Kurt Tarık Özhan - Erdelhun Rüştü Paşa Hazretlerine Açık Mektup

Page 1



Dedem Müşir Kurt

İ.

Hf!kkı

Iluııınoğ­

lu'nun ruhuna itfıiiF

Sayın Paşa. Hazretleri, Rahatsız ettim diyemeyecegim. Memleket ve millet mesele­ lerinde, kendini bir hizmetkar, evet sadece bir hizmetkar ola­ rak görenler için, rahatsız olmak, rahatsız edilmek . diye bir şey yoktur. Ve olmamalıdır da. Bilmemki bu mektubum elinize geçecek mi? Hem elinize geçer, hem de işaret ettiğimiz husus hakkında bigane kalınmaz­ sa: sevincimiz sonsuz olacaktır. Aksi halde yine vazifesini ya­ pan bir insanın rahatlığı içerisinde bulunacağım. Elden başka ne gelir ki? Zatı devletlerine çok mühim bir milli mevzu'u . sunduğu­ mu biliyorum. Büyük asker .rahmetli Atatürk'ün «Milliyetini unutan milletler diğer milletlerin şikandır!» vecizesindeki hü­ küm ile, yine rahmete kavuşmuş olan büyük edip Sevük İsmaıl Habib Beğ'in «Yirmi altı yıllık öğretmenlik haya.tınıda şuna kani oldum ki, bir merdivenden iner gibi milliyetimizi kay­ betmekteyiz!» sözlerindeki hakikat göz önüne getirildiğinde huzurunuza sunduğum mevzu' a «Çok ehemmiyetli» deyişimin -hatta- normalin altında bir kıymetlendirme olduğuğu görüle­ cektir. Birkaç ay önce kutladığımız Cumhuriyet bayramı münase­ betiyle orduya yayınilanan teb.rikinizde «Tarilıin manfilı ınilleth> şeklindeki sözleriniz beni «Hakkınızda» başka türlü düşündür­ müştü. Ben de zatı devletleri gibi Milletimi «Bambaşka mana­ lı» olarak gördüğümden.. fakat her geçen gün «manasını -kay­ betmekte» olduğunu da müşahede ettiğimden ve bu kayıp işin­ de diğer içtimai müesseselerimiz gibi Ordumuzun da hissesinin bulunduğuna kani .olduğumdan .. , E:vet Paşam, bunun için size baş vuruyorum. Şimdi maruzatımı çok kısa olarak arz edeCeğim: Ordumu­ zun ihtiyacı bulunan miğferleri memleketimizde yapmak için teşebbüse geçileceği haberi her temiz Türk gibi beni de sonsuz 2


derecede sevindirdi ve gururlandırdı. Hükümetimizin sınai halardaki başarılannın . ufak bir misali . de. olsa, bu habere vinmemek için, ruhen hasta olınak gerek.

sa­ se­

Fakat, ayni .haberi tam amlıyan cümle ise sevinç ve milli gururumu zedelediği gibi beni müthiş üzdü de. O cümle şöyle idi: «Menilt•ketimizde yapılacak mi ğferler için Amerikan ıniğ­ ferleri etüd edilecektir·.» Demek ki, simdi de· Ordumuza, asker­ lerimizin basına Amerikan askeri miğferlerini vereceğiz. Ev­ velce Frans�, İngiliz şimdi de Amerikan ! .. Zamanın birinde de bi lmem hangi millet ile dost ise onun askeri miğferi. Bu suret­ le bütün dünya milletlerinin m iğferleri askerimizin başında ge­ çit resmi yapıp geçecek ! .. Eyvah, hey ! Hey! biz ne idik, ne ol­

duk?

Sayın Paşam! Niçin Amerikan In.iğferleri etüd ettiriliyor ? Etüdün gayesi, onun kalitesini (Sağlamlığını) ve k ull an ılış ın­ daki mükemmeliyeti tesbit ise, bir sözümüz yok. Amma bu hususl arl a beraber. o miğfer şeklen de kabul ile Ord umuza mal edileckse, bu hareketi şiddetle red ediyor ve diyornm ki <(a­ man, vaz geçilsin! Bu milletin ve ordusunu,1 izzetinefsi ile ar­ tık oynanıl masın. Vazge çilsin! Çok yazık ve günah ediliyor; dünyanın bu en 1kıymetli ve şanlı askerine.. »

S oruyoru m size Sayın Paşam, ·niçin aı·tık, Türk askerine has bir miğfer (Tolga) İni meydana. getirilmesi düşiinülmüyor? Bu asker milletin kendine has ve giyildiği zaman insanı ço�c heybetli gösteren ve simay a muhariplik vasfı veren ata. yadi­

garı miğferi

mevcuttur. ·Niçin, asker imizin

kullanacağı miğfer­

lere atalarımızdan kalan tolga:'l arımızın şeklini vermiyorsunuz? Miğferin made nini · ( Sağlamlığı cihetinden ) şu veya bu millet ­ ten ve hatta Moskof ' tan dahi alaıbiliriz ve almalıyız da. Bu mil­ li gururumuza dokunmaz. Fak at , şeklen de -kendim i zin şekilce daha güzeli varken- onu yab �n cılar dan alırsak , bu milli gurur

ve milli asabiyetimizi rencide etmekle kalmayıp, onu -Tanrı göstermesin- öldürür de. Zaten geçmişe nazaran ınilli gurur ve as abiyetimizin çok zayıf bulunuşunun s ebepleri incelendi ğinde milli tarih ve kültür değerlerimize ehemmiyet verilmemesi , on­ ları küçümsememiz, nihayet yab ancıları körükörüne t ak lit et­ memiz . başlıca sebeblerden biri olarak görülmektedir. İçtimai hayatlarımızın bir çoklarında yab ancılan (Tabii ki, en ilerid e olanını) taklit (yaratıcılığa geçmek ÜZere) edeceğiz. Fakat,. as­ kerlik sahasında dü nyanın -en mütevazi bir deyişle- birinci sı­ nıf askeri olan Türk askerliğinin,. yabancıları körü körüne tak-

3


lit etmesi, k endi k ay nakl arına ve değerlerine hiç iltifat göster­ memesi çok üzülecek daha doğrusu affedilmeyecek hatalardandır. •

·

Sosyoloji ilmi gösteriyor ki, bir mililet, ancak, bütün ihti­ yaçlarına öz kültürünün cevap vermediği hususlarda yabancı bir kültürden fa ydalanabi lir. Bu fa yd allanma o şekilde olur ki yabancıdan alınan nesne, alan millet tarafından kendisine uy­ durulur. Diğer tabir ile temsil edilir. Milletlerin yek di ğe rinden bu şekilde faydal anın afarı milli bünye için zararlı olmadığı gi­ bi, bilakis f ay da lıdır da. Terakki de ancak bu şe kilde olmakta.­ dır. Bu k aidenin dışında,. yabanc ılarda n alınacak her şey milli bünye için zararlıdır. Dej en erelik bu suretle başlar. Bir millet bir def a d ejenere Olduktan sonra -hele bu devirde- kurtarılma­

sı çok güçtür.

Şu halde, biz niçin öz askeri k ayn aklarım ı zda n (Askeri kültürümüzden) f ayd alanmıyoruz? Askerimizin başına elbet­ teki çelik bir b aşlık (Miğfer - Tolga) lazımdır. Bunun ma de ni­ nin sağlamlığmı kendi bilgi ve tekniğimiz ile t emi n edemezsek

o sağlamlığı sağlamış oilan bir miletten almamız pek tabiidir. ve akıllıca bir h arek ettir Fakat, kendi askeri hazinelerimizin içi nde ecdadımızın giydiği Tolga'nın şeklini y ap ac ağımız miğ­ f ere vermez, bunun yerine, şeklen de yabancıyı (Bu gün için Amerikayı) taklit ede rsek, bu kendimize bir hakaret olduğu gibi, mille timize ve ordu efradına y ab ancıların üstünlüğünü -adeta- propaganda etmek c ihetinden ve dolay ısıy\le aşağılık duygusuna da sapm amız ı sağlayac ağınd an çok zararlı olacak­ tır. Ş imdiy e k ada r o lduğu gibi. Sayın Paşam, dikkat nazarılarınızı bir noktaya ç ek ec eğim : Alman ordusunun kendisine has bir miğferi v ar mıdır? İngiliz ordusunun Fransız ordusunun, Amerikan ordusunun, Japon or dusunun İ t alya n ordusunun ve Moskof ordusunun kendilerine mahsus b irer miğferleri mevcut mudur? Evet, bu milletleri n kendi askerlerine has miğferleri vardır. A cab a niçin m iğfe d e­ ri ken dilerine hastır? Çünkü bu m illetle rin milli ru hları yük­ sek, milli gurur ve asabiyetleri azametli ve şahsiyet sahibi ia­ sanlar gibi, irade ve ihtiraslarma sahiı>lerdir de ondan. Katiyetle diyorum ki; bir Al:qıan a skerinin başına Fransız miferini imkanı yok k oy amazsınız (1 İngiliz askeri n as ıl o.

.

,

,

,

(1) A lma n Ordum bu gün için Amerikarn miğfei Yarın yine Or miğferini takınacaktır. 4

taşıyorsa bir siyaset icabıdır


lur da Alınan miğferini, hatta daha çok kendi ırkından olan Amerik an miğferlerini giyebilir? Mill i gururu çok .yüksek Ja­ pon a.Skeri için de böyle bir hareket l)lümlerin en beteridir. Şu makarnacılar ve şu sarhoş Moskoflar dahi ,birer milli miğfe­ re s�iptirler. Bunlar dahi, yabancı bir milletin miğferini giy­ meyip şiddetle reddetmektedirler. Çünkü bunlar, yukarıda arz ettiğim gibi; «biz birinci sınıf askeri bir milletiz, askerlik saha­ sında iddiamız doktrinlerimiz, metodlarımız var, haşmetli bir askeri tarihimiz vardır» diyorilar. Bu kabil düşüncedir ki on­ ları şahsiyet sahibi yapıyor ve orjinal kalm alarını temin . edi­ yorBu hususta size bir misal vereceğim: Yabancı orduların, askerlerin ne derece milli hususiyetlerine ve milli kıyafetlerine bağlı bulunduklarına kuvvetli bir tanıktır bu.

İkinci cihan harbinin şerefsizce yeniJlen w mWeti olan Ingiltereye Fransız ordusu, Dünkerk'ten de atıldıktım sonra, sığınmıştı. Bu sığıntı ordunun başlarindan olan general De Gaulle'ü bir gazeteci ziyarete gider. Gazetecini n hatıratını su­ nuyorum: « ... İngiliz �amirallik d aire sinin De Gaulle'e ayrılan o­ dasına yaklaştığımda, içeriden çok şiddetli haykırmalar geH­ yordu. Bir ara kapı açrlin ca �ördüm ki, uzun boyu ile general De Gaulle, ayakta -adeta- tepu;ıiyor ve h id detten kıpkırmızı ke� silmiş bir yüzle, karşısındaki Ingilizlere haykırıyordu. «Anla­ mam, pon pon isterim (2) şapkasında pon pon oL'llayan Fransız asl{eri değildir.. İsterim de pon pon isterim» İngilizler harbin bu çok ş i ddetli, korkunç ve sıkışık günlerinde pon pon bulamı­ yacaklarını ifade ediyorlarsa da De Gaulle'e meram anlatmak kabil olamıyor ve İngilizler çar naçar pon pon te darik ediyor­ lar. De Gaulle de askerlerinin sapkasına bu milli Fransız ala­ metini taktırıyor ve ancak bundan sonra rahat ediyor (3) »

De Gau1le hakkında, onun azametli milli cephesini tanıt­ mak hususunda Çörçil de diyor ki· (4): « .. -Bununla beraber on­ da daima, tarih sahifelerinde (Fransa) kelimesinin ebediyen ifade edeceği bir ruh�bir irade mevcudiyetinin <;l;e fariki idim.· Tasavvur edin: Bu memlekette bir mülteci idi. Olüme mahktı.m

bahrıye şapkalarırıın tepelerindeki yüeden ma· mul vfah yuvarlak. ( 3) Garplıların en çetin şarilarda bile galip. gelen milli değerlere saygı şuurunu (2)

Fransız askerlerinin bilhassa

belirten müslesna btr misiıl...

