Alınıcd H ıl..ıııeı
1926'da Hariciye Müsteşarı iken
MİLLİ EÔİTİM BAKANLIÔI Y.-\ YINLARI: 3020 BİLİM
\'ı,!
KÜLTÜR
Tiirk
F'il
l\LERİ Dİi.İSİ:
Etkhı\:111 Diıi,ı: :::!X Kitahııı ıı.lı
BiGANE DURMAYIN A ŞİN A NIZA M Ü FfÜOG LU A H M ED HİKMET'İN MEKTUP, Ş İ İR VE GÜNLÜKLERİ Yayın Kodu
96.34. y .0002. 1 529
ISBN 975. 1 1 . 1 555.8 Baskı yılı
1 996 Baskı adedi
5.000 Di:gi, haskı, cilt
MİLLi EGİTİM B ASIMEVİ
Yayımlar Dairesi Başkanlığı' 11111
27.3.1996 tarih l'e 2009 sayılı yazıları ile hirinci defa 5.000 adet hasılnııştır
9rn
1
-
-·
-·
Türk Edebiyatı Dizisi
BİGANE DURMAYIN AŞİNANIZA MUFl'UOGLU AHMED HIKMET'IN MEKTUP, ŞiiR VE GUNLUKLERI . .
..
.
-
.
..
.
..
Hazırlayan M. KAY AHAN ÖZGÜL
İstanbu I. 1996
.
.
5
B İ R KUTUYU AÇINCA ... Müftü-zade Ahmed Hikmet Bey (3 Haziran 1870- 19 Mayıs 19 27 ) Seıvet-i Fünun Topluluğu'na mensup hikayecilerden biri olarak adını duyurmuş iken, edebiyatta millileşmenin gereğine ina narak büyük bir değişim geçirmiştir.
Haristan Ve Gülistan Çağlayanlar (İst., 1 338 ,
(İst.,
1 3 17 , Alem Metb., 328 s.)'dan Kü 17 6 s.)'a uzanan bu büyük değişim, onu Milli
tübhane-i SOdi,
Edebiyat Devresi 'nin önemli simalarından birisi haline getirir. Diğer taraftan, amatörce ilgilendiği Türkoloji alanında bilhassa Türk-Macar münasebetleri üzerindeki çalışmaları dikkate de ğerdir. Şehbenderlik ve benzeri görevlerle Avrupa'yı uzun müd det dolaşmış olması sebebiyledir ki, Ahmed Hikmet Osmanlı Devleti'nin dışarıdan nasıl göründüğünü bilen ve Avrupa ile ta rafsızca mukayesesini yapan nadir aydınlarımızdandır. Bu özel likleri onu edebiyat, kültürel münasebetler, hariciye ve hatta tu rizm gibi konularda incelenmeğe değer bir şahsiyet haline getirir. Şimdiye kadar Ahmed Hikmet hakkında yapılmış iki önemli
çalışma vardır;
Fevziye Abdullah (Tansel)' ın "Ahmed Hikmet (Türkiyat Mec., C.9 , 1946 19 5 1) ile Dr. Fethi Tevetoğlu'nun Büyük Türkçü Müftüoğlu A hmed Hikmet (Ank., 19 5 1 , ME Bsmv., 26 1 s.)'i. Belki bunlara Hikmet Dizdaroğlu'nun Müf'tüoğlu Ahmet Hikmet (Ank., 1964, TDK
Müfiiio,�/u, Hayatı Ve San' atı"
y., 87 s.) adlı kitabı da ita.ve edilebilir. Sözü geçen bu çalışmaların hepsi de Ahmed Hikmet'in süreli yayınlarda neşredilmiş ve ki taplaştırılmış
eserlerini
esas
alırlar.
Basılı
eserler,
bir ede
biyatçının ortaya çıkarmaya cesaret edebildiği veya bastırma imkanını bulduğu kalem mahsullerinden oluşur. Böyle seçme eserler, bir edebiyatçının sanatçı kişiliğinin gelişme çizgisini kesik kesik ve sadece yükseldiği noktalarda gösterir. Ürünleri "edebi eser" olma kriterleri ile değerlendiren eleştirmenler ve edebiyat tarihçileri için ise, sadece zirve noktalar önemlidir; hal-
6
buki bir edebiyat araştırmacısının sadece
"mükenı111d' olanla ye
tinmesi mümkün değildir. O, yazarın, basının, okuyucunun. eleştirmen ve edebiyat tarihçisinin eleyip gözardı ettiklerini de dikkate almak zorundadır; çünki, bazen teferruat bütünün en iyi açıklamasını taşır. Elinizdeki kitap işte bu düşüncenin ürü nüdür.
Ankara Milli Kütüphane' de 06 Mil. Y z. (A) 55 15 numara ile kayıtlı bulunan bir kutu, A hmed Hikmet Müftüoğlu'nun Evrak-ı Metrı1kesi'ni saklar. 1984 yılında Niyazi Ahmet Ba noğlu' ndan satın alınan bu evrak arasında Ahmed Hikmet'in Resimli Gazete'deki yazılarından büyük kısmının kupürleri, minik cep defterleri, not defterleri, mektupları, hikaye ve ma kalelerinden bazılarının müsveddeleri, şiir defteri, resmi ya zışmaları vardır. Ben bu karışık evrak yığından üç grubunu is tifleyerek değerlendirmek üzere bu kitaba aldım:
2.
1.
Mektupları;
Şiirleri; 3. Seyahat notları.
1. Ahmed Hikmet'in bu bölümde biraraya getirilen mektuplan
ilk kansı
Suad Hanım ile onun ölümünden sonra evlendiği Fatma Nerime Hanım'a yazdıklarından oluşmuştur ve neredeyse tamfuru "sevda mektubu" diye adlandırılabilir. Nerime Hanım, eşiyle kar şılıklı olarak birbirlerine gönderdikleri mektuplan saklar; ama, Suad Hanım'ınkileri muhafaza etmez. Geçmişin üstüne sünger çekmek mi, kıskançlık mı, eşini sahiplenmek mi? Belki de hepsi. Ahmed Hikmet'in mektuplarındaki mana boşluklarını doldurduklan için, Nerime Hanım'ın mektuplarını da ekledim. Seneler önce, (İst.,
Ahmed Midhat Efendi İle Şair l<'itnat Hanım
1948 , Vakit Bsmv., 184 s.) adlı kitapçıktan iki edibin bir
birlerine yazdıkları aşk mektuplarını okurken, onların "harim-i ismet"ine girmenin tedirginliğini bu satırların sahibi de yaşamıştı; ama, yazılanların mektup edebiyatının güzel örneklerinden oluşu, ara ara rastlanan şiirler ile bilhassa
Ahmed Midhat'ın
pek de ta
nınmayan bir cebhesinin ortaya çıkışı, her iki edebiyatçının da
7 lı;ı\'atlarının küçük. önemli ayrıntılarının öğrenilmesi bu te dııgiııliği yok etmişti.
Aynı
hali,
Ahmed
Hikmet'in mek
ıııplarını okuyanların da yaşayacakları zannındayım. Onlara te -,ciliıniz birkaç yoldandır: Bu mektuplar N. Ahmet Banoğlu'na /\lıınc<l Hikmet'in ailesi tarafından verildiğine, bazı mektuplar
,·ıkarıldığına ve bazı ibareler karalandığına göre, bu tomar ai IL-ııin izni ve denetimi dahilinde ortaya çıkarılmıştır. Mektuplar �ayesinde Ahmed Hikmet'in yurtdışı memuriyetleri hakkındaki lıa1.1 eksik ve yanlış tarihler ikmal edilir; hayatının bilinmeyen
ı:ıratları öğrenilir; eser neşrettiği dergi ve gazetelerden haberdar olunur. Hepsine iHiveten, bu mektupların taşıdıkları edebi kıy ıııct de dikkate alınmalıdır. Bizde bir ''fitterature epistolaire (mektup/muhabere edebiyatı)"
olmadığından söz edenlere katılmak mümkün değil. Nameler, münşeat
ıııccmualan,
''name-her"ler, "name-res"ler, tatarlar bir mektup ge
leneğinden artakalan, artık manasını kaybetmiş gibi göıiinen arketipler.
Matbaadan önce ve sonraki edebiyat ayrımının doğuşu, el yazması
eserleri tarihine gömer. Yazma olarak kalmakta direnen tek edebi tür mektuptur. Basılmış pekaz örneğe bakarak mektup edebiyatımızın geri kalmışlığına hükmedilemez. Mektup ya mahrem sayıldığından, saklandığından ya da tam tersine saklanmadığından basılmamış olabilir; ama, bu mektubun mektup oluşunun gereğidir (Arapça
''mekruh" kelimesinin "ya:ılmış" manasına geldiği hatırlanmalı).
Zamanla eski sandıklar açılıp solmuş korde!alar çözüldükçe mek tuplar da edebiyatın son yazmaları olmaktan çıkıp basılı üıiinleri arasına katılacaktır. Ahmed Hikmet'in mektuplarını, üzerindeki tozları silkelenerek yeniden okunan bu mektupların ilk.Jerirıden say mak gerek. Ahmed Hikmeı'in
Midhat Cemal (Kuntay)'e (Servet-i Fünun,
Nu. 1054, 4 Ağustos IJ 27 ), Mehmed Emin (Yurdakul)'e ( Kopuz, Nu.3 , Temmuz l943) ve yeğeni Hamid Refik Bey 'e (Güneş, Nu.11, 1
Haziran
l 9 27
) yazdıkları dışında kalanları bilinmez
8 i k e n , bu ç alışma i le mektuplarının sayısı aı1maktadır (Konuyla il gili olarak bk. M. Kayahan Özgül, "'Miiftii-:ôde Ahmed Hikmet' i11 Aşk Mektupları " , Nar, Nu. 4, Temmuz Ağustos 199 5 ).
2. Ahmed H ikmet, Galatasaray Mekteb-i Sultanisi ' nde iken şiir yazmağa başlar ve anlaşılan odur ki, hayatının ileriki dev relerinde de arasıra manzumeler söyleyerek bu sevgisini dir i tut muştur. İ yice araştırılmadan, kolayca bulunan birkaç örneğe da yanarak Ahmed Hikmet'i n şiirleri hakkında varı la n hükümler çok eksik ve kısmen hatalıdır. Ş i ir defterinin bulunmasından sonra, hükümlerden bir kısmını düzeltmek mümkün olmuştur:
a. Şiir defterindeki bir mensur şiiri n yaıuna komın nolt<m , Ahmed Hikrnet'in müstearının Sezai-zade Abdülhakim Hikmet ol duğu öğrenilir. Mensure bu adla yayımlanmıştır: "Bir Miiteverri111i11 Ormana Son Vedaı", Paydar, Nu.2, 1 Rebiulevvel 1 305. Bu müstear Jön Türklerden Dr. Abdülhakim Hikmet ile kanştır ılmamalıdır. Paydar'daki mensure, yazarın neşredilen ilk eseridir . b. Ahmed H ikmet' in bilinen en eski ş i iri olarak 20 Tqrin-i san! 1 306 tarihl i "Nômık Kemal' e Mersiye" (Resimli Kitab, N u. l , EylCı l 1 324) gösterilir; ama, şiir defterinde tarih taşıyan en eski şiiri 1 2 Karn1n-ı san! 1 303'te söylenmiş "Safıdet-i Mcluı1h00 ( "Mehtabda Bir Melek")'dır.
c. Ahmed H ikmet' i n neşredilen ilk şi iri olarak Hazinc-i Fünun (Nu. 1 3 , 6 Teşrin-i evvel l 309)'daki bir gazel i gösteri lir; fakat, "Telelıhüf' şiiri daha önce yayımlanmıştır (Mirsad, N u. 1 5, 20 H aziran 1 307). Ahmed Hikrnet ' in bilinen ş iirlerinin sayısı, Fevziye Ab dullah Tansel' in yazısından sonra ("Ahmed Hikmet Miif tüoğlu' mm Bilinmeyen İki Şiiri", Türk Kültürü, Nu.89 , Mart 197 0) beş i ken, müsveddelerin bul u nması ile, onun şairliği hak kında bir fikir verebilecek kadar çoğalır. Bu sayede, Muallim N a ci 'nin şiir anlayışından çıkıp Servet-i Fünfın'a dahil oluşu ve
9
hece veznine yönelişi takip edilebilir. Ahmed Hikmet'in şi irlerinin incelenmesini kolaylaştırmak maksadıyle, bu bölüme edebiyatçının yayıınlanmı� �iirleri ve hikayeleri içinde yer alan mısraları da eklenmi�tir.
3.
Ahmed Hikmet Bey Peşte Şehbenderliği haricindeki yurt
dışı seyahatlerine Suad Hanım'ı götürmemiştir. Yazarın eşine duyduğu muhabbetin bir neticesi olarak gittiği, gördüğü her yeri anlatan günlükler tuttuğu ve İstanbul'dan uzak kaldığı müddet zarfında yaptıklarını Suad Hanıın'a aktarmak istediği anlaşılıyor. Dönü�iinde bu günlükleri beraber okumak her ikisi için de zevkli
bir meşgale olsa gerek. XIV. mektubundan da bu manayı· çı
karmak mümkündür. Yine aynı mektuptan, Maı1 1326 (191 O)'da, Ticaret Ve Ziraat Nezareti UmGr-ı Ticariyye Mi.idir-i Umumisi olarak Avıupa'yı dola�an Ahmed Hikmet'in tuttuğu bir günlüğün varlığı öğrenilir. İki not defterini dolduran bu seyahat-namenin sadece ikinci cildi elimizdedir. Bu defterden anlaşılan, ilk ciltte İtalya üzerinden İngiltere'ye gidişin anlatıldığıdır. Seyahat yak laşık iki ay si.irmü�tür ve resmi tarafı pek hissedilmez.
1327 ( 1q11) yılına ait ikinci bir seyahat-name daha vardır. Bazı Almanların teşebbüsü ile bir Türk-Alman Dostluk Ce miyeti kurulmak istenmektedir. Bu maksatla bir Türk heyetinin Almanya' da misafir edilmesi düşünülür. 2 Haziran 1327 günü heyet İstanbul'dan hareket eder ["Almanya Seyahati", Tanin, Nu. 1002 (26), 3 Haziran 1327]. Türk grubunun reisi
Cahid (Yalçın)
Hüseyin
seneler sonra bu geziden söz ederken Ahmed
Hikmet'in adını anmaz:
"Bu sırada. ben bir heyetin baş111da Almanya' ya se yalıatc gittim. Bir Tiirk-Alman Dostluk Cemiyeti teşkili için ha:ı A/11w11lar çalışıyorlardı. Buna temel olmak ii:ere, bir Tiirk lıcycıi11i Almanya'ya misafir ça,�ırdılar. Bu heyette mebuslar. memurlar, zahitler, tiiccarlar, miinewerler, ilh. da!ıildi. Elli kişiyi miitecal'i: hir kalahalıkla Almanların daı·eılisi olarak 2 Ha:iran JJ27'de İstanbul' dan ayrıldık.
lO Almanlar hu snalıatre hô nıcn111wı etmek ı·c Al nı anya ' 11111 mııa::am rcrakkıyatıvlc gidcrimi:i kanıaştımwk
için ne yapmak W:ım ise hiç birisini esirgemediler. Yii/..:sek
meı'kideki zatlardan nıürekkch bir mihmandar heyeti tayin olunmuştu. Bu heyet hergüniin her dakikasma kadar mu fassal bir program çi:mişti. Bedin' de sabahleyin saat se ki:de koca dinç ihtiyar Golf: Paşa' ıwı dimdik. rakur ha:ır
olduL�unu göriirdük. Öğle ı·c akşam :iyôfctleri bir defa hile eksik olmadı. Almanların en
gö:c çaıpan
ihtilôlamıdr111 biri
yemeklerde nutuk söylemekti. Taha/..: de,�iştikçc bir nutuk din liyorduk. Bunlar tabii Türkçe'ye tercüme olunuyor, bi:im ce Fablarımı:::. da Almanca ile bir daha tekrar ediliyordu"
["Meşrutiyet Hat1 1 ülan (190R-1918)"-84, Füdr Hareketleri, Y.3, C.6, Nu.154, 3 Teşrfn-i eı·vel 1936, s. 373]. "Akşam yemeklerinin saat onbirc kadar sürdi(�ü çok vakiydi. Bu şerait dahilinde :iyafetler bir keyif' ol maktan çıkarak adeta bir yük haline giriyordu. Bertin' e ilk rnrdığımı: günün akşamı belediyede mu tantan bir ziyafete davetli idik. Kocaman u:::u n aksakallarıyle belediye meclisi azaları pek muhteşem bir man:ara ar :ediyorlardı. Saat onhir buçukta :iyafetten kurtulup da serbest kaldığımı: zaman, ba:ı açıkgö: arkadaşlar bir gece ka baresinden bahsettiler. Bu gibi müesseseler o zaman bizler için pek yeni, hiç görülmemiş şeylerdi. Pala.is de Danse' 111 sa lonuna girdiğimiz zam.an,
gözünıü::.c
çmpan man:aranm en
hayret vereni, biraz evvel :::(raferte gördüğümü: vakur, ciddi
,
u::.ım aksakallı belediye meclisi azalarından bazılarınm ku
cakları11da açık saçık bir kad111la şakalaşmaları oldu. Onları hu halde gi>rmekten bi::: sıkıldık. Şöyle bir man:araya İstanbul talıanımül edebilir miydi, acaba? O :amandan bugiine kadar ne biiyük fark, dei{il mi?
Ha:iranm seki:inci gı'inü akşamı Berfin Ticaret Odusı' nda şerefimize biiyiik bir :iyafet \'erildi. Siyaset.
1 1
ekonomi ı·e maliye ôfem/erinin en hiiviik şefleri o gea lıa:ır h11fıı11ııyorfardı. Söyfeyece,Qi111 1111tkıı11 tam hu miilıi111 topfa11tı_ı·a uyg1111 bir mel':ııa temas etmesini diişiinmiiş, kapitiiftısyo11farda11 b ah se tm e �e karnr ı·emıiştim. ,
Teceddiid ı·e ıslahat m:ifesi karşısında kafan genç Tür kiye· nin paraya muhtaç o fdt(�ıtnı ı, b11111111 için de kapitii fôsyonlar111 kaldırılması icab ett(�ini söyledim; Tiir kiyc de ya '
şayan, pam kazanan ı•e zengin olan erncbi/eri11 kapitiifôs yonfarda11 istifade ederek hiç ı·ergi rcmıcmefffindeki lıak sızfı,�ı teharü: ettirdim.
Bıı sö:lerinı A fnıanca' ya tercüme edilirken salonun hu: kesilir gibi, dıi/la�· gihi bir haf aldı,�1111 lı afiz amd a şimdi bile his sediyorum. Berfin ma liye alemi için hıı hü cumdan eı· sahihlerinin gayet kuşkıılanarnklan şiih lıesizdi. Belki de kapitülôsyonlara karşı böyle bir isyan rıe:akete l'e teşri/cif {idabına mugayirdi( ... ) .
A lm any a da ki seyahat hatı raları na aid olarak Kiel şehrinde imparator İkinc i Wilhelm ile mülakat ınuzdan '
bahsetmek isterim.
Kief' de hulundu,�um sırada, mihmandar/arımı: im paratorun bi:::i kabııl edece,�ini haber l'erdiler. Programda muayyen olan saatte bizi otelimizden alarak limandaki yat lardan birine götürdüler. Bu kabul hususi bir mahiyette ol duf?u için yahu: komiteyi teıkib eden a:::.alar davete iştirak ediyorlardı: Dr. Süleyman Numan, Ahmed İhsan, Mu hiddin (eski Beyo �fu Mu tasan"!fı ı•e şimdi sayla v ) , bir de ben ,
.
İbrida, yat111 alt kat güvertesinde oturduk, dolaştık, milımandarlarımı:::la birlikte bir hayli bekledik. ( ...) Rir aralık Süleyman Numan' ırı
sık sık rekcrriir eden
"Ya
wolı/'" /eri kııla,�ınıa çarpma,�a başladı. Doktorun im kadar
12
lıiimıetkôrône konııştıı_�ıı ada1111n kim oldıı.�111111 111crak cdaek
dönıliim. Yakası keıJe/.:/i adanı/o /.:.onııştıı,�111ıu gôrdiim. Yo
kmdan giiriince. hu adam hirden/Jire hana çwptı. Ta111dı.�1111 bir simayı andmyordıı. Dikkat eltim. Garih şey. i1111Jamtom
ne kadar hen:iyordu. Sa/..:111 imıım"tltor olmasın? D('l"/ıal eline baktım.
Sakatlık
farkcdilı)·ordu.
A rtık şı"ihlıe yoktu. Re
simlerinde akreh kuym,�11 gibi yıı/..:anya kalkık meşlwr hı yıklanyle pek heybetli görii11e11 imparator şimdi im itinası:: kı
fı,�ıyfe resmi haşmetinden çok kayhctnıiş bir halde karşımı:da duruyordu. Kendimi wpladım ı·e artı/.. arkamı diinmcdinı. Bira: daha dıırdu, Siileyman Numan' fa konuş11ıa/..:ta de\'(/m
etti. Sonra haşıyfe lıa/lf"hir sefô111 ı·cr('l"ek çekildi.
Ne garih hir /..:ahu/ resmi. İnıparatornn gcldi,�ini bi::e haber hile ı· ermemişferdi. O gelmiş. içinıi:den kimin A lmanca hildi.�ini sor111uş ı·c /..:cndisint' Doktor Siileyman Numan gösterilince, 011111ıla iiteden haide11 ha:ı şeyler konuşma,�a haşlamıştı" ["Meşrıııiyct Hatıraları ( /90H
/9/8)"85, Fikir Hareketleri, 1936, s. 388-389].
Nu.155. /() T eşrin-i evvel
Hüseyin Cahid'in bu satırlarla anlattığı Almanya seyahati, iki devletin ekonomik ve kültürel ilişkileri açısından önemli bir adım olmuş: "Osmanlı İmparatorlu.�ıı' nda Alnımı ni!f"ıı:u"nun artması için bir vesile sayılmıştır. Bu önemde bir seyahatin te ferruatının sadece Ahmed Hikmet tarafından anlatılması, onun günlüğünün kıymetini artırmaktadır. Yazılış zamanları bakımından günlükleri hatırat türü içinde değerlendiremeyiz. Hatırat, yaşandıktan belki de yıllar sonra; günlük, yaşandığı gün hattfı bazen ya�andığı esnada- kayda ge çirilen öııeınli olayları içerir. Dolayısıyle hat ı rat subjektiftir, se çicidir ve zamanın aşındırmasına dayanıklı (unutulmamı�) mal zemeden yapılmışlır. Günlük ise, bu özelliklerin tam !ersini taşır. Üstelik, yazanı seneler soııra hatıralarını kaleme almaya
13
iten sebep genellikle yayımlama isteği olduğundan, günlükler kadar samimi bir söyleyişi yakalayamazlar. Diğer taraftan, seyahat günlükleri gezi türünün mü yoksa günlük türünün mü alt başlıklarından biri sayılmalı? Cevap, gezi türü diye bir türün olup olmadığıyle ilgilidir. Bence ·'ge:i" türü yoktur; mektup, hatıra, günlük gibi türlerin alt başlıklarına giren bir muhteva olarak "ge:i" vardır. O yüzden, Ahmed Hikmet'in seyahat günlüklerini de günlük türü içinde değerlendirmek ten yanayım. Tanzimattan sonra Avrupa'ya gidip gelen aydınların sayıca artmasına mukabil, seyahat-namelerde büyük azalma görülür ve bu azalış XX. asra geçildiğinde iyice hissedilir. Bu sebeple de
Ahmed Hikmet'in gezi gü rılükleri büyük önem taşır. Ayrıca, ya zarın Ağustos 1 921 sonunda Almanya, Avusturya ve Ma caristan' ı da içine alan bir başka seyahati daha vardır ki, bi yografilerinde
gösterilmez.
Bordo
renkli
minik
bir
cep
defterinden "5 Eylul 92 J Pazartesi günii akşam, 6,45 treniyle
Berfin' den
Viyana tarfkıyle Peşte' ye" gittiği ve l Teşrin-i evvel
1921 Cumartesi günü saat 6'da Tuna 'nın Shask vapuruyle Vi yana'ya döndüğü öğrenilir. Birkaç günün kayıtlan da o def terdedir:
1 Teşri11-i evvel Cumartesi
Gece. Feııa yatak. Odada dört kişiyiz. Biri dehşetli öksürüyor, ölecek gibi harhara çıkarıyor. Uyuyamadım. Ertesi gün saat ikide Persburg(Pojoııi)'a geldik. Tuna' nın suları alçak oldu,�imdan bizim vapur gidemeyecek imiş, mpur de,�iştirdik. Eş.ya �arını ile nıiişkilat başladı. Allah eııcamıııı selıl eWeye. 4're Haiııhurg'a u,�radık, sahilde hir kasaba. Saat akşam 9'da Viyana' ya mıımsalat. Yalnız Senai Bey gelmişti... ·
14 3 Teşrin-i evvel Pazartesi Tını saaf
9 JO'du
hareket cfli. Benim konıı)(ıı·tıııanda
arkadaşım olaıı :::.a t yataktan alı olı ctme.�e haşladı. Y11/...arı ya taktan keııdiııi aşa,�ı attı, ktqnyı açtı. Sıçmdı yiııe _wta,�11ıu yatlı. K<qn açık nıı yatacak idik? Sabrettim.
llcn/ /Jeııdeıı
ııe
::.aketeıı müsaade bile istemedi. Terbiyesi:::.. Yarmı saaı sab rettim. Tuttum, kapıyı kapadım. ''Kapı a�ık yatmak olma:, kıı
dmlar
fWÇff, ayıptır"
dedim.
"Pencereyi
açalını"
dedi.
''Duman, nı:gôr mr, yataınayı:::" dcdi111. 011 dakika daha yaflı
Tuttu, ışı,�ı da söndiirdii. Karanlıkta kaldım. Yine/irlııdı. hen de kalktım. Va11tilôtörleri açtım. 'Buralardan nı:gôr girer" dedim. Tutf11, koııdiiktörii ça,�ırdı. göriiştii!cr. Bm dt' kcdını. "Efendi herkes gihi yapııı, benim de 11yıı11ıuk lıakkım mrdır" ·
dedim. Kondiiktiir efendi "Şimdi Sm ıenıi ;; e gc!cce,�i:::.. orası ,
so,�ııktur. /lafta titreyccei!i:" dedi. llcril
yalfı. Yarım
saat
sonra yine "Of' diye firladı. "Ben dışarıda dımımm" dedi. dışar ı çıktı l'l' yine kapıyı açık hıra/.:tı. Tuttıım. kapıvı kapattım. Uyumak kahil de.�il. Dışarıda pencereyi de a(. 'fı. 20 dakika sonra tekrar içeri girdi. Baktım, kapıyı arnlık hırakmış, sah rcttim. Uyumak kabil de,�ildi. Herfliistiimde 111/ırıftuhafsesler
giffi. Nihayet sustıı, Bu gece ancak iki saat uyıı
çıkarıyor. Deli midir, sinirli midir? Uyku ıısulca
kapıyı
kapattım.
yabilmişim. Sahalı
saat seki::.de Avusturya lıııdudıında Vil
/ach' da Avusturyalı/ar yoklama ettiler. Hudut Arııofdsteiıı
geliyor. İlk İtalya me vkii Porticina' dır. Saat 4'te Trieste. Tieste Kaııçılan
Naim Efendi /Jekliyordu. Biiyiik
<!�yayı
istasyonda bıraktık. Umumi terk-i işgal vardı. Şehirde kimse çalışmıyordu. Savoya Oteli' ne gi ttik. Yatak (50)
lira idi. Salı, Çarşamlw giiııii Trieste' de kaldı 111. A,�açsı:::., taştan bir şelıir. Her ınifleffc11 Far. A rnstıırya ::.amaıı ıııda
daha nıôm11r idi. şimdi gittik�·e cliişiiyor. Çarşamba giinii biiyiik eşyayı vapura naklettik.
15
6 Teşrin-i cvvd Perşembe Pcrşc111he gii11ıi saat ge ce
1 1 de lıareket elli '
! g/iy{i
trlri(e 1111/cihincc giindii: /Jeşıe kalkacaktı 1. Gece pek a,�ır yii riidiik. Sahalı saat yedide \ e11cdik c '
'
l'f1 sı l
olduk. Kabi11 ar
k{l(/aşını bir İngili:' dir. İstmıbu/' da Galatasaray Tclgra.flı a-
11csi' 1 1dc menıur imiş, Şi�li· de oturuyormuş. Atina'ya gidiyor, orada ii�· /ıa/ia kalacak, İsta11/JL1/'a aı·der edecekmiş.
Aynı defterden, Ahmed Hikmet'in
Merhaba Bekçi Baba
isim
li bir monolog yazmayı düşündüğü öğrenilir. Yazar monoloğun taslağını çıkarmıştır: "Merhaba Bekçi /Jaba scr-leı·hasıylc bir monolog. Bekçi malıallcye
11e:areı etmı'di. Hırsı:lar girdi.
Ya11g111lar
oldu. Mahalle virane oldu. Bi: de göçtük. lvlerlıaba bekçi baba.
l�s s e lôrn ey imam."
Siyah bir cep defterinde
ise, B ir Kadm Lisanından adını ta
�ıyacak yeni bir bir monoloğun taslağı görülür: "El'dc kadınları11 erkeklerden çektij?i, erkeklerin
m iirô fl(qi
söylenecek. Mcsclô erkek kendi üşür, kad111a üşiiyorsı111 diye darılır. Kc11di seı·nıedi,qi yem ek yerse aburcubur yer der. Kendi hej?eıınıed(qi rengi giyerse giyinmesini bil111e: der. Kendi sevmcd(qi adanı/ada
görii şür se işte relıl ik e
giiriir. Tamalıkai· ise karıs111a müsr!flik isnôd eder" (s.84 ).
Bu monolog "Alı Şu Erkekler" adı altında tama,mlanıp yayımlan mıştır. Aynı defterde bir de opercl konw;u yer alır (s.85-8Cı).
Leyla Yahud Bir Mecnunun İntikamı,
"Alparslan Mu
salı", "Altınordu", "Ü:ümcii", ''Dalgaların Nas ih a ti lar Ruh" gibi edebi parçalarla bir iki makalesinin
"
ve ''Çıp
müsveddeleri
de aynı kutudadır. Bir kutuyu açtım, bunlar çıktı. Açılmayı bekleyen daha kaç kulu var, kimbilir. Kim bilir?
M. Kayahan ÖZG Ü L
17
..
..
1. BOLUM .
.
BiR DALDA iKi KiRAZ
IX
A . llil..ıııl·t"iıı Darnl (�u.l'J. 1 1 \tın l.\2:1ıda ııqredilıııi� bir karil..aıürü. Bir dinde çiçekler, diğer elinde
Güller Ve Dikenler
adlı kitabı. Altta Fransızca bir ibare: L<' dınlıırın en ünlü konuşmacısı)
d/ılhrc
(Hüristaıı Gülistan olacak)
um/iire11cil'I" dı's danıes (Ka
19 1
Eylfıl 309 Cuma gecesi Ah ne ya p t ını ı.! Ne yaptınız! B e ni �· ı lgın bir halde pcrl�an
ettiniz. Aklımda, fikrimde kıyame tler . ınah ş erlcr zuhuruna bil.is oldunuz. Kemill-i tesllmiyy e t-i kalbiyye ile kendini derin bir
girlve-i muz liın -i me 'yfisuna bırakan bir bedbahta yarı yolda de
virden niye bir vasıta-i nedr irae eylediniz ele onu muallakta bı raktınız. Ah neler yaptınız! Benim gibi i s tikbali muzlim, hali müellim bir tiilihsize niçin pertev-i üın id ihsanına tenezzül et tiniz. Güne ş leri, yıldızları, hatta etrafını bile kar an lık görmeğe
alışan bir biça renin o kevkebc-i iltifiltınızı da karanlık görmesi
mclhlız olduğunu niçin, neden Jü ş iinmek istemediniz?
Üç
dört senedir( 1 ) ki hayill -i lfülfiııi:�c hfrlika-i tefekküriltım
diye perestiş etmeden bir satır bi!e yazamamak gibi ınütcdisiri olduğum bir cürmümü neden böyle
bl-rahmilne
yüzüme vur
dunuz? Bu irtikabımdan cenab-ı Hakk 'ın bile haberdar ol masından çe kiniyordum. Vicdanımın en ücra kösesinde r u humla
setrett iğinı bu sırr-ı mukaddese nasıl, ne türlü muttali olclunuL? O ikbfrl-name-i peıtev-nisarın -Huda bilir- elime alır almaz maş
rık-ı ulviyyetini hissettiğim halde sendeleye sendeleye tekmil et tikten sonra zehabımda hata ediyorum zannettim. Heyhat! Bir yıldırım hiçbir vakit aldanmazmış! Ey nlır-ı mukaddes!
Böyle iltifüt-ı fevka'l-ihtimate ta
hammül edecek derece gönlümde iktidar mevcut olduğunu zan nediyor mu s unuz ?
ı 1 J Anla�ılaıı, A.Hikıııeı Galatasaray Sulıaııisi"ndcıı mezun olup Hariciy� Nezareti
Uıııı1r-ı
Ş ehbenderi
Hanını· ı ıaııııııakıadır.
Kalcıni'nc girdiği
günlerden
beri
Suad
20
Voltairc'in "İnsan 111iiddeı-i ö111riiııdc i/.:i /.:ere irtilıclf edcr ıniş: Biri scıw/.:en. hiri seı·d(�ini tcr/.:cdcr/.:en" dediğini elbette bilirsiniz. Artık kaza ve kaderin beni. ne ınü�kil, ne tab-fersa bir mevkide şaşırtmış olduğunu tasavvur ediniz. Ah! Ey kader!! Beni feryatların, gözyaşlarının, hicranların, şekvilların bir birine çarptığı bir girdab-ı hercümerce çeken tillihin, daha doğ rusu insaniyetle eğlendiği bedihi olan o takdir-i müstehzi-i ezelinin elinden, avucundan nasıl kurtulayım? Mektubunuzun benim ruhum gibi mahzun ruhlar üzerinde ne gibi tesirat-ı ciddiyye-i ebediye badi olacağını tarnamıyle tahmin ederek yazdınızsa pek günah işlediniz. Niçin öyle müessir yazdınız? Of! ihsan buyurduğunuz bu saadetin netice-i yadigarı ömre sürer gözyaşlarından ibaret olacağını anlıyorum. Bana ne merhamet ediniz, ya bir kuş gibi uçtuğum vadi-i hayalatta siz de bir melek gibi dolaşınız. Çünki bu garip kuş ile bir meleğin hiçbir münasebeti yoktur. Allah için ciddi değilse, şu karanlık hayatımı tenvir etmeyiniz, çünki Iayık değilim, çün ki berbat olurum. Sonra iki kat bedbaht olacaksam ünsiyet peyda ettiğim bed bahtlığımı ihJal etmemenizi hak-i payinizi takbil ederek istirham ederim. Ruhumun diz çökerek bir haJ-i tazarru'la bana iml:1 ettirdiği bu mektub-ı kemterin icabetgahına giden bir dua kadar saf ol duğunda tereddüt etmeyiniz. Nokta-i istinadını bulduktan sonra bil:1kis ber-mukteza-yı tali' sükfü eden bu zavallıyı orada, Av rupa, gurbette teselli etmeği unutacal:;..sınız. Efsus! ! (C). (2) B u satırlardan anlaşıldığımı göre, Hariciye Ncziireı i"ne katılalı fazla ol
mayan yazar, ilk yurıdışı vazifesine göııclcrileccğini haber almıştır.
21 Hayal-i bedilnizin ıztırabilt ıma güldüğü zaman lar (ıztıraba t11na gülün! İnşallah bütün sonra gülersin) o cihaıı-kıymet çi çekten girye-i zehr-alQd-ı tahassürürnle ahz-i intikama olsun müsaack edin iz.
Çokran! Ah pek çoktan ! N ur-ı nigahın ızın pervanesi, ak! ü irffınmızın mecnunu idim. Sizi Al lahü azlmü ' ş-şana emanet ettim. S i z mesut olmak için yaradılmışsınız. Onun için daima mesut olunur! Art ık beni giryeleriıne, giryelerimi bmrn bı rakınız. il 30 Eylı11 309 Perşembe gecesi
Biraz evvel vfil idemin ateşten sGzişli gözyaşları, biraderin zehirden acı serzenişleri karşısında perişan bir halde bulunuyor ve tuhaf değil midir ki o gözyaşlarında bana muğber aks-i vec hinizi, o acı sözlerde sitem-funlz taltitlerinizi hissediyordum. Odama çe!(ildiın o buhran içinde şu satırları yazıyorum. Bugün irade çıktı('). Fakat benim iradem elden gitti. Şayan-ı merhamet bir haldeyim. Her tarafı gönlüm gibi pejmürde, til.lihim gibi mağmum, aklım gibi perişan görüyorum. Yalı11Z hayfil-i lfüifinizle, şetkat-nameleriniz bana nur-ı teselli veriyor. Sizi mahzun etmek mi? S i zi ağlatmak mı? Bu sfükalara bey nim nasıl tahammül etsin? Bir an-ı mahzuniyetinize bin levha-i gurub, bir katre gözyaşınıza ebedi ibtisamlarım feda olsun. Mağmum olmak, mahzun olmak, hiizn içinde gülmek, gülerken a ğ lamak bizim gibi gonce-i ü midini gözyaşlarıyle açtınmı ğa ça balayan biçarelere ne kadar da y<mış ır. (J ı Öııcch;i mektubundan Avrupa·ya gideceği iiğrcnilcn A. Hikıııcı'iıı nihüyeı
>araydaıı izni çıkını� ve Mar\ilya'ya gündcrilcccğ.i aııla�ılıııı�tır.
22
Ah siz! ... Beni affediniz, ne söylediğimi bilmiyorum. Saç
larıııızın, o penah-ı hissiyatımın tehlikeye ınüsfıdif olduğunu işit tim. inşallah canımı yakmak için söylenilmi�tir. İnşall�tlı birşey de ğildir, değil mi'? Ne diyecektim'? Evet, siz! Edebiyyfü-ı Osınaniyye'nin
medar-ı iftihan, filcnı-i hiss ü irfanın güneşisinizl i ). Benim ise hey hat! Hiçbir meziyetim, hiçbir mahiyetim yoktur, bu muhakkak. İşte kendini bilen bir zavallı böyle
layık olmadığı bir nimete,
yalnız rı1yasında gördüğü bir saadet-i asuman-araya birden nail olur
sa ne yapar'? Elbette, elbette ıatilıinin bu kadar müsaadesinden şübhe
eder. Elbette ye':; ü tercddü<lle ünsiyet etmiş gönlüne öyle birdenbire ıetxlil-i silk ettiremez de benim gibi na-kabil-i tamir bir hataya
düşer. İtiraf edeyim: Nazar-pira-yı kemterfuıem olan asar-ı aliy yenizden ne ruhani galeyiln-ı hissiyata, ne ulvi meyelan-ı mu habbete, ne melekfınc fünaJ-i kalbiyyeye malik olduğunuzu an layarak o hiss-i şairanenin belki sizi taglit edebileceğini ve nilıayet aradığınız alıviil-i rı1hiyyenin bende noksam-i vücudunu hisseder etmez yine o hissiyat-ı şairane sebebiyle beni i'la ettiğiniz o asuman-ı saadetten, o zehre-zfü-ı cenandan dur ederseniz hfilirn ne olacağını düşündüm. Ne sefilim ki
safsatamı te'yid edecek gayet
namerıizde tereddüdler hissettim. Pek nefret-engiz tasavvuratım var dır. Size layık değilim.
Ahliik-ı garibanemi bilmeğe tenezzül et
meyirıiz. Llkin ne söylüyorum, ne diyorum? Cenab-ı Hak gönüllerimizi, ahlakımızı bir yar etmiş sizin içinse bu bir büyük tenezzüldür- mek tubların bir köşeye atılmalarına ve tahkire tahammül olwıamayacağını, samimi olmaklığı emir buyurulduğu zaman tamfunıyle hissiyat-ı kal biyyem tercüme edilmiş. (4)
Suad Hanı ı n ' ııı Türk ve Fransız edebiyatlarını iyi tanıması yanı nda, bil hassa kadın ıııecrnüalarıııda ne�redil mi� eserleri de vardır. Hatıil., Ahmed H ikıneı·in Suad l-lan ı m ' l a tanı�ıııası. yazarınııı.ın edebiyatçı k i�il iğinin dönüm noktası olarak kabul ed i l i r (Dr. Fethi TEVETOÔLU, Büyük Türk çü Müftüoğlu Ahmed H ikmet, Ank., 195 1 . ME B�ınv . �.26). .
23
Vazifeyi ne ulvi. ne �eınavi bir surette Lavsif buyuruyor sunuz. Acaba asuınfln-ı cdeb s izin gibi melek. ag uş- ı vatan sizin gibi b ir vücGd- ı mukaddes, şu m i l let-i merhume sizin gibi bir ik tidar gördli mü. Görmedi ! Ey matike-i deha! Muh ab betim hakkı için görmedi! S izi unutmak demek, vatanımı, milletimi tahkir etmek de mektir. Sizi unutmak demek, sebeb-i hayatım vfil idemi, bıraderimi. akrabamı kamilen bir h;uı1 lec!e katletmek demektir . S izi unutmak demek o biçarek�r. o mukaddes vücutlarla istihza etmek demektir. Sizi unutacağıma evvelfi kendimi unutur da intihar ederim . Bana acırsa:ıız , beni sıyanete teııeu:lil ederseniz. iltifatın ızı bir parça tenkıs buyurunuz. Ç ünki oradan böy le giderse beni mec nundur diye geri gönderecekleri muhtemelcfü. Bir htirhaınım daha v:ff . Bıına sen" diye hitab ediniz. S iz fe ri�tesin iz. size öyle ya kışıyor. Bense cesaret edemiyonım. Vfilidem hakkındaki i ltifatınıza kalben teşekkür ederim. Bilki size kanınlık bir gecede asumanın ufuklara yakın en muzlim, en hüzn-a!Gd bir köşeciğinde tutuk mavi bir ziya i le manzfir olacak bir yıldızın arasında mecruh bir kuş gibi çırpınan bir gönül bırakıyorum. Ona arasıra lfitfen nfir-ı nigah-ı şef katini atfetmek bir meleğin şanındandır. ..
H arem-seray-ı ismctinize karib gül n ihallerin in en hakiri n in . en münzevisinin yaprakları arasında bu sonbaharın parlak lfitfuna aldanarak açı lan bir gonce üstünde bir katre gözyaşı size melfi l - i hfi limi tebliğ edecek fakat kıyı p da o giryeyi sil meyiniz . . . Sahilhane-i saadetin iz daman ını öpmek içiıı çarpma, çarpma birbirleriyle müsayefe eden reng-i safiyetle müzeyyen dalgalar size füd meyc lan-ı kalb-ı bi-tabımı ifbarn edecek fakat siz onlara nazar-ı ibtisaın ile bakınız. S izi A l lah 'a ve relilalarınız olan meleklere emanet ediyorum. Hayat ü mematı bir n igah-ı saadet ü siteminizle ka im
Ahmed H ikmet
24
ili
Teşrin-i evvel J 309 Çarşamba Ruhum Daha düşünmek isterdim fakat duçar olduğum ıztıriib-ı iiteşin-i vicdanın gittikçe teşeddüdü buna mani oluyor. Beş senedir ki birlikte refakat ediyoruz. Muhabbetimiz o mertebe ilerledi ki yek-digerimizin ahval-i kalbiyyesine, his siyiit-ı samimiyyesine tamaınıyle vakıf olduk. Beni son de �receye kadar tecrübe ettin. Ruhumun muhabbetine dair olan teınayül-i samimi vü ciddisini hissederek hakkımda -bence pek kıymetdfu olan- teveccühünü daima tezyid eyledin. İki gönül muhalesatla birbirine bağlandı. Benim için de bundan büyük bahtiyarlık olamazdı. Lakin bu kerre
Allah'ın inayeti,
peder-i
ali-güherinin
sayesi, isti' dadının yardımıyla işgal eylediğin mevki'de benimle ihtilata vaktin müsaid
olamayacağını,
müşareke-i
muhibbe
ihtiyacın bulunmadığını bilirim. Bundan sonra küçük lakin kıy ınetdar bir iltifatına mukabil benden değersiz fakat na-mütenahi bir hulus bekleyebilirsin, heyhat! ..
Ba'd-ez-in meveddetimi
kabule değil. bir selamımı redde bile tenezziil etmez isen seni tahattura, çehrene nazar-ı hüzn ile bakrnağa bile hakkım yok iken sen bana en parlak bir gününde asuınan-ı hayalimin arş-ı alasına is'adımı arzu ettin. Fakat ben bu makama irtifö için ayaklarına düşecek idim. Ah!
Hatta buna bile cesaret ede
miyordum. Bu fevka' !-hayal lUtfa niiil olunca nasıl mütehassis olabileceğimi sühuletle tasavvur edebilirsin. Beni mükemmelen tecrübe etıni�tin değil mi? Şimdiye kadar bende fikr-i hafiyi setr için ihtiyar olunmuş bir hareketin
25
.
'
-� 1 6 r,.� A
�J·.....:.. '-":"'-' et: -14:" � � ;. u � � .� ��·--t...- e.,L."_, ,.>µ H __.;, � .> J �' .>-- ... � . . . . ,..( �/. /,... ....; � . (-;": ;;:;.; � � !;=-' '-:S �ı:... ;;.,,:�µ J'�ı; �· :-.}'; � .,,� ..fw, •.:) 1
''
_.I
(
(
'
1
�
ı
.,,
.
".
....
.
�·J.:;•
.
...... .
. .> ....
.
.
,/,.114..-.1 .
,
,., )_,iı).1,,- �;•......, . .
.... .
.
.
.
.
.
.
...
.
� jj;.J> ..
- ��"=' ��_;.;� ��� �; ��-1t '� :Ji'.s- eJ �' ,.,;... �.,,�· ��'�_. W�..v vr o;..·� 4',Y � eJ• � ....
...
26
sudürunu gördün mü? Allah için tiü�ün, gördün mü? Öyle ise geçenki ıcnıcnniyfü-ı sefiJaııemi ne acı v icdan azaplarıylc, ne müdhi� buhranlarla itiraf etmiş olduğumu ve mevk i inıiıı ne ta hanınıü l-suz olduğunu bil de şu netice-i nıuhakeme-i nıfın}zamı kabGI et: Lanet bu merhametsiz kadere! Refakat imden bir saadet-i füiyye husulü kabil değ i ldir. Bu güneş gibi bedihidir. Bedbahtlığımın yalnız mes 'ud olmak için halk olunmuş bir vücud-ı mukaddese n ihayetü ' l-emr üç veya beş sene sonra sirayet edeceğini bile bile fenalık etmeğe cür'et nasıl elimden gelsin? Of! Bili'ıkis mahrumiyetten ise yalnız ben bedbaht, ben sefil olacağım. Kendileri mes ' ud iyyet-i atiyye lerini anıiil-i melekfın elerin i i stikmal Ü insiföde kafil - i mü kemmel. bir bahtiyarın perestidesi olabilirler, çünki bu ikbale li'ıyıktırlar. Ben bunun için daima dua edeceğim. Ah! ... İ nşallah kendi lerinin nail olacağı periyfınc saadeti beni m duçar olacağım ıneflıurane mezelleti başka başka hislerle temaşa edersin de tecaribini bu suretle istikmal, muamrna-yı hayatı bu suretle hal leylersin'. Evvelce de demiştim a, beni kendinle mukayese etme, çünkü -Allah pekçok zamanlar ömürler versin- pederin ha yattadır. İ nsan bazı kerre ikbal i n i reddedeb ilecek bir mevki ' de bulunurmuş. değil mi? İşte şimdiye kadar seni incitmediğimin mükafatına şimdi bana merhamet edeceğini hissetmekle, bana acıyacağını bi!mekle nai l olacağım. Beni hissiyatımın, tahayyü lfüımın derece- i müntehasınai 'la ettiğinden dolayı hayatımı sana borçluyum. Ah o hayata da lfınet! Çünki ömrümün ne seni n , ne benim nazarımda zerrece ehemmiyeti vardır. Seni ve hanedanını Allahü azimü'�-şanın saadet meleklerine emanet ettim. şen olu nuz, bahtiyar olunuz. O mütebessim hiitırfü-ı maziye, te fekkürilt-ı kalbiyyeye işte g i ryan o larak ebediyyen veda edi yonını.
27
Siz de beni unutunuz. U nutacaksınız değil mi? Benden nef ediniz. Yalnız bazen nazar-ı merhametinize tesadüf eden bir sefftlet-zedenin o müdhiş uçuruma gön lünü üzerek biHi-ihıiyar düşebileceğini de düşününüz. Belki beni o zaman olsun af federsiniz. ret
Sana ebediyyen minnetdar
Ahmed H ikmet iV
21 Kanun-i evvel 1309 Sal ı : Pirc(5) Ruhum Allah size -eğer kıymeti var ise- benim sıhhatimi, benim öm rümü versin. Muhabbetinizden başka hiçbir şeye ihtiyacım yok tur. Ne oldunuz? N için hastalandınız? Ne yaptınız? Ah ne di yecektim, şaşırdım kaldım. Böyle tfilcat-sOz haberlere müstehak olacak ne yaptım? Ne yaptım? Ya Rabbi ! Y irmiyedi gün beyin hummasından müteessir olunuz da ben burada sizi rOyamda olsun göremeyeyim. Ne menhus mahlOkum. İ nşallah! .. inşallah! ... Artık � ifil.-yab oldunuz lakin yirmiyedi gün hummadan keyifsizl ik. Al lahım o vücOd-ı lfilıOtiyi, o kalb-ı ulviyyet-aşiyanı ne kadar sars mıştır. Ooh şimdi mutlaka geçmiştir. Ben hasta olmalı idim. Ben irtihal etmeliydim de siz keyifsiz o lmamalı idiniz. Kim bilir nö betlerin hararetinin taht-ı tesirinde ne derece muztarib oldunuz. B il irim, o makhOr hastalığı bilirim. Of o cism-i pakinize iras-ı mazarrata nasıl cesaret etti'?
()) Marsilya'da fazla kalmayan/\.. Hi kıneı. diiııü�ündc Pirc'yc tayin olunur. "Alınıı·d Hikmet Bey'i111i·ın"inw-i Hıili" ((iüneş, Nu. 1 1 . 1 Haziran 1 927) nde ıilyiıı tarihi 1 306 olarak giistcrılııı i�ıir.
28
Ey güzel hfılik-ı fızam ! . . . Boyunları bükülmüş, elleri bağ lanm ış, gözleri dergah-ı merhametine mün 'atıf bu masum kul larını bu kadar ta' zib etmekte bir lezzet mi var? Senin için günah yok mu? Sevgili A l lah ! Nöbetinizin arasında benim ismimi zikr etmeğe tenezzül bu yurdunuz lak in itiraf ederim ki ahval-i rılhiyyem böyle nimetlere nfü liyeı meziyetini haiz değildir. Ben nasıl çıldırmıyorum? Böyle saadetlerin yalnız hayatiyle bile gençliğin h1tuflarını, nevazişlerini hissederek müteşeIT ih olur iken şimdi bir c iddi i ltifatın tesiriyle, garip değil midir, hüznüm tezayüd ediyor. Bedbahtlığ ıının de recesini anlıyorum. Söy leyeceğim çok, pekçok lakin rahatsız ederim diye kor kuyorum. Ya Rabbi ! Eğer ben hummadan yata idim de siz de te nezzülen başucumda nıelekü' s-sıyane gibi bulunup sözlerin izi işiterek, gözlerinize bakarak sıhhat bulsaydım, ne kadar mes 'Od o lacaktım. Gözlerinize bak arak ö lıneği böyle yaşamağa bin kere tercih ederim. S iı: milletin medfir-ı iftiharısınız. A man hasta olmayın . B ir dakika rahatsızl ığın ıza beni m gibi beyhude y aşayan bi ' !-cümle bi<riireler feda olsun . Dünyada herbir şey geçer fakat benim gibi bedbahtlar ın nedameti, biçarel iği geçmez. Biçare l ik nedir bil mez sin iz değil mi? A l lah bildirmesin. O gözyaşı nehirleri razva-i me lekanenizden geçmesin ! o mar-ı helahil aşiyane-i saadetinize gelmesin ... Bugün kalbim in her k öşesini hak - i pay-i ferişte hanenize arz etmek isterd im. Fakat bu za'fın ızla beraber zaten bu kadar ıasdiata benden başka k imse cesar et edemezdi . Mazhar olduğum IOtfu sO-i ist i ' mfi l ediyorum. Gönlüm kam ilen iade-i sıhhatin izi tebşir ediyor. İ nşallah bu mektubumun vusulüne k adar o menhus hasta l ık kaın i len mün dcfi' olmuştur. Nekahetin ize dikkat ediniz. A man kendinizi gö zetin iz. Meraktan çıldırırı m. merhamet ediniz de bir kağıda,
29
"İyi oldıını" diye yazıverin iz. Ben de bu fır i l e zaten min-cihetin malum olan ahvat-i kal hiyyemi tamfünıyle arz ederim. Ben mecnunum vallahi ... Atina sokaklarında, sosyetelerde her zaman sizi araştırıyorum. H aki katen mecnunum, Baki divanenize acıyınız da kemat-i iştiyak ile hakinizc yüz sürmesine müsaade buyurun. Bende-i mütehassir Al lah a�kına yalnı z
saııan istifade
Ahmed H ikmet
Sizin refikalarınız var, benimse hiç kimsem yoktur. B ir Allahım idi, sizi rahatsız ettiğinden dolayı ona da gücendim.
var
v
Lakin olmaz, bu olmaz şey ! B u fikir beni yakıyor. Ben sizi aldatmışım ha! Ben sizden firar etmişim! Nasıl? Niçin yazdınız bunları? Söyleyiniz! Niçin? A llah'ın ne kadar beliisı , gazabı, kahrı, afatı , müsabı var ise cümlesinin en eşeddine uğrayayım. Lakin bu olmayacak şey. Şu mektub bu kıvılcımlarla beni bi tirmek istediniz. Yoksa şu serzenişlerin, şu hançerlerin üzerime yağmasını n bir sebebi olacaktır! .. B i r kere daha, isterseniz yüzbin defa daha söylerim, feryad ederim. Namusum hakkıyçün ben size şimdiye kadar ca'li hiçbir şeyi sevmemişim. S izi bu iktidarınızla sevmemek mümkinesttir. Siz fikrimin "ideal"isiniz, S iz benim hayal-i muhalimsiniz. Be nimle oynayıp eğlenmeyiniz. B i l lahi beni berbat ettiniz. Ebedi perestişkarınız(6).
(6) Kare şekl i nde küçük bir karta yazılmış bu saıırların altındaki "Alınıed Hi/.:111eı"
imzası s i l inmişı ir.
30 VI 3 1 Kanfın-i sani 309: Pire Ruhum Mektubunuzu zehirlerle mi yazdınız? Gönlümü iiteş-nak
bir
hançerle pare pare ettin iz. Evet ! Hakikaten, manevi acılar maddi acılardan şedicl i miş. Kendinize inkisarlar etmek, dünyaya gel diğim giine yüzbin kere lanet olsun, demek, tekrarına d i l i m var
Of ya Rabbi ! Kendinizi ne kadar merhametsizce itham ediyorsunuz. B iliyor musunuz? S iz bir hazlnesiniz. Bunu her zaman tekrar ederim. Fakat son mayan biıtakım şeyler daha söy lemek . . .
derece hassaslık bazen etrafınızda ulvi lftkin kesif kesif bulutlar
halk
ed iyor da kendi nizi bile göremiyorsunuz. Aman Allahım!
Böyle karanlık fikirler sizin g i b i , bir mi llet-i azimen in sevgi l i bir medar-ı rn übfüıati olan bir vücud-ı zi-mealiye müvanesetc
nasıl cesaret edi yor? Bu sözlerin kaffesini daha e�ed meHimetler i l e ben söylemel i y i m. Ben söy l eme l i y i m ki : S ize tapınıyorum ve hayal inizle şu k imsesiz odamda i st ikbalimi tenvir edecek tere el tetc l er edebi mükiilemeler, sihri tenezzühler, ferişte-hane na '
,
zarlar görüyoru m , ç ı l d ı racak gibi oluyorum
da
size mal ik
ol
mamı gayr-ı mümkin görünce dünyaya da h a yat a da lanetler
ediyorum. Sözüme itimad ediniz. Hikmet yalan söy lemez. S i zde na-mütenahi bir şefkatle bi� iktidar, bendenizde n i hayetsiz bir heves vardır. Bu iktidar i l e hevesin imtizacı ne şerefli bir ati teşkil edecekti. Lakin efsu s ! ... Heyhat ! Hodbinliğim sebebiyle
bedbaht ol maklığınızı kıyamam, benim gibi kalbi d i mağında olan sefi l ler buna nasıl cür' et etsinler? Ah . nilülyet i şte Hamid gibi ben
de
Gurbete ofdıı seheh hep mika Bu seh<'hden de fônct afaka diye feryi'id ederim.
31 Ü mit şfı i ıfüıe olsa da hayat şa irane değildir. Deği l mi'? Çün-ki maddiyata arz-ı iftikar ediyor. Bunun için şu kıymetsiz ömrümün gurbette güzeranı bi'n-nisbe beni teselli' edeceğini tahmin ettim ve böyle karar verdim. Bu bir azm-i kat 'idir.
'·Gönliim km ve-i iıimôdi.ıycsi11i kayhet1i" buyuruyorsunuz. İ şte
tekrar ediyorum. Maruzatımı zamru1 isbfü edecektir. Tesir-i mu habbetiniz cereyan- ı hayfüıma tahvil-i mecra ettirdi. İ stikbfüimden me'yusum. Gençliğimden nefret ediyorum. Siz mes'Qd olunuz. Bense aıtık muvaffakıyyet-i edebiyyenizi alkışlaınak, irfanınıza, dehfüuza haynl.n
ohınlar meyfuıında size daha samimi bir sfuette ubQdiyctimle teskln-i hüzne çalışayım. Allah aşkına şen olurruz. Beni bedbahtl ıkla cbediyyen mahkum eden Allah size ne saadetler teh iyye ede cektir. Of, beni şu halimde bütün bütün me ' y us eden birşcy var ise
o da şu satırlar müsadif-i nazar-ı melekane olduğu zaman perişani-i kalbime vakıf olamayarak onları mifassihlemenı ya zılmış kıya sında bulunmanızdır. Oh ! B ana rahmediniz! Aşkınızla üç güncük ümid ile çır pınan gönlüm edebiyyen na-ümid oluyor. O müntehir ne şayan-ı tebrik ü takdis bir mes ' Qd imiş. Sevd a n ın o tatlı acısını maddeten çekmiş, kurtulmuş. Ben ise her dakika muhzırım. Ebedi esirini z
Ahmed H ikmet
32
VIll 1 5 Teşrin-i sani: Vezneciler
Ruhum Pire · de iken(7) bir lı1tuf-namenizle burada bir tezkere-i vedadiyyenizi aldım. Halecan bir çılgın aşıkın şiddetli, ateşli der-aguşlarına benziyor. Kalbi inciterek teşne-yiib ediyor. Bu raya geldim geleli herşeye mestane bir nazarla bakıyorum. Her şey beni seviyor zannediyorum. Hele hayat-ı aşıkaneniz kir piklerimi okşadıkça gönlüm pembe pembe nurlar içinde kalıyor. Kendi kendine solan şükufe-i hissiyatıma güne� gibi reng ü buy i taze verdiniz. Mektuplarınız bana cüst-cuy-i saadet, fazilet perverlik. muhabbet-i vataniyye, perestişkari-i u lviyyet gibi ademi� yet-i hakikıyyeyi öğretti. B u kadar inayetlerin huzurunda titremekteyim. İ şte bu hissiyiit-ı asliyyedir ki beni derin derin muhakemfüa sevk ediyor: Bana insanlık ne demek olduğunu talim eden bir ruhuşük-ran olarak- bedbaht mı edeyim, şu satırları okur iken ne dü şündüğünüzü görüyorum. Lakin merhamet ediniz. Hariçte misal aramağa tenezzül etmeyelim de başbaşa verip huzur, i ' tilaf, zevciyet, temin-i istikbal , füle ne demek, bunları tabia-ten de ruhde edecek biçare kimdir, i 't idal-i dem i le maddeten dü şünelim. Benim sizi nasıl ve ne türlü hiss-i mecnunane ile sevdiğimi anlamadınızsa ve şu sözleri muhakemesizce ve hodbinane ya zılmış kıyas ediyorsanız işte o zaman bebekliğim tezayüd eder. Yahud şu sevda-yı şeydfuun yalnız teessürat-ı netayici bana rac i ' olmayacak mı? Evet, siz Hikmet hezeyan etti, yalan söy ledi deyiniz, . ben şu dakikada v icdanıma tercüman olduğumu ilelebet size isbat edebileceğim. Ben size memlUk olamadıktan sonra kimseye malik olamam. (7) Muhtemelen Marsilya dönüşü ya7.ılan i l i . mektuptan sonra, A. H i kmet Te�rin-i evvel 1 309 sonunda Pire'ye gönderilir.
33
Fikrimi tamamıyle arz için affınıza iğtiraren daha hususi glirü�eyim: Poti "ye gidiyorum('). Maaşım yirmi liradır. Refika-i lıayfüıını oralara götürmeğe bana müsaade etmeyecekler. Ben oııu burada bırakacağım, fakat ne kendi fülcsinin ve ne benim :\ ilcıııin yanında oturmasına gönlüm asla kail olmayacak. Çünki i�tirfihaıiııi tamfünıyle temin etmek isteyeceğim, hal böyle. . . İ stikbalcn ise, dört beş senede -misaJ-i muhal olarak- başşeh bcııderlikten Dersaadet 'e bir kalem miimeyyizliğine becayiş edey im. Maa�ım da nihayet ikibin beşyüz olsun. Artık bu ser veı le istirahat-i lazime ikmal, arzfilar ifil., çocuklarımızın ter biyelerine itina edilsin. Bu kabil mi? Hiç bu kabil mi nOr-ı aynım? Zaten miskinane bir maişete acaba bu kadar şairane dü �üncelerle kim kail olur? Artık bu gibi esmer esmer tefekküriitın göz önünde bir kerecik olsun yuvarlanması beni tasdika kifayet etmez mi? Evet, bu aleladenin bir de fevkaladesi var ise de o da benim gibi kimsenin minneti altında kalmamak yegane mesleği olan ex centrique bir herifin tahammü lünün fevkındedir. Gözlerimin üze rine yemin ederim ki bazen biraderimden gördüğüm büyük büyük IOtuflara karşı mukabeleye acziınclen ımıhassıl mc 'yusiyetimden kendisine dü�man olurum. Her ibtisam-ı pederanesini, bir nişiine-i istihza addederim. Pek doğru düşündünüz. Bu divaneliktir değil mi? Lakin ne yapayım ki işte ben de böyle bir mahlOkuın. B u mecnunluğumu d a sizden başka�ma söyleyemem. Mfilıaza mektOb-ı ahirinizdeki istikbalime ilit bir cümleyi de mahza beni tecrübe mak sadıyle yazdığınıza kailim. Huda bilir ki siz bana ahiren itiraf ettiğiniz teklifi ben daha mektepten beri düşünürüm fakat manialar da o nisbette bana seddoluyor. Dünyada mes' ucl olacak isem sizinle olurum ve illi\ ı X ) Yazarın Pire 'elen tliinü�iindeıı kısa tıir ıııütltlet sonra Poti 'ye tayin olııııduğıı
öğrenil ir. A. H i kmet Poti \lcn ilk mektubunu 20 Şubat 1 3 1 ll'da yazdığına güre. hu mckıuptaJ.. i l .'i T1.şlıı-i sfüıi 1 3 1 0 tarihi yan l ı� olsa gerektir.
