İzzettin Mete - Türklük En Yüce Gayemizdir

Page 1



TÜRKLÜK !En

yüce 'ayemizdir 1,.. ...�.,......... . . ... . . . . .. "'

'I,_..

1...."}._ 'ı

f

1

l

:.��-A

·l ..l·J

I ..

YAZAN: '·

İZZETTİN METE '""";"''.'.'

BU ESER, GAZ i ÜN İVEI'.S !

t.

.

'I:lia� '.J tav � Tl;,·r EôlDr . f Pro � � ;ı ; � �

'OAZi

····--·····-·······--·-·· --..

1

. ..... , -----...--.· �

..... ... '·

İSTANBUL -1965

-- -

:

'

· · - -� L � �� ..

.

_

f

' \

_ ,

.

..

.

....

.

ı

\


· ·

TttRKtYE BASIMEVt

-

1965


TüRKLüGE HiTABE

Ey ateşe ve suya atılarak, d evirle ri ve ufuk.lan geride bıra.ka.ra.k binlerce yüzyıllardanberi kutsal bir gayeye doğru ilerlemekte olan icraat­ cı miilet !... Ey yıldızlı gük l eri n altında iH'i.hi aksi sedayı (ezeli prensiple­ rin y:ı.nkılarını) kendi vicdanlarında ilk duyanlar ve cihan a duyurmak için, at. ü stünde ayağa kalkarak, asil ve m ukadder bir macera olan tarih destanını yaratanlar !. .. Ey madde denilen kör kuv vetin ( karanlık kaya lar fıleminin) üstünden aşarak çağlar açıp, çağlar kapayanlar ve insan· lık muka<lderatının sayrnretinde ilk müessir olanlar!.. : Ey bundan yüz ­

yirmi asu· önce bütün yer yüzü karanlıklar içinde ça.lkala.nı.r, Avrupa

y edisi P Lrene et.eklerinde uyuklarken, ilk dünya

iyetlerinin

med en

demir

halkalarını Tanrı dağlarının bakır ocaklarında. döğenler! .. .

Ey ya.lnız ta­ rihten .önceki medeniyetleri.le değil, tarihi mede ni yet ve rö nesa.nsları yle de ı.ıağlan, devirleri tutuşturarak, Şarki Hind ada larından , Mezapotamya'ya, Anadolu'ya, Yunanistan ve Avrııpa'nın göbeğine kadar dayanan ve ora­

dan Pasifik denizi adalarına ve Cebelüttank caddesine kadar y ayılan bir medeniyetin önderliğini yapanlar!... Ey Radeee Akdeniz ülkelerini değil,

alarak büyük insanlık kültürünü, Ön As· Mısır, Yunan ve Romalılar vasıta.siyle ve Rönesans yoluyla yeni zamanlara aksettiren dünya medeniyetlerinin ilk erleri! ... Ey bir asırda kıtaları, Okyanusları birbirine bağlıyarak fılemşftmnl bir İm­ paratorluğun yaratıcıları olanlar! E y ye di kollu şa.mdanlan ve sönük kili­ se kandilleriyle çağları, aforozlarıyle p a pa zl arı durdurarak, hür dünyanın kalk bonısuııu ç alaıılar! ... Ey Çin sedleri , Orhun anıdlan, (Taç-ı maha.l) leri, Sülcymaniycleri, Selimiyeleri, Kosovalan, Plevneleri, Çanak.kaleleri ve Sakarynları ile aleme her �eyin üstünden bakan ünlü asırlar!... Ey Hun süvaril erini n çelik nal sesleriyle hala çınlıyan ufuklar! Ey Hun sav­ b ütiin Avrupa'yı ııufuzlan altına

ya, Mezapotamya,

letiyle birbiri üzerine yığılan milletler! Taı;hin

herdi

merçleri, me<ldii ce-


ıt.irlPri ! . . . Ey ;ı,-;ırlıırııı arkmrnıdaıı g-cll•ıı tabi n• kii,.; s(•.,.;lPri !. Snlı;ıık danı in,

,\\'ilıt.l'İ tPkhir sPslPri !.

Ey hııııı tanrısı lıir ırkı k ıt"ııdıııı kıt'a.nı, yiizyıl­

lanlıvı yiizyılla.nı tıı"iııııı� ola11 at. ııl'sliııiıı lıııg-iiııkii tonıııları ! Ey kİJ:illP­

YNPk g-iik\Pri sarsan

\'I'

kiııılıilir ııezıııımııılıııılwri iiıwrll'rilll' lıiıwrek siirn­

rİIPr lıPkliyPıı >)ıııılı kiilwyluıılıır!. . . E,\' Tiirkliik ıığT111111 ı·:ııılan111 frıla PdPıı lııııwıı .n•ııilınrz ordular, ııfukl11rı11 arkası11dıı, yıılııııwı diyarl:ırda k;ılıııı"i

olıı.11 Ba"ihıığ-ln.r, �anlı reisl<•r! . .. Ey i11sıı11lığ'lll yiiksPk ıııııkıı,lılPmt VP ıııııl­ lnlıı,i'.,rıı ıığnııııı buıırıı yiizyıllur kiire�i un:ııı altını tloldnrnıılar! ... Ey biıileree yiizyıllunıı geli

p

n

ii,.;ıtii11ii keıııiklPı·i iln

v;eç11wsiııl' rıığın<'ll, topnk ı

Ey e;rR.ldenberi istik JUi H• HiiıTİyet pr1•11siplf'rirıi savıuı.aıılıır vı� tek ha.'iınıı. hiitiin gaflet alenıinl' kar"iL duranlar! 1-'izll'r ki, yer yiizii11ü ho­

tıı.hakıılar Vl' hiiyiikler altındıuı g-eleıı yankılar; kiiltiir n• ıııedeııi:n·t aıııt.­

la.n ! ...

şwıe. ı,:iğuenıı>diniz. Biitüıı savaşları, hiitiiıı ff'liaknrlıklıırı yiikil('k lıir gnye

<111.ıı kıt"ayn, ikliıml-eıı iklinıı! k�tıımn bu iilkiiyılii . Evet, hiitii11 eilııırıı �lale!. VP hukıık nizamı altıııdn hirl(»!tİrnwyi istihdaf' l'drıı sam.� f(•l>Wfe­

için. iıısıuılığa. nııtkad<lPr olıııı hedoflc•ri giisterııu•k iı,:i11 :nt.ptınııt.. Sizi, kıt'a­

ııiır.; lıtı idi. Hıı kndıır <l<'rin, lııı kaılnr milıı:ılı

, ...

hıı k:ıdıır yiiksPk dP\:'rr­ . lıı•ı· y<•rd('

ılPydi. Bıı hetlPfP lwııiiz ııl111ılıı111:ııııı'j i"(' dr. ııl:ı�ıla hilıliğ·i l,!iıı'ıl(•, lli11d'dl', iı-:ın'da. H:ılkaıı"lardu, Orta Aırııp:ıd:ı

ı·ı-

Afrik:ı'd:ı ııı11z­

alt•'j :'ll('ıııiıw k:ır�ı kornııırL'!. lııı:..:-1'•11kii lıiir diiııynııııı kalk lıo111sıııııı t;ıılıııı'jlır . t11rip iııs:ııı kitlel(•riııi, ka11

ı·(·

Bonıı.ıı.ıı s(•sll'ri.d(� ıısırlnrı t;ııılıı.ttıi!·ııııız, t:ılıt

tat:;lıır H«:ıırarak ta­

ı-ihi11 ı·ıı hiiyiik iHııntıııı yıırnttığ-ııııız zııııııı11lıır. ıılıılıık dııyg·ıısıı ilr ür­ pımli):':-i ırıi;r. zıımn ıılanlı. Riitiirı Pıış11 ları11, Roılrıı.zıı ml:ın11, Si'rılnrl:ı rı ıı. Bıw­

leri11 lmp hirılı>n, en iiııilr., rrı bıııj!.ıı iliişmıı 1111 s:ı dd

l'tlik leri zaııııı.ıılıır,

uhediyet dııyg-ıısıı ili', Tiirkliik dııy,g-u:;iyle ıııiitPhnssıs oldn�rııııııız zanııı11-

lanlı. Karlı dıı_ğlııra tırmıııı<lıibıııır., kızgııı t;iillPri ıt>::ırnk Tııibmııızıı diirı­

yaııııı ıliirt. lıııeıığ-ıııa ılikiiğ-iıııiz uuıııınlar, lıir tarih 'illlll"Ulla sahip oldıığıı­ ııınz zıııııanla.rılı ... Bugii11 it:;iıw ılii�tüğürııiiz rnzi.n•t, Cih111ıg-ir bir ırkın. iem:ıt(·ı hiı· mil­ leti11 ı-011 siizii olmıııı7.. Rııg-iiııkii ıııillet ılr. yiıı(• ıı.ı·ııı ı\'klll Pvli\tlan, �-i11e IL,Ylll ıılıısıııı :ılıl'ııılulır. Biz, illl•nı'jıımııl bir �iilm•I iıı, s..ıh"etli hir tarihin

ı•ıı .!!,'iııliklPriııdPıı g·eliyorıız. Cihu1111 o•ııir nlııı:ık

kl'rnli aklııııızı11 ko11t­

rolıııııı yıılıııııeıl:ıTda11 bPkle ıııek İt;-İıı ılPi:\'İl, lıiikııll'l ıııPk, hiiyiik i�l<'r g-iir­

ııwk i"iıı atıldık. ·AııC'ak hiiyiik talepltmll' hıılııııalıilir, hüyiik dlıvıılarn lıa.'jvnnırıık tatmin olabiliriıt.. Tarih iiııiiııdn, dii11y:ı iiııiiııde bmıu ispa.t

buı.,riiııkii

ntmek de yiııe aynı ırkııı l'Vlii.tlarıııu, bizı> düııN'-. :1<:y

ve

yarın ki nesiller! ...

ebedi

8rnirı hüyiiklüğiinii, Ti.irklüi'..>iinii, ınilliyetiııi, tarih �uurnııuıı, yiikoıek Yll

e>.ısiz kabiliyetini, ezt'Iİ

tluğnıı !'-'5Sİ7. ml'vkiiııi

w

\'P

ilkelerini, kôiıınttıı i�gill etmekti' ol­

iilkii istikuml'tiııi l'!:ı--:ıı1ıııak.

unuttunnnk i"in


5

ıı�T:ı�ıılar, ııi!;nı�ıyorlııı·. ııi.!Ta::)ılf'aklıısdır . .. Bıı kara kııı·ret trşkilfıtı, lııııl<'a a sı rl ar dilıı g-P tirdiih n sarn'i alanlıınnılıııı lııwil \"!' srfil bir �ckil<le ha1;anık hir kü.'ieye sinıııili olanların tonınlıındır. Hunlar, sPniıı fı lie e ııu h 1 ıfrıııda ıı, g-a l 'l d ind eı ı isi i t'adı• eılı·ı·pk yii ksddııre tırrıııı.ıırn ı� olaıı kapı kıılu 1:ıyf':ı� . ı ıliiıııııı• teşkii\ll.ıılır. Ülkii istikaııwtiııi 'jfüjlrtıııa.k, Jıııııııı.ııiı-.ııı ııaıııı­ ıııı, r11<17.İ11)p ilg-iııi kı•sıı w,�P �ııi!;ırınıık, hıı ihıuıet fılmııine diişer. Fakıı.t, ııyaııık ılıırııııık, �·arlıihııı dııyıııak n• Cihana ılıı.vnrmak ıla sana ılii�er. Kiıiımttaki e7.Pli re P heıll .veriınizi, iiıııl('rlik yı •ri mi7.i mutlaka. a.lacağı7.. 1 Iiiniyet hayrağıın yine t'll ünde, en ba�ta, en il<'ride tıı..,'>ıyııcağu:. Fıı.kıı.t, Jm yifoe nı kutsal lwd efr, İlli Şıı.rkın "b"1.ııı"ine, ne de garbin "i7.m"ine . it'elerin<' haka­ sıınlıuak ıll.'ğ-il , ancak, 7.0r tanımaz bir ınill11tiıı tarih sah rnk nlaı;ııcağıır,. Çünkii tı�rih, iııı-ıaıılık haysiyetinin Pil yiikııek çelengine ıılnŞnıak için milletleıiıı içine atıldık . laıı bir yan'!mıı. sahneaidir. Biiyük talf'pl<'rdf' ancak büyük milletler buluıınbilirh•r. 7.aft'r, madde ile ruhun, .ıı.ı ı>fkiirr ile ıııukaveııu�tin, hile ilr iyınıınııı su.vıı�ındıuı çıkar. İd<'ıılizııı sahası, iiyle bir tııkrni «ıı·mr hiil'.ekleıinin ve . maclde!'i lı ir tıı.rihi.ıı ıııaııtıjbna sıib ııuııların ıliiıiiip ılolıı�n bilıır•<'kl<'ri lıir saha ıleğil, ·' iik!wk alılkalıınıı l'ol oyııııdı.ib. hii�·tit< ıli\ ,·a lıırıı. baıı vıı11ılıııı yiiı·c ı·p ı·<'sıı­ ı·Plli tl'�l·hlıiislPre giri�ilPhill'n hiı·:·flı>:.;taıı ı·ı· moral i'ılı•ıııidif'.,. Ortasıııda lıııhııııluğ·ıınıu/ lnrih diiııyıısı, ıw kııdar f'ıl'tıııu.lı, ıır kıı.dar hıılııtln. Ti<' kıHlar >:İın>jl'kli VP ka s.ırp:a l ı nlıırsa olsıın. hiz; !'İhıındıı hi r ot :.;ihi �iiriiyiip solıımk , dağılıp g-ijmiyıw<'friz. Tnı·ilıiıniıo:lc. k ü l t ii r ve nu><h•­ ı ıiyd iın izlP n• hıuH�a İl'l"uatı.ınızla Jrn ilh•ıııiıı, hıı sonsnıo:lui'.,rım yine i1,:iıı­ dc.viıo:. lli.iııya, bir giin olııp herl;aııgi t'iziki hir selwplr ılıır nı adağ-ı ıı ol.-ıı dn. hiz yine ha!ika i\foıııleriıı ih�tiiıııle iinıler "" pnyidfı r olıu•ağ-ı;o; ... A lem('I çıığla.rın üstünden bakım �ıı ılik vı• yiiksek ha�, �·i ııe b<'ııİııı lm.şıın ! . .. fi\u giikgiirnhiirtiisüıııleki ilıtıır, .viıın hııninı s!'sim! . .. Ok.rıımıs­ fa.ra. vnrarı ı;ıı giilge, yiııP l)('nirn var olmn irudı>nı ! ... Y r ıwmiy Pı'Pi!"i m bir kıı.rn kuvvet, ılarnıaılıığ-ııı <'ılmniyeceğ-iın bir ihanet te�kililtı. lıa� nırıınıı­ .''IU'ıığ-ıııı bir ılavn, huluıııımayıı<'n ğ-ı.m lwrlııı.ııgi hi I' tal<'p. çii7.Pnıiyı·ı·eğ-iııı hir nw;;el.e, savııııaııııyaı·a�ıııı hir pn•ıısip. yarııtlıııııyn!'a\!'ıııı lıiı· istikhııl yoktıır.

'


KÜLTÜR SAVAŞI TAR1HINDE 30 AGUSTOSLARA DOGRU !.. 1 Unut.m.ıı.malıdır ki, sadece okW" - yazMlık (ve herhangi bir şekilde el­ de edilmiş ola.n diplomalılık.) bu en aşağı ];ilgi; bir milletin müda.faa.sı iç.'.u hiç

te kifi değildir. Bu "formalizm" ve bilgi tıı.rziyle bir toplumun bu·

günkü dünyada yönünü bulmasına.; kendi durumunu tayin eden birbirine bağlı şe.rllıı.rı kavram asına; (olmuş olan), (olmakta olan) ve (olacak olan).ı yorumlaya bilmesine asla. Wi değildir. Kültürlü insan demek; sadece

okur-yazarlığın ve diploma denen bir kağıt parçasının hiçbir ülkede gö­

rülmemiş imtiyo.zına. sığınarak; bir imzası ile, bir inadı ile, bir milleti

bunca yüzyıllar geri fırlatan adam müsveddeleri demek değildir. Kültür­

lü insan; bağrında.n. çıktığı milletin terakkisine ve kilinattıı.ki yerini bul­ masına yarayacak bir bilgi ile gerçekten yüklü ola.n insan demektir. Böy­ le bir kültürdür ki; her şeyden önce, kendisini söz söylem.ek mevkiinde görenleri, felsefenin ve bütün ilimlerin tarihi ile hesaplaşmaya çağırır. Çünkü, temellendirilmemiş olan bir kavram, temellendirilmemiş olan bir ülkü, temellendirilmemiş olan bir inanç, temellendirilmemiş olan bir na.za­ riye ister tabii varlık sahasına, isterse tarihi varlık sahasına ait olsun, ger ­ ı.�ten bir inanç; gerçekten bir ülkü; gerçekten bir nazariye olmak şe­

refini kaybeder. Bir iktisat ilmi yaratabilmek, bir hukuk ilmine şüphe ile­ bakma.mak, bir kalkınma teşebbüsü bn.hiskoııusu olabilmek için, temel­ londirilmi.'i olması; kültiir ve medeniyetlerin tarihi ile hesaplaşılmış bu­

lunması kaçınılmaz bir za.rilrettir. Fakat miithi� bir hakikattir ki, ken­

disini söz söylemek mevkiinde görenler, bütün ilim ve marifetlerin uzun

tarihi ile 'hesaplaşmış olmalan şöyle dursun, bir Platonu, bir Aristo'yu,

Gazili'yi

bir Kantı, bir He.gel'i, bir Einsteiıı'i, bir Spinom'yı, bir Ha.mi. Poinkare'yi, bir Fô. rabi ' yi ı bir iınam-ı

bile be.ıt&n aonuna kadar bir defa

olsun okuma.m.ışla.rdır. Evet okuma;mışlnrdır. Ama; onlar, tabiatın böğ-


7 iinden birdenbire (fevkalbe;ıer) olarak peydah oluvermişlerdir. Evet, bu rbilerdir ki; bir taraftan utanmadan okumaya hiç va.kitleri olmadığım ıöylerlerken; öte taraftarı da bilmedikleri hiçbir şey yoktur!... Tarih 'elsefesi bilirler; fizik bilirler; fizik felsefesi bilirler; matematik bilir­ er; matematik falSP.fcsi bilrler; (tılsını) da bilirler. Hatta hiç kimsenin,

ıiçbir ?.aman bilemiyecekleri şeyleri, meselll; kainat esrarına da ezelden­ ıeri vakıftırlar. Evet bilmediğini bilmeyen bu odunlardır ki, bir imzalan

>ir

le, bir inatları ile, koskoca bir medeniyet; koskoca bir tarih, koskoca cihan yıkarla.r ! . .. Evet, şark mı- garp mı; mektep mi

� mı

-

-

medrese mi;

İngiltere mi; teori mi - aksiyon mu diyerek, asırlanmı.zt be­

ler eden bir tereih sıkıntısına. son vermek ve kendi akıllarının kontro­ anu başkalannd.an bekliyenlerin akıllanm başlanna getirmek için bütün

lim ve ina.rifet ta.rihiyle hesaplaşmaktan; dünyaya, daha şii.mil olan bir ıoktadan bakmaktan başka çare yoktur! Çünkü, aydnılan.ma demek, her ıeyden önce, insanın kendi hürriyetine kavuşması, kendi erginliğine ermesi, ciiltür rüştünü ispat etmesi demektir. Yoksa; ille yabancıların vesayeti

al­

.ma girmesi, başkalarını taklit etmesi, l>aşkalarının bir gölgesi olması de­

n.ek değildir. Çünkü tarih; kölelikten hürlüğe, başkalarının vasiliğinden,

stiklal ve hürriyet duygusuna bir atılma destanıdır. Bir zamanlar Durk­

ıeimcı. bir zamanlar sonra Bergsoncu, bugün Pluralist, yarın Monist ol­

nalctan kurtulmak ve böylece yüzyıllanmızı heder edip durmamak için; her ıeyder. önce bu gerçekleri kavramalıyız. Ancak böyle bir eımir ve t�epdir ci.; bizi paçalan sı\"'aya.nı.k ileri atılmamızı ve başt.an bir defa olsun böyle ;a.hmetli bir işi göze alma.mızı g-erektirir.

Artık gecekondu nu.ariyelerle; Grek ve sii.mi dehanın iz

ve

hatıra.sı­

u taşıyan .masallarla ayakta durulabilecek zamanlan çoktan BŞillL'? bu­

unuyoruz. Bugün yaşanılmakta olan tarihi stuation'lar kültür savaşının

Le demek olduğunu, anlatacak ibret dersleri ile doludur. Hemen bütün Av­ -upa ikinci Dünya Savaşı'nda altüst olmu�, taş taş iistünde kalmamıştır.

�akat, az zaman sonra, eskisinden daha şaşa.alı, eskisinden daha göz ka­ ıı.aştırıcı bir Avrupa ortaya çıkmakta gecikmemiştir.

Çünkü, roketlerin

ıs.vaya uçurdukları şey, temel değil, çatılardı. Temel ise, (kültür) denilen liın ve marifetten başka ne olabilirdi 9 Finike ve Kartacalıların ve birçok '8.vimlerin mahfolup gitmeleri; sadece ticaret yapmaktan ba.�ka bir ülkü­

eri ve ülkü yönleri o1ınamasınd8Jldır. Yani, bir milletin payidar olmw;mı

ıağlayan, o milletin sahip olduğu ve yüzyıllarrlan yüzyıllara aksettirdiği nilli kültürü; ulusal inancı, tarih şuuru idi! Yüzyıllar yüzyıllara; çağlar f&ğlaııı.; devirler devirlere; uluslar uluslara; savaşlar savaşlara; tccrübe­

er tecrübelere hep bu hakikıı.tı haykırmışlardı! ... Her felaket, her yf.ınil­

her başarısızlık, her bocalama, bu ezeli ve ebedi kuvvetlerden yoksnn

•imanın önüne durulmaz sono.çlıı.n idi! . . . Tl\.llZimatcı zihniyet ve bu zih-


8 ıı iyetin hir asırdır ıröniillii fo«laih>ri bıı g-<'rc;<>klcriıı iiniinden ılııtlak hiiken•ı. ı;ec;tiklPri ic;in, tal'ih kar'iısıııda g-iiliiıı<,: olılıılnr.

AT.ATÜHK :mıııanı ıılıısnl inanç atl'�iniıı l'll tutıı"itu.�·n ,.e 'iilll>iPkleri­ ııiıı ı·ihıında t>ııg-iıı yaııkılıır yanıttığ-ı zııııııııılardı . (:iinkii; .Atatürk'iin .yp­ ııilıııPz kwlrPl i <•zrldl'ııheri istiklill ve Jıiirri_\·<'t pn•ıısiplerini sanıııaıı kiilı•­ lik taııııııaz hir ıııillPtiıı tarih sayfolıınıın baktı .frt tnrnl'tan g'eliyoı·dıı. Bıııı­ dıııı ılolay11lır ki, kiihıw ıııiil•ss!'sPlı•.ı; il<• dc•vil'IPri, hac;lı seferleri siya,.:rt­ leri il!' df'\'letltıl'i ılnrdıırııııı!-i

\'('

lıiir ıliiııyaııııı kalk ho111sııııu c;alııııştı. Bu

keııılill.'riııi, irlfıı. c>tıııiş hir n•.iimc> buğ·­ ziıı<'irlel'i kopaİ·ıp atıııışla rılır. Bizi zal'f'nlPıı zat'N·e gi)tiir<'ıı hu ham­

Jıiiviik iııkı lilbııı eiha.ııılaki sa.rsıııtılııı·ı ileılil' ki; ıııazli\m ıııilletlf't'

layaiı

;

dii ıya>ııııa kal''il ayaklanJııı!-jlaı·

('.(.•herııt

n

leler iH• ; · diiııyııyıı, ya.ııgırı knleJm;11<ll'ıı hııkıııılıınn a.�ılık

ı

·.tlılnnııdaıı

dl'!\·il, :-.ııtn•tli bir tarihin, Ti1rk tıı.rihirıiıı <•ııg-iııliklel'iııdmı, yiizyıllııı·ııı ıır­ kasıııdıııı g-eli�·oı·dıi! ...

Nı> yıızık ki, ilıaııet ve <'ehall'i tP!-ikililtı; Atutiirk'iiıı i)JiiıııiindC'ıı se>ııra

yiııı> lııı& ka lılıııuı>:lar; varlığımızı

w

zaforlcı·imixi keıu.lisiııe · borçln ol<l. u ­

ğ'ıınııız (ulusal iııııııı:) ateşini siinıliirni«>k; y<'ııilik ııanı ıııa bularnhrnmk için ı:>eferber olnmşlaJ'(lu.

Yı>ııilınez hir ıniica<lele silii.hı olruı (utilliydçilik) ülkiisiiııdeıı ile iistiill've

aılınıı. "Hııımınizın" deııileıL lJir ii�ii tııttıırnınJ?lardı. Tü.rk toplumu taııı.­ rııulıuı da benimsenmesi isteueıı Ve çıığd&.ı? bir kavram olduğunu hi'LJli Yal" lrnvvet.leri ile savnnaıılaı·, milleti, milliyetçilik eng-elinclen kıırtaramı.klıw vı� iııi>aııi dnygulıı rla doııatılını.-ş bi.r toplwıı ol anık siiratle ı,rayı:ısint> ula.'?t ını­ Nl klnrdı !

ınayıııııığL

dava! ...

... Doğ-rusu herkesin sıwuııaınnyac�ıığL iil.kii, herkesin bıı.-ı

\"W'fl.­

Halbuki, bu kavmıııııı ifade ettiği şey, aslmdıı antik c;ağ kiiltiiriiııii yayııuı.ktan iba.rf'ttir. Hu ist>, Avı-upa milletlerini ilg·ileııdi­

rmı

rn

iistelik he�yüz yıllık bir geçıııi�ı• sııJıip bıılıınaıı t.a.şla;jnıı:ı hir kıı­

lıııtııhııı lıa.'jkıt hir 'i<'Y değildir. I•'akn.t, lıuııu yeni bir fikil'lniı;

vcı

lıer ılerde

deva imi� gihi ispata çıılışanlar, dii.�tiikl<wi hiiyiik hatayı buJ!'iiıı bile anlıı­ ıııış d<'.U'illerdil' . J.�vet Rıı.tı ıııetlPııiyııtiııiıı leıııelleriııe iıımıık kisvesi altrn<ia tııl'ihi geliljıııc yüııiiııdeıı ıwtikçağ arılııyıi-iı ilt> hiçhir irtihatı olma.yan Türk ıılnsıııııı, milli kiiltiirdPıı muhakkak ıızıı klıı..�tınıııtk gibi tehlikeli bir çıj!ıı· n.çmış olanlar, elbetteki· tıu;h ma.hkı>nıl'siııin hiiknıiindı>n kaçıp kurtulama·

yaptı_ğ-1111,

yaı�ıı.klardır: Ernt, bn ukım, bugiiıı ırn kadar ıı lkıfilaıısa \'e tııruftıırlıır lııılsa, hattn

ne>

ııe ya.paca.ğıın bilemPyeıı bir te>fkiHıt tıırat'ıııdaıı iıı:ı­

duııı dc;ıtekl<•ıısc! de, Tiirkliiğiiıı sosyal

w

kiiltiirPl yııpılıırırıu aykınlıl;­

la.rı11<laıı dolayı milli viı·da)uia asla ıııukc>s hıılaın:ıyaeııktıl'. Fıtkat :;1111:1 da i�ıı:rııt etııwk g-erckir ki, hiç dı>,ğilse, milli kültiil'İİ 1.ayıflatıııak

v.e-

hu­

g-iinkii duruma sokmak gibi bir bıı.şanları da olduğu bir g·erçektiı'. Nitekim;

hugüııkü kiilÜir karg-.ı.şalığı, tiirlii türlii yabıııı<'ı ııoktai ııa1.arla .rın keııdı

ilim ı;e\Tenıil',de tle iııatçı bir itikat olarak yıınkı hulrmısı, hiit.iin vi1 rinlPr-


9 .ıfp yııhan<'ı ıııı•eııııııı, yahıı.ıwı g-azPte, �.-abııııeı kitı�plurııı g·iiriilıııPmİf.) :;a.1lımıı t ı hn lıarPketIPrin ıııPydaıın ıwtirdikleri bo'iluklıırııı

m•t iı·p-.;j dir. Ti! ık

ılii�iiniiriinP ılii>;Pll iiıln.: lıı•r 'i''Yd<'n iiııı•p lnıtıdaıı, kuzPyılPn, ılo.i!'llllırn ko­

Hu

pup g-Pleıı kiiltiir l'ırtııııılarııııı., kiiltiir istili\larıııa kar'iı koyıııııktır

hiirımılar, hn hnskııılıır iıısnııiyt•tl'ilik pPrılt-si arkasına snklaıııırak y:ıpı!11111 klıı, iilkPIPr yardı ııı hıılınnPIPri i )p i stilii edilerek siiıuiiriilıı11•klPd i r !

En•t. im kiiltiir savaı-ıı, ııkıl VP irndP sanı:;ı, ilin�

ye

.

ııııırifet sarnşı hiitiiıı

vasıtn.ları ile

w lıiitiin şiılddi ilP <levnm etıııektı• V!' bıı snvaşa kiliseler dP . kntılnıııktadır! La.tin alemi kııtolik kilisPsi ile keıııli kiiltüriiııii Akdeı.i;.

sııhillPrinP kaılar yay<lığ-ı haldP, Yıııııııı

w

8Jii,· iilPıni ı!P ortoıloks kilisPlcri

l'ikir

il<> ona ııwyılaıı oknıııai{ıı çnhalıı.mııktnıl ıı·. Mi ili k iiltijr barnjıııın zayı l'I ığııı­

du n dolayı, dir<>ıınıP inıkfııııı11lıı.n ırııılırııııı knlıııı Türkiyı»ııiıı, yubnıırı ııkırıılarıııııı hir çarpı�nuı sahası hııliııP g-PlnıPsİ,

tiirlü tiirlii idPolojiler

tenıı;İI Pılen ıııilletlPriıı ikti:;ıııH Vl' siyıısi ıınl'nz ,.,. rekfılwtlPriıw snhıw ol­ ııııısı g-ilıi hıı tiiyll'r iiqwrtil'i .maııznrıı kıırııısıııılıt lıiiliı _vpı'İ.rniztlen kıpır­ daııııık isteıııi�·or ııınyıız '! Ewt hııg-iiıı ıliiıı.vucln hiı· ıle!ril. hiıılerre el•phn knrnlın·ı�. birbiri ilP aJrnııısız sm·pttp ıııiiı•ııılPle lıııliııılPcliı'. Bn :;avıışm

iilıliirii<oii, ı•ıı ıııııaıısız, <•ıı yokPcliı·i 0111111 (e�ritim) dir. Kıır�ı k ımj t y n çaq11-

sili\lıl:ırı İsP, yalnız ırıaılıli (top, tiifı•k) değ-il, tiirlii tiirliiıliir. Fakat Ptı

�1111 kuı·yetler, lwr ')eyıll'll iiııı·ıı .!ııİllİ kiiltiirii hertııral' PhnPyi lwılPf tut­

mııktııdır. ('iiııkii hir nıillPtiıı şııhsiyPli yenilııwtleıı, �·ııııi, ıııfınpı·i lıirliğ·i lıiı; bir 'i"Y heıtnrnl' Pılill'mez. Bnııclıın clolııyıılır ki, clii>jınılll

:ılt PılilıııedPıı,

ıııillPllPr lıPr �eyclı•ıı iiııeı>, kıı.r>;t ta.rn l'm hirlifriııi milli kiiltiiı'ii, tiirlii Pntrika

YP

hi\ilPyİ uzaktan sP�'rPcliyol'lıır.

n

ılP

lııı hirliğ-i sıığfayıııı

.ıııetodlııl'ln parçalıyor;

kPııclilHi

h•ı

EW>t, ıt8ıl sıını:ı, kiiltiir sanı�ıtlır. Artık.

hıı sam� çoktan bıı'ilııııwş; hirı:ok milletler hn

sa..rn:;ta. ,\'l'J'P sPrilıııiş, silinip

siipiiriilmiiştiir. (�iirıkii, .nıaclıli ve ınııııni snkiıt, hı>r ıwyclı•ıı iiııı·p 'liiplw

mi

vı•

korkıı ile lıa'ilıtr. Korkıı vp ae:t. ise, t<�Bwlsi1.lii\'in, kiiltiirsiizliiiUiıı tPzalıii­

riiııclPıı ha.'jkıt. lıi r ııey ılPğ-ilılir. "Kiilt.iir savıı>;ı hizP

ka.lıl ı. biz Anııpa'yı

takliıl PılPIİıu ıle ı,!Prisiııt• balmıayalıııı," gibi siizler)p a.111ğ-ılık ıluyg-nlanııı <liinya,rn, il:'iıı edpıılPre clP Jıj7, hakıııııyulıııı ! .. . Çiiııkü, lıir millPt; hıı gibi­

i�t.P,

]pı·iıı � füdiıulı•n bııtıı r. Bir millı>ti, bir ı·iham iznıihliil uçıı ı·nnılıımıa. südik­ ]pyı•ıı im hfilı�ti rnlıiyl'dir! .. .

hu g1>rç1>klcr1' bizılcıı ılnha fıızlıı vakıf

ola ıı ıfö�nıa ıılıırıın ız; yüzyıllarıl ır ınii111>vi hıı.yııtııııızı yı kmı;ı.k için PllPri ıı­ ılı•Jl g-PIPni yapıııı�lar

l'I•

yııpııı•ıı.klıırclıı·! Bundan ılolıı�·ı{lır ki. hir milll'li

l>iiylt• �·aıılı� yollarcln. yiiriitPnlPrİıı cliııtlPıı kıırt.11111111k sıııı ilP

n� \'I'

w

lın ıııillPtİll kıı i'a­

l'İl'ılaıırnı yeııilııwz lıiı· Kavı.: . n : sili\hı olan milliyetçilik !lwfklırı•,;İ Tiirkliik iy.•ııııııı ilP yo!bınmık g-en•ktir. Te\'l'ik Fikret sıırn.11 ıı�:ı ­

ihlıııaklııdıı" ltPiıle;.,-g·ın', 8ıır1TP; aynı knfıı<lıı.ılırlnr. l�akat. �iiirlı•rle l'ilo­

zof'laı· anısınclaki fark. saılPı•p ıııııdıli VP mfitwvi kaı·aktl'r hııkııııındnll cll'­

j:til, fı ];;pfc vu ıııaııtık lmkıııııuılıııı. ıla lıir fıırkılır. l•'ikı·etiıı sın·ıı� Jıakkııı-


l.O

da.ki menfi telkinleridir ki, manevi sahaya de. şumfi.l peydah od.erek, sade­ ce mantar tabancasından ürken bir güruh değil, her türlü büyük teşebbüs­ ten yılan bir neslin de peydahlanma sına. sebep olmuştur. Fikret Mondros mütarekesini, Sevr'i, hatta. Wilson prensiplerinin bir aldatma. ve yağma vasıtası olduğunu görmemiş, gördüklerini de pek anlamamıştır. Çünkü. sanatın ve hassasiyetin dalgalan.ma istikameti, muhakkak menfi yönde te­ celli etmez. Felaketler karşısında duyulan infiali, yılgınlığa sürükleyen amil, hassasiyetin kendisi değil, sahibinin maddi ve manevi bünyesidir. Mi­ zaç ve karakterinin bir neticesidir. Mizac ve karakteri mücadeleye elve­ rişli olduğu kimselerde müsbet istikamete yönelir. Namık Kemal ve Meh­ met Akif, ATATÜRK'te devre ve çevre şartlarının farklılığına rağıne� şahit olduğumuz ruhi birlik budur. Bunun içindir ki, mantık ile hayat,. öyle uluorta ikide bir zıtlaştınlamaz. ileri atılme.nın bir akılsızlık; bir kenara çekilip ne olacaksa olacağı beklemenin ise bir mantık olduğu hak­ kında uydurulan formüller; ancak ba.'.jlarını istirahat yastığına daya.maya alı."imış olanları tatmin edebilir. Fakat bir ülküniin tesiri ile müteheyyiç ve ululuk duygusu ile ürpermiş bir milleti asla tatmin edemez. Bunun için­ dir ki; Avnıpa olmadan bir iş yapame.yacağunız tarzında ileri sürülmii.ş­ olan hükümler de; "kültür sava§ı nerede, biz ııerede" gibi menfi yöndeki itikatlar da yersiz ve miinasızdırlar. Problemin kökleri malfi.m inançla­ rın, malfım nazariyelerin çok ötesinde; daha geniş ve daha derin bir kül­ tür sahasındadır. ilim ve marifet maddi nnsurlıı.rı ile olduğu kadar, ma­ nevi yönleriyle de bir saldırma ve karşı koyma vasıtasıdır. ATATÜRK'ün tam kırk dokuz yıl önce, Dumlupınar savaş meydanın­ da meçlıı11 asker anıtının temelini atarken, yükseltmiş olduğu uyarıcı ses, günümüzün en keskin gerçeğine dikkati çekmiştir. "Bugünü her zamankin­ den daha fazla anlamak zorundayız ki, sııvıı."i yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir, miHetlerin çarpışmasıdll'. Meydan mu­ hıı.rebesi milletlerin bütün mevcudiyetleri il<', ilim ve fen sahasındaki sevi­ yeleri ile, n.hlak, karakter ve kültürleri ile bütün maddi ve mii.nevi kudret ve faziletleri ile ve her türlü vasıtalar! ile çn.rpı.'}tığı bir imtihan sahası.­ dır. Bu sahada çarpışan milletlerin he.kiki kudret ve değerleri işte bu kıs­ taslarla. ölçülür. Bence yalnız cismani kuvvetin değil, bütün kuvvetlerin,. evet, bilhassa manevi kuvvetlerin üstünlüğünü subut mertebesine vardırır. Bir ülkeyi zabt ve .işgal etmek için, o ülkenin maddi kuvvetlerini kuşat­ mak, zaptetmek kafi değildir. O ülkenin nthu zaptolunmadıkça, bir mille­ tin azim ve iradesi kırılmadıkça, o memlekete hô.kim olmanın imkanı yok­ tur. Asıl olan dahili cephedir. Bütün memleketin, bütün milletin vücu­ da getirdiği cephedir. Zahiri cephe ise, doğnıdan doğruya ordunun düş­ man karşısındaki müsallah cephesidir." İşte bütün bu olaylar, bu işaretler; bizi hazır olmaya, şartlar ne olursa olsun birden ıı.yağıı. kalkarak gerek.ti-


11 �nde bütün bir ihane� alemine karşL tekba§ım.ıza. durmaya çağı.ran işaret­ lerdir. Biz bu gerçekleri dünyaya, (spekulm)den bak.arak değil, ancak Met­ ris tepelerin üstünden bakarak anladık. Evet biz, aleme, böyle şumil bir noktadan b akt ı ğ !Jllız

içindir ki, küçük işlerle tatmin olmuyor, gelecekten,

büyük taleplerde bulunuyoruz. Hedefimiz, Avrupa'ya benzeme, Batılaşma, Batı kültürünü ille kendi milli kültürümüz yapma değil; fakat kendi mil­ li kültürüınüzii beynelmilel; evrensel kültür haline getirmedir! Birinci hal­ de, yani, Batılaşmak - Avnıpa'ya benzemek, ille Avrupa kültörünü kendi

lıuııayacak .olan, bir nevi ( elleri yukarı kaldı:nma, teslim olma hali) var­ dır. Bu durumu isteyen; Törk milletinin kendisi değil, ya bir ihanet teş­ kilitı, yahutta tamam en gaflet içinde yuvarlanan. bilmediğini bilmeyen milli kültürümiiz yapmak halinde; Türk milli vicdanında asla mikes bu­

bir iki zibididir!... İkinci halde

ise, yani kendi milli kültürümüzü cihan haline yükseltmek tezi ise; tezlerin tezi - fel­ sefe lerin f.:ıl sefe si - gururların gu ru ru du r! Türk ulusunun vicdanında da, -ancak, bu tez makes hulaöilir. Evet böyle bir tez; öyle herkesin, her ulu­ sun savunabileceği bir tez değildir. Çünkü, böyle bir tez; ancak görülme­ nllij bir gayret, görülmemiş bir feragat - feclakarhk ve cesaret talep eder! Türk ulusu ise, 1'ileme böyle büyük işler başarmak i9in atılmıştır. Cihan ta­ rihi, bütün belgeleri ile bu n a şahadet etmektedir!... Fakat çok yazıklar olsun ki, krııdisini s öz söyle.mek mevkiinde görenlerin de bir türlü kavra­ yama.dıJ::'1. ve bir tiirlü cesaret edemediği, te z de bu t ezdi r ! ... Eğer, söyle­ diklerimizi, bir gün bir anlayan ve anlayanlar nesli çıkarsa, sadece milli kültürü - ev remıcl kültür

kültüre karşı değil, evrensel bilgiye karşı da bunca zaman i..,lenmiş olan suçlar

ve irtikii.p olunmuş hatalar tashih olmuş olacaktır. Tarihin muhar­ had­

rik kuvveti, son bir terkipte belki bir tek şeye irca edilebilir. Fakat si

z hesapsız ô.miller arasında; tarih şuurumm rolü başta gelir. Diğer �y­ birer .vasLtasıdır. Bir millet düşününüz ki, kainatta işgal et­ tiği yerini, önderlik yeri değil, şu veya bu millete bir vasıta. olma yeri olarak göriiyor. Böyle, şahsiyetsiz, aşağılık duygusu ile malili bir toplum­ dan ne beklenebilir'f . .. KB.inatta işgal etmekte olduğu yerin önderlik yeri olduğuna inanan bir millettir ki; "tarih''i, "eihan"ı yeniden halk eder!. .. ler, bunların

Kısacası, doğru bir fikir, doğru bir inanç, doğru bir nazariye bir ci­ han, bir medeniyet, bir tarih (büyük bir istikbal) yaratır. Yanlı, bir fi­ kir, yanlış bir inanç

İ.<ıe bir c.ihan, bir medeniyet yıkar!...


12

il

.\ Yrnpalıl:t-:-nııık illra li , hiw yapac·a�·ıııı ya pt ı . En•t, yıııılı'i tP11ıis ,-<·

ıııiidalınlPIPı· lıiit iiıı kııvn•tiıııiz \'I' ııı:ıııp\·İ tı•c·lıiz:ıt ııııız olıııı mi lli k n hi li y ı•t. Yl'

i rn ıle mizi bıııırıı zıırııaıı ı l iı liklc• d i dıırılıı. Sadı•c·p tıiııziıııat \"<' MP'iruti­

:w•t devri ii!Pnıası dc•.fril, hıı g·iiııiin yarı ıııiiıın\·c·ri ılı•, 'T'iiı·k l"lıısıııııııı hıı

:llP1111• Avrnpıı.lılıı'iıııa.k iı::i ıı g-<ılııwdi�iııi, hir tiirlii idrak <'deıııPdi. Zaıııı<'­

dalıi J ; pııdisi ıı i siiz si)�· lc>ıııPk ıııp\·kiiııdP g-i)rı•ıı ııir-c• h a'i�·aza r

dilııwsiıı ki, hıı

>ıa'i k ıı ıl ık,

lıir asır i)ııı•ı•yp ait lıir �a >jkı ı ıl ıktı ı·. Hayır! hıı g-iiıı n• s oıı

yaz:ır­

lnrııı; ı ıic·P ha�rııiidiir \"!' soıı ıııiidiirl!'rİıı; ııiı·p 'i lı rn la r ı ıı; ııiel' (lı<'.V<'1-İ il­

.ıııiye -i

fıliyP)lPrİıı ıl<' iı;iı ıdP ym·nrlnııdıklan hir � a>ık ı ı ıl ık t ı r ! _\vrııpnlılar.

hic,: I P ş nı rcl ı'll , lıı!Şıııadaıı, mP:>Plil ,J ııpoıı la�ıııııda ıı, A rna vnt laşıııadıııı. A rnp­

l ı ı�ııın<l a ıı

hııg-iiııkii >;ıı�aıılı dıırııııııı ııln>jıııı!ilıırclır. ('iiııkii, ilPrlrnwk için

ıııaıııen hıı-�kac!ır. Hmlt•f ve> di l ekln; c•ıı yiiks<•k (le�ıııek

,...

la�mak) ıı c lfızıııı,

ili'

kii liiir

de kfıfidir. ('iiııkii, Jwde[

ve

dilı•kl<•r ta­

tıısıııı ıışınııktatlır. Kült.iir .V İİ<' Pl iği ııi ynrııtıııııklır. Kiiltiir sııvıı>ıı t a ri l ı i ıı d P yerimizi Ye rol iinı üzii ııl.ıımktı r. Yok sn, Mi ili

s

nu�l<•ııi.vrl ııok­

ve

er iy eıııize

hiı,: t<• nynıa.vıın,

ıııiithii hir lıakikııttır ki, kPıı d ileri ııi lıilliı hu�yıızıır. Hoıı yazın \'<' HHiı·p

illr (le>;oııırk

V<'

la'inııık) iı;iıı , yiizyıllıınıııızı tiiketıııek d<•ğ-ildi r. Ne ıtı'ı,

nı.ı­ sn­

ıııııılar: bir ıııııhakeıııeyi <'il g·ari p ıırtiı·c•lerim• lıi l<' razı olarak �·iiı-iit!'lıil<·ıl

hirt ııkıııı zihidilPrdir. İdemi; yııkarnlıı. cin. i � ıır<'t l'tti.ii:inı gihi, ıliiııyıı kiiltiir sant!jl tıır ilıiıı< I P ypı;ıııi�.i V<' l'oliiıııiizii ıılııııık o lıııu ·a . hii yle ı:anlı lıir lıl'd<•­

fr bizi nlıı >;tı raı, ıık olun

v as ıtıılıır da, ıırt ık y1111111!iıık yii zlii ıııızPııiıı \'ıtsıla­ va sı tal ıı ı · olıwnğı h c•dihi dir. Fakat, hiı· h u c: ıı k

lıır değ-il, ııı ıı tl ıık tt seı;t yiizlii

a.sırdııııheri, kPn dileı; ni kiiltiir \'r ıııeclPııi�·pt ıınıııııın siiz siiylmıwk .•ııı•v­ kii ı ule g(irrıı hi rta k ın ı c•ıı·c•.ıı· bii<·eklP-ı;, g-ııyP il<' vıısıtıı. iclenl ill• met.ot anı­

ı<ı ıı dn ki bu

ic;in,

ezeli 11.,. ı rl arııı ı ızı

ııı r,

Avrııpıılılıt'i1118k iı;.iıı

oraııtı,vı usla g-i_irmııeıııi!iler; V<'

fıı.k n t ille•

ılPVİrl<'rİ ı,: ıı ı l atıııı horn ı1ıı ıı

sesl eri ylr nıılattı. Bu

g-elıııedi.�iııi, hiıılPl"f'<' yiiz.vıllıırclanheri

<'

s slP

yıkılıp; taı; lıı r, tııhtlnr ıl<•vrilip g-itti. Fakat hi �.iııı

tiirlii uyaıınıııııdı ! ... Maııtı!bıı tıırihiııdl' g-al'l!'t

rııııı l:ır lııı

An·ııpıılılıı>ııııuk

.

ıııilyıırlarııııızı hıırr-ayıp dıırııııı!ilnrdıı·. Tiirk ıılusn, illP­

n

.

rl P,

rnrı

ıııiiı ıPn« • rl <'r hir

siirii

;;iiylPdiğ·iı ı i sıı­

ılıı lfılt•ti lıııkaılar iııntla

ileri g-iitiİrPıılN, fakat h ıı ı li siiyh•dik!Priııi illı• 'T':ı rihiı ı d<' ıdiıı ılalıi lıiiyiik hir

ı;ııfrlıırı.

snrlnr. dPvir!Pr

tP�kil <'lııwkt<>clir.

EvPt. ııİ<'<' l'ı•ılıı-


13 hoyıııwa istiııııt ııokt aııı ı z ı t e>1ki l eden (Ulmml

kfı rlıklar

ıııaııla;I'(\

ha l ı ıı s ıııa \'lı

ııiı·p

(•ııg-ellt•ri ıı:;arıık

ırwsi) ı ıiıı, l'll ağrı·

iııaııç)ııııızı

za­

"leıımek

is tik biil iııe hııkadıır kötiiliiklPı'İ dokıınıııu::ı olıııı, bıı

la.şınak" i deali ıı�Tnıııı diı l.ik ley ip

l:ır. İşt(!, biı· milletin

!j(�kill(•ıımiş ohı.n \'l' hii t iiıı

ıH' sill l' rn

lı ii kııı üıı ii

bilmediğini hilııwyımleri,

<�di ldiği gö riildii. Unyl',

ılurıııııktan

ha�a bir şey ya.pıııııilı.­

ve a sırlarıı seslmıl'rek

(Tnı�ih

ııııdıkc­

uksPltiı;yonııu. .. Tııııziıııat ve 1\leşrııtiyPtin

iliııııııılaııberi hirı,: ok meselelerin :ıı;ıklıııııııasıııa ı,: alışıldığı, ya l dızlı lfı l'lıır

pre nsip ,

lıı<'tot gibi, teri.ınl('ı' <le lıatırlaııdı. Fakat,

lııı terimler, tarih 'illlll'lllldaki yPrll'riııi :ılaıııııdı, sııdc'l'P tP'ihihlPı'dl'ıı

istiarelPrdeıı iharl't birer terim o l a ra k kııldılııı·. Bizi okıııııaya, ill'ri,;i ir:iıı' hazırlaıııııaya SP\'kPdcıı lıa,"i ali'ıkaııııı; hıı kik i

ara'ilırılıııadı ...

( ola e ak

Olıııakıa olaııı, gii.ııdPlik lıay a t ıı ı

ıııeC'hıır

\·e

vo r:alı'iıııayıı,

l'saslı sl•lwbi

Pttiği eıııril'i\kilcr

ııııı, b ıuı c a ıııilııevi leı,: lıi z atıy lıı ıııadde dPııilPıı (lwyııln) ııııı kar>ı ısı ııd ıı sfı­

dl•tcnııiııe et.ığ·i ,gilıi,

olaıı)ı da yiııı• o, tiiyiıı cdec·<•kti! Yfıııi: iıısa­

z i hııiy l' tiıı , (lıiiyll' hir rıılıı ı s(11atioıı1111) i sti kbiil i yaratıınl� nıs ı tıı la r da, ıııısıl v as ı l a lnr olı1t·ıığ-ı apaı;ıktır. Ent, bil' dı• lıaktık ki, ko<'a nsırhıı· g'(•t:;ip gittii:!:i ve milyarlar harearnlığ-t haldı", ııe lıir ihtira', m• bir ke:jif, ııe bir iı·ad giiriilılii.. O kadaı· ki, Avrııpalılıı:;mıak ui:!:rnııa; eııgiıılikleriııdeıı gP ldiğ·i ııı i z 'iaıılı bir ı ıııı zi istihfaf olundu! ... Tiirk dİİ>jİİııiiriiııii. ıısırlımlır lwk liye ıı meseleler, tıııw.iıııat ve IllPo':l1Lti­ yet ınii ıı e vv eri ı ıi me>;gııl lıt ııı i'l oları ıfıesclelcıiıı hiç birisi ıleğildir. Bizim çöımıek ve ııı;ıkla ı ıııı k ııwehıı riyeti ıı<le o l ı lıı ğu ı ınız ııırn-ıcleler ve bıı>i vurmak zorıııııln olıluğ-u.ıııuz din·Hlnr, <' l'lıal e ti ıı altedilmesi, ilim nı kii lt ürii n ıııfon­ dir. Hedefe ıılıı'lııııık iı;iıı illP ayııı yoldnn gitmek, ille Avrııpıı.'ııın geçtiği yollardan geçınck de gı• rekli ıl<'i/;ild i r . •lnpoııyıı, lsknııdinııvyıı, Fiı ıl aıı <li ya µ:itıi m e m le ke tl er lıiZl' im lıııkik nt ı lıııykıraıı birer mıışahlıııs fenomendirle r... tiiikıı.lp, hu ınııhtPı'Prıı ııı iite fl>kk i r ; kendisiııılPıı föıce g-c>ll'-11 iilemııııııı ileri ,.;iirdiik leı'İ fi ki ıfori ıı ( Kııos) ıııııı g-iin•ıı ve hn ıııaıızaraıla. ( Kmmıo z) n sc1.Pıı, lıcrznııııııı sıı.ygı ilı• ııııaeııi'.,"lmız bir ıııiitd'ekkirdir. Fakııt, ·ııe bu sıı.y­ g-ınıız o nu tenkit ntnwrnize ııı ilni ıli r, ne de hu tenkit, onun hiiyiikliiğiiııii lıir iııkiirdır. Giika lp bl'y, k eıı d i siıı d P n ı;nl'P g-Ph•n hi n,:ok miitı�fokkiıfoı;­ mize ii stii n liiğiiıı ii ispat Pttiğ-i gibi, keııdisindPn soıırıı gele n (Hilmi Zi,vıı Ülken rniis tPs ıı a ) hirı: ok fikir adamlıırııııız<laıı dıı iisliiıı olduğıı ıııu lı a kkı ık ­ tır. Fakat, Giikalp lı< 'y i ıı dl' lıir tiirlii ıt!-iaıııııılıih h irtakım cihetler \'n rdı r ki, hıı da, iki giiriiş "pozitivi1.inı" ile "i ı lım li zm" ıırasıııda dııha ılo.i!Tıısıı l!l " Hıırk lwiııı"i ıırıı.sııııLı 11111•11 Yiizyılııı "Ogmıt Coırıtl'" i le 20. Yiiz,vılın sıkış ıp k a lnıast \'l' z ı d la n bi rlı• !iti m H'k iı:iıı gn,vn ıııiiıııkiiıılPrı• lııı'i ı ıınıııık­ taıı kmtıılarııııııııı--;ulır! .. . l\liitcfe.kkiriıııizi .teHfı·.iliğ<• razı Pdl'ıı �Phı•ıı. kıoıı­ <li sin dPıı iiııC'c g-p]pıı i.i l cıııa gibi, <l ii. ııy ay ı yıılııız hir persp<�ktil'tı·ıı lııık:ı· lıilıııi� olıııasıdıı" ffök a lp bı•y, rra l i tE>ııi ıı , hu kndııı· k ıı bıı,;nhı ı ırıııhnk(•llll'­ lerll' iıı 'la edil.mi�. hııkn.ılar ı'dız kıı ı l roları ıı;ı hoyıııı p�·ııu•yP<·ıoğoiııi lrnnnrııı�; kııtıı ! Böyll• bir

iı:iıı kııllaııal>ilc•eeğ·i


14 prensipleri üçe çıkaıınak suretiyle hiç olmazsa medeniyet kavramının dar hudutlarını geçerek alemin plüralist görüniişüne doğru l.ı ir ıL<l.ım olsun at­ mıştır. Çünkü, milliyetçi ve inkılapçı olabilmek içıin, alemde hiiküm sü­ ren birbirine zıd prensiplerden vo mütcadılit ıncbdcler<l.eıı birini tercih ve merk ez yapmak lazımdır. Gökalp, buraya katlar ilerlemiştir. Ne ya7.ık ki, mütefekkirimiz, o, tercihe şayan olan meb'ıle ve merkez'in (biz) olduğu­ muzu bir türlü açıkça ifade edememiş ve bunun neticelerinin no kadar önemli olacağını kestirememiştir . . . Bu nokta, bu gün ka.vranmlŞ mıdır'! Ha.yır ! Şüphesizdir ki, alemde yalnız biz değil, başka milletler de, mil­ letler üstü ve milletler arası da (beynelmilel ) de herhangi bir şekilde vardır. Fa.kat milletleri zaferlere götüren sebepler, 'İyice incelendiği, bu husustaki analiz sonuna kadar götürül<l.üğii zaman, anlaşılır ki, başanla­ nn ve zaferlerin yara.tıcıla11. arasında "mccburiyet"ler ve "inanç" lar hep­ sinin üstünden bakmaktadır ! . . . Arkadaki g-C111i1 lerin yandığım bilen bir toplum, ileri atılmak zorundadır. Bunun gıibi, tutunacak kendisinden başka bir nokta tanımayan bir millet, herşeyi kendisi yaratmaya, herşeyi kendisi başarmaya mecburdur. Halbuki, kendisinden ba§ka tutunacak bir nokta tahayyül eden bir millet, bu batıl tasavvurlarla gevşeyerek kcndikendiııi atalete mahkum kılar. Ni­ telcim, bu gün bizim yaşadığımız durnm, neticelerinin, bukadar önemli ola­ cağı mütefekkirlerimiz tarafından bir tiirlii kavra ııanııı.mış olan bu türlü. tasavvurlardan çıkmıştır. Eğer, ınesclcıniır., dünya kültür çevresiyle ser­ bestçe münasebet ve bu kültür çevresiyle boy ölçüşmek ise, doğru, fakat bu karşılaşmaktan, eğer, sırf taassup neticesi olarak kaçını:hyorsa yanlış ! Fakat, açık medeniyetten maksat, dünya kültür hareketlerini sadece kop­ ya eımekten ibaret birşey sanılıyorsa, şü.ph�iır. daha korkunç bir hatadır. Çünkü, bu takdirde de varlığımızın manfi.sı kalm.n.z. Eğer, hata. ile malul bu iki zihniyetten de kurtulur yani, açık medeniyetten, dünya. ile yarış­ ma. ve savaş.mayı, diğer bir deyimle dünya kültür binasını en yüksek zir­ vesin e vardırmayı, ona tesir etmeyi kasdediyorsak doğrudur. Çünkü, kül­ tür ve meden�yetler, ne sadece hazıra konulacak bir şey, n e de sadece aciz bir şekilde temaşa edilebilecek bir şeydir ! }'elsefenin, tarihin ve tarih şuu­ runun bizden talep ettiği de budur. Bu olmalıdır. Bunu anladığımız gü.n­ ilü.r ki, anlamadığ= birşey kalmayacak, bu suretle "leşmek ve laşmak" mantıksızlığının da Allah cezasını verecektir. .A lemde, birbirine zıd meb'delerden birini tercihtir ki, cihanşumul bi1" inkılap olacak, Tanzimat ve Meşrutiyet Ulemasıyla, bu günün horlayan ya­ n

münevverlerinin gözlerinde büyülttü.kleri engeller silinip süpürülerek, bir

Çünkü., yüce davalar, yüce talepler i ster ! bizi ona götürecek vasıtalar da oka.dar sert y üzlü vasıtalar olmak i.cabeder. Türklüğün, tarih önündeki eşsiz ic a.kşa.ma ka.dıı.r asırlar aşılacaktır.

Hedef ; ideal nek.ad.a.r büyük ise,


16 raatı, zaferleri, ha.şanları ülküsünün büyüklüğünden ve bu ülküye götü­ ren vasıtaların sert yüzlü vasıtalar olmasındandır. Eşsiz atalarımız ; yenil­ mez kudretlerini, kainatta işgal .ettikleri yerin, "önderlik yeri" olduğu hakkındaki (Ulusal inanç) tan almışlardır. Tanzimat üleması ve onun bu günkü tek ayağı üstünde durmaya çalışan son mümessilleri gibi, ( leşmeyi 13.ljmayı) asla hatırlarına bile getirmemişlerdir. Eğer bunca zaferleri, başarıları dile getirenler ; Avl"!-lpalılaşmak için biribirile yarış eden bu­ günün yarı münevverleri gibi düşünselerdıi, tarihin kendilerine evet, yal­ nız kendilerine teklif ettiği bu kadar ulu vazifeleri ifa edebilir, tarih des­ ve

tanım yaratabilirler miydi ' . . . Evet, bir millet yalnız kendisinden hareket ettiği, ancak kendine tu­

tund uğu

zamandır ki, büyük işler başarmıştır. Evet, bu gün içine düştü­

ğümüz zorluklar, Avrupa'yı bir bütün, ken<limiııi de onwı bir parçası

sa­

yan aşağılık duygusuyla mallıl bir zihniyetin eseridir. Bizi, başkalarından

meded beklemeye, (leşmeye, }aşmaya) sevkeden cehalet, okuynp yazlIIASl olmayanların cehaleti değildir. Bizi durduran ve on asır geııi fırlatan , ken­ dilerini söz söylemek mevkiinde gören bilmedil,>ini bilmeyen bu yan mü­

nevverlerdir. Bu yarı münevverlerdi r ki, kendi koskoca tarihimiz durur­ ken, tutunacak başka bir nokta aramaya kalkmışlardır. Şurasını asla unut..m.ayalım ki, kendisinden hareket edilen meb'deler

çoğaldıkça ve biribirine zıd realiteler telife çalışıldıkça, bu teşebbüsü ya­

lUI olanlar, gerçekten de başkaları olmadan hiç bir iş yapamazlar ! Varlığı­

panlar, kendilerine ancak kötülük etmiş olurlar. Böyle bir zihniyetle ma­ nın manasını ve ülkü istikametini kavrayamamış bir toplum ise büyük gay­

(Hilmi

ret, büyük teşebbüs de istemez. Tanzimattanberi görünen bilgeleııimizin Ziya Ülken müstesna) hemen hepisi birtakım teşbih ve istiare uğ­

runa ve mantığı fırlatıp atmak bahıısına muhakeme yürütmüşlerdir. Artık teşbih ve istiareler üzerine felsefe

kurulabileceği devirleri

çoktan ıı.:ımış bulunuyoruz. Bu gibi hatalar, sade evrensel bilgi.ye, ili.m. ve fe:sefeye karşı irtikap olunmuş (mücerred) hatalar değil, aksiyon sa­ hasını. da çıkan ve bunca zaman dünyayı iğfal

ve

işgal etmiş olan hatalar­

dır ! . . . Hakikatte Millet de vardır, milletlerde ! (Beynelmilel) denen mil­ !etl!'r arası bir varlık da herhangi bir şekilde vardır. Ve her millet birbi­

rine bir taraftan bağlı, bir ta.raftan bağımsızdır. Fa.kat, daima e.çıkla.dı ­ ğun gibi, her millet, kendisini, diğer bütün milletlerin üstünü, öteki mil­ lctkri de kendisinin bir gölgesi, daha açıkcası kendi aklını diğer millet­

lerin de aklı olarak görmekte ve savunmaktadır ! . . . Böyle bir tarih görü­ şünden hareket eden milletlerdir ki,

keşifler ve icatlarda bulunuyorlaı-.

Ve insanlık haysiyetinin en yüksek çelengine ulaşmak için yarı§lll a sahne­

)

sine atılıyorlar. Halbuki, Tanzimattan bu güne kadar (Hilmi Ziya müstes­ na

görünen bilgelerimizin, bir türlü ka.vrayamadıkla.rı, aşamadıklan

en-


16 gel

( .\ ıı tl•goııiırni a ) d a : lıı u l ı ı r. Bıı ııokta ; Uiik a l p I H•.v i ı ı d l' g·Plip ü ı ı li ı ı d e

d ı ı rnk l aılığı v c• · n şanıad ığ·ı hi r ı ı okta d ı r, 1'. lPııl!leki ııı ii t Pn ı l d i d ı ı ı Pl ı ' c l l' l e n len biris i n i t P�k i l Pcleıı

( kPııı l i ı ı ı i z )

ılPıı lıa r<'k<'t Pt ı ıwk < · esıı re t i ı ı i giist!'rnıne­

d iğ·i ııı i z ı ı ok t :ı , evet ' hıı ııok i n d ı r. H a l lı u k i , il l ı•ıı ı \'<' t n ri l ı , ı ıll' l 'k lı n• ı ı i ı ı gPr ·

<;eklP>illl<':-; i n d P ı ı lııı�ka hir :-:<·:v d ı"i!.·il d i r . Y :ı ı ı i lwr <· .Y l P ı ı ı , a y ı ı ı zarn ı ı ı ı da ırn­

Tnri h i r <· ii r'nt, asil

\'I'

Gük­

ı ı ı ı ı k a d d e r lıiı· ıııa !'Pı1n.d ı r. B ı ı ı ı d a ı ı dol a y ı , lıPı' ıııi l l rt,

iistiiıw d ii�eıı va z i feyi hil l'i i l k ı• ı H l i � i y a p ı ı ı ayıı ıı u•ı· l ı ı ı rd u r. Jfa l l ı ı ı k i

ıı lp, ('pJsei'P ıı i ı ı · lııı ,;ist.pıı ı:ı t i.i!.· i ı ı i k ıı nı ı ı ı a ı ı ı ı>), k ı ı nı ı ı ı a d ıi!;ı i t;: i ı ı dl', t a rih i n , ancak h i z P t o k l i f ettii!:i Yıu. i l'elPri , i i � P 1: 1 kıı n l ığ·ı ı ı ı !'lı'dpJı•n• 1.:ıksiııı otnıi >: ­ ti r k i . i�tı· hıııı ıı heıı ; hii t i i ı ı lııı t :ı l ıı rı ı ı i ıı k i 'i:ı l' C' l ı ı ı i� lı i ı· �ekil dl' kPıı d i s irHl P ı ı çık t ı ğ·ı l ı a rek Pti ıı ıııl'ıı'�ni ı ı a za rı i l l' bıık ı yonı ı ı ı ! . . . U i i k a lp'ı t d i l'ı· i l iğ'e g·ii­ t ii re ı ı :-:Phepl!'r a i·ıı walıı , bi r 1.a rn l't:ı g·ii ı ı delik lıııyıı t ı ı ı H J Pehı ı r !'l.t i;:;,.i t• mri­ vakilı>r, (ite t anı ft a <liİnyaya sadP! ' I' Jıiı· Jl!'l'S) l<'k l i i't p ı ı b n k ahi Jrn i 'i olıı ıasl<l l l'. Deı ı i lPlı i l i r ki, ı ı ı ii t' e l 'ek ki r i ı ı ı i z ( Pliinılizııı ) i l P ( .\loı ı i :ı: i ı ı ı ) i de hi ribiriııe kan'it ı r• ı ı ı � . l ıi rhi ı'İ ı ı P d ii�ii rn ı ii � t i i r.' (' iiıı k ii İ ı ı sıı ı ı i .vP I , ı ı ı i l l iyPt w ıı ı i ll!'tl e r gib i , ı.n t.Prı k a n'i ı k ol aıı k�ı n: ı ı ı ı la r, hii�·I <'<'<' lıii� h i i t i i ı ı d ra ıı ı a t i k h i r M a ı ı zıı ­ ra a rzPt ı ı ı i 'i t i r. Fakat, h a k i k . ı t , lıii .l'lı• lıi r tıı k ı ı ı ı t ı· r i ı ı ı l P r ıığ· nı ı ı a " i z i ııı" l<'r 11�'1.·ını:ı l'eılı'i P ı l ilıııez. B i z i ı ı ı l ı ıı k i k a t lNİ ııı i :ı:, h i �. i ı ı ı ı ı ı ı•se l Pl<'rim i z hPlı! y a ­ ha ı w ı

ıı o k t a i ı ı a zıı rl ıı r ı ı ı ·i ı; i ı ı <' l ı i ı; s ığ·ı ı ı a z ! \' i ( ı·k i ı ıı. ( f ö k a l p Jıp�· de k i'ılı

Jıl iinı l i st , killı m onist g-iil'İi ı ı ı ı ı ii'it i i r.

(' iiıı k ii , l n l i ı ı ı \ ' P 1 P rl ı i ,\ ·p�·i lıi rbi ri ı ı­ ileıı :ı ,\' l rı ı ı ak l a , "ıııoı ı i ı-;t ' ' ııı i l l i yP1 <; i giirii;jll'ıı hi rıl ı· ı ı h i rP ıızak lıı �ıı rn k , lwy­

ıwl ırı i l ı•I ç ı k n ı :ızrnıı varıp d a y n ı ı ııı ı�t ı ı" . .l\l ıııı ııı:ı l·i ı ı , ( i i i k a l p hey i n giiı·ii'iiirı­ ılHk i

l t' n ak ıı z ı ı ı ı d e r i ı ı sPlıel ıi ı ı i , lııı

.\ l o ı ı i z ı ı ı ,

l ' l ii r�ı l i z ı ı ı mı zariyPlı•ri a nı ­

ı r n ı d a k i s ı ı ı ı rl ıı n ı ı lwlirs i z l iğ-i ı ı dl' a nımıtl ı d ı r . <,' i i ı ı k ii , l\ lo ı ı izııı, i'ı l P ı ı ı ı l P llll'\'­ ı· ııt. ol d Hğ-ıı k ıı h u l Pilikıı h i rh i r İ ıı P z ı t iiç ı ıwlı'd ı•dc>ıı l ı i r i ı ı i nı i lld k�ınaı ı ı ı olıı rn k i i'a d ı> Pt ıııek tP <>l d nğ·ıı u ı ı ıı t ı ı l ı ı ı aıı ı nl ı d ı r. f<'nlrn t , hi lgPlik d P ı ı ı <'k, l'Pl­ ıwl'ı> .v i , k a n·ıı ıııhı nı ı ı ı a lı k fı ı ı ı l'İ ı ı l l'k ıl<' ın<'k d ı•!!'i l d i r. i 'itP Giikalp lıey i ıı lıii­

tiiır ı ı a za rİ,\'<':si hoynıı!'a u z a y ı p g·i deıı t p ı ı a k ıızln n n ipııçları da lııı iiçl iik t ı> ııilııı�·<'th,ı ı i r. Oııa gii rc•, t:ı l i ın i lıilg-il Pı', 'ie'ıı i.v <'t l ı ii k iiııı l !'ı·i olup, her ('enı i ­

�·e(.tP hi d ı i ri ı ı i ı ı a .vıı ul ı r. Y a ı ı i t ali ı ı ı , F l ıısal d P!!' i l , hPyııPlınilehl i r. F'ınııı i ­ ynt ı i ! ı tirn PdPıı h l'l' f!<'Y :ı s ri' o l ı ı ı ıı l ı d ı ı;. 'l'l•rhİ y l'Y<' g·<'l i ı ı r·p o , k ıyrıı<'t lı iik ii.ın ­

leı·i n ı l P ı ı old nğ'll ! ı d n ı ı , nlııslad ı r. Yfiıı i , h a r s ı n ı ı zıı ,·ı· v i l' ılnn ı m ı z a i ,.;t i ı ı ıı t ' P tırwl i d i r. ( M illi terbiye Y<' a sri t a l i nı ) i;;tP tf'dri s salııı s ı n d a i st ilHla f Hde­ et•ğiııı iz i k i gnye ! . . . Doğ·l'llsıı hiiyiik g·ay<', hiiyiik iıPdPf! . . . (fökalp, ııe rnlı­

<leti , ıH• k es reti y a ratahil<l i . Ç ii ı ı k ii , D ı ı a l i z ııı , tek l ı i r i ı ı a ıw a , t Pk b i r iilk ii,v<', tek b i r lıı>def

w

iid<'Y �nunıııa. ıııa niıli r. İslfıırı ıloğıı i l <' il ı rist iyn.ıı h a t ı ıı m ­

s ı nd n k i r,P k t i,!:\"i ı ı ı i z terı·ih s ı k ı ı ı t m t a ı ı z i ı ı ı a( tıı ı ı iitH'<' ha'1Ja d ı . G iilhaıw h a t ­

t ı biz<' a i t ola ı ı h e r Ş<'yİ i k iyn biilılii. Osmanlı İıııp:ınıtorlu!!'ıı ıııııı i ı ılı i tııt ılevri ı ı ıln hn i k i lik, Tiirk d ib�iiru•esi ı ı i ı ı <'il hiiyiik PngPli oldu. İ�lP h i z i , l i ı ; r ı ­

_y ii z.v ı l bo�ıııı:ı uğ-ra �tı ra ıı, .iğ-fi'ıl VP i�gal rılrnı h iitiiıı kiitiiliiklPr h ı ı Tl 'm ­ l i zıııılPıı iloğ·ılıı. 8 a rk i rt i (' a ı , Gn111ıh• dPHi ı ııba zl ığı rPa l i z<' elt i . B ı ı a y r ı l ı k r•a


17

:-;:ıdı• k ii l l ii r ve nıedPıı iyet i dpğ:il, ııı ıı,; ı k i ı ı ı i z i , rP:;İ ııı, lH'ykcl n• a i rı•. ı ı ı zı ı K ı ­ .ı· p pnr�alaya nı k h i rbiriııc. <lil>iıııaıı i k i o i'<l ııgiU ı hal i r ı P g-P t i rd i . B u k ii r d<i'.!:ii­ ,,ii l ı i\ l fı da ılP rn ı ı ı Pd iy or . E n t , G i i k n l p lwy k a r� ı ınıza � ı k t ığ·ı e,;eriy lP, i l P lam ha,frımsıv., ( Aleme her !) <' y i ıı iistiiıı <ll'll hıı k a lıil eıı ) ı w de bağımlı \ ol ­

s

hir (' <'sn ı·et le i l eı·i at ılabilen hi ı iiıuler, ııP ık ta.ı n ıırnııusiyl<• bir ç<'kİngcıı ! Fakııt, yııkarı dıı da İf?ar<'t ettiğ-i m gi hi, 'fpori ile P rat ik a rn s ı ıııla ka1mı� hir teli f<"İ ! . . . 8osyoloihmııızun, i\ leıu iıı plilnıl ist giirii ııii>jii rH' ıık l ı yatııı· gihi olu­ yor. VP hirbiri n c zıt rcalitclerıl<•ıı frrei h c ')ay a n olııııııı da uı i lli l'Pııl ite ol­ ı'lıığuını, <loi:(-rusıı ka vrıyor . :F ak a t , IH' yıı z ı k ki, lıPıııeıı (itp t a rnfta beyııp\­

ııııı k t a olaı ı ı bitaraf b i r !Şekilde t eıııa�a cdehileı ı ) görii ııiiyol'. Y i\ ıı i , ı w t a ııı

·

·ırıilel deıı i lnıı hPyf. t a dn lıiia raf hir varl ı k olanık Giikalp bı•y i ı ı kar17 ı sııııı il i kil iyor. Her tiirlii hilgi ııiıı , ıııa ııtı!!;ı ı ı , t : ı ri l ı i'Pbt> f'Psi ı ı i ı ı d!' bı mul ı so ıı ıı

gPliyor.

Cliik alp'ın

ı

ii ıı ıl Prli k d i\ nı s ı siirnıP�.i ıw lı!'r �e�·dpıı i i n e P , k!'rnli te rn.­

g·p)pJıili.vo r.Y n ıı i . CViik:ı l p'ııı

znıı <'llg"Pl olııyor. İı;t<>. lııı t!'rnv.ııdıır k i . İsti klınldm hii .v iik tal<'blerılP hıı­

l ıııınrn a ııı ı v.ıı te-k bıı�ıııa k a ri

lııı frnızıı i l e s ı ı ı ı rlaıı ıyor. K il i ı ı ıı t t : ı k i �·<' r İ ı ı ı i z i ıı

ııwl'klırr<· i l iğ-i, lıı>p

( iiııd<'rl i k .w ri ) ol ıl ııi!:n

lıakk ı ı ; ılaki ııl ıısal i ıı aıı c ı ııı ı z da hıı ı ı d a ı ı d o l a y ı d i l P g·p] p ı ı ı iyor. B ıı kadar

s ı talıı r ı l a , o k adar yııınıı!:iak yiizlii, ııa z C' i ıı Yıı � ı tnl:ı r o l ı ı .v o r ! r n ·,k:ı l p , sade nı iit.Prnzi, lııı k ıı il a r a l ç a k gii ı ı ii l l ii ol ıııı lıi r lwde l'!'

Oiikıı.lp dı�i l , kPıı d i�iıı i siiz si yl <'

ıı

i

riı n i z , <" i h :ı ı ı tarih i ı ı ılPk i V<'l'i,•ıı i z i ı ı

· ·

ı ı ıl P

}

·

� �

.·h:

.

·

giitii rP<·Pk olaıı v a ­

·ulıı..r

' · 'Ü!,ı ! <' g ii ı pı ı lıin:ok d ii�iiıı iiı·]p-

w lı:ı t ırlatsıı lırnl ı , ıı l't ic ei < r hıı gi" idi �· olaeald ı . M Ps<'Hi A rnıpa k ii l1. ii ı ' İ i ı ı i ıı ı i l l i kat. •ıı i l ll k iiltii l'ii P\Tl'fö<'l k iilt ii r

lıi zi

.

·

·

.

·

�fi·ıÜ�ft4tnl:����i.. .1r ı � l!jı· ffıtı }lı �i!,·ı,1 ı1 kp1 ı�u·ı rt�;1l\fı ;·

niın..YÜli:i:iPffnı ı � oııtı�ıh ı 1':: Jl);;

V]i <leıı

rıı ı a ' d a ı ı d ı• il��J1�pı;. }ı:i � ıi.;\s.-�:;igi··�·�·.nfac;:ı1<tı;- liele o < l ıı i!, ;ı g- h , hiz � .. _ ıııln·t ı Mıı·lli: lhr ıı�Ue[cl<kıy lııı t ı rlasıı n• fyok n l p g-ıhı otontesı lı ı r dr,-IPt lıat ı rlatsııyd ı , ı•wt, ııı ııhakkak l{:�ı�ti.<' <>lel' r;ok d ıılııl

:ha�k:ı

t iirl ii tN·<'l li

P<lec·ek t i . Ç ii ı ı k ii Gökap. hiiylP siiy]pıııi�ti ! İIPıİ siird iit"iii fi ki l'lPr d<' hi n • r

riıııiv. i ıı lıiiyle yiiksPk h i r tezi !o\1-ıY n ı ı n ı ıı a ııınsı , i l l r t rli l'e i l i ğ·I' lııı� Y u rınaRı

kaıı u ı ı kııt'iyeti ile hiitiiıı �ınırlı\l'(la �·pr)<'"i<'C·Pkt i . Nı• y a z ı k ki, ıııii l !•fok k i -­ hizr k i nı bil i r .kııç asır k nylıet t i r d i .