(4) lkinc Cihan Harb i Hatıralarınd

5


edildiği memleketinden kaçmış tamamiyle İngiliz hükümetinin sığu�nış bulu­ nuyordu. Almanlar meınıl�ketini işgal etmişlerdi. Tutunacak hiç bir yeri yoktu. Fakat aldırmıyordu. Topuna birden meydan okuyordu. Her zaman, en huysuz olduğu hallerde dahi Fran­ sa'nın -Bütün gurur, azamet ve ihtirasları ile büyük bir mil­ let olan Fransa'nın- milli şahsiyetini temsil ediyor gibiydi. A­ laycı kişiler De Gaulle'iin kendisine Janne D'arc'ın canlı mü­ messili sandığını söylerlerdi. Bence bu göründüğü kadar saç­ ma bir şey değildi (5) » Bu misal bize gösteriyor ki, yabancı m illetlerin askeri bü­ yükleri en müşkül anlarında. dahi, askeri hususiyetlerini, kılık kıyafetlerini mümkün mertebe- k atiyeıı ihmal etmiyorlar, hı­ rak.mıyorlar. Bu onla r için adeta, en mukaddes bir vazife, bir şeref ve haysiyet meselesi teşkil ediyor Yalnız mtğfer hususunda değil, giyim, kuşam, duruş, yü­ rüyüş, selamlama v.s. hususlarda da şahsiyet sahibi milletlerin askerleri birbirlerinden ayrılıyorlar. Mesell.8. bir Alman askeri­ nin selam tarzı ile bir İngiliz ve Fransız v.s. askerinin selam şekli arasında fark vardır· Alman askeri, hafifce topuklarını vurup yine hafif bir reverans yaparak ve elinin avuç içi yere bakmak suretiyle şapkasının güneşliğine götürüp selamını alır. Bir İngiliz askeri ise, dimdik bir duruş ve sağ kolu omuzdan itibaren yana gerili bir vaziyette ve avuç içi karşıya gelmek üzere çok sert bir hareketle elini güneşliğinin ucuna götürüp selamını verir. Fransız, İtalyan, Japon v.s. milletlerinde az çok farklı selam tarzları vardJr. Merasim yürüyüşleri dahi bir de­ ğildir. Alman askeri bacak[ arını . kalçadan doksan derece (Kaz adımı) ve çok sert olarak atarken, İngiliz askeri ise, gayet dik ve mağrur bir eda ile yürür ve Almanların çok gösterişli ba­ cak atıslanna -adeta- mukabele olmak üzere .kollarını öne doğ­ ru ve omuz bas.ı hizasına gelecek şekilde sür'atli bir tempo ile atar. Fransız, Rus, Japon v.s. miJlletlerinde merasim yürüyüş­ lerinde -diğer millletlerden ayrılmak için- değişik taraflar gös­ termektedir. Bundan başka . kıyafet, elbiselerinin rengi, subaylarının kol ve vaka ve rütbe isaretleri daima milli tarihlerinden, (as­ keri kllltürlerjnden) ec'datlanndan ka.ı1mıştır, alınmıştır. Asır­ lıktır. ve şimdi de Birleşik Amerika'run iyi niyetlerine

-

.

(5) Demekki De Gaı•lle'ii en basit bir

.

milli alamet eksikliğine

dahi tahammül­

siiz yapan şey, ruhundaki azametli milli gurvr ve asabiyeımiş.

6


Askeri felsefeleri, örf ve adetleri kendilerine has olduğu gibi yabancı bir ordudan almak mecburiyetinde bulundukları bir nesneyi de behemahal öz şartlarına uydururlar, temsil e­ derler. Dikkat buyuruılursa görülecektir ki, kendilerini dünya­ nın birinci sınıf milletleri ve askeri devletleri tanıtan bu mil­ letlerin ekseriyeti ayni medeniyetin ve dinin insanları oldukla­ rı halde, hatta bazılarının yurtları bir şehrin mahalleJJ.eri gibi birbirine çok yakın bulundukları halde, vatandaşlan senenin birçok aylarında, komşuluğa gider gibi, rahatça birbirlerine gittikleri halde·. sözün kısası bir çok hususlarda bu derece gi­ rift bir durumda bulundukları hailde yine de milli hususiyet­ lerini kaybetmiyorlar. Sebebini siz de daha iyi bilirsiniz ki; bu �letler şahsiyet sahibi olduklarından böyle davranıyorlar· öte taraftan kendisini ikinci, üçüncü derecede birer millet sa­ yan ,askeri tarihleri itibariyle ·çok parlak sahifeilere sahip ol­ mayan milletlerse bu, birinci sınıf milletlerden hangileri ile maddi - manevi cephede faydalanıyorlar veyahutta bu millet­ leri sevk ve idare edenler hangi miil.lete daha çok teveccüh gös­ teriyorlarsa; o milletin taklitçisi oluyorlar (Diğer hususlarla beraber, askeri sahada da miğferini kıyafetini alıyorlar). Fakat, biz Türk'lere gelince; bütün dünya müttefikan ka­ bul etmektedir ki, dünyanın -en mütevazi bir deyişle- birinci sınıf bir askeri milfl.etiyiz. Yalnız muhariplik vasıfları itibariy­ le değil ,asker yetiştirme ve harp sanatı bakımından da dün­ yaya dersler ve örnekler vermiş bir milletizdir. Son asırlarda bünyemize musallat olan, aşağıb.k duygusu neticesi, Alman, Fransız, şimdi de Amerikan askerliğini kendimizden üstün görü yorsak bu, o milletlerin askeri vasıflarının bizden üstün olduk­ larının ifadesi değildir. Bu daha çok, aşağılık duygusu netice­ sinde mazimizin 'bir tarihinde kendi askeri kıymetlerimizi ih­ mal ve o kıymetleri günün icaplarına göre işlemediğimizden ileri gelmektedir. Biz Moltke dedi ki Napolyon şöyle dedi.·. v.s. derken, yani yaabncılara hayran qUurken, onlar da bizim haberimizin olmadığı askeri kıymetlerimizi bulup çıkarmakta­ lar, dolayısiyle bize (Ecdadımıza) hayran kalmaktadırlar. Fa­ kat 'biz, o derece bir aşağtlık duygusunun tesiri altında kalmı­ şız ki bize hayran olan bu milletlerin -adeta- neyimize hayran olduk!larının farkında dahi değiliz. Yahut da bunu bir iltifat, gönül alma mazideki başarıl arımızı y3.detm.e şeklinde görüyo­ ruz. Halbuki, sunmakta olduğum şu vesika, askeri sahadaki kıymetimizin değerini belirttiği gibi, kendimizi ne derece ta-

