Mehmet Emin Buğra - Delhi Konferansı ve Tibet

Page 1



DELHİ KOt�FERANSI VE

TİBET

YAZAN:

MEHMET EMiN BUGRA

--· ... --

Doğuş Ltd. Şirketi Matbaası AN KARA

-

1960



İÇİNDEKİLER Sayfa Ö N

S Ö Z

7

B!RINC! BÖLÜM DELHİ KONFERANSI : Konferans'ın ma­ hiyeti, Konferans'a katılanlar. Konferans'ın çalışmaları. AsyaAfrika İstişare meclisi ve Daimi Büro .......................... . . . ......

.

9 -16

İKİNCİ BÖLÜM TİBET VE ONUN HÜRRİYET MÜCADELESİ : Dalay Lama ile görüşmemiz

.

. .. . . .. . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . .. . . . . . .

17

TİBET HAKKINDA GEREKLİ BİGİLER : Coğrafi durumu. Tarihçe. Tibet imparatorluğunun çökmesi. Lamaların haki­ miyeti. Dalay Lama ve Tibet devleti. Tibet ve Çin mücade­ leleri.. Tibet istiklii.line kavuşuyor. Tibet'in son istiklal devrindeki

siyasi

durumu

. . . .. . . . .. . ... . .. . . .. . ... ... . .. . . . . . . .. .. .. . . ... . ... . .. . . . . . . . . ... . .

TİBETE KOMÜNİST ÇİN İSTİ!LASI .......................................

HJ -26

.

Tibet - Çin anlaşması·. An�aşmadan sonra. AnlB§maya aykın kampanya.

Dalay Lamanın Pekine çağnlmas�. Anlaşmanın . ... ........ ... ... .. . ..

ihlii.li. Tibette ayaklanma. Kızıl Çin gerileyor.

.

27

-

42

BÜYÜK LAHASA AYAKLANMASI VE DALAY LAMANIN HİNDİSTANA GİTMESİ

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..

KURTULUŞ SAVAŞLARI

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ....... . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

TİBET VE DOGU TüRK!STANDA ÇİN İMHA S:tYASETİ BİR AÇIKLAMA

42 - 46 4 6 - 49 49 50 -

51



Dalay Lama


ô N

S ô Z

Bu küçük eserle şu iki konu hakkında bilgi vermek is­ tiyorum:

1

-

Tibet lu:ikkında ve Asya - Afrika'df!,ki sömürgecili­

ğe karşı Asya - Afrika konferansı.

2 9

-

-

Tibet ve onun hürriyet mücadelesi.

12 Nisan 1960 da Yeni Delihi'de yer a!mı§ olan bu kon­

ferans'a Doğu Türkistan namına katılmak üzere, İsa Alpte­ kin ile "ben çağrılm1§ idik. Milli hürriyet

davamızı

dünya'ya

açıklamak fırsatını veren bu konferans'a sevinç ve ümit ile katıldık. Sevinç ve ümidimiz hiç te boşa gitmedi. Dıivamızı is­ tediğimiz kadar açıklamağa imkıin bulduk ve delegasyon he­ yetleri tardfından derin bir sempati ve kuvvetli bir destek gör­ dük. Konferans, mahiyeti, konuları ve gayesi bakımından, ça­ ğımızda sık sık vukubulmakta olan bir çok milletlerarası da­ yanışma ve yardımlaşma konferansları için örnek olacak de­ recede samimi, yüksek ve temiz bir konferans idi. Bu rnnferans'ın dünyadaki büyük propaganda müessese­ lerince pek fazıa ele alınmamış olması da, onun tam bağımsız ve tarafsız olduğunun bir delili idi. Dünya'nın her yerinde ben­ zerinin sık sık yer almasını arzu ettiğim bu konferans hakkın­ da, bizzat görmüş olduğum gerçekleri kamu oyu'na sunma'm·n faydalı ol.acağını umuyorum. Günümüzde kızu sömürgeciliğin insanlık ti.lemine karşı iş­

lediği feci cinayetler'in en yeni örneği olan Tibet olayları hak­ kında öz kaynaklarından elde ettiğim bilgileri, bu milletin bir komşusu ve dert ortağı olan Doğu Türkistaının çocuğu olmam dolayısıyle, dünya'ya yayınlamak ile vicdani bir ödevi yerine getirmek istiyorum. Mehmet Emin BUGRA



Birinci Bölüm DELHi KONFERANSI KONFERANSIN MAHİYETİ : 1959 yılının başlarında vukubulan Tibet olayları ve Dalay Lamanın Hindistan' a iltica etmek zorunda kalışı, Hint genel duygusunda çok büyük bir heyecan yaratmış idi. Bu heyecan'ın etkisi ile, 30 Mayıs 1959 da Kalkütte şehrinde "Tibet Konusun­ da Bütün Hindistan Konferansı" adı altında bir kurultay akde­ dilmiş idi. Bay Jayaprakaş Narayan'ın başkanlığı altında ça­ lışmış olan bu konferans'ta alınmış olan kararlar arasında, Ti­ bet için daha geniş bir çalışma temin etmek üzere bir "Asya Afrika Konferansı" toplamak için başkan'ın teşebbüse geçmesi kararı da vardı. Adı geçen konferans'tan hemen sonra, ikinci konferansın akdi için bir hazırlık bürosu kurulmuş ve derhal işe başlanmış­ tır. Büro, ilk i� olarak Bay Samar Guha ile Bay H. R. Pardiwala­ vı mümessil olarak Güneydoğu Asya, Batı Asya ve Afrika mem­ leketlerine göndermiştir. Onlar, gitt ikleri yerlerde genel halk oyu'nu t€msil eden liderler ile qörüsmüş ve onları tasarlanan konferans' a katılmağa dô:vet etmişlerdir. Bu temaslar'ın sonucu olarak, konferans'ın çalışma saha­ sı Tibet çerçevesini aşmış ve hürriyet mücadelesi yapmakta bu­ lunan diğer milletler'in sarfetmekte oldukları gayretleri bir araya toplayarak uluslararası bir çalışmayı içine alan bir konferans haline sokulması kararlastırılmıştır. Bu kararı bir ideoloji ola­ rak kabul eden bir çok Hintli lider, sırf insaniyet. uluslararası hukuk ve adalet prensibine halisane bir hizmet yapmak üzere meydan' a atılmışlardır. .

9


Konferans'ı hazırlayan ve katılan Hintli liderler arasında, başkan Jayaprakaş Narayan gibi müstakiller olduğu gibi ikti­ dar ve bir kaç muhalefet partileri'ne mensup olan kişiler de vardır. Bu kişiler, kendi "Hindistan içi" siyasi düşüncelerini bir t arafa bırakarak yukarıda söylediğim ideoloji üzerinde bir­ leşmişlerdir. Konferans, 1 O Mart 1960 tarihli bildirisinde ve ondan son­ raki bütün açıklamalarında kaydettiği üzere "Nen - Govern­ ment, Nen - Parti" (Hükumetsiz ve parti'siz) olup hiç bir hü­ kumet veya parti'nin siyaseti'nin tesiri altında değil ve hiç bir hükumet veya parti'nin delegesi kabul edilmemiş idi. Konferans, ne Batı ve ne de Doğu tarafdarı idi. Konferans'ın savunduğu şey "Her millet Hür olmalıdır" olup, savaştığı düş­ manı da" Dünya ölçü�ünde Kolonyalizm ve Zulum" idi. Kon­ ferans'ın adalet prensibi'nin en bariz belirtisi şu idi ki : Kon­ ferans'ta birinci derecede ehemmiyetle ele alınan konu, saldır­ ganlığa ve baskısını arttırmağa devam etmekte olan Kızıl Çin ve Rus sömürgeciliği olmuştur. Büyük ölçüde tasfiye edilmiş ve sona ermek üzere bulunan Batı sömii;rgeciliği ise şimdiki ölçü­ sü'ne göre ele alınmıştır; Cezair, Kenya, Güney Afrika, Batı lriyan gibi müşahhas konular üzerinde çalışılmıştır. Şunu da belirtmem lazımdır ki : Hindistan hükumeti'nin bu konferans'a karşı almış olduğu tavır tamamıyle tarafsızlık mahiyetinde olmuştur. Hindistan halkı'na gelince; komünistler dışta kalmak üzere büyük küçük her Hindistanlı bu konferans'a derin bir sempati ile ilgilenmekte idi.

KONFERANSA KATILANLAR : Konferans'a katılmak için, komünist olmayan Asya ve Af­ rika memleketlerinden delegasyonlar çağırılmıştır. Maalesef. Konferansı hazırlama bürosunun, Rus tahakkümü altındaki As­ yalı milletlerin muhaceretteki mücahitleri hakkında yeterli bil­ giye sahip olmadığı ve bu sebeple onların konferans'a çağrıl­ ' madıkları, sonradan anlaşılmıştır.

1o


Delegeler' in hepsi. resmi olmayan milli teşekküller'in ve yahut Uluslararası ilmi. kültürel ve içtimai müesseseler'in tem­ silcileri idiler. Çağırılmış olanlardan bir kısmı bazı mülôhaza­ lar' a kapılarak gelmemişlerdir. Gelen delegasyonlar şunlardır: 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10 . 1 1. 12. 13 . 14 . 15. 16. 17 . 18 . 19.

Birmanya Seylan Kongo Doğu Türkistan Hongkong Endônezya Japonya Ürdün Kenya Lübnan Malaya Nepal Filipin Pakistan Vietnam Tibet Türkiye B. Arap Cumhuriyeti Hindistan

1 kişi 4 1 2 6 2 4 1 2 2 3 2 2 2 4 8 2 1 41 90

KONFERANSIN ÇALIŞMALARI : 9 Nisan öğleden sonra VİGY AN BHA VAN (İlim Sarayı) adındaki büyük konferans sarayında konferans'ın açılış töreni yapldı. Törenden sonra seçime geçilerek Bay Jayaprakaş Na­ rayan'ın başkanlığı altında Başkanlık divanı seçildi. Bay Ja­ yaprakaş Narayan, Konferans hazırlıkları'nı izah eden ve Ti­ bet olaylarını tahlil eden uzun bir konuşma yaptı. Ondan son­ ra, bir çok kişilerden gelen mesajlar okundu ve delegasyon baş­ kanları birer kısa konuşma yaptılar. Bu cümleden olarak Da­ lay Lama'dan gelen mesaj, delegelerin ruhlarında yeni bir ilgi 11


uyandırdı. Bu mesajında Dalay Lama, delegeleri selamladıktan ve teşekkür ettikten sonra şu konuları izah etmiştir : "Kızıl Çin, hiç bir zaman misli görülmemiş baskı metot­ ları icadederek bu metot ları son derece vahşicesine tatbik eden bir sömürgecidir" "Kızıl Çin, Tibet'e S milyon çinli yerleştirmiştir ve daha 4 milyon çinli yerleştirmeyi planlaştırmış bulunmaktadır. Ti­ betlileri kitle halinde Çin içerisine sürmektedir. Çin'in gayesi­ nin Tibet'te din ve kültür'ü yok etmek ve nihayet Tibet ırkım tamamiyle imha etmek olduğu bilinmektedir. Eğer bu koloni­ laştırma ameliyesi durdurulmazsa Tibet milleti yok olacaktır." "Tibet milleti'nin yegane gayesi hürriyet olup, Çin ile dos­ tane bir münasebet içinde yaşamak ve zaman'ın icabettirdiği islô:hat 'ı kendi hürriyeti ile ve kendi şerayıtına uygun olarak yapmaktır." "Asya - Afrikadaki hür milletler'den, Tibet'in haklı dava­ sını hem kendi aralarında ve hemde birleşmiş milletler saha­ sında desteklemelerini rica ederim." "Tibet eski zamanlarda Çin ile olan münasebetlerinde bas­ kıya maruz kalmış ise de 1912 de istiklô:lini ilan ettiğinden be­ ri tam müstakil halde yaşamıştır. Bu devrede komşuları olan Çin ve İngiliz Hindistanı hükumetleri. Tibet'in istiklalini hür­ met etmişlerdir." Burada Tibet'in istiklali'nin Çin ve İngiliz hükumetleri tarafından fiilen tanınmış olduğuna dair resmi ve­ sikaları nakletti ve neticesini izah etti. Daha sonra Dalay Lama, Tibet milleti gibi ecnebi istilasına karşı mücadele etmekte olan Asya - Afrika milletlerine Tibet milleti namına sempati ve iyi dileklerini bildirdi. Hindistan mil­ leti ve hükumeti tarafından Tibet davasına gösterilen derin ilgi ve kendisine ve milletine gösterilen engin yardıma karşı min­ nettarlığını bildirerek mesajına son verdi. Dalay Lama'nın mesajı okunduktan sonra, diğer mesaj­ lar okundu ve daha sonra delegasyon başkanları birer kısa ko12


J{onferans'ta Tiirkista.n

namına

konuşurken

nuşma yaptılar. Bu mesaj ve konuşmalardan çoğu Tibet dô:vası hakkında düşünceler beyan etmekte idi. Arap delegeleri Cezair ve Filistin meselelerini izah etmeğe ve Afrikalılar ise Afrika­ daki sömürgeler'in davalarını ileri sürmeğe çalıştılar. Doğu Türkistan namına ben kısa bir konuşma yaptım. Konuşmam'da, Tibet ve diğer milli hürriyet savaşı yapmakta olan mil letler gi­ bi. Doğu Türkistan' da ve diğer bir çok yerlerde çok uzun bir zamandanberi milli istiklô:lı uğrunda savaşmakta olan millet­ lerin bulunduğunu hatırlattım ve daha sonra özetle şöyle de­ dim : "Dünyada iki türlü sömürgecilik vardır. her ikisi de ya­ landan hürriyet. müsavat ve demokrasi solağanları'nı ortaya atmak suretiyle yüzlerindeki kara lekeyi gfzlemek, ama haki­ katta ise milletleri kendi tahakkümleri altında tutmak için ça­ lışmaktadırlar. Ne olursa olsun Tibet. Doğu Türkistan, Cezair ve diğer bir çok memleketler'de cereyan eden hadiseler'e "sal­ dırganlık ve imperyalizm"den başka bir ad verilemez. Bu iti1]


barla, bu konferans, gerçekleri imperyalistlerin yüzüne vurmalı ve bütün esir edilmiş milletler'in insan haklarını ve istiklôl haklarını genel olarak samimiyetle desteklemelidir." Konuşmalar bittikten sonra konferans çalışmaları şu üç bölüm'e ayrıldı : ( 1 ) Tibet'in siyasi hakları, (2) Tibet'in insan hakları, ( 3 ) Sömürgecilikler'e karşı mücadelel�r konuları. Bu üç bölüm ayrı komisyonlar'a verildi. 1 O Nisan günü komisyon çalışmaları başladı. Birinci ko­ misyon Tibet 'in siyasi hakları üzerinde, ikinci komisyon Tibet­ ln insan hakları üzerinde ve üçüncü komisyon ise Genel ola­ rak sömürgeciliğe karşı mücadeleler üzerinde çalıştılar. Üçüncü komisyon'un çalışmaları çok hararetli ve tartış­ malı olmuştur. Bu komisyonda Filistin, Cezair, Kenya, Kongo, Batı İriyan, Gova, Ke şmir, Çin sömürgeleri olan Doğu Türkis­ tan, Tibet ve Moğolistan, Rus sömürgeleri olan Batı Türkistan, İdil - Ural. Kırım, Kuzey Kafkasya ve Azerbaycan davaları or­ taya atılmıştır. Yukarıdaki 7 memleket konusundaki konuş­ ma ve tartışmalar dünyaca bilinen şeyler olduğu için burada yazmamıza ihtiyaç olmasa gerek. Çin ve Rus istilaları altında bulunan adı geçen 8 memleket hakkında komis:r onda davacı olan biz olduk. Biz, bu memleketler'in coğrafi durumlarını, milli kimlikle­ rini. parlak tarihlerini. ne zaman ve ne şekilde Çin veya Rus istilalarına uğradıklarını ve bu yurtlar'ın içinde ve dışında ce­ reyan eden ve etmekte olan hürriyet mücadelelerini vesikalar göstererek izah ettik. Ayrıca Çin ile Rusya'nın asıl yurtlarını ve onlar'ın sömürgeleri olan memleketleri birbirinden ayıran ta­ rihi haritaları gösterdik ve bu iki devlet'in eski ve yeni sömür­ gecilik usullerini ve istila ettikleri milletleri yok etmek için kullandıkları vahşi metotlarını tafsilatiyle anlattık. Bu açıkla­ malardan sonra şu karar tasarısını sunduk : 1 Konferans, Doğu Türkistan ile Rus tahakkümü altın­ da bulunan Batı Türkistan, İdil - Ural. Kırım, Kuzey Kafkasya -

14


ve Azerbaycan milletleri'nin hürriyet ve istiklal davalarını ted­ kik eder ve destekler. 2 Konferans, bir daimi büro kurarak bu davaların da­ imi surette yürütülmesi'ni sağlar. -

Şunu da şükranla kaydetmeliyim ki komisyon üyeleri iza­ hatımızı son derece dikkat ve heyecanla dinlediler ve bir çoğu da söz alarak bizi hararetle desteklediler. Ancak Hongkong delegasyonu namı altında gelen Milliyetçi Çin adamlan bizim açıklamalarımız' a karşı son derece sıkılgan bir tavır gösterdi­ ler, fakat başka üyeler'in kuvvetli desteklemeleri karşısında bi­ ze karşı söz söylemeğe cesaret edemideler. 1 1 Nisan günü öğleden önce yine komisyon çalışmaları de­ vam etti ve karar tasarıları gözden geçirik'ıi. Ayni günü öğleden sonra kohferans'ın son genel toplantı­ sı yapılarak gece geç saatlara kadar karar tasarılan üzerinde tartışmalar devam etti ve bir çok kararlar alındı. Bu cümleden olarak Tibet üzerindeki Kızıl Çin tarafından çiğnenmiş olan siyasi haklar ve İnsan hakları üzerinde Birleşmiş Milletler'e tekrar şikayette bulunmak ve Tibet davasını diğer yollar ile de daimi surette müdafa etmek, kararı başta gelmekte idi. Bun­ dan sonra bizce en mühim olan kararlar şunlardır : 1 Asya - Afrika İstişare Meclisi'nin kurulması. Bu mec­ lis, ayni toplantıda kurulmuş ve seçimi yapılmıştır. Meclis'in ilk başkanı olarak Bay Jaya Prakaş Narayan seçilmiştir. Her de legasyondan bir veya iki kişi üye olarak seçilmiş olan bu ;mec­ lis' e İsa Alptekin ile ben de Doğu Türkistan namına üye seçil­ dik. -

Bizim sunduğumuz tasarı üzerine şu karar alınmıştır: 2 "Konferans, Doğu Türkistan halkı'nın kendi kendini idare et­ mek hakkı'nın Komünist Çin hükumeti tarafından ve Sovyet idaresi altındaki Müslüman Cumhuriyetleri halklarının kendi kendini idare·etmek hakkının U. S. S. R. t arafından inkar edil­ mekte olduğunu çok ciddi bir ilgi ile mütalaa eder, bu problem -

15


ile daha fazla meşgul olmayı ve konferans tarafından kurul­ ması karar altına alınmış bulunan Daimi Büro vasıtasıyle araş­ tırmalar yapmayı ısrarla taahhüt eder.

ASYA AFRiKA tSTİŞABE MECLİSİ VE DAİMi BÜRO •

12 Nisan günü Asya - Afrika İstişare Meclisi'nin ilk toplan­ tısı yine Vigyan Bhavan da toplandı. Bu toplantıda, meclis'in bir çok vazifeleri, kararlaştırıldıktan sonra iki yılda bir kere kongre yapılması ve her üye heyeti'nin her yılı 100 Amerikan doları aidat ödemesi kararı alındı. Nihayet Asya - Afrika İstişare meclisi tarafından yürütüle­ cek ilmi araştırma, neşriyat ve diğer gündelik işleri yürütmek üzere bir Daimi Büro kuruldu. Böylece bu konferans, geçici bir çalışma olmaktan çıka­ rak Asya - Afrika' da hd:lô ecnebi tahakkümü altında yaşamak­ ta olan milletler'in hürriyet mücadelelerini "hiç bir siyasi te­ sir" altında kalmadan temiz ve halis bir metot üzerinde des­ tekli yecek bir daimi müessese'yi meydana getirmek ile sona ermiştir. Şunu da kaydetmeliyiz ki bu müessese'den faydalanmak isteyen hürriyet mücahitlerinin kendi memleketleri hakkında bilgi yollamak ve dôvaları'nı müesseseye izah etmek ve saire şeklinde irtibatta bulunmaları her bakımdan faydalı olur kana­ atındayım.

16


İkinci

Bölüm

TiBET VE ONUN HÜRRiYET MUCADELESI DALAY LAMA İLE GÖRÜŞME : Tibet konusu'na başlamadan önce, Delhi Konferansı'nın bize sağlamış olduğu fırsat'tan faydalanarak elde ettiğimiz di­ ğer bir muvaffakiyet' ten kısaca bahsetmek isterim. Bu da Ti­ bet'in Ruhani ve siyasi lideri Dalay Lama'yı ziyaret ve onunla yaptığımız faydalı konuşmalardan ibarettir.

Soldan· :

İs.a

Dalay Lama ile beraber Alptekin, Dalay Lama ve Mehmet Emin

Buğra

17


Bilindiği üzere Tibet ile Doğu Türkistan birbiri ile bitişik iki komşu memlekettir, çok eski tarihtenberi, bu iki memleket­ te yaşayan iki millet arasında dostane bir münasebet vardır. Hele yakın geçmişte ve hali hazırda iki millet'in başına gelen facialar yüzünden bir kader birliği durumu ortaya çıkmış bu­ lunmaktadır. Bu itibarla, bu iki memleket'in ölüm - kalım mü­ cadeleleri mesuliyeti'ni üstüne alan kişiler'in görüşmeleri ve dertleşmeler'inden tabii bir şey olamazdı. Fakat Dalay Lama başta olmak üzere Tibetli liderler, Hindistan' da idiler, biz ise Türkiye'de olduğumuzdan dolayı aramız uzak ve görüşmemiz güç idi. Delhi Konferansı, bize sağladığı imkanlardan başka da Dalay Lama ve diğer Tibetli kardeşlerimiz ile görüşmek fırsatı­ nı da sağlamış oldu. Konferans sırasında Dalay Lama'nın ağabeyleri Bay Nor­ bu ve Bay Tondup başta olmak üzere bir çok Tibetli şahsiyet­ ler ile uzun uzadıya görüştük, memleket lerimizi ilgilendiren bil­ gileri teati ettik ve fikirlerimizi birbirimize açıkladık. Konferans bittikten sonra, 14 Nisan 1960 günü

Mussorie

dağ şehrine giderek Dalay Lama'yı ziyaret ettik. Son derece iyi yetişmiş, ilim ve siyaset alanlarında çok geniş bilgi sahibi ve bir kaç ecnebi diline vakıf bir genç zat'ın karşısında idik. Bizi bir kardeş sevgisi ve saygısı ile karşıladı. İki saattan fazla sü­ ren samimi konuşmamız da memleketlerimiz'in hayati mesele­ lerini inceledik. Buna ilaveten, iki millet'in geçmiş

vakayiini,

şimdiki durumlarını ve yurt dışındaki muhacir topluluklarının durumlarını birbirimize anlattık. Kızıl Çin istilası altında olan Tibet. Doğu Türkistan ve Moğolistan gibi memleketler'in akı­ betleri hakkında ve hariçteki muhacir liderler'in vatanları'nın mukadderatı için yapmaları icabeden vazifeleri hakkındaki dü­ şüncelerimizi birbirimiz'in mütalaasına sunuştuk.

Bunun son

derece faydalı bir buluşma olduğuna kani bulunmaktayız. 18


TİBET HAKKINDA GEREKLİ BİLGiLER COGRAFİ DURUMU : Tibet. kendi ahalisinin dili ile "PÖ " adıyle tanınır. "Tibet" kelimesi ise yalnız ecnebiler tarafından kullanan bir ad olup. Tibetçede Kuzey Tibet manasına gelen "Tü-Pö" sözü'ne bô:zı eski Türk şivelerinde çoğunluk alameti olan "t" harfinin eklen­ mesiyle meydan'a gelen "Tüpöt" kelimesinin bozulmuş şekli­ dir. Nitekim eski Türk yazıtlarında da "Tüpöt" şeklinde yazıl­ mıştır. (Bak . Eski Türk Yazıtları, C. 1. S. 25) Tibet. eskisine nisbeten çok küçülmüş bulunmaktadır. Şim ­ diki hudut ile çevrelenmiş olan Tibet 750,870 K. 2 dir. 20. asrın ilk yarısında Çinliler tarafından zorla istila edilmiş olan Kuzey eyaİ eti ( Kokonor) ve doğu eyaleti ( Çamda ve Kham) bölgeleri ise 449, 130 Km2 dir. <ilişik harita) Şimdiki Tibet'in nüfusu 3 .722.000 dir, Çin'e ilhak edilen kı­ sımlarda 2.000.000 dan fazla Tibetli yaşamaktadır. Ahali ırk bakımından Moğol ve Türk ırkları'na mensub­ tur, bilhassa Kuzey kısmında yaşayan Tangut' lar (ki şimdiki 14 . Dalay Lama onlardandır) tarihteki ünlü Türk boylarından biri­ dir.

TARiHÇE : Tibet 7. asır'dan buyana tarih sahnesinde tanınmaktadır. 630 da Tibet tahtına oturmuş olan kıra! Song - Tsen - Gam - Pö Çin'e, Doğu Türkistan'a ve Hindistan'a muvaffakiyetli akınlar yapmış ve çok geniş yerleri kendi hükmü altına almıştır. Bu kıral. medeniyetli ülkeler ile teması dolayısıyle yurdun'a aşa­ ğıdaki medeniyet usulleri'ni getirmiştir : Budizm dinini eski ib­ tidai din'in yerine koymuştur. Sansekrit'ten alınan bir yazı ile milleti'ni okur - yazar hale sokmuştur, kanunlar çıkarmıştır, zi­ raat usulünü öğrenmiştir. Song - Tsen - Gam - Pö, 650 de ölün­ ce Çinliler bundan faydalanmak istemişler ve Tibet' e saldıra­ rak Lahasa'ya kadar ilerlemişlerdir. Fakat ölen kıral'ın yerine 19


geçen ikinci kıral, Çin ordusu'nu müthiş surette bozgun'a uğ­ ratarak vatanı'nı kurtarmıştır. 8. asırda Thi - Song - Deu - Tsen adında bir kahraman'ın Tibet tahtına oturmuş olduğunu görmekteyiz. Thi - Song, Çinli­ lerle yaptığı bir savaşta düşman' ı müthiş yenilgiye uğratmış ve vergiye bağlamıştır. 763 te Çin hükumeti vergi'yi kesince Thi - Song, Çin'e yürüyerek Çin'in paytahtı Çang-an şehrini zaptetmiştir. Bunun üzerine Çinliler daha çok vergi vermek ve Kokonor eyaletini bir Tibet toprağı tanımak suretile sulh ak­ detmek zorunda kalmışlardır. Kıral Thi - Song bundan sonra Batı ve Güney komşularından bir çok bölgeleri almış ve Pamir­ ler'in ötesine kadar ilerlemiştir. 800 de Doğu Türkistan'ın Gü­ ney kısmını almış ve bu suretle Türk ve Arap devletleri ile doğ­ rudan doğruya komşu olmuştur. Thi - Song, Türk ve Arap dev­ letleriyle dostane münasebette bulunmak ve Çin'e karşı işbir­ liği yapmak için çalışmıştır. Thi - Song devrinde Budizm dini Tibet'te son inkişafını bul­ muştur, fakat sadece Hint Budizm'i kabul edilmiş olmayıp Pönizm (Tibet dini demek olup Ruh'a inanan bir eski dindir) in bazı esaslarıyle karıştırılmak suretile yeni bir Budizm mez­ hebi ortaya çıkarılmıştır. Bütün Tibet' e yayılan bu mezhep da­ ha sonra "Lamaizm" adını almıştır.