"Ulıısal i ı ı ıw(:''ı hir n a zariyl' ııi!.Tı ı ı ı ıı t'(>(lıı PdPıı z i lı ı ı i �· p t i ı ı , i ı

mi� l ı i r f!C'kilrle kPıı disiııdPıı ç.ıktıib

lıa rPk<'tiıı

t abiata ııyıı ı ıı k t a ıı i ba re t olıl ı ıihı h a k k ı ı ı d fl k i PhPl i kl <'l'i ıı i ıı ı) arkta

Yı>

pski

ık i ;:ıı f

Pi­

ııwı ı;;<'i , i ı ı s:ı ı ı ı ı ı iiılPvi ı ı i ı ı ,

ı

ı

Y ı ı ı ı a ı ı Fi l m. of l ı r ı ı ı ıı HH

O a qıt a k i i\ k islNiıl i ı·. E ı·l't. T l o::!.·ıı i\ l ıı•ıı i ı ı i ıı lıııııt·ıı

as; rla.r old ıı.i!.'ıı .!!·i bi k a l ııııı s ı , hi lgı•l iğ-İ ıHlı•ki ıısllıptıır. Bıı lıİ l\!·<'l i !:!:P g;iir<• i ı ı s a ı ı , vnzi f'l':• İ ı ı i , talıi n t ı ı

ı

zıırn rPt.] pı·i ı ı ı• k n r;: ı ko�·anık ılP::!. i l , l'ak:ıt :ı�·:ık ıı�·ıl ıı rn ­

)· ıf k nv vP t l i , · i , yııııııı�ak Sl'l'tİ ali PdPr, n v.k ıııı ('Pd i t �." ('\'fl li ı ı ('Pıl i L, i\ nı p ı'ıı k : :·ii dir. ( Y a ı ı i , lıiik iil<>ıııel. h i <· l ı i r >)l'.V yok t ur, "ğ· i ] p ı ı \!'<'IH' do::!.T ı ı l ı ı r. ;1,:ı­

ı

ı>li iipııı!'kle dııdnk k a m o l ıı

ıa v. .

BiikPıııPd ii!-i ıı Pli (;p. kiipriiyii g·Pı; i ı H·Py<ı

F.

-

2


18

kadar ayıyıı. dayı demesini bil. Gelen ıığn.m, giden paşam. İrişir menzili maksuduna aheste gidenler tir.i riftar olanın payına dô.men dolaşır. Ka­ mu şadi böyle gelmiş böyle gider. Kambur felek, çarkı felek. ilô. ahir g-ib'. saçmalar !... Kendi ilim muhitimizde de inatcı bir itikut olarak m8.kes l:ul­ muş ve bunca asırlar bize yapacağını yapmıştır. Yani, akılca zayıf olan­ ları kolayca iğfal edebilen kadınca bir uslfip !.. . Evet Hind, Çin, Roma, Yunan menşeli telakkilerin iz ve hatırasını taşıyan meşhur masallar ! Böy­ le bir uslfip ve ruhla malfil bir fert veya bir toplum ; istikbalden büyük taleblerde bulunamaz. Büyük davalara, büyük te�ebbüslere atılamaz. Ken­ disini kainatta önderlik mevkiinde göremez. Böyle bir uslup ve ruhla ma­ lul ferdler veya toplumlar, ancak olmakta olan karşısında aciz bir temaşa­ ger kesilebilir. Çünkü, böyle bir uslfiptıı bir (var olma) iradesi dile gele­ mez. Bizi durduran ve kimbilir kaç asır geri fırlatan hep bu türlü zih­ niyet, hep bu tü.rlü dünya ve tarih görüşleridir! Aıtık bu günkü Türk dü­ şünürlerinin hesaplaşacaklan ve tarih önünde yere çalacakları engeller, her şeyden önce bu Hind, Çin, Roma, Yunan men'şeli saçmalar ve kendıi ilim muhitimizde de inatcı bir itikat olarak mitkı•s bulan yabancı noktai nazarlardır ! . . . Fikrimce, "tarih mahkemesi" nıin en ağır hükmü, bu ka­ dınca ruh hakkında tecelli etmelidir! . . . Alemdcı bi rbirine zıt müteaddit .meb'delerden birine değil de, hepsine tutunnııığıı kalkanlar, kendilerine güvenemiyenlerdir. Oysa ki, bir millet isterse beynelmileli de, evrenseli de knşatabilir. O za.man hariçte ne beynelmilel, ne de evrensel kalır. Bir mille­ ti birkaç kişi, hatta bir tek kişi evrensel yapabilir. (ATATÜRK) ün bizi, Sokrat'ın Yuı{an'ı, Konfüçyüs'ün Çin'i, Zerdüştün İrıı.n'ı evrensel yaptığı Kibi. Fakat, alemde birbi rine zıt mebdclerin hepsine tutunmak hevesinde olanl ar ve tabiattaki ikiliği, tarihi varlık sahıısınıı da aksettirenlerdir ki,. (Şark) mı, (Garp) mı, mektep mi, medrese mi, diyerek yüzyıllarımızf tüketıııi�lcırclir. Halbuki, ne Şark, ne Garp !... Hitkikatte tutunabileceğimiz ezeli ve C'bedi bir nokta vardır ki, o da (kendimiz) ! . .. Sadece kendilerin­ den hareket edenler ve ancak kendilerine tutunan milletlerdir ki, haya­ tın tezat ve tenakuzları ile bilfiil karşı karşıya kalacaklar ve paçaları sı­ vayarak bir akşa.ılıa kadar asırlar katedeceklerdir. Fakat böyle bir inkılB.p, böyle bir zııfer, kendisini varlığın bir kesri, başkalarını da bütün olarak gören bir millet değil, kendisini bir bütün, .başkalarını ise kendisinin bir ke�ri olarak gören milletler tarafından yaratılacaktır. (Tarih) in, hakikat­ lan (hakikııtlar)ın dıı., taı-ih destanını yarattığ-ını kavrayamamış olanlar, sadeco milli kültüre değil, evrensel bilgiye de hizmet edemezler. Vo hizmet edemiyeceklerdir ! Beşeriyet tarihini, hatta tabiat tarihini sade "mekanizm" ile izaha kalkmak boşunadır. Evet, önderlik duygusuyla ürperen bir ulus­ tur ki, daima "olağan ii stii " nü yaratır ve yaratacaktır. Bundan dolayıdır


19

ki, değer hükümlerini ulusal, realite hükümlerini evrensel san.mıı.k, büyiik

vaı>;ifeyi, tekbaşına yüklenmeyi göze alamamak demektir. '"l'alim ( !il milli) terbiye ise millidir. Terbiyenin çıktığı yer vicdan, talimin inşia ettiği mer­ kez beynelmileldir." Gökalp söylüyor . . . ( Monizm) do uluslar üstü; (Plüra­ lizm) de milletler üstü'nü görüyor. Gökalp, bu terim :işinde yukarıda da işaret ettiğim gibi, önce iki, sonra üç zıd prensipi telife kalkmakla, mu­ hakkak ki, kendisinin de hiç istemediği bir neticeye ; kuvvetimizi bölmek gibi, hata ile dolu bir neticeye sürüklenmiştir . .Aleme bu şerait içinden be.­ kan bir mütefekkirin gözünde engeller de büyümüş ve mütemııdi. olarak hariçte tntµnat,o.k bir nokta milletler üst.ü, (Beynelmilel) tehayyül et­ mekten kendini alamamıştır. Uluslar üstü bir ülküye koşan- beynelmilelcilik, mazide muhtelif ebe­ veyinlerden gelen ve bu gün hala hayatta olan bir .felsefe tarzının son to­ runlarından birini temsil eder. Fakat, e sk i ,.e oıfa çağlarda. biricik olan özlendiği halde, uluslar, bu (biricik olan) m kendi !eri, olduğunu ilan et­ mekte gecikmediler. İdealler daima ınii�t erl'k olan şekilleriyle görünürler. Fakat dış kalıp içinde herkesin ulusal şıım·u başlıbaşınıı. tarihl�iş bir ,·arlık olarak ortaya. çıkıyor. Hakikatti', ta rihte ne kültür, ne medeniyet -sadece bir milletin eseri olmadığı halde, her millet felsefeyi fakat, kendile­ rinin olan bir felsefeyi savunuyorlar. J'eand ıırc'ın, Allahın yalnız Fran­ sız kralına yardım edebilece{:.ri hakkındaki inancı, Michelet'in Avrupa'­ daki milletlerin topundan fazla Fransa'nın cihan için çalışmış olduğu id­ diası bu noktayı hulasa etmeye kaf,i dir. Conderse, Herder vesaireni n tarih anlayışları da ulusal duygunun her iftilafııı sonunda nasıl galip çıktığını gösterir. Platon ve Orta Çağ felsefelerinde ise, camiacılık-toplnmculuk, sırf -fikri mahiyettedir. Romantik felsefenin parçalara üstün saydığı ve son metafizik bir varlık olarak tanıdığı ( kül) ise, ulus kavramıyla sınırlı olan "kül" dür. ( ferd ve cemiyet, kül ve cüz) meselesinin çözülmesi için felsefe, zamanının büyük bir kısmını israf etti. Biz, bir parça de.ğil, bir (bütün) üz. Bunu kabul etmeye, buna inan.maya bizi kendi tarih şuurumuz mec­ bur etmektedir. Çünkü, böyle bir inançladır ki, devirlerin, çağların, asır­ ların bize yüklediği vazifeleri, payla.5acak başka bir millet veye. bir beynel­ milel varlık aramak zorunda kalmayız. Bu inançla.dır ki, istikbalden bü­ yük bleplerde bulunabilir, bu inançla.dır ki, büyük davalara baş vura­ biliriz. Buna göre hazırlanınz. Gökalp'ın, zıd realitell\r dediği ve bunlnnn ikisine birden tutunmaya çalıştığı şark ve garp alemini, iki ayağı üstüne kaldıran ve asırlarca cazibesinde tutan biz değil mi idik 7 . . . Kendimizi varlığın bir bütünü, başkalarını da bu varlığın bir parçası olduğuna. hük­ mettiğimiz binlerce yüzyıllardan, gaflet aleminin sırtını yere geti rdiğimi?. Sakarya önlerine kadar yine tekbaşına idik . . . Ne vakit ki, be.�kalannı bir bütün, kendimizi de bu bütünün bir parçası zannetmiş, daha doğrusu zan�


20

ıwtti r i l ı ı ı i >: İsPk, gPv�ed i k , t a k l i t« ' i _, ı ı e n ı t> li'i : r nn e ı olılıık ! . . . Olm a k t a 0!11 11 1 1 fı ı· i :ı: bir tı�ıııa�:ıg·eri kesildik. IJi ı ı k ii , lı11 y a ııl ı>: yolıı hi;w ; c• ıı ı l i s i n i siiz siiy

k

ha�ı ı ı d :ı ) d !' d i .i!: i ıı ı i :ı: ı ı ı i i ıı m· ,·pr]C'ri ı ı ı i :ı: giistc>r ]Pnwk ı ı ı P v k i i ı ı dc � g·iireıı ( e l i ! K !' ıı d i s i ıı i d u a l i :ı:ııı ı ı a z a riye:-;i rı i ı ı l'a ;r, i h P::.;İ ııe k ıq ıtı rıııı1 olıııı bi r ıı ii te

ııklı

fok k i r, b i r i i ra d e ı ı ı i ;r, e tabi, d i .�·e ri t i'ı bi ol ma y a n i k i re�ı l i t e tasavvur Pl ııw B i ri h i r i n <' :ı:ıd i k i lll Pl ı dc; d e ıı l ı a n • k P I Pd<'ıı h i r f i l o;ı:o l'ı ı ı V P ı ı ı e r hı m u r

l �i ,;t c•ıı ı ı ise', h i ı:

ı

İıi rl i k , tı>>:k i l !'tııwk �ii.v l l' dımmıı, h i r i l ı i r i ı w sa l d ı r.ıııııya h a

:ı: ı r i k i d ii 1 ı ı nı ı ı o rdıı �· ah ı ı ı ı a � ı :ı: ı� ra s ı a r:ı:edP ı�. Oiikı � l p, l ı a rsı ı ı , ı_ı i l hııssa. d ı ı y ­ _ _ g-11l n n l : ı ı ı , 111 1•d!'ıı ı y et ı 1 1 hı l g· ı l ı, n ! Pı ı o l d ı ıg-11 1 1 Pt.11•p,.;1 1 1 p k ohı y <' a ı ı l a � ı ı uı k

gii ı 'ı•,

ı,;e

l i ;-;·i ı ı dc•ıı t ı ı a z z ı ı \· \"<' i ı ı k i,.;;'.ı r P d P r. l l :ı l l ı ı ı k i ı ı ı < ' dc • ıı İ \ " C 't , ı ı su l YP i ra d P i s. i d i r. ı ı i , hı',\· ı ı p ] ı ı ı i l P l d i r . B ı ;, h:ı-ıka ı ıı i l lPt l P rı l P ı ı a l ı ı ; ı ı ı ıı l ı H h ı ı n; ı ı ı ı ı z l : ı lıi r

tad ı r. (,' ii ı ı k ii o ı ı n

"d ııygıı u l ııs:ı l d ı ı· \"P i nı d !' ,\' I ' lı:ıi!· l ı d p�·i l c lir. K ı• ı ı d i

j

IP'it i ri l ı ı ı P l i c l i r. " Fi k ri n u z ı ı ı ı t ari h i h a k k ı ı ı d ıı t op l ı ı ,-c· a ı: ı k h i r h i l g i y P ,; a l ı i ı,

Yft

l

o l : ı ı ı lı i r k i ıııs<', hıı �-.u ı l ı 1 ln r iiıı ii ndP d 1 1 rı ı r k ı • ı ı , h i i �· i i k l ı i ı· l ı i i z i i ı ı l P sa r,.;ıl ıı ı a ­

( liH h ı ı l ı ı ı ı ııı :ı k , yıı rıı t n ı : ı k d a h a � k n lıı rı ı ı d ıı ı ı ! . . . () lı:ı l d P h i z P k a l ım İ'i, sadPre ha>:ıın ı z ı i sti r:ı l ı a t. y : ı s t . i!· ı ı ı :ı d ıı y a �' a nı k ( o l ­ ı ı ı a k t ıı ) V f ' ( olıwak o l a rı ) kıı r'iı;;nıcla hi tarn f l ı i ı · t c • ı ı ı a �aµyr k('s i l ı ııek ! l lı ı y gııl an ı ı ı ı :ı: lı i c; h i r C'lıht sarfrtııwcleıı lııır,; ı , "lwy ı ı c•l ı ı ı i l P I " ı lPııi lPıı l ı ey l'ı l . · da rmıderıı k i , tekniği h n;r, ı r l ı y or . O Jııılıle, hi :ı:e. c l ii'i< ' l l Y a zi fe, haı,k11la n ıı ı yıı,pıııa ktıı ol d ı ıibı k ii l t iir sanı>ıı kıır>) ı s ı ııda sııd<'<'<' ı ıa rnı a k ı sı rm a k ! . . . ı ı ı : ı s ı ı ı ı i i ı ı ı k ii ı ı o l ı ı ı ııyor ! . . .

l l:ırs, k c• ı ı d i l i _i! i ı ı dc · ı ı g·P l i >;P ı ı h i r d u �·g·n, ııındc•

ı ı i �· ı · t dP h:ı � k a m i l l e t l P r İ ı ı c; a l ı � ı ı ı a ,; ı y l a h a s ı l o l a ı ı h i r i m d i ' i�i. Y fuı i ,

c •. l ı ı • li i!· i ) lıi zd!' ı ı , kP'ii r vı• i C' a d d a

ll il r!i·i

�iiphesiz k i , im c l d! i l d i . l•'ıı k a t ıw y a ;r, ı k k i , l ı ı ı

Hn>:k a l a r ı n ııı lıa'iıı n l ıu ı ı ı ı lıitarıı l'l ı k ıııı ı n ı ıın ıı l k ı'ilııııı:ık ! . . . < l ii k ıı l p hey i n

h ii .\·ii k b i r payı

gii ı ı k i i z i h n iyet, sadl'C·P oıııııı t• s p ı · i ciP_�·i ]:-;p hil ı',

f p \· a z u l'ı ,

m n lınkk a k t ı r . EHt, (J;ika l p l wv i ı ı k ii l t ii r \"P 1 1 11•dı• 1 1 İ ,\'d a ı ı lay

ri !-)tı ii ri hiı· ,.; u rP t t P y a v n >: �·aYa!-)ı· ı l ı !r ı ,

Pli

ı>) ı ıl ı r

o l c l ıı,!\'t

k i , .gay­

a k l ı Jın şı nda deıli.i! i n ı i .

i ı ı s1111 J ; . rı 1 1 hile g·ii11ii l n za s ı i l e• k ıı h u l eılehilıliklPrİ h i r i i l k ü h a l i ne g-et i rı l i

}'p1 1 1 1 1 1 i y a t ı i h t i \' a t•dPıı i l iJ 1 1 i P ri ı ı , l ı ıı !-)k ıı nıi l lı•tl ı•rdr11 a l mıı hi l eıwği lıak k ı ı ı

l ı ıı ı ı ı ı ı i k � ııaat, a� ı l İ!-) h a? ı ı ı t ı lı ı ı l nı 1 1 1 1 a · ı i <'ııh Pcleıı ulusal i ı ı an c ı ı · � � . . . tl'<'t• l l ı s 1 1 1 ı• 11111 11 1 old u . Z ı y a lwyı ıı uı,:c• ç ı k ıı n l ı g· ı nı bn s n rcıt.l e tan :ı:ı mate _ fı l ı·nı:ı 11 1 11 a � a 1 1 uıd ı �· ı ( Aııti ııoırı i ) lı>ri H>jt.ıı!;ı ıı ı za ıı ıı e t.t iğ· i prensiple ılaki

_

ı'.

( U lıısal

Giik a l p' ı ı ı

i ııaııc; ) t a ı ı

dım d i d i k fP ı ı cl i . s ı rlı ı � nı ıı k ) tıııı

ilıaı·pt

ı,: ı kına.d ı.!i· ı

ı ç ı ıı

iiı;l iii/:ii,

ı,: o k

iP si rl P ri ı ı i

ıı ı a l ılııı olıı ; ı

geı: ı ıu'dc•ıı

( 1'iirkle�nı<'k ,

lıii ciİ HPJı>r

tsl :l ıu l a)jıııak

Hııdı•c·P .M n ıı ri f

H'

tıtrıı f'ı ıı�

Y I'

ınrnı-j

Ped agoji ;;ul ı n -l

s ı ı ı d a g·iistt' rtııeıı ı i"i ; <lolıı y ı s ı .v l e lıii t i i ı ı a k siyon sa l ı ıı s ı ııa ı lıı "ill ın İı l pı•ydalı

l

P d P rP k , b i ze �-ap:ıc·ai!:ı ı ı ı ynpı ı ı ı"it ı ı· ! . . . ;\l e!jrıı t i,,·Pt- )f"a a ri l' KPzarPt i n i ıı ter�. h i y r d İP!iPhh iislrriııe ı ı e dPl'Pt' l',\'I' k a ılar .n ı iiessiı· oldı ı�ıı \"<' hıı [iı; p ;; n s ı ı tl h i rl P � t i r i l ııwsi i ı,: i ı ı , 1 1 1' k a d a r · c;al ı � ı l d ı !::" ı \"P ı ı c• k a chı r z a ı ıııııı h a rmın d ı �·ı ı ı tı

j

Jıi ] ı ı ! (' ı ıı ! . . . J<'a kııt, clitr n ı ı ı ı ı , }J pc]l'P s i nıtı t:eskil Pdf'ıı ıı rahi \"I' rllıisi i l i ı ıı l P ı ·le, ı ı ı iik lc'sPhat ı te"ik i l Pı lı•ıı .·\ nııpa l i sn ı ı l ıı rı ıı d aıı ıı a k lPıl İ IPıılPri b i rJ ı.,: t i ı · �


2I l l l P k lı', nıJı a ı ı

\"!�

fİ k rnn llliİİPl'tt llİS Jıj r nı İJlet oJıı e ağ l lll l Z Jıak k ı ıu}nki k a n a a ­

i l l l l l l pı•k çoı·nk<•a. olıluıhuı n siiylı',v ı•hi l i rim.

:Meşrutiyet ıle\Ti nde yalnız

ıııPd ı·t'sPıl i r ki, keıııl isiııi kıırtarııı n k . i ç i n Giikalp heyi n fikirleı:iıııh•n istifa.­ ı l ı· l'lnıek .i ııık fı ıı ı ı ı ı ı ı nı ıııı� ve l'akııt , lrn yoldak i guyretleri a ncak elleri bo;; diiıı ııl(']Pri ni tfı c i l P t rııPktl•ıı ha�ka h i r �Pye ya raııuımı�tı r. Ç ii ı ı k ii, ı ıwıl re­ " ' ı ı i ı ı i ç i ı w a l ı l ı.!!: ı yPııi yPnİ i l i ıı ı l ı•r ve m!'totlar, nıeıl rescı ı i ı ı i stinat cl t iğ·i , .,:ı s l a n ılidi k:ı•y ı•ı•pk ı·ı• k t

ve iistii ı ı l iii:i'ii ı ı ii ı ıwılreseyi yl'n' Yıırıııııkla giistl'rP­ i. Zat ı• ı ı hıı >: t n ı ı h;ı,,a. Teori k ·Jı a t a ilr· m a l lı! olaıı hıı ( lı·�ııwk ) vı• ( J a.ş­

ı ı ı a k J t ez l Pri ı ı i bi r dr ı ı ı Pılı-PsP k a n '! t ı n nl" a ; b ı ı de l"a da d i mi ıııeııı ı ı rları, .

.c: i i zı·l ><e,;li. lıii l' ı z l ar

\'!'

ııınsi k i � i ı ı a s ı ı ı iiPzziııleı· yeti�t i rıııek hurnsi g-al i p.

�l'ld i . Biiyfpı·u (iiik a l p bry iu islfı ıııla'jmak - pn· ı ı s i b i i l e ııııııı s ı rla�ıııak preıı­ " i hi a ras ı ı ı d a k i

( A ııtegoı ı izıııa ) y ı o t ıiri t e ile a�ıııak lı ıısıı s n ı ı d a k i ga .v reti ı ı ı• kaliar ho:'ja .� it nıİ'j İse, ıııeılrPsPıı i ıı lınıı ıla ı ı k e ı ı d i s i ı ı P lıir hi ssi' ı; ı k :ı ranık İ s k o l fi s t iğ i Hiiııı•sa ı ı s i l n ı i i l e lwra ber y i iriitııu•ğp k a l kması da

-

o

kaıl a ı· tu­

lı:ı r olıııll'�tıır. K ı y ıııPllPr d ii ııyası i lı., lınki k a t l Pr ı l iiı ıyıı s ı ı ı ı , fiki rll'rle lıi,,;­

l ı · l'İ hi ı·hi riıı dı•ıı ııy ı n ıııı k l a ( h ii t ii ı ı o l a ıı ) par�a l a ı ı ıı ı ı "i, lı i ı: >jİİplıP,;İz i ste­

ı ı ı i ye l'l'k ( nı zifı> i lP i dı•<ı l i ı ı ) hu>jlrn l n n ile paylıı 'i ı l u b i lPıı lıi r o rt a ı ı ı a l ı ola­ nı k :ııı l ıı 'i ı lııımmııı \'(' zilı i ı ı l('l"e y P rlP>j l l l l'Hİlll' sı•lıep ol ııııı'itu r. Ya 1 ı ı ı z t t>k ııik. i c· a t l arla, metot l a ra i ııhi>m r Pttirı ı ı P k ı·p

n

hun larla b i rl i k te tP�ek k i i l PdPıı his

İpti­

k ıy.ınetlPrİ k iilt iiı· ı ı aı ııiylP a,v rı ve ı ı ıiistııki l h i r i'i leııı g-ihi i l a ı ı ehııPkle,.

l'll hiiyiik k uvvet

VI�

hf'ye<• H ll k a y nağımız olan ( tarih Şlllll11 ) 11daıı, en

ılai rPflf'ksleriıııize knılar lıiitiiıı lııııııle ıneıı bala rıııı ı z ı ıı iiııii

t ı kaıınr nıtır.

'l'a ıızinı attaıı bın; i rıuleyi n• lıiiıTİyl'ti hu ınaııu da aıılayııı, Z i y a Paşa l n rı

ve

Hfımitleı·i F. ıı d iiliis nıeılreselHi ı ı i yeniden ihya eıl i l ıııi§ g·ii ııne.!i'e, ı ı i lıayet ( l la.rıllı i k ı ı ı et - i l İslil miye) ı ı i ı ı te'i<'kk ii l ii fikrine g-iit iiıınİİ>itüı·. Bu k ado:r

ii lmna, lın k:ulıı r lı iikeııııı biiyle lıııynnlıı kta ıı sonra, a rt ı k ha:;kn lürlii ılii ­

{.'.iin­

'iinnıeye l iizuııı k a l ı r m ı t {.'iiıı k i i . H e,, i t Pa'ia iiyle ff'rmll ı ı c; ı k arıı ı ı ıı ! (�iiı ı k ii .

(20

A hd ı ı rrıı hııuı ı ı :)errt' hiiylı• dii>ıiiı ı ın ii ') ! Ç ii ıı k ii, Hiiti bey hiiy l e d P nı İ 'i ! kii, (fök a l p hiiy l r ııı ııhakeıı w y iirii t ııı iİ>j ! . . . l >oğnı,;u, ı·iit.ii l elıile<'ek ııı ı ı lıakeııı!'lH ! . . . Kiiltiir IPkııik

\'e

ıwi Yiiz�·ı ldıı ) y i i -·

ı rıl'dPııiyet hir h i i t i i ı ı ıl iir. Oıı ıı ı ı lııırPht ı ı ok t:u;ı

( Şeki l )

l hı a l izııı ıle.!!:i l , ııı a ı ı t ı k rn larih � ııunı ı l ı ı r. H e r 'iı•yıleıı ovvel, nıaı ı 1 ı k hakı ı ı ı ı ııılaıı m i l l i viı•ıl:ııı i l r , heyıwl ıııilı>l Yİ<'dan a ra s ı ı ı ı l ıı k ii l tiir {· p ı ı ı ı•deı ı i yet l e r i ı ı l a n ıaml a n ııııı s ı ı ı a d ıı i r d a h a (•skiden h i r a ı ı l R�ııı:ı, hitand' ı·p oh.ic· k t i f hi r ıı ı ı ı l l n >; ıııa ııı!'nııt ol ııııı ıu ı � t ı r. Biliikis, lıı•r ıı l ııs, kendi krı ı ­ d i ıı e k fı fi \"!' keıııli i ı; i ı ı ı!P t a ıı ı n� ha.i!ıııısı�, h i r vıırl ı k o l a ra k i l P rİ a tı l ııuı k n•

zonı ı ı ı lıı d ı r. B i r İ>ıİ .nı l ı ı ı z lıa >ı ı ıı:ı ha�ıı rnı.a k , h i r ıııi ı lut i�iıı l"ırsa t ve 'jl' l'P /'. 1i r. Tari h . lıı•r ı ı ı i l lPt.İ hiiy l e gii ı u l P l i k haya t ı n ııte!" h ıı r dtiğ·i t>ııı ri d k i lPrlı' kıı r')ı l a � tı rn ı:ız. Her i h ıı ı ı Pt , h e r l'Pl ii k ı•t, her karı "i ı k l ı k , lwr zorhı k . Jıpr · bıılınııı , hPr h a k sızl ı k ferd i ı ı old ııi!:ıı k adar 11lnslarnı da Pli hii,·iik k ı ı n·pti­ ııi tl'�ki l c•d ı•r. Tiirlii t ii r l i i zn J '!'rlı•riıı, t ii r! t ii rl i i lıa"ia nlanıı ·ıı rn t ı l' ı s ı hıı-

U


':22

·engeller, bu mecburiyetler, bu fırtına.la.rdır. Döşünmiyen, duymıyan bir ford veya millet, gelecek için hnzırlanıı.maz. Tarih ve idealizmin manasını yorumlayamayanlar ; böyle mecburiyetlerden korkarlar. Felsefe ; ıneeburi­ yetlenlen ve bu mecburiyetler kanıısına çıkabilenlerden değil, korkudan ve korkaklardan davacıdır ! Marifet ; mecburiyetlerden kaçmalı:. değil, bilfilris, ilerlemek için mecburiyetler yaratmak, daha erkekçesi mccbuı�yetler uğ­ rnna büyük davala.rdıı.n. V82.gcçmelı:: değil, fakat, büyük davala� uğrana mecburiyetler yaratmak, hakiki felsefenin konusunu teşkil eder. Kendisim sö:r. söylemek mevkiinde gören bir kimse, ha.zır hükü.mlcr ile mücehhez. 'Olarak ortaya atılmadan, kendi düşünce ve inıı.nçlo.rının diğer bütün dü­ şünce ve inançlarla te-.ı;ad teşkil edip etmediğini yargılayabilecek bir fikir haysiyetine sahip olması gerektir. Gerçeklerin anlaşılması için, dünyaya, bir takım klasik tradisyonel kalıpların ortasından de{,>i.l, "metris tepe.'' lerin üstünden bakılmalıdır. Hakikatte korkulacak olan engeller değil, fakat, bu içi boş kalıplardır ! . . . Nice münevverler bu içi boş kalıplarla, kavramlarla uğraşa, uğraşa hem kendilerini heder ettiler, he.m. de toplu­ mu iğfal ve işgal ettiler. Ortaçağ dediğimiz o sisli devir, böyle içi boş kalıpların içinde yuvarlanarak geçip gitmemiş midir? Tanzimat ve Me-ı­ rutiyet teşebbüslerinin arkasında sırıtıp kalan hüzün, bu hususu haykı­ ran dramatik ve ibreti amiz birer belge değil midir? Her gerçek kendi kalıbını kendi yaratır. Hayatı, asırları yoran bu kalıplar nelerdirT On­ ·ları birer birer görüp anlamadıkça, hiç bir meselemiz çözülemez. Millet­ letler, kültür ve medeniyet alanlarında kendi vıı.rlıklannı duymaları ve cihana duyurabilmesi için, kendi içlerine kapanıp kalmamalıdır. Bu, yanlış bir harekettir. Fakat, kayıtsız şartsız açılmaları yani, olmakta olan karşısında sııd ece . aciz bir temaşager kesilmeleri daha yanlıştır. Açık medeniyet demek, başım istirahat yastığına dayayıı.rıı.k "olacak olan" -ın bitaraf bir seyircisi kesilmek demek değ.ildir. Açık medeniyet demek, dünyanın dört bir köşesinde isimleri işitilen ünlü pehlivanların toplandık­ ları güreş meydanlarına atılmak demektir. Kendi içine kapanıp kalma, nasıl keşif ve icatları durdurma. demok ise, bir taraflı a.çıLına. da. ondan da­ ha kötü olma demektir. Osmanlı İmparatorluğunu ba.direlere siirükliyen amiller arasında. maatteessüf bu iki amil de rol oynamıştır. Kendi içine ka.­ -panma ve bir ta.raflı açılma, Osmanlı İmparatorluğu zamanında. Hind, Çin ve İran'a. kanııydı. Bu gün ise, batıya karşı olarak devam ediyor. Bununla -da övünülüyor. Bir iki yabancı kelime, bir iki isim ezberlemekle kendisini Avrupalıla.,cı.tnış sayan, aşağılık duygusu ile malfil zibidiler, nasıl bir ta­ raflı açılmanın sonucu ise, hastalıklardan ve düşmanlıklardan kurtulmak için üzerlik ve muskalardan meded umanlar da, kendi içlerine kapanıp kal­ manın bir neticesidir. İşte bir takım kalıplar uğruna mantıki fırlatıp atan 'V8 bir muhakemeyi en garip neticelerine bile razı olarak yürütebilen bir


ııihniyetin belli başlı çıkıntılan ve acıklı tarihçesi ! . · · Davamız büyük.tür. Meselelerimiz çoktur. Fakat bu çokluk içinde· bir baş davamız vardLr ki ; o da, bu karmakarışıklık içinde tam bir bir­ lik ifade eden ve bütün davaları kendisine bağlı bulunduran ana. dava­ mız, ( Cihan tarihi içinde işgal etmekte olduğumuz. şerefli yeri) her şey- · den önce kav:nı.maktır. Evet her şeyden evvel, varlığımızın manasını ve· iilkü istikametimizi kavramamızdır. Aksi takdirde her yapılacak kalkın­ ma planı, birer buruşuk kağıttan ibaret olarak bir köşeye atılmış görü­ necektir . Felsefe yapmak demek, başkalarının söylediklerini ezberlemek demek değildir. Milletler, zaferlere bu mahiyetteki inanca tutunarak ula­ şıyorlar. Eizim de, tarihimizin enginliklerinden getirdiğimiz bir (ulusal inancımız) vardır. Ve tarih destanını bu ulusal inançla yarattık. Bu ulu­ sal inanç, kendimizi, varlığın bir parçası başkalarını da bir bütün sa­ nan hir inanç değildir. Bilô.kis, kendi varlığımızı bir bütün, başkalarım da bu bütünün bir parçası oldul,rı.rnu kabul eden bir inançtır! İşte, bunu kavradığımız gündür ki, açıklayamıyacağımız bir tabiat ve tarih �layı kalmıyacaktır. Bu inanca sahip çıktığımız gündür ki ; başka milletlerin ne akılca yardımlarını, ne de maddi yardımlarını istemeyeceğiz. Fakat,. birden ayağa kalkarak, bir akşama kadar asırlar katedeceğiz. Çünkü, kainatta işgal ettiğimiz yerin "önderlik yeri" olduğu hakkındaki ulusal inanç, bizi küçük hedeflere değil, yüce hedeflere çevirecektir. Yüce he• defler ise, bizden yumuşak yüzlü vasıtalar değil, sert yüzlü vasıtalar­ isteyecektir. Böylece mefkure ile metot, hedefle vasıta arasındaki ebedl orantı meydana çıkacak, başarılar ve zaferler biribirini kovalayacaktır ! . . . Bilmediğini bilmiyen yarı münevverleri, boşuna oturdukları sandalya­ lann üstünden def ettiğimiz gün ; uyandı6'"l!mıım, gaınkin mısralarla inliyen ııairleri edebiyat kitaplarından tasfiye etti6rimiz gün, doğıı.ı düşünmeye · başladığımıza, kadınsı sesleriyle bir.i hayatımızdan her.diren şarkıcıları ııusturduğumuz gün engellerimizi anladığımıza hükmedebiliriz. Evet şu iki do bir garbe karşı açtıkları pencerelerle öğünenleri, bir evet veya hayır fısıltısıyla ve attığı bir imza ile, bir şaklabanlık ve dalkavukluğu ile Türk düşüncesine, Tiirk ulusal inancına, Türk seciyesine yapacağını yapa.nlan>­ hiç bir başarıları, hiç bir hizmetleri olmadığı halde, en yüksek mevkilere· tırmanan "kurnazlık teşkilatı"nı tarih önünde darmadağın etmeden, he­ defe yakla.�tığımızı sımmıyalım ! . . . Eğer bir akşıı.ma kadar dünyayı geç­ mek ve cihandaki yerimizi almak istiyorsak, her şeyden önce, evet, bu zah­ metli işi göze almalıyız. Bu, tiirlü türlü tezat ve tenakuzlarla dolu bir dünya karşısında bilfiil kendimizi görmedikçe, her şeyi kendimiz başar­ mak, kendimiz yaratmak zorunda olduğumuzu kavramadıkça yumuşama., . gevşeme deva..'lı edecektir. Biz, başarılara, zaferlere bir takım terimler­ den, kelimelerden df'.ğil, çok geniş bir bilgi kütlesinden, felsefeden, man-


·tı k t a ı ı , tarih ')llll rıııulaıı h a rPkPt e<ll'rl'k ııla!)ıılıi liriz. B ı ı t a k t i rıle<lir k i , tı•k ha�ıııa oldıı.i!:ıı ınuzıı, lıayııtııı t eııakm; Ye tezıı.d lıı n ile lıil l'i i l k a rııı kanpya bııl u ıul ıığıım ıızn aıılayacıığız k i , aıılaııı a d ığııııız h i r �<'Y k a l nıayaeaktır. B uı..>iin ı•ski ı,:ıı.�dıı.ıı daha gii ri i l t iil li, oıi:nçıığ·d a ıı dıılıa h i\ i lPli h i r diiııyı� o rt.ası 1tdayız. Ba')ka b i r fıleıııde insnııl ııı ii<·adeledeıı ıızak, olnp hit.ıııi'i h i r f ü<'ııHIP d Pğ i l i z . l >iirt b i r tarafta iilke!Pr oğ-uldunıııkt.11, lıııı·ı�ları s a rn!jlıı r v e s:ıYmıl: ı rı ban�lıır ta k ip Ptmrktedir. Tıılıakkilııı iı;giidiisii ezeli b i r k a ı ı u ı ı k ati,v di�·]p ım ınanın hrr anında, ıııeki\rı ı ıı hPr ııokt.as ı ıı d a krmfüıi ni giist.ı�r­ nwktP ! . . . B i ı· tıırafta bir t iirlii ahlilk, bi r tiirlii ıııııııtık, bi r tiirlii p rnıısiı•, bir t ii rl ii di lPk ve gayeden dem vnmıı l a r ! Öt.P tarafta bin tilrlii ıı k ıl , b i n tiirl ii n lıli\k giistPri l eri ! . . . Bu giin lıl'nwn büt.iiıı ı• i l ı a ı ı nya)daıııııı� siinı t l e lıi r t:mı l"a doi!,-m i l PrlPınektP ! . . . lfor harekPt.İ ı ı , l ı PI' fi k i r Ye kaıııııı t ı ıı a r knsırııln lıi r srıwli k , ben l i k ihtirası, hiikrıwtıı!P sl'\"ki tahiiı;İ k ı ın ı ld,nıııık!<ı ! Bıııı«tı asırla r hit11raf YI." objektif bir lmkikııtt<•ı ı , l ıit a rııf b i r akıhl a ı ı hııh­ ;-;o lıı ı ı ı l ıı�ıı lıa ld<', ta tbi katta her kafadan bir sPs ! . . . J\p n hlfıktıı hirl i k . ııe tPoı·i l!'nlc• lıir i n sicam ! Ne d!' dilek YP iilkii lenle ,.;;ı ıııi ııı i yet ! . . . lWııy:ıya, kPıı d i ıııiiıız!'vi ıııııhayyil!'siıı iıı dört tlnv:ırı ıırnsı ı ı d ı ı ı ı bakan l a r ; o l ı n a k t a oiıı ı ı k a r�ıs 111<la sader!' fıeiz b i r seyi rc·i k Ps i l ı ıı r k t <' ! . . . Y11ıılı� c;: ı k l :i!;ı i c;: i ı ı , fik i r \'P kırnıı :ı tlanııı dnrnıatlaıı 1 ıı�hih <',v lcıııPktc• ! . . . I•:n•t , bııgiiıı h i r tn 1-;1 I ' · ta ha-: ı ı ı ı i stinılıııt yıı stığı n n dayayarak her �t>yİ hn�J.-ıı l arııııhı n hekl i } P l t bir zibi<l i ler tc�kiH'it ı ; iite traftıı i stiklıi\l i lıi zY.at y a rntıııak i ç i n hiitiin v , , _ sıtal a n ile i leri atılmış m illetler ! . . . Bir t a rn fta İilı•ri, - k i\ i na• t a iyil il-:·.ı ,mey lc•tmiş h i r i n kişafın k n ııuıııııııı hııvall' <>tnı i � tt>ki\ ıniilC' iilı•r ! . . Ü f e t11ra l'1 :ı lııtik n lıwııı11 ınıınıffakiy!'tsizl iklPr V<' l"f'H'ikPtl<'ı· j pıııeııııi PdPİı, k a n l ı sn­ ' ı:!j]a rıı ı lıa�laıırnsıııı tnfanlıı.rııı, kası ıx:ı l a rı ıı kopııı a s ı ıı ı , m illetl�ri, iilk!'­ kri :-:i lip siipiirnw:;i ı ı i tlilenıektr olanlar ! . . . B i r t a m ft a bir iki keli ıııryc tntnıııı ra.k horlaıııaktıı olan ha� yııznrla.r, soıı yaza rla r, iite t anı ftıı zara r­ Jarı ııdaıı hn�kıı bir rolleri olıııad ı k l a n lıal<ll', a�- h a 'i ı n ı hPkliyrnlC'r ve en ;ı: iiks<'k ıııaa'iı 11.l a n l a.r !. . . Bir tarafta hiikPnwcliğ·i Pli iipnıek i ç i n sıraya g-i­ rcıı B 1 1 1l i stl<'r, BrııhınRııist.ler, iite tnra l"tıı kırnn thıııırl erdı> ı ı iikteperd a z l ı k l a .;;p ııplrı·iıı i h a r(•ıya ıı la r ! B i r taraftıı ka.dııısı seslPriyle h i r t opl umu lıııyıı h ı ı 1lan lıPzd i n•ıı l er Y P h u başıı rıs ınıı m iikafııt. ola rak saatte binl!'rcP ! i m vn ra n yiiksC'k rnıısıki!'ji ııasl a r ! . . . Öt!• tıı rııft.11 h iı; bir bn"ial'llnn olm a :� .� 1 hııld<' �·iikseklerl' t ı rıııaırn ıılar YP <'il c;:ok alk ı�laııanlar ! Riı· t a nı ftıı H i ı : d , ('i ı ı , R.oııı a , Ynnıı ıı mPwj<'li i t ikııtlnrla a sırla n·n t;nlkalıımı rak nyn ııı ıı�, nyu�nı ı ı � top a tsıı ı ı dıı�' mı yanfar ! Ötr t arafta t iirlii oy ıı n la rın lıc•r tiirl iisiiııii h<'llcnı i '7 vol itikae ılar ! Ernt, b i r tarafta h fi ta Tii rkiiıı ı,:a ıınii;ıııı ynlıı<l ığ-ı n• t<•kaiitl ii ­ ğ-(• ıl e lııık k n zaııd ığ·ı hnl<lC', haşka ıııillı•tlPı·i ı ı bmııı.rılıınııı vr iisHi ıı l iiklPri ı ı i savıınn ııl n r ! ötr tarafta hıııwa k en d i hak VP lıak ikııtlanııı ız ıln rn rkPıı, sah­ tı• t<' rnzıı ve vaka r lıilgil,'.liğ-i p<'nlesi n e hiiriiıwrrk, b i l nwııı nerr<l<', bilmrın k i ıniıı lr n tliııP g·iiz ya"ila nııı tııtnınıynıı �akl ııbaııl a r ! Bn ılrıı ına t i k cliiny•ı


ı • • İ l' İ i � l l' ri , i k i yiir.lii politik:ı oyunları, h i l e, tertip, ecbir,

teı..pıl l ii]J,

seı ı l ik,.

l ıı · ı ı l i k kavgaları y(•ni lıi l i nıııiyor. İnsanl ı k biitiiıı hayat. salııılıır ı ı ı ıt taalli\k ı·ıl . . ı ı iıtı dulga l uıı ı � :ııı l a rı ı ı ı �imdi yaşamıyor. Bn ııar.ik a ı ı l ıı r \"P k a n � ı k ­ l ı l, l ı ı rı ı ı her t iirliisii yaşır n ı ı ı ı � . yıı!)anıııak tıı.

ve

yaşa n a ea k t ı r.. i ı ı sa n l ı ğ ı ı ı lw­

l ı ı ı i l ı ii k t• ıı ve en karakteri sti k ol a n cihet, hir ar. iinre t lo.�·rn l ı ı k l a n ı ı . J a n ,

, ' ' ' '- i l lt· ı;t� b ü rii ı ı erc k yeni d ��·p r lı iik iiııılcri ıı i n geçnıİ!j olrıı a s ı d ı r. B n aıı l a r l ıı. · • i plıı•IPıı ııwdiği ıı ı i z siir.lp�ııwlPr

. ı .. ı· i rl P r hayatııı sııı ı rlan, a k ı l

\·p

VI'

a n d l ıı!iınala ı· yprİne, h i ı · a z sonnı lıa>;ka

r.ek fı n ııı t<>nı a s edebilm·eği ıo;oıı l ı ı ı il ıı l l ıı n

ı ı l ı ı .vor. Bn diin iiın ve lıiilii ı ı ı · ı ıokt a :s ı ııdıı. g·eçeıı h ayat, k o rk ı ı ı ı t; k a. rn. kııv­ ı

ı · l IPri ıı bir -:aıııı şııuı. ıuey d a ı ı ı o l uy o r. Bar.en hay a t , iiy]p nıfına

\"C

İ>jaret­

l ı • I ' a rzt'ıliy!'r ki, i n:saıı, bn ııwt:lıfı l karşı;;ırnla aneak >iÜpheci Jıi r sc,vin· i . du­ '

ı ı ı ı ı ı ı wı d ii � i.iyo r L .. Fakat, biitiin hıı kritik a nlara ve gayri ıııuıı y.H•ıı l i k l P -

11 · raı}. ı ı ıen,

�-i ne

ı l ı ı , zaıııaıı ı mı z ın

.mnayyPn olırn, h a t t a muhakkak ol a n bi r şı•y kıtl ıyor ve im giiııkii hayıı i ı ıı 111addi

\"O

manevi

ki, o t·t>pholori.v lı· te­

ohıyl ıll',

ı 1 ı l'g· i ı ı ol<lıığıı, h ükmetıııo ( İ t; tepisi ) tara r ı ıı dan dnrmıtt l a n indi ıi len d a r ­ l ıı•IPr ıı ltıııt!ıı ezi l t liğ'i

e.zilec·ıığidir. İ>ıte

w

hiitiin

bu

b i zi , ham· o l ­

ı ı ı ııyıı, it:iııe düşt iiğii ıniiz çı kınar.lardun silki nerek birden ayağ-a k ulkına.ı; ,ı, ıı·ıı h ı ıı da tek baŞllll17.a biitiiıı bir ihllJWt a] Pıuin e k a.rııı tlııra<,ak Slll'l'ttı< Jıazır· ı ı l nııı�·a ça_ğ ı ı·11Jı işanıtlıırdir.. J<�vot, bir., hakikatları <liiııyu.y n , bi r ık

ınet.ri ,,;.

l ı• rıt.min iisti.inden bakmcıı anlad ı k . A leme böyle bir ııoktatlıı ıı hıtktığnn ız ı ı ; i ı ı d ir

k i , k iiçtik işlel'le tatııiiıı oLınuyor, istikbalden b iiyiik taleblıı r; l p hıı­

i i rpeı·dij'.,rinıii'. giiıı diir k i , bilgiye ve tarih şuuıı.uıa karşı buııc.t r.aıııaıı i.rtikatl' l ı ı ııııyomıı:. Evt•t eş:sir.

o l ı ı ı ı ıııı hııtal anıı sonu

ve

yeni lnıe.z b i ı· k avga silahı olıııı hn ıı l ıısa l i ı ı a ı ıçla

geleeekt.ir.

İşte bıuı nn içiııdiı· ki lıerhaııg·i

hir U;ıc

haş­

l n ın adaıı, ıığruııtlıt kafa pıı.tl ııt.aeağmui', fi k i rlerin r.afeı -i n i ayıı ı �ekil rle ınıı­

lrnı ldcı,.\ sıı.yd ığııınıı: fiki rlerle lei'.at tl�')kil t'di p etmudiği ı ı i iiııePılrıı hilıııl'liyir. . . l l lı� Avrupalılaşmak

istiyorı.ı;r, ! �'a kııt, htiyle bir zihniyetin, bizi, t:n·ih

� ı ı ı ı nıııtlaıı, tlolay ı siylP ııııhsiyetten

V<'

Iıanıleclen, büyiik tc>ıehhfoılcrtl<•ıı, is-

i i k r n l \"e lıilı'riyet <luygnsnııdıı ı ı ur.Hk l�tırııı·ıığ· ı ıı ı ; teıı a k n r. d a ı ı t.e ı ı a kıızıı sii­

r i i k lc>neeiğiınir.i nn utııı ıııııal ıyııı: ! . . . Pm.�'Lllıı tist nya Liberıı l i st ıııi olıııak hi­ :·"

dııhıı

makll.l giiriiııiiyor '! . . . Fakat, Prnğıııatiuııi hiitiiıı hi lg-i salıala.nrı a

ı , s ıı ı i l edersek, ıımtlaka hata. t�dnt•eğ-imiıı:i, realiteyi akla ka r� ı fısi b i ı· tlıı n ı -

ı

ı : ı sokacağıııı ı;r,ı d a bi lı ıı cli y i r. ! 'l' e ka nı ii l e i i o l ı ı ı a k 111 1 bizr tl •ıha ı ltıi!rıı �ii ·

ı i i ı ı iiyod . . . Fakat, hıı tak d i rde> lwr ::ı<•yıleıı p\· rnl i radenin b i r ıul'u ı. ı s ı k a l ııı ıyaea ­

:i ı ı ı ı hnt ınl aıı t,: ı k arıı ı a nıalıyır.. Evt'I , hi r -: i ı ı ı d i lik iııı k il n olııı aıl ığ'uıı

VP

iiııivcrsiteıı i n

�·i ı ı ı� d a i r her iiııüne gelen har.ır hükürıılPrlt> ı ı ı adaıı, batı · kiil tiir •:okluğu ıı�laıı ı ı ii l ınPli

ve

Y <'

ve

d ıı lı a a ç ı l > ı ı ı ı s ı ı.ıa

hu i�l<•ri t P k il m i ile havale etmek l ilıı:ı"ıı g-cl d i ­ nı iiechlw1,

olara k ortaya at.ı l­

ıııetleııiyetiniıı iııki�af sebepleı-iı ı i ıı Un iversitt>leri ıı i n

ara l:ırı ııdııki ııı iitemadi yarışmalartlıuı ilNi geldiği dii�ii­

bn Avrııpa iiıı iversitnl eri ı ı i n , ha.kk ı ıııııı:da i l e ri sii rdiiklPrİ fi k i r-


.28 ler karşısında, söyleyecek bir sözü olan diğer üniversitelere de muhtaç ()lduğumuz bil inmelidir. Evet, cehaletle savaş demek ; okuyup yazması ol­ .ınıyanların cehaletine karşı yapılabilecek bir savaş değil, okuyup yaz­ ması olan fakat, bir muhakemeyi en garip neticelerine bile razı olarak yürütebilen başyazar, sonyaz.ar; başmüdür ; sonınüdürlerin cehaletine kar­ ı?ı da yapılacak bir .savaş demektir. Yani, körü körüne taklitcilik, körü körüne çömezlik (leşmek ) ve (!aş­ mak) demek değildir. Bilakis, karşılıklı tesirlerin serbestçe çarpışması ve .,-anşması demektir. Bunun, tabii bir neticesi olan bir seçim ve annmıı. yapma demektir. Çünkü, bir tercihte bulunabilmek için hiç bir mevzuu '61.mıyan bir çevrede, ne için varolduğunu bilmeksizin şu veya bu fikri taklit etmekle yeni hiç bir şey yamtılamıyaceğı gibi, medent açılışın

lara

başlı şartlan olan süreklilik

belli (CONTi:NUiTE) de bozulacak ve eski unsur­

yenileri katılacak yerde, her tesir kendinden öncekini yok edecektir.

i.m­

Bir zamanlar ''Rıı.syonalizme"tutunanlar, biraz sonra "Pragmatizme" sarıl­ mak zorunda kalacak. Böylece bir taraflı tesir ; çarpuımayı, yanşmayı

'kansız kılacak ve hi9 bir zaman taklitcilik devrinden yamtıcılık devrine geçilemiyecektir. Şüphesiz ki, bu çarpışmanın, yanşmanın olacağı yerler de üniversitelerdir. Yalnız bir üniversitenin olduğu yerde ise, bir çarpış­ ma ve yarışma olmaz. Kültür ve medeniyet hamlelerinin ; keşif ve icatların :Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa ve Japonya'da. mümkün olması üni­

versitelerinin çokluğundandır. Sadece makinanın ve kuru bir tekniğin bir memlekete girmesiyle hiç bir netice alınmaz. Medeniyet

demek ; bir iki

düğme ismi ezberlemek değildir. Batı rönesansını açanların omuzlan üs­ tündeki yük ; bugün bizi.m ta.�ımıı.ya mecbur olduğumuz yükten çok .daha. hafifti. Çünkü, onlar, ye.lnız Latin ve Grek kültürünü tanımağa mecbur­ dıılar. Biz ise, hem onları, hem de onlardan sonra gelenleri tanımaya mec­ buruz. Fab.t, işleri tekamüle havale ederek başlannı rahat yastığına da· yayanların sandıklan gibi, bütün bu zahmetli yollardan vazgeçmek ve sa­

dece son devrin kemale gelmiş eserlerini devşirivermekle mesele çözülmüş olmaz. Medeniyet, bir bütün ve sürekli bir açılışın türlü

manzara.landır.

Onu parı;alamak ve son halkalarını koparıp almaya kalkmak boş bir te­ mennidir. Evet, bir üniversite bize milyonlara, hatta milyarlara mal ola­ bilir. Fakat bu üni versiteler 'bir dera meydana geldikten sonra, orada yetişecek bir alimin ke>ıfi veya bir fikri bu fedakarlığı yalınız başına karşı layabilir. İşte baştan bir deİa doğru düşünmek zahmetine katlanmı­ yan ve bir defa büyük t�ebbüslere girişemiyen milletler ; sonra, doğru dü­ şünmek için binlerce sene harcamaya, milyonca defa zahmetleri ve mas­ rafları göze almaya mecburdur. Biz, bir defa bu üniversiteleri aı,ııp adam yetiştireceğimize, felsefemizi, ilmimizi kendi.miz yapacağımıza, durmadan .Avrupa'dan mütehassıslar, duvarcı ustalan ısmıı.rlıyor, durmadan fikir


:yerde say:ty9l"DE. Yani, .A�-o}mıı.dıi.n� ııoy yapa.IDJJ.y�z hakkındaki batıl itikat; d�an lrir., yıı.pa.ca.- . ı'ı; ı ı ı ı yapıyor ! B u ·temel bilgilerden uzak olarak ve milyarlar sarfedilerek ııınyılana getirilen bir hşkilat ; memleketin beklediği insanlan yetiştirec� ifi ııo bir alay tufeyli ortaya koymaktadır. Sadece okuyup yazmaktan iba­ ı ı•I olan bir sıfatın korkunç imtiyazına hiç bir ülkede bu kadanna rast-­ lıııııımaz. Fakat, sorumlu mevkileri istila etmiş münevverlerin tehlikeleri lııı ııılan ibe.ret değildir. Büt ün memleket hesabına yaptı.klan en mü thiş fe­ ı ı ıılık, şüphesiz ki, asırlann bekle diği ideal bir neslin yetişmesine mani ol­ ı ıı ıı � bulunmalandır. Bu gibilerin, yalnız gümrük veya iktisat sahasında. ı '.i i rii ndü kleri sanılmaaın ! . . . Bu gibilerin nüfuzunu bütün sııhalarda his­ .... ııncımek mümkün değildir. Medeni bir millet dOOlek, ilim zi hniyeti ne ve ı l i ınlcı mücehhez olarak yetişmiş düşünürleıe sahip olmak demektir. Varlı­ ı·ıııııız, yüksek saadet ve mukadderatımız bu karakterde ada.mlann mevcu­ ı l i ydi n e bağlıdır. Bir milletin mutluluğu, ne yabo.ncı mütehassıslar, ne (ek­ ııı• riyeti kahire) kararlan, ne şuralıı.r, ne de otorite ile yaratılabilir. Bir · ı ıı i l lr'in dünya kültür savaşına katılabi1mesi (tek.Bmül nazariyesi) veya. sahip ol makla, kendi ı l l ııalizm teori si) ile değil, bir ( ulusal inanç) a rnrlığını diğer varlıklann bir parçası olarak değil, fakat, bütünü olarak ı'.iircın bir ulusal inanca sahip olmakla. mümkündür. Bu meseleler öyle me­ ııı·lelerdir ki, tefekkür tarihimi z asırlardır onun kitablannı ya.zacak olan- ­ lıı n bekliyor. Artık destanlanmızlıı. ( İlyada) nın, keşif ve ica.tlanmızla. ta.biat ı l i ml<>rinin, tarih ııuu.rumuzla bunca hatalann, felsefemizle dünyamn, lııı�anlanmızla tarihin, irademizle büyük istikballerin karşısına çıkmak i � l iyorsak, böyle bi r inanca, böyle bir felsefeye t n tnnm aya mecburuz. ı V arolma) iradesi işte bu ruhta, bu ushipta dile gelmektedir. Bu uship, l'ı·l�cfede, ilimde, tarihte dile geldiği gibi ; san'at alanlarında heykelde, re­ .i ınrlc, edebiyatta., şiir ve müzikte de dile gel melidi r. Bir Türk nnıtının Hiit ıınıındaki yazının h er harfinde, Fransız, İtalyan, Alınan Ye İngiliz d i l­ l ı · ri ıı i n h er cümlesinde, tarih destanının her sah ifesin de, b<>şcr d<>hasının l ı P r tezahüründe benim uslıibumun yank ıl an duyulmalıdır. İşte bu ruhıın dı•yimlcıridir ki, sarsılmaz bir e.ğem en li k irad<>sinin birbirine sıkı surette lıa.2\ı bir senbolüdür. İnsanlann davranışlarındaki bu uslıip farkları, hayat ,.:ı rn�ııı ılaki karşılaşılan engeller ile çekişmelerde kazanı lmı ş t ı r. Tarih bo­ v ı ı n ı�a sava.-şmış bir ulusla, h er �yi tekftmiile havale ederek rah at döıı e ­ · • i n <l cı boylu boyuncu u zanmı ş uluslar aynı uslfıba ve ayn ı aksiyonlara sa ­ •onıyoJ'Oz. Ve fakat, oldtığumwı bir

l ı i p olamazlar.

Dik ve yüksek başımızla alemfore daima çağfann üstünden bakarak hükmetmemiz, tarih destanını yaratmamız, (k5.inatta:ki yerimizin ı i ı ı derlik yeri) olduğn hakkındaki ezeli ve ebedi inancımızdandır. Gök yü , . i h ana


:28 ziiıH', Oky a ı ı n,;] a nı

vı•

a ,; ı r l a ra n ı nı ı ı · :-: u giilg-<• ; . h ı ı

yaıı k ı s ı c l ı r. Y iizy ı l lıı rı ı; ı ı ı l ıı t aıı

n�

l

i nı c l <• ı ı i ı ı im i ııaıH· q�

t a r i h sa lı i l'PlPri ı ı i c l a lga l a ıı c.l ı r)l ıı hıı g-ıı

lıı

ninlıı ı . Bu l ı iik ıııet ı ı w clııygwrn , tari h i n l'lll!'i ı ı l i k l P r İ ı ı c l<'n gP1 İ rc l iğ-i ıııiz

{•zdi ·c l tı y,!!' tı c l ıır. l' l ı ı l n k , Tiirk'ii ı ı . Tii r k l iiğ-iiı ı rnlı ımclıı y a � a c l ı ,.<' y:ı�ıı�•;w a k

t ı r . K ii l t ii r ,.<. M<'c l P ı ıiyl' t , t a ri h , fl'lsl' I'<', s a ıı " a t , m i i z i k . i l i ıı ı h ı ı r ı ı h n n ı•s<'

r i c l i r. Aıı eak lıiiyiik taleblerdıı h ıı l n ııara k t a t m i n o l m ıı ıı ı ı z. ha�ka ları ııa lıPH

c.;ııi!lııra ılıııııgıı.-; ı ı ı �İ \i1 1 r1 1 1 ıısı ornda yalıııır. kendi kf'nıli ı ı i g-iinnc clnygııs ı ı ı ı c l a ıı c l ır. l lerin leşııw,

zPını•ııwk g-ıı rıırnılıır. l la iııııı ,v iicı• olayl ıuıı , ıl<•Y i rl<'l'I', <'il

i lPri clP o!Jıııı, en başta, en yiikı-ekte olmıı.

iil kiisiindcııdi ı·. Başkalann

lll'ıızemf'ıııc>, başk11 ln rımn arke,ı.;ıı.ıdıın siil'iik len ıııPmP lıl'ııl ig·i ıı.deııdir. İrık ı ­ lfiplar, zaf('l'lıır destanlar hep onun h ı ı h iikıııe•,111<' clııyg-ıı.sıımm b i r tecel lisi ,

lıPr �l')'l' kendi uslfıbunu aksut tirııı. c i rııdt>Siclir. Tarih

·edı>biyn ttııki san'ııt ve dindek i , i li m

ve

şıı.urunuıı dildek i

iııtE>

felsufeıfok i nkislori kendini yo

ruııılıı nuı ı ı ı ı ı . ken d i n i bulınıı.ı ı ı n , kl'ndini yaratmaıı ı ıı vnsı talarıdır.

bu

;111nr. lııı ulusal i na.nı,: kl'ıHli n i ıı k'11't t i recek eıll'hiyatı, sanatı, felsefeyi as ı r lnrc l ı r lwk lcııwk t P, ıısı rlnrıl ı r ıı rn ma k t ıı d ı r. Bu gilı ı k ii �ai r. hugfüı.kii

sa­

ııııtki'ı r. hugUıı k ii 11111sıki� i ıı11s, hıı giiıı k ii hıı�yıı zıı r, so11 .nızıır. kı>ıııl i n i sİİ7. . ,..i iy ! P P l! ' k 111ı·ı· k i ı ı c l1' g(i re 1 1 lıııp:ii ı ı k ii �'11 1'1 lllİİll!'V\'('I' hıı �'('l'(:P'.!:i lıiilfı k:t\Ta ­

J l lltHl l�.

hi'ılfı h l ra k ı•c l e ıril'lll İ ')t i r.

H i z i ı ı ı sa ıı 'a1 kii rlıı r

o rada

k P 11ıl i ı ı ı i z i giirP­

<'P.i!; i ı ıı : z l ı <'y kı•l l<•ri, rl'si ıı ı l<•ri, s:ı h ı ı PIPrİ ya nı t H1·a k l n rı 1 1 a ; k ı r ı k kolin

yeııı :ı 1 1 a l ı c • ,r k e l l Pr i yo11 t ııııı k lıı ııı ı·�g-ıı ll P rc l i r! . . . �l ı ı � ı k i � i 11 a � l n rı nı ı z

ll l ı•ı·c k P ı u l i.

"<i�.i<·ı 1 1 lı•rinıizi ıl i lıı g·Pti r<'e<•k lı•rİ11<' hizi lı:ıyıı t ı ı ı ı ı zıl: ı 1 1 lll'zc l i r<•c·ı•k s:ı ı,:ıı ı:ı l:ı r lwstel<•ııwklı• lllP"ig11 1 1 P rd i r. Hin•r ll'rhiyP ııı İİPssPsPsİ clPtl l<'k olıı n si ıw111 ıı ­

· J ıırn11 1 z , ı>dl'biyıı t ı ı n ı z evPt, her t P� k i l fı t , lıi zi ıı,\'ıtt ııııık i c; i ı ı sa n k i siiz lıirliğ-i ••t.rn i�ll'ı' �ô hicli r ! . . . Y iiel'lik i ıl Pa l i n i a k s<•tti rl'<�ı·k ııııı s ı k i y i , resmi, heyk P l i ( ıl ii!.·ı•r bir cl ı•,\· i m l ı•. ıı k l ı ha;; ı ı ı ı l :ı. miiııc•vH�rleri, lı<'y<'ı·ıı ı ı l ı . �ııirleri, Yatıı ıı pı> rn r i l i m acla ıııl n r ı ) t ıı l ep Pcl i yornz. KPıııli y İİ<'P l iğiııı i z i , tnrilıiınizi, hii ­ y ii k liifriiııı iizii

se.nedC'eeğ-i ııı i z san'a t ı ,

r<ll'lı iyıı tı.

� i i ri, i l m i bekliyoruz.

·

KEBİH ) olınıı!j. Asya y

Hirı,:ok ııı i l l PHer, zafpr �ıırk ılan ııycl n rn ra k I P reıı ı ı ü ı ıı l'trnenı. iışler ı ıı i ıl i ı · T

0 1 1 1 1 1 1 i ç in d i r k i , a lP l a ıl P hi r a d a m ( İ S K E N DER

1•]p g·pc:: i rnıl'k i c; i 11 k P ı ı c l i n i z a b l Pclen1 P ıııi'iti r. B 1 1 lıa k i k ıı t l:ı rı , . hiziın yıırı rnii 1 1 1•1' \'i'l'lPr<' a " ıı lı:ı n a sıl a 1 1latııı a l ı c l ı r 1 E\'l•t, t. Pessii l'ler olsıııı ki, b i zdi' hı

l ı ey k t> l l e r. h ı ı n·s i ıı ı l r r, im 'ill rk ı l a r �·p ı·i ı ı e ga nı k i n .m ı s ra larla i ı ı l iyl'n rnıı .

,; ı k i 'i i ı ıııslıır d i ı ı l iyonız, ıı l k ı'1lıyol'llz. İ')tı'. t a rihi' lıiiknıPtıııi� ın i l 1 1' 1 i ıl11 rıl ıın1 1 1 , �Prİ IPll'n a k ı l n• l ı i s,;i fPll'e ıığ-rnta ıı

i r rnatı:: ı hi

l'ak ıı t , a k s i rı f' e

<;�)k ::ı l k ı 'ilaıı a ıı bıı t ii rlii Ptl<•biyal, lııı tiirlii sıı ıı ' a t , h ı ı tiirlii nıusı k i , h ı

tiirlii >;a i r, l ı ı ı t ü rl ii rp;;sıı ııı, h ı ı tiiı'iii ııı iiıı e\'\'Pl', bıı. tiirlii h a..'i.va za r

VI'

soıı

yazard ır.

Rnııtlcrin eıı iloğrns11, ,;ıuı t l nri 1 1 e ı ı hiiyiiğ-ii çal ıyor ! ( Y i mıinr i Yüzyıl

:.r.ıınııın g·e ç i y o r ! ll ind, Çin, Ronıa, Yunan ınPn'ieli masallıı rl n uyu�ınıış, uyn ' -ı ı ı l ı ıııı.'i b i r toıil umu çağırı ıııı ıı ııı ; ihanetlere

vu

engell tırp kar�ı uya ndırmu


29

' ' ' " ı.n ı ı ı aı ı ı gı•ç iyor. B i z i.ın i d e a l i m i z ; i st i k lıi'ı l den l a l<'lıi ı ı ı i ;ı: A \Tnpa l ı l a �ıııak ı ı l ı ı ı : ı ı l ı i:!' ı g-i l ı i , � a rk l ı lıu-:ıııak ela değ-i l d i r. !•'akut, en iiıı tl<', en ileri de, Pli ba.'i­ ı ı ı ııl ı ı ı ı ı k t ı r. i li\ nı ııı ı;ı: ; lııı>:kala rına hPnzı•ıııek, s ı rnyıı ı.rirııwk <l<'ğ-il, lıa�kal'ak a t . ııı i l ! " kiiltii r il ı l ii nyn k ii l t ii rii h a l i ı ı l' ,

1 ı ı r ı ı ı ı kPıı ı l i ı ı ı i zl' heıızPtıı w k t i r. ,\ l' nıp:ı k ii l t iiriiııii, m i l l i k iiltiir yıı pıııak

ı lı": i 1 , ı

ı ı k ,P l t ırıP k t i r. İ n sa n i olan

-

<'Vrensel kiiltiir

hal i ı w

('\TC'll:·wl olıı n ; hizılPıı lııııjka, hiziııı iistiiııı iizıle

ı l • " ; i l , l ı i zıl<' o l a n vı• ( bi z ola n ) ıl ı r.

ol an vası talarda o kadar vaıııtalar ol acaktı r. İşte (Kaos ) u ı l \ o z ı ı ıo�. ı yapacak ol a n ııl usnl ino nı•ıınız v e alem görüşiiınüz kısacası bu­ ı l ı ı r ! . . . Büyiik _istikbalin t"l'lsefcsi bıı fi k i rleı;ıı iistünde yiikselecektir. . \ l.ı·�r n• s uya atı laı"B k dtwirl eri ve ufukla.rı geride bırakarak tarih dusta1 1 1 1 1 1 y :ı ra fo ıı bıı ina nçt ı r. Hu Knvııyi Milliyu ruhudur. Bu uslfıptur. Bu ı ı lı•ı ı l . im i ra d e d i r. Bnııea i hanetlere, düıınlt' \"I' kapı kullarına ve bum�a lıı l ıııl'ıli (rini hilıııi�·en ya rı ııı iint>V\"Pıforiıı yaııl ı � müdahalelerine rağ-ıııen, i deal

hıı ka dıır heyhetl i , prensipler hu kadar y iikııek, ulıısııl i n anç

lııı kıula ı· yPıı ilmez olunca, ona hizi gfüiireN�k

lı ı ı t " i , o kadar sert yii:r.lü, o kadar kudretli

ı

ı k ı l ı ı ı ıyaıı

V<'

tn ri l ı

y ı k ı l n ı ıyııı·ak olan lın i radi', hıı rıılı t ıt r. :JO Ağustosl a r onun

"'"ri , ııı i l li hı· n l iğ-i ıı ; ıı ı i l li g-ıı nı nııı ;

:-; ıt ı ı n ı n n n , ıı l ıısııl iıııı ııı· ı ıı ı•srı;­

ı l ı r. ,\ s ı l"lıı r, Plı!'ıl i y P t l ı> r T iirk hornzıııı sı•slPriyle lı i r ilPfa ılalıa ç ı ıı l ııınak ı ı: i ı ı l ıPkliyoı· ! . . . İst i k lıfıl ll'r y a ra l ı l ınuk için hu nılın, lııı inaıı !' ı , hıı irndeyi

, ,t i y o ı·. İılen l i z ııı ;;ıılııısı ; lı ii t ii n iiııı rii n ii , ı•zhPl'lPcliği i k i yahaıl('ı kPlimPyİ 1

ı•k rn r Pıl!' pı)p t i i k P I Pli hıı!jya ;,, ı ırlnr, sonyazarlar dl'ğil, gı>r<;Pk d ii � ii ıı iir­

,. j ı ı ( i k l Hi ııdl'n h i r kolırıı.ııı ıı ıılıır nesl i c;ağı rı�·or H' 0;1 l a n gürınek için kaç ı ı � ı rd ı r nyak tıı ufnkları gii�.Pt.liyo rıı:ı: . A lrııı V<' t.ıı ı·ih ; mPfkfıre ı ı i n ı,rPrçek­ l ı · r i ı ı g'iirii ıwlıilıwrk l P ı'i hi r sıı h ıul ı r. Eyl'l, kaç ası.r d ı r i\ıılii tari himizin

1'1 1 -

ı,.�ıı ıı•s i ııdcıı hn�kıı hiı· :;ey değildir. '.I'nrih, i ıısıınl ık haysiyPtin i ı ı Pn yüksPk

•:,.lı•ııgiııP ııla!jnıuk .içi n nıilll'tlPriıı içiııP a t ı l ıl ıkları bir yarışma sahnPsi<l i r.

l l ı ı ıı ı l ıı n dolııy ıd ı ı· k i , idl•alizm suhns ı . l ı i r tıık ı ııı ( <• ı re ı r lıÖ!'!'k lPri ) ı ı i n , ı, ı r rııazlnrııı döniip ılolu�nhi leı'P.!? i lıi ı· snlın ılı·�il, y iiksuk ıılô kııların rol oy­ ı ı ııd ı.frı. b ii:v iik d fı vıılıı ra lıa�vn rulıııı y iiee lıi r ılestnıı fılrn n id i r. Bizi k ii l t ü r '" ı ıı:: ı . tıırihinılP de zıı fPrlPn•, ( :lOAfrıı,.;tos) lıı ra çıı.i:' ırnıı h ı ı ses, zor t a n ı ıııaz

ı l ' l'ıı : ı l <:·ı bi r ııı i l l Pt i n tıırih say f'ıı l a r ı ıııl ıı ı ı g·p)ııwk l <'ıl i r. l•:ğ·er hu k i tapla. h u ı ı ı•ıı zu rn a n hiw yapacıığı ı ı ı y a pa n YP t ii rlii su r<'t ­ l ı • rd l ' tczahiir cıluıı Png!'llı> rl' k a r�ı ıws i l l Prİ uyanıl ı m ı ı� \'P kcnclisiııi siiz .ıiylPnıck nwvk i indP g·iireı ı l t're gııyl' ilP ınPtot a rn sı ndıık i ebedi oran t ı y ı 11; ı k l ıy ııbilnıi!;i isruıı, hiiyiik hir istikba l i n ft>lsPfosi ııe doğru i l k allıını ata­ h i l nıi� olduğuma h ü k m edecek ve lıu uğurda harroıl ığını senel ere ve kat­ l ıı ı ı d ığı ı n ııı i h nPtlere uı·ıın ıyacağıırı-_


TARtHtMtZiN SATVETt VE CtHANDAKt YERlMlZ Türk tarihi o kadar heybetli, o kadar engin v e o kadar eşsizdir k i onu Milnttan öncelere, ilk diinya medeniyetlerinin

demir halkalarını

döğüldüğü Tanrı dağlarına, Altayların sin ı}Sinde tutuşan bakır ocakların kadar takip edelim. Tarihin fecrine, ilk karaların, denizler

ve

tufanla

ortasından başlarını kaldırdıkları zamanlara, arka devirlere k'.!.dar çıka hm. Yaratılı.şa. doğru yüzyıllardan yüzyıllara, çağlardan çağlarıı. atlarken

vüz

şerefli bir mazinin yankılan gelen asırların arkasıııı dinleyelim. Devir }erin, çağların bize neler haykırdığını duyalım ; gelip geçen binle l'ce

yıllara, sayısız tabiat hadiselerine heyelan ve ihtiknllere rağmen, birbirin

teessüri hlH.ıralarla bağlı eserleri ve hô.la silinmemiş izimizi yeriıı altın üstüne getirerek görelim. Tarihi aydınlatan meş'oJenin hangi zamnnlard tutuştuğunu ve kimler tarafından tutuşturuldul,"lll lu anlıyalım. Bııgünk·· evrensel

kültür ve medeniyet aıııtlarını göklere yükselten ilk erlerin v

ilk müessirlerin ki.ın.ler olduğunu kavramak için, eserden müe5<>İre, net! ceden sebebe doğru ilerleyelim. Yabancı tezleri, dönme ve kapı kullımn değil, 'fürk'ün namını ebediyete haykıran Layemut. belgeleri ve şehadet leri dinleyelim ! . . .

Evet, nihayetsiz gurur ve heyec.anlarla görürüz ki, karanlıklar içind

tarih ve medeniyetlerin ilk zamanlarını aydınlatan m�'ale, dik ve yükse başlarını göklere doğru ilk defa kaldıran Tanrı dağl arın ı n sinesinde, Tür

ırkının elinde parlamakta !

madruı, karanlık kayalar aleminde Türk yü z l i i ilk filozoflar görünmeden Evet, tarih ve medeniyetlerin ilk şimşekleri Türk Anayurdunda çak

ta.hl ve kös sesleriyle kıt'alar sarsılarak as Lrlar çınlamadan, büyük Tür

ırkı, at üstünde aya,,, C'ra kalkarak, sarsıntısını doğularda, batılarda duyurma dan, sayhasıyla zamanlar dalgalanmadan tarih başlamıyacak, Pirene etek

lerinde uyuklamakta olan vahşet alem i yerinden kı mıldamıyacak kim,

Orto AsyoJılar o eolotik medeniyet devrini a.şah

!.

. .

Nite

yiımi bin yıl oldu


1�ı ı

ve

altın devrini de kendi anayurtlarında. açmak üzere bulunduklarıı

l ı ı d ı lP, Avrupa kıt'ası henüz dörtbir tarafı karanlıklarla. kaplı bulunmakin! .

'l'ii rklük,

T a rihi yaratacak ve bir işaretiyle cihanı uykusundan uyandıracak olan dik ve yüksek başıyla çağların üstünden bakmakta ! . . .

İnkılapçı Altaylar ve sonsuz yıldızlı gökler tarih ve mede_niyetin

ıl k ıırlerini, yüce atalarımızı coşturacak !

bıı

Evet Türklük, tabiatın bu sessizliği ve ıssızlığı içinde ilahi aksi sedafll

asil ve mu­

k oııcli vicdanında duyacak ve cihana. duyurmak için, ateşe ve suya atıla·

doğrıı ilerliyecek.

mk, ufukları ve devirleri geride bırakarak, binlerce yüzyıl

Yeryüzünde ve tarih önünde ilk görünen yenilmez atala.rımı zın dört­ hi r tarafları amansız tabiat .m.ô.nialarıyla çevrili bulunması ve böyle tu·

ln«lde!! bir gayeye

fıı n lı, kasırgalı bir alemde ileri atılma.lan sebepsiz olmayacak, gtirleyeıı. giikler, çıı.kan şiID.§ekler ve vahşi yalçın kayalar ona, hürriyet ve isti.kW duygusunu telkin edecek. Evet, onun ünlemesiyle kıt,ale.r sarsılarak, mil­ lııtler uyanacak ve iki ayaklarının üstüne

kalka.bileceklerdir. Evet, çağl&J:

k npayacak ve çağlar açacak, tahtlar ve taçlar uçuracak, devletler ve mede­

ka.­

n i yetler kuracak olan tarih ve medeniyetin ilk yaratıcıları, şanlı ata.­ lımmızı, tabiat ve iklimin bu amansız şartları hazırlayacak ! Evet bu

da,

Hı rgalar, bu tufanlar, bu nihayetsiz ufuklar ve bozkırlar, bu ilô.hi aksi onun ruh ve bedenini, . ebediyet için. önderlik için, sa.vaş için,

tıuıım&.k ve tanıtmak için hazırlayacak !

Evet O, ateşe ve suya atılmadan, mukaddes bir gaye

Hıı.kb

için, nic e ka.h.­ boraza.n.

rnnııı.n reis ve başbuğlarını yabancı diyar ve ülkelerde bırakmadan, Aosleriyle enginler çınlamadan

dünyanın her ta.rafında. ebedi bir halihazır,

lı iikfun sürecek. Evet, tarihin sahnesine sô.de kıhçlanyla değil, dehfile.rıyla. ıln ilk çıkanlar, tabiatın bu ıssız ve mücerret noktasında, ezeli prensip­

loriıı akislerini kendi vicdanLannda duyacaklar ve cihana duyurmak için A sya'da, Avrupa'da, Afrika'da görüneceklerdir. Evet Türklük, insanlığın

y iiksek mukadderat ve mutluluğu uğruna ileri atılarak tarih destanını ya·

mtııcak, enginleri ve asırları atlıyarak, dört kıt'anın üstünde ve Avrupa'1 1 1 11

göbeğinde görünecektir. Karanlıkların parçalanması ve dünyanın iki ayağı üstüne kalkması,

nv rensel kültür ve medeniyet anıtlannın yükselmesi için, ta.hl ve kös

ses­

loriyle cihanın sarsılması, Altaylardan Pirenelere kadar olan bir sahanın

• lıılgalanması gerekecek. Anayurttan kopacak ve ardı arası kesilmeyecek olan harp tannsı bil" ı rk 111 önünde, tabiatm am.ansr n kuvvetleri baş eğecek, buz dağlan çöke­

rıık, bugünkü kültür ve medeniyetlerin ilk erlerine, kahnıman atalanmıza ıliirt bir koldan yol verecek. Bu yollar, yalnız tarihten evvelki medeniyet-


32 !eri y i <' d

P.�i l ,

t a ri h ve· t ıı ri h i lllP<leııiyetlcri y l P n ı iieehlw11 bir ı r k ı n g·onı ı ı n ­

<·Pğ-i, İ(']'aatlarda bulmuwağ-ı, i m pıırator l ı t k l ıı r k ıırnp ta ht

tıı ç l ıı ı· ıfpvİrc­

n

<'P.i::' i hi r il l PınP ıloğ-m a ç ı l.ııın kt a V<' uw ıı nıııkta.. . .