7


nımadığımızın da bir ifadesi olmak cihetinden

ehemmiyetli­

dir de.

Ünlü Amerikan askeri ve v atansever i Mac Art b ur 1\meri­ kan h al'biye bakanlığma verdiği bir raporda bakınız ecdadımı­ zın (Çingjz Han) hak�ında ne diyor : « . .Tarih sahifelerinden .

.

bii.tUn harplerin tasilatı silinip, ortada sadece Çingiz Han'nı se­ ferleri bütün teferruatı ile (nıuhafa.7,a edilebilse bile, bu günün askeri, müstakbel bir ordun.un teşkili için faydalı bütün bilgi hazinelerini temin edebileceği zengin bir kaynak karşısında bu­ lunurdu· Tarihin hemen .hemen bütün büyük askerlerinin ya­ nında silinip kayboldukları bu büyük şefin zaferleri, kendisi­ nin bir ordunun ihtiyaçları hakkınida ne derin bir sesiz kahiH­ yetinc sahip olduğunun inkar kabul edilin.ez delilleridir.· Ordu­ sunun disiplin ve ma n evi ya tını tarihte hiç bir orduda rastlan­ mayan bir seviyeye çıkarmıştır Çingiz Han, bütün barış d ev­ relerini subaylarının yetiştirilmesine ve ordusunun talim ve terbiyesinin mükemmeliyete ulaştırılmasına hasretmiştir. Ne­ tice olarak ordusunu, devrinin diğer askeri kuvvetleriyle mu­ ka yese edilecek i n ımılm a sı güç bir hareket kabiliyetine u[aş­ tırmıştır. Çingiz Han askerlerine en mükemmel tecavüzü ve te­ da.füi tf"çhizatı temin etmf"kle beraber askerlf"ri frke uğra.taf'ak lüzumsuz yükler altında bırakmaktan daima ka!lınmıştıı·. Çin­ g�z Han:'ın alayları çok geniş hareket sahasına o derece süratli ve gizli olarak hareket edebiliyorlardı ki şaşkın bir halde kalan düşmanı kolayca vurabiliyor ve mukavemet kabiliyetini felce uğratıyorlardı .. Savaş esnasmda hu askerler o derece çabuk manevralar yapıyorlar o derece maharet gfüıf.eriyorlar ve öyle tahrip edici bir süratle vuruyorlarih ki karşısında ekseriya sa­ yıca .çok daha üstün olan lmvvetleri kolayca yok etmekte zor­ luk çekmiyorlardı.. (Buraya bilhassa dikkatinizi çekiyorum sa­ yın Paşam) Bu günün askeri, Hanın, askerlik sahasında usta.­ ca tatbik ,�ttiği bu aruayışı, zekice taktiklerini ordu teşkilatını teferrua,tı ile incelemek ve fatbik etmek zorunda bulunlmakta­ (]ır. Çingiz Hari'ın usulleri ve tabiyesi, fena taraflarından zu­ lüm hareketlerinden ayıkllanıp meydana çıkarılınca, bugün da­ hi büyük kıymetıl haiz ,olan bir askerlik ilmi ka,rşısında bulnn­ duğumuzu görürüz. Bugün kuracağımız bir orduya örnek ola­ rak (700) sene evvel ortalığı kasıp }{avuran, amansızca ve us­ tam� vurmasını bilen bu askerleri (Ey ecdat- Halimizi bir gö� !"Ün!) örnek almamız. lazımdır. Memleketimizin bütünlüğünii koruyacak (En dikkate şayan nokta Paşam) bir ordu kurmak ve harbin meş'1,1Dl lıakikatıleri ile karşıla..�tığımız takdirde de.