TİBET İMPARATORLUGUNUN ÇÖKMESİ Kıral Thi - Song - Deu - Tsen 839 da ölmüş ve yerine kar­ deşi Lang - Dar - Ma taht'a geçmiştir. Budizm'i sevmeyen bu kıral'ın kışkırtmaları yüzünden Buddistler ile Pönistler arasın­ da iç mücadeleler çıkmış ve Tibet için medeni ilerleme bakı­ mından çok faydalı olan Buddist rahipler öldürülmüş ve bir çokları dışarı'ya kaçmıştır. Nihayet 842 de bir Lama, kıralı öl­ dürmüştür. Lang-Dar-Ma'nın öldürülmesile Tibet imparatorluğu çökmüş ve derebeylikler'e bölünmüştür.

LAMALAR"IN HAKİMİYETİ : Kubilay Han, Tibet'i aldıktan sonra Sakya manastırı'nın büyük Lama'sını Hanbalık (Pekin) e çağırmış ve onun önünde 20


Budda dinini resmen kabul etmiş ve bütün Tibet'in hükümdar­ lığını ona vermiştir. Bu suretle 1270 te Moğol imparatorluğu­ nun himayesi altında Tibet'te bir Sakya Lama'ları kırallığı ku­ rulmuştur. Fakat 1345 te Chang - Chub - Gyal - Tsen adında birisi kendini kıral ilô:n ederek Lama Kırallığın'a nihayet ver­ miştir. Sitya sülô:lesi adını alan bu kırallık 1 635 te Kalamak (Çengiz sülô:lesinden sonra bir devlet kuran bir Moğol toplu­ luğudur) hükümdarının eliyle son bulmuştur.

DALAY LAMALAR VE TİBET DEVLETİ : "Dalay Lama" ünvanı Tibetçe bir söz olmayıp aşağıda gö­ rüleceği veçhiyle en büyük Lama'ya verilen Moğolca bir ün­ vandır. Birinci Dalay Lama olarak sayılan Zong - Khapa adın­ daki rahip, 1358 de dünya'ya gelmiştir. Zong - Khapa, Buddizm'i Pönizm'in kalıntılarından kurta­ rarak - dahc: temiz bir Buddizm reformu yapmak yolunu tutmuş ve kendisine uyan lamalara da Geluk-pa (Fazilet yolunda olan­ lar} adını vermiştir ki bunlar t arihte " Sarı külahlı Lamalar" adıyle tanınmaktadırlar. Eski mezhepte kalan Duk'pa' lar ise "Kırmızı Külahli Lamalar" adıyle meşhurdurlar. Bu zat ayrıca şu yenilikleri yapmıştır : Lamalar için içki ve evlenme'yi ya­ sak etmiştir, Yukarı derecelerdeki lamalar'ın ruhkı:rının Bud­ da'nın ruhu olduğunu ve kalıptan kalıb'a geçerek ebedi yaşı­ yacağını bir din esası olarak kabul etmiş ve bu hususta Ruh göçümü kanununu çıkarmıştır, bir çok yerlerde çok kuvvetli manastırlar kurmuştur. Duk-pa (kırmızı külahlı lamalar} şimdi yalnız Ladak'ta ve Bhotan'da kalmışlardır. Zong-Khapa'nın yolundakiler ta 5. Dalay Lama'ya kadar yalnız ruhani bir topluluk olarak kalmışlardır. Siyasi iktidar ise Duk-pa'ların ellerinde bulunmuştur. Zong-Khapa öldükten sonra onun ruhu'nun ikinci kalıbı olarak dünya' ya gelen Gan-Den�Tiuppa büyük lama olmuştur ve 1474 te ölmüştür. Üçüncü büyük lama olarak keşfedilmiş 21·


olan Sö-Nam-Gya-Tsho Büyük Lama'nın ruhu'nun göçüm sa­ hasını genişleterek Moğollara da şamil olacağını bir kanun olarak ilan etmiştir. Bundan çok memnun kalan Moğol hük � m­ darı Altan Han, büyük lama'ya "Dalay Lama" ünvanını ver­ miştir. "Dalay" kelimesi Moğolcada "Okyanus" demektir. Eski Türkçede okyanusa "Taluy" denirdi ( bak. eski Türk yazıtları, C. 1. S. 23, 106 ) . O zamandan beri büyük lamalar bu ünva nile tanınmaktadırlar. Bu kanun üzerine bir Moğol prensi 4. Dalay Lama olmuştur. 5. Dalay Lama Lob-Sang-Gya-Tsho, Tibet 'in en eski ma­ nastırı'nı ve aynı zamanda siyasi iktidar'ı elinde tutmakta olan Duk-palar'a karşı mücadeleye tutuşmuş ve gücü yetmeyince Kalmak hükümdarından yardım istemiştir. Hükümdar da kendi oğlu Galdan Tayşi'nin kumandası altında Tibet'e bir kuvvet göndererek Duk-paları mağlı1betmiş ve Tibet tahtını 5. Dalay Lama'ya teslim etmiştir. Bu suretle Dalay Lamalar, Tibet'in ve Moğolistan'ın en büyük ruhani liderleri oldukları gibi Tibet'in hükümdarı haline gelmiş ve en büyük siyasi başkanı olmuşlar­ dır. Lamaizm dinine göre Dalay Lamalar, Budda'nın ruhunu taşıyan ve diğer bir deyimle "Yaşayan Budda" olarak birer Tanrı sıfatıyle ibadet edilirler. Fakat bu sıfat yalnız Dalay La­ malara mahsus olmayıp onların emri altındaki yüksek rütbeli Lamalar da derecelerine göre birer yaşayan Budda sayılır ve ibadet edilirler. 5. Dalay Lama, Tibet hükümdarı olduktan son­ ra sırf dini işlerle meşgul olmak üzere kendisinin ihtiyar öğ­ retmeni olan bir Lamayı tayin etmiş ve ona CPançen Ripoçi) ünvanını vermiştir ki "Pançen Lama" adıyle şöhret bulmuştur. Bu Pançen Lamalar ikinci derecedeki Tanrı vasfını taşırlar. 5. Dalay Lama'nın siyasi iktidarı eline aldığı sırada Çin İmparatoru olan Mancu sülalesi, ona müstakil bir hükümdar muamelesi yapmak suretiyle onun prestiji sayesinde Kalmak­ lar'ın Çin'e akın etmesini önlemek için çalışıyordu. 5. Dalay Lama 1 680 de vefat etmiştir.

22


TiBET VE ÇIN MÜCADELELERi : 5. Dalay Lama'nın yerine geçen 6 . Dalay Lama zamanın­ da Çin imparatoru olan Mancu hükümdarı Tibeti asker zoru ile i stila etmiştir. Mancu ordusu Tibet halkını silah kuvvetiyle ezerken öte yandan Mancu memurları "Parçala ve hüküm sür" siyasi tekniğinin tatbikı'na koyulmuşlardı, Dalay Lama ile Pançen Lama'nın arasını bozmak ve diğer yüksek rütbeli lama­ lar'ın arasında kavga çıkarmak için çalışıyorlardı. Bu da yet­ miyormuş gibi Mancu hükumet adamları, 1706 da 6. Dalay La­ mayı öldürerek yerine 25 yaşında bir adamı Dalay Lama tayin etmişlerdir. Lamaizm'in esas kanununa aykırı olan bu aşırı is­ tibdat tasarrufunu Tibetliler reddederek mücadeleye koyulmuş­ lardır. Nihayet 17 17 de Tibetliler, Kalkmak· hükümdarı Rabdan Tayşi'den yardım istemişlerdir ve ayni yıl Rabdan Tayşi'nin as­ keri yardımı sayesinde Çin ordusunu mağlup eden Tibetliler kendi kanunlarına uygun olan 7. Dalay Lama'yı Tibet tahtına oturttular. Mancu imparatoru da bu zatı Dalay Lama olarak ta­ nımak zorunda kalmış ve onun cülus merasimine mümessil gön­ dermek behanesi ile Tibet'e yine asker sokmuştur. Fakat anlaş­ ma yolu'nu tutmak zorunda kalan her iki taraf. Lahasa'da bir Çin temsilcisi'nin bulundurulması ile mesele'yi halletmişlerdir. Bunu Çinliler, Tibet üzerinde Çin hakimiyeti olarak tefsir edi­ yorlardı. Bu sebeple Tibetliler, bu Çin mümessiline karşı düş­ man gözü ile bakarlardı. Bu soğukluk, Çin mümessili'nin 17 50 de Tibetliler tarafından öldürülmesine sebebiyet verdi. Bunu emperyalist emellerine bir bahane yapmak için fırsat bilen Çin hükumeti, Tibet' e asker sokmuş va bir mümessil'in yerine iki mümessil göndererek Tibet'in iç işlerine müdahale yolunu tut­ muştur. Bu hadiseden sonra Dalay Lama olanların hiç biri uzun yaşamamıştır : 9 . Daly Lama 1 1 yaşında, 1 0. Dalay Lama 23 yaşında, il nci 17 yaşında ve 1 2 nci si de 20 yaşında olmak üzere hepsi genç yaşta ölmüşlerdir. Tibetliler'in inancına bakılırsa, bu genç yaşta vukubulan ölümler Çin mümessilleri'nin yaptık­ ları suikast'tan başka bir şey olamazdı. Çünkü Dalay Lama, memleketi idare adecek y::ış'a gelirse en büyük otorite sahibi o 23


olacaktı ve Çin mümessilleri'nin müdahalelerine karşı koyabi­ lirdi. 1876 da 13 . Dalay Lama dünyaya geldi. Bu zat' ın gençlik devri bir taraftan Çin tahakkümüne karşı, diğer taraftan da İn­ giliz tahakkümüne karşı mücadele ile geçmiştir. 1904 te İngiliz­ ler Lahasa'ya zorla asker yollayınca Dalay Lama Dış Moğolis­ tan' a çekilmek zorunda kalmıştır ve Ancak İngilizlerin Tibet hükumetine gereken saygı'yı göstermek yolunu tuttuklarını gördükten sonra 1909 da Lahasa'ya geri gelmiştir. 19 1 O da Çinliler, Doğu Tibet'i istila' ya kalkışınca Dalay Lama bu emperyalist tecavüz'e karşı savaşa tutuşmuş, fakat ordusu bozgun'a uğramış olduğundan esir düşmek tehlikesine maruz kalınca Hindistan'a iltica emiştir.

TİBET iSTiKLALiNE KAVUŞUYOR : 19 11 de Çin' de Mancu imparatorluğuna. karşı ayaklanma vukubuldu. Tibetliler bu fırsattan faydalanarak ayaklandılar ve Tibetteki Çin ordusu 19 12 Haziranında teslim oldu. Bunun üzerine Dalay Lama Hindistan'dan geri gelerek gerçek müsta­ kil devletini kurdu ve Çin mümessillerini ve kılıç artığı ordu­ sunu koğdurdu. 19 14 te İngilizler'in zoruyle İngiliz, Tibet ve Çin temsilcileri'nin katıldıkları Simla konferansında aşağıdaki andlaşma olmuştur : Tibet'in Kuzey Doğu kısmı olan Kokonor'un Çine ilhak edilmesi. Tibet ile Hindistan arasındaki belirli hiç bir sınır hattı olmıyan güneyde meşhur Makmahun hattı'nın çizilmesi ve bugünkü Tibet ile Doğu Tibetin Tibet hükümetinin idaresine terk edilmesi. O günden sonra Tibet resmen müstakil bir idare'ye sahip olmuştur. 19 17 de bir Çin birliği Tibet' e girmek teşebbüsünde bulun­ muş ise de Tibetliler tarafından bozgun' a uğratılmıştır. 19 19 da Çin hükumeti. Simla andlaşmasının yeniden gözden geçirilmesi teklifinde bulunmuştur. Fakat Tibet hükumeti bu teklifi şiddetle reddetmiştir. 13 . Dalay Lama, memleketi'nin yeni kavuştuğu bağımsızlığını muhafaza etmek için otoriter bir siyaset yolunu 24


tutmuş ve ötedenberi Çinlilere yakınlık gösteregelen ve bu se­ beple halkın gözünden düşen 9. Pançen Lama'yı siyasetten uzak kalmağa zorlamıştır. Pançen Lama 1923 ün başlarında Çin'e kaçmış ve nihayet orada ölmüştür. Çiang Kay-Şek'in adamları bir çocuğu bularak 1 O. Paçen Lama ilan etmişler ve onu Dalay Lama'ya karşı kullanmak için yetiştirirlerken zavallı çocuk ko­ münist Çin'in eline geçmiş ve bir Çin kuklası olarak kullanıl­ maktadır. 1928 de Çin hükumeti, Tibet'e bir heyet göndererek Tibet 'in Çin Cumhuriyeti'ne katılmasını teklif etmiş, ve Tibet hükumeti bunu da reddetmiştir. 193 1 ve 1932 yıllarında Çin Komintang hükumeti. Doğu Tibet (Çamdo ve Kham) bölgesini kendi idaresi altına almak için teşebbüse girişmiş ise de Lahasa hükumeti oralarda ken­ di idaresini takviye etmek suretiyle bu Çin teşebbüsünü önle­ miştir. Fakat Çin hükumeti o bölgeyi Si-Kang eyaletinin bir parçası olarak ilhak iddiasında ısrar edegelmiştir. 1933 te 13. Dalay Lama vefat etmiştir. Çinliler, bu fırsattan faydalanmayı ihmal etmemiş ve ne yapıp yapıp Tibet' e bir mümessil heyeti sokmağa muvaffak olmuştur. Fakat Tibet'in hiç bir işine müdahale ettirilmeyen ve yalnız bir diplomatik temsilci sıfatını taşıyan bu heyet 1949 a kadar Tibette kalmış­ tır. 13. Dalay Lama'nın ruhu'nun göç ettiğine inanılan mukad­ des çocuğu bulmak Tibet hükumetinin niyabet heyeti için ko­ lay olmamıştır. Yıllar süren araştırmadan sonra Kokonor eya­ letinde bir çiftçi Tangut ailesinde 1935 te dünya'ya gelen ço­ cuğu 13 . Dalay Lama'nın ruhu'nun yeni kalıbı olarak buldular ve onu 14. Dalay Lama ilan e ylediler. 1939 da Lahasaya aile­ siyle beraber getirildi ve Potala sarayına yerleştirildi. Bu gün 25 yaşında bulunan 14 . Dalay Lama, 11 yıldan beri Komünist Çin istilasına karşı sürüp giden Tibet milli hürri­ yet mücadelesi'nin başında bulunmakta va bütün dünya'nın na ­ zarında Tibet milleti'nin kahramanlık sembolü olarak tanın­ maktadır. 25