DoGULARA - BATILARA DoGRU İLK ATILIŞ! İ ı ı k ılfı.p ç ı A l t aylardnıı at ı l a rak k a l k hornsıı (Jıtlaıı i l k hnrl'k<•l, clö rt. i k l i ırıc hi rd .eıı ol.aeak ve bu savlet ııte�li silahla rı n kP�fi ıw, Hava:; ııhın l a n ı ı ­ d a ı ı lıa<'İI

w

sPl'il hi r �ek i ld C' k açara k b i r k i�eyc siıı ıııı

miizcı atı lmak i c; i ı ı ıı s ı rl ıı n'.a pmm k ıı rııp,

ve

b i r g ü n İİ:;tii �

fırsat hekleyuıı k ııpı h ı l l ıı l'ln ı ıı . i lı a m�tİ ı ı P 1 7. Y iLı:y ı l ın ha�laıııası ııa kadar .d e rn nı ndect>k !

,

Bir k ol Ç i ı ı iil kcleriııe atılacak

VI'

i l k ııwdeı üyPt

ve

devleti k u raca k, bir

l�o l , Oral J >ağ-lıİ nylıı Ha11<ır lle ı ı i 11 i n dPıı , Tuna boyhı rn ı ı� ; bir kol, güııey\l<ı

nı::ııra.k ,

l\-1'011opotnıııy.ıı ve A ıı:ulolu"nnıı kııwy i ı u� V<' oraıla ı ı A dnlıı ı·a g·eç<' n�k. i klim ­ lı�r VI' k ıt'ıı.lıır

Avrıı ım'ı ı ı ıı. . µ;iiheii:i ul' Lıığuııu d i kec·ek ! G i i ı r ı•yılcıı ge­

ve l•: l ıım . l'.'<•kı!ı;irıi teı; k i l <'tll'rek M ı s ır'a da h i l olacaklar v ı • hıı yerlerde o t lıitor g·ihi d m i'ıııcedcıı ıııevcı ıt. o l a n kıvmnk

çmılerdeıı bir k ı ,;ım K.ııld<>

)l

sa.ıı l ılıı.ı·, bıı dalg·ıı l ıır iinii ı u l P, ya. taııııı ııwıı ez i l e<>eklm· w;ya k oı·k ııdnn rlıır­ ııııı.dıı.ğııı olamıkl ar<l ı r ! Kıı11Py ,vol u n ıı tııtnıı hırdan bir kısmı ki, Kıı.rnderı i z k uzeyi ıı<IPkİ alnııl anla, Turıa H ııvzasıııclcı ve. Trnkya'clıt yerlc�ı�ceklcı·. Bıı ı ı ­ lnrdıuı diğer hi r k ı s m ı i � w , Makedonya, Tl'selyıı.

V<'

cleııi lPrı yarı ıııacl ayıı. g-i<l.ip yıırleıwcekleı-. Biiyii.k l ı ım• kc tl er A ltaylartlıııı d o?,.,ıya, B iiy iik

ı ı i h ayl•t Yıınıı •ıi.st.an O kyıın ı ısl ıı ra d oğ- n ı

olarıığı gibi , Bııt.ıya., A k<leı ı i :ı'. ve Güneyine, oradan M ısım cloğru da ola<'ıık I•'a knt. Orta A..ıyalılar Avrupa k ı t'a.smı l'rı aY. . h i n defıı., on biıı cld'a sn rsıı. ve çiğ-ıwse de bıı kıt'anm sakinleri y i ı w de doğ-rııla ııuyııca.k

ya.'dıııı daha, ıı i<'o dıılg·alııı·ı ıı

rn

\"(\

Orla A�­

da rbc l criıı gelJıwsi ıı i lıekl eyl't'.c k ! Evot Av­

rııpn'ıı ı n tarih ılPni ıw girmesi, i k i aya_ii: ı n ı ıı iisti.iııP kalknuısı aıwak i tal­ yıı.'da, Et.ıiisk l mi ı ı , ':\l arsi lya'dıı Foçıılı l ıı n n ınedımiyetP tenıns ıııdaıı sonra kabil olırna.k ve kPııdil erini. o 11a ııııııııı kıulıır İta lyaıı yerli;;i saı ı ıı ı ı fi olan Osk l n r, ya A ı l ı'iyıı tii:(·i g-eçnı>k, ynlıııt A l p dağfarın ı a.!Şnra k �c l ı n i ') olanlardı.. Soııradıııı g·elım Ligiirler, Oıııhirlı>ı· ise, oıılnrı Sicilya Adıısııw ve .\pt•­

ı ı i n lhğ-ları n ı ı ı sıı q1 bölgell'ıi ı w koYac•aklal'. Ayı ı ı sahada ymia y u ıı ıuulı t.ı·­ l i f ı rk k iilt.iir

VP \"I'

u;:\'ra.tal'ak !

kalıilclcri asırla.r<'n. bi rbi ri ne k ıı t a ı ı ;;a,vn�laı·, hcrı;ey �ihi, d i l .

*

ııı edPrıi yt•t.lt>rİ ılı> iıık ı l lı pl a rn

Kavi m l er hirbi.ri ıı i i tm"Ck YP a k ı sda nıhıuı ı n ı ta A.J p · Dıı..i!-l ıınıı ı n öte­ sinde c hıyııynrak, doğullım bıı t.ı yıı ıloğnı akma.kt.a.• a s ı l h a ı"Ckı•t

\"O

hiitiiıı


dünyayı

sarsacak ui;;"llldıı.makta !

olan da.ha azametli dalgalan sinesinde tutan Altaylar

Şimdi o .büyiik sarsıntılar yaklaşmakta, dolikosefal

insan yığınları

müthiş sa.dmelerle darmadağın olarak yerlerinden oyna.makta ve kıtalar­ ılan kıtalara dağılmakta ! . . . Anayurttan atılarak uzakdoğularda imparatorluklar kuran ve üçüncü asrın sonlarında batıya çekilen

(367)

Hun s üvarileri, durilumlrnaz bir

ş iddet ve hamle ile biri Seyhun ve Ceyhun vadileri, diğeri Hazer . kuze­ yinde olmak üzere Avrupa kıtasınu geçmekte ! . . .. Fakat, bu, Seyhun . ve Ceyhun vfıdileri üzerinden vakt iyl e yine Hunların tazyiki ile Çin'in kuze­ yinden buralıtra atılmış Ye üç yüzyıldanberi oralarda yerleşerek Kuşhan­

vadileri

lar Devletini ·kurmuş olan Y iieci Türkleri karşıda dikilmekte ! . . . Dalgala­ rını Oral ve Volga

istikametine çeviren ve durdurulmaz bir şid­

detle vukua gelen Hunların taarruzu, Avrupıı Kıt'asında engin yankılar yaratacak ve bugünkü Türk diişmu ıılı�ıııın tohumlan da, Tuna kıyılann- .

dan, tit Karpatlara v e oradan R.orna ülkesini n kuşattıi:"l ·bir aleme kadar .

�ııdn,

saçılmış bulunacak. Fakat Avrupa kıtnsı için asıl korkulacak dalgalar, do­ Orta Asyn'nın sinesinde kükremekte. Üçüncü asnn sonlarında Hun

İmparatorluğu, dalgalarını Avrupıı"yıı iki istika.mette götürecek ! . . . Bir kol Şalon ovasına inmeden, Batı dünya.sının dolikosefal insan yığınlan, birbi­

ri üuırine katlanarak ve hızla R.om� hudutlarından aşarak, soluğu i klim ve kıtalarda alacak ! . . .

Hunların Avrupa'ya

başka

girişinde yerlerinden ilk

oynatılan alanlar ve Şark Gotlan olacak ve aynı kader çizgisini takip ederek darmadağın olacaklar. Ve Batı Gotlannın dünyanın etrafında bir dolaşıncaya kadar

mukavemeti ise, ay,

sürebilecek ! . . . Evet gittikçe

yalı:laıımaktıı. olan Hun savletinin şiddetini şimdiden hisseden Kral Erme­ nerik korkudan çatlayacak ! . . . Kırkbin kişilik bir viz igot kitlesi, arkadan

gelen müthiş bir tazyikle Silistro önlerinde T u n n.'yı aşmak ta, Trak ya . va Makedonya baştan başa altüst olmakta ! Hun

süvarilerinin

önünden kaçabilmiş

olanlar,

Tuna

yalılarından

Teist Vadisine kadar atılmışlar ve Vandallan yerlerinden oynatmışlardır. Hudutları, Romalıların müttefiki sıfatıyla R.en batısına daha önceden çe­ kil.miş olan Franklar savunacak.Çünkü, R.oma bu Vandal, Alan, Süev ve Bıugunt müttefik kitlesine karşı duracak kudrette değil ! . . . Bunun için­

doğnı

dir ki, bu kütleler başıboş bir halde Gol memleketleri dahilinde Güney'e

akmakta, Franklar ise Roma İmparatorluğunun müttefiki bulun­

<luklanndan, Gol kuzeyinde yerleşmekte ; fakat bu kadarlıkla yetinmek

tonczzüliinde bulunmamakta ! Ro'll . a Kumandanı Atyüs, Franklan durdur­ mağa muvaffak olamayacağını nnlayınca, onlan müttefik olarak bu iilke­ ler içerisine yerleştirmeyi güya çıkar yol

sanm akta

! . . . Böylece Iıomalılar,

hak k ı n dan ·geleıncdiklcıi ka.vim.leri, kendi arazilerine yerl!'iŞtiriyorlar ve

F. �


34

asrın sonl arın a durnıağa çabalı yor ve hakikatin daha ı;:ert çelaresiylc karşılaşmağa doğru yuvarlanıyordu. İşte bu zaman -

bundan hiçbir şey kaybetmediklerini sanıyorlanh. Beşinci

doğru Roma alemi tek ayağı

ü zerin de

}arda idi ki, Hun İmparatorluğu bir tarafta Kafkasya'daıı t8. Elbe ırrn.a­ yenilmez süvarileri Aııkara'nııı

ğına kadar dayanıyor, öte taraftan, onun

doğusuna kadar A.na.dolu'ya ve Antakya'ya kadar, Suriye kuzeyi n i hüküm­ leri. ve bayr.a.klan altına almış bulunuyorlardı. Hun İmparatorluğunun satveti bilhassa Atila zamanında artacak, ,Doğu Roma. i.mpara.torluğu arazisinde Traky a, Makedonya, Teselya ve Tennopil ve bütün Balk.a.nl.a.r Atil8. ordularının ayaklan altında yuvarla­ nacak (447 ) . Bu zamanlar Avrupa'nın en kritik zamanlan ! Gol memleket­

1.a.r daimi bir hercümerç içinde bu topraklarda kaynaşmakta ! . . . Bunun içindir ki, başta Goller olmak üzm·o nıuzta.rip i nsan y;ı.ğınları, Atill.a.'nın ufuklardan görünmesini dilemekt e ! Zntmı Tuna boylarını çoktan aşm ı ş olan At ila orduları, Luvar Nehrine kudur ııtılacak ve Şalon ovasında doli­ kosefal insan kitlelerinin bir ılııhn uııutmııyncakları savaş alanlarını dile getirecek · ve barış şart larııı ı l'ııpn. :_ron'ıı istediği gibi dikte ettirecek ! . . . Batı 3.leınini bir an içiıı h ı rukıı rıık, ı\oğ-u al emin e dönelim. B at ı Roma İmparatorluğu teml'>lloıfodeu ı,ıııtırdıııııuktıı ve can çekişmekte iken, Doğu ROm.a. İmparatorluğu hmıüz bir ııy uğ ı ıı ın üstünde bocalıyordu. Çiinkü ; İran bu işi yapacak halde değildi. ' Bir tarafta Ak Hunlıır, Seylıuıı ve C eyhu n h avalisine gelmi�ler ve ora.de. Kuş h an la r Devletinin yorirrn g-eçcrek, İran ve Hi nd ist a n h u d utları üstünde devletleri n i kurmuşlardır. Öte turufta asırlar boy u nc a Asya ve Avrıipa'yı hakimiyetleri altında tııtaeıık olan Giiktürkler ileri ntılmışlardı ! Altaylardan hareket ederek bütii n Cüemı İınparatorlui'.,•1.ıııu buyruk­ ları altına alan Göktürkler ise, Batıya ve Rııtı Güneyine doğ-ru İmpara ­ torluklannı sür'atle genişletmişlerdir. Biiylıwe Türk - Bizans elçileri, Bo­ ğaz.içi ile Tanrı dağlar ( Akdağda Türk .l>evleti merkezi) arasında gidip gelmişlerdi r. Evet, Tü rk lük , varlığım o k a d a r g-eııiıs bir fılerrıde d uy u r­ muştur ki, yaln ız doğıılarda ve batılarılıı dl'ğ-il, Oml ve Volg-ıı sahillerin ­ den d e geçerek, yollan üze rin de bulunan Ukrııyıııı islil vlıırıııı da vu rarak , kısa zamanda Rusya'yı s ilm işle rd ir. Bir tamf'tıııı .Y l' ll İ l"fttilılcr meydana atılır ve bir asır önce ataları Hu n ları n İrrıparntorluk merkezi olan Maca­ ri.sta.ıı ( Panonya ) nı n geniş ovalarında yerleşirle rken,. iihür yandan Avru­ pa kıt'ası aynı ırkın şuurlu evlB.tlan ( Avar) kırbnçlıırııı ı n şi mşekleri al­ tında. k ıvranm ış ve böylece Bizans surları doğrudan doi'.,•Tuya tehdit altına girmiştir (619 - 622) . Avarlar Dalmaçya, Epir ve Makedonyayı ku ş at� ­ lar ve Bizans İmparatorluğunu ilk defa ink ı raz uçurumlarına dayamışlar­ dır. Fakat savaş a.l.a.nlanm harp tanrısı bir ırka h ı rakıı.rak kaçanl ar, kaçlerindeki ıztıra.p, tezepzüp dikkati çekmekte, Cermenler, Vizigotlar, Frank -

·


35 tıklan köşe ve bucaklarda boş durmamışlar, son silah olar.il .kullanacak­ ları yeni oyunlar öğrenmişlerdi. Nitekim uzak- doğula.rdan, en uzak batıla­ ra kadar bütün cihanın itaat etti6 ri ve Tanrıkut tanıdığı Göktürk Devleti, hu düşman cntrikalarıyla,beyler aras ına sokulan senlik - benlik ka.vgala­ nyla sarsılmış ve bundnıı, ilk istifadeye yeltenen �e, Araplık ruhu olmuş­ tur. Fakat ci h ana, emir almak içn değil, hükmetmek i çin atılmış olan Türklük, böyle hile ve entrikalarla çökmiyec ek : ufuklar ve enginler yine onun rnyhasıyla çınlayacaktır. Hııkikatta Türk devletleri halinde de­ vam eden ve Batı Göktiirk ülkesinde görÜIH'n Türkeşleri de iç ine alarak: k urulan şan l ı Kutluk Devleti, bütün kntiHine suikastlere ve k ahpe ce ter­ tip ve entrika.lııra rağmen , A ralı arım ve hevesi de boşa ç ık acakt ır. Evet, Abdülmeliki ile, Haccacı Zalimi ile, K uteybrsi i le birlikte Arablık r nhu, 'I'iirkliik azmine ça.rparak h ü <;ra ndan h ii.� rana uğrayacaktır. ( 705-913) . Evet Emcviye saltanatı, başta Horasan l ı kahraman Ehn Müslim olduğu halde, Tiirkl er tara.fmdaıı başlarına y ı k ı l ıncaya kadar sürebilmiş ve Türk seeiyesinin ezeli <lambanı, hükmetme nı h u , başbuğluk duygusu yine gale­ be çalac�aktır. Binaenaleyh, devrilen Emeviyl' De vl eti yerine ancak Türk ­ lerin >=.avunabileceği bir devlet, ( Abbasiye Devleti ) ni kurmuşlardır. Faka t Araplık ruhu altdan alta yine k ıpı rdan mış, Hianmur reşidi, Harunur re· �id yapanların, Kızıldeniz'den ta Atle.S Deni?.ine kadar Kuzey Afrika'yı Abbasiye saltanatına bağlıyaulann şanlı hatıraları hemen unutulmuştur. Türkler ise, Perga.rnberin hırk as ına büriindüklerini sanan bu adamları Bağdat ovalanndarı ve y eşil kubbeli saraylardan defetmişlerdir. Ve onlaı· da bu kubbelerin altında boşuna oturduklarını an l ayarak Türk üstünlük ve ba.şbuğluğuna baş etmeğe mecbur olmuşlardır. Cihan Tarihi XI. Asıra girerken, Bo zku rt lar ı n yaşad ığ ı Orta- As­ _va h enüz son sözünü söylememişti. Abbasi Hali felerinin kuvvetten d ii.<ımes i üzerine t ari h , Asya Türklerini iş ba § ı n a çağı rdı. Arap önderle­ rinin ga fl et ve aczinden istifade etmeye hazırlanan ve fırsat . buldukça doğuya kanıı Haçlı dünyasını temsil etmekte olan Köhne Bizans idi. Ka­ l ı n ve sağı r surlar arkasında baışını dayadığı istirahat yastığında riiya ­ laı· gören imparatoriçe işvebaz İren ; Kilikya iizrrinılen se v k e ttiği çapulcu �iirüleriyle miislümatı alemini çarpı15tırmış, me d en iyet alemine ve müte­ l'ekkir be;;:eriyete karşı c i nayetl eri n devamım da y e ri n e geııccek olanlara v :1siyet etmi..<ıti. N i k e fü rii s zama n ı papar. kin ve taassubunun ve B i zan s pa likaryacılığ-ının en kabardığı d e.m l erıl i . . . İslam alemini güy a savunmak mevkiinde oturan Arap önde rl eri ise, acr. ve gaflet i çin de yuv arl a n ıyor­ larilı. Yağmacı bir dilnyanın çılgın gösterilerle dört bir taraftan saldırdığı, huralarla kampanalar çal dı ğı zamanlardı . . .işte, bu za.manla�dı ki, Altııyiar da iHihi aksi sedayı d i nlemiş, ululuk d uygusi yle mütehassis Türk­ lı�r göründü ! Dahili ve hıı.riei iham•tlerle saı-sılrnaya başlayan İslam iile-


minin .başına. geçtiler. Kabadukyayı basan ve İslam dünyasını vurm:ıya. gelen Teofulos ordularını Ankara önlerinde durdurarak, dokuz asır son­ ra, torunlarının aynı yerde, Haymana. ovasında., Sakarya. önlerinde karşıla­ şaca.kla.n aynı Haçlı dünyesı ile ve aynı mukaddes vazife ile kar.µlaştılar. ve bu Teofulosu, 100.000 kişilik haydudu ile beraber, Türk vatanı olan Eti illerine ebediyen gömdüler. Ne yazık ki, Türk başbuğluğunun üstünlüğünü çekemiyen Araplık ruhu, hila altda.n alta kıpırdanıp debeleniyordu. Harunurreşid'in, 'l.C t teoıiibelerle seciyelerini öğrendiği Bize.nş alemine karşı gösterdiği basiret­ sizliği, Mutasım da irttJc&p etti. Cehlin, zulmün vo tegallübüıı üstüne e.tılarak, mazlum milletleri n mukadderatını tekBfül ve denıhde etmiŞ olan Türklük, ulu atalanmız yal­ nız savaş alanla.nnda değil, sayısız ihanet ve mezheplere karşı da tek ba­ � dumıağa mecbur olmuşla.rdı. lfindistanda asırlardanberi Brahmanizm ve Budizm dinleri Mi.kim olduğu gibi, İran'da da Mazdeizmin yaş ıı.ıııasına oaJışılıyordu. S&nskrit edebiyatın ın layemut anıtları olan (veda) lar, ra.rna­ yanalar milyonlarca insanın tapına.klanın temsil ediyordu. Bu batıl hura­ feler, yabancı noktai niı.1.arlar is11, kendi ilim muhitimizde de inatçı bir itikat olarak mil.kes buluyordu. Yazıklar olsun k i , tarihin teessüfe şayan birkaç sahifesi bu itikatlarla, bu bilgilerle ya7.ı lıııı!1tır. F.vet İslôm aleminin sinesine saçılan tohumlar tutmuş ve bize yapacağı nı yııpın ı�tır. Batıda ise, müthiş bir papaz kin ve ihtirası dalgalanıp du myordu. Papazların mütemadiyen körükledikleri ça­ polcu alemi. müslüınanlığı boğmak için kıvranıp tepiniyordu . . . islii.ın C!­ ha.nını savun m ak ve aydınlatmakla mükellef olan Ahbasiye Hilafeti ise, Bağdat'ta yeşi l lr.ubbeli saraylarda boşuna oturuyorlardı. Ancak büyük Türk ırkının asil ve necip evliitlandır ki, bir tarafta dünyanın dört bu­ cağında isl8.ın. hegemonyası uğnı na savn.�ırken, öte to.rnftıı batıdan doğu­ ya. aksetmek üzere <>lan yeni haR k ı nl arı n knrşısına çıkııcnklnrdı. Arapl ık ruhu ·ve Arap öndorlerinin islilınlıın: birbirine k ı rrlı rr. .. kavgo.ları Avru­ pa'ye. ıı efes aldı rmı�tı. E vet A rap iind orl<'ı; ııiıı bıı!)lııy ıp ılıı tahakkuk et­ tiremedikleri katliam ve çııpulculuk vazi fosi ni, lıuıı ıluıı son rıı cin pap n.zlnr tecrübe edecekt i . Bütün hıri st iyn n Avnı pn s ı i ki n s m yııkın bi r zaman ömürlerini Türk akınlannı ve 1'ürk d nrlX'leriııi d n rd n mınk için harcayıp , durdular ve harcayıp duracaklar! Lakin hu hareketler esasen Türk vatanı olan Eti illorinin Anad ol u'd11.I tekrar .siyasi varlığı n ı kurrnakto.n ve eski düııyaııııı her bi rindeki parçala-, nnın a.yn: ayrı birer devlet genişliğinde <>l an daha ulu bir imparatorhıkl yaratmaktan ala.koymayacak ! Evet, !Fiirkistan'daıı atılan büyük Türk b:ışhuğ-n kn h rarıınn Selçuk İran ve An adolu'da. yeni bir Türk İmparatorluğunun temellerini daha. a ta ·


cak ve ilk hamlede Semerkant'dan, tii. Merv'e ve hatta Bahri Hazer, Kaf­ kasya ve Horasan illlerine kadar uzanan bir egemenliğin hudutlannı. çi­ zecektir. Evet bu sonu gelmez ve geJ.miyecek olan Türk akınları ve ege­ menliği karşısında Bizans, kurtuluş çareleri arayacak ve bu çareyi de, yine Türk ırkından olan Peçeneklerin hamaset ve cesaretinde bulacaktır. İşte, Romanos, başına topladığı muhtelif ırklardan mürekkep bu üc­ retli Haçlı Orduları ile boş bulduğu bir ülkeye, Bozkurtların yaşadığı bir diyara doğru çılgın gösterilerle atılacak ve bu suretle memleketin en uzak köşelerine kadar sokularak, Bizans tarihinde Nikefurus devrini diriltti­ ğini sanarak aleme ilan edecek.

NE OLACAKSA

OLACAK!

MALAZGİRT ÖNLERİNDE

Romanos'un kalbi, .Bizansa zafer terennüm eden fülüt sesleriyle gir­ mek için çarpıyordu. Bu hevesle ba.,ına topladığı yabancı ordular ile ova­ lan, dağlan aşıyor, hora teperek Malazgirt önlerine doğru geliyorlardı. Ve böylece atalarının kahramaRlıklıırım tahattür ederek onlara benze­ meye çalışıyorlardı. İşte bu· 1.amıı.nlarda idi ki, Türk Komutanı Alparslan, Mavera-t Kafkas dağlarından atılarak ufuklarda göründü. Ta.hl ve kös sesleriyle inliyeıı gökler, çok u:r,aklara açılmış olan bu yağmacı ôlemini uykusundan uyandırdı. Böylece bilmem kaçıncı Haçlı Ordusu, Tlirk şövalyelerinin aya.klatı altında yuvarlanırken, �manos da, Türklük karşısına bir da. �ıkmeya­ cağına dair atalarının yeminlerini, Türk başbuğu Alparslıın'ın önünde diz çökerek tekrarladı. Evet yağmacı bir diinya, savaş alanlarını Türk süva­ rilerine terkederek hacil ve sefil bir şekilde kaçarken, Selçuk İmpnratoı·­ luğu, Kaşgar'dan, ta Antakya'ya kadar uzanıyor ve yıılıı ı7. Suriye Filis . tin değil, bütün Anadolu bir defa dahıı baştanbaşıı. borazan seBleriylc ç ı ı ı ­ lıyor, asırlar dalgalanıyordu . Ne yazık ki, Alparslan ve Melikşah gibi, eşsiz Selçuk komutanlar;nıı!, ihanet ve entrikalar yüzünden zamansız ölümleri, Bizans'a, Türk Bıışbu�lıı. rına karşı ettikleri yeminleri unutturmuş ; Yllb�acılık ruhunu yenid�ıı tutuşturmuştu. Doğu ile Batı, İslam dünyasiyle Hristiyanlık dünyasını çarpıştırmak gibi, yeni ve müthiş bir dramın başlamasına karar ve1 ;ıııı ii]­ ti. (Arz-ı Mukaddes) Kudüs'ü gasbetmiş olanlaı,n aleyhine · yüriiyeeek olanların , doğruca. Cennete gidecekleri, gökteki İsa'nın. yerdeki layuhti vekili · tarafından ilan edilmişti. Kin ve ihtirasla dalgalaniin �pulculnk rulıu çılgına dönmüş, yalınayak, başıkabak yola çıkılmıştı. .

_


Yolda muciıeler görülüyor, her adımda hi.tiften sesler işitiliyordu.

Evet?

bu züğürtler alayı, Alparslansız kalmış İslii.m ülkelerine, Nehri Asi'ye na­ zireler yazmak üzere sürükleniyorlardı. Fakat, yalçın kaye.lann arkası

boş değildi ; Dünyaya çağlann üstünden be.kan şu dik ve yüksek baş, yine onun başıydı ! . . . Asırlan çınlatan şu ses, yine onun sesiyqi. Tarihin engi.nliklerinden at

kişnemeleri geliyor, ufuklarda aynı süngüler parlıyordu. Aynı ülkü duyu­

hıyor, aynı tarih şuuru yaşanıyordu. Evet, papaz kin ve ihtirası Türk azminin yalçın kayalanna uğrayarak darmadağın oluyor, cehalet ve taa.s­

ya.oıadığı

diyarlara çarpan yüzbinler parça parça olurken, ikiyüz­

n yadan

habersiz, yeşil kubbeli saraylarda, cariyelerle dem sürü­

sup dünyası Türk süvarilerinin ayakları altında yuvarlanıyordu. Bozkurt­ ların

binler, yediyüzbinler birbirini kovalıyordu. Dünya ortasında,

tarih önünde

insanlığın en müthiş dramı oynanıyordu. Fatımi önderi ahmak. Mustali ise

, dü

uğ­

yordu. Papaz kin ve taassubunun hazırladığı bu h aileyi, mütefekkir be­

ramıştı . . .·

şeriyetten saklamak için, güneş bulutların arkasına çekilmiş, küsufa.

tarih destanı nı yaratanlar dalgal&ndınnış olanlar ! . . .

Ey asil ve mukadder bir macera olan

sayfalarını deha ve kılıçlanyla

va

Ey insanlığın yüksek mukadderat ve mutluluğu uğnuıa ufuklann

ka sın da, yaba.net

ülke

yon la.roa şehidler ! . . .

ve

ar­

diyarlarda kalMlar ! Ey m.fıyonlarca gazi, mil­

Dünya bilsin, cihan işitsin ki, ruhunuzdaki ateşi€>

tutuşturduğunuz

büyük tarihi inancı, dünyaya, eserlerinizi emanet o.lan bugünkü ve yarın­

ki nesiller yayacaktır. Sizler müsterih olunuz.

İşte, çağlar açıp, çağlar kapayarak, devletler ve medeniyetler kurup,

kısmıydı.

tahtlar ve taçlar devirerek tarihin en büyük icraatım yaratmış ole.nlıı.r ;

büyük Türk aleminin yalnız b i r

Aileden Orta Asya'da kalanlar

i se, boş d urmadılar. Cengiz ve oğullannın etrafıne toplananlar, Batı Asya hudutlarını ta Avrupa'nın bıı,,, l'Prıı�a dayadı�r . . . Çin'de

vo

Hind'de en parlak medeniyet çağlannı açtılar. Bugünlerin

iızcrinden henüz beşbuçuk asır geçmemi ş ti ki, Timur Oğullarının, Hin­ distan'da kurduklan büyük Türk İmparatorluğunun bayrağı daha bir

asır

iincey� kadar Hint göklerinde dalgalanıyordu.

İşte, böylece S e lçuk başbuğlan da tarihin kendilerine yiikle<liği öd evi

iyfa ve icra ettikten, İmparatorluğu, tii. Kafkaslardan, Bizans Surlanna ve Bizans surlo.nnda.n, Bağdat kapılarına kadar dayadıktan sonra, tarihin a7.ıı.metli icraat ını yapacak çağırdılar !

en

olan ı rkdaşlnrı Kayıhan Türklerini işbaşına

*


39

Evet, bu ne m an al ı bir teselsül ve tarih şuurudur ki, şimdi, Bizans surları önünde aynı mızıka çalıyor. Oğlu Orhan Beğ'e Türk ruhunun e:r.e­ li prensiplerini sayan Osman Gazi, Selçuk davulunu ayakta dinliyor. Türk eüngüsü Bizans surları önünde aynı şuurla, aynı iyıwı.nla parhyor. Türk­ lük aynı mukaddes gayeye doğru ilerliyor. Evet, Orta. Çağın müthiıı tar­ ri.kala.rla yıkıla.cağı, Bizans surları nda korkunç yanklar açıla.cağı :r.a.ma.ıı­ la.r yaklaşmakta !

*

kat birşey yapamadan ve. . bir müddet bekleştikten

Biza.ns't almak için birçok kavimler bu surlara kadar gelmişler, fa­

sonra. geri çekilip git­ mişlerdir. Çünkü, bu baskuiları yapanlar ve Bizans surları önüne kada.r gelmek zahmetine katlananlar, bir ideal uğruna. değil, yağmacılık için gelmişlerdi. Bunwı içindir ki, A raplar ve İranlılar ve diğer birçok insan dalgalan bu surlardan geçememişler ; boyunlan bükük, mahzun ve me­ Hil bir surette geldikleri gibi geri gitmişlerdir. Fakat dünya ahlô.ksızlığı­ nın ve dünya huzurs�zluğunun, içinde hazırlandığı bu kalın duvarları, mutlaka ii.vii.ze-i tekbir sesl eriyl e sarsarak devirmek ve yeni çağları aç­ mak şarttll' ! . . . İşte, tariin bu en büyük icrıu:ı.tı da yine Türkleri, Türk deh8. ''e süngü­ sünü bekliyordu. Çok geçmemişti ki, cihan, top sesleri ve gök gümbür­ tüleriyle . iııliyerek uyandı.

*

Türklüğün, Tarih önünde yüklendiği ödev, insanlığa mukadder olan hedefleri göstermek ve mutluluğa ulaştırmaktı. Bunun içindir ki, ateşe, suya atılarak, devirleri ve ufukları geride bırakarak binlerce yüzyıllardan ­ beri .mukaddes bir gayeye doğru, çağdan çağa, iklimden iklime atıldı . Bu­ nun içindir ki , İstiklal ve hürriyet prensiplerini, tagallüp dünyasına karşı tek başına savundu. Bunun içindir ki, milyonca evlô d ı ııı ve milyonlannı harcadı. Bunun içindir ki, Çin setlerini, Alp dağları n ı aşarak as ı rla rı Vl' okyanuslan birbirine kavuşturdu. Bunun içindir ki, Mala?.girt önlerinde, Sakarya önlerinde göründü . Evet, Kosova meydanlarında, Moh aç ve Mcı·­ cidD.bık'ta döktüğü kanlar ve harcadığı milyonlar bu uğurdaydı . Evet birkaç Türk başbuğu Aydıncık iskelesinde sallara bi nere k Qp­ libolu sahilindeki Çi.meni'ye ; yani Asya'dan Avrupıı'yıı. atıldıkla11 ?.aman , vicdanlarda duyduktan ezeli prensiplerin yankıları bu idi. Yazıklar olsun ki, . papaz kin ve ihtirası yine kabarmakta ve ıı.yuğuıı yere vurarak, yağmacı ii.lemini bir defa daha. talihi ni tecrübe ctrnosi için Kosove. meydanlarına. ç.ağırma.kta. i di. Türklükle hiçbir zaman tek başına. yüzyüze gelemiyenler, Sırp Sındığı denilen er meydanlarından dıı, hıı.cil


40

ve sefil bir şekilde kaçtıktan sonra, iyice anladılar ki, Türklük karşımıı ­ da kahramanlık taslamak boşunadır. Bundan sonra, başvuııılo.ca.k tek bix çare kslmıştır ki ; o da geçmiş za.manlarda çok tecrübe edilmiş olan (Dost­ luk şeklinde tezahür eden oyunlar ve entrikalar) dı. Artık düşmemek için, bu vasıtalara tutunacaklardır. Havan topları­ nın yapamadığı tahribatı, kolaylıkla bu oyunlarla yapacaklardı. Hun eü­ vıı.rilerinin ayaklan altında yuvarlananlar, Avar kırbaçlariyle ımratlan: çatlayanlar, Malazgirl'lerden, Sakarya'lardan kaçarak kendilerini Türk 8.licenaplığının kucağın.a. dar atanlar, evet bu defada k..a.rşı.mı.za . dostluk gibi amansız silahlarla çıkacaklardır. Evet, gaflet uyku5undan tabl ve kös sesleriyle iki ıı.yıı.kları üstüne kaldırdığımız bu çılgın gösteri wemi, son baskınlarını bu metodlarla yap­ nıak için bir köşede fırsat bekliyorlardı. Bizi bekliyen pusu ise, sadece bundan ibaret değildi. Asırlarca siiJAlelerini doyurduğumuz çanak yalayııcı­ lar, kapıkullan ve dönmelerin de ihanetine uğrayacnktık.

*

Osmanlı imparatorluğu 16. Asırda, Türklük 8.Ieminin diğer bütün kı­ �ımlannı gölgede bırakmış, dünyanın muhtelif yerlerinde yaşayan Türk uluela.nnın yansından az bir kı smını teşkil ettiği halde, onun oi-dn ve do­ r anması Avrupa kavimlerinin müttefik ordu ve donanmalannı mütema­ diyen zorlamış ve kovalamıştı. Fransız Büyük Amirali Contedien, Kap­ tan Paşa ve Afrika Beylerbeyi maiyetinde aıı.vaşa gitmeyi şeref ve fll'B8t biliyordu. Almaıi İmparatorluğu ile, fspa.nya Krallığını şahsında topla­ mış olan Şıı.rl Ren ise, bizzat kumanda ettiği ordu ve donanmal.an ile .ı\ frika Beylerbeyine yenilmiş, memleketlerini mütemadiyen ayaklan al­ tında çiğneyen Kanuni ordulannın ka.rş.ısına çıkmayı aklına bile getirme­ FJİştir. Fakat, yukarıda da işaret ettiğim gibi, Türklük filemi do[,ııılardan batılara, giineylerden kuzeylere kadar genişlemiş ve bir asırda kıt'a.lan birbirine bağlıyarak alemşümul bir imparatorluğun şerefli yaratı­ cıları olmuştur. Böylece bir ta.rafta imparatorluğun hudutları içine muh­ telif ırklardan milletler sarkarken, öte taraftan Çin S etl erinden ta Şalon Ovasına ve Orlaan önlerinden, tô. Karpatlara kadar saçılan düşmanlık ve kıskanc:lık tohumlıı.rı tutmuş ve Türklük bünyesine yapa.cağını yapmLoıtır. Yani, bugün ortaya çıkmış olan bir takım bozguncular, nemelô.zımcıla.r, dalkavuklar, aşoğılık duygusuyla m3.lfıl yabancı u-ıakları, idealsiz, da·m­ sız, bir güruh, bu yabancı noktai nazarların birer �sıdı.r. Evet tar�­ himizin muayyen bir devresinde görülen gerilikler, duraklamalar ve bugii·· ne kadar devem edip gelen içinden çıka.madığınu.z bir ta.kım aksilikler, kendi ilim muhitimizde de ina.tçı bir itikat ,olarak makes brılıuı ye.baneı


41

noktai nazarlar, Hint, Çin, Roma. menşeli �malann birer yankısıdır. Evet, Türk süvarileri önünde daima baş eğen kin ve taassup <lünyıısı, son oyunlarını oynıımak için sindikleri köşe ve bucaklarda. fırsat beklcrb n, öte tarafta dönme ve kapıkullan da cibilliyetlerini göstermek için hazır­ dılar. . . İşte uğrunda bu kadar kanlar dökülmüş, bunca emekler hsrcan­ mış olan koca Osmanlı İmparatorluğu, Viyana önlerinde bu engell11re çar­ parak tosladı. Evet, bu çatırdı, bu yıkılış, alicenaplığı.mızın, ihanetier: ve entrikalar karşısında. gafletimizin bir cezası, tarihin bir cezası ili. Fa.kat, Viyana önlerinden bu çekiliş, cihangir bir ırkın son ıırjzfi ola mazdı. Bu çekilmekte olun millot, yine o yenilmez ırkın evlatlan, yine o icraatçı milletin torunlarıydı. Biz, alemşümul bir şöhretin, satvetE oir ta­ rihin enginliklorindon geliyorduk. Cihana emir almak için değil, !'.'mir ver­ rr.ek, hükmetmek, büyük işler gömıek için atılmıştık. Ancak büyük talep­ lerde bulunu.bilir ; büyük dô.valıı.rıı. <laşvurıı.rak tatmin olabilirdik. Tarih <>nünde bıınu ispat etmek de, hnrp tannsı bir ırkın evlatlanna, bize, Türk­ ·

lüğe düşüyordu.

30

AôUSTOS'LARA; HİLE İLE İYMANIN, MADDE İLE RUHUN ÇARPIŞMASINA DOGRU!

Zulüm ve tegıı.llüp alemi, tarihin bunca. h8.ilelerindeıı, kanlı sayfala­ rından hala ders almamıştL Za.m.anlar yine dalgalanmış, devirler, c;a!!'lar yi ne bunamıştı. Hakka meydana okıınınaıkta., ezeli prensipler dünya ortasın� da çiğnenmekte idi. Yirminci yüzyılın adalet prensiplerini savunmalı: için kurulmuş olan ve adına "Milletler Cemiyeti" (Cemiyet-i Akvam) deni­ len bir teşkilat da, azaımetli silahlarıyla mağrur 'bir-iki devlete m�nda'­ lar dağıtmakla. meşguldü. Evet tarih önünde, dünya önünde kin ve ihtiras !arla yontulmuş doktrinlerin kahramanlığı. yapılıyordu. Bu yağmacı dün­ yanın °karşısına tek başına çıkacak olanlar da yine Türklerdi . . . Bir taraf­ ta., havan toplnn , donanmaları, hile ve entrikalariyle mağrur gösteri dün­ yası, öte taraftn bu n ca evlatları insanlık uğruna ateşe, suya atılarak, ya­ bncı ü lke ve diyarlarda kalmış olan Türklük ! Bir tarafta bunca asırlar Türkün çıı.n n.,�ııı yalayarak yaşayan ve Türkün alicenaplığından istifade ederek yiikseklero t ırman an kapıkulları ve dönmeler ! . . . Öte tarafta, tu­ rih vo medeniyetleı;n ilk yaratıcısı Ti.irklük vardı . Bir tarafta Hi n d , Çin, Roma, Yunan menşeli batıl hurafeler, iite tıı­ rafta ruhundıı.ki ate.� le alemleri tutuşturan ve bunca asırlar cihan ı aydın­ latan tarih vo medeniyetin ilk erleri, kılıç ve dehRlarıyla tek başmıı.


42 Türklük ! . . . Bir tarafta .maddeci bir tarihin

ntığı,

ma

öte tarafta, dik

ve

yüksek başıyla alemlere çağla.nn üstünde bakan yenilmez bir millet, ci­

hanşümul bir şöhret ve herşeyin üstünde ıl algn lan an şanlı bayrak ! . . . Evet,

bu hileler, bu d onanmal ar, bu hora sesleri, bu ateşli siliihlar, bu kin ve ihanet kasırgaları Türkün v·o Tü rklüğün ezeli şuunına karşı çıkacak

son

silahlar ! . . . İşte bu zamanlarda idi ki, vatan ufuklarını saran karanlıklar, Türklük

şimşekleriyle tutuşarak gaflet aleminin başında parçalandı. o gün,

tarih

önünde baş eğen, sadece bedbaht bir milletin orduları <le�-il, ate§li eil6.h­

larıyla mağru,r bütün bir ihtiras alemiydi.


"TURKLUK ŞUURÜ, TÜRKLÜK ULKüSU"

için,

Türklük şuuru ;

ulaştıracak olan

en

on

büyük kudretimiz, bizi

uğraşmışlar,

zaferlere ve başa.rılar.ı

güçlü ilkemizdir. Düşmanlanmız bunu iyi bildikleri

wnrlardır bu şuurla

onu Y.ayıflatm.ıı.k için türlü türlü

meseleler icat etmişlerdir . . . Tarih şuunı.ınuzda derin uçurumlar açan bn uydurma meselelerin hesnpsız menşe'i vardır.

1

-

Asırlardır Türkün

'ÇB.nağını yaladıkları halde, bir türlü ( biz) olamamış kapıkulu tayfası dön­

öte

melerdir. Bunlar; bir taraftan Türkün gölgesinde k eyiflerine bakarken, ta.rafda Türklüğü ve Türklük şuurunu bulandırmak için ellerinden ge­

leni arkalarına bırakmamışlardır . . . 2 - Hind'den, Çin'den, Roma'dan, Yunan'dan akseden ve yüzyıllardanberi Türk tarihine yapacağını yapım

batıl hurafelerdir . ( Adam sendecilik; bana dokunmayan yılnn bin yıl yn ­ şasın. geç olsun da güç olmasın ; boş ver iJô. . . . ) gibi herzeler, hezeyanlar ki ; her biri başka bir zihniyet alemini ; her biri başka bir dünya ve ta­ rih anlayışını aksettirir. Fakat, başka bir yazımda da işaret ettiğim gibı,

hu hesapsız engellerimizi ciddi bir analize tabi tuttuğumuz zaman ; geride tek bir engel kalır ki; o da, engellerin en korkwıcu, en berbadı olan, (yan

aydın ) ın temsil ettiği, kendi gaflet ve kendi cehaletimizdir ! . . . Yan aydın­

dan kasdiıniz, orta mektep mezunu, lise mezunu değildir. Fa.kat ta, müs­ teşarlığa, senatörlüğe, ordinaryüs profesörlüğe kadar her nasılsa tırman­ mış ; fakat dünyadan haberi olmayanlardır ! . . . Bu yan münevverler ara ­ sında. iyi niyetli olanlar da vardır. Fa.kat cehaletleri ; bu ihanet teşkilatı n& karşı koymaya engeldir. Bu cehaletleri yüzünden de ihanet teşkilatıl'­ dan farkları yoktur. İşte, birkaç hakiki aydının tek �lnnna karş ı koy­ ma.ya mecbur oldukları ha.ileler ! . . . İhanet teşkilatının icat ettiği nazo.ri­ yenin istinat ettiği belliba.şlı nokta da. şudur : "Bu gün dünyada karı �ma­ mış hiç bir millet yoktur." İşte bir türlü "biz" olnmıı.mış ; (evlerinde ba�­ ka., sokakta ba.�ka türlü konuşan) bu ka;pıkulu tayfa.sının icat ettikleri bu uydunnalar, kendi ilim çevremizde de yankılar yaprnıı:ı ; bazı ımrıyaımriıı.I', bazı ilk profesörler bu noktayınazan e:zberlemişler ve 4ızberletmişlerdi r ! . ·


I<'akat, ne mantıkla., ne tarihle bir alakası ohn.ayıı.n bn uydurmalann dii­ burada ilan etmiye tenezzül etmiyeceğim. Şu kad.ar söyliye­ eeğim : Yeryüzünde bir Arnavut ırkı, bir Boşnak ırkı, bir Arap ve. Yahndi a k ı olduğu halde, koskoca tarih destanını yaratmış .icraatçı bir m'.l letin ne­ zenbazl ann ı,

den bir ırkı olmasın? Fakat, Türk düşmanları, Türk milliyetçiliğini çü­ rütmek için, milliyetçiliğin modası geçmiş bir şey olduğunu telkin etmek iidevini Üzerlerine almışlardır ! . . .

"Milliyetçi

olacağı nıza beynelmilelci

olsanız daha i yi

edersiniz" demek isterler. . . Mantıktan biraz nasibi olmayan bu ayak takımına hatırlata.cağım ki,

(Hakikat) !ar için ; moda bahiskonusu değildir. Hakikatın eskisi, yenisi ol­ maz. Bu kabak kafalılar ; hakikatla.rla, (birsam) ları birbirine kanştınyor­

lar. Mesela, (cisimlerin arzın merkezine doğru düşmesi ; Orta Çağın 1453 de Türkler tarafından kapatılm.ası ; milliyet duygusumm tarihi bir za­ rı1ret olduğu hakkındaki kahikatlar) zamana

göre değil, bu hakikatlann

meydana gel.ınesi için harcaumış emeklere göre, devam etme h akkına ma­ liktir. Zamanla modası geçen ; sadece kurnazlıklar ve dönme "taktik''leri olabilir. Eğer kapıkuln tayfasının yani, bir türlü biz olamamış olanların,

ve bu nazariyeleri czbcrliyen son yazarların, son profesörlerin /i1.giirliiğiin de, uygarlığın da modası geçmesi ge­ rekirdi. Milliyetciliğin eb,\di olduğunu dile getiren özgürliik, özgürlüğü di­ le getiren m illiyetc ilik değil de nedir'· Biz burada mantıki kurallara gire­ ııazariyeleri

dedikleri doğru olsa i d i ;

rek bu gibilerin büsbütiin paçavrası n ı çıkarmaya kalkmayı bir tenezzül

sayarız . . . ikide bir ağızlarda gevelenen aşırı milliyetcilik tekerlemesine

gelince, bu da, yarı aydııı ları aldatmak için yapılmış bir düzenbazlıktır. Buradaki aşırı milliyete ilik kaziyesi, tam ve sağlılJ!ı bir kaziye değildir ! "Bazı şeylerin aşırısı fenadır" kaziyesi mücerret olarak ne doğru, ne yan­ lıştır. Fakat mesela, "Fazla içmenin", ( oburlııi'.,'Wl ) , ( tembelliğin), (fazla: horlamanın) "fazla naz etmenin" sonu iyi ç ı km ı yabilir ! Fakat doğrulu­ ğun, sıhhatin, bilginin, faziletin, adaletin, cesaretin, kahramanlığın aşınsı olmaz. Eğer bu aşın 18.fı bütün hükümlerin, bütün kaziycl erin sonuna g&­ tirilse idi ; bütün kaziyeler he.ta ile malUI olurlardı ! Ve o zaman, bütün alimleri, kH.şifleri, mucitleri, ke.hraınanlaıı, filowflan, velileri mahkil.m etmek gerekirdi ! . . . Kısacası ; nasıl, kahramanlığın, faziletin, iyiliğin, hayr­ ın, bilginin, ilim ve marifetin aşırısı olmazsa, milliyeteilij'.,ri.n, vatanperver­ ligin, Türkcülüğün de ıı.şınsı olmaz. Fakat politika oynnları, dönmelik,. hırsızlık, despotluk evet, bunların aşın olma.yanlan da fenadır. Yani iyi, doğru, güzel olmayan şeyler, �ın ve bundan dolayı da zararlıdır. Tiirk milliyetciliğine karşı oynanan oyunlarııı haddi hesabı yoktur. Fakat biz ; birkaç Arabın, birkaç d önmenin, birkaç Boşnak ve Pomağın b at ın için mi · milliyetcilikten vazgeçeli.m T Evet, bir türlü ''biz" olamamış olan ve evlerinde hala başka dillerle konuşan hu azınlıkla.nn ela gözleri-


ııin hatırı için mi milyonlarca Türkün birliğine ve zaferine çalışmıyalım f Evet yenilmez bir kavga silahı olan milliyetcilik ülküsünden ; Türkün göl­ gesinde keyfine bakan bu ırkı ve cibiliyeti ve ülküsü başka iruıanle.r için mi vazgeçelim T Bilmediğüıi bilmeyen yan münevverden başka, bu

soru·

lara evet diyebilecek küre-i arz üzerinde kim vardırT Hocamız, mu1.;.ffer ve. kahraman ATATüRK'tür. Bizi uynnmnyıı., iki :ıyo.ğırn.v.ın iıstürıe kalkarak ileri atılmaya çağıran bu mİLiyel cilik ülk üsü, muhakkak gerçekleşecektir. ihanet teşkilatı ne yaparsa. yapsın ; son söz;

şanlı atalanmız Göktürk'lerin· anıtlarmda gürlemekted.ir ! : . . Bu günkü sal· dırılar, bu günkü tehditler büyüktür. Fakat, n e kadar büyük olursa olsun­ lar, ne kadar kepaze, ne kadar alçak olurlarsa. olsunlar ; Dünya bilsin, ci­ han işitsin ki ; yer yarılsa ve gök kubbe çökse de, Türklük gene başka fılemlerde payidar olacaktır. Ülküsüz bir millet var olamaz. Türkcülfilı: dem ek ; Avrupalılaşmak demek değil, en başta, en ileride, en önde olma demektir. Ancak, kendüıe güvenemiyen bir millettir ki, başk.alanna

(uy­

ma) lüzumunu duyar. . . Bıı.-skalarırıa uyan bir millet ise, ne şandan ve şe­ reften, ne hürriyetten ve ne de izzetinefsden bahsedebilir. Kısacası, bi­ zim asıl meselelerimiz, dış yardım, Grev, Sendika, Sosyalizm, Liberalizm veya Endüvüdüalizm meseleleri değil, her şeyden önce ülkü davasıdır. Kainattaki yerimizi tayin etmek davasıdır ! . . . Milli eğitim, tarih şuuru davasıdır! Çünkü, bunlar olmadan hiçbir şey olmaz. Kalkınma, ilerleme bu manevi kuvvetlerle olur. Bu hakikatlan bin defa, yiizbin defa hay­ kırdık. Gözlerimizi kapayıncaya kadar

haykırn.co.ğız ! . . . Eğer, hakikaten

yükse1mek, bağımsız bir millet olmak, cihan tarihi içindeki şanlı ve ÜS· tün yerimizi tekrar almak duvasında isek ; mutlaka. bu haki katlan kavra­

mak ve mutlaka. ona göre hareket etmek zorundayız. Bizi bu hedefe götü­

ııiWııdır! . . .

recek olan kuvvet, evet ancak Türkçülük idealidir ! . . . Türkçülük ve lfilli yetçilik şuuru, en yenilmez bir Milli müdafaa ve karşıkoyma


MiLLi EGITlM VE GAYE Milli eğitim problemi üzerindeki düşünceler de; diğer problemler üzerindeki düşünceler gibi, bugünkü haline gelinceye kadar bir çok mer­ halelerden geçmiştir. Bir devrin, bir çağın zihniyetini ; idealini ; dünya ve +arih görüşünü anlamak iı:in, nasıl o devrin hayat stüasyonlannı bil­ mek icabederse ; bir devrin, bir çağın hayat stüasyonlannı anlamak için de o devrin; o çağın idealini, felsefesini, dünya ve tarih görüşlerini bilmek g_ brektir. Çünkü olııylıı.r, tek yönlü bir tesirin eseri değildir: ya­ ni, bir devrin kültür ve lllf'(lcniyctini tayin eden, ne sadece maddi bir faktör, nede bü tün tarihi ıııiicssesclcıi. bclirliyen (determine etlen) , yal­ nız başına akıldır. Tabii vıırhk sahasında hadiseleri deterrnine eden b;r tek p.,.ensib ( kozalite prı�mıi hi) olduğu halde, tarihi varlık su.hasında ; tabii varlık sahasında görülmeyen bİı.ş ka presipler de vardır. t Runlarda kıymetler, hürriyet, görüş, tarz, ej:;ri tim, gelenek vesairedir) . Fakat, asıl sııntrnl olan prensip, yüksek değerler prensibidir. İşte asıl şi.mil olan ve bütün başarıları sıığlıyan prensipte bu perensiptir. Ne yazık ki ; insan­ b.rın çoğu , "2.500" yıldanberi yüksek kiymetlerle değil, vastıta kıymet­ lerle deternıine olmaktadır. İnsan ruhunun çektiği sıkıntı, terakkinin gııçikmesi, buhranların, dalgalanmaların, şiddetlenmesi de bundandır. Eski çağın ideali ; ta.biate uy.maktan ibarettir. Çünkii bütün a:kıl, bütün güçler tr.biatten gelmektedir. Hareket demek ; ona karşı koymak yani ( a1ulsıı­ lık) demektir. Sukfin, akıllılıktır. Bir çağın tarih ve kli.inat görüşü bu olunca, sosyal müesseselerde, bu gayeye tabi olarak teşekkül eder. Nitekim, bütün ahlak, iktisat ila. . . gibi müesseseler, bu zihniyet ü zerine kwıılmuş­ tur. Site hayatının ideal insanı, ( hakim) yani, olmakta ve olacak olam bitaraf bir surette temaşa eden münzevidir. Tarihi stüasyonların talep et­ tiği bu itikat ; sonradan bütün dinlere ve ililemlerede aksederek, hala sürüp giden türlü türlü mezhep ve tarikatlara yol açmıştır. Yunan filo­ zofları, tabiatı tanrılaştırır ve onun önünde salta dururken, aynı çağda Orta.a.c;yalılar, yenilmez atalarımız, at üstünde ayağa kalkarak ; karanlık


lrnyala; al e min i n üstiinden ı

47 a tl ayarak

tabiata hükmetmişler, tarih desta

( Harpler,

ını yaratmışlardır. Eski Grek d ü n y a sı , miitenahi, muayyen ve apaçıktır.

ı;irınelerdeıı ) iirkıııiiş, k <'ıı di

Çiinki, Yunan ııkı l ve iradesi vakıalardan

Darpler, k ılı çta'l ı;e­

içlerine kapanmışlardır. Platon

(idea) l anı mııhsfısat alemini, büsbütün işin içinden ç ıkılmıııı. lıir hale koyınm�tnr. Fakat, Platon'un, birçok budalala.n içine kapandığı o, kapısı z ; penceresiz mağara, ufukl arın ark a �10 dan ge­ len bcırıızan seslcrile s arsı l arak y ık ılıp gitmiş ; stoi 'lıl ar ve epiikürıyenler de ortaya çıkmıştır. Fakat, sütten ağzı yandığı içi,n yoğurdu üfley crek içmeğe ko.l kan , hiç bir şeye karışmıyan bu güzideler sınıfı da c;ok geçme­ den tn•'.fiycye uğramışlar, onları Sultanlıklar ; sultanlıkları da -çeli!l'r kcı­ valamışlır. Veliler devrindedir ki, efendilerle - köleler, mannik ile alek o, Hindli ile Çinli, Yunanlı ile Romalı, Madagaskarlı ile Kamçatkalı ara.sında.­ ki - farklar kalkmış , artık alt ın devri gelıniş, ne olacaksa olmuştm. Artık insan.tabii varlık sahasını de, tarihi varlık sahasını da birleş­ tirmiş dünya.mız da kainatın tam merkezine y erl�mi.ştir. Artık · insan, k en di si için, bu d ünya için değil, ( ilaikclimetnlln.h ) için, allah için çalı­ ş acaktır. Bir tarafta herkes gene k endi bildiğini okusa, kiliseler gene ken.­ dilerini sal ah iyetli saysa da, veliler, hakikaten dünya.dan ve ken dileri.n­ elen vaz geçmişie r ; yeni teleskopıın bildirdirisine kadar o yüksek duygu­ nun cezbesini yaş am ışlardır. Ne yazık ki, önceleri, bir fedakarl ık v� fenıgat hiıısinin ilha.meıla.n ve telkinci leıi olan bu yüksek insanlar; çabuk tiikenmiıı.Jer ve orı!uın ye­ rini bugün bir türlü beş edemediğimiz bi r takım miimiler, miskinler isti­ la ederek, cemiyetin amansız engelleri olmuşlardır. Röneea.ns ; inse.ıu. gök­ lere çıkarır ; insanı insanla, sınırsızı sınırlı olanla açıklarken ; reform aşa­ ğılamıştır. Bana kalırsa, ne Rönesansın göklere çıkardığı insan, ne de r�üther'in, yerin di bine batırdığı insan, bütün insanlan temsil eden in­ sandır. ffii klere çıkarılacak iruıe.n olduğu gibi, yerin dibine batınlaeak insan da vardır. Fakat, ne röne.sıı.nsın dünya ve kainat görüşü> ne de :re­ formun dünya ve tarih anlaylljı bu gerçeği fark etmil}tir. insanın ve i nsanl ığın yeri ; ne rönesıı.nsın gösterdiği. yer; ne de reformun gösterdiği yerdir. Rönesansın dünya ve kô.inat görüşü, hata ile malfil olduğu bdar1 reformun noktai nazarı de., o kadar noksan ve hatalıdır. Luther, insa.nm kainattaki mevkiini, (hata işleme ) yeri, olduğunu söylemekle, he.ta et� miş olmıyor, aynı zamanda. Tanrı'yı da, boyıına affedici, ( suçlar ne olursa. olsun) bir varlık olarak tanı ml amış oluyor. Hia.lbuki, Ta.nrı'n ın yüceliği ; kullannm küçüklüğünden ve affa. şayan olmalarında.n gelmez. Çünkü, yüce olan allah, kullarını da. yüce yaratmıştır. Tanrının yüeeliği, kulları­ nın da .h iç değilse, Luther'in iddiasının aksine olarak, bir az olsun yüce­ liğini i cabetti rir. Çünki, i ns anl arı n yüceliği de tan.nrun yüceliğ,ine işaile, i � i düzelteceğine, zaten karışık o lan


rettir. Bu nıan tıkı pren sipl er sehohilod ir ki, ne ri)nesansın,

ne

de ıııfor­

·mun dünya. vo tarih görüşlerinin müdafa.a. edilebilecek bir tarafı vardır.

Mesele ; i nsan , ne bir Allah, ne de bir kavak sanılrııalıdır. 1''akat, her var­

lığa. mertebeler sırasını, daha açıkcası hakiki yerlerini göstermektir. Mak­

yaveldir

ki, gaye olarak devletin hakimiyetini gös termiş, bütün içtim ai

müesseseler.i (din, e.hlak ve

sai re ) .

Devletin emrine vermiştir. Makyn.ve­

·Iiznı, hiç şüphesiz ki, değer ve gaye nazariyesi bakımmdan ileri atılıııış bir adımdır. Bu görüş ; devletin

tin h ô.kimiyetini

esas

hakimiyeti ni esas alıyor ! Fakat, devle­

almak ve büt ün dünyayı , sadeeo bu

üzerine in­ mutluhığıına

esas

·şa etmekle İJ? bitmez.Çünki, devletin hakimiyeti, eğer ulusun

matuf bir hakimiyet ise, meşruluk kazanır, aksi tıı.kdirde, meşruluk mev­ zuubahis değildir. Makyaveli 1.m, devletin h8.kimiyetini, birkaç kişinin "Ss ltanat sürmesi için değil, bir milleti yükseltmek için, bir talepdir. Ne ·aleyhine olmııştıir. Makyavelizm, İtalya.da tam yerinde tatbik edildi6ri halde, bıışka milletler kötüye kullanmışlar ; meselô. ferdler ara o; ında yazık ki, Makyavelizim, İtalyanın

·

meşru

sayılan

bir oyun,

tadırlar ! . . . 18 nci

yüzyılda

en trika

işine

yaradığı halde, bazı milletloriıı -

vasıtası

sanmışlar; hala da sa.nmak­

en yüksek zirvesine ulaşan insıı.ıı t ipi ; ne ilk çağda­

ki gibi siteyi, ne de orta çağdaki gibi kili seyi temsil ediyordu . O, nızca teok ra t

saltanatın gunırunn kırarak,

y e ti.1 tirdiği . derebeylik ve

�övalye

yal­

ruhunu, şö­

valye onu n yerine devlet otoritesine boyun eğmeden doğnıu� bir tipti. Fakat etrafı konaklar, kaşaneler ve saraylarla çev­

rilmiş olan bu tip yanmda, k ()ylerden şehirlere akın eden halk toplu­ lukları da kendini göstermiştir. İşte, bu tip karşısın da ve onun dışında ·Rousseau'nun

temsil ettiği

tip ve idealde

bunun aksülameli

olarak

insana idi. İşte, Fransı:r. i h tilalin i de bu tedirgin ruh hazırladı. Bugün art ı k olmakta ve ol acak olanla; olması 15.zım gelen birbirin­

doğmuştu!'. A rtı k bu

asnn

h a.sreti ;ıı.klıhaşında insana değil, hisli olan

şuurlu

vatandaş i deali, dünyaya ait bir idealdir. Şu ka­ dar · ki, velilerin ideali açık ve kesin olduğu halde, dünyaya bağlı bu­ den aynlmıştır. Velilerin işi,. bu dünya ile değil, öteki alem.

buki, bugünkü

ile

idi. Hal­

,günkü v a tand aş ideali, pek oka.dar aç ık değildir. Bir i dealin değeri ve yüksek

bir manası olabilmesi için,

kuvvetini

daha yüksek

bir var­

lıktan alması gerekdir. Teoriyi aksiyon un, mantığı hülyala rın , ilmi po­ litikan ın emrine veren bir görüşü kabul etmediğim gibi ; haz ve elem ­ lere karşr bitaraflık (Ataraxia) için de bulunan bir h akimliği , yer yüzü ile alakasını keserek perde arkasına çekilen bir veliliği de hiç tervic etmem !. Şuurlu vatandaş ; bir fert ol arak de.bil bulunduğu toplum hasta ise, huzur · ve siildl.n bulamayan vııtanda.ştır. Aklı başında vatandaş,

ne

şadece iç tepilerinin sadık bir kölesi olan adamd ll" ; ne de bu dünya ile


49 (kan

can çekişen bir dünya ile) alakasını keserek, yal dünya ile meşgul olan adamdır !. Fikrimce, öteki düu­ yaıya. hakikaten samimi olarak inanan bir insandır ki, türlü türlü fela­ nız

vt>

ateş içinde

­

ve sadece öteki

ketlerle kan ağlayan bir dünyaya. karşı yabancı kalamaz . Milli eğitim ; hakikatte bir vatandaş eği timi dir. Eğitim ; ne körükörö.ne tabiata uyanlar; ne olacaksa. ola.cağı kaile etmeden rahat rahat yaşayıp ,gidenler meydana. getirmek ; ne de hiç bir şey tanıma.yan bir hırsızlar şebekesi yetiştiıım.ek vasıte.sıdır. Milli eğitim, ne yerinden kıpırdama. yan, olmakta. ole.ru ancak ii.ciz bir şekilde seyredecek bir parazitler ; tü­ kediciler tş.lnmı yetiştirme, ne de kendilerini fevkalbeşer ilan eden okur yazarl ar peydahlama teşkilatıdır. İdeal,her şeyden önce, a.ncak ve an­ cak ; mensup olduğu toplumu,milletler arasında en yük sek, en ileri en başta. tutmağa kaadir nesiller yaratm ak t ır. Milli eğiti min hedef ve ga­ ­

ye si, bütün bir milleti yarınlara hazırla.mak, onu gerekli olan her türlü ·güç ve kabiliyetlerle yüklü

ve hazır bir hale getirmektir. İdeal, bu ka­ da.r şamil, b u kadar yüce, bu kadar a1.ametli olunc a ; şüphesizdir ki, bizi ona ulaştıracak olan vlı.intıılıır da. o kadar şiddetli, o kada.ı; sıerl

defa daha tekrar edeyim ki, eğitim ; sa­ şahsi kııbiliyet ve i stidadlarını geliştinnek için, onu kendi 'haline bırakmak, tekli.mü! nazariyesinin, o bitmez, tükenm,-ez yannlan­ na havale ederek aybaşını beklemek değil, fıı k ıı t mı ileri bir millet, ye­ yüzlü vasıtalar olacaktır. Bir dece, ferdin

nilmez bir millet yaratmak için, baş vurulan en kudretli bir vasıtadır. Fakat o, asla bir alay ( evet efendimci) , bir alay "ben maaşımL alayım başk ala rı ne yaparsa yapsın"cılar yetiştirme usulü değildir ! . . .

dıı.

İşte, hiç bir nzariye vo faraziye ile sarsılmıyacak derecede metin ve muhkron oln bir tanımlama ve açıklama ! . . . Ne yazık ki, bu gerçekleri lıerkeı:.ten, her kurum dan, her kuruldan, bir

her U>,şkilattan

daha

etraflı

şekilde ihata etmesi, daha vakıf olması gereken bir teşkilat ; kapı­ cısından, bilmemkimine kadar h orlam ıı.kt ıı., hata ile malı11 bir zihniye­ tin gözü kapalı fed ailiğini yapmakta.! . . . Teessüflerle işaret edeyi.m ki, l>ugün bütün sahalarda kendisini gösteren bozukluk, doğrudan dOğruya. bu teşkilatın eseri olduğu gibi, birkaç yıldanberi borustınu öttüren yukarda belirttiğim (tip) ler, (ilericiler - gericiler ) , karaborsacılar, ge­ misini kurtaranlar, kökü sadece iç tepilerde olıı.n kör k11wetle, vasıta değerlerle determine olanlar, nihayet bizi bu ha.le getirenler ; yirmi do­ kuz milyona karşı yüzbinler ; icat, ihtira, kesif bize mi kaldı d iyerek , sadece maaş ını almaya bakanlar ; bizi, mazimizle allikamı zı kesme{\'e çağıranlıı.r, humanizm namına bize yapacağın ı yapanlar, yenilmez bir kavga silahı olan milliyetçilik mefkuresini zayıflatmak için, ellerinden geleni latın

arkalarına koymıyanlar hep bu tcşkillitın başarısı, hep bu te..,ki­ zaferidir. F. 4


leri

Tabii ex ac t

�·arl ı.k

sah

ası n da k i

her olayın, h i ç olmazsa bir çokları nın tesir­

olnrıık iince<len hesap o l u n abi l ir. Fakat, tarihi varlık

nıkua gelen olııyl n r, varlık sahasını detcnnine

sındaki olaylar, h i ç bir sırretlc önceden hesap edilemezl<'l'.

rm dışın<la

Ancak

saha­

oı ı le ­

gaye ve ıııuna bakımından belirlenirler.

(görüş tarzı, bir baııarının mey­ dana gelmesin i sağlayan hukim pren si pler de bunlardır. Evet bıml a..rdır ama, i nsan laıı ıı çoğn, yüksek kıymetler t arafın dan değil, vasıta kıy­ metler tarafından deteııniııe olmaktadır. Netekim, herkesin d erdi ; günü­ nü gün etmektir. El ile tutulur, gözle görülür,kulnkla işitilir ve bu­ ııınla. keklanabilir şeylerden başka bir şey tanıma.maktadır. Ferdler arasında olduğu gibiı milletler arasında da kıymet ufukları birbirinden çok farklıdır. Zaferlerin veya yenilgilerin 8ebebi. de bn değil midirt Yüksek değerlerle determine olan bir millet ; vasıta değerlerle deter­ mine olan bir ulusa, her zaman hükmetmiş ve her zaman hükmedecektir. Tarih destanını yarattığımız ; üç k ıtanın üstünde bayrağımızı dalga­ landırdığımız zamanlar, bu yüksek değerlerle deternıine olduğumuz za­ manlar değil miydi T Geçmişte oldui'.,'11 gibi , gelecekte de en büyük çar­ pL5malar bu değerler aras ında olm ıi.y ac ak mı T . . . Faka.t değerler çarpışması daima i leri doğru olmaz. Gerileme şek­ liınde de olabilir. Çünki, tarihi vaırlığıın şekil kazanması, teolojik olarak: önceden tayin edilmiş, hududlan çizilmiş pozetif bir hedefin gerçekleş-: mesi demek dcğilı1ir . . . BilHkis, bu determinasyonu sağlayan hetrogen gaye ve hedefleri olan ırosyal b i rl ikl !'ri n çeşitli faktörleridir. Çünki çe­ şitli kıymet konstellationlarının tıı.ıı ıyıeısı mi lletlerin mahsulü olan de­ termiııasyonla.rm tek bir faktör tnmfıııdan sağlanmasına imkan yoktur. Tarihi geli şmel er ister ıwgııtif, ister pozitif olsun, ancak çeşitli antoğnist Hetrogen kuvvetler tarafından gerçekleşebilir. Tarihteki gelişmeler, iler-­ lemeler, kri zler, gerilemeler vo tıkanıp kalmalar, zıt kıymet gurupların­ dan birisiyle açıklama.ye. kalkmak boşunadır. Onun içindir ki , ne he­ gel gibi, tek bir faktör, mesela '"ide", "ak ıl " ile, ne de ,ruı.rx gibi maddt f�törle izah etınek kabildir.· Bu santral dew.rıniQasyon prensibini ik.i.ın* ci derecede olan diğer determinasyonların bulunmadığını ifade etmez. Bu, ancak santral determinasyonun diğerlerinden daha baskın olduğu� nu gösterir. Fakat, şüphe götürmeyen bir şey varsa, o da, ha.kiAô bir başannm muhakkak meydana gelmesini sağlıyacak olan determinasyo­ nun, ancak yüksek değerlere dayanan bir santral determinasyonun ol­ masıdır. Bu prensibi ; hakim vaziyete getirecek olan da eğitim sistemi­ dir. Fakat, tekrar etmek icabeder ki; hiç nu.ıı.rı dikkate alınmamış ve en çok ihanet görmüş olan da. bu nokta, bu gerçektir. Milli kültür ve m illi eğitim sistemi bozuk olan bir toplu.mun, diğer bütün sistemleri de Tarihi

gelenek ,

h ü n·iyet

eden pren sipler yanında,

ve yüksek dcğeler) gel i r ki, hakiki


51 'k ii ni tayin edemez. Varlı.ğmın .ııı.3.ne.smı ve ülkü istikametini kavrayıı.mıı.­ bozuktur. Böyle bir toplum, bu dünyadaki: rolünü

ve

k ai n.attak i mev­

_y e.n bir ulus ise, olmakta. olan karşısında., ancak ac iz bir seyirci kcsi lcı­

objeleri, hep kendi kafalannın lışırlar. Milli e.ğitim sistemleri bilir.

Milli e.ğitim sistemleri bozuk · olan ferdler ve toplumlıı.r olayları, biçimine, (form) l ıı.nna -

uydurmağa.

ça­

ilim ve felsefeye dayanan millet !erdir

ki ; büyük gelecekleri. yaratacaklardır. Böyle bir görüşe sahip - olmayan,

fakat ruhunda aklının nzası olmade.n. yeti şip büyüyen arzu ve bovl.'sle­ rin, formla.rın, foımalitelerin batakl ığında boğulup gidnr, formotlir.m ; insanlık tarihinde eş i görülmem.iş korkunç bir ka.rakuvvettir. . . Onun

-emirleri. emri vakileri önüne durulmaz. Nitekim, insan olsun, odıln. ol­

sun, hain olının, dal.kavuk olsun, bıı.ş e.rıs ı olsun veya olma.sın ün vanda.n

ünva.n.a, rütbeden rütbeye bu formalizme göre inilir çıkılır.

Bir miJletin ilerleımesine, yükselmesine göz göre göre engel olduk.lan

eğitim

halde, formalizm sayesinde en yüksek maaşı alanla.r ve nanlar da gene onlardır. Milli

çok alkışla­

en

sistem leri, tarih şuuruna, ilim ve

Kapılarda yalan cı şahidliği yRpmn.k, yük ta.�ımak, banka soy­ yapmak için dola.�ırlar, dunırlar. Milli eğitim

marifete dayanmayan topluml ar, kendil!'rini ancak bir vasıt a, bir 8.l.et sanı rlar.

mak, karaborsacılık

sistemeri, bi r tarih felfesine dayannı nyaıı nıi Lletler ve bu milletleri teş­ kil

eden ferdler, kendilerini bir işe vermezler. Bir ,·azifeden ne kadar

inat­

kaçarlarsa, o kadar kar ettiklerini sıımrlar. İşte, bu gibilerdir ki ; yal­ lari yle, bu

nız k endi lerin i heder etmekle kalmazlar ; bu şuursu 7.lukl an ile, bu cehaletleriyle

bir milleti dC' iğfal vr, işgal ed erek , nihayet e.n

geride bırakırlar. Odunlarla uğııı."t.. 'lUl.k, va:r.ifelerin en :wnırl ıır. ödev ; ve

filozefun

kaderi de

budur. Ümit

Fakat

filozofa dii�t'ı:

kesilmemiştir ! Muhakkaktır

ki, bu geı·çekleri bir anlayac akl ar nesli gelecektir. Tarih ön ün de Türk düşünürüne, Türk filozofuna düşen ödev, her hangi bir iimitsizliğe düş­

meksizin, bu gerçekler önünde duıma.k, ülküleJ' arkasında k oşmak, tô. ki, o

k ahramanlar nesli ufuklarda görünii.nceyc kadar tarih in

rine seslenmektir ! . . .

-

enginliklP-


BAŞ ENGELiMiZ YARI MÜNEVVERDiR Türklüğün engelleri bir değil, bi n değil ha<lsiz

hesapsızdır ! . Eşsiz

bir iyman ve tarih şuuru üzerine kurulmuş olan Osmanlı İmparatorluğu­

ı ı ı ı badirelere süriikleyen fınıillcr arasında kapı kulu tayfası ve dönme­

lerin ihaneti, muhtelif ırk ve <·ibil iyctlerdcm kavimlerin örf ve adetlerit kendi il im çevremizde de iııatcı bir i tikat olarak makes bulan yabancı ııoktai nazarlar, Hind'den, Çin'den, Roma'c1:rn, Yunan'dan akseden batıl lıürafoler ( 1 ) , bu engeller ıırnsıııdadır. Fakat daha binlercesini, yüzbin­ lercesini sayaıbileceğimiz, bu türlü türlü fi.milleri, bu türlü türlü engel( 1 ) Evet Türklük, ya.lnız savaş alanlarında değil, fa.kat hadsiz he­ sapsız din ve mezheplere, hadsiz hesapsız batıl hurafelere karşı da. tek başına durmak zorunda. ka.lmıştır. Bir ta.rafta, Hindista.ıı'da yüzyıllar­ danberi Brahmanizm. Budizm dinleri hakim olduğu gibi ; tranda da :m.a.a­ deizmin yaşamasına ve bütün dünyaya yayılın.asma çalışılıyordu. Sa.ns­ grit edebiyatının 13.yemnt anıtlan olan (veda.) lar - Ra.maya.nalar m.ilyonla.rca insanın tapınakla.nnı temsil ediyordu. öte ta.rafta ise, uğ­ runda bunca yüz yıllar kanlanmızı döktüğüm.üz isl.i.ıulık, araplık mhu ile bulanmış, her hamleye karşı bir engel olmaya başla.Dıı§tı. Öyle ki; bir değişikliğin ve &lelide bir ha.raketin bile şer'i şerife (şeriata) Q­ gun. olduğuna emin olabilmek için, bu hususta mutlaka bir fetva al­ mak lizım.dır. Bu suretle devletin her hareketini tasvip, tasdik etmek için, devletin üstünde bu işleri bilen bir mütehassıslar güruhu peydah ol­ muştu. Meşhur isl&m kitabı olan (Akzaul Knszat) llılaverdi'Din ahkimı sulta.niyesindeki cihada ait olan şu fıkralar önünde dururken ; teessüfle ürpermemek mümkün değildir. "Ordunun başında bulunan emir bn!sit: ve mancınık kullanabilir. Zira Rasulullah da Taif ahalisine ka.qı man­ cınık kulla.nm.ıştır." Nezip savaşmda, sadrazam askeri müşavirlerin tavsiyelerini dinleyeceğine ; eşref saatten dem vuran müneccim başının hezeyaıılarmı dinlemiş ve böylece taba.bet üfürükçülüğe, mantık nükte-


son bir analize tabi tuta.rsa.k, geride bir tek amil, tok bir ougol kıı.­ k i ; o da. adına "ka.rakuvvet" dediğimiz kendi gaflot vo calınleti· mizdir. Bizden olmayanlar; elbette ki, kam gözümüzün yüksek lıniırı için mutlul uğumuzu i st eye cekler ; yüksek mukadderatımız namına hayır duıı. okuyacaklar değildir. Kabahat, siirüsünü dağ bıışlamıda kurdlar kapı­ şırken, çitler ark as ın d a havlayan ç ob an köpeğindedir. Hata, olmakta ve oiacak olan karşısında İtciz bir tema.� age r kesilen, fakat ille kendi­ sini söz söylemek mevkiinde gören yarı münevverdededir. Suç, d i pl oma­ da de,ğ-il, onun hiç bir memlekette ı:ı;öriilmemiş k orku n ç imtiy azın a sığı­ narak, bir i.mzasiylc, bir k apri siy l e koskoca bir ulusu yerindo saydıran­ dadır. Yakamızı paçamızı kaptırd ığımız bu gaflet fırtınasıdır ki ; he­ men üç asırdır bizi istediği tarafa siiriiklemekte ve badirelerden br.ılire­ lere uğratmaktad ır. Sorumluluk ; daima tetikte duran ve kuyruk acısı olan y ab an c ılard a, siimürgcci lik nıhım<la d<>,tril, fakat, eşrt'f saatten detn vuran ıııiineccim bıış ı l arda, ebülhiidalarda ve bu <>biil h iidıılann snçına­ lannı dinleyen sadrazıundadır. Gü n ah, verem mik robunda, ti fod a, veha.da, kolerada, k ızamıkta, sıtmada değil 3 O y ı l d ı r u y u y a n b i r· t o ş k i 1 a t t a. d ı r. Suç ; nı;:an kUprülorde, çöken bıı.rn.j larda devrilen kamyonda, batan <lenizaltlarında dci',ril, d iplomal ı c ahil yü k sek mühendis

leri lır

nara.k ııilıayet, kendi yara.ttığımız kültür ve medeniyet anıtlarının

perdazlığa ve her türlü hamle kıpırdama "eşref saat" nazariyesine bağla.­ tam:·

ri için ; Avrnpaya. duvarcı ustalan ısmarlamak zorunda kalmışız . . . Biz­ zat büyük Muhammed, irade ve tevekkülün ; başımızı istirahat )astığına dayamak demek olmadığını kaç kereler tekrar ettikleri halde, birkaç· nökteperda.z ; bir iki teşbih ve istiare ile insa.nlann b.i.diseler &lemin­ deki mevküni, (platon'un, (mağara istia.resi) - (levhim.aJıfuz nazuiyesi) ha.yal perdesindeki . kara.göz resimlerinin hareketine benzeterek. hürri ­ yet ve zarô.ret problemini açıklad.ıklannı sanmışlardır. Evet, islim &lemi ve islim medeniyeti, kendisine - nefhedilen bu saçma.Ia.rla, vartalara doğru yuvarlanırken.milleti ayd.ııılatmakla mükellef olan yan ıııünevver de, sadece bu hiki.yeleri ezberlemişler ve yiizyılca lar ağızlarında geve­ leye geveleye ; hem kendi.erini, hem de bunca zama.nlarımızı mahvetmiş­ lerdir!. Bu elle tutulmaz,gözle görülmez, kulakla işitilmez fakat, dehşe­ tini, tahribatı ile isbat eden ve her biri başka bir dünya görüşünün iz­ ve hatırasını taşıyan bu gecekondu saçmalarıdır ki, asırla.rdır Türk top­ lumunu etkilemekte ve ters istikamete doğru geliştiriıı ektedir. . . Yani; toplumumuzu tedirgin eden (Kaos), bu hik.a.yelerin, bu yabancı noktaf nazarlann bir başansı. ve eseridir. Doğu ileminin bunca yüz yıllar ol-· duğu gibi kalmaaı , bilgeliğindeki bu noksanlıktır . . . Qünki her bilgelik.


1.edir . Kötülük ; k.imbilir ; kaç yıldır milyonlarca insıınuı �den

v e dolmuş klaksonla.nn d o. değil, onu

da

sağl ığını

tehd i t

sütii

v e kim bilir ; hangi hastalıklara sebep olmuş olan fabrika duman la rın ­ görmezden gelen bir ka..ı

tsi z ve faziletsiz olanlarda.dır. Hata; zamanda değil, icat ve ih­ mi kaldı diyerek, aşağılık duygusunu dünyaya ili.n ed.ende­ -dir. Nıı.nkörlük ; sinemada, tiyatroda, sanatta, müzikte, ed ebiyatta, a.h­ · 18.kta değil, onlan: ; kendi alt yapısı için vasıta ya.pan. a.lçaklarda.dır. 'boımktadır. Nok san l ık ; cesaret

fazilot

ve

k&vrıımla.rındıı. değil, fa.kat,

�e

tira bize

·YanlL5lık, felsefede, mıı.ntıkta, ilim ve marifette değil ;

fa.kat, müziği

köpek gibi havlame.kta.n, politikayı aldatmaktan, dostlıığu. iki yüzlülük­

·ten,

insanlığı kendi io tiplerini dinlemekten, sanatı sokak

şarkılarına

indirmekten, şiiri gam.kin mısra.larla inlemekten, profesörlüğü cübbesine ·bürünerek

ay� ını

ayd ınl anmayı

beklemekten,

özgürlüğü gemi �

almaktan,

heder

etmekten,

dört beş terim ezberleyerek yıllarımızı

'hürriyeti kendi aklının kontrolünü yabancılardan beklemekten,

mutlu­

luğu ağızlarda gevelemekten ibaret sananlarda.dır.

fa.kat,

Bizim tcess üfümüz; bu y abancı hıırafelere, yabancı ııoktai na1.arla ra

ve

yabancı oyunlara değil,

onu

ancak ve sadece a,., Crızlnrında ge­

velemekten ba.�ka bir ş.ey yapmayanlara ve ona. 3.let olanlaradır. Evet, teessüfl erimiz, ithamlanmız kend i rnilleterinin yüksek anukadderat

ve

·her uslup hayat savaşmda. kazanılır. Ateşe ve stı)ya atılarak, asırların üstünden a.tlaya.ra.k tarih desta.nını yara.tan bir milletin bilgeliği ve uslfibu ile ; oturduğu yerden hiç kıpırdamamış bir kavmin bilgeliği ve üslubu nasıl bir ve aynı olabilir? . . . Bize, yapacağım ııa.ıa. yapmakta olan bu bilgelik ve üslub muhtelü ebeveyinlerden gelmektedir. Eski Yuna.ıı felsefesindeki insanın, ödevini,tabiatm zard.retlerin.e karşı koyarak de­ ğil, fakat boyun eğerek gerçekleştirebileceği hakkındaki itika.dın, şa.rkta ve garbta.ki yankıl&ndır. (Bükülemez bir şey yoktur ; eğilen yine doğ­ rulur; zaif kuvvetliyi, yumuşak serti alteder ; nzkın cedit Lrevmiıı ce­ dit ; arap eli öpmekle duda.k kara almaz; bükemediğin eli öp ; gelen ağam giden paşam ; irişir menzili maksuduna. aheste gidenler, tiz rifta.r olanın pa_ yine damen dolaşır ; takdirde yazılan tedbirde bozulmaz ; Sabreden derviş muradına. ermiş ; Geç olsun da güç olmasuı ; Çarkı felek kanbur feJek.l . . yani, a.kılca zaif olanları kolayca iğfal edebilen kadınca. bir üslftp, ka­ dınca. bir ruh 1 böyle bir üslupla, böyle bir ruhla malfil olan bir toplum ise, ancak olmakta olan ka.rşısmda aciz bir temaşager kesilebilir. işte hiç 'bir suretle bize ait olma.yan bu yabancı üslup ve yanbacı ruhu dile g&­ tiren hurafelerle hesaplaşmadan, o'nu yenmeden yapılacak her teşeb­ büsün muhakkak başarısızlıkla. neticeleneceğini hiç hatırdan çıkarma.ma­ hdır ! . . .


mntluluklan

uğruna teoriler, epopeler, destanlar yaratan yabancı şa.­

i rlere, yabancı müverrih ve i<leoloğlara karşı değil, fakat onlann müd- · .ıenlarını ezberlemekten başka bir şey yapmayanlann nasıl profesör, na­ sıl politikacı ol d ukl a rına karşıdır. Evet fertle - toplumu, Hasan ib Hü­

seyini, Ahmet i l e Mehmetli iki d üşman kampına ayıran odur ! . . . Alek.o­ ile Musu.'yı , Manııik ile Yalıya'yı, Yaşar i l e

Panayotu

sarma.ştırmağa

kalkan ve bu hareketini de yüksek siyaset sayan odur !. Mektep mi - med­ .rese mi , akıl mı - aksi yon mu, teori mi

ra · mı

-

iman mı, İngiltere mi

-

-

din mi, ekonomi mi, ak ıl mı, pa­

Sadece

Fransa mı gibi laf ebelikleri ile; heme

kendilerini1 hem de asırlannı12.l heder eden odur !

okur yazar­

lığın ve diplomanın hiç bir ülkede görülmemiş imtiyazına sığınarak, bir· inadı ile, bir imzası i le, bir milleti altı asır geri fırlatan odur ! . . . Oku­

ca

nacak bunca kitaplar;önünde durulacak bunca davalar ; incelenecek bun- · dilekler ; çözülecek bunca meseleler asırlardır yüzüstü dururken, haı&. tekrıı.r eden odur ! . . .

Naili kadimin manzumelerini, Nef'inin hicivlerini

Evet, bir tarafta, kendi menfaat ve mutluluğunu

halkın

ıztıre.bında

arayan karaborsacılar, ,yalancı şah�tliği yapmak için, kapılarda. bekleşen­

ler, öte ta.rafta, ne fedakarlıklar ve göz ya.şle.rı bahasına tahakkuk etmiş., milli ve evrensel prensipleri kendi entrikalanna vasıta. yapan modern yıı.nkesiciler ! . . . ve

Bir tarafta, birbirine girmiş bir toplum, türlü milrı!et

iztırııpla.ra sahne olmuş biır cihan ! . . .

tüketenler !. Bir tarafta. noel ayinlerini al kı şlayanlar, öte tarafta biitün ömürlerini

kald ırımlarda,

Siin"ealizm,

fahişelerin arkasında. Kü­

bizm gibi büyük çığır açanlar !. Bir yanda modernizm edebiyatı arkasın­

da türedi fikirlerin şaklabanlığıııı yapan lar . . . Bir yanda Bizans ve Ro··

m.a'ya ait kalıntılan meydana çıkrumak için, hem asırlanmızı, hem mil­

ya.rlan m ızı ha.rcLyanla.r. Öte yanda her şeyi ben ,:Ya.rettını diyerek dün­ yaya yüksekten ha.kan fevkalbeşerler ! Bir ta.rafta., dünya. savaş içinde, . ya.rış içinde, daima tetikte ve da.ima. hazır vaziyette !. öte tarafta gele­

ceği� hala ü frükcülerden öğrenmeye koşanlar !

gi­

Evet, bi.r tarafta bilgi­

sizlik ve teşkilatsızlık yüzünden, şurada. bura.da uğuldaşarak gaip olup

den niee dehala.r, öte ta.rafta. halkın uya.ıınıaşı ndıı. ; nesillerin yetişmesinde baş rolü oynaması gereken; fakat sadece· "finten" tercümeleri ile bü· tün bir senemizi tüketenler ve Perikleıı devrini aydınlatma.kla iftihar eden­

ieraatcı

ler! Evet, bir ta.rafta binlerce aydınlatmış şanlı, gözünde büyüt.en

ve

yılların kültür

ve

medeniyet tal'ihini

bir ulus !. öte ta.rafta en küçük bir kavmi bile ·

kendi aklının kontrolünü

a.�ılık bir ruh ! . Bir tarafta

ya.ba.ncılardan

ATATÜRK'ün yolunda.,

bekliyen

ATATüRK'üu

�Wıde olduklannı durmadan ilan ettikleri halde, hemen lıiraz sonra., bu· i lkelere aykırı hareket etmekten uta.nmıyanle.r !. Evet bugiinkii radyo, bugünkü müzik, bugünkü zihniyet bizi büyük.


.56

bir ıı.mo.ca. değil, tersine tam bir �arısızlığa, tam bir yenilgiye sevk ·edecek niteliktedir. Evet, birer eğitim vasıta.s� olmak icabeden bu rad­ yolar ; bu sinemalar tersine olıı.rak en bıktıncı; en tiksi ndirici birer va­ sıta haline gelmiştir. Başlannda. sansör denilen bir aylıkcılar şebekesi ·olduğu halde, en utandırıcı., en şuursuz filimleri halk kitlelerine göste­ ren odur ! . hokkabazlı.klannı, türlü türlü şarlatanlıklan, köylere kadar ·götüren ve birçok insanları dalalete sevkeden odur ! Clii.n devrinden kalın& ağıtlar ve seromonilerle hasta.ha.ne ko­ ridorl.aruu inleten, timlli türlü şakla.ba.nlıkla.n ülkemizin bütün köşe bu­ caklanna yayan odur ! Rekllm programlan: bahanesiyle en küsta.h baya­ ğılıklan ya.yan, insanı: hayatından bezdiren odnr. . . Evet, bugünkü ha yatımızda en menfi rolü oynayan ve toplumumw:a. en a.z a.ltı asır kay­ bettirmiş olan ve bu yüksek hizmetlerine karş.ı. milya.rlan hedec eden bu türlü radyo, bu türlü zihinyet, bu türlü politika, bu türlü zevk, bu türlü mantıktır. Bu zihniyetle, bu. türlü teşkilatla, bu. türlü sanat a.nla­ yışı, bu türlü tarih ve dünya görüşü ile bİn" kalkınma ve ilerleme değil, a.nce.k gerileme, kargaşalık ve (kaos) olur. Evet bir ta.rafta ya­ bancı basın her satınnı millt ülkü., milli dAva, milli mes"le ve mi'Ü is­ tekleıi. uğruna ayırırken, öte ta.rafta yabanc1 başarılan alkışla.yan ve Hwnanizm namına. bizi ; enginlikler:imden geldiğim.iz mazimizle, tarihi­ mizle alô.kamrzı kesmeğe çağıran odur ! Evet, kadınsı sesleriyle bizi te­ -dllgin eden, fakat yine do ençok alkışlanan ve en çok mutlu olan odur !. Evet, bi r tarafta milletler hak ve hukuk namına kendi art emellerini açıktan açığa savunurlarken, öte tarafta hô.lil. nezaketten dem vuran ve yabancıları giicendirmemeyi bir siyaset zan.neden gafil odur ! Bir ta.­ rafta cihan kendi sömürgeci teorilerinin kahra.m.an.lığını yaparken ; öte tarafta, medeniyet tarihimizin ünlü sahiflerinin büyük çöküntülerle ôrlülnıesini me.znr kılan za.a.flnr ve ihanetler hususunda bizi sahte te­ vazu ve vekll.r bilgiçliğin.? davet eden odur ! Evet, o,; göriil mem i ş ihanet teşkilatı ; tarihimizi, zamanımızı dalgalandınp dururken öte ta­ nı.fta. horlayan, fa.kat hala kendisini söz söylemek mevkiinde gören <>dar ! Evet, bir iki gazete ; bir iki yazar; bir jıki profesör, bir iki poli­ Ek:acı müstesna, dikkatimizi durmadan Dibalara, Süreyyah�a. spoı· ! oto­ lara çekerek, Türk toplumuna asırlardır yapacağını yapan odur ! Sanki, her teşebbüsü, her mücadeleyi, hor fedakarlığı bir hedefe ulaşmak için değil, birbiriınizi ezmek, birbirimizin sırtını yere getirmek için yapıyor­ muşuz gibi, elinden geleni geriye koy:r-�'lyan odur ! Evet. birbi-ri"lıizlc inadlaşmada ; birbirimizi kıskan.matla birinciyiz ! Ticaretteki, spordaki, siyasetteki, eğitimdeki kördöğüşü ; bu şuursuzluğun, bu basiretsizliğin okyanuslara. vuran bir gölgesidir. Fakat · iş yabancılarla. yarışa, ya.ban• cılarla· mücadeleye gelince, o sahte tavıı.zu ve veke.r bilgiçliği, derhal ­

,

,


5'1'"

kendisini gösteriyor. Asırlar boywıcıı. atal&nnı ko-valııjya. kova.laya dize getirdiğimiz ulnslann, bugünkü artıklarına, kendi stadyomlll.l'lmı1.da ye­ nilgilere uğrarken, tıs demeyjz ! Fakat, kendi kendimizle mesela, (Ka­ sımpaşa ile Beşiktaş) veya ( Fenerbahçe ile Galata.sa.ray) ka.rşıla.şuica. sanki, iki düşman karşılaşmış gibi, h eyecand an sta.dywnla.n yıkan odur ! Her sahnoP kPndi si nı gösteren bu y enilgıl er, bu başar.sı ' . kla.r, tari;ı �·:,.;r· suzluğunun yeryüzüne vuran bir gölgesiınden ve tarihin ihtarından bıuı­

ka bir şey değildir ! Evet üç ıısırdanbcri uğradığııınız ba...;;arısızlıklann, i9in e düştiiğiim üz zorlukln.rın asıl sebebi ; ilk sebep de, sonra son sebep de evet odur ! Ezeli ve ebedi güçlerimizi, ezeli ve ebedi kabihyetleriınizi asırla;·dır teşİıi.s edem.iyen ; fakat, yanlış :mü.daha.leleri i le bu gü çl eri, bu kabil..İ(yetleri heder ed en ; bir llrızası ile, bir inadı il e bizi bu hale getiren odur! . . Hala gelişigüzel emirler ve emrivii.k.ilerle insan ruhunu s ıkan ve

i syan ettiren gafil odur. Atomdan da.lıa m üthi ş bir kudret merkezi olan insan irades ini , yanlış müdahaleleri ile zorlaya zorlaya işe yaram a z ha­ le getiren odur ! Evet, bunca yüzyıllar milli kudret ve kuvvetimizin he­

der olup gitmesinden, -qğradığımız bütün ba.şo.nsır:.Iıklarda.n sorumlu olan ; bu türlü şa.ir, bu türlü muzikişinas ; bu türlü radyo ; bu türlü zihniyet ; bu türlü hukuken ; bn tül!}ü profesör ; bu türlü başyaza r ; bu türlü son ya­ zardır! Tıı.rihimi.zin "ıı.ikbet devri" denilen bi r devrini hulB.sa. eden bir kaç sahifesi, evet , bn türlü zihniyet, bn türlü tarih ve dünya a.nlayış.ı: ile yazılmıştır. Ne çekmiş ve ne çekiyorsak, hep bn bilmediğini bilttıiı yen, fa­ k at, kendisini ille söz &<brleınek me vkiinde gören bu yarı münevverden çekmiş ve çekiyoruz ! Çünkü, bir müdürün bir müdürü umuminin, bir müsteşa..n.n, bir yüksek mühendisin, bir yüksek politikacının bir i ın.zıı.sı , bir inadıdır iri, bir t.oplmnn asırlarca. geri bı:nı.krna.k için yeterde arta.rdıı.! Çünkü, yarı münevverin büründ üğü bu sıfe.tlıı.r ; onun yaptığı ve yapaca­ ğı batalım gölgeler. Beş duygusu ile ( burnu, k ul ağı , gözü) ile tefekkür eden bir toplmn ise, bu hata.lan ilelebet anlııyamaz. J<'ak a t , milli tarih ve medeniyetimize karşı bu suçlan iritkap etmiş olanların kaçıp kurtula ­ mayacak lan, nihayet ba.şl.annı çarpa.(',akla.n bir dunı.k vardır ki, o de. tarih rna.hkruu esinin dar ka.p ısrdır.


EN

YUCE VE EN ŞAMiL OLAN HAKiKAT TÜRKLÜK HAKiKATiDiR

Bir .milletin i lerlemesine, yükselmesine hizmet etmek isteyenler de,

�tanperverlik ve iyi niyet niteliklerinin başta gelmesi lô.zundır. Faka.t

',kifi değildir. Bunun ye.nınde. bilgi de şarttır. Ancak bu bilgi, •artık eski­

denberi sanıldığı gibi, hazır metot dikte eden bir bilgi tarzı değildir. Esas

·olan

bu d ünyada.ki yönümüzü ve tarihteki rolümüzü bize gösterecek olan

bilgidir . . . Varlığının manasını ve ülkü istikametini kavrayamamış bir top­ lum, yerinde saymaya; olmakta olan karşısında

sadece aciz bir temaşager

kesi lmeye mahkumdur. Gayeyi tayin eden metot değil, fakat metotu tayin eden gayedir. Bununla beraber, wıutma.m.ak gerektir ki, ideaJ ile, ( olması 1.8.zım

gelenle) şahsi a.rzu ve

hevesler,

( iç tepiler)

asla birbirine ka­

n.'}tınlmamelıdır. Tıınzimat ve Meşrutiyet devri ulamas ının da ve onların bugünkü yarını yamalak bilgileriyle tek ayaklan üstünde tutunmaya ça­ lışan son mümessilleri de bu ilk hakikatları kavrayamadıkları içindir ki. tarih i)nünde bocalamışlar ve hala bocalamaktalar. Bir asırdan fazla bir zamnndanberi, katlandığımız

bunca fedakarlıkların boşa gitm esi , bugün

içine düştüğümüz 1,orluklar,

b u

b e l g

e s

i,

yeryü züne vuran

g e r ı: e ğ i n

bir

d r a m at ik

g ö l g e s i n el c n

bir

başka bir

ı;ey değildir. Evet, methiyelerini h a la oku.makta biti remediği m iz o fer­ manların , ve

haHl. giizde olan sü rü p giden nutukları n bugünkü trajedide

tckbaşlıı.nna değilse bile, büyük b i r paylıın olduh'"U muhakkaktır.

Ne ya ·

zık ki, b ı ıgün kii zihniyet de, y in e o z i hn iye tin iz ve hıı.tırasını taşımak­

· tadır. Hala o metot buhranı, g-ay<' b uh ranı, kavram buhran ı , hala aynı tarih �uursuzluğu, hüküm siinnektedir. HDla herkes kendi arzu ve he­ veslerini eşyaya, tabi ata ela

aksettinnekte,

hala

akıl

ve

zekalarının

lıala ken di dileklerinin, frlsefe ve mantığı n de. dileği olmasını beklemek-

nzası olmaksızın yetişip büyüyen hayallerini n mahpesinde kıvranmakta,

1 eciirler. Hala ferdle - roplum tezadı, h8.lii. senlik - benlik çekişmeleri, ha1n mihaniki emir ve emri vakilerle bir iş görülebileceği hakkında.ki ezeli


i n at ! . . . Hfila en Evrensel

prensipler

eğilip hü­ - bütün o�an, sınırlı olanla - sınırsız olan açıklanmakta. ! Evet, hala değer hiiküm­ le riyle - realite hükümleri, tabü varlık sa.hası ile tarihi varlık �alıası, ( irnmanen t alemle) ( transcendent alem ) , korkaklık ile kahramanl ı k, ıı�ıı­ ğıl ı k ile yücelik birbirine kanştınlmakta. veya ayniyete irca' e:Flnıckte ! Bugünkü (Kaos ) , ancak keşfedilebilen hakikatler ile, tara.fımızd!).n ya­ ra t ıl abi len hakikatler birbirine karıştırla, kanştınla yaratılme.ınış rnıdır'f· Bir daha, on <lnha, on bin d efa da.ha, yüz bin defa daha hatırlatııyını ki ; tabii varlık sahasına ait hakikatler mesela, Siros, Mars yı ld ızlan, kehke­ şanlar, güne.� sistemi gibi hakikatler bizim dışı.mızda, bizdnn müsinkil, objektif, (tabii varlık saha.sına ait) hakikatler olup, ancak tarafım ı zdan k � şfohmabilen hakikatlardır. Mesela, yıl d ı zların kitleleri, sür'atleri, birbi- , rine olan mesafeleri ve bu özellikte olan ve matematik vasıta.siyl e kavrayı.ı . bildiği m i z hakikatlerdir. Tari hi varlık sahasına ait hakikatler i3e, dı>ğer­ ;er VE\ değerler nizamı mescw, insanın varlığının mô.nası, ha.kkındıı k i fi­ ki rler, kanaatler, inançlar ( iyilik, kötülük, cesaret, fazilet, adalet, knhr:ı­ rnanlık, korkakl ık , aşağılık, yücelik gibi değer hükümleri "bu özellikteki ha kikatler" ) keşfolunan h akikatler değil, insan tarafından yaxatılan ve başarılan hakikatlerdir. Bir de, akıl ve l'.ekiıuızın kadrolarını aşan, iyıııım­ ılırn başka hiç bi r ve.sıta. ile kavraya.madığunız, fakat bütün kain atı ku­ şattığına, mukavemet edilmez bir duygu ile inkiyat ettiğimiz Traııscendent biı· saha vardır. B ütün varlığın, var olabilmes i için şart olan ve fakat,. kendisi hiç bir şarta tabi olmayan bu iilern.5ômul varlık ; ne olmuş, ue oln<'.ak, ne olmakta, ne de olması 18.zım gelen salın.dır. Çünkü, olmu i olan, o.lınakta ve olacak olan, ancak sınırlı olruı tab ii varlık sa.hası ile, i :ı rilıt vıı rhk sahasına ait bir özellik ve nitelikt ir. Halbuki, en y üksek hak;.kn t ; bile şunun bunun elinde

kü l en ve her şekle gire bilen bir şey olmakt a, bala parça olanla

·

Namütenahi leri kmıatnn varlık ; tabii ve tarihi varlık

tıiitün kainatın açıklanabilmesi için şart olan e n yüce varlık, n.� müt�nf•.hi­

dcirildir. İşt�, her mil�clin her dinin , önünde ha.'? eğdiği o varlık, Tan n '<lır. Tabii varlık sahasının eıı büyük hakikatı ; bugiin be.<şer akıl ve zekasının, n i h ayet C>nün-:IEI dıır­ ılu.� u ve ötesine gcçcmediğ·i atom ve atom adalanııdan meydana ı;olıni� �orı!-.nz uçurıımlar (yıldızlar filemi) keb keşanl ar, güneş sistemleridir. Taıihi v a rl ık sahasının en büyük hakikatı ise, insanlık, inınnlığm l;:ırer organ ı olan .rnillı>tlcr; Milletlc:ri m eyde.na get iren ferdler ve oni:ırın k ül tü r vc meden iye t ha.<ıanlan !. . . Denilebilir ki , (K:ws) dan Koznıoz'a yiikselebilen milletler, bu yükseli.-şlerini, bu zaferlerini kainatın tema�ası­ rıa, 01,eldcnberi, birbirine çarpmadan bir ahenk ve düzen içi nde pa rlayıp duran yıldı.zl.a.r alemi ne, güneş sistemlerine borçludurlar. Güneş ııisteıni­ nin ipret dolu teJkinle.rd ir ki , ferdlerde en sonunda, daha şfı.mil olan bir tlir.

ol mn�, olmakta Ye ola ca.k olan bir varlık sa.hası

sahalaıı g-ibi,


t.akikat namına, ( millet namına) kendi arzu \'e iradelerinden vazgeı:ıniş1er, sayesinde var oldukları millet ıuı.nı.ına kendi yerlerinden inMİşler, ferağat etmişlerdir. Nasıl ki, gezegenler eı1eli kanunlar gereğince daha yü­ � ol an güneş etrafında dönerek, ahengi ezeliyi dile getiriyorlarsa ; ferdler de, daha ş&mil olan, daha ebedi olan millet etrafında dönerek aynı düze­ ne iştirak etmiş oluyorlar ! . . . Çünkü, Liberalizm devrinin felsefesi, tek lıaşına insanı bütün felsefe di.siplinlerlıı.i.n çıkış ve bitiş noktası yapmll!ı yalnız. başına ferd, felsefi düşüncenin kategorisi, varlıkların ölçüsü ol­ muştur. Fakat, fert ile -toplum, ruhla. -.madde, akıl- ile irade arasında.ki eu­ U savaş da. işte, bu suretle nihayet buldu. Çiinkü, a.rhk ferd de, toplum da, akıl da., iyma.n da bu en yüksek mevkiden, bütün olan (mil .et ) na­ mına vazgeÇtiler. Ondan önce ferd, millet etrafında değil, fakat milleti 'kendi etrafında döndürmek istiyordu. Evet, kainatın bu manidar ahengi ve tarihi acı tecrübelerdir iri. nihayet in.sa.nla.n birlik vo beraberlik felsefe­ sinin başladığı noktaya. ulaştırdı. Fakat bu birlik ; milletlerlistü bir birlik değil, "ulus" kavramı ile sınırlı olan bir birlik idi. Çünkü, tarihi ac•. tec­ ı·übeler gösterdi ki, her millet en büyük hakikat olıınık, kendisini tıım­ rr.ış ve dünyaya tanıtmak için bütün va.c;ıtalan ile i lori at ı lm ıştır. Frnıı­ sıza göre Fransa, Almana göre Al.mantık, ingilize giiro İngiltere en b�yük hakika.ttı. Diğer milletler ise, ancak ve sadece on )arın birer gölgesi ve parçası idi. Evet, ülkücü olabilmek için, kAinııtt.ıı hiikiim siiriiyor görünen zıt mebde'leorden birisine sahip çık.m.a.k veya tok bir mclı'de kabul etmek lazımdır. Hakiki lilklicülük ; ne Endüvüdüıı.lizm, no Liberal izm, ne Dualizm, ne Monizm, ne Plüralir..mdir. Fakat, hakiki ülkü ; TüRKÇü'lüktür. ffius­ larüstü bir ülkiiye koşan beynelmilelcilik ise, m a.zi do muhtelif ebeveyin ­ lerden gelen v e halil hayatta olan bir felsefe tanının son torunlarından birini teşkil eder. Fakat, Eski ve Ortaçağlarda biricik olıın özlendiği hal­ de, uluslar bu biricik olanın kendileri olduğunu ililn Ptmckte geçikmedi­ ler. Çünkü, idealler daİ.ılTla müşterek olan şekilloriylı• giirünürler. Fakat dış kalıp içinde herke.sin ulusal şuuru ba."?lı başına tarihleşmiş bir varlık olarak ortaya çıkar. Nitekim, tarihte kültür ve medeniyet sadece iki mil­ letin eseri olmadığı halde, her millet felsefeyi, fakat ille kendilerinin olan bir felsefeyi savunuyorl ar. .J'eıındarc'ın Tann'nın yalnıı1 Fransa Kralına yardım edebileceği hakkındaki inancı, Michelet'in Avnıpıı'daki milletlerin topundan fazla Framm.'nın Cihıı.n için çalışmış olduğu hakkındaki iddiası, bu noktalan tam bi r sııretto ifade f'tmeğe kafidir. Con derse, Herder vesa­ irenin tarih anlayışları da., ulusal duygunun, her ihtiliifın sonunda nasıl galip çıktığım pek açık olarak dile getirmektedir. Platon ve Orta.çağ fel­ ııefelerinde de camiacılık, (toplumculuk) sırf mücerret fikirlerden ibaret­ tir. Ram.antik felsefenin, parçalara üstün saydığı ve son metafi1.i.k bir -varlık olarak tanıdığı bii t ü n (Kül) iso, ne yalınız başına ferd, ne mü.cer,


61

ret insaniyettir. Fııkııt ; bilakis ulus kavramı ile sınırlı olan küldür. Yani, ulusun, ta kendisidir. Ferd-cemiyet, kül ve cüz meselelerinin çözülebilmesi için felsefe, zamanıııın büyük bir kısmını israf etti. Bugün sadece ferd ve cemiyeti değil, her şeyi kuşatan en baş ve en son olan hakikat TüRK­ LüK hakikatıdır.

Böyle bir dünya görüşü ve tarih felsefesidir ki, devirlerin ve nesille­ rin bize yüklediği ödevleri paylaş.acak başka bir millet ara.maya. ha.cet bı­ rakınıyacaktır. Bu iruı.nçladır ki, felsefeden büyük ta.lehlerde bulunabile­ cek, bu anlayışladır ki, tutunaca.k nokta.yı haricte değil, kendi kendimizde bulacağız ! Aııcak bu suretledir ki, Gök.a.lp'ın zıt realiteler dediği ve bun­ ların ikisinden de medet beklediği Dua.lizm'e hacet ka.l.mıyaea.k ; fa.kat a.n­ eak birisine evet, sadece TÜRKLÜÖ-E tutuna.ra.k ; istikballer yaratıla.bile­ cektir. Tarihin fecrinden ti, Onyedinci Yüzyıla. kada.r hiçbir millete da.­ yanmadan, ne doğudan, ne batıdan meded beklemeden gerçekleştirdiğimiz mefkure bu değil midirT . . . Fa.ka.t ne zaman ki ; başkala.rım bir bütün, kendimizi de bu bütünün bir pa.rçası zannetmişsek, (bu zan her ne sebeple olursa olsun) gevşemi.ş ; gerilemiş ; ya.ratıcılık: ve icraa.tcılık mevkiinden taklitcilik mevkiine atılmış ; nemelazımcı ; ade.msendeci olmuşuz ! . . . Bu yanlış yollan bize gösterenler de kendilerine güvendiğimiz münevverleri­ miz olmuştur. Çünkü, Reşit Paşa öyle ferman buyurmuş, çünkü Ali Paşa böyle arzu etmiş ; çünkü, Sat'i Bey ve Göka.lp böyle demiş ! . . . Tarihi varlık sahasın ın en büyük ha.kikatı, milletler v e milletleri vü­ eude getiren ferdlerdir, dedik ! . . . Fakat, nasıl ki, milletleri açıklayabilmek için, insanlığa. ve insanlığı a.çıklayabilmek için Ta.nrı'ya ina.nma.k gereki­ yorsa, bir ferdi açıkle.nıak için de, millete inanmak şarttır. Çünkü, bir kişi veya. birkaç kişi milleti değil, fakat anca.k (millet) ile, bir kişi veya. bir­ kaç kişi açıklanabilir. Parça ile bütiin değil, ancak bütün ile paıçe., sınır­ - s ı n ı r s ı z o l a n değil, sınırsız olanla - s ı n ı r l ı lı olanla o l a n a ç ı k l a. n a b i l i r. U Y' d u } a r o. n a. .z a r a n güneş, güneşe nazaran uydular ne ise, ferd - toplum ve toplum ile devlet ve milletler arasındaki bıığlar da öyle olması luzımdır. Ne yazık ki, tarih bi­ ze bunun aksini gösteriyor. Çünkü, tabii va�hk sahasını deterıniııe eden Kozalite prensibine benzer bir prensip, tarihi varlık sahasmda yoktur. .Tarihi varlık sahasını determine eden bir tek prensip değil, b irçok pren­ sipler vardır. Fakat en santra.l prensip, yüksek değerler prensibidir. Ha­ k iki bir ha.şan da ancak bu yüksek değerler sayesinde mümkiindür. Fa­ kat, bugiin hemen biitün milletler ve milletleri teşkil eden ferdler bu yük­ sek değe rlru Ie değil, vasıta değerlerle Determine oluyorlar. Nitekim, her millet kendisini daima bir bütiin, başka milletleri de ancak kendisinin bir parçası veya. gölgesi saymakta ve bu inançla, bugünkü şaşa.alı diinyala.nnı yaro.tına.ktadırlar. Ne yazık ki, felsefi bir bina yükseltebilmek için gerekl i -


yü�­

Q.lııur bu .asgari bilgiden � yok s u n ola.nla.r, folt.-efeden biraz olsun nasibi olmayanlar, sadece kendi içtepilerinin homurdanışlannı dinleyerek

y ıllanrrnzı- mahvetmişlerdir. Topluma. karşı bağlılık duygusu, bunca yfü�­

yıllar bir inanca dayan ıyordu. Bu inanç bugün her to.rnftıı sarsuıtılara uğ­

radıj:;"I. ve ferd başıboş kaldığı için, wıcak elle tutulac o.k , gözle görülecek ( Gözünü n , kulağının, burnu­

ve bonın ile k oklanabilecek şeylere sarılıyor.

nun bildirilerinden başk,a bir şey dinlemiyor. ) Klan ve ko.bilelerde par­ çalayıcı kuvvetlere karşı ferdi toplum namına. fedo.kurlığa çağıran sade­ ce içgüdüleri idi. Nize.m ve intizam da ancak böyle k unıluyordu. Fakat

takınacağı

toplu..rnun t:erd ü 1.eri ndeki otoritesi bütün çağlar boyuııı�n sarsılmış ve fer­ din topluma k a rşı

tavn tayin edecek yeni vr başka bir müey­

yid e, yeni bi r değerler levhası aranmış tır. Ferd-topl um farkı tarihi zo.­

riiretlerin yarattığı bir farktır. Cahil olan halk kitlelerini disiplin altına. al.rıınk zorunda olan devlet, bu farkı kabul etmiştir. Fılkııt probleme dı;ı­

ha şamil olan bir Perspektifden , tarih şuurundan

( TÜ RKLÜK ) açısmdan

bak ı ldığı zaman., ferd l c> -topl ıınıu birbirine düşman iki onluguha ayırma­ nın, ne kadar yanlış olduğu

görülür. Nitekim, İilBwılıı.r arns.ın da ortaya.

çıkan kötülükler, kargaşalıklar, huzursuz�uklar dünya.ya, bu açıdan baka ­ mamaktan doğmakta.dır. İşte bu tedirginliklerden, bu

olıımsıızlukla.rdn.n,

bu ahlak çöküntülerinden ( Kaostan ) Kozmoz'a atlayabilmek i çin,

olan, en yüce olan bir hakikatı

TÜRKLüK hakikatını he:r şeyin

tutan bil· şmmı. şiddetle ihtiyaç

en

ş8.m.il

üstünde ·

vardır. Ancak, hu şuurdur ki, ferdl e r

arasındaki ve tophunlar aras ındaki zıdhklara, senlik-bonlik ka.vgala.rına, alçakça kıskançlık.İara nih.ayet ve:reee k ; şimdiye kadıı.r boşuna a.kıp git­

miş zamanı.mız ı , güçlerimi7.i tanzim ederek ha.ki.ki h odefiue tevcih etmiş

ol acakt ı r . Bizim tarih felsefemiz ; süje-obje, ferd-toplnm savaşı felsefesi değil, birlik ve

beraberlik, (TÜRKLÜK) hakiko.tı nı her

�eyin üstün de

tutan bir felsefedir. Yani, büt ün fedakarlıklar, bütiiıı mücııdeleler ancak ve ancak

başarıya,

TÜRKLÜK içindir. . . Böyle bir tarih

mücadelelerdir ki, bizi başa.ndan Aksi halde, lar, sınıflar

TüRKLü<"ıüN akıl s ı z ve

felse fesi ve bu özelliktek i

zaferden zııfere götürecektir.

yücelmesine matuf olmayıın hi zi pl er, gunıp­

a.ncn.k

temelsi z boğu ş mal ar, TüRK LÜÜÜN y iikselnıesini is­

tihdaf etmiyen fikir ve hareketler, teşebbüsl er

zımırlı ve t ehlikeli d eğ i l ,

olmakta d evam odecektir. Herkesin kendi arzu ve hC'vc>slnini top lun ı ur.

(bütün olanın )

zanı.nn a. savunması,

bir ilerlrune iş.ıırrii

tersine

işleri durdurnıa ve tökezl etmedir. Ç ü n k ü bu takdirdc<lir ki, k a ı�ı taraf­ ıla a.ynı şek il d e hareket edeceği ve sonu n un esefe şayaıı bir

addi

s ure tte

ge­

ve nıa.nc>vi k ud retle rin e bağlı oldu�'ll gibi, ferdlerin

se­

l eceği muhakkaktır. Halbuki, toplumun mutluluğu, kendisini tl'şkil eden

ferdlerin

ni,

.m

l ameti de ken<lilesinin. bir unsur ol arnk dııhil bulundukları bu km:lrete ya­

top lwnıııı kudretine bağlıdır . . . I<'erclirLi fccHi <•den bi.r toplu rnda.ı;ı h ay ı r-


63 gelmiyec eği gibi, topluiııunu mez.