8


nıokratik müesseselerimizin devamını ilstiyorsa.k, 700 yıJ.. önce tatbik olunan bu değişmez ,askerlik kanunlarından vazgeçme­ yiniz... »

Sayın Pa.şam, lütfen dikkat buyurulsun; yirminci asrın as­ kerine 700 sene evvelki Türk askeri ilminden behemahal fayda­ lanmak mecburiyeti konmaktadır. Ve yine dikkat buyurul­ sun ki, Mac Arthur, Amerikanın müdafaasını ki, hariçteki men­ faatlariyle beraber dünyanın yarısı eder- Evet dünyanın yarı­ sının müdafaa edilebilmesini ancak ecdac,mızın asker'iik ilmi ve usullerinin kendi ordularında tatbikiyle mümkün görmekte­ dir. Çingiz Han'ın bu askeri dehasına, diğer Türk Hanlarının ve kumandanlarının kabiliyetlerini de eklersek, mazideki aske­ ri kültür hazinemizin muhteşemliği belirmiş olacaktır. Şimdi, bu günün kalbur üstü askeri milıletleri bu hazinelere doğru eğil­ sinler ( 6) , onlardan faydalanmıya çalışsınlar, bizler ise onla­ rın torunları ise, hayranlarımıza hayran olalım! Ne tuhaf şey!

Mazide olduğu gibi, halde ve gelecekte tekrar kudretli bir askeri bünyeye sahip ollmağı istiyorsak, geçmişteki. askeri kül­ tür hazinelerimizi tetkik ve o hazinlerden alacağımız unsurları halin ve geleceğin icaplarına göre kıymetlendirerek ordumuz:ı. tatbik etmek çok faydalı olacaktır, kanaatindeyim.

Garp milletleri her sahada olduğu gibi, askeri alanda da bugünkü seviyelerine mazilerindeki küıltür değerleri ile kat'iy­ yen irtibatlarını kesmemek suretiyle yükselmişlerdir. Garbın üstünlüğünü şu veya bu şekilde yorumluyanlara karşı, Fran­ sız akademisi azası sosyolog ve iktisatcı Andre Siegfried'in «uGarp üstünlüğünün kaynakları derinlerdedir. Onları satılıta aramaya gelmez. Onlar, tekniğin ötesinde ve kültürün bağrın­ dadır .. » tarzındaki sözleri garp üstünlüğünün, kültür değerle­ rine dayanmasından ileri geldiğini kesin bir tarzda belirtmek­ tedir.

Bir millet için öz kültür kaynaklarının, diğer tabir ile ta­ rihine bağlılıığının taşıdığı ehemmiyeti belirten şu sözlleri de huzurunuza getirmeyi; dilek ve arzumu daha açıkca ifade ve kıymetlendirme cihetinden lüzumlu görmekteyim.

« .. ·Bir insan topluluğunun manevi devamı, mazisine suuru nisbetindedir. Milli hafıza, düne nüfuzu kadar milli vicdana kuvvet verebilir. Tarih nerede yalınız bir kjtaptan (Şimdi biz-

(6} Bizzat Stalin'in de dünyayı zaptetmek hususunda yine

Çİ1VGİZ HANıri

me­

totlarını örnek aldı.ğmı söylemektedirler.

9


de olduğu gibi) ibaretse orada ölü bir ka4ıbdır. Fakat nerede ölmüşlerle diriler beraber yaşıyorlarsa ancak o yerde tarih var­ dır. Tarih bir hayattır ve canlıya bağlıdır. Böytle olmadı mı bir masal, faydasız ve ml.nasız bir masaldır.. (7) ». ·

« Har itibariyle başka milletleri kendi fevkinde gören bi c mifot dejenere olmuş demektir. Zinhar, hars hususunda hiç bir milletin tilmisi yahut mukallidi olmamalıyız (8) » « Tarihin eseri olan millet ancak mazisini tanıdığı, bildiği sevdiği ve içinde onun manasııp yeniden yaşadığı nisbette bir şahsiyet sürekliliğine yükselir. Mazisini unutan bir topluluk hafızasını kaybeden bir insan gibi marazi halJer gösterir. » « .. .İnsanoğlu ve milletler, kimyacının sun'i olarak imal et­ tiği sentetik bir varlık olmadığına göre, onun sabit bir karak­ ter çizgisi olması lazımdır. Bu çizgileri tarih, coğrafya ve bi­ yoloji yaratmıştır. O ancak sa;bit karekter çizgilerine sahip ol· duğu için bir millettir. Diğer topluluklardan ayn bir varlıktır .. Böylece o, gelişmesi esnasında da «kendisi» olarak kalacaktır. Aksi takdirde ayni millet değildir artık. (9) .. » Belki denilecektir ki, miğferin şu veya bu şekilde olması ile bunların ne ilgisi vardır? Ecdadımızın askeıılik dehasından faydalanalun. Fakat, Amerikan miğferlerini ka'bul etmekle bubnlara ne gibi bir zarar gelebilir? Cevabımız şudur: Niçin derler ki «Zarf ile mazruf bir ol­ malıdır.» Kafamın içinde, ecdadunın askerlik kabiliyet ve ru­ hunu taşımak isteyen ben, niçin dışında ecdadımın; Mete'niıı, Külltiğin'in, Kürşad'ın, Çingiz'in, Timur'un, Batu'nun, Fatih'in Yıldırım'ın, Yavuz'un V·S· giydikleri tolgadan mülhem miğfer­ leri giymeyeyim? Niçin askerlik hususunda ecdadıma hayran olanların, askeri kabiliyet cihetinden çırağım dahi olamıyacak olanların miğferlerini kullanayım, giyeyim? Arzettik ki: «Zarf ile Mazruf bir obnalıdır ! » Sonra şu hususu da ehemmiyetle belirtmek isterim ki, mıl­ letlerin yabancılardan aldıkları maddi kültür eserlerinin şekil­ leri kendi zevklerine, ihtiyaçlarına (kültüıılerine) göre değişti­ rilmektedir. Bu duruma göre, kendimize has bir miğferimiz bu· lunmasa bile, yabancılardan alacağımız miğferin şeklini ve •••

..

.••

.

(7) (8) (9) 10

Cumhuriyet gazetesi (Köşemden) GÖKALP Ziya Beğ Prol'. Sadi Irmak


kullanı1ışuıı kendi hususiyetlerimize göre değiştirmek mecbu­ riyetindeyiz. Amma, bu hususta tarihi bir miğfer (Tolga) ör­ neğimiz mevcut bulunduğuna göre, uzun boytlu, şöylemi yap­ sak, böylemi yapsak tarzında düşünmeğe hacet yoktur. Yapılacak iş, Tolga'larımızı bu günün şartlarına göre (ori­ jinalliğini bozmadan) tadil etmekten ibarettir. Zannımca, tol­ gamızın bariz hususiyeti: üst (tepe) kısmının sivrice olması­ dır. Bu husus dikkate alınmak şartiyle, meydana getirilecek miğfer (Tolga) eminim ki; yabancı miğferlerden daha kullla­ nışlı olacağı gibi, simaya, diğerlerine nazaran daha başka bir muhariplik vasfı da vereceğinden, nihayet bunlardan daha mü­ him olarak, subay ve erlerimize, ecdatlarını hatırlatmak sure­ tiyle maneviyatlarının yükselmesini sağlıyacak, kendilerine Olan itimat ve güvenleri (Ecdada itimat ve güven belirince) artacaktır. Ayni zamanda milletin ve gençliğin de orduya ve askerliğe olan ananevi sevgi ve saygıları da kabaracaktır. Türk askerine has (Tarihi) bir miğfer (tolga) in vücuda getirilmesi hususundaki dileğimi arz eden satırları burada ke­ siyonun. Vaktinizi daha fazla almayı istemiyorum. Ordu hak­ kında bir iki hususa da -kısaca- dikkatinizi çektikten sonra di­ leğim sona erecektir. Malumunuz olduğu veçhiyle, üniforma askerin şahsı gu­ rur ve izzeti nefsi için çok mühimdir. Subaylarımızın ünifor­ maıları ne ise, fakat, Mehmetçiklerin kıyafetleri Türk askerine -Haşa!- katiyyen layik değildir. Askerimize bu kıyafeti layık görenlere teessüf etmek gerektir. Bu kıyafet üniformadan başka her şeye benzemektedir. Milleti ord:udan soğutmak için bu kiyafet kafidir. Aca;ba, dünya orduları içerisinde bu derece biçimsiz ve faydasız bir askeri kıyafet var mıdır? Yürürken dahi askerin pantalon ve ceketi birbirinden ayrılmakta, iç ça­ maşırlarının görünmesi çok çirkin bir manzara teşkil etmekte­ dir. Pantalon kayışlarının sivillere mahsus ve çok zaman kır­ mızı, yeşil ve mavi renkte olma!lan da (Bazan da ip bağlanı­ yor) bu çirkinliği arttırmaktadır. Eğilen bir askerin (Bilhassa tentesiz araçlara binmiş erlerin) don ye iç çamaşırı da eğilme neticesi yukarı çekildiğinden çıplak vücudu görünmektedir. Ka­ putların çok büyük ve biçimsizliği de eklenirse Mehmetçiğin kıyafet durumu belirmiş olacaktır. Subaylarimızın kıyafetle­ rinde de katiyen ciddiil.ik, intizam ve beraberlik yoktur. Subay ve er kıyafetleri yeniden fakat esaslı bir şekilde tanzim edil­ mek mecburiyetindedir. Tabiidir ki, dünyanın birinci sınıf as11


ker milletlerinde olduğu gibi, y eni tanzim edilecek bu askeri kıyafetler için , tarihi kıyafetlerim i z ve bilhassa rütbe ve sınıf alametleri, kol ve yaka işaretl eri için tarihi alamet ve isaretle­ rimiz örnek alınmalıdır. İlham kaynağı askeri kültüriimü z ol­ malıdır. Bir sub ay veya er , ko l undaki , yaka sın daki alametin yahut işaretin, Çingiz Han ordusundan, Timur beğ ordu s und an Altınordu Selçuk veyahut da Osmanlı ordula rınd an.. Evet O efsanevi askerlerin de «Aşağı yukarı » ayni işaretlerden taşı­ dıklarını, kullandıklarını bilirlerse elhetteki, bambaşka bir ru­ hun ve milli gururun azameti içinde bulunacaklardır. Şuurlu bir milli gururun ne demek o lduğunu , sahibini nelere kadir kıl­ dığını tafsil etmeyi lüzumsuz addediyorum. Askerimizin kılık, kıy af et i gibi (10) selam şekli, nöbet tu­ tuşu (11) nöbet d eğiştirmeye gid erk en yürüyüş tarzları ve bilhassa resmi bayraml ardaki askeri geçit şek illeri de sık, sık değiş me ktedir . (12) Bu da bugünkü askeri ha�atımızın sağ­ la.m, ciddi bir düşünceye ve kuvvetli anan�lere sahip olmama-· smdan ileri gelmekt.ed.ir. Elbetteki bu, Türk askerliği µamma çok üzüntü verecek bir durumdur. Bu h alin de bir an evvel gi­ derilmesini istemek hakkımızdır, asker doğup, asker ölecek bir yaratılışta bulunan biz Türkler için bir haysiyet meselesi­ dir de.

Sayın Paşa hazretleri, şimdilik maruzatım bunlardan iba­ rettir. Zatı devletlerinden baş arzum; Türk askerine has bir miğfer (Tolga) in meydana getirilmesi için g erekenler emir verilmesidir. Dünyalara sığmayan b ir gurura sahip Türk as­ keri ruhu, şöhretli asil ve müslüman kumandanından bu em­ e

rin verilmesini beklemektedir·. Ve «Evet» ten emindir.

Ben de milli heyecandan titreyen bir ruh hfileti içinde em­ rinizi bekliyorum ve zatı devletlerini «Tarihin ma.ııa.ıı milleti:.> ile ;baş başa bırakıyorum. En derin hürmetlerin,1: ile. Kurt Tank (1 O)

Boyuna rcırını

(11} {12)

kıyafet

ÖZHAN

değiştirmenin manevi zararından başka, büyük manevi

za·

da hesaba katmalıyız.

B. M. Meclisi şeref nöbetçilerinin hareketini boyuna değişmektedir. Mesela, kutladığımız tarzlarda

olduğu

Zafer

ve

Cumhuriyeı bayramlarinda g�it

gibi; Cumhuriyet Bayramında Ankara

fiıler ık ayrı ıekillerd� idiler.

i

PİATI

25

KUR.UŞ

*

V6

şekli ayrı

fsıiinbııldaki ge­


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.