Necdet Sevinç - Osmanlı'dan Günümüze Misyoner Faaliyetleri

Page 1



Osmanlı'dan Günümüze

MiSYONER FAALİYETLERİ Okullar, Kiliseler, Yardım Kuruluşları

NECDET SEVİNÇ

lllllllll


Osmanlı'dan Günümüze MiSYONER FAALİYETLERİ Okullar, Kiliseler, Yardım Kuruluşları Yazar:

Necdet Sevinç Yayın Yönetmeni:

Oğuzhan Cengiz Editör:

Mustafa Erdem Kafkaslıoğlu Kapak Tasarımı

Hüseyin Özkan Mizanpaj

Adem Şenel Baskı /Cilt

Step Ajans

0212 446 88 46

İstanbul - 2009 Kitabın Uluslararası Seri Numarası

(ISBN): 978-975-6217-559 TC Kültür Bakanlığı Sertifika Numarası: 1 2460

©

Bu kitabın yayın hakkı, yazanyla yapılan sözleşme gereği Bilgeoğuz Yayınlan 'na aittir. Kaynak gösterilmeden kitaptan alıntı yapılamaz. Yayınevinin yazılı izni olmadan radyo ve televizyona uyarlamaz. Oyun,

CD ya da manyetik bant haline getirilemez, fotokopi ya da herhangi bir yön­

temle çoğalnlamaz.

lllllllll İrtibat: Alemdar Mahallesi Molla Fenari Sokak 41/A Cağaloğlu 1 İSTANBUL Tel: 0212 527 33 65 - 66 Faks: 0212 527 33 64 e-mail: bilgi@bilgeoguz.com.tr


Osmanlı'dan Günümüze

MiSYONER FAALİYETLERİ Okullar, Kiliseler, Yardım Kuruluşları

NECDET SEVİNÇ

7. BASKI

lllllllll


Necdet Sevinç'in Diğer Bazı Eserleri: •

Osmanlı'nın Yükselişi ve Çöküşü

Arşiv Belgeleriyle Te heir, Ermeni iddiaları ve Gerçekler

Türklerde Kadın ve Aile

Gaziantep'te Türk Boyları

Pontus' ta Hesaplaşma

Acının Tadı (Hikayeler)

Duruşmalar (Oyun)

İstiklalin Bedeli (Roman)


İÇİNDEKİLER '!. Ilaskıya Önsöz .................................................................................................... 9 ()ıısöz veya Kültürel Darbe 15 ................................................................................

l.llÖLÜM:

ISLAM DÜNYASI'NIN AMiRi OLMAK İÇİN

... .......................................

17

1 lıı�u'yu Tetkik veya Hıristiyan KeşifKolu ................................................... 21 1 l r ya ntalis t Öğreti ............................................................................................... 22 "llııtılı

Araştırmacılara İtibar Etmeyin!" ......................................................... 34 Ml'llcnileştirme Programı......................................................................... :........ 37

l. BÖLÜM:

SI YASİ SATRANCIN PiYONU

.

.

...... ...................................................... ........

39

'l'ürkiye'de Fransız Çalışmaları......................................................................... 39 'l';ırikatların Sinsi Taarruzu ............................................................................... 41 l1ransa Artık Piyon Devlet Değil Miydi? ......................................................... 46 Ka atil Misyonerler ............................................................................................... 51 Ilcnde-i Nimetşinasa Verilen Kapitülasyonlar ............................................... 56 Sıimürge Piyadesi Onbaşılar .............................................................................. 58 S�yasi Hedef Ve Kültürel Taarruz . . . .. . .. . . ... . .. ....... . .. .. .... 61 l'npaz Kavgası 66 ErmeniKatalikKilisesinin Tanınması............................................................ 70 ı:rnnsız Okulları 73 IK39'da İstanbul' daki Fransız Okulları ........................................................... 73 Asya Türkiyesi'ndeki Fransız Okulları ............................................................ 79 1\oıhil Kulesi Veya Galatasaray Lisesi ................................................................ 83 Sulve'nin iıirafı..................................................................................................... 85 ( >smanlı Milleti.................................................................................................... 86 Sı•syal Mezbele ..................................................................................................... 89 . ... . .......

.. ......

. .. ...

..... .

.

. .

..

.

.......................................................................................................

...................................................................................................

.l.BÖLÜM: ATLANTİK ÖTESiNDEN PAPAZ TAARRUZU

........................................

93

'l'ürkiye'de Amerikan Çalışmaları ................................................................... 93 "Türkler Egemen Konumdan Çıkarılmalı" 95 Azınlıkların Baştan Çıkarılışı ......................................................................... 102 Ermenistan Koleji .............................................................................................. 105 Ilir İmparatorluğun Pikren İstilası ................................................................. 107 Kolejde Tezgahianan ihtilal ............................................................................. 113 Kolejde Rum Örgütlenmesi ............................................................................. 115 "MisyonersizKalmış Umut Verici Halklar" ................................................. 122 ....................................................


Araplara Duyulan Papaz Aşkı ......................................................................... 125 Bir Örnek: Gaziantep ........................ .................................................... ............ 127

84 Öğrencinin B 4 ü............................................................................................ 132 '

Antep Ermeni Kasabası mıydı? ....................................................................... 134 işgale Doğru

136 140 Tuzak Teşkilatlar ............................................................................................... 143 Anadolu' da Papaz Kur umla rı.......................................................................... 146 Türk Topraklarında Amerikan Karargahları 14B Bir Örnek: Robert Kolej 154 Boğaz Sırtlarında Kurulan Karargah 156 Önce Camide ibadet Ediyorlardı 161 Terbiyeden Amaç Hıristiyanlaştırmaktır 162 Bulgaristan'ı Kuran Kolej 163 Robert Kolej Olmasaydı Bulgaristan Olmazdı! 166 Kolej Öğrencilerinin Milliyetlere Göre Dağılımı . 168 Türk Girer Fakat Türk Çıkamaz 172 Bana Bir Vatan Türküsü Söyle . . . 172 Ahmet Emin'i Tiksindiren Olay .. . 174 ...................... . . ....... ........................................................................

Kız Çocuklarına Misyoner Tuzağı

.................................................................

...............................................

....................................................................................

.............................................................

....................................................................

......................................................

.................................................................................

............................................

................................... ....

.....................................................................

................ .......................... ....................... .....

.........................................................

.. .......

4.BÖLÜM: VAFTİZCİ MiSYONLAR PARLAMENTOSU . .

177

... .. ...................................

Türkiye'de İngiliz Çalışmaları ............................................ ............................ 177 İngiliz Okulları .................................................................................................. 180 Avusturya Okul ları ........................................................................................... 183 Türkiye'de Alman Çalışmaları ............ ................................. .......................... 188 Türkiye' de İtalyan Çalışmalan .................. .............. ....................................... 194 Trablusgarp'a Kültürel Çıkarma ..................................................................... 196 Rus Okulları ....................................................................................................... 199

S. BÖLÜM: DÜŞMANlN SON SİPERİ

. . .

.

. .

..................... ... .. ............................ .... ... ...........

203

Genel Olarak Yabancı Okullar .................................................... ....................203 Biz Uyurken ........................................................................................................208 İkinci Misyonerlik Hareketi Ve Okullar ........................................................ 211 Yetiştirilen Seçkinleri Kullanma................................................. . . . ......... ........ 214 Sayılarla Vaziyeti Umumiye ...... . . . . . . . . ................................ ....... ...................... .. 218

20. Yüzyıla Girerken

.

.

.............................. ....................... .................................

223

Kışkırtılan Azınlıklar ............ ... :....................................................................... 225 Halka Silah Dağıtan Öğretmenler ..................................................... ... .......... 227 Gizli Servisierin Güdümünde .......... ............................... .................................230 Düşmana Davetiye .... ......................................................................................... 233


1

:ıı.�us Misyonerler ............................................................................................. 235

ihdı ersek............................................................................................................ 238

Vuhancı Okulları Denetim Altına Alma Gayretleri .................................... 240

tı.IIÖLÜM: IIESLE KARGAYI. 1

.

.

.

.

.

.

....... ..... ................... ............. ..................... ............ .........

247

;t•ııcl Olarak Azınlık Okulları... .............................................. ................. ..... . 247

Vıkılışın Sayısal İfadesi ..................................................................................... 252

7. BÖLÜM: I1ATRİKHANE VEYA KRALlN SARAYI

.

.

.

........... .... .............. ..................

257

lt um Okulları ..................................................................................................... 257

"Hen im Kılıcım Çok Adam Kesmiştir!» ........................................................ 260

Ay valık Rum Cumhuriyeti ......................... . ................. ................. .................. 264

l'atrikhane Akademisi Veya Rum Mektebi KebirL.................................... 265 Kuruçeşme

Üniversitesi .................................................................................... 267

�ifre: Mektebi Umumi ... .... . . . .. .. . . .. .. ... . .. . . . . ... . ... 268 Türk Bünyesinin Reddettiği Kurum: Rum Patrikhanesi ........................... 275 ...........

.

. .. ..... .

...

... ... .

.

.

. ...

.. . ... ... .

. .

Kendi Vatanlarında Rumlaştırılan Türkler .............. . ............. ...................... 278

H.

BÖLÜM:

KARAR: İKİ YAŞINA KADAR OLAN TÜRKLERiN KESİLMESİNE . .

.

..

... .. . ................................... ......... . ...............

291

Türk Egemenliğinde Ermeniler ...................................................................... 291

Misyoner Aleiyelerinde İmal Edilen Ermeniler .... .... .. ......... .. ............... ....... 295

Ülüm Emri Veren

Medeniy e t .......................................................................... 298

Ermeni Davası, Ermeninin Davası Değildir ................................................. 30l

1 Jcvlel İçinde Devlet Olmak ........ ..................................................................... 304 Rus'un Himmetiyle Kurulacak Devlet ...........................................................306 Vilayeti Sittede Ermeni Nüfusu ......................................... ............................. 309

"Türkü-Kürdü, Her Yerde Vur!» ............ ......................................................... 311

"Isyan Gerekiyorsa Derhal Çıkaracağım» ..................................................... 313 Mr. Marling'ten, Grey 'e... "Çok Gizli" .... . ...................................................... 317

Karar: İki Yaşına Kadar Olan Türklerin Kesilmesine ... ................. . .. .. ..... ... 323 ·rerörist Öğretmenler ........................................................................................ 327 Ders Kitapları .. . ............................................... . ................................ .................. 331

Sayısal Durum . . ................... .................................. ............................................. 342 <:emiyetlere Ait Okullar ................................................................................... 344 /\skaniyer Hayuhyaç Cemiyeti ....................... . ........................ ........................ 345

Tibraçaser Dignanç Ce m iyeti ........................................................ , ................. 345

Şahıslara Ait Okullar ........................................................................ ................ 345 Ürümcek Ağı Gibi ..................... ........................................................................ 350


9.BÖLÜM: YAHIRİSTİYANOLURSUNUZ, YA DAÖLÜMÜKABULEDERSİNİZ

...

361

Yahudi Okullan . 361 E�itim Ve Dil ...................................................................................................... 365 Alyans İsrailile'nin Örgütlenmesi . ... . 367 Alyans İsrailit'e Fransız Desteği...................................................................... 371 Basra'dan Üsküp'e . . . . .. . . . 373 ........... ..... . ..................................... ..................... . ....................

.............. ....

................ ....... ..........

.. ...... .. ........... .......... .............. . ...

IO.BÖLÜM: BULGARLAR VE DİGERLERİ.

....

......................

Bulgar Okulları . Devlet Kuran Okullar Diğer Azınlık Okulları Ulah Okulları: Sırp Okulları: . İran Okulları .

..

............ ...........

.

......... . .....

.

.

..........

. ... .......

. ....... ... ...............

377

.

377

.

. .................................................... .... . .... ....... ... ... ... ...............

.

.

. .

.

.

............................... ......... .... .. ............ ....... ................

.

.

..

.

.

... .......... ............ . .... ......... .......... ...... ............ ... ........ .

.

.

.

............................. ...................... .. ............ . ........................... ....

.

.

.

.

.

. ... . ......................... ....... ...................... ..... .. ...... .. .....

.

.........................

.

383

................. 383

............ ... ...................... ..........................

ll. BÖLÜM: MİLLİ DEVLET KURULUNCA

381 383

.

. ...........

.

... ................ ....... .......................... ............

384

385

Mekatib-i Hususiye Talimatnamesi 385 Türkler Tarafından Türkçe Olarak . 392 Denetime Rağmen . .. .. . 395 Hazreti İsa'ya Dua Ederseniz . .. 398 Amerikan Okullan . .. .. . . .. 403 Fransız Okulları . . . . . .. . . 405 İngiliz Okullan . .. .. . . 406 İtalyan Okulları . . . . 407 Alman Okulları . . . .. 408 Avusturya Okulları . . . 408 Bulgar Okulları . . . .. . 410 İran Okulu .. .. . . . . 410 Yugoslav Okulu . . . . . 410 Macar Okulu . . . . . 411 Azınlık Okulları . . . . ... 411 Lozan'dan Sonra . 413 Ermeni Okulları . . . . . . . 413 Rum Okulları . .. . . 422 Türkiye' den Başka Bir Vatana Özlem . . . . ..432 Yunan İdealinin İki Harbiyesi: Rum Patrikhanesi ve Papaz Okulu 436 Türkiye Üzerinde Ortodoks Pazarlığı . .443 Casus Papazlar ,........ .446 Yahudi Okulları . . 447 Kaynakça 449 ......... .... ....... ......... ............ ........ .... . ......... .

......................................... ......................

... .. . ...............................

......................

......... ......... . .. ... ....

...................... .

........

..... ..

....... ........... ..........

....... ...... ...

........... ..... .. .

.....

...... ...........

.

................... ...... ........

... ... ........................

.. .... .........

.. ........ ......... ................. ....... ....

.....

.... ......... .............. .................

....................

. ...... ...............

... . ...................... ............. ..

... . . . . ..

.. ............ .

................... ....... ........... ...... . ....... ............ ......

............. ..........

........................

....... ............................. ...... ................... .... ............. ..........

........................... ....................... ...... ......... . . .......

.......

...... ....................................... . . .......

.

......

.......

.... .................

.. .........

. ......

. .

............................................... ........ .................. ......... ... ........

.................................................................. .... ....... .........

..

..........

..... ........................................ .................. .... .. . . ........ ........... .. ... ....... ...... .. ......................... ............. .... .............. ......... ..........

................ ........................................

.....

......................................................... .......

.. ..... .............. .... .

...

...... .......... ................

........... . .... ..... ...... . ...... .... ................

.........

. ..... . ............ .......... .... .. .. ............. .... . . . .

.........................................................................................

................................... ........ ...... . . .. .... ...... . ... .......... . ........... . .....

.............................................................................................................


7. BASKlYA ÖNSÖZ

H

içbir devlet, kendi vatandaşlarına başka bir din veya baş­ ka bir milliyet şuuru kazandırmak için çalışan düşman 5.

Kolu'nun faaliyetlerini bir demokrasi göstergesi olarak kabul et­ memiştir. Hiçbir devlet, vatandaşlarının bazı papazlar tarafından ele geçirilmesine göz yummamıştır. Düşman s. Kolu'nun rüşvet veya telkinleriyle vatandaşlan­ nın tanassura zorlanmasını inanç özgürlüğü olarak kabul eden bir devlet de yoktur. Çünkü inanç özgürlüğü, bilimsel araştırma, botanik ince­ melemeleri, kültürel kimlik, arkeolajik kazı palavralarına, hatta A�rı Dağı'nın tepesinde Nuh'un Gemisi'ni arama soytarılıkları­ na sığınılarak yürütülen faaliyetler dün nasıl siyasi emellerle il­ gili idi ise, bugün de öyledir. Misyonerler ilahi olduğuna inandıkları emre uyup Hristiyan­ lığı tebliğ etmek için fedakarca çalışan kendilerini Allah'a ada­ mış kimseler değildir. Türk evlatlarını din değiştirmeye zorlaya­ rak onlara yeni sadakatlar kazandırmak isteyen misyonerierin he­ defleri vardır. Bu hedefleri ele geçirmek için yetiştirilip seferber edilen kadroları vardır. Yardımcı personelleri vardır. Onları de­ netleyen sevk ve idare eden kadrolan vardır. Bütçeleri vardır. He­ def aldıkları, kendi ifadeleriyle "Fethine memur edildikleri" ülke­ lerde yetimhaneleri, hastahaneleri, bakımevleri, spor yurtları gibi halkla münasabet kurmak maksadıyla kullandıkları kamufle ku­ ruluşları vardır. İhtiyaç duyduklarında himayesine sığındıkları diplomatik misyon şefleri vardır. Okulları vardır.


Misyon�r Ftıtıliyttl"i

Bu okullar, kamufle birer konsolosluk, hatta gizli servis mer­ kezi gibidirler. iddia edildiği gibi müdüriyetten değil, doğrudan doğruya bağlı oldukları devletin dış işleri bakanlığından yöne­ tirler. Bu konuda bir örnek vermek istiyorum: Osmanlı Devleti'nin son zamanlarında Ortadoğu'daki ıı6 Fransız okulunu denetleyen Mareel Charlot, Dışişleri bakanlığı­ na yolladığı raporda "Fransa'nın Suriye'de hristiyanlığı ihya et­ mekle ilgili politikasının Antara Koleji'nin yönetmeliğinde yazılı olduğundan" bahsetmiştir. Yönetmeliklerde kayıt altına alınmamış olsa bile diğer Fran­ sız okullarının da amacı hem hristiyanlığı ihya etmek hem de o ülkelerde kendileri tarafından kontrol edilen mahalli liderler ye­ tiştirmektir. Eserde teferruatlı olarak anlatılacağı gibi Cizvitler onlara "Sömürge piyadesi onbaşılar" diyorlar.

1912 de Maurice Pernot, Fransız misyonerler tarafından açı­ lan okulların öğrencilerini şöyle tanımhyordu: Onlar çeşitli memleketlerde Fransa'nın araçlarıdır! Bu araçlarda biri Refik Rezzak Sellum'dur. Fransız okulla­ rında sömürge piyadesi onbaşılardan biri olarak yetiştirilen ve arap bölücü hareketinin elebaşları arasında bulunan Refik Rez­ zak, Divan-ı Harp'te verdiği ifadede, arapların Osmanlı'nın üze­ rine kimler tarafından salıverildiğini bakınız nasıl anlatıyor: - Ben Fransız mekteplerinde okudum. Bugün Suriye, Irak ve Lübnan'da eşraf ve ağaların evHl.tları cizvit mekteplerinde okur­ lar. Öteki arap diyariarında ise İngilizce hakimdir. Onlar da İn­ giliz mekteplerinde, Amerikan kolejlerinde okurlar. Bu okulların hepsinin gayesi, Türkler hakkında benim sahip olduğum bilgile­ ri telkin etmektir. Hepsi için müşterek düşman Türkler'dir. (. ..) Araparın malum, hatta gayri-malum gayelere sevketmek eme­ linde olanların ele alacakları yegane mevzu, Türk düşmanlığı­ dır. Zannediyorum ki, bizim hatamıza bizden sonrakiler de ister istemez düşeceklerdir. 10


Bu konuda Şakir Paşa ile Saadettİn Paşa'nın raporlarından

da bahsetmeliyiz. Şakir Paşa, Azınlık çocuklarının eğitim yoluyla ve aileleri­ ne maddi yardım yapmak suretiyle Osmanlı Devleti aleyhine ze­

hirlendiğini kaydederek, bu okullarda memleketin ve hüküme­ tin çıkarlarına yakın amaçlar güdüldüğüne dikkat çekmektedir. Saadettİn Paşa ise Van'da okul açan Amerikalılar'ın, ermeni­ lerin kafalarını ihtilal fikirleriyle doldurduklarından bahisle di­ yor ki: - Ermeniler'i isyana sevkeden adam, Bitlis'teki Amerikan Koleji'ni yöneten adamdır! Osmanlı Devleti'ni çökertmek için Errnenileri, Rumları, Sırp, Rulgar, Arap vesaireyi kullanan emperyalist karargahlar, bugün yine misyonerler vasıtasıyla Kürtler'i markaja alılıışlardır. Misyoner faaliyetleri sadece dini bir mesele olarak kabul edi­ lirse, fatura pek ağır olacaktır. Çünkü her misyoner, Doğu'da bir sömürge piyadesi onbaşılar olarak yetiştirilmektedir. Çeşitli Hristiyan tarikatları tarafından açılan ve halen onlar tarafından yönetilmekte olan bu okulların amacı iddia edildiği gibi Türk çocuklarını meslek sahibi yapmak değildir. Çünkü misyoner için eğitimden maksat Hristiyanlaştırmak demektir! Modern misyonerliğin kuramcılarından biri olan Henry ,Jessup'un şu satıriarına bir göz atar mısınız lütfen? "... Hristiyan misyoner okulunda eğitim, yalnız gaye için var­ dır. Bu gaye de insanları İsa'ya götürmek, fertleri ve milletleri Hristiyan oluncaya kadar eğitmektir. Evet. Papazın ifadesi aynen böyle. ". . . Misyonerliğin başarısı için temel şart okuludur. Çünkü, başka yollarla sokulmaya imkan bulunmadığı birçok yere İncil, okul vasıtasıyla sokulabilmiştir" diyen bu papaz, Stuart Dodge'ye yazdığı mektupta; misyoner okullarının astronomlar, jeologlar, doktor ve saire yetiştirmesini "sapma" olarak nitelemektedir!

11


Miryontr Faaliy<tleri

Bakın ne diyor: "... Şayet eğitim, önümüze ilim yönünden iftihar edilebilecek tecrübeli astronomlar, jeologlar, biyologlar, operatörler ve dok­ torlar çıkarırsa, o zaman tereddütsüzce söyleyebiliriz ki, bu du­ rumda Hristiyan misyonerleri gayelerinden uzaklaşmış, yalnız laik ve dünyalık ilimler amacına hizmet etmiş demektir. Bu gibi mesleki· eğitimleri Heidelberg Kembriç gibi üniversiteler yapabi­ lirler, yalnız ruhi hayatın gayesiuğruna mücadele eden misyoner üniversiteleri bu gibi şeylerle uğraşmaz!" Tıpkı Jessup ve Dodge gibi modern misyonerliğin kurarncı­ larından olan Thomas Christe, misyoner üniversitelerinin ne ile uğraşması lazım geldiğini, arkadaşlarını teyit ederek şöyle açık­ lıyor: "... Bir misyoner kolejinin gerçek ülküsü, yalnızca gençlerin entellektüel ve kültürel düzeylerini yükseltmek değil, en önem­ lisi, onları sadık, istekli ve fedakar Hristiyanlar olarak yetiştir­ mektir." Aslında birer itiraf olan bu ifadeleri çağaltmak mümkün. Fa­ kat yukarıdaki belgeler bile çeşitli Hristiyan tarikatlannın ne maksatla Türkiye'de okullar açtıklarını izaha kafi gelecektir. Yani misyoner mekteplerinin Türkiye'de konuşlanmasının sebebi T ürk çocuklarını iyi bir meslek sahibi yapmak falan de­ ğildir. Bu okullar, Türk çocuklarını Hristiyanlaştırmak, bu müm­ kün olmuyarsa zihnen ele geçirmek için açılmıştır. Bu eser, misyoner mekteplerinde zihnen ele geçirilen çocuk­ ların nasıl İlıtilale sevkedildiklerini anlatan dramatik olayların hikayesidir.

Necdet Sevinç

os Kasım 2009 Teşvikiye - İstanbul

12


"...Müslümdnların her şeyini tahrifve mahvettik. Dinleri, inanç­ ları, ah/akları, dine bakışları ve insani duyguları mahvoldu. Onların milll, manevi değerlerini, batz medeniyeti potaszn­ da eriterek kendimize benzettik. İslômiyetten uzaklaşhrdık. İslamiyeti öğrenmeyi, yaşamayı, namaz kılmayı ve Kur'an-ı Kerim öğrenmeyi, suç ve gericilik olarak göstermeyi başar­ dık. Artzk çoğu, tam olarak hiçbir şeye inanmıyor/ar. Ehl-i sünnet itikadı, başta gelen düşmanzmzzdır. Bu itikadz geç­ mişte sapık itikadlara yönlendirdik. Son yıllarda ise müs­ lüman görünen bazı ilahiyatçılarla, ondört yüzyıllık itikat­ larınz, ibadetlerini tartzşılır hdle getirdik. Derin bir boşluğa düşürdük. Bundan sonra siz misyonerierin işi daha kolay; maaş bağlayarak, vize vaadi, yurtdışında iş imkanı, hatta cinselliği kullanarak Müslümanları Hıristiyan yapınız...

"

Louis Massignon (Fransız Misyonerleri Cemiyeri Başkanı ve Müstemelekler Başkanlığı'nın Kuzey Afrika Müsteşarı) "... hiçbir hükumet, kendi tebaaszndan olan onbinlerce çocuğun, kendi memleketi dahilinde, bir yabancı heyeti tarafından, her türlü teftişten azô.de büyütülüp, onlara istenildiği gibi telkinlerde bulunulmasına müsaade edemez. "Buna müsaade etmek çocukları, yaşayacakları muhite düşman veya hiç olmazsa yabancı olarak yetiştirmek; dolayı­ sıyla onunla çarpışmaya mahkum ey/emektir. Bu ise gerek ço­ cukların ve gerekse içinde yaşayacakları halkın felaketini ha­ zırlamaktzr!" Bunu engellemek ise hükümetin vazifesidir. Bundan dola­ yıdır ki Amerikalılar tarafından numune çiftliği vesair benze­ ri müesseler husule getirilip buralarda kendi tebaamzzdan olan binlerce çocuğun Türk hükümeti ve milletine karşı dostane ol­ mayan ve sadıkhane olmayan hissiyatla donanmış olarak ye­ tişme/erine müsaade edemeyiz. 3 Ocak 1921 /Atatürk 13


Miıyorur Faaliyetleri

Misyonerler ve Hristiyan din adamları dünyanın hiçbir ülke­ sinde Türkiye'deaki kadar emperyalizme hizmet etmemişlerdir. Prof Earle 'Jinkara'da büyük bir balo veriliyordu. Atatürk bir ara çok güzel dans eden iki genç/e ilgilendi. Dans bitince onları ya­ nına çağırttı, isimlerini sordu akraba olduklarını öğrendi. Güzel dans ettikleri için iltifatta bulundu, ardından da kü­ çük bir imtihan başladı: -Söyleyin bakalım, Sakarya Harbi ne zaman oldu? Milli Mücadele kaç safha sürdü? Delikanlı da kız da kızarmışlardı, cevap veremiyorlar­ dı. Nihayet kız: -Efendim, dedi, ben yabancı dil öğreten bir liseye gidiyo­ rum. Bize mektepte yalnız Fransız inkıldbı okuttular. Atatürk hiç ses çıkarmadı, yaverine dönerek: -Lütfen, dedi, bayanla bayı evlerine götürün, derslerine ça­ lışacaklari." Hikmet Tanyu, (Atatürk ve Türk Milliyetciliği, Ankara,ı961 s:135)

14


ÖNSÖZ VEYA KÜLTÜREL DARBE •

I

slam Dünyası'nı önce çökertmek, sonra onu kendi emellerine göre yeniden kurmak ve onun efendisi olmak için Batılıların

yürüttüğü tüm çalışmalara Şarkiyatçılık veya Oryantalizm, �arkiyatçılara da sömürgeciliğin keşifkolu diyoruz. Tüm İslam ülkelerini ve hatta tüm Doğu'yu politik, sosyo­ lojik, askeri, dini, ideolojik, ilmi, estetik ve fikri bakımdan yö­ netmek iddiasıyla kurumlaşan oryantalizm,

misyoner mek­ lcpleri vasıtasıyla Türkiye'nin seçkinlerini büyük oran­ da elegeçirmiş, bizim çocuklarımızı alıp, arzu ettiği ay­ dın tipini yetiştirmiştir. Keşif Kolu'ndan peder Louis Massignon'un önceki sayfalar­ da dikkatinize sunduğum ifadeleri bazı okuyucularımız tarafın­ dan abartılı bulunabilir. Fakat tarifın gelenekçi halk kitlelerin­ den çok, aydınları ve devlet bürokrasisini kapsadığı hatırlanırsa bu ünlü oryantaliste hak vermemek mümkün değildir. Gerçekten de Batı ile özdeşleşmeye ve sadece devletin sos­ yal, siyasi, iktisadi ve hukuki nizarnını değil, aynı zamanda mil­ letin kültürel kurumlarını da Batı ile özdeşleştirmeye çalışan ve adeta müstemleke bürokrasisine benzer bir aydın takımı vardır Türkiye'de. Ve sanki sömürgeciliğin keşif kolu tarafından yönetilen bir medya vardır! Bunlar misyoner mekteplerinde Batı uygarlığının bütün uygarlıklardan üstün olduğuna inandırıldıkları için Türk Milleti'nin dinine, diline, musilôsine, edebiyatına, estetik

Bab'nın bütün değerlerini Türk Milleti'ne kabul ettirmek için progve moral değerlerine esasen saygı duyınazlar.

ıs


Misyorur Faa/iytruri

ramlandıklarından dolayı kendi kültür ve tarihlerinden nef­ ret ederler adeta. Onlar için Türk'e özgü herşey "alaturka"dır, yani çağdışı veya kaba! Volter, Şekspir, Gothe, Zola ve saire

sadece Batılı ol­

dukları için büyük yazarlardır, fakat milliyetine sahip çıkan Gökalp ırkçı, dinine sahip çıkan Akif gerici, bayrağına sa­ hip çıkan Arif Nihat Asya şovenisttir ı Doğu edebiyatının var­ lığını esasen kabul etmedikleri için Doğulu Yazarları da yok sa­ yarlar. Ne acıdır ki bunu bize de kabul ettirmişlerdir! Mozart, Beethoven, Çaykovski gibi keman gıygıycılarını büyük kompozi­ tör olarak kabul edenler, bir tek o olağanüstü Bayram Tekbiri ile milyonlarca müslümanın gönlünü zapteden, fetheden, elde eden Itri'nin kim olduğunu dahi bilmezler. Aynı işi yaptıkları halde Napolyon bir büyük asker, ama Atilla, Cengiz Han, Timur veya herbiri birer harp dehası olan Türk ırkının diğer büyük kahramanları barbardır! Milligan'ın itiraf ettiği gibi birgün ülkelerinde lider olacak

yabancı okulların tümü kapa­ tılmadan ve Türkçe ülkenin bütün okullarında yegane eğitim dili olmadan Türkiye kendini emniyette hisse­ demeyecektir. kimseleri zihnen elegeçiren

Bu eserin hazırlanmasında ve kaynakların temininde hiç­ bir yardımlarını esirgemeyen tarihçi dostum Muhiddin Nalbantoğlu'na ve Mehmet Şimşek'e minnet duyduğumu belirtmek istiyorum.

Necdet SEVİNÇ 31 Aralık 2000

16


BIRiNCi BÖLÜM:

isLAM DüNYASı'NIN AMiRi OLMAK içiN

...

Misyoner teşkillıtmm içyüzünü bilmeyen müstemleke halkının esaretten kurtulması şöyle dursun, bu teşkilata karşı kayıtsız kalan müstakil milletierin bile geleceği tehdit altındadır.

Kdz1m Karabekir

Hıristiyanlık Afrikaya geldiğinde bizim topraklanmız, hıristiyanların ise inciileri vardı. Hıristiyanlar bize gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğretti/er, gözlerimizi açtığımızda onlar bizim topraklarımızı, biz ise onların incillerini almıştık!

Jomo Kenyatto Kenya Devlet Boşkam

A vrupalıların, İslim Dünyası'na hakim olmak, İslam fin ünyası'nı kendi çıkarlarına göre yeniden kurup şekillendirmek ve İslam Dünyası'nın amiri olmak için keşfettikleri oryantalizmin ve oryantalizmin yönlendirdiği mis­ yoner faaliyetlerinin çok eski bir geçmişi vardır. Hıristiyanlığın yayılma devirlerinde, ilk Hıristiyan havarileri olarak nitelenen St. Andrew Skita, Trakya ve Balkanlar'da, Filip, Batı Anadolu'da, St. Mathew Arabistan'da çalışmış, Thaddeus

i ran'a, St.

Mark Kuzey Afrika'ya kadar giderek, Hazret-i İsa'nın

17


Misyon�r Faaliy�tltri

dinini yaymak istemişlerdir. Tamamen amatör bir anlayışla ya­ pılan bu çalışmalar sonunda Ermeni kralı Tridat Hıristiyanlığı seçmiş ', böylece Hıristiyanlık Anadolu'da hızla yayılmaya baş­ lamıştır. Tridat'ın Hıristiyan olup, Hz. İsa'nın şeriatını egemenliği al­ tındaki halka kabul ettirmek için çalışmalara başlamasından on yıl sonra imparator Konstantin de bu yeni dine intisap ediyor, böylece Hıristiyanlık, Ermeni kralından çok daha güçlü bir siya­ si otoritenin himayesine giriyordu. Konstantin, 325 yılında bütün Ortadoğu ve Balkan ülke­ lerinden 318 papazı İznik'te toplayarak, Hıristiyanlığın dün­ yaya kabul ettirUmesini istedi. Bizans İmparatorluğu gibi kudretli bir devletin mali ve siyasi imkanlarından istifa­ de eden kilise, Avrupa'yı tamamen etkisi altına alıp, Anadolu, Suriye, Filistin, Arap Yarımadası, Kuzey Afrika ve Asya'nın di­ ğer bölgelerini Hıristiyanlığa kazandırırken, kainatın son pey­ gamberi Hazreti Muhammed dünyaya geliyor ve Hıristiyanlık Hazreti İsa'nın doğumundan 570 yıl sonra en büyük rakibiy­ le karşılaşıyordu. Artık

dünya mücadelesi asırlar bo­ yunca Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında siyasi, iktisadi, kültürel ve askeri muharebelere dönüşecekti ki, halen amansız bir şekilde devam eden bu mücadele­ de Hıristiyan cephesinin kullandığı en sinsi, dolayısıy­ la en tesirli silah misyonerliktir. Tıpkı Bizans Kilisesi gibi, Roma Katolik Kilisesi de Avrupa'ya egemen olduktan sonra Hıristiyanlığı bütün dünyaya kabul et­ tirmek için harekete geçmişti. Çünkü Hıristiyan inancına göre,

"Gidin ve yeryüzündeki her yaratığa İncil'i anla­ tın. Siz bana Kudüs'te, Yahudiye'de ve Samaria'da, yer­ yüzünün en son parçasına kadar her yerde şahitler ola­ caksınız" diyordu. Bu emrin papazlar tarafından "Gidin ve Hz. İsa

İlk Hristiyan kral budur, vaftiz edildikten sonra )onh adını almıştır. 18


'l'nnrı'nın cihan imparatorluğunu tesis edin"

şeklinde

ll•fsir edilmesiyle Yahudilikten sonra ikinci bir arz-ı mev'ud ide­ nil yaratılmış oldu 2 • Fakat Hıristiyanlığı siyasi emperyalizmin vasıtası olarak ka­

hııl

eden bu tefsire rağmen 13. asrın sonlarına kadar ciddi bir

misyoner çalışmasından söz etmek güçtür. 13. asırda Avrupa'da Darniniken ve Fransisken adında iki bü­

vllk tarikat vardı. Bunlardan birincisinin kurucusu Aziz Dominik,

Müslümanları Hıristiyanlığa davet etmek için c;cı;itli çalışmalar yapmış, herhangi bir başarı gösteremeyince, sa­ lU k bulduğu Hıristiyanlıkla mücadeleye girişmenin daha uygun

'1\ınus'ta

olııca�ını düşünmüştü. Bunun için birçok müslümanın da katle­ clildiği meşhur engizisyon mahkemelerini kurmuştu. Fransisken tarikatının kurucusu Aziz Fransuva, Dominik'in metodunu

izlemedi.

Müritlerini

Almanya,

Macaristan

ve

Fransa'ya yolladı. Fakat bu acemi misyonerler propaganda yap­ mak için gittikleri ülkelerde kendilerini derhal eleverdiler. Fas ve '1\ınus'a gönderilen Fransuva'nın müridierine de müslüman halk Itibar etmedi. Dinledi sadece. Ve güldü. Bu teşebbüslerin başa­ rısızlığa uğraması sebebiyle Hıristiyanlar büyük hayallerinden vazgeçmek üzereyken, yeni bir isim duyuldu: Mayorkalı Ramon de Lul! Ramon de Lul1235'te İspanya'da doğmuştu, gençliğini zevk ve sefa alemlerinde geçiren bir İspanyol asilzadesi idi. Gördüğü

hir rüya üzerine papaz oldu. Mayorka adasına yerleşti, Arap asıllı bir esir satın aldı. Bu esirden 9 yılda Arapça öğrendikten sonra,

Müslümanları Hıristiyanlaştırmak üzere 12gı'de Tıınus'a gitti. 1292'de hudutdışı edildi. 1305'te aynı maksatla Buji'ye geç­ ti, yakalanıp hapsedildL Bir müslüman bilginin tavassutuyla ha­ pisten çıkarıldıktan sonra Buji Sultanı tarafından ülkeden ko­ vuldu. E. Kırşehirlioğlu. Türkiye'de Misyoner Faaliyetleri, İstanbul. 1963. s: 19

19


Miıyon�r Faaliytturi

Ramon de Lul, Arapça eğitim veren bir okul açmak ve açı­ lan bu yeni

okulda yetiştireceği misyonerler vasıtasıyla Müslümanları Hıristiyanlaşhrmak istiyordu. Bu projeyi

gerçekleştirmek için Avrupa krallarına, Viyana konsillerine baş­ v urdu, itibar görmedi. Ramon, 1294'te Papa V. Silistin tarafın­ dan kabul edildi. İki teklif sundu papaya:

ı- Kilise, ilmi de okulları da misyonerliğin emrine versin. 2- Eğer barışçı çalışmalarla İslam ülkelerinde başarı kazanı­ lamazsa,

zor kullanarak Müslümanlar Hıristiyanlaştırılsın3

V. Silistin'in, kilisenin yıllardan beri uyguladığı projeyi ken­ disine kabul ettirmeye çalışan bu herife pek kulak asmadığını biliyoruz. Çünkü papalık, Mayorkalı'nın

barışçı yol dediği ka­

leyi içerden çökertme faaliyetlerinden beklenen sonucun alı­ namayabileceğini hesapladığı için sokağa döktüğü kilise teşkilatı ile ehl-i salibi ayaklandırıp bahnın en güçlü ordularıyla Selçuklu Türkleri'nin üzerine yürümüş, fakat fasılalada ıoo seneden fazla süren bu savaşlarda haçlı orduları Anadolu bozkırlarında, boz­ gun üstüne bozguna uğramış, Orta Anadolu'daki 1\ız Çölü'nde sa­ lamuraya dönmüşlerdi. Papalık bu sürenin sonunda Türkler'e

rağmen Müslümanlan tanassura zorlamanın müm­ kün olamayacağını pek acı ve pek pahalıya mal olan tecrübe­ lerle öğrendikten sonradır ki, Aziz Ramon de Penyafort'u 4 davet edip,

Müslümanların Hıristiyanlaştırılması için özel eğitim verecek okulların açılmasını istemiş; Penyafort da 1\ınus ve İspanya'da Arapça ve İbranice öğreten iki okul açmıştı. Öyleyse şimdi ne demeye müslümanları zorla Hıristiyan­ laştırmaktan ve okulların misyonerierin eline verilmesinden bahsediyordu bu adam? 3 4

Mustafa Halidi- Ömer Ferruh. İsli.m Ülkelerinde Misyonerlik ve Emperyalizm,

İstanbul. 1968. s: 44

Ramon de Ptnyaforı 1185'te Barselona yakınlarındaki Penafort'ta doğdu. 6 Ocak 1275 lt Barsdona'da öldü. 1222"de Oorniniken tarikatına

daveti üzerine Roma ya gitti.

20

girdi.

1230'da Papa IX.

Gregorius'un


Papa, bu Mayorkalı maceraperesti başından savdı. 1299ı :i OO

yıllarında, İspanya Hıristiyan idaresinin himayesindeki

Uıırcelona rnescitlerinde misyonerlik yapmak için Ergure salıi­

hi

Melik Yakup'tan izin almaya muaffak olduğunu bildiğimiz 5

Mııyorkalı'yı1311 'de ikinci kez1\ınus'ta görüyoruz.

DOÖU'YU TETKİK VEYA. HIRİSTİYAN KEŞİF KOLU Bugünkü misyonerliği ilkel bir şekilde de olsa örgütleyen ıuhımın, İslamiyet aleyhtarı konuşmalarından dolayı 1\ınuslu

lııılk

tarafından öldürülen bu Mayorkalı rnaceraperest mi, yok-.

ııuı AzizRarnon dePenyafort mu olduğuHıristiyan dünyasından

lılilô

tartışma konusudur. Fakat bu tartışmalar bizim için pek de

linemli değildir. Bizim için önemli olanMayorkalı'nın bir örnür­

huyu

arzu ettiğiŞark Dilleri Kürsüsü'nün1311'dePapa'nın em­

riyle kurulmuş olmasıdır. Çünkü Şark Dilleri'ni öğrenme ens­ titüleri ilk

ajan okulları olarak kabul edilir. Bu enstitülerde

INI8.m milletlerinin dilleri, dinleri, adetleri, gelenekleri, zaafla­ rı

öıretilrniş, bu bilgilerle teçhizatlandırılan misyonerler daha

mııyonel bir çalışma ortamına kavuşmuşlardır. ıs. asırdaki re­ fiırm hareketleriyle birlikte katalik kilisesinde ayrılıkların baş­ KÜstermesi, her mezhebin misyonerlik konusunda kendine özgü yeni bir teşkilatianma ihtiyacı duymasına ve bu teşkilatlar ara­ Nında.rekabetin ve hatta ileriki bölümlerde göreceğimiz gibi mü­ ı�udelenin başlamasına yol açmıştır. Bu tarihten sonra araların­

du mezhep farkları bulunan misyoner örgütlerinin birbirleriyle umansız bir kavgaya giriştikleri görülmüşse de asıl çalışma müs­ lüman, budist, zerdüşt ve putperest toplumlar üzerinde yoğun­ luştırılmış, ama daha çok siyasi sebeplerle müslümanlarlaözel­

llkle de Türklerle uğraşılmıştır.

Mustafa Halidi- Ömer Ferruh. age. s: 143

21


Misyontr Faaliyttltri

İslamiyet'in doğuş ve yayılış yıllarında dünyada iki büyük devlet vardı: Hıristiyan Bizans ve putperest İran! Çölde doğan ışı­ ğın gerçekten akıllara durgunluk verecek hızla Doğu'da o kud­ retli İran'ı tasfiye edip Türkistan'a, Batı'da İspanya'ya kadar ula­ şıp, Pireneler'i de aşarak Fransa'yı aydınlatmaya başlaması ve gü­ neyde Hıristiyan sınırlarının ciddi şekilde tehdit altına girme­ si, Avrupa'nın siyasi otoritelerinden sonra bilim adarnlarının da dikkatini bu yeni din üzerine çekti. Batı'nın ileri gelen bütün din adamlarıyla, bilim adamı tafrasıyla ortalıkta dolaşan kışkırhcılar, düşmanı rnağlup edebilmek için onu tanımak ihtiyacını duydular. Gerçi oryantalizm kelimesi ilk kez 1779'da İngiltere'de kul­ lanılmış, ı838'de de Fransız Akademisi'nin sözlüğüne girmişti ama, tespit edebildiğimiz ilk oryantalist çalışma ıı6o'da yazıl­ dı. İngiliz hükümdan I. Henry'nin, aslen bir İspanyol Yahudisi olduğunu bildiğimiz doktoru Petro Alfanso'nun ıı6o'da tamarn­ ladığı Hz. Muhammed'le ilgili eserini 1094-1156 yılları arasında yaşayan Cluny papazı Peter'in çalışmaları takip etti.

İslamiyet'le savaşmanın görevi olduğuna inanan ·

bu Papaz Peter, İspanya'da bir tercüme heyeti kurdu. 1143'te bir İngiliz olan Ketton'lu Robert, Kur'an-ı Kerim'i tercüme etti

6

Bu tercümenin ilgi çekici bir hikayesi vardır. Haçlı sefer­ leri (1095-1292) sırasında zaman zaman mütarekeler oluyor­ du. Bu mütarekeler sırasında Papaz Peter, İslam'ın karşısın­ da savaşan şövalyelerin . yerine sinsi misyonerleri ikame et­ mek için birçok kaynakta Robert Ketton olarak geçen Ketton'lu Robert'ten Kur'an-ı Kerim'i Latince'ye tercüme etmesini istedi. Kettonlu'nun tercümesinde Kur'an-ı Kerim "Zındıkların kay­ nağı, Hıristiyan kilisesinin varlığını tehdit eden yıkı­ cı hareketlerin sebebi" olarak gösteriliyordu. Ve açıkça deni­ yorrlu ki, "Eğer Kur'an'ın verdiği zararlar hertaraf edil­ mek isteniyorsa, onu öğrenmek gerekir."

6

22

Mehmet Niyazi. Medeniyet Ülkesini Arıyor,

Istanbul. 1992. s: 49


Nudtt Stvinç

Bu davetin Papa III. innocent tarafından 1213'te tekrarlandı­

A ını biliyoruz. Roger Bacon ise 1266-1268 yılları arasında yazdı­ A ı risalede papaya şöyle bir rnuhtıra tevcih etti: ı-

Üniversite tedrisatının programına rnisyonerli�e ve ileri sürülecek iftiraların neşrine bir vesile olması bakırnın­ dan yabancı dilleri (özellikle Arapçayı) sokmak lazımdır.

2- Yıkmak kastıyla müslümanların alddesine sız­

manın mümkün olabileceği geçit noktalarının bi­ linrnesinin kolaylaştırılması için reddetmek istediğimiz hususların tedrisi şarttır! Bacon,

yıkmak kashyla İslam akidesine sızmayı teklif

t!ılen son Hıristiyan olmadı.

Bu teklif haçlı seferlerine iştirak eden

lıirçok papaz, rahip ve saire tarafından defalarca tekrarlandı. Zaten müslüman do�uyu anlatan seyahatnarnelerin ve güya

i nceleme kitaplarının çoğu da İslam akidesine sızmak iste­ yen bu İ slam düşmaniarına aittir! Tekrar etmek gerekir ki, kısa zamanda Türkistan'dan Ispanya'ya kadar yayılan bir ahlak ve medeniyet dinini tetkik !'tmek için değil, düşman olarak kabul ettikleri müslümanla­ n mağlup etmek için başlatılan bu çalışmaların önü arkası gel­

Kendilerinin, İslamiyeti yeryüzünden kaldır­ maya memur olduklarını zanneden krallara, imparatorla­ medi.

ı·u, papa, patrik, papaz ve saireye sunulan bu çalışmaların ço­ �unun namusu ve bilimsel disiplini de yoktur.

Onlara göre, Kitab-ı Mukaddes'e inanmadıkları için bütün müslü­ manlar kafir, haçlı seferleri sırasında tanıy:ıp, kahramanlı­ Aına, adaletine, kişiliğine hayran oldukları Selahattin Eyyubi, Kılıçarslan ve Zengi gibi Türk komutanlar da Hıristiyandılar! Richard Knolles'e göre 14. yüzyıldan itibaren Viyana'ya doğru ilerlemeye başlayan Osmanlı Türkleri dünya­ nın vahşet kaynağıydı!' Mehmet Niyazi. age. s: 5 1 23


Miıyontr Ftıllliynl�ri

1312'de aktedilen Viyana Konsülü, Avr upa'nın Oxford, Paris, Salemenko, Roma gibi ünlü üniversitelerinde Arapça'nın da oku­ tulmasını kararlaştırmıştı ki, bu oryantalizmin resmen ortaya çıkması demekti Yukarıda bahsi geçen Ketton'lu Robert'ten sonra Fransisken tarikatından iriandalı Simon Semeonis 1323 yılında Filistin'e gitti. Burada bir Kur'an-ı Kerim edinen Semeonis, güya Kur'an-ı Kerim'i inceleyerek bir kitap yayınladı. Kitaba göre, müslüman­ lar vahşi hayvanlar, domuzlar ve şeytanın çocukları,

Luti meşrepli kimselerdi. İslam hakkında inceleme yapan İtalyan asıllı James ofVerona da müslümanlığı hıristiyan teaUminden (yani Hıristiyan öğretisinden) aşırılmış karışık bilgi ve saçmalıklar ola­ rak niteledi 8• İlk Arapça kürsüsü 1539'da Paris'te College de France'ta kuruldu.

ıs86'da

bunu,

Taskana

Büyük

Dukası

Kardinal

Ferdinand'ın, İslam altidesine sızmak isteyenlerin hizmetine sunduğu Arapça matbaa takip etti.

9

1639'da İngiliz bilim adamlan Kembriç Üniversitesi idareci­ lerine Arapça eğitim verecek bir kürsünün açılmasım teklif etti­ ler. Gerekçe şöyle açıklanıyordu: "Bu kürsünün birinci vazifesi kral ve devletin menfaatleri­ ne hizmet, doğu memleketleri ile ticaretin gelişmesi ve -Allah'ın dilediği münasip bir vakitte- kilise hudutlarının genişletilmesi ve hala cehaletin karanlığında sendeleyen kimseler (yani müs­ lümanlar) arasında Hıristiyanlığın hidayet esaslarının yayılma­ sı için gayret sarfetmek" ıo 1769'da Fransa'da Yaşayan Doğu Dilleri Okulu kuruldu. Fransız milli kütüphanesinde bir okul açılıp, Arapça, Osmanlıca

8

İrfan Abdulhamit. İslam ve Batı, İstanbul. 1971. s: 72

9

Mehmet Niyazi, age. s: 52

10

A. J. Arberry. The Cambridge School of Arabie, Cambridge, 1948. s: 8

24


ve farsça öğretilmesine dair emirname 1793'te yayınlandı. ( )kulun amacı İslam akidesine sızmak olduğu için basit bil­

ıtllcr

bile fişlenip kayda geçilecekti. Bunun için Napolyon'un

oryantalist mütercimlerinin çoğu 179 6 Haziran'ından itiba­

r�n Devlet Doğu Dilleri Okulu'nun ilk ve tek Arapça

öğretmeni

olan Sylvestre Sacy'nin öğrencileri arasından seçildi.

ıı

Londra

Üniversitesi Şark ve Afrika Etüdleri Fakültesi, daha sonra A merika teşkilatları devreye sokuldu.

İslam ülkelerine hakim olmak için İslam alddesine •ızmak amacıyla kurulan müesseseler yukarıdakilerden ibaret de�ildir. Bu gibi teşkilatlardan ileriki bölümlerde yeri geldikçe hahsedeğiz. Bizim için ve sanırım sizin için de önemli olan bütün hu teşkilatların kronolojik tarihini yazmak değil, bu teşkilatların IHlam dinine, Hz. Muhammed'e ve İslam milletlerine nasıl sal­ dırdıklarını tespit etmektir.

ORYANTALİST ÖÖ.RETİ Yukarıda oryantalizmin 1312'de resmen ortaya çıktığını söy­ lemiştik.

Oryantalizm, Avrupalılar'ın doğuya hakim olmak, Doğu'yu yeniden kurmak ve doğunun amiri olmak için geliştirdikleri bütün silahların adıdır! Yani oryantalizm, Hıristiyan Batı'nın, müslüman Doğu'yu siyasi, sosyolojik, askeri, ideolojik, bilimsel ve estetik bakımdan yönetmesi demektir. '2

Avrupalılar'a göre, vahşi Doğu'nun fethe ihtiyacı var­ dır. Dolayısıyla Doğu'ya yapılacak seferler saldırı niteliği taşı­ maz. Çünkü amaç onları kurtarmaktır. Aslında çoğu oryantalis­ te göre, Doğu Batı ile eşit olmadığı gibi, Doğulu insan da Batılı insanla eşit değildir. Mesela John Westlake, "Uluslararası ıı

Edward Said. Oryuıtalizm, Sömürgeciliğin Keşif Kolu, İstanbul, 1991, s:

12

Edward Said. age, s : 3 0

142

25


Misyona Faalıj�tlrri

Hukuk Prensipleri" adlı eserinde "Medenileşmemiş böl­ gelerden" bahsederken, buraların büyük güçler tarafın­ dan işgal edilmesi gereğini savunmaktadır. '3 Yani Doğulu, üstün bir ırka mensup olmadığı için Hırıstiyanlar tarafından yönetilmelidir. Bir oryanta­ liste göre, batılı vatanını savunursa kahraman, ama bu işi bir Doğulu yaparsa, İslami taassupla hareket eden dar ufuklu bir kültür düşmanıdır. Julios Richter, Sudan'da İngiliz işgaline karşı başlatılan ayaklanmayı anlatırken diyor ki; "Bu İslami taassup, kültü­

re karşı bir hınçtan ve dar ufuktan dolayıdır!t4 Lord Cromer'e göre; İngilizler'in Mısır'daki mevcudiyetinin sebebi Mısırlılar'in aklını eğitmek değil, şahsiyetini bi­

çimlendirmektir. Bu nedenle Fransız, cazibesi geçici, süslü, boyalı, sun'i bir inatmazeldir. Cromer, İngiliz'i ise bir madamda sembolleştirir: Dış görünüşü fazla memnun edici değil ama temsil ettiği ahlaki kıymetler açısından büyük!

ıs

Saint Mark Girardin de benzeri şeyleri yazmıştır. Ona göre doğu milletleri geleceklerini severek Fransa'nın kaHarına bı­ rakacaklardır.

'6

Ünlü Lamartine göre ise, doğu milletleri

Avrupalıların işgalinin getireceği korumayı beklemek­ tedirler. 17 İşte bütün bu sebeplerden dolayı ünlü İngiliz devlet adamı Chamberlian "İngilizlerin Sömürgecilik için özel bir yeteneğe

sahip olduğunu" söyleyebilmiş, İngilizlerin sömürge orduları-

13

Edward Said, age, s: 328

14

Richter fulios. History of Protestant Missions in the Near East. New York. 1910. s: 366. zikreden. Mustafa Halidi - Ömer Ferruh. age. s: 47

IS

Evelyn Baring. Lord Cromer, New York. 1908, zikreden Eduard Sait. age. s: 335

16

Edward Said. age. s: 342

17

Alphonse Lamartine. 287

26

Doğu Seyahatnamesi, Paris

1887, zik. Eduard Said. age. s:


Nu·du s�vinç ı ı ı n başkomutanı Wosseley de "İngiliz İmparatorluğu'nun

utmişlemesinin medeniyetin yararına olduğunu" ifade Pdebilmiştir! Osmanlı Devletini hedef alan Alman sömürgecilğinin ideo­ loglarından Ernest Hasse'ye göre de "yüksek medeniyete sahip ulan millelerin, kültürsüz milletleri sömürgeleştirmek gibi bir hakları vardır"!

"TÜRKLERi YOKETMEK ZORUNDAYlZ" XIV. yüzyıl başlarında Kraliyet Savcısı ve Hristiyan Birliği

Projesi'nin de mimarı olan Pierre Dubois "Müslümanlar Hristiyan toplumunun tabii düşmanlarıdı'r. O halde onlar­ la savaşmalı, onları tehcir etmeli, hepsine bir savaş sitesi top­ lumu muamelesi uygulamalı, kötüleri cezalandırdığımız gibi cezalandırmalıyız'"8 diyordu. Newman daha açık konuşmuştur. Hıristiyanlığı kabul etme­ dikleri için Türklere düşman olamakla kalmayıp, onları, hıristi­ yanlığı ortadan kaldırmaya çalışınakla da suçlayan bu Kardinal, 1854'te Liverpol'de verdiği seri konferanslarda Türklerin yoke­ dilmesini isteyerek demiştir ki;

"Vizgotlar'dan Sarasenler'e değin, Hıristiyanlık dini ile te­ mase geçen bütün ırklar, kavimler er geç Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir. Bu genel kuralın tek istisnası Türklerdir. Türkler Hıristiyanlığı kabul etmek şöyle dursun, Hıristiyanlığı ortadan kaldırmaya çalışmışlardır; Tarih sahnesine çıktıkları 1048 yılından beri, Hıristiyan dış­ manlığının öncüsü, sözcüsü, simgesi olmuşlardır. Bu yüzden Türkler, Katolik Kilisesinin (Vatikan Devleti) XI yüz yıldan iti­ baren en önemli sorunu, düşmanı olarak görülmÜştür. Hatta, lS

Agnes Murphy,

Fransız Emperyalizminin İdeolojisi 1817-1881.

Washington.

1948. zik. Edward Sait. age. s: 346

27


Miıyorur Fuliyttl�ri

papalık Devletinin son bin yılı Türklerle savaşarak geçmiştir de denebilir.

"Onun için Türkler'le savaşmak onlan yoketmek zo­ rundayız! "Türklerin savaş gücünü inkar etmiyorum, ama işte bu güç onları imanın ve uygarlığın amansız düşmanı yapıyor!"

Emperyalizmle ilerlemeyi özdeşleştiren Leroy Bealien ise

sömürgeciliğin, sömürülen topluma hayatiyet kazan­ dıracağını, hatta onun doğuşunu sağlayacağını yaz­ maktan utanmaz. Ona göre, bir toplum yüksek bir olgunluk ve güç düzeyine ulaştığında sömürgeciliğe girişir, sömürdüğü top­ luma şekil verir, gelişimini gözetir ve doğuşunu sağladığı toplu­ ma hayatiyet kazandırır.

ı9

1ipkı diğer oryantalistler gibi Gabriel Charms da sömürge­ ciliğin ideolojik hedeflerini anlatırken baklayı ağzından çıkar­ maktan çekinmez. Der ki; " Biz doğuda olmayınca, yani büyük Avrupalı güçler orada olunca Akdeniz ticaretimiz bitti demektir. Asya'daki geleceğimiz son buldu demektir. Güney limanlan bizim için öldü demektir. Ulusal zenginliğiınİzin en mühim kaynaklarından biri kuruyup gitti demektir."

20

Nöldeke, "Benim doğu ile ilgili eserl erimin gayesi do­ ğuyu ne kadar küçük gördüğümü kimıtlamaktır" diyor.21 Doğu küçük görülecek, doğunun tarihi, sanatı, kültürü, kah­ ramanlığı, vatansevediği ve hatta bütün mukaddesatı yerden yere vurolacaktı ki, İslam Dünyası'nın idareci sınıfı ve aydınları kendi kimliklerinden utanır hale gelerek, batının telkin ve teklif­ lerini kabule amade olmaktan ve hatta Hıristiyan dünyasına bo­ yun eğmekten şeref duysunları 19

Ahsen Batur, İslam Hümanizmi, İstanbul 2001, s.l8, 12 Numaralı Dipnot.

20

Agnes Murphy, age. zik. Edward Sait. age. s: 345

21

Edward Said. age. s : 331

28


Nöldeke'nin bir sokak kabadayısı üslubuyla ve iftihar ede­ rt�k, itiraf ettiği gibi, doğunun küçük görülmesiyle ilgili karar, .ı oh n Takle tarafından sinsi bir tuzağa dönüştürülmüştür. Takle, iiAretmen, doktor, hemşire, bilim adamı vesaire kamuflajı ile Osmanlı İmparatorluğu'na sızan misyoneriere şu tavsiyelerde bulunmuştur:

"Onların kitabını (yani Kur'an-ı Kerim'i) dinlerine karşı kullanmanız gerekiyor. Zira o Kur'an İslam'da en keskin silabtır. Kur'an'ın yeni bir şey getirmediği ve muhtevasında yeni hükümler gibi görülen şeylerin doğru olmadığını insanlara göstermeliyiz. u Nasıl göstereceklerdi? Kur'an-ı Kerim'e, Hazreti Muhammed'e ve Hadis-i Şerifler'e saldırarak. Aslında John Takle'nin formülleştirdiği bu saldırı asırlardan beri devam ediyordu. Biz burada emperyalizmin keşifkolu olarak tanımlanan oryantalistlerle, Türk topraklarında kurulan okullarda masum birer öğretmen olarak çalışan misyoneriere egemen olan düş­ manlık duygusunu deşifre etmek için birkaç örnek vermekle ye­ tineceğiz. Türk çocuklarına aydınlanma çağının en büyük simalann­ dan biri olarak tanıtılan Dante, Hazreti Muhammed'e duyduğu kini şöyle kusar: "O cehennemin 28. katına atıldı. Başı ta

ortasına kadar iki parçaya ayrılmıştı." İslamiyeti "Bütün cihana sirayet eden sinsi bir

zındıkhk" olarak niteleyen Dante, Hazreti Muhammed'i, "İşlediği günahların, yaptığı kepazeliklerin ve sebep olduğu fitnenin bir cezası olarak kendi eliyle vücudu­ na eziyet eden kimse" olarak tasavvur eder. Dante gibi röne22

) . M. Zwener. and G.C. Mlylrea. İslam and Missions, New York. 1911. s: 217. zik. Mustafa Halidi - Ömer Ferruh. age, s: 38

29


Misyontr Faaliyttltri

sansın hazırlanmasında emeği olan Bolidor Vercil'e göre, İslam "Hıristiyan kaynaklarından alınmış karışık bir sis­ tem", Hazreti Muhammed de "saralı bir kimsedir!"

Aynı seviyesiz ittirayı G.Le Bon da tekrarlar. Müslümanlığın, aynı zamanda ilahi Hıristiyanlığı da ihtiva ettiğini anlamak istemeyen Vercil, İslamiyet'in kısa zamanda geniş kıtalara yayılmasını adalet ve medeniyet dini olgusuyla izah etmekten kaçınır. Aslında rönesansın hazırlayıcısı olmak gibi bir işlevi dahi İslam'a borçlu olduğunu bilmeyen Vercil'e göre, İslam kılıç zoru ve kadın anlayışındaki ibahiliği sebe­ biyle yayılmıştır. İbahilik demek, her şeyi, hatta hararnı dahi mubah kabul et­ mek demektir ki, böyle bir anlayışla İslam'ı telif etmek cehaletin değil, son dine duyulan kinin ifadesidir.

•J

Müslümanlığın yayılmasını önlemek için bu kin öylesine pompalanmıştır ki, "Kur'an-ı Kerim'in erkekleri kadın­ ları dövmeye memur ettiğini" ileri sürebilecek kadar sapı­

tan Henry Jessup 24 "Müslümanların, kadıniann cehalet ,

içinde kalmaları için direndiklerini, daha sonra da ca­ hil oldukları gerekçesiyle dövdüklerini" bile yazabilmiş­

tir. 25 Aynı kanıdaki Milligan, Dj an okullarının 6oo küsur yıl­ lık değişmez programını şu cümle ile açıklar: "... Binaenaleyh İslam eksik bir nizamdır, kadın ise o nizamda köle muamelesi görmüştür."

"6

Milyonlarca müslümanın peygamberine yalancı, deccal ve "Hurafelerden yararlanarak halkını zafere eriş-

23

İslamiyet'in kadına tanıdığı yüksek statü için bakınız: Necdet Sevinç. Türkler'de İstanbul, 1999 Henry Harris jessup. fifty Thne Years in Syria. New York. 1910. s: 2 8 . zik. Mus­ tafa Halidi - Ömer Ferruh. age. s: 443 Henry Harris Jessup. age. s: 28. zik. Mustafa Halidi · Ömer Femıh. age. s: 44 Anna. A. Milligan. Facts, and falks in our Fields Albroad, Philadelphia, 192 1 . s: 20-21. zik. Mustafa Halidi Ömer Ferruh. age. s: 44 Kadın ve Aile.

24 25

26

30


1 Iren

bir sahteklir" diyebilecek kadar alçalan Volter, batı­

ll ı 11 İslam'a karşı beslediği düşmanlığı deşifre eden bir başka l•'ransız'dır. Bir piç olduğunu itiraf eden bu edepsiz şair, Hazreti l't•ygamberi şöyle tavsif edebilmiştir. "Fitne koparıcısı, ruh­ UI Kudüs'ten vahiy aldığını iddia eden yalancı deccal! ÜNtelik bir de kitap sahibi olduğunu iddia etmektedir

ki,

Onun da her satırı aklın prensipleri ile mütenakız

ohm faydasız şeylerle doludur!" Yukarıda Volter'in piç olduğunu söylemiştik. Diderot bi­ lı•hildiğimiz kadarıyla piç değildir. Üstelik Fransız ansiklopedi­ sinin de yazarları arasındadır. Fakat o da Hıristiyan taassubu­ lla mağlup olarak İslam peygamberini "İnsan kaatili, kadın toplayıcısı ve hür aklın en büyük düşmanı" ilan etmekten

utanmamıştır. 27 "Muhammed bütün insanların en canisi ve Allah'ın en fazla ölüme mahkum düşmünıdır" diyebilen Jean

Gagnier, Diderot'tan daha şarlatandır! Norman Daniel, Hz. Muhammed'i papa namzedi bir kar­ dinal olarak tasavvur eder. Ona göre Hz. Muhammed, papa­

lık kürsüsüne tamalı etmiş, fakat emellerinde hayal kırıklığı­ na uğrayınca nübüvvet iddiasında bulunmuştur. Hiçbir mes­ nede istinat etmeyen bu palavracı daha da ileri giderek, Hz. Muhammed'in "Bir hırsız, kaatil, kadınlar veziri, kafir, sihirbaz, deccal, hain, facir" olduğunu yazar. Ve devam

eder: Muhammed, kadın hakkındaki ibahi görüşleri, kiliseyi ve ahlaki faziletleri yıkmak için kabullenerek, her şeyi mubah sayan bir görüşün lideridir.

28

Türklerle savaşmayı dini bir mecburiyet olara� kabul edenk Martın Luther, Kur'an-ı Kerim'i "Utanç verici bir şey" olarak 27

Andre a Tar.

Mohammed, The man and His Faith, Londra, s: 175.

d ülhamid . Müste�ikler ve Hedefleri,

28

İrfan Abdülhamid. age.

s:

zik. İ rfan Ab­

75

s: 67

31


Miıyon�r Ftıtıliynl�ri

niteler, fakat Kur'an-ı Kerim'in mahiyetinden haberdar değildir. Lope de Vega'nın dilinde islamiyet 'Muhammed'in lineıli

dini' dir. Tommasa Canpanella İslam dininin "Sapma" olduğu­ nu yazmıştır. Bu D arniniken rahibine göre Türkler yalnız malla­ n ile değil, ruhları ile de teslim alınmalıdır!

Canpanel1a gibi her fenalığın kaynağını Türklerde arayan Luther "Düzrnece . Peygamber" dediği Hazret-i Muhammed'i ·

Türk olmakla da suçlar! Ona göre "Muhammed hem papaz, hem Türk'tür!" Güya İslam araştırmaları adına ileri sürülen kepazelikler bununla bitmez. Hz. Muhammed'i hıristiyanlığı iyice aniayama­ mak ve Hıristiyanlık hakkında karmaşık fikirlere sahip olmak­ la suçlayan Adison,

'9

Hz. Muhammed'e "Mekke'nin yalancı·

sı" demekle aslında İslam'dan hiçbir şeyin anlamadığım orta­ ya koyar.

3o

Müslümanlıktan hiçbir şey anlamadığı halde, müslüman­ lara saldıranlardan biri de Levonian'dır. "İslam tarihi kan akıtmaktan, savaşmaktan ve katliamdan meydana gel· miş korkunç bir tarih silsilesi dir" 3• diyen bu Ermeni, sanki önemli bir keşifte bulunuyormuş gibi ve sanki iddiasının aksi va­ rit olabilirmiş gibi şöyle devam eder: Müslümanlar, Allah'a karşı tenzih inancını taşıdıkları için bilgiden yoksun kişilerdir.

3'"

Ne demektir bu, suçlanmamıza neden olan tenzih inancı? - Cenab·ı Hakk'ın hiçbir eksikliğinin bulunmadı­ ğın& ve insan niteliğinde olmadığına inanmak demek29

Adison. James Thayer. The Christian Approa'h tu the Moslem. New York. 1942. s: 18. zik. Mustafa Halidi - Ömer Fernıh, age. s: 43

30

Adison. James Thayer, age. s: 178. zik. Mustafa Halidi - Ömer Ferruh. age. s: 43

31

Lootfy Levonian. İslam and Christianity, Londra. 1940, s : 9 . zik. Mustafa Hali­

32

Levonian. Loatfy, Moslem Mentality, Lo ndon . 1928. s: 68. zik. Mustafa Halidi ­

di - Ömer Ferruh. age. s: 41 Ömer Ferruh. age. s: 38

32


Nudtt Stvirıç

I I rt Yani müslümanları tenzih inancından dolayı suçla­ muk, Allah'ın eksikliklerinin bulunduğunu, dolayısıy­

Ili yu ratan l l ı·

değil, yarahlan olduğunu kabullenmek demek­

ki, asıl cehalet budur. Sıradan bir propagandacı da olsa bilim adamı, şair, filozof

\'N.

de olsa hiçbir oryantalist Hz. Muhammed'i Peygamber ola­

I'IIk kabul etmemiştir. Batı emperyalizminin İslam inancı­ ın Narsmakla görevlendirip, yüksek tahsisatlarla bes­

Irtlili bu keşif koluna göre, Hz. Muhammed, Yahudi hahamlar­ ılıın, hıristiyan papazlardan öğrendiği bilgilerle İslam'ı kurmuş lılı· :r.ındık, İslamiyet ise bir zındıklık hareketidir. Oryantalistler l ııı :r.ındıkhk hareketini kiliseden ayrılmış sapık bir mezhep ola­ nı k l a s avvur ederler. 33

Nelson, bu suçlamalara katılmakla beraber, bazı İslami bü­ k ii ın ierin ya olduğu gibi veya biraz değiştirilmek suretiyle put­ ı wrestlikten alındığını 34 yazarak, putları kırmakla başlayan bir lıu reketi putperestlikle özdeşleştirir. Herper daha da ileri gi­ ı lı•r: Şurasr bir gerçektir ki, Muhammed bir putperest­ t i r, onun Allah inancı karikatürcedir.

35

Müslümanlar ise

" h ı rsız, kaatil ve gericidirler." 36 Öyleyse misyoner ne yapacaktır. Bu sorunun cevabını Milligan'dan alalım. Diyor ki: - Misyonerler onları medenileştirmek hususunda bütün gay­ n•tlerini sarf edeceklerdir. 37 ll H

l'ı

Abdülhamid Abdullah. Müsteşrikler ve Hedefleri, s: 68 Wherry. E. M .. S. M. Zwemer and G. C. Mylrea. İslim and Missions. New York. 1 9 1 l. s:

43. zik. Mustafa Halidi · Ömer Ferruh. age. s: 38

l lcrper, F.

S., Method of Mission Work Among Moslems. New York. 1906. s: 25.

1.ik. Mustafa Halidi - Ömer Ferruh. age. s: ��

17

42

Jcssup. Henry Harris. Fifty Three Years in Syria, New York, 1910, s . 5 01 , zik. Mus­ t�fa Halidi-Ömer Ferruh. age. s.

43

Anna, A Milligan. Facts and falks in our Fields, Philadelphia. 1921.

s:

171. zik.

Mustafa Halidi - Ömer Ferruh. age. s: 43 33


Miıyorıtr Ftlllliyttltri ıg. ve 20. asırlarda yetiştirilen rnüsteşrikler İslam toplum­ larını köle haline getirip, Batı'nın siyasi ve kültürel hegemonya­ sı altına sokmak için İslamiyet'e saldırmaya devam etmişlerdir. Goldziher'e göre, vahiy, zan ve hayalden ibarettir. Ona göre Hz. Muhammed, yakalandığı bir hastalığın tesiriyle daha önce meçhul olan yeni bir hayat nizarnını ortaya koymaya çalış­ mışhr. Doğrudan doğruya Kur'an-ı Kerim'i hedef alan bu saldırı­ lara Brockelman, Tor Andrane, Velhovze, De Boer, Nicholson, McDonald, Dnouk Hurgronje, Schacht Cervantes, Sheakspeare ve diğerleri de iştirak etmişlerdir ki, bütün oryantalistlerin eser­ lerini bir tek cümle ile özetlemek mümkündür: - Kur'an'da ehemniyeti haiz fazla bir şey yoktur! Birçok müsteşrike göre Hazret-i Muhammed şair, Kur'an-ı Kerim de şiirdir.

"BATlLI ARAŞTIRMACILARA İTİBAR. ETMEYİN!" Her fırsatta İslarn'a ve onun Yüce Peygamberi Hazret-i Muhammed'e saldırıp duran Voltaire, sonunda iftira ettiğini iti­ raf etmiştir. Sözlerine itibar edilmemesi anlamınagelen şu cüm­ leler ona aittir: "... Biz o kitaba (yani Kur'an-ı Kerim'e) sayısız saçma söz­ ler kondurduk!

Oysa Kur'an'da

bunların hiçbirisi yoktur.

Keşişlerimizin asıl zoru müslüman olan Türklerle ilgiliydi. İstanbul'a fatihlerine başka türlü karşı konulanıayınca onların aleyhine bir sürü kitaplar yazıp durduk." Oryantalistlerin bahsedegeldiğimiz bütün bu çalışmalarına itibar edilmemesine dair ikaz yine bir batılı oryantalist tarafın­ dan yapılmıştır. Görmediğimiz bir eser veya makalesinde Türklük veya Müslümanlık aleyhinde bir ifadesine rastlarsak, sözümüzü

34


r Kt•ri

al ma k ka ydı yla , na musl u sa ya bil ec eği mi z ba zı şa rkiya tçı­

lnr, yuka rı da n beri özeti eyegel diği mi z çalı şmala rı non paralık k 1ymet-i harbiyesinin bulunmadığını bakı nı z nasıl anla­ t ıyo rla r: Prof. Wa tt, "12. a sı rda n i tiba ren Av rupa' da İsl am al eyhine

ılrı�muş,

muha rref bilg il erin düz elt il mesi için ara ştı rıcıla r ga y­

rı•! sa rfetmektedi rl er. Yeni a ra ştı rma v e tetki kl er bunda n son­ m

da ta hrifi eri n hep sini dü zel tmeye muktedi r ola ma yaca ktı r." 38

ılt!rken P rof. B ema rdL evi s, bili msel çalı şmJla ra si ra yet eden hı­ riHti ya n taa ssubuna şu sa tırlada di kka ti çekmektedi r: Batı'nın dini taa ssubu çağ da şbilginierin birçok eser­ lerinde açıkça, çok defa da ilmi babisierden açıklan­ ması icabedenlerin dipnotlarında gizlenmiş olarak

hila devam etmektedir. s9 P rof. Gi bb iseİsl am'la il gili çalı şmala r yapa n sona ra ştı rma ­ l'Ilan öv mekl e birli kte, Batı'nın İslam hakkındaki hüküm­ lerine itibar edilmemesini şucü ml el erl ei fa de et mektedi r: S on

senel erde

bunla rı n a ra ştı rıl ma sı nda

mü slü manla ­

rın di ni dü şü nc el eri ni n deri nliği ne ibia sla v e doğ rul ukla nü fuz ed ebil mek i çi n fiili bi r yönel me görülü yor. Halb uki daha önc e­ ki a ra ştı rmala rı sa thi v e şişirmei di . Fa ka t buna rağ men, Ba tı' da İ sl am'ı n al eyhi ne orta ya çı ka n hü kü ml er v e ba ba da n oğ ula in­ tikal sureti yl e ta kli t edilip dura n met ot onları n araştı rmaları n­ da kuvv etli ola ra k hal a var dır. B unda n dola yı onla rı n İ sl am'a dai r yaptı kla rı a ra ştı rmala rı okuya nları n çok di kka tli ol ma sı g erekir.40 A ynı şekil de ABD Kol ombiya Ü niv ersitesi öğ reti m ü yel e­ ri nden Prof. Edwa rd Mea de Ea rl e, Dı şişl eri dergi si ne (F orei ng

Affairs) yazdığı JR 39 40

bir ma kal esinde, İslam Dünyası'nın, özel-

Watt. W. M. Muhammed Prophet and Statesman, Oxtoıd. 1961, s: 3

Mustafa Essihai. Müşteşikler ve Hedefleri, İ s t anbul, 1961. s: 65 Gibb, H.A.R.

Muhammedanism, zik.İrfan Abdülhamit. Müşteşikler ve Hedefle­

ri, s: 65, İstanbul, 1971 35


Mi<yontr Faaliyn!tri

Ukle Türkler'in Batı kamuoyunda yanlış tanınmasın­ dan misyonerleri sorumlu tutmuştur.

Asya Türkiye'sini, misyonerierin kaynaştığı bir arı kovanı­ na benzeten Prof. Earle, protestanların müslümanları Hristiyan yapmaya çalıştıkları, katoliklerin ortodoksları Vatikan'a bağ­ lamak için uğraştıklarını, ortodoksların Rurnlar'ı kiliselerinde kalmaya zorladıklarını yazdıktan sonra demektedir ki:

"... Eğer Türkiye hakkında Amerikan kamuoyu bilgisiz bıra­ kıldıysa, yanlış ve kasıtlı bilgilerle beslendiyse bu yüzden geniş ölçüde misyonerleri kınamak gerekir. Misyonerler, tarihi hris­ tiyanlığın yükselmesi açısından yorumlayarak müslümanla­ rın ve İslam'ın yetersiz, çarpıtılmış ve hatta bazen de gülünç bir portresini verdiler." "Misyonerlerin ve hristiyan din adamlarının dünyanın hiç­ bir ülkesinde Türkiye'deki kadar emperyalizme hizmet etmedi­ ğini" belirten Prof Earle, kendi devletini de suçlarnaktadır. Misyonerierin Arnerikan kamuoyundan bazı bilgileri giz­ lediklerini belirten yazar, kendi devletini de suçladığı yazısın­ da şöyle demektedir: Birleşik Devletler de bu misyonerleri nok­ san ve çirkin bir şekilde, yahut bazı zamanlarda onları bizlere İslamiyet ve müslümanlada alay eder mahiyette bilgiler takdim etmeye sevk etmiştir." 4' ı8oo ile 1950 yılları arasında Batı'da, Doğu ile ilgili tam 6o bin kitabın yazıldığı,

4'

ve bu kitapların hemen hemen tamarnın­

da Doğu'nun yani Türk-İslam Dünyası'nın küçümsendiği, alaya alındığı, hakir görüldüğü ve onun bütün mukaddesatma alçakça saldırıldığı hatırlanırsa, bu iyiniyetli yaklaşımların Hıristiyan aleminde oluşan Türk ve müslüman imajını değiştirmeye kafi gelmeyeceği ortadır. Acıdır ki, ıso yıl içinde yazılan bu 60 bin kitaba müslümanlar ancak birkaç eserle cevap verebilrnişlerdir! -H

Edward Meade Ea rl e .

42

Wo rld, Haziran 1 940. s: 7 Edward Sait. age. s: 323

36

Yakın Doğu'da Amerikan Misyoner Gruplan, Moslem


Necdet Sevinç

MEDENİLEŞTİRME PROGRAMI Biraz önce Milligan'ın, misyonerierin bütün gayretlerini sar­ ft•ılcrek, müslümanları medenileştireceklerine dair sözlerini ııa k letmiştik. Medenileşrnek deyince akla ne gelir? -Okul! Öyleyse misyonerler fırsatını buldukları anda okullar açarak miislümanların dillerini, kültürlerini, dinlerini, me­ clcniyetlerini, edebiyat, musiki, mimari ve tarihlerini, w.ıtetik anlayışlarını fena halde aşağılarken, aynı zamanda

l ı ı ristiyanların üstün olduklarını telkin edip İslam Dünyası'nı Untı'ya boyun eğmeye zorlayacaklardı. İslam Dünyası de­

I l li' k de hemen hemen Osmanlı İmparatorluğu demek olduğuna ı.tiirc, öyleyse önce Türkler'in değer hükümleri ve Türk Devleti l ıı•dcf alınacaktı. Ve ne yapılacaktı? Misyonerler Türkiye'ye uyguladıkları medenileştirme prog­ rı

ı ıı ı ı çerçevesinde kendi kültürlerini önce Türk çocuklarına, daha

Hoııra da Türk aydınlarına benimsedeteceklerdi. Elegeçirilen hu bedbaht aydınların kendi değerlerini "alaturka" oldu­ P,ıı �erekçesiyle reddetmelerini sağlayıp, onları Türkiye'ye kar­ �·

fıdeta bir ajan gibi kullanacak, aydınla halkın, halkla devletin

kültürel ilgisini keserek, ülkeyi bir kimlik bunalımına sü­ ı·U kleyeceklerdi. Doğu ile Batı arasındaki tarihi mücadelenin

l l'ıııelinde yatan saik, hegemonya olduğuna göre, kendi kültürle­ riııi yerleştirerek, Doğu'ya hakim olacaklardı.

37



i K i NCi BÖLÜM:

S iYAS İ SATRANCIN PiYONU

Vo�u'da Franstzca konuşan (bir kişi) Franstzca düşünüp Franstzca dav­ ranmaktan çok uzak değildir, bu kişi hem maddi ihtiyaç/an, hem de manevi istekleri için yüzünü doğal olarak Fransa'ya çevirecektir.

Delcasse (FransiZ Dişişleri Bakam}

TÜRKİYE'DE FRANSIZ ÇALIŞMALARI Türkiye'deki Fransız çalışmalanna geçmeden önce Türk

1 lcevleti'nin yüksek himayesi sayesinde ayakta duran, yani var­ hAını bir bakıma Türkler'e borçlu olan bu devlet hakkında bazı

kıııa hatırlatmalarda bulunmak gerekiyor. Biliyoruz ki, dünyanın bütün hükümdarlarını Türk hatkentinin memurları olarak kullandığımız asırlarda Fransa, siyasi satrancın İstanbul'daki dahileri için sadece bir pi­ yondan ibaretti. Türk başkentinin, bir diğer siyasi satranç usta­ HI olan Charles Quint'e karşı hamle yapmakta kullandığı bu dev­

lı�tin İstanbul nezdinde itiban da sadece piyonlara gösterilen iti­ lııırdan ibaretti. Yani öncelikle Fransız tarihçilerin iddia edegel­ « l i kleri gibi İstanbul'la Paris arasındaki münasebetlerde

ne, nereden uydurdu�larını anlayamadığımız eşitlik likesinin geçerliliği vardı, ne de iki saygın devlet tafr·a­ MIDID ash!

39


Misyoner Faaliy•tleri

Öyle olsaydı, Fransız elçileri üç-beş kuruş iane alabilmek için makama kabul buyurulmalarını arz ve istirham eden İsti­ dayı yazdıktan sonra bildikleri bütün duaları okumaz, buzur-u saadetpenabide de meydan dayağı yemezler­ di! Az çok namuslu sayabileceğimiz Fransız tarihçileri bile 14.

Lui'nin iki sefirinden birinin hapsedilip, diğerinin tokatlandığı­ nı yazdıklarına göre

'

bu eşitlik hikayesi aşağılık duygu­

sunun depreştirdiği bir siyasi sayıklamadan öte hiçbir mana taşımaz! Kaldı ki, Türkiye, Avrupa'da kral ve impara­

tor geçineniere Osmanlı hükümdarını "metbu bileceklerini", yani ona tabi olacaklarını imzalarıyla teyit ve bilumum kral ve imparatorların ancak vezh i azamla müsavi bulun­ duğunu da " muahede metinlerine geçirerek buyuruculuğun Türkler'e ait olduğunu tasdik ettirmiştir!

Türkiye'deki en önemli Fransız okullanndan Saint Michel Okulu

Geniş bilgi için bakınız: Necdet Sevinç. Osmanlı'nın Yükselişi ve Çöküşü. İ stan­ bul. 1999

2

40

İsmail Hami Danışmend, İzablı Osmanlı Taribi Kronolojisi. c:2. İst. 197 1 . s: 157


r

Nudet Sevinç

Üyleyse eşitlik meşitlik yoktur. Onun için, Fransa'nın Osmanlı topraklarında diğer devlet­

IPı-den daha önce ve daha yoğun olarak kültürel kurumlar oluş­ ı urınası, eşit şartlar altında yürütülen müzakerelerle değil, dev­

ri rı siyasi şartlarıyla ilgilidir. Fakat bu kurumlar biraz da dev­ •lrme devlet ricalinin kayıtsızlığından dolayı bir süre sonra

l ııı1.1 Osmanlı tebasının Paris'i kurtarıcı olarak görmesine sebep olmuş,

o uğursuz Karlofça Barışı'nı takip eden yıllarda da kato­

I l k ierin dini ve kültürel örgütlenmesi denetlenemez bale gelmiş­ t i r. Fransızlar'ın katalik propagandasını siyasi hedeflerine göre yiinlendirmeleri de yine o uğursuz barıştan sonradır.

TARİKATLARlN SİNSİ TAARRUZU İstanbul'u fethettiğimizde, Ortaçağ eğitiminin genel özelli­

Ai icabı her latin kilisesinde bir okul vardı. Fetihten sonra Fatih,

d iAcr Hıristiyanlarla beraber latin çocuklarını da himayesi altı­ ıın almış, katalik kilisesi de �şimdilik- bu himaye ile yetinir gö­ rii nmüştü. Fakat Sırp devşirmesi Sokollu'nun uzun süren d i ktatörlük devrinde Osmanlı İmparatorluğu'nda rüşvet ve su­ i i.o;timal alıp yürüyünce, katalikler Papa'ya müracaat ederek, ıııııhterem perlerlerinin eğitimleriyle ilgilenmesini istemişler­

dir.

İstanbul'daki Fransız elçisiyle birlikte

3

Papa'nın temsilcisi­

nin de çalışmaları sonunda Osmanlı hükumeti 1583'te azlıkla­

rın

dileğini kabul etmiş ve kendi halkının bir başka devle­

lin göndereceği öğretmenler t;ırafından eğitilmesi gibi hükümranlık haklarına tecavüz sayılabilecek bir kara­

ra almıştır! 1583'te Türk Devleti'nin başında Hırvat veya Macar dev­ şirmesi Siyavuş Paşa vardır. Katoliklere verilen bu imtiyazda Siyavuş Paşa'nın rolünü kaynak yetersizliği sebebiyle tespit edellhan Tekeli-Selim tlkin. Osmanlı İmparatorluğu'nda Eğitim ve Bilgi Üretim

Sisteminin Oluşumu ve Dönüşümü. Ankara: 1993. s:37 41


Miryontr Fttttliyttltri

bilmiş değiliz. Ancak Macarlar'ın ve Hırvatlar'ın katalik olduk­ ları bilindiğine göre devletin muhtemelen ihanete

uğradığını

söyleyebiliriz. Fakat bu arada Hıristiyan dünyasındaki bir önemli gelişme­ ye de işaret etmeliyiz. Kimi, Türk orduları karşısında hezime­ te uğrayan, kimi de Türkiye'ye tabi olarak idame-i hayat eyle­ yen katolikler, ısss'te belki de Türk tehdidinden çok daha cid­ di bir tehlike ile karşı karşıya kaldılar. Varlıklarını bir ba­ kıma Türk diplomasisine borçlu olan protestanlar

1555 Ağustos ayında Almanya Augsburg Diyet Meclisi tarafın­ dan tanınınca Papa'yı da diğer katalik hükümdar ve kilisele­ ri de bir telaştır aldı. Nitekim Hıristiyanlığın bu yeni mezhe­ bi önce İskandinav ülkelerine daha sonra da Kalven vasıtasıyla Fransa'ya nüfuz edip oradan İngiltere ve Britanya Adaları'nı da tesiri altına alacaktı. Avrupa'nın hızla bir mezhep savaşına doğ­ ru sürüklenmekte olduğunu farketmemiş olsalar bile, kendileri­ ni katoliklerin imanından sorumlu tutan Fransa Kralı ve Papa, yeni bir misyoner örgütlenmesine giriştiler.Ve sinsi faaliyetleri­ ni başlattıla,r. 4 Bu bilgilere göre Fransa'nın ve Papalığın Osmanlı Devleti'ne hulul etmeye çalışmalarını üç sebebe bağlayabiliriz:

ı- Müslümanları Hıristiyanlaştırmak. 2- Diğer mezheplere mensup Osmanlı hıristiyanlarını kato­ likliğe kazandırmak

3- Hıristiyan mezheplerini birleştirmek. Katoliklere göre diğer mezhepler mutezille idi. Yanı hıris­ tiyan toplumundan ayrılmışlardı. Nitekim sonraki yıllarda İstanbul'da görev yapan Fransız konsoloslarından Markinis de

4

Avram Galanti. Akdeniz'de Türider isimli İspa nyaica bir esere dayanarak 1621 'e Kapusen Tarikatının vaizi olan Paçifiko'nun Türkleri Hıristiyanlığa davet etmek için İstanbul'a gelen ilk misyoner olduAunu yazmaktadır ki. bu iddiaya katılmak mümkün değildir. Bakınız Avram Galanti. Türkiye'de tik Kapasen Manutırla­ rı.

42

Ta ri h Encümeni Mecmuası nu:l (78) 1 Kanuni-sani 1340 s:l2:5


Necdtt Stvinç

Uon nac, 14. Lui'ye yazdığı Seferatname'de Türkiye'deki hedefle­ ı· I n i şöyle açıklayacaktı:

"Türkiye'de mukaddes dinimizin ilerlemesi için üç büyük �ııye vardır. Türkler'in hıristiyanlaştırılması, mutezile Rumlar vr

Ermenilerin birleştirilmesi, cehalet ve kabalığın bu iki kilise­

yı•

soktuğu hataların ve dalaletin kaldırılması. s ıS Kasım 1583'te Türkiye'deki ilk Fransız okulu açılırken gü­

ı liilen hedef buydu. Dolayısıyla bu okul Avrupa'daki mezhep ça­ t ı�masını Türkiye'ye ithal eden ilk okul oldu. Papa'nın talimatıyla B Kasım'da İstanbul'a üşüşen Cizvit ta­ d katının papazları Galata'daki Saint Benait Kilisesi ve manastı­ n na

yerleşip ıo gün sonra, asırlar boyunca ve halen katalik mis­

yoner faaliyetlerini yöneten Saint Benait Okulu'nu açtılar. Halen fıınliyette olan bu okul Türkçe'yi ancak ı883'ten sonra programı­ nu

almıştır. Cizvitler'in gelişinden 4 yıl sonra Kapusen misyonerleri, on­

In rı takiben de Lazaristler, Dominikenler, Fransiskenler ve diğer katalik rahip ve rabibeleri İstanbul'a damladılar.

6

ı625'te Halep'e, 1634'te Şam'a, 1644'te Sayda'ya, ı645'te Trablusşam'a, ı653'te Kisrüvan'a sızan 7 Cizvit rabipleri bu şehir­ lere ilaveten Sakız, Nakşa, Paros, Atina, İzmir ve Bağdat'a da çe­ şitli propaganda müesseseleri kurdular. Şam'daki propagan­ da merkezlerinin masraflan Paris'te kralın sarayına mensup bir kadın tarafından karşılanıyordu.

8

Bitlis'e ilk gelen misyonerler de Cizvitler'di: ı685'de 9 ileri­ ki sayfalarda göreceğimiz gibi, Osmanlı Devleti 'ni bir hayli uğ-

6

7 H '!

Ahmet Refik. Türkiye'de KatolikPropagandası. (Hazine-i Evrak vesaikine naza­ ran) Tarih Encümeni Mecmuası, nu: 5 (82) ı Eylül 1340. s: 268 13'üncü yüzyılda kurulan Darniniken ve Fransisken Tarikatına mensup misyo­ nerler 1220-1232 yıllarında İstanbul'a ve Filistin-e yerleşmişlerdir Mustafa Halidi-Ömer Ferruh. İslıim Ülkelerinde Misyonerlik ve Emperyalizm, !stanbul. 1 968. s : 27-28 Mehmet Ali Ayni, Milliyetçilik, İstanbul. ı 943. s: 326 (Harun Güler, Beyrut Amerikan Üniversitesi'nin Siyasi Misyonu. 1987. s:I2 43


Miiyon.r Faaliyttleri

raştıran Cizvitler, diğer tarikatların rahip ve rahibeleriyle bir­ likte özellikle katalilderin bulunduğu bölgelerde okullar açarak· Fransa'nın İstanbul'daki büyük hamlesinin ileri karakollarını oluşturmuşlardır. 1182-1226 tarihlerinde yaşayan papaz Fransis Esseysi'nin kurduğu Fransisken tarikatı mensupları, 1229'da Kudüs'te, 1249'da Dimyat'ta, 1320'de Kahire'de, 1440'da Beyrut'ta İsliim aleyhtarı propagandayı başlatmışlardı. Papalığın Protestanlara karşı aktif organize mücadeleye girişmesinden sonra 1571'de Halep'e, 1582'de Trablusşam'a, ı632'de Sayda'ya geldiler. Papa bu işin o kadar içindeydi ki, Lazarİst misyonerierin İstanbul Galata'da açtığı Saint Pierre Okulu'nun bü­ tün masrafı Papalık Propaganda Dairesi, ıo İstanbul Pangaltı'daki Saint Esprit Okulu'nun masrafları da Papa'nın İstanbul'daki temsilcisi Pluym tarafından karşılanıyordu.

11

Fransa Kralı 13. Lui de Kapuçin misyoner­

lerine İstanbul Fransız Elçiliği'nin yanındaki evi bağışladı.12 Freres'3

tarikatı

çalışmalarını

daha

ziyade

Trabzon,

Erzurum, İzmir ve İstanbul'da yoğunlaştırmıştı. Erzurum'daki öğrencilerinin büyük çoğunluğu Ermeni idi. Freres okulları­ nın en ünlüsü İstanbul Kadıköy'deki Saint Joseph Koleji'ydi. Charite

'4

tarikatı Türk coğrafyasının daha geniş bir kesiminde

faaliyet gösteriyordu. İzmir'de üstlendiği anlaşılan Charite pa­ pazları Trabzon, İstanbul, Suriye ve Filistin'de okullar açmış­ tı. College de la Providence, tarikatın İzmir'deki en büyük oku­ luydu. İstanbul'daki propaganda, Üsküdar'daki karma okul­ dan yönlendiriliyordu. Charite misyonerlerinin ayrıca Bornova, Buca, Kula, Aydın ve İzmir'deki Fransız Hastahanesi'nde birer lO ll

12

Nurettin Polvan, Türkiye'de Yabancı Eğitim, istanbul. 1952, d, s:l98 Nurettin Polvan. age. s:2ll İlknur Polat Haydaroğlu. Osmanlı İmparatorluğumda Yabancı Okullar. Anka­ ra. 1993. s:l2

13 14 44

Tarikatın tam ismi Freres de la Doctrine Christienne Tarikalın lam ismi Soeurus Sainl Vincent de la Paul on de la Charite'dir


Necdu Sevirıç

okıılları vardı. 17. yüzyılda Türkiye'ye sızan Oorniniken misyo­ ı ı ı•rleri sonraki yıllarda Kuzey Irak'ta Türkmenler'in yoğun ola­ nık yaşadıkları Musul-Kerkük yöresini kendilerine faaliyet ala­ ' " olarak seçeceklerdi.

ıs

Papalığın ve Fransa Devleti'nin destek ve himayesinde yürü­ t H ll' n

'6

bu propaganda Osmanlı azınlıkları üzerinde öylesine et­

k I l i oldu ki, Fransa Kralı 4· Henri ı6ıo yılında öldüğünde l ı-ı anbul'daki latin kiliselerinde kralın ruhu için dua rdlldi. Bu kepazelik 14. Lui'nin karısı Maria Theresa l f1H4'te terki dünya ettiğinde ayinler yapılarak tekrar­ lımdı.

'7

Böylece katolik Fransa, padişahın katolik tebası üze­

r i ndeki nüfuzunu test etme imkanı bulmuştu. Çok geçmeden bir k ıs ı m Ortodokslar da yönlerini Paris'e çevirdiler. Antakya Rum l 'ııt riği, halasiarını yani Türk yönetiminden kurtuluşları­ m k raldan beklediklerini

14. Lui'ye yazıverdi.

'8

istanbul Ermeni Patriği, 14. Lui'yi Yeni Konstantin unva­ ı ı ıyla tebcil ederken '9 Halep Ermeni Patriği ise aynı krala yazdı­ �· mektupta şöyle diyordu: - Ermenistan Fransa'nın en kuvvetli kralı tarafın­

ılun kurtarılacaktır. "0 1655 yılına gelindiğinde ise devlet fikrine meydan okuyan bir wkillik ihdas edildi: Artık Osmanlı egemenliğindeki bütün ka­ t ı ıl i kler Papa'nın istanbul'daki vekiline itaat edeceklerdi. 21 Yani ı nevcut katoliklerle beraber, bu mezhebi kabul edecek Osmanlı t ı•l ıası da bir başka siyasi otoriteye tabi olacaktı. Böylece mese1 '•

Tevfik Çavdar. Osmanlılar'in Yarı Sömürge Oluşu, İstanbul. 1970. s: 90

ı rı

1 !alil Erıuğıul Azınlık ve Yabancı Okulları, Türk Toplumuna Etkisi. İstanbul.

1 .'

Nurettin Polvan. age, s: 64

1 998. s: 69 iM

Ahmet Refik, agm, s:257

1 '1

Ahmet Refik, agm, s:259-261

.'il

llilal Eryılmaz. Osmanlı Devleti'nde Gayrimüslim Teb'anın Yönetimi, İstanbul,

J1

Na h it Dinçer. Yabancı Özel Okullar, (tarihsiz). s:24

1 '190. s:66

45


MiJyontr Faaliyttltri

le bir dini veya vicdanİ sorun olmaktan çıkıp resmen siyasallaş­ mıştı!

FRANSA ARTIK PİYON DEVLET DEÖİL MİYDİ?

Hayır piyondu. 3. Henri'nin, İstanbul'a danışmadan Fransa Krallık tahtı­ na oturmak gibi bir saygısızlık yapmasına rağmen Fransa hiHa Türk Devleti'nin bir piyonuydu! Ecdadımızın, Batı'nın kral­

larını bile nasıl memur olarak kullandıklarının anlaşılma­ sı için birkaç satırla şu 3. Henri'nin üzerinde durmak istiyorum: Sultan 2. Selim Osmanlı büyükleri arasında değildir. Türk büyükleri arasında ise esamesi bile okunmaz. Belki de saltanat­ ta bulunduğu müddetçe devşirme Sokollu'nun devşirme cuntasıyla mücadele etmek mecburiyetinde kaldığı için, büyük

başarılar kazanamamış, bu sebeple silik bir şahsiyet olarak anılagelmiştir.

Bakınız ne yapmıştır bu silik şahsiyet: Münhal bulunan Lehistan Krallığı'na muhtelif Avrupa devletleri kendi adayları­ nı oturtmak için mücadele ederken Sultan 2. Selim ı6 Haziran 1573'te Fransa Kralı g. Charles'e bir mektup göndererek karde­ şi 3 · Henri'yi Lehistan Krallığı'na tayin ettiğini tebliğ et­ miştir! Yüksek sesle tekrar edelim lütfen ne etmiştir: - Fransa Kralı'nın kardeşini Lehistan'a kral tayin etmiştir!

Evet. Bir Osmanlı memuru dememiz icap eden 3· Henri'nin iki satırlık bir fermanla Lehistan tahtına oturtulma­ sından sonra da Türkiye'ye rağmen bu ülke üzerinde politika ya­ pılabileceğini zanneden Batılı başkentlerin ahmakları gıklarını bile çıkaramadan bu atamaya başeğmek zorunda kalmışlardır. 22 22

46

Geniş bilgi için bakınız: Necdet Sevinç. Ferman. İstanbul.

1999.

s: 234


Necdet Sroinç

Fakat bu 3 - Henri, bir süre sonra Türk başkentinin onayı­ n ı almadan Fransa Kralı olunca Sultan 3 - Murat cülusunu tebliğ lı;in Paris'e elçi göndermek tenezzülünde bile bulunmamıştır. Ve ıu• yapmıştır biliyor musunuz?

Etienne Bathory'nin krallığını onaylayarak hem Fransa, hem de Lehistan krallık taçlarını başında taşımak isteyen Henri'nin

huyallerini suya düşürmüştür. 23 Ama amirin, haddini bilmez memura kırgınlığı bunun­ lu bitmemiştir. 2. Filip'in elçisi Baron de Jack Jermini 1 577'de

lııtanbul'a gelip Fransa'yı tehdit etmekte olan İspanya'ya karşı Osmanlı hükumetinden yardım isteyince, 3- Murat, Fransa'ya u rtık inayet edilmeyeceğini yani lütufta bulunulmayacağını

oldukça sert biçimde ifade etmek ihtiyacını duymuştur. Üstelik t�lçiyi huzura kabul etmemiş, kendisine arzolunan dilekçenin ke­ narına yazdığı notta Fransa'nın insaniyetten anlamadığı­ nı şu cümle ile ihtar etmiştir: - Şimdiye kadar size ettiğimiz inayetlere karşı si­

do tarafınızdan da bilmukabele insaniyel ve mürüvvet xösterilmesi icabeder!

Hem efendim Fransa'nın hala Osmanlı Devleti'nin bir piyo­ nu olduğunu anlatmak için 2. Selim ve 3. Murat'ın fermanlann­ uan bahsetmeye de esasen lüzum yoktur. Çünkü Fransızlar'ın büyük kral dedikleri 14. Lui'nin ilk elçisi olarak İstanbul'a ge­

len dö Lahey, bir Venedik amiraline bazı bilgiler sızdırdığı için vezir-i azam Köprülü Mehmet Paşa tarafından fena halde azar­ lanmış, hatta bazı kaynaklara göre dayak bile yemiştir! Saygıda kusur ettiği için Edirne'de tevkif edilen elçinin oğlu Denis dö Lahey de vezir-i azam Erdel Seferi'nden gelinceye kadar ha­ piste kalmış

24

büyüklüğü kendinden menkul olan 14. Lui, bü­

tün bunlara rağmen ağznı açmaya cesaret edememiştir! B l4

Reşat Ekrem Koç'u Osmanlı Muhahedeleri ve Kapitülasyonlar İstanbul. 1943, s: 416

Geniş bilgi için bakınız: İsmail Hakkı Uzunçarşılı, age, s: 208 210 47


Misyonu Faa/iyttl�ri

Bu Denis de Lahey ı665'te elçi olarak İstanbul'a gelecek fa­ kat vezir-i azam Fazıl Ahmet Paşa onu karşılamaya sadece bir çavuş göndererek

"5 Fransa'ya bir kez daha seviye­

sini hatırlatacaktır.

Denis dö Lahey'in yerine gelen Kont dö Lövantel'e de, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa rahmetiisi verip veriştirerek had­ dini bildirecek, hatta hakaret edecektir! Fakat bütün bu azarlama]ara, hakaredere ve hatta köte­ ğe rağmen Fransa'nın diplomatlar ve tarikatlar vasıtasıyla Türkiye'de yürütegeirliği faaliyetlerin devam ettiğini söylemek zorundayız. Öyle ki: Cizvit papazları ı6ıo'da İstanbul'da bir isyan prova­ sına cür'et edebilmişlerdi.

XIX. yüzy1/ sonunda müslüman halki hristiyanlaşt�rmak için çal1şan gezici misyoner/er. Resim A. Ca h it Kürkçüoğlu'nun arşivinden almm1ştlr.

Devlet bu papaz anarşisini hastınnca Cizvitler, Rum patrik vekili vasıtasıyla Papa'nın ve Napali Kralı'nın Osmanlı Devleti'ne müdahale etmesini istediler. Patrik vekili -siz 25 48

İsmail Hakkı Uzunçarşılı, age. s:

210


Nud�t s�virıf

.ıııı ıAolun- asıldı, Cizvitler hapsedildiler. Fakat Fransız elçisi Aşil

ı lll l l arley'in tavassutu üzerine dört ay sonra hapisten çıka­ n l ıp

"'

İstanbul'dan tartedildiler ama geri sızmaları zor olma­

ı l ı . ıfqt'de İstanbul'a gelen Marki dö Növantel'in elçiliği döne­ ııı l ı ule Fransız Başbakanı Kolber, bütün masrafları Fransa ta­

nı f ı ndan karşılanmak üzere Türkçe'yi ve diğer şark dilleri­ lll iiArenmeleri için İstanbul'a 12 genç gönderdi. Növantel'in

'l'llrk iye'deki Hıristiyanları katalik yapmayı kafaya koyan bir fa­ ıınt lk olduğu bilindiğine göre öğrenci sıfatıyla İstanbul'a gön­

ılrrilen bu 12 kişi büyük ihtimalle iyi yetiştirilmiş misyonerler­ ı l l ı·. Galland'ın eserinden öğreniyoruz ki, bu Növantel Osmanlı l l ı ristiyanlarını katolikliğe kazanmak için İstanbul, Antakya ve lljkenderiye Patrikleriyle mektuplaşmaktadır. •7 Növantel'in böy­ lrHine çaplı ve bir o kadar da siyasi riskleri bulunan bir davayı hllkllmetinin bilgisi dışında yürütmesi mümkün olamayacağma ıtilre Fransa'dan gelen 12 kişinin sıradan öğrenciler olduğu ileri ljli rülemez. Nitekim bu olaydan iki yıl sonra 1673'te Fransa'nın I.Ojtanbul'daki elçiliğinde ve konsolosluklarında tercüman

28

ola­

nık istihdam edilmek üzere Türkiye'ye gönderdiği öğrencilerin

K ııpucin tarikatına mensup oldukları artık bilinmektedir. •9 .'rı

!smail Hakkı Uzunçarşılı, age, s: 207

i:

!smail Hakkı Uzunçarşılı. age, s:2 1 2

.' H

Kolhert'in teşebbüsü üzerine Paris'te E cole des Jeunes de Langues adlı bir okul a�ılmıştı. Bu okul İstanbul'daki Fransa Büyükelçiliği ve Osmanlı İmparatorluğu­ nun çeşitli şehirlerindeki Fransız konsolosluklarında istihdam edilecek resmi ter­ cümanlar yetiştirmekle yükümlüydü. Kolbert. aynı sene İstanbul ve İzmir'deki Kapucin manastırlarında da benzeri okullar açmayı tasarladı. Çok geçmeden Istanbul'daki okul faaliyete başladı. Ihtilal idaresi zamanında okulun ismi Eco­ le des Langues Oriantales oldu. İsmail Soysal. Fransız ihtilili ve Türk-Fransız

Diplomasi Münasebetleri (1789-ı802) Ankara 1964. sayfa: 42. Ünlü tercüman aileleri böylece doğmuştur. 1831' den sonra Osmanlı Devletinde tercüman olarak çalıştırılacaklarda. 1795'de Paris'te kurulan Doğu Dilleri Okulunun diploması aranmıştır. Ömer Demircan. Dünden Bugüne Türkiye'de Yabancı Dil. İstanbul. JY

1988. s:37

Nurettin Po Ivan. age. s:99

49


Miıyon�r Faaliynkri

Bu öğrencilere latince ve İtalyanca gibi Batı dilleriyle beraber Rumca ve Ermenicenin de öğretiliyar olması

30

ancak Osmanlı

azınlıklarıyla temas kurma amacıyla izah edilebilir. Kapucin pa­ pazları bu öğrenciler için bir kolej bile yaptırmışlardır. Kaldı ki, Fransız elçisi Aşil dö Harley'in yerine gelen Filip dö Harley'in katalik ve Ortodoks kiliselerini birleştirmek için yürü­ tülegelen faaliyetlere destek vermesinden anlaşılıyor ki, bu me­ sele sadece Papa'nın değil Paris'in de gündemindedir. Filip dö Harley, İngiliz ve Felemenk elçilerinin muhalefetlerine rağmen 5 Cizvit papazını İstanbul'a yerleştirmiş ve kilise mütevellisi Kalober Metaksas'ın evine bir matbaa kurdurarak neş­ riyata başlamış, Rum kilisesine de 12 bin kuruş yardım yap­

mıştı. Hükumet bu durumu haber alınca Meteksas'ı derhal tev­ kif edip, Rum Patrikhanesi'ni de 12 bin kuruş tazminat ödemeye mahkum etmişti. Cizvit misyonerleri de hudut dışı edilmek üze­ re hapse atılmışlardı. - Ne zaman? - Taa 1627'de! Hatta Filip dö Harley bizzat himaye ettiği Cizvitler'in sınır­ dışı edilmesi halinde pasaportunu isteyip Türkiye'den ayrılaca­ ğına dair tehditle bile bulunmasına rağmen 3' Sultan 4.Murat bu küstah elçiyi ciddiye almamıştı. Filip dö Harley'in bütün gayreti, Cizvitler ve diğer tarikat­ lar vasıtasıyla Doğu ve Batı kiliseleri arasındaki ihtilafları or­ tadan kaldırarak Osmanlı Devleti'nin Katolik tebaasıyla birlikte Ortodoks tebaasını da Fransa'nın nüfuzu altı­ na almaktı. Bu sebeple eline 7 maddelik bir talimatname ve­

rilip Kardinal Bandini tarafından İstanbul'a gönderilen pro­ pagandacı bir Rum'un çalışmalarını kolaylaştırmak için uğra­ şıp durdu. Bu Rum'un adı Kanakio Rosi idi. Kardinal Bandini, 30

31 50

Uknur Polat Haydaroğlu, age. s: 13 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, age, s: 1 1 9


Kosi'nin eline tutuşturduğu talimatnamede, aslında nefret ettiği Kıımlar'a iltifatlar yağdırıyordu. Mesela 2. maddede diyordu ki : " Koma Kilisesi, Ortodoks Kilisesiyle sulh ve ittifak halinde bu­ lımmayı her zaman arzu etmiştir. Cenab-ı Hak şahittir ki, yalnız J(ı•çmiş asırlar değil, hatta son devirde Patrik Yeremi zamanm­ ıl n Roma, arzu olunan neticeye varmak için ne zahmetten, ne de ıııusraftan çekinmiştir. Daima bu maksatta bulunarak Rumlar Için kolejler tesis etti, elyevm (yani halen) bu kolejleri itina

Ilc idare etmektedir.

J2

Fransız Misyonerlerinin Türkiye'de açtığı ilk lise Saint-Benoit

KAATİL MiSYONERLER

Katalik misyoner örgütleri içinde en azılısı olan

ve

en vah­ �i metodlarla mücadele eden Cizvit tarikatı 1491'de İspanya'da doğup ıss6'da Roma'da urul eyleyen İgnas dö Layola adında bir lııpanyol asilzadesi tarafından kurulmuştu. Önceleri Daıniniken l urikatıyla ilgilenen bu İspanyol asilzadesi, bütün Müslümanları katalik yapmaya karar verince ve Dominikenler'le de bu işin ba­ �ıırılaınayacağını anlayınca kendi örgütünü kurmuştu. Layola IZ

İsmail Hakkı Uzunçarşılı. age. s:! lS 51


MiJyontr FaaliyttÜri

koyu bir katalik öğretisinin yapıldığı Paris Üniversitesi'nde dok­ torasını tamamladıktan sonra 1534'te uruc-u Meryem yortusun­ da, bir cuma günü Paris'te Meryem Ana Kilisesi'nde (St Mary Kilisesi) arkadaşlarıyla buluşup bütün Hıristiyanların zihnini deşifre eden şu kararı almışlardır:

- Kudüs'e gidecek ve Papa'nın hizmetinde canla başla çalışa­ rak bütün Müslümanları Hıristiyan yapacağız! Bütün Müslümanları Hıristiyanlaştırmak için Sent Mari Kilisesi'nde yernin eden 7 kişi, Papa 3 . Poi'nin takdir ve iltifatla­ rına mazhar olmuş ve onlara bizzat Papa tarafından masum bir isim verilmiştir: İsa Cemiyeti. Kanuni Sultan Süleyman,

annesinin ricası üzerine ı.

Fransuva'yı 9 ay ıo günden beri yatrnakta olduğu İspanyol hapishanesi'nden kurtardıktan sonra Avrupa'daki Türkiye aleyh­ tarı ittifakı dikkate alarak, Fransa'ya bazı ayrıcalıklar tanırnıştı. Osmanlı Hükumeti, Fransız Kralı'nın arzusu üzerine Cizvitler'e karşı müsamahah davranınakla kalmamış, 4. Henri'nin, Cizvit­ ler'in, Fransız setirinin himayesi altında bulunmasıyla ilgili rica­ sını kabul etmekte de herhangi bir sakınca görmemiştir. �

Bu himayeden yararlanan Cizvit rnisyonerlerinin, Türk imparatorluğunun çeşitli bölgelerinde ve bu arada Ege adalarında da teşkilatlandığını daha önce yazmıştık. - Niçin adalar? Cizvit misyonerlerinin Ege adalarında örgütlenmesinin en önemli sebebi Hıristiyan korsanlardan faydalanrnaktı! Bakınız Vondal ne yazıyor: - Kendi hallerine göre temiz birer Hıristiyan olan korsanlar müslümanlığın ilerlemesine kat'i olarak mini oluyorlardı.

33

Vondal'ın "kendi hallerine göre temiz birer Hıristiyan olduklarını" söylernekten utanmadığı bu korsanlar yani gasp,

33

52

Ahmet Refik. agm. s: 2 5 8 -276


�ııAına, talan ve hırsızlığı hayat tarzı olarak benimseyen bu hay­ ılı ı ı l ıır müslümanlığın ilerlemesine nasıl mani olabilirlerdi?

- Kaçırıp öldürerek! Mesela Nakşe Adası'nda müslümanlığı tercih eden 12 ııllı• Cizvitler'in teşvikiyle "kendi hallerine göre" temiz birer J l ı ristiyan olan korsanlar tarafından Malta'ya kaçırılmıştı! Kaçınlmakla da kalınmamış bu 12 ailenin çoluk çocuk da hil bütün fertleri yine Cizvitler'in baskısıyla işkence )'Dpılmak suretiyle öldürülmüşlerdirr Daha sonra da kim­ ııı r

müslüman olmaya cesaret edememiştir.

himaye görevinin verilmesi imparatorluğun gücünü kaybet­

34

Fransız elçilerine, Türk topraklarındaki katalik papazla­ l l�i devirlerde devletin elini kolunu bağlamış, papazların yıkıı·ı

faaliyetlerini önlemek için tedbir almak isteyen devlet, kar­

�ısında hep Fransa'yı bulmuştu. Katalik misyonerlerini hima­ vı�

eden Fransız elçileri, Savari dö Brev'in yaptığı gibi Osmanlı

nevieti'nin ortadan kalkması gerektiğini bile yazabiliyor­

lıı rdı . 35

ileriki bölümlerde inceleyeceğimiz gibi Osmanlı Devleti'ni

lı ir hayli uğraştıran ve sadık tebaalarımızı dahi baştan çıkaran Cizvitler, Türkiye'ye gelişlerinden kısa bir süre sonra resmi ma­ kamları meşgul etmeye başlamışlardır. Osman Ergin, Türkiye Maarif Tarihi'nde, St Mişel Lisesi öğretmeni İmbert Stanislav'ın kendisine anlattığı bilgilere dayanarak, 13 Aralık 1609'da Sen Lui Lisesi'nin subaşılar yani zabıta amirleri tarafından basılıp, (jğretmenlerin paşanın huzuruna çıkarıldığım anlat­

makta, ancak olayın sebebi ve paşanın kimliği hakkında herhan­ Kİ bir açıklama yapmamaktadır. Buna rağmen subaşıların okulu

hasmalarının ve sınıflara kadar girip öğretmenleri yüksek rüt­ beli bir zabıta yetkilisi olan paşanın huzuruna çıkarmalarının nedenini anlamak ya da tahmin etmek zor değildir. .,4

Ahmet Refik, agm, s: 249

�S

İsmail Hakkı Uzunçarşılı, age. s:ll8

53

.


Birer katalik misyoneri olan Cizvitler 1757'de bir katalik ülke­ si olan Portekiz'den ve Portekiz müstemlekelerinden ko­

vulmuşlardır. 1767de İspanya'dan sepetlenmiş fakat bu mem­ lekete yine sızmışlardır. İspanya 182o'de ikinci, 1836'da üçün­ cü kez bu tedhişçi misyonerleri ülkesinden uzaklaştırmış, 1834 ve 1843 yıllarında Portekiz ikinci ve üçüncü kez bir Cizvit

temizliği yapmak zorunda kalmıştır.

1816'da Hollanda'dan,

1824'de Almanya'dan, 1816, 1842 ve 1872'de İsviçre'den kapıdı­

şarı edilen Cizvit papazlarını Rusya topraklarından atabil­ mek için 1813'ten 1823'e kadar tam ıo yıl boyunca mücadele

etmek zorunda kalmıştır. Fransa'nın başı da onlarla zaman zaman derde girmiştir.

Türkiye'de Fransız elçileri tarafından resmen himaye edilen Cizvitler, ilk kez 1765'de Fransa'dan kapı dışarı edilmişler, fakat içeride kalanlar derhal kamufle bir teşkilat kurarak faaliyetlerini yürütmüşlerdir. En Mukaddes Kalbin

Rabipleri adını taşıyan bu kamufle teşkilatın mensupları ı8o4'te Napolyon tarafından hudut baricine gönderilmişler­ dir. Fransa 1880 ve 1901 yıllarında iki kez daha Cizvit temizliği

yapma� zorunda kalmıştır.

J6

Fakat buna rağmen Fransız anavatanının dışında Cizvitler'le beraberdir Fransa! Çünkü Cizvitler, gittikleri ülkelere Fransız dil ve kül­

türünü taşıyor, o ülkelerde Fransa'nın siyasi emelle­ ri uğruna çalışıyorlardı. Sebep oldukları inanç yıkıntısı ise Fransa'yı hiç mi hiç alakadar etmiyordu. Hatta Cizvitleri ken­

di topraklarından uzaklaştıran Fransa, yurtdışında­ ki Cizvit faaliyetlerini desteklemekle kalmıyor, onları finanse de ediyordu! Türkiye'deki ve hatta bütün dünyada­ ki katalik-protestan çatışmasının taraflarından biri olan Jessup, herhalde bu duruma şaşırmış olacak ki, "Cizvitler'i kendi ül36

54

Mustafa Halidi· Ömer Ferruh, age. s: 216


Ntcdtt Stvirıç

kesinden atan Fransa nasıl olur da onlara milyonlarca frank yardımda bulunur" 37 diye sormaktadır. Cizvitler, Fransız emellerine o kadar hizmet ediyorlardı ki,

ltransa kendi ülkesinde laik bir eğitim politikasını be­ nimsedikten sonra bile Cizvitler'in teokratik esaslara dayanan okullarına destek vermeye devam etti. Fransa ancak ıgos'ten sonra Osmanlı topraklarında laik okullar kur­ muş, fakat buna rağmen tarikat mekteplerini de himayeye de­ vam etmiştir.

Cizvitler, Fransa'nın Ortadoğu'daki hedeflerine ulaşması için sadece Türk topraklarında okullar açmakla yetinmediler.

y�ıo yaşlarındaki Rum, Ermeni ve Yahudi çocuklarını Fransa'ya �ötürerek, Paris'teki Louis le Grand Koleji'nde yetiştirmeye baş­ ladılar.

38

Tam bir katalik eğitimi ile yetiştirilen bu çocukların çoğu mezhep değiştirmiş olarak Türkiye'ye dönüyor, yabancı dil bil­ dikleri için önemli devlet adamlarına muhatap oluyor ve ter­

cümanlık yaparken edindikleri bilgileri de herhalde Cizvitler'in şeytani reisierine ulaştırıyorlardı. Cizvitler'in halkı baştan çıkardıklarını, akla gelmedik entri­ kalar çevirdiklerini, önce çocuklardan işe başlayıp, giderek ka­ dınları ve onların kocalarını da avuçlarının içine aldıklarını ve nihayet çalıştıkları beldelerin idarecilerine bile nüfuz ettikleri­ ni alaycı bir dille anlatan Volter'ın bu tedhişçi papazlar hakkın­

da ilgi çekici bir değerlendirmesi vardır:

- Efendimiz insanları daha iyi yiyebilmek için koyun kılığına giren ejderhaların hikayesini herhalde bilirler. İşte onlar yani Cizvitler' da böyledir. Dünyaya bunlar ka­ dar te'!ılikeli ejderha ne gelmiştir, ne de gelecektir". 39 37

Mustafa Halidi-Ömer Ferruh, age, s: ıs2

38

Demircan. age. s: 37

39

Voltaire. Feylesofça Konuşmalar ve Fıkralar, çeviren: Fehmi Baldaş, Ankara. 1962, s: 350

55


. Miıyo,.er Faaliyetleri

BENDE-İ NİMETŞİNASA VERİLEN KAPİTÜLASYONLAR D evlet zayı fladıkça, i mp aratorlu ğun hemen hemen her köş e­ sind e inş a edil en aj an oku llarında misyoner papazların kışkır t­ tığı birtebaa-i gayri müslimenin imtiyazah sor unu ve hat­ tai syanlad a karşı k arşı ya kalmış, amag üçlü zamanı mı zdai m­ zaladığı mız kapi tülas yonl ar tedbir almamı za eng el olmuş tu r. F ran sa Kr alı ı. F ransu va' nı n A lmanya' ya karşı T ürk himayesi­ ni rica etti ği veKanu ni' ye yazdı ğı mektu pta"bende-i nimetşi­

nasınız" ya ni iyi li kbili r köl eniz ol acağı m dedi ği 4o yı llardai m­ zal anan il k kapitülasyonlarda bile Osmanlı adli makamla­

rının Fransız katoliklerinin davalarına bakamayacağı hükme bağlanmış tı r! Şub at 1532' de i mzalanan an tl aş manın 6 . mad desi ayn enş öyled ir: Mad de6 ; F ransı z tüccarlan ile mai yetler indeki memu rlar ve had erne veya efr ad-ı sai redi n ve mezhebe ait hu su sat ve mesele­ l erd end olayı , kadı lar, sancak beyl eri ve su başıl ar tarafından mu ­ hakeme ed ilemeyecekl erd ir. Bu g ibi meseleleri bal ve fasJ etrn ek ( yan i karara bağlam ak) Bab- ıAl i' ye ai t olacakt ır. O rta A fri ka' dan O rta A vru pa' ya kad ar u zan an bir impar a­ torluk ta ticaret ş ehirleri ne özelli kl e F ransı z tüccarl an yla bir­ l ikt e li manlara g el ecek katol ikl erin mezheple ilg il i davalarını I stanbu l'a ve hatta hüku mete haval e etmekd emek, misyoneri ere zaman ve serb estlik kazandı rmak demekti r. 20 Mayı s ı6o4' te F ran sa il e imzalanan s. Kapüti lasyon A nti aş ması i se katalilderin himaye edileceğini karara

bağlayan ilk metindir. P aris bu antl aş ma i le Fil istin üze­ rindek i emel lerini

açı kça ortaya koymasın a rağmen,

yal nı z

F ran sızl ar'i n değil, F ran sa Kralı ' nı n dostu ve müttefi ki ol an Hı risti yan 40

hükümdarların

Bakınız. Reşat Ekrem Koçu. Osmanlı Muahedeleri ve Kapitülasyonlar 1300· 1920. İstanbul. 1943.

56

tebaalan nı n da Ku düs' ü serbest-

s: 403


Necdet Stvinç

çe

ziyaret edebilmeleri istenmiş ve bu istem kabul edilmiştir.

4'

Fransa, istikbaldeki büyük hamlesinde yararlanacağı Karname

Kilisesi'ndeki kolonisini de yine bu antlaşma ile teminat al­ l ına

almıştır. 42

s Haziran 1673 tarihinde imzalanan 6. Kapitülasyon

Antlaşmasının ı. maddesinde bu mutabakat hemen hemen tek­ rarlanmış, 40. maddede ise "İstanbul'da elçileri bulun­

mayan milletierin Fransa ile dost olanları Kudüs'ü Fransız bayrağı altında ziyaret edebilecekleri" kara­ ra bağlanarak Filistin'de Fransa'ya üstünlük tanınmıştır. 41'nci maddede Karname Kilisesi ruhbam "vergi talebiyle renci­

de edilmeyeceklerdir" denirken, 42'nci maddede Kudüs'e gidip dönenierin her türlü müdahaleden masun ola­ cakları kabullenilmiş, 43'üncü maddede ise şöyle denilmiştir: Galata'da bulunan Cizvit ve Kapucin Tarikatı ruhbam eskiden beri ellerinde olan iki kiliseyi yine ellerinde muhafaza edecek­ lerdir. Bu kiliselerden biri yandığı cihetle izn-i şer'i ile tamir olu­ nacak ve yine Kapucin ruhhanının elinde bulunacaktır. İzmir, Sayda, İskenderiye ve sair iskelelerde olan Fransız taifesine de müdahale olunamayacaktır. Bir babane ile paraları da alınma­ yacaktır. Bu kapİtüler haklar daha sonra imzalanan antlaşmalarda da şümulü genişletilerek tekrarlandığı için Osmanlı toprak­

larındaki katolikler Fransa'nın himayesi altına sokul­ muştur. 41

Madde 4 : Fransa Kralının muhibbi v e müllefiki olan sair Hıristiyan hükümdar­ ların tebaaları Kudüs'teki mübarek makamları ziyaret etmek hususunda serbest buluna'caklar, kendilerine hiçbir müdahale ve müşkülat çıkarılmayacak ve kendi­ lerine tecavüz edilmeyecektir

42

Madde 5: Kudüs'te oturup. Karname Kilisesinde ayin icra eden rahipler, orada tam bir emniyet ve huzur ile oturacak ve istedikleri yere gidebileceklerdir. Bunla­ rın emniyetiyle huzuru ihlal edilmeyecek. tecavüze uğramayacak ve kendilerine her zaman yardım ve himaye esirgenmeyecektir

57


MiJyontr Faa/ıj�tl�ri

SÖMÜRGE PİYADESİ ONBAŞILAR

Muhteşem bir zafer olan Malazgirt Meydan Muharebesi'nden itibaren Avrupa'ya doğru ilerleyen Türkler'in Anadolu'da

imha edilmesi, şayet bu mümkün olmazsa geldikleri yere geri gönderilmesi ile ilgili hayaJler, kaynağını Hıristiyan ta­ assubundan almıştır. Bir devşirme paşanın ve kabileci duygulara mağlup olan Kınm Ham'nın ihanetleri yüzünden ı683'te Türk ileri harekatı Viyana surlarının önünde durduruldu. ı6gg'da Osmanlı duraklamasının milletlerarası belgesi olan Karlofça Antlaşmasını imzaladık. Karlofça'dan, özellikle de

ec­

nebilerin Osmanlı İmparatorluğu'nun içişlerine burunlarını sok­ mayı itiyat haline getirdikleri 1774 Kaynarca Muahedesi'nden sonra, Batılılar'ın, Yunanhlar'a aidiyeti pek şüpheli olan

antik medeniyete duyduğu hayranlık, Yunan topraklarını hakimiyeti altında bulunduran Türkler'e karşı Fransa'da düş­ manlık duygusunun kabarınasına sebep oldu. Fransız devlet adamlarının Türkiye ile dostane münasebetleri devam ettirme­ yi kendi çıkarlarına uygun buldukları zamanlarda bile Fransız kamuoyu Türkiye'ye ve Türkler'e düşmandı. 18'nci asrın baş­ larında Montesqiou gibi Fransız aydınlarının ateşledi­

ği nefret, asrın son yarısında tam anlamıyla alevlendi. 1772'de ünlü Volter, Prusya Kralı Frederik'i "Türkler'i boğaz­ lardan atması için İkinci Katerina'ya yardım etmeye

davet etti". Volter, Katerina'ya hitap eden şiirinde Yunan da­ vası uğruna Türkler'e hakaret ederken, Prusya'yı göklere çıkarı­ yordu. Choiseul Gouffier, Yunanlılar'a abartılı övgüler dizdiği ve adeta dalkavukluk ettiği seyahatnamesinde Türkler'e ağır dil­ le saldırmış, sonra da Fransız Büyükelçisi olarak İstanbul'a ta­ yin edilmişti: 1784. 43 43

58

İsmail Soysal. Fransız İhtilali ve Türk-Fransız Diplomasi Münasabetleri. (17891802) Ankara.l964.s: 40.


Nectkt s�vinç

1778'de Türkiye'yi ziyaret eden Volney ise şöyle yazıyordu:

- Türkler Avrupa'ya vebadan başka bir şey getirme­ mişlerdir! İşte Fransa'daki bu atmosfer nedeniyle 1787'de birçok Fransız asilzadesi ve aydını Türkler'e karşı Rus ordusuna gönül­ lü yazılmıŞlardı. « Sömürgeciliğin felsefesini yapan Fransız yazarlarından Jules Hamart, "galibin eğitim konusunda yapması gereken sö­ mürge piyadesi onbaşılar yetiştirmek olmalıdır" 45 diyordu. Fransa'ya sömürge piyadesi onbaşılar yetiştirmek is­ teyen Cizvitler, 1583'te Saint Benait Lisesi'ni açmışlardı. 1703'te Türkiye'de bir matbaa kurarak faaliyetlerini yoğunlaştırdı­ lar. ı88ı'de Beyrut'ta Saint Joseph Üniversitesi'ni, iki yıl sonra ı883'te ise Beyrut Tıp Fakültesi'ni devreye soktular. Simon Roux, ı829'da İzqıir'de Fransızca eğitim yapan bir özel ticaret kolonisini, ı833'te de rahip Mussabini İzmir yakınla­ rında College de la Propaganda de Roma adında bir kolej açtı. Mussabini'nin Propaganda Koleji 183o'dan beri İzmir'de okulla­ rı olan Lazarist tarikatının yönetimine verildi. ı839'da Filles de la Charite Rabibeleri İzmir ve İstanbul'a geldiler. Kısa zamanda İzmir'de bir okul, İstanbul'da bir kız yetimhanesi açtılar. Freres'ler ana okulundan liselere, mesle­ ki eğitime, yetimhanelere ve islahhanelere kadar çok geniş bir alanda propaganda faaliyetini yürütüyorlardı. ı842'de İstanbul'da ilk parasız okullarını açtılar. Bu tari­ katın önemli kolejlerinden İstanbul Kuledibi'ndeki Saint Piere Gouffier lstanbul'a tayin edilece�i kesinleşince. kitabının eski nüshalarını toplat­ mış, 'Yeni baskıya da Türkler'in gönlünü alıcı bir önsöz yazmıştır. Fakat Fransa ile rekabet halinde olan İngilizler veya Ruslar kitabın bazı bölümlerini tercüme ede­ rek Babıali'ye ulaştırmışlardır 44

İsmail Soysal, age, s: 4 1

45

Jules Hamard. Domination e t Colonisation, Paris, 1910, s: 2 1 6 , zikreden: Yusuf Hikmet Bayur, Hindistan Tarihi, c: 3. Ankara. 1950. s: 378 59


Misyontr Faaliyetltri

1857'de, Kadıköy'deki Saint Joseph 187o'de, Beyoğlu'ndaki Saint Michel 1886'da, Saint Joseph Ticaret Enstitüsü 1903'de kuruldu. Freresler, faaliyet sahası olarak özellikle İstanbul, İzmir, Trabzon ve Erzurum'u seçmişlerdi. 1856'da İstanbul'a gelen Nötre Dame de Sion Rabibeleri İzmir, Trabzon, Suriye ve Filistin ile özellikle ilgilendiler. 188o'den sonra Türkiye'de propaganda faaliyetlerine başlayan Assomption rahip ve rahibeleri ise hedef kitle olarak Bulgarlar'ı 46 seçip ileride sömürge piyadesi ola­

cak onbaşıları yetiştirmeye başladılar. Lübnan ve Suriye üzerindeki emellerini ilk kapitülasyon ant­ taşmalarında bile açığa vuran Fransa, özellikle bu bölgelerde ka­ tolik tarikatların okul açmalarını teşvik etmiş ve destek olmuş­ tu. Leon Gambetta'nın (1838-1882) girişimleri ile Fransa'nın Osmanlı topraklarında okuBaşması çok hızlı bir seyir takip etti. Fransız okulları müfettişlerinden Bazanti, raporunda Osmanlı

toplumunu ayrıştırmak için Çerkezler'in bile kendi dil­ lerinde eğitim görmeleri gerektiğine işaret ediyordu ki, zaten Suriye'nin Kunaytara Bölgesi'nde böyle bir okul vardı. 47 Fakat okullar vasıtasıyla yürütülen Fransız propagan­ dası ayrıştırmayı gerçekleştirmek, yani bölüp hükmet­ mek için Ortadoğu'da yalnız Çerkezler'le ilgilenmedi. Önceleri daha çok Latinler, Rumlar, Bulgarlar, Ermeniler ve di­ ğer Osmanlı hıristiyanları üzerinde yoğunlaşan katalik okulla­ rın faaliyeti daha sonra bölgenin en kalabalık halkı olan Arapları da kapsamı içine alarak Arap bölücü hareketine militan­

lar yetiştirdi. Arap bölücü hareketinin elebaşılarından Refik Rızzık Sellum'un Osmanlı Divan-ı Harp'inde verdiği ifade, çe­ şitli dil, din, ırk ve mezhebe mensup oldukları halde asırlar bo ­ yunca huzur içinde kardeşçe yaşayan insanların ajan okulların­ da beyinlerinin nasıl yıkandığını ve nasıl birbirlerinin boğazı­ na sarılır hale getirildiğini gösteren dramatik bir belgedir. Refik Rızzık diyor ki: 46

M !'ani Bilgili. Manda İdaresinde Hatay Kültür Hayatı. Ankara. 1939.

47

İhsan Tekeli-Selim ilkin. age. s.l20

60

s: 70


Necdet Sevinç

- Ben

Fransız

mekteplerinde

okudum.

Bugün

Suriye, Irak ve Lübnan'da eşraf ve ağaların evlatları Cizvit mekteplerinde okur. öteki Arap diyariarın­ da ise İngilizce hakimdir.Onlar ya İngiliz mekteple­ rinde ya Amerikan kolejlerinde okurlar. Bu okulla­ rın hepsinin gayesi Türkler hakkında benim sahip ol­ duğum bilgileri telkin etmektir. Hepsi için müşterek düşman Türkler'dir. Bu itibarla Araplar'ı malum hat­ ta gayri malum gayelere sevketmek emelinde olanla­ rın elealacakları yegane mevzuu Türk düşmanlığıdır. Zannediyorum ki, bizim hatamıza bizden sonrakiler de ister istemez düşeceklerdir.

48

SİYASİ HEDEF VE KÜLTÜREL TAARRUZ

Galatasaray Lisesi açılmadan önce Fransız Maarif Bakanı Victor Dury diyordu ki: -

Şark'ta bizim menfaatlerimiz var. Bu menfaa­

ti temin etmek için Garp medeniyetini Osmanlı içine sokmalı. Bu da maarif yoluyla olur. Bunu temin etmek için de Fransız mektepleri açılmalıdır. 49

Doğu'daki güçlerine eğitim ve kültür kurumlarıyla sahip olan so

Fransız diplomatik temsilciliklerinin Birinci Dünya Savaşı ön­

cesinde dağılımı şöyledir: Büyükelçilik: İstanbul. Genel Konsolosluk: Beyrut, Kudüs, İzmir. Konsolosluk: Halep, Bağdat, Basra, Şam, Humus, Mersin, Musul, İzmir, Trabzon, Tripoli.

s: 172-173

48

Süleyman Kocabaş. Türkiye ve İngiltere_ İstanbul, 1 985.

49

İhsan Sung u. Galatasaray Lisesi'nin Kuruluşu, Belleten,

c: 2 8 . Ankara. 1943. s:

315 50

Mustafa Ergün, İkinci Meşrutiyet Devrinde Eğitim Hareketleri. Ankara. 1996. s: 387

61


Konsolos

Yardımcılıklan:

Adana,

Antep,

İskenderun,

Ayvalık, Ankara, Çanakkale, Diyarbakır, Erzurum, Hayfa, Yafa, Lazkiye, Midilli, Sayda, Amman, Sivas. Konsolos Ajanları: Antalya, Aydın, Antakya, Hama, Humus, İzmit, Manisa, Urfa, Kuşadası. Bütün bu yerler harita üzerinde işaret edilirse görülecek­ tir ki, Fransa'nın resmi temsilciliklerinin yoğun olduğu bölge Suriye ve Lübnan'dır. Bu bölgelerin gelecekteki hesaplaşmada Fransa'ya düştüğünü hepimiz biliyoruz!

Bunları yazdıktan sonra bir de Fransızlar'ın Osmanlı top­ raklanndaki okullarını haçlı seferleri olarak kabul ettiğini ifade eden şu Cizvit papazı MilHes'in itiraflarına işaret etmek ge­ rekiyor. Fransız siyasi temsilcilerinin, misyonerierin faaliyetle­ rini desteklediklerini, çoğu zaman, özellikle 17. asırdan itibaren

Fransız konsolosluklarında çalışanlarm Papa tarafın­ dan görevlendirildiğini anlatan Millies, Fransa'nın doğu si­ yasetini özetleyerek diyor ki:

"- Bizim misyonerierin 17. asırda başladıkları sessiz haç­

lı savaşı günümüze kadar devam etmektedir. Fransız rahip ve ruhibeleri Doğu'da büyük bir yekiın tutmaktadır." 52 Bu yıkıcı sinsi faaliyetin veya MilHes'in ifadesiyle sessiz haç­

lı savaşının devşirme Osmanlı yönetiminin pek de nınurunda olmadığını biliyoruz.

Çeşitli Hıristiyan toplumların ve bu arada kato­ lik milletierin döküntülerinden oluşan bu dönme­ devşirme güruhun kayıtsızlığı ve hatta ihaneti sebebiy­ le misyoner rahip ve rabibeler Osmanlı birliğine ser­ bestçe tecavüz edebilmişlerdir. Egemenlik ilkesinin açıkça 51

Tevfik Çavdar, age, s: 89.

52

A . Millies. Middle East Survey. Londan. 1954. s: 23. zik: Mustafa Halidi-Ömer Fe­

ruh. age. s: 159 62


Ntcdtt Sevinç ihlali olarak kabul ettiğimiz bu serbestiden dolayı, misyonerler dönme-devşirme takımından teşekkül eden Osmanlı yönetimini Hıristiyan devletlere örnek olarak göstermişlerdir. Bizim Türk

Devleti'ne ve İslam dinine karşı suç teli.kki ettiğimiz Osmanlı müsamahasını öven Cizvit misyoneri Lagrand, Osmanlı hoşgörüsünü emsal göstererek Hıristiyan devletlere �öyle sitem etmektedir:

Gönül isterdi ki, katolikler, Osmanlı padişahının ülkesinde olduğu gibi İngiltere ve Hollanda'da rahat ve serbest olsunlar!

s3

Ancak bütün bunlar devletin Hıristiyan propagandasına karşı müslüman halkı ve gayrimüslim tebaayı yalnız bıraktığı anlamına gelmez. Önceleri belki de kendi kudretinden emin ol­ duğu için misyoner faaliyetlerini önemsemeyen devlet, temelle­ rinin sarsılmakta olduğunu farkedince de aldığı tedbirleri, gö­ zetmek zorunda olduğu dengeler ve kapitülasyonlar nedeniy­ le uygulayamamıştır.

54

Fakat yine de Osmanlılar'ın misyoner­

Iere karşı sistemli bir mücadelesinden söz edemiyoruz. Belli dö­ nemlere ve belli zaman aralıkiarına sıkıştırılan tedbirlerden ise sonuç alınamamıştır. 25 Kanunusanİ ı886 tarihli irade-i seniye bu tedbirlerden biridir. Bu padişah emrinde, protestan ve Cizvit misyoner teşkilatlarınca Suriye'de açılan okullarda bölgedeki

Dürzi ve Nusayri topluluklarının sosyal hayatiarına ve inançlarına saldırıldığı, bunun için kamuoyu oluşturulma53

Emile Lagrand. Relation de L'etablissement, des, p.p. de la Compangoie de Jesu­ s: 7. zik: M. Hidayet Vahaboğlu, Osmanlı'dan Günümü­ ze Azınlık ve Yabancı Okullar, İstanbul. 1997, s: 37 İkinci Abdülhamid döneminde devielin özellikle Cizvitler'i sıkı laltip altında bu­ lundurduğu ahlaşılıyor. İkinci Abdülhamid'in başkatibi Tahsin Paşa'nın imzasııtı taşıyan 12 Eylül 1898 tarihli bir belgede şu satırlan okuyoruz: Fransa'da bulunan Cizvit rahiplerinin Ekim ayı başlannda Fransa' dan çıkanlacakları rivayet olun­ maktadır. Bunlar, Fransa'dan kovularak dışarıya gönderildikleri takdirde bile dı· şarıda himaye olunarak padişahın memleketine musalllat olacaklarından kabul olunmaması hususunda karar alınması halife hazretlerinin emirleri gereğidir ren Levant, Paris, 1869,

54

63


MiJyorı�r Faaliy�tltri

ya çalışıldığı ve bu türlü okulların açılmasına izin vermek yetki­ sinin padişaha ait olduğu bildirilmektedir. 55 Beyrut Vilayeti, Kudüs Mutasarraflığı'nda çalışan Milıran Boyacıyan'ın 1892 tarihli raporundan anlıyoruz ki, Beyrut elden çıkmak üzeredir. Lübnan'daki Hıristiyanların he­ men hemen tarnamını okullar vasıtasıyla nüfuzları altına alan Fransızlar, Saint Lui zamanından beri Cebel-i Lübnan'a Cebel

Fransızları adını vermişlerdir. Beyrut'ta memurların dışında Türk yoktur, Türkçe konuşulmamaktadır. Cemiyet-i Milliye-i Arabiye adı alhnda teşkilatianan Araplar, çocuklarını yabancı okullarda okutmaktadır­ lar. Fransızca ve İngilizce kasap ve kunduracı esnafına kadar yaygın bir lisan haline gelmiştir. 56 Fransız hükumetinin Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Fransız okullarını

denetlemekle

görevlendirdiği

Mareel

Charlot,

Fransız dil ve kültürüyle yetişenierin Fransız nüfuzu­ nun mükemmel birer vasıtası haline geldiğini görünce 26 Eylül 1906 tarihli Fransız Resmi Gazetesi'nde yayınlanan ra­ porunda şöyle yazmıştı:

Fransızca eğitim veren her okul Fransız okuludur.57 İstanbul, İzmir, Edirne, Şam, Beyrut, Lübnan, Küdus, Yafa, Akka, İskenderiye, Fiyarn ve Portsait'teki ıı6 Fransız oku­

lunu denetleyen Mareel Charlot, Dışişleri Bakanlığı'na yazdı­

ğı rapora, bütün yabancı okulların amaçlarını açıklayan bir not düşmüştür. Mareel Charlot bu notta Fransa'nın Suriye'de Hıristiyanlığı ihya etmekle ilgili politikasının Antora Koleji'nin nizamnamesinde yazılı olduğundan bahsede­ rek heyecanlanırken, 1912'de Journal Debast muhabirierinden SS S6

Düstur L Tertip,

S.

cilt, s: 7S9-760. zik: Hidayet Vahapoğlu. age. s: 163

Bakınız. Atilla Çetin. Maarif Nazırı Zühdü Paşa'ıım Osmanlı İmparator­

luğu'ndaki Yabancı Okullar Hakkında Raporu. Güneydoğu Avrupa Araştırma­ ları Dergisi. 1982 sayı: 10-l l . S7

64

s:

3ı6-324

Raporun tam metni için bakınız. E. Kırşehirlioglu. Türkiye'de Misyoner Faali­ yetleri. İ stanbul" 1963. s: 73


Ntcdtt Stvinr

M aurice Pernot, Fransız misyonerleri tarafından açılan bir oku­

lun öğrencilerini şöyle değerlendirir: "- Çocukların hepsi dilimizi konuşur, metodlarımıza göre yetiştirilir. Bizim esprimizle meşbudurlar. Onlar çeşitli memleketlerde Fransa'nın araçlarıdır." ss

Toprak ayaklarının altından kaydığı ve halk yabancı nüfu­ :r.u

altına girdiği halde bu okulların büyük bir ekseriyetinin var­

hAmdan Osmanlı hükumetinin haberi bile yoktur. Okulların çoğu hükümete haber vermeden açılmıştır. Yani ı;oğunun ruhsatnamesi yoktur. Zaman zaman ruhsat mecburi­ ycti getiriidiyse de rüşvet veya devletin yardım talepleri sebebiy­ le bu uygulama mümkün olamamıştır. Devlet bazen de gümrük­

lerdeki düşman işgalini kaldırtmak için okullara ruhsat vermek zorunda kalmıştır. s9 �M ��

Nurettin Polvan. age. s: 153 "Fransız tebaasından Tubuni ile Lorando'dan, Sultan Aziz devrinin sonlarında bir miktar para istikraz edilmiş ve bu paranın büyük kısmı Abdülaziz'in devril­ mesinde kullanılmıştı. O zamandan beri ödenmeyen bu para mürekkep faiziyle birlikte 750 bin Osmanlı altınını bulmuş, bazı müzakerelerle bu rakam 502 bin al­ tına indirilmişti. Bunun 340 bini Lorando'ya. 162 bini Tubini'ye aitti. Maliye Ne­ zareti, borcunu ödemediği için alacaklılar ticaret mahkemesine müracaat edip birer ila.m almışlardı. Bütün bu işlerde katib-i sani İzzet Holo Paşa ile Ziraat Na­ zırı Selim Melhame Paşa'nın yağlı dolaplar çevirdikleri nden bah� edilir. Mabeyn Başkatibi Tahsin Paşa'nın Abdulhamit ve Yıldız Hatıraları'na göre, amcasının hal'inde kullanılmış bir paranın ödenmesi lüzumundan bahsetmeye kimse cesa­ ret edemediği Için. Sultan Hamid meseleyi ancak siyasi bir buhran halini aldık­ tan sonra öğrenmiştir. Fransız sefiri Constans, mütemadi müracaatlarından neti­ ce çıkmayınca hükümetin emriyle 26 Ağustos 1901 Pazartesi günü İstanbul'u ter­ ketıniş, Fransa ile siyasi münasebetler kesilir gibi bir vaziyet hasıl olmuş ve Fran­ sa Hükumeti 26 Teşrinievvel Cumartesi günü İstanbul Maslahatgüzarı vasıtasıy­ la M idiili Gümrüğünü işgal edip, varidatını tebaasının alacağına karşılık tutaca­ ' ğım bildirdikten başka, fırsattan istifade ederek. Fransa tabiiyet ve himayesinde bulunan din ve kültür müessseselerinin kanuni mevcudiyetleri tasdik edilmediği takdirde bir daha Midilli'den çıkmayacağını da tebliğ etmişti, şartların kabulün­ den sonra Fransa Midilli' den çıkarılmıştı. İsmail Hain i Danışmend. ağ e. c: 4. İst. 1972,

s:

343-344

65


Misyorltr Faaliy�t!.ri

Böylece katalik tarikatları Osmanlı İmparatorluğu parçala­ nıncaya ve bazı Türk toprakları Fransız işgali altına girineeye kadar çalıştılar. Cizvitler, yüzüncü kitaplarında Suriye'yi kaste­ derek diyorlar ki "Evet, biz muzaffer Fransa'nın yardımı­

na güveniyorduk. İşte o Fransa şimdi buradadır." 60 PAPAZ KAVGASI

Katalik papazlar 1583'te İstanbul'a gelirken güya Galata'daki zavallı (!) Latin azınlığa unutmakta oldukları dinlerini öğrete­ ceklerdi. Fakat daha önce de detaylı olarak yazdığımız gibi aslın­ da amaç Türkler'i Hıristiyan etmekti. Edemediler. Müslümanlar'a karşı yürüttükleri propagandadan sonuç ala­ mayınca Roma ve Bizans kiliselerini birleştirmek gibi çaplarını ve boylarını fersah fersah aşan bir umutsuz işe verdiler kendi­ lerini. Onlara göre Roma ve Bizans kiliselerinin birleştirilmesi, bütün Ortodoksların katolikliği kabullenmesiyle mümkün ola­ caktı. Öyle ise müslümanları Hıristiyanlaştırmaktan vazgeçip, Ortodoksları katalik mezhebini kabule davet edeceklerdi. Nasıl? 1716'da İstanbul'a gelen Fransız elçisi De Bonnac, krala gön­ derdiği mektupta "Türkiye'de katolik dininin yayılması

için iki yol var" diyordu: ı)

Türkleri tanassur ettirmek.

2)

Rum ve Ermeni ruhani reisierini elde etmek. 6'

Türkler'i tanassur ettirmenin yani Hıristiyanlıştırmanın mümkün olmadığı şunca tecrübeden sonra anlaşıldığına göre, öyleyse katalik mezhebini yaymak için Rum ve Ermeni papaz ve hatta patriklerini para ile satın alacak ve hatta gerekirse zor kul­ lanacaklardı. 60

Mustafa Halidi-Ömer Ferruh, age. s: 152

61

Mehmet Ali Ayni, age. s: 326

66


Bu, metodlardan biriydi. Öteki de okuHanna Rum ve Ermeni

li� rencileri kabul ederek mini mini çocukların beyinlerini yıka­ muk. Katalik misyonerleri ve özellikle de Cizvit papazları her iki metodu da deneyerek Türkiye'yi Hıristiyan mezheplerin bir ça­ l ışma alanına çevirecek, İngilizler ve Amerikalılar'la birlikte Protestanlar da Türkiye'ye sızınca katalikler bu kez onlarla da umansız bir mücadeleye girişeceklerdi. Cizvitler Papa'nın teşviki ve Osmanlı hükumetinin izniy­ lt! 1583'te İstanbul'a gelmeden aşağı yukarı 30-40 yıl önce

ısso-ısss yıllannda Diyarbakır ve Siirt yöresinde yaşayan

Keldaniler'e ve Asuriler'e katolikliği kabul ettirmişler­ di. Bu umut verici durum onları yüreklendirmiş olacak ki, im­ pııratorluğun neresine gittilerse orada yoğun bir propagandaya haşladılar. Önce Sakız Adası'nda yedi bin kişinin katolikliğe

JCCÇtiği haberi geldi. 169ı'de 30 bin Ermeni Roma kilise­ Ninin hakimiyetini tanıdı. Halep'te Yakubi Süryaniler ara­ Hında yapılan şiddetli katalik propagandası, cemaat liderleri ta­ rufından İstanbul'a bildirilince hükumet katalik patriğini Limni Adası'na sürdü. 6"" Fakat bu kez, 1630 yılına kadar bir tek mezhep etrafında bir­ leşmiş olan İstanbul'daki Ermenilerin katolikliği kabullenerek

bir başka devletin nüfuzu altına girmekte oldukları öğ­ renildi. Devletin geleceği bakımından son derece tehlikeli bir geliş­ meydi bu. Hem katalik mezhebini seçen Ermeniler, Fransız nü­ fuzunu öylesine benimsiyorlardı ki, ruhani reisierini bile Fransız misyonerleri arasından seçiyorlardı. Mesela Halep metropolitli­ Aine getirilen Maksimos bir Fransızdı! 63 - Yalnız ruha'ni reisierini mi Fransızlar'dan seçiyorlardı? _ ııı

ııl

Ro ger Garudy, Siyonizm Dosyası, İ stanbu l . 1983, s: 55 Necmettin Tozlu. Kültür ve Eğitim Tarihimizde Yabancı Okullar. Ankara. 1991. s:

259 67


Miıyontr Faaliyuüri

- Hayır! - Milliyetlerini de reddediyorlardı! Ajan okullarında tam anlamıyla beyni yıkanarak katalikli­ ği seçen Ermeniler, sadrazarnın huzurunda bile "biz millet-i

Ermeniyana tabi olamayız"64 diyorlardı. Bu durum, devlet için olduğu kadar Ermeni Patriği için de çanların fena halde çalması demekti. Padişahın tebaası, bir baş­ ka devlet başkanına sempati duyuyor, patrik efendi de cemaati­ ni kaybediyordu. Patrik

derhal

Divan-ı

Hümayun'a

müracaat

ederek

Ermenilerin yabancı bir kiliseye tabi olmasındaki siyasi sakın­ caları anlattı ve tedbir alınmasını arzetti. Bu başvuru üzeri­ ne hükumet halkın ifsadına cür'et eden katalik misyoner­ leri cezalandırdı. Sadrazam Kaymakamı Recep Paşa 1634'te Galata'daki Azra ve Aziz Yahya Kiliseleri'ni aynı sebeple kapattı. Fakat rutubet gibi gizlice yayılan ve Osmanlı azlıklarının bünye­ sinde tedavisi müşkül tahribatlar yapan katalik sızması önlene­ medi ama misyonerierin peşleri de bırakılmadı.

169o'lı yıllarda İstanbul'un muhtelif semtlerinde­ ki Ermeni matbaalarında sürekli olarak katolik pro­ pagandası yapan kitaplar basılıyordu. 1701'de bu matba­ alar kapatıldı, kitapları basanlar hapse atıldı, tedbirler bunun­ la kalmadı. Ermeniler'in mezhep değiştirmesinde ihmili oldu­

ğu görülen patrik hapsedildi, yerine katolik düşmanı ol­ makla tanınan Avadik getirildi. Ama Cizvit papazları ona öyle bir oyun oynadılar ki, filmde görseniz inanmazsınız. Avadik'in, katalik Ermenileri Babıali'ye bildirerek kürek ce­ zasına çarptırılmalarını sağlamasına, İstanbul'daki Cizvit papazlarının önderi konumundaki Der Brokonia ile Sakız'daki Cizvit papazı Tariyon öyle içedemişlerdi ki, bakınız nasıl bir tezgah kurdular: Önce rüşvet vererek göreve gelip, üstle­

rine rüşvet verdiği sürece görevde kalan bir kısım dev64

68

Geniş bilgi i ç in bakınız. Ahmet Refik, age, s: 258-276


lı•l erkanını sahn aldılar. Katolikler'in bir numaralı düşmanı ola­ nı

k tanınan Ermeniler'in muhterem pederini en azılı ka­

Inlik misyonerleri olan Cizvitler'in adeta üs biline ge­ t irdiği Sakız Adası'na sürdürdüler. Sonra Avadik'i ada­ yu götürmeye memur edilen görevlileri yine para kar­ 'lıhğında elde ettiler. Gemi adaya doğru yola çıkınca Sakız'daki Fransız kon­ ımlosu senyör Bonnak'ın da plana göz yummasını sağladılar.

Hakız sahillerinde gemiyi basan Cizvit papazları muh­ terem pederi derdest edip zorla bir Fransız gemisine hindirdiler. Gemi Marsilya lİmanına demideyince Avadik'i l ince Saint Michel'e, sonra da Paris yakınlarındaki ünlü Bastil l lapishinesi'ne tıktılar. Akla hayale gelmedik işkenceler uygu­ lııyarak, İstanbul'da yaptıklarından dolayı tövbe ettirdiler. Yeri gelmişken hatırlatmak isteriz ki, Cizvit rahip Perdinand Bıınasita'nın ı86o'daki Zelıle olayları sırasında 7 dürzüyü biz­ ıo.at öldürdüğü misyonerler tarafından itiraf edilmektedir. 65 l l ammer ise Rum patriği Girillos'un Cizvitler tarafından makamından zorla kaldırılıp 66 Yedikule Zindam'na götürüldüğünü ve orada öldürüldüğünü yazar. Kimbilir belki de bu papaz tezgahının gerisinde Karfilan var­ dır. Çünkü Girillos'dan sonra patrikliğe o seçilecek ve Cizvitler'i alenen himaye edecektir. Avadik'in akıbeti bizim için hala meçhul. Ahmet Refik, Tarih Encümeni mecmuasında yayınlanan araştırmasında ınuhterem pederin ömrünün geri kalan kısmını sefalet içinde �eçirdiğini yazıyor. 67 Mehmet Ali Ayni'nin ulaştığı sonuç çok daha dramatik: !ıS M

�7

Les Jesuties en Syrie. XII. 17-18. zik: Mustafa Halidi-Ömer Ferruh. age. s: 181 Manastırların fuhuş yuvası haline geldiğini belirten ünlü misyoner Jessup. Ciz­ vit papazlarının ortô'doks Rum cemaatına mensup iki genç kıza tecavüz ettikleri­ ni. kızları papazların elinden kurtarmak için baskın yapmak zorunda kalındığını yazar. Henry Harris Jessup. Fifty Three Years in Syıia. New York 1910, s: 433. zik: Mustafa Halidi-Önıer Ferruh. s: 30 Ahmet Refik, agm, s: 258-276 69


Misyontr Faaliytrhri

- Avadik ölünceye kadar Dastil zindanmda kaldı!

68

Her ne hal ise. Avadik'in kaçırılmasının ardından hükılmetin Cizvitler hakkında aldığı tedbir sadece bu anarşist güruhun ülke içinde­ ki seyahatlarını sınırlamaktan ibaret kaldı. Fakat bu hafif ceza bile uygulanamadı. Çünkü istisnasız bütün katolik dev­

letler, topraklarmda oturmalarına izin vermedikleri Cizvitler'i Osmanlı Devleti'ne karşı koruyorlardı. Bu koruma sebebiyle Avadik'in halefierinden Zakaryan da patriklik makamında fazla kalamadı. Soydaşlannın kato­ lik mezhebine girmesine şiddetle muhalefet eden Zakaryan'a bu defa Fransızlar değil Avusturya'nın İstanbul elçisi musaHat oldu. Avusturya Başvekili de Zakaryan'ın aziini isteyince Osmanlı . hükumeti Viyana ile ilişkilerin gerginleşmemesi için patrik efen­ diyi makamından indirip Bursa'ya yollayıverdi. 69

ERMENi KATOLİK KİLİSESiNİN TANINMASI Ermeniler

üzerinde

yoğunlaşan

katalik

propagandası­

nın siyasi birliği tehdit istidadı göstermesi üzerine sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa zamanında, zaten dönmelerle başı belada olan Ermeni patriğine emirler gönderilerek "efrenç" yani frenk yani katalik kiliselerine giden ve katalik mezhebine giren reaya­

yı haber aldığında hükkama bildirmesi istendi. Ve hatırlatıldı:

Onlar küreğe konacakhr. 7o Sonra birkaç katalik Ermeni idam edildi. Katolik cenaze­

lerinin kaldırılmayacağına dair caydıncı olması beklenen kararlar alındı. İşte tam bu sırada İstanbul'da bir veba salgını yaşandı. Ermeni Patriği cenazelerin kaldırılmasına engel olun­ ca bazı z engin Ermeniler padişaha sunulmak üzere hükümete

68 69 70 70

Mehmet Ali Ayni. age. s: 3 29 Ahmet Cevdet Paşa. Tarih-i Cevdet. c: 2. İstanbul. 1 977. s: Ahmet Cevdet Paşa, age, s c:2. 122

181


Nud�t s�vinç

hir dilekçe vererek Ermeni-Katalik Kilisesi'nin kurulmasını is­

h�diler. 7' Babıali, bu dilekçeyi tetkik edip mütalaasını bildirmek ilı.cre Reis-ül Küttap Atıfzade Hoca Ömer Efendi'ye havale etti.

Omer Efendi'nin sadrazama takdim ettiği takrirde, mezhep de­ A iştiren birçok zengin Ermeninin, ecnebi papazlardan aldıkla­ rı

mühürlü kağıtlarla gruplar halinde köyleri ve kasabaları dola­

II•P halkı katalik olmaya çağırdıkları 72 belirtililikten sonra deni­ yordu ki: "Eğer bunlara yüz verilecek olursa iki yıl içinde

Kumeli ve Anadolu,da yerleşmiş olan reayanın bütünü lle katolik olacakları şüphesizdir! 73 Tüyler ürperten bu mütalaa üzerine cenazelerin münasip bir şekilde kaldırılmasına izin verilmekle beraber, Ermeni Katalik Kilisesi'nin kurulmasıyla ilgili teklif reddedildi. Fakat sorun çözülmedi. Ermeni Patrikhanes,

devletinde

desteğiyle

Katoliklere

karşı mücadeleye devam etmesine rağmen, kendi cemaatı­ nın Papanın himayesi altınagirmesine engel olamadı.

Papa'nın özel olarak İstanbula gönderdiği bir piskopos vasıta­ ınyla Katalik propagandasını yönlendirdiğine dair haberler alı­ nırken, Ermeni zenginlerinden 'Iingıroğlu Agop'la, Davidoğlu Andan'nun Katalik mezhebini kabul ettikleri duyuldu. Bu arada misyonerierin bazı devlet adamlarına Katolikliği kabul

ettirmek için çalışhkları öğrenilince devlet Tıngıroğlu'nu Limni'ye, Davidoğlu'nu Rodos'a sürgün etti: ı8ıs. Daha sonra önemli sayıda bir Ermeni katalik kitlesi Ankara ve Kayseri'de ikamete mecbur edildi. Sürgün kararı verildiğinde Fransa, İngiltere ve Rusya elçi­ leri Yunan meselesi sebebiyle İstanbul'u terketmişlerdi. Buna rağmen Babıali mezhep meselesini sürgün gerekçesi olarak ile•

71 72

73

Ahmet Cevdet Paşa. age. c . 2, s:l25 Ahmet Cevdet Paşa. age. c. 2, s:l25 Bilal Eryılmaz, age, s: 60 71


ri sürmedi. Fakat Fransız elçisi başkente gelirgelmez, sürgün

edilen Ermeniler'in İstanbul'a dönmelerini Osmanlı Devleti'nden resmen talep etti. Osmanlı donanınası Navarin'de İngiliz, Fransız ve Rus donanmaları tarafından yakılmış, devlet Yunanistan'ın istiklalini tanımak zorunda kalmıştı. Son derece güç durumda olan hükumet ı829'da sürgün edilen Ermenilerin dönmesine, evlerinin, yalılarının, mülklerinin kendilerine geri verilmesine ve katolik Ermeniler için ayrı bir kilise inşa

edilmesine izin verdi. 74 Maruniler, Keldaniler ve Melkitler bu kiliseye bağlandı, Gregoryen Ermeni Patrikliği'nin sahip oldu­ ğu bütün hak ve imtiyazlar, Ermeni katolik kilisesi için de ta­ nındı. Protestanlar'a gelince... Proteston misyonerleri de tıpkı katolik papazları gibi Türkiye'ye gelirgelmez önce müslüman öğrencilerle ilgilenmiş, fakat onların din değiştirmelerinin mümkün olmadığını anla­ yınca Rumlar, Ermeniler ve diğer Osmanlı azınlıklarıyla meş­ gul olmayı tercih etmişlerdi. Yoğun protestan propagandası­ nın baskısı altında bunalan Maruni Patriği, protestanlarla

iş yapan, onlara ev kiralayan, ziyarette bulunan her­ kesin uhrevi saadetten mahrum olacağını bildirmesine rağmen 75 cemaatının bol paralı İngiliz ve Amerikan misyoner­ leri tarafından elde edilmesini önleyememişti. Ermeni Patriği de protestan misyonerleri Babıali'ye defalarca şikayet etmiş, fa­ kat devletin zayıflığından dolayı muvaffak olamamıştı. ı846'da Babıali İngiliz, Prusya ve Amerikan elçilerinin müracaatı üzeri­ ne Erzurum Valisi'ne Protestanların teba-ı sidıka oldukla­ rı

müddetçe medeni haklarının mahfuz bulunduğunu bildir­

miş, 1847 tarihli tezkere ile de Protestanların ayrı bir ce74

Mehmet Ali Ayni, age, s: 332

75

Richter, Anthor, A. History of the Protestant Missions iD the Near East. New

York.

72

1910, s: 187, zikreden: Mustafa Halidi-Ömer Ferruh, age, s: 171


maat olarak tanındığım

İngiliz Elçiliği'ne yazmıştır. ıBso'de

ise Sultan Abdülmecid yayınladığı bir fermanla protestanların ni kah, boşanma, veraset ve vasiyet gibi hukukla ilgili işlerini yü­ rütmek için vekil seçmelerine izin verdi. Bu izin protestan ki­

lisesinin tanınması demekti. FRANSIZ OKULLARI

Yabancı okulların büyük bir çoğunluğu ruhsatsız olduğu yani herhangi bir resmi makamdan izin almak ihtiyacını dahi duymadan faaliyetine başladığı için bu casus yuvalarının sa­ yısı hakkında sağlıklı bilgiler veremeyeceğiz. Osmanlı salname­ lerinde de yabancı okullarla ilgili bilgiler sınırlı ve ancak bazı yıl­ lara mahsus olduğu için rakamlara ihtiyatla yaklaşmak ihtiyacı­ nı duyuyoruz. Biz 1975'de yayınlanan bu eserin ilk baskısında Osman t<:rgin'in, Türkiye Maarif Tarihi'nde verdiği listeye sadık kal­ mıştık Osman Ergin, adı geçen kitabında Tanzimat'ın ilan edildiği 1839 yılı itibariyle sadece İstanbul'da 40 Fransız

okulunun bulunduğunu bildirmektedir. Oysa 1975'den son­ ra konuyu inceleyen bazı araştırmacıların verdiği rakamlar çok daha farklıdır. Biz bu konuda Osman Ergin'in listesini tercih ediyoruz. 1839'DA İSTANBUL'DAKi FRANSIZ OKULLARI a) Erkek Okulları

ı)

Paruvasiyal dö Sen Antuan Okulu.

2)

Büyükdere Parusiyal Antuan Okulu.

3)

Paruansiyal dö Sen Mari Okulu.

4)

Pera Sen Lui Koleji

5)

Galata Sen Benuva Lisesi.

6)

Taksim Sen Pulşer Koleji. 73


Miıyo'u' Faaliy�tü,;

7)

Kolej dö Kumkapı.

B)

Fenerbahçe Koleji

9)

Kadıköy Sen Josef Okulu.

10) Galata Sen Piyer Okulu ıı) Taksim Sen Jean Batist Okulu. 12) Pangaltı Sent. Espri Okulu, 13) Beyoğlu Sen Mişel Koleji. 14) Şişli Orfelına dö la Pe. 15) Galata Orfelina dö la Provıdans. 16) Galata Orfelina Sen Jorj. 17) Üsküdar Orfelinası. 18) Orfelina dö Lartijina. 19) Makriköy Oorniniken Okulu. 20) Adalar Fransisken Okulu. 21) Büyükdere ve Pera Okulu. b) Kız Okullan 22) Kolej ye Orfelina dö la Providans. 23) Taksim Okul ve Orfelinası. 24) Bebek Okul ve Orfelinası. 25) Şişli Orfelina dö la Pe. 26) Çukurbostan Okulu. 27) Harbiye Artijiana Okulu. 28) Galata Sen Jorj Okul ve Orfelinası. 29) Üsküdar Okul ve Uvruvarı. 3 0) Nötre Dame dö Sion Koleji. 31) Pangaltı Meccani Mektebi 32) Kadıköy Nötre Dam dö Sion Koleji 33) Bakırköy Okulu 34) Yedikule Okulu 35) Kumkapı Okulu 36) Fenerbahçe Okulu 37) Beyoğlu Sent Mari Okulu. 74


38) Adalar Okulu 39) Büyükdere Sörler Okulu. 40) Beyoılu Sörler Okulu. 76

Bu liste sadece İstanbul'daki Fransız okullarını ifade et­ mektedir. Tanzimat ve Tanzimat'ı tamamlayan İsiahat ferman­ ları azınlıklada beraber ecnebilere de hiçbir ülkede rastlan­ mayacak hak ve imtiyazlar sağladığı için Fransız okullarının sayısı artmış, misyonerierin tahrik ve tahribatları da o ölçü­ de yoğunlaşmıştır. Mesela 1892 yılı rakamlarına göre yalnız

İstanbul'da latin-katolik rahiplerinin 306, katolik ra­ hibelerinin ise 354 misyoner kurumu vardır. 77 Ve tah­ min edileceği gibi bu kurumların büyük çoğunluğu Fransız ta­ rikatlarına aittir. Din propagandası bakımından Vatikan'dan, dini siyaset ba­ kımından Paris'ten yönetilip yönlendirilen bazı Fransız tarikat­ larının istanbul'da başlangıcından 1910 yılına kadar açtıkları okulları şöyle bir liste halinde sunabiliriz: a) Filles De la Charite Rabibelerinin Okulları: St. Benoit Providence Fransız Müessesesi, Taksim St. Vincent de Paul Fransız Müessesi. St. Puleherie Fransız Kız Ortaokulu Bebek St. Joseph Fransız Müessesesi. Şişli Nötre Dame de la Paix Fransız Müessesesi. Şişli Çırak Okulu Çukurbostan St. Joseph Fransız Müessesesi. Üsküdar St. Vincent Fransız Müessesesi. Pangaltı Fransız Kız Yatılı Okulu. Pangaltı Nötre Dame de Sioo Fransız Kız Lisesi.

76 77

Osman Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, c: 1-2, İstanbul, 1977, s: 773-774 liknur Polat Haydaroğlu. age, s: 182 75


Misyona Faaliyetltri

b) Freres Des Ecoles Chretiennes Rahiplerinin Okullan: Kadıköy St. Joseph Erkek Koleji Kadıköy Erkek İlkokulu Haydarpaşa St. Louis Fransız Erkek Koleji. Galata St. Pierre Fransız Okulu. Taksim St. Jean Babtiste Fransız Ok_ulu. Pangaltı St. Esprit Fransız Erkek Okulu. Beyoğlu St. Michel Fransız Koleji. Saint Joseph Koleji Yüksek Ticaret Enstitüsü. Feriköy St. Jean Chrysostome Ste Jeanne d.Arc Fransız Koleji Üsküdar İmmacule Canception Fransız Koleji.

c) Conventueller Tarafından Açılan Okullar: Saint Antoine Okulu 1697 (?) Conventuel Erkek Okulu 1808 Conventuel Beykoz Okulu 1889 Conventuel Paşabahçe Okulu ı8o8 Yeşilköy Secre Coeur Kız Okulu 1893

ç) Kapucin Tarikatı'nın Okulları: Galata St. Georges Fransız Okulu. Galata St. Georges Dil Oğlanları Koleji. Beyoğlu St. Lois Dil Oğlanları Koleji. Beyoğlu St. Lois Fransız Ruhhan Okulu Yeşilköy Kız Okulu Yeşilköy Erkek Okulu

d) Lazarist Tarikatı'nın Okulları: Galata St. Benait Erkek Koleji. Povidence Kız Ortaokulu Nötre Dame de la Providence Müessessesi. Taksim Saint Vincent de Paul Fransız Müesssesesi. Bebek Saint Gabriel Fransız Okulu. Beyoğlu Artigiana Müessesesi

76


Nudtt Stvinç

e) Soeurs oblates De L'Assomption Rabibelerinin Okullan: Kumkapı St. Jeanne d'Arc Fransız Okulu. Haydarpaşa St. Euphemie Fransız Okulu. Fenerbahçe St. İrenne Fransız Okulu. Kumkapı Assomption Fransız Kolej i. Kumkapı Assomption Semineri. Fenerbahçe Assomption Semineri.

O

Freres Maristes Rabibelerinin Okulları: Üsküdar İmmacuelee Canception Fransız Koleji. Bebek St. Gabriel Fransız Okulu. Bakırköy Nortre Dame de Rosaire Fransız Kolej i. Yeşilköy Sacre Coeur Fransız Okulu. Yedikule St. Theodore Fransız Okulu.

g) Nötre Dame De Sion Rahiplerinin Okulu: Pangaltı Nötre Dame De Sion Fransız Kız Lisesi. Pangaltı St. Esprit Fransız Kız Okulu. Kadıköy Nötre Dame de Sion Fransız Kız Lisesi. Kadıköy Nötre Dame de Sion Fransız İlkokulu

h) Fransisken Tarikatı'nın Okulları: Beyoğlu Sainte Elisabeth Ücretsiz Okulu. Beyoğlu Sainte Elisabeth Yatılı Okulu Büyükada Saint Antoine Fransız Okulu.

j)

Soeurs De L'mmacule Conception De Nötre Dame Lourdes Rabibelerinin Okulu: lmmaculeee Canception de Nötre Dame Lourdes Fransız Okıılu.78

78

Polvan. Haydaroğlu, Vahapoğlu'nun listeleri karşılaştırılıp yeni bulgular eklene· rek hazırlanmıştır

77


Miıyontr Faaliyetleri

Zabıtayı ve hatta hükftmeti de sık sık meşgul ettikleri için en tehlikeli katalik tarikatlarından biri olan Cizvitler'in İstanbul'da daha çok yeraltında çalıştıkları anlaşılıyor. İstanbul'da açılan ilk Fransız okulu olan Saint Benoit'i daha sonra Lazaristler'e dev­ reden Cizvitler'in faaliyeti 1773'te yasaklandığı için İstanbul'da fazla okula sahip değiller. Fakat yasağa rağmen ı864'te Saint Pulecherie Erkek Koleji bu tarikatın papazları tarafından ku­ rulmuş ve yönetilmiştir. Ayrıca Rıformatiler Beyoğlu Saint Marie Okulu'nu, Peres Augustine De LAssomption Rabibeleri Kumkapı'daki Assomption Fransız Koleji'ni, I.C. ND'le Lourdes Rabipleri İstanbul'da aynı ismi taşıyan Fransız okulunu kur­ muşlardır. Saint Marie Dreparis tarafından Beyoğlu'nda Saint Elizabeth, kilise rabipleri tarafından Fransız Ücretsiz Okulu, Papa vekili tarafından Pangaltı'daki Saint Esprit Fransız Kız Okulu, İnstitut des Ecoles Chretiennes tarafından Saint Michel Fransız Erkek Ortaokulu açılmıştır.

Bu saydıklarımızdan başka imparatorluk Türki­ ye'sinde 14 Fransız misyoner teşkilatı daha çalışıyordu. Bunlardan biri

79

İstanbul, İzmir, Trabzon, Suriye ve Filistin'de

okullar açmıştı. Bu tarikatın Üsküdar'da karma, Bornova, Buca, Kula ve Aydın'da'okulları bulunuyordu. Fransız Hastahanesi bünyesindeki okulu da yöneten tarikat ayrıca College de la Providance'ı da kurmuştu . 80 1\ıncer Günay, 1892'de sadece İstanbul'da katalikler tarafın­ dan kurulan 354 rahip kurumunun bulunduğunu81 yazıyor ki; sonraki yıllarda artış olmasa bile bu rakam fevkalade ürkütü­ cüdür.

79 80 81

78

Soeurs Saint Yineeni de Paul on de la Charite Tevfik Çavdar, age, s :

93

Tuncer Günay, Misyoner Örgütleri ve Misyoner faaliyetleri, Ankara

2004, s: 196


Nmiet Sroinç

ASYA TORKİYESİ'NDEKİ FRANSIZ OKULLAR!

Fransa'nın desteklediği katalik papazların Asya Türki­ ye'sindeki propaganda faaliyeti en az İstanbul'daki tahribat ka­ dar ürkütücü olmuştur. Bu okulların daha çok Fransa'nın

Türkiye'den koparmak istediği bölgelerde açıldığı gö­ rülmektedir. 1889 salnamesine göre Fransa'nın Selanik'te 2 or­ taokulu,

ı

ilkokulu vardır. ı901 salnamesinde ortaokul sayısının

üçe çıktığı görülmektedir. 1899 salnamesindeki rakamlara göre Fransızların İzmir'de bir orta, üç ilkokulu vardır. 1901'de ortao­ kul sayısı ikiye yükselmiştir.

82

1910 salnamesinden öğreniyoruz

ki, Fransa'nın İşkodra'da da okulları vardır.

83

Osmanlı verilerine göre 1897'de Osmanlı toprakların­ da Fransızların 59 ilkokulu, 40 rüşd.iye 28 idadi olmak üzere toplam 127 okulu bulunmaktadır. 84 Yeterli olmamasına rağmen elimizdeki bilgiler bu sayının arttığını gösteriyor. Mesela ruhsat talebi için yazılan tezkereler­ den anlıyoruz ki, 1903'te Siirt gibi bir küçük Anadolu kasa­

basında bile 2 Fransız okulu, iki de Fransız yetimbinesi vardır. Aynı belgeden Kayseri'de iki, Edirne'de de birden fazla Fransız okulu açıldığı anlaşılmaktadır.

85

Asya Türkiyesi'nde Kapucinler'in 12, Fransizkenler'in 16, Fransizken bemşirelerin 7, Cizvitler'in 37 okulları, Beyrut'ta bir üniversiteleri vardır: L'universite Saint Josepb a Beyrut. Kapucinler Diyarbakır, Urfa ve Mersin'de birer, Beyrut, Malatya ve Mardin'de ikişer, Harput'ta üç okul açmışlardır. Bu tarika­ tın bir okulu da İstanbul'un Kadıköy yakasında bulunmaktadır. Cizvit okullarının Asya Türkiyesi'ndeki dağılımı ise şöyledir: 82 83 H4

Ilknur Polat Haydaroğlu. age. s: 100 İlknur Polat Haydaroğlu. age. s: 96 Kasnak: istatistik-i Umu.miye İdaresi. Devlet-i Alije-i Osmaniye'nin I.JI.J senesi­ ne mahsus istatistiki. s: 83

85

Başbakanlık Arşivi. Muk. 21-62, 21/80. 21-32. zikreden: İlknur Polal Haydaroğlu. age. s: 1 16 79


Misyontr Faa/iytt/n-i

Sivas: ı, Tokat: ı, Amasya: 2, Ş.Karahisar: 2, Kayseri:

1,

Adana:

ı, Beyrut: 7, Sayda: 8, Lübnan: 10, Havran: 4· Malatya ve Elazığ yöresinde gezici misyonları bulunan Fransizkenler daha çok Suriye ve Lübnan'da çalışmışlardır. Fransizkenler'in Şam, Yafa, Amman, Tabariye'de birer, Lazkiye, Nazaret ve Sayda'da ikişer, Tiripoli ve Kudüs'te üçer okulları vardır. Fransızken hemşireleri ise ikisi Harput'ta olmak üzere Samsun, Trabzon, Malatya, Diyarbakır ve Mardin'de okullar aç­ mışlardır.

86

Fransız hükumeti 1901'de ruhsatsız yapıldığı anlaşılan 260 okulun tanınmasını istemiştir. Fakat aslında Osmanlı toprakla­ rında açılan Fransız okullarının sayısı 6oo' ün çok üzerindedir!87 Bu rakam Draç, Bingazi ve Yanya' da okul açılmasına izin veril­ mesi için 30 Aralık 1902'de Hariciye Nazırı ile görüşen İtalyan Sefiri tarafından telaffuz edilmiştir. 88 1906'da Fransa'nın Doğu'daki okullarını denetlemekle gö­ revlendirdiği Mareel Charlot'un hükumetine verdiği rakamlar­ dan anlaşıldığına göre Edirne, İstanbul, İzmir, Şam, Beyrut, Lübnan, Kudüs, Yafa, Akka, İskenderiye, Fiyum ve Portsait'teki

Fransız okullarının sayısı ıı6'dır. 89 1913 sonlarında Osmanlı hükumetinin Balkan Savaşı sebe­ biyle mali ve siyasi bakımdan çok güç durumda kalması üzeri­ ne Fransızlar bazı yardımlar karşılığında kendi okulları için çok ağır şartlarda imtiyazlar aldılar. 18 Aralık 1913'de Sait Halim Paşa ile Maurice Bompard arasında imzalanan antlaşma ile, lis­ te halinde bildirilen yüzlerce Fransız okul ve diğer kurumları­ nın resmen tanındığını beyan eden fermanlarda "eğer ruhsat

verilmemişse hemen verilecektir" deniyordu. Okullar veya diğer kurumlar için getirilecek kitap, alet, e devat, 86

Salname ve misyon raporlanndan elde edilen bilgilerden özetlenmiştir

87

Şamil Mutlu, Osmalı Devleti'nde Misyoner Okulları, İstanbul 2005, s:ISS

88

Şamil Mutlu, age, s: 54

89

1 2 Eylül l906 tarihli Fransız Resmi Gazetesi, zikreden: E. Kırşehirlio�lu. age. s: 70

BO


1reaç-gereç ve saireden gümrük resmi alınmayacaktı, hu kuruluşların genişletilmesinde güçlük çıkarılmaya­

.,. kta, okulların program ve smavlarının denetlenmesi lf;ln konsoloslarm da hazır bulunması şartb. 9o Fransız ı ık ı ı l larındaki öğretmenler askerlikten muaf tutulacaktı. 9' Ririnci Dünya Savaşı'ndan önce Cizvit okullarının sa­

v ıııı 37'ye çıkmıştı. Beyrut'taki Saint Joseph Üniversitesi'ni l ' l ı. v itler

açmışlardı. Kapucinler'in 13, Fransizkenler'in ı6 okul­

lnı-ı vardı. Oorniniken papazlan Musul ve Kerkük'te, Hıristiyan l'rı�rler Anadolu'da yoğunlaşmışlardı. Frer tarikatı Trabzon ve ll.rıurum'daki okullanndan başka İzmir'de 5, istanbul'da 13 oku­

In Hııhipti. Fransisken Hemşireleri'nin Diyarbakır-Ergani yöre­ ıılııcle 7 okulları vardı. 92 1913'teki Osmanh-Fransız antlaşmasınyla 504 Fransız oku­

hı rı�smen tanınmıştır.93

Hu 504 okulun vilayetlere göre dağılımı şöyledir: Adana

ı6

l l alep

36

F.dirne

9

A nkara

12

Bağdat

4

Has ra

B

Reyrut

84

B iga

ı

Bitlis

5 Buyur. Türk İnlulibı Tarihi, c: 2-3. Ankara. 1951. s: 430

���

Yusuf Hikmet

�1

ll�şbakanlık Arşivi.

��

u1

Babıali

\lll

Evrak Odası, nu:

279653. zik: Mustafa Ergün. age.

s:

!

!lhan Tekeli. Osman ı İmparatorluğu'ndan Günümöze Eğitim Kurumlarının

(iclitimi. Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, c: 3. s: 654 �Amil Mutlu, age

, s: 192.

81


Miıyontr Faaliy�tl•ri

Bursa

8

Kastamonu

2

İstanbul

76

Suriye

62

Diyarbakır

6

Erzurum

2

Cezayir-i Bahri Sefid

7

Kudüs

Bo

Konya

3

Mamuratülaziz

13

Musul

7

Sivas

20

İzmir

31

Trabzon

5

Van

6

Yemen

ı

Konuyu inceleyen Mustafa Ergün, Otto Eberhard'a dayana­ rak Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı topraklannda 530

Fransız okulu bulunduğunu kaydediyor. 94 Ayrıca çeşitli tarikatiara mensup Fransız misyonerlerinin İstanbul, Yafa, Kudüs, Beyrut, Şam ve Basra'da birer, İzmir'de 3 hastahaneleri, İzmir'de 6 dispanser, 6 eczahane ve bir kreş­

leri, Bursa, Tripali ve Kudüs'te çok sayıda sağlık ocakları, Yafa, Ramallah,

Betlehem, Nazaret,

Fenerburnu,

İzmir, Musul,·

Cizre'de birer dispanserleri bulunmaktadır. Bu şefkat tuza..

ğına Soeur St. Vincent de Paul Tarikatı Bursa, Beyrut, Kudüs, Tripoli, İzmir ve Suriye'nin birçok bölgesinde, Dame de Nazareth

94

Mustafa Erg ün, ll. Mefruliyet Devrinde EAitim Hareketleri. Ankara, 1996. s: 300

82


N�cd�t s�vinf

k u rumu H ayfa ve Nazareth'te A Soeur St. Joseph de L'Apparation ıııisyonerleri de Ayn-ı Kerim ve Kudüs'te, Dame de Sion Tarikatı lh�yrut, Sayda, Nazareth, Yafa ve Kudüs'te yetimhanelerle katıl­ ıııışlardı.

95

BİR ÖRNEK: BABİL KULESi VEYA GALATASARAY LİSESİ Hemen hemen bütün maddelerinde tebaa-i gayrimüs­ llmenin imtiyazatından bahsedilen 1856 Isiahat Fermanı Oıımanlı Devleti'ni birçok mükellefiyetİn altına sokmuştu. Oıımanlı hıristiyanlannın eğitim seviyesi müslümanlada muka­ yese dahi edilemeyecek kadar üstün olduğu halde, bu mükellefi­ yı•tlerin başında müslüm, gayrimüslim bütün Osmanlı tebaası­ ııın III

eşit şartlar altında eğitim hizmetlerinden yarariandırılına­

geliyordu. Osmanlı tarihinin bir utanç vesikası olan bu ferman,

müslüman olmayan Osmanlı halklarının, ehliyet ve durumla­ rına göre devlet hizmetine alınacağım taahhüt etmiş­

tl. Fransızlar bu taahhütten faydalanarak 1867 Ocak ayında 8abıali'ye bir nota verip Osmanlı devlet düzeninde yapılması­ nı

istedikleri değişiklikleri özetlediler. 16 paragraftan oluşanı

hu notada Hıristiyanların devletin çeşitli işlevlerine resmen ka­ t ılmaları, mahkemelerde tamklık yapmalarının kabul edilme­

NI, yabancıların mülkiyet haklarından serbestçe yarar­

lanmaları istendikten sonra eğitim sisteminde reform yapıl­ nıası da talep ediliyordu. 96 Fransızlar 15 Mart 1867'de Osmanlı Devleti'ne bir muhtıra daha vererek taleplerinde ısrarlı olduklarını bildirdiler. Fransa'nın böylesine ısrarlı ve aceleci olmasının bir önemli Htıbebi vardı. Amerikalılar'in Boğaz sırtlarında kurduğu Robert u�

Vlı

' Tevfik Çavdar. age. s: 93-94 Ed. Engelhard. Tanzimat, İstanbul. 1976. s: 170 83


Mi•yorı�r Fuliytturi

Koleji'nin devreye girmesi, Osmanlı Devleti üzerinde hesaplan olan Rusya'yı ve Fransa'yı rahatsız etmişti. Robert Kolej me­

zunlannın Osmanlı Devleti'ni Amerika'nın nüfuzu al­ tına sokacağından endişe eden Fransa, Babıali üzerindeki et­ kisini muhafaza etmek için bir an evvel Fransız diliyle eğitim ya­ pan bir okulun açılmasını milli siyaseti için vazgeçilmez görü­ yordu. Fransa'nın ıs Mart tarihli muhtırası üzerine Fransız Büyükelçisi M. Boure He Hariciye Nazırı Fuat Paşa müslüman­

Iann da okuyabileceği bir Hıristiyan lisesinin açılma­ sına karar verdiler. Okul Fransızca eğitim yapacak, Fransız eğitim sistemini esas alacak ve Fransız eğitimcilerin nezaretin­ de olacaktı. Türk eğitim tarihinde, Türk sosyal ve siyasi hayatında büyük depremiere yol açan Galatasaray Lisesi böylece kurulmuş oldu.

Sadece Türkçe öğretmeni Türk olan okulun adı önce Mekteb-i Umumi idi. ıı Mayıs ı868'de Takvim-i Vekayi'de ya­ yınlanan bir fermanla okulun adı �ekteb-i Sultani olarak de­ ğiştirildi. Daha sonra Galatasaray Lisesi adını alacak okul, ı Eylül ı868'de öğretime başladı. Programı Fransız Eğitim Bakanı Victor Dury tarafından hazırlanan lisenin, mü­ dür, öğretmen, memur, ders araç ve gereçleriyle diğer bütün eş­ yalan da Fransız elçisi Bourre tarafından Fransa'dan getirildi. Engelhard, Tanzimat adlı ünlü eserinde Fransızlar'in tav­ siye ettiği eğitim sistemi hakkında bir zamanlar Milli Eğitim Şurası'nda bulunan Hariciye Nazırı Fuat Paşa ile Fransız elçi­ sinin tam bir fikir birliği içinde olduklarını, bütün Osmanlı te­ baasının kabul edileceği ve Avrupalılar tarafından yöneti­

lecek bu okulun bizzat Sadrazam Ali Paşa'nın koruması altında 97 herhalde Galatasaray Lisesi'nin Türk kültür, sosyal ve siyasi hayahnda meydana getirbulunacağını yazar ki;

97

84

Ed. Engelhard, age. s: 174


Ntcdtt Sevinç

d ili tahribattan bu iki paşa sorumludQ.r! Tanzimat devri­ nin bu meşhur iki devlet adamından Fuat Paşa Hıristiyan oku­ ltı na çocuklarını yazdırmak istemeyen müslüman aileleri teşvik rı rnek için torunu Hikmet Bey'i

Galatasaray'a kaydetmiştir.

SALVE'NİN İTİRAFI

Fransa'ya döndükten sonra Galatasaray'a tamamen llransız eğitim ve hayat anlayışının hakim olduğunu ya­ :r.an lisenin ilk müdürii M. De Salve 98 Osmanlı Devleti'nin başiı­ l'II şehirlerinde Galatasaray'a benzer okulların kurulması gerek­ Iliine işaret ettikten sonra, lisenin açılışındaki siyasi hedefi şöy­ le itiraf edecektir: - Bu okulda yetişecek müslüman öğrenciler Fran­ ••z eğitimi ve kültürü ile yoğrul.muş olarak yabancıla­ rın yerlerini tutacak ve Fransa'nın şarktaki menfaatla­ rını böylece korumuş olacaklardır. 99 Acıdır ki, bu lise Salve'nin itirafina rağmen yüzlerce Türk uydını ve özellikle Türk gençliğini Türk milli kültürü at­ mosferinde yetiştirmekle görevli olan bazı Milli Eğitim Bakanları tarafından da savunulacak ve mesela ı Eylül 1943'de Galatasaray Lisesi'ni ziyaret eden dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, şöyle diyecektir: - Bu okul maarif"ımiz için örnek olacaktır. 100 Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşariarından İhsan Sungu'un değerlendirmesi ise şöyledir: "Türk toplum hayatının yeni­ leşmesinde, garp kültürünün, garp zihniyetinin mem­ leketimize girmesinde ve yayılmasında bu okul en bü­

yük imillerden biri oldu". 101 �H

İhsan Sungu. agm. s: 325 İhsan Sungu. agm. s: 346 100 O. Vefa Semenderoğlu. Galatasaray ve Galatasaray Derneğinin Tarihçesi. İstan­ bul. 1994. s: 26 lO! İhsan Sungu, agm. s: 315

�9

BS


Fakat halkın endişesi Ali Suavi'nin Londra'da yayınlanan Muhbir Gazetesinin 20 Mayıs ı868 tarihli nüshasındaki yazısın­ da dile getirildi. Suavi şöyle soruyordu: "Babıali bir mektep yaptı, Fransız dilini, eğitimini ve ahlakını şart koştu. Burada okuyan müslüman çocuklar ne olacak?" Fransızca ve Osmanlıca ile birlikte latincenin ve Yunan fel­ sefesinin de öğretildiği okula müslümanlar pek itibar etmediler. Açılıştan kısa bir süre sonra Türk öğrenciler Sadaret'e bir dilek­ çe yazarak dünyada

latince konuşan pek az insan bulun­

duğunu hatırlatıp, latince için boş yere vakit kaybetmektense, Türkçe hesap ve hendese öğrenmek istediklerini bildirdiler.

102

Gerekçeden anlıyoruz ki, Türk ülkesinde, Fransız dili ile eğitim görmek Türk öğrencilerinin onuruna dokun­ muştur. Öğrenciler "Umumi lisan Fransevidir" iddiasına karşı çıkarak "Resmi dil olan Türkçe'nin mükemmel su­ rette okutturulmasını" istemişlerdir. Abdesthanelerde su bulundurulmasıyla ilgili talep de helanın bile Fransız tarzına göre inşa edildiğini göstermektedir.

OSMANLI MİLLETİ Tanzimat'la birlikte Osmanlı kavramı

uluslararası eşit­

liği anlatan ve bu eşitlik içinde imparatorluğun bütünlüğü­ nü savunan bir ideoloji haline dönüştürülmek istenmişti. İşte Galatasaray bu hayalin okuluydu.

Osmanlılık fikrini uygulama sahası olarak açılan bu okul, 1877 yılına kadar Türk ve müslümanlardan ziyade gayri­ müslimlerin işine yaramıştır. Sait Paşa'nın satırlarından anlıyoruz ki, Tanzimat devrinin iki önemli devlet adamı olan Ali ve Fuat Paşa'lann Galatasaray Lisesi'nin açılması için gayret sarf etmelerine, olmayacak duaya 102 Osman Ergin. age. c: 1·2. İstanbul. 1977. s: 484-485

86


Nuder Sn1inf

ıtıııin demek gibi bir ütopya sebep olmuştur. Güya muhtelif din, elli, mezhep ve ırka mensup azınlıklar, Galatasaray Lisesi'nde kc• ndi etnik kimliklerini red ederek hiçbir zaman varolmayan ve lıııt ta bir siyasi fanteziden öteye gitmeyen Osmanlı mil­ lrtlnin birer mensubu haline gelecek, böylece de ekaliyet mil­ liyetçiliğinin devletiparçalaması önlenmiş olacaktı! Osmanlıcılık denen bu ekolün en önemli temsilcilerinden ulnn Sait Paşa, "Her din ve mezhepten çocukların müs­ Ulman talebelerle birlikte okuyup, yemek yiyip, aynı lmAuşta yatmalarının onları Osmanlılaşhracağına" lııunacak kadar saf veya çaresizdil Oysa yabancı okulların yay­ Kınlaşmasından sonra Ortodokslar kendilerini Rus, katalilder l'rnnsız, protestanlar ise İngiliz olarak görüyorlardı. Bu gerçe­ Al gözardı eden Sait Paşa diyor ki, "Mekteb-i mezkure her sınıf tf'ha-i şahane etfalinin (çocuklannın) kabul olunup, rüşdiyeler Klbi her sınıfa hususiyeti olmaması şartının vaz'ı İslam ve teba-i Kllyri müslime çoculdarının muhtelit (karışık) bir dairede bulu­ ııııp ve birlikte yemek yiyip, bir koğuş derununda (içinde) yat­ maları ve günde birkaç kez bahçeye çıkanlıp birlikte eğlenme­ lc�ri, yani s-6 sene müddetle geeeli gündüzlü birlikte yaşamaları, lwyinlerinde (aralarında) mugayenet-i diniyeden (din ayrılığın­ clnn) dolayı mevcut olan efkar ve ilikadatın izalesi ile bir vatan Vf' memleket eviadı ve bir devlet tebaası olduklarını kendilerine hissettirmek maksa-i politikisine müpteni olup " ıoa ...

Evet. İşte devleti yöneten kafa da Türk çocuklarının eğiti­ minden sorumlu olan kafa da bu kafadır! Galatasaray Lisesi'nin açılışından sonraki gelişmelerin Ali Vt! Fuat Paşaları da, Sait Paşa'yı da doğrulamadığını biliyoruz. Nuni bir Osmanlı milleti yaratmak için uygulama saha­ •• olarak düşünülen bu okul, bırakın azınlıklara Osmanlı 1 >c�vleti'ni benimsetmeyi Türkler arasında bile Osmanlı topluI l l i Ed. Engelhard, age,.s: 41

87


Misyorur Fflllil yetkri

mundan kopuk, Fransız kültürünün etkisinde kalmış, Batı'nın dış görünüşüne hayran bir aydınlar zümresinin türernesine se­ bep olmuştur.

104

Fakat Bulgarlar, Rumlar, Ermeniler ve diğer Osmanlı azın­ hklar için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Onlar Fransiz programma uygun olarak Galatasaray lisesi'nde birer Bulgar, Yunan, Ermeni vesaire miliyetçisi olarak yetiş­ mişlerdir. Ona rağmen her dinden, her mezhepten her milli­ yetten öğrencilerin aynı koğuşta yatıp, aynı masanın etrafında tıkınmakla kaynaşıp bir Osmanlı milleti yaratılacağı varsayı-

·

mıyla açılan bu okul, kimseyi memnun etmedi. Yahudiler, çocuklarını Hıristiyanlar tarafından yöneti­ len bir kuruma emanet etmeyi sakıncalı buldular. Rum Patriği, Yunancanın yeterince öğretilmediğini ileri sürüp, Rum çocuk­ larının Galatasaray Lisesi'ne yazıimalarını engellemeye çalış­ tı. Papa 9· Pins, çocuklarını okula verecek ailelerinin aforoz . edileceğini ilan etti. Ermeni Katalik Patriği, Papa'nm bu şid­ detli tepkisi üzerine Galatasaray'ı Ermeni çocuklarına yasak­ larken, Rus elçisi İgnatiyef, Rusça öğreten bir okulun açıl­ maması bilinde Galatasaray'ın kapatılmasını isteyen bir nota verdi. Halıarnbaşı da müdürün Fransız oluşunu bahane . edip, Tanzimat ricalinin büyük umutlar beslediği bu Babil Kulesi'ne tavır aldı. Şeyhülislam, müslüman çocukların Hıristiyanlaştırılabileceği endişesiyle Galatasaray'a karşı çıkarken, Harbiye Nazırı liseye ikinci müdür olarak tayin edi­ len Kaymakam (yarbay) İsmail Bey'in bu görevi kabul etmesi­ ni engelledi. ıos Sonunda patrik, papaz ve halıarn takımı kendi cemaatla­ rı için bir tehlikenin mevcut olmadığına inanıp, yasakla­ rı kaldırdılar ve çocuklarını zaten sarsılmakta olan devle­ tin temellerini dinamitlemek üzere bu devlet kuruma kay­ dettirdiler. 104 Bayram Kodama n. Abdülhamit Devri EAitim Sistemi. Ankara, 1991. s: 136 105

88

Büyük Larousse, c : 9, s: 4364


N�cd�t s�vinç

SOSYAL MEZBELE

ı868'te 147 Türk öğrenciye mukabil ı84 gayrimüslim öğrenci Galatasaray Lisesi'nde eğitim görüyordu. Bunların 67'si Ermeni, 36'sı Rum, 34'ü Yahudi, 24'ü Bulgar, 23'de Latin katolikti. ı869'da Türk öğrenci sayısı 277'ye çıktı. Geri kalan 345 öğrencinin 119'u Ermeniler'den, 85'i Rumlar'dan, 29'u Yahudilerden, 40'ı Bulgarlardan, 6s'i Latin-katoliklerden, 7'si de Protestanlardan oluşuyordu. Başbakanlık Arşivi'ndeki belgelerden ve salname­ lerden anlıyoruz ki, müslüman öğrenci sayısı giderek artmıştır. Yıllara göre öğrenci sayısını ifade eden aşağıdaki rakamlar bu sosyal mezbeleliğin kimlere hizmet ettiğini göstermektedir: TABLO:

ı

BABİL KULESiNDE DURUM'06 Toplam

Yıl

Müslim

Gayrimüslim

1 877

220

300

520

1 896

440

263

703

1 899

622

280

902

1 901

724

221

945

ıs Haziran 1867 tarihli bir karardan anlıyoruz ki 20

Rum, 20 Ermeni, 20 Bulgar, ıo katolik-Latin ve 5 Yahudi olmak üzere toplam 75 öğrencinin okul ücreti Osmanlı Devleti'nce karşılanamaktadır. 107 Fransız M. De Salve, Osmanlı Hıristiyanlarından Vahan, Fotyadi ve Sava Efendiler'den son­

ra'08 13.1.1887-10.12.1887 tarihleri arasinda Galatasaray'da mü­ dür olarak görev yapan Ali Suavi, daha dramatik gerçekle106 Kaynak: Başbakanlık Arşivi. Yıldız Kısmı ı4. N'u: 1247. zarf: 26. karton: 10. 1316

Maarif Salnanıesi. s: 119. zik: Bayram Kodaman, age. s: 139 107 Osman Ergin. age. s: 484 108 Adliye, Nezareti Müsteşarlığını da uhdesinde bulunduran Ermeni Vahan Efen­

di. 10 ay süren müdürlüğü sırasında ancak 2 kez okula leşrifbuyurmak nezaketi­ ni göstermiştir. Bu 10 ay zarfında okulu ikinci müdür Mösyö Grane yönetmiş tir. , Osman Ergin. age. s: 486

89


Miıyon�r Faalıy�tltri

ri yansıtmaktadır. Tarihlere sanldı ihtila.Ici olarak geçen Suavi Galatasaray Lisesi ile ilgili raporunda diyor ki:

"Mekteb-i Sultani'ye tayin olunduğum tarihte 162 Müslü­ man, 377 gayri müslim öğrenci vardı. 94 Ermeni'den tam üc­ ret veren ı kişi dahi yoktu. ı22 Rum'dan yalnız ı öğrenci tam ücret veriyordu. Bunlara karşılık ı6 müslüman tam ücret ve­ riyordu. Okul nizamnamesine göre maddi gücü olmayanlara bir lütuf olarak verilen paradan, yalnız Osmanlı tebaasının faydalanması gerekirken, bu haklardan 4 Moskof, 16 Fransız, 8 İtalyan, 2 İngiliz ve 2 Yunan tebaası faydalanıyordu".

Ali Suavi'nin sözkonusu raporuna göre ı876'da Filibe ve İslimye Sancakları'nda çıkan isyanın liderliğin i yapan Bulgarlar, Galatasaray talebesi Galatasaray

idi.

öğrencisiydi.

İslam

köylerini yakan

Silahlı

eşkıyalıktan

Kaplişko, tutuklanıp

mahkUm edilen Vançof ve Sayarof, hükümlü iken Bab-ı Ali ta­ rafından meccanen Galatasaraya alınmış, bunlar Rus askeri Tiına'yı geçtiğinde ayarttikları diğer Bulgar talebeleriyle birlik­ te Rus ordusuna iltihak etmişlerdi. Okulun öğretmenlerinden Çakrnov, Rus Sefiri İgnatiyev tarafından okula sokulmuş, ders­ lerde açıkça Türkiye aleyhinde konuşmuştu. Bir diğer öğretmen olan Tşankof, Rus Devleti tarafından mektebe sokulmuş ve ge­ çen Bulgar vak'asında Londra'ya gidip Türkiye aleyhinde miting­ ler düzenlemiş, bu hizmetlerinden dolayı Ruslar onu vali yap­ mışlardı. Fransız asıllı coğrafya öğretmeni Senove'nin, harp ilan olduğu sırada Rus sefareti tercümanı Ganov ile muhbirlik mu­ kavelesi yaptığı Zabtiye Müşiriyeti tarafından tespit edilmişti. Bulgarca öğretmeni Mihalofski ve üç Bulgar yardımcısı sürekli olarak tahrikat yapıyordu."

ıo9

109 Bakınız Bed ii Şehsuvuroğlu. Ali Suavi ve Galatasaray Lisesi. B.T.T.D. c: 2. sayı: 9, s:

90

38-41


Ntcdtt Stvinç

Bu durum aslında Osmanlıcılığın iflası demekti. Galatasaray Lisesi 1992'de özel Anadolu Lisesi'ne dönüştü­ rülmüş, n Ekim 1993'de de Galatasaray Üniversitesi kurulmuş ve Süleyman Demirel'in Başbakan olduğu dönemde 9 bin dö­

ııümlük devlet arazisi Fransız

kültürünün Türkiye'deki bu en

iinemli kurumuna tahsis edilmiştir.



3. Bö LüM:

ATLANTİ K ÖTES i N DEN PAPAZ TAARRU Z U

Dünyada herkesten önce ezmek istediğim iki güç Ispanya ve Türkiye'dir.

Thedor Roosevelt 1858- 1919 26. Amerikan Başkanı

TÜRKİYE'DE AMERİKAN ÇALIŞMALARI Türkiye tarih boyunca mücadele ha.Iinde bulunduğu Avrupalı devletlere ve Türk Milleti'ni çökertıneye başlayan hıristiyan kül­ türüne karşı umutsuz bir mücadele verirken, Atıantik ötesinde­

ki papazlar da Osmanlı Devleti'ne taarruz etmek için hazırlık ya-: pıyorlardı. Bizim bu çalışmamızda kısaca Amerikan Board diyece�i­ miz Amerikan Misyoner Teşkilatı' 1819 yılında Türk toprakla­ rını programa aldı. 2 Bir yıl sonra 182o'de Amerikan misyonerle­ ri Türkiye'ye gelmeye başladılar.3 İlk Amerikan misyonu da aynı yıl İzmir'de kuruldu. Levi Parson, İzmir'e geldikten sonra

"Tanrının yardımıyla

bu kudretli günah imparatorluğunu yıkacak sistemi kurmaya antiçtiğini" yazdı. 4 1

American Board ofCommissioner For foreing Missions

Yabancı Okullar. Osmanlı Ansiklopedisi, c: 7. İstanbul, 1996. s:20

2

Bilal Eryılmaz.

3

Necmeddin Tozlu. Kültür ve Eğitiın 1991. s:39

4

Hilal

Tarihimizde Yabancı Okullar.

Ankara

i

Şimşir, Ermeni Meselesi 1 774-2005, Ankara 2005, s:272 93


Miryon�r Faaliyukri

Pling Fish ve Levi Parsons Türkiye'ye gelen ilk Amerikan misyonerleriydiler. 15 Ocak ı82o'de İzmir'e çıkan Amerikan Board'un5 bu iki ajanı ve onları takip edenler, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki azınlık grupları hakkında bilgi toplamakla işe başladılar. Rumlar'a, Ermeniler'e, Musevilere, Bulgarlar'a sonraki yıllarda da Süryaru ve diğer Osmanlı ekal­ liyetlerine özel ekipler gönderildi. Amerikalılar öyle hazırlıklıy­ dılar ki, Türkiye'ye gelişlerinden 4 yıl sonra imparatorluğun yu­ muşak karnı olan Beyrut'ta ilk misyoner okulunu açtılar.6 Amerikan ticaret gemilerinin 1797 yılında İzmir Limanı'na gelmesiyle başlayan Osmanlı-Amerikan münasebetleri 183o'da iki devlet arasında imzalanan ticaret antlaşmasıyla yeni bir bo­ yut kazandı. Osmanlı Hükumeti, bu antlaşmayla Amerika'ya da

ayrıcılaldı ülke statüsü tanıyarak diğer devletlere verilen tüm imtiyazlardan faydalanmasını sağlamıştı. 7 Bir diğer ayrıcalık da Amerikan tüccarlarının Osmanlı sınırları içinde her millet­ ten ve her dilden simsar kullanabilmeleriyd.i. Simsar demek, komisyoncu demektir. Osmanlı Devleti'nde komisyoncular da ya Rumlar'dı ya Ermeniler. Bu imtiyazla

Amerikalılar Türkiye'ye getirecekleri veya Türkiye'den alacakları malların komisyonculuğunu Rumlar'a ve Ermeniler'e vererek, bu iki hedef kitleye kolayca çen­ gel attılar. Amerikalılar daha sonra Ermenileri himayelerine alacak, hatta onlara vatandaşlık hakkını bile vereceklerdir. 5

6 7

94

American Bo ard of Conımissioner for Foreing Missions. Amerikan Protestan Mis­ yoner Örgütlerinin en eskisi ve en kudretlisidir. Kalvinci gelene�i temsil eden 16. yüzyıl sonları ile 17. yüzyılda İngiltere'de ve Amerika'nın do�usunda ortaya �ıkan Pariton akımının belli başlı 3 temsilcisinden biri olan Congreagationalistlerce 1810 yılında Bostan' da kuruldu. Örgüt 1868'de Amerika'daki 16 protestan misyoner te�­ kilatının yaptığı toplam harcamanın yüzde 30'unu tek başına yapmaktaydı. Ameri­ ka hesabına çalışan misyonerierin yüzde 30'u da bu örgüte mensuptur Bilal Eryılmaz. agm. s:20 Bilal Şimşir. Ermeni Propagandasmın Amerikan Boyutu Üzerine, Tarih Bo­ yunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu. Atatürk Üniversi­ tesi Yayını. Ankara. 1985, s: 82


"TÜRKLER EGEMEN KONUMDAN ÇIKARILMALI"

İlkAnayasamız olarak da kabul edilen Tanzimat Fermanı'nın gayrimüslim Osmanlı azınlıklan için getirdiği teminatlar, protes­ tanların kendi kiliselerine kavuşrnaları, Osmanlı Hükumeti'nin protestanları ayn bir millet olarak kabul etmesi, özellikle Bulgar ve Ermeniler'in Amerikan okuHanna olan taleplerini arttırdı. Patriklerin aforoz tehdidinden kurtulan Ermeniler ve Bulgarlar hiçbir endişe duymadan çocuklarını getirip Amerikan misyoner­ lerine teslim ettiler. Artık Amerikan protestanları Türkiye'yle daha çok ilgilenecektL ı82o'den itibaren misyonerlerini Türkiye'ye göndermeye başlayan Amerikan Board, Türkiye'yi 4 bölgeye ayırarak ade­ ta hücre faaliyetine girişmişti. Amerikan taksimatma göre önemli merkezlerde istasyonlar, ikinci derecedeki yerleşim böl­ gelerinde ise uç istasyonlar kurulmuş, istasyonlara ve uç istas­ yonlara birer şef atanarak hemen hemen bütün Türkiye denetim altına alınmıştı. Taksimat kaba taslak şöyleydi: ı)

Rumeli Misyonu, Filibe, Samakov, Selanik ve Manastır yörelerini içine alıyordu. Bu bölgede çalışan mis­

yonerierin hedefi Bulgaristan'ın bağımsızlığını sağlamaktı. 2) Batı Türkiye Misyonunun görev sahası Trabzon-Mersin hattının batısında kalan ve Anadolu'nun büyük bölümü­ nü kapsayan bölgeydi. Bu misyon Rumlar, Ermeniler ve Yahudilerle meşgul olacaktı. 3) Doğu Türkiye Misyonu, Trabzon-Sivas-Adıyaman üç­ genindeki Osmanlı halklarıyla ama özellikle Erme­

nilerle ilgilenecekti. 4) Merkezi Türkiye Misyonu'nun görev alanı ise İmpara­ torluğun Güney bölgeleriydi.

95


Misyon" Faaliyttlni

İstanbul'dan yönetilen Batı Türkiye Misyonu, Merzifon, İzmir, Kayseri, Bursa, Manisa ve Sivas'ta bireristasyon kurmuştu. Amasya, Tokat, Çarşamba, Çorum, Samsun ve Ünye, Merzifon'a bağlı uç istasyonlardı. Yozgat, Niğde, Aksaray, Sungurlu ve Talas, Kayseri'nin uç istasyonlarıydılar. Bandırma, Bilecik ve Kütahya, Bursa'ya, İzmir, Aydın, Akhisar ve Afyon, Manisa'ya bağlı istasyonlardı. Tokat, Zara ve Gürün, Sivas'ın istasyonla­ rıydı. Antep'ten yönetilen Merkezi Türkiye Misyonu ise Halep; Adana, Antakya ve Maraş'ta istasyonlar, Urfa, Kilis. Adıyaman, Elbistan'da uç istasyonlar kurmuştu. Merkezi Harput'ta bulunan Doğu Türkiye Misyonu, Harput, Bitlis, Erzurum ve Mardin'de is­ tasyonlar, Malatya, Arapgir, Eğin, Muş ve Diyarbakır'da uç istas­ yonlar oluşturmuştu. 8 Çoğu zaman adam adama propaganda yapan bu yaygın ör­ gütün çalışmaları protestanlığın Ermeniler ve Rumlar arasın­ da hızla yayılmasına sebep oldu. İlk Evangelikıl Ermeni Kilisesi Adapazarı'nda

9

ilk Rum Protestan Kilisesi ı867'de Bursa'nın

Demirtaş köyünde açıldı.10 Amerikan Board'un şiddetle reddetmesine rağmen misyo­ ner faaliyetleri Amerikan diplomatik temsilcileri tara..: fından himaye edilmiştir. Konsoloslar, resmi görevlerinin yanında okullara da yardımcı olmuşlar, hatta Board'un okul aç­ mak istediği yörenin halkı ve coğrafi durumu hakkında raporlar yazmışlardır. ıı Çeşitli Amerikan örgütlerine bağlı 12 misyonerler, 8

Uygur Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu'daki Amerika,

19.

Yüzyılda

Osmanlı İmparatodnğu'ndalti Amerikan Misyoner Okulları. İ stanbul. 1991.

s:l06-108 9

Necmettin Tozlu, age, s: 139

10

Necmettin Tozlu. age. s: 144

ll

İlknur Polat. Osmanlı İmparatorluğu'nda Açılan Amerikan Okulları Üzerine

12

Amerikan misyoner örgütlerini 4 grupta toplayabiliriz: i -Amerikan Board of

Bir İnceleme. Belleten, c: 52. nyı: 203. Ankara 1988, s: 640 Mission. 2- Amerikan Presbyterian Board of Foreing Mission, 3- Eglise Presb­ yterian Reforme du Nord de l"Amerique, 4. Alliance Chretienne de New York. Bunlardan birincisi

96

Ortadoğu da faaliyette bulunan en güçlü misyoner örgütüy'


lııtanbul'daki Amerikan diplomatik temsilciliği faaliyete geçin­ ı·ı�ye kadar illegal olarak çalışmışlardır. İstanbul'daki Amerikan 'I'Pmsilciliği, 2 Mart 1831 'de resmen açılmış, 26 Nisan 1831 'de de 1\ ınerikan Board'un ünlü ajanı William Goodell'e Konstantiniyye M isyonu'nu kurması için İstanbul'a hareket emri verilmiştir. Ve nılam 9 Haziran'da İstanbul'a damlamıştır.

ıa

1831' de ilk protestan merkesizinin kuruluşunu, 1848'de 1\ntep, 1851'de Sivas, 1852'de Merzifon, Adana, Ceyhan, 1853'de Diyarbakır, 1854'te Talas ve Maraş, 1855'te Harput Amerikan M isyoner Merkezlerinin açılması takip etti. 1851-1855 yıllarında Diyarbakır'da halkı ifsat ettikten sonra l larput'a geçen George W. Dunmore, şöyle yazıyordu: -Harput ovası Türkiye'de gördüğüm en zengin ve misyoner ı.;ıı lışmalan için en elverişli ovadır! Dunmore'un bu raporundan sonra, Harput'un 66 köyönden tdsinde protestan misyoner istasyonu açıldı!14 Amerikan Temsilcilikleri yani Amerikan Devleti bu işin o

kadar içindedir ki, Amerikan misyonerlerinin faaliyetle­

ri 1892'de Cumhurbaşkanı Harrisoh'un Kongre'ye sunduğu yıl­ l ı k rapora bile konu olmuştur. Ayrıca bu resmi tavırdan cesaret

alan Amerikan Board yetkilileri, cumhurbaşkanına başvurup Amerikan filosunun İzmir, Selanik ve İstanbul Limanları'nda .� ık sık boy göstererek, Osmanlı Devleti'ne ABD'nin dünyanın en lıüyük güçlerinden biri olduğunu ispat etmesini istemişlerdir. Bu

gösterilerin Amerikan misyonu ve okullarının faaliyetlerini ko­ lııylaştıracağı da ilave edilmiştir. ıs dü. Sonralan bir hayır cemiycti olan The Near East Relief de bu misyonlara ila­ ve oldu. Bu misyoner teşkilatlan ve sonuncusu lzmir'in kurtuluşuna kadar geçen zaman içinde 200 milyon dolara yaklaşan bir para harcadılar. Tevfik Çavdar. Os­

ı'

manlılann Yarı Sömürge Olnşn, İstanbul, 1970. s: 99 Uygur Kocabaşoğlu. age, s: 50

11

Bilal Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, Ankara 2005, s:297

1�

E. Mead Earle, American Missions in the Near East. Fareing Affairs. Vol 7. Nu: 3, pp, 398. zik: Tevfik Çavdar, age. s: 100 97


Miryorur Fatıliyu/n-i

Burada Amerika'nın Sivas Konsolosu H. M. Jewett'in Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sekreterliği'ne yolladığı rapordan da bahsetmemiz gerekiyor. Sivas Konsolosu, James D. Parten'e hitaben gönderdiği 15 Eylül 1887 tarih ve 20 sayılı raporda Anadolu'daki Amerikan kolejleri hakkında bilgi verdikten sonra,

Amerikan okullarının, Amerikan Hükumetince des­ teldendiğini yazmıştır. 16 Bu desteğin sebebi ve Türkiye'de yürütülen misyoner faaliye­ tinin nihai hedefi ise şöyle itiraf edilmiştir:

- Türkler'i egemen konumdan çıkarmak! Protestanlık paydasında

buluşan

İngiliz

diplomatlar­

la (mesela Stratford Canning), Amerikalı misyoneriere

göre Türkler egemen konumdan çıkarılmad.ıkça ve Hıristiyan azınlıklar özgürlüklerine kavuşturulma­ dıkça Osmanlı imparatorluğu için kurtuluş umudu yoktur! Aynı tarihlerde önde gelen Amerikan misyonerlerinden Tillman C. Trowbridge, Ermenistan'da Bir Turdan Notlar isimli eserinde "Türkler'in gerek insan olarak kendilerinin, ge­ rekse tüm toplumsal kurumlarının ilkel olduğunu iddia ettikten sonra kurtuluş yolunu da (!) gösteriyordu:

Bunun bir nedeni ırksal, bir nedeni de dinseldir. Türkler Hıristiyanlaştırılmadıkça kurtuluş yoktur. 17 Amerikalılar, Türkler'in Hıristiyanlaştırılması, bu müm­

kün olmazsa çeşitli Osmanlı azınlıklarını protestanlaştırıp, bu protestan kitleyi kullanarak Osmanlı Devleti üzerindeki kültü­ rel ve siyasi hedeflerine ulaşmak için Malta'daki matbaayı devre­ ye soktular. Temmuz 1822'de faaliyete geçen bu matbaa, 4,5 yıl­ da 8 milyon sayfaya yakın baskı yaptı, 1824 ve ı827'de daha güç­ lü makinalarla takviye edilen matbaada 1830 yılından itibaren 16

ilknur Polal, agm.

17

Uygur Kocabaşo ğlu, age.

98

s:

43 s:

74


Ntcdtt Stvinç

Ermeni harfleriyle Türkçe kitaplar hasılınasına karar ve­ ri ldi, Ermeni harfli ilk Türkçe incil de (Ahd-i Cedit) aynı yıl ba­ sı ldı.

'8

Fakat matbaanın Malta'da bulunması herhalde mak­ sada uygun düşmüyordu ki, ı833'de İzmir'e taşındı. Uygur

Kocabaşoğlu'nun Amerikan Board'un arşivlerinden aldığı bil­ ıı:ilere göre bu matbaada ı84o'da 6 Ermenice kitap 34 bin adet, ı Ermeni harfli Türkçe kitap 8 bin adet, 7 Rumca kitap 36 bin soo adet, toplam 7 milyon 988 sayfa olarak basılmıştı. ı84ı'de ı s Ermenice kitap 42 bin soo adet, 2ı Rumca kitap ıoo bin 400

ııdet, Ermeni harfli Türkçe ı kitap 3 bin adet basıldı. ıB4s'de 9 l�rrnenice kitap ı milyon ı23 bin sayfa olarak 9 bin soo adet, s Ermeni harfli Türkçe kitap ı milyon s6 bin sayfa olarak 8 bin

adet basılıp dağıtıldı. ı847'de Ermenice 7 kitap 2 milyon 3ı8 bin sayfa olarak 9 bin adet, Ermeni harfli 5 Türkçe kitap s bin adet tıH2 bin sayfa olarak, ı İbranice kitap 3 milyon 780 bin sayfa ola­

rak s bin adet, ı Rumca kitap 3 bin adet 504 bin sayfa olarak ba­ sılıp Osmanlı azınlıklarının ellerine tutuşturuldu. ı849 yılı için rakamlar şöyleydi: 4 Ermenice kitap toplam s bin adet, 2 milyon 920 bin sayfa. ' 4 Ermeni harfli Türkçe kitap, 4 bin adet, 370 bin sayfa. ıBso'de ise ı3 Ermenice kitap, toplam 33 bin soo adet ve toplam 6 milyon 374 bin soo sayfa olarak, 3 İbranice kitap da top­ lam s bin adet ve toplam 304 bin sayfa olarak basılmıştı.

'9

Yani

Arnerikan Board'un matbaası İzmir'de faaliyet gösterdiği 20 yıl içinde toplam 20 milyon sayfayı aşan 200 kadar kitap has­

nuştı ki, bu rakamların ne mina ifade ettiğini anlamak için İbrahim Müteferrika'dan yani 1729'dan 1839'a ka­ dar bizde basılan kitap sayısının soo'ü geçmediğini ha­ tırlamak gerekir. lK

Uygur Kocabaşoğlu, age. s: 4 8

1 '1

Uygur Kocabaşo�lu, age!,

s:

88


Misyontr Faaliyttltri

1853'de İstanbul'a nakledilen matbaada çeşitli Osmanlı azınlıklarını, Osmanlı Devleti'ne karşı biraz daha kış­ kırlmak için aylık ve haftalık dergiler çıkarılınağa başlandı. Avedaper Mecmuası, Ermeniler için aylık ve haftalık ola­ rak yayınlanıyordu. Mecmua Ermeniceydi, Ermenice bilmeyen Ermeniler için de Ermeni harfli Türkçe yayın yapıyordu. Ayrıca Rumlar için Rumca Angeliophoros, Bulgarlar için Bulgarca Zornitza dergileri çıkarılıyordu. Matbaada Araplar için iki mecmua basılıyordu: Haftalık Neşra Kukab-Es Sabah ve ay­ lık Müktatif. Her ikisi de Arapçaydı. 20 Amerikan Misyon Matbaası'nda 1871-1889 yıllarında 87 Ermenice kitap basılmıştı. Bu kitapların toplam baskı sayısı 213 bin 942 idi. Aynı dönemde 77 adet Ermeni harfli Türkçe kitap basılmıştı. Bu 77 kitabın toplam baskı sayısı ise 216 bine yakın­ dı: Toplam 215 bin 986. 1879'da ıı adet Grek harfli Türkçe kitap, toplam 21 bin 195, 188o'de B adet Grek harfli Türkçe kitap, 20 bin 650 adet, 1899'da 10 adet Grek harfli Türkçe kitap 10 bin 642 adet basılmıştı. 1899'da ayrıca 3 Rumca kitap da toplam 6 bin adet basılıp dağı­ tılmıştı. 188o-ı885 yıllarında 5 adet Arap harfli Türkçe kitap top­ lam 29 bin 720 adet, 1871, 1873 ve 1884 yıllarında da toplam bas­ kı sayısı 74 bin 130 olan 2o'ye yakın Bulgarca kitap basılmıştı. 2' Bu matbaada 1870-1880 yılları arasında basılan kitap ve broşürlerin hemen hemen yarısı Bulgarlar'ı baştan çıkar­

mak içindi. Mesela ı87o'de basılan 10.5 milyon sayfa tutarında­ ki toplam yayının 5 milyon sayfadan fazlası Bulgarca idi. •• 18401863 yılları arasında modern Ermenice, Ermeni harfli Türkçe, Grek harfli Türkçe, Kürtçe, Bulgarca, Türkçe ve ladino 23 dille­ rinde basılan incil sayısı ise 160 binden fazlaydı. 24 s: 48

20

Uygur Kocabuşoğlu. age.

21

Amerikan Board Arşivi, seri ABC. 16: 9: 3, zikreden: Uygur Kocabaşoğkı. age. 145

22

Uygur Kocbaşoğlu, age. s: 1 2 5

23

İspanyol Yahudilerinin konuştuğu dil

24

Uygur Kocabaşoğlu. age. s: 90

1 00


Bu yoğun faaliyet sebebiyle Amerikalılar, Türkiye'ye gelişle­

rinden sadece 4 yıl sonra ı824'de 2 Ermeni din adarnma protes­ ı unlığı kabul ettirdiler. 1846'da İstanbul'da ilk protestan kilisesi açıldı. Kilise sayısı aynı yıl 4'e yükseldi. ı87o'de 73 protestan kilise­ ı;i, 2o.osı'de protestan vardı. 19oı'de 49 bin 959 kişilik cemaatı

olan 112 protestan kilisesi bulunuyordu.

25

Anadolu'daki papaz operasyonuna verilen önemi Amerikan Hoard'un bütçelerinden de anlamak mümkündür. Board ı839'da bütçesinin yüzde 14'ünü Osmanlı İmparatorluğu'ndaki faaliyet­ ler için ayırırken, bu oran ı8so'de yüzde 30'a, ı87o'de yüzde 35'e

yükselmiştir. Ayrıca misyoner faaliyetleri çerçevesinde harca­ nan paradan Osmanlı Devleti için ayrılan meblağ da giderek art­ mıştır. Zikredilen bütçenin; 1836'da ı839'da ı845'de ısss'de ı86o'da ı866'da 187o'de

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . . .

.......................................................

. . . . . . . . . .. . . .. . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .

....... .........................

......................

.

.

.

...................

....................

% 47'si, % 6ı'i % 75'i, % 8ı'i,

. % 84'ü, .

................................

Anadolu'da harcanmıştır.

% s8'i,

% 83'ü,

26

1893 yılı itibarıyla Türkiye'de 1317 Amerikan misyoneri ça­ lışmaktadır ki, bunların 1094'ü Ermeniler arasından seçilip ye­ tiştirilmiştir. 25

İlhan Tekeli -Selim ilkin. Osmanlı İmpantorluğu'nda Eğitim ve Bilgi üretim

Sisteminin Olutumu ve Dön�ümü Ankara. 1993. s: l 14 26

Uygur Kocabaşoğlü. ag e. s: 110

1 01


Miryontr Faaliyttltri

Misyonerlik yurtiçinde veya uzak ülkelerde Hıristiyanlığı yaymak için kurulmuş bir örgüttür. Fakat Amerikalılar, ya müs­ lümanları Hıristiyanlaştırmanın imkansızlığını erken kavradık­ ları için yada Osmanlı mozaiğini parçalamak amacıyla gönde­ rildikleri için İslamlardan çok imparatorluğun Hıristiyan azın­ hklarıyla ilgilenmiş, özellikle de Balkanlarda Bulgarlar, Asya'da Ermenilerle meşgul olmuşlardır. AZlNLIKLARlN BAŞTAN ÇlKAKlLIŞI

Amerikan misyonerlerinin İstanbul'dan sonra yuvalan­ dıkları ilk merkez İzmir'dir. ı82o'de bu şehre adeta üşüşen Amerikalılar, sadece İzmir'le değil, bütün Batı Anadolu bölgesiy­ le meşgul olmaya başlarlar. Amaçları, İzmir ve yöresinde meb­ zul miktarda rastladıklan Ermeni ve Rum azınlığı protestanlı­ ğa kazanmak, bu mümkün olmazsa Türk Devleti'ne karşı kış­ kırtmaktır. Bu maksada ulaşmak için her misyoner teşkilatının Türkiye'nin her bölgesinde yaptığı gibi okul inşaatına başlarlar. ı88o'e gelindiğinde İzmir'de Amerikan misyonerlerinin ilk ve orta dereceli okullar hariç, biri kızlar, diğeri erkekler için 2 yük­ sekokulları vardır. ı883'de İzmir ve yöresinde 30'a yakın kilise ve okula sahip oldukları tespit edilmiştir. Yüksek okul sayısı da giderek artar. Ticaret okulu, yatılı kız okulu gibi yüksek okulla­ rın en önemlisi Milletlerarası İzmir Koleji'dir. Kolejin ilk mü­

dürü, Türkiye'ye biçilmekte olan kefene uygun olarak bir Ermenidir: Agop Konstantiniyan. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Ocak ı886'da kolejin 5 öğretmeni vardır, s'i de Ermenidir. Bu öğretmenierin kimi Merzifon Amerikan Koleji'nden, kimi de Tarsus Amerikan Koleji'nden mezundurlar. 27 27

Necmettin Tozlu. Kültür ve Eğitim Tarihimizde Yabancı OkuUar. s:

102

91

Ankara, 1991:


Nw:kt S�vinç

Amerikan Board Misyonerleri, Istanbul Pera'da

1834 yılı Ekim ayında

Ermeniler için bir erkek lisesi açtılar 28 Daha

ım nra Bursa, Trabzon ve yurdun hemen hemen bütün şehirlerin­

ıle Ermeni çocukları ve Ermeni gençleri için okullar kuruldu. Bu ilk sondajlardan Ermenilerin öyle rivayet edildiği gibi

pek de sadık tebaa olmadıkları anlaşılmıştı. Öyleyse, hima­ yesine sığındıklan ve sayesinde üreyip zenginleşlikleri devlete ihanet etmeleri için her Ermeniye ulaşmalıydılar. Her Ermeniye ulaşmak demek, Ermeni toplumunun eğitimini üstlenmek de­ mekti.

Öyleyse, Ermeniler yalnız Amerikan okullarında

değil, aynı zamanda kendi okullarında da biçimlendi­ rilmeliydiler. Türkiye'de görevlendirilen ilk Amerikan misyoneri olan William Goodel, Schauffler ve Dwight 8 Mayıs 1837 tarihli or­ tak mektuplarında şöyle yazacaklardı: "Tüm Ermeni ulusu eği­ timin önemi konusunda fevkalade bir uyanış içindedir. Şimdi Üsküdar'da bir büyük kolej veya üniversite kuruyorlar. Ancak bi­ n aları, paralan olmasına rağmen adamları yok:

Bütün bu giri­ şime biçim ve hayat verebilmek için Ohannes'e bağımlı olacaklar, o da bize Öğretmenlerinin öğretilmesi, eğitmen­ .•.

lerinin eğitilmesi gerekecek" . 29 ..

Her Ermeniye ulaşmak, yani

her Ermeniyi Amerikan ideallerine göre şekillendirmek isteyen Amerikan Board Misyonerleri, 4 Kasım 184oda sadece 2 Ermeni için bir okul açtılar! Avadis ve Toros böylece Bebek ilahiyat Okulu'nun ilk öğrencileri oldular. Bu okul 1841'de Ermeni çelik tüccarı

Ohannes Ağa'nın Bebek'teki malikhanesine, 1843 Kasım'ında da imparatorluğun en zengin tüccarlarından biri olan Çelebi Yorgaki'nin köşküne taşındı. Adı halıiyat Okulu olmasına 28

İlknur Pulat Haydaroğlu. Osmanlı İmparatorluğu'nda Yabana Oka.l.lar, Anka­

ra. 1993. 29

s: 1 2 1

Amerikan Board Arşivi, seri ABC. 10: 9. vol: 1. Nu: 124. zikreden: Uygur Kocaba­ şoğlıı. age. s: 68. 78 numıualı dipnot 1 03


Miıyon« FIZilliy�tlm

rağmen bir -dil akademisi gibi çalışb bu okul. Temel amaç Ermeniceyi modern bir dil haline getirmekti. Hamlin, bu işin so yıl gibi makUl bir sürede başarıldığını yazar.

Amerikalılar bu yoğun faaliyetlerinin ilk semeresini Osmanlı Devleti'nin 1848'de protestanları ayrı bir cemaat olarak resmen tanımasıyla aldılar. 31 Artık Amerikan misyonerleri de protes­ tan Ermeniler de bir büyük başan kazanmanın verdiği güvenle silahiarım yeniden dolduracak, yeni hedeflere nişan alacak.lardı. 1839 Eylül'ünde Erzurum İstasyonu'nu kuran Arnerikan Board, 3• istasyon şeflerinden ve uç istasyonlarda görevlendir­ diği elemanlardan Doğu Anadolu'ya önem verilmesini istemişti. Rahip George. W. Dunmore'un raporu üzerine Harput'un

Doğu Anadolu bölgesinde yürütülecek misyoner faali­ yetlerinin merkezi olmasına karar verildi. 1852'de Harput'ta . bir istasyon kuruldu. 33 Erzurum, Van, Bitlis, Mardin istasyon­ lanyla 97 uç istasyon Harput'a bağlandı. 1856 Isiahat Fermanı'nın yayınlanmasından üç yıl sonra Harput'ta Ermenistan Koleji açıldı. 188o'lerde Harput ovasında­ ki istasyon sayısı 62'ye çıktı. Amerikan Misyonerlerinin Harput yöresinde 21 de kiliseleri vardı.J4J•• Amerikan misyonerleri ı84o'dan beri Anadolu'daki bü­ tün faaliyetlerini Ermenilerin üzerine teksif etmişlerdi. Zaten Ortodoks Rumların, Ortodoks Rusya ve Ortodoks Yunanistan'ın himayesi altında bulunması, Amerikalılar'in bu şımarık Osmanlı azınlığına nüfuz etmesini zorlaştırıyordu. Rufuz Anderson'un 1844'de Anadolu'ya yaptığı inceleme gezisinden sonra Rumiara yönelik çalışmalar durduruldu. Öyle ki, artık misyonun resmi 30 31 32 33 34

104

Cyrus Hamlin. My Life and Times. Boston and Chicago. 1893, s.210 zik: Necmettin Tozlu. age. s.l64 Bilal Ş;.m,ir, Ermeni Propagandasının .. s: 94 Uygur Kocabaşoğlıı. age. s: 92 Bilal Şimşir. Ermeni Propagandıısınm ... s: 94 "' Bilal Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, Ankara 2005, s:275 .


Nudet S.vinç

nd ı bile Mission to Armenians olmuştu. 35 Bu, Ermeni mis­ yonu demekti. Artık Ermeniler Osmanlı'nın millet-i Nidıkası değil, doğunun anglo-saksonlarıyd.ılar. ERMENisTAN KOLEJİ

Amerikalılar, doğunun anglo saksaniarını ruben şekil­ lendirrnek ve onlara üstünlük şuuru verip ihtililci fikirle­

ri şırınga etmek için 1859'da Harput'taki ünlü koleji açarlar. Kolejin adı güdülen maksada uygun olarak Armenia College yani Ermenistan Koleji'dir. Bu isim 16 Şubat 1888'de, yani boz­ KUnculuğun başlayışından 29 sene sonra Babıali'nin itirazı üze­ rine Fırat Koleji olarak değişir, ama hedef değişmez. Fırat Koleji'nin eğitim dili Ermenice'dir. İngilizce, Fransızca ve

ayıp olmasın diye biraz da Türkçe öğretilmektedir. 36 Sayı, çe­

şitli ders yıllarında değişmekle beraber öğretmen kadrosu­

nun çoğu Ermenidir. Bu Ermeniler Amerikan Board ajanla­ rı tarafından elde edilen ve Amerika'nın çeşitli misyoner okulla­ rında eğitilen Ermenilerdir. Hepsi yüksek öğrenim görmüştür ve hepsi şuurlu birer Ermeni milliyetçisidir. 1877 yılına geldiğimizde tıpkı Stratford Canning ve misya­ nerlerin hedeflediği gibi Harput'ta Türkler'in egemen ko­

numdan çıktığını görüyoruz. Misyonerierin Harput'a üşüşmesinden sadece 22 yıl son­ ra, yalnız bu küçük Müslüman-Türk kasabasının değil, Harput­ Elazığ yöresinin de silueti değişmiş, 5612 kişinin kayıtlı bulun­ duğu 22 protestan kilisesinin 22 çan kulesi doğunun ufkunu ka­ patmıştır! Yörede din adamı kılığıyla dolaşan 30 protestan pro­ pagandacı faaliyet halindedir. 83 ilkokulda 2469 Ermeni ço­ cuğu birer Ermeni ihtililcisi olmak üzere yetiştirilmek35

36

Uygur Kocabaşoğlu, age. s: 32 Halit Ertuğrul. Azınlık ve Yabancı Okullan. Türk Toplumuna Etkisi. İstanbul. 1998.

s:

165 1 05


Miıyo,,.r Faaliyultri

tedir.

37

Bir yıl sonra Harput'ta kızlar ve erkekler için birer or­

ta.okul açılacak, Tokat'taki ilahiyat okulu da nakledilerek Fırat Koleji Türklüğün geleceğini

tehdit eden bir üs haline geti­

rilecektir. ı898'de kolejin toplam öğrenci mevcudu bugün dahi küçümsenemeyecek bir rakam olan ıo bin 53'e yükselecektir. Bu öğrencileri eğiten

38

21 öğretmenin, 3-4 Amerikalı pro­

fesör ve Türkçe öğretmeni Reşit Efendi hariç tümü de Ermenidir. 39 Harput Konsolosu David J. Hill'in Amerikan Milli Arşivi'ndeki 13 Mart 1901 tarihli raporundan anlıyoruz ki, bu profesörler de Harput'ta sayılan 30o'ü bulan diğer Amerikan · vatandaşları da

ı6 yerli Ermeniyle beraber Amerikan Konsolosluğu'nun ajanlarıdır. 40 27 Haziran 1901 tarihli rapor ise kolejin Amerikan Konsolosluğu'nun bir ünitesi olarak benimsendiğini ifade etmesi bakımından ayrıca ilgi çekicidir. Kaldı ki, belgelerden anlaşıldığı­ na göre yüzlerce Ermeni 1869 yılından itibaren Amerikan vatandaşlığına alınmışhr! Stone,

Hıristiyan liderler yetiştirilmesini kolejin

başlıca amacı olarak ileri sürmesine rağmen 4' okul yönetimi, ıgo8'd e

Kürtler'in de baştan çıkarılması için harekete ge­

çer. Ancak Harput Koleji'ne maddi destekte bulunan Amerikan Ermenilerinin itirazı üzerine teşebbüsten vazgeçilir,

42

çünkü

Osmanlı İmparatorluğu çökertildikten sonra Doğu Anadolu'da bir devlet kuracaklarına gerçekten inandırılan Ermenilerin böl· geyi Kürtler'le paylaşmak gibi bir niyetleri yoktur.

37

Necmettin Tozlu. age. s: 85

38

Stone. F. Andreus. A�ademies For Anatolia. The University of Connecticut.

39

Uygur Kocabaşoğlu. age. s: 190

40

American National Ardchivcs D espalehes fronı U.S. Consults in Harput (1895-

41

Stone. F. Andreus. Academies tor Anatolia. The University of Conoecticut.

42

Uygur Kocabaşoğlu. age. s: 1 92.

1894. s: 72 . zik: Necmettin Tozlu. age. s: 86

1906) MicrocopyT. 579, Roll 1. Nu: 44. zik: İlknur Polat Haydaroğlu, age. s: 122

1894. s: 72. zik: Halil Ertuğrul. age. s: 164

106


Nudtt Stvinf

1915'de Osmanlı İmparatorluğu, tarihin o güne kadar şahit ol madığı en kanlı savaşların içinde varlığını muhafaza etmeye ı; alışırken

Ermeniler yaklaşık 9 asırdır himayesine sığındıkları,

sılyesinde namus ve haysiyetlerini korudukları Türk Devleti'ne karşı ayaklanırlar. Maksat Türk Orduları'nın merkezden çok uzaklardaki muhtelif cephelerde savaşıyor olmasından istifade ı•derek fiili bir durum yaratmaktır. isyan bastırılır. Kurulduğu KÜnden beri Türklüğe tuzak kuran Amerikan Koleji ya­

kiiır. Ayaklanmanın failieri arasında bulunan kolej yöneticile­ ri nden Ernest Riggs sınırdışı edilir. Bu Sivas'lı Riggs, kendihalinde bir Ermeni çocuğu iken, Harput Am erikan Koleji'nde beyni yıkanıp azılı bir Ermeni ihtilalcisi ve protestan papazı olmuştur.43 1903-1910 yıllarında kolejin müdür­ lüğünü de yapan Riggs, okulun diğer Ermeni öğretmenleriyle bir­ I i kte Amerika'ya kapağı atar. Riggs ve vatana ihanet ettikleri

için Türkiye'den kaçmak zorunda kalan diğer öğretmenler Amerikan Board tarafından çeşitli üniversitelere öğretim elema­ nı olarak yerleştirilirler. Ve bu öğretmenler tıpkı Fırat Koleji'nde ı2 yıl boyunca çalıştıktan sonra 1896'da Amerika'ya göçüp ora­ da kilise çanı anlamına gelen Goşnak Gazetesi'nde Türkiye'ye ateş püsküren Prof. Haçabe Benniyan soysuzu gibi, Türkler'in

Ermeniler'i kestiğine dair neşriyata başlarlar. Halen devam eden neşriyat, işe o neşriyathr. BİR İMPARATORLUGUN FİKREN İSTİLASI

Türkiye Harput'ta özetiediğimiz toplumsal ayrışma veya

sosyal çözülmeyi aslında bütün yurt sathında yaşamıştı. Misyonerierin üstlenmek ihtiyacı duymadıkları ya da sızmadık­ ları küçük kasabalarda bile Osmanlı mozaiği çatiarnaya başla­ mıştı. Artık Amerikan Board ajanları bu çatiağı derinleştirmek için çalışacaklardı. 43

Necmettin Tozlu. age. s: 88 1 07


Miıyontr Faaliyttltri

Türkiye'yi kuşatan ağ bakınız nasıl örüldü: Antep misyoner tabiriyle 1848 yılında işgal edilmişti. 185o'de Musul, 1853'de Arapgir, 1854'de Tokat ve Kayseri, 18ss'de Maraş, Halep ve Sivas, 1856'da Urfa, Antakya ve İzmit, 1857'de Diyarbakır, 1858'de Mardin, Bitlis ve Edirne, 1863'de Adana pa­ paz istilasına uğradı ve bütün buralarda birer istasyon kurul­ du.

44

1839'da s olan toplam misyoner istasyonu sayısı 187o'de

ı7'ye çıktı. Bu istasyonlara bağlı uç istasyonlarla birlikte yalnız Anadolu'nun bugünkü sınırlan içindeki düşman karargahının sayısı ı8o'di. 1857'de Malatya, Arapgir, Eğin ve Diyarbakır yö­ resinde 26 protestan kilisesi, 32 hizmet merkezi, sB tali merkez, 9 yüksek okul ve 71 de okul vardı. 45 Bütün bu merkezlerde 4 bin Ermeni çocuğuyla birlikte yetişkinler de İncil eğitimine tabi tutuluyor, ama onlara daha çok müslümanlardan nefret etmeleri öğretiliyordu. Anıerikan Board arşivlerindeki kayıtlardan öğreniyoruz ki,

Amerikan misyonerlerinin daha 1862 yılında Siverek ve Adıyaman'da okulları vardı. 46 Yabancılann Ermenilerin varlığı sebebiyle 182o'den itibaren Bitlis'te okul açmaya başladıklarını biliyoruz. 187o'de bu küçü­ cük kasahada sadece Amerikalılar'ın 50 civarında okul­

ları vardı, bir de akademileri faaliyet halindeydi. 47 Amerikalılar Erzurum'da gregoryan Ermeniler için 6, protestan Ermeniler için 3 ilkokul, bir ortaokul, katalik Ermeniler için de 3 ilkokul açmışlardı. Bu okullardan mezun olan öğrencilerin lise tahsili de düşünülmüş, bu maksatla 1912'deki Ermeni olayları se­ bebiyle kapatılan Sansaryan Lisesi devreye sokulmuştu. 48 44

Uygur Kocabaşoğlu. age, s: 92. 93

45

G ates . C. Frank. Not To Me Only Pricenton University Press. Princenton 1840. s:

46

Anuual Report of the Orta Station. I. Aprul 1862. ABCFM Arşivi, seri: ABC. 16: 9.

138. zik: Necmettin Tozlu. age. s: 76 vol: 1. mı: 56. zik: Uygur Kocabaşoğlu, age. s: 82

Beyrut Amerikan Universitesi'nin Siyasi Misyonu, s:

47

Harun Güler.

48

Doğan Mani. Osmanlı'da Azmlık İsyanları. Ankara. 1990, s: 56

1 08

12


Ntcdtt Sroitıf

Tespit edebildiğimize göre Van'da ajan okullanyla ilgili ilk faaliyet 1872'd e Henry S': Barnum ve George C. Raynolds tara­ fından başlatılmıştı. 1903'de yabancıların Van'da ıı okulu bu­

lunuyordu. 1905'de Amerikalılar dahil tüm yabancıların okul sayısı 21'e yükseldi. Mardin'deki Amerikan okulları 1876'da açılan protestan ki­ l isesiyle tahkim edildi. Kilisenin ilk papazı bir misyoner yetiş­ t i rmesi olan Suriyeli Jurjis Hadaiya idi. Hadaiya ölünceye ka­ dar tam 62 yıl boyunca kilisenin başında kaldı. ıSBı'de yani ilk protestan kilisesinin açılışından s yıl sonra şehirdeki kilise sayı­ sı 7'ye yükseldi.

49

Mardin'in protestanlaştırdan ahalisi ı88o'de

Amerikan Board'a bir dilekçe vererek şehirdeki mevcut okullara i laveten bir okulun daha yapılmasını istediler. Talep edilen oku­ lun özellikleri şöyle sıralanıyordu. - Eğitim düzeyi mevcut okullardan yüksek olmalı, Arapça, Kürtçe, Süryanice, Türkçe ve İngilizce okutulmalı, Arapça öğre­

ti me özellikle önem verilmelidir.

sa

ı88s'te açılan Mardin Erkek Lisesi, talep edilen bu okul muydu bilemiyoruz. Maraş yöresine ısss'de gelen Amerikalılar'ın de kurdukları en önemli merkez

s•

bu şehir­

Maraş ilahiyat Okulu'dur.

ilahiyat okuluna Türkiye'nin hemen hemen bütün bölgelerin­ den

militanlaştırılmak üzere Ermeni çocukları gönderili­

yordu. ı88o'de bölge Ermenilerinin hizmetine sunulan Merkezi Türkiye Maraş Kız Kolej i öğrencileri ise daha çok Adana, Antep ve Saimbeyli yöresinden geliyordu. s2 Türkler'e ve diğer azınlıklara kapalı olmamakla beraber

İstanbul'daki Amerikan okullari Bulgarlarla Erme49

Necmettin Tozlu. age. s: 37

SO

Amerikan Board Arşivi, seri ABC. 16: 9: 7, vol: 6. nu: III. zik: Uygur Kocahaşoğlu.

SI

Bazı araştırmacılara göre bu tarih 1845'dir

52

Necmettin Tozlu. age. s: II

age.

s:

154

109


MiJyon.r Faaliyttltri

nileri, Anadolu'daki Amerikan okulları Ermenileri, Beyrut ve Suriye bölgesindeki Amerikan okulları da Arapları baştan çıkarmak için açılmıştı. Bu okullarda Ermeni çocuklarına ve Ermeni gençlerine ve­ rilen ideolojinin ne olduğunu bir Amerikalı profesör olan Earle, American Missions in the Near East adlı eserinde şöyle itiraf ediyor:

- Amerikan misyoner okullarında Ermeniler dille­ rini ve tarihsel geleneklerini üstün tutmayı, yeniden öğrendiler. Batı'nın siyasal, toplumsal ve ekonomik ilerleme ideallerini tanıdılar. Bulundukları duruma karşı, daha etkin bir hoşnutsuzluk duymayı ve köylü müslüman komşularına

karşı keskin bir üstünlük duygusu beslerneyi elde et­ tiler. 53 İngiliz gizli belgeleri bu konuda daha net bilgiler ihtiva et­ mektedir. Bir yazışmada aynen şöyle deniyor: Amerikan pro­ testaniarına göre müslümanlar kafird.ir, bu yüzden

onların aleyhine sistemli propaganda yapıp, insan ka­ sabı olduklarını yayıyorlardı. Ermenilere ise suni ola­ rak evliyalık payesi veriyorlardı. (...) Misyonerler tama­ mıyla din tesirinde kalarak Ermenileri müslümanlara karşı ha­ zırladılar, dinarnit yapmayı öğrettiler ve her fırsatta on­

ları İslamlar'a karşı kullandılar.54 Anadolu'daki birkaç okul için vereceğimiz öğrenci sayısını gösterir tablo hedef kitleyi ifade etmektedir. ıBgı-1892 yıllarında Maraş ilahiyat Okulu'nun 6ı öğrenci­ sinden sB'i Ermeni, biri Rus, biri Amerikalı, biri Türk'tü. Aynı yıl İstanbul'daki kız kolejinin 137 öğrencisinden sı'i Ermeni, 29'U Bulgar, 22'si Rum, 14'ü İngiliz, ıo'u Amerikalı, 6'sı Yahudiydi. Okulda ayrıca 4 Türk, bir de Fransız öğrenci vardı. 1887-88 yı53

ilknur Polal. agm. s: 634

54

Erol Ulubelen. İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, İstanbul. 1967.

1 10

s:

170


Nudu S"'ir'f

lında Mardin'deki erkek okulunun 48 öğrencisinden 37'si protes­ tan Ermeni, s"i yakubi, biri gregoryen Ermeni. 5'i katolikti. ss Misyonerierin protestanlaştırdığı Harutune Cenanyan'ı memnun etmek için 22 Kasım ı888'de Tarsus'ta devreye soku­ lan Aziz Pavlos Enstitüsü'nün ı895-ı896 ders yılında So öğren­ cisi vardı: 65 Ermeni, ı4 Rum, ı Amerikalı. ı897'de öğrenci kit­ lesinin yüzde ı6'sı Rum, gerisi Ermeniydi. ı902-ı903 yılında 204 öğrencinin milliyedere göre dağılımı şöyleydi: ı52 Ermeni, 36 Rum, ı2 Arap, 2 Türk, ı Kürt, ı İtalyan

s&

Birçok Amerikan okulunda olduğu gibi Pavlos Entstitüsü'nde de öğrencilere Ermenice, Yunanca ve İngilizce dua öğretiliyor­ du.

57

Kolejden mezun olan öğrenciler yeteneklerine göre Maraş

ilahiyat Okulu'na veya Beyrut Protestan np Fakültesi'ne gönde­ rilirdi. Daha sonra enstitünün bünyesinde protestan din ada­ mı yetiştirmek için bir de ilahiyat okulu açılınca öğrencilerin . Maraş'a yollanmasına ihtiyaç kalmadı. ss Harutune

Stefanos

Tarsus'taki Aziz

Pavlos

Cenanyan

adındaki

Ermeninin

Enstitüsü'nün kuruluşunda etki­

li olduğunu yukarıda ifade etmiştik. Bu Amerikan yetiştirme­ si, Tarsus'taki enstitüde diğer ırkdaşı öğretmenlerle birlikte Ermeni çocuklarına Türk idaresine karşı isyan ve nefret

duygulan yüklemekle yetinmedi. Konya'da da Apostolik Enstitü'yü kurdu. ı892 Ocak ayında tahrikata başlayan enstitü­ de 8'i erkek, 4'ü kadın toplam ı2 öğretmen vardı. Cenanyan'ın Amerikalı eşi hariç diğer ıı öğretmen de Ermeniydi. s9 Amerikalılar'in Sivas'ta örgütlediği Protestanlık Çalışma

Merkezi 30'ya yakın ilkokul kurmuştu. ı88o'de lise seviyesin55 56 57 58

59

Uygur Koca.ba.şoğlu, age, s: 171 Uygur Kocabaşoğlu. age. s: 202 Necmettin Tozlu, age, s: 100 Okul Kurtuluş Savaşı yıllarındaki yıkıcı faaliyetlerinden dolayı 1923de kapatıl­ mış. 1924de sadece akademi bölümünün eğitim yapması kaydıyla tekrar aı;:ılmış­ tır. Bu kısım l968de kapanmış. fakat "daha sonra yeniden faaliyete başlamıştır Necmettin Tozlu. age. s : 102 lll


Miıytm�r Faaliynl�ri

de bir de erkek okulu devreye sokuldu. Amerikan misyonerlerine yakından destek vennek ve onlan daha iyi yönlendirebilmek için Amerikan Hükumeti, ı886'da Sivas'ta konsolosluk açtı. Plan icabı Anadolu'daki bu ilk Amerikan Konsolosluğu'na Ermenilere yakın birinin atanması gerekiyordu. Sonunda H.M.Jewett diye birini buldular. Bir Amerikan misyonerinin oğlu olan bu Jewett, Türk düşmanı bir ailede yetişmiş, Ermenilerle beraber büyümüştü. Öğrenimini, Amerikan misyonerleri­

nin kumanda merkezlerinden biri olan Massachussete eyaletinde görmüş, fanatik bir Türk düşmanıydı. Jewett Sivas'a geldi ve gidip Ermeni mahallesinde bir

ev

ki­

raladı. Daha sonra Sivas Konsolosluğu'na bağlı olarak açılan Ankara'daki Konsolosluk Ajanlığı'na da 6 sene Amerika'da eği­ tilmiş bir Ermeni getirildi: Dikran Tabibyan.

60

Jewett'in, Türkiye'ye geldikten sonra Ermenilerden nefret ettiği anlaşılıyor. Sivas'taki Ermeni eylemcileriyle ilgili değerlen­ dirmelerinde Osmanlı'nın bu asi tebaası şöyle tanıblmaktadır:

Ermeniler karakter-siz ve yurt sevgisinden yoksun bir topluluktur. Sıradan bir Ermeni göze girmek, para kazanmak ve hatta intikam almak için casus, muhbir ve çok zaman da sahte muhbir olmaktadır. Ermeniler aleyhindeki delilleri genellikle Türkler değil, Ermeni casusları, paralı Ermeni muhbirler veya tutukluların Ermeni arkadaşları toplamaktadır. 61 Bu nefrete rağmen Sivas yöresinde Türkiye aleyhtan faali­ yetleri organize eden Protestanlık Çalışma Merkezi, konsoloslu­ ğun da yol göstermesiyle 1901'de Sivas Birleşik Okulu'nu, 1912'de Ermeni Öğretmen Okulu'nu kurarak bölgenin eğitimci ihtiyacı­ nı karşılamıştır.

62

s:

60

Bilal Şimşir. Ermeni Propagandasının .

61

Bilal Şimşir. Tarihte Ermeni Terörll ve SiV1ls Vilayeti, Uluslararası Terörizm ve

62

Necmettin Tozlu, age, s: 145

. .

115

Gençlik Sempozyumu Bildirileri (24-26 Nisan 1985) Sivas 1986. s: 102

1 12


Nrcd�t SroiTif

Öteden beri anlatageldiğimiz gibi, Ermeni sorunu ve onunla ilgili mücadeleler bir ölçüde Amerikan misyon­ larının faaliyetleri sonucunda ortaya çıkınışhr. Anadolu Umumi Müfettişi Şakir Paşa'nın 1898 yılında padişaha sundu­

�u raporda: Ermeni ayaklanmasında Amerika'mn gü­ dümündeki protestan okullarımn büyük desteği ol­ duğu, bu okul öğretmenlerinin Ermenileri yetiştirdi­ Ai ve sürekli olarak zararlı yayınlar dağıthğı ifade edil­ miştir. Amerika, Ermeni topluluğunun öylesine koruyucusu ke­

San Fransisco, Marblehead ve Minneapolis savaş gemileriyle İskenderun, Mersin önünde gösteriler düzenlemekten bile çekinmemiştir!63

silmiştir ki, olaylar sırasında

Bütün bu faaliyetler ve tehditler konuyu inceleyen bir bilim adamımızın ifade ettiği gibi Türk topraklan üzerinde bağımsız bir Ermenistan kurmak içindir. 64

KOLEJDE TEZGAHLANAN tırı1LAL Amerikan Board, William Goodell'i İstanbul'a gönderirken şu talimatı vermişti:

- Git ve Ermeniler üzerinde çalış! Goodell İstanbul'a geldi, Ermeniler üzerinde çalışmaya baş­ ladı. Fakat oturduğu evin yanması sebebiyle Boğaziçi'ndeki Büyükdere'ye taşınınca Rumların tam ortasına düştüğünü an­ ladı. Ve başladı Rumlar üzerinde çalışmaya. İzmir yöresinde­ ki Rum gençleri Milletlerarası İzmir Koleji'nde Amerikan emellerine göre eğitilirken, Goodell de İstanbul'dakileri Türkiye'ye karşı örgütlüyordu. Bu misyoner, başanlı öğren­ cilerin ders verdiği

Lancaster tipi okulların daha faydalı ol­

duğuna inanıyordu. Kısa zamanda 4, ı yıl içinde ise 30 kadar Lancerster tipi okul açıldı. 6s

64

Tevtık Çavdar, age, s: 98 İlknur Polat. agm, s: 633

65

Uygur Kocabaşoğhı. age. s: 59

63

113


Miiyontr Faaliynl�ri

Amerikalılar bütün bölgelerde yaptıkları nabız yoklamala­ rında Rumların Ruslar'a daha yakın olduklarını tespit etmişler­ di. Bu yakınhk sadece ikisinin de ortodoks mezhebine mensup oluşundan kaynaklanmıyordu. Rumlar, kaderlerini Ruslar'a bağ­ lamış gibiydiler. Gerçekten de yanıbaşlarında Rusya gibi kudre­ tinden şüphe edilmeyen ortodoks bir devlet varken, Atiantik'in ötesinden gelm�. ne yapacakları meçhul protestan Amerikalılar Rumiara güven vermiyordu. Dolayısıyla Amerikan Board, Bulgar ve Ermenilerle meşgul olduğu kadar, Rumiara vakit ayır­ madı ama dışlamadı da. O nedenle bu kitap Amerikan misyoner­ lerinin Rumlada ilişkilerini daha çok Merzifon Koleji'nin tarihi seyri içinde incelemeye çalışacaktır. Amerikalılar'in İstanbul Hasköy'de yatılı bir okulları var­ dı. Bu okul, hedefkitleye yaklaşmak için 1865 yılında Merzifon'a taşındı. Daha sonra da hem bu okulun hem de Amasya, Tokat, Sivas, Yozgat ve Kayseri'deki orta dereceli Amerikan okulla­

rının öğretmen ihtiyacının karşılanması için bir yüksek okul yapılmasına karar verildi. Amerikalılar,

bu

karardan

sonra

şehrin

kuzeyinde­

ki bazı arazileri satın alırlar. İnşaata başlarlar. Kısa zaman­ da koleji, lojmanları, aşhane, kütüphane, eczahane, hastahane, marangozhane ve saireyi devreye sokarlar. Halka daha kolay yaklaşabilmek amacıyla öksüz ve dilsiz çocuklar için de birer okul inşa ederler. Amasya ve civarından başka Samsun, Sivas, Tokat ve Yozgat'tan da öğrenci kaydına başlarlar. Kolejin beyin yıkamaya başladığı 1886 yılında 135 öğrencisi vardır, bunların 27'si Rum, 108'i de Ermenidir! Sonraki yıllarda okula Rum öğrencilerin daha fazla ilgi gös­ terdikleri anlaşılmaktadır. Elimizde yıllar itibarıyla öğrenci sa­ yısını gösteren yeterli bilgiler olmamakla birlikte 1913 yılına ait cetvellerde bu durum açıkça gözükmektedir. 1913'de Merzifon Amerikan Koleji öğrencilerinin milliyedere göre dağılımı şöyle­ dir: 114


Rum

......

Ermeni Rus

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 2oo

.......

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ı6o

. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .......

Türk

.

40

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25

Aynı yıl okulda ıo Amerikalı, ıı Ermeni, 9 Yunanlı. ı İsviçreli ve

bir de Rus öğretim üyesi vardır. 66 Kolejin eğitim dili İngilizce olmakla beraber Ermenice.

Rumca, Fransızca, klasik Ermenice ve eski grekçe de öğretili­ yordu.

Harput Amerikan Koleji Elazığ çevresindeki Ermeniler'i nasıl önce protestanlaşbrıp sonra da Ame­ rikan çıkarları uğruna kullanmakiçin açıldıysa, Merzi­ fon Koleji de aynı işlevi Orta Anadolu için üstlenmişti. KOLEJDE RUM ÖRGÜTLENMESİ

Kolejin açılmasından kısa bir süre sonra Ermeni öğrenciler Savarsan, Rumlar da kamufle Pontus cemiyetleri kurdular. s Ocak 1893 te ihtilalci bir Ermeni örgütünün bildirisi oku­ lun duvarlarına asıldı.67 Aynı gün Amasya, Çorum, Tokat, Kayseri, Ankara ve diğer bazı kasabalara da kışkırtıcı afiş­ ler asılmıştı. Yapılan tahkikat sonunda kışkırtınaların Merzifon Amerikan Koleji'nden kaynaklandığı tespit edilince okulda ara­ ma yapıldı. Hınçak Komitesi'yle birlikte bu işin elebaşısı olduğu anlaşılan Thmayan ve Kayayan adındaki iki protestan Ermeni tutuklandı. Ankara'daki yargılanmaları sonucu idam cezası­ na çarptırdan bu kişiler İngiltere ve Amerika'nın baskısı üze­ rine kurtuldular ve İngiltere'ye yollandılar. 68 Bu arada durum66

Necmettin Tozlu. age. s: 93 s:

67

Uygur Kocabaşoğlu, age.

68

Bilal Şimşir. Ankara. Bir B...lu:ntin Doğuşu. Ankara. 1998. s: 38

197

115


Miıyorur FtZtZ!iy�turi

dan vazife çıkaran misyonerler Ermeni ve Rumları da yanla­ rına alarak Batı dünyasında etkili bir propagandaya giriştiler. Avrupa'nın ve Amerika'nın önemli merkezlerinde Türkler'in

zavallı Rumlarla masum Ermenileri kılıçtan geçirdik­ lerine, Ermeni köylerini yağmaladıklarına, gayrimüs­ lim halkı yokettiklerine dair kampanyalar açhlar. Bu faa­ liyetler sonunda İngiltere'de kolej için İngi1iz Masası kurul­ du. Bu masanın Merzifon'a ne kadar para gönderdiğine dair bil­ girniz yoktur. Amerika'dan gelen paranın 210 bin dolar olduğu bilinmektedir.

69

Bu 210 bin dolar Amerikan Board tarafından

yollanan paradır. Fakat Sivas Konsolosu tarafından Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sekreterliği'ne gönderilen bir rapordan anlı­ yoruz ki, Amerikan Devleti de Merzifon Koleji'ne destek

olmaktadır. Ülkernizden James D. Parten'e gönderilen ıs Eylül ı887 tarih ve .20 sayılı raporda Ermeniler'in Batı tarzı eğitim için

müsait olduklarından bahisle maddi ve manevi yardım yapılma­ sı istenmektedir. 7a

Türk topraklarmda Rum-Pontus Devleti kurulması için yoğun faaliyet gösteren Merzifon Amerikan Koleji

69

Necmettin Tozlu. age. s:

70

American National Archives. Despatche s from

95

Polat Haydaroğlu. age. s :

116

129

U. S. Consult in Sivas, zik: İlknur


Ntcdtt Stvinç

Bir diğer Amerikan konsolosu ise planlanan Ermeni ve Rum isyanı başladığında Batı kamuoyunun dikkatini zavallı Rumlarla masum Ermenilerin üzerine çekmek için kolej idaresiyle birlikte yurttan

adam kaçırm.aya başlamıştır. Ele geçirilen belgeler­

den kesin olarak anlaşılmıştır ki, iyi İngilizce öğrenen bazı ye­ tenekli genÇlerin Avrupa ve Amerika'ya kaçırılması kolej müdü­ rü ve Amerika'nın Samsun Konsolosu tarafından organize edil­ mektedir.

1904'te Kolejde Rum İrfanperver cemiyeti ile Orpheus Müsiki Kulübü kurulur. Bu cemiyetler aynı yıl içinde birleşirilerek Pontus örgütü teşekkül ettirilir. Bu gizli örgütün, Samsun'daki Müdafaa-i Meşruta ve Mukaddes Anadolu Cemiyetleriyle irtibatı sağlar, 1910'da okulda Pontus adında bir risale yayınlanır. Kolej ı. Dünya Savaşı yıllannda Türkiye aleyhtarı faaliyetle.

"-,

rioden dolayı Ittihat Terakki Hükilmeti tarafından kapatılır. ıo Mayıs 1916'da binalarma el konur. Ama Türkiye savaştan mağ­ lup çıkınca ı Ekim 1919'da papazlar okulu yeniden açarlar. Bu kez daha da fütursuzdurlar. Artık Türk toprakları üzerinde bir Rum ve Ermeni devleti kurmalcia ilgili planlarını uygulayabile­ ceklerdir. Osmanlı Devleti çökmüş, ordu dağıtılmış, vatan sa­ hipsiz, millet öndersiz kalmıştır. Daha önce Yunan Edebiyat Cemiyeti adıyla okulda örgüt­ lenen Pontusçu Rumlar koleje yeniden dönerler. Pontus Rum

Devleti'ni kuracak askeri birlikler teşkil edilir. ihtilal için hazır­ lıklar tamamlanır. Fakat bu arada hiç hesapta olmayan bir olay cereyan eder. Merzifon Amerikan Koleji'nde bir süre çalıştıktan sonra Amasya'daki Şefkat-i İslamiye Yurdu'na geçen bir mübarek ka­ dın, kolejdeki ihtilalci faaliyetleri ihbar ediverir. ı6 Şubat 1921'de kolejde arama yapılır. 2 çuval dolusu Rumca ve İngilizce ev­ rakla birlikte 1919-1920 yıllarında yapılan gizli toplantılara

71

Pontus Meselesi, Ankara. 1338. Matbuat ve istihbarat Matbaası, s: 3 117


Miıyon�r Faaliy�tkri

ait tutanaklar, Pontus Cemiyeti'ne ait bayrak, mühür ve çeşitli armalar ele geçirilir. Thtanaklardan anlaşıldığı­ na göre okulda sürekli olarak Türk düşmanlığı telkin edilmiş­ tir. Böylece Rum sayısını arttırmak maksadıyla Rum asker ka­

çaklan okulda banndırılmış, ayrıca işsiz güçsüz Rumların Merzifon-Amasya bölgesine göçmesi teşvik edilmiştir. Kolejde ayrıca bol miktarda silah ve mühimmat bulunmuştur. Yapılan soruşturmada bütün bu komplonun öğretmenler tara­ fından kurulduğu anlaşılmıştır.

7•

Elegeçirilen belgelerden okulda Pontus tarihi ve askeri konu­ larda konferanslar verildiğini, Rum Patrikhanesi'nin de Pontus Cemiyeti'ne para yardımında bulunduğunu öğreniyoruz. Okulda elegeçirilen belgelerden, öğrencilerin adeta gizli ör­ güt mensubu olarak kabul edildikleri anlaşılmaktadır. "Yaşasın

yunan, Yunanlılık ölmez" gibi sloganların kullanıldığı yazışma­ larda, Türkler zalim ve barbar olarak gösterilmektedir.

2 Kasım ıgo8'de MerzifonAmerikan Koleji'nden Samsun'daki Teceddüt ve İ hya Cemiyeti'ne gönderilen dernek genel sekrete­ ri Mimoğlu ve dernek genel başkanı Papadopulos imzasını ta­ şıyan yazıda, cemiyet kastedilerek Pontu s şimdiye kadar milli "

çalışmaları sayesinde, pek büyük bir aşkla izlemekte oldu­ ğu gayeye eriştiğini iftiharla beyan ve ilan edecek durumda bulunuyor denilmektedir "

.

K. Limopulos imzalı bir başka belgede ise öğrencilere şu fi­ kir telkin edilmektedir:

"... Elenizmin gayesine hizmet edenler hiç şüphesiz in­ sanlığa hizmet etmiş olcaklardı r Sevgili öğrenciler biz de .

Yunanlılar'danız! Biz de bu mukaddes gayeyi kutsayalım ve say­ gı ile anahm. Geliniz Elenizme karşı düzenlenen suikastlardan Elenizmin bir açık işareti olan gök rengi sancağın asılmasına ,

engel olanlardan asla çekinmeyelim!"

72 118

Nuri

Yazıcı, Milli Mücadelede Pontı�u Faaliyetler. Ankara. 1989. s : 4 1


Necdtt Sevinf

Gök rengi bayrağın asılmasına engel olanlara isyan edilme­ sini gerektiğini telkin eden bu çağrının Türk Vurdu'nun ortasın­ da yapıldığını hatırlarsak yabancı okulların fırsat bulunca nasıl birer düşman karargahı haline geleceğini anlamış oluruz. Altında Anastasyas Tarakçıoğlu imzası bulunan bir baş­ ka belgede ise öğrenciler Türkiye'ye ihanet etmeye çağrıi­

malrta ve denmektedir ki: "ıso senelik bir süre içerisinde bütün Bizans İmpara­ torluğunun istiklal ve hürriyetini savunmak uğrunda direnen atalarımızı yakarak, keserek ve İslam dinini kabul etmeleri için türlü türlü zorlama ve sıkıştırma mezalimini uygulayarak öl­ dürdüler ve esir ettiler. Üçyüz yıldan beri talihsiz atalarımızı, Türkler tarfından de­ ğişik şekillerde zulme uğratıldılar ve kurtlar tarafından parça­ lanmış koyunlar gibi birer birer firar ettiler. Bu kanlı ve kor­ kunç rniza.limden kurtulmak ve kendini güçsüz bir duruma ko­ yan esirlik zincirini kırmak üzere her ne kadar birçok defalar isyan etrnişlerse de pek acı sonuçlarla karşılaşrnışlardır. Fakat sonunda 1821 yılında zelil ve sefil esirliğe dayanarnayan sevgi­ li atalarımız, yırtıcı hayvanlar, kahraman arslan ve kaplanlar gibi kükreyerek hücum edip ayaklandılar. Susuzlaklarını din­ dirrnek için düşmanlarımızın kanlarını dağlarda, tepelerde aradılar. ...Yunanlıların -Rurnların çoğunlukla sakın olduğu yerler; Epir, makedonya, Trakya, Küçük Asya'nın adalır ve diğer şehir­ ler Türkler'in esareti altında inliyor. Onları kurtarıp sevgili an­ nemiz Yunan'a teslim etmek suretiyle atalarımızın gerçek to­ runları olduğumuzu ispat etmek biz gençlere düşen görevdir."

TEZGAHI HABER AUNCA

•••

Pontus Gizli Teşkilatı'nın idarecileri 4 öğretim elerna­ nı ile birlikte yakalanıp yargılanmak üzere Amasya'ya gönde-

119


Misyorıtr Fflltliyetleri

rilirler. 73 Okulun öğretmen kadrosunda Mehmet Ketani ve İsmail Şevket adında iki de Türk vardır. Kolejdeki faaliyet­ lerden Türkçe öğretmeni Mehmet Zeki Ketani de haberdardır. İhtilaJ.ciler 14 Şubat 1921 akşamı Mehmet Zeki Bey'i evine gider­ ken öldürürler. Mehmet Zeki Bey'in şehadeti mutasarrıflık tarafından Dahiliye Veka.J.eti'ne şu yazıyla bildirilir:

Dahiliye Vekdletine 23.3.337 Amasya 21-28-3-337

Merzifon Koleji'nde Türkçe muallimi olan Mehmet Zeki Efendi'nin keyfiyet-i katlinden, kolej talebesinden Anasti ve protestan Lay ile elebaşı Pavlidis'in taht-ı tevkife alındıkları ve müdde-i umumilikçe tahkİkaten tamik (yani tahkik.atın derin­ leştirilmekte) edilmekte olduğu Merzifon Kaymakamlığından işar kılınmalda maruzdur. Mutasarrıf Osman

Durum böylesine açık olmasma rağmen bütün misyoner­ ler hatıratlarında ve makalelerinde Zeki Bey'i Türkler'in kole­ ji kapatmak için bir tertip neticesinde öldürdüklerini iddia et­ mekten utanmazlar. Oysa Amasya'da yargılanan 3 Rum öğretim üyesi ayaklanma hazırlamak suçundan 1921 Ağustos'unda idam edilmiş,74 yabancı uyruklu öğretim üyeleri de

Türkiye'den

kovulmuşlardır.75 73

Necmettin Tozlu. aee. s: 97

74

Uygur Kocabaşoğlu. age, s: 198

75

"Amasya Mutasarrıflığına Pontus teşkilatıyla alakadar olduğu, elde edilen evrak ve vesaikle tahakkuk et­ miş olan Amerikan Mektebi'nin seddedilmesi Heyet·i Vekile kararı iktizasından­ dır. Mektebin ve dahilde mevcut kitap ve vesat-i tedrisiyenin muhafazası için ten­ sip

edeceğiniz iki .Amerikalı mektepte kalacaktır. Diğer muallimler sınıfların

hükumet tarafından mühürlenınesini müteakip en seri vasıta ile Samsun tarikiy­ le le meınleketi terkedeceklerdir." Dahiliye Vek.aJeti Merzifon 24.3.337 1 20


Nmiet Sn�inf

Merzifon'da bir de Amerikan Hastahanesi vardır. Hastahane ile kolej yeraltından gizli dehlizlerle birbirine bağlıdır. Gizli

dehlizler, otomobiller kolayca girilecek kadar geniştir. Top da­

hil her türlü silah bu yollardan geçirilerek gizli depo­ lara doldurulmuştur. Hastahane heyeti Tavşandağı'nda Rum ve Ermeni köylülerle gizli toplantılar yapmakta ve as­ keri eğitimden geçirdiği Rum ve Ermeni köylüleri silahlandırınaktadır. Bazı Rum ve Ermeni kanun kaçakla­ nnın hastahane ile okulu yeraltından birbiriyle irtibatlandıran tünellerde saklandıkları tespit edilmiştir. Ayrıca bazı Rum köy­ lülerinin nasıl hareket edecekleri konusunda kolej idaresin­

den talimat bekledilderine dair gizli mektuplar da ele ge­ çirilmiştir. Atatürk Nutukta "Merzifon Amerikan müessesah ta­

rafından manen yetiştirilen ve ecnebi hükfunetlerinin silihlarıyla maddeten takviye ve teşci edilen Rum kit­ lesinin müstakil bir Pontus HükUmeti emeline düştü­ ğünden ve bu maksatla umumi bir kıyam hazırladık­ larından"76 bahseder. İstiklal Savaşı yıllarında "Merkez Ordusu Kumandanı Nurettin" imzasıyla Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti'ne çe­ kilen 3.3.37 tarih ve 775 numaralı şifreden de açıkça anlaşıl­ dığı gibi Merzifon Amerikan Koleji İstanbul'daki Bible Hause y3.ni misyonerierin karargahı olan İncil Evi ile yakın irtibat ha­ lindedir. Merzifon Koleji Müdürü Mr. White tarafından Bible Hause Müdürü Frederic Avadis'e hitaben yazılan ama gönde­ rilmeden Türk makamlarının eline geçen mektupta Türkler'i

Hı.ristiyanlaştırmak için gerekirse soo sene savaşılaca­ ğı ifade edilmektedir. 77 Kolej müdürünün, İncil Evi Müdürü'ne reis diye hitap etmesi okullann yönlendirildiği ve yönetildi­ ği adresi gösterir. g. Ordu Kıtaat Müfettişi Mustafa Kemal 76

M. Kemal Atatürk. Nutuk, ç: 2. istanbul. 1962. s: 626

77

Pontus Meselesi. Matbuat ve istihbarat Matbaası. Ankara. 1338. s: 7 121


Mi.ryon�r Faaliyrtüri

Paşa'nın Harbiye Nezareti'ne şifre ile gönderdiği 94 numara­ lı istihbarat raporunda ise Merzifon Amerikan Mektebi'ne ge­ tirilen sandıklarda silih bulunduğundan şüphelenildiği, komite kurmak için uğraşan

4 İngiliz subayının da okulda

toplanb yaphğı bildirilmektedir. 78 Merzifon Amerikan Koleji, bir ihtilal ocağı olması sebebiy­ le 21 Mart 1921'de kapatıhr. Ancak Rumların gönlü Yunan da­ vasına hizmet eden bu okulun kapanmasına razı olmaz, onu Yunanistan'a taşırlar.

"MİSYONERSİZ KALMIŞ UMUT VERİCİ HALKLAR" Amerikan Misyoner Teşkilatları, özellikle Boston Misyoner Ö rgütü sadece Osmanlı Rumları ve Osmanlı Ermenileriyle il­ gilenmemiştir. Osmanlı sınırları içindeki tüm etnik gruplar, 78

Havza'dan Harbiye Nnarrti Crlilrsinr mrvrut şifrr 6/6/35 ve istihbarat 76 nu ­ maralı Meriifon kazasındaki Rumlar v z n n I y h (İngiliz?) zabitleri hakkındaki istihba­ rata zamimeten bu defa Amasya livasından aldığım malörnatta ancak esnay i teh­ -

cirde Merzifon'da esasen çokça kalan Ermenilerin

bukere mahalli sairden de ge­

lenler ve hicretten avdet edenler yüzünden miktarlarının daima artmakta oldu­ ğunu ve bunların hariçten de mubayaasına teşebbüs etmeleri ve iki mah mukad­ dem Patrikhineden gönderilen Bedros Lerzon namında tahsil görmüş iki genç Ermeninin mes'elei siyasiye ile iştigal etmelerinin mahsus olduğunu. Merzifon

Amerikan Mrktebinr getirilen eşya sandıklarının üzerinde Otoman Amerikan markaları görüldüğünden bunların herhalde esliha okiuğunda şüphe bırakmıştır.

Bu eşya kafilesinin Merzifon'a tekarrübünde Üçe ayrılarak muhtel if kollada ka­ sahaya dahil olmaları bu şüphemi takviye eylediği Mrrzifon'daki dört İngiliz za­ bitinin Amerika kolejinde içtiamı, bunların bu havalide kornitacılık teşkilatiyle uğraştıklarını ve merkezi miizakerat ve teşebbüsat ittihaz ettiikieri flüphesi uyan­ dırdığı, Merzifon' da Mister Keçi! ile beraber üçü Doktor dördü Ecza cı olarak se­ kiz: Avlrrde dört İngiliz zabiti mevcut bulunduğu ve gayet mahremane ve kendi­ lerine ihsas ettirilmemek üzere tahkikat ve tecessüsata devam olunduğu bildiril­ mektedir. İstihbar kılınacak malılmat bilahare arzolunacaktır.

İstihbarat 94 adet 10 Haziran 335

Ordu

9 Kıtaat Müfettişi Mustafa Kemal

(Genelkurmay Başkanlığı, Harp Tarihi Dairesi. Harp Tarihi Vesikaları Mecmua­

sı, sayı: 5, 1953) 1 22


Hıristiyan ve müslüman Araplar, hatta Kürtler bile Amerikalı papazlar tarafından Osmanlı Devleti'nin üzerine gönderilmek istenmiştir. Richter'in edepsizce ifadesiyle Bulgarlar'ı Türk despo­

tizminin pençesinden kurtarmak

79

bahanesiyle başlatı­

lan operasyonun geçmişi ıBso'li yıllara kadar uzanır. Amerikan Board, Balkan yarımadasındaki çalışmaları için bir diğer Arnerikan misyoner teşkilatı olan Metodistler'le

so

antlaşrnış,

daha ıBsı'de, Türk egemenliğindeki Balkanlar bu iki misyoner örgütü arasında ve tabii kağıt üzerinde paylaşılmıştır. ı8s6'da İngiltere'ye giden Cyrus Hamlin, orada yaptığı temaslarla, yeni kurulmuş bulunan Turkhish Missions Aids Society ile Bulgaristan'da ortak çalışma yapılması için Board yönetimini iknaya çalışıyordu. Hamlin'e göre Bulgarlar o güne kadar

dünyada misyonersiz kalmış en ilginç ve umut verici halkb.

Bu misyonersiz kalmış en ilginç ve en umut verici halk, Balkanlar'a Rus ve Amerikan papazlarının üşüşrnesinden sonra asırlarca himayesi altında yaşadığı Türkler'i yok etmeye başla­ mıştı. Eline geçirdiği her vasıtayla, baltayla, silahla, tuzakla yok ediştİ bu. Adeta bir soykırımdı. Peşpeşe uğradığımız milli felaketler sebebiyle Türk kamu­ oyuna bile yeterince anlatılamayan Bulgar vahşetini arzu eden okuyucularırnız Nizarnettin Nazif Tepedelenlioğlu'nun eserin­ den takip edebilirler.

82

79

Richter. )ulins. A Histroy of Protestant Missions in the Near East. New York.

80

Methodist Episcopal Mission

81

Uygur Kocabaşoğlu. age. s: 123

82

Balkan Türkleri nin nasıl yokedidiğini Nizarnettin Nazif Tepedelenlioglu'nun

1910, s: 107. zik: Uygur Kocabaşoğlu, age. s: 122

Sultan Abdiilbamit ve Osmanlı İmparatorlugu'nda Kornitacılar isimli eserin­ den okuyabilirsiniz 1 23


Misyoner Faaliyetleri

ı8s8'de Metodistler'le Amerikan Board, bugün Bulgarlarin idaresi altında bulunan Türk topraklarında birer misyoner istas­ yonu kurarlar. Plovdiv, Samakovve Eski Zağra'da okullar açarlar. İstasyon sayısı 1873'te 7'ye çıkar. Aynı yıl Bulgar Protestan

Kilisesi kurulur. 1899'da Amerikalıların Bulgarlar için açtıkları ilkokul sayısı 20, orta dereceli okul sayısı 4'tür. 12'de misyoner istasyonu vardır. 83 Fakat Bulgadara en büyük hizmeti İ stanbul'daki Amerikan okulları vermiştir, onlara asi ruhu en çok aşılayan okullar da yine İstanbul'daki okullardır. Aşağıda teferruatlı olarak üzerin­ de duracağımız Robert Kolej, Bulgaristan'ı kuran iki kolejden biri olarak bilinir. ineisi İstanbul Amerikan Kız Koleji'dir. Bakınız Mr. Stephonove, bu kolejin Bulgadara yaptığı hiz­ meti nasıl anlatıyor:

- Bulgarlar yönünden erkek çocuklara mahsus olan öteki kardeş müessese kadar (Robert Kolej) bu kolej de bir millet olarak onlara nimet ve inayet kaynağı olmak­ tan geri kalmamıştır.

84

Prof. Monroe ise kız kolejinin "Devlet adamlarının ana­

larını eğittiğine" dikkati çekerek diyor ki: "Bulgaristan'da büyük çapta etkili olan bir ba.şka Amerikan kurumu da İstanbul'daki Amerikan Kız Koleji'dir. O da tıp­ kı Robert Koleji gibi öğrencilerini Yakın Doğu'daki çeşitli mil­ letlerden alıyordu. Yine Robert Kolej gibi öğrenci kitlesi için­ de Bulgar öğrenciler çoğunluğu teşkil ediyordu. Ve mezun olan Bulgarlar büyük ölçüde tesir icra ediyorlardı."

Bulgarlar da İstanbul Koleji'ni "devlet adamlarının ve lider­ lerin analarını eğiten müessese" olarak nitelendirmişlerdir. 83 84 85

Uygur Kocabaşoğlu. age. s: ı24 Constantine Stephanove. The Bulgarians and Anglo-Sanondon, Berne 1919. s: 310. zik: Necmettin Tozlu. age. s: 134 W. S. Monroe, Bıılgaria and Her People. s: 337, zik: Necmettin Tozlu, age. s: 134. 135

1 24

85


Necdet Sevinf

ARAPLARA DUYULAN PAPAZ AŞKI Lübnan'a ilk giren Amerikan misyonerleri Prespiterian Kilisesi'ne bağlı papazlardı. Daha sonra Amerikan Board da Lübnan-Küdus yöresiyle ilgilendi. ı8ıg'da Türk İmpara­ torluğu'nun

Arap

halklarıyla

ilgilenmekle

görevlendirilen

Parsons, İstanbul'da eğitildiiden sonra Arapların arasına salıve­ ri ldi

86

Bu Levi Parsons'la, Piling Fısk Suriye Misyonu'nun kurucu­ su oldular. Fakat merkez arzu edildiği gibi Küdus değil Beyrut'tu. Parsons, ı828'de, Fisk ı825'de öldüler. Teşkilatın ı823'te Malta'dan Beyrut'a gönderdiği William Goodell zamanında Beyrut'ta ilk protestan okulu açıldı. 28 Temmuz ı824'te faaliyete başlayan okulun başöğretmeni Tannus el Haddad adında bir hı­ ristiyan Araptı. 87 ı825'te Suriye Misyonu'na bağlı okulların sayı­ sı ikisi kız olmak üzere s'e çıktı. ı86o'da sadece Lübnan top­

raklarındaki Amerikan okullarının sayısı 33'ü buldu. 88

Bir o kadar da kilise, hastahane, yetimhane ve saire açtılar. Bu

okullardan mezun olan öğrenciler için ı886'da Amerikan Board tarafından Beyrut Amerikan Üniversitesi açıldı. Üniversitenin başına getirilen Dr. Daniel

89

açılış töreninde

diyordu ki: - Dostlarım, bugün tarih yazıyoruz. Bu okul bir dünya

kuracaktır. Paul'un meşhur deyimiyle, ben tohumları attım, Apostol suladı, biz de mahsulü alacağız. 86

9o

H. Elisha Ailen. The 1\ırkısh Transformation. Chicago Illinois, 193S.s:l46. zik:Necmetlin Tozlu, age. s: 36

87

Uygur Kocabaşoğlu, age. 35

88

Fethi Tevetoğlu.Amerika Birleşik Devletleri ve Ortadoğu.Türk Kültürü Dergisi, sayı:266.Ankara 1985.s: 382

89

Harun Güler. Beyrol Amerikan Üniversitesi'nin Siyasi Misyonu, age, s: 30

90

Guckert, John Cedl, The Adaptation of Robert College to ist Enrriroment. 1900-1 927. Ohio. 1968, zik: Halil Ertuğrul. age, s: 28 125


Miryontr Ftı.aliy<tkri

Alacağı mahsul Arap milliyetçiliğiydi. Bu sebeple Arap dili­ ne, Arap edebiyatma önem verdiler. Eğitim dili siyasi hedefe uy­ gun olarak başlangıçta Arapçaydı. Robert Kolej, Bulgar ihtilalini tezgahlarken, Beyrut Amerikan Protestan Koleji Arap bölücü

hareketinin liderlerini yetiştiriyordu. Bu okul Arap dünyasını Osmanlı'dan koparmak sonra da kendi aralannda bölmek amacını gütmüştür. 91 Asıl ismi İncil

Medreseleri Külliyesi olan fakat Osmanlı Hükumeti'nden Tıbbiye olarak ruhsatname alan bu misyoner kurumu Hama, Humus, Sayda, Suk el Garp, Trablusşam gibi şehirlerde lise dü­ zeyinde şubeler açmıştı. Fakat üniversitenin temel öğrenci kay­ nağı Halep Amerikan Koleji'ydi. Üniversiteye, saydığımız bütün bu illerdeki Ermeni ve Arap çocuklarıyla birlikte Irak, Ürdün, Sudan, Endonezya, Hicaz ve Hindistan'dan bile öğrenci alınıyor­ du. Böylece İslam Dünyası'nın yetenekli ve zengin çocuk­ ları Osmanlı Devleti'ne karşı kışkırtılıyordu. ıBB6'da kurulduğu halde 1903'e kadar ruhsatsız çalışan bu okuldan yetişen sanat ve bilim adamlarının hazırladıkları zemin, Arap milliyetçiliğinin yeşerdiği en elverişli ortam olmuştur. 9• Bu okulun, hangi din ve mezhepten olursa olsun öğrencileri kilisede ibadete zorlarlığını biliyoruz. 190B'de öğrenciler bu yüz­ den ayaklandılar, o sene kiliseye gitmediler. Fakat 1909 yılı ka­ yıt kabullerinde okul idaresi velilere birer yazı göndererek, ki­

liseye devam etmeyen öğrencilerin okula alınmayaca­ ğını bildirdi. 93 Yani misyonerler bu işi gizli ve kapaklı yapmı­ yorlardı. Nitekim sonraki yıllarda okulun rektörü olan Stephan Penrose, Suriye ve Lübnan'ın hıristiyanlaştırılması için en verimli yolun eğitim olduğunu yazacaktı. 94

91 92 93 94

1 26

ilknur Polat Haydaroğlu. age. s: 209 tıknur Polat. agm. s: 648 Mustafa Ergin. ll. Mqrutiyct Devrinde E!itim Harehtleri (ı908-1914) Ankara. 1996, s: 392 Stephan B. C. Penrose. That Then may have life. New York. 194ı. s: 3. zik: Musta­ fa Halidi-Ömer Ferruh. İsllm tlUelerinde Misyonerlik ve Emperyalizm, istan­ bul, 1968. age. s: 49


Ntcdtt Sovinç

25 Kanunusanİ 1302 (1886) tarihli irade-i seniyyede

95

pro­

testan ve cizvit misyoner teşkilatlarınca Suriye'de açılan okul­ larda bölgedeki Dürzi ve Nusayri topluluklarının sosyal hayat­ Iarına ve dini inançlarına saldırıldığı belirtilerek bunun devletin menfaatlarına aykırı olduğunu ifade edilmektedir.

96

Misyonerler devlete karşı isyan edenleri de himaye ediyor ve hatta çoğu zaman onları servete boğuyorlar­ dı. Lübnan'da Osmanlı Devleti'ne karşı isyan eden Maruni ele­ başı Yusuf Kerem (1872-1899) hezimete uğrayınca, adamların­ dan bir fellah misyoneriere başvurarak "protestan olmak iste­ diğini" söylemiş, gerekçesini şöyle açıklamıştır: "Türkler beni

yakalariarsa asarlar" Bu fellah yeni ayaklanmalarda kullanılmak ve Amerika'nın isyancıları destekleyeceği fikrini uyandırmak için protestanlığa kabul edilmiştir. 97 BİR ÖRNEK: GAZİANTEP Misyon raporlarında Gaziantep'in 1848 yılında işgal olun­

duğu98 ifade edilir, fakat protestan kilisesinin keşif kolu, bu tarih­ ten tam 30 yıl önce 1818'de kente gelmiş, 1819'da da Ermeniler arasmda örgütlenerek çalışmalarına başlamıştı. Antep'te oluşturulan ilk protestan hücrenin zaman zaman dışarıdan gelen rahip ve papazlarca ziyaret edildiğini biliyo­ ruz. Bu dışarıdan gelenler çok muhtemeldir ki, şehirdekile95

96

97 98

Sultan 2. Abdülhamit: Osmanlı Sultanları arasında misyonerle en fazla mücadele eden padişahtır .. Birtakım protestan ve cizvit cemiyetlerinin Suriye' de böyle mektep küşad ey­ lemeleri mahza bu vasıtlarla Dürzü ve Nusayri taifesıyle aşair beyninde nüfuz-ı canib-i neşir ve ahaliyi meşrep ve mezheplerine taarruz maksadına hizmetten ibaret olup. bu ise menafii devlete külliyen mugayir bulunduğundan ... (Düstur 1 . Tertip. S. Cilt, S . s: 7S9-760. zik: M. Hidayet Vahapoğlu. Osmanlı'dan Günümüze Azınlık ve Yabancı Okullar, İstanbul, 1997. s: ı63) Mustafa Halidi-Ömer Ferruh. age. s: ısı Uygur Kocabaşoğlu. age, s: 921 .

1 27


Milyon" Faaliy�tltri

ri yeni talimatlada yönlendirnıiş, misyoner malzemesi bakımın­ dan da takviye etmişlerdir. 183o'da Bağdat'a giderken Antep'e uğ­ rayan Parnell, Harnilton ve Newman, bunlardan üçüdür. Bu üç Amerikalı 1819 tarihinde Petersburg'ta basılan Ermeni harfli

Türkçe inciller getirmişlerdir. Sonraki yıllarda da İzmir'deki misyoner merkezinden Antep'e bol miktarda Ermeni harfle­ riyle basılan Türkçe inciller ve diğer propaganda malzemele­ ri gönderilmiştir. 1831'de ise misyonerler Antep'te bir matbaa ku­ rarak bölge çapındaki çalışmalarını yoğunlaştırmışlardır.

Önce Ingilizierin sonra Fransızların karargdh olarak kullandıkları ve nice Türke işkence yaptıkları Antep Amerikan Koleji. Kolej Antepli/er tarafından taş üstünde taş kalmamacasına yerle bir edilmiştir.

Basın-yayınla beyin

yıkama

faaliyeti

devam

ederken

Amerikan Board, çalışmaları organize etmek için . Bedros Vartabed Ermeni'siyle, Thomas Johnson Amerikalı'sını Antep'e gönderir. Fakat bunların herhangi bir altyapı oluşturmadan hal­

kı mezhep değiştirmeye çağırmaları huzursuzluklara se­ bep olur. Bostan onları geri çekmez ama gözden çıkarır. Okulu,

128


Ntcdtt Stvinf

hastahanesi, üniversitesiyle Antep'te güçlü bir misyon merkezi kurmayı planlayan teşkilat, bütün bu faaliyetleri organize etmek için Dr. Azariyah Smith'i uygun görür. Smith zaten Beyrut örgü­ tünden Dr. George E. Post ve Van Dyck ile beraber Antep'te bir kolej ve bir fakültenin yapılmasını teklif etmiştir. Dr. Smith'in Antep'e ne zaman gönderildiği bizce meçhul ama 1844 yılının Kasım ayında onun Antep'te protestan propa­ gandası yapan kitapların satışıyla meşgul olduğunu ve Ermenice öğrendiğini biliyoruz. Dr. Simith, Ermenice kurslarına devam ederken mesleğinin avantajlarını da kullanarak kendini halka sevdirmeyi başarır. Bu arada Bostan'daki Ermeni cemaati, misyoner Van Lennep'in Antep'e gönderilmesini, Amerikan Board'a tavsiye eder. 28 Mart 1848'de Antep'e gelen Lennep, 12 üyesi olan bir protestan kilise­ si kurunca Ermeni ruhbamnı karşısında bulur. Yukarıda gözden düştüğünden bahsettiğimiz Thomas Johnson şehir dışına sürü­ lür. Fakat 1848 Kasım ayında yani kuruluşundan 7-8 ay sonra

Antep Protestan Kilisesi'nin üye sayısı 86'ya yükselir. Dr. Simith'in bu 86 rakamından umutlandığı anlaşılıyor. Doktor, Amerikan Hastahanesi'nin ilk binalarını hizmete aç­ tıktan sonra Antep'te Merkezi Türkiye Misyonu'nu kurmuş daha sonra da Robert Kolej'in kurucularından Dr. Hamlin'le te­ masa geçerek Bebek ilahiyat Okulu öğretmenlerinden Zenop Varjabet'in Antep'e gönderilmesini temin etmiştir. Misyonerierin Ermeniler için okul inşa etmesi Gregoryen Ermeni cemaatinin ve Ermeni ruhbamnın tepkisine sebep olduğu için Dr. Simith, okul işinde bu Varjabet'i kullanacaktır. 185o'de Antep'e gelen Varjabet, yıl sonunda 3 öğretmeni ve 114 öğrencisiyle bir İlkoku­ lu, 14 öğrencisiyle de bir ortaokulu faaliyete geçirir. 1852'de bir de lise devreye sokulur. 99 99

History of the Aintab Station Previous to December 1856. Amerikan Board Arşi­ vi, seri: 16, vol: 5, nu: 26. zik: Uygur Kocabaşoğlu. age, s: 94 129


Varjabet'in kurduğu okulun ilk mezunlarından Aleksander Bezciyan ile Çil Agopyan Karabet, Amerikalıların sağladığı imkanlarla Robert Kolej'de öğrenim görmüş ve öğretmen olarak Varjabet Okulu'na gönderilmişlerdir.

100

Zenop Varjabet de ör­

güt tarafından yüksek öğrenim görmesi için Amerika'ya yollan­ mıştır. 1859'da Amerikalıların eliyle Ermeni kız ve Ermeni erkek ço­ cukları için okullar açılır. ı86o yılına gelindiğinde Antep'in

5 istasyonu, 20 uç istasyonu, cemaat sayısı toplam 3690'1 aşan 12 protestan kilisesi, 26 okulu, hastabinesi ve yetimhinesi ile Merkezi Türkiye Misyonu'nun baş­ kenti olduğunu görüyoruz.

101

ı868'de kilise sayısı 33'e çı­

kar. Bu 33 kilise Amerikalılar tarafından organize edilerek Klikya Ermeni Avengelikıl Kiliseler Birliği kurulur. Aynı yıl böl­ gedeki okul sayısı 38'e yükselir. 102 Merkezi Türkeyi Misyonu'nun sorumluluk alanında okul sa­ yısının hızla artması üzerine protestan Ermeniler bir yüksek okulu gündeme getirirler, fakat Arnerikalılara danışmadan ha­ rekete geçemezler. 187o'de Klikya Ermeni Protestan Birliği'nin Urfa'da yapılan toplantısında Antep'te bir yüksek okul açılma­ sı için Arnerikan Board'a başvurma kararı alınır, böylece bi­ zim, Antep Amerikan Koleji diyeceğimiz Central Türkiye College'nin kurulması için faaliyet başlar. Önce Türkiye'deki eğitim için bağış toplama heyetleri

103

meydana getirilir. Bu he­

yetler kısa zamanda 200 bin dolar toplarlar. Ayrıca İngiltere'den de 15 bin dolar tedarik edilir. Yöre halkının verdiği para ise Trowbridge'e göre 5, Adrevvs Stone'a göre 6 bin dolardır.

100 Uğurol Barlas. Gaziantep Tıp Fa1ı:ültesi Tarihi ve Azınlık Ok.ullan. Gaziantep. 1971, s: 18 101 Uygur Ko"abaşoğlu. age. s: 94 ıoı Halil Ertuğrul, age. s: ı70 103 Trustees of Donations for Education Turkey

130


N�cd�t s�vinf

Antep Amerikan Koleji 1876 Ekim ayında küçük bir bina­ da faaliyete başlamış, ı877'de Hacı Tahir Göğüs'ün

104

bağışla­

dığı arsa üzerinde binanın temeli atılmış, 15 Ocak 1878'de de Osmanlı Hükumeti okulu bir idadi olarak tasdik etmiştir. Bu ko­ lej Robert Kolej ve Suriye Protestan Koleji'nden sonra

Amerikalılar'm Osmanlı İmparatorluğu'nda kurduğu üçüncü yüksek okuldur. Tahmin edileceği gibi kolejde diğer bazı derslerle birlik­ te Ermeni

dil ve edebiyatı da okutulmuş, hatta Ermenice ve Ermeni milleti yeniden yaratılmıştır! Birinci Dünya Savaşı'nda İran ve Filistin'de savaştıktan sonra Antep Harbi'nde, Kilisyolu Kuvayi Milliye Kumandan Muavini olarak Şahin Bey'in emrine verilen Ali Nadi Ünler, Amerikan Koleji'nin Ermeni mil­ letini yeniden yarattığını bakınız nasıl anlatınaktadır: "Gaziantep Ermenileri, bütünü ile Türk harsını benimse­ mişlerdi. Adetleri, görenekleri, dilleri Türkler'in aynıydı. Hepsi

Antep şivesiyle Türkçe konuşurdu. Konuşurken bir Ermeniyi bir Türk'ten ayırmak mümkün değil gibiy­ di. Ancak Türkler "ağam", Ermeniler "gülüm" diye hitap eder­ lerdi. Hiçbir Ermeni Ermenice bilmezdi. Kiliselerinde bile ibadetlerini, vaazlarını Türkçe yaparlardı. Yeni te­ rimler bulacak kadar Türkçe'yi benimsemişlerdi. Amerikan Hastahanesi'ndeki Amerikalı hemşirelere İngilizce mis sözü karşılığı olarak kız hanım derlerdi. Amerikan kolejlerinin ku­ ruluşundan, 1876 tarihinden sonradır ki, koleje devam eden Ermeni gençleri Ermeniceyi öğrenmişlerdir. Anıerikan Koleji, Ermenilere Ermeniceyi öğretmekten başka milliyet duygusunu ve Türk düşmanlığını da aşılamıştır."

10s

Konsolos Henderson'un Halep'ten Marki Salisbury'ye gön­ derdiği 2 Aralık 1878 tarihli rapordan öğreniyoruz ki, Antep'teki 15 bin hıristiyanın 5 bini kısa zamanda protestan olmuştur!

104 Ünlü GöğÜ.Ş. ailesinin atası 105 Ali Nadi Ünler. Gaziantep SavunmasL İstanbul 1969. s: 12. 7 numaralı dipnot 131


Misyontr Faaliyrtlrri 106

Bu rakam aynı zamanda Türk düşmanı haline getirilen

Ermeni sayısını ifade eder.

84 ÖGRENCİNİN 84'Ü

Tabii bu Türk düşmanlığını aşılama faaliyeti yalnız kolej ve yalnız Antep Ermenileriyle sınırlı değildir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla 1888-1889 öğretim döneminde kolejin toplam 84 öğ­ rencisinden 54' ü 21 ayrı yerleşim bölgesinden seçilerek Türk nefreti çevreye yayılmak istenmiştir. Bu 84 öğrencinin 63'ü pro­ testan Ermeni, 18'i gregoryen Ermeni, 3'ü de Yahudi idi. 1891-92 öğretim yılında durumun değişmediğini ama Süryani azınlı­

ğa da eJatıldığını görüyoruz. Bu dönemde okulun 94 öğrenci­ sinden 26'sı Antep'ten, 68'i civardaki 24 yerleşim bölgesinden­ dir. 94 öğrencinin 7'si protestan Ermeni, 2'si protestan Süryani, 19'u gregoryan Ermeni, I'i de protestan Rumdur. ·

107

Gaziantep, stratejik konumu sebebiyle misyonerierin yoğun

şekilde faaliyet gösterdikleri ve üstlendikleri merkezlerden biri olmuştur. Biraz önce de ifade ettiğimiz gibi ilki imparatorlu­

ğun başşehrinde kurulan Ortadoğu Kiliseler Birliği'nin ikincisi 1848'de Antep'te teşekkül ettirilmiş, aynı yıl için­ de bir protestan kilisesiyle Dr. Azariyah Smith Hastahiinesi de devreye sokularak bu şifa yurdu vasıtasıyla Ermeniler ve Türkler elde edilmek istenmiştir. Sonra elde edilenler desteklenip, yön­ lendirilerek yeni okullar ve sosyal tesisler kurdurulmuş ve yıkım faaliyetine bu tesislerde devam edilmiştir

.

Amerikalılar eliyle Antep'te kurulan ilk Ermeni azınlık okulunun adı oldukça ilgi çekicidir. Osmanlı Devleti'nin müs­ lüman veya hıristiyan bütün halkiara ait olduğunun ilan edi­

lerek Osmanlıcıhk politikasının başladığı tarihten yani Tanzimat Fermanı'nın okunuşundan sadece 8 yıl sonra 1847'de 1 06 Bilal N.

Şimşir. İngiliz. Belgelerinde Osmanlı Emıenileri. (1856-1880) s: 197

107 Uygur Kocabaşoğlu. age. s: 183 132


Nudet Sevınç

kurulan bu okulun adı Nersisyan Milli Okulu'dur! Aynı yıl Amerikalılar'ın Antep'te Ermeniler için kurdukları ilkokul da öğrenci kaydına başlar. 1859'da Amerikan Board'dan bayan Progis Amerikan Kız Ortaokulu'nu, Ermeni kızlarının hizmetine açar. ı868'de Amerikan Kız Koleji, 187ı'de Amerikan Ortaokulu bölücü misyoner propagandasının emrine verilir, 1897'de Klikya Öğretmen Okulu, Amerikalılar tarafından kurulup Ermeni ayrı­ lıkçılara teslim edilir. Amerikan Board tarafından dışlanan Mormon tarikatı­ na mensup misyonerietle Apostol Papazları bile çalışmışlar­ dır Antep'te. Mormanlar Pazar Okulu

ıos

Apostol Papazları da

ı882'de Vartanyan Yüksek Okulu'nu açmışlardır. Ermeni korni­ tacıları bu okulu elegeçirerek 1912'de Dar-ül Muallirnin'i Rüşdi'yi kurarlar. Bir terör örgütü olan Taşnak Cemiyeti ile irtibat

halindeki bu okul ihtilalci Ermeniler yetiştirir.

ıo9

Amerikan Board Misyonerleri, okul, hastahane, tıp fakülte­ si ve basımeviyle yöneldikleri hedefe ulaşmak için çok geçmeden yetimhaneyi de devreye sokarlar. Amerikan Board'un İngiliz uy­ ruklu elemanı madam Frison, ı894'de şehre hakim bir tepe üze­ rinde 120 yataklı bir yetimevi açar. Bu yetimevinin mülkiyeti Amerikalı Mr. Martin adına ka­ yıtlı olduğu için halk bu tepeye önce Martin Tepe, sonra da

Mardin Tepe demiştir. Bugünkü Mardin Tepe işte o Martin Tepe'dir. Fransız işgal kuvvetleri komutanlarından Kolanel Abadi'nin verdiği

bilgilere

göre

1919'da

Antep'te

Amerikalılara

ait

yetimhaneler şunlardır: ı)

Ms. Harris'in kurduğu 400 mevcutlu erkek çocuk yetimhanesi,

108 Seçil Aksun. Aıncrikalı Misyonerierin Anadolu'ya &akışlan. Ankara, 1992. OTAM. sayı: 3, s: ıs 109 Necmettin Toı.lu, age, s: llO

133


Miıyontr Faaliyttltri

2) Ms.

Forman

tarafından kurulan

350

yataklı kız

yetimhanesi, 3) M. Trovis tarafından kurulan 400 mevcutlu erkek çocuk öksüz yurdu, 4) Ms. Bigili tarafından kurulan 260 yataklı kadın ve ço­ ·

cuk yurdu, 5)

Mis Kelli'nin kadınlar ve çocuklar için kurduğu Şefkat Yuvası,

6)

Genç Hıristiyanlar Cemiyeti

ııo

ANTEP ERMENİ KASABASI MIYDI? Tarihin her döneminde büyük şehir olan Halep'e değil de Halep'in 250 km. ötesinde küçük bir kasaba olan Antep'e böy-

'

lesine yoğun bir hıristiyan yatırımının yapılması Antep'in bir Ermeni şehri olduğuna dair iddiaların ortaya atılmasına sebep olmuştur. Oysa Antep, ilk Selçuklu istila ve iskan hareketleriyle birlikte Türkleşmiş ııı ve daima Türk kalmıştır. Hale Şıvgın'ın, 1867-1912 yılları arasmda yayınlanan 35 adet Halep Salnamesi'nden yaptığı tespitiere göre Antep'te nüfusun milliyetlere ve mezheplere göre dağılımı şöyledir: 1895 yılında Antep'in toplam nüfusu 84 bin 135'dir. Bu nü­ fusun 68 bin 13'ü İslam,

ıs bin 389'u Ermeni, 732'si Yahudidir. ıı bin 533'ü gregoryen, 3 bin 52.7'si

Ermeniler'in 32.9'u katolik, protestandır.

1899 Sal namesi'ne göre Antep'in nüfusu Ss bin 53'tür. Bu ra­ kamın 67 bin

sı4'ü İslam, ı6 bin 809'U Ermeni, 730'u Yahudidir.

Ermeniler'in 334'ü katolik, 12 bin 789'u gregoryen, 3 bin 686'sı protestandır.

ll O Abadi, Türk Vcrdiin'li Gu.iantep, Gaziantep. 1959. s: 15

ı ı ı Geniş bilgi için bakınız Necdet Sevinç. Gaziantep'te Türk Boylan. İstanbul. ı 997

1 34


Nudtt Stvinç

1900 yılında Antep'in toplam nüfusunun Bs bin BBB olduğu­ nu görüyoruz. Bu Bs bin BBB kişinin 6B bin 905'i İslam, 16 bin 21o'u Ermeni, 759'u Yahudi, 10B'i de latindir. 1906 yılında nüfusun 89 bin 994'e çıktığın i görüyoruz. Bu ra­ kamın 69 bin 920'si İslam, 1B bin 963'ü Ermeni, 696'sı Yahudidir. Ermeniler'in 447'si katolik, 13 bin 920'si gregoryen, 4584'ü pro­ testandır. 1906 yılı nüfus cetveline ayrıca 27'si erkek, 27'si kadın olmak üzere 54 ortodoks Rum, 336 latin, 5'i kız, 4'ü erkek olmak üzere 9 Süryani, ı6 da Kıpti kaydolunmuştur. Cetvellerde latin olarak isimlendirilenlerin herhalde Fransız olması icap eder. 1871 'de Antep'in toplam nüfusunu teşkil eden 57 bin 976 ki­ şiden 47 bin 599 kişinin İslam, 9 bin 833 kişinin Ermeni, 544 kişinin de Yahudi olduğu hatırlanırsa, bu 35 yıllık süre için­ de Ermeni nüfusu % 17'den % 22'ye yükselmiştir

no.

ki bu konu

ayrıca incelenmesi gereken bir meseledir. Fakat bu rakam­ lar Antep'in öteden beri Türk şehri olduğunu göstermeye kafidir. "3 Antep diğer birçok Türk şehri ve kasabası gibi

Türkler'in elinden alınıp Ermenilere verilmek isten­ miş, okul, hastahane, fakülte, yetimhane vesaire gibi sosyal te­ sisler de bu nedenle yapılmıştır. ı895'te 84 bin nüfusun sade­ ce ıs binini teşkil eden Ermeniler'in 2'si idadi, s'i rüşdiye olmak üzere toplam 7 okulları vardır. Tıp Fakültesi, kız ve erkek ko­ lejleri hariç Amerikalılar Ermeniler için 7 ilkokul kurmuşlardır,

Fransızlar'ın Ermenilere armağan ettikleri okul sayısı ise 2'dir. Fransız misyonerleri ilk, orta, lise eğitimi veren okulu 1879'da, kız okulunu da 1B9o'da kurmuşlardır. Her iki ilkokulun adı da Saint Joseph'dir. Oysa aynı yıl toplam nüfusun 6B binini oluşturan Türkler'in sadece 4 öğretmeni bulunan bir rüşdiyesi vardır! Şakir Sabri Yener'in notlarına göre 1B8ı'de Türk okullarının sayısı 2'ye çık1 12 Hale Şıvgın,

19. Yüzyılda Gaziantep. Ankara. 1997, s: 71-73

1 1 3 Bu konuda geniş bilgi için Hüseyin Özdeğer'in.

16'DCI As1nla Ayıntab Livas•. isim·

li eserine ha kılabilir.

1 35


Misyorıtr Faaliyttkri

mıştır ki, bunlardan birinin yerimhane olduğu tahmin edilmek­ tedir. 114 ıgo8'de g'u ilk, ikisi rüşdiye olmak üzere Türk okulla­

rının sayısı ıı'e yükselmiş, fakat Ermenilerinki 2o'ye çıkmışhr. us Tabii bu artışta Amerikan misyonerlerinin büyük yardımı olmuştur. Amerikalılar Ermeni okulu sayısındaki artışa yaptık­ ları katkıyı şöyle ifade ediyorlar: Antep istasyonunun ı86o yılı için hazırladığı raporda deniyor ki "ilkokullara yardım ediyor ve akıl veriyoruz, ancak öğretmenierin ücretlerini okul komitesi aracılığıyla cemaat kendisi ödüyor".

"6

İŞGALE DOGRU

Amerikalı misyonerierin Antep'teki yoğun faaliyetleriyle oluşan protestan Ermeni cemaati ı865 yılında Kayacık ve Hayik Kiliseleri etrafında örgütlenmişti. Şehirde dolaşan Amerikalı sa­ yısı arttıkça protestan Ermeni sayısı da arttı . Antep'te dolaşan Amerikalılar hakkında pek sağlıklı bilgile­ re sahip değiliz. Fakat 1873 yılında şehirdeki yabancı misyo­

nun haberleşmede çektiği güçlüğü önlemek için PTf'de yabancı dil memurluklarının ihdas edilmesi

117

bu sa­

yının umulandan fazla olduğunu gösteriyor. Uğurol Barlas'ın Halep Salnameleri'ne dayanarak verdiği rakamlara göre ı868'de Antep'te 30 Amerikalı vardır. ı872'de bu sayı 34'e yükselir, daha sonra ise şehirde dolaşan Amerikalı sayısında dikkat çekici bir yükseliş görülür. Yıllara göre Antep'teki Amerikalı sayısı şöyledir: 114 Şakir Sabri Yener. Gaziantep Yakı.n Tarihiaden Notlar ve Hatıralar. Gaziantep. 1958. s: l3 US Şa.kir Sabri Yener. age, s: 32

1 16 Uygur Kocabaşoğlu. age. s: 78 ll7 Uğurol Barlas. age. s: 12 1 36


Ntcekı s�vinç

1883-1884

································

152

1886-1887 ................ . . . . .......... 1402 1892-1893 ............. .... ............. 3772 Sayı 19oo'lü yıllara girildiğinde azalmaya başlar. 1904'de şe­ hirde 979 Amerikalı vardır. Bu sayı 1908'de 1974'e yükselir. ı. Dünya Savaşı'nın başladığı yıl 276'ya düşer. 1920-21 yıllarında ise şehirde sadece s-6 Amerikalı kalmıştır. na Daha önce de ifade ettiğimiz gibi son derece iyi yetiştirilmiş, en az 2-3 lisan bilen ve görevtendirildiği ülke veya bölgenin kül­ türüne aşina olan misyonerler kendi siyasi hedefleri için Osmanlı azınlıklarını adeta rutubet misali etkilemiş, bir süre sonra da ça­ ğın bütün imkanlarını kullanarak onları baştan çıkarmışlardır. Acı da olsa ifade etmek zorundayız ki, Gaziantep'e ilk mat·

baa nasıl Amerikalı misyonerler tarafından getirildiy­ se, ilk gazete de yine Amerikalı misyonerlerce çıkarıl· mıştır. 1872'de Amerikan Koleji tarafından Latin harfleriyle Türkçe olarak yayınlanan haftalık Ayıntab Gazetesi'nde ünlü misyo­ ner Dr. N. C. Clark, Klikya İttihadı ile ilgili yazılar yazmıştır. ı886'da yine ünlü misyonerlerden Dr. Trowbridge'nin önderli­ ğinde Amerikan lip Fakültesi'nin Ermeni öğrencileri tarafın­ dan Avedaper Gazetesi aylık olarak yayınlanmıştır. Fakültenin ı8g6'da Beyrut'a taşınmasıyla kapanan bu Türkçe gazete 1907'de Harzetyan kardeşler tarafından bu kez Türkçe ve Ermenice olarak çıkmaya başlamıştır. 1920'de kapandığını bildiğimiz Avedaper'in bir matbaaya sahip olduğu anlaşılmaktadır. ıgoı'de yine Amerikan Koleji'nin Ermeni öğrencileri tara­ fından aylık Kolej Dergisi yayınlanmıştır.

"9

Kolej müdürü Mr.

Murill de Rehnuma adında Türkçe-Ermenice haftalık bir gaze-

1 18 Uğurol Barlas, age. s: 12-13 119 Uğurol Barlas, Gaziantep Basın Tarihi. 100. Yıl. baskı tarihi yok. Gaziantep Kül­ tür Derneği Yayınlan, Nu: 60, s: 21 -22 1 37


MiJyorur Faaliyttl�ri

te çıkarmıştır. Lütfi Levonyan adında bir Ermeninin editörlüğü­ nü yaptığı '20 bu gazete, yayınlanışından bir yıl sonra 1909'da ka­ panmış, 1919 yılı başında tekrar neşredilmiştir.

Amerikalılar Antep'e ilk matbaayı 183ı'de kurmuş­ lardı! ı88o yılı Nisan ayında yeni bir misyoner matbaası faali­ yete geçmiştir. Antep, Amerikan Kız Koleji Müdiresi Ms. Mary Hallister'in girişimiyle kurulan bu matbaa ilk yıl

soo bin say­

fadan fazla kitap ve broşür basmıştır. Matbaanın ilk yayınla­ rı Ermenice, Kürtçe ve İngilizce kitap1ardır. Misyonerler bu matbaada 3 bin İngilizce gramer, 1200 Ermenice okuma kita­ bıyla birlikte 660 adet de

Kürtçe ilahiler basıp yörede dağıt­

mışlardır. Şehirde protestan-Amerikan faaliyetleri bütün yoğunluğuy­ la devam ederken, katalik-Fransız misyonerleri de Ermeni azın­ lığı kendi mezhepleri hesabına kazanmak için Antep'e üşüşmüş­ lerdir. Antep'te Ermeniler için 2 okul kurduklarını bildiğimiz Fransızlar, oldukça erken bir tarih olarak kabul edebileceğimiz 1868'de Antep Konsolosluğu'nu açmış, Joseph Justini'yi de hem şehirdeki katalik faaliyetlerini organize etmek hem de Fransa'ya ticari çıkar sağlamak için Antep'e tayin etmişlerdir. Amerikan Konsolosluğu'nun açılışı ve Samuel Bicato'nun Antep'e atanma­ sı ise bu tarihten 4 yıl sonraya, 1872'ye rastlar. Daha sonraki yıl­ larda ise İran ve hatta Yunanistan

bile Antep'te konsolos­

luk açm1şlardır. Bu resmi ilginin, misyoner ilgisini takip ettiğini söylemek durumundayız. Yani Amerika, Fransa, İngiltere ve saire gibi emperyalist devletler, elegeçirmek veya kendi çıkarları uğ­ runa parçalamak istedikleri ülkelere önce sürüler halin­ de misyonerlerini göndermekte sonra diplomatik temsilcilerini yollamakta ve nihayet ordularıyla beraber gelmektedirler. ı 20 Necmettin Tozlu, age.

1 38

s. ı l O


Nudtt Stvinç

Antep Tip Fakültesi'nin yönetimiyle i1gili olarak azınlık tem­ silcileriyle Board teşkilatının yaptığı antlaşma devletle misyoner örgütü arasındaki ilişkiyi tespit eden yüzlerce belgeden sadece biridir. Antlaşmada deniyor ki: Kolej ve yüksek okulun yönetiminden sorumlu olan 8 kişi­ den 4'ü yerli protestan Ermenilerden seçilecektir. Yüksek okul hakkındaki rapor ve dilekçelerin bir örneği Bos­ tan Misyon Merkezi'ne ve Klikya İttihadı'na gönderilecektir. Yıllık gelir öğretim üyeleri arasında paylaştırılacak, zarar Amerika Birleşik Devletleri tarafından karşılanacaktır!

25 yıllık geçiş devresinden sonra Yale Üniversitesi ile profe­ sör mübadelesi yapılacakhr. Öğretmenierin aylıkları ve her türlü ihtiyaçları Bo ard Mis­ yon Teşkilatı tarafından tesbit edilip karşılanacaktır.

121

Bu belge sadece Bostan Misyoner Teşkilatı'nın değil, doğru­ dan doğruya Amerika

Birleşik Devletleri'nin Türkiye'deki Ermeni örgütlenmesinin içinde olduğunu gösterir! Amerika, protestanlaştırdığı yani kendi kültür dairesine ithal ettiği Ermeniler vasıtasıyla Osmanlı birliğini parçalamaya çalışmış,

Fransızlar ise misyonerlerinden sonra ordularını da Antep'e sokmuşlardır.! Kimi öğrenci ve öğretim

üyelerinin ihtilalci örgütler­ le temasta bulunması sebebiyle 1915 yılında Türkler Antep Amerikan Koleji'ne elkoyarlar. Gerçekten de kolejin öğretim üye­ lerinden

Prof. Lazarus Diraduryan Hmçak teşkilatıyla içiçedir. Prof. Sarkis Levonyan'm karısının da birçok Türk'ün kanına giren bu gizli cemiyetle ilişkisi oldu­ ğu ortaya çıkar. Aramada bazı belgelerle birlikte saklanan silahlar da elegeçirilir. '22 Bazı öğretim üyeleri tevkif edi­ lir. Okula Türk öğrenciler kaydedilir, artık Türk öğretmenler 1 2 1 Uğurol Barlas, age, s: 21 1 22 Necmettin Tozlu. age. s: 1 1 2 1 39


Miryon�r Faaliy<tkri

ders vermeye ba.şlarlar. Fakat ıgı8'de İngiliz birlikleri Antep'e girince koleji yeniden Amerikan misyonerlerine teslim ederler. İngilizler'in çekilmesi üzerine Antep'i işgal eden Fransızlar

ise karargahlarını Amerikan Koleji'nde kurarlar. 12s Miralay İsmet Bey, (İnönü) 1920'de Erkin-ı Harbiye-i Umurniye Reisi sıfatıyla, Büyük Millet Meclisi'nde bakınız bu okulu nasıl anlatmıştır: "Ayıntab civarında Amerikan mektepleri, kolejleri vardır. (lanet olsun sesleri) Bu Amerikan kolejleri Fransızların bugün üssül harekesidir (hareket üssüdür). Bizim canımızı yakmak için ve alıalimizi öldürrnek için Amerikan mekteplerini üssül hare­ ke ittihaz ediyorlar. Taarruz ederler, oraya top yerleştirirler, am­ bar olarak kullan1rlar. Hasılı mektep değil memleketimizin

içinde bir kale olarak inşa olunmuş zannolunur." 124 Antep'in sükutu üzerine Büyük Millet Meclisi'nde sitemkar bir konuşma yapan Antep Mebusu Larni Efendi'ye, Heyet-i Vekile Reisi Fevzi Paşa'nın verdiği cevaptan anlıyoruz ki, Fevzi

Çakmak koleji topa tutmuştur.

'25

1921'de sağlam kalan bi­

nalannda yeniden faaliyete başlayan bu Amerikan müessesesi. 1924'de sürgündeki kolej kimliğiyle Halep'e taşınmıştır.

'26

KIZ ÇOCUKLARINA MiSYONER TUZAl7I Amerikan misyonerleri de katolik ve İngiliz meslektaşları gibi kadınlar ve genç kızlar arasında çalışmak için özel eğitim merkezleri açmış ve bu merkezlerde yetiştirdikleri rabibeleri he­ def edindikleri ülkelere sevketmişlerdir.

1 2 3 Mustafa Elibol, İstikla.l Savaşı'nda Ajanlık Faaliyetleri, Ankara, 1984, s.29 124 TBMM Zabıt Ceridesi. Devre: i. İçtima: 125 TBMM Gizli Celse Zabıtları, cilt: kara 1980.

s:

426

126 Uygur Kocubaşoğlu, age. s: 187. 140

ı.

ı.

cilt: 4. 1942. s: 296

24 Nisan 1336 (1920) 2 1 Şubat 1336 (1921) An· •


Ntcdtt Stvirır

Emma Hart Willard tarafından Vermond Middleburg'ta ı8ı4'de açılan Kız Misyoner Okulu, bizim tespitierimize göre Türkiye'ye en fazla eleman gönderen okuldur.

Hıristiyanlığa kendini adamış kız rabibeler yetiştirmek için faaliyete ge­ çirildiği iddia edilen bu okulun sadece 1837-1840 yılları ara­ sında Türkiye'ye gönderdiği misyoner sayısı 338'dir. Miss Benjamin Schneider bu okulları örnek alarak Antep'te misyoner kız okulları açar. 127 1832'de William Godel, İstanbul'da kendi evinin bir bölümünü okul haline getirip kız çocukları­ nı mezhep değiştirmeye zorlar. Türkiye'deki bu ilk kız protes­ tan okulunun benzerleri sonraki yıllarda Beyoğlu'nda, Bebek'te, Hasköy'de açılır. Ayrıca ilkokul düzeyinde ve birer Amerikalı misyonerin yönetiminde başka protestan kız okulları da devreye sokulur. Böylece

ilkokuldan kolej düzeyine kadar hıristi­ yan öğretmenierin görev aldığı, çoğu Ermeni-protestan ce­ maatine bağlı, fakat Amerikalı misyonerierin gözetiminde, gele­ neksel yabancı okullardan farklı bir kurumlaşma doğar. 1870 yılına gelindiğinde orta dereceli kız okulu sayısının g'a ulaştığı görülür. Ayrıca Merzifon, Antep, Maraş, Erzincan, Harput ve Mardin'de yatılı kız okulları devreye sokulur. Daha çok misyoneriere

yerli yardımcı yetiştirmek amacıyla kuru­

lan bu okullarda eğitim Türk ve Ermeni dilleriyle yazılmış ve

Ermenice gramer ve Ermeni coğrafyası okutulmuştur. 187ı'de Manisa'da Amerikan

128

Kız Okulu açılır. ı862'de

Bursa'ya damlayan misyonerler ı876'da ilk yatılı kız okulunu ku­ rarlar, bu okul daha sonra lise düzeyine yükseltilir. Ermeni kızlarının protestanlığa kazandırılması amacıy­ la İstanbul Gedikpaşa'da başlatılan ev toplantıları 1843'de

1 27 Stone. F. Andreus. Academies For Anotolia The Unıversity ofConnectieut 1984. s: 73. zik: Necmettin Tozlu. age. s: 75 128 Report ot'the Commitlee of E ducat ion on the Female Boardins School Aintab. 29 April, 1861. Amerikan Board Arşivi, seri ABC. 16: 9: S. vol: I . nu: 106. zik: Uygur Kocabaşoğlu, age. s: 86 141


Miıyontr Faaliyttltri

Amerikan

Misyoner

ve Amerikan

Heyeti

Kadınlar

Sekreteri

Misyoner

Nathanid

C.

Clark

Heyeti'nin yardımlanyla

Amerikan Kız Koleji'ne dönüşür. Gedikpaşa'da faaliyete başla­ yan okul Üsküdar Selaınsız'daki binasına, bu binanın yanma­ sıyla da Arnavutköy'e taşınır. 1910'da Arnavutköy'deki binanın temel atma töreninde konuşan Osmanlı uyruklu bir Amerikan misyoneri,

"Türkler'in hıristiyanlılda nurlandırılacağı­

nı" küstah bir üslupla şöyle anlatır: - Şöyle bir hisara bakınız, qsmanlı'nın geleceğinin ne olaca­ ğını şu Rumelihisarı 'nın yanında yükselen Robert Kolej'den öğ­ renebilirsiniz. Bu iki güçlü yapının anlamı şudur: Hisar insan kanı döküp milletleri harap etmek içindir. Mektep ise fen vasıta­ sıyla milletleri nuriandırmak içindir. Bu okul garp ve hıristiyan hayatıyla Türk hayatına hayat verecektir. ı:ı9 Kolejin

öğretim

dili başlangıçta

Ermenicedir,

ı876'da

Ermenicenin yerini İngilizce alır.13 ° Fakat Ermeni dilini Rum ve Bulgar dilleriyle öğretmeye devam eder. Okul Türk topraklann­

da açılmasına rağmen Osmanlı tebaasından hiçbir kimse ko­ lejde öğretim üyesi olarak görev yapamaz, yönetim kurulunda bulunamaz, öğretim üyeleri Amerika'da özel surette yetiştirilen azınlık çocuklandır.

131

1892'de Amerikan Kız Koleji'nin 137 öğrencisinden sadece 4 tanesi Türk'tür. Okulda sı Ermeni, 29 Bulgar, 22 Rum, 14 İngiliz, ıo Amerikalı, 6 Yahudi ve bir de Fransız kızı bulunmaktadır. 132 Amerikan misyonerlerinin ı882'de Maraş'ta açtıkları Merkezi Türkiye Kız Koleji, Ermeni kızlarını, Talas'taki Amerikan Yatılı Kız Okulu da Ermenilerle birlikte Rum kızlarını Türkiye aleyh­ tarı bir psikolojinin içine sokmak için kurulmuştu. Maraş'tan 129 Whıte. E. Geoıge. Bir Ammkan MisyoneriDin Merıifon KDicji Hatıra1an. İstanbul, 1995. s: 80 130 Uygur Koeabaşoğlıı. age. s: 168 131 Halit Ertuğrul. age. s: 178 132 Uygur Kocabaşoğlıı. age. s: 204 142

.


Nmitt s�vinç

mezun olanlar Osmanlı HükUmeti'nin izniyle ülkenin herhangi bir yerinde öğretmenlik yapabildikleri için Türkiye'ye büyük za­ rar verdiler. Doston Kadınlar Cemiyeti'nden Josiah Bremen'e gönderi­ len emirnameden anlıyoruz ki, örgütün beyni, kadın ajanları­ nı Türkiye'ye göndermekle kalmıyor, onları sık sık yönlendiri­ yordu da. Emirnarnede Bremen'in Yahudiler, Elly Smith ile N.G. Dwigtht in Ermenilerle meşgul olması '33 isteniyor, bir başka

dönmeleriyle irtibat kur­ masma dair talimat veriliyordu. misyonere ise İzmir'deki Yahudi

TUZAK TEŞKiLATLAR

Burada misyonerierin kendilerini halka sevdirmek, halkla ilişki kurmak, dolayısıyla davayı anlatabilmek için kurdukları bazı tuzak teşkilitlardan_ da bahsetmeliyiz. Bu tuzaklan kısaca

halk okullan, kız çocuk yurtları, . tanışma evleri, gece okulları başlıkları altında özetleyebili­ riz. Çevre ile iyi ilişkiler kurabilrnek için Adapazarı, Bilecik, Kilis, Tarsus ve Saimbeyli'de halk okulları açan Amerikalılar, 1837'de İzmit Anadolu Kız Koleji'ne bir de ticaret okulunu ilave eder­ ler. Mardin'de önce erkek sonra da kız okulu açılır, bu okulun

eğitim dili Arapçadır. ı852'de İznik kız, ı879'da erkek okul­ ları devreye sokulur. ı86o'da ünlü misyoner J. W. Parsons'un bölgeye gönderilmesiyle Bithinia Yüksek Okulu faaliyete başlar.

Bithinia yeni ahid'de İznik yöresinde hıristiyanlarca kutsal kabul edilen bir yerin adıdır. Daha önceki bölümde adından bahsettiğimiz Arnerikan misyonerlerinin elde ettiği Ermenilerden Harutune Stefanos Cenanyan, Konya'da kurduğu ıı ayrı cemiyet vasıtasıyla iki­ si Maraş'ta olmak üzere Sivas ve Tarsus'ta 4 yetimhane açar.'34 133 Eduard Mead American Missions in the Near East, Fareing Affairs VII. Nu.3, Ap­ ri! 1929, s. 403 zik. Necmettin Tozlu, age. s.36

134 Necmettin Tozlu, age. s.l02 143


Miıyontr Faaliyttltri

Ruhsat verilmemesi ile ilgiH bir iradeden anlıyoruz ki, bu Ermeni, Tarsus Amerikan Mekteb-i İdadisi Müdürü Frist ile bir­ likte Konya ve civarında 8 okul ve muhtelif kiJiseler kurmak is­ temiştir. 135 Antep, Merzifon ve Talas Amerikan Kolejleri, halkla doğru­ dan doğruya temasa geçebilmek için köy çocukları yurdunu ku­ rarlar. Harput Koleji'nin misyoner kadrosu halkın arasına gire­ rek protes-tanlığı sempatik göstermeye çalışır. Kayseri'de Talas Koleji'ne, Yozgat'ta Merkez Misyoner Okulu 'na bağlı çocuk ku­ lüpleri ve tanışma evleri oluşturulur. Büyük şehirlerde gençler yukarıdaki Örgütlere ilaveten Amerikan Board'un uzantısı olan YMCA'nın sportif faaliyetleriyle etkilenmeye çalışılır. En az 3 süreli yayını olan YMCA İstanbul, İzmir, Adana'da örgütlenmiş, hentbol, tenis, aletli jimnastik, kılıç ve flöre, boks, basketbol, vo­ leybol ve futbol turnuvaları tertipleyerek gençlere elatmıştır. 136 Dil ve meslek kursları dahil bu teferruatlı misyoner örgüt­

lenmesiyle çocuklara yabancı kültür aşılanarak protestanlığın kabullenilmesi için temel oluşturmaya çalışılmıştır, fakat bazan da sabırsız misyonerler

Müslüman-Türk çocuklarını dahi kollarından tutup kiliseye götürerek ayinlere zorla işti­ rak ettirmişlerdir. 137 Bu zorlama, Ermeniler ve Osmanlı'nın diğer hıristiyan azınlıkları için de sözkonusudur.

138

Küçücük çocukların cebren denilecek surette misyoner­ Ierin açtığı yelimhaneye götürülüp, mezhep değiştirmeye zor­ landıklarına dair yüzlerce belgeye sahibiz. 1 3 5 Vahapoğlu age. s:l65 1 3 6 Geniş bilgi için bakınız. Zafer Toprak.

Vay Emsi Ey (YMCA.) Jimnastikhaneleri.

Toplumsal Tarih Dergisi, cilt: I. sayı: 2. İst. 1994 137 Halit Ertuğrul, age. s: 265

138 . . Haçin kazasında Amerika misyonerleri tarafından mukaddema inşa edilmiş .

olan eytamhanenin gittikçe kesb-i vusat etmekte ve Ermeni çocuklan cebren de­

nilecek surette eytamhaneye ithal edilmekte olduğu ... Yıldız Sarayt Başkatibel Da­ iresi 2731 nurnarada kayıtlı bulunan belgenin aslı için bakınız. E. Kırşehirlioğlu.

Türkiye'de Misyoner Faaliyetleri, s: ıso 144


Nmiu Sroinç

Çalışmanın başından beri anlatageldiğimiz gibi bu zor kul­ lanma ve dini inançlara saldırı sebebiyle zaman zaman Ermeni ve Rum patrikhaneleri bile seslerini yükseltmek zorunda kal­ mışlardır. 1913 sonlarında açılan İzmir Amerikan Okulu'nda 1914 Şubat'ında boykotlar başlamış, okul idaresinin bazı öğrencile­ ri cezalandırması üzerine de 120 kadar Rum genci okulu toplu­ ca terketmişlerdi. Doğruca patrikhanenin yolunu tutan gençler,

okulda mezhepleriyle alay edildiğinden şikayetçiydiler. Okulun Türk öğrencileri de Aslında

dini baskıdan yakınıyorlardı.

139

eviadını misyoner mektebine gönderenierin bu

türlü baskılardan şikayetçi olmamaları gerekiyordu. Çünkü Amerikan okullarında haftada 2 saat

mecburi incil

dersi vardı. Ve bu ders sınavlarda barajdı. 14° Daha önce de sözünü ettiğimiz gibi; bundan çok daha vahim bir olay 1908'de Beyrut'ta yaşanmıştı. Hama, Humus, Sayda, Suk el Garp ve Trablusşam'da lise düzeyinde şubeleri bulunan Beyrut Amerikan Üniversitesi,

öğrencilerini kilisede ibade­

te zorlayınca zaten hassas olan bölgede bir mezhep gerginli­ ği başlamıştı. Ayaklanan öğrenciler okul idaresinin haskılarına rağmen kiliseye gitmeyince, papazlar 1909 kayıtlarında velile­

rio önüne bir kağıt koydular. Bu kağıtta kiliseye -protestan ki­ lisesine-

devam etmeyen öğrencilerin okula alınmaya­

cağı bildiriliyordu. Kağıdı imzalayanların çocuğu okula alındı, imzala-manayanlara kapı gösterildi. Yeri gelmişken tekrarlayalım ki, Beyrut Amerikan Ünivers­ itesi'nin gerçek adı de,

Medrese-i Külliye-i İnciliye olduğu hal­

bir papaz sahtekarlığıyla Osmanlı HükUmeti'nden tıb­

biye adına ruhsat almıştır. 139

Mustafa Ergün. age. s: 392-393

140 Mustafa Ergün, age. s: 388

145


Müyontr Faaliy<tleri

ANADOLU'DA PAPAZ KURUMLARI Amerikan okullannın yöneticileri, Fransız okullarında gör­ düğümüz gibi sıradan papaz, rahip veya rabibeler değil, yapa­ cağı iş için iyi yetiştiriliDiş üstün vasıflı kimselerdir.

14•

Robert

Kolej, Beyrut Amerikan Üniversitesi, Harput ve Merzifon Koleji ve benzeri okullarının, çoğu akademik kariyer sahibi olan öğre­ tim üyelerinin dışında bir çekirge sürüsü gibi tüm Anadolu'ya dağılan misyoner papazlar da görev yapacakları muhite göre ol­ dukça üst düzey elemanlardan seçilmişlerdir. Mesela ıSBı'de henüz 24 yaşındayken Türkiye'ye gelen Gates, Arapça ve farş­ ça bilmektedir. Harput'a gidince Ermeniceyi de öğrenir. Musul, Mardin ve İstanbul'da 30 kadar okul kuran bu misyoner, Arap ve Ermeni dillerine vakıf olduğu için tam ı3 yıl boyunca Musul'da görev yapmıştır.

ı4•

Amerikalılar Türkiye'de adeta kendi eğitim bakanlıklarını kurmuş, okul öncesi eğitim veren mekteplerden üniversiteye ka­ dar bütün kademelerde teşkilatlanmış, öğretmen, papaz, rahip, rabibe yetiştiren kurumlarını oluşturmuş, tayinleri de kendi­ leri yapmışlardır. Mesela, Milletlerarası İzmir Koleji'nin eğitim kadrosu Merzifon, Tarsus ve Harput Amerikan Kolejleri'nde ye­ tiştirilen misyoner elemanlardan oluşmuştur. Tarsus Amerikan Koleji'nde açılan ilahiyat bölümü bu casus yuvaları için papaz yetiştirmektedir. Mekanizma şöyle çalışmaktadır: Saimbeyli bir Ermeni çocuğu olan Armenag Hoygazyan, önce misyoner papazlarca elde edilmiş, ilköğretimini kendi ka­ sabasında gördükten sonra, yine misyoner papazlarca Antep Amerikan Koleji'ne gönderilmiştir. Armenag Antep'ten mezun l4J

Stone. F. Anclrevvs. Acaclamies For Anatolia. The University ofConnecticut, 1984, 4·5. zik: Halil Ertugrul. age. s: 161 142 Necmeıtin Tozlu. age. s: 154-155 s:

146


edildikten sonra Maraş ilahiyat Okulu'na yollanmış, mezuniye­ tini müteakip örgüt onu Amerika'ya göndermiştir. Armenag bir süre Chicago Üniversitesi'nde okur, oradan Yale Üniversitesi'ne geçmesi sağlanır. Burada ilahiyat doktoru olarak yetiştirilir ve Türkiye'ye gönderilir. Armenag, artık evlenme çağına gelmiştir. İstanbul Evan­ gelical Ermeni Kilisesi papazının kızı münasip görülür. Arme­ nag evlilikten sonra tayin edildiği Konya'daki Apostolik Ens­ titüsü'nde 21 yıl boyunca müdür olarak görev yapar. Enstitü Türk Kurtuluş Savaşı yıllarında İtalyanlar'a ve İngilizler'e karargah olarak verilir.

Armenag düşmanla işbirliği yaptığı ve bölücü faali­ yetlerde bulunduğu için 1921'de milli kuvvetlerce tutuklanır. Serbest bırakılınca örgüt onu Harput Amerikan Koleji'ne tayin eder.

143

Amerikan Board, Anadolu'daki kolejlerden mezun olanları yeteneklerine göre Amerika'ya, Beyrut Amerikan Üniversitesi'ne veya bir başka okula gönderiyordu. Amerika'ya yollananlar ora­ da tam bir misyoner olarak yetiştirilip tekrar Türkiye'ye gön­ deriletek uygun bir bölgede görevlendiriliyorlardı. Genellikle Merzifon, Harput, Maraş ve Mardin'deki okullar Türkiye'deki protestanlık propagandasında kullanılacak yerli elemanları ye­ tiştiriyordu. Türkiye'de tam anlamıyla kurumlaşan Amerikan misyoner­ leri ihtiyaç duydukları zaman muhtelif merkezlerde toplanarak sorunlarını çözüyor veya bölgenin şartlarına göre yeni kararlar alıyorlardı. 144

143 144

Halit Ertuğrul. age. s:

174.

Necmettin Tozlu, age, s:

103, 105

. . . Bitlis, Erzurum, Harput, Mardin Amerikan misyonerleri reisierinin bazı müza­ keratta bulunmak üzere kariben Van'da içtima edecekleri arz ve ihbar kılınmış . ..

(1906 tarihli Yıldız Arşivi istihbarat Belgesi)

147


Misyon�r Faaliyttlni

TÜRKTOPRAKLARINDAAMERİK.ANK.ARARGAIILARI Osmanlı topraklarındaki ilk Amerikan okulu 1824 yılında Beyrut'ta açılan Suriye Protestan Koleji'dir. ı824'den 1886'ya ka­ dar geçen 62 yılda Amerikan okullarının sayısı 400'e yak·

laşmıştır ki, bunların çoğunun açılış tarihi 1830 ile 1890 yılla­ n

arasına rastlamaktadır. '45 Amerikan okullarının çoğu diğer yabancı okullarının çoğu

gibi ruhsatsız olduğu için bu misyoner kurumlannın sayısı hak­ kında yeterli ve kesin bilgilere sahip değiliz. Mesela Robert Kolej 16 Eylül 1863'te eğitime başlamasına rağmen padişahın izni an­ cak 20 Aralık 1868'de çıkmıştır.

'46

Çok daha uzun süre ruhsat­

sız çalışan veya hiç ruhsat almayan okullar da vardır. Bu sebeple muhtelif kaynaklardan elde ettiğimiz rakamlar birbiri ile çeliş­ ki halindedir. Fakat bu çelişkili rakamlara rağmen ülkemizdeki Amerikan faaliyetleri hakkında fikir edinebilmek mümkündür. Bazı rakamları sıralamak istiyoruz. 1845'de Osmanlı topraklarında 7 Amerikan misyoner okulu

vardır. 147 ı86o'lı yılların sonu itibariyle yapılan bir tes­ pite göre Türk İmparatorluğu'nun sadece Anadolu top­ raklarındaki Amerikan okullarının sayısı 233'tür. Bu 233 müessesenin 4'ü ilahiyat, 9'u orta dereceli yatılı kız okulu, 22o'si de ilkokuldur.

ı48

Ermeni çocuklarını Türkiye'ye karşı örgütlernek için ı839'da Erzurum'a yerleşen misyoner Amerikalılar, ı8s8'de aynı sebeplerle Bitlis'e gelirler ve Ermeniler için yörede so'ye

yakın okul açarlar.

'49

Sonra Kürtlerle ilgilenmeye baş-

145 İlber Ortaylı. Osmanlı İmparatorluğu'nda Amerikan Okullan Üzerine Bazı Gözlemler, TODAİE Dergisi,

c:

14. Sa'}'\: 3, Ankara. 1982. s: 88

146 Başbakanlık Arşivi. Yıldız tasnifi, nu: Ll 147 B ila! Eryılmaz. agm. s: 20 148 Uygur Kocabaşoğlu. age. s: 82 149 Halit Ertuğrul. agm.

148

s:

180


Necdet Sevinç

larlar. ı87o'de Kürdistan için Mount Holyoke Kız Okulu ıso, arkasından da

Bitlis Akademisi açılİr. Bu akarlerniye Antep

mezunu Kevork Kuyumcuyan müdür olarak tayin edilir. Bitlis'te faaliyet gösteren protestan papazlardan G. Perkins Knap ı895'de

Ermenileri ihtilüe teşvik ettiği için sürgün

cezasına çarptırılır ama Amerikan okulları varolduğu müddetçe bölgede ayaklanmaların önü arkası gelmeyecektir.

ı865'te Elazığ'da ı8 adet protestan okulu vardır. ısı Amerikan Board'un ajanlarını 1871'de Van'da görürüz. Van'da 2 okul açarlar. Sonra bu okullarda kızlar için birer enstitü inşa edilir. Ortodoks Rusya, protestan Amerika'nın Ermeniler üze­ rinde nüfuz kazanmasından endişe ettiği için bu okulların ders

kitapları uzun zaman Rusya'dan gönderilir. Kürtleri Osmanlı Devleti'ne karşı kışiurtmak için Bitlis'te okul açanAmerikalılar Van'da Kürtçe incil dağıtırlar.ısz 18901900 yılları arasında Amerikalıların Sivas'ta 20, Amasya'da ıo, Harput'ta 9, Dersim'de 2, Diyarbakır'da 3, Ergani'de 2, Mardin'de 3, Siirt'te 3, diğer birçok ilde de birer okulları vardır. Bir süre sonra

Amerikalıların Sivas'taki okulları 30'a yaklaşır.153

Van Valisi Nazım Paşa'nın 4 Nisan 1897 tarihli telgrafından an­ lıyoruz ki, Amerikalıların Van'da ikisi ruhsatlı 7'si ruhsatsız 9 okulu vardır. Paşa 9 rakamını vermemekte, pek çok demekte­ dir. . Bir kaynağa göre

ı895'de Amerikan okullarının sayısı

435'e çıkmıştır.ı54 1819'da İzmir ve Kudüs'e gelen Amerikalılar155 ıgoı'de Kudüs'te 13 okula sahip olmuşlardır. Bu rakam 1903'de 23'e çı-

ISO Mount Holyoke Girls Seminary For Kürdistan

ı s ı İlknur Polat Haydaroğlu. age. s: 89 ıs2 Necmettin Tozlu. age. s; 123 153 Necmettin Tozlu. age. s: ı45. ıs4 İlhan tekeli. Osmanlı İmparatorluğundan Günümüze Eğitim Kurumlannın G e ­ l i ş i rn i . Cu mhu riyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, c : 3, s : 654 155 Mustafa Ergün. age. s: 385 ·

149


Müyontr Faaliyultri

kar. Amerikalıların ı899'da İzmir'de 2 rüşdiyeleri vardır. ı9oı'de 2 de idadi açarlar.

156

Amerikan misyonerleri ı86o'da Beyrut yöresinde 33 okul­ da faaliyet gösteriyorlardı. Kısa bir süre sonra

sadece Beyrut

ve Arnman'daki okulların sayısı 57'ye yükselmiş­ tir. Salname ve misyon raporlarından alınan bilgilere göre Beyrut'taki iki yüksek okulla Arnman'ndaki kolej bu rakama da­ hil değildir.

1s7

Vatansever bir Ermeni olduğu anlaşılan Milıran Boyacıyan'ın ı892 de Beyrut vilayeti hakkında verdiği rapordan

anlı­

yoruz ki, bölgedeki Amerikan okulu sayısı 400'e yak­ laşmışhr. '58 Amerikalılar Anadolu'nun güneyi ile de ciddi bir şekilde meş­ gul olmuşlardır. ı909 yılı itibariyle

Suriye'nin köy ve şehir­

lerinde misyoner okulları sayısı 147'ye fırlar." '59 ı893'de Zühdü Paşa tarafından padişaha sunulan raporda 392

protes­

tan okulunun varlığından bahsedilmektedir. Rapora göre bu 392 okulun ıo8'i son ı7 yılda açılmıştır. Bu okulların 33'üne padişahlık makamınca, 7'sine sadaret emriyle, ıı 'ine de Maarif Nezareti tarafından ruhsat verilmiştir.

Geri kalan 341

okul ruhsatsızdır. Raporun çizelge bölümünde ise Türkiye'deki protestan okul­ larının illere göre dağılımı şöyle gösterilmektedir: Adana ı8, Bursa 7, Diyarbakır 22, Erzurum 24, Ankara 9, Trabzon ı, Van

B, Halep 22, Beyrut 89, Konya 4, Elazığ 83, Bitlis 22, Suriye 33, Kudüs 29, İzmit 2, Biga ı, Selanik 5, Manastır 3, Edirne ı, İstanbul ı. 1 5 6 İlknur Polat Haydaroğlu, age.

s:

100.

157 Tevfik Çavdar, age. s: 103 158 Atilla Çetin. Maarif Nazın Zühdü P�a'nın Osmanlı İmparatorlugu'ndaki Ya­ bancı Okullar Hakkında Raporu. Güneydogu Avrupa Ara�tırmaları Dergisi.

1982. s: 316-324

\59 İlhan Tekeli, agm. ı so

s:

654


Nudtt Stvinç

Paşa'nın Sultan Abdülhamid'e sunduğu raporda Amerikan okullarının sayısı hakkında bir tahminde bulunulmuştur. Zühdü Paşa'ya göre protestan Anıerikan

sı 413'dür.

okullarının sayı­

160

Biraz önce de ifade ettiğimiz gibi Zühdü Paşa bu rakamla­ rı 1893 yılı için verir. Ama İstatistik-i Urnumiye İdaresi'nin veri­ lerine göre 1897'de Osmanlı ülkesindeki Amerikan okulu sayısı 131'den ibarettir! Bu okulların 97'si iptidaiye, 10'u rüşdiye, 24'de idadiyedir. 16' Konuyu Arnerikan belgelerinden inceleyen Uygur Koca­ başoğlu ise

Türkiye'de 465 Amerikan okulunun bulun­ duğunu tespit etmiştir. '6'" Bu rakarn bu konuda bir kitap ya­

yınlayan Bilal Eryılmaz tarafından da benirnsenrniş tir. 163

Aşağıdaki tablo 1845-1904 yılları itibariyle Osmanlı toprak­ larındaki Amerikan okullarını göstermektedir.164 Xlllat

Mill!IDI:[ 111!151

Ycı:JI Il[dımı:ı

Qlwl am�ı

!.liir.ı:o,ı muı

1 845

34

12

7

135

1 850

38

25

7

1 12

1 85 5

58

77

38

363

1 860

92

1 56

71

2 . 742

1 865

89

204

114

4 . 1 60

1 870

116

3 64

205

5.489

1 875

1 37

460

244

8.253

1 880

146

548

331

1 3 .095

1885

1 56

768

390

1 3.791

1 890

177

791

464

1 6.990

1 895

177

867

449

20.604

1 900

1 53

910

425

23.040

1 904

1 87

1057

465

22.867

160 Atilla Çetin, agm. s: 194 161 İstatistik-i Umumiye İdaresi. Devlet-i Aliyye-i Osmaniye'nin 1313 senesine mahsus istatistiki. s: 83 1 62 Uygur Kocabaşoğlu. age. s:25 163 Bilal Eryılmaz. agm. s: 20 164 Tanzimat'tan Cumhuriyete Türkiye Ansildopedisi. Ankara. 1985. c: 2 .

s:

496

151


Misyo11tr Frıaliyttltri

Türkiye'de görev yapan Amerikan elçilerinden H.S.S. Cox'un

misyo­ nerleri ülkemizde 394 şehir ve köyle meşgul olmuş­ lardır. Bu faaliyetlere 254 Amerikan vatandaşı (yani misyo­ 1890-1891 yılı için verdiği rakamlara göre Amerikan

ner) katılmış, Türk tebaasından da 1049 kişi misyoneriere yar­

Türkiye'de Amerikalıların 27'si kız okulu, 35'i kolej olmak üze­ re toplam 570 mektepleri vardır. Bu okullarda 25.171 öğ­ dımcı olmuştur. Cox'un verdiği rakamlara göre

renci eğitilmektedir, Amerikan misyonerlerinin sahip olduklan teşkilatlı kilise sayısı da 136'dır. 16s H.Dwight'in 1895'de Amerikan Board adına yaptığı açıkla­

570 okulun 435 tanesi Asya Türkiyesi'nde bulunmaktadır. 166

malardan öğreniyoruz ki, yukarıda sözü edilen

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi rakamlar konusunda mis­ yoner yayıniarına da Osmanlı kaynaklarına da güvenemiyo­ ruz. Mesela Türkiye'deki Amerikan okullarının sayısı 1896 Maarif Salnamesi'nde 36, 1901 Salnamesi'nde ise g6 olarak gös­ terilmektedir. Oysa gerçekte bu okulların sayısı zikredilen yıl­ lar için 40o'ün üzerindedir. Balkanlar<la Bulgar ve Arnavut is­ yanlarına, Anadolu'da Ermeni terörüne rağmen Osmanlı yö­ netimi, bünyesini saran bu

habis urdan öylesine habersizdir

veya bu uru öylesine hafife almıştır ki, Erzurum'daki Amerikan okulları Ermenileri ayaklandırmaya hazırlarken, Erzurum'da

meki.tip-i

ecnebiyenin bulunmadığına

dair

ifade­

ler 1896 Salnamesi'ne girebilmiştir! Oysa aynı yıl Erzurum'da Amerikalıların en az 4 okulu vardır.

167

Biz bu birbirini tutmayan, birbiriyle çelişen rakamları yayın­ larken okuyucuya kaba taslak bir fikir vermek istiyoruz.

165 Hopking. J.C. The Svvord ofislam or Suffering Armenia, Toronto 1896.s: 40, zile: E. Kırşehirlioğlu. age, s: 34 166 Early, E. Mead . American Mission in the Near East Foreiog Affairs. VII. nu: 3. Ap­ ri!. 1929. s: 410. zik: Tevfik Çavdar, age. s: 101 167 Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi. İstanbul. ı985. c: 2 . s: 497 152


Ntcdtt Stvinç

1900 yılmda Anadolu'da 417 Amerikan okulu var­ dır. 1904'de bu sayı 465'e yükselir. 168 1907 tarihli bir arşiv belgesine göre Amerikan okullarının sayısı 400'dür.

169

1908'de

yazan Amerikalı bir araştırmacı Osmanlı ülkesinde protes­ tanlarca işletilen okul sayısmı 527, kolej sayısına da 45 olarak verir! 170 1909 yılı için Ston'un verdiği rakamlar şöyle­ dir: Batı Anadolu'da 144 okul, B bin 126 öğrenci, İç Anadolu'da 103 okul, 7 bin 357 öğrenci, Doğu Anadolu'da 9 0 okul, 4 bin 531 öğrenci.

Sözü edilen Anadolu'daki 3 bölge için toplam 337 okul, 20 bin 14 öğrenci. 171 191o'da ise tablo şöyledir: Okul sayısı

Öirencj sayısı

Ana ve ilkokullar ...................... 395 . . ......................... 19.243 Orta dereceli okullar ................ 29 ............................. 3.012 Yüksek okul ve kolejler.... . . .. 6 . . ..

Toplam

..

.

.

. . . . . . . . . . ............... . . . . . . . . . . . . . .

.

...

..

....

. . .

....

..... . .

...

. . . 1.219

430 ........................... 23-474'7•

Konuyla ilgili bir araştırma yayıniayan Necmettin Tozlu, ı. Dünya Savaşı öncesinde Türkiye'deki Amerikan okulları hak­ kında şu bilgileri verir: Üniversite ... ........................ . . . ... : 7 Yüksek okul .............................. : 43 Orta, Lise .................................. : 417 Toplam ...................................... : 467 '73 ı68 Bilal Eryılmaz. agm. s: 20

ı69 Başbakanlık Arşivi. irade Hususi. Nu: ıoı. s: ı. zik: İlknur Polat Haydaroğu. age. s: 94

ı7o Cesamias. Andreas. D. Educ:ation in Turkey. London. George Alien and Unvin

LTD. ı966. zik: Sabri Akdeniz. Eğitim Sosyolojisi İsl. ı994. s: 247 ın Stone, F, Adrews Academies For Anatolia, The University of Connectitcut. ı984. s: 72, zik: Necmettin Tozlu . age. s: 78

ı 72 Uygur Kocabaşoğlu. Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, c: 2, İstanbul. ı985. s: 496 ı73 Necmettin Tozlu. age. s: 248

1 53


Miryorur Faaliyttltri

BİR ÖRNEK: ROBERT KOLEJ Bu kolej sadece şu hususu gerçekleştirmek için kurulmuştur. O da Türk halkına hristiyan eğitimi vermektir.

George Washburn (Robert Ko lejinin ilk müdürü} Amerikan Koleji misyoner mektebiydi. Her gün inci/ okutur/ardi, kiliseye götürür/erdi. Biz müslüman insamz, ben isyan ediyordum.

Kasım Gülek

174

Robert Kolej, Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye'de kur­ duğu en mühim kültür, siyaset ve eğitim kurumudur. Amerika bu kolej vasıtasıyla yüz yılı aşkın bir süreden beri bizim kül­ türümüzle savaşırken, bir Osmanlı vilayetinden ibaret olan Bulgaristan'ın müstakil bir devlet olarak ortaya çıkmasını temin etmiş, imparatorluğun gayri Türk gençlerini Türk düşmanı birer ayrılıkçı olarak yetiştirmiş ve hepsinden önemlisi özenle eğittiği idareci sınıfı, yazar, gazeteci, sanat ve bilim adamlarını kullana­ rak Türkiye'yi denetim altında bulundurmuştur. Amerikan Board'ın ünlü ajanı Frank Gates'in de itiraf ettiği gibi "imparatorluktaki yabancı mekteplerin hiçbiri Robert Kolej ölçüsünde bir sisteme, amaca, belirli bir fikri aşılamaya ve kül­ türel bakımdan yoğurmaya muvaffak bir plana sahip değildir! •1s

Osmanlı topraklarında, Osmanlı Devleti aleyhine eylemci ve

hatta isyancı yetiştirecek kadar pervasız ve Osmanlı yönetimini ı 74 Milliyet, 5 Ekim ı 986 1 75

Gates, Caleb Frank. Not To Me Only. Pricenton University Press. Pricenton 1 943. s:

154

ı 94. zik: Necmettin Toz! u. age. s: ı60


N�ct{tt s�vinç

yıkıp, yerine Avrupa taraftarı bir idare getirmeye teşebbüs ede­ cek kadar da cesur olan

176

bu kolej, Türk çocuklarını dini ayin­

lere katılmaya mecbur tutacak kadar da cüretkardır! Amerikan misyonerleri bu cüretkarlıklarıyla yalnız Türk­ ler'in değil, Osmanlı hıristiyanlarının da huzurunu kaçırmış­ lardır. Mütevelli heyetinin hazırladığı tüzükte

Kolejin bütün diniere açık olacağı, hıristiyani mezheplerden herhan­ gi birini yeğlemeyeceği, özellikle Doğu'daki taribi hı­ ristiyan kiliselerini zayıflatmayacağı, yahut ortadan kaldırmayacağı, taahhüdünde bulunulmasına rağmen, ka­ dim Ermeni ve Rum kiliseleri Amerikan çalışmalarından fevka­ lade rahatsız olmuşlardır. Robert Kolej'in eğitime açılmasıyla birlikte imparatorlu­ ğun Ermeni tebaası, protestan propagandasının inançlarına

saldırmasından yakınmaya başlamıştır. Ermeni gazetelerin­ de kolej idaresine ateş püsküren seri yazılar yayınlanmış, hat­ ta Ermeniler Robert Kolej'i tel'in etmek için yürüyüş bile tertip­ lemişlerdir. Bu gelişmeler üzerine Ermenileri ikna etmekle gö­ revlendirilen okul yöneticilerinden George Washburn, kadim Ermeni kilisesinin endişe etmemesini söylerken kolej in hedefini de şu cümlelerle açıklamıştır:

- Bu kolej sadece şu hususu gerçekleştirmek için ku­ rulmuştur, o da Türk halkına hıristiyan eğitimi ver­ mektir. 177 Amerikan

misyonerlerinin

Balkanlar'daki

çalışmaları

Atina'nın da dikkatinden kaçmamıştı. Amerikan Board ajanları­ nın Balkanlar'da Rumluğa karşı bir Bulgarlık hortlatmak istedi­ ğini tesbit eden Yunan başkenti, bu gelişmeyi siyasi hedeflerine aykırı bulduğu için protestan misyonerlerini Fener Patrikhanesi ı76 Stone. F. Anrews. Academies for Analolia. The University of Cannecticut, 1948. s:

1 52. zik: Halit Ertuğrul. age. s: 278 177

George Washburn. Fıfty Years in, Constantinople, Bostan, 1909, s: 79, zik: Nec­ mettin Tozlu. age. s: 207

155


aracılığıyla Osmanlı Hükumeti'ne ihbar etti! Ortodoks Rusya da Protestan Amerika'nın Balkanlar'a yerleşmesini istemiyor­ du ama, bu muhalefet cephesine rağmen Robert Kolej 1840 yı­ lında Ermeni Keşiş Okulu'nun bir bölümünde faaliyetine başla­ dı. Çok geçmeden de Bebek sırtlarında Robert Kolej binalannın inşa edilmesi için izin çıktı.

Türkiye'yi parçalamak için kurulan en önemli Amerikan kurumu: Boğaz sırtlarmdaki Robert Kolej

Bu iznin ilgi çekici bir öyküsü vardır. Arzetmek istiyorum:

BOÖ.AZ SIRTLARıNDA KURULAN KARARGAH Bu bölümde adından sık sık bahsedeceğimiz papaz Hamlin'e 1836 yılında Amerikan Board Misyoner Teşkilatı sekreteri William Armstrong'tan bir mektup gelmişti. Mektupta Hamlin'e İstanbul'a tayin edildiği bildiriliyor, derhal yola çıkması emre­ dildikten sonra, daha önce örgüt hesabına Türkiye'de görev ya­ pan Goodel, Dwight, Schauffler, Holmes, Scheintder ve Powers

1 56


Nudtt Sevinf

gibi misyonerlerden Türkiye ve İ stanbul hakkında bilgi al­

ması isteniyordu. Cyrus Hamlin, bu misyoner papazların tavsiyelerini aldık­ tan sonra İstanbul'a damladı. Damlar damlamaz da koyu bir Ermeni ırkçısı ve tabii azılı bir Türk düşmanı olan Mesrobe Tolitain ile temasa geçti, ondan Türkçe dersler almaya başladı. Fakat ordodoks Rusya, protestanlığın Türkiye'de nüfuz kazan­ masını Osmanlı Devleti üzerindeki emellerine aykırı bulduğu için, bu Ermeni vatandaşını Rusya'ya çağırdı. Dr. Hamlin'in daha sonra örgütün

işçilerini

teşkilatlandırmakla

'7 8

İstanbul'daki Bulgar görevlendirdiği Dr.

Long'la birlikte Balkanlar'a gittiği ve Bulgarlar arasında çalıştı­ �ı anlaşılıyor. Bu iki doktor papaza, bir doktor papaz olan Robert ve Washburn'un katılmasıyla Türk başkentinde yoğun bir pro­ testan faaliyeti başlayıverir. Kurulmasına 1859-186o'da, misyoner teşkilatının Amerikan bürosu veznedarlarından Mr. Robert'in New York'taki evinde karar verilen kolej için

'79

önce uygun bir arsa aranır. Papazlar

kolejin yerini tespit etmek amacıyla İstanbul'daki Hollanda Elçiliği'nde toplanırlar. Papaz Robert, bütün hıristiyanların gu­ rurunu okşayan bir teklifle ortaya çıkar: Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethetmek için nasıl Boğazkesen Hisarı'nı yaptırarak işe başladıysa, onlar da şehri manevi ve kültürel yönden ele geçirmek için aynı yerden işe baş­ lamalıdır! '80 Sonunda bu fatihanel teklifkabul edilirve kolejin Boğazkesen Hisarı'nın en yüksek kulesinin üzerindeki geniş alanda iiışa edil­ mesi kararlaştırılır. 178

Hamlin, Cyrus. My Lite and Times. Bostan and Chicago. 1893. s: 186, zik: Nec­ mettin Tozlu. age. s: 1 5 6

179

zik: Necmettin Tozlu, aae, s : 166

180

Erol Kırşehirlioğlu. Türkiye'de Misyoner Faaliyetleri. İstanbul. 1963. s: 49. Ro­ bert Kolej in ilk talebderinden olan Bulgar ihtilalcisi Mataef. Bulgarca Mir gazetesi­ nin 20 Haziran 1936 tarih ve 10.774 numaralı sayısında kolej in Bebek sırtlarında ya­ pılmasıyla ilgili teklifin papaz Robert'e değil, papaz Hamlin'e ait olduğunu yazar 157


Miryontr Faaliyetleri

Fakat bu arazi Ahmet Vefik Paşa'nındır! Paşa da o sırada Paris Büyükelçisi 'dir.

Dikkatinizi çekmek isterim ki papazlar, arsanın sa­ tın alınması için Türkiye'deki Amerikan Büyükelçiliği sekreteri Mr. Brown'u, yani bir diplomatı görevlendi­ rirler. Brown Paris'e gider, Ahmet Vefik Paşa'yla görüşür, fakat Paşa teklifi reddeder. Ama aynı Paşa ı861'de yurda dönünce borçlu ol­ duğu gerekçesiyle misyonerierin gözdiktiği Bebek sırtlannda­ ki arsasını satışa çıkarır. Sonunda 6 bin İngiliz dönümü büyük­ lüğündeki arsanın ilk kısmı 16 bin sterline, ikinci kısmı da bir­ kaç yıl sonra 18 bin sterline Meryem binti Torna tarafından satın alınır. ısı Bu Torna kızı Meryem, papaz Cyrus Hamlin'in Türk va­ tandaşlığına sokulan karısıdır !

'82

16 Eylül 1863'de Bebek'te küçük bir evde ihtilalci

eğitime

başlayan Robert Kolej'in yeni binalarının ilk taşı 5 Temmuz 1865'de Amerikalı Bakan Joy Morris tarafından konmuştur. Temel atma törenine ayrıca Amerikan Yüksek Mahkemesi üye­ lerinden Sir Philip Francis, Birleşik Devletler Sekreteri J. P. Brovvn, İngiliz Elçilik Rahibi papaz C.B Gribble, Yunanlı Philip Apostolines, protestan Ermeniler'in temsilcisi Agop Efendi, Ermeni papaz Pastör Avadis, Amerikan Misyoner Cemiyeti ileri gelenleri ve bir de Bulgar Petko Garbanof katılmıştır.

181 Robert Kolejinin ilk müdürü olan George Washburn 1600 ve 1800 sterlinden bah­ sediyor. (Bakınız Cennetin Sonbabarı İstanbul 2002, s: 31) 182 R\vayete göre Ahmet Vefik Paşa ölünce nereye defnolunacağı hakkında iradesi soru­ lan Sultan II. Abdülhamit. "Kendisi Hisar'da Kayalar Kabristanı'na delnolun­

sım ki, Robert Kolcjde çalınan çan sesleri kıyamete kadar kulaklannda çınla­

. sm dursun" demiştir. Gerçekten de Ahmet Vefik Paşa Kayalar Kabristanında med­ fundur. Fakat bir başka rivayete göre de Kayalar Kabristanı na gömülmesini isteyen

Ahmet Vefik Paşa'nın bizzat kendisidir. Paşa •"Sultan Mahmud Türbesi'ne götü­

röliip de hayatım müddetince uğraştığım adamlarla ahirette de tep�meyi iste­ mem" dermiş. Ab dülhak Şinasi His ar. Ge� Zaman Fıkralan. Ali Nizam! Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği. İstanbul, (Tarihsiz) s: 126-127 158


Nudtt Stvinç

Papaz Hamlin'in İstanbul'da

elde ettiği ilk Bulgar çocuk­

larından biri olan bu Petko Garbanof kolejin slav dilli hocasıdır. Devletin mümkün olduğu kadar geciktirdiği

inşaat ruh­

sah için de Amerikan Dışişleri Bakanlığından başka iki mühim şahsiyet devreye sokulur: Amerikan Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Faragut ve İngiliz Elçisi Henry Bulwer! Fransa ve Rusya'nın siyasi, Yahudi babamı Abbe Bore ve Roma Katalik Kilisesi'nin de dini sebeplerle karşı çıkmalarına rağmen briket ve demirleri İ ngiltere ve Belçika gibi devletlerden gümrüksöz ve işlemsiz olarak getirilen 183 Robert Kolej'in açıl­ masına izin veren irade 20 Aralık ı868'de çıkar. Bu irade başka hiçbir ülkeye verilmeyen bir hakkı da protestan misyonerlerine bahsetmiştir:

Kolejin kulelerinde ve gönderlerinde Amerikan bayrağı dalgalandırmak! Açılışında müdür, iki yardımcısı, Amerikalı misyoner prof. lardan George Perkins ve H.A. Schanffler, Fransız profesör Mr. Dalem, Yunanlı profesör Mr. Kzakos, İtalyan prof. Marcfıesi'den ibaret olan Robert Kolej'in kadrosuna daha sonra Ermeni prof. Hagopos Gigizian yani Agop Ciciyan da eklenir.

İ stanbul'da

tam 13 kilise inşa ettiren Boğaziçi'ndeki bu Amerikan karargahı kısa zamanda 30'u profesör, 62 öğretim ele­ manıyla beyin yıkama faaliyetini başlatıverir. Bu faali­ yetin öyle gizli kapaklı yanı da yoktur. Prof. Scipio, protestaniaş­ tırma faaliyetinin açıktan açığa yapıldığını ilan ederken 184 ku­ ruculardan Cyrus Hamlin'in damadı ve sonraki yıllarda da ko­ lejin müdürü olan George Washburn daha açık konuşmayı ter­ cih eder:

183 llknur Polat Haydaro�. age. s: 133 184 George Vv'asbum. Fifty Years in Constantinople. Boston 1909. s: SO, z.ik: Necmettin Toz· lu, age, s: 188

159


Misyontr Faaliy•tl•ri

- Bu kolej Türk halkına hıristiyan ruhunu, hayat tar­ zını ve dünya görüşünü aşılamak için kurulmuştur. ı ss ıgı2'de adım Robert Akademisi olarak değiştiren ko­ lej, 1930'da Atatürk'ün müdahalesiyle lise düzeyine indiril­ miş, fakat 1958'de Robert Kolej Yüksekokulu olarak çalışma­ sına Bakanlar Kurulu'nca izin verilmiştir. 1971'de kampüsün Boğaziçi Üniversitesi'ne devredilme-sinden sonra Robert Kolej, Arnavutköy Amerikan Kız Lisesi'yle birleşmiş ve Özel İstanbul Amerikan Robert Lisesi adını almıştır. Washburn'un iddiasının aksine

amacı sadece Türk hal­ kına hıristiyan eğitimi vermek olmayan okulun idarecile­ ri, Amerikan devletine ve hatta Amerikan başkanına çok yakın isimlerden seçilmiştir.

'86

Kolejin yönetim kadrosu Amerikalılar

için o kadar güvenilir adamlardır ki, Balkan Harbi'nden son­ ra Paris'te toplanan Barış Konferansı'nda Amerikan Heyeti'ne Robert Kolej öğretmenlerinden Albert H. Lybyer askeri danış­ man olarak katılmıştır. Lozan'da ise kolejin müdürü Dr. Gates, Amiral Bristol'un danışmamdır.

'87

Türkiye'yle ilgili kararlarda kolej idarecisi papazların tavsi­ yelerinin dikkate alındığı anlaşılıyor.

İstanbul'un işgali sıra­

sındaAmerikan YüksekKomiserliği'negetirilenAmiral Mark Bristol, Robert Koleji ziyaret edip İstanbul'da yapılacaklar konusunda idarecilerden bilgi almıştır. Lozan'a gözlemci olarak katılan 3 Amerikalı delegeden biri olan amirale, kolej müdürü Gates, gayriresmi danışman olarak ka185

George washburn. age. s: 79. zik: Necmettin Tozlu. age. s: 207

186

Sanayici Cleveland Dodge. Amerikan başkanı Wilson'un yakın arkadışıdır.Misyo­ ner teşkilatianna büyük mali yardımda bulunan Dodge'nin 4 �ocuğundan 2'sini, Elizabeth ile Bayard'ı Osmanlı ülkesine misyoner eğiticisi olarak göndermiş, kendisi de 1909' da Robert Kolej İdare Meclisi Başkanlığını üstlenmiştir. Ölümü­ ne kadar bu görevde kalan Dodge'nin oğlu Bayard. Suriye Protestan Kolejini yö­ netmiştir. (foseph L. Grabill "Cleveland H. Dodge Woodrovv Wilson and the Near East" Journal of Presbyterian History 1970. zik: Vehapoğlu. age. s: 176)

187

1 60

Necmettin Tozlu. age. s: 67


Nudu Stvirıç

Lozan'da Amerikan Heyeti'ni yönlendiren bu Gates, İstanbul'un işgali sırasında işgal kuvvetlerine "hoşgeldiniz gecesi"" düzenleyen Gates'tir. '88 Associated tılmıştır.

Press'e verdiği demeçte "Türkiye'deki Ermeni ve Yahudilerin ba­ ğımsız birer devlet kurabilmeleri için Türkiye'nin bir süre baş­ ka bir devletin, özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nin manda­ sı altında tutulması gerekir" diyen de yine bu Gates'tir! Hatırlatmak isterim ki, Amerika hala Lozan Antiaşması'nı tanımamıştır!

ÖNCE CAMiDE iBADET EDİYORLARDI Robert Kolej'de ve diğer Amerikan okullarında Türkiye'ye ve Türk eviadına ne gibi tuzakların kurulduğu yine Amerikan Board'ın bir yan kuruluşu olan T.M.A.S. raporlarına dayanarak dikkatinize sunmak istiyorum: Cyrus Hamlin, My Life and Time isimli eserinde kolejin hı­ ristiyanlaştırma faaliyetlerini uzun uzun anlatırken T.M.A.S. raporlarında Türkler'in Türkler'e, Rumların Rumlara, ya da Ermenilerin Ermenilere propaganda yapmasının daha etkili ve inandırıcı olacağı ifade etmektedir. Raporda "bütün hıristi­ yanların en büyük problemi belki de hıristiyanlığın ya­ bancı, dinsiz milletiere kabul ettirilmesi ve bir nebat gibi kök salmasıdır" denildikten sonra Dr. Güstav Varneck'in önerileri savunularak, şöyle devam edilmektedir: Tek tasarla­ nabilir yol, her millete kendi adamlarının, Rumiara Rumların, Ermenilere

Ermenilerin,

Kıptilere

Kıptilerin,

Nasturilere

Nasturilerin ineili nakletmesidir. Raporun bunu takip eden bölümlerinde, Osmanlı İmpara­ torluğu içindeki her milli toplum için başlangıçta

kılavuz vaiz

yetiştirilmesi gerektiği belirtilmekte, daha sonra da kı188 Guckert John, Cecil The Adaptaition of Robert College to its Enviroment (1900-

ı927) The Ohio State University 1968. s: 115, zik: Necmettin Tozlu, age, s: 190 1 61


Misyofltr Faa/iynltri

lavuz vaizlere yardımcıların yollanması tavsiye edilmektedir. Hıristiyanlaştırma faaliyetini yürütenlerden Dr. Schaufer, sözü

önce camide ibadet eden 5 talebenin şim­ di Hz. İsa'ya duaya hazırlandıklarını, bunlardan birinin

geçen raporda

seminerde Türkçe Öğretmenliği yaptığını, ötekinin Pfander'in islami mübahase ile ilgili eserini farsçadan Türkçe'ye çevirdiği­ ni belirtmektedir. Robert Kolej'le ilgili belgelerde adı geçen

Asuri Misyonu

ifadesinden anlaşıldığına göre kolejden mezun olan öğrenciler, imparatorluğun muhtelif bölgelerindeki diğer Amerikan okulla­ rına tayin edilmişlerdir. Nitekim Kırşehirlioğlu, mezun olan ila­ hiyat talebelerinden birinin

Asuri Misyonu'na

gittiğini, bir

başkasının öğretmen ve vaiz olarak Kayseri'ye yollandığını, iki kişinin Harput ve Bilecik'te, beşincisinin de Türkçe, Ermenice, Bulgarca, Rumca ve İngilizce bilmesi sebebiyle Bulgaristan'da görevlendirildiğini

189

yazmaktadır. Türkiye'deki hıristiyanlaş­

tırma faaliyetleriyle övünen The Asrending Cross, Robert Kolej için "Bebek müessesesi Türkiye'de yerli papazlığın na­ sıl doğduğunu gösterir, T.M.A. S, buraya diğer kolejler­ den daha fazla yardım yapmışhr" ifadesine yer verirken Dr.Washburn şunları ilave etmektedir:

- Maksat mümkün olduğu kadar erken ve süratle kendini idare eden ve harici kontroldan müstakil yerli kiliseler yapmakbr! TERBİYEDEN AMAÇ HIRİSTİYANLAŞTIRMAKTIR so yıl boyunca Türkiye'de faaliyette bulunan Robert Kolefinin ilk müdürü Washburn, öğrencilerin nasıl yoğun bir hıristiyanlık eğitimine tabi tutulduğunu batıralarında şöyle an­ latmaktadır:

189 1 62

Erol Kırşehirlioğlu. age. s:

52


Neı·det Sroinf

"... Pazar günleri dışında her gün bütün öğrenciler 8.ıs'te yapılan sabah duasına katılmak durumundadır. Bunda lncil okunur ve dua edilir. Bazen okunan lncil bölümünün kısa bir uygulaması yapılır.

"... Pazar günleri saat ıı.oo'da vaaz vardır, saat ıs.oo'te İncil Bunun başında müdürün başkanlığında yarım ·saat açılış, dua, ilahi söyleme ve tarihten veya yorum kabilinden kısa bir konuşma yapılır. Akşam saat 7.3o'da birçok konunun ele alındığı gayriresmi bir ayin vardır. Eve gitmeyen tüm öğrenci­ dersleri yapılır.

lerin bu Pazar dyinlerine katılmaları gerekir.

dönernde günün yarısında ben vaaz veriyordum, diğer ya­ rısında da Dr. Long ve Profesör Erosvenor veriyordu. Akşam ayinleri öğretmenler ve okutmanlar tarafından yürütülüyor ve genellikle yerli dillerde veya Fransızca olarak yapılıyordu. Bu ayinlerde öğretimin tartışmalı olmasına dikkat ediliyordu. Hiçbir dine saldırılrnıyordu fakat Yeni Ahit'in gerekli ve pratik "O

öğretileri mümkün olduğu kadar açık bir şekilde izah ediliyor­

Şüphesiz ki; bu dini eğitimin öğrenciler üzerinde etkisi var­ dı. Eğer etkisi olmadığını düşünseydik terkederdik.

du.

"Eski Hıristiyan kilisileri bunun değerini çoktan anladılar. inanıyorum ki oğullarını Koleje yollarnalarında herşeyden çok Kolejin bu dini ve ahlaki etkisi ön plandaydı. Bunu Türkler bile takdir ediyorlar, ve bana bazen şöyle derler "Oğlumu buraya İngiliz terbiyesiyle büyümesi için yolluyorum. "

"Burada "İngiliz terbiyesinden kasıt, protestanlıktır"f'!IO

BULGARİSTAN'I KURAN KOLEJ Hobkins, Robert Kolej'in 1877'de Türk idaresinden kurtulan Bulgaristan'a yardım ettiğinden bahsetmektedir. 191 Oysa daha

önce de söz ettiğimiz gibi aslında kolej Türk İmparatorluğu'nun 190 George Washburn, age, s:l l9, 120 191 j.C.Hopkins. The Svvord of İslam Suffering Armania. Toronto, 1896. s: 399. zik: E. Kırşehirlioğlu. age. s: 65 1 63


Misyon�r Faalı'y�tlni

Bulgar ahalisine duyulan bu misyoner ilgisinin eseridir. Kolej, ı864'ten itibaren Bulgar öğrencilere ayırdığı kontenjanı her yıl arttırmış,

ihtililci fikirlerle yetiştirilen gençler Balkan isyanlarının elebaşıları olmuşlardır. Amerikan misyonerleri devletin kontrolünden uzak olan Malta'da bir okul açarak 4 papazı öğretim görevlisi olarak bu adaya tayin etmişlerdi.

Malta okulundan yetişenler de Otluk köyünde Bulgar Milli Meclisi'ne kurmuş, bu sözde meclis Bulgarları Türkler'e karşı kullanmak isteyen devletler ta­

rafından desteklenmişti. Bu batı desteğinin Batak isyanına yolaçtığını biliyoruz. isyan, Osmanlı kuvvetleri tarafından bastırılmış fakat bu defa da bütün Avrupa ve Amerika basını

"Barbar Türkler'in zavallı .bıristiyanları katlettiğini" yazmaya başlamıştı. Sözde masum bir eğitim müessesesinin kendini Allah'a adamış masum bir yöneticisi olan Robert Kolej müdürü papaz Wasburn da büyük umutlar bağladığı isyanı basbrılmasından duyduğu

İngiltere Hükllıneti'nin Osmanlı İmparatorluğu'na müdahalede bulunmasını istemişti! üzüntüyle, Kentenburg Piskoposluğu'nu araya sokup,

Amerika'nın

İstanbul

Büyükelçisi

Mr.

Maynord

ve

İngiltere'nin İstanbul Büyükelçisi Mr. Henri Elyot, Washington ve Londra'ya yolladıkları raporlarda

Batak'ta bir katliam olmadığını bildiriyorlardı. Bebek'teki masum okulun ma­ sum müdürü Wasburn'a göre müslümaniılda hıristiyanhk babis konusu olunca doğruyu söylemek gerekmezdi. Nitekim papaz Wasburn, Washington'a "Katliam yoktur" ra­ porunu yollayan Amerikan elçisi Mr. Maynord'a çıkışmış ve onu şöyle suçlamıştı:

- Sen bir hıristiyan milletinin, müslümanlar tarafın­ dan kaatil ve imha hareketine karşı hareketsiz kalır­ san seni Amerikan Reis-i Cumhur'una şikayet ede­ ceğim. 1 64

Büyük Amerikan Cumhuriyeti'nin sefiri,


Türkiye'de bir hıristiyan millet katiedilirken sustu di­ yeceğim! Gates, Henry Eliot ile ABD Elçiliği danışmasını Eugene Sechugler'in bu tehditten sonra silahsız, masum ve gü­ nahsız Bulgarların Türkler tarafından acımasızca kat­ letildiğini bütün dünyaya yaydıklarından bahseder. 192 Wasburn neticeyi şöyle anlatıyor: - Bu müdalıalem üzerine kararını değiştirdi. İstanbul Amerikan Başkonsolosu Skeyler'i· Filibe Sancağına göndermeye karar verdi. Amerikalı gazeteci Mac. Gohan katip sıfatıyla gide­ cekti. Robert Kolej talebelerinden Bulgar Dimitof da tercüman tayin edildi". Fakat Robert Kolej'de planlanan Batak isyam dolayısıyla Osmanlı Devleti'nin karşısına yalnız Amerika'yı çıkartmak yet­ mezdi. Maynord'un başeğdiğini gören Wasburn, sanki büyü­ kelçiliği denetleme yetkisine sahipmiş gibi İstanbul'daki Bulgar Ekshar'ı Antirn ile Fransız Katalik Kilisesi'nin organı La Figaro Gazetesi yazarlarından Ivan Woestyne'in de Filibe'ye gönderil­ mesini istiyor ve bunu kabul ettiriyordu da. Robert Kolej'le işbirliği halinde çalışan bu ekip, isyan bölge­ sinde iki mizansen hazırlayıp da gazetelere gönderdiler mi, bası­ nın koparacağı kıyamete kendileri bile inanamazlardı. La Fifaro ve Daily News muhabirieri ile Robert Kolej takı­ mı Bulgaristan'ın çeşitli bölgelerinde düzmece olaylar tertiple­ yip, resimleyerek gazetelerine yollamış, hıristiyan ülkelerin ba­ sınında yeni bir Türk düşmanlığı başlatmışlardı. Bu kampanya öyle sistemli ve öylesine mükemmel surette organize edilmişti ki Batak isyanının ilk günlerinde Türkler hıristiyanları kesiyor de­ diği için işin içyüzünü bilen İ ngiliz Başbakanı D'Izraili tarafın­ dan azarlanan Liberal Parti Lideri Lord Gladson eline Kur'an-ı

Kerim'i

alıp Avam Kamarası'na gelmiş ve

'Bu kitap yeryü-

192 Necmettin Tozlu. age. s:226 1 65


Miıyorur Fll.tıliy�tkri

zünde kaldıkça Batak katliamı gibi vahşetler de dünya­ dan eksik olmaz" demişti. Böylece Robert Kolej'de, misyoner papazların eğitiminden geçen ve yine ihtilalci misyoner papazların yol göstermeleri ile başlayan Batak isyanı, kolej müdürü Wasburn'un çalışmaları so­ nunda bir

dünya meselesi yapılmış, Amerika,

Rusya, İngiltere

ve Fransa gibi dört büyük düşman devlet Bulgar meselesine an­ gaje edilmişti. Wasburn memleketine dönünce Türkiye'de

so

yıl isimli bir

kitap yayıniayacak ve bu konuda şu itirafta bulunacaktı:

"Bulgarlar elli sene öncesine kadar Avrupa tarihie­ rin de kaybolmuştu. Biz onları meydana çıkardık. Batı dünyasına tanıttık. Bulgar milletinin rehberleri olsun diye Bulgar gençlerini terbiye ettik. Bu Okula Bulgar Koleji ismi verilmişti. Bu okul ge­ rek Türkiye'de gerek Bulgaristan'da Bulgarlığa ait bü­ tün olayları idare etmiştir. Bulgarlar bizim sayemiz­ de İngilizleri, Amerikalıları elde etmeye muvaffak ol­ dular"

ROBERT KOLEJ OLMASAYDI, BULGARİSTAN OLMAZDI! Görüldüğü gibi Robert Kolej, Bulgar ayaklanmasının plan­ landığı

'93

okuf olmanın ötesinde, Bulgaristan için de özel bir

önem taşımaktadır. Kolejin, Bulgar milletini vareden, ona hayat veren bir kurum olduğunu, konuyu inceleyen bütün batılı araş­ tırmacılar ve tarihçiler itiraf etmişlerdir. Pears

''Tarihte Robert Kolej'in Bulgaristan'ın haya­

tını etkilediği kadar başka hiçbir enstitü tanımıyorum

ki bir başka milletin hayatını bu derece etkilemiş ol193 Halit Ertuğrul, age.

1 66

s.228


sun" 194 derken Gold, kesin ve özlü bir şekilde "Robert Kolej olmasaydı Bulgaristan olmazdı"

195

hükmüne varır. Fakat

Dr. Wasburn'un Türkiye'de so Sene isimli kitabındaki itirafı çok daha nettir:

- Robert Kolej, Bulgaristan Devleti'ni kurmak için hazırlanan Bulgar talebelerini de hıristiyan terbiyesi, hıristiyan maneviyatı ile yetiştirdi. Mekteple Bulgar ta­ rihi arasında tam bir birlik vardı. Türkler'i lruşkulan­ dırmamak için okula silik bir isim koymaya karar ver­ dik. Bunun içindir ki teşebbüsümüze yardım eden ve bize para bulan Dr. Robert'in adını verdik. (...) Benim mektebi terkettiğim 1904 tarihine kadar Bulgar mese­ lesiyle uğraşıldı. Bulgarlar'ı yetiştirdik. Benden son­ rakiler de mektebin an'anesine riayet edeceklerdir. 196 Robert More,

Bulgaristan'daki okulların öğretmenleri­

nin dahi Robert Kolej idaresince tayin edildiğini yazar. 197

Kolej idaresinin sürekli yardımları sebebiyle ı887'den 1913'e

kadar süren 26 yıl içinde Bulgaristan'da okuryazarlık sorunu çözümlenmiştir. Koca imparatorlukta okuryazar adam buluna­ mazken, Bulgaristan'da okuma yazma bilmeyenierin genel nü­ fusa oranı %

s tir '

.

Tarihçi William Miller bu satıriara ilavelerde bulunmak ih­ tiyacını duyar: - Genç prensliğin gözleri, gelecekteki memurlarını bulmak yönünden Robert Kolej'e çevrilmişti. Ve bu müessese sayesinde194 Guckert. John Ce cil. The Adaptation of Robert College to its Enviroment (1900· 1927) The Ohio State üniversity. 1968. s: 58. zik: Necmettin Tozlu. age. s:227 195 Gold. E. Porter. Robert College. Education Vol XI. nu: I. September. 1890. s: 1-11. zik: Halil Ertuğrul, age. s: 229 196 Halil Yaver. Bulgaristan'ı Kim Kurdu?, zik: Eşref Edip. Penbe Kitap, İstanbul. 1943. s: 29 1 97 More. Robert Tasper !'nder The Balkans. London. 1877, s: 30. zile Necmettin Tozlu. age. ,

s:

221 1 67


Misyontr Faaliyttltri

dir ki, 5 asır süren bir esaret döneminden sonra Bulgaristan ba­ ğımsız devletler arasında yerini alabilmiştir.

•98

Özetieyegeldiğimiz bütün bu hizmetlerinden dolayı

Bulgar hükUmeti daha sonraki yıllarda kolejin bütün müdür­ lerini şeref payesiyle ödüllendirmiştir. '99 KOLEJ ö(;RENCİLERİNİN MİLLİVETLEKE GÖRE DA(;ILIMI Robert Kolej, 1863-64 yılında eğitime açılmasına rağmen 1901-1902 yılına kadar okula bir tek Türk öğrenci dahi kaydedil­ memiştir. Bir yıl sonra 1902-1903 yılında 17 Türk çocuğunu ka­ yıtlı öğrenciler arasında görüyoruz. Aynı öğretim döneminde bir Türk çocuğu da okuldan mezun olmuştur. Okula ne zaman kay­ dolduğu bilinmeyen bu Türk çocuğunun Tevfik Pikret'in daha sonra papaz olan oğlu Halılk olabileceğine dair tahminler vardır. 200 1863-64'te ikisi Rum, 18'i Avrupalı toplam 20 öğrenciyle eği­ time başlayan Robert Kolej, 1867-68 ders yılında toplam 102 öğ­ renciyle açılmıştır. Bu 102 öğrencinin 34'ü Avrupalı, 33'ü Rum, 16'sı Bulgar, 14'ü Ermenidir. 188o-81'de öğrenci sayısı 232'ye yükselir. 232 öğrencinin 89'u Bulgar, 85'i Ermeni, 28'i Rum, 23'ü de Avrupah'dır. 1900-1901'de 311 öğrencisinin 108'i Ermeni, 34'ü Bulgar, 127'si Rum, 42'si Avrupalı'dır. Açılışından 1905-1906 yılı sonuna kadar Robert Kolej'e kay­ dolan 8544 öğrencinin 2 bin 729'u Ermeni, 1971'i Bulgar; 2437'si Rum, 17'si Türk, gerisi de Avrupalı ve Amerikalı'dır. 198

Stephanove. Constantine. The Bulgarians and Aııglosa.ı:ondom. Berne. 1919. s:

199

Guckert. John Ce cil. The Adaptation of Robert College. to its Enviroment (1900-

319.

:ıik: Necmettin To:ılu. age, s:221

1927) The Ohio State University. 1968.

s: 43. zik: Halit Ertuğrul, age. s: 229

200 Ahmet Merdivenci. Robert Kolej'in Türkiye'deki İll 50 Yılhk Öğretim Faali­

yetleri. Türk Dünyası Tarih Dergisi. İstanbul. 168

ı987, sayı:

l l, s: 25


Nudtt Sroinç

Yalnız bu rakamlar bile Robert Kolej'in ülkemizdeki azınlıklarla ilgilenmek ve onları Türk Devleti'ne karşı

kışiurtmak için açıldığını göstermeye kafidir. Kaldı ki, bu ko­ nuda sıralayabileceğimiz yüzlerce örnek vardır.

İlk Bulgar başbakanı olan Stephan Panaretoff kole­ jin 1871 yılı mezunudur. 1871 mezunlarından ayrıca 2 bele­ diye başkanı, 3 büyükelçi, 4 milletvekili ve 2 de bakan vardır. Bulgar ordusunun en tanınmış istihbarat elemanlann­ dan M. Combourof ve başbakanın yakını olduğu anlaşılan Bulgar Dini Yayınlar Başkanı Ivan Panaretoff da 1871 yılı mezunudur.

1871-1875 yılları arasında mezun olan öğrenciler­ den 4'ü Bulgar ordusunda komutandır. Bunlardan 2'si Slivnitza Savaşı'nı yönetmişlerdir. Marinoff bu savaşta ölmüş, bir diğeri generalliğe terfi etmiştir. Aynı dönem mezunların­

dan 3 de diplomat vardır. İlk mezunlardan Petro Garbanov, birkaç yıl kolejde ve Filibe'de öğretmenlik yapmış, ünlü 93 Harbi'ne Rus

ordusu saflarında kahlarak Türkiye aleyhinde istihbarat ver­ miştir. Elena İhtilil Komitesi'nin bu üyesi, daha sonra Bulgar Prensliği devletinin kurucu meclisinde millet­ vekili olmuştur! Konstantin Stoilov kurucu meclisin milletvekillerindendir. Bu Amerikan yetiştirmesi daha sonra Muhafazakar Parti'nin liderliğine

getirilmiş,

ilk

Bulgar

prensi

olan Avusturyalı

Aleksandr Battenberg'in politika sekreteri, Halk Partisi Genel Başkanı ve nihayet

Bulgar Başbakanı olmuştur! Stoilove Kabİnesi'nin genel sekteri de bir başka Amerikan ye­ tiştirmesidir: Petkov Hristov Tıpçileştov! Stephan Panaretav ile Ivan Stefanov Gesoy Bulgar devleti­ nin ilk diplomatlarındandır. Bunlardan ilki Washington'da elçi­

lik yapmış, öteki İstanbul, Viyana, Berlin ve Bem'de diplomatik temsilci olarak bulunmuştur.

1 69


Müyon�r Faahjnuri

Ivan Petkov Slaveykov 93 Harbi'nden sonra Tırnova'nm Rus valisinin genel sekreteri, ı885'de Sofya Belediye Başkanı, 1901'de milletvekili ve eğitim bakanı olmuştur. 1869-1875 yıllarında İ stanbul'da İngiliz i stihbarat ve Posta Örgütü'nde çalışan Petar Mateev,

93 Harbi'nde Rus ordu­ sunda çok önemli görevler yapmış, harpten sonra da bu

hizmetlerinden dolayı Doğu Rumeli Vilayeti'nde Aleko Paşa'nın

Önce İngilizlere, son­ ra Ruslar'a uşaklık etmekle tanınan bu adam ı897'de Bulgaristan Konsoloso olarak Edirne'ye tayin edilmiş­ tir.

genel sekreterliğine getirilmiştir.

Türk Devleti'ne karşı Bulgar ayaklanmasını örgütleyen önemli elebaşılardan biri olan ve

1876 isyanına da bizzat ka­ tılan Petar Dimitrov, 1892'de Beyrut'ta Bulgar diplo­ masi ajanı olarak görev yapmış, aynı yıl İstanbul'a alınmış, ı8g6'da da bu görevle Atina'ya tayin edilmiştir. Nisan 1876 ayaklanmasının bir diğer elebaşısı ve

Filibe ihtilal Komitesi'nin de bir numaralı üyesi olan Konstantin Kolçev, Robert Kolej'de yetiştirilen Bulgarlardandır. Kolejden 1873-74 döneminde mezun edi­ len 5 Bulgann s'i de kurucu meclise milletvekili seçilmişlerdir: Hıristo Bojilov, Ivan Bradinov, Dosi İkonomov, Petar Gorbanov ve Petar Çernel. Kolejin 1874-75 mezunlarından Todor İvançev, ı886-ı887 ve ı88gda

eğitim bakanı, 1899-1901'de başba.kandır. Rus ordusunda general, Skobelev genelkurmayında ter­ cüman olarak Türk Devleti'ne ihanet eden Aleksandr Lüdskanov, Plevne, Lofça ve Şıpka'da Türk askerine kurşun yağdırmış, savaştan sonra da İstanbul'daki Bulgar elçiliğinde ikinci sekreter olmuştur! Bulgar dilcisi, ansiklopedisti ve İ stanbul'da yayınlanan Zornitsa (Sabah Yıldızı) gazetesinin yazan olan Luka Kasırov ve

170


Nudtt Stvinç

daha sonra bakan olan ünlü Bulgar gazetecisi Mihail Macarov da Robert Kolej mezunudur.

201

Bu listeyi uzatmayı anlamsız buluyoruz. Görüldüğü gibi Robert Kolej, önce Bulgar devletini kurmayı planlaınış, sonra da örgütçüsü, isyancısı, yazarı ve gazetecisi, generali, diplomat, dil­ cisi ve kurucu meclis üyesi, bakanı ve başbakanıyla bu devletin kadrosunu yetiştirmiştir.

Bulgar çocukları, parasız yatılı okumuşlardır, bu kolejde. Nisan 1876 isyanı başlamadan önce de son sınıftaki Bulgar öğrencilerinin hepsine izin verilerek ayaklanmaya ka­ tılmaları teşvik edilmiştir! Ayaklanmanın hemen ardından kolejin Bulgar öğretmenlerinden Profesör Stephan Panaretov, Bulgar ekzarhı

Antim

tarafından Avrupalılar'ı Türkler aleyhi­

ne kışkırtmak göreviyle İngiltere'ye gönderilmiş ve bu prof. un Times Gazetesi'nde Konstantinopolitan takma adıyla yazı yaz­ ması sağlanmıştır. Bu profesör Panaretov, 3 Mart 1878'den sonra İstanbul'a dönmüş ve kolejdeki görevine devam etmiştir. Washburn, kolej öğretmenlerinden P. Salveykov'un savaşta Rus generallerinden birinin karargahında özel bir görev yaptığı­ nı, daha önce kolejden mezun olan Bulgar öğrencilerin hepsinin de Türkler'e karşı savaşa katılıp Rus ordusunda casusluk yaptık­ larını yazmaktadır.

202

Amerikan misyonerleri bu Bulgar meselesinin o kadar için­ dedirler ki, Türk tarihinin en büyük facialarından biri olan 1877-78 Osmanlı-Rus, Romen savaşından sonra Robert Koleji Müdürü George Wasburn, bakınız neler yazmıştır:

- Osmanlı İmparatoruluğu yeniidi ve perişan, he­ pimiz sevinç içindeyiz. 203 201

Ahmet Merdivenci. Robert Kolej'in İlk Kuk Yılında KoL:;de Yeti.ştirilıniş Olan Bulgarlar-1. Tiiık.Dünyası Tarih Dergisi, sa:yı: 15, İst 1988. s: 42-49 vı: Tiiık Dünyası Tarih Dergisi, sa:yıı: 16. İst 1988. s: 2-9

202 Bakınız: Ahmet Merdivenci. Robert Kolej'in İUı: Kırk Yılında Kolejde Yeti,tiril­ mi' Olan Bulsarlar-11. Türk Dünyası Tarih Dergisi. İst. 1988, sayı: 16. s: 3 203 George Washburn. Fifty, Years in Constantinople, 1902, zik: A hmet Merdivenci, agm. s: 4 171


Misyona Faaliyttltri

TÜRK GİRER FAKAT TÜRK ÇlKAMAZ Robert Kolej de okuyan Müfide Ferit Tek, Wasburn gibi, 204 tiynetsiz papazların yönettiği bu Amerikan karargahında nasıl bir beyin yıkama propagandasının yapıldığını Pervaneler isimli romanında şu veciz cümleyle özetlemiştir: - Gerçekte buraya "Türk giremez" demek doğru değildi,

Türk girer, fakat Türk çıkamaz! Robert Kolej faslım tarihçi dostum Muhiddin Nalbant­ oğlu'ndan diniediğim rahmetli Talat Paşa ile ilgili bir hatıra ile kapatmak istiyorum:

BANA BİR VATAN TÜRKÜSÜ SÖYLE Şimdilerde Nişantaşı semtindeki Türk Musikisi Devlet Konservatuarı olarak kullanılan bina o zamanlar Meclis-i Mebusan Reisi Halil Bey'in ikametgahı idi. Sadrıazam Tal'at Paşa, Halil Bey'in ziyaretine gelmiştir. Durumu Halil Bey'in oğlu Nahid Menteşe anlatmıştı. -

O

zamanlar İstanbul'da bir tane otomobil vardı ve o da

Sadrıazam Paşa'ya aitti. Biz konağın önünde arkadaşlarımla top oynuyorduk. Birden Sadnazamın arabasının köşeden göründü­ ğünü fark ettik. Hemen durduk. Biraz sonra Tal'at Paşa'nın ara­ lıası konağın önünde durdu. Paşa arabadan inerek beni yanına çağırdı. Ve elini başıma şefkatle koyarak sordu: "- Nahit, baban evde mi? "- Hayır Paşa Hazretleri... Paşa: "- Beni babanın çalışma odasına götür de kendisini orada 204 Bulgadara yaptığı hizmetlerden dolayı 1904"te Bulgar Preruliği yönetimince ken­ disine vatandaşlık liyakat nişanı verilen bu aşağılık papaz. bilahare Amerikan misyonunun veznedan olarak Türkiye"ye gelmiştir. 1 72


N�cd�t Sevinç

bekleyeyim... Ama, çalışma odasına, selamlıkdaki odasına de­ ğil, diye ekledi. Emrini yerine getirdim. O zamanki konakların pencereleri zemine yakın bir mesafeye kadar uzanıyordu. Paşa bir koltuğu pencerenin yanına çekerek oturdu. Biraz sonra bana hitaben: "- Nahid, yanıma gel" Emrini yerine getirdim. "-Buraya otur...

"

Dizinin hemen önüne çöktüm. Paşanın büyük bir keder için­ de olduğu hemen farkediliyordu. Dalgındı, üzgündü ve büyük bir keder içinde idi. Bir ara: "- Nahid, -dedi- bana bir vatan türküsü söylesene..." Ben ürperdim. Ve alelıtlak:

"- Ben vatan türküsü bilmiyorum ki paşa hazretle. " rı . . . Tal'at Paşa:

"- Ha, sahi sen gavur mektebinde okuyorsun. Robert Kolej "de okuyorsun. Orada size vatan türküsü öğret­ mezler evladım Öyle ise ben sana bir tane vatan türküsü öğ­ ...

reteyim ... Dedi ve akabinde de o zamanlar İttihat ve Terakki mekteple­ rinde ve Türk Ocaklarında çok yaygın olarak söylenen bir türkü­ nün ilk kısmını söylemeye başladı.

Osmancık yurdu, mübarek vatan Sen ne güzelsin Dağlannda alhn başaklar, zümrüt ovalarında Alhn ırmaklar akar. Hain düşmanlar sana hasretle bakar...

173


Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Ben paşanın di­ zinin dibinde oturuyordum. Önümüzde uzanan Bağazın bütün güzelliğini görüyordum. Paşanın yanık ve içten gelen duygulu sesi boğazında düğümlendi. Artık sesi boğuklaşmıştı. Bir hıçkı­ rık gibi çıkıyordu. Birden ürperdim. Yüzüme sıcak yaş damlaları düşmeye başladı. Sadrı azam Tal'at Paşa ağlıyordu. Aradan ne kadar zaman geçti bilemiyorum. Belki yarım, belki bir saat. Birden oturduğumuz odanın kapısı açıldı. Kapıda babarn belirdi. Sadrı azam Paşa koltuğundan fırlayarak babamın boynuna sarıldı. Ve;

"- Halilciğim, meınleketi kaybettik! Diye inledi. Ben kapının önüne çıktım. Fakat oradan ayrıla­ rnadırn. içerden iki devlet adamının hıçkıra hıçkıra ağladıkları­ nı duyuyordum. Bu iniltiler, hıçkırıklar bana kaybedilen vatan topraklarına söylenmiş bir rnersiye gibi geliyordu. Ben de ağla­ dım...

"

AHMET EMİN'İ TİKBİNDİREN OLAY

Neyzen Tevfik rahmetlisinin;

Şu bizim hahamzô.de Ahmet Emin Din-ü imanımıza çatmaktadır Başımız ağrzmaz etsek de yemin Vatanı on kuruşa satmaktadzr. rnısralarıyla tarif ettiği Ahmet Emin Yairnan bile müslümanlar­ la ilgili düşüncelerinden dolayı misyonerlerden tİksindiğini yaz­ mıştır. Bir yahudi dönmesi olduğu bilinen Yalman, Amerika'da bu­ lunduğu yıllarda "Dostum dediği" Dr. Williams ile birlik­ te Kansas'ta katıldığı misyonerierin bir toplantısını şöyle anlat­ rnaktadır:

1 74


Nudet Sevinç

" Ertesi gün toplantı yerine gittiğimiz zamaıı şunu anla­ dım ki buraya gelmekle ömrümün en büyük fırsatlarından bi­ rini ele geçirmiştim. Duvarlara büyük dünya haritaları asıl­ mıştı. Bunlarda müslümanların oturduklan yerler karaya bo­ yanmıştı. Ve feth edilmeleri ve kurtarılmaları lazım gelen yer­ ler diye gösterilmişti. Hatiplerin yaylım ateşi başlayınca kulak­ larıma inanmak istemedim. Vahşilerin, barbarların, yamyam­ ların arasında bulunmak intibaını duydum. Başta, bir zaman­ lar Cidde'ye kadar sokulup misyonerlik etmekle övünen meşhur misyoner Samuel Zwemer olmak üzere takım takım misyoner yardakçıları şu tarzda konuştular: "...Başlıca hedefimiz müslümanları, bilhassa müslüman Türkleri İsa'nın yoluna çekmek olmalıdır. Ruh avcılığında doy­ mak bilmeyiniz ve ruhlara saldırınız, bunları hükmünüzün al­ tına geçirmeye bakınız, kardeşlerinden, dostlarından kopar­ mak gaibi bir endişeniz ve vicdan azabı sakın sizi yolunuzdan alıkoymasın, bu gibilerin göz yaşlarını hiçe sayarak mümkün olduğu kadar çok ruh aviarnaya bakmak lazımdır. "Bütün bu konuşmalar bana mutaassıp, göz dönmüş, ruh yamyamlarının arasına düşmüş olmak intibanı verdi. Tiksindim. Böyle haşin, hırçın, saldıncı hislerle yüksek tahsil görmüş gençlerin nasıl misyonerierin gönüllüsü olabilecekleri­ ne aklım ermedi. Görünüşe göre bunlar iman ve hislerin bulun­ duğu hücreyi, bilgi ve akıl hücresinden ayrı tutmaya alışmışlar­ dı. Duyduklarını ilim yoluyla öğrendiklerinin ölçüsüne vurmu­ yorlar, kapalı gözle olduğu gibi kabul ediyorlardı.20s

205 Ahmet Emin Yalman, Yakın Tarihde Gördükkrim ve Geçirdilderim,

c. ı,

(Ese­

rin baskı tarihi yoktur) s. 171, 172 1 75



4. BÖLÜM:

VAFTizci M iSYON LAR PARLAMENTOSU

Türkler'e, müslümanlıklan açısından hiçbir şekilde taraftar değilim. Eğer Hıristiyan yapılabilirierse son derece mutlu olaaığ1m.

Lord Palmenton Ingiltere Dışişleri Balcanı

TÜRKİYE'DE İNGİUZ ÇALIŞMALARI Daha 1649'larda, yani

cumhuriyetin ilan edildiği yıl

parlamentoda, hıristiyanlığın yayılması için bir cemiyet kuran İngilizlerin Osmanlı İmparatorluğu ile ilgisi ıS. asrın ortalarına doğru Moravya Kilisesi'nin çalışmalarıyla başlamıştır. Bu kilise İran Mecusilerini, Mısır Kıptilerini ve Habeşistan halkını hıris­ tiyanlaştırmak için uğraşırken, parlamentoda kurulan zikretti.­ ğimiz cemiyet, 1698, 1792 ve ı8os'de yeniden yapılandınlmıştır. Merkezi Londra'da bulunan Hıristiyanlığı Dünyaya Yayma Cemiyeti, ıg'ncu asırda müthiş bir atılım yaparak yeryüzünün muhtelif bölgelerinde 7 bin civannd.a şube açmıştır. İngiltere'de ayrıca 1701'de İncil'i Yayma Cemiyeti, 1792'de Vaftizci Misyonlar Derneği kurulmuş, misyonerler için önemli bir organ olan Asya Kraliyet J?ergisi de bu tarihlerde yayınlanmaya başlanmıştır ki,

İngiliz Kilise Teşkilatı'nın Osmanlı Devleti'ne karşı disiplinli bir saldınya geçmesi, şarkiyatçılıkla ilgili kuruluşların dökümanla­ rıyla da desteklenen bütün bu demek ve cemiyederin devreye girmesiyle başlar.

177


Miryoner Faııliyetkri

İlk hedef, Haçlı Seferleri'nden beri ilgilendikleri, Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyanından sonra da umutlandıkları Kudüs yani Lübnan'dır. Lübnan'ın İngiltere tarafından elegeçirilmesi, şayet bu mümkün olmazsa orada bir İngiliz kolonisinin kurul­ ması, Hint yolunun denetlenmesi demektir, bu da Hindistan'daki İngiliz menfaatlarının korunması anlamına gelir. Öyleyse İngilizler kabul edilebilir bir bahane bulup, Lübnan'a yer­ leşeceklerdir.

Fransızlar katolik Marunilerin, Ruslar ufak tefek ortodoks kavimlerin himisi rolünü oynayarak bölgeye çöreklenmişlerdi. Lübnan'da himaye edecek bir pro­ testan bulunmadığı için de İngilizler bu olmayan top­ lumu yaratacaklardı! Protestanlığın Türkiye'de yayılma­ sıyla İngiliz nüfuzu da yayılacak., üstelik İngiltere; Fransa ve Rusya'nın Türkiye'deki faaliyetlerini kontrol etme imkinmı temin etmiş olacaktı. ' Londra bir taraftan misyonerlerini bölgeye gönderirken, bir taraftan da siyasi örgütlenmeyi hızlandırdı. Beyrut ve Bağdat'ta genel konsolosluk, Halep, Basra, Şam ve Kudüs'te konsolosluk, Hayfa, Lazkiye, Sayda ve Anıman'da konsolos yardımcılıkla­ n açıldı. İskenderun, Antakya, Kerbela ve Yafa'ya konsolosluk ajanları tayin edildi. 2 Kısa zamanda basbnlan 28 milyon propaganda broşürü­ nün önemli bir kısmı Kudüs, Nablus, Hayfa, Kerak, Beytiilhalm, Gazze ve yöresinde dağıtıldı. Fakat bununla yetinilınedi. Doğu'da bir protestan cemiyeti teşekkül ettirmek isteyen İngiltere, 1840'da Berlin'in de desteğiyle Kudüs'te bir Protestan kilisesinin inşaası için Babıali'den izin istedi.''3 İlk bakışta ba­ sit ve doğrudan doğruya dini tercilıle ilgili görünen bu taleEnver Ziya Karal Omıaalı Tarihi, cilt: 8. Ankara, ı970. s: 128 2

Tcvfık. Çavdar. Omaaalalar'ıa Yan Söm1.rp OJıı.tu. İstanbul. 1970. s: 86

3

Ed.Engclhard. TaaziJDaL istanbul.

1 78

1976, s: 47


Necdet Sevinç

bin zamanla büyük imtiyaziara temel teşkil edeceğini farkeden Babıali, İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nın talebini reddetti. Sultan 2. Mahmut, Rum Patriği'nin müracaatı üzerine 1834 yılında bir fermanla müslümanların ve hıristiyanlann mezhep de­

ğiştirmelerini yasaldamıştı, İngiltere'ye bu ferman hatırla­ tıldı. 4 Fakat Tanzimat Fermanı'nın hükümlerini ileri süren İngiliz ve Fransız elçilerinin baskıları üzerine Babıali, devletin başına büyük gaileler açacak olan sözkonusu fermanı yürürlükten kal­ dırdığını açıkladı. Bu konuda müzakereler devam ederken "fer­ manın kaldırılması halinde artık padişahın, müslümanla­ rın halilesi olarak kabul edilmeyeceğini ileri süren Ali Paşa'ya İngiliz elçisi küstahça bir cevap vermiştir:

- Bana dininizden, halifenizden bahsetmeyiniz. Bunlann hepsi mi.nisız şeylerdir. Bir memleket için başkaları kan dökerse hıristiyanlık adına istediğim şeyleri o memleketten almak ha.kkımdır! s Sonunda İngilizler Kudüste bir Protestan Kilisesi açarlarlar, yeterli sayıda protestan bulamayınca da Doğu'daki dindaşlarını siyasi maksatları uğruna kullanmak için kollan sıvayıp, protes­ taniaştırma faaliyetini başlatırlar. Bu arada bir kısım Ermenilerle Süryanileri katolikleştirmeyi başaran Fransa'nın Türkiye'deki elçisi, hükumetine yolladığı 15 Mart 1858 tarihli raporda bölgedeki İngiliz faaliyetlerinden şöy­ le şikayet eder: "; .. Bir süredir Ermeni Topluluğu içinde dikkat çekici olaylar oluyor. İngiltere Sefiri Lord Stratford ve Redcliffe'in geniş para yardımlarıyla desteklenen Protestan Misyonerler, Anadolu'da Ermenileri gregoryen kilisesinden ayırarak, kendi kiliseleri­ ne bağlıyorlar, protestan olan her Ermeni, misyonerlerden bir miktar para alıyor!" 4 5

Bilal Eryılınaz. Gayrimöslim Tebaamıı Yönetimi, İstanbul. 1990. s: 70 Necmettin Tozlu. Kültür ve Eğitim Tarihimizde Yabancı Okullar. Ankara. 1991. s: 3

1 79


Miryo•ur Fllllliytt!Lri

Din ve mezhep değiştirmeyi yasaklayan fermanın yürürlük­ ten kaldırılması misyoner faaliyetlerine yeni bir ivme kazandır­ dı. İngilizler bölgedeki Alman ve Amerikalı papazlada mezhep esasına dayanan bir işbirliği kurdular. Bu işbirliği kısa zamanda meyvelerini vermeye başladı. İngiliz misyonerleri Yafa, Arnman ve Tabariye'de birer, Küdus ve Lübnan'da ikişer hastahane aç­ tılar. Lübnan'da iki de eczahaneleri vardı. Nazaret ve Şam'da sağlık ocakları bulunuyordu. Ayrıca bugünkü İsrail toprakla­ rının bulunduğu bölgede bir doktor ve 6 hemşirenin, Ürdün'de çok sayıda daktorun çalıştığı gezici sağlık kurumlarını devreye soktular.6 Bütün bu faaliyetlerin ilk mubatabı Dürzilerdi.7 Aynı zamanda Fransa'nın bölgedeki etkinliğini de siusmak isteyen İngiltere, kendi misyonerleriyle birlikte Alman ve Amerikalı protestan papazlarını da Suriye ve Lübnan'ın her tarafına sev­ ketti. ı842'de Kudüs'te bir protestan kilisesinin kurulmasıyla faaliyetler yoğunlaştL Bir süre sonra Dürzilerin protestan­

laşhkları görüldü. Protestanlığı kabul eden Dürziler, Londra'nın amaçları doğrultusunda kullanılıyordu. Bu durum onların ingiiiiz himayesine girmelerine sebep oldu.8 Osmanlı İmparatorluğu yıkılıncaya kadar da bölgedeki İngiliz çalışmalarının önü arkası gelmedi. İNGİLİZ OKVLLARI

Protestanlığın yayılması daha çok Amerikalılar tarafından üstlenildiği için İngilizler bölgede sanıldığı kadar fazla okula sa­ hip değillerdir. Bizim tespitierimize göre, protestanhğı Yahudiler arasında yaymak için kurulan

9

bir teşkilat ı829'da İzmir'de,

6

Tevfik Çavdar, age, s: 88

7

Süleyman Kocabaş. Türkiye ve İngiltere. İstanbul. 1985. s: 166

8

Enver Ziya Karai, age. c: S, Ankara 1970. s: 2ll

9

The London Society for Promoting Chiristianity Amongst Jews

1 80


Necdet Sevinç

ıBss'de İstanbul Ortaköy ve Balat'ta,

ı863'de de İstanbul

Hasköy'de okullar açmıştı.10 Diğer İngiliz misyoner örgütleri de 11

1846'da Süveydiye'de, 1876'da Antakya ve İskenderun'da okul­ lada beraber protestan kiliseleri kurmuşlardır. 12 Bazı İ ngiliz ör­

gütleri 187o'te Zahle'de, 1872'de Suriye ve Lübnan'da okul açmak için izin istemişlerdir. 13 Bu okullara izin verilip verilmediğini bilmiyoruz. Fakat İngiliz misyonerleri, izinli veya izinsiz Suriye ve Lübnan'ın başlıca yerleşim merkezlerinde, hatta dağlık böl­ gelerde İngiltere'nin ve İngiliz kiliselerinin himayesinde okullar açmaya devam etmişlerdir. ı882'de Osmanlı İmparatorluğu'nun nihai taksimin­ de elegeçirmek istedikleri Bağdat-Musul yöresinde bir Türk-Arap Misyonu kuran 14 İngiltere'nin ı897'de Osmanlı topraklarında 6o okulu vardır. Bu 6o okulun 46'sı iptidai­ ye, ıo'u rüşdiye, 4'ü de idadiyedir.ıs ı9oı'de İngiltere'nin İ zmir'de s'i iptidai, biri idadi olmak üzere 6 okulu bulunmaktadır. 16 Aynı 10 ll

yıl Kudüs'te bir okulları-

İlhan Tekeli-Selim İlkin. Osmanlı İmparatorluğumda Eğitim ve Bilgi Üretim

Sisteminin Oln,umu ve Dönüşümü, Ankara, 1993, s: 1 18 İskoçya Kilisesi d e 1846'da İzmir' de. 1873de İstanbul'da birer okul kurmuştur (Aron Rodriq ue. Türkiye YahudilerininBatılıla.şması. Ankara, 1 997. s: 60) 18421858 yılları arasında İngiltere'nin İstanbul Büyükelçisi olan Viscanı Stradford de Redcliffe ile eşi Lady Redeliffe kız çocukları için bir yüksekokul açmaya öncü­ lük elıiler. Abdülmecid okulun arsasını üstündeki iki binayla birlikte bağışladı. (A.Selçuk Sakaoğlu. High School İngiliz Kız ve Erkek Liseleri. İstanbul Ansik­ lopedisi, c: 4. 1stanbul. 1993. s: 63) Bu okul bugün Beyoğlu Anadolu Lisesinin bu­ lunduğu binadır. İstanbul'da yapılacak bir diğer İngiliz yüksekokulu için de Ab­ dülhamid Piruzağadaki arsayı hibe etmiş, fakat bu arsa uygun görülmeyince Sul­ tan Reşad 1911 tarihli bir fermanla, şimdi Nişantaşı An�dolu Lisesinin bulundu­ ğu arsayı İngilizlere bağışlamıştır. (A. Selçuk Sakaoğlu. agm, s:66)

12

Necmettin Tozlu. age. s: 32

13

ilknur Polat Haydaroğlu. Osmaıılı İmparatorluğu'nda Yabancı Okullar. Anka­ ra. 1993. s: 119-120

14

E. Kırşehirlioğlu. Türkiye'de Misyoner Faaliyetleri. İstanbul. 1963. s: 25

15

Kaynak:İstaıistik-i Umumiye İdaresi,Devlel-i Aliyye-i Osmaniye'nin 1313 senesi­ ne mahsus istatistik,sayfa:83

16

tıknur Polat Haydaıoğlu. age. s: 100 1 81


Misyonn- Faaliy�tkri

na rastlanırken, bu rakam 1903'te 4'e yükselir.

'7

Daha sonraki

yıllarda Kudüs'teki okul sayısı 6'ya çıkar. Aynı yıl Kudüs'te 232 protestan-ingiliz ahali bulunmaktadır. '8 1900 yılında İngilizlerin Beyrut'ta ve Halep'te birer okulla­ rı vardır. 1903'te Beyrut'taki okul sayısının 24'e fırladı­

ğını görüyoruz. Aynı yıl Suriye'deki İngiliz okulu sayısı da 4'tür.'9 1903 yılının sonlarına doğru Beyrut'taki okul sayısı­ nın 26'ya çıktığı, Bağdat'ta ise 4 İngiliz okulunun bulunduğu anlaşılıyor. •o ıs Ocak 1903'te Osmanlı topraklarında 95 okula sahip olan•,. İngilizler, kısa bir zaman sonra bu sayıyı ııs'e çıkarmışlardır. 222 İngiliz Misyon Cemiyeti CMS'nin 1903 yılı rakamlarına göre Küdus, Nablus, Hayfa, Akka, Gazze, Musul ve Bağdat yöresin­ de 141 misyoner, 183 yerli yardımcı, bin 111 muhbirden oluşan İngiliz misyoner kuvvetinin 75 okulda 4600 öğrencisi

vardır.

23

Woorld's Missions'un 1914 yılına ait istatistiklerine

göre İngiliz Misyon Cemiyetleri'nin Osmanlı topraklarında

sahip olduğu okul sayısı ı78'dir. 24 İngilizler 1962 yılında okullarını Milli Eğitim Bakanlığı'na devredip, tüm belgeleri de İngiltere'ye götürdükleri için bu mektepler hakkında fazla bilgiye sahip değiliz. Başbakanlık Arşivi'ndeki bir belgeye göre 1917 yılında sadece İstanbul'da

83 İngiliz okulu bulunuyordu. •s 17

İlknur Polat Haydaroğlu. age, s: 100

18

B.A Mukteza Defterleri, 21/204, zik: Halit Ertuğrul, age. s: 160

19 20

İlknur Polat Haydaroğlu. age. s: 1 17 B.A Mukteza Defterleri, 25/ 15. zi k: Halil Ertuğrul. age. s: 191

21

Şamil Mutlu, Osmanlı Devleti'nde Misyoner Okulları, İ stanbul 2005, s: 239

22

Şamil Mutlu, age, s: 240

23

E. Kır�ehirlioğlu, age. s: 24

24

Ayten Sezer. Atatürk Dönemi'nde Yabancı OkuUar (ı92J-ıiiJ8), Ankara. 1999. s:

25

B.A Mukteza Defterleri. 25115, zik: tiknur Polat Haydaroğlu. age, s: 91

102

1 82


Nudet Sevinf

Mustafa Ergün bütün imparatorluktaki İngiliz okulları­ mn sayısını 126 olarak bildirir. 26 İngiliz okullannın özel­ likle Arapları Osmanlı Devleti'ne karşı kışiurtmak için açıldığı düşünülürse, Beyrut, Kudüs, Lübnan yöresinde çok daha fazla sayıda okul açtıklarını tahmin edebiliriz. Türk Milli Eğitim Bakanlığı'na devredilen İngiliz okul­ lanndan

İstanbul

Beyo�lu'ndaki

kız

ortaokulu

1857'de,

Nişantaşı'ndaki İngiliz Erkek Lisesi de 1905'de faaliyete başla­ mıştır. ..7 AVUSTURYA OKUUARI

Bir komisyon tarafından hazırlanıp, 1964'de İstanbul'da ya­ yınlanan Özel Okullar Rehberi'nde şu cümleye rastlıyoruz: "Müessesemiz 1882 yılında İstanbul'da oturan çok sayıdaki Avusturya-Macaristan çocuklarına maddi ve manevi yardımda bulunmak amacıyla kurulmuştur. 28 Sankt GeorgAvusturya Erkek Lisesive Ticaret Okulu Müdürü Ernest Raidl'ye ait olan bu ifade, Sankt-Georg Avusturya Kız Usesi Müdürü Adelina Postruznik tarafından da kendi kurumu için tekrarlanıyor. 2'J Bir tek farkla. Postruznik, Raidl'nin cümlesindeki sadece bir tek kelimeyi değiştirmiş, ilki "kurulmuştur" diyor, öteki "açılmıştır"! Her iki müdür de çok sayıdaki yoksul Avusturya-Macar ço­ cuklannın varlığını okullannın açılışına gerekçe olarak ileri sürmektedirler ki, kendi yıllıklannda dahi bu rakam 1900 yılı için sadece 305 öğrenciden ibarettir! 26 27 28 29 30

30

Mustafa Ergün. II. Mqrutiyet Devri'nde EAitim Harebtlerl, 1908-1914, Ankara,

19%. s: 390 Ö�el Okullar Rehberi. İstanbul. 1964. s: 133-13 Ö�el Okullar Rehberi, s: 155-156 Ö�el Okullar Rebberi, 1: 157 Özel Sankt-George Avusturya Lisesi Yıllığı. İstanbul. 1982 1 83


Oysa her iki okul da toplam öğrenci sayısını verdiğimiz ta­ rihten tam ı8 yıl önce, üstelik aynı babaneye sığınarak kurulan Avusturya Milli Okulu'nun mevcudiyetine rağmen açılmıştır. Yabancı okullar konusunda gerçekten değerli bir eser yayın­ layan İlknur Polat Haydaroğlu, herhalde bu palavralara inanmış olacak ki, ..Avusturya okullarının, diğer yabancı devlet okulla­ n gibi yaygın ve

çok sayıda olmayışını yalnızca eğitim açısından

bu kurumlan düşündükleri ve propaganda amacı gülmedikleri şeklinde yorumlayabiliriz" diyor. 31 Oysa Balkanlar'in, özellik­

Arnavutluk'un Osmanlı Devleti'nden koparılmasın­ da Avusturya okullarının büyük rolü olmuştur. Şöyle ki:

le

Rusya, 24 Nisan ı877'de Türkiye'ye savaş ilan etmeden önce Avrupa'da diplomatik temaslar yaparak, önemli teminatlar ver­

mişti : 32 Rusya'nın savaştan galip çıkması halinde Osmanlı ege­ menliğindeki Bosna-Hersek toprakları, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na vaadedilmişti. Londra'nin çok hassas olduğu Mısır, Süveyş, Boğazlar ve İstanbul'a dokunulmayacaktı.33 Petersburg diplomasisi böylece, kendisi gibi Balkanlar'a sarkmak isteyen Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nu da çok çekindiği İngihere'yi de tatmin ederek tarafsız kalmaları­ nı sağlaınıştı. Harbin sonunda imzalanan Berlin Muahedesi'nde

Bosna-Hersek'in Osmanlı hakimiyetinde kalmak­ la beraber Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ta­ rafından idare olunması kabul edilmişti. 34 Bu muahe­ ise

de, Ayestefanos Antiaşması'nın ağır şartlarını Türkiye lehi31 32

İlknur Polat Haydaroğlıı. age. s: 153

Nihat Erim. Dev1etlcrarası Hukuk ve Siyasi Tarih Metinleri, cilt: 1. Osmanlı İm­ pantorluğu Aııtlatmalan. Ankara. 1953. s: 375

33

Nihat Erim. age. s: 377

34

İsmail Himi Daııişmend. İ:ıalılı Osmanlı Tarihi Kronolojisi. c:4. İstanbul 1972.

3ı5

184

s:


'

Necdn Sroinr

ne tashih etmekle beraber. Türk egemenliği altındaki Balkan Beylikleri'nin istiklaline, yeni bir Balkan Beyliği'nin teşekkü­ lüne ve Rumeli'de birçok vatan parçasının elden çıkmasına se­ bep olmuştu. Fakat bu işgalden yıllarca önce ortodoks Rusya,

Balkan ortodokslarım, katolik Avusturya-Macaristan da Balkan kataliklerini Osmanlı Devleti'ne karşı ayak­ landırdıkları için bölgede tam anlamıyla bir eğitim seferber­ li�ini başlatamamışlardı. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu 21 Temmuz 1718'de imzalanan Pasarofça Antlaşmasıyla Rumeli

kataliklerinin kendi himiyesi altında bulunacağım Osmanlı Devleti'ne kabul ettirmişti. İşte bu kabulden sonra­ dır ki, Adriyatik sahillerinden denize ulaşmak isteyen katolik Avusturya-Macaristan, katolik Arnavutlara karşı, rahipleri, ra­ hibeleri, öğretmenleri, hemşire ve hastabakıcılarıyla bir şefkat taarruzuna girişti. Bir gizli ordunun fedaileri gibi Arnavutluk'a dalan fransizken misyonerlerinin ihtiyaç duyduğu oku1lar, yetimhaneler ve hayır kurumu kamuflajı altında sinsi faaliyetler gösteren diğer mü­ esseseler, Avusturya Devleti tarafından kuruluyor, Balkanlar'a yerleştirilen bu dinarnit kalıplarının bütün masrafları, öğ­ retmen, rahip, rabibe maaşları, kimsesiz çocuklarla, bakıma muhtaç yaşlıları elde etmek için faaliyet gösteren hemşirelerin ve hastabakıcıların ücretleri de yine Avusturya Maliyesi'nce kar­ şılanıyordu. 1\ıhaftır ki, Fransizken misyonerlerinin tayin olunduldan memuriyeder için Babıali tarafından veri­ lecek ferman da ilgili üst düzey makamlara Avusturya elçisi tarafından gönderiliyordul 35 Arnavut halkının müslümanlıktan ve müslümanlardan nef­ ret etmesi, İstanbul'u düşman bilmesi ve nihayet Arnavutluk'un Osmanlı İmparatorluğu'ndan koparılması için yürütülen bu fa­ aliyetlere İstanbul'un kayıtsız kalması, birliğini kuran İtalyan Krallığı'nın da Balkanlar'a sızmasına sebep oldu. Onlar da istik35

Mehmet Ali Ayni, Milliyetçilik. İstanbul. 1943. s: 269 1 85


Misytmn- Faaü:ptlni

halde işgal etmeyi düşündülderi Arnavutluk'ta okullar açtı­ lar. Yunanistan Güney Arnavutluk'ta çalışıyordu. Yıllarca devam eden bütün bu faaliyetlerden sonra elde edi­ len Arnavutlar, Manastır, Elbasan ve Tiran'da yapılan toplantı­ lardan sonra Arnavutça'mn

resmi dil olarak kabul edil­ mesi, eğitimin Arnavutça yapılması, latin harflerinin kul­

lanılması gibi Osmanlı birliğini parçalayacak tekliflerle ortaya çıkanld.ılar. 36 Bu teklifler, Üsküp, Priştine, İpek ve Prizren mebusla­ rının sert muhalefetine sebep oldu ama artık Arnavutluk'ta İstanbul'a karşı ayaklanmalar da başlamıştı. Hilldirnet muhte­ mel bir Avustıırya istilasına karşı halkın düşman tecavüzlerin­ den korunabilmesi için dağıttığı 40 bin mavzeri toplama kara­ rı alınca beklenen kıyamet koptu. Avusturya tahrikleri karşısın­ da hükfunet o kadar aciz kalmıştı ki, Sultan Reşad'ın Kosova'ya

Pad.işah, Sultan I Murad'ın şehit düştüğü yerde büyük bir kalabalıkla Cuma namazı kılarken bile askerlerimiz Karadağ sı­ nırında isyancılarla çarpışıyordu! Osmanlı kuvvetleri­ gönderilmesinden başka çare bulunamadı.

nin takibinden kaçıp Karadağ'a sığınan isyancılar, Avustıırya­ Macaristan, Bulgar komitecileri ve Karadağ hükumeti tarafın­ dan silahlandırılırken, Berat'ın eski mebusu İsmail Kemal de Çetine'ye kadar giderek asilere yol gösteriyordu. 37 Hürriyet ve İtilaf Partisi'nin Arnavutluk'tan milletvekili çıkar­ masını önleyerek vahim bir hata yapan ittihad Terakki, bütün cezaevlerinin kapısını açıp devletin binbir müşkilatla yakaladı­ ğı zorbaları serbest bırakmak 38 ve ünlü 36

Kiliseler Kanunu'nu

Üsküp. Priştine. İpek, Semiçe. Elbasan, Manastır. Taşlıca. İşkodra. Debre. Prizzen mebusları sadarete müşterek bir mektup gönderip, bu teklife karşı çıkmışlardır. Mektubun sureti Tanin Gazetesi nin 19 Kanunisani 1920 tarihli nüshasında ya­ yınlanmıştır

37 38

Mehmet Ali Ayni. age. s: 283 Devletin başına daha sonra büyük gaileler açan Seyit Rıza ıla bu afla 103 seneye mahkum olduğu Diyarbakır' dan serbest bırakılmıştır. Mehmet Ali Ayni. age, s: 288

1 86


meclisten geçirmekle ilkinden çok daha vahim bir gelişmeye se­ bep oldu. Çokgeçmeden hükUmet isyancıArnavutların bütün talepleri­ ni kabul etmek zorunda kaldı. Bu kabule göre Arnavutluk'taki

bütün büyük ve küçük memuriyedere Arnavutlar geti­ rilecekti, Arnavutlar askerlik hizmetlerini kendi mem­ leketlerinde yapacak, okullarda dersler Arnavutça okutulacak, bütün resmi dairelerde Arnavutça kulla­ nılacaktı. Bu, farkında olmasalar bile Arnavutların Avusturya­ Macaristan ve İtalya hesabına kazandıkları önemli bir zaferdi. Arnavutluk'ta 28 İkinciteşrin 1912'de eski Osmanlı Mebusu İsmail Kemal'in liderliğinde Avianya'da geçici bir hükUmet kuruldu. Yine eski Osmanlı mebuslarından, Sultan Abdülhamid'e hal edildiğini bildirmeye gön­ derilen heyette bulunan Esat Toptani Elbasan'da İsmail Kemal'i devirmek için teşebbüste bulunmuş, fakat Londra'da toplanan milletlerarası konferans, Arnavut devletinin mevcu­ diyetini tasdik ve sınırlarını tespit etmişti. 17 Mayıs 1914'de ise Korfu Antiaşması'yla Arnavut devletinin,başına Prens Wilhelm de Vid.i kral olarak tayin edildi. Esat Toptani bu ısmarlama kralı Arnavutluk'u terketmeye mecbur etti ama o da 13 Haziran 1920'de Paris'te bir Arnavut

fedaisi tarafından öldürüldü! Aslında varlığından sözedilen bu Arnavut hükumetine rağ­ men 1916'dan 1918'e kadar Arnavutluk'un kuzeyi Avusturya, gü­ neybatısı İtalya, doğusu ise Fransa tarafından işgal edilmişti. 20 Ağustos 1919 tarihli bir mukavele ile de Arnavutluk İtalyan mandası altına girdi. I. Dünya Savaşı'ndan sonra ise itilaf dev­ letleri, Arnavutluk'un rnühim bir parçasını yeni oluşturdukları Yugoslavya'ya ihsan ettiler. Okulları ve hayır kurumlarını, siyasi hedeflerine alet eden Avusturya, Rusya'nın ve diğer devletlerin de yardımıyla, yalnız Arnavutluk'u değil hemen hemen bütün Balkanlar'ı, Osmanlı 1 87


Misyontr Ftıtıliyttleri

İmparatorluğu'ndan kopannağa muvaffak olmuştu. Ama Türk Milleti'nin evlatlan Osmanlı'nın harabelerinden yine de geniş bir coğrafyaya yayılan dinamik bir Türkiye Cumhuriyeti çı­ kardılar, sınırları Baltık Denizi'nden Adriyatik'e kadar uzanan Avusturya ise savaşın sonunda bir şehir devletçiğİnden ibaret kaldı! Osmanlı verilerine göre 1897 yılında Türk toprakların­ da toplam ıı Avusturya okulu vardır. Bu okullardan 6'sı iptidaiye, 4'ü rüşdiye, biri de idadiyedir. 39 1899 Salnamesi'ne göre Avusturya'nın İzmir'de bir rüşdiyesi, 2 idadisi bulunmak­ tadır. 1901'de idadi sayısının l'e indiğini, buna mukabil rüşdi­ ye sayısının 2'ye çıktığını görüyoruz. 4o 1910 yılı Salnameleri'ne göre Edirne ve İşkodra'da birer Avusturya okulu vardır. 4' 19101916 yılları arasında Avusturya'nın Türkiye'de 7 okulu bulun­ maktadır. Avusturya-Macaristan makamlarının 1904'te Osmanlı Devleti'ne başvurarak varlıklarının kabul edilmesini istedikle­ ri okul sayısı 42'dir. Şamil Mutlu'nun yayınladığı listeye göre bu

42 okulun 31'i işkodraya bağlı yerleşim birimlerinde, diğrleri de İstanbul, Edirne, İzmir, Aydın, Manisa ve Kudüs'te bulunmak­ tadır. 4" TÖRKİYE'DE ALMAN ÇALIŞMALARI

Almanlar da İtalyanlar gibi siyasi birliklerini geç kurdu­ lar, o sebeple Türkiye'deki Alman okullarının ve Alman mis­ yoner örgütlenmesinin eski bir tarihi yoktur. Alman birliği ku­ rulana kadar 3'ü İzmir'de 4'ü Kudüs'te, 2'si Yafa'da, 1'i Aydın, 39

Kaynak: İstatistik-i Umumi İdaresi, Dev! et-i Aliyye-i Osmaniye'nin 1313 Senesine Mahsus istatistiki, s: 83

40

İlknur Polat Haydaroğlu. age. s:

41

İlknur Polat Haydaroğlu. age. s: 96

42

Şamil Mutlu, age, s: 70,71

1 88

ıoo


ı'i de İstanbul'da olmak üzere Almanların Türkiyede ıı oku­ lu vardır.4339b ı87o'de Prusya Ordusu'nun Fransa'ya karşı ka­ zandığı zaferle Avrupa'nın emperyalist devletleri arasına giren Almanya, ekonomik büyümesini tamamladıkça, Filistin, özel­ likle de Bağdat-Basra yöresiyle ilgilenmiş, bu siyasi hedefe

göre de diplomatik ve kültürel misyon ağını örmüştü. Almanya'nın İstanbul'daki büyükelçiliğinden başka İzmir, Beyrut, Küdus, Şam ve Mersin'de konsolosluk, Halep, Hayfa, Yafa, Lazkiye, Sayda, Arnman ve Tripali'de konsolos yardımcılık­ ları açması, İskenderun ve Antakya'da konsolos ajaniıkiarı bu­ lundurması

44

Almanya'nın da Ortadoğu ve Hindistan yoluyla

yakından ilgilindeğini gösterir. Hangi din, tarikat ve mezhepten olursa olsun Filistin'e Almanca konuşan kalabalıkların yerleşmesini, bu mümkün de­ ğilse yaratılmasını isteyen Alman Dışişleri Bakanlığı, İkinci Wilhelm'in Türkiye'yi ziyaretinden sonra kilise, okul, yetimhane gibi kurumlar için Kudüs ve Filistin'de arazi alımını teş­ vik amacıyla sürekli kampanyalara girişti.

45

Alman Dışişleri

Bakanlığı'nın çağrısına önce tarikatlar uydular. Bu tarikatlar şunlardı. Communante Evangelique Deustcher Palastina Verein Warte des Tempels (katolik) Verein Vom Heilligien Grabe 46 Bu örgütler İzmir, Betlehem, Hayfa, Yafa, Nazaret, Kudüs ve Bağdat-Basra bölgesinde faaliyet gösteriyor, Das Heilligie land Zions Verein teşkilatı ise Filistin'deki Alman kolonilerinin dini kurumlarını tamamlıyordu. Alman basını Ortadoğu'ya göçü 43

Şamil Mutlu, age, s: 96

44

Tevfik Çavdar,

45

İlber Ortaylı, İkiııci Abdülbamid Döneminde Osmanlı İmparatorluğu'nda Al­

46

Tevfik Çavdar, age. s: 96

age, s.95

man Nüfuzu. Ankara. l98l..s: 54


Misyon" Fllllliyttkri

teşvik ederken, Prof. Sprenger göçmenlere

Mezopotomya"

"Mezopotamya ...

diye hedef gösteriyor, Wilhelm Roscher ise

onları ikna etmek için, küçük Asya'nın Amerika'ya üstünlüğü­ nü anlatıyordu. Moltke'nin hi.tıralannda, Filistin'de Almanlar'ın yöne­ teceği hıristiyan konferedasyonu ile ilgili bir plandan bahsettiğini hatırlarsak, Berlin'in hedeflerini de özetlemiş olu­ ruz: Almanlar bu hedefe ulaşmak için eğitim kurumlarını basa­ mak olarak kullandılar. Alman misyonunun en etkili örgütlerin­ den

Lütheran Rahipler Birliği

Okulları teşkilatıandırmak­

la görevliydi. 47 Almanca'nın, İngilizce ve Fransızcaya karşı yaygın bir dil olarak tutunması gerektiği, pancermenist propagandaetiarın kaleminde mütemadiyen tekrarlanıyordu. Ön Asya'nın her din ve sınıftan halkının ülkedeki yabancı okullar arasında Alman okullarını da görmek istediği, böyle uygun bir ortama rağmen

Alman ticaret ve siyasetinin başarısına yardım edecek kültürel kurumlann pek az olduğu, arttırılması gerektiği 48 gibi görüşler ileri sürülerek okulların açılması teşvik ediliyordu. Almanlar Türkiye'deki okullarını genellikle demiryolu üze­ rindeki yerleşim bölgelerinde kurmuşlardı. Çünkü kültür pro­ pagandasının uzmanları Bursa, Konya, Ankara, Sivas, Samsun, Trabzon, Adana, Mersin, Antep, Diyarbakır, Mardin, Musul, Basra, Şam, Trablusşam ve Yafa'da okullar açılmasını öneri­ yorlardı. Bu yerlerin Bağdat hattı civarında bulunduğunu ve Almanya'nın hedeflediği sömürge alanını meydana getiren mer­ kezler olduğunu söylemeye gerek yoktur. Bu okullara Yakın Doğu'daki Alman çıkarlannın ve iktisadi kuruluşlarının ihtiyaç duyacağı faaliyetlerde kullanılacak Osmanlı gençlerini yetiştir-

47 48 190

İlhan Tekeli-Selim İlltin, age, s: 121 İlber Ortaylı, age. s; SO


Nmut Sroi"f

rnek için lüzum duyuluyordu. 49 Bu ihtiyacı daha çok Lütheran misyonerleri karşıladılar.

ı868'de Dr. Ursula Maxeiner tarafından İstanbul'da bir Alman Lisesi kuruldu. Usenin ana okulu bölümü 1882'de faaliyete geçti. Okul binasının birinci kısmı bir yabancı kuru­ luş olan Osmanlı Bankası'nın maddi desteğiyle yapıldı. Aynı yıl Kinder Garden yani Çocuk Bahçesi denilen ana okulu faaliye­ te geçti. Almanlar'ın İzmir'de iş okulu mahiyetinde bir enstitüleri, bir de yetimhineleri vardı. 1B69'da Hayfa'da, 187o'de Yafa, Kudüs ve Betlehem'de yeni okullar açıldı.

50

1895'de Harput'ta bir Alman okulu vardı. sı Alman misyoner­ leri aynı yıl Harput'ta Ermeniler için de bir okul kurdular. 52 1316 senesi yani 1900 miladi yılı salnamesine göre 1898'de Osmanlı topraklarındaki Alman okullan İzmir ve Beyrut'ta birer lise, Hayfa'da bir lise ve ortaokul, Selanik'te de bir ortaokuldan iba­ retti ki, bizim bu rakamları ciddiye almamız mümkün değildir. Çünkü bir başka resmi kaynağa göre 1897 yılında Osmanlı top­ raklannda ı6'sı iptidaiye, 3'ü rüşdiye, 3'ü de idadiye olmak üzere 22 Alman okulunun bulunduğu kaydedilmektedir.53 1899 salnamesine göre İzmir'de bir Alman okulu var­ dır, 1901'de bu ilkokulun ortaokul olduğu anlaşılıyor. 1899 salnamesine göre Selanik'te bir Alman ortaokıılu varken, 19oı'de Alman ortaokullarının sayısı ikiye çıkmışbr. ıB89'da Selanik'te, ı Alman rüşdiyesine,

1901'de 2 Alman rüşdiyesine rastlan­

maktadır. Yine 1901 salnamesindeki rakamlara göre Kudüs'te 3 Alman ilkokulu bulunmaktadır. 54 49 50

sı 52 53

İlber Ortaylı. age. s: 45 İlhan Tekeli-Selim İl.ltin. age. s: 12

CumJuuirctia so. Yılı.ada Elazaj, s. 12s Ayten Sezer, age, s: 104

Kaynak: İstatistik-i Umumi İdaresi, Devlet-i Aliyye-i Osmaııiye'ııi.Jı 1313 Senesine Mahsus İstatistiki. s:83

54

liknur Polat Haydaroğlu, age, s: 100

191


Miryontr Faii.Üyttltri

Rusya'nın ünlü gazetesi Zerkovniye Vedomosti 2 Temmuz

1900 tarihli nüshasında "Almanlar'ın Filistin'de okul­ suz şehir bırakınadıklarını, 3 bin cemiyet, 40 milyon mark yıllık bütçe ve sadece Filistin'de 400 protestan misyoner ve 20 katolik rahiple çalışhklarını"

55

bildir­

mesine rağmen bölgedeki okul sayısı hakkında herhangi bir bil­ gi vermiyor. 1919 tarihli bir rapora göre Kurtuluş Savaşı önce­ sinde Türkiye'de Alman misyonerlerinin sayısı, 79'u eğitim ele­ manı ve 791'i rahip olmak üzere 87o'tir. Aynca Almanlar 7 ço­ cuk yuvası, 17 ilkokul, ı ortaokul, 2 hastahane ve bir de dispan­ sere sahiptirler.s6

Raporda bahsi geçen 2 hastahaneden birinin Ermenilerle birlikte isyana katılan misyoner Lesly'nin vasiyetnamesin­ de zikrettiği Urfa'daki Alman hastahanesi olmadığı

57

hakkın­

da bir bilgimiz yoktur. Başbakanlık Arşivi belgelerinden öğreni­ yoruz ki, Alman misyonerlerinin Haruniye'de bir yetimhaneleri vardır. 58 İlknur Polat Haydaroğlu 1910-1917 yılları arasında 7 Alman okulunun varlığına işaret ediyor.

59

1910'da sadece İstanbul'da

faaliyet gösteren Alman okulları şunlardır: Beyoğlu Alman Lisesi Boğaziçi Bebek Alman Okulu Yedikule Alman Okulu Haydarpaşa Alman Okulu Maarif Nezareti'ne gönderilen 1912 tarihli yazıdan Maraş'ta da bir Alman okulunun bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu takSS

İlber Ortaylı age.s: 55

S6

Tevfık Çavdar. Milli Mücadele Başlarken Sayılarla Vaziyet ve Manzarn-i Umumi­ ye, İstanbul. 1971.

s:

87

57

Mehmet Hocaoğlu. Arşiv Vesikalarıyla Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler. İs­

58

Osmanh Belgelerinde Enneniler. (1915-1920) Ankara. 1994. sayfa: 83

S9

İlknur Polat Haydaroğlu. age. s:9S

tanbul. 1976. sayfa: 591

1 92


dirde 1910-1917 yılları arasında Alman okullarının 7'den çok daha fazla olması lazım gelir. Hatta sözkonusu yazıda Maraş Alman Okulu'ndan mezun olan 2 kızın Zeytun kazasına bağ­

h Frensi nahiyesinde Köşker Nişan adlı bir Ermeninin evinde 3 gün kaldıkları ve n ahiyı:>nin ileri gelenlerini bir okulun a�ıl­

da dağıttıkları belir­ tilmektedir. Nahiyelerde bile A l nıa n c a eğitim yapan okul açmak düşünüldüğüne göre Alman Dışişleri Ye A l man misyonerlerinin Ortadoğu'nun bütün önemli şehirlerinde eğitimi örgütlemiş ol­ ması için teşvik etmekle yetinmeyip, p a r a

maları gerekir. Kaldı ki, Berlin, Ortadoğu'da Almanca'nın konuşni­ ması için Yahudileri de kullanmıştır. Şöyle ki; ı Haziran ı867'de çıkarılan bir kararname ile ya­ bancılara Osmanlı ülkelerinde toprak satın alma izni verilmişti. ı869'da Osmanlı Hükumeti ile Prusya Krallığı arasında imzala­ 60

Almanlar Yahudileri Filistin'e göç ettirerek Ortadoğu'ya Alman dil ve kültürünü yerleştirmek istiyorlardı. Bunun için nan bir antlaşma ile bu hak Almanlar'a da tanındı.

devrin siyasi şartlarından da istifade ederek Filistin'de çeşitli kolaniler oluşturdular. Osmanlı Hükumeti 6 Temmuz ı8gg'da bütün büyükelçi­ liklere tebligatta bulunarak ecnebi müesseselerinin ruhsat al­ masını istedi: Bunun üzerine Alman Büyükelçiliği 9 Nisan 1902'de Alman kurumlarının bir listesini hazırlayarak Osmanlı Hükumetine takdim etti. Bu listede 53 Alman okulu bulunuyor­ du. Alman sefareti ı6 Ocak ıgıı'de 27 Alman müessesinin daha tanınmasını istedi. 6' Yukarıda bahsettiğimiz antlaşmanın imzalanmasından 2 yıl sonra ı87ı'de Yafa'nın kuzeyindeki Sarona'da, 1872'de Emek Refaim'de, ı8go'da Yafa civarındaki Valhalla ve Hayfa yakınla­ rındaki Neunhardthofta Alman kolonileri kuruldu. 60

İIber Ort aylı, age. s: ı ı 2

61

Şamil Mutlu, age, s : 124, 1 25

1 93


Miıyon�r Faaliy�tkri

Almanlar, Avusturya-Macaristan, Rusya ve Romanya Yahu­ dilerini Filistin'e getirmişlerdi. Osmanlı Yahudileri Arapça ve ispanyolca konuşurken, gelenler İbranice öğrenmeye başlama­ dan Almanca eğitim veren okullar kurdular. Yahudiler'i okul açma konusunda destekleyen Alman Hariciyesi, kıskançlığına sebep olmamak için Araplara da okullar ve yetimhaneler açtı. Almanlar, Filstin'de öyle başarılı oldular ki, 1910'da Osmanlı İmparatorluğu'ndaki soo bin Yahudinin yüzbini Almanca konu­ şuyordu.

TÜRKİYE'DE İTALYAN ÇALIŞMALARI İtalyanlar, yakın tarihe kadar küçük devletçİkler halinde yaşadıkları, yani milli birliklerini kurmakta geciktikleri için Türkiye'de fazla okul açamadılar. Fakat İtalyan şehir devletleri ıSso yılından itibaren Osmanlı ülkesindeki eğitim ve siyasi faa­ liyetleri yürütmek üzere bazı teşkilatlar kurmuşlardı. Bu cemi­ yetlerin en faal olanlarını şöyle sıralayabiliriz: Karınelitan Cemiyeti, La Societa Operaia Cemiyeti, İtalyan Katolik Dominicanineler Teşkilatı, Conventüel Rabipleri Birliği, İvrea Rabipleri Teşkilatı, Salesian Rabipleri Grubu ve Dante Alighierli Cemiyeti.

62

Bunlardan İtalyan işçileri tarafından kurulan bir sosyal da­ yanışma derneği olan Societa Operaia, ı86ı'de İtalyan çocukları­ nın eğitilmesi için İstanbul'da bir okul açtı. Kırım Savaşı'nı takip eden yıllarda İtalyan Birliği kurulduktan sonra da İtalyan ço­ cuklarının Fransız okullarına devam etmesinden yakman kato­ lik papazlar S.Maria, Loggia Massonica ve S.Maria Draperis kili­ selerinde birkaç okul daha açtılar. Daha sonra karınelitan papaz­ ları, Dominik ve Salesian rahipleri, imparatorluğun çeşitli bölge62

1 94

İlhan Tekeli-Selim ilkin, age, s : 120-l21


lerine dağıldılar. Bu katalik tarikatların okulları İtalya'nın siya­ si hedeflerine uygun olarak başta İstanbul olmak üzere Selanik, Hatay, Beyrut, Bingazi, Derne, Humus ve Trablusgarp'ta açılı­ yordu. 63 İtalyanlar Libya gibi, imparatorluğun Balkanlarda'ki top­ raklarına da göz dikmişlerdi. Bu sebeple Prizren, İpek, İşkodra ve Görice'de çok sayıda okul açarak İtalyan dil ve kültürünün Arnavut gençleri arasında yayılmasını sağladılar.64 İstanbul'daki İtalyan Erkek Okulu ı86ı'de faaliyete baş­ lamıştı. ı863'te Hatay'da, ı864'de İzmir'deki okullar açıl­ dı. İstanbul'daki okulların sayısı arttınldı. La Societa Operaia ı864'te İstanbul'da bir gece okulu açtı. Bunu Dominicaine'lerin, Conventüel

rahiplerinin,

İvrea

rahiplerinin

1B7o'lerde

İstanbul'da devreye soktukları okullar takip etti. İtalyan Devleti ise başta ıBB8'de İstanbul'da İtalyan Lisesi ve İtalyan Ticaret Lisesi olmak üzere birçok ilk ve ortaokulu faaliyete geçirdi. Bu

okulların öğretim kadroları doğrudan doğruya İtalyan Milli Eğitim Bakanlığı'nca tayin ediliyordu. 6s Beyoğlu Ağaharnamı'ndaki İtalyan Kız Ortaokulu ı87o'de İvrie Sörleri genel başrahibesinin yardımlarıyla açıldı. Başrabibe

Lujcia Kanegrati İtalyan devletinden de yardım almıştı. Okulun açılışından itabaren İtalya'daki okulların ders prograrnları uy­ gulandı. 66 Yukarıda sözünü ettiğimiz katalik İtalyan tarikatları ıBBo'de İstanbul Büyükdere'deki İtalyan okulu ile yine Büyükdere'deki Santa Maria Okulu'nu açtılar. ıSBı'de İstanbul Bakırköy'deki, ı884'de Yedikule'deki İtalyan Kız Okulları, ıBBs'de İtalyan 63 64 65 66

Ilknur Polat Tiirk-İtalyan İlişkileri Çerçevesinde İtalyan Okulları. Atatürk Yolu. A.Ü. TİTE Dergisi, Kasım ı984. yıl: 2, sayı: 4. s: 574 Şamil Mutlu, age, s:54 İlhan Tekeli-Seliın İlkin, age, s: ı20 Nurettin Polvan. Türkiye'de Yabancı Öğretim. İstanbul. 1952. s: 215 1 95


Misyona Faaliyederi

Erkek Okulu faaliyete geçirildi. Bunları ı885'te İtalyan Teknik ve Ticaret Okulu'yla, ı889'da Beykoz İtalyan Okulu'nun açılma­ sı takip etti. ı892'de Beyoğlu'ndaki Santa Maria, ı893'de Yeşilköy İtalyan Kız Okulu eğitime başladı. İlk, orta ve lise kısımlarından oluşan B artelerneo Giustiniani Okulu 1903'de, Galata'daki San Pietro İtalyan Kız Okulu 19o6'da, Kadıköy İtalyan Kız Okulu, 1912'de İtalyan dilinin ve İtalyan çocuklarının hizmetine girdi. 67 B artelerneo Giustmiani Okulu 1903'te Selesian rabipleri tarafın­ dan Feriköy'de ilkokul olarak açılmıştı, okul 1904'de Beyoğlu'na taşınarak Sanayi Mektebi haline getirildi.

68

Elimizdeki bilgilere göre İtalyanla r ı86ı-ı9ı2 yılları ara­

sında İstanbul'da ıs, Hatay'da 2, İzmir'de ı okul açtılar. Bu rakama kilise bünyelerindeki okullar dahil değildir. 69 İlknur Polat Haydaroğlu, 1910 yılı salnamesine atıf yaparak İşkodra'da da İtalyan okullarının bulunduğundan bahsetmektedir. Osmanlı kaynaklarına göre

70

1897 yilında Türkiye'de

:ıs'i iptidaiye, s'i rüşdiye, 2'si idadiye olmak üzere 22 İtalyan okulu vardır. 71 İtalyan dilinin yayılmasını sağlayan bütün bu okullara Dante Alighieri Cemiyeti yardımcı oluyordu.

TRABLUSGARP'A KÜLTÜREL ÇlKARMA İtalya, milli birliğini kurduktan sonra gözünü Habeşistan'a ve Türkiye'nin Kuzey Afrika'daki topraklarına dikmişti. İtalyanlar bugün Libya denilen Osmanlı'nın Trablusgarp vilayetine saldır­ madan önce eğitim ve kültür kurumlarıyla adeta çıkarma yap­ tılar. Libya'daki

Yahudi toplumundan da yardım gören

67

İlknur Polat Haydaroğlu. a ge . s: 149

68

İlhan Tekeli-Seİim ilkin. age. s: 1 2 1

69

Yakın zamana kadar tıpkı cam iler gibi kilisderin bünyelerinde de daha ziyade

mezhep öğretmek için okullar açılmıştır. 70

ilknur Polat Haydaroğlu, age. s:96

71

Kaynak: İ s t a t i s t i k- i L'mumi idaresi. Devlet-i Aliyye-i Osmaniye'nin 1 3 1 3 se nes i ne mahsus istatistiki.s-:83

1 96


Necdet Sevinç

halyanların bu çalışmaları Meclis-i Mebusan'da önergelere bile neden olmuştu. ı88g-ıgoo yılları arasında Trablusgarp vilayetinde 4'ü ipti­ ' la i ve ı rüşdiye olmak üzere 5 okulu bulunan İtalyanlar,72 1901'de lıu sayıyı ıo'a çıkardılar.73 Libya'nın işgalinden önce yılda orta­ lama ı milyon 700 bin Fransız frangı tutarında kültürel yatırım yapan74 İtalyanların, çıkarma sırasında Trablusgarp'ta 12 okul­ larının bulunduğu anlaşılıyor. Vilayetin, İtalya'nın iktisadi istilası altında bulunduğundan yakınan Trablusgarp mebusları özellikle eğitim hususuna dikkat ı;ekiyorlardı. Babıali, İtalya'nın Trablusgarp'taki faaliyetleri kar­ � ısında

öylesine çaresiz kalmıştı ki, Vali Recep Paşa'ya gönderi­

len emirnarnede "çocukların ecnebi okullarına gönderil­

rnemesi, halkın İtalyan hastahanelerinde tedavi olma­ sına mahal bırakılmaması, emlak ve arazilerin yaban­ cılara satılmaması" isteniyordu. 75 Bu mesele Abduralıman Şeref Bey ile İtalyan Büyükelçisi arasında görüşmelere bile konu oldu. Fakat Osmanlı Devleti'nin aldığı tüm tedbirlere rağmen Trablusgarp elden çıktı. 76 İtalyan okulları Libya'nın işgalinde önemli roller oynadığı gibi, İtalyanların oraya kolayca yerleşmelerini de sağlamıştır. 77 ı86ı'den ıgı2'ye kadar tespit edebildiğimiz İtalyan okulları şunlardır:

72

Maarif N ezareti S alnamcsi. 1 3 2 1 sene-i hicriyesine mahsustur. istanbul. l3f1, s: 695-696.

73

YusufHikmet Bayur, Türk inkılabı Tarihi, cilt: 2. Ankara. 1943. s: 78

74

Tevfik Çavdar,

75

Özcan

76

Bu dramatik elden çıkışla ilgili olarak bakınız: Necdet Sevinç.

Osmanlıların Yarı Sömürge Oluşu, İstanbul. 1970. s: LO

Mert. Osmanlı Belgelerine Göre Banco D i Roma'nın Trablusgarp'tak.i

Faaliyetleri. Belleten. Cilt: 21. sayı: 200. Ankara. 1987, s: 842 vap, Ferman. 77

Bir Nanköre Ce·

s: 325-332. İstanbul. 2000

Mustafa Ergün, age. s: 393-394

1 97


Miıyontr Faaliyttlni

Açılış

Okulun

Tarihi

Adı

ı86ı

İtalyan Erkek Okulu

İstanbul

ı863

İtalyan İlkokulu

Hatay

ı864

Özel İtalyan Okulu

İzmir

tu

ı864

İtalyan Gece Okulu

İstanbul

1870

İtalyan Kız Okulu

İst.-Ağahamamı

188o

Karma İtalyan Okulu

İst.-Büyükdere

188o

Santa Maria Okulu

İst.-Büyükdere

ı88ı

Bakırköy İtalyan Okulu

İst.-Yedikule

1884

İtalyan İlkokulu

İst.-Yedikule

1885

İtalyan Erkek Okulu

İst.-Beyoğlu

1888

İtalyan Lisesi

İstanbul

ı888

İtalyan Ticaret Lisesi

İstanbul

ı889

Beykoz İtalyan Okulu

İstanbul

1892

Santa Maria Okulu

İst.-Beyoğlu

1893

Sacre Cour İtalyan Kız Ok.

İst.-Yeşilköy

1902

İtalyan Erkek Okulu

İst.-Büyükdere

1903

Guisttiniani İtalyan Kız Ok.

İstanbul-Feriköy

1906

San Pietro İtalyan Kız Ok.

İstanbul-Galata

1910-11

İtalyan Erkek Halk Okulu

İstanbul-Galata

(İtalyan Hastanesi Merkez Binasında)

1910-11

İtalyan Lisesi

İst.-Beyoğlu

1912

İtalyan Kız Lisesi

İst.-Kadıköy 21

TOPLAM

İlıERE GÖRE İTALYAN OKULLARININ DAÖIUMI İstanbul.. .... İzmir

....

... .. .

.....

...

İşkodra .. . .. . .

198

..

.

...... 19

Hatay .... . .

. 1

Trablusgarp

..

. ..... . .

......

.

....

ı

..

..

TOPLAM

....

....

. . .... . ..

.

.

... . ... ..

.

...

...

......

.....

.

...

2

. . .. . 12. .

.

.

•••••••••••••••••••••••••

35


Nudu Stvinç

Şamil Mutlu bu listeye ilave olarak İzmir, Selanik ve Bey­ rut'ta 3'er, İ şkodra'da 2, Halep'te ı ruhsatsız İtalyan okulunun varlığına işaret etmektedir. Mutlu'nun listesine göre Rodos'ta ı, Trablusşam'da 3, Bingazi'de ı, Yanya, Aviona ve Preveze'de 2'şer Trabzon'da 3 ruhsatlı italyan okulu vardır.78

RUS OKULLARı Türk Milleti ıB'inci ve 19'uncu yüzyılardaki kanlı savaşlar­ dan dolayı Rusya'ya karşı, halen devam eden ve ebediyyen de­ vam etmesi gereken bir kin beslediği için Ruslar nihai payia­ şımda pay kapmak istemelerine rağmen Türk milli dikkati

ve direncinden dolayı kültürel alanda önemli bir etki göste­ remediler. Sıcak denizlere inmek isteyen Ruslar, daha çok orto­ doks azınlıkları, özellikle de Ermeniler ve Bulgarları kullanarak Türkiye'ye nüfuz etmeye çalıştılar. Rus başkenti sıcak denizlere doğru ilk büyük kültürel adı­ mı ıS. asrın hemen başında attı. ı3 Haziran 170o'de Osmanlı Devleti'yle Rusya arasında imzalanan bir antlaşmaya göre

Ruslar ve Rus ruhbam serbestçe Kudüs'ü ziyaret ede­ bilecek ve onlardan gümrük, harç ve yol kağıtları için herhangi bir akçe alınmayacaktı.79 İkinci büyük adım bundan 74 yıl sonra Küçük Kaynarca Muahedesi'yle atıldı. Balkanlar'da ve Karadeniz'in kuzeyinde büyük toprak kayıplarına sebep olan ve Kırım'ı İ stanbul'dan ko­ paran bu meş'um anlaşmanın konumuzia ilgili maddeleri şöy­ leydi: Rusya İstanbul'da daimi bir elçi bulunduracak ve kendi­ sine Babıali nezdinde en muteber devletin elçisine göste­ rilen muamele gösterilecekti. 78

Şamil Mutlu, age, s: SO

79

Reşat Ekrem Koçu, Osmanlı Muahedeleri ve kapitülasvonlar 1300-ı920 ve Lo­ zan Mnahedesi. İstanbul, 1934, s: 82 199


Misyon�r Faa/iy�t!Lri

Rusya Devleti tarafından lüzum görülen yerlerde tebaası olsun olmasın, konsolos ikamesine müsaade olunacaktı. Devlet-i Aliyye hıristiyanları ve kiliseleri siyanet ede­ cekti. Rusya elçilerinin İstanbul'daki kiliseleri siyaneti­ ne müsaade edilecekti. Rusya tebaasının ve ruhbamnın Kudüs ve diğer ziyaret yerlerini gezmelerine izin verilecekti. Rusya'ya Beyoğlu'nda bir kilise inşaa ettirmesi için mü­ saade olunacak, Rusya elçisinin himayesinde bulunacak olan bu kilise her nevi taaruzdan masun kalacaktı.

so

Reisülküttablık yapmış Ahmet Resmi ve İbrahim Muhip adında iki devşirmeye, Rus delegasyonunun maalesef

dikte ettiği bu yüzkarası antlaşma Rus müdahalelerine yol açabilecek, hatta TÜrkiye'yi Rus himayesine sokabilecek siyasi ve hukuki bir vesika olarak tertip edilmiş, çeşitli manalarda yo­ rumlanabilen hileli tabir ve istiklal fikriyle telif edilemeyecek ifadelerle doludur. Ruslar'a dini ve siyasi imtiyazlar veren bu antlaşmanın im­ zalanmasından sonra Rus diplomatik örgütlenmesi şöyle şekil­ lenmiştir: Rus

Büyükelçiliği

tabii

olarak

İstanbul'dadır.

Beyrut,

Erzurum, Kudüs, İzmir ve Trabzon'da genel konsoloslukları, Halep, Bağdat, Şam, Hama, Mersin ve İzmir'de konsoloslukla­ rı, Çanakkale, Yafa, Lazkiye, Midilli, Arnman ve Van'da konso­ los yardımcılıkları vardır. Ruslar ayrıca Hayfa, Nazaret, Sayda, Trabzon ve Trablusgarp'ta konsolos ajanları ikame etmişlerdir. 81

Tahmin edeceğiniz gibi Erzurum, Van, Halep ve Mersin'deki

temsilcilikler daha çok Ermenilerle, İzmir ve Trabzon'dakiler Rumlada ilgilenecek, diğerleri de doğrudan doğruya Kudüs, Beyrut, Filistin yani Doğu Akdeniz'e yönelecek kültürel çıkar­ mayı bu bölgelerde yapacaklardır. 80

81 200

Reşat Ekrem Koçu. age, s:

102

Tevfik Çavdar, age. s: 104-105


Necdet Sevinç

Elimizdeki bilgilere göre 1853 uyuşmazlığından sonra Kudüs ve civarındaki kutsal yerlerin bakımını da üstlenerek Ortadoğu'ya yerleşmeye çalışan Rusya, Suriye ve Filistin'de okullaşmaya önem vermiştir. 82 Milıran Boyacıyan'ın rapo­ rundan anlıyoruz ki, Rusların sadece Beyrut'ta 44 okulları vardır. 83 1895'te Suriye'de Rumlar tarafından idare edilen 35'e yakın okulun, Arz-ı Filistin ve Rus Ortodoks Cemiyetine devre­ dilmesiyle84 Rus okulu sayısında ani bir yükseliş olmuştur. Osmanlı topraklarında Rusça eğitim yapan okulların sa­ yısı da Rusya'dan gelen Ortodoks misyonerierin faaliyetleri de Palestine Society'nin kurulmasıyla ivme kazandı. 1885 yılın­ da Kudüs'teki Rus Lisesi'nden başka Nazaret'te bir de ilahiyat Öğretmen Okulu açıldı. 85 1901 Salnamesi'nden anlıyoruz ki, Kudüs'te bir de Rus İlkokulu devreye sokulmuştu. 86 Diğer devletlerin okullarında olduğu gibi Osmanlı Devletindeki Rus okullannın da yeri ve sayısı hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. O sebeple muhtelif kaynaklardan derlediği­ miz rakamlan fikir edinilmesi için arzediyoruz. 1893 yılı belgelerinde sözü edilen Rus okulunun İstanbul Terkos yakınlarında olduğu tahmin edilmektedir. Öyle anlaşılı­ yor ki, buradaki Rum okulu taşınmış, onun yerine de Ruslar yer­ leşmişlerdir veya ·Rumlar okullarını Ruslara bırakıp yeni mek­ teplerine gitmişlerdir. 1889'da Bursa'da Sibyan Bahçesi adında bir Rus okulu var­ dır. 1891'de Beyoğlu'nda Rus Hastahanesi'nin bünyesinde bir Rus okulu açılmış, 19ıı'de yine Beyoğlu'nda, mezunlarının Rusya'daki Ticaret Okulu'nu bitirenlerle aynı haklara sahip ol­ duğu bir Rus Ticaret Mektepi kurulmuştur. Bursa'daki okul 1903'de rüştiye ve idadi derecesine yükselmiştir. 87 s:

95

82

llknur Polat Haydaroğlu,_ age.

83

Milli Eğitim Bakanlığı arşivi No:

20.

zik: Atilla Çetin. Maarif Nazın Zühdü

Paşa'nın Osmaoh İmparatorluğu'ndu.ki Yabana Oknllar Haldwıda Raporu. Gü­ neydoğu A-vrupa Araştırmaları Dergisi.

84 85

86 87

ı982. s : 3ı6-324

Şamil Mutlu, age, s : 81

Halit Ertuğrul. age. s: 200

ilknur Polat Haydaroğlu. age. s : 100

ilknur Polat Haydaroğlu. age. s: 156 201


Misyontr Faaliy.:l�ri

Osmanlı kaynakları 1897 yılı için Osmanlı sınırlan içinde ı rüştiye, ı İdadiye ve 5 iptidaiye olmak üzere toplam 7 Rus oku­ lundan bahsetmekte

88

iseler de bu rakamlar asla inandıncı de­

ğildir. Kaldı ki, diğer Osmanlı kaynakları bile yukarıdaki ra­ kamlarla çelişen bilgiler vermektedir. Rusya'da yayınlanan Zerkovniye Vedemosti Gazetesi'nin 2 Temmuz 1900 tarihli nüshasında Rusların Türkiye'de 23'ü

erkek, l'i kız olmak üzere 24 okullarının, bir hastahane, 4'de sağlık ocaklarının bulunduğundan bahsediliyor. 89 Fakat biz bu bilgileri de inandırıcı bulmuyoruz. Çünkü 1903'de impara­

torluğun sadece Filistin ve Suriye bölgesinde 155 Rus okulunun bulunduğunu biliyoruz. 90 Maarif Nezareti'nin 1910 tarihli çizelgesine göre Beyrut'taki 44 Rus okulu da varlığını muhafaza etmektedir. 9' Mustafa Ergün, Osmanlı Devleti'ndeki ıoo'den fazla Rus okulunun, 90'dan fazlasının Filistin Rum Ortodoks Cemiyeti'nin idaresinde olduğunu yazı­ yor ki, 92 herhalde Osmanlı Devleti'ndeki Rus okulu sayısı ıso'nin üzerindedir. Ruslar'ın ıs-ıS Şubat 1902'de Osmanlı hükumetine başvura­ rak ruhsat verilmesini istedikleri Beyrut ve Suriye vilayetleriyle Cebel-i Lübnan ve Kudüs-ü Şerif Mutasarrıfhklarındaki okul sa­ yısı bile 87'yi bulmaktadır. Bu 87 okuldan 2'si Lazkiye 14'ü Trablusşam, 8'i Beyrut ve 21'i Akka olmak üzere 45'i Beyrut vilayetinde, 23'ü Şam, 4'ü Humus'ta olmak üzere 27'si Suriye vilayetinde, ıı'i .Cebel-i Lübnan'da s'i de Kudüs'tedir.93

88

Kaynak: İstatistik-i Umumi İdaresi Devlet-i Aliyye-i Osmaniye'nin 1313 senesine mahsus istatistiki s:83

89

tlber Ortaylı, age. s: SS

90

tlhan Tekeli-Selim tlkin. age. s: 121

91

Ilknur Polat Haydaroğlıı. age. s: 156

92

Mustafa Ergün. age. s: 393

93

Ş amil Mutlu, age, s : 84-87

202


S. Böl.OM:

DÜŞMANlN SON S İ PERi

Misyonerliğin başar1s1 için temel şart oku/dur. Misyonerliğin yahut incilin başka yollarla sokulmaya imkcin bulunmad1ğ1 birçok yere inci/ okul vasıtasıyla sokulabilmiştir.N

Henry Harrls Jessup

Hlfistiyan misonederi okulunda eğitim yalmzca gaye için vardır. Bu gaye de insanları lsa'ya götürmek, fertleri ve milletleri hlfistiyan oluncaya kadar eğitmektir.

Henry Harrls Jessup

GENEL OLARAKYABANCI OKULLAR Türkiye'deki yabancı okulların müdür ve diğer idarecileri, herhalde herkesi kendileriyle aynı zeka düzeyinde sanıyor olma­ hlar ki, bu kurumların kültür ve eğitimimize katkıda bulunmak için yapıldıklarını söyleyip dururlar. Fakat adeta papazlara min­ net duymamızı telkin eden bu iddiaların birer palavradan ibaret

olduğu bizzat kendi kayıt ve söylemleriyle sabittir. Lütfen şu itiraflara dikkat buyrunuz:

"Bir misyoner kolejin gerçek ülküsü, yalnızca genç­ lerin entellektüel ve kültürel düzeylerini yükseltmek dejp.l, en önemlisi onları sidık, istekli ve fedakar hı­ ristiyanlar olarak yetiştirmektir"' Thomas

D. Christie'den N. G. Clark a 10

Board Arşivi. seri ABC.

Kasım 1880 tarihli mektup. Amerikan

16: 9: 5. vol 7. Nu: 4. zik: Uygur Kocabaşo�lu. Kendi Bel­

geleriyle Anadolu'daki Amerika,

19. yüzyılda Osmanlı

Amerikan Misyoner Okulları, İstanbul 1991.

s:

tmparatorlujju'ndalti

181 203


Misyoner Faaliyetleri

Bu cüretkar ifade Amerikan misyon teşkilatının en aktif ele­ manlarından Thomas Christe'e ait. Fakat peder Milligan daha

"Okul, nesillerin hıristiyan eğiti­ mi altında yetiştirilmesi için bütün diğer faktörlerden çok daha kuvvetlidir. 2 açık konuşarak diyor ki:

Peder Jessup bu malumu, farklı kelimelerle ilan ediyor:

- Misyonerliğin başarısı için temel şart okuldur. Misyonerliğin yahut İncirio başka yoUarla sokulmaya imkan bulunmadığı birçok yere İncil, okul vasıtasıyla sokulabilmiştir.

3

Bu papaz efendi dilinin ucunda dolaştırdığı halde İncil'in okula girmesiyle hangi amaca ulaşılmak istendiğini söylemiyor ama peder Danby çok daha açık sözlü. Diyor ki:

- Hıristiyan okulların yapacağı bir vazife vardır, bu vazifenin gayesi çok büyüktür, o da gelecekte bütün

milletleri kiliseye bağlı yapmaktır. 4 Peki nasıl olacaktır bu iş? Bakınız Milligan nasıl cevap veriyor bu soruya:

- Eğitimin tesiri o kadar kuvvetli olmalı ki, bir gün ülkelerinde lider olacak kimselere bile şamil olabilsin!5 Hımmm... İ şte işin püf noktası burada. Evet misyonerler Türkiye'nin en küçük illerine, ilçelerine ve hatta bucaklarına kadar yaygınlaş2

Milligan.Anna A. Facts. and falks in our fields Abroa.d. Philadelphia.. 1921. lizm. İst..

3

4

5

204

s: 108.

zik: Mustafa Halidi-Ömer Ferruh. İslam Ülkelerinde Misyonerlik ve Emperya­ 1068. s: 79-80 )essup, Ffty-Three Years in Syria, by Henry Harris }essup. New York. 1910. s : 592. zik: Mustafa Halidi-Ömer Ferruh. age. s: 79 Danby, Why Chiristian Schools ? Or what can Chiristian Schools Contri bute? With particular Reference to Palestine. by H. Danby. jerusalem. 19�6. s: 18. zik: Mus t afa Hiilidi-Ömer Ferruh, age. s; 82 Milligian. age. s: 124. zik: Mustafa Halidi-Ömer Fenuh. age. s: 80


tırdıkları okullarla, çoğu zaman da İncil'in arkasına gizlenerek çeşitli hedeflere ulaşmak istemişlerdir ama onların asıl amacı toplumun seçkinlerini zihnen ele geçirmektir! Yazarları,

ressamları, sinema ve tiyatro sanatçılarını, gazetecileri, fikir ve siyaset adamlarını, iş adamlarını, eğitim yoluyla elde ederek, on­ lar vasıtasıyla halkı istedikleri gibi biçimlendirip, ülkeyi diledik­ leri gibi yönetmek, bütün misyoner teşkilatlarının hiçbir zaman vazgeçmedikleri en tehlikeli hedefleri olmuştur. İstanbul'daki Fransız Saint Joseph Koleji'ne devam eden öğrencilerin aileleri ile ilgili bilgiler toplumun tercih edilen veya hedef alınan kesimi hakkında dikkat çekici bir tablo oluşturmaktadır. 1914 yılı kayıt­ larına göre 740 öğrenciden 300'ünün babası yüksek gelir sahibi, 8o'i üst düzey sivil memurdur. Ötekiler şöyle sıralanmaktadır: Prensler

B

Mareşal ve generaller

22

Yüksek şahsiyetler

90

Banka müdürleri

30

Bankacı ve komisyoncular

Bo

Tl.p doktorları

90

Avukatlar

20

Mühendisler

206

Bizde en hacimli eğitim tarihini yazan Osman Ergin bile ya­ bancı okullarda müslüman çocuklarına hıristiyanlık propagan­ dası yapıldığını kabul etmezken 7 Alman Lisesi müdürü Türk çocuklarına haçın bile öptürüldüğünü yazmaktadu:

"İkinci bir fenalık da Türk çocuklarına yapılan dini tedrisat ve telkinat idi. Bu tesirat, ehemmiyeti küçültülmeyecek derecede muzır ve tehlikeli idi. Bu mektep]erin bazılarında Türk çocuk6

Osman Ergin. Türkiye MaarifTarihi. İst. 1 977. c: 1-2. s : 781-782

7

Bakınız Osman Ergin. age.

c:

l-2.

s:

777

205


Misyon�r FtZtıliyetkri

ları, hıristiyan ibadet ve du a ları na dini merasirnlere iştirak et­ tiriliyordu. Hatta bazen kabahatlarını affettirmek maksadı ile ,

salibi bile öptürüyorlardı.

8

Bu nedenle müslüman öğretmeniere misyoner okullarında görev verilmesini son derece sakıncalı bulan Danby diyor ki: "Hıristiyan okullarında eğitimin gayesi; öğrencilerin hayata ba­ kı şlarını hıristiyanlıkla mücehhez yapmak, hıristiyan ibadetle­

rinin prensiplerine onları alıştırmak ve şahsi tecrübelerle on­ ları hıristiyan inancına yaklaştırmak olunca bu gayeye eriş­ mek yolunda dinine bağlı müslümanın bize yardım etmesi na­ sıl mümkün olur?" 9 ,

Peder John Mott aynı kanıdadır, fakat o müslüman çocukla­ rına yaklaşırken daha sinsi olunmasını tavsiye eder, şu satır­ lar ona aitir: "Misyonerlik sahalannın hepsini, çocuklar arasında ve on­ lar için yapılacak faaliyetlerle teyid etmemiz gerekir. Yalnız bu faaliyetlere başlandığı zaman, gaye bu değilmiş gibi davranmak lazımdır. Çeşitli sebeplerden dolayı böyle bir faaliyeti çalışma­ larımıza temel yapmaya kanaat getirdik. Gerçekten İslam top­ lumunda

bozucu

tesirler (islami tesirler demek istiyor) pek er­

ken başlar. Bunun için küçük çocukları olgunluk çağına varma­ dan ve tabiatları islami şekil almadan önce hıristiyanlığa kazan­ dırmak gerekir. (...) Görüyoruz ki, eğitimin hıristiyanlann elinde olması, müslümanlarla temas edebilmek için hala devam eden en verimli vesilelerden biridir." ıo Bu okulların, faaliyete geçirildikleri ülkenin çağdaş bir dü­ zeye kavuşturulması için kurulduklarına dair zavallı iddiala8

Richard Proyzer. Yabancı Mekteplerde Türkçe Öğretimi, Muallimler Mecmuası . 1921. s: 46. zik: Necmettin Tozlu . Kültür ve Eğitini Tarihimizde Yabancı Okullar.

Ankara 1 9 9 1 . s: 208 s:

68. zik: Mustafa Halidi-Öm�r ferruh, age. s: 82

9

Danby. age,

10

Motı. John The Moslem World of day. London 1952. s: 372. zile: Mustafa Hilidi-ömer Ferruh. age. s:SI

206


Nudu S�virıç

ra en net cevabı yine bir misyoner veriyor. Peder Jessup 5 Ekim 187o'de Stuart Dodge'ye şöyle yazıyordu: "Hıristiyan misyonerleri okulunda eğitim yalnızca gaye için vardır. Bu gaye de insanları İsa'ya götürmek, fertleri ve millet­ leri hıristiyan oluncaya kadar eğitmektir. Aslında eğitimin ga­ yesinin böyle olması gerekirken, şayet eğitim bu sınırların dı­ şına çıkar ve önümüze ilim yönünden iftihar edilebilecek tec­ rübeli astronomlar, jeologlar, biyologlar, operatörler ve doktor­ lar çıkarırsa, o zaman tereddütsüzce söyleyebiliriz ki, bu du­ rumda hıristiyan misyonerleri gayelerinden uzaklaşmış, yalnız laik ve dünyalık ilimler amacı içine girmiştir. Bu gibi meslekleri Haidelberg, K.ambriç gibi üniversitelerin yapması mümkündür. Yalnız ruhi hayatın gayesi uğruna mücadele eden misyoner üni­ versiteleri bu gibi şeylerle uğraşmaz! ıı

Demek ki yabancı okulların hedeflerinden biri hıristiyan­ lık propagandası yapmaktır! Fakat uzun çalışmalardan son­ ra misyonerler müslümanları tanassur ettirmenin hemen he­ men imkansız olduğunu anlayınca Osmanlı azınlıklarıyla ilgi­ lenmeye başlamışlardır. '2 Yani misyonerler, bu okullar vasıtasıy­ la müslüman çocuklarını hıristiyanlaştırmak amacıyla faaliyet göstermeye devam etmekle beraber, 4'üncü asırdan beri hıris­ tiyanlıktan sapmış bir millet olarak kabul ettikleri Ermenilerle Ortodoksları, katalik ve protestan yapabilmek için ayrı bir prog­ ram uygulamışlardır.

ıı

12 13

ı3

jessup. Henry Harris. Fifty Three Years in Syria. Nevv York ı 910. s: 592. zik: Mustafa Hilldi-Ömer Ferruh. age. s:79 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmaıılı Tarihi, c: 3, Ankara 1983. s: 1 19 Abdullah Yaman. Ermeni Mesdesi ve Türkiye. İstanbul l973. s: 32 207


Misyontr Faaliyttltri

HİZ UYURKEN Misyonerler, Osmanlı ülkesinde asırlarca çalışmış olmala­ rına rağmen pek az müslümanı hıristiyan yapabilmişlerdir ki, onların da çoğu ruhi deprasyon geçiren sorunlu kimselerdir. Öyleyse pek büyük bütçelerle mensup oldukları devletler ve bu devletlerin diplomatik misyon şefleri tarafından desteklenen misyonerlerin, Osmanlı topraklarına hulul etmesinin, hıristi­ yanlaştırma programından çok daha önemli sebeplerinin olma­ sı gerekir. Türkiye'deki misyoner faaliyetlerini inceleyenlerin gö­ zünden kaçmaması gereken bu sebep, emperyalist yayılmaları için kendilerine engel olarak gördükleri Osmanlı Devleti'ni, eği­ tip, örgütledikleri ve tabii himaye ettikleri azınlıklar vasıtasıyla parçalamaktır. Evet. Çeşitli misyon teşkilatları, kendi ülkelerinin siyasi he­ deflerine ulaşabilmek için, asırlar boyunca huzur içinde yaşayan Osmanlı halklarını Türk Milleti'ne karşı kışkırtmış, böylece var­ lıkları için büyük tehdit saydıkları Türk Devleti'nin egemen­

lik sahasını küçültürken dökülen kanların da bir nu­ maralı sorumluları olmuşlardır. Dolayısıyla m isyonerleri kiliselerio rutubetli mahzenle­ rinden yönetilen basit birer propagandacı olarak değil, daha

emperyalizmin keşif kolu ola­ misyonerlik dini bir mü� cadele olmaktan ziyade kültürel, iktisadi ve siyasi hegomonya yolunda yapılan ve asla uhrevi olmayan bir mücadele demektir! Bu amansız mücadelede bankalar önce de ifade ettiğimiz gibi

rak kabul etmek gerekir. Öyleyse

'4,

çocuk yuvaları

14

spor kulüpleri, gençlik teşkilatları, okul-

Bankalar vasıtasıyla bir ülkenin elegeçirilişinin ilgi çekici öyküsü için bakınız: Öz­ can

Mert. Osmanlı Belgelerine Göre Banco di Roma'nın Trablusgarp'taki Faa­

liyetleri,

15

ıs,

Belleten,

c:

II sayı: 200, Ankara 191\7.

l 9 09'da A m erikan Board'un dünyadaki

s:

829 - 847

30 hastahanesinden lO'u Anadolu'da

bulunuyordu Amerikalılar ilk misvoner hastahaneleri Antep, Talas, Mar­ din ve Van'da açmışlardı.

208

Bu hastahaneleri İstanbul, Merzifon, Sivas, Harput


lar, sinema, tiyatro, edebiyat eserleri gazeteler ve televizyon­ lar kullanılmıştır. Misyonerlerden kurulu birer silahsız orduya sahip bulunan Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan hükUmetleri, yerleşip

sömürmek istedikleri ülkelere silahlı kuvvetlerinden

önce misyoner örgütlerini yollamı.ş, işgal etmeyi veya her­ hangi bir şekilde elde etmeyi planladıkları memleketlerde kendi kültürleriyle özdeş birer kültür dairesinin teşekkül etmesini sağ­ lamışlardır. Bu sebeple yabancı okullarda Ermeni Edebiyat

Cemiyeti, Yunan Edebiyat Cemiyeti, Shaskespeare Kulübü vesaire gibi kültürel tuzaklar kurulur. Bu cemiyet­ lerin çalışmalarıyla öğrenciler kendi kültüründen uzaklaştırılır. Öyle ki, mesela Namık Kemal, Ziya Gökalp, Mehmet Akif hak­ kında kulaktan dolma bilgilere sahip olunurken Yunan mitolo­ jisi, yabancı edebiyat ve hıristiyan kültür değerleri öğrencilere adeta ezberletilir. Böylece Hamard'ın tarif ettiği sömürge in­

sanı yetiştirilmiş olur. Daha önce bahsettiğimiz gibi elde edilen ülkeyi sürekli dene­ tim altında tutmak için "sömürge piyadesi onbaşı.lar" yetiş­ tirilmesini tavsiye eden Jules Harnard, öğrencilere sadece tek­

nisyen becerisi kazandırzlmasını istemektedir.

ı6

Elde edilen ülkeyi sürekli denetim altında bulundurmak maksadıyla, bünyesinde özel görevler için ajanlar, tahrikçiler, ihtilalciler ve teröristler bile barındıran misyoner teşkilatları kendi başkentleri tarafından da roadden desteklenrnişlerdir. ve Diyarbakır'dakiler izler. Uygur Kocabaşoğlu. age. s: 128. 1914'te Amerika­ lıların Türkiye'de 17 misyoner merkezi ve 9 lıastahiineleri vardı. (Trask. Ro­ ger. R. Unnamed Christianiıy in Turkey, The MosJim World. vol. LV. 1965. s: 66 -77. 101- 1 1 1. zik: Necmettin Tozlu. age. s: 78). Diğer ülkelerin imparatorluğun önemli merkezlerindeki sağlık kurumlarının yanında Ruslar Kudüs'te bir Gure­ ba Hastahimesi açmışlardı. Rusların bir de istanbul Beyoğlu'nda hastaha neleri vardı. (İlknur Polat Haydaroğlu. Osmanlı İmparatorlu ğu'nda Yabancı Okullar. Ankara 1993. 16

s:

156.)

YusufHikmet Bayur. Hindistan Tarihi, c: 3, Ankara 1950. s: 378

209


Misyontr Faaliyttltri

ı8. yüzyılın ilk çeyreğine ait bilgilerimize göre Papa'nın temsilcisi olarak İstanbul'a gelen Dominik tarikatına mensup Gallani, Papalık Propaganda Dairesi ve Fransa kralı tara­ fından finanse ediliyordu. Gallani Papalık tan 200 altın ekü, '

Fransa kralından da ıo bin lira aylık alıyordu. Katalik misyo­ ner faaliyetlerini İzmir'de organize eden David de Saint Charne de kraldan aylık alanlar arasındaydı. Ayrıca 7 katolik tarika­

tına mensup misyonerler Fransız elçisinin himayesin­ de çalışıyordu. ı1 Sadece Beyrut'ta bulunan yabancı okullar için Fransa, İngiltere, Amerika, Almanya ve Rusya gibi devletlerin yıllık top­ lam yardımı 700 bin frank civarındadır. Bu paranın bazı okulla­ ra göre dağılımı şöyledir.

Okullar

Yapılan Yardım

Fransız okulları

140.000 Frank

İngiliz okulları

125.000 Frank

Alman okulları

Bs.ooo Frank

Rus okulları

s .ooo Frank

İtalyan okulları

32.000 Frank

Amerikan okullan

ıoo.ooo Frank '8

Katalik eğitiminde neredeyse tekel kurmuş olan Fransa, 19. asrın son çeyreğinde angio-sakson ve Alman misyoner faaliyet­ lerinin tehdidi altına girince Osmanlı topraklarındaki Fransız okullarına yaptığı yardımı arttırdı. ı88o'lerde yılda 6oo bin Frank olan yardımlar, ı9oo yılında Soo bin Franka yükseldi.'9 Fransızların, okullara yaptıkları yardım ı9ıo'da ı milyon20 daha sonra ı milyon 200 bin Franka çıktı. Rusya da bu rakama ya17

Mehmet Ali Aynl.

18

Atilla Çetin, 2. Abdülhamid'e Sunulmuş Beyrııt Vilayetindelti Yabancı Okulla.ra Dair Bir Rapor. Türk Kültürü Dergisi, sayı: 253. Ankara 1985, s: 322 Aron Rodrique. Türkiye Yahudilerinin Batılılafması. Ankara !997. sayfa: 222 Tevfik Çavdar. Osmanlıların Yarı Sömürge Ol�u. istanbul 1970. s: 93

19

20 210

Milliyetçilik, s: 326


Necdet Sevinç

kın bir parayı Osmanlı topraklarındaki kendi okullan için sar­ tcderken İtalya'nın ayırdığı tahsisat ı milyon frank kadardı. Fransızlar'ın Alliance Française kurumu ise Fransız dil ve

kültürünün yayılması için 30o den fazla okula yardırncı '

oluyordu. ı886'da Amerikan Board, Amerika Dış Okullar İdare Kornisyonu'na, Türkiye'deki eğitim kurumlan için harcanmak amacıyla 200 bin dolar vermiştir.

21

1914'te Fransa'nın Osmanlı

topraklarındaki okulları için ayırdığı tahsisat, ı milyon 270 bin frank'a çıktı. 22 Aynı yıl yabancı kültürel kuruluşlar, Arnerikan misyoner okullanna 39 milyon 524 bin dolar yardım yaptılar. 23 İKİNCİ MiSYONERLİK HAREKETİ VE OKULLAR

Hıristiyan kiliselerinin, hıristiyan olmayan ülkelerde bu dini yaymak için kurdukları örgüte misyon, bunları idare eden ve faaliyet gösteren din adamlarına da misyoner denilmektedir. Hıristiyanlar esas itibarıyla diğer bütün milletleri din­ siz ve kifir olarak gördükleri için 24 birer insanlık fedai­ si olarak kabul ettikleri misyoneriere hem saygı duymuş hem de destek olmuşlardır..Kamuoyunun ve hatta kral ve imparatorları­ nın desteğini alan misyonerierin öncelikle el attıkları faaliyet sa­ halan okullar, yabancı dil kursları, hastahaneler, yetimhaneler, yayınevleri ve geniş maksatlı yardım teşkilatlandır. 25 Kutsal bir amaç için çalıştıldannı iddia edegelmelerine rağ­ men, siyasetçilerin, tüccarlann ve hatta teröristlerin bile aleti olmaktan tarih boyunca kurtulamayan mis21 22 23 24 25

Halid Ertuğrul AzınlıJr. Okullan ve Yabancı Okulla:r, Türk Toplumuna Etkisi. İstanbul l998. sayfa: 18 Aron Rodrique, age. s: 222 Uygur Kocabaşoglu. age, s: ı76 Kazım Karabekir. MisyonerleriJı Faaliyetleri. Yeni Sabah Gazetesi, ı ı Kanunisani 1939. s: 6 M. Hidayet Vahapoğlu. Osmanlı'dan Günümüze Yabancı ve Azınlık Okullan. İstanbul 1997. s: 32

211


Miıyontr Faaliy�tltri

yonerler, yukarıda sıraladığımız hastahane, yetimhane, okul vesaire gibi masum kurumlara, daha çok ikinci misyonerlik ha­ reketinin başlamasıyla sahip olmak istemiş, bu kurumlara sahip oldukça da Osmanlı Devleti için tevlit ettikleri tehdit artmıştır. Katalik misyonerler ı6. yüzyıla kadar ciddiye alınacak hiçbir engelle karşılaşmadan Osmanlı Devleti'nin de akıllara dur­

gunluk veren müsamahasından faydalanarak çalışıyor­ lardı. Anadolu'nun en ücra köşelerine kadar sızan Papa'lığın mis­ yonerleri özellikle 3. Jül zamanında (ısso-ısss) Diyarbakır­

Siirt yöresindeki Keldani ve Asurilere katolik mezhe­ bini kabul ettirdiler. ı6.

yüzyıla kadar hıristiyan dünyasında büyük boyut­

ta bir kargaşa yoktu. Fakat protestanlık hareketi zuhur edince Papa'nın sonsuz nüfuzu sarsılmaya başladı. Luther'in mezhebi­ nin hızla yayılmasına karşı, katoliklerin aldığı mukabil tedbirler, havarilerin başlattığı ilk misyonerlik hareketinden sonra ikinci misyonerlik olarak kabul edildi. 26 İkinci misyonerlik hareketi dalgası içinde ilk teşkilatlan­ ma ı662 yılında Valikan'da Papa'nın Misyon Bakanlığı kur­ masıyla başlar. Daha sonra Paris'te Ecnebi Misyoner Cemiyeti ve Mektebi kurulmuştu. Misyoner yetiştirme bakımından bü­ yük bir öneme sahip olan bu cemiyetin bütün masrafları Papalık Propaganda Dairesi tarafından karşılanıyordu.

27

Kapucin rabipleri Türkiye'ye ilk kez ıssı'de gelmişlerdi. Onları 1583'de Cizvitler, 1584'te Saint Franscoise'ler, ı63o'da Riformaliten'ler,

ı653'te

Fransiskenler,

1783'te

Lazaristler,

ı838'de Filles de la Charitea rabipleri takip etti. Fereres de Ecoles

26

Misyonerlik tarihi i l e uğraşanlar b u faaliyetleri; Havariler Dönemi (33-100), Kilise Korucuları Dönemini (100-800). Ortaçağ Dönemi (800-1500), Reformasyon Dö­ nemi (1500-1650). Reformasyon Sonrası Dönem (1650- 1800) olarak başlıca 5 dö­ neme

ayırırlar. Modern Misyonlar Dönemini ise 1793 y ı l ı n d a misyoner William

Carey'in Hindistan'a gitmesiyle başlatırlar

27

212

M. Hiılayet Vahapoğlu. age. s: 33


Nudtt Sevinf

Cheretiannes misyonerleri 1842'de, Nötre Dame de Sion rahibe­

lt·ri 1857'de, Fransisken rabibeleri 1872'de Türkiye'ye üşüştü­

ler. Calais'li Fransisken rabibeleri 1886'da, Petites Sorurs de la Pauvres rabibeleri 1892'de, Nötre Dame de Lourds rabibeleri ıH86'da çeşitli Osmanlı şehirlerine yerleşip, Osmanlı azınlıkia­ rına kendi mezheplerini propaganda etmeye başladılar. 1892-93 yıllarında İstanbul'a gelen Maristeler de öyle... Gürcü rahip ve rabibeleri 186ı'de, İtalyan İrrea rabibeleri ı 869'da Türkiye'ye gelmişlerdir 28 Onlar da Osmanlı halkını ka­ tolik olmaya zorluyorlardı. 1649'da parlamento bünyesinde hıristiyanlığın yayılması için bir cemiyet kuran İngilizler, ikinci misyonerlik hareketin­ den sonra örgütlerini takviye etmek ihtiyacını duydular. İngiliz Misyoner Teşkilatı, 1698,1792 ve ıBos'te günün ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlendi. 1701'de İncil'i Yayma Cemiyeti ile

Vaftizci Misyonerler Derneği kuruldu. 1823'de Doğu'yu tet­ kik etmek için yeni bir cemiyet daha faaliyete geçti. Cemiyetin başkanı

İngiliz

kralıydı.

29

Merkezi

Londra'da

bulunan

Hıristiyanlığı Dünyaya Yayma Cemiyeti'nin İngiliz em­ peryalizminin en yoğun olarak yaşandığı ıg'uncu asır­ da 7 bin şubesi vardı.

Jo

Fransız oryantalistleri 1787'de Şarkiyatçılar Cemiyeti'ni kurup

Journal

Asiatique

dergisini

çıkarmaya

başladılar.

Amerikalılar, ıBıo'da Bostan'da Arnerikan Misyon Dostları Derneği'ni, ı814'de Vaftizci Misyonlar Birliği'ni kurdular. 1855 yılına gelindiğinde Amerika'da sayıları 6 bin ıSs'e varan

bir misyoner kurumları zinciri vardı. 3' 1892'de sadece İstanbul'da latin-katolik rabipleri 306, rabibeleri ise 354 kuruma sahiptiler. 28

32

N ahil Dinçer, Yabanc ı Özel Okullar. İstanbul 1978. s: 29-30-31

29

Necmettin Tozlu. Kültür ve Eğitini Tarihimizde Yabancı Olwllar. Ankara 1991.

30

Kazı m Karabekir. agm. s: 6

31

Necmettin Tozlu, age, s: ll

32

İlknur Polat Haydaroğlu. age. 182

s:

ll

213


Müyon�r Faaliyu/eri

20. yüzyılın başında düzenli misyoner örgütlerinin sayısı 350'yi buluyordu. Ayrıca her örgüte, tıbbi amaçla teşkilatiandırı­ lan çeşitli derneklerle pekçok gençlik ve kadın kuruluşu da yar­ dım ediyordu. 33 Bütün bu teşkilatlar ve bu teşkilatlarda görev­ lendirilen binlerce misyoner ulaşabildikleri her müslümanı hı­ ristiyanlaştırmak, bu mümkün olmazsa ulaşabildikleri Osmanlı

azınlıkianna kendi mezheplerini kabul ettirmek için Türkiye'ye üşüşmüşlerdi. Propagandada ilk şart ulaşmak olduğu için de Osmanlı ülkesinin her tarafında çeşitli hıristiyan mezhep ve ta­ rikatları tarafından yönetilen yüzlerce okul açıldı. YETİŞTİRİLEN SEÇKiNLERİ KULLANMA

Benjamin Disraeli, Tanered adlı romanında Doğu'nun

başlıbaşına meslek dalı olduğun yazmıştı . Bu meslek , Batı kültürünün Türkiye'ye ikame edilmesi için kurulmuş ileri karakollar olan yabancı okullarda hem öğrenilmiş, hem öğretilmiştir. Amerikan, İngiliz ve Fransız misyonerleri Osmanlı toprak­ larını sömürge haline getirecek kültürel ortamı okullar vasıta­

sıyla oluşturmuşlardır. Okul, misyonerierin yönetimin­ de eğitim değil, araştırma kurumu olarak kullanıl­ mıştır. Yabancı okullar, aynı zamanda yabanCl kültür muhiti oldukları i çin bu müesseselere devam eden öğrenciler bir süre sonra birer ihtilalci olmasalar bile Osmanlı kültür dairesinden de çıkmışlardır. Bu okullar bağlı oldukları devletin Osmanlı İmp aratorluğu'nda nüfuz kazanmasını 34 sağladığı için genellik­ le konsolosluklarca desteklenmiş, konsolosluklar ayrıca okulla­ rın siyasi ve kültürel faaliyetlerine de omuz vermişlerdir. as 33

34

35 214

Mustafa Ergün. İkinı:i Ankara 1996. s:

Meşrutiyet Devrinde Eğitim Hareketleri. (1908-1914).

385

Mustafa Ergün. age. s: 388 İlknur Polat Haydaroğlu. age. s: 122


Türkiye, siyasi baskılar sebebiyle 174o'da İmıaladığı bir alıit­ name ile Fransa'ya verilen hak ve imtiyazları umumileştirdi. Böylece 30'a yakın devlet Osmanlı'dan ayrı ayn kapütilasyon elde ettiler. ı867 yılına kadar ecnebilerin Osmanlı memleketlerinde gay­ rimenkul satın almalan yasalctı. Siyasetçi-misyoner dayanışma­ sıyla 9 Haziran ı867 de ecnebilere arazi ve emlak satımı­ na dair yasak kaldırılınca yabancı okul sayısında adeta bir patlama yaşandı.

Misyonerler ve konsolosluklar Tanzimat'ın ve onu tamamla­ yan Isiahat Fermanları'nın getirdiği özgürlüklerden de Türkiye aleyhinde kullanılmak üzere geniş ölçüde yararlandılar. Avrupa'nın sömürgeci devletleri İstanbul'dan ıs­ labat

yapılmasını

isterken,

kendi

müesseselerini

Osmanlı toplumuna yerleştirerek, kendileri için güve­ nilir köprüler kurmayı planlıyorlardı. Türkiye'yi yöne­ tenler bugün olduğu gibi Tanzimat'tan sonra da bu tuzağa sık sık düşmüşlerdir.

Tanzimat'ın başlangıcında Türkiye'de 40 dolayında yabancı okul vardı, bu sayı ıSso'ye doğru iki katına çıktı. 36 · Avrupalılar, büyük parçayı bir diğerinin koparması­ nı önlemek için yaşamasında fayda gördükleri Osmanlı İmparatorluğu'na 187o'lerden sonra artık payiaşılacak bir mi­ ras olarak bakmaya başladılar. Okullar tam anlamıyla sö­ mürgecilerin emrine girdi. Osmanlı topraklarında yeni si­ yasi etki alanları oluşturmak ya da varolan etki alanlarını geniş­ letmek isteyen emperyalist devletler, imparatorluğun çeşitİi böl­ gelelerindeki kültürel kurumlarının sayısını arttırdılar. Böylece hem kendi etkinliklerini yaymayı kolaylaştıran bir kültürel çev­ re oluşturmayı amaçlıyorlar, hem de nüfuzlarının yayılmasında aracı olacak kişileri yetiştiriyorlardı. 36

Ahmet Mülayim. Yabancı Okullar. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c ilt:

7. İstanbul 1994. s: 395

215


Miryontr Faaliyetleri

Bu okullarda kültürel etkilenme iki boyutluydu. Birinci bo­ yut, her yabancı gücün kendi dilini yaymasıydı. Bu aracı grup­ ları oluşturmak için gerekliydi. İkinci boyut dinseldi. Bu okullar ve kültürel kurumlar genellikle misyonerierin eliyle yaygınlaştığı için dini boyut da çok önem kazanıyordu. Batı bilgisi Osmanlı

İmparatorluğu'na bu okulların süzgecinden geçtikten sonra sokulmak isteniyordu.

37

Yabancı okullar

ilk bakışta

soyut bir din propagandası yapmak için kurulmuş gözüktüklerin­ den kültürel sömürgeleştirme hareketi zamanında gereği ,

gibi kavranamadı. Aslında bu okullar sömürgeci devletlere

yerli işbirlikçiler yetiştiriyordu.

38

Dini propaganda yanın­

da temsil ettikleri ülkelerin kültürünü, ticari ve siyasi nüfuzunu yedeştirerek bir seçkinler grubu oluşturma gayesi de taşıyor­

lardı. 39 Bu seçkinler grubunu kültürel ve siyasi hedefleri uğruna kullandıkları gibi ticari amaçlarına

da alet ediyorlardı.

Uzun yıllar Amerikan Board'm Dış İlişkiler Sekreteri olarak çalışan ilahiyat doktoru James L. Barton, Daybreak in Thrkey adlı kitabında misyonerlik-ticaret ilişkisini bakınız nasıl anlatıyor:

- Türkiye'deki bu modern eğitim kurumlan bu ülkenin insan­ lannın hayatı, düşünce, adet ve alışkanlıklarını yeniden bi­ çimlendirmede önemli bir güçtür. Bu okullardan çıkan erkek ve kadınlar, bilgi isteyen mesleklerde olduğu gibi iş ve ticarette de ön sıralarda yer almaktadırlar. Misyoner okullarının eski öğ­ rencilerinin büyük bir kısmı şimdi Avrupa ve Amerika'nın var­ lıklı tüccar ve işadamıdırlar. Modern düşüneeli bu adamlar ara­ cılığıyla fabrikalarımızın ürünleri ve Batı'nın makineleri Doğu 'nun bu bölümüne artan oranlarda girebiliyor, bunun karşılı­ ğında Türkiye'nin ürünleri de bize ulaşıyor. Sık sık ifade edil­ miş olduğu gibi Türkiye'deki Amerikan kolejlerini kur­ mak ve desteklemek için Amerika'dan gönderilen pa37

İlhan Tekeli. Osmanlı İmparatorluğu'ndan Günümüıe Eğitim Kurnmlannın Ge­ lişimi. Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, cilt. 3. (Baskı tarihi yok) s: 653

38

Demirtaş Ceyhun.

39

tlber Ortaylı. Türkiye İdare Tarihi. Ankara 1979. s: 274

216

Haçlı Emperyaliz.mi. İstanbul

1967. s: 108


Nutkt Sevi7lf

ranın, bu ülke ile artan ticaret sayesinde yüklü faiziy­ le birlikte fazlasıyla geri ödendiğini söylemek doğru olacaktır. 4o Misyoner faaliyetleriyle ticaret arasındaki ilişkinin değer­ lendirildiği "Ne verdik, karşılığında ne aldık?" adlı kitap­

"Geçen yıl bu ülkede satı­ lan Amerikan pullukları Zulu Misyonu'nun masrafla­ rından çok daha fazla para getirmiştir!" 4ı ta şu ilginç tespit yapılmaktadır:

İngiltere'nin

Mısır

Büyükelçisi

Lord

L'loyd,

1936'da

İskenderiye'de iken Victoria Koleji'nde yaptığı konuşmada bu seçkinlerin "Tam İngiliz gibi düşünen insanlar" olduğu­ nu açıklarken diyor ki: - Çok geçmeden öğretmenlerle öğrenciler arasında kaynaş ­ manın sağlayacağı rahatlıkla bütün öğrenciler İngiliz düşünce­ sini benimseyecek, örf ve adetlerimizi aniayacak ve onları se­ veceklerdir. Halk bu koleji çok daha iyi a nladığı zaman, baba­ lar çocuklarına orada eğitim yaptırmak için yarışacaklardır. Böylece onlar, tam anlamıyla İngiliz gibi düşünen insanlar ola­ rak yetişeceklerdir. 4•

Büyükelçinin oldukça açık konuşmasından da anlaşılaca­ ğı gibi hıristiyanlık artık resmen kapitalizmin emrine

girince sömürge düzenlerinin kurulmasında ve yürütülme­ sinde tek geçer akçe olmuştur. Ayrıca kapitalizmin ve emper­ yalizmin şirin gösterilmesinde de maske olarak kullanılmıştır. Misyoner teşkilatların arasındaki sermaye çevreleri görülmedi­ ğinden, sorun bir metafizik olayı olarak ele alınmış ve soyut bir müslümanlık-hıristiyanlık savaşı olarak irdelenmiştir.

40

James

L. Barton. Daybreak in Turkey. Boston 1908, s: 192-193. Zik: Uygur Koca­

başoğlu. age.

41 42

43

s:

19-20

Uygur Kocabaşoğlu. age. s: 19

İsmet Miroğlu. Yabancı Dilde Eğitim ve Kültür Emperyalizmi. Türkiye Gazete­ si. 18 Ocak ı995

43

Demirtaş Ceyhun, age.

s:

7

217


Misyontr FtJrıliyttÜri

Oysa sadece Batı'nın emperyalist politikalannı yönlendi­ renler için değil, Batı kamuoyunu oluşturanlar için de sorun siyasidir ve din veya mezhep propagandasının alhnda Osmanlı topraklarınının ele geçirilmesi gibi bir gizli

London Times Gazetesi editörü 17 Ocak ı88o'de Amerikalı misyoner Tillman Trowbridge'ye gönderdi­ ği mektupta "Küçük Asya ve Suriye hıristiyan devletler niyet yatmaktadır.

tarafından, bu ülkeleri kötü yönetenlerin elinden alın­ madan hiçbir zaman ıslah edilemez" 44 demek suretiyle ni­

hai hedefi ifade ediyordu. SAYILARLA VAZİYET-İ UMUMİYE

187o-ı8go yılları arasında yabancı okul sayısının hayli arttığı

görülmektedir. Elimizdeki kaynaklara göre bu dönemde Osmanlı topraklanndaki okullann devletlere göre dağılımı şöyledir: Fransa İngiltere ABD Avusturya

. . . . . . . . . . . ..........

....

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 72

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 83

. . . . . . . . . . . . ................

.............

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .465

. . . . . . . . . . . . ........... ............................. 7

Almanya . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , ............. . . . . . ......... 7

İtalya Rusya

...... . . . . . ...........

İran

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 24

44

...... ................................. ....... . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . .

..... . . . . . . . ............... . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

24s

Daha sonra İran'ın okul sayısı 3'e çıkacak, Yunanlılar bile İzmir'de 3 okul yaptıracaklardır. Böylece ıg'uncu asrın sonu ve 2o'nci asrın başlarında Osmanlı topraklarında tespit edebildiğimiz okul sayısı 708 olacaktır.

Abdülhamid döneminde Kudüs ve Beyrut vilayetle­ ri mutasarrıflıklarında kaymakam yardımcılığı yaptığı gibi Beyrut idadisi'nde tarih ve coğrafya derslerine de giren Milıran II.

44

Amerikan Board Arşivi, seri ABC. 16: 9: S.

lu. age. 45

218

s:

ll ':1

Ahmet :\lüla,·ı m,

agm,

s:

395

vol: 4. Nu: 525.

zik: Uygur Kocabaşoğ­


Boyacıyan'ın 1891'de Sultana sundu�u rapora göre sadece Beyrut yöresindeki yabancı okullarda 760 yabancı öğretmen ıı bin 814 öğrenciyi okutmaktadır. Bu 760 misyoner öğretmenin 223'ü Fransız, 74'ü İngiliz, 2o'si Alman, 16'sı Rus, ıs'i İtalyan ve 31'i de Amerikalıdır. 46 1903 Salnamesine göre Beyrut'ta Latinterin 13, Yahudilerin 2, Almanların 2, cizvitlerin 3, İtalyanlann 2 , Fransızlann 22, İngilizlerin 23, protestanların 12, Amerikalıların 21, Ruslann 6 okulları vardır. 47 Önceki yıllar için Beyrut'taki Rus okulu sayısı 44'tür. 411 Cevdet Paşa'nın ISso'li yıllar için verdi�i bilgilere göre top­ lam nüfusu 217 bin olan Lübnan'da 6soo sünniyi, ıı.soo şiiyi, 30 bin Dürziyi, 121 bin Maruni, 47 bin Rum ve bir o kadan Yahudi'yi bir arada tutmaleta zaten müşkilat çeken devlet herbiri bir giz­ li servisin ajanı olan bu öğretmenierin bölgeye damlama­ sından sonra kontrolü iyice kaybetmiştir! Maarif Nazın Zühdü Paşa'nın 1894'de hazırlattığı rapora göre, koca imparatorlukta sadece Kastamonu, Bağdat, Yanya, İşkodra ve Cezayir-i Bahr-i sefid vilayetlerinde yabancı okul yoktur. 1897'de Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Yabancı Okullar" İptidaiye

Röşdiye

idadiye

Toplam

Fransa

59

40

28

1 27

Ingiltere

46

lO

4

60

İtalya

15

5

2

22

Almanya

16

3

3

22

Rusya

5

ı

ı

7

Avusturya

6

4

ı

ll

Amerika

97

ıo

24

ı31

İran

ı

-

-

2

Sırhistan

ı

-

-

ı

246

74

63

383

Devletler

TOPLAM

46

Atilla Çetin. agm. s: 316 -324

47

İlknur Polar Haydaroğlu. age. s: 99

48

Ilknur Polat Hayılaroğlu. age. s: 95

49

Kaynak: Devlet-i Aliyye-i Osmaniye'nin 1313 Senesine Mahsus İstatistik,

s:

83 219


Misyon�r Faaliy�rleri

Tabloda 1897 yılı için toplam yabancı okul sayısı 383 olarak verilmesine rağmen Zühdü Paşa'nın hazırlattığı 1894 tarihli ra­ porda bu rakam

413'tür!

Hıristiyan devletlerin Osmanlı İmparatorluğu'ndan daha fazla pay koparmak için yarıştığı bir dönemde okul sayısının art­ ması gerekirdi. Herhalde 1897 ile 1894 yılları arasındaki farka istatistik çalışmalarında ruhsatı bulunmayan okulların değer­ lendirme dışı bırakılması sebep olmuştur. Kaldı ki biz, resmi kaynaklann bile yetersiz oluşu sebebiyle yabancı okul adedini tam olarak bilemiyoruz. Yabancı okullada ilgili rakamların ne mana ifade ettiği­ ni anlatabilmek için size bir tablo sunuyoruz. Tablo, 1898 yılı itibariyle bazı vilayetlerimizdeki resmi okullada gayrimüslim azınlık ve yabancı okulların sayısal durumunu aksettirmek­ tedir.

1898 yılında bazı vilayetlerimizdeki öğretim kurumlarıso Resmi okuJ

Gayriresmi

Yabancı okul

sayısı

azınbk okulu

sayısı

Edirne

29

50

2

Erzurum

14

4

-

Adana

12

9

6

Ankara

20

21

-

Aydın

49

90

15

Bitlis

6

7

-

Bağdat

lO

5

2

Cezayir-i bahri sefid

7

44

2

H alep

18

34

9

Hüdavendigar

40

34

6

Vilayet

50

220

Tanzimat'tan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, c: 2. İstanbul 1985. s: 474


Nm:ln S�vinf

Diyarbakır

12

6

1

Selanik

18

51

7

Suriye

8

5

13

Trabzon

24

31

2

Kastamonu

26

10

-

Kosova

25

12

-

Konya

30

43

-

Mamuratül aziz

18

20

5

Manastır

19

52

1

Musul

7

ı

ı

Van

9

7

3

Yanya

12

79

-

İzmit

8

17

2

Daha sağlıklı bir mukayese yapılabilmesi için bu tablo­ yu yurt genelinde rakamlandırırsak 1898 yılında 485 res­

667 gayri­ müslim azınlık okulunda5' 73.255, 98 yabancı okulda da 10.246 öğrencinin Türkiye'ye karşı düşmanca şartlandırıldığı­ nı ifade edebiliriz. mi okulda 34.801 öğrenci eğitim görürken,

Ancak yukarıdaki tablonun da sağlıklı olduğunu söyleye­ meyeceğiz. Çünkü 1898 yılı için tanzim edilen tabloda Adana'da

6 yabancı okulun bulunduğu bildirilirken Zübdü Paşa, 1894 yılı için hazırladığı raporda Adana'daki yabancı okul sayısını 18 olarak vermektedir.

Tablo ile Zühdü Paşa raporu arasındaki farkları bazı iller için şöyle ifade edebiliriz: 51

Zühtü Paşa gayrimüslim azınlık okullarının sayısını 454i olarak vermektedir. Bu okulların 498'i ruhsatlı, 4049'u ruhsatsızdır lll


Tablo

Rapor

Erzurum

-

24

Bursa

6

7

Diyarbakır

ı

22

Ankara

-

Trabzon

2

ı

Van

3

8

Halep

9

22

Beyrut

21

89

Kon ya

-

4

Elazığ

5

83

Bitlis

-

22

Suriye

!3

33

Manastır

1

3'

İller

9

2

Zühdü Paşa ayrıca Kudüs'te 29 protestan okulu bu� lunduğunu kaydetmektedir. Paşa'nın verdiği bütün rakamla­ rın protestan okullarıyla ilgili olduğu düşünülürse gerçek sayı­ nın rapora yansıyandan çok daha fazla olduğunu söylemek du­ rumundayız.

19.

yüzyılın sonu itibariyle yabancı devletlerin

Osmanlı İmparatorluğu'nda okullar vasıtasıyla kurdu� ğu örgütlenme yaklaşık 900 müesseseyi kapsıyordu.53

Misyonerierin veya yabancı devletlerin okul kurmak için tercih ettikleri bölgeler, elimizden çıkan ilk vatan parçaları oldu. O böl­ geler bugün de Türk Devleti'ni meşgul eden siyasi gelişmelerin merkezinde bulunmaktadır. ısı

52

İlknur.Polat Haydaroğlu. age.

53

Hidayet Vahapoğlu, Osmanlı'dan Günümüıe Aunlık ve Yabancı Okullar. İstan­ bul 1997. s: 108

222

s:


Necdet Stvirıç 20.

YÜZVILA. GiRERKEN

2o'nci asrın başlarında misyoner teşkilatlarının eğitim gücü gerçekten ürkütücü boyutlara ulaştı. World Atlas of the Chirstian Mission, bu gücü şöyle açıklıyor:s4 Okul Türü Papaz Okullan

Üniversite ve Kolej Öğretmen Okullan

Yüksekokul İlkokul Hemşire Okulu TOPLAM

Okul Sayuı

Öğrenci Sayısı

28.952

1 .4 1 2.044

86

8.628

522

12.76 1

1714

166.447

30. 1 85

1 .290.357

98

663

61.557

2.89 1 .3 3 7

Dünya genelindeki bu 61.500 okulun 6 bini Ortadoğu top­ raklarındadır ss ve bu okullara devam eden 6o bin öğrenci, yüz­ yıllardır koruması altında yaşadıkları Osmanlı Devleti'ni yık­ mak için yetiştirilmiştir. Türkiye'de ı82o'de çalışmaya başlayan Amerikan Board'un Osmanlı topraklarmda 7 üniversitesi, 43 yüksekokulu, 417 normal okulu, 5 papaz kurumu var­ dır. Board misyonerleri Beyrut Üniversitesi dahil Ortadoğu'da farklı bir yapıda ı88 kuruma sahiptir. Fransızlar'm 560, İngilizlerin 50 müesseseleri vardır. 56 Mustafa Ergün, Otto Eberhard'a dayanak ı. Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı topraklarındaki yabancı okullar hakkında şu rakamlan zikreder: 54

Mustafa Ergün. age. s: 387

SS

Necmettin Toılu. age. s: 34

56

E.Kır�ehirlioğlu. Türkiye'de Misyoner Faaliyetleri. istanbul 1963. s: :n

223


Misyon�r F44liyetltri

Okul sayısı

Öğrenci sayısı

Fransa

530

54. 000

ABD

273

1 8 .000

İngiltere

1 26

\ 0.000

Rusya

1 05

1 2. 000

İtalya

67

5 .000

Ülke

Almanya

23

30.000

Toplam:

1 1 24

1 02.00057

Ahmet Ağaoğlu, Hak Gazetesi'ndeki yazısında elindeki bil­ gilere dayanarak 1912 yılı için Osmanlı İmparatorluğu'nda

yabancıların

ıo 'u

yüksek, 46'sı idadi, 1450'si iptidai

olmak üzere 1506 okula sahip olduklarını bildirirse de 58

bir başka kaynak bu sayıyı 4600 olarak vermekte­

dir. 59 Bir yabancı kaynak 1914 yılmda bugünkü Türkiye Cumhu­ riyeti sınırları

içinde yalnız Amerikan Misyoner Teşkilatma

bağlı 426 okul vardır. 60 Bir ecnebi kaynağının verdiği rakam ise 4.024'tür:

Okul Sayısı

Öğrenci Sayısı

Fransız Okulları

500

59.414

Amerikan Okulları

675

34.3 1 7

İngiliz Okullan

1 78

1 2 .800

Yunan Okulları

1 . 830

1 3 3 . 1 00

Okullar

Alman Okullan

TOPLAM

38

3 . 50061

4.024

430.699

57

Otto Eberhard. Budungwesen und Scbnlreform in der Neuen 1iırkei. Dresden

58

Nafi Atuf. Türkiye Maarif Tarihi. d. İstanbul 1931. s: ısı

59

M Nedim Hazar.

60

Roger R. Trask, The United States Responseta Turkish Nationalism and Reform

1916. s: 31-32. zik: Mustafe Ergün. age. s: 390

Misyoner Okulları. Zaman Gazetesi 4 Ağ ustos

(1914- 1939) 1971,s. 10

224

1994. s: 8


Kaynağin, azınlık okullarını da yabancı okullar hesabına da­ hil ettiği herhalde dikkatini çekmiştir, bahsettiği Yunan Okulları ıla Rum Okulları olmalıdır. KIŞKIRTILAN AzıNLIKLAR

Whithead, misyonerierin açtıkları okulları kastederek "Bu müesseseler herhalde Hindu ve Müslümanlara ucuz bir laik eğitim vermek için mevcut değillerdir, böyle bir o maç için İngiltere'de misyoneriere yardım edenler bir

peni bile vermezler" 6' diyor.

Whithead'ın Hindistan için yaptığı bu tespit Türkiye için de aynen geçerlidir. Aslında misyonerler Türkiye'ye politik bö­ lünmeleri teşvik etmek için gelmemiş olsalar bile, müslüman­ ları tanassur ettirmenin sanıldığı gibi kolay olmadığını anla­ dıkları anda azınlıklarla ilgilenmeye başlamışlardır. Bu ilgi, bazan sadece mezhep propagandasıyla sınırlı kalmış­ tır. Fakat Osmanlı Devleti'nin varlığını kendi siyasetlerine aykı­ rı bulan devletler, parçalama programlarını uygulamaya başla­

yınca azınlıkları kışkırtmak için misyonerleri de kullanmışlar­ dır. Yani Batı, kendi çıkarlarını Osmanlı hıristiyanları vasıtasıy­ la korumayı veya siyasi hedeflerine Osmanlı azınlıklarını kulla­ narak ulaşmayı planladığı anda misyonerler bölücü birer terö­ rist haline gelmişlerdir. Bu bölücü teröristler çoğu zaman okullarda yetiştirilmişlerdir. Bulgar ihtilalcileri, Rum, _ Ermeni, Arap veya Arnavut ayrılıkçıları hep misyoner­ Ierin tedrisatından geçmiştir.

Şunu rahatlıkla söyleyebili­

riz ki, Osmanlı'nın parçalanmasında azınlık ve yabancı okullar­ da yetişen lider kadronun büyük payı olmuştur. 62 61

YusufHikmet Bayur. age. c:3. s: 373

62

İsmail Hakkı Uzunçarşılı. Azınlık ve Yabancı Okullarda Yürütülen İhinetler. Çağ Dergisi sayı: 1. Ankara 1976. s: 9

225


Miıyo,ur Faaliyultri

Makedonya'daki okullarda Rum, Bulgar, Sırp ve Ulahlara ilimden çok ayrılıkçı tezler telkin edilerek Osmanlı'yı parçala­ ma fikri aşılanmıştır. Anadolu'daki Ermeni ve Rum ayaklanma­ larında, Rurneli, Suriye, Lübnan ve daha güneydeki toprakların elden çıkmasında bu okulların büyük payı vardır. 63 Yabancı okul öğretmenleri Türkiye'de düşündüklerini gerçekleştirecek

ihtilalci nesli bu okullarda yetiştirmişlerdir. 64 Misyoner okullarının sebep olduğu siyasi bunalımların çoğu an­ cak savaşla çözümlenebilmiştir. Bu okullarda Osmanlı azınlıklarının dilleri, edebiyatları, tarihleri, efsaneleri, rnitolo­ jileri, varsa yetiştirdikleri kahramanlar abartılı bir üslupla an­ latılarak uluslaşma süreci hızlandırılrnıştır. 65 Okulların yanısıra spor klüpleri, sağlık kurumları ve mesleki kurslarda yürütülen bu faaliyete Rum, Ermeni, Bulgar gibi kalabalık azınlıklarla be­ raber Yahudiler, Süryaniler ve hatta Yezidiler de hedef olmuşlar­ dır. 66 Arnerikan Board misyonerlerinden Tillman C. Trowbridge, ı872'de hazırladığı raporda gayrimüslimlerin nüfusu konusun­ da bilimsel gerçekiere kafa tutarak diyordu ki: Türkiye'nin tüm nüfusunun yaklaşık yarısı Rum, Ermeni ve Bulgarlardan oluş­ maktadır. Amerikalılar ve diğer misyonerler bu toplumlar içinde uzun süredir çahşrnaktadırlar, özellikle Ermeniler arasında ba­ şarılı olmuşlardır.

67

Yabancı okullarının hemen hemen tamarnında baskı maki­ naları mevcuttu. Özellikle daha yaygın ve sistemli çalışan büyük misyoner teşkilatları, müstakil matbaalarını kurrnuşlardı. ı866ı887 yılları arasında Amerikan misyoner matbaasında Ermeni Ergün. age, s: 388

63

Mustafa

64

Cahil Kavcar. 2. Meşrutiyet Devrinde Edebiyat ve Eğitim

(1908-1923). Ankara

1 974. s: 58 65

Bilal Er yılmaz.Yabancı Okullar. Osmanlı Ansiklopedisi, c: 7. İstanbul 1996. s: 21

66

Nahit Dinçer, age, s: 4 1

67

Tillman C. Trowbridge, A. Christian Collage in Central Türkiye. l S Ağustos 1872. Amerikan Board Arşivi, seri ABC. 16: 9: S. vol: 3. nu: 69. zik: Uygur Kocabaşoğlu, age. s: 1 2 0

226


harfli Türkçe, Ermenice, Bulgarca, İbranice, gerek harfli Türkçe, Arap harfli Türkçe, Rumca olmak üze­ re muhtelif dillerde

249 değişik kitap ve risale toplam

48 milyon 464 bin 172 adet basılıp dağıtılmıştı. 68 Amerikan misyonerlerinin tercih ettikleri azınlık dilleri aynı zamanda he­ def alınan kitleyi de ortaya koymaktadır.

69

HALKA SİLAH DAGITAN ÖGRETMENLER Misyonerler her fırsatta siyasetle ilgilenmediklerini, bulun­ dukları ülkelerin törelerine riayetkar ve kanuniarına saygılı ol­ duklarını tekrarlayıp durmuşlardır. Oysa onlar bırakın kanunla­ ra

saygılı olmayı, hüku.mete karşı kışkırttıkları azınlıkların

eline silah tutuşturmaktan bile çekinmemişlerdir! Türkiye'deki misyonların yıllık toplantılarında hıristi­

yan Osmanlı uyruklarının askerlik yükümlülüğünden muaf turulmasını sağlamak amacıyla faaliyet gösterilmesini kararlaştıracak ve hatta bir misyonerin sınırdışı edilmesinin ön­ lenmesi için Amerikan yönetiminin Türk kara sulanna

savaş gemisi göndermesini talep edecek 7o kadar da siyase­ tin çirkefinde çırpınmışlardır. Anadolu Genel Isiahat Müfettişi Şakir Paşa, 1898 tarihli rapo­ runda "Gayrimüslim tebea çocuklarının eğitim yoluyla ve ailelerine yardım edilmesi suretiyle Osmanlı Devleti

aleyhine zehirlendiğinden" ve bu "okullarda memleke­ tin ve hükômetin çıkarlarına aykırı amaç güdüldüğün­ den"

71 yakınmaktadır. Yıldız Arşivi'nde bulunan bir belgeden

ise protestan koleji öğretmenlerinin Merzifon'daki gayri-

68 69 70 71

Cahil Kavcar. age. s: 58 M. Hidayet Vahapo�lu. age. s: 180 American Board Arşivi, seri: ABC. 16: 9: 7. vol: 2. nu: 313. 316. zik: Uygur Kocaba­ şoğlu. age. s: 21 İlknur Polat Haydaroğlu. age. s: 181 227


Misyon·u Faafiyuftri

müslim halka silih dağıttıkları öğrenilmektedir. 7" Ancak bu belge, konusunda tek örnek değildir. Rum Pontus örgüt­ lenmesinin yanısıra Ermeni Hınçak teşkilatlanması da uzun yıllar Merzifon Amerikan Koleji'nden idare edil­ miştir. 73 Türkiye'deki yabancı misyonlara mensup şahıslar, ya­ bancı okul yöneticileriyle birlikte Ermeni gençlerine askeri eğitim bile yaptırmışlardır. Buna mürnasil olarak Van'daki Rus konsolos yardımcı ile Bursa'daki Fransız okulu müdürünün gerçek silahlarla Ermeni öğrencileri eğitmesi gösteri­ lebilir. 74

Antep Koleji'nde ve Amerika'da yetiştirilip Urfa'da gö­ revlendirilen Sogamon adındaki protestan papaz Urfa isya­ nına katılmış 75, Urfa'da Amerikalı misyoner Lesly'nin yetimhanesindeki demircilik atelyesinde çok sayıda mermi ve hatta su borularından top bile imal edilmiş­ tir! 76 Saadettİn Paşa 5 Mayıs ı8g6 tarihli raporunda Amerikan misyonerlerinin Van'da okul açıp Ermenilerin kafasını ihti­ lal fikirleriyle doldurduklarından, fakir fukara müslü­ manlara bir ekmek bile vermedikleri halde, Ermeniler için fırınlar açtıklarından, altınlar saçmaya başladık­ larından uzun uzun şikayet etmiştir. 77 19 Şubat 1896 tarih­ li raporunda benzeri gerçekleri ifade eden müfettiş Şakir Paşa, 72

P rotesta n misyonerlerinin esliha (silah) ve evrak-ı muzırra tevzi iyle ahaliyi ihtilale

tahrik hususunda vukua gel en mefsedetlerine ... (E. Kırşehirlioğlu. age. s: 146) 73

Azmi Süslü. Maraş'taki Fransız ve Ermeni Birliği. Kahramanmaraş 1. Kurtuluş Sempozyumu. Ankara 1987. s: 30

74

Erdal İ ller. Türkiye'de Sosyalist Ermeniler ve Silihianma Faaliyetleri.

(1890-

1923). İstanbul 1995. s: 29 75

Abdullah Yaman. Ermeni Meselesi ve Türkiye, İstanbul l970. s: 48

76

Mehmet H ocaoğlu. Arşiv Vesikalarıyla Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler. istanbul 1 976. s: 586. (Misyoner Lesly, isyana bizzat kat ı l m ı ş , yeti m hiı.ned eki Er­

menileıie birlikte teslim olduktan sonra da vicdan azabından zehir içip intihar et­ miştir) 77

228

Başvekalet Arşivi, Yı Id ız Evrakı, k ısı m

36. zik: Mehmet Hocao�lu. age. s: 325-326


Necdet Sevinç

1 ııgiliz ve Amerikalı misyonerierin Van'da sönmüş olan

fes at

ateşini yeniden canlandırmak için heyecanh telkinlerde

bulunduklarından yakınmıştır. 78 Mayevski, 1896'daki Van ayak­ lanmasında Ermeni isyancıların bazen Amerikan misyo­ nerleriyle, bazan de İngiliz ve Rus konsoloslarıyla top­ lanarak sıkı bir işbirliği içinde çalıştıklarını yazmaktadır.

79

Bitlis'te durum çok daha dramatiktir. Bitlis vilayeti polis komiserliğinden ahnanı8 Teşrinievvel 1 311 (18 Kasım 1895) tarihli şifrede protestan misyonerlerinden Corç'un kiliseye gelip Ermenileri toplayarak "Bu Cuma günü her yerde camiler basılacaktır! Siz de camileri basıp kan dökmelisiniz ki, beylik (yani devlet) olasınız!" diye

t ahrik ve teşvikte bulunduğu bildiriliyordu.

80

Bir başka mis­

yoner, kışkırttığı asiler için para toplamış, İngiltere'den gizlice silah getirip Ermenilere dağıtmışh!

8'

Fakat Arnerikah misyonerierin rolü bundan ibaret değildi. Perşembe günü halkı ve teröristleri Kamerak Kilisesi içindeki piskoposlukta toplayıp, camiierin basılması meselesi, yani isyan planları yeniden gözden geçirilmişti. Olay günü ise Henklıoron Kilisesi'nde Ermeni ileri gelenlerini toplayarak "beylik veril­ mesinin" ayaklanmaya bağlı olduğunu tekrar hatırlatmış,

i ngiltere'nin arkalarında olduğunu söylemişlerdi.

82

Saadettin Paşa ile İbrahim Cemal Efendi'nin Bitlis olay­ larıyla ilgili raporundan anlıyoruz ki, Ermenileri isyana sevk eden adam, Bitlis'teki Amerikan kolejini yöneten adamdır! Muş Ermenilerini de ayaklandıran kolejin misyoner müdürü, Cuma günü halk camideyken kilise 711

Başvekaleı Arşivi. Yıldız. Evrakı, kısım 36, zik: Mehmet Hocaoğlu. age.

79

Mayevski. Les Mas Casres Coırunis Per Les Armanies. çeviren: A. Süslü. Ankara

110

Hüseyin Nazım Paşa. Ermeni Olaylan Tarihi. Ankara 1994. cilt: 1. s: 99

s:

326

19B6. s: 34

IH 112

Ragıp Meınişoğlu. Van'da Ermeni Mezalimi. 2 Nisan Gazetesi. 16 Nisan 1974. s: 1 Mehmet Hocaoğlu. age. s: 273

229


Miryon�r F!laliyttlni

çanı

ile işaret verip silahlı Ermenileri müslümanların

üzerine gönderecek ve biri kadın 38 müslümanın şehit olmasına 139 Ermeninin de itlafına sebep olacaktır!

Bir arşiv belgesinden öğreniyoruz ki, misyonerler Ermeni teröristlerine düzenli olarak maaş vermişlerdir. 83

GİZLİ SERVİSLERİN GÜDÜMÜNDE

Batılı başkentler inkar ederler ama aslında onlar diplomat­ larıyla, gizli servisleriyle, elçilik teşkilatları ve tüm devlet güçle­ riyle misyonerierin arkasında olmuşlardır. Misyonerler de kut­ sal kabul ettikleri amaçlarına ve gerçekten cansiperane çalışma­ larına rağmen siyasetçiler tarafından basit bir alet olarak kabul edilmişlerdir. Ama onlar alet olarak kullanılmaktan şikayetçi değil­ lerdir! Çünkü devletlerin, kendi dış politikalarına hizmet ettik­ leri sürece misyoneriere yardımcı olmaları, yardıma muhtaç bu­ lunan misyonerleri ister istemez gizli servisierin en sevimli ifa­ deyle dışişleri bakanlıklarının kontrolü altına sokınuştur. Fakat şu Terrell olayında olduğu gibi zayıf idarecileri buldukları anda da ağırlıklarını onlara hissettirmişlerdir. Şöyle ki:

Amerikan Board misyonerleri ABD'nin İstanbul'daki tem­ silcisi A.R. Terrell'e bir türlü ısınamazlar. Onlara göre Terrell Ermenilerden nefret etmektedir. Örgüt 1896'da Amerika'da bir kampanya başlatarak Terrell'in İstanbul'dan uzaklaştırılmasını, yerine de Oscar Straus'un atanmasını sağlar. Bir dışişleri mensubu olması sebebiyle hükfimetin emrinde bulunması gereken Straus, 6 Ağustos ı897'de örgüt lideri papaz­ ları şöyle teşvik edecektir: Tayinim için göstermiş olduğu83

BaşbakanlıkArşivi. Dahiliye Nezareti. 69/199. 6Xl.l916, zile; M. Kemal Öke. Erme­ ni Sorunu, s: 73

230


Nted�t s�vinr

nuz ilgiye, alacağım sonuçlarla layık olmaya çalışaca­

Aım.

B4

Katalik tarikatların hemen hepsinin arkasında Fransa, pro­ l ı•stan örgütlerinin gerisinde de Amerika ve İngiltere vardır. J{ usya, Ortodoksları kullanmıştır. Ve bu devletler, Osmanlı top­ ra klarında papaz teşkilatianmasının başladığı günden iti­

baren, kayıtsız şartsız misyonerleri desteklemiş, hatta çok süf­

l i işlerinde bile onları kullanmıştır. Halkın arasında saygın birer d i n adamı tafrasıyla dolaşan misyonerler, dışişlerinin havale et­ ı i�i iş için para bile almışlardır!

Fransız elçisi De Bonnac 1716'da İstanbul'a geldiğinde, Papa'mn murahhası olan Gallani Türk başkentinde bulunuyor- . du. Dominik tarikatına mensup olan bu ruhani reis, Tanrı'ya hiz­ met ettiği için Papa'dan 200 altın ekü alıyordu. Fransa Kralı da

ıooo lira tahsisat ayırmıştı. İzmir'deki misyoner teşkilatının Şefi 1 )av id de Saint Charme de kral tarafından maaşa bağlanmıştı.

Ayrıca muhtelif katalik tarikatiarına mensup 7 ekip İstanbul'da Fransız elçisinin himayesi altında çalışıyordu. Galata'daki ka­ puçinlere ait ev ile kapuçinlerin Türkiye'deki bütün müessese­ leri Fransız elçisinin emri altındaydı. 16. asrın sonlarında elçi Germigny'nın zamanından itibaren İstanbul'a yerleşmiş bulu­

nan cizvit tarikatının, Sakız, Naxos, Paros, Atina, İzmir, Halep, Şam ve Bağdat'ta müessseseleri vardı. Şam'daki müessesenin masrafını Paris'te kralın sarayına mensup bir kadın karşılıyor­ du!

as

Hiçbir batılı başkent, misyonerierin sebep olduğu faciaların sorumluluğunu sırtından atamaz! Çünkü ese­ rin başından beri söyleyegeldiğimiz gibi, misyoner, diplamat, ca­ sus, kilise hep içice olmuş ve hükumetierin direktifteriyle hep aynı hedefe yönelmişlerdir. Hatta Fransa, laisizmi benim84

American Board Arşivi, seri: ABC. ı6: 9: 7. vol: 9. nu: 68-71. zik: Uygur Kocabaşoğ­ lu. age. s: 28. 42 ve 43 numaralı dipnot

RS

Mehmet Ali Ayni. Milliyetçilik. İstanbul 1943.s: 326

231


Misyorıtr Fllaliyttkri

sedikten sonra da Fransa dışındaki tarikat okullarma yardım etmeye devam etmiştir. Aydınların şiddetle eleştir­

mesine rağmen yardıma devam eden Fransız hükumeti bu çeliş­ kiden kurtulmak için 1901'de Mission Laique yani laik misyon adında bir örgüt kurup, bu örgüt vasıtasıyla okullar açmaya baş­ lamıştır. Beyrut ve Selanik'teki önemli Fransız liseleri bu örgüt tarafından açılmıştır.

86

Yani Fransa, uyguladığı rejimin ruhuna

aykırı olduğu halde, misyon teşkilatıanna ve tabii bu arada ta­ rikat okullarına yardımdan da, onlardan yararlanmaktan da

vazgeçrnerniştir! 9 Ocak 1919'da Adana'ya gelerek Genel Vali sıfatıyla bölgenin idaresini üzerine alan Albay Bremond, Eylül 1916'da Kahire'den Fransız Dışişleri Bakanlığı'na ulaştırdığı raporda Cizvit pa­ pazlarından yararlanılmasını tavsiye ediyordu. 87

Aynı şekilde laik eğitime rağmen L. Massignon, Fransa Müstemlekeler Bakanlığı'nın Kuzey Afrika Dairesi Müsteşarı ve Mısır'daki Fransız Misyonerleri Cemiyeti'nin de başkanıdır! Mısır Dil Kurumu ile Şam Arap ilmi Kurumu'nun da üyesi olan bu adamın konumu Fransız salıtekarlığının bir başka gösterge­ sidir. Öteki devletler de hedeflerine ulaşmak için misyonerleri dış politikada kullanmışlardır. İngiliz milleti ve hükumetinin mis­ yoneriere şükran borçlu olduğu, zira misyonerierin 400 mil­ yon kişiyi İngiltere'ye bağladığı, ticaret ve servet birikiminde de hakim konuma getirdiği İngiliz yetkililerince ifade edilmiş­ tir. Hindistan'daki İngiliz Genel Valisi'nin, East India Campany'e ticareti geliştirmek istiyorlarsa yöntemlerini değiştirmelerini, pahalı mallar satan bezirganlar yerine, misyonerler göndermelerini salık vermesi bu çirkin gerçeği bütün çıplak86

Aran Rodrique. Türkiye Yahudilerinin Batılılaşması, Ailiance Okullan, Anka­ ra 1997. s: 222

87

Ömer Sami Coşar. Musa

1982 232

Dağl'nın Öteki Ylizll.

Milliyet Gazetesi. 17 Haziran


N�cdet Sevinç

lı�ıyla ortaya koyar. Aynı şekilde Amerikan Board papazlarının ı•asifik'teki Güney Denizi Adaları'na ayak basmalarından 40 yıl )lıınra her hafta bir Amerikan gemisi New England limanlarının ınallarını buraya taşımaya başlamışur. Daha önce de sözkonusu ettiğimiz gibi; misyoner faaliyetle­ ri

ve

ticaret arasındaki ilişkinin değerlendirildiği "Ne verdik,

karşılığında ne aldık" adlı bir kitapta ilginç ve uhrevi hayat­ la asla ilgisi bulunmayan, bir din adamı için de yüzkızartıcı olan ıılaylar anlatılmaktadır. 88 Tabii misyonerler ticaretle pek uğraşmamışlardır. Misyo­ nerierin faaliyetlerinden dolayı mensup oldukları devletin para k azanması sebep değil, sonuçtur. Onların hedefi kendi kültür­ lerini, ilgilendikleri ülkeye yerleştirmek, ora halkını kendileri­ ne benzetrnek veya devletlerinin siyaseti gerektiriyorsa bulun­

dukları ülkeyi paramparça etmektir!

DÜŞMANA DAVETİYE Misyonerler zor duruma düştüklerinde düşman orduları­ nı

bile "hıristiyanları kurtarmak" gibi bilinen ve aslı as­

tan olmayan bir baha.neye sığınarak çağırabilmişlerdir. Bulgar ayaklanmasının Robert Kolej'de tezgahlandığı ortaya çıkın­ ca, halk kolej öğrencilerini hırpalamaya başlamış, bunun üzer­ ıne Amerika boğaza bir filo göndermiştir! Washburn'un İstanbul Bağazı'na giren Amerikan gemilerini kastederek

"Onlar bizim kanuni baklarımızı korumak için gelmiş­ lerdir" şeklindeki sözlerinden düşman donanmasının davet edildiği anlaşılmaktadır. Bu durum, misyoneriere verilen dev­ let desteğinin de çarpıcı bir göstergesidir. Aynı şekilde ı895'deki Ermeni ayaklanması sırasında protestan misyonerlerinin en büyük yardımcısı İngiliz elçisi olmuştur. Robert Kolej müdürü

88

Geniş bilgi için bakınız: Uygur Kocabaşoğlu. age. s: 19 233


Misyon�r Faaliy�tl�ri

Gates, bu yardımı şöyle özetler: "Dahası var, bu karışıklık­ tan sonra en büyük yardım ve moral desteği Harput'ta kalmak üzere derhal gönderilen İngiliz elçi yardımcısı Raphael Fontsno'dan gördük." 89 Bu 1895 ayaklanması da tıpkı daha önceki ve daha sonra­ ki kalkışmalar gibi misyonerierin eseridir. Bitlis gibi ücra bir Anadolu kasabasının Ziyak adındaki köyceğizi ile bile ilgilenen protestan misyonerleri köy vaizi Agop Serkis'e gönderdikleri 19 Eylül 1895 tarihli mektupta, biraz daha kan dökülürse

Ermeni sorununun çözümleneceğinden bahsederler! Amerika'dan yollandığı tespit edilen mektupta, Sasonlular'ın kanlarının İngiliz ve Amerika toplumlarını etkilediğinden ba­ hisle denmektedir ki: "Eğer ikinci bir hareket daha vuku bulursa İ ngiliz ve Amerikan devletleri İstanbul'a yü­ rüyeceklerdir. Ve Sultan'ı üfleyerek Bağdat'a kadar göndereceklerdir. Her ne söylersem hakikattir. İşte bizim maksadımız: ihtilal... ihtilal... her yerde bir­ den!" 9o Kendini Allah'a adamış fedakar ve iyiliksever din adamı kis­ vesiyle dolaşan bu şarlatanlar, ayaklanmayı bizzat teşvik ettikle­ ri halde, daha sonra Türkler'in Ermenileri katiettiğine dair yala­ nı bütün

dünyaya yaymışlardırı

Türkler'den

nefret

ettiğini

gizlemeyen

Montgenthau,

Osmanlı Ermenilerinin Rus ordularının safına geçip, Türk askerine karşı savaştığını itiraf etmesine rağmen Osmanlı Devleti'ni Ermenileri katietmekle suçlayabilmiştir! Türkiye aynı iki yüzlülüğe, Bulgar ayaklanmasından sonra da şahit olmuştur. Bulgarlar, ilk ihtilale kalkıştıklarında devletin gücü karşı­ sında derhal erirler. Onları isyana sevkeden Batılılar ve misya89

Gates, C. Frank, Not To Me Only, Princenton University Press Princenton 1940, s :

90

Hüseyin Nazım Paşa, age . c: 1, s: 1 1 2

125, zik: Necmettin Tozlu. age. s: 176

234


N�cd�t Stvinç n

erler neticeyi hoş karşılamazlar. Hemen alışılmış tavularım ta­

kınıp so-6o bin masum kadın ve çocuğun Türkler tara­ r. ndan katıedildiğini veya mahkeme kararıyla öldürülmüş

olduğunu iddia ederek durumu Amerika ve Avrupa'nın güçlü ba­ sın

organlarına duyururlar. Kimin vasıtasıyla duyururlar? Robert Koleji Müdürü Washburn vasıtasıyla! Fakat Washburn, görünürde Türk dostu oldi.ığu izlemini de­

vam ettirmek için haber ağını İngiliz Elçiliği üzerinden kurar ! 9'

CASUS MiSYONERLER

Abdülhamid dönemi Mabeyn Başkatiplerinden Tahsin Paşa,

siyasi batıralarında İtalyanl ar'in Trablusgarp'taki çalışmalarıy­ la ilgili örnekler vermekte ve bu arada sinyar Benoti Salvadora

adındaki bir misyonerin aslında istihbarat görevlisi olduğu

izlenimini uyandıran faaliyetlerini ş öyle anlatmaktadır: "... Müşir Recep Paşa'dan varit olan (yani gelen) hususi adresli bir arizede, Trablusgarp'm Oclecelo denilen bir kazasında ya­ kalanan bir İtalyalı'dan bahisle, merkuro hakkında olunacak

muamele istizan olunuyordu, (yani soruluyordu) Bu İtalyalı Arap lisanına a.şina bir misyoner idi. Sinusi şeyhi kıyafetinde Ocelecela'da yakalanmıştı. Ocelecela, Trablusgarp vilayet mer­ kezinden yaya 35 günlük mesafededir. Merkuro İtalyan misyo­ neri sinusi zaviyeleri eshabına mahsus kıyafete girerek ve yü­ rüyerek Ocelecela'ya kadar gelmiştir. Asıl ismi sinyar Boneti Salvodara olduğu halde, Şeyh Haşimülürcavi namı müstearıy­ la seyahat eylediği anlaşılmıştır. Üzerinde zuhur eden cep def91

Guckert, John Cedl. The Adaptation of Robert Collage To its Enviroment (19001 927). The Ohio State Üniversty, 1968, s: 47. zik: Necmettin Tozlu, age, s: 58

235


Miryon�r Faaliyeıleri

terinde geştügüzar ettiği yolların, vahaların, su bulunan yer­ lerin küçük mikyasta bir krokisi görüldüğü iş'ar olunuyordu." 92

Bu sinyar Benoti Salvadora istihbarat hizmetinde çalışan tek misyoner değildir. Birçok misyoner zaten kendilerini yıkmaya memur sandıkları Türk Devleti veya herhangi bir İslam ülke­

si aleyhinde casuslar yapmayı şerefli bir görev saymıştır. Ünlü misyoner şefi papaz Jessup bile Türkiye'nin misyonerler­ den korkmalrta haklı olduğunu, çünkü misyonerierin im­

paratorlukta bozgunculuk çıkarınakla yetinmediklerini, men­ sup oldukları devlet hesabına askeri ve siyasi casusluk da yaptıklarını itiraf etmek zorunda kalmıştır.

93

Erzurum'daki İngiliz konsolosu Ermeni Zohrap Efendi'nin büyükelçi Layard'a gönderdiği 28 Ekim 1877 tarihli şifreden an­ lıyoruz ki, misyonerler tepelerinden tırnaklarına kadar bu espi­ yonaj faaliyetinin içindedirler. Çünkü Zohrap raporuna "mis­ yonerlerin ıı Temmuz ı877 tarihli haberine göre" ifade­

siyle başlamaktadır. 94 Misyonerler ya doğrudan doğruya casusluk yapmışlardır ya da Sapeto olayında olduğu gibi casusları aralannda barındır­ mışlardır. İtalya,

Habeşistan'a

girmeden

önce

1838'de

Giusepe

Sapeta'yu bir misyoner sürüsüyle bu ülkeye sokar. Sapeto, mis­ yonerlerle birlikte dolaştığı için kimsenin dikkatini çekmez. İlgili makamlara raporlarını sunar. İtalyan ordusu bu misyon grubunun çalışmalarından sonra ülkeye girer.

92

Tahsin Paşa. Esbak Maheyn

bul 1931. 93

s:

Başkatibi. Abdülhaınit ve Y ı l d ı ı. Hatıraları. İstan

Henry Harris Jessup, Fifty Three Years in Syria. New York 1910.

s:

236

15. zik: Musta­

s: 171

Bilal Şirnşir, İngiliı. Selgelerinde Osmanlı Ermenileri

(1856-1880). Ankara

l9S6. s: 107 95

­

277

fa Hulidi Ömer Ferruh, age. 94

95

Ahmeı Naim, Bir Mü.ııtemleke Harbinin Tarihi. Bartın 1 937. s: l3


Wayman Bury'nin görev yöre Yemen'dir. Kendisi Abdullah Mansur, arkadaşı da Hacı Mehmet Ali adını almıştır. Hacı Ali'nin cebinde iki pasaport vardır. Bunlardan biri İngiliz Dışişlerince verilmiştir. Bu pasaportta Hacı Ali'nin adı Arthur Bangual'dır, di�eri Osmanlı Konsolosluğu'nda görevli Zengibar'lı Ali bin Muhammed adına düzenlenmiştir. Abdullah Mansur, tabanca­ sını, fotoğraf makinesini, mikroskobunu, cep defterini yanın­ dan hiç eksik etmez. Bölgenin haritalarını çıkarır, resimlerini çeker, uygun gördüğü yerlerde kuyular açtırarak Yemen topra­ itının altındakileTle de ilgilenir. Kuyulardan çıkanlanlan mik­ roskoplada inceler, notlar alır ve ilgili ye rlere raporlarını gönde­ rir. Yemen'in en stratejik bölgelerinden biri olan Heruz'a yerle­

şen Abdullah Mansur, güya Londra Zooloji Cemiyeti'nin üyesi­ dir, görevi de kuş türleri hakkında bilgi toplamaktır. Pazartesi ve

Perşembe günleri mutlaka oruçludur.

1 ngilizlerin Yemen

Üç ayda bir

Konsolosluğu'na giderek ilmi (!) çalışmaları

hakkında bilgi verir. Abdullah Mansur'un arkadaşı Hacı Ali, zaman içinde Bektaşi tarikatında halifeliğe kadar yükselerek nüfuzunu ve tevlid etti­

�i tehlikeyi artırır. 96 Aslında misyonerierin gizli amaçları, açık olanlardan daha önemlidir. Avrupa yahut Amerika'nın dinrnek bilmeyen çarkla­ n na hammadde yetiştirmek ve bu konuda ihtiyaç duyulan orta­

mı hazırlamak da bu amaçlardandır. Hedef alınan ülkelerin en �6

İhsan Süreyya Sırma, Osmanlı Devleti'nin Yıkılışında Yemen İsyanlan. İstanbul

1980, s:IOI. Ahmet Hamdi, Alem-i islam ve ingili:ı Misyonerleri, ingüi:ı Misyo­

nerleri Nasıl Yeti,tirilir?. İstanbul 1324. s: 2-15. zik: Necmettin Tozlu. age.

s:

17.

Süreyya Sınna, Erzurum üniversitesi Merkez Kütüphanesi, Seyfetıin Özege

Bölümü'nde K. 18669 nurnarada kayıtlı elyazması bir hatırattan bahseder. Bu ha­ tırat. Bahriye Kaymakamlarından Mustafa Bey'e aittir. İngiltere' de görevli olarak bulunduğu yıllarda misyonerierin kendisine din değiştirmesini teklif ettiklerini

anlatan Mustafa Bey. Lethause adında bir misyonerin Harndi Bey adını kullanarak

Mustafa Reşit Paşanın zamanında Sadaret Tercüme Kalemi'ne sızdığını yazmak­ tadır. Bakınız, İhsan Süreyya Sırma, Osmanlı Devleti'nde Faaliyet Gösteren İ n ­

gili:ı Misyonerleri, İlim ve Sanat Dergisi, Ankara 1985. s: 86

237


Milyoner Faaliyttlrri

kısa zamanda en zengin kaynaklarının sömürüye hazır hale geti­ rilmesi, en sinsi ve ulaşılması gereken en acil amaçlar arasında­

dır. 97 Nitekim Amerika'nın Sivas Konsolosu Jewet, 4 Kasım ı887 tarihli raporunda Anadolu'nun maden kaynaklarının zenginli­ ginden ama pek az işletildiğinden bahisle "bir başka hükômetin elinde olsa bu maden kaynaklarının yüzyılın en büyük verimi­ ni ve servetini sağlayabilecek güçte olduğunu" belirtmektedir. 98

1903 tarihli bir belgede Amerikanların kazı yapmakla ilgili taleplerine red cevabı verildiğini öğreniyoru z

.

99

ÖZETLERSEK Misyonerler bir ülkeyi kültürel açıdan tamamen yıkına­ dan, kendilerini o ülkeyi tamamen fethetmiş saymaz­ lar. Bu bakımdan fethedilecek, yani işgal edilecek ül­ kenin bütün sırlarını detaylarına varıncaya kadar tet­ kik etmek için seyyab, doktor, öğretmen, mühendis, je­ olog, hemşire vesaire gibi görevlerle hedef aldıkları ülke­

ye akın ederler. Bizim ülkemize de bu amaçla üşüşmüş­ lerdir. Görevleri milletin ve devletin tarihi, coğrafi, jeo­ lojik, kültürel, siyasi, ekonomik, psikolojik yapısının in­

celenmesi, zaaflarının tespit ed lerek nasıl sömürülebi­ leceği hususunun tayin edilmesidir. ıoo

Misyonerler kendi okullarından başka azınlıklara da okul

açtırarak

101

toplumsal

nifak planlamışlardır.

Sonraki bölümlerde de görüleceği gibi azınlıkiar çoğu

Necmettin Tozlu. age. s: 16 İlknur Polat. Osmanlı imparatorluğunda Açılan Amerikan Okulları Üzerine Bir İnceleme. Belleten, c: 52, s: 203. Ankara 1988. s: 633 99 .. Hafriyaı işine gelince, bu bapta malumat olmayıp, sefaretçe hafriyat icrası is­ tenilen mahal Musul Vilayeti dahilinde Koyuncuk nam tepe ise tetkikat tebligat-ı mesbuka ile mütebeyyin olduğu veçhiyle... 100 Necmettin Tozlu, age. s: 34-35 101 Enver Ziya Karal. Osmanlı Tarihi, c: 3, Ankara 1970. s: 376 97

98

.

238


Necdet Sn�inç

zaman kendileri için okul açılmasından rahatsız olmuş 102,

cemaat liderleri sık sık genelgeler yayınlayarak yaban­

cı okulların dil ve ilim öğretmek bahanesiyle kendileri­ ni din ve milliyetlerinden koparmak istedikleri­ ne dair yakınmalarda bulunmuşlardır. Misyonerler yönettikleri okullarda din ve mezhep yayma amacını sömürgecilik ve hatta istila hedefiyle bütün­ leştirmişlerdir. Arkalarını yasladıkları devletlerden aldıkları · güçle, gir­ dikleri ülkelerin huzurunu, sosyal yapısını, ahlakını, si­ yaset ve eğitimini etkileyerek

sürekli kargaşaya

itH­

melerine sebep olmuş ve nihayet o ülkenin Avrupa dev­ letlerinin himayesine girmesi için çaba harcamışlardır. Yabancı okullarda görev yapan yabancı öğretmen ve ida­ reciler, ya doğrudan doğruya okulu açan devletin veya il­ gili misyoner teşkilatının

ajanı olarak çalışmışlardır.

Amaçlan sadece din ve mezheplerini kabul ettirmek de­ ğil, kendi devletlerinin siyasi emelleri uğruna

azınlık­ ları kışkırtmak, bölücü, bozguncu cereyanları telkin ve propaganda etmek, isyancıları elebaşıları, asileri korumaktır. Misyonerler, Türk topraklarındaki yeraltı ve yerüstü zenginliklerini araştırıp, tespit ederek mensup olduk­ ları devlete rapor etmiş, böylece yabancı başkentlerin Türkiye üzerindeki hedeflerinin takipçisi olmuşlardır. Osmanlı halklarını parçalarnak için fikri ve dini altya­ pıyı hazırlamış, sonra da siyasi desteğin sağlanmasında yardımcı olmuşlardır.

102 . .. eçnebi propagandasmı icraya memur olan müessesatın yegane maksadı şüphe yok

ki. ı alim-i ilim ve marifet ve tedris-i !isan vesilesiyle talebenin rakik kalplerini av­

la mak ve onları mukaddes ananat-ı diniye ve milliyemizden ayırmak keyfiyetinden ibarettir (Mustafa Ergün, age. s: 389) 239


Miryontr Faa/iyttltri

Halen yapageldikleri gibi;

yetiştirdiideri seçkinler grubuyla Türkiye'yi güdümlerine almak iste· mişlerdir. Ve halen yapageldikleri gibi sömürge tipi aydın imal etmişlerdir. Türk aydınının hem kendi toplumundan hem de kendi ülkesinden uzaklaşmasına sebep olmuşlardır. •

Özel1ikle azınlıklar arasından seçtikleri öğrencileri

bi­

rer ihtilalci olarak yetiştirmiş, eylemden sonra bu ihtilalcilere siyasi destek vermişlerdir.

da

Misyoner okullarından mezun edilen bir kısım öğrenci­ ler düşmana istihbarat hizmetinde

bile bulunmuş ıo3 yani Türkiye aleyhine casusluk yapmışlardır.

Yabancı okullarda çalışanlar bölgelerindeki

işgal kuv­ vetlerine mümkün olan her türlü yardımı yapar­ ken, okul binalarını ve benzeri tesisleri işgal kuvvetle­ rinin emrine vermekten kaçınmamışlardır. Okullar ilk günlerde işgal kuvvetlerinin karargahı olurken, kurtu­ luş mücadelesinin son günlerinde

ellerinde kalabilen

tek siper olmuştur, düşman birlikleri en son buralar­ dan çekilmişlerdir. ıo4

YABANCI OKULLARI DENETİM ALTINA ALMA GAYREI'LERİ Düşmanca emellerle ülkemize akın eden misyonere karşı da muhtelifhıristiyan tarikatiarına mensup olan bu misyonerler ta­ rafından kurulan okullara karşı da Osmanlı hükumetlerinin ge103 Halil Torun. Osmanlı Tarihi. 1stanbul 1978. s: 46 104 Hidayet Vahapoğlu. age, s: 212

"Ayıntap şehri de Fransız kıtaatı tarafından tahliye

edilmiştir. Ve oraya gelmiş olan mühimce bir Fransız kuvveti Kilis e gitmiştir. Yal­ nız orada kolejde ufak bir müfreze, yirmi-otuı kişi kadar kuvvetleri vardır. Kazım Öztürk. Atatürk'ün TBMM Açık ve Gizli Oturumunlarındaki Konutmalan. Ankara 1981. 240

s:

181


Ntcdrt Srvinç

reken dikkati göstermediğini ifade etmek durumundayız. İkinci dereceden bir katalik tarikati olan Paris Kapucin Cemiyeti va­ izi Pasifiko'nun taa ı62ı'de Osmanlı ülkesine gelerek İstanbul, Rumeli, Suriye, Filistin ve Irak'ta manastıdar açması bile 105 hükı1metin pek urourunda olmamıştır. Misyonerler Türk top­ raklarında o kadar hür ve serbest hareket etmişlerdir ki, Cizvit papazı Emile Lagrand, Türkiye'deki rahatlıklarını anlatırken hı­ ristiyan devletlere şöyle sitem etmiştir: Gönül isterdi ki ka­ tolilder Osmanlı padişahının ülkesinde olduğu gibi Hollanda'da da rahat etsinler! 106 Misyonerierin bu rahatlığı hiçbir müdahaleyle karşılaşma­ dan asırlar boyunca devam etti. Yabancı devletler veya hıristiyan tarikatları Türk imparatorluğunun diledikleri bölgesinde önce okul açıyor, sonra ruhsat istiyorlardı. Ruhsat genellikle verili­ yordu, verilmese bile okulun Osmanlı mozayiğini ayrıştı­ rıcı mahiyetieki eğitim faaliyetine dahi müdahale edilmiyordu. Öyle ki, ilk anayasamız olarak kabul edilen Gülhane Hattı'nda Türk, yabancı veya azınlık okul ve müesseselerine dair bir tek kelime bile yoktu. Yabancı okullar yüzyıllar boyunca hiçbir teftiş ve murakabe­ ye tabi tutulmadan örgütlendiler. Bu okullar ders programla­ rını MaarifNezareti'ne tasdik ettirmeye mecbur tutul­ mazlardı veya tutulamazlardı. İstanbul'daki her yabancı mek­ tebi, kendi anavatanındaki okulların programiarım aynen kabul eder, okutur ve buna Maarif Nezareti bir şey diyemezdi. Ders kitaplarındaki Türklük aleyhtarı ifadeler de sansürsüz olarak Türk tebaasından olan talebeye okutulur, öğre­ tilirdi. Bazı dersler Türkçe okutulmak şöyle dursun, Türk dili bu mekteplerin programlarında ihtiyari bir vaziyette bırakılmış­ tı. Esasen birçok okulun idaresi papazların elinde olduğundan 105 İsmail Hakkı Uzunçarşılı. Osmanlı Tarihi, c: 3, kısım: 2. Ankara 1 977. s: 120

106 Emile Lagrand. Relation de L'etablissement des P.P. de la compagnie de Jesuren

Levant. Paris 1869.

s:

7. zikreden: M. Hidayet Vahapoğlu. age. s: 37

241


Misyoner Faaliyttlai

Türk-İslam talebe hıristiyanlar gibi kiliseye götürüle­ rek ibadet ettiriliyordu. ıo7 O döneme ilişkin elirnizdeki bilgiler ayrıntılı ve sağlıklı ol­ mamakla beraber yabancı okulların 1700 senelerinden itibaren çoğaldığı ve ıSso'lerden sonra da imparatorluk topraklannın tümü üzerinde yaygın duruma geldiği anlaşılıyor.

'08

Özellikle

ı8s6'da ilan edilen Isiahat Fermanı'yla Osmanlı sınırları için­ deki her cemaatın okul açma yetkisini alması ve himayedar du­ rumdaki ülkelerin bu cemaatları kullanmak için değişik isimler altındaki çeşitli teşkilatlara okullar açtırması 109 sorunu daha da çapraşık hale getirmiştir. Müspet ilimleri programına almayan medreselerin önemini yitirmesi, Osmanlı eğitim sisteminin çök­ mesi ve sömürgecilerin araç olarak kullanması sebebiyle sayıla­ rı hızla artan yabancı okulların denetlenmesiyle ilgili ilk girişi­ min 1845'te Meclis-i Maarif-i Umumiye'nin kurulmasıyla başla­ dığı sanılırsa da bu müessesenin yabancı okulları kontrol altına almak gibi bir amacı yoktur. ııo Devletin ı8s7'de Matbaalar Nizamnamesi çıkararak ba­ sımevleri için ruhsat alınmasını, her bir kitap ve süreli yayı­ nın Encümen-i Teftiş ve Muayene'den geçirilmesini, doktorla­ rın mesleklerini İcra edebilmeleri için diplomalarının Tibbıye-i Şahane'ce onayıanmasını isternesi bile Batı'da

kapütilasyon­ larla kazanılan hakların ihlali olarak değerlendirilip Türkiye aleyhinde kıyametler koparılmasına sebep olmuştur. Çok gecikmeli de olsa ı86g'da nihayet Maarif-i Umumiye Nizamuarnesi çıkarılarak yabancı okullada beraber tüm eğitim kurumları denetim altına alınmak istenmiştir.

107 Osman Ergin. Türkiye MaarifTarihi, c: 3-4. İstanbul l977. s: 1044

108 İlknur Polat Haydaroğlu, age, s: ıs3 109 Hidayet Vahapoğlu, age, s . l05

ll O Ahmet Mülayim. Yabancı Okullar. Dünden Bugüne Istanbul Ansik.lopedisi. c: 7. İslanbul l993.

242

s:

395


Bu nizamnameyle yabancı okullara ilk kez ruhsat alma mecburiyeti getirilmiştir. Bir okulun ruhsat alabilme­ si için öğretmenlerinin MaarifNezareti'nce veya yerel maarif ör­ gütlerince tasdildi diplomalarının bulunması, ders programları­ nın

ve okutulacak kitapların aynı makamlarca onaylanması ge­

rekiyordu. Ayrıca okul binası ve arsası hakkında tafsilatlı bilgi­ ler sunulacaktı. Yabancı okullar için de, azınlık okulları için de padişah iradesi gerekiyordu. ııı Nizarnname yayınlandıktan tam 17 yıl sonra ı886'da öngörü­ len tedbirlerin uygulanabilmesi için Maarif Nezareti bünyesinde Milel-i Gayrimüslime ve Mekatib-i Ecnebiye Müfettişliği'nin ihdas edilmesinin gerekli olduğu anla.'lıldı. Bu müfettişlik kuruldu da. 112

Fakat Osmanlı Devleti'ni bir ahtapot gibi saran yaban­

okulların denetimi konusunda Selanik Vali Muavini Saadetlu Konstantinidi Paşa ile Şinayder Efendi'ye 113 umut bağlanması yeni bir silkut-u hayale sebep oldu. 1876'da kabul edilen Kanun-u Esasi'nin ıs'nci ve ı6'ncı madde­ leri eğitim ve öğretim teşebbüslerini serbest bırakıyordu. Uyruk olması şartı ile her Osmanlı okul açabilecekti, ancak tüm okullar

devletin gözetimi ve denetimi altında bulunacaktı. 1888'de hükumetten izin alınmadan açılan bazı misyoner okulları kapatıldı.

114

Fakat 1900'lere kadar bir fermana bağlı

veya fermansız olarak faaliyette bulunan yabancı okullar 1901 tarihli bir antlaşma ile yeniden tanınmış, hatta tamir edilme­ lerine, genişletilmelerine veya yeniden yapılmalarma izin veril­ miştir. ııs lll

1 Eylül 1869 ta rihli bu nizamnamenin metni için bakınız Faik Reşit Unat. Türk

Eğitim Sistemi'nin Gelişmesine Tarihi Bir Bakıt, Ankara 1964. s: 96-119 112 Bayram Kodaman. Abdülhamit Devri Eğitim Sistemi. Ankara 1991. s: 34 113 M. Hidayet Vahapoğlu. age. s: 185 1 14 İlhan Tekeli. Osmanlı İmparatorluğu'ndan Günümüze Eğitim Kurumlarının Gelişimi. Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, c: 3, s: 655 ı ıs A. Gündüz Ökçün, Yabanciarın Türkiye'de Okutma Hürriyeti, Ankara Üniver­

sitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi D ergisi,

c:

XIV, Nu: 21. 3 Temmuz 1959. s: 142

243


Mi1yon�r Faaliy�tlui

Zühdü Paşa'nın 1894'de padişaha sunduğu raporda 398 Amerikan okulundan 341'inin ruhsatsız olduğu anlaşılmakta­ dır. Fakat Maarif Nizamnamesi'nde ruhsatsız okullann faaliyet­ ten men edileceğine dair hüküm üzerine Amerikan elçisi bir liste halinde sunduğu 400'den fazla Amerikan okulu için ruhsat iste­ miştir. "6 Demek ki o tarihlerde Türkiye'deki Amerikan okulu sa­ yısı 398 değil, 400'den fazladır. Amerikan elçisinin 400'den fazla okula ruhsat verilmesiyle ilgili müteaddid müracaatı cevapsız bı­ rakılmış, ancak yı11arca sürüncemede kalan mesele 1907'de çö­ zümlenebilmiştir. Fakat sadece ıo Amerikan müessesesinin ça­ lışmasına izin verilmiştir. Bu ıo önemli müessese şunlardır:

ı)

2) 3)

4)

Kayseri ve Talas'taki erkek ve kız okulları, çocuklara mah­ sus bahçe okulu, hastahane, misyoner İkarnethaneleri ve eczahane, Tarsus Koleji Selanik'te mabed, misyoner ikamethaneleri ve müştemilatı Van'da erkek ve kız mektepleri, yetimhane, hastahane, eczahane, misyoner ikamethanelen ve müştemilatı Selanik'te Sanayi ve Ziraat Mektebi, İzmir'de erkek ve kız mektebi, Adana'da misyoner İkarnethaneleri ve kız mektebi, Sivas'ta erkek ve kız mektepleri, mabed ve misyoner ikamethaneleri, Maraş'taki kız koleji, ilahiyat mektebi ve misyoner ikametbaneleri, Beyrut Koleji ve müştemilatı ıı7 ,

,

,

5)

6) 7)

8)

9) ıo)

Resmen bu önemli ıo müessesenin çalışmasına izin veril­ mişti ama hemen hemen bütün Amerikan okulları faaliyetleri­ ni devam ettirdiler. Tedbir almakta geç kalan devlet, artık aldığı kararları uygulamak gücünden de yoksundu. 1896'da Vilayat-ı

Şahane Maarif Müdürleri'nin vezaifini mübeyyin tali­ mat da daha önceki talimatname ve nizamnameler gibi uygu116 E. Kırşehirlioğlu, age, s: 36

ı ı 7 E. Kırşehirlioğu. age. s: 36-37 244


lanaınadı. Kağıt üzerinde kalan bu talimatnameye göre maarif müdürleri kendi bölgelerindeki yabancı okulların tüm kayıtları­ nı, ruhsadarını denetleyebilecek, önemli tespitleri derhal veka­ lete bildirecek, sakıncalı öğretmenierin okullarda çalışmalarına izin verilmeyecek, ayrıca mezuniyet imtihanlarında öğrencilerin Türkçe'yi bilip bilmedikleri tespit edilecekti. ı ıs Yabancı okulların denetimiyle ilgili tedbirler

ancak kapüti­

lasyonların kaldırılmasından sonra uygulanabildi. Hükumet, Birinci Dünya Savaşı öncesindeki şartlardan istifade ederek ka­ pütilasyonları tek taraflı olarak ilga etti. 1914'de Vilayet Maarif Müfettişlikleri'nin

Vezaifine

Dair

Talimatname'yi,

ıgıs'de

Mekatib-i Hususiye Talimatnamesi'ni çıkararak hukuki çerçeve­

yi oluşturdu. 119 1914 Ekim'inde kapütilasyonların ilgası seb ebiy­ le yayınlanan yönetmeliğin Müessesat-ı Mezhebiye ve Tedrisiye ve Mekatib ve Emekin-i Sıhhiye'ye mahsus kısmında şu madde­ ler yer alıyordu:

Yabancılar İrade-i Seniye ile Türkiye'de okul açabilir­ ler.Ancak önce Maarif Nezareti'ne başvuracaklardır ve nezarethane bunları gerekçe göstermeden reddedebilecek­ tir.

Ellerinde ferman bulunduran yabancı okullar, fermanla­ rını iki ay içinde Maarif Nezareti'ne kaydettireceklerdir. Bakanlığa kaydolan fermanlar ruhsatname yerine geçmez, ruhsatlı olmayan yabancı okullar 2 ay içinde bakanlıktan ruhsat isteyeceklerdir. Okul hizmetini parasız yapan kurumlardan emlak vergisi alınmayacaktır. Paralı okullardan da indirimli vergi alına­ caktır. Hıristiyan din adamlarını yetiştiren okulların binaları ver­ giye tabiidir. Bütün okullar istisnasız belediye rüsumuna tabiidirler. ı 18 Ahmet Mülayim, agm. c:7, s: 396 1 1 9 Aydın Sayılı. Batılılaşma Harek.etimiıde Bili.ınin Yeri ve Atatürk. Erdem Dergi­

si, c: l, sayı: 2. Ankara 1985, s: 339

245


Mirya.ur Faaliyttlai

Bütün yabancı okullar 2 ay içinde bakaniııa birer sorumlu müdür bildireceklerdir. •

Şimdiden sonra yabancı öjretim cemiyetleriyle mezhep ve hayır dernek ve kurumlannın okul kur­ maları yasakhr. Fermanlı ve ruhsatl ı bütün yabancı okullar şu hükümlere bağlı kalacaklardır:

ı)

Türkçe, Türkiye Tarihi ve coğrafyası Türkçe olarak okutulacaktır. Okulun programı bakan­ lığa verilecek, bakanlık bu programa göre okulun derecesini belirleyecek ve diplomalannı geçerli sa­ yacaktır.

2)

Yabancı ve azınlık okullarında okutulan kitapların künyesi ve birer nüshası bakanlığa sunulacaktır.

3)

Okulun mensup olduıu din ve mezhebin o dinden

olmayan çocuklara telkin edilmesi ve öğ­ rencilerin dua ve ayinlerde bulunması ya­ saklanmıştır.

4)

Sınıf sınavıarına Maarif İdareleri'nden memurlar

5)

Türkçe öğretmenleri Maarif Nezareti'nden ehliyet­

gönderilecektir. nameli olacaktır.

6)

Bu okullardaki memurların listesi bildirilecek, dip­ lamalar ve ehliyetnameler bakanlığa gönderilecek­ tir.

7)

Eğitim ve sağlık müfettişleri herzaman kabul edile­ cek, istedikleri tüm bilgiler verilecektir. Bu kararla­ ra uymayan okullar kapatılacaktır.

Yabancı okulların programiarım bakanlık onaylayacaktır. Bu okulla rı n doktora sınavları Osmanlı lip Fakültesi'nin se­

çeceği bir kurul tarafından yapılacaktır. Sınıf sınavlarında da hükfımetin bir memuru bulunacaktır. Bu okullardaki öğretmen­ Ierin isim, diplama ve ehliyetnameler i bakanlığa bildirilecek, ve bu okullar herzaman denetime açık olacaktır. 1 21) Mustafa Ergim, age, s: 389-39

246

1 20


6. BÖLÜM:

SESLE K.ARGAY I . . .

Türkiye'de mektepler ve kiliseler tahrikatın ocağ1 idi. Gayrimüslim anas1r, hatta hududu dahilindeki müslüman Araplar, aym maksatla mek­ teplerinde Türk Jisanınm talimini ihmal ettiler. Böyle

bir zihniyete In­

giltere, Fransa, Amerika veya herhangi bir milletin ne kadarzaman tahammül edebileceklerini samfS/mz?

Atatürk Söyle ve demeçler, c:3, s:J04 Hlfistiyanllğın en büyük rakibi Müslümanlikt1r. Müslümanların en kuv­ vetiisi Türkiye'dir. Bu hükumeti ve memleketi devirmek için Ermeni ve Rum dostlanm1z1 terketmemeliyiz. Hlfistiyanllk için Ermeni ve Rum dostlanmiZ tarafindan o kadar kan feda edildi ki, onlardan birçoğu Isidmiara karş1 mücadelede şehit oldular.

George E. White (Merzlfon Amerikan Kolej/ Müdürü}

GENEL OLARAK AZINLIK OKULLAR! Tüm azınlık okuJlan, mensup oldukları cemaatlar tarafın­ dan devletin hiçbir müdahalesi bahis konusu olmaksızın açıl­ mış ve yönetilmiştir. Daha önce de belirttiğimiz gibi ilk anaya­ samız olarak kabul edilen Tanzimat Fermanı'nda maarifle ilgi­ li hiçbir kayıt yoktu. Fakat Tanzimat'ı tamamlayan meşhur 1856 ısiahat fermanı ise, Türkler için değil, azınlıklar için çıkarılmış­ tır. İngiliz elçisinin a�ır baskısı altında hazırlanan 1856 Isiahat Fermanı

gayrimüslimlere kültürel bağımsızlık veriyor247


Miryorı�r F41lliynl�ri

du. Artık Osmanlı Devleti; kültür, eğitim-öğretim, siyasi kanaat ve düşünce yönünden hızlı bir parçalanma sürecine girecekti. ' ı86o'dan

sonra

düzenlenen

Osmanlı azınlıkları teker teker

Millet Nizamnameleri ile kendi milli eğitim bakan­

lıklarını kurdular. Artık Rumlar okullarının yönetim ve denetimini Muhtelit Meclis, Ermeniler Ermeni Maarif Komisyonu, Yahudiler de Cismani Meclis aracılığı ile yapa­ caklardı. Osmanlı aydınlarının, yayınlanması için adeta histeri krizine tutolduklan Mitbat

Paşa Kanun-i Es asi'si ise eğitim

işlerini serbest bıraktı. Kanun-i Esasi'nin 15 ve ı6'ncı maddeleri­ ne göre uyruk olması şarhyla her Osmanlı

okul açabile­ m cektil Ama Os anlı uyrukları, aynı zamanda Osmanlı topraklarına gözdiken devletlerin de uyruklarıydılar! Şöyle ki: Kapitülasyonlarda öngörülen himaye, ilke olarak Osmanlı uyruğunda bulunan bit kimsenin, Osmanlı topraklarında yaşa­ maya devam ederken aynı zamanda bir yabancı ülkenin de va­ tandaşı olması demekti. Başlangıçta misyoneriere rahip ve sefaret tercümanianna verilen bu çifte vatandaşlık hakkı giderek kitleleri de kapsam içine aldı. 19. yüzyılın başlarında

Avusturya-Macaristan, sadece Buğdan'da 200 bin Osmanlı'yı himayesi altına almıştı! Bu devletin Eflak'ta dağıttığı berat sayısı 6o bindi! 300 bin Rum, Yunan tebaası olmuştu! Bu rakamlara Balkanlar'da Rus, Lübnan'da Fransız tebaa­ sı olan kitleleri de eklersek ortaya ürkütücü bir tablo çıkacaktır. Devlet ı863'te

Himaye Yönetmeliği'ni çıkardı, ı869'da da bir irade ile Osmanlı uyruklarının devletten izin almadan başka bir ülkenin vatandaşı olmasını yasakladı ama, ka­ pitülasyonların kendilerine himaye hakkı verdiğini ileri süren devletler Babtali'nin kararlarına kafa tuttular. 1 2

248

Bayram Kodaman, Abdülhamit Devri Eğilim Sisiemi Ankara 1991, s: IS

Mim Kemal öke. Ermeni Soruou. İstanbul 1991. s: 47


Necdet Sevinç

Aslında Osmanlı İmparatorluğu 1877-1878 Savaşı'nda yıkıl­ mıştı. Fakat Osmanlı'nın başına üşüşenler vurgun pUanında anlaşamadıkları için bölüşümü ertelediler. Şimdi nihai paylaşınıda büyük payı kapmak için Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanması yolunda azınlıkların planlı olarak kışkırtılaca­ ğı dönem başlıyordu. Zaten Ruslar, İstanbul, Boğazlar ve Doğu Anadolu vilayetlerini elegeçirmek için gregoryen ve Ortodoks azınlıkları, İngiltere; Ortadoğu, Arabistan, Irak ve Mısır'daki nüfuzunu genişletmek ve Hindistan yolunu kesin olarak kont­ rol altına almak için protestanları, Fransa, Çukurova, Suriye ve Lübnan'daki menfaatlannı korumak için katalik ve gregoryenle­

ri kullanıyordu.

3

Batılılar Osmanlı topraklarında kendilerine nüfuz ve kül­ tür bölgesi yaratılmasında nasıl misyonerlerden ve okullardan yararlandılarsa, kitleleri kışkırtmak için de aym araçlara baş­ vurdular. Azınlıkların yönetimindeki okullar 19. yüzyılın ikinci yarısı­ na kadar devlet tarafindan denetlenmezdi. Onlar açtıklan okul­

milli dilleriyle eğitim yapmakta, ders kitaplarını diledikleri gibi düzenleyebilmekteydiler. Din ve mezhep larda

alanında olduğu gibi eğitim konusunda da özerk bir statü içinde hareket edebilme imkanına sahip olan azınlık okulları,

dışa­ rıdan düğmeye basılınca yabancı devletlerin siyasetine alet olan kurumlar hiline dönüştü. 4 Hıristiyan azınlıkla­

no harnileri rolünü üstlenen misyonerler ise artık onlara kendi

dil, tarih ve edebiyatlarını öğretmekle kalmıyor, ihtilalci fikir­

ler de aşılıyorlardı. 5 Merzifon Arnerikan Koleji Müdürü'nün küstah bir cüretkarlılda ifade ettiği gibi onların hedefi Osmanlı

3

Salahl R. Sonyel. Tehcir ve Kınmlar Konusunda Ermmi Propagımdası Hıristi­ yanilk Dünyasını Nasıl Aldattıt Belleten, sayı: 161, An kara 1977. s: 144

4

Bila.l Eryılmaz.. Aı.ınlık Okullan. Osmanlı Ansiklopedisi. c:7. istanhul 1996. s: 212

S

Erdal İlter. Tüıkiye'de Sosyalist Ermmilcr vı: Si!:ihlaoma Faaliyetleri 1.890-1923. İstan­

bul 199S, s: 16

249


Miıyo1ur Faaliyetleri

Devleti'ni

devirmekti.

Misyonerler

bunun

için

ı84o'larda

Hakkari gibi kuş uçmaz, kervan geçmez bir yöreye gidip, bölge­ deki Nasturileri

devlete vergi vermeme hususunda kış­ kırtmış, 6 azınlık okullan vasıtasıyla Osmanlı mozaiğinin na­ sıl parçalandığını bildikleri için de üzerinde bir Ermenistan kurulması hayal edilen topraklarda Ermeniler hesabı­ na okullar açmışlardı. Sadece Van'da 21'i yabancılara ait 55 okul, Osmanlı halklarını devlete ve müslümanlara karşı kışkır­ tırken, Raynolds 1878'de bir de Ermeniler için kız okulunun açıl­ masına öncülük etti. 7

Bitlis Vilayeti Salnamesi'nde katolik, Ermeni, protestan ve Keldanilerin 69 okulunun bu­ lunduğu belirtilmektedir ki, yöre halkı böyle bir teşkilatıanma 1894 tarihli

gücünden yoksundu, okulların çoğu misyonerlerle, Ermenileri Osmanlı İmparatorluğu'na karşı kullanan devletler tarafından açılmıştı. Tekrar hatırlatmalıyız ki, Osmanlı azınlıkları, özellikle Rum, Ermeni ve Yahudiler Batı'nın sanayi ürünleri ve tüketim malla­ rının Türkiye pazarlarına girişinde ve Batı'ya hammadde temi­ ninde aracı idiler. Yani onlar Avrupa siyasetçilerinin de Avrupa sermayesinin de tercih ettikleri komisyonculardı. Azınlıklar bu yolla kazandıkları paranın büyük kısmını eğitime harcadılar.8 Bir örnek olarak sunmak isteriz ki, İzmirli Tagor Agopyan, Ermeni okulları için 200 altın bağışlamış, Bogos Nubar Paşa da Kahire'den 400 altın göndermişti !9 Öğretmenler bir başka sorundu.

Patrikhineler kendi okullarındaki öğretmenierin diplomalarını bizzat kendileri onaylıyorlardı. ı893'te bu 6

Ayten Sezer. Atatürk Dönemi'nde Yabancı OkuUar

7

Necmettin Tozlu. Kültür ve Eğitim Tarihimizde Yabancı OkuUar. Ankara s:

8

9

1991.

124

Bilal Eryılmaz, agm. s: 212 Mehmet Hocaoğlu. Arşiv Vesikalanyla Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler. İstanbul

250

ı923-ı9J8. Ankara 1999. s: 9

1976. s: 123


diplomaların geçerli sayılmasını Maarif Nezareti'ne kabul ettir­ diler. ıo Oysa Yunanistan ve Bulgaristan'ın özel olarak ye­ tiştirdiği kimseler Osmanlı ülkesindeki Rum ve Bulgar okullarında öğretmenlik yapıyorlardı! Bunlar arasın­ da isyancılar, bölücüler bile vardı. Okul programları­ na ülkeyi parçalayıcı dersler koyuyorlardı. Bazı Rum okullarında okutulan kitaplarda bazı Osmanlı toprak­ ları Yunanistan'ınmış gibi gösteriliyordu ."

11

MaarifNezareti'nde bir Mekatib-i Gayrimüslime ve Ecnebiye Müfettişliği var idiyse de, müfettişierin mekteplere girmesi müş­ kil bir işti.

12

Daha önce de zikrettiğimiz gibi ı886'da müstakil

bir daire haline getirilen bu müfettişliğin başına ınİrmiran rüt­ besinde bir Rum paşa oturuyordu. 13 Türkiye ve Türk Milleti aleyhinde faaliyetlerde bulunulduğu için Maarif Nezareti'nin müfettişleri Makedonya ve diğer birçok bölgede olduğu gibi İstanbul'da bile okullara sokulmadılar! Azınlık okulları meselesi 2. Meşrutiyet'e kadar tartışılmadı. Meşrutiyetin ilanından sonra hükumet artık bir kanun devle­ ti kurulacağını ifade ederek bu okullardaki keyfiliğe son vermek istedi. Azınlıklar bu istemi şiddetle reddettiler. Hükumetten din ve mezheplere dokunulmayacağına dair açıklamalar yapıldı. Ama azınlık temsilcileri ders programiarına da dakunulmasını istemiyorlardı. Fakat asıl gürültü, Meclis'te Kanun-i Esasi üzerinde müza­ kereler yapılırken koparıldL Hükumet temsilcileri Osmanlı kirn­ liğinin sağlanması için ortaöğretimin, resmi dil olan Osmanlıca ile yapılmasını istediler, ayrıca Osmanhca'nın yanında azınlık

10

Mustafa Ergiin, İlıinci Metnıtiyet Devri'nde Eğitim Hareketleri (1908-ı9I4). Ankara

ll

Mustafa Ergün, age. s: 362

1966. s: 361 12 13

Mehmet Ali Ayni. Milliyetçilik. İstanbul. 1943. s : 330 Faik Reşit Unat. Türkiye Eğitim Sistemi'nin Gelişmesine Tarihi Bir Bakış. An­ kara 1 964. s : 25

251


Miıyon�r Faaliyttleri

dilleri de öğretilecekti. Azınlıklara mensup milletvekilleri bu­ nun "gayrimüslimleri Türldeştirme programı" olduğunu iddia ederek teklife şiddetle karşı çıktılar. '4 1910

yılı başında İstanbul'daki bir Ermeni okulu bakan­

lık müfettişine istediği bilgiyi vermedi. itibarı fena hal­

de sarsılan bakanlık ve emniyet müdürlüğü o okula herhan­ gi bir müfettişin gönderilmediğine dair açıklamalar yaparken Ermeni Patrikhanesi devlete meydan okuyan bir genelge yayın­ ladı. Bütün kiliselere gönderilen 7 Şubat 1910 tarihli genelgede, patrik efendi, bakanlık müfettişine istediği bilgiyi ver­ meyen öğretmenin örnek alınmasını istiyordu. '5 1910 yılına kadar

azınlık okullarında diplomalar yalnız ilgili

ekalliy�tin diliyle yazılıyordu. Bakanlık 1910 yılı Temmuz ayın­ da patrikhanelere birer yazı göndererek diplomaların bir yü­ zünün Türkçe olmasını emretti. '6 Fakat bu emir hiçbir zaman uygulanmayacak, eğitimin Osmanlıca yapılma­ sına dair talepler de Türkçe'nin fakir bir dil olduğu id­ dia edilerek reddedilecekti.

Proudos Gazetesi Türkçe'nin okullarında ancak ya­ bancı dil olarak okutulabileceğini yazıyordu. '7 Hukuk siste­ mi onlan "Osmanlı" kabul ediyordu. Ama onlara göre Osmanlı yabancıydd

YlKILIŞIN SAYISAL İFADESİ

Zaten Osmanlı'nın kendinden kabul ettikleri Osmanlı'yı tarih boyunca yabancı saymışlardı. Devlet, Türk ırkının evlatları tarafından kurulmuş, Türk ırkının evlatları tarafından yüceltilmişti. Kuzey kutup dairesinden Ekvator 14

Mustafa Ergün, age. s: 355

ıs

Mustafa Ergün. age. s : 372

16

Mustafa Ergün. age. s : 360

I7

Mustafa Ergün. age, s: 356

ısı


Ntcdtt Stvinç

çizgisine kadar uzayan topraklar, bitmez tükenmez savaşlarda

Külfet Türkler'in omuzlanna yükleniyordu ama nimet devşirmeler ve azınlıklar tarafından paylaşılıyordu. Bu sebeple Türkler fakir, azınlıklar zengindiler. Ve zenginlikleri ölçüsünde cür'etkar, zenginlikleri ölçüsünde haindiler! Mukaddes çatısının altına sığındıkları Türk Devleti'yle, bu kansız ve vic­ dansız beslemeler arasında dini, milli, ahlaki hatta insani hiçbir irtibat yoktu! Bu sebeple onlar ihanetleriyle hep Türk çocuklarının kanıyla sulanmıştı.

mutabıktılar! Onlar sömürdükçe devlet küçüldü, devlet küçül­ dükçe onlar sömürdüler. Bu sömürünün okullara yansıyan rakamları gerçekten ür­ kütücüdür: 1871 Salnamesi'ne göre Selanik'te Yahudilerin 29, Bulgarların 94, Rumların 377 okulu vardır!

'8

16 yılda bu

soo

okula 104 okulun daha ilave edildiği anlaşılıyor. 1897 istatis­ tiklerine göre Selanik'teki

mıştır.

Trabzon'da 461,

lık okulu vardır. Ama

azınlık okulu sayısı 6o4'e çık­ Edirne'de 469, Manastır'da 6oo azın­

bu konuda en şanssız il Yanya'dır. Bu

küçücük Balkan şehrindeki azınlık okulu sayısı tam ı684'tür! Zühdü Paşa'nın II.Abdülhamid'e sunduğu raporda 4049'u ruhsatsız olmak üzere toplam 4547 azınlık okulundan bahse­ dilirken, bu rakam 1897'de 2192'lik bir artışla 6739'a fırlamış­

Bu okulların 5982'si iptidaiye, 687'si rüşdiye, 70'i de idadiyedir. 4450'si Rumlar'a, 922'si Ermeniler'e, 331'i Yahudiler'e ve 697'si Bulgarlar'a ait olan bu okullarda tır!

toplam 10 bin 883 öğretmen, 404 bin 168 genç ve çocuğu Türkiye ve Türkler aleyhinde şartlandırmaktadır.

1B97'de azınlık okullarının azınlık gruplarına göre

dağılımı: 18

İlknur Polat Haydaroğlu. Osmanlı İmparatorluğu'nda Yabancı Okullar, Ankara. 1993. s: 100

253


Misyontr Faaliyttltri

Azınlık Grubu

Sayuı

Okul

Bulgar

697

Ermeni

922

Keldani

47

Maruru

28

Musevi

33 1 4450

Rum

ı

Samiri S up

85

Süryani

60

U lah

63

Katolik

50

Yakubi

5

Toplam

6739

1897'de derecelerine göre azınlık okulları: 5 .982

İptidaiye Rüşdiye

687 70

İdadiye

6739

Toplam:

1897'de derecelerine göre azınlık okullarının dağılımı: Azınlık Grubu Rum Ortodoks Rum Katolik Ermeni Gregoryen Ermeni Katolik

254

İptidaiye

Rüşdiye

idadiye

Toplam

-

3.881

472

4390

57

ı

2

60

553

86

14

652

49

20

2

71


Necdet Sn�inç

Ermeni Protestan

ı 85

9

4

ı 98

Yahudi

295

34

2

33 ı

U lah

ıo

2

63

Katolik

42

7

ı

50

656

34

3

693

3

ı

-

4

49

s

ı

5

-

40

3

3

-

-

27

-

ı

Samiri

ı

-

-

ı

Yakubi

5

-

-

5

BO

s

-

8S

S.982

687

70

6.739

Bulgar Ortodoks Bulgar Katoıik Süryini Süryini Katolik

Keıdani Keldani Katoıik Maruni

Sırp Toplam

ss s

ı

44 3 28

1897'de Azınlık Okullarının Vilayetlere Göre Dağılımı: lilayet

İptidaiye

Rüşdiye

İdadiye

Toplam

stanbul

ı 48

ı oı

ı7

266

şkocira

10

s

-

ıs

!dime

4ı6

52

ı

469

:elanik

558

5

604

�osova

244

ı6

-

260

ı S 30

ı so

4

ı 684

49

5

2

56

\.ydın

23 ı

75

ıo

3ı6

lüdanvendigar

ısı

36

3

ı 90

22

9

-

{anya �atalca

'-astamonu

255


Müyorur Faaüyul�ri

III

Konya

1 05

6

-

Adana

46

4

2

52

Diyarbakır

1 33

ı

-

1 34

Sivas

1 54

-

3

1 57

Mamuratülaziz

108

\6

-

1 24

\2

8

-

20

-

-

ı

Van Basra

ı

Kudüs

96

4

5

1 05

Ankara

1 14

14

2

1 30

Halep

1 24

7

4

135

İzmit

ss

3

ı

59

B iga

18

lO

-

28

Suriye

101

4

2

1 07

Beyrut

1 62

3

4

1 39

Trabzon

437

24

-

461

257

36

3

296

57

ı

-

58

s ss

43

2

600

52

s

-

57

5982

687

70

6739

Cazayir-i Bahr-i sefid Musul Manastır Bitlis

Toplam:

Yahya Akyüz, ıgoo'lü yıllar için Rum, Ermeni ve Musevi azınlığa ait okul sayısını 2.596 olarak veriyor.

'9

Oysa, çoğunun

ruhsatsız olması sebebiyle eksik olduğuna inandığımız devletin istatistiğine göre

bu üç azınlığa ait okul sayısı s.703'tür!

Ahmet Ağaoğlu ise ıgı2'de Hak Gazetesi'nde neşredilen yazısın­ da azınlık okulu sayısının ıo bine kadar yükselmiş ola­ bileceğine işaret etmektedir.

19

256

Yahya Akyiiz, Türk Eğitim Tarihi. Ankara 1 989.

s: 3 0 6


7. BöLÜM:

PATRİKHANE VEYA K RA L l N SARAY I

Doktor ve eczact Rumlar Türk hastalan bilhassa kimsesiz hasta/art

gizlice zehirleyip öldürecek, kör, sağ tr, sakat ederek safdtşt btrakmaya çaltşacakttr. Türk mamulatmtn çürük/erini yaptp,

Türk müesseselerini if/asa sürüklemek mill/ bir vazifedir.

(Bir Rum okulunda elegeçirilen programdan)

RUM OKULLARI Fatih Sultan Mehmet 1453'te Bizans'a, 1461'de de Ortodoks mezhebine mensup olmaları sebebiyle Rum

oldukları farze­

dilen Pontus Devleti'ne son verdi. Georgios Skolarios, eskiden beri hıristiyan mezheplerini bir­ leştirmek isteyen Papa'lığa karşı Ortodoks inancını savunari bir din adamı olarak tanınıyordu. ' Öyleyse onu Patrik yapmalıydı. Öyle yaptı. Skolarios, Fatih'in emriyle önce Rum toplumunun ruhani li-: derliğine seçildi, sonra da 2. Gennodios adı ile Patrik ilan edil­ di ve Rum Ortodoks toplumu ile Patrikhane'nin yasal konumunu belirleyen ünlü ferman çıkarıldı. 2 l

Zeki Karaca. İstanbul'da Osmanlı Dönemi Rum Kiliseleri. İstanbul 1995. s:26

2

Osman Ergin. Türk Tarihinde Evkaf, Belediye ve Patrildıineler. İstanbul 1937. s: 69

257


MiJyon�r Faaliyului

Fermana göre Patriğin şahsı muhteremdi, patrik ve

yakın çevresindeki papazlar taarruzdan masun bulu­ nacak,

3

onları herhangi bir kimse rahatsız etmeyecekti. Vergi

ve benzeri sorumluluklardan muaf olacaklardı. Kiliseleri camiye tahvil edilmeyecekti, evlenme, defin vesair işleri eskisi gibi yapı­ lacaktı. Patrik, Rum cemaatını ilgilendiren meselelerio görüşüi­ rlüğü meclisin de başkanı olduğu için hukuki ve cezai işlerde

de tam yetkiliydi. 4 Patriği vezirle aynı seviyede tutan ayrıca kendisine ye­ niçeri çorbacılarından kurulu bir de muhafız birliği verilme­ sini sağlayan bu fermanla Fatih onu ekümen duruma getirme­ yi amaçlıyordu. Bu nedenle patriğe Divan'da yani imparatorluk bakanlar kurulunda söz hakkı verildi. Türk başkenti, Rum

patriğini, yurtdışındakiler dahil tüm hıristiyanlann lideri olarak görmek istiyordu.

5

Bu nedenle Sırp, Bulgar,

Romen, Arnavut kiliseleri patrikhaneye bağlandı. Böylece Türk ordularının Balkanlar'da rahatlıkla ilerlemesi sağlanıyor, pa­ palığın bütün hıristiyanlığı temsil etmesi de önleniyorrlu ama patrikhane de önemli avantajlar kazanıyordu. Şöyle ki: Fatih, patriğe yalnız ruhani yetki vermekle kalmamış, onu

milletbaşı ilan etmekle kilise dışında da selahiyetli kılmıştı. Patrikler milletbaşı olunca, patrikhine de hüküm­ dar sarayı oldu! 3

. . . Kimse Patrik'e tahakküm itmesün. kim oluua olsun hiç kimse k.endüsine iliş­ mesün. kendüsü ve maiyyellinde bulunan papaslar her d ürlü umumi hidmeılerden mübbeden muaf olsun. Kiliseleri camiye tahvil edilmeyecektir, izdivaç ve dcfin iş­ leri, sair adet işleri Rum kilise ve adetlerine göre eskisi gibi yapılacaklardır. (Os­ man Ergin, age.

4 S

70.)

İdaresinde Patrik ve Patrikhine.

Belgelerle Türk

Tarihi Dergisi. sayı:

1 . istanbul 1967, s: 54

Süleyman Kocabaş.

Tarihte ve Günümüzde Türk-Yunan Mücadelesi.

1 984. s: 20

258

s:

Şehahettin Tekindağ. Osmanlı

istanbul


Patrik, Sen Sinod Meclisi'nden ayrı olarak, müşavirler adı a

l tında milliyetperver Rumlardan meydana gelen bir de

cismani meclis kurdu. Patrik daima, hatta huzur-u hümayı1nda bulunduğu zamanlarda bile göğsünde iki başlı karta} resmi­ ni havi bir alarnet taşıyordu. Patriğin mabeyncileri de vardı. Onunla görüşmek ancak mabeyncilerin delaletiyle, o da özel izin alındıktan sonra mümkün olabiliyordu. Patrikhane'nin, hükümdar sarayında gördüğümüz Matbalı-ı Amire'si de yani saray mutfağı da vardı. Patrikhane'nin kapı kahyalan da hükumet nezdinde adeta birer sefir idiler. Sadece sefirler dışiş­ leri bakanlığına giderken, kapı kahyalan adalet bakanına mü­ racaat ederlerdi.

6

Böylece patrikbane hem köhne Bizans'ın hem de hıristiyan­ lığın inanç, gelenek ve göreneklerini yaşatma imkanı buluyordu. Bozkurton kolunu kanadını kırıp, kargaya çevirdiği Bizans kar­

tah, göklere yükselmese de temsil ettiği topluma yaşama umu­ du veriyordu. Patrikhane'nin kapısındaki kartal, her yıl yaldız­ lanıp pariatılarak

bağımsızlık fikri ve Türk aleyhtarlığı,

patrikler, papazlar, metro-politler, zangoçlar canlı tutuluyordu. Patrikler aynı zamanda

Osmanlı

egemenliği

sayesinde

altındaki

Bulgar, Sırp ve Arnavutların sadece ruhani reisi

değil, siyasi şefleriydi de. Zaman içinde Rumeli'deki piskoposluk makamları Rumlar'ın eline geçti. Patrikhane çıkardı­ ğı emirlerle Bulgarcayı yasakladı. Slovence yazılmış ibadet kitaplarını y8Sakladı. Başka dilde kaleme alın­ mış dini kitapları toplattırıp yaktırdı. 7 Patrikler böylece Rumca vasıtasıyla bütün Balkanlar'ı Rumlaşhrıp yönet­ meyi düşünüyorlardı.

6

M. Süreyya Şahin. Fener Patrikhanesi ve Türkiye. İstanbul

7

M. Süreyya Şahin. age. s:

1980. s :

128

129

259


Misyoner Faaliyerltri

"BENiM KILICIM ÇOK ADAM KESMİŞTİR!" Adeta

devlet

içinde

devlet

olan

Patrikhane,

Türk

İmparatorluğu'nun güçlü olduğu yıllarda Rum toplumunun di­ nini, dilini, geleneklerini ve hatta Bizans'tan tevarüs edip sa­ hiplendiği kutsal

(!) emanetlerini muhafaza etti. Fakat Türk

imparatorluğu'nun

gerilerneye başladığı yıllarda patnk­

ler müstakil bir devlet kurmayı tasarlamamış olmasalar bile Osmanlı Devleti'yle ilgili senaryolarda onları figüran olarak oy­ natmak isteyenler çıktı. Bizim

deli

demeyi tercih ettiğimiz Petro, 23 Mart 1711'de

Moskova Çarı imzasıyla yayınladığı beyannarnede sadece orto­ doks Rumları değil,

ortodoks eşkıyaları bile ayaklanma­

ya çağırarak diyordu

ki "... Sizlere, bizi seven metropolitlere,

voyvodalara, serdarlara, kleftlerin ileri gelenlerine (yani eşkı­ yalara) kapetanyoslara, palikaryalara ve bizim dinimizde olan bütün hıristiyanlara bu mektubu gönderiyorum. Türkler inan­ cımızı ayaklar altına almışlardır, kiliselerimizi ellerimizden al­ mışlardır, manastırlarımızı bozmuşlardır, Roma Krallığı'na son verip, bunca kişiyi esir etmişlerdir. Ben sizin yardımımza geli­ yorum. Türk, İsveç Kralı ile birlik olmuştur ama benim kılıcım çok adam kesmiştir. Kılıcıının gücüyle rahatımza kavuşacak ve kurtulacaksınız. Tanrı'nın birliği adına birleşelim, savaşalım (...) Sizlere acıyorum ve sizi kurtarmak, kilisenizi de canlandırmak istiyorum, inanç adına savaşın"

8

Petro, Osmanlı halklarını Osmanlı Devleti'ne karşı kışkırtan bu mektubu yazdıktan 4 ay sonra Prut bataklıklarında boğul­ maktan zor kurtuldu. Fakat bir süre sonra Ruslar

bir megali

idea tespit edip Rumların önüne koydular. Etniki Eterya, Mavri Mira, Pontus Rum gibi terör teşkilatları da Rusların des­ teğiyle kuruldu, sonra Paris devreye girdi. 8

260

Herkül Milas, Yunan Ulusunun Doğuşu, İstanbul 1994, s.l92


Necdet Sevinç

1792'de Fransız Dışişleri Bakanlığı'nda bir komisyon oluş­ l urulmuştu.

Bu komisyonun görevi Osmanlı İmparatorluğu'nda

Rumlar tarafından yapılacak bir ihtilalin nasıl muvaf­ fak olabileceğini araştırmaktı. Sözkonusu komisyonun hazır­ ladığı raporda deniyordu ki "İlk iş olarak Mora'ya, Teselya'ya, Epir'e, Makedonya'ya ve hatta İstanbul'a gizli temsilciler ve

propagandacılar gönderilmelidir. Epir ve Mora Rumları ile katolik Arnavutlara ayrıca münasip hediyeler de dağı­ tılmalıdır. Bu tahrikçilerio öteye, beriye sür'atle gidip gelmele­ ri içi n emirlerine birkaç küçük gemi tahsis edilmesinde fayda görürüz. Bir an evvel, zeki, cesur ve vatansever Rumlardan bir ihtilal komitesi kurulmalıdır. Bunların çeşitli gazeteler çı­ karmalarına, bu gazetelerin bol bol basılıp dağılmasına yar­ dım edilmelidir. Silahlı birlikler kurulması da tabii ihmal edilmemelidir. Napoli Kralı'nın ordusundaki eski Arnavut ve

Makedonya olaylarından arta kalmış askerler ve su­ baylar, teklif ettiğimiz bu silahlı birliklerde kullanıla­ bilir." 9 Konumuzu doğrudan doğruya ilgilendirmediği için üzerinde fazla durmadığımız bütün bu tahrikler komisyon raporunda bah­ si geçen gizli temsilciler ve propagandacılar vasıtasıyla okulla­ ra kadar sokuldu. 1764'de imzalanan Kaynarca Antiaşması ile Rusya'nın desteğini kazanan patrikhane artık istiklal için çalışıyordu. Okullar da patrikhane tarafından yönetildİğİ için kısa zamanda bütün sınıflarda ihtilalci papazlar ders vermeye başladılar. Okullar daha sonra Etniki Eterya'nın de­ netimi altına girdi. Rum okullarının ideolojik yapısı ile yakından ilgili olduğu için bu örgüt üzerinde kısaca durmak istiyorum. ihtilalci Rum teşkilatlarının tartışmasız en güçlüsü olan Etniki Eterya, ı8ı4'de Manuel Exanto, Nardeli Nikola İskofo ve 9

Nizarnettin

Nazif Tepeddenlioğlu.

Sultan II. Abdülhamid ve Osmanlı

İmparatorluğu'nda Komitacılar. İstanhul 1992.

s:

36

261


lvluyonn F1111liyului

Yanya'lı Atnos Çakalof tarafından kuruldu. Oldukça iddialı olan bu örgütün hedefi; Yunan milletinin tam istiklalinin temini, Ege Adaları'nın Yunanistan'a ilhakı, Batı Trakya, Selanik, 12 Ada, Girit, Batı Anadolu, Kıbrıs, Gökçeada ve Bozcaada'nın Yunan anavatanına bağlanması, Pontus Rum Devleti'nin kurulması, İstanbul'un işgali, Doğu Roma İmparatorluğu'nun yani Bizans'ın ihya edilmesiydi. ıo Teşkilat biri mason üç kişi tarafından kurulmuştu ama bun­ ların üçü de lider değildi. Lider, örgütün Marsilya, Triyeste, Odesa, Moskova ve Bükreş şubeleri açıldıktan sonra ortaya çıktı: İpsilandizade Aleksandr!

Bu İpsilandizade Aleksandır ki Türkiye'ye ihanet edip Rusya'ya kaçan Konstantin İpsilandi'nin oğlu, bir Rum olan Rus Hariciye Nazırı'nın dostu, bir diğer Moskof nazırının kadeh arkadaşı, Çar'ın da yaveriydi! Türkiye'ye karşı girişilecek harekatın tam adamıydı yani. Aleksandr İpsilandi, Fener Patrikhanesi'ni devreye sak­ madan önemli bir mesafe alamayacağını düşünmüş olacak ki, Kişinev'e kadar gidip Patrik Grigoryos'la gizlice haber­ leşmiştir. Selahattin Salışık, İpsilandi'yle Grigoryos arasında yapılan bu gizli haberleşmede kilise mensuplarının kulla­ nılması konusunda fikir birliğine varıldığını yazmaleta ıı, Nafi Atuf ise Rumların iskeletoğlu Ayaklanması'ndaki başarısızlık­ tan sonra okullara daha çok önem verdiklerini belirterek şöyle demektedir:

"Muvaffakiyetsizliği, Rumların milli emellerle meş­ bu olmamalarında bulan Rum münevverleri mekteple­ re istinat etmekten ve milli mefkurelerinin yetişmesi­ ne hizmet edecek yeni mekteplerin telkinlerine ehem­ miyet vermekten başka çare bulamadılar." 12 10

Kemal Yaman. Ermeni Meselesi ve Türkiye. İstanbul 1 973 . s: 34

11

Selahattin S alışık. Türk-Yunan İlişkileri Tarihi ve Etaiki Eterya. İstanbul 1968.

s: ı s ı 12

262

Nafi Atuf. Türkiye Maarif Tarihi, c:

1. İstanbul

193 1 . s : 76


Yani Etniki Eteeya'nın emellerini Rum çocuklarına be­ nimsetmek için yeni okullar açmak gerekiyordu. iskeletoğlu (İskeryatos) İsyanı'ndan sonra alınan karar buydu. Halbuki 1821 ayaklanmasını takip eden günlerde alınan bu karardan

tam 34 yıl önce Rus Çarlçesi 2. Katerina ile Avusturya imparatoru 2. Joseph, Grek Projesi'nde antlaşmış, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı menfaatlarını, dolayısıyla poli­ tikalarını birleştirmişlerdi. İngiliz ve Fransız çıkarları Türkiye'yi rahatsız edecek her olayın desteklenmesini icap ettiriyordu. Dolayısıyla Londra ve Paris'te korurdu Rumları. Hatta yardım bile ederdi. Yeter ki, is­ yan etsindi Rumlar. Yeter ki, ayaklansındı. Masum müslüman­ ları yataklannda boğazlasın, birkaç köyü ateşe versin, sonra da Avrupa'ya dönüp Türk barbarlığından dert yansındı yeter ki. Kim yapardı bu işi? - İpsilandizade Aleksandr! Türk ordusu, Yanya'da Tepedelenli Ali Paşa'yla uğraşır­ ken, İpsilandi Boğdan'a girip, Bükreş'i ve Yaş'ı zaptetmiş, Türk mukavemeti sonunda Avusturya'ya kapağı atınca da Mora Dağları'ndaki eşkiyalarına katliam emri "vermişti. Devleti altı sene uğraştıran bu papaz isyanı bastırılmış, Tepedelenli'yi hertaraf eden Türk Ordusu, Mora'da ilerlerken, Rumlar'ın ezil­ mesini siyasi çıkarlarına aykırı bulan Ruslar, Türk donanmasını Mısır filosu ile beraber Navarin'de ateşe vermişlerdi! Bu sırada Fransız birliklerinin Mora'ya çıktığı duyuldu. Sonuç mağlubiyet, Edirne Muahedesi ve Yunan istiklalinin ta­ nınmasıydı! Bütün bu anlattıklarımızdan şöyle bir hükme varabilirsiniz:

1821 Yunan ayaklanmasını ortodoks kilisesiyle bir­ likte Rum mektepleri hazırlamışlardır! 'J İstanbul'un fethinden öneeye uzanan yüzlerce yıllık kinin kusulduğu Rum azınlık okulları, papazların kendi elleı3

Bilal Eryılmuz. Azınlık Okulları. Osmanlı Ansiklopedisi, c: 7. İstanbul ı 996. s: 2ı 2 263


Miryoner Faaliy<tleri

riyle vatan haini yetiştirdiideri birer ihanet yuvalarıy­ dı. ı4 Bu ihanet yuvaları yine Patrikhane'den talimat alan papaz­ lar tarafından yurt çapında teşkilatlandırılıyordu. Bütün Rum kiliseleri gerçek anlamda birer maarif idare­ si gibiydi.. Doğu'daki dört Rum patrikliği; İstanbul, Antakya, Kudüs ve İskenderiye Patrikhaneleri kendi bölgelerindeki yüz­ lerce okulu yönlendİrİyor, mezhep birliğinden istifade ederek,

Bulgarların, Sırpların, Romenierin mekteplerini kapa­ tıp, Kurnca eğitim yapan okullar açıyorlardı." ıs Türk aleyhtarlığının aşılandığı ilk önemi Rum okulları ı8'inci yüzyılın sonlarından itibaren İstanbul, İzmir, Selanik,

Atina ve Yanya gibi şehirlerde faaliyete geçirildi. Bu okullarda sadece Rum dil. tarih ve kültürü öğretilmiyor, aynı zamanda bağımsızlık fikri de veriliyordu.

16

Üzerinde teker teker dura­

cağımız Fener Rum Mektebi, Heybeli Papaz Mektebi ve Kuruçeşme Rum Üniversitesi siyasi kadro yetiştiren müesseselerdi. 17 Ayvalık Akademisi ise daha çok yetiştir­ diği canilerle ün yaptı.

AYVALIK RUM CUMHURİYETİ Rumlar, azınlıklara karşı pek hassas olmadığım bildiğimiz Osmanlı sarayındaki nüfuzlu adamları vasıtasıyla Ayvalık için özel bir imtiyaz elde etmişlerdi. Bu özel imtiyaza göre Ayvalık'a Türk

ailelerin yerleşmesi yasaklanıyordu. Kentin yönetimi İstanbul'dan bağımsız olacaktı. Osmanlı Devleti, Ayvalık'ta bir Ağa yani voyvoda ve kadı bulunduracak, fakat şehrin yöneti­ mi her yıl seçimle belirlenen üç kişinin elinde olacaktı. ı4

Gıyas Yetkin-M. Yüksel. TürkDü,manı Kanlı Papa:ı.lar. Ankara 1964. s:

ıs

Nafi Atuf. age. c : 2, s : 145

16

Bilal Eryılmaz. Osmanlı 1990. s: 167

17

Devleti'nde Gayrimüslim Tebanın Yönetimi. istanbul

Halil Ertuğrul. A:ı.ınlı.kve Yabancı Okulları, Osmanlı Toplumuna Etkisi. istan­

bul 1998. s:20

264

ll


Neodet Sevinç

Rumlar bu imtiyazlardan hemen sonra şehri yönetecek üç kişinin kendi soylarından olması için Mora ve civar adalar­ daki Rumları Ayvalık'a davet ederek nüfusu lehlerine çevirmiş, daha sonra da büyük bir yatılı okul kurulması için teşebbüse geçmişlerdir. Ayvalık Akademisi adını alacak bu 72 adalı okulun kuru­ luş izninin Kuşadası Metropoliti Samuel'in girişimi ve Panayot Muruzi'nin yardımıyla alındığını biliyoruz. '8 ı8o3'te eğitime açı­ lan 19 İkanamos adındaki bu akademi tamamen patrikhanenin yönetimindeydi.

20

Bir siyaset yuvası haline gelen bu okul, Yunan milliyet­ çiliğinin körüklendiği bir kurum olmuştur. 2' Ayvalık'ta 32 bin kişiyi katleden isyancılar, Kuşadası Metropoliti Samuel'in girişimiyle kurulan ve tamamen patrikhanenin denetiminde olan bu okulun talebesiydiler. Daha önce bir terör örgütü Etniki Eterya'nın üç kurucusundan biri olan Eksanto da bu akademide yetiştirilip mezun edilmişti. ı8o6'daki Osmanlı-Rus Savaşı'nda ihaneti tespit edildiği için kapatılan akademi, Rum zenginlerinden Paraskavas Salteli'nin çabaları sonunda yeniden faaliyete geçirilmiş, ı8ıg'da da okul bünyesinde bir matbaa açılarak propaganda broşürleri basılına­ ya başlanmıştır.

PATRİKHANE AKADEMisi VEYA RUM MEKTEB·İ KEBİRİ Fetihten önce de varolan ve patrikhaneye bağlı olarak çalı­ şan Fener Mektebi, Rumların İstanbul'da kurdukları en eski eği18 19 20 21

İlhan Tekeli. Tanzimattan Cumhuriyet e Eğitim Sistemindeki Değişmeler. Tan­

zimattan Cumhuriyete Ansiklopedisi, c: 2. İstanbul l985. s: 461 İlhan Tekeli-Selim İlkin. Osmanlı İnıparatorluğu'nda Eğitim ve Bilgi Üretim Sisteminin Oluşumu ve Döniifümü. Ankara 1993, s: 32 Ahmet Mülayim, Rum Okulları. lstanbul Ansiklopedisi, c: 6. İstanbul 1993, s: 34 Halit Ertuğrul. age. s: 121 265


Mityon�r Faaliyuleri

tim merkezidir. Okul, 1453'ü takip eden yıllarda patrikhane ta­ rafından yeniden teşkilatlandırılarak Matyo Kamaryotis adında bir papazın idaresine verilmiştir. Osman Ergin'in Yunan kaynak­ larına dayanarak verdiği bilgilere göre Patrikhane Mektebi veya Rum Mekteb-i Kebir'i de denilen Fener Okulu, Türkiye Rumlarının en önemli kültür merkezidir. İstanbul dışındaki vi­ layetlerden de Rum gençlerinin gelip eğitim gördüğü bu okul,

papazlar, Sen Sinod Meclisi üyeleri, mütevelli heyeti mensupları tarafından yönetilmektedir. Rum cemaa­ tina ait ne kadar cismani ve ruhani makam ve mües­ sese varsa, genellikle onların başında bu okuldan me­ zun olanlar bulunur. Din görevlisi olarak kiJiselere tayin edi­ lenler de bu okulun mezunlarıdır, öğretmen olarak okullara ata­ nanlar da. Bu okul aynı zamanda bir Dar-ül Muallimin dir, yani öğretmen okuludur. Fener'de yetiştirilen Rum gençleri, Rum ilk ve ortaokuHanna öğretmen olarak gönderilmişlerdir. Rum milletinin en tamnmış öğretmen ve meşhur yazarları, bir­ çok patrik ve despotlar hep bu okuldan yetişmişlerdir. Osmanlı

Hükumeti'ne yüksek seviyede tercümanlık yapanlar ve bir bakıma Romanya kralı demek olan Eflak ve Buğdan voyvodoları hep Patrikhane Akademisi mezunlarıdır. Fanaryot adım taşıyan bu okul mezunları Osmanlı sarayında da çeşitli görevlerde bulunmuşlardı r. 22 Okulun öğretmenleri de son derece mühim şahsiyetler arasından seçilmiştir. Tarihte önemli roller oynamış baba­ oğul Zigoma'lar (1556-1s8o), Teofilos Koridalen (1621-1639), Aleksandros Mavrokordatos (1663-1671), Vulgaris (1760-1761), Konstantin Kumas 23 hep bu okulda ders vermişlerdir. Reisül­ küttaplarla birlikte devletin siyasetini yönetmiş olan Fener bey­ leri bu sayede kendi cemaatlerine rehberlik etmişler, onların Türkiyr MaarifTarihi, c:

22

Osman Ergin.

23

S ula Boıis. Fener Rum Erkek Lisrsi. İstanbul Ansiklopedisi, c: 3 . İstanbul I 993. s :

2833

266

1-2. İstanbul !977. s: 737. 730


Ntcdtt Stvinç

hükümet nezdindeki işlerini kolaylaştumışlar, kilise mekteple­ rini kurup, korumuşlar ve hatta bizzat idare etmişlerdir. 24 Saray kürkçübaşısı Kesriye'li Manolaki (1688-1691) oku­ la ek bina yaptırmış, çeşitli masraflar için okul idaresine ayrıca para bırakmış, diğer Rum mekteplerine para yardımında bulun­ duğu gibi bir kısmını da yeniden inşa ettirmiştir. Şimdiki bina ı88ı'de Rum zenginlerinin topladığı 30 bin küsur altın sarfıyla yapılmış ve yine Rum zenginlerinin tahsis etmiş olduğu menkul ve gayrimenkul servetin geliri

25

okulun yaşatılmasında kulla­

nılmıştır. Mehmet Ali Ayni, okulun eğitim seviyesine dikkat çe­ kerken, 1799'da müdür olarak görev yapan Prorios'un, Paris'teki Politeknik Okulu mezunu olduğunu kaydeder.

26

İlahiyat, felse­

fe, tıp ve dil eğitiminin verildiği okul 176o'h yıllarda laik eğitim sistemini benimsemiş

27

sonra da klasik eğitim veren liseye dö­

nüşmüştür. 28 Yunan ve latin edebiyatının da okutulduğu okulun öğretmenleri 18. asrın sonlarına doğru Yunan Dili'nin Hazinesi adında önemli bir sözlük yayınlamışlardır. 29

KURUÇEŞME ÜNİVERSİTESİ

Bir diğer önemli Rum kurumu da Kuruçeşme Okulu'dur. Bazı bağnaz müslümanların otopsiyi dine aykırı bulmala­ rı sebebiyle halkın tepkisini çekmernek için Hekimbaşı Mustafa Bektaş Efendi'nin Eflak Beyleri'nden Aleksandır Morozzi'nin oğlu Dimitraşko'ya kurdurduğu bu okul ı8o3'te faaliyete baş­ lamıştır. Taliıngalı adı verilmesine rağmen daha sonra bulun­ duğu semte izafeten Kuruçeşme Üniversitesi denilen okulun Dimitraşko tarafından ele geçirildiği anlaşılıyor. c:

24

Osman Ergin. age.

25

Osman Ergin. age. c: 1-2. s: 737

1 ·2. s: 739. iki numaralı dipnot

26

Mehmet Ali Ayni. Milliyetçilik. 1stanbul l943. s: 303

27

Ahmet Mülayim, agm, s.348

28

Sula Bozis, agm, s: 283

29

Osman Ergin. age. c: 1 -2.

s:

738 267


Misyon" Faaliyetleri

Bir bakıma laik sayılabilecek bu okulda Türkçe ile beraber Fransızcaya da önem verilmiş, ayrıca tıp ve fen dersleri okutul­ rnuş, felsefe derslerinde ise Yunan idealleri anlatılmış­

tır. Asıl arnacının Rum okullarına öğretmen yetiştirmek olduğu anlaşılan Kuruçeşme Üniversitesi'nin hastahanesi ve Darülacezesi de vardır. Bir

fermanla

kurduğu

okula

müdür

tayin

edilen

3o

Dimitraşko, ı88o'de Divan-ı Hümayun tercümanlığına atanmış, fakat ihaneti görüldüğü için aziedilip Kayseri'ye sürgün edil­ miştir. Daha sonra Rus generali Kotozofla Şurnnu'da sulh müza­ kerelerine memur edilmiş, hizmetlerinden (!) dolayı hil'at giydi­ rilmek için çağrıldığı komutanlıktan çıkarken kellesi uçu­

rulmuşturr Yunan kaynakları bu adarnın "Eienler'in ancak ilmen

yükselrnek suretiyle hürriyetlerini elde edecekleri ka­ naatında bulunduğu için memleketin pekçok yerinde mektepler açtığından" bahseder. Rum tarihçi İkonomos, Dimitraşko'nun hıyanetini şu satır­ lada alkışlamaktadır: "Bu Divan-ı Hümayun tercümam­

nın, devlete hıyaneti ve kendi milletine hizmeti dola­ yısıyla Rumlar tarafından bu kadar methe ve senaya hakkı vardır değil mi?" Jı Kuruçeşme Okulu 1820 Yunan isyanından sonra kapatılmıştır. ŞİFRE: MEKTEB-İ UMUMi Rum okullarının sayısı Yunan istiklalinden sonra dikkati çe­ kecek bir hızla artmaya başladı. Sanki yeni bir ayaklanmanın ha­ zırlıkları yapılıyordu. Aynı şekilde patrikhane ve papazların sinsi faaliyetlerinde de yine Yunan istiklalinden sonra yoğunluk göz30

İlhan Tekeli. Tan7.iınattan Cumhuriyet'e Eğitim Sistemindeki Değişmeler. Tanzimattan Cumhuriyete Ansiklopedisi,

31

268

Osman Ergin, age. c.l-2. s.69-70

c: 2.

İstanbul 1985.

s:

461


Necdet Stvinç

lendi. Mora isyanında ıo bin kişilik gerilla kuvvetini sevk

ve idare eden adamın, başpiskopos Germanos olduğu Osmanlı yönetimi tarafından bilindiği, Germanos'la Fener Patrikhanesi'nin ilişkisi tespit edildiği, ve bu ihtilalin Iiderliğini yapan İpsilandi'nin adamı pat­ rik Grigoryos']a32 beraber Kayseri, Tarabya, Edirne, 32

Rus Elçisi General İgnatiyef, hatıralan nda Patrik Grigoryos'un Rus Çarı'na yazdı­ ğı, "Türklerin siyasi ve askeri alanda korkulacak bir güç olmaktan çıkarılmasıyla" ilgili mektubuna da yer vermiştir. General demektedir ki: "Mahmud Nedim Paşa'nın Sadrazamlıktan istifa ettiği gün Patrikhaneye git­ miştim. Patrik Yermanos, sohbetimiz sırasında, Patri kha.nedeki inşaat esnasın­ da çıkan bir sandık içinden, Sultan Mahmud zamanında Yunan isiikialine yar­ dım suçuyla asılan selefi Gr igo ryus 'un o zamanki ça r ımı z A le ksan dı r'a gön der­ diği bir mektO.bun müsveddesini bana okudu . Ele geçtiği zaman, Yermanos'un da filaketine sebep olabilecek bu mektub, ölen Patrik'in Türkeleri dünya siyasi ve askeri h ayatınd an korkulacak bir varlık olmaktan çıkaracak, hatta liağımsız bir millet olabilmekten mahrO.m edecek dikkate değer tavsiyeler ihtiva ediyordu. Gö­ revim süresince edindiğim tecrübeler ve tanık olduğum ol ayların, doğruluğunu tasdik ettiğini, maalesef iş işden geçtikten sonra anladığım bu tavsiyeler şunlardı: "Türkleri, maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Çünkü Türkler çok sa­ bırlı ve mukavemetli insanlardır. Gayet mağrurdurlar ve izzet-i nefis sahibidir­

ler. Bu hasJetleri de, dinlerine bağlılıklarından, kadere rıza göstermelerinden, an'anelerinin kuvvetinden; padişahlarına, kumandanlarına, büyüklerine olan itaatlerinden gelmektedir. Türkler zekidirler ve kendilerini müsbet yolda sevk ve idare edecek reisiere sahip oldukları müddetçe ç al ı şka ndırlar. Gayet kanaatkaardırlar. Onların bütün me­ ziyetleri, hatta kahramanlık ve şecaat duyguları da, an'anelerine ola n bağ l ılıkl a­ rından, ahlaklarının selabetinden gelmektedir. Türklerde evvela itaat duygusu­

nu kınnak ve manevi bağl ıl ıklarını yok etmek, dini metanetlerini za'fa uğratmak icabeder. Bunun da en kısa yolu, milli ve manevi an'anelerine uymayan harici fi­ kirler ve davranışlara onları alıştırmaktır. Türkler, dış yardıma alıştırılmalıdır. Maneviyatları sarsıldığı gün, Türkeleri kendilerinden şeklen çok kudretli, kala­ balık ve zahiren hakim kudretler önünde zafere götüren asıl kulretleri sarsılacak

ve maddi vası l al arın üstünlüğü ile yıkmak mümükün olabilecektir. Bu sebeple

Osmanlı Devleti'ni t asfiye için mücerred olarak harb m eyd anınd aki zaferler kafi değildü ve hatta sadece bu yolda yürümek, Türkelerin haysiyet ve vekiirını tah­ rik edeceğinden hakikatiere nüfuz edebilmelerine sebep olab ili r. Yapılacak olan, Türklere bir şey hisse tirilmeden bünyelerindeki bu ıahribi tamamlamaktır." "Benim Osmanlı Devletinezdinde vazifeli oldugum sırada bu teşhisler tamamen

tecelli etti."

269


Miıyona Faaliyetleri

Edremit başpiskoposları idam edildiği halde Babıali, Rum Patrikhanesi'ni de, Rum okullarını da yeterin­ ce takip etmemiştir. Oysa Rum isyanı devarn ederken pat­ rik Grigoryos, ayaklanmanın elebaşlarına gönderdiği mektupta

"rum devleti"

"Mekteb-i Umumi" şiiresiyle şöyle yazıyordu: ... Memleketimizde bir Mekteb-i Umumi inşaasına müttefikan karar verdiğinizi öğrenince faz­ lasıyla memnun oldum'':ı3 Babıali, Mekteb-i Umumi'nin ne anlamına gelen "

anlamına geldiğini biliyor, olağanüstü okuilaşma faaliyetini de tabii olarak görüyordu. Ama bir türlü milli bir silkinişte de bulu­ namıyordu. Oysa, Balkanlar'dan Trabzon'a, Kayseri'den Kudüs'e, Mısır ve Sudan'dandaki Hartum'a kadar uzayan üç kıtada açı­ lan Rum okulları 34 masum çocukların kafalarına ayTılıkçı fikirler

Bükreş ve Yaş'ta bile Yunan emellerine hiz­ met eden Rum akademileri vardı. Bu okullarda okutulan

sokuyordu.

kadim Yunan felsefesi ve edebiyatı vasıtasıyla çocukların yürek­ lerine

"büyük Yunanistan'ı yaratmak" fikri yerleştiriliyor35

en ücra kasabalarda bile Rum unsurunu milli ve dini anlarnda bilinçlendirrne çalışmaları yürütülüyordu.36 ı86o'da, görünüşte Rum milli kültürünü yeniden canlandır­ mak, aslında Etniki Eterya'nın programını çocuklara ve gençlere benimsetmek amacıyla istanbul Sillog'u açıldı. 37 Bu sillog, kısa zamanda İzmir, Kahire, Kıbrıs ve İskenderiye'deki Rum silloglarıyla yakın irtibata geçti. Ö rgüt; Beşiktaş'ta Konkart Mahfeli, Kadıköy'de Minevra Mahfeli, Üsküdar'da Hrisopolo Mahfeli, Boğaziçi'nde Yeniköy Mahfeli adlarıyla şubeler açtı.

Zamanla Anadolu ve Rumeli'deki okulların tama­ mına yakın bir kısmı İstanbul Rum Sillogu'na bağlan33

Süleyman Kocabaş, age, s; 65 c:

34

Osman Ergin, age,

35

Mehmet Ali Ayni, age. s.303

36

Ahmet Mülayim, agm. s: 348

37

Osman Ergin. age.

270

c:

3 - 4, İstanbul l977. s: 1033

1-2. s: 795


Nudet Sevinç

dı. Maarif ve Mektepler Mahfeli, bu sillogun bünyesinde oluştu­ ruldu. Rum kültür ve eğitim bakanlığı gibi 38 çalışan bu sillogun görevleri arasında Anadolu ve Rumeli'nde Rum rnektepleri aç­ mak ve onları idare ve teftiş etmek de vardı.

39

Ruslar'ın Türkiye'ye saldırmak için bahane aradığı bir na­ zik dönernde Rum azınlığı üzerinde sarsılmaz nüfuza sahip olan Doğu'nun dört patrikhanesi, soydaşlarım Osmanlı yönetimine karşı ayaklandırrnak için kendi bölgelerindeki okullara yüzler­ cesini ilave etmişlerdir.

Rum Patrikhinesi, mekteplerle ilgili kayıt ve malumatı MaarifNezareti'ne vermediği için 40 Rum okul­ larının sayısı hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Okulların çoğu ruhsatsız olduğundan Osmanlı kaynakları da doğruyu ak­ settirrniyor. O sebeple aşağıda sunacağırnız rakamların ihtiyatla karşılanması gerekir, ben konuyu inceleyen bir kimse olarak zik­ redilen rakamların okul sayısından daha az olduğu ka­

naatındayım. ı87o'lerin ilk yarısında sadece İstanbul'da 26 Rum sillogu, yani eğitim ve kültür kurumu vardı. Aynı yıllarda yine sa­ dece İstanbul'da ıs bin öğrencinin devarn ettiği 105 Rum oku­

lu bulunuyordu.

4'

İlhan Tekeli, 19. yüzyılın sonunda Anadolu

ve Suriye'de 1584 Rum okulunun bulunduğuna işaret ediyor.

42

Buna İstanbul'daki Rum okullarını ilave edersek bulacağımız ra­ kam ı689 olur. Oysa mutlak surette eksik olduğunu bildiğimiz 1897 istatistiklerine göre Osmanlı sınırları içindeki Rum

okulu sayısı 4 bin 390'dır. 38

M. Hidayet Vahapoğlu. O sma n l ı 'da n Günümüze Azınlık ve Yabancı Okullar. İs-

39

Nafi Atuf. age,

40

Osman Ergin. age. c: 3-4.

41

Ar on Roddiqiue. Türkiye Yaluıdileri'nin Batılıla.şması, Ankara 1 997, s: 74

tanbul 1997. s: 95-9

42

c:

Ls: 148 s:

1028

İlhan Tekeli. Tanzimattan Cumhuriyete Eğitim Sistemindeki Değişmeler. Tanzimatlan Cumhuriyete Ansiklopedisi,

c:

2. İstanbul l985. s: 462

271


Miıyotur Faaliytt/çri

Bu okulların silah defosu haiine getirildi�ini Yenizelos şöy­ le itiraf edecektir: "Bana verilen ve daha sonra tecelliyatı ile de hakikate intibak ettiği tesbit edilmiş olan teminata göre; bilcümle küçük, bü­

yük şehir ve kasabalardaki kiliseler ve Rum Okulları birer silah deposu biline ifrağ edilmişlerdi; ! (yani silah deposu baline getirilmişlerdi.) Bir fikir vermek için sunulan aşağıdaki tablo bazı illerimiz­ deki Rum okullarının sayısını göstermektedir:

il-İlçe

Okul Sayısı

Tirebolu

52

Giresun

66

Ordu

80

Samsun

88

Erzurum

ı

Erzincan

2

Ankara

4

Yozgat

12

Kayseri

4

KırŞehir

ı

Sivas (Merkez)

15

Tokat

81

Arnasya

30

Ş.Karahisar

70

Konya (Merkez)

47

Adana

2

Mersin

4

Tarsus

3

Ergani

Kastamonu (Merkez) Bolu

Çankırı

4 12

6 ı

Sinop

17

Bayburt (Merkez)

ll

272


Ntcdtt Sn�inç

5

Arnman İzmir (Merkez)

94

Saruhan

62

Aydın

II

Denizli

6

Menteşe

15

Biga

2

Lapseki

2

Ayvalık

2

Ertuğrul

1 10

Karesi

1 16

Adapazan

3

Geyve

4

Lazkiye

18

Lübnan

55

Kudüs

2

Çanakkale

2

Ezine

2

Bursa (Merkez) Kütahya

1 20

46

İzmit

ı

Kandıra

6

Tripoli

2

Nablus

2

Suriye

282

Toplam

158443

Bir başka kaynağa göre 1902-1903 yıllarında Ankara, Adana ve İstanbul'dakiler hariç, Osmanlı sınırları için­ de 821 Rum okulu vardır. Aynı kaynağa göre 1905-1906 yıllarında Adalar ve Anadolu'daki Rum okullarının sa­ yısı 1496'dır. 44 43

Tevfik Çavdar. Osmanlıların Yan Sömürge Oluşu. İstanbul 1 970, s: 107

44

Mustafa Ergün.

İkinci Meşrutiyet DeYrinde Egitim Hıneketleri (190B-1914).An­

kara 1996 s: 364

273


Miryon.r Faaliyttftri

1904'de Rum Patrikhanesi tarafından yapılmış ve ıgos'de Balıklı Rum Hastah&nesi Mütevelli Heyeti tarafından neşredil­ miş olan bir broşüre göre İstanbul'da 27'si ilkokul olmak üzere 64 Rum okulu vardır. Doğrudan doğruya patrikhane tarafından idare edilen 8 okul, bu sayının dışındadır ki 4s bu rakamlara inan­ mak mümkün değildir. ıgos-ıgo6 yıllarında Edirne'de çeşitli seviyelerde­ ki Rum okulu sayısı 6o2'dir. Aynı eğitim yılında Manastır ve Selanik vilayetlerinde Bulgar istatistiklerine göre 732,

Rum istatistiklerine göre ı.oıı Rum okulu vardır. 46 B aşbakanlık Arşivi'nde bulunan belgelerden öğreniyoruz ki, Rum okulları köylere kadar yayılmışlardır. Aydın sancağı­ na bağlı Soma kazasında 2, Mudanya'nın Sığı köyünde bile bü­ yük bir Rum mektebi bulunmaktadır.

47

Ayrıca Menemen

48

ve

Bandırma'da da 49 Rum okulları vardır. Ahmet Ağaoğlu ıgı2'de yayınlanan Hak Gazete si'ndeki makalesinde imparatorluktaki

toplam Rum okulu sayısını 3.500 olarak bildirmekte­ dir. so Biz aşağıdaki tablonun 2. Meşrutiyet yılları için gerçeğe en yakın rakamları ihtiva ettiği kanaatindeyiz: BÖLGE

Okul sayısı

Avrupa Türkiyesi Filistin Asya Türkiyesi Toplam

45 46

Öğretmen sayısı

Öğrenci sayısı

2.200

3.454

134.5 1 9

78

153

4.293

1 .521

2.652

1 2 1 .812

3.799

6.259

259.81P

Cemi! Ko çak, Tanzimattan Sonra Özel ve Yabancı Okullar. Tanzimattan Cumhuriye te Türkiye Ansiklopedisi, c: 2. İstanbul 1985 s: 493 Mustafa Erg ün. age. s: 365

47

Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920). Ankara 1994, s: 231

48 49

Age. s: 230 A ge. s: 232

50

Nafi Atuf. age.c:l,s: ısı

SI

Mustafa Er g ün. ag e, s: 371

274


N�cd�t s�vinç

TÜRK BÜNYESİNİN REDDE'ITİÖ.İ KURUM: RUM PATRİKIIANESİ

Rum Patrikhanesi ile Babıali arasında çıkan öğretmen ve

dil kavgası yakın tarihimizin en hazin sayfalarını oluşturur. Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalamak esası üzerine siyaset ya­ pan devletlere sırtını dayanan Rum Patrikhanesi, Türkiye'nin bir kısım topraklarını Yunan işgali altına sokmak ve Karadeniz Bölgesi'nde bir Pontus Devleti kurmak için terör örgütleriyle iş­ birliği yapmaktan bile çekinmemiş ve her fırsatta B abıali'ye meydan okumuştur. Osmanlı Devleti'nin son zamanlarında Babıali'yle patrikhane arasında iki mühim ihtilaf çıkmıştır: ı.

Türk Dili'nin Rum okullarında okutulması meselesi,

2.

Rum okullarındaki yabancı öğretmenler meselesi.

Rumlar ve hatta bütün azınlıklar, ileri Batı dünyasına daha yakın oldukları ve Batılılar tarafından yönlendirildikleri için eğitim konusunda biz Türkler'den daha şanslıydılar. Türk ço­ cukları, devrini çoktan kapatmış, geleneksel eğitim kurumları olan mahalle mektepleri ve medreselerde öğretmen formas­

yonuna asla sahip bulunmayan hocalar tarafından eğiti­ lirken azınlık çocuklarına ders verecek kimseler pedagoji tahsil ediyorlardı. Türk çocukları çoğu zaman cami külliyesindeki loş, bazen rutubetli ve hatta harabe bir medresede postekinin üzeri­ ne diz çöktürülüp, kendi dilinden konuşmayan bir adamca­ ğızı dinlemeye zorlanıyor, ama azınlık veletleri; resim atelyele­ ri, laboratuarları, spor salonları olan bol ışıklı, havadar binalar­ da kendi dilleriyle eğitim görerek şahsi ve milli kimlik ka­

zanıyorlardı. Üstelik azınlık öğretmenleri bol maaş alırken, bizim hocala­ rımız ya mahallelinin ianesiyle geçiniyar veya son derece müte­ vazi ücretler alıyorlardı. ı86ı yılında İzmit Körfezi kıyılarındaki Arpacık köyüne giden Fransız Georges Perrot, köydeki Rum oku275


Misyantr Faa.liyttltri

lu öğretmeninin ı. o o o (bin) kuruş maaş aldığını söyler. Halbuki o tarihlerde bizim kaymakamlarımız bile bir Rum köy

öğretmeninin maaşından daha az para atıyorlardı. 52 İlgili bölümde gördüğümüz gibi İstanbul'daki en eski Rum u ok lu olan Patrikhane Akademisi'nde Rum okulları için öğ­

retmen yetiştiren bölümler vardı ki, Rum ileri gelen­ leri bununla yetinrnerniş, ayrıca yeni yeni müesseseler kur­ rnuşlardı. Önceki bölümlerde kısaca özetiediğimiz Kuruçeşme Üniversitesi bunlardan biriydi. ı8ıo'da açılan ve laik eğitimi be­ nimsediği için daha sonra kilisenin baskıları sonucu kapanan İzmir Jirnnazyurnu

ve İstanbul'daki Megali Toyenos Sholi

53

Jirnnaz'ında öğretmen olmak isteyenler için özel bölümler var­ dı. Öğretmen adayları ayrıca Fener'deki patrikhane akademisin­ de uygulama yaparlardı. S4 Başka Rum okullarında da öğretmen yetiştiren şubeler bu­ lunduğu gibi, yabancı okullar da bu konuda onlara yardırncı olu­ yordu. Fakat bütün bunlara rağmen patrikbane, Yunanlı öğret­

menierin Rum okullarında ders vermemesine ilişkin karar üzerine kıyarneti kopardı. Ancak rnesele sadece Yunanlı öğretmenierin kovulrnasıyla ilgili değildi, çok daha kapsarnlıydı. Rum okulları Yunan devleti kurulduktan sonra Yunan öğ­ retim ve eğitim prograrnını örnek almaya başladı.

ss

Hemen

hemen tümü papaz olan azınlık okulu öğretmenleri

56

patrikhanenin direktifleri ile Yunan okullarında okunan kitap­ ları Türkiye'de aynen tedris ediyorlardı. Türkçe'ye asla yer ve­ rilmiyordu. Krapanos Vakfı da Rum okullarına kitap hazırlıyor­ du. 57 Ayrıca Yunanistan'da özel olarak hazırlanmış olan tahrik-

52

Mehmet Ali Ayni. age. s: 303

53

Ahmet Mülayim, agm. s: 348.

54

İlhan Tekeli, agm. s: 462.

55

Cemi! Koçak. agm. s: 492.

56

Osman Ergin. age. e: 3-4.

57

İlhan Tekeli, agm.

276

s:

462.

s:

1032.


Nudtt Sevinç

çi kitaplar Yunanlı öğretmenler, özel kuryeler, misyonerler ve başka yollarla Türkiye'ye getirilip Rum okuHanna sokulmuştu. Bu kitaplarda birçok soydaşımızın kaatili olan ko­ mitacılar kahraman ilan edilerek, Rum çocukları o canilere özenderiliyordu. Defterlerin üzerinde bile başta Kral Konstantin olmak üzere Yunanlı subayla­ rın resimleri bulunuyordu.

58

Okul duvarları ve dershfmeler

Yunan ve Pontus bayraklarıyla kirletiliyor, öğrencile­ ri geziye veya pikniğe götürmek bahanesiyle de şehir içinden Yunan ve Pontus bayrakları taşıyan kortejler geçiriliyordu. Bütün bu tahrik ve meydan okumaların hükumeti bazı ted­ birler almaya sevkettiği anlaşılıyor. Yunanlı öğretmenierin teş­ vikiyle İzmir'den trenle çeşitli yerlere düzenlenen gezilerde Rum öğrencilerin Yunan bayraklarını saliayarak gidip gelme­ leri üzerine Babıali yabancı uyruklu öğretmenierin hizmetten çıkarılmasını patrikhaneye tavsiye etti. Tavsiye birkaç kez tek­ rarlandı. Bu arada askerlik tecillerinin yapılacağı belir­ tilerek Rum okUllarındaki öğretmenierin isimlerinin ve okuttukları derslerinin bir liste halinde bildirilme­ si istendi.

59

Bu talebin reddedilmesi üzerine de patrikhane ile

Maarif Vekaleti arasında uzun süren bir müzakere dönemi baş­ ladı. Sonunda mutabakata varıldı. 1910 yılı Mayıs ayında varı­ lan uzlaşmaya göre iptidai ve rüşdiye derecesindeki okul­ larda yabancı uyruklu öğretmenler görev yapamaya­ cak, ama idadi ve yüksek seviyedeki okullarda çalışa­ bileceklerdi! Fakat patrikhane bu anlaşmaya uymayacaktı. 1912de Maarif Vekaletinin Yunan uyruklu öğretmenie­ rin okullardan kovulmasıyla ilgili istemine de kulak asıl­ madı. 58

Celal Nuri. Tarib-i İstikbal, c: 2. İstanbul l331, zik: E. Kırş ehirlioğlu, Türkiye'de

Misyoner Faaliyetleri. is lanbul 1963. 59

s:

63

Mustafa Ergün. age. s: 366.

277


Misyontr Faaliyttltri

Maarif Vekaleti Rum çocuklannı develete karşı kışkırtan Yunanlı öğretmenierin Türkiye'den çıkarılması için uğraşırken Türk Dili için de ayrı bir savaş veriyordu.

KENDİ VATANLARlNDA RUMLAŞTIRILAN TÜRKLER Rum mekteplerinde Türkçe'nin hiçbir yeri yoktu. Patrikhane esasen Türkçe'nin unutulmasını takip eden bir siyaset izliyor­ du. Çünkü Anadolu'nun birçok bölgesinde özellikle Karadeniz, Konya, Karaman, Niğde, Nevşehir, Kırşehir, Antalya ve Yozgat yörelerinde ortodoks mezhebine mensup bin­ lerce Türk aile vardı. İç politikada ümmetçiliği esas alan Osmanlı yönetiminin dışladığı, belki hiçbir za­ man farkında bile olmadığı bu soydaşlarımız mukad­ des kitaplarını Türkçe okur, 60 dualarını Türkçe yapar­ lardı. Bir tek kelime Yunanca bilmezlerdi. 19.

yüzyılın

sonlarına

kadar

Antalya'da

yaşayan

Ortodoksiann bir kelime Rumca bilmedikleri, onlara ilk defa Rumcayı öğreten Nikolaidis adında Yunanlı bir öğretmen tara­ fından itiraf edilmiştir. Öteden beri bu

61

ortodoks Türk kitleyi

din vasıtasıyla

Rumlaştırmak isteyen patrikhane, okullarda Türk Dili'nin de okutulmasında ısrar eden Maarif Vekaleti'ne edepsizce bir ce­ vap verdi: Diyordu ki:

Türkçe'nin mekteplerimizde okutulması bizim için bir zaruret ve ihtiyaç değildir. Esasen bunu okutacak hocaya verecek paramız da yoktur. Hükumet, resmi dili gayrimüslim mekteplerinde de okutınaya lüzum görüyorsa, ancak tahsisatını vermek suretiyle bunu yapabilir! 60 61 62

278

2 6

Mehmet Ali Ayni. age . s: 303 Avram Galanli. Ankara Tarihi. istanbull950, s : l lS Osman Ergin. age. c: 3·4. s: 1029


Ntcdtt St!Jinç

Osmanlı Hükumeti maalesef bu teklifi kabul etmiş ve 28 Şubat t895'de "Rumeli ve Anadolu'da 6 vilayette rüşdi­

ye derecesinde bulunan mekteb-i gayrimüslimede is­ tihdam edilecek lisan-ı Osmani muallimlerinin maaş­ larının her vilayetin maarif tahsisatından itasına" ka­ rar vermiştir! 63 Rum okullannda lisan-ı Osmani dersi verecek öğretmenie­ rin maaşını hükumet üzerine aldığı halde, Türkçe bu okulla­

rın ders programına alınmamış, nihayet Yunan dili Türk okullarına konularak vaziyet idare edilmiştir! Ama kilise ile pazarlığa da devam edilmiştir. 2. Meşrutiyet'in ilanına kadar sürüp giden bu pazarlık­ lar meclis açılınca tehdide ve hatta saldırıya dönüşmüş, devle­ ti en zayıf anında vurmak için hazırlanan azınlıklar, demokra­ tik ortamdan da alabildiğine yararlanmışlardır. Abdülhamid'in meclisi süresiz tatil etmesinden ve 1895'de Türk ordularının Yunanistan'ı ezmesinden sonra kısmen de olsa sinen Rum taş­ kınhğı, 2. Meşrutiyet'le birlikte yeniden hortlamıştır. Artık Rumların patrikhanelerine, papazlarına, öğretmen­ lerine ve her biri Avrupa'nın birer ispiyoncusu olan gaze­ tecilerine ilaveten "Ben ancak Osmanlı Bankası kadar

Türk'üm" diye bağıran milletvekilleri de vardır! Ermeni ve Bulgar asıllı milletvekillerinin de otomatik ola­ rak destekledikleri bu milletvekilleri önce Tedrisat-ı İptidaiye Kanunu'nu uzun süre engellemişler, devletin menfaalları anaya­ sanın bazı maddelerinin değiştirilmesini gerektirince de anaya­ sa değişikliği ile ilgili müzakareler başlamadan azınlık okul­

ları statüsüne dokunulmayacağına dair anayasaya bir madde ilave edilmesini talep etmişlerdir. Türk milletvekilleri­ nin buna itiraz etmeleri olaylara yol açmış, azınlık okulları me­ selesi basında da tartışılmaya başlamıştır. Herbiri ayrı bir mil63

Osman Ergin. age.

c:

3-4.

s:

1029

279


Miıyorıtr Faaliyıtltri

liyet davasının peşinde olan azınlıkların artık Osmanlılık kav­ ramında birleştirilemeyeceğine inanan milliyetçi Türkler, "eğer

maarif müfettişlerinin bu okulları teftiş etmesine izin verilmiyorsa, o okullarda mutlaka Türkiye aleyhta­ rı faaliyetler tezgahlanmaktadır" görüşünü savunuyor, "bu okullar gerçekten birer kültür ve eğitim müessese­ si ise denetlenmesine neden karşı çıkılıyor?" diyorlar­ dı. Hüseyin Cahid 28 Mayıs 1909 tarihli Tanin'de her müessese­ ye kanunun nüfuz etmesi gerektiğini belirten yazısında, cema­ at okullarının kontrol edilmesi İstenince azınlıkların nasıl telaşa kapıldıklarını şu satırlada anlatıyordu: "Bineanaleyh mek­

teplerini istedikleri gibi tesis ve idare eden, istedikle­ ri efidir ve hissiyatı neşir ve telicine muvaffak olan bazı cemaatlar bundan sonra mekteplerinin hali ne olacak diye düşünmeye başladılar" Yine Hüseyin Cahid'in 28 Mayıs 1909 tarihli Tanin'deki başyazısından anlaşıldığına göre azınlık okullarının denetlen­ mesiyle ilgili teklif meclise geldiğinde Rum milletvekili Boşo Efendi "Siz muntazam mekteplerinizi terkediniz de bi­ zim mekteplerinıize geliniz" derseniz ne yaparız diye sor­ muş, bir diğer Rum milletvekili olan Kozmidi Efendi ise alay­ lı bir tavırla "Mesela Homer'i okuyacak mıyız?" soru­ sunu yöneltmiştir. Patrik Yuvakim ise La Türki muhabirinin

"Mekteplerinizin ' hükô.met tarafından teftişine müsa­ ade edecek misiniz?" sorusuna küstahça bir cevap vermiştir: Hiç de etmeyeceğiz! 64 Rum Patriği Yuvakim'in bu savaş ilanına, Bulgar ekzarhı ile Ermeni patriği de katılmıştı. Ermeni Patriği Taryan Efendi, "Biz Osmanlıyız ve Osmanlı yaşamak arzusundayız. Şu kadarı var ki, kavmiyetimizi, lisanımızı, edebiyatımızı bittabi muhafaza et­ mek isteriz. Madem ki tedrisatta bunlara riayet olunacağı temin 64 280

Sabah Gazetesi, 2 Teşrin·i Evvel. 1325. s: 7205


N�ctkt s�vinç

ediliyor, o halde mekteplerin teftişe tabi tutulmasına itirazımız kalmaz"

65

derken Bulgar ekzarhı, Yuvakim'i de geride bırakan

bir açıklama yapmıştı. Diyordu ki: Hükümetin tasarrufu gayrikabil-i tatbiktir. Çünkü gay­ rimüslimlerin edebiyatça fakir ve tahsili

güç olan Türkçe'yi öğ­

renmeleri mümkün değildir. Bizim tahsilimizin, bildiğimiz ve konuştuğumuz lisan-ı millimiz ile usul-i hazır mucibince deva­ mı lazımdır. Lisin-ı resmi olan Türkçe'yi mekteplerimiz­

de ecnebi Usanlar gibi talim edeceğiz. Bu seviyesiz saldırılar sürüp giderken, "Biz Osmanlı kala­

cağız, mekteplerin teftişe tabi tutulmasına hiçbir itira­ zımız yoktur" sözleriyle hükümetin dikkatinden kaçmak iste­ yen Ermeni Patrikhanesi'ne bağlı okullardan Eseyan Okulu, za­ bıta eşliğinde denetime tabi tutulmuş, müfettiş; ders programı, öğretmenler, okulun geliri, masrafı ve talebe sayısıyla ilgili soru­ lar yöneltince kıyametler koparan patrikhane bir genelge yayın­ layarak bu

gibi sorulara cevap verilmemesini

istemiştir.

Patrik genelgede demiştir ki: "Son günlerde Maarif Nezareti ve Emniyet-i Umumiye Müdürlüğü memurlarından iki kişi, şehrimizin Ermeni milli

mekteplerinden birine gidip, okul müdüründen ders prog­ ramıyla, bütçesine vesaireye dair bazı bilgiler istemişlerdir. Okul müdürü bu sorulara cevap veremeyeceğini çünkü böyle bir yetkiye sahip bulunmadığını söylemiştir. Patrikhane Eğitim Komisyonu bu olayı inceledikten sonra okul müdürünün dav­ ranışını kanuna uygun bulmuştur. Sözkonusu okulun yöne­ tim kurulu bu olayı yazılı olarak patrikhane Cismani Meclisi'ne bildirmiştir. Meclis bu meseleyi resmen Patrikhane Maarif Komisyonu'na tebliğ etmekle beraber şunu da ilave etmiştir ki, bu gibi bilgiler ancak patrikhane tarafından verilir. Taşradakilerin böyle bir yetkisi yoktur. Maarif Nezareti ve Emniyet-i Umumiye

65

Mustafa Ergün, age. s: 369 28 1


Müyontr Faaliyttltri

Müdürlüğü memurlarının talepleri, Ermeni Cismani Meclisi'nin kararlarına tamamen aykındır. Kiliselerimizle

rımız

milli okulla­

yönetim kuruJlan bu gibi memu rların taleplerine karşı

böyle cevap vermelidir. Eğitim Komisyonumuzun bu kararı ge­ reğince patrikhanernizin imtiyaziarına tecavüz sayılan bu gibi olayların tekrarlanması halinde son derece tedbirli davranmak lazımdır. Yönetiminiz altında bulunan bütün milli okullarımı­ zın müdür ve öğretmenlerinin buna göre hareket etmeleri tem­ bih ve tavsiye olunur." Devlete bu kafa tutuşa, bu küstahlığa, bu isyana, tembih ve tavsiyeye rağmen Tedrisat-ı İptidaiye Kanunu ile ilgili tasa­ rı meclise getirilmiş, fakat okul konusundaki Türk-azınlık ça­ tışması daha da yoğunlaşrnıştır. Patrik, papaz, zangoç takı­ mının, azınlık basını ve hıristiyan milletvekillerinin yayga­ raları, herhalde hükumeti sindirmiş olacak ki, 1910 yılı başın­ da Maarif Nezareti'ne verilen bir şikayetnarnede bakanlığın, patrikhaneden onaylı diptomaları resmen kabul et­ mesi, Rum okullarına devletçe verilen paranın doğru­ dan doğruya patrikhaneye ödenmesi, denetim sırasın­ da karşılaşılan sorunların çözümünün patrikhaneye bırakılması istenmiştir. Bir yıl sonra ise Rum milletvekilleri Maarif Nezareti'ne şu taleplerle gelmişlerdir: Patrikhane Rum okullarını idare etme hakkına sahip ol­ malıdır. Patrikhane ve metropolithaneler öğretmenierin ehliyet durumlarını inceleme ve ders programlarını düzenleme hakkına sahip olmalıdır. Rum idadi ve sultanilerinden mezun olanlar, aynı dere­ cedeki resmi okul rnezunlarıyla eşit haklara sahip olma­ lıdırlar. Patrikhane hükfımete haber verrnek suretiyle yabancı uyruklu öğretmen atayabilrnelidir.

282


Ntcdu Stvirıç

Öğretmenierin diplomalarını onaylama hakkı patrikhane ve metropolithanelerin olmalıdır. Aslında mevcut uygulamanın yasal hale getirilmesi için ha­ zırlanan bu küstah teklif maalesef Osmanlı halklarının

bir arada yaşayabileceğine hala inanan hükumet ta­ rafından kabul edilmiş, ve çeşitli bakanlık temsilcilerin­ den oluşan bir komisyon tarafından da incelenmeye başlanmış­ tır. Rum isteklerini değerlendiren komisyon, benimsediği yeni esasları devlete karşı ittifak halindeki Rum, Ermeni, Keldan1

patrikhaneleriyle Bulgar ekzarhına bildirmiştir. 66 Bu esaslar şunlardır:

a) Öteden beri. cemaat okulları ders programlarının patrikhane ve metropolithanelerce düzenlenip

onayianmasına devam olunması istenilmiş, korois­ yonca bu cihet kabul edilmiştir. b)

Dereceleri aniaşılmak ve onaylanmak üzere cemaat okul­ larının genel ders programları Milli Eğitim Bakanlığı'na sunulacağından adı geçen program değişmedikçe, her yıl, her okul için ayrıca program yapılmasının talep edil­ memesi istenilmiş, bu cihet de komisyonca kabul edil­ miştir.

c)

Erkek ve kadın öğretmenierin diplamaları patrikhane ve metropolider tarafından incelenerek onaylanmış ve bu suretle öğretimdeki yetenek ve kabiliyetleri tahakkuk et­ miş olduğundan sahip oldukları diplomaların Milli Eğitim Bakanlığı tarafından geçerli sayılması is­ tenmiş, komisyonca bu da uygun görülmüştür.

d) Askerlik çağında olan öğretmenierin resmi okullar öğ­ retmenleri gibi askerlik hizmetlerinden muaf olabilmele­ ri için adı geçen diplomaların Milli Eğitim Bakanlığı'nca 66

Mustafa Ergün. age. s : 370

283


Misyoner Faaliyttltri

onayianmasına lüzum gösterilmiş, komisyonca bu cihet Millet Meclisi'nde müzakere edilmekte olan Asker Celbi Kanunu'nun çıkmasına kadar geri bırakılmıştır. e)

Cemaat okullarının yönetim ve öğretim meselele­ rinde özel iç teftişlerini yapmak üzere patrikhane ve metropolithanelerce atanan öğretmenler gibi gerekli diplamaya sahip olan okul müfettişlerinin de görevleri­ ne hükftmetçe mani olunmaması istenilmiş, komisyonca bu da uygun görülmüştür.

f) Osmanlı uyruğunda yeter derecede öğretmen yetiştiri­ lineeye kadar yabancı öğretmenierin görevlendi­ rilmesine izin verilmesi istenilmiş, komisyonca, görevde bulunan yabancı öğretmenierin bundan sonra da hizmetlerine devam etmesi, ancak, ilk derecedeki ce­ maat okullarına yeniden yabancı öğretmen getirilmeme­ si ve ilköğretim üstünde bulunan okullarda mahalli mül­ kiyet amirliklerinin bilgisinin de ilavesiyle, yabancı öğ­ retmenlerin görevlendirilmesine izin verilmiş­ tir. g) Milli Eğitim Müffetişlerinin, herhangi bir okulda teftiş yapabilmesi için, daha önce Ruhani Reisiere haber ver­ meleri istenilmiştir. Fakat komisyonca böyle bir duru­ mun teftişin maksadına aykırı olacağı ileri sürülmüştür. h) Milli Eğitim Müfettiş veya müdürleri tarafından okulla­ rın teftişinde, zararlı dersler okutulduğu veya diploma­ SI

olmayan öğretmenler görüldüğü hallerde İstanbul'da

Milli Eğitim Bakanlığı, taşrada ise mahalli mülki idare­ ler tarafından patrikhane ve metropolithanelerle haberleşildikten sonra duruma el konulması istenil­ miş, kabul edilmiştir. i)

Bir okul hakkında, Milli Eğitim Müdürü veya müfet­ tiş ile mahalli ruhani reisler arasında meydana ge-

284


len anlaşmazlık, İstanbul'da

Maarif Nezareti ile patrikhaneler arasında kesinlikle hallolunma­ dıkça ihtilaf konusu olan okul hakkında herhangi bir iş­ lemde bulunulmaması istenilmiş, bu cihet komisyonca benimsenmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı'nın yazılı izni ol­ madan herhangi bir işlem yapılmaması kabul edilmiştir.

j)

istatistikleri ile ilgili bilgileri Ruhani Reisierin alması istenilmiş, komisyonca ka­ Cemaat okullarının,

bul edilmiştir. k) Cemaat okullarından mezun olanların

nın kendi dillerince düzenlenmesi

diplomaları­ ve patrikhane

veya metropolithanelerce onaylanması ve bakanlığa gönderilmesi istenilmiş, komisyonca kabul edilmiştir. Ancak diplomaların

bir kısmının Türkçe yazılma­

sı esası getirilmiştir.

1)

Cemaat okulu mezunlarıyla, resmi okul mezunlarının aynı haklara sahip olmaları istenilmiş bu istek korois­ yonca kabul edilmiştir. Ancak, bu mezunların iyi Türkçe konuşabilme ve yazabilme yeteneğine sahip olmaları şartı getirilmiştir.

m) Cemaat yüksek okullarından mezun olanların, devlet memurluğuna alınması için memuriyelinin derecesine göre Türkçe bilmesi istenilmiş, komisyonca bu cihet de kabul edilmiştir. n)

f>7

Devletin, hıristiyan okullarına yapmakta oldu­ ğu yardımın, mezhep esasına göre ruhani reisiere verilmesi istenilmiş, komisyonca kabul edilmiş, ayrıca hıristiyan gençlerinin Harbiye Mektebi'nin fen bö­ lümüne giriş sınavıarına kendi dilleriyle katılma­ larına da imkan sağlanmıştır. 67

M . Ali Ayni. age. ": � l l

285


Misyon�r Fllaliyttl.ri

Bütün bu tavizlerden sonra, önce Osmanlı halklarının bi­ rarada yaşatılabileceğini savunan Osmanlıcılık, ardından da Osmanlı Devleti çökmüş tür. Fakat Türkler, Rumiara gösterdikle­ ri anlayışın binde birini bile onlardan görmemişlerdir. Mondros

mekteplerinde Türkçe okutulmasını yasaklayan patrikhane, İstanbul'un dü­ şüşünü kutlamak için de Rum okullarını üç gün sürey­ le tatil etmiştir.68 Mütarekesi'nden üç ay sonra Rum

Bir Örnek: Program Rum okullarında nelerin tezgahlandığı konusunu, ilgi çekici bir ihanet programıyla açıklamaya çalışacağım. Edremit'e bağlı Cunda (Ali Bey) adasının Belediye Başkanı adadaki Rum okulu idarecilerinin şüphe çeken tutumlarını gizli­ ce takip etmek gereğini duymuş ve çok önemli belgeler ele geçir­ miştir. Araştırmalardan, Cezayirli Hasan Paşa'nın izniyle açıl­ dığını öğrendiğimiz Cunda Rum Okulu'nda, Belediye Başkanı İzzet Bey'in (Merhum İ zzet Esen) elde ettiği belgeler arasında bir de ders programı vardır, papaz İkonomos tarafından kuru­ lan okulun, baskın sonunda ele geçirilen ı884 ders yılı progra­ mı aynen şöyledir:

Birinci Kısım: Türkler hakkında temel düşünce: Madde ı: Türkleri ezeli bir düşman olarak Rumiara ta­ nıtmak.

Türkler aleyhine beynelmilel propaganda: Madde 2: Türklerin en ufak hatalarını büyülterek, Avrupa'ya medeni alemi Türklere düşman etmek.

duyurmak, 68

286

M . Ali Ayni, age. s.3l l


Necdtt Sroinç

Takip edilecek iktisad politikası: Madde 3: Türkleri iktisaden çürütmek, bunun için de zengin Türkleri sakat ticaret yollarına götürmek, bol faizli krediler açmak, ağır şartlarla rehin kabul et­ mek. Türk mamulatının

sahtelerini, çürüklerini yapıp, aynı Türk malı damgası ile satışa çıkarıp Türk müesse­ selerini iflasa sürüklemek, her türlü Türk malı ile rekabet et­ mek, milli bir vazifedir. Herhangi bir Rum'un, bu hususta ya­ pacağı fedakarlığın karşılığı Rum Bankaları, ticaret kulüple­ ri tarafından ödenecektir. Ayvalık ve havalİsinde

Bankası"

ve

"Midilli

yani Karınca Teşkilatı her zaman

"Mirmika"

hizmete hazırdır.

Türk ahlakına ve İslam dinine karşı politika: Madde 4:

Türk Milleti'ni ahlak, milliyet, din ve gelenekleri

bakımından çürütmek. Bu hususta: a)

Küfürler öğretmek, küfrü Türkler arasına yaymak, lau­ balileştirmek.

b)

Türkleri zinaya, diğer ahlaksızlıklara teşvik etmek. Bilhassa asil Türk aileleri arasına genç, güzel Rum kız., larını ve kadınlarını hizmetçi, cariye olarak verip, bu aile ocaklarını yıkmak.

Devrin büyük ricali yanına, yetiştirilmiş Rum dilherlerini yerleştirip, Rum emellerinin kolay elde edilmesine çalışarak, milli dil ve duygularını bozmak. c)

Gençlerine apaş külhanbeyi ruhunu aşılayarak

geleneklerini çürütmek.

Türk

Gençler arasında kabadayı­

lık ruhunu yayarak, sevgi, saygı ve bağlılıkları kırmak. Onları birbirine düşürmek. Milli terbiyeyi bozmak. d) Argoya benzeyen bir küfür dilini Türkler arasında yay­ mak suretiyle milli

dil ve duygularını bozmak. 287


Miıyorur Faaliynln-i

Takip edilecek din politikası: Madde s: Türkleri dini bakımdan sarsmak: a) Hocalar papazlara sokulmaz. O halde onları Rum zen­ ginler tüccar ve esnaf vasıtasıyla elde etmek. Bol hediye, veresiye vermekle pekala elde etmek.

b) Hocaları içkiye alışhrmak, onlara ilk kadehleri kadınların elinden içirip, sarhoş, rezil bilde el alem içinden geçirip, herkese göstermek Rumlar'a dini bir zafer olur. c)

Hocaları her türlü uydurma inanışiara saptırmak.

d) Hocalara yanlış vakalar anlatıp, Türk ahali ile hoca­

ların arasım açmak. İkinci Kısım Rumiann ve kiJiselerin siyasi hedefi: Madde ı: Türk hükümranlığını baltalamak. Bu işi azar azar geliştirip, İstanbul'u ele geçirmek. Eski Kostantiniye'yi ye­ niden kurmak.

isyan ve fitne hareketleri: Madde 2: Türk halkı arasına daima fitne ve fesat soka­ rak, devletle milletin arasını açmak. isyanlar organize edip zamanmda aradan çekilerek, Türkler arasında kardeş kanı akıtmak, komiteler tertip edip Türk köylerini bas­ ,

mak. Harp esnasında yapılacak baltalamalar: Madde 3=

Bir harp sırasında Türk halkını sefalete götüre­

cek her çareye başvurulacak. Türk topraklarında zahire ve en lüzumlu gıda maddeleri balkın elinden sür'atle gizlice toplanıp, adalara sevk edilecek, komşu memleketlere satı288


Necdet Sroinf

lacak. Rum tüccarının uğradığı zarar milli bankalar tarafından l üceara

para olarak ödenecek.

Bütün bunlar, devletin bir harp ile meşgul olduğu, yahut iç isyanlar çıktığı, devlet idaresinin zayıf olduğu sırada yapılmak �erekir.

Hastabinelerin vazifesi: Madde 4: Doktor ve eczacı Rumlar Türk hastalan, bil­ hassa kimsesiz hastaları gizlice zehirleyip, öldürecek, kör, sağır, sakat, ederek saf dışı bırakmaya çalışacak­ tır. Bu tavsiyeler gizli olarak tatbik edilecek. Ziraat politikası: Madde s: Türk çifçisi ağır faizlerle toprağından edile­ cek, bu borçların kolayca kabarabilmesi için harman veresiye­ leri seneteyn, zeytin mahsulü satışları ile başlayan bu borç para vermeler, başka zaruri masraflara teşvik edilen Türk çiftçileri borcu ödeme zamanında bunaltır. Türk çiftçisi elindeki toprağı­ m

kolay, ucuz şartlada borçlu olduğu Rum tüccara satmak mec­

buriyetinde bırakılmalıdır.

Türk devlet adamlarına karşı tatbik edilecek plan: Madde 6: Kadınlar, devlet idare amirleri; rüşvet, ziya­ fet hatta kadın ikramları ile Eterya'nın emrine alınmalıdır. Ancak bu işler tamamen akademiden yetişmiş ajaniann talimatına ve akademinin tayin edeceği şahıslada bunların ve­ receği direktiilere göre tatbik edilecektir.

Yangın, sabotaj ve suikastlar: Madde 7: Fırsat çıktıkça, bilhassa resmi devlet binalarında yangın çıkarmak, ölümlü kazalar yaratmak, harp gemile­ rinde yangın çıkarmak, yaralar açmak. 289


Miıyonn- Fuliynl�ri

Manastırın vazifesi: Madde 8: Birer ileri karakol ve gözetierne yeri olan manas­ tırlardaki azizierin istekleri derhal, verecekleri mektupları, ken­ di işlerinden evvel sahiplerine götürülüp teslim edilmelidir. Bu tavsiyelere aykırı hareket edenler hemen afaroz edilip, lanetle­ nir. Kredileri kesilir. Buradaki camiadan kovulur.

Sanat politikası: Madde 9: Bütün Rum ustaları Türk çırak kullanmak­ tan suret-i katiyede men edilmiştir. Politik düşüncelerle bir çırak almak icabederse, Rum usta bu çırağı hizmetçi gibi kullanmalıdır. İçlerindeki hevesli gençlere de ters muamele etmek, bırpala­ yıp iş yerlerinden uzaklaştırma çeresi aranacak, özellikle şehir­

den bir Türk sanatkarın daha eksilmesi temin edilmiş olacaktır." 69 Bir gestapo teşkilatının programı değildir bu program ... Bir yeraltı teşkilatının, ya da Yunan Beşinci Kolunun prog­ ramı da değildir. Rumların ''Akademi" adıyla andıkiarı Ali Bey adasında­ ki Rum okulunda hazırlanıp, öğrencilere ve kiliseler kanalından Rum azınlığa anlatılan bu program dileriz ki, azınlıklara imtiyaz vermenin ve onların devlet kuran ırkın çocuklarıyla aynı hakla­ ra sahip vatandaşlar olabileceklerini inanmanın nasıl bir gaflet olduğunu öğretmiş olsun bize.

69

290

Kemal Yaman. Mille t Düşmanlarının İhaueı Planları. İstanbul l97l. s: 189-193


8. BÖLÜM:

KA RA R: İ Ki YAŞ I NA KADAR OLAN TÜ RKLER i N KESi LMES i N E . . .

Avrupa elimize silahlan verdi. B u silahlan pasianmadan kullanaltm.

Nurias Çeras (Patrik Hrımyan'ın temsilcisi)

TÜRK EGEMENLiGiNDE ERMENİLER Sırasıyla Asurlular'ın, İranlılar'ın, Partlar'ın, Makedonyalı İskender'in, Roma ve Bizanslılar'in boyunduruğu altında yaşa­ yan Ermeniler, Selçuklu fetihleriyle birlikte Türkidaresiyle tanış­ tılar. Bir süre Moğollar'ın, Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türk dev­ letlerinin sayesinde varlıklarını muhafaza eden Ortadoğu'nun bu zavallı milleti daha sonra Osmanlı tebaası olarak tarihlerinin en parlak, zengin ve itibarh dönemini yaşadılar. Ermeni toplumu İstanbul'un fethiyle birlikte hiçbir dev­ letin egemenliğinde elde edemediği büyük haklara kavuştu. Fatih 146ı'de Bursa'da yaşayan Ermenileri aileleriyle birlikte İstanbul'a getirtti. Bursa metropoliti Ovakim'i patrik ilan ede­ rek, İstanbul'da bir Ermeni patrikhanesi kurdurttu, Süryani, Kipti va Habeş kiliseleri de Ermeni patrikhanesine bağlandı. ' Yavuz Ercan. Türkiye'de

ıs.

ve

ı6. Yüzyılda Gayrimüslimlerin Hukuk ve İçti­

mai Durumu. TTK. Belleten. Ankara 1983.

s:

1134

291


Misyontr F11.11./iytrltri

Patrikhane Ermeni toplumunun bütün mezhep, nikah, na­ faka. boşanma, ölüm ve diğer ihtilafların çözümü meselelerinde yetkilendirildi. Patrikliğe ayrıca

kilise, okul, hastahane ve benzeri kuruluşların idaresi ve buralara memur alınması, memurların görevden azledilmesi, nüfus sayımı ve benzeri işle­ rin yapılması gibi imtiyazlar da verildi. 2 Böylece Ermeniler tarihlerinin en mutlu dönemlerini yaşa­ maya başladılar.

Askere alınmadıklan için

nüfusları dü­

zenli olarak artıyor, Osmanlı Devleti gibi çağın en büyük dev­ lt>ti nin imkanlarından faydalanarak zenginleşiyor, zenginleş­ tikçl' �üç ve itibar kazanıyorlardı. Sonraki yıllarda saraya kre­ di

wren Ermeni sarraflar vasıtasıyla devlet işlerine müdaha­

le etmeye de başladılar. Napolyon Banapart tarafından ı8os'te İran Şahı Fetih Alihan'a elçi olarak gönderilen Amede Jauber, Seyahatnamesi'nde Ermenilerin zenginliğini şöyle anlatmakta­ dır:

''Yozgat'ta hangi büyük evi, güzel bir köşkü, bir hanı gördümse sahibinin Hacı Ohannes olduğunu söyledi­ ler. Bu Ermeniye büyük servetinden dolayı Yozgat'ın Roçild'i diyorlar. Hacı, Ankara'da da bir Ermeni kilise­ si inşa ettirmiş." 3 Ermeni zenginliği yalnız Yozgat a münhasır değildi. Devletin '

her türlü meşakkatine katianan Türk ırkının çocukları asırlar boyunca üç kıt'adaki sonsuz cephelerde kırılarak, çiftini, çubu­ ğunu terketmek, dükkanını, tezgahını kapatmak zorunda kalır­ ken, gayrimüslim unsurlar bir bakıma onların servetlerine el ko­ yuyorlardı. Her bölgede, her şehirde, her mahallede en zengin­ ler ya Rum, ya Ermeni, ya Yahudiydi. Devlet, Tanzimat Devri'yle birlikte o anlamsız eşitlik ilkesini · benimsernek mecburiyetİn­ de kalınca siyasi kadrolar da Ermeniler ve diğer hıristiyan­ Osmanlı aziıkiarı tarafından dolduruldu. 2

Thrgut I ş ı ks a L

Ermeni Propagandaalar. Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, sayı: 77-

78, İstanbul 1974,

3

292

On Ermeni; Maliye,

s:

24

Mehmet Ali Ayni. MiUiyetçilik, İstanbul

1943. s: 323


Nudtt Stvinç

PTI, Bayındırlık ve Dışişleri Bakanı olarak görev yap­ tı. Ayrıca Agop Kazazyan, Mikael Portakalyan ve Sakız Ohannes Paşalar Hazine-i Hassa Nazırı olarak istihdam edildi. Ohannes Kuyumcuyan ve Abraham Eramyan Paşalar'la, Manuk Azaryan ve Gabriel Noradunkyan ayan azası, yani senatör se­ çildiler. 1876'da açılan Birinci Meşrutiyet Meclisi'ne do­ kuz Ermeni milletvekili girdi. 4 Bunlardan Ohannes Allahverdi Meclis-i Mebusan reis vekili idi. ıgo8'de ilan edi­ len 2. Meşrutiyet Meclisi'nde onbir Ermeni milletveki­

li vardı. Bu onbir milletvekilinden üçü; Kozan Milletvekili Hamparsum Boyacıyan, Erzurum Milletvekili Karakin Pastırmacıyan ve Van Milletvekili Vahan Papazyan, Türklüğün yok edilmek istendiği Birinci Dünya Savaşı yıllarında çetebaşı olarak Türk halkını ve Türk aske­ rini arkadan vurdu! 1914 Meclisi'nde ise 12 Ermeni millet­ vekili vardı. Ohannes Sakız, Artin Dadyan, Harutyan Dadyan Paşalar'la, Manuk Azaryan Dışişleri Bakanlığı'nda müsteşar ola­ rak görev yaptılar. Garabet Artin Davud Paşa Berlin ve Viyana Büyükelçisi idi. Dikran Aleksanyan Brüksel'de, Yetvart Zohrab Londra, Hovsep Misakyan Lahey Büyükelçisi olarak Osmanlı Devleti'ni temsil ettiler. Ohannes Kuyumcuyan Roma masla­ hatgüzarı, Dikran Tıngır Osmanlı Devleti'nin Berlin, Milıran Kavafyan Brüksel Elçiliği'nin müşaviri idi. Fırat Düz, Ohannes Magakyan, Milıran Kavafyan, Hovsep Azaryan, Serkis Balyan, Dikran Hünkarbeğendiyan, Minas Yeram, Mıgırdıç Eramyan, Ohannes Nafilyan, Hrant Noradugyan, Arsel Avyan, Manuk Azaryan, Puzant Manas, Rupen Manas çeşitli merkezlerde Osmanlı konsolosuydular. Dışişleri Bakanlığı teşkilatında ayrı- . ca 30'a yakın Ermeni çeşitli görevlerde istihdam edildi. Andan Tıngır, Yaver ve Abraham Yerarnyan Paşalada Milıran Düz ve Bedros Kuyumcuyan Danıştay üyesiydiler. İçişleri, 4

Necla Basgün, Abdülhamit'in Cülusundan Zamanımıza Kadar Türk-Ermeni

İlişkileri. Ankara 1970. s: 27

293


Misyon.r Fttttliytturi

Bayındırlık, PIT, Maliye, Maarif, Adalet Bakanlıklarıyla devle­ tin hemen hemen bütün teşkilatlarında yüzlerce Ermeniye gö­ rev verildi. itimada layık kimselerin çalıştırıldığı çok önemli bir müessese olan Baruthane'de Dadyan Ailesi adeta sal­

tanat kurmuştu. Tam 140 yü boyunca baruthane Dadyan Ailesi'nden soruldu. Yunanistan'ın kurulmasından sonra saray ve devlet hekimleri de daha çok Ermenilerden seçilmeye başlan­ mıştı. Bu göreve getirilen so'ye yakın Ermeni hekim, padişahla­ ra, devlet adamlarına ve saray halkına nüfuz ederek soydaşları­ nın konumlarının yükselmesini sağladı. Milıran Düz, Bogos Düz, Abraham Allahverdioğlu, Maksut Serimyan, Ohannes Tıngıroğlu, Dikran Aleksanyan, Bedros Yağlıkçıoğlu, Mıgırdıç Bilezikçioğlu gibi Ermeni zenginleri

Osmanlı Bankası'nın kuruluş sermayesine iştirak et­ tiler. Sebuh Maksutzade, Agop Bilezikçiyan, Antuvan Kılıçyan, Andon Mısırlızade ve Ohannes Aptalzade Şirket-i Hayriye'nin kurucusu ve idarecİsİ oldular. Anlatageldiğimiz meseleler konumuzu doğrudan ilgilendir­ mediği için daha fazla tafsilat vermek istemiyoruz Yukardaki .

satırlarla sadace Ermenilerin, Batılılar'ın, özellikle misyo­

nerlerin iddia edegeldikleri gibi Türk boyunduruğu al­ tında ezilen bir halk olmadığına dikkat çekmek istedik. Misyonerler veya emperyalistler Ermenilere çengel atıncaya kadar bu halk Türkler'le öyle bütünleşmiş, Türk kültürünü öyle benimsemiştir ki, Kemani Tatyos Efendi, Aşıkzade, Sebuh,

Kanuni Artaki Terziyan, Udi Arşak Çömlekçiyan, Levon Hancıyan, Ovrik Kazazyan, Sedefçi Dikran, Mihran Mavukçuyan, Nubar Çömlekçiyan, Agyazar Garabetyan, Bimen Dergazaryan, Hırant Kenkülyan ve Bogos Efendi gibi birçokları halen çok sevilen eser­ lerin bestekarları olmuşlardır. 5 5

S adi Koç�ş. Tarih Boyunca Ermeniler ve Türk-Enneni İlişkileri. Ankara 1 967. s: llS

294


Nudtt Stvinf

Ermeniler Türk adetlerini ve falklorunu da benimsemişler­ di. İçlerinden Türk edebiyatı ve sanatı hakkında ilmi tetkikler yapanlar bile çıkmıştı. Yani onların Türkleştiğinden bile bah­ sedebiliriz. Ermeni çoğunluğu Türkçe konuşmaktaydı. Papazlada aydınlardan Ermeniceyi kullanmak isteyenler bile Türkçe'den pekçok kelime almaktaydılar. 6 Pekçok kilisede ayİn­ ler bile Türkçe yapılıyordu. 7 ı86ı'de Bursa, Kütahya, Eskişehir, Ankara ve Bolu yöresini gezmiş olan Georges Perrot "Anadolu'da Rumlar Rumcayı, Ermeniler Ermeniceyi bilmezler, hem öteki­ ler, hem berikiler efendilerinin dillerini yani yalnız Türkçe'yi ko­ nuşurlar, fakat bu Türkçe'yi Rumlar Yunan, Ermeniler Ermeni harfleriyle yazarlar" 8 diyordu. Ermeniler'in halen olduğu gibi isimleri de Türkçe'ydi. Yalnız Türkçe kelimelere oğlu veya zade anlamına gelen yan eki takı­ lıyor, 9 ya da doğrudan doğruya Türkçe isimler alıyorlardı.

ıo

Zaten bir kısmı da dilini kaybetmiş Türktü! Bakınız misyonerler bu halkı nasıl baştan çıkaracak, dokuz yüzyıl kendilerini himaye eden Türkler'in üzerine nasıl saldırta­ cak ve Osmanlı Devleti'ni çökertmek için Ermenileri maşa ola­ rak nasıl kullanacaklardır.

MİSYONER ATELYELERİNDE İMAL EDİLEN ERMENiLER

Çeşitli devlet ve mezheplere mensup misyonerierin müslü­ manları hıristiyanlaştırmaktan ümidi kesince gözlerini doğu kiliselerine diktiklerini daha önce belirtmiştik. Yakubiler, 6

Enver Ziya Karai. Osmanlı Tarihi. c: B, Ankara 1983. s: 127

7

S adi Koçaş. age, s:60

8

Mehmet Ali Ayni. age. s: 323

9

Portakalyan. Kavafyan, Cinciyan. Çömlekçiyan. Hancıyan, Reisyan. Peştema)Cl­ yan. Deveciyan. Kalfacıyan ve saire gibi

10

Celal, İhsan. Allahverdi. Altıntop. İlyas. Karakaş. Düz. Zeki. Adil. Dilber. Türker. Turan, Şinasi. Karakoç vesaire gibi

295


Misyoner Faaliyeı/ai

Nasturiler, Keldaniler ama nüfusları bu azlıklardan daha fazla olduğu için genellikle Ermeniler onların hedefiydiler. Bizim tespitierimize göre 1630 yılına kadar İstanbul Ermeni toplumu içinde bir mezhep farkı yoktu. Bu tarihten sonradır ki, Roma'ya bağlı papazların çalışmalarıyla Ermeniler arasında Kataliklik yayılınaya başladı.

ıı

ı64ı'de katolik propagandasının yoğunlaştığı anlaşılıyor. Bir latin rahip olan Pere Clement Galana, bir kısım papazla birlik­ te, Ermeni çocuklarını ders vermek bahanesiyle toplayıp mez­ hep değiştirmeye zorlayınca Ermeni halkın tepkisiyle karşılaş­ mış, devletin takibatından korktuğu için de arkadaşlarıyla bir­ likte firar etmiştir. Ama İstanbul'daki katalik propagandası sona ermerniş­ tir. Katalik misyonerleri bundan sonra ı668'de Hasankale, Gümüşhane, Tercan, Kars, İspir, Bayburt ve Trabzon Ermenileri arasında görüyoruz. 12 Bu çalışmalann sonucu olarak ı69ı'de 30 bin Ermeni Roma Kilisesi'nin hakimiyetini tanımıştır.' '3 Roma Kilisesi bu işi öyle ciddiye almıştı ki, 1697'de başta latin misyonerierin yoğun olarak hücre faaliyetinde bulunduğu Galata olmak üzere İstanbul'un diğer semtlerindeki Ermeni matbaalarında '4 sürek­ li olarak propaganda kitapları basılıyordu. 170ı'de Fransız misyonerlerinin Vezir Ham'ndaki matbaala­ rı da Ermenileri katolik olmaya ikna etmek için devreye sokuldu. ı8ı3'de ilk kez Ermenilerle ilgilenen Rus İncil

Cemiyeti, ı8ıs'te 4. asırda Errneniceye tercüme edilmiş olan ineili Petesburg'da ıs bin adet basıp dağıttı. Ermenilerin ll

Bilal Eryılmaz.

1990.

s:

Osuıanlı Devlı:ti'nde Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi. İstanbul

59

12

Esat Uras. Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi. Ankara

13

Bilal Eryılma:ı, . age, s : 58

14

Tespit edebildiğimiz kadarıyla ilk Ermeni matbaası 1 5 67de Tokat'lı Abgar tara­

fından İstanbul' da açılmıştır

296

1950. s : 154


N�cdtı Stvinç

çoğu Türkçe konuştuğu için Rus İncil Cemiyeti ı822'de de Ermeni harfleriyle Türkçe ineili bastırdı. Ermeniler ıBıo yılında Napolyon'un himayesinde misyoner­ lerce açılan Yaşayan Doğu Dilleri Okulu'na, ı8ı6'da Moskova'daki Lazaryan Enstitüsü'ne, Semineri'ne

'5

öğrenci

ı823'te Tiflis'te kurulan Nersesyan gönderdiler.

ı833'te

Peştemalcıyan

Mektebi'nden yetişen Sahakyan, Amerikan misyonerlerinin hiz­ metine girdi ve derhal bir Amerikan okulunda öğretmen oldu. Gregoryen ve katalik Ermeniler bu okulun kapatılmasını sağ­ ladılarsa da protestan propagandasını önleyemediler. Bu halkı Osmanlı Devleti'ne karşı uyguladıkları siyasetin malzemesi ola­ rak kullanmak isteyen Ruslar, Ermenileri ortodoks, Fransızlar katoli.k, İngiliz ve Amerikalılar da protestan olmaya zorluyordu. Sultan 2. Mahmut ı83o'da Fransız elçisinin tavassu­

tu ile katolik Ermenileri bir cemaat olarak kabul etti. Andan Nurican adında katalik bir Ermeni papazı murahhas tayin edildi. 183ı'de Hagapos Çukurcuyan katalik Ermenilerinin patriği oldu. ı859'da da devlet protestan Ermenileri tamdı. Genellikle ı8so'li yıllardan itibaren misyonerierin azınlıkla­ ra milliyet fikrini aşılamaya başladıkları kabul edilir. Ancak gerçek şudur ki, Ermeni milliyetçiliği; bu tarihten yıllar önce Venedik ve Viyana'nın siyasi mahfellerinde Mekhitaristler'in, İtalyan ve Avusturyalı politikacılardan peydahladığı Türk düş­

manlığına özellikle istikametlendirilmiş bir cinai hare­ kettir! Ermeni milliyetçiliğinin şekillenmesinde ve Ermeni eğitim sisteminin gelişmesinde en büyük rolü Mekhitaristler oynamış·­ tır. 17. yüzyılın sonlarında Sivas'ta doğan Abbod Mekhitar, Roma Kilisesi ile Ermeni patrikliğini birleştirmek için İstanbul'a geldi­ ğinde herhalde katalik misyonerler tarafından elde edilmişti. lS

Nejat Göğünç, Osınanlı İdaresinde Ermeniler. İstanbul l983. s: S S

16

Yusuf Akçura.

Osmanlı Devleti'nin Dağılma Devri, (18-19 Asırlarda).

'6

Ankara

1985, s: 2 1

297


Misyon�r Faaliyttltri

İstanbul'da bu iki kilisenin birleşmesi için kitaplar bastırıp dağı­ tlnca gregoryen Ermenilerin baskısıyla karşılaştı. Faaliyetlerini yürütmek için Venedikliler'in elindeki Modon kentine git­ ti. Fakat Türkler Modon'u fetbedince Mekhitar ve talebeleri Venedik Senatosu'na başvurarak Saint Lazar Adası'nın kendile­ rine verilmesini istediler. Aldılar da. Daha önce cüzzamlı has­ taların ölüme terkedildiği bu adayı kendilerine merkez yap. tılar. Ünlü Saint Lazar Akademisi'ni kurdular. Latin patronajı al­ tında ve tabii latinlerin yönlendirmesiyle çalışan Mekhitarist]er adada bastıkları kitapları Türkiye Ermenilerine dağıttılar. Abbod Mekhitar öldükten sonra Saint Lazar Akademisi'nin ve matbaasının yönetimi İstanbullu bir Ermeni olan Melişor'un eline geçti. 1773'te Mekhitaristler arasında anlaşmazlık çıkın­ ca içlerinden bir gurup Trieste'de ayrı bir kilise kurdu. Trieste, Napolyon orduları tarafından işgal edilince ı8ıı 'de Viyana'ya taşındılar. Venedik yani Saint Lazar ve Viyana'daki bu iki mer­ kez, Ermeni ulusal bilincini oluşturacak eserler yayın­

ladı, Ermeni diline ait Saint Lazar Karnusu'nu hazırladı. Viyana'daki merkez ı825'de, İstanbul Pangaltı'da Ermeniler için bir okul açtı.

Mekhitarist Mektebi'nin rahiplerince hazırlanan Ermeni tarihi, dili ve diniyle ilgili yayınlar Osmanlı ülkesine serbestçe giriyor ve Ermenilere da­ ğıtılıyordu. '8 Mekhitaristler'in bu çalışmaları sonraki yıllarda ''

Ermeni olayiarına kaynak teşkil edecekti. ı9

ÖLÜM EMRİ VEREN MEDENiYET

Amerikan misyonerleri Osmanlı ülkesine girdikten sonra fakir-fukara Ermeni çocuklarına bedava okullar açarak pro17

Muallim Cevdet. Mekteb ve Medrese. İstanbul 1978, s: llS

18

Yusuf Akçura,. age. s: 21

19

Bilal Eryılmaı.. age. s: 61

298

·


Nudtt Stvinç

testanlık telkinine başlamışlar, bedava inciller ve diğer dini ki­ taplar dağıtmışlardır. Amerikan misyonerleri Ermenileri, asır­ larca bir arada yaşadıkları Türkler'e karşı çeteler kurmaya ve Osmanlı Devleti'nin zaafiyetinden dolayı gücünün ulaşamadığı bölgelerde savunmasiz kalmış Türkler'i katletmeye teşvik et­ mişlerdir. •o Misyoner okullarında Ermenilerin bilinçlenmesi için tüm imkanlar kullanılmaya çalışılıyordu. Bu okullarda Etmenilere dinlerinin ve geleneklerinin üstün olduğu adeta şartlandırıla­ rak öğretiliyordu. Müstakil Ermeni okulları dışında Almanya, Avusturya,

Fransa,

İngiltere,

Rusya,

Amerika ve İtalya

Osmanlı topraklarındaki okullarmda Ermeni çocuk ve genç­ lerine özel kontenjanlar ayırıyorlardı.

:u

Bilhassa kolejler,

dini mahiyetteki okuUar veya hayır cemiyetleri, masum görü­ nüşlerine rağmen Ermeni komitecilerine eleman yetişti­ ren, cephane ve silah temin eden birer fesat yuvala­ rıydı. General Mayevski bile Amerikan misyoner mekteplerin­ de marangozlar, kunduracılar, dokumacılar, fırıncılarla bera­ ber usta komiteciler, ihtilalciler, propagandacıların da yetişti­ ğinden şikayetçiydi.

22

Misyonerierin okul ve kiliselerini birer kızgın fırına benzeten Ermeni patriği Horen Aşıkyan şöyle yazıyordu: "Türkiye'nin her yerine dağılmış birçok protestan misyoneri Ermeniler arasında faaliyet gösteriyor. İngilizler'in kudretini ve insani duygularını mübalağalarla anlatıyorlar. İngiliz yardımı ile Etmenilerin kalkınmaları n ı n ve bir Ermenistan kurulması20

Ahmet Hikmet Eroğlu. Osmanlı Devleti'nde Yahudiler (19. Yüzyılın Sonuna Ka· dar). Ankara 1997, s: 74

21

Halil Aytekin. Kıbrıs Ermeni Kampları. Söylem Dergisi, sayı: 2 , Lefkoşe, Şubat

22

General Mayewski. Umumi Harptt Kafkas

1996. s: 34

Cephesinin Tenkidi. İstanbul 1330

(1914), s: 104. zik: Erginöz Akçora. Van ve Çevresinde: Ermeni İsyanları. (18961916), İstanbul 1994. s: 33-34 299


Misyoner Faaliyetleri

nın pek yakın olduğunu vaad ediyorlar. Türlü yerlerde kurduk­ ları okul ve kiliseler için gizlice yaptıkları müfsit projeler, tüten kızgın fırınlardan başka bir şey değildir. 23 Aslında sadece misyoner okulJan kızgın fırın değildi. Ermeni okullarında ders veren Amerikalı, İngiliz ve Fransız öğretmen­ ler, millet-i sadıkanın bütün okullarını yangın yerine çevirmiş­ lerdi. Onların ektiği tohumlar, Ermenilerin isyankar olmalarm­

da başlıca etkenlerden biridir. 24 Bir misyoner olarak Türkiye'de uzun yıllar çalışan Whıte,

"işe doğru yerden başlamak için okullar açmalıyız"

di­

yor ve devam ediyordu:

- Sorun Ermenilerin iyiliği için mümkün olan en yararlı işi hangi yoldan yapacağımızdır. Onlarla ilgili olarak

uçtan başlamak için ilkokullar açmalıyız.

işe doğru

Bi r çocuğun

kafasında, yetişkininkinden daha kolay iz bır akılabilir .

25

doğru uçtan başlamak isteyen Amerikan misyonerleri Türkiye'de Osmanlı azınlıkları, özellikle de Ermeniler için okul­ İşe

lar açhlar. Rev Chambers ve eşi, Amerikan misyonunca Erzurum'da gö­

revlendirilmişti. Kendisi erkek, hanımı da kız çocuklarını eği­ tiyordu. O dönemde (1839) Erzurum'da 36 mahalle vardı. Dört ma halle de azınlıklar yaşıyorlardı. Sekiz mahalle de karışık­ tl. Şehirde Sanasaryan Yüksek Okulu'ndan başka

altı Ermeni okulu bulunduğu halde, Amerikalılar her mahallede bir okul açarak 26 Ermeni ihtilalcilerinin emrine verdiler. 23

General Mayewski. Umumi Harpte Kalkas Cephesinin Tenltidi. İstanbul B30 (1914), s: 104. zik: Erginöz Akçora. Van ve Çevrelinde Ermeni İsyanları. (1896-

24

Niyazi Ahmet Banoğlu.

25

George E.White.Bir Amerikan Misyonerinin Men.ifon Amerikan Koleji Hatı­

26

Necınetlin Tozlu. Kültür ve Eğitim Tarihimizde Yabancı Ok.uUar. Ankara 1991.

1916), İstanbul 1994. s: 33-34 Ermeninin Ermeniye Zulmü. Ankara

1976. s: 86

raları.İstanbul l995.s: 107 s: 1 1 5

300


Ntcdtr Stvh•ç

Amerikan misyonerleri ı8s8'de Bitlis'e gelmişlerdi. Bir süre sonra Amerikan misyonerlerinin telkin ve tesiriyle Bitlis yö­

resindeki Ermeni okullarının sayısı so'ye yükseldi. Amerikalıların organize ettiği Harput Ermeni Protestan Kiliseler Birliği ı865 yılında kurulmuştu. ı877'de birliğin

22 kilisesi, 83

ilkokulu vardı. 27 İngiliz arşivlerinde bulunan Amerikalı misyo­ nerlerle ilgili bir gizli belgede "misyonerlerin Ermenileri

müslümanlara karşı hazırladıkları ve onlara dinarnit yapmayı öğrettikleri, Ermenileri her fırsatta İslamiara karşı kullandıkları" 28 ifade edilmektedir. Ermenilere muhte­ lif silahların yapılmasını öğretenler de yine misyoner öğretmen­ lerdir.

29

ERMENi DAVASI, ERMENiNİN DAVASI DEGİLDİR Bazı araştırmacılara göre Berlin Kongresi'yle, bana göre Türkmençayı Antiaşması'yla başlayıp, günümüze kadar devam eden Ermeni meselesi bu eserin konusu değildir. Ancak Ermeni okullarının mahiyetinin daha iyi kavranabilmesi için Türk Devleti'ni halen meşgul eden ve Türk Milleti'ne ağır iftiraların atılmasına sebep olan Ermeni meselesine kısaca temas etmek is­ tiyoruz. Ermeni meselesi, Ermenilerin meselesi değil, Osmanlı İmparatorluğu'nda menfaatları çarpışan İngiltere ile Rusya'nın davası olarak meydana gelmiştir.

30

Altını çizerek tekrar etmek

isteriz ki, Ermeni meselesi Osmanlı topraklarında yaşa27

Uygur Kocabaşoğlu.Kendi Belgeleriyle Anadolu'daki Amaika. 19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Amerikan Misyoner okulları, İstanbul 1 991. s: 189

28

Erol Ulubelen. İngiliz. Gizli Belgelerinde Türkiye. İstanbul l967. s: 170

29

Mehmet Hocaoğlu. Arşiv Vesikala.rayla Tarihte Ermeni Mezaliml ve Ermeniler,

İstanbul 30

1976. s: 122

Enver Ziya Kral, age. s:

131 301


Müyon�r Faaliyttltri

yan Ermenilerin sosyal, kültürel, ekonomik, idari veya siyasi şart ve statülerinden kaynaklanmaz, bu mesele

başta İngiltere olmak üzere Batılı devletlerle Rusya tarafından ihdas edilmiştir! Ermenileri kullanarak Osmanlı'yı par­ çalamak isteyen Ruslar el ahneaya kadar Türkiye'de hiçbir Ermeni hareketi olmamıştır.

Ermenilerin ruhani merkezi olan ve Erivan civarında bu­ lunan Eçmiyazin Kilisesi ı828'de imzalanan Türkmençayı Andaşması'yla Rusya'nın eline geçince, Rus başkenti bu kilise­

yi Osmanlılar'a karşı takip ettiği siyasetin bir aracı olarak kul­ lanmaya başlamıştır. Asrın ortasından itibaren Katagikoslar Rus politikasının birer aleti haline getirilmiş ve mesela bunlar­ dan biri olan Nerses Aşdaragesi 6o bin kişilik bir kuvvetin ba­ şında Rus-İran Savaşı'na katılmıştır. Bu arada Rus diplamatları­ nın da delaletiyle bazı patrikler elde edilmiş, Osmanlı ülkesinde­ ki Ermeni kiliselerinde ayin sırasında katagikosların adını zik­

retmek gibi bir usul yokken, 1844'de patrik Mateos, Rus elçisinin telkinlerine uyarak Nerses Aşdaragesi'nin ismini Galata Ermeni Kilisesi'nde ıikretmişti. di.

Bu durum sonra usul haline getiril­

32

Ruslar Ermenilere olan ilgilerini gizlemiyorlardı, Prens Garça.kof ı868'de ristiyanlara

Petersburg'un doğu siyasetini "ya

muhtariyet

verilmeli,

yahut

hı­

Osmanlı

İmparatorluğu'nun teşrihi yapılmalı ve taksim edilme­ lidir"

33

cümlesiyle açıklarken, Dışişleri Bakanı Lebanoff, biraz

da patavatsız bir şekilde "Rusya hududunda Ermenisiz bir Ermenistan istediklerini" 34 ağzından kaçırıvermişti.

Rusya kendi sınırları içindeki Ermenileri baskı altında tut­ tuğu halde, Osmanlı Ermenilerine hürriyet vaadediyordu. 31

Abdullah Yaman, Ermeni Meselesi v e Türkiye, İstanbul l973. Ankara 1983. s: 65

32

Mehmet Hocaoğlu, age. s:26

33

Sadi Koçaş. age. s:72

34

Sadi Koçaş, age. s:79

302


Nud�t s�vinç

Türkiye'de Ermeniler hiçbir ayrıma tabi tutulmadan yaşarken, Rusya'da katagikosluğa ait vakıf, mektep ve dini müesseseler zapt ve müsadare olunuyor, Ermeni lisanıyla mekteplerin açıl­ ması yasaklanıyordu. Seyahat serbestisi, sosyal haklar, neşriyat, binbir türlü ka­ yıtla sınırlandırılıyordu. Hatta katagikoslar kovulup uzaklaştı­ rılıyor, bu durumu protesto eden Ermeniler aileleriyle beraber Sibirya'da ve Kafkasya'da

"siyasi mücrim" isoadıyla yok edi­

liyorlardı. 35 Rusya 1836'da çıkarılan ve Pologenia denilen kanunla bütün Ermenilerin dini merkezi olan Eçmiyazin Katagikosluğu'nun birçok hak ve yetkisini tahdit etmişti. Bu kanuna göre katagikos tayini çarın onayına tabiydi, katagikos sadece dini yetkiye sa­ hipti. Ancak dini konularda bile tam yetki katagikosa ait değil­ di. Bu yetki, tayinleri Çar'ın onayından geçen B kişilik sinot mec­

memur bu­ lunuyordu. Yani katagikos da sinot üyeleri de re'sen Rus Hükumeti tarafından tayin ediliyor gibiydi. Nitekim

lisindeydi. Sinot meclisinde tam yetkili bir de Rus

Kafkas Umumi Valisi Galitz'in ı898'de Çar'a takdi.rn ettiği rapor­ da bu kanuna dayanılarak 320 Ermeni okulunun kapatıldı­ ğı bildiriliyor, bu okullara ait emiakin maarif bakanlı­ ğına bağlanması isteniyordu. 36 yine bu kanuna dayanıla­ rak 1903'de Rusya'daki bütün Ermeni kilise ve mektep­ lerine hükumet el koymuştu. 37 Türkiye'de ise Ermeniler diğer ülkelerdeki soydaşlarıyla mu­ kayese edilemeyecek kadar saygın ve huzurluydular. Tanzimat ve onu takip eden Isiahat fermanları Ermenilere eskiden beri sahip oldukları haklardan başka yeni imtiyazlar kazandırmış­ tı, özellikle Yunan isyanlarını müteakip s arayda ve hariciye ne­ zaretinde Rumlardan boşalan makamlara Ermeniler atanmaya 35

Abdullah Yaman, Ermeni Mese]esi ve Türkiye, İstanbul l973. Ankara

36

Abdullah Yaman. age. s:98

37

Sadi Koça�, age.

1983. s: 65

s:79

303


Misyontr Faaliyul�ri

başlanmıştı. Bir milli parlamento gibi Ermeni toplumunun her türlü meselesini çözümlerneye çalı şan Ermeni Milleti Umumi Meclisi'nin kuruluşundan sonra bile Osmanlı Maliyesi Yedikule Ermeni Hastahclnesi'ne, Hasköy Yetimhanesi'ne ve diğer birçok Ermeni kurumuna paralar veriyor, her yıl patrikhanenin bütçe açığını kapatıyordu. 38

Pangaltı Ermeni Lisesi Müdürü Per Arşen Aydınyan'ın ı86g'da Sadrazam Ali Paşa'ya bir dilekçeyle başvurması üzeri­ ne durumdan haberdar olan Abdülmecit, adı geçen okula her ay

20 okka et ve 40 sornun ekmek verilmesini emretmişti ki 39 daha birçok okula ve Ermeni müessesine devlet çeşitli yardımlar ya­ pıyordu. Sultan Abdülhamit, sarayı anlatırken babası Abdülmecit'in bazı Ermenilerle maaile görüştüğünü şöyle ifade etmektedir: "Babam Sultan Mecit zamanında kilercilere varıncaya kadar Ermeni idi. Hassa Hazinesi'nde Artin Paşa'lar, Gümüşgerdan'Iar

vardı. Eski bir aile bilirim, validemin terzisiydi. Adeta ha­ rem ağalığı vazifesi onlara verilmişti. Bütün vüzera, kibara ko­ naklarında ayvazlar, mutemetler onlardı. Pederim her hafta Gümüşgerdanlar Ailesi'ne gider orada yemek yerdi, onlar da ge­ lirler Harem-i Hümayun'da kalırlar, yatarlardı. 4o

DEVLET İÇİNDE DEVLET OLMAK

Azınlıklara büyük imtiyaz sağlayan 1856 Isiahat Fermanı'nı takip eden yıllarda Nizarnname-i Millet-i Ermeniyan ha­ zırlanmaya başlandı. ı86o'da tamamlanmasına rağmen muhtelif sebeplerden dolayı 29 Mart ı863'te tasdik edilen bu nizarnna­ me ile Ermenilere adeta devlet içinde devlet olma gibi 38

Mehmet Hocaoğlu. age. s:26

39

Silva Kuyumcuyan. Pangaltı Ermeni Lisesi. İstanbul A.nsiklopedisi, cilt: 6, lsıan­

bul 1993.

40

304

s:

217

Enver Ziya Karai. age. s:

127


Nudtt Sroinç

��Jon derece geniş imtiyazlar verilmişti. Ermenilere, ken­ dileri tarafından oluşturulacak 140 üyeli bir meclis tarafından idare edilebilme hakkı tanıyan 4' nizamnamenin Ermenice met­

ııinde "Ermenilerin teşkilat-ı esasisi" yani Ermenilerin anayasası ifadesi vardır. Altı bend, 95 maddeden ibaret olan nizamnamenin 3. bendinde Ermeni Umumi Meclisi'nin görevle­

ri şöyle sıralanıyordu: Milletin edebi ihtiyaçlannın giderilmesine çalışmak, Ermeni kilisesinin inançla rı na leke sürnıemek, fen ve maarifin her sı­ nıf erkek ve kız çocuklarına öğretilmesi, kilise, hastahane, okul gibi milli müe�seseleri geliştirmek, bunların gelir­ lerini arttırmak, masraflarını karşılamak, milli işlere hizmet edenlerin durumlarını düzeltmek vs ...

Nizamnamenin 57. maddesinde Umumi M ecl is in

140 üye­ 20 üyenin İstanbul'dan, 40 üyeninin taşrada­ ki kilise mensuplarından, So üyenin de İstanbul'daki kilise ce­ '

den oluşacağı,

maatı arasından seçileceği hükme bağlanıyordu. 68. madde

Bo üyenin 7'sinin devletin yüksek makamlarında vazife gören Ermenilerden seçilmesini emrediyordu.

ıo. madde, rahip, öğretmen, hastahane ve okullarda çalışan memurları işten çıkarma yetkisini patrike vermişti. Ancak pat­ rik, karan genel meclisin onayına sunacaktı. 4�

.

Erm.enilerin ilk parlam.entoları olarak kabul edilen bu meclisin çalışmaya başlamasıyla birlikte manastırlarda, kilise­ lerde, okullarda,

içinde yaşadıkları topluma kin ve nef­ ret hisleriyle dolu bir nesil yetiştirilmeye başlandı. Ermeni çocuklarının birer Türk düşmanı olarak eğitilmeleri işi nde mis­ yonerler onlara yardımcı oluyorlardı. Katolik ve protestan mis­ yoner örgütlerince açılan okul ve seminerler Ermeni gençleri için

cinayeti azmettirici roller oynadılar.

41

Esat Uras. age. s:421

42

Mehmet Hocaoğlu. age, s:27-28

305


Miryoner Faaliyetleri

Tarihin seyri içinde Ermeni olaylanna bakıldığında mutlaka bir veya birkaç yabancı devlet ve bunların karargahı durumun­ daki azınlık ve yabancı okulları görülecektir. 43 Ermeni olayları­ nı hazırlayan arniller arasında kronolojik sıra bakımından pro­ testan misyonerlerinin çalışmalarına ön planda işaret etmek ge­ rekir. 44

RUS'UN HİMMETİYLE KURULACAK DEVLET Yukarıdan beri anlatageldiğimiz gibi Rusya, Türkmençayı Antiaşması'nın imzalanışını müteakip Türkiye Ermenilerini Osmanlı Devleti'ne karşı kışkırtmaya başlamıştı. Fakat Ermeniler 1877-1878 Türk-Rus, Romen Savaşı'ndan sonra Rusya eliyle bir devlet sahibi olabileceklerine inanmaya başladılar. Ama Kafkasya'yı Ruslaştırmak siyasetini takip eden Petersburg'un bağımsız bir Ermenistan kordurtmak gibi bir niyeti yoktu.

Ermeniler Rusya için sadece Osmanlı Devleti'ne kar. şı kullanılacak basit bir aletten ibarettiler. Hatta Rus Hariciye Nazırı Prens Labanof, Bulgaristan'ın nankörlüğü­

nü ima ederek "Biz Garp'taki hatamızı Şark'ta tekrar et­ meyeceğimiz için bir Ermeni Bulgaristan'ı istemeyiz 45 demişti. Rusya Güney Kafkasya'daAnadolu'dakinden fazla Ermeninin bulunmasını iç siyasi hedeflerine aykırı bulduğu için Ermeni di­ lini, Ermeni kültürünü ve hatta Ermeni kilisesini yıkınağa çalı­ şıyordu. Fakat bütün bu gerçekiere rağmen Ermeniler tarihimizin en kara günlerinden birini yaşadığımız 1877-78 Savaşı sonrasında

Türkiye'ye ihanet ettiler! Doğu'da Kars, Artvin, Erzurum, 43

Az.mi Süslü. Maraş'taki Fransız ve Ermeni İşbirliAi, Ankara 1 987.

44

Enver Ziya Karai. age. s: 128

45

İsmail Hami Danişmend. hahlt 1972.

306

s: 333

Osmanlı Tarihi Kronolojisi,

s: 30

cilı: 4. İstanbul


Bitlis yöresini işgal eden Ruslar, Batı'da İstanbul kapılarına da­ yanmışlardı. Kafkaslar'da ve Balkanlar'da panik halinde Rus ordularının önünde kaçan onbinlerce Türk, Arnavut, Boşnak, Pomak, Çerkez, Gürcü, Abaza vesaire çoluk çocuk, yorgan döşek İstanbul'a akın etmişlerdi. Devlet aniden gelen yüzbinlerce göçmene ekmek yetiştir­ mektc bile müşkilat çekiyordu. Doğu'da topraklarımızı işgal eden Ermeni asıllı Rus general Melikofla temasa geçen Ermeniler sa­ vunmasız kalan Türkler'in evlerini basmağa, malları­ nı yağmalağa başlamışlardı. Direnenler öldürülüyordu, yaralılar hastabinelere sığmıyor, yeteri kadar doktor ve ilaç bulunamıyordu. Padişahın, hükômetin ve hat­ ta ordunun otoritesi sarsılmı.ş, halk kime inanacağını şa­ şırmıştı. İşte böyle feci bir vaziyetten istifade etmek isteyen patrik Nerses Varjabetyan, Grandük Nikola'nın Yeşilköy'deki karargahına gidip

Türkler'e karşı kazandığı zaferden do­ layı, Rus başkomutanını kutlayabilmiş daha sonra da Ayestefanos Antiaşması'nin ı6. maddesinde zikredilen Ermeni metalibini arzetmişti. Anadolu'nun fethinden itibaren dinini, dilini, kültür ve milli­ yetini büyük Türk Milleti'nin balışettiği imtiyazlar sayesinde mu­ hafaza eden ve savaşlara katılmadıkları hale Türk Ordusu'nun sayesinde itilip kakılmadan, üstelik saygın ve müref­ feh yaşayan Ermeniler, Rus Başkomutanından, altı vilayetimizin yani Ermenilerin çoğunlukta olduklarını iddia ettikleri Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ (Harput) ve Sivas'ın kendilerine verilmesini istiyorlardı. Osmanlı kaynaklarında

Vilayet-i Sitte

denilen bu 6 vila­

yet bugünkü idari taksimatımıza göre; Erzurum, Erzincan, Ağrı, Van, Hakkari, Bitlis, Muş, Şırnak, Batman, Siirt, Diyarbakır, Mardin,

Elazığ, Malatya, Bingöl, Sivas, Amasya, Tokat ve

Giresun'un Şebinkarahisar kazasını kapsamaktadır ki, bu alan

Anadolu'nun üçte birinden fazlasına tekabül eder! 307


MiJyon�r Faaliyttln-i

İşte patrik, Nikola'dan bu vilayetlerin Ermenistan naınıy­ la istiklalinin ilanma müsaade edilmesini, hiç olmazsa adı geçen vilayetlerin Rus denetimi albna alınmasını rica ediyordu. 46

Rus Başkomutanı'nın, Türkiye'de büyük paralar kaza­ nan Dadyan Ailesi'nin Yeşilköy'deki köşkünde misafir olmayı kabul etmesi ve antlaşma şartlarını görüşmek için Osmanlı delegasyonunu bir Ermeninin evinde top­ laması 47 Ermenileri umutlandırıyordu.

Fakat Ayestefanos Antiaşmasından bağımsız bir Ermenistan kararının çıkacağını bekleyen Ermeniler sonunda sükut-u hayale uğradılar ama 3 Mart 1878 tarihli bu antlaşma ile ilk kez milletlerarası bir metinde zikredildiler. Ayestafanos

Antlaşmasının 16, Berlin Muahedesi'nin de 6ı. maddesi doğru­ dan, 62 maddesi dalaylı olarak Ermenilerle ilgiliydi. Böylece gü­ nümüze kadar devam eden Ermeni meselesinin temelleri atıh­ yordu. Ayestafanos Antiaşması'nda beklediği sonuca ulaşamayan Patrik Varjabetyan, Mıgırdıç Hrımyan'la Horen Narbey ve di­ ğer iki papazdan oluşan bir heyeti Avrupa'nın önemli merkez­ lerine gönderdi. Hrımyan Roma, Viyana, Paris ve Londra'da, Narbey Rusya'da görüştüğü yetkililerden Ermeni talepleri­ nin Osmanlı Hükumeti'ne kabul ettirUmesini istediler.48

Artık Ayestefanos'taki gibi bağımsızlık tezini savunmu­ yorlardı.

Osmanlı'dan

ayrılmak

istemediklerini

söylüyor,

Anadolu'nun doğusunda kalabalık olarak yaşadıklan yerlerde Lübnan Sancağı'nın muhtariyet statüsüne benzer bir idare tarzı taleb ediyorlardı. Bu yerler Babıali tarafından tayin

ve büyük devletlerce tasvip edilen bir Ermeni genel vali tarafından idare edilecek, yerli bir jandarma kuvveti teşkil 46

Abdullah Yaman. age. s:67

47

Veysel Eroğlu. Ermeni Mcdlimi. İstanbul 1973,

48

Abdullah Yaman, age, s:67

lC8

s:

40


Nudet s�viTıç

edilecek, vergilerin bir kısmı memleketin kalkınması için kulla­ nılacak ve bütün bu ıslahatın(!) yapılmasına büyük devletlerce seçilen milletlerarası bir komisyon nezaret edecekti.

49

Bu istekler aynen olmasa bile Berlin Muahedesi'nde ifade edildi. 13 Temmuz 1878'de imzalanan antlaşmanın 61. madde­ si şöyleydi:

- Babıali, ahalisi Ermeni olan eyaletlerde mahalli ihtiyaçların icap ettirdiği İslahatı bili. tehir-i icra ve Ermenilerin Çerkez ve Kürtlere karşı huzur ve emni­ yetlerini temin etmeyi taahhüt eder. Ve arasıra bu bi.bta ittihaz olunacak tedbirleri devletlere tebliğ edeceğin­ den düvel-i müşarünileyh (adı geçen devletler) tedabir-i mezkurenin İcrasına nezaret edeceklerdir." Abdülhamit

rahmetlisinin,

Alman

sefirine

"Şarki

Anadolu'yu muhtariyete götürecek bu İslahatı kabul etmektense ölmeyi tercih ederim" 50 dediği bu madde hiç­ bir zaman uygulanmarnıştır ama Türkiye'nin iç işlerine müda­ hale hakkını elde eden altı büyük devlet isiahat yapılması için sık sık İstanbul'a baskı yapmaya başlamışlardır.

VİLAYETİ SİTTEDE ERMENi NÜFUSU Berlin Antiaşması 'nda bile ahalisinin Ermeni olduğu iddia edilen ve Osmanlı Devleti'nden koparılmak istenen altı vila­

yet aslında Türk vatanının coğrafi, ırki ve kültürel bir parçasıydı. Bu vilayetlerin hiçbirinde Ermeniler ço­ ğunluğu teşkil etmiyordu, en yoğun olarak yaşadık­ ları Bitlis'te bile nüfusun ancak yüzde 33'ünü ol�tu­ ruyorlardı. Bu oran Diyarbakır'da yüzde ı6'ya, Sivas'ta yüzde ıs'e, Elazığ'da yüzde 12'ye düşüyordu. 5' Fransız Sarı Kitab'ındaki 49

SO 51

Enver Ziya Karal. age. s: 132 İsmail Hami Danışmend, age. c:4. s:332 Sadi Kocaş. age, s:78 309


Misyon.r Faa.liytturi

ı897 rakamlarına göre Ermeniler nüfusun ancak yüzde ıo'unu teşkil ediyorlardı. Ermeni Patrikhinesi verilerine göre

ı882.'de bütün Osmanlı ülkesinde Ermeni sayısı 2 mil­ yon 560 bindi. Bu rakam Alman papaz Lebsius'a göre ı milyon 6oo bin, Patrik Ormanya'na göre ı milyon 579 bindir. Francis de Pressence ı895'de Osmanlı Ermenilerinin toplam sayısını ı mil­ yon 200 bin olarak verir. Tourne, ıgoo yılında Türkiye'de ı mil­ yon 300 bin Ermeninin bulunduğunu kaydeder. İngiliz Lynch ı9oı yılı için ı milyon 158 bin 484 rakamını verir. ı9ı4 yılı ra­ kamlarını ihtiva eden Osmanlı Devleti İstatiği'nde ise Osmanlı topraklarındaki Ermeni sayısı ı milyon 294 bin 851'dir.

52

Prof.

Vambery'nin 1896 yılı için verdiği rakamlara göre Türkiye'deki Ermeni sayısı 1 milyon 135 bin 125'tir, Coinet ise sadece 838 bin 125 Ermeninin varlığına işaret eder.

Ermeniler bile Osmanlı İmparatorluğu'nun her yerinde azınlık olduklarını itiraf etmişlerdir. Patrik Mıgırdıç Ormanyan, Ermeni Kilisesi isimli kitabında bu gerçe­ ğe değinmiştir. Fransız Dışişleri Bakanı Hanotaux ı896 Aralık ayında Millet Meclisi'nde konuşurken Türkiye Ermenilerinin, genel nüfusun ancak yüzde ı3'ünü oluşturduğunu ifade et­ miştir. SJ Diğer Batılı kaynaklara göre bu oran yüzde ıo, 1914 Osmanlı istatistiğine göre yüzde 7'dir. 54 Türkiye ı915'te ı mil­ yon soo bin Ermeniyi. katietmekle suçlanmasına rağmen

Van'daki Fransız konsolosu M. Zarzecki 1914 yılında Türkiye'deki Ermeni sayısını ı milyon 200 bin olarak vermiştir. 55

52

S adi Kocaş. age. s:257

53

Ayhan Yalçın. Belgeler Işığmda Türk-Ermeni Meselesi'nin İçyüzü, İstanbul

54

Sad i Koca ş. age. s:78

55

Muhtelif yerli ve yabancı kaynaklara göre çeşitli yıllardaki Ermeni nüfusu için ba­

1975. s: 240

kınız: Ali Güler Osmanlı Devletinde Azınlıklar. lstanbul 1997

310


Nudtt Stvinç

"TÜRKÜ-KÜRDÜ, HERYERDE VUR!" Ermeni Milleti Nizamnamesi'nin yayınlanmasından son­ ra

Hayırseverler Cemiyeti, Okulsevenler Cemiyeti, Fedakarlar

Cemiyeti, Araratlı vesaire gibi kan kokmayan teşkilatlarda fa­ ııliyet gösteren Ermeniler, Berlin Kongresi'nden sonra daha id­ dialı isimler taşıyan örgütler kurmaya başladılar. Vakıa 187o'te Erzurum'da Silihlılar Cemiyeti, 1876da Ermenistan'a

Doğru Cemiyeti kurulmuştu ama bunların yenilerle birlikte Türk siyasi varlığına karşı disiplinli bir taarruza geç­ mesi ancak Berlin Kongresi'nden sonra gerçekleştiri­ lebildi. 1879'da Milliyetçi Kadınlar, ı88o'de Van'da Şark Muharipleri, aynı yıl Kilikya'da Miyasel Enikerityan, Hayatİş Cemiyetleri, Ararat ve diğerleri kuruldu. Bütün bu örgütler ı88o'de Ermenistan'daki örgütlerle birleşti. 56 Ermeni Birleşik Cemiyeti'nin amaçlarından biri de doğu vi­ layetlerinde mektepler açarak yeni nesli aydınlatmaktı.

57

Artık gem azıya alınmıştı. ı878'de Van'da teşkil edilen Karabaç Cemiyeti, ı88o'li yıl­ larda Rusya'da kurulan Ermeni cerniyetleri, ıSBı'de Erzurum'da kurulan Anavatan Müdafiileri Cemiyeti, ıBBs'te Van'da kuru­ lan Armenak Cemiyeti, ı886'ta İsviçre'de kurulan Taşnak

58

Cemiyeti, Ermenilerin can güvenliğinin ihlil edildiği­

ne Batı'yı inandırmak için özellikle Doğu Anadolu'da te­ rör eylemlerine giriştiler. ı8go'da Van Müdafiileri Cemiyeti 56

Esat Uras. age. s:42l

57

Abdullah Yaman. age. s:68

58

Ermenileri n kurduğu ilk tedhiş leşkilatı budur. Çan sesi anlamına gelen Hınçak örgütü. İsviçre'de Kalkasyalı bir Ermeni olan Nazarbek tarafından kuruldu. Ör­ gütün amacı Vilayet-i sittede muhtar bir Ermeni devleti kurmaktı. I890'da Hın­ çak örgütünden ayrılan bir grup Troşak (bayrak) Cemiyetini kurdu. Bu cemiyet daha sonra birlik anlamına gelen Taşnaksütyun adını almıştır. Her iki cemilyet hem devieli zayıflalmak hem de Batı'nın Türkiye'ye müdahale etmesini sağlamak için Istanbul. Erzurum. Trabzon, Zeytun. Sason. Amasya, Merzifon, Tokat. Sivas, Diyarbakır. Van. Muş ve Urfa yörelerinde isyanlar hazırlamışlardır

311


Misyon�r Faaliy�tleri

Erzurum'da, Hınçak Partisi İstanbul Kumkapı'da olaylar çıkar­ dı, yakalanan suçlular Avrupa devletleri tarafından himaye edil­ diler. Ermeni sergerdeler, maceraperestler, orda burda itilip kakı­ lan serseriler, sarhoşlar, ayyaşlar artık itibarlı olmanın yolunu bulmuşlardı. Vuran, kıran, öldüren, yakan-yıkan; suçunun bü­

önemli adam oluyordu. Batı basını bu cani Türk zulmüne başkaldıran kahramanlar ola­

yüklüğü oranında teröristleri

rak ilan ediyor, Avrupa'nın baskısı sebebiyle suçlular çoğu za­ man takipten kurtuldukları için de olayların önü arkası alına­ mıyordu. Ermeniler, Türk Milleti'nin harici ve dahili düşmanları ta­

189o'da Van Valisi'ne suikast girişiminde bulundular. Amasya, Diyarbakır, Merzifon, Çorum, Yozgat ve Tokat'ta olay­ lar çıkarıldı. ı894'teki Sason Ayaklanması milletlerarası alana rafından himaye edileceklerinden emin oldukları için

taşındı. İngiltere, Fransa ve Rusya, vilayet-i sittede İsiahat yapıl­ ması için Osmanlı Devleti'ne baskı yaptı. Bu üç devlet ıı Mayıs 1895'te Babıali'ye bir nota vererek Erzurum, Bitlis, Van, Sivas, Mamurat-ül Aziz ve Diyarbakır vilayetlerinde

idari, adli, askeri ve mali yetkilerin Osmanlı Devleti aleyhine sı­ nırlandırılmasını ve Ermenilere bütün bu sahalarda imtiyaz verilmesini istediler. Devlet, Doğu'nun elden çıkması demek olan

bu is­

teklere boyun eğemezdi. Taleplerin reddedilmesi üzerine terör teşkilatlarına işaret verildi. İstanbul, Divriği, Trabzon, Eğin, Develi, Akhisar, Erzincan, Gümüşhane, Bitlis, Bayburt, Urfa, Erzurum, Diyarbakır, Siverek. Malatya, Harput, Arapkir. Sivas, Merzifon, Maraş, Muş, Kayseri, Yozgat ve Zeytun'da olaylar çıka­ rıldı. Bu olayları Van ve İkinci Sason isyanları takip etti. Bu arada Ermeni Vatanperver İttihadı kuruluyor ve Batı'dan

Türkiye Ermenileri için idari ısiahat isternek ve yaptırmak, bu gayeye ulaş-

aldığı güçle programını ilan ediyordu:

312


mak için her türlü visıtaya müracaat etmek suretiyle hürriyetlerini elde etmek maksadıyla dahili bir kuvvet yaratmaya çalışmak!

59

Bir azınlık için büyük cür'et sayılan bu satırlar Taşnak örgü­ tünün ilk bildirisinde daha cür'etkar ifadelerle devam edecek ve

militaniara "Türk'ü, Kürd'ü her yerde, her şerait albnda vur! . Mültecileri, abdinden dönenleri, Ermeni hafiye­ leri, hainleri öldür, intikam al" emri verilecekti. 60 "İSYAN GEREKİYOKSA DERHAL ÇIKARACAÖIM" Avrupalılar, bizim Doğu Anadolu'da daha önce Lübnan ve Hersek'te denedikleri muvaffak olmuş bir pıodeli uygula­ maya çalışıyorlardı. Dürzileri destekleyen İngiltere ile başta Maruniler olmak üzere bölgedeki diğer hıristiyanlarla yakından ilgilenen Fransa nasıl anarşiye sürükledikleri Lübnan'a

müdahale ederek muhtar bir idarenin kurulmasını te­ min etmişler ve benzeri bir oyunu Hersek'te sahneye koymuşlarsa, şimdi aynı senaryoyu Anadolu'da uygu­ lamak istiyorlardı. Model şuydu: Önce kullanılacak azınlığın kimliğinin Osmanlı Devleti ta­ rafından tanınması sağlanıyor, sonra bu kimliğin haklarından bahsederek müdahalede bulunuluyordu.

Ama müdahalede bulunulması için de devleti zor duruma sokacak olaylar silsilesine ihtiyaç vardı. Ermeni toplumunu sonu belirlisiz bir maceraya sürükleyen ve genellikle Rusya, İngiltere ve Fransa ile dirsek temasında olan Ermeni ileri gelenleri, Osmanlı Devleti'ni tahrik etmek için el­ lerinden geleni yaptılar. Sık sık törenler tertipleyerek okullar-

59 60

Altan Deliorman. Türkler'e Karşı Ermeni Komitecileri, istanbul 1973. s: 2 Altan Deliorman, age, s:54

313


Misyon�r Faa/iyuuri

da öğrendikleri kışkırtıcı şiirleri okudular. Dara Ordusu'na kar­ şı harbedip Ermenistan'ı kurtardığı rivayet edilen komutanları kutsadılar. Uydurdukları kahramanlan andılar, hiçbir devletin oynamasına izin vermeyeceği piyesleri temsil ettiler. Daha sonra patrik ve katagikos olan ve Berlin Konferansı'nda Türkiye aleyhinde faaliyetlerde bulunan Mıgırdıç Hnmyan, ı8s7'de Van-Muş arasındaki Varak Manastın'nda bir matbaa kurmuştu.

6'

Papaz bu matbaada basılan Van Kartalı adın­

daki gazetede Osmanlı Devleti'ne sövüp sayıyordu. Kafkas Ermenileriyle temasta olan komiteeBer

Rusya'dan büyük miktarda silah ve mühimmat getirip kilise bodrumla­ rına saklamışlardı . Rusya'dan Türkiye'ye gönderilen casus­

lar kilise ve manastıdan kullanarak Kürt ve Çerkez kıyafetleriy­ le köy köy dolaşıp halkı isyana çağıran konuşmalar yapıyorlar­ dı.

Kilise bu işin o kadar içindeydi ki, Rusya'dan ka­ çıp Türkiye'ye gelen birçok terörist sahte isimlerle pa­ paz olarak kiliselere tayin ediliyorlardı. 62

Türkiye'de tepesinden tımağına kadar pisliğe bulaşan Van Ermeni Mektebi Müdürü Mıgırdıç Portakalyan, Avrupa'ya kaçıp ı88s'te Marsilya'da Armenia adında bir gazete çıkarmaya baş­ ladı. Minas Çeraz da Paris'te aynı isimde bir başka gazete çıka­ rıyordu. Ve ikisi de Berlin Antiaşması'nın 61. maddesinin tatbik edilmesi için Fransa'nın Osmanlı Devleti'ne baskı yapmasını is­ tiyordu. Devlet ı8go'da Sanasaryan Mektebi'nde silah araması yap­ mak isteyince isyan çıktı. Aynı yıl Kumkapı Kilisesi'nde ce­ maat;

padişah, devlet ve müslümanlar aleyhine tah­ rik edildikten sonra halkı galeyana getirmek isteyen Cangülyan Türk Bayrağı'nın da üzerinde bulunduğu Osmanlı tuğrasını ayakları altına alıp, paramparça etti. 61

Mehmet Hocaoğlu, age.

s:27

62

Niyazi Ahmet Banoğlu.

Ermeninin ErmeniyeZulmü. Ankara 1976. s: 16

314


N�cd�t s�vinç

Bütün bunlar, devletin gücünü Errnenilerin üzerine çekmek, sonra da Avrupahlar'a dönüp "Türkler bize zulmediyor" de­ rnek için yapılıyordu. İngiliz Büyükelçisi Sir Eliot, 1876'da kendisini ziyaret eden Ermeni patriğinin "Eğer Avrupa'nın bu işe müdahalesi

ve dikkatlerinin çekilmesi için ihtilal ve isyan çıkar­ mak lazımsa bunu yapmak hiç de zor değildir" dediği­ ni nakletmektedir 63 ki işte Osmanlı sınırları içinde mey­ dana gelen bütün Ermeni olayiarına bu paranoyak psi­ kolojisi sebep olmuştur. Aynı patrik Narses Varjebetyan 5 Mayıs ı879'da Ermeni kiliselerine bir beyanname göndererek

"Okullardaki çocukların fikirlerini Ermenistan mese­ lesiyle doldurun" talimatını vermiştir. 64 Sivas Valisi Hakiki Paşa'nın raporundan anlıyoruz ki, patrikhanenin emriyle en küçük köylere kadar gidip halkı

isyana teşvik eden papazlar, okullarda küçücük çocuk­ ların da beyinlerini yıkıyorlardı. 6S Eski patrik Hrırnyan'la Berlin Kongresi'ne gönderilmiş olan Nurias Çeras, 1879'da yayınlanan broşürde sözü geçen kongrede Ermeni devletinin temellerinin atıldığından bahisle diyordu ki:

Avrupa elimize silahları verdi, bu silahları pas­ lanmadan kullanalım. 66 Paslanması istenmeyen silahlar 1894 Mart'ında Sason'da Müslüman halkın üzerine ölüm kusrnaya başladı. Devlete ver­ gi ödememek için ayaklanan komitecileri 2. Meşrutiyet'te

Kozan Mebusu olan Hamparsun Boyacıyan'la Damatyan adında iki terörist idare ediyordu. isyan 4.soo-s.ooo Ermeninin hayatına rnaloldu. 63

Sadi Ko eaş, age. s:74

64

Osman Karabıy ık, Türk Ermeni Münasebetlerinin Dünü-Bugünü. İstanbul

65

Erginöz Akçora. age. s:27

66

Bilal Şimşir, İngiliz Belgelerinde Osmanlı Ermimileri. Ankara 1986.

1984.

s:

74

s:

29

315


Miiyon�r Faaliyttl�ri

Avrupa'ya mübalağalarla aksettirilen bu meşru tenkil hare­ keti alelusul bir Türk mezilimi şeklinde gösterildi. Şehit

düşen Türk askerlerinden biç bahsedilmiyordu. Aynı yıl içinde tezgahianan Diyarbakır isyanında da 1.191 kişinin öldüğünden, 286 kişinin yaralandığından bahsedilir. 67 İşte bir kısmından bahsetmediğimiz, bir kısmını da özetie­ diğimiz bu olaylar üzerine İngiliz Hükumeti, Fransa ve

Rusya'yı Ermeni meselesinin çözümü için Türkiye'ye karşı işbirliğine davet etti. Babıali'nin isyanın sebeplerini tahkik etmek için teşkil etti­ ği heyete bu üç devlet de birer temsilciyle katıldı. Muş'a giden heyetteki ecnebi delegeler pek tabii olarak Türkleri suçlayan ra­ porlar düzenlediler. Nihayet ıı Mayıs 1895'te Babıali'ye bir muh­ tıra verilerek, Berlin Muahedesi hükmünce yapılaması gereken İslahatın icrasını, Doğu vilayetlerinde beşer sene müd­

detle görev yapacak valilerin tayinini ve bunların se­ çiminde büyükelçilerin muvafakatlarınm alınması­ nı, jandarmanın mahalli unsurlardan teşkilini, vilayet meclislerinin halkoyu ile seçimini, ayrıca adli ve mali ıslahatın yapılmasını istediler. ı882'de Rusya'daki Yahudi katliamına sessiz kalan İngiltere, Ermeni ayaklanmasının bas­ tırılması üzerine f>B Babıali'ye muhtıra verdikten sonra donan­ masına da İ skenderiye'den Çanakkale Bağazı'na bare­ ket emrini verdi! Abdülhamit bu taleplerin tümünü istiklal kavramı­

na aykırı bulduğu için reddetti. Sultan, Ermeni davasının Ermenilerin davası olmadığını biliyordu. 69 Huzuruna çıkıp 67 68

69

316

İsmail Hami Danişmend. age. c:4. s: 334 Aynı yıl Ruslar Tiflis'te yayınlanan Meşak Gazeleni'ni kapattırmış, 1884'te de Markar adındaki Rus kuklası bir papazı halka zorla katagikos seçtirmiş ve Ermeni okullannın da kapısına kilit vurmuşlardı Sultan Abdülhamit Ermeniterin dış tesirlerle isyana süründülderi ni, içerideki mis­ yoner okullarının ve kiliselerinin de kendi amaçlan için Ermenileri kullandıkla­ rını bilmektedir. Sultanın Ermenilerle ilgili de�erlendirmesi şöyledir: "Tabiatları


Ntcdtt Stvinç

"daha ne kadar Ermeni öldüreceksiniz?" diyebilecek ka­ dar küstahlaşan İngiliz elçisine verdiği cevap, olayları aydınlat­ ması bakımından pek meşhurdur. Demiştir ki:

"- Şu gün, şu saatte Karadeniz'in filan limanına yak­ laşıp, Ermenileri Türkler'e karşı silahiandırmak için karaya şu kadar sandık malzeme çıkaran ve komiteci­ lere teslim eden İngiliz gemisinde Türk başına ne ka­ dar silah bulunuyorsa, tam o kadar Ermeni öldürece­ ğiz sefir cenapları" 7o

MR. MARLİNG'TEN, GREY'E

.••

"ÇOK GİZLİ" Abdülhamit'i diktatörlükle suçlayan Osmanlı aydınları, Meşrutiyet'in önündeki en büyük engel olarak onu görüyor­ lardı. Daha çok yabancı büyükelçiliklerden pompalanan ve maalesef Türk asıllı aydınların da alet olduğu propagandaya göre Abdülhamit devrilir ve meşrutiyet ilan edilirse Osmanlı halkları kaynaşacak, böylece de Osmanlı birliği sağlanmış olacaktı. itibariyle çekingen ve dünya nimetlerine düşkün olan Ermenilerin isyana karar vermeleri için bu işin bir evveliyatı olması la�ımdır. İmparatorluğumuzun şarkın­ da protestan dinini yaymak gayesiyle vaazlar veren Anglo Amerikan misyonerler, müslüman halkı tahrik edici tarzda hareket etmişler, kabalıkları bütün İslam ale­ mine hakaret şeklini almıştır. Daha sonra Ermeniler de aynı küstahlıkla hareket edebileceklerini ve aynı şekilde cezasız kalabileceklerini zannetmişlerdir. Ermeni harekatında tertip olmadığını söylemek güçtür. Bu hareket Merzifon' daki rnekte­ bin kuruluşundan sonra başlamıştır. Bu mektebi bitirenler, Ermenileri bir millet halinde birl e ştirmek gayesinde komiteler teşkil etmişlerdir. Atina'daki inkıJapçı Ermeni komitesinin memleketimizde bir isyan çıkarmayı kararlaştırdığı tespit edilmiştir. Bundan sonra ikinci derecede komiteler olan Andon Redschuri'ler her tarafta teşekkül etmeye başlamıştır. 1892 senesi Noel'inde bütün Ermeni kilisele­ rinde halkı açıkça isyana davet eden ilanlar yapıştırılmıştır". (Enver Ziya Karai, age. c:8. s: 1 75.)

70

Altan Deliorman, age, s:.52

317


Misyontr Faaliyetleri

Bu faraziyeye samirniyetle inanan Türk aydınları nasıl bir yanılgıya düştüklerini anlarnakta gecikmediler. 17 Aralık 1908 Perşembe günü açılan Meclis'e Ermeniler 12 millet­

vekili sokmuşlardı. Bunlardan Erzurum Milletvekili Hovhannes Serangilyan (Vartkes) Taşnak örgütüne mensup bir teröristti. Bu terörist İstanbul'da düzenle­ nen Osmanlı Bankası baskınında görev almıştı. Bir di­ ğer Erzurum Milletvekili olan Karakin Pastırmacıyan da Osmanlı Bankası baskınının elebaşılarından­ dı. Karakin Pastırmacıyan daha sonra Armen Garo kod adıyla dağa çıkıp Türkler'i ve Kürtleri katlede­ cek, Kafkasya'ya geçip Rus-Ermeni ordusuna katı­ lacak ve Türkiye'de yeni katliamlar tertipleyecek­ ti. Sivas Milletvekili Dr. Nazaret Dagabaryan ayrı­ lıkçı Ramgavar terör örgütünün kurucularındandı. İstanbul Milletvekili Kirkor Zohrap, Taşnak terör ör­ gütünün mensubuydu. Kozan Milletvekili Hamparsun Boyacıyan 1894 ve 95 yıllarındaki Sason İsyanı'nı yö­ netmiş, birçok müslümanı katietmiş bir kaatildi. Bu cani bilahare tekrar dağa çıkacak ve kendini Murat Paşa ilan edecekti. Arap, Rum, Arnavut vesaire milletvekilleri de bunlardan pek farklı değillerdi. 12 Ermeni milletvekilinin meclise girmesi, Doğu Anadolu'da

gördüğü müslümanı katleden terör çetelerine kuvvet ve moral vermişti. İngiliz ve Amerikan misyonerleriyle birlikte İngiliz ve Amerikan konsolosları da Doğu Anodolu'nun kendile­

rine ait olduğunu ve yeniden kendilerine verileceğini Ermenilerin kulağına fısıldarnışlardı. Öyle ise bu topraklarda ne kadar müslüman öldürürlerse, o kadar sorunsuz bir vatan­ ları olacaktı! Ermeni çeteleri bölgede yaşayan müslümanları göçe zorla­ mak için akla hayale sığmayan vahşetlere başvurdular. Bir arşiv 318


Nudet Sevinç

vesikasında ifade edildiği gibi Ermeni caniler, "kadın ve başı

tüylenmemiş çocukları diri diri yakıyor, yaşlı ve genç erkekleri öldürmeden gözlerini oyuyor, genç kızlara alenen ve suret-i vahşiyanede tecavüz" ediyorlardı. 7' Bir başka belgeye göre kadınlar derileri yüzülerek

ağaçlara asılmıştı. Diri diri gözleri oyulan erkekler ağaçlara bağlanarak nişan alınmış, çocuklar yarıla­ rından ikiye bölünmüştü. Erkek kadın, çocuk, tek nü­ fus kalmayıncaya kadar herkes katledilmiş, memeler koparılmış, kesilmiş çocuklar analarının kucaklarına uzatılmıştı. 7• Hınıs'ın Mollakulaç köyündeki vahşet, anlattıklarımızdan farklı değildi. Belgedeki ifadesiyle "ilk önce çocuklar kuzu

keser gibi zepbedilmişti. Hamile kadınların karınları kama ile sökülerek ceninler süngü üzerinde pederleri­ ne gösterilmiş, kimisinin kafası, kolları, burun ve ku­ lakları kesilip gözleri çıkarılmış, kimisinin derileri yü­ zülüp üzerlerine gazyağı dökülerek ateşe verilmişti." 73 Başbakanlık Arşivi'ndeki bir başka belgede bamile bir ka­

dının karnının yarılarak çıkarılan çocuğun kafasının kesildiğinden, Ermeni çetecilerin girdikleri evlerde sa­ atlerce işkence yaptıklarından, Amerikan müessesine götürülen kadın ve kızların ırzlarına geçildiğinden me­ zarlıkların kazılarak defnedilmiş olanların dışarı çıkarıldığın­ dan ve ziyaretgibiara pislik doldurulduğundan bahsedil­ mektedir.

74

Bab-ı Ali. Dahiliye Nezareti. Emniyet-i Umuıniye Müdüriyeti, fı Nisan, sene 332,

71 ·

BDA, HR SYS. HU. Kr, 110 dosya. 12-2. at 101-102. metin için bakınız. Arşiv Belge­

lerine Göre Kafkaslarda ve Anadolu'da Ermeni Mezalimi, c: 1 . 1906-1918. Anka· ra 1995. s: 106 72

Said-i Nursi'nin de adı geçen belgenin tamamı için bakınız, age. s:l89

73

Age, s: 154

74

Age. s: 9

319


Misyontr Faaliy�tltri

Van Sabit Jandarma Komutanı Binbaşı Ali Vasıf, Van Belediye Reisi Abdurahman, bir komiser ve emekli bir askerin imzası bulunan arşiv belgesinde ise Ermenilerin yok etme me­ todlarından biri şöyle anlatılmaktadır:

-... Bizi Ermeniler Amerikan müessesine götürdü­ ler. Rusyalılar da geldi. İki ay orada kaldık. Yevmiye bi­ rer sornun veriliyordu. Bu sornunları yiyenlerin derhal saçlan dökülür, kanlı sular akar, ölürlerdi. Az zaman içinde külliyetli ahali telef oldu. 7s Burada zikretmediğimiz birçok belgeden anlaşılıyor ki, Van'daki Amerikan okul ve kurumları adeta bir esir kam­

pı gibi kullanılmış, Amerikan okul ve hastahanelerine getirilen müslümanların büyük kısmı vahşice öldürül­ müştür! Amerikalılar, bu katiiiının kendilerine rağmen yapıldığı­ nı söyleyebilirler. Ama diplomat, eğitimci veya misyoner hiçbir Amerikalı bu vahşetten asla bahsetmemiştir! Onlar dün olduğu gibi bugün de canilerin sözde soykırım iddialarını tekrarlayarak kaatillere yardakçılık etmiş, dünya kamuoyunun gerçeği öğren­ mesini de engellemişlerdir.

Gerçek şudur ki, bugün Türkler'i soykırım yapmak­ la suçlayanlar Türkler'e karşı soykırım yapanlardır! Yani 900 yıl Türkler'le birarada kardeş gibi yaşayan Ermeniler, Amerikalılar, İngilizler ve Ruslar tarafından önce fikren iğfal edilmiş, sonra da ellerine birer silah tutuşturulup, velini­

metlerinin üzerine gönderilmişlerdir. Mr. Marling, 3 Eylül ıgı2'de Sir E. Grey'e sadece Balkanlar'ı ve Avrupa'yı değil, Arapları, Ermenileri, Kürtleri ve di­

. ğer ırklan da Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayırmak gerektiğini 76 bildiriyor, Lord Gurzon 11 Nisan ıgzo'de Mr. Wardrop'a şöyle'yazıyordu: 75

Age. s: 87

76

Erol Ulubelen. age, s: 1 2 1

320


- Bogos Nubar Paşa ve Mr. Ahoroniyan beni ziya­ rete geldiler, kendilerini aptalca hareketlerinden do­ layı azarladım. Türkler'i öldürmeleri için verdiğimiz silihların Azerbaycanlılar'a karşı kullanılmasının ap­ tallığı.nı anlattım onlara! n İngilizler Türkler'in öldürülmesi için silah da�ıtırlardı da Ruslar boş mu dururlardı? Balkan Savaşı sonrasında Türkiye çok güç durumdaydı. Rumeli kaybedilmişti. Osmanlı HükUmeti'nin elinde sadece Anadolu, Filistin, Suriye, Arabistan ve Yemen kalmıştı. Bu böl­ gelerdeki halklar Osmanlı'ya karşı kışkırtılıyordu. Dahilde hükumeti meşgul edecek siyasi, askeri, mali birçok gaile bulunu­ yOTdu. İşte bu vaziyette katagikos 5· Kevork Petersburg'a bir heyet göndererek, Türkiye'nin bu zayıf durumun­ dan istifade ile Ermeni meselesinin devletlerarası bir sahaya intikilinin mümkün olup olmadığını Rus Hükfuneti'ne sordu. Ruslar onu böyle bir teşebbüs için al­ kışladılar. Bunun üzerine s. Kevork, Şark hıristiyanları­ nın kadim himisi dedi�i Rusya'dan Türkiye Ermenistanı'nı ve Ermenilerini himayesi altına almasını İsa narnma istirham etti.78 Öteden beri Ermeni meselesinin içinde olan ve zaten Türkiye'nin doğusunu işgal ederek İskenderun Körfezi'ne ulaş­ mak isteyen Rusya bunu fırsat bildi. Ermeni meselesinin dev­ letlerarası sahaya intikali sebebiyledir ki, Sultan Abdülhamit'in "uygulamaktansa ölmeyi tercih ederim" dediği vilayet-i sittede İslahat, islamcı politikanın önderi olan Sait Halim Paşa tarafından kabul edildi! Paşanın Yeniköy'deki yalısında imza­ lanan mukavale gereğince Doğu Anadolu'da iki genel müfettiş­ lik ihdas olunuyordu. Van, Bitlis, Harput ve Diyarbakır bölge77

Erol Ulubelen. age. s:253-254

78

Esat Uras, age. s:378

321


Misyoner Faaliyttleri

si genel müfettişliğine Norveçli Binbaşı Hof, Trabzon, Erzurum, Sivas genel müfettişliğine de Hollanda'nın müstemleke memur­ larından Westenek tayin edildi. Ayda 400'er altın maaş bağlanan ve çok büyük yetkiler verilen bu müfettişierin birer ecuebi yaver almaları da bir kontratla hükme bağlanmıştı. Rusya'nın

79

Batı Avrupa'nın ve Amerika'nın kışkırttığı

Ermeniler, bu devletlerin arkalarında olduğuna ina­ narak 80 Birinci Dünya Savaşı'nda Türk Ordusu'nu arkadan vurdular. Köy ve kasabaları yakıp yıktılar. Erkekleri savaşta olan köyleri, kasabaları boşaltarak silahsız halkı vahşice boğazladılar. Halen başımıza ka­ kılan tehcir kanunu, konumuzu ilgilendirmediği için üzerinde durmayacağımız seri halinde cereyan eden bu Ermeni vahşeti­ ni önlemek üzere çıkarılmış bir tedbirdi. Osmanlı Devleti, sa­ vaşın mağlupları arasında yer alınca daha önce İngilizler tara­ fından Kıbrıs'taki kamplara yerleştirilen Ermeniler 8' Türkler'i

öldürmeleri için yine İngilizler tarafından Anadolu'ya sevke­ dilmişlerdir.

79

İsmail Hami Danişmenl. age. c:4. s: 409

80

Gün gelecek Ermeniler Ruslar tarafından kullanıldıklarını anlayacaklardı ama

"ı9ı5 1916 senesi bizim için ümitsizlik devresi idi.

iş işten geçmiş olacaktı. Bakınız, Ermeni tarihçisi Kaçarnuri ne yazıyor:

senesinin ikinci yarısı ve bütün

Bu sırada Türkiye'den kaçanlar aç. çıplak Kafkasya'ya doluyorlardı. Ruslar bizi aldattılar, bize ihanet ettiler. Kasten ağır davrandılar, kararsız kaldı­ lar. Türkler imbaya fırsat bulsunlar diye yerli Ermenileri terkettiler. Bu su­ retle Ruslar Ermenistan'ı ıssız bırakmak, oralara Kazaldarı yerleştirmek, Prens Labanofun meşhur planını tahakkuk ettirmek istediler (... ) Yalnız şu­ rası malum olmalıdır ki, Rusların maksatları her neye malolursa olsun Tür­ kiye Ermenilerini kurtarmak değildi ve kat'iyyen böyle olmamıştı. Filhaki­ ka böyle bir şey olamazdı. Biz onlara kendi arzomuzia arz-ı hizmet ettik, sü­ rüklendik. Hakikatte ise onların maksatlarına çalışmış olduk( ... ) Ruslar için o kadar kıymetsizdik ki, icabında bizim cesetlerimize basarak yürürlerdi" (Esat Uras. age. s: 643) 81

322

Geniş bilgi için bakınız. Halil Aytekin. age


Necdu Sevinç

KARAR: İKİ YAŞINA KADAR OLAN TÜRKLEKİN KESİLMESİNE

.•.

Okullarda öğretmenler, kilise ve manastırlarda papazlar ta­ rafından yönlendirilen Ermeniler biraz daha gayret ederlerse kısa zamanda bir Ermeni devletinin kurulabileceğine inandırıl­ mışlardı. Artık her meslekten herkes bu hedefin peşinde koşuyor­ du. Başta Rus Ermenisi Ayvazovski olduğu halde Ermeni ressamlar gençlerin psikolojik hazırlıklarının tamam­ lanması için çeşitli tablolar hazırlıyor, milli şairleri sayı­ lan Beşiktaşlıyan Ermeni savaşçılığını öven ve Ermeni çocuk­ larını daha beşikten itibaren Türk düşmanı olarak yetiştirmeyi amaçlayan şürler yazıyordu. Kafkasyalı yazar Apovyan'ın hem­ paları durmadan beyannameler yazıp, Ermeniler arasında da­ ğıtıyordu. 1877-78 Osmanlı-Rus Muharebesine Rus ordu­ su saflarında katılmış olan iki Ermeni generali Arşak Dergosyan ile Loris Melikof'un adlan milli Ermeni me­ fahirleri arasında dolaşıyor, resimleri her Ermeni oku­ lunda çocuklara dağıtılırken, Kafkasya'da basılan pul­ lar da bu iki generalin resimleriyle kompoze ediliyordu. Türk İmparatorluğu'nda yaşayan Ermeniler, Türk impara­ torluğuna karşı düşman safında çarpışanları birer kahraman olarak kabul etmekle kalmadılar. Sason'da yüzlerce Türk askerini boğaziayan ve boğaziatan Hapet Tevekkeriyan ile Talost Antrasyan'ın büyük boy resimleriyle süslen­ miş flamaları, duvar halılarını bütün okullara astılar. 82

Haçin'de olduğu gibi (Saimbeyli) tiyatro salonlarına ası­

lan perdelerin üzerinde müstakbel Ermeni devleti için hazırlanan armalar resmedilmişti. 83 Tütün tabakasından çıkarıp sardıkları sigaranın kağıdında dahi Ermenistan 82 83

Altan Deliorman. age. s: 37 Sad i Kocaş, age, s: 140 323


Miryoner Faaliyet/.,;

haritaları vardı. Her kırmızı içkiyi Türk kanı diye yuvarla­

mayı adet edinmişlerdi. 84 Okullarda Ermenistan tabloları en kıymetli yeri işgal etti. Piskoposluklardan Osmanlı tuğrası kaldırılarak yerine Ermenistan arması, Ermenistan haritası, mar­ tin ve mavzerler asıldı. Bomba yapımını öğrenmek için Erzurum, Kayseri, Diyarbakır ve Van'dan Rusya'ya ve Avrupa'ya adamlar gönderildi.

85

Artık okullar kornitacı yetiştirrnek için kuruluyor, silah de­ posu olarak kullanılır9rdu. "Bitlis ve Van vilayetleri Askeri İstatistiği" kitabının yazan Rus General Mayevski, Ermeni pa­ pazlarının okulları birer kin ve düşmanlık aracı olarak kullandıklarını şöyle ifade ediyor:

... Ermeni ruhani reisierine gelince.... Onların din hakkın­ da hiçbir çalışmaları yoktur. Buna karşılık milli fikirlerio geliş­ mesinde büyük hizmetleri geçmiştir. Düşüncelerini yüzlerce se­ neden beri rnanashrların sessiz duvarları arasında geliştirmiş­ lerdir. Buralarda ruhani ayin yerine hıristiyan-müslüman düş­ manlığı yerleştirrnişlerdir. Okullar ve kilise okulları bu hususta ruhanilere çok yardım etmiştir. 86 Osmanlı Devleti'nin kendilerine sağladığı itibarlı konumu is­ tismar eden papazlar bağımsız Ermeni devleti için kiliselerde, manastır ve okullarda sürekli olarak Osmanlı düşmanlığı yap­ mışlardır. 87 Okullarda Ermeni çocuklarına

9

asır koynunda

yaşadıkları halkın nasıl öldürüleceği öğretiliyordu.

Yıllar boyunca halkın pek dikkatini çekmeyen bu ihanet planı Erzurum olaylarıyla ortaya çıkh. 84

Altan Deliorman, age. s: 37

85

Abdullah Yaman, age, s:

86

Mehmet Hocaoğlu. age. s : 3 5

87

Halil Ertuğrul. Azmhk ve Yabano Okullan. Türk toplumuna Etkisi. Istanbul 1998. s:

324

s

120


Türkiye'deki Ermeni okuHanna öğretmen yetiştirmek için, ıSBı'de Rusya Ermenilerinden Matadian tarafından Erzurum'da kurulan 88 Sanasaryan Okulu'yla şehirdeki bazı kiliseler­

de silah depolarının bulunduğuna dair ihbarlar alının­ ca 89 Erzurum Valisi Semih Paşa buraların derhal aranmasını emretti. Ermeniler arama yapmak için gelen zabıta kuvvetleri­ nin üzerine ateş açtılar. Bir subay, iki er ve bir polis şehit oldu. 90 Fakat Sanasaryan Okulu'yla ihbar edilen kiliseler arandı. Ele ge­ çirilen çok sayıda tabanca, kılıç ve satıra el kondu, ayrıca mer­

mi im3Jinde kullanılan bir de makina bulundu. 9' Erzurum ve Sanasaryan Okulu bu konuda tek örnek değil­ di. Haçin'de (Saimbeyli) Ermeni Okulu'nda Ermenistan ar­ ması, dinamit, barut ve fitil, İzmit merkeze b�ğlı Ermeşe nahiyesindeki ruhhan okulunda da bombalar ve çeşitli çap­ ta silihlar bulundu. 92 Suluınanastır'daki Ermeni kız oku­ lunda bir nevi havan topu mermisi olan altı humha­ ra bir adet dinarnit kapsülü, 4 kutu adi kapsül, 3 rövel­ ver, Kocamustafa Paşa Ermeni Kilisesi bünyesindeki erkek okulunda da 3 humbara elegeçirilınişti. 93 İstanbul Hasköy'deki Ermeni kilisesi bünyesinde bulunan okulda ıı rö­ velver, bu sililılara ait çok miktarda mermi ve kama yakalanmıştı. 94 Diyarbakır'daki Taşnaksütyun Ermeni Mektebi'nde duvar­ da asılı bulunan haritanın arkasındaki gizli bölmede ordudan kaçmış 4 firari yakalanmışh. Tahkikat sonunda

bu 4 kişinin önemli suikastler yapmak için okulda gidendikleri an­

laşılmıştı.

95

Yakalanmasalar cinayetten sonra da okulun gizli

bölmelerinde saklanacaklardı. 88

Necmettin Tozlu .• age. s: 1 16

89

Necla Basgün, age. s: 47

90

Mehmet Hocaoğlu. age. s : 191.

91

Altan Deliorman. age. s: 28

92

Mehmet Hocaoğlu. age. s: 522. 563 numaralı dipnot

93

Hüseyin Nazım Paşa. Ermeni Olayları Tarihi, c: 2. Ankara 1994,

94

Hüseyin Nazım Paşa. age. c: 2. s: 401

95

Abdullah Yaman. age. s: 280.1

s:

398

325


Miryon�r Faaliynl�ri

Bir belgeden silah deposu haline getirilen okulların aynı za­ manda silah sevkiyat merkezi olarak da kullanıldığını anlı­ yoruz. Sözkonusu belge Yozgat'taki bir Ermeni okulundan ihti­

40 kitap gönderilcliğine dairdir. Tahkikat sonun­ da anlaşılmıştır ki, Ermeni öğretmenierin kitaptan maksadı bombadır. 96 yaç bölgesine

Çoğu, aynı zamanda birer terör örgütünün militanı olan öğ­ retmenler, öğrencilerini karnİtelere üye kaydettirerek ellerine bi­ rer silah vermişlerdir.

97

Van'daki Ermeni okullarında ise, Rusya'nın Ermeni asıl­ lı Van Konsolosu Kamsaragan çocuklara silhalı kullanmayı öğ­ retmiştir. Bütün bu hazırlıklar iki yaşına kadar olan bütün Türkler'in öldürülmesi gibi tüyler ürpertici bir plan içindir. Ermeni komitelerince alınan ve Hanzarlı Murat'la Kolordu Kumandanı Bünyamin imzasıyla yayınlanan bu dehşet verici kararları, Türkçe hatalarını düzelterek, Türk milli dikka­ tine arzediyorum:

Karar:

ı

- Türk Mil1eti vahşetinin ortadan kaldırılması, Avrupa düvel-i mu­ azzamasınca karargir olmuştur. Bu emele ulaşılması için alınan karar aşağıdaki şekilde icra edilecektir:

İlk önce Rus devlet-i muazzaması Erzurum'a doğru taarruza ge­ çince Türkler karşılarındaki kuvvetle mücadeleye mecbur olacak­ lardır. Geride teşekkül etmiş olan kahraman Ermeni çeteleri Türk Ordusu'nu arkadan vurmak suretiyle iki taraf arasında kalan düş­

manın hepsinin

5

yaşına kadar olanları ile birlikte imha

ve katiedilmeleri karargir olmuştur.98 İmzalar Reis: Hanzarlı Murat Kolordu Kıımandanz: Rünyarnin s:

96

Mehmet Hocaoglu. age.

97

Hüseyin Nazım Paşa. age.

98

Karargir olmak demek, karara bağandı demektir.

326

582

c:l. Ankara 1 9 94. s: 72


Karar: 2 Karar-ı sabıkta her ne kadar 5 yaşına kadar olanların kesilmele­ rine karar verilmiş ise de bu 5 yaşındaki çocuklar nüfus itibariy­ le ehemmiyetlidir. Onlar ileride mensup oldukları milleti hatırla­ yarak Ermeni mi11eti için tehlike teşkil edeceklerinden 2 yaşına

kadar olanların kesilmesine müttefikan karar verildi. 99 İmzalar Reis:

Hanzarlı Murat

Kolordu Kumandanı: Bünyamin TERÖRİST ÖGRETMENLER

s yaşına kadar olan bütün Türk çocuklarının kesilmesiy­ le tatmin olmayıp, bebeklerin bile katiedilmesini karar­

laştıran ve rejimi, idareyi, padişahı değil, bir milletin tümünü yok etmek isteyen bu vahşi kafayı Ermeni kilisesi biçimlendir­ miştir. ıg. asrın ortalarından itibaren, Rus'un, İngiliz'in gözü­

ne girmek için 9 asır boyunca ekmeğini yediği Türk Milleti'ne al­ çakça tuzaklar kuran Ermeni Patrikhanesi, merkezden vilayetle­ re tayin edilen piskopos, papaz ve öğretmenierin komitecilerden seçilmesine özen gösteriyordu. patrikhane

101

ıoo

Tam bir kornitacı yatağı olan

daha çok Taşnak, Hınçak ve Ramgavar örgütlerine

mensup öğretmenleri göreve getiriyordu. ıo• Okullarda ve kiliselerde tam anlamıyla Ermeni çocuklarının beyni yıkanıyordu. ıoJ Bir süre sonra Türkiye'de ihtilal çıkar­

mak için Rusya'dan gelen kornitacılar da okul müdür­ lüklerine ve öğretmen kadrolarına atanmaya başlan­ dı. İstanbul'da özellikle Getronagan Mektebi bu adamların elin99

Belgenin aslı için bakınız: Zeve, Van ve Civarında Ermeni Mezüiıııi. İstanbul 1963.

s:

5

IDO Mehmet Hocaoğlu. age. s: 1 2 1 !Ol

Abdullah Yaman. age.

s:

120

102 Abdullah Yaman. age. s: ı 10 ı 03 Erginöz Akçora. age. s: 25 327


Miıyorıt•r Fuhy�ı/rri

de bir fesat ocağına dönmüştü. Korniteye ait en mühim müzake­ reler ve münakaşalar bu mekteple Sanasaryan Mektebi'nde ce­ reyan ediyordu. 104 Patrikhane, terör eylemlerinin merkezine öy­ lesine kaynuştı ki, Zeytun isyanı bizzat papazların asker­ lerimize ateş açmalarıyla başla.mışb. İngiliz belgelerin­ de rastladığımız K.aınil Paşa'nın İngiltere'nin Halep Konsolosu Elridge'ye gönderdiği bir yazıdan anlıyoruz ki, Zeytun'daki

öğretmenler siliblı ayaklanmanın elebaşdan arasm­ daydılar. ıos Okul açmak için oluşturulan gönüUi;i. kuruluşlar patrikhanenin

politikasını

takip

ediyorlardı.

da

Galata'daki

Getronagan Ermeni Mektebi mezunlanndan Hanıtyan Çakıryan adında birinin "mektep muallimi" sıfatıyla Zeytun'a gönde­ rilmesiyle Zeytun çapulculuıtı istiklal fikrine dayanan bir ayak­ lanmaya dönüşmüştü. Ermeni Birleşik Cemiyeri Zeytun'da aç­ tığı okullara ihtilalci öğretmenleri gönderınişti. 106 Bunlardan ·

biri daha sonra kendisine prens süsü vererek 3· Napolyon'dan

Ermenilerin bağımsızlıkını isteyecek kadar cüret göste­ recekti. 107 ı862'de Zeytun eşkıyasının ileri gelenleri, yani Türk askerine kurşun sıkanlar delege olarak İstanbul'a geldiler. Patrikhane'nin teşvikiyle bu elikanlı eşkiyalar birer vatan kurtarıcı gibi 104 Abdullah Yaman. age. s: 116 105 Bilal Şimşir, age. s: 203 106 Abdullah Yaman. age. s: 77-78 107 Devlet Şurası'ndan emekli Mehmet Mansur Efendi, padişaha takdim etti�i 1894 ta­

rihli layiliada Ermeni ayaklanmuını, Ermeni okollarmın hazırladığmı aııla­ tır. Napolyon 3'ün imparatorluğu ilan edilmeden geçici idare üyesi Lamartine ve

bazı vekilieri Ermeni okulu öğrencilerinin imtihanında hazır bulunmaya çağırmış­

lar. Ermeni oknhı müdürü verdiği ııutukta demif ki: Ermeni miJkti bağıııız ıs h­ ğmı kazanmak için Fıaıısa'nm himaye ve yardımını bellilyor (...) Ermenilerin bu çeşit tasavvur ve teşebbüslere girifıneleriııin sebebi Osmanlı ülkesine gelen frenk papazlarının istedikleri yerlerde birer okul açıp. Ermeni çoc:uklarıru tU im ve terbiye etmeleri. Ermenilerin devlete başkaldırmasına sebep olmuştur'" Mehmet Hoı:ao�lu. age. s: 32 328


N�cd�t s�vinç

karşılandılar. Getronagan Mektebi'nde şereflerine resmi kabuller düzenlendi. ıos Köyleri basan, ıssız dağ yollarında adam sayan, arkasına taktığı eşkiyalarla beraber ırza tecavüz eden terörist öğretmen­ Ierin eylemleri Rus, Amerikan, İngiliz ve Fransız arşivlerine in­ tikal ettiği halde onlar bu vahşetten asla şika.yet etmemiş, failie­ rini de alenen kınamamışlardır. Hatta gizlemişlerdir. Ruslar'in Bitlis Konsolosu 3 Ocak 1910 tarih ve 602 numaralı raporunda

"Muş Vadisi'nin ileri gelen avcılarının (yani insan avcı­ larının) mekteplerde pedagog kesildiklerini" yazıyor, bir Ermeni canisi olan Karmen'in Bitlis'teki Ermeni okulla­ rına yüksek müfettiş sıfatıyla geldiğini kaydediyordu. ıo9 Aynı konsolosluğun 19 Kasım 1912 tarih ve 63 numaralı rapo­ runda ise okulların ve kilise okullarının müslüman düşmanlığı­ nı tahrik ettiği ifade ediliyordu.

ııo

Van'ın Akdamar Adası'ndaki rahip okulunun persone­ li ise köylere öğretmen ve komite temsilcileri olarak atanmıştı.

Akdamar Kilisesi de Taşnak Komitesi'nin merkezi ol­ muştu. ııı Bunlar mönferit örnekler değildi. Ermeni Milleti Tarihi'ni yazan Dr. Astaryan bile "Bütün Ermeni kilise ve okulların­

da ihtilal şarkılarının söylendiğini, ihtilal piyeslerinin oynandığını kaydetmiştir" 112 Ermeni çocuk ve gençlerini Türk Milleti'ne ve Türk Devleti'ne ihanete azınettiren öğretmenler ise tam bir terörist ve serseriy­ diler. Şöyle ki: Bursa olaylarında Ermeni okulu müdürü olan piskopos ve­ kili Barkef Efendi ile katibi Sokpaş, muhtelif evrakla birlik­ te ele geçirilip Divan-ı Harb'e verildiler. ıı3 108 109 1 10 lll 112 113

Mehmet Hocaoğlu. age. s: 124 Abdullah Yaman. age. s:l50 Abdullah Yaman. age. s: 161 Erginöz Akçora. age. s: 29 Niyazi Ahmet Banoğlu. age. s: 1 1 6 Abdullah Yaman, age. s: 334 329


Misyoner Farıliyttleri

Erzurum'daki Ermeni okulunun 4 öğretmeni Mirke Manastırında sarhoş olduktan sonra çalgı çaldıra­ rak manastırda bulunanları "yaşa Ermenistan, yaşa Ermenistan" diye bağırtmış, devlete karşı isyan ettikle­ ri için ölenlerin ervahına alenen dua etmiş, ayrılıkçı marş­ lar söylemişlerdir. 114 Van Taşnaksütyun Komitesi yöneticilerinden Rafael, se­ nelerce İran'da kornitacılık yapmış, daha sonra Türkiye'de Ermeni mektepleri müfettişi olarak ça­ lışmıştır. "5

Muş Başmahalle Ermeni Okulu öğretmenlerinden Mıgırdiç ile bir başka Ermeni okulu öğretmeni Kirkor, halkı isyana teşvik etmek, silah almak için para toplamak suç­ larından idam cezasına çarptırılmışlardır. 116

Divriği'de Ermeni öğretmen Toros veledi Agop, okulda ço­ cuklara "talim ve neşretmek üzere" bölücü şarkılar ver­ diği ve onları nezdinde alıkoyduğu için 5 sene müddetle kal'abendliğe mahkum olmuştur. "7 inegöl kazasının Yenice nahiyesindeki Ermeni okulu öğ­ retmenlerinden Avakim ve Ohannes Efendiler, Ertuğrul Sancağı Bidayet Mahkemesi'nce "fi'li-i mezkıira cür'etleri sabit olduğundan" cezalandırılmışlardır. "8 Haçin Ermeni Mektebi öğretmeni Jirayir, nam-ı di­ ğer Mardiros Garip Boyacıyan ıs, biraderi Hamparsun Boyacıyan ıo sene kürek cezasma çarptırılmışlardır. 119 Dahiliye Nezareti'ne gönderilen 27 Mayıs 1312 tarihli bir tezkerede Çengiler Ermeni Okulu öğretmenlerinden ı 1 4 Hüseyin Nazım Paşa. age.

c:

2.

s:

420

1 1 5 Abdullah Yaman. age. .s: 299 1 16 Muş'la ka in Baş Mahalleli meklep muallimi Stepan veledi Mıgırdıçve Dersaadet'li olup Muş'ta Kırkayak Şirketi Mektebi muallimi bulunan Muzyan veledi Kirkor... Şahısların idamlarına .... Hüseyin Nazım Paşa. age.

117 Hüseyin Nazım Paşa. age.

c:

!.s: 40

1 1 8 Hüseyin Nazım Paşa, age, c:l, 1 19 Hüseyin Nazım Paşa, age.

330

c:

s:

44

1. s: 22

c:

1. s: 25


Karabet Soluzyan'ın bazı eşkıyalarla birlikte çete

kurduğu bildirilmiştir. 1 20

Birçok öğretmen cinayete karışmış 12 ' birçoğu devlete karşı

isyana kalkışmış, '22 bir kısmı da başı sıkışınca bir düşman gemisine atlayıp firar etmiştir. '23

DERS KiTAPLARI Tüm Ermeni mektepleriride Ermeni tarihinin, Ermeni coğ­ rafyasının, Ermeni edebiyatının okutulması, Ermenistan'ın İstikialine dair manzume ve ilabilerin serbestçe teren­ nüm edilmesi, ı869'da patrikliğe seçilen Mıgırdıç Hrımyan ta­ rafından emredilmişti. '24 İşte bu tarihten sonra kanun kaçak­ larının barınağı haline gelen okullarda çocuklar da mec­ buren okudukları ders kitaplarıyla suça teşvik edildiler. Gerek patrikhaneye bağlı cemaat okullarında , gerek misyonerierin aç­ mış olduğu kolejlerde Ermeni gençleri azınlık milliyetçiliğiyle tanıştılar. Sınıflarda kendilerine Ermenistan coğrafyası, yü-

1 2 0 Hüseyin Nazım Paşa, age, c:2. s: 239 121

Cinayetle itharn olunan eşhasın Adana lstinaf Mahkemesi Ceza Dairesince vi· cahen ve gıyaben icra kılınan muhakemeleri neticesinde eşhas·ı merhumenin

Adana'da Abkaryan Mektebi rnuallirni 18 yaşlarında. Tasyan Yervant'ın ... (Hü­ seyin Nazım Paşa. age. c:l, s: 43.) Cinayetle itharn ulunan Çemizgezek Ermeni

Mektebi muallirni Atamyan Bedros ve refik i Toros'un Erzurum İstinat Mahkeme­ si Ceza Dairesi'nce icra kılınan muhakemeleri neticesinde sabit olan cürümlerine göre ... (Hüseyin Nazım Paşa. age. c: I .

s:

-12) ... Cinayetle itharn olunan Sivas aha­

lisinden Kasapoğlu Mektep rnuallimi Karabet ve Trabzon Ermeni Mektebi rnu­

allirni Agop veledi Misak. .. (Hüseyin Nazım Paşa. age. c: 1 . s: 37) 1 22 Malet Marki. Salisbury'ye gönderdiği 27 Mart 1879 tarihli rapordan: Zeytun'da isyan eden papaz Nikos ve Çolak Aninle beraber okul öğretmeni Hohas

Ozlontanos'un da yakalanıp İstanbul'a sevkedildigi... (B ila! Şimşir, age. s: 236.) 1 23 30 Kanunisanİ 1330 tarihinde Dörtyol mıntıkasından Adanalı me ktep muaillimi Abraham ve Dörtyollu Artin ve Bedros namında 3 Ermeni düşman gemisine iirar eylemi ş idi. (Genrelkumay Başkanlığı Stratejik Etüdler ve Harp Tarihi Arşivi, ar­ şiv nu: 1/l Dolap nu: 1 0 1 . dosya nu: 13) 1 24 M. Ali Ayni. age.

s:

339

331


Miryorur Faaliy.tleri ·

celeştirilmiş Ermeni edebiyatı ve efsaneleştirilmiş tarihleri öğ­ retildi. Gençler, milli bilinçlerini bu kurumlarda kazandılar. Bu sınıflarda okutulan ders kitaplarının içeriği bize Ermeni gençle­ rinin nasıl Türk düşmanlığı ile doldurulduğunu göstermek­ tedir.

125

·�ntranik kardeş gidelim Türkiye'ye Kıralım Türkler'i olsun Ermenistan" marşının ezberletildiği okullarda eğitimden çok mevhum Ermeni tarihi okutuluyordu. 1895-96 yıllarındaki Van isyanını bastır­ makla görevlendirilen Saadettİn Paşa, Hazar Denizi'nden

Adana'ya kadar varan bölgeyi ihtiva eden Ermenistan haritalarının okullara sokulduğundan bahseder. 126 ıgı6'da Dahiliye Nezareti tarafından hazırlanıp Askeri Matbaa'da b astırılan Ermeni Komitelerinin A'mal ve

Harekilt-ı İhtililiyesi isimli eser, Ermeni meselesi hakkında en önemli kaynaklardan biridir.

127

Bu belgesel eserde Ermeni

okullarında okutulan ders kitapları hakkında şu bilgiler veril­ mektedir: "1914 yılında Matosyan Matbaası'nda basılan ve Madam

Zabel ve H. Asador tarafından ilkokullar için yazılan dilbil­ gisi kitabının ı6 . sayfasında "Hamiyetli Yervant" başlığı al­ tında şunlar vardır:

"Yervant arkadaşımızdır. Kendisini çok beğenirim. Çünkü ha­ miyetli bir çocuktur. Pek güzel Ermenice konuşur. Lisanımıza, milli tarihimize ait dersleri bütün dikkatiyle takip eder. Ana di­ lini bilmeyen, konuşma esnasında yabancı kelimeler kullanan 125 M. Kemal Öke, Ermeni Sorunu. 1914-1923. Ankara 1991. s: 73 126 Başbakanlık: Arşivi. Yıldız Evrakı, kısım: 14. zik: Mehmet Hocao�lu. age. s: 123 127 Bu fevkalede önemli eser Abdullah Yaman tarafından Ermeni Komitelerinin

Emelleri ve İhtilal Hareketleri, adıyla sadeleştirilerek latin alfabesiyle yeniden ya­ yınlanmıştır. Kitabın latin alfabesiyle yayınlanan başka baskıları da vardır. Biz ça­ lışmamızda Abdullah Yamanın hazırladığı nüshayı esas aldık

332


ve daima Avrupa kitaplarını . okuyan çocuklara benzemez, O size Ermeni masallarını, Ermeni krallarının kahramanlıkları­ nı ve uğradıkları felaketleri anlatabilir. Nerede muhterem bir Ermeni yazannın resmini görse tanır ve size ismini söyleyebi­ lir." "Yine aynı kitabın 17. sayfasında "Ermeni Çocuğu" isim­ li şiir de şöyledir: Ben Ermeni neslinden bir Ermeni çocuğuyum Hayk'ın Aram'in lisanın konuşurum Tacım, altınım elmasım yok, Fakat gönlüm zengindir. Namusluyum. Milletimin hasret ve sevgisiyle yanıyorum. İçimde kahramanların ruhu yaşıyor. Ecdadımın, ruhund•J.ki mukades ·ateşini hazinelere değişmem. Her ne kadar bedbaht olsa zulüm ve işkenceye uğrasa da Ermeni hiçbir zaman kimseden ekmek dilenmez.

"Yine adı geçen yazarlar tarafından ilkokullar için yazı­ lan "Kitapbine" adındaki okuma kitabının 40. sayfasından

"Ermeni Çocuğu" isimli başka bir şiir: "Ey Ermeni çocuğu, Kahraman çocuk, Sen kahraman Vartan'in neslindensin. Namuslu ol, Milletin seninle övünsün, Büyük bir bilgin ol. Vatanına rehberlik et. Büyük bir önder ol.

333


Misyontr Faaliyttltri

Milletinin ruhunu yücelt. Her Ermeni çocuğu, Kahraman ecdadının eserini takip etmeye, Ve vatanına saygılı olmaya, Mecburdur." "Aynı

kitabın

13.

sayfasında

Ermeni

Krallarından

I.

Ardaş'ın hamaset menkıbeleri, 37. sayfasında Ermenilerin Hükumet merkezi (!) olan Ani şehrinin harabeleri, 59. sayfasın­ da Kilikya'nın son kralı Leon'un hal tercümesi, 78. sayfasında Vartan Mamikonyan'ın hal tercümesi, gS. sayfasında da Kral Dertad'ın menkıbeleri ile resimleri bulunmaktadır. "Yine adı geçen müellifler tarafından hazırlanan "İkinci sınıf Dilbilgisi" adındaki kitabın 32. sayfasında ezberlenmesi için ya­ zılan A.

Panusyan'ın "Ermeni Güneşi" adındaki şiiri:

"Ey Ermenistan'ın sevgili güneş i, Vatanın ovalarına nurlarını saç, İşte, mavi semanın lütuf akisleri altında, Hayat verecek bahar geliyor. Ermeni ocaklarına sıcak ışınlarını ver, Ermeniterin alınlarına, Mukaddes ümit ve inanç ışınlarını saç" 82. sayfadan "İttihad" isimli şiir: "Ermeni/er! Hangi mezhepte olursanız olunuz, Daima yan yana çalışınız, Aynı tarihe, aynı lisana sahipsiniz, Birbirinize bağlı olunuz.

334


Nudtt Stvirıç

Ermenileri Hangi korniteye mensup olursanız olunuz. Daima elele yürüyünüz. Bir lisan, bir vatanımız var. O halde

bir gayeye, bir ruha sahip olunuz.

Ermenileri Hangi mevki ve sınifta olursanız olunuz Daima gönül gönüle bağlı olunuz, Hayatınızı, daima aynıfırtına dağıttı. Ayrılmaz ve ahirette bir arkadaşları olunuz. Ermenileri Hangi yıldız altında yaşarsanız yaşayın, Çalışırsanız çalışın, Size kardeşlik sevgisi lazımdır. Dedeleriniz, Mezarlanndan, Size ittihat tavsiye ediyorlar.

"Bunlardan başka, aynı kitaplar, sayfalarında Kafkas

Ermeni

edip

ve

yazarlarıyla,

yerli

ve

yabancı

ihtilalcilerin resimlerine ve hal tercümelerine yer ver­ mişlerdir.

S.

Kapamacıyan tarafından yazılan "Kamir

(Şark'da küçük seyyah) Ermenilerin Yegane Okuma Kitabı" adındaki eser ise bir Ermeni çocuğunun Ermenistan'daki seya­ hati farz olunarak yazılmıştır. Bu hayali kitapta Ermeni tarihine, eski Ermeni medeniyetine(!), krallarına, efsanelerine, Erzurum, Sivas, Harput ve Zeytun gibi yerlerin Ermeniler nazarındaki kıymetine, taşıdıkları batıralara dair fikirler verilmiş ve milli­ yetçi Ermeni yazarlarının, ihtilal liderlerinin resimleri ko­

nulmuş, hal tercümeleri tafsilatıyla yazılmıştır.

335


Miıynntr Fllllitjttleri

"Yine İstanbul'da 1910 tarihinde Belnez Kitabevi tarafından neşredilen ve Ermeni ortaokulları için K.H.Basmacıyan tara­ fından hazırlanan

"Resimli Ermeni Tarihi adındaki ders ki­

tabının ilk sayfasında şunlar vardır."

"Birinci ders Ermenistan; Atalarımızın oturdukları kıt'aya, milletimizin ismine nis­ betle Ermenistan denilir ki, şimdiki durumda üç devlet arasın­ da bölüşülmüştür. Ermenistan evvelce çok kalabalık ve mesut bir kıt'a idi. "Ermenistan,

kuzeyde Pontus

(Karadeniz)

ve

Rasdan

(Gürcistan) doğuda Hazar Denizi ve İ ran, Güneyde Asuristan, Elcezire, batıda Alus nehri (Kızilırmak) ile çevrilmiştir."

"Aynı kitabın 82. safyasından: "Türkiye'de Ermeniler" "Ermenistan'ın büyük bir kısım Türklerin eline düştük­ ten sonra Tatar zulüm ve işkenceleri tekrar başladı. Ermeniler ve Türkiye'deki diğer unsurlar meşrutiyetin ilanma kadar epey­ ce zaman ızdırap çektiler. Rus hükUmeti hıristiyanları himaye maksadıyla Osmanlı HükUmeti'ne harb ilan etmişti."

"87. sayfasından bir parça: "Ermeni meselesi" "Ermenistan'da meydana gelen zoraki ihdidalar, gasp ve yağmalar, katliamlar vs. gibi hunharlıklar Ermenilerin imhası için Sultan Harnit Hükumetinin icraatı, Ermenilerin durumu, Avrupa'ya şikayetlerine sebep oldu. Bu suretle Ermeni mesele­ si ortaya çıktı.

336


"1878 yılında Osmanlı Rus harbi sona erip Ayestefanos'da ya­

bancı selirlerin huzurunda anlaşma imzalanırken Ermenilerin muhterem patri� Nerses Varjabedyan, sefirlere Ermenilerin çektikleri elem ve ızdıraplan anlatarak buna bir çare bulmaları­ nı istirham etti. Ermeni meselesi 16. madde şeklinde kabul olun­ du. Fakat aynı sene Berlin'de akdolunan Konferans bunu boza­ rak isteklerimizi 61. madde ile sa�lamlaştırdı." "88. sayfasında bir parça:

"Ermeni ihtilal komiteleri!" "Tehir edilmeden yapılacak reformlar bugüne kadar tatbik olunmadıktan sonra, taşkınlıklar arttı. Bunun neticesi olarak Hınçak ve Taşnak komiteleri zuhur etti. "Bu komiteler halka her surette nüfuz ederek onları uyardı ve ihtilalin sebebi olan mukaddes gayeyi ve bunun bahşedece�i lütufları her tarafta yayıp izah etti." "88. sayfasından başka bir paragraf:

"Ermeni katliaınlan"

"Sultan Haınid zamanında Ermeni meselesi için bir hai çaresi bulundu. Bu da Ermenistan'daki Ermenileri çıkararak yerlerine göçmen Çerkezleri veya Kürtleri yerleştirmekti. Fakat bu programın tatbiki kolay değildi. Çünkü hiçbir Ermeni kendi ocağını arzusuyla terketmek istemez­ di. Bu sebeple Avrupa'nın gözünde Timurlenk'i bahriatacak

katliamlar meydana geldi. Avrupa devletleri utanmayarak 1895'den beri İstanbul'da ve bilhassa Ermenistan'da vuku bu­ lan bu katliamları karşı ilgisiz kaldı. Akan kan sellerini durdur­ madılar. Bilhassa bir Hıristiyan Hükumeti var ki, Tatar nesiin­ den geldiğini göstermek için o melunca imha politikasını kendi­ si de uyguladı. Ermenileri imha ve böylece Ermenilerin atalarm337


Miiyon.r Faaliyetleri

dan kalan arazisini elde etmek istedi. Bu sebepten Kafkasya'da da katliamlar başladı. Zeytun kahramanlan, ecdadlarından in­ tikal eden cesaret ve fedakarlıklarını ispat ettiler. Kafkasya'da da Ermeniler Tatarlar'a tam bir ders verdiler." Osmanlı Hükômeti 'nin birçok orijinal belgeye dayana­ rak hazırladığı eser, ilkokul coğrafya kitaplarında Van'ın adı­ na Vasporagan, Erzurum'un adına Garin, Diyarbakır'ın adı­ na Dikranagerd isimlerinin verildiğini belirtmekte ve bugünkü Ermeni okullan konusunda ders alınması gereken şu gerçekle­ ri anlatmaktadır: " .. Coğrafya kitaplarında ise en çok fafsilat Doğu vilayetle­ rine ayrılmıştı. Kornitacı öğretmenler Osmanlı Devleti'nden bahsettikleri zaman "Türklerin Anadolu vilayetlerini

Ermenilerden zaptelmiş olduklarını, her Ermeni için, atalarının memleketini Türklerin boyunduruğundan kurlarmağa çalışmanın milli bir görev" olduğunu anlatı­ yorlardı. Komitaların emellerine göre tertip edilen ve patrikhane tarafından seçilen bu kitapların mekteplerde okululması

mecburiydio Okuma kitaplarına alınan çok heyecanlı eski ve yeni şiirlerin öğrenci tarafından ezberlenmesi şarttı. Öğrenciye dağıtılan defterlerde ve okuma, tarih, coğrafya, matematik vb. ders kitaplarında ise Ermenistan haritası ve arması bu­ lunuyordu. Okul müdürlükleri ve öğretmenliklerine,

patrikhane tarafından komita reisieri ve Rusya'dan gelme kornitacılar tercilili olarak tayin ediliyordu. "Mektepler ve kitaplardan sonra, Ermeni yazarları tara­ fından her sene neşrolunan salnameler de dikkate şayandır. Bunlardan Teotik adında birisinin her sene İstanbul'da çı­ kardığı "Amenon Daresevi" adlı salnamesi (yıllığı) sadece

Ermeni komitacılarının resimlerini, bunların şiir v� makalelerini Ermeni meselesiyle uğraşan yabancıla­ rın resimlerini ihtiva ediyordu. Hele mezkur yıllığın 1914 ta­ rihli nüshasında, yani Birinci Cihan Harbi sırasında neşredile338


ninde, Rus ordusunda çalışan Ermeni subay ve general­ lerin resimleri konmuş ve hal tercümeleri yazılmıştı. Ayrıca bunların hatıraları ve hamaset menkıbeleri takdirle anlatılmış, bilhassa Ermeni meselesinin ayrıntılı bir tarihçesi kaleme alın­ mıştı. Düşünmeli ki o zaman Osmanlı Hükumeti, Ruslarla har­ be tutuşmuş, Ermeni çeteleri de sınırlarda ve iç kısımlarda yıkı­ cı faaliyetlerine başlamışlardı. "Bunun gibi, yine, "Sahak - Mesrop", "Ermeni Salnamesi" "aşra Salnamesi" gibi daha birçokları yıkıcı neşriyatta geri kal­ mıyorlardı. "Gençlerin okudukları şiirlerin, okullarda yeni nesle okutu­ lan parçaların, isyan ve ihtilal mevzularından başka bir konuyu ihtiva etmemesine çalışılırdı. Komita marşları ile okullarda ve diğer yerlerde söylenen manzumelerin aşağıdaki örnekleri, ko­ mitaların ruh hallerini ve Ermenileri ne gibi yollara sevkettik­ lerini gösterir:

TAŞNAKSAliAN MARŞI Taşnaksağan çetesi, Sason'a gidelim. Yiğit arkadaşlarımız bizi bekliyorlar. Kahraman Antranik cesur arkadaşlarıyla, Harp istiyor, balıarı bekliyor. Çete başları can ve gönülden yemin ederek, Fedaileriyle ilerliyorlar. En önlerinde kahraman Antranik, Nara atarak harp istiyor.

Yetişir artık kardeşler çok uyuduk. Bu kadar sabır ve tahammül kafi değil mi? Anamız Ermenistan'ı elden çıkardık, Şimdi kuvvetiiyiz tekrar alalım.

339


Miryon�r Faaliy�tltri

İSTİKLALE DAVET

Ermeniler silah başına, kihç bele, tüfek omuza, Türk Ermenistanından bizi bir ses çağırıyor, Dağd� dağa dehşetli bir feryat çınhyor, Vatana koşunuz Ermeniler, Ermenistan'a koşunuz. Ermenistan'da Ermeniler yine kıyam etti. Aslanlar gibi intikam diye bağırıyorlar. Bütün ovalar kana boyandı. Bütün derelerden kan akıyor. Düşman korkusundan dehşetinden kaçtı. Ermenilere birçok ganimet bıraktı. Bir ağızdan zafer diye bağıralım. Düşman mağlup oldu, yaşasın Ermenistan. HAN'IN ŞARKISI

Ay yoktu, karanlık bir geceydi. Bir çete hızlı hızlı gidiyordu. Bu çete kahraman Han'ın çetesi idi. Hepsi de silahlı idi. Kahraman Han, Pasin'e çıktığı zaman. Top sesleri işitildi. Ermeni kahramanlannın silahlarından, Çıkan kurşunlar gürlüyordu. Ermenistan toprağında, O kahraman kanını döktü. Ağlama, onu hatırla, kahraman Han'ın adını hiç unutma. HINÇAKYAN MARŞI

Sen uzak illerde garip garip oturduğun halde, Vatanın felaketini yakından biliyorsun. Yeni ernellerin yüce ve cesur vai.zi, İhtilalin çınlayan bınçağı (Çıngırağı) Senin saçtığın, ektiğin yeni büyük idealin,

340


N�cd�t Sevinç

Güzel meyveleri çabuk yetişsin. Erzurum'da, İstanbul'da asa şimşeği, İlk hareketin çanını çabuk çal. Ermeniler her tarafta ayaklansın. Esaret zinciri kırılsın, yeni güneş doğsun. Hürüz, Hınçak Kornitacı çınla ...

ERMENiSTAN'IN FİGANI Emelime erişeyim de, Varsın beni darağacına çıkarsınlar Darağacından boğuk sesle,

"Ah Ermenistan" diye bağıracağım. Ah Ermenistan kalbimi, ruhumu Sana ithaf ediyorum, kabul et. Mümkünse ben öleyim yalnız Biçare Ermenistan hayat bulsun Benim de murassa tacım. . Bir kralım olsun Ermenistan bayrağı dalgalansın.

ANAVATAN ERMENiSTAN Mezanmın yanına taşırnın üzerine Şu zafer abidesini dikiniz. Ermenistan görsün, Ermeni kahramanları okusun. Şehit olan arkadaşlar, ana Ermenistan'ı hatırlasın. Kahramanların önünde durduğum zaman Haydi ileri diye bağırdım Kahraman Ermeniler düşmanımıza karşı harbedelim. Şecaatimizi, Ermeniliği onlara gösterelim. Kemiklerimiz kabir içinde rahat etsin. Hür sancaklarıyla, mezarımızı Ermeni kahramanları örtsün."

341


Miryontr Faaliy ttkTi

"Komitacıların, ihtilalcilerin bu şarkılan okullardan başka tiyatro sahnelerinde, Ermeni kahvelerinde, kulüplerinde, sokak­ larda da açıktan açığa söyleniyordu. Mesela hiç bir memlekette aynanmasına müsaade edilmeyecek derecede, taşkınca yazılmış olan "Vartan Mamikonyan" piyesi Beyoğlu'nda, Üsküdar'da oy­ nandığı sıralarda Ermenilerin en heyecanlı ihtilal havalarından olan "Pamy Orodan" hep bir ağızdan söyleniyor, Ermeniliği temsil eden ihtiyar, "Hür Ermenistan, Hür Ermeniler" ke­ limelerini söylediği zaman, halk heyecanının son derecesine ge­ liyor, ''Yaşasın Ermenistan" diye bağıranlar, bile oluyordu. Bu kadarla da kalmadı. Bu şarkılar, plaklara okunup her

tarafa gönderildi. Acaba bu kadar şımarıklığa ve arsızlığa ne­ rede tahammül olunabilirdi? Propagandanın komitalarca özel bir önemi olduğundan, ücretle tutulmuş hatipler, mahalle ma­ halle gezerek halkı tahrik ediyorlardı. Ermeni, yazar ve müellif­ lerine gelince, zaten bunların hepsi, "Hürriyetin ilanı"ndan son­ ra bir tek edebi, ciddi eser yazmamış ve kalemlerini tamamen komitacılığa, Ermenilerin emellerinin diriltilmesine, ihtilale ve bozgunluğa kiralamışlardı. "Bilhassa tarih kitapları, dikkat çekicidir. Meşrutiyetten son­ ra her önüne gelen bir tarih yazdı. Bilhassa tarihçilerden birisi, Bizans imparatorlarından 14 veya ıB'inin Ermeni ırkına(!) men­ sup olduğunu söyleyecek kadar garip iddialarda bulunmuştur. "Patrikhane, bütün varlığı ile tam bir kornitacı yatağı oldu. Ö ğretmenler ve vilayetlerdeki piskoposlar, uzun uzun tetkikler­ den sonra genç ve müfrit papazlardan seçiliyor ve bunlar da papaz kisvesi altında gittikleri yerlerde mevki ve durumların­ dan istifade ederek kornitalar hesabına çalışıyorlardı. Komita gazeteleri en ufak köylere kadar sokularak, boz­ gunculuk yaygınlaştırıldı. Gazetelerin neşriyatı halkı, hükumet aleyhine tahrike ve memleketi hükumetsiz göstererek devlet ic­ raatını tenkide yöneldi. Dışardaki gazeteler ise hükUmet adam­ ları hakkında ve Türklüğün aleyhinde ağıza alınmaz kü342


Nudtt Stvirıç

fürler savuruyordu. Edebi ve ilmi gazeteler, kitaplar nutuk,

konferans, şarkı ve hatıra gelecek ne gibi vasıtalar varsa hepsiyle hükumetin ve Türklerin izzeti nefsini, dini hislerini tezyif, tah­ kir ve terzil edecek ne mümkünse hepsine başvuru) du."

' 28

İstanbul ve Anadolu'daki Ermeni okulları aynı programı okuttukları halde 129 çocukları suça teşvik eden kitapların yazar­ lan kovuşturmaya uğramamışlardır. Dahiliye Nazırı Talat Paşa 1917'de Sadaret'e yolladığı bir tezkerede Ermeni çocuklarının kafasını ayrılıkçı fikirler ve Osmanlı düşmanlığı ile dolduran bir gramer kitabının yazarı Hrant Asador'un Şaira-yı Devlet üyesi olduğuna dikkat çekmektedir.

'30

SAYlSAL DURUM Osmanlı Devleti 1847'de Maarif-i Umumiye Nezareti'ni ih­ das etmiş, bundan 6 yıl sonra da 22 Teşrinievvel 1853'te Ermeni Maarif Komisyonu kurulmuştu. Halbuki ı839'da ilan edilen Tanzimat Fermanı'yla Türk kudreti ve Türk zekasıyla ku­ rulup, sebil gibi akıtılan Türk kanı sayesinde impara­ torluk haiine gelen Osmanlı Devleti'nin yönetiminde muhtelif Balkan ve Kafkas döküntüleriyle Türkiye'de yaşayan, veya Türkiye'ye sığınmış olan çeşitli mağlup halkların da eşit haklara sahip olduğu ilan ediliyordu.

Yani artık Osmanlı siyasi coğrafyası içinde yaşayan her­ kes Osmanlı'ydı! Fakat bu yapay Osmanlılar veya sa­ nal Osmanlılar eski imtiyaziarına Tanzimat'la sunu­ lan yenilerinin de sağladığı avantajlardan yararlana­ rak Osmanlı'ya karşı verdikleri savaşa devam ettiler.

Devletin eğitim siyasetini tanzim etmek için oluşturulan Maarif-i Umumiye Meclisi'ne Dr. Serviçen, Kaspar Sinapyan, 1 28

Abdullah Yaman. Ermeni Komitelerinin Emelleri ve İhtila.I Hareketleri, s: 1 1 1· 1 1 9

1 2 9 Osman Ergin. Türkiye Maarif Tarihi, c : 1-2. İstanbul, 1 977. s : 759 130

M. Kemal Öke. age. s: 74. 30 numaralı dipnot

343


Miryo"" Fuliy�tkri

Dr. Paranok Feruhan gibi Ermeni ileri gelenlerinin atanması­ na raıroen Ermeni Maarif Komisyonu'nun kurulması, bu savaşın

eımro alanında da devam edeceğini gösteriyordu.

Aslında gizli bir milli elitim bakaniılı olan Ermeni

Maarif Komisyonu, Ermeni toplumunu milli Ermeni idealleri istikametinde ve tabii patrikhane ile birlikte biçi.mlendiriyordu, okulların idaresi pat:rikhineye aitti. Katolik Ermeniler ise daha çok Venedik Saint Lazar Ermeni Akademesi'ndeki din adamları­ nın kararlarına tabidiler. 131 Ermeni okullan daha çok patrililiane tarafından açılmış­ tı. Fakat okuilaşma yanşma bazı cemiyetlerle birlikte Osmanlı Devleti'nin balışettiği imkanlardan büyük paralar kazanan Ermeni zenginleri de kahlınışlardı.

CEMİYETLERE AİT OKULLAR Ermenilerin eğitimle ilgilenen teşkilatlannın başmda Hoyaç Miyaçyal İngerutyun gelir. 1870 yılına kadar Anadolu'da top­ lam 24 okul açan Araratyan ve Tibroçoser Glikan Cemiyetleri ı88o'de Hoyaç Miyaçyal İngerutyun (yani müşterek Ermeni ce­ miyeti) adı altında birleşerek 24 mektep daha açmı.ştır. Van'da bir de Muallim Mektebi'ni Ermeniliğin hizmetine sunan cemi­ yet, 1910-1911 yıllarında Erzurum, Adana, Muş, Sürt, Trabzon ve diğer bazı şehirlerde

84 okulu devreye sokmuştur. 132 Hoyaç

Miyaçyal Cemiyeti'nin kendini oluşhıran diğer cemiyetlerle bir­ likte 187o'den ı. Dünya Savaşı'na kadar yüzden fazla okul aç­ tığını biliyoruz. 133 Türkiye Maarif Tarihi yazan Osman Ergin, cemiyetin 187o'den ıgıı'e kadar açtığı okul sayısını 131 olarak vermektedir. 134 131 Nafi Atuf, Türkiye Maarif Tarihi, c: 1. İstanbul. 1930. s: 76 132 Osman Ergin, age.c: 1-2. s: 762 133 Cemi! Koçak, age. s: 493 134 . Osman Ergin. age. c: 1-2. s: 762

344


Nudtt Stvinç

AS.KANİYER HAYUHYAÇ CEMİYETİ

ı879'da Üsküdar'da matmazel Zabel Hancıyan ve aikadaş­ ları tarafından kurulan bu cemiyet daha çok Ermeni kızları­ nın eğitimi ile ilgilenmiştir. ıs sene süren yıkıcı faaliyetten sonra ı894'te ismi tarihe kanştı sanılan Askaniyer Hayuhyaç, ı9o8'de 2. Meşrutiyet ilan edilince yeniden sesini duyurmuştur.

Cemiyetin Anadolu'nun muhtelif yörelerinde 23 okul açtığı bilinmektedir. 135 TİBRAÇASER DİGNANÇ CEMİYETİ

ı879'da

İstanbul

Ortaköy'de

kurulan

bu

cemiyet,

Anadolu'daki Ermeni okuHanna öğretmen yetiştirmek gö­ revini üstlenmiştir. Bu maksatla cemiyetin Ortaköy'de açtığı Ermeni Muallim Mektebi ı909'da Kumkapı'ya taşınmıştır. Bu okul ı. Dünya Savaşı yıllarında Fransa'ya nakledilmiştir.

ŞAHlSLARAAİT OKULLAR Tespit edebildiğimiz ilk özel Ermeni okulu 1790'da Arnira Miricanyan tarafından İstanbul Kumkapı'da açılmıştır. İlk

Ermeni laik okulu ise ı838'de Üsküdar'da eğitime baş­ layan Cemaran Okulu'dur. Bu okul aynı zamanda ilk yatı­ lı Ermeni yüksek okuludur.

13&

Okul Üsküdar icadiye'de bulunan

Kudüs Ermeni Patrikhanesi'nin misafirhanesinin bulunduğu yerde Hassa miman Garabet Arnira Balyan ile eniştesi yine

Hassa mimarlarından Ohannes Arnira Serveryan tarafm­ dan inşa ettirilmiştir. 13' Osman Ergin, age, ç: ı-2. s: 763 Ahmet Mülayim. Azınlık OkuUarı. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, ç: 1 . istanbul 1993. s: 503 137 Afife Batur, Cemaran Ermeni Okulu. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c 2. İstanbul 1993. s: 400 135

136

345


Misyoner Faaliyeıleri

Kudüs'teki Ermeni Manastırı'nın senede 120 bin kuruş tah­ sis ettiği Cemaran Okulu'nda fakir çocuklardan ücret alınrnı­ yordu. Okulun Arnira Bezciyan tarafından hazırlanan yönetme­ liğinde öğrencilerin yalnız Ermenice konuşması isteni­ yordu. 138 Bu yönetmeliğe göre Ermeni okullarında talebe her sa­ bah derslere başlamadan evvel kiliseye gidecek ve dini ayine iş­ tirak edecekti. Öğrenciler ders sonunda da kilisede dua etmeden evlerine giderneyeceklerdi. Yönetmelikte ayrıca deniyordu ki:

Talebenin münhasıran Ermenice konuşmasına ve ya­ bancı kelimeler kullanmamasına ehemmiyet verilme­ lidir. 139 Şahıslarca inşa edilen diğer Ermeni okullarını şöyle sırala­ yabiliriz:

Nubar Şahnazaryan Okulu: ı866'da İstanbul Hasköy'de açılmış, 1876'da kapanrnıştır.

Mezburyan Okulu: Mıgırdıç Mezburyan tarafından 187o'de Hisardibi'nde açıl­ mış, 1879'da Üsküdar İcadiye'ye, oradan da Kadıköy'e nakledil­ rniştir.

Berberyan Okulu: 1876'da Reteos Berberyan tarafından Üsküdar Selimiye'de açılmıştır. Yatılı öğrencilerin de bulunduğu okul, ı. Dünya Savaşı 'ndan sonra Mısır'a nakledilrniştir.

Sanasaryan Okulu: Doğu Anadolu'da inşa edilen Errnenilerin en önemli eğitim kurumudur. Daha önce bahsettiğimiz gibi bir silah deposu ve 138 İlhan Tekeli, Tanzimattan Cumhuriyet'e EAitim Sistemindeki Değişmeler. Tan:ıimallan Cumhuriyete Ansiklopedisi. c: 2. İstanbul. 1985, s: 463 139

346

Osman Ergin. age. c:l-2 s:

755


Necdtt Sevinç

eşkiya yatağı haline getirilen Sanasaryan Okulu ı88ı'de Rusya

Ermenilerinden Mıgırdıç Sanasaryan tarafından açılmıştır. Ermeni okullarının öğretmen ihtiyacını da karşılayan bu anar­ şist kurumu için ıgıo'da Avrupa'dan getirilen alet, araç ve gereç­

ler Maarif Nezareti'nin isteği üzerine gümrük vergisin­ den muaf tutulmuştur.

'40

Okul 1914'te Sivas'a nakledilm iş­

tir. 141 Van'daki Sandukçuyan Okulu da Mıgırdıç Sanasaryan ta­ rafından kurulmuştur.

142

Meştuciyan Okulu: Kevork Meştuciyan tarafından ı884'te açılıp, ıSgs'te kapa­ nan ilk ve orta dereceli bir okuldur.

Haygazyan Okulu: ı88s'te Mihran Ağancanyan tarafından Üsküdar Selimiye'de açılmış, bir müddet soma da kapanmıştır.

Mizicanyan Okulu: ı887'de Dr. Mizkanyan tarafından Kumkapı'da açılmışbr. Daha çok lisan öğretmekle meşgul olan okul, faaliyete geçişin­ den kısa bir süre sonra kapanmıştır.

Jaran Kovoraç Okulu: ı888'de piskopos Dirtad Balyan tarafından açılmışbr. Okul ıgıs'te kapatılmıştır.

Eseyan Okulu: ıSgs'te Eseyan Ailesi tarafından B eyoğlu'nda açılmış, daha sonra okula kız öğrenciler için de bir bölüm ilave edilmiştir. 140

Mustafa Ergün, 1996.

141 142

s:

II.

Meşrutiyet Devrinde Eğitim Hareketleri (1908-1914), Ankara.

372

Osman Ergin, age, c: 1-2. s: 763 Necmettin Tozlu, age, s: 123 347


Miıyon�r Faaliy�tleri

Nigoğosyan Okulu:

Agop Nigoğosyan tarafından 1903'te İstanbul Pangaltı'da açılmıştır. İlk ve orta dereceli kız okuludur. ı. Dünya Savaşı sıra­ larında kapatılmıştır. Garabetyan Okulu:

Bedros Zeki Garabetyan tarafından 1907'de açılmıştır. Bir yıl sonra kız öğrenciler için de bir bölüm ilave edilmiştir, yüksek okul seviyesindedir. Palakaşyan Okulu:

ıgoı'de Hovnan Palakaşyan tarafından açılan bu Ermeni okulu ı9ıı'de kapatılmıştır. Nortibros Okulu:

ıgo8'de İstanbul Pangaltı'da Ohannes Hintliyan ve Kalost Malatyan tarafından açılmıştır. ı. Dünya Savaşı yıllarında ka­ patılmış, ı930-ı93ı ders yılından itibaren yeniden faaliyete geç­ miştir. Bezazyan Okulu:

Bogos Bezazyan tarafından 1908'de Bakırköy'de açılmış, ilk ve orta okul seviyesinde bir okuldur. ı926'da lise kısmı da ilave edilen okul, 1940'da kapanmıştır. Torosyan Okulu:

ı909'da Mateos Torosyan tarafından açılmış, ı. Dünya Savaşı yıllarında kapatılmıştır. Dadyan Okulu:

ı9ıo'da Matrnazel

Bayzar Dadyan tarafından Üsküdar

Selamsız'da açılmıştır. ı. Dünya Savaşı yıllarında Bakırköy'e nakledilen okul daha sonra kapatılmıştır. 348


Nud�t s�vinç

Minasyan Okulu:

1911'de Matmazel Takuhi Baltazaryan tarafından İstanbul Langa'da açılmış, mütarakeden sonra kapanmıştır. Yeranuhyan Okulu:

1914'te Madam Noemi Kirkoryan tarafından Üsküdar'da açılmış, mütarekeden sonra kapanmıştır. Kapamacıyan Okulu:

1918'de Üsküdar'da karı-koca Kaparnacıyanlar tarafından açılmış, 1923 yılı ortalarında kapanmıştır.

143

Bunlardan başka 1869'da Hamazaspyan, 1882'de Kurkenyan, 1893'te Nerzabukyan, Ispantaryan, Askanazyan, Aramyan, Sultanyan, Sureyan, Pakradoni, Bülbülyan, Surp Steponos, Dibos Gırtaran adında okullar da açılmıştır. '44 Aşağıda azılı bir Türk düşmanı olduğundan kısaca bahse­ deceğimiz Portakalyan'ın örgüdediği Araratyan Cemiyeti'nin üyelerinden Michael Nalbaltyan adında ihtiyar bir katolik Ermeninin de Çukurova'da bir ziraat okulu açmak için para top­ ladığını biliyoruz. 145 Başta Van olmak üzere Doğu vilayetlerinde birden fazla okulun kurucusu olan Portakalyan 1873'te Asya Gazetesi'ni ya­ yınlıyordu. İlk ayrılıkçı Ermeni örgütlerinden biri olan Araratyan Cemiyeti'ni kurdu. Hem gazetenin hem cemiyetin amacı Rus Ermenileriyle Türkiyeli Ermenilerin birlikte hare­ ket etmelerini sağlamaktı. Bunun için Rusya'ya gitti. Herhalde Ruslarla antiaşmış olmalıydı ki, Van'a döndüğünde Van okul­

larında ihtilal ve isyan fikirleri yayılmaya başladı. 187778 Türk-Rus Savaşı'ndan sonra tekrar Rusya'ya gitti. Bu düşman ülkesinde Kafkas Ermeni ileri gelenlerinden Kirkor Arzuruni ile 143

Osman Ergin. age.

c: 1-2.

s: 763-764-765

144 Osman Ersin. age. c: 1-2. s: 765 145 Mehmet Hocaoğlu. age, s: 157 349


görüşen Portakalyan'ın Rus Ermenilerinden bin ruble iane al­ dığını ve bu para ile Van'da Ermeni Ruhani Darülmuallimi'ni açtığını biliyoruz . '46 Portakalyan daha sonra Fransa'ya gidip ya­ yınladığı Armenia Gazetesi'yle

'47

Avrupa kamuoyunu Türkiye

aleyhinde şartlandırmaya çalışmıştır. Bütün bunlardan başka Saray-ı Humayftn'da çalışan

pekçok Ermeniden biri olan Karabet Efendi ve Osmanlı devlet hizmetinde bulunan pek çok Karabet efendiler, Türk Milleti'nin sırtından kazandıkları parayla pek çok kilise ve mektep yaptırmışlardır. Azatyan,

Ermeni

ayaklanmalarının sebeplerini anlatır­

ken, İstanbul'un her semtinde hususi mekteplerle dersbanelerin çoğaldığından bahsettiğine göre Ermeni okulları tespit edilebilenlerden çok daha fazla olmalıdır. Ermeniler kısa devreler için Kadıköy'de Dibar Gırtaran, Pangaltı'da

Artıgırıtasan

okullarıyla

Hasköy'de

Kalfayan,

Kuzguncuk'ta Karagözyan yetimhanelerini de faaliyete geçirmiş­ lerdir. Ayrıca Ortaköy, Validebağ, İmrahor, Çağlayan,Yedikule, Petek, Bursa, Edirne, Beykoz, Balmumcu, Bahçecik, Beyoğlu, Ermişe ve birçokhastahane bünyesinde de Ermeni yetimhaneleri açılmıştır. Onların bir kısmı günümüze kadar ayakta kalabil­ miştir.

ÖRÜMCEK AGI GİBİ Ermeni azlığın eğitim alanında teşkilatlanması ı8. asrın sonlarında başlamıştır. 18. asırdan önce Ermeni okulları varsa da bu okullar Türkiye'nin ancak bazı bölgelerinde bulundukları ve Osmanlı İ mparatorluğu herşeye rağmen kudretini muhafaza edebildiği için tehlike teşkil etmemişlerdir.

146 Mehmet Hocaoğlu. age.

s:

30

147 Mehmet Hocaoğlu. age. s: 158

350


N.cdet Sevinç

Genellikle Ermeni kaynaklarına, özellikle Ermeni Patrik­ hanesi'nin verilerine dayanan, doğruluğu şüpheli bilgilere göre fetihten sonra Kumkapı civarında yerleşen Ermeniler bir ço­ cuk terbiye evi (Mangantz Varjadun) açmışlardır. Ermeni okul­ ları konusunu inceleyen Azatyan, 1790 yılına kadar Osmanlı İ mparatorluğu'nda okul niteliğinde bir Ermeni müessese­ sine rastlanamayacağını belirtmesine rağmen İstanbul Tarihi

yazarı Yeremiya Çelebi Kömürcüyan, Kumkapı Kilisesi'nin Ermenilerin ilk kültür kaynağı olduğuna işaret etmek­

te, bu kilisenin bir köşesinde Mateos adında bir rahibin çocuk­ lara ders verdiğini anlatmaktadır.Kaldı ki, daha ıs. asır baş­ larında Bitlis yakınlarındaki Aınlorti Manastırı'nda ila­ hiyat, felsefe ve mantık dersleri okutan oldukça ünlü bir

Ermeni okulu vardır. 171o'da fen ve edebiyat bölümlerinin de ila­ vesiyle Darülfünun haline gelen Amlorti mezunları, memleketin dört bucağına dağılarak yeni okullar açtılar.

'48

Bütün bunların dışında Kiyenes Kalanos adında bir latin ra­ hip, Galata'da Ermeni çocuklarını eğitmeye başlamıştır. Bu rabi­ bin Ermeni papazı kıyafetiyle patrikhanede bile ders verdiği, fa­ kat daha sonra bir katolik misyoneri olduğunun anlaşılması üze­ rine de muhitten uzaklaştığı kaydedilmektedir. Papa 22. Jean zamanında ise katolik Ermenilere dini gerekçelerle latince öğ­ retmek için okullar açılmıştır.

'49

Tespitierimize göre Ermeni eğitiminin kronolojik gelişmesi şöyle bir seyir takip etmiştir: 1652'de Hisardibi'ndeki Ermeni kilisesi yanmış, Yeremiya Çelebi Kömürcüyan, kilisenin yerine bir okul inşa ettirmiştir. Bir Ermeni yazara göre bu okul İstanbul'daki ilk Ermeni oku­ ludur.

ıso

Ancak izinsiz yapılan bu okul bilahare hükumet tara­

fından yıkılmıştır. 148

Osman Ergin, age.c: 1·2. s: 750

ı49 Nurettin Polvan. Türkiye'de Yabancı Öğretim, İstanbul.

1952. c :

1. s: 54

1 5 0 Yağarsak Seropvan. Ermeni Okulları. Dünden Bugüne İst anbul Ansiklopedisi.

3 . İstanbul 1993.

c:

s: 187

351


Misyo11.r FaııliyttltTi

1706'da papaz Abraham, Üsküdar Surp Kilisesi yakınlann­ daki evini okul haline getirerek ders vermeye başlamıştır.

1707'de

İstanbul'a gelen Çuğa1ı papaz Asvazadur, Eçmiyazin Manastırı'ndan bir Ermenice

Kafkasya'daki

gramer kitabı getirmiştir. Bu kitap Türkiye'de bilinen Ermenice ilk gramer kitabıdır. 17ıo'da Sivaslı rahip Mekhiter, Ermeni çocuklarının eğiti­ miyle meşgul olmak için İstanbul'a gelmiş ve Beyoğlu kilisele­ rinde ders vermiştir. 1715'te Patrik Ohannes Golod, Üsküdar'daki

Surp Karabet

Kilisesi civannda (şimdiki Cemeran okulunun yerinde) papaz adayları için ilahiyat ve felsefe okulu

açmıştır. 1741'de Patrik Agop Nalyan bu okulu Kumkapıya nakletmiş, Mayr 1ibranotz adını vermiş, öğretmenlik görevini de bizzat üzerine almış­ tır. Patrik Nalyan, 1741-1745 yıllannda Kumkapı'daki Tülbentçi Hüsamettin Mahallesi'nde Ermeni kızlan için de bir okul inş a

ettirmiştir. Vağarsak Seropyan, 1728'de İstanbul

Hasköy'de bir Ermeni

okulunun bulunduğundan bahsetmektedir. ısı 1752'de Erivanlı Simon, Balat'ta.ki Surp Hreşdagabedatz Ermeni Kilisesi'nin bir kısmında

yüksek okul kurup faaliye­

te başlamıştır. Azatyan'ın verdiği bilgilere göre 1773'te rahip namzedi Mateo ile hemşiresi Prapion, Surp Haç Mektebi'ni, Balat'lı Tabir Sarkis, ismi zikredilmeyen bir başka okulu açmıştır. 1790'da öğretmen Takvaz'la talebesi Serope Minasyan, Beyoğlu'nda, Eğin'li patrik Şinork Mıgırdıç, Kumkapı Fıçıcı Sokağı'nda birer okulu Ermeni İdaellerinin emrine vermişlerdir. Patrik Karabet

ı824'te bu okulu himayesine alarak yüksek okul

haline getirmiştir. Kaynaklar, Şinark Mıgırdıç'ın Kumkapı'da kurduğu okulun

ilk Ermeni resmi okulu olduğunu ve izin

ısı Vağarsak Seropyan. agm. s: 1&7 352


alınmak suretiyle inşaata başlandığını kaydediyor. Bu tarih­ ten sonra Ermeni okullarının sayısında belirgin bir artış olmuş, Ortaköy, Kocamustafapaşa, Üsküdar ve diğer semtlerde yeni yeni mektepler açılmıştır. 179o'da İzmir'de faaliyete geçirilen Mesropyan Mektebi, Kumkapı Merkez Mektebi'nin ilk mezunlarından olan Hovhan Mirga Vananteçi'nin idaresinde Ermeniler için büyük hizmetler­

de bulunmuştur. Muhtemelen 1790'lı yıllarda yapılan okuUardan biri de Kocamustafapaşa'da Surp Kevork Ermeni Kilisesi bitişiğİndeki Sahakyan Nunyan Lisesi 'dir. '5" Kumkapı Kilisesi'nin başpapazı ve Kumkapı Mektebi'nin de Ermenice öğretmeni olan Erzurumlu Mesrop ı8o8'de neşretti­ ği gramer kitabında 1803-1812 yıllarında görev yapan patrik Ohannes Çamaşırcıyan devrinde İstanbul'un bütün semtlerinde Ermeniterin meccani cemaat mektepleri açmış olduklarını kaydeder. '53 Ermeni okulları sayısındaki hızlı artış, Ermeni politikacı pa­ pazlarından Katagikos Argutyan'ın Ermeni liderlerden Prens(!) Paternkin'le

anlaşmasından

sonra

başlamıştır.

Katagikos

Argutyan, Ermenilerin prens ilan edip Paternkin adını verdikle­

ri

General Savarov ile 1799'da Ararat Krallığı'nın kurulması ko­

nusunda mutabataka varmışlardır. Bu mutabakattan sonra dev152

1831 'de aynı kilisenin yanına bir de Nunyan Kız Okulu açılmıştır. Silva Kuyum­

cuyan bu kız okulunun Abdülmecit'in izniyle açıldığını yazmaktadır, (Silva Ku­ yumcuyan, Sahakyan Nunyan Okulu, Dünden

Bugüne

İstanbul Ansiklopedisi,

c:6, İstanbul 1993, s: 408) Bugünkü bina 1866 yangınından sonra Gümüşçü Kas·

par tarafından yaptırılmıştır. Okul. Gümüşçü Kaspar'ın

eşinin adının da eklen­

mesiyle Nunyan Vartuhyan adıyla 1 87l'de yeniden faaliyete geçmiştir. Sahafyan Okulu ise Kaspar'ın oğlu Mikayel Gümüşyan tarafından 1872 sonlarına doğru ya­

pılmıştır. İstiklal Savaşı yıl larında ihanetlerinden dolayı Anadolu'dan kaçıp, işgal

kuvvetlerine sığınan Ermeniler işte bu okulda barınmışlardır. 1943'te bir yangın­

la kullanılmaz hale gelen bina Gülbenkyan'ın desteğiyl e 1966'da yeniden öğreti ­ me açılmıştır. (SiiYa Kuyumcuyan, agm, s: 403)

1 53

Osman Ergin, age.

c: 1-2. s: 752

353


Miryon�r Fatıliy�tl�ri

!etin kuruluşu için izlenecek yolu gösteren proje 2.000 adet ço­ ğaltılarak başta okullar olmak üzere bütün önemli yerlere dağı­ tılmıştır.

154

Bu idealin, yani bağımsız bir devlet kurma idealinin ruha. nilerin denetimlerindeki okullarda serpilip geliştiğini bilen pat­

rik Karabet, ıo Temmuz ı824'te Anadolu'daki Ermeni cemaatı­ na gönderdiği talimatname ile her vilayette okullar açılma­

sını emretmiştir. 155 Bu emre harfiyyen riayet edildiği anlaşılıyor. 1828'de Artin Bezciyan, Kumkapı'da kendi adıyla anılan okulu açmış, aynı ta­ rihte Balat'taki 2 Erineni okulu, bir kız okuluyla desteklenmiş­ tir. ı56 Çeşitli Ermeni kaynaklarına göre patrik, 1831 'de Ermeni ile­ ri gelenlerini toplayarak "sayısı hızla artan okulların mas­

rafianna katkıda bulunmalannı" istemiş, hatta bu mak­ satla bazı senetler imzalatmıştır. Bu toplantıda alınan karara göre sarraflar 183o'da kurulan Beyoğlu Erkek ve Kız Okııllan'nın, meyhaneciler Langa'daki okulların, kuyumcular Topkapı okulla­ rının, diğer esnaf da muhtelif Ermeni okullarının masraflarını karşılamayı taahhüt etmişlerdir. Okullar mezun verdikçe yüksekokul açmak ihtiyacı doğmuş, bu sorunu çözümlernek için de 13 Eylül 1838'te Üsküdar'daki Cemeran Okulu yüksek okul haline getirilmiştir. Cemaran Okulu'na Kudüs'teki Ermeni Manastırı'nın 120 bin kuruş öde­ nek ayırdığını daha önce zikretmiştik. 184o'da Kumkapı'da Lusaviriç Kızlar Okulu açılmış, bu okul daha sonra Bez.yan Okulu'yla birleştirilmiş,

•s7

aynı yıl

İstanbul'un her semtinde Ermeni okullarına yardım cemiyetleri kurulmuştur. 154 155

Esat Uras. age, s: 757 Ergin. age. c: ı-2. s:753

Osman

156 Osman Ergin. age. c: 1-2. s: 753 157 Osman Ergin. age, c: 1-2. s: 755

354


Ntcd�t s�vinç

1858-59'da Yedikule'de

daha açılmıştır.

papaz yetiştirmek için bir okul

ıss

1882'de patrik Narses Varjabetyan başkanlığında toplanan Ermeni ileri gelenleri Galata'daki Getronagan Mektebi'nin yük­ sek okul olmasına karar vermişlerdir. Karar 1886'da uygulan­ maya başlanmıştır. Silva Kuyumcuyan'ın verdiği bilgiye göre Getronagan hem Anadolu'dan gelecek öğrencileri eğitmeye de­ vam edecek, hem de Ermeni okuHanna öğretmen yetiştirecek­ tir. ıs9 Bu durum böyle devam edip gitmiştir. Ermeni Patrikha.nesi'nin verilerine göre 1834'te, yani pat­ rik Karabet'in her ilde bir okul açılmasına dair tali­ matından 10 yıl sonra Anadolu'da 120 Ermeni okulu­ nun bulunduğı-l tespit edilmiştir. 160 Bu 120 okulun 4'ü Adapazan'nda, 3'ü İ zmit'te, 3'ü Merzifon'da, 2'si Manisa'da, 2'si Bafra'da, 2'si Kayseri'de, 2'si Eğin'de, 2'si Erzurum'dadır. Geri ka­

Ermeni kaynakla­ rına göre 1858'de İstanbul'da 42 Ermeni okulu vardır.

lan 100 okul diğer illerde birer tanedir 24 Mayıs

'6'

186o'da Nizarnname-i Millet-i Ermeniyan'ın

hükumetçe onaylanarak yürürlüğe girmesiyle cismani ve ruhani otoriteler birbirinden ayrılmış, okulların yönetimi özel ola­ rak kurulan Maarif Komisyonu'na verilmişti. Bu karnİsyanca 1871'de yayınlanan bir istatistiğe göre İstanbul'da

18'i erkek, 13'ü kız, 17'si karma 48 Ermeni okulu vardı. 1874'te yapı­ lan bir başka istatistiğe göre ise Anadolu'daki Ermeni oku­ lu sayısı 469'du. Rahip Ormanyan ise 1880 tarihi itibariyle İstanbul'daki Ermeni okulu sayısını 51 olarak tespit ediyordu. '6� 158 Osman Ergin. age. ·c: 1-2. s:757 159 Silva Kuyumcuyan, Getronagan Ermeni Lisesi. Dünden Bugüne İstanbul Ansik­ lopedisi, c: 3, İstanbul 1993.s: 395 160 İlhan Tekeli. Tanzimat'tan Cumhuriyete Eğitim Sistemindeki Deği,meler. Tan­ zimattan Cumhuriyete Ansiklopedisi, c: 2. İstanbul l985, s: 463 161 Osman Ergin, age, c: 1-2. s:753 162 Cemi! Koçak. agm. s: 493

355


Miiyorur FtJtJliyttleri

Devletin 1897 rakamlarına göre toplam Ermeni okulu sayısı 922'iydi. '63 Tıpkı yabancı ve diğer azınlık okullarında olduğu gibi, Ermeni okullarının da sayısmı tespit etmekte güçlük çekiyo­ ruz. Bir kaynağa göre İ stanbul'da 1871 yılında 48 Ermeni oku­ lu varken, bu sayı 1900 yılında 40'a düşmüştür. '64 Aynı yıl Anadolu'nun 57 vilayet

merkezinde Ermeni okulu sayısı

813'tür. ıs Temmuz 1910'da Maarif Komisyonu tarafından ya­ pılan bir çalışmaya göre İ stanbul'daki Ermeni okulu sayısı 44'e yükselmiştir. '65 Aşağıdaki tablo ı. Dünya Savaşı öncesinde

sadece Ermeni

gregoryen okullarının bugünkü siyasi sınırlarımız içindeki dağılımını göstermektedir:

İl-ilçe

Okul sayısı

Ova

15

Erzurum

16

Kı ğı

2

Keskin

2

Erzincan

8

Kuruçay

8

Kemah

8

Bayburt

8

İspir

2

Beyazıt Eleşkirt

163

Ankara

2

Yozgat

31

Boğazlıyan

5

Akdağ

4

Bilal Eryılmaz. age. st: 175

164 Cemi! Koçak, agm, s: 49 165

356

2

Osman Ergin. age. c: 1·2, s:761


N��d.ı s�vinç Kayseri Kırşehir

3 3

Sivas

ı5

Divriği

ı9

Güriiıı

3

Rafik

ı2

Aziziye

2

Erbaa

ı

İzmit

6

Kandıra

6

Zile Amasya Niğde

30 ı ı

Aksaray

ı

Mersin

2

Maraş

ı9

Malatya

7

Sungurlu

ı

Everek Ş.Karahisar Koçkın Zara

3 500 2

ı5

Darende

4

Yıldızeli

3

Tokat

3

Biga

2

Adapazarı

9

Geyve

5

Niksar

ı

Konya

9

Burdur Adana

2

Misis

3

Urfa

8

357


Milyon" Faaliy�turi Dersim

8

Haıput

13

Diyarbakır

95

Bitlis

17

Siirt

26

Hakkari

3

Saruhan

7

Denizli

2

Eğin

7

Ergani

41

Muş

9

Van

ll

İzmir Aydın

4

Çankın

4

Toplam:

1 1 28

166

Tevfik Çavdar, Salname ve misyon raporlarına dayanarak tanzim edilen yukandaki tabloda Van'daki Ermeni okulu sayısı­ nı ıı olarak göstermektedir. 1895-1896 yıl1arındaki Van İsyanı'nı bastırmakla görevlendirilen Saadettİn Paşa Van'da 14 Ermeni okulunun bulunduğunu yazar. Bu okullarm 7'sinin ruhsat­ sız olduğundan bahseden paşa, ayrıca köylerde bile "büyücek Ermeni okullarının varlığına" işaret eder. 167 Türkiye'ye uzun yıllar ihanet eden Merzifon Amerikan Koleji müdürlerin­ den George \Vhite ise Van'daki Ermeni okulu sayısını 34 olarak verir. 168 Bu fark katalik ve protestan okullarının tabloya ilavesiyle izah edilemeyecek kadar büyüktür. Bizim ka­ bataslak bir fikir edinmeniz için sunduğumuz tabloda en ihtiyat­ lı rakamlannın kullanıldığı anlaşılmaktadır. 166 Tevfik Çavdar. Os.nıa.nlılann Yan Sömürge OlllfU. İstanbul 1970. 167 Mehmet Hocao�lu. age.

s:

s:

106

123

168 White E. George. Bir Ameri.kan MisroneriniD Menifon Amerikan Koleji Hatı­

ralan. İstanbul 1995. s: 81

358


Nwlet S"'inç

Savaşın bile Ermeni okullaşmasının hızını kesemediği an­ laşılıyor. Devlet kuvvetlerinin, birbirinden günlerce uzak muh­ telif cephelerde bulunmasından yararlanan Ermeniler,

ı. Dünya

Savaşı gibi tarihin o güne kadar görmediği en büyük boğazlaş­ mada bile okul ve kilise inşaatına devam etmişlerdir. 14 Aralık 1914 tarihli bir irade-i seniye ile Sis'te, 5 Nisan 1915 tarihli bir ka­ rarla Sivas'ın Gemerek kazasında, 10 Mayıs 1914 tarihli kararla

da Adana'nın Bahçe kazasında kilise inşaasına izin v rilmiştir. 7 Mayıs 1914 tarihinde Menemen, 4 Haziran 1914'te Trabzon, 14

Temmuz 1914 tarihli irade-i seniye ile Erzincan'ın Refahiye ka­ zasında, Ermeni okullarının açılmasına müsaade edilmiştir. '69 Tabi bunlar ruhsatlı okullardır. Ruhsatsızlarla beraber Ahmet Ağaoğlu'nun Hak Gazetesi'nde yazdığı gibi

'70

toplam

Ermeni okulu sayısı 2.500 civarında olmalıdır.

169

Şinasi Ord-Süreyya Yuca. Ermenilcrce Talat Pa,a'va Atfedilen Telgrafların Ger­ çek Yiızü. Ankara ı 983. s: 92

170

.

Nafı Atuf. Türkiye Maarif Tarihi, e: 2. İstanbul 1931. s: ı s ı 359



9. BÖLÜM:

YA H I Rİ STİYAN OLU R S U N U Z , YA DA ÖLÜMÜ KA B U L EDERS i N i Z

Roçhildlerin öncülük ettiği uluslararası Yahudi burjuvazisi, Siyonizm adına harekete geçince, Türkiye Yahudileri Paris Yahudileri tarafından yönetilir htile geldi.

YAHUDİ OKULLARı Anadolu Yarımadası, Türk egemenliği altına girdiğinde ül­ kedeki Yahudi sayısı pek yekı1n teşkil etmiyordu, bu sayı fetih­ le de kabarmadı. Bizans idaresinden Osmanlı egemenli­ ğine geçen museviler Kırım'dan gelip yerleşen Karaim Türkleri'ydi. • Dünyanın muhtelif ülkelerine dağılmış olan Yahudiler, ge­ nellikle hıristiyan, özellikle de katolik kral ve imparatorların din değiştirmeleri için yaptıkları baskılar 2 ve hatta katliamlar se­ bebiyle hayatlarını kurtarmak için Türk ülkesine göç et­

meye başladılar. Türkiye'ye

önce

1376'da

Macaristan'dan

uzaklaşhrılan

Yahudiler geldiler. Bu ilk musevi göçünü 1394'te Fransa Kralı VI Hidayet Vahapoğlu. Osmanlı'dan Günümüze Azınlık ve Yabancı OkuUar, İstanbul 1997 s: 29

2

Bilal Eryılınaz, Osmanlı Devleti'nde Gayrimüslim Tebaanm Yönetimi, İstanbul 1990. s: 68

361


Charles'in ülkesinden kovduğu Yahudilerin Türkiye'ye sığınma­ ları takip etti. Bir eskenaz Yahudisi olan ye Edirne'ye yerleşe­ rek babambaşı seçilen İsak Sarrati, dindaşları olan K�lman ve David aracılığı ile 1430 yıllarına doğru Macaristan, Morova ve Orta Avrupa musevilerine mektup göndererek onları Türkiye'ye çağırdı. Bu davet üzerine Macaristan ve Almanya'dan Selanik'e çok sayıda Yahudi geldi. 1470'de Polanya'dan gelenler

J

aynı

yıl Kral Ludwig tarafından Bavyera'dan kovulanlar, 1472'de de İspanya'dan sürgün edilenler Osmanlı Devleti tarafından kabul edilerek, ticari faaliyetlerin yoğun olduğu merkezlere, özellikle de Selanik'e yerleştirildiler. 4 İspanyol hükumeti 31 Mayıs 1492'de bir emirname çıkararak Yahudileri iki seçenekten birini tercihe mecbur etti. Bu emirna­ meye göre Yahudiler ya hıristiyan olacaktı ya da Temmuz

ayı sonuna kadar ülkeyi terkedeceklerdi. Emirnamenin yürürlüğe girmesiyle birlikte tarihlerinin en mutsuz günlerinden birini daha yaşamaya başlayan Yahudilerin imdadına yine Türkiye yetişti. İspanya'yı terketmek zorunda ka­ lan ve sayılarının 40 bin olduğu tahmin edilen

5

bu kalabalık

göçmen kitlesi Selanik, Edirne ve İstanbul'a iskan edildi. İspanyolların, Yahudileri sadece 1492 yılında göçe icbar et­ tiği bilinir, oysa 1492, göçün yoğun olarak yaşandığı yıl olma­ sı sebebiyle sembolik bir anlam taşır. Sefarat denen İspanyol Yahudilerinin Türkiye'ye yerleşmesi uzun yıllar -devam etmiştir. 1492'de İspanya'dan yapılan bu kalabalık Yahudi muhace­ retini 1493'te Sicilya'dan sürülen Yahudilerin göçü izlemiştir. Sicilya'dan gelenler başta Selanik olmak üzere İstanbul ve Şam'a yerleştirilmişlerdir. 1492'de İspanya'dan kovulan Yahudilerin bir kısmını kabul eden Portekiz, hpkı İspanya gibi ülkesindeki müslümanların ve 3

Hidayet Vahapoğlu. age. s: 29

4

Ali Güler. Osmanlı Devleti'nde Azınlıklar. İstanbul 1997. s: 17

S

Ahmet Hikmet Eroğlu. Osmanlı Devleti'nde Yahudiler. Ankara

362

1997. s: 62


Nudtt Stvinç

musevilerin önüne üç seçenek koymuştur: Müslümanlar ve museviler ya kitleler halinde hıristiyanlığı kabul ede­ ceklerdir, ya ülkeyi terkedeceklerdir, yada öldürüle­ ceklerdir. 6 Bu Portekiz dayatması üzerine bir kısım Yahudiler din değiştirmekle beraber çoğunluk 1496-1497 yıllannda Türkiye'ye sığınmıştır. Çünkü Avrupa'da Yahudileri kabul ede­ cek yada Yahudilerin güven içinde yaşamalarını sağlayacak bir tek devlet yoktur! 1552'de Türk Ordusu Rodos'u fetbedince Sakız'd.aki Yahudiler bu adaya yerleştirilmiş, kükürt madenierinin işletme hakkı da onlara verilmiştir. Mohaç Zaferi'nden sonra Macaristan'daki Yahudiler kitle M.linde Türkiye'ye gelip, daha önce Osmanlı ül­ kesine yerleşen akrabalarıyla buluşmuşlardır. 1648-1649 yıllarında Ukrayna'daki katliamdan kurtulabilen Yahudiler akın akın Türkiye'ye gelmişler ve özellikle Selanik ve İzrnir'e yerleştirilmişlerdir. 1674'te ise bugünkü Polanya içlerin­ de ilerleyen Türk Ordusu, Şokzim Kalesi'ni zaptedince bu böl­ gede yaşayan Yahudiler de Rusların zulmünden kaçıp, Türk Devleti'nin yüksek himayesine sığınmışlardır. 1872'deki Lehistan ihtilali'nde zor durumda kalan Yahudilerle ı882'den sonra Rus katliamlarından kaçıp kurtulanlar da yine Türkiye'ye göçmüşlerdir. 7 Yahudiler diğer tüm azlıklar gibi Türk bayrağının altında huzur ve güven içinde yaşamış, dini liderlerini kendileri seçerek 8 cemaatın sorunlarını bu liderler vasıtasıyla çözümlemiş, ihti­ yaç duydukları yerlere de okul, havra ve sinegoglarını inşa et­ mişlerdir. 6

Ahmet Hikmet Eroğlu, age, s: 63

7

Bilal Eryılmaz, age. s: 68

8

Fatih Sultan Mehmet. Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ilk hahambaşı olan Moses Kapsali'yi bizzat tayin etmiş ve ona şeyhülislam gibi değer vermiştir. Kapsali' den sonra Yahudiler kendi Jıahamlarını kendileri seçmişlerdir. İlknur Polat Hayda· roğlu. Osmanlı Dnldi'nde Yabancı OkuiJar. Ankara

1993. s: 9 363


Miıyona Faaliyetkri

Türkiye'ye göçen Yahudiler, soydaşlarından olduğu gibi dev­ let idarecilerinden de her türlü yardım ve desteği görmüşlerdir.

Devlet onlara karşı kötü davranışı kesin olarak yasak­ lamıştır. Halıarn Elia Kapsali, padişahın bile Yahudilerin hu­ zur ve güven içinde yaşamasıyla yakından ilgilendiğini şu satır­ lada anlatmaktadır "

... Türkiye padişahı Beyazıt, İspanya Yahudilerine yapılan kö­ tülüğü ve bir sığınak aradıklarını öğrenerek, onlara merha­ met edip bütün ülkeye münadiler (yani tellallar) göndererek Yahudilere eziyet etmeyi ve onları kovmayı kesinlikle yasalda­ mıştır. Onlara yumuşak davranınayı ve iyilik yapmayı emret­ miştir. Kim ki göçmenlere kötü muamelede bulunursa veya on­ lara zarar verirse cezası idam olacaktır. 9 Hemen hemen bütün Avrupa'da Yahudiler, din değiştirmeye zorlanır, evlerinden, harklarından alınıp, sınır ötelerine atılır ve hatta katliamlarla yok edilirken Türk hükümdarının onlara za­ rar verenlerin idam edileceğini ilan etmesi, üzerinde önemle du­ rulması gereken bir husustur. Türk Devleti'nin ve Türk Milleti 'nin bu emsalsiz hoşgörüsü sayesinde Yahudiler Türkiye'de çoğa­ lıp zenginleşmişler ve nesillerini devam ettirmişlerdir. ıs84 tarihli bir belgeden anlıyoruz ki, bugünkü İsrail'in, kuzeyinde bir şehir olan Safed'te daha önce üç Yahudi

mabedi varken, bu rakam bilahare 32'ye yükselmiş,

ıo

ıs. yüzyılın başlarında ancak 300 Yahudi ailesini barındıran

bu şehirde asrın sonunda 2000 Yahudi ailesi yaşamaya başla­ mıştır. Aynı şekilde ıs. yüzyılın sonlarında 3 sinegogu bulunan Selanik'te bu rakam ı6ı3'te 26'ya çıkmıştır. Bu rakamlar hem Yahudi göçünün yoğunluğunu hem de Yahudilerin Türkiye'de huzur ve güven içinde yaşadıklarının göstergesi olarak kabul edilmelidir. 9 10

364

Ahmet Hikmet Eroğlu. age. s: 62

Ahmet Hikmet Eroğlu. a ge. s: 99


Nudtt s�vinf

EÖ.İTİM VE DİL Çeşitli ülkelerden Türkiye'ye gelen Yahudiler dil birliği­ ne sahip değillerdi. Fetihden önce İstanbul ve Anadolu'da bulu­ nan Yahudiler Rumca konuşup Rumca yazıyorlardı. Türkçe, bir­ çok kapıyı açan önemli bir anahtar olduğu için fetihten sonra Türkçe konuşup Türkçe yazmaya başladılar. Fakat 1453'ten son­ ra Türkiye'ye gelen Yahudiler, çeşitli dilleri de birlikte getirdi­ ler. Bir süre sonra Türkiye'de yaşayan Yahudiler yalnız Türkçe ve Rumca değil, Fransızca, ispanyolca, Macarca, Portekizce, Rusca vesaire gibi dillerle de konuşmaya başladılar. Yahudilerin, gel­ dikleri ülkelerin dilini kullanmaları eğitim alanında önlerine çı­ kan önemli bir engeldi. Fakat dil ve kültür farklılığına rağmen Osmanlı topraklarına sığınan Yahudilerin okul açmakta geciktikleri söylenemez. İlk Yahudi okulları genellikle yoğun olarak yaşadıkları Selanik'te; Messer Leon, Salamon Halevi, Yosef Fassi, Yosef Taytacaç ve Abraham Baruh gibi ünlü hocalar tarafından açıldı. Bu okul­ larda okuma-yazma ve temel bilgiler öğretiliyordu. 152o'de yine Selanik'te bir Talmud-Tora kuruldu. " Ama Selanik'in en önemli okulu 16. yüzyılda Samuel de Medina tarafından açıldı, Medina'nın okulunda halıarn yetiştiriliyordu. Tanzimat'tan önce genellikle iki tip Yahudi okuluna rasthyoruz:

ı) Hevra'lar (Hevrot) 2) Yeşiva'lar (Yeşivot) Yahudi topluluğunun bulunduğu hemen her yerde hevralara rastlamak mümkündü. Revralarda temel dini bilgiler, İbranice, judeo, ispanyolca ve dört işlem öğretiliyordu. ll

Talmud-Tora hem okul hem de öğretmenleri ve öğrencileri destekleyen bir kurum. Bu kurumlarda 6-12 yaşındaki çocuklara dini eğitim verilir, ibrani harfleriyle du­ alar öğreti! irdi. Talmud-Toralarda ancak hahamlar öğretmenlik yapabil irierdi

365


Misyon�r Faaliy�ikri

Or tao kul diyeb il eceği miz yeş ival ar i se din adamı yetiş tir en kur uml ar dı. Yeşi val ar gen ell ikl e sin ego gl ar ab ağlı ydıl ar . Batılı kur uml arı n 19. yü zyılın ort al ann da Tür kiye' ye i th al edil mesin den ön ce, ül kemiz dekiYah udi cemaatının kaço kul a sa­ h ip ol duğ u tespi t etmek mümkün değil dir. An cak 19. asrın or tal a­

nnda S el anik' tek iTalm utTor a' da 1000 öğr en cin in eğ itim gör dü ­ ğ ünü de, ş ehir de ayrı cabir ço k yeş ivanın ol duğ un u dab iliyoru z. İzmir 1847' de inş a edil miş b ir T al mudTor a' ya sah ipti. 1856' da İ zmir' i z iyar et eden L udvvig A ugust Fr an kl'ın b el ir ttiğin e gör e ken tte İbr ani ce ve T al mud o kutan 25 o kul var dı. İstanb ul' un semtl er i ol an Hasköy ve Bal af ta b ir er b üyük T al mud Tor a b u· l un mak taydı. Ar chi ves İ sr aeli tes' in

yazdığın a gör e 1858 'de

İstanb ul' da to pl am2552 öğr en cin in devam ettiği 44 Yah udio ku­ l u, 3 de Kar ayok ul u mevcut tu. Musevi mezh ebi ol an Kar ayl arın o kul un da100 öğr en ci o kuyor du.

u

ıBso'r e Edirn e' dekiYah udi cem aatı , Jo sefHal evi'nin kur du­ ğ u mo dern b ir o kul a kavuş tu. ı854' teT ür ki ye' deki Yah udi o kul ­ l arının en ünl üsü ol an Hasköy' deki Şul e- i Maar if kur ul du.

13

Aynı yıl P ir iP aş a' daAbr ah amKamon do'n un hi mayesin deil kl ai k Yah udio kul u açıl dı. M usevii er in il k çağ daş mektebi ol ar ak kab ul edil en v e Vi yan a' daki Ro çhil dl er tar afın dan deste kl en en

1•

bu

ok ul daTür kçe veİbr ani ceyl eb er ab er b ah arnl ar a gör ebir kafir

dili ol an Fr an sız ca da öğr etil diği i çin Kaman do afaro z edil di. ıs

A faro za r ağ men Dr. Moi se All atin i, F ern an dez, Mo diario ve

Morp ur go gib iYah udi zen ginl eri İst anb ul veS el an ik' te yen i mo­ dern o kul ların açıl masın a ön cülü k ettil er. 12

'6

Aron Rodrique, Türkiye Yahudileri.n.in Batılılaşması, Alliance Okulları. Anka­ ra 1997. s: 60

13

Mustafa Ergün. ll. M�tnıtiyet Devrinde EAitim Hareketleri (1908-1914) Ankara

14

Silvo Ovadya. Yahudi Okulları. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c: 7, İs­

15

Osmau Ergin, Türkiy� MaarifTarihi. c:l-2. istanbul, 1977. s : 767

16

Aron Rodrige. age. s: 64

1996. s: 380 tanbul 1993. s: 402

366


Ntcdet S�inç

Batılı güçlerin Rum, Ermeni ve saire gibi Osmanlı azıniıkia­ rına yeni imtiyazlar kazandırmak için Babıali'ye baskı yapmala­ rından yararlanan Batılı Yahudiler Kırım Savaşı'ndan sonra ha­ rekete geçtiler. Türkiye'ye gelen mosevi milyarderi Albert Cohn 1854'te Kudüs, İzmir ve İstanbul'da okullar açtı.

17

ı8s7'de Selanik'te

Avrupa dillerini okutan bir başka Yahudi okulu devreye sokuldu. Alekssandro Sidi, ı86o'da İzmir'de Sultan Abdülaziz'in onuruna bir okul yaptırıp adını Aziziye koydu.

18

ı867'de İstanbul Kuzguncuk'ta bir Yahudi kız okulunun bu­ lunduğunu biliyoruz, sonra bir okul daha açıldı.

ALYANS İSRAİLİTE'NİN ÖRGÜTLENMESİ O smanlı Yahudi toplumunda modern eğitim hareketi, diğer Osmanlı azınlıklarında olduğu gibi kendi ticaret burjuva­ zilerinin baskılarıyla değil, uluslararası Yahudi bur­ juvasinin girişimleriyle başladı. ı8so'li yıllara gelinceye kadar Osmanlı Yahudileri genel olarak kültürden yoksun, ço­ ğunluğu zanaatkar, küçük esnaf, işçi, harnal gibi basit meslek­ lerde çalışahilen kimselerden oluşuyordu. Çünkü İspanya'dan Türkiye'ye gelen Yahudiler, okullarında iki asır boyunca İbranice gramer ve dini tedrisattan başka, matematik, geomet­ ri, tarih ve coğrafya okuttukları halde Sebatay Sevi'nin gerici hareketinin bir sonucu olarak öğretim kurumlarından müspet ilimler kaldırılmıştı. 19 Fakat

Roçhildler'in öncülük ettiği uluslararası Yahudi burjuvazisinin Siyonizm adına harekete geç­ mesiyle Yahudilerin konumu yükselmeye başladı.

17 18 19

Aron Rodrige, age, s: 62 Aron Rodrige. age, s: 71 Osman Ergin. age. c:l-2. s : 766

367


MisJontr Faaliynftri

Muallim Cevdet, Muallimler Mecmuası'nın 27. ve 28. sayı­

lannda yayınlanan Yahudi Ruhu Mesaisi başlıklı incelemesin­ de, Alyans İsrailile Cemiyeti'nin RoçhiJder'le beraber, yine ünlü Yahudi milyarderi olan Baron Hirşt tarafından da finanse edil­ diğini yazmaktadır. Banker Avram Kamondo'nun laik bir okul açması sebebiy­ le babam Akriş tarafından aforoz edilmesine rağmen Türkiye'de laik Yahudi okullarının sayısı hızla arttı. Dünya çapında Yahudi kapitalistleri olan Roçhildler, ı86o'da Paris'te Alyans İsrailit'i kurdular. ıSso'lerde Selanik'te bir okul yaptıran Yehuda Nehama ı863'te Alyans İsrailit'in Paris'teki merkeziyle temasa geçti. Bir süre sonra örgütün Selanik şubesi teşekkül ettirildi. Alyans İsrailit'in başkanı Adolphe Cremieux'un ı863'te Türkiye'ye gelmesiyle de İstanbul şubesi açıldı. ı864'te Gelibolu, İzmir, Rodos'ta, ı865"te Edirne'de komiteler kuruldu. Böylece Türkiye Yahudileri Paris Yahudileri tarafından yönetilir hale geldiler. Zaten bu okullann öğretmenleri de Fransa'da yetiştiriliyordu. Açtığı bütün okullarda Fransızcayı eğitim dili olarak kabul eden

20

örgütün amacı dünya Yahudilerini güçlü kılmaktı. Bu he­

defe ulaşmak için Paris'ten yöntendirilen bir sistem oluşturma­ ya karar verdiler. 2' Akdeniz havzasında önemli bir okul ağı kuran Alyans

22

Teşkilatı, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ilk eğitim kurumunu ı867'de Edirne ve Filistin'de açtı. Bunu İzmir, Selanik, Hayfa, Yafa, Teberya, Safed ve İstanbul'un Hasköy, Balat ve Galata semt­ lerindeki kız ve erkek okulları takip etti. eğitim kurumunu ı875 'te açmıştı. 20

Mustafa Ergün. age. s: 379

21

tlhan Teke\i.

23

Örgüt İstanbul'daki

24

Tanıimauan Cumhuriyrt�. Eğitim Sist�mind�ki D�ğişm�l�r,

Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Ansiklopedisi, cilt: 2. İstanbul 1985. s: 464 22

Aliance İsraelite Ünversille

23

Halit Ertuğrul. age. s: 127

24

Osman Ergin. age. c: 1-2. s:

368

767


Nrcd�t Sroirıç

Dağlıamamı'ndaki bu okulu Temmuz ı875'te Balat Ağustos ı875'te Hasköy kız,

Ekim

erkek,

ı875'te Galata erkek, Ocak

ı877'de Hasköy erkek, Temmuz ı879'da Galata kız, Ağustos ı88o'de Dağhamarnı kız, Şubat ı88ı'de Ortaköy karma, Nisan ı882'de Balat kız okulları izledi.

25

Alyans ayrıca 1876'ta eske­

nazlara yardımda bulunarak Galata'da karma bir okulun kurul­ masını sağlamış, örgütün ilk kız meslek okulu da ı882'de yine Galata'da faaliyete geçmişti. 1893'te Menba�ı Marifet açıldı.

26

Geleneksel eğitim kurumları olan Talmud Tora'larla yetin­ mek isteyen hahamlar, Alyans okullarından hoşlanmıyorlardı. ı895'te Hasköy'deki Şule-i Maarif Mektebi'ne babam yetiştir­ mek üzere 2 sınıf daha ilave edilmek istenince, halıarnlar şart­ larını sıralayıverdiler: ı)

Halıarnların yetişeceği sınıflarda Türkçe okunacak fakat

kifir dili olan Fransızca okutulmayacaktır. 2) Halıarn sınıflarındaki çocuklar asri sınıf ralılelerinde değil, kanepelerde oturacaklardır. Çünkü

asri rahle

Frenk işidir. 3) Sınıflar soba ile değil mangaila ısıtılacaktır. 27 Herhalde bu şartlar uzun süre tartışılmış olacak ki, Şule-i Maarife haham bölümü ancak 1902'de ilave edilebildi.

"8

Fakat

1903'de Has köy de halıarnlığa bağlı olarak bir de ruhani mektep '

açıldı.

Yahudiler, azınlıklara kapısını açan ilk Türk oku­ lu olan Mekteb-i Tıbbiye'ye de girmek için bazı şartlar ileri sürmüşlerdir. Avram Galanti'nin yazdığına göre gayrimüslim Osmanlı azınlıkları Mekteb-i Tıbbiye'ye girmek için can atar15

Naim Güler. Aliance israelite OkuUan. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi,

26

Mustafa Ergün, age. s: 380

c:

4. 1stanbul ı 993. s: 206

27

O sman Ergin. age. c: ı-2. s: 767

28

Mustafa Ergün. age. s: 380

369


Miıyontr Faaliy�tleri

larken, Yahudiler dini taassup sebebiyle direnmişlerdir. Galanti, Yahudilerin Mekteb-i Tıbbiye'ye girmek için ileri sürdüideri şart­ lan şöyle sıralamaktadır:

ı) 2)

Okulda Yahudiler için özel yemek pişirilecektir. Yahudi bir kasap tayin edilmelidir.

3) Yemekler Yahudi bir aşçı tarafından pişirilmelidir.

ıS Zilkade ı846 tarihli Tezkere-i Samiye'den anlaşıldığı­ na göre Yahudilerin bu istekleri kabul edilmiştir. Tezkerede Mekteb-i Tıbbiye'ye alınmış olan

29 Yahudi çocuğu için kalfa olarak tayin edilen Rafael ile aşçıya 250 ve ıso kuruş maaş veri­

leceği ve mubayaa işinin de bir Yahudi tarafından yapılacağı be­ lirtilmektedir. Kitabı

ı895 yılında basılan Loria'nın verdiği bilgiye göre

İstanbul'da Alyans İsrailit'in 13 okulu vardı. Örgüt İstanbul'da ayrıca 4 çırak,

4 de el sanatları okuluna sahipti.

•9

Örgüt temsilcilerinden Sam Hörsc'in Türkiye Okulları Merkez Komitesi'ne gönderdiği 1873 tarihli rapordan anlıyoruz ki, Yahudi zenginleri raporun yazılış tarihinden önce İstanbul, Edirne, Selanik, Varna, Larisa ve Rusçuk'ta okullar açmışlardır. Aran Rodrique, Türkiye'de ilk demiryollarını finanse eden Baran Maurice de Hırsch'ün Türkiye Yahudilerinin eğitimi için harcanmak üzere örgüte ı milyon frank bağışta bulunduğunu ve diğer Yahudileriri bunu izlediğini yazıyor. 3o

Bu Baron Hırsch, Yahudilerin Filistin'e yerleşmele­ rine izin vermesi için Abdülhamit rahmetlisine büyük paralar teklif eden adamdır. Abdülhamit teklifi reddetmiş­ tir ama Hırch'ın Türkiye Yahudilerine bağışladığı paranın yarı­ sı Filistin'de bir Ziraat Okulu yapımı için harcanmıştır. Okulun ismi oldukça iddialı ve düşündürücüdür: 29

J. Loria. Les Juifs de Coustanti.nople el l'Alliıınce l.snelite Üniverselle U. i. 1. N'u:

30

Aron Rodrige. age.

ıo. 1895. s: 29S. zik: Aluııet Hikmet Eroğhı. age. s: 192

370

s:

90


Nrcdrt Srvlnf

Mikve Yisrael! Yani İsrail Düşür Bu düşü gerçekleştirmek için Şam ve Bağdat'tan Üsküp'e. Basra'dan Manastır'a, Kudüs ve Safed'ten Kavala'ya kadar muh­ telif yerleşim merkezlerinde Yahudi okullan açılmıştır. ALYANS İSRAİLİT'E FRANSIZ DESTEi';i

Yahudiler İspanya'da iken anadil olarak İspanyolcayı öğren­ meye mecbur tutulmuşlardı.

31

Osmanlı Yahudileri böyle bir yü­

kürnlülük altına sokulmadılar. Onlar okuilimnda Türkiye'ye gel­ meden önce tebaası oldukları devletlerin diliyle eğitim yapı­ yorlardı. Devlet mecbur etmediği halde Menbai Marifet, Şule-i Maarif ve Famanto başta olmak üzere 32 birçok Yahudi okulunda Türkçe öğretiliyordu. Gönüllü bir tercihti bu. Nitekim Alyans İsrailit'in kurucularından İsidore Loeb, ı888'de "Hiçbir şeye yaramayan Türkçe'nin program­ dan çıkarılmasını" isteyince İstanbul Yahudilerinin mu­ halefetiyle karşılaştı.

33

İstanbul Yahudileri, hatta halıarnlar

Fransızcaya da karşl çıkınışiardı ama Siyonistlerin Filistin'de açtıkları ve İbrani lisamyla eğitim yaptıkları

34

okullar hariç,

bütün Alyans okulları Fransız kültürünü Osmanlı top­ raklarına pompalayan birer araç işlevini görüyordu. Bu sebeple yani dil ve kültürünü yaydıkları için Fransa Alyans okullarına yardım ediyordu. Fransa'nın siyasi-iktisadi menfa­ atları da bu okullara yardım etmesini gerektirdiği için Fransız Dışişleri Bakanı 17 Nisan ı868'de Kudüs'teki Fransız konsolasu­ na bir talimat göndererek "eğer ihtiyaç varsa M. Krieger'in

Kudüs'te kurduğu Yahudi okuluna resmi yardım sağ31

Osman Ergin. age. c : ı-2 s : 766

32

Cemi! Koçak. Ta.nzi.nıattan Sonra, Özel ve Yabancı Okullar, Tanzimaftan Cum­ huriye te Ansiklopedisi,

c:

2. 1stanbul l985. s: 494

33

Halil Ertuğrul. age. s: 127

34

Nafi Atuf, Türkiye Maarif Tarihi. d. istanbul l931. H. s: 146

371


Mi1yon�r Faaliyttkri

lanmasını" istedi. ı869-1870 yıllannda Alyans'a coşkulu mek­ tuplar yazan Edirne Konsoloso da kentteki okulun başanlı çalış­ malanndan dolayı örgütü kutladı. Konsolasa göre bu okul

"bu

ülkenin manevi bakımdan fethedilmesini" kolaylaştıra­ caktı. 35 Alyans okullarının hepsi Paris'teki merkezle sıkı ilişki içindeydiler. Ö ğretim programları orada hazırlanıyor, eğitim raporları müdürler tarafından oraya gönderiliyor, mali yar­ dımlar da oradan geliyordu. Bu açıdan bakıldığında Alyans

okulları yabancı okul gibiydiler. 36 Nitekim giderek ade­ ta bir Fransız kuruluşu haline gelen Alyans'a 192o'de Fransız Dışişleri Bakanlığı ı milyon soo bin frank tutarında yardım yapmıştı. 37 Kaynaklar pek yeterli olmasa bile Alyans İsrailit'in siyasi fa­ aliyetlerle yakından ilgilendiği anlaşılmaktadır. Daha ı862'de kendi yayın organı olan Jurnal İsrailit Gazetesi'nde farma­

sooluğu yani Fransız masonluğunu savunan bir maka­ le yayıniayan örgüt, Bulletin de L'Alliance'ta neşredilen bir baş­ ka makalede de Alyans okullarının siyasi

organizasyonla­

ra katıldığını itiraf etmektedir. 1908 seçimlerinde Sassos'un Bağdat'tan, Faracci'nin İ stanbul'dan, Karasso'nun Selanik'ten ve Masliyah'ın İ zmir'den milletvekili seçildiğini anlatan maka­

iki mebusun Alyans mezunu olduğu hatırlatıl­ maktadır. 38 Bilindiği gibi bunlardan Selanik Mebusu Emanuel

lede son

Karasso, Abdülhamit'e halledildiğini bildirmeye memur edilen

Kaydedilmelidir ki, Sevr pa­ çavrasını imzalayan filozof Rıza Tevfik'te Alyans oku­ lu mezunudur. 39 heyetin üyeleri arasındadır.

35

Aron Rodrige. age. s: 226

36

Mustafa Ergün. age. s: 380

37

Aron Rodrige, age. s: 239

38

Ahmet Hikmet Eroğlu. age. s: 192

39

Aron Rodrige, age. s: 216

372


Necdet Sevinç

BASRA'DAN 'ÜSKÖP'E Daha çok sanayi, ziraat ve ticaret alanlarında eğitim ya­ pan Alyans okullarının sayısı hakkında kesin bir bilgiye sahip değiliz. Konuyu inceleyen İ lhan Tekeli, imparatorluk coğrafya­ sında so'yi aşkın Alyans okulu bulunduğundan bahsediyor.

40

İlknur Polat Haydaroğlu'na göre örgüt ı865-1900 yılları arasın­ da Osmanlı topraklarında 6o'tan fazla okul açmıştır. 4' Mustafa Ergün'e göre de Alyans okulu sayısı 6o'tan fazladır. 42 Biz Alyans İsrailiti'nin sahip olduğu imkanları ve Fransa tarafından da des­ teklendiğini dikkate alarak bu sayının daha yüksek rakamla­ ra ulaşabileceğini düşünüyoruz. Zikrettiğimiz araştırmacıların, örgütün Cezayir, 1\ınus ve Trablus'taki okullarını 43 hesaba da­ hil etmedikleri kanısındayız. İ lk 20 yılda, yani 1864-1884 yılları arasında Rumeli'de 13, Anadolu'da 8, Suriye'de 9. Irak'ta 4 okul açan örgütün 44 tespit edilebilen eğitim kurumlan aşağıdaki tab­ loda gösterilmiştir:

R.UMELİ'DE: İ stanbul, Selanik, Edirne, Kavala, Dimetoka, Gelibolu, Yanya, Manastır, Preveze, Rodos, Tekirdağ, Serez, Üsküp, Çorlu, Kırklareli.

ANADOLU'DA: İ zmir, Aydın, Çanakkale, Bursa, Kasaba (1\ırgutlu), Manisa, Nazilli, Tire, Bergama.

SURİYE VE FİLİSTİN'DE: Şam, Halep, Beyrut, Hayfa, Yafa, Kudüs, Safed, Sayda, Taberiya. s:

40

İlhan Tekeli, agm.

41

İlknur Polat Haydaroğlu. age. s: 176

464

42

Mustafa Ergün. age, s: 380

43

Osman Ergin, age. c : 1-2, s: 805

44

Zekeriya Ketimoğlu. Belgelerle Eğilimdeki Yıluıa.m öyküsü. Ankara 1984. s: 71

373


Misyoner Faaliyttleri

IRAK'TA: Bağdat, Basra, Musul, Hille.

AFRİKA'DA: Cezayir, Thnus, Trablus. 4s Edirne, Safed, Halep ve Kudüs'te birden fazla olan Alyans okulları, İstanbul, Selanik ve İzmir'de yoğunlaşmıştı. Yukandaki tabloya yalnız Alyans okulları alınmıştır. Bu lis­ teye babamlığa bağlı olarak açılan mekteplerle Alyans örgütü ile ilişkisi olmayan Yahudi zenginleri tarafından yaptırılan eğitim kurumlarını ve Almanlar'ın Filistin'de Yahudilere

ları okulları

sunduk­

da ilave etmek gerekir. 1897 rakamlarına göre

Almanlar'ın, Yahudiler için açtıkları okullar hariç, Osmanlı top­

295'i iptidaiye, 34'ü rüşdiye ve 2'si İdadiye ol­ mak üzere toplam 331 musevi okulu vardır. 46

raklarında

Osmanlı top­ raklarında toplam 350 civarında Yahudi okulu bulun­ duğunu tahmin edebiliriz. Savaş sebebiyle kapanan Yahudi Bu tarihten sonra hizmete girenlerle birlikte

okullarındaki musevi öğrenciler için 1915 yılında Beyoğlu'nda bir okul açan uluslararası Beni Berit Cemiyeti'nin, bu tek okuila yetinip yetinmediği bilgimiz dışındadır. En büyük şehir olması sebebiyle en fazla Yahudi okulu İstanbul'da bulunuyordu. İstanbul Yahudilerinin 23 okulu des­ teklediklerini yazan Betül Gedik

47

İstanbul'da 7 musevi oku­

lunun bulunduğunu belirtmekte, ancak bu rakamın hangi yıl veya yıllar için geçerli olduğuna dair bir kayıt düşmemektedir. Bizim tespitierimize göre 1908 yılı itibarıyla İstanbul'daki sade­ ce Alyans okullarının sayısı 13'tür. Bu 13 okulun semtlere göre dağılımı şöyledir: 45

Varna, Larisa, Rusçuk, Kırklareli ve diğer illerdeki Yahudi okullarının Alliance

46

Devlet-i A liyye-i Osmaniye'nin 1 3 1 3 Senesine Mahsus tstatistik-i Umumiyesi,

47

Betül Gedik. Eski istanbul Hayatı n tstanbul Yahudileri. İstanbul l996. s: 109

ile ilişkisi olmadığı için listeye dahil edilmemiştir Alim Matbaası. İstanbul l316, s: 82

374


Necdet Sevinç

Balat

2

Dağhamarnı

2

Galata

3

Hasköy

2

Kuzguncuk:

2

Ortaköy

2 48

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Archives İsraelites 1858 yılı için İstanbul'da 2.552 öğrencinin e�itim gördüğü 44 Yahudi okulunun, 3 de Karay okulunun bulunduğundan bahsetmekte­ dir. 1871 Salnamesi'nde Selanik'te 29 Yahudi okulunun bulun­

duğu kaydedildiğine göre 49 bu rakamlar mübalağalı olarak ka­ bul edilmemelidir.

48

Aron Rodrige, age. s: 144

49

İlknur Polat Haydaıoğlu. age. s: 100

375



10.BÖLÜM:

BU LGARLAR VE DiGERLERi

7840'ta bir Amerikalı misyoner papazm yardımıyla inci/ Bulgarcaya çevrildi. 1835'1erde Bulgar dili ile yazılan eserlerin sayısı 40'ı geçmezken, 1876'da bu sayı 7800'1ere ulaştı, ilk 700 Bulgarca kitabın 75'i misyonerierin matbaasmda basıldı.

BULGAR OKULLARI

ıS. yüzyılın sonlarında bile dünya Bulgar milletinin varlı­ ğından henüz haberdar değildi. Filolojiyle uğraşan bilginler dahi bir Bulgar dilinin mevcut olduğunu bilmiyorlardı. Balkanlar'da seyahat eden kimseler orada bir Bulgar topluluğunun Ya.tam.akta olduğundan habersizdiler. Ruslar ancak ı829'da Türkler'e karşı yaptıkları harp vesilesiyle Bulgarlada temasa geçtiler, onların Ortodoks mezhebinden ol­ duklarını ve Rusça'ya yakın bir dil konuştuklarını görerek hay­ rete düştüler. ı Öyleyse Balkanlar'a sarlm1ak ve sıcak denizlere inmekle ilgili emellerinin önünde en büyük engel olarak gördük­ leri Osmanlı Devleti'ne karşı Bulgarlan kullanabilirlerdi. Rusya bu tarihten sonra dil benzerliği ve mezhep birliğin­ den faydalanmaya başladı. Subayı, papazı, tüccarı ve daha başka ajanları ile Bulgarlar arasında Osmanlı Devleti'ne karşı şiddetli bir propagandaya girişti. 2 Bu işte onlara yardımcı olan faktör­ lerde vardı. Enver Ziya Karal.

2

Osmanlı Tarihi, c: 7. Ankara 1977. s: 84

Enver Ziya Karal. age. c: 7. s: 87

377


Misyontr FJJaliynlrri

Osmanlı Devleti Bulgarları Fener Patrikhanesi'ne bag-Iamış­ tı. 18. yüzyılda Bizans İmparatorluğu'nu ihya etme emelleri or­ taya çıkınca patrikhane Bulgarların Rumlaştınlmasıyla ilgili bir programı uygulamaya koymuştu. Fener Patriği ı8oo tarih­ lerinde metropolitlere gönderdiği bir tamimle Bulgar kilise okullarının kapahlmasını, kiliselerde yalnız­ ca Rumca yazılmış din kitaplarının okunmasını, keza okullarda münhasıran Rumca yazılmış din kitapları­ nın tedrisini emretmişti. Eski Bulgar edebiyatının kalıntı­ ları her yerde dini bir gayretle yok ediliyordu. Bulgar dili ile ayin yapmak yasaklanmıştı. J Bu baskılar Rusların işini kolaylaştırıyordu. Bu arada misyonerler de boş durmuyorlardı. 184o'da Neophytos adında Amerikalı misyoner papazın yar­ dımıyla İncil Bulgarcaya çevrildi. Bu İncil aynı yıl İngilizlerin de katkısıyla İzmir'de basıldı. İlk Bulgarca aylık dergi ı844'te yine misyonerler tarafından İzmir'de yayınlandı. Bulgarcanın yabancı dillerdeki ilk grameri yine misyo­ nerler tarafından 1849'da İzmir'de neşredildi. ı.86o'da İngilizce-Bulgarca, Bulgarca-ingilizce sözlükleri yine misyonerler tarafından hazırlanıp basıldı. Misyonerler aynı yıl Filibe'de bir ilkokul açhlar. 1870-1909 yılları arasında yaklaşık 72.5 milyon sayfa Bulgarca yayın yaphlar. 4 Nahit Dinçer'in misyonerler tarafından yetiştirildig-ini söy­ lediği papaz Paisin Helendansky Bulgar davasını ilk defa dil ve kültür sahasında başlatmıştı. ı.835'lerde Bulgar dili ile ya­ zılan eserlerin sayısı 40'ı geçmezken ı876'larda bu sayı ı8oo'lere ulaşb. 5 İlk ıoo Bulgarca kitabın 75'i misyonerierin matbaasında basıldı. 6 3 4

Enver Ziya Karai. age. c: 7. s: 86 Ömer Turan.

Avrasya Coğrafyasında Misyonerlik Faaliyetleri. Avrasya Etüdle­

ri, sayı: 16. Ankara 1 999. s: 32. 29 nurnaralı dipnot

5

Na hi ı Dinçer. Yabancı Özel Okullar. İstanbul 1978, s: 67

6

Ömer Turan, agm, s: 32

378


N�cdu Sroinç Bütün bu faaliyetlerin maksadı Bulgar milliyetçiliğini

uyandırıp, şartlandırılmış kitleleri Türk başkentinin üzerine salıvermekti. Ruslar aynı maksatla Bulgarları Rum kilisesinden ayırdılar. Fener Patrikhanesi'ne karşı eksarbhaneyi kurdular. İlk Bulgar okulu 14 Ocak 1835'te Balkan sıradağlarının için­ deki Gabroba kasabasında açıldı, daha sonra bütün Bulgaristan'a yayıldı. Bu okullar vasıtasıyla Bulgar ayaklanmasının tohumları atılırken, Amerikan misyonerleri 1859'da Bulgaristan'a incelerne gezileri düzenlediler. Dr. Elios Rigg ve Dr. Byingtı:m'un başkan­ lığındaki heyet raporlan Bulgaristan'da durumun vaadedici ol­ duğunu ve vakit geçirilmeden işe başlanması gerektiğini belirti­ yordu. Bu tavsiyeler üzerine ı86o'da Filibe'de Teoloji Enstitüsü faaliyete geçirildi, enstitü daha sonra Sarnakov'a taşındı. 7 Ruslar ise kendi ülkelerine götürdükleri Bulgar gençlerini, açtıkları özel okullarda tam bir ihtilalci olarak yetiştiriyorlar­ dı. Ayrıca bazı zengin Ruslar Balkanlar'da kendi paralarıyla aç­ tıkları okullarda Bulgar çocuklarına Slavlık ve hıristiyanlık ide­ allerini aşılıyorlardı. Bulgaristan'da açılan okulların tüm

masraflarını Rusya karşılıyor ve hatta Rus hükUmeti öğ­ rencilerin meşguliyet sahalarını bile tespit ediyordu. 8 Çok geçmeden Bulgar zenginleri de okul açma yarışına ka­ tıldılar. Samakov, Selanik, İzmir ve İstanbul'da Bulgar matbaa­ ları kuruldu. Bir süre sonra küçük dağ köyleri bile okula kavuş­ muştu. Ruslar, Hocabey, Nikoloyef ve Kesnofta Bulgar çocukları için okul açtıklarında Babıali'yi ikaz ihtiyacı duyan Mithat Paşa, gönderdiği muhtırada bu okulların ücretsiz olduğunu ha­ tırlatarak okutulacak kitapların Rusya'dan getirildiği­

ni, öğretmenierin Rus hükumetince tayin edildiğini ve 7

Necmettin Tozlu. Kültör ve Eğitim Tarihimizde Yabancı Okullar. Ankara. 1991. s: 241

8

Necmettin Tozlu. age. s: 335

379


Misyımtr Fuliyeıkri

tüm masrafların Rusya tarafından karşılandığını bil­ diriyordu. 9 Rusların bütün bu faaliyetleri, başta Robert Kolej olmak üze­ re, İstanbul'daki okullarında müstakbel

Bulgaristan'ın lider kadrosunu yetiştiren misyonerierin çabaları Balkanlar'ı Osmanlı'ya karşı kışiartmak içindi. Tezgahianan

ayaklanma

1876

babannda

patlayıverdi.

Rodoplar'ın kuzey eteklerindeki Filibe Sancağı'na bağlı 4 köyde Rus öğretmenler ve Amerikalı misyonerierin yıllarca süren tah­ rik ve teşvikiyle çıkanlan ayaklanma tabii ki bastırıldı. İlıtilale katılanların çoğu misyonerler tarafından yetiştirilen Bulgar ta­ lebelerdi. 10 isyana katılan 4 köyün toplam nüfusu 4 bini bulma­ dığı halde Avrupa ve Rusya'da

kılıçtan geçirdiğine"

"Türkler'in ıoo bin Bulgar'ı

dair bir yaygara koparıldı. Bu yoğun

yaygara içinde Rusya Osmanlı Devleti'ne savaş açmış ve sonun­ da bir Bulgar Prensliği kurulmuştu. Ne var ki,

Bulgar devleti­ nin yaratılması 400 bin kadar Rumeli Türkünün canı­ na malolmuştu. ı milyon kadar Rumeli Türkü de yurt­ larından koparılıp atılmışh. ıı Ayestafanos Antiaşması'na göre yukanda sözünü ettiğimiz Bulgar Prensliği, Osmanlı hakimiyeti altında büyük bir prens­ likti. Karadeniz'den Adalar Denizi'ne, Trakya'dan Arnavutluk'a kadar uzanan topraklar Bulgadara sunulmuş, Thna boylarından başka Makedonya da onlara verilmişti. Berlin Muahedesi'yle bu büyük Bulgaristan ufaltılarak Türkiye'ye tabi haraçgüzar bir prenslik baline getirildi. 12

Ruslar antlaşmayı imzalamak zorunda kaldı­ lar ama bu münasebetsiz prensliğin önüne de büyük Bulgaristan hedefini koydular. Dolayısıyla Bulgadara va9

Nafi Atuf.

10

E.Kırşehirlioğlu. Türkiye'de Misyoner Faaliyetleri. İstanbul ı963. s: 91

ll

Bilal Şimşir. 1986.

12

380

s:

Türkiye Maarif Tarihi, c:

l. İstanbul. 1931. s: 47

İngiliz Belgelerinde Osmanlı Ermenileri (ı856·1880). Ankara

40

İsmail Hami Danişmend İzahlı. Osmanlı Tarihi Kronolojisi, c: 4. İstanbul l972. s: 315


adedilen topraklarda Rusların, misyonerierin ve haraçgüzar prensliğin okullaşma faaliyeti devam etti. Bu öylesine yoğun bir faaliyetti ki, bir süre sonra Zühdü Paşa, Abdülhamit'e sun­

"hele Selanik Sancağı'na tabii Tikveş karyesiyle sair bazı mahallerde ahali-i İslamiye'nin Bulgarcadan başka lisan bilmediğinden" ve "cevami-i şerifede dua ve nasihatin bile Bulgarca yapıldığından"

duğu raporunda

şikayet edecekti. Camilerde bile duanın Bulgarca okunup hutbenin Bulgarca verilmesinden cesaret alan idareciler, değil Osmaqlı müfettişle­ rinin Türklüğe tuzaklar kurulan bu okulları denetlemesine izin vermek, tıpkı Selanik Bulgar Okulu müdürü Dayran'ın yaptığı

öğrencilerle birlikte, dev­ lete isyan ederken öldürülen çapulcuların mezarlarını ziyaret edeceklerdi. '3 gibi onlara bilgi bile vermeyecek,

DEVLET KURAN OKULLAR Bir İngiliz gizli belgesinde rastladığımız G. H. Fitzmavrice, İngiliz hariciyesine gönderdiği genel değerlendirme raporunda

Bulgaristan'ın mevcudiyetini okullara borçlu olduğu­ nu '4 bildiriyordu. Gerçekten öyleydi. Tespit edebildiğimiz kadarıyla ilk Bulgar okulu 1835'te kurulmuştu. Bir kaynağa göre bu tarihten 41 yıl sonra

1876'da Bulgar okullarının sayısı ı.6oo'e çıktı!

Bu

rakam ihtiyatla karşılansa bile ı897'de, devletin resmi istatisti­ ğine göre 697 Bulgar okulu vardı. Bulgarlar, Bulgar ahalisinden hiç kimsenin bulunmadığı Manastır vilayetindeki Kesriye'de bile okul açmışlardı. l3

'5

Bazı Bulgar okulları gibi bu okul da Sırpça

Mustafa Ergün. İkinci Meşrutiyet Devrinde Eğitim Hareketleri

(1908-ı9ı4).

Ankara 1996. s: 376 14

Erol Ulubelen, İ ngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye. İstanbul l967. s: 32

ıs

İlknur Polat Haydaroğlu, Osmanlı İmparatorluğu'nda Yabancı Okullar. Ankara 1993, s: 16

381


MiJyonrr Ftıtıliyttltri

eğitim yapıyordu. 1902 tarihli bir arşiv belgesinden öğreniyoruz

ki, devlet 19 yıldır faaliyette olan bu okulu kapatmak istemiş, fa­ kat öğretmenlerine ceza vermekle yetinmiştir. 1871 Salnamesi'ne göre sadece Selanik'te Bulgarlar 92 iptida­ iyeye, 2 de rüştiyeye sahiptiler. ı& Asım Solmaz 1889-1816 yılları için 212 Bulgar okulunun bu­ lunduğundan '7 bahsetmekte, ancak 1897'de 697 olan okul sayı­ sının 2 yılda nasıl 212'ye düştüğüne dair hiçbir bilgi vermemek­ tedir. Biz devletin istatistiklerini esas alarak 1897 yılı için okul sayısını 697 kabul ediyoruz. Bu rakamın ilerleyen yıllarda art­ mış olması icabeder. İstanbul'daki ilk Bulgar okulu 1857'de Fener'deki Sveti Stefan Kilisesi'nin karşısında açıldı. Adına Sveti Stefan ve Metodiy den­ di. Önceleri ilkokul düzeyindeki okul daha sonra ortaokul sevi­ yesine yükseltildi. İstanbul'daki ikinci Bulgar okulu Hayırsever Eğitim Derneği tarafından 1869'da Vezir Han'da açıldı. Sonra Hasköy, Kasımpaşa, Topkapı, Langa, Kumkapı ve İstanbul ya­ kınlanndaki köylerde de Bulgarca eğitim yapan okullar devreye sokuldu. Pek aktif olduğu anlaşılan Hayırsever Eğitim Derneği, 187o'de Kasımpaşa, Tatavla'da (yani Kurtuluş'ta) 187ı'de Langa ve Kumkapı'da, ı872'de Aynalıçeşme'de Bulgarlar için yeni okul­ lar açtı. Aynı dernek, biri 1874'de Ortaköy'de, diğeri 1893'de Beyoğlu Başağaçeşme Sokağı'nda olmak üzere iki okulu daha Bulgar çocuklarının hizmetine verdi. '8 Bugün İstanbul'da hala faaliyete devam eden okul, Bulgar Eksarhlığı tarafından 1897'de Beyoğlu'nda açılmıştır.

100

16

İlknur Polat Haydacoğlu. age, s:

17

İstanbul ı979. s: 42 Ahmet Hezarfen-Ahmet Mülayim. Bulgar Okulları. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi. c: 2. istanbul l993, s: 329

18

382

Asım Solmaz, Osmanlı Toplumu ve Bulgarlar.


DiGER AZlNLIK OKULLARI Osmanlı İmparatorluğu'nun özellikle Balkan vilayetlerinde Sırplar, Ulahlar, Yunanlılar, İranlılar ve hatta Gürcüler bile dini ve siyasi maksatla okullar açmışlardı r:

ULAH OKULLARI: Rumlar, Romenierin ajanı olarak suçladıkları için yoğun baskı altında bulundurdukları Ulahlar'ın ilk okulları, ı864 yı­ lında Tırnova'da faaliyete başladı. Bunu ı865'de Goperi, ı867'de Avela, ı868'de Vloşoklisura ve Ohri, 187o'de CaliVia ve Kruçevo, ı875'te Niausta şehirlerinde açılan okullar takip etti. ı8 9 o da '

Makedonya'da S'i kız 22'si erkek olmak üzere 30 Ulah oku­ lu vardı. ı882'de İstanbul'da bir eğitim kurumuna sahip olan

Ulahlar'ın Yanya ve Manastır'ta da birer liseleri bulunuyordu. '9 1897 istatistiklerinde imparatorluk bünyesindeki Ulah okullarının sayısı 63 olarak tespit edilmiştir. SlRP OKULLARI:

Sırbistan, Belgrad'taki Osmanlı valisi tarafından yönetilme­ s ine

rağmen belde ve nahiyeler Knez ve başknezlerin ellerindey­

di, buralar devlet murakabesine tabi değildi. Padişahlardan al­ dıkları fermaniara dayanarak umumi teşkilatlarını muhafa­ za eden Sırp manastırları da idareleri altında bulundurdukları mektepler vasıtasıyla müstakbel Sırp maarifinin temellerini at­

tılar.

20

Milli ernellerin doğup, büyümesine sebep olan bu okul­

lar ı8o4'teki Sırp milli hareketinin başlamasında en önemli etken oldular. Milli Eğitim Bakanlığı Arşivi'nde bulunan ve tarihi belli ol­ mayan "Vilayet dahilindeki anasır-ı muhtelife mekati­

bini mübeyyin" defter kaydına göre 171 Sırp okulu vardır. Çizelgeden anlaşıldığına göre sözü edilen vilayet Rumel i vilaye 19

Mustafa Ergün. age, s: 379

20

Nafi Atuf. age.

c: 1.

-

s: 75

383


tidir. m

2'

1897 istatistikleri Türkiye'deki Sırp okullarının · sayısı­

Bs olarak gösterdiğine göre, bu defter kaydı sonraki yıllara ait

olmalıdır. 1910 yılında sadece Selanik'te 200 kadar Sırp okulu­ nun bulunduğu bilindiğine göre

22

imparatorluk genelinde bu ra­

kamın daha fazla olması gerekir.

İRAN OKULLARI Türkiye'deki ilk İran okulu 1884'te İstanbıil'a yerleşen İranlılar için Çakmakçılar Yokuşu'ndaki Valide Ham'nda açıl­ mış, buradan Mahmutpaşa'daki Yıldız Han'a taşınan okul, sonra Beyazıt'a nakledilmiştir.

23

Bu okulu, 1877-78 Türk-Rus

Savaşı'ndan sonra yine İstanbul'da Debastani İraniyan okulu­ nun faaliyete geçmesi takip etmiştir. 24 İran Encümen-i Müsavat Cemiyeti'nin 1912'de ruhsat için müracaatından anlıyoruz ki . Kerbela'da Hüseyni adında bir İran okulu daha vardır. 1916'da ise İstanbul Fazlıpaşa civarındaki Debastan-i Ahmediyan İraniyan Okulu için ruhsat başvurusu yapılmıştır. 2s Bunların dışında müstakil bir Yunanistan kurulduğu

halde 1912 yılında İzmir'de 3 Yunan okulu,

"6

tespit edil­

miş, 187o'lerde ise Gürcü katolik rahip ve rabibeleri İstanbul'da Fransızca eğitim yapan okullar açmışlardır. 27

21

İlknur Polat Haydaroğlu. age. s: 90

22

Mustafa Ergün. age. s: 376 s:

23

İlknur Polal Haydaroğlu. age.

24

Osman Ergin. Türkiye Maarif Tarihi, c: 3 4. İstanbul ı 977. s: ı 044

157

25

İlknur Polat Haydaroğlu. age, s:

26

Ömer Demircan. Dünden Bugüne Türkiye'de Yabancı Dil. İstanbul

27

tlhan Tekdi-Selim ilkin. Osmanlı İmparatorluğunda Eğilim ve Bilgi Eğilim

ı57

Sisteminin Oluşumu ve Dön�iimö. Ankara 1993, s. 120

384

l988. s: 55


1 1 . BÖLÜM:

M i LLi DEVLET KU RULUNCA. . .

Türkçe'den başka hiçbir dil eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz.

Anayasa, madde: 42

MEKATİB-İ HUSUSİYE TAUMATNAMESİ Osmanlı Hükumeti azınlık okullarıyla yabancı özel okulla­ rı denetim altına almak için 1915 yılında Mekatib-i Hususiye

Talimatnamesi'ni yayınlamıştı. Fakat savaş sebebiyle okullar kapalı olduğu için, o güne kadar alınan en radikal tedbir olarak kabul ettiğimiz bu talimatname uygulanamadı.

8 bölüm,ve 46 maddeden oluşan talimatnamenin önemli maddeleri şunlardı: Madde-2: Ecnebi cemaat, cemiyet ve şirketlerin kendi narn­ Iarına veya muvazaa tarikiyle mektep açmaları memnudur. Madde-s; Hükumetçe tanınmış Türkiyeli cemaatlar tara­ fından açılan mektepler, o cemaata mensup nüfusun sakin bu­ lunduğu mahalle veya karyeter dahilinde olmakla beraber vüs'at (yani genişlik) ve tarz-ı inşaaları ihtiyaçtan fazla olmamalı ve gürültüleri mevcut sair mekatibi ile diğer cemaat maabiinden (mabet) işitilmeyecek derecede uzak bulunmak şarttır.

385


Miıyoner Faaliyttltri

Madde-4: Tebaa-i ecnebiyeden olan efrad. mektep açabilmek için mektep açacakları mahallerde devlet-i metbuları tarafından

mektebe ihtiyaç gösterecek raddede nüfus mevcut ol­ mak ve o devletlerin memalikinde Türk tebaasının mektep aç­ masına müsaade usulü cari bulunmak meşrut (şart) olarak ve mektep binaları dahi üçüncü maddede mündemiç kuyuda (ka­ yıtlara) tabi bulunacaktır. Madde-s: Ana mekteplerinden maada zükur (erkekler) ve inas (kız) muhtelit (karışık) rnekatih-i leyliye açılamaz. Madde-6: Lisan-ı resminin bayrilisanla icrayı tedrisat olu­ nan rnekatih-i hususiyede Türkçe'nin ve Türkiye tarih ve

coğrafyasının Türkçe olarak Türk muallimler tarafın­ dan talim ve tedrisi mecburidir. imparatorluk çöletükten sonra Kuvayı Milliye Hükumeti, 30 Temmuz 1922 tarih ve 1718 sayılı Bakanlar Kurulu kararıy­ la Mekatib-i Hususiye Talimatnamesi'ni tanımış, Amerikan mis­ yonerlerinin okul açınakla ilgili taleplerini de talimatnamenin 4 . maddesine istinaden reddetmiştir. Aslında Ankara Hükumeti ilk günden itibaren yabancı okul­ lar ve azınlık okulları meselesi için önemli bir mesai sarfet­ rnek zorunda kalmıştır. Daha İstiklal Savaşı devam ederken,

20 Ekim 1921'de Fransa ile imzalanan Ankara İtilafnamesi'yle,

Türkiye'nin menfaatlarına aykırı düşmernek şartıyla, Fransız öğretim, sağlık ve yardım kurumlarının varlıkları ka­ bul edilmiştir.

ı

Yusuf Kemal'le Franklin Bouillon tarafından

imzalanan Ankara Antiaşması'na ek 20 Teşrinievvel 1331 tarihli mektupta belirtildiği gibi "Türkiye'deki Fransız kurumla­

rı ve öğretim müesseseleri Türk kanuniarına uymala­ rı, zararlı bir fiile girişmemeleri" halinde varlıklarını mu­ hafaza edeceklerdir.

Türkiye Cumhuriyeti Maarif Vekaleti. Türkiye'de Yabancı Müesse&eleriDin Du­

rumu Hakkında Rapor. Ankara 1956.

386

s:

2.


Nudu S�vin;

Yabancı okullar meselesi herhalde emperyalizme karşı sa­ vaşan Türk aydınının gündemini daha önce de işgal etmiş ola­ cak ki, devrin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi (Tanrıöver) Şubat 1921'de Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşrtıada "Bazı

mahsurları olmasa bir tane bile ecnebi mektebi bırak­ mayacağından" bahisle "bu konu dahili olduğu kadar harici bir meseled.ir. Amerikan, Fransız veya İtalyan okulları kapatıldığında bunun harici tesirlerini düşün­ mek zorundayı.z" 2 demiştir. Daha çok harici bir mesele olan azınlık ve yabancı okulla­ rı sorunu Lozan'da Türkiye'yi uzun süre meşgul etti. 20 Kasım 1922'de başlayan müzakerelerin 4 Şubat 1923'e kadar sü­ ren ilk bölümünde bu konuda bir antlaşmaya varılamamıştı. Türkiye'nin karşısındaki güçler mütareke döneminde de açılmış olanlar dahil olmak üzere mevcut bütün kurumların eski imti­

yaz ve muafiyetlerle birlikte tanınmasını istiyorlardı. Eski imtiyaz ve muafiyetleri şiddetle reddeden Türk delegas­ yonu uzun süren müzakerelerin sonucunda Türkiye'de bulunan yabancılara ait okul ve hastabane gibi kurumları, dini telkin­

de bulunmamaları ve devletin genel kanunianna ria­ yet etmeleri şartıyla tanıdı, fakat bu bir antlaşma maddesi de­ ğildi. Türkiye, bu kurumların varlığını, Türk delegasyonu başka­ nı İsmet İnönü'nün Fransız, İngiliz ve İtalyan temsilcilerine ayrı ayrı gönderdiği mektuplarla tanımıştı. İsmet Paşa, 24 Temmuz 1923'te Fransız temsilcisi General Pelle'ye yazdığı mektupta;

2

Yahya Akyüz. Türk Eğitim Tarihi. Ankara 1989. s: 358

3

Mektubun metni şöyledir.

3

Ekselans Lozan' da bugünkü tarihle imza olunan ildmet mukavalesine atfen ve mezkur rnukaveleye ıaptedilecek olan beyannamenin mektuplarla tebdili hakkında Bi­ rinci Komitenin 19 Mayıs 1923 tarihli eelsesinde müttabaz kararına tevfikan Tü rkiye' d e 30 Teşrinievvel 1914 tarihinden mukaddem mevcÜdiyeti musaddak

ve Fransa'ya (İngiltere, İtalya) mensup müessesat-ı mezbebiye. tedrisiye. sıhhiye ve hayriyenin mevcudiyetini tanıyacağını ve bugün imza edilen Muahade-i Sul-

387


Miıyon�r Fdaliyttkri 30 Ekim 1914'ten önce varlığı tanınmış olan Fransız

din, öğretim, sağlık ve yardım kurumlarının yine tanı­ nacağını taahhüt etmişti. İngiltere ve İtalya temsilcilerine de

benzeri mektuplar yazılmıştı. Türkiye bu mektuplarla sadece Fransa, İngiltere ve İtalya'ya ait dini öğretim ve sağlık kurumlarını tammıştı. İkarnet ve Adli Selahiyel Mukavelesi'nin 2o'nci maddesine göre bu mektuplann geçerlilik süresi 7 yıldı. Mektupların geçerlilik süresi 193l'de sona erdi. 22 Aralık 1934'de kabul edilen 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 3. maddesi ile de "dondurulma" esası getirilerek ecnebilerin Türkiye'de yeniden okul açabilmeleri, mevcut okulları­ nı genişletebilmeleri veya kullanım amacını değiştire­ bilmeleri bazı kısıtlayıcı şartlara bağlandı. 4

Ancak, Lozan mektuplarının geçerlilik süresinin sona erme­ si beklenıneden Mart 1924'te yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile azınlık okulları dahil, bu okulların dini kurumlarla ilişkileri kesildi. Kanunlara göre bütün yabancı ve azınlık okul­ ları Milli Eğitim Bakanlığı'nca yapılacak teftişe açık olacaklar­ dı, ilgili kanun ve yönetmeliklere uyacaklardı. Türkçe, coğraf­ ya, tarih, edebiyat gibi derslerin Türk öğretmenler ta­ rafından verilmesini ve bu derslerin tüm öğrencilere okutul­

masını sağlayacaklardı. Aynı yıl yayınlanan bir genelge ile yabancı ve azınlık okulla­ rından aşağıdaki şartlara uymaları istendi: Dini esasa dayalı eğitim ve din propagandası yapılma­ yacaktır. hiye tarihinde Türkiye' de fiilen mevçul sa ir Fransız (İngiliz, İtalyan) müessesal-ı

mü masilesinin vaziyederin i nizama tevfik etmek üzere hayırhane tetkik edeceği hükümelim namına beyan ile kesbi şeref eylerim.

Her nevi mükellefiyat maliye nokta-i nazarından baladaki müesse sat. Türk mü­ essesatı mümessilesiyle müsavi muamaleye mazhar edilecek ve işbu müessasat hakkında cari olan nizam-ı amme ahkamıyla kavanin ve ni zamata tabi olacaktır. 4

Ahmet Mülayim. Yabancı Okullar. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi. c:7. İs­

tanbul l993. s: 396

388


Necdet Sevinç

Okul binalannda dini semboller ve işaretler bulundurul­ mayacaktır. Okul kitaplarındaki hıristiyanlıkla ilgili din büyükleri­ nin resimleri çıkarılacaktır. Okul binalarındaki salipler (haçlar) i ndirilecektir. 5 Başta İngiltere olmak üzere Fransa ve İtalya bu genelgeyi milletlerarası mesele haline getirdiler. Alınan kararların uygu­ lanmaması için Ankara'yı baskı altına aldılar. Atatürk bu has­ kılara bir başka genelge ile cevap verdi. 26 Eylül 1925 tarih ve

3965 sayılı genelge ile yabancı okullar hakkında şu·esaslar geti­ riliyordu: Hiçbir okulda Türk ve Türk Devleti aleyhine, ders­

lerde veya ders dışında bir ifade kullanılmaya­ caktır. •

Türkler'in bu gününü ve dününü kötüleyen, Türk ve Türk Devleti aleyhine yazılmış kitaplar bulunmayacaktır. Ders kitaplarında ve duvar panolarında Türk tarih ve

coğrafyasına ilişkin en ufak bir yanlış bulunmaya­ caktır. Türk toprakları hiçbir ülkenin parçası olarak gösteril­ meyecektir. •

Ders kitaplarında hiçbir ülkenin propagandası bu­

lunmayacaktır. Bütün yabancı okullarda haftada beş saat Türk Dili, Türk Tarih ve Coğrafyası okutulacaktır. •

Türk Dili, Türk Tarihi ve Coğrafyası'nın öğret­ menleri Türk olacak ve Milli Eğitim Bakanlığı'nca se­ çilecektir.

5

i. Baş göz-H. Wilson, Türkiye Cumhuriyeti'nde EAitim ve Atatürk. Ankara 1968, s: 84

389


Miryon<r Fa.a.liyttlzri

Okullarda her türlü dini propagandanın yapılması ya­ saktır. Okullarda dini senıboHer bulundurulmayacaktır. 6 Yabancı okullan denetim altına alma girişimleri bununla bitmedi, 7 Şubat 1926'da bir genelge daha yayınlandı. Mekatib-I Hususiye Talimatnamesi'yle birlikte, daha önce yayınlanan bazı genelgelerin hükümlerini de ihtiva eden 1926 genelgesi denetim

görevini layıkıyla yapmayan maarifmüdür ve memurla­ rının meslekten ihraç edileceğine dair esaslar getiriyordu: Yabancı

okulların ruhsatnameleri iyice incelendik­

ten sonra ruhsatnamede yer almayan alanda fa­

aliyet

göstermelerine

izin

verilmeyecektir.

Sahip oldukları ruhsatnamelerle Mekatib-i Hususiye Talimatnamesi'nin müsaade ettiği çerçevede çalışabilir­ ler. Bunun dışında faaliyet gösterilmesine izin verilme­ yecektir. Yabancı okullannda Türkçe, Türk Tarihi ve Coğrafyası derslerini okutacak öğretmenler bakantıkça tespit edilece­ ğinden bu görevi üstlenecek öğrebnenlerin seçiminde ba­ kanlığa isim bildirilecektir. Tavsiye edilenlerin Türk

ve milli duygu sahibi olmalan gerekmektedir. Bazı okulların, başta ders araç ve gereçleri olmak üze­ re gerekli imkanlardan yoksun oldukları görülmektedir. Bu okullar denetlenecek, eksikliklerini tamamlamayan okulların öğretime devam etmelerine izin verilmeyecek, durum bakanlığa bildirilip, bakanlık emri alındıktan sonra bu emir doğrultusunda hareket edilecektir. Bazı okulların, fakir ö�rencilerinin öğrencilikle bağdaş­ mayacak (sufli) hizmetlerde bulundukları görülmüştür. Bu durum bir an önce engellenecektir. 6

M. Hidayet Vahapoglu. Osmanlı'dan Günümüze Azınlık ve Yabancı Okullar, İs­ tanbul l997, s : 2 19-22

390


Nud�t s�vinç •

Okul kayıtlarının Türkçe tututmadığı tespit edil­ miştir. Kayıtların Türkçe tutulması sağlanacak, buna uymayan okullar kapatılmak üzere bakan­ lığa bildirilecektir. Bütün okullarda en seçkin yere So x 66 ebadlarında bir Atatürk fotoğrafı asılacaktır. Okulların tertipli ve düzenli olmaları sürekli kontrol edi­ lecektir. Bazı okullarda Mekatib-i Hususiye Talimatnamesi hü­ kümlerinin bilinmediği, bu sebeple yanlışların yapıldı­ ğı beyan edilmektedir. Makbuz karşılığı olarak her okula birer adet Mekatib-i Hususiye Talimatnamesi verilecek ve bu talimatname hükümlerinin bilinmemesinin maza­ ret sayılmayacağı tebliğ edilecektir.

Okul kiliselerine -ibadet etmek için de olsa- ya­ bancıların girmesine izin verilmeyecektir. Şimdiye kadar yayınlanan genelgelere rağmen bazı

okulların ders kitapları içinde dini propagan­ da amacıyla Eizze (azize) resimleri görülmüş­ tür. Bunlar derhal çıkarılacak, kiliselerden baş­ ka yerlere salip takılmasına izin verilmeyecek, aksine harekette bulunan okul yöneticilerinin ve öğretmenierin görevlerine son verilecektir. Yabancı okulların tali kısımları genel müfettişler, ma­ arif müdür ve memurları tarafından teftiş edilecektir. Yabancı ilkokullarını ise ilköğretim müfettişleri, genel müfettişlikten alacakları program gereğince teftiş ede­ cekler ve programlarını iki nüsha hazırlayarak maarif müdürlüğüne vereceklerdir. •

Önceden kapatılmış olan yabancı okulların gizli olarak faaliyetlerine devam ettikleri öğrenilmiştir. Bu tür giz­

li faaliyette bulunan okullar tespit edildiğinde o 391


vilayetin maarifmüdür ve memurları meslekten ihraç edilecektir. •

Azınlık okullarındaki öğretmenierin kimlikleri, yeterli­ likleri, diplomalarının ve diğer gerekli evraklarının inee­ lenme yetkisi maarif idarehanelerine aittir. Bu evraklar üzerinde yapılan incelemelerde uygun olmayanlar kabul edilmeyecektir. Maarif müdür ve memurları azınlık okullarını bizzat tef­ tiş edecekler ve ilköğretim müfettişleriyle denetime tabi tutacaklardır.

7

TÜRKLER TARAFINDAN TÜRKÇE OLARAK Atatürk,

Merzifon Koleji Kampüsü'nün arpa tarlası­ na döndüğünü görmeden rahat etmeyeceğini söyleyen avukat Sadık Bey'e, koleji denetleme emri vererek yabancı okul­ lara duyduğu tepkiyi gösterir. 8 1927'den sonra da yabancı okul­ ları vergiyle tanıştırır. Artık bu okullar kendilerine bağış, miras vs. gibi çeşitli yollardan intikal eden her türlü akar ve akaretten yüzde ıo ila yüzde 30 arasında Türk Maliyesi'ne vergi ödeyecek­ lerdir. Her fırsatta yabancı okulları ülkeyi terke zorlayan Türkiye 1930'larda Amerika tarihinin en büyük mali krizlerinden birini yaşarken, Amerikan okullarına ve bütün yabancı okullara şid­ detli tepkilere sebep olan vergiler koyar. 9 Danıştay, kanunu kıs­ men iptal eder. Bu kez dönemin Robert Kolej müdürü Dr. Walter

L. Wright mahkemenin yolunu tutar, ama istediği kararı alamaz. Fakat

bir Amerikan okulu mezunu olan Amerika'daki Türkiye büyükelçisi Münir Ertegün'ün telkinleri so­ nunda okullar vergi kanununun kapsamı dışmda bı7

M. Hidayet Vahapoğlu. age, s: 221. 222. 223

8

M. Hidayet Vahapoğlu. age, s: 221. 222. 223

9

Ayten Sezer. Atatürk Dönemi'nde Yabancı Okulla r (1923-1938). Ankara 1999. s: 49

392


Nm:lrt Sroinr

rakılır.

ıo

Okulların kapsam dışında bırakıldığı yıl, Atatürk'ün

hastalığın pençesinde kıvrandığı yıldır! Atatürk yabancı okullara giden Türk çocuklarının eğitimin­ den endişe duyduğu için 23 Mart 1931'de 1778 sayılı kanunu yü­ rürlüğe sokmuştu. Türk çocuklarının milliyetçilik bilin­

ciyle yetiştirilmesi amacını güden

ıı

kanunun ı. maddesi

"Türkiye'de ilk tahsillerini yapmak üzere mektebe gi­ decek Türk vatandaşı çocuklar, bundan böyle, bu tah­ silleri için ancak Türk mekteplerine girebilirler." hü k­ münü getiriyordu. Kanunun yürürlüğe girmesi üzeı-ine çok sa­ yıda yabancı ilkokul, öğrencisi olmadığı için kapanmak zorunda kaldı. Kanundan en çok Fransa ve İtalya zarar gördü. O tarihte Fransa'nın 34 ilkokulunda 4.275, İtalya'nın 17 ilkokulunda ı.ooo Türk öğrenci vardı. 1935'te Milli Eğitim Bakanlığı'nca yayınlanan Yabancı Okullar Yönergesiyle Türkçe'nin öğretilmesi, yabancı okul­ lara ilişkin öğretim programlarının ve ders kitaplarının bir ko­ misyonca incelenmesi, Türkçe kitaplarının Türk okullan için bastınlanlarla aynı olması, Türkçe derslerini Türk öğret­

menlerinin vermesi, tarih ve coğrafya derslerinin de Türkçe olarak ve Türk öğretmenlerce okutulması 12 gibi çok önem­ li esaslar getirildi. Yukarıda sıralanan maddeler, yönergenin ilk 6 maddesinin emriydi. 7 Kasım 1935 tarih ve 2584 sayılı bu fevkalade önemli yönergenin diğer bazı maddeleri ise şöyleydi: Madde-9: Yabancı okullarda bulunan yabancı talebenin yal­ nız ulusal tarihlerini kendi dillerinde yazılmış tarih kitapların­ dan okumalarına izin verilmiştir. Ancak bu tarih kitapları ba­ kanhkça usôlü dairesinde incelenerek, kabul olunduktan sonra okullarda okutulabilir. 10

Necmettin Toı.lu. Kültür ve Eğitim Tarihimizde Yabancı Okullar. Ankara 1991,

ll

Ayten Sezer. age. s : 2 5

12

Ahmet Mülayim, agm. Dünden Bugüne İilanbul Ansiklopedisi. ç:7. s: 396

s:

320

393


Misyon�r Faaliy�tl�ri

Madde-ıo: Lise derecesinde bulunan okulların son iki sı­ nıfındaki yabancı talebeye sosyoloji dersleri Türkçe olarak,

Türk öğretmenler tarafından okutulacaktır. Madde-ıs: Yabancı okullarda Türkçe olarak verilen dersleri okutan Türk öğretmenler, okulun öğretmenler kurulunda, Türk kültürü ile verilen derslerle ilgili meseleler hakkında fikirler söy­ lemek üzere hem bu kurulun toplantılarında, hem de yine aynı sebeple okulun inzibat kurulunda bulunacaklardır. Madde- 20: Yabancı okullarda Türkçe dilde yazılmamış bü­ tün kitaplar, bakanlığın özel komisyonu tarafından tetkik ettiri­ lerek, okutulmaması gereken bahisler hatta cümleler saptanır­ sa kitaplardan çıkarılacaktır. Okul idaresi kitabı bu değiştiril­ miş şekilde okutınaya rnecburdur. İçindeki yazıların çoğu oku­ tulamaz bir halde olan kitapların okutulrnasını, hatta okula gir­ melerini bakanlık men eder. ı3 Aynı yönetmelikle okulların şube açrnalan, yeni hazırlık sı­ nıfı açmaları, ve sınıf sayısını arttırmaları yasaklanmıştır. Bu yönergenin dışında ülkernizdeki azınlık ve yabancı okulları 625 sayılı Özel Öğretim Kanunu, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ve nihayet anayasa ile denetim altına alınmıştır. 624 sayılı kanunda değişiklik yapan 3035 sayılı kanunla "yaban­

cı uyruklu gerçek veya tüzel kişiler kendi adiarına veya Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek veya tüzel kişiler adına her ne surette olursa olsun Türkiye'de yeniden öğretim kurumu açamazlar" hükmü getirilmiş, ancak ta­ kip eden madde ile uluslararası nitelikteki okulların açılması­ na izin verilmiştir. Fakat 5 Kasım 1985 tarih ve 3236 sayılı ka­ nunla, ıı Temmuz 1984 tarih ve 3035 sayılı kanunun s. mad­ desinde değişiklik yapılarak "kalkınma yolunda olan ülke­

miz için yabancı sermayenin bilgi, tecrübe ve teknoloji­ sinden faydalanmaktan babiste mevzuattaki engelleyici hü-

\3

394

M. Hidayeı Vahap oğlu. age. s : 223-226


kümler değiştirilmiştir. 1935 tarihli Yabancı Okullar Yönergesi ve daha sonraki düzenlemelerle getirilen "Yabancılar tara­

fından açılmış olan öğretim kurumlarının binaları genişletilemez, çoğaltılamaz, yeniden bina inşa edile­ mez" gibi kısıtlayıcı hükümler 3035 sayılı kanunun 20. madde­ siyle yürürlükten kaldırılmıştır. Getirilen yeni esasa göre, yabancılar tarafından açılan okul­ lar Bakanlar Kurulu kararıyla üzerinde kurulu bulundukları arazileri genişletmernek şartı ile aynı arazi üzerine bina, öğrenci ve teçhizat kapasitelerini bir misli geçmemek üzere arttırabilir­ ler. Kanun, yabancı okulların yeni araziler edinebilmele­

rine de maalesef imkan tanımaktadır! DENETiME RAGMEN... Atatürk ı Mart 1922'de Meclis'te yaptığı konuşmada diyor­ du ki:

- Efendiler, yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimi­ ze, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun en ev­ vel ve herşeyden evvel Türkiye'nin istiklaline, ken­ di benliğine, an'inat-ı milliyesine düşman olan bütün anasırla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.

l4

Milli an'anaye düşman olan bütün unsurlada mücadele edilmesini emreden ve hayatı boyunca emperyalizmle savaşmış olan Atatürk önce Tehvid-i Tedrisat Kanunu'nun hükümlerine riayet etmeyen pekçok okulu kapattı. Sözkonusu kanunun; "yaban­

cı okullarda mabetler dışında dershane ve salonlar­ da bulunan dini semboller, salip, heykel, dini tasvir­ ler vs. kaldırılacalrtır. Müslümanların ve başka mez­ hepten öğrencilerin okullardaki dini ayinlere katıl14

Nejdet Sançar.

1965.

s:

Atatürk'ün Fikir Cephesi. Türk Yurdu Dergisi, sayı: 31B. Ankara

2

395


Misyontr Faaliyttltri

maları yasaktır." gibi hükümlerini ihlal eden pekçok oku­ lu faaliyetten men etti. Cumhuriyetin temel yasalanndan olan Tehvid-i Tedrisat Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden iki yıl son­ ra ve sadece 1924'ün Nisan ayında İstanbul'da 40'a yakın

Fransız okulu ile 4 İtalyan okulu kapatıldı. Fransız ve İtalyan hükumetlerinin ve okul idarecisi papazların tepkilerine rağmen karardan dönülmedi. '5 Fransız notasma verilen cevap­ ta konu "bir iç mesele olduğu için yabancı hükumetierin

protestoları dikkate alınmayacaktır" deniyordu. 1926'da da beden e�itimi derslerinde Fransız bayraklarıyla hareket

yaptırıldığı ve Türk öğretmeniere gereken saygı gös­ terilmediği için Saint Michel ve Saint Pulcherie okullarıyla, Milli Eğitim Bakanlİğının tayin ettiği öğretmeni kabul

etmediği için İngiliz Kız Okulu (High School for Girls) kapa­

tıldı. 16

Fakat alınan bütün tedbirlere ve Gazi'nin kararlılığına rağ­ men bu okullar Türk Milleti'ni ve Türk Milleti'ne ait olan değer­ leri hakir görmeye ve tahkir etmeye devam ettiler, hıristiyanlık propagandasına da son vermediler. Amerikan Board 1924 yılı ra­ porunda asla pes etmeyeceğini şu cümlelerle ifade ediyordu:

"Hıristiyan öğretmenler, hıristiyan düşünce ve ha­ yat temelinde yatan prensipleri öğrencilere aktaracak­ lardır. Böylece misyonerlik Türk öğrencilerinin haya­ tına hıristiyan karakterlerini sokma fırsatına kavuşa­ caktır. (...) Bir ortaokul veya hastahane açılarak hıris­ tiyanlık yayılabilir, Türkiye'de bulunan hıristiyanlar, hıristiyanlığa yakışır iş ve hıristiyanlığa yakışır ruh ile çalışıyorlar'"7x 15

Ayten Sezer. age. s: 23

16

Ayten Sezer, age, s: 50

17

'

Yıldız Sertel, Sabiha Serıel'i anlattığı "Annem" isimli kitabında bazı hıristiyan

hastabalacıların Müslümanlara bakışını şöyle özetler: "... Doğum zor olmuştu. Sabiha hasta yaıa�mda sancı çekerken Anıerikah hasta­ bakıcıdan elini lutmasını istemiş, hıristiyan hastabakcı:

396


Bu çalışmadan İstanbul'daki okulun Alman müdürü Ric­ hard Proyzer bile şikayetçiydi. Suçları olduğunda Türk çocuk­ larına salibin öptürüldüğünü anlatan Proyzer çocukla­ rın hıristiyan dua ve ibadetleriyle hıristiyan dini mera­ simlerine iştirak ettirildiklerinden yakınıyordu.

'8

Kızını, mükemmel bulduğu Amerikan Kız Koleji'ne kaydetti­ ren bir baba ise şöyle feryat ediyordu: - Evvela çocuk evdeki şeyleri beğenmez oldu. Kızımda bu de­ ğişikliği görünce mektep hakkında tahkikata başladım. Mektebe gidip hocalarla temasa geldim. Bütün bu tetkikat bana şu netice­ yi verdi: Amerikan Kız Koleji denen bu yer muhteşem bi­ nalar içine gizlenmiş bir manashrdan başka bir şey de­ ğildi. Muallimler ali (yüksek) tahsil görmemiş, pedagoji nedir anlamamış, cahil ve zavallı birtakım rahiplerdi. Bütün emelle­ ri çocuklara hıristiyan telkini yapmak, onlara protes­ tanlığı sevdirmekti. Bunun için her hafta hıristiyan ahlakına ait konferanslar verirler. (...) Çocuk kozmopolit arkadaşları ara­ sında yavaş yavaş kendi benliğini kaybediyor. Kızım mektebe girerken Türk'tü. Fakat çıkarken kozmopolit olmuştu. Amerikan kolejlerinde okuyan Türk çocuklarından hı­ ristiyan olanlar bile vardır. Hatta bazan çocuklar im­ tihanlarda sınıfı geçmek için kendilerini bıristiyanlığı kabul ediyor gibi gösterirler.•9 Bu konuda ürpertici bir hadise de Fransızların Türkiye'deki en eski okulları olan Saint Benait Lisesi'nde yaşanmıştır. 20 -Ben bir müslümana elimi vermem" demişti! (Yıldız Sertel, Annem Sabiha Sertel Kimdi, Neler Yazdı, İstanb ul 2001, s: 105 18

Osman Ergin. Türkiye MaarifTarihi, c: 3-4. İstanbul 1 977, s: 1046

19

Bakınız: Kızımı Amerikan Kız Koleji'ne Nasıl Verdim, Ne Halde Aldım, Resim­

20

Sa int Benoit Fransız Lisesi Tophane' deki Kemeraltı Caddesinde 1583'ten beri e�i­

li Ay Mecmuası, Mayıs 1929. s: 18-40 tim vermektedir. Bugünkü adı Özel Saint Benoit Lisesi'dir. Oku\ 8 Kasım 1583te

Saint Benoit Kilisesine yerleşen Cizvit papazlar tarafından açılmıştır. Okul önce­ leri yerli Rum ve Yahudi çocuklarını katelik yapmak için çalı�tı. Fransızca, eski 397


Misyoner FQQ/iyetkri

Dimitri Elefteryadis isminde 35 yaşlanndaki bir adam 29 Mart 1953 günü Saint Benait Lisesi'ne gelerek müdire Anna Hüber'in odasına girmiş ve onu kız kardeşi Anastasia Elefteryadis'in di­ nini değiştirmek istemekle suçlamıştır. Kızgınlığından Anna Hüber ve onu korumak isteyen Mari Sofikamen'i kurşunla­ yan Dimitri Elefteryadis olaydan sonra kendisinin de bir başka Fransız mektebinde okuduğundan bahisle buradaki hocala­

rın birer misyonerden farksız olduğunu söylemiştir. 2' Burada Robert Kolej'de okuyan ünlü Türk şairi Tevfik

Fikret'in oğlu Haluk'un papaz olduğunu, Nötre Dame De Sion'da okuyan büyük tarihçi ve devlet adamı

Ahmet Cevdet

Paşa'nın kızı Fatma Aliye hanımın da hıristiyanlığın katolik mezhebine girdiğini hatırlattıktan sonra Türk ka­ muoyunda büyük infiale sebep olan Bursa'daki tanassur hadise­ sinin üzerinde kısaca durmak istiyoruz.

HAZRETİ İSA'YA DUA EDERSENiZ

•..

Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti Amerika'ya savaş ilan etmemiş, fakat diplomatik ilişkilerini kesmişti. Diplomatik ilişkilerin kesildiği 20 Nisan 1917'de Ahmet Nesimi Bey Dışişleri Bakanı idi. Ahmet Nesimi Bey, Osmanlı

21

398

Grekçe, Latince matematik ve din dersleri veriyordu. 1585'teki salgın hastalık­ tan dolayı okul kapandı. Yıkıcı eylemlerinden dolayı İstanbul' dan çıkarılan ciz­ vitlcrin şehre yeniden gelmesiyle 20 Eylül l609'da yeniden açıldı. ı773'le dzvit­ lerin kovulması üzerine okul 1783'te Lazarisı misyoneriere devredildi. ı832'de yangın ve salgın hastalıklar sebebiyle önce Yeşilköy'e oradan da Bebek'e taşındı. 1839 da okula kız öğrenciler bölümü açıldı. 1879' da ek binalada büyüdü. 1897' de Saint Pulcherıe Kolejinin binasını satın alarak orta kısmı oraya taşındı. 1919'da Saint Pulcherie'nin Filles de la Charite misyonerlerine devredilmesinden sonra kolejin yatılı ve gündüzlü bölümleri Galata'daki bugünkü binaya toplandı. Er­ kek ve kız kolejleri 1987de lise adı altında birleştiler. Öğretim süresi. 2 yılı haı.ır­ lık olmak üzere 8 senedir. Türkçe, ve Türk Kültür dersleri dışında bütün dersler Fransızca' dır. Kutluay Erdoğan. Saint Benoit Fransız Lisesi. Dünden Bugüne İs­ tanbul Ansiklopedisi, c: 6. İstanbul 1993. s: 412. E. Kırşehirlioğlu. Türkiye'de Misyoner Faaliyetleri. İstanbul 1963. s: 66


topraklarındaki Amerikan okullarıyla diğer misyoner müesse­ selerine dokunulmayacağı hususunda muhataplarına teminat verdi. Diplomatik ilişkilerin kesildiği 1917 yılında Osmanlı coğ­ rafyasındaki Amerikan okullarının sayısını biliyoruz. 1914'te Amerikalılar'ın Türkiye'de 426 okulları, 17 Misyoner merkezle­ ri, 9 da hastahaneleri :vardı. Savaştan sonra Amerika, Türkiye

Cumhuriyeti'nin

varlık senedi olan Lozan Antlaşmasını tanımadı. Hükı1metin birkaç teşebbüsü, antlaşmanın Ermeni- meselesini nazar-ı itibara almamış olması ve kapitülasyonların ilga edilme­ si gibi sebeplerle Senato tarafından reddedildi. Lozan, Senato'da son olarak ıS Ocak 1927'de oylanmış, 34 aleyhte, so lehte oy kul­ lanılmasına rağmen, üçte iki çoğunluk sağlanmadığı için 6 oy farkıyla kabul edilmemişti. Bu olumlu havadan faydalanan Amerikan hükumeti, 17 Şubat 1927'de bir modus vivendi imzalayarak Türkiye ile yeni­ den resmi ilişki kurdu.

ıS Eylül 1927'de İstanbul'a gelen ve 12 Ekim 1927'de Ankara' da Atatürk'e güven mektubunu sunarak göreve başlayan Amerika'nın Türkiye Cumhuriyeti nezdindeki ilk Büyükelçisi

Josepb C. Grev'in ilk işi, TÜrkiye'deki Amerikan okul­ ları meselesini gündeme getirmek oldu. Türkiye'deki Amerikan okullarının bir kısmı savaş sıra­ sında kapatılmış, bir kısmı da sınırlarınmızın dışında kalmış­ tı. 1927'de ülkemizde, Adana, Tarsus, Merzifon, Bursa ve İzmir Amirakan kolejleri ile İstanbul'deki üç Amerikan okulu vardı. Bu okulların hiçbiri doğrudan doğruya Amerikan Devleti'ne bağlı okullar değildi, resmi sıfatı olmayan bu okulların tümü Amerikan Board misyoner örgütünce yönetiliyordu. Büyükelçi Grew, 3 Kasım 1927'de Dışişleri Bakanlığı'na bir muhtıra vererek; Savaş sırasında geçici olarak ka-

399


Misyon�r FuUyttkri

patılan Amerikan okullarının açılması konusunda­

ki Amerikan Board'un ı Mayıs 1925 tarihli başvuru­ sunu hatırlattı ve okulların açılmasına izin verilmesini is­ tedi. Açılması istenen okullar, Birinci Dünya Savaşı'ndan önce Osmanlı Devleti tarafından varlıkları kabul edilen okullardı. Büyükelçi'nin talebine, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey (Aras) 13 Kasım'da çok anlamlı bir mektupla cevap verdi: Cevapta "bu okulların faydalı olup, olmayacağına Milli Eğitim Bakanlığı'nın karar vermesi gerektiği" belirtili­

yor, kararın müsbet olması halinde meselenin müzakere edilebi­ leceği kaydedildikten sonra "Anadolu'daki Amerikan okul­ larının gayri menkullerinin satınalınabileceği" ifade

ediliyordu. Yazışmalar devam ederken 1928 yılı başlannda Bursa'daki Amerikan Kız Koleji'nde 3 Türk kızının tanassur ettiği, yani din değiştirdiği duyuldu. Madelet, Nemika ve Seniha

Kamran adındaki çocukların günlükleri ele geçirilince din de­ ğiştirme olayının gerçek olduğu anlaşıldı, konu mahke­

meye intikal etti. Üç müslüman Türk çocuğunun, okul müdire­ si Wilson ve öğretmenlerden rahibe Lucille Day ile rabibe Edith Sanderson'un telkin ve tesirleriyle tanassur ettikleri öğrenil­ di. Mahkeme safalıatı sırasında rabibe öğretmenierin okuldaki bütün öiı;rencilere "isteklerinizin yerine gelmesi için Hz. İsa'ya dua edin" dedikleri ortaya çıktı. Basında yeralan haber­ lere göre birçok Türk kızına protestan ayİnlerine özgü özel kıyafetler yaptırılmıştı. Protestanlığı kabul etme­ yen öğrenciler ahlak derslerine kötü not verilmek su­ retiyle mezun edilmiyordu. 22

22

Geniş bilgi için bakınız: Mektqı Degil, Mersedd Ocağı. Cumhuriyet Gazetesi. 26

Kanunusini 1928, Tanassur Hadisesi. 25 Kanunusini 1928. Bursa'daki Ha­

dise.

24 Ocak ı928.

Me.ktep

Sed Edildi. Vakit Gaıelesi. 31 Kanunusini 1928.

Bursa'daki Tanassur Hadisesi Anlatıldı. Milliyet Gazetesi. 20 Ocak 1928

400


Mahkeme sonunda Amerikalı öğretmenler üçer gün ha­ pis, üçer lira da para cezasına çarptırıldılar. Milli Eğitim Bakanlığı da okulu kapattı. Amerikan Büyükelçisi Joseph C. Grew'in anılarından "bu cezaların Atatürk'ü tatmin etmediği" anlaşılıyor. Büyükelçi şöyle yazıyor: - Bu hadiselerden sonra Belin ile golf oynarken bir Türk süvari subayı gelerek bükilmetin golf sahamı­ zın yarısına el koyarak eğitim için süvarilere verdiği­ ni, bundan böyle bu kısımda golf oynayamayacağımı­ zı söyledi. 23 Büyükelçi Joseph Grew'in 14 Şubat 1928 Salı günü tuttuğu notlardan anlıyoruz ki, Türk müfettişler geleneksel olarak Türk Bayrağı'yla birlikte göndere çekilen Amerikan bayra­ ğının indirilmesinde İsrar etmişlerdir. Müfettişler ayrıca öğretmen odasında da Türkçe bir İncil bulmuşlardırl24 Ne yazık ki, bu milli hassasiyetİn de bu onurlu tavrın da de­ vam ettiğini söyleyemeyeceğiz. İstanbul Amerikan Kız Koleji'nde bir Rum ve Malatyalı bir Ermeni öğrenci Türkiye hari­ tasını nefretle parçalayıp attıkları, Türkiye hakkında da küçük düşürücü sözler sarfettikleri halde milli vicda­ nı rabatiatacak bir cezaya çarptırılmamışlardır. Gazi'nin zama­ nında alınan tedbirler de giderek yumuşatıldığı için meydan yine rahiplerle papazlara kalmış, Osmanlı İmparatorluğu'nu içerden çökerten Robert Kolej bile takipsiz bırakılmıştır. Öyle ki, bu ko­ lejin hıristiyanlık propagandası yapan ders kitaplarını akutmak suretiyle :ıs Cumhuriyetin temel yasalarından biri olan Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nu ihlal etmesine gözyumul­ muştur. 23

joseph C. Grew, Atatürk ve Yeni Türkiye, 1stanbul 2002, s: 74

24

joseph C. Grew, a ge, s: 81

25

Hikmet Tanyu. Robert Kolej'de İslamiyet ve Türk Dü,manlığı, Milli Eğitim ve Kültür. Ankara 1978. sayı: Ls: 14

401


Müyon�r Fuliy�tlui

A.şağıda Hz. Muhaınmed'e ve Hz. Ali'ye hakaret dolu ifa­ deler, Milli Eğitim Bakanlığı'nın onayı ile

1971 yılında

Robert Kolej'de okutulan World Master Pieces adlı ders ki­ tabından alınmıştır:

"Dante ve Versilyus cehenneıni dolaşmaktadırlar. Cehennemin en dibindeki alevler arasmda Muhammet ve Ali vardır. Cehennemin iyice kaynadığı yerde Muhammet'in bütün vücudu paramparça edilmiştir. . Ali'nin ise yüzü demirle parçalanmışhr. 26 Yukarıdan beri anlatageldiğimiz zaafiyedere rağmen ya­ bancı ve azınlık okulları konusunda Cumhuriyet Dönemi'nde Osmanlı Dönemi ile mukayese dahi edilemeyecek kadar dikkat­ li ve onurlu davranılmıştır. Özellikle Atatürk'ün her fırsatta

kapattığı yabancı okulların sayıları da eskiden olduğu gibi ür­ kütücü değildir. Bu okullar 1992 yılından itibaren Anadolu lise­ si statüsü kapsamında yabancı özel okullar adıyla faaliyet gös­ termektedirler. 2001

yılında Türkiye'deki yabancı okullar tablodaki gibidir: Ülke Amerika

Okul sayısı 4

Fransa

6

İtalya

2

Almanya

ı

Avu.�turya

ı

Bu okullardan Tarsus Amerikan Lisesi, İzmir Arnerikan Lisesi ve İzmir Saint Joseph Fransız Okulu dışındakiler İstanbul'dadır.

26

402

M. Nedim Hazar. Misyoner Okulları. Zaman Guetesi. 3 Ağustos 1994. s: 8


AMERİKAN OKULLARI

ıgıs'de kapütilasyonlann ilgasıyla birlikte çok sayıda ya­ bancı okuila beraber birçok Amerikan okulu da kapatıldı.

Maraş Amerikan Okulu, Maraş'in işgal günlerinde Fransızlar'la işbirliği yapbğı için 27 faaliyetten men edildi. 1923'te benzeri sebeplerle Tarsus Amerikan Okulu'nun kapısına kilit vuruldu. Antep Amerikan Koleji İstiklBl Harbi yıl­

larında Fevzi Çakmak Paşa'mn gönderdiği bir müfre­ ze tarafından topa tutulduktan sonra halk tarafından yerle bir edildi. Hemen hemen bütün Amerikan okulları, bulunduldan yö­ relerde işgal kuvvetleriyle işbirliği yapmışlardır. Mütareke yılla­ rında işgal kuvvetlerinin Amerikan okullan vasıtasıyla bazı il­ ginç araştırmalar yaptıkları 28 tespit edildiği için, milliyetçi kuv­ vetler bu okullara karşı çok dikkatli davranıyorlardı. Lozan'a gözlemci bir heyetle katılan Amerika, kapütilasyon­ ların kaldırılmasına karşı çıkarken kendi din, eğitim ve sağ­

lık kurumlarının da yeni Türk Devleti tarafından ta­ nınmasını istiyordu. İki devlet 1917'de kesilen ilişkileri yeni­ den tesis etmek amacıyla 6 Ağustos 1923'te bir antlaşma imzala­ dılar. Antlaşmaya göre Türkiye, Amerika'nın ülkemizdeki kültü­ rel ve dini kurumlarını tanıyor, Amerika da kapütilasyonların il­ gasını kabul ediyordu.

29

İşte bütün bu gelişmelerden istifade edilerek Arnavutköy Amerikan Kız Koleji'ne30 1920'de ilave edilen Tip Fakültesi 1924'te kapatıldı.3' Savaş sırasında (1922) Amerikalılar İstanbul'da bir 27 28 29 30 31

Halit Ertuğrul. Azınlık ve Yabana OJı:uUan. TiirJı: Toplumuna EtlWi. İstanbul 1988, s: 172 Clarence Richard Johnson, Constautinuple to dav, New York 1922. zikreden: Tevfik Çavdar, Osmanlılar'ın Yarı Sömürge Oluşu. İstanbul 1973. s: 103 Ayten Sezer, age. s: 48 Osman Ergin, age. c: 1-2. s: 785 Kutluay Erdoğan. A.miral Bristol Hemşirelik OJı:ulu, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi. İstanbul 1993,c: l.s: 246

403


Miryonn Faaliyttlni

din okulunu faaliyete geçirmişlerdi. Okulun her mezhebe açık olduğu iddia ediliyordu ama aslında bölge ülkelerinden gele­ cek çocuklarla azınlıklara mensup öğrencilerin protestanlaştı­ rılması planlanmıştı. Milli devletin baskıları nedeniyle bu okul 1925'te Atina'ya taşındı. İşgaJci askerlerin tedavileri için yaptı­ rılan Amirat Bristol Hastahanesi'ne ait Ebe Okulu 20 Ağustos 192o'de açılmıştı. Aynı yıl Amerikan Misyon Başkanı Fred Field Goodsell'in eşi tarafından bir de dil okulu faaliyete geçirilmişti. Dil dersleriyle birlikte protestanlık propagandası yapan bu okul 1932'de kapatıldı. 1875'te İzmit civarında kurulduğunu bildiğimiz, 1921'de İzmit'te barınamayıp İstanbul Erenköy'e taşınan Bithnia Lisesi 1931'de faaliyetine son vermek zorunda kaldı. 1931-1932 yılında Türkiye'de ıı Amerikan okulu kalmıştı. İstanbul'da: Robert Kolej, Arnavutköy Amerikan Kız Koleji, Gedikpaşa Karma Okulu, Üsküdar Amerikan Kız Koleji, İzmir'de: Göztepe Amerikan Kız Koleji 32 İzmir Uluslararası Koleji, Mersin'de: Tarsus Amerikan Erkek Koleji, Tarsus Amerikan Erkek Okulu, Adana'da: Adana Kız Okulu, Kayseri'de: Talas Amerikan Koleji, Amasya'da: Merzifon Kız Hayat Okulu

33

32

Amerikan Board'ın 1878'de İzmir'de açtı�ı i l k kız okulu

33

Merzifon Amerikan Koleji 192J'de kapatılınca Amerikan misyonerleri bu okulun kampüsünde kurduklan Merzifon Kız Hayat Okulu'nu 8 Ocak 1924'te devreye sok­ tular. Okul l938de kapandı

404


Ntcdtt Stvinç

Bunlardan ilk ikisi hariç diğerleri Amerikan Board'ın okul­ larıydı. Gedikpaşa, Adana, Merzifon ve İzmir'deki Uluslararası Kolej kapandı. Atatürk'ü kaybettiğimiz 1938 yılı sonu itibarıy­ la Türkiye'de faal durumda 6 Amerikan okulu vardı. 1966'da Talas'taki Amerikan okulu da kapılarını kapattı.

Bugün

Türkiye'de 4 Amerikan okulu bulunmaktadır.

ı)

Özel Robert Koleji, Arnavutköy-İstanbul.

2) Üsküdar Amerikan Lisesi, Üsküdar-İstanbul. 3) Tarsus Amerikan Lisesi, Tarsus-İçel. 4) İzmir Amerikan Lisesi, Göztepe-İzmir. FRANSIZ OKULLARI

Cumhuriyet Dönemi'nde 40'a yakın Fransız okulunun ilgili mevzuatı ihlal ettiği için kapatıldığını görmüştük Çeşitli katalik tarikatları tarafından yönetilen bazı Fransız okulları da Türkiye laikliği benimseyince devre dışı kaldı. Hükftmetin hıristiyanlık propagandasına karşı duyarlı hareket edişi, genel antiemperya­ list tavır, İstiklal Savaşı'ndan sonra azınlıkların ihanet ettik­ leri Türkiye'den kaçışları gibi sebeplerle yabancı okullara devam eden öğrenci sayısının büyük oranda azalmasına sebep olmuştu. Bu nedenle bazı okullar kendiliklerinden kapandı. İstatistikiere göre 1932-1933 yılında Türkiye'de top­

lam 25 Fransız ilkokulu vardı. Bunların ı6'sı İstanbul'da, 7'si İzmir'de, 2'si de Zonguldak'taydı. İstanbul Moda'da bir de Fransız Ana Okulu bulunuyordu. 1937-38 yılına gelindiğin­

de bu rakam 4'e düştü. 1931-1933 ders yılında 6'sı İstanbul'da, l'i İzmir'de olmak üzere toplam 7 Fransız ortaokulu vardı. 1937-1938 ders yılında sadece Beyoğlu'ndaki Saint Pulcherie, Galata'daki Saint Benoit ve İzmir'deki Saint Joseph ortaokulla­ rı

ayakta kalabildL 1932-1933 ders yılında ayrıca İstanbul'da 6

Fransız lisesi bulunmaktaydı:

405


Milyonu Faaliyukri

Beyoğlu Saint Louis Erkek Lisesi, Galata Saint Benait Erkek Lisesi, Galatasaray Saint Michel Erkek Okulu, Kadıköy Saint Joseph Erkek Lisesi, Kadıköy ı-. ötre Dame de Sion Kız Lisesi, Pangaltı Nötre Dame de Sion Kız Lisesi

34

Bugün Türkiye'deki Fransız okulları şunlardır: Saint Benait Lisesi, İstanbul. Nötre Dame de Sion

Lisesi, Kadıköy.

Nötre Dame de Sion Lisesi, Pangaltı. Saint Joseph Erkek Lisesi, Kadıköy. Saint Pulcherie Kız Orta Okulu, İstanbul. Saint Joseph Orta Okulu, İzmir. Saint Joseph Lisesi, İzmir. 3s Türkiye'nin NATO'ya girmesini takip eden yıllarda

Bab

Dünyası'na karşı Türk milli dikkatinin dağılması mis­ yonerleri yeniden umutlandırmışhr. Çarpık turizm anlayışı da onlara cesaret vermiştir. Bu arada Fransız misyonerleri Meryem Ana Evi Derneği adına Billbill Dağı'nda yüzlerce dö­ nüm arazi almışlardır. 36 Bu araziler Kuşadası Tapu Sicil Memurluğu'nda Mr. JosefB. Gavriel adına kayıtlıdır. İNGİLİZ OKULLARI Cumhuriyet'in ilk yıllarında yalnız iki İngiliz okulu faaliye­ tine devam ediyordu. Bunlardan biri İstanbul Nişantaşı'ndaki İngiliz Erkek Lisesi, diğeri de Beyoğlu'ndaki İngiliz Kız Orta

34 35

Ayten Sezer. age. s: 89 Kaynak: Milli Eğitim Bakanlığı Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu B a ş ­ k a n l ı ğ ı n ı n 1995-1 996 Eğitim ve Öğretim Yılı Sayısal Verileri

36

406

Semi h a Ayverdi. Misyonerlik Ka.rf•smda Türkiye. İstanbul ı969. s: XXIV. dipnot


N�cd�t s�vinç

Okulu'ydu. İngiltere 1962'de bu iki okulunu da 2843 sayılı ka­ nun uyarınca 37 Milli Eğitim Bakanlığı'na 19 milyon 700 bin lira karşılığında sattı. 38 Bugün ülkemizde İngilizlere ait okul bulun­ mamaktadır. İTALYAN OKULLAIU

1932-33 yılında Türkiye'de 8'i İstanbul'da, s'i İzmir'de, Ti Edirne'de olmak üzere toplam 14 İtalyan okulu vardı. Maarif istatistiklerinde zikredilen Beyoğlu'ndaki kız ortaokulu ile Ticaret Lisesi'ni de bu sayıya ilave edersek, belirttiğimiz yıl itibarıyla Türkiye'de ı6 İtalyan okulunun bulunduğu söylenebi­ lir. 39 Bu sayı 1937-1938'de 6'ya düştii. Ancak Hatay'daki Karmel Cemaatı'na ait İskenderun Santa Tereza Okulu 1939'dan sonra istatistiklerde yer almaya başladı. Bugün ülkemizde 3 İtalyan okulu bulunmaktadır: Beyoğlu İtalyan Lisesi. Ağahamarnı 1\ırnacıbaşı Sok. Nu.30 İstanbul. Kurucusu: İtalyan Hükumeti. İtalyan Lisesi Tamtam Sokak, nu: tı/13 Beyoğlu, İstanbul. Kurucusu: İtalyan Hükumeti. İtalyan İlkokulu 76. Sokak. Göztepe, İzmir.

Kurucusu: İtalyan Hayır Cemiyeti.

37

2843 sayılı kanunun 6. maddesi yabancılar tarafından açılan okulların taşınmaz mallannın ancak Milli Eğitim Bakanlığına· devredilebileceğini, üçüncü şahıslar tarafından mülk edinilemeyeceğini emreımektedir

38

M.Hidayet Vahapoğlu. age. s: 238

39

Ayten Sezer, age, s: 97

407


Miıyon�r F•aliynkri

ALMAN OKULLARI

Daha önce sözkonusu ettiğimiz Lozan'a ekli mektuplar­ la İngiliz, Fransız ve İtalyan okulları genç Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınmıştı. Bilahare füli durumundan dolayı İstanbul'daki Alman okulunun da faaliyetine izin verildi. Böylece ıgı8 Kasım'ında kapanan okul, ı6 Kasım 1924'te yeniden açıldı. İlk defa ıı Mayıs ı868'de eğitime başladığnı bildiğimiz 4o okul İkinci Dünya Savaşı yıllannda Nazilerin kendilerini ka­

mufle etmesinde kullanıldı. Ayten Sezer'in verdi�i bilgiye göre İstanbul'daki 20 Alman öğretmenden ı8'i Nazi ör­ gütünde görevliydi. 4ı Sankt George Avusturya Lisesi öğret­ menlerinden birinin de Nazi elemanı olduğu tespit edilmişti. istanbul'dakiAlman ve Avusturya okulları İstanbul'da bulunan Alman sermaye guruplarınca da madden des­ teklenmiştir. 1927-1938 yıllarında Galatasaray'daki Sankt George Avusturya Lisesi'nin birinci başkanı Johannes Porth, aynı zamanda Dresdner Bank'ın İstanbul şubesi olan Deutsch Orient Bank'ın da müdürüdür! Yine Deutsch Bank'ın müdürle­ rinden Paul Burghaid gibi bazı banka ve şirketlerin i1eri gelenle­ ri de okulun yöneticileri arasındadır. 42 Bugün Türkiye'de, İstanbul, Tünel Şahkulu Bostan Sokak 'taki liseden başka Alman eğitim kurumu yoktur. AVUSTURYA OKULLAR!

Günümüz Türkiyesi'nde ikisi de İstanbul Galata Kartçınar Sokağı'nda bulunan iki Avusturya okulu vardır: 40

Özel Okullar Rehberi. İstanbul 1964. s:

41

Ayten Sezer. a ge.

42

s:

136

107

Cemü Koçak. TürkAlınan ili,kileri

(1923-I939). Ankara 1991. s: 180. Emperya­

listler okullada olduğu gibi şirketleri ve bankalarıyla da Osmanlı Devleti'ni yıkmak için çalışmışlardır. Libya'nın Türkiye'den

kopanlması için

kurduğu tuzaklar için bakınız: Özcan Mert.

Banco Di Roma'nın

Osmanlı Belgelerine Göre Banco Di

Roma'nın Trablusgarp'taki Faaliyetleri. Belleten, c: 21. sayı: 200. s: 829-847 408


Ntcdet Srvirıç

ı.

Sankt George Avusturya Lisesi ve Ticaret Okulu,

2.

Sankt Georg Avusturya Kız Lisesi.

1919'da kapanan her iki lise de 1923'te yeniden faaliyete baş­ lamıştır.

Sankt George Avusturya Lisesi: Sankt George Avusturya Lisesi ı87ı'de İstanbul'a gelen Lazarist misyoneri Karl Flandorfer'in teşebbüsüyle açılmıştır. Okul önce imparatorluk döneminde bir milletler mezbeleliği olan Galata'da kiralanan odalarda ilkokul ve yuva çağındaki ço­ cuklara katolik propagandası yapmaya başlamış, daha sonra da yine Galata'daki Aziz George Kilise ve Manastırı'nı ve diğer bazı binaları satın alarak ı882 Kasım ayında faaliyet sahasını da, be­ yinlerini yıkadığı çocuk sayısını da arttırmıştır. Kuruluş yılla­ rında ve daha sonra Merhametli Hemşireler ve Lazarisı

misyonerler tarafından yönetilen okula bir de Ticaret Mektebi ilave edilmiştir. Avusturya'nın ı. Dünya Savaşı'na Osmanlı İmparatorluğu'nun müttefik.i olarak girmesi sebebiyle 22 Şubat 1919'da İtilaf Devletleri tarafından kapatılan okul, 1923'te yeni­ den açılmıştır. ıoo. kuruluş yıldönümü nedeniyle çıkanlan yıl­ lıkta okulun amacı "Avusturyalı ile Türk'ü kardeş kılmak

ve hıristiyan müslüman farkını önemserneden kaynaş­ ma sağlamak" şeklinde

43

açıklanmaktadır ki, herhalde bu pa­

lavraya inanmak için aptal olmak gerekir.

Sankt George Avusturya Kız Lisesi: Bu lise de ı882 yılında Merhametli Hemşireler ve

Lazarİst misyonerler tarafından yuva ve ilkokul olarak ku­ rulmuş, daha sonra orta ve lise kısmı da ilave edilmiştir. 4 yıl­ lık liseyi bitirenler Avusturya üniversitelerine imtihansız kabul edilmektedirler. Her iki okul da İstanbul Galata'da Kartçınar Sokağı'ndadır.

43

Bakınız: Özel Sankt Georg Avusturya Lisesi Yıllığı. İstanbul 1982

409


Misyo•ur Fi!14Üyetlni

BULGAR OKULLARI

1927-32 yıllannda Türkiye'de s

Bulgar okulu vardı. Bunlardan üçü İstanbul'da diğer ikisi de Edirne ve Kırklareli'nde faaliyet gösteriyordu. 1933 yılında Edirne'deki Bulgar okulunda 32, İstanbul Fener'deki Balat Okulu'nda 8, Kumkapı'daki okulda 67, Kırklareli'ndeki okulda 9 öğrenci vardı. Osmanlı döneminde sayıları kesin olarak bilinmeyen Bulgar okulları Atatürk döne­ minde azaltılmış ve bir ilkokul bir de ortaokul olmak üzere top­ lam 2 okulun faaliyetine izin verilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan Krallığı arasında ıB Ekim 1925'te imzalanan Dostluk Antiaşması'na ekli protokolün A Bölümü'nde "Ana dili Bulgarca olan hıristiyan dinin­ den Türk uyru.kları Bulgar azınlığı sayılacaktır" 44 den­ mesine rağmen biz Bulgar okullannı yabancı okul kategorisinde mütalaa ediyoruz. Türkiye'deki son Bulgar okulu 1972-1973 öğ­ retim yılında öğrenci bulunmadığı için kapanmıştır. İRAN OKULU

Cumhuriyet Dönemi'nde imparatorluk devrindeki İran okullarından yalnız biri faaliyetine devam edebiJmiştir. 1884'te Eghbul Deghan tarafından kurulan 45 ve Farsça eğitim yapan bu okul Sultanahmet Binbirdirek semtinde bulunmaktaydı. İran İslam devriminden sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin yasala­ rına aykırı. hareket ettiği için kapatıldı. YUGOSLAV OKULU

Cumhuriyetin ilk yılianna ait Maarif istatistiklerinde rastla­ nan bir Yugosla.v okulu 1932-33 yılında kapanmıştır. 44

İsmail Soysal. Türkiye'nin Siyasi AntJ-.ma.ları, d, Ankara 1983. s: 256

45

Ö:ı:el OkuUar Rehberi, s: 135

410


Nmkt Stvitıf

MACAR OKULU Macar 1\ıran Cemiyeti'nin 1917-1918 yıllarında İstanbul'da faaliyete geçirdiği lanndan dolayı

Macar Enstitüsü nü, Türk birlikçi çalışma­ '

"ajan okulu" çerçevesinde görmüyoruz.

AZINUK OKULLARI Osmanlı İmparatorluğu'nun Tanzimat'tan sonra başlatabi­ leceğimiz parçalanma tarihi, bir bakıma azınlıkl�n ihanet ve kullanılma tarihidir. Genç Türkiye Cumhuriyeti Lozan'da Osmanlı azınlıklan­ nı kullanan veya ihanete

azmettiren devletlerle masaya otu­

ronca çetin müzakereler başladı. Nitekim İngiliz Delegasyonu Başkanı Lord Gurzon

"Müttefilder Türkiye ile harbe sü­

rüklendilderi zaman gayelerinden biri de Anadolu'daki hıristiyan azınlıkları himaye etmek, mümkünse kur­ tarmaktı." 46 diyor, hatta Doğu Anadolu vilayetlerinde veya Klikya bölgesinde Ermeniler için bir de yurt talep ediyor­ du. İngilizler, yalnız Ermeniler için değil, Rumlar, Yahudiler, Asuriler, Keldaniler, Nasturiler için de

Türkiye'nin imtiyaz diyebileceğimiz haklar vermesini isteyebilmiş ve bütün bu istemler Fransız, Yunan ve Amerika tarafından desteklenmişti. Uzun ve zorlu müzakarelerden sonra 24 Temmuz 1923'te im­ zalanan Lozan Antiaşması'yla azınlıklar bazı haklar elde etmiş­ lerdir. Antlaşmanın okullada ilgili maddeleri şunlardır: Madde-40: Gayrimüslim ekalliyete mensup olan Türk te­ baası hukuken ve fiilen diğer Türk tebaaya tatbik edilen aynı muamele ve teminattan müstefid olacaklardır. Bunlar, bilhas­ sa masrafları kendilerine ait olmak üzere her türlü müessesat-ı

46

Ali Naci Karacan. Lozan. lstanbul l971, s: 188 41 1


hayriye, diniye veya içtimaiyeyi, her türlü mektep vesa­ ir müessesat-ı talim ve terbiyeyi tesis, idare ve murakabe et­ mek ve buralarda kendi lisanlannı serbestçe istimal ve ayin-i dinilerini serbestçi icra eylemek hususlarında müsavi hukuka malik olacaklardır. Madde 41: Tedrisat-ı umumiye hususunda Türk Hükumeti

gayrimüslim tebaanın mühim bir nispet dahilinde mütemekkin oldukları şehirler ve kazalarda bu Türk tebaası­ nın çocuklarının iptidai mekteplerde kendi lisanlarıyla tahsil etmelerini temin zımnında tesbilatı münasebe ibraz edecek­ tir. Bu hüküm Türk büktimetinin mezktir mekteplerde

Türk lisanının tedrisini mecburi kılmasına mini ol­ mayacaktır. Gayrimüslim ekalliyetlere mensup Türk tebaasının mü­ him nispette mevcut oldukları şehirlerde veya kazalarda devlet bütçesi, belediye veya sair bütçeler tarafından terbiye, din veya emr-i hayır maksadıyla tahsis edilen mebaliğden bu ekalliyet­ lere de muhik bir hisse temin olunacaktır. Mebaliği mezkure, alakadar müessesatın sahib-i selahiyet mümessillerine ita edi­ lecektir. Antlaşmanın 45· maddesi sadece Rum azınlıklada ilgilidir. Mütekabiliyet esasının kabul edildiği bu madde ile Türkiye'nin tanıdığı hakların, Yunanistan'daki Müslüman Türk azın­

lığa da tanınması benimsenmiştir. Azınlıkların mühim nispette mevcut oldukları şehir ve ka­ zalarda, Türkiye Cumhuriyeti Hükumeti'ni, devlet, belediye ve özel idare bütçelerinden azınlık okuHanna yardım etmeye zo­ runlu kılan 41. madde çok istismar edilmiştir. Gerçi bu okulla­ ra yardım edildiğine dair herhangi bir kayıt, bilgi hatta iddia ve söylenti bile yoktur ama "mühim nispetten" anlaşılması ge­ reken oran ayrıca izaha muhtaçtır. Çünkü sadece

bulunan azınlık okulları bile vardır. 412

5 öğrencisi


LOZAN'DAN SONRA

Lozan Antiaşması'ndan sonra çıkarılan çeşitli kanunlarla azınlık okulları bugünkü statülerini kazanmışlardır. Lozan'dan hemen sonra ı Mart 1924'te yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile bütün azınlık okullarında dini faaliyet• ler yasaklanmış, bu okullar doğrudan Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı konuma getirilmişlerdir. 1935'te yürürlüğe giren 2762 sayılı Vakıflar Kanunu ile azın­ lık okulları vakıflarının başka bir amaç için kullanılması ya­ saklanmış, 1955'te çıkarılan 6581 sayılı Azınlık Okulları Türkçe ve Türkçe Kültür Dersleri Öğretmenleri Hakkında Kanun ile bu okullardaki Türkçe ve genel kültür derslerinin Milli Eğitim Bakanlığı'nca tayin edilen öğretmenler tarafından okutulma­ sı hukuki güvenceye alınmıştır. Belirtmeye gerek yoktur ki, tüm azınlık okulları 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun hü­ kümlerine riayet etmeye mecburdur. Mevcut mevzuata göre

azınlık ve yabancılar tarafından yeni bir okulun açıl­ ması mümkün değildir. ERMENi OKULLARI

Birinci DünyaSavaşı'ndan önceOsmanlı İmparatorluğu'ndaki Ermeni okulu sayısının 2.500 civarında olduğunu ifade etmiş­ tİk. Bunlardan bir kısmı savaş sebebiyle kapandı, bir kısmı Cumhuriyet Türkiyesi'nin sınırlan dışında kaldı. 192B'de İstanbul Gedikpaşa'da açılan Ermeni protestan oku­ lu ile birlikte 1930'lu yıllarda, tamamına yakını İstanbul'da ol­ mak üzere Türkiye'de 38 Ermeni okulu bulunuyordu. Bunlardan 34'ü ilk, l'i ortaokul, 3'ü de liseydi. 47 47

Ahmet Mülayim. Azınlık Okulları. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklop edisi, c: ı. İstanbul

1993. s: 503 413


Miıyorıtr Faaliyetleri

Mevcut hukuki mevzuata göre yeni bir azınlık veya ya­ bancı

okul

açılması

mümkün

olmadığı

halde,

Menderes

hükumetlerinin özellikle bizzat Adnan Menderes ve Celal

Bayar'm azınlıkları şımartmaları sebebiyle 1954'te Surp Haç Tıbrevank, 1956'da Yeşilköy Ermeni Okulu faaliyete geçiril­ miş, 1948'den 1973'e kadar Eseyan Ermeni Lisesi müdürü olan Hermine Kalustyan'ın Kurucu Meclis üyesi olduğu 48 1961 yılın­ da da Sahakyan Nunyan Okulu Ermeni çocuklannın hizmeti­ ne sunulmuştur. İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü'nün kurduğu bir komisyon tarafından hazırlanan Özel Okullar Rehberi'ne göre 1962-63 öğ­ retim yılında İstanbul'daki Ermeni okulları şunlardır:

ı) Aramyan Uncuyan Okulu: Leylek Sok. Nu:3 Kadıköy/İstanbul 1873'te Dr.Jirayr Kaynar tarafından açılmıştır. Ortaokuldur. Daimi kadrosunda 23 öğretmen vardır. Anadil Ermenicedir. Akademik öğretim yapar. İngilizce, Fransızca okutur.

2) Balat Horenyan Okulu: Dürriye Sokak Nu: 17 İstanbul 1876'da

Oskian

Vatanesyan

tarafından

kurulmuştur.

İlkokuldur. Daimi kadroda 5 öğretmen vardır. Anadil Erme­ nicedir. Fransızca okutur.

3) Surp Anna Okulu: Tavla Sokak Nu: 26 Beyoğlu/İstanbul 1895'de Adel Gabatyan tarafından kurulmuştur. Anao­ kuludur. Daimi kadrosunda 2 öğretmen vardır.

48

Silva Kuyunıcuyan.

Eseyan Ermeııi Lisesi. Dünden Bugüne İstanbul Ansik.lope­

disi, c: 3. İstanbul 1993.

414

s:

199


Necdet &vinf

4) Anarathigutyun Okulu: Sakızağacı Cad. Eski Çeşme Sokak Nu: 12 Beyoğlu/İstanbul ı843'de Katrin Hamparyan tarafından kurulmuştur. Ortaokuldur. Daimi kadrosunda 24 öğretmen vardır. Anadil Ermenicedir. İngilizce ve Fransızca okutur.

5) Dadyan Okulu: Ebuziya Cad. Nu: 48 Bakırköy /İstanbul ı884'te Ohannes Dadyan tarafından kurulmuştur. Orta­ okuldur. Daimi kadrosunda 27 öğretmen vardır. Anadil Erme­ nicedir. İngilizce, Fransızca okutur. 6) Bezazyan Okulu:

Altınbakkal, Çayır Sok. Nu: 103 İstanbul 190B'de Dr. Nubar Vartan Özpeştemalcıyan tarafından ku­ rulmuştur. Ana ve ilkoku1dur. Daimi kadroda iki öğretmen var­ dır. Anadil Ermenicedir. Fransızca okutur.

7) Eseyan Okulu : Meşelik Sokak Nu: 34 Taksim/İstanbul 1895'de kurulmuştur. Ana, ilk, orta, lise seviyesindedir. Daimi kadroda, ıo, geçici kadroda 53 öğretmen vardır. Anadil Ermenicedir. Fransızca okutur. Okula kaydolmak için Ermeni il­ kokulundan mezun olmak şarttır. 8) Bogosyan Varvaryan Okulu:

Behram Çavuş Mah. Kürkçü Mektebi Sokak Nu: ı İstanbul 1832'de Kazaz Artin tarafından kurulmuştur. İlkokuldur. Daimi kadroda 9 öğretmen vardır. Anadil Ermenicedir. Fransızca okutur.

415


Miıyorur Faaliyukrl 9) Bezciyan Okulu: Şarapnel Sokak Nu:

ı

Kumkapı/İstanbul

183o'da Bezciyan Artin Arnira tarafından kurulmuştur. Ana, ilk, ortaokuldur. Daimi karlroda 26 öğretmen vardır. Anadil Ermenicedir. Fransızca, İngilizce okutur. Orta kısmına kaydol­ mak için bir Ermeni ilkokulundan mezun olmak şarttır.

ıo) Feriköy Ermeni Okulu: Çobanoğlu Sokak Nu: 14-16 Feriköy/İstanbul 1912'de Agop Sivaslıyan tarafından kurulmuştur. Ana, ilk, or­ taokuldur. Orta kısmı 1952 ekiminde eğitime açılmıştır. Anadil Ermenicedir. Fransızca, İngilizce okutur.

ıı) Getronagan Okulu: Kapıiçi, Sakızcılar Sokak Nu: 19 Galata/İstanbul 1876'da Patrik Nerses Varjebetyan tarafından kurulmuştur. Orta lise seviyesindedir. Daimi kadroda 3, geçici karlroda 26 öğ­ retmen vardır. Anadil Ermenicedir. İngilizce, Fransızca okutur. 12) Anarat Higutyan Okulu: Osmanağa Nihai Sokak Nu: 4 Kadıköy/İstanbul 1902'de Anna Sogome Bardakçıyan tarafından kurulmuştur. Ana, ilk, ortaokuldur. Daimi kadroda 9 öğretmen vardır. Anadil Ermenicedir. Fransızca okutur. 13) Kalfayan Okulu: Boncuk Sokak Nu: 10 Halıcıoğlu/İstanbul 1866'da

Meryem

Köseyan

tarafından

kurulmuş-

tur. İlkokuldur. Daimi kadroda 7 öğretmen vardır. Anadil Ermenicedir. Fransızca okutur. Ermeni yetimleri için açılan bu okul Ermeni yetimleri ve fakir Ermeni çocukları ile meşgul ol­ maktadır.

416


Nudu Stvinf

14) Karagözyan Yetimhanesi: Abidei Hürriyet Cad. Nu: 228 Şişli/ İstanbul 1913'te Dr. Ardavat Sivascıyan tarafından kurulmuştur. İ lkokul ve yetimhanedir. Daimi kadroda 2 geçici kadro da 12 öğ­ retmen vardır. Anadil Ermenicedir. Fransızca okutur.

15) Gedikpasa Protestan Okulu: Şakir Efendi Çeşmesi Sok. Nu: 1-3 Gedikpaşa/ İ stanbul 1928'de

Zührap

Eylencanyan

tarafından

kurulmuştur.

Ana ve ilkokuldur. Daimi kadroda 7 öğretmen vardır. Anadil Ermenicedir. İ ngilizce okutur. Gedikpasa Ermeni Protestan

Kilisesi Vakfı'na bağlıdır. 16) Surp Mesropyan Okulu: Sarayiçi Sokak Nu: 3-5 Gedikpaşa/İstanbul ı835'te Kiğork Özoğlu tarafından kurulmuştur. Ana, ilk, or­ taokuldur. Daimi kadroda ı6, geçici kadroda 4 öğretmen var­ dır. Anadil Ermenicedir. Fransızca okutur, Gedikpaşa Surp

Hovhannes Kilisesi Vakfı'na bağlıdır. 17) Makruhyan Okulu: Abbasağa İlhan Sokak Nu: 37-39 Beşiktaş/İstanbul Serkis Aycan tarafından kurulmuştur. Ana ve ilkokul­ dur. Daimi kadroda 8 öğretmen vardır. Anadil Ermenicedir. Fransızca okutur.

18) Nersesyan Okulu: Boncuk Sokak Nu: 5-7 Halıcıoğlu/istanbul 1832'de Sarkis

Badalyan tarafından kurulmuştur. Ana

ve ilkokuldur. Daimi kadroda 8 öğretmen vardır. Anadil

417


Miıyontr Ftlaliyttkri

Ermenicedir. Fransızca okutur. Halıcıoğlu Surp İstepanos

Ermeni Kilisesi'ne bağlıdır. 19) Notibros Okulu: Bomonti, Kırağı Sokak Şişli/ İstanbul 1909'da Vahe Hintliyan tarafmda n kurulmuştur. Ana ve ilko­ kuldur. Daimi kadroda 12 öğretmen vardır. Anadil Ermenicedir. Fransızca okutur.

20) Surp Haç Tıbrevank Okulu: Görürnce Sokak Nu: 14 Selamsız/ İstanbul 1954'te Patrik Şnork Kalustyan tarafından kurulmuştur. Ortaokul, lise seviyesindedir. Daimi kadroda 20, geçici kad­ roda 3 öğretmen vardır. Anadil Ermenicedir. İngilizce okutur. Akademik öğretim yap ar.

21) Yeşilköy Ermeni Okulu: Köyiçi Huban Sokak Yeşilköy/ İstanbul 1956'da Parsih Gevrekyan tarafından kurulmuştur, ana ve il­ kokul seviyesindedir. Daimi kadroda 3 öğretmen vardır. Anadil Ermenice'dir. İ ngilizce okutur.

22) Leon Vartuhyan Okulu Fatma Sultan Malı. Emin Molla Sokak Nu: 21 Topkapı/ İ stanbul ı82o'de kurulmuştur. Ana ve ilkokuldur. Daimi kadroda 7,

geçici kadro da 3 öğretmen vardır. Anadil Ermenicedir. Fransızca okutur. Topkapı, Surp Nigoğos Ermeni Kilisesi Vakfı'na

bağlıdır.

418


23) Nersesyan Yermonyan Okulu: Kuzguncuk, Hacı Bakkal Sokak No: 43 Üsküdar/ İstanbul 1871'de

Harvart

Mezburyan

tarafından

kurulmuştur.

Ana ve ilkokuldur. Daimi karlroda 8 öğretmen vardır. Anadil Ermenicedir. Fransızca okutur. Üsküdar Surp Haç Ermeni

Kilisesi Vakfı'na bağlıdır.

24) Semerciyan Cemeran Okulu: Yeni Malı. Dersane Sokak Nu: 48 Üsküdar/İ stanbul 1838'de Levon Semerciyan tarafından kurulmuştur. Ana ve ilkokuldur. Daimi karlroda 7 öğretmen vardır. Anadil Ermenicedir. Fransızca okutur.

25) Sakızağacı Ermeni Okulu: Sakızağacı Cad. Nu: 30 Beyoğlu/İstanbul 183o'da Agopos Pasbıyık tarafından kurulmuştur. Katalik erkek ilkokuludur. Daimi karlroda 8 öğretmen vardır. Anadil Ermenicedir. Fransızca okutur.

26) Anarat Hiğutyun Okulu: Işkırlak Sokak Nu: 20j1 Kocamustafapaşa/ İ stanbul 1868'de Katerin Hamparyan tarafından kurulmuştur. Ana ve ilkokuldur. Daimi karlroda 15, geçici karlroda 2 öğretmen var­ dır. Anadil Ermenicedir. Fransızca, İngilizce okutur. Anarat

Hiğutyun Rabibeleri Kurumu'na bağlıdır.

27) Sahak Mesrop Okulu: Yeni Mahalle, Dalyan Sak. Nu:4 Sarıyer/ İstanbul 1887'de Toros Pehlivanyan tarafından kurulmuştur. İ lkokuldur. Daimi karlroda 3, geçici karlroda 7 öğretmen var-

419


MiJyon�r Faa/iyuuri

dır. Anadil Ermenicedir. Fransızca okutur. Büyükdere Ermeni Kilisesi'ne bağlı olarak öğretime devam ederken kapanmış, 19s2'de yeniden devreye sokulmuştur. 28) Sahakyan Nunyan Okulu:

Milli Müdafaa Cad. Nu: ss Kocamustafapaşa/İstanbul 146ı'de İspeten Aratan tarafından kurulmuştur. Ana ve ilkokuldur. Daimi kadroda 12, geçici kadroda 25 öğretmen vardır. Anadil Ennenicedir. İngilizce, Fransızca okutur. Okula kaydol­ mak için Ermeni olmak şarttır.

29) Lusavorçyan Okulu: Altınbakkal, Ölçek Sok. Nu: 76 Pangalb/İstanbul 1895'de Berç-Garo Şigaher tarafmdan kurulmuştur. Ana ve ilkokuldur. Daimi kadroda 2, geçici kadroda 8 öğretmen vardır. Anadil Ermenicedir. Fransızca okutur. 30) Anarat Hiğutyun Okulu: Ölçek Sok. Nu: 198 Harbiye/İstanbul 1903'de Susi Bedros tarafından kurulmuştur. Ana ve il­ kokuldur. Daimi kadroda 8 geçici kadroda 4 öğretmen vardır. Anadil Ermenicedir. Fransızca okutur. Anarat Hiğutyun Rahibelerine bağlıdır. 31) Tarkmanças Okulu: Taşbasamak Sok.Nu: 52 Ortaköy/İstanbul ı78s'de Kevork Dayıoğlu tarafından kurulmuştur. Ana ve il­ kokuldur. Daimi kadroda 9 öğretmen vardır. Anadil Ermenicedir. Fransızca okutur.

420


Necdet Sevinf

32) Gentronagen Okulu: Süleyman Nazif Sok. Nu: 9 Şişli/ İstanbul ı825'de Serkis Baroyan tarafından kurulmuştur. Ana, ilk, orta, lise seviyesindedir. Daimi kadroda ıs, geçici kadroda 29 öğretmen vardır. Anadil Ermenicedir. İngilizce, Fransızca oku­ tur. Akademik ö�retim yapar. Okula kaydolmak için Ermeni ol­ mak şarttır. 49 Bu listeye göre 1962-1963 yılında İ stanbul'daki Ermeni okul­ larını şöyle bir tasnife tabi tutmak mümkündür: Ana okulu İlkokul

: 24

Orta Okul

: ıı

: 30

Use

4 : 69

Toplam

Fakat bu okulların birçoğu ana, ilk, orta ve lise olarak aynı binayı kullandığı için rakam 32'ye düşmektedir. 1990'lı yılların ortalannda İ stanbul'da Ermeni okulu sayısı 29'a düşmüştür. Bu 29 okulun 19'U ilkokul, s'i orta okul, s'i de lise­ dir. 29 okulun 24'ü gregoryen, s'i de katolik Ermenilere aittir. Protestanlar Amerikan okullarını tercih etmektedirler. 50 İ stanbul Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından hazırlanan Okullar Rehberi'ne göre 1999-2000 yılında İstanbul'daki Ermeni okulları şunlardır:

ı-

Bakırköy Ermeni İlköğretim Okulu

2- Yeşilköy Ermeni İlköğretim Okulu

Beşiktaş Tarkmancos Ermeni İlköğretim Okulu Beyoğlu Ermeni İlköğretim Okulu 5- Eminönü Bezciyan Ermeni İlköğretim Okulu 6- K. Mustafapaşa Anarat Hığutyun Ermeni İ lköğretim Okulu 3-

4-

s:

173-207

49

Özel OkuUar Rehberi,

SO

M.Hidayet Vahapoğlu, age. s: 196

421


Miıyon�T Faaliyeri�Ti 7- Kocamustafapaşa Sahakyan Nunyan Ermeni İlköğretim

Okulu 8- Topkapı Levon Vartuhyan Ermeni İlköğretim Okulu 9- Kadıköy Asamyan Uncuyan Ermeni İlköğretim Okulu ıo- Şişli Bomanti Ermeni Katolik İlköğretim Okulu ıı- Feriköy Ermeni İlköğretim Okulu ı2- Şişli Karagözyan Ermeni İlköğretim Okulu ı3- Pangaltı Anarathığutyun Ermeni İlköğretim Okulu ı 4 - Pangaltı Ermeni İlköğretim Okulu ıs- Üsküdar Kalfayan Ermeni İlköğretim Okulu ı6- Üsküdar Nersesyan Yerm'onyan Ermeni İlköğretim Okulu 17- Üsküdar Semerciyan Cemeran Ermeni İlköğretim Okulu ıS- Beyoğlu Esayan Ermeni Kız Lisesi ı9- Beyoğlu Gestronagan Ermeni Lisesi 20- Kocamustafapaşa Sahakyan Nunyan Ermeni Lisesi 2ı- Pangaltı Ermeni Lisesi 22-

Üsküdar Surp Haç Ermeni Lisesi

RUM OKULLARI Dünya Savaşı öncesinde 3.500 civarında olan Rum okulları­ nın sayısı Alexis Alexandris'in verdi ği rakamlara gör e ı9 2 0 den '

itibaren şöyle bir seyir takip etmiştir:

SI

Öğretim yılı

Okul sayısı

Öğrenci sayısı

ı 920/2 1

88

?

1 923/24

73

1 4.862

1 927/28

57

9.006

1 93 3/34

48

7.63 5

1 948/49

?

4.256

1 958/59

56

1 978179 '

26

Kaynak: Ali Güler.

Heybeliada Ruhban (Papaz) Okulu ve Gerçekler,

gisi, sayı: 16 İstanbul

422

?

ı 9 5 7s

1998. s:34

Bilge Der­


Bu tablonun doğruluk derecesini ne yazık ki bilemiyoruz ama gerçeğe yakın olduğunu sanıyoruz. Ahmet Mülayim'in ver­ diği rakamlara göre 1930'Iu yıllarda Türkiye'de so'i Rum

okulu vardır. Bu okulların 43'ü ilkokul, 3'ü orta okul, 4'ü de lisedir.

s,

1930'lu yıllara ait rakamların 1g6o'lı yıllarda pek de­

ğişmediği anlaşılmaktadır. İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından oluşturulan komisyonun hazırladığı Özel Okullar Rehberi'ne göre 1962/63 yılı itibarıyla Türkiye'deki 53 Rum okulunun 46'sı İstanbul'da, 7'si Çanakkale'de bulunmaktadır. Bu okullar şunlardır:

ı)

Bakırköy Rum İlkokulu:

İstanbul Caddesi Nu: 143 Bakırköy/İstanbul 182g'da Mihal Simenidis tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda 7 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

2)

Balat Rum İlkokulu:

Ayan Caddesi Nu: 25 Balat/İstanbul 1862'de Aleksandros Hacopulos tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda 7 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

3) Beşiktaş Rum İlkokulu: Köyiçi Nu: 33 Beşiktaş/İstanbul 1903'de Hristo Yoanidi tarafından kurulmuştur. Daimi kad­ roda 4 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

4) Bebek Rum İlkokulu: İnşirah Sok. Nu: 24 Bebek/İstanbul 1950'de Aristo Yorgiyadis tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda 4 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur. 52

Ahmet Mülayim, agm. s: 503

423


Misyoner Faaliyetleri

Bu okul 1852'de açılmış, 1935'de yeni ilaveler yapılmıştır. 1950'de iki sınıflı olarak tekrar Rumluğun hizmetine sokulmuş, daha sonra 3.4,5'nci sınıflar ilave edilmiştir.

5) Ayakostantin Rum İlkokulu: Kalyoncukulluk, Kadın Çıkınazı Nu: 16 Beyoğlu/İstanbul 1875'de Terpandros Marinos tarafından açılmıştır. Daimi kadroda 12 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

6) Beyoğlu 3 · Rum İlkokulu: Sakızağacı Caddesi Nane Sokak Nu: 20 Beyoğlu/İstanbul 1907'de Beyoğlu Rum Ortodoks cemaatı adına Anastas Kuçupidis tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda 9 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

7) Beyoğlu Merkez Rum Lisesi: Ağahamam, Maç Sok. Nu: 40 Beyoğlu İstanbul 1903'de

Terpandros

Marinos

tarafından

kurulmuştur.

Daimi kadroda 35 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. İngilizce, Fransızca okutur.

8) Aynalıçeşme Rum İlkokulu: Aynalıçeşme, Çekiç Sok. Nu: ıı Beyoğlu/İstanbul 1891'de Terpandros Marinos tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda 8, geçici kadroda 12 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

9) Arnavutköy Rum İlkokulu: Abdullah Molla Sok. Nu: .19 Arnavutköy/İstanbul 1902'de Yorgi Zavrakis tarafından kurulmuştur. Daimi kad­ roda 8, geçici kadroda 2 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır.

424


N�cdet Sevinç

ıo) Boyacıköy Rum İlkokulu: Boyacıköy, Hurşit, Efendi Sak. Nu: ı Boğaziçi/İstanbul ı886'da Kosti Vavakos tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda 5 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

ıı) Kalamış Rum İlkokulu: Fener Cad. Nu: 52 Kalarnış/İstanbul ı88o'de Yorgi Kalafatis tarafından kurulmuştur. Daimi kad­ roda 3 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Okula kaydolmak için Rum olmak şarttır.

12) Kadıköy Rum İlkokulu: Sivastapal Cad. Nu: ıı Kadıköy/İstanbul 1924'de Yani Drasos tarafından kurulmuştur. Daimi kadro­ da 2 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

13) Hasköy Rum İlkokulu: Baçtar Sak. Nu: ı Hasköy/İstanbul ı89ı'de Argiro Keşişoğlu tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda 2 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır.

·

14) Galata Rum İlkokulu: Kemeraltı Cad. Nu: 49 Galata/İstanbul ı895'de Yerasimos Evgenidis tarafından kurulmuştur. Ana

okulu ve ilkokuldur. Daimi kadroda ıo öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

ıs) Feriköy Rum İlkokulu: Abidei Hürriyet Cad. Nu:s/7 Şişli/İstanbul 1901'de Hristaki Angelidis tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda ı6 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca oku­ tur. 1953'de çok büyük bir okul binası inşa edilmiştir.

425


Miryon�r Faaliyttleri

ı6) Edirnekapı Rum ttkokulu: Salmatoprak, Mester Sokak Nu: 74/2 Edirnekapı/İstanbul ı8g7'de Vasil Evangelidis tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda s öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

1.7) Yoakimyon Rum Kız Lisesi: Mektep Sokak Nu: ı6 Fener/İstanbul ı87g'da Patrik Yoakim tarafından kurulmuştur. Ortaokul ve lisedir. Daimi kadroda 25 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca, İngilizce okutur.

ıS) Çengelköy Rum İ lkokulu: Meserret Sokak Nu: 3 Çengelköy/İstanbul 1875'de Zinovios Tamer tarafından kurulmuştur. Daimi kad­ roda 6 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

19) Cibali Rum İlkokulu: Abdülezel Paşa Cad. Nu: 196 Cibali/İstanbul ı8g6'd a Kostantinus Amaksapulos tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda 3 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

20) Büyükdere Rum İlkokulu: Büyükdere Kuyu Sokak Nu:2 Sarıyer/İstanbul 187ı'de Dimitri Papaskostantino tarafından kurulmuştur.Dai­ mi kadroda 4 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

21) Kurtuluş Rum İ lkokulu: Sefa Meydanı, Kurtuluş/İstanbul ı886'da Hristos Yoanidis tarafından kurulmuştur. Anaokulu ve İlkokuldur. Daimi karlroda 3, geçici kadroda 6 öğretmen var­ dır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

426


Nud�t s�vinç

22) Kumkapı Rum İlkokulu: Çadırcı Cami Sak. Nu: 12-14 Kumkapı/İstanbul ı888'de Niko Zumbulidis tarafından kurulmuştur. Anaokulu ve ilkokuldur.

Daimi kadroda 3

öğretmen vardır. Anadil

Rumca'dır. Fransızca okutur.

23) Kandilli Rum İlkokulu: Derman Sokak Nu:21 Kandilli/İstanbul Konstantin Moshopulos tarafından kurulmu�tur. Daimi kadroda 3 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur. Akademik öğretim yapar.

24) Langa Rum İlkokulu: Katip Kasım Mahallesi Alaca Camii Sok. No: 10 Aksaray/ İstanbul ıBso'de Lazari Hacetoğlu tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda 9 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

25) Maraşlı Rum İlkokulu: Sadrazam Ali Paşa Yokuşu Nu: 35 Fener/İstanbul 19oo'de Vasil Çürükoğlu tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda 9 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

26) Ortaköy Rum İlkokulu: Muallim Naci Caddesi Nu: ı88ı'de

Kostantİn

94 Ortaköy/İstanbul

Moshopulos

tarafından

kurulmuştu.

Daimi kadroda 4 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

427


Miryontr Faaliyet/ai

27) Samatya Rum İlkokulu: İmrahor Caddesi, Nu: 72 Yedikule/İstanbul ı874'de Yordan Faraşoğlu tarafından kurulmuştur. Daimi karlroda 9 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

28) Kuzguncuk Rum İlkokulu: Bereketli Sokak Nu: 23 Kuzguncuk/İstanbul 1926'da Efstatios Linos tarafından kurulmuştur. Daimi karl­ roda 6 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

29) Lonca Rum İlkokulu : Mollaaşkı Mahallesi, Kırkambar Sokak Nu: 10 Ayvansaray / İstanbul 26 Mart 188g'da Yerogios Papadopulos tarafından kurul­ muştur. Daimi kadroda 3 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

30) Odigitriya Rum İlkokulu: Harnalbaşı Caddesi, Beyoğlu/İstanbul 188o'de Ermilos Konstantinidis tarafından kurulmuştur. Daimi karlroda 12 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur. Okula kaydolmak için Hristiyan ortodoks veya Katalik olmak şarttır.

31) Taksim Ayatriyada Rum İlkokulu: Meşelik Sokak Nu: ıı-2 Taksim/İstanbul 1895'de Ptodrimos Franko tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda ıo öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca oku­ tur.

428


Necdtt Sevinf

32) Yeşilköy Rum İlkokulu : Çekmece Caddesi Nu:l Yeşilköy/İstanbul 1904'de

İstefanas

Evangelidis

tarafından

kurulmuştur.

Daimi kadroda 7 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

33) Zapyon Rum Kız Lisesi: Meşelik Sokak Nu: 17 Taksim/İstanbul Zapyon Konstantin Zappas tarafından kurulmuştur. Ana, ilk, orta, lise seviyesindedir. Daimi kadroda 52 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

34) Zoğrafyon Lisesi: Suterazisi Sokak Nu: 271 Beyoğlu/İstanbul 1893'de Menelaos Konstantinidis tarafından kurulmuştur. İlk, orta, lise, ticaret lisesi seviyesindedir. Daimi kadroda 55 öğ­ retmen vardır. Anadil Rumca'dır. İngilizce, Fransızca okutur.

35) Yenişehir Rum İlkokulu: Hacıilbey Sokak Nu: 19 Beyoğlu/İstanbul ı853'de Stefanos Tasselaridis tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda 9 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

36) Yeniköy Rum İlkokulu: Sait Halim Paşa Sokak Nu: ıo Yeniköy/İstanbul 187o'de Hrıstaki Zoğrafos tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda B öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca oku­ tur.

429


Misyontr Faaliyttltri

37) Üsküdar Rum İlkokulu: Yenimahalle Hacı Murat Sokak Nu: 9 Üsküdar/İstanbul 1901'de Rum cemaati tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda 9 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

38) Yeldeğirmeni Rum İlkokulu: Karakolhane Sokak Nu: 92 Yeldeğirmeni/İstanbul 1914'de Haralanıhis Papadopulos tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda 3 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

39) Tarabya Rum İlkokulu: Ahi Sokak Nu:27 Tarabyajİstanbul ı88o'de Aspasya Zanidu tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda 6 öğretmen vardır. Anadil Rurnca'dır. Fransızca okutur.

40) Fener Rum Erkek Lisesi: Sancaktar Yok. Nu: 36 Fener/İstanbul 1454'de Hıristaki Angelidis tarafından kurulmuştur. İlk, orta, lise seviyesindedir. Daimi kadroda 32 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Latince, İngilizce, Fransızca okutur.

41) Durgazada Rum İlkokulu: Takımağası aralığı Nu:ll-13 Burgazadajİstanbul ı89ı'de Simean Sinisoğlu tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda 3 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

42) Büyükada Rum İlkokulu: Alaçam Sokak Nu: 13 Büyükada/İstanbul ıBso'de Nikola Küçüknikalosidi tarafından kurulmuştur. Daimi kadroda 9 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

430


43) Büyükada Rum Yetimler Okulu: İsatepesi, Büyükada/İstanbul 1903'de Hıristo Yuanidis tarafından kimsesiz Rumlar için ku­ rulmuştur. Daimi karlroda B öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur. Bütün öğrenciler yatılıdır.

44) Kınalıada Rum İlkokulu: Hamam Sokak Nu: 4 Kınahada/İstanbul 1955'de Ligor Bahçivanis tarafından kurulmpştur. Daimi kadroda 3 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca okutur.

45) Heybeliada Rum İlkokulu: Heybeli Meydanı Nu:3 Heybeliada/İstanbul ı849'da Vasil Anoğnostopulos tarafından Daimi karlroda

kurulmuştur.

7 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca

okutur.

46) Heybeliada Rum Rahipler Okulu: Kuruluş tarihi 9. asra kadar uzanır. Bugünkü şekliyle ı884'de Lefter Yakovos Stefanidis tarafından kurulmuştur. Daimi kadro­ da 25 öğretmen vardır. Anadil Rumca'dır. Fransızca, latince oku­ tur. Parasız yatılıdır. Suriye, Mısır, Amerika Birleşik Devletleri ve Yugoslavya'dan gelen papaz adayları bu okulda eğitim yapar, patriğin yazlık köşkü de bu okulun bünyesindedir.

Meşhur ha­

inler bu okulda yetiştirilmiştir. 47) Gökçeada Merkez Rum İlkokulu: Gökçeada-Çanakkale

48) Gökçeada Merkez a. Rum İlkokulu: Gökçeada-Çanakkale

431


49) Bademliköy Rum İlkokulu: Gökçeada-Çanakkale

50) Dereköy Rum İlkokulu: Gökçeada-Çanakkale

51) Kaleköy Rum İlkokulu: Gökçeada-Çanakkale

52) Tepeköy Rum İlkokulu: Gökçeada-Çanakkale

53) Zeytinliköy Rum İlkokulu: Gökçeada-Çanakkale s3

Bu duruma göre 196o'ların başında Türkiye'de 53 Rum oku­ lunun 46'sı İstanbul'da 7'si Çanakkale ilimize bağlı Gökçeada'da bulunmaktadır. Ancak, İstanbul'daki Rum okullarının bir kıs­ mı anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise olarak kullanılmaktadır. Böyle bir değerlendirmeye göre Rumlar'in yalnız İstanbul'da 4 anaokulu, 42 ilkokulu, 4 ortaokulu, 6 lise olmak üzere 56 eğitim müesseseleri vardır. Bu rakama Çanakkale'ye bağlı 7 okul da ek­ lenirse Türkiye'deki Rum ilkokullarının sayısı 49'a, bütün Rum okullarının sayısı ise 63'e yükselmektedir.

TÜRKİYE'DEN BAŞKA BİR VATANA ÖZLEM Mevzuat ve antlaşmaların dışında, özellikle İstanbul'daki bü­ tün Rum okulları 195o"den itibaren Patrik Athenagoras'ın dene-

53

432

Ö:ıel Okullar Rehberi, s : 214-261


Nudet Stvinç

timi altmda gizli ve sinsi bir programı takip etmiştir. Her öğren­ ciye "İ stanbul'un bir gün kendilerinin olacağı" öğretil­ miş, yapılan telkinler nedeniyle çocuklar Türkler'e düş­

man olarak yetişmişlerdir. Nitekim bir kız öğrenci tartış­ tığı Türk kızına "1958'de İstanbul Konstantinapolis ola­ cak" demekten kendini alamamış, bu küstahlıkla da yetinme­ yerek, yanına aldığı soydaşlarıyla birlikte tartıştığı Türk kızına alçakça saldırmıştır. Bir başka Rum kızı da "Kıbrıs'tan sonra İstanbul için çalışacağız" deyip, PatrikhB.ne'ye sığınmıştır. 54 Zoğrafyon Lisesi'nde Rumca basılmış olarak elegeçirilen be­ yanname, bu kız öğrencilerinin saldırgan ve küstah tavırlanna açıkhk kazandırmaktadır. Beyanname şöyledir: " İçinde bulunduğunuz şartlar sizi birçok müşkülle karşılaştı­ rabilir, fakat ecdadımızın bize vermiş olduğu terbiye ve fikir ruh­ larımııda daima yaşamaktadır ve yaşayacaktır. Elen milletinin

kanında bu fikir daimi olarak cevelan etmektedir. Zorlukları ye­ necek, hedeflerinize ulaşacaksınız. Size bu sahada muvaffakiyet­ ler temenni ederim. Belki birtakım haksızlıklara uğrayacaksınız, fakat ceddinizin size vasiyetlerini unutmayınız." 55 Cedlerinin vasiyetlerinden ve Elen milletinin kanında daimi olarak cevelan eden fikirden Bizans'ı ihya etmek istedikleri­ ni anlamak herhalde kehanet sayılmayacaktır. 1950-60 yılları arasındaki tavizkar politikalardan yararla­

nan Patrikhane, Gökçeada ve Bozcaada'daki Rum okul­

larını Milli Eğitim Bakanlığı mevzuatının dışına çıka­ rarak kendi yönetimine almıştır. Hükumetin pek şımarttığı Athenagoras'a bu işte Meliton Satiri

Hacis

isimli bir papaz yardımcı

olmuştu.

Meliton

İstanbullu idi. 1937'de Heybeli'yi bitirmişti. Yunan pasaportu taşıyordu. Patrikhane bu papazı İngiltere'ye gönderdi.

54

Bekir Berk. Haftamn Muhasebesi. Türk Ruhu. sayı: 6. s: 8

55

Bekir Berk. agm. s.20 433


Misyoner Ftıaliyetleri

Meliton ıo yıl sonra 1947'de Patrikbane'ye döndü. Patrik Maksimos, Meliton'un Türk vatandaşlığına alınması için müra­ caat etti. Reddedildi. Fakat Maksimos'un yerine Athenagoras ge­ lince Türk vatandaşı yaptırdığı Meliton'u Gökçeada ve Bozcaada Metropoliti olarak görevlendirmiş 56 bu iki adadaki okullarla ilgi­ li operasyonu da birlikte becermişlerdir. Lozan

Antiaşması'na

göre

patrikhane

ve

metropolit­

ler yalnız kiliseyle ilgili işlerle meşgul olmak durumundaydı­ lar. Azınlık okullarının yardım cemiyetlerini yönetemezler­ di. Fakat Menderes hükumetlerinin gevşek tutumu nedeniyle bu cemiyetler Patrikbane tarafından yönetildiği gibi Gökçeada ve Bozcaada'daki bütün Rum okulları da, bu iki adanın

Yunanistan'a ait olduğunu iddia edebilen metropolit Meliton'a bağlandı. S7 1964'te okullara vakitli vakitsiz giderek bazı telkinlerde bulu­ nan papazlardan dolayı okul idarecilerini ikaz eden Milli Eğitim Bakanlığı aynı yıl Gökçeada ve Bozcaada'daki Rum okullarını,

1951'den beri bakanlık denetimi dışında kaldıkları için kapatmış, Beşiktaş, Beyoğlu, Büyükdere, Tarabya, Yeniköy ve Ortaköy Rum okullarının Türk okullarıyla muadeletini kal­

dırmıştır. Aşağıda üzerinde uzun uzun duracağımız Heybeli Papaz Okulu 1971'de Anayasa Mahkemesi özel üniver­ siteler izin veren kanunun bazı maddelerini iptal edin­ ce, okulu devletin denetimine bağlamak istemeyen Patrikhane tarafından kapatılmıştır. ı893'te inşaatı sıra­ sında ıo bin altın veren 58 Hristaki Zoğrafos'un adına izafeten Zoğrafyon Lisesi adı verilen okulun ilk kısmı da I973/74'te son 56 57

Ali Güler, agm. s.32 Sevgi EreneroL Fener Rum Patri.khanesi'nin Son Yıllarında Gitgide Artan Ya­

salanımaz Davramşları. Türkeli Gazetesi. 1 Haziran 1998. s: 4 58

Ahmet Mülayim. Rum Okullan. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c: 6. İstanbul 1993. s: 348

434


mezunlarını verip faaliyetini durdurmuştur. Okulun orta, lise ve ticaret lisesi bölümleri Rumiara hizmet etmeye devam etmek­ tedir. 1882'de Fener Patriği 2 . Yoakimyon tarafından Fatih ilçe­ sinde yaptınlan Yuakimyon Kız Lisesi'de öğrencisi olmadığı

için 1988'de kapanmıştır.59 Bazı basın organlarında azınlık ve devşirme çevrele­

rinde azınlık okullarının önemli birer eğitim merke­ zi olduğuna dair söylentiler çıkarılması tamamen pro­ pagand

maksatlıdır. Çünkü yukarda da kaydettiğİrniz gibi

birçok okulun muadeleti kaldırıldığı gibi Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesi Başkanlığı'nın 12 Kasım 1966 tarihli yazısında 22 azınlık okulunda görevli öğretmen­

Ierin öğretim ve eğitim etkinliklerinden, meslekleri­ nin gerektirdiği yayınlardan ve genelgelerden haber­ siz oldukları belirtilmektedir. Dolayısıyla bu okullar birer eğitim merkezi olmaktan ziyade genç beyiniere Türk düşmanlığının şırınga edildiği birer kin kampların­ dan ibarettir. Nitekim Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Dairesi Başkanlığı 26 Kasım 1974 tarih ve 6810 sayılı yazısında İstanbul'daki Yenişehir Rum İlkokulu'nda söyletilen marşların

Türkiye'den ayrı bir vatana özlemi dile getirdiği, böylece öğrencilere milli birliğe ters düşen telkinlerde bulunduğundan60 şikayet edilmektedir. Rum nüfusun 2 binin altına düştüğü halde halen İstanbul'da 21 Rum okulu bulunmaktadır. Bunlardan 15'i ilkokul, s'i de lise düzeyindedir.

59

Sula Bozis.

Yoaltimyon Rum Kız Lisesi. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi,

c:7. İstanbul 1993.

60

s:

532

M. Hidayel Vahapoğlu. age. s: 257 435


Misyon�r Faaliyttl-.i

Rum Okulları ı-

Büyükada Rum İlköğretim Okulu

2-

Bakırköy Rum İlkokulu

3- Yeşilköy Rum İlkokulu 4- Arnavutköy Rum İlköğretim Okulu

s- Beyoğlu Ayakonstantin Rum İlköğretim Okulu 6 - Karaköy Rum Ana ve İlköğretim Okulu 7-

Karaköy Merkez Rum İlköğretim Okulu

8- Karaköy Zapyon Rum İlköğretim Okulu

9- Eminönü Langa Rum İlköğretim Okulu

ıo- Fener Maraşlı Rum İlköğretim Okulu ıı- Kadıköy Rum İlköğretim Okulu

12- Tarabya Rum İlköğretim Okulu 13- Yeniköy Rum İlköğretim Okulu 14- Feriköy Rum İlköğretim Okulu ıs- Kurtuluş Rum İlköğretim Okulu ı6 - Heybeli Rum Erkek Lisesi 17- Karaköy Merkez Rum Lisesi

ıS- Beyoğlu Zapyon Rum Kız Lisesi

19- Beyoğlu Zoğrafyon Rum Lisesi 20- Fener Rum Erkek Lisesi

21-

Fener Yuvakimyon Rum Kız Lisesi

YUNAN

İDEALİNİN İKİ HARBİYESİ:

RUM PATRİKHANESİ VE PAPAZ OKULU Patrikhane'ye Osmanlı İmparatorluğu zamanında verilen bütün imtiyazlar Lozan'da kaldırıldı. Siyasi ve idari mabiyet­

teki hiçbir mesele ile uğraşmamak kaydıyla Türkiye'de 436


Necdet Sevinf

kalmasına izin verilen bu kurum, artık sadece dini ibadetlere

ait hizmetlerle ilgilenecekti. 6ı Türk delegasyonunun Rum Patrikhanesi'nin üzerinde bu kadar durmasının sebebi, Yunanldığı yeniden vareden ve

Yunanistan'ın da gerçek mimarı olan bu kurumun yüz­ yıllardan beri Türk Devleti'ne ihanet halinde bulunmasıy­ dı. Rum Patrikhanesi son ikiyüz yılda sadece bir genelkurmay, bir dışişleri bakanlığı, milli eğitim ve milli savunma bakanlığı gibi çalışınakla kalmamış, adı cinayetle özdeşleşen bir de cemi­ yet kurmuştu; Mavri Mira! Mavri Mira'nın amacı Bizans İmparatorluğu'nu yeniden can­ landırmaktı. Çeşitli vilayetlerde cinayet çeteleri kuran bu teşkilat

Türk çocuklarını diri diri parçalamıştı.

6"

Mavri Mira,

Kızılhaç teşkilatları ile işbirliğinde bulunuyor, tıbbi ve sıhhi yar­ dım malzemesi adı altında silah, eleman adı altında komitecileri Anadolu'nun iç kısımlarına sokuyordu.

63

Yunanlı bir kurmay

subay olduğu söylenen Şile'deki Rum bakkal Todori'ye, İngilizler ve Yunanlılar tarafından bakkal eşyası adı altında silih, cephane ve bombalar gönderiliyor o da bu savaş gereçlerini gereken yerlere sevkediyordu .64 61

Lozan müzakereleri sırasına Atatürk' ün "bir fes at n ihanet ocağı ... ni fak tohum­ ları saçan, hatta hıristiyan vatandaşlarımızın huzur ve refahı için de mucih-ı şe­ amet ve felaket olan Rum Kilisesi" olarak tarif ve tasvir ettiği Patrikhane, Batı­ lı ülkelerin "artık kesinlikle siyasetle ilgilenmeyecek sadece Türkiy� Cumhuri­ yeti Devleti'nin vatandaşları olan Rum ahalinin dini, yani nikah, boşanma. vaf­ tiz gibi veeibelerini yerine getirecek bir kurum olarak kalacaktır" şeklindeki ga­ rantisiyle topraklarımııda hannma imkfmı buldu. Ve öylesine önemsiz sayıldı ki antlaşma metinlerinde adı bile zikredilmedi. 1930'lara kadar yazışmalarda Patri­ ğin adı "Başpapaz" olarak geçiyordu. şamaya başladığı dönemde Atatürk,

1930'larda Türk-Yunan ilişkilerinin rumu­

2. Fotis'a gönderdiği telgrafta "Fenerdeki Or­

todoks Patriği" ifadesini kullandı. Fakat P atrikhane, Truman devreye girineeye kadar hiçbir varlık göstermedi.

1973.

92

62

Selahattin TanseL Mondros'dan Mudanya'ya, c: L Ankara

63

Ergimöz Akçora, Milli Mücadele Yıllarında Kurulmuş Faydalı ve Zararlı Cemi­

64

Selahattin Tansel. age, c:

s:

yerler, Türk Dünyası Tarih Dergisi, sayı:4, İstanbul 1 987, s: l B

1.

s:

93 437


Misyontr FaaliyttÜri

Faaliyetleri konumuzu ilgilendrrmediği için üzerinde dur­ mayacağımız Mavri Mira örgütünün başkanı, Ermeni patri­ ği Zaven Efendi'yle birlikte düşman kuvvetlerinden bütün

Türkiye'nin işgal edilmesini isteyen Rum patrikvekili Dorotheos Mamelis'ti. - Ya bu cinayet şebekesinin üyeleri arasında kimler vardı? - Girit'in Yunanlı kaymakamı ve bir kısım Yunanlı zevatla birlikte Athenagoras!

65

Atatürk'ün Nutuk'ta şikayet ettiği Athenagoras, za­ feri bizim kazanmamız üzerine sırra kadem basacak, daha sonra Amerikan Başkanı Truman'ın özel uçağı ile Türkiye'ye gelecek ve Türk vatandaşı olmadığı hal­ de, yasa ihlal edilerek patrik seçilecektir! Bakınız nasıl olacaktır bu iş? Stalin 1943 yılında, 1924'ten beri münhal bulunan Moskova Patrikliği'ne Sergei diye bir papazı bulup oturttu. İki yıl sonra bu komünist kuklanın yerine Aleksi adında başka bir komünist kukla getirildi.

Rejimin mantığına aykırı olmasına rağmen Stalin'in bir pat­ riğe ihtiyaç duymasının sebebi, Balkanlar'daki Ortodoks mil­ letlerle, Mısır, Suriye, Lübnan ve Filistin'deki Ortodoks toplum­ lara ve hatta Müslümanlara sempatik görünmek istemesiydi. Moskova, Ankara ve Atina'nın endişeyle izlediği bu siyasi satrancın taşlarıyla hamleye hazırlanırken ufU.l eyleyen Patrik ı. Venyarnin'in yerine s. Maksimos Fener Rum Patrikliği'ne seçil­ di. Bu seçim, Patrikhane'yi kullanarak Balkanlar'a yerleşmek ve Ortadoğu'ya sarkmak isteyen Amerika'nın hesaplarına uy65

Gayet mahrem tutulacaktır. Erzurum 22.8. 1919 Pek mevsuk elde edilen malumata göre Rum Patrikhanesinde Mavri Mira ismin­ de bir heyet teşekkül etmiştir. Bu heyetin reisi Patrikvekili Droteos. azalan At­ henagoras ( . .. ) Heyet doğrudan doğruya Venrzilos'tan talimat alıyor. Rumların ve Yu nan Hükumetinin muavenet-i nakdiyesiyle (nakdi yardımıyla) pek azim bir sermayesi vardır. Mustafa Kemal. Nutuk, c: 1 vesika: 1. s : 899

438


gun düşmeyince Maksimos'un komünist bir patrik oldu­

ğu konuşulmaya başlandı. Amerikan gizli servisleri Fener Rum Patriği'nin Rus ajanı olduğu fikrindeydiler! 66 1948 yılı başlarında yani Ruslar'ın Doğu vilayetlerimizle be­ raber Boğazlar'ın müştereken savunulmasını istemeleri sebe­ biyle Amerikalılar'a ihtiyaç duyulan bir dönemde Washington Fener Patrikhanesi için uygun gördüğü adayı açıklayıverdi: Athenagoras! Bu gelişmeler üzerine Maksimos 27 Mart 1948'de görevi bı­ rakmak zorunda kalır.

67

Ve Amerika'dayken Fener Patrikliği'ne

tayin edilen Athenagoras Amerikan Başkanı Truman'ın

yaveri ve özel uçağı ile 26 Ocak 1949 günü İ stanbul'a ge­ lip ertesi gün merasimle taç giyer! 68 Daha sonra hükumetin tahsis ettiği özel bir trenle Ankara'ya gider. Cumhurbaşkanı İnönü tarafından kabul edilir. İnönü'ye bazı hediyeler sunar. Athenagoras'ı, iktidar değiştİkten sonra yine Ankara'da gö­ rüyoruz. Türk Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilen i] k patrik olan Athenagoras Lozan'a göre

hiçbir siyasi hüviyete sahip ol­ madığı halde Ankara'da tumturaklı bir törenle karşı­ lanmış ve adeta gövde gösterisi yapmıştır. Yanında İstanbul Rum milletvekili Abiya Moskes, Kadıköy, Konya ve Bozcaada Metropolideri olduğu halde trenden inen patrik efendiyi garda

karşılayanlar arasında TBMM'nin idareci üyeleri, Başbakanlık Müsteşarı, Başbakanlık Yaveri, Ankara Valisi adına Şube Müdürü ve Yunanistan'ın Ankara Büyükelçisi de vardır. Bu Türk düş­

manı papaz aynı gün Ankara'da Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından Çankaya Köşkü'nde merasimle kar­ şılanmıştır.

69

66

Özdemir Kalpakçıoğlu, Yunandan Dost Olmaz. İstanbul 1993,

67

A .Sofuoğlu. Fener Rum Patrikhıinesi Siyasi Faaliyetleri. İstanbul 1 996, s: 164

68

Ali Güler, a.gm, s : 31

69

Sevgi Erenerol, agm. s:4.

s:

233

439


Misyoner Faaliyu/eri

Athenagoras o gece TBMM Başkanı Refik Koraltan'ın misa­ firi olur. Lozan'a göre ancak Eyüf Kaymakamı ile muhattap ol­ ması gereken Patriği, Refik Koraltan, şerefine bir yemek vererek ağırladılar. Patrik daha sonra Amerikan Büyükelçisini ziyeret edip, bir süre görüşür. Aynı 1952 yılında Başbakan Adnan Menderes Athenagoras'ı Patrikhane'de ziyeret eder. Böylece Menderes, Mithat Paşa'dan sonra Rum Patriğinin ayağına giden ikinci Başbakan olur. Başbakan, Meclis Başkanı ve hatta Cumhurbaşkanı tara­ fından böylesine önemsenen Athenagoras'ın bu gereksiz ilgiden istifade ettiğini biliyoruz. Fener Patriği, bir siyasi mesele olan Doğu ve Batı kiliselerinin birleştirilmesi meselesine Lozan'a rağ­ men destek vermiş, bunun için Ocak 1984'te Kudüs'e gidip, Papa ile buluşmuştur. Athenagoras'n asıl adı

Aristokles Spiru'dur. 1903'te Yanya'dan İstanbul'a gelip Heybeli Papaz Okulu'na kaydol­ muş, 1910'da mezun olup Athenagoras adını almış, daha sonra da himayesinde yaşadığı milleti katietmek için gizli ör­ güt kurmuştur. Truman Doktrinin dini bölümünün teşkil ettiği­ ni söyleyen Athenagoras, Fener'in tahtına çöreklendikten son­ ra nüfuz alanını genişletmek için metropolitliklerin sayısını art­ tırdı. 70 Atina'nın yardımıyla Girit'i nüfuzu altına aldı, Aynaroz'u PatrikMne'ye bağladı. 70

Daha sonra ihanetleri sebebiyle Bakanlar Kurulu kararıyla yurtdı�ına çıkarı­ lan Yunan uyruklu Zaharopulos ve Yakovas dahil, Yunan uyruklu birçok papa­ zın Türk vatandaşlığına geçmesini sağlayan Athenagoras. Atatürk'ün belirlediği

7 metropolittiği 20'ye çıkarmıştır. Atatürk bir zamanlar 40 olan meıropolit sayısı­ m

fazla bulduğu için bu sayıyı 7 ile sınırlamıştı. Bugün 18 tane dir, b a z ı l a rı sem­

bolik olarak muhafaza edilmektedir. Derkos. L i v a p o l i s . İ r i no p oli s . Prikonisa. Neo Kesaria. Laodikyas. Sandon gibi meıropoliılik isimlerinin kullanılması Bi­

zans İmparatorluğu te�k.ilitının Patrikhi.ne'de hali. muhafaza edildiğini gös­ termektedir Rum bulunmayan bölgelerde metropolitlerin varlığı ise bir zaman­ lar burada Rumların yaşadığını gelecek nesillere duyurmak gayesini ıaşımakıa­ dır.(Maçka, Şebinkarahisar, Ala�ehir, Sivas, Demre gibi) Sevgi EreneroL agm. s; 4

440


Gün gelecek bizzat Başbakan Suat Hayri Ürgüplü, Athe­ nagoras'in bu faaliyetlerinden şöyle yakınacaktı: - Atatürk, Patrikhane'ye bağlı 7 metropolitlik bırakmıştı. Bunlar bizim Türklüğümüze has müsahamamızdan faydalana­ rak bu 7 metropolitliği 20 metropolitliğe çıkarmışlar. Atatürk bir zamanlar 40 tane olan metropolitliği çok görüp derhal sayısı­ nı düşürmüştü. Kendiliklerinden metropolitlik sayısını yüksel­ temezler. Bu metropolitler dünyanın her yerinde aleyhimize pro­ paganda yapıyorlar. Hatta gazetelerde aleyhimizde yazı yazan­ lar bile var!

Athenagoras

dahil,

birçok vatan haini yetiştiren

Heybeliada'daki Papaz Okulu So g'da Despotlar Manastırı adıyla

kuruldu.

86o-862

yıllarında

Karadeniz'den

gelen

Kazaklarca yağmalanıp yakıldı. Patrik Fotios tarafından oıiar­ tıldı. ı268-ı278 yıllarında Patrik Losif 'in çabalarıyla tarihinde ilk kez bir kütüphaneye kavuştu. Kaynaklarda Aya Triada olarak geçen manastır-okulun eği­ tim çalışmaları hakkında pek bilgi yoktur.. Osmanlı döneminde ıS. yüzyıla kadar manastır olarak fa­ aliyet gösterdiğini bildiğimiz kurum, ı772'de okul açtı. Bu okul

ı82ı'de manastırla birlikte yandı. 13 Eylül ı844'te yeni bina­ sı açıldı fakat bu bina ı894 depreminde büyük hasar gördü. Bugünkü bina ı8g6'da inşa edildi. Okul ı844'teki açılışından iti­ baren papaz yetiştirmeye başladı.72

ı Ekim ı844'te Fener Patrikhanesi tarafından açılan ve doğ­ rudan doğruya Fener Patrikhanesi tarafından yönetilen Heybeli Okulu, iddia edildiği gibi ortodoks rahiplerin teoloji eğÜ:imi al­ dıkları bir kuruluş değildir. Ortodoks milletler arasında din bir­ liğini muhafaza etmek gibi bir görevi de yoktur. Aksine bu okul 71

Hürriyet Gazetesi. 19 Ekim 1965

72

NecdeL Yaşar. Heybeli Ruhhan Mektebi. Dünden Bugüne İsLanbul Ansiklop edisi, c:

4. İstanbul 1993.

s:

57

441


Mifyon�r Faaliyeıltri

Helenizmin Türk İmparatorluğu'nun başkentindeki Harp okuludur. Bu okuldan mezun olup çeşitli ülkelere tayin edilen metro­ politler Türkiye'nin en azıh düşmanı olmuşlardır. İşgal yılla­ rında düşman ordularına yol gösteren ve palİkaryayı binlerce Türk'ü katletmeye azınettiren Patrik vekili Doroteos Mamelis, Trabzon Metropoliti Hrisantos, Samsun Metropoliti Germanos, İzmir Metropoliti Hrisostomos, Edirne Metropoliti Palikaryos hep bu okulun yetiştirmeleridir. Biraz önce kimliğinden kısaca bahsettiğimiz Athenagoras, Bebek Metropoliti iken Türkiye aleyhtarı faaliyetlerinden do­ layı Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaşlıktan iskat edilen ve kaçtığı Amerika'da da 1821 Yunan Ayaklanması'nın yıldönü­ münü kutlayan ırz düşmanı Yakovas

73

Emilyanos, Meriton,

Kıbrıs'ta binlerce Türk'ün kanına giren Makarios hep Heybeli mezunudurlar. Lozan'a kadar Yüksek Ortodoks ilahiyat Okulu adını taşıyan bu papaz karargahındaki öğretmenierin çoğu Patrikhane bünye­ sindeki Sen Sinod Meclisi'nin üyesiydiler. 1951 yılına kadar Heybeli Ruhhan Okulu orta derecede mes­ lek okulu olarak kabul edilmekteydi. Athenagoras, bu okulun te­ oloji fakültesine dönüştürülmesini zamanın yetkililerinden ta­ lep etmiş ve muvaffak da olmuştu. Ayrıca yurtdışından yaban­ cı öğrenci ve öğretmen getirilmesini de kabul ettirmişti. 1952 yı­ lında okulda aralarında Yunanlılaru i da bulunduğu 20 öğ­ retmen, 70 öğrenci vardı. Bunlardan sadece ıo'u Türk, geri ka­ lan Yunanlı, Giritli, 12 adalı, Kıbrıs'lı, İskenderiye'Ii, Suriye'li, Afrika 'lı ve Habeş'ti. 74

73

Yakovas'ın faaliyetleri için bakınız: Necdet Sevinç. Bartholumeos ve ABD malum

ya öteki, Ferman, İstanbul. 2000

74 442

Sevgi EreneroL agm.

s:

4


127 yıl Patrikhane'nin tahsis ettiği ödenekle yaşayan Heybeli Papaz Okulu Anayasa Mahkemesi'nin 12 Ocak 1971 tarih ve 19713 sayılı özel üniversitelerle ilgili kararına saygı göstermeyen Patrikhane tarafından kapatıldı. 1971-72 öğretim yılından baş­ layarak Özel Heybeli Rum Erkek Lisesi adı altında a zınlık oku­ lu statüsünü kazandı.

TÜRKİYE ÜZERİNDE ORTODOKS PAZARLIGI Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Rusya'da dine dö­ nüş hareketinin başlaması, 300 milyon ortodoksu kullanarak si­ yaset yapmak isteyen Amerika'nın gözünü Heybeli'ye ve hatta Fener Patrikhanesi'ne dikmesine yolaçtı. Amerik ı ve onun siyasi ortakları, patriğin ekümen olduğunu kabul ettirmek için Türkiye'ye baskı yapmaya başladılar. Heybeli'den mezun olacak metropolitlerle de ortodoks dünyasını istedikleri gibi biçimlen­ direceklerine inandıkları için Papaz Okulu'nu gündeme getirdi­ ler. Rusya, Moskova Kilisesi'ni güçlendirmek istiyordu. Böylece Türkiye üzerinde yeni bir Rus-Amerikan rekabeti başladı. Ve ba­ kınız bu rekabette hangi piyonlar kullanıldı? Patrik Bartholemeos'un dürtüsüyle, Yunan Başbakanı Miçotakis, dip,

1991

yılı

Aralık

ayında Amerika'ya gi­

Heybeli Papaz Okulu'nun açılması için

Türkiye'ye baskı yapılmasını istedi. Aynı Miçotakis ı Şubat 1992'de Türk Başbakanı'ndan okulun açılması için ricada bulundu. Bartholemeos, yetkisiz olduğunu bildiği halde ı6 Ocak 1992'de Milli Eğitim Bakarn Koksal Toptan'dan oku­ lun açılmasını istedi. Ardından Avrupa Topluluğu Komisyonu

Dönem

Başkanı

Jacques

Delors,

Türk

Cumhurbaşkanı'na bir mesaj göndererek papaz okulu­

nun açılmasını talep etti. Dünya Kiliseler Birliği ile Fransa Katolik Konseyi de Türk Başbakanı nezdinde girişimde bulundu. 443


Misyona Faaliyetleri

Amerikan Başkanı Clinton 1994'te dönemin Başbakanı Tansu Çiller'e bir mektup göndererek Papaz Okulu'nun

açılması gerektiğini ima etti. Clinton 22 Nisan 1994'te Yunan Başbakanı Andreas Papandreu ile yap­ tığı görüşmeden sonra " İstanbul'daki Ekümenik

Patrikliği'nin statü ve çalışma şartlarıyla ilgi­ lenmesini Türk Hükumeti'nden istedim" dedi. 75 Patrikhane 1994 Ağustos'unda, 1971 yılından beri kapa­ lı olan Papaz Okulu'nda, okulun ıso. kuruluş yıldönümü için törenler düzenledi. Bu tören aynı zamanda bir gövde gösterisiydi. Törene Rum Patriği ile birlikte İskenderiye Patriği Parthemios, Romanya Patriği Teoktistos, Dünya Kiliseler Birliği Genel Sekreteri Yorgi Çeçis, Vatikan Büyükelçisi Sergio Sebastion ve dünyanın dört bucağın­ dan gelen birçok papaz, piskopos vesaire ile eski mezun­ lar katıldı. Törene katılanlar nostaljik hatıralar anlatıp

okullarının yeniden eğitime başlaması için duy­ gusal temennilerde bulundular. 1950 mezunu ve Tarabya Metropoliti Harisiadis aynı Papaz Mektebi'nin açıl­

masını istedi. Bu adama göre liseden sonra 4 yıl eği­ tim veren okul, liseydi! Rum Patriği Haziran 1995'te Yunanistan'ın sağladı­

ğı bir uçakla Vatikan'a gidip Papa Jean Paul ile görüş­ tü. Yunanistan'da askeri törenle karşılandı. Adı New York sokaklarına tabela olarak çakıldı. Amerika'da

iJk kez George Washington'a takdim edilen onur madalyası ile ödüllendirildi. 27 Nisan 1996'da Avrupa Parlamentosu'ndan 20

parlamenter Fener'i gizlice ziyaret ederek ıı saat süren bir toplantı yaptılar. Başkanlığını Avrupa 75

Rum Paıriği Barıholomeos'un bu vadideki çalışmaları olan Türk siyasetçiler için bakınız: Necdet Sevinç.

444

ve ona yardımcı ve alet

Ferman, istanbul. 2000


N�cdu s�vinf

Parlamentosu Hıristiyan Demokrat Grupu Lideri ve Belçika eski Başbakanı Wilfried Martinez'in yaptığı top­ lantıda Patrik Heybeli'nin açılmasıyla ilgili lakır­

dılarını tekrarladı. Pontus Rum Cumhuriyeti'nin ihya edilmesive İstanbul'un ortasında Vatikan benzeri bir Rum · Ortodoks

Devleti kurmak gibi tuhaf hayaller peşinde koşan pat­ rik, Yunan Hava Yolları'nın emrine tahsis etti­

ği 400 yolcu kapasiteli bir uçakla ıg.Ekim.1997'de tek­ rar Amerika'ya gitti. Amerikalı üst düzey yetkililerle gö­ rüştü, onlardan Heybeli Papaz Okulu'nun açılma­

sını istedi. Clinton tarafından 300 milyonluk orto­ doks hıristiyanın ruhani lideri ve ekümenik pat­ rik olarak tanıtılan Bartholemeos, Papaz Okulu ile ilgili talebini tekrarladı. Başbakan Mesut Yılmaz, Aralık 1997'de Amerika'ya git­ tiğinde, Başkan Yardımcısı Al Gore, Papaz Okulu'nun

açılması konusundaki beklentilerini dile getirdi. 76 Ve bu faaliyetler böyle devam edip gitti. Halen de devam ediyor. Oysa Anayasa Mahkemesi'nin, Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun ilgili maddelerini iptal ederek yükseköğretim ku­ rumlarının sadece devlet tarafından açılıp, işletilebileceğini em­ reden karanndan sonra mevcut özel yükseköğretim kurumları ya faaliyetlerine son vermiş, yada bir devlet üniversitesi bünye­ sinde varlıklarını devam ettirmişlerdi. Robert Kolej , ilgili karar­ dan sonra Arnavutköy Amerikan Kız Koleji'yle birleşmiş ve Özel İstanbul Amerikan Robert Lisesi adını almıştı. Kolejin yüksek kısmı da Boğaziçi Üniversitesi'ne dönüşmüştü. Heybeli Papaz Okulu da Türk üniversitelerinden birine veya bir ilahiyat fakül-

76

Ali Güler. agm.

s:

29-37 445


Miryona Faaliy<tiLri

tesine bağlanarak Türkiye'nin ihtiyaç duyduğunu iddia ettikleri din görevlilerini yetiştirebilirdi. Kaldı ki Rum halkı bu okula pek itibar etmiyordu. Ama

Patrikhane okul sayesinde yeryüzündeki ortodoks ki­ liselerine üstünlük kazanıyor, çoğu zaman da ortodoks dünyasını yine bu okuldan mezun plan papazları kul­ lanmak suretiyle Türkiye'nin karşısına dikiyordu! Heybeli Papaz Okulu, ı27 yılda 930 mezun verdi. Bunlardan 343'ü piskopos oldu, ı2 piskopos patrikliğe seçildi. Her türlü ih­ tiyacı Rum Patrikha.nesi tarafından· karşılanan okul, 1950'den kapanış tarihi olan 197ı yılına kadar toplam 226 kişiyi me­ zun etmesine rağmen, bunların sadece 38'i Türkiye va­ tandaşı Rumdu. Geri kalanların ı62'si Yunan, S'i İngiliz, S'i Habeşistanlı, 3'ü Lübnanlı, 2'si Ugandalı, 2'si Suriyeli, l'i Amerikalı, l'i Fransız, l'i de İtalyandı.

CASUS PAPAZLAR Athenagoras patrik seçildiğinde Heybeli Papaz Okulu'nda ı6 Türk vatandaşı öğrenci vardı. Oysa aynı tarihte İstanbul'daki Rum liselerinde 2.500 Öğrenci okuyordu. Patrik, Heybeli'yi

tercih eden öğrenci sayısının yüzde l'in bile altında ol­ duğunu görünce endişelenmiş olacak ki, yabancı öğrenci ya­ sağının kaldırılması için teşebbüse geçti. Patriği Türkiye'ye gönderen Amerika bu konuda devreye gir­ di mi bilemiyoruz ama kısa bir süre sonra Milli Eğitim Bakanlığı 8 Aralık ı950 tarih ve 927.601 sayılı kararıyla Papaz Okulu, yük­ sekokul haline getirildi. Talim Terbiye Dairesi'nin 25 Eylül ı9sı tarih ve ısı sayılı yazısı ile de yüksekokula yabancı öğrenci

alınabileceği İstanbul Valiliği'ne bildirildi. 77 Böylece 1939'da casusluk faaliyetleri gerekçe gösteri­ lerek uygulanmaya başlanan yabancı öğrenci alımıyla ilgili yasak kaldırılmış oldu. 77 446

Ali Güler. agm.

s:

32


Ntcdet Sevinç

Heybeli

Papaz

Okulu'ndaki

sözkonusu

casusluk

ola­

yından sonra bir casusluk olayı da Patrikbane'de yaşandı.

Athenagoras'ın vekili ve Patrikhane Meclisi üyelerin­ den Emilyanos ile Metropolit Canavalis, Vatandaşlık Kanunu'nun 11. maddesine aykırı eylemlerinden dola­ yı Türkiye'den kovuldular. Vatandaşlık Kanunu'nun ıı. maddesi şöyle: Madde-n: Türk vatandaşlığına kabul edilmiş olan sabık ec­ nebilerden, Türkiye Cumhuriyeti'nin dahili ve harici emniyeti­ ne mugayir (aykırı) ef al ve harekata tasaddi edenler (yani giri­ şenler) İcra Vekilieri Heyeti kararıyla Türk vatandaşlığından çı­ karılabilirler! 1964'te bu karar alındığında İçişleri Bakanı olan Orhan Öztrak,

Patrik vekili ve Patrikhane Meclisi üyelerinden

Emilyanos'un içte ve dıştaki tutumunun kendisinin Türk vatandaşı

olarak

muhafaza

edilmesine

izin

vermediği­

ni söylemişti. Aynı günlerde Konstantin Frangis, Panayot Hıristodulos Romidias ve Anastas Kselos adında üç rabip­ le birlikte İzmir'deki Yunan Konsolosluğu'nun rabibi olan Dimeteos Emonnit Arkondaris'in de vatandaşlıktan kovul­ ması, Patrikhane tarafından yetiştirilip, Patrikhane tarafın­ dan yönetilen Papaz Okulu'nun nasıl bir casus yuvası olduğu­ nu göstermeye kafidir.

YAHUDi OKULLAR! Aron Rodı:-ique'nin verdiği rakamlara göre Türkiye Cumhu­ riyeti'nin kurulduğu yıllarda Anadolu'nun B atı bölgelerinde 28 Alyans İsraelite okulu vardı.78 1930'lu yıllarda ise Yahudi cemaa­ tının İstanbul'da 2 ilkokulu bir de lisesi bulunuyordu.

79

78

Aron Rodrique. Türkiye Yahudilerinin Balılılaşması. Ankara 1997. s: 247

79

Ahmet Mülayim. Azınlık Okulları. Dünden Bugüne istanbul Ansiklopedisi. c:

!.

s: 504 447


Miryontr Faaliyttltri

Ancak biz bu bilgilerin yeterli olmadığı kanısındayız. Sözü geçen lise, herhalde 1915'te Şişhane'de kurulduğunu bildiğimiz Beyoğlu Musevi Lisesi'dir. Elimizdeki kaynaklara göre 1930"lar­ da İstanbul'da 2 değil, 4 Yahudi ilkokulu bulunması gerekir, bu okullar o tarihte kapalı mıydı bilemiyoruz. 1955'te Tophane Külhan Sokağı'nda Daniel Behar tarafından açılan Musevi Ruhani Lisesi bir süre sonra kapanmıştır. 1915'te kurulan Beyoğlu Musevi Lisesi ise 1994-1995 öğretim yılında İstanbul'un Ulus semtine taşınmıştır. Bugün 2'si İstanbul'da, l'i İzmir'de olmak üzere ülkemizde 3 Yahudi okulu bulunmaktadır:

448

ı)

Musevi Karma Ana ve İlkokulu tnus-Beşiktaş/İstanbul.

2)

Özel Musevi Lisesi tnus-Beşiktaş/İstanbul

3)

Özel Musevi Ana ve İlkokulu 1308. Sokak İzmir


KAYNAKÇA ABADİ, Colonel, Türk Verdün'ü Gaziantep, Gaziantep: 1959 ABDULHAMID, İrfan, İslam ve Batı, Tercüme: Ömer Cebeci, İstanbul: 1971 AHMET, Naim, Bir Müstemleke Harbinin Tarihi, Bartın: 1937 AHMET, Refik, Türkiye'de Katolik Progandası (Hazine-i Evrak Vesaikine Nazaran), Tarih Encümeni Mecbuası Nu: 5 (82), İstanbul: 1340) AHMET, Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet, Cilt:2, İstanbul: 1977 AKÇORA, Erginöz, Van ve Çevresinde Ermeni isyanları (1896-1916) İstanbul: 1994 AKÇORA, Erginöz, Milli Mücadele Yıllarında Kurulmuş Faydalı ve Zararlı Cemiyetler, Türk Dünyası Tarih Dergisi Sayı: 4, İstanbul: 1987 AKÇURA, Yusuf, Osmanlı Devleti'nin Dağılma Devri, (1819'uncu Asırlarda), Ankara: 1985 AKDENİZ, Sabri, Eğitim Sosyolojisi, İstanbul: 1984 AKGÜN, Seçil, Amerikalı Misyonerierin Anadolu'ya Bakışları, Ankara: 1992 OTAM, Sayı: 3 AKYÜZ, Hüseyin, Eğitim Sosyolojisinin Temel Kurumları ve Alanları Üzerine Bir Araştırma, İstanbul: 1991 AKYÜZ,

Yahya,

Abdulhamid

Devrinde

Protestan

Okulları ile İlgili Orijinal İki Belge, Eğitim Fakültesi

Dergisi Cilt: 3, S: 1-4, Ankara: 1971


Misyoner Faaliyetleri

AKYÜZ, Yahya, Türk Eğitim Tarihi, Ankara: 1989 Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar'da ve Anadolu'da Ermeni Mezalimi, Cilt: ı (1906-19ı8) Ankara: 1995 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Genelkurmay Askeri Tarih

ve Stratejik Etüd Başkanlığı Yayınları, Sayı: Sı, Ankara: 1982 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Genelkurmay Askeri Tarih

ve Stratejik Etüd Başkanlığı Yayınları, Sayı: 83, Ankara: 1983 ATABEYOGLU, Cem, Amerikan Robert Lisesi, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: ı, İstanbul: ı993

ATATÜRK, Mustafa Kemal, Nutuk, Cilt:2, İstanbul: ıg62 ATUF, Nafi, Türkiye MarifTarihi, Cilt: ı, İstanbul: 193ı AYNİ, Mehmet Ali, Milliyetçilik, İstanbul: 1943 AYTEKİN, Halil, Kıbrıs Ermeni Kampları, Söylem Dergisi, Sayı:2 Lefkoşe: 1996 AYVERDİ, Semiha, Misyonerlik Karşısında Türkiye, İstanbul: ı969

BANOGLU, Niyazi Ahmet, Ermeninin Ermeniye Zulmü, Ankara: 1976 BARLAS, Uğurol, Gaziantep Tıp Fakültesi Tarihi ve Azınlık Okulları, Gaziantep: ı97ı

BARLAS, Uğurol, Gaziantep Basın Tarihi, Gaziantep Kültür Derneği Yayınları, Nu: 6o (Baskı Tarihi Yok) BASGÜN, Necla, Türk-Ermeni İlişkileri , Abdülhamid'in Cülusundan Zamanımıza Kadar, Ankara: ı970 BAŞGÖZ, İ- Wilson, H, Türkiye Cumhuriyeti'nde Eğitim ve Atatürk, Ankara: ı968

450


Nredu Sr11inf

BATUR, Afife, Cemaran Ermeni Okulu, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt:2, İstanbul: 1993 BAYTAN, Enver, Hristiyan Misyonerleri Nasıl Çalışıyor? İstanbul: 1965 BATUR, Ahsen, İstanbul Hümanizmi, İstanbul 2001 BAYUR, Yusuf Hikmet, Türk İnkılabı Tarihi, Cilt:2. Ankara: 1943 BAYUR, Yusuf Hikmet, Hindistan Tarihi, Cilt:3, Ankara: 1950 BİLGİLİ, M. Fani, Manda İdaresinde Hatay Kültür Hayatı, Ankara: 1939 BOZİS, Sula, Fener Rum Erkek Lisesi, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt:3, İstanbul: 1993 BOZİS, Sula, Yoakimyon Rum Kız Lisesi, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt:7, İstanbul: 1993 Bursa'daki Hadise, Cumhuriyet Gazetesi, 24 Ocak 1928 Bursa'daki Tanassur Hadisesi Anlaşıldı, Milliyet Gazetesi

20 Ocak 1928

ÇAVDAR, Tevfik, Osmanlıların Yan Sömürgü Oluşu, İstanbul: 1970 ÇAVDAR, Tevfik, Milli Mücadele Başlarken Sayılarla Vaziyet ve Manzara-i Umumiye, İstanbul: 1971 CEYHUN, Demirtaş, Haçlı Emperyalizmi, İstanbul: 1967 ÇETİN, Atilla, İkinci Abdulhamid'e Sunulmuş Beyrut Vilayetindeiri Yabancı Okullara Dair Bir Rapor, Türk Kültürü Dergisi, Sayı: 253, Ankara: 1985

451


Müyorıtr Faa.liytt!Lri

ÇETİN, Atilla, Maarif Nazırı Zühdü Paşa'nın Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Yabancı Okullar Hakkındaki İstanbul Raporu, Üniversitesi Güneydoğu Avrupa Araştırmalan

Dergisi, Sayı:

10-11,

İstanbul: 1982

ÇORUHLU, Yaşar, Macar Enstitüsü, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt:s, İstanbul: 1993 COŞAR, Ömer Sami, Musa Dağının öteki Yüzü, Milliyet Gazetesi. 17 Haziran 1982

İsmail Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Cilt: 2, İstanbul: 1971, Cilt: 4 , İstanbul: 1972 DELİORMAN, Altan, Türklere Karşı Ermeni Komitecileri,İstanbul: 1973 DANİŞMENT,

Kronolojisi,

DEM İ RCAN, Ö mer, Dünden Bugüne Türkiye'de Yabancı Dil, İstanbul: 1998 DEMİRKAN, Tarık, Macar Turancıları, İstanbul: 2000 DİNÇER, Nahit Yabancı Özel OkulJar, İ stanbul: 1978

DOGAN, Ayhan, İran Okulu, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt: 4, İstanbul: 1993

ELİBOL, Mustafa, İstiklal Savaşı'da Ajanlık Faaliyetleri, Ankara: 1984 ENGELHARD, Ed, Tanzimat, Çeviren: Ayda Düz, İstanbul: 1976 ERCAN, Yavuz, Türkiye'de 15. ve 16. Yüzyılda Gayri Müs­ limlerin Hukuk ve İçtimai Durumu, Belleten, Ankara: 1983 ERDOGAN, Kutluay- AGIR, Aygül, İtalyan lisesi, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt: 4, İstanbul: 1993 452


Nocdtt Stvirıç

ERDOÖAN, Kutluay, Saint Benoit Fransız Lisesi, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: 6, İstanbul: 1993 ERDOÖAN, Kutluay, Katolik Okulları, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt:4, İstanbul: 1993 ERDOÖAN, Kutlu ay, Sankt Georg Avusturya Kız ve Erkek Liseleri, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: 6, İstanbul: 1993 ERDOÖAN, Kutluay, Antiral Bristol Hemşirelik Okulu, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: ı, İstanbul: 1993 ERDOÖAN, Kutluay, Zoğrafyon Rum Erkek Lisesi, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: 7, İstanbul: 1993 ERENEROL, Sevgi, Fener Rum Patrikhanesi'nin Son Yıllarda Gitgide Artan Yasa Tanımaz Davranışları, Türkeli Gazetesi. ı Haziran 1998

ERGUN, Mustafa, ikinci Meşrutiyet Devrinde Eğitim Hareketleri, (1908-1914) Ankara: 1996 ERGiN, Osman, Türkiye Maarif Tarihi, Cilt: 1977

ı-s,

İstanbul:

ERGiN, Osman, Türk Tarihinde Evkaf, Belediye ve Patrikhaneler, İstanbul: 1937 Ermeni Komitelerinin A'mal ve Harekat-ı İhtilaliyesi,

Hazırlayan: Cengiz H. Erdoğan, İstanbul: 1983 EROÖLU, Ahmet Hikmet, Osmanlı Devletinde Yahudiler (19'uncu Yüzyıl Sonuna Kadar), Ankara: 1997 EROÖLU, Veysel, Ermeni Mezalimi, İstanbul: 1973 ERİM, Nihat, Devletlerarası Hukuk ve Siyasi Tarih Metinleri, Cilt: ı, Osmanlı İmparatorluğu Antlaşmaları, Ankara: 1953 ERTUGRUL, Halit, Azınlık ve Yabancı Okulları, Türk Toplumuna Etkisi, İstanbul: 1988

453


Müyon�r Faaliy�tlrri

ERYILMAZ, Hilal, Yabancı Okullar, Osmanlı Ansiklopedisi, Cilt: 7, İstanbul: 1996 ERYILMAZ, Hilal, Osmanlı Devletinde Gayrimüslim Tebanın Yönetimi, İstanbul: 1990 ERYILMAZ, Hilal, Azınlık Okulları, Osmanlı Ansiklopedisi, Cilt: 7, İstanbUl: 1996 ESSİBAİ, Mustafa, Müsteşrikler ve Hedefleri, Tercüme: Kemal Çobanbeyli, istanbul: 1971 EŞREF, Edip, Pembe Kitap, İstanbul: 1943

GARODİ, Roger, Siyonizm Dosyası, İstanbul: 1983 GALANTİ, Avram, Ankara Tarihi, İstanbul: 1950 GALANTİ, Avram, Türkiye'de Kapusen Manastırları, Tarih Encümeni Mecmuası Nu: ı (78), İstanbul: 1340 GEDiK, Betül, Eski İstanbul Yahudileri, İstanbul: 1996

Hayatı

ve

İstanbul

GÖYÜNÇ, Nejat, Osmanlı İdaresinde Ermeniler,İstanbul: 1983 GÜLER, Ali, Heybeliada Ruhhan (Papaz) Okulu ve Gerçekler, Bilge Dergisi Sayı: 16, İstanbul: 1998 GÜLER, Ali, Osmanlı Devletinde Azınlıklar, İstanbul: 1997 GÜLER, Harun, Beyrut Amerikan Üniversitesi'nin Siyasi Misyonu, 1987 GÜLER, Na im, Alliance İsraelite Okulları, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: 4, İstanbul: 1993 GÜNAY, 1\ıncer, Misyoner Örgütleri ve Misyoner Faaliyetleri, Ankara 2004 GÜRÜN, Kamuran, Ermeni Dosyası, Ankara: ıg86

454


N�cd�r s�vinç

HACIEMİNOGLU, Necmettin, Yabancı Özel Okullar, Türk Kültürü Dergisi, Sayı: 16, Ankara: 1964 HALİ Dİ, Mustafa-FERRUH, Ömer, İslam Ülkelerinde Misyonerlik ve Emperyalizm, Çeviren: Osman Şekerci, İstanbul: 1968 HANi, Doğan, Osmanlıda Azınlık İsyanları, Ankara. 1990 Harp Tarihi Vesikaları Mecmuası, Sayı:s, Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi, Ankara: 1953 HAYDAROGLU, İlknur Polat, Osmanlı İmparatorluğu'nda Yabancı Okullar, Ankara: 1993 HAZAR Nedim, Misyonler Okulları, Zaman Gazetesi, 3 Ağustos 1994 HAZERFEN, Ahmet-MÜLAYİM, Ahmet, Bulgar Okulları, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: 2, İstanbul: 1993 H İ SAR, Abdülhak Şinası, Geçmiş Zaman Fıkraları, İstanbul (Baskı tarihi yok) HOCAOGLU, Mehmet, ArşivVesikalarıyla Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler, İstanbul: 1976 Hüseyin Nazım Paşa, Ermeni Olayları Tarihi, Cilt: Ankara: 1994

İLTER,

Erdal, Türkiye'de Sosyalist Ermeniler Silahianma Faaliyetleri, (1890-1923), İstanbul:1995

1-2,

ve

IŞIKSAL, 1\ırgut, Ermeni Propogandacıları, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 77-78, İstanbul: 1974

KALPAKÇIOGLU, İstanbul: 1993

Özdemir,

Yunandan

Dost

Olmaz,

455


Misyontr Faaliyttkri

KARABEKiR, Kazım, Misyonerierin Faaliyetleri, Yeni Sabah Gazetesi, 11-12 Kanunisani, İstanbul: 1939 K.ARACA, Zeki, İstanbul'da Kiliseleri, İstanbul: 1995

Osmanlı Dönemi

Rum

KARACAN, Ali Naci, Lozan, İstanbul: 1971 KARABIYIK, Osman, Türk-Ermeni Münasebetlerinin Dünü Bugünü, İstanbul: 1984

KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, Cilt:s, Ankara: 1970, Cilt:7, Ankara: 1977, Cilt:8, Ankara: 1983 KAVCAR, Cahit, Meşrutiyet Devrinde Edebiyat ve Eğitim (1908-1923), Ankar: 1974 KERİMOGLU, Zekeriya, Belgelerle Eğitimdeki Yıkılışın Öyküsü, Ankara: 1984

KIRŞEHİRLİOGLU, E. Türkiye'de Misyoner Faaliyetleri, İstanbul: 1963 Kızınu Amerikan Kız Kolejine Nasıl Verdim, Ne Halde Aldım? Resimli Ay Mecmuası, Mayıs 1929

KOCABAŞ , Süleyman, Türkiye ve İngiltere, İstanbul: 1985 KOCABAŞ, Süleyman, Tarihte ve Günümüzde Türk-Yunan Mücadelesi, İstanbul: 1984 KOCABA.ŞOGLU, Uygur, Amerikan Okulları, Tanzimattan Günümüze Türkiye Ansiklopedisi, Cilt:2, İstanbul: 1985 KOCABAŞOGLU, Uygur, Kendi Belgeleriyle Anadolu'daki Amerika, 19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Amerikan Misyoner Okulları, İstanbul: 1991

KOCA.Ş, Sadi, Tarih Boyunca Ermeniler ve Türk-Ermeni İlişkileri, Ankara: 1967 KODAMAN, Bayram, Abdülhamid Devri Eğitim Sistemi, Ankara: 1991 456


Nudet Sevinç

KOÇAK, Cemil, Tanzimattan Sonra Özel ve Yabancı Okullar, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi Cilt:2, İstanbul: 1985 KOÇAK, Cernil, Türk-Alman İlişkileri (1923-1939),Ankara: 1991 KOÇU,

Reşat

Ekrem, Osmanlı Muahedeleri Kapitülasyonlar 1300-1920, İstanbul: 1943

ve

KUYUMCUYAN, Silva, Eseyan Ermeni Kız Lisesi, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: 3, İstanbul: 1993 KUYUMCUYAN, Silva, Getronagan Ermeni Lisesi, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: 3, İstanbul: 1993 KUYUMCUYAN, Silva, Pangaltı Ermeni Lisesi, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: 6 , İstanbul: 1993 KUYUMCUYAN, Silva, Sahakyan-Nunyan Ermeni Lisesi, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: 6, İstanbul: 1993 Mektep Değil, Mefsedet Ocağı, Cumhuriyet Gazetesi, 26 Kanu­ nisani, 1928 Mektep Sed Edildi, Vakit Gazetesi, 31 Kanunisanİ 1928

MEMİŞOGLU, Ragıp, Van'da Ermeni Mezalimi, 2 Nisan Gazetesi, ı 6 Nisan 1974 MERDİVENCİ, Ahmet, Robert Kolejin Türkiye'deki İlk Elli Yıllık Öğretim Faaliyetleri, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Sayı: ıı, İstanbul: 1987 MERDİVENCİ, Ahmet. Robert Kolejin İlk Kırk Yılında Kolejde Yetiştirilmiş Olan Bulgarlar ı, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Sayı: ıs, İstanbul: 1988 MERDİVENCİ, Ahmet, Robert Kolejin İlk Kırk Yılında Kolejde Yetiştirilmiş Olan Bulgarlar 2, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Sayı: ı6, İstanbul: 1988 457


Misyorı-. FtJ.aliy•tleri

MERT, Özcan, Osmanlı Belgelerine Göre Banco Di Roma'nın Trablusgarp'taki Faaliyetleri, Belleten, Cilt:2ı,

Sayı:200, Ankara: 1987 Mİ L.AS, Herkül, Yunan Ulusunun Doğuşu, İstanbul: 1994 MİROGLU, İsmet, Yabancı Dilde Eğitim ve Kültür Emperyalizmi, Türkiye Gazetesi, 18 Ocak 1995

Muallim Cevdet, Mektep ve Medrese İstanbul: 1978 MUTLU, Şamil, Osmanlı Devleti'nde Misyoner Okulları, İstanbul 2oos. MÜLAYİM, Ahmet, Azınlık Okulları, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: ı, İstanbul: 1993 MÜL.AYİM, Ahmet, Rum Okulları, Dünden Bugüne istanbul Ansiklopedisi Cilt: 6 , İstanbul: 1993 MÜL.AYİM, Ahmet, Üsküdar Amerikan Kız Lisesi, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: 7, İstanbul: 1993 MÜL.AY İM, Ahmet, Yabancı Okullar, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: 7, İstanbul: 1993

NİYAZİ, Mehmet, Medeniyet Ülkesini Arıyor, İstanbul: 1992

ORTAYLI, hber, İkinci Abdülhamid Döneminde Osmanlı İmparatorluğu'nda Alman Nüfuzu, Ankara: 1981

ORTAYLI, hber, Osmanlı İmparatorluğu'nda Amerikan Okulları Üzerine Bazı Gözlemler, TODAİE Dergisi, Cilt: 14, Sayı:3, Ankara: 1982 OREL, Şinasi- YUCA, Süreyya, Ermenilerce Talat Paşa'ya Telgrafların Gerçek Yüzü, Ankara: 1983

Atfedilen

458


Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920), Ankara:

1994 OVADYA, Silvyo, Yahudi Okullar, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: 7, İstanbul: 1993 ÖKÇÜN,

Gündüz, Yabancıların

Türkiye'de

Okutma

Hürriyeti, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

Dergisi, Cilt: 14, Nu:2, Ankara: 1959 ÖKE, Mim Kemal, Ermeni Sorunu, 1914-1923, Ankara: 1991 ÖZALP, Yalçı n , Kahramanmaraş'daki Cizvit Mektebi, Yeni Hayat Dergisi, Sayı: 71-72 , İstanbul: 1997 ÖZDEGER, Hüseyin, 16. Asırda Ayıntap Livası, İstanbul, 1988 ÖZTÜRK, Kazım, Atatürk'ün TBMM Açık ve Gizli Oturumdaki Konuşmaları, Ankara: 1981 Özel Okullar Rehberi, İstanbul: 1964 Özel Sankt Georg Avusturya Lisesi Yıllığı, İstanbul:

1982

PAMUKCİYAN, Kevork-SEROPYAN, Vaarşağ, Amiral Bristol Hemşirelik Okulu, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi

Cilt:

ı,

İstanbul: 1993

POLAT, İlknur, Osmanlı

İmparatorluğu'nda

Açılan

Amerikan Okulları Üzerinde İnceleme, Belleten Cilt:52,

Sayı: 203, Ankara: 1988 POLAT, İ lknur, Bulgar Eksarhlığı'nın Kurulması ve Osmanlı Toprakları Üzerinde Bulgar Okulları, Silahlı

Kuvvetler Dergisi: Sayı: 308, Ankara: 1987 POLAT, İlknur, Türk-İtalyan İlişkileri Çerçevesinde İtalyan Okulları, Atatürk Yolu, Ankara Üniversitesi TİTE

Dergisi, Yıl : 2, Sayı:4, Ankara: 1984 459


Miıyonn Faaliyttlni

POLVAN, Nurettin, Türkiye'de Yabancı Öğretim, Cilt: ı, İstanbul: ı952 Pontus Meselesi, Matbuat ve istihbarat Matbaası, Ankara:

ı338

RODRİQUE, Aran, Türkiye Yahudileri'nin Batılılaşması, Alliance Okulları, Ankara: 1997

SAİD, Edward, Oryantalizim, Sömürgeciliğin Keşif Kolu,Tercüme : Selaaddin Ayaz, İstanbul: ı99ı SAKAOGLU, Nejdet, Protestan Okulları, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: 6, İstanbul: 1993 SAKAOGLU, A. Selçuk, Hıgh School-İngiliz Kız ve Erkek Liseleri, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: 4, İstanbul: ı993 SALIŞIK, Selahattin, Türk-Yunan İlişkileri Tarihi ve Etniki Eterya, İstanbul: ı968 SANÇAR, Nejdet, Atatürk'ün Fikir Cephesi, Türk Yurdu Dergisi, Sayı: 3ı8, Ankara: 1965 Sankt Georg Avusturya Lisesi Yıllığı, İstanbul: ı982

SAYILI, Aydın, Batılılaşma Hareketimizde Bilimin Yeri ve Atatürk, Erdem Dergisi, Cilt: ı, Sayı:2, Ankara: ı985 SELAHATTiN, Galip, Belgelerle Türkiye'de Dönmeler ve Dönmelik, İstanbul: ı977 Selam Okul Sana, Ali Hail Talaş To Three, Arkİtekt

Dergisi, Sayı: 407, İstanbul: ı993 SEMENDEROÖLU, O. Vefa, Galatasarayve Galatasaraylılar Derneği Tarihçesi, İstanbul: ı994 460


SEROPYAN, Vaarsağ, Ermeni Okulları, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: 3, İstanbul: 1993 SEVİNÇ, Necdet, Baatholomeos ve ABD Malum, Ya öteki, Ferman, İstanbul: 2000 SEVİNÇ, Necdet, Etten Bir Genel Başkan, Bizim Anadolu Gazetesi, 24 Ağustos, İstanbul: 1973 SEVİNÇ, Necdet, Robert Kolej, Bizim Anadolu Gazetesi, 24 Şubat İstanbul: 1971 SEZER, Ayten, Atatürk Döneminde Yabancı Okullar, (1923-1938), Ankara: 1999 SIRMA. İhsan Süreyya, Osmanlı Devleti'nde Faaliyet Gösteren İngiliz Misyonerleri, İlim ve Sanat Dergisi, Sayı:} Ankara: 1985 SIRMA, İhsan Süreyya, Osmanlı Devleti'nin Yıkılışında Yemen İsyanları, İstanbul: 1980

SOFUOÖLU, A. Fener Rum Patrikhanesi ve Siyasi Faaliyetleri, İstanbul: 1996 SOLMAZ, Asım, Osmanlı Toplumu ve Bulgarlar, İstanbul: 1979 SONYEL, Selahi R. Tehcir ve Kırımlar Konusunda Ermeni Propagandası Hristiyanlık Dünyasım Nasıl Aldath?

Belleten, Sayı: 161, Ankara: 1977 SOYSAL,

İsmail,

Fransız

ihtilali

ve

Türk-Fransız

Diplomasi Münasebetleri (1789-1802) Ankara: 1964

SOYSAL, İsmail, Türkiye'nin Siyasi Antlaşmaları, Cilt: ı, Ankara: 1983 SUNER, Yasemin, Saint Mıchel Lisesi, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: 6, İstanbul: 1993 461


Misyoner Faaliyttleri

SUNGU, İhsan, Galatasaray Lisesi'nin Kuruluşu, Belleten, cilt:28, Ankara: 1943 SÜSLÜ, Azmi, Maraş'taki Fransız ve Ermeni Birliği, Kahramanmaraş Birinci Kurtuluş Sempozyumu, Ankara: 1987

ŞAHİN, M. Süreyya, Fener Patrikhanesi ve Türkiye, İstanbul: 1980 ŞEHSUVAROGLU, Bedii, Ali Suvai ve Galatasar Lisesi, BTTD, Cilt: 2, İstanbul, 1969 SERTEL, Yıldız, Annem Sabiha Sertel Kimdi, Neler Yazadı, İstanbul 2001 ŞANLI, Cemal, Türkiye'de Yabancı, Dini, İlmi, Hayri Kurumların Hukuki Durumu ve Gayrimenkul İktisapları, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Münasebetler Enstitüsü

Hıfzı Timur'un Anısına Armağan 1979'dan ayrı basım, İstanbul 1979 ŞIVGIN, Hale, 19'ncu Yüzyılda Gaziantep, Ankara: 1997 ŞİMŞİR, Hilal, Ermeni Propagandasının o\merikan Boyutu Üzerine, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu, Ankara: 1985 ŞİMŞİR,

Hilal,

İngiliz Gizli Belgelerinde Ermenileri (1856·ı88o), Ankara: 1986

Osmanlı

ŞİMŞİR, Hilal, Ermeni Meslesi 1774·2005, Ankara 2005. ŞİMŞİR, Bilal, Tarihte Ermeni Terörü ve Sivas Vilayeti, Uluslararası Terörizim ve Gençlik Sempozyumu Bildirileri ('!426 Nisan 1985), Sivas: 1986 ŞİMŞİR, Hilal, Ankara, Bir Başkentin Doğuşu, Ankara: 1988 Tahsin Paşa (Esbak Mabeyn Başkatibi) Abdülhamit ve Yıldız Hatıraları, İstanbul: 1931 462


Tanassur Hadisesi, Cumhuriyet Gazetesi, 25 Kanunusanİ

ıg28 TANSEL, Selahattin, Mondros'tan Mudanya'ya, Cilt:l, Ankara: ı973 TANYU, Hikmet, Robert Kolejde İslamiyet ve Türk Düşmanlığı, Milli Eğitim ve Kültür Dergisi, Sayı: ı, Ankara: ı978 TANYU, Hikmet. Atatürk ve Türk Milliyetçiliği Ankara ı96ı TBMM Gizli Celse Zapıtları, Cilt:l, 24 Nisan ı336 (ı920) 21

Şubat ı336 (ı92ı), Ankara: ı980 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: ı, İçtima: ı, Cilt:4, Ankara:

ı942 TEKELi, İlhan-İLKİN, Selim, Osmanlı İmparatorluğu'nda Eğitim ve Bilgi Üretim Sisteminin Dönüşümü, Ankara: 1993

Oluşumu

ve

TEKELi, İlhan, Osmanlı İmparatorluğu'ndan Günümüze Eğitim Kurumlarının Gelişimi, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, Cilt:3, (Baskı tarihi yok) TEKELi, İlhan, Tanzimattan Cuiiıhuriyete Eğitim ve Sistemindeki Değişmeler, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ankiskopedisi, Cilt:2, İstanbul: 1985 TEKİNDAG, Şehabettin, Osmanlı İdaresinde Patrik ve Patrikhane, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, İstanbul: ı967 TEPEDELENLİOGLU,

Nizarnettin

ve Abdülhamit Osmanlı Komitacılar, İstanbul: 1972

Nazif,

Sultan II. İmparatorluğu'nda

TEVETOGLU, Fethi, Amerika Birleşik Devletleri ve Ortadoğu, Türk Kültürü Dergisi, Sayı:266, Ankara: 1985 TOPRAK, Zafer, Robert Kolej, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: 6, İstanbul: 1993 463


Miıyorur Faaliynltri

TOPRAK, Zafer, Arnavutköy Amerika Kız Koleji, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi Cilt: ı, İstanbul: ı993 TOPRAK, Zafer, Vay Em Si Ey, (YMCA) Jimnastikhaneleri, Toplumsal Tarih Ansiklopedisi, Cilt: ı, Sayı:2, İstanbul: ı994 TORUN, Halil, Osmanlı Tarihi, İstanbul: 1978 TOZLU, Necmettin, Kültür ve Eğitim Tarihimizde Yabancı Okullar, Ankara: ı991 Ömer, Avrasya Coğrafyasında Misyonerlik Faaliyetleri, Avrasya Etütleri Dergisi, Sayı: ı6, Ankara: 1999

TURAN,

TC. Maarif Vekaleti, Türkiye'de Yabancı Müesseselerin Durumu Hakkında Rapor, Ankara: 1956 Türk-Ermeni Azınlık Okulları Öğretmenleri Yardımlaşma Tesisi, İstanbul ı965

ULUBELEN, Erol, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, İstanbul: 1967 UNAT, Faik Reşit, Türk Eğitim Sisteminin Gelişmesine Tarihi Bir Bakış, Ankara: 1964 URAL, Gültekin, Ermeni Dosyası, İstanbul: ı998 URAZ, Esat, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Ankara: ı950 UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, Azınlıkve Yabancı Okullarda Yürütülen İhanetler, Çağ Dergisi, Sayı:l, Ankara: 1976 UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, Cilt:g, Ankara: 1983, Cilt:g/2 Ankara: 1977

ÜNLER, Ali Nadi, Gaziantep Savunması, İstanbul: ı969

464


Nudtt Sroinf

VAHABOGLU, M Hidayet, Osmanlıdan Günümüze Azınlık ve Yabancı Okullar, İstanbul: 1997 WHİTE, E. George, Bir Amerikan Misyonerinin Merzifon Koleji Hahraları, Çeviren: Tarık Yüksel, İstanbul: 1995 WASHBURN, George, (Robert Kolejin ilk Müdürü) Cennetin Sonbaharı, Robert Kolej Anıları 1863-1903, İstanbul, 2002 VOLTAİRE, Feylosofça Konuşmalar ve Fıkralar, Çeviren: Fehmi Baldaş, Ankara: 1962

YALMAN, Ahmet, Emin, Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim, c.1 (kitabın baskı tarihi yoktur) YAMAN, Abdullah, Ermeni Meselesi ve Türkiye, İstanbul: 1973 YAMAN, Kemal, Millet Düşmanlarının ihanet Planları, İstanbul: 1971 YALÇIN,

Ayhan, Belgeler ışığında Meselesinin İç Yüzü, İstanbul: 1975

Türk-Ermeni

YAŞAR, Necdet, Heybeliada Ruhhan Mektebi, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Ci lt: 4, İstanbul: 1993 YAZICI, Nuri, Milli Mücadelede Pontuscu Faaliyetler, Ankara: 1989 YENEN, Mehmet, Saint Joseph Lisesi, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt: 6, İstanbul: 1993 YENER, Şakir Sabri, Gaziantep Yakın Tarihinden Notlar ve Hatıralar, Gaziantep: 1958 YETKiN,

Gıyas-YÜKSEL,

M.

Türk

Düşmanı

Kanlı

Papazlar, Ankara: 1964

YÜZÜNCÜ, Reşat, Fevzi, Özel Okullar, Özel Okullarda Türkçe Öğretmenleri, İstanbul 1951 ZEVE, Van ve Civarında Ermeni Mezalimi, İstanbul: 1963 465



YABANCI OKULLARLA İ LG İ Lİ BAZ I YAZlŞMALA R


XIX yüzyıl sonlarında gezici misyoner Fransisken rahibeleri (A. Cihat Kürkçüoğlu Arşivi)


ErkAnıharbiye Umumiye

Müfettişlik şifresiyle çekilmiştir.

Şifre Dairesi Şube 2

18/6/35

Numara

Dahiliye şifresi ve

2684

Mutasarrıflık vasıtasiyle

M Samsun'da : Üçüncü Ordu Müfettişliğine Samsun'da : Onbeşinci Fırka Kumandanlığına Sıvas'da

: Üçüncü Kolordu Kumandanlığına

Yüzelli Yunanlı muallimle "yirmi bin" lira paranın Samsun'a mü. teheyyii hareket bulunduğu ve İstanbul'da Yunanlılar tarafından ya­ pılan izci teşkilatından mütebaki esliha (yani silahlar) ve malzeme­ nin Samsun'a derdest-ı sevk bulunduğu son zamanda Yunanlıların Samsun havalİsine fevkalade ehemmiyet verdikleri cümle-i müstah­ berattandır. Esliha ve üniformanın memalik-i Osmaniyeye ithali memnuiyeti ve memlekete girecek ecnebilerin tabi bulunduğu kuyut hakkındaki Meclis-i Vükela kararı 8/5/35 tarih ve 592 numara ile Kolorduya teb­ liğ edilmiş olduğundan bu mukarreratın cihet-i mülkiye ile müttehi­ den temamii tatbiki suretiyle ithal edilmek istenilen üniforma ve es­ lihanın ele geçirilmesi ve asayişe zararı olacak teşkilata idari tedabir­ le mümaneat olunması ve bu müstahberatın ne dereceye kadar mevsı1k olduğunun yapılacak takayyüdatla meydana çıkarılması ve netice­ den ordu Müfettişliğinin peyderpey Nezareti haberdar etmesi rica olu­ nur. Üçüncü Ordu Müfettişliğine ve müstaceliyet-i maslahata binaen Üçüncü Kolorduya ve Onbeşinci Fırkaya tebliğ edilmiştir. (Şifreye tahvil edildi) 18/6/35

Harbiye N azırı

Ra fet

Şevket Turgut

469


MiJyontr Faaliytturi

HAVZA'dan Harbiye Nezareti Celilesine Mevrut Şifre 6/6/35 ve istihbarat 76 numaralı

İngiliz Merzifon kazasındaki Rumlar v z

n n I y h zabitleri hakkındaki is­

tihbarata zamimeten bu defa Amasya Iivasından aldığım malumatta ancak esnay-i tehcirde Merzifon'da esasen çokça kalan Ermeniterin bu kere mahalli saireden de gelenler ve hicretten avdet edenler yü­ zünden miktarlarının daima artmakta olduğu ve bunların hariçten de mubayaasına teşebbüs etmeleri ve iki malı mukaddem Patrikhaneden gönderilen Bedros Lerzon namında tahsil görmüş iki genç Ermeninin mes'ele-i siyasiye ile iştigal etmelerinin mahsus olduğunu,

Merzifon

Amerikan Mektebine getirilen eşya sandıklarının üzerinde Otoman Amerikan markaları görüldüğünden bunların herhalde esliha olduğunda şüphe bırakmıştir. Bu eşya kafilesinin Merzifon'a tekarrübünde üç

v s h h ayrılarak muhtelif kollada kasahaya dahil ol­

maları bu şüpheyi takviye eylediği Merzifon'daki

dört İngiliz zabi­

tinin Amerika kolejinde içtimaı, bunların bu havalide kornitacılık teşkilatıyle uğraştıklarını ve merkezi müzakerat ve teşebbüsat ittihaz ettikleri şüphesi uyandırdığı, Merzifon'da Mister Keçi! ile beraber üçü Doktor dördü Eczacı olarak sekiz;

A v I r r d e dört İngiliz zabiti

mevcut bulunduğu ve gayet mahremane ve kendilerine ihsas ettirilme­ mek üzere tahkikat ve tecessüsata devam olunciuğu bildirilmektedir. İ stihbar kılınacak malümat bilalıere arzolu nacaktır.

i stihbarat 94 adet 10 Haziran 335 Ordu 9 Kıtaat Müfettişi Mustafa Kemal

470


Nudu Stvinr

YILDIZ SARAY-I HÜMAYUNU BAŞKATİPLİK DAİRESt 4311 Geçende Haçin ilçesine gitmiş olan bir Amerikan misyonerinin ya­ nında bulunan evraktan iki zararlı yazı suretlerini sunulmasıyle duru­ mun Sadrıazamlık -Başbakanlık- yüksek makamına bildirildiğine ve bahis konusu zararlı evrakla beraber ortaya çıkan bir matbaa makine­ si hakkında dahi Yüksek Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yapılacak iş­ lem mevzuunda izin istendiğine dair Adana Valiliğinden gelen yazılar yüksek bilgilerine sunuldu. Gerçi dinler serbest ise de binakım mis­ yonerierin beraberinde böyle bir takım muzir evrak ve adı geçen ma­ kine gibi aletler bulunmakta olup buna ise göz yumulamayacağından ve, bazı Ermeniler de Amerika'ya giderek Amerikan tabiiyetine geçip geri döndüklerinde fesatçılık yapma yoluna gittiklerinden devletçe bu gibi hallerin önü alınmak gerektiğine ve Amerika elçiliğinin bu gibi hallerde müdahaleye hak ve yetkisi olamayacağından başka bu gibi fa­ sit! erin Padişahın memleketlerinden kovularak uzaklaştırılması dahi hükumetin haklarından bulunmasına nazarın bu konuda ciddi ve etki­ li bir karar alınması Halife Hazretlerinin şerefli buyruğu gereğinden olduğu için, durum velinimet efendimizin emrüfermanına arzolunur. 14 Cemaziyelevvel l 3 10 Hicri 22 Kasım 1 308 Rumi 5 Aralık 1 892 Miladi

Padişah Haz. B. Katibi Süreyya

471


MiJyonrr Faaliyul�ri

YILDIZ SARAY-I HÜMAYUNU BAŞKATiPLiK DAiRESi 3978 Trablusşam sancağına bağlı Safına kabasında Biriç adındaki köyde oturan katolik rahibi, adı geçen köyün yarısından fazla olan Ortodoks halkı katolik mezhebine geçirdiği anlaşılmış ve gerekli tedbirlerin alınması Beyrut Vilayetine bildirilmiş olup, ancak bu halin tekrar­ lanmamasının İslami okullar kurulup açılmasına bağlı olduğuna ve bu gibi yerlerde Milli Eğitim yardımıyla ilkokullar yaptırılıp açılma- sı idadi okullardan -liselerden- daha fazla devlete faydalı olacağına dair Suriye vilayetinden gelen şifreli telgraf yüksek bilgilerine sunu­ lur. Konunun Bakanlar Kurulu'nda müzakere edilmesi hususundaki ernr-ü ferman Emir Sahibininin. -Padişahındır-. 10 Cemaziyelevve1 1 3 1 2 Hicrl 28 Ekim 1310 Rumi

Padişah Haz. Başkatibi Süreyya

10 Kasım 1894 Miladi

YILDIZ SARAY-I HÜMAYUNU BAŞKATİPLİK DAİRESi 786 Adana'da bir hayli Amerikan Okulları bulunduğu haber alınmış ve bunların izinsiz açılmış bulunduğu anlaşılmıştır. Kanun ve nizam­ lar gereğince resmi açılma ruhsatı bulunmayan okulların kapatılma­ sı icabetmekte olduğuna göre, bahis konusu okullar hakkında da tah­ kikat yapılarak kanun hükümlerinin yerine getirilebilmesi için Halife Hazretlerinin şerefli buyruklarının ilgililere tebliği için emrü ferman Emir sahibininindir. 19 Muharrem 1 314 Hicri 19 Haziran 1 3 1 2 Rumi 2 Temmuz 1 896 Miladi

472

Padişah Haz. Başkatibi Tahsin


Ntctkt Stvinç

YILDIZ SARAYI-I MÜMAYUNU BAŞKATİPLİK DAİRESi 5225 Bebek'de bulunan Robert Kolej adındaki okulun müdürü ile öğret­ menlerinin Rumelihisarı ile civarında oturan Ermenilerin -Yurtdışına­ göçmelerini kolaylaştırmakla beraber bunlara para yardımında bulun­ makta oldukları yüksek malümunuz olduğundan konunun özel bir ko­ misyonda incelenmesine emrü ferman buyrulması hatıdatılır. Emrü ferman Emir S ahibinindir. l l Cemaziyelevvel

9 Ekim 1 3 1 2

314 Hicri

Rumi

Padişah Haz. Başkatibi Tahsin

22 Ekim 1896 Miladi

Y ILDIZ SARAY-I H ÜMAYUNU BAŞKATİPLİK DAİRESi 9642 Merzifon'daki Amerikan Okulu hakkında yüksek emir gönderil­

mesine dair Bakanlar kurulu'nun özel Meclisince düzenlenen tuta­ nak başbakanlık yüksek makamının 17 Şevval

1312 tezkeresiyle hali­

fe Hazretlerine arzolunmuş ve yüksek iradelerinin çıkmasından önce

babis konusu okulun hangi başbakan zamanında, kimin izniyle ve ne tarihte açılmış olduğunun ve ne gibi dersler okutulmakta olup ne kadar öğrencisi b u lunduğunun ve bunların içinde müslüman öğrenci olup olmadığının ve şayet varsa miktarının ne idiğinin yüksek huzur­ l arına sunulması hususundaki emrü ferman Emir Sahibinindir.

23 Şevval 1 3 1 2 Hicri

6 Nisan B I I

Rumi

19 Nisan 1895 Miliidi

P.idişah Hazretlerinin Başkatibi Tahsin

473


MiJyontr FaaliyttlLri

YILDIZ SARAY-I HÜMAYUNU BAŞKATİPLİK DAİRESi SS70

Protestan misyonerlerinin silah ve muzir evrak dağıtarak hal­ kı ihtilile teşvik tahrik şeklinde vukubulan fesatçılıkianna karşı gerekli güvenlik tedbirlerinin tesbiti ve alınması konularına ince­ lemek üzere İçişleri Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında kurulma­ sına ferman buyrulan komisyona; ilişik pusulada gösterildiği veçhile, Danıştay Tanzimat Dairesi üyelerinden Galip ve Abdullah ve Dış ya­ zışmalar Katibi Nuri, İ stinafmahkemesi Başkanı Şevki Beyefendilerle İ stanbul Polis Müdürü Agah veyahut Beyoğlu Mutasarrıfı Hüseyin be­ yefendilerden birinin üye seçilmiş bulunduklarına dair ilişikleriyle bi­ rilkte yüksek makama sunulmuş bulunan başbakanlık özel teskere­ si yüksek malumları olduktan sonra Agah Efendinin fazla meşguli­ yetinden dolayı onun yerine Yüksek Zabtiye Bakanlığınca uygun bi­ risi tayin edilmek üzere komisyonun kurulmasına fermanla izin veril­ miş olduğundan evraktn gerekli mercie iadesi için emrüferman Emir Sahibini ndir. l l Recep 1 3 10 Hicri

474

1 8 Kanunsanİ 1 308 Rumi

Padişah Hazretlerinin

31 Ocak 1892 Miladi

Başkatibi Süreyya


Ntcdtt Stvirıç

YILDIZ SARAY-I HÜMAYUNU BAŞKATiPLİK DAİRESi 4010 Harput'taki Amerikan okulunun inşasına ruhsat verildiği ve inşa­ ata devam edilmekte bulunduğu, yerinden gelen bir telgraftan yük­ sek müh1mu olarak adı geçen yerdeki Amerikan okulunun harab ol­ duğundan bahisle eski durumunu aşmamak üzere tamir ve inşasına Babıa.li 'den izin istenmişti. Ancak bu okulun Anadolu'nun göbeği olan Harput'ta bulunması yersiz,

halkın çocuklarının fikirlerini zehirle­

yeceğinden dolayı zararları aşikar bulunduğundan ve -Allah ko­ rusun- müslüman çocuklarını bozacağı muhakkak olduğundan esasen bu gibi okullara ruhsat verilmemek iktiza eder. Maarifperver Padişah hazretleri sayesinde memlekette birçok okullar meydana getirilmiştir. Şayet Harput'ta yeteri kadar okul yok ise orada yeni bir okul tesis ve inşa edilmelidir. Yabancı okullarının meydanda olan zararlarını düşünerek -şikayete mahal vermemek üze­ re- bu okulun inşası için yapılan masrafların devletçe tesviye edilerek

binanın yabancılardan alınması ve dini, siyasi zararlarından kur­ tulması hususunda

yüksek iradeleri ısdar olunmuştur. Emrüferman

Emir Sahibi hazretlerinindir. 22 Cemaziyelevvel 1318 H icrl 4 Ağustos 1 3 16 Rumi

17 Ağustos 1900 Miladi

Padişah Hazretlerinin Başkatibi Tahsin

475


Misyorur Faaliyttltri

YILDIZ SARAY-I HÜMAYUNU BAŞKATiPLİK DAİR[Sİ 1683 Beyrut'taki Amerikan Tıp Fakültesi'nden mezun olacak doktor­ ların, adı geçen şehirdeki Fransız Tıp Fakültesi için gönderilmek­ te olan mümeyyizler kurulu tarafından imtihan edilmeleri Amerika elçiliği

tarafından istenildiğine ve bunun uygun görülmediğine

Bakanlar kurulu'nun kararını belirten tutanağın -izin alınmak üzere­ Sadnazamlık makamının 6 Rebiülevvel 1 3 1 9 tarihli yazı ile gönderil­ mesi üzerine

yabancıların bu gibi Tip Fakülteleri tesisine mahal ve

gerek olmadığını, gösterilecek kolaylıkların birçok mahzurlar davet edeceğini ve devletin menfaatlarına aykırı durumlar meydana getire­ ceğini dikkat nazarına alan Padişah hazretleri; bu gibi konuların izin alınmak için kendisine getirilmemesi gerektiğini çoğunluğunun ruh­ satsız açılmış olmaları muhtemel bulunduğunu ve

bundan sonra açıl­

mak isteneceklere ruhsat verilmemesi için Bakanlar Kurulunda ya­ pılacak özel bir toplantıda alınacak kararın onaylanmak üzere sunul­ ması hususundaki emrü ferman Emir Sahibi hazret-lerinindir.

9 Rabıülevvel

1 3 1 9 Hicri

1 3 Haziran 1 3 17 Rumi 26 Haziran 1901 Miladi

476

Padişah Hazretlerinin Başkatibi Tahsin


N�cd�t Sroinç

YILDIZ SARAY-I HÜMAYUNU BAŞKATİPLİK DAİRESi 1 284 Mezhep müesseselerinin kanuni varlıklarının ihtirazi muamele kaydıyle ve teferruatı hakkında bundan evvel takdim olunup mülk sa­ hibi olan Piidişiihın iradesiyle Bakanlar Kurulu'nun özel komisyonun­ ca düzenlenip Dışişleri Bakanlığı vasıtasıyla Fransa Elçiliğine yapı­ lan tebligatın Fransızca ve Türkçe suretleriyle vilayetlere ve dairelere yapılan tebligatın suretlerinin tasdikli olduğu halde bu akşama kadar arz ve takdimi irade buyrulmaktadır. Emrüferman Emirsahibi hazret­ lerinindir.

1 6 S efer 1 320 Hicri l l Mayıs 1318 Rumi

24 Mayıs 1902 Miliidi

Padişah hazretlerinin Başkatibi Tahsin

477


Misyon�r Faaliy�tlui

Telgraf Sıra numarası : 2524 Telgrafnumarası : 146 Washington'dan İ stanbul'da Amerikan Elçisi Leshman'a Osmanlı imparatorluğunda Amerikalıların okul ve ruhani kuruluş­ larının maruz kaldığı zorluklar hakkında seçilmiş Amerikan milletve­ killeri tarafından son zamanlarda müteaddit kerreler B aşkan'a bilgiler verilerek dikkat nazarı çekilmiştir. Başkan tarafından teftiş ettirilen bu müesseselerin düzenli, şahsi menfaatlerden uzak ve buralarda vazi­ fe gören Amerikan tebeasının bu kuruluşları padişaha sadakatle idare ettiklerini ve O smanlı imparatorluğunun asayiş ve saadetini diledik­ lerini öğrenmiştir. Başkan; her iki hükumet arasındaki samimi ilişki­ lerin çoğalarak devam ettirilmesi hususunda ibiaslı ve hayırhalı emel­ lerini bildiren özel bir beyannamenin Padişah hazretlerine sunulması­ nı ve bundan böyle adı geçen müessese yöneticilerinin müşkilata uğra­ rnaları halde "başkan adına ve doğrudan doğruya Padişah'a başvurma­ ları için talimat verdiği ve Başkanın; bahis konusu zorlukların önlene­ ceğinden emin bulunduğu bildirilmiştir. B undan başk.a Başkan; 1 90 1 - Rumi 1 3 1 7 - senesinden bu yana Fransa, Rusya, Almanya v e İtalya'ya balışedilen garanti ve ruhsatların Amerikan tebası ve Amerikalıların müesseselerine de teşmil olunmasını isteyerek beklemekte ve Padişah hazretlerinin bunu reddetmeyeceğini ummaktadır. Bunun içindir ki Başkan, Beyruttaki Fransa Katolik Tıb Fakültesiyle Amerikan Protestan Tıb Fakültesi arasında - öğretim metodu hariç - bir fark bu­ lunmadığını, Newyork Hükümetinin kontrolündeki Arnerikan Tıb Fakültesinin de "Milli okul" sayılabileceğini binaenaleyh aynı imti­ yazlardan faydalanması gerektiğini, Amerikalıların da -diğer bazı mil­ Ietiere bahşolunduğu gibi- "EN Z i YADE M ÜSAADEYE MAZHAR" hı'iline getiritmelerinin Pı'idişah hazrederine en halisane temennileriyle arzını ve iyi bir netice alınabilmesi için dirayet ve akıllığınızı bekliyor.

3 Şubat 1902 M iladi

478

John Hay


Nmkt Sevinç

YILDIZ SARAY-I HÜMAYUNU BAŞKATİPLİK DAİRESi 2633 Bitlis, Erzurum, Harput, Mardin Amerikan misyonerleri başkanla­ rının bazı müzakerelerde bulunmak üzere yakında Van'da toplanacak­

ları haber alınmıştır Mahzurlarından ötürü bu toplantıya meydan .

verilmemesi halife hazretlerinin emirleri gereği olduğu tebliğ edi­ lir

•.

Emrüferman emir sahibi hazretlerinindir.

28 Rebiülahir 1323 Hicri

lO Haziran 1321

Padişah Hazretlerinin

Rumi

Başkatibi

2 Temmuz 1903 Miladi

Tahsin

YILDIZ SARAY-I HÜMAYUNU BAŞKATİPLİK DAİRESi 35 Asayişsever halife hazretlerinin sayesinde illerde sükfin ve İstirahat tamam olduğu, müslümanlarla Ermeniler arasında birbirlerini öldür­ rneğe sebep

olacak düşmanlık bulunmadığı halde; Yabancı Misyonerler

Kurulu'nun Amerika'daki

"Büyük Meclisi"nin: yakın bir zamanda,

Ermenilerin katlinin tekrarlanacağının endişe edilmekte olduğuna dair haberler yayılması yardım parası toplamak maksadına müstenid bulun­ muş ve yapılan ianeler yüzotuzbeşbin

liraya yükselmiş olduğu halde,

misyonerlerin, bu viUiyetlerde dağıttıkları paraların elli bin liraya bile varmadığı, binaenaleyh yapmış bulundukları menfi propagan­ danın hakiki maksadman başka olduğunuo

Amerikan

gazetelerine

münasip bir surette bildirilerek yayınlanması için Washington elçiliğine talimat verildiğine dair arzolunan l Muharrem 1320 tarihli sadaret özel tezkeresi Padişah hazretlerini memnun ettiği alakalılara tebliği olunur, emrüferman emir-sahibi hazretlerinindir. 3 Muharrem 1320 Hicri'

30 Mart 1 318 Rumi

Padişah Hazretlerinin Başkatibi

12 Nisan 1902 Miladi

479


YILDIZ SARAY-I HÜMAYUNU BAŞKATiPLİK DAİRESt 8378 Osmanlı

İ mparatorluğunda bulunan yabancı

okultara bahşo­

lunan müsaadeterin Amerikan okuHanna da verilmesi ve bu ara­ da Beyrut 'taki Fransız Tıb Fakültesine verilmiş bulunan müsaadele­ ri oradaki Protestan tıbbiyesine de ihsan eylemesi için Padişah haz­ retlerine kendi adına istirham etmesi için Amerikan Devlet başkanı­ nın İ stanbul'daki elçisine gönderdiği telgrafın bir suretinin ekli oldu­ ğu Sadrazamlık yazısı sunulduktan sonra, her ne kadar diğer yaban­ cı oku lt ara birtakım müsaadeler verilmişse de

Amerikan okuUarının

hem pek fazla olması hem de devamlı bir şekilde zararlı faaliyet­ te bulunmaları hasebiyle durumun Amerika elçisi ile dışişleri bakanı arasında müzakeresinden sonra yüksek makamına arzedil mesini emir sahibi olan Padişiih hazretleri emrüferman eylemişterdir.

5 Zilkade 1 320 Hicri

Padişah Hazretlerinin Başkatibi

21 Kanunusanİ 1 3 1 8 Rumi 3 Şubat 1 902

YILDIZ SARAY-I HÜ MAYUNU BAŞKATİPLİK DA İRESi 1445 Talas'ta Amerikan misyonerleri tarafından yaptınlmasına teşeb­ büs olunan okul hakkında yürütülen yazışmalar üzerine sadrıazamlı ktan

durum

soru! muş ve Dışişleri Bakanlığı tarafından vi layete ya­

pılan tebligat Kayseri mutasarrıflığına bildirilmiş ise de

yapılan ihta­

ra rağmen okulun inşasına başlandığı ve devam ettirildiği

Ankara

Vali liğinin haberinden anlaşıldığından inşaatın hemen yasaklanması ye müslümanların haklarının çiğnenmesine sebep olan bu gibi hallerin vuku bulmaması için, ruhsatsız okul yaptırılması yasağını kuvvetlendi­ recek mahiyette Bakanlar kurulu'nda bir karar alınarak Halife hazrede­ rine arzolunması, Emrüferman Emirsahibi hazretlerinindir.

20 S efer 1 324 Hicri

Padişah Hazretlerinin

1 Nisan 1 322 Rumi

Başkatibi

14 Nisan 1 906 Miladi

480

Tahsin


Ntcdu Stvi11r

YILDIZ SARAY-I HÜMAYUNU BAŞKATİPLİK DAİRESi 3885 Fransa'da

bulunan

Cizvit

rahiplerinin

Ekim

ayı

başlarında

Fransadan çıkarılacakları rivayet olunmaktadır. Bunlar Fransa'dan koğularak dışarıya gönderildikleri takdirde bile, dışarıda himaye olu­ narak Padişabın memleketine musaHat olacaklarından kabul olunma­ ması hususunda karar alınması Halife hazretlerinin emirleri gereğidir. Emrüferman Emirsahibi hazretlerinindir. 29 Cemaziyellevvel 1 31 6 Hicri

Padişah Hazretlerinin

30 Ağustos 1 3 14 Rumi

Başkatibi

12 Eylül 1898 Miladi

Tahsin

YILDIZ SARAY-I HÜMAYUNU BAŞKATİPLİK DAİRESi 6630 Mevcudiyetlerinin tasdik olunması Elçilik tarafından rica olunan Amerikan dini müesseseleri hakkında Bakanlar Kurulunca yapılan müzakereler sonucu alınan karar Başbakanlığın -Sadaretin- 4 Zilkade 1 324 tarihli yazılarıyle ve izin alınmak üzere Padişah hazrederine su­ nulmuştu. Kayseri'de her ne kadar bir miktar Rum ahatisi var ise de halkının kahir bir ekseriyetinin müslüman olması hasebiyle Kayseri

gayrı-müslim ve yabancı okulları ve misyoner­ ler için binalar yaptırıtmasına müsaade olunması caiz değildir.

kaza merkezinde

Diğer İslam bölgelerinde de vaziyet aynıdır. İşin yeniden incelenerek müzakere edilmesi hususunda Halife hazretlerinin emirleri gönderil­ mişti. Bahis konusu binaların mevcudiyetlerinin tasdik olunmaması ve Amerikan hükılmetinin yüzde üç zamlı vergi vermek hususunda­ ki müracaatının kabulü ise bunların mevcudiyetlerini tasdikimize te­ sir edeceği, Elçiliklerinin Büyükelçiliğe yükseltilmesi yolundaki -es­ kiden beri vukubu1an- teşebbüslerinin de kabul edilmemesi gerektiği, tebliğ buyrulur. emrüferman Emirsahibi Hazretlerinindir. 7 Zilkade 1 324 Hicri

9 Kanunuevvel 1 322 Rumi 22 Aralık 1906 Miladi

Padişah Hazretlerinin Bakatibi Tahsin

481


Misyorı�r Faaliy�t!.ri

i lişikieri : Bab-ı A li S adrıazamlık Dairesi

Sadaret Tezkeresi

Divan-ı Hümayun

Amerika Elçiliği tarafından Dışişleri Bakanlığına gönderilen muh­ tıra üzerine bazı kayıt ve şartlarta mevcudiyetleri Padişah hazretleri tarafından müsaadeye şayan buyrulan on kalem Amerikan müessese­ nini bulundukları yerleri ve isimlerini gösteren listedir:

1- Kayseri'de ve Talas'ta Erkek ve Kız okulları, küçük çocuklar için bahçe okulu, hastahane, misyonerierin oturmasına mahsus evler ve eczahane.

2- Tarsus'ta kolej . 3- Selanik'te kilise, misyonerierin oturması için ev ve müştemilatı. 4- Van'da erkek ve kız okulları, yetimhane, ·hastahane, eczahiine, ve misyonerierin oturması için evler ile müştemilatı. 5- Selanik'te Sanat ve Ziraat Okulu.

6- İzmir'de erkek ve kız okulları.

7- Adana'da misyonerierin oturmalarına mahsus binalar ve kız okulu.

8- Sivas'da erkek ve kız okulları, kilise ve misyonerierin otur­ malarına mahsus evler. 9- Maraş'da Kız koleji ve "Teolocikal Semineri" yani "Dini ilim­ ler öğretimi için okul" ve misyonerierin oturmalarına mahsus evler.

10- B eyrut'ta Kolej ile müştemilatı. Kayıtlara uygundur . mühür Divan-ı Hümayun Kalemi

482


YILDIZ SARAY-I H ÜMAYUNU BAŞKATİPLİK DAİRESi 8860 Devlet Başkanı adına Piidişiih hazrederine maruzatta bulun­ mak ve bir müddetten beri askıda kalan bazı meselelerio bir netice­ ye bağlanmasını arzetmek üzere Amerikan Elçisinin Piidişiih huzu­ runa kabul şerefine ulaşmasını dilemesi üzerine Sadrıiizamlık maka­ mının 21 Zilkade 1320 tarihli özel tezkeresi yüksek görüşlerine arzo­ lundu. Adı geçen elçinin sunacağı ve dileyeceği şey Piidişiihın mem­ leketinde bulunan Amerikan müesseselerinin de diğer yabancı kuru­ luşlara bahşolunan haklardan faydalanma husus olduğu anlaşılmak­ tadır.

Amerikalı ve İngilizlerin; memleketin birçok İslıim bölgele­

rinde pek çok okul açarak misyonerler vesair vasıtalarla akideler ve ahliikı bozmağa ve dejenere etmeğe çalıştıkları bilindiğinden, hatta geçenlerde Kastamonu'da İ slam mahallesinde, sonradan kilise ve okul yapılmak üzere bir bina satın alabilmek için ne kadar gayret­ ler gösterildiği vilayetten gönderilen ve sadrıazamlığa havale buyru­ lan telgraftan da anlaşıldığına göre bu gibi mahzurların ve mazarratın önüne geçecek tedbir ve hükümlerin hükumet tarafından alınması ge­ rekmektedir. Diğer taraftan bu konuda tedbir alacak komisyonun ku­ rulmasıyla ilgili genelge ile memleketi Amerikan müesseselerinin is­ tatistiki durumu tesbit edilip sunulması hususundaki iriideleri bildiri­ lir. Emrüferman emirsahibi hazretlerinindir.

23 Zilkade 1320 Hicri 8 Şubat 1318 Rumi 21 Şubat 1902 Miliidi

Piidişiih Hazretlerinin Başkatibi Tahsin

483


Misyorı.r Ft�.tJ./iyukri

BAB-I ALt ÖZEL MECLiSi 3292 Yüksek bilgileri olduğu üzere tabiiyet ve korumaları altında bu­ lunan dini ve özel müesseselerin kanuni mevcudiyetlerinin Padişah hükumetince tasdik edilmesi için Fransa ve daha . sonra Almanya, İtalya, Avusturya, Rusya, ve İngiltere devletleri tarafından yapılan mü­ racaat sırasında Amerikan hükumeti dahi aynı istekte bulunmuştu. Bu talebin reddi için yapılan teşebbüsler ve müdafaalar netice vermedi­ ğinden Arnerikaya farklı muamele yapılmayacağına dair Elçiliğin te­ minat verilmesine müsaade buyrulması dileği üzerine Halife hazretle­ rinin izni Dışişleri Bakanlığına tebliğ olunmuştu. Huzurumuzda okunan adı geçen elçilik yazısında birkaç yıl evvel­

Amerikan müesseselerini beyan eden cetvelde görülen dörtyüz küsur müessesenin tasdiki ısrarla talep olunm�ğa devam ettiği halde

ki

bahis konusu kuruluşlar arasında Osmanlı tebeasına ait müesseseler de bulunduğu anlaşıldığından cetvelin tamamının tasdiki ci hetine gidile­ meyeceği müesseselerin birer birer incelenmesi gerektiği yerli partler ile bunların Amerikalılarla müştereketi tasarruf ettikleri müessesele­ rin bizzat reddedilmesi lazım geldiği inandırıcı del illerle anlatılmıştı .. Bu arada Padişah hazretlerinin fermanı gereğince Amerikalılar ken­ di müesseseleri için imtiyazlı muamele beklememeleri gerektiğini, el­ çi liğin -daha önceki muhtırasındaki on kadar müessese hakkında tas­ dik muamelesi talep olunmakta bulunduğu ve daha bir çok müessese­ lerin de kabul ve tasdiki için herhangi bir talepte bulunulmayıp istek­ lerini bu on müesseseye münhasır olduğu, uzun zamandan beri sürün­ cemede kalan bu tasdikin yapılmamasının damga kanunu ve yüzde ilave vergi ihtilaflarının faydalı bir şekilde hallolunarak Türkiye dev­ letine hizmet etmek arzusunda olduğu halde müşkülat çıkarılmak su­ retiyle devletimize hizmet i fa edememek durumunda bırakıldığını bil­ diren yazısında; durumu kendi hükumetine bildirmek mecburiyeünde kalacağını, misyonerierin şikayetiyle esasen Türkiye aleyhinde bulu­ nan Amerikan kamuoyunun tabii gereği olarak her iki devlet arasın­ daki iyi ilişkiler aleyhine bir teşebbüste bulunulması ihtimali bulun­ duğunu, her iki tarafın da aleyhine olacak bu gibi olaylara meydan ve­ rilmemek için de tamamlanan işler yüksek tasdikten geçirilerek ken­ disinin hizmetten alıkonulmamasını istirham etmiştir. Elçilik; daha

484


N.cdet Sevinç

sonra dörtyüz küsur müessesenin ısrarla tasdikini isternekten vazge�

Kayseri, Talas, Adana, İzmir, Tarsus, Selanik, Van, Maraş ve Beyruttaki erkek ve kız okulları sanayi ve ticaret okulu, yetimhane, hastahane, eczahane, kilise ve misyoner evleri ve müştemilatının tasdikini istemiştir. Selanik vilayetinde çerek, ilişik pusulada kayıtlı

kurulması istenilen Sanayi ve Ticaret okulu için elçilikle muhaberede bulunulmuş, Tarsus'taki okul içinde Tıb Fakültesi için yapılmak iste� nen binanın askeri debboy ve cephaneliğe yakın olması hasebiyle ya� saklanması �verilen bilgi üzerine� elçiliğe tebliğ olunmuşsa da elçilik yaptığı itirazda bunun doğru olmadığını bildirdiğinden durumun ye� nibaştan tedkik ve tahkik edilmesine karar verilmiştir. Fakat buna mu� kabil pusulada gösterilen diğer on kalem eski kuruluş tasdik edilerek Maarif Nizamnamesi � Milli Eğitim Tüzüğü � gereğince tasdik oluna· rak ruhsata başlanmasının ve muamelenin Milli Eğitim B akanlığına havalesinin müzakere edilerek kararlaştırıldığına dair arzolunan tuta· naktır. Emrüferman emirsahibi Hazretlerinindir.

4 Zilkade 1324 Hicri 6 Kanunevvel 1 3 22 Rumi: 19 aralık 1 906 Miliidi Dahiliye Nazırı Mehmed Memduh

Hariciye Nazırı Ahmet Tevfik

Şurayı Devlet Reisi -okunamadı

Serasker Mehmed Rıza

Bahriye Nazırı Mehmed Celaleddin

Adiiye Nazırı Abdurrahman Paşa bulunmadı -

Şeyhülisliim Mehmed Cemaleddin

Sadnilzam Mehmed Ferid

S adaret Müsteşarı Mehmed Ali

Maarif Nazırı Mustafa Haşim

Ticaret ve Nafia Nazırı Mustafa Zihni

Evkaf-ı Hümayun Nazırı Turhan

Maliye Nazırı Mehmed Ziya

Tophane-i Amire Mustafa Zeki

Müşiri

485


Misyon.r Faaliy�t!Lri

YILDIZ SARAY-1 HÜMAYUNU BAŞKATİPLİK DAİRESt 6726 Merzifon'daki Protestan okulunun Sivas Amerikan Konsolosu ile beraber padişah Hükumeti memurlan tarafından aranmasına Amerika elçisinin rızası elde edilmiş ise de, konsolosun verdiği bilgilerin ken­ disinde doğru bir bilgi husule getirrneğe kifayet etmemesinden dolayı, Elçi; doğru bilgi edinebilmek için elçilik başkatibi Mösyö Munberi'yi göndermek istemişse de bahis konusu kişi bölge dilini bilmediğinden Dışişleri Yazışınan kalemi memurlarından Cemal Bey'in bugünkü va­ pur ile hareket edecek olan adıgeçen elçilik katibiyle beraber gönde­ ritmeleri hususunda Sadrıazamlık makamının 29 Şubat 1 3 1 0 tarihli hususi teskereleri halifenin yüksek emirlerini elde etmek bakımından sunulmuştu. Muvafakat buyrulmuş olduğundan emrüferman emir sa­ hibinindir.

29 Şaban 1 3 1 0 Hicri

Padişah Hazretlerinin

6 Mart 1 309 Rumi

Başkatibi

1 9 Mart 1893 Miladi

Süreyya

486


Nud�t Sevinç

YILDIZ SARAY-1 HÜMAYUNU BAŞKATİPLİK DAİRESi 8973 Amerikan Elçiliğince sunulacak ve istirham edilecek hususlara dair Sadrazamlığın 27 Zilkade 1 320 tarihli cevabi yazısı ile Dışişleri Bakanlığının

teskeresinde

bildirilen,

Beyruttaki

Amerikan

Tıb

Fakültesi öğrencilerinin imtihanları konusunda Bakanlık Kurulunun

20 Zilkade 1 320 tarihli karar tutanağına göre işlem yapılması memle­ kette Amerikan müesseseleri hakkında düzenlenecek defterin bir an önce takdimi gerekmektedir. Kazı işlerine gelince bir bilgi mevcut de­ ğildir. Elçilik tarafından yapılması istenilen kazı -şayet- Musul ili için­ deki KOYUNCUK adındaki tepe ise burası mübarek yerlerden bulun­ duğu için padişahın izin vermesinin mümkün olamayacağı jambon­ ların idhali mevzuundaki yasaklamanın kaldırılacağı hususun halife hazretlerinin iradeleri tebliğ ve beyan olunur. Emrüferman emirsahi­ bi hazretlerinindir.

28 zilkade 1 320 Hicri 13 Şubat 1 3 1 8 Rumi 26 Şubat 1 902 Miladi

Padişah Hazretlerinin Başkatibi Tahsin

iLİŞiGi: Amerikan okullarının sayıları ve ders programları hakkında bir defterin hazırlatılması, varsa durumun Dışişleri Bakanlığına bildiril­ mesi ve aranılan genelge müsveddesinin bugün düzenlenerek ulaştı­ rılması için defterh:inede görevli Baha Beyefendi hazrederine bir ha­ ber gönderilmesi.

487


Misyoner Faaliyeti.Lri

YILDIZ SARAY-I HÜMAYUNU .

BAŞKATiPLiK DAiRESi 7992

Sivas Vilayeti ve civar vilayetler içinde Amerikalı misyonerierin şu sırada sık sık dolaşmakta oldukları, fakat haddi zatinde bunların mis­ yoner olmayıp misyoner kıyafetine girmiş birtakım fesatçı Ermeniler olması kuvvetli bir ihtimal dahilinde bulunduğu, hakikatte misyoner olsalar bile böyle dolaşmaları halka zararlı telkinlerde bulunmak mak­ sadı güttüklerinin delili olacağından bahisle alakah vilayet valilikle­ rinin bunların serbestçe hareketlerinin yasaklanması için sundukta­ n ariza yüksek kabule şayan görüldüğünden gereğinin yapılması için

emrüferman emir sahibinindir. 10 Zilkade 1 322 Hicri 3 Kanunusanİ 1 3 2 1 Rumi 16 Ocak 1 905 Miladı

Bab-ı Ali Hariciye Nezareti Sayı: 39837/73

Padişah Hazretlerinin Başkatibi Tahsin

3 Kasım 1900

Fransız Büyükelçiliği'ne sözlü nota Halep Vilayeti Valisi'nin telgrafına göre bu yerleşim birimin­ oturmakta olan Fransız- konsolosu, Antep'teki Fransızken Manastırı'nda görevli peder Sanbeto'yu bu ildeki sorgu yargıcına göndermeyi reddetmektedir. de

Adı geçen manastırda ele geçirilmiş olan mühür ve belgelerle ilgili davanın mahkemesini engellemeye yönelik olan bu red, bu davada sa­ nık sıfatıyla tutuklu bulunan Turalıoğlu Serkis isimli birinin haklı ola­ rak şikayetine sebep olmaktadır. Hariciye Nazırı bu durum karşısında Fransa Büyükelçiliği'nden Halep'teki konsolosuna peder Sanbeto'nun geciktirilmeden sorgu yargıcının huzuruna çıkarılması hususunda ge­ rekli emirleri vermesini rica etmektedir. NOT: Fransız Büyükelçiliği bu notaya 1 ay 4 gün sonra 7 aralık 1900 tari­ hinde verdiği cevabi notada Sanbeto'nun Kudüs'te ikamet ettiğini bil­ dirmiştir. 488


Ntcdtt Stvinç

Osmanlı Ordu'yu Hümayunu Başkumandanlığı Vekiileti Şube: 2 Numara: 7160 Hariciye Nezareti'ne Devletlü efendim hazretleri, Geçen sene Kasım'da Şam'da asılarak idam edilen Fransız pa­ paz Anatoli (Emanuel) Mezeri, Trablusşam Rum Katolik Kilisesi'nde savaşın başlangıcından beri gizlendiği ve beraberinde bir çeşit şifre ile yazılmış mektup ve başka belgeler ortaya çıktığı için yakalanıp, askeri mahkemeye gönderilmiştir. Evrakı arasında şifre ile yazılmış ve Fransızların Suriye'yi istilalarını uygun gören gayet zararlı ve kendi el yazısıyla yazdığı ve savaş sonrası Suriye'den Fransa'ya giden arka­ daşlarından Jean Dumond ile bir kopyasını Fransa'ya gönderdiği mek­ tup,

askeri harekatımız hakkında yine kendi el yazısıyla yazılmış

diğer şifreli bir evrak bulunmuştur. Bu mektupları yazdığı günlerde Fransa ordu ve donanmasının Tarblus ve Suriye sahiline saldırabilece­ ği haberi alındığından, gelecek vapurlardan birisiyle Fransa'ya anne­ sine ve sevdiklerinden Abbe Lebon, Abbe Budeseul ve Louis Lancelat ve daha birkaç rabibe göndermek üzere hazırladığı ve kendisinin düş­ man yararına bilgi edinme girişiminde bulunduğu anlaşıldığından casusluğuna·tamamen kanat getirilmiştir. Bu yüzden ası larak idamına karar verildiği Şam Sıkıyönetim Mahkemesi'nden gelen tutanak sure­ tinden anlaşılmıştır. Arz olunur.

1 9 Ağustos 1916

Başkumandan Vekili Enver

NOT: Türk Milleti'ne çok ağır hakaretlerde bulunan ve önemli askeri sır­ lan ihtiva eden katolik papaz Emenuel Mezeri ile ilgili tutanak met­ ni için bakınız: Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Fransız ilişkileri ( 18791 9 1 9) Cilt: 1 Ankara 2002, Sayfa: 2 1 2-2 1 6.

489


Misyon�r Faaliy�tltri

Bab-• Ali Daire Sadaret-i Uzma Mektubi Kalemi Halep Vilayetinde gelen şifre telgrafın çözümüdür: Maraş'ta bulunan Fransiz antrasante rahiplerinin resmi izin ile inşa ettikleri ev ve okulun altındaki mabzende top, silah ve savaş mühimmatımn olduğu, yakalanan bir casusun alının ifadesine daya­ narak polis dairesinin verdiği rapordan anlaşılmıştu, bahsedilen mah­ zenin aranıp, aranmayacağı Maraş Mutasarrıflığımdan alınan şifre telgrafta bildirilmektedir. Bu konuda erneinizin bildirilmesi

8 Kasım 1895

Vali Hasan

Bab-• Ali Dahiliye Nezareti Şifre Kalemi Suriye Vilayetinden gelen şifredir. Fransa Cizvit rahiplerinden Plisi adında birinin, Rum katolik pa­ pazlarından Huri İbrahim ile Havran köylerini dolaşarak

Devleti aleyh�nde zararh sözler söylemesi üzerine

Osmanh

galeyana gelen

müslüman halkın, kendilerine saldıracaklannın hissedilmesi üzerine, mahalli hükumet vasıtasıyla koruma altında vilayet merkezine götü­ rülmüşlerdir. Bu sefer adı geçen rahibin tekrar o bölgede dolaşmak üzere gideceği sözkonusu edilerek, Havran Mutasarrıflığına tavsiye mektubu yazılarak korunması, Şam Fransa Konsolosu tarafından ıs­ rarla istenmektedir. Adı geçenin o bölgeye dönmesi tamamiyle Cebel-i Duruz halkını, aleyhine ayaklandıracağı ve belki hayatının tehlike­ de kalması sonucunu dağuracağı uygun bir dille konsolos'a bildiril­ miş ise de konsolos sadece mesele çıkarmak emeliyle ısrar etmekte­ dir. Büyükelçiliği vasıtasıyla kendisine etkili tebligat yapılması ve ta­ rafınızdan gereği önemle rica edilmekte ve vereceğiniz cevap beklen­ mektedir.

29 Nisan 1 91 3

Suriye Valisi Arif

490


.

TEHCI R Arşiv Belgeleriyle Erm e n i iddi a l a rı ve G e rçekler

" . . . 8 metre çapında bir çukur açmışlar. i çi çol u k çocuk her yaştan ve cinsten Türk ölüleriyle dol u ! Vurmuşlar, süng ülem işler, soym uşlar ve bir çukura doldurmuşlar. Mamahatun'da yalnız bir ev halkı dağlara kaçıp kurtulobilmiş." Kazım Karabekir " . . . aç bir köpeğin, Ermeniler tarafından öldürülmüş, yolu n kenarına bırakılmış bir Türk cesedini parçalaya parçalaya yediği görülüyor. Kah köpeklerin önünde dişleri sıntmış çocuk kellelerine tesadüf ediliyord u . Duvar dipleri, viraneler, yangın yerleri h e p Türk ölüleri, kol parça ları, k a f o ta s l a rı , y a ğ l ı b a c o k k e m i k l e r i , insan gövdeleriyle doluyd u . " Ahmet Refik

henüz

çürümemiş


İSTİI{LALİN BEDELi

1\..

I STI KLALI N BEDELI Türk çocuklarının, başlarını karta !lar gibi gökyüzünün yüce katmanlarında dolaştırorak yaşa maları için kendilerini fedô eden kah rama nların aziz hôtıralarına a rmağan edilen bu kitap, efsanevl Antep Harbi ' n i n yegône belgesel rom a n ı d ı r. Bayrağına düşman eli uzandığı anda, hiç kimsenin " uygu n görmesine l üzum görmeden" şeref ve haysiyetini kurtarmak için silôha sarı l a n bir şehrin yaşanmış hikôyesidir, bu kitap. Bir kutsal isyanın, bir başkaldıranı n, savaşın gal iplerine meydan okuyuşun hikôyesidir.

Vurun Antepli/er namus g Onüdür Vurun Türk uşağı namus günOdürl


ACl N l N TADI F i k i r ve yazı hayatı m ızın keskin kalemi Necdet Sevi n ç' i n , yıl l a rd ı r "Diva n"ına d i ktiği ay-yıldızlı a l bayrağın yorul maz savaşcısı ola ra k ta n ıd ı nız. Dile kolay; tam 4 0 yıl oldu yazmayı hayat h a l i ne getireli. Kim i zaman karatahta başında idealist bir öğretmen, kiminde büyük Türk ailesine kol-kanat geren şefkatli bir baba . . . Bomba tesirli yözarların sahibi Necdet Sevinç, b u defa farklı bir üslupla okuyucularına sürpriz yapıyor. Samimiyetiyle bütünleştirdiği sadeliğinde bu defa "yaşan m ı ş" kara m izah öyküler va r. . .


.

TU RKLE RDE KADl N VE AI LE Zamanı ve mekôn ı bell i ol mayan ama Türk duygusunu Türk ruhunu ve Türk hayat ve ahlak telakkilerini a ksettirmesi bakımından Türk milli tefekkürü n ü n i l k ve gerçek eserleri olan Türk destan ve efsa nelerinde kadın daima şeref, ahlak, kahra manlık ve fedakarlık sembolü olarak d ü ş ü n ü l e g e l m işti r. T ü rk m u kayyelesinde kadı n , m u kaddes T ü rk çocukları n ı n annesi olacak gibi fevkalade üstün meziyetinden ve Türk ı rkının yegane güç koyno!';jı oluşundon i leri gelen imtiyazından dolayı çoğu zaman insan değil, kara n l ı kları ayd ı n latan bir ışık manzumesi erişi lmesi, dokunulmosı, koklanması, kısaca beş duyu ile kavronması mümkün olmoyan ilahi bir nur huzmesi, iyiliği, yiğitliği, fed a ka rlığı ve vatansevediği telkin eden bir melektir.

Necdet Sevinç bu eserinde, destonlar ve efsaneler devri nden itibaren Türk kod ı n ı n ı , diğer m i l letie ri n kadına tan ı d ı kları sosya l statü i l e m u kayese ederek i n celiyor v e d iyor ki : Türk m i l leti m üstesno, hiçbir m i l l et k a d ı n a s a y g ı d u y m a m ı ş , o n u sayg ı i l e a n m a m ı şt ı r.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.