Ferdle

kai le etmiyen bir ferdden de hayır beklene­ toplunı n ayıran, birisine veya ötekisine imtiyaz tanıyan

<Fı.ı. gib i , birkaç k işi nıı.mına feda edilecek lecek bir veya birk aç kişi oldıı,, •

:bir zihniyet muhakkak

ki, h astad ır Şu ka dar ki, ferd namın'l. fed a edi· .

bir ferd de bul unabilir. Mesela, ne fikri ile, ne zikri

alçak veya birkaç alça k müstesna.dır.

iJe biz olm ayan bir Fakat, feda edilen bir ferd, bir

topluma ve bu toplumun tarih ve medeniyetine bİ2ım.et etmiş. bir kahra­

man , ·bir filozof, bir alim, bir mucid, bir sanatkar, bir şair, bir tüccar ola­ bileceği gibi, ford namına feda

edilen birkaç kişi de aynı durumda ola­

bilir. Artık,

"evet efendimcilik" de ye.saktır. Fakat bu, başıboşluk demek

değildir. Herkesin, önünde ha.� eğeceği obj ektif bir nizamın mevcut ol·

duğnnu, her şeyden önce teslinı etmesi şarttır. Çünkü hürriyet demek ;

n lik yetkinlik ve aydınlannın demektir. Bundan dolayıdır ki, disiplin

ergi

,

�uuru ile ; ferdi hürriyet mesel ele ı; de ancak daha ş8mil olan TÜRKLÜK lıakikatı , TÜRKLÜK şuuru sınırı içinde çözülecektir. Dünyaya,

bu şô.mil

olen ( 'füRKLÜK) şu u run d an bakılmadıkça; hiç bir meseleyi doğru ola­

rak halletmeye ; hiç bir kavram ı ; hiç bir teoriyi ; hiç bir sistemi yerine oturtmaya

imkan ve i htima l yoktur. Aksi halde, gene sayısız ve nihayet­ bunca emeklerim.iz bunca güçlerim.iz yi­ ne de tanzim ed ilem iyecek ! Bi ıı ıı et i c e huzursuzluk, direnmel er, başarısız­ l ıklar, anlaşmazlıklar, dalgalanmalar yine, ikide bir baş gösterecektir. Bu cluru.mda ise, ciddi bir d i sipl i n şuuru bi ze kendisini kabul ettirecek­ tir. Bu da, ya baskı ile - mihaniki emir ve emrivaki lerl e değil, fakat ta baştanberi anlatmaya çalıştığım asıl gayeyi göstermekle gerçekleşecektir. İnsan ruhunun isyan ı onun, e?.cldenberi kötü olmas ı ndan değil, atomdan daha müthiş bir kudret merkezi olan in san iradesini körü ·körüne sıkmak­ tan, tahdit etmcğe kalkmakta.nılır. Gaye glisterildiktcn sonradJr ki, bi:ıi ona götürec ek olan vasıtalar da orantılı olarak meydana çıkacaktır. siz paradokslarla karşılaşılacak ;

,

,

"Böylece, hiçbir gayeye matuf olmayan lüzumsuz mücadeleler, yüzyılları­ mızı durıın adan lıl'dl.'r et.mektl'n

hnı;ıka bir şeye yaramayan mantıksız, bil­ g-i.siz boğuı;ıınalar da art ı k vaki olmayacaktır. Böylee.e devlet de, m i llet de insan rııhu nuıı eııginliklerinden gclPn hu k uv \'ct, h u şuur sayesinde se la ­ ınetr ve zafere ulaşabilecektir. Demek k i ; aklı başında bir vata n<la.5 ; kendi mutlului:',•ımu d evl et in v e milletin kudretinde gören şuurlu v a t an daş , arrn ve h evesleri içi n değil, fakat m illet için, vatan için ( TÜRKLÜK) için ya.1aclığını kavrayan kim­ sedir. Sadeci.' kendisi için ya!Jadığını sanan bir insan, hakikatta ne ken­ -disi için, ne de Millet için yaşayan insandır. Bu halde ise d ıw let ; ayn ayn .

gurupların, ayrı ayn hiziplerin ; zünırelerin kendi içgüdüleri uğruna (bü­

tün) Ü parçalamış olur. Şüphesizdir ki, zıt nıenfe.ıı.tler çatışmasının üstün-


de, bitaraf olan, sadece ve ancak Ta.ırn'dır. Zıt menfaatler gatışması da.ima. olacaktır.

işte, bundan dolayıdır. ki, bir kişi.nin de, birkaç kişinin de, dev­

letin de tabi ola.cağı, ( Türklük) hakikatını herşeyin üstünde tutan bir şuu­ ra kesin olarıı.k ihtiyaç vardır. Çünkü vatan ; bir kişinin veya birkaç kişi­ nin d<',ğil, bütün bir milletin kanı ile yoğrulmuş bir bütündür. Evet biitön huzursuzlukJ.ıı.n ; bütün anlaşınuı.zlıklJJ,n ve zararlı boğu.5malan geride bı­ rakmak, bir akşa.rne. kadar nsırlan geçmek için, dünyaya, şekil bozucu

gözlükler arkasından değil, varlığımızı, devamlılığımızı, yüksek mukadde­ rat ve mutlului;,"llmuzu kendisine borçlu olduğumuz Türklük şuurunun en­ ginliklerinden bakmak zonındayız. Bu yiico temaşadır ki, kendi üstünde· artık, ne Endüvüdüalizın, ne sosyalizm, ne liberalizm ba.lıiskonusu olamaz. Arlık ille ferdle - toplum

ıı.ra.sını

açmak ve sonunda birisini veya öteki­

sini yere vurmıdr değil, bilakis, ferdle-toplum arasında ebedi bağlar kur­ mıık ; birlik ve beraberlik yaratmaktır. Türklük şuun:ı, ( Türklük hokikatı) demek ; ferdlerin devlete - devletin ferdlere istinat etmesi ve tarih önün­ de üzerlerine düşen ödevi iyfaya hazır olması demektir. Bu açıklamalara n.ykın hareket eden bir veya birkaç kişi, şuurlu bir vatandaş değil, muhakkak hastadır. Şu halde, aklı başında vata.adaşın dev­ lete ve devletin topluma karşı sadakatı ; eski çağlarda olduğu gibi, sofistik bir sadakat değildir. Böyle bir sadıı.kat, sadakat değil, tam manasiyle bi r ihanettir . . . Çiinkü, körü-körüne bir sadakat, kendisini söz söylemek ınev­ kiinde gören bir kimsenin sa.da.katı değil, iki yüzlünün, hiç değilse, gaf­ let

içinde yüzen

birinin sade.katıdır. Arlık tarih felsefemiz ; süje ve obje,

(ferd-toplum) sava..�ı felsefesi d�ril, birlik ve beraberlik

felsefesidir.

Türklüğü, her şeyin üstünde tutma felsefesidir, Milliye�ilik şuurudur ki ; iç gerginlikleri, husfunetlori bertaraf ettiği gibi, ihanet alemine de bir karşı koyma silli.hıdır. Evet, ferdin ve devletin böyle bir şuura sahip ol­

ihtar

ması, hem tek taraflılığa karşı mukabil bir kuvvet, hem de daimi bir ikaz ve

teşkil eder. Böyle bir şuurdur ki ; yalnız bir terbiye kudreti ola­

rak kıılmaz, ayn ı zamanda manevi varlığın temeli ole.n evrensel prensip­

ler önündeki inkiyat duygulanmı.zı da besler. Böylece devlet de, millet de, bir kişi de, birkaç ki.5 i de inso.n ruhunun f'nginliklcrinden gelen bu tarih şuuru, ezeli ahenk sayesinde seia.mete ve zafere ula.'iır. Tarihte, birbirini

takip eden şanlı asırlar bu şuurla yaratılmamış mıdır' Bir kültür, bir medeniyet, bir cihan bu şuurla yaratılmamış mıdır '! Ölüme gönüllii giden­

ler, şahadet riitbesini ihraz için en ha.'ita, en ileride atıla nlar bu şuurh; ürperenlerdir. Krallıkları uhdesinde topl:ıyan Şarlken'lcri yalnı z başına dize getiren Afrika beylerbeyi aynı duygu ile ileri atılmamış midırY Ya�

meydan muharebesinde ( 1 620) P11-�ları

dalkılıç bcpbirden ileri fırlatan .

b n şuur değil miydi ' Karanlık kayalar alC'minin. iistünden atlayarak ta.ri}ı,

destamm yaratan bu ruh de.ğil miydi ? Bir milleti kıt::ıdan kıt.aya götii-·


ı•eı-ı

bu irn.de dl'�.;ı nıiydL' Evet, ası rlaı-ca. yah:uı e ı o:nlulan kovalayarak

sal'aş alnnları ı ı ı dile getiren Türkl iiğü, her şeyin üstünde tutan folsııfe de<� il ıniycli T Ji'aka.t

o

1uur,

o

n.e yay.ık ki, yank ılıı.rııu gök yiizihıc vıı.rnm�

olan im >ıİım·; bııgiiıı bir taklnı bedhııhlarııı şuuı•ımzlukla.n ile gölg �lenıniş,

kıırartılı ı ı ı "i hul mı ııyor. Heı;;- oıı k u nı!'J ıığruıuı ; öniinde sayı.,"1. ile gec;memi ;-;

_iea.lMıtll'ıı ıııp\·ki lrr<ı Fay, Pn;·o wsnire iHinlru·ı yııpışbrılara.k ı..>iiya, k ii r ya·­ pılm.ıo: ol uyo�·. Ya n i , k tı l k ı ı ı n ı ııyı, birkaç dıı rnr

ya.prnıık ha.hasma, bütün

ıııa.nevi d .>ğPrleri ayıık lar nltıııd:.ı. <,:i.i'.,"lıeıuek s:ııı ı l ıyor. Birka<,: k işi ı:ıkar.<k karlı i�IPr <,:t•vi nıwk fıı·$ıtı hıılrıuık i çi n , yabıııı�ı senıuiye çevrelerine

ııtJınmalla.ıı anw ıl ık Pdiyor.. Öte• tuıı.ıJ'tan :da, b i r k işi veyn

birkaç. ki.�i ke.ıı­ ·a.şağılık .a.nıı VI' }ıpyp;;)rıi.niıı b i r fı Jeti, ( vıısı t.'1.� I ) sa il ıyor. Aı•aba biiyl� . bir kişi veyıı: bii·­

<l i l e ıf o i lıiila ılevll'.t i ı ı sn < l ı k i. hiı'. kiilı!ı.İ, yahutta 'ılıwl�ti keıııli

k:L<,: k i 1 iılt>n, devlet ıle, ınil ll't. ılı', i n sa nl ı k d ıı ııe bl'Jdiyebilir'!

Dii�yİ:ı.ya,

iı:iıı ; Evet, lıit ·iu­

Tiirkliik hnk i k ıı t ı ı ı ı ht>ı· >ıeyirı üstiiıult> tutan lıiı· ı;nııı"tlaiı bakaıi kimse ı>n ' hi•yiik haki kat, lıiit.ii ıı m i lleti k uı;ntıırı

a ı·tık ı;i

lll'

lıi r

içiııtl i r . . .

ki>ji - hirkaı;

}<' a k

ıı

t,

k i1i

h ı• r

içiııdi r,

� e y;

Türk l iik

ııo - do

lıirkaç

arwıı.k, d i k

hir ııoktnılan

h akikat ııl ı r.

başıylf' iifome hüt.iiıı vad ı k laı'l ıı iisliiııdrn hnkı;n Tiirklü1',

içinclir. lliiııyayıı, biiyle �am i l olan

klşi -

Türkliik

v e

y ii k ' s e k

hakn.bilıliğimiz

andır }ı:i,

hakike:tı:

topluma kaı-,, ı da, kendiıniuı karı;ı <fa iiılevinıiııi kanayabilfriz; · Ta.riJ:i varlık snlıa;.;11111 ait bi I' hiikmii.ı ı, hir teorinin, bir· µrrnsihiıı, bir tCşebbösii.n, b i r ılill'ğiıı, lıiı· gııyPııin ıleğuliliğ-i veyıı d eğersizl ii'.,..j , ancak Tiirkliiğiiıı'

y-iik­

iilçiilt>.bilir. E�er, bir fikir, bir inımq hiitün Tiirk milletiuiıı yiikselme;;int> ıııatuf ise ; o fikir, o inanı ( ıleğerlidii-. �einıesine nııı.tuf olup olmaılığı na. ı!Örc

( Doğrııdıır.) D�}ilst>, <foi{ersizdiı·, :nrn l ı�tır. Nasıl k i , Tanr� ohııaılaıı Hi­

ııa.t, kiiiııııt olrıı ı ıılnn tari h, ll l nşılınıa7.;m, ta.rilıi varlık sa hn s ı ıı ıliı: ıla hiı' �e­

yiıı

ıle::!-Prl i l ii:..i_

wya tl�ersizl iğ-iıw lıiiknıt>dı•hi l rııek i ç iıı,

h:ısit

olaıülılri ,

parça . olaııcla n ; sııı ı rl ı oland a n ; tı•k trk 'nrzn vı; lıl'Vf's[e)'(lt>ıı ıkğ-iJ, ta'rih

ı;; ı ı;mıııılıııı lıarek<>t Ptıırnkle nıiiıııkünclür. Tllbi i

n rl ı k salıas ı ıı d a olduğu

g-ihi, tıırihi varlık sııhıısıııdıı. ılıı parça olaııln - biHiin ol:.ı.ıı clı>ğ-il, bütün

olanla parça ol a n açıklanabilir. B i r ki>ıi ' vı>yn hirkaç kiı;:i ile . b i r millet (lei'.,..j ) , fa k a t bir ıııillPt ilr bir k i � i . vt>ya lırkaı; kişi nı;ıklııııahilir. Dünya vt> tarih ; a rzu

ve hf'\"p;;)pr]e ılt'<;! il, fakıı.1. hel k i a rzıı vr, lıt>vf'sl er ; d iiııya.

tarih i l e yorııııılaııab i l i r . Keneli a rzn fakat. ıııaııt ı!'i,-ı kPncli arzıı

ve

ve

Jıe,·esleri ı ı i ırnuı t ı k ıığ-rİıııa. de!\'il,

h en•sl eriııe ny<l u ııııak vt>ya. i'P<lfı Ptınt>k is ­

teyt•ı ı l er i ı; i ıı ; tarih ;r n h u e � i i hrf't < l rrsleri y l e ılolıııl lll'. Biitiiıı y iizyıllar bo­

yuıwa

ne�

giiıliilf'1'i11

İsa'lıı ı·, ııt> Sokrat'lar,' ne Kmıt'lar, ıw Hilmi Ziya'lar,

Bıııııınla berabt>r,

rnlPrPğ-iz ki, hıı hak i k atleı·i ka\'rıı n ı nılaıı , ıır clenı m l ı l ı k�arı,

l ifi

( Stoi)

filozof y in e ele ii.nı i d i ni kesmen i . Riı; cle fa. daha tekl'ar

l ıl ıı.r, ne keıı i flt>ı', ıı<> İt>atla r, hu i ı;

ne

ne

ho.ıııu rf.ııJıı.iııu »nst.ıırn nıııdılar. nıııtlıı l ııkta n ; ırn i l erlemeden ;

ılı• hiiyiik b i r gplt•rt>kft>ıı bıılı;;()l ıııı abi lir J<; vet bu .haki. :

F. - 5


66 katları

kavradıf,"lmlY.

evrensel

andır ki, şalısunum k arşı dıı, mil letim ize knrşı da dev­

fotimi:rM kıı,rıı ı dıı k i il tü r

ve

mcıfoıı iyı•t ta ıi h i mi z c karşı da, i ıı s u n l ığa

ve

prensiplere k.arş.ı d.a iideviınizi kavramış olu nn. Ç iiıı k ii, aneak hıı

sebeple<lir ki ; fordlt>r arnsıııdaki

öır.cllikteki

ve

dır ki, biY.i boş vıı.a.d.lere değil, imka nlar a.Unıljl olunv.. Bu

ı:ııihı

arıı.."lı ıulu.ki ı ı ı ii eıı.deleler

topluınla.r

taıı7im edilmiş ; asırlardır h asre tini ı;ektiğiıni7. altın

alenıiıU'

doj:,•Tn bir ııdım

�ua­

nıüeade.l eler, yarıljmalu r \'I' hesa.plıL�nıalar-_

hiyetteki ıniicadelelcr, Türklüğün · ilefl eme.<;İııc

ı;evkı\flı·r. Yaıı.i, bu

nıat.ıı I' olnn

mücadeleler,

tarih şu.nnuıun ve mantığın değişme7. güıiiııen preıı siplerine giire <>ereyaıı

ftden mücadelelerdir ki ; k� asırd 11· iJ.ıtediğimiı1 biiyiik lıi r g-elecck yıı.rat.­ :m.K k.udretiu.dedir. Bn birbirini takiıı eden knziyelm· si lsilesiıulNı ,_ ı kıı.mbi l ceeğimi :--. net'iec şo.dur ki, eğt"..r bi.r fikir, bi r i nan<: biitüu Türk

doğııı.dur. Ancak,

ilerlemesi.ne. yükst>..k mukadderat

Vf'

M i l f o ti n i ıı

( Tii rklüğüıı )

nıntu I' i se, değerli

ınutlu.lıı�ına

ve

bn fiki r ve in unç la hareket edıml<> n l i r k i , biitiiıı olaıı ııı

t liğe

:(T.ürldüğüu) şe-�fli iiyeleridir. Bütiiu k ıı.ziyeler, hu Pıı �il.mil olun ku.:ı;iye­ ye (birleştirici, ya.ra.tıcı bir

bii.hldır, yanlıştll'. bizimle hic; bir ilgileri.

ni e

sahip oları

Türklüğün i lerlooıeAiıu> uıa.t u f ol mayan hiitiin

ise

hu

kıı 7.iyulere tiibidi r. )

fi k i r i ı ı ıı.n,_ ,.,. hım'\ketler

Dolııyısiyle o fik i r ve knıı ıuıt.l ı.• ri yoktur. Olsa ılıı r,ıadece lien ri

\'«'

taşıyonla ı·ın dıı

pol itiktir.

ı:ıııhasında

bıı.şarıyıı. nla..'}ma.k isteyl'n lı•t', ı ı ı utlakn Türklüğii

vı�

keıı<lileriııin suçsw. olılıık lıı rı ı ı ı i spat. i ç i n . tarih

Yiizyılla.r111 tN•riihesinden, yiizy ılların rntırıı hıml 1 1 1 1 çıkun rıeti eı� şu­

(lur ki, · politiku

hurıı.'dn.

her şeyin iistü.ndc'. tutan bir şuura. ve nı.antı:ki tcfekk ii 11• i lı t.iyıu; ıluyacak ­

oniıı.r

lardrr. Buı.>iin

bir.im sıı.vwıd uğunuıY. tarih

da. savunacaklar

g'iilgcsi ıı e

VI'

t l ii ıı ,vrı g-i\rii.� iinii, ;vorı :ı

mahk.emesiııin dar k a pısı iiııündP beklc�oof'k lerıl i r. J \ ı ıg·ii ıı ,.;a�·esiıııle var (Türklük ha kik ah ) i>yle birime; kiıjin i n , bi rk aç gii ııdı• nwy<lıı.ı ın g·1>tirıli.� i . veya meydana gct İ rC\hİ I C'ce�i h i r lıa.kiknt d l-ğ-ilıli r. O l ııı u'i olıı ıı ı n olıwıık olduğumuır.

ve.

sığındığım ı z hu eıı iist.iiıı, hıı

Pil

hiiyiik lıakikıü

olanı ve ol ııuu; ı lii.zıııı g-el<'ni kendisine hakaro k k ııHnıl ıi!;ı ıııı z bıı ı>ıı kut­

ce

sal, bu

en

:;ıamil lııı.kiknt., milynrlarcn şeh i d i n , m i l �·n rln n·a g-i\ z i n iıı, lı i ı ı l cr­

sencı ıi ıı, lu�"lll.ps L7. fodakilrlık ve lmlı raınaıı 1 ı k drn-;I ıı.ı ı i n rı 11 1 11 son n ı ııla. ya­ ratılmuh eır.eJi ve ı�bedi hir h ak i k ııtt ı r. ı<;,·ct niee �iizy:ı'jlan o n u n · uğrun­

Kic•c

da akmış, ııicı• se.llcr gibi kanlar oııuıı ui!;rnn<lıı ıliik i i l ı ı ı fü;, n i ı·e ordnlaı·

ateşe

""

ii st ii ıı ii

suya atılarak onıın u�run ıl ıı c•aıılıırı ı ı ı l'ı•da. l'lnıi�lenlir.

siller k üre- i

arzın

alt.m ı

Ye

ııP­

di­

kC'nıiklC'ı; ile oıı tı ı ı n a m ı n a dold ııı"ln w:: ­

lar, niee Türk Raşbui:"lar, n İ<•c reiRlcr ufnkl arııı arkas1 1 1 1l11

VC'

,vııbıuı c ı

yaıiarda onun için kıı.hu�l nrchr. Bundan ılolayıdu· k i , hC'piıni :--,in

hatta,

( formıı.l izm e )

başka.la.rmm clıı. gölgesine sığnı d�ı hu ıcı:iz ü l ke, iiyle hi r k işinin veya biı·­

hedef

olamo.;r,.

kaç kişinin ş.u ursw.hJi:'11 n a., m ihaniki emi ı· ve

sa.h nc

ve

C'nıriv�.k ileıiıw

Tü ı•kl üğıı ve oıı ıın k ü l tiir

v r.

mııdcıı iyet . t�rilı i ıı e-


67 k:ı ı·"!ı i � I Pı ı ı•ıı sııı,:l a r ı , Tıt ı ı mlan ha�k:ı a l'fedP('.(•k h i ı,:bir iistiiıı k u vvet .mev­ f!'ııııııız T ii rk l iiğ'e , �ıı ı ı l ı t ıırihimize hizmet. <>tıııek,

" ı ı t de�·i ldi ı-. Hepim i z , yok olırı a k ta ı ı , fi'l ııi olrııak t.ıın sayestı11 IC'. k urtuldu· onu

eıı �viiksckhıre ulaş­

t ı ıııuık i ç in y aş ı y o ru z . Evet, ıığru ı ı d a hıı ııea emekler, hıınea 11.,.ırlRl', bun­ ca milyarlar lıarr·aıı ını� olan C!isiı-, tarihiınizu, ınuddeten ve manen hoı'Çlu

nı7,'1·ımda

hnlundıığuıunz <>bedi Tii rkliiğe

hiımıot etm11k, 011 1111

ve

ha.zır hnlwuna.hyu.

onu meydana getiren biitiin nesille.re

(ilmek için, her za.ınan

bir teşkilii t,

birgüıı

l<'a k at eıı k üçiik hi r h i zmette bile bulııııııınaynıı bir varlık, ister bir kişi, is­

tıı r birkaç ki�i. i sterse horhruıgi sıııı

-Mıl

ınuhakknk ki

ve cehalet. tlenilrıı kcir kııvvetin ınrtıııı yere getimi.ği.ıniı-; L5tP

as ı l

ha.oµLrı,

ı-.afeı·, ası] bııynı.m bu

l'P.?..a.­

gerçe.k.Ieri kav.radığun.ız giin ola.ıı&lttır.

C,:Rkee,ek ; ba.'}Lll L bu (IŞSİ.z haki.kuta ça.rpaeakt ır.


DİL ÜZERİNE Göııüllii orleri olmakla gururlaıı d ıJ \w ı ı lli Tiirk d i l ılı•vri ıııiııe ırerçekt.en

ha"iın<la

hi;ı:met edebi l iyor nı ıtyuz ! Bu soruyn e,·et, ı•e\'n hın ı n� n·ı·pk!<('k, h<'lge ol a­

rak neyi giistneccğoiz '!' A k l ı

rafta

tara.ftan

lıir k i nısl' lııı ımnılıı r iiıı iiıı<I<' tlunma­

daıı geçC'nıer.. Artı k işi e i d ıl i y e a l mak za ııııı ıı ı �<'l ıı ı i >:t i r. B i z , hi ı

dil devrimi mı m ı n a ııe zalıı ııetleri giize a l ı r, ıııilyoıı lıı r l ı a n· a rk<'ıı, ötıı ta­

ynrdnıııuırnn c•rı h iic·ra kö'iPl(• ri bi ı· hıışlıııı b i r lııı.-:ıı yıı bıı ıwı isim, ya­

ban cı keli mi' Jıa_ç;kuı ı n a ıığramakta d ı r. Kmul.i I PI"İı ı i :-ıii;ı: sii_vlPıııPk ııwvk iiıulc

giiren lC'r, giiıı geç t i kçe hirıız ilaha a rt a n lııı yalıuıı<'ı i s i ı ı ı , lııı �·a.hnıH·ı kclirırn

sa.lgmı kar.-:ısın cln siiyleyPhilecek h i r ��· lnılıı ııı ıyorlıı r rnı '!

Ey

dilimi zi hUtiin ıliiııyıı d i lleri ııiıı c•ıı k ı ı d rl't l i"i ,\' ı ı pı ı ı a k ırihi. kut sal

bir anıacm g-erçekleşııwsiıır hiznırt Ptınek iiıll'\" İ ı ı İ y i i k l P ı ı ı ı ı İ >: olanl a r ! . . .

DC'vıiml' i olmak ıll'JUl'k ; ıliirt y ı l ılıı h i r t oplaı ı ı p " ı ı s ı ı l h a k k ında sö;ı:

«ılız eser ııı eydaJ ı a getirmek drunek

d eğ-i ld ir.

isterim" seroınon i si n i t�·krarlııııı.ak d e ııwk ıle�ilıli r. Bi rkııı; tı•ri o .1, bir i k i Kıı.vga i n rı ıııı w ı , feılakarl ık.; ,, _

rımı7.ın sebebi, ifüı yi.)n etiıu kuruluna sec;ilmek ıle{6 lıli r. t•:v(•t lıer gii.u. hor

dumu?.a ıloğnı yaJ m

an on binlerol' ya.ban!'ı kı>l ime, y abanc ı i sim wı:ak rliyıu·

w

iilk ..l r rdrn yur­

tonı, dil bilmem nl'si ol a rak ililıı eden ler ııeredı• ! l•:ğ-ı•r, dil ıif'vriıni.ıin

nyak bnşı kn.hnk salıl ı ııp ge l i rkuı ı , k ı•ıulilcıi ııi cl il 11.ok­

amacını gerçekten kavııı.mış olsaydık

kada.r

VI!

bu ıımaı·ıı hi)d ulmıtırnc:ık olu n

ıııetodu ge.n;ıekten bilseydik, hu gii n kii t ee ssii fr �aya.ıı nPLi<'ı•lnle mi kn r�ı­ laşırdık ! tşlrı• bn

hii.lii r.ıı.nıanı.ıııızı, giic:

""

çapra.şık,

hu karlın· ciddi hi r imi o l m :1ken, biır.

kahiliyetlrrimizi boşa. harenııınk tn.

,. ,,

netice iti­

bariyle ıl!' ol ıı ı ıı kt a ol n ıı ka ı9ı s 11 uln iiciır. bir sl'yirc i ke.-.; i l ıııl'k tq:;ı:. Amft.(' ımı.z, hıııwa asırlar hiitiin diinyıı. k ii l t ii r

n

tıı�ıyıı·ısı olııııış olıııı yiil'.I' Tiirk d i l i n i hağımsır.l ıi!"ıı

ııwdl'ııiyctlt':·'.!• İ n

n

hi ··

Pg<•meııliğl' ıılt:'Ztıl'­

ma.ktır. Fakat hiır.i im anııwıı nlaı:ıtı rııl'ak olıı n nwtml, il'kluııiil n :ızıı.riyf'si

h i rk aı,:

değildir. Uııut ınııra a k gerekti r k i . ıli l dıwr i ııı i ılihıı s ı , saderl' lıi

uzmanın ı n ,

r

i k i di i

�runrnrcinin davası ıfoğilılir. Biitiin ılii�ii ı ı ii rh n :n i ;,, i n ,

ilim adn.uıları rnız.ı ı ı fiır.ikrilııriıniziıı. lıiyolojistlPrin. h ı ıkııkı• n l a r ı ı . i k ı isıı t ­ c ı ların, tl.'kıı i s�·l'ıı ll'rin, miilıl.'rıdisll.'ri ı ı , sıı n a t k i h l a n n . :msyoloğ1rı !· ı ıı h:i l iiıı


bir

t opl u mun

69 ılii rn s 11l ı r. A rt ı k ilim \'e fpl,;e l'c, sa nat

t ek n i k :ı ' .ı ı ; l : ı rııHlıi

ve

birden seferlw r o l ın a l ı <l ı r. Bn ılfıva, b üt ü n alanlnrıla, i l im varlığımızı ılııyıııalı

ve

hiitiin ıliinyııya dnynrınak i ç i n , :ı k ı l i l �· ıl tı �·:-�"-' lıqı ,-e

re: :.;l· i'ı"I<',

saııatuı, tı•knikt e d i le gelmezse, eğ-er bi.iyle yapmazsak, yani, kiilt ü r ve ru.ınlulıı�rıı sa ıl eı· o lıirkaı; dil rnmıanııııı, bi rkııç gra.merdy P bı rn kı rsıı k bu

medeniyetlerin h ü tii n alanlarıııda hep b irden ileri a t ılmnır,s ıı.k, hiit ün so­ amaca ıılıuııunayııı:.

yaratıyorsa , k ül t. li r

Çiiııkü,

ve

Ameri­

z e ıı gi ıı l ı i r d i l , ııa.s ı l k iiltii r n• ı ıw dcıı i yPtl e-ri

medeıı..iyetle·r ıle ıliti yarıı.t ıyor. Avru.pa'ıla,

ka'daki k eşifleı·, i l'ıı tlın-, yal n ı z diliıı Pseri deği l , fakıı.t gittikçe hüyiiyen

ı·aflı bir tl'sir d � I . ka r� ı l ı k l ı tesirler ha h i skoıııısn<lur. Buııdım dolayı, bu

genişleyeıı ıliller klllii r:

w

i catlarııı !'seri d i r. Burada rol oyna.ya n, tek ta­

giinkü yabıın<'t isiııı, y �ıJmn r.ı keli mi' saldıru:mıdaıı,

sadl'Ce

birknı,: d il mr.ıiıa­

nıııı, bir iki �ııınıl'rı·iyi sorumlu t ut maya k i msen in hak k ı yok t u r.

Kısa<'ıı s ı , prolılı•ııı i ıı ı,:iiıı:ii l m!'s i yıı l ı ı ı z d i l ıızıııanlarınııı ç ı�h al a rı ile dc­

ğ:il, bütiin d ii�iin iirleri ı ı , hii t ii ıı i l i m

J'i k i l' ıulaml a rım ı z ı ı ı , hiit ii ıı sanat­

w

karlarımı z ı ıı, 1',ğl'r Ynrsıı , hütiiıı fil iw l Priııı i zi ıı i ll'l"İ a t ı l ıııaları ile, ke�if ve icatlarda h n hınmn l n rı i li' ( hıı.lr.ı ra " k oıı tıl'tıhık ycrfoıleıı, ya.rat.ıc>ılık · )·erine ııtılınal arı ile) ıniiınkiiıı diir. !\P rn k i t hiıı:

tl ı•,

ya ha.ı,larsak, ıli l i nı i ziıı ıı:ı•ııgi ı ı l i.!r i , hıı i! ı ı ı ı s ı z l ı k radığ-ıın ızı i d ılia edpıııey iz. J<:\'f't, k P,.. i I'

kP�il' Ye

n•

i ı·athırda. hulıuıma­

Pgeııwnli_ği o zıııııım ·t n�

lıakkuk Pder. l-:te. hıı ı·ırn ıılıu•ıık noktayı k :ı Y raıııadıkc;ıı , hiı; lıir �Pyi klıv� w

i ı·atln rdu hn�kaları bııli.ı nclnk�

tııllannclan knrtula lını derken 1"ııı n s ı z ı ıı , İ ııgi l i ıd ı ı , bi lıımrn k imin .l<'t.oı İ 'u!ıa

�.a. bi ztı de AAderı> t Prİııı e1.hPrll•rıwk ilii':)Cl't•k . . . BiiylP<'(! m·ııhıııı · mnte\"81.i iH­

yol aç11cağız. Yani, do�ın ııiı "fıt•zın"i ııdeıı ıızakla �ıııa�·ıı ça.l ııprkcrı, · batı­

nın "i1.nı "iııe clüşe<'e�riıı: . . .

içi

Dil ii1.erinde her şeyılen · du-ha · ii ıw ıııle ılıınıııımız gerekil'. Çünkii,

hif

ınez. Geçm U, iıı örf ve adEltlerin.i, 7.ihııi�·<>t i ıı i . ( mımtık ) ırıı, dün,..·iı ve tarili

<lil, sadel'e bi rta kı m

ya.pan,

boş kalır,larıl ıı n i hııı"l't keliırıcleı·deıı nwydana gel�

giirüşünii ılP yankılar . . . Ne yazık

y a ba ıw ı h urafelt•ı·

w

ki

hu giiıı dahi toplurııu ıiııizıı

dilleı"I'

yaban<'ı leı-imler, yabancı i!>im, �'ııhıi.ıu•ı kc!li nıC\leı·di r.

kli.�ifleri,

Kıııncası, eğer, yiictı T iirk dil iıiiıı, di.ğ-t'.r olmasın ı istiyorsak, biitiiıı

�·ııpacağıriı btl

yabaııPı n ok ta i nııza ıfarı ak�et.lireıı, i�tc

i ı• a.t ları

lıizirıı

v

gc•ıı p ·lıii�· rak · 1ıır ılil yııınııaın ı ı ,

( ta l .Hit.�.:

cilik ıııevkij ııden, ya.ratırılık ımwkiiııı• :ı.t ı l ınaııı ı z g<>rr.k t i r) . · çnrıkii, ' b i r dilin diğer hir d il e buyııık olına sl ılenı<>k , o ııı i ll r tiıı , f<'l sn l'esiıı i n ıll', ıliiııya

giirüşiiııiin de, saııııt m ı ıı da bn�·rıık oLma.�ı lle ııı Pkt i r. Bıııııı kıı �°l':ıhk, lıiı­ ınilletiıı, k iil t ii r ve medeniyeti n i n

-

ilstiiıı olmıısı ı leııı rk

-

o m i llet i n

- d i lr­

uiıı ıle iistiiıı olması ılmnektir. İşte, fizikcileri m i ıı: i ı ı , ıırntmı ı n tikt:i lcr:iıııizi n , sanatkilrla rı ıııızın dikkati n i , prohlt>ın iıı bıı ı·ıııı alıw.ak ıı okt11 s ı rı ıı ı:rk<>r, hii­

tiin dil alinıll•rimizi, biit"iin i l i m \'<' fikir aılanı]anıı ı ı z ı i i ıJ H l e ri ı ı i n ha:;ııı:ı°

C1llğırınnı.


70 Ya.kında çıkacak olan ve cedvelde gösterilen isimleri ihtiva ec!.en "Yir­ minci Yüzyıl Türk Düşünürleri" isimli eser ; bir (tarih mahkemesi) ma­ biyetindeı'Ur. Bn eserde, ne layık olınıyanlar gökyüzüne çıkarılmış ; ne de kimse. sebepsiz olara.k. yerin dibine batırılmıştır. Fakat, kültür ta.ribimiz­ deki bakettiği yeri, herkes kendi gücüyle tayin etmiş, kendi hakkındaki hükmü kendisi vermiştir. Hilmi /'.:iya Ülken

,\k1;nl'ao;!m Yıısıı I'

Ziya Gökalp

Abdullah Cıı\dei

Hamih l�ti'ıı l

Mehmet İY.zet

Şakir Kesebİı'

Hii.wyin .\ vııi Gi.• ktürk

Hikmet Belbe.zCıhat Baban

( � ıpkıı

Alparııl un Tiil'ktı§ Siileyınaıı Pn.şa

A kder

Nuri Ka.nı.lıiiyi\k lü

Şemsettin : Giin e.ltay

Ce\·ııt

Peyami Safa

Neeati

Pu·u.k Sükaıı ' li

Nur

'rahsin Demiray

Beydağı Şe.kip �

J<;nveı· J'.:iya Karal

Dun;nnoğln

Riilent

Hıışen Eşref Ü ıı u ,\· • l ııı �;uı�vit

h.mil'l i isn1 H i l l l ııkk ı

Rerin

M. Neı•ıı.ti Hep•r.foioğ'lu

A dnan. Adıvar

Cahit Tanyol N. Ş11Y.i Kföıouıihaloğl u

:V.

Halide ,l<Jdip Achvu

7.. l<'ahri Fımlık1ıoğlu lıletin ilgin Hüseyin Ca.bit Y�m

Ha.�

H. Sup' ıı 'f.,nrıöver 11 hmet Kalıaklı Kaditt.ıııı haflı

Nocip l�:w '. Kısakürelr

Cnğlıı.r

tlmı.Jıinı <1ihol Reşit Galip

.Mahmut Cl'liı ı,·t.tiıı Pıışa

. .

Ce-vdet Paşa

�nıı. Sabahattin

Refik Lnkay

Ctınıil

Helıı;et Keraul

Bahür Aı-da.haıı

Hı:f.zı Oğuz Beka.ta Faik Suat M1ıra.t•Bertoğlu �evket Aziv. Kansu Uoğan Nadi . Eevet Güresin flhan Selçuk

Kahramanı}

Hikmet Rayur

Mümtaz Turhan Dr. Rıza

-

öı«lağ Halil inalcık M:nza.ffeT

. .

\"," ·. �

'"

A. Polat Göı-.i.ibüyiik

. " .� · ,

Nadir Nadi M uammer Akı:ıoy

Halil Fikrtıt Ala�ya

) .,kın

. ,.

Ahmet. Temir MuY..affer Ali Rıı. • · Sami N,

b.t>nlim J<:ri�i rgjJ

,ı_ lıı

Meh·uet Emir.

Ne"metti r, �:adak

.,.


/J :\ ıı ıııık Kcııııı l

Cem i l Seııa

:Ziya Pa.,, ..u

N. Nazif Tepedelenlioğlu

R r�it Pa.�a

.\ l i Canip Yöntem

Vı>fik Paşıı Hiisrev PRl:ill

'Tevfik 1"i k ret Mehmet Aki f

Knııı.osnıan.oğlu

}'ıu·uk Deı-el i

Y. Kııdri

l<'eridun Nafi:ı: lTı.l nk Necdet. Saıwer

N . Adsı 7.

A hmet Ha.sim .M.iikremi ıı H ıı l i l Y ı n ıı.ııe Necip Aınm Mi thıı.t SertO'l°lıı

Ahmet Ntıbil

Baha Tev f i k

Şevket Süreyya Niyazi Herkes

Osman Turan

N urettin To.ıx·u

F. Fazıl Dii'heııtc.i �rrif Ba.,tn...­ Halis Kurtea Ahmet �ımy i p

İ.

Çetin Altan Abdurrahman Şeref

:\ li Paşu

Şrnnsettiıı Sıııııi

Hakkı Baltaeıoğ'lıı

ÖıııE"r Asını Aksoy

C. Rıfat Nurullnh

Sat'i Bey

Atılha.n Ataç

Seyfettin Orhwı Çağdaş

S. Zeki Hamaza.si.b HHi

Salih Murat

U 1.dilek

Orhan CııJıi.t Tütengil Ta h ir Ala� :'rf.elı.m.et Emin Yurdakul S üleyman Nazif Ahmet Mithat ' F�fendi

Ha.dun Tanju

Halil Niğmetullah Mehmet Ali Aynı

Y did Ehuzziyu C. 8ait Barlııs

hİ.rn Rakını

A r i l" Nihut Asya.

:\ . Ziya Koıo:arıoğlu

H. Semih Sarp

1 [a.�tın Roşit Tııknt

R Maksudi

}'uat Paşa. Sülıeylünver

Y elid Çelebi İzbuda'.r

I�rgin

1·.

...

Agah Sırrı I..event

Nevzat Karagil

-S uretti n

.

!<;them Menemencioğlu

Yl'cihi Ünnl

{�ah it Okurrr

:

Hulki Aliabah N asret Kürkçüoğlu

A hmet Ateş '

Nafi Atıf K a nsu

;

Hüsnü Himit

H. Namık Orkun Oktay ArM

R<ıeep Prker Fuat Köpriilü

,



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.