TIBET'IN S'ON iSTiKLAL DEVRİNDEKi ÖZEL SiYASi DU­ RUMU : Tibet. 19 12 pen 19 5 O ye kadar geçen 3 8 yıl içerisinde fiili olarak müstakil bir hükumet ve· idareye sahip bulunmakta idi. ister Çin ve ister İngiliz hükumetleri'nin bu müddet içerisinde hiç bir otoritesi olmamıştır. Çinliler'in Tibet üzerindeki hak id­ diası, bir kuru laftan başka bir şey değildir. Fakat Çin'in bu kuru iddiada ısrar etmiş olması Tibet'in dünyaca müstakil bir devlet olarak tanınmasına engel olmuştur. Bu cihetle Tibet'in siyasi durumu kendine has bir özellik taşımakta idi. Bu özellik aşağıdaki şekilde özetlenebilir : Tibet hükumeti ve halkı kendilerini müstakil bir dev­ 1 lete sahip olarak tanımışlar ve böylece kendi kendini idare et­ mişlerdir. -

2 Çin'in emperyalist iddiası sebebiyle bu istikld:l'in dünyaca tanıhması formalitesi yapılamamıştır. -

3 Bu cihetle Tibet hükumeti komşularından başka hiç bir ecnebi memleket ile ticari ve iktisadi anlaşma yapamamış­ tır. Bu güçlüğü bertaraf etmek, ancak Çin'in Tibet'e gönder­ mek istediği temsil heyeti'ni kabul etmek yolu ile mümkün ola­ bilmiştir. -

4 Ecnebi devletler ile ticari ve diğer anlaşmalar, Tibet'­ in kararı ve Çin'in bu kararı tasvibi ile yapılıyordu. -

5 Bu Çin temsil heyeti. Tibet kanunu'na itaat etmek, personelinin sayısının 25 kişi'yi geçmemesi ve Tibet'in sivil ve askeri hiç bir işine müdahale etmemesi şartları'na bağlı idi. -

6 Çin hükumeti. Tibet hükumetine karşı isyan edenleri mülteci olarak Çine kabul edilmemelerini taahhüt etmişti. -

7 Çin hükumeti İse Tibet'in bir Çin ülkesi iddia etmekte ısrar etmekte idi. -

olduğu'nu

8 Fakat Çin hükumeti, Tibet'i bir Çin eyaleti haline sok­ mak imkd:nı'nı bulamamıştı ve bu yersiz iddiasını Komünist Çin'e miras olarak bırakmış bulunuyor. -

26


KOMÜNİST ÇIN ISTILASI 24 Kasım 1949 da Pekin Radyosu, Pançen Lama'nın Mao çe tung' dan Tibeti kurtarmasını (!) rica ettiğini yayınladı. Pan­ çen Lama'nın o günlerde 13 yaşında bir çocuk olması, bu id­ dia'nın ne kadar saçma ve yalan olduğu'na başka hiç bir de­ lile hacet bırakmıyordu. 1 Ocak 1950 de Komünist Çin hükumeti. Tibet'i kurtarma­ nın (!) Çin ordusu'nun başlıca vazifesi olduğunu ilan etmiştir. 5 Ağustos 1950 de Çin'in Güney Batı Bölgesi Başkumandanı General Liu Po Chen, Tibet'i Çin hakimiyeti altına almak ve bu suretle çin'in müdafaa hattını sağlamlaştırmak kararını ilan etti. Çin'in tE:hdit baskısı gün geçtikçe artıyordu. Tibetliler ise bir taraftan sahip bulundukları gerçek istiklô:l statükosu'nu hiç bir suretle elden çıkarmamak azminde iddiler, diğer taraftan da çin saldırışına karşı sonuna kadar müdafaa edebilecek bir kuv­ vete malik olmadıkları bir gerçek idi. Bu yüzden Tibetliler, Çin­ liler ile bir müzakereye girişmek suretile bir hal çaresi aramak i stiyorlardı, fakat çinlileri müzakere masasına oturmağa zorla­ yamıyorlardı. Bunun üzerine Tibet hükumeti. Hindistan hükumeti tarafından bir aracılık yapılması isteğinde bulundu. Hindis­ tan'ın Pekin Büyükelçisi 24 Ağustos 1950 de Çin hükumeti'ne müracaat ederek Hindistan'ın, Tibet meselesi'nin sulh yoluyle halledilm€sini arzu ettiğini bildirdi. Komünist çin'in cevabı şu mealde idi "Çinliler, Tibeti çin'in ayrılmaz bir parçası sayar­ lar, fakat bu davayı halletmek için Çin hükumeti kuvvet kullan­ mak niyetinde değildir ve bir hal yolunu bulmak için Tibetli mu­ rahhas heyeti ile konuşmağa hazırdır." Hindistan hükumeti ko­ münist Çin ile bozuşmak'tan kaçınarak, Tibetliler'e Çin ile doğ­ rudan doğruya konuşmak suretile sulhane bir hal çaresi arama­ larını tavsiye etti. Bunun üzerine Bay Şakapa'nın başkanlığı altında bir Ti­ bet murahhas heyeti Ağustos'un sonunda Yeni Delhi'ye geldi ve Eylül'ün başlarında Komünist Çin elçisi ile bir kaç defa ko27


nuşma yaptı. Bilahare Çinliler, Hindistan'ın Tibetliler için bir manevi kuvvet rolunu oynamasını önlemek için, müzakerenin Hindistan'da cereyan etmesini redderek Tibet murahhasları'nın Pekin'e gitmeleri üzerinde ısrar ettiler. Çinliler'in bu tutumu'na karşı Hindistan hükumeti'nin yaptığı iş ise Çine bir nota ver­ mek ve şiddetli bir cevap aldıktan sonra susmak'tan ibaret kal­ dı. Malesef burada şunları kaydetmeliyiz ki : Hindistan kendi başını derde sokmamak düşüncesine ka­ pılmıştı, Komşusu ve kültürel bağlılığı olan Tibeti korumak mesu­ liyetini duymamıştı, Tibet 'i Komünist kolonistlerile başbaşa bırakmakla çok ge­ niş bir tampon bölgenin ortadan kalkacağını ve bunun akibetini düşünmemişti. Komünist Çin'in Tibet ile yetinmeyip Hindistan'ın emniye­ tini de tehlikeye sokacağını önceden görememişti. 30 Eylül l 950 de Çu En Lay Tibet'in kesin olarak Çin'e il­ hak edileceğini ilan etti ve 7 Ekim günü Çin kuvvetleri Tibet topraklarına tecavüz'e başladılar. 19 Ekimde Çamdo bölgesini işgal etliler ve 1 O bin kişilik Tibet müdafaa kuvveti 4000 ölü verdikten sonra bozgun'a uğradı. 24 Ekimde Pekin Radyosu şu resmi bildiri'yi yayınladı. "Üç milyon Tibet halkının imperya­ lizmin baskısından kurtarmak (!) ve Çin'in batı sınırında milli müdafa'yı sağlamlaştırmak üzere, çin kuvvetleri'nin Tibet içerisine doğru ilerlemesi için emir verilmiştir." Bunun üzerine Hindistan hükumeti, Tibet murahhas heyetine derhal Pekin'e gitmek için meşvere vermiş ve heyet 25 Ekimde yola çıkmıştır. Fakat Tibet heyeti'nin bu hazırlıksız seferi yarıda kalmış ve sonradan Yeni Delhiye geri dönmüştür. Çünkü bu sefer için ( 1) Hong Kong vizası almak lazımdı, (2) Tibet hükumetinden ta­ limat alması gerekiyordu, ( 3 ) Tibet hükumeti'nin de Tibet milli meclisi'ni toplayarak onun kararını beklemesi icabediyordu, (4 ) Tecavüzü devam ettirmekte olan çinliler ile olacak konuş­ mada Tibet murahhaslarının ağır baskılar altında bırakılacağı 28


tabii idi. Bu yüzden, murahhas heyetin'in Pekin'e gönderilmesi için, Çin'in tecavüz hareketini durdurması şartının Tibetliler tarafından ileri sürülmesi haklı bir hareket idi. Bu sebeplerden dolayı Tibet murahhasları, Çin'in istediği zamanda · Pekin'e gitmemiştir. Fakat iftiracı komünist propaganda makinaları, bu gecikme'nin mesuliyetini Hindistan'a yükliyerek bir siyasi yıl­ dırma yaygarasına girişmiştir. 26 Ekim günü Hindistan hükumeti, Çin hükumeti'ne bir nota vererek Tibet'e karşı kuvvet kullanması'nı protesto etmiş ve sulh yolu ile halletmek için çalışıldığı bir sırada girişilen askeri istila hareketi'nin Çin'in menfaatına hizmet etmeyeceği gibi Sulh'a da zararlı olacağını bildirmiştir. 30 Ekim'de komünist Çin şu cevabı verdi : "Tibet, Çin'in ayrılmaz bir parçasıdır, Tibet problemi tamamiyle Çin'in i9 işi­ dir, Tibet halkı kurtarılmalarını kendileri istemiş bulunmakta­ dırlar, Tibet konusunda hiç bir dış devlet'in kanşmasına müsa­ maha edilmiyecektir, Til;>et murahhas heyetinin Pekin'e hareket etmesi dıştan gelen kışkırtma ile kasten geciktirilmektedir." Hindistan hükumetinin, 3 1 Ekim'de verdiği ikinci notasında şöyle denmekte idi : "Hindistan'ın Tibet'te hiç bir siyasi mak­ sadı veya arazi almak arzusu yoktur ve hiç bir yeni imtiyazlı durum elde etmek peşinde değildir. Ancak sulhane hal yolu ile telifi imkansız olan kuvvet kullanma hareketini protesto eder, aynca dıştan kışkırtma iddiasını kat 'i surette tekzibeder." 7 Kasım 19 60 da Tibet hükumeti. Çin tarafından yapılmak­ ta olan açık tecavüz ve istilaya karşı Birleşmiş Milletler nezdin­ de protesto'da bulundu. 15 Kasım günü Selvador hükumeti, Ti­ bet meselelesi'nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda tartı­ şılmasını istemiştir, 24 Kasımda, Çin ile Tibet arasında olacak müzakere'nin sulhane bir halle varılacağı ümidi gerekçesi ileri sürülmüş ve bu mesele'nin müddetsiz olarak geri bırakılması­ na karar verilmiştir. 17 Kasım 1950 de Tibetliler, durum'un nazikliğini gözönün­ de tutarak henüz rüşt yaşına varmamış olan 15 yaşındaki Da29


lay Lama'yı hükümdarlık yetkisini kullanmak üzere resmen idare başına geçirmişlerdir. Dalay Lama, Aralık ayında Lhasa­ dan çıkarak Hindistan sınırı yakınında bulunan Yatung şeh­ rinde muvakkat bir hükumet kurmuştur. Mecbur kalındığı za­ man oradan Hindistan'a geçmenin kolay olacağı düşünülmüş­ tür. Kış bastırınca, kar sebebile yol'un bir çok yerleri'nin ka­ panmış olması ve bu mevsimin Tibet müdafileri için daha elve­ rişli ve Çin mütecavizleri için büyük kayıplara sebep olabile­ ceği'ni anlayan Çinliler Çamdo bölgesinde kışı geçirmek zo­ runda kalmışlardır. Fakat boş durmadan biri Sikangdan ve di­ ğeri Kokonor' dan olmak üzere Lhasa' ya doğru iki yol yapmağa başlamışlardır. Lhasa'da ise Tibet hükumeti. çok üstün olan komünist isti­ la kuvvetine karşı daha fazla müdafaa'nın faydasız olduğu ka­ naatına varmış ve Pekin'in doğrudan doğruya müzakere için Tibet murahhası'nın Pekin'e gelmesi istediğini kabul etmekten başka çare kalmadığını görmüş idi. Bunun üzerine 1 Nisan 195 1 de altı kişilik bir murahhas heyeti tam yetki ile Pekin'e gönde­ rilıiıiştir. 29 Nisan'da başlanan Tibet - Çin konuşması türlü baskılar altında bir ay sürmüş ve sözde 17 maddeli sulh mu­ ahedesi 29 Mayıs'ta imzalanmıştır. Komünist imperyalizmi'nin İyice anlaşılması için bu ibret'e değer metni aynen yazıyoruz :

TİBET - ÇİN ANLAŞMASI : 1 Tibet halkı birleşerek imperyalistler'in tecavüz kuv­ vetlerini Tibet'ten koğmayı ve büyük anayurt (Çin Cumhuriye­ ti) camiası'na tekrar katılmayı taahhüt eder. -

2 Tibet yerli hükumeti. Çin Kurtarma ordusu'nun Ti­ bet'e girmesi İçin faal olarak yardım eder ve milli müdafa'yı birleştirmeyi kabul eyler. -

3 CPPCC (Çin Halk Partisi Yüksek Konseyi) nin genel programında belirtilmiş olan "milletler'e dair siyaset"e uygun olarak Çin halk hükumeti'nin birleştirici liderliği altında, Tibet halkı milli muhtariyetini tatbik etmek hakkına sahip olur. -

30


4 Merkezi hükumet. Tibet'teki siyasi sistemi değiştirmi­ yecektir. Merkezi hükumet keza Tibet'teki resmi statükodaki Dalay Lama'nın vazifesinde ve iktidarında hiç bir değiştirme hareketine girişmiyecektir. Her derecedeki memurlar mutat veç­ hile kendi vazifelerine devam edeceklerdir. -

5 Pançen Lama'nın mutat statükosu, vazifesi ve sala­ hiyeti idame ettirilecektir. -

6 Dalay lama ve Pançen lama'nın mutat statükoları, salahiyetleri ve vazifeleri. 13 üncü Dalay lama ile 9 ncu Pan­ çen lama'nın birbirleriyle iyi münasebet'te bulundukları za­ mandakine uygun bir duruma getirilecektir. -

7 CPPCC nin genel programında tesbit edilen "dini inanç hürriyeti Tibet'te şöyle tatbik edilecektir : Tibet halkı'­ nın dini inançları, kıyafetleri ve gelenekleri ihtiram edilir; La­ ma mabetleri himaye edilir. Merkezi hükumet. môbetler'in ge­ lirleri'nde hiç bir değişiklik yapmaz. -

8 Tibet silahlı kuvvetleri tedricen Çin ordusu içinde olarak yeniden teşkilatlandırılacak ve Çin cumhuriyeti ordusu' nun bir parçası durumuna getirilecektir. -

9 Tibet milleti'nin konuşma ve yazma dili ve okul eği­ timi şimdiki durumu'na uygun olarak tedricen ilerletilecektir. -

1O Tibetliler' in tarım, hayvancılık, sanayi ve ticaret iş­ leri adım adım alorak ilerletilecektir. Halk'ın geçimi Tibet şe­ rayitine uygun olarak tedricen iyileştirilecektir. -

11 Tibet'te her türlü reform yapılmak maksadiyle merkezi hükumet tarafından hiç bir zor kullanılamaz. Reform işlerini yer­ li Tibet hükumeti, kendisi'nin uygun bulduğu şekilde tatbik eder. Eğer halk'ın kalkınması için reform yapmak icabederse, mutlaka istişare yolu ile Tibetli personel'in idaresi. altında ye­ rine getirilir. -

12 Şu kadarı varki. Tibetli memurlardan eskide imper­ yalistci ve Komintangci olanlar, imperyalistlerden ve komin­ t angdan ilgilerini kesmeli ve hiç bir suretle sabotaj veya mu-

31


kavemet niyetinde bulunmamalıdırlar; bu şartla onların eski durumları'na bakılmaz ve kendi vazifelerine devam edebilirler. 13 Tibet'e giren Çin kurtarma ordusu, yukarıda zikredi­ len politika'ya tamamiyle riayet eder, bütün satma ve satınal­ ma işlerinde doğruluk ile hareket eder ve halktan bir iğne ve ipliği bile keyfi surette alamaz. -

14 Çin hükumeti, Tibet bölgesinin dış siyaset işlerini merkezleştirir ve kendi eline alır; komşu memleketler ile sulh içinde beraber yaşama, karşılıklı menfaat ve arazi bütünlüğü ve hakimiyet' e karşı karşılıklı saygı esasları üzerine onlar ile müsavi şartlar altında ticaret ve alış - veriş münasebetleri ku­ rar ve ilerletir. -

15 Usul' a göre bu anlaşma'nın yerine getirilmesini em­ niyet altına almak üzere Çin halk hükumeti, Tibet'te bir idari komite ve bir de bölge askeri karargah kurar. Çin halk cumhu­ riyeti tarafından gönderilecek personel'e ilave olarak idari ko­ mite ve askeri karargah'ta çalıştırılmak üzere mümkün olduğu kadar çok sayıda Tibetli personel alınır. Yerli personel içine Tibet yerli hükumetinin adamlarından, muhtelif kazalardan ve muhtelif mühüm manastırlardan milliyetçi elemanlar da gire­ bilirler; bunlar'ın isim listesi. Çin halk hükumeti tarafından tô:yin edilen mümessiller ile muhtelif ilgili · daireler arasında müşavere ile düzenlenir ve tasdik için Çin halk hükumetine arz olunur. -

16 Askeri komite, idari komite ve Tibet' e girecek olan PLA (halk kurtarma ordusu) nun masrafları için lô:zım olan pa­ ra Çin halk hükumeti tarafından verilir, Tibet yerli hükumeti ise PLA ya satın alma işlerinde ve erzak nakliyatı işlerinde yar­ dım eder. -

17 Bu anlaşma, imzalandıktan ve mühürlendikten sonra derhal yürürlüğe girer. -

ANLAŞMADAN SONRA : Pekin rejimi'nin ilk mümessili olarak Chang-Ching-Wu adında bir komünist general 8 Ağustos 19 51 de Lhasa'ya gel32


miştir. General'ın gelmesinden 9 gün sonra, Dalay lama Ya­ tung'dan Lhasa'ya dönmüştür. Çin ordusu'nun öncü kolu Ey­ lul ayında Lhasa'ya girmiştir. 29 Mayıs anlaşması'nın Tibet hü­ kumetince kabul edildiğini Dalay lama, 24 Ekim'de Mao çe tung' a bildirmiştir. Bundan iki gün sonra General Chang-Kuo­ Hua'nın kumandası altındaki Çin tümeni. Doğu yolu ile gelerek Lhasa'ya girmiştir, l O Aralıkta da Kuzey Batı (Doğu Türkistan yolu ile bir tümen daha gelmiştir. 10 Şubat 1952 d eLhasa'da Çin'in Tibet askeri bölge kumandanlık merkezi resmen kurul­ muştur. Bundan iki hafta geçer geçmez Lhasa'da Çin bankası'­ nın şubesi kurulmuş ve yıl sonuna kadar Tibet 'in bütün şehir ve kasabalarında bu bankanın şube ve ajansları açılmıştır. Bu suretle Çin hükumeti. Tibet'in ekonomisini kendi kontrolü altı­ na almak niyetini açığa vurmuştur. Çinliler'in sahte Pançan laması'nı Kızıl Çin hükumeti Ti­ bet ' e getirerek 28 Nisan'da Lhasa'dan geçirerek Pançen lama­ lar'ın geleneksel ikametgahları olan Şigatse manastırında me­ rasimle oturtmuşlardır. Çinliler, Dalay lama'nın otoritesini dü-· şürmek maksadiyle, siyasi nüfuz'a sahip olan bir pançen }a­ malık kurmak için mücadele'ye başlamışlardır.

ANLAŞMAYA AYKIRI KAMPANYA BAŞLIYOR Çinliler, anlaşma'nın imzası'na bir yıl geçmeden Tibet'in bütün kilit noktalarını askeri istila altına almış bulunuyorlar­ dı. Bilindiği üzere : Komünist imperyalizm'nin siyasi taktiği. bir müşkül'ü atlatmak için başka birisiyle anlaşma imzalamak ve müşkülü atlattıktan hemen sonra zorla, hiyanetle ve her çare ile anlaşma'yı bozmak'tır. Kızıl Çin, askeri kontrol unun Tibet' e . hakim durum'a geldiğine kani olduğu günden beri 17 maddeli anlaşma'ya aykırı hareketleri'ni adım adım tatbik etmeğe baş­ lamıştır, şöyle ki : 2 Mayıs l 952 de Çinliler, Tibet yerli komünist gençlik teş­ kilatı kurmuşlar ve her yerde türlü adlar altında karıştırıcı gu­ ruplar teşkil ettirmişlerdir; maden arama ve askeri eğitim gu­ rupları adları altında 500'e yakın komünist idarecisi ve propa33


gandacısı Tibet'e sokulmuştur. Askeri eğitim okulları adı altın­ da kurulan okullar'a zorla binlerce Tibetli genç alarak onları komünist yapmağa çalı::ımışlardır. 80 binden fazla Tibetç� pro­ paganda broşür bastırıp dağıtmışlardır. Bu ve buna benzeyen komünistleştirme hareketleri daha sonraki açık zorlamalar için bir başlangıç mahiyetinde idi. Ayni yılı zirai kalkındırma solağanı perdesi altında mün­ bit arazı, halkın elinden alınmağa başlamıştır, yalnız Doğu Ti­ bet bölgesinde Çin ordusu'nun gaspettiği arazi 40 000 mao (4000 hektar) idi. 1953 te Kızıl Çin bir adım daha ilerliyerek Tibet gençleri İçin türlü eğitim kurulları açarak onlar'ı komünizm'e alıştır­ mağa hızla çalışmışlardır. Buna paralel olarak, yerli yüksek memurları aldatarak Çin menfaatına çalıştırmak, Pançen lama'­ nın nüfuzunu çoğaltmak ve diğer bir sürü hilelere müracaat et­ mek suretiyle, Tibet milliyetçiliği ve hürriyet mücadelesi'nin sembolü olan Dalay lama'nın nüfuzu'nu kırmağa çalışıyordu. Çin ordusu'nun din adamlarına, manastırlara ve halk'ın mal ve mülkü'ne karşı baskıları gün geçtikçe artıyordu. Çinliler'in bu tutumları'na karşı Tibetliler ilk tepkileri'ni şöyle gösterdiler : Gizli "Tibet Halk Partisi"nin üyeleri ( bunla­ rı komünistler, yeraltı gerici ajanlar derler) aşağıdaki muhtı­ ra'yı Dalay lama vasıtasiyle 22 Nisan 1953 te Çinliler'e vermiş­ l erdir : 1 Tibet üzerindeki bütün hakimiyet yetkisi Dalay la­ ma'ya verilmelidir. -

2 Çin istila ordusu'na mensup birlikler'in şiddet hare­ ketlerine son verilmelidir. -

3 Tibet İD.anastırları'nın rumları'na getirilmelidir. -

durumları tekrar eski iyi du­

Fakat Çinliler, bu muhtıra'yı verenleri hemen hapse at­ mışlardır. Tibetliler'in tepkisi bununla kalmamış ve sabotaj ha­ lini almıştır; mesela Çin baş temsilcisi Gen. Chang-Ching-Wu tarafından 1955 te kendi hükumetine verilmiş olan raporda Ti34


het'te ulaştırma işlerine karşı çıkarılan zorluklar, kalkındırma ( ! ) nın imkansızlığı, Tibet askeri hirlikleri'nin kurulamamış ol­ ması, Tibetliler ile Çinliler arasındaki huzursuzluk ve eğitim işlerindeki anlaşamamazlıklar açıklanmakta idi. 1954 Mart ayında Çinliler, Tibet 'te üçüncü bir s�yasi oto­ rite yarattılar, bu da şigatsede kurulan "Pançen Ganpo" mec­ lisi olup Pançen lama'nın siyasi varlığı demektir. Bundan Çin­ lilerce güdülen gaye, hem Dalay lama'nın nüfuzunu parçala­ mak ve hemde Tibet yerli hükumet dairelerine Pançen'in mü­ messilleri adı altında bozguncu unsurlan yerleştirmek idi. Hindistan'ın, Tibet milleti için bir manevi dayanak oldu­ ğuna hiç bir kimse inkar edemez. Bu cihetledir ki Çin komünist­ leri ne yapıp yapıp Tibetliler ile Hintliler arasındaki temas un­ surları'nı yok etmeğe çalışıyorlardı; bu çalışmalar'ın bir neti­ cesi olarak Kızıl Çin ile Hindistan arasında 29 Nisan 1 954 te bir muahede imzalandı. Muahedenin esas noktaları şunlardır : Hindistan'ın Tibet'teki mülk ve menfaatları tasfiye edilecek, Hint tüccarları ancak hudut bölgelerindeki muayyen yerlerde Tibet liler ile ticari alış-veriş yapacaklar, eskiden Tibet'e serbest­ ce gelip giden tüccar ve budist hacıların Tibet 'e girişleri pa­ saport ve viza alma şartına bağlanacaktır.

DALAY LAMA'NIN PEKİNE ÇAGIRILMASI OLAYI : 1954 te Tibet 'in siyasi sahasında yer alan en mühim gelişme hiç şüphesiz Dalay lama'nın Pekin'e çağırılmasıdır. Kızıl Çin hükumeti. 1954 Mayıs ayında Dalay Lama ve Pançen Lama'yı görünüşte Çin milli kongresinde Tibet 'in baş delegele­ ri olarak hazır olmak için Pekin'e davet etmiştir, fakat sonra­ dan anlaşıldığına göre, Kızıl Çin tarafından aşağıdaki kararla­ rın alınması ve tatbik sahasına konması'nı kolaylaştırmak üze­ re Dalay lama'yı Pekin'de 10 ay müddetle rehine olarak alı­ koymak maksadiyle çağırılmıştır. İki büyük lama, Ağustos ayında ayrı yollardan Kızıl Çin merkezine doğru yol'a çıktılar. 1 6 Eylül günü Dalay lama, 35


kongra'da saz alarak Tibetlilerin durumu'nun götüye gitmekte olduğun'dan, Çin askerleri ve diğer memur ve temsilcileri'nin komünist siyasetini zorla tatbik etmeğe yeltenmekte oldukların­ dan şikayet'te bulundu. 20 Eylül günü Dalay ve Pançen lama'lar, Mao çe tung ta­ rafından kabul edildiler. Bu tarihi görüşme'de Mao, Tibet'te vu­ kuu yakın olan degişikliklere işaret ederek Tibet yerli ahalisi'­ nin birine karşı beş nisbetinde Çin kolonisi yerleştirileceğine d� r Çin planını açıkladı. Mao'un bu sözü'nü Çinliler, "Tibet'e 10 milyon'dan fazla Çinli yerleştirmek" demek mam:ısı'na yo­ rumladılar. 1954 ve 55 yıllar'ında siyasi bakımdan Pançen La­ ma'ya Dalay Lama'nın yetkiler'nin bir kısmını devrettirmek için baskı yapılıyordu. Nihayet 19 Ocak 1955 te Pekin'de Tibet hü­ kumeti ile Pançen Ganpo komitesi arasında sözde bir anlaşma imzalattırıldı. Bu anlaşma'ya göre Dalay Lama'nın bazı siyasi yetkileri Pançen Lama'ya devredilmiş oldu. Maddi bakımdan is eTibet'i Çin'e bağlayan Sechwan-Lhasa şöse'si ( 1355 km. ) ile Kokonor-Lhasa şöse' si ( 2 10 O km. ) 1955 yılında bitirilmiş tir. Bu iki olay, Çinliler'in Tibet üzerindeki kontrol ve baskıları'�ı daha da sıklaştırmaktadır. "Tibet Muhtar Bölgesi" teşkilatı için hazırlama komitesi' nin kurulması, Kızıl Çin devlet şurası tarafından 1955 in baş­ larında karar altı'na alındı. Böylece Tibet'in kaderi, Çin'in öte­ denberi rüyasını gördüğü "Kolonyalizm" boyunduruğu'nun al­ tına sokulmuş bulunuyordu. Çünkü "Muhtar bölge" olmak, Çin' ­ in ayrılmaz bir parçası olmak demektir. "Bölge muhtar hüku­ meti" ise, Çin cumhuriyeti'nin bir eyalet teşkilatı demektir. 1955 te Çinliler, Tibeti ekonomi bakımdan gerçekten Çin'in bir par­ çası haline sokmuş bulunmakta idiler. Adı geçen hazırlama ko­ mitesi 9 Mart'ta Pekin hükumeti tarafından kuruldu. 5 1 kişiden müteşekkil olduğu söylenen bu komite'de Dalay lama'nın baş­ kanlığındaki Tibet hükumetinden 15, Pançen lama'nın komite­ sinden 1 O, Çamdo bölgesinden 1 O, Çin hükumeti'nin Tibet'te ça­ lışmakta olan kadrosundan ( Tibetteki Çin göçme:::ı l erine verilen sahte ad) 5 ve mühim manastırlar ve türlü halk teşekküllerin36


den 11 mümessil olduğu bildirilmiştir. Bu komite'ye Dalay lama başkan ve Pançen lama ile Chang-Kuo-Hua başkan yardımcı­ ları tayin edilmişlerdir. Bu komite üyeleri, Dalay lama'ya kar­ şı hiç bir mesuliyet altında olmayıp Çin hükumetine karşı mes-' uldurlar ve gereken talimatı Tibet'teki askeri bölge kumandan­ lığından alacaklardır. Tibet hükumeti böylece gerçekten Çin askeri kumandanı'nın tahakkümü altına sokulmuş ve eskiden Tibet'in en yüksek hükümdarı olan Dalay lama adeta hiç bir iş göremez hale doğru sürükleniyordu. Çin devlet şurası, Lhasa'da bir ulaştırma bürosu kurulma­ sını ve bu büro'nun doğrudan doğruya Pekin hükumetine bağlı olmasını kararlaştırmıştır ve ayni zamanda elektrtik, ziraat. ma­ den ve inşaat işleri bahanesiyle yine Pekine bağlı bir sürü bü­ rolar kurulması'na karar vermiştir. Bu kararlar'dan güdülen gayenin kalkındırma olmayıp bu bahaneler ile Tibet ' e Çinli göçmen göndermek olduğu sonraki tatbikat ile meydan'a çık­ mıştır. Çin hükumeti yukarıdaki kararları aldıktan ve mühim bir kısmının tatbikine başladıktan sonra, Dalay Lama'nın Tibet'e dönmesine müsaade etmiş ve Haziran · 1 955 te Lhasa'ya varmış­ tır. 1956 da Tibet'teki Buddizm ilahi hükumet sistemi tarihi'nin yok edileceğini hedef tutan Kızıl Çin planlan'nın belirtileri or­ taya çıkmağa başlamış bulunuyordu.

ANLAŞMANIN iHLALi : 22 Nisan 1956 da Kızıl Çin Başbakan Yardımcısı Chen-Yi Lhasa'ya gelmiş ve verdiği bir demeç'te ezcümle şöyle demiş­ tir : "Tibet ekonomisi tamamiyle kollektivize haline getirile­ cektir. Tibet'i içinde bulunduğu geri durumdan kurtarmak ve Tibet halkı'nın Çin milleti'nin ileri durumu ile müsavi derece­ ye yükseltmek üzere bir reform'a ihtiyaç vardır." Çin başba­ kan yardımcısı'nın bu sözleri. Tibet için hiç bir iyilik alameti değildi, bilakis Tibet'in ekonomisini komünistleştrmek, milli varlığını ve hususiyetini ortadan kaldırmak ve halkı'nın sos37


yal hayatını Çinleştirmek gibi tehlikeler'in bir alarm'ı idi. Bu alarm'ın hemen arkasından Kızıl Çin adamları, anlaşma'nın 7 . maddesi'nin ihlali ile i ş e başladılar, şöyle k i : 1 Dine karşı propaganda'ya şiddetle hız verdiler; "Kar­ zey N yinrey Sargyur" adında Tibetçe bir gazete çıkarmak sure­ tiyle, personel münakaşaları yolu ile, zaif karakterli rahip ve diğer sınıflardan Çinliler'e satılmış olan kimseler vasıtasiyle. -

2 Manastırlar'a çok ağır vergi kondu ve Manastır top­ luluğunu dağıtmak maksadiyle yiyecek stoklarından mahrum edildi. -

3 Boyun eğmiş olan rahipler işçilik yapmağa, evlen­ meğe veyahut Çin'e gitmeğe zorlandılar. -

4 Rahipler ve Lamalar türlü işkenceler'e maruz bıra­ kıldılar ve çok sayıda din adamları açık veya gizli surette öl­ dürüldüler. -

5 Manastırlar ve dini eşya tahrip edildi ve Buddizm dinince mukaddes sayılan yerler tecavüze uğradı. -

Anlaşma'nın 13 . maddesi, Tibet' e giren Çin askerleri'nin hiç kimsenin malını parasız almıyacağını taahhüt ediyordu. Halbuki Çin askerleri ahali'nin ziraat yerlerini. hayvan sürü­ lerini ve mahsullarını su' dan bahaneler ile müsadere ettiler; bazı kimseler'in hususi mülklerine bir kıymet biçmek suretiyle is­ timlak etmiş iseler de verdikleri kıymet gülünç derecede az olu­ yordu. Ağır vergileri ödeyemeyen Manastırlar ve mülk sahip­ leri Çinlilere devretmek zorunda bırakıldılar. Çin askerleri tüc­ car'ın ve çiftçi'nin malları'na kendileri gülünç , derece' de fiat biçerek zorla aldılar, ahali'yi angarya usulü ile işlemeye zor­ ladılar. Anlaşma'nın

il.

maddesini Çinliler şöyle ihlô:l ettiler :

1 Tibet halkının reforma teşvik edilmesi ve reform ya­ pılması işi hiç bir zaman Tibet hükfımeti'nin kararı ve idaresi'­ ne bırakılmamış, bilakis bu işleri Çinliler kendi istedikleri şe­ kilde yürütmekte ısrar etmişlerdir. -

38


2 Tibet'te ilerleme veyahut reform namına yapılan iş­ . ler varsa o da yalnız Çin askeri menfaatına ve Tibetlileri Çin­ leştirme siyasetine faydalı olan işler'den ibaret olup zorla tat­ bik edilmiştir. -

3 Tibet ekonomisi her yönden Çinlilerin ihtiyaçlarını temin yoluna sokulmak istendiği için son derece zayıflatılmıştır. -

4 Tibet halkı'nın hayat tarzını değiştirmek için yine ayni metod ile zor kullanılmıştır, bilhassa komünistleştirme ve propaganda gayelerine yöneltilmiştir. -

5 Tibeti sosyalistleştirme hareketleri her zaman Tibet­ liler'in muhalefeti ile karşılaşmış ise de Çinliler, bunu Tibetli­ ler'in istekleri üzerine yaptıklarını yalandan iddia etmektedir­ ler. -

Çinliler'in ister Tibet ve ister istilaları altındaki diğer mil­ letlerin yurdlarında oraların menfaatı ve ahalisinin refahı için reform yaptıkları iddiaları yalandır; yine Tibetliler'in medeni­ leşmek, ekonomisini islah etmek, siyasetini zamana göre yeni usula sokmak ve diğer reformlar'a muhalif oldukları'na ve çok geri bir zihniyet taşıdıklarına dair Çin iddiaları da tamamiyle asıl sızdır. Tibetliler kendi şarayit ve imkanlarına göre yenilik ve her saha'da ilerleme yapmak tarafdarıdırlar; hürriyetleri el­ lerinde iken bir çok yenilikler meydana getirmişlerdir. Bir kü­ çük misal : Biz Dalay Lama ile konuşurken o dediki "Tibetlile­ rin elbise kıyafeti düzensiz idi ve hatta Çince giyinenler vardı. biz artık Çince giyinmeyi yasak ettik ve şu gördüğünüz (maiye­ tinde bulunanlara işaret ederek) kıyafet Tibet liler'in milli kıya­ feti olmuştur." TİBETIE AYAKLANMA Çinliler, her işi zor kullanmak ile başaracaklarını sanarak gün geçtikçe baskılarını arttırıyorlardı. Fakat Tibetliler evvelce sulhane yollarla karşı koymayı denediler, bunun hiç bir fayda­ sı olmadığını görünce silahlı ayaklanmadan da çekinmediler. Çinliler, bu ayaklanma haberlerini bir müddet gizlemiş iseler 39


de 27 Haziran 1956 da Yeni Çin Haber Ajansı yoluyle kapalı şekilde itiraf etmek zorunda kaldı. 'Ayni tarihte Çin Buc:idistler cemiyetinin başkanı Hsi-Jao-Chia-Tso, "Tibet'teki Çinli memur­ lar tarafından din hürriyetine karşı saygı gösterilmemesi, Ma­ nastırların arazi ve hayvan sürülerine ağır vergi konması, La­ ma'lara karşı yapılan bôzı muameleler ve diğer bir takım icra­ atın yapılması yüzünden Tibet halkı, 1 95 1 anlaşması'nın ayak­ altı edilmesi korkusuna kapılarak isyan etmiştir" mealinde bir konuşma yapmıştır. 7 Ağustosta Yeni Çin Haber Ajansı tarafın­ dan yayınlanan bir tebliğ'de Tibet isyanı'nın 1 956 Şubatında başlamış olduğunu ve artık bastırılmış olduğunu bildirmiştir. Fakat Eylı'.11 ayında Liu-Şao-Chi ( şimdiki cumhur başkanıl nın verdiği ve Yeni Çin Ajansı tarafından yayınlanan beyanatı, yu­ karıdaki iddia'nın doğru olmadığını ve Tibetliler'in mukave­ meti'nin devam etmekte olduğunu göstermiştir. Bu ayaklanma hakkında Dalay Lama'nın ağabeyi tarafından Hindistan baş­ bakanı Nehru'ye yazılan bir mektup'ta yazıldığı'na göre Doğu Tibet'in Litang bölgesini Çinliler bombardıman etmiş ve 4000 kişinin ölümüne sebebiyet vermiştir. Bu yıl içinde komünist Çin, Doğu Türkistan'dan Lhasa'ya doğru bir şose yol yapmağa başlamıştır (Ladak bölgesinde Keşmir sınırı içinden geçen yol işte budur> . Yine bu yıl içinde Kızıl Çin, Tibetlilerden bir yerli ordu kurmak ve ayrıca Pançen Lama'nın muhafız taburu adı altında bambaşka diğer bir Tibet birliği kurmak İşine başlamıştır. Kı­ zıl Çin baskısı yetmiyormuş gibi. ayni yılda Lhasa'da bir de Çin-Sovyet dostluk cemiyeti'nin kurulmasiyle bir Rus casusluk ve baskı bürosu meydan' a getirilmiştir.

