genel nüfusu ora­ nında tesbit edilmelidir. Madde

13

- Ekonomik planlamadan, günümüze kadar

bir sömürge alanı zihniyeti içinde sömü­ rülmüş ve talan edilmiş Kürdistan'ın kal­ kındınlmasına öncelikle ve ivedilikle yer verilmelidir. Kalkınma planlan bu esaslara göre

ha­

zırlanmalıdır. Madde

14

- Sanayi kuruluşları, özellikle ağır

tesislerinin dar işi.kar

sanayi

dağıtımında günümüze

ka­

bir şekilde tatbik edilen sö-

155


mürgeci tasarruflardan vazgeçilmeli ve Kürdistan'ın yeraltı servetleri mutlak olarak Kürdistan'da işletilmelidir. Madde

15

-

Partimiz, emperyalizmin her türlUsüne karşı milli ve sosyal hak talebinde bulu­ nan, yada kurtuluş mücadelesini veren tüm dünya halklanndan yanadır.

tç TVZVK Madde

1

-

Üyelik Şartlan

1. Her Kürdistanlı partiye üye olabilir.

Partinin programı, disiplin ve fikir yapı­ sına inanmak ve bu esaslar üzerinde ça­ lışmayı kabul etmek, 3. Parti hücrelerinden birinde çalışmak,

2.

4. Tesbit edilen üyelik aidatını muntazam ödemek, üyelik aidatı en az bir (1) TL. dır. Partiye girişte ise bir aidat fazla alı­ nır.

5. 16 yaşından küçük olmamak, 6. Çevresinde dürüst ve iyi ahlaklı tanınmış olmak,

olarak

7. Partinin amaç ve hedeflerini gerçekleş­ tirmek için, bütün imkanlan ile partinin disiplin, program taktik ve stratejisine göre ça:lışmak, 8. Partinin sırlarım açıklamamak,

9. Bilgisini, uyanıklığını, politik şuurunu teori. ve devrimciliğin temel esasları ile artrrmaya çalışmak, 156


10. Tenkit etme ve

tenkit edilme (oto-kiri­

tik) esaslar üzerinde çalışmak, partiden hiçbirşeyi saklamamak, gurur ve mace­ racılıktan kaçınmak,

11. Herhangi bir kimse ancak bölge komite­ sinin karan ile partiye üye olarak alına­ bilir. Bölge komitesi, sosyal ve siyasi ki­ şiliği

bakımından

ihtilal

yaratabilecek

durumda bulunan yada o şekilde tanınan kimselerin partiye kabülünden önce, po­

li t büronun rızasını almak zorundadır, 12.

Partimizin üyesi olmak

isteyen siyasi

partilerin üyeleri, partiden aynlmış olup­

ta tekrar partiy� girmek isteyenlerin bu istekleri, ancak polit büro tarafındar� ka­ rara bağlanır,

13.

Hiçbir üye, partinin muvafakatını alma­ dan yerini ve partinin haberi olmadan işi­

ni değiştiremez. 2

Madde

-

Üyelerin Cezabmdmlması

Üyeler şu durumda cezalandırılırlar Alt komite veya hücrelerden bir üyenin isteği ve bunun denetleme ve istihbarat komitesi

tara­

fından desteklenmesi üzerine, merkez komitesi bir üyeyi partiden çıkarabilir. Aynca mahalli komite aşağıdaki durumlardan birini yaratmış olan üye­

nin elinde sorumluluk yetkisini alır, hakkında araş­ tırmaya geçebilir. a.

Partinin sırlannı açıklamışsa,

b. Partinin birliğini bozacak faaliyette bulunmuş 157


veya parti aleyhinde

çalışacak gruplar meydana

getirm�ye çalışmışsa, c.

Partiyi

kendisinin

veya başkalarının çıkarları­

na, alet etmişse,

d.

e.

Birini uyarmadan sonra ikinci bir kez, bir di­ slplinsizlikte bulunmassa,

Partinin belirttiği yol ve

programdan aynlıp,

parti ideolojisinin aleyhinde çalışmışsa,

f.

Partinin müsadesi olmadan başka bir partiye veya teşkilata üye olmuşsa,

g.

Mazeretsiz olarak iki ay arka arkaya aidatını ödememişse,

h.

ı.

Mazeretsiz olarak arka arkaya iki ay toplan­ tıya katılmamışsa,

Üyelik şartlarından birini kaybetmişse,

Üyelik Hakları : a .

İç tüzüğe uygun bir şekilde eleştiri yapa­ bilir, soru tevcih edebilir ve görüşlerini açıklayabilir,

b . Çaresiz ve sıkıntılı durumlarda yardım talebinde bulunabilir, c.

çalışmalar yüzünden tutuklanan, sürülen veya çeşitli sıkıntıla­ ra maruz bırakılanlar partiden, parti­ nin imkanlan elverdiği kadar yardım gö­ rür, Parti içi yaptıkları

d . Herhangi bir suçlamadan ötürü, kendini cezalandırmak amacı ile alınan kararlara 158


karşı, savunmasını ilgili komiteye gönde­ rebilir, e .

Mensubu bulunduğu komite, isteğinin dı­ şında bir karar aldığı zaman, önce ka­ · yıtsız-şartsız olarak bunu yerine getir­ mek zorundadır. Ancak bunu yerine ge­ tirdikten sonra bu konudaki fikri ve görüşlerini hiyerarşik sıra kanahyla, komitelere iletebilir.

Madde

3

Üst

Parti TeşkHııtuıın Kuruluşu

-

Parti teşkil3.tı aşağıdan yukanya doğru şu kuruluşu takip etmektedir : Hücre, köy komitesi, mahalli komite, bölge komitesi, merkez komitesi.. Madde

4

Kurul­

Parti Şu Temel Es�sla.r Vzerine

-

mu,tur : a.

Merkezi otorite,

b

Parti, hiyerarşik sistem içinde

.

merkezi

otoritenin çok dar ve ciddi bir disiplini içinde çalışır, c.

Parti komiteleri, kararlan adi çoğunluk esaslanna göre alınır,

Madde

5

-

Parti Komiteleri merkezi otoriteyi

sars­

mayacak bir şekilde ve parti politikasına uygun olmak şartı ile, acil durumlarda ge

·

rekli kararlan alabilir, Madde

6

-

Partinin alt

komiteleri

üst komitelerin

kararlannı aynen yerine getirmek zonın­ dadırlar. Bu kararların yanlıtı ve eksik ta-

159


rafları olsa bile, bu konudaki görüşlerini ancak bu kararlan yerine getirdikten son­ ra ilgili komiteye iletebilirler.