•\H;o.. ı ı:-r 1 lİKMET t-.IÜFrÜOÜLl i'NllN MEKTUP. ŞİİR VE GÜNLL'Kl.ERİ
- F. ."\ -
34
kimse ile iştirfık-i hayatım edecek biriyle izdivfıc ediniz.
Ebubekir'in
ıekliffıtını yine Allah a�kına reddetmeyiniz. Ben erkeği m , nasıl olsa yaşarım, fakat sizin için mutlak bir refik l azımdır. Şu korkunç yoldan bir arkada�la geçmek labüddür. Ben i se hayatımın son dakikalarına kadar iktidar ve i rfii n ınızın perestişkarı ve sizin aciz bir çiikeri n iz olarak yaşayacağım. S izin için döktüğüm yaş lar kadar ruhumu taltif eden birşeyiın yoktur. Allahüazim 'den tev a li-i cerey a n ını temenni ederim. Hayran-ı ebediniz
A hmed H ikmet Ü ç dört günden beri devlethaneyi arattığım hatde bir türlü bu lamadım. N ihayet kendim de aradım, yine bu güne kadar bu lamadım. Şehzadebaş ı ' nda birçok Mektep S okağı vardır. Tehir - i cevap bundan neş'et etmiştir.
20 Teşrin-i sani 3 1 0 VIll
20 Şubat 3 1 0: Poti(9) Ruhum Ne yazayım? Mektubuma nasıl başlayayım, b i l miyorum ki. E l i mden kalem düşüyor. Beynim paralanıyor. Söyleyecek birşey bulamıyorum. Lakin ben ne yazacağ ı m ki s i z i tesel liye muktedi r olayım? Ne i ç i n saika g i b i cevablar veriyorsunuz? H iç ( 9 ) Pire"den sonra hemen Kafkasya'ya, Poıi 'ye şehbender vekili ıfıyin olunan A . H ikmet " i ıı bu ilk mektubudur. Yazarın nak l i tarihi 1 890 (F.TEYET OGLU. a.g.e., s. 1 7) ve 1 307 ( '"Alınıed Hi/.:.111eı ller' i11 Tercii11ıe-i llıl/i"" ) ola rak gösteri l irse de mektuptan 1 894 başında oraya gittiği anlaşıl ır. O hfılde. ·· uoR (1R9 l -92 J 'Je İsıanhu/" a dii11ılii '' cümlesi ele (Fevziye Abdullah. · '"Alınıcd Hi/.. nıı'f Miifiiio.�/11, Hayat ı V e Sa11' aıı· . Türkiyat Mcc., C.9. l 94tı- l 9:i 1 . s.4) doğru olamaz.
35
olmazsa günahımı bilsem. Böyle azaba layık olacak küstahlığa cür'et ettim. Mektuplarımı Allah için olsun birer kerecik daha -eğer y ırtıl mamış ise- gözden geçirin: Ben aczimi her dakika takdir ve sizi mes 'ud edecek talihe manen ve maddeten malik olmadığımı evvel ve ahir arz etmemiş miyim ( bi l iyorum, gö rüyorum , şu sözlerimden de işte müteessir oluyorsunuz. Şa ş ı rıyorum. Nasıl idare-i kelam edeyim? Çünki bir türlü gönlümü arz etmeğe muvaffak olamıyorum)? S iz beni mes 'ud ede bil irsiniz. Kaffe-i vesaite de maliksin iz. Ya ben sizi ne ile bah tiyar edeceğim? Hususıyyet-i ahvalimi, maksad ı m ı bilmiyor sunuz ki... Aman Allahım. Çıldıracağım, şu sözlerimle yine mektubunuza cevap vermiş olmuyorum... B i l iyor musunuz, siz beni adeta bir muğfil yerine koydunuz. Hakikaten gönlünüz de böyle mi diyor. Ya biraderiniz
Safveti Bey'in
(ki ben kendisini
ciddiyetle ve bütün gönlümle severdim) beni ithamına, bana karşı gösterdiği infiale layık mıyım? Kendisi benim yerimde ve ben onun yerinde olmuş olaydı m bu kadar samimiyete, bu kadar safiyete, bunca uhuvvete karşı böyle mi muamele ederdim? Yek digerimizin en derin seriiir-i kalbiyyesine muttal i ' değil miydik? Sizinle mahza birbirimizin fikrini anlnınak üzere teaei ettiğimiz saf, pak birkaç mektupla nasıl (namusunuzla oynayasınız)? Yoksa muhatabınız bir adi haydut mudur? Safvet!, o sizinle damarlarınızda bir kan deveran etmekle cismen ve benimle beynimizde, gönlümüzde bir fikir, bir his cevelan etmekle ruhen birader olan Safvet! bilir k i ben sizin ne yüzünüzü tamamıyle görmüş ve ne sesinizi i ş itmişimdir. Hatta çok kere sokakta bile küçük hemşire hanımefendiyi veya mü teallikat-ı şefkat-penahilerinden birini size zannettiğimi biraderiniz bey de bilirler. Kur'fın ' ı işitip de gıyaben izhar-ı iman edenler gibi ben de asar-ı al iyyelerini okudum de izhar-ı hayret Ü muhabbeı ettim. Bunun için mi sizi
"Dö,�seler, öldürseler haklıdırlar".?
Bunun için mi, biraderinizin duçar olduğu mahbfibiyeti ölü-
36 münüz tem izleyecek? Bunun için m i siz ... Of tekrarı beni m ü teezzi ediyor. Bu nlar söylenir s ö z müdür'! Aman y a Rabbi ! . . . Ne ol urdu ş u dakika b i r lahza için huzlırunuzda · bulunsa idim de kalbimi s ize açabi lse idi m. O zaman heni ne derece na hak yere azarlamakta olduğunuzu görecek idin iz. Hayır, ne yalan söyleyeyim. ithamda, muhatabınızın mekasıd-ı huslısıy yesini, ahvfü- i ruhiyyesin i , haföya-yı kalbiyyesini bil mediğiniz için bir dereceye kadar haklısınız. Buna sebep de sevk-ı tabiati, aheng-i hi lkati mecnunane ihlal etmek gibi altı yediyüz sene evvel Asya-yı Vusta çöllerinden alarak tezyi'd ede ede bu hfü -i agrebe getirdiği mi z adfüımızdır. Onun için bir edibimiz, her
"hakikat" bizde kadınlar gibi mesturdur, demi ş . İ şte müraseleye tenezzül
ettiğiniz
adamın
amfü - i
derununu,
diınağ-ı
müş
fikanenizde tayeriin eden timsale tatbik buyurmanızdaki mecbu riyet de buradan neş 'et ediyor. B i lmem fikrimi arz edebi l iyor muyum? Herkesin cereyan-ı hayatını herbir noktadan muha keme etmeme l i . Her fanini n til l i h i , ümid i , hissi, h ırsı , mes leği , istikbali başka y o lda tece l l i eder. Bazen olur k i , insan aşkı u lvi fakat v azifeyi b ü y ü k görür de i ş te o büyüklü kte u l v iyeti h a l k etmeğe çaba l ar. B e lk i o gafi ldir. Lakin havsala-i idraki bu kadara müsa it t ir. Evet ben muhale i mkan-ı tasavvur e tmeyen olsam bu h a l i m l e o sevdayı, o mahzun nazarlı peri - i safiy y e t i mahza boğmak i ç i n der-aguş edeceği m . Vazife-i mukaddese- i i nsanide hem manen, hem maddeten paymill ey leyeceğ im. Bu olamaz. İ t i raf ede l i m , hayat pek m üstekreh şeydir. Artık tahammülüm kalmadı. Onsekiz yirmi gündür şu mek tup cevabı müsveddesin i her defasında birer satır i lave ede ede şu hale get irdim. O zeh irden müessir mektubunuzun meali bey nimi yaktıkça yazmakta devam kabil olamıyor. Ş i mdiye kadar ondan bahsetmeğe korkuyordum, hala da korkuyorum. İ şte di mağım
y ine taş kesildi.
B irşey düşünem i yorum.
B undan
37 büyiik b i r ceriha olamaz, n e söyleyeyim? N e yazayım? Bu pek muzl i m , pek zal im habere bir türlü iht imal veremiyorum. Y alıı ız mümkünsüzdür d iyorum. Ne söylesem, ne yazsam ne sizi te sel llye, ne v icdanımı teskine muktedir olamayacağım. Deli gi biy im. B i-günahım. İ şte ubudiyetimi neye veıtliniz? Vazifesi uğrunda e vliidını, zevcesin i "S ind"e atan
zemşah
Celaleddin Har
efsane midir? Serair-i v icdaniyyeye tamamıyle vakıf
olan sizin gibi muktedir, fazıl bir hanımefendi n i n bu adamın saadetinden tevakkisi elbette bir sebeptendir dememesi kabil midir? Vfil ide-i mü şfika- i vatana cüz ' i olsun h izmet, daha doğ rusu, eda-yı vazife-i fariza-i i nsaniyyet için bizden daha mü terakki olan hey ' et-i
ictimfüyyeden ahz-ı
intibah emrinde
seyahatin l ü zumu e l zem değ i l m idir? Acaba şu zamanda me deniyyet-i hazıra hakkında bir fikr-i icmali hasıl etmeden va tanına h i zmeti sebk etmiş kim vardır? Emin olunuz ruhum, insan bir kere S arayburnu ' nu dolaştı m ı veya Kavak ' ı aştı m ı ne kadar n ikat-ı mechuleye mutta l i ' oluyor, bilseniz. Velev insan bu sırada bazı nevaziş-namelerinizde telmih buyurduğunuz adiyiita tesadüf etsin, maksadı daha ali olan bir adam için bu ehemmiyetsiz, bu sathi şeylerin ne hükmü olabil ir? Görmek başka, h issetmek başka değ i l midir? B i r gencin dimağını altüst eden o ç ı l g ı n l ı klar ı n , hevesiltın. galeyan-ı hissiyatın arasından ağı r ağır tulu eden bir de m i n i minicik vatan muhabbeti ol duğunu hi ssetmenizd ir. Mukteza-y ı hilkatim, akl ı m , fikrim diiima aşiyanemde olursa tetebbuatımı , tecaribi m i nası l i l eri götürürüm? Ö y le bir aşiyil.ne k i onu tercihe de iktidarım mef kud olacak. B u suretle gaile tezauf edecek bir hi'ilde ki adeta hanesine akşama "yarım kıyye ekmek" al maktan , çocuğunun mektep ücretini düşünmekten gazete okumağa b i le gönlünde heves kalmayan adl iye muhzırlanna döneceği m . Bu güneş g i b i hedid a m a hcnuz tarik-ı t icarete i lk adımımd a nasıl gerıye
38 avdet edey im, buna k i m i n g ö n l ü ka i l o l u r ? İ nsan vata n ı n ı se v ince ,
vatanın
kendisine
muhtaç
o lduğunu
düşününce
hevesfüına itaat etmekten i baret olan "lıodbi11/(qi" Huda b i l ir, b i r müddet için zfül o l u yor. Ne yapay ı m ? Bir viraneye g ü n e ş i n z iyası nasıl dü şer ise, kal b - i harabıma ela sevda- y ı v atan ö y le düşmüş. E v e t , o n a ve lev c ü z ' i o lsu n, hizmete mukted i r bir hale ge l me l i . Dimağ aczin i feryat edi yorsa da gönül kainatı ihata etmek istiyor. B akın yine nelere daldım? Ne yapay ı m ? Zaten ne ya pacag ı m ı b i l mem ki. Tetatum - ı peyapey - i ı zt ırab arasında bu nal ı yorum da y ine boğ u lmuyorum. B öy le benimki g i b i der bederane tecar i b - i hayat kal b i katı laştırıyor. Lakin ben böyle y aşamasın ı istemiyordum. B öyle o l uverdi. N asılsa dünyada g irye n i n ,
i btisamın,
sevdanı n ,
intikamı n .
v isal i n ,
hicrin,
ü midin, ye 'sin, hepsin in sırf "hodbinlikten" i baret olduğunu anlayınca perişanl ığ ı mdan beyn imi d iş lerimle yemek, di l i m i kızgın dem i r le koparmak istedi mse d e o dakika sin i rlerim dermansız-l ı ktan gevşedi , baş ı m omuzumun ü stüne, k o l l a r ı m yan larıma düşüverdi. Yanı mda ki mse y o k t u , pek yalnı zd ı m. H issiyatım donmuştu. Tasavvuratı m beni aldatt ı ğ ı n ı bana söy leyecek k i msem yoktu. İ k i senel i k tenha bir karan l ı ğ ın , bu
sükutun
h itabe t i
ben i
teshir etti.
B öy lece
bir duvar
kenarında kendi kendine yaşay ı p kendi kuruyan b i r yabani ağaç
gibi
heyecansız
i m rilr- ı
ömr
etmek,
mezarım
ha
z ı r l an ıncaya kadar imiite - i vakt için yemek, içmek ve bir de o ağacı n toprağa merbu t iyeti g i b i rabıta- i vataniyye i le hayatı ka i m b i l mek i nsaniyeti n vazife-i asl i y yesi c ü mlesinden zan ney lerim. Fakat banal' s . sa111'age addedeceğ in bu tegal l üzü tekzib edecek ınaa · ı -me ' yusiyye bir m a n iaya tesadüf ede medim. G aribi şu ki art ık böy lece g ü n le r geçiyor de bütün
ili lem h a t ı rı mdan b i le geçm i yor. Hu lasa ö l ü g i b i yaşı yorum.
39 B a k ı n size göğsümü açıp yü reğimi arz edi y oru m. Şu kan ların arasmda nı liteezzi olan aşkmızı art ı k kurtarın ı z. Hem bir rnııp
de gdicc olarak şu girdapta kamilen boğulmak için bir dar
be- i nefret de siz vurunuz. Yahud bana hak veriniz . . . Aklımca bu temhid etmek size bir deva o lmasına arzu ediyorum. Aşk ı ,
sevdayı, çocukluğu bir tarafa bırakınız. Şu hayat denilen t i yatroya girdiniz. Piyesi sonuna kadar temaşa edi n i z. B ir kere hak-bin ve hakikat-cu olun. O vakit dram zannetti ğ i n i z piyes lerin neticesini ekseriya komedi çıktığını göreceksini z. Onunçün vekayi - i kevniyyeyi sevimsiz, tatsız bir mudhike g i b i teliikki eden tiyatro biter, ötesi, ah ötesi bir hiçi- i nisyandır. Emin olun ki, şimdi beynime bir kurşun sıksam, i smim k itabe-i mezarım dan sil inmeden hayalim a ilemin, muhiblerimin hafızasından si linir. İ şte dünya bunun için müstekrehtir a ! . . . S ustum. Allah aşkına sözlerime ehemmiyet verin. Ken dinize acımak için merhamet l i olunuz. B i ze her zaman dürdane-i edebiler, beday i - i h i ss iyyeler hediye ediniz. B aki saadet ve afi yetinizin duası. Ebedi hayranınız
A hmed H ikmet IX 9 N isan 1310 Ruhum Ne kıymet l i , ne şerefl i b i r IUtuf.
Bana resmi n i z i ihsan
etmek. B i lir m i s in i z, b i l i r m isiniz ki bu melek, bu peri o mini m i n i aşk ilahesi idi beni cerihadar etti. Pembe atın kanatlarının sayesine i ltica etmiştim. Eyvah! Ş imdiye kadar kıymet l i birşeye mü l i k deği ldim. Bu hazine dünyada bu kadar gözyaşlarına bedel bir de ibtisam mevcut olduğunu gösterdi.
40 Giikre hir yıldı:ın sirişk-ôıli flal-i nıalı:iiıııı. llltr-ı 111alı111ılru Yı!rdeki hir gı'i/iiıı. keder-pirô Reng-i hi-tôh ı . taı'l'-1 pı"ir-şürıı Sandım ikhôli111e haseddendir Çcke111e:ler ıı/ı'i ı ·ı·-i 111i1111etinıi Saklasam -hir lôt!f' me' nıendir Harem-i cônırna saôderimi
ded im. B ir meleğe edilecek tebcil ve takbili
fil)rement
ifa ey
ledim. Of! "Seni e,�le11dirsin" diyerek l fl t fe n ihsan ettiğiniz o tasvir ümidi mden bu kadar suz i ş l i bahsedersen i z ya hen i ağ latmak isted i ğ i n iz zaman ne türlü düşüneceks i n iz? Ş i mdiye kadar -hali mce-- fe lekle çarp ı ş t ı m , acı tecrübe ler de geç ir dim. Lakin sizin mekt u bların ı z kadar heni şaşırt an bir ( fre
nement Je tesadüf değ i l , hatta tesiriitı n ı hatı r ı m a b i le getirme dim. İ şte y ine bir aydır ki gönlümde tekrar tekrar uğraşıyorum. İ stiyorum k i beni m y ü z ü mden bir saniyecik b i le rahatsız ol
mayası n ı z . Fakat h issediyorum k i ü z ü l ü y orsunuz. Beni bu i l t i fatlara lay ık olabil ecek b i r ruha m a l i k zannediyorsunuz. Heyhat ! . . . Neye başınızı ağrıt ı yorum. Ben bir müddetten beridir ki çıl dırmak istediğim halde çıldırmıyorum. Artık beni sever iseniz, beni sevmeyiniz. B ana acımayınız, daha doğrusu bana acı y ı n ı z fakat sevmeyiniz. B e n i hat ırınıza getirmeyiniz. B ana mektub yazmayınız. Hfilimi takbih ediniz. Fakat yalan söylüyor, v ic dansızdır demeyin iz. S izi mes ' ud edecek bir bahtiyar i le izdivaç ediniz. Önce benim ruhuma şefkatli şefkatli tebessümler ihsan ediniz. Ben onları hissederim. Bende bir yadigarınız vardır ya, o bana kafidir. Ben ona kanaat edeceğ im, ben o meleği in�al lah , ın-
41
�allah onu kitabe-i seng-i mezar yapacağım. Allah aşkına izdi vac ediniz. A llah aşkına aşkımı unutunuz. S izin (yine sizin de diğiııiz vechi le) en sadık, en muti' bir biraderiniz olayım. Benim i�·in budala idi, nıecniin idi. dlı'ane idi, hir nıenhiis idi" de yiniz, fakat "'hir lain idi" demeyiniz. İ ster iseniz onu da deyiniz, lakin vallahi kahrolayım mel 'un değilim. Hissen, kalben, iı fünen pek fili bir rOha mfüiksiniz. Beni affedin. Talihim dur mayıp csbab-ı mücbireler halk ediyor. Tatihim benim gül düğümi.i istemiyor. Beni unutunuz, benden soğuyunuz. Ben bu rada pckçok hezeyanlar ediyorum. Öl mek için kestirme yollar arıyorum. S iz kadınsınız, bunları yapamazsınız. Beni unutun. Allah için bu böyle olsun. Aşkımın harhara-i ihtizarından taciz olmayınız. İ şte susacağım, işte susuyorum. Baki sizi Allah ' a cmfınet ediyorum rlıhum. Bana acıyınız. Bedbaht ve sefil ..
Ahmed Hikmet(10) x
10 Haziran Cuma gecesi:(11) H u zlır- ı i smct-penahilerine
Gittikçe pcjmürdegi-i hissiyat piş-i çeşmime kara kara hilileler getiriyor. Bana gücendiniz mi? B ana gücenmeğe te nezzül ettiniz mi'! Beni vicdansız, duygusuz bir yalancı zan nediyorsunuz, değil mi? Evet, düşündükçe aklımı bozacak g ibi oluyorum. En çirkin nefretlerin, en ağır tahkirlerin çehreme ı;arptığını duyuyorum. İ şte bu silleler beni öldürüyor. Yü reğimin en derin bir noktasında müz ' ic bir azap, iiteş-nak bir acı ı
I O J İ ıı ı ı.ü si l i ııııı i�ı i r.
ı 1 1 J Y a z ı l d ı � : yer � i l i ıı n ı i � ı ir. anıa,
Poı i 'ye beıızcıınck
nıiinıkündür.
42
h issed i y orum. İğbirarınızın ilıt iıııfili hat ırı ma geldikçe ne söy leni len sözü. ne söylediğim lfıkırdı ları an lıyorum. Artık bundan acı bir muhabbet tasavvur edemiyorum. A l lah aşkına olsun ! Hissiyfiı ıma, tefekkürfiııma agah olu nuz. A llah aşkına olsun! Hfıliıııi, bcdbahtlığımı tahmin edi n iz. Gönlümü görmek size gi.iç değildir. A llah o i rffinı. iktidarı size vermiş. Envar-ı kemal inizle tenvir- i uyun etmeğe başladığım za mandan beri hayal inizle i ' tilfi ediyorum. Ben o nur-ı sihrinin divane bir pcıvfuıesiyim. O ınektCıbu üzülmeyesiniz, benim seföle tiıne iştirak etmeyesiniz korkusuyle yazııııştım. Cür' etimin cezasını gönlümde çekiyonım. Hem de ne halde ... Beni affedecek, hfilime terahhum ey leyecek misiniz, yoksa azimetime yakın Beyoğlu 'nda tesadü f ettiğim zaman baktığınız gibi bana dil.ima. her zaman böy le hışıınla mı bakacaksınız? Aman ya Rabbim. hissiyfiıııııı siz anlamazsanız vicdanımı kim lere açay ım? Gözyaşları nı içinde boğulsam faydası yok. B il seniz, ah bibeniz. Hezeyanlarımı kahkahalarla oku manızı isterim de mütfilaadan sonra velev cüz 'i olsun. kaş ları n ızın çatı lmasına sebep oimağa tahammül edemem. Tekrar edeceğim: B ana gücendiniz m i , tasdl"lerimden usandıııız mı? Cfilib-i tenfir ı ııi oldum? ... Hayır değ i l mi? Artık gön lümü an lad ınız. Sizin için dökü len gözyaşlarını s ileceksiniz, değ i l mi? Nevmid olursam da sizi yad ederek öleceğimi. yaşarsam da hayal i n izle yaşayacağı m ı hi�settiniz değ i l mi? Art ı k perişan l ığım iğbi rarın ızı değ i l . ibt isaııı ıı ı ızı cel b edeceğinden emin ola y ıın mı? Bedbaht ben. Beni unutunuz. Sefil ıııefıuııuııuz
Ahmed H ikmet( ")
( 1 2 ) İ smin (hlii
1-.aralaıııııı�ıır.
43
�u saı ı rlar iki ayl ık mücfıdele- i hissiyatın
netlce-i mütedisiranesidir.
( iönlümü teşhir edemezler ise, eyvah bana! Eyvah hayatıma . . .
XI 2 Teşrin-i evvel 310 Ruhum Ne olur bana karşı daha az· nazik, daha az müşfik muamele etseniz. Ne olur bir küçük merhametsiz l i k gösterseniz de ben bu mertebe me ' yus olmasam. B ana tebessüm etmeyi n ki ben de ağ lamayım. Bu kadar müt5.l a5.tım esnasında muhabbetimiz gibi bir aşka tesadüf edemiyorum. B i z o zavallı kelebeklere benzeriz ki. ka nat ları tam amıyle serbest olduğu h5.lde yine baziçe-i rı1zgar ola ola yek-digerini kaybederler. Ay ne hakikatsiz hakikat bu ! İ ltifat-nfime-i iffet-penfihilerindeki mektupların yırtıl masına di.iir emrinize rağmen bilmem kaç yüzüncü defi.i olarak t a
"Ahval-i Alem"
romanı
hakkında
Zuhur'a
yazdığım ma
kaleden( ı J) ş imdiye kadar cere y an eden tasdifüımın ve te tekkürat-ı sefilemin mahfGz olduğu zarfı açtım. Geceyarısı idi. Yalnız idim. Yüreğim acı acı çarptı, gözlerim ateş içinde kaldı. Bu aralıkta kapı açılıvermez mi? Ben de si zi odanın
içinde gö
rüvereceğim zannetmez miyim? M üstehzi ruzgar imiş. Az kaldı ki nefesim tutulacaktı. Zaman var ki sizi düşünür iken divane oluyorum.
ı ı : ı ı Bu cliııılccleıı A. H i k ıııc ı " iıı j ,ıaıı hu l "a diiııdiiğii ve Zuhur Gazelesi'ııdc
ya1.1 bel k i de ya1.ılar llL')l"C l l i ğ i öğrL·rı i l i r.
i
Hfüırıında iken s öy le ye yim . Bt:ıı .. iiliirsc111" -a ma ne v ak i
�
o lursa olsun- kit[ıhe-i mezarımı s i z . o n c rı n ln el lerinizle tanziı
··nıı adamın hm·<lt gar/h{ine hir seı·lilİ11111. iimidsi: hi;· /ıicdi11111 gin•clcri11de11 ibllre idi" deyiverirsiniz., olur hiter. edi n iz .
Tahrirde
zahmet
çekmezs iniz:
A l l ah ! Al lah ! Gön l ü m başkasıyle meşgul olmak mı? Bir pa patya güneşin iltifatı ndan ba�ka neye a ldanarak agu�umı aça
h i l i r. S izin h1tfunuzla inkişaf eden h a y a t ı m yine sizin haya
linizle solabi l i r. Daha açıkça söy leyey im. Niye t i m tenıel luk de-1 ğ i ldir: Kendiniz gihi va ta n ı m ızda mehasin- i fikriyyeye, bedayi-i
k a lhiyyeye malik diğer bir iktidar sahibi h ili r misin iz.'? 8.:.'niın d� ümid-i yegan em vatanıma kalemle h izm e t idi . Zulınet-i bi iktidilri arasında bir pervane gibi uçar iken u z aktan nur-ı i fanınızı hiss eder etmez derhal hak-i pay inize düştü m. Fak a t o
zaman düşünmedim. Sonra, ah sonra yaşamak, daha doğrusu ö l ü mü beklemek için ne kadar vesait lazım olduğunu anladım.
Cüst·-cuy-i vesile ü midiyle buraya geldim 15.ki n ne çare kaffc-i ama l i m gibi bundan da bir semere iktitiif edemedim. Beyhude
·� al ı ş ı p , beyhude düşünüp, beyhude yaşıyorum. B ir balon gi h i
muttası l uçuyorum. Lakin nereye gittiğimi b i l miyorum . . . S iz de beni halil bir başkasını da seviyor zannediyorsunuz, öyle mi? Sevmek kolay mıdır? Hayır! Yazınız, daha acı :-ıeyler yazınız. Hazanın zir-i pay i niz.e düşürdüğü şu sararmış yaprağı ç i ğneyiniz. Zaten müsterih yaşamaktan sıkı l ıyorum.
l zt ı ra p
ve
halecan benim iki me
lekemdir. On larsız yaşayamayacağım. Pe ı i-i sevdanız ikisini <le kanat ları n ın altına a ldı. B irinin ate � i n i .
d i ğ e ri n in zehrini bana
bir dakikada veriyor. Müsiki dinler. dü�ünii rke n sizi yiircğiınin c;arpıntısı. hazin bir nağ me gi hi b<ma tatlı bir baygınlık veri yor. Diişüniiyoruın, dü �üniiyorum. Kimbil iı derin derin telekkürfü i le milli o gözler ne
45
.ııl·�iııdir, kiın b i l i r sesinizde ne türlü rayiha-i cenneti vardır? Ne ı ı ı l ı - pcrvcranc
görii�ürsünüz. Seherin saffi-nüvfız serini iğiyle açılan
l ıı r �0111.: e -i ateşin g i b i nerı nin dehfınızın tele ' lü -i ınütebessi ı ı ı;iııı.: s i kimb i l i r bir defada ne periyane nev-baharlar hak eder?
1\ i ı ı ıbi l i r o e fk f ü ı a liyyeni n cilvegfıhı nasıyene ne mertebe hala ' ı · ı - riz-i sevdadır'? Kim bilir dfümfı ne dehşetl i ulviyetler, ne safa -
' ı
lıiizünler düşünürsün? diyorum. Ah ben size bu hal in i z le tap
ı ı ı; ı k istiyorum. Garip değil m idir ki istikbfüim gibi şekl-i Iatifıniz de mechQl ı l ı ir. N e zararı var? B e n yazınıza bakar, fikrini zi düşünür, haya l ı ı ı i ı i temessül cıı iririm. Z:lt en ben de beyaz yüksek bul utlara l ı ı ı riiıınıüş o irfana, bir bcnefşe yapraklarının arasına gizlenmiş ı · ı lıi
duran o hüzne aşıkı m. Onunla aklen ift ihar, bununla ruhen
ıı• larıın. B ana biri ademiyeti, biri hissiyat-ı mfmev i yyeyi
ı ı · r ır . Bi r i peri, biri melektir.
gös
Yazınız, yazınız, bize o hissiyat-ı mi.iheyyice bulutları ara
. ı ı ıda yetişmiş pembe g:onceler saçınız. Terbiye-i hissiyye ne ol
ı h ı.� unu bize öğreti n iz, onları ben ilham- ı Huda sanıyorum.
Resminizin
artık
bCise-i mütehassirane
i le bütün bütün ren
ı· ıııi bozdum. Hergün, her zaman biHi-f.iram onu çı l g ın lar gibi
ı ıpıiyorum . Ac a b a ben çocuk muyum? Hnlecanlarıma vakıf ol ı ı ıa s ı için kalbimin üstüne '·
saklıyorum.
Lakin
gönlümle beraber onu tazy ik
.ıı pındıkça m ah c u p oluyonım da y ine ınüntekımane
' ı ı ı ıek istiyorum . Muktedir de oluyorum.
Fikr -i saadet kadar
na-mütenahi aşk ı m bir camın şeffafına ıılı lanarak kanallarını oraya buraya çarpan kelebek gibi peşinde ııııla�ılmaz bir h a i l görüyor. Susay ı m . Yazdıkça yazmak istiyorum. İ stedikçe de seffıle-
1 1 1 1 1 ıezfıyüd ediyor. Divanece g ü ft gCi l arıma artık nihayet ve -
ı . · v iın.
46 Dün . . . ( 1 1 )'e gitmek iizere Dersaadct 'e kariben azimet ede ceğime dair ııezaretçe bir tasavvur bulunduğunu haber verdiler. Eğer bu iş ' ar tahakkuk ederse birkaç gün olsun sizin teneffüs et tiğiniz heva-yı nesimiyi ben de istişmam edeceğim. Şükürler olsun ya Rabbi. Baki Allah ' tan her an bir mes 'udiyyet-i latife ile tebessüm-riz-i muhabbet olmanızı temenni ederim. M ütehassiriniz
Ahmed H ikmet Teehür-i mektub-ı kemteriye sakın gücenmeyiniz. Bilir misiniz ki o satırları tahrire muvaffak olmak için gönül ne kadar intizam istiyor. Bense her zaman perişanım. Onun için mektublarım da sudfü mucip birer hezeyan-name oluyor. Artık buna IGtuf-name-i nazikanenize cevap demeğe hicap ederim. Siz de A l lah aşkına öyle telakki etmeyiniz. XII Megffferişte-i ikbal amed ez der-i ma Ki şod helıişt-i hffln kiilhe-i nıuattar-ı mil
Ruhum Beni zehirledikten sonra böyle şirin-kam ediyorsunuz. Sar sar-efken- i kahrınla gönlümü titretip, çehremi soldurup, üınid lerimi pay-mal ettikten sonra bana nev-baharımı gösteriyorsun öyle mi? ( 1 4 ) Buradaki kelime s i l inıııi�tir: ama "Kcrr" cılması gerektiği anla�ıl ıyor. Kerç, K ırım 'da Azak Den i z i ' n i n Karadeniz'e açıldığı yerde üııcml i bir �chirdir. B u mektuptan, yazarın Kerç'e tayinini Eyl Cı l 1 3 1 O �onunda öğ rend iğini tahmi n mümkündiir.
47 İncitir. giryc/11 edersin lıe111 itôh-ı nô: ile · /-lem yine kendin silffsin ç-eşm-i /11/11 -/ilı'idıımıı
Schnı-i gadriyle durduğu hakir. zaif bir kuşun ıztırab-ı vapesin s;l kitini görüp de acıyan esatirin şikar perilerine benziyorsun. Vallahi beni hiç sevmiyor, bana asla acımıyor, beni dü �iinmüyorsun ! Gönlüme açtığın o iltiyamı pek güç cerihalar -ki senin nazarında nesim-i I O t funla açılan pembe güllerdir- öyle ııcrmin, rakik bir dil-bencile bağlanabilsin mi'? Sen bir meleksin! Evet ! Fakat ınelekü's-siyane değil, vallahi değil, bir mclekü'l-mevtsin! Beni perişan ettin. Beni öldürdün. Fakat nasıl oldu da hiç acımadın? Nasıl oldu da o hançer-i scrıiz- i zehr-efş5.nı kalbime hav5.le eder iken harekfit-ı elime-i ihtizarınıla istihza etıneğe o taştan pekçok katı olan gönlün kail oldu .. : Lakin sözüme inanır mısın? Yine gülmez misin? B ana mec nun demez m isin? B i rşey söy leyim. İ şte istemeyerek itiraf edi yorum k i , o kahhar, o hıraşende-i din istihziilarının bile efsus ki, dirig ki, maktulü imişim. B u senin sitemlerin kadar acı olan hakikati işte yine anlıyorum. Tekrar ederim. Beni y ine tanımıyorsun. Hem vallahi ta nımıyorsun, fakat bu niçin, neden, onu da bilmek istemem. le t' ai commım, nıais tres tard helas ?(15)
Artık belki bana verdiğin azab ü eziyete p işman oldun oh ! la tristesse el deux est presque de la joie('h)
Her halimde y ine sen beni affet. Affa müstehakkım. B il mezsin seni nasıl severim. Sana ne gibi bir hiss-i ulvi ile ta pınmak isterim. Ne olurdu benim düşünceme vakıf olaydın. Ben ı 15ı
( 1 <ı ı
Sen inle berfıberdim, fakat artık çok mu geç? İ k i ki�iyle payla�ılaıı keder. scviııçıir.
48 seni bütün h issim. bii t ü n hayatım. biitiin a k lım l a . bütün gön l ü m le sev iyorum. Sen de bazı defi\lar ben i dü şün. B u kadarcık bir s aadetle ben mes ' Qdtlııe yapyabi l irirn. Senin meshurun
Ahmed H ikmet 5 Kanun-i sa ni 3 1 1 \ ' 7) H . Beni ihyfı e tt in .
XIII 1 9 Kanun-i sani 3 1 1 Cuma Vezneciler Nur um
şükufderin i l ahes i d i yeceğim. O kadar şfiir-a�ubsun. Hayfı l in b ana �ebnem - i ezhfır g ibi yasemen l erin , bc ne f� c l e rin , leylfıkların agu�una uzanm ı ş görünür, o kadar rakiksin. Nağme-i be y an ın fıh-ı bi-tfıb-ı i ft irfika be nzi yor . O kadar c an- rü b a sın . Çiçeklerle karabetin mi var? N amına
Lut u f-nfünen berceste bir ş i irdi r . Ah seni sevmek iç i n mut
l ak şair olma l ı . Hay ır hayır, şa i r olmak i��in sana perestiş etme l i . E y şair
melek, Allah ' ın tebessümünden mi y aratı ldın?
Te§bih-i nevaziş-perverini ben ikmill edey i m : İ nki�fifı iç i n ett i ğ i n goncenin aç ı ldığını görüp d e esba bını cüst-cı1 e y lediğin zaman onun sinesinin teessür-i ze m h e rir-i zehr-nakten yavaşça solmağa bile ba şl am ış olduğunu görürsen açılmalısın da o d i l -ha s te- i ınuhtazır sil.kından ayırmayıp nı1r-ı nazar-ı şef kat inl e ona hayat vermeğe inay et etmelisin. itina
( 1 7 ) F. Tevctoğ: l u , yazarı n İ 'lanbu l ' a diiııü� tari h i n i 1 K9fı olarak gösterirse ek
(a.g.e .. s . 1 8 ) ırerçck 1 895 ( l .l 1 1 )'tir. "Al1111eıl Hi!.ıııeı Ber' i11 Terciinıe-i H,//i" ııde k i 1 3 1 O tarihi de yaıı l ı � t ı r .
49 Oh ,!.!eçcn cuma günü s İ L İ gördüm: Ne yapıığını ı ne ya pacağımı şa�ı rdım. Yaıııınclaki . . . ( 1 �) tekrar ettiği sözü aıılaya ıııadıın. Yürümemi unuttum, bastonumu düşür<lünı. Birkaç ki �iye çarptım. birşeyler oldum ... O mahfel-i leyla-yı leyfilim olan gerclunenin peşinden bakakaldım. Her zaman dediğim gibi o csı ar-ı i l fılıiyyeye beıızcyen siyah, müessir, iili gözlerin ka 'rııı
clan leındn ile s i yah kirpiklerinin arasından süzülen o feriştehi bakışın<lan hüsnün ibtisamın ı , şefkatin nevazişini hissettim.
Şeb:lbın ruhlu nagaıııfıı ını, aşkın gizli serairini bekledim de bilil
ihı iyar:
Melek perl'line-i nılr-ı nigôhın Giineş hir silye-i :ii(O si.vô/1111 Schôb-ı ôlılardır gerd-i rôhın Nikôt-ı aşkısın şi' r-i iltılıın diyerek ağladım.
Renan
"Hakikat iıfô11111, fa:f!ct aşkın sôye
sinde tulii eder" demiştir. Ben hakikat ve fazileti senin s:'l)•ende
h issettim. Sen irfan-ı ulvisin, sen aşk-ı ebedisin. Seni korka korka sevmek, boynunu bükerek aşkı takdis etmek demektir. Ben sensiz yaşayamam. Sen gönlümdeki timsfü-i sevdasın. Bazen geceyarısı
odamda, kend !mi huzurunda, aya.§:ının
ucunda oturmuş zannederim; seni müteessir ederek ben de mahzun olmak emeliyle bir istigrak-ı vacidane ile saatlerce yük sek sesle bir mecnun gibi şiir okurum...
Ah yine bazen ka
ranlıklarda uykum kaçar da hayatimde arşlar, sehablar icad eder, zümrüdlerle döşenmiş bir riyazet-i behiştinin içinde kar makarışık meşcereler, şelaleler, fevvareler, bülbüller, kameriye ler yaratırım. Orada yqil, kes i f bir gölgelik arasından yıldızlar işlenmiş mm, ince bir buluta tekellüfsüzce bürünüvermiş olduğun
( 1 8 ) Y azara re l'i\ kaı eden �ah\ın
ismi
karalanmı�tır.
50
lıfı lde hir şüle gibi ağır ağır bana doğru gelir görürüm. H ızla kol larımı açar, sana doğru koşanın . H ıyanet ! O anda uçarsın . . . Gah olur sapa bir yolda hayat ın nagehani bir darbesiyle sendelerim. O dakika bana doğru uzattığın clü-dest-i nermine İltika eder. doğru lurum. Bir daha düşmemek için müşfikane tevbih eyler, bir peri-i i lham gibi badema takib edeceği m yolu amirane irile edersin. Lakin . . . Ben naz i le perverde bir '"yarama:" arsı z çocuk gibi mahza tekrar tekdir-i şefkatinle dil-şad ü kam-yab olmak için vesileler ararım. Ben bir hatiiy ım, sen afüvsün. Ben bir ley l-i sakinim, sen bir bedr-i zulmeı-suzsun. Ben bir kalb-i jengdarım, sen onun inci la-yı hissisin. Ben bir aşk-ı Mecnunum, sen onun Leylfı-yı hüsnüsün . Ben bir nazar- ı hayratını, sen onun nur- ı im ' an ı s ın . Ben bir ah-ı perişanım, sen onun mea l - i saz-ı iihengisin. Ben bir sehab-ı muzlim-i avareyim, seına-yı cevelanı nı sensin. Ben bir kuru yaprağım, sen girdiib-ı sfük ı ınsın . Ben bir murg-ı zaifim, sen nagamfü-ı hazin imsin. Ben bir şfür-i perişanım, mecmüa-i eş ' arım sensin. Sen in için güler, sen i n için ağlar, senin için koşar, senin için durur, sen i n için ya�ar, senin için ölürüm. Ben ne yaparsam, ne yazarsam, ne söylersem, ne düşünür sem sana beğendirmek, sana yaranmak içindir. A sarına bakıp da Allah ' ı görmeden iman edenlere şaşmam, ben de seni görmeden asar-ı fetanetinle sevdim. Lakin . . . Of! Senin gibi "Heyhat" di yemeyeceğim. O mini mini bebeğe, o latif teklifine mükafüten siyah göz lerini öpmek için müsaade buyur. Baki kemal-i hünnet ü mu habbetle hak-i pay-i melekanene cebin-say-i ubudiyyet ü iştiyak olurum. Seni seven
Ahmed Hikmet
51
XIV Hotcl Moderne Lungarno Florence Floransa'dan altıncı mektub( 19) 13 Nisan alafranga çarşamba gece alafranga 1 0 Cicim Şimdi anladım ki benim i le beraber gele idin, imkanı yok gezeınezdin. Ben bile bittim. B ugün burada iki müze birden gezdim. Öğleyin bir saat kadar uyudum. Yine ayakta duracak hillim yok. B ir parça da aksırıyorum. Bu gece nezle olmazsam çok şey. İ yi g iy inmiş ve kalın paltoyu giymiş olduğum hillde nezle olursam şaşarım. Aman Suadcığım, aman bu Floransa görülecek yer. Roma'yı da, N apol i 'yi de geçti . Kendimi nıoye11 age 'da zannediyorum. Ekseri sokaklar kemerli , kolonlu. Hale şimdi gece yemek yedikten sonra otele gelirken geçtiğimiz yol ları görsen, cuirasse ' siz gezilmeyeceğine hükmedersin. Sol taraf (Arno) Nehri, üstümüz kemerler ve etrafımız kolonlar, yer yer statüler: Yabani koca bir çıplak herif bir kızı saçından sü rüklüyor. Ötede bir Herkül, biri de bilmem bir koca topuzlu herif. Bunlann �u-asında yüıiiyonız. Burada ya müze, ya kilise, ya başka birşey yok. Hele meydm1lar birer müze, yiımi otuz heykel bir arada. ( 1 9 ) Yazarın Hariciye 'elen ayrıldıktan sonra,
G:ılıriel Noradunkyan tarafından Ticaret Ve Ziraat Nezareti Umıir- ı Ticiiriyye Müdir-i Umıimiliği 'ne ge tirilmesini ınüteakıbeıı çıktığı ve çeşitli biyografilerinde şimdiye kadar giis· terilıneycn bu İ talya seyfılıatinin epeyce uzun sürdüğünü karısına yazdığı al t ıncı ınd.ıup olu�undan çıkaıınak ıııiiıııkündlir. Mülıiyeti anlaşılamayan bu scyfılıatiıı Fransa. İ ngiltere ve Alınanya ·ya kadar uzanacağı mektubun ileri ki salıircleriııdcn öğrenilecektir. Altıncıdan önceki ve sonraki mektuplar bu l unaıııaıııı�ı ır.
52
Hele bir h e y ke l t ıra ş dükk:lıı ına girdik. Aman görme 1 00, 200 franga koca koca mermer heykeller. He l e 1 5 , 20 franga oda -
i çin neler yok. Fakat aldım, nasıl getireyim? Allah benim sana buraları göstermeden gözLimü kapat masın. Geceleri çok uyku uyuyamıyorum. İstanbul ' da 9 saatten az uyusam rahatsız ol urdum. Burada anca 7 buçuk saat uyuyorum. İşi o bozuyor. Zayfladım. Yazacak şeylerim pekçok ise de gidip yukarı yatacağım. His siyatı yazmak, jurnali günü gününe zabt etmek dikkatimi gas bediyor( 20). Şimdiye kadar bırakmadım. Eğer yine bırakmazsmn ge lince tatlı tatlı okunız. Geceleri dışarı çıknuyoruz, çıksak bütün bütün rahatsız olacağız. Suadcığım Aziz Bcy'e, kayınva!ideye söyle. on lara ayn km1. mcktub yazamıyorum. İnşallah Paris ' ten istediğim gibi \akit bulup yazarım. Kusuruma baknıasmlar. Şimdi yolda gel irken ç içekçiden şu (ınüge)leri aldım. Zarfa leffediyor(um). Ben kok ladım, sen de kokla(2 1 ) . Ha, geçenki mektubla da söylemeği unuttum. Napoli 'de dayanamadım. Sana mercan bi r gerdanlık aldım. Fakat yanıma a lsam. geçtiğim yer lerde gümrük vermek li'izım geleceğinden konsolosa bırakum. B ir ay sonra senim adresime İstanbu l ' a gelecek. B urada da o kadar güzel şeyler var ki, almamak için adeta yürek çarpıntısı çekiyorum. Aman Suadcığım bana dua et. Ha yırlısıyle şu seyahati i k mal edeyim. Aman mutlaka Paris ' te mektubunu beklerim. B ilmem ki Paris 'e hangi adrese yazacaksın. Konsolosa mı, sefarete mi, yoksa poste rcsıante ' a mı, hang i adresi verdiğimi unuttum. Ne ise, her yere bir kere baş vururum. ( 20 ı
Sey:1 hatleri
esn:isıııda
g:ii nl ii k t u t mak Gönül Hanıın 'daki Mchıned
Tolun Be� gibi A . H i k nıet " i ıı de rsk i a l ışkanlığıdır. M i n i k cep drftrriııe. not defıerlerinr seyahat
i n ı ı biilarıııı kaydetmekten hoşlanır.
Bu
def
terlerden i k i s i n i ayrı bir böl ü m hali nde k i taba dah i l e t t i k .
( 2 1 ı O t e l i n antet l i k a ğ ı d ı iilcrinde çiçeğin b ı raktığı lekeler h ü l fı farkedi lebi l i yor.
53
Kay ınvil l ide evi ba�lattı mı? l\krak ediyorum. Ellerini öpe rim. bana dufi ets in. Sen nası lsın. ben i hal inden haberdar et. Paris 'te. Londra 'da, Berlin 'de mcktublarını beklerinı. .'\lamazsa(m) merak ederim .
Baki cümlenin gözlerini öperim. Her yerde seni gören
13 Nisan 910 Ahmed Hikmet Aziz B ey ' i n hakkı varmış. Gördüğüm şey l e r beni sersem etti. Beynim çorba gibi karışıyor. Sonra hfüırfüımı sıralamak kabil olamayacak galiba. Napol i ' y i Floransa, Paris. Roma'ya karıştıra cağı m ! O n sene a rka d a şl ı k v e bq sene nıekıupla�ınadan sonra. ı n u lııeınelen
1 :ı l l 'de, Suad Hanını ile Ah nıet.I H i kmeı Bey evk'nirler( 22). Suad Hanını, Sakız Mutasarrıfı Reşid P aşa n ı ıı kızı ve ı.:umhliriyeı devrinin Nafia Ve k il i Behiç (Erkin) Bey i n baldızıdır. İyi bir eğitim a l m ı ş : Fran sızca, İ ng i l i zce ve A l nı a n c a ' y ı "edchiyatıyle hirlikıe ıalı.ı·fl emıiş '" tir. A . H i kmet i l e Avnıpa"daki d iplomatik hayiita kaıı lnıış, yabancıların sevgi ve saygısını k a za n m ı ş ı ı r. Uzun süren bir hasıal ıkıan sonra. Ağustos 1 3J7'de iildüğündc( '1 J M aç ka d a Şehiıler Kahrisıanı ' na göm ü l ü r. B ıı olaydan a l d ı ğ ı yaralar b i r müddet sonra ka pa n nıağ a ha�layan A hmed H i k met, Suad Haıııııı ' ı n ö l iinıiıııden ht'nuz yedi ay bile geçmeden '
'
'
Fatma Nerinıe Hanım'a ii� ı k olur.
L 22 ) 19 Kiinun··i s il n i I J 1 1 ıilri h l i x ı ı ı .
nıe k ı u b u n Slln paragrafından. S u ad ilanını · ııı cvleı ınıeyi kabul elliği neticesi ç ı k ı y oı . O h a l d e , "A/ııııed Hik
/ll ( 'f
Bı'.\ · iıı Tcrciim<'-İ /lıl/i'"ndcki ··3 /3.314 seneleri iriı:de'' iban?\i 1 :ı 1 :ı
r H. 1 �; 1 1 . R./ 1 896 M . ) olarak 'i:11'itlc�tiri l nıd id : ı .
( � .ı ı ··,ı/,11/l'd Hı�11•er Un' i11 Tı·rciiııı<' - i l/ii/i" � ( ; iine�. :\ u . I 1 . 1 H a1. i ı a n 1 9 1 7 . ll{l[
l l' ııd.: ••fıeş Si'//(' (' ıTı-1"" vcrfü cıtiği ) il / i l i i >l� d..:. A hmed H i k ınet ' iıı
Sıı:.ıd H a n ı n ı için yal.ll ığı ··Bir M,rsiye"'ııııı alt ındaki 1 O Ağu,ıos 1 3 37
tarihi. onun 192 1 \k
öl d ü ğ li ııli
açı k1;»ı gfoırnıı·. k1L· d i r.
54 Faııııa Ncrime Hanım. nıe�lıur Mcnemenli-züclelerdeıı �üir Mchıned Tahir Bey ile Şerir M.Rauf Paşa'ııııı k ızı Leman H an ı m ı ıı evlfülarııı dand ır. Damc de Sioıı \tan mezun olınu�; keman ve piyano dersleri al mı�ı ır. Genç ya�t<J evlendirilen Nerinıe Hanını. bir çocuğu oldukıaıı sonra. �iclcletli geçimsizlik sebebiyle. bo�anmı�ıır. Ahmed H i kmeı ' i n. koın�usu Şükrü Bey ' i n ıavsıyesi ile, yüzüııii bile görmediği Nerinıe Hanını 'a ıııd.ıup yazması bir a�k ın ba�larıgıcı ol ur. '
*
xv 1 Mart 1 338 Çarşamba gecesi saat 1 0/29 Ey ruh-ı mechul Günlerce ve günlerce düşündükten sonra fikrim ufak bir tüy gibi atebe-i iffetinize doğru titreye, düşe kalka uçtu. Kendi öm rümde ciddiyet kadar efsaneler i le de uğraştığımdan size evvela bir masal, bir Hind masalı söyleyeyim: İyilik i lahı ( Hürmüz) çocukluğunda, biraderi kötülük ilfilıı ( Ehrimen)in şerrinden muhafaza için doğacak fanilerin ervahını elma şekline sokarak bilmem ne kadar büyük bir çuvalın içine doldurmuş ve saklamış. Ehrimen fırtınal ı bir gecede çuvala yak laşarak elmaları ikiye ve hatta i.içe bölmüş. Çuvalı da altüst, kar makarışık etmiş. Bu suretle ik iye, üçe ayrı lmış ruhların cüzleri diğer kısımlarından cüda düşmüş. İyi hatırımda kalmamış ise de galiba elmaların pembe tarafları kadın imiş. Eğer Ehrimen kafiri elmaları parçalamamış olsa i m iş her kadın erkek ayn ı ruhta ola cak ve dünyadan imtizaçsızlık kalkac ak imiş. O inkısanıdaıı sonra ise. bir elma bütün başka bir elma i le birleşmiş. Mesela bir ferik el ması bir Amasya'nın yanına. bir Mehıned elması bir calville' iıı kucağına düşmüş. Felaketler de bundan neş 'et etmiş. ,
55
fakat çuval brı�ırken pek mahdut bi rkaç yarım da diğer yanını ile ıcsiklüfcn yanyana geliııniş. İşte bazen ender görülen pek mes "ud izdivaçlar, inıtizaçlar da bu suretle hasıl olmuş. B ilmem sizce bu c fsfınc hakikat-i ahvfıle ne derece muvfıfıktır. Fakat hcrhfılde ayrı �ayrı vücutlar iııisfıl etseler de ayrı gayrı ruhlar imtizaç ede miyorlar. Atqle barut gibi k i bir araya gelince ikisi de mahvoluyor ve etrtıfına da irfıs-ı mazarrat ediyor. Cilımıda ce1111cr-i alô nııı l'a/ik yôr ii lıe111-dcnıdir M11/ıôli/' şalısa hir fıdem karin olmak cehe1111cmdir
Hele kad ınlarda bu ihti lfif- ı ruh, ihti liif-ı tabiat, ihtilfıf- ı zihniyet daha feci bir sGretıe tesir eder. Mesela, siz karşınızda alnı ve yüzü hayatta yarım asrı mütecaviz geçen mütevali hazanlardan hasıl ınüzahim sel lerin açtığı izlerle, başı müteaddi t zemherirlerin zeh riyle soğuk ve ak saçlarla harap ve tfırümar iken, omuzları bfü-ı hayatı senelerce yüklenmekten kamburlaşmış... H içbir şey bil mediği için , hiçkimse kendisini beğenmediği hiilde kendisini vfikıf-ı hakikat sanarak kimseyi beğenmeyen, cihanı bir liisti k top gibi el inde oynatmak mefkuresiyle yaşadığı hiildc yl-yevm elin deki teselli teranelerini devr etmekten gayrı bir işe yaramayan, gönlü muhabbetle şımaıınış ve yıpranm ış olmadığı halde muhatabından fazla kendisini de aldatıı ıağa çalışan aklen müstebit olduğu hfilde maşuk, ruhen munis olduğu hfilde vahşi, vakur olduğu kadar hakir, hfıliın ve sakin olduğu kadar faıfara, cezri olduğu kadar ımıhfı.fazakar, muhfüif ve müteşevviş hisli bir şahıs ile mütemadiyen yaşamak ve onunla teşrik-i hayat etmek azabına kath.mabilir misiniz? Sizin kudsi ve foriştehi simanız, sizin saf ve sakin kalbiniz, bu gird-bad, bu iğtişaş-ı tabiat ü ahlaka tah�unmül edebilir mi? B u güç, pek güç değil mi? Tahaınınül-fersa değ i l mi? Bakın ı z. İk imiz de k itfıb-ı hayfıtı okudu k. S i z onun muh tasar risalesini ezberledi niz. Ben mutavvel muhayyilesini hat mettim. Bu fersude i lınihaber kitabını okumak cesaretini, kuv-
56
vet ini bize kim verecek? B unu h e r iki ruhun şefkat i , iki kalpteki harareti. ittihadı wrebi l ir mi? Bu kati mi? Yet i�ir, ilk mektubum hu kadar. İhtiyarl ıktan. fii ıurdaıı, ye' sıen bahsetmek ka fi . Belki kalbinizi sıktım. Evet mi?
Öyle ise. ge lin çocuk olal ı m ve sizinle sak lambaç oy n ay a l ım . B akalım bi rbirim i z i bu labi l ecek miy iz? G öz l erim iz kalplerimiz olsun, zarflarım ı z da el lerimiz olsun. Mektupları mızla gizl ice yck-digeri m i z i ar;ı�ı ı ral ım. B akal ı m birbirimizi bu lab i l i r m i y iz'? B u l u �abi l ir ııııyiz? ,
Fakaı bu çoc u k l uğumuz nıaa · t-tecssüf müsıC:ırd ır. Çocuklar gibi yek-digerimizi yaııi kendi kendimizi aldatmaya ça -l ışmaya lım. O l d u ğ umu z gibi g örü ne l i m k i , göründüğümüz g i b i olmağa hak kazanalım. Fakat bu t ı fl an c hareke t i m i zden kim�e haberdar ulmasın da şüyet göremez vı:: bulamazsak y ine �cssizce siz kuşc-i sükun i.i harim i n i zde, ben nıah�er- i velvcle- fımiz - i dilrınıda kay b i rb i ri m i z i
boluverelim.
akid-ııfırnem ile ink isar-ı hayale u ğ rat t ı m ise, af gılzet, kadın �cfkaıt i r. Erkek g ö zy a ş ı kadın d i l bcnddir. S ıhhat ve saadetle d,\iın ohınuzl ' '). Eğer bu
fe d ini z . Erkek
,
XVI
Ey s it:lre-i mestur Mektubunuzu aldığ ı m zaman k ü ç ü cük bahçemde idim. On senedir bak ılmayan o viraneyi bir parça i ' nı fır et mek için ben de çal ı �ıynnl um. Ellerimi gül dikenleri yırtınıştı. Ne renk oldu ğ u nu
! 24 )
Mektubun a l t ı nda '" f'erdô-yı lerlı ' - İ regaih rnnıa giinii ıw.ııara ı ·eri/111iş" noıu vard ı r ı.. i . ı,irilı 4 Rccch 1 340 r J Marı 1 922)' a tekabül cdı'r.
57 bi rkaç nihfılclen nıüte�ck kil bir · 'gii/hiin"ü çıkaıtırnştıın . Da llar ayrı köklerle beraber clinıclc ayrı lıverdi. Tanı o zaman ı ı ıektlıb-ı maslımunuzu verdi ler. Nası l oldu lıilnıeın. Elimdeki ince ııihat i le birlikte zaıf-ı zarifi de kavradım. Diken lerle beraber avu nın ıda sıkıştırdım. Derhal dimagıında bir nur parladı. elinize sü ıfoıen zarfın ucundan bir parça kopardım. Fidanm köküne sardım w kendi cliın lc diktiın. B i r h<ltıra, bir efsun, bir muamma, dedim. Bir muamma, çünk i bu gülün rengini bilmiyordum. B i r efsun, ı;ii n k ü elinizin maddi rüyilıasından bu gülde bir damla bulunsun is ıcdiın. Sonra da biraz uzağıııa bir ka lın ve kmt kısmın ı diktim. �imdi s ı ra mektubunuzu okumağa gelmişti. Çamııı altında açtım. Tekrar kapadım. Koın�ıılarınım gönııelerinden ihtiraz ettim. Pek pek iyi, fakat pek mütecessis koın �ul arı ın vardır. Halta gece beni karı koca çıldırtıyorlardı. Bilühirc anlatırım. h i l mccl i ğ i nı
B ir köşeye çekildim. B i r h a mlede okumağa ba.jladını. O peri-peykerin (ah Arap ve Acem kel i melerini fazla kullanmak istemezken naçfir yazacağım) o maddi peykarın zülal-i safını içmek, yutmak istemişti. Aman bir yudum dalıa . . . S ahifey i çe vi rdi m, bitmişti. Şarab-ı emel tükenm işti. Kuruyan dudak l arım ı açt ım. Yanan gözleri m i açtım. Titreyen kollarım ı açt ım . Ba�ımı kaldırdım. M addi mektubunuzun rnab:ldını mavi göklerde oku mak istiyordum. Bir iki peri�:.m ci.inılc i l e cevab vereyim derken bana aman Allahım, o ne muntazam hir i fade ile hitap etmek tenezzü l ünde ve lfitfunda hulunuyorsunuz. Mektlıbunuz cümlelerden değil, "süre"lcrden m ü teşekki l . sadaka l lahi f l -azim. Ne bir çizik ke lime , ne bir fazl a nokta. Ne int izam Allalı ı m , ne int izam. Mektupları m a müsvedde yapmak h İ\' m utadım değil iken, bak ınız sizin için şimd i müsvedde y a p ı y o ru m. Mcktubuııuzda İ l lCC, narin yazı larına bak ı yunıın. Güzüın i.in ön üne harlın-i is ınet iniz, odanız. elbise doLı b ı ı ı ı z , haıı:'l l i basınız gel iyor. Her�ey ıcıniz, herşey muntazam. Yaz ı !ırn-,an ı zı n üstünde fazla bir kfığıt
58
yok. K itaplarını zın üstünde b i r gram toz yok. H er�ey düzgün. B ir de beni, masamı bu anda görseni1.. ne dersin iz? B u perişanl ığa, bu perakendel iğe, bu derbederl iğe ne dersiniz? Bakınız ya zınızda ( m ) lerin ucu ihmillkarane ve mütereddit u zanmış, iınz5.nızda Fatma Neriıne gibi bir keşide yok( ''). Bundan gayet muhteriz , hal i m ve durgun, ketum olduğunuzu , gösteriş sev med iğinizi, işvekar ve cil vekar olmadığınızı an l ıyorum. B u nunla beraber bakınız "a,�ır a,�ır" kelimelerinde olduğu gibi, medleri "a,�ır", "az" şeklinde büyükçe yazmanız var. B undan h iç bir �eyin altında kalmak istememek, haklı ve haksız muameleye mukabele etmek ve izzet-i nefsinizi herşeyden bala tutmak hil kat inde ve bir parça fazla muannit ve vakur olduğunuz an laş ı l ıyor. Daha daha, fakat fazla tahminfüta bulunmak istemem. Sonra belki kehanetim bil.is-i hacilleti m olur. N için birinc i mektubumda yazdığım ruh ıncs 'e fesine ehem m iyet vermediniz'! Halbuki bendeniz pek ehemmiyet ve r i yonırıı. Meselii, bakınız, ş imdiye kadar gerek lfıı ife tarafıy le ve gerek mükilleme esnasında birçok teklifüt karşısın d a bulundum. H içbiri beni bir dakika diişündürmedi ve teehhül etmemek hak kında ki fikrimden feraget ett irmedi . Komşum Şükrü Hey bi r füı-ı gayr-ı münkasim dediği ke lime i l e sizden bahsett i . O anda bütün temkin im, tedbirim altüst oldu. S izi bana ne medh ve ne zemmetti. Şek! ü şemJ. i l inizi h iç söylememişti. Yalnız merhum Tahir Bey' in ·kerimesi demişti. Haftalarca, hatta ay !arca düşündüm. Yalnız sizi düşündüm, işte o kadar. B ittabi bu bir aşk değildi, bir heves değildi. O hillde ne idi? Bir merak, bir curiosire ders iniz. O halde başkaları için bu merak hasıl olmadı da yalmz s ize karşı bunu nas ı l duydum? Söyley in bakayı m , işin içinden çıkın. ( 2 5 ) Fatma Nerinıe H a n ı m . imi.il yerine hep ad ı n ı yazmaktadır. A . H ikıııeı Bey de ona s ü s l ü bir i ııızft örneği gösterir.
59 Olduğunuz gibi bana birden bire görüneceğinizi v a 'd et l i ğ iniz hfilde y ine bana Yiyana 'da vaktiy le seyret tiğim
Gülü
İstanbul
operetinde olduğu gibi kendiniz kalın.
B ir paravan arkasında, tülden başörtüsüyle, sesinizi değişti rerek benimle konuşuyorsunuz. Tam bir saklambaç. İ lk muhabere ve muarefede latifeye kendimde cesaret bula idim mini mini ço cuğum, sizi şimdi çok güldüıiirdüm. B ilahire o cesareti verirseniz ve vaktiniz de varsa yine eğlendiririm. Benim bildiğim, çocukların ahvat-i n1hiyyesi hodgam olmaktır. Hfilbuki ben deminden beri bir dürüst mektep hocası gibi her güzel aybınızı yüzünüze karşı söy lediğim halde, hodgfunlık tamamıyle sizde görmemiştim. Ağırbaşlı bir çocuk, bence ihtiyar bir çocuk demektir. O halde siz bu yurursanız ben de küçülürüm, bir çocuk ihtiyar olurum. İ şte bir levha-i kahkaha-aver. Gelin size sizi ben anlatayım. Hürmete, sev giye çok !ayık, saf ve kudsi, yok olmadı, başka bir cümle bulma lıyım, sizi nasıl düşündüğümü size anlatayım ... B ulacağım durun, bulacağım. B u ldum. Şayfuı-ı perestiş, saf bir Madone'um di yecektim. Değilseniz tekzip edin. Küfrettimse tövbe edeyim. B aki takdisfü-ı galebemin müstecap buyurulmasını rica ederim. Pardon efendiciğim. Haşiye- Komşularıma bittabi muhaberemizden hiç bahsetmemiştim.
Azize Hanım zevci Şükrü Bey' le beraber geçen akşan1 bana hücum ettiler. Evet veya hayır. bir cevap istediler. Mektubum muhalif-i nezaket olduğundan vesaireden bahsettiler.
Azize Hanım
küp
lere biniyordu ; yaylı bir bebek gibi kanapede zıplıyordu . Canım siz ne karışıyorsunuz, sizin vazifeniz Cibril-i emini n memuriyeti g i b i ydi . H a zret - i fahr- i k a i n a t ı ın i ra c <l a s idre - i arşa kadar ç ı kardı ve b u ndan i l e r i g i ck m e ın . ded i . Teedd ü p i l e döndü . ( H a b i b ) i l e ( m a h bu b ) u n m a h re m i yet i ne k a r ı ş m adı. S i z i n d e artık vazife n i z b i t t i , ded i m . A r t ı k Cebral b i r Azr a i l o l m u ş t u . K a v g a b ü y üdü . B e n i m d e a y ra n ı m ş i ş t i . Ben i m l e bahseder m i s i n i z? S ö z ü mde
durduğumu isbCit edersem ikiniz
60
de güzel yüzüğü kaybeder mi�iniz? dedim. Ederi m, dedi. Odama koştum. S izin taahhüdünüz üzerine attığın ız mini mini i m ztıc ı ğ ı nı zı gös terd im. B a hsi ka ybe tm işt i . O halde siyah üze rine bir elmas taşl ı markiz yüzüğü kendisini gördüğünün zaman a l ın. hakkmızdır. XVII A d re s i n i z i
ya l n ı z geçen deffıya mahsus zannetmıştım. Tekrar oraya göndermeğe cür'et edemedim. Ne y a pac ağ ı m ı da bi lemedim. Kendini çok se v d iğ i m için çok itim5.d ettim. İ nsan bi r parça dü�ü11iince i t ikad f ü - ı hasise i le uğraş mağ a tenezzül etmesi mümkün olamayacağı zu ' muna dü ş t üm de bu s u ç u i ş l ed i m. Af fediniz be y i m C '· ) . B ir de tekrar ediyorum, m elancoliquc o l mayınız. evvela beni unutunuz, çünki bir kere hamd olsun, henüz birbirimizi tanımıyoruz. S aniyen, kendinizi muntazam tedavi ettiriniz. Tabib in t a v s ı ye l e rin e ziyade dikkat ediniz. Hugo "La ı·ie esı une action , 111011 wıe pensee" (!7) demiş. S i z kendinizi takdir etmiyorsanız, iktidarı takdir edenler v ard ı r . Hayatı nız artık size raci ' deği l. Erbab-ı Osmaniyye' ye füddir. Beyhude ihraz vatanınıza ihanettir. Ebediyen var olunuz. S i z i hayrü ' l -hüfızine emanet ecl i yo ru m ('S) . XVIII
B ahar-ı simab-alfıd, çapkı n bahar geld i . Dü n y a çiçeklerle sü .� l en i y or. güne ş le gül üyor, k u şl arl a teganni ediyor, rayilıalarla uyuşuyor. R uzgarlar raks L:diyor, koşuyor, ho p l u yor. Bu asiyab-ı cünfınu seyreden divane olmaz mı? Ben olur deri m. Siz ne ders iniz? 1 26) H i kıııct ' i ıı ağabeyi
Ahmed Relik Be.y, bu lıcrfılıcrl iği
ıawip etmiyor gibidir.
( 27) Hayai tlü1ü ııce değil. bir harekcllir.
CX ı Minik bir kaı1 111 üzerine yazılmı� bu satırlar • . , ah ında iııızfı
Ncrime Hanıııı ' ı ndır.
yok ise de
yazı
(ı 1
y irm i ya� ında olsaydım. İ l kbaharım olsayd ı , hen de size ı ı c kad a r güneşl i nıekı uplar yazardım, ne kadar peril i, kelebekli. l n i � ı c l i fik i rler, � i i rlcr bu l ıır, yu v arn z ın etrafında uçururdum. ı :ıLıt i lkbaharım değ i l ki, sonbaharım . Alı
Evvelki gün b u oynak bahar beni de seyrana, kırl ara çekti . l lcııi de ruzgara kattı uçurdu. Göğe baktım, zümrüt yere baktım. l 'L·k yalnız, pek kimsesiz idim. Me'yGs idim. Tepen in arkasından lıır heyulan ın, bir hayaiin, birşeyin bana doğru geldiğini bek hl inı. Etrafıma baktım. Gözlerimle. kollarımla havada birşeyler .ıı :ıdım. Boynumu büktüm. İ çimi çektim, yürüdüm yürüdüm. l 'ıhkı mecnun gibi Boy11wıı kolunu ararfe:ôdan
L{ı ' linı lebini sorar sabôda11
l'l·krar yürüdüm, yorulmuşum. Islak çimenlerin üstüne oturdum. ı i:ıriptir ki, y ine etrafıma bakıyor, aranıyordum. Nice demdir k i giilıin eyledi hiilhiildc11 dılr Dôd elindf'n bu şikest olası kiinc-i kafesin
lıl·yı i hatırıma geldi . Ne olurdu , dedi m , y utkundum, sustum.
' ' Yanımda hir resmini: olaydı . si:dcn i11tikam;mı alaydım"
l ıı ıyuruyorsunuz. B ir gölgeden intikam alrnağa nasıl tenezzül edi ı ı ırsunuz? Eğer benim kusurum varsa maznunu vicahen muhakeme l'l' mahkum etmekten sizi ne ahlak, ne şerait rnen 'eder. Emrediniz, o ı ı ıiicriıni huzurnnuza ihzar edeyim. Fotografı ıuhsuz, vicdansız, hissiz bir gölgedir. Foıografçının hü kurnazlığına göre ikti sab-ı hayat eden bir gölgedir. O resim, .:ilıibinin değil, fotografçının tasviridir. Meselil. bundan dört sene ı·vvel bendeniz Pcşte'de fotografya olmuştum. Fakat ne o gün ve ııc bugün o ben değilim. Hiçbir vakit de olmadım. Siz intikamınızı .:ıı ıi'den mi yoksa masnu 'dan mı almak istersiniz? Sfüıi 'den ise, ar ı ı,ı in eline, burnuna altınbaş iğne batırın. olmaz mı? ııcrine,
Meselfı, bendeniz sizin fotografinizi görsem ve beğenmesem ı k yine sizden kaçmam. Çünki bilirim orada ruhunuz, kalbiniz
62 tasvir edi l memiştir. H albuki s izden ruhunuza malik olmak i s temed im, yalnız resminizi alan üstad değ ilmiş deri m ve son kararımı vermek için daha münasip fırsatlar beklerim.
O fırsatta
bir tavrınız, bir bakışınız, bir gülümseyişiniz, bir sözünüz bana ruhunuzu ifşa edebil ir. Tıbkı sizin için de öyle deği l mi? Mesela bir maymun gibi tırnaklarına kadar k ı l l ı e llere, çapaklanmış sönük gözlere. kekeme mükil.lemelere tahammül edebil i r mi s in iz? Hi1lbuki bu kusurlar fotografiden anlatıl abil i r m i gü zelim? Duvarların kulağı, pencerelerin gözü var derler. Fakat ba harda kırlar, dağlar, ormanlar daha ketum , daha vefakardır. B a kınız s i z de tazesiniz, bahar da tazedir. akransınız, sırdaş ola bilirsiniz.
Mavi
sema
ile
ruhunuzun,
yeş i l
çimenlerle
gözlerinizin samimiyet i , mahremiyeti vardır. B ir şfür kızısın ız. Ş i i re hürmet ve itimat edersi n iz. B akınız
( Fuzuli) ne d iyor: Gözümde mesken et, lıôr-ı miUemde11 ihtirôz etnıe Giil-i ha11dô11a serl'im , lıôra yôr olmak zarar vermez
B i r iki saat için bir d i ken i l e bir dal dursun, ne zarar verir gülüm. B i l hassa o d ikenin ağzını namus ve v icdan dikmiş olur sa. S iz esası kabul buyurun, ben daha izahat veririm. B ahar beni şaşırttı . Hastal ığınız için arz-ı teessüf edeme dim. Rahatsız o lınağa hakkınız yoktur. S iz o tabipsiniz ki bir haste-i ruhu tedavi etmek bed-ferzendedir. B aki kemal-i hür metle arz-ı tazimat eder ve devam-ı afiyet ü saadetinize bütün kalbimde dualar ederim. Haşiye: B ana ''muhterem efendi" d iye h i tap etmey in. B unun manası bana 'h ii rm etlu papas efe n di '
"
gibi birşey gel ir.
B ana "he herU" dey i n , "akhaba" d e y i n , ruhlarla çok
Alııneı H ikıııcı 1 9 1 i'dc B udapc�ıc Başşehbcndcri iken
6-t uğraştığımJ�ın( �") i->terscniz ··!JiiyücıF' deyin, ··11111/ıtere111 Je ••
ıncyin. Bir de ınektfıbunuz� süslü zaıfa koymayın. Zarf füeııı için. maz111 f bizim içindir. Aleme ehemmiyet vcııneyin.
XIX
l N isan 338 Cumartesi
Mavi kenarlı kağıtlanmdan nefret ediyorum. Onlara artık hiç yazmayacağım. zaten o çirkin kağıtları kendim almamıştım, ı�; m�u"larnıştun. Bu seferlik bu kağıda yazmağa mecbur oldum.
is
t:ınhul' a indiğim gün düz beyaz kağıt alacağım. O zmııan süslü mek tup alıyorsunuz diye kimse şüblıeye düşmez değil mi efendiciğim.
Ncriınc(-ll1) xx
Nerim ü rahim efendiciğim
D i l-şiken idiniz, di l-şikar oldunuz. Sehhar bir kuvvetiniz var. Uçan kuşu nim-nigahın ızla esir-i dam ettiniz. Bana dedi kr k i ye�il gözleriniz varını � . Galip ben değ i l , sizsiniz. Eğer etvar ü e f' i H iniz de efkar ü akvaliniz gibi müessir ve nafiz ise cennet ve cehennem elinizde demektir. Kendimi hem tebrik ve hem ta . ziyct etmek istiyorum. Artık siz henden değil, ben sizden ürktüm. Ne sev im l i korku. Huzurunuza gddiğim zaman yüreğim çarpacak, ak saçlarıma rağmen sesim t i t reyecek, pek soğuk birşey ola cağım . Sonra kibrimc dokunacak. İ k i nazarda bastonumu dü şüreyim, alırken fesi m i düşüreyim, yuvarlansın. Sonra eteği nize basayım, esvabınız y ırt ı l s ı n . Pek soğuk ve sersem birşey olay ı m,
korkmayın. S ize layık bir cümle bulabilirsem y ah u t sizi mem nun görürsem, hemen kendime gel irim. İ kimiz de kend imize ge l iriz. İ şte bu bir ruya ki tabirin i zaman tefsir edecek. Peki efendim, nisanın yiııninci, önümüzdek i perşembe günü sabahleyin. . . vapuruyle hareket ederek inşallah . . . ' te Erenköyü ' nde
( 2LJ J
A . H i k ı ı ıcı ·· iı1ıirtDıııı"" v e .. ,,,.cmıııc11ıcr·· y.ıJ.. ı ı ı l ı l d ar ı ı ı a rağıııcıı,
Enis
l aması aııraJ.. 1 946 veya 1 947'dedir.
r
ik
se nelerce 11ğra1ııı ı�ı ır.
Oııca
Behk' iıı ayn ı J..oııu lara ilgi duymaya ba�·
30) H aJ.. ika ıcıı. hundan �oııra k i bütün ıııektu p l a rı ııda dfı i ıııfı. aynı cbawı diiz beyaz kJ)lıı J.. u l l a ıı ı r.
bu lunacağım. Baka y ı m ruhunuz rCı l ı uı ı ı u , göıı l i i ı ıüz gönlüıni.i cez bedecek mi ve size
duğnı iL'\ cilı �·tkcek
ı ıı i'! Hud:I ııe-gerde bu
mi.iiakatten bizleri ancak fevkalade bir hastalık ıııeıı 'edebi l i r. İfadede k u sur eı ı ııi ş i ı ı ı
.
A zize H anım mes ' e l c y i ta ' c i l et cııriosifl;· s i n i teskin ede
medi . Y a l n ı z b i zden bunca zama ı ı d ı r
cek bir kel ime i stemediği için evet ve hayır g ibi ( kendi tabirince ya han-o ya merro) bir cevap isted i . işte o kadar. Mi nnetdar-ı lı1tf u merhameti n i z
1 5 Nisan 338 Cumartesi XXI Ümid i m , baharım efendiciğim N ikahtan avdetinizde sizi evde bulmak ümidiyle mektı'.ibuımı
pazar günü yazıyorum. B ittabi geçen perşembe güni.ini.in bende bı
raktığı tesirleri mkunak istersiniz. Beni galat-ı ru 'yete. teheyyücfı.t-ı
asabiyyeye uğrattınız. Şimdi nerede mini m ini siyah bir heyı'.ilfı, koyu bir gölge görsem sizi zannediyorum. Üç gündür. Beyoğlu 'nda, Kal pakçılarba�ı ' nda, Babıfül Caddesi ' nde, Cağaloğlu 'nda hep sizi gör düm ve arkanızdan koşmak istedi:n. Bu pek tabii bir histir, fakat
yinni yaşında. Benim gibi yarım asır yaşadıktan sonra bu hastalığa tutulmak hay l i gülünç değil mi yavrum'? Zavallı
Ahmed Midhat,
son zamanında bir şarkı yapmıştı, bana kendi okudu idi("). Nakaratı Sen tfı:eledin gönliinıii ey
rô:e cil'finım
idi. Ben de öyle söyleyeceği m .
Pür-hayal erriıı ş u diin.\ adan
11.ıa11mış gô11/ii111ii
diyeceğim. İtiraf ederim, bu muvakkat cennet hiç fena değ i l . Bun dan y irmialtı sene evvel bende pür-heyecan, enls ile dolu bir ruh, bir volkan var idi. B i raz mübalağa i le diyebi lirim ki güni.in beş vakt inde beş güzele b i rden a ş ı k olurdum. Evvelce gön l ü ı ı ı ü n kanatları çok çarpını ş o l m a l ı k i , sonra yoru ldu. durd u . İ h ı i ııı:l l ki ( ] 1 ) B u bi lgiden ilk defa lıabcriıııiı olmaktad ı r.
o\l l � I ET l l l K �1ET ).. I İ' ITÜ< XiLl " N l ,'\) \'IEKTl !f'. � İ I R v ı . ( i [ ' ll · ı..: ı .rn r
I ·. "
66 dinlenıni�ı ir. Şimdi aynı kuvvetle çarpıyor. Garip tesadüf, Cad debostan · ın yüksek sah ilinden kendimi attığımı h ikaye etmiştim
('2). Son aşkımın o civarda oluşu bir cilve-i kaderdir. Mavi gözlü viilidem civarınızda ölmüştü. İ htiyar oğl u şimdi orada diriliyor.
Bana siyah ipek tüllere bürünmüş yeşil bir kadehle koyu bir şarab sundunuz. Ben onu bir deniz kenarında çamlar altında, gü neşin içinde içtim. Mest ü huşum. Beni rüsva mı edeceksiniz? Ş imdi bilseniz dimağımda kar makarışık renklerden, nurlardan, ahenklerden, şafaklardan, rayiha lardan fırtınalar var. Bunların bütün heyecanlarını şimdi emrinize bu satırlarla dökmek isterim. Onların seylabe-i cennet i.i ce hennemini ruhunuza akıtmak isterim, fakat utanıyorum. Buna ina nın, gülünç olurum diye utanıyorum. Çünki mektubumu yazarken kağıt üzerine başımdan bir beyaz saç düştü. Hazret-i
Mesnevi' sinde güneşin
Mevlana
doğduğunu tavsif ederken
Gılya Hak tôfi e:-perde refik Guya Allah deyince perdenin arkasından parladı, diyor. S iyah pe çenizin altından dağı lan gözlerinizin nuru da bana böyle söyletti.
Guya Hak tôft e:-perde refik Ben kendimi hem diplomat ve hem hoca sayarım. S iz bir diplomatı şaşırttınız, bir hocayı yanı lttınız ( ' ' ) . Fakat fenal ığı nızla değ i l , ismet ve tevazuunuzla. Dik kat ett iniz m i? İ kimiz de fazla doğru söyledik yahut hakikat-perest olmak emeliyle o kadar mübfüagakar davrandı k . B u h a l - i menfi b i r r i y a hai ini aldı . Mesela siz dediniz ki, artık siz k itap okuyamazsınız, piyano ve keman çalamazsınız, res imle uğra�amazsınız. Bunları söylerken hiilinizde bir bezgin l i k , bir fütur, bir bıkkınlık vardı. Mesela ben dedim ki, gayet kaba ve hadid ve kavgacı bir adamım. Bunları söylerken halimde bir yontul( ] 2 ) IJ u ı ı ı ı ihar ıc�cbbüsündcn de i l k defa haberdar ol uruz. ı
.� 3 ) A . 1 1 i k ıııet . U 1 -1 - 1 325 arasında Galatusaray S u l tanl�i ' ııde. I J 26- 1 32 8 ara s ında ı hı Dfırü l fü ıı u ı ı 'da hocal ı k yapııı ı �tır.
67 ınanuşlık . tıir tehdidkarlık vard ı . H fü buki siz ele yalan. ben de söylüyorduk. İ kimiz de mürfü deği l sek. c i lvekar ve
yalan
işvekar idik.
Bu
işveleri düşünmeden anlamış olmalıyız k i ,
neticede ne s i z benden korktunuz, n e ben sizden ürktüm. İ kimiz de bir ipte oynamak için söz birliği etmemiştik, bu nas ıl oldu? Yoksa alim ve akıll ı , art istik değilse de i l m ü i rfanı ve hüneri seven benim gibi bir adamın bataletten bıkmış bir kadın ile rekabet etmekten ürkeceği tabii idi. Yoksa sizin gibi nermln ü nazenin bir zade-i asilletin karşısında dişleri n i gös teren, yu mruğunu s ı kan bir baldırı ç ıp l ak ile teşrik-i hayata ta hammül edemeyeceği aşikar idi, değil mi? O hfüde siz okuyacak, ben istifade edeceği m , siz çalacak bana i lhamlar tahsin ey leyeceksiniz(-14). Böy le yaşayacağız ve inşallah çoc u klarımız böyle sakin bir muhit-i feyz Ü irfan içinde
teneffüs edeceklerdir değil mi? Değil mi?
Mektubunuzu cuma günü aldım, hemen cevap yazmak istedim
İnci Mecmuası çıkardı. sevdiğim bir gençtir. İ nci ' yi tekrar çıkaracağı
ve yazdım, size göndennedim. Vaktiyle bir Siihibi
Sedad Simavi
için başmakalelerini bana havale etti. Ben de geçen cuma günü önümde sizin tatlı mektGbunuz olduğu halde
"İnci"
makalesini yaz
dıın, cevap dediğim budur. füuıa inciyi severim dediniz mi idi? Ora daki
Yıldız Hanım siz ve Hilal Bey ben değilim, fakat okursaıuz an ki fikr-i eser, netke-i ilhfunınızdır, ilk ilhfümmz. Beğenilirse
larsınız
sizin için bir vesile-i gurur, benim için bfüs-i şeref olacak('5). 23 ( 14 )
Nisan
338
Pazar
Enis Behic ' i n hanımı Müfide Koryürek ' iıı Tevetoğlu'ıı:ı anlaııığına göre. A . H ikrııel cvlendi l\ıcn sonra her evden çıkı� ıııda Neriıne'nin kl• nıan ı n ı saklayarak sadece kendisine çal mas ı nı isıermi� (a.g.e., s.X5 ). ( )) ) Siiz !\onusu yaz ı 2 0 N i�an ı : n x ıfıri h l id i r \ ' C Yeni İ nci ı N u . I . Haziran 1 ]]X)'nin ba�)'a.�ısı olınu�ıur. Bu ve aynı ıııccmüada bunu ııH. i p eden bir kaç yazı A. H i l\ ıncı ' i n bibl iyografya�ı ncla (F. Tcvetoğlu. a.g.e., s. 1 43 1 47 ) güsıeril ıııcıııi�t ir: ama "İ11d', Çağlayaıılar'a al ıııııı ı �t ır.
68 XXll
İ kigözüm
Mektubumu yazdı ktan sonra bu gece y ine pekçok dü şündüm. S i zi pek mü teheyy i ç , pek asabi görm üştüm. U fak bir heyecan, beni m l e ru -be-ru g e l mek heyecanı sizi sarsmı ş t ı . Alelade t e l ii ş ı n ı z pek tabii görülebi l ir. Fakat s i z fazla sars ı l m ı ş idini z. İ şte bu bünyeni z i n za ' fından i leri g e l i y ordu . A ldanm ı yorsam siz b e ş on gün zarfında sarsıldınız. Tabip değ i lsem d e aşinayım. Arabada bir leblebi gibi sıçrıyordunuz.
B izden kor
kuyordunuz. Enıotio11 içinde idin iz. Kahvede muttas ı l derin nefes alıyordunuz. Çayırdan avdetimizde bl-tfıb (ü) hariib idi niz. S iz i hemen uçuverecek zannett i m . Ü rkek b i r güverc i ne benze t t i m .
Anla�ıl ıyor
ki
ehemm iyyct ediyors u n u z .
herşeye
lüzumu ndan
fazla
atf-ı
B u fena. Bu h fi l i n i z sizi pekçok
yorar. Fakat e l i n i zde l!e değ i ldir. Çünkü bünyeniz zayıftır. O halde biraz sinirlerinizi takviye ediniz. Yemekte m ü mkünse bira için, pekçok çikolata y iy in i z . Herhalde muntazam bir regime takib ediniz. S ağlam fiki r sağlam vücutta ol ur. İ s
Kadri Raşid Paşa ben i m arkadaşım, pek sev diğim bir zattır. İ stanbu l ' a indiğiniz zaman birgün ona ken
terseniz Doktor
din izi bir kere muayene ettiriniz. Tablı i laç alacak değ i l s i n i z . O s i ze b i r regime tavsıye etsin. K i m o lduğunuzu söy lemeğe l ü z u m yok. B e n i m akrabamdan deseni z kafidir. Benim bir zaman h ayatımı o kurtardı. Çoc u k hekimidir. Fakat böy le ahvfi l - i ruh iyyeyi takviye etmeyi pek bi l ir. Ben i m akrabam ol man hasebiyle sizden bittabi v iz ite almayacaktır. Israr et menize de l ü zum yoktur. Kendisi pek nazik, pek h a l u k b i r zattı r. Herhalde b u fikrimde ı srar etmem. Kendi hek i m i nize d e mü racaat edebilirs iniz. Maksadım beyhude üzül m en ize mahal vermemektir. Rey s izind i r. Yegane eme l i m s i z i a fi yelle, �en.
m e t i n v e mcs " ud görmek t i r. Y a l n ı z karar verirsen iz mü racaat
edece ğ i n i z günü bana b i l d i ri n i z . kendisine telefon edey i m de dikkatle muayene e t s i n . K ü stah l ı k ediyorsam h u l u s - ı kal bime
69 bağ ı ş layın. Y a l n ız onu b i l i n ki sizi s izden, kend in izden zi yade dü�ünen bu dünyada b i r adam vard ı r. B fı kl muhabbet in ize lfıyık o lmağa çal ışan
A hmed H ikmet 25 Nisan 338 Salı X XIII 9 Mayıs 1 338 Efendiciğim
1-Iaristan ' mızın
on defö hatmi n i indirdim. Hiila da her gece
gözlerim eski bir fikrinizin, bir eınel inizin h ayatiyle kapanıyor. . . Ley lakl arı n açtığını benden çok görürsünüz inşallah. S ize hiç kısa yazmak usulünü öğret ir miyim? Mektuplarınızı okumakla doyamıyorum. Çabuk bitecek korkusuyla bir sahifeyi beş defa tekrar ediyorum. Fakat acaba siz benim kısacık mek tuplarıma uzun cevaplar yazmaktan sıkılıyor musunuz? Eğer öyle ise mektuplarınızı aldığım zamanlardaki sevinci tasavvur ediniz. Onları tekrar tekrar saatlerce okuyacağımı düşününüz, belki o vakit yazarken biraz daha az sıkı l ı rsınız. Benim uzun yazmayışıın hüsn-i niyyetin yokluğundru1 değ i l , kolay yazarnayışımdandır. On cümle yapıncaya kadar saatler geçiyor. Düşünüyorum de bunun sebebini kötü kibrimde görüyonım. Fena yazmaktan, fena bir söz söylemek kadar çekinirim . Daima muntazam yazmak istediğim ve cümleleri şekilden �ekle sokarak kırk defö değiştirdiğim için konuşuyor gibi yazmak isteyince ortaya birbirini tutmaz manasız şeyler çıkıyor, ben de onları gördükçe çıldırıyorum Düzelteyim diye canım çı kıyor, çabaladıkça da daha ziyade berbat oluyor. Ne yapayım, elim den gelse size hergün destan kadar mektuplar yazardım.
Aybey ' iın
o kadar çalı�tı, beni sade yazınağa alıştıramad ı , belki siz mu
vakkak o lursunuz.
70
Süle�'ınan Numan Paşa ' ya bu önümüzdeki
per�embe günü İ gideceğ i m . ntihtı.bını zda pek isabeı etmişsiniz. Kendisini ta nımam, tabii o da beni bilmez. Böylece daha kolay lıkla sı k ı l madan muayene olunııru m. i n�allah ded iğiniz gibi bir has tal ığım yoktur. Olsa bile tedavime kendiniz nezaret edeceğinizi yazıyorsunuz. B i l sen iz bu söziinüz beni ne kadar mes ' Cıd etl i . Fakat ben hasta olarak s ize gelmeğe hiç razı olabi l i r miyi m'? Çukulatalara
çok
te�l'k k ii r ederi m.
Beni
hfüırlad ığınızı
hatırlatacakları için onları büyük bir lezzetle y i yeceğim. B irayı bayram ertesi gönderirseniz daha i y i olur. Oruç tutuyorum. Hem de ramazanda bira içmek istemem. Doktora gideceğin gün oralarda bul unacağı mdan, yolunu bekleyeceği mden korkma, d iyorsunuz. Ben sizden art ık kork muyoru m . (rnusin , cousine) değil m iy iz, birbirimize sokakta rast gelmemi zden ne çı kar'? Fakat o gün yanımda annem olacak, ona s izi kuzeni m diye nasıl prese11ter ederim. B u deffı hiç yanıl madan bütün muhabbetlerimi takdim edi yonım efendiciğim.
Fatma Nerime B ugün bir kaza geçi rd i m , bakınız hem güleceks iniz, hem de bana acıyacaksınız. Evimize arasıra gel ir bir meczı'.lbe var, bir şeye kızmış söylen iyordu. Ağzına bir lokum koyuvereyim de h iddeti geçsin, ded i m . B i rdenbire s ıçradı , yüzüme öyle bir tokat vurdu ki bir saat ağladım . Bu hayatla yediğim ilk maddi tokattır, inşallah sonuncusudur da!
xxıv Gözi.iıni.in nuru Beni affedi n iz. Sandım ki ben i yı llarca beklettiniz. Bir gün bir yıl idi. N ihayet evvelki gün o iki satırlık mektubu aldım. Tit-
71 rcyerek . gözüm karararak yazıverdim. Hayır, teenni-i muhakeme ben im için değildi. Gördünüz m ii ne vahşiyim? Yahut ne vahşi oldum? Daha bitmedi, dinleyin. Eıtesi gün mektubunuz geliverdi. Tehalükümden bahsetmek istemem, ayıp olur. Mektubunuzu alt taraftan , hamişinden başlamışım. Oh! Mecnunenin
''Birde11hire
sıçradı . yii:iime öyle bir tokat ı•ıırdu" ibaresine gelince ilk ta hassüs, ilk feryad ne olsa beğenirsiniz. Utanıyorum ama söy leyeceğim. Evet, bu fecaate karşı ilk feryad "Oh olsu n ! . . . " oldu ve oh olsun, dedim. N için? B i lmem, acaba ben mecnun burada has retinizle zehir zıkkım yerken o mecnunenin ellerinizden tatlı lokum yemesini mi kıskandım? Ş i md i tahlil-i hissiyat etmekten acizim. Fakat bu böyle oldu. Bir güzel, yumuşak, nurtopu gibi ço cuğu sıkıncaya kadar neden öpersek, niçin güzel renkli, kokulu bir ç içeği dalından koparırsak, niçin bir pembe dudağı, bir güzel gözü, bir güzel yanağı öpe öpe acıtmak istersek, ben de size onun için oh dedim, galiba . . . Herhatde bu hissimi saklamalı idim. sak layamadım. B ir alık isem anlayınız, bir divane isem yine bilin iz. S izden gizli bir hissim, bir fikrim kalmasın. Mektuba devam ettim. Fakat bu sefer yerimden fırlamışım, mektubunuz e l i mde, odada deli gibi geziniyordum . " B ir tokat vurdu ki bir saat ağladım" bun u tekrar .. tekrar okud u m . Oku
dukça heyecan ı m arttı . S izin pek masum, pek (mad(me) çeh reniz gözümün önüne geldi, titremeğe başladım. O deminki çir kin feveran ne idi, bu nedir? B i r c i l ve mi? Cilve-i aşk m ı ? Vallahi utanıyorum fakat yazacağım. B e n çocuk oldum. Ben onsekiz, y irmi yaşına gird i m . Frenklerin dedikleri
second jeıınesse
maskaralığa giriftar oldum. Gençliğimde bu türlü
l ı ü l cılere pekçok maruz oldum da b il irim. Ş imdi tamamıyle
hl·mle o eski çılg ı n l ı kl ar. o tedbirsizl ikler. o bakı şlar (nuru �iiııl·ıı gözlerim kendilerini görmezler), o yanışlar ve kendi ken
d i ııL' gii liişler, o acı tatl ı l ıklar, herşeyler, herşeyler var. Size aşık ın ı y ı ııı · .ı Evci mi . fakat niçin ve nas ı l ? Bir görüşte. B u olur mu?
72 S i ı o kadar güzel m i s i ni z'? S i z o kadar benim i sted iğim m i siniz, Met misin i z'? S iz o kadar ben i m yaratt ı ğ ı m haya t misin iz'? B i l mem, vallahi bilmem. Fakat bir hakikat var k i . ben bütün avfırızı, bütün tezahürfüıyle bir çılgın aşıkım. Belki s izi iki üç defü görsem , daima görsem bunlar, bu iyi �eyler geçecek. Fakat bun lar pek i y i şeyler. Onun için sizi görmeyeyim. S iz benden kaçınız. B ana görünmey iniz. Ben bu hayill ii hayatı ölünceye
kadar !j:ld ve hurrem yaşayım. B una müstehakkım. Çünki çok çektim. İ !jte bundan y i rm idört sene evvel yazdığım cümle leri y ine (yarı m asırl ık hayatıma rağmen) y ine yazıyorum. '' İsrivorıım ki heni höyle ehediyen tan1111a_wısı n , hilıneyesin . Ben pek acı , :::elıirli hir lıicran içinde yaşa rnn, lıicran içinde ya ra/aııa yaralana, a.�laya a,�laya, kı ı nına kıın111a öleyim , va ralarımla hi reyim . "
Epeyce gü ldünüz mii? O h gülünüz. Mfünü fi h <layanamayacağım. S izden kaçmak i sted i kçe, ha yır sizin benden kaçmanızı istedi kçe size doğru koşmak is tiyorum. Bir sandal ile gece saray-i hay a l i nize girmek , mavi boşluklar i ç i nde s iz i okşamak, uçurmak ist�yonı m. Bunların hiç biri c iddi ve makul deği l ve bana yakışmaz. Ded im k i , y irmi ya şında mecnun bir şiiir, çılgın bir i'i!jık. Bakın beynimde şimdi bir şimşek çakt ı. Raınazan'ın 1 9'uncu çarşamba günü yağmur olmazsa, yine 9 1 /2 vapuruyle köprüden size doğru uçacağını. Ne olursa olsun, o kahvede yine oturacağım. O gü neşe büıiineceğim, o mavi fezayı, sizin teneffüs ettiğiniz havayı içe ceğim. Bir saat kadar orada kalacağım. Sonra yine kapınızın önünden bir kere geçeceğim ve avdet edeceğim. Bu mes'ud delilikten beni hiç kimse men·edemez. Dikkat ediniz siz gelin elinizi bana, gris el <livenl i ellerinizi bıma uzatın. İ ri gözlerinizle b:ma derin derin bakın, demiyorum. O vakit bahtiyar olurum. Hfılbuki ben mes'Qd ohnak değil, sizin için çekmek, inlemek istiyonıın. Bu inleyiş, bu çeki� mu v akkat olsa bile bunda bir clıarnıe göıiiyoruın. budala nuyıın?
73 H izmetçi odaya girdi. Elinde b i r küçük mektu p v e birçok posta makbuzlarıyle beraber. i ınzatarı attım. o sakin yüzlü . küçük ıaıfınız, ruhumda her mektübunuz gibi fu1ınalar k.opardı . Oh ! İ şte gördünüz mü? Bir daha oh diyorum. Ne iyi etmhim de teheyyüç ve ıchaliik göstermişim. O ne samimi dört satır. Huzurunuz bir altın mahfazasına benziyor. Münasebetsiz şeyler bile orada allın lanıyor.
�ükür ve minnetle gözlerinizde ve el lerinizden öperim.
Bir sonraki gün Cuma Bu sabah
Süleyman Numan Paşa ' ya
gittim. Bana ne dese
beğenirsiniz. Hekimlerle o kadar uğraşmayın. En iy i i l fıç güneşte gezmek, güzel yemek ve daima meşgul olmak, çalışmaktı r, dedi. Küçük hanımefendide hiç, hiçbir şey bulmadım, arslan gibidirler. . Ben bunu pek beğendim, siz de beğendiniz mi arslanım? .Ars
/a111111"' saray tabirince biraz da "sıı/ra111111" demektir. Latifeye müsaade ederseniz
siz hekimin ye dediğini
etmişsiniz . di
yeceğim. Herhillde, inşal lah paşanın tavsıye ettiği reviş ve güneş ban yosunu ihmil l etmey iniz. Güneş banyosunu Almany a ' da, Avus ı urya 'da. Macar i stan'da çok gördüğüm için pek bilirim. Ora larda bu tedavi değ i l , modadır. Sine, kollar, çok defa bütün vücut çıplak olarak güneşe o mertebe arz edilmeli ki deriler kav ru lmama l ı ve soyu l u p dökülmemeli ve bunu yapınız. Ben geçen sene y ılan g i b i deri değiştirdim. S izin de deriniz değişirse ne olur? Runu söylerken ç ı lgın gibi ne düşündüm, muamma .
xxv
10 Ma�'ıs
Bi rici k e fend iciğim
hile
Cevfıbı m ı dün yol ladım. H asta deği l im . Siz bir suç iş leseniz o nazarı ı nd<ı s u ç l uktan çıkar. Küsmek istesem de küsemem .
yalnız b i r lıayat yolu var, öteki lerin hepsi ölüm yo �\ık şli (.. i i r doğdum, yani ölmedim. sağım efendiciğ i ı ı ı . p,· k sevg i l i ekııd i c i ğ: i m .
Önli ı ı 1 1 k lııdı ıı .
Fatma Nerimeniz XXVI
2 1 Mayıs Efendim ('arşamba günü yan ınızdan pek sinirl i ve mahzun olarak ayrı k.hın. Bu hatimi e l i mden geldiği kadar gizlemeğe çalıştım ve zannederim de muvaffak oldum. Sabahleyin sizi göreceğim diye büyük hir sev inçle Caddebostan 'a koşarken eve böyle kederli döneceğim h iç hfü ırııııa gelmiyordu. Bakınız ne için me ·yusu ı ı ı : Hayfıl inizde yaşatıığınız Ncrime'yi daha henuz tanımamıştım. O gün gördüm ki hakiki Nerimecikle o Fuzulileri, Nef'ileri, Bakileri okuyacak ve anlayacak N erime arasında pek büyük bir uzaklık var. S izin Nerimeniz ç o k muhteşem, çok malumatlı, çok zeki. öteki onun y<nında ne kadar zaval l ı kalıyor ve bu za vall ıl ığıyk sizi bahtiyar edemeyeceğini düşündükçe ne kadar, ama ne kadar bedbaht lık hissediyor bi lseni z ! Mektuplarımı kendim yazmadığımdan şübhe ediyonnuşsunuz de niı;in a efendiciğim bunu ilk mektubumu aldığınız zaman bana açıkı;a sorıııadınız? Ben n vakit de şimdi yapacağım gibi hakikat ne ise söyk·rdiın . böyle sizi -haşa- aldatmış olmak vaziyetinde kal mazdım. Aılze bana: Hikmet Bey yalnız senin yazını görmek is ı iyor. iki saı ı rl ı k birşey yaz, b:ma gönder, demişti. Ben de size gös tcn l i k lcri karlı yaımıştım. Bir müddet sonra sizin birinci mektubunuz �L' l d i )aşmlıııı. hu kadar n ıunıazam, bu kad<u- güzel yazıtını� hir ı ı ı,·ı.. ı ı ı lıa ben nasıl l:evap verebilirdim. Mfunilfih yine cesaretimi kay bel ı ı ll·ı l i ın . Evvcl;'ı Fransızca bir cevap yazdm1, bunu Türkçe'ye ter cüme v ı ı i m. Bcğl·nmcdim. ıaslıih ettinneden gönderemeyeceğimi
anladım ve tashih ettirdim. İ şte size ilk mektO-bumu büyk yazdım. Oıeki lerin hemen hepsinde az çok tashih vardır. Yalıııı mek tuplarımda yabancı tek bir fikre rast gelıneye-ceğinizden eıııiıı ola bilirsiniz. Şimdiye kadar okuduklarınız yüreğimden kopan ..,iiı lerdir Zaten bunlar tashih kabul etmez şeylerdir, elbette bilirsiniz. Ne yapayım itiraf ediyorum, Türkçem, pek kuvvetsiz. Ben tahsilimi Fransızca olarak yaptım. Ö mrümün sekiz senesini leyli olarak soeur' !erde yani Fransızlar arası nda geç i rdim. Türkçemi nası l ilerletebi lirdim? Fuzfıli'yi anlamamam gayet tabii, bununla beraber bu halimden son derece müteessirim. Keşke hiç Fransızca bilmeseydim de •'Fuzfıli'yi okur ımısun'!'' diye sorduğunuz zaman hissettiğim o acı mahclıbiyeti his setmeseyd im. Hayatımı bir Fransız ' la geçirecek değildim ki Fransızcama bu kadar ehemmiyet verdiler. Ne yaps1 11 annem hir kadındı. Aybey i m o zaman çocuktur. Babacığım sağ olaydı bir Türk kızının heqeyden evvel kendi l i sanı nı öğrenmesi lazım geldiğini bilir ve tahsilimi başka bir tarzda yapı ırırdı . Hayatta e n büyük tillihsizliğim babacığımı b u kadar erken kay bedişimdir! Karş ınıza geldiğim zaman bana ne oluyor b i l mem ki . . . Söylemek i s tediklerimi unutuyorum, unutmadıklarımı bir ı ii rli.i söyleyemiyorum. A deta a l ı k laşıyorum. Geçen gün bana Frans ız şairlerinden bahsettiği n i z ve hangi s i n i okuyorsun de diğiniz zaman tuttum iki üç günden beri karış t ı rdığım ma u d c l a ire ) i deyiverdim. Bu h iç hoşunuza gitmedi . anladım. Hakkın ı z da var. (Baudelaire) bir kadın e l i nde görü lebi lecek �;-ı i rkrden değ i l d i r. N için bay ı ld ığım ( Musset ıdcn , ba y ı ldığım (Lamartine)den , hiç yanımdan ay ı rmad ı ğ ı m ( ,\ l f rcd de Vi g n e y ) cl en bahsetmedim de o �eytani B a udcla i re · in i s m i n i söy led i m . B u da b i r fara lire; L <ı sen yalan d a söyleyemezdim çünk i o s ı ra larda B a u cklaire' i okıı vord u ın.
76
Fakat çar�amba gününden beri o kitabı el ime aldığım yok vc bundan sonra da her ne olursa olsun bir daha da alacağım yok. Efend iciğim bu sefer benden ( desil!ıısia1111t; J olarak ay rıldığınızı hissett im. Ne yaprry ım ben i tasavvur ettiğiniz gibi bulamadını zsa hunda benim günahım yok. Dört günden beri büyük bir üzlintü içindeyim. Ak l ı m başımda değ i l . Derdimi kimseye söyleyemiyorum. Söylemek de istemiyorum. fakat size anlatacağın ı . Bakınız. Ben sizi pek pekçok. tasavvu runuzun fevkınde çok seviyorum. Dünyada ben i m için en bliyük saadet sizin hah tiyarlığın ıza h izmet edebi lmektir. Fakat acaba bu bahtiyarl ığı size ben verebilecek miyim? Bunu i y i düşünün. Bayram ertesine kadar daha epeyi g ü n var. İ k i e l lerinizi öperek rica ediyorum. A l l ah aşkma düşünmeden son kararınızı vermeyin. Yanını za geldikten sonra beni sevme yecek olursanız ben ölürüm. Beni böyle olduğum gibi, bu ha limle sevebi lecek misiniz'! Ben s izi bahtiyür edebilecek miyim? Eğer evetse kulunuz köleniz olınağa hazırım. Hayı rsa. sözünüzü geri almakta serbestsiniz. Bundan dolayı size karşı zerre kadar iğbirar hissetıneyeceğimden emin olunur. Ş imdi l i k bütün benl iğimle sizini ın.
Fatma Nerime Yalan söylemek değil, yalana benzer bir söz bile ağzımdan çık maz. Bu mektubumu yalnız siz görüyorsunuz. Kendim bile tashih ı ç i n uğraşmadım. İ şte ben buyum efendiciğim.
Nur Baha 'yı dün aldım( "·), pekçok teşekkür ederim. daha ba�la� anwd ı nı . l .� 6l Yakulı K;ıdri " ıı i n N u r Halııı d ,t .. l lJ22. rn l : ı rda � ı: ı ı i ) a) ı ıı ı l a ıını ı � ı ı r.
A k�anı Maıtı. )
romanı o
sı
77 XX VII
Güzelim Bayramı gönlümün en şirin ü m id leriyle tes ' id ederim. in �allah bedbaht valanımızın, bi-çilre vatandaşlarımızın iadesi eltaf-ı sübhiiııiyyeden munlazır olan istiklal ve saadetiyle beril her biz de yek-digerimizi daha sevmiş olduğumuz halde gelecek hayranı sabahı mağrCır · ı izdivaç gözlerimiz, muhabbet du daklarımızla birbirimizi daha yakından tebrik eder, hayatımda geç Liğim dikenli yollara neş 'e çiçeklerinden serpen hmum ellerinizi ve hıma unulluğum emel ve cennet yollarında peyrevl i k eden ferişte ayaklarınızı kemfil-i şükran ile öperim. Bu vesile valide ha nımefendi hazretlerinin -her ne kadar bilmezsem- mübarek dü dest-i müşfikanelerini takbil eder ve birader beyefend iye arz-ı hürmet eylerim.
27 Mayıs Bu sabah mektubunuzu aldım. B ayram ertesi cevabını Lakdim edeceğim. Bu havaların fırtınasından sonra tozları yı kanmış k ırların, ağaçların, muhitin safiyetini düşününüz. işte bu ınektuplarımızdan sonra o safiyeli göreceğiz. Bayramda akraba nızı ziyaret etmek mutildınız mıdır? Kadınların bayramı onbeş gün sürer. Acaba A fitap Sokağı ' nın sizsizlikle küsufa uğrayan nurunu bir kerecik olsun iade edecek m is iniz? XXVIII
29 Mayıs Efendiciğim Ellerinizden öperek mübarek bayramınızı tebrik ederim. in �allah büti.in mi l let için, vatan için saadetle dolu birçok bay ramları beraberce idrak eder ve ceniib-ı Hakk · a beraberce şi.ik rederiz.
78 Vül idem v e biraderim takdim-i tebrikfü i le arz-ı hürmet ve şü kra n ediyorlar efendiciği m .
Fatma Nerime P.S.
Azize
bayramda bana geleceğini yazmıştı. Eğer gelirse
iiide-i v izite edeceği m tabiidir. Acaba s izi de göreb i l ir miyim? Elbette Azize 'nin yanında beni h iç görmemiş gibi durursunuz değil mi?
xxıx Zeki v e Fatin kadın, Tet'evvühfü ıına ve teınen niyfüıma zahiren doğruca cevap vermeğe tenezzül etmed iğiniz hil.lde a s i l bir tarzda bana herşeyi va'd e d i y or su ıuı z
.
Her mektlıbunuzla bir pan;a daha ihya edi
yorsunuz. Fren k l e r "l /crş<' ri hi/11ıck. lı<'l'şeyi
qffetmcktir" , derler.
Gönlümdeki heyecanlan bilseniz beni affedersiniz. Suçlu benim, se bebi de şudur: İ stedim ki kendimle müsta k hc l reliı.. a - i lıayfıı ı nı ın
arasında h i ç b i r delil o l ma s ın . Ben ona kendimi anlatay ım, onu ben kendim anlayay ım . İki küçük emel, iki fikir denk gelirse bi rleşe lim, gelmezse aradaki zevfıı ın her iki tarafa hulOsundan, menfaatinden mütevell i d müsamahalara, ı a h r i l k re müruz ka lıp
yek-digerimizi bilememiş bir halde kalmayalım. Belki on se nedir vatanımdan cüda yaşamış olduğumdan bunun bizde ko laylıkla olamayacağını, her ai lenin an'anesi buna müsait ol madığını kestiremedim. Siz beni m hatırım için ailenizin an ' ane sinden yani Türklük an' anesinden bir parça bile tebaud ettiniz. Fakat her halde narin ve ciddi bir hanımsızın, bundan fazlasını sizden istemek günah olurdu. Fakat bazen gönül işleri nde son de rece
idealiste bir esealte oluyorum, bunu düşünmek istemedim. esepens(f' olmama mukabil muhaberatınızla siz de concentr<'
Benim
olup kaldınız. Ben ayçiçeği gibi ağzı m ı , göğsü m ü , gön l ü m ü , ko l la rı m ı açtı m. S i z k ı s a c ı k , t a rt ı l ı c e v a bınızlö bir yaseınen
goncesi gibi reng-i i ffetinizi gösterdiniz. fakat daimfı k a p a l ı kal Çırpındım. çıldırdım, saldırdım, açmak isterken g oı ı n� yi yolınağa kadar vardım. Siz pür-şi 'r-i vakar yeşi1 daJ larınız ara s ında bi ta-hareket kaldınız. Teınkininizi benden kaçmak is ıediğinize atfettim. Sonra, haddimi tedivüi ettiğ imi hissettir diniz, çünki kudretinizden fazla fedakarlık ettiğinizi h isset t i rdiniz, anladım, utandım, sindim. B eni affediniz. Bunları h i s settiğim dakika sizi tahmininizden fazla takdir ettiğimi ve sev diğimi duydum ve dıııız.
Ok de,�di
ı·e
yare lıôsıl oldu
B ir kitapta okumuştum. Şairlere, ressamlara, hu liisa ar ıi stlere refik ve refika olmak güç imiş. Ben şfıir, artist değilim. fakat şiiir ruhunda yaratılmış bir bedbahtım. Bazen nefsime hfıkim olamam, fakat akabinde temkini takınınm. Belki şairlik halkı, temkin-i terbiyevi b ir haslettir. B ilfıhire göreceksiniz ki bir mazmun, bir nükte, kendince bir güzel söz sarfetmek için bir pot kırarım, sonra pişman olurum. Bu kusurlarımdan beni vaz geçırırsınız. N itekim sizin huzurunuzda da bugün nadim ve perişanım. Rikkatçiğinizi bildiğim için beni affedeceğinizden mutmainim. Fakat ne kadar affetseniz, y ine yüreğinizde bir ukdecik ka lacağından da eminim. Zarar yok, ey tatlı kadın, kalsın, kalsın da size yalvannağa, ayaklarınıza kapanmağa vesile bulayım ve af lezzetini tekrar tekrar tadayım. B undan sonra mektubunuzdaki lıumiliation vesaire gibi ıecdid-i telaffuzlarından ürktüğüm korkunç kelimelerden bah sedeceğim, müdafaamı gönlünüze bırakırım. Gözüm. bir hafta kadar daha sizin ziyaretleriniz devam eder. Onun için haziranın yedisinden sonra valide hanımefendi hazretleriyle sizin evde bulunacağınız bir günü bana lı1tfen haber verir iseniz teyze-zadem Meveddet Hanım gel i p reffıkat- i
80
mes ' udem iziıı ilk teşriffıtın ı mı edecektir. Ü nıid ede r i m ki is tirham larım f ü le-i al iyyeleri red buy urmazlar. Dün akşam bayram te briğ i için koşmuş Şükrü Bey ' e gittim. Bittabi sizden açıldı. Ellerinizin ölçüsünü nereden bildiğim istizah edildi. Mektub yazı l ı p yazılmadığı tekrfiren i s t i fsar oldu. Azize Hanım "Bizden sak l am ayın . siz mutlaka Ncrime"yi gördünüz veya mektuplaştınız. Allah aşkına doğrusunu söyley i n .'' --- Doğrusu hem mektup yazdım, hem gördüm. Mektubun ınefili ezberimde, isterseniz oku y ay ı m .
- Okuyun. - Ah efendim, v<�ı efendim, şeh-levendim. dil-pescndim ... ilh. - Benimle e ğ len me y in . - Estağfurullah. -- Val lahi herkesin içinde utanıyorum. Karar verdim diyorsunuz, sonra görmedim di y o rs un u z. - Ş imdi doğrusunu söyleyeceğim, son zamanda iki mek tup da teati ett ik, a ıı l aş u k , mutabık geldik. Sonra da Erenkö yü'nde yolunu bekledim. O günü İ starıbul ' a gideceğini bi liyordum. - Nereden biliyordunuz?
- A elbette benim de hafiyelerim var! - Sonra? - Sonra Erenköyü ' nde (Eğrilen)in köşkü nün önünde rastladım. - Yanında kim vardı? Çarşafı nasıldı? - Yanında birisi vardı. Çarşafı . . . Çarşafı . . . S iyah ve düz id i. Kar-ı kadim bir pe lerin. Kadın kadıncık örtünmüştli . -- Ha bazen öyle çıkar. her zaman b i z i m gi b i ç ı ka r. - -·
Ola b i l i r .
- Yanındaki de mutlaka Cemile idi.
1-ı 1 - - Cemile k i m ? E s k i adam l a rı n dan
---
-
.
O la bilir .
-- Ey, sizi gö rd ü ne yaptı ? Tanıdı mı? ,
- Elbette tanıd ı . Evvelfı biraz irkildi. şaşırır gibi oldu, sonra tebessü m etli ve ben de arkalarını bırakmadım. N e olu r sa olsun bir kere , hatta üç kere önlerinden geçı im. -- Vah za v a ll ı Nerime, ne kadar s i n i r l eşm i ş t ir. Ne kadar
te laş e tm i ş ti r
.
- Neden s i n ırlqsin?
H iç de s i n irl eşmed i
.
- A. . . S i z kadınl arı o i lın i y o rsu n u z . Ba-lıusus bizim a i le-
Şükrü Bey
miz pek utan ır. Ren !i i ınd i
'
de n ayrı lsam, bu kadar
e rke k gö rd ükten soııra y in L� ben i i steyen bir erkek k ar ş ı s ın a ç ı
kama m . --
K u sCırun ı ı ı varsa ç ı ka ıı ı a z sım z . Ku ... Cırunuz yoksa ve
iii kı ı i 1. de müsaade edl�N� n iye çıkarnayasııı ız?
--- Vah z a vall ı Naiıııe. Ah orada b u l u n a idim a v a l l a h i s i zi
görmek i sıcrd i ın.
- Canı m hanı mefendi . ııeye böy le mes " d c y i fe v k al ade bü
yi.iltüyorsunuz? C lörmcdeıı al mak hem onun, hem ben i m i ç i n
fen a değ i l mi?
- -· S i z y a l an söy l üyorsu n u z . Peki
Şükrii
Hcy ' l e beraber k u
y u m c u ya gi t tiğin i z zaman parı ı ıağın ö lç i i sü n li n e bi l i yor d u nuz ! -
- Bu da pek sade.
O
'
zaman e l i nde e ldiven yoktu, bilhassa
d ikkat ettim. E l i e�ıner, kısa ve ıoınbu l idi.
-- A evet, evet öy led i r. -·
deın k i
Ben de ıal ı ı ııiıırn k u yuımu) a ö� le sii) kd i m . Hem m :ı-
Nerime H anım ' ı da.
ben i de takdir ed iyorsunuz, burada
bizi bi r bi r i m i ze tekrar gii ... ıenn e l i s i n i z
82
- A . i mkanı yok, ama i mkanı yok. Nerime gorunmez. Vah zavallı kızın başına neler geleli. S i z onu bilmiyorsunuz. İ m kanı yok görünmez, bu işten vazgeçer, görünmez. Siz ka dınlığı bilmiyorsunuz, bu ne güç iştir. ( B ir müddet tevakkuftan sonra) Ama belki hatırınız için görünür, onu bilmem. Geçen gün bir yeni keman ı smarlamış, ben şaştım. Onu pek değişmiş gö rüyorum. H ikmet Bey Nerlme iyi k ızdır. S i z onunla mes " lıd olursunuz. - A menna. Hem Nesime H an ı m görücü ç ıkmayacak ki . . . - Emin oldu, bitti, karar veri ldi. Ş i mdi maksad ıeati-i efkar, daha doğrusu teskin-i hasret. Gönül mes "elesi. - Kah kah, kih kih. - Onun için buraya gelirse evvelden kendisine birşey söylemeyin. B i rden bire söyleyi n , teıaşa mahal kalmaz. Fakat is temezse hiç tazyik etmeyi n , rahatsız olduğunu ben de istemem. Çünki gönlüm ister ki bilahire sizinle evine de gelsin, görsün. Nası l tru1zim etmek isterse karar verir. - S ize mi gelecek? A H ikmet Bey siz ç ı ldırdınız mı? - Teşekkür ederim hanımefendi, neye çıldırayım? Gayet tabii, hem bu sonra olacak şeyler. İ şte i k i gözüm, önce geçen mükatemeyi aynen yazdım ki, geçen muhaveremizden haberiniz olsun da s iz de ona göre idare-i kelfim buyurun. S izi Şükrü B ey ' i n evinde muvacehemiz rahatsız edecekse ben hemen istirhamımdan vaz geçerim. S izin abes gördüğünüz birşeyi ben de istemem. B unun çaresini bizbize y ine başka türlü de buluruz.
l Haziran 338
83 xxx 6 Haziran
Ruhum efendim Cevabımı geciktirdim, kusurumu affediniz. Ü ç dört gündür hasta idim. Boğazım ağrıyordu. H amdolsun şimdi iyiyim. Siz suçlu değ ilsiniz. S izin affedi lecek h içbir şey in iz yo k . Kalbimde bir ukdecik bile kalmadığına emin olunuz. Daha ge çenki mektubumda herşeyi unuttuğumu söylememiş mi idim?
İnci bayramın birinci günü geldi. O sevgili ellerinizle boy numa her tanesi gözlerim kadar büyük bir inci dizisi taksaydınız bu kadar sevinmezdim. Bir efsun ok uy u p beni ni hayet kıymetdar bir inci yapsaydınız ve en güzel. en şevketli bir melikenin Liicına kon dursayd ın ı z bu kadar i fıihtir l't l l ll'td iın. İ t al y an l ar Napol i "yi gör meden ölmemeli, derler. Ben de bir l...ad ııı boy lc h i r � ı i r i l lı;iııı cı ıııedeıı ö l ıı ıe ı lll.' li diyeceğim. i�te bu kadar iki gözüm elCndim. Aklım yetmez, d i l i m e rmez ı...i n e s ri n i zi n niçin ve nasıl güzel ol du ğ u n u an l at ay ı m. O çok çok g üze l ç ü ı ı ki hakikaten ).!iizel ! .
CiCl;"L'll �L·1..·1..· ıı L ıda r u ı ı ıd u ı ı ı ı ı � ;ıt rııda h1..· ııı arar, 1 1 1 1 1 dı� 1..· . B ir k e re ba � ın ı z ı ka ldı rı p etrafın ıza bakmadınız bile. Beni hiç mi göreceğiniz gel miyor e fe nd i c iğ im? Siz hir dakika gö z le r imi n önünden eks il... q l ıı ı u yorsu ııu1.
Fatma Neriıneniz K e ndi le r ince hir ınfı n i o lmad ı ğ ı takd i rde teyze-zadeniz ha nımefendi ha zre tl e r in i n 1 1 l l a ı i ı aı ı Paıar günü 11.'�rilkrinc ke miil -i memnuniyyet le muntazır bul u nac ağ ı z e fe nd i c i ğ im . xxxı
G iizcl ı ı i �a ı ı l ı ın bul
Şimdi ne yapal ım'! Gel inim sizi bağ t u l u ınu-vari fazla tom bu l ınu�. H51buki kendi gibi n a ri n ve rakik bir serv - i naz gö-
. {.s;. ' .s../ ;,,.,..ı ,u1 , �'�/.
�
.
• ...,.v
'1. /. ,.§} . c!J/ e- � r_�ı_,v ,v_ ·fv:-"
.
....
,,.
./�
.
/
.
. ,-v--,.' /<'/:/ ./!,,;;,, , :?fl ·�;..... � ..., r.J;.r
�
.
.
/
/
.
ıl .
1 ))' 1
; '>P ,r__ -'!
-------
\/. � ;;; , ,�'! �r�;,; ,,
/ /
-
�\S
ıl"•
.,,,;}, :,,.;
'
-:
·1- �·
,
�_,., " 1 .
•
,,
/
. "1JP _,.-
/
. i4' > '
/ , , . ı1.JP "" ./.� /
'
.••:,, ,__
.
.
.
� · ·�.... ı.ı ı; .
ı.!A.'-ı:: � -(. ,
.
.
· ��://,.;"! /:'�_, ıJ, ��> .r.y.
�,Ş., � fa)�,
�> /,.' ı� '�! I;"! �>v--: : , � ;;;._ JJ:(;.· /;,-, •ı: :;: r ·
.
J ;/.!J , ,
/e ,µ ,ı, ;
,!) >:
·4.--_� �'/
.;.> ,, ,.J-: .1 .-: �
,; 1.1. .:.. ı
•' (,.,., _ , ('-"o'.'' ..�- � ;.-; ' /P/':"' .l> h � , / /
l 'aını a l\ c ri ı ııc llaıı ı ıı ı · ı n \ X X . nıc k ı u h u
�
85 rcce ğ ini
ümid ed iyor m uş. Ablam sizi kambur görınü�. Hfıtbuki keı ıdi g ibi bir şeh-levend ve ser-bülend arıyormuş. On lar üze rinde ne tesir bıraktığın ızı anlaınağı merak edeceğinizi bildiğim i(fin hunları aceleten yazıyoru m . Bu kadar ş ikayete karşı şi m di ne yapayım, ne yapayım Allah ım'? Onlara ne cevap vereyim? Siz bana öğretin. Hepsi dehşetle aleyhinizde. Ben bu hücumun karşısında Türkçemi şaşırdım. Onlara karşı cevab verdim. Kanhıırest, ıombulest. makbfilest İ dedim. y i ettim mi? Ye merakınızı defeı t i m mi? Yoksa sızı y i ıı e :ığlattım mı?
B u bitti , ş i mdi şunu da s öyleyeyim : Siz büyücü müsünüz? Her ikisini teshir etmişsiniz. Ben kend i hesabıma müftehi rim. Ş iş l i'de etrafı mızda tam on bi r tane ev ve aparlnı<ııı y a p ı lıy or. Yalnız d i l - i virfüıım tamir edilmiy or ve ben de susuyoru m . M i marımızdan h içbir ricada bul u nmuy o ru m . Gah olur ilşık-ı
şeyda_va
diişcr isıi_�na
13 Haziran 338 XXXII Ccrcle d'Orient Constantinople Benim küçücük ınuhibbem Beni mutlaka seveceksin. B en öd ağ acı gi biyim. Sert ve çir kin. Zevahiriınden birşey çıkmaz. ate şdan isterim. Y an a ı ım ve tüterim. S i z heni alın, ellerinizi inciterek yontun, ateşe.. usulüyle atın O zaı n an beni m rayiha - i rn uhabbet i ı ı ı i be k iey i ıı . " 'Bcııi vık ,\ (' \ 'İlli:" de m e y iniz "'Beııi Se\'ecc/..:s in" tky ini 1. . . . .
,
S izi mest-i aşk, ınest-·i safı<lct. mest-i hay[il edeceğimden emin, pek emlniın. Ç ün k i hu benim hi lkatimdir: h;_;ssa-i fıtr:.ıtimd ir.
86
Bakınız ben, siz beni seveceksiniz. benden kurtuluş yoktur. diyorum. Gönlüme ve kollarıma gi.i vcn iyoruın. S i z de öyle söy leyin, öyle düşünün, kendinize öyle güvenin . Garip değil mi'? Ben sizin herşeyiniz olmakla h iç şımarmam ve siz de bunu söy lemekten hiç utanmayın, çünki siz de benim herşeyimsiniz. İ ki miz o suretle birbirimize kaynaşırız, haberimiz o lmadan. Sevmenin, sevi lmenin bu mucizeleri vardır. Evet ben sizi yaratacağım, siz de beni yaratacaksınız, ve yek-digerimizi i rşad edeceğiz. Hayattaki vazifenize yüksekten bakın, o zaman her şeyi görür ve herşcye muvaffak olursunuz. O büyük gibi gör düğünüz kel i meler, teşbihler hep avam içindir. Çocuklar ve tec rübesizler içindir. S i z bana, ben size münkal ip oluyoruz. İ ster isminizi değiştirin. ister saçınızı kesin veya kesmeyin. Yalnız bana münkal ip olmak için düşünün, ne yapmak lazımsa yapın. Yapamazsanız ben sizi kucağımda eritirim, çünki ben sizin aguşunuzda eriyeceğiın. S iz eridiğiniz dakika adınız Hik met ve saçınız kesik ve ak olarak görüneceksi n iz. Ben de t ıbkı size döneceğim. Nerm ü nazik bir mahluk, masum bir çocuk olacağım. B una büyük tasavvuf derim, A llah ' ı kendinde bul ınağa da küçük tasavvuf. İ kincisi daha hodgamanedir. İ şte tat l ı yavrum b u muhabbetin maneviyilıı. İ ster misiniz size muhab betin maddiyfıtından, saadetin zevfihirinden bahsedeyim ! Evet mi? Dinleyin. Bunu iki kel i me i le izah edeceği m : Mantık, i t i na, hfilinizde, kal inizde, amalinizde ebediyen ınııhakemetkı ı . mantıktan ayrıl mayın. Hayatınızda itinadan fariğ olmayın. Te gaddinize, vücudunuza itina edin, güzelliğin! ze, süsüni.izc itina edin. işvenize, cazibenize itina edin . endişenize itina edin . üi k nize, dostlarınıza itina edin, evinize, odanıza itina edin. Ü şenmek ne bilmeyin. Siz itina ettikçe mutena olursunuz. Mutena oldukça
87
cLı -;İzi yariniz de sever. ağyari niz de. İ şte benim güzel minik
<ı " irdi ın. esrfü -ı aşkı i fşa ettim. Serir-i aşkın şır perdesini bütün ;ı�Lım. Şimdi ınakam-ı garfün ü ihtişamınıza, arz-ı uluhiyye Lini ll· buyu ru n seınavfü sizin, gönlüm sizindir. .
ı,.,
Beyaz sa�·l arın letafeti yoksa da böyle nasihat vermekte :"ııdi vardır zannederim. Daha tecrübelerimden bahsedeyim
111i '!
Erkek lere h iç yüz vermeyin. Onlar haşin, nankör ve hod peı\.•-;tı i rler. Şımartmaktan, onları idare i le yumuşatmak, incelt mek muvafıkt ır sanırı m. Baki mübarek ve tatlı gözlerinizden öperim. B u hat-i iştiyak ebediyete kadar devam edemez. Tarih-i izdivacımızı ve bu husustaki kaffe-i teferruatı kararlaştırmak üzre va'diniz mucibince dadınızın evinde görüşmemiz hakk ında be-heme-hat emrinizi bekliyorum. Ö ksük çocuk göbeği n i kendi kesermiş.
6 Temmuz 338 XXXIII İ ki gözüm. Emrettiğiniz nümunelik çamaşırları bizim Nesrin ile takdim ediyorum. Geçen gün bir refikım ile B eyoğlu ' ndaki kitapçıya girmiştik. O bir kitabı aradı. Ben de moda gazetelerine baktım. B ir an içinde sizi evimde sandım. Çünki içinde size ya kışacağını ümid ettiğim bir i k i .f/gurine görmüştüm. Dayana madım. gazeteleri aldım. B u kolay fakat kumaş mes'elesi güçtü . O gün, ertesi gün, daha ertesi ve daha ertesi gün dört gün. Be yoğlu 'nda İ sıanbul 'da e l i mde moda gazeteleri, İ slam ve Yahudi kumaş dükkanlarını dolaştım. N ihayet... birşey bulamadım. Rumlardan almam. Dün sah ibi Yahudi olan Lion'da bir geveze
88 rn111w11s· ye
çattım. B ana zor i le takdim e mütecasir olduğum ku maşı aldırdı. xxxıv
Si:in i- ıy111cıli haş1111:.:
·' ('111i11
3 1 Tem muz Pazartesi
edirıımm. im lllC'Üı)im üııı.ıe giin11eıli. nk111ıwdı.
Sevg i l i efendim Ev velki gün İ stanbul 'a terziye inm ışt ım. Akşam gelince gönderdiğiniz kita b ı elbiseliği, m odel l e r i evde b u ld um. Beni hatırladığınız için pekçok sev indim. Tqekkür ederim efendim. K u maş ı da . rengini de pek beğendim. i nı ihab ettiğiniz modeller hüsn-i t ablatinizi gösteriyor. Elbisemi hemen diktireceğim, üze rimde gördüğünüz zaman bana yak ışıp yakışnudığını söy lersiniz. ,
27 Temmuz tiirilıli nıe k tO bu n uz u aldım. Çok memnun S ize çok d ar ı l d ı m. Yalnız kağıdı elimde huruşturmadım. Şimdiye kadar yirınidört m ektu bunuzu aldım. Bun ların içinde de beni ü zen l e r i mahzun edenleri \'ar. Y ine bir t ane s i n i hile o ldum .
,
yırtmadım. Sebebini söylersem beni tekdir etıııeniz için bir vesile ol ur. .. Söylemeyi m daha iyi. Mekt uplarımı kendim yaz dığ ı m a hata i nanmıyorsunuz. Bu k ad arc ı k yazıyı b i le bana çok görüyorsunuz. Ti.irkçem hakkındaki fikirlerinizi zaten evinize geldiğim gün tamfünıyle anladım. Bir şi irin izi oku rken her sa tırda bir iki k e l i menin ınanasıııı bilmiyorum zannederek bana izah ediyordunuz. Hfübuki ben onların hepsini hepsini an l ı y ordu m . Ama hi\= size anlıyorum, söyleıneyiniL der miyim! . . . Madem birşey hilmiyonım zannediyorsunuz, zarar yok, öyle olsun.
89
Mektupları mda tashih e tt i r ilm i ş bir kelime, halt\ bir nok ta bile bulunmadığ ın a . m ekt u pl a rı m ı müsveddelerini hiçkimseye gös ıermediğiıne sizi in and ırma k için babamın ruhaniyetine yemin e tt i m. Namusum üzerine yemin ettim, inanmadınız, inanma d ınız. Beni o kadar a�ağı mı görüyorsunuz da sözlerime itimad etmiyorsunuz. Bakıııız ben de neye karar verdim. Arzuh:\lciye yazdırdığım, Damc de Sunı papaslarına tashih ettirdiğim can sı kıcı mektuplarımla sizi rahats ız etmemek için bund:uı sonra size kabil olduğu kadar kısa ve seyrek yazacağım. Darılmayınız, ne yapayım, kabfihat sizde. Bi lsen iz beni ne kadar üzüyorsunuz. Daha şimdiden bana karşı bu kadar itimatsızlı k gösterirseniz sonra ben ne yaparım? Ben sizden çok korkuyorum. Hathuki bana kaç defa benden korkma, demiştiniz. Ne içi n ben i böyle korkutuyorsunuz, üzüyorsunuz, ınahzlın ediyorsunuz? Bütün bu mektubu s ize göz l e ri m dol u ol arak yazdım. Kendimi zabt et mesem gözlerimden yağmur gibi yaşlar akacak. Fakat ağ lamayacağım işte ! . . . Eğer gelecek mektubunuzda baştan n iha yete kadar bana " sen" diye hitab ederseniz ben de o zaman size " çen" derim. Bu sefer s ize darıldım, e l le r in i zi öpmeyeceği m ! ...
.Fatma Nerime Mektubumu açık pencere önünde yazıyorum. Üzerine yağmur yağdı. Su damlalarını sakın gözyaşları zannetmeyiniz. Zaten ağ lamadım ki gözyaşları olsun ! B u mektubu size dnrgın Nerime yazdı. Fakat başka bir Nerime d ah a var ki onu pek ıll a tanırsınız, sizin Nerimeciğiniz. O d a müsaade ederseniz size ' i r iki söz yazsın : Ruhum, ko cacığım, ben im se vg ilim, benim efendiciğim, pek se vgili el lerini, pek sevgi l i gö z l e r i n i iiperim öper im ... Seni hayatımdan ela, bütün sevgi l i lerimden de <;ok severim.
Nerimeciğin
90 xxxv
Gözümün nuru Bayram günü benim yerime güzel ellerinizden öpıııcğc şu kağıtçığın ızı tevkil ediyorum. İ nşal lah pekçok seneler siıiıı de saçlarınız bir yaseınen demeti gibi beyaz oluncaya kadar berab�'r. keınfil-i afiyyetle, daha mes 'ud bayramları idrak ederiz ve o zaman ben im daha harab ü yebab olmuş yüzüm gözüm gümüş buhurdanınızda tüten ray iha-i muhabbete bürünür. Ve Al lah . tan temenni eylediğim bir kız ve bir erkek evladımızın pembe ı;ch releri de beyaz bulutlarımıza şafak renkleri serper. Ben de bu aydınlıklar içinde cennette imişim gibi gözlerinizi baka baka, usul usul A l lah 'a karışır, y iterim. Oh! Valide hanımefendi hazretlerinin benim tarafımdan mübarek ellerinden öpünüz. B i rader beyefendiye arz-ı hürmet ü mu habbet ederim. İ nşallah bayramın dördüncü günü, bir mani-i kavi zuhür et mediği takdirde, sabah dokuzbuçuk treniyle, füle-i melekane n ize arz-ı ta'zimiit için köşke gel mek arzusundayım. Baki tekrar tekrar gözlerinizden öperim iki gözüm. M ütehassiriniz. Son mektubunuzu aldım. İ nşallah cevabını bayram ertesi yazar ve kavgamızdan tatl ı .tatlı, güle güle devam ederim. 2 Ağustos 338
Cercle d ' Orient Constanti nople
X X XVI
Önce gönderdiğin güzel ve şahane hediyeye ellerini ve giiı lerini ve yanaklarını öperek -öpmek için bahane arayan du-
91
teşekkür ederim. Fakat böy k ağ ı r hediyeler a l t ı ı ıd ; ı beni mahcup etmemeni yine el l e ri n i , gözünü ve yanaklarını öperek rica ederim. B ir ibtisamın bana bir hazinedir. Bu hazine ise hayatım bedelidir. O kalem ile inşallah yalnız senin aşk ın ı n medhiyelerini yazarım ve makta' ile kitab-ı ömrümüze yeni ve tatlı sahifeler açarız.
dak l a rı ııı � u n la rı yazar i k l· ı ·
I .· t i t riyor-
Ey sultan-ı gazab-nak, neden herşeye çabuk kızıyorsunuz? Ağlamanız bahar bulutları gibi güzelse sizi hemen ağlatmak is terim yani gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldürmek isterim, çünki infial muhabbetin yelpazesidir. Buna bizim şiiri mizde naz ü niyaz denir. İ nfial aşkın iştiha-bahş bir gıdasıdır. Çemenlere İnc i la veren yağmura benzer. Yek-aheng bir muhabbet, çorba yerine hoşaf ve pilfiv yerine sütlaç gibi hep tatlı yemeklerle dolu bir sofra. Hardalı ve sirkesi, tuzu, biberi eksik. Mektup ile kavga edelim, istediğim ve istediğin kadar. B u , füimi z için b i r föl-i hayrdır. B irbirimizi iyi anladıktan sonra kav gayı ararız da bulamayız. Benim ukalfi karı nasihatlerimi yabana atma. O sırça parçaları ellerinde birer elmas-pare olsun. Sen de bana serzeniş et, kötü huylarımdan feragat ettir. Ben bir kuru serviyiın, sen bir sarmaşık g ibi bana öyle sarın ki , beni görenler bahar-puş bir fidan kıyas etsinler. Ne ata. Evet, geçenki mektuplarında kimseye tashih ettirmediğini temin ettin, fakat ileride de ettirmeyeceğini temin etmedi n gü zelim. B undan sonra da tashih ettirme, demek istedim. Bu fik ;·im senin dürüst yazı yazmana -haşa- i htimal veremediğimden neş'et etmedi . B irinci görüşüşümüzde kırk yıllı k ahbap gibi laubali oluverdik. B una sen de, ben de şaştık değil mi? M uha bere esnasında da birbirim ize turoyer etmemizi rica ettim. Kcııı ü l - i tehatük i le "olmaz" dediniz. Kend i kendime sordum ve cev{\bıııı verdim. - N için?
- Belki mektuplarımı başkalarına göstermek mecblıriyeti h<.lsıl oluyor da onun için. Geçende, Şişli 'de o mes ' ud günümüzde son mektlıbunu muttası l okuyordum . dedim. - Aman utanırım, mektuplarımı görmek istemem, dedin. Kendi kendime sordum, niçin? H albuki ben mektuplarımı her zaman, heryerde oku yabili rdim. Çünki onlar ben ve sen idik. Bence mektubumu oku mak, beraberce fıliye bakmak gibiydi. Bundan utanılır mı? B i l mem sen benim yerimde olsaydın ba�ka tiirlü m ü düşünürdün? Yanlış düşünmüş isem beni affet sevg il im. --·
Bu mektubumu daha uzatırdım. Fakat inşal lah birle�tiğimiz ve takırdısız kaldığım ız zaman -böyle lakırdısız zamanımız zor bulunacaktır a- bunlardan bahsederiz de benim suçum ol madığına sen de kan i ' olursun. Ey yilr-i bi-vefö ( "vefösız" ismini komşumuz Şükrü Bey verdi), bundan belki bir ay evvel kom�um Azize Hanım nikahımızın Teşrin-i evvelin ikisinde olmasını istediğini söy ledi . Aman nasıl olur. buna ihtimal veremem, dedim. O gün sonra ziyilretinle şeref-yab oldum. Söz arasında tak vimi açt ım. Ağustosun 1 4'üncii veya 2 1 'nci Pazartesi nikahımız olmasın ı n münasip olacağı n ı söyledim. - Hayır, Teşrin- i evvelin ikisinde, dediniz. - - Niçin? dedim.· - O gün çocuğumun doğduğu gün, dediniz. B u kalbi arzu iizerine ben de bittabi size karşı hürmet ve muhabbetimden az müddet zarfında tezaylid edecek iştiyakıma ve seföletime ta hammül etmek mecburiyetinde kaldım ve tcessüriimü bel l i et meyerek "peki'' dedim ve akalıinde irade geçecek Ağustos ve Eylül aylarından istiföde için Anadolu 'ya nikahtan evvel mi yahud sonra mı g itmek muvafık olacağı n ı sordum. İ stersen gü-
93
zeliın. nikahtan sonra giderim. Val ide hanımefendi IOtfen bir ay kadar Şi�li "ele otururlar veyahut sen Erenköyi f ne gidersin. dedim. Nikahtan evvel gitmek münasi ptir. Zaten bizim de iş leri m i z o zaman biter, dedin. Ben de o gece hemen Ankara 'daki dost l a rıma azimeti mi mü�' ir mektuplar yazdım. Fakat geçende hizmetçi Nesrin' i köşke göndermiştim. Valide hanımefendi "'B ir hazırız, Hikmet ' i bek liyoruz" demişler. Sonra valide hanımefendi bilahire bayramda teşerrüfi.imde Ana dolu 'ya bu sırada gitmek tehlike melhuz olacağını işrab ettiler. A i lene giden ve benim mensubumdan bitahire görüştüğüm zevat da Safer'de n ikah ve Muharrem'de düğün kadınlarca olmaz dedi ler. Halbuki Teşrln- i evve l ' in i kinci günü Safer' in onuna tesadüf ediyor. Demek ki bu tarihi der-miyan ederken Safer' i hatırına getirmedin, ne yapalım? Müneccimbaşı değ i lsin a. Hoş, benim de aklıma gelmedi. Valide hanımefendi ile görüş güzelim. Daha evvel beni bahtiyar ve i hya etmek arzu ederlerse n i kahı daha evvel ya palım. B en iki günden beri davrandım, eve boyacıları soktum. Bugün de mefruşat için kumaş tedarikiyle uğraşacağım. Nihayet yirmi güne· kadar ihyakarınıza amadeyim. Fakat Muharrem'de nikah olabileceğine bu yirmi günde ve siilimizden bir ay sonra bana müsahere edeceksin. Ankara 'ya gidip geleceğim. Çünki yazdım. Sözümde dumıamak kabil değildir. Ciddiyetirne muhaliftir. Fakat bu seyahatim de evvela cevab-ı muvafı k almama, saniyen fevkalade ahval zuhur etmemesine, sali�en sulh olmasına bağ l ıdır("). Bu üç hiilde de seyahatim taahhur edeceği (\7 )
Bu cünılclcrcleıı, A . H i kn ı e t ' iıı An kara Hükumeti ile olan ınüııibebetiniıı ba�larıgıcıııı kesin olarak öğrenmek müııık iin olmaktadır. Yazarın bek· lcdiği olumlu cevabı n mahiyeti aııla�ı lanıadı. Gen;i 9 Karı ü ıı-i evvel l .lJ5"te kurıı laıı vr kurucuları arası nda A . H i knıct . i n de bulunduğu M i l l i Türk Fırka�ı. Anadolu H ü kümeti taraftarıdır v e M illi Koııgrr ·yc H am dul lah Subhi ile A.Hiknıc t " i gi\mbnıi�tir; ama, yanımı Ankara ile ıııüıı;}. scbet irıin dcrcce-;i yeteri !-.. a dar aydın l ı k değildir.
94 şühhesizd ir. İ nşallah sulh olur da ben de dizinin dibinden bir kedi gibi ayrılmam. Bu izahatımdan nikah ve ziföfımız ıaah hurunda benim suçum olmadığını IGıfen vfil ide hanımefendi hazretlerine izah et güzelim. Kimsesizlikten hftlim harap iken ben nasıl tehir-i v isfü ede rim. Beyoğlu 'na sabahleyin i neceğiniz birgün sizi Cercle d' Ori e11r'da beklesem, birl ikte kulüpte yemek y iyebilird ik. Fakat ya n ın ızda ya bizimle birlikte sofraya oturacak birisi olmalı ve yahut yalnız bulunmalıyız. Çünki h izmetçiye yemek yiyecek yer bul mak güçtür. Ağa Camii ' nde tramvay mevki inde. İ pek li elbise istemem. 1 O Ağustos 338
XXXVII ik igözüm bir su ltan g i hi sükun u vakar i le odaya gi rişin h ıç zaman gözlerimin önünden gitmeyecektir. O dakika seni bir sefire olarak gördüm. kraliçelerle görüştüğünü tasavvur eııim ve o zaman yüzüme dikkat ede idiniz dudaklarımın tit rediğini görürdün! Cenab-ı H akk'a hamd ediyorum. '\ i l-.. ;.ılııan sonra
Ah ne kadar az konuştuk. S izi ne kadar az gördüm. Esasen kalabalıktan sıkıldığımdan herkes bize bakıyor sandım. Belki iyi oldu. Yoksa akşama kadar oturur ve koğmayınca gitmezd im. Sen benim, tamamen madfün ü ' l-hayiitım değ i l misin'? B u teselli bana kafi. Hasretiniz temadi ettikçe muhabbetin art ıyor. İ stediğin oluyor. B irleşmemiz yine taalı hur edecek. Evve lki gün Ankarn'dan mektup aldım. B i r hafta ve nihüyeı on güne kadar azimet edeceğim. GaybObetim zamanında arzun vechiyle yavaş yavaş üzülmeden hazırhınırsın. Tahassür benim muhabbet
95
ateşimi tezyid ediyor. Bi lmem sende nasıl tesir uyandırıyor. Nerimeciğim . mektubu alır almaz gözümün önüne sillıo1111e ile gözlerin geldi. İ çi mden keşke cevap gelmeyeydi, dedim. Hatbuki gelmeyeydi de fornıalise olacaktım. Garip hisli bir adamım, değil mi? Esasen on senedir avare bir kuş gibi oradan oraya konup göç mekten usandım, yoruldum. Ruhum ve cismim sükuna ve istirfilıate pek muhtaç. Hele birkaç gündür yuvanuzın tefıişatı için o mertebe yoruldum ki, sabahtan öğleye kadar üç defü Galata'ya indiğim oldu. Bugün vücudumda bir epusement ve kalbimde bir fütur his sediyorum ve seni anyorum. Geceleri uyuyamıyorum, ateşim yok. Diliına derin, tatlı, ışık saçan gözlerini arıyorum. Beni ve saçlarımı okşayacak ellerini aııyorum. Ne ise gözüm, otuzbeş günlük bir iftirak çok değil. Belki beni uzaktan daha çok seversin. Beni sev Neıimeciğim, sevilmeğe hem layık ve hem muhtacım Nerimeciğim. B ir seyahati ne için ihtiyar ettiğimi an ' anesiyle görüştü ğümüz zaman anlatırım ve sen de benden bunu sor. Çünki muvacehende ben birçok söyleyeceklerimi unutuyorum. Elbette val ide hanımefendiye vediia gelirim ve geleceğim günü de ayrıca bildiririm. Daha bir hafta, on gün buradayım. Daha evvel gidemem. İ şlerimi bitiremem. Ne olur sen daha evvel Yusufpaşa' ya, Meveddet Ablama gelemez misin'? Bak seni üzmemek için yuvamıza gel, demiyorum. Aksaray 'da Mü veddet Ablamın adresini vazıhan tekrar yazıyorum. Aksaray'da Yusufpaşa'da, Tevekkül Hamamı ' n ın karşı ta rafında merhum Tevfik Bey'in hanesi, numrosu galiba ( 80). Ev ahşap, sarı ve uçmuş boyalı. Evin altında ınusikacı ud ve keman satan bir küçük dükkan var. Evin karşısında bir ufak sokak, kö �L·sinde de bir çeşme var. B u defa
evi bulursun sanırım . Sen gelemezsen, ben bittabi k i1şke gelirim.
Tezkere-i Osı nan iyyenı i bir mektüba leffen iade edersen ın i nr ıetdar olurum. Mürur tezkeresi al mak için laz ı m olur. B aki gözlerini ve bi lha s sa dudaklarını mütemadiyen mil·· y on larca defa öper. ölünceye kadar öpmek sevda ve duas ın ı . . . Tatlı karıc ığı m . Aşıkın fikri ne i s e zikri odur. Şurada dud<tklarını öpmek ihtirasıını izhar ederken, n i ka h ı mızdan sonra size veda daklka-i hazlninde yanan dudaklarımın seyyal ateşinden s i zi n gülen du daklarınıza bir k ı v ı l c ı m bırakmak istedim. B aşın ızı çev irdiniz. B i r kere yuvamızda ayn ı i ş t iya ka red i le mukabele ettiniz ve "Bwılara şil/ldiyc kadar kil/ise dokunmadı " ded in i z . Beni g ü vercin lerin bile iltizaz eylediği bir saadetten mahrum ettin. Ben bunun manasını o zaman a n l ayama m ı ş ve istizaha lüzum gör m emi ş t i m . Fakat son der.iki reddin bana tahmininizden faz l a do kundu . Uykumu, ra h at ımı selb etti. Esbabını maştırd ı m . B u l duğum s e bep l e r i söyleyiın ın i. y ine üzer miyim? Fakat n e o l u rsa olsun, aramızda herşcyi h,ılletmeli. Söy leyeceğim. İşte bulduğum �cbepkr. Evvela, bende mevcUt olduğunu ta savvur elliğin bir hastalığın size sirayetinden korkuyorsunuz! Em rettiğiniz tabibe kendimi muJyene ettirir ve rapoıunu takdim ederim. Saniyen "A.�:111 kokuyor" . B un un da bence o kadar ehem m iyeti yok. Sal isen . hayfüının en h fü ıra - s u z zamanında başkasının kok ladığı o gonceleri bir ikinciye istişmam ettirnıemeğe yemin ettin. Bu beni çıldırtır, bu beni kahr ü mahvede r . Bence " ra lıcp ı ·cyô lıi( . n111111 z -ı h a yatt ı r. Cenab- ı Hak A dem ' le H a� v a · y a "yeyi11i:. içini: /aki11 şu elma a.�acına yaklaşnwyını:" deyince Adem Allah ' ı bile dinlemedi ve cen n et t en çı ktı. S iz de beni ki raza yaklaştırıyor ımısumız'? 13 u u ğ u rd a beni cennete so kmu y o r sunuz demektir. Y a hep. ya hiç. Mes'ekyi i 'zaın mı ediyorum'? Öyle ise hen i t ese ll i et. Tat l ı ve hfıiıı kadın .
26 Ağuslos 3.�8
97
XXXVlll 2 7 Ağustos
Rfıhum kocacığım Mektubunun ilk satırlarırn okuduğum zaman ne büyük bir sevinç duydum. Demek beni beğeniyorsun. Beni i stediğin gibi buluyorsun . B i lsen ne kadar bahtiyarım ! Mektubunun sonu da başı gibi tatlı olsaydı bahtiyarlığım tamam olacaktı . Fakat gö rüyorum ben i birazcık olsun üznıesen rahat edem iyorsun. N i kah gün ii dudakları m ı öpmedi n mi? Al lah esirgesin sende bir has talık olduğunu farz etsem, hatta bundan emin olsam bile yine senden kaçmam. Beni hata anlayamadın mı, seni nası l ç ılgın bir sevgi ile sevdiğimi hissetmiyor musun ikigözüın? B unu his se<lememekte de haklısın, çünki ben ilk defa olarak böyl e se viy onım ve aşkın acemisi olduğum için hissiyatımı izhar et mesini bilmiyorum. Eğer sana karşı bir kusur ertimse affet beni efendiciğim. Yine tekrar ediyorum, dudaklarımı şimdiye kadar kimse öpmedi , onlara hiç kimse dokunamadı . On sene evvel onları is teyene karşı öyle .. hissetmiştim ki öleceğimi bilseydim y ine du dak larımı on:ı vermezdim. Hata onun yarnnda geçi rdiğim za manlar hatırıma geldikçe tüylerim ürperiyor. Ben onu h iç sevmedim. Ondan dudaklarımı esirgediğim, kendisinden nefret ettiğimdendi . Senin için böyle birşey nasıl hatırına gelebi lir? Ben senin değil miyim'? Canım da senin, cismim de senin, rfıhum da . gözlerim de, dudaklarım da, hepsi hepsi senin. Artık benim kocamsın, sana herşeyi söy leyebil i ri m . Sen de beni ayıp lanıazsın değ i l mi? Senin yanında bulunduğum zamanlar ken dimi başka bir atqnde zannediyoru m . Yüzü me, gözlerime biraz dikl-.atl icc baksan, yüreğimin titrcJiğiııi duyuyorum. Sen ya n ımda olmadığın zamanlar heryerde seni görüyorum. Baş kaları y le konuşurken bile seni dü�ünüyonıın ve mütemadiyen senin liikırdını istiyorum. Aşk deni len şey acaba böyle midir? . \ 1 1 \ H T ı ı ı ı..: � ı rT �ı C:rTC:o(Jı.u·NuN �1 EKTUP. Ş İ İ R VE GC1NLCIKLFRİ
--
F. 7
98
Bunları okurken kimbilir ne kadar gü leceksin, heniınle kimbi lir ne kadar eğleneceksin ! Ne yapayım ... Yok yok istemiyorum, sakın bu halime gülme, sonra darı lırım. Sonra seni hiç sevmem. A llah aşkına ikigözüm beni gördüğün zaman dudaklarımı öp, istediğin kadar, kalbinde hiçbir şübhe kalmayıncaya kadar öp. İ ki deffıdır başımı çevirişimin sebebi utanıyordum. Bence bir kadının en mahrem yeri dudaklarıdır. Fakat madem sen üzü lüyorsun, benim utanmam senin üzülmenin yanında hiç kalır. Otuz otuzbeş günlük bir iftirak senin için birşey değil, gö rüyorum. Fakat bence öyle değil. (Belki beni uzaktan daha çok severim) diyorsun. Uzakta olduğun zamanlar daha fazla se vemem çünki seni sevdiğimden daha çok sevmenin imkanını göremiyorum. Ah ne o lurdu sen de beni, benim seni sevdiğimin yarısı kadar sevseydin, ne olurdu ! . . . B i liyorum hayatta karının payı (do11/e11r. sacı'!fice )tir! ... Her ne ise çok uzatmayayım, ca n ını sıkmayayım, gözlerimin nuru. İ nşallah selametle, afiyetle seyahatini yaparsın ve avdetinde bütün yorgunluklarını seni canı gibi seven karını n yanında unutursun ruhum. Tezkere-i Osmaniyyen nikaha ait muamele için lazım imiş, imamdadır. Yarın sabah postasıyle göndereceğim, akşama alır sın. Meveddet Hanımefendi 'ye salı günü saat ikide gideceğim efendiciğim. Sevgili gözlerini, ellerini hasretle öperim. Nerime xxxıx 30 Mayıs 1 927 Yusuf Akçora Bey
Muhterem Beyefendi Dostunuz ve mefkure yoldaşınız zavallı zevcimin hürmetle sevdiği ve severek hürmet ettiği ender zevattan biri idiniz. Onun
99
için ıotuf buyurduğunuz taziyet-name yaralı kalbime bir teselli iksiri gibi geldi. Minnet ve şükranımı ve hürmetlerimi kabul buyurunuz be yefendi. Nerime H ikmet XL 30 Mayıs 1927 Fethi Bey(-'")
Muhterem Beyefendi Bütün ömrünü, bütün nur-ı zekasını Türkçülük mefkuresine vakteden zavallı sevgili zevcim ıztırab döşeğinde en büyük te sellisi Türk Ocağı ' n ı n kendisine gösterdiği candan alaka ve muhabbet ve bezi ettiği mütevali IUtuflar olmuştur. f'elaketime samiınane iştirakinizden ve beni taziyet lı1tfun-da bulunmanızdan dolayı bütün İstanbul Türk Ocağı iizii-yı mu-hteremesine ve ziit-ı alinize yaralı kalbimle arz-ı minnet ü şük-ran ederim efendim. Nerime H ikmet XLI Babaeski Türk Ocağı Aded: 43
M illi mefkurecileriıniz u fülü bütün ocaklıları di l-hun eden Ahmed H ikmet Bey ' in aziz ve muhterem ailesine, Milli mefkuremizin aziz ve fakat sarp yollarında me{al tutan büyük san 'atkarımız Ahmed Hikmet ' in u fOlü ocak lı ları
( J8J Dr. Feılıi ER DEM Bey
1 00
dil -hun etmiştir. Aziz ölümüzün keder-dide ailesi olan sizlerin mfiıcın inize iştirak ve beyan-ı taziyet eder. bu vesile ile büyük ve ta-yezat hürmetleri mizi takdim eyleriz efend im. 4
Haziran 927 Reis
Mehmcd Feyzi XLII 2 Haziran 1 927 Şişli Sevgil i Şadiye Hanımefendi Canımdan ziyade sevdiğim zavallı anıcacığınızı kaybettim. Onunla beraber beni dünyada alakadar eden herşey gitti. Onun ani ve ebedi yokluğu beni perişan etti. Ne yaptığımı bilmiyorum. Dünya nazarımda değişti. Sevgili kocamın terk.ettiği bu dünya bana şimdi yabancı geliyor. Kimbi l ir siz de ne kadar yanıyorsunuz. Za vallı amcanızı ne kadar �myorsunuz. Hastalığının kanser olduğunu bana söylemediler. Döı1 ay mütemadiyen iyi olacak ümidiyle çır pındım. Son nefesine kadar ölümü bir dakika hfüınma ge tirmeyerek uğraştım. Hepsi beyhude imiş. Hfün kaderim bu müdhiş felaketi de bana gösterecekmiş. Feliik etime işt irakinizden ve beni taziyet IGtfunda bu lunmanızdan dolayı arz-ı şükran i le gözlerinizi ımıhabbetle öpe rim ikigözüm sevgi l i kardeşim efendim.
Nerimc H ikmet XLIII 2 Haziran 1 927 Şişli İ kigôıiiın I{ , -hi;ı H anımefendi( 19) C a nı nı d . ı ı ı ZI) .ıtk 'cvdiğim zavallı zevcim dört ay süren müteııı;ıı l i bir ıztırabın sununda 1 9 Mayıs Cuma gecesi o sevgili ( 39 )
A k ı l \ 1 ı l ııar ÖZDL '\ ' İ N ı:�i.
101
giizlcriııi bu kadar m ihnet çekt i ğ i düny<lsına ebed iyen kapadı. Beni tese l li kabu l etmez elemleri m lc yalnız bıraktı g i t t i . H a.� tal ığıııııı kanser o lduğunu bana b i ldi nnedi lcr. Ölümü bir saniye hatırıma get irmeyerek hep iyi ol acak ü midi y le gece g ü ndüz son dakikaya kadar uğraştım. ç ırpındım, kurtaramad ım. Fe l aket i me samimi işt i rakinizden ve beni taziyet liltfunda bu lunduğunuzdan dolayı s ize ve Akil Beyefendi'ye yara l ı kal bimle arz-ı minnet ve şükran ederi m . Vfü ide hanı mefend inin e l lerin i öperi m . Güzel gözlerinizden h asret le öperim. X LIV
Müfide Hanım ( �11 )
2 Haziran 1 927 Şişli
Muazzez kardeşç iğim efen d i m Canı mdan ziyade sevdiğim zavallı zevcim dört a y süren m ü temadi bir ıztırabın sonu nda 19 Mayıs Cuma gecesi baş ı ko lumda, nurani gözleri gözlerimde, o pak, o m übarek ruhunu canan- ı Hakk ' a tes lim etti. Kurtu ldu, çünki ızt ırabı mi.idhi ş t i . Fakat ben tescili kabul etmez b i r e lemle yanıyoru m. Gece gün düz yanından ayrı l madı m. Son dakikaya kadar hep i y i olacak ü midi y le hastal ıkla adeta muharebe ettim. Meğer bir saniyecik en kavi ümitleri mahvetmek için e l veri rın iş. Ben ş imdi bütün beni seven ler arasında bi-kes v e yalnızım. Felaket i m i n hakikaten en yakın, en candan ortakları size ve
Enis B cyc fendi ye beni taziyet ICıtfunda bu lunduğunuzdan do '
lay ı yaralı kal bimle arz- ı m innet ve şükran eylerim, pek sevg i l i karde�ç iğim e fend i m.
Neriıne Hikmet ( -W i Eııi' Bclı i \· KOl< Y Ü R E K " i ıı ..:�i.
1 02
XLV Hari.�tan Giilistaıı nııılwrrir-i 11111/ııcra11i 111erlıı1111 Hikmet Bey 'i11 refikıı-i 11ıııl11erenıll'l'iııc• lıiirnıcı-i 111alısı?sanıdır.
Merhumun ziyfü acı bir hakikattir. ihyakar-ı fezfül inden mahrum eden bu hakikate ağlamamak kabi l değildir. Mucip ol duğu teesür ve hüzün na-kabil-i teskin ü tesellidir. Hakir bütün dümu-ı vicdanımla ye's ü teessüıünüze iştirak ederken tiilihin, tali-i siyfilıımın bir cilvesi olan perişani-i kıyafetime enzar-ı ismet-meablan celbine mücaseret ederim efendim. Türkiye 'nin tek telli saz şairi Aşık Cenıal(�1 > 9 Haziran
Merhum hakkında tulUat olarak yazdığım teessür-nanıemi de takdim ederim: Sen l'erdin. sen ald111 o Hiknıet'i yô Rab Sensin ıwen kalenı-i kudreti ya Rab Dil hazin, her yer karanlık hicrômmdan Tesvirde aciz kalem hasreti ya Rab Sabr-ı cemfl eylesin ihsan o Mel'lam Görsün Hikmet nıak/Jerde cenneti ya Rab Ebedf hayata ruhu mazhar onun Ya,�dll' kabrine m'ir-ı rahmeti ya Rab Güldür rnhunu mele' -i alada sen Sen eyle ma,�fı'ir edib Hikmet'i ya Rab (4 1 )
N iyazi Ahıııeı BAN OÔ LU'nun A.Hikmet'e füt evrak ı arasından çıkan ve bir z1u1· üzerine yazılıııı� notundan öğrenildiğine göre. "ırk ıelli sa: şairi" Cemal, ya7:.ı ve �iirlcıi ile basınımızda yer ediıııııi� isimlerden M.Sclahaddin'iıı baba,ıdır. A�ık Ccıııfıl fıilesini terkedcrek 'crscri bir hayat süımeyi seçıııi�tir. Aynca bk. Malik AKSEL. "Tek Telli Sa: Şairi: A�·ık Cemıi/". İstanbul'un Orla.'iı, Ani-. . 1 977, KB y., s. l fı5- l 69 !Türk Folklor Araştırmaları Der. Nu . � 1 )'ten). .
.
1 03 Altı aydır mide ağrılarından yakınmakta olan Ahmed H i"-ıııct. 1 927 y ı l ı Mart ayının ha�larında sancıları iyice şiddctlenıııcğe bı.ışlayıııca hekime nıiirfıL·aaı eder ve "galopanı �c yreden kı.ıraciğer kanseri" teşhisi konur. Bu teşhis yazara ve c�iııc siiylenıııez. Ahmed H ikmet. 24 Mart 1 927 günü Taksim 'deki Fransız Hast <ıhfı nesi ·ne kaldırıl ırsa da t ı bben ya pılacak fazla h i rşe y yoktur. i k i hafta kadar geçtikten sonra, evine dön mek isteyen edibin isteğine uyularak Osmanbey'de A litab Sukağ ı ' ndaki evine nakledil ir. 1 3 Mayıs gecesi komaya giren A . H iknıet. 19 Mayıs 'ta vefil.ı eder. Fatma Nerime Hanını. eşinin ölümünden sonra bir daha evlenmez ve Enis Behiç Koryürek'in Dr.Fethi Tevetoğlu'na söylediğine göre, ömrünün son yıl larını Kadıköyü yakasında bir evde '"hiilii Ahmed Hik mer' i11 yasım ıwarak dii.�iiııiip a.�lanıak"' la geçiririr( 42 ). Tesbit edi lebildiğine göre, Nerime Hanını Kadıköyü "nden sonra da Yeşilköy'de Gazi Evraııos Caddesi ' nde bir evde, annesi Leman Han ı m ' la beraber ya}amıştır.
ı 42 l Büyük Türkçü Müftüoğlu Ahmed Hikmet, s.44, not 42.
1 0)
il.
BOLUM
YAD ET BENÄ°, HEM KEDERLE YAD ET
1 07
1 SAADET-İ MEHTAB( 1) ı
B ir şeb ki sipihr-i mah-perver! Mevc-ilver-i nur idi seraser 2
Bir şeb ki saçardı mfilı-ı taban Envar ile rOh-ı asumandan
3
B ir şeb ki c ihan sükun içinde ! Bir samt-ı safö-nümun içinde!
4
B ir şeb ki gönül ferahla memlu! Avaz-ı tarab gelirdi her su !
5
Ol şeb de çemenler içre bir mah Olmuş idi aşıkıyle hem-rilh
6
Meclisleri ismet-i mücessem Alemleri cenneti bir alem(2) 2
Maşuka melek, semadan inmiş Aşık onu kıblegilh edinmiş
(
( 1 ) A. H i kmct'in '"Taleheli.�inıe dair hfı;ı nıekıeh nıiiweddôrı ·· olduğunu kay deıı iği hirkaç büyük boy kfiğııta "Kıyanı-ı Kıytimer'" başlıklı bir hitftbeden 'onra bu uzun )İir ve onu t;i kiben bir de gazel vardır. Yazar bu müs veddelerini o s ınılar Galatasaray Sultanisi ' ııde hocası olan Muallim Mlci'yc [ F! loriııal ı ) N(fizım) . '"Hari.\"faır Ve Ça.�layaırlar Miihdi-i Nônıdôn A lrıırC'd flikmeı Her· · . Süs, Nu.2 1 , 3 Teşrin-i sfini 1 339 [ giisterıııiş, o da hiizı yerlerine küçük notlar J..o yıııuştur. t 2 l Naci. vasl- i yüııın: bir alem
1 08
2
MaşCıka lfüif ü şüh u d i l ber
..\�ıksa
vefa l ı bir di lav er
3
B ir cazibe ol kadar ki
4
Sakit bi r iki sitare böyle B i r burcda se yr ederken öyle
5
N agah durup o nec ın- i gülten H a y ran ını tuttu da e l i nden
6
Oldu şu zeminde
7
-" Ey il.şık-ı ıni hr-perveriın ! Ben
cfinan
Ş ay an ona zühre olsa l ıayraıı
Ruh-e f�an-ı
bir m.:ünl edeb <lehil.nı(')
"Artık seninim . Senin . .
K a l b i m ki muhabbetinle meşgul ıııecbQI
8
"
9
"Lakin bu ne safvet
10
11
bu gülşen
"Aşkınla m i.ieyye<l oldu
asumanda
" V icdanıma benziyor c ihan da
"
D ünya n e güzel sürura dal m ı ş
"Gön l ü m
··
gihi ba h r
-
i n ü ra dalın ı �
A l kı�l ıyor fıs umanda guya
"Sevdam ızı her şehab- ı garra!
( _\ ) NJci. · · Kc�l-.c scl-.tc l i ol ıııasayd ı . · ·
1 ( )l)
·
12
· B i r lıüzn-i lfüi r var kamerde .. Biz nenle fakat o lı ü zn nerde(')
13
Biz nıest-i terane-i şebabız '" Aşıkl ığınıızla kfını-yabız
14
·'M ihnet ne bize, bizedir kasavet · ' B inler yaşasın safü-yı vuslat!
15
'"Lakin şunu söyle ey semenber "Ben mi güzelim, kamer mi hoş-ter?"
16
-"Ey zade-i ismet ü ınelahat " Beyhude bu yolda fikrin elbet
17
..Gülzfir-ı cihan güzellerinden
18
"Gönlüm seni yad edince -hurrem "Ruşen-ter olur gözümde alem
19
"Bir leyle-i tar ü zulmet-engiz "Fikrinle .. küşade subh-ı gül-biz
20
"Sensiz fakat en safalı yerler "Bl-neşve, hazin, kasvet-aver
21
"Bahşende-i nurdur huzurun "Sermaye de huzfir-ı nurun
22
"Sevda-zedenin cihanı sensin , "l'vkhtabı sen. asumanı sensin .
..
"Bak hüsnüne eş tanır mıyım ben
(
*
ı -ı ı Nal'i. " B u parça ( hüzıı ııcrdc ı müsi\dcmcsi ıı i affetlirecck derecede g:lizcl."
1 10
Bir yanda çemen sürur içinde Bir yanda bahire nur içinde 2
Bir yanda sema denizle heın-reng Bir gene ile bir melek hem-filıeng
3
�aşukada naz Ü şive pekçok Aşıkta ınecal-i iştika yok _
4
Aşık nigeran-ı şevk u hayret Barik nazarında zevk-ı vuslat
" İnsan niimılıu!-i e:elivvet-i Rahbfmivve olan bir necire-i nurda : seı1d(�iyle. rı/lıuyle şi11 (iı ·er/ik ett(�i h lı gecede bô dl- i iftirôkı ola cak sabôlı-ı hicri yôda getirir mi? Heyhat . . . "
Nihayet!
O
5
Ahvfıl-i cihan tahavvül etti Mchtabda şevk, şule bitti
6
Ol bezme de iftirfil<. eri�ti Ol ki.ince dahi firak erişti
dil-riihô ise rakibesini görmüş sevdô-:edeler gibi
elvedô-ı mejfılnônede11 sonra
hazin lıa:in:
7
Nurlar(") saçarak rn isfıl-i sakıb Mazi gibi gözden oldu gaib
8
Etlilk: sürura daldığı an Bir kuşede genç kaldı giryan
ı s ı Naci. · · /l.ktldoluıııııa l ı:·
ôşıkıyle bir
1 1 1 il
HİR GAZEL Bclil vadilerin(") keyfiyyetin mecnun olandm1 sor! O çeşman-ı siyahın teshirin meftun olandru1 sor! 2
Olunmaz hakdanın izzet ü ikbaline mağrur Bu hükmü zahmdar-ı gerdiş-i gerdun olandml sor!
3
Zamfın-ı bahtiyaride bilinmez kıymet-i rahat Safö-yı hatır-ı ahvfılin varıp mahzun olru1dan sor!
4
Nasıl te 'sir eder cana sadfı-yı ud u neyle mey
5
S afa baki midir sevda-yı füeş-nfık-i ulvide? Ne mılar bi-dilfm ondml'? Dili ıneşhun olandan sor!
6
Safö-fıbild-ı gamdan nasıl kam almalı adem? Bu sım lı1tf u kaluı bir bilip memnun olandan sor!
Şeb-i hicran
i.i
gamda sinesi pür-hun olandan sor!
Şakird-i kemteriniz
Ahmed Hikmet(7)
(
t6) Naci. ··(Bela vadileri ) deni l se ehven olur, (n) bozuyor."
.
( 7 ) Naci, "Teşekkiir ederim. İyi hir /.:ıyiinıet /.:oparnıışs1111:. Ma11:ılme elhelfe ga :elde11 gii:el. fakat ga;e/ de /.. ı wı tı'tdar Naci'" cümlelerini
müsveddenin so ekleyerek iade eder. A. H ikmet l 305'te Galatasaray'dan mezun olduğuna göre. bu şiirle r de 1 888 ve öncesinde söylenmiş olmalıdır. O hiikle yukarıdaki iki �iir, A.Hikmet 'in Namık Kemiil'e mersiyesinden de önce söylediği bilinen ilk �iirlerindendir. N itekim. �fıirin bir defterinde Saadet-i Mehtab ' ın ··Meh tahda Bir Melek" adı ile 1 2 K<lnun-ı sfüıi l 303'te yazılmış mü sveddesi vardır. Gazelin ıniisveddesinden ise, 1 5 Kanun-ı evvel 1 305'ıe yazdığı anla�ılıyor; fakat bu tarih Niki'nin de, A.Hikıııet'in de okuldan ayrılmasından sonraya füttir. O lıfilde. bu tarihin yanlış kaydedildiği düşünülebil ir. nuna
.
1 12 ili Fatma iffet i ı ı bir heyke l id i r
A ınınR hüs n ü n d e n a z l ı peykcrid i r
Mehınccl olnı u �tıı hain ü cani Zatında yoldu vec h i n i n anı A li'niıı hiisn - i a l ı l fıfı ınii sel lcın K i köy halkı t u tardı pek mükcrreın
Ya Rab �
Bu ne şGri�-i k ı y a me t
Hengame- i ha�re mi alamet? Ol nefs-i harls-i piir-lefınıet !
Etmez ııı i bu l'i · 1 iııe nedamet'?
2 Kcvn olmada ser-be-ser muka�şer Feryad ü g ı rl v i şGrcvl mahşer Mucib ne buna. nedend ir ol şer'? B ir şahsı o lacak görüp miibeşşer -
3 Ya Rabbi
ne gördüğüm bu afet
Ya Rabbi ned i r? Ne var? .
.,
K ı yam et
Hengame-i haşre bir ali\met
Gaib oldu değil m i ol ınelfüıat? İ man sana kaldı hasbiyallah Vfü ide. sana e l veda !
Ya
Allah
1 13 Hu 1 11 1. ,rtı l .ır
Leyhi Yiıhucl Bir l\lecnlınun İntikamı
ad l ı lı ildyc ı ı i ı ı ıııüs
ıüh k:s i ı ıdc yer a l ı r. H i küyc. ( i a l a ı : ı >aray Mcktclı - i S u l taıılsi " mk
Rif'al
lle.r ' i ıı
cı.lclıiyaı dersi i�· i ıı b i r vatil'.: ularak lıa7 ırl aıı ııı ış ve dokuz n u m a ra a l ı ı ı ı � t ı r. Ay rıca. der-; hocası l ı i k<lycyi okul ııılidür
İsmail Hakkı Bey'c
gösıerıı ı i ş : t;ıkdir ve
te�v i k l c kar) ı l aııııı ı�ıır: "[)rlrdiiııcii .11111/icı ikl'ıı /.. a h·ı11e aldı.�ı hir A irdhl'f ra:i'j(·sindl'll hiriwili.�i 1-a:uııwı "1'iı·ii/.. ııılsir. ındıeı> 111iidiirii İsnıılil Ber r11mfindwı hiiıiiıı ıalehe 1111mlcelıesiııdc' ıa!,dir \'l' tolrıf ı·dildi'' . H ikaye l 30X'dc ın li \ıaki!C'ıı bas ı l d ığında, ıııüsvcddcsi ııdcıı hay l i rark l ı ol
duğu g:örli l ü r. l\.1 ulııcv;ldaki dcgi � i k l ikler b i r yana. yuk ambki m ısraların da ıaııl<lııı ı ç ı k a r ı l ıııı1: yerlerine. halk ş i i rine yakın yen i leri konmuşt ur:
iV Yarim ağlama derdi Tuıtu gön lünü verdi Ben nas ı l s ığdırayı m Canıma böyl e derdi?
2 Dağlar, kayalı dağlar Yqil boy a l ı Jağlm Ben ahüınu isterim
B ü lbül yuvalı dağlar 3 Sevgili kız ağlama Yüreğimi dağlama B ı rak aksın kanlar ı Şu yaramı bağlama
4 Yand ım Allah ı m yandım Ah bu caııclan usandım Beıı ,;esini d i n ledim B i l lfılı i bü l bü l sandım
1 14
Ahım yeti�mez mi, esmesin yeller Seni sevdiğimi duymas ın el ler Gönlüme bıraktı bir sönmez ate� Kurbanı olduğum o beyaz el ler Akşam oldu neyleyim? Derdim kime söyleyim? Var git vefasız akşam, Yarsiz seni n 'eyleyim?(s) v
B u reng-i hüznünüzle siz B ahara benziyorsunuz Değil mübfılağa bu Aşikara benziyorsunuz 2 Siyah zül fünüzle siz
Ziya-yı anınızla siz Bahar içinde leyi ile Nehiira benziyorsunuz
3 Cihan size esir iken Reva mıdır bu hüznünüz B u hal ile esir-i aşk Yare benziyorsunuz 4 S ize hezar olur muyum
Diye ümid-var idim Yazık ki siz de bir güle Hezara benziyorsunuz
(8) " Purmak lıesôhı iledir" notuylc Le.\'la Yahud Bir Mecnünun İ ntikamı
(İst., 1 308,
Asır Ktbh. )'nda yer al ı rlar.
1 15 VI ŞARKI D in leyip sen sevdiği m feryadımı Eyledin ihya dil-i naşiidımı Rahm eder gördüm şükür cel ladımı Eyledin ihya dil-i naşadımı 2 Bir tebessüm, bir nazar ah-ı Vfün ı k ' a
Çok görülmüştü değil m i aşıka Ş imdi artık oldu mensi sabıka Eyledin ihya dil-i nfışadımı
3 Bir tebessüm "Hikınet"i ihya eder
Bu tebessüm vuslatı ima eder Ah-ı eltiifın beni şeyda eder Eyledin ihya dil-i naşadıını 14
Kam1n-i sani 303
21
Kanfın-i sani 303
Vll
Yad et beni sevdiğim meleksin Vakta ki şitada cümle alem Yekser giyinir libas-ı matem Dünya i se bir kefen yetime 5 B ir kuşede andelib-i ehkem Şebnem de benim gihi değişmiş Berk-ı e lem olmuş ol mükerrem Gördükçe cihanı sen kefen-puş Bu haste-i aşkı da dem-a-dem
1 16
10
Yad et mele k aşıkane yad eı B i r rlız-ı baharda bir cenaze Mağdlıre-i a ş k hem de taze Manzunı sema şehlo- i aşkın Kim ruhu semfı-yı dil-küşade Yahud ki bir haclegah-ı vuslat Hem babı saadete küşade Manzlırun olursa bi ' t-tesfidüf B i r ahter- i bi-ziyfi semada Yad et beni ınüşfikane yad et Dennekse hazan-ı hüzn-perver Dünyayı bütün sarartmak i ster Hem bü lbül-i aşkının mezarı Mestur-ı varak olunca yekser Bak ! Bak da hazin hazin o hfüe Nem-nak ola gözya ş ın la mermer Vechinde ıehazzününle gam-na Der-hatır olunca eski dem ler Yad et beni hem kederle yad et Vakta ki semada şems-i taban B ir aleın-i dlgere hırilnıan Altında da bir dırahtın ol an B i r genç ile bir melek nümayan Gencin yüzü pür-sürur. .. Mecnun Yanındaki ol melek de handan Seyr et de şu levhayı çemende Bir hüsn i le ah olunca giryan Yad et beni de ol anda yad et B ir subh-ı safö-y ı dil-küşada Gönlün de cihan g ibi saffıda ManzQrun olursa bir ağaçta Bir kuş ! K i nazrcsi semada .
15
20
25
30
35
40
1 17 B i r k u ş ki lı e nı re l ı i ademde('') -
l\:la h z u ı ı li nıe l U I ii zar fezıld a
45
G lı ş e t o sadfı-y ı gaın - n iim:1yı
Der- hfıı ı r o l ur s a bi-nevfıda
Yad et beıı i vahlarla yad et
VIll N AZi RE-İ G AZEL- İ CENAB-1 FEYZ İ( i0 ) Hal d i l - i binıfırı m ı bir yad edecek yok
Ö lse m
da be n i yad i l e feryad edecek yok
2 M Cı c i d leri çok
işve vii nazın fakat öyle
Bin fitney ı bir l il hzada ic iki edecek yok
3 Etnıez ıni tenezz ü l b i ze şfihenşeh - i a � k ı n
Gönlüm gibi b i r kasr ona bünyad edecek yok
4 Şir i n gibi hlıban m ı bu l u n maz bu c i handa
Ol gonce g i b i bak ben i Ferhad edecek yok
5 Bin kahrı var ah ett irecek gön l ü m e d eh r i ıı H icrin g i b i amma be n i berbad edecek yok
(9J
Bir d i pııu ı l :ı bu ı ı ı ı srii ı n yni ı ıe
8ir
fl/ \T-1
litİİ:C'."."ı'll İ/c 11/llgatl/lf
de d :: r. e !ı i h:eği tıl' l i r ı i l nı i � ı i r.
( 1 OJ
B u naıİı\' n i n a l l ı n a konan b i r rı<ıtıa
..
,..er:/ cji,ıu/i" rı' rc ıkıliııı tı/ırı111111.yrırr"
denmesi h i ıc A . H i l-. ıneı " i ıı , :( dere M u :ı l l i ııı Niici ile dc � i l . u n u n l a a y ı ı ı
<' k ı ı l c ııınc s u p ha�l-.:ı �;l i rler i h : de ın ii ıı:l,d ıcı k ı i n l c.l ıığ.ıınıı gibıeriylır. s;i i r i n Alını�d Fe� zi Efr n d i ' y i ı ar ı ı ıı ı a s ı . G a l a ıasara)
\kk ıeh-i S ı ı l
ı :ı ııi,i " ndL· ı-:üri'i \ l u a l l i ı ıı i cıl ıııa'ı vc:silc'i� kd i r. ) i i ri rı ı i .; ı iindcki
JllF ı :l r i l ı i tk
bu
ü � i ı ı:l l ı ı:" ı ı ı ( l h. u l d a b a � l a d ı ğ ı rı ı :,: i i ,ıeriyPr.
_, .�·ıılııtl
..
1 18 6 Sensin beni mesrur -ı huzur eyleyen ey :.ışk Sensiz dil-i viranımı abad edecek yok
7 Gümrah olayım koy smrn ilidse dalat im A lemde yok olsun beni İrşad edecek yok 8
Taklide seza var ise üstad-ı zamandır Zatı gibi mu 'ciz gazel inşad edecek yok IX
TEHAZZ Ü N ( 1 1 ) Ey münteha-yı hahiş ü ümmid olan ölüm! Ey ibtida-yı ( . . . . ) tehdld olan ölüm! Aldın demek o piri de sen taht-ı gadrine! Verdin demek ki sen bana da ye 's-i bi-zeval 5 Çıktın mı asumana zeminden meill-i al? Düştün mü toprağa beni na.tan eden? Ey hasreti dü-çeşmimi nem-nak eden vücud ! Ey merkadi bu çehreyi gam-nak eden vücud ! Ey fikretiyle zihnimi sGzan eden hayill! 1 0 Ey taşlarıyle gön lüme ibret veren mezar! Mağmumluğuyle kalbime rikkat veren mezar! Ey varlığı y le ianeyi şadan eden peder! Toprak çürüttü mü tenini? . . . Levha-i garib Bak ben başında Fatiha-han zfür-i şekib ( 1 1 ) A. H ikıne t ' i n "Tehazzün" başl ıkl ı i k i müsveddesi vardır. İ l k i bu şiirdir; ikincisi i'c. 1 1 Eyl Cı l :ıo:ı tfırilıiııi ta�ıyaıı bir ıııcnsCırcdir. Bu ıııcnsürcdc. 1 294 y ı l ı nda ölen babası Yahya Sezai Efendi'nin mezarı başındaki duy guları nı anlattıktan sonra, bu tahassüsün tesiriyle yine orada. yukarıdaki �iiri yazd ığ ı n ı söyler.
1 19
Öpmek diler idi bu gönül dest ini velik Fevkıııdeki muhafız olan seng-i gam-nüınil Yermez bana müsaadeyi . . . Pek büyük cefa . . . Lutf et bana ! Derunumu suzan eden peder Bir efser-i saadet idi bu siyeh türab 20 Makber midir yanımda olan sönmüş afitab? Mahşer midir şu karşıdaki mevki-i harab? Söyle nasıl tezad, bu ne müdhiş inkıl ab? Ey akl ü hiss ü fikrimi talan eden peder 15
Sezayi-zade Ahmed Hikmet x
ŞARKI 1 Mart 304 Neşve-zar olmuş bütün arz ü sema Dağlar pür-neşve, dil-i sevda-nüma Hasılı dünya safü ender-safü Müjde ey aşk, geldi nazlı nevbahar Ö mrünü efzGn ede perverdigar 2 Ehl-i d i l zevk eyliyor leyi ü nehar Hep gönüller pür- mest..bi-karar Cünbiş ilan eyliyor bağda hezar Müjde ey dil, geldi nazlı nevbahar Aşkını efzGn ede perverdigar 3
Ey bahar yüzlü melek n ' oldu sana Çık gezin sahrada ey aşk-aşina At gam-ı dünyfıyı şimdi bir y ana Müjdeler ki geldi nazlı nevbahar Vuslatı ta ' cil ede perverdigar
1 20 xı
N ,\ C İ EFEN D İ ' Y E 1.3 Kanfı n - i sani J 305 Cumartesi
Ey ın uciz-i fıriffüı - ı ümmet Ey füz ı l - ı naınclfır-ı m i l l et 2
Ey şi'iir-i bi-nazlr ii dan:! Ey hace-i erciimencl-i villa
3
Namın sana �an-ı rif at-efza Fikrin sana riitbe-i dü-bfüfı
4
Ş i ' ri ndeki pertcv - i kcmfıli Malı iyyct i ı ı c �fu ı - ı a li
5
Sayen izde zeban kcnıf\I buldu A rn.k-ı edeb münevver oldu( ' ')
6
Ü mmet k i sükr-"üzfır-ı fe\ızin ::=ı J Takdlnıe eder itibar feyzin
7
Hamenlc ni kJ.ı ıni.i fte hird i r Nfünınla zeban ınüşteh irdir
8
Verdi kalemin l i sfüı:ı ziynet Türkler sana etınesin mi mi n net?
>
ı I � ) Afak l;c l i ı ıı c s i i l.: i\/l u :ıl l i ııı N ik i " ıı i ıı ayı ı ı ; ı d i ı ınccııııl a ' ı lı a ı ı rl a ı ı l ıııak i s ! L ııııı iş olabi l i r.
12 1
9
01 lıfüne- i kad i r ü ınua l l fi
Açtı bize �fıh-rfilı-ı nıfınfı 10
Berk urınada �Gle-i talfikaı Herbir eserinde pür-letf ıfeı
il
Her bendi mü keınmel-i fesfihat Her cümlesi ayet - i belfigat
12
Feyzinle gön ü l ler oldu mali Fahr etmemeni n yok i h t i m5. l i
13
Yer tullu gön ü l ler içre namın Ul vidir o rütbede makamın
14
Devlet k i müşevv i k - ı bülendfın
Tal tifine olmada şitaban 15
Dev let k i edip zekanı takdir Yağdırınada ç i fte çifte tevkir
16
Sultan-i zaman- ı şevket-ara Fazılları da u n utmaz asla
17
Tu l lahını etti şehr ser-a-pa Ol müjde - i pür-sabGr-ı va.la
18
Tu l lfıbı ııa en aziz b i r an İ şte hu dakika-i dırah�fın
19
Zfitıııla bulur 'ieref senfımız Zatın ya�as ın budur dufünız
1 22 20
Vabeste-i ihtiram ü şadan Vicdanları pür-safö vü handan
21
Tul lab-ı hakir ü acz-perver Tebrik-i refıa cür'et eyler
XII M B ...
Gördüm seni ah ben de (. . . )'de Uryan vücud billur-asa Ettim ben o cisme arz-ı sevda Ettin beni dil-fikar ü bende 2
Halvette nişin: M . . . H . . . Vuslat demini ederdi ima İ nsana rahat verir mi dünya Girdi araya o anda nekbet
3
Vechindeki tab lem'a vermez Ruhundaki cazibe yamandır Tavrında da şiveler nihandır Cevrin dahi h iç yabana girmez
4
Yaktın beni sinem oldu k ü lhan A teşli çocuk, nedir bu cevrin? B i r tas su ile söner mi mihrin Ateş saçılıyor dü-çeşm-i fettan
5
Sihr etti bana o ateşin leb Göz süzmesi ruha etti te' sir Kalbim ki o işvelerle dil-sir Müstagrak-ı zevk olur o her şeb
1 23 6
Şehvettir o nazenin mealin Kim Huda 'ya verir safilyı dfüm Hislerle dolar o anda kalbim Şehvettir o cezbeli hayalin
7
Gönlüm halecan ile perişan Olmuştu seni görünce tenha Emmekti lebinden arzum amma Göstermedi, tfüiim de viran
8
Değdikçe elim vücuduna gah Kıllar şaha kalktı şehvetten K ... m kızardı h iddetten Kalmazdı benim de takatim ah
9
Çoktandır esirinim hıyanet Devran-ı deni mezfılim-asar Senden de ayrıldı çar na-çar Vaslın dahi görmeden nihayet
10
Rahmet et de aman inayet eyle B i r bi-kes ü bi-neva-yı aşka Gel başlayalım safö.-yı aşka LGtf et civanım, sehavet eyle
11
B u sözleri yazdıran cesaret Hep sGz u aşk u hasretimdir Hem meyl-i visal-i rağbetimdir Gir koynuma başlasın adalet 8 Haziran 305
Xlll
IJ İ R TASV İ R- İ U L V İ H U Z U R UNDA
1 5 Haziran 305 Ey levha-i hüsn ü aşk-ı fıll! Ey ş i ' r- i bellg-ı pi.ir-mefül!
2
Ey cazi be - i melek-kıyafet Ey hande - i hüzn - i p ü r- letafet!
3
4
5
6
Ey nutk-ı m usavver-i seınfıvfü ! Ey resın-i bcdla-i kcııı:l lfıı ! Ey şfıire- i relıfı-yı fi krct ! Ey mfüike-i scnıü- y ı behcct ! Res m i n ki bahardı r ser-a-ser Ol gölgeye nur dense ecder H ayrette rüh u fi kr- i i nsan A�k-iiver- i c i lvegah- ı v icdan
7
Ya Rab! Bu ne tavr-ı cezbe-cfzii Ya Rab! Bu ne nuık u ş i ' r- i garr:'.i !
8
Vechinde de pertev-i H uda var Resm inde de i ffet ü zeka var
9
Beraber se tid i ç i nde ıfıban
O vec h - i ş a fak-nisfır-ı irffın
1 .<.ı )-
ne afet - i d i l a ra ! Gözler! O n e nlır-ı a�k-ı güya
ıo
Gözler! O
11
Sac;lar ! O ne zıll-i ııCır-pira Ka�lar, o ne beter aşk u sevda
12
Ger görmese (. ... ) bu resm-i anı Te ' lihe kıyam eder nihaııı
13
B ilmem o ne hüzn-i fikret-ara Resminde şiir mi söylüyor ya?