KIZIL ÇİN GERİLİYOR : Tibet halkı'nın Çin baskılarına karşı yaptıkları kahra­ manca milli mücadeleleri. Çinlileri bir gerileme taktiğine baş­ vurmak zorunda bırakmıştır. Tibet'teki Çin idari komitesinin başkanı Gen. Chang-Kuo40


Hua, Kızıl Çin devlet şurasına verdiği 20 Eylül tarihli raporun­ da ezcümle şöyle açıklamada bulunmuştur : "Çok kuvvetli bir din tesiri altında bulunan Tibet halkı, komünist rejimine karş? şiddetle mukavemet göstermektedir. Bu itibarla Tibet'te reform hareketi'nin mevsimsiz başlamış olduğu anlaşılmış bulunmak­ tadır." 1 957 başlarında Tibet'teki mukavemet hareketleri devam ederken, Doğu Türkistan'da münevverler çok şiddetli bir istik­ lal mücadelesine başlamış bulunuyorlardı, ayrıca dağlık böl­ gelerdeki silahlı mücahidler de Çin istila kuvvetleri'ne karşı taarruz' a geçmişlerdi. Bu durum üzerine gerileme taktiği'ni Mao Çe Tung bizzat eline almış ve 27 Şubat 1957 de söylediği meşhur "Yüz Çiçek" konuşmasında şöyle demiştir : " 1958 ve 1962 arasındaki müd­ det içerisinde Tibet'e hiç bir reform sokulmıyacaktır, bu müd­ det sona erdikten sonra Tibet halkı'nın isteğine uyularak re­ form hareketi başlanacaktır." Doğu Türkistanda da aşağı yu­ karı bunun gibi bir gerileme tatbik edilmiş idi. "Reform'un ge­ ri bırakılması" adını verilen bu gerileme işi. 1957 Nisanında resmi şeklini almış tır. Bu münasebetle Tibet'teki Çin baş tem­ silcisi Chang-Ching-Wu verdiği beyanatında ezcümle demiştir ki : "Çindeki diğer kardeş milletler gibi Tibet milleti de müsa­ vat ve din hürriyetinden mükemmel surette istifade edecektir, siyasi, iktisadi ve kültürel eğitim alanlarında milli kalkınma temeline uygun olarak tedricen ileriye doğru gidecektir. " Tibet liler, Kızıl Çin'in bu yeni taktiğin'in iç yüzünü çok iyi biliyorlardı, bunun için hürriyet savaşı'na ara vermemişler­ di. Doğu Tibet'teki ayaklanma, şiddetli bombardımanlar ve kit­ le halinde öldürmeler neticesinde eski toplu mukavemet şeklini kaybetmiş ise de çete halinde devam ediyordu, Hint ve Nepal kaynakları sık sık bu çete harekatını dünya'ya bildirmekteydi. Hele 1958 de Tibet çetecileri. Siçwan eyaleti ile Lhasa arasın­ daki büyük şose'nin 800 kilometrelik bir kısmını ele geçirerek şose'yi işlemez hale getirmişlerdi. Çinliler, bu durum karşısında bir taraftan Lhasadaki garnizon kuvvetlerini çoğalttılar, diğer 41


taraftan da çeteciler' in bulundukları Doğu bölgesine 120.000 kişilik bir Çin kuvveti sevkettiler. Fakat çeteciler gün geçtikce daha da kuvvetleniyorlardı ve Lhasa'ya 250 kilometre yakın­ lıkta bulunan Gyamda kasabasını ele geçirerek Lhasa'nın iaşe yolunu kapadılar ve bu bölgede 1 1.000 Çinli'yi imha ettiler. Çinliler, bu vatanperverleri zorla başeğdirmek için havadan yüksek patlayıcı bombalar ve zehirli gaz bombaları kullandı­ lar, fakat bu, boşuna bir teşebbüsten ibaret kaldı ve kış bo­ yunca Çinliler 40,000 ölü verdiler.

BUYUK LHASA AYAKLANMASI VE DALAY LAMA'NIN ıHİNDİSTANA HİCRET ETMESİ : l 959'un başlarından itibaren Çinliler, yıldırma hareketle ­ rine hız vermişler ve Lhasa'da çok gergin bir durum yaratmış­ lardır. Bu sırada Çinliler, Dalay Lama'nın derhal Pekin'e bir ziyaret'te bulunmasını istemişlerdir. Tibetliler bir ağızdan bu dôvet 'e muhalefet etmişler ve Dalay Lama'yı Çin'e götürüp re­ hine olarak tutmak için bir hile olduğu'nu ileri sürmüşlerdir. Çinliler bu hile'nin sökmediğini görünce Dalay Lama'ya suikast yaptırmışlardır. Vakıa şudur : 15 Şubat 1959 günü Dalay Lama, bir Manastırda yapılacak bir merasim'e gitmek üzere Norbu Linka (Lhasa'nın dışındaki sarayı) dan çıkmış ve yol üzerinde onu görmek için toplanan kalabalık arasına karışmış olan iki Çin Ajanı yol'a bomba yerleştirmiştir, fakat kalabalık arasın­ da bu ajanları fark edenler olmuş ve derhal yakalamışlardır.

Çin askeri kumandanları, milliyetçi olarak tanınmış olan ve halkın saygısına mazhar olan Tibetli liderleri ziyafete davet ederek gizlice öldürüyor veyahut esir ediyorlardı. Böyle cina­ yetler'e kurban gidenler arasında Tibet ahalisi'nin duygusun­ da en büyük tepki yaratanlar şunlardır : Amdo'nun baş Laması Şarkelden Gyalto (öldürülmüş) Yine Amdo'nun baş Laması Kunçok Lhundup (öldürülmüş) Kham bölgesinin ünlü Laması Pandit Şi Çen (öldürülmüş) Kham bölgesinin başka bir Laması Kathok Situ (esir edilmiş ) . 42


Potala sarayı

öniinde toplanan Tibetli kadınlar istiklal istiyorlar

İ şte böyle hô:diseler yüzünden Tibet milleti'nin yüreğinde bir kaynama vukubulduğu bir çağda, Lhasa'daki Çin kuman­ d anı, Dalay Lama'yı 1 O Mart günü karargô:hta tertibedilecek olan bir konser programını seyretmeğe dô:vet etmiştir; ayrıca bakanlardan ve muhafızlarından hiç bir kiı:ıı s e'yi beraberinde getirmemesini rica etmiştir. Bu dô:vet'in haberi derhal Lhasa ahalisine yayılmış ve 1 O Mart günü ahali sarayı çevirerek Da­ lay Lama'nın bu dô:vet'e gitmemesini istemişlerdir. Bunun üze­ rine KAŞAG (Tibet kabinesi) sarayda bir toplantı yapmış, Çin tarafdarı olarak tanınan bir bakan'ın bı... toplantıya katılması­ na halk mani olmuştur. Toplantıdan sonra Dalay Lama, halkı sükünet'e dô:vet etmiş ve Çinliler'in dô:vetine gitmiyeceğini bil­ dirmiştir. Fakat halk tatmin olmamış ve gece sabah'a kadar saray'ın çevresinden ayrılmamışlardır. 1 1 Mart günü KAŞAG ve TSONGDU ( Parlô:mento) üyeleri ve Çin satılalmaları olmı­ yan bütün Tibet hükumet memurları sarayda bir toplantıya ça­ ğırılmışlardır; bu sırada 500 kadın saray'ın önüne gelmiş ve 43


Dalay Lama'nın yanına bir heyet göndererek Tibet'in istiklali­ ni ilan etmesini istemişlerdir. Toplantıdan sonra Kaşağ namına bir tebliğ yayınlanarak Tibet'in istiklali ilan edilmiştir. 12 Mart günü Lhasa halkı'nın hemen hemen hepsi Potala (mukaddes saray) ın önündeki meydana toplanarak büyük bir miting yapmışlar ve istiklCil ilanını kutlamışlardır. Kaşağ ile Tsongdu, ta 17 Mart gününe kadar sarayda toplantı halinde kalmışlardır. Lhasa ahalisi. "Çinliler Tibet' i terk etmelidir" di­ ye bağırarak 17 Mart gününe kadar silahsız olarak miting ve gösterilerde bulunmuşlardır.

Tibet m.illrti istiklıi.lini kutluyor

44


1 7 Mart günü akşam'a doğru Çinliler top ve mitralyoz ile rastgele ateş etmeye başlamışlardır, bir kaç top güllesi saray' ın bahçesindeki havuz'a düşmüştür. Ayni günü öğleden sonra Kaşağ ve Tsongdu tarafından akdedilen müşterek toplantıda, Dalay Lama'nın Lhasa'yı terkederek Çinliler'in eli yetişemiye­ cek bir yere çekilmesi ittifakla kararlaştırılmış bulunuyordu. Gece saat 10.30 da Dalay Lama adi bir rahip giyimini giyerek Norbu Linka sarayı'nın güney kapısından çıkmış ve maiyeti de birer ikişer çıkarak ona katılmışlardır v e gizlice gidecek tara­ fa doğru yola çıkmışlardır. Çinliler'e gelince, Dalay Lama'yı ve hükumet erkanını sa­ ray'ı terke mecbur etmek ve esir almak maksadiyle saraya dur­ madan ateş ediyorlardı, fakat ne Dalay Lama ve ne de başka­ ların saraydan çıktığı görül�yordu. 18 Mart günü böyle geçti. Nihayet Çinliler 18 Mart'ı 19' a bağlayan gecesi saat 1 de çok şiddetli bir top ateşi'ne başladılar ve saray ve şehir çok büyük ölçüde tahrip edildi, yine saraydan kimse çıkmıyordu. Bundan sonradır ki Çinliler, Dalay Lama"nın sarayı çoktan terkederek emin bir noktaya çekilmiş olduğu'nu zannetmeğe başladılar ve bir ihtiyat tedbiri olarak Dalay Lama'nın gitmesi muhtemel olan yollar'a takip birlikleri ve uçaklar gönderdiler. Uçaklar çok al­ çaktan uçarak kafilelere ateş ediyor ve Manastırları ve köyle­ ri bombardıman ediyorlardı. Dalay Lama ve maiyeti. son derece çetin dağlarda ve mil­ liyetçi çeteciler'in ellerindeki bölgelerde yol alarak kah at ve­ ya katır sırtında ve kô:h yaya olarak dünyanın en yol vermez geçidlerini aşarak 3 1 Mart günü Hindistan sınırı' na girdi. . Tibet hürriyeti'nin sembolu olan bu zat. böylece milleti'nin ve vatanının düşmanları'nın vahşi eline esir düşme�ten kur­ tulmuş ve vatanının yakın gelecekteki hürriyeti için çalışmak imkanını elde etmiştir. Dalay Lama ve onu tô:kibederek göç­ menliği ihtiyar eden 40.000 Tibetli, Tibet'i kurtarmak ve milli hürriyet uğrunda mücadele etmek için çıkmışlardır. Bu çeşid muhaceretler tarihte dayıma muvaffak olmuştur. 45


Ayni tarihte Doğu Türkistan'da da milli savaşlar son de­ rece şiddetlenmiş bulunuyordu ve yalnız bir meydan muhare­ besinde 50.000 kişilik Çin kuvvetine karşı savaşılıyordu, baş­ ka bir çok yerlerde de müntazam veyahut çete halindeki milli­ yetçi kahraman topluluklar savaş halinde idiler.

KURTULUŞ SAVAŞLARI : Dalay Lama, Lhasa' dan uzaklaşdıktan sonra Lhasadaki Tibet askerleri ve halk birdenbire silah' a sarıldılar ve 20 Mart '­ tan 25 Mart'a kadar şehir içinde ve dışında çok şiddetli savaş­ lar cereyan etti. Çinliler, gerçi "isyanı bastırdık" diye durma­ dan yayın yapmışlarsa da Lhasa'daki Hindistan ve Nepal kon­ soloslukları, savaşın devam etmekte olduğunu bildirmekte idi­ ler. Delhide dinlenen Lhasa radyosunda ateş sesleri duyuluyor­ du . 22 Mart günü Çinliier, Lhasa �yoklanmasını bastırdıklarını, 5000 Tibetliyi öldürdükleri'ni ve 8000 küçük silah, 8 1 makinalı tüfek ve 27 havan topu ele geçirdiklerini ilan ettiler. Halbuki 23 Mart günü Tibetliler, bundan önce Çinlilerden ganimet al­ dıkları yepyeni makinalı tüfeklerle mücehhez olarak mukabil t aarruz'a geçmiş ve postahane'yi ele geçirmişlerdir. 24 Mart günü şehrin her köşesinde sokak savaşları yer al­ mıştır. O günü Çinliler bilhassa Dalay Lama'nın saraylarını ve büyük Manastırları bombardıman etmiş ve büyük tahribat ve zayiat'a sebep olmuşlardır. 25 Mart günü Çinliler ateşi kesmiş ve sonradan Tibetliler de ateşi durdurmuşlardır. Arada bir mütareke olup olmadığı belli değildi, fakat her iki taraf ateş etmeğe hazır durumda olup gergin bir sükün görülmekte idi. 26 Mart günü Çinliler, savaşta ölenlerin cesetlerini yak­ mağa başlamışlardır. Bu cesetler'in sayısı hakkında kesin bir bilgi yoktur, fakat tahminler ölü sayısı'nın 15.000'e baliğ oldu­ ğu merkezindedir. O günü büyük bir savaş olmamakla beraber şehrin bir kaç yerlerinde silah sesleri duyulmuştur. Çinliler derhal örfi idare ilan ederek sokağa çıkma yasağı koymuşlar46


Kızıl istilacılar, Llıasa'yı böyle tahribettlle r

dır. Lhasa'ya yardım için gelmiş olan kampa birlikleri şehir dı­ şında savaşa tutuşmuş iseler de bir kaç yüz kayıp verdikten sonra Güney'e doğru geri çekilmişlerdir, Lhasadan 55 kilomıtt ­ re uzakta Kampa birlikleri Nisan'ın başlarına kadar şiddetli savaşlar vermişler ve daha sonra Güney' e doğru çekilerek Kham bölgesindeki kumandan Gonpu-Taşi'in kuvvetine katıl­ mışlardır. 8 Nisan günü Kham'da Tibetliler, bir tebliğ yayınlıyarak, bir muvakkat hükumet kurduklarını ve Buçu-Hasum ile Gonpo Taşi'nin kumanda ettikleri milli müdafaa gönüllü ordusu'nun hürriyet savaşını devam ettireceğini ilan ettiler. Bu tebliğ'de, 500.000 nüfusu olan Dak-pö, Kong-pö ve Dö-Tö bölgeleri'nin bu hükumetin kontrolü altında bulunduğu açıklanmıştır. 47


Bundan sonra Çinliler zaman zaman Tibet isyanını bas­ tırdıklarını ve hiç bir mukavemet eseri bırakmadıklarını iddia edegelmişlerdir. Evet Çinliler çok büyük istila ve tenkil faali­ yetlerine girişmişler ve bütün hudut ve kilit noktalarına kendi kuvvetlerini yerleştirmişlerdir; fakat Tibet hürriyet savaşları durmamıştır. Hatta bu eseri yazdığım şu günler (Temmuz ve Ağustos 1960) da Tibet hürriyet savaşları'nın o memleketin Doğusundan Batısına kadar her yerine yayılmış olduğu'na dair haberler gelmektedir. 14 Nisan 19 6 O günü Dalay Lama ile görüştüğümüz zaman; Dalay Lama söz arasında Tibet 'te 40.000 kişilik silahlı milli mü­ cahid'in faaliyet halinde bulunduğunu söylemiş idi. Ö yle görünüyor ki üç miJyondan fazla olan Tibet milleti ve sekiz milyon Doğu Türkistan milleti, kendi varlıkları'nı Çin emperyalizmi'nin istila ve yok etme tehlikesinden kurtarmak veyahut ta bu yolda şerefle ölmek için mücadeleden başka ça­ re bulunmadığına inanmışlardır ve yalnız başlarına bu savaşı yapmağa azmetmişlerdir. Çünkü biliyorlar ki mücadele etmese­ ler de ölecekler ve mahvolacaklardır, fakat şerefsiz bir ölüm olacaktır. Yüz milyonları aşan Çin ejderhası, bu milletleri küçük gö­ rüyor ve birer lokma gibi yutmak istiyor. Fakat bu lokmalar'ın bir günü ejderhanın boğazını tıkıyabileceğini ve ölüme kadar g�türeceğini ümidetmek te bizim bir hakkımızdır. Çünkü tarih, bize pek çok misaller vermiştir. NOT : Yukarıda bir kaç yerde belirtildiği gibi 1950 den­ beri Tibet milletinin hürriyet savaşları'nın kızıştığı zamanlarda, Doğu Türkistanda da ayni olaylar vuka geloiştir. Bu olayları t a­ kibeden bazı kimseler, bu iki millet 'in arasında fiili bir işbirliği olduğunu zannederek bizden bu hususta açıklayıcı bilgi iste­ ğinde bulunmuştur. 1959 da Formoza kaynaklı bazı haberlerde Tibet ve Doğu Türkistan hürriyet savaşları arasında bir bağlan­ tı olduğu ve bu irtibatın bu iki memlekette bulunan Formoza Ajanları tarafından sağlandığı iddia edilmiş idi. 48


Maalesef hakikat böyle değildir. Çünkü harita yüzünde bir.i biriyle komşu olan bu iki memleket, dünya'nın en çetin buz dağlarından müteşekkil olan yüzlerce kilometrelik bir tabiat maniası ile biribirinden uzak düşmüş bulunmaktadır ve gizli yollar yoktur. Kızıl Çin tarafından yaptırılmış olan tek yol da baştan başa düşman'ın kontrolu altındadır. Muhabere de im­ kansızdır. Formoza'nın iddasına gelince : Formoza hükumeti, bu iki memleketi, tıpkı komünist Çin gibi, bir Çin top­ rağı saymakta ve gelecekte oraları tekrar kendi hakimiyeti al­ tında görmek hülyasındadır. Bundan dolayıdır ki bu memleket­ lerde olup biten olaylar ile yakından ilgili bulunduğunu gös­ termek üzere ara sıra dünya basınlarına bazı uydurma haber­ ler uçurmak için çalışıyor, hakikat'ta ise Formozanın bu iki memleekt olayları hakkındaki bilgisi herkesin faydalandığı dünya basın ve yayınının ötesine geçmemektedir. Hakikat şudur ki : Kızıl Çin emperyalizmi'nin kendi istila­ sı altındaki hürriyetçi ve vatanperver milletlere karşı kullan­ dığı baskı siyaseti hep ayni mahiyettedir. Milli duygu sahiple­ rini v edin adamlarinı yok etmek; dil. din, milli yazı, tarih, kül­ tür, örf ve adet, aile bağı gibi milli varlıkları ortadan kaldır­ mak; milli ekonomiyi gaspetmek; memleketi Çin kolonisi ile dol­ durup asıl yurdun sahibi olan milleti dünya yüzünden yok et­ mek; milli. ailevi ve ferdi hürriyet �eri kökünden kazıp atmak ve saire gibi yeni emperyalizm planları'nın akla ve hayale gel­ meyen kanlı tedhişler ile tatbik edilmesi, Tibet'te de Doğu Tür· , kistan'da da ayni metod ile ve ayni zaman'da yer almaktadır. Şunu da ilave edeyim ki her iki millet 'teki hürriyet ideolojisi ve vatanperverlik duygusu ve Çin ist ilacılarına karşı olan nef­ ret. birbiri'nin aynidir. İşte, Doğu Türkistan ve Tibet olayları' nın biribirine benzemeleri v e çoğu zamanda ayni çağda vukua gelmeleri'nin sırrı buradadır.

TiBET VE DOCU TURK!STANDA ÇIN iMHA SiYASETi : 28 Mart 1959 günü Kızıl Çin hükumeti, Çıı En Lay'ın im­ zasiyle bir tebliğ yayınlıyarak, Tibet yerli h ü k tl ınet inin lağve49


dildiğini. Pançen Lama'nın başkanlığı altında Tibet bölge muh­ tariyeti için bir hazırlık komitesi kurulduğunu ilan etmiştir. Çu En Lay bu tebliğinde, 17 maddeli Çin-Tibet anlaşmasının Tibet liderleri tarafından ihlal edilmiş olduğunu iddia etmiş ve ar­ tık hükümsüz sayılacağını açıklamıştır. ( Halbuki bu anlaşma' nın zaten ölü doğmuş veyahutta doğar doğmaz Kızıl Çin tara­ fından öldürülmüş olduğu herkesce bilinmekte idi . ) Mayıs başların' dan itibaren, elli bin nüfusu olan Lhasa' ya 6 0 . 0 0 0 kişilik Çin garnizonu yerleştirilmiştir. O tarihlerde Çinliler, Tibet halkı'nın milli kıyafetleri'ni yasak ederek Çince (mavi caket-pantolon) giymek mecburiyeti koymuşlardır. Kızıl Çin'in "kıyafet birliği" kararı , Çin boyunduruğu altındaki mil­ letler'i yutmak planı'nın başlangıç tatbikatından biridir. Kızıl Çin, Tibet ve Doğu Türkistan'da eski aldatıcı vait ve anlaşmaları birer perde olarak kullanmak siyasetini 1959 olay­ larından sonra artık terketmiş ve bütün planlarını açıkça ted­ hiş .makinalarını işleterek tatbik etmeğe karar vermiş bulun­ maktadır. Tibet'ten ve Doğu Türkistan'dan gelen haberler, şöyle özet­ lenebilir : Açlıktan ve hastalıktan her ay ölenler'in sayısı bin­ leri geçmektedir. Çin'de tatbik edilemeyen comün sistemi Tibet ve Doğu Türkistan'da süngülü Çin askerleri ve silahlı parti­ zanları'nın kanlı baskıları · altında tatbik edilmektedir. Her gü­ nü en az bin Çinli bu memleketlere getirilmektedir. Üç buçuk milyon nüfusu olan Tibet'e ve sekiz milyon nüfusu olan Doğu Türkistan'a onar milyon Çinli yerleştirmek planı, yerli halk'ı sokağa atmak suretiyle tatbik edilmektedir. Yazı ve dil, Çinleş­ tirilmeğe başlanmıştır. Diğer taraftan da Tibet ve Doğu Türkis­ tan milletleri kendi başları'na ve imkanları nisbetinde kanlı mücadeleleri'ne devam etmektedirler. Bu faciaların tafsilatını kaynaklariyle sayıp dökmek için bu küçük eserin dar sahifeleri kafi gelmemektedir. Bu sebeple sözü uzatmaktan vaz geçerek aşağıdaki gerçekleri sayın okuyu­ cularıma sunmakla eserime son vermek isterim. 50


BİR AÇIKLAMA : Bir çok yazarlar, Tibet' e "Asya Macaristanı" ünvanını ver­ mek istemişlerdir. Yani Tibet'te Kızıl Çin tarafında yapılan ted­ hiş ve baskılar, Macaristanda Kızıl Rusya tarafından yapılan istila ve tedhiş ı,,- akıaları ile ölçülmek ve dünya efkarına bu öl­ çü çerçevesi içinde aksettirmek istenmektedir. Fakat Macaris­ tan ile Tibet hadiselerinin arasındaki benzerlik yalnız silah kuvveti ile istila ve nüfuz'a baş eğdirmek noktasinda mevcuttur. Macaristan istila edilmiş ise de yine Macaristan olarak kalmış ve milleti yine Macar milleti olarak kalmıştır, toprak ve millet yok edilmiş değildir, kukla olsa da bir devleti vardır ki bu, Macaristan'ın geleceği için bir garanti olabilir. Tibet, Doğu Türkistan ve Moğolistan gibi Çin istilası altındaki �illetlere karşı Kızıl Çin tarafından tatbik edilen ve çok kısa bir özeti yu­ karıda arzedilen "Dünyadan Yok Etme" siyaseti'nden doğan olaylar'ı Macaristan olayları ile ölçmek, bence Fil'i kıl ile ölç­ mek kabilinden bir hareket olur. Başka bir takım yazarlar da Kızıl Çin tarafından Tibet ve Doğu Türkistan'da tatbik edilen emperyalist siyasetleri Kızıl Rusya tarafından Sovyet mahkumu milletler'e karşı yapılan te­ rör siyasetleri ile birleştirmek istiyorlar. Bu yazarlar, "Sonra çıkan boynuz önce çıkan kulak'tan daha uzun ve daha serttir" Türk a:tasözünü hatırlamalıdırlar; Mao Çe Tung'un şiddet po­ litikasına karşı Huruşçef'in alaylı itirazları, zaman zaman dün­ ya basınını işgal etmektedir. Sovyet liderleri ile Kızıl Çin ele­ başıları'nın aralarında iç ve dış siyaset alanlarında çok çetin anlaşmazlıklar olduğu da artık herkesce bilinen bir hakikat'tır. İkisi de komünistt'tir, ikisi de emperyalist'tir, ikisi de terör re­ jimi ile ayakta duran ve insan kanı ile temeli atılan kurullar­ dır. Fakat Ruslar istilacı ise, Çinliler imhacıdır, bu bakımdan aralarındaki fark büyüktür. İster Sovyetler ve ister Kızıl Çin olsun, can düşmanları olan Batı devletlerine karşı yapageldikleri soğuk harp faaliyetlerin­ de Batılılara karşı kullandıkları yegane silah, "Emperyalist" 51


ithamidir. Çünkü Batı devletlerinden bir çoğu, dünyanın muh­ telif kıtalarında bir çok milletler'in yurtlarını geçen asırlarda istila etmişler ve onların memleketlerin'in servetlerini istismar etmişler ve hala da bir kaç memleket Batılı bazı devletlerin sö­ mürgeleri halinde durmaktadır. Şurası gariptir ki 2000 yıl ön­ ceden beri komşu milletlerin üzerinde tahakküm iddiasında bu1unan ve gücü yettiği fırsatlarda oraları istila eden ve sömüren Çinliier, "Emperyalist" olduklarını kabul etmiyorlar. Bundan 500 yıl önce bir zamandan beri, Asya ve Avrupa memleketle­ rine karşı daimi surette saldırgan bir siyaset tutagelen ve koca Asya'nın yarısını silah kuvveti ile sömüren Ruslar da "Emper­ palist" olmadıkları yaygarasını hiç utanmadan savurup dur­ maktadırlar. !

Adı geçen iki kan içici istila çetesi. "belki seleflerimiz emperyalist idiler, fakat biz birleştiriciyiz ( ! ) diyorlar." Akılsız'ın özrü günahından beter" kabilinden olan bu yalan, hiç kimseyi inandıramamıştır. Çünkü kuvvet ve tedhiş ile başka milletlerin milli istiklalı ve hürriyetini gaspe tmek, suçuna "Birleştirmek" adını takmakla insan denilen akıllı mahluk'un aldanması im­ kansızdır. Batılı bir çok yazarlar, Sovyet ve Çin istilacılığı ve imha­ cığını, klasik Batı emperyalizm'inden ayırmak amacıyla "Yeni emperyalizm" veyahut ta (Kızıl emperyalizm) adını vermekte­ dirler. Bana kalırsa buna artık ihtiyaç kalmamıştır. Çünkü son onbeş yıl içerisinde Batı sömürgelerinden hemen hemen yüzde doksanı hürriyetine kavuşmuştur, kalan kısmının da hürriyete kavuşması bir gün meselesidir. Buna göre Batı devletleri em­ peryalist lakabından artık kurtulmuş sayılmalıdırlar. Bu men­ fur lakabın olduğu gibi zamanımızdaki en menfur ve insan hak­ larını çiğneyen Rus ve Çin Kızıl haydutlarına bırakmalı ve bü­ tün dünya birleşerek bu insaniyet düşmanlarının kanlı pence­ sinden dünyamızı kurtarmak için seferber olmalıdır.

52



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.