Parti Komitelerinin Görev ve Yetkileri Madde

:

7

-

a..

Hücre :

Hücre, partinin en e.lt kuruluşudur. Uç kişiden meydana gelir. Hücre sorumlu­ su bağlı bulunduğu komite tarafından tayin edilir.

b. Hücrenün görev ve yetkileri

1. Partinin program, politika ve çalı§ma planlarına göre çalışmak, partinin a­ maç, vazife ve isteklerini yerine getir­ mek.

2. Üyeleri arasında görev dağıtımı ya­ pıp en az onbeş günde bir defa toplan­ mak.

3. P artinin ve hedeflerinin propoganda­ sını yapmak ve partinin yayınlanın dağıtıp, okutmak. 4. Üyelerin aid.atla.nnı. taraftarlann te­ berrulannı ve parti yayınlanndan sağ­ lanan paralan toplayıp bir üst komite­ ye derhal göndermek ,

5. Üye ve taraftarlann politik şu.urunu, politik ve particilik bilgilerini artırma­ ya çalışmak, 6. Üst komiteye üyelerin isteklerini ve llizumlu haberleri hemen iletmek, 160


7. Üst komite çalışmalan hakkında her ay bilgi vermek, 8. Kendi bölgesinde halkın çal.ışmalannı kontrol etmek, partinin programına uygun bir şekilde halka devrimci ça­ lışmayı öğretmek, halkla bağlannı kuvvetlendirmek ve halkııi istek ve öz­ lemlerini öğrenip partiyi bundan ha­ berdar etmek. Madde

:

8

-

Köy Komitesi :

a. Köy komitesi, partinin a,.na tabanını teş­ kil eden köylü kitlesinin organizasyonu olup, müsait köylerde kurulur. Köy ko­ mitesi üç kişiden oluşur. b. Köy Komitesinin görev ve yetkileri : En önemli görevi partinin program, iç tüzük ve politikasına uygun olarak köy­ lülere devrimci çalışmayı öğretip orga­ nize etmek olan köy komitesi, 9.cu mad­ denin (b) şıkkında zikredilen, 9.cu mad­ de hariç, geriye kalan tüın mahalli komi­ tenin yetki ve görevlerine sahiptir. Madde

9

-

Mahalli Komite :

a. Mahalli komite, bölge komitesinin belir­ teceği yerlerde kurulan, partinin bir ku­ ruluşu olup, üç kişiden meydana gelir. Mahalli Komiteler, merkez komite­ si veya bölge komitesi üyelerinden birisi tarafından başkalarına kurdurtulur. l6l


b. Mahalli Ifomitenin

görev ve Yetkileri :

l . Partinin program, iç tüzük, karar ve isteklerine uygun bir tarzda ; kendi­ sine bağlı bulunan üye, hücre ve köy komitelerinin

çalışmalannı

yönet­

mek,

2. Mahalli komiteyi kuran ve mahalli ko­ mitenin üst komite ile irtibatını sağ­ layan üye, aynı zamanda mahalli ko­ mitenin sekreteridir ve mahalli

ko­

mite onun yönetiminde çalışınalaruu yönetir.

3. En az onbeş günde bir toplanıp, mü­ zakerelerde bulunmak ve çalışmaları kontrol etmek,

4. Partinin program, stratejisine düşmeyecek

işçi, köylü,

tere

öğrenci

ve

gençlik hareketlerini desteklemek,

5. Üyelerin aidatlarını, teberrulanm ve parti yayınlarmdan sağlanan parala­ rı bir üst komiteye mek,

derhal ·

gönder-

6. Kendi bölgesinde her türlü milli har&­ ketlerin yönetimini kontrol altına al­ maya çalışmak ve yönetimine iştirak etmek,

7. Kendi bölgesinde meydana gelen m&­ seleleri partinin politikasının ışığı al:­ tında

çözümlemek ve bu olaylardan

komiteleri haberdar etmek,

162


8. Parti çalışmalannı genişletmek, halk sınıflarının içine girmek için gerekti­ ğinde meslek komitelerini görev ve yetkilerini belirterek kurmak,

9.

Madde

10

-

Mahalli komite üyelerini şu şekilde cezalandırabilir : İkaz, ihtar1 ve altı aydan fazla olmamak şartıyla görev­ den düşürmek.

Bölge Komit.esi :

Bölge komitesi, merkez komitesinin tes­ bit ettiği bölgelerde merkez komitesinin üyelerinin bir veya ikisi tarafından kuru­ lur ve 3-5 kişiden meydana gelir. Birden fazla merkez komitesi üyesi­ nin bulunduğu bölge komitesinin sekrete­ ri, merkez komitesinin bu üyeleri arasın­ dan seçtiği bir üyedir. Merkez Komitesi ile rabıtayı o kurar. Bölge komitesinin kendi bölgesinde­ ki yetkilileri, mahalli komitenin kendi ma­ hallinde sahip bulunduğu yetkilerin a.ynı olup, görevleride mahalli komitenin ma­ hallinde yerine getirmekle sorumlu bulun­ duğu görevlerin aynıdır. -

Madde

11

-

Merkez Komitesi :

a. Merkez Komitesi, partinin en yüksek organı olup, bütün otorite kendisinde toplanmıştır. b. Merke-z Komitesinin görev ve yetkileri

1. Merkez Komitesi, şartların getirdiği 163


durumlarda tam üye sayısının sından

fazlasının k aranyla

yan­

tüzüğü

değiştirebilir.

2. Partinin ismini değiştirmek ve güdü­ lecek politikayı saptamak,

3. Partinin bütün işlerini yürütecek ve bütün parti komitelerini

yönetecek

bir genel sekreter ve dört üyeden o­ luşan polit büroyu seçmek,

4. Partinin yakın ve uzak hedeflerini ger­ çekleştirmeye

çalışmak, gerekli stra­

teji ve taktiği saptamak,

5. Partinin devrimci amaçlanm, sırları­ nı ve birliğini yıkıcı saldınlardan ko­ rumak,

6. Partinin diğer parti,

cephe ve kuru­

luşlar karşısındaki tutumunu belirt­ mek,

7. Partinin mali gücünü koı;umak, gelir ve giderlerini, lüzumsuz harcaınalan önleyecek bir şekilde düzenlemek, .

8. Parti

propogandistlerini çok şuurlu

ve uyanık bir şekilde yetiştirerek, hal­ ka, program bölüm.ünde devrimci

hedeflerini

zikredilen

kavramalannı

sağlamak,

9. Üyelerin şiliyet, tenkit ve sorulannı cevaplandırmak, sorunlannı hallet­ mek,

164


10. Merkez komitesi alt komitelerin ka­ rarlarını boza.bilir,

11. Merkez komitesi gerekli gördükçe böl­ ge ve mahalli komiteler kurabilir,

12. Partinin bütün organlan merkez ko­ mitesinin kararlarını yerine getirmek zorundadır,

13. Merkez komitesi har altı ayda bir top­ lanır,

14. Merkez komitesi polit büronun malarını denetler, kendisine vazifeleri verir ve gerekli

çalış­

gerekli

stratejiyi

saptar,

15. Merkez

komitesi, denetleme ve istih­

barat tahkikatı sonunda partiden her türlü

ihraçı yapabilir, ihraç kararı

toplantıda bulunan merkez komitesi üyelerinin adi çoğunluğunun

karan

ile alınır.

16. Merkez komitesinin herhangibir üye­ si, ihracını gerektiren bir durum ya­ ratırsa, merkez komitesi, üye tam sa­ yısının yansından fazlasımn ile bu üyeyi partiden ihraç

karan edebilir.

17. Merkez komitesi,organizasyonu kuv­ vetlendirmek, politik şuurlandırmayı artırmak, işleri yürütmek için bölge ve mahalli komitelere özel

temsilci­

lerini gönderebilir ve parti propogan­ dislerini değiştirebilir.

18. Merkez Komitesi, yurt dışında 165

parti


üyelerinden meydana gelen ve parti­ nin program ve iç tüzüğüne göre ça­ lışacak komiteler kurabilir. 19. Merkez Komitesinin ekseriyeti her­ hangi bir sebepten ötürü görev yapa­ mayacak duruma düşse bile, geri ka­ lan merkez komitesi üyeleri, merkez komitesinin görev ve yetkilerine sa­ hiptir. 20. Merkez Komitesi, üye tam sayısımn yansından fazlasının oyu ile merkez komitesi üyelerinin sayısını artırabi­ lir.

Madde

12 - Polit Büro : a. Polit Büro, parti genel

sekreteri ile merkez komitesi üyelerinin kendi ara­ larında seçtikleri dört üyeden meyda­ na gelir. Poli t Büro üyeleri arasında ayrıca görev dağıtımı yapar.

b. Polit Büro, merkez komitesinin iki toplantısı arasındaki dönemde merkez komitesinin kararlarını yerine getirir. Parti politikasının değiştirilmesini ge­ rektiren bir durum hasıl olduğunda merkez komitesini hemen toplantıya çağırır. c.

Pol.it Büro, merkez komitesinin topla­ namadığı durumlarda, 11. ci maddenin (b) fıkrasının 5,6,7,9,10,15,17 ve 18.ci şıklarında yazılı yetkileri kullanabi­ lir. 166


Madde

13

-

Denetleme ve İstihbarat

Komitesi :

kez komitesi seçer ve merkez komite­ si ile polit büroya karşı sorumludur. a. Denetleme ve istihbarat komitesini mer­ Komite üç üyeden meydana gelir ve bunlardan aralarından birisini sekre­ ter tayin ederler. b. Denetleme ve İstihbarat görev ve yetkileri :

Komit.esiııin

1. Merkez Komitesine işlerinde yardım eder ve sürekli olarak istihbarat işlerini yönetir, polit büronun ken­ disinden istediği çalışmayı yapar, 2. Partinin gelir ve giderlerinin, prog­ ram,_ iç tüzük ve kararlarının yerine getirilip getirilmediğini kontrol e­ dip, polit büroya gelen raporlardan işleri ile ilgili olanları incelerler,

3. Üyelerin şikayetlerini inceleyip, ge­ reken araştırmaları yaptıktan son­ ra, kendi kanaat ve tavsiyelerinide belirten bir raporla durumu ilgili komiteye bildirir, 4. Üyelerin ve parti komitelerinin ha­ ta ve sapmalarını belirten raporları inceler ve polit büroya bu konuda gerekli tavsiyelerde bulunur, 5. Denetleme ve istihbarat komitesinin herhangi bir yönetme yetkisi yok­ tur. 167


Madde

14

-

Denetleme ve İstihba.rat talep edebileceği ceza.lar

Komitesinin

1. 'Üyeler için :

a. Sözlü ve yazılı uyarma, b. Ferdi ihtar veya herhangi bir komiteyi toptan ih�r, c. Yetkilerini elinden alma, d. Geçici ihraç, e Kesin ihraç, f.

Hain olarak cezalandırmak, ki bu en büyük cezadır.

2. Parti Komiteleri için

a. İkaz ve ihtar, b. Komitenin lağvedilip yerine mer­ kez komitesinin ilk toplantısına ka­ dar başka bir komitenin tayin edil­ mesi, c. Komitenin lağvedilip, üyelerinin partinin diğer komitelerine dağıtıl­ ması, Madde

15

-

Parti Genel Sekreteri

a. Parti genel sekreteri, merkez komite­ sinin ve aynı zamanda polit bUronun­ · da başkanıdır. Ve adı geçen bu komi­ teler onun başkanlığında toplanırlar. Herhangi bir oylamada, oylann sayısı eşit çıktığı zaman, sekreterin bulundu-

168


ğu tarafın oylamayı kazandığı

kabul

edilir. b Genel sekreter, polit büronun diğer ü­ yeleri ile birlikte partinin bütün çalış­ malanndan ve yönetiminden sorumlu olup, partinin bütün yazışmalan onun veya polit büronun tesbit ettiği yar­ cıımcısının imzasını taşır. c. Genel sekreter, polit büro

üyelerinin

toplanmalannın mümkün olmadığı du­ rumlarda, parti komitelerine parti adı­ na ve kendi imzası ile tavsiyelerde bu­ lunabilir ve emirler verebilir. d. Genel sekreter, görev

yapamayacak

durumda olursa, bu durumda

görevi

yardımcısı yüklenir. O da çalışma im­ kanını kaybederse ; polit büro üyeıeri kendi aralannda birini merkez

komi­

te toplanbsına kadar, bu görevi

yil­

rütmekle görevlendirebilir. e. Olağan üstü durumlarda merkez komi­ tesinden, Madde

16

-

a.

toplanmasını isteyebilir.

Partinin Mali Durumu : Parthin gelir kaynakları

şunlardır :

1. Üyelerin aidatlan,

2. Üye ve sempatizanlann

bağışlan,

3. Partinin yayın organlanndan sağ­ la.nan gelir,

4.

Partinin

169

propagandası amacı

ile


yaptırılan şenlik, toplantı, ve gece­ lerden sağlanan gelir. (Bu toplantı ve gecelerin tertiplenmesi için ceden polit büronun izini

ön­

şarttır.)

b. Üyeler, ödeyebilecekleri aidatları bağ­ lı bulundukları hücre veya komiteye i­

fade ederler. Sonra diğer tamamlayıcı bilgi ile birlikte aidatın miktan üst ko­ miteye bildirilir. c. Aidat ve diğer gelirler, her ay hiyerar­ şik yolla polit büroya gönderilir. d. Her üst komite bir alt komiteyi kendi­ sine ulaşan para miktarından

haber­

dar eder. e. Hiçbir komite, merkez komitesinin izi­ ni alınmadan kendisi için tesbit edilen miktardan

fazla

harcamada

buluna­

maz. Geçici

Madde :1

-

Merkez Komitesi, kongre toplama

im.kanım buluncaya kadar kongrenin büttin yetkilerine sahiptir.

Merkez

kongresi, toplandığında, yapılan top­ lantımn bir merkez komitesi toplan­ tısı

mı, yoksa bir kongremi olduğunu

tesbit ederek çalışmalarına başlar. Geçici

Madde

2

-

Kongre toplandıktan sonra, parti

çalışmalarında

uygulanan

merkeziyetçilik

sistemi,

mokratik merkeziyetçilik

bırakır. ıra

otorite

yerini de­ sistemine


PAR·TİYE GtRtş YEMİNİ "Ben biliyor ve inanıyoruınki, mensubu bulunduğum

Kürt halkı ; zorbalar tarafından bütün insani, milli, sos­ yal ve kültürel haklardan; zorla., hile ile, kaba:lıkla ve kUı.lleşlikle mahrum edilmiştir . Halkımızı özgürlüğe kavuşturmak, onurlu ve mutlu kılmak ve bunları koruyabilmek için ; devrimci çalışma ve mücadele yapmak, özellikle milli bir teşkilat kurmak zaruridir. Bu nedenle: ölünceye kadar sorişger (devrimci) yol­ da yürüyeceğime, arkadaşlarımı koruyacağıma, Kürt hal­ kının özlem ve isteklerini gerçekleştirmek için tüm gücü­ mü harcayacağıma ve partimizin saflarında çalışacağıma ; namusum, şerefim, tilin fikir ve maddi mukaddesatım üze­ rine yemin ederim."

171


KAYNAKLAR Mehabat Kürt Cumhuriyeti Çev : M. E. Bozarslan Koral Yayınlan, Nu : 1 Öztürk Matbaası-fst. 1976

1 - Aegleton, Wıllıam

2

-

İslam Dininden Aynlan Ce­

Armaner, Dr. Neda

reyanlar (Nurculuk) Ank. Üniv. tıahiyet Fakül­ tesi Yayınlarından, Milli Eğitim Basıınevi, Ankara -1964 3

-

Atay, Falih Rıfkı

Çankaya Döğan Kardeş Matbaacılık Sanayü A. Ş. Basım.evi, ts­ tanbul-1959

4 - Avcıoğlu, Doğan

Milli Kurtuluş Tarihi (1838 den 1995'e) Birinci Kitap İstanbul Matbaası. İstan­ bul-1974

5 - Aydın, Sıtkı

Bitlis Tarihi Acar Matbaası. İstanbul -1967

6 - Baytok, Taner

İngiliz Kaynaklarından Türk Kurtuluş Savaşı Başnur Matbaası . Ankara - 1970 112


Türkiye Devletinin Dış Si­

7 - Bayur, Hikmet

yasası Türk Tarih Kurumu . Ya­ yınlarından, T.T. Kurumu Basımevi. Ankara-1973

8

- Bedirxan, K. - Şıvan, s.

Zmane Kurd (Kürd Dili) Kava Yayınları. Haşmet Matbaası. İstanbul -1976 20 nci Yüzyılda Devleti

9 - Belen, Fahri

Osmanlı

Remzi Kitabevi

Yükselen Matbaacılık. te­ tanbul-1973 10 - Çapar, Dr. Mahmut

Doğudaki Aşiretlerin Türk. lüğü Akın Yayınlan. İstanbul -1972

11 - Devrimci Doğu Kültür Ocakları Dava Dosyası

Koma! Yayınlan, 1. Baeıoı Kalite Matbaası. Ankara -1975

12 - Doğuda Referandum Üzerine

Halkın Kurtuluşu Yayınl� rı Eser Matbaası. İstanbul -1977

13 - Dursunoğlu, Cevat

Milli Mücadelede Erzurum T.C. Ziraat Bankası Mat­ baası. Ankara-1946

14 - Edip Karahan'ın Anı­ sına

Koma! Yayını, Er-Tu Mat­ baası. !stanbul-1977

l73


15

-

16

-

Emre, Ahmet Cevat

İki Neslin Tarihi/Hilıni Ki­ tabevi, Nurgök Matbaası , İsta.nbul-1960

Esengin, Kenan

Milli

Mücadele'de Hıyanet

Yarışı / tnusal

Basuİı.evi.

Ankara-1969 17 - Esengin, Kenan

Kürtçülük Sorunu, Su Ya­ yınlan, Er-Tu Matbaası.

!stanbul-1976 18

-

Esmer, Ahmet Şükrü :

Siyasi Tarih/Siyasal Bilgi­ ier

Fakültesi Yayınlann­ dan, Maarif Matbaası. ts­

ta.n bul-1944

19

-

Ezrak, tbn'ül

Mervani

Kürtleri

Tarihi

Çev : M. E. Bozarslan/Ko­ ral Yayınları, Yelken

Mat­

baası. 1975

20

-

Fırat, M. Şerif

Doğu nieri Ve Varto Tari­ hi/3. Baskı Kardeş

Matbaası

.

