Necdet Sevinç - Ülkücüye Notlar

Page 1



" � (:)-1\ ��.s2, r 1;) l\o·� ro.. f'.. -\ � .. ,

!

{P-JJ�L-/�

Düşünce ve San'atta Öze dönüş


Bu kahramanlar, Tıirk Milletinin

varoluş kavgasına

katıldıklan için Türk düşmanlan tarafından öldürülmüş­ lerdir. Vatan topraklannın bağnna teslim ettiğimiz yiğitı. ülkücülerimizi rahmet ve saygıyla anıyoruz:

ı - Kenan ERTÜRK 2 - Mustafa KAHRAMAN 3

-

Ruhi KILIÇKIRAN

4- Babareddin DEDEŞEN s - Mustafa BİLGİ 6 - Süleyman ÖZMEN 7

-

Yusuf İMAMOGLU

8 - Dursun ÖNKUW 9

-

Ümit ÇAVDAR

ıo

-

Mehmet BÜYÜKSEVİNÇ

ı ı - Necdet GÜÇLÜ ı2- Cemi! DOGAN ı3

-

Reşat TÜRKEŞ

ı4- Necati KAYA ıs - İbrahim OK 16- Mehmet KAYA ı7 - Ramazan YEŞİLYAYLA ıe- Necdet DUMANAY


ÜLKÜCÜYE NOTLAR

2. BASKI

Necdet SEVİNÇ



ÖNSÖZ Yannın güçlü büyük Türkiyesinin kurucu­ lan, Milliyetçi mücadelenin yılmaz savaşçıları, ülkücü gençler! .. Yıllardır sizleriı hor görenler, kötüleyenler, iftira edenler, yolunuzdan döndürmek isteyenler oldu. Her türlü iftiralara ve engellemelere rağ­ men; milletimiz, devletimiz için hak bmdiğimiz yoldan yürümeye devam ettiniz, size engel ol­ mak isteyenler; günden güne artan gucunuz, kuvvetindz karşı�ında bir şey yapamayacakla­ nnı anlayınca, dalkavukluğa ve elinizi öpmek için sıraya girmeye başladılar. Bunlara karşı dikkatli olmanız, içinize sızmak isteyen aynk otlannı teınıizlemeniz gerekmektedir. Zira yük­ lencliğin·iz dava büyük ve ağırdır. Onun için bir­ birinize kenetlenmeniz saflarınızı daha sık tut­ manız gerekmektedir.

* * Bu kutsal görevi sizlere ulaştırmayı başaran lider en önde yürümekteclir. O davanın salııibi sizler bekçilerisiniz. Onun göstercli•ği BÜYÜK TÜRKİYE'yi kurmak korumak, kan ver.mek, can ''ermek görevimizdir. Çalışmalanımızm yüzde


8

yüz ba.şanlı olması Iiçin bir proğram

içerisinde, disiplinli ve ne yapacağımızı önceden bilerek hareket etmemiz gerekmektedir. Büyük şehir­ den küçük kasabalara, köylere kadar her yerde yapılacak çalışma ve faaliyetlerimizin aynı proğ­ ram ve disıiplin içerisinde yürütülmesi zarureti vardır. Ülküdaşlarımıza yapacaklan faaliyet ve çalışmalarda yardımcı olmak amacıyle ülkücü yazar NECDET SEVİNÇ elinizdeki eseri kaleme almıştır. ÜLKÜCÜYE NOTLAR» 'ın birinci baskısı fazlasıyla alaka görmüş adeta, kapışılmıştır. i­ kinci baskısını yaparken her hangi bir değişik­ lik yapılmadan tekrar sizlere takdim ediyoruz. Amacımız Ülküdaşlarımızın bütün hareketleri­ nin daha planlı proğramlı olmasıdır. «

Necdet SEVİNÇ bu eserıinde; TeşkHatlanma, Propaganda, Doktrin, Cephe Bildiği ve inanç ko­ nulannı, özet halinde açıklanmıştır. DEDE KORKUT YAYINLARI, yukarıda açık­ lamaya çalıştığımız prenstpleri içine alan ÜL­ KÜCÜYE NOTLAR'ın ikinci baskısını yaparken mutluluğunu belirtir ülkdaşlanmıza başanlar diler. - DEDE KORKUT -


GİRİŞ Hayır . . . Yahudi Marks yalan söylüyor.. . Dünya

tarihini ernekle

sermaye

arasında

cereyan eden çatışmalar değil, milletler arasın­ daki

bitmeyen ve

bitmeyecek olan

boğuşmalar

.oluşturmakta, her millet, bir başka milleti haki­ miyeti altına almak için yeni atılırnlara lanmaktadır. Kuvvetli milletler,

hazır­

kuvvetli oluş­

larının tabii bir mükafatı olarak başka millet­ leri egemenlikleri altına almış, ötekiler bu ege­ menliği yıkmağa çalışarak, mahkumu hakim ha­ kimi mahkum etmek istemişlerdir. Tarih boyunca bir an bile duradan devam eden bu müthilş mücadelede Türk,

kapışmCllrıın

galibi olarak da, mağlubu olarak da daima ön safta bulunmuş, çok geniş bir coğrafya parçası üzerinde savaştığı için karşısında yeni yeni ra­ ,kipler bulmuş, çoğu zaman dünyayı bir ikinci mUZete çok görmüştür. Dünya nizarnını kurup işletmek için A llah'­ ın ordusu olarak yaratıldığına inanınışından ileri gelir bu! . . Türk, tarihin

henüz

aydınlatılmamış

dev­

rinde, dünya nizarnını kurmak içi'n uzun yıllar ,Çin'le çarpışmış, ve bu geniş ülkenin tamamına bir kaç kez hakim olmuştur. Sarı ırkın silinmez yüz karası olan Çin Seddi, büyük ecdadım Me­ te tarafından defalarca aşıldıktan sonra, hudut­ Jarımız Sibirya'dan Kuzey Hindistan'a, Çin Deni­ _zi'nden Karadeniz sahillerine kadar uzanmıştır.


lO

Hun Türkleri dördüncü asır sonlarına doğru Do-· ğu ve

Orta Av rupa'ya hdkim olup, Tuna vadi-·

siyle Balkanıann kuzeyine yerleşmiş, daha son­ ra İstanbul önlerinde görülmüşlerdir. Bugünkü Fransız topraklanndaki Frankları ve bugünkü İ talya topraklanndaki Romalılan ezen Türk Hun ordusu 410 yıllarında Makedonya ve Trakya'yı baştan başa fethedip, İs tanbul'a yönelince Bi­ zans aman dileyen minnetçiZer göndermek zorun­ da kalmıştır.

Hun

kumandanlarından büyük ec­

dadım Uldin şu cevabı v e rmiştir gelen minnetçi­ lere. - Güneş şualarının uzandığı her yeri zapta muktedirim . . . MiJlletler

mücadelesinde

Türk'ün

devamlı

muzaffer olması, Çin'i nasıl dünyanın yedi ha­ rikasından biri olan Çin Seddi'ni inşa

etmeye

mecbur ettiyse, aynı Türk'ün Trakya'ya inmesi Bizans İmparatorluğu'nu meşhur İstanbul sur­ larını

yapmağa

zorlamış,

ve

eninde

sonunda

Türk'ün tarih sahnesinden kazıdığı bu impara­ torluk, terkettiği topraklann dadım A tilla'ya yılda bir ton

dışında büyük ec­ elli kilo altın haraç

vermeyi kabul etmiştir. Av rupalı

tarihçiZerin kimi

«A llahın belası ..

der ona ... Fernard Grenard'a göre ise adı· Geç-· tiği yerde ot bitmeyen Türk•tür . . . Fakat bütün Avrupalılar için bir barbardır

A tilla . . .

Ancak·

şu da unutulmamalıdır ki bir Av rupalı için Av-· rupalı olmayan herkes barbardır.


Türk İmparatorluğunun hudutlarını Güney'­ de Balkanlar, Yunan Yanmadası, Orta İtalya'ya Batı'da Paris'e, Kuzey'de İskandinavya'ya kadar genişleten Atilla öldükten milletler

sonra Türk Milleti,

mücadelesindeki yerini bir başkasına

haptırır g.ibi olmuş, fakat Avarların Avrupa ü­ zerine

yürümeleri ile ilstünlük yeniden Türk'e

geçmiştir. Hun Türklerinin egemen olduğu top­ wkların büyük kısmına yerleşen

Avarlar da:

Çorlu'ya kadar sokulup, Atiııa'nın büyük ülkii­ sünü gerçekleştirmek için İstanbul'u muhasara·. etmişlerdir. Hunlar ve Avarlar'dan sonra Avrupa'yı tit­ reten üçüncü Türk istilasını Bulgar Türkleri baş­ latmış, onlar da aynı Kızılelma'nın peşine düş­

nıüşlt:;rdir. Rzans ordularını üç defa peşti peşine bozan Türk Bulgar Han'ı Kurum Han İstanbul'u muhasara ettiyse de ani ölümü yüzünden muvaf !'alı olmamış, ancak aynı kent bir müddet sonra bir ba.5lıa

Türk

kavmi

tarafından kuşatılmış,

falıat Peçenekterin bu kuşatması da başarısız­ lıkla sonuçlanmıştır. Orta Asya'dan çıkan

bu Türk boyları Hazar

Denizi'nin kuzeyinden Avrupa'ya yayılıp, bu ya­ bancı topraklar

üzerinde, Avrupalının o güne·

.';:adar kuramadığı yücelikte imparatorluklar in­ şa.

ederken, gene Orta Asya'dan çıkan bir di­

ger Türk boyu İzmit'e kadar sokuiup Anadolu'­ n

un Türkleştirilmesine başlamıştı. Bütün kudret ve ihtişamıyla Büyük Selçuk­

lu İmparatorluğuydu bu ... Dünya tarihinin

sayılı

devletlerinden biri

olan bu imparatorluk, bir müddet sonra, bir baş-


12 ka Türk akını ile yıkılacak, Cengiz Han'ın kur­ duğu imparatorluk, Zerine,

İzmit'ten

Çin

Dervizi'nden Tuna sahil­

Sina Yarımadası, Yemen

Hindistan'a kadar

uzanacaktı. Bunu

ve

Anadolu

Selçukiu Devleti, onu da dünyanın en muhteşem imparatorluğu olan Osmanlı Türk İmparatorlu­ ğu takip edecekti. 16. asırda ise dünyanın dört süper impara­

torluğunu Türk Devletleri oluşturuyordu. Türki­ ye'de büyük ecdadım Osmanoğulları, İran'da bü­ yük ecdadım Safaviler, Hindistan'da büyük ec­ dadım Timuroğulları, Türkistan'da büyük ecda­ dım ,l)eybanJiler dünyanın yarısını elleritıde tutu­ yorlar ama, birbirleriyle de mücadele etmelerine rağmen dünyanın tamamına hükmediyorlardı. Önce

17.

asırda Doğu Türk Hakanlığı

yük devletler arasından

Bü­

çıkmış, bunu bir asır

sonra Timuroğullarının düşüşü, 19.

asırda İran

Türk İmparatorluğunun kudretini kaybedişi ta­ lıip etmişti.

Nihayet

20.

asrın

başında

dünya

'Türklüğünü ve dünya müslümanlarını tek başına temsil eden Osmanlı İmparatorluğu da milletler mücadelesinde yenik düşüp, büyük devletler a­ ı·asından çıkarak yerini Türkiye Cumhuriyetine .terketmişti. Türkoğlu, böyle bir tarih mirasına sahip ol­ duğunu, Orta Asya'dan BalkanZara kadar uza­ yan engin Türk dünyasının daha nice İmparator luklar kuracak potansiyele sahJip bulunduğunu bilmelidir. Bir de şunu bilmelidir ki, tarihçiler Türk'ün kurduğu devletlerin sayısını tesbit ede­ memiş, inşa ettiğimlilz İmparatorluğun ise en az l6 tane olduğunu itiraf etmek

zorunda kalmış-


13

lardır. Dünyanın bugünkü

şartlarına göre bu po­

tansiyeli ancak Türkiye Türkleri harekete geçire­ bilecektir. Fakat bunun için önce Türkiye Cum­ huriyetiinin bir süper devlet haline

getirilmesi

şarttır .. . �

Peki ama nasıl mı diyorsunuz? İnanmak

ve inanılan şeyi gerçekleştirmek için

çalışmak

kafidir.

TÜRKİYE"Yİ ÇEVRELEYEN

DIŞ TERLİKELER Türkiye'nin batısı,

kurulduğu

günden beri

devamlı olarak memleketimiz aleyhine genişle­ yen Yunanistan

tarafından sarılmıştır.

Kuzey­

Batısını eski bir Türk kavmi olduğu ha1de, müs­ lüman

olmadığı

ıçın

Sl'avlaşan

Bulgaristan

çevreler. Geniş Kuzey ve Doğu sınırlarımızda ge­ ne sürekli olarak Türkiye aleyhine büyüyen Rus toprakları uzanır. Güneyimizde ise şugünkü du­ rumlarıyla birer Rus nüfuz bölgesi olan Irak ve Suriye toprakları vardır. Türkiye'nin bir Grönland, Madagaskar veya bir Kanada olmayışı kalkınmamızı

geciktirdiğ6

gibi, Türkiye olarak önemimizi de arttırmakta ve Türk Milleti'ni milletler boğuşmasının siklet mer­ kezine sürüklenmektedi:r. Karşı çıkmak imkansızdır bu sürüklenişe ... Çünkü bizi bin yıldan beri güçlü düşmanlar· la boğuşmaya zorlayan ve kıyamet kopuncaya kadar da q.ynı acımasız mücadelenin içine itele·


14

yecek olan faktör, elimizdeki toprakların strate­ jik ve jeopolitik değer'idir. Bir Akdeniz üll?-esidir Türkiye . . . Ve aynı zamanda bir Ortadoğu ülkesidir. Ak 'deniz ve Ortadoğu demek ise, dünya politikası­ nın �ilitlenJip açıldığı yer demektir. Milletler mü­ ·cadelesinin savaş alanı olan Ortadoğu; Asya, Af­ rika ve Avrupa'yı birbirine bağlayan kara, de­ niz ve hava yollarını bünyesiJnde toplayıp kont­ rol eder. Ankara, İstanbul, Tahran, Beyrut, Bağ­ dat, Kahire, Şam gibi milletlerarası hava liman­ .ıarı Amerika

ve Avrupa'dan kalk�p.

Asya'nın

herhangi bir bölgesine girmekte olan uçakların ınmek zorunda bulunduğu birer ikmal merkez­ ·leridir. Haydarpaşa-Hicaz,

Haydarpaşa-Bağdat,

Berlin- İstanbul- Bağdat- Basra demiryolları Or­ tadoğu'dadır.

Ve Ortadoğu ülkeleri tarafından

kontrol edilir. Anadolu'yu baştan başa geçerek Rus

topraklanna girip, İran'a uzanan

Elazığ­

Van- Koltur- Tahran demiryolu, Trakya'dan baş­ .layıp Pakistan'a kadar uzayan Edirne- İstanbul­ Ankara- Ağrı- Tahran- Kerman- Karaçi- Hayda rabat demiryolu, Mardin- Basra demiryolu ve Ha­ zar Denizi'ni Basra Körfezine bağlayan Trans İ­ ran demiryolu hep Ortadoğu toprakları üzerin,dedir. Birer stratejik bölge olan İstanbul, Çanak­ kale, Babülmendep, Tiran, Hürmüz boğazları, İs­ kenderun, Basra, Akabe körfezleri, Trabzon, İs­ tanbul, İzmir, İskenderun, iskenderiye, Aden �i­ -manları, Süveyş Kanalı gene Ortadoğu toprak­ ları üzerindedir. Demek ki Ortadoğu Amerika- Asya,

Asya­

Amerika, Avrupa- Asya, Asya- Avrupa, Afrika,


15

Avrupa, Asya- Afrika, Afrika- Asya, Amerika­ Afrika, Afrika- Amerika hava,

deniz ve

kara

giriş çıkış noktalarını bünyesinde toplamakta ve bu noktalann kontrolünü giriş,

çıkış

noktalannın

sağlamaktadır.

Bu

en yoğun olduğu Or­

tadoğu ülkesi ise Türkiye'dir. DuruiJı bu olunca Fatih'in İstanbul'u, Yavuz'un Mısır'ı, Kanuni'nin Basra'yı topraklanmıza katış sebebi daha bir an­ laşılacaktır.

Bu

sebep, aynı

Dünya Savaşının

zamanda,

nedenlerini

de,

Birinci

İkinci Dünya

Savaşı sırasında Almanlar Mısır'a ilerlerken, İn­ gilizlerin İran'ı işgal etmelerini de izah eder. Dünya ulaşım yollannın kavşak noktasında bulunan bu bölge, jeopolitik öneminin yanısıra stratejik

hammaddeleriyle

de

emperyalizmin

dikkatini çekmiştir. Dünya petrol üretiminin % 66'sı dünya fosfat üretiminin % 3J'i, dünya ka­ lay üretiminin % 34'ü, dünya demir cevheri üreti­ minin % 5'i, dünya şeker kamışı üretiminin % 5'i, ·dünya şeker pancarı üretiminin %

22'si, dünya

buğday üretiminin % lı'i, dünya tabii kauçuğunun

%

70'i,

dünya

pamuk

üretimi;nin

% 13'ü, dünya jüt üretiminin %40'ı, dünya pirinç üretiminin % 14'ü, dünya tütün üretiminin % lı'i, dünya lıömür ürebirninin % 40'ı, bu bölge­ de yetiştirilir. Teknik yetersizlik yüzünden ma­ den, petrol, kömür ve tabii gaz rezervlerinin bü­ yük bir kısmı ise atıl durumdadır. Büyük ecdadım Selçuklu yan Ortadoğu

Türkleri>yle başla­

üzerindeki Türk hdkimiyeti, bü­

yük ecdadım Osmanoğulları devrinde kesinleş-


16

miş ve bu hcikimiyet kesinleştikten sonradır k'i� Türkiye büyük devlet olmuştur. Fakat durmamıştır milletler mücadelesi . .. İngiltere, Fransa ve Almanya'nın petrol ya­ taklarını, Ruslann boğazları elegeçirme arzusu Birinci Dünya Savaşını koparmış, bu savaştan sonra bir Ortadoğu denizi olan Akdeniz'deki İn­ giliz egemenliği yerini AmerikalıZara bırakmış­ tır. Ve bugün bu denizde kıyasıya bir Rus- Ame­ rikan rekabeti vardır. Türk maden ve petrol ya-, taklarının küçümsenmeyecek bir kısmı ise

şu

anda emperya�izmin emrindedir. Türk ekonomi­ sine yerleşen ve bu ekonomik egemenliğinin de­ vam etmesil için Türk politikasını kontrol altına alan emperyalizmin, menfaatlanna zarar vere­ cek bir hareketin gelişmesine göz yumması bek­ lenemez.

Beklenemeyeceği için de, emperyatvz·

m:in menfaatlannı bertaraf etmeye yönelen Türk milliyetçi hareketini iktidara

getirmernek için,

varlığını hissettirerek, ama kendini belli

etme­

den bütün kozlarını oynayacaktır. Türk milliyetçisi, Türkiye'deki girişimleri de­ ğerlendirirken,

daima Ortadoğu

çerçevesinde

düşünmeli ve milliyetçi hareket aleyhine

yayın

yapan Rus radyosu, Amerikan, İng'Uiz ve Yunan basınının neşriyatıyla Türkiye'deki bazı işbirlik­ çı gazetelerin

hücumlannı dikkatli bir analize

tabi tutmalıdır. Dünyanın

kilidi

ortadoğu

ise,

bu

kilidin

anahtan Türkiye'dir çünkü!.

Böyle bir ülkenin rahat bırakılacağı düşünü­ lemez. Türk milliyetçiliğini çağ dışı ilan eden ve· :\'a Türk miniyetçiliğine karşı çıkan hareketlerin


17 merkezi bunun için İngi!ltere'de, Amerika'da, Rus ya'da aranmalı ve Ortadoğu ,politikasına

oyna­

yan her ülkenin Türkiye'de cereyan eden küçük çaplı bir milliyetçi hareketi bile hassasiyetle ta­ kip ettiği büinmelidir. Birçok ülke, asırlarca sü­ ren milletler mücadelesi sonunda Ortadoğu Türkiye'den

çeşitli imtilyazlar

ve

koparmışlardır.

Ve bu imtiyazlanndan da vazgeçmek istemeye­ ceklerdir. Sözgelişi, İngiltere'nin Türkiye üzerin­ deki çıkarlarını arttırması veya koruması nasıl İngiliz rrıilliyetÇüiğinin bir gereği ise, bu

lanet­

tenmiş adanın denizin dibine batınıması da Türk milliyetçiliğinin bir hedefidJir. Çeşitli anlaşmalarla elde

edilen ekonomik

gelecekte, bağımlılığın dışında, Türkiye, yakın Rusya Yunanistan ve İsrail"in. toprak talepleriy­ le karşı karşıya _kalacaktır.

Moskova, Akdeniz

ve Ortadoğu'ya köprü kurabilmek için gene bo­ ğazlan almak 'ilsteyecek, bunu başaramazsa, ya

Doğu Anadolu üzerinde bir operasyona girişecek. ya da bir Bulgar - Yunan savaşı çıkarıp, Bulga­

ristan'ın Ege Denizinde bir liman sahip olması­ na çalışarak Ortadoğu ile direkt irtibat kurmayı düşünecektir. Yunan ders kitaplannda okutulan şu bugünkü bütün topraklarını bizden alan

şi"'ir, Grek

dünyasının Türkiye'ye bakış tarzını ifade etmek­ tedir: Ta parumi Tinpoli= İstanbul'u alacağız. Ki tin Aya Sofia: Ayasofya'yı da. Ta dyoksimi tis Turki: Türkleri kovacağız.

F: 2


18 Mestin Kokini milla: Kızılelmaya kadar. Super güçlerin desteğinde Ortadoğu'da

de­

vamlı olarak Türkiye aleyhine gelişen İsrail par­ ldmentosu Kneset'in şeref salonundaki kabartma haritada Yahudi hudutlan Fırat kaynaklarından başlatılıp, Nil'e kadar uzatılmaktadır. Suriye ise, gene okul kitaplarında Hatay'ı kendi sınırlarının ıçinde göstermekte, alınması gerektiği

böylece Hatay'ın mutlaka

inancını gençliğe

telkin

et­

mektedir. Rum, Yahudi ve Ermeni azınlıkları ise, kilise örgütleri ve sanayi teşkilatıarı kanalından, bütün dünya ile irtibat kurmuş, Türkiye aleyh­ tarı girişimleri planlamaya başlamışlardır. Türkiiye özetle böyle bir güneşin üzerindedir. Yurt içinde ise haksızlık, adaletsizlik, fakir­ lik, rüşvet, iltimas, yokluk, istismar, cehalet,

·ve dış sömürü alıp yürümüştür. Bizim harekstimiz işte bu Türkiye gerçegın;ı kabullenmekte ve dünya haritasında pul gibi gö­ rünen işte bu TürkJiye'yi Turan etmek iddiasını gütmektedir. Bir ülküdür bu! ..

Ve Sayın Alpaslan Türkeş'i deyişiyle bu ülkü bir gökdelen ise, her gelen iktidar bu gökdelenin bir tuğlasını koyarak Turan'ı inşa edecektir. Okunma kolaylığını

sağlamak için mümkün

olduğu ölçüde özettenerek hazırlanan bu

kitap,

özellikle genç Türk miılliyetçilerinin bazı sorun­ larını çözmeye çalışmıştır. Milliyetçi Türkiye yolunda sonsuz başarı di­ leklerimle obadan obaya selam.


1 Milliyetçi mücadeienin zafer şartlar• :

Teşkilat Bugünün

Türkiye'sinde

milliyetçi

müca­

ıdelenin yöneldiği hedef, sosyal adaletin gerçek­ •leştirilmesi, iktisadi istikrann sağlanması, harp .<;anayiinin kurulması

veya eğitim düzenin mil

.lileştirilmesi olma.dığı gibi bütün milli değerleri­

'ni üzerinde taşıyan ideal Türk tipi'nin inşa edi.l­ mesi de değildir. Çünkü Türk milliyetçiliği dünya devletler sosyetesinin saçma bir fikir özgürlüğü ·adına hoşgördüğü,

hatta bazan kanun temina­

-tı altına aldığı komünizm, kapitalizm, sosyalizm :gibi yüzde yüz ithal malı düzenlerle, ümanizm,


20

masonluk, kozmopolitizm gibi bu ithal malı yö­ netiJm modellerinin uygulanmasına uygun bir or­

tam hazırlayan sefil fikir akımlannın en taviz-­

kar ilkeleriyle bile uzlaşamaz. Bu konuda milli­ yetçilik demek uzlaşmazlık demektir. Başkentten· illere, ıilçelere, bucakZara kadar aşın genişletil­

mVş

devlet mekanizmasının tavanını kapitalizm,

sosyalizm ve komünizmle esaslı sürtüşmesi bu-­ lunmayan bir takım idare adamları oluşturdu­ ğuna göre,

milliyetçi kadroların

hükümetlere·

f.iunacağı teklifZere itibar edilmeyecektir. Bunun için

milliyetçilik, hükümetlere yol gösterici

ol-·

maktan ziyade, siyasi iktidan elegeç,irmek yo­ luna sapmak zorunda kalmıştır. Çünkü iktidar·

fethedilmeden milli devlet

kurulmayacak,

bu

devlet kurulmadığı sürece de yıkılışın önüne ge­

çilemeyecektir. Teşkilat, müessese ve 'i!lkeleriyle Türk Mille­ ti'ni kesin olarak imhaya hazırlanan Batı

lia­

pitalizmi veya Doğu marksizmi, ama her iki hal­ de de emperyalizmin Türkiye üzerindeki sulta­ sını devirmek ve milli devletJi kurmak için ku­ rulmuştur. Şu halde teşkilat, yalnız yurt içinde­ ki işbirlikçilerin kamufle

kurutuşlarıyla

değil,.

aynı zamanda Türkiye ile ilgili çeşitli plan ve zeldiaları olan birçok devletle de mücadele halin­ dedir. Önce� sayfalarda Türkiye ile ilişkin mil­ ıi politikalarını incelediğimiz bu devletler, Türk milliyetçiliğinin özellikle

1965'ten sonraki teş­

kilatlanışını dikkatle takip etmiş, Türkiye ve Or­ tadoğu üzerindeki sömürülerine ancak bu karar­ lı, cesur ve aksiyoner kadronun son vereceğine inandıklan için hızla gelişen m'i!lli harekete kar-· şı şiddetli bir soğuk harbe girişmişlerdir.


21 Düşman aptal değildir. Ve aptal olmadığı için bizi cephe

kuvveti

•alarak kabul etmeyecek, y'fiızbinlerce milliyetçiyi ·aynı teşkilatın üyesi yapan soylu ideoloji üzerin­ de değişik yorumlara başvurarak kitleyi parça­ lamak isteyecektir. Pasif ya da, akfJif m_ücadelenin en tesirli ve en kolay kullanılan silahı budur çünkü! .. Dış kuvvetler yerli ajanları vasıtalarıyla da­ ha önce nasıl bir Türk müsün müslüman mısın tartışması çıkarıp ;alıştılarsa, yarın

milliyetçi güçleri da başka

bölmeye

slogantarla ortaya

·atılacak, çirkin tsnat, iftira ve yalanlarla coş­ kun gençliği küstürerek mücadele dışı bırakmak isteyeceklerdir. Teşkilat, mücadele içinde, müca­ dele için doğan ve mücadele halinde gelişen mil­ li

hareketin

milliyetçiterin

adıdır.

Üye olsun,

bu gibi düşman

olmasın

bütün

propagandasına

kulak vermeleri ve en şiddetli şekilde mukabele­ de bulunmaları şarttır. Aksi halde milliyetçiler Türk Milletine karşı

görevlerini

suistimal et­

miş olacaklardır ki bundan da yukarıda kısaca . sayageldiğimiz Türk düşmanları

faydalanacak

·

lardır. Bir milliyetçinin inancına uygun hareket etmesi milli olmayan düzene karşı pasif direniş içinde bulunan kitleyi şuurlandırması, milliyetçi ideolojiyi propaganda etmesi ve düşman propa­ gandasını· geçersiz hdle getirmesi

şarttır. Eğer

taşkilcit mensupları arasında Türk düşmanlan­ nın ağzıyla konuşup,

bölünme ve çalkantılara

yolaçacak davranışlar içinde bulunanlar varsa, .,bunları uyarmak, likna ve ikaz etmek, buna rağ­ men bozguncuZuğu

devam ediyorlarsa

durumu


22

o

bölgedeki teş kilat başkanlığına bildirmek her

milliyetçinin görevidir. Süre k�i. mücadele cesurw .lwrkaktan, aktifi pasiften, idealisti oportünistten. u.yıracak ve kimin ne olduğu büyük imtihanlar·· dan .ı;onra belli olacaktır. Türk milliyetçiliğinin. en yüksek seviyedeki lideri bu imtihanı tabuttuk­ larda ve idam sehpalarının altında başarı

ile·

vermiştir. Teşkilatta demokrasi yok,

merkezi otorite

,.e o merkezi otoriteye mutlak itaat vardır. Li­ der ne diyorsa ne istiyorsa o olur. Lider ne ya­ pıyorsa doğru olan olur. Her teşkilat mensubu milletine ve liderine karşı sorumlu olduğunu bir­ an dahi aklından çıkarmamalı,

lider ve ideolo­

jisine ters düşmemelidir. Bu dava topyekun Türk Milleti'nin davası olduğu için

ferdiyetçilik yok,

milliyetçilik vardır. Bu bakımdan teşkilatın bir­ liğiroi bozma eğilimini gösterenZerin gözyaşıarına acınmayacaktır. Çünkü

teşkilat, inançta birlik,

hedefte birlik, kararda birlik, metod, cesçıret ve harekette

birlik demekt�r.

parçalamağa

Düşman

bu

birliği

muvaffak olursa Türk milliyetçi­

liği kitle üzerindeki tesirini kaybedecek ve siyasi iktidarı ele geçiremeyecektir. Bu ise, bu ızdıra­ bın, bu gözyaşlarının bu sıkıntıların bu elaçma-­ iarın devam edip gitmesi demektir. Asil ideallerin yılmaz savaşçıları olan tüm miWyetçi gençlik, merkezi otoritenin disiplinJine bağlı olarak, Türk MilleJine karşı ne balıasma ve ne şartlar aıtında olursa olsun görevini yaptığz. takdirde sancağımız burçZara dikilecektir. TEŞKiLATTA DİSİPLİN Disiplin,

bir Türk millJiıyetçisinin bütün ha-


23 yatını ideolojisinin emrine vermesi, şahsı, ailesi akrabası, arkadaşı ve hatta aşkı ile ilgili düşün­ celere galip gelerek ferdin kendisini

milletine

feda etmesi demektir. Eğer

kavgamız

şahsiyetimizin

üzerıindeyse,

eğer kendimize istikbal hazırlamak veya bir ik­ bal sahibi olmak için deği l l de, MiUjyetçi Türki­ ye'nin temeline bir çakıl taşı gibi gömülmek için vuruşuyorsak, ve eğer A ltaylar'dan. Tuna'ya ka­ dar uzayan ızdıraplı

topraklardaki

tütmeyen

bacalar ağlaşan çocuklar, yabancı bayrak altın­ da doğup, albayrağa hasret yaşayıp, albayraktan uzakta ölenlerin kanını güdüyor, intikamını bir din gibi yüreğimizde hissedi. y orsak, çatık kaşla­ rın şaşkına 'çevirdiği hissiz, hareketsiz, duygu­ su, hantal Anadolu'yu bütün öfkesiyle ayağa kal dırmak istiyorsak Türk milliyetçileri olarak böy­ le katı, sert ve

tavizsiz bir disiplin

anlayışını

iliklerimizide duymuk zorundayız. Yok eğer bu anlayış

benimsenmiyorsa,

herkes kendi kafası­

nın hasılatını doğru zannederek, kendi ölçüleri­ uygun bir disiplin anlayışını kabul ettirmeye ça­ lışıyorsa o zaman mukadder akibetimizin mut­ lak

mağlübiyet olacağını

nında

hezimete

ve

mücadel e

meyda­

uğrayacağımızı söylemek için

kehanete lüzum yoktur. Bu mücadeleye hiç kimse zorla çağrılmamış ve hiç kimse düğüne gidermiş gibi gelmemiştir. 1970 başlarından 1974 ortalarına kadar boğula­ rak, bıçaklanarak, kurşunlanarak, dina nUtlene­

rek öldürülen 21 kahramanın şehadet sebebi ne ise, milliyetçi hareketin başlayış sebebi v e kabul etmek zorunda olduğu, şartlar da odur. Açıkça söylüyoruz;

eğer

içimizde

milliyetçiliği

bir ge-


24 çim vasıtası, nüfus aracı, art niyetlerine paravan yapan veya burjuva tipi kredi acentalığı

zanne­

denler varsa çekilip gitsinlar aramızdan! .. Türk milliyetçiliğinin

bölüğe ayak

uydurmayan sü­

nepe askeri hazmedecek tahammülü yoktur. Her an yeni bir düşman sabotajı ile yüzyüze kalan milliyetçilik, sabırlı, kararlı, cesur, ak,c;iyoner ya­ ni tam manasıyla idealist olmayı gerektirmekte, sıkıntı, ızdırap ve

içburukluğundan

başka bir

şey vadetmemektedir. Merkezi yurt dışında olan beynelmilel teşkilatlara karşı Türk Milletini Türk Vatanını, kısaca üzerinde Türk'ün mühü bulu­ nan her değeri savunan Türk milliyetçiliği, cep­ h�ye iltihak edenlere teşekkür etmek lüz1.1-munu bile

duymamaktadır.

Çünkü bu kavga ferdin

kavgası değil, Türk Milleti'nin kavgasıdır ve kav­ gaya

atılanlar netice

itibariyle

Türk

Milletine

karşı vazifele'rini yapmış olacaklardır. Teşkilatlı azınlıklar, olumsuz şartlar altında bile teşikldtsız çoğunluklan mağlup etmişlerdir. Teşkilcitçılık disiplin, bir teşkilata üye olmak ise belirli disiplin kurallanna itaat etmeyi taahhüt etmek demektir. Bu taahhüt ve merkezi otorite­ ye inançla bağlılık teşkilat üyesüni düşman pro­ pagandasının

fethedemeyeceği bir kale haline

getirecek ve düşman surlarımuda gedik açama­ dığı müddetçe mağlubiyete

mahkum edUdiğzni

aniayarak panik içiinde geri çekilecektir. Tarihin, içeride veya dışarıda milli bekamı­ zı tehdJit eden her türl üideolojiyi perişan etmek­ le yükümlü

kıldığı

Türk milliyetçiileri disipline

kafa tutan toplumların anarşizme kaydıklannı, anarşinin ise mutlak mağlubiyetin acı işarePi, ol­ duğunu unutmamalıdırlar.


25

Zaferin de, disiplinin de ilk şartı

merkezi

otoriteye münakaşasız teslimiyet ve muhakeme­ siz bağlılıktır. Askerin vazifesi cephede kurşun yağmuru altında meydan muhaberesi veren ko­ mutanın

«Hücum»

veya

«Ricat>> emri üzerinde

fikir yürüterek, kendi aklının doğru kabul ettigi­ ni uygulamak değil, komutu kanun sayarak dü­ şünmeden itaat etmektedir ki biz buna milcade­ lede dfisiplin diyoruz. İki kere ikinin dört etmesi, her zaman iki kere üçün altı etmesi demek değildir. Komutan emJir verkken nasıl erden akıl almak zorunda değilse, mücadele hatinde bulunan teşkilatlarda lıarar verme, strateji tayin etme, karar ve stra­ teji değiştirme. taktik uygulama da komuta zin­ cirine aittir. Her üyenin teklifi üzerinde durmak, bunları oylamaya sunup, etmek, idare

kararlan beklemek göstermelik

komisyonZara haveile

heyetleri toplantılarında alınacak burjuva tipi, işi yaramaz

teşkilatlara

mahsustur ve zaman

kaybedilmesine yolaçar. Böylesi teşkilatlarda ise ne dinanizm vardır ne de idealizm . . . Disiplinsizlik anarşi, anarşi zaman kaybı de­ mektedir. Zaman ise ırk gibidir: Kendisi varol­ madan hiçbir kuvvetin meydana gelmesıine izin vermez. Disiplin sözde, fikirde, harekette lidere uy­ mak, lidere uygun davranış

içinde bulunmak,

ondan işaret beklemek, gösterdiği hedefe mermi hızı ve mermi doğrultusunda fırlamaktadır. Doğ­ ru olan müstakil

mantıkların kabul ettiği şey


26 değil, liderin emrettiği şeydir. Çünkü o lider «E­ manet olan davayı kuçakladım. Hiç arkaya bak­ madan, tereddütsüz

hiç bir şeye aldırmadan yü­

rüyorum. Hızlanıp koşmak gayreti içindeyiz. İle­ ri gittikçe geride kalmayıp bem takip edin. Bu mücadelede herhangi bir sebeple ben düşersem bayrağı kapın daha ileriye gidin. Geriye döner­ sem vurun. Davaya katılıp geriye dönen herke­ si vurun•• diyebilen liderdir. Her teşkilat muvaffak

olamamıştır. Hatta

hedefe ulaşma başarısını gösteren teşkilatlar, za­ fere ulaşamayanların binde biri kadar bile değil' dir. Şimdiye kadar kurulan milU:yetç+i nitelikteki bütün örgütler Türk milliyetçiliğinin

mücadele

alanı içinde bulunan ideolojik gurupların gizli a­ çık saldınlarına uğramış,

özellikle önemli dev­

let kuruluşlarına yerleşen komünistterin entrika­ ları ile kapatılmış veya bünyesine sızan ajanla­ rın

telkinleri sonunda kuruluş

anlamır.ıa ters

düşmüştür. Yalnız Anadolu Türklüğünü değil, yeryüzün­ dek� bütün TürkleTti kurtarmak gibi bir soylu ül­ küye gönül veren Türk omuzlarına yüklediği

milliyetçileri

asırların

sorumluluğu bir an dahi

unutmadan, gerçek bir askeri

hiyerarşi içinde

teşki..latın disiplinine riayet etmelidirler. Kurallar şöyle sıralanabi�ir: Teşkilatın her seviY.edeki otoritesini temsil eden

başkanı

liderin

adamdır. Bu bakımdan

it ve ilçe teşkilatı mensupları, iJl ve ilçe seviye­ sindeki başkanlarına sarılmaz bir inançla bağ­ lanmalı, eğer başkanın

miliyetçilik

ilkelerine


27

ters düşen davranışları tesl:M olunursa i·lgili tü� zük ve program maddele ri gösterilerek ikaz e­ dilmelidir. . Başkan ikazZara rağmen milliyetçilik ilkele� rine ters düşen tutumunu devam ettiıriyorsa, du­ rum, dedikodu konusu yapılmaksızın bir rapor halinde genel merkeze bildirilmeli ve genel merkezin vereceği talimata göre hareket edilme­ lid!ir. Zafer yalnız liderin deluisıyla kazanılamaz. Liderin başarısı teşkil(itın başarısına bağlıdır. Doktrini kavramış, cesur, fedakar, atak, idealist. inancının kavgasını yapan bir kitleye lide rLik et­ mekle, ürkek, çekingen, korkak, ne istediğini bil­ meyen biı: kalabalığıa liderlik etmek arasında lark vardır. O halde teşkilat . herşey� liderden beklememeli, mekan a ramaksızin çalışmalarını sürdürmelidir. Belirli zaman aralıklanna sığdırı­ lan çalışmalardan müsbet sonuç alınmayacağı, alınsa b ile bunun geçlici olacağı muhakkaktır. Teşkilat mensupları teşkilcit bünye.sinde Türk töresine uygun bir disiplin anlayışını kabul et­ meye mecburdurlar. Bu töre, büyüğün küçüğe sevgi, küçüğün büyüye saygı göstermesini em­ I eder. Gençler yürüttükleri mücadelde daima bü­ yüklerıi!nden akıl danışmak ve teşkilat başkan­ larının direktiflerine itaat etmekle yükümlü kı­ lınmışlardır. Teşkilat üyeleri özel hayatlarında ve yaşantı­ larının her bölümünde ;iddialarına uygun hareket ederek, inançlarına olan bağlılığı göstermek v e bu bağlılığın kendilerine kazandırdığı üstün ka­ rakteri çevreye ispatlamak zorundadırlar.


28

Bir fikir mücadelesi bilmeden yürütülemeye­ ceğine göre, teşkilat üyeleri, teşkilat başkanlığın­ ca tertiplenmesi gereken seminerlere iştirak edip, öğrendikleriyle halkı doyurmalılardır. DiSiiıplinsiz, asi, ve Türk milliyetçiliği ile te­ lif edlilmeyecek davranışlar içinde

bulunanlar,

ihtarlara kulak asmadıkları takdirde ihraç edil­ melidir. Teşkilatta idarei masıahat yoktur. Saf­ larımız sıklaşacak diye ilkelerimizden taviz vere­ meyiz.

Y Ü R ÜTME Teşkilatın başarısızlığı teşkilatın kusurlu iş­ lediğini gösterir.

Teşkilatın var kabul edilebil­

mesi için tavandan gelen emirlerin belirli mıh­ l'aklardan geçip, yurdun her köşesine intikal et­ tirilmesi ve bu emirlerin eksiksiz olarak uygu­ ianması lazımdır. Bu emir, yazılı bir genelge ve­ ya direktifle iletilebileceği gibıı, bir radyo - tele­ vizyon konuşması, ya da basma verilen bir be· yanatla da teşkilata ulaştırılabilir. Ancak, teşki­ lat başkanları ve teşkilat üyeleri. liderin, radyo, televizyon, konuşması ile basma akseden deme­ cini daima dikkatle ineelemeli ve merkezle te­ masa geçerek. kendilerini rın açıklığa

düşündüren

kavuşturulmasına

Sonuç itibariyle radyo,

noktala­

çalışmalılardır.

televizyon ve basın da

bir propaganda aracıdır ve bu araçlar milliyetçi­ lik düşmanı güçlerin kontrolları altında buluna­

bilir.

Eğer böyle bir durum bahis konusu ise rad

:)'O, televizyon veya basındaki propagandacı, li-


29

derin beyanatını yanlış ya da ehsih yayınlaya­ rak milliyetçi

teşkilatı

handırmak

veya yanlı$

yola sevketmek isteyebilir. Düşman ideoloji ajan­ ları basının tesirinden istifade etmek için öte­ den beri devamlı olarak bu metodu u;ygulamış­ lardır. Yarın da uygulayacahlardır. Merkezin Ciirehtifl(!ri aceleyi sa mutad, gerehtiriyorsa

gerektirmiyar­

olaganüstü toplantı­

larda yönetim kurulu üyelerine duyurulmalı ve teş�iJl&tın çeşitli kadernelerindeki başkanları, ü­ yelere, gelen direhtifle ilgili olarak görev :ver­ melicürler. Başhan görev verirken, belirli bir sü-­ re içinde bu görevin b'itirilmiş olması gerektiği­ ni de hatırlatmalı ve tesbit edilen süre

bitince·

görev başarılmış olmalıdır. Milliyetçi olmak, Türk Milleti'ne

karşı gö

revLi olmak demektir. Görev verilmemiş olsa bile

her millliyetçi hendini Türkiye'yi ve Türk Mille­

tini bu geriılikten, bu yokluktan ve tarihi şerefi­ mizle asla mütenasip olmayan bu zilletten kur­ tarmak için vazifeli saymalıdır. Çünkü görevsiz milLiyetçi olamaz. Kitle ile devamlı temas edelii!lmeh ve kitle· ye hakim olabilmek Iiçin teşhilatla kitle arasın­ da işleh bir köprü kurmak şarttır. Bu ise kit­ lenin ihtiyaçlarını, ızdıraplarını araştırmak, tes­ bit etmek ve sorunların çözüm yollarını kavra­ yıp onlara aniatmakla

mümkündür. Teşhilatla

kitle arasında kurulması gerehen en işlek köprü basın organı olduğuna göre teşkilat başhanlan kendi il ve ilçelerinde yayınlanan gazetelere sız­ mayı bu gazetelerle dostluk kurmayı denemeli--


.::-Jo

lerdir. Kitle haberleşmeleri kamu oyunun bizzat kendisini hedef

aldığına göre; bu

gazetelerde

günün konuşulan olayına ağırlık vermek gere­

kiJr. Türk Milliyetçiliğiroi

gazetelerle savunma­

nın imkansız olduğu, yani gazetelerin ele geçi­

Jilmediği bölgelerde teşkilcit başkanlan sık sık .konferanslar düzenlemeli,

günün aktualitesiyle

ilgili bildiriler yayınamalıdır. Bu arada Türk Mil­ ··liyetçiliğine karşı olan yabancı ideolojilli teşkilat­ ların sivrilmiş isimlerinin iştirak edebileceği hal­ ka açık tartışmalar da düzenlenebilir. Bir sine­ ma yada tiyatro salonunda yapılabilecek bu gibi tartışmalara doktrini en iyi bilen hitabet ve tem.sil kabiliyeti gelişmiş yetenekli ülkücüler katılmalı ve karşısındakilerin doğru yolda olmadık­ Mutlaka

oarını halkın önünde isbat etme�i:lerdir. zaferle bitmesi gereken böyle bir

tartışmanın

.akabinde bütün ülkücüler gruplar halinde şehre dağılmalı, kahvehane, pastane, .topluma açık yerlerde karşı

·

sinema gibi

grupların hezime­

tini birbirlerine anlatmalılardır. Eğer o bölgedeki teşkilat bir basın organına sahip değilse, durum ,bildirilerle kamu oyuna duyurulmalıdır. Bir ülkücü için Türk MilliyetçiUğinden baş­ ka hiçbir şey yoktur. Bir ülkücü

milliyetçiğin

-dışındaki herşeyi silip atmalı, her fikrin yalan, her düşüncenin hurafe ve safsata olduğuna yü­ rekten inanmamalıdır. Ülkücü çoğu zaman fikir 4damı değUdir, fakat daima hareket Ülkücünün

adanııdır.

hareketine ve düşüncelerine karşı

-olan her fikir, her hareket, her düşünce geçersiz­

odir. Mill'iyetçiUk her ülkücünün ruhuna kök sal­ .malı, harek.et tarzlarına, yaşayışlanna ve sanat-


:n

larına ilham kaynağı olmalıdır.

Karikaturistler

.çizgi ile, ressamlar fırça ile, yazarlar yazının her türü ile milliyetçiliği izah etmelidirler. Bu hare­ ket Türk'ün yeni medeniyetinin kaynağı olacak­ tır. Milliyetçilik hergün, her meslekten her ülkü­ cünün gündeminde

bulunmalıdır.

Her ülkücü

Türk düşmanı ya da Türk' e ters teşkildtlann si­ nir merkezlerine saldırmayı şerefLi bir görev te­ ldki etmelidir. Bir şeye karşı olmak, o bir şey'in tehlikeleri­ ni bertaraf etmek anlamına gelmez.

Bu bakım­

dan, karşı olunan şeye karşı, inanılan

şey için

mücadele etmek şarttır. Ve zaten ülkücüleri diğer milyonlarca milli­ yetçiden ayıran fark,

inançlan için azim

imanla yürüttüklen;; savaştır. Yani ülkücü

ve de­

mek, Türk Milliyetçiliği fikrinJin kavgasını yapan fethedilmesi imkansız adam demektir. Okuldaki, fabrikadaki veya herhangi bir iş­ yerinde� ülkücüler sistemli bir çalışma ile Türk Milliyetçiliğini mesai arkadaşlanna anlatıp

ta­

raftar ve sempatizanlann sayısını arttırmalılar­ <iır. Okulların, fabrikaların, serıdJiJkaların ve di­ ğer çeşitli kuruluşların komünist l�urtulması milliyetçi

kontrolünden

mücadelenin ilk hedefini

teşkil eder. Her teşkilat başkanı kendi bölgesin­ de� kuruluşların bir listesini çıkarmalı,

sonra

.bu kuruluşlara sızmanın yollannı aramalı, bu­ ralara ülkücüleri yereştirrneğe çalışmalıdır. Böy­ le bir sız� mümkün görülmüyorsa o teşk;ildtın karşısına aynı konuda bir diğer teşkildtıa çıkma­ ılıdır.


32

Doktrini, metodu ve stratejiyi

bilmek, isa­

betli karar vermek için yeter şart değildir. Karar verebilmek için doğru haber atmak gerek/ir. Bu bakımdan çok tehlikeli ve nazik bölgelere swf haber almak için adam yerleştirmek ya da a­ dam elde etmek düşünülmelidir. Çok tehlikeli ve çok na:zJik bölgelerden haber alabilmek için gerek tiğinde bir kadını

kiralamak bile mümkündür.

Ve tabii bütün bunlar yapılırken, bütün bu silah­

ların Türk miUiyetç:�liğine karşı kullanılacağı da bir an bile hatırdan çıkarılmamalıdır. Tekrar etmek istıiyorum : Bir fikri ilan etmek başarı için yeterli değil­ dir. İlan ed�len fikri kitleye kabul ettirmek için milliyetçi örgütlerin sistemli olarak çalışması ge­ rekir. Ülkücüler haftanın betirli günierinde mut­ laka toplanmalı ve toplantıya miş olarak gelmelilerdi;r. muntazam seminerler

gündemi incele­

Ülkücü

teşkilatlarda

verilmeli, her ülkücü bu

seminerlere sempatizan yapmak istediği kimse­ leri de beraber getirmeli, onu aydınlatmağa ça­ lışmalıdır.

Se�iner çplışmalarını

yürütebUrnek

için mutlaka öğretmenlik görevini yapacak bi­ rine ihtiyaç yoktur. Ülkücüler, okudukları milli­ yetçi bir kitabı arkadaşl'arına anlatarak seminer çalışmalarına devam edebilirler. Bu kitabın her bölümü bir ülkücü tarafından öğrenilip, sernine­ re gelenlere öğretilebilir. Bu arada özellikle

gençler için spor yapma

imkcinları araştırılmalı, judo, karate, boks, tek­ vanda gibti yakın döğüşle ilgili sportif çalışmala­ ra ağırlık

verilmelidir. Bu sporlar

ülkücünün

kendine olan görev:i:ni arttıracak, dikkatli olma-


33 sını, fırsatlardan faydalanmasını öğretecek ani ·

ve isabetli karar verme yeteneğini

geliştirecek­

tir. Bu arada sanat çalışmaları, sanat muhiti ve sanata kabUiyetli

gençler de ihmal edilmemeli,

bu kabiliyetlerin milli istikametlerde gelişmesine yardımcı olunmalıdır. Demek ki, teşkilat toplum hayatının her sek­ törüne uzayan bir Jı�yerarşi kurmalıdır. Demek ki, teşkildt diğer

teşkildtların zaaf

ve Çelişk'ilerinden faydalanarak onu zayıflatma­ ğa çalışmalıdır. Demek ki, hiç bir şey teşkildta karşı ve teş­ l�ildtın dışında değildir. Demek ki herşey teşkildt içindir. Ve demek ki mil"biyetçi otorite

bütün otori­

telere karşıdır.

ÖNEMLİ NOTLAR Milliyetçiler milli hareketlere, olmayan heveslileri ve

hiçbir inancı

maceraperestleri alma­

malılardır. Bir milliyetçi olayları

dramatize etmekten

şiddetle kaçınmalıdır. Komplocu gizli hareketle­ rin içindeymiş gibi görünmemelidir. Milbiyetçilik demek

devrimcilik demek de­

ğildir. Dokuz Işık'ta da belirti,ldiği gibi milliyet­ çilik gelişmeciliği emreder. Ülkücüler bütün ça­ lışmalarında bu noktayı açıklığa kavuşturmaya gayret etmelilerdir.

F:3


34 Bir milL'iyetçi sebep, sonuç ve araçlan doğru olarak değerlendirmeli, bu değerlendirmeyi yap­ tıktan sonra hareket tarzını tesbit etmelidir. Herhangi bir harekete girişmeden önce, bu hareketin milliyetçiliğe ne getireceği veya Türk milliyetçiliğinden ne götüreceği hassasiyetle dü­ şünülmelidir. Fabrika, atelye ve benzeri

yerlerde çalışan

ülkücüler, milliyetçi yayınları sürekli olarak iş­

yerlerine götürmeli ve bu yayınları mesai arka­

daşlannın okumasını temin etmelilerdir. Bir hareketin gücü doktrinin, propagandanın '\"e

teşkilatıanmanın gücü ile doğru orantılıdır.

Yani kalabalık olmak demek kuvvetl i. olmak de­ mek değildir.

Bu

bakımdan ülkücüler

teşkildt­

lanmaya ve propagandaya gereken önemi verme­ li, kamu oyunu kazanmak için bitmeyen bir ener­ ji ile çalışmalılardır.

Yani

miUiyetçiliği

meslek

haline getirmek ülkücünün temel görevidir. Teşkilatın işleyebilmesi için gereken şartlar­ dan biri de paradır. Çoğu zaman para harcan­ madan mücadele yapılmayacağına göre teşkilat mensuplan aidatları mutlaka ve gecikmeden ö­ demeli ayrıca belirli zamanlarda bağış kampan­ yaları açmalılardır. Ciddiyeıle

yürütülen böyle

bir kampanya milliyetçi hareketin zaferine kat­ kıda bulunacağı gibi, teşkilatın moral gücünü de etkileyecektir.

Bu

lacak tiyatro

eserleri,

maddi katkı, sahneye konu­ eğlence

geceleri, judo,

karate, tekvando ve güreş müsabakalanndan da temin edileb�lir.


35

Kurban Bayramı'nda deri toplamak için ça­ {.ışmalar yapmak, hatta ev ev dolaşarak kurban derisi toplayacak bir ekip kurmak da düşünül­ melidir.


2 Milliyetçi mücadelenin zafer şartlar•:

Propaganda Uzun asırlar milletler cemiyetinin en şerefli' mevkiini işgal eden Büyük Türk MiUeti, billur-­ laşmış milli bir dünya görüşünden yoksun idare­ cilerin elinde,

tarihi asaletJiyle asla bağdaşma­

yan bir geriliğe sürüklenrriiş,

Türk'ün perişan­

lığından kendi yaşama ümidini ideolojiler'in

gören düşman

tahribatma karşı müdafaasız bıra­

kılmıştır. Türkiye'nin sosyal, siyasi ve kültürel is­ tikrarsızlık içinde bocalayışı, Türk'ten başka kim senin umurunda olmadığına, hatta bu genel a­ narşi birçok devlete kaynaklarımızı sömürme ve Türk politikasını tayin etme imkanını verdiğine


37 ':[}Öre o devletler, kendi milli çıkarlarının vazge­ ,çilmez bir gereği olarak Büyük Türk Milleti üze­ -rindeki tehlikeli operasyonl'a.nna

devam etmek

zorunluğunu duymakta bunun :iJçin de emperya­ lizm aleyhta.n milli hareketlerle savaşmak mec­ buriyetini hissetmektedirler. 150 yıldan beri Türkiye'de cereyan eden bü­ tün hadiseler ahlaksız politikacılarla kiralık ka­ lemlerin iddia ettikleri gibi, makina devri insanı­ nın,

sosyal

ihtiyaçlan

değil, doğrudan doğruya

ve

buhranıyla

ilgili

ideolojiterin çarpışma­

:sıyla ilgiDidiır. Siyasi ya da iktisadi, emperyalizm kavgasındaki bütün düşman ideolojilerle, bu sö­ mürüye son vermek mutılak hakimiyeti

arzusundaki milli ideoloji

tesis

etmek

i�in

boğu.şup

durmakta-dır. Savaş hciı�ndeki ideolojiterin tek hedefi var­ -dır ve o da düşmanı yok etmektir. Ancak düşma­ nı yoketmek için kullanılacak araçlar şartlara

göre değişmekte, bazan bir fikir tartışması şek­ linde cereyan eden bu yoketme mücadelesi, ba­

zan silahlı çatışmaya yönelmekte, hatta devlet­ dönüşebilmektedir ki, şartlara lerarası harbe

._göre bliçi!mi de değişen harp vasıtalarının en ö­ nemlilerinden biri propagandadır. Düşmanı yoketmek için

düşmanı tanımak,

·doktrinini, siyasi, iktisadi!, ve kütürel hedeflerini bilmek onu bir aşağılık duygusunun içine ite­ rek iradesini perişan etmek gerekir. Bu ise pro­ pagandanın işidir.

Türk vatanı ve Türk Devleti

için ölmekten şeref duyan genç ülkücüler bu ko­ ,nuda özellikle şu noktalara dikkat etmelidirler:


28

aJ Gazete, dergi, kitap, broşür, bildiri, afiş· ilan, relılcim, sinema, tiyatro, radyo kısaca göz� ve kulağa hitap eden herşey bir propaganda a­ racıdır. Türkiye'yi her türlü emperyalizmin bas­ kısından kurtararak, yücelere, en yücelere çıkar­ mak kavgasını veren Türk Milliyetçileri bütün. bu vasıtaları kullanarak Türk düşmanlarını a­ sil Türk Milliyeti'ne tanıtmalı ve halka Türk ol­ manın gururunu vermelidir. Sözlü ve yazılı pro-­ pagandadan sonuç almak için, açık, berrak, ke­ �in ve okuyanda çok tesiri bırakacak ifadeler kullanılmalı, slöganlar seçüirken kitle psikoloji ihtimal edilmemelidir. bJ Propaganda halkın belirli arzu ve duy­ gusuna hitap etmeli, milliyetçiliğin Türkiye'yf kurtaracak tek ideoloji olduğu doktrinin gücü' anlatılarak bıkıp usanmadan tekra rlanmalıdır. ·

cJ Propaganda halkı ka t'iyyen ümitsizliğe sevketmemeli, Türkiye'nin bölünmezliğine olan pekiştirmelidir. Bu, onda vatanseve rlik ınancı duygusunu uyandıracak ve mücadeleye sev ke­ dilmesini kolaylaştıracaktır. çJ Kudretl i ve çelikleşmiş Türkiye için mü­ cadeleye sevkedilecek kitlelere devamlı olarak· Büyük Türk Milleti'nin üstünlüğü Türk'ün zin­ cire vurulmayacağı hatırıatılmalı ve bugünkü Türkiye anlatılırken kitlede belirecek nefret his­ sinin özellikle komün"Uzme ve kapitalizme teksif' edilmesine çalışılmalıdır. dJ Milliyetçi lider ve isimlerle Türk büyük-· lerinti hedef alan düşman propagandasını tesirsi.z. bırakmalı ve şiddetli mukabelede bulunulmalı­ dır.


39 eJ

Propagandada en

çok

Türkiye' nin so­

runlarının Türk milliyetçiliği tarafından çözüm­ leneceği anlatılmalı, bu gerçeği belgeleyecek ör­ neklere başvurulmalıdır. Başta gençU!k olmak üzere hareket halindek·i bütün miltiyetçiler propaganda çalışmalarını yü­ rütürken özellikle şu noktalara da dikkat etme­ ltdir: aJ

Milli

birlik ve toprak

bütünlüğümüzü

bölmeye, Asil Türk Milletini ahlaki bir zaafa uğ­ ratmaya, milli huzuru bozmaya yönelmiş her tür­ lü düşman propagandasının halkı tesir altına al­ masına mani olmak. bJ

Basın, sinema, . tiyatro veya

bazı siyasi

partilerde düşman devletlerin doktrinini propa­ ganda eden yazar, sanatçı ve politikacıtarın zaaf· larını yakalayarak teşhir etmek. cJ

Düşman propagandasının doktrinini, tat­

bikat ve tezatıarını tesbit ederek kamu oyuna açıklamak. çJ

Düşman

propagandacısının

sloganlarını

alaya alarak bu sloganın bir daha kullanılma­ sına engel olmak. dJ

Düşman

propagandacısının

moralini

bozmak ve onu irademizin esiri haline getirmek. e)

Düşman propagandacısının

t.emellerin

��m

yıkarak,

zavallıyı

inançtarını buhranlar

ve ruhi deprasyonlar içinde kendi hdline terket­ mek. Dikkat edimiz : Bir fikrin fert ve kitleye kabul

ettirilmesi

için yapılan bütün çalışmalara propaganda denir.


40

Bu fikir bizim için öteki böl ümlerde

ilkelerini

kısaca açıklayacağımız Türk Millriyetçi�iği oldu­

ğuna göre, bir Türk Milliyetçisi iç'iın propaganda, Türk Milliyetçiliği fıikrinin kitleye kabul ettf.ril­ mesi için yapılan çalışmalardır. Propaganda fert ve ferde

yapılan

kitleye

yöneldiği için

propaganda ve kitleye yapılan

propaganda olarak i�iye ayrılabUir. Ferde yapı­ lan propaganda da önce bir asgari müşterek se­ çilmeli ve bu asgari

müşterek hareket noktası

olarak kabul edilmelidvr. Sözgelişi bu asgari müş terek milli hakimiyetimizin ilelebet teminat al­ tına alınması lüzumu ise, Türk milliyetçisi dok­ tr�ner Türk milliyetçiliğini ıizah ederek istiklcili­ mizin ancak anlattığı şekilde

korunabileceğini

isbatlamalı bu arada bozguncu fikir akımlarını da konu ile ilgili kılarak karşısındakini miUiyet­

çili e hayran etmelidir. Basın, tiyatro, sinema, pano ve diğer duvar yazılarının dışında kitle, mitiJng, konferans

ve

gösteri yürüyüşleri ile de tesir altına alınabilir. Ancak konferanslar mutlaka Türkiye'nin sorun­ larını ele alarak bu sorunların

doktriner Türk

milliyetçıiliğ.il ile çözümleneceğini isbatlamalı, ak­ la ve mantığa değil, direkt olarak his ve heyecan­ ıara hitap etmelidir. Akıl,

mantık ve istatistik

bilgiler ferde yapılan propaganda da geçerli ola­ bilir. Konferans, miting ve gösteri yürüyüşü

§

ile

yapılacak propaganda da kitleleşmeyi sa layan sembol ve sloganZara dikkat edilmeli, hiçbir şah­ sın kilşisel fikirlerine sığınma

hatasına düşül­

memelidir. Böyle bir davranış, doktrinin orijina-


41 litesine ters düşecek v e kitlenin,

hareketimizin

gücüne olan güveniniın sarsılmasına yolaçacak­ tır. Dokuz Işık'la doktrinleşen Türk MilliyetçiUği hiç bir ekalle kendini tanıtmayacak kadar yüce, asil, özel kanun, kural ve dünya görüşü olan bir düzendir. Bu bakımdan sloganlar seçiUrken doktriner

Türk Milliyetçiliğinin

de

orijinalitesine

uygun, başka hiçbir ekol tarafından kullanılma­ yan kısa, vurucu ve eaşturucu formüller bulun­ malıdır. Mesela halk bir sloganımızı duyduğun­ da veya bir panomuzu okuduğunda şaşırmamalı, bu pano, ya da bu slogan ona Türk ğini

Milliyetçili­

hatırlatarak hareketimize katılmasını sağ­

lamalıdır. Miting, konferans ve gösteri yürüyüşü ilgili

makamlardan izin aldıktan sonra tertiplenmeli, toplantımızın karşı teşkilatların

saldırısına ma­

ruz kalabileceği hiç bir zaman unutulmamalıdır. Düşman ideoloji

ajanları bu gibi toplantılarda

propaganda yapmamızı önlemek için bazan ya­ bancı sloganları ortaya atarak bilecekleri gibi,

bazan

kitleyi şaşırta­

da topluluğumuzu da­

ğıtmak için vahşice saldıracakiardır. Bu gibi sa­ botajlara meydan vermemek

veya

tahribatını

mümkün olduğu kadar azaltmak için özellikle şu noktalar ihmal edilmemelidir. aJ

Sloganlar toplantının kanuni sorwnlulu­

ğunu taşıyan tertip

tertip komitesince seçilmeıL

komitesince

kabul edildikten sonra

Zere bildirilmelidir. Milting,

üye·

toplantı ve gösteri

yürüyüşlerinde yalnız tertip komitesinin ettiği bir gençlik grubu

veya

tayin

haykırmalı, bu grubun

dışındakiler ortaya atılan sloganı coşkunca hay-


42

kırmakla yeti.n melidir. Böylece,

düşman propa­

fi andacısı topluluğu şaşırtmak için değişik slo­ ganlar kullana � yacak., kullanma ahmaklığını gösterse bile derhal yakalancaktır. b)

Mitingin karşı teşkilcitlarca

dağıtılına­

ması ve mitingte konuşacak hatip ve dinleyici­ Terin can emniyetlerinin korunması �çin 3 Daire sistemi uygulanmalıdır.

Bir numaralan

şekilde

görülebileceği gibi dairelerin ilki konuşmacı kür­ süsünün ilk halkasını, ikincisi kitle merkezini, ü­ çüncüsü de dış halkasını sarmalıdır. Birinci da­ irenin üzerindekiler slogan v e alkış başlatacak, i­ r.:inci dairedekiler bunu devam ettirerek kitleyi sloganlarımızı haykırır. hatibimizi alkışlar duru­ ma getirecektir. Bu arada kalabalığa karışması muhtemel

bozgunculcirın hareketleri

birinci

ve

ikinci dairedekiler tarafından önlenirken, üçün­ cü dairedekiler hem alkış ve sloganların yayıl­ masında rol oynayacak, hem de mitinge iştirak �n ���u � ro��ro ka� �rumak � 1evini üzerine _alacaktır.

Hatibin korunması bi­

rinci dairenin görevidir. c)

Konferansta

gençler

giriş-çıkış

nokta­

larını mutlaka kontrol altına almalı, şüpheli şa­ hısları içeri sokmamalıdır. Salon konferans saa­ tından önce dikkat ve itina ile kontrol edilmeli her taraf aranmalıdır. Toplantı salonu birinci v e ikinci katta bulunuyarsa pencere önlerinde em­ niyet tedbirleri alınmalı, elektrik şebekesi gözden geçirilmeU,

amflikatörü idare

edecek

teknisye-

1J-in iyi niyetinden emin olunmalıdır. A ksli halde devamlı parazitler v e elektrik kesitmeleri ile konferans sabote

edilebilir.

Karartılan bir sa­

landa ise olmayacak şey yoktur. Pencere önleri ..


4:5

noktalan ve elektrik şebeke­ kapı giriş - çıkış sinde bu tedbirler alındıktan sonra gençler sa­ lana ya çapraz yani ( X ) şeklinde oturmalı, ya da iç içe (2 UJ çizmelidirler. İk� numaralı şekil­ de görüleceği gibi, son ve birinciden daha büyük olan U, kapıdaki tedbire rağmen içeri girebile­ cek olan kötü niyetliZere mani olacak, ilk U sa­ lana sızmış olması muhtemel · yabancı ideoloji ajanlarını kontrol altına alacaktır. U'lar slogan ve alkışların bir anda salonun her tarafına ya­ yılmasında da önemli roller oynayacaklardır. Konferanslarda U'lar, mitinglerde daire sayısı salonun büyüklüğüne ve kalabalıklığına göre arttırılabilir, fakat azaltılmasında sayısız mah­ zurlar vardır. çJ Yürüyüşlerde en pratik emniyet sistemi « Paralel S ;stem•• veya «Ray Sistemi·· dir. Bu sis­ temde koruyucular, göstericilerden ayrı olarak a m a göstericilere paralel ve dağınık yürüyecek­ lerdir. Üç numaralı şekilde de görüleceği gibi .. onlar hal/ı arasında, halktan biriymiş gibi yürü­ yecekleri için, göstericilerin haklı olduklarını söyleyerek propaganda yapacak, gösteri yürü­ yüşüne katılanlar herhangi bir saldırıya maruz lwlz rlarsa da koruma görevini yükleneceklerdir. Gösteri yürüyüşünün daha önceden tesbit ed:len güzergdhı, yürüyüş başlamadan önce ö­ zel ekiplerce kontrol edilmeli, eğer bu güzergar üzerinde karşı teşkilatıann demek, cemiyet, sendika, parti v eya benzeri kuruluşlan varsa, bw kuruluşlar önünde tedbir alınmalıdır. Ayrıca bu güzergdh üzerinde teşkilatımız, teşkilatımızırz, şubesi, yan kuruluşlarımız ya da müttefikleri-


ınizin binaları bulunuyorsa, buralarda daha ön­ •Ceden yerleşerek göstericiıle r lehine coşkun teza­ hürat yapmak gerekir. Yürüyüşlerde mutlaka böyle «Sempatik·· bir güzargah aramalı şart de­ {tildir. Gösteri yürüyüşünden kasıt, propaganda olduğuna göre kalabalık ana caddeler tercih e­ ·dilmelidir. Bu gibi yürüyüşlerde halkın bütün dikkati göstericilerin üzerinde toplanacağı için vekar, ciddiyet ve disiplini muhafaza etmek şart­ tı r. Çünkü bu da oldukça e tkili bir propaganda­ ·dır. Türk Milleti'nin mukadderatı parlamentoda ·değil halkın ruhunda hazırlanmaktadır. Bu ru­ hun hazırlanmasında en etkili rolü propaganda 'Oynadığına göre kitle propagandasına ağırlık verilmeli, telkin ve iddianın devamlı olmasına bilhassa dikkat etmelidir. Çünkü kitle, kendisi­ ne telkin edilen fikrin dışında başka b.ir fikri kabul edecek kabiliyette değildir. Ancak, ferde yapılan propaganda ile kitleye yapılan propagan ·danın aynı şey olmadığı hatırlanmalı, ferdin a­ kıl ve mantığına hitap edilirken kitleniin heyeca­ nı ayağa kaldırılmaya çalışılmalıdır. Bir konuş­ macı, lıonuşmacı masasının üzerindeki dosya­ :lardan bir takım gazete kupürleri çıkarıp, fikri­ n i isbatlamak için istatistik rakamlara ya da belgelere başvurduğu zaman kitlenin ilgisini kaybeder. Şimdiye kadar bir kitle olan orduları -en iyi şekilde sevk ve idare etmesini bilen lıo­ .mutanların h;,;çbiri ilim adamı veya istatistik me ­ raklısı değildir. Fakat hepsi de kitleyi yönetme­ yi, kitleyi yönetmek için duygulara hitap etmeyi ·b ilen büyük şahsiyetlerdir.


4& KISA NOTLAR Napolyon şöyle diyordu : "' Vendee Savaşını kendimi katolik yaparak· kazandım. Kendimi müslüman gösterdikten son­ ra Mısır'da yerleştim. Kendimi Papa'nın nüfuzu­

nu yaymaya taraftar göstererektir ki; italya'da: papazları elde ettim.

Eğer Yahudi bir kavme

hükmetseydim Süleyman Mabedi'ni yeniden in­ şa ederdim.» Demek ki lidere bir

esneklik tanımalı

ve

onun her hareket ve demecini doktrinden sap-· t:ığı yolunda anlamamalıdır. İddia, tekrar,

konu seçilmi,

düşman tesbiti.

istihbarat, yalan ve isimlerin değiştirilmesi pro-· Bu arasındadır. payandanın önemli kuralları kuralların önemini gösteren

aşağıdaki nokta­

ları dikkatle okuyunuz :

Şı.ı hiçbir zaman unutulmamalıdır

ki, pro-·

paganda savunma değil� taarruz silcihıdır. Ken­ dine yöneltilen

düşman

iddialarını çürütmeye

çalışan bir propaganda bunu asla başaramaya­

cak, üstelik o iddiaların duyurulmasına sebep

başkaları

olarak

kendi

tarafından s.ilcihıyla

kendini vuracaktır. Propagandada en önemli unsur iddia ve tek­ rardır. Mesela turp suyunun çocuklar için önem­ li bir gıda olduğu devamlı olarak tekrarlanırsa birçok annenin bebeklerine turp suyu içirmeye başladıkları görülecektir. Propaganda daha ziyade

gençlere yöneltil­

melidir. Çünkü gençler bir otoriteye itaat etmek eğilimindedirler.


46

Propagandaya en uygun zemin, kitlenin ga­ •leyana geldiği andır. Propaganda halkın

ümidini

hareketimize

:bağlamalıdır. imkansızı kabul

ettirmeye

çalışan propa­

ganda mağl.up düşer. . . A. C. Brown'ın rakamla­ rına göre Amerika Bi1rleşik Devletlerinde 1895'te ·kurulan içki aleyhtarıarı cemiyeti 14 yılda 1 57 milyon gazete, 2 milyon kitap, 5 milyon broşür, 1 14 milyon risale, 2 milyon afiş ve 18 milyon da .kartpostal dağıtmasına rağmen hiçbir başarı ka­ zanamamıştır. Kore

savaşlan

sırasında

komünistler

mu­

,harebe hattındaki müttefik askerlerine şöyle ba­ ğırmışlardı : Kanlannız sizi aldcitıyor! . . B u propaganda döğüşen asker üzerine menfi ·tesir bırakmış ve tabii bundan da komünist bir­ ' likler isti;.fade etmişlerdir. Alman

propagandası

bu taktiği ikinci Dünya Savaşı yıllarında Majino 'hattını müdafaa eden FransızZara uygulamış, fa­ kat başarı kazanamamıştır. Çünkü Nazi propa­ gandası Fransız askerini tesir altına almak için -g . erekli

istihbarattan yoksundur. Alman hopar­

lörleri, Fransız askerlerine «İngilizler Kuzey sa­ ·hillerinize çıkıp karılarınızla zevk yapıyorlar, di­ ye seslenmiştir ama Majino Hattı'nı savunan bü­ tün Fransız askerlerinin güneyZi

olduğunu da

'bilmemektedir. Hitler'in Yahudileri

sabun

yaptığı yalanı,

tekrar ve iddia yoluyla kitlelere kabul ettirilmiş­ -tir. ll'artışma ve propaganda aynı şey değildir.


47 Miting, gösteri yürü,yüşü ve konferanslarda teşkilatın sembol ve amblemleri gelişi güzle asıl· mamalı, bayrak ve amblemlerle ilgi çekici bir kompozisyon oluşturulmalıdır. Pankart ve dövizZere konu ile ilgiıli iddiamızı, en gösterişli ve en kısa biçimde yansıtıcı sözler yazılmalı yazının karakterine ve pankartın renk­ lerine özel bir dikkat gösterilmelidir. Renkler ve )' azı daima dikkati en iyi şekilde çekecek biçim­ de olmalıdır. Genel olarak meseLa Ege Bölgesinde yapılan başka

ve hararetli taraftar bulan bir konuşma bir bölgede halkın

ilgisin� çekmeyebUir.

.kü Türkiye'de yalnız bölgelerarası ler,

hatta köyler arasında bile

Çün­

değil, şehir­

sosyal farklılık

vardır. Genç Ülkücüler, Diyarbakır'ın sosyal ve ekonomik yapısı ile, İstanbul, Kars, İzmit ve Kon­ ya'nın sosyal ve ekonomik yapısının eşit olma­ dığını bildikZerine göre konuşmalannı, konuşma yapacakları şehrin koşullanna uygun olarak ha­

zırlamalılardır. Konya' da fındığı konu alan bir

, propaganda nasıl dinleyici

bulmazsa

Rize' de

buğdaydan, İzm�t'te ça')!dan bahseden bir propa­ ganda da öylesine başarısız olacaktır. Akıllı bir propaganda Rize'de çaydan,

Giresun'da fındık­

ian, Konya'da buğdaydan sözaçmaZı ve konuyu aynntılanyla incelemiş olmalıdır.

Keza Kürtle­

rin Türklüğünden bahseden bir konferansçı, bu konferansı İzmir ya da İstanbul'da verirse bek­ lenen sonucu alamayacaktır. Propagandadan ge­ reken verimi almak için her Udeki ülkücüler teş­ kilatı, kendi bölgelerini ilçe ilçe, köy köy incele­ ,meli ve bıtt incelemeleri b�r rapor haline getir-


48 melidir. Bu raporda köy ya da ilçenin nüfusu� partilerin aldığı oy, bunun sebebi, oylann ön­ ceki seçimlere göre artış ya da eksiliş oranı, bu­ nun sebeb�. nüfuzlu kişiler, köyde temas kura­ cağımız isimler, köyün geçim kaynaklan ve so­ runları belirtilmelidir. Teşkilatın araştırma gru­ bu tarafından düzenlenmesi

gereken bu dosya ..

daha sonra propaganda komitesine devredilme­ lidir. Propaganda koni.i.tesi dosyası

hazırlandık­

tan sonra da çalışmalarını aralıksız olarak sür­ dürmeli, köyün imamı ,muhtarı, öğretmeni

ve

nüfuzlu adamı ile dostluk bağları kurmaya

yö­

nelmelidir. Köyün değişen şartlan muntazaman. dosyaya eklenerek

teşkilatın

çalışmasına yar­

dımcı olunnıaJıdır. Büy{lk Türk Mületi'nin yann­ larını kurtarmayı dünyaya geliş sebebi teldkki e­ den ülkücü Türk milliyetçileri kesin zafere bir an önce ulaşabilmek için bu dar çerçeveli propa­ ganda kuraUarını kendi mak zorundadırlar.

bölgelerinde uygula­


3 Mil l iyetçi mücadel eain , zafer şartlar• :

Doktrin Doktrin, yalnız Anadolu Türklüğünün değil, bütün Türk Milleti'nin bekasını temin etmek ve Türk Devleti'ni tabii hudutlarına doğru genişle­ terek yeryüzünün en güçlü siyasi kudreti hdline getirmek iddiasındaki milli hareketin dayandığı temeldir. Doktriner Türk Milliyetçiliği orijinal bir dün­ ya görüşünün adı olduğu kadar kıainatın yara­ dılışını ve varoluşunu izah manda dünya medeniyetine

etmekte, aynı za­ büyük

katkılarda

bulunan 150 milyonluk bir milletin özgürlük da­ vasını gütmektedir. Milli hareket, milli ihtiyaç­ lardan doğmuş, milletin kurtuluş ümidi olduğu için kısa zamanda kitleleri tesir altına almıştır ki, doktriner Türk varoluş sebebini

Milliyetçiliği

birinci etapta

oluşturan bu milli ihtiyaçları

F: 4


50

tatmin etmek zorundadır. Söz konusu milli

ihtiyaçların ne olduğunu,

bugünkü Türkiye'nin askeri, siyasi, iktiısadi, kül­ türel ve sosyal alanda hangi açmazlarla karşı karşıya bulunduğunu izah etmek için şu küçük broşürün hacmi elbette

kafi gelmeyecek ve el­

bette bu geniş kapsamlı inceleme, ciUlerce kitap

yazmayı gerektirecektir. ( 1). Fakat biz ne iste­ diğimizi, doktriner Türk Milliyetçilf.ği derken ne­

yi kastettiğimizi öğrenmek isteyenlere şunu söy­

leyebiliriz :

Biz, bizim gibi düşünmeyenıerin

kaybettik­

leri topraklarımızı istiyoruz. Biz milli ahlak düzenimizin yeniden tesis e­ dilmesini istiyoruz. Biz her türlü kozmopolit, nist

kapitalist, komü­

ve si.yonist düşüncelerin ötesinde, katıksız

bir milli dış politikanın takibini ve Türk düşma­ nı milletlerin istifadelerine terkedilen milli kay­ naklarımızın iade ediZmesint istiyoruz. Biz, Türkiye'yi aç hürlerle tok esirler ülkesi haline getirerek, milli birliğimize kat'i darbesi­ ni safha safha

indirdikten sonra bu iki kitleyi

birbirlerine çarpıp, kardeş boğazlaşmasında ya­ şama ümidi gören bir zihniyete meydan okuyor, eşitliğin yalnız kanunlarda

deği'l, uygulamada

da gözetilmesini istiyoruz. Biz, bütün insanlığın ortak malı olan ilim ve medeniyetin

verileri

hariç, modernleşme adına

Türkiye'ye sokulan ve hükumet programlarıyla halka zorla kabul ettirilmek istenen batı mah­ reçli her türlü kavramın hudut dışı

edilmesini,

montaj hukuk düzeni ye rine milli hukuk anla­ yışımızın perçinlenmesilni istiyoruz.


51

Yani biz eğitimin millileşmesini, tarımın millileşmesini, politiıkanın millileşmesini, fert, .aile ve devletin millileşmesini istiyor, bunun mü­ cadelesini veriyoruz. Doktri.ner Türk Milliyetçiliği, birbirinin da­ v e tka,n olan enternasyonal kaptalizmle, enter­ .nasyonal komünizmin karşısına üçüncü yol, ü­ .çüncü güç olarak çıkmakta ve bu iki sistemin ;;ultası altında ezilen, sömürülen, horlanan, üste­ lik kendine milli karakter veren özdeğerZe rine de düşman edilen bütün miılletleri ikaz edici ör­ .nek ve kurtarıcı bir düzen olduğu iddiasındadır. Yeryüzünde Amerikan, Çin, Rus ve İngiliz emperyalizmi yok, kapitalizmle komünizmin ağır diktaryası vardır. İnsanın yaradılışma ters düşen komünist tatbikat, kap�talist; gene insan .haysiyetinin nefretle reddettiği kapitalist uygu­ lama da komünist gelişmeye ortam hazırlamakta, bu kapi�talist - komünist pasıaşması dünyayı dolduran milyonlarca insanı birbirine kırdı.rmak­ .tan zevk almaktadır. Her iki sistem de emperyalisttir. , Her iki sistemde mate ryalistti:r. Her iki sistem de entemasyonalisttir. Her iki sistemin de millet ve insana verdiği ·d eğer, aynı şerefsiz sandalyadır. Doktrinin adı ve iddiası ne olursa olsun ken­ dini ahlak, siyase t ve mülkiyet kav ramları ile izah etmek v e bu üç kavramı devlet politikası olarak uygulamak zorundadır. Bütün sağı dü(ll

Bu

k i tap

daki · anlamıyle

hazırlanmaktadır.

değil,

Türkiye'de

gı anlamıyle kullanılmıştır.

Sağ

Türk

kavramı

batı­

Milletinin anladı­


52

zenler teorik olarak, ahldkta maneviyetçı, siya­ sette milliyetçi, mülkiyette huduelları farklı ola­ rak ferdiye tçidir. Sol modeller ise, gene teorik o­ larak ahlcikta materyalist siyasette enternasyo­ nalist, mülkiyette devletçidir. Bu bilimsel tasnife· göre, ahlcikta materyalizmi, siyasette enternasyo-· nalizmi, mülkiyette komünizmi davet edercesine' ferdiyetçiliği savunan kapitalizm orta çizginin, sağında mütalea edilemez. O da soldur, öteki · de! .. Ve ikiiSi de toplumun bütün sınıflarını dev ­ let aracılığı ile sömürürken, bu sınıflardan an­ cak birinin ihtiyaçlarıyla ilgili saçma sapan p­ rensipler getirmekle yetinmişt�r. Oysa, doktriner· Türk milliyetçiliğinin anlayışına göre, millet bir bütündür, de.v let o milletin mensupları tara­ fından kurulup yüceltiımiş ve imtiyazlı bir züm-· re tanımadan bütün bir millete hizmet etmekle yükümlü kılınmıştır. Buraya şunu da sıkıştırmak isteriz ki Milli. Devlet, kapitalizmin anladığı mcincidaki ferdi­ yetçiliğe hayat hakkı tanımayacak tır. Stratejik · değer ifade eden, sanayinin temel ham madde­ s i durumundaki bütün yeraltı servetleri, özellik­ le petrol, demir, kömür, uranyum ve diğer ma­ denler yabancı şirketler defedilerek devletleştir�­ lecek, vergi politikasıyla özel firmaların tröst­ leşmesine engel olunacaktır. Bu arada bankala­ rın statüsü değişecek, makina yapan makina sa­ nayii, silah endüstrisi, devlet eliyle işletilecek, ithalat - ihracat rejimi ile topyekun sağlık hiz­ metleri millileştirilerek, Türk olmayanların ara­ zi üzerindeki bütün tapuları iptal edilip, yaban-· cıların toprak sahibi olmalarına izin verilmeye-


53

..-::e ktir. Bu konuda saygı duyduğumuz tek görüş Türk Vatanını zenginlikılerinin Türk Milleti'ne •ait olduğu prensibidir, bu grensibi münakaşa et­ mek suç tur! . . Doktriner Türk Milliyetçiliği insan hak, hü;- � riyet ve şerefine duyulan sonsuz saygının ifa­ odesidir. Ancak. hareket noktası olarak mazisi, hali ve atisiyle Büyük Türk Milleti'ni kabul ettiği için saçma bir demokrasi: ya da hürriyet adına ·devlet ve millet aleyhine sonuçlar dağurabilecek davranışlar içinde bulunan ferdi, gözünün yaşı­ .na bakmadan tepelevecektir. Milletin menfaat­ ·ları ferdin de, halkın da çıkarlarından üstündür. Halk, halen albayrak altında yaşayanların adı­ · dır. Millet ise, tariJh öncesinden bugüne kadar "Türk olarak yaratılma şerefine sahip olanlarla, bugünden kıyamete . kadar Türk olarak doğma mutluluğuna erişeceklerin adıdır. Doktrinimiz "Türk Milletini mazisi ve hdli ile kucaklayıp, ya­ .rınlara yöneldiği için halkçı değil, milliyetçidir. Doktrin haysiyetine sahip bir fikir, «Yalnız ·ve sadece kalkınma.. gibi saçma bir idealin şan­ tiye kahyalığını yapmak iddiasında olamaz. Kal­ "kınma hiçbir zaman Türk Milleti'nin hedefi ol­ mamış, ama Türk M�lleti gerçeğinden habersiz <idareci takımı, kalkınmayı efsunkar bir amaç gi­ bi göstererek, hem milletin kendine olan itima­ ·idını sarsmış hem de milli kabiliyetlerin geliiş­ mesine mani olmuşlardır. Oysa daveisı haklı ve­ ya haksız olsun şahsiyetli bir dış politika yürü­ ten hiçbir devlet kalkınmayı dert edinmemiştir. Çöpçü olmak isteyen ve çöpçü olmak için çalı­ şan bir insan süpürgeye saygı duymak zorun-


54

dadır. Tarih, böyle gülünç iddiaları olan basiı' bir insanı sayfalarına kabul etmek hafiıfliğinde bulunmamıştır. Ç ünkü tarih zeki, kabiliyetli, id­ dialı, bilgili, çalışkan ve milletine hayat bahşe­ den kaynakları kav ramış mücadeleci insanların hayat hikayesidir. Bu kaynaklarının emrettiği dünya görüşü kabul edilip, millete o yönde isti­ kamet v e rildikten sonra. iktisadi. kültürel. ahla­ ki ve politik gelişmenin yolları kendiliğinden a­ çılmış olacaktır. Fakat bütün bu gerçekleri gör­ mezden gelip yalnız ve sadece kalkınmak hede­ fine yönelen devlet, büyük ülkülerin peşinde ko­ şan iddialı devletlerin sofra artıklarıyla beslen­ mek zilletine düşecektir ki, bugün Türkiyem'in ciurumu bundan pek de farklı değildir. Düzenin ebleh, geri zekalı, sefil, siyasi zeka-· dan yoksun, memleket gerçeklerinden uzak, hat­ ta Türk bile olmayan bir takım türedilere iktidar olma şansını tanıyışı, bugün Türkiyem'i maale­ t;ef dünkü uşaklarına elaçmak zorunda bıraktı­ ğı gibi, gençliği de aşağılık duygusuna sürükle-· yerek milli şahsiyetlinden uzaklaştırmıştır. Onla­ ra göre insan, dünyaya yaşamak için gelmiş, dev­ let de dünyaya yaşamak için geldi9 ini zanneden bu sürüye sonsuz mutluluklar temin etmekle yü­ kümlü kılınmıştır. Oysa yaradılışımızın sebebi. bu materyalist ilkelerle değil, ilahi kanunlarla· ilgilidir. Bu sebep, vatan için savaşmak, din için savaşmak, Türklük için savaşmak, şartlar ne ka­ dar olumsuz, düşman ne kadar kancık, dost ne kadar kahpe ve hedef ne kadar uzak olursa ol­ _sun savaşmak, savaşmak, savaşmaktır. Siyoniz­ min, komünizmin, kapitalizmin ipotek ettiği be-


55 yinlere imkansız gibi gorunse de en basit ilke­ sinden fedakarlık etme hakkına sahip bulunma­ dığımız hedef. bir tek Türkün saçının bir tek te­ line bütün bir cihanı kurban edecek Milli Dev­ let'i kurmak ve bütün esir ırl��şlanmızla işgal altındaki topraklan.mızı ve

Jwmünist

kurtararak\ kapitalist

boyunduruğu altında

ezüen

mil­

letierin istikbal hareketlerini organize etmekte­ dir. Allah bazılannı Türk yaratmıştır ve Türk'ü bunun için yaratmıştır. Bu tarih şuuruna eriş­ meyen ve bu şuura ters düşen herkesle müca­ aele etmek yalnız idealistçe bir davranış değil, aynı zamanda ilahi emrin tahakkuku için mu­ kaddes bir cihattır. Türk Milleti'nin tarih boyunca en az 16 de­ fa imparatorluk haline gelmesi ve hemen hemen bütün savaşlarda kendisinden kat be kat üstün ordulann askerlik şerefini iki

paralık etmesi,

yalnız Allah'ın yardımı ve vuruşma gücümüzün wnsuzluğu ile izcih edilemez. Asıl faktör, bize bu güç ve ilahi yardımı kazandıran mefkuredir. Türk Mi:lleti gerek islamdan önce ve gerekse islamdan sonra

kendisini

dünyaya

nizarn ver­

mekle görevli telakki etmiş, bu asil düşünceden hız alarak cihan hakimiyeti

mefkuresi peşinde

koşmuştur. Amerika'nın bir İspanyol macerape­ resti tarafından keşfinden yıllarca önce bu kıta­ nın koltuğunun altındaki Grant Türk adalannın Türk denizcileri tarafından fethi de, 600 Türk ya­ ralısının 20 bin ağır zırhlı İspanyol şövalyesini kılıçtan geçirmesi de bu yüzdendir. Timur, 299 kişi ile pusudaki 25 bin Hint askerini

bozmuş,

Yıldınm 50 bin kiştlik bir orduyla başta İngilte-


56 re, Fransa, Avusturya, İtalya, Macaristan,

Al­

manya, Polanya, Belçika, Bohemya ve Bizans İm­ aratorluğu olmak üzere bütün Avrupa'yı ezmiş­

p

tir. Alpaslan Gazi'nin 56 bin kişi ile 200 bin kişi­ lik Bizans Ordusu'nu mağ.lup etmesine gene

bu

inanç sebep olmuştur. Fatih'in bir gecede 72 par­ ça gemiyi karadan yürütüp

denize

Barbaros'un topZara yelken

indirmesi,

takıp Afrika çölle­

rinde düşman kovalaması. hep dünyaya hakim olmak ve dünya nizarnını tesis etmek gibi bir yü­ ce ve asıl gayeden ileri

gelmektedir. Dünyada

üç defa imparatorluk haline gelen bir millet da­ ha gösterilemezken, bizim, en kuvvetli ordular­ la çarpışa çarpışa bu hedefe en az 16 defa ulaş­

mamız, askeri dehdmızdan çok, milli ülkümüz­ le ilgilidir. Fatih, şimdilik son İmparatorluğumuz olan Osmanlı

_İmparatorluğu'nun

larını Alpler'e

kuzey hudut­

dayamak istemeseydi, 20. asırda

tamiratı üçbuçuk yıl süren Boğazkesen Hisarı'nı 90

gün içinde yaptıramazdı.

Unutmayalım ki,

yeryüzünü bir hünkara küçük

gören Yavuz'la

dünyanın bütün hükümdarlannın Türklerin me­ murlan olduğunu söyleyen Sancar ve aşağıdaki mısralann yazarı arasında yüzyıllar vardır

«Ey Tanrım bir anda varettin Denizi yeri ve gökleri Alemde bir düzen kuramaya Sen memur ettin Türkleri,. Büyürnek istemeyen

millet

küçülmeğe ve

yokolmağa mahkumdur. Türk kalkınmasının he­ defi bu milli ülküye göre kalkınma

değerlendirilmeli ve

amaç değil, esir ırktaşlanmızın kur­

tanlması �çin bir araç kabul edilmelidir.

Türk


57

Milleti'ne böyle bir ruh verilmediği sürece, kal­ hınma bugün olduğu gibi mdndsını kaybedecek, bir refah devleti kurulsa bile bu devlet isviçre .kantonluklanndan farksız olacak, ya da Ameri­ ka'ya benzeyecektir. Esrarkeşlik, ahldksızlık, soygunculuk ve cinsi sapıklık alıp yürüyecektir yani . . (1) .

Türkiye, yeryüzündeki şerefli varlığını de­ vam ettirmek ve Türk'ün bizden sonra gelecek nesillerine daha güçlü bir devlet bı.rakmak mec­ buriyetinded�r. Ancak, Türk Devleti.ni şugüne kadar yönetenlerin büyük çoğunluğu ve bu ka­ labalık idareci kitlesi daima nüfuzlu başkentle­ rin dümen suyunda güdümlü bir dışpolitika uy­ gulayarak Türk Milleti'ni milli hedeflerinden saptırmışlardır. Bugün Türk Milleti'nin gırtlağı­ na kadar gömüldüğü, ahlak, siyaset, hükumet, hatta rejim buhranları yıllardan beri inatla sür­ dürülen o pejmürde dev let anlayışının önümü­ z.e yığdığı borç senetleridir. Devletler istiklcil fikriyle kurulurlar ama öz­ gür yaşamanın yükselme anlamını vermediği ve kitleye hiç de cazibeli gelmeyen kalkınmayı en büyük hedef kabul eden toplumların mutlaka gö­ çüp gittiği de bir gerçektir. Yaşamasını bilene sonsuz hayat imkcinları bahşeden tabiatın, ne­ reye gideceğini bilmeyen kararsızların varlığına tahammül ettiği görülmemiştir. Türk dış politi­ kası artık günün politik şartların ın bir gereği çlarak söylenen ''Yurtta sulh. cihanda sulh" lll

Amerika'da 10 kişiden birinin cinsi sapık olduğu

Amerikan

yetkilileri tarafindan

açıklanmıştır.


58

prensibi gibi pısırıklık, miskinlih, korhaklık uyu­ şukluk telkin eden bir sloganın tesirinden kur­ tanımalı ve iddialarımıza uygun bir hedefe dö­ nüştürülmelidir. Ve mesela denmelidir ki : Dünyanın neresinde bir Türk varsa bizim tabii hudutlanmız oradan başlar! . . Kimsenin bir karış toprağında hak iddia e ­ dtlmezse, kimsenin Türkiye'ye sataşamayacağını zanneden anlayış yılda yüzbin defa iflas etmek­ tedir. Kaldı ki bizim hareketimiz, bizim olan top­ rakların bize verilmesi istemekte, bunun gönül rızası ile v erilmeyeceğini bildiği için de sür'atle silahlanmak mecburiyetini hissetmektedir. Çün­ kü barışçı e konomi politikası Türk Ordusu'nu cephane v e muhimmat konusunda dışarıya muh­ taç e tmiştir. Durumun biır müddet daha böyle devam e tmesi, Türk Ordusunun Türk Milletine karşı görevini yapmaktan menedilmesi demek­ tir. Devletler barışçı ekonominin temelleri üze· rine kurulmadıklan gibi barışçı gayelerle de ya­ şamışlardır. Tarih, hiçbir zaman iddiasız toplurnlara hayat hakkı tanımamış, daima iddia­ lıların yanında yeralmıştır. Şunu açıkça söyle­ yebiliriz ki, bu kör döğüşü bir müddet daha böy­ le devam e ttiği takdirde Türkiye Cumhuriye t� de bugün acılılı hikciyelerini okuduğumuz zavallı devletlerin safına itilecek, yerini, yaşamak iste­ yen, yaşamak için büyümenin şart olduğuna ina­ nan bir diğerine terkedecektir. Bu ise yeryüzü Türklüğünün mahvalması demektir. Oysa biz, Türk'süz bir dünyanın mevcudiyetini düşünmek­ tense, o dünyanın bizim yüzümüzden infüak et-


59<

mesini daha uygun buluyor ve böyle bir düşün­ eeye sahip olmakla da gurur dı.,ıyuyoruz. Daha büyük devlet olmak, en büyük dev­ let olmak, yeryüzünde tek devlet olmak Türk genci için ülkülerin son soylusudur. Bu iddialarımızdan dolayı rahatına düşkün burjuvalar bizii ''Akılsız, olmakla itharn ediyor­ lar. Sosyal konulardaki bütün fikirlerini «Biz a­ dam olmayız,. kepazeliği ile özetleyen bu ah­ maklara şunu sormak isteriz : Tarihin hang i büyük olayı akıl işidir He rşey aklın istediği biçimde yapılsaydı oku­ duğumuz tarih kitapları bize miskinlikten, ben­ ciWkten, korkaklıktan, çekingenlikten, uyuşuk­ luktan yani topyekün utançtan başka neyi öğre­ tebiıirdi? Türk veya değil, tarihte büyük rol oynamış hang i kahramanın atılımlannda aklın nebzesi '·ardır? Biz, zırhlı Bizans şövalyelerinin mızrakları ile delik deşik olacağını bildiği halde şanlı şan­ cağımızı burçZara diken Ulubat'lı Hasandan da­ ha akıllı olduğumuzu iddia etrr:ıiyoruz. Eden var­ sa korkaktır! İnar: çlı bir insan, eğer A llah ondan gerekli

esirgemczse dünyanın bütün çukurlukları­ nı dağlardan koparacağı kayaZarla doldurabi­ lecektir. Milletler ise ölümsüzdür. Bizden önceki­ lerin başıattığını nasıl biz devam ettiriyorsak, bi­ zim başladıklarımızı da bizden sonraki Türk yavruları devam ettireceklerdir. Deme k ki Tu­ ran hayal değildir.

omrü

Kavgamızın ne olduğunu, niçin ve kime kar-


t60

.şı döğüştüğümüzü bilmek zorundayız. Milletle­ rin, b{ir büyük ülkünün peşinden gittikleri müd­ detçe kuvvetli ve hay_siyetli olduklarına, aksi hal­ de büyük devlet başkanlarının köpeğine göste­ .rilen ilg i ve saygıya bile layık olamayacaklarına inanıyor, bu inancın tartışmasına girmeyi dahi saçma buluyoruz. Savaş, yaşamanın ve milli ha­ yatı idcime ettirmenin tek şartıdır. Barış anlaş­ malan ise, yorgun savaşçıların dinlenmesini sağ­ 'lamak amacıyla imzalanan vakit kazanma söz­ leşmeleri'dir. Barış konferanslannda verilen ha­ ·raretli nutukların ciddiyetine inanan devletler, ·varoluşlarına sebep olan kudreti daima sıfıra ir­ ca etmiş ve tarihe lanetle birlikte geçmişlerdir. Sulh ve sükünun hüküm sürdüğü biır dün­ yada yaşamak v eya dünyayı sulh ve süküna ka­ vuşturmak için çalışmak, ideolojilerin en insani­ si olabilir. Fakat dünya sulhü adına hak ve iddi­ .alarımızdan vazgeçmek de ihanettir. Kaldı ki böyle bir idealin zaferine oynamak tabiatın, ta­ rihin, sosyolojinin kanunlarıyla insana hakim olan sevki tabi.i ye kafa tutmak demektir. İnsan­ ·dan egoizm, toplumlardan din, milliyet, vatan v e uile şuurunu söküp atmak mümkün olarnaya­ -cağına, üstelik her fert ve her millet devamlı bir ·Üstünlük için sistemli bir mücadelenin içinde bu­ lunduğuna göre barış dünyas� ütopyadır. Yahu­ -di Marks, din, milliyet, vatan ve aile kavramını reddederek felsefesini bu dört yokluğun üzerine kurarken, moral değerlerin cemiyetin bünyesin­ -den sökülüp atılamayacağını herkesten çok da­ ha iyi biliyordu ama, kendi milletine hizmet et­ mek için dünyanın en ütopik adamı ve en man-


61 tıksız kafası olmayı da göze almıştı. Yani netice iJ.tibari;yle tek bayrak, tek devlet

kavgasını gü­

den teorik komünizm bile bir milletin dünya hd1-:.imi;yeti namına ortaya atılmış felsefesi ;yalan­ cılıkla ve felsefi dolandırıcılıktan ibarettir. Bütün bunlara rağmen

insanlığın kurtulu ·

şu tek bi!r dünya devletinin kuruluşunda görü­ ·ıü;yorsa, bu devleti Türk kurmalı ve Türk ;yö­ netmelidir. Çünkü buyuruculuk Türk'ündür! Bir Türk miUi;yetçisi, banşı ;yeni savaşların aracı olduğu için sevebilir, aksi halde asla . . . Zaferin bedeli kandır! .. Savaşın ihtişamı, vatanın

kutsalllığı,

bay­

rağın ;yüceliği ve ;yiğidin cesaretini belirleyen tek faktördür bu . . . Türk Milleti, Birleşmiş Milletler'­ in veya emperyalist devletlerin lütuflan;yla değil istikldlinin bedelini kanıyla

ödeyerek devletini

ayakta tutabilmiştir. Yarın da böyle olacaktır. Kan vermesini bilen millet ;yaşama hakkını elde edecek, öteki ;yıkılıp gidecektir. İnsan Hak­ ları Be;yannamesine, Birleşmiş Milletler Yasası'­ na, dosta, müttefike veya NATO'ya

güvenmek,

;ya da saçma bir barış politikasının rehavetinde u;yukla;yıp,

ülkenin

dış

politikasını

hüiitanist

bir tabana oturtmak, Türk Milleti'ni, insana ha­ yat ve şahsiyet veren milli

duygulardan uzak­

laştıracak kavgadan nefret ettirerek döğüş kabi­ liyetini dumura

uğratacaktır. Bize gör vatanı

için kanını akıtma;ya hazır bir gençliğin ;yetişti­ rilmesi milli harp sanayiinin kurulmasından da­ okur ;yazar oranının arttırılması, hatta kalkınma­ nın gerçekleştirilmesinden de çok daha önemli-


'€2

·dir. Gençliği bir yanda harp aleyhtarı propagan­ danın en tahripkar tesirlerine açık bırakırken, JJir yanda da harp sanayiini kurmak için halktan yardım istenmesi, montaj �mokrasilere has bir .tezat olsa bile mantığa ters düşmektedir. Milli Devlet, gençliğe büyük bir hedef gös­ tererek bu hedefe mutlaka ulaşılması gerektiği-_ ni bıkıp usanmadan telkin edecek, fetih ruhu­ nun milli benliğe yeniden hakim olmasını mu­ hakkak gerçekleştirecektir. Türk Milleti için bu . hedef, tarihi Türk topraklannın istiklale kavuş­ turulması yeryüzündeki bütün Türk boylarının birleştirilerek büyük Türkiye'nin inşa edilme­ sidir. Bu hedefe ulaşılmadığı müddetçe Türktü­ gün t'arihi fonksiyonunu icra etmesi söz konusu olamayacağı giıbi, dünya barışı, insan hakları ve devletler hukukundan bahsetmek de insanı her yerde küçük düşürecek, olay mevzuu olmasına sebebiyet verecektir. Görünüşte insan halı ve haysiyetini korumak için teşkilatıandırılan mil­ letlerarası kuruluşların süper devletlerin çıkarı­ na çalıştığı kızıl ya da beyaz emperyalizmin bas­ kı aracı olduğu tartışma götürmez bir gerçek o­ larak ortaya çıkmıştır. Özyurdu�a esir edilen 120 milyon Türk'ün ezilmişliğini görmezden ge­ len bir teşkilatın mazlum milletterin yanına ola­ cağına inanmak için düşünce sisteminin felç ge­ çirmesi gerekir. Kaldı ki devletlerarası hukuk, İnsan Hakları Ev rensel Beyannamesi ve Birleş­ miş Milletler Yasası'na yahudi enternasyonalinin hareket noktası olarak bakmak da mümkündür. Emperyalist karakter arzeden bütün bu teşkilat­ lar mazlumun hakkını müdafaa etmek gerekçe-


63 $inin ardına gizlenmiştir Ama aslında savunu­ .

lan bu hak, büyük devletlerin hakkıdır. Şu şart·

lar altında önce milletlerin dostunun olamaya· cağı kabul edilmeli ve Türk dış politikasına aMil· letlerin dostluklan yoktur,

menfaatlan vardır,

·veya «Milletlerin menfaatlannın başladığı yerde dostluklar

biter»

prensibinin üzerine kurulma­

lıdır. Türk Devleti için bu menfaat, Osmanlı san· cağındaki üç hileilin ifade ettii{Ji mdnd ve iddia­ dan ibarettir. Yukarıda

özetleyerek geçtiğimiz

deflerimize ulaşmak içvn ilk adım

nihai

he­

Türkiye'nin

dünyanın en güçlü süper devleti haline getiril­ mesidir. Milliyetçi kadrolar, bu göreve «Akşama .kadar bitirmek azmiyle» başkıyacak ve ana hat­ lanyla şöyle bir düzeni yürürlüğe sokacaklardır· aJ

Türkiye'nin sosyal yapısı

cek işçi veya işverenler değil,

millileştirile·

topyekun Türh

Milleti değer ölçüsü olarak alınacaktır. bJ ·

Türkiye'nin siyasi

yapısı

esprisine göre düzenlenecek, ve sınıfıann birbirini

sınıf

Milli Devlet savaşıarına

sömürmesine kesin okı·

rak son verilecektir. c)

.Ekonomi millileştirilecek, ekonomik de·

ger ve imkcinlar Türk Milleti'nin bütün fertle· rine mal edilecektir. çJ

Sermaye de, emek de

türlü soygun,

korunacak, her

sömürü ve istismara son veri­

lecektir. dJ

Milli Eğitim düzeni, Türk kültürü esas

alınarak düzenlenecek, eğitim

kuruluşları, dev­

letine bağlı milletinin öncüsü ideal Türk tipini inşa edecektir.


64

eJ Bir avuç servet sahibini Türk Devletine egemen kılan liberal demokrasi yerilne, Türk Milleti'nin bütün fertlerini. kendilerini ilgilendi­ recek konularda alınacak kararlara iştirak etti­ recek olan milli demokrasi müesseseleri kuru­ lup, işletilecektir. fJ Milli Devlet'te yürütme gucunun, yant icra organının b'aşı, Başbakan ve Cumhurbaşka­ nı olarak ikiye aynlmayacaktır. İktidann güçlü ve otoriter olabilmesi için Başkanlık Sistemi uy­ gulanacaktır. g J Yargı organı, yürütme ve yasama orga­ nına karşı gerçek anlamda bağımsız olacak, ha­ kimler belirli süreler için bizzat halk tarafından seçilecektir. hJ Yasa ma organında çift meclisten vaz­ geçilecek. tek meclis sistemine dönülecektir. Se· nato hem milli demokrasi ilkesine ters düşmek­ te, hem de kanunların gecikmesine yolaçmakta­ dır. ıJ Köylüyü sosyo - ekonomik alanda güçlü kılmak için Tanm Kentleri uygulamasına gidi­ lecektir. iJ Milli gelirin adil olarak dağıtılması, mes­ leki menfaatların savunulması ve milli üreti­ min artması için her iş kolunda tek ve mecburi sendikacılık düzeni getirilecek, sendikalar dev­ lete karşı özerk olacaklardır.


4 Mil liyetçi mücadalenin zafer şart l ar•

Cephe birl iği Bütün emperyalist güçlerin bir an önce ele geçirmek için fırsat kolZadığı esiri! ve özgürü ile dünyanın savaş meydanı üzerinde bulunan Türk \·atanını, Türk Milleti'ni, Türk Devletini kurtar­ mak, yücelere, en yücelere çıkarmak gibi ideal­ lerin en soylusuna başkoyan biır teşkilat, ken­ dini . yoketmek isteyen iç ve dış örgütleri karşı­ sında bulacak ve bunlara galebe çaldığı müd­ detçe zafere doğru ilerleyecektir. Düşman teşkilatlıdır v e teşkilatlı olduğu ka­ dar da işbirliği luilindedir. Birbirlerine rakip ideolojilerin sahibi olan ve F: 5


66

aunyanın çeşitli merkezlerinde birbirleriyle sa­ vaş hdlinde bulunan A merikan kapitalizmi ile Rus komüniznıi bile milliyetçi hareketi hedefin­ den saptırmak için müşterek cephe kurmaktan çekinmeyeceklerdir. Çünkü Türkiye'de milli devletin kurulması önce bu iki süper gücün çanına ot tıkayacak, hiç olmazsa emperyalizmin histerik oburluğu­ na tabi tutulan yeraltı servetlerimiz üzerindeki .sömürgenlik arzusuna son verilmesini sağlaya­ �aktır ki, bugün Türk MilLiyetçiliğinin Londra­ dan Washington'a, Moskova'dan Tel - Aviv'e, Pekin'den A tina'ya kadar uzanan geniş bir ateş çemb�rinin içinde bulunuşu da, NATO, CENTO ittifakı ve ikili anlaşmalara rağmen Türkiye'ye karşı kapitalist, siyonist, komünist, elenist ittifa­ kının gerçekleştirildiğini göstermektedir. 1965 ve 1969 . seçimlerinde, faşist Yunan ba­

sınında kapitalist, komünist ve masonik partiler aleyhine neşriyat yapılmamıştır. 1965 ve 1969 seçimlerinde si'y onist İsrail ba­ sınında komünizan partiler aleyhine neşriyat ya­ pılmamıştır.

Fakat aynı zamanda birbirleriyle çarpışan bütün bu ülkelerin milli basını Türkiye'deki uşak basınla birlikte ve Türk MilliyetçUiği aleyhinde sistemli bir propagandaya başlamış, Türkiye'de­ k i teşkilat ve uşaklannın alçakça çabaları neti­ cesinde milliyetçi adayların parlamentoya gir­ melerine mani olmuşlardır. Tekrar ediyoruz : Türk'ün teşkilatlı düşmanları

çelimsiz Tür-


67

fıiye asgari müştereğinde bi rleşerek ittifak etmiş­ Cerdir. Türk Milliyetçileri bu ittifaklar zincirini kır­ mak için, birleşmiş düşmanıarına karşı mütte­ fiklerini de yanına alarak çıkmak ve düşmanın .silahıyla düşmanı vurmak zorundadır. Böyle bir ittifak, milliyetçiliğin tek başına zafere ulaşama yacağı mandsına alınmamalıdır. Savaş ve zafe­ rin şartlarından biri de, mümkün oldugu kadar az zayiat vere rek hedefe varmaktadır ki, bu pren­ sibin kabulü Cephe Birliği zaruretini hiçbir tar­ tışmaya meydan vermeyecek şekilde izah ede r ·

Türk Milliyetçileri, Türk Milleti'nin davasını yüktendiğine v.e bu mücadelede Türk düşmanla­ rını hedefe diktiğine göre yabancıların cephe bir­ liği müttefikleri arasında bulunmayacakları m u ­ hakkaktır. Komünizmle kapitalizm gibi yabancı .ideolojiler cephe birfi.ğ ine iltihak etmek eğilim ·n­ de bulunsalar dahi, böyle bir teklifi kabul etmelz Türk MilliyetçiUği için bir tenezzül ve onur me­ �elesidir. Özellikle kapitaLizm ajanları milliyet­ çiliği yozlaştırmak ve komünistZere ka rşı g ücü­ müzden istifade e tmek için saflarımıza sızmak is­ .teyeceklerdir. Bu manevra, daha önce de tekrar­ landığı gibi bundan sonra da gene uygulamaya konmak istenecektir. Kaldı ki, düşman böyle, iyi .niyetlerle aramıza sokulup, 'ihtilaflar çıkarmalı gayesini de güdebilir ki, •bu konuda kanunıtmıız :ırk, din ve düşünce sistemi itibariyle Türk olma­ yanların Türk' e dost olamayacaklarıdır. Çünkü tarihte, art niyetZere dayanmayan böyle b:·r itti­ fak kurulamamış, yabancı güçlerin işbirliği tel?.­ i.ifini kabul eden Türk Han, Hakan, Kağan. Pad : -


68 şah ve Cumhurbaşkanları kadife ellerdeki han­ çerlerle vurulmak istenmiş, yani daima ihanete uğramışlardır. Tabiat, tariJhin bu kanununa itaat etmeyen devlet ve teşkildtlara hayat hakkı tanı­ mamıştır. Bu bakımdan Türk Milliyetçileri, milliyetçi­ li{jimizin ik;; temelini teşkil eden Türklük ve is­ lcimiyet asgari müştereğinde birleşen bütün teş­ kilcitlarla cephe birliğini oluşturmak zorundadır. Cephe Birliği, ideolojinin hedef ve ilkelerin-­ den taviz vermek veya geçici bir zaman aralığın­ da bunları unutmak ıncincisına

alınmamalıdır.

Cephe Birliği, önce düşman propagandasının et­ kisinde kalan sağdaki teşkilatların birbirleriyle vuruşma6ına mcini olacak, sonra da yabancı ide­ oloji ajanlarının tahrikleriyle düne kadar kıran kırana bir boğuşmayla vakit geçiren bu teşkildt­ ların Türk düşmanlannın

karşısında mevzilen-­

melerini gerçekleştirecektir. Zafere u laşmak iddia ve bir hareket düşmanını, rini,

mecbu riyetindeki

düşmanının müttefikle-­

düşman ve müttefiklerinin işbirlikçilerini,

uşaklarını tesbit edip, stratejiyi buna göre çiz­ mek ve çeşitli düşmanlarını cephe birliği müt­ tefikleri arasında bulunan

çeşitli

teşkilcitlarla

meşgul etmek zorundadır. O halde cephe birli­

ği, Türk MilliyetçiUğinin mücadele sahası için­

deki düşmanlarıyla mücadele eden, rimiz, müttefikterimizin

nıüttefikle­

müttefikleri ve onların

dostlarından oluşan bir hareket birliğidir. 1 50 milyonluk bi.r milletin tgpyekün

kurtu�

iuş mücadelesine cesaretle atılan genç ülkücüler, ·ı-akur bir olgunlukla bu işbirJiğini gerçekleştir-


69 meye çalışarak sağdaki teşkilattarla hareket bir­ Iliğine

yöneılmelilerdir. Yukarıda

9ibi kısa zamanda

da

belirttiğim

belirli hedeflere

ulaşmanın

şartlanndan biri de budur. Herşeye rağmen şuna inanıyoruz ki, süper .güçlerin gizli ve açık teşkilatları, beşinci kolları ve onların. yerli işbinlikçileri karşısında Türk Devleti'nin varoluş mücadelesini veren Tiirk Mil­ .liyetçileri, her türlü entriJkaya galip gelerek kai­ •natı Türk'ün bayrağına selcim durmaya mecbur edeceklerdir. Gençliğin bu konudaki sloganı şu olmalıdır : Dağ ne kadar yüce olursa, yol onun üstün­ den aşar! . .

KISA NOTLAR *

Cephe Birliği, milliyetçilerle bütün sağ­

reı güçlerin özellikle komünizme karşı

kurduk­

:lan bari,katın adıdır. Düşman, cephe birliği için­ -de tekleştiriilecek ve önce komüniz.mle mücadele edilecektir.

Çünkü

komünizmi yenmek

demek,

;milliyetçiliğin sınırına ayak basmak demektir. *

Türkiye'yi her türlü yabancı akımın tesi­

rinden uzak tutacak, Türk Milleti'ne kendi öz­ .benliğini hatırlatarak devletimizi tehdit eden i­ deoloji, ideolojik grup, tedhiş, sabotaj, tuzak ve teröre karşı Türk'ün bütün değer ve müessese­ lerini savunacak olan cephe birliğinin tek cephe­ de mücadele etmesi mümkün değildir. Anado!u'­ •nun çeşitli bölgelerindeki ülkücüler, sağdaki di­ ğer teşkilatlara cephe birliği konusunda şu tek­ Jiflerde bulunabilirler :


70 ı Cephe Birliğine temsilci gönderek v e:... ya alınacak kararları tartışmadan kendi bün­ yelerinde yürürlüğe koyacaklarını bildirerek iş­ t ; rak eden gruplar, kendi görüşlerini savunmak­ ta tamamen serbest olacak, ancak birbirleriyle sürtüşmekten vazgeçeceklerdir. -

2 Cephe Birliğine üye olan teşkilatlar. birliğe temsilci gönderen veya göndermeyen di­ yer parti, dernek, sendika ve her nevi sağ örgü­ te hiç bir surette sataşmayacak, yazılı veya söz· lü hücumlarda bulunmayacaklardır. -

3 Cephe Birliğinin kararlarına ters düşen sağdaki teşkilatlara eğer kamuoyu önünde ce­ vap vermek gerekirse, bu cevap hep birlikte ve­ rilecektir. Bu cevap bir bildiri ile ve decekse, bil­ diriye bütün cephe birliği üyeleri imza koyacak­ lardır. -

4

Cephe Birliği hükme bağlanacak esas­ lara göre toplanıp, komünizme, sosyal demokra­ siye ve kapitalizme karşı aylık, yıllık ve uygun görülen süre için program çizip uygulayacaktır. -

5 Cephe Birliği üyeleri kritik günlerde olağanüstü toplanarak tesbi·t edecekleri müşte­ rek hareket hattını kendi bünyelerinde uygula­ yacaklardır. -

6 Cephe Birliğine üye ol�k veya Cephe Birliğini kararlarına itaat etmek için herhangı. bir de rnek, cemiyet ve partiye kayıtlı olmak şar­ tı söz konusu değildir. -

Komünizme, kapitalizme, siyonizme ve sosyal demokrasiye karşı olan herkes cephe bir­ liğinin tabii üyeleri kabul edilecek, güçbirliğinin 7

-


71

çalışmalarından habersiz olan tabii üyelerle te· mas imkcinları araştırılacaktır. Özellikle belirtilebi'ı'i!r ki, bir CHP'li de­ komünizme, kapitalizme, siyonizme ve sosyal de­ mokrasiye karşı olduğu takdirde Cephe Birliği­ nın ilgili alanı içinde bulunacak ve Cephe Birli­ ğinin aldığı kararları kendi teşkilatında müm­ kün olduğu ölçüde yürütmeye çalışacaktır. B

-

Her ülkücü teşkilat başkanı bulunduğu il ve ilçenin şartlarına göre bir cephe birliğini oluştu­ rabili;r. Bunun için sağdaki örgütlerin o il veya ilçedeki başkanlanyla görüşmek kcifidir.


5 Mil l iyetçi mücadelenin

zafer şa rt l ar•

inanç Kuvvettir! Büyük kuvvettir! En büyük kuvvettir! Nihai hedefleri bakımından dünyanın ya­ rısına meydan okuyan MiLli Devlet Milliyetçi Türkiye, Türk Birliği ideolojisini anlattığınızda dudak büken, burun kwıran, sizi «Çocukça dü­ şüncelerin sahibi olmak·· veya pembe bir haycil peşinde koşmakla itharn eden klasik burjuva ay­ dınlarıyla, akılcılığı kendine rehber edinmiş .ilim adamlarının mantıksal iizahlarına bakmayın si!z. Onlar ya sizin gerçek bir Türk gibi ve de idea­ listçe dav ranışlarınızdan utanıp, kendi oportü­ nüsliklerine münasip bir mazerek bulmak içiin


73

gerçekleri göremedvğinizden söz açmak zorunda kalan sefillerdir, ya da ilim ndmına aklın kulu, mantığın metresi olan zavallılar . . . Oysa Türk Milleti'ni ebediyyen yaşatmanın, onu yeniden yaratmakla mümkün olacağını sa­ ·ı:unan bizim hareketimi�in temelinde ilmin de, aklın da, mantığın da, zekanın da işgal ettiği yer, inancımızın işgal ettiği yerin milyarda biri kadar biJle değı;ldir. Neden mi diyorsunuz? Çünkü akıl insanı harekete sevke tmez, inanç sev keder. Çünkü akıl, tembelliğin, miskinliğin, uyu­ .şukluğun karşısında apışıp kalmıştır. Fert, ce­ miyet veya millet, akılla, mantıkla, zeka iıle değil, inançla ayağa kaldırılmış, akıllı, mantıklı, zekd­ lı, bilgili olduğu müddetçe değil, inandığı süre­ .ce yaşayabilmiştir. Çünkü ilim, hiç kimsenin ilmi gerçekler uğ­ .runa kendini feda etmediğini nihayet keşfedebi­ lince, bir inanç uğruna dünyaya da, hayata da, medeniyetin topuna, tefeğvne, tankına da mey­ dan okuyan milyonlarca idealiste alkış tutma­ ya başlamıştır. • .

Çünkü zekd yol göstermekle yetinmiş, kitle­ _ye hamle gücü vermek için inançtan inıdat iste­ miştir. Çünkü her canlı için mutlak olan ölümden duyulan end�şeye, ilim değil inanç cevap vermiş­ tir. Çünkü ilim, inancın çırağıdır ve öyle kalma­ _-ya da mahkum edilmiştir.


74 Çünkü inancın yanında aklın, mantığın, ze­ kanın ve ilmi gerçeklervn beş paralık önemi yok­ tur ki, bütün bu kavramların inanç karşısında· ne kadar küçüldüklerini, gene bir ilim olan ta­ rih, hele Türk tarihi bayıla bayıla anlatmakta .. anlata anlata bitirememektedir. «Çelimsiz Türkiye" asgari müştereğinde an­ laşıp ittifak eden düşman ideoloji ajanlarının is­ rarla inancımıza

saldırışlarının

sebebi budur.

Gene ütopyacılıkla itham edilişimizin nedeni de,. gem

dizgin

tanımayan

hareketimizin,

bütün

milli endişelerin ötesinde, sadece dünyadan zevk almalı için yaşayan kepazelerin mutlu yaşantıla­ rının içine tüküreceğinin bilinmesidir. inanıyor muyuz, o halde kuvveıtiıyiz.

Akıl, mantık, zeka ve ilim inancın emrinde·

Milliyetçi Türkiye

istikp)metine

sevkedilebildiği

takdirde, zaten özbenliiğ i gereği olarak cesur, ka­ rarlı, yılmaz azimkar olan Türk'ün aşamayacağı mün yeni bir hayatın başlangıcı olduğuna inana­ mün yeni bir hayatın başlangıcı olduğuna inana­ rak döğüşen savaşçıyla, mütereddit askerin ara­ sında fark vardır. Birh geri dönmeyi teslim ol­ mayı, firar etmeyi devamlı olarak o bunak aklın­ dan geçürip, bu sefil beyin

hasılatma

sersem

mantığının hükmünü şahit gösterirken, öteki ne­ bahasına olursa olsun bir kolayını bulup düşma­ nın tepesinde infilcik etmeyi tasarlar. Türk düş-: manları inanca bağlılığın ülkücüyü kahraman­ laştıracağını billdikleri ve karşılarında

yumruk:

haline gelmiş bir millet görmektense, idealleri­ ni kaybetmiş, iddiasız bir insan

yığın bulma�

istedikleri için İslcimiyete cephe almışlardır. Çün­ kü inancın temeli dindir.


75· Milli Devlet, Milliyetçi Türkiye, Türk Birliği g vbi ideolojilerin en soylusu adına çarpışan bir 1Gitley i hedef alan düşman propagandasının taz­ yi:k ibresi ısrarla inanç üzerinde hareket edecek­ tir. Milliyetçiliğin modası geçmiş bir fikir cere­ yanı olduğu, fezada bayrak yanşına çıkan Batı medeniyetini aşmamızın

imkansızlığı, daha ti­

yatroya girmesiinı bile öğrenemediğimiz, toplu iğ­ n e yapmanın bile elimizden gelmediği, ordumu­ zun vatan müdafaasında acze düşeceği, mermiyi büe A me rika'dan ısmarladığımız düşman beşin­

ci kolu tarafından ısrarla propaganda edilip Türk· MUZeti'nin Türk Devleti ve Türk Ordusu'na olan güveni sarsılmaya çalışılarak, Türkiye'yi ancak: komünizmin kurtaracağı kitlenin şuur altına yer­ leştirilnıek istenecektir. Yen i bir milli kurtuluş mücadelesinin içinde bulunan milliyetçi gençler özellikle propaganda­ nın bu türlüsüne dikkat- kesilmeli ve çelik Tür­ kiye'nin inşa edilerek, Türk miJliyetçiliğinin nihaf hedefine mutlaka ulaşacağına olan

inançlarını

yitirmeden bu bozguncu iddialar karşısında hal­ kın moralini yükselterek şuurunun uyan masına

kitlede

yardımcı

milliyetçiZiık olmayı şere f l '

b i r gö rev teldkki etmelilerdir. Bu arada kendile-­ rini yenileyerell hiç b ;,,. karşılık beklemeden Türk­

Vatanının, Türk Milletinin, Türk Devletinin so­ l'unlarına eğilip,

tuttuklannı

koparmalılardır.

Türk gibi başla A lman gibi bit!'r tekerlernesi Bi-­ rinci Dünya Savaşı tarafından

öncesinde Cermen

Türkiye'ye

yerleştirilmiş

ve

ajanları bugün­

başlanan işin yarıda bırakılması adeta bir gele­ nek halin� almıştır. Oysa milliyetçiliğin yeniden.


76

)'a ratmaya yemin ettiği Türk, dünyayı iki mille· te çok gören bir üstün insandır. Türkoğlu! . . İnsan inancını kaybetmediği sürece mağlüp edilem�z. İ nanç, teşkilatın da, propagandanın da, disiplinin, doktrin ve cephe birliğinin de ö­ nünde milliyetçi mücadelenin ilk zafer şartı ve aynı zamanda en kuvvetli sildhıdır. Milli ızdırapların dineceğine, vatanın bölün­ mezliğine ve Milliyetç i Türkiye'nin mutlaka ku­ rulacağına olan inanç, mutlak zafer

arzusuyla

devam ettiği müddetçe kdinatın mihv e ri Türk'ün bayrağına direk olacaktır.

S O N S Ö Z Geride bıraktıklarımız, ·

=zor,

daha

daha çekilmez günlere

sıkıntılı, daha

kendilerini hazırla­

malı, bir günün bazan 48 saat, bir ayın bazan 60 gün, bir yılın bazan 24 ay sürebileceğini, üstelik; mutlaka mukavemet etmek zorunda bulunduğu· muz bu gittikçe uzayan, bu bir türlü bitmek bil­ meyen dev rede her an yeni komplo ve darbelere muha tap

olacağımızı

hatırıarından çıkarmama·

lıdırlar. Ben sizlere bu broşürü hazırlarken A bdülka· dir Billürcu'yu Toptaşı cezaevinin demi r parmak­ lıklan arasında kaybettik. Cemil Doğan Adıya­ man'da, Reşat Türkeş İs tanbul'da öldürüldü. Ya· rın, bir başka arkadaşımızı, bir başka zindanın karanlıklarında toprakların iJimiz,

yitirebilir

veya

savunduğumuz

koynuna bırakabiliriz.

kaybetmeyeceğimiz,

Yitirmeyece­

bırakmayacağımız


77 tek şey, milliyetçitık kavgasının m utlaka zaferle· �ona e receğine olan inancımızdır. Bizimle halen uğraşan veya uğraşmaya he­ v eslenen bu kadar komsomol, ne kada r

hücre.

ne kadar loca ve teşkilat varsa hepsi şunu iyice· kafasına yerleştirmelidir ki; bir Türk Milliyetçisi" için yaşamak demek, demek değildir.

Veya

mutlu bir hayat sürmek kendisiJni yüce milletinin

yarınlarını kurtarmaya adayan Türk Milliyetçisi için

mutluluk,

mücadele,

mücadele, mücadele�

demektir. Mücadelenin zamanı yoktur. Mücadelenin mekanı yoktur. Mücadelenin mesais i yoktur. Bugün bir basın organında veya bir

demeyin

çatısı

altında

yürütülen

herhangf bu

kav-·

ga, yüzlerce milliyetçinin başına beldiği gibi ya­ rın hapishane hücrele rinde, hastane koğuşların­ da, duruşma salonlarında, hatta savaş meydan­ larında devam edebilir. H ürü de, esiri1 de ızdırap içinde kıvranan 150 milyonluk bir kitleyi dünyanın efendisi yapma­ yı ülkü edinen bir hareket, şimdiye kadar oldu­ ğu gibi bundan sonra da savaşmak için şartların normalleşmesini beklerneyecek ve kavgayı belir­

h zaman aralıkiarına sıkıştırmak hepazeliğine düşmeyecektir. Anormal şartlar bizi sadece stra­ tejik yönden etkileyebilir. Şahsi

endiişelerle sus

mak, beklenmeyen feldketler karşısında paniğe kapılıp tedirgin olmak, yılmak ve hele mücadele azmini kaybedip, geri çekilmek ise gerçek anlam­ da bozgun demektir.


Tekrar ediyorum : Felakete

uğramak,

suikastZara

maruz

kal­

mak, zindana atılıp ipe çekilmek mağlubiyet sa­ _ yılamaz. Asıl mağlubiyet, bu felaketlerden yılıp, ·cesaret ve mücadele azmini kaybetmekle başlar · v e gerçek bozgun da budur! . . Unutmayınız : Bir Türk Milliyetçisini

kendinden

başkası

.mağlup edemez. Büyük Türk Milletiyle, büyük Türk Milleti­ 'nin düşmanları arasında bütün şiddetiyle her an ·devam eden varolma mücadelesi, taraflardan bi­ rinin kesi-n olarak tasfiye edilmesiyle bitecek, bu­ uğraşta kim daha azimliyse, kim dişlerini daha .uzun müddet sıkabiliyor ve kim işkencelere da­ yarı.masını, hatta bundan gurur duymasını bili­ _ yorsa zafer onun olacaktır.

Gene tekrar ediyorum. Gene unutmayınız. Hilçbir kurtuluş hareketi

hedefine alkışlar

·arasında ulaşmamış ve bu harekevi yürüten hiç bir fert «yaşa . . . bravo

. . · ''

·cmuzlarda taşınmamıştır.

sesleriyle

karşılanıp

Milli kurtuluş hare­

ketleri, tarihin her döneminde akıllara durgun­ luk v e ren komploZara maruz kalmış, ihanetZere .ıığramış, sindirilmek istenmiş, hatta çoğu zaman . bütün dünya devletleriniJ karşısında bulmuştur. Ge ride bıraktıklarımız

bunun iıçin muhte-


79 mel felciketlere kendilerini

hazırlamalı, bunları

-Qlağan saymalı ve en küçük bir moral çöküntü­ .sünün düşnwnın işine yarayacağını unutmama­ lıdırlar. Sloganımız zafer ya da zafer olmalıdır.

da hiç değil, zafer ya


�----:;.

Ülk ücüle r

(;

.....,.

Şekil Nu.

MİTİ NGTE

3

: 1

DAiRE SİSTEMİ

H a t i b i n çevres i n d e k i i l k da� rcyc olu5turan ü lkücü­

. ,

ler, hem k o n u ş m a c ı y ı koruyacak, hem d e alkış \'C slogan başla t acak l a rd ı r. j k i n c i dai re üzeri ndeki mu­

hnfız ü l k ü c ü l e r n l k ı ş ve slogan ların yayılmasını sağ­ lay a c a k la rd ı r

Son daircyi teşk i l edecek muhafız ül­

k i.icülcri n görevi · hem a l k ış ve sloganiann yayılma-

ın da ro l o y nama k hem de hatibi mizi d i nlc.ven hal� ı k ı dış saldınlara karşı korumakt ı r. Dairder arasın­

:

'

s

daki boşluklar h a l k ı işaret etmektedir.

·


- ,. - � - - � - - �.- -

-�

- - - - - - - - �

•••

Muhafız

···i·\,··

ı

e :

• • • • • • • •

-

• • • • • •

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

·

Şekli Nu. : 2 SALONDA BİRİNCİ OTURUŞ TARZI : ÇAPRAZ SİSTEM ÖzcJiikle Anadolu k ent l eri n d e gençler s alon hakimi­ ycti.ni sağlamak için, k on feran s ı n verildiği sa lon a · halk ginnezden ; önce ş ekilde görii l düğü gibi oturmalıdır. Ön sıra l a rd a oturan muhafız ü lkücüler hem alkış ve slogan başiatacak

hem de hatibi kor uya-

=

ca ki ardır. Orta ve arka sıralardaki muhafız ülkücü-{ ler, alkış ve sloganlan devam ettirirken dinleyicile--ı ri dış saldı nlara karşı koruyacaklardır.


.

---

1 1

Konu�mace

.

--------- -----

• 1 1

1 1

MuhaFı:ı

1

1 1

• ı 1

y

ı

:

ı

• ı ı ı

1 1

ı

1 '

'

,

'

1

. ..

,

ı' ı' ı \ ı

.. .. . - -

...

,

ı

,. 1

.'

1 ' 1

...

.

Ülkücüler

1

---

ı ı

1

1

.-

'

,

..... ,

.

,'

___

- - - - - - - - - - =--

,

ı ı

. 1ı 1 1

,.

: . . - - - - - - - - - - - - -· ....

-'

Şekil Nu. : 2 SALONDA İKİNCİ OTURUŞ TARZI : 2 U SİSTEMİ Sahneye dönük U'lann ilki slogan ve alkış başlatıp, slogan ve al kışiarın salonun ortasına kadar yayıl­ masını sağlarken, ikinci U hem bu alkış ve slogan1ara iştirak edecek, hem de muhtemel bir kanşıklık anında ilk U ile birlikte du ruma vaziyet edecektir, Konuşmacıyı korumak ilk, kapıyı ve diğer giriş, - Çl"" kış noktalarını kollamak ikinci· U'nun görevidir.


• •

• •

• • •

.r:. D c::n ... Gl N

:;:, c::n ""

: ;:, >:;:, ...

• ,, ı

• � •

• •

:;:, >-

• •

• • • • • •

• • • •

• • •

• • • • • • • •

� .

:;:,

u-

� : ;:,

� · D

• • • • • •

3E e

• • • • • •

• •

• •

• • • • • • •

• • • • • • •

• •

• • •

Şekil Nu. : 3 PARALEL SİSTEM VEYA RAY SİSTEMİ <ienellikle sesli veya sessiz gösteri yürüyüşlerinde uygulanır. Şekilde işaretlenen yürüyüş güzcrgahını takip edenler, gösteri yürüyüşüne katılan ülkücüler­ dir. İki yandaki muhafız ülkücülcr, göstericilerden ayrı ama göstericilere paralel ve da�nık olarak halk · arasında yürüyeceklerdir. Görevleri hem propagan � da yapmak, hem de gösterici ülküdaşlannı dış sal­ dınlara karşı kollarnaktır.


PROPAGANDA ILE iLGiLi ÇALIŞMALAR­ DA ÜLKÜCÜLERIN DiKKAT ETMESI GE­ REKEN DERNEKLER KANUNU VE TOP­ LANTI VE GÖSTERi YÜRÜYÜŞLERI KA-­ NUN UNUN iLGiLi MADDELERi

MADDE - ı.

Kazanç

paylaşma

dışında

belli.rli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üze­ re en az 7

kişiniJı

bilgi ve çalışmalarını sürekli

olarak birleştirmeleri suretiyle kurulan dernekler bu kanun hükümlerine tabidir.

DERNEK KURMA HAKKI : MADDE

-

2.

Medeni

halqan

kujllapma

ehLiyetini haiz ve 18 yaşını bttirmiŞ bulunan her­ kes önceden izin almaksıızn dernek kurma hak­ kına sahiptitr.

DERNEKLERiN TÜZEL KiŞiLiK KAZANMASI : MADDE

-

3.

Dernekler, tüzüklerinde der­

nek olarak kurulma isteğinı� açığa vurmak ve tüzüklerini kurulduğu yerin en büyük mülkiye­ amii1ine vermekle tüzel kişilik kazanırlar.


85

K U R U L U Ş DERNEK TÜZÜKLERi : MADDE

-

7.

Her derneğin bir tüzüğü. ou­

ITunur. Bu tüzükte aşağıda gösteri�en hususlann ibeiirtilmesi şarttır : al

Derneğin adı ve merkezi,

bl

Derneğin amacı ve bu amacı gerçekleş­

tırrnek için ne surette faaliyette bulunacağız c)

Dernek

kuruculannın ad ve soyadlan,

meslek veya sanatlan, ikametgahlan ve uyruk­ lan, çl

Derneğe üye olma, üyelikten çıkma ve

.çıkarılmanın şartlan ve şekilleı.ıi., d)

Dernek genel kurulunun kuruluş şekli ,

toplanma zamanı , e)

Genel kurul görevleri, yetkileri, oy kul­

lanma ve karar alma usül ve yeter sayılan, f)

Yönetim ve denetleme

kurullannın ne

surette seçileceği, asıl ve yedek üye sayısı, gö­ rev ve yetkileri , g)

Derneğin şubesi bulunup bulunmayaca­

ğı, bulunacak ise şubelerin nasıl kurulacağı, gö­ rev ve yetkileri ve dernek gı:ı nel kurulunda şu­ 'b elerin nasıl temsil edileceği, Üyelerin, yılda 1,200 lirayı geçmemek hl üzere verecekleri' ai.dat miktan,

D

Derneğin riç denetim şekilleri,

ıl

Tüzüğün ne şekilde değiştirileceği,

k>

Derneğin feshi halinde maliann tasfiye

:şekli,

j>

Dernek organlannın teşkiline kadar der­

ınek işlerini yürütmeye ve derneğ'i temsile yetki-


86

li geçici yönemın kurulu üyelerinin ad ve soyad'­ ları ve ikametgahlan.

KURULUŞU BiLDiRME :

MADDE

8.

-

Her

dernek

kuruluşunu

bir­

yazı ile kurulduğu yerin ne büyük mülkiiy e ami­ rine bildirmeye ve bu yazıya tüzüğünden 4 ade­ dini eklerneye ve dernek ikametgahını belirtmeye m ecburdur. Birden çok ıillerde faaliyet gösterecek dernek­ l erin tüzük1erıi. mahalli mülkiye arnirliğince bir hafta içinde İçişleri Bakanlığına gönderilir.

TÜZÜ KLERiN iNCELENMESi :

MADDE

9.

-

cak derneklerin

Bir

ilde

tüzükleri

faaliyette

buluna­

valilli klerce, birden

çok Nde faaliyet gösterecek derneklerin tüzük­ leri ise İçişleri Bakanlığınca incelenir. Tüzüklerde kanuna aykırılık veya noksanlık tespit ed!ildiği takdirde bunlann giderilmesi der-" neklerden yazı ile istenir. Bu istemin tebl:i �t ta­ rihinden itibaren 30 gün içinde Kanuna aykın­ lık düzeltilmez veya

noksanlıklar giderıilmezse­

derneklerin feshine dair hükümler uygulanır.

BiLDIRi YAYlNLAMA :

MADDE

-

39.

Dernekler, dernek

şubeleri

ve derneklerin teşk!il ettiği federasyon ve konfe­ derasyonlar, yetkili organlannca karar verilme­ den bildıi!li,

beyanname veya benzeri yayımlar

yapamazlar. Yukandaki fıkrada belitilen kuruluşlar adı-


87

na yayıınlanacak, bildiri, beyanname veya ben­ zeri yayınlarda, bu konuda alınan karan tasvip eden üyelerin veya o kuruluşun yetkili organla­ nnca tayin ve tespit edilen kişi! veya kişilerin adı. soyadı ve imzalannın bulunması şarttır. Yayınılanacak bildiri, beyanname veya ben­ zeri yayımiann ve bu konuda alınan kararın bir nüshasının, yayıının ihban maksadıyla, alındı belgesi karşılığında mahalli Cumhuriyet Savcı­ lığına, diğer nüshasının da aynı gün mahalli mülkiiye amirliğine verilmesi zorunludur. DEFTER VE KAYITLAR :

MADDE 51. defterleri tutarlar : -

Dernekler,

aşağıda yazılı

a) Üye kayıt defteri : Derneğe girenierin kimlikleri, derneğe giriş tarihleri, aylık veya yıl­ lık aidat taahhütlam bu deftere yazılır. b) Karar defteni : Yönetim kurullannın ka­ . rarları tarih ve sayı sırasıyla bu deftere yazılır ve kararların altı, üyelerin imzası ile tasdik olu­ nur. c) Gelen ve giden evrak defteri : Gelen ve gönderilen evrak tarlih ve sayısıyle bu deftere kaydolunur. Gelen evrakın asıllan ve giden ev ı·akın kopyaları dosyalannda saklanır. ç) Gelıir ve gider defteri : Dernek narnma alınan bütün paraların alındıklan ve harcanan paraların da verildikleri yerler açık ve düzenli olarak bu defterde gösterilir. d> Bütçe, kesin hesap ve bilanço defteri. Dernek gelirleri dip koçanlı ve sıra numara-


88

lı makbuzlarla alınır ve giderler sarf belgeleııiryle yapılır.

'·

Bu maddede sayılı defterlerin noterden tas­ dikli olması şarttır.

TOPLANTI USÜL VE ŞARTLARI BEYANNAME VERiLMESi : MADDE

-

7.

( 1742)

Toplantının

yapıl­

masından en az 4 gün önce toplantının yapılaca­ ğı yeııin en büyük mülkiye amirliğine çalışma saatleri! içinde medeni haklarını kullanma yet­ kisiini haiz olan tertip heyetinden en Sf'. üç kişi tarafından imzalı bir beyanname venilir. Bu beyannameyi imza edenlerden en az üç kişinin toplantının yapılacağı yerde ikametgağı bulunması şarttır. Bu beyannarnede : a)

Toplantının yapılacağı yer, gün ve saat,

b)

Toplantının yapılmasındaki

c)

Bu toplantıyı hazırlayan tertip heyeti ü­

yelerinin

maksat,

hüvıiyetleri ile ikametgahlan

gösteri­

lir. Tertip Heyetince verilecek beyannameye, bu heyet içiınden veya dışından, medeni hakları kul­ lanma yetkisini haiz olan ve ağır hapis cezası He veya yüz kızartıcı bir suçtan veya ·Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hürriyeti Hakkın daki Ka­ nun• hükümlerine

muhalefetten kesin hüküm

giymemiş kişiılerdan teşkil edilen en az üç kişilik İdare Heyeti üyelerinin açık kıimlik ve imzalan­ nı taşıyan belge de eklenir.

Bu beyanname karşılığında ilmühaber veril­ mesi mecburidir.


89

Bu beyanname en büyük mülkiye arnirliği tarafından kabul edillmez veya karşılığında il­ mühaber verilmez ise keyfiyet bir tutanakla tes­ pit edilir. Bu halde noter bulunan �erlerde noter vasıtasıyla ihbar yapılır; ihbar saati, beyanna­ me verilme saatidir. Noter bulunmayan yerlerde tutanak yeter sayılır. İlmühaberlerde veya tutanakta beyanname­ nıin verild:iğ:i gün ve saat gösterilir. Aynı yerde, aynı gün ve saatte toplantı yap­ mak üzere ayrı ayn tertip heyetleri tarafından beyanname verilmiş _ise, ilk verilen beyanname muteber sayılır. Sonra beyanname verenlere keyfiyet hemen yazı ile bildirilir. IDARE HEYETiNiN GÖREVLERi VE SORU MLULUGU : MADDE 8. ( 1742) İdare heyeti, toplan­ tının sükün ve düzenini, beyannarnede yazılı maksat dışına çıkılmamasını sağlar ve bunun jçin gerekli tedbirleri alır ve icabında zabıtanın yardımını dsteyerek bunu sağlar. Sağlayamadığı takdirde toplantının dağltılmasını Hükümet Ko­ miserinden ister. -

İdare heyeti üyelerinden en az birinin , top­ lantının yapıldığı yerde ikametgah sahibi olma­ sı şarttır. İdare heyetindn sorumluluğu toplantı sona -erinceye kadar devam eder. İdare heyeti üyelerinden en az üçü toplantı yerinde bulunmadıkça toplantı yapılması yasak­ tır.


90

PROPAGANDA VASITALARI : MADDE 16. Toplantı ve yürüyüşlere mü­ taallik propaganda maksadiyle kullanılan basılı veya çoğaltılmış veya el ile yazılı davetiye, !ev­ ha ve ilanlarda tertip heyetini teşkil edenlerden en az birinin ad ve soyadı ile imzasının bulun­ ması şarttır. Bu propaganda vasıtalannda halkı suç işlemeye teşvik ve tahrik eden yazı veya re­ sim bulunması yasaktır. -

TAHRiK YASAGI : MADDE - 17. Halka karşı doğrudan doğ­ ruya veya ses yükselten veya nakleden herhan­ gi bıir alet veya vasıta ile söz söyliyerek veya seslenerek yahut basılmış veya çoğaltılmış veya el ile yazılmış veya çizilmiş kağıtlan duvarla­ ra ve sair yerlere yapıştırarak veya dağıtarak v eya benzeri vasıta ve yollarla halkı kanuna ay­ kin toplantı veya Yürüyüşe teşvik. ve tahrik et­ . mek yasaktır.


i C i N D E K i L E R

Ö N S

0 Z

G i R I Ş Türkiyeyi Çevreleyen Dış Teh l i keler ... . . .

.

. • •

. .

1 3:.

MiLLiYETÇi MÜCADELENIN ZAFER ŞARTLARI TEŞKi LAT

1 9'

Yürü tme

28-

Önem l i Notl a r

33-

PROPAGANDA

36 ·

Kısa Notlar

. .

.

.

. .

. . .

45

DOKTRiN

119

CEPH E BiRLiG i

65 ·

I N ANC

72 •

SONSÖZ

7e.


TOPLANTI ve GÖSTERi YÜRÜYÜŞLERi ile CEMiYETLER KAN U N U ile ALAKALI KISA N OTLAR

Salonda Oturuş Tarzı ççapraz Sistemi

81

�2 u Sistemi

82

Pa ralel veya Ray sistemi

83

CEM iYETLER KANUNU '-Dernek Kurma Hakkı

84

· Derneklerin Tüzel Kişi l i k kaza n ması

84

· Dernek Tüzü kleri

85

·Kuruluş Bild i ri m i'

86

·Bild iri

86

Yayınlama

'Defter ve Kayıt

TOPLANTI USUL iBEYAN NAME VERiLMESi

87

ve

ŞARTLARI ... ... . . .

88

jda re Heyetinin Görevleri ve Soru m l u luğu

89

i-Propaganda vasıta ları

90


Y A Y l N L A R lM I Z

1

-

ÜZEYiR AGA K. Şevket Batı bey 2. Baskı Fiatı : 1 0 TL.

2

-

AJAN OKULLARI Necdet Sevine Fiatı : 15 TL.

3 - YAZARINI KURŞUNLATAN YAZlLAR 2. Baskı Necdet Sevine Fiatı : 1 5 TL. 4 - ORDU LAR MASONLAR KOMÜN iSTLER 3. Baskı Necdet Sevine 5 - ÜLKÜ CÜYE NOTLAR 2. Baskı Necdet Sevine Fiatı : 7,5 TL. 6 - 1 9. ASlR M ü nevver Ayaşl ı Fiatı : 1 2,5 TL.


�94 7 - TÜRKiSTAN DRAMI H. Al i Ça kar Fiatı : 25 TL. 8 - VARLIKLARlN YARATillŞ HIKMETLERI 2. Baskı i mam-ı Gazô li Fiatı : 1 O TL. '9 - iSLAMi ve TIBBI AClDAN ALKOL 2. Baskı Ömer Kılıç Fiatı : 1 2.5 TL. 1 0 - TUTANAK Necdet Sevine Fiatı : 1 5 (Oyma k Yayınla rı) J1 - ACI GERCEK A. Kad l r Billurcu Fiatı : 1 5 TL. (Oymak Yayınla rı)

Mevcudu kalmamış olan yayınlarımız 1 - Alda nış imam-ı Gazôli :2 San ı k Yazı lar N ecdet Sevine 3 - M i l li M ü cadele H i kôyeleri ü. Sinan Topcuoğ l u -4 - Primo Türk Çocuğu Ömer Seyfeddin · s - Kavgaya Şiirler Servet Gürcanhan -


ÇlKACAK YAYlNLARlMlZ

1 .___ AKREP Necdet Sevine 2 -

? ? ? ? ? ? ? ? ? ?

3 - RAPOR Necdet Sevine 4 - KOMUT N ecdet Sevine



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.