14
B ü lbü lleri susturur bu e{ar Çok dilleri inletir bu etvar
15
Ş i ' rim sana nisbeten zclildir Encüm mehe nisbeten alildir
16
Ey şfüre-i ş i ' r-i pür-nezaket Ş i ' irin bize ayet-i belagat
17
Dil vakıf-ı nigar-ı pür-vecfıhet Saat lerce esir ü hayret
1 8 B in y ı l daha eylesem temaşa Teskin olunur mu kalbim? Asla
1 26 xıv
ŞARKI Hande-i gül-n1y-i letafetsiniz; Nı1rsunuz, rı1h-ı muhabbetsiniz; A lihe-i ar� -ı metahatsiniz Afet-i hengam-ı şebabetsiniz 2
Etmiş idi lı1tfunuz ihya beni ; Ö ldürüyor; şimdi o hulya beni Korkutuyor ah bu sevda beni Korku lacak mertebe afetsiniz ! ( I J) xv
ZEN-PERESTİ'DEN(1�) Mezhebim aşk, dı1zahım hicran Cennetim vuslat, i lahem canan
( 1 3)
2
Mabedim tane-i hezarındır Turum aguş-ı müşk-barındır
3
Sözlerin ayet-i şeföattir Gözlerin lem' a- i hidayettir
(Servet-i Fünun, Y . 1 1 , C.2 1 , N u.535, 3 1 Mayıs 1 3 1 7, s. 236) h ikayesinde Neriman Hanım 'a söy le t i l i r . ( 1 4) A.H ikmet'in küçük s i yah bir cep defterine kaydetıiği ve ileride yazmayı düşündüğü bazı monolog ve operet taslakları vard ır. Mesela, "Ah Şu Er kekler" monoloğunun ıılivesi bu clel'ıerdedir (s.84). Aynı şek i lde, A . H i k meı'in yazmayı tasarl adığı bir operet olduğunu da buradaki kayıt lardan öğreniriz. Amerikal ı zengin bir nıüstqri k iıı harem k urmak hevesi ile ya l andan ıııüsl ünıan olmas ı n ın anlatılacağı (s. 85-86) bu o pe re t i n ismi bel l i değilse d e yukarıdaki şiirin nıuhtevfı s ı na bak ı larak bahsedilen müzikal için siiylcııdiği düşünülebil ir. "Lô11e-i Mii11kesir"
1 27
XVI GAZEL-İ NAZ İ RE-İ FEYZ İ Kal madı vakıf-ı dil şimdi Huda 'clan gayrı Görmedim lfıtfunu dehrin ben ezadan gayrı 2 i ştigali gönlün şimdi bir afetle ki ilh
B aşka bir şivesi yok cevr ü ccftidan gayrı
3
Ediyor leşker-i gam cümle cihetten tazyik Kalmadı cay - i aman semt-i bekftclan gayrı
4 Sorarım ağlayarak sevdiğimi sahradan Bir cevab ahz edemem aks-i sadadan gayrı 5 Ağladıkça gam-ı hicran ile tenha vü garib
Kimseler yanıma gelmezdi sabadan gayrı 18 Kanfm-i evvel 305
XVII NAMIK KEMAL'E MERSİYE( '') Yad-ı hicranı( lr>) kalb-i m i llette B füs-i hüzn-i bi-hemaJ oldu Benzedi b ir şehide. . . Gurbette Her bir ahın sonu Kemat oldu ( 1 5 ) Şiirin müsveddesindeki adı "Va-hayf:i"dır ve 20 Teşrln-i san! 1 306 Pazar gününün tarihini ıaşımakı u clır. Ş i i r meşrutiyetin ilanından sonra Resimli Kilab'da ( N u . I . EylUI 1 324, s.3 1 ) "N a m ı k Kemal'e Mersiye" baş l ığıylc nqreclilnıişıir. Mersiye ye konan noııa Kemfıl ' i n "'Jı/11-i l'efatıııda" �öylcııd iğ.i not u varsa da, bu t a r i h ş air in ik inci öl üm yı ldönüııı üne rast lamaktad ı r. Ş imdiye kadar A. H i k met ' i n eldeki en eski ş i iri olarak gös terilen bu m ersiye yayınladığımız daha e s ki tarihli manzumeler se bebiyl e geçm işteki önemini kaybedecektir. ( 1 6 ) Msv. H i crin i n yadı : Yiid-ı hicranı
,
1 28 İ sıııini s a k l ı yor d i l - i fı lern
5
Cismini etse de ece l( ! ' ) imha Ruh-ı u l v iyyetin sema-peyma Secdeler eylesin zeka vü deha Mcşhed- i ruhuna . . . Ed i p matem İ ' t i l a eyledin o rütbe k i sen,
10
Arş - ı a layı ey ledin mesken( ") Toprak( 19) aguşuna a l ı p ela seni B i ze göstC'nnemek reva o l maz! Terkedh hüzn içinde bu vatanı
15
Zlb-i şan - ı u l ü ' n-nüh a o lmaz K al b-i pakin('0) k i dense �ayeste, Vatanıydı fezfül i.i h imenı in O ldu pamal i leşker-i ademin Fem-i safın(" ) k i nıasdarı h i kemin
20
Toprak içre nıi.iebbecleıı beste ! Fikrinin menbaı i se(2') meleklıı Ruhunun ınedfeni sema-y ı('3) süklıı Fi krc t i ncl i güneş( 2 1 ) kadar ali Seherler('') halkeder i d in birden
(17) ( 18)
M�ı . re t e k : ecel Msv. 9- 1 1 . m ısralar:
Fi/.. ri11e 111111ısıh - 1 11ıc1il-i c/cnı
Sı·ııi ıılı · f ıa11ır idi ı·aı.111111
Şiilılıesi: hir selıa/ıdır frf(·ııi11
Msv. 1 1 . ın ı srfıa Yii/..srldi
o
fti t bir d i pno t t a :
riiıhe ki 111a/..anı111
tl r.y o/ılıı seıir-i iıııi11i111111
Keınül ( 1 9 ) Msv. Vatan: Toprak 1 2ı ı ı :vısı . Ö} k lıir d i l : K a l b- i p:i k i ı ı t 2 1 ) MS\". Ö y l e b i r reı ıı : f-"ı: m - i s;i fı ı ı < 2 2 ı Msı . i d i : i se t 2:l ı MsY. C i sı ı ı i n i ıı ııı a n s ı b ı z.:-ı ı ı iıı - i : R fı lı u ıı u ıı nıcdrcııi scııı;i - y ı Msı·. t.. o ııaıı bir d i pnotla ··cisnıiııin ıııedfcni dcıııct.. de ol ur·· t.. a ydı vardır. ( 2 .:1 ) :\'lsı. sema: �üne� ( 2) ı M s\" . 13 i ıı 'clıcr: Seherler
1 29 25
Hüznile bak . seherlerin('1') milli Sen de ett i n bulut ları mesken
Z u l met i ç re dalan bu u l v iyyeı
Şeb-i mehtabı andırır. .. G iryan Elde a s arın etmede leıııean JO
i şte o l e m · ada(Cl) demek şayan Reh-nüma-yı saadet-i m i l let Seni u l vi tanır idi vatanın Şübhesiz pür-sehabdır kefenin(2x)
X VI I I B İRADER-ZADE-İ V ALA-G Ü HERİM NAZIM BEY İÇİN SÖYLENİLEN T ARİHTİR(!9) Safa geld i n bize ey nüsha-i kübra-y ı u lv iyyet! Safa bu lduk vücudun l a senin ey t ı tl - ı nazik-ter!
2
J
4
Tullıun müj d e si eflaki pür-şevk u sürur etti
Cihan oldu vürudun la garik-ı lem 'a ser-ta-ser Semadan mı vürQdun yoksa nezd-i kibriyadan m ı ?
Onunçün asumana m ü n ' atıf çeşman-ı şevk-aver N e d i r hal i nde ol cezbe kılan piranı dem-beste?
Nedir savtmda ol m a ' ni ki i nsanı hamfiş eyler?
ı 26) Ms\'. <:'erlerin: seherlerin ! 2 7 1 ı\ls\ . k ı ı ı . . i \ <L lcıı ı " ada ı 2 � ı \ Is\ . 1 1 1 1 1 . ıımrülar Resimli Kitab'daki 3 2 - :ı:ı . ııı ısrülar i l e yer dc g i � ı i rıı ı i � t i r. ı
2'J J A h ıııed Re fi l.. I3 c y · in küı.;lik oğl u Nazım Relik'ın doğumuna dü�lirülınü� ıürilı l.. ı t "asıd ır.
,\ H M ET H İ K t-. I ET M ÜFTÜOÔLU " N U N MEKTUP. .Ş İ İ R VE GÜNLÜKLERİ
--
F. 9
1 30 5
Cihanın nevbaharında ferah-saz oldu bir bülbül
6
Heın-aheng olmağa zannım onunla arzun üzre :
B i raderdir sana ol bülbül-i şevk u safa-perver
Bu hakistana indin atem-i ul viden ey gül-ter
7
Pederle maderin daim huzuru senden ahz eyler K i sensin onların şevk
8
9
u sürOr- ı bali ne masdar
Ne eb amma k i : B ir gencine- i irfön ü isti ' dad Fezfülde, mehasinde ona peyrevdir ol mader Hele ali-himem
( Hüseyn Efendi)
bariu ' l -evsaf
Senin oldu büyük ebin o zat-ı mekremet-perver( 1°)
10
Semahat iftihar eyler onun ihsan, cudüyle K i I Gtfu aleme şamil misa l - i şems-i zerrin-per
1l
B i lenler namını tebcil i le yad eyliyor dfüm Heman ikdam ü sa'y et olmağa o l meşrebe mazhar!
12
Huda-haher biraderle edip ınes 'ud hem daim, Saça her anınız bir başka şevk u neşve-i diger!
13
Görünsün çehrenizden gülşen- i üınmid - i istikbal ! Açı l s ı n bendenizle gonce-i zevk - ı ferah-güster
14
D i l - i Hikınet' te ziynettir mücevher tarih-i
Nazım
( Eriştik m ihr-i feyze pir ol ey tıfl-ı celat -aver)
1 305 00) Tevfik Fi k. re t i n babası olan Hüseyin Erendi, Ahmed Rcli k. ' i n ka '
yınpecleridir.
131
I
Ah覺覺覺c覺 H i k met 1 890'da Kalkasya 'ela iken
132
XIX ÇERKES ELBİSESİYLE ÇIKARILMIŞ BİR FOTOGRAFIN ZAHRINA Y AZI LMIŞTIR(-l l ) Tebdil-i dime her ne kadar eylesem de ben Terk-i l ibas-ı esved-i sevda eder mi dil B in renge ah alı�miş,·bham da girmeğe ' Tagyir-i reng•'J;,bah�-İ s iyahım kplay deği l .
, ,,, ., . ; '
*
DİGER Camemi ettiınse de tebdil ben Ruha te 'sir eylemez tarz-ı kefen Ruhum amma cürınümü( 1') imha eder Gönlüme doğdukça i hya-y ı vatan('3)
xx
Mazi! Mezarın ey hıred-efruz zulmeti ! Mazi! S ü kunun en d i l-efza h itabeti 2
Muzlim fakat mehib o mutantan tevelvülat; Şanlı fakat hazin o müheyyic teeınmülftt.
U 1 ı A hmed H i k met ' i n , muhtemelen K a f'k asya'da iken çekt i rd iğ i ve hugün c l i ııı iıdc h u l u nıııayan b i r fotogrnl'ı i ç i n söylenm i ş o k ı gcrd . t i r .
t J2 l B i r ba�k<ı ıııüsvcdde �indc ''ciirıııiiınii" yerine "sabrımı" denııı i �t i r.
ı JJ )
Yazar t a nı f'ınclan konan b i r d i pnotla bu son m ı sriı yerine. A'ııll><' do,�.ı·a 111ilır-i Sl!nlfi-yı rnta11
d:ı deneb i leceği kaydcd i l m i � t i r.
J 33
Tataı- : . Arzı: ütreten ey bı vın-.i namdar! • · Saımmın �iddet i ·eden:akvfünı tarünıar.
Cengiı.·o hı1n-riz; ile Timur 'O hl-fütur,
·
·
Bi ' 1-din:ıle �iddetiyl� H ülagfı-yi pür-gurur
5
Berk-·ı bel.Ü gibi edip:cır,�füı ser�be-hak O ldu :temin darbe"i, ,� idtktle .çak Çfi k
6
Satvetleı-i
7
Yfı Rab nedirıbu ınahseıA dehhüs-ı hercüınerc Ateşle kan bahiresidiı� san k i ınev� mcvc
8
Laki n niçin bu
9
Şarkta gurub levhaları eyleyen ayan
·
kader gibi her yerde :rChnüınun, Askerleri mel fi idi . teb 'idden ınasfın
iiteşi söndü rdü. rfızgür? M ü m kün müdür:�ukuf, nedir sıtr-1 gird g fı r ?
Oldu
d i rig ce h l ile bi-nam ü nişan . •
i
.ı
1O
B i r vakt olan Ytldır�m'a ha�l ·ü
1 1
Geçti
ser
!'vlahvoldu y ı ldırım. gibi,zu l inette bi-eser o
ş a n l ı , debdebel i asr-ı i ft ihar
Geldi zalam-ı ceht ;ıe devr-i i fti kar *
12
Ya Rab! Büyüksüri;' eyledin imha o zu l me t i Yfı Rab! B üyüksün, eyledin ihya bu milleti
1 ·'
E t ı i n h a v fıl e bir ınülke;sen bu Jıizmeti İ slfım ' a ı ydd i r bu serv.eün saiı.deti ·
,
1 34
14
Ar�ında m ı bi.iyi.itti.in o kudsi fezfüli? Tarihte geçmedi bu sevab111 muad i l i
15
E y himmeti , fazileti ma-fevk-ı her hayal İ slamiyanı garka-i şadi eder bu hal
16
B il lah ! Dilinde var senin ilhamından eser Tevfikıni Huda eder elbette rahher
17
B u himmet-i celileyi te'bid için zaman Eyler küşade emrine tarihi bi-güman
18
Güçtür güç ey mücil.hede-i rfıh-ı kibriya! Şükran IGtf u himmetini eylemek eda
19
Milyonla halk olmada ol lOtfa muhtazır Takdis ulüvv-i himmetini bir vazifedir. XXI
İ nsan odur ki azmine peyrev olur sebat İ nsan m ıdır o ki her işte bi-sebiit olur Sabit olan eser bırakır, namı söylenir Ö lmez, ölse de diridir, ber-hayiit olur X XII
TESAD Ü F Acaba kim �u nazenin dilber? Ne arar böy le cay-i tenhada? Hali pejmürde, çehresi muğber Zülfü olmuş miyana üstade
U5 XXIll Terk etti ben i dirig yarim Kayboldu e l i mden ihtiyarım
2 Geldikçe o d i l -şikar yada Kan saçmada çeşm-i giryebilrım
3 4
B ir kerre beni anar mı b ilsem Hasretle o nazenin n igarım B en yadı ile o bi-vefilnın A teşler içinde zar zarım
5 Z iynet-res-i bezm iken n igarım Derd i m ki c ihanda bahtiyarım
6
Hayfa ki hazan erip nihayet Soldu o nazar-rübil baharım
7
Eyvah bana ne l üzum aıtık A lemde hayilt-ı müstearım XXIV
Güzelsin nevbahiirın hande-i sevda-mealinden Güzelsin
2
Hüsn
ü Aşk ' ın birbiriyle hasbıhil l i nden
Sabah ın neş 'esinden halk o lu nmuş gonceden tersin Güze l s i n bir i l fıhi şairin rengin hayillinden
3
Deği l senden güzel nGr-ı zalam-a!Gdu mehtabın Güze l s ın �Gh-nıe�reb bir kızın se vd:11 ı hill inden
4
Visiilin ne� ' esinden, firkatin hüznünden ah sensin ....
('�)
U -l ı Ebik b ı rn l\ ı l ııı ı�ı ı r.
1 36 xxv
Ağlattı beni neş 'e-i sahbaya gücendim Bir haste-i ruhum ki müdaraya gücendim 2
Ben, bir beni ağlatmayanı görmedim asla Cananıma, yarilnı ma, dünyaya gücendim
3
Bu kubbe-i tarikte bir nur-ı hüda yok: Bi-şule yanan zühre-i zehrfıya gücendim
4
İncaz-ı mevilidini kat'a işiten yok, Ahdinde vefa etmeyen ukbaya gücendim . . .
5
Hahişgerini nar-ı eziyyetle cihanda İhramı seven cennet-i alaya gücendim
6
Bir aks-i sada vermedi aviize-i İmdad �cvınldi-i feryadile Mev la'ya gücendim
1
Ml!cmu-ı kaza olmayacaksa bu şikayiiı
İsraf olunan nfıle-i şekvaya gücendim( ') XXVI ŞEVKETL Ü PA DİŞ A H I M
1 Her kuşede bir bahiir-ı hurrem ' ; : Fe �zi'yle behişte döndü atem ( J:i l İ"n; ı i l H i k ı ı ı � ı ( ERTı\ Y L.'\ \; ) , A hmet Hik met. j , ı . i <J 3 3 . K : ııı:ı;ıl K ı b l ı . . S :lJ - 1 0. B u
�aze·ıin ne�rL·clildiğ:inc veya
Lti i r herhangi h i r ı.. a y ı ı yok ı u r.
yaz;ı rııı e l ine nereden �e._: ı i � i m·
1 37 Bu y c v m- i ıni.ibeccel ü ıni.ikerreın
B i r asr-ı behinc oldu makdem
B i r r uz- ı ce l i l i -
ki br i y ad ı r
2
Mümkün mi.i bu ( . . . ) p ür-mese r ret Bu şe vk u ( . . . ) sadakat Fırsat-dih-i arz-ı şükr ü minnet Eş'ara da vermesin belagat? B ah şende-i feyz-i masivadır
3
Ey zıll-i zalil-i Rabb-i alii Ruşen-re 'y-i hilfıfet-fira Muhyi- i kerim-i din-i Mevlii uıırun ki hayat-bahş- ı dünya Hak 'tan bize bir bi.iyi.ik atadır
4
Ey nur-ı mübin-i çeşm - i millet Ey ruh-ı latif-i cism-i devlet B ir vfılih-i kudretin keramet Lütfu n l a bu asitan-ı şevket A lemlere bab-ı mülteciidır
5
Adlin, keremin cihana şamil Lütf ü himeminse bi-muiidil B i n ler yaşa ey emir-i adil Sultan-ı felek Huda-şemayi l Ulviyyetine cihan gedadır
6
Ey hfimi-i aciz ü e fazı l Mahi-i cehalet ü ebii t ı l Dergahına bende a k l - ı k a m i l Rahın 1 11 ki ıne l f ü - i dehre h a i l I sa g i bi ımı h s iıı - i devadır
1 38 7
Fermünı beratıdır refühın B i r mevhibesi bize ilahın U lv iyyetidir ü lüvv-i cahın Her neyyir-i lı1tfu din-i pen ah ın B ir saye-i l am i -i Huda'dır '
8
Sayen g i bi ey veli-nimet Vicdanl ara münceli saadet Lı1tfun i le bahtiyar ümmet M üstagrak-ı lücce-i inayet Her dem işi hayr ile duadır
9
Bu abd-i hakir-i s ıd k - ı n aye Ş ük ranını sa 'y için edaya Ref' eylesin ellerin se m ay a Elbette vusul bulur Huda'ya Çünki bu du a- y ı asdikadır
10
Y a Rabbi mezid ola safüsı İ k bfil i şükı1 h - ı zi-bekası Tez y in- i l isan ede senası Müzdad ola an-be-an atası ( . . . ) rahm-i şan-fezadır
XXVll B aş ı m alıp yad ellere kaç a y ı m Ahlarımı esen yele saçayım Yüreğimi öten kuşa açayım Tek benim halini yarim bilmesin ,..,
duymasın. onun için yaşay ım Köpüreyiın, derelerle taşay ı m
O
1 39
Onun için denizleri aşayım Tek benim hillimi görüp bilmesin 3
Boyuncuğum onun için bükülsün Gönülcüğüm onun için üzülsün Gözyaşlarım onun için dökülsün Pamuk eli yaşlarımı silmesin(-''')
XXVlll BİRADER-ZADEM KAZIM BEY ' İN RESMİNE MA HSUSTlJ R('7) Ey zade-i ismet ü fazilet Resminde nedendir ol ha tavet? 2
3
Çehren aya benziyor semada Nazrendeki cezbe fevk- ı ade Dil vakf-ı nigfıh ın oklu bil lah
Et varına sad ınaşaallah
4
U lviyyeti gösterir bu etvar Çeşmin de zekanı ey ter izhar
5
Gözler iki ahter-i semavi Ger görse idi seni "Sezayi"( ")
K ü.,:iil-. dci,'_i � i k l i k lcrlc •·Nur-ı Si�·ah"' lıik;i) c'i ııdc ( İ kdam, 1'o. lJ7 2 2 . 2.5 N i,aıı 1 .140) Ta�fur Dede'ye söylcı i l ııı i�ıir. LH , ı A. H i k ıııcı ' i n ağabeyi Ahmed Refik Bcy ' i n oğl u Kazım Refik M ÜF( > (ı )
Tf10(;1.u.
C\ı< ı A . H i kıııc ı ' in babası Yah�·a Seıa� i Efendi.
1 40 6
Şu sözleri arz ederdi ol füı : Yüz lerce haınd ki e l l i Yezdilıı
7
B ir böyle melek "Refik"a i hsan B ir nCır-ı H u dil den ilse şilyfüı
8
9
H ıfz
eylesin Hak seni kederden de fazileti pederden
Öğren
Villidenle muammer etsin Al lah o n isayede şah
H e m vill icle
10
Resminde ebin olur nüınayan H ikmet ek onunçün ona hayrtin xxıx
Ey Ey
�clı -i all-cihan-ı Husrev ü Ffıruk -lıistil felek - payc-i nı i hr-süye ınualla- ikbal
2
Şems- i eflak-i haşeın nüh - ı scma-yı şevket Mcnba- ı feyz-i Huda matla-ı nur-ı iclill
3
Yiiz sürer dergeh-i en ' fiınına Hfite111- i Tfii Ba� eğer satvet ü icl f ü i ne iskeııder ü Zfü
4
Görmedi böy le kerem ç ar! ı ıı zemin halk olalı LC'ıtf u h i ın ıncllc bulunmaz sana fı lcınde heııülı '")
5
N i met in vezn ı.xkıııez siiııhülc olsa mizan Kcn: ıı ı i ıı kcyl etkına ger felek olsa ekyfıl
( 19 ) Bcyt i rı ü s t ü ç i ı i l ıı ı i � ı i r . Y c n i y ı l ı ııı tebrik i ç ı ı ı S u l t an A h d ii l haııı id'c �a ı ı ! 1 1 1 ı�ı i l .
141 �ahfınc- i sfılıib-i h a ş eın indi r h a k Zı l l - i Hak , ıı ı i h r-i sehfı. ebr-i ata. hahr-i ncvfıl
6
Z5.t - ı
7
L Q ı f- ı dery5.-ve�in itb5.a mcffüihü ' 1-gayb Zikr-i can-perverin iş baha ınesablhü' l-b5.1
8 Zerredir neyyir-i ihsanına nisbetle güneş Cevher-i cuduna dünyada bulunmaz miskal 9 İ şte meydan-ı seha, işte tevarih-i selef Zil.tına misi aramak addolunur eınr-i ırnıhfıl 1 0 Herkesin pertev-i adi inle leyiili pür-nur Her taraf nimet ii ihsanın i le m5.l-fı-mfıl 11
Zir-i dfistan bütün saye- i en'fımında B ilmiyorlar ne elem, ne eınel-i isti kbal
1 2 Bu zamanda edelim sarf- ı dua vaktimizi Çi.inki yok fikret-i mazi i l e1 mü�takbel Ü hal : ; . . ,
13
. '·ı,
: .
,
Bufsa)eiytd.� i Şiik Ghunl � zan:ıanın şöhret Ola ii.i_.aste-i zat mıa' serir-i ikb5.l '
, •
.
1 4 · Ta. ki ettikçe r�vaıı. aaed- i ruz ü teyat Ta oh\ dfiir�i ta:k.Vıın·�i hi sab meh ü sal 15
Sa' d ola sfı.1-i nevin hak1M humayfinui1da Fer vere her demine hazret-i Rabb�ı ınütcil.l
1'6
İşte t5.rlh-i hcvid-sal-i dLifı-gQyfının : ''Bin yaşa ! B in yaşa şaherişeh - i ebid-i iclal',' ·] 309
1 42 xxx
Gökte bir y ıldızın meat-ara Tavr-ı meczunu, nfü-ı mahmuru
2
Yerdeki bir gülün hüzn-pirfı Reng-i bi-tabı , tavr-ı pür-�Qru
3
Sandım ikbftlime haseddendir Çekemezler u lüvv-i fennimi
4
Saklasam bir lfıtif ınüemmendir Harcm-i canıma saadetimi 5 Muharrem 3 1 0
X XXI
TELEHH Ü F( 111 ) Ah nerde o hQri-i meh-ru? Kendi nazik, cemali pertev-bar Tavrı sadeydi , nazresi dil-cQ Mütebessimdi, yüzünde nOr-ı hahiir Varid oldukça hiitıra yadı Sad-hezii.r aha olmadı badi
2
(40)
Neydi bu levha-i zemin-pira? Sanki bir şi ' r-i efsah u rengin
A . H i k ın c ı " i n ne�rctıiği i l k ş i i r olarak Hazine-i Fünıin ( N u . L l , 6 Teşrin-i .. evvel I J1 19 fdaki gazeli gösteril irse de ( Fevziye Abdullah, A l1111ed Hi/.. ıııeı Miifiiio.�/11 . Hayali \ie Sa1 1 ' a11 . . s.5 ) doğru Llcğildir. "Telehhür' ş iiri ondan iki yıl önce . .. Mekıcb-i Sultani mezunları ndan Sezfii-zade Ahmed H i k ıııcı Beyefendi ıanı fıııclan viirid olmu�tur., kayd ıylc yayııılaıııııı�t ır: Mirsad, N u . 1 5, 20 Haziran I J07. Şiirin bu ııqri esas al ı n ı p ıııüs veddcsindeki farkl ı l ı klara i �fırcı edilmiştir. .
l -l-3
Neydi o zühre-i zaman-ara? Nazenin bir peri- i i l liyyin Ş imdi bu �i 'r bi-meat oldu O esatire bir misal oldue 1 ) 3
Nazar ettikçe ruy-i aline ben Dil olurdu ziya-yı aşka ınemer Sözlerin istima' etmekten Can olurdu safa-y ı adene makar Şimdi h icriyle olmada her dem Gözde nem cay-gir, dilde nedem(42)
4
Saçları duşu üzre pertev-riz Dağınık . . . Şfürane . . . Ruhani Nazikane nesim edip tehziz Gark edip fikr�te d il ü canı Kendi gaib, hayali fikrimde Nuru gaib, zılati fikrimde(41)
! 4 1 ) Msv. bu a l ı ı l ık 6. k ı ı " adır ve 2 . k ı ı ' a olarak: O idi fikrimin perr ii hali Ben lıayiiliyle i' ıilfı ederim
O idi halııım111 da ikhıJli
Ben cemiiliyle incilii !'derim
(42) Msv. bu k ı ı ' a yokıur ve yerinde: Akşamii.ı·tii. selıahlar .w{·arak Gör heni sandalın i{·itıd!'
o
Mir
Kalhe hin ş<ilı-riilı-ı şn-k tl{-aı·ak Sii:iiliirdii 1 . . . !
111ıı.�rılr
A lı ııcrde A lı ııerıle
Y u karıdak i kıı "anııı
ı - B ı Msv. 5. k ı ı ' adır.
son
11
ıilem-i lııı�-ıeı<'
ıı
/ıı)r-ı :errln-per!
iki mı srilı Mirsad 'daki 5. k ı ı " aya eklcıııni�tir.
1 44 5
Müte vecc ih n i gi\hı eflake S anki hJzır gi biydi pervılza Neye i n mi� bu esfc l - i hi\ke B i r sebcb mi zemini i ' zaze? A lı nenle o iilcm-i ho�-ıer? A h nerde o hı1r- ı zcrrln-per'.1( 1 1 )
6
Ey deniz, ey t i liil-i nıevc-aver S i ze eyler mi yad - ı hüsnü e ser E y s e m a ! Ey hadika-i L'n\·cr
Buna deıı nıez mi zühre - i diger'? D a lgalar! Ey lfü i f sah i l k r Gördü nüz ınüydii böy le bir d i l ber'?( ' 5 )
XXXll B İ G A NE D U R M A Y I N B U KADA R .\ Ş i N A NIZA!( ''' J Zühre hased ler etmede u l vi l i kan ıza B ü l bü l i � i t ı i ın ah( < ' ) ediyoımu� sadanıza (44) Msv. bu kıt'anın son beyt i : Umıtıı/nıa: hıı /eı ·lıa-i gan{i Umıtıılnıa: hıı neş' ı·-i seı ·cf(ı
(45 ) Msv. 8. k ı t 'adır ve kendisinden önce hir ba�ka k ıt'a vardır:
O ne ııld 11igalı - ı aşl.. -ef:ô
O ne tatlı tehl'.uiirıı-i sfılıir
Eyliyor .ılıdı kalhiıııi i' lô Hôtırôrıyle elin ii di/fiilıir Bıı g ii:el kı: se111{iya /ôyıl..rı Bu fi•rişre H111/ı) ' ra lôyıkrı
Hazine-i Fünun ( N u . L l . 2 5 Rebiulevvel 1 ] 1 1 . s. 1 O 1 )'daki neşri esas al ın mış ve nıüsveddesiııdeki ( Msv. J fark l ı l ı k l ara d a işaret edilmiştir. Fevziye A bd u l lah T A N S E L A. H i kıııct ' i n nc�rc d ik ı ı i l k �i iri olaral-. bu gazd i giis tcrirse ( "Alınıed Hil..111er Miiiiiin.�lıı. flarnrı 1 e Sa11'arı" .Türkiyat. C.9. 1 946- 1 95 1 , s. 5l de yanl ı�tır. ( 4 7 ) Ms,·. B ii l hii l l c r :l h l ar: B ü l hii l i�itıiııı füı (46)
1 45
B i l me m ned i r o ç e h re d e k i rü�e n i - i lüisn
Genı;I ik taha m m ü l ey leye ınez inc i lfı ıı ı za ( j')
3
G ö n l ü m lıarab naıre - i can-suzunuzla
ah !
Canl a r dayanmıyor n igeh- i d i l - rii banı za !
4
Tezyln- i
5
S i z bir mele k s i n iz k i zemin asuınftnın ız( 5·' )
hüsne('") rağbet i n i z
fe vkaladed i r
B i l lah ! Bense("') fazla derim i t inanıza ! ( ' 1 )
S i zden gel i r lerfrfet ge l i rse kabiiıııza
6
Derya, sema, zemin ü zaman , ınihr ü mah-tftb('')
7
R ü y a m a g i r se saç l arı n ı z o sarn i le
Hayran o l u r n igfü ı - ı sevfii k-nüman ı za
B in can veri r bu gam-zede-i can-fedfüı ı za(5j )
8
Ge n ç l i k ! O
hande - i seher-iiril-yı ncvbahar
K u rban o l u r('') sizin o semiivie'') safi\nıza (4X) Msv.
5.
bcy ı ı ı ir.
(49 ) Msv. Tei:yİcl · i fı l ı t a : Tezy i n - i hüsne
(50) Msv. Gönl ümce
be11: B i l l iilı ! Bense
( 5 1 ) Msv. 6. beyittir ve 4. beyit olarak
Hazine-i
Fünun'da bulu nmayan
Refiılnıu: kehılıeri ılôrııa diişiirnıede Lôlıfıriyôıı secdeler eyler lıalıô111:ı1
(52)
C'H J
m ısrfıları yer a l m a ktadır.
Ms\'.
rcri�tcs iniz. fısumanclan indin iz: m e l e k s i n i z k i zemin iisumfııı ı n ı z
7 . bey i ı ı i r.
Msv.
v i.i zemin.
cncüm ü
2. bey i ı ı i r.
kamer: Zemin li zaman. m i h r
1 54 1 '.Vlsv. gaın - 1. acle can-rüb;i ıı ıza: ganı -zad c - i can - rcdii n ı za 1 1 . beyitt ir. 1 5 5 1 Ms\'. o l a : Plur
ı 5 rı ı Ms\ . L·c n;lni: scırn1vi
ü
mfılı-tfıb
1 46 9
�L· ııısiyye tutmanız, o hıraın, o nigahlar Mernun dedirdi aşık-ı sevda-fezanıza(5 ; )
1O
ağlanın o handeleri yad ile(") gehi Meshurdur gönü l o gül-efşan("') edanıza
11
Her dem s izi düşünmede, her yerde görmede ·'Bigane durmayın bu kadar aşinanıza"(w)
12
Mahvetmede tegafülünüz akl i.i fikrimi Şayeste mi bu cevr(" 1 ) ü eza mübtelfüııza?
13
Lakin hay ır! Safa bul urum, kai l im hayat Olsun feda c ihan da("2) eza vü cefönıza
Ben
XXXI I I D A STA N-1 TESTAMAN BE-ZEB A N-1 KAİM-İ B İ -ZEBAN(6.1)
V A LİDE-İ
Aman aman Testaman Ne fettanın ış, ne yaman (57 ) Msv. 1 2. beyiııir. (58) Msv. tebessümünüz fikrile: o handeleri yad ile 9. beyitıir. (59 ) Msv. Mefıun-ı hakctan b semavi: Meshurctur gönü l o gül-efşan (60) Msv. B u gaze l , Abdülhak H amid ' i n Hacle'sindeki 4. bölümün i l k bcy ı i nde yer alan aynı m ısraa naziredir. Msv. 1 0. bcy illir. ( 6 1 ) Msv. Layık m ı bu kahr: Şaycsıe mi bu cevr 1 3. beyillir. <62 ) Msv. lıcmi�c: cihanda 1 4. beyiııir. (63) Testaınan · ın kiml iğini ıcsbiı mümkün olmad ıysa da şiirin ıııulııcvfısın dan bir banker olduğu ve iı,:lerinde A.H ikmet ' i n kaynanası Leman Han ı m ' ı ıı da bulunduğu birı,:ok kişiyi dolandırdığı aııla� ı l ıyor.
1 47
Ü zdü bizi bir zaman Neler ummuştuk heman
2
Toplanıp sizde, bizde Beklerken büyük müjde Kaldık ah hepimiz de Elimiz bögrümüzde
3
İ ki milyon diye halka Satıyor iken caka İ ndirdi şimdi banka Yediyi.iz bin franka
4
Bi r iş vardır bu işte Kulak larım k irişte Herkes alışverişte B izler gaib edişte
5
Yüzünü büzdü Darter Çekti çeki mösyö noter Alık mı ya Slıowerer İ mamsa daha beter
6
Hemşire karışmadı Aziz Bey çalışmadı İkibini aşmadı Bu işe kim şaşmadı
7
Beni vesvese aldı Banka parayı çaldı Sanki bir parmak baldı Elim ağzımda kaldı
1 48 8
Nerede a< · rion ' hır'! O oh/igarion ' !ar? Uçurtma ı ıı ı y clı bunl ar'?
Nerededir mi lyonlar'?
9
Hoşça macera idi B ir di lber-i şehl ii idi Ne tatl ı hulya idi Sanki bir rı1ya idi
10
B unu haber alanlar Gece gelip kalanlar Yüzüme de gülenler Çoktu çk şey umanlar
1 1
Damadlarıın yılıştı Saide Hanım barı �tı Çok vahşiler a l ı ş ı ı B u iş neden karıştı'?
12
Hemşireye gelince Düşündü ince ince Miras yedim deyince B orca battı boyunca
13
İ şit ip mi lyonları Renre' lı action' ları Cepte sandı bunl'rlrı Söyler ablam şunları : "Paşa p<tşa et temaşa
14 ·
Ragıb Paşa, Naki Paşa
· Hazır meydan, çıkın başa Çaldım s izi taştan taşa
1 -ll)
15
İ -;p i fi l . Efiycnya S i z ler soku l mayın h a
Verirseniz b i le
çaba
Te h'\şmız olur heba
16
Paris d i k i şç i leri, Londııra i şç i leri
Arş s i z ler ileri Gelirin örnekleri"
17
G iydi türlü holr!ro Oldu la he/ aıııeur
Ve nn i �t i çok kaparo Köro l as ı Figaro
18
19
Ü midleri ıııahvı:tti
Şimdi de para bitti İ tibar çoktan g itt i Figaro ne ler etti Acele etme abla! Sonra ol ursun boza O l u r mu aceb asla
Daim dandin hoppal a !
20
Allüsl olur gusto' lar
Mıdcndeki gôteau' !ar
Nerde peki
Wattea11 ' lar İ spanya'da cllllfea11 ' l a r
21
S lı rc t i
Aziz Bcy ' in
Raııkada k aldı reh in Peru H a nım'ııı <>akı11 B u lan ı ı s m sormay ı n
150
22
Ah zavallıcık Peru Ezdi sen i Figaro Bayıldın mı? B ravo Fantin . . .
23
Ald ık payı hepimiz Çıktık i şten tertemiz Pokeri olmadan taciz Kumda oynasın Aziz
24
Mesfül-i veraset Komedya-yı veka!et Tuhaf tuhaf hikayet Hayal imiş n i hayet
25
Ermeden selamete Yanaşmadan ş irkete Batıp bahr-i hayrete Yazık ü mid, zahmete
26
Bu on şirket hissesi Gülünç bunun k ıssası İ kimiş(?) on parçası Yok bu (farC<' )ın Türkçesi
27
Fırladı çarkı ş irketin Lüzumu yok seyahatin Ne hükmü kaldı hüccetin O nazenin vekaletin
28
Düştük teker meker Duyan bunu ah çeker
151 O tat iı hulya meğer Ne şap o ldu, ne şeker 29
Bize gerek kara yas Ne tuvalet, ne elmas B ozulmadı bu esas Eski hamam, eski tas
30
Kapan hesap defteri Çek i l hayat vampiri Unut bank ve bankeri D in le biraz vaizi
31
B ı rak mirası el-aman U sandı , bıktı bu can B i raz neş ' e-bahş olan Çalsın musüıue A llemmıd
32
Artık istemem milyon Neme lazım actio11 Ş i md i bir soğuk susun Tu /ini par de chanson
3 1 Teşrin-i evvel 3 1 9 xxxıv B ul mak güzel olmaz mı? Yarın Hak divanında Göğ:-;ü al al yaralı Ni şanlını yanında(w) ı. 64J "Nııh ı re H11/ıı " .
Haristan. Dcr�aiidcı.
1 3 24.
İkdam Maıb., s. 1 62.
1 52 xxxv
(AACHL) DERES İ KENA IUNDA(1•0ı Deli dere. azgın("'') dere ! Atı f ı r-;ııı kosa kosa İnildersin coşa coşa Değil nıisin azgm(r•7 1 dere? >
>
2
Pek avare geziyorsun İ smin imiş ''Aaclıc" de re Bir duman l ı ah'e dere Onun i ç in ( '•� ) benziyorsun
3
Karataşlar kucağında Beyaz beyaz köpüklersin(" ') B u dağların du rağ ın da Yasenıenden öpük:lcr-; i , ı( '0!
(6'i ) A . H i k rncı ' i n ş i ir rnlisı cddclni ara s ı n d a anıetl i bir kağıda ya1. ı l ı olarak b u l u nan b u ş i i r ba�l ; k s ı zd ı r
ve
· · A v usturya'da S a l zbourg lıa v ii l i s i ndc
Badgastc i n c i varı n d a n akan l\aclıc Deresi k c ı ıiirı nd<ı 1 'i May ı s 9 1 6'da
süylc n ııı i�t i r" kayd ı n ı ı a :� ı ı . l 9 1 7'dc Macaristan ' a giden Yusur Razi Be�· � ı i ri A . H i k nıct 'tcn alarak get i rııı ı � ve Edebiyyat-ı t:ınfımiyye Met· ınfıası ( !'J u . 3 6, 6 Tq ı in- i e v v e l 1 9 1 7 , s. I (ı9- 1 70)'nda neşre t m i ş t ir. Er tesi sene �i irııı k Lli,:iik dcğiş i k l i kl erlc Yeni ı\lernıfıa ı C . 2 . N u . 40. 1 8 N i s aıı
1 9 1 X . s. 26.'.'i )'lla dıı neşred i l diği görii l lir. B i z burada son ya
y ı n l <ı ı ı ı � ı ıı ı c-.as aldık ve ııı lisveddcsi ( Msv. ) i le ilk ı ıc�ri nde k i fark l ı l ı k l a r ı d a gösterd i k .
t 66 ) Msv. \· ı l r. ı n : aıg ı ıı •. <ı - n Msv.
l'L
E U M yorg u n : azg ı n
(6'J ı Ms\', (l ! I ) Msv.
ı·c
E U M 1-.öpii k l crdir: kiipli � l ersiıı
ve
EUM
( ! ı X i M � v . B i l ı.ıc;n neden : Onun i1fin öpüklcrdir: iipii l d c r s i n
( EU M l
1 53
1 7 1 ) Msv.
ve
4
Düzde, dere sadasızsın Fakat neden edfısızsın'? Şaha k.alkıp saldırırken(1 1 ) Kayaları kaldırırken(7·' )
S
Çığlık larlaC' ) köpürürken Dahu güzel görünürsün Gönlümü sen g ö t ü r ü rke n Bıı lut lara(7�) bürüniirsün('')
6
Bu cihanın yangınında, Bu ölümler salgın ında, Söyle dere, si1yle dere, Muradına kimler ere'?
E U M Saldırarak akar iken:
Şfiha kal k ı p sa ldırırken
0 1 ) Msv. ve F. U M Ta�tan la�a çarpar i ken: Kaya ları kald ırırken 173)
Msv. ve
EUM İnler i ken: Çığl ık larla
( 74 ) Msv. ve EtlM Bey;11.lara : H u l utl ara
( 7 ) ) 5. dört l ü kten sonra y ı l d ı z konarak ç ı karıldığı inlde edilen iki dörtliik Msv.
den i l ave olunmu�tur: 811'ıırfarı11. cis111111. ii:ii,.ı Geldi.�in yc·r giiAyii:iiıı t:ther fıirgiiıı .ı·i11ı· o/11r \iara111111 rıl/11111 !>ulur Sı·n l.oşar., 1 11 hıuıdc ııı · ı ı <iiiniil a la r .\"('ile lnı wıı;:ı
/Jaı diil. l'riııı ı/111/e .ıa11<1: Hen de /ı11gii11 ra1111 .ı , 11 ; . ı :
1 54 7
Ehl-i İ slfim(7") eksi lmiştir Pekçok Türkler kesilmişti r O Türkler ki vahdetinçün Ey Allahım izzetinçün !
8
Kanlarından sana la' !in B ir arş bina etmişlerdir O lmaz isen şimdi muin Yarın onlar bitmişlerdir
9
Söylet dere ölenleri ! Ağlat dere r:ülenleri ! Y üce dağı i nlet dere! A h ı göğe i let dere !
10
Köpür! Dökü l , çağla, döğün ! Mahvoluyor İ slam bugiin! Taşlara çarp, yerde sürü n � B ugün olsun gam l ı görün ! ( 71)
11
yere inmiş as_u ınansın Yükseklerden geliyorsun Hailleri çeliyorsun ! Ben derim k i ! . . . Müslümansı n ! (7H)
(76) Msv. M üsl ümanlar: Ehl - i İ sl;i m EUM iJ!.. üç mısrfı: Çok i11sa11lar eksilmiştir Pdçok aler kesilmiştir O eril'/' ki rnlıderi11�·iin
( 7 7 ) E U M 1 0. dörllüktcn sonra:
Garip illl'r arasıııdmı Gı·�·erse11 de derse senin hkir/eri11 karasıııduıı Lc/.. elem11e: ıcnıi: renin
Frengisıarı: Garip i ller/O kalplerin : Fik i rlerin (7X) Msv. Onun için: Ben derim ki Ms\·.
1 55
12
Sen hem mazlGm, hem yaınansın Ö mrün geçer uğraşmakla Engellerle savaşmakla Sanırım kiC''') Müslümansın ! ( S0 )
13
Bir aşık-ı pür-cihansın Kaza, bela bütün senin; Her nefesin ah ü enin Onun için(8 1 ) Müslümansın
1 4'
Ey dere dur, birden dinel Beyaz saçl ı bir baş gibi Titreyerek şöyle yüksel Mavi gözde bir yaş gibi
15
Gir tanrının otağına Düş(X2) yaşların kucağına De ki: "Ya Rab anaların "Gençkızların, babaların
16
"Gözyaşıyım, coşup geldim "Huzuruna koşup geldim "Göğdesinden ayrılan baş "Şehirlerde dökülen yaş
17
" Hudud larda saçılan kan "Değil midir rahme çespan?
(79) Msv. Onun için: Sanırım k i < 80) Msv. bu k ı ı "aııııı peşinden gekıı dört l ü k �udur: Mulıfıiııı• lwlış-ı u111s111 Yine ılurııp di11le11nıc:.liıı Hir da/Jl.. ıı e,�!t'lıı11e:siıı Smıınııı ki Miislii111u11.wı
Sanırım k i : Onun için Msv. ve EUM Dök : Düş
( 8 1 i Msv. (82)
1 56 · · va bu c idal art ı k k a l s ın . · · H ak iler de nefes a l s ı n
18
· · va k i kops un bir k ı y amet ·· Kfıinfıta(' ') ver n i hayet " ( X� J
X XX VI H İCAZ
Ş A R K l(H5)
Esirindir ben i m gönl üm Güzel göz l ü m güzel gözlü m Şirin sesl im lfıtif söz lüm G ü ze l göz l ü m güzel göz l ü m
2
Ne har u �en baharsın sen Güler söyler �akarsın sen Bakarken pek yakarsın sen G i i zel göz lüm güzel göz l ü m
xxxvı
D Ü R R İŞEHVAR SUL TAN(8'') B i r k ı � gecesiyd i , saki n ü tar B i r ııü kte("1) fıs ı ldıyordu rüzgar ( g ) ) M�v. (l\4 l Msv.
A krııc ve
ver lıir: K fı i niiıa ver
ElJM bu n ı ısrfü:ırı diirtl iiğe tamaml ayan m ı srfüar:
Ya in ralıı - ı i::l'fİ!l(/1•11
( 8 5 1 S a i re
Ya ı·er 11işa11 miıııı<'!İl/{/e11 ve
bestekar Lcvllı (Saz )
Hanım
bk. Kıilliyyfıt-ı Mü;iki, C ü z 2 . İsı..
ı arafıııdan bestelenen bu s i i r i c i n
1 3 39. Matbaa-i A m i re, s.
6l.
'
ı )\(, ı Son lıal ifc Abdülıııedd E fo ı ıd i ' n i n k ı z ı Dürrişehvar Sultan i ç i n yaz ı l a n l ı u � i i r . \ . H . iııızüs ı y l c l ııci ı :-.. u .9 , ! Tc�rin-i ev v e l 1 3 3 5 )'de ne�rcd i l ın i� ı i r. \l tis\ eddöi i l e aı a , ı ııdak i i"arli. lara i�arel o l u ıırnu�Lur. Ayn! li. ı s a i l ıııaya ba�ka � i i rlerdc de rasl lanıııı�Lır: ama.
met ( 1-:rta}la n ) 'c
Ahmed Hikmet'e mi. lsınföl
m i fı i L o l d u ğ u n u tcs b i l wrdur.
ı X 7 ı \tsv. Tc ı ı : ı:ıca: B i r
ıı iiklc
Hik
157
2
Eflak bu ş e b ccnfüıa e�ti('') Zi.ihreyle kamer lfütrele�ti
3
B i r cünbiş-i zevke girdi zühre B in gonce - i hande yağdı Jehre
4
Neş ' ey le dü-çeşm zlihre doldu Rfiyi.inde( 8'') bir "İnci"' hasıl oldu
5
B u l ü ' lü-i nurdan pür-esrar Halk oldu, vüclıd-ı "Dürrişehvar"('m) A.H. 19
E yifi l 1 3 3 5
XXXVII Yakut gibi şarab-ı nabı('ıı) Elmas gibi kadehle nfiş el 2
La ' 1-i
3
Mestane güneş saçın s aç ı l s ı n Gül handeni gıbta-ı siirilş et
lebin inciler saçarken Pür-neş'e keman gibi buruş et
1 7 Teşrin- i sani 1 336 (88) Msv. beyt i n m ı sraları yer değişt irmiştir. (89) Msv. R uh u mda: Ruyüııdc (90)
l\ls\ . 6 . bir
bey i t nıakta beyti o l arak i lüvc cd i l ıı ı i � t i r :
Ondandır ııliin·-i lıii.ı·ıı ii ı)ııı (iii:/adeki re11g-i fı.ı·ıını,/ııi
( 9 1 ı Alııııcd H i k nıcı ' i n kü�· ü k siyah cep dc i"ıeriııdc kayıtl ıdır
( >.80).
1 58 xxxvııı
BİR MERSİYE('12) Nerde olsan, sevdiğim, gönlümdesin A teş-i ruhum musun? Söyle nesin? Gözlerimde hüzn ile tabendes in Nerde olsam, sevdiğim, sen bendesin.
(92 ) (9J )
2
Sen ben imçün, Hak bilir k i , bitmedin Zevcin i yad ellere terk etmedin Sen beni h içbir zaman incitmedin G itmedin. söyle. deği l mi? . . . Gitmedin.
3
Ö lmedin sen, bir ölen varsa . . . Benim Fevk-ı lahdindir beni m de medfeni nı('") Sen i n kabrindir benim ci\ınid ten im B i r k itilbc n d i r n igfıh - ı ahzenim
4
Ruhumu sensiz benim herşe y s ı k ar ! Kabrini yalnız ben im yaş ım yıkar Sinemi açsın seni n resmin ç ı kar Beynimi yarsan seni n i smin çıkar
5
Ey Ey Ey Ey
S uadım yfıdının meşhunuyum S uadıın çeşıninin mahzunuyum Suiidıın ruhunun ıneftı1nuyum Suiidım aşkının mecnı1nuyum
Müsveddesi ve temize çek i l m i� birer nüshası vardır. Nc�ri : Yarın, N u . 2:! . 1 6 M art 1 338. Suad Hanıın ' ın l"effıtı lizerinc siiyl c n m i � t i r. A. H i kmet. vasiyeti gereği. Maçka 'daki Şehidler Mezarl ığı "nda yatan Suad Han ı m · ı n yanına defned i l mi�tir.
L 59
6
B i r perl�an ç ı i g ınım k i . . . 81-figan B ir gezer mevta gibi bi-hiss ü can
Ben k ırı k gönlümle bi-tab ü tevan Hüzn i le olmaktayım kabre revan 7
Gözyaşımla ruhunu şad eylerim Namını eflake i s ' ad eylerim Her gece tenhada feryad eylerim Her vesile ile seni yad eylerim
8
Sen bana hem dost idin, hem de ana C ismini ruhumla gömdüm yanyana Kalbimi bir yastık ettim ben sana H at ime vakıf mısın'? Söyle bana!
9
Söyle ki birleşmemiz kabil midir?
İ ftirilkın süreti zail midir'? V ü s ' at - i ukbaya Hak mail midir'? Var mı mahşer'? Tanrımız adil midir'?
10
Kainata ederim yüzbin h itab Her taraf medhu ş ü ebkem ! Yok ceviib Cehl içinde çekmede herkes aziib Sen harab! Yurdum harab! Gönlüm harab
11
Her ne dem gelse hayalin yanıma B ir tezelzül de gelir imanıma Serzenişler ey !erim . . . Y ezdiinıma Hak verir, Allah dahi, isyanıma
12
Senden aldım aşk h issini, san 'ati Senden aldım ders-i hissi, rikkati
1 60
Senden aldım lezzet-i u l viyyet i
Sen bana öğrettin insfiniyyeti 13
Ben seninle lı iliz-i irfö.n id im Ben seni nle sfilı ih-i vicdan idi m Dfüına mes ' Qd idim, şadan idi m B en senin sayende b i r insan idim
14
Sen ben im irfön-ı vicdanım idin Dest-girim, hfün i yeın can ı m idin A h pek kıymetli cananım idin Ben kölcyd im, sen de sultan ı m idin ,
15
Kalbimi yadın seıı in lıer dem deler Görmedi biiyle eziyyet kimseler B ir ezü ki lıfiric-i tfih- ı bqer Üç sene. Rabbi m . neler çektin. neler(''�)
16
Olmadı h içbir devi\ yür ü muin Kırd ı , ezeli c ismim derd-i lain S ade aşkındı kalan sende metin Etmedin bir kerrecik filı ü enin
17
Etmedi n bir deffıcık alı ü enin Iztırab çektikçe sen . . . Sakin, derin B ir gülüm gii l ümserdin ki . . . Masum u hazin Yfid-ı suziş-naki zehr-i ateşin
l8
B ir sükunetti sözünde ç a ğlay a n B ir tebessümdü gölünde �ığlayan
( 94 ) S u ad H a n ını ' ı n üç sene dcv:'iııı eden b i r ralı a ı s ı z l ı ğ ı n neıiccsi o l a rnk ö l d ü ğ ü aııla� ı l ıycır.
161
R lı lıunu handeydi ömre bağlayan Bu s i ya h �Q leydi kalbi dağlayan 19
Soldu ruhun gül g ibi pür-ibtisaın Tftrüınar oldu bugün bilğ-ı meram Olmasın mı ruhuma neş 'e haram Ses kısıldı, çıkmıyor gayrı sadam 1 0 Ağustos 1 3 3 7 xxxıx
Göreli gözlerini kalmadı akl ü sabrım Senin aguş-ı visill inde kazılmış kabrim Ö lürüm sevmezisem, sevsem eğer çıldırırım Seni sevmek del i li ktir. . . Del i l i ktir bi lirim(''').
( lJ ) l ··,iıtl'l1ı /in' /<' Huı·ni Hı11ııııı" < İ kdam. N u .970-1 . .'i N i san
1.\.:10)
yc s i ndc Ha n·ii H a n ı ııı ' ı ıı hc�ıclcd i � i �ark ı ıı ı ıı siiz lcrid i r .
. \ 1 1 \ I F I " H İ K '\ l l:T i\ I C I-TCIO(i U ! ' N l • N � I EKTl l l ' . Ş İ İ R VE CiC:NLCIKLERİ
- ·
F 11
lı i k fı
l h3
111.
BÖLÜM
AVRUPA' DA BİR C EVELAN
O" .ı::.
(olıır:ınlar. �ııldan sağa) M ehıned Raur. Ahmed 1-l ikıneı, Halid Ziyii, Redii-ziide Mahmud Ekrem. A l i Kcmfıl. lHi�cyi n Rahmi . Server Cemfıl Sahne-i Osmfıniyye edebi heyeti azfılarından bir grup
1 65
1 . A V RU PA S E Y A H A T İ
İ k i n c i D e ft e r 23 Nisan Cumartesi( 1 ) Sabah ley i n saat dokuzda kalktığ ı m zaman otelin kar�ısın daki biııfılarda bayra k ları n yarıya indirilmiş olduğunu gördüm. ' "Acaba kral öl mesin" dedim, can ı m sıkıld ı . Otele bizi gez dirmek i�· i n gelen Zora_yan Efendi kra l ın bu gece 1 1 'de veffitıııı söy ledi. Hava gayet karan l ı k idi. Bir otomobile bindik. Whi tehold S okağ ı ' ndan geçerken Hari ciye Nezare t i ' n i gördük. Ya ıı ında Dah i l iye Nezareti. karşısında Harbiye. yanında Mfıl iye Nezaret i . onun yanı nda Parlamentn, onun ittisfıl i nde A yan var d ı r. B unun da karş ı s ında (Wcsl M in i strabe) K i l isesi mevcuttur. B u radan geçerken evve lfı bir kar, sonra dolu yağmağa başlad ı . Bu sağanak o n dakika devam etti, yerler bembeyaz olur olmaz eridi. Kra l ı n oturduğu yani di.iıı gece öldüğü B uckinghaın Pa lace ' ııı önünden geçerken bir takım halkın orada biriktiğini ve sarayın tek m i l pencerelerdeki perde lerin indiri l m i ş olduğunu gördük. Saray ııı içka p ı ları kapanmış, fakat dışarıdaki parmaklık kapı l ar açı l ını şt ı . Kapı ların önünde kırmızı esvap l ı , s iyah, yük sek kürk kalpaklı hüssa alayı askerlerinden iki nefer süngü lerin i ti.ifcnklcrine takmış oldukları hfılde duruyor ve kapının orta ye rinde uZLın boy l u , üstünde meşin peleri n l i bir pofice11ıa11 du ruyor. Kapııı ın Cini.inde de birkaç po l is duruyordu. H erkes keınal-i sükun i l e kralın gece l l .45 saatte öldüğünü ve yan ında ( l ı ·· \ ı .,.ıııw Scrrillilri" h:ı�l ı ğ ı t : ı r:ıJ'ı ı ı ı ııd:ııı k ı ı ıı d u . İ l k dcfıer hu l u ıı:ıııı:ııı ı ı � ı ır.
Scyülı : ı ı i ıı ) ılı kaydl'l l i l ıııcı ı ı i �sc de c u ı ı ı a rt c> i � c ras ı l ayaıı 2 .\ N i >aıı · ı bu l u n a n -.ı: ı ı c y i ara) ı � ı · c ölı:ıı kral ııı
Vll. Edward ! li. 6
M a y ı -, 1 9 1 O I 2J
N i s:ııı J\ 2(ı J o l a b i l L·L·cği i l ı t i ı ı ı f ıl i b i ı i 1 3 26 ( 1 9 1 0 ) y ı l ı ı ı ı ıı 1' c > i ıı l i ğ i m: i ıı:ııı
d ı rd ı .
1 (ı< ı hfıı ıedfüı-ı k ı ra fükn k i ıı ı k r
hu l u ıı d u ğ u n u hüvi diirı hc ki ı ıı i ı ı
i ı ıı
Lfısı n ı m u h t evi beyannfüııcler as ı l ın ı �t ı . H a l k bu n l a rı ok uyor.
hünedfın- ı kıraliyc me n s u p usa l fı temiz araba l a r l a . o t o ınohi llerk ge l i y o r. i�· e r i geliyordu. B:lzı araha l a n po l i s ge ri dön dürüyordu. Burada k i sükllna. i n ı izflma h ay re t eltim. S ü ferfı
K ra l h ron ş i t ıe n vefat e ı ın i � t i . Zat e n B iarriız 'den hasta ge l i m i ş. Kralın veffüının bizim burada bul u nduğumuz za m a n a tesadüfü müz ' iç bir t e s ad ü ft ü r. B ugünden sonra t i y a tro l a r, kon s e rle r k a p a l ı o l ac ak ve bir hay l i mahrumiyetler geç i rec eğ i z . miş
Sarayın k arş ı s ın da mi.itevveff5 Kraliçe Victoria 'nın kocası Prens ( Albert) n a m ı n a yapılmış "A/hcrt Me111oria/" n am ın a bir abide var. Bu bir coupole altında A l bert ' i n y a l dı z l ı b ir hey ke l i d ir. Heykelin kai de s i n i n etrafında biitün dünyanın h ü nerve ra n ın ın ve �fıi r l er i n i r kabartm a he y ke l l e r i n i havi gruplar v ard ı r. Prens Albert sanay i - i nefise ınuhibhi olduğundan karısı K ra l i çe Victoria onun namını te ' yiden böyle bir ab ide yapmış. Bu heykelin bulunduğu mah a l l i n etrf\fının dört köşe s i nde Avrupa, Asya, Amerika, Afrika namına dört grup vardır.
Albı.:rt Memorial ' ın karş ı s ında Alberl H a i l namıyle bir ku bhe ya p ı lm ı ş t ı r . B u rası c iddi ve dini mu s i ki k on se rl e r i n e h as ro l u nmu şt u r. Derunu gayet ge n iş olup ( 1 2) bin k i ş i al ı rın ış. B i r t a rafı n da gayet cesim bir erganun vardır. İçi biraz Pari s ' in Tro kaderot' suna benziyor ise de ondan büyüktür. B uras ı n ı görd ü k . Tarih-i Tabii Müzesi 'nin kralın vefatından dolayı kapal ı ol duğunu öğr.:ndik. Ha roh i se Stuces nam m ağaz aya g i .-di k . Burası Paris' in Louvre ve Prentant " ı gibi ise de ondan müke l lef ve bü yüktür. Derununda bmıkası ve k a s a p ve sebzeci bile vardır. Ne a ra n ı r s a bul unur. hatta el mas b i le sat ı y o r l a r. Et. ba l ı k ve s e bz e '�ıt ı l an mahal leri n z i y ne ti t :ırife s ı ğ m a z . l\:l ü nci lk., · ·ıc yemek yed i k ten sonra · H ayde-Park · ı g ö rd ü k t e n \ e orada bir iki ın i ı i ı ı g
d i ıı ledikteıı sonra Regency Park ı ' na git t i k ve hayvanat bah\·�s i ıı i l l'llli"ı �[ı t'l t i k .
Görmed i ğ i miz
hayvanilt ı n
b i r k ısmı n ı
_giirdii k .
1 67 l ;i i-:1i ıı a k� a m oldu undan taınf ü n ı y k g c zeı ne d i ğ i ı n i zc şübhe y o k . Fıı z i ) <ide d i kkaı ın i c e l b eden yı lanlarl a ve b i l h a s sa p rrlıo11 de ı ı i kn iri y ı l a n l a rla ı n a y nı u n la rın enviiı o l d u . H e le orangutan ların c i l v�kri unutu lacak şe y değ i ld i r .
l\1 ünd Bey ile Waldorf Ote l i ' nde çay içtik, Marquerite Lo kanıası ' nda yemek yed i k . B u rası İ talyan lokantasıdır, rahle d ' /11!te 2 1 /2 ş i l i nd ir. Oradan çıkap gayet mü zeyyen ve mükel lef olan To ra sc a l i 'de bir alaturka kahve içt i k ve ote le yatmağa ge l dik. 24
N isan Pazar
Saat onbirde otelden çıktık. Bugün pazar olduğundan Lond ra ' da her yer kapa l ı . Bugün öğle yemeğine davet l i o lduğumuz M ünci Bey ' i n apartmanına giuik. Yemekten sonra. ş imendö ferle Kewgarden deni len nebiitaı bahçesine g i ttik. Gayeı cesim b i r bahçe. Bütün yeşil çayırların ortasına muntazam surette di k ı l ıniş. üst lerine e ı i ketleri ası l m ı ş dünyanın her tarafının ağaç ları. J aponya · n m katmerl i çiçek açan kirazları , eri k l eri. Or tasında on, on beş metre irt iföında ve onunla mütenasi p geniş li kte gayet vasi bir l imon l u k ; derununda Arabistan ve H in distan ' ın nebfttfüın ı dikmiş ler. B ütün a lttan, kenardan sıcak su kaloriferleriyle ı s ı nıyor ve diliına bir t u l u mba ile rutu bet o l mak üzere sulan ı yor. Serin içinde h urma, çam, baobab ağaçları var. Ser o kadar y ü ksek. Y i ne ortaya yakı n kütük ve ahşap mevad sergisi mevcut. Dü nyfıda bul unan birçok ağaçlarm nıuazzanı ları kesil mi ş ve zay i \le suret-i isti 'mal leri gösterilmiş. B undan başka iki iiç ıfınc daha yet iştikleri i k l i mlerin havası n a göre ı s ı t ı l mış serler var \'C içl e r i nde çi'-;· ek ve nebat yet i ş t i ri l m i ş . H a v u zların içinde. ü s ı ü nde i.� i nı l cri y a z ı l ı sepetlerin i ç i nde derelerde, göl krde ycı işen s u nebı'l ı ;·ı ı ı , y ı ı s u nl a r c k i l nı i � . Otobü s k a v d e ı . M ünci. Y u s ı ı l'. f\b-
1 6X
d a n ı M ü nc i , Z or a y a ı ı E fendi i le b i ri i kte Paganny \le y e m e k . rada her sofra gayct güzel paravanlarla
s o n l a r terhiye�iz.
�
! ı
ayrı l ın ı � . yalnız �iır
25 Nisan Pazartesi Otelden ç ı k t ı ğ ı m ı zda (Trafalgar Square) a h a l i i le dolıı ı u � . S i.i vfüi, p iyade askerler s ı ralanınış; pol i s ler h a l ka. arabalara yer açıyor. B i rtak ı m sat ı c ı lar ince, si.i s l ii Japon ki\ğıt larına
bas ı l ı nı �
mi.i tevveffa kra l ı n re s i m leri, terc ü me- i h fıl i ve ayrıca ınenek�e
renginde rozetl i madalyalar hiltıra
olmak
iizen·
s atıy o rl a r.
Dük
kan lar bütün siyah ınevad teşhir etmi şler. S i yah e l d i ven . s i yah
kostüm, s i ya h
ç·orap. Ekser dükkan l ar camekfl n ları n a m u vakkat
siyah çerçeveler tfılik etmiş ler. Pol is ler s i yah e l d i ven, ahali hemen
ekseriyet le
s iyah
boyunbağ ı ,
zab i t lerin kaffe s i n i n kolunda s i y ah
bağ
s iyah
kol lxığı
takırn ş .
var. Kad ı n lar b i l e bo
yunlarına s iyah birer fular geç i rm i ş le r. Bu gürü ltü arasın<la ahali t icaretten vazgeçmiyor. Mesel a . bu g ün bir Türk ha ma m ı i liin ı g ör<l ii m . S o k a k ba � l ar ın a fesli
adamlar koymuşlar. o n k ı rı hamam t a k ı m larına sarın ı şl ar. omuz larına b i r levha a l m ı şl ar, üst lerinde hamam i l anı .
sııfji-ageıı den i len, kadınların i n tihap hakkına mal i k hakk ında prof)([gmıde eden k ızlar vard ı r k i , bunl ar siyah çuhadan kırmızı kenarl ı bir k ı s a jııpe üzeri nde sıkı bir bluz, baş larına kırmızı siyah bir kep g i yerler ve s açları n ı kepin a h ına B urada
o l ması
saklarlar. B u n lar b i rer fJC1111r' e kendi gazeteleri n i , rek l am l arını satarlar.
Londra'da heykel nadird i r. Bunun l a beraber, burada h ı ı l ı ı n ın a y a n bir nii kıe var. o ela bi rkaç yerde biiyiik bankerleri n . bi.i y ii k tac i rler heyke l i n i n merkez cd i lmi� olmasıdır. Esasen
hiç·bir yerde
Bu da İ ngi l i zlerin uınfır-ı ına ! iyyeye . t i c arete ne kadar ın i ye t
verdiğini gö s t er i r.
chcın
1 69
Lonclra ha� l ı ba � ı ııa i k i üç k ı sma ınün kaseındi r. B u n l ar ın en ınli h i ın nı i ( Wesı M i n i s tcr) deni len nezaret leri n. ote l le r i n . büyük adam ları n ın bu l u nduğu mahal i le site deni len ve derun u nda ek seriyet le banker l e r. y an lı ane l e r b u l u n an k ı s ı m k i . bu son k ı sı mda gece leri k i mse b u l u nmaz v e bi ' n- n i sbe sokak ları da dar d ı r. . Ciry ' ye öteden beri kral g i rmek mut ad değ i l d i r. G irece k o l ursa ( Lord Marr)dan i z i n a l mak l fı.z ı m d ı r. Şöy le k i rempls
rnrd
elen i len ve hudut i ı i bilr ol u nan yerde k ra l ın ara bası durur;
orada ( Lorcl Marr) bir i�ilrct-i m ü saade olmak ü zere b i r k ı l ıç verır. Cred i t L i one B a n ka s ı ' ndan 500 frank a l d ı m . Oradan İ n g i l tere ' n i n en e s k i lokantası o l a n v e 285 seneden beri mevcut olan Thomas Chap H o u sc denilen ve derununda lfıhmdcn ba�ka pi �ıneycn bir yere g i t t i k . B urada y a l n ı z b i z i m kebapçı d ü k kfüı larında olduğu g i bi e t , fakat s ı ğ ı r k ü l bastısı g i b i e t l erle böb rek l e r ı s k a racla k ızarır. Et ve ıskara göz önünde: i �ç i bunu göz önünde yapar. B u rada bir ///er i l e i k i k ü l bastı yed i m k i . lezzeti n i u n u t amam. B i r d e kay ı sı koınpos t u su yed i m . Oradan Saint-Pau l K i l i ses i ' n i z i yaret ett i k ; i ç i dol u i d i . M ü tevc ffil k ra l ın nfı m ııı a duil v a r i d i . G ü n de a l t ı defö d u a o l ur v e böy le a l t ı d e fö da ka laba l ı k o l u r m u ş . İ n g i l izler sofu bir m i l lettir, t il k in bunlar için k i l ise berber d ü kkanı g i bi mutad olan zamanda mutlaka uğra n ı l d ı ğ ı halde ç ık ı l dığı g i bi hemen unutu luyor. K i l i se h a ç biçim inde o l u p h a y l i cesimdi r, fakat katol i k k i l i se leri g i bi eazze-i nasfıra heykel leri i le dol u değ i ld i r . Lakin ekser kübera ve h a m iyet-karanın
(Gordon Paşa ve Lington g i b i )
Zl?-Vfıtın tczkfır- ı namı i ç i n buraya b i rer heykeli konur. G ü z e l bir
org çal ı nı yor ve gayet güzel ses l i bir iki kad ı n da beraber o lduğu h ill d e görünmeyen bir yerden b i rkaç k i � i i lahi söy l üyordu . K i
l i senin i le r i s i ne b i zi gcçi rtnıed i ler. B ir i p germ i ş lerd i , oraya para ik g i ri l i rnı i �.
1 71 )
A nııy aml N a v y S ıures n[im gayet ceslrn k uu p era t i f ırı�ı g:uasıııa g i rd i k . B u ra s ı da Haruld gibi g a yet büyü k tii r. Y u s u f B e y b u ra d a n birçok elbise l i k kum a ş ald ı . Tu llar's den i len ve ekser müşterisi kad ın olup içi nde h izmet eden ler de t a ı ıı fı ın ı y le kad ı n ola ı ı bir pastacıya gittik, çay içtik. Gayet temiz ve hizmet eden kızlar da gayet güzel . Münci bun la rn pekçok takıldı. Akşam yeme k ten sonra t iyatro olmadığın d aı ı erken otele döndük . 2 6 Nisan Salı Bu sabah onbirde Zorayan Efend i ' y lc Yusuf Bey 'e bir p i yano a l d ı k . Oradan Harold Mağazası ' n a giderek bazı İstanbul için hediyeler aldım. Badehu Cook 'a giderek ş iınendöfer i k i nc i , vapur birinci o larak İstanbu l ' a kadar 9 l /2 İııgil iz lirasına bilet aldık. Bu kadar işi öğleden sonra üçbuçuğa kadar ancak bitirdik. Yemek yemeden konsoloshaneye randevuya geldik. Münci i le görüştük. Oradan konsoloshane yamndaki bir lokantada bir ba l ık l a bir sütlü kahve içerek Mi.inci ile bir seffırete gittik. Yusuf da Zorayan Efendi i le bankaya para almağa gitti. Tevfik Paş a i l e hay l i görüştük. Y ine Abdi.ilhamid 'den, eski vüzeradan bahsett i . Seffıretten Esad Bey, M i.inci çıktık. B irkaç boyunbağı aldım, Münir'e telegraf çe k tim. Münci Bey ayr ı l d ı , Esad ' la biraz gö rüştük. Hyde Pm·k ' ı gezdik. Yedide randevumuz var idi. Ote le ben kırkbeş dakika geç gitlim. Yusuf Bey Zorayan Efendi ' y i zorlamış, almış, lokantaya götürmüş. Ben geldim, kimseyi bu l am adım. B iraz daha be k ledim . Yusuf Bey ' in gel ip gelmediğini kime sorayı m'? K imse Fran s ızca bilmiyor ki ... Oradan önüme gelen lokantaya gittim, gayet fena bir yemek yedim. C r i terion 'da Münci bizi bekleyecek idi. Oraya gitme k için bir ar aba �·ağırdım. İ s m i n i i y i ıelJ.lluz edeı ncd i ğiı ml c n herif bir ı li rl ü an laınad ı . N ihayet ceb i mde o lan yaz ı l ı ismini okudu. ·· \"e.ı · · cl i yeı'l'k ben i aldı . g ötü rdü .
171 :Vl li ııl' i ve H li sc y i ıı lky i l e orada bulu�ıuk. Onbire kadar ko
Yarın sabah saat doı.. u z B nıxel les ·e azimet edeceğiz. Yal
ı ı u � ı u k . O t e l e geld i k . hl'sa p l a rı i s t ed i k . t rL· ı ı i y k Ostende t a ri k ı y le
lah ü · ı -ııı u v a lfak .
2 7 Nisan Çarşamba Londra ' nı n Chari ncross İ stasyonu ' ndan sabah leyin ( 9) da hareket ettik. Bu istasyonda gördüğüm hamal lar rahar frenk göm leğ i , devetüyü kadife esvap g iy i n m i � ler. Hepsi t ıra�lı ve bı y ı k ları k ı v rı l mış idi. Ş iıneııdöfer garı o kadar cesim idi k i , hemen y i rmi dakika �imendöfer g ittiği halde y i ne manevra yol ları n ı . makasları lıüvi kısnıı b i t i rememiş idik. A ı1ık A vrupa ' ya kavuşaca k. g i t t i kçe eve yaklaşacak idik. Hava güze l , güneş var. A l l ah vere. bütün gün biiy le devünı etse. Demi ryolun iki tarafı serapa zümrüt gibi. insan kend isini bir bahçe i ç i nde gid iyor zan neder. Yolun iki k c n fı rı biç i lmi� . bir sev iyede, yarım metre i rt i ffi ı n da şimş ire hcıızcr ağaç l ı klarla müzeyycndir. Bu yeş i l l i k ( Londra)dan ( Dover)c kadar böyle devüm ediyor. 1 1 'de ( Dover)e muvasa lat edince hava deği şti, ruzg5.r ç ı kt ı . Aşağı salonda her kes yer tutmuşlar ve bir tüne de kusmuk için (fena alilmet ! ) ale mi nyumdan b i r tük ürük hokkası önüne a l mış, ben de bir tfıne aldım. A l l ah encfımını hayrey leye. 1 1 buç ukta Dover'clen vapur hareket etmeden evvel b i raz yemek yedik, y u karı çıkt ı k. B ir de ne bakayı m ; yağmur, fırtına, sis, kıyamet. . . Vapur pek yeni , pek i y i , pek y o l l u olduğundan ş i mdi pek sallannı ıyoruz. Yarı nı saat sonra fırtına o kadar i lerledi ki, den izle bir va punııı bu nıetrebe mücade les i n i çeşm-i c i han görmemiş desem d i z. Rahatsız ol ınağa başladım, düşe kalka aşağı indim. Kenar ve orta s e d i rl e r in üstünü birer kişi l i k bulnıu� lar: yeş i l . sarı. nı J ,· i , kırmızı ç içek l i , tavu sti.iyi.i renk l i bir kumaşla döşem i ş ler. H e rkes i n ba)uc una birer tahlisiye mantarıyle o renkte yastık k o y nı u ş l ar. U su l c a gittim, o yastığa başımı koydum. İ n leıneğe
1 72
ba�ladı l ar. B i zde y a v a� yava� fo<"ıl iyyet-i asabiyyc azal ıııağa başlad ı . Kolumu k ı m ı ldatacak lıJ l i ııı kalmad ı . En a l ı sal onda ol duğumuzdan den ize dalıp su iç inde kalmamız . sonra havaya ç ı k m a m ı z daha yakından görü lüyor ve in sana daha tesir ediyordu. B Jzeıı bir dalga o koca vapurun alt ından tutuyor. bir kalbur gibi zıplatarak t itretiyor; bazen, bir top g i b i ses ç ı karan bir dalga tek mesi vapurun bel ine i niyor, vapuru i nleterek k ı vrandırıyor. Bazen vapuru n üstüne, davlumbazına çarpan dalgalar y u karıdan gürü l tü ler hasıl ed iyor; bazen vapurun baş ı ka'r- ı deryJya doğru iııiyor; baz ı da arkası den ize gömülüyor gibi ol uyordu. B i r zaman oldu k i , üstümüzdeki salonda ne kadar yemek tabağı, çatal, bıçak varsa döküldü. Kırılrnı kırılrnıa... A�ağı salonda öğüren öğürene... B ende hal biı ıni �ti. Ev im, refikam gözümün önü nde ... B al tığıını , boğu lduğumu hittiğini, kederini dü�i.inüyonım. On gün sonra hal-i tabiis ine geleceği n i cler-hfüır ediyoru m. Elimi kı m ı ldat ı p tah lise mantarını bel ime geç irmek veya sürüne si.iri.ine yu karı ç ı kmak isteyem i yoru m. Bu bütün azam t u t u l muş, kuvve i faaliyyetim durıııu�; batsak yerimden k ı rn ı ldanaınayacağ ıın. Yalnız o kadar isLifrağım aras ında " ' Ya Rabbim çekt irme ! " di yordum ve nasılsa dfıimfı Sadi ' n in Eger lı/ilıl sclômcı der-/.:.c11tırcsr(!)
m ısrfü dilimden düşmüyordu. Aıtık ikinci tenekeyi değiştiriyor-dunı. B u hfü üç saat devam ettikten sonra üstende' e vasıl okluk. Bu üç saat ölümle pençeleştik. Bu felaket meydanda iken buna nasıl bir seyftlıat i tenezzühiyye diyebileceğim, bilemem. Saat 3, Ostende ' a müvasalat ettik; 3 l/2(ta) hareket ettik. Şimendöforde etrafı görmek müm künsüz. Etraf o kadar sis, o kadar yağmur. Hava soğuk. ayaklarımız ü�üyor. Be�i yirmi ge�·e Bruxcl les ·c ıııuvJsalaı ettik.
1 73
Münir bizi bekliyormuş. İstasyon civarında Palace Hôte l ' e indik ise (ele) arkadaşım Yusuf B e y burasını beğenmediğinden o civardaki Cecil Hôtel 'e indik, 3 7 numaralı odayı tuttuk. Gece Münlr'in evde madamasıyle yemek yedik, sonra otele geldik ve şunları yazdım. 28 Nisan Perşembe Odamız bir geniş sokakla Gare de Tour Meydanı 'na nazır köşeye isabet ettiğinden sabahleyin yükselen gürültüden uyu yamadım. Bu gece de uyuyamayacağım, yarın geceyi şimen döferde geçireceğimizden yine uyuyamayacağız, hayli rahatsız lık. Sabahleyin saat onda Münir geldi, beraber çıktık. Bd. du Nourol 'den, Bd. Ansbach'taki geçtik. Yolda giderken süt gü ğümlerini hamil bir küçük arabayı bir at yerine iri bir köpeğin çektiğini gördük. B azen köpeği arabanın altına bağlıyorlar, ara bayı alttan çekiyor ve arkadan sütçü de muavenet ediyor. Tram vayla, geçende açı lan umumi sergiye gittik, orası daha geçende bir arsa i ken, havuzlar, saraylar, bahçeler yapmışlar. 29 bin ki lometre mesahası, 7,5 mi lyon nüfüsu olan bir memlekette bu in tizam, bu servet doğrusu şayan-ı hayrettir. Sergiye giderken gör düğümüz Adliye Nezareti ' n in ihti şam ve mükemmeliyeti ve azameti bu kavmin izzet-i nefsini gösterir. (Avenue Louis)den geçerek Baisokla Cambre karşısındaki sergiye girdik. Bel çikalı ların sergisi henuz bitmemiş, göremedik. İngiliz kısmen bitmiş, ziyaret ettik. Amstrong Fabrikası 'nın gayet nefis gemi zırhlı modelleri arasında bizim Ertuğru l'un modeli de var. Do miı}iC şubesine mocrr diye bizim Yemen kahvesinin şeklen eşini teşhir etmişler. B izim şubenin cebhesi fena değil, yalnız küçük. 1 800 metre murabbfü yer. Arkasında M ısır şubesi vardır. A lman şubesi tamamen ikmal olunmuştur. Derunundaki makineler, asar-ı sınfüyye akla hayret verir. Hele yeni usOI dershane ve sı ralar calib-i nazardır. Resim sıraları da ayrıdır. Çamaşır ma kineleri herkesin önünde yıkatıyor. Salais !es femmes 'de kızlar
1 7.:J gii/ önünde halkı d u ku y u rl a r. d a n t c l <t ya p ı y o rl ar. B ir ral ı ibc ı ı i ı ı
neôretinde aşç ı l ı k. d i k iw i l i k olaral\ ik iye aynlın ı ş kız mektebi t alebe leri herkesin gözü öıüinde yemek pişiriyor, <;· aıııaşır y ı kıyor. biçki biçiyor. �·a ın a ş ı r rcs i ılikri yapıyor. H a y retl e r içinde sefil.rete gittik, küçü k bir evd i r. Hamid Bcy ' i gördük. yarın öğle yemeğine çağırdı, kabu l etmed im. Yarı n Diran B c y ' l e bu luşacağız. oradan çıktık, biz otele geld i k. S uad 'a mektup yaz dıın : merak ettim , çüııki bumda ondan mektup bulamadım. Münir ev inden avdet et l i . beraber yemek yedik. Oradan ti yatroya Theatre Royal du S are 'a gittik. Belçikalı ıni.i elliflerden Gustone Vausype nam ziitın Les Elapcs namında üç perde l i k oyunu. Bir meşhur heki m i genç damadı beğen mi yor, ondan ih t iyar müteessir oluyor, daınadıyle bozuşuyor. Kızı babasına hür metten kocasından ayrı l ıyor. bedbaht o l ı ı � ı ır. B ahası kusurunu anl ıyor, damad ın ı yine yanına al ıyor. 1 kTken d:lııı:ld ın ın bii y üyen oğlu da babasını beğenmiyor yüııi �L'll<,' h;ıı ı ı . ondan ev velki batnı beğeıııniyor. Bu kaııun-ı tabi;ı t i 1 1 1 1 1 , ; I \ ' L· r bir c iddi oyundur. B undan sonra Tuinouillcut et !\ le l i \ don yahut La Divine Amilie namında bir perdel i k bir o y u ı ı ( )� ı ı a d ı lar. Meali gayet dost ik i ailenin bir çocu k kavgasından d o l a y ı nasıl bo zuştuklarını havidir.
29 N isan Cuma M ü n ir bu sabah da geldi, beraberce ç ı ktık. Hôtel du Wi l l Meydanı ' na gittik. B u meydan ın etrafında ekmekçi, duvarcı. kunduracı gibi esnafın corporation ' larının ev leri y ani lonca oda ları mevcut olup bu eskiden kalma zarif ve süs l ü binalar ceb heleri yaldızlı olduğu hfilde e l -yevm muhafaza olunmaktadır. Hôtel clu Will ' i n tam karşısında M a ison du Roi den i l en, vaktiyle derununda l ı i.i l\ ü ıııet mecl i s leri kuru lan salon lar var imiş. şimdi h i rşey i1,· in isti ' nıfıl olunmuyor. B u rası tanı amıyle got i k uslı li.in tk b i na olunmuştur. Y ine gayet ımısanna olan ve l 4i.incli a s ı r-
17."
dan kalın a olan Hôıel dıı W i l l ° i gezd i k : nıec l i s odası . z i y i lfeı odası gayet nı iike l l e fı i r. B i r de kulesi o l u p birinci kat ına kadar çıkıp şehrin panaronıas111 1 seyreı ı i k . Oradan tram vaya h i n i p B o i s d e l a Cambre ' ın nıenfız ır-ı latlfe-i asllesini gez.dik. Vak t i y l e burası Birinci N apoleon · un m a l i k anesi imi�. B u rada da yaya lar ve arabalar v e at l ı lar için yol vard ı r. B i r ele gayet şairane gölü vardır. Gabricl Doradunkyan Ef'endi n i n(-1) mahdumu Diran Bey öğle yemeğine sergideki bir l okantaya h izi davet etm işt i , gittik. Hamid B ey de orada idi, mahcup o ldum , çünki dün H amid B ey davet etmiş, rahat s ı z o l masın d iye kabul etmemiş idim. B eyan-ı mazeret e tt im, görü şt ü k . Her b ü y ü k ş f ü r gibi Hamid'de d e gfıh bir k ü ç ü k çocu k veya b i r güze l kadın ru hu tece l li ediyor. Avdette Pare Roil ' i gördük, . M u see Roi l ' i ziyaret ettik. O kadar m ü h i m değ i ldir, hem esk i tablolar ve hem eski ve yen i heykeller vardır. Oradan Galerie S t . H u bert den i len Galerie de la Reine ve Galerie du Roi nfün ı y le ikiye ayrı lan ve üstü camla ört ü l ü bir çarş ı s ı n ı gördük. Otele avdet ettik, hesabı gördük. Ş imendöfer öğ leden sonra ( 5 ) te hare ke t ett i . Lenden, Lou wain, L ieges, Ans, Warenne şe hirlerini geçtik. Lieges büyük bir şeh irdir. L ieges ' den katar ha reket eder etmez (ki saat a lafranga yedi idi) lokanta vagonuna gittim ve i k i tarafı gen i ş camlı o lan bu v agonda bir yemek yedim k i , lezzet i n i , menazırın letafetini madam ü ' l -hayat unu ta mayacağ ı m . O s ırada katar daima Rhein Nehri 'nin sah i lini takip ediyor. Irmağın kenarı suyun üstüne sarkm ı ş ağaç lar, bahçeler, fabri kalar, değirmen ler ile muhat zarif, tem i z köy ler. köylü kızları i Ş lerinden geliy orlar. G üneş gu rup etmek üzere . . . B u nlara baka baka kendime b i r tat l ı yemek yed i m v e refika ını n yanımda o l masını i stedim. O ola idi k imbilir ne ç ı ğ l ık lar. ııe hayretler koparacak! ı . '
Llı
Noradunkyan
o l ma l ı .
1 76 8 l /2(ta) Almanya hudüduna dahil olduk. Almanya'da i l k mevkıf Aachen yani Ese la chafel le · dir. Belçika! ı koııduktörler çekildiler, Alman konduktörler dah i l old u lar. G ü mrük memur ları geldiler, eşyamızı aradı lar. Kolonia(ya) bizim saat le onu on geçe, oranın saatiyle onbiri beş geçe vası l olduk. Aradaki bir saat kırk arz farkıdır. B indiğimiz tren hıncah ınç dolu. Essen'e geldiğimiz zaman, geceyarısından sonra saat bir olımışı u . Uyu mak kabil değil, her mevkıftan adam biniyor, iniyor. Mevkı flar yakın. Gürültü. Hanover'e geldik, yine uyku yok. Gece (ala) franga dört oldu. yine uyku yok. Artık sabah olmuştu. Olduğu muz yolun üst tarafını cumartesi vukuatına kaydedeceğim.
30 N isan Cumartesi
Ş imendöferimiz Magdebourg Potsdam 'a uğradı. Potsdam ile Berlin arası birçok çamlık var. B ir taraftan ela m uttası l to humdan çam fidanlıkları yetiştiriyorlar. Saat sabahleyin do kuzda Berlin 'e muvasalat ettik. Unter den Luiden 'de B ristol Oteli 'ne indik. Gayet cesim ve muhteşem bir oteldir. B eşer marka birer küçük oda bulduk, odaya girdik. Yorgunluk, uykusuzluktan hal imiz harap. Y ı kandık, l ibas değiştirdik. Ancak öğleye kadar iş bitti. Dışarı çık madan otelde yemek yedim, sonra sefarete gittik. B iraz bek ledik, sefir paşa geldi, pek ikram etti. B izi aldı, otomobiline bindirdi, şehrin etrafında yeni açılan caddeleri gösterdi. Üç çey rek kadar otomobil ile ve saatte altmış k ilometre kadar hızlı ge derek o caddeleri küçük paket taşlarından mozaik dö�enen ve kenarlarına seraser bahçeler yapılan ve yapıl makta olan o zeka nın tecelllgahı olan caddeleri gördük. B u ranın temizliği tfü-if olunamaz. Kadın lar ellerinde süpürgeler, muttasıl sokakları si liyorlar. Hayvanat bahçesini de sathlce ziyaret ettikten sonra 'l' ffırctc avdet ettik. Fahreddin Bey yemekten avdet etmişti.
1 77
refikanın mektubunu verdi. B i r ara l ı k bulup okudum. Sefir bu akşam Prens Yusuf İ zzcclcl in E fendi ' yi istikbat etmek üzere Al manya hududuna gidecek ve pazartesi avdet edecek. E�y5.larıııı yerleştirmek üzere yukarı çıktı. Biz de Fahreddi n B ey ' in oda sma geldik; orada, Paris'teki Talebe Nazırı Doktor Adnan Bey ' le görü�tük. Sonra attac/ıe 111i/itaire Enver Bey geldi, İstanbu l ' un tezylnfüı hakkında biraz sözlendik. Dehşetli bir dolu yağmur yağıp, gök gürlediğindeıı sefaretten bir müddet çıkamadım ve nihayet bir otomobile binip otele avdet ettik. Bu gece hem yorgun ve hem hava fena olduğundan yemek yedikten sonra hemen ya tacağız. 2 Mayıs Pazar(4) S abahleyin saat onbuçukta yataktan kalkabildik, gitmek onikiyi buldu. Otelde yemek yerken M üsteşar Fahreddin Bey geldi. B eraber yemek yedik, beraber çıktık. O sefarete gitti, ora dan Belçika Sefareti 'ne davetli imiş. B iz avdette S ieges A llea yani Hıyaban-ı Zafer deni len ve şehrin vasatında kain bir or manın ortasını ikiye ayıran yolda bu imparatorun ecdadının hey kelleri birer nısf-dfüre şekl inde mermer mahallerin ortasında rekz olunup bunların arkasında asırların eazımından iki zatın (büst)leri vardır. Her grubun arasındaki mahal lale, menekşe tar lalarıyle süslenmiştir. Bu cadde dörtyüz metre imtidadında olup karşılıklı 40 kadar kral ve prensin heykeli mevcut olup dünya yüzünde bundan güzel, bundan mehabetli bir manzara daha ta savvur edemem. B iz bu yolun bu tarafından gidip, diğer ta rafından avdet ederken bir gökgürültüsüyle karışık bir sa ğanaktır aldı. B ir araba buluncaya kadar bir ağacın altına sığındık. Nihayet bir araba bulup otele geldik, orada üstümüzü kuruttuk. Tekrar geldiğimiz yola dönerek opera tiyatrosuna bi let (4) Günlerin kaydında
bir hata
olma l ı .
1 78
ü ze re g i ı ı i k . R i leı a lmak için iiç çeyrek kadar nöbeı be k l d i kıen sonra bir k o l t u k bulamayarak nihayeı üc;üncü ınevkie razı o l d ıık ve (4) mark verdik. Oradaki bahçede yemek yedik. Yemek yerken bize lokantada bira vermedi fer. H fübuki bahçede bira iç iyorlar. Şarap içtim ve fena bir yemek yedim. Oradan t i yatroya g i tt i k . 011 rert11re çalınırken patırtı olmasın d iye bizi içeri bı rak m adılar . Oyun Tannhauser idi. Çalgı bitince içeri girdik. Fevkalade bir muzika. B i l mem Fransızlar W ag ner ' den birşey anlaınamı�lar. Wagner Fransızların operalarından bir parça daha ağır ve daha san ' atkaranedir(O). Tannhauser'da ben o kad ar gürültü görmedim. o nağme dalgaları arasın d a ruhum i ' t i l a ey lediği hfilde t iyatro dan çıktık, gece onbir idi. Burada ti yatrolar 7 l /2'ta başl adığınd an erken bit iyor. Bugün hem pazar ve hem Pantekot Yortusu olduğundan her taraf kapalı idi. Yarın da yortu devam ettiğinden kapalı olacak, iki günümüz beyhude geçecek. Bu gece tiyatrodan çıktı ktan sonra sokakları biraz gez d ik. Yarımda otele geldik. a l mak
3 Mayıs Pazartesi S abahleyin 1 O l /2'ta kalkmışız. Giyineceğimiz sırada oda nın telefonunun ç ıngırağı çalındı. "Kimdir?" dedim, sefaretten Sefir Osman Paşa imiş, bizi yemeğe davet ediyordu. Giyindik, onikide otelden çıktık. Lakin, yolu kaybettiğimizden bizim sa atle 10 dakika, onlarınki i le yarım saat gecikmişiz, ayboldu. Madam ve Fahreddin Bey ' le yemek yedik. Enver Bey davetl i imiş ise d e bugün Potsdam'a davet olunduğundan gelememiş.
( 5 ) A.Hikıneı, Wagner' in hayali. saıı'aıı ve operaları üzerinde bir eser yaz ıııağa tıa�larsa da tamamlayamaz.
l 7 lJ
Yemekten sonra bir par�·a l a k ırdı e n i k . ayrıld ı k , otele gel dik. N iyetimiz Potsda m · a g i ı ıı ıeı... idi. Kapıcı ··oımaz. geç kal dın ız·· ded i . N ihayeı Charloı ı e n bourg' a, 111011.wlc;ı1111 · a otomobi 1 i le g i tı i k . B u ra s ı bir sarayla Kra l içe Louise ve Ü çüncü Fri edrich ( juillauınc, İmparator Birinci Guillauınc, İ m paratoriçe Augusta ' ı ı ı n merkad lerini muhtevi küçük bir kubbe olup den1 nunda somakiden yapı l m ı ş ve her mezarın iistünde medfOnun yatmış şeki lde heyke l i vardır. B u n lar gayet nefi st ir. Medhaldeki camlar mavi olduğundan içeriye. beyaz mermerlerin üstüne vuran z i y fı hep bul unduğ uııdan de rfıııu gayet n1hfuıi görüküyor. Ür;ıdan Charlot h.'ıı hoıırg Sarayı · n ı gezdik. Burası Birinci Friedridı ' i n ve Sophİl' Cha rlol l l' 'uıı ve bi lahire Üçüncü Fri edric h ' ı ı ı mesken i o l ı ı ı ı ı ' j ,,. ı l, · 1 r; ı ı ı � ı z sarayları kadar müke l lef deği ldir. B izlere yalıı ıı hıı ııı, ı 1-. . ı ı 1 1 1 1 gezdirdiler. ik inci kat olup olınad ığ ına d i kkat etmcd ı ı ı ı "ı : ı ı ;ı� ııı derununda birçok kra l lar ve imparatorların resmi ' ; 1 1 d ı ı . l latı<I ş imdik i imparator ve im paratori1;·cnin de resmi ,·;ınl ı r. B urada en görü lecek şey çini ta baklaı· ve ufak testi ve çiçe l-.. lcriıı duvarlara mücella temasıyle siis lenen salondur. Oradan tramvayla şehre avdet ettik. Berf in ' in ortası kfıınilen park olduğundan şehir bu ormanl a ikiye ayrıl mış. Mamafih buraya geleli ü ç g ü n olduğu halde. or manlık mahalden harice çıkıp şehri, çarşıyı, t icaretgah mahalleri görmeğc vakii ka lmadı. Akşam yemeğini W intergarten 'de yedik ve bun u n varyete tiyat rosuna gitt i k . Bu tiyatro bir büyük salon olup tavanı elektrik Iaıııbalarıy le si.islendiğinden bir gök hay:lli verıyor. Gece saat onbirde avdet ett i k . 4 Mayıs Salı Bu sabah sefir i le madamasını davet için bir mektup y a z
d ı m . Maal ıııeınııfiniye icabet edecek lerine. fabt yarı n nı ad a ı ı ı ı ı ı
1 80
ınisafirleri olduğundan . öblir gün olursa madam ela geleceğine dair Müsıc�ar Fahreddin Bey cevap yazd ı . Ben ele ziyafeti öbür güne bıraktım. Otelden bir qııide bularak Potsclaın ·a gittik. Ciııide ' e " "Sana yedi mark vereceğim"' dedim, o da ""Peki" eledi. İ stasyona giderken Wi lhelm Stra sse 'den geçtik. Orada Hariciye Nezareti 'ni, Ş imendöfer Nezareti 'ni görerek Lap is ika Strasse Caddesi ' ne saptık. Orada Harbiye Nezareti 'ni, Prusya Meclis-i MebOsanı 'nı gördük. 1 2 1/2 şimendöferiy le Potsdam 'a gittik. İs tasyon civarında büyük sarayı gezd ik. Friedrich 'in yatak oda sını , kralın küçük s ır odasını, oradaki yemek sofrasın ı gördük. Dairesinin karşısında bir ağaç olup buna Arzuhal Ağacı derler. Arzuhal vermek isteyenler 1 1 'den 1 2'ye kadar hergün bu ağaç altına gelirlermiş. Friedrich ' in hassa alayı için ölçü, benden bir karış büyük, 1 806'da Napoleon 'un vürOdunda ikamet ettiği dfıire şimdi ki imparatorun öldürdüğü hayvanatın ba�larını havi merdiven duvarları ve koridor. Her Prusya kralının bir san "at bilmesi lazım olduğundan Büyük Friedrich ele marangozluğa özenerek bir iskemle yapmış, yeşi 1 boyalı. Bunları gördükten sonra Egl isi de caserne "ye giderken bir araba maden kömürünü arkasında küfel i iki ihtiyar kadının bir konağa taşıdıklarını gör düm. Kadınların bu cefasına acıdım. Oradan Eglisede la Pouse deni len, derununda Üçüncü Fri edrich ' i n merkaddi bulunan mahalli ziyaret ettik. Gayet süslü ve mükellef bir mahaldir, sırf mermerdendir. Heykel i ve dışarıdaki Hazret-i Isa ' n ın statue ' sü gayet san 'atkaranedir. B uradan Sans-souci Sarayı 'nın bahçesine girdik. Bu bahçe eltaf bir bahçedir. Cabeca heykel ler, havuzlar. Burada kırmızı, beyaz, mor ley lakların mebzfıl iyetini h içbir tarafta görmedim. Hem de beş metre irtiffünda ley lak ornıancıkları yapmışl ar. Ası l Sans-souci Sarayı bir tepe üstünde olup bahçenin içinden bir geniş merdivenle çıkı l ır.
181
B u araziyi s cd l e re t aks i m etm i � l e r. Her scddin kenarları tek m i l serdir k i . derGııuııda �efı a l i ağaçları ve asmalar bu lunur. Bertin \le açıkta ü z ü m yı.::t i �emez. Sans-souci Saray ı · nda i l k g i r i l en mahal V olta i rc ' i n oda sıdır. Volıaire Fraıısa 'ya gidince kendisine Büyük Friedrich yaz dığı mektupta odasını ıaınir e l l i ğ i n i y az m ı ş . Voltaire gel ince odasında kabart ı n a ola rak çiçek ask ı larıyle beraber maymun, kuş, p a p ağ an kabartına resimleri bulmuş. Voltaire bu nü kteden d i l -gir olmu�. Friedrich' in öldüğü odada Voltaire ' i n gayet ih t i yar bir halde enı fıri i l e bir heyk e l i vard ı r. Küıüphfıııede bütün Fransızca k i taplar vardır: halta, Friedrich ' in elyaz ı s ı y le mevcut olan vasiyet-namesi dahi Fransı zca' d ı r. Omngcric d e n i l e n altı l imonluk bulunan maha l l i de gezdik. O kadar büy ü k l i mon ve portaka l ağa\·ları vard ı r ki. b u n lar kadar biiyiiğüııü İ sıanbu l 'cla h içbir yerde görmedim. B urada gayet iri bir dol u bizi i z ' ac etı i . Orangerie Şatosu ' nun üst kat m ı görmeğc vak İ l kalmadı. İ m paratorun iskan ettiği Yeni Şato den i len ve S a n s - • m u c i · n i n bah çes i n i n bir k ı s m ın ı işgal eden şatoyu uzaklan gördük. Pa r makl ı ktan içeri b ittabi bizi sokmad ı lar. Kapıda bir te k nöbetçi duruyord u . oradan a vd e t ett i k . Trende ayakta kaldım. Bertin
ile
Poısdam
aras ı n ı n
k ı sm ı -
müh i mmi ç a m or
ınanları y le muhattır. Orman o lmayan mahal lere dah i bin lerle çam fidanı d i km i şler ve adeta tarla
yapmışlar. B u rada çama rağ
bet çoktur. Halla o te l imizin havluya nazır pencere lerinin önün
de yeşil sand ı klara ufak u fak çam fidanları d i k m i ş ler. Berl i n ' e avdet edip yayan otele ge l i rken yolda "Goethc''nin heykel ine tesadüf ett i k. Goethe ' ye öyle bir azamet ve mehabet vermi�ler ki, bakı l ınca bunun bir �il.ir heyke l i o l m ad ı ğ ı ı ı a zalı i p o l u nur Za v a l l ı �.:tirin lıc y "eı i hi r lrn kuk-şi nas veya diplomat ciddiyyet-i sahtekilrünesi a l m ış. .
Otele avdetle del i l 7 marka p.ızarl ık etnı i � iken bizden 1 2 ı nark ald ı . B u gece o pe ra - k o mi ğe gidecek iken ycd i�er markl ı k
ı k i bi let i bi ıt· 26 mark a sat ı ı ı;ık istcd ik leriııden
va1.gL\·t ik.
Akşaııı
gl'Zıncğc 'lı k ı ı k . rast gL'ldı� i ıı ı i ı. bir b:ı rn,: o l u loka n ı ad a yeıııek yed i k ve t ıb h ı' h i r panaroıııa seyreıı i k vç i k i
rnf" c/1<1111mır ' ı
gör
d i i k , geç t i k : ha� ağı �ey ler id i .
5 Ma�·ıs Çarşamba B u sabah
1 l /2 t a sefarethane i mamı geldi , l thonograpie '
Müzes i ' n i ziyarete g i t t i k . Bu müze Londra ' n ı n B r i ı i sh Müzesi tarzındadır. A v u s tra l ya . A fr i ka A lınan ınüsteın lekesindeki ahfili
nin
levazımfü- ı bey t i y ye v ü hayfü iyycsi teşhir olunınuş. B u rada Mongolca yaz ı l ar ve B u lı:lr:I � Cı be s i ve Yemen �Cı be s i ve bun daki h as ı r şapkalar şüyfın-ı ı i k rd i r. B i l h a ssa H i ncr c. Ç i n 'e ve Ja ponya ' ya ait ı ı wvad pe k zengindi r. Oradan avdet ettiğimiz zaman yemek ) l'rken Falı reddi n , Enver ve Paris Talebe Nazırı Adnan Beyler g e l d i l er. YL·ıııckten sonra Fahredd i n ve Adnan B e y ' l e A l m a ny a ' nı n Rl.'idı st ach Mahal lesi ' ne g i tt i k . Mec l i s mün ' ak i d d eğ i l i s e de b i n tıy ı gezd i k . Rütlin fı rkaların y e r l eri ay rıd ı r v e her ııı e v k i i n üst ünde. oturan zatın i s m i y a z ı l ı d ı r. Bc bel ' i n kanape s i n i görd ü k . H atibin ml.' v k i i n i n önünde, masanın ü s l iinde bir saaı vard ı r ki. ne k ad a r söy ledi ğ i malCıınu o l s u n . Reisi n önünde biri beyaz, b i ri kırmı z ı i k i d üğme vard ı r. B i ri
n u t u k sö y l e me ğ e ba ş l a y ınc a be y a z ı basar ve dai renin i ç i nde bütün ç ı n g ı ra k l a r birden öter Rey topl aınağa başlay ınca k ı r . nıızıya basar. ba ş k a se:-. ç ı karan ç ın g ı rak lar birden çalar. Reyde
vaki ' ol ursa ınehuslar b i rden k a p ı da n ç ı k arl ar sonra Evet H a�·ır Kapısı niimıyle iki tara fta mevcut i k i k ap ı da n g i rerler. H a y ır K a p ı sı 'nııı ü s tü nd e bir koç ve Evet K a p ı s ı ' n ı n üstü nde bir koyun res m i vardır. Evet K ap ı s ı ' ndan ç ı k ı l ı nc a hir sofaya i h t i taf
,
ve
ıesfidüf o l u nu r. O sofan ı n d u v a rında tavana ı ı ı l i l fı s ı k u fak i � t i nad
heyke l leri o l u p lıcrbir hey k e l i n ü s ti.indc y :ı l d ı z l ı b i r lıü y li k lıarf y:ıpılııı ı �t ı r. Bu harfler hir ar:ıya topla ıı ı ı ıca .A. l maııc:ı · ·evw l tı
vatan .. ıc rklbi h üs ı l o l u r. !-! a y ı r K a p ı l � ı ı ' n ın lıaric i ndt· :ıyııı h i ı
1 83 sofa, aynı heykellerin üstünde harfler olup bu harfler de bi
raraya ıoplaııınca "sonra fırka" terkibi teşekkül eder ki. bu iki te rkip biı'leşi nce ' · Evvela vatan, sonra fırka': cümlesi hasıl olur. Reichstach ' ta Bundeshtrattların odasını vesaireyi gördükten ve mec l i ste Fransa aleyhindeki levhaların nas ı l bezle örtüldü ğünü temaşa e t t ikten sonra a v d e t e t t i k v e darü l fü n u n u n yani tıp ve hukuk mektebinin v e hav luda H el molch v e Ham bold ve Momsen 'in heykelleri vardır. Otele geldim. Yusuf B ey ' i buldum. Hemen çıktık, opera komiğe gittik. Erken başladığından ayaküstü dil-ekmek yedik. Tiyatroya gittik, Rus ha//et'si bir perde komedi. Yol u kaybettik. Otele avdet. B u gece Hal lcy Yıldızı ' n ı herkes bek liyor, sokakta herkes göğe bakıyordu( " ) .
6 Mayıs Perşembe Sabah leyin onda Arsenal Müzesi ' ne gittik. Alta katta en eski top ve tüfenklerden en yeni yeni top ve tüfenklere ve kı l ıçlara kadar binlerce ni.i ınuııe mevcut. Yanındaki avluda Fran sa ' dan alınan Fransa şehirlerinden birçoğunun mücessem plan larıyle meşhur muharebelerin mücessem ve küçük kurşun askeri mevki ' leri gösteri len beş altı metre murabba genişliğinde sa tıhlar üzerinde planları mevcuttur. Yu karı kata merdivenden çıkıldığı gibi, gayet mükel lef sü tunlarla süslü ve mehabetli bir salon görünüp duvarlarında Alman ınuhiirebfüına ve hususuyle 1 870 muharebelerine ait du varlara cfün it tabliyeye yakın büyük yağl ı boya levhalar yandaki salonl arda en eski zaman askeri kıyafet leri nden ş imdiye kadar o l a n l a r halınuınu(n )dan yapma cisim lere giydiri lerek �ös( 6 ) Ayııı ' ı r;ıl arda İ s ıaııbu l 'da da Hüseyin Rahmi ''Kuyruklu Yıldız Altında llir
İ ıd i \"a\·" roıııaıı ı ı ı ı Sabah ( lazetesi 'ııdc ı N u . 7 397.
r i " : ' ,· ı ı ı ı e " ıed i r.
1 2 N i san 1 9 1 0 ) ı c r
1 84
terilıııiş ve bi n,:nk nııılıfırcbelerdc i ' t infüıı olunan bayra k l ar, kı l ıçlar. ıranpete lerle A l manlar tara fından öteden beri kullaııılaıı bu g i bi esliha vesfı ir H i nd ' i n . Acem ' i n ve Türk ' ün kul l andığı kama, yatağan, kalkaıı ve zırh, k ı l ıçlar i rae ol unımış. B izimki lerde gayet güzel işlenmiş flrCı ze ve mercanl ı kamalar var. Bu müzeyi alelacele görüp otele avdet ett i k . Çünki bugün otele öğle yemeğine Berl in Sefiri Osman Nizfüni Paşa i le refikasıııı ve Sefaret Müste�arı Fahreddin Bey' i davet etmiş tim. Onikide otele geldim, onlar birde geleceklerd i . Y ukarı çıkıp e l i m i yüzümü yıkadı m . Aşağı indiğim zaman Fahreddin Bey ' i buldum. Sefir d e biri yirm i geçe geld i . Ote lde bir güzel sofra kurınuşlar ve üstünü zarif g ü l ler, inci ç içekleriyle süslemişlerd i . M isafirlerle yemekten sonra 3 J /2(a) kadar ot urduk . Ondan �onra Friedrich Müzesi ' ne g i ı ı i k . B u mi.ize ü s t katı ekseriyetle kadim A l ınan san ' atkarfüı ın ı n diniyfüa ait esk i levhalarıyle doludur, bizi müstefi d etmedi. İ tal ya müzelcri n i gördükten sonra buras ı o kadar ehemmiyet l i gö rül müyor. Vakıa R u bcns'in fi lan bazı tabloları y l e sa ir meşa hirin kopyeleri mevcuttur. Aşağı kalla birtak ım yine dine, eazze-i Nasarfı 'ya fıit hey kellerle Şark, Ti.i rk, Acem. Kürt halı ve kumaşları ndan parçalar vard ı r. Fakat o mertebe nefis şeyler değildir. Yalnı z alt katın en uzun cebhesini seraser işga l eden Kudüs-i Şerif'e yakın bir ma ha lde ke�f olunup Abdülhamid tara fından A l manya İmparatoru W i lhelm'e hed iye edi len "Schatten" K asrı den i l en onbeş yirmi metre uzun luğunda, dört beş metre yüksekliğinde ve cebhcsi tanıfünen i şlemeli ve oyma l ı duvarl ar vardı r. Bu oymalara bakıp da onun zarafet ve ehemmiyetine hayran ol mamak kabi l de ğildir. Stisaniler ıaınanıııdan k a lın ı � i m i � . Yalnız böy le kıymet l i bi r nc lisey i i ın paraıora bi-pcrvi\ ver mesi Abdülhaın ld ' e lfüıet i�in kfı lid i r. B unu görüp di l-hun n l -
1 85
duldan sonra müzeden çıkıp Berl in Katedral K i l isesi 'ne gittik. Burada heykel yokııır. Yalnız ön sır a larda birçok yafta lar yap t ırı lmış olup bunları n üstü nde A lman isimleri yazı l ı . K i l ise her kese bir yer satıyor, zihi maddiyet ! İbadet-haneyi tidret-hilneye çevirirınişler. Oradan sefarete gittim. Osman Paşa i l e sefirenin tebdili için görüştHk ve M ü steşar Fahreddin Bey, M ü fettiş Adnan Bey ' le hayvanat bahçesine yemeğe gittik. Burada askeri muzikası çalıp gayet k i bar ve gayet kalabalıktır. Lakı rd ı ya daldık, gece 1 1 1 /2 (a) kadar oturmuşuz. Bir otomobil i l e otele geldim . hemen es vapları topladım. bir parça j ıırnalimi yazdım, yattım. Yarın al t ıbuçukta kalkıp sabahleyin sekiz treniy le V iyana' ya azimet edeceğiz. Panekot Y oı1ıısu yağmurlar yüzünden seföret davet le riy le Berl i n ' i sair şeh i rler kadar tafsi l l i göremedim. 7 Mayıs Cuma B u gece geç yattım: telilştan, sıcaktan uyuyamadı m . Sa bahleyin de erken saat alt ıda kalktım. Yanımdaki odada yatan Yusuf'u da uyandırdım. Gittik, si.it içtim. Otel hesabını gördük. 8 saat 5 dakikada Berl in'den hareket edecektik. Mevkı fta J tren vardı. Hangi katara bineceğimizi bilmiyorduk, sorduk. Cevabı anlamadan kararlama bir trene bindik. Hareketimizde yolda üç saat yolumuz çamlar arasında geçt i. Bu çamların k ısm-ı azamı el ile dikilmiş idi. B azen döniimlerle çam fidanı tarlaları gö rüyorduk. Düşündüm k i , bizde bu bedayi-i tabiat tekmil yed-i kudretle hasıl olmaktad ır. Biz ek onun için yed-i kudrete boy numuzu eğm işiz ve herşeyi ondan bekleriz. Burada yed-i fıtratin o kadar eseri yok . Frenkler de onun için A llah ' tan o kadar mua venet beklemezler. Tren yava� gidiyor. Tren duru nca biracı k ız lar tel sepet ler içinde dolu bira hard<ı kları gezd iriyorlar. isteyen iç iyor. B i z ronchcr yan i sigara i � i l ccek vagona bin m i ştik. lilkin nfıdiııı olduk. Çünki . sigar içenlerden biz de rahatsız oluyorduk.
I K Cı
A l ı naııy;ı · da kasa ha yuk 1-.i. i�· iııdL' raLıri kası bu l u n ı nas111. Dresd
h liylik b i r �t'll İ r. fevkalade b i r de garı var. Mev l-. ı ra yakın . cesiııı �ark i i .., l l'ı buııda b i r si gara fabri kas ı var, öııüııde Yenice yazı l ı . Dre�d · iı ı e t rü rı dağ l ı k t ı r. ( Shand a w ) A vus t ury a hudududur. Tdıschen \le yemek vagonu tak ı l d ı . biz de saat birde y e m e k yed i k . Ş i mcııdöfer hay l i ııeh i r kenarlarından
gidiyor.
Bu
nehirde bir ıa ra rtan a l ı p arkadan bırakan vapurlar görd ü k . Nehrin sahili b i r tak ı ı ıı mcnüz ı r- ı be dla i le süsl ü . Ak�am yemeğ i ı ı i saat yedide y in e !,!;ıyet tuh:ıf z i nc i r yolunu tükip eden ve nehirdeki zinci ri
l o k aııı a v agonunda yed i k .
v:lsıl olduk.
Y i rm i dakika gec i kerek V iyana ·ya
V i yana ·ya
Berl in \len
kadar
A l manya ' nın
Els
Dresd ıarikın i ve A' u s t u rya da Tchsclıcn, K ol i n , Cıs . laı ı . k lan, Auqrisco tarikı y l e ge ldik. V iyana da e v v e l i\ Krants . Ote l i ne gittik i!-.e de yer bu l u m ı ı adığ ın dan Metropul U i , ı ; · ı ı·, �e l derwerda
'
d i k . Odan ı n numara s ı 270't i r. B u gece gayet ki r k : n e ıı yli ı ürnüzü y ı kad ı k
ve
hemen
yatt ı !-. .
A l manya
hudtl d u ııdaıı
A.vust \ ı rya
h udfıduna geçerken dağları y l e . pcrİ);ı ı ı l ı.� ı y k Şark kendi n i gös teri verdiği �ayan- ı kaydd ı r.
8 Mayıs Cumartesi S a bah l e y i n 8
l /2 ( t a ) ka l k t ı k . Daha uyumağa i h t iy ac ı m var de odamız meydana ııa z ı r olduğundan gürültüden uyu yamad ı m . Odayı deği�t i rı n e k isted im se de bo� oda l ar fena idi. İ s tan h u l ' a hediye aramak i ç i n bi r parça gezdik. Saat birde ote lde � eıı ıek yed i k , yine d ü k k a n l arı gezd i k . 2 l /2(ta) Yusuf Bey 'cleıı a y rı ldı m sefarete g i t t i m k i mseyi b u l amadı m. Sefaret 38 H a ugasse 'dedir. Avdetle Yusuf Bey ' e tesad ü f ett i m . O yorgun, so1\.akıa ağaç l a r a l t ı nda hir kanepede ot u rd u . Ben sefaret vakt i ne idi yse
.
.
yaı ı i bcy kr i n ycıncl\. tcn avdeti o l a n dörde kadar v a k i t geçirmek üzere ) ürüdüın . b i r balı�·cye g i rd i m . S ı ad park i nı i � . Gezindi m . ba k t ı m . b i r neh i r yatağ ı . ç i me n t odan. İ k i kenarında s ü s l ü par ıııa k l ı l\. l ı . ç i �·c k l i bir _l!LL�el yol -. ar. Kcnfirı n<la yer yer k:.ınapeler.
I X7 B u n l a rı n ü s tiiı ı d e g e nçl e r le tazeler elelc verııı i � IL'r. ın ııaşaka edi yorl ar. Ra l ı aı s 1 1 etmemek üzere yan larına ı ıı u raın ad ı m. Te!-; rar sefarete a v det ett i m . Reşad, Fuad Beyler, a ı a ş e nı i l i ı e r H a fız ll ef l e gö r ü� ı ü k . Se fil.ret nrn a z z :ı ı ıı i se de içi g ii ze l değ i l d i r. ınefrfışat esk i . Fuad Bey operet t i ya trosun a Carlthcatre ' dan te lefon ile bi let saklatt ı . Aıaşe m i l i ter İ smfül Hakkı Bey ' l e araba ile orman a rası n d an gi tt i k , orada araba l ı lara mahsus bir kahvede sütlü kahve içtik. S ütün k ay mağ ı , lezze t i u nu t u lmay ac ak derece. Sonra J agd Ausste l lung den i len av s e rg i s i n e gird i k . Orada akş<.ıın kararlaşt ı r ı l d ığı vechi l c soııpf ed i kc c k lokantayı gös terd i . Tekrar araba i l e onu ya rı y o l da bıraktık. B i z C a r l t heat re ' a Çingene Aşkı (Z i g e n me r l iebe ) o pe re t i n i sey re tm eğe g i ttik. A l manya 'da o l d u ğ u g ib i . burada ( d a ) t iyatro lar 7 l /2'ıa baş l a d ı ğ ı nd a n yemeği h e rk e s ya t iyat roda oyun arasında veya t i yatrodan ç ı ktı ktan sonra y i yor. B u o yu n güzel v e ş a i rf ü ı c d i r , musikisi Macar ve Romanya mu s i k is i nd e n al ınm ıştır. Llkin te nor ve be l l i ba ş l ı aktörler vazifelerinin dununda. Gece t i yatrodan sonra sergiye gittik. Soııpf e tt i m . Bey leri buldum, Yencd i k de
n i len
eğlence maha l l ine de g i t t i k . G ayet kalaba l ı k id i . Gece
i kide avdet ett i m.
9 Sabah ley i n Ratlıaus
May ıs Pazar
yfüıi Şehremaneti Müzesi ' n i gezd i k .
Resim ga l e r i s i n d e Kara Mustaf'a ' n ın resmi ba ş ın d a J e a n S o
bicsky M u ha re bes i ' ard ı r. Yu karı k at ta Kara M u s t a fa ' n ın başı içiçe i k i c am l ı \·ekmece içi nde, al t ın d a bir cam l ı d o l ap , onun içinde de y a z ı l ı bir gö m l ek üstli ndc bizim bayrak. Ya n l arı n d a d i ğ e r u fak ba y rak l a rı k i . üst leri nde "bi l lfılı" y a z ı l ı ve el ve zü l fi kar , · c \ ı ldıı rö ııı i \' a rd ı r. B u radan \· ı kt ı ğ ı m ı z zaman sokaktan binilya bakınca bu dfürenin
halkonuııun serap{\ oı1anca ile. siis a ğ al;' l a rıy le müzeyyen o l d uğu ı ı t ı 1,!iirdiil-; .
C c b h c s i s ü t u ı ı l ;ı r l a ı ı ı ü z e y y e n , ü s l u b - ı Y u n {\ n i " d c
par kad ı n şch re ınünet ine y a k ı n caddede eği l d i , keın ü l - i vakar i l e duran kocas ı n ı n p o t i n l e rin i il ikled i . Kocası da silindir �apkas ıyle, gayet mu kannfı elbisesiyle terbiyeli bir adam o l d u ğ u görü l üyor. laıııcntn.
M a ı ı za ra - i g:.ıribc- S ü s l ü b i r
Y o lksgaı1en\le öğle yemeği yedikte n sonra Stadıpaıl ' ı gez dik. Tram v ay ile c.ıposiıioıı ° Lı ziyaret. Retikım sık ıldı. beni b ı rakt ı. Orada yemek yedim. Serginin b i r kısmı S om a li v e Mısı r'dan ge len A rap l a ra tahsis olunımış. Çıplak kad ın, çocuk, erkek, cümlesi üşü yor ve ö ks ii rüyorl ar. Bun ların cümlesi İslam oldukları halele b d ın lar kaçmıyor. Burada, sirkte herkes kağ ıt teps i le r i ç i nde göz önünde haşlamın vey�1 kızaran domuz sucuklarını ayakla yiyorlar. H erkeste ya süt veya b ira iç me k merakı. Gal iba bu V iyanalı lar süt i çmekt en pembe renkli o l u yor.
1 0 Mayıs Pazartesi Sabahleyin geç kalkt ık. Maria Theresa Meydaıı( ın )da karşı k a rş ı y a o l an iki en b üy i i k müzeye g i t t i k i se de öğleden evvel ka pa l ı bulduk. M ü ,ı:e k r l ı c r y e rde pa za rt es i g ü n ü kapal ıdır. Sonra o c i v a rd a b i r dükkfımbıı 1 :'iO frangı m ü tecfı v i z bazı hedayil aldım.
Rest Harı mann(da ) yemek. Öğleden sonra tekrar Tfıri h-i Tabii M üzcsi ' ı ıe g i t t i k. M u h t e v i yfıtı şunlar i d i : M ı sı r v e Y u n a n asar-ı atikası , bi l lu r evani saatler, zırhlar, es l i ha . Kasım Be}" i n kılıcı, Sokollu Mehmcd Paşa ' n ın m i ğ fe r i . Bu m i ğfe r i n önü s i pe rl i ( şapka gibi). S i pe ri n üstünde .. Ya hakim, yfı hay . yfı adi . ya k u d lı s . ya kayyum" yazılı. S ipe r i n altına tesadüf eden kısmında besmele ve sol taraftan (Al l ah, la i lahe ... ) y az ı l ı . Atının ba ş l ığ ı ve eğeri tlruzc ve safir ve i nci i l e musarra. Kırmızı kenarlı vc ye ş il zem i n l i . içi s ırına i ş l e me l i ve derununda sırma i le ) <l l ı l : ı r bu l u nan �u �ck i klc ( . . . ) ( ' ) bizim bayrak . . . T u ğ l a r , ke ı nl'rler. L'�L·rler. nakkarclcr. g li rz ler. kalkanlar. ok lar, yayl ar. ' ·· ' l l , I \ r:ı � ı ı ı h-:�gc· ıı �c· � l i mk lı i ı �· i ı i ıı ı i
vardır.
1 89
Üsı kat resim müzesi. yandaki küçük odaların birinde Petcr Kra f'ft ( 1 780 1 856)'ın Türklerle Szigeılı Muh5.rebesi "nde bir köprli üstündeki (7 Scptembre 1 566) vakıasın ı gösterir levhası. Yine yan odalarda (Scandcr Rust 1 837)111 6 Septeınbre 1 683, (,fan P.Brcdael 1 683- 1 735)'111 Peterwradein 1 7 1 6 Muharebesi. Yine Bredael ' in l 7 1 7 Belgrad Muharebesi. Bunlar ymıyaııa. Yine üçüncü yani en üst katta bize ait muharebfüı musavver halılar: J.Vermayen ( 1 500- 1 559), numarası 644: Galeta Verd Belageıt. Diğer halı: J. Vennayen ( 1 500- 1 559), numarası 649: Die Schlachı Bei Tunis. Y ine bu adamın 646 numarada bize füt halısı. Tablo dairesi (Cari Bitter V.Bleas 1 8 1 5- 1 894)111 1 l Sep tembre 1 697 Schalcht bei Zanta. Yine Gar! B leas ' in Belgrad' ın Türkler tarafından teslimi: 1 0 Oktober 1 789. Yusuf Bey heni beklemeyerek avdet etmiş. Volksgarıen 'de yemek. ( Shonbronn) Saray ve B ahçesi 'ni ziyaret. Gal iba bu ranın havası pek güzel ki, François Joseph doksanı mütecaviz olduğu hiilde her dem taze duruyor. Altmış santim duhQliye, sa rayı gezdik. Marie Therese, y ine Marie Therese, her dairede OnUn namına birşey Var(H), Banisi de bu kadın. Girdiğimiz kapıdan sarayın arka ceb hesine tesadüf eden bahçenin nihayetindeki seddin üstünde �u ( . . . )('') biçimde mermerden bir köşk var, önü havuz. Buradan Vi yana 'nın tek m i l panaroması gözüküyor. Bu verandanın ceb hesinde " İkinci Joseph Augusta i le M aria Theresa Augusta ta rafından yapılmıştır" kaydı kazdırılmı�. Oradan hayvanat bahçe sini gördüm. Filler, deniz aygırları. Burada Amerika'dan İs tanbul 'a avdet eden bir Ermeni i le görüştüm. Tramvayla Opera Meydanı ' na avdet. ( 8 ) Sarayın kiiçiik bir krokisi çizil mişt ir.
( 9 ) KöşJ... iiıı kuşbakışı krok isi ç i z i l nı işıir.
1 lJ ()
Ak�;ııııiisıü sefi\reıe veda ve operaya aziıne ı . Ak�am ye ıııeği yemeğe vakit kalmadı. Operada Regiınentochtcr ı La fi lle de rcgimenı l var. Primadonna olan Madmazel Koffınaıı kısa boylu, güzel sesli ve değirmi çehreli. şişmanca güzel bir ka dındır. Vaktiyle Al manya İ ınparatoru ' nun metresi olmuş im iş. İki perde oyundan sonra bale var idi. Viyana ·nın balesinin me� lıur olmağa cidden l iyakati var. Fevka' !-hayat menfızır-ı bedla gözüküyor. Su kenarında yeşil sazlar arasından çıkan yeşi l tüllü k ı z . Lihelle (yusufçuk) böcekleriyle raksı. Aydede içinde, ba şın a lllğ, saçlarının üstünde bir sarık, bir erkek kıyafetinde güzel kadın. ( . . . )( 1") Bu peri ile ımıaşakası . İhtiyar şeytanın iz 'acfıtı. Deniz mahlQkatı dansı . Fuad Be< k Gramı Ote l i ' nde yemek. Gezerek bizim otele avdet . Yarın �ahalı harekeı edeceğimizden eşyayı toplamak.
1 1 May ı s Çarşamba Trenimiz sabahleyin saat 9'da. Saaı 7'de uyandırdı lar. Gece Fuad B ey ' le lakırdıya tutukluk. Sonra eşyfıları yaydım. Bir par ça bu defteri yazmak, gece yarısından sonra ikiyi buldu. Beş saat uykudan uyanmca bir tembellik çöktü, hemen kalkamadım. Geç kalkı ıın. telaş ile toplandım. İ stasyon pek kalabalık idi. Yolda uğrad ığımız istasyonlardan zabtedebildiklerim şun lardır: Hegyes Halon. Craınat Mensiedl, Comuram. Macar hududunda. sol tarafta bir tepe üstünde bir büyük kartal heykeli. bir kanadını Avusturya' ya, diğerini Macaristan 'a doğru uzatmış. Bir büyük ta�ın üstünde duruyor. Saat biri 45 geçe Pe�le ' ye geldik. Hôtel Hungaria 'da birinci k ;ıtıa 1 40 numaraya indim. Oda fena ise de otel dolu idi. fokaı otel pek güzeldir. Yüzümüzü yıkadık. İki saat kadar �elıri gezdik. • ! ı l ı ! l i r l ı i l iı l e b i n ı ı ı i � u� u ıırnıı uıı ta\viri çizilııı i � ı ir.
191 A k şaııüi s t li ote l i n yan ı nda rı lıt ı ın pek kalaba l ı k oluyor. Ote l i n
ne fi s salonunda, nefi s yem e k yed i k . sonra rıht ıma ç ı k t ı k . H a va sıcak olduğundan herkes rı htı ma. iskele lere ve kahve lere o ı ıı r nıu ş v e bir k ı s ı m el a gezini yord u . Rıhtı m üç k ı sımdır. B i rinci kısım kahvelerin önü ve p i yasa mahal l i . kenarında bir dem i r parma k l ı k var. B u nun arkasında k imse gezmez, yalnız e lektri k tramvayı i şler. Sonra bir parmak l ık daha. Gayet alçak ve geniş bir rıh t ı m daha var ki, buraya vapurlar ve kayıklar yana�ır. B u raya i k i nc i rıh t ı m alt ından i n i l ir.
1 2 Ma.v ıs Perşembe Sabahleyin onbuçukta şehbenderlıilneye gittik.
Simon Efen
d i y i bir parça bekled i k , geld i . Evden gelen mektup ları aldım. '
Görüştük. Oradan Margarit Adası 'na u fak bir vapurla g i tt i k . Tuna üstünde adaya g iderken vapuruınuzun uğradığı i skeleler şun lardır: Batthyanyter, L ipotvaros, Taban, Csaszar. B u s ı ra saat bire gelmişti. B u ranın arkası dağ, bu dağın arkası yine yayladır. Kralın şatosu bura tarafında ve ote l i n tam karşısındadır. Margarit Adası Tuna ' nı n i k i şube s i n i n arasında ve hayl ice büyücek bir adadır. Saray orman ve bahçedir. Derununda i k i büyük lokanta i le birkaç otel ve b i r hay l i k ü kü rt kapl ıcası ve bu k ap l ı calar için bahçeler ortas ında ufak ufak v i l lalar vard ı r. Ada ya ç ı k ınca yemek yed i k , sonra etrafı açı k tek atlı bir t r; ı 1J 1 \'aya bindik. Arabac ı , b i n i c i hep b i r adam. Tramvay yürüdü . bizi kü kürt hamamları başına geti rd i . Gül, ful , ley lak orman ları i le gayet güzel tarh olunmu� bahçe ler ortasında v i l lalarda erbab-ı ihtiyac hem banyo e diyor, hem ist i rahat. Vak i t ak�ama yakın ol duğundan yer yer hem orınan, hem bahçeler bir taraftan tarlı o l u n uyor. bir tara ftan su lanıyor. Oradan nehre yak ı n b i r yerde beş altı metre yüksekl i kte b i r mahalden b i r şelille, k ü kürtlü su �elalesi ak ı yor. Ö nünde bir havuz. O havuzdan da y i ne sun 'i bir �elfüe i le Tuna 'ya s u l ar gidiyor.
1 92 H ı ı eıı.,rndc " ın arkasında bir biııfi. mak ine lerle ş i �e lcre kı1.lar
kükiirt lü '-ll doldu ruyorlar. Orıııaıı :.ıras ıııdan gidcıı küçük traııı
vay:.ı tekrar bindik ve i s keleye ge ldik, vapura biııd i k . B i ndiğimiz yere ç ı kmadık; bu defa Lipotvaros"<ı çıktık. Asma köprüden miirGriye vererek Buda 'ya geçtik ve bir ş i mendöfere b inerek yu karı çıkt ı k . Kend imizi kralın şatosu önünde bulduk. Sarayın arka c iheti serfiser (be l k i korkudan) askeıi kışlasıdır. O tarafa doğru yürüdü k, b ı rakmadılar. B iraz ci varda dolaştık. B i r bahçe gördük, g:.ıyet muntaz:.ıın bir hıyaban. S ı rı ta iki taraflı ağaç ve çiçekle mü zeyyen cfıbecfi kanapeler konulmuş. Ağaçlar alt ında otura kalka ve karşıdaki Tuna 'yı ve Peşte panaroırnısını seyrede ede apğı i ndik. Yolumuza tekrar bir bahçe, bir kahve isabet etti. B i r havuz başında bir askeri muzikası çalıyor. Bir sütlü kahve içtim. Bahçe gayet kalabalık id i . Asmaköpriiden avdette ale ' l -ıısul para ver meyerek Peşte 'ye geçtik. Köprünün yanında, rıhtımda şftir
Pe
töfi 'nin heyke l i , bir e l i havada, biriyle bir tomar tutuyor.
13
Mayıs Cuma
B u sabah saat onda S i mon Efend i ' n in yanımıza verdiği Mös yö
Egeşi isminde bir Macar ' l a otelden çıktık, Koşot Layoş Cad
desi 'nden geçti k , Musee N at ionale ' e geldik. M üzeni n önünde şair
(Arani)nin heykeli vardır. Müzenin i lk katının tavanı 1 8inci
asırdan kalmad ı r k i , Iran ve Türk ü s lubu ayanen z ah i rd i r. ( B ubapl iska)da B u l garların ecdadına dair bir i11scriptio11 bulunmuş k i , bunların Turani olduğu meydana çıkıyormuş.
Müze müdür muavini veya katibi olan genç bir zat önümüze düştü, bi.itüıı dolapları açtı: bizi müzede ne var, ne yok gösterdi. As len Macar olun musiki-şi nas Lisz t ' i n birçok yadigarı saklanı yor. Bu mü zede Macar ve bizim tari h imize fıit m li h i m bi r)eye tesadüf edemed i m . Ne var, ne yok Avu sturyal ı l ar vak ı i y k a l -
1 93 n ı ı � l :ır. K ü t liplıancye gc<; t i k orada gayet çok k itap \'ar ise d e .
bize ;liı o kadar ı ıı ü l ı i nı evr{\ka tesüdü f edemed im. Yalnız. bizim
püd i şalı ların ve b:lzı kumandanların resmini havi parşömen üze
rine Latince bazı izahatı havi bir tomar gördi.im. Yalnız bir Şe�1h İ smail Erend i isminde birinin bu ki.i tü phaneye hediye eniği Ali Şir Ncvayi Külliyatı vardır, büyük
yazma bir mecelledir. Evveıa I ran şahları tarihiyle başlar, sonra
divanı
w
sonra bazı mensur asar buraya dere olunmuştur.
Öğle yemeğine otele avdet ettik. Yemekten sonra saat 1 l /2'ta o Macar yine geldi . B i r araba tuttuk, B uda 'ya geçtik ve Gül baba Türbe s i ' n i z iyaret ettik. Burası karg i r bir büyük şatonun sed seci bahçesinin bir kenarında toparlacık ve üstü u fak tahtalarla bir küll iye şekl inde örtülmüş bir binadır. Türbenin içi döşeme tah tasından ibaretti r. Duvarlarında bir i k i levh l konmuş ve du varlarına Ti.irkçe, Macarca kurşunkalemle bir takım isimler ya zılmıştır. Afganistan 'dan burasını ziyaret etmek için gelen Mu hammed ibni Muhammed isminde biri de üzerinde kılıç-kal kan şeklinde yazı lar bu lunan bir kağıdı duvara yapı�tırmıştır. En mfın'ı'dar levhanın bey itleri şunlardır: Bunda nıe(lfi111 Giilhaha l/a:retleridir, daima Biilbiil-ôs/i :ôiridir rCıh-ı pôk-i etkıyci Ona nıônend-i lıe:ôr. /Işık . olur dil çiin odur Giil gihi rernak}e:ô-yı farak-ı ıac-ı erliyô Rqk eder giil ona kim hir rnkte olma: miinlıasır Biilhiilii bulur onun lıer demde hu\'-İ ilıtidô Sôde :ii ı · ı ·ôn dc,�il, lıc111 lıer lıc:ôr ôşıkı Kcındc olsa ı 'ird-i liitfi111 şc111111eder sııblı ii mcsô
\ 1 1 \ l l T l l İ K � IET � I C'r-T(;O(iLC ' N l l "i \ I EKTl 'P. Ş İ İ R VE <ii': � Ü' K LER İ
··
F. 1 .1
1 94 Giil-ş<'lı-i c:/ı{ırdır o pôdişôlı-ı k11dsivô11 A11dcllb-i ttıhii im/ur dii (i/cnıdc sqf/i Biilbül-i hômcm dııô eylcr lıenılşc lıimrneti Vird-i maksıldfn-i l'echi A saf' 1 11 olsun kı'işa A ndelfb-i bendegô11111da11 kemali daima Fey:-yôb-ı ı·ird-i rı'Uıaniyyeti kılsın Huda
B u şato ,_.Wagner Yanoş" isminde bir mühendis mimarın imiş. Kendi ölmüş, şimdi ailesine kalmış. Kral Matias ' ın bina ettiği ve Bastion H?lasz denilen gayet büyük bir şato ve kiliseyi ziyaret ettik. Gı1ya burada Türk Macar Müzesi görecek idik. B ir kulede iki sarıklı, kavuklu me zartaşıyle birçok Türk kemiklerinden başka birşey görmedik. Avdette hediye aldım. Mösyö (Egeşi) bizden ayrıldı. B ir parça otelde oturduk, yeraltı elektrik tramvayına bindik, şehir hari cindeki ormana gittik. Ormanın civarında çinkodan yapma büyük binalarda panayır mahalli gibi envfü eğlenceler, avama mahsus tiyatrolar, atl ıkaracalar, nişan mahalleri, panaromalar vardır. Avam ahali burada eğleniyor. Gayet kalabalık. Burada bir de minare ile bir kubbe vardır ki, yapılmak üzere idi. Acaba camii burada mı bina ediyorlar? Ne kadar mevki's iz. Parka gir dim. Gayet güzel bir lokanta ve kahvede askeri muzikası ça lıyor. Kalabalık ormanın bir tarafından gayet geniş bir yol, güzel arabalar, süslü zevat dörtnala burada piyasa ediyor. Ke nardaki iskemlelerde halk on para verip oturuyor, ben de otur dum, dü�ündüm, mahzun oldum. Saptım, büyük fiskıyeli bir havuz, etrafı türlü çiçeklerle mutarrah bahçe. Bir tarafta büyük bir lac derununda sandallarla tenezzüh ediyorlar. Yine bir atlı tramvayla avdet. Otel, yemek. Yarın öğleden sonra üçbuçukta
1 95 buradan Dersaadet 'e müteveccihen -iki ay gaybubetten sonra avdet etmek üzere ve coııı·emioııııel trene bineceğiz. 14 Mayıs Cumartesi
Bu gece pek derin uyuyamadım. Sabahleyin 9'da yataktan kalk tıın. çantaları kapadıın. Aşağı indik. Mösyö (Egeşi) geldi, 10 l/2(ta) otelden çıktık. Sfilıildeki tramvaya binip parlement' a, Macarcası mil letevi demek olruı orszaghaz(a) giderken Kont Ziani'nin heykelini gördük. Parlement pek büyük, pek güzel, gotik üslubunda bir binadır. İçi, tavanları yaldızla işlenmiş ve kakma çiçeklerle be zerırniştir. Duvarlar, paımaklıklar mermerlerden yapılmıştır. Hürriyet Meydanı henuz heykelleri itmam olunmamıştır. Bir tarafta Avusturya-Macaristan B ankası, bir tarafta borsa var dır. Tramvayla Saııay i-i Nefise Müzesi'ni seyir için Varos Kiget denilen parka gittik. Bu müzenin Macar şubesinde Mohaç Muharebesi ve İ kinci (Layoş)un vefatına ve Belgrad Kalesi'nde Dugonitz nam şairin Türklere karşı müdafaasına dair, bize ait iki levha gördüm. B ir diğer levha, Duboj i Mihal nam prensin kucağına bir kadın yaslanmış, eliyle göğsünü açmış, "beni öldür, Türklere bırakma" manasında prensin yüzüne bakıyor. Prens elinde bir hançer tutuyor. Uzakta süvari Türkler ellerinde yalınkılıç, tozu dumana katarak geliyorlar. Bu tablo (Cecil Ber tögü)nün imiş. Burada tarih şubesinde bize dair birtakım levhalar bu lunması memOI ise de bu şObe bugün kapalı olduğundan gö remedik. Avdetle, otelde Şehbender Simon Efendi ve Mösyö Keysa ile yemek yedik ve otelin hesabını görerek demiryol mevkiine azimet ettik ve katar 3,20'de hareket etti. B � radan doğru İ stanbul'a azimet edeceğimizden iki aylık seyahat-nameme burada nihayet veriyorum.
1%
i l . ,\ LMı-\ N Y A SEY A H AT İ 1 7 Ccınfıziyül:l h i re 1 329-2 Haziran 327- 1 5 Haziran 1 9 1 1
. Akşamüstü ala l'rang:a saat 7 l /fte hususi bir sür at katarı y le S i rkeci ' den hareket . İ stasyonda bir kalabalık. Herkesi te�yl, i ç i n birçok h a l k gel miş. El ç ırpan ları n , ··selametle" diyenlerin gürültü leri aras ında katar kal kt ı . H iç görmediğim, bilmed iğim birtak ı m slmfilar. Elli kişi olacak i ken seyyahln altmı�a çıkmış. İ stasyonda biralar meccanen olduğundan Müştak Bey gibi bazı s ı güzelce sarhoş olmuşlard ı . B i z i Almanya'ya göt ürmek için gelen Neckar Tchatiung Gazetesi B aşmuharriri Doktor Jaeckh birden rahat sız olmuş, hastahaneye götürmüşler. B i zimle gelememiş. Faal bir adam idi, hastal ığın a acıdım. Gece yemeği i k i k ı sımı ay ı rdı lar. Ben i k inci takıma kaldım. B i rinci saat 8 'de yiyecek idi. Çağırdı lar, saat 1 l /2'a kadar ye mekte kaldılar. Karn ı m ız fena ac ı km ı � id i . Meğer bu kadar geç kalmanın sebebi yemek pi şmemesi ve buna bfüs de mutfak ba casının çekmemesi imiş. Mutfak çekmek için kat arın saatte bi l mem kaç k i lometre hızla gitmesi e lzem imiş. B izim katar pek yavaş gittiğinden baca çekm iyormuş. Saat onda Kabakça İ s tasyonu ' nda durduk. 1 l /2(ta) yemeğe gittik. Ekşi l i bir sebze çorbası , çiğ bir ( rago) , kokmuş bi r bal ı k , çiğ bir piliç k ızartması. B i r parça şarabı maden suyuyla yedi k içtik. K ötü bir yemek idi. Ye mekten sonra yemek salonunda Edhem Bey, Said Bey ya nımıza geldi ler. Lakı rdıya, Said Bey ve Edhem Bey güzel h i kayelerine başladı lar.
Said B ey ' i n : B i r otelde sofrada bir kadın , yanındak i adama sebzeyi fazla tabağ ına al masından dolayı "Gal iba ı·cgerari en ' sınız mösyö · demiş. Heri f, "Hayır madam B r esilien ' i m'· cevabın ı vermiş.
1 97
Edhem Bey" in: Biri iyi Fransızca bi lmez iki seyyah ş i mendöferde giderken tesadüf ettikleri bir manzaraya takdiren.
-- Qııc c' esi Pi11agore, demi ş . Diğeri bunu taslıihen, - \·'oııs \'()life: dire pilfı)l'csqııc .
demi ş . D iğeri cevap vermi ş :
- Pi11agorc et pillon'.H/lll' c ' csı s_,·11011_rnıc( 1 1 ) .
Böy le hikayelerle saat bire kadar kaldı k. B iz de hücremize girdik. Tabii sabaha kadar uyuyamadım. Yanıma çiçek suyu al madığıma nadim oldum. Bizim yan ı m ı zda Doubche U rbanianique Direktörü Mösyö Hartınan( 1�) i le Almanya Sefaret i Üçüncü Tercümanı Mösyö Andreas vardır. Mösyö Andreas bana Bert i n 'de bazı mühim siınfilar tanıtacağını va' detti. Ya111m ızdaki hücrede üstüba ş ı o kadar temiz o lmayan Ka res i Mebusu Galib Efendi isminde yeşi l sarı k l ı , cübbe l i bir zfü var. Diğer rü feka meyanında (da) hay l i münasebetsiz zevat mevcut g ibi. 3 Haziran Cuma Sabahleyin alafranga saat dört raddelerinde hücrenin kapısı önünde Refik Bey ' i n ''hududu geçtik, geçmedik" diye mübaha sesi henuz daldığım gatletten beni uyandırdı. Ondan sonra hiç uyuyamadım. Esasen üst katta yatı ım. Battaniyeye bürünsem terl iyorum, bürünınesem üşüyorum.
<1 1)
-----
N e Pi sag(ır!
- - Pi ıoresl-; d i yece i-; l i ıı iz.
-- Pi o,a[!m ve piıoresk aynı ııı[ıııaya [!Cl i r. ı 1 1 ) ,\ l ıııaıı oryantal i si
Richard HART:VI.-\:\' ( 1 88 1 - 1 %5 )
l lJX
Be�e kadar böylece döndüm, beşte kalktık. Yüzümüzü yı kadık, süt lü kahve içtik. Bu sırada Bu lgaristan dah i l i nden ge çiyorduk. Her taraf mezru ' herkes çalışıyor. Tarlalarda bütün kadınlar yerli kırmızı şayaklardan, erkekleri kırmızı baş ye menileriyle tarlalarda çalışıyorlar. Dinç, iri öküzleri sığırtmaçlar tarlalara sevkediyorlar. Şairane menazır eksik değil. Arazi pek münbit. Zavallı Türklerin vaktiyle buralarda döktük leri kanlar bura topraklarının kuvve-i inbil.tiyyesine hayli yardım etmiş olsa gerek. Yollardaki vagonların, mevkıf binalarının üstlerinde bir kelime ecnebi lisanı yok, cümlesi B ulgarca. B izim şi mendöferlerle mukayese ettikçe yüreğim parçalanıyor. B ütün bu memlekette bir azim, bir refah duyulur. B izde ise bir bıkkınlık, bir sefalet hüküm-ferma. Saat onda Fi l ibe istasyonuna geldik. B ir kartpostal almak istedim. B azıları aldılar. Onbirde Siirimbey istasyonuna geldik. Kızlar ellerinde tabak gibi açı k che\'a/er' lerde çilek satıyorlar. Beş kuruş verdim, bir sepet aldım. 1 1 ,2 l 'de Bel ve 'ye vasıl o lduk. Öğle yemeği fena değildi. Edhem Bey ' le yedik. Beş altı türlü el. Çariberod Sırp hudududur. İ mparator Köyü demek olan
buranm vech-i tesmiyesi Sultan Süleyman-ı Kanuni Belgrad 'a giderken iki kere bu köyden geçmesi olmuştur. Çariberod mevkiinde iki taraflı bir saat vardır ki, saatin İ s tanbul tarafına olan cehbesi saat beşi ve şimal tar:ıfına o lan ceb hesi dördü irae ediyor. Bu suretle İ stanbu l i le V iyana'nın farkı olan bir saat l ik zamanı gösteriyor. Viyana saatiyle beşi 30 geçe üç tane tünelden geçtik. Bade hu yalçın , dik. sarp kayalar arasından katar geçiyor. Üçyüz
metre irt i ffünda eteğinden bir dere akıyor. Derenin kenarından �imcndöfer takip ediyor.
1 99 6 l /2'ta N i ş 'e geldik. Niş civarında bir kule var ki buna Kelle Kule diyorlarmış. Buraların muhafızı olan Priştineli Malik Paşa (Daniş Bey ' in bi.i yükpederi) bir S ırp ihtilfüinde bu rada kel leden bir ku le yaptırmış. N i ş 'ten sonra katarımız geri g itti ve başka tarik ihtiyar etti. Sava Irmağı 'nı geçtik. Gece saat 1 1 1 /2'ta Belgrad ' a vasıl olduk. B i r çeyrek kaldık. İ stasyonun etrafını alelacele gezdik.
Bu gece serin olduğundan iyi uyudum. 4 Haziran C u martesi Sabahleyin saat altıda Peşte'ye geldik. Katarımızı bir kena ra çektiler. Saat sekize kadar orada kaldık. Giyindik, sütümüzü içtik. Saat dokuzda bize arabalar tutuldu. Peşte'de altı saat ka lacak idik. Onbeş araba olduk. Doğru kralın sarayına gittik. Ta raçasından Peşte 'yi seyrettik. Geçen sene geldiğim sırada bu ta raçaya bırakmışlardı. Hep fesl i idik. Yollarda herkesin nazar-ı dikkatini celb ediyorduk. Sarayın bahçesinin ortasında ilk Macar grandükası Habsburg Hanedanı 'ndan Dördüncü Karol ' un sta rııe' sü vardır. Peşte'den Buda'ya geçerken bir ars lanlı köprü var dır. B u köprünün arslanlarım naht eden heykeltıraş nasılsa hay vanların ağzındaki dilleri yapmağa unutmuş. Hitamında ihtar edildiği zaman herif kederinden kendisini Tuna'ya almış. Oradan hepimiz Gülbaba'ya gillik. Türbe geçen seneye nisbeten tamir gönnü�. Bir defter konmuş. Deftere imzamızı attık. Gülbaba'nın ruhaniyeti beni eğer an-karib Peş-te ' ye çekerse nezdim olsun ol mahalle ism-i mübareklerini havi altı güzel levha yazdırıp asa yıın( ' '). Bir sanduka yapmak için elimden geldiği gayreti ede yun. ı 1 :ı ) 1 9 1 2'dc Pc�tc Ba��clıbeııdcri olan A. H i kmet, bu ııczd ini yerine getirir ı F.TEV ETOÔ L U .
43 1 .
Hü .v ük Türkçü Mürtüoğlu Ahmed Hikmet,
s.
42-
2( 1( 1
Oradan Zirüaı Miizc s i " n i ziyüreı eııik. Dünyfüı m hiçbir ye rinde Pe�te gibi bir L i rfıaı ınüzcsi yok imiş. Yemeğe ancak lıir sa atimiz olduğu için bir ku�lıakışı dolaştık. Direktör bize damı zlık atların alçıdan dökme model lerini ve fotografilerini i rfıe etli. Arap atlarını Macar atlarma çekerek bir nevi at yet iştiriyorlar. Bunun için ellerinde Abbayan cinsinden güzel atlar var. Bunun için de Arabistmı 'dan Fazlullah Haydar isminde birisini getirnıi�ler ve ona binbaşı l ı k rütbesi tevcih etmişler. Bu müzenin biıüsı . 2,5 mil yon krona mfil olmuş, derunundaki nümOneler tamfıııııyle hediye imiş. Avdet, trende yemek. Esna-yı taaında Necib Bey ' le Ni kolaki Efendi çıkageldi. Onlar da Peşte'den geçiyorlarını�. gö rüştük. Başşehbender Muhtar Bey e gelmesi için telefon et tiğimiz hfilde "Said Paşa buradadır, gelemem·· cevabını verdi ğ inden dolayı seyyahi'n pek kızmışlardı ( ' � ). Tren kalkarken ba ş ında şapka o lduğu hfılde geldi, serzeniş gördü. Tren öğleden sonra üçte kalktı. Macar köyleri ne şfürane. Breslau tari'kıyle gi diyoruz. V iyana 'ya uğramayacağız. Hele patates tarlalarını ça palayan onbeş, y irmi kız bir •mıda, kırmızı fistanl arı, önlükleri, baş yemeni leriyle tarlalar içinden bize el sallayışları ne latif. '
A kşamüstü Polonya vadilerinden, ormanl arından geç iyo ruz. Bu ormanların şöhreti geyiklerinin, karacalarının kesreti i le imiş. Geyikler akşamüstü su içnıeğe derebaşlarına i nerlerm iş. Baktık, göremedik. Gece Si lezya'dan geçiyoruz. 5 H aziran Pazar
Gece . . . . ta(15) Oderberg ' den A l manya ' ya dah i l olduk. L i g i n ic Sagan Frankfedeı" den geçt i k . Saat 8 l /2(ta) Berl in ' e ( 1 -l ı \ l eL· l is-i /\yan Rci'i Said Pa)a 1 5 lbziran'da Pc�tc 'yt: �L'lıııi�. l'ror. M ü llcr ıarai'ımbn m u üycnc e d i l e rek :--. t cnlıaiııı Kapl ıca l arı · na �i tıııL'\İ t;11
'İ)c u l u n ıııu�ıur. ( l :'i ı Ori jiııa l i ııdc de ,a;ı ı i ıı yeri ho�ıur.
20 1
dakika kal d ı k. ve sefaret lıey'eti t a rafından kabfı l o l u n d u k . Gol tz Pa�a bir nutuk söy led i. Sonra İ snıfül Hakkı Bey isminde konsoloshane kfü ibi bunu Türk çe ' ye tercüme etti. Diğer komite reis i Von Hentick ism inde bir zfıt dah i bir ufak nutuk söy ledi. ınu,·<'ısalat et t i k . S c h a i lesi sherl' Balınlıo l'' t a 20 Dokııt:da Bcrl i ı ı · c \';ls ı l
olduk.
B ü t ü n t a le be
Hoff Oteli ' ne nazi l olduk. Odaları otelde öğle yemeği yed ik. B ü y ü k tramvay gibi bir ka t l ı oınn i bi.i s lere b i n d i k , Berlin ' i gezecektik. Şu yerleri geç t i k : L a i p s i g e S ı rasse, Parl amant, Laipsige Place, Friedrich S tras se. Bahriye N ezareti, Park Eınperial, Peıer Garten, ( Goetlıe Mo noıııan ı ) . B raııdburgtour. Harbiye N azır-ı sabı kı Yon Gronn A bidesi . Erkan-ı Harbiyye D fıi res i ( k ı rm ı z ı bir binadır), Moltke A bidesi ( bura d a 1 1 00\kıı 1 888'e kadar ge le n Hohcnzol lerıı Htinedfüı ı ve ekfıbiri heyke l leri var), Kont R o l and B ruclıne Gar ten Sırasse ( burası zeng i n ler maha l lesidir. milyonerler oturur), Richard Wagner A bidesi . Raveh S ırassc ( bizim seföret ve Ame rika Seffıreti buradadır). Raveh meşhur bir heykeltıraştır. Otomob i l le rl e Kai ser
ı nı ı d a g i y i nd i k .
Berlin ' in caddeleri günde iki defa yıkanır. Bu hfili Dresd gibi, Münih gibi sokakları asfalt olan büyük �eh irlerdc de gör dük. Bu gibi şeh i rler, bilhassa Berl in bir büyü k Sketining Pa las ' t ı r. Her sabah ve her ak�aın Berl i n ' in merkezinde çalışan onbiıı kadar amele y a k ızaklarla kaya kaya v ey a l'elocipede ' terle şeh ir harici ndek i evlerine giderler. Hatta oniki yaşmda kadar bir çocuk bizim otobüsleri takip ederek Beri i n ' i ve Charlotten bourg \ı bizimle ve k ı zakla gezdi. Beri i n · in ortası ormanla mu hattı r. Ormanın Tier Garten cihetine tesadüf eden cihetinde C<l b c -c a av ve avc ı l ı ğ a ait heykel ler diki lnıi�tir. -
B eri in· in bir mahallesi haline gelen dah i l olduk. B u ranı n belediyesi ay rı d ı r. Ş ı ı n l arı görcliik: M ühendis Mektebi . Salib-i Ahmer bina s ı . c · ı ı a r l o t ıcııhoıırg B e lediy es i . Charlotteııbourg Saray ı ( merhum Oı ohli s k r l e .
c l -yevm
C'harl oı ıcnbourg k ı smın a
202
Sadullah Paşa 'nın hu bahçe ve saray için gayet güzel bir ma kalesi vardır)( 1 " ) . Bahçenin içinde nıosilcıım deni len bir tlirbe vardır ki içinde Almanların ( 1 806) en bedbaht hükümdarı olan Kral Ü çüncü Friedrich ile karısı Louise ve en mes 'ud tikdarı bu lunan şimdiki imparatorun büyük pederi ve Almanya'nın ilk imparatoru Birinci Gilliom medfundur. Bu dört mezarın üs tündeki heykel lerin en nefisi Kraliçe Louise ' nin yatar bir hal deki heykelidir. Kadının meal-i hazin evzfü, göğsünün üstün deki ellerinin ınana-yı teslimiyyeti, başın vaziyeti, ayağının küçüklüğü, dizinin duruşu, kenarları A l man kartal larıy le iş lenmiş battan iyesinin katmerleri birer ş i 'r-i dil-niş indir. Tür benin kubbesinin kenarlarındaki mavi ve yeşil camlardan sü zülen mavi ve yeşil ziyalar beyaz ıüermerlerin üstüne vurdukça zayıf fakat müessir hir ruhaniyet hasıl ediyor ve i nsana bir hiss-i tazim ü sükut i lka eyliyordu. Gönül ziyaret dakikalarında o ka dmın meiil-i hüznüyle mahzun olmak, o kadın gibi boynunu bükmek istiyor. Oranın hüznünü, sükununu, muhteşem garibl i ğini, tenhalığını ihlal etmemek için yavaş söylemek, yavaş nefes almak lüzumunu duyuyordu. Kraliçe Louise 1 806'da vatanının müdafaasına pekçok çal ışmış ve hatta birçok Alınan kadınları bunun teşvikıyle saçlarını keserek yüzüklerini, elmaslarını feda ederek orduya iane vermişlerdir. Kraliçe Louise' in abidesini tasvir eden heykeltıraş Raveh o zamanın birçok erbab-i hissi gibi kraliçeyi sevmiş. O galeyan ile kadının meiil-i ruh u kalbini çehresine aksettirmeğe muvaffak olmuş. Tesir-i aşk bu . . . Beri in' de hemen ekseriyetle bütün balkonlar çiçeklenıniştir. Bizim seym1at mevsiınimizde balkonlar beyaz, al sardunyalar i le donanmışt ı r. Almanya ' n ın sair gezdiğimiz şeh irlerindeki bü yük ki.i çli � hütün evlerin balkon l a ( rı ) böyle çiçekle donanmıştı. ı l fl ) Sfıdul lalı R;l nı l l'a�a · ı ı ııı "Clwılofleııhoıırg Saru n " ba�l ı ğ. ı ile pckı.:ol\ l\cn:
ııqrcd i lcıı ya1 1 s ı l\a�dcd i l i r.
203
Berlin Belediyesi her sene en güzel donanmış balkonlara müka fat verirmiş. Charlottenbourg'dan avdetle gördü'ğümüz mahaller: Schil ler Tiyatrosu (Berlin 'in en ucuz tiyatrosudur. Fukara-yı ahaliye zevk-ı edebi vermek için yapı lmıştır), Musiki, Ve Sanayi-i Ne fise Mektebi, Goitzbourg (Bcrlin 'de hiç dağ mevcut olmadı ğından bu namda sun'i bir dağ yapmışlar ve tepesine su çıka rarak oradan ta aşağıda bulunan bir havuza kadar bir şelale yap mışlar ve ağaçlarla dağın üstünde bir arınan hasıl etmişler. Bugün pazar olduğundan fukara-yı ahiili buraya toplanmış lardı. .. ), Loust Garten: Burada Ü çüncü Wilhelm'in heykel i var dır. Bu hükümdar Alman hükümdarlarının en fakiri ve en muk tesidi imiş. Yamalı kundura i le gezermiş. Heykelinde ayağına geçirilen kundura da buna telmihen yamalı tasvir olunmuş . . . Unter der Lebden Caddesi 'nin başında bir biiyük kütübhane var dır ki, bizim Bayezıd Kütübhanesi bunun yanında cep kütüb hanesi olamaz. Akşam stanbolinleri giydik. Berlin Belediyesi tarafından verilen ziyafette hazır bulunduk. Belediye reisi Mösyö .. ( 1 7) ki Yeşil Horoz isminde (bir) obadan imiş (ben ona eserimi gön derdim, o da bana eserini verdi). B i r nutuk söyledi, Cahid cevap verdi. Sonra Goltz Paşa ve Deutche Bank Direktörü Mösyö Geovis irad-ı makal eylediler. Geovis' in nutku Goltz Paşa ' nın şimendöfer istasyonundaki ihtarına rağmen Fransızca idi ve söz arasında dedi ki, "B ir m illetin satın aldığı toplar en evvel bütçesine rahneler açar. Aldığı harp gemileriyle bazen bir hükumet batabi lir. Harbiye, maliyenin daimi bir düşmanıdır" dedi. Guya Goltz Paşa bu nutka kızmış. Sofrada gülerek başıyle protesto ediyordu. .
( 17)
Belediye Reis i ' ııiıı adın ı hatırlayanıanı ı � olsa gerektir k i. A . H i l.. ı ııct bu· rayı bu� bırakır.
<-ı Hazira n Pazartesi () l /.:J.( te ) k a l k t ı k . Otobü s l e Tege l Po l i gon u ' na g iderken Fri cdriclı S t rasse . Mi.i l l e r S trasse ' den geçt i k . B i r u fak merbut balon hazırl anın ı � t ı r. B unun ü zerine uzun bir kon fera n s veren zab i t i n çarp ı l a rak i födfüı . g ü lü nç cvzf ü . B u balon 1 8 dakikada dol arın ı � . i ç i ne a l t ı k i ş i hi nebi l i rın i ş . Za b i t a ndan
R ıza Bey
b i n d i . A�ağıda
bu l u n a n te lefon makinesi v a s ı t a s ı y l e l a k ı rd ı ed i ld i . B i l fılı i re aynalar i le radyo telegrafı tcdribi yap ı l d ı . Telefon t e l leri süvari askerleri vfıs ı ta s ı y l e uzat ı l d ı . D i ğer rabı t a s ı z balon uc�·uru l d ıı . Topçu Y i.i zba�ı
4
Salim Erendi
i s m i nde b i r zabit bindi .
saat havada gezd i . Berl iıı c i v:l rı nda b i r köye i n m i ş . ak�am Ka
i ser Hoff Otel i ' n e gel d i . Be� saat kadar bu yolda askeri tccfır i b- i mu hahcrc göri.i ! d ü k ten sonra askeri
( ·o/111111c · e
g i t t i k . Orada b i ' n
n i sbc süde b i r yeıııek yed i k . N u t u k lar. . . Ote l � avdet . S a a t üçte i t ffı iye k ı � la s ı n ı z i yaret. İ t filiye a l a y ı ı ı ın beled i yeden 2 m i lyon
ınark bütçesi var i m i � .
Mes:lri ri be lediye t a h sis e t t i ğ i hfı lclc
hey'et pol i s i n eıııri a l t ı ndad ı r. T u l u mbac ı l ar re i s leri i l e tamamen
asker e l bi ses i n i l fı b i s t i rler. C ü m l e s i aske rl ik et m i � zevfıt i m i � . El krindcki ba l talar v e merd i ve n l er i le t ı bk ı t ü fcnk t a l i m i g i bi m a k i ne-vari talim ett i le r. B i r büyiicek k u l ü be get i rd i l e r. gaza b u l ad ı l ar. ate�c verdi ler. Düdük ç a l ı n d ı . bir otomob i l g e l d i , bonı
tak ı ld ı . Otomobi l in der(ı ı ı u nda bul u nan hazneden karbon i ze su veri l d i . İki üç dakikada y a n g ı n söndü. B u karbo n i ze su fülcta bir maden suyu veya gazoz g i bi gazl ıd ı r. Bir meşin e l bise, borul a ra
merbu t b i r ba� l ı k g i y m i � b i r t u l u m bac ı yanan dört ki.ime k ü t ii ğ ii n arasına g i reli ve e l indeki boru i le ateşleri söndürd ü . B u e s nad:ı ba�ından vüclıdu n a ve be l inden etrafına d fi i m a s u l a r fı ş k ır ıyord u . N e fesi boru larla al ıyor ve y ü 1, ii ne aıııyant den i len ri t i lden. �cffaf pencereler gcç i rm i � t i . Otoıııob i l l c r i n rcsın - i ge� i d i . Etraf bina la rı n d a m l arından lıorıuııı larla su verme k . karan l ı k bir od:ıda i pek parç a l a r v e e l e k t r i k z i y [ı l arı y l c ate� tak l id i . . . T i y a t ro l arda b u u s il l k u l laıı ı l ı rııı ı � . . .
205
At larla iı l"fı iye arahaları ı ı ı ıı koşıı lına�ı. Yübek binülarda yangın ı... a zi\ larından ınuhJJazaten pencereler önlerine konan geçıne oto matik demir ınerc..l iveııler. Saat bqte sefi'irctle çay . Güzel bir sofra. Akşam hayvanat bahçesini ziyaret. Abdül haınid ' in hedi ye ettiği arslanlar. Bize diş bil iyorlardı. Et med ikleri, (di�i-erkek l bi-edebi'ine oynaşmaları kalmadı. Oradan hayvanat bahçes indeki salonda gayet ıni.ikellef ta rafından ziyafet, nutuklar. 7 Haziran Salı
Sabahleyin demi ryolları bölli�(i ıarafındaıı yapılacak talim lerde bul unamad ım, uykusuz idi ııı . Soııra burada tahsilde bu lu nan bi r asker i le Werthai m ' a giuim. B izim Haristan ' ın ter cü mesini satın almak için kitapçı Müllcr'e gittim. B ir gayet slisli.i ve gayet ucuz lokantada yemek yedim. Otele avdetle sa bah ceveli'inından avdet eden takıma kat ı ldım. Potsdam 'a şi mendöferle gittik. B i r hey 'et-i ist ikb5.l iyye bizi karşıladı . İ k i atlı arabalara küçük Osmanlı bayrakları geçirm i� ler, atl ara çiçekler takmışlar. Her arabaya bir mihmandar bind i . M ihmandarlar be lediye azası ve şehrin ekabiri idi. Şehri, o güzel Potsdam Par kı 'nı gezdik. Yağmur yağıyordu. Arabanın körüğünü gah açı yor, gfih kapıyorduk. Yanımızdaki m ihmandar Fransızca bil miyordu, çok sıkıntı çektik. Kadınlar yollarda, pencerelerde bizi selamlıyorlardı. B ize buseler gönderiyorlardı. Biz de mukabele ediyorduk. Potsdam'a şimdiki imparatorun oturduğu sarayın karşısındaki daireyi Büyük Friedrich inşa euirdiği sırada sarayın üstüne bir kubbe ve onun üstüne rmis -groces namıyle Rusya İ mparatoriçesi Katerin ve Marie Theres i le Madam Men t c non un heykellerini yapt ırmış. İ mparator yok id i. sarayını dı şarıdan gördük. Sarayın yan ındaki k ı şlada A l manya 'da ınevcud taburların kaffesinden birer çift asker ikamet eder. Oradan Ha fel Irmağı kenarı ndaki bir gazinoya gi rdik. Burada be lediye La'
�06
rafından bir ziyafet çekildi. Burada ve bundan evvelki ve son raki ziyafetlerde sofradaki çiçekler tekmil bizim renklerimizi telmihen kırmızı ve beyaz güller idi. Cahid kendisinin bu güzel memlekette bi '1-·mecbOriyye s iyasi yatı unutup gençliğindeki is t i ' dadına avdetle şi'r ü hayale nasıl saptığını söyledi ve al kışlandı. Gece şimendöflerle avdet ettik. 8 Haziran Çarşamba
Gece l 2'de otele geldiğimiz hiilde sabah altıda kalkmaktan otomobi llerle iilfit-ı harbiyye imali için muktezi makineleri ya pan gayet cesim Ludwig Loewe fabrikasına gittik. Fabrikada bizi iskemle sıralanmış ve bir kürsü ve bir sinematograf ma kinesi konmuş bir karanlık odaya koydular. Orada Fransızca fabri kanın imiilfitına dair bir konferans verdiler ve duvara tefsilfüa müteferri ' resimleri aksettirdiler. İfadiitın aksam-ı külliyyesi fenni ve oda lo� olduğundan ve cümlemiz uykusuz bulunduğu muzdan saflarda uyuklayanlar hissolunmağa başladı. Benim gözlerim kendiliğinden kapanıyordu. Fabrika bize bir öğle yemeği de yedirdi. Fakat bu fabrika ziyaretine o kadar çok ziiir iştirak etmişti. Ancak 25 kişi kadar vardır. Belediyeye ait olup gayet büyük ve bir cesim bahçe için de ve pavyon tarzında olan Wilhov Hastahanesi 'ni ziyaret ettik. Temizlik, temizlik. Her taraf taş, ç imento, kargir idi. Akşam, Ticaret Odası tarafından çekilen ziyafette hazır bu lunduk. 9 Haziran Perşembe
Sabahleyin Elektrik Tramvayları Şirketi'ne Goerz Gözlük Fahri kası ' :ıa gidemedim. Suad Bey, Gorge\'ich lokantada
207 y em e k yed ikten sonra araba ile Charloıtenbourg :" a gittik. Be lediye dairesinde öğle ye meğinden çıkan rüfeka ile birleştik. Otobüslerle Berlin haricinde çam ormanları iç inde üstü örtülü bir çardak a ltınd a ders verilmek usulüyle tesis olunan mektebi gördük. B ura ya zayıf. hastalıklı, nekahetteki çocuklar gönderi
lir. Haftada ancak altı yedi ders verilir. Çocuklar kız-erkek sa bahtan akşama kadar açıkta, çamlar altında gezerler, oynarlar. Küreklerle çukurlar kazarlar, adım atlama oynarlar, ipten at larlar, yalınayak koşarlar, erkek çocukların çırılçıplak soyunup yalınayak önlerine birer mayo takmışlar, iki taraf olmuşlar. Bir ipin beher iki ucuna onar çocuk yapışmış, iki takım kuv vetlerinin tefazulünü tecrübe ettiler, çekiştiler. O kadar kuvvet ve inal sarfettiler ki bazısının ç ıplak bi lekleri çam ağacına tesadüf etti, sıyrıldı, aldırmadı. Bazı gayet temiz giyinmiş, te miz, kibar yüzlü küçük kızlar ince kumlar üstünde yalınayak ko şuyorlardı. Her talebenin ayrıca bir metre ınurabbaında bir bah çesi vardır. Bir değneğin ucuna asılmış bir yaftada adı yazılıdır. Kızlar o bahçeyi bellemek, tesviye etmek, küçücük tarhlarını süslemek, evden getirdiği tohumları, fidanları dikmek, sulamak mecburiyetindedirler. En güzel bahçe yetiştirene her sene müka fat verilir ve müddet-i tahsilinde fısar-ı itina gösterenlere bir de bahçıvanlık diploması i ' ta olunur. Diğer tarafta bir adam boyu derinliğinde bir iki kuyu kazmışlar, bir resme bakıp oraya is tihkam nümunesi yapan iki erkek çocuk gördüm. Bu mektep hal-i nekahetteki zengin çocukları içindir ve her sene bunlardan mühim bir meblfığ alırlar ve yalnız yaza mahsustur. B ir de daha fakir hasta çocuklar için hem kış ve hem yaza mahsus olan bir mektep daha vardı. Bu da yine o civarda çamlar arasında ol makla beraber kış için kapalı bir dairesi vardır. Bunun talebe ve tfüibfüı toplandılar. B ize vatan-perverane şarkılar söylediler. Muall imleri kumanda ediyordu. Bunların cümlesi uçuk benizli, cılız çoe;uklardı. Buranın resimlerini, kartpostallarını aldım.
208
Bu akşam . bu gece serbest bul unacak iken Beri in \le bu lunan Osman lı talebesi bizi davet etti . Ot omobil lerle Duberich nam maha l le gitt ik . Berl i n ' in haricinde bir saat otoınob i l le git t iğimiz halde taınfünıyle u fak, köşeli ta�larla moza ik işlenmiş kaldırı mlar çiğnedik. Orada Havel Nehri ' nde 11wııclıe' la gezdik. B u küçük nehrin iki sah i l i gayet dil-nişin sayfiyelerle araste ve sazlık orman i le muhil! idi. Moııclıc' ta dondurma, biskiivi yedik: kahve. çay i kram etti ler. İki saat kadar vapurla gezdikten sonra (Chapanclaou) nam mahalde bir gazinoda akşam yemeği yedik. Bu gece ilile aras ında idik. İçimizde h içbir Alınan ve ecnebi yok idi. Güzel eğlenecek idik. Laki n ne fikir ile bi lmem , Müştak, Tevfik hilininin Tarih-i Atik ' ını inşada başladı. Zehir-nak bir hezeyan. Hamiyetsiz, vic dansız, faziletsiz. inkar ile dolu. B i rçok zevatın, bi lhassa asker lerin i tirazın ı dfü oldu. Benim de canımı sıktı, itiraz eııim( 1').
10 H aziran Cuma B ugün Berl i n 'de geç i rd iğimiz son gündür. Sa bah leyin i k i tak ı m o l d u k . B izler A l lgemeine Elektricitats Gese l l schaft nam ( 1 8 ) ' · Meşru ıiyeı inkılabından sonra halkım ızın birçoğu o zamana kadar
yasak olan Avrupa 'yı görmeğe ya ıek tek veya grup hal inde gel iyordu. Grup hali nde gelenler g i ı ti kleri yerden daha çok isıi fade eder tabii. .. İ y i gezerler, önlerine k ı l a v uzlar konur fabrikaları. müesseseleri çok i y i gö rürler. Böyle bir '.;l'UP A l manya · ya gel m işti . Berl i n 'de aıaşcmi l i ıeriııı iz hürriyet kahramanı B i n başı Enver Bey ' d i . Ben de ihtisas ı m ı gen i�leı ıııck için M ü n i h ' ıc ve Berl i n 'de tıulunuyorduııı. Tlirk kolonisi ıııem lckeıtcn gelen h u m i sa fi rleri Wansec Gölü lizcrindc gezd ird i k r . gece z i yafet leri ıerı i p e l t i ler. Gelen heyeıte H liseyi n Cahil. İ sma i l M ü�ıak. Ah ıııcı H i ı.. n ıcı ve daha birçok ı.. i nı ,eler v ard ı .( . . . ) O sırada herkes bi raı. da ş i i r isıcd i lcr. "Sis· · d iye bağrış ı ı lar, İ sma i l M liştaı.. ayağa kal k t ı . Ken d i ne mahsus fevkalade ahenktar bir sesle Sis'i tekrar d i ıılcıti. Coşkun luklar. alı.. ı �lar iilçü,üzdü. Arkadan Tarih-i Kadim i'ıcndi ... İ sıııail Mli�-ıak onu da oı.. uyorken birdenbire bir ses yiikscldi. B i r i . · B urası Alıııaııya·dır:
209 elektrik fa brikasına ve diğer kısım S iemens-Sckuckert ismin deki elekı ri!.. tezgah ına gitti ler. B izim gittiğimiz fabrikada 50 bin ame le çalı�ırını�. Bu, elektrik iilfü ü cdevfıtı imfıl ediyor. Yeni usul üzre elektrik ile işleyen vapur w lokomotif maki neleri de yapıyor. Rusya "da ve Avusturya'da �Obeleri vardır. Ö ğle yemeği ni burada yedik. Akşam saat altıbuçukta Berlin 'den Dresd 'e müteveccihen şimendöferle hareket ettik. Garda teşyi ' edi ldik. Akşam yemeğini katarda yedik. S aat 1 0 l /2(ta) Sak sonya'nın pay-i tahtı olan Dersd 'e vası l olduk. Berl iı ı ' de ve umumiyet itibfırıy le bütün A lmanya 'da gör düğümüz üç hassa vardır: İnt izam , çal ışmak, temizlik. En başta Prusyalı lar olmak üzere Almanlar kaffeten c iddi adamlardır. Meyil leri sanay i-i neliseden ziyade sanayi-i mad diyyeyedir. Sanayi-i netiseye, incel iğe temayü l eden Saksonya gibi, Yorthburg gibi aksamı varsa da onlarda da İtalyanların hayatini bulmak mümkün deği ldir. Mesela A lmanya "da bir, Ge neve 'deki sa11toca111po vücud bu lamaz. Berlin ' de Ziger Aile ile Geothe'nin heykelinin katılığı, kalınlığı, hayfüsizliği buna şahid dir. A lmanlar incelikte bile bir fayda ararlar. Sanat için sanat ta rafdarı değ i ldirler, ner' için hünere daha mfüldirler. Rivayete na zaran Amerika ' n ı n bugünki maddiyetinin sili ki Al ınan nuıhacir leridir. Berlin bir Amerika şehridir. Alınanlar iki işe hayatl:mnı hasretınişler: Yemek, çalışmak. İrad, masraf; her ikisi de mübii lfıgakiirane.
bu eser
d i n ve cemiyet aleyhindedir. sosyal isı l i k te l k i n eden böyle b i r
manzume burada ok unamaz' d iye bağırd ı . B u yükselen s e s Haristan
Ve
Giilistan ıııühd i i Budapc�ıe Şchheııdcrimiz A h met H i k ıııcı idi. Orıal ı kta · s u zaıa ııe ı ı l uyor kuzu m ·
fı s ı l ı ı s ı dol:ı�ıı 'Gal i ba a i levi b i r ıııes'elcdeıı
d iye fiskos olı.Ju. K i msede ııe{e kal ıııaııı ı � ı ı . " Ord. Prof. D r . M azhar Osman UZM A N . " Tn'fil.. Fil.. r er'le Çıılışıı.�1111 Zaııııııııı A it Hıııırnlıır"
Ycşilay, Y . 1 2 . N u . 1 3 5 . Marı 1 94-t
210 Fabri kalarında, tezgahlarında en mühim mekteplerden çık mış amele, mühendisler var ki senelerle hergün sabah saat altıda işinin baş ın a gelmiş, ( 1 2)ye kadar çalışmış, yemekten sonra ancak bir sigara içmiş, saat birde tekrar işine başlamış, etrafına bakmadan bir sigara içmeden (iş başında sigara memnudur). fazla bir l:1kırdı söylemeden akşam dörde, beşe kadar bir ikinci makine gibi makine başında bila-hayal, bila-emel çalışmış, ça l ışmıştır. Bu yirmi, otuz, k ırk sene böyle devam etmiştir. Ka dınlar da aynı hissizlik, aynı hayatsizlikle çalışırlar, demir fab rikalarında eller zeytinyağı içinde demir kütlelerini makine başında delen, karabina, rovelver namlularını tesv iye ve imiil ile uğraşan afet kadar genç, güzel kadınlar gördük. Buralarda amele gündelik değil, yapacakları işin aded ve mikdarı nisbetinde ücret aldıklarından herkes fazla kazanç için vakit zayi etmemeğe mec burdur. Bertin sokaklarının birinde güzel giyinmiş, güzel sarı saçlı taze bir k ızın Wertehaim Mağazası civarındaki bir küçük mey dandaki iskemlede oturmuş, öğleüstü geçenlere ehemmiyet ver meyerek rikkat-i hüsnünü i tibara almayarak başını kanapenin ar kalığına dayamış, al dudaklarını yarı açm ış, beyaz iskarpinli, şeffaf çoraplı ayaklarını bi-tabane uzatmış, yorgun yorgun uy duğunu gördüm. Kimbilir bu biçare bu sabah işine gelmek için kaçta kalkmış ve ne kadar yoru lmuş, ki, etrafına ehemmiyet ver meyecek, işve-i n isvaniyyeti unutacak bir hale gelerek dalmış gitmiş. B ütün Almanya'da çekilen ziyafetlerde sağımıza solumuza tesadüf eden zevat erasında bize takdim ettikleri adamlarda yüz lerce muhteri ' , ını1cid vardır. Kimi otomobil için, kimi balon, kimi demir dökmek, kimi demir katlamak, boya yapmak, elekt rik istihsiil etmek için yeni bir makine icact etmiş. Rivayete nazaran fikr-i icadı mühendislere veren amele imiş. Bu fabrikalarda taksiın-i mesai esastır. Mesela bir kundura
21 1
fabrikasında her amele yalnız kunduranın bir parçasını kesmek veya yapıştırmak veya dikmek ile mükelleftir. Mesela senelerce makine ile bir potin düğmelerini diken veya yalnız bu işle iş tigal eden bir işçi bununla uğraşa uğraşa bu amelenin daha sühuletle icraati için bir kolaylık düşünür ve önündeki makineyi bir iğne daha ilavesi gibi cüz'i bir tadil ile hem vak.ten ve hem amelen sür'at ve sühUleti mucip olacak bir fikri fabrikanın mü hendisine söyler ve mühendis derhal onu fiile getirerek ma k ineyi ikmale muvaffak olur. Almanların gündüz saat altıdan akşam beşe kadar bir ma kine gibi muntazaman çalışarak meydana asar-ı san'aı ii ı ici'lrcı getirdiği gibi gece evine gittiği zaman dahi boş durmaz. Asar-ı hayat ü muhabbet vücuda getirir. çocuk yetiştirir. Beri in' de amele mahallesinin sokakları yalınayak ve fakat yüzü gözü ve üstü başı temiz çocuklarla doludur. O halde ki Almanya nüfüsu her sene bir m ilyon miktar bu gece mesaisi sayesinde servet-i umumiyye dehşetle aıttığı gibi, Alınanların ciddiyeti, mesaisi , namusu bize pek muvafık geldiği halde bu hissizlik, bu ibtila-yı dünya bize bir parça fazla geliyor. B i lakis İtalya'nın hassas, bir parça hayal-perver simaları daha hoş geliyor. Alman kadınları dahi süs ve güzellik ile o kadar meşgul olmazlar. Gaye-i hayaliy yeleri vazife-i tabiiyyeleridir. Yani (tecemmül)e bedel (tena sül)e hasr-ı emel ü evkat ederler. 11 Haziran Cumartesi
Dresd'de birinci gün. Sabahleyin Nauman Dikiş, Yazı, Ve lospit Fabrikası 'nı ziyaret. Bu fabrikanın memalik-i Osmaniyye ile münasebatı ziyadedir. Senede ( 1 0) bin makine gönderir. Na uman dikiş makineleri tanınmıştır. Bu fabrikanın kapısından gi rerken Prusyalıların temizl iğiyle , Saksonların farkını Bertin ile Dresd '<le fark edebileceğimizi anladık. Nauman Fabrikası tozlu ve bi'n-ni sbe kirli idi. Bertin fabrikalarının o titizce temizliğini,
212 iııı iıfıınını bıırada bulanı a d ı k . B u fark si n ı :J l a rd a , e nd a nı larda w ıez:llüir ediyordu . S aksonya l ı la rda esmer ve uçuk be n i z l i ve karayağız �·ehrelere tesadüf edi l iyorlard ı . Boyları o de rece müıenfisip ol mayanlar bile gözüküyordu. t e n l e rd e
Siemcns Ş i se Fahrikası. Burada cam ve sise i mil l olunur. Aıııeri ka'da i h t i ra olunarak ( 1 3 ) m i lyon marka iştira olunan üstüvani v e amudi ve eırilfmda müteharrik kalıblar bu lunan ve şişe hamurunu muhtevi olan kazanın önünde, mihveri üstünde dönen bir makine i le güııde 1 4 bin şişe imal olunur. B u halde se nede 1 40 m ilyon şişe yapılıyor. Ekseri imi11 f üı bizim Bomonıi ş i şe leri gibi. Şişenin üstte kapak ve kauçuk ve teller de burada iınill olunur. >
'
>
Burada me�lıür olan Dresd ' i n resim müzesine gittik. Cor rcggio'nun meşhur bir tablosunun as l ı buradad ır. Biz kız ç ıplak u zanmış kitap okuyor. Buradaki daha rnqlıur tablolar şun lar dır: Mado11 de Raplıael a ı ·ec pape Siscle A. Sı. Barke, ( Rcınb randt) ' ın karısı ( Hol bain ) ın u fak hir tablosu, ( Rembrandt) ka rısıyle beraber. Yemek. Sonra otomob i l le Dresd 'den bir saat mesafede Me issen kasabasında Mani factures R . les Deforcelaines namında meşhur Saksonya evanisini imal eden fabrikaya gittik. Bu fab rika dörtyüz sene l ik imiş. B ize kaolin i l e nasıl cila verd ikleri n i . nas ı l kurumaya koyduklarını v e üzerlerindeki resimleri işleyen kadın ve erkeklerin nası l çalıştıklarını gösterdiler. Dünyanın hemen en eski şatosu olan ve bin sene evvel inşa edi len Albrechtsburg K asrı ' nı temaşa ettik. İçinde gotik usulün de yaldızlı ve musannilı mükemmel salonlar var. Gece belediye diliresinde taam. Fevkalade güzel bir be lediye dai resi. Berl i n ' inkinin fev kında. İ htimal ki makarr-ı idare i le müsabaka için ihı iyfir-ı masraf o lunmuş. Gece hususi olarak, fakat hep birden sergi bahçesini ziyaret.
213
1 2 Haziran Pazar
H ı fz - ı s ıhha serg is i n i ziyaret. B ü Lün akvfünın slı ret-i ta ayyüşü, Alıııanlann eski ve yeni esbab- ı hayfü ü taayyü�ii: gıdaların terkihfüı n ı . te�ekkülfüını gösterir nümlınelcr, makine ler; vüclıd-ı i nsfüı l. deveran-ı deme. h azma fıid mode ller: fren ginin Lerkibfü ını, veremin. t i fonun vesfi i r hasta lı kların mik ropları. Alıııanya · ya ihracatımız olan ( 60 ı mi lyon markm 1 6 m i l yomınu Dresd "e t üt iin ihracJ.t ı m ız te�kil eder. Sergide serg i ko m i tesi tarafından öğle yemeği. Cümlemiz sarhoş. pür-neşe. Va pura biri ken halk rıhtıma toplan mış: sclfün lar, buseler. hurralar. Alp Nehri" nde vapurla seyahat esnas ında neh ir sah i l leri önün den geçerken ( bazısın da kadı nlarla erkekler beraber giriyorlar) kadınlar, çıplak erkekler bizi sel:1ıııl ıyorlardı. Mend i l ler sal lan ıyor, feryadlar. Aziıııette sol taraf Loswiclı l . sağ tarar S la sewich. Schillcr buraları n ı teganni elmiş. B i z i bekleyen kadın erkek ahali i le dolmuş, Saksonya Kra l ı Albcrt' i rı sayfiycsi n i n bulunduğu S i lniız'e ç ı ktık. Vapurda muzika d a v a r idi. Kral bu rada bulunınad ığmdan başmabcyn c i bizi kabGI etti. Mükem me lii ' 1-i kınfıl bir büfe hazırl a ın ış lar. Çilekli şampanyalar, nefis pastalar. l imonatalar. ühududu şerbet leri, e n fe s dondunııalar, s i garalar. M utena parkı gezdik. İ ç t i k , i ç t i k ; yedik, yedik. Burada yed iğim bademle l i mon karış ık donclurnıanın lez zeti n i unutamayacağı m . B ir saat oturduktan sonra . yine \'apurla avdet. Yolda bir saat . İ k i sahilde bize bağırı yorlar. mend i l sal l ıyorlard ı . Pür-neş 'e v ü şetaret idik. Saat 7 l /2'ta ote le avdet. Sand ı kları topladık. yemek yedik. İştihilın yok. baş ı m arıyor, boğazı m yanıyor. Hafi f bir ateş var. R ü kkadaıı Suad Sedad Be,\ hasta olmuş. diğer otelde yat ıyor. G it t i k . baktık. Sanc ısı var. S ü leyman Numan, ""Apand i si olmak ilııimfıli var" ded i . Onu Dresd "de bıra kt ık.
214 Gece 10 1 /2 , tren hareket elli. (Şu satırları Pire Lirnarı ı ' nda, 8 Temmuz Perşembe günü, saat öğleden sonra ik ide yazıyorum. Her taraf kapalı , vapur kömür alıyor. Suad, ben Salahaddin Bey, İzmirli iki taze Rum kızı, bir İzmirli herif, bi r Yahudi ile piyano salonundayız. Terina isminde Harkoflu, küçük gözlü, yassı burunlu, tatlı : btisamlı bir Rus kızı da piyanoda Traviata çalıyor). Trende bana ayrı bir hücre vermişler. B i r parça uyu yabi ldim. Yorgunluktan, uykusuzluktan bi-tab idim. Saat beşte uyandım, altıda kalktım. Yedibuçukta Pozn'a vasıl olduk. 13 Haziran Pazartesi Pozn' da birinci gün. Otelde odalar hazırlanmamıştı. A l man komitesi otelde en iyi odaları kendi lerine, sonra bizim komite-ye, biHihi re diğer efrada tevzi ediyorlar. B u A l manlar ne hod-gam insanlar. Gördük leri terbiye-i felsefiyyeden bütün eziiiyyet-i hodgamanelerini izhardan çekinmiyorlar, bunu pek tabii buluyorlar. Bir saat sonra odalar hazırland ı . Buranın ko mitesi beceriksiz imiş. Odamda giyininceye kadar takım git miş, bana bir araba buldular, talimat verd i ler. Şehrin suyunu temizled i kleri süzgeç-hanenin önünde durdu. B üyük havuzlar altındaki kumlar üstünde su duruluyor, çamur kum üstünde ka l ıyor. Sonra tekrar su salıyorlar, kum temizleniyor, çamurlu suyu akıtıyorlar. Oradan tekrar 25 araba Kaiser W i lhelm Kü tübhanesi ' ne gittik. Bu kütübhane burada bulunan Lehl ileri A lmanlaştırmak için yapılmış. İçinde yalnız Almanca asar mevcut. Pavyon usulünde bir kız mektebine gittik. Altıyüz A lman, beşyüz Leh kızı tahsil ediyor. Tahsil A lmanca'dır. Her odada imparatorun resmi vardır. Biz girerken kızlara öğretmişler, "Ya şasın Osmanlılar" diye bağırdılar. Mektepte kızların içtiği çeş me bir fiskıyedir. S irayet etmesin diye çocuklar fiskıyeye ağız larını veriyorlar.
215
Erkek-kız karışık bir rüşdi mektebine gittik. B u rada yemek dersini gördük. Altı saç ocak ve fırın, altı da masa var. Her mut fakta kendileri için altı kız yemek pişiriyor. Her kızın vazifesi ayn. Sabahları her takımdan iki kız münadiye ile vekilharç olu yor, pişireceği harcı pazardan alıyor. Her altı kız için masraf bir mark yahut bir mark 24 feniğe baliğ oluyor. Bir siyah tahtada o günki masraf yazılı. Ziraat Sergisi 'ni kısmen gezdik. B adehu sergi komitesi ta rafından veri len ziyafette bulunduk, ba'de't-taam sergiyi ikmal ettik. Otele avdet. Yine sergide belediye tarafından verilen ziyafette bulunduk. Cahid nutkunda dedi ki: "Bize yalnız fab rika bacaları kafi değil, bizi bend edecek, etrafımızda bize bakan tatlı gözlerdir" dedi. Sarhoş idi. B ahçedeki fiskıye elekt rik ziyfiları y le allı ye�illi fışkırıyor, her taraf donanmış. Kadııı erkek balkonun önüne toplanmış ve hatta bazı kızlar, kadınlar sofraların yanına kadar gelmişler, bize bakıyorlardı. Alkışlar, kahkahalar, işaretler, şetaretler, hurralar, huhlar ... Oradan bir trol lıien kahvesine g ittik. Orada sofrada yan ı mda oturan M uhacirin Müdürü ben i aldı, yüksek bir yere çıkardı. B ir delik; kaypak, ince bir yol üstünde ikimiz beraber oturduk. Kurşun gibi kaydık, kendimizi kahvenin ortasında bulduk. Herkeste bir kahkaha. Oradan variere tiyatrosuna gittik. Yine şarap, şampanya, neş'eler. Önde bir muzika, meşiyyet-i askeriyye i le bahçeni n etrafında herkes dolaştı. İ çen içene! Saat birde otele döndük. Karnı ma soğuk su. 14 H aziran Sah Saat altıbuçukta kalktık. Yerleştim. Hey'et gitmişti. Oto ile git mek istedik, oto bulamadık. Yemek sergi kulesinde ... Arabalarla Almaıı muhacirleri köyüne giderken bir büyük inek ahırının için den araba ile geçtik. Tabii temiz. B urası belediyenindir. Sağılan saf sütün litresi zenginlere (35) feniğe, fakirlere ( 1 8) feniğe satılıyor.
21h
Polonya ' n ı n hu k ı sıııı ııda yerk�t i ı i lecek A lı nan ı ıı u h<lcirle rine ( 8 )den 30 hektara kadar aıi'ızi ll'vzi o l u nuyor. fakat lı icret
edecek ada rn ı ı ı ( 3 ) bin ı ı ıaıl servete m a l i k o l ma s ı tamanı a s ı ve dev lct arazi n i n
ve araziyi sa vüs . a t i ne göre yüzde iiç !'fı i z vcr
nıesi �arı ı ı r. B urada bir ıııck t e l ıc g i rd i k , tem i z l i ğ i l ıayret-avcn.lir.
Ev ler b i re r kat l ı ve karg i r ve cümlesi tem i z , yatak odası kar yo lası mükemmel ve temi1. m u t fağı i le y e m e k odası bcriiberd i r. Ekseris i n i n k ap ı sı n ı n üstünde b i r k ıt ' a ve b i r darb-ı mese l ya z ı l ıd ı r. İki m i s fı l : Ei11 deusıclıcs lıoııs Eiıı deıısclıalU'ıı land Bschııı:c golf Mit sıarker luınd Fra n s ı zca mea l i : Qııe Dicıı / >rtıfcge de fa 11 1ai11 pııissa11ıe ı ın dans f ' e111pire al/ cmo11d( I''). B i r d i ğer i n i n Fran
j(ıyer alle11 ıa11 d
s ı zca meal i de şöy led i r : L ' E111pl'!'eıır <t f ' cph'
Le paysan <I fıı cluırmc
Qııi ne saiı / >as csıinıa /es ılcu.r N ' est pasr iıuclligenr(!") B i r d iğer i n i n de Türkçe mea l i şöy led i r : "Eı·inc gelen her
yahmıcı . dışarıdan sana lımlidis gerirdi,�i gibi, senden de dr şarıya lııı nldis giiriiriir . . .
sonra . i s t i h kamfü ı n usuldür. b u ra s ı R u s hududu olduğundan . faz l a asker vard ı r. A s kerler o rı n a n l a r arasında gö l Bu muhac i r evlerini z iyaret ettikten
dah i l i nden geçt i k . İst ihkamlar eski
ı i t) ) A l l a h . . \ l ıııaıı y llrduııu :\ l ı ıı a ıı İ ıı ı par:ı ltırl ı ı � ı ı · ı ı uıı ;,!iiı,:l ii d l c r i ı ıd.:ıı ı..oru ' u ıı .
1 21 1 1 K ı l ıca ' : ı ) � ' ' ' ol ıııay;ııı kral i k : ı ı a ra !ı a , ı ıı:ı , ; ı � � ' ' ' o l ııı:ıy:ııı kiiylli a p ı:ı l d ı r .
217
gede talim ediyorlardı. B i r sa;ıl kadar araba i le tayy-i mer haleden sonra. otek geldik. Hal"if lıir yemek y edik. Saat 6.20'de K iel 'e müteveccihen trene bindik. B ir gece yolda kaldık. Ge orge\'İch' le mühühese. rahat uyku. ( 8 ) K ie l ' e muvasalat. TeW�. Tırnsta telüs. , İ stasvonda int izar. >
•
1 5 Haziran Çar�aınba 3
takıma ayrıldık. B iz birinci takım, hükumet tersanesini gez dik. Kırkbin tonluk, ( 4 1 ) metre genişl iğinde. ( 5 ) bin met re mikfıb su al ıp veriyor. Seyyar köprü ( varge l ) i kişer metre. iki�er tarafta. Schclswig Holstein zırhl ısını z i y f ü·e t , 1 3 ,400 tonilato ... Bel vue Otc l i ' nde balıriyelilerle yemek. 1 64 n u ınara ( l ı ) tmpillcur'a bin dik. Diğer takım 1 7 1 numaralı torpidoya rfıkib oldular. Limandan çıkın ca iki gemi arka arkaya ( 3 2 ) m i l yapıyoruz. H ay l i dalga ya pıyor, ıslandık. B i r hayli manevra yaptıktan sonra yeni tevsi edi len Kiel Kana l ı ' nın ba�ında vapurdan çıktık. B ir odada resimlerle kanal ın suret-i tevsii hakkında mfılGmat verdiler. Kanalın tevsiinde isti · maı olunacak amel iyfıtı gördük. A..J i, cesim. mchib bir ameliyat. Kanalın tulü 98 ki lometredi r ve eski kanal ın arzı ( 60) metre, derinliği (40) metredir. Tevsi'de ( 1 00) metre genişlik ve (60) metre derinlik olacak. Bizim koıısolos Mösyö Loek bize 6,20 geçe mükemmel bir akşam ziyafeti verdi. Kahveyi Yacht Club 'de içtik. Vaktiyle Lorley gemisinde süvari olan Kaptan Klitsing isminde bir bahriye zabiti beni. sfıir birkaç kişiyi aklı. ·'Size imparatoru göstereyim'' dedi. Koşa ko�a hir bahçeye girdik. İ mparator kadın larla tenis oynuyord u . Sol kolu k ısadır... Beyaz pantolon, beyaz şapka. kırmızı -beyaz kuşak. İngiliz gömleği. İ m paratoriçe bizi selamladı. A vdcı. B urada münasebatımıı y a l ı ı ı ı lıalıriyc zübillcriylc idi. B u n l arın terbiyesini. k ibarlığın ı . A l ı ııaıı bcrriyes inden mükemmel gördüm. İ m paratorun Croop ıara l"ından yap ı l an Yacl11 Club ·de k i odasıııı gön.li.ik.
218
İ stasyondaıı ( 9 )da hareket, 1 0,50'cle Haınburg 'a muvasalat. Atlaıııic Ote l i biiyük, mükemmel. Erken yatmak i stedim, çan . talar bu lunamadı. Gece çıkmak isteyenler ç ıkamadı.
16 Haziran Perşembe Sabahleyin bunının reis-i cumhuru bizi iskelede kabul etti. Vapur i le Haınburg'uıı bu azim limanını, daha doğnısu l imanlarını tema�a ettik. Çay, bisküvi ikramı. B lohm et Voss Şantiyesi'ni ziyaret. İngilizlerle rekabet için ellibin tonluk sefine-i tidiriyye inşası . Elbe Nehri 'nin altında ya pı lan kulübü yayan ziyaret. İ ki tarafındaki asansörler. Belediye ta rafındm1 davet. Hagenbeck nam zatın hususi hayvanat bahçesini temaşa. Hagenbeck şebeğe benzer, ince, zayıf bir ıtı ı iy: :;·_�:r. Ars lcınlar, ayılar açıktı... Devekuşu çiftliği ... Otelde Ticaret Odası ta rafındmı ziyaret. Nezleden muztaribirn.
17 Haziran Cuma Rüfeka Heligoland 'a gittiler, ben yattım. Hem uykusuz, hem rahatsız idim. Öğleden sonra dfüiilfi.inunu davet-i hususıyye üze rine ziyaret. Mösyö Becker Arabi muallimi, Mösyö Tschudi(! 1). Türkçe asistan. Benim hikayeleri okumuşlar, takdirde bulundular. Darülfünun art noul'eaıı' dür. Kütübhiineler, sınıflar .. cümlesinin usOl-i mimarisi yeni bir tarzdadır. Mösyö (Tschudi) bana tercüme ettiği Asaf- na m e ' yi verdi. A vdette akşama kadar otelde oturdum. B ir parça iyiyim.
18 Haziran Cumartesi 6 l /4'te kalktım. (9)da ( B remen)e muvasalat. Nourdubche Louid idare-i merkeziyyesinde resrn-i kabu l . Bu şirkete mensup ( 2 1 ) Dr. Rudoır Tschudi
2 1 l) diğer bir dfıirece sabah kahvaltısı. Sabahleyin şampanya, et. mide olsun da dayansın! Nourdubche Louid ıezgfıhını ziyaret. Şehri otomobil ile tavaf. Başım ağrıyor Belediye dfıiresini ziyaret. Eski ve tarihi Loiusienne bir hina. Rdediye dfüresi(nı ) ziyaret. Be lediyenin altında eski ve şarabının ncffı -;etiyle meşhur (ca l 'e )da yemek. Ş amp;mya, eski beyaz ve siyah şarap. Nezlemi, vücu dumu kızdırarak tedavi tedbir-i hamıyle fazla şarap içt im. İ ştihasızlık. Adliyelcı i le iki fabrika(ya) dahi ziyaret ! ( Hangi leri , kaydetmemişim) L imanda serbest l iman aksamını vapurla sey ir. 6,20'de trene bindik, 1 1 ,45 ' te Kolonia 'ya muvasalat.
19 Haziran Pazar Kolonia'da birinci gün-Acelsieur Oteli. Hastayım. Gece uyu yamadım. sayık ladım. Sabahleyin müshi l getirdiler. Yanos is temi�tim. içemedim. Hava güzel, herçibadabad çıktım, bl-ıfıbım. arabalarla şehri gezdik. Balkonlardan üstümüze çiçek atıyorlar. Kadınlar, sfür A lman şehirlerinde olduğu gibi el sallıyorlar. Ti caret Mektebi'nin müzesine geldik. Tabakat-ı arzdan meadinin sı1ret-i ihracını gösterir mücessem nümG.neler gördük. İ tfaiye alayı taiimleri, yatakhaneden alttaki ahıra sarkıtılan bir prinç di rekten aşağı kayarak o anda kendiliklerinden açılan kapıl;u-dan ç ıkan beygirlerin bir dakika zarfında arabaya koşularak yola çıkılmasını gördük. ·
Rhein Nehri ' nde ceveliin için bir vapura bind ik. Vapurda kablo şirketi tarafından ziyafet. Yemek yiyemedim, yalnız madensuyu içtim. Yemek yarısında aşağı kamaraya indim. Yüzüm yanıyor. Herkes şamponyadan pür-neş'e bağırıyor, gü lüyor. Uyumak istedim, uyutmadılar. İ ki saat vapurla gittikten sonra Königswinten'e çıktılar. Ben vapurda kaldım. Oradan Si bengebirg 'e tırmanmışlar. Yük sekten nehrin panoraması fev kalade imiş. Ben vapurda bir çay içtim, bir parça açı ldım. Pür neş 'e avdet ettik.
20 Haziran Pazartesi B Lı gecey i hen say ı k lama lar. atc�ler içinde geç i rd i ğ imdeıı sahalı ley iıı yat a k t a kald ım ve yemek yemed i m . Öğleyin e t s u y u . raradaıı yu ımırta . ak�aııı etsuyu . haşlama bal ı k , kayısı kom post usu ye d i m . Öğ leden sonra bankaya gittim, çeki vermed i ler. Bu gece erken yatt ım. ba� ı ına da fes g i yd i m . N e zl e de n saatte bir mend i l değ i şt iriyoru m . Bir de sabalıa karşı bir göz ağrı s ı y le uyandım. B ug ü n ü n umumi programı şu idi : Öğleden e v v e l demi ryol D u s se l dof a ( Koloni a \lan k ı rk dakikadır). Orada R h e i n i s c lıe Metal l waaren und Maschi ne n fabri k ' i z i y a re t. Öğleyi n Stüdtische Emhallc 'e azimet. Dusseldof Be lediyesi tarafından üğle yemeği. Öğ l ed e n sonra şehri tavaf. altıda Kolon ia 'ya avdet. i le
'
2 1 Haziran Salı
Edhem Be)''e
ses le n d i m ,
d i verd i . B a� ı m gözü m
fenfı.
"Gi tmeyeceğ im"dedi . sonra
gi
K i mse y o k ki derd i m i an la t ay ı m.
B i z i m lıt' k i ın lerden lı i ri n i bu l mak için aşağı indim, k imseyi bu lamad ı m . B i r lıa�ka t a b i p adre s i verdi ler. Otomobi l i le gittim, bulamadım. Aşağıda da duramadı m , odama ç ı k t ı n ı . iskemleye bi-ıab düştüm. B i r saat kadar gözüm bağl ı , perde i n i k kal d ı m . Sonra ceke t i m le yatağa ser i l d i m , b i r saat kadar da böy le kaldım. Hekim g e ld i , b i r gargara i l e rnr/ıet ' ler verd i . İstanbu l 'a dönmek i'>tiynrduın. H e k i m "Olmaz, bir netice a l s ın , 3 gün sonra icabına bakarsın ız . şimd i soyunup yatağa g i rmel i ' ' ded i . Y a r ı n y ine ge lecek . . . Soy u n u rken çocuk g i bi ağladım. Suad'a bir mektup yaz mak. fakat göndermemek istiyordum. Yatağa düştüm. Bun ların notlarını yatakta saat ( 6 )da yazdım. Saat (9)da bir parça ye mek isted im.
Gözümün ağrısı daha hafi fl i r. Yemek yerken karile-sfi.15rıııı ız olan iht iyar ge n e ral Bochn e l i nde bir deıııet giil i le ben i is-
22 1
t i fsfır-ı hfıı ıra geld i . Wei sbaden'e g id i p bir hafta oturmamı tav sıye e ı ı i . S ey:llı at ı c n o kadar bıkt ım ki. bür türlü ce s a re t ede miyor ve burasını yalııız ziy:lret i nasılsa g ön lü m arzu e t m iyo r. Evdekileri, refikay ı da diişü nüyo nıın . Ne nıünfıscbeısizlik etLim de bu seyahate çıktım. Sonra A sım Bey geldi . biraz dert le ştik. B i liihire Edhem Bey ' l e Suad geldi. Saat yarımda yattım. Bu günki program şu idi : Sabah 8 l /5'te şimendöferle Rheinhausen ' e azimet ve Krupp Ş irketi 'ne mensup Friedrich A lfred Fabrikas ı ' nı ( burası asıl Krupp Top Fabrikası ' na l:lzım olan çeli k küt leleri döküyor ve poutrelle i le denıiryol rayları imfıl ediyor). Öğ leyin fabrikada ziyafet. Öğleden sonra vapurla Duisbourg Ruhrort l imanını ziyaret. Tramvayla şehri temaş�L Duisbourg ' dan I O'da av det . 22 Haziran Çarşamba Y ine göz ağrısıyle kalktım. Ağrı saat ( 1 1 )e kadar sürdü. ( l 2)dc hekim geldi. A l lah kör etsin, Fransızca bilmiyor ki derd im i an latayım. "İlaçları al'' dedi. Caclıet'den bir tane sabah altıda, bir tane ( l 2)de aldım. İçinde ne var bilmem, alır alımız el lerim, kollarını bü zülüyor, üç saat gözümü açamıyorum. Galiba afyon olacak. Bizim hekimlerden kimse yok ki sorayım. İki günden beri dışarıya çı kamıyorum . Dün akşamdan beri üç tane kurs aldım , hfılfı bir tesiri olmadı, yalnız uyutuyor. Aman R abbi m ! Ne sıkıntı, ne azap! Bu kadar eziyete ne ihtiyaç vardı. Herkes dunnayıp geziyor, bir ben perişan. Bugi.inki program: (9)da K o lon ia' drnı hareket, ( 1 0 l /2 )ta Essen'e muvasalat. Krupp Fabrikası'nı ziyaret, orada yemek. Öğ leden sonra yine fabrikayı ziyaret. A kşam yine orada ziyafet. 23
Haziran Perşembe
Yine neınılgie ile uyandım. Alman hekiminin koca cac /ıer' sin-den b i r tane aldım, aşağı indim. N ihayet bizim hekimleri
222
görebilınişıiın. Reçeteyi gösterdim. "Aman ilaçları al, codeine ile herif seni zehirlemiş" dediler. Niçin iki gündür başımı kal dıramadığımı şimdi anladım. İ lacı elimden alıp attılar, fakat bir tane yemiş olduğumdan başım gittikçe ağırlaşıyor. Yukarı çık t ım, koltuk üstünde saat i kiye kadar (3) saat kaldım, yıkandım, aşağı indim. Georgevich ve Asım ve Osman Beylerle beraber hayvanat bahçesine oto i le gittik. Asım Bey birçok fotografi aldı. Domuzların muaşakası, maymunların letafeti. Avdet. Nord Oteli 'nde 9 1/2 marka fena bir yemek. B ugünki program: Hususi elektrik tramvayıyle Kalk'a azimet ( burası Kolonia'nm, Üsküdar gibi, Rhein Nehri 'nin diğer sahi lindeki bir mahallesidir). Meschinenban-Austalt Humboldt lokomotif, vagon, patates pişirmek, maden tahlil etmek ma kineleri fabrikası. Bu fabrikada öğle yemeği. Demiryol ile Munc hen Gladbach'a azimet. Bir iplik ve bir nesc fabrikasını ve Prus ya Saniiyi-i Nefise Mektebi 'ni ziyaret. Akşam bu şehrin belediyesi tarafından kabGI ve bahçede donanma. Kolonia'ya avdet. 24 Haziran Cuma
Sabahleyin y ine pek fena halde gözüm acır, başım ezilir bir halde kalktım. Nasıl tıraş, nası l inleyerek toparlandığımı, ne azaplar çektiğimi tavsif edemem. Aşağı indim, Aspirin reçetesi yaptırttım, fakat Georgevich bir ilaç verdi. Yavaş yavaş ba şımdan sağnılık geçti. 12 l/2'ta Heilbronn'a müteveccihen hareket. Rhein Nehri 'ni takip ediyoruz. Mosel Irmağı 'nı da geçtik. İki taraf dik dağ, bütün bağ. Saat 2'de yemek yerken katarımız Goblich mevki ine girdi. Bu ranın fırka kumandanı Mokfe (?) askeri bandosunu getirmiş, bizi selamladı. Tekrar Rhein' i takip ediyoruz. İki taraf dağlar, üstler bağlar. Rhein Nehri'ne ilerlemiş Lorelei Tepesi 'nin önünden geç-
223
tik. (Lore) bir perinin ismidir, (lei) kaya demektir. Bir peri kızı mehtapta nehirden çıkar, saçlarını tararken bunu gören kayıkçılar etafına toplanırlar, cazibesiyle şaşırırlar, kayalara çarparl ar. De nizkızı da bunlardan beğendiğini alır, deniz altındaki köşküne gö türür, eğlenirmiş. Nehrin sağında Niederewall'de gayet cesim bir Alman ittihadı heykeli vardır ki, Germa nia ' nın elinde bir tik-ı hü kümdar! tuttuğunu irae eder. Anarşistler bunu uçurmak istemişler, muvaffak olamamışlar. Saat dörtte Frankfurt'a geldik. Bir saat bir çeyrek tevakkuf. Şehbenderirniz Mösyö Krebs bize ( l 0) otomobil tuttu, şehri gezdirdi. Goethe'nin evinin önünden geçtik. Avdetle Mösyö Krebs birer paket de Mısır sigarası tevzi etti. Saat (6)da Helbronn 'a muvasalat. Mösyö Andreas 'in i lti masıyle (Neckar) Irmağı Kenarındaki "Neckar" Oteli ' ne gittik. Odamıza girdik. Yüzümü yıkadım, biraz balkona çıktığım za man meydana toplanan adamlar, çocuklar birden balkonun al tına toplarıdılar. Mösyö Andreas bizi fesle aldı, orada umumi bahçeye götürdü. Yolda yüzlerce kişi arkamıza düştü. Bahçede şerefimize muzika. Herkesin bize karşı hayreti (hayretin esbabı: Türklerin Avrupa'ya hücumunda ve Viyana'yı muhasarasında bütün Almanlık sarsıldığı sırada buradaki ahali Türkler aleyhine sarf olunmak üzere ilk ianeyi toplamağa teşebbüs etmişler. Bu menkabe tarihlerinde de mezkur imiş). Bahçeden avdet. Neckar Otel i ırmağın ve B ismarck heykcliııiıı ı... a r�ısınJadır. 25 H aziran Cumartesi
Sabah makama fabrikasını ziyaret. Cnorr Fabrikası imala tının temizliği. B rockmarın Gümüş Fabrikası ikişer kaşık hediye ettiler. Belediyede taam. Peck Paşa 'nın senası . Yedi sekiz kişi ayrıldık, (Peck)in evine gittik. Kadınlar. Tuz madenini ziyaret. El bise değiştirmek, siyah ceket, siyah takke. Tuz kütlelerinin elekt riklerle tenviri. Gara avdet. Gece onda Stuttgart'a muvasalat. Otel Marquart' a nüzul. Numara 1 98.
22+ 2 6 Hazira n Pazar Sıu ııgarı "ıa bi r i nc i gün. İstihnıam ve tcd{\v l wsfütiııi havi bir ha ınanıı genlik. Elektrik ile ıcrlcıııek. �·aımır sürünmek vesfüti mü kemmel. Uğmak için ı e ll fık da mevcut. Erkeklerin havuzu V<U'. Soğuk su. Kadın l ar cihetini ele gczdiııııcği teklif ettiler. Bir büyük havuz içinde kadınlar ile erkekler beraberce yüzüyorlar. Kızl;u· arasında yan� ed iyorlar erkekler ;mısı nda. Bu her z.mnan böyle eleği imi�. Haf tada bir kere böyle yapıyorlaıını�. Burası m ü zeyyen Arahik bir büyük kubbenin altında havuz. Arahik balkonda muzika. . B u rada Duc Urah'ııı ş ark tarzında konağını ge zd i k. Mısır da, İstanbul "da . Suriye'de ne kadar prka füt işleme, kakma varsa hep s i n i toplamış, salonlarına mefru şiit yapmı ş . Mesela bir i ş l e mel i şamdanı bir yastığa geçi rmiş . Canustatt'ta Kursal Gazinosu 'nda öğle yemeği. Burada i l k deni kadınlar l ı i zıne t etti. Ticaret Odası Reisi nutkunda .. Buradaki bir kili sem i zde Türklerin Y iyan a ' ya hü c u ml arını tahatturen her ak şam bir çan çalınır ve buna da Türk Çanı denir. Efendiler bu deffi bir vesile-i cemile ile bu çrn11 bu ak şam y ine i ş iteceksiniz. , dedi. Mfünafih ben işitemedim. Y ine Sfıdmı inşa ve tertlhfıt-ı dfü1iliyyesi. Arap usul-i nıiına.rlsinde olan kralın sarayını ziyfırel ettik. Bu da yaldız ve nukuş-ı kelimaı içinde idiyse de mefruşatı Duc Urah · ı n k i kadar zengin deği l. Kapının üs tünde "El-Wilhelm" yazılı. Saray iki dairedir. Ortası bahçedir. Bize s igara şampanya, ıartinl' ikram ettiler. Şehrin etrafını tavaf ettik. Otele avdet. Gece fabrikac ılar tarafından ote lde z i y afet Muh y iddin. Bedi, Suad Beylerle bah çede dondurma. ( 1 2)de yauım. .
,
,
.
27
Haziran Pazartesi
Sulh-haneyi ziyaret. Hayvanat pazarı.
hayvanat
karantina
hanesi buradad ır. G ayet ces i m bir nı Ue ssese. Da i ın ber nf\m-ı el i ge r Mercedes Otomobil Fabrikas ı 'nı z i y a ret Şehri dola � t ı k. .
Napoleon ·un ımıharebe meydanını göstermek isted i l er. Tozdan
\'e sıcakıan peri�an old u l-. . Oıoınobil l'abrikası tarafından ga zinoda öğle yemeğ i . K u nd ı ı ra fa b ri k as ı n ı z iyare t . Gayet mühim: Diiğ ı n e l e r i n d i k i l mesi, il iklerin aç ı l m a s ı ta nı a ı n ı y l e mak inelerle icra ediliyor. B i r kundura y i i ze l l i amel iyat görüyornıu�. Halı sergb ine gitmedim. Huslısi ihracat ve i l ın-i c n s a b sergi lerini ıiyareı. Belediye dairesinde ziy:l fcı. ( 1 2)de y a t ak.
28 Hazinı n Salı 7 ,40'ta ( Friedriclıshafen le ıııiitcveccihen hareket. U im' den g eç t i k. Küçücük Tuna ınenbü ını görd ü k. Arabalarla Zeppclin Ballon t'vkydanı ' na g irdik. B alon şi şiri lmiş. ( 1 40) metre uzunluk. B a l oıı ı ı n i s m i "S huwabb"dır. İlk kafi le olarak 1 2 kişi bindi. B e ıı i k inci kafileden iken Hart martt' ın terbiyes izl iğinden. bazı z;l bit rii fekanı n di.irüştlüğün den binemedim. İ k i nci defa diin b i zd e n . üç A l manlardan bindi. Konstans Gölü kenarı nda K i i rg a ı"IL·n Otcl i ' nde öğle yemeği . Cheplin ' i n n utku (Chcpliıı iht iyar . k ı sa boy l u , ensesi y ı rt ı k, saf çehreli bir askerdir). İkinci nutku B a , · i e ra l ı diğer bir baloncu olan Mösyö Parsifa l ' i n ıııedlı inc LL'ı i r i d i . İki muhteriin c i l veleri.
Köşkünde Dorıhbourg Kralı İ kinci W i l hcl m tarafından ka b u l olunduğumuz sırada bana hiiııbrın sey ahatten afiy et l e av de t i ne . seyahatin müşki lütına. ( 200 ) sL' ll L' den beri ya p ı l mayan bu se y ahat i n hasıl edeceği h ü sn-i tesire d;l ir beyanatta b u l u n d u . Gayet ş ı k , k o l u bilezikli, fantc/i yekk 1 i . jaqeııerre a ta ille gi yinmiş, necip, kırmızı sinı f ü ı b i r i h ı i y a r. Vapurla (L indao)ya kadar Konstans G ö l i i 'ndc CC\\.� l;i ı ı \ Lı l t e pe sahi l iy le ada sahil ine benzer. (6)da Li ndao · daıı 1ı�11-...' ke ı . Şimdi Baviera 'tiay ız. Llti f peyzaj lar. İ sv içre 'ye benzeye n . doyu lmaz mütenevv i ' mcnünr.
29
Haziran Ç a rşa m ba
Gece Münih'te ( Bairischenofl) yfüıi Bavicra Oteli . ne indik. Otomobi lle yeni belediye daires ini aceleteıı ziyaret. Üç takıma ayrı ldık, ben D Gnıbu 'na dahil oldum. Müzeleri gezecektim: Mü zede Mohaç ve Belgrad muharebelerinden :ılınan çadır, bu şekilde bir miğfer. Porselenler kolleksiyonu gayet nefis ve kesir. Moffei Lokomotif Fabrikası. Darül fünunun avlusundan girdik. Beyaz ve renkli ınennerlerle inşa olunmuş temiz, cennet gibi bir bina. Ber lin · inkinden güzel. Türk Kışlası, Türk Strasse. Pinacotlıi:quc: Re sim müzesi ( 20 dakikada gezeceğiz. halbuki her yemekte 3 saat ka lıyoruz. ) Flaman mektebinden R u bens, Van Daik, Cazia no, Ve ( Vened i k l i ) . . . Yeni piııacotlıi:que · Le Pilotic, Kavolbach, Bukl i n ' i n tabloları . Öğleyin ··Laudenbreau ·· B i ra Fabrikas ı ' n ın mahzeninde soğuk yemekle bira içt ik. Herkes kendi h i zmet etıi; büfeden elindeki tabağa istediği kadar d i l , ba l ı k g i b i yemek aldı. ( 1 ) l i tre bira içti m . B u radan çı karak Mü hin civarında "Lieteshteten 'de kfıin "Pri nce Lou is d e Ba dicre" in çift liğine azimet. İ ki saat yol. Güneş altında. toz için de sıcaktan yorgun, takatsiz kaldık. B i ' n -nisbe adi bir çift l iğe vasıl olduk. D ikkate şayan yalnız yüze l l i inek kadar mevcudu olan bir cesim ahır idi. B u rada ineklerin duş ve banyosu için sıcak ve soğuk süzgeç leri havi hamamı bi le var. S üthanesi gayet temiz. Sütler çinkodan bir havuza dök ülüp oradan azar azar içi buzla dol muş çelikten bir helezoııdan damla damla dönerek başka bir havuza akıyor ve bu cihetle sıcak süt ler soğuyor ve bilahire ş i şelere konup ağızları k apaıııp mey dan - ı t icarete sevk olunuyor. Hatta bu şi �elerden ikisi, üçü içi hu m ikdar dairelere ayrı l mış tenekeden yassı ın ahfazalara ' a ı 'olunup üstü mühürlenerek postaya veri 1 i� or ve ba�ka mem leket lere i l k hareket eden sabah treniyle gönderil iyor. Ü s ı ü ın üzdeki, fesimizdeki tozları. otomobi ldeki ) e�:"ine fırça ile lasqucs, Veroncs
227
si.i plirı neğe muvaffak old u k ise (de) bembeyaz olan yüzi.iıııüzii . saçlarımızı temizleyemedik. Prens Lou is gayet ihtiyar ve i hm:llkilrane giyinmiş bir ihtiyard ı r. Hara diye gösterdiği ma halde ancak beş allı at var idi. O y orgun luk ü stü ne bir hay l i dolaştıktan sonra b i z i b i r köşke get irdiler. Orada i kindi üstü biskü vi, peıirs foıırs, sandöviç, bira . şampanya, sütlü kahve, çay gibi bir büfe ikram elli ler. Tekrar ot omobi llere b ind ik. İ ki saat kadar y ine tozlar içinde yolculuk ettik. Yolda oto mobilimiz k ı rı ldı. Yol refikımız Karesi Mebusu Hoca Galib E rendi ile Menteşe Mebusu İ lhami Bey ile yol ortasında kal dık. N i hayet, müşki l ler içinde Genera l Bonn i le Hardtmann bize otomobi l lerin i verd iler ve kendileri o sırada yoldan geçen iki kad ının otosuna davet üzerine bindi ler. Yolda S tanıberg 'de göl sahi l i nde yapı lmış ve bir tarafına gizli konmuş büyük bir çark ile sun ' I dalgalar yapan Undosa deniz hamamını gördük. Kadın-erkek beraber giriyorlard ı . Dermansız, toz içinde otele avdet ettik, y ı kandı k . Bu herifler bizi Hottentot vahşileri m i sandılar k i kötü b i r çift l i k göstermek için bu mertebe zahmete soktular. A kşam, Münih eski şehi r Emanet Dfüres ' inde belediye ta rafından fevkalade bir ziyafet çek i ldi. Nal biçimindeki ziyafet sofrası arkasında uzun sarı peruk saçlar takmış ve eski tarihi tarzda libaslar giyinmiş page' tar h izmete amade durmuş idi. B üyük salon büyük nebat ve yeşillikler ile ikiyi bölünmüş idi. Yeşilliklerin arkasında bir büyük erganun ile yüzü mütecavi z kızlar vatan-perverane şarkılar, i lahiler teganni etti ler. Manzara gayet latif idi, yemek pür-neş'e idi. Yalnız yemeği n sonunda Doktor Iek ' i n Fransızların Memillik-i Osmaniy-ye'de (600) mektebine mukabi l, Almanların 1 2 mektebi mevcut olduğundan Türk iye 'de Alman mektepleri açılmak için Türklerin ken d ilerine muavenet eylemesi hakkında söylediği bir nu-tuk bir parça soğuk düştü. Yemek üç saat sürdü.
30 l-lazinın Pcr�c m hc S a b a h l ey in s a a t s ek iz d e o te l de n ç ı k t ı k . K ra l 1 11 ga y et sad e olan saray ın ı g e zd i k. S aaı onda moıoru vagonun ort a s 1 11da olan
i rice . l okomot i fs i z bir şinıen<löfere bind i k . Tren iki döşemesiz yani liçli ncü mevkiden idi. B ize b i raz garip ge ld i . Scy;\haı b i r saat kadar s ii rd ü. B i r y o l kenarında durdu , indik. M ü n i h şehri nin
su i h ı iyfü: ı n ı temin için yeni yapılan Reisach nam su bendlcrini görmek için bir saat kada r yürüdük. G iinq altın d a aç karnına h ay l i zahmet çekt ik. Bu beden lerin uslıl-i in şa s ı n ı n tariffıt-ı fcn
n iyycs ini anlattı lar. Suyu süzmek için tabaka-i arzdaki tabii kumdan istiffıde etmi şler. H içbir süzgeç mak i ne k u l l anmanu ş la r. İ n ş aa t masrafı fazla ise de imar ıııasrafı yo k m uş. S u geçen kemerlerin içine b i z i ı ıı için sıra-vari bin lerle mum d i k m i ş ler, uzaktan manzara pe k güzeld i . Su biraz ac ımtı rak idi. Bu suyun metre mi kabı aha li ye 3 fen iğe yani takriben beş paraya sat ı l ıyor. İ stanbu l ' da terkos suyunun metre mikabı dört kuruşa olmasına ve İ stanbul ahalis inin fakrına nazaran aradaki iht ikarın derecesi aşikardı r. Avdette ş i mendöfere kadar hay l i bi-ıab taban teptik. Tekrar zatü · 1 -hareke vagona bind i k . Oberwarngan nam mah a l le geldik. İstasyonda i k i b ü y ü k ve muhacir yük arabalarından daha yüksek ve daha kenarlı, şu ( . . . ) ( 22) biçimde her yerine dörder tevana beygir koşulmuş ve ön bey
girinin yerin in üstüne tym/İel/lıe kıyafetinde ve başı t ü y l ü b i r
sey is binmiş, arabalar bekl iyord u , rakip olduk . Mihmandarla rımıza araba bu l u nmadığından onlar yayan ka ldı. Bu surette sar sıla sars ı l a bir saat daha güneşte yol gittik. Yorg u n luktan art ık bittik. Söylenenler, d ırlananlar çoklaşınağa baş lad ı . N ihayet dağa tırmand ık. Dağın zirvesine vasıl ol unca bizi bir
"heyyy
yuuu" çığ l ığı karşı lad ı . Meğer köy li.i ler buraya topla n m ı ş lar. adet lerince izhar-ı meserret ediyorlarmı�. Buras ı n ın ismi Caubenberg ( 2::! ı ! forada. i\. H i i.. ı ncı · ın !.. a lem inden çıı.. n ıa ç izgi lerle araba n ı n !a�ıa�ı ' "ı
a l ı r.
229
y;'uı i G üverc i n Dağ ı i m i � . Bu rası dağ değ i l . hir yüksek tepe idi. Solra lar kunı l ımı� i d i . bir de kiıarlı çalg ı vard ı . B i rasıyle işt ilıii l ı hir yemek yed i k . Yemekten sonra köylü
k ı zl arı erkekleriyle hi rl ikıe sclıı"ilıflau/er y f üı i tabana (ayağa) vur ma tii.bir o l u nan Bav iera dansı etti ler. Bu raksııı naka rat ı ayağmı .. vurmakt ır.
arkadan kaldırıp sağ e l i y le taba n ın ın altıııa ··şap şap
Galı kad ın l ar dans et mek ve g;1 h bir erkek diğerini havaya kal dırmak usuldend i r. Erkekler kav i . kadın lar dinç idi. Sü leyman N u man. Said Bey g i bi baz ı m ı z bu raksa dah i l oldu, bir hay l i eğ lend i k . Aynı tarik ve vasıta ile i stasyona i n d i k. Yolda sar s ı l madan s ı k ı ld ı m . Çay ı rlar yeş i l ve taze i d i . Arabadan indim . hay l i yürüdüm. koştum. dü ştü m , Üstüm yeşi l l i kten ld.. e oldu. B u raları temmuzda hiilti hahar. Saat alt ıda otele avdet eı t i k . yı ka!1dı k . Yemek yemeden ( 8 )de Expos it ion Tiyaırosu " nda ( Bel Helen) piyes i n i seyre g i t t i k . Perde aras ında bize bü fe hazırla m ı şl a rd ı . Acele i le ayakta sandöv içleri, birala rı attık. K ı rk kadar aktris vard ı . Heps i n i n l i bas ları nefis ve zari f i d i . Çoğu nun ayak ları tuvaletl i ve çıplak i d i . Bu oyunun ( m i zansen)i ıamfünıy l e deği �ın i ş t i . Şfıirfüıe levhalar yek-digeri n i taki p ediyordu. Üçün cü perdenin henuz i k ın fi l olun mayan dekoru müstesna olmak üzere d iğer iki perden i n dekorları fevka " l -hayill güzel i d i . Oradan onbirde ç ı k t ı k . B u ra n ı n en büyük birahanesi olan Hotbraunhaus B i rahanesi ' ne g i rdik. B u rası üç kat imiş, her katta bir s ın ıf halk gel i rm iş. B i z i darü lfünun ta lebes i ne mahsus o lan orta kata götürdü ler. Gen i ş, büyük bir daire. Elektri k fenerleri tavanda topkandil tarzında asılmış. B u halde manzarası ve ge n i ş l i ğ i la-teşbih S u l tanahmecl C a m i i ' ne yakın. Önümüze küp g i b i kapak l ı kadeh lerle biralar geti rdi ler. B izden evvel buraya kad ııı larıylc beraber h i rçok halk dolmuştu. B i r çığl ık, bir a l k ı ş . bir k ı yame t . Ciimles i . cümle m i z yek-digerimizin şerefine içer ken bin kiipün birden havaya kalkması görü l me m i ş bir manzara. N u tuklar. �ark ı l a r. liltifeler. Sokakta . . Ordumuz etti yem in" şar-
230 !-; ı s ı n ı n tegannis i . Avdetl e Miisyö Hard t ın anıı bizi aldı ( Feyzi Bey, bcı ı . Fazlı Necib, İ lhfııni Bey ) Benz n:lın lıuslısi konsere götü rdü. Orada legaıııı i eden b i r i k i aktrisi d i n l ed i k . İ k i � i �e şampanya i ç t i k . Saat 1 l /2 t a otele avdet ett i k . Yarı n e rk e n de n '
kal kacak ve A l manya'ya veda edecekt i k .
1 Temmuz Cuma Salxtl1 6 l /2'ta uym1dırdıfm·. Akşamki bira v e şamp<.myadan ağız köpüklü, m i de h:mıp, uykusuzluktan vücut bi-tab. 7 3/4'te bir aya yakın bir 1.aınand ır Almanya 'nın her tarafında refrikat eden mih nıandarbnı nıza veda ettik. Şimendöfcrle Ccnova 'ya müteveccihen hareket ey led i k . B i r saat sonra Avustuıya hududuna dahil olmuştuk. Bütün güıı ve hüti.iıı gece şinıendöllerle seyahat edecek ve yarın salxtlı (al;,)lümga saa ı döı1te Ccnova 'yu vasıl o lacakt ık . O hf üde dün gece uyuyaıııudığıııı gibi, hu gece de uyuyanıayacakt ım. Yarın gece ise. vapurda acaba uyuyabi lecek miydim? Onun için öğleyin ye mekten sonra bir parça kestiıınck istedim, fakat mümkün olamadı. Çünki demiıyolun iki tarafı o kadar giizd i di ki, bakıp ve bakmakla doymak mümkün değ i ldi. Herkes ön pencereden :u·ka pencerelere koşuyordu. Her dakika bir (peyzaj) değişiyor. Levha levha heday i . Ye�il bir vadi. Gah (ü) bi-gftlı temiz dereler. köpüklü çağlay an l ar, temiz köy evleri. İki taraf çam l arl a si.i slenmiş yiice Tirol Dağlan . Menazır-ı cenneti hayali bir letafeti hfüz. Güneş batıncaya kadar bu rOhu yükseklere uçurmı manzaraların temaşasıyle gaşyoldu k lnns bruck 'tan geçtik. İtalya'ya dahi l olduk. Milmı 'dmı geçt ik. B ir parça istasyonda dolaştık. Gece mıcak (3) veya (4) saat uyuyabildik. .
2 Temmuz Cumartesi Sabalılcyiıı pek erken Cenova · y a vasıl olduk, fakaı treııd�n �ık ınadık. Saaı beşe kadar katarda kaldık, sonra Nourdoutche Louid va purundan. araba tutul ımı�. bizi aldılar. vapura getird iler. Orada yü-
23 1 züıniizii yıkadık. slitlli kahvemizi içtik. Şehri gezrneğe çıktık. Cenova güzel ve yeni bir şehirdir. Şehbender-hane Massini heykelinin bu lunduğu mcycl:mcığın karşısında, büyük bir apm1ırnuıdadır: yanında da belediye bahçesi vardır. Şehbender Subhi Paşa-zade Mchıned Hayrullah Bey ' i aldık, o bize şehri gezdirdi. Cenova'nın mez:.u·lığı görülecek şeydir. Burası mezarlık değil, milyonlarca kıymeti olm1 bedayi-i hüneri muhtevi bir müzedir. O kadar nefis heykelleri vm· ki. haftalarca temaşa edilse doyulmaz. Cenovalılar ölülere hüıınellen ziyade, evvela hünere meftı'.iniyetlerindeıı: saniyen alayişe mecllıbi yetlerimlcn memleketlerinde bu muhayyirü ' 1-ukul bediayı vücuda getiıınişler. Akşamüstü /il/(la denilen deniz hanıaınlarım ziyaret ettik. Burası adeta o sra11d gibi gazinosuyla tiyatrosu) le bir mahall-i zevk u scffilıet. Vapunımuz o akşam yediye doğru hareket etti, Napoli 'ye uğradık, orasını da gezdik. Ben burasını gcc;cn sene gezmiştim. tafsiUtı oradadır(23). Fakat Napoli 'de kolera olduğuııdaıı Pire'yc çıkamadık. Va purda bizimle beraber otuz kadar kad111 Rus ıııual limeleri seyahat ediyorlard ı . Pek güzel eğlendik, bu neş 'eyi unutamam. Herkes bu kadm lardan kendisine bir kafadar buldu. Ben de Harkovl u Madmazel Zeyna isminde b i r kadın tanıdım. Gayet güzel pi yano çalıyor ve şarkı söylüyordu. İzın ir'dc yirmi saat kadar kal dık. Karantina olduğundan ç ıkamadık. Çanakkale 'ye geç vasıl olduğumuzdan orada da oniki saat bekledik. Dokuzuncu gün İs tanbu l ' a geldik. Sarayburnu'nu dolaşırken Ayasofya'nın arka ta raflarında bir duman gördük. Limana vasıl olunca dehşetli bir yang111 karşısında bulunduk. B u yangın İ stanbul ·un dörtte birini kül eden l l Temmuz Yangını idi. Bir aydan beri gözlerimizi ka maştıran. yüreği mizi ş işiren Avrupa medeniyeti parlaklığından, vapurdaki ncş'elerden sonra memleketimizde bizi bek leyen bu folfıket mi olacaktı? Bedbaht memleket, zava l l ı bizler.
1 1 Temmuz 327 Pazar ( 2 .1 ı B lo.. . .\ i V . ıııek ı u p. Mckıupıa bahsi geçen g ü ı ı l ülo.. bu l u ııaıııaııı ı � ı ı r.
233 SÖZ L Ü K
A fitab:
li ü nq
Afüvv: A ileden ,\ gah: ll a bcrdar Agreb: Eıı !!arip A guş: K uuı ı.. Ahsen: En [.!ÜZCI Ahter: Y ı l d ı z A h z : Kabul etme A kval: Sözler A li: Yübcl-. A lihe: İ l a h l a r A mal: Eme l ler A n: G üzel l i !.. Andelib: B ü l b U l ara: Süsl eyen A raste: sü,lcnnı i� •
Arı
11011\"ı'Oll:
Yeni 'an' al
· asa: G i b i Asdika: Sadık dostlar A siyab: Değirmen A suman: Giik A �iy:inc: Yuva Ata: İ hsan Atebe: E� ik Avarı;r.: l k l i rı i l n Azimet: G i d i � Badema: B u ndan sonra Ba'd-rz-in : B u ndan soııra Badi: Sebep Bi'ıis: Sebep u l a n 11111111/' s: A di
B<ir: Y iil-. Rari · : \ l t ı l-. • ı ı ı ı ı ı L· ı Barik: :--; :ıı. ı � i ı ı,
ll;izit:e:
Oyun..:::f.
Bedılyi ' : G üzel l i l\ le r Bedihi: B e s be l l i Behişti: Cennetl i k Berceste: Seı,:nıc Berk : Ş i ııı�ck Beste : Uağl ı Bezi : Saçmak Bi-güıııan: Ş ü b hcsiz lli-lıcımll: E�s i ı ili-kes: Y a l n ı ı. Hil:l-araııı: D u rıııad:ııı Bimür: ıı a,ıa Ui-ııazir: B e ı ıı.ers i 1. ili-neva: Sess iz H i ' n -nisbe: Bir dereceye kadar Ca-bc-ca: Y e r yer Caı1ıcı: Kaşe, hap
CaN c/111111(//1/: Ş a rk ı l ı kahvehane
Calib : Çeken Came: El bise Can-rüba: Gönül kapan Casrndi' : Şelfıle Can': Bodrum
Cay: Yer Cay-gir: Yerl q n ı i � Cebin-say: A l ı n süre n Ceriha: Y a ra Ce' cl:ln: Doia�ıııa Cezri: Rad i ka l Clwmrı:: B ü y ü Clııiıcmı: Şato
Clrcrnit 'I: Teı[.!fıh Co/111111e: ;\ s l-.eri ı ı ı ü lrczc
,_.
Bcc·ı.' i ' : K . ır,ı l ı l-. l ı � er ,k� ı � ı i rıne
Conı e11ırc: Koıı\aıııre
C. ı;1 1 ,·111iı ıı;11cl: A ııl:ı �ıııaya da) a l ı Cor,,11rnıi1111 : E'n a r loncası
1 J-J. İ y i l ik vunı�u Coıııwll': K ı ı blıe Cmısi11( c ) : Yeğen Cııirıı.ı ic: Zırh Cıırin.ı iıı': '\krak Cüda: Uzak. ayrı Cünun: Del i l i k Cüst ü c u : Ara�ıırıııa <,:aker: Kiile Çespan: LJy ı k Oför: Diiııcn Oiım : Tuza" Dana: A l iııı Dehan: Aii ız Dcr-iıı;:ıış: Kucaklama Der-mİ)'aıı : İ leri �iirınc 1Jh il/11 1 io//1:1': l l ay:i l " ı rı kl ı ğına uğranı ı � Diri::,:: Eyvah . aman Dil-bcııd : C iiinlü b:ığlayan. tii l beml Dil-lik:ir: Ciiinlii yara l ı Dil-kü�iıdc: İ ç açıcı Dil-sir: Cii•nlii ıoı.. Dil-şik:ir: l ilinii l avlayan Oil-�ikcn: Giiniil k ırıcı /Joıılrnr: Keder Dur: Uza" Oürdiınc: K ıyıııeı l i Eb: Ata Ehkeııı: Dihiı Ecdcr: En l<lyık Eraı: İ şler EIKar: Pikirlcı Ersah: En l!İİ/l_' I lo.onu�an Er,ıı,; Eyvah Ek) ül: Kilcl,·r Eltal': Lutu flaı 1 1 - ı t" ııı : fl ı ı !.! i i ıı. lülcn C. 11111 d<' gmcl':
He� ecan Ender: İ ç inde Enis: Dost Ercünıend: M uhterem Ervah: Ruhlar Esatir: M itoloji Esreı: En sefil . alr;ak Etvar: Tavırlar Edııeıııeııı: H<ldise Exceııırique: Adip E.rposiıioıı: Sergi Ezhar: Çiçekler f'arce : A di koıııcd i f'ıırııliıı': Kader Ferişte: Melek Fersude: Y ı pranıııı� Fetanet: Zihin a�· ı " l ı ğ ı Fevka'l-ha)al: Hayiil üstii Fevvare: Fi sk ı ye Fihı·ıııı·ııı: Guru rla Fig11ri11e: Model Garra: Giisteri�li <iıil<'aıı: Pa,ta Gaybubet: B u l unmayı� Gencine: Hazine Gerd: Toz, toprak Gerdiş: Dönme Gerdun: Dönen Gerdune: Araba Gılzet: Kabal ı k Gird-bad : Ka\lr�a. hortum Girive: Çıkına1. yol Gir)an: Ağlayan Girye: Ağlama GriI: Gri <iııide: K ı lavuz Guş: Di nleme Gürt ü gu: Dedikodu. bo� sii1. t:1111ııioıı:
( ; ıi l hii ı ı : (İ i i l h.iih.li ( ; İ İ Zl'r:l n : llc\ l' l l
İ ıı ı ' ıl ı ı : D i h. k a t k ar:ı ) t ı rn ı a i ıııfıtc:
üıt1:i rıı ı c
H a dı l c t : l ' ı a ıını:ı
İ ııı rfır : ( ieçi rıı ıe
l l al'lcı::l h : ( İ c'I"< kh. p,l;ı , ı
İ ıııt iz:k: L y g u n l u k
H a ı l i k a : B a l ı �'<'
İ ııcilfı: C i l :'ı Lı ııına. parlama
fl a f'iı.ı fı : S ı r l a r
i nk ısfıııı :
Hühiş:
Riil iinıııc
İ ııkis:lr: Beddu:1
İ stek
Hföl: Engel
İ11sl'l"İJ>Iİ011 : K i ıfılıc
İ n t i lı fı h : Ciiiı a.;ıııa
H:lilc: Trajedi H a k-bin: Hak f!iizc ı e ıı
İ r ı t i h :J lı : Sc�·ıııc
H :l k da ıı: Dlinyii
İ r fı c : ( i i i, ı ,·rı ııe
Har: D i ken J l erçihiıbfılıad : İ s te r i s ıeıııc'I
i rfıs :
Sd,c p n l ın a
İ r t i k:l lı : K i i t i i e y l e m
Hezar: B li l h i i l
İ sl i f'!ı:·ı r : Sunı l ı ı ıa
H ı dşe nd e : Tırmalayan
İsti g rak : Boğ u l n ı a
Hıred: A l- ı l
İ s t i k ıııfı l : Tanıa ı ı ı l anıa
H içi : H i çl i l-
İslişıııfıııı: K o h. l a m a İ ş ' fı r : 1 Lı lıc·r
H o d b i n : !k n c i l Hııda-ne-j.!erde: A l l ah gi\sıcrnıes i ıı /-111111iliıırio11: H a k aret
İşralı: İ ı ı ı :i
eıme
İ şti k a : Ş i ldycı c ı ıııc
H fı n-fıliıd: Kamı b u l a ş ı n ı �
İ ' l idıll-i dem: Soğ u 1' kanl ı l ı k
H iı n -riz: Kaıı döken
İ ' t i l a : Y ii k sc l ııı c
İ t ti k :'i : Ya ,laıı nı a
lliı r : H uri
H iış: l fo� . ı::ı t l ı
İ ttisa l :
H ü zn-fıl fı d : Kedere lı u la�ııı ı �
İzdi vac: Evlc nnıc
lyd : Bayram İlıtisfıın :
K al'u � nıa. y a k ın l ı k İ 'zaz: Saygı giist.:rıııe
G ü l liıııscıııc
İ rt i k a r : Fak i r o l m a İ rt i r a k : Ayrı l ı k
.laqeııı'll<' ti ıaillı': B i r c i n s resmi ceket
.Jengdar: ra, ı ı
İğbirar : Ciiicenınl'
.lııpı:: Etek l i k
İğtirarcrı: A l danarak
KalTe: Hep. b i i t ü rı
İ�tişaş: Karı � ı k l ı k
Kail: Rüzı
ı hlilat: CJiiri i � ıııc
Ka'r: Ç u k u r
İ l ı l i riız: S a k ı n ıııa
Karfılıel: Y a h. ı n l ı k
İ k t bab Fd i ı ı ı ı ı c·
Karibcıı: Y a "- ı ı ıda
Kchiıter: Gih erc i n
İ k l il iıf': Deı � ı rı ı ı c· İlli� � in: ( ii ı�iiıı
ı:ıı
i ı ı i .üı nı : h i k�ııll· İ l l i za z : Tad :ı l ı ı ı :ı
kud'i ve ylicc !;arı
Kcder-pirfı : K c·Lkri süsleyen Kcf'en-piı�:
K c'l ,· ı ı c
Lıiirü nıniiş
'1cıııliı k : Kiilc !\·l ensi: l ' ıı ıı ı u l ı ı ı u � Merasilc: :Vk l-. ı u pl:ı�ıııa Merbiıti� et : Raf!l ı l ı k Mcshıır: Tu ı k u ı ı Mesnıü: Duyu l m ı ı � Mestıir: G i z l i !\'lcşcerc: Koru Meşhıin: Do l u !\le,·c-a,·er: Dalga ıa�ıyaıı Mc\'ecldet: Scv ıııe Me,·kıf: Durak
Kerime: K ı z e l' l [ı l Ke, ke(): Y ı l d 1 1. Ke\'n: Düny:ı Ke�·J: Ölçme Kıy�·e: Okka Kiinc: Kö�e. bucal. Lahüd: Gere k i i
Lac: Ciiil
Lahuti: i ı:ı lıi L:i-yezal: SoıNız Lcmcfın: Pa rlaıııa Leyal: Gece Lika: Yüz. çelıre Lıiccc: Dery;I Maa '1-ıne' _vıisiyye: Mabad: A r k a . son
A1oııclıc: Çalana More11 Iİg<': Onaçağ Üziinlii y l c
ıHudmı<': Meryem A n a
M;i-fevk: Ü s ı ii n de Mağmu m : G a ı ıı l ı Mahi: Mahveden Mahza: Sadece Maişet: Geç im Mali: Dol u Mfır-ı hcliihil: Zeh i r l i y ı l a n Maznun : Saıı ı k Mecbul: Yanı ı ı l ııı ı � Meh-rıi: Ay y ü 1. l ü Mellııirane: Öf! üııiilesi Mcllrnd: Yok Mehiısiıı: Giiı.e l l i k ler Mekasıd: M a b a ı l a r Mela : Cenıfıaı Melfıhat: G ü ı.c l l i l. Mı'la11ı ·ıı/iqııe: Kederl i
l\lclc'-i :iJa: � k k : k ıoplanma } C ri Mclekii 's-sıyfüıc: İ y i l i k ııı e l e f! i Melhuz: Dü�iiııiill' b i l e ıı Mc'ıııen: S ı g ı ı ıa 1'
Muanııid: İ natçı Mufırefe: Ta n ı �ıııa Mudhikc: Komedi Muğber: K ü sı... i iıı Muğlil: A l datan M uh:il: İ ııı kaıısı1. Muhiılesat : Dos t l u !. gibıcrnıc Muhib: Dost M uhta�ar: Hayat veren Muhyi: Hayal v e n: n Muhzır: M ü lü� i r Mukaşşer: K a buf!u soy u l ıııu� Mukteza: Gerek, icap Musanmi: Sanaı l ı Mutantan: Tan t a n a l ı M ut:nvel: Uzat ı l nı ı � Muti': 13oyun eğen Mutmain: Şlibhe�i o l m a y a n Muttal i ' : Öğren ııı i� Muttasıl: Devam l ı M uzlim : K . ı rn n l ı l-. M iichir: Zıırl a y ı c ı Miielliııı: A c ı l'ercn l\l iihe.v _vİl': 1 ky,·caıı veren
237
Miı.ie: K i rpi !<. 1\ hik:lleıne: Konuşma
l\liintekıınane: Öç al ırcasına Miisab: M usibete uğramış l\tiisadif: Tcsadü l eden Miisayefe: K ı l ıçla ıııüddelc Miistekreh: İ ğren�· Miişevvı k : Gayret veren M ii şk-bfır: Mis kc>kulu Müş'ir: Bild iren Miitcallıkat: Ak ra ba Mütecasir: Cüretli Miiteezzi: Eziyet çel<.en l\tüteheyyic: Heyecanl ı M iiteşevviş: Karmakarışık Müvaneset: Dostluk kurma l\l iizahinı: Zahmet veren i\lüz'ic: Rahatsız eden Nab: Sar, berrak Nafiz: Etk i l i Naganıat: Nağmeler Nagehani: Ansızın -nak:-lı/-1 i Na-mütenalıi: Sonsuz Nazar-pira: Bakışı süsleyen Necat: Kurt u l uş Nedenı : Pişmanl ık Nehar: G ündük Nermin: Yumuşak Nesim : Rüzgar Neş'et: Ol uşma Netayic: Neticeler Ne,·:11: Tal i h Nevaziş: Okşama Nernıid: Ümitsiz Nısf: Yarım Nigah: Bakış Nigerfın: Bakan
Nihal: Fidan Nikiıt: 'i ükıcler Niııı-nigalı : Gözucuylc bak ı� Nisyan: Unutma N iır-ı ayn : Göz nüru Niış: İ çmek Niinıayan : Giirünen Olıligari011: Tahvil Page: İ çuğlan. lıizıııcıkür Paymal: Çiğnenmiş Pejınürdegi: Sefi l l i k Penah: S ığınak Perestide: Sevg i l i Pervaz: Uçuş Perverde: B üyii t ü l m üş Perverdgiır: Allah Peıirs fiı11rs: Kuru pasta Peyapey: B i rbiri ardınca Peykar: Harp Pi11auıt/ıılq11e: Resim miizesi Piş: Ö n Po.ı·re resranre: Postresıaıı Poıırrelle: K üçük kiriş Prh·enrer: Tanıştırrııak Pür-hfın: Kan dolu Pür-şfır: Giirü l t ü dolu Rahar: Papas Rabıta: Bağ Raci' : G eri dönen Regi11w : Rej i m Reh-nüma: Yol gösteren Re11ıe: VaiL
Reviş: Yüriiyüş Rirat-efza: Y üceliği artıran Riyaz: Balu,:clcr Rfı-nüıııiı n : Yüz gösteren Ru)·et : Görme Saaifice : Fedakürl ık
238 Sad: Yüz ( I OO J Sahha: Şarap Sak: Saksı Sakıb: Parla!.. yıldız Sakit: Susan Sanayi-i nelise: G üzel sanatlar Sarsar-ell;.en: Y ı k ıc ı rü1.giir Sııııwıgl': Yahşi Scrnııd jl'llllC'ssc : İ k i nc i genç l i k Schab: B u l u t Sehavet: Cömert lik Seınen-ber: A k göğüslü Serair: S ı rlar Ser-il-ser: Ba�tanba�a Serir: Taht Sertiz: Ucu sivri Se,y labe: Sel Sillıoıılfl': S i l uet Siınab-allıd: G ümü1suyuna bulanmı� Sipihr: Gök Sirişk-ara: Gözyaşını süsleyen Sitare: Y ıldız So('lır: Rahibe Soııpc: Ak1am yemeği yemek Sıaııd: Tribün Stııtııe: Heykel Sııfti·agl'lf: Oy hakk ı isteyen kadın Sfıziş: Tesir etme, yanma Siirlır: Sev inç Şafak-nisar: Şafak ışığını saçan Şayeste: Layı k Şedid: Şiddetli Şekva: Şikayet Şeyda: Çılgın Şifii-yab: Ş i fii bulan Şikar: A v Şikest: K ırık
Şirin-kam: Tadı daıııağıııda kalan Şita: K ı � Şitfıhan: Koşan . Şükr-güzar: Ş ükür borcunu ödeyen Şükufe: Çiçek Şüklıh: U l u l u k Taban: Parlak Talı/e d' /uiıe : Tabldot Tab-fcrsa: Güç�üz bırakan Taglil: Yanı ltma Tahaınınül-fersa: Dayanımı gücünü y ı pratan Tahrir: Yazma Takbih: Beğenmeme Takbil: Ö pme Tahlkat: Düzgün konuşma Tarik: Yol Tarıiııe : Tereyağı ve reçe l l i ekmek dilimi Tasdi': B a ş ağrıtma Tahattur: Hatı rlama Tayeran: Uçma Ta'zib: Azap verme Teahhur: Ertelenme Tebdil-i silk: Yol değiştirme Teeınmü13t: Etrallıca düşünmeler Teenni: Yavaşl ı k Tefevvühat: D i l uzatmalar Tegaddi: Beslenme Tegallüz: Kabalaşma Teganni: Şark ı söyleme Tehalük: Can atma Tehazzün: Hüzünlenme Tehin·e: Hayır duii etme Teıatuın: Dalgalanma Telehhüf: Yok olana acıma Tele'lü: Parıldama
239 Tc'lilı : İ l üiıla� l ı rı ı ıa Temadi: Uzama Tenıellıık: Yaltaklanma Tenezzüh: (ic1.inıi Tenfir: Nefret cııııc Tenkis: Azalııııa Ten\'İr: N u rlanma Terahhum: Merhamet etme Tes'id: K utlama Teşrik : Orıail. etme The ll ıerc: Ba�başa Tetehbuat: İ ncclcıııcler Tecarib: Tecrübeler Temessül : Cisim leştirme Temhid: Düzelıme Tevakki: Çek inme Tevakk u f: Duraklama Tevali: Kesint isiz sürme Tevarih : Tarihler Te\'bih: Azarlama Tevelvülat: G ürültüler Tevkil: Veki l etme Tevkir: U l ulama Tezauf: İ k i katına çıkma Tezyid: Artma. artırma Tıflane: Çocukça Tilal: Tepeler Torpi/leur: Torpido Tullab: Tal ipler. öğrenciler Tıııoyer: Serıli ben l i olmak Türab: Toprak
t:tıiicl i.ı ct : K\ilc.: l i i
t ı rn ·n-ııüha: :\l\ ı l s:l hi pleri lilün: Yüce l i k lJyıiıı: Güzler
V:llih: Şaşını n V apesiıı: Eıısoıı Vedad: Sevgi. dP,ll u k \/ıigcıarie11 : Südcce sebze yiyen Vekayi': Vak'alar \!ı'/ocipMc : Bisiklet Vesail: Vesileler Vicahen: Y iizyii1.c gelerek Visal: Kavuşma Vusta: Orıa Ycbab: Harap Yekser: Baştaııbaşa Yevın : (ilin Zah ıııclar: Yara! ı Zahr: Arka Zehr-aliıd: Zehre bulanmış Zehr-efşan: Zeh i r saçan Cennetin cenan: Zehre-zar-ı ç·içck tıahçcsi Zıll: Gölge Zib: Süs Zi-meali: Y üce Zir: Alı Ziya: l�ık Zulmet: Karanlık Zu'nı : Şübhc Zülal: Lezzetl i su