Ankara

-1970 21

-

İran . 1930/1934

Gerede, Hüsrev

(Siyasi

Hatılar) /Vakit Basımevi.

lstanbul-1952

22

-

Kürt Aşiretleri

Gökalp, Ziya

Sosyolojik

Hakkında

İncelemeler/

Komal Yayınlan, 1.

Ba­

sım Kalite Matbaası. An­

-1975 114


23 - Granville, Edgar

Çarlık Rusyasımn Türki­ yedeki Oyunlan/Çev : Or­ han Anman Yarın Yayınlan Nüve Matbaası. İstanbul -1967

24

Gstreın, Dr. Heınz

Avukatsız Hallt Kttrtler Çev : Selçuk Barlas, Üçün­ cü Dünya Yayınlan-1977

25 -

Halfin

19.yy'da Kürdistan Üzeri­ ne Mücadele/Komal Ya­ yınlan Kalite Matbaası. Ankara -1976

26

-

Hani, Ahmed-i

Mem-u Zin Çev : M. E. Bozarslan Koral Yayınlan, 2. ci Bas­ kı Yelken Matbaası . İstanbul -1975

27

-

-

Irak Kürt Halk Hare­ keti Ve Baas Irkçılığı

28 - İslim Ansiklopedisi 29

-

Komal Yayınlan Kalite Matbaası. -1975 Kürtler Maddesi 6. Sayfa : 1089-1114

Ankara

Cilt

Lozan/Milliyet Yayınlan,

Karacan, Ali Naci

II. Baskı Latin Matbaası .

!stanbul-1971 175


'1.0 - Kaypakkaya, İbrahim :

Bütün Yazılar, Derleyen : Hasan Cançöte Tufan Ya­ yınlan Öztürk Matbaası -1976

31 - Kılıç, Doğan

Ktlrdistan Ve Barzani Cumhuriyeti KunılU§u Yörük Matbaası. İstanbul -1968

32 - Kınal. Dr. Füruzan

Eski Anadolu Tarihi/T.T. K. Yayınlan

No. 7

T.T.K. Basımevi. Ankara - 1962 33 - Kırşehirlioğlu, E.

34 - Kırzıoğlu, tin

35 - Kırzıoğlu, tin

�6 - Kırzıoğlu, tin

M. Fahret­

M. Fahret­

Türkiye'de Misyoner Faali­ YayınJa.n, yetleri/Bedir Ahmed Said Matbaası. İs­ tanbul - 1963 Kürtler'in Türklüğü/A.Ü. Ziraat Fak. Talebe Derneği Yayını, Kurtuluş Matbaası -Ankara-1968 Dede-Korkut Oğuznimele­ ri (I. Kitap) /Burhanettin Erenler Matbaası, İstanbul -1952

M. Fahret- -Her Bakımdan Türk Olan KÜRTLER (l Bölüm) /Ça lışkan Basımevi, -1964

176

Ankara


3'i

-

Tarih Boyu nc a

Koçaş, Sadi

Ermeniler

Ve Türk-Ermeni İlişkileri ı'. ltmok Matbaası. Ankara -1967 ..

38

39

40

-

K�kiri Halk Hareke­ ti 1919-1921

Kemal Yayınlan

Kalite Matbaası. -1975

Ankara

-

Ksenophon

Anabasis/Çev

-

Kitsikis, Dimitri

Yunan Propogandası/Meıy­ dan Neşriyat, Toker Mat­ baası. İstanbul

Hayrul­ lah Örs· İnkiJ.ap Ve Aka Kitabevleri Koll. Şti. 3. cü Baskı Halk Matbaası. İs­ tanbul - 1975

41 - Kürt Milli Meselesi

:

Aydınlık

Yayınlan/Hil.al Şirketi İs­ ta.nbul-1977 Matbacılık Kol.

42

-

Meram, Ali

Kemal

Türk-Rus İlişkil eri Tarihi Kitaş Yayınlan,

Matbaası.

,13

44

--

-

Yayl acık

İstanbul-1969

Minorksky, V.V.

Kürtler Komal Yayınlan Er-Tu Matbaası . 1977

Moltke. H.

TUrkiye Mektuplan, İstan­ bul 1969 Çev : Hayrullah Örs, Rem­ zi Kitabevi, Yükselen. Mat­ baası. -


45 - Nikitin, Bazil.

Kürtler (I. Cilt) /Çev : H. D. Özgürlük Yayınlan, Özıd.e­ mir Kardeşler Matbaası -1976

46 - O'Ballance, Edgar

1961-1970 Irak Kürdistanı Kurtuluş Mücadelesi, Çev : Mehmet Göreli Doğuran Matbaası

47 - Özder, M. Adil

Artvin Ve Çevresi (1828 -1921 Savaşlan) /Artvin Turizm Ve Tanıtma Derne­ ği Ankara merkezi Yayını Ay Matbaası. Ankara-1971

48

Türkiye Tarihi (Cilt : 12) Hayat Kitaplan, Doğan Kardeş Matbaacılık Sanayi A.Ş. Basımevi İstanbul­ -1967

49

-

-

Öztuna,

T. Yılmaz

Rişvanoğlu,

Dr. Mah­

mut

50 - Sevgen, Nazmi

Doğu Aşiretleri Ve Emper­ yalizm/Türk Kültür Yayı­ nı, II. Baskı, Sebil Matbaa­ cılık ve Ticaret. İstanbul -1975 Doğuda Kürt Meselesi Harb Akademileri Kom. Yayınlanndan, Harb Aka­ demileri Basıınevi. İst&n· bul-1970

178


51

-

Steınhaus, Kurt

Atatürk Devrimi Sosyolo­ jisi/Çev : M. Akkaş, San­ der Yayınlan, Hilal Mat­ baası. tstanbul-1973

53

-

Şeref Han

Şerefname (Kürt Tarihi) Çev : M.E. Bozarslan, Ant Yayınları, Osmanbey Mat­ baası. lstanbul-1971

54

-

Şehri, Ufuk

Doğulu Aşiretlerimiz ve Menşei/İstanbul Ün Ta­ lebe Birliği Yayım

M

- Tahsin Paşa

Abdülhamit Ve Yıldız Ha­ tıraları/Mua,lim Ahmet Halit Kitaphanesi, Milliyet Matbaası . İstanbul-1931

56

- Taneri,

57

-

58

- Toynbee, Arnold

Kürtler/Doğuş Matbaacı­ lık ve Ticaret Limited Şir­ keti Basımevi. Ankara -1976

Aydın

Tansel, Selahattin

Mondros'tan Mudanya'ya Kadar (1. Cilt) /Başbakan lık Kültür Müsteşarlığı Ya­ yını, Başbakanlık Basıme­ vi. Ankara-1973 Türkiye-Bir Devletin Yeni­ den Doğuşu/Çev : Ka.sıın. Yargıcı, Milliyet Yayınlan, Baha Matbaası. İstanbul -1971 179


59

60

- Tökin, F'. Hüsrev

Türk Tarihinde Siyasi Par­ tiler Ve Siyasi Düşüncenin Gelişmes i /Elif Yayınlan Ekim Basımevi. İstanbul -1965

Turgut, Hulusi

Barzani Dosyası/Haşmet :Matbaası. !stanbul-1969

-

61 - lnubelen, Erol

62

-

lnugay.

İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye/Yaylacık Matb:J a­ sı. Ankara-19G8

Osman

63 - Us, Asım

Amerikan Basınında Türk Kurtuluş Savaşı /Yelken Matbaası. 1974 Asım Us'un Hatıra Notları - vakit Matbaası. İstanbul - 1966

64 - Van Tarihi

Altınok Matbaası. Ankara -1960 II. Baskı

65

Yetkin, Çetin

'l'ürkiye'de Soldaki Bölün­ meler / 1960 - 1970 / Top­ lum Yayınevi, Hilal Mat­ baacılık. lstanbul-1970

66 - Yetkin; Çetin

Türk Halk Hareketleri Ve Devrimler/May Yayınlan, Yeni Bahar Matbaası. İs­ tanbul-1974

67 - Yalçın, Ayhan

Belgelerin Işığında Türk -Enneni Meselesinin tçyü­ zü/Eser Matbaası. İstan­ bul-1975

68

Tarih Boyunca Türk Ka­ vimleri/Kurtuluş Matbaa­

-

-

Yavuz, Edip

Ankara-1968

1SO



ROJA NE� ön

tarafta

we gazetesi ketleri

içerisinde

kürtçülerden

Hem mua,

ilk

sayfasının

kli§eslnl

gördüğümüz

Roja

1960 sonrası Türkiye'de organize olan Kürt kültürel

Doğan

Türkçe

ve

Kıl ı ç

çabayı

sürdürmek

Şılıhesenanlı

hemde Kürtçe

amacı ile , tanınmıg

tarafından

yazılar ihtiva

yayın hayatını sürdürememig az zaman

mıştır.

182

Ne­

hare­

çıkarılmıgtır. eden

bu

mec­

içerisinde kapatıl.


AIOJfa O&.VfılUI ı Oo09 Mı"- .... .... ... ..... 41A . ....... -- .... ..._ ....,._.._. wtl .... ....... ... .... ....

---

A Y LIK

FtK1R

1

l'lolı : IO �

GAZETESi

Jas insan Hakları Komısyo�u'na; , .ru::r 1 Bas vuramıyaca k i ( Bu Konudaki Kanun Teklifi, .Doğu ı . ��·

.

Meselesi ileri sürülerek �' � edll i

ltacMD DUi� :Nıha.l Elf.otlıı '"1n, CHI' SN� bafh yapmıuıuııı UcbKı ..1aıı4. 1 IQl.lı..r:ııı ..... b•r W• kulla

"tckUt, TUTil V�lD ı'&, pelf � AVf\I,. ICOUC)'l Qywı rnıu>ıtlt.tlU old.Uf\I, l'flll. 1.-n bUhııma Yt tmıel hikı"� �1'ı.n blr ı1ı1tuaa lt:ı.rfl.IUI· 4' ,J..mı,. tıııMıı. Haklllıl't KomlayüDımA �ı-lrıı M&ıa.u: 11Uyotd.1&. �)IOCMt ., E1fJıı1Aa '4IWD ....on. � )'W &lmcııa. Adalet ve ıh+ ltkn &..ıtuluı Ilı• Kotnb)'oada)ı.I hQJLQ.. ,.. � eopu Jtırn dcwbaJ M U:ld..tıa � ıud'Utf. taial ..w.du.lu'. 'rl1rk �ıo A.,,. � tu.a � �JQD.llrı. -._ bWU� � � •Wt el-' .-a .. .._ »ıUUr puıı.a CHP )'l M .-u.ı., �"- Mıu:ıı.ıs.. P .,_ � � .-uı MecU. 8&f� .....u&ıfilıııle Kına Dıttflet' � � Jııapl u.ı- dobıfa.. rM. Br.kaabP lN WUU• c:� al. ..-ı ........,.. � N• YW JııJ. Olfllled ""'"'"'· � •• YoJp ba.. � MI U*UC. otplM &ha&cak lııll' c:L

:;:m:·htlkUm�

1 •• 'i

1 . °'f lll'ri Jlkilf{ltmcm�r'.J .ilit.1._,. 8Uuı rtod �"ıl e.4:)'�'• •T\ltlli)'• k.ı lkUeııdra , cınl kalnut bu .,.._uı.tdtd:U. Ga:lll Cı:UniU G� NUTWQÇ, 1A.. )Cilttf'e, tu.ı,a Vı,) Yı.ııı..U.laıa rıtıt aıtm. h:keU�rin ı1Uı.I \'.lU..� t&ıııJN.· d.ıJOıı.n blr llm ha.kili 't•La.Ddllfla.ruı& •«tebıtlrdı. şaytt bu Mlı. tanııııtu., lkvk:ı..o bafı,na W sUrll pile cılıı.altıllh. Ot »unlan.D � &ırmu.ı de Dot\l A.llL dohadut � � baf """" malan o&.tıiliNI. Afr�p& 1tıNA Hak.. 1Un oeuc:u l&tı IUMn.b71:ııulDı.m l111i1U» ınrıadet.1 tuta ..,. )'&J'9. hQrTl)'d.aha k&.. Jı��)'Ol'6ıl. ll'� KUrt• ltT Qk.M' 4-. lllr � aotolo.11 bulr. W.... tıw *>IU'& eu'1 �tdlfa Hl.Mı &nm, kllld.I pıuu.ıt mllletn.. k1Ua1J*1a * fWıLtt.1• ak'Jhllııdıt bWWio\ Mıan "*1fll Komla)'GıO&A •...W. bıı,Uuft � aırf bir t&lı.un ınl.L t� oıov,p Jclo MLılnııqor, a.nw ... 4• nWUMlm&lr ıoa aıtlM6&ıt tir tormıu uıyotdu. lt&b'llda JH, tkıad O!.bııJ• at."'°f'lld.aa .oa,. 1!1&hk� Wııplara alJlıNf bir ı.kım Na.&llıcf'.var. &, ' MolUMI Jtırıı.d&naıo 6ııMını•I

anlattı·

,

�1M1 - ttıl) ' V...._ıwt ku� w ...... • ı.tı.a!afrı lutruoı- "°)'Ok AtatQrir. .eı.ti)'N trıtlkal 9t'1fl to .c­ torıa aıatA,, mlll.U.lır.lf' ,._ � -· A* AU.dlrk'Ofl Mtriıa _.... N)'tı)'&9 ...flrU. u.

�i..r -,. � � luıM 11111 llıa)I tMUDID&mıflı. a..:t. ıı.... ! kladm bft bl.riDI &letM� bll}'lıe "' llOOıil)'°'* �p. 'nıit -.alADd&fll.nU w hakla � � bit tAQOde d& ot-. ,._,.._ ya. 'l'lltkl1.S. U.U hakJıuD* � Mu 1.flet' 7f.pUdıf\ Uı\lbt.ut.1 "'1laif .ı., may.eü: auJ4aT

.-.1

�c�� =:=::-;='-�>':; dJMa=� =�•�J

, tıet � MUt IMıllb �yte ıtri. lıulıJrılU IA:k.. U. .....,_ � � tııı.ı IÖlilf MU!. .-,,..... A.U)'uıa Ku.aı.J'Ol'uod&

d\ll"U.al

. .,.� '";:: ..;;": ...:..: �:_: ::: ''"' ": ··:. : ·: !'.'.: ,. :: ·'" :·� �!!!!!!:!!!�['.:::::-"�H� ���

i

b07ltydl. � dlı, KosrıG.alal.. P"Ct�Unktto çı>k wıall � auuuıda bmpıuıı. .urGL a:ı.ww pttrtYW. <&oııon KQıtlar....> 41,_, DuıUar ıt.ıru edip b&fbJU �. acdD lt1telt ..,.ı ID1? · ����....,����.., ·�

lnta .la)'l&llı

mOt m.uw •udi.

1

D00 UNUN CELLADI ···;-;ıiabileeek

ı

"•r . v"'""''"''"' ... .... '""''"' -·" .. · • .. oektilt. �ım.ıza ·gele�erin ;deta- bir teelti oııvı dD4IL.. adlı bir kJt.ap yayınladık. Hazırlarufu\da bllyUk bir tlu.uıt güo'1eıenk 6ı>o6rde fU b....Wan bdlrtWı: : ı1••• � aa)'ı. llM:lrtanm. iffi.lıarln� fJ!I �karmamak lı;tta u !"Y Y..,.,.k.,,. oıawı_. FoJ<;ıt cıl� 1'cll zarlar ylDe kendilerine lf bulmUla rcctt:meG!ıer: '-'�uı bum aavcılığoo.a çağ"rlldıt. Gerçi UVC) ki.bar 1Mfam. Ama gcUn görün ki KIMTL'm bitfına gel· miyen öl.mamu,. St�n aMl!elik mOteva.ıS Klmll kitabı· mız için JOOO ııay!ahk etton püften bir doeya tanzim edil· mı.,. 'n!iı: a.yh lld ayh, ne:: aylı nporlar. Bu lurmw aylar . nıp,o:lann iinev ve gWUlt dereasiriı. gö.ste-rtyormUf. Biz ı.. llklD n.y damgalı btı ıaporlan Amerikan Yardım HeyeU,le Kmlay arulflda teaU edilen tane kajıUan ıao.mlti.t. O . c!Qtya. il� bil" Kmıll ll'!ıUdilTlü{;U kurulabW.r'. En u:ı.ndarı 3 • f.

' Gooi!.Um�

1

1

·

.,J ·=�a�;�:�=����·�=;,


DİCLE Kapak

klişesini

sonrasının Kürtçülük

-

FIRA'.r

gördüğümüz hareketi

Dicle - Fırat gazetesi

içinde görülen

de,

bir çabanın

dır. Tanınnug Kürtçülerden Edip KAR.AHAN tarafından

ml§tır.

1'84

1960 eserL

çıkı;ırıl­



-

ROJA İkinci lanan

Me§l'Utlyet

-

KURD

Hareketinin

akabinde

tstanbul'da yayım­

Roja - Kurd mecmuasının kapak resmini

görüyorsunuz.

1908 yılında İstanbul merkez olmak üzere kurulan H�vl ( Umut ) adı verilen Kürt teşkilatlarının yayım organı olarak çıkanlnu!J. tır. İmtiyaz sahibi ve ğı bu mecmua,

mesul

müdürlüğünü Abdülkerim'in yaptı­

birliği bozucu nitelikleri görülerek hük.ümet ta­

rafından kapatılmıfbr.

186


;.;"" J J :..

• '

',

•. •

t.'ı..ı

�J f

lfıi!��........!"""'....�--........ . .... .. .... .... . _..

.,s; .

.... .... __ __ �

.

_ .,...

.

}�'}'

• .

.•

.

...... �


K"Ü RT TEAytlN VE TERAKKİ GAZETESİ Kapak resmini gördüğümüz gazete yine 1903 sonrasının Kürt· çi.1'.üK hareketleri

i çi nde yayım hayatına girmiştir.

merkezi

da

İstanbul

olmak

ye t i ' ' ni::::ı yayın organıdır.

üzere

kurulan

"Kürt

1908

j.

Haftalık olarak yaym,; pek

atına atılan bu Kürtçü

Teyflk,

Ahmet Cemil,

Süleymaniyeli

ı·:ı. .;:i.

Küı·tçülü'.t

Bilhassa; claı· Kürt

İdeologlarını bu

meşhur Kürt

f illeynıaıılyeii

yit Abfülk!idiı ,

CenıL

·

··,

yaznrlari blzlm !çln hiçte y::ı.bancı deyll dlr. Yukand:ı.n

f;:.ık:Wığ'ıııd:l

yılında

Teavün

Dab.anzade

Fethi,

Kürt

aşağıya,

listede

Hakkı,

İsmail

gazetenin, buluruz.

Dlyarbakır'!.ı

Cemiyetinin

Reisi

Sey­

Ma latyal ı Bedri ve daha birtakım yazarların bu­ ü ze r ine yazılar

yazdıklannı

geçmlfjl pek karanlık olan ve

hııı-c1cetınin hcmeu her cephesinde

görüyoruz. yakın

taıihlere

ku­

boy göster�n Said-!

l{tldl is�. "Kürtçe Nasihat" adı altında ve "!Jediüzzaman Mol ­ la S.:ıid-- 1 Kürdi' ' imzası ile burada bir yazı ile yine karşunıza çık­ .

ınaktadır.

· :.;.

ıss



. J1N Kürtçe "Hayat" anlamında olan JtN <:·�

-

Türkçe olarak yayımlanmıştır. 1918

"' :n.=ı. • ·Kürt Teali Cemiyeti'' üyelerinl.n

isimli bu mecmua Kürt::. yılmda lstanbul'da ku­ strateji a.nlaşnazlığuıa

C.:üşerek bölünmeleri sonunda bir grup Kürtçü'nün "Teşkilat-ı

İçtimaiyye"

adındaki

oluşturduğu

yeni te§kll.A.tuı ya)'J.Dl

olarak çıka.rılmıftır.

19iJ

organı


�1,.�

�f:ı,;

,1 "r

•, •

'.:�:_i �

1 � .

� . �ı... �-

.�:; tf. c;�\;..J'

��n · �..�;.� ��:�-·-;:..ı:

. J.>�

=-- -.�---1�

_/-: } .A..İ }�-__. ) _ ı.J- ��_ .; j--\6. ,

.._ı;� ..:e;:_ -·

J �'

�-·;:,,;�- '::, '

1

.

,

:.• ·

....-=-!"

,.,(;>\

.c

' .

ı,r :.:;, <: \�·

"•

.... � ) --:.,:: '.JW

�;-,. ,.

':'·

-�

..\.· l'l

� ......,...\ , ..;� ı .,..· ıJ..

·.•

..... .

•'

ı;...,.:.__• ______.,., �. ...,..,...., ,. .... ,_ _ __ , .,,. . _ _ _ _ _ _ _ �·- '"'' -·

1

' ..

·.


IWRDİSTAN ir.Laııbul'cia

Kürılı:;�an

Ccmiycti'nin

organı

olarak

1918-19rn

yılında · çıkarılan bu mecmua yine doğrudan doğruya Kür� ldeolo­ jlslne hizmet için çaba sarfetmiştlr . .

192


HtVfYA ROJHltA

" DOGUDA .<1'" � ' çay ktna�,,y lınaydk ve Faro'ların hıı}iitt. ı •ahasıM . . .

'.

-

· •

' -_

:--

· .-

ıcl:�k dumanı içinde Ayşo'ları(l, TEMiZLiK

.

.

---�


DENG 1960 sonrasının Kürtçülük faaliyeUeri çlnde görillen

neglr

organlanndan blrlBldir. 1963 yılından itibaren çıkanlmaya ba§lan­ mıştır.

Do&'U

ğu'ya

yönelen

meselelerlnl konu olarak ele mecmuanın

lçl.Dde

Kürtçe yazı ve glirler de vardır.

194

Türkçe

alan ve

böylece Do·

yazılann

yamınra


' . .... f'' ..· ,

-« J·,. .,,.. � · �.j,,,/< )· •a.a...,� A " ·

ı'J-t., -:t..

;\j � --· , . . .., 4� ;,, •

.:-.z1 �� ��� .., ri .:.....- . , ı;

-�_j.... :./ı:-� ...r·

ti

.;,:. �":_,J_:.�,ı, 'di- .ı.1ıı.' �-� :. ,:;, ri' � .sJ:tJ .. ( .;:>i.:)- �,f ı,:Ji

ı..; A • J,;.. -'�

-

:.,;,:.__ ,J) :;� � #-��.. ·

Adre98a : ftue de

: � \ l'\

t arouge, a· 'l, OENCVE (9-

�: ..:.. - ..

}1;.

�_,i;l

-.)Ef*'

.jj.Ji

H

__,. .....,,,.,� -��--��-=�-""':'� j \' \ V ...:..- ...»�I ..»�· \ •.;·�·}i;.> .,

t ..

--H

j� .:·��·

."'s; �-.... ..:J... •':r ... . !-. _·1!'-· J;t.· 1!.

... J�l

... '41

- �..-,,,

..,;....

·-

l ...;;,

.;.f..r. ;ı,ı )

Jj.1 !1·� u-- .i:·�...ı:-,,f .} ,:. -: ·�)· �; 4!-_? J''....�ö�.:..-:.;v:

.... -=..•.-� --�- -

.

,..:; .1•

KURDISTAN

a -:......

'.:-

,-

.<I

.· � 1,;·


ıunmtsTAN İstanbul 'dakJJ

·

Kürdistan mecmuasımn yayınlanmasından

çok

evvel Cenevre 'deki Kürtçüler tarafından neşredilen Kürtçü mec­ muadır. 1899 - 1900 .tarihlerinde yayımlanan bu mecmuanın sahip ve

başyazan olarak _Bedirhan Paşa.zade

Abdurrahman

ismi gö-

rülmektedir. Ki biz, bilindiği gibi Tilrkiye'dekl Kürt hareketleri­ nin

birçoklannda

Bedirhan

Gazetenin lbaglığında,

ailesinin fertlerine "Kürdistan

rastıanz.

dahilinde

olupta

iste­

yenlere parasız gönderilir"' şeklinde bir söz vardır ki ; buda mec. muanın

gerçekten

Kürtçülük

faaliyeti

bada olduğunu g&ıterlr. .

196

içerisinde

billnçli bir · ça­



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.