NECİP HABLEMİTOĞLU
GASPIRALI m
Birharf
GASPIRALI İSMAİL
Yayın No: 12 G A S P IR A L I İS M A İL Necip Hablemitoğlu
İMTİYAZ SAHİBİ / Mehmet Kocabaş YAYIN YÖNETMENİ / Ece Özbaş İÇ TASARIM / Burhan Maden KAPAK / Yunus Karaaslan BASK] / Kilim Matbaacılık
İstanbul Ekim 2006 ISBN 975-9198-69-X
© B irh arf Y ayıncılık 2004 K ilim M atb aası Ltd. Şti. L itro s Yolu Fatih S an ay i Sit. N o . 12/ 254 Tel: (0212) 612 95 59 To p k ap ı-İstan bu l
G en el D ağıtım : A rtı Y ayın D ağ ıtım Çatalçeşme Sok. Çatalçeşme Han. No.25/2 Cağaloğlu - İstanbul Tel: 0212 514 57 87 - Faks: 0 212 512 09 14
ŞE-CE YAYINCILIK SAN. LTD.ŞTİ Firuzağa Mah. Ağahamamı Sok. Şeref Apt. No. 5/2 Cihangir-Beyoğlu / İSTANBUL Tel. 0212. 245 55 10-11 - Fax: 0212 245 55 30 info@birharfyayinlari.com
GASPIRALI İSMAİL NECİP HABLEMİTOĞLU
B irh a rf YAYINLARI
İÇİNDEKİLER ŞAHSİYETİ, FİKİRLERİ VE ÜLKÜCÜLÜĞÜ................................ 25 İNKILAPÇILIĞI.................................................................................. 29 İSMAİL BEY VE BATI MEDENİYETÇİLİĞİ.................................. 34 GASPIRALI İSMAİL BEY VE BEYNELMİLELCİLİK.................... 39 "DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK"..................................................... 43 GASPIRALI İSMAİL BEY'İN İSLAMCILIĞI.................................. 57 GASPIRALI İSMAİL BEY VE "AK TOPRAĞA" GÖÇ.................. 61 GASPIRALI İSMAİL BEY VE TERCÜMAN................................... 65 GASPIRALI İSMAİL BEY VE USULÜCEDİT.................................75 GASPIRALI İSMAİL BEY'İN SEYAHATLERİ VESİYASİ MÜCADELELERİ................................................................................ 87 GASPIRALI İSMAİL BEY'İN ESERLERİ......................................... 91 HASTALIKLARI, VASİYETLERİ VE ÖLÜMÜ............................... 97 TÜRKLÜĞÜN GASPIRALI İSMAİL BEY'İ TAKDİRİ................. 105
Esaretin artık insanlar tarafından "vahşet" olarak nitelen dirildiği XIX. yy .da, "Milletler Zindanı" Çarlık Rusyası'nda yaşayan 30 milyon Türk; geriliğin, cehalet ve sefaletin kuca ğında, dünyadan hatta birbirinden habersiz hale getirilmiş olarak bedbaht ve ESİR olarak yaşatılıyordu. İki asır evveline kadar, Altmordu ve daha sonra da Kırım Hanlığı'na vergi vererek yaşayan dağınık Rus boyları; XIX. yy. ortalarına doğru sistemli bir şekilde genişlemiş, hemen hemen bütün Orta Asya'da yaşayan Türk topluluklarını hakimiyeti altına alarak, Osmanlı İmparatorluğu'nun kapılarına kadar dayanmıştı. Rus Fütuhatı tarihi dikkatle incelenecek olursa başlıca iki devre göze çarpar. Korkunç İvan'dan, Deli Petro'ya kadar olan birinci devrede Rus fütuhatı Türk düşmanlığının yanı sıra ekonomik sebeplere dayanmaktadır: Türkler'e vergi vermekten kurtulmak, gerekirse zengin Türk yurtlarını ele geçirerek içinde bulundukları vahşi hayat ortamından, medeni bir hayat seviyesine ulaşmak gibi sebepler hep bu devrin başlı ca kaynaklarından olmuştur. Çar Deli Petro ile başlayan Rus fütuhatının ikinci devre sinde ekonomik sebeplerden ideolojik sebeplere geçildiğini görürüz. Rus fütuhatını bilinçleştiren Çar Deli Petro, takip edilmesini zaruri kıldığı bir de strateji ortaya koymuştur. "Deli
Petro'nun Vasiyetnamesi" adı ile de tanınan bu strateji, XI. yy.'da "sıcak denizlere inme ülküsü" şeklinde kendisini gös termiştir. Bu yüzyılda Rusya'da bu ülkünün geleceği üzerinde söz sahibi üç unsur vardı. Bu unsurlardan birincisi Rus milleti idi. Ruslar öteden beri hürriyet ve milliyet duygusu nedir bil meyen, toprakla beraber alınıp satılan bir sürüden ibaretti. Bunun yanı sıra Rus aydın ve asilzadeleri kısacası bu sürüyü idare edenler koyu birer Slav ırkçısı idiler. Bunlar Rus toplumunu milliyet duygularma döndürebilmenin ve bütün Slav ırkını bir bayrak altmda toplayarak Deli Petro'nun vasiyetna mesini gerçekleştirebilmenin mücadelesini yapıyorlardı. Bu yüzyılın tanınmış şoven Slavcılarından Katkof'lar, İlminski'ler, dedeleri; Miaskovski, Mişel Frençelde, George Krijaniç, Ignats Gradiç, Spiletli Kavanjin, Bielinski, Danilevski, Aksakof gibi tanınmış Türk düşmanı Slav ırkçılarının izini inatla takip et mişlerdir. Rusya'da söz sahibi ikinci unsur Çar'lar ve Bamonof hanedanı idi. Çar'lar, Deli Petro'dan sonra kan itibariyle bo zulmuşlar, Rusluktan uzaklaşmışlardı. Tamamı ile Türk düş manı olarak yetiştirilen çarlar, uzun bir müddet Panslavistlerin ellerinde oyuncak durumuna düşmüşler, Rusya'daki gayri Rus milletleri, bilhassa Türkler'i emperyalist zihniyet ve gayelerle idare etmek yolunu takip etmişlerdir. Çarlık Rusyası'nın üçüncü ve "sıcak denizlere inme" ülkü sü karşısında Ruslar'ın en büyük engeli olan unsur; Rusya Türkleri'dir. Rusya'da yaşayan Türkler, her ne kadar sefalet ve geriliğin içindelerse de; milli benliklerinden, dinî inançların dan kısacası manevi değerlerinden hiçbir şey kaybetmemişler di. Çar'lar ve hükümetleri, Rusya'nın bu sosyal durumunu daima göz önüne alarak, Türkler'le ilgili bütün faaliyetlerinde; Türkler'in manevi değerlerini tahrip etme yolunu takip etmiş lerdir.
Çar ve hükümetlerinin bu sosyal durum ve gittikçe gerile yen Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılması yolunda takip ettik leri taktik ve stratejinin ilk merhalesi: Rusya'da yaşayan ve her an bir ayaklanmaya hazır olan Türkler'i tesirsiz ve zararsız hale getirmek olmuştur. İşte bu noktadan hareketle Korkunç İvan'ın Kazan ve Astrahan'da katlettiği 200 bin Türk'le başla yan topyekûn imha hareketi, Kırım'ı istila eden General Potemkin'in katlettiği 30 bin, "Türkistan celladı" General Kopartkin'in ve diğerlerinin katlettikleri yüzbinlerce Türk'le devam etmiş, milyonlarca Türk'ün hayatına mal olacak şekilde gelişmiştir. Devamlı olarak "Genoside"ye maruz kalan Rusya Türkleri arasında bu vahşiyane Rus baskıları, Türk MilliKurtuluş hareketinin doğmasına sebep olmuştur. Rusya'nın Türklerle meskûn her tarafından bilhassa Kafkasya'da Şeyh Şamil'in, daha sonraları Türkistan'da Şeyh Bahaeddin İşan'm önderliğinde başlayan Türk Milli-Kurtuluş hareketi, kısa bir zamanda bütün Rusya Türkleri arasında yayıldı ve bütün Çar lık Rusyası'm sarstı. Gelişen medeniyetin en son teknikteki silahlarına karşı dedelerinden kalma çakmaklı tüfeklerle, kama ve kılıçlarla karşı koyarak mücadele eden, destanlar yaratan Rusya Türkleri, Çar ve hükümetlerine karşı Türkler'in zulümle ortadan kaldırılamayacağını, Türkler'e yapılan her baskının kendilerini milli birlik ve beraberliğe götüreceğini karıları ile ispat etmiş oldular. Rus Çarları ve hükümetleri, Rusya Türkleri'ni sık sık tek rarladıkları topyekûn sürgü ve katliamlarla ortadan kaldıra mayacaklarını anladıklarında, taktik değiştirerek Türkler'e karşı daha sinsi bir siyaset, takip etmeye başlamışlardı. Kısaca "Parçala Yut" şeklinde sembolize edilebilen bu siyaset neticesi, Türk Milletinden yüzlerce halk (!) türetildi. Türk milleti; "Ka zak, Azeri, Türkmen, Başkırt, Tatar, Kırgız, Tacik, Yakut, Öz
bek, Karakalpak v s..." adlarını taşıyan halklara (!) dönüştü rüldüler. Çarlar ve hükümetleri bu kadarla da yetinmediler. Halk halk ayırdıkları Türk Milletinin boylarını; kendi mahalli lehçe ve edebiyatlarını işlemelerini ve geliştirmelerini önleye cek bütün tedbirleri aldılar. Mahalli dil ve edebiyatı geliştir mek (!) maksadı ile hareket ederek, en küçük Türk lehçelerine dahi vakıf olan hususi misyonerler yetiştirerek Türk diline; Rusça kelime ve dil kurallarım bunların yardımı ile sokmak istediler. Bu misyonerlerden en meşhuru muhakkak ki İlminski'dir. Aynı zamanda Kazan İlahiyat Fakültesi'nin müdürlük görevi ni de yapmış olan İlminski'nin; Rus maarifinin, Rusya Türkleri üzerinde takip edeceği kültür politikasının esaslarım ortaya koyuşu onun bu sahada geniş bilgi ve tecrübesiyle tam yetkili olduğunu gösterir. İlminski, Rus hükümetinin Müslüman okulların ve İslam kültürünü Türkler'e olan etkisine karşı savaş için bunların saf dışı bırakılmasını tecrübe edilmesini lojik olarak mülahaza etti ki bu tesir direkt olarak onların Rus devleti içinde tecidine ve yabancı kalmalarına sebep olacaktı. Tam Rus okulu Türk halkı için Rusça'yı bilmemelerinden uygun olmadığından İlminski, Rus-Türk okulu için yeni bir program yapmış ve bu da kısmen yedi dal ile idare edilmişi. İlk sınıflarda Türk öğrencileri kendi dillerini ve "Rus uygarlığının esasları tercüme edilerek" öğre necekler, ileri sınıflarda Rus dili okuyacaklardı, İlminski "Rus olmayan halkın kendi diliyle yapılan ilk eğitimin; (Rus okulla rında) ilerde Rus dilinin ve Rus adetlerinin yapılmasını daha çok vaad eden bir yol olduğuna" tamamen inanmıştı. İlminski yeni bir Türk alfabesi meydana çıkarmıştı, bu Arap harfleri ile değil de Rus harfleriyle idi. "İlminski'nin alfabesi" talebeleri arasında Arap harflerinden daha çok kolay olmasından başa rıyla karşılanmıştı.
İlminski'ye göre: Arap alfabesi kullanılırken Türk lehçeleri arasındaki ayrılık göze çarpmıyordu. Bu bakımdan Arap alfa besi birleştirici bir özelliği sahipti. Halbuki Rus alfabesi fonotik yazıya yakın olduğundan en küçük ayrılıkları dahi göstermek teydi. Bu noktadan hareketle Türk dili mümkün olduğu kadar küçük lehçelere bölünmeli, bu küçük lehçelere de Rusça keli me ve dil kuralları sokularak bunların birer bağımsız dil haline gelmeleri sağlanmalıydı. Böylece Rusya'da yaşayan Türkler'in Rus kültürünün potasında kolayca eriyerek, Ruslaşmaları mümkün olabilecekti. İlminski'nin Rus dilini ve kültürünü Rus olmayan halk arasında yayma metodunun pratik olarak tatbik kabiliyetinde olduğu sonradan Sovyet hükümetinin onun sisteminin esas prensiplerini adapte etmesiyle sabit olmuştur. Sovyetler Rus olmayanların okullarında İlminski'nin programının esaslarını ve onun alfabesini kabul etmiştir. İlminski'nin ortaya koyduğu bu esaslarını, kurnazca ve şiddetle bu yüzyıldaki Rus kültür ve siyaseti de benimsemiş ve tatbik etmiştir. İlminski'nin bu kültür politikası tam manasıyla başarılı olamamıştır. İlminski ve diğer Rus misyonerleri, Ortaasya'nın Türk lehçelerinden en işlenmişi ve zengini olan Kazan lehçesinden, mahalli edebiyatları olmadığının yanı sıra hiçbir edebi ürünü dahi bulunmayan Başkırt ve Kırgız lehçelerini ayırmak yolun da çok mücadele etmişlerdir. İlminski'nin ve diğer Rus misyo nerlerinin propagandasına kapılanlar da olmuştur. Bunlardan bir "Kazak" milleti yaratmaya çalışan İbrahim Altunsarın, "Başkırt" milleti yaratmaya çalışan Dr. Kulayef, v.s. hep İlminski'nin sinsi politikasında maşa olmaktan öteye gideme mişlerdir. İlminski ve diğer Rus misyonerlerinin yanı sıra maşa olarak kullandıkları Türkler'in de çalışmaları sonucu Bolşevik
ihtilalinden sonra Başkırt Türkleri; hep bu propagandanın sonucu ayrılık çıkarmışlar, Kazan Türkleri ile birleşik bir cum huriyet kurmaktan kaçınmışlardır. Bunun sonucu olarak kendi birliklerini koruyamadıkları gibi Îdil-Ural ve İç Sibirya Türkleri'nin tekrar Rus hakimiyeti altına girmesine yardım etmişler dir. Görüldüğü gibi İlminski'nin faaliyetleri ürünlerini uzun bir müddet sonra vermiştir. XIX. yy. ikinci yarısında çarlar ve hükümetleri, erit me/asimilasyon politikasını geçmişteki bazı başarılarına da yanarak, "hedefe daha çabuk" ulaşmak yolunda inatla ve daha sıkı bir programla devam ettirme zaruretini duymuşlardır. Bunun sonucu olarak 1864 yılında faaliyete geçen "Rus Öğ retmen Okulları" ve Kazan İlahiyat Fakültesi kapılarını Türk çocuklarına açtı. Rus maarifi tamamen art niyetli bu okullara her türlü imkan ve tahsisatı sağlamış, mahalli Türk okullarına daha evvelden yapışmakta olan gayet az bir yardımı da tama men keserek bu okulların imkansızlıklardan kapanmaları için ellerinden gelen bütün yolları denemişlerdir. Rus maarifinin maksadı ortadaydı; Rusya, Türkler'i, çocuklarını ya hiçbir geli ri ve eğiticiliği bulunmayan mahalli eski okullara zeka ve kabi liyetlerini körletmek pahasına da olsa gönderecekler, ya da Rus terbiyesi alarak Ruslaşmalarını temin etmek için her türlü imkanlara sahip Rus okullarını tercih edeceklerdi. Rus misyo nerleri neticeden ümitliydiler, Türk çocukları açmış oldukları okullara koşacaklar, kısa bir zamanda Rus kültürüne tamamiyle vakıf olarak Rus terbiyesini alacaklar, mezun ol dukları andan itibaren memleketlerindeki okullarda Türk ço cuklarının körpe dimağlarına Rus sempatizanlığı ve Rus kül türünü aşılayacaklardı. Böylece onların talebeleri de Rus okul larına koşacaklar, kısa bir zaman içinde Rusya Türkleri milli benliklerini kaybederek Ruslaşacaklardı.
Rus maarifinin ve misyonerlerin bütün faaliyet ve ümitleri kısa bir zaman içinde Rusya Türkleri tarafından akamete uğra tıldı. Rusya Türkleri; çocuklarım, Türk okullarında Rus kültür ve terbiyesini veren hoca olarak görmektense; cehaleti ve sefa leti perçinlemekten başka elinden bir şey gelmeyen hoca olma larını tercih ederek medreselere gönderdiler. Rusya Türkleri'nin bu kararlı tutumu; her türlü yokluk ve sefalete rağmen milli benliklerini her şeyden üstün tuttuklarına dair önemli bir belgedir. Rusya Türkleri arasmda bu direnişin sonucu olarak görülen ortak özellik, "cehalet, gerilik, sefalet, aşırı taassup ve sefalet" idi. Gerçi bu durumun Rusya Türkleri'nin kaderi üze rinde az da olsa bir faydası olmadığı inkâr edilemez. Rusya Türkleri arasında oldukça önemli bir yer tutan softalar, her yeniliğe olduğu gibi, bazı Rus reformlarına da karşı çıkmışlar, tamamen art niyetli olan bu gibi Rus teşebbüslerini kısmen de olsa akamete uğratmaya muvaffak olmuşlardır. Biraz da bu durumun tesiri ile Rusya Türkleri, erimekten, Ruslaşmaktan kurtulmuşlardır. Her şeye rağmen Rusya Türkleri'nin, bugün kü mevcudiyetlerini, bu dar görüşlü softalara değil, hayatları nın sonuna kadar Rusya Türkleri'nin kurtuluşu için mücadele eden sayılı birkaç Türkçü evladına borçlu olduğunu unutma mak gerekir. Bilhassa XIX. yy.ın ikinci yarısında Rusya'da Türk MilliKurtuluş ve Türk Kültür hareketlerinin en önemli liderleri, Şeyh Bahaeddin İşan, Kazanlı Bahaeddin Mercanî, Hüseyin Feyzhanî, Abdülkayyum Nasırî, Haşan Bey Zerdabî gibi aydın Türkler'di. Bunlardan Bahaeddin îşan, Rusya Türkleri arasın da pek çok taraftar ve müridi olan Veysi Tarikatının şeyhi idi. O sıralarda Veysi ve Nakşibendi tarikatlarının ana hedef ve prensibi; Rusya Türkleri'ne dinle birlikte "Milliyetçilik"
aşılamak ve kafir Rus'un boyunduruğundan kurtulmak idi. îşte Bahaeddin İşan bu kutsal davanın öncülerindendi ve Ruslar tarafından "deli" denilerek zindanda şehit edilmiştir. Bu sıralarda Rusya'daki Türk basını ise hemen hemen yok denecek kadar zayıf bir durumdaydı. Sadece "Ekinci", "Keş kül", "Ziya", gibi birkaç gazete ve dergi kör topal çıkmaya çalışıyordu. Çok mutedil ve ihtiyatlı oluşları ile dikkati çeken bu gazete ve dergiler, faaliyetleri ve ihtiva ettikleri yazılar iti bariyle Rusya Türkleri'nin sesi olabilmekten çok uzakta kalı yorlardı. Bir yandan sefalet ve gerilik, diğer yandan maarifsizlik ve matbuatsızlık, topyekûn sürgün ve katliamlar; Osmanlı top rakları ile komşu olan Rusya'nın Türk bölgelerinden "ak top rağa" göçlere sebep olmuştur. XIX. yy.ın ikinci yarısında, Kırım'dan, Kafkasya'dan, Azerbaycan'dan göç eden Türkler'in sayısının milyonları bul masına, göç ederken yollarda canlarını kaybeden Türkler'in sayısının yüzbinleri geçmesine rağmen, daha yüzbinlerce Türk hâlâ göçe hazırlanıyordu. İşte XIX. yy.m ikinci yarısında gözler önüne serilen belge leri ile sabit bir tablo: Sibirya'nın uçsuz bucaksız buzlu çöllerinde kökleri ile sökülen bir ağaç gibi terkedilmiş, ölüme mahkûm yüzbinlerce Türk... Sibirya'nın uçsuz bucaksız buzlu çöllerinde yaşlı gözleri ile anasını, babasmı arayan, aç, susuz, yarı donmuş çocuklar; ailesini arayan bedbaht analar, babalar, gözlerinde vatan has retinin sembolü olan donmuş gözyaşı damlacığı ile son nefesi ni veren ihtiyarlar; üst üste istif edilmiş donmuş cesetler; göz yaşları ile çözülen buzlar; sadece feryatların, iniltilerin, hıçkı
rıkların ebedi destanının yazıldığı o menhus diyarlar; Karade niz'in azgın dalgaları arasında dağılan çürük teknelerde boğu lan onbinlerce göçmen; namusları uğruna genç canlarına kıyan kızlar; kurşuna dizilen, zindanlarda çürüyen Türkler, ölüm, açlık, soğuk, sefalet, gerilik, gözyaşı, kan, ıztırap; şanlı bir ırkın evlatlarının yürekler acısı yaşantısı... Mahvedilmek, ortadan kaldırılmak istenen bir milletin ızdırabı.. Türk olmanın cezası nı çeken YASLI, YARALI, ESİR TÜRKLER'in hazin hayat hi kayesi. .. Bir "GÜNEŞ" bekleyen masum insanlar... Güneş... Bir "G üneş"ti beklenen TURAN'ın ufuklarında. 1851 yılında bu güneş küçük Kırım'ın mütevazı bir Türk köyünde doğdu. O güneşe İsmail adını Gaspıralı lâkabını verdiler. XIX. yy.ın ikinci yarısmda, çok geniş bir sahaya yayılmış olup, uzun bir zamandan beri "Birlik" kuramamış olarak birbi rinden habersiz yaşayan Türk milletini "boyculuk" zihniyetin den; "BUTUN TÜRKLÜK" kavramına yükselten büyük Türk fikir ve aksiyon adamı, 1851 yılında Bahçesaray şehrine yakın bir mesafede olan Avcıköy'de doğdu. Babası Mustafa Ağa, Gaspıra köyünden olduğu için Gaspıralı anlamına gelen "Gaspirinski" lâkabını aldı. Gaspıralı İsmail Bey, henüz üç yaşında iken Sivastopol harbinin başlaması üzerine Mustafa Ağa, ailesini Bahçesaray'a yerleştirdi. Gaspıralı İsmail Bey, kendisi için pek büyük mana ifade eden bu şehirde on yaşına kadar kaldı. İlk alfabeyi bu şehirde Hacı İsmail Efendi'den öğrenmiş, çok sevdiği dadısından milli hikaye ve masalları yine bu şehirde dinlemiştir.1 Temiz sokakları, hansarayları,
1
Cafer Seydahmet Kınmer; Gaspıralı İsmail Bey. s. 13,1934 İstanbul.
sıcakkanlı müşfik insanları ve tabii güzellikleri ile Bahçesaray, Gaspıralı İsmail Bey'in körpe dimağına öylesine nüfuz etmişti ki, son nefesini verinceye kadar Bahçesaray'dan tamamen uzaklaşmayı düşünmemişti bile. On yaşında iken Akmescit Jimnazına giren Gaspıralı İsma il Bey, iki yıl burada okuduktan sora Varonej şehrindeki askerî okula, oradan da nakil yolu ile Moskova Askerî Lisesi'ne gir miştir. Gaspıralı İsmail Bey'in genç ruhunda ilk isyan fırtınası Moskova'da iken kopmuştur. O sıralarda Moskova, Panslavist cereyanların merkezi durumunda bulunuyordu. Türklük aley hine düzenlenen bütün komplolar, bu şehirde planlanıyor ve icra edilmesi için Petersburg'a gönderiliyordu. Çar II. Aleksandr, Rusya'yı Panslavistler'in arzularına göre idare et mekteydi. Her yerde olduğu gibi Moskova'da da hor görülen Türkler'in aleyhinde söylenen sözler, Gaspıralı İsmail Bey'in milli gururunu incitiyor, "Milliyetçilik" duygusunu kamçılıyordu. Yusuf Akçura; "Gaspıralı İsmail Bey, ilk milli hissi, milli şuuru Moskova'da iken duymuştur." demektedir.2 Moskova'nın bu havası, talebe olarak bulunan Türkler'in bir birlerine olan yakınlaşmalarını sağlamıştır. Gaspıralı İsmail Bey de bu arada aslen Kırım Türkleri'nden olup Litvanya'da yaşayan Mustafa Mirza Davudoviç ile candan dost ve arkadaş olmuştur. Gaspıralı İsmail Bey'in ruhunda kopan bu ilk isyan fırtına sı; pazar günlerini aralarında geçirdiği "Moskovski Vedemosti" gazetesinin şoven muharriri Prof. Mihail İvan Katkof'un ailesinden duydukları ile Türk ırkçılığına dönüş müştür.
2
Yusuf Akçura: Türk Yılı, s. 337,1928 İstanbul.
Bütün bunlar İsmail Bey'e onda her şeyden önce kendi Türk milliyetçilik hissini uyandıran Rus kültürünü ve Rus aydınlarının ideolojik akımlarını tanımak için fırsat vermişti.3 Gaspıralı İsmail Bey'in genç ruhunda Türklük gurur ve şuuru nun ilk uyanışı, onun gençlik heyecanı ile birleşerek henüz 16 yaşında iken Türklük uğruna ölüme atılacak dereceye gelme sini sağlamıştır. Gaspıralı İsmail Bey, 6. sınıfa geçtiğinde Mihail İvan Katkof'un, Girit'te Rum isyanı münasebetiyle Türkler aleyhine yazmış olduğu heyecanlı makaleler, İsmail Bey ve arkadaşı Mustafa Mirza Davudoviç'i öylesine coştur muştu ki, öylesine galeyana getirmişti ki, tatilde ailelerinin yanma döneceklerine Girit'te katliama uğrayan Türkler'e yar dıma gitmeye karar verdiler. Yola çıkan iki arkadaş, Volga ve Don nehirleri üzerinden 45 gün kürek çekerek Kırım'a ulaşmışlar, buradan da Odesa'ya geçmişlerdir. Odesa'da pasaportsuz olarak gizlice bindikleri Türkiye'ye giden bir gemide yakalanmışlar, ailelerine teslim edilmişlerdir.4 Hamdullah Suphi Tanrıöver, Gaspıralı İsmail Bey'in Türklük için bu ilk atılışını şöyle anlatıyor: "Çocuklu ğunda Türkler'e yardım için evinden kaçmış, Volga üzerinde bir sandala binerek İstanbul yollarına çıkmıştı. Küçücük genç ruhunun Türk'e yardım için bu atılışını bütün ömründe en son nefesine kadar devam etti. Türk tarihinin duvarında İsmail Gaspirinski'nin kurtar maya giden bu genç şekli ebedi kalacaktır. Yarının Turan şair leri milli beyitlerinde bu yolculuğu övünerek hatırlayacaklar; ressamlarımız, mekteplerde okuyan r^ruklanmız için, baba
3
Dr. Ediğe M. Kırımal: İsmail Bey Gaspıralı. Dergi, s. 60, nu. 62,1970 Münih.
4
Cafer Seydahmet Kınmer: Gaspıralı İsmail Bey, s. 14.
ocaklarında gözlerini açan yavrularımız için onun resmini yapacaklar, yarınki genç analar çocuklarına bu yolculuğun hikayesini ilahi kudsî sesleri ile anlatacaklardır."5 Gaspıralı İsmail Bey'in bu gençlik çağları; Türklük uğruna yaptığı saf heyecan ve taşkınlıkları ile doludur. İsmail Bey'in gençlik devresinde tamamen hissiyatı ile yaptığı hareketler, ona genç yaşta, Rusya gibi koyu bir istibdadın hüküm sürdüğü bir ülkede "Tercüman" gibi bir gazetenin 35 yıl gibi uzun bir süre yaşaması için gerekli tecrübeyi ve ihtiyatı kazandırmıştır. Gaspıralı İsmail Bey'in genç ruhunda, ezilen Rusya Türkleri'ne yardım etme arzusu ağır basınca Moskova'ya tahsilini tamamlamak için gitmekten vazgeçmiş, sevdiği insanlar ara sında bulunarak onlara hizmet etmeyi tercih etmiştir. 17 ya şında iken Mengli Giray Han'ın yaptırmış olduğu eski Zincirli Medresesi'ne Rusça öğretmeni olarak giren İsmail Bey, bir yıl sonra maaşı artırılarak Yalta'nın Dereköy okuluna tayin olun muştur. Gaspıralı İsmail Bey, 1871 senesine kadar süren öğ retmenlik hayatında talebelerine Rusça'dan ziyade Türkçe öğretmek için gayret sarf etmiştir.6 1871 senesinde İsmail Bey'in tekrar İstanbul'a gitmek ve orada Türk subayı veya memuru olmak hevesi kabarır. Zaten akrabalarından biri İstanbul'da memurdur. İsmail Bey, İstan bul'da iyi bir memur olabilmek için Fransızca'ya vakıf olmak lüzumuna kanidir. Buna göre İstanbul'a Paris yolu ile gitmeyi yani Paris'te bir müddet kalıp Fransızca'yı adamakıllı öğren dikten sonra İstanbul'a gelmeyi kararlaştırır.7
5
Hamdullah Suphi Tannöver; Ben Onu Gördüm. Türk Yurdu, nu. 12, cilt V, 1330.
6
Kınmer: Ayni eser, s. 15.
7
Yusuf Akçura: Türk Yılı, s. 1928 İstanbul.
Yanında az bir para olduğu halde Viyana, Münih, Stuttgart üzerinden acele bir seyirle Paris'e geçmiştir. Doğu dan gelen bir yabancı için değil, yerliler için bile gayet çetin ve karışık olan Paris hayatında, henüz 21-22 yaşında bulunan İsmail Bey, yapayalnız, sırf kendi kuvveti ile iki sene geçinebilmiştir.8 Gaspıralı İsmail Bey, bu arada hem hayatını kazana bilmek, hem de Fransızca'sını ilerletmek gayesi ile Paris'te yaşayan meşhur Rus edibi Türgeniyef yanında sekreterlik ve bir ilan şirketinde tercümanlık yapmıştır. İsmail Bey'in Pa ris'ten en büyük istifadesi, Batı hayat medeniyetini olduğu gibi güzellik ve çirkinlikleri ile, iyilik ve kötülükleri ile öğrenmek ve bu hayatın binbir türlü mania ve müşkülatı ile cenkleşe cenkleşe yaşamak oldu.9 İsmail Bey, Paris'te 1874 yılının sonla rına kadar kalmıştır. Paris'te iken yapmış olduğu "Avrupa Medeniyeti"ne ilişkin tetkiklerini "Avrupa Medeniyetine Bir Nazar-ı Muvazene" adlı eserinde görmekteyiz. 29 sahifelik bir hacimde olmasına rağmen anlam ve fikir yönünden son derece kıymeti haiz olan bu eser İstanbul'da basılmıştır.10 Gaspıralı İsmail Bey'in, o zamanlar Paris'te bulunan "Genç OsmanlI la rla " tanıştığına dair, elde kati malumat yoktur. 1874 yılında İstanbul'a gelen Gaspıralı İsmail Bey, Türkçe ve Rusça'dan başka Fransızca'yı da biliyordu. Bunun yanında Rusya'nın siyasal ve ekonomik durumu olduğu gibi Avrupa medeniyetinin de içyüzüne vakıf olan İsmail Bey, İstanbul'da bir sene kadar, mütercim olarak devlet dairesinde vazife gören amcası Halil Efendi'nin yanında kaldı.
s
Yusuf Akçura: Türk Yılı, s. 338,1928 İstanbul.
9
Ayni yerde, s. 338.
10
Cafer Seydahmet Kınmer: Gaspıralı İsmail Bey, s. 19,1934 İstanbul.
Bu bir sene içinde subay veya memur olabilmek için baş vurmadığı yer kalmadı. Bir aralık kendisine Harb okulunda Rusça öğretmenliği verecek oldularsa da sonradan bu vaad sürüncemede bırakıldı. Hatta devrin Sadrazamı Mahmut Nedim Paşa, İsmail Bey'in bu teklifini Rus sefiri İgnatief'ten danışma gafletini dahi göstermiştir. Böylece İsmail Bey'in bütün çırpınmaları sonuç vermedi. Bu arada İstanbul'da he men hemen bütün devlet dairelerini dolaşan İsmail Bey, idare mekanizmasının bütün eksikliklerini, kusurlarını görmüş, Osmanlı haricî ve dahilî siyasetini yakından müşahede etmiş tir. Memleketin sanayi ve ticaretinin kimlerin tekelinde bu lunduğunu, Osmanlı devletinin kimler tarafından idare edil diğini görmüş, bu bilgi ve tecrübeleri ile 1875 yılının kışında Kırım'a dönmüştür. Gaspıralı İsmail Bey'in ilk muharrirliği İstanbul'da başlar. Moskova ve Petersburg'un bazı gazetelerine İstanbul'dan yaz dığı Şarkkâri renklerle süslenen yarı hakiki, yarı hayali mek tuplar o gazetelerde basılıp çıkar.11 1875 senesinden 1878 senesine kadar geçen üç yıl zarfında Gaspıralı İsmail Be)', muayyen bir işle meşgul olmadan, Türk kültür ve tarihini incelemiş, Rusya Türkleri'nin sosyal tabaka ları arasına girerek milli hayata ilişkin tetkiklerde bulunmuş tur. İsmail Bey, İlmî araştırma ve tetkiklerle geçen bu yıllardaki faaliyet ve gayelerini "Gündoğdu" hikayesinde açıklamıştır.12 1877 yılında Dereköy'de evlenen İsmail Bey'in bu evliliği eşinin fikri seviyesinin kendisini anlayacak durumda olmama sı yüzünden ömürlü olmamış; ancak, iki sene devam etmiştir.
11
Akçura: Aynı yerde, s. 339, Kırımer: Aynı yerde, s. 20.
12
Cafer Seydahmet Kırımer: Aynı eser, s. 20.
1878 yılında Bahçesaray Belediye Reisliğine seçilen Gaspıralı İsmail Bey, iyi niyetle çalışmak istemişse de birçok teşebbüsleri diğer belediye idare üyeleri tarafından baltalanmıştır. İşbaşına gelirken programında olduğu üzere, şehir so kaklarına fener koydurmak, hastahane açmak, cahil Türkler için okuma yazma kursları açmak gibi tasarıları, "belediye kasasından para eksilir" düşüncesi ile diğer belediye idare üyeleri tarafından reddedilmiştir. Buna rağmen Gaspıralı İs mail Bey, tasarılarını her fırsatta gerçekleştirmekten de geri kalmamıştır. İsmail Bey; Türk okullarının onarımmı yapmak, öğretmenlerinin ücretlerini ödemek ve zeki fakir çocukların yüksek okullarda okumalarını sağlamak için Kırım'ın bütün şehir kasaba ve köylerinde "Cemiyet-i Hayriye"ler kurdurdu. Bunların gelirleri hamiyetli Türkler tarafından bağış yolu ile sağlandı.13 Gaspıralı İsmail Bey'in bu hayırlı teşebbüsü, Rusya Türk leri arasında ilk milli uyanışı doğurdu. Rusya'nm her tarafında kurulan "Cemiyeti Hayriyeler ile Rusya Türkleri, birbirleri ile yardımlaşmanın faydalarını gördüler. "Cemiyet-i Hayriyelerin vazifeleri arasında; sürgün edilen Türkler'e yiyecek, giyecek ve barınak yardımı, sürgünde ölen Türkler'i İslamiyet'in icapları na göre defnetmek, milli gazete ve dergileri dağıtmak, Türk büyüklerini misafir etmek ve konferanslar tertip etmek gibi önemli işler de yer alıyordu.14 13 u
Türk Ansiklopedisi, s. 163, cilt. XVII. a) Abdullah Battal Taymas: Kazan Türkleri, T.K. A.E. 1966 Ankara. b) Miistecib Ülküsal: Dobnıca ve Türkler. T.K.A.E. 1966 Ankara. c) Fahrettin Erdoğan: Türk Ellerinde Hatıralarım. 1954 Ankara. d) Tahsin Aybar: Sibirya'dan Serendibe. 1950 Ankara. e) Abdullah Battal Taymas: Ben Bir Işık Arıyordum. 1962 İstanbul. f) Osman Karabiber: Kırımlı Bir Türk'ün Rusya'daki Maceraları. 1954 İst. g) Cemal Kutay: Ana Vatan'da Son Beş Osmanlı Türkü. 1964 İstanbul.
İsmail Bey, 1879 yılında bir gazete çıkarmak için Çar hü kümetine bir istidada bulundu. Çar hükümeti bu müracaatı hiçbir sebep göstermeksizin geri çevirdi. Bu sonucu daha evvel tahmin etmiş olan İsmail Bey yılmadı ve 1881 yılında Şubat sonlarında "Genç Molla" adı altında ve daha sonra kitap ola rak basılan "Rusya Müslümanları" adlı makalelerini "Tavrida" gazetesinde tefrika halinde bastırdı.15 1881 yılı, İsmail Bey'in en verimli çalışma yıllarından biri olmuştur. Gaspıralı İsmail Bey, bu sene içinde çeşitli isimler altında hemen her ay çıkan 12 adet risale yayınlamıştır. "Tonguç, Kamer, Yıldız, Güneş, Mirat-ı Cedit, Şafak vs." adlan altında yayınlanan bu risaleler, kapasiteleri itibariyle aylık dergilerden başka bir şey değildi. 12 adedi bulan bu risalelerden "Tonguç"/İlk Çocuk/ adlı ilki 8 Mayıs 1881 yılında yayımlanmış bulunuyordu. Bunlar dan İkincisi; "Şafak" Tiflis'te, geriye kalanlar da anlaşılan Bahçesaray'da basılmıştır. Bu risalelerde bütün Türk-İslam dünyasının kültürel canlanma gerekliliğini öğütleyen Gaspıralı, bunları başlıca olarak Kırım dışında yaşayan Müslümanlar arasında dağıtmakta idi.16 Gaspıralı İsmail Bey, bu risalelerde umumi olarak, "D il" meselesine çok önem vermiştir. Genel olarak bu risalelerde;
h) Abdullah Battal Taymas: Rus İhtilalinden Hatıralar. 1968 İstanbul, ı) Süleyman Tevfik Harputlu: Türkistan Hatıraları. Hayat Tarih Dergisi, sayı. 3-4-5-6-7.1971 İstanbul. j) Şevki Vektöre: Volga Kızıl Akarken, 1965 Ankara. 15
Cafer Seydahmet Kırımer: Gaspıralı İsmail Bey. s. 23.
16
Osman Akçoraklı: İsmail Bey Gaspıralı'mn Yaratıcılığına Ait Belgeler. Okuv İşleri Dergisi, nu. 2 Akmescit, 1925; Ediğe Kınmal: smail Bey Gaspıralı, Dergi Sayı, 62, s. 62,1970 Münih.
Türk dilinin zenginliğine, yayılma istidadına, bu dile yabancı kelimeler karıştırmanın lüzumsuzluğuna ve zararlılığın, Türk lehçeleri arasındaki farkların azlığına, hasılı umumi bir Türk dilinin varlığına dair esaslara değinen İsmail Bey, bu risalele rin ilki olan "Tonguç"un önsözünde "Türk dilinin işlenebilirle ve birleştirebilme yeteneğinden"17 bahsetmektedir. 1882 yılında Gaspıralı İsmail Bey, Kazan'm en belli başlı ailelerinden biri olan Akçura'lardan Zühre Hanım'la evlendi. Zühre Hanım, İsmail Bey'in ilk eşine nispetle çok kültürlü, fedakar ve merhametli oluşu gibi üstün meziyetlere sahiptir. Bu bakımdan İsmail Bey'in, başarılarında Zühre Hanım'ın payı büyük olmuştur. İsmail Bey'in Zühre Hanım'la evlenmesi ha yatının en mesut bir vakası olmuştur.18 Bu evlenme ile meşhur Kazanlı Türkçü Yusuf Akçura, İsmail Bey'e akraba olarak ya kınlaşmak fırsatını bulmuş, İsmail Bey'in yanında fikirlerini olgunlaştırmıştır.
17
Yusuf Akçura: Türk Yılı. s. 340.
18
Kınmer: Aynı eser, s. 25.
ŞAHSİYETİ, FİKİRLERİ VE ULKUCULUGU ••
••
••
••
SJ
••
Gaspıralı İsmail Bey, Yusuf Akçura'nm da bahsetmiş ol duğu gibi; "fevkalade yaratılmış" bir insandır.19 Bu bakımdan İsmail Bey'i anlayabilmek için esas fikirlerini ve seciyesini tah lile ihtiyaç vardır. Rusya Türkleri tarihini kendi faaliyeti ile ikiye bölmüş ve onları karanlıktan nura kavuşturmuş olan İsmail Bey'in gerek zeka ve gerekse seciyesi ile müstesna yara tılmış insanlardan olduğunda tereddüt edilemez.20 Türklüğe olan büyük hizmetlerini en ziyade yaratılışına borçlu olan İsmail Bey'i, bu yaratılışın kapsadığı; "tükenmek bilmeyen bir enerji, üstün taktik kabiliyeti, eşsiz zeka, yüksek ahlak ve seciye ile gerçek bir ülkücülük ruhu" gibi üstün vasıf ların onu, gerçek manada tanımak asla mümkün olamaz. İsma il Bey'in diğer önemli bir vasfı da "ihtiyatlı ve tedbirli" oluşu dur. Onun, Rusya gibi koyu bir istibdadın hüküm sürdüğü bir ülkede "Tercüman" gibi bir gazeteyi 35 yıl yaşatması, "Usûl-ü cedid" gibi milli kültür ruh ve aksiyonunu başlatan bir yeniliği
19
Yusuf Akçura: Aynı eser, s. 337.
20
Cafer Seydahmet Kınmer: Ayni eser, s. 28.
yayması, bütün Türkler'i "Dilde, fikirde, işte birlik" şiarı ile bir bayrak altına çağırması ve buna karşılık Çar ve hükümetleri nin kendisine karşı aciz durumda kalarak onu engelleyememeleri, hep sağlam bir "ihtiyat ve tedbir"in sonucudur. İsmail Bey, "düşman uyumaz" düsturunu hiçbir zaman unutmamıştır. Kendisi, "düşmanın" kim olduğunu sebep ve belgelerle anlatan "Rusya Müslümanları" adlı eserinde dahi temkinli bir ifade kullanmıştır. İsmail Bey, yazdığı yazılarda, söylediği nutuklarda da kendisini yıkmaya fırsat arayanlara bir vesile vermemeyi aklından çıkarmamıştı. 1911 yılında Yu suf Akçura'ya yazdığı bir mektupta: "Türk Yurdu'nda çıkmış 'Büyük Milli Emeller ve Türk Alemi'ni dikkatle okudum. Başlarından biraz korkmuştum. Sana malum korkak değilim, amma Kafdağı, heybe dolu azıksız geçilmez olduğundan yalmayak atılmasınlar dedim."21 diyen İsmail Bey, hedefe varmanın; ihtiyatsızca kuru bir heyecanla olmaktan ziyade şuurluca ve gerçek kuvvetini bile rek yapılan bir çalışmayla mümkün olabileceğini öğütlüyor. Rusya'da 1905 ihtilali; Kırım ve Kazan'da Türk gençlerini he yecanlandırdı. Bu gençler tamamı ile ihtilal taraftarı olup, böylece Rusya Türkleri'nin çabucak istiklallerine kavuşacaklarını ümit ediyorlardı. Bu ihtilalci gençler, Kazan'da "Tan" gazetesi ile Kırım'da "Vatan Hadimi" gazetesi ile Gaspıralı İsmail Bey'in yüksek değerini ifade etmekle beraber, onu; "ağır ve mutedil" hareket etmekle suçlandırıyorlardı. Bilhassa "Tan" gazetesi kaba tarzda İsmail Bey'i muhafazakarlıkla itham et mekteydi.22 Gaspıralı İsmail Bey, kendisine yapılan bu hücum 21
Kınmer: Ayni eser, s. 54.
22
Cafer Seydahmet Kınmer: Gaspıralı İsmail Bey, s. 41.
ları soğukkanlılıkla karşılamış, cevap olarak da aşağıdaki çok manalı şiirini yazmıştır. Okum nişan ursa idi. Atım koğu ozsa idi Çapar edi Çorabatır Okum nişan urmağanda Atım koşu ozmağanda Ayt nişlesin Çorabatır.23 İsmail Bey, taşkın ruhlu değildi. Fikirleri ve yazıları ile ha yallerin en mukaddesini süslemektense yapılabilecek en küçük fakat müspet işleri tercih ederdi. İsmail Bey, Rus idealistlerini taklit etmedi ve en son sözü söyleyerek işe başlamadı. Gayesi ni ileri sürmektense o gayeye götürecek yolu hazırlamayı ter cih etti. Rus münevverleri ile halk kütlesi arasındaki uçuru mun derinliğinin birçok sebeplerinden başka Rus ruhunun büyük tesiri vardı. İsmail Bey elbette Rus münevverlerine benzeyemezdi. O, başka cemiyetin, başka an'anenin ve başka ruhta bir halkın mahsulü idi. İsmail Bey cemiyetin nereye ka dar ve nasıl gidebileceğini bir an akimdan çıkarmaksızm çalış tı. Onun için akıllara hayret verecek kadar iş gördü.24 İsmail Bey, mütevazı bir insandı. Asla gururlanmaz, zengin-fakir ayrımı yapmazdı. Kendi tabiri ile az konuşur çok dinlerdi. Konuşmalarım kısa, fakat düşünerek ve ölçülü ya pardı. Bilhassa 1905 İhtilali'nden sonra gençler onu anlayamaz olmuşlardı. İsmail Bey'in fikir ve faaliyetlerinden bir sapma olmamış, fakat ihtilal heyecanı gençlerin gözünü bir bakıma 23 Ursa: Vursa, Ozsa: Çapar: Ayt: söyle, nişlesin: neylesin. 24
Kınmer: Ayni eser, s. 40.
kör etmişti. Bundan dolayı İsmail Bey'in taraftarı olarak etra fında, hissiyatını bir kenara iterek iradesi ile hareket eden, fi kirleri bilinçleşmiş aydın Türkler'den kurulu sağlam bir kadro kalmıştı. Gençlerin bu hatasına, Kırım'ın tanınmış liderlerinde sosyolog Cafer Seydahmet Kırımer de düşmüştü. Kendisi, ha tıralarında bu durumu şöyle naklediyor: "İsmail Bey'in bana yaptığı ilk tesir, onun kendisine haki miyeti, bilhassa sabrı idi. Onun ciddiyetini, biz biraz gurur diye telakki etmiş, bizlerle az konuşmasını da, yine bu hissine atfetmiştik. İsmail Bey, sempati uyandırmayı düşünmekten ziyade, işi düşünen bir adamdı. Bize hayırlı bir misal olması için nasıl hareket etmesi icap ediyorsa, O, onu yapmaktan zevk alıyordu. Biz, o zamanlar onu anlamaktan çok uzaktık."25
25
28
Cafer Seydahmet Kırımer: Bazı Hatıralar. Emel. Sayı, 7, s. 41 Kasım 1961 İst.
İNKILAPÇILIĞI İsmail Bey bütün Türkler arasındaki müşterek edebi dilin programını da yapmış, daha sonra mekteplerin ıslahı için ça lışmış, velhasıl Türkçülüğün adını ağzına almadan en koyu ve en mükemmel bir surette Türkçülük yapmıştır.26 -"Bazıları 'Tercüman'm 35 yıl çıkmış olması ve Rus sansü rü tarafından kapatılmaması için İsmail Bey'in inkılapçı olma dığını ispat etmek isterler. Eğer inkılapçılık açık ve büyük teh likelere karşı meydan okuyarak kendisini ve işini yıktırmaksa tabii İsmail Bey inkılapçı değildi. Fakat eğer inkılapçılık mev cut sosyal durumu, medeni ve siyasi durumu değiştirmekse İsmail Bey'in bu hakkı nasıl inkar olunabilir. Rusya Türkle ri'nin hayatında başlayan bütün milli, medeni cereyanın her safhasında ilk teşvik, ilk iş İsmail Bey'den gelmedi mi? Bütün bu işlerin az zamanda yapılabilmesi yine İsmail Bey'in tabirince "halkımızdaki istidadı" ispat ederse de bu ilk teşebbüsün ve ilk hamlenin kıymetini azaltır mı?"27 diyen Cafer Seydahmet Kırımer, şöyle devam ediyor: -"İsmail Bey, fikirlerini alelade kitap sahifelerinde ileri sü ren İslahatçı değil, emellerini cemiyette, hayatta tatbike çalışan bir inkılapçı idi. Onun ehemmiyet verdiği iş, medeni ve sosyal değişmeyi temindi. Bu maksadı canlandırmak için en kestirme yoldan ve en kati adımlarla yürümekten çekinmedi. Kendisi nin ihtiyatkarlığı ve taktik kabiliyeti, cemiyetin medeni ve sos
26
Hüseyin Namık Orhun; Türkçülüğün Tarihi s. 64, Ankara.
27
Cafer Seydahmet Kınmer: Gaspıralı İsmail Bey, s. 41.
Berkalp Kitabevi, 1944
yal değişmesi yolunda attığı inkılapçı adımların kıymetini perçinledi." Onun gerilik ve taassup denizinin bütün fırtınala rına karşı yalnız göğüs germesi ruhundaki inkılapçılık ateşinin en yüksek bir delilidir."28 Gaspıralı İsmail Bey'in inkılapçılığı, Türk milletinin ma nevi değerlerine karşı saygılıydı. Bu bakımdan Bolşevik dev rimcilerle inkilapçılık anlayışı itibariyle tam bir tezat halinde bulunuyordu. İsmail Bey, Ziya Gökalp'in de tanımladığı gibi, "Türk milletinden, Garp medeniyetinden, İslam ümmetinden" tarifine çok uyuyordu. O, Türk milletinin eski gelenek ve gö reneklerinin, milli sanatının aynen kalmasına, Batı medeniye tine sadece ilim, teknik ve fen alanlarında uyulmasına, kısacası Türk Milletinin dejenere olmadan medeni Avrupa memleket leri seviyesine ulaşılmasına taraftardı. Bu tutumu ile İsmail Bey'in inkılapçılığı nasıl tam manası ile yapıcıysa Bolşevikler'in de tam manası ile yıkıcı idi. 1905 yılında bütün Rusya ihtilal havası içinde çalkalanır ken İsmail Bey'den bir ses çıkmıyordu. Türk gençleri ihtilal heyecanı ile sokaklara dökülmüşler, hürriyet getireceğine inandıkları ihtilal için ufak ufak gruplar meydana getirmişlerdi. İsmail Bey'in bu ihtilale kayıtsız kalması mutlak zaruriydi. Çünkü o, Avrupa'da gördüğü gelişmiş askeri tekniğin yanı sıra silahtan tecrit edilmiş, birbirinden habersiz dağınık yaşa yan Rusya Türkleri'nin bir ihtilale hazırlıklı olmadığını müşa hede etmişti. Gaspiralı İsmail Bey'in siyasi görüşleri ve tutumu şaşmaz bir taktiğe, ihtiyat ve sabıra dayanıyordu. Bu sebeple 1905 ihti
23
Kıruner: Aynı eser, s. 40.
laline katılmamıştı. Ona göre Rusya'daki milletler buna henüz hazır değildi. Milletlerarası durum buna fırsat ve imkan vere cek şekilde gelişmemişti. Milletlerin siyasi hamle ve hareketle re geçmeden evvel gerekli siyasi terbiyeyi görmeleri ve olgun laşmaları icap ederdi. O, mahkum Türkler'in kurtulmalarım candan istiyor; fakat, bunu en gizli mukaddes bir sır olarak kalbinde saklıyordu. Çünkü buna henüz hazır değillerdi. 1927 olayları Büyük Öğretmenin haklı olduğunu ispat etmiştir.29 Gaspıralı İsmail Bey, mücadelelerindeki en büyük kuvveti milletinin şanlı tarihinden almıştı. Hayatında herkesten ziyade "Tarihimize bakalım!" cümlesini tekrarlamış olan İsmail Bey merhumun ruhu, elbette bu tahmin ettiği neticelerin tahakku kunu duyarak bahtiyardır.30 İsmail Bey, Türk'ü olduğundan aşağı gösteren zihniyete düşmandı. Bütün düşmanların, bil hassa Ruslar'm çok tekrarladıkları "hasta adam" tabirinden usanmış olan İsmail Bey, Türk'e, Türk'ün kabiliyetine ve haya ti kudretine olan sarsılmaz imanı ile; "zincirler koparılsın, gö rün nasıl sağlam ve hoş bir yiğit çıkacak" diyor ve Türk'ün harsi, içtimai, siyasi hayatını zincirleyen bütün engellerden kurtulabilmesi için, her devirde düşündüklerini samimi ve açık üslubu ile yazmaktan geri durmuyordu.31 İsmail Bey, Rusya Türkleri'ne "Türk" olmanın bir zul olmadığını, bilakis şanlı bir tarihe sahip milletin evlatları olarak "Türk" olmanın milli gurur ve iftihar vesilesi olması gerektiğini izaha çalıştı. Bu konuda yaptığı çalışmalardan sadece biri olan "Türkistan
29
Av. Müstecip Ülküsal: Büyük Öğretmen. Emel sayı 67, s. 1, Eylül 1961 İst.
30
Cafer Seydahmet Kırımer: Gaspıralı İsmail Bey, s. 242, Emel. Sayı, 6 s. 11, Temmuz 1971 İstanbul.
31
Cafer Seydahmet Kırımer: Gaspıralı İsmail Bey, s. 8, Emel sayı 65, s. 7, 1971 İstanbul.
Uleması" adlı risalede, eski Türkler'in göz kamaştırıcı medeni yetini gözler önüne sererek, gelmiş geçmiş büyük Türk ulula rını ve bilginlerini tanıtmaktadır. Bu risalede Gaspıralı İsmail Bey şöyle diyor: "Kendinizi yalnız atlı, çapkın ve baskıncı zannedip de ilim ve kemalat meydanında yersiz, orunsuz addetmiyelim."32 İsmail Bey'in makaleleri ve eserleri dikkatle incelenecek olursa verilmeye çalışılan tarih şuurunun altında tamamı ile "Türklük" şuurunun yattığı gaye ve konuya bu şuurun hakim olduğu göze çarpar. Türk dünyasının yetiştirmiş olduğu en büyük fikir adam larından biri olan Gaspıralı İsmail Bey'in hayatı, tamamen bir takım soru ve cevaplar arasında geçmiştir. Türk dünyasını içinde bulunduğu gerilik ve sefalet ortamından kurtuluşa ve yükselmeye götürecek yolları soran soruları tespit ve bu soru ların cevaplarını bulabilme gayreti İsmail Bey'in bütün hayatı boyunca devam etmiştir. Gaspırali İsmail Bey soruyordu: "Ne yapmalı? İşi nereden tutmalı? Sönmüş kalpleri nasıl alevlendirmeli? Basireti kapa mış perdeleri nasıl atmalı? Gaflet sahrasında serpilip kalmış koca bir milleti ayağa nasıl kaldırmalı?33 "Türk-Tatarların büyük zaaflarına, böyle geride kalmasına sebep ne? Türk-Tatar milletini yok olmaktan kurtarmak için ne yapmalı?34 Gibi nice sorular karşısında düşünen İsmail Bey aşağıdaki cevapları veriyor:
32
Gaspıralı İsmail Bey: Türkistan Uleması 1900 Akmescit, Kınmer; aynı eser, s. 56.
33
Kınmer: Aynı eser, s. 8; Akçura; Türk yılı s. 39; Gaspıralı; Gündoğdu "Tercü man" No, 9 1906 Akmescit.
14
Akçııra: Aynı eser, s. 339.
"Milletin, terakkisi ve istikbali için her şeyden evvel fikir lazımdır. Fikir uyanmadan terakki etmek imkansızdır. Onbeş yıl evvel kendi evinin dışını göremeyen fikirler bugün umu mun halini ve umumi işleri düşünmekle meşguldür. En büyük terakkimiz de bu olsa gerektir.35 "Milletteki fikri uyandırmak, zihniyeti değiştirmeli. Millet, fikri uyanmadıkça terakki edemez ve zihniyeti değişmedikçe medenileşmek ve yükselmek yoluna giremez."36 "Milletin haline aşina olmadıkça, millete hizmet mümkün olmaz. Bunun için köy düğümlerine, derviş ve ulema meclisle rine, beyler ve ağalar ziyafetlerine, medrese hücrelerine girme li, her türlü içtimalarda bulunmalı, çok dinleyip, az konuşup ameli dersler almalı. Her sanatın iyi cihetlerini ve uygunsuz hallerini görüp, öğrenip milli zaafın neden ibaret ve milletin neye muhtaç olduğunu anlamalı..." İsmail Bey'in bütün hayatı bunların cevabını bulmak ve hayata geçirmekle geçti. O, Türk tarihinden bu gaye ile bahset ti. Türk dil birliğini bu maksatla ileri sürdü. "Usûl-ü Cedid" mekteplerini bu emelle düşündü. Medreselerin ıslahını bu niyetle ileri sürdü. "Cemiyet-i Hayriye'leri bu düşünce ile kurdurdu.37 İsmail Bey'in tarihî fikirleri, bu büyük meseleye çeşitli za manlarda bulup verdiği cevapların tarihidir. İsmail Bey'in tarihî çalışması, bulduğu cevaplan hayata geçirmek için uğ raşmanın didişmenin tarihidir."38
35
Kınmer; aynı eser, s. 7; Emel. Sayı 65,
36
Av. Nurettin Altuğ; Gaspıralı İsmail Bey. Emel. Sayı 24, s. 18, Ekil 1964. İstan bul.
s. 6,1971
İstanbul.
37
Kınmer aynı eser, s. 338.
38
Akçura; aynı eser, s. 340.
İSMAİL BEY VE BATI MEDENİYETÇİLİĞİ İsmail Bey, tam manası ile "Garbçı" idi. Meşhur Türkolog Prof. Lâszlö Râsonyi, onun ilk garpçılık ruhunu Paris'te iken aldığını ve oralardan; halkını, Türklüğü Avrupalılar'la aynı seviyeye çıkarmak düşüncesi ile yurda döndüğünü kaydet mektedir.39 İsmail Bey bütün Türk âleminde hususuyle Kuzey ve Doğu Türklüğünde Batılılaşmanın en faal bir propaganda cısı oldu. İnanıyordu ki Türkler milli lisanlarını kaybetmemek şartı ile Batılılaşmca Türk milletinin hayat yaşayış ve bekası temin edilmiş olacaktır.40 Zaten Ruslar da İsmail Bey'i "Garpçı" olarak nitelendir mekteydiler. İsmail Bey'in yakın mücadele arkadaşı Karanlı Yusuf Akçura: "İsmail Bey'i, Ruslar'ca maruf bir tabiri tercüme ederek, bir "Garpçı" diyebiliriz. İsmail Bey, insanlığı bugünkü muay yen saadetin en yüksek noktasına ulaştıran medeniyetin Batı medeniyeti olduğuna kani idi. O, Türkler'in, Müslümanların milli ve dinî benliklerinden ayrılmaksızm Batılılaşmalarını ister; sözlerinde ve işlerinde bu gaye kolaylıkla seçilir; her tür lü mesaisini, milletinin garp alemi medeniyetine dahil olabil mesi için sarfetmiştir."41 demektedir. Gaspırali İsmail Bey, Rusya Türkleri için kendi milli kültür ve adetlerini muhafaza etmek şartı ile Avrupa kültür ve me
39
Prof. Lâszlö Râsonyi: Tarihte Türklük T.K.A.E. s. 275 1971 Ankara.
40
Yusuf Akçura, Türk yılı s. 34.1
41
Yusuf Akçura: Muallime Dair. Türk Yurdu Cilt V 1330 sayı, 12.
deniyetinin müspet taraflarını benimsemek yoluyla kültürel milli rönesansm şart olduğunu savunuyordu. Ancak buna en büyük engelin Rus hükümeti olduğunu bilmekte, bu idenin gerçekleştirilmesi işini aşağıdaki tedbirlerin hayata yerleştirilip kökleştirilmesi şeklinde düşünüyordu:
1) Milli okulların ıslâhı ve sayılarının artırılması; 2) Milli eğitim müesseselerinin maddi yönden teminat altına alınması için hayır cemiyetlerinin kurulması. 3) Ortak Türk edebi diline dayanan ve bütün Rusya Türkleri'ni kapsayan milli basmm vücuda getirilmesi; 4) Müslüman cemiyetin yaşayış tarzının modernleştiril mesi ve Avrupalılaştırılması; 5) Müslüman kadının kölelikten kurtarılması; 6) Halkın "yaratıcı kudret ve düşüncesi'ni temsil edebi lecek milli aydınlar kadrosunun yetiştirilmesi.42
Gaspıralı'ya göre, bu hedefler gerçekleştirilmeden Rusya Türkleri arasında milli-siyasi bir hareketin kendini gösterebile ceği imkansızdır. îşte, Gaspıralinın programında siyasi esasla ra yer verilmeyişinin sebebini bu noktadan aramak gerekir. Rusya müslümanlarının kültür ve siyasi bakımdan tam bir olgunluğa erişinceye kadar Rus hükümetiyle açıkça bir ihtilaf tan kaçınmak zorunda olduğu yolundaki düşüncesi de bu gö rüşten ileri geliyordu.43
42 43
Dr. Ediğe Kınmal: Kırım Türkleri'nin Milli-Kurtuluş Hareketi, Dergi, Sayı 47 s.64, Münih. Kınmer: İsmail Gaspirinski. Türk yurdu, Cilt V, 1330 s. 5154; Kınmal aynı yerde, s. 65.
Gaspıralı İsmail Bey'in umdelerinden birisi de Türk kadı nına hürriyet ve erkeklerle eşitliği temin etmek lüzumudur. Bu umdesini ısrarla ve devamla tahakkuk ettirmek ister. Onun nazarında milletin anaları, milletin birinci terbiyecileridir, ka dınlar hayatı anlayamayacak olurlarsa, çocuklarını hayata el verişli olarak yetiştiremezler. Milletin yarısı, kadınlar eder, onlar hayat ve faaliyetten uzak kalırlarsa milletin hayat ve faaliyeti de yarım kalır. Kadın meselesine dair, İsmail Bey'in hoş bir eseri vardır. "Kadınlar Ülkesi"44 İsmail Bey, Arap ve Çinliler'den Türkler'e geçmiş çok kötü bir adet olan, "ErkekKadın eşitsizliği" dolayısıyla Türkler'de hasıl olan geri zihni yeti ve taassubu söküp atabilmek için oldukça mücadele etti. Hatta "Alem-i Nivan" adında Türk kadınlarının sesi olan bir dergi de yayınlandı.45 Yeni usulle öğrenim yapan okullara Türk kızlarının girmelerini sağladı. Rusya'nın aydm Türk ka dınlarından biri olan Selime Hanım Yakub, bir yazısmda şöyle diyor: "İsmail Bey, Müslüman kadın-kızlarının mensup bulun dukları milleti bin yıllık uzak uykusundan uyandırdı. Erkekle rin kadm kafalarına kadm-kızların hicaptan, cesaretten kur tulmaları, onların da okumaları lazım geldiği, kadın-kızm esir, lüzumsuz bir şey, o cahil, insanlar hukuku itiraf edilmemiş, o medenileşmemiş kaldıkça müslümanların terakkileri hakkında ağız açmanın bile doğru olmadığına dair fikir verdi. Halkın medeni, iktisadi ve içtimai cihetten ileriye gidebil mesi kadın-kızm esirlikten kurtulmasıyla tahakkuk edebilir.
44
Akçura: Türk yılı, s. 341.
45
Bu derginin yazı işleri müdürlüğü Gaspıralı'nın kızı Şefika Yusufbekova tarafından ifa edilmekteydi. (Kınmer aynı eser, s. 72).
Hanım
İsmail Bey bunu kendisinin yüksek sesi ile her yerde sarsılma dan, sebatla ilan etti. Bu hakikat ona efsanevi Bahçesaray'daki güneşli açık gün kadar malumda Kadın-kız kendisine ait me seleyi anladı ve onu tahakkuk ettirmek için uğraşmaya başla dı."46
46
Selime Yakub: Müslüman kadın ve kızlarının hamisi İsmail Bey Gaspirinski İl Gazetesi, no, 40,1914.
GASPIRALI İSMAİL BEY VE BEYNELMİLELCİLİK İsmail Bey'in fikirleri tahlil edilirse "beynelmilelciliğe" karşı olduğu ortaya çıkar. Bu bakımdan İsmail Bey, gerek hü manist ve gerekse sosyalist felsefesine karşıdır. İsmail Bey'in İslamcılığını, beynelmilelciliğe bağlamak yanlış olur. O, daima Türk dünyasının kurtulup yükselmesini, ancak Türk birliği kurulduktan sonra İslam milletlerinin de yükselmelerini arzu etmekteydi. Türk dünyasının kurtulması, onda, ülkü, niyet ve hareket şeklinde kendisini gösterir. İslam milletlerinin kurtul ması ise sadece bir dua ve temenniden öteye gidememiştir. İnsaniyetçilerin parlak, yaldızlı hayalleri, mantıki lâkin safdilane delilleri İsmail Bey'i aldatmadı, kandırmadı; gerilik taraftarlarının saçmalarını ise dinlemeye bile lüzum görmedi. O, milletinin saadetini milliyette, milletçe gelişme ve ilerleme de, hem sarsıntısız tedrici bir gelişmede görüyordu. O, inanı yordu ki, insanlığın milliyet devresi daha geçmemiştir. Milli yet fikrini kaybeden halklar diğerlerinin avı olacaktır. Bu cihet le inkılap devresinde en ziyade milliyet fikrini, dil birliğini muhafazaya çalıştı.47 İsmail Bey, ilk fikri ve tahriri teşebbüslerinden itibaren gö rüş sahasının Kırım'la mahdut olmadığı derhal göze çarpar. Meşhur Türkçü Dr. Rıza Nur, bu konudan eserinde şöyle bah sediyor. "Gaspıralı İsmail Bey, otuz senelik cesaret, fedakarlık, yü ce bir milliyet hissesi ile ifade edilebilen bir gayret ve çalışma
47
Kırımer: Aynı eser, s. 130.
ile Kırım Türkleri'nin gözlerini açmıştır. Onun yaydığı uyan ma nuru hatta Rus hükmü altındaki bütün Türkler'e de var mıştır. Bu yüksek zat Türk tarihinin uyanma devresine hizmet eden büyüklerdendir."48 Kıymetli tarihçimiz Hüseyin Namık Orhun "Türkçülüğün Tarihi" adlı eserinde: "Yalnız Rusya Türkleri arasında değil, bütün Türk ale minde büyük bir tesir yaparak Türkçülük cereyanına hız ver miş olan ilk Türk; İsmail Bey Gaspirali" diyordu.49 İsmail Bey bir milliyetçidir. İsmail Bey mensup olduğu milleti, yalnız Kırımlılar olarak almıyor; "Türk-Tatar" namı ile anılan kavimlerin tamamım kendi milleti sayıyor. Bu cihetle İsmail Bey'i, "Bütün Türkçü" addetmekte hata yoktur. Bu ba kımdan denilebilir ki, Gaspıralı İsmail Bey, "Türk Birliği" ül küsünü ortaya atan ve fiiliyata döken ilk Türk ideoloğudur. İsmail Bey, bütün kuvvetiyle gazetesinde kabileciliğin üs tünde Türklük ve Türk birliği olduğunu anlatmaya çalışır; Rusya Türkleri'nin, Kırgız, Çuvaş, Sart, Özbek, Tatar... gibi kabilelere ayrılmakla değil, Türklüklerini anlayarak birleşme leriyle kuvvetli, milli ve medeni bir varlık olabileceklerini her vesile ile izaha ve müdafaaya uğraşırdı. Osmanlı İmparatorluğu'nda o bilhassa Anadolu'yu ve Türk'ü görür Osmanlıcalarm Türk kelimesini, Türk halkını unutmalarını, Türk dilini bozma larını, Türk yurdunun refahını düşünmelerini o, her vesile ile, kendisine has usulcülükle tenkit ederdi.50
48
Dr. Rıza Nur: Türk Tarihi Cilt V, s. 63,1925, İstanbul.
49
Akçura: Aynı eser, s. 338.
50
Kınmer: Aynı eser, s. 64.
Gaspıralı İsmail Bey'den evvel Rusya'da ilk milli uyanma hareketlerini başlatmaya çalışan Hüseyin Feyzhani, Haşan Zerdabî, Kazanlı Mercanî, Abdülkayyum Nasırı, Bahaeddin İşan gibi aydın Türk reformcuları olmuşsa da Kırımlı İsmail Gaspıralı bütün reform fikirlerini terkip ederek ve yayarak hepsinden üstün hizmet etmiştir.51 Bu reform fikirlerinin ba şında muhakkak Türk milliyetçiliği gelmektedir. İsmail Bey'den evvel bütün Türklük gayesini bir sistem halinde fiilen tatbike nazariyatça tanzime çalışan hiçbir kimse olmadığını tekrar etmekle beraber, bu gayeyi, ara sıra uzaktan görür gibi olanların varlığına kail oldum ki onlar da; yukarda ismi geçen Vefik Paşa, Şeyh Süleyman Efendi, Mustafa Celâleddin Paşa gibi batı Türklüğü içinde çalışmış bazı zatlar dır. Fakat bunların hiçbirisi, Kırımlı İsmail Bey gibi bu fikri açık, sebat ve ısrarla teoride takıp fiiliyatta tatbike çalışmış değillerdir.52 Bu bakımdan "Türk Birliği" ülküsünün ilk teorisyenliği fiiliyatçılığı ve önderliği meşhur Türk-İslam hars (kültür) hadım İsmail Bey Gaspıralı'ya ait olmuştur.53 Meşhur Karanlı Türkçü Yusuf Akçura: "İsmail Bey Gaspirali'yi ben bütün Türklük harekatının merkezi siması saymak doğru olduğuna kaniim"54 demektedir. Gaspirali İsmail Bey'in Türkiye'de mevcut "Tercüman" koleksiyonları tetkik edilirse 1905 inkılabından sora bu gazete 51
Prof. Lâszlö Râsonyi: Tarihte Türklük. T.K.A. E. s. 275,1971 Ankara.
52
Akçura: Aynı eser, s. 346.
53
Buhara Cumhuriyeti'nin teşekkülü. Yeni Türkistan, sayı, 39, s. 6, yıl 5, Eylül 1931, İstanbul.
54
Akçura: Türklük. Salname-i Servet-i Fünun, 1328, Türk Yurdu "Altın Arma ğan" 1329, Türk Yılı, s. 346.
nin ihtiva ettiği yazıların ifade itibarı ile daha pervasızca bir hal olduğu göze çarpar. İsmail Bey, büyük Türk milletinin Haşan Bey Zerdabî'nin tabiri ile "yenilmiş, kahrolmuş ve yok olmuş" olmaması için bulduğu çarelerin özetini bir düstur halinde "Tercüman"ın başına ilave etti.
"DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK" Hayatının sonlarına doğru ifadesine imkan bulduğu "dil de fikirde işte birlik" düsturu bütün Türkçülük cereyanının, dil, edebiyat, sosyoloji, hatta siyaset sahalarında şimdiye kadar bulabildiği esasların hemen hepsini içine almaktadır.55 Bu şiarda dünya yüzüne yayılmış bütün Türkler'in aynı edebi bir dil ile konuşan, aynı siyasi gayeyi taşıyan, aynı te şekküller tarafından hedefe doğru götürülen, aynı metod ve taktiklerle çalışan bir camia halinde tasavvur olunduğu manası saklıdır.56 "Tercüman"ın başında bulunan bu ulvi ibare ile bütün Türk dünyasını açıkça birleşmeye çağırıyor, birleşmeye giden yollan aydınlatıyordu. 1917 senesine kadar devam eden "Ter cüman" bütün Türk dünyasına "dilde, fikirde, işte birlik" düs turunu saçmış, ilk defa şuurlu bir hareket başgöstermiştir.57 Dikkat edilirse 1905'den sonra bir düstur, bir şiar halinde ifade edebildiği bu üç büyük esasın unsurlarını telkin ve tatbike, İsmail Bey, 20-25 yıldan beri ısrar ve takip ile çalışıp duruyor du.58 İsmail Bey, "dilde, fikirde, işte birlik" şiarı ile sembolize etmiş olduğu "Türk Birliği" ülküsünün bir an evvel gerçek leşmesi uğrunda yaptığı mücadelelerde bazen ırkdaşlarının muhalefeti ile karşılaşmıştı. Büyük Türkçü hikayecimiz Ömer Seyfettin, "Büyük Türklüğü parçalayan kimlerdir" başlıklı tahlil yazısında şöyle diyor:
55
Akçura: Aynı eser, s. 343.
56
Mehmet Emin Resulzade; Ortak bir yıldönümü. İstiklal 15 Nisan 1933 Nu. 32 İstanbul.
57
Hüseyin Namık Orhun: Türk Dünyası, s. 177,1932 İstanbul.
58
Akçura; aynı eser, s. 342.
"Dilde, fikirde, işte birlik" şiarıyla bütün Türk milletinin birleşmesine çalışan îsmail Gaspiralı Efendi de vaktiyle TURANda anlaşılamamıştı şimal Türkleri "N ur" gazetesi ile "Biz Tatarız!" diye bu büyük adama itiraz ediyorlar, onun milli hakikatini idrak edemiyorlardı. Zaman geçti. Hakikat ilerledi. Bu hakikati tutmak isteyen kırıldı."59 Bu şiar, kısa zamanda Rusya Türkleri tarafından benim sendi, gönüllere, kafalara, ülkülere yerleşti. Birbirinden haber siz yaşayan Türkler'i uyandırdı. Gönüller, kafalar, gözler tek bir güneşe, "TURAN" ülküsüne döndü. Hatta Doğu Türkis tanlı Türkler bile asırlarca süren sükûttan sonra harekete geçti ler. Kırımlı devlet adamı ve Büyük Türkçü Cafer Seydahmet Kınmer bu konuda şöyle demektedir: "Türk tarihinin en vâsıf bir kudreti de harekettir... İsmail Bey merhumuna da bütün hayatı her tarafa giderek milli emellerini canlandırmağa uğraşmakla geçti... Bugün bütün dünya Türkleri bile, artık "yeşil" değil "gök" bayrağı yükseltiyorlar ve "Dilde, fikirde, işte birlik" düsturu ile Türk milliyetçiliğine sarılıyorlar.."60 ve hatta "Tercüman'ın "Dilde, fikirde işte birlik" düsturu ilk gazeteleri olan "Şarkî Türkistan Hayatinin da başına yazılarak uzaklardan Türk âlemini ve İsmail Bey'in mübarek ruhunu ümitle, sevgi ile selâmlıyorlar.61 Gaspıralı İsmail Bey, Türk Milletinin boylarını birbirine bağlayan en önemli unsurun; "D İL" olduğu görüşündeydi. Türk dünyasında konuşulan büyük, küçük birçok lehçelerden 59
Ömer Seyfettin. Büyük Türklüğü Parçalayan Kimlerdir? Kırım Mecmuası, Sayı 1, Nisan 1918 İstanbul, Hayat Tarih Mecmuası, sayı 3, s. 21, Nisan 1967, İstan bul.
60
Kınmer: Aynı eser, s. 244, Emel, s. 11, sayı 65, Temmuz 1971, İstanbul.
61
Kınmer: Aynı eser, s. 11, Emel, s. 59, sayı 85 Temmuz 1971, İstanbul.
öyle bir ortak lehçe seçilmeliydi ki, Tuna boylarında yaşayan bir Türk'le, Doğu Türkistanlı bir Türk rahatlıkla konuşup anlaşabilmeliydi. Bazı Türk lehçeleri vardı ki, (Yakutça ve Çuvaş ça) gibi bunlar müstakil bir dile gitmekteydi. Aynı şekilde "DİL BÜTÜNLÜĞÜ" parçalanan milletlerin de akıbeti parça lanmak ve yok olmaktı. Bu gerçeği gören Gaspıralı İsmail Bey, Türk lehçeleri arasında yaratılmaya çalışılan uçurumu kapat mak gayesi ile bütün faaliyet hayatının en önemli kısmını "Dilde Birlik" idesinin tahakkukuna hasretmiştir. İsmail Bey, bütün Türkler için umumi bir edebi dil lüzu munu herkesten evvel anlamış ve ileri sürmüş bir mütefekkir dir. Yazıcılık hayatının ta başından sonuna kadar bütün Türk ler için umumi bir edebi dil gerektiği fikrini neşretmeye çalış mıştır.62 Umumi Türk dili meselesini ilk olarak "Tongua" risale sinde ortaya koyan İsmail Bey, bundan sonra her tarafta anla şılabilecek bir "Türk dili" ile yazar; yani lisan ve edebiyat sa hasında fiilen bütün Türkçülüğe başlar.63 Ve son nefesini ve rinceye kadar bu meselenin halli için çalışır. Ömer Seyfettin şöyle diyor: "Türkler'in lisanca birleşmesi bütün Turan'ın birleşmesi demektir. Kırım'ın büyük evlâdı İsmail Bey, son nefesine ka dar bu yüksek ülküyü hakikat haline getirmeye çalıştı. Hatta biz Osmanlı Türkleri'ni bile uyandırmaya uğraşıyordu."64
62
Sadri Maksudî Arsal. Türk Dili için, s. 234.
63
Akçura, aynı eser, s. 337.
64
Ömer Seyfettin Büyük Türklüğü Parçalayan Kimlerdir? Hayat Tarih Mec. Sayı 3, s. 21,1967.
Gaspıralı İsmail Bey'in "Umumi Türk Dili" meselesi üze rine görüşlerini ortaya koyan Prof. Fahri Z. Fındıkoğlu şöyle diyor: Eğer 1917 fırtınası eski Rusya'yı silip götürmeseydi, İsmail Bey; "Türk Dünyasında Tek Dil" daha doğrusu, "Türk Dünya sında Tek Lehçe Türkçe", tıpkı çeşitli Alman lehçelerinin fev kinde "Yüksek Almanca Hocheleutsch", muhtelif Fransız diyalekleri dışında; "Paris Fransızcası"nın ve emsali yüksek kültür dillerinin teşekkülüne benzer bir "Yüksek Türkçe" idea li daha çok gerçekleşecekti."55 İsmail Bey sonuçtan ümitliydi. Çünkü Türk lehçeleri henüz işlenmemiş, edebi bir şekil almamıştı. Ayrıca birçok gazeteci ve yazar da bu konuda kendisini desteklemekteydi. Onun "edebi lisan" veya "Umumî Türk Dili" tabiri ile ifade ettiği dil, çok sadeleştirilmiş İstanbul Türkçesi'nden başka bir şey değildir.66 Meşhur Türkolog Samayloviç 1922 yılında Gaspıralı dili ve edebiyatı hakkında şöyle diyordu: "Gaspirinski kendi neşriyatında, Rusya Müslümanlarının anlamalarını kolaylaştırmak için oldukça sadeleştirilmiş Osmanlı dilini arzeden özel edebi bir dil kullanmaktadır. Bu dil, gerçekten de Türkiye, Kırım, Kafkasya, Maveray-ı Hazer böl gesi, İdil boyu ve Türkistan'ın tahsil görmüş okurları için bü yük bir zorluk teşkil etmemektedir. Bilindiği gibi Gaspirali'nin gayesi, ortak ebedi bir dil ortaya koymaktı."67
65 66 67
Prof. Fahri Ziyaeddin Fındıkoğlu: Türk Gazetecilik Tarihi ve Gaspirali İsmail Bey. Emel, s. 13, sayı 24, Eylül 1964. Akçura: Türk Yılı, s. 345. A. Samayloviç: Peçat russkib musulman. "M ir İslama" Petersburg, cilt 4, s. 618,1912:
Gaspıralı İsmail Bey'in yazılarnı tetkik edenler onun "İs tanbul Türkçesi'ne çok yakın, sade Türkçe'yi yaymaya çalıştı ğını68 "Osmanlı edebî lehçesinin sadeleştirilmiş bir şekli ile gazetesini çıkarttığını"69, "İstanbul Türkçesi'ni işleyerek mu ayyen bir Türk dili peşinde koştuğunu"70 ifade etmektedirler. İsmail Bey, muhtelif tekellüm şivelerine mâlik olan, muhtelif Türk şubeleri arasında bir "umumî edebî dil" olmasını, Türk lüğün medeni terakkisi için en büyük vasıta addediliyordu.71 Kırımlı tanınmış filolog Prof. Bekir Sıtkı Çobanzade Gaspıralı İsmail Bey'in "Umumi Türk dili" üzerine yapmış olduğu ça lışmaları üç kısımda gruplandırmıştır: 1) Türkçe'den, mümkün mertebe, yabancı dil ve kuralları nı çıkarmak. 2) Okur yazarlar tarafından anlaşılmayan Arapça ve Fars ça deyimleri kaldırmak. 3) Her şivede pek kaba olmayan mahalli kelimeleri Osmanlı-Türk tasrifine uydurarak kullanmak.72 Görüldüğü gibi Gaspıralı İsmail Bey dil sahasında tasfiye ci bir görüşe sahiptir. Zaten Yusuf Akçura onun için "İsmail Bey Gaspirali lisan sahasında tasfiyecilik cereyanının babalaEdige Kınmal: Kınm Türkleri'nin Milli-Kurtuluş Hareketi, Dergi, Sayı: 47, s. 63, Münih. 1967. 63
Prof. Abdülkadir İnan: Dış Türkler'de Kırk Yıl önceki yazı dili meselesi. Türk Dili, Belleten Ocak-Arahk 1948, seri III, sayı 12-13, İstanbul 1948, s. 8.
69
Prof. Dr. M. Fuat Köprülüzade: İsmail Bey Gasprinski. Azerbaycan Yurt Bilgisi s. 155, sayı 16, Cilt II. 1933 İstanbul, Cumhuriyet, no. 1377,7 Mart 1928.
70
Prof. Ahmet Caferoğlu: İsmail Bey Gasprinski Azerbaycan Yurt Bilgisi, s. 167, sayı 16, cilt II, 1933 İstanbul.
71
Prof. Dr. M. Fuat Köprülüzade; İsmail Bey Gasprinski Cumhuriyet, No. 137, 1928. İstanbul A. Y.B. s. 155,1933, İstanbul.
72 Prof. Bekir Çobanzade: Türk-Tatar lisaniyatına Methal s. 191, Kınmer: Gaspıralı İsmail Bey, s. 74.
rindandır"73 teşhisini koymuştur. Gerçekten de İsmail Bey Gaspıralı tumturaklı Osmanlıca'yı beğenmemekle beraber, onun sadeleşmiş şeklinin, bütün dünya Türkler i için genel bir yazı dili olarak kabulünü ileri sürüyordu.74 Gaspirali İsmail Bey, Türk dilinin Arap, Fars ve diğer ya bancı dillerden arınması uğrunda çok mücadele etmiştir. Dil hususundaki hedeflerine ulaşmak için Gaspıralı, Türkçe'den lüzumsuz yabancı sözlerin atılmasına taraftar idi. Kırım lehçe si Anadolu lehçesine yakın olduğu ve oranın lehçesinde hesa ba katılacak edebiyat gelişmediği için dil birliğinin gerçekleşe bileceğine Gaspıralı inanıyordu.75 Bu uğurda "Tercüman"ın en çok okunduğu zamanlar süresince makalelerinde diline ya bancı kelime sokan Kazan, Azerbaycan edebiyatçıları yanı sıra Osmanlı Türkçesi'nin de "alaca bulacalığı"nı tenkit ediyordu.76 İsmail Bey, Kazan Türkleri'nin yabancı dillerden gelme adım larını da tenkif etmektir. Ortada asıl maksat şu veya bu dilin adımları değil Rusça'dan gelmiş veya baskı ile sokulmuş alımlardır. Ancak Rusya'nın sıkı sansürü tedbirli hareket etme ihti yatını kazanmış olan İsmail Bey, dolaylı da olsa aşağıda oldu ğu gibi, yazıdaki maksadı okuyucuya saklamakta pek usta olmuştur. "Kazanlılar kendi dillerine çuvası Morduva lûgatlarını ka rıştırmağa alışkındırlar; halbuki alaca bulaca dil olmaz; alaca bulaca iş olmaz... Rakı içeceksen apaşikârane gerek, selâm kelâm oldukta, "Kak pojivay" ne gerek? Öründe akça oldukla
73
Akçura: Aynı eser, s. 344.
74
Abdullah Battal Taymas: Kazan Türkleri, s. 158, T.K.A.E. 1966 Ankara.
75
Prof. Lâszlö Râsonyi: Tarihte Türklük, s. 276, T.K.A.E. 1971, Ankara.
76
Akçura: Aynı eser, s. 342.
gayre nimet ne gerek? Lûgat-ı Türkî oldukta gayri lügat ne gerek?77 1881'de çıkarmış olduğu "Kamer" de Gaspıralı İsmail Bey, Türk dilinin arınması konusunda şunları söylüyordu: "Bütün eserlerimizi mümkün olduğu kadar Türk dili ile yazıp Arabî, Farsî ve gayrî lûgatlardan kaçarız ki, alim olma yan adamlar dahi yazdıklarımızı okuyup anlasınlar."78 "Tonguç"ta "Dilde Birlik" gayesini açıkça ifade eden İsma il Bey şöyle diyordu: "Milletimizin eseri olan lisanımız; edebiyatça işlenmemiş se de terbiyeye ve faidelere gelecek lisandır. Gayet nazik Tatar türkülerinden, Nogay çınlarından, Kırgız ve Türkmen cırların dan anlaşılır ki, eğer lisanımız üste bulup, kaleme alınıp işle nirse şimdikine göre çok dereceler ruşen ve nikil ve kullanılışlı olur... Muradımız lisanımızı ilerletmektir."79 İsmail Bey, "Dilde Birlik'e gidebilecek bütün yolları de nemekten çekinmedi. Onun bütün Rusya Türkleri'ne kabul ettirmiş olduğu, Türk çocuklarının ilk üç sene kendi lehçele rinde dördüncü sene umumî Türk dilini okumaları, bu yolda kazandığı başarılarından sadece birisidir.80 Onun "Dilde birli ğe" ışık tutan fikirleri bütün Türk dünyasında benimsendi. Çeşitli Türk bölgelerinden birçok aydın Türk bu yolda görüş lerini ortaya koydular. Bunlardan Ömer Seyfettin şöyle diyordu:
77
Akçura: Aynı eser, s. 342.
78
Kınrner: Aynı eser, s. 38.
79
İsmail Gaspirali: "Tonguç", Ocak 1881, Akmescit (Taş basması); Akçura: Aynı eser, s. 342.
80
Mirza Bala: Rusya İhtilali'nde Türkler, Dergi, s. 5, Münih 1957, Abdullah Ballâl Taymas: Kazan Türkleri'nde Milli Davranışlar, Dergi 22, s. 30 Münih 1960; Muharrem Feyzi Togay: Yusuf Akçura'run Hayatı s. 51, 1944, İstanbul; Prof. Lâszlö Râsonyi: Tarihte Türklük, s. 276, T.K.A.C. 1971, Ankara.
"Lisanca birleşmek; gazeteler, kitaplar vasıtasıyla olur. Her Türk, İstanbul lehçesiyle yazmayı bir "hamiyyet" bilmeli dir. Turan'm bütün gazeteleri İsmail Bey merhumun "Tercüman'ı gibi bir lisan kullanmalı, mahallî lehçeleri uğruna mille timizin müşterek lisanını öldürmemelidir!...81 İsmail Bey de bu yolları şöyle anlatıyordu: "Türk Tatarlar, kendi mektep ve medreselerinde kendi dil leri ile Avrupa ilim ve muhalifini, hüner ve sanayiini öğrenme lidirler. Yalnız mektep ve medreselerle iktifa olunmayarak, kendi dillerinde kitaplar, risaleler, mecmualar ve gazeteler yazılıp neşrolunmalıdır. Hasılı milli bir Türk-Tatar edebiyatı (geniş manası ile) vücuda gelmelidir."82 "Türk Dili Birliği" gayesinin gerçekleşmesi yakında Türk aydınları arasında tam bir fikir beraberliği hasıl olmamıştı. Dil birliğinin lüzumunu kuvvetle duyan ve bu gayenin gerçek leşmesi için yapılan bütün faaliyetlere destekleyenlerden Karanlı Cemaleddin Validof'un, İsmail Bey'in görüşünden ayrı lan tek yönü, müşterek bir "edebî" dile lüzum görmeyişiydi. Cemaleddin Validof'u Nevşivan Yanişef de desteklemekteydi. Yanişef, müşterek Unguistik olaylara dayanan bir edebî dilin yaratılmasını ve bütün dünya boyuncaki Türk dilleri tarafın dan "paylaşılan" kelimelerin olmasını teklif ediyordu.83 Bolşevikler devrinde Türk komünistleri, Rusya Türkle rin in kalbinde ebedileşen Gaspıralı İsmail Bey'i gözden düşürebilmek, ona çamur atabilmek için birbirleri ile yarış ettiler.. Sayıları yok denecek-kadar az olan komünist maşası 81
Ömer Seyfettin: Büyük Türklüğü Parçalayan Kimlerdir? Hayat Tarih Mec. Sayı 3, s. 21 Nisan 1917 İstanbul.
82
Akçura: Ayru eser, s. 342.
83
Sayı A. Zenkovskiy: Rusya'da Pantvahizm ve Müslümanlık s. 176, İpek Mat baası, 1971, Ankara.
Sayıları yok denecek kadar az olan komünist maşası Türkler'den Alimcan İbrahimof, Gaspıralı İsmail Bey'i; "kitleyi edebiyatsız ve dilsiz bırakmakla" itham ediyordu. Hatta bu hücumlarını "Tercüman'ın umumi edebi Türk dili kendisi ile kabre gitti."84 diyecek kadar ileri götürüyordu. Yerli komünist Alimcan îbrahimof'un mesnetsiz adi ithamlarına Prof. Ahmet Caferoğlu şöyle cevap veriyordu: "Acaba öyle mi? Galiba, bu dilsizlikten ve edebiyatsızlıktan bahseden bu Bolşevik kâfirleri, kendileri bile millî dilin ve edebiyatın ne olduğunu henüz anlamamışlardır. Eğer anlamış olsa idiler, milyonlarca Türk'ü bugün alâkadar eden ve onun millî gıdasını teşkil eden dil inkılâbı ve hareketine iştirak eden lere bu kadar haksız ve hürmetsiz ithamlar yağdırmazlardı. Zaten bu ithamların Alimcan İbrahimof'larm kendi fikirlerin den mi, yoksa herhangi bir Rusya "Kommuna"smın emrinden mi çıkan bir sadâ olduğu bizce meçhuldür."85 Bütün Türkler arasında dilde birlik, bugün, sözün tam manâsı ile olmuş bir iş değilse de "dilde birlik" yolundaki hamle, hele dili Türkçe aslına doğru döndürmek hususundaki çalışma, hiç de zayıflamamış, bilâkis daha ziyade kuvvetlen miş, daha ziyade faaliyet kazanmıştır.86 İsmail Bey, son nefesi ne kadar diktiği çiçekleri besledi. Fakat, ne Rus misyonerleri ve ne de Türk-Rus Bolşevikleri onu bu "Türk dili birliğinden dolayı affedemediler. Onu Türk ülkelerine yakıştıramadılar, İsmail Bey'in büyük Rus ittihadına karşı koyduğu bu büyük
M Kınmer: Aynı eser, s. 91. 85
Prof. Ahmet Caferoğlu: İsmail Bey Gasprinski. Azerbaycan Yurt Bilgisi, Cilt 2, s. 168,1933 İstanbul.
86
Mehmet Emin Resulzade: Ortaklı bir yıl dönümü. İstiklal No. 32, 15 Nisan 1933.
Türk birliği, onlarca ne kadar muzır ise, bizce o kadar aziz ve o kadar hürmetlidir.87 Gaspıralı İsmail Bey'in "DİLDE BİRLİK" yolundaki çalışmaları, Türkiye'de de aydın Türkler tarafından takdirle karşılanmıştı. Şemsettin Samî, Mehmet Emin Yurda kul bu ülkünün Türkiye'de temsilciliğini yapıyorlardı. O sıra larda Ömer Seyfettin Türkiye'nin durumunu ve İsmail Bey'in fikirlerinin tesirini şöyle anlatıyordu: "İsmail Bey merhumun "Tûtî kuşu lisanı" dediği eski Arapça, Acemce terkipli edebiyat lisanını da bıraktık. Bugün yeni yetişen genç şairler, edipler, konuştuğumuz tabii Türkçe ile yazıyorlar. Dillerinde millî Türk sarfından başka hiçbir lisan kaidelerini kullanmıyorlar. Darülfünunumuz millî lisana taraf tardır."88 Görüldüğü gibi fikirleri sadece Kırım'a değil, bütün Türk dünyasına etki eden İsmail Bey, Türk diline emek verenlerin arasında hak etmiş olduğu yerini bulmuştur. Onun yerini Rusya'nın tanınmış aydın Türkleri'nden Rizaettin Fahrettin Hazretleri ne güzel gösteriyor: "Türk dilinin birinci Islahçısı Ali Şir Nevai ise, İkincisi hiç şüphesiz Gaspıralı İsmail Bey'dir."89 Gaspıralı İsmail Bey; yalnız dil sahasmda değil, Türk Kül türü ile ilgili diğer sahalarda da topyekün bir ıslahat fikri ile ortaya atılmış bir önderdir.90 O, bu sahaları "Fikirde ve işte Birlik" şiarı ile sembolleştirmiştir.
87
Prof. Ahmet Caferoğlu: İsmail Bey Gasprinski. Azerbaycan Yurt Bilgisi, cilt, 2, s. 169,1933, İstanbul.
88
Ömer Seyfettin: Büyük Türklüğü Parçalayan kimlerdir? Hayat Tarih Mec., Sayı 3, s. 21, Nisan 1967, İstanbul.
89
Kızaettin Fahrettin: Til yanşı. Orenburg Mecmuası Yayını, Vakit Matbaası, 1910, Kınmer: Aynı eser, s. 74.
90
Prof. Ahmet Temiz: Türk Dilinin Tarihi, Bugünü ve Geleceği, I. Türk Kültürü, sayı 40, s. 359, Şubat 1966.
Rusya Türkleri'nin müşterek dile olan eğilimini gören Gaspıralı İsmail Bey, "Türk Birliği" ülküsünün ikinci merhale sine geçmiştir. Zaten İsmail Bey'in "müşterek dil" hususunda ki çalışmaları, aynı zamanda "fikirde ve işte birlik" şiarının gerçekleşmesini sağlayacak olan ortamı da hazırlamak amacını taşıyordu. O, istiyordu ki Türk dünyasında bütün kalpler bir ülkü için atsın; bütün Türkler ortak bir ülkü için çalışsınlar, yardımlaşsınlar. Bu uğurda İsmail Bey, gerek "Tercüman" vasıtası ile, gerek Türk-İslam dünyasını dolaşarak, gerekse "Usulücedit" okulları ile "FİKİRDE BİRLİK" şiarını kısmen de olsa gerçekleştirmeyi başardı. Onun varmış olduğu "hürriyet" fikri, II. Dünya savaşında kendisini gösterdi. Rus zulmüne, Rus esaretine karşı ayaklanan Türkler; Gaspıralı İsmail Bey'in yaymış olduğu fikirlerin ölmediğini ve öldürülemeyeceğini kanları ile ispat ettiler. Bilhassa "fikirde ve işte birlik" şiarı; İsmail Bey'in yeni eğitim usulü ile çalışan okullarında gelecek bakımdan ümit kazandı. Esas itibariyle bu okullarda dil birliği ile beraber aynı gaye, "fikir ve iş birliği" de talim ve telkin olunacaktı. Gaspıralı'nm ümit ve emeline göre, kuzey ve doğu Türklü ğün de bir taraftan okullar, diğer taraftan basın, üçüncü taraf tan hayrî, İlmî ve edebî cemiyetlerle millî yardımlaşma ku rumlan sayesinde "dilde, fikirde, işte birlik" ideali tahakkuk edilecekti.91 Onun talebeleri, ülkü arkadaşları, kendisinden sonra bütün Rusya Türkleri arasmda "işte birlik'e gidebilmek için çalıştılar. 1917 İhtilali'nden sonra cumhuriyetler kurdu lar, birbirleri ile yardımlaştılar, teşkilatlandılar, hatta Ruslar'ı vatanlarından atabilmek için savaştılar. Bu uğurda yüzbinlerce Türk şehit oldu. Gerçi I. Dünya Savaşı'ndan son
91
Yusuf Akçura: Türk Y ılı, s. 345.
ra Rusya Türkleri muvaffak damadıysalar da "işte birlik" ülküsünü tarihe mal ettiler. Gelecek nesillere en büyük miras olarak da bu ülküyü bıraktılar. Bu ülkünün verdiği iman komünist Rusya'da da yaşadı ve yaşıyor. Çar hükümetinin devrilmesi ile iktidara geçen komü nistlerin, çarlık devrindeki ağır baskı ve Ruslaştırma siyasetle rini aynen takip etmelerine rağmen, Gaspıralı'nm aşıladığı milliyetçilik hislerini muhafaza eden ve yaşatan Rusya mah kûmu Türkler, II. Dünya Savaşı'ndan faydalanarak milli ordu teşkil ettiler ve Rusya, Romanya, Macaristan da harbin son günlerine kadar ebedî ve ezelî düşmanlarını Bolşevik Ruslar'a karşı çarpıştılar.92 Aslında "îşte Birlik'e gidebilmek için Türk dünyasının olgunlaşması, gerekli siyasi ve ekonomik ortamın hazır hale gelmiş olması gerekirdi. Bu bakımdan İsmail Bey'in ortaya koymuş olduğu "îşte Birlik" şiarı, bir hayal olarak nite lendirilmekten çok uzaktır. Türkiye'nin yetiştirmiş olduğu en büyük Türkçülerden biri olan Hamdullah Suphi Tanrıöver, Türk Ocağı'nda vermiş olduğu konferansların birinde Gaspıralı İsmail Bey'le olan bir hatırasını şöyle anlatıyordu: "Şimal topraklarında yaşayan milyonlarca Türk'ü kendi benliğine ulaştıran, kurtaran bu aziz ve kutsi babamız, ayrıl madan evvel kulaklarımıza asla unutamıyacağımız bir söz fısıldamıştı: "Bazı düşünceler vardır ki o bize yasaktır" demiş ti, "Onları bizden sonra gelecek nesillere bırakalım, biz manevi birliği yapalım, dilleri birleştirelim. Siyasi birliği başkaları dü şünsün."93
92
Kemâl Ortaylı: İsmail Bey Gaspıralı Kim idi? Birleşik Kafkasya, s. 13 Sayı, 15 Ekim 1952 Münih.
93
Hamdullah Suphi T annöver Kurtuluş Günlerinde Kardeş Musahabeleri. Türk Yurdu, Sayı 7 ,1 5 Mayıs 1918, Kınmer: Aynı eser, s. 5.
Cafer Seydahmet Kırımer diyor ki: "Yarının bütün imanlı Türk çocukları, Türk tarihinde Türkler'in karanlıktan nura çıkmalarını, kendilerini ve birbirle rini bulmalarını, millî imanla silâhlanarak varlıklarını kurtar malarını ve medeniyetin ön safında tarihlerine yakışan şerefli bir mevkiye yükselmelerini okurlarken, Türkçülüğün harsî, siyasî, cidalinde imanla çalışanları ve mukaddes gaye uğrunda kurban düşenleri rahmetle anacaklar ve Türkçülüğün temel taşma ilahi bir elle kazılan şu kelmeleri görerek onları, yalnız kafa ve yüreklerinde değil, vicdanlarına da hakim kılacaklar dır: "DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK"94
Cafer Seydahmet Kırımer: Gaspıralı İsmail Bey, s. 245; Emel, s. 72, Sayı 65, Temmuz 1971, İstanbul.
GASPIRALI İSMAİL BEY'İN İSLAMCILIĞI Gaspıralı İsmail Bey, İslamcı idi. Onun İslamcılığım yanlış anlamamak gerekir. Dr. Saffet Arın Engin; onun, İslamcılığı hususunda çok değerli şu teşhisini ortaya koyuyor: "Gaspralı İsmail Bey'in İslamcılığı, Türkleşmenin bir öğesi olarak ortaya çıkmıştır."95 Gerçekten de İsmail Bey'in İslamcılığı; "İslam Entemasyonalciliği"ne dayanmıyordu. Onun İslamcılığı, bü tün Müslüman dünyasının dayanışma prensibini ihtiva edi yordu.96 İsmail Bey "ümmetçi" değilse de Türk milletinin ol duğu gibi bütün Müslüman Milletlerin saadet ve mutluluğunu düşünüyor, onlar içinde mücadele ediyordu. Onun Mısır'da yapılmış olan "İslam Kongresindeki konuşmaları, İslamcılığı yönünden değerli bir kaynak teşkil eder. Cafer Seydahmet Kırımer; İsmail Bey'in İslamcılık anlayı şını şöyle yorumlamaktadır. "İsmail Bey'in İslam dünyasını harekete getirmek, medenî ve İktisadî vaziyetini yükseltmek emelinde siyasî panislamizm düşüncesinin mevcut olup olmadığını ispat müşküldür. Bu büsbütün gayrivarit değilse de alelûmum siyasî gayelerini (gizli sırrı) olarak saklayan ve daima işle yürümeyi tercihle uzak emel ve hayallerini ortaya atmaktan çekinen İsmail Bey'in bu mühim meseledeki kanaati de ancak kendisinin hu susi notları ve vesikaları ciddiyetle tetkik edildiği zaman
95
Dr. Saffet Engin Arın: Avrupa Kültürü Nedir ve Ne Değildir? s. 267, Ankara.
96
Dr. Ediğe Kınmal: Kırım Türkleri'nin Milli-Kurtuluş Hareketi, Dergi, sayı 47, s. 65, Münih 1967.
tevazzuh edebilecektir. Kendisinin İslâm dünyası hakkında yazdıklarından çıkarılacak açık netice İslâm milletlerin medenî ve İktisadî vaziyetlerinin yükselmesine ve aynı zamanda arala rındaki yakınlığın kuvvetlendirilmesine çalışmış olmasıdır."97 İsmail Bey'e göre İslamiyet, Batı medeniyetinin doğurucularındandır. Bu bakımdan İslamiyet, Batı medeniyetinin bazı şartlar dairesinde, kabulüne engel çıkmaz.98 İslamiyet'in bu gerçek esaslarını benimsemiş olan İsmail Bey, taassuba, dola yısıyla taassubun yaratmış olduğu geriliğe ve cehalete karşıy dı. İsmail Bey'in bu gerçek İslamiyet anlayışı yüzünden bir olan düşmanı ikiye çıkmıştı. Rusya da Rus emperyalizmine karşı Türk dünyasını bilhassa Rusya Türkleri'ni uyandırmak mücadelesini veren Gaspıralı İsmail Bey için Rus misyonerle rinin açmış oldukları "yıpratma" kampanyasına aslı Türk olan cahil softalar da katılıyorlardı. Hatta bu softalardan Tontar müdarisi İşmehmet Hazret, İsmail Bey hakkında "kafirdir" fetvasını vermiştir.99 İsmail Bey'in esas olarak İslamcılık görüşü, İslam dünya sına Batı medeniyetinin kapılarını açmak, Batı medeniyetinden istifade etmek; fakat, bunu yaparken, millî kültürde, hayat anlayışında İslâmî esaslardan ayrılmamaktan ibarettir. İsmail Bey böylece "Doğu ve Batı dünyasının kültür de ğerlerini kendi nefsinde toplamış ve etrafında cereyan eden olaylardan doğru sonuçlar çıkarmak kabiliyetinde bulunan parlak zekası ile çağındaki Türk Müslüman Dünyasının kültü
97 Cafer Seydahmet Kınm er; Gaspıralı İsmail Bey, s. 125. 96 Yusuf Akçura; Türk Yılı, s. 344. 99
Kınmer; Aynı eser, s. 51.
rel canlanması gerekliliği sonucuna varmıştır."100 Yusuf Akçura, İsmail Bey'in İslami görüşünü kısaca şöyle özetlemek tedir: "İsmail Bey'in İslam'a nazarı, milli hayata derece-i nef'i (faydalanma derecesi) noktasındadır"101 İsmail Bey'in yüksek kişiliğinde kendisini kuvvetle göste ren diğer bir özelliği de gerçekçi olmasıdır. O, her şeyde oldu ğu gibi Müslüman Türkler'in İslamiyet'in icaplarını, anlayarak yerine getirmelerine taraftardı. Bu konuda Av. Sıtkı Oğuzbeyoğlu bir hatırasını naklediyor: "106 yılında bir sonbahar günü İsmail Bey, sık sık ziyaret etmekte olduğu Kırımlı din adamlarından en açık fikirlisi ve kültürlüsü olarak tanıyıp takdir ettiği Bahçesaray Han Camii'nin hatibi Habibullah Efendi'ye bir soru yöneltir. "Kur'an-ı Kerim ilahi bir mucizedir. Buna inanıyoruz. Fakat, namaz kı larken mesela "Fatiha"dan sonra "Yusuf" sûresinden okunan âyetlerin namazla alakası olduğunu sanmıyorum. Çünkü bu âyette mesela; (Zeliha kollarını açmış Yusuf'u kucağına yahut da yatağına çağırıyor..) mealindeki bu âyetin namazda okun ması caiz olmasa gerek, siz ne dersiniz?" demişti. Mecliste bulunan bir kadı, derhal bu soruyu küfür addetmiş, Hatib Habibullah Efendi de "doğrudur" cevabı ile İsmail Bey'in ye rinde olan bu sorusunun tasdik etmiştir."102 O, her şeyden evvel en geniş anlamı ile Türkçü, diğer bir deyimle Turancı idi. Onun düşündüğü ideal Türk'ü, kendi
100 D. Edigen Kmmal: İsmail Bey Gaspıralı, Dergi, Sayı: 62, s. 50, Münih 1970. 101 Y u su f A k çu ra : A y n ı ese r, s. 34 4 .
102 Av. Sıtkı Oğuzbeyoğlu: Merhum Gaspıralı ve bir hatıra, Emel, sayı 7, s. 29, Kasım 1961, İstanbul.
tarih şuuru içinde milli benliğine sahip, "Bütün Türklük" için çalışan, bunun yanında İslamiyet'in ibadet icaplarını yerine getiren bir tipte canlandırabiliriz. O, bu esaslarla hakiki bir Türk Müslümandı. İslam dininin taassupla ilgisi olmadığına inanan hakiki bir mümindi.103
103 Oğuzbeyoğlu: Aynı yerde, s. 30.
60
GASPIRALI İSMAİL BEY VE "AK TOPRAĞA" GÖÇ Gaspıralı İsmail Bey, bayraktarlığını yaptığı MilliKurtuluş hareketine Rusya'da yaşayan bütün Türkler'in ka tılmalarını arzu etmekteydi. Bu bakımdan dağınık halde ya şayan bütün Türkler'in toplanarak, bulundukları yerlerde çoğunluğu teşkil etmeleri, milli benliklerini kaybetmemeleri yönünden zaruriydi. Gerçek bu iken Rusya'nın Türkiye'ye komşu olan Türk bölgelerinden "Ak Toprağa" yani Türki ye'ye ardı kesilmeyen göçler yüzünden buralarda Türkler; çoğunluğu kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıya kalmışlardı. Böylece Rusya'da Türk miktarının azalacağına sevinen çar hükümetleri, bu güçleri teşvik etmek için çeşitli yollara baş vuruyorlardı. İsmail Bey, yüzbinlerce insanın hayatına, raha tına mal olan ve geride kalanların da esaretini perçinleyen "göç" dalgalarını yaratanın Rus hükümetleri olduğunu iğneli bir dille şöyle anlatmaktaydı: "Rus hükümetinin takip ettiği siyaset neticesidir ki, Müslümanlar devlet işinden uzak kaldılar, cahil bırakıldılar, millet ve memleket fakru zaruret içerisinde yuvarlanmakta ve niha yet bu siyaset halkımızı mahvuperişan eden muhaceretlere sebep olmaktadır."104 İsmail Bey'e göre sadece 1856-1863 senelerine kadar Kı rım'dan 475 bin Türk, Türkiye'ye göç etmiştir. Bunların da çoğunluğu Rumeli tarafına geçmişti: "Şöyle ki umumen giden
104 İsmail Gaspıralı: Rusya Müslümanları s. 7,1881 Akmescit; Kınmer: Aynı eser, s. 31.
muhacirin miktarı bir milyondan pek eksik olmasa gerektir"105 diyen İsmail Bey, göç psikozuna tutulan Türkler'i durdurmak için elinden geleni yapmaktaydı. İsmail Bey, "Türk Yurdu'nda basılmış olan "Muntazam Muhaceret" başlıklı makalelerin birinde şöyle diyor: "Doğrusunu söylüyorum; eğer benim elimde olsaydı, Kı rım'dan bir tek Türk oğlunu yerinden kımıldatmazdım; çünkü, giden bir kişi, on kişiye tesir ediyor, dalâlete düşürüyor, giden kendisi de necat bulamıyor, yurt bozuluyor, yenisi kurulamıyor, kimseye faydası yok; herkese zararı var.106 Göç ler yüzünden geride kalan Türkler'in ekonomik durumu ile göçmen Türkler'in perişan hallerini gözler önüne seren İsmail Bey şöyle devam ediyor: "Rusya'dan olan muhaceretin Devlet-i Osmaniye'ye fay dası olmamakla beraber bunun, Rusya'da kalanlara da en bü yük ziyanı vardır. Çünkü her aileden biri, ikisi hicret ettiği halde geride kalanları "biz de gideriz" fikri ile yurtlarında misafir gibi kalıp lazım olduğu derede iş tutmayıp iktisaden pek çok ziyanlara uğruyorlar. Böylece ne camie kandil oluyor lar, ne kiliseye mum!"107 İlk zamanlar İsmail Bey'in bütün çabalan boşa gitmiş, göç aralıklı da olsa devam etmişti. İsmail Bey yılmadı ve taktik değiştirerek mücadelesine devam etti. Yazıları ile halkın içine
105 İsmail Gaspıralı: Muhaceret-i Muntazama. Türk Yurdu, Nu. 23, Eylül 1328, İstanbul. Abdullah Battal Taymas: Kırım Üzerine Düşünceler, Türk Yurdu, s. 6, Cilt 6, sayı 4,1967. 106 İsmail Gaspıralı: Aynı yerde; Taymas: Aynı yerde s. 7, Kınmer: Aynı eser, s. 163. 107 İsmail Gaspıralı. Aynı yerde; Kınmer: Aynı eser, s. 162.
daha da indi. Hoş bir üslupla göçe kalkışan Türkler'in hissiya tına ve muhakemesine tesir etmeye çalıştı. "Tercüman"da çık mış olan "Lâzım Bir Nasihat, Gafil Olma" başlıklı makalesinde şöyle diyordu: "Bizlerde sararmış ekinlerini, çiçek açmış bostanım bırakıp gidecek bir dereceye gelmiş sarhoşlar" vardır. Sarhoşluk ise ister rakıdan, afyondan, ister esrardan ve yahut bir ateşi fikriyeden olsun hayırlı netice vermesi pek şüphelidir. Ayınık baş, sağ ve soğuk fikir ile iş görmeli!... Ey aziz kardeşler! Satmak kolay, almak güçtür; gitmek ko lay, dönmek güçtür. Yıkılmak, düşmek kolay, kalkmak güç tür."108 İsmail Bey, "Dost Davuşu" başlıklı makalesinde öylesine halk ağzıyla ve tesirli akıcı bir üslup kullanmıştır ki, bu maka leyi okuyup tesir altında kalmamak mümkün değildir. Bu ma kalenin bir bölümünde İsmail Bey; "Kardeşim Cafer!... Kış geldi, su, toprak buzladı. Kar ile örtüldü. Cümle mahlûkat yerine, yuvasına kapandı, soğuktan, kıştan kaçtı. Sen ise bir elinde sabî ve sabiyelerin, öbür elinde ayalin, bu zemherire karşı göğüs gerip hicret yoluna düşüyor sun... Kudurmuş deryaya kendini emanet ediyorsun, karde şim bu acele ne lâzım?!..."109 diyordu. 20. yy. başlarına değin büsbütün kesilmeyen "Ak Topra ğa" göç, 1902,1903 yıllarında biraz da İsmail Bey Gaspıralı'nın "Tercüman" gazetesinde yazdığı nasihatların tesiri ile hemen
t08 İsmail Gaspıralı: Lâzım bir Nasihat, Gafil Olma. Tercüman, Mayıs 15, Bahçesaray. Taymas: Aynı yazı, s. 7, Kınmer; Aynı eser, s. 164. 109 İsmail Gaspıralı: Dost Davuşu. Tercüman, İkinci Teşrini 1902, Kınmer; Aynı eser, s. 164.
hemen büsbütün durmuştu. Kırım'da gene de bir miktar Türk unsuru kalmıştı. Milli kültür ve eğitim davranışları bile başgöstermişti.110 Göç durmuştu. Ama geride kalanları pek büyük felaketler bekliyordu. Köyler boşalmış, sanatkarlar azalmış, boşalan yer lere başta Ruslar olmak üzere gayri Türk unsurları yerleştiril mişti. Rusya'da kalan Türkler'in mücadelesi bir iken ikiye çıkmış, ölmemek için mücadele eden Türkler, milletçe ölme mek için de mücadele etmek zorunda kalmışlardır. İsmail Bey, bu iki mücadelede de Rusya Türkleri'ne ışık tutmuş, onlara yol göstermiş, en büyük felaket olan "Ruslaşmaktan" kurtarmıştır.
110 Abdullah Battal Taymas: Kıtım Üzerine Düşünceler, Türk Yurdu, sayı: 4, s. 7, cilt 6,1967.
GASPIRALI İSMAİL BEY VE TERCÜMAN Gaspıralı İsmail Bey, 1879 yılında gazete çıkarmak için Çar hükümetine müracaatta bulunduysa da red cevabı aldı. Rusya Türkleri'nin milli benliklerini kaybetmemeleri için mutlaka devamlı bir gazetenin lüzumunu duyan İsmail Bey yılmadı. Bu sefer de 1881 yılında "Tonguç, Kamer vs." adlarını taşıyan risaleler neşretmeye başladı. Rus sansürü bu risaleleri de ya saklayınca İsmail Bey, defalarca Petersburg'a giderek iki vali ve üç bakanla görüştükten sonra, Türkçe kısmı aynen Rusça'ya tercüme edilmek şartı ile "Tercüman"ın neşrine izin almaya muvaffak oldu. Onun gazete çıkarmaktaki sebat ve gayreti; kendisinde fikir ve hareketin (Niyet ve amel) aralıksız olduğu nu göstermektedir.111 Şunu da kaydedelim ki, Gaspıralı bir yandan gazete işiyle didinip dururken öbür taraftan daha iki cephede hazırlık dav ranışlarında bulunmaktan da geri durmuyordu. Bu cepheler den biri Türk-Müslüman cephesi olup, öteki Rus hükümeti ve 1,1 Yusuf Akçura: Türk Yılı, s.343.
kamuoyu cephesidir. Birinci cephede soydaşlarını okumaya alıştırmak maksadıyla küçük küçük risaleler yazıyor ve bunla rı bin meşakkatle yayınlıyordu. Kırım'da Arap hurufatlı bası mevi bulunmadığından ilk broşürlerini taş basması ile bastır mak zorunda kalmıştı. Sonraları bu broşürlerden bazılarını "Tiflis'teki Ünsizadeler matbaasında bastırmıştır. Bütün bu risalelerde ileri sürülen dava Rusya'da yaşayan Müslüman Türkler'in derin uykularından uyanması ve o zamanki deyi miyle "terakki ve tealisi" (yani ilerlemesi ve yükselmesi) dava sı idi. İkinci cephede ise, o bazı Rus gazetelerinde makaleler ya zarak kendisinin loyal bir Rusya vatandaşı olduğuna Rus hü kümetini kandırmak ve Rusya Müslümanlarının hükümetçe ihmal edildiğini anlatmak istiyordu. Müslümanları çağdaş fikir ve bilimle aydınlatmanın yalnız onlar için değil, hükümet için de faydalı olacağını söylüyordu. Rusya'da yaşayan Müs lümanların yeni fikirlere ve ilimlere aşinalık peyda etmelerinin en kestirme yolunun öğretim ve eğitiminin onların kendi dille riyle yapılması olduğuna hükümeti ikna etmeye çalışıyordu.112 Tercüman'm ilk çıkışı olan 10 Nisan 1883; Kırım'ın Rus esareti altında girişinin 100. yıldönümü dolaylarına rastlıyordu. "Tercüman'm çıkışının böyle bir zamana rastlaması gerçekten büyük bir mana taşımaktaydı. İsmail Bey, Kazan'dan NiziniNovogrod'tan topladığı 300 ruble abone parasına, eso Zühre Hanım'ın mücevherlerini, annesinden kalan kıymetli elbisele rini satarak eski bir makine ve lüzumlu alet ile eşyaları alarak,
112 Abdullah Battâl Taymas, Rusya Türkleri arasında matbuat tarihçesi, Yıllık (Gazetecilik Enstitüsü Dergisi) sayı, 2, s. 57, 28 Kasım 1967, Fakülteler Matbaa sı, İstanbul.
her türlü imkansızlıklarla boğuşa boğuşa mukaddes görevine başladı. 10 Nisan 1883; bir yazarın da dediği gibi, "bahar güne şi ile dünya dirilip çiçeklendiği günlerde, uzun yıllardan beri karlı kefenlerle örtülüp ölü gibi uyuklayan kuzey Türkleri'nin de ilk beyaz bahar çiçeği "Tercüman" açıldı.113 "Tercüman"ın doğuşunu ve Kırım'ın o andaki durumunu Cafer Seydahmet Kırımer şöyle anlatmaktadır: "1883'de yani Kırım'ın Ruslar tarafından ilhakından tam bir asır sonra, İsmail Bey, Kırım'da, Bahçesaray'da "Tercü man" gazetesini neşre başladı. Hanlığın eski payitahtında, onların eski saraylarında bir asırdır baykuşlar ötüyordu. Cennet kadar güzel Kırım'ın bağ ları, bahçeleri, Kırımlılar'ın bahtsız ocakları neşeye, saadete değil, elemden, ızdıraptan, yoksulluktan, hasretlikten yükselen hıçkırıklara sahne oluyordu. Kırım'ın kara bahtsız ufkunu nurlandırmaya başlayan "Tercüman", Kırım tarihinin dönüm noktası oldu. Kırımlılar'ı, "dalmış oldukları gaflet uykusundan uyandırmak" emeliyle işe sarılan İsmail Bey, binbir müşkülü yenerek elindeki mu kaddes meşalesini bir kat daha yükseltiyor, yalnız Kırım'ı de ğil, yavaş yavaş bütün Rusya Türkleri'ni uyandırmaya, teşki latlandırmaya, onların Avrupa medeniyetini benimsemelerine, iktisadi ve sosyal bakımından kuvvetlenmelerine yol açıyor du."114 "Tercüman"m neşir hayatının ilk yılları büyük maddi im kansızlıklarla doludur. Bu maddi imkansızlıkların yanı sıra
113 Kırımer: Ayru eser, s. 61, Akçura: Aynı eser, s. 340. 114 Kırımer: Bazı Hatıralar. Emel, sayı 2, s. 6, cilt: I, Ocak 1961.
Kırım zenginlerinin lakayt ve anlayışsız davranışları da "Tercüman"m neşrine engel olabilecek nitelikteydi. Gaspıralı İsma il Bey, bütün bu zorlukları yenmesini bildi ve "Tercüman"ı son nefesine kadar söndürmedi. "Tercüman'ın ilk neşir yıllarında İsmail Bey, baskı makinesine bir motor ilave ederek gazetenin daha seri bir şekilde çıkmasını düşünmüştü. Bu düşüncesini Kırım'ın tanınmış bir zenginine açtığında, cahil zengin; "Tütün ekseydin sana para verirdim; fakat, gazete çıkarmak için para vermem" şeklinde cevap vermiştir. Bu gibi geri düşüncelerin yanı sıra İsmail Bey'i "kafirlikle" itham edenler de olmuştur. "Tercüman" ilk çıktığı zaman 320 alıcısı vardı. Fakat bu okuyucu nispeti Gaspıralı'nın fedakârane çalışması yüzünden öylesine arttı ki, bu sayı birkaç yıl içinde 6 bini bulmuştu. "Ter cüman"! Kırım'dan başlayarak Kafkasya, Kazan, Sibirya, Türkistan, Çin Türkistaru, İran, Mısır hatta Hindistan ve II. Abdülhamit'in izni ile Türkiye'de okunurdu.115 "Tercüman" Gaspıralı İsmail Bey'in olağanüstü zekası ve kabiliyeti sayesinde kısa zamanda bütün Türk dünyasına yayıl dı ve sürümü 20 bine yükseldi.116 Türkçe konuşulan ve anlaşılan her yerde, Mısır'dan Hindistan'a kadar bu ceride tutundu. Coğ rafi mesafelerin uzaklığına bakmadan, Türk milli hayatının ve menfaatlerinin ocağı haline geldi.117 "Tercüman'ın hemen he men bütün Türk-İslam Dünyası tarafından okunma başarısını Cafer Seydahmet Kırımer şu hususlara bağlamaktadır: "Tercüman'ın muvaffakiyetinde, bu hedef ve ciddiyetten başka, İsmail Bey'in kendisine has, açık kısa uslûbunun ve
1.5 Cafer Seydahmet Kırımer: Aynı eser, s. 62. 1.6 Türk Ansiklopedisi, cilt XVII s. 162. 117 Prof. Laszlo Rasonyı: Tarihte Türklük, s. 276, T.K.A.E, 1971 Ankara.
sâde dilinin de büyük bir tesiri vardı. Şunu da kaydetmek za ruridir ki, İsmail Bey gazetecilikte de müstesna kâbiliyete ma likti. Türk âleminde fikirlerini halka yaymakta ve benimse mekte o eşsizdir."118 "Tercüm anın dili çok sadeleştirilmiş Osmanlı lehçesinden ibaretti. Gaspıralı İsmail Bey'in de "Tercüman'ın neşrindeki gayelerinden en önemlisi muhakkak ki, "ortak edebî dil" ülkü sünün gerçekleşmesidir. Gerçekten İsmail Beyin "Tercüman" kadar hiçbir teşebbüs, Türk dili ıslahı ihtiyacım doğurmamıştır.119 "Tercüman'ın lisanı, Kazan'dan Kafkasya'ya, Kırım'dan Türkistan'a kadar anlaşılıyordur. Bu azim bir maharetti. Bu nunla merhum, düsturunun birinci şıkkını icra etmiş bulunu yordu. Türkler her yerde anlaşmaya başlamışlardı.120 "Tercüman" gazetesini kuzey Türkleri anladığı kadar da doğu Türkleri ile batı Türkleri de anlardı. Bütün Türkler'in aynı lisanda birleşmelerinin kabil olduğuna bu gazetenin vü cudu canlı bir delildir.121 Meşhur Türk-İslâm hars (kültür) hadimi Gaspıralı İsmail Bey, "Tercüman"ın sahifelerinde İslâm ve Türkler'e asrî ilim ve irfana ve halkın tenevvür ederek bugünkü vaziyetten daha fazla yükselmesinin icap ettiğini ispat etmekle uğraşmıştır.122 İsmail Bey, "Tercüman" sütunlarında başta Rusya, Türk ve
118 Kınmer; Aynı eser, s. 63. 119 Prof. Ahmet Caferoğlu: İsmail Bey Gasprinski, Azerbaycan Yurt Bilgisi, cilt 2, s. 167,1933 İstanbul. 120 Ahmet Ağaoğlu: İsmail Bey Gasprinski. Türk Yurdu. Sayı 12, 1330, cilt V, İstanbul. 121 Ziya Gökalp: Türkçülüğün Esasları, s. 8. 122 Buhara Cumhuriyeti'nin Teşekkülü. Yeni Türkistan, Sayı 39, s. 6, yıl 5, Eylül 1931, İstanbul.
Müslümanları olmak üzere Türk-Müslüman dünyasına ait en aktüel, siyasî, sosyal, kültürel, milli ve dinî problemleri aydın latmakta idi. "Tercüman" gazetesi yükselttiği Türk Birliği bay rağı ile sabık Rusya Türkleri'nin uyanmalarında oynadığı rol ile Rusya Türk matbuatının babası olmuştu. Bu sonuncu elli yıl içinde işlenmiş bütün medenî işlerimiz, Türk âleminin hangi tarafından olursa olsun, "Tercüman'm rehberliği ile başlamış, "Tercüman"ın manevi yardımı ile büyümüş ve pişmiştir." "Tercüman"a karşı duyulan sevgi ve alâkayı Rusya'da ya şamış olan aydın Türkler, gerek yazılarında, gerekse eserlerin de gözler önüne sermektedirler. Türkistanlı Ziya Sait Bey, "Özbek Vakitli Matbuat-ı Tarihine Vesaik" adlı eserinde; "Türkistan ceditçilerinin "Tercüman"ı çok sevip okuduklarını ve bunun muharriri İsmail Bey'e sonsuz muhabbet besledikle rini hattâ kendisinin vefatında ceditçilerden birçoğunun 30 güne kadar göğüslerinde matem alameti taşıdıklarını" kay detmektedir.123 Kırımlı tarihçilerden Osman Akçoraklı "Tercüman"m değerini şöyle ifade ediyor. "Tercüman bizim millî edebiyat, millî maarif, millî tarihî ceddimizin hâzinesidir." Yine aynı makalesinde Osman Akçoraklı; "Rusya'da yaşayan Biz Türkler, millî kitaplık, müze ve akademilerden mahrumuz ve yeni çağa ait yazılı millî tarihimiz yoktur. Ama biz, "büyük milli hâzinemiz" olan 23 ciltlik "Tercüman" gazetesi koleksiyonuna sahip bulunmaktayız"124 diyordu.
123 Ziya Sait: Özbek Vakitli Matbuat-ı Tarihine Vesaik. 1927 Taşkent; Gaspıralı İsmail Bey. Yaş Türkistan, nu: 41, Nisan 1933. 124 Osman Akçoraklı: Milli Hâzinemiz. Tercüman, nu: 202, 1915 Bahçesaray, Kınmal: Kınm Türkleri'nin Millî-Kurtuluş Hareketi. Dergi, sayı: 47, s. 63,1967, Münih.
"Tercüman"da yazı yazan aydın Türkler, Kırım'da yeni bir edebiyat akımım, "Tercüman Edebiyatı"nı meydana getir mişlerdir. Bu edebiyatın öncüsü tabiatıyla İsmail Bey olmuş tur. Onun Tercüman serisinden çıkan; "Darülrahat Müslüman ları", "Arslan Kız", "Kadınlar Ülkesi" vb. hikayeleri, Osman Akçoraklı'mn; "Nenkecan Hanım Türbesi" Seyid Abdullah Özenbaşlı'nm; "Olacağa Çare Olmaz" piyesi, Haşan Sabri Ayvaz'm "Neden Bu Hale Kaldık" piyesi ve diğerleri...125 Bu edebiyatm en belirgin özelliği; ürünlerinin, "Gaspıralı Dili" ile yazılmış olmasıdır. "Tercüman" gazetesinin etrafında toplanan ve sayfaların da; öğretmenlerin, gazeteci ve yazarların yer aldığı, Gaspıralı'nın tilmizlerinin temsil ettikleri akım... Bunların çalışmaları sayesinde Kırım Türkleri 1917 yılına doğru bütün Kırım halk okullarının % 52 oranını teşkil eden 360 milli halk okuluna en önemli sayıda millî edebiyata sahip olmuşlardır.126 "Tercüman"ın Türk dünyasmda popüler bir gazete haline gelmesi, İsmail Bey için, mücadele dolu uzun yıllar gerektir miştir. Bir yandan Rus misyonerlerinin, diğer yandan cahil softaların ağır tenkitlerine maruz kalan İsmail Bey, iki muhalif gruba da "Tercüman"da gereken dersi vermiştir. Bu misyoner lerden Karan'daki gayri Rus milletlere mahsus Seminarya'nın müdürü İlminski; "İsmail Bey ve Tatar münevverleri Rus ya'dan asgari hukuk ve serbesti isteyerek gözboyacılığı yapı yorlar ve bir kısım Ruslar'ı kazanıyorlar" demekteydi. Prof.
125 Abdullah Battal Taymas: Eski ve Yeni Kırım Türk Edebiyatı II, Türk Yurdu, cilt, 6, s. 26, sayı, 1 Ocak 1967. 126 Cafer Seydahmet Kınmer: Kınm ve Kınm Türkleri, Türk Yurdu 1328, s. 573, İstanbul.
Maşanof, Astraumof gibi misyonerler de ilk fırsatta İsmail Bey'i ve "Tercüman"ı Rus hükümetine şikayet ediyorlar, Türkler'deki uyanışa bir son verilmesini, bunun suçlusu olan İsmail Bey'in de cezalandırılmasını istiyorlardı. Misyonerler haricin de Rus basını da İsmail Bey'e ve "Tercüman"a hücumda bulu nuyordu. Bilhassa "Noviya Vremya", bu hücumlarını, İsmail Bey'e; "Türkiye'nin bir casusu" diyecek kadar ileri götürüyor du.127 Kırım'da Rus emniyet makamları da Gaspıralı İsmail Bey'e cephe almışlar, onun her hareketinden kendilerine göre sonuç çıkarmaya başlamışlardı. 1914 senesine ait Çar Jandarması Kırım dairesinin vesika larının birisinde Gaspıralı İsmail Bey hakkında şöyle deniliyor: "Tahkikat neticesinde katiyetle tespit olunmuştur ki, İsma il Gaspıralı ve onun Tercüman gazetesinde murakıpleri olan münevverler Kırım'ın her tarafında Kırım Müslümanlarının Türkiye'ye yardım etmeleri, Türk teb'alarmı gizlemeleri hak kında gizli beyannameler neşretmişler ve teşvikatta bulunmuş lardır."128 Gaspıralı İsmail Bey'in softalarla yapmış olduğu birçok il ginç mücadele içinde en mühimi ve ilginci muhakkak ki, "Ter cüman" konusunda Gilman Kerimî ile yapmıştır. "Tercü man"!, "dine küfür" olarak telakki eden softalardan, aynı za manda Karan ulemasından olan Gilman Kerimî, oğlunun elin de "Tercüman"ı görür ve büyük bir hiddete kapılır. Oğlunu öldürmek ister; fakat, asıl öldürülmesi gerekenin, gazeteyi
127 İlber Ortaylı: Çarlık Rusyası'nda Türkçülük Hareketleri ve Gaspıralı İsmail Bey, s. 14, M.T.K.D., 1969, Ankara, Kırımcı: Aynı eser, s. 49. 128 Kemal Ortaylı: İsmail Bey Gaspıralı Kim idi? Birleşik Kafkasya Nu: 15, s. 13, Ekim 1952, Münih.
çıkaran kimse olduğunu düşünerek Bahçesaray'a İsmail Bey'i öldürmeye gider. Taassubuna rağmen akıllı ve muhakemeli bir zat olan Gilman Kerimî, İsmail Bey'le olan uzun konuşmasın dan sonra Karan'a, "Tercüman"ın ateşli bir taraftarı olarak döner ve oğlunu İstanbul'a tahsil için göndermekte tereddüt etmez. Daha sonraları Baran'da "Vakit" gazetesini çıkaran, oğlu, meşhur edip ve mücadele adamı Fatih Kerimî'den başka sı değildir.129 Türk dünyasında en çok okunan gazete olan "Tercüman" 1905 yılma kadar Rusya Türkleri'nin tek süreli gazetesi olmuş ve 23 Şubat 1918 tarihine kadar 35 yıl süresince yaymına de vam etmiştir. Rusya'daki Türkler'in Türk olarak kalmasında 33 yıl ömürlü "Tercüman"m büyük rolü olmuştur. Burada uyanan Türk ruhu daha sonra Yusuf Akçura'nm faaliyeti sayesinde Namık Kemal'in âlemi ile birleşerek Türkiye'ye de tesir etmiş tir. "Tercüman" ile Gaspıralı İsmail Bey, gerek Türkiye ve ge rekse Rusya Türk basınında kısaca Türk basın tarihinde en önemli yeri işgal etmektedir. Gaspıralı İsmail Bey "Tercüman" ile Dilde-Fikirde, İşte Birlik" şiarının ilk iki şıkkını hemen hemen tahakkuk ettirme yoluna girmiş, üçüncü şıkkın galebesi içinde yine "Tercüman2 sütunlarında mücadele etmiştir. Bu bakımdan denilebilir ki "Rusya Türkleri, Türklüğünü Gaspıralı İsmail Beye medyun dur."
1N Cafer Seydahmet Kırımer, Gaspıralı İsmail Bey. S. 47, Av. Nurettin Altuğ Gaspıralı İsmail Bey. Emel, sayı 24, s. 18, Ekim 1964 İstanbul.
GASPIRALI İSMAİL BEY VE USULÜCEDİT BİZLER GELİR GEÇERİZ LÂKİN MİLLÎ MAARİF YAŞAYACAKTIR.
Gaspıralı İsmail Bey Kırım'ın Ruslar tarafından işgal edilişinin üzerinden bir asırdan fazla bir zaman sonra bu topraklar üzerinde görülen en önemli ortak özellik, cehalet ve dolayısıyla ortadan kaldı ramadıkları Türkler'i, jeo-politik durumu çok ehemmiyetli olan Kırım'dan atabilmek veya hiç olmazsa zararsız hale ge tirmek için bir çözüm yolu bulmuşlardı. Bu çözüm yolu; Türk ler'in, gelişen medeniyetin bütün icatlarından habersiz hale gelmesini sağlamak, dinî inançlarını, taassupluğa, batılcılığa çevirmek, kısacası Kırım Türkleri'ni "cahil" bırakmaktan iba retti. Çar hükümetleri, bu gayelerini gerçekleştirmek için ilk önce Türk maarifine el koydular. Daha doğrusu Türk maari finden el çektiler, tahsisatı kestiler. Medreselere gittikçe geliş mekte olan müspet ilimlerin girmesine mani oldular, dolayı sıyla burada okuyan Türk çocukları, zeka ve kabiliyetlerini körleterek Kırım'ın en ücra köşelerine kadar her tarafta öğren
diklerini yani cehaleti götürdüler. Cehalet bir örümcek ağı gibi Kırım'ı sardı. Bu acı durumu gören birkaç aydın Türk evladı mücadele etmek istediyse de, bunlar bir örümcek ağı içinde çırpman küçük birer sinek olmaktan öteye gidemediler. Kırım Türkleri'nin yürekler acısı haline getirilmiş maarifinin bu gerileyişi, bütün Rusya'nın Türk bölgelerinde de görülmekteydi. Çarların bu siyaseti neticesidir ki, Rusya Türkleri arasın daki okur yazarların sayısı bütününe oranla %5'e kadar inmiş ti.130 "Hakim bir milletin; mahkûm düşmesi, mahkûm bir mil letin yok olması, mektepsizlikten ileri gelir"131 diyen Gaspıralı İsmail Bey, cehalete ve cehaleti teşvik edenlere karşı savaşın ilk bayrağını Kırım'da açmıştı. O, inanıyordu ki Rusya Türkle ri'nin maarifi tam manası ile gelişen Batı medeniyetine ayak uydurabildiği an, Türkler birleşmeye gideceklerdi. Zaten "Doğu kavimlerinin gevşeklik ve talihsizliğinin ye gane çözüm noktasmı da eğitimde aramak gerekirdi."132 Rusya Türkleri'nin Rusya'da siyasi bir varlık olabilmelerini sağlamak için maarifte Batıya dönük köklü reformların yapılması şarttı. Eski öğretim yolu bırakılmalı, Avrupai yeni öğretim ve eğitim yolu izlenilmeliydi. Gaspıralı İsmail Bey'in gözünde eğitim; Müslüman cemiyetini korumak ve Türk asıllı Müslümanların milli doğuş ve birliği için bilhassa Tatarlar'in misalinde olduğu gibi başlıca silahtı. Netice olarak onun başlıca gayretleri eğiti me ve yeni reform geçiren okullara yönelmişti.133
130 Kemal Ortaylı: İsmail Bey Gaspıralı Kim idi? Birleşik Kafkasya, s. 13, sayı 15, Ekim 1952, Münih. 131 Cafer Seydahmet Kırımer: Gaspıralı İsmail Bey, s. 104. 132 Prof. Laszlö Râsonyi: Tarihte Türklük. T.K.A. E. s. 275,1971 Ankara. 133 Serge A.. Zenkovskof: Rusya'da Pan-Türkizm ve Müslümanlık, s. 53. 1971 Ankara (Prof. İzzet Kantemir)
Yalnız gazetecilik ve yazarlık faaliyeti ile yetinmeyen Gaspıralı İsmail Bey, milli okullarda, İsviçreli pedagog Heinrich Pestallozi'nin pedagojik sistemi temeli üzerinde ku rulan yeni "Usulücedit" öğretim metodunu kökleştirmek sure ti ile 1884 yılında bu okulların ıslahına başladı.134 "Usulücedit", yeni yol anlamına gelmektedir. Yusuf Akçura, "Usulücedit"in mahiyetini şöyle anlatıyor: "Türk milletinin çocuklarını; çabuk, kolay ve müspet ilim lerin ruhu ile okutmak lâzımdır. Buradan bütün kuzey Türk lüğüne yapılan "Usulücedit" okulları doğdu. "Usulücedit" tâbiri Osmanlı Türkleri'nden alınmıştır, bu tâbir o zamanlar İstanbul Heyet-i içtimaiyesinde kullanılan tabirlerdendi. "Usulücedit" başta yalnız talim ve terbiyeye mahsus gibi görü lürse de gitgide umumileşerek bütün millet hayatına mal olur."135 Kazanlı araştırmacı Abdullah Battal Taymas ise "Usulücedit"i şöyle açıklamaktadır. "İlkin Türk çocuklarına Elifba'yı, daha o zaman Batı dünyasında eskimiş olan ve bizde "cedit" (yeni) sayılan usulle, öğretim dâvasıyla başlayan "Usûl-ü cedit" hareketi, sonraları çeşitli zamanlarda Rus istilasına uğrayan ve Çarların "obuscurantist" (cehalet taraflısı) idaresi altında uzun devirler bilim ışığı görmeyen Türk kavimlerinin bir maarif ve kültür davasına dönmüştü"136 Usûl-ü cedit; gerek Osmanlı Türkleri, gerekse Kuzey Türkleri arasında hakiki mânası Batı ilimlerini, Batı usûlü eğitim ve terbiyesini, Batı usûl ve geçimini, Batı
134 Dr. Ediğe Kınmal: İsmail Bey Gaspralı, Dergi, sayı 62, s. 63, Münih, 1970. 135 Yusuf Akçura: Türk Yılı s. 340; Abdullah Battal Taymas: Türk Dünyasında Usulücedit Hareketi. Türk Kültürü (Eğitim sayısı) sayı: 18, s. 119 Arık. 136 Abdullah Battal Taymas: Kazan Türkleri, s. 161, T.K.A.E., 1966 ankara.
yaşayışım benimsemek, kısa ifade ile Batılılaşmak demektir.137 İşte bu dünyadaki ve bu sınırlı alandaki "Usûl-ü cedit" hareke tinin bir öncüsü, bir "kahraman"ı vardır ki, o da Kırımlı Türk fikir adamı Gaspıralı İsmail Bey'dir.138 İsmail Bey, "Usulücedit" hareketinin lüzumunu şöyle anlatmaktadır: "İnsanoğlu hakikati ve saadeti hiç bulamaz ve lâkin bu hakikat ve saadet yolunda yürüyene yardımcı bir şey vardır, bu, karanlıkta fenere benzer, buna maarif ve bilgi derler, maa rif insanın fikrini çok eder, akimı keskin eder, zekasını arttırır. Bir insanın aklı ve zekası artsa kuvveti ve serveti dahi artar"139 diyerek maarifin ehemmiyetini okuyucularına anlatmaya çalı şan İsmail Bey, buna karşılık Rusya'nm Türk okullarından da örnekler vererek Rusya'da Türk maarifinin yürekler acısı hali ni gözler önüne seriyor: "1881 senesi topladığım malumata nazaran Rusya Türkleri'nde 16 bin küsur mahalle mektebi, 214 medrese-i Arabiye mevcut olup bu 16 bin mektepte yarım milyon Türk çocuğu nun beşer sene ömürleri çürütüldüğü halde, onlara Türkçe beş satır okuyup yazmak bile öğretilmediğini ve ancak kıraati Kur'an, namaz duaları ile iktifa edildiğini gördüm. Bu ma halle mektepleri sırf dinî addolunduklarından resmen idare-i şeriyelerin nezaretinde, hakikatta ise hiç kimsenin nezareti altında bulunmuyorlardı."140 Bu durum karşısında, bu gidişe
137 Yusuf Akçura; Türk Yılı. s. 341. 138 Abdullah Battal Taymas: Türk Dünyasında Usulücedit Hareketi. Türk Kültürü (Eğitim sayısı), sayı 18, s. 119, Nisan 1964, Ankara. 139 İsmail Gaspıralı: Terakki Risalesi 1881, Akmescit; Kınm er, Gaspıralı İsmail Bey, s. 105. 140 Kınmer: Aynı eser, s. 104.
son vermek isteyen gaspıralı İsmail Bey'in başlattığı "Usulücedit" hareketinin ona göre prensip ve gayeleri şöyleydi:
1) Mektep medreseden ayrılacaktı. 2) İlkokulun kendisine has öğretmenleri olacaktı. 3) Öğretmen "sadaka" değil, aylık alacaktı. 4) Okuma yazma öğretimi, eskiden olduğu gibi usulsüzyolsuz "heceleme" ile değil de, yeni elifba kitaplarında gösteri len "usulüsavtiye" veya "usulümeddiye" ile başlayıp, kolayca yoluna devam edilecekti. 5) Yalnız okumaya değil, aynı zamanda yazı öğretimine de ehemmiyet verilecekti. 6) Kız çocukları için de ayrıca ilkokullar olacaktı ve kızla ra da yazı öğretilecekti. 7) Öğretim bir programa göre yapılacak, her yaşa göre ders kitapları kullanılacaktı.141
Yeni tip okulda öğrenciler Arapça'yı harflerin alfabetik isimleri yerine fonetik olarak söylüyorlardı ve onun öğretim metodu yalnız Rusya'nın Türkleri arasında çabucak yayılmak la kalmayıp Çin, İran ve Hindistan sınırlarını da geçmişti. Gaspıralı, Kur'an'm okunmasını ve Müslümanlığın ona hükümlerini bu Müslüman okulların programından çıkarmış,
141 Abdullah Battal Taymas: Karan Türkleri, s. 162, T..K.A.E. 1966, Ankara.
fakat aynı zamanda matematik, tarih ve coğrafya gibi "dünye vi" konuları almıştı.142 Bu prensiplere uygun ilk Usulücedit okulu 1884 yılında Bahçesaray'da Gaspıralı İsmail Bey tarafından açıldı. Okutula cak alfabe; İsmail Bey'in hazırlamış olduğu "Haceyi sübyan", okulun öğretmeni ise, Gaspıralı İsmail Bey'in yetiştirmiş oldu ğu Bekir Emektar Efendi'ydi. Okulun ilk açılışına Bahçesaraylılar pek rağbet etmemişlerdi. İlk devreye ancak 12 çocuk kaydedilmiş, derhal eğitime geçilmişti. İsmail Bey, gün de 4'er saat süren bir çalışma ile bu çocukları 45 günde okuma yazma öğretmeye muvaffak oldu. Devre sonunda Bahçesaray'ın ileri gelenlerine 200 davetiye gönderilmişse de ancak 30 kişi davete uymuştu. Bunlar da çocukların bu kadar kısa bir zamanda okuma yazma öğrendiklerine gözleri ile şahit olduklarında birçokları gözyaşlarını tutamamışlardı.143 Bu başarı büyük bir hızla bütün Türk illerinde duyulmaya başla mıştı. Bunun sonucu olarak Bahçesaray'daki örnek mektepte "usulücedit" öğrenmek için Rusya'nın çeşitli bölgelerinden 80 kadar öğretmen gelmiş ve 1914 yılında 5 bin kadar mektep yeniden açılmıştır.144 Daha sonraları Bahçesaray'a akın eden öğretmen adayları, burada İsmail Bey'den ders almışlar ve yine İsmail Bey'in "Usulüceditle ilgili yayın ve ders kitaplarını alarak Rusya'nın her tarafına dağılmışlardır. Böylece Rusya'da cehaletle karşı şuurlu bir mücadele hasıl olmuştur.
142 Serge A. Zenkovsky: Rusya'da Pan-Türkizm ve Müslümanlık, s. 54, 1971 Ankara (Çev. Prof. İzzet Kantemir) 143 Serhard Von Mende; Der Nationale Kampf der Rustandtürken: s. 61, 1936 Berlin; Serge A. Zenkovsky; Rusya'da Pan-Türkizm ve Müslümanlık, s. 54, 1971, Ankara (Çev. Prof. İzzet Kantemir). 144 Kınmer: Aynı eser, s. 106.
Böylece Kırım'dan başlayan ilerleme ve olgunlaşmaya gö türen bu hareket bütün İdil havzasına yayılmış ve Türkistan'ı da süratle kapsamaya başlamıştı.145 Gaspıralı İsmail Bey, "Usulücedit" hareketinin Rusya Türkleri üzerindeki sonuçlarını bizzat yerinde tetkik etmek maksadı ile devamlı seyahatler yapmıştır. Onu bu seyahatleri "Usulücedit" hareketine hız katmıştır. Kırım'da okulların % 52'sini teşkil eden 360 okul, "Usulücedit" prensiplerine uygun faaliyette bulunuyordu. Kafkasya'da ilk "Usulücedit" okulu 1890 yılında Ordubad'da Sıtkı Seferoğlu adında aydın bir Türk öğretmeni tarafından açıldı. Yine aynı öğretmen; 1894 yılında Nahçivan'da "Terbi ye" adını taşıyan yeni bir "Usulücedit" okulu daha açmıştır. Sıtkı Seferoğlu'nun öncülüğünü yaptığı bu hareket Azerbay can'da da süratle gelişme göstermiştir. "Usulücedit" okulları nın açılmasında yardımı dokunan başlıca Kafkasya ve Azer baycan aydınları: "Bakıhanlı, Muza, Fethali Ahundzade, Ha şan Bey Zerdabî, Seyit Azim, şair sabir vs." başlıca zenginler arasında ise, "Hacı Zeynelâbidin Tagı, Şemsi Esedullah vs." gibi hayırseverler bulunmaktaydı.146 Öteden beri dünya Türklüğünün en eski "kültür beldesi" olarak bilinen Kazan, denilebilir ki, "Usulücedit" hareketinin en çabuk ve kolaylıkla bulunduğu Türk bölgesidir.
145 Armin, Vambery: VVestlucher Kultureinfluss im Osten s. 296, 106 Berlin; Dr. Ediğe Kırımal: Kırım Türkleri'nin Milli-Kurtuluş Hareketi. Dergi, sayı 47, s. 63, Münih 1967. 146 Abdullah Battal Taymas: Türk Dünyasında Usûl-ü Cedit Hareketi, Türk Kül türü, sayı 18, s. 121.
"Usulücedit" Kazan'da yalnız tutunmakla kalmamış, aynı zamanda Kazan'm ilim adamları tarafından da geliştirilmiş ve milli bünyeye daha uygun hale getirilmiştir. Ayrıca "Usulücedit" okulları için de ders kitapları yazılmıştır. Bu ki tapların en meşhuru, A. Hadi Maksudi'nin yazmış olduğu "Muallim-i evvel" ve "Muallim-i sani"dir.147 Diğer önemli ders kitapları yazarları "Şahircan Tahirî, Rizaeddin Fahreddinoğlu ve ünlü pedagog, yazar, öğretmen Alimcan Barudî'dir.148 "Türkistan'da "Usulücedit" hareketi yavaş ilerlemekteydi. Bahçesaray'da ilk "Usulücedit" okulunun açılmasından sonra, Türkistan'ın çeşitli bölgelerinden gelen 80 kadar molla ve öğ retmen "Usulücedit"i tahsil ederek ve idare tertiplerini öğre nerek mütalâa edecekleri fenni kitapları alıp getirmişlerdi." Gaspıralı İsmail Bey şöyle devam ediyor: "Lâkin Asya'yı Vustadan (Ortaasya) ses çıkmıyor, hareket işitilmiyordu. 1893'de oraya yollandım"149 Türkistan'da ilk düzenli "Usulücedit" münevver Karî Abdürreşit tarafından açılmış150 bunu takiben ikinci "Usulücedit" okulu Semerkant'ta, Hoca Mahmut Behbudi tarafından faaliyete sokulmuştur.151 Buhara'da ise ilk "Usulücedit" mekteplerinin açılmasına öncülük edenlerden Molla Corabey; 1900'de Kayıoğlu, 1902'de ilk
147 Abdullah Battal Taymas: İki Maksudiler s. 58,1959, İstanbul. 148 Abdullah Battal Taymas: Karan Türkleri, s. 118, T.K.A.E, 1966, Ankara. 149 Cafer Seydahmet Kırımer: Aynı eser, s. 108. ıso Münevver Kari Abdürreşit: Türkistan'da Usûl-ii Cedit. Yaş Türkistan, sayı 41, Nisan 1933. Prof. İbrahim Yarkın: Türkistan'da "Yeni Usiil" Öğretiminin Kurucusu ve Mil liyetçi Rehber Münevver Karî. Türk Kültürü Araştırmaları, Yıl 2, s. 161, sayı 12, T.K.A.E., 1965, Ankara Em.Kur.Yarb.Hüsamettin Tugaç: Bir Neslin Dramı, s. 150,1966, Ankara. 151 Abdullah Battal Taymas: Kazan Türkleri, s. 162.
"Usulücedit" okullarını açmışlarsa da, gerek çar gizli polisinin ve gerekse kadimcilerin (eski taraftarı softa grubu) engelleme leri neticesinde başarı sağlayamamışlardır. Daha sonra gizlice kurulup faaliyet gösteren "Usulücedit" okullarının başında öğretmen olarak Osman Kocaoğlu (Hoca) ve Mükemmelettin Bey gibi Buharalı Türk aydınları bulunuyordu.152 Türkistan'da bundan sonra arka arkaya açılan "Usulücedit" okulları bu se fer de öğretmen ihtiyacını duyurmuştu. "İşte Birlik"e giden Rusya Türkleri kendi aralarında bu ihtiyacı giderdiler. Bu ihti yaç sırasında Kafkasya'dan Azerbaycan'dan ve Kazan'dan Türkistan'a gönüllü öğretmen olarak giden Türk gençleri, "İşte Birlik" için Gaspıralı İsmail Bey'e ve bütün Türk dünyasma ümit verdiler. "Usulücedit" okullarının Rusya'da bir çığ gibi artarak ge niş bir alana yayılması bütün İslam dünyasının dikkatini çek mişti. İsmail Bey'e ilk teklif Hindistan'dan gelmişti. 1910 yılın da, Hindistan Müslümanlarına "Usulücedit" okulunu açmak üzere Hindistan'a giden İsmail Bey, Bombay'da ilk "Usulücedit" okulunu açmış ve bu okulun iki aylık masrafını "Tercüman"m kasasından vermiştir.153 "Gaspıralı İsmail Bey'in bu yoldaki faaliyetleri sonucun da, okullar ıslah edilmiş, milli edebiyat artmış ve kuvvetlenmiş ve yüzlerce Tatar gençleri Rus üniversitelerine devam etmeye başlamışlardı.".154 diyen meşhur Macar Türkoloğu Vambery,
152 Buhara Cumhuriyeti'nin Teşekkülü, Yeni Türkistan, sayı 39, s. 6, yıl 5, Eylül 1931, İstanbul. 153 Cafer Seydahmet Kırımer: Aynı eser, s. 115. 154 Armin Vambery: VVestlicher Kulturcinfluss im Osten. S. 296, 1906. Berlin, Dr. Ediğe Kınmal. Kıran Türkleri'nin Milli-Kurtuluş Hareketi, Dergi, sayı, 47, s. 63, Münih 1927.
çok kısa zaman değişen Rusya Türkleri'nin çehresini gözler önüne seriyor. Gaspirali İsmail Bey'in "Usulücedit" yolundaki çalışmala rında karşılaştığı en büyük güçlük, softaların çıkarmış olduk ları kuru gürültülerdi. Cahil softalar, sırf İsmail Bey'in çalışma larına ayak bağı olmak kastıyla ellerinden gelen bütün kötü lükleri yapıyorlar, bilerek veya bilmeyerek Ruslar'a yardımcı oluyorlardı. Ulemadan geçinen bu softaların kimi İsmail Bey'i, "kafirlikle" kimi, "dinsizlikle" itham etmekteydi. Bilhassa İs mail Bey'i, İslamiyet'in düşmanı olarak kabul eden Tontar Müderrisi İşmehmet Hazret bir eserinde "Gaspıralı benim indimde kafirdir, çünkü "Usulücedit"i takviye ediyor"155 diyordu. Prof. Fuat Köprülü, bu konuda şöyle demektedir. "...Elifba tedrisatında "savtiusulü" tatbik için "Haccyı sübyan" adıyla elifba kitabını yazdı. Softalar onun bu yenilik teşebbüslerine karşı âdetleri veçhile "din" silahına sarıldılar, onu tekfir ve telin ettiler. Bu yeni mekteplerin "dinsiz mekte bi" olduğunu ileri sürdüler... Fakat İsmail Bey, inandığı yol dan geri dönmeyerek azimle yürümesini bildi."156 AzerbaycanlI meşhur mizah şairi Tahirzade Ali Ekber "Sabir" usulücedit okullarına karşı çıkan softalarla alay etmek için "Usul-ü cedid" adlı manzumesini kaleme almıştır. Bu manzumeden iki bölüm:
155 Kınmer: Aynı eser, s. 51. 156 Prof. Fuat Köpriilüzade: İsmail Bey Gasprinski. Azerbaycan Yurt Bilgisi, s. 55, yıl 2, sayı 16,1933.
Vah, bu imiş ders-i Usûl-ü cedid! Yokh, yokh, oğul, mekteb-i isyandı bu! Molla değil bundaki ta'lim eden, Elhezar et, bir yeni şeytandı bu! Dur kaçakh oğlum, baş-ayak kandı bu!
Men değişip şive-i ecdadımı, Böyle od'a (ateşe) salmarak evlâdımı! Eylemerem dinsiz öz ahfadımı! At. Çöle getsin ne debistandı (ilkokul) bu! Dur kaçakh oğlum, baş-ayak kandı bu! İlim adına bir kuru bühtandı bu! Herzeyü hezyandı bu! Müslümü kâfir kılan, Haneyi küfrandı bu!
Gaspıralı İsmail Bey, "Usulücedit" hareketi ile, softaları yenerek, Rus maarifini tesirsiz bırakarak, Rus hükümetinden beş para yardım almadan, Rusya Türkleri'nin milli benliğini, milli maarif ruhunu ve aksiyonunu aşılamayı başardı. Onun sayesinde Türk kadını kölelikten kurtuldu. "Usulücedit" hareketi sayesinde İsmail Bey, Türk kadirimi, Türk milletinin Batı medeniyetine erişebilme mücadelesine sokmuş oluyordu. Nitekim, İsmail Bey'in fedakarca çalışmaları sonucu olarak Müslüman kadm, cemiyette, okul ve üniversite lerde görünmeye başlamış ve 1897 nüfus sayımı zamanında Rusya'nın Türk kadınları arasındaki okur yazar oranının, Rus
kadınları arasındaki okur yazar oranını geçtiği anlaşılmış tır."157 Meşhur Macar Türkoloğu Prof. Lâszlö Râsonyi; "Usulücedit"in sonuçları hakkında görüşlerini şöyle ortaya koyuyor. "Gaspıralinın ektiği tohum boşa gitmedi. XX yy. başların da Rusya'daki Türk ülkelerinde, Gaspıralinın istediği tarzda 5000 okul ve öğretmen vardı. Rus okullarına gitmeden de Av rupalılığa yaklaşmak mümkündür."158 Usulücedit" hareketi ile Türk Dünyasında yeniliğin, batılılaşmanın öncüsü olan Gaspıralı İsmail Bey, Türk maarif tarihine ismini altın harflerle yazdırdı, İsmail Bey "Usulücedit" hareketi ile Türklüğün kal binde bir kere daha ebedileşti.
157 S.A.: Tatar Hatunu Beynelmilel Konya'da, Yana Milli Yıl. Sayı 14-15, Berlin 1924, s. 6 ,1 0 ; Dr. Ediğe Kırımlı; İsmail Bey Gaspıralı. Dergi, 62, s. 62,1970 Mü nih. ,58 Prof. Lâszlö Râsonyi: Tarihte Türklük, s. 276, T.K.A.E., 1966, Ankara.
GASPIRALI İSMAİL BEY'İN SEYAHATLERİ VE SİYASİ MÜCADELELERİ Gaspıralı İsmail Bey ilk ve önde gelen bir milli ve sosyal liderdi. O devamlı olarak Rusya'nın muhtelif Müslüman mem leketlerini ziyaret ediyor ve şahsi temasları kadar yazdığı me tinlerle onun birleşmeye ait düşüncelerini aşılamaya çabalıyordu. 1880-1890 devresinde Gaspıralı Rusya'da en çok sevilen ve nüfuzu olan liderdi ve onun sözleri hatta Rusya dışında da dikkatle izleniyordu.159 İsmail Bey gittikçe artan ve gelişen fikirlerini yaymak için yalnız yazı vasıtasına başvurmakla yetinmiyordu, hemen her sene Türk dünyasının bir tarafına seyahat ederek, Osmanlı memleketi, Kafkasya, Türkistan, Kazan ve Litvanya'daki Türk Tatarlar'ın emirleri ile, asilleri ile, uleması ile, zenginleri ile,
159 Sorge A. Zenkovsky: Rusya da Pan-Türkizm ve Müslümanlık (Çev. Prof, izzet Kantemir) s. 48,9171 Ankara.
fukarası ile hayatın Türk dünyasına koyduğu meseleler hak kında fikir alışverişi ediyordu ve Çin'den Almanya'ya, kuze yin buzlu sahalarından Afrika'ya ve Hint Okyanusu'na kadar Türk ve İslam dünyasının aydınları ile aynı mesele üzerinde haberleşmelerde bulunuyordu.160 İsmail Bey'in en önemli se yahatlerinden biri de Mısır seyahatidir. 1907 senesinde "İslam Kongresi" için Mısır'a davet edilen Gaspıralı İsmail Bey, bu davete uydu ve aynı yılın eylül ayında Mısır'a gitti. İsmail Bey, İslam dünyasının ileri gelenlerinden 600'e yakın delege ve yüzlerce yerli yabancı gazetecinin önün de Kahire Kontinental Oteli'nin büyük salonunda bir konuşma yaptı. İsmail Bey, konuşmasında İslam Dünyasının o günkü durumunu acıklı bir şekilde dile getirmiş, bu halin sebeplerini tahlil etmiştir. Daha çok milletlerarası ticarette İslam Dünyası nın yerinden (!) bahseden İsmail Bey kurtuluşa, ilerlemeye giden yolları göstermeye çalışmıştır. Kongre üyeleri tarafından sık sık alkışlarla kesilen konuşmasından bir-iki bölüm: "Bir kavim veya millet, iktidar-ı siyasiyesini ve istiklâlini kaybetse evet, büyük yıkıntıdır, büyük ziyandır. Lâkin faaliye ti kisbiye fikdanile meydan-ı iktisat ve ticarette mevkiini kay bederse bir değil, on defa ziyandır ve inkirazm mebadisidir." "... Demek istiyorum ki, Arap, Türk, Fars ve Hint akvamı İslâmiyesinin bugünkü düşkünlüğü hilkat ve tabiatlarından ileri gelen bir hal değildir. Böyle ise faaliyet ve temeddün yollarımızı kestiren din-î mübinî İslâm mı? Hayır, hayır! Müşerref bulun duğumuz İslâm dini terakki ve temeddünün membaıdır, evvel ce görülmüş terakkimizin belki baş sebebi ve muharrikidir."
160 Yusuf Akçura: Türk Yılı, s. 345.
Mısır dönüşü İsmail Bey İstanbul'a uğramış, kısa bir müddet sonra da Kırım'a geçmiştir. Gaspıralı İsmail Bey, bir ay sonra tekrar Mısır'a dönmüş ve bir müddet burada çalışma larda ve tetkiklerde bulunmuştur. İsmail Bey Mısır'da İngiliz, Fransız ve Rus sefirlerinden başka, Hıdıre Abbas Hilmi Paşa ve Gazi Ahmet Muhtar Paşa ile görüşmüş İsmail Bey dönüşte tekrar İstanbul'a uğramış, İran Sefiri Rıza Han Danîş ve Sadra zam Damat Ferit Paşa ile de görüşmüştür.161 Gaspıralı İsmail Bey'in Mısır'a yapmış olduğu seyahatle rin ana hedefi; İslam dünyasında tam bir birlik ve dayanışma nın kurulmasını sağlamaktı. Gaspıralı İsmail Bey'in ilk siyasî maksatla ilgili seyahatin, 1896 yılında Çarın tahta çıkması münasebeti ile Petersburg'a gitmesiyle başlar.162 İsmail Bey, ezilen Rusya Türkleri'nin hak larını daha iyi arayabilmek için 1905 İhtilali'nden sonra siyasi hayata atıldı. Umum İslam Partisi'ni kurdu ve Rus Duma'sına (Parlamento) kırka yakın delege ile katıldı.163 İsmail Bey, "Rusya Müslümanları İttifaki'nın kongrelerine katılmak üzere 1906 yılında Petersburg'a, ikinci kongre için de aynı yılın ağus tos aymda Nijininovogzod'a gitmiştir. Ali Merdan Topçubaş'ın başkanlığında, Nijininovograd'ta toplanan II. Kongrede, Gaspıralı İsmail Bey'den başka; Sadri Maksudi (Arsal), Yusuf Akçura, Abdürreşid İbrahim, Seyid Giray Akim, Fatih Kerimî gibi tanınmış aydın Türkler bulunmaktaydı. Bu kongrede İs mail Bey kongre başkanlığına bir teklif sunmuş ve aşağıdaki teklifi alkışlarla müzakeresiz kabul edilmiştir.
161 Kınmer: Aynı eser, s. 125, Av. Nurettin Alluz: Gaspıralı İsmail Bey, Emel. Sayı 24, s. 18, Ekim 1964, İstanbul. 162 Şefika Gaspıralı, Babamdan Hatıralar, Emel, sayı 12, s. 17, Eylül 1962, İstanbul. 163 Halil Hasmehmetli. İsmail Bey Gasprinski'ye ait bir hatıra. Azerbaycan Yurt Bilgisi sayı 16, s. 163, yıl 2,1933.
"Umumen Türkler'in aslı ve nesli birdir. Zaman ve mekân ihtilâfı ile şive ve âdetlerimizde ihtilâf peyda olmuştur. Bu ihtilâf, yekdiğerimizi anlayamayacak dereceye gelmiştir. Bun dan sonra mekteplerimizi bir olan ebedî lisanımıza hadim ola cak hale getirmek lâzımdır. Kongrenin mektep ve medrese komisyonu tarafından hazırlanmış lâyihasında iptidaî mektep lerimiz için dört sene-i tedrisiyye tayin olunmuştur. Bunun üç senesinde sade mahallî şive ile tedrisat icra edilip, son sene sinde umumî Türk lisanı ile yazılmış kitaplar okutulmalıdır. Bu sayede tedricen muhtelif şive ve lehçeler birleşmiş olur."164 Gaspıralı İsmail Bey'in yaptığı bu teklifin esas gayesi, Kazanlı, Kırımlı Başkurt, Özbek, Kazak, Kırgız, Azeri ve Türk men gibi muhtelif Türk kavimlerinin hususi lehçelerini Türk umumi maarifinden kaldırarak tek bir Türk edebi ve tedris dilini tamim etmek ve bu suretle Türkler arasında dil birliğini temin etmekti.165 Sonuç olarak diyebiliriz ki, Gaspıralı İsmail Bey, bu seya hatleri sonucu, Türk-İslam Dünyasının ekonomik, kültürel ve siyasi durumlarını yakından inceleme fırsatını bulmuş, faali yetleri ile de Türk-İslam Dünyasını aydınlatmıştır. Onun Hin distan'a "Usulücedit" mektebi açması; medeniyeti Hindistan'a sokanların daima Türkler olduğuna dair kanaati daha kökleş tirmiş, "Usulücedit" hareketi ile Hindistan maarifinde yeni bir "Tac mahal" kurma şerefine ve ebediliğine ulaşmıştır.
IM Mirza Bada: Rusya İhtilalinde Türkler. Dergi, sayı, 9, s. 5, Münih 1967 Muhar rem Feyzi Togay: Yusuf Akçura'run Hayatı, s. 51,1944 İstanbul Abdullah Bat tal Taymas: Kazan Türklerinde Milli Davranışlar. Dergi, sayı 22, s. 30, Münih 1960; Prof. Lâszlö Râsonyi: Tarihte Türklük s. 276, T.K.A.E. 1971. 165 Muharrem Feyzi Togay: Yusuf Akçura'nın Hayatı, s. 51,1944, İstanbul.
GASPIRALI İSMAİL BEY'İN ESERLERİ Gaspıralı İsmail Bey'in genel olarak bütün eserleri küçük hacimli olmasma rağmen, bu eserler, ihtiva ettikleri konu ve gaye bakımından son derece önem taşımaktadır. Gaspıralı İsmail Bey'in ilmi mahiyette hiçbir eseri mevcut değildir. Fran sızca'yı ve Rusça'yı ana dili gibi konuşan, Avrupa medeniyeti nin bütün inceliklerine ve Türk tarihine ve Türk kültürüne yakından vakıf olan İsmail Bey, bu özellikleri ile bir ilim ada mında olması gereken bütün meziyetlere sahipti. Lâkin İsmail Beyin hedefi, belli bir aydın zümresine değil, cehalete ve taas subun içine gömülen bir millete seslenmekti, fikrini ilmini bir millete aktarmaktı. Gaspıralı İsmail Bey'in ilk tetkik eseri, 1874 yılında İstan bul'da basılmış olan "Avrupa Medeniyetine bir Nazar-ı Muva zen ed ir.166 29 sahifelik küçük; fakat, fikir ve anlam ifadesi bakımından değeri son derece büyük olan bu kitabı; Gaspıralı
,66 Kırımer: Ayıu eser, s. 19.
İsmail Bey, Avrupa'dan edindiği intibâlarından ve tetkiklerin den istifade ederek yazmıştır. İsmail Bey bu eserinde; Avrupa Medeniyetinin sosyal ne ticelerini tahlil etmektedir. Dış görünüş itibarı ile göz kamaştı ran Avrupa medeniyetinin insanlara ne kazandırdığını, iğneli bir dille ortaya koyan İsmail Bey, saraylarda oturanlarla, mah zenlerde geceleyenleri; zenginlik içinde yüzen asilzade kontes lerle; vücudunu satarak karnını doyuran kadınları görüyor ve iğneli bir dille mukayesesini yapıyor. Sözlerine devamla İsmail Bey şöyle diyor: "Avrupa medeniyetinin dışına bakar ve maişetin içyüzüne dikkat etmezsek bir şey anlayamayız, ancak kudretlerine, akıl larına şaşıp kalırız... Roçilt gibi onbeş adamın milyonlarla servetine mi taaccüp edelim, onbeşmilyon ahalinin ölümlük iki arşın toprağı olmadığına mı şaşalım? Londralı bir leydinin, bir Paris hanımının terbiye, letafet ve nezaketine mi hayran ola lım; Londra ve Paris sokaklarında vücut ve ırzını müzayede etmekte olan 150.000 fahişe kadınlara mı dikkat edelim? Bir ineklerinin, bizim on inek kadar süt verdiğini mi tahsin kıla lım; yüzde doksandokuzunun bir ineğe sahip olamadıkların dan mı ibret alalım."167 Eserden de anlaşılacağı üzere Avrupa medeniyeti, bir zümrenin rahatlığını, mutluluğunu ve zenginliğini ebedi kıl mak için gelişmiştir. Halkın umumu açtır, sefildir, perişandır. Bu ufak hacimli eser, Türk aydınlarında Avrupa'ya karşı aşırı hayranlığın ve dolayısıyla buradan gelişen aşağılık komplek sinin doğmasını önlemiştir.
167 Kırımer: Aynı eser, s. 20.
Gaspıralı İsmail Bey'in diğer bir önemli eseri de "Rusya Müslümanları"dır. İsmail Bey, Rusça yazıp, Kırım'ın merkez idaresi Akmescit (Simferepol) şehrinde çıkan "Tavride" gaze tesinde tefrika olarak neşrettiği makalelerin hepsine "Ruskoye Müslümansto" (Rusya Müslümanları) unvanını vermiştir.168 Bu makaleler, Gaspıralı'mn o zamanda yani 1881 senesinde taşıdığı fikirleri, kerdi kendine koyduğu meseleleri, vâsıl ol duğu kararları açık bildirdiği gibi, müstakbel hayat fikriyesinde bir nevi programı mahiyetindedir. Bu cihetle İs mail Bey'i anlamak için tamamı 45 sahifelik bir risale teşkil eden bu küçük eser, büyük kıymeti haiz bir vesikadır. Bu eser den açık olarak anlıyoruz ki, İsmail Bey bir milliyetçidir. İsmail Bey, mensup olduğu milleti, yalnız Kırımlılar olarak almıyor; "Türk-Tatar" namı ile anılan kavimlerin tamamım kendi mille ti sayıyor. Bu cihetle İsmail Bey'i bu andan itibaren "Bütün Türkçü" addetmekte hata yoktur.169 Gaspıralı İsmail Bey bu eserde: "Rus hâkimiyetinin, Türk dünyasına hiçbir fayda temin etmediğine, bilâkis Türkler'in Ruslaştırılmak istendiğine, maarifin, dilin perişan edildiğine" işaret etmektedir. "Ak toprağa" göç meselesinde bütün suçu Çar hükümetlerine bulan İsmail Bey, maarif meselesine de değinerek şöyle devam etmektedir: "Büyük bir teessüfle şurasını da kaydedeyim ki Rus haki miyeti Türk halkının ilim menbaı olan mekteplerini de mahvuperişan etti. Bana kalırsa vaktiyle Rus milletini taht-ı idaresine almış olan Tatar hâkimiyeti, Rus milletini birçok mu zır ecnebi tesirlerinden vikaye ederek ona kuvvet verdi ve Rus
168 Yusuf Akçura, Türk Yılı, s. 336. 169 Akçura Aynı eser, s. 338.
birliği mefkuresinin temellerini attı."170 Gaspıralı İsmail Bey, Rus hakimiyetinin, Rusya Müslümanlarına birçok kazançlar temin ettiğini iddia eden Rus misyonerlerine şöyle cevap veri yor: "Rusya devletinin doğu milletlerini medenileştirmek için çok ciddi işler yaptığına dair son vakitlerde çok yazılmakta ve söylenmektedir. İyi, fakat bu medeniyet işleri neden ibarettir? Kadılar yerine uzeyt naçalnikleri, naipler yerine pristavlar, beylikler yerine vilâyet ve eyaletler, ipek cüppeler yerine zadegân yakalıkları idame etmekle mi medeniyet yapılır?"171 "Rusya Müslümanları", milliyetçilik nokta-i azarından ga yet mühim bir hali müşahade ve bu münasebetle yine aynı ehemmiyette bir meseleyi ortaya koyar: "Asya ve Avrupa'nın bir kısmında yaşayan büyük bir millet: Türk-Tatar milleti var. Bu millet, parça parça, dağınık zayıf, bu millet diğer milletlere nispeten ilim ve marifetçe, servet ve medeniyetçe pek geride kalmış; böyle devam ederse tabiat kanunlarına göre "sen-ben" kavgasından düşen milletler mahvolacaktır, başlıca milletler tarafından yutulacaktır.172 Gaspıralı İsmail Bey'in "Rusya Müslümanları" eserinde çıkarmak istediği önemli bir sonuç da şudur: "Türk-Tatarlar, kendi mektep ve medreselerinde kendi dilleri ile Avrupa ilim ve muhalifini, hüner ve sanayiini öğrenmelidirler. Yalnız mek tep ve medreselerle iktifa olunmayarak, kendi dillerinde kitap lar, risaleler, mecmualar ve gazeteler yazılıp neşrolunmalıdır.
170 İsmail Gaspıralı, Rusya Müslümanları, s. 12, 1881 Akmescit; Kırımer: Aynı eser, s. 31. 171 İsmail Gaspıralı, aynı yerde, s.6, Kırımer: Aynı eser, s. 31. 172 Yusuf Akçura: Aynı eser, s. 338.
Hâsılı millî bir Türk-Tatar edebiyatı (geniş manası ile) vücûda gelmelidir." Gaspıralı İsmail Bey, "Rusya Müslümanları eseri ile Ruslar'ı ürkütmemek için çok maharetle yazmak istemişse de bazı Rus tenkitçileri bu eserde bütün Müslüman Türkleri Batı medeniyeti ile kuvvetlendirerek birleşmiş bir siyasî heyet meydana getirmek ve bu suretle Rusya Devleti başma büyük bir bela açmak yani "Bütün Türklük" yapmak gayesi gizli ol duğunu bulup göstermeye çalışmışlardı.173 Görüldüğü gibi 1881 yılında, panslavizmin bütün Çarlık Rusyası'nı etkisi altına aldığı bir zamanda ve sıkı bir sansür altında bu eseri neşretmenin emsalsiz bir cesaretin örneği ol duğunu kabul etmek gerekir. Gaspıralı İsmail Bey, 1900 yılında eski Türk ulemasından malumat veren; "Türkistan Ulemâsı" adlı bir risale yayınlamış tır. Bu risalenin esas gayesi; Türk Milletini "Cahil ve barbar" göstermeye çalışan Rus misyonerlerinin oyunlarını bozmaktı. İsmail Bey, bu eserin girişinde maksadını şöyle açıklıyordu: "Türk Milletinin istidadı tabiîsi ve ulûmu fûnuna hizmet leri görülsün ve biz de bunları göze ve ya da alalım da tahsili kemalattan korkmalıyım. Kendimizi yalnız atlı, çapkın ve bas kıncı zannedip de ilim ve kemalât meydanında yersiz, orunsuz addetmiyelim."174 1901 yılında, "Mebadii Temeddünü İslâmiyanı Rus" adlı bir risale yayınlayan İsmail Bey, bu risalede, Rusya Türkleri'nin gelişme yolunda attıkları adımlarda hizmetleri, yardım ları dokunanları tanıtmakta, onları hürmetle anmaktadır.175
173 Yusuf Akçura: Aynı eser, s. 339. 1/4 İsmail Gaspıralı: Türkistan Uleması 1900, Akmescit; Kırımer: Aynı eser s. 56. 175 İsmail Gaspıralı. Mebadii Temeddünü İslâmiyanı Rus. 1901 Akmescit; Kırımer: Aynı eser s. 57.
Gaspıralı İsmail Bey, 1906 yılında; Rusya Türkleri'nden yetişmiş ulema ve ilim adamlarının biyografilerini' topladığı "Akgül Destesi"176 1991 yılında; "Rusya'da Milli Türk Mektep lerinin Islahı ve Usûl-ü Setiyenin İntişarı"177 adlı risaleleri ya yınlanmıştır. Gaspıralı İsmail Bey'in ayrıca edebi eserleri de vardır. Bunlar genellikle "Tercüman"da tefrika halinde basılmış olan ve okuyucuya milli-dinî ruh ve heyecan verebilme gayesi ile yazmış olduğu hikayelerdir. Bu hikayelerin en önemlileri; "Arslan Kız", "Kadınlar Ülkesi", "Darûlrahat Müslümanları", "Gündoğdu" vs. idi. Bu hikayelerden "Darûlrahat Müslümanları", İslamiyet'in ilerlemeye mani olmadığını ispat ve bu esasa dayanılarak ku rulacak bir cemiyetin gerek ahlaken ve gerekse sosyal tezatlara ve haksızlıklara mahal bırakmaması ile Avrupa cemiyetlerine yetişeceğini meydana koymak gayesi ile yazılmıştır. 1895 yı lında "Tercüman"da tefrika olarak basılmaya başlanan bu hi kaye sonra da kitap halinde çıkarılmıştır. 1906 yılında basılmış olan "Gündoğdu" hikayesinde; "Her sınıfın iyi cihetlerini ve uygunsuz hallerini görüp, öğrenip millî zaafın neden ibaret ve milletin neye muhtaç olduğunu anlamalı" diyen İsmail Bey, bu hikayesinde 1875'den 1878'e kadar araştırmalarda geçen üç senede edindiği tecrübeleri an latmaktadır.178 Görüldüğü gibi Gaspıralı İsmail Bey, her şeyini olduğu gibi edebi yönünü de inandığı dava yolunda ustalıkla kullanmayı bilmiştir.
176 İsmail Gaspıralı: Akgül Destesi, 1906, Akmescit: Kınmer: Aynı eser, s. 57. 177 Gaspıralı İsmail Bey, bu risaleyi; Usûl-ü Cedit okullarının ilk öğretmeni olan Bekir Emektar Efendi'ye ithaf etmiştir. 178 Yusuf Akçura: Aynı eser, s. 339.
HASTALIKLARI, VASİYETLERİ VE ÖLÜMÜ Gaspralı İsmail Bey'in, hastalıkları, vasiyetleri ve ölümü hakkında çok az yazı yazılmıştır. Bu yazıların muhtevası ba kımından en değerlisi; İsmail Bey'in yakın mücadele arkadaşı Haşan Sabri Ayvaz'm yazmış olduğu179 "Büyük İsmail Bey'in Hastalığı, Vasiyetleri ve Ölümü" adlı yazısıdır. Cafer Seydahmet Kırımer'in "Gaspıralı İsmail Bey" ese rinde tamamını almış olduğu bu yazı okunduğunda anlaşıla cağı üzere gerçekten bu ulu Türk büyüğünün son günlerini aksettirebilmektedir. Bu yazıdan bazı bölümler: "İsmail Bey Gaspırali hazretleri, birçok senelerden beri ha fif bir bronşit hastalığına müptelâ idilerse de 1914 senesi sonla rına kadar hastalıklarından hiç şikâyet etmiyorlardı. İşine ba kar, yazısını yazardı."
179 Haşan Sabri Ayvaz, Gaspıralı İsmail Bey'in tam manası ile güvendiği yakın kalem ve mücadele arkadaşıdır. Haşan Sabri Bey, büyük İsmail Bey'in son an larında yanından ayrılmamış, son nefesini verirken yanında bulunmuştur.
İsmail Bey, hastalığı vahim bir hal aldığı zaman doktor tavsiyesi üzerine Kırım'ın yalı boyuna istirahata gitmiş, orada da fazla kalmayarak deniz havasının iyi geleceği düşüncesiyle İstanbul'a geçmiştir. İstanbul'da umduğu faydayı bulamayan İsmail Bey, hastalığının daha da ağırlaştığını fark edince Yusuf Akçura ile birlikte Kırım'a dönmüştür. Kırım'a dönüşünün ikinci günü İsmail Bey, kendi isteği ile yanında Yusuf Akçura ve "Tercüman"ın muharrirleri ile birlikte yıllarını verdiği mat baasının önünde resim çektirmiştir. Resim çekinirken hep ya tar vaziyette poz veren İsmail Bey, çevresindekilerin şüpheli ve mütereddit bakışlarından durumu anlamış ve şöyle cevap vermiştir: "Ne taaccüp ediyorsunuz, bundan sonra benim ala cak vaziyetim yatmak olacaktır, zaten ben buna yaklaşmakta yım." İsmail Bey, 9 Eylül'de kızları Şefika ve Nigar Hanımları, damadı Nasip Bey'i oğulları Rıfat ve Haydar Beyleri, Haşan Sabri Ayvaz'ı başucuna çağırmış ve vasiyetini söylemişti. Va siyetinden bazı bölümler: " ... Bundan sonra Tercüman'm baş muharriri Haşan Basri Ayvaz olacaktır. İki seneden beri ben ona emanet etmekteyim, sizler de emanet ediniz oğullarım... Kendi ihtiyari ile Tercüman'dan gitmezse kimse onu çıkaramıyacaktır..." " ... Tercüman gayri kabilî taksimdir. Hiç taksim edilemez. Evlatlarım çalışsınlar, iradenden istifade etsinler, "Tercüman"ı söndürmezler ümidindeyim." 10 Eylül'de durumu daha da ağırlaşmıştı. Durumunu id rak eden Gaspıralı İsmail Bey, Yasin-i Şerif okutturmuştu. İs mail Bey, Yasin-i Şerif okunması bittikten sonra vazifesini ye rine getirmenin rahatlığı ve huzuru içinde dua ediyordu:
"Büyük Allahım! Altmışüçbuçuk sene yaşadım. Bu haya tın otuzbeş senesini Müslümanların uyanması, terakkisi, taallisi ve tekâmülü uğrunda sarfettim Yarabbi... Ey Büyük Tanrım! Meydana getirmek istediğim birçok şeyler daha vardı... Fakat buna muvaffak olamayacağım... artık., artık ne varsa hep senin, her şeyin senin elindedir. Allahım!.." 10 Eylül akşamı çocuklarını yanma çağıracaktı, hepsini ok şayan ve öpen îsmail Bey, oğlu Rıfat'a hitaben: "Oğlum Rıfat! Bundan sonra kardeşlerinin, hemşirelerinin hâmisi sen olacaksın. "Tercüman"ı söndürme, "Tercüman" daima yanmalıdır. "Tercüman"m hâmisi Milletdir. Millet otuüç seneden beri onu himaye etti. Eğer sizler benim sözle rimle hareket ederseniz Millet daima "Tercüman"ı himaye edecektir." Gaspıralı îsmail Bey, bu vasiyetinden sonra başını kıble yönüne çevirmiş, 11 Eylül sabah saat 7'ye kadar bu vasiyette kalmıştı. "Gözleri yarı açık bulunuyordu... İsmail Bey son nefesini verirken gözlerini bir daha açıp etrafına bakındı ve ebedi ola rak gözlerini yumdu." Bu acı haber bütün Türk dünyasında bir yıldırım gibi ya yıldı... Her taraftan "Tercüman"a binlerce telgraf geldi. Kı rım'ın her tarafından merhumun cenazesinde bulunmak üzere heyetler geldi. Her taraftan birçok çelenkler gönderildi, matem bayrakları getirildi ve Eylül'ün 12 Cuma günü (12.IX.1914) cenazesi, altıbin kişilik bir cemaatin elleri üstünde taşınarak Mengli Giray Han türbesi civarındaki ebedi istirahatgahına
götürüldü.180 Gaspıralı İsmail Bey, toprağa verildikten sonra düzenlenen merasimde nutuk söyleyenler bazı dakikalarda kendisini tutamayarak gözleri yaşlanıyor, sesleri titriyor, ce maatin arasında hüngür hüngür ağlaşma sadaları işitiliyor du... Filhakika bu yalnız burada cemolmuş Kırım Müslüman ları değil, Umum Rusya ve hatta umum Türk-İslamlar için heyecanlı dakikalar idi... Bunu düşünerek ağlamamak kabil değildi.181 "Tercüman"a gönderilen binlerce telgraftan birinde, AzerbaycanlI fikir mücadele adamı, Ali Merdan Topçubaş şöyle diyordu: "Tercüman idaresine: Vefasız ecel, merhametsiz eli ile otuziki seneden beri Müslümanların yolunu nurlandıran çırayı söndürdü. Şimdi yalnız "Tercüman" idaresi değil, umum Rus ya Müslümanları yetim kaldı. O Müslümanlar ki, unutulmaz İsmail Mirza Gaspırali'yi pek haklı olarak, en ötkün sözlü bir gazetenin müessisi, Müslüman efkâr-ı umumiyesinin başbuğu, "Usûl-ü Cedit" mekteplerinin naşiri sayıyorlardı. Millet ara sında mukaddes bir makam tutarak onun munafiini müdafaa ya bütün varlığı ile çalışması, ilelebet hayırla yadettirecektir. Onun gösterdiği yolla Müslümanlara hizmette devam etmek ve "Tercüman"ı, devam ettirmek onun şakirtlerinin borcudur. Bu elîm hadise karşısında "Tercüman" idaresine ve umum Müslümanlara sabr-u cemil ve teselli ihsan etmesini Allah'tan niyaz ederim."182 Bu acı haberin bütün Türk Dünyasında, bilhassa Rusya'da yapmış olduğu tesiri Türk basmında çıkan yazılardan anlaya
180 Cafer Seydahmet Kırımer: Aynı eser, s. 138. 181 Kınmer: Aynı eser, s. 138. 182 Kınmer: Aynı eser, s. 221.
biliriz. Kazanlı gazeteci Fatih Kerimî Vakit Gazetesi'nde şöyle diyordu: "Bu gün, büyük Türk-Tatar dünyasının yolbaşçısı olan en parlak yıldızı söndü. Bu yıldızın sönmesi Türk-Tatar dünyası nın, şarkından garbına, şimalinden cenubuna kadar görülecek ve her yerde özünün dehşetli tesirini icma edip hassas kalpleri titretecektir. İsmail Bey'in hayatı, Rusya Müslümanları için özbaşma müstakil bir devir, özbaşına müstakil bir tarihtir. .. .Şiddetli bir nehir cereyanını başka bir tarafa akıtmak ne kadar müşkül bir iş ise, gaflet ve taassup deryasına batmış bir milletin fikrini ikinci bir tarafa çevirip işletmek, ondan daha müşkül bir iştir. İsmail Bey merhum işte böyle bir işi işledi. Hiç şüphesiz O, büyük bir adamdır. Onun yüksek ruhu huzurun da diz çöküp tazim ediyoruz. Hüdanın ebedi rahmetinde ol sun."1»3 Kazanlı araştırmacı Abdullah Battal Taymas "Tercüman"da: "Türk-Tatar tarihinde kendisine bir "devir" yapan, bir mil letin sosyal hayatında yolbaşçılık edip onu faydalı yola götür meğe muvaffak olup dünyadan giden İsmail Bey pek mes'ut ve bahtiyardır. İsmail Bey öldü, fakat onun büyük işleri ve yetiştirdiği naf'i yemişleri, bütün bir millete hayat veren ruhu tayyibesi bizim aramızda baki kalıp daima yaşayacaktır. Rusya Müslümanları sana minnettardır ey büyük İsmail Bey!.."184 diyordu.
183 Fatih Kerimî: Büyük Millî Matem: Vakit, 12 Eylül 1914; Kınmer: aynı eser, s. 184. 184 Abdullah Battal Taymas: Zor Vak'a, Tercüman, 1 Ekim 1914, Nu. 200, Kınmer: Aynı eser, s. 187.
Kırımlı Haşan Sabri Ayvaz, duygularını "Tercüman"da şöyle ifade ediyordu. "İsmail Bey'in yalnız cesedi öldü. Ruhu, fikirleri, emelleri ölmedi, ölmeyecektir... Bunlar yaşıyor ve ilelebet yaşayacaktır. Onun cesedi bu gün tamamen topraklara karışmış ise de ulvi yetlere doğru yükselen ruhu her an ve zaman Türk-Tatar dün yasının fezasında evela etmekte yüksek fikir ve emelleri de kendisinden sonra bırakıp gittiği milletin kalpgâhında, millî vicdanında yaşamaktadır.."185 Meşhur yazar ve mücadele adamı Ayaz İshakî, o andaki duygularını "İl" gazetesinde dile getiriyordu: "Artık İsmail Bey aramızda yok, o darülrahata gitti, lâkin onun ektiği tohumlar, çiçekler, aşıladığı ağaçlar bütün Rusya boyunca dağıldı. Milyonlarca talebeleri onun başladığı işi alıp götürmeğe, onun kurduğu işleri büyütmeğe koyuldular. Böyle ulu bir babaları olduğuna sevinerek işin sonuna götürebilece ğine iman ederek işe giriştiler. Bu kahraman babalarını numu ne ve misal addederek canlı imandan tecessüm eden babaları nın çizdiği yoldan ayrılmamağa azmederek işe tutundular. İsmail Bey öldü. "Tercüman" babanın ruhu bütün Tatar hareketinde ulu başbuğ olarak yaşayacaktır."186 Türkiye basmında da İsmail Bey merhum hakkında birçok yazılar çıkmıştı. "Türk Yurdu", (Yıl. 1332 sayı: 12) nüshasını
185 Haşan Sabri Ayvaz: "Yaşayan Ölülerden İsmail Bey Gasprinski "Tercüman" Nu. 196,1916. 186
Ayaz İshakî: Büyük Üstat İsmail Bey: "İl" gazetesi, nu 40,1914, Kınmen Ayru eser, s. 203.
İsmail Bey merhumun ruhuna ithaf etmiştir. Bu özel sayıda Ahmet Ağaoğlu: " ... Fakat İsmail Bey'in ruhu, kalbi hulâsa manevi İsmail Bey öldü mü? Hayır! Hayır! O, daima zinde, daima berhayattır ve ben onu şimdi görüyorum, kendisi ile, şu satır ları yazarken sohbet ediyorum! Dünyada Türk ve Türkçülük kaldıkça İsmail Bey de herhayattır, yani İsmail Bey ebedî ve cavidanıdır. İsmail Bey elânda yaşıyor, yetiştirmiş olduğu yüzlerce şa kirtlerinde, terbiye etmiş olduğu binlerce ruhlarda yaşıyor."187 diyordu. İsmail Bey merhumun ruhu için bütün Rusyanm Türk bölgelerinde Mevlûd-u Şerif okunmuştur. Törenler düzenlen miş, konuşmalar yapılmıştır. Türkiye'de yapılan törenleri Ah met Muhtar Paşa düzenliyordu. Ayrıca İstanbul'da Ayasofya Camii'nde merhumun ruhuna bağışlanmak üzere Türk Yurdu, Türk Ocağı, Türk Birliği Derneği ve İslam Mecmuası heyetleri tarafından Mevlûd-u Şerif okutturulmuştu.188 İsmail Bey'in ruhu; rahattı, bahtiyardı. Çünkü artık o ebedileşmişti...
187 Ahmet Ağaoğlu, İsmail Bey Gasprinski. Türk Yurdu Nu, 12,1330, İstanbul. 188 Kırımer: Aynı eser, s. 139.
TÜRKLÜĞÜN GASPIRALI İSMAİL BEY'İ TAKDİRİ Kırım, İdil-Ural, Türkistan, Türkiye, bütün Türk Dünyası kan ağlıyordu. TURAN'da bir "Güneş" sönmüştü. Geride; o "Güneşte kalpleri, fikirleri aydınlanan, o "Güneş"i gönüllerin de muhafaza eden, o "Güneşin" ululuğu ve muhteşem parlak lığı karşısında gözleri kamaşan, hürmetle eğilen, UYANAN bu TÜRK DÜNYASI kalmıştı. Gaspırali İsmail Bey'in hayatını bir cümlede ifade etmek gerekirse: "O, Türk olarak doğdu. Türklük için çalıştı ve mutlu olarak öldü" diyebiliriz. Kadirşinas Türk Milleti; hayatını "Türklük" ülküsüne vakfetmiş olan bu değerli evladına karşı asla lakayt kalmamış, tarihinde ve gönlünde gereken yeri ver mesini bilmiştir. İsmail Bey, tarihte başarılarını gözleri ile gö rüp mükafatlarını alarak, mutlu olarak ebedileşen ender insan lardan birisidir. Kendi durumunu şu sözlerle ifade eden İsmail Bey merhum: "Ben, büyük değilim, fakat bahtiyarım.. Benim bahtiyarlı ğım pek sevdiğim millete ve Müslüman kardeşlerime hizmet
etmekliğimdir... Milletimin doğru sözü kabul ve icradaki isti dadı fevkâladesi beni pek bahtiyar ediyor." demişti... İsmail Bey bahtiyardı... Çünkü, milli benliklerini unutan milletlerin çökmeye, başkalarının kulluğuna düşmeye ve eri yip gitmeye mahkum olduklarını o, herkesten iyi anlayarak, bütün hayatını Türklüğün kendisini bulmasını temin edecek esasları hazırlamaya vakfetti... Türklüğün her gün milli, me deni yükselmesine şahit oldu.. Türk birliğine inanan ve çalı şanların arttığım gördü.. ,189 Gerçekten de İsmail Bey merhum, mücadele hayatının or talarına doğru Türk-İslam dünyasında yaptığı gezilerde pek coşkun bir sevgiyle karşılanmış, ileri gelenlerin iltifatlarına mazhar olmuştur. İsmail Bey merhumun Türk Dünyasındaki yerini daha iyi anlayabilmek için "Tercüman"m 25. yayın yılı münasebeti ile yapılan merasim programını incelemek gerekir. 2 Mayıs 1908 de "Tercüman" 25. neşir yılına giriyordu. O gün, "Tercüman" gazetesinde yapılan merasim hakikaten milli bir bayram şeklini almıştı.190 "Tercüman" idaresine binlerce kutlama telgrafı gelmiş, Rusya'nın Türkler'le meskûn bölgele rinden, Gaspıralı İsmail Bey'e adeta yağmur gibi hediye yağdı rılmış, heyetler gönderilmişti. Düzenlenen merasimde Yusuf Akçura ve bazı konuşmacılar İsmail Bey'den övgü ile bahset mişlerdir. Gönderilen binlerce hediyeden en derin anlam taşıyanı Orenburg'lu Sıddık Hakberdin'e aittir. Bu zat, Gaspıralı İsmail Bey'e bir platin yüzükle birlikte manalı bir mektup göndermiş
189 Kınmer: Aynı eser (son sözde) s. 242. 190 Kınmer: Aynı eser, s. 128.
tir. Sıddık Hakberdin, İsmail Bey'in yüksek vasıflarını platine benzettiğinden bu yüzüğü, bu madenden yaptırmaya karar verdiğini kaydetmekte ve şöyle devam etmektedir: "Platin hararete en çok mukavemet eden bir maden oldu ğu gibi İsmail Beyefendi de Pobedonotsof, İlminski, Ostrovemof, Alekterof ve tevabilerinin cehennemlerinde yanıp eriyip gitmedi. Bu, kendisinin, insanların platini olarak yara tıldığını gösterir. ... İnsanlar platinin kadrükıymetini geç bildi. İsmail Bey'in de kadrükıymeti birkaç bin Usûl-ü Cedit mektebinin kurulma sından sonra anlaşıldı ve ehlinsaf önünde kadri anlaşılarak kendisinin ak altın olduğu tasdik edildi."191 "Tercüman"m 50. yıldönümünü Türklük; Gaspiralı'sız fakat 25 yıl öncesi gibi aynı şevk ve heyecanla kutladı. İstan bul'da, Köstence'de, Varşova'da, Budapeşte'de, Berlinde konferanslar tertiplendi.192 Milyonlarca Türk, Türklüğün ebedi önderi Büyük Gaspıralı İsmail Bey'i rahmet ve minnet le andılar. Bundan elli sene evvel bütün hayatını Türk ve İslam Dün yasının siyasi ve sosyal meselelerine vakfederek, otuzbeş sene bu uğurda azimle, basiretle çalışmış olan Gaspıralı, yalnız Türk Aleminin değil, bütün İslam Dünyasının yetiştirdiği en der şahsiyetlerden birisidir.193 Bundan dolayı diyebiliriz ki Gaspıralı İsmail Bey faaliyetlerine devam etmeseydi, 1917 İhti lali'nden sonra ve II. Dünya Savaşı'nda; Kırım, Kafkasya, İdil-
191 Kınmer: Aynı eser, s. 128. 192 Kınmer: Aynı eser, s. 224. 193 Kınmer: Tercüman gazetesinin 50. senesi münasebetiyle. Azerbaycan Yurt Bilgisi, s. 156, cilt 2,1933.
Ural, Türkistan ve Azerbaycan Türkleri'nin milli-kurtuluş ha reketlerinin başlayacağı tasavvur dahi olunamazdı.194 Fikrimizce Türk Dünyasında, Türk davasını Gaspıralı kadar şumûllü ve etraflı olarak kavrayan ve bununla beraber milleti nin siyasi mukadderatına dair fikirlerini azami ihtiyata riayetle içerisinde saklayabilen ikinci bir şahsiyet yoktur.195 Bütün ırkdaşlarının sevgi ve saygılarına mazhar olan Gaspıralı faaliyetinin ve hakkıyla kazandığı şöhretinin en yük sek noktasma ulaştığı bir zamanda hayata gözlerini kapamış tır. Çok milyonluk Türk-Müslüman Dünyasının kültürel-milli Rönesans devrini yaratan ve kendinde tecessüm ettiren ve bu gerçekten büyük insan, Cafer Seydahmet Kırımer'in de kay dettiği gibi, kendini hiçbir zaman böyle kabul etmiyor ve ken di kendini sadece "Mutlu İsmail" diye adlandırıyordu. Ve ger çekten de tarihin nadir bildiği büyük mutlu insanlardan biri olmak üzere Gaspıralı'nın hatırası, bütün dünya Türk ve Müs lümanlarının kalbinde ebediyyen yaşayacaktır.196 Onun fikirlerini, emellerini baltalamak, öldürmek artık mümkün değildir... Çünkü onlar milletin kanına, ruhuna, hayatma girmiştir. Türk-Tatar milleti bugün bunlarla nefes alıyor, bunlarla ruh ve hayat buluyor.197 Onun gönlünden ve aydın kafasından haykırışları bütün Türklüğü uyandırdı, ken dine getirdi ve birleşme yoluna soktu. Derin övgülerle ona borçluyuz hepimiz.198 Onun Türkçülüğü, kendi zamanında
1,4 Dr. Ediğe Kırımlı: İsmail Bey Gaspıralı, Dergi, sayı 62, s. 63, Münih 1970. 195 Kınmer: Tercüman Gazetesi'nin 50. senesi münasebetiyle A.Y.S.B. s. 159. 196 Dr. Ediğe Kırımal: İsmail Bey Gaspırali s. 64, Dergi 62,1970 Münih. 197 Haşan Sabri Ayvaz: Yaşayan Ölülerden İsmail Bey Gasprinski. Tercüman, Nu. 196,1916 Bahçesaray, Kınmer: Aynı eser, s. 197. 198 Dr. Saffet Engin Cârin: Türk Kültürü nedir ve ne değildir, s. 256.
olduğu gibi ölümünden sonra da yaşıyor ve ebediyyen yaşa yacaktır. "Biz Türkler 'dilde, fikirde, işte' birleştiğimiz zaman, Büyük İsmail Bey'in ruhu kimbilir ne kadar şâd olacaktır."199 ... Yarınki Türk nesillerini kendine çağıracak pek mübarek bir meshet daha var ki, Kırım yalılarında Türk âleminin ayak seslerini dinleyerek yatıyor. Bütün ömründe Türk'ü kurtarmak için yürüyen kahramana, Kırım'ın şimdi her zamandan daha sevgili olan topraklarındaki milli kahramanımıza yarın fakir iken zengin, zayıf iken güçlü, bedbaht iken kutlu olacak Türk nesilleri Türk bayrağını götürüp lahdine serecekler ve onun ve başının üstünde Türk dehasının yaratacağı yeni bir tac-mahal yükseltecektir.200 Çarlık Rusyası Gaspıralı'yı yıkamamıştı. Bolşevizm tufanı da onun, milletinin kalbinde bıraktığı büyük hürmet ve minnet izini silemeyecektir. Yarınki nesiller herhalde bütün Türk kabi lelerinin hür ocaklarında; mukaddes milli yolda yılmamış, satılmamış, dönmemiş olan Gaspıralı'ya layık müesseseler açacak ve heykeller dikeceklerdir.201 Gaspıralı İsmail Bey, yetiştirdiği talebeleri ile, fikirlerine inanan genç nesiller ile bir "Türk Ülkü Ordusu" kurdu. Yarın bu ordu, bütün Türk dünyasına yayılcak ve Gaspıralı İsmail Bey'i: "TURAN HÜRRİYET GÜNEŞİ" namı ile "Türk Birliği ve Cihan Hakimiyeti Ülküsü Tari hi "nin başına; şerefle, iftiharla ve kanlan ile yazacaklardır.
199 Ömer Seyfettin: Büyük Türklüğü Parçalayan Kimlerdir? Hayat Tarih Mecmuası, sayı: 3, s.21, Nisan 1967, İstanbul 200 Nasrullahüuphi Tannöver: ben onu gördüm. Türk Yurdu sayı 12,1330. 201 Kınmer: Tercüman Gazetesi'nin 50. seneliği münasebetiyle Azerbaycan Yurt Bilgisi s. 160, cilt 2,1933.
Bütün hayatını Türklüğün yükselmesine sarfeden İsmail Bey, Türk halkının ebedi şükranına layıktır.202 Huzurunda saygı ile eğiliyoruz Büyük Gaspıralı İsmail Bey. Bizden senin pak ruhuna Fatihalar, rahmetler... Unutulmaz hatırana, kalb dolusu hürmetler...
02.07.1971
202 Prof. Dr. Fuat Köprülüzade: İsmail Bey Gasprinski. Azerbaycan Yurt Bilgisi cilt, 2, s. 154,1933.
N E C İ r H A B L E M İT O Ğ L U
GASPIRALI İSMAİL &-
Necip Hablemitoğlu bu eserinde bir döneme ışık tutan öncü şahsiyetlerden 'Gaspıralı İsmail’i irdeleyerek önümüze bir ufuk açıyor. Eser. bize. 'Tercüman' gazetesinin ışığı. Usulü Cedit hareketinin öncüsü Gaspıralı İsmail’in hayranlık uyandıran mücadelesini öğrenerek kendi bilincimize sahip çıkmamız için bir kapı aralıyor. Kırım’dan başlayıp tüm bir Orta Asya'nın Türklük bilincinin ve ileri bir eğitimin oluşmasına hayatını koyan Gaspıralı İsmail’in, Çarlık Rusyası'nın Türk halkını eğitimsizliğe ve geriliğe sürükleyen politikalarına karşı koyusunun siyasi mücadelesi toplumsal bir bilincin de öyküsü aslında. Gaspıralı İsmail ile ortaya konulan fikirler bir dönemin kırılmasını da yansıtması açısından tarihe ışık tutuyor. Yayınevimiz Çarlık Rusyası'nda Türk faktörüne yönelik oluşturulan baskıcı dönemde Türk bilincini ve beraberliğini hayatı pahasına savunan insanların hayat mücadeleleri ve siyasi duruşlarıyla oluşturulan birikimin Milli Kurtuluş Savaşımıza kadar etkisini sürdüren ilişkilerini irdeleyebilmek ve sağlıklı fikirler ortaya koyabilmek adına bir çalışma ortaya koymaktadır. Türkiye aydınlanma ve ulusallaşma hareketinde önemli bir yeri olan Genç OsmanlIlar hareketiyle paralellik göstermesi bakımından bizim kendi tarihimize de ciddi katkıları olabilecek bir belge niteliğinde olan bu eseri araştırmacılara sunmayı görev bildik. Necip Hablemitoğlu'nun 'Gaspıralı İsmail' eseri ile başlayan bu düşünce anaforu tarihimizin kırılma noktalarını ortaya koyarak devam edecektir.
www.dharma.com / www.hepsiburada.com / www.idefixe.com / www.kitapyurdu.com / www.netkitap.com