Necmeddin Sefercioğlu - Türk Milliyetçiler Derneği ve Kapatılış Davası

Page 1



••

TURK MiLLiYETÇiLER ..,,,,

.

DERNEGI

VE KAPATILIŞ DAVASI

NECMEDDİN SEFERCİOGLU

1111111111


TÜRK MİLLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAVAsı Yazan Necmeddin Sefercioğlu Yayın Y önetmeni Oğuzhan Cengiz Editör Mustafa Erdem Kafkaslıoğlu Kapak Tasarımı Salih Koca Mizampaj Burhan Maden Baskı/Cilt Lord Matbaası Davutpaşa Emintaş Mat. Sit. No:

1 03/430

Topkapı/İstanbul Tel:

02 12 674 93 54 22858

Sertifika No: İstanbul

- 2012

Kitabın Uluslararası Seri Numarası (ISBN):

978-605-4599- 10-3

T.C. Kültür Bakanlığı Sertifika Numarası:

111111111

12460

İrtibat: Alemdar Mahallesi Molla Fenari Sokağı

35/B

Cağaloğlu/İSTANBUL Tel:

02 1 2 527 33 65 - 66

Faks:

021 2 527 33 64

e-mail: bilgi@bilgeoguz.com.tr www.bilgcoguz.com.tr


••

TURK MiLLiYETÇiLER \J

DERNEGI

VE KAPATILIŞ DAVASI

NECMEDDİN SEFERCİOGLU

111111111



İçindekiler

ÖNSÖZ GİRİŞ

.......... .................. ............ .............................................................

................................ ................... ....................................................

7

11

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRK MİLLİYETÇİLER DERNEGİ NASIL KURULDU?

.......... ...............

15

.................... .......................................

23

İKİNCİ BÖLÜM TÜRK MİLLİYETÇİLER DERNEGİ

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TÜRK MİLLİYETÇİLER DERNEGİ'NİN "TEDBİRLİ" KAPATILIŞI

..........

43

...... .......................................

53

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM KAPATMA SÜRECİNİN SİYASI BOYUTU

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM TEMELLİ KAPATMA DAvAsı

. . . ...... . . . ........... . .................................. .......

57

SON

........ ................................ ........... ...... ...................... .........

65

SÖZ

1. EK ................

69

.......................

83

TÜRK KÜTÜPHANECİLER DERNEGİ ANANİZAMNAMESİ 2. EK

TÜRK MİLLİYETCİLER DENEGİ ÇALIŞMA PROGRAM!


6

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAVASI

3.EK TMO KURULTAYl'NA SUNULAN UMUMi İDARE HEYETİ RAPORU

.

.

..................... ......................... ....................................

95

4.EK ANKARA C. SAVCISI CEMİL BENGÜ'NÜN ..................................

103

.. ......... ..................................................

111

KAPATMA DAVASINA İLİŞKİN İDDİANAMESİ

5. EK TEMELLİ KAPATMA KARAR! .

.

6.EK TÜRK MİLLİYETÇİLER DERNEGİ ÜZERİNE YAZILAR KAYNAKÇA

............. ...........

127

................................ . . ........................................................

135


ÖN SÖZ

Dernekler de insanlar gibidir: Doğarlar, yaşarlar ve ölürler. Hayatlarını uzun süre sürdürebilenlerin sayısı çok azdır. Onlar ya yöneticilerinin ihmali ya da destek yoksunluğu yüzünden yok olurlar. Varlığını sürdürüyor sanılanların çoğu da bitkisel hayattadırlar. Bir de siyasilerin kıskançlığı ve tedirginliği yüzünden, ölen değil, öldürülen kuruluşlar vardır. Bu kitapçıkta ele alınan Türk Milliyetçiler Derneği, en etkin çağında böyle yok edilen kuruluşlardandır. Oysa o, Türk insanırun Türk mill iyetçisi olarak yetişmesi ereğiyle yurdun dört bucağında şubeler açan, siyasetle ilgisi bulunmayan bir gençlik derneği idi. Orada, kendileri de birer aydın genç olan dernek yöneticileri hiçbir yerden yardım almadan, büyük özveri ile çalışıyorlar; ülkelerine ve milletlerine olan büyük sevgilerini, yurdun dört bir yanında açbkları şubeler aracılığıyla Türk gençliğini yetiştir­ meye adayarak göstermeye çabalıyorlardı. Bunu sağlaya-bilmek için, Anatüzüğe koydukları kapsamlı "umumi esaslar'' ve "prensipler'' adlı bölümler yanında, bir de şubelerinin çalışmalarını düzenleyen "çalışma programı" hazırlanıp yayımlanmışh. Bunlarla çalışmalar­ da ve düşüncelerde birlik sağlanacakb. Fakat yokluk ve yoksulluk içindeki başarılar, hem siyasileri hem de milliyet düşmanlarının kıskançlığını harekete geçiriyor, onlarda Derneğin başarılı olmasının verdiği tedirginliği artırıyordu. İşin garip yanı, 1950 yılında iktidara gelmiş ve topluma yeni özgürlüler vaat etmiş olan Demokrat Parti'nin de bu kıskançlık ve


8

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAVAS I

tedirginlik kervanına kahlması, bu yüzden solcu toplum kuruluşla­ rının başlathğı iftira kampanyasını desteklemesiydi. Böylece Cumhurbaşkanı iftira kampanyasının teşvikçisi, başbakan da sadık yürütücüsü olmuştu. 1952 yılının Aralık ayında başbakan Adnan Menderes'in Gaziantep'te yapılan mitingdeki Türk Milliyetçiler Derneğini hedef alan sözleri, gayret­ keş Ankara Cumhuriyet Savasıru harekete geçirmiş, Anatüzüğünde geçen Allah ve soy terimlerine kendince anlamlar vererek Türk Milliyetçiler Demeği'nin "ırkçı ve dinci" bir kuruluş olduğunu, bu­ nun yasalara aykırı bulunduğunu ileri sürerek, 22 Ocak 1953 gecesi Demek Şubelerine baskın yaparak onların evrakına el koydurmuş ve çalışmalarını yasaklatmışh. Daha sonra "temelli kapatma" süreci başladı. O da 4 Nisan 1953 günü sona erdi. Davaya bakan Sulh Ceza Mahkemesi Derneğe yönelik bütün iddialan reddetmiş, fakat yine

de TMO yöneticilerine onar lira para cezası vermek ve 76 şubeli bu

derneği kapatmak zorunda kalmışb. Bu karardaki tek gerekçe, tü­ züğümde yer alan "insanlara hürriyet, milletlere istiklal şiarımızdır" sözü idi. Bu söz "siyasi" olarak değerlendirilmiş, derneğin "ölüm fermanı" olmuştu. Türk Milliyetçiler Demeği'nin maddi varlığına böylece son ver­ mişlerdi. Fa-kat manevi varlığı uzun yıllar boyunca devam etti. Hfila da devam ediyor. Çünkü onun kapahlışından sonra benzer adlar taşıyan, aynı erekte başka dernekler kuruldu (Kök, 2011 : 141-148). Bunların bazısı varlığını sürdürüyor. Aynca, Anatüzüğünde kurucu üye olarak gösterilenlerin hepsi de iş hayatlarında başarılı kişiler oldular. En yüksek yönetim ve öğretim görevlerinde bulundular; çevrelerinde sevilen, sayılan, sözü dinleni­ len kişiler durumuna geldiler. Aralarından bakanlar, üst yöneticiler, tarururuş gazeteciler, öğretim üyeleri çıkb. Onlar, millete hizmetlerini meslek ve iş hayatlarında sundular, başarılı oldular. Bugün onların birkaçı yaşamayı sürdürüyorlar. Prof. Dr. Celal Erçıkan, avukat ve eski milletvekili Şadi Pehlivanoğlu, avukat ve YardımSevenler Der­ neği hukuk danışmanı Kamil Özden bu yaşlı delikanlılardan birkaçı. Derneğin o dönemdeki ilk Ankara Şubesi başkanı Sami Yavrucuk,


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

9

eski bir beden eğitimi bürokrah ve şimdi Yeniçağ gazetesinin 'aksa­ kal' yazarla-rmdan. Son Umuınl İdare Heyetinin üyelerinden Nuri Turumtay ise, kah ABD' deki oğullarının yanında kah Türkiye'de, emeklilik hayahnın tadını çıkarıyor. Her doğuş nasıl sevinç vesilesi ise her ölüm de üzüntü kaynağıdır. 1 Nisan 1951'den 4 Nisan 1953'e kadar, yurdun 76 köşesinde Türk milliyetçiliğinin gür ışığı olan Türk Milliyetçiler Derneğinin trajik ölümü de yurt çapında üzülmelere sebep oldu. Fakat hayat devam ediyor. O yetmiş alh şubenin üyeleri hayatları boyw1ca derneklerini anmaktan, onun telkinlerini uygulamağa çalışmaktan geri kalmadılar. Demeklilik görevlerini o olmadan da yerine getirmeğe çalışhlar. Belgesel nitelikte sayılabilecek bu küçük kitap Türk Milliyetçi­ ler Derneği' nin kısa hayat öyküsüdür. Mutlaka pek çok eksikleri var. Çünkü altmış yıl önceki olayların belgelerine ulaşmak çok zor. Kitabımız Demek üzerine yapılacak başka araştırmalara bir ipucu olabilir belki, diye düşünüyoruz.. Fakat asıl ereğimiz, altmış yıl da geçse o üzücü olayı unutamadığımızı hahrlatmak. Bu vesile ile, beni bu eseri hazırlama yolunda teşvik eden, kayı1aklara ulaşma yolunda yardımını esirgemeyen değerli ülküde­ şim Y ücel Hacaloğlu'ya ve çalışmalarımda başlıca yardımam olan oğlum İlhan Sefercioğlu'ya teşekkür etmeyi ödenmesi gereken bir borç biliyorum. Ankara, 2012

Necmeddin Sefercioğlu



GİRİŞ Dernekler aynı ülkü, bilim, düşünce, görüş ve/ya iş çevresinde olan kişilerin, bilgilerini, görüşlerini, güçlerini birleştirmek için oluş­ turdukları, kazanç ereği gütmeyen gönüllü toplum kuruluşlarıdır. Onların erekleri, çalışma konulan, üyeliğe alınacak olanlarda araya­ cakları nitelikler ve yönetim yapılan, kurulurken hazırladıkları ve ilgili res:rnl kuruma sundukları bir "tüzük" ile belirlenir. O tüzük kurulan derneğin "anayasa"sıdır. Demek, çalışmalarını o tüzükte belirtilen esaslara göre düzerıler, tüzükte belirtilen öğelere göre örgütlenir. Dernekler ereklerine ve uğraşı alanlarına göre bilim dernekleri, ülkü dernekleri, düşünce dernekleri, meslek dernekleri gibi çeşit­ liliklerde olabilir. Onlar, tüzüklerinde belirlenmiş ereklere uygun çalışmalar yaparlar, bilgi üretirler, üretilmiş yeni bilgi ve ustalıkları üyeleri ile paylaşırlar. Onların bazısı üyeleri ile tarbşarak yeni bilgi ve görüşler oluşturrnağa çalışırlar. Çalışma alanlan ile ilgili sorun­ ları raporlar hazırlayarak ilgili kurumların bilgi ve ilgisine sunarlar. Böylece orıların res:rnl bir nitelik kazanmasına ve çözümlenmesine katkı sağlarlar. Bu bakımdan dernekler, toplumların kaçınılamaz, gönüllü kuruluşlandırlar (Sefercioğlu, 2008: 1.). Türkiye'deki dernekler, özellikle 11. Meşrutiyetin ilfuundan sonra kurulrnağa, gelişmeğe başladılar. Türk milliyetçiliği ülküsüne bağlı aydınlar da, ülkü ve düşünce temelinde etkinlik gösteren dernekler kurrnağa o yıllarda yöneldiler. Milliyetçi dernekler, Türk milliyetçiliğini benimseyen ülküdeşleri çabları albnda toplarlar. Onlarda bir yandan milliyetçi gençler ye­ tiştirilrneğe çalışılırken bir yandan da milliyetçiliğe aykın, Türklüğe zararlı akımlar ile düşünce yoluyla mücadele edilir. Bu ereğe ulaşmak için bilgi şölerıleri, seminerler, açık oturumlar, konferanslar, açık


12

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATI LIŞ DAvAsı

hava toplantıları, yürüyüşler, vb. düzenlenir; bildiriler, kitapçıklar, kitaplar yayımlanır (Sefercioğlu, 2008: 1.). Bu tür derneklerin ilki, 1908'de kurulmuş olan Türk Demeği'dir. Ardından, 1911'de Türk Yurdu Cemiyeti, 1912 yılında da Türk Ocağı kurulmuştur. Bunların ilk ikisi kısa ömürlü olmuş, sonuncusu olan Türk Ocağı ise, zaman zaman uğradığı uzun veya kısa kesintilere rağmen, varlığım günümüze kadar sürmüştür ve şimdi yüzün­ cü yılına ulaşmanın mutluluğunu yaşamaktadır. Ne var ki, Türk Ocağı'nın, 1931 yılında kendisini feshetmek (kapatmak) zorunda bırakılması, ülkücü düşünce demek-çiliği alanında büyük bir boşluk yaratmıştı, O dönemdeki toplumsal etkinliklerin, Türk Ocaklan'nın kapatılmasının ardından, iktidardaki tek siyasi partinin organı olarak kurulmuş olan Halkevleri'nde gösterilmesi zorunluluğu ortaya çıktı. Bunun sonucu olarak, Türkiye'nin demokrasi hayatına geçiş yılı olan 1946'ya kadar ülkü - kültür dernekleri kurulamadı. Türk milliyetçiliğinin kabus dönemi sayılan 1944 -1945 yıllarının etkisi hafifledikten ve "Cemiyetler Kanunu" 1945'te değiştirildikten sonra, milliyetçi gençlik yoğun bir "dernekleşme" sürecine girdi. Önceki yıllarda yalnızca dergicilikle sürdürülmeğe çalışılan ülkü­ yü oluşturma, geliştirme ve yayma çalışmalarının yeterli olmadığı düşüncesi ile, o dergiler yanında, Türk milliyetçiliği ülküsüne bağlı olanların birlikte hareketini sağlamak için, bir kuruluşun çatısı altın­ da bir araya gelmeleri öngörüldü. Böylece milliyetçilerin kendilerini bilgi, duygu ve düşüncelerini, paylaşarak geliştirmelerini; tehlike ve tehditler ile örgütlü olarak mücadele etmelerini sağlamak için dernekler kurulması düşüncesi ağırlık kazandı. Çok partili hayata geçilmesi de bunu özendiren bir ufuk açtı. Bunların sonucu olarak, öteki düşünce derneklerinin yanında milliyetçi gençlik, düşünce ve kültür derneklerinin kurulması hız kazandı. Yurdun birçok yerinde, bu ülküyü paylaşan yerel kültür dernekleri kuruldu. Onlardan başka, yüksek öğretim öğrenci derneklerinden ayn gençlik dernekleri de kurulmağa başlandı. Gençlik-kültür derneklerinin ilk örnekleri Istanbul ve Ankara'da görüldü. Özellikle Istanbul'da art arda dört demek birden kurulmuştu. Bunlar; Türk Kültür Ocağı, Türk Kültür Çalışmaları Derneği, Türk Gençlik Teşkilatı ve Genç Türkler Cemiyeti idiler (Sefercioğlu, 2008 : 20-24).


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

13

Türk Kültür Ocağı, Nisan 1946'da, Cevdet Akçalı, Turgut Ata­ soy, Faruk Sükan ve 4 arkadaşlarınca kuruldu. Başkanlıklanru Ali Hatiboğlu, Bahadır Dülger, Faruk K. Demirtaş (Timurtaş), Ali Yörük, Sedat Çetintaş, Turgut Atasoy ve Bekir Berk yapblar. Türk Kültür Çalışmaları Derneği, üniversiteli gençlerce 03.09. 1946'da kuruldu. Kurucuları arasında Fethi Gemuhluoğlu, İlhan Egemen Darendelioğlu, Celal Sungur vardı. Başkanları Necati Ba­ laşoğlu, M. Sadık Aran ve Müfit Adil Çulcuoğlu idiler. Türk Gençlik Teşkilatı, 1947'de kuruldu. 21 kurucu-su arasında Mehmet Emin Alpkan, Ömer Öztürkmen, Kemal Cabıoğlu, Şadi Pehlivanoğlu ve Galip Erdem de bulunuyordu. İlk başkam Necati Tannkulu, son başkanı Şadi Pehlivanoğlu'dur. Genç Türkler Cemiyeti'ne ilişkin ayrınhlı bilgimiz yok. An­ cak, onun da 1946-1947 yıllarında kurulduğu kesin. Celfil Erçıkan, Hüseyin Çıknkçıoğlu, Hulki Hota-mışlıgil, Kemal Aslan üyeleri arasında idiler, Ankara'da, demek kurma konusunda değişik bir yol izlendi. Bu yol, Türkçülere yönelik olan 1944-45 "devlet terörü"nün verdi­ ği çekingenlikle uygun görüldü ve demek adının kuşku çekecek nitelikte olmamasına dikkat edildi. Bundan dolayı, Hikmet Tanyu, Haluk Karamağaralı ve Selahattin Ertürk'çe kurulan bu tek derneğe Türk Oyunlarını Derleme ve Yayma Derneği (1946) adı verildi. Asıl ereği, milliyetçi kültür çalışmaları yapmakh. Fakat, elbette, Derneğin çalışmaları arasında, adındaki ereğe uygun başarılı etkinlikler de yer alıyordu. Bir yıl bu adla çalışıldıktan sonra yapılan genel kurulda, arhk sakıngan davranmağa gerek olmadığı düşüncesi ile, kuruluş adının Türk Kültür Demeği'ne dönüştürülmesine karar verildi. Der­ neğin başkanlığını ilk dönemde Fahri Kurtuluş, ikincisinde Halfık Karamağaralı üstlenmişti (Sefercioğlu, 2008 : 18-24.). Aynı yıllarda Kayseri, Zonguldak ve başka şehirlerde de bunlara benzer başka dernekler de kurulmuştu. Türk Milliyetçiler Demeği' nin kurulması bu bağ-lamda ger­ çekleşti. Ancak onun oluşumu, daha önce kurulmuş olan milliyetçi dernekleri bir araya getirme, güçlerini birleştirme dilek ve isteğine dayanıyordu. Hepsi de kurucu ve/ya üyelerinin harçlıklarından ayırabildiği paralarla, zorlukla yönetilen, başka bir gelir kaynakları


14

TÜRK MİLLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATI LIŞ DAVASI

bulunmayan böyle derneklerde zamanla görüş aynlıkları, anlaşmaz­ lıklar da doğabilirdi. Hem kıt maddi kaynaklan birleştirmek, hem de olası görüş aynlıklanru önlemek için, bütün milliyetçi derneklerin tek demek konumunda, yam "tek çalı, tek bayrak alhnda" birleşti­ rilmesinin yararlı olacağı düşünüldü. -oBu kitapta; andığımız düşünceye dayalı olarak, yukanda adlan verilen milliyetçi derneklerden dördünün girişimiyle kurulan Türk Milliyetçiler Demeği'nin mutlu başlayıp iki yıl sonra hüsranla biten var oluş öyküsünü dile getirmeğe çalışhk. Böylece, Türk milliyetçiliği tarihinde bir kilometre taşı olarak gördüğümüz bu Derneğe, çalışma­ lanna ve başına gelenlere bir ışık tutmuş olacağımıza inanıyoruz. Aslında bu işi, bu sahrlan yazanın değil, Derneğin kurucusu sıfahm kazanmış, yöneticiliğini yapmış, çilesini çekmiş olan ve olup bitenleri yaşayan, en iyi bilen milliyetçi ağabeylerin yapması gerekirdi. Fakat altmış yıla yaklaşan sürede onlar sessiz kaldılar ve, yazık ki, hepsi de uçmağa vardılar. Ondan dolayı, TMD'nin ilgi çekici, üzüntü verici, ibret alınması gereken öyküsünü, o yıllarda Derneğin genç bir üyesi olmaktan başka sıfah da bulunmayan biri yazmak zorunda kaldı. Çünkü; o da yazmasaydı "Türk Milliyetçiler Derneği olayı ve hareketi" unutulmanın örtüsü alhnda yitecek, yok olacakh. Oysa o, yukarıda belirttiğimiz gibi, Türk milliyetçiliği tarihinin dönüm noktalanndan biri idi. -oBellek dışı kalmış birtakım bilgilerin 1950-1953 döneminin yayın organlanndan bulunup çıkanlması, benim gibi 80 yaşına gelmiş bir kişinin kolaylıkla alhndan kalkamayacağı bir çalışmayı gerektiriyordu. Üstelik bacaklarımdaki, bel fıhğından kaynaklanan takatsizlik evden çıkmama bile izin vermiyordu. Bundan dolayı, bu zor görevi gençlik dönemimin ülkü aşkından aldığım güç ile başarmağa çalışhrn. Ne kadar başarabildiğimi kestire-miyorum. Eksiklerim ve, varsa yan­ lışlarım, yaşlılığıma ve onun sebep olduğu zorluklara bağışlansın. Eksik ve yanlışlarımın genç araşhrmacılarca tamamlanması başlıca dileğimdir.


BİRİNCİ BÖLÜM TÜRK MİLLİYETÇİLER DERNEGİ NASIL KURULDU?

Türk Milliyetçiler Derneği' nin oluşumuna yönelik sürecin ilk adımı, 1946'dan başlayarak Istanbul'da kurulan 3 milliyetçi gençlik kuruluşunun; Türk Kültür Ocağı, Türk Kültür Çalışmaları Derneği ve Türk Gençlik Teşkilatı'run, "Milliyetçi dernekleri birleştirmek, aralarındaki bağlan kuvvetlendirmek, milliyetçi Türk gençliğinin haklarını müdafaa ve anlan memleket içinde ve dışında temsil et­ mek, komünizm ve komünistlerle fikren ve kanun dairesinde, fiilen mücadele etmek" ereğinde bir birlik oluşturmaları ile atıldı. Nisan 1950'de Istanbul'da kurulan, Türkiye Milliyetçiler Federasyonu adı verilen bu birliğe, Ankara'daki Türk Kültür Derneği Eylül 1950'de, Istanbul'daki Genç Türkler Cemiyeti ise Mart 195l'de üye oldular. (İmzasız, 1950a : 1.; 1950b : 1.; 1951 : 1). Türkiye Milliyetçiler Federasyonu ancak bir yıl yaşadı. Bu süre içindeki en önemli etkinliği, 14Aralık1950 Cuma günü düzenlediği Mehmetçik Günü oldu. Komünistlerle savaşmak için Kore'ye gönde­ rilen askerlerimizin şehit olanlarını anmak için düzenlenen ve Arif NihatAsya, Nurettin Topçu ve İsmet Tümtürk ile Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri'nin önemli konuşmalar yaptıkları bu toplantı büyük ilgi gördü.1 Elbette, süreç içinde başka önemli etkinlikler de gösterildi; 1

Arif Nihat Asya ile Nurettin Topçu'nun ilgi çekici konuşmalarının metinleri, Komünizme karşı mücadele derğisinin 11-13. sayılarında bulunabilir.


16

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAVAS!

fakat Federasyon'un ereklerinin en önemlisi, "milliyetçi dernekleri birleştirmek" idi. O bir yıl içinde, üye dernekler arasında bu görüşün benimsenmesi için çaba gösterilmişti.

Ol Nisan1951 günü Istanbul'da toplanan Federasyon Kurultayı'na, üyelerden Türk Kültür Ocağı (TI<O), Türk Gençlik Teşkilab (TGT), Türk Kültür Derneği (TI<D) ve Genç Türkler Cemiyeti (GTC)'run temsilcileri kahldı. Kurultay'da bu dernekler, 15 'er kişilik delegas­ yonlarla temsil ediliyorlardı; yam, toplanb 60 delege ile yapıla-cakh. Istanbul'daki Federasyon üyelerinden Türk Kültür Çalışmaları Derneği (TI<ÇD)'run delegeleri bu toplanhya kahlmamışlardı Bu, derneğin yönetiminde vukubulan, milliyetçiliğe karşı olan bir değişikliğin sonucunda meydana gelen bir durumdu. Bu yüzden Kurultay'ın ilk işi bu derneği Federasyon üyeliğinden çıkarmak olmuştu. Kurultay'a Ankara'daki Türk Kültür Derneği de on beş delege ile kahlıyordu. Bu delegasyonda, Isparta Millet-vekili Sait Bilgiç ve Demek Umuınl Başkanı Haluk Karamağaralı ile Erhan Löker, Abdul­ lah Savaşçı, Necati Torun, Mehmet Ateşoğlu, Mehmet Alhnsoy, Sami Yavrucuk, Abdülhadi Toplu, Akgün Ayata, vb. vardı. TKD delegeleri Istanbul'a trenle, bir gün önceden gitmiş, bir otele yerleşmişlerdi. Daha sonra Türk Kültür Ocağı'na giderek hem Türkiye Milliyetçiler Federasyonu hem de Türk Kültür Ocağı Başkanı olan Bekir Berk ve Federasyona bağlı Istanbul derneklerinin oraya gelmiş üyeleri ile buluştular; onlarla ertesi günkü Kurultay üze-rine görüş alış­ verişinde bulundular. Bu görüşmeler sırasında bütün üye derneklerin delegelerinin, kurulacak yeni bir derneğin çabsı alhnda birleşmeleri gerektiği görüşünde oldukları anlaşıldı (Ateşoğlu, 1951 : 3.). 01Nisan1951 Pazar sabahı TKO'ya gelen delegeler, daha sonra topluca, Kurultay'ın toplanacağı, Federasyo-na da ev sahipliği yapan, Türk Gençlik Teşkilah'nın Rüstempaşa Medresesi'ndeki merkezine gittiler.2 2

TGT merkezinde yeterli sayıda sandalye bulunmadığı için, oraya giden üyeler, TKO'daki sandalyeler ile birtakım kalas ve/ya üzerine oturulabilecek tahtalan da ellerinde, sırtlannda taşıyarak Kurultayın toplantı yerine götürmüşlerdi (Ateşoğ­ lu, 1950 3)


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

17

Kurultay saat 09.00'da başladı. Türk Kültür Derneği delegesi ve Isparta Milletvekili Sait Bilgiç' in başkan, Türk Gençlik Teşkilah dele­ gesi Kfunil Özden' in başkanvekili seçilmesinden sonra, Federasyonun bir yıllık çalışmala-nru yansıtan Yönetim Kurulu Raporu'nu başkan Bekir Berk okudu. Raporun girişinde şöyle deniliyordu: "Bugün ilk kurultayı toplanan Milliyetçiler Federasyo-nu hangi maksatla ve nasıl kurulmuştur? Kurucu İdare Heyetinin faaliyetleri hakkında izahat vermeğe başlama-dan önce bu hususu açıklamak, bundan sonra takip etmemiz icabeden en doğru, en makul yolu göstermesi bakımından çok faydalı olacakhr. Hemen herkesçe malı1mdur ki, birlik kuvvettir, kuvvet kay­ nağıdır. Zafer ise daima birleşenlerindir. Bu dün böyle olduğu gibi bugün de böyledir; yarın da böyle olacakhr. Düşman; yenmek için dağıtmak ve parçalamak ister. Buna karşı, ezilmek istemeyenlerin birleşmesinden daha tabii ve zaruri ne olabilir? Bundan başka, aynı davaya inananların, aynı ideale yürüyenlerin ayn ayn çalışma-lannı izah edebilecek ciddi ve makul hiçbir sebep de yoktur. Bu hakikati ve zarureti doğru düşünen ve davasının gerçekleş­ mesini arzu eden her inanmış insan gibi, arhk milliyetçiler de idrak etmişler ve anlamışlardır. Milliyet-çiler Federasyonu bu idrakin ilk meyvesidir. Fakat istitraten ilave etmeliyiz ki, Federasyonumuz birlik fikrinin son eseri değildir. En mükerrunel eserin, yüksek Kurultayıruzın karan üzerine, bütün milliyetçi derneklerin birleştirilmesi suretiyle kurulacak ve hemen hemen bütün milliyetçileri sinesinde toplayacak olan tek ve büyük bir cemiyetin kurulması olacağında şüphe yoktur ... "

15 sayfadan oluşan bu Rapor, Federasyon'un bir yıllık etkinliklerine ilişkin bilgilerin verilmesinden sonra, şu sözlerle son buluyordu:

''Federasyonumuz maddi çalışmalarıyla; bizi ilgilendi-ren mesele ve hadiseler karşısında toplantılar yapmak, beyannameler yayınlamak suretiyle milliyetçi gençliğin sesini� duyurmuştur. Gönül arzu ederdi ki dah_a fazla ve geniş faaliyetlerde bulunmak mümkün olsun. Fakat maddi ve mali imkanları bu kadarına yetmiştir. Kurul-tayınızca faa-


18

TÜRK M İLLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAV.AS I

liyetlerirniz hakkında, eksikler ve noksan-lanmızın, imkanlarımızla mukayese edilerek bir karara bağlanacağını ümit ediyoruz. Bizce, kısa faaliyetlerimizin başarısı manevi cephe-den olmuştur. Federasyonumuz milliyetçi. bir gençlik hare-ketinin, mukaddesabna ve milli kıymetlerine bağlı bir Türk gençliğinin mevcudiyetini ispat etmiştir. Hangi maske altında, ne şekilde ve nereden gelirse gelsin, milliyet ve mukaddesabna karşı yapılan tecavüz ve taarruzlara yılmadan karşı koyacağını, boyun eğmeyeceğini, yekpare bir kütle halinde mücadele edeceğini ortaya koymuştur. Milliyetçiliğin herhangi bir partinin malı olmadığını, partiler üstü ve particilik dışı bir dava olduğunu; bu dava için bütün vatanseverlerin bir safta toplanmaları lazım geldiğini duyurmuştur. Ve nihayet, Federasyonumuz türlü ithamlara maruz kalan Müslüman Türk çocuklarının koruyucusu ve türlü iftiralara uğrayan milliyetçilik cereyanının müdafii olmuştur. Bugün bir ruh doğmuştur. Bunu Kurultayınıza arz ve tevdi etmekle şeref duyuyoruz. Vereceğiniz karar ve direktiflerle milliyetçiliğimizi memleket çapında teşkilat-landıracak, vatanın aydın ve ışıklı yarınının hazırlayıalan olarak albn çağımızın kapılarını açacaksınız. Bu Kurultay'dan Türk milliyetçiliğinin daha bir, daha beraber olarak çıkacağını son söz olarak söyler; ilk kararınızın davamıza hayır getirmesini Tann'dan dileriz" (Mücadeleci, 1951 : l.; Orkun, 1951, 8) Raporun görüşülmesine geçilmeden önce söz alan TKD delegesi Halfil< Karamağaralı, Federasyon' un üyesi olan fakat bir yıl boyunca hiçbir katkıda bulunmadığı gibi, çalışmaları da baltalamış olan Türk Kültür Çalışmaları Derneği (TKÇD)' nin üyelikten çıkarılmasını teklif etti. Fethi Gemuhluoğlu'nun o derneğe savunma hakkı tanınması isteğine, TKÇD delegelerinin toplantıya bile katılmadığını söyleyen Abdullah Savaşçı karşı çıkh. Bunun üzerine oya sunulan üyelikten çıkarma teklifi oybirliği ile kabul edildi (Ateşoğlu, 1951 : 3.; Müca­ deleci, 1951 : l.; Orkun, 1951 : 8.; Ayata, 1951 : 4). Daha sonra Yönetim ve Denetleme kurulları raporlarının tartışıl­ masına geçildi ve Kılıçarslan Göbele-zoğlu'nun yeterlik önergesi be­ nimsenere_k yapılan oylama sonunda, Yönetim Kurulu ibra edildi.


NECMEDDİ N SEFERCİOG LU

19

Bunun ardından gündemin "Birleşme meselesi ve � .dm" maddesine geçildi. İlk sözü alan Fethi Gemuhluoğlu'nun, "Çok seviniyorum. Büyük bir Tarihi vazifeyi ifa arifesinde bulunuyoruz. Bütün Türk milliyetçilerini tek cephe haline ifrağ gibi mukaddes bir vazifeyi ifa şerefi bizlere nasip olursa hakikaten iftihar edebiliriz." diyerek başladığı içerikli, içten konuşmasından3 sonra Hallı.k Karamağaralı'nın, ilke olarak önce birleşme kararının verilmesi ge­ rektiğini belirten sözleri ayakta, dakikalarca süren alkışlarla karşılandı ve gerekli karar oybirliği ile verildi.4 Birleşme kararından sonra, kurulacak derneğin tüzü-ğünü ha­ zırlamak üzere Federasyon üyesi dört derneğin seçtiği ikişer üyeden oluşan bir kurul oluşturuldu. Faruk K. Timurtaş, Fethi Gemuhluoğlu, Erhan Löker, Abdülhadi Toplu, Hüseyin Çıkrıkçıoğlu, Celfil Erçıkan, Erdoğan Okçu ve Kfunil Özden'den oluşan bu kurul, aralıksız yedi saat çalışarak 'J\nanizamname" taslağını hazırladı.5 Başkanlığını TGT temsilcisi Kfunil Özden'in yapbğı kurulca oluşturulan taslak, Akşam saat 20.00'de başlayan 2' nci oturumda ele alındı. Başarı telg­ raflarının okunmasından sonra, hemen görüşmelere başlandı. İlkin Derneğin adı üzerinde uzun tartışmalar yapıldı. Sonuçta Abdullah Savaşçı'run teklif ettiği6 ''Türk Milliyetçiler Derneği" adı, oy çokluğu ile benimsendi. Bu oylamada 9 kişi karşı oy kullanmıştı. Sonuçları açıklamasının ardından, Kurultay Başkanı Sait Bilgiç, " ... buyurun, şimdi behemahal hayırlı olacağına kani olduğumuz derneğimizin ismini hep birlikte alkışlayalım" dedi. Bunun üzerine şiddetlenen 3

4

5

b

Gemuhluoğlu konuşurken elleri ceplerinde salona giren birkaç kişi, kendilerinin TKÇD delegesi olduklanru, Kurultay'a katılmak üzere geldiklerini söylediler. Kurultay Başkanı kendilerine çıkarma kararını bildirdi ve toplantıyı izlemek isti­ yorlarsa dinleyici sıralarına geçebileceklerini hatırlattı. Onlar da dinleyici sırası­ na geçtiler. (Ateşoğlu, 1951 : 3) Bu sonuç karşısında TKÇD üyeleri salondan ayrıldılar. O yıllarda Rüstempaşa Medresesi'nde elektrik tesisi yoktu. Önce komşulardan gaz lambaları alındı. Bunların ışığı yetmeyince bir bekçinin evinden kablo çekil­ di; elektrikli aydınlanma böylece sağlanabildi.. Bu teklifi Abdullah Savaşçı ve Haluk Karamağaralı'run birlikte verdiklerine iliş­ kin kaynaklar da vardır.


20

TÜRK M İLLİYETÇİ LER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

alkışlar, karşı oy verenlerin de katılması ile, dakikalarca sürdü (Mü­ cadeleci, 1951: 4). Demek merkezininAnkara'da olması da oybirliği ile kabul edildi. "Gaye" maddesi üzerinde yapılan kısa bir görüşmeden sonra, gecenin çok ilerlemiş bulunması göz önüne alınarak, toplanh ertesi güne bırakıldı. Kurultay'ın 3. oturumu, 02 Nisan 1951 Pazartesi günü saat 09.00'da Kamil Özden'in başkanlığında açıldı, taslaktaki maddeler ayrı ayrı görüşüldü ve kabul edildi. Benimsenen "Umumi esaslar'' maddeleri şunlardı; "1. Madde- TÜRK MİLLİYETÇİLER DERNEGİ adıyle bir dernek

kurulmuştur. Merkezi Ankara'dadır. Lüzum gördüğü yerlerde şubeler açabilir." "2. Madde- Demeğin gayesi, Allah, vatan, tarih, dil, an'ane, sanat, aile,

ahlak, hürriyet ve milli mukaddesat esaslanna dayanan Türk milliyetçiliğini işlemek ve bütün milliyetçileri teşkilatlandırmaktır. "Teşkilatlandırmaktan maksat, birind fıkrada zikredilen esaslann mil­ liyetçi bütün Türk vatandaşlan tarafından benimsenmesi, onlarda milli ruh şuurun daima canlı kalması hedefine ulaşmak için vatanın her köşesinde şubeler açmakhr. "

ve

"3. Madde- Mevzuu;

a - Türkler arasında içtimai tesanüt fikirlerini yaymak

ve

cemiyette

görülecek haksızlıklarla mücadele etmek, b - Türk ahlak, adat ve geleneklerine uygun yaşamayı ve milli mukad­ desata hürmeti telkin etmek, c - Türk kültürüne vaki tecavüzlerle

ve

milliyetçiliğe aykın fikirlerle

fikir yoluyla mücadele etmek, ç - Gençliğin kültür ve ahJfik balamından, memleket ve dünya meselelerine aşinalık yönünden örnek Türk milliyetçileri halinde yetişmesine çalışmak, d - Gençlik haklannı müdafaa ile isteklerine tercüman olmaktır." İmzasız, 1952a: 3.


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

21

Türk Milµyetçiler Demeği'nin Ananizarnn amesinde yer alan değişik bir madde de, ant ile ilgili idi. Bu 7'nci maddeye göre, Der­ neğe üye olarak alınacaklar şöyle ant içeceklerdi:

"Ben, .... . . . . . . . . . . . . . . . oğlu / kızı . .. .. . ... . . . .. ... . ... .. .. . .. . . .. . ... . . , namusum, şerefim ve mukaddesatım üzerine yemin ederim ki, bütün azim ve

imanımla bu vatanın refahı

ve

bu milletin yüceliği için çalışacağım.

Üzerime alacağım her işte doğruluktan ve milli mefkurenin bana gösterdiği yoldan şaşmayacağım. Milliyetçiler arasında her ne sebeple olursa olsun ayrılık yaratmayacağım. " İmzasız, 1952b : 7. Ananizamname, taslağındaki kimi maddeleri olduğu gibi, kimileri de küçük değişiklikler yapılarak benimsen-dikten sonra, oybirliği ile kabul edildi. Gerekli işlemlerin biri de, Federasyona üye derneklerin, yasa gereğince Ananizarnname'de "kurucu" olarak gösterecekleri temsil-ciler idi. Karara göre her demek beşer üye verecek, kurucu­ ların toplam sayısı yirmi olacakh. Böylece oluşan kurucular kurulu, Ananizarnname'nin 61. maddesinde, öz ada dayalı olarak verilen sıralamaya göre şu kişilerden oluşuyordu: Abdullah Savaşçı, Abdülhadi Toplu, Ahmet Çavdar, Aslan Gö­ belezoğlu, Bekir Berk, Celal Erçıkan, Erdoğan Okçu, Erhan Löker, Faruk Kadri Demirtaş7, Gökhan Evliyaoğlu, Halfık Kararnağaralı, Hulki Hotamışlıgil, Hüseyin Çıknkçıoğlu, Kamil Özden, Kemal Yaman, Kubilay Mevlanaoğlu, Mehmet Aydın, Necati Torun, Remzi Sakarya, Şadi Pehli-vanoğlu. Daha sonra, Federasyon'un üyesi derneklerin tek demek ko­ numuna dönüşmesini sağlamak için, şu "geçici madde"lerin kabulü kararlaşhnldı: 1.

İlk Kurultay toplanıncaya kadar, Türk Milliyetçiler Derneği'nin

kuruculanndan olan beş Ankara delegesi, mezkur derneğin işlerini, arala­ rından birini başkan seçerek tedvir etjeceklerdir.8 7 8

Sonradan soyadım Timurtaş'a dönüştürdü. Bunlar, Hatuk Karamağaralı, Abdülhadi Toplu, Erhan Löker, Necati Torun ve Abdullah Savaşçı idiler.


22

TÜRK M İLLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILI Ş DAVA.Si

2. 1951 Mayıs ayı sonuna kadar, Milliyetçiler Federas-yonu'na dahil iken bu federasyonu ortadan kaldırarak bir cemiyet halinde birleşmt'Yİ derpiş eden derneklerin idare heyetleri, derneklerinin fesih taleplerini genel kurullanna götürecekler, bu derneklerin bütün mallannı Türk Milliyet­ çiler Derneği'ne devir karannı almaya çalışacaklar ve kendi derneklerine kayıtlı üyelerin de Türk Milliyetçiler Denı eği ne üye olmalannı temin edeceklerdir. '

3. Istanbul'da Milliyetçiler Federasyonu'na dahil üç derneğin vereceği üçer delegenin imzası ile Türk Milliyetçiler Derneği Istanbul Şubesi kurulacaktır. 4. 1951 Mayıs ayı sonuna kadar, Milliyetçiler Federasyonu'na dahil derneklerin üyeleri kendi derneklainde kalabileceklerdir.

Bu görüşme ve kararların sonunda Kurultay, Bekir Berk'in teklifi ile, görevini tamamlamış olması sebebiyle, Milliyetçiler Federasyonu'nun kapablrnasına oy birliği ile karar verdi. Kurultay çalışmaları delege­ lerin hep bir ağızdan söyledikleri, tarihi Rüstempaşa Medresesinin kubbelerini çınlatan İstiklal Marşı ile son buldu (Mücadeleci, 1951 : 4.; Orkun, 1951a: 9). Türk Milliyetçiler Derneği'nin kuruluş serüveni bu idi,


İKİNCİ BÖLÜM TÜRK MİLLİYETÇİLER DERNEGİ

Birinci Bölümde sunulan bilgiler gösteriyor ki, Türk Milliyetçiler Derneği' nin kuruluşu başka derneklerinkine benzemez. Onu kişiler değil, Türkiye Milliyetçiler Fede-rasyonu adlı birliğin üyesi olan der­ nekler kurdular: Ananizamnamesi; delegeleri Ankara ve Istanbul'da kurulu dört milliyetçi kültür derneğinin temsilcilerinden oluşan ve Federasyon'un 01-02 Nisan 1951 günlerinde Istanbul'da toplanan Kurultayınca hazırlanıp onaylandı. Kurucuları ile geçici "Umumi İdare Heyeti"nin üyeleri de aynı Kurultay' ca belirlendi. Kurultay' ın kararma göre, Derneğin bir yasal işlem olarak Ananizamname'de yer alacak kurucuları, Federas-yonun üyesi olan dört derneğin her birini temsil eden beşer kişiden oluşacak, yani yir­ mi kişi olacakb. Aynca, Ankara'daki Türk Kültür Derneği' nin Türk Milliyetçiler Derneği kurucusu sıfatını kazanan beş üyesi, derneğin ilk Genel Kurulu toplanıncaya kadar, aralarından birini başkan seçerek, Umumi İdare Heyeti hizmetlerini yürüte-cekti.

Geçici Umumi İdare Heyeti'nin oluşumu Kurultay sona erip Ankara'ya döndüklerinde, bu beş kurucu üye, aralannda TMOAnanizamnamesi'nin öngör-düğü işbölürnünü yaparak, Geçici Umumi İdare Heyeti' ni oluşturdular. Haluk Kara­ mağaralı Umumi Başkan, Abdülhadi Toplu Umumi Başkanvekili,


24

TÜRK Mİ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAvAsı

Erhan Löker Umumi Katip9, Necati Torun Umumi Muhasip, Abdullah Savaşçı Üye olarak görev yapacakb. Bu geçici kurul, Istanbul'daki TMF Kurultayınca kabul edilen Ananizam-name'yi Ankara Valiliğine sunarak derneğin kuruluşunu 13 Nisan 1951'de resmileştirdi. Daha önce şubesiz bir derneği başarı ile yönetmiş olan bu üyeler, bu kez, sayısı bir yılda 50'ye ulaşacak olan çok şubeli bir derneğin sorum­ luluğunu üstlenmiş oluyorlardı. -o Bu Kurulun üyelerinden Halfilc Karamağaralı (1923-2009), AÜ. Arkeoloji Bölümü mezunu ve Ankara Etnografya Müzesi Asistanı idi. Sonradan akademik hayata geçerek Sanat Tarihi Profesörlüğüne yükseldi. Bir süre hastalıkla mücadele ettikten sonra, 24.0l.1009'da uçmağa vardı. Abdülhadi Toplu (1923-2004), AÜ. Hukuk F. öğrencisi idi. Memurluk, öğrenimini uzun süre engelledi. Gazetecilik, Muş Belediye Başkanlığı ve Danışma Meclisi üyeliği yaptı. Sonunda Fa­ kültesini bitirerek avukat oldu; fakat yakalandığı alzeymer hastalığı yüzünden bu işi yürütemedi. Bu hastalık sonucunda da, 07.10.2004'te uçmağa vardı. Erhan Löker (1925-1969) de AÜ. Hukuk F. öğrencisi idi. Matbaaalık, marangozluk gibi el sanatlarının ustası idi. Avukat olarak işçi sorunlarının çözümlenmesinde önemli hizmetleri oldu. 12.01.1969'daki bir Akdeniz kazasında uçmağa vardı. Necati To­ run (1924-1995) liseyi bitirdikten sonra memurluğa başladı. İçişleri Bakanlığı'nda çalışlı. İşçi Sigortaları Personel Dairesi Başkanlığı yaph. Uçmağa varışı 06.04.1995'tedir. Abdullah Savaşçı (1921-1976), AÜ. DTCF öğrencisi idi. Bir hocası ile anlaşamadığı için okulu bırakmak zorunda kaldı ve Vakıflar Gn. Müdürlüğünde memurluğa başladı. Daha sonra milliyetçi Hür Basım ve Yayınevi'nin yöneticiliğini yaph. 1958'de yeniden başladığı yüksek öğrenimirıi 1962'de bitirdikten sonra Kültür Bakanlığında görev aldı. Halk Kütüphanesi Müdür­ lüğü yaph. Bakanlık müfettişi iken 21.11 .1976 günü uçmağa vardı (Sefercioğlu, 2005). 9

Kasım

1951 başında, Erhan Löker yönetim kurulu üyeliğini sürdürmek kaydıyla Abdullah Savaşçı üstlendi.

Genel Katiplikten aynldı, bu görevi


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

25

Umumi Merkez'in çalışma ve yönetim yeri Türk Milliyetçiler Derneği Geçici U. İdare Heyeti'nin hemen özümlemesi gereken ilk sorun yönetim yeri idi. Türk Kültür )erneği'nden devir alınacak yer büyükçe bir salondu. Onun kurulacak ınkara Şubesi'ne bırakılması uygun olacakb. Umuınl Merkez için, imdilik daha küçük bir yer gerekli idi. Sorun, Vakıflar İşharu'run, ı

salonun da bulunduğu 2. kalındaki 210 numaralı iş yeri odası

iralanarak çözümlendi. Orası, 5x3 m. boyutunda, ortasındaki camekan ile ikiye bölünmüş ıir iş yeri odası idi. Umumi Merkez'in çalışma yeri bu bölmenin pen­ ere önünde kalan 2x3 m.lik bölümü idi. Oraya küçük, hiçbir özelliği ıulunmayan ahşap bir yazı masası, beş-alb sandalye ve küçük bir

vrak / dosya dolabı konuldu. TMO Genel Merkezi'nin bütün konforu ıundan ibaretti. Camekanın kapı yanındaki daha geniş bölüm daha ınceleri boştu. Sonradan oraya, kurulan Dernek Mürettiphanesirıin :endi yerine sığmayan gereçleri konulacakh. Odayı, Umumi İdare Ieyeti toplan-hsı günlerinin dışında, çoklukla Umuınl Katip ve/ya Jmuınl muhasip kullanırdı. Kalabalık gelen konuklar ise, Ankara ubesi'ne verilen salonda ağırlanıyordu.

Şubeler açılması TMO Umumi Merkezi'rıin yapacağı önemli işlerden biri, şubeler

çmak olacakh. Çünkü, Derneğin Anarıizam-namesi çok şubeli bir apılanmayı gerektiriyordu.Ayrıca bu Derneği kuran kuruluşlardan

'iri olan Türk Gençlik Teşkilah'run yurt alanına yayılmış 40 dola­ ında şubesi vardı. Onların büyük bir bölümü, kuşkusuz, TGl'nin .apanmasından sonra, Türk Milliyetçiler Derneği'ne kah-lacakb. Şube açma konusundaki ilk adım 1951'in Mayıs ayında Ankara ubesi kurularak ahldı. Onu Samsun ve Istanbul Şubelerinin kurul1ası izledi (Orkun, 1951b: 14.). Daha sonra da birbiri ardınca öteki ubeler ac;ılmağa başlandı. Ayrıca, Kayseri'deki Türk Kültür Birliği, :Ongul-dak Komünizmle Mücadele Derneği, Denizli Gençler Derneği jbi bazı yerel dernekler de "şube" olarak TMD'ne kabldılar.


26

TÜRK M İLLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAV.ASI

Kuruluşunun birinci yılında şube sayısı 50 olmuştu.10 24.08.1952'de Kurultay'a sunulan Umumi İdare Heyeti Raporunda 60 şubenin adlan açıklandı. Bu sayı 23 Ocak 1953'e kadar 76'ya ulaşmışh.11

1MD

Büyük Kurultayı

Türk Milliyetçiler Demeği'nin 1. (ve yazık ki tek) Kurultayı, 24 Temmuz 1952 günü, Ankara'da toplandı. Toplanh, resmi kuruluşlar salonlarını vermedikleri ve üstelik Demek yöneticilerini günlerce oyaladıklan için, kiralanan küçük bir salonda yapıldı. Burası 100 kadar kişiyi zorla alabilecek bir yerdi. Bu bakımdan toplanhya ilgi gösteren dinleyicilere ayınlabilecek yerler çok sınırlı idi. Kurultay'a Sankamış'tan Muğla'ya, Kınkhan'dan Samsun'a, yurdun dört bir yanına yayılmış 60 şubenin 24'ünden gelebilen 71 delege katıldı. Bunlar Ankara'ya toplanhdan bir gün önce gelmişler; hem birbirleri ile tanışmışlar, hem de ertesi gün yapılacak Kurultay üzerine düşünce ve görüş alış-verişinde bulunmuşlardı. Kurultaya katılan delegeler şunlardı: Afyon(karahisar): Yusuf Dağpınar, Arslan Ergüç, Nusret Aklan; Ankara: Hüsamettin Akrnumcu, Mehmet Antal, Remzi Oğuz Arık, Cahit Baydar, Sait Bilgiç, Ali Çankaya, Ali Uygur, Ömer Yücesoy; Bizmişen: Yıldı-rım Niyazi Gencaydın (N.Y. Gencosmanoğlu); Çankırı: Kemal Dedeoğlu, Sofuoğlu Ali Durlanık; Elazığ: Nurettin Uytun; Gümüşhaaköy: Lütfi Sılıcan; Iğdır: A. Muhtar Karaca; Istanbul: Mehmet Emin Alpkan, Cahit Aydoğan, Bekir Berk, Celal Erçıkan, 10 Bu şubelerin 49'unun listesi Mefkure (22. Sayı, 22.03.1952, 1.)'de "Şubelerimiz" ana başlığı altında, "Bir yıl zarfı nda Derneğimizin 49 şubesi açılmıştır" alt başlığı ile sıralanmış; 50. şubenin haberi ise, "Birinci yıldönümü" ana başlıklı haberle birlikte, yine Mefkure (24. Sayı, 05.04.1952, 1.)'de çıkmışb. 11 Türk Milliyetçiler Demeği'nce açılan şubelere ilişkin haberler, önce Orkıın (1950-52) dergisinin 35-68'nci sayılarında, "Milliyetçiler Teşkilatlanıyor" başlığı altında yayımlandı. Daha sonra Derneğin yayın organı olarak çıkanlan Mefkure (20.01.1951-10.01.1953) ve TMO Afyonkarahisar Şubesince çıkanlan Türkeli (05.12.1951-05. 01.1953) dergileri de şube açılış ve etkinlik haberlerini yayımla­ dılar. Kapatma davasının iddianamesinde şube sayısı 62 olarak gösterilmekte ise de (bk. 4. ek) bu il ve ilçe merkezlerindeki şubelerin sayısıdır; kasaba ve köy­ lerdeki şubelerle birlikte bu sayı 76'ya ulaşır (Sefercioğlu, 1999: 297.).


NECMEDDİN SEFERCİOG LU

27

Nevzat Yalçıntaş; Karaman: Ekrem Bircan, Mes' ut Demirayak, Rıfkı Mısırlıoğlu; Kayseri: Mustafa Değirmenci, Z.ahit Gültekin, Naci Kınaa, Zeynel Sönmez, Nevzat Türkten; Kınkhan: H. Fethi Gözler, Vasfi Oğur; Kınkkale: Abdurrahman Albner, Muhittin Ardahan, Mahmut Devellioğlu, Rasim Nayır, Kemal Öcal, Kaya Özdemiroğlu, Burhan Sürav, Muhlis Ulusan, Nusret Yağdır; Kırşehir: Osman Mavi, Kema­ lettin Şenocak, Hikmet Yavuz; Konya: Y. Osman Asöcal, Selahattin

Ertürk, Ömer Mesçioğlu; Kütahya: 2'.eki İren. Abdurrahman Karaağa, Zeki Özker; Muğla: Hazma Sadi Özbek; Nevşehir: Osman Gürtemel,

Mehmet Kararlı, Hami Köse, Mustafa Parmaksız, Veli Soysaldı, Ya­ vuz Sütekin, Namık Tuncay; Polatlı: İhsan Başköylü, Ali Sait Y üksel; Samsun: Hüseyin Özdamar, Kayhan Üstün; Sarıkamış: Polat Öğün; Senirkent: Selman Irlayıa, Tahsin Tola; Tire: Nihat Kurtcan; Uluborlu: Mustafa Akmumcu; Yenipazar: Sabahattin Tünay, Ali Yörük, Ali Zor­ lu oğlu; Yeşilhisar: İrfan Emin Erdem; Zonguldak: Bekir Kütükoğlu, Nuri Turumtay. Derneğin Geçici Umumi İdare Heyeti üyeleri (Halfık Karamağaralı, Erhan Löker, Abdullah Savaşçı, Abdülhadi Toplu ve Necati Torun) de Kurultay'ın tabii üyeleri idiler. 24 Temmuz 1952 Perşembe günü saat 10.00'da başlayan,. Umumi Katip Abdullah Savaşçı'nın açbğı Kurultay'da İstiklfil Marşı ve şehitlerin ruhu için fatiha okunduktan sonra, başkanlığa Isparta Milletvekili Sait Bilgiç, başkanvekilliğine Seyhan Milletvekili Remzi Oğuz Arık, katipliklere Selman Irlayıa ile Ömer Y ücesoy seçilerek Başkanlık Divanı oluşturuldu. Daha sonra Umumi Başkan Karamağaralı Halfık Umumi İdare Heyeti raporunu okudu. 12 Ardından söz alan Kayseri delegesi Nevzat Türkten, Kırıkkale delegesi Kaya Özdemiroğlu ve Tire delegesi Nihat Kurfcan, olumsuz-luklar ve imkansızlıklar için­ de yürütülen başarılı çalışmaları takdir eden konuşmalar yaptılar. Daha sonra İstanbul delegesi Bekir Berk, Derneğin üyesi bulunduğu Türkiye Milli Gençlik Komitesi ile ilişkiler konusunda aydınlabcı bilgiler verdi. 12 Umumi İ are Heyeti Raporu'nun metni için, bk. 3. Ek. (94-99)


28

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAvAsı

Öğleden sonraki 2. oturumda, Kurultay'a gönderilen telgraflar okunduktan sonra, birçok delege söz alarak çalışmalan takdir et­ tiklerini belirten konuşmalar yaptılar. O arada, Kurucu Murakabe Heyeti bulunmayan Umumi Merkez'in hesaplarını incelemek üzere seçilen Cahit Baydar, Vasfi Oğur, Ömer Faruk Mescioğlu, Mahmut Devellioğlu ve Veli Soysaldı incelemelerini kısa sürede tamamlayıp Genel kurula sundular. Bunun üzerine UİH raporu kabul ve Umumi İdare Heyeti oy birliği ile ibra edildi. Ardından Nizanıname değişiklikleri tasansını inceleye-cek, Remzi Oğuz Ank, Bekir Berk, Tahsin Tola, Ali Çankaya ve Selahattin Ertürk'ten oluşan, Umumi Mer-kez adına Erhan Löker ve Abdülhadi Toplu'nun da katıldığı bir Tüzük Komisyonu, Ali Uygur, Muhlis Ulu-san, Fethi Gözler, Faruk Kadri Timurtaş ve Nevzat Yalçıntaş'tan oluşan bir Dilekler Komisyonu, bir de Mahmut Devellioğlu, Cahit Baydar, Vasfi Oğur, Mus-tafa Değirmenci, Zeki Özler ve Umumi Merkez adına Necati Torun'dan kurulu Bütçe Komisyonu oluşturuldu. Sonra, bu kurulların çalışması için toplanb ertelendi. 25 Temmuz günü saat 14.30'da başlayan 3. oturum-da, yeni

gelen telgrafların okunmasından sonra dileklerin belirlendiği komis­ yonun raporu ele alındı. Bu bağlamda, ilkin Kore Savaşı Birliğimize haşan dileklerinin ve selamiarın iletilmesine, müstehçen yayınlarla mücadele edilmesi için çalışmalar yapılmasına ve bir matbaa tesisi oluşturulmasına ilişkin dilekler oybirliği ile benimsendi. Ardından, Nizanıname Komisyonu raporunun görüşülme-sine geçildi ve TMD Ananizanınamesi'nde önemli bazı değişiklikler yapıldı. Aynca şu­ belerin etkinliklerini düzen-leyen kapsamlı bir Çalışma Programı kabul edildi. Bu program oldukça aynnblı olup dört bölümden oluşuyordu, Şube yönetim kurullarının, temsilcilerin görevleri ya­ nında şubelerde (a) Hars, milli kültür ve kurslar kolu, (b) Kitaplık ve yayın kolu, (c) Müzik, milli oyunlar, müsamere ve spor kolu, (ç) Sosyal yardım ve köycülük kolu, (d) Kadınlar kolu olmak üzere beş


29

NECMEDDİN SE FERCİOG LU

çalışma kolu oluşturulmasını öngörüyordu. Her şube en kurmak zorunda idi.13

az

üç kol

Ananizamname'nin 1. ''Umunıl Esaslar" bölümündeki maddeler, yapılan değişikliklerden sonra şu biçimleri aldı: 2. Madde Gayesi: Allah, vatan, millet, soy, tarih, dil, an'-ane, sanat, -

aile, ahlak, hürriyet ve millf mukaddesat esaslanna dayanan Türk milliyet­ çiğini işlemek, Türk milletini meydana getiren unsurlan muhafaza etmek ve bütün milliyetçileri teşkilatlandırmaktır. Teşkilatlandırmaktan maksat, milliyetçiliğin bütün şümulü ile Türkler tarafından benimsenmesi, onlarda millf ruh ve şuurun daima canlı kalması hedefine ulaşmak için, vatanın her köşesinde şubeler açmaktır. 3. Madde

-

Mevzuu:

A. Türkler arasında içtimaı tesanüt fikirlerini yaymak, B. Türk ahlak, adet ve an'anelerine uygun yaşamayı desata hürmeti telkin etmek,

ve

millf mukad­

C. Türk harsına yönelen tecavüzler ve milliyetçiliğe aykın cereyanlarla

ftldr yoluyla mücadele etmek,

ç. Gençliğin örnek Türk milliyetçileri olarak yetişmelerine çalışmak, haklannı müdafaa etmek ve isteklerine tercüman olmaktır. Aynca Ananizamname'ye, "Prensipler" başlıklı 2. Bölüm eklendi. 4-6'na maddelerden oluşan bu �lüm, Dernekliler arasında düşünce birliğini sağlamak ereğini güdüyordu: 4. Madde Dernekliler arasında fikir birliğini sağlamak maksadıyle aşağıdaki mefhumların tarifi zaruri görülmüştür: -

A. MİLLET: Soy ve vatan birliği şuuru ile müşterek mefkCtreye sahip fertlerin harsı topluluğudur.

a) SOY: Tarihi ve içtimai menşe birliğidir. b) VATAN: Altındaki ecdat mezarlan ile üstünde milletin harsi dam­

gasını taşıyan, gerektiğinde uğrunda ölünen topraklardır. 13 Bu "Çalışma programı"run metni için, bk. 2. EK (85-93. sayfalar).


30

1

TÜRK MİLLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ o.Av.Ası

c) HARS: Din, dil, hukuk, an'ane, iktisat ve bediiyattan ibaret içtimai

müesseselerin muhassalasıdır. ç) MEFKURE: Birlikte yaşayıp mılşeri sevinç ve kederleri paylaşmak,

yarının mutluluğu için bugünden bir vücut olarak hazırlanmak arzu .fiilidir.

ve

B. MİLLİYET: Milleti teşkil eden unsurlardan doğan mılşeri şuur ve

ruhtur

C. MİLLİYETÇİLİK: Milliyet ruh ve şuuruna sahip olarak milleti mfişeri bünyesine uygun olarak yaşatmak, yükseltmek fiil ve .fikridir

5. Madde

-

Milliyetçilik çerçevesi içinde dünya görüşümüz:

Milliyetçiliğimizin temeli, milletler arasında adalet esaslanna da­ yanmaktadır. Adaleti kendimiz.e yapılmasını istemediğimiz şeyi başkasına yapmamak şeklinde anlıyoruz. Buna göre, istiklıll ve tamamiyetimize hürmet gösterdikleri nispette diğer bütün milletlerin istiklıll ve tamamiyetlerine hürmetkfirız. Bu itibarla milliyetçiliğimiz emperyalist zihniyete, komünizme olduğu kadar düşmandır. 6. Madde

-

Hürriyet ve insan haklan anlayışımız:

İnsanlara hürriyet, milletlere istiklfil, şianmızdır. Bu şiara aykın ve bütün milletlerin istiklalini, insan hak ve hürriyetini gaspa çalışan herfikir ve fiile düşmanız.14 Daha sonra yeniden Dilekler komisyonu raporunun görülmesine geçilerek hem rapordaki hem de delegelerce dile getirilen dilekler kayda geçirildi. Kurultayca 1MD Ananizamnamesinde yapılan başka değişikliler de vardı. Bunların biri Derneğin Umum1 İdare Heyeti üye sayısının beşten yediye çıkarılması, bir başkası Yüksek Haysiyet Divanı ve Umum1 Murakabe Heyeti'nin oluşturulması idi. Nizamname taslağına ilişkin görüşmelerin tamamlan-masından sonra yeniden Dilekler Komisyonu raporunun görüşülmesine geçildi. lO'u aşkın maddede toplanan dilekler üzerinde ilgi çekici tarbşmalar yapıldı ve bu görüşmeler 26 Temmuz Cumartesi sabahı başlayan 4. 14 Ananizamname'nin tam metni için, bk. 1. EK (74-84. sayfalar)


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

31

oturumda da sürdü. Ardından ele alınan Bütçe Komisyonu raporu da öğleye doğru sonuçlandırıldı. Sıra gelecek dönemde Derneği yön�tecek kurulların üyelerini seçmeye gelmişti. Yapılan seçimler sonunda UİH, Kurultay sonrası işbölümü ile, şu üyelerden oluş-muştu: Sait Bilgiç (Umumi Başkan), Ali Uygur (Umumi Başkanvekili), Abdullah Savaşçı (Umumi Katip), Necati Torun (Umumi Muhasip), Tahsin Tola, Ömer Nuri Turumtay ve Mehmet Antal (Üyeler). 1952 yılı sonunda Antal üyelikten ayrıldı, yerine yedek üye Süreyya Bilgiç çağnldı. Kurultay'da ayrıca YHD ve UMH üyelikleri için de seçimler yapıldı. Bu seçimlerin ilkinde Kararnağaralı Halfil<, Abdülhadi Toplu ve Faruk Kadri Demirtaş (Timurtaş) Yüksek Haysiyet Divanı üyeliklerine seçildiler. İkincisinde ise Abdullah Koryiğit, Mahmut Devellioğlu ve Bekir Berk Umumi Murakabe Heyeti üyesi oldular. Daha sonra delegeler hep bir ağızdan İstiklfil Marşını okudular ve üç kez de "Tanrı Türk'ü korusun!" diyerek haykırdılar. Böylece son bulan Kurultay çalışmalanrun akşamında zamanın ünlü saz sanatçısı Nida Tüfekçi'nin konseri, Ankara ve öteki şubeler delegelerinin okudukları şiirler ile geç saatlere kadar sürdü (Ateşoğlu, 1952 : 2-3, 11-14.; İmzasız, 1952 : 5-7, 16). -oBu U.İ.H.'nin başkanı Sait Bilgiç (1920-1988), AÜ. Hukuk F.'ni bitirdikten sonra avukatlık, milletvekilliği yaptı. Birçok milliyetçi gönüllü kuruluşun başında ve/ya yönetiminde bulundu. Uçmağa 13.08.1988'de vardı. Ali Uygur (1914-1978), iş hayatına ilkokul öğ­ retmeni olarak başladı. Gazi Eğitim Enstitüsünü bitirdikten sonra yöneticiliğe yöneldi. Milli Eğitim Bakanlığında değişik yönetim görevleri aldı. Vakıflar Genel Müdür vekilliğine kadar yüksel-di. Uçmağa varışı 15.03.1978'dedir. Tahsin Tola (1911-1987), İstanbul Ü. Tıp F.'ni bitirdi. Değişik kurumlarda çalıştı. Milletvekilliği yaptı. Çeşitli gönüllü kuruluşlarda kurucu, yönetici olarak hizmet etti. Senirkent'in kalkınmasına önemli katkılarda bulundu. Ömer Nuri Turumtay (1928- ), elektrik teknisyeni olarak iş hayatına atıldı. Uzun


32

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAvAsı

süre PITde, daha sonra da ASELSAN'da çalışb. Emekli olduktan sonra, çocuklanrun yanına, ABD'ne gitti. Yaz aylannı Türkiye'de geçiriyor. Mehmet Antal ( ? - ? }, 1MD Umumi İdare Heyeti üyesi iken Ankara Ticaret Lisesi öğrencisi idi. Demekteki bu görevinden kapatma davasından zarar görmemesi için ayınlınak zorunda kaldı. Yüksek öğrenim yapamadı. Özel kurumlarda muhasebeci olarak çalışb. Süreyya Bilgiç (1928-1957). Ankara Ü. Hukuk F.'ni bitirdi. Avukatlık stajıru tamamladıktan kısa bir sonra, bir deniz kazasına kurban giderek Istanbul'da uçrnağa vardı (Sefercioğlı, 1957). -o-

TMD'nin Başlıca Etkinlikleri Türk Milliyetçiler Demeği'nin açık kalabildiği 01 Nisan 1951 ile 22 Ocak 1953 arasında Umumi Merkez ve şubeleri birçok etkinlikte bulunmuşlardır. Bu etkinliklerin önemli bir bölümü derneğin yayın organı olan Mefkfue, 1MD Afyonkarahisar Şubesi'nin çıkardığı Tür­ keli (1951-1953) ve 1950-52'de Istanbul'da yayınlanmış olan Orkun dergileri ile kamuoyuna duyuruldu. Aynca çoğu etkinlikler de Ankara ve Istanbul'un yaygın ve şubelerin bulunduğu yerlerin yerel yayın organlarında yer bulabildiler. Burada, Demek Umumi Merkezi'nin önemli gördüğümüz bazı etkinliklerine ilişkin bilgiler sunacağız: a. Genelgeler. çalışma yönergeleri ve bildiriler Türk Milliyetçiler Derneği Umumi Merkezinin önemli etkin­ liklerinden biri, hızla çoğalan şubeler arasındaki düşünce, görüş ve hizmet birliğini sağlamak, korumak; çalışmalarına ve etkinliklere yol göstermek ereği ile, şubelere genelgeler (tamimler) gönderilmesi oldu. Böylece Demek çalışmalarında, Umumi Merkez ve şubeler arasında birlik ve bütünlük sağlanması erek-leniyordu. Bunlar, yazı makinesi ile yazılıp teksir makinesinde çoğalblan metinlerdi. Bu erekle bir de geçici 'Çalışma Programı' taslağı hazırlanıp Mefkure'nin 23 Şubat 1952 günlü 18. sayısında (2. s.) yayımlanrnışb.


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

33

Sonradan bu taslak genişletilerek 24 Temmuz 1952 günü toplanan 1MD Kurultayı'run onayından geçirildi ve Ananizamname ile birlikte yayımlandı.15 Bu arada zaman zaman, Umumi Merkez ve/ya şube-lerce kimi olaylan ve düşünceleri topluma duyurmak için, birtakım bildiriler ve/ya kitapçıklar da çıkarıldı. Bunlar, yerleşim birimlerinin kalabalık alanlarında, caddelerinde üyelerce dağıblıyordu. b. 03 Mayıs'ı anma etkinlikleri 03 Mayıs 1944 ile başlayan Türkçülüğe ve Türkçü-lere yönelik "devlet terörü", o tehlike atlabldıktan sonra "Türkçülük Günü" olarak anılrnağa başlanmışb. Bunu göz önüne alan Türk Milliyet­ çiler Derneği U. İdare Heyeti, her yıl, merkez ve şubelerinde anma etkinlikleri düzenlen-rnesine karar verdi. Umumi Merkez'ce düzenlenen anma etkinliklerinin ilki 03 Mayıs 1951 günü TMD'nin Ankara Şubesi salonunda yapıldı. Saat 19.30'da başlayan toplantının ilk konuşma-sıru, o uğursuz günlerin çilesini çekenlerden Hüseyin Namık Orkun yapb ve o döneme ilişkin anılanru anlattı. Daha sonra topluca Birlik Lokantasına gidildi. Ora­ da da 03 Mayıs'ın çilekeşlerinden Sait Bilgiç'in anılan dinlendi. Ali Çankaya'nın ilgi çekici konuşmasından sonra, TMO Umumi Katibi Erhan Löker'in yönetiminde, Sami Yavrucuk, Sadık Erdem, Mehmet Ateşoğlu, Turan Atasever, Ayhan İnal, Ali Rıza Özer, Hikmet Kızıltan (Büyüklimanlı), Sadık Özen, Hayrettin Başeğmez, Yaşar Bahadır, Halil Soyuer, Mustafa Hacıömeroğlu ve İ. Hakkı Yılanlıoğlu okudukları hamasi şiirlerle coşkuyu doruğa çıkardılar. Toplanb saat 24.00'te son buldu. (Orkun, 1951a : 15) Türk Milliyetçiler Demeği'nin ikinci 03 Mayısı anma etkinliği 1952 yılında, Söğütözü mesiresinde yapıldı. Oradaki kır gezisine Atsız, Hüseyin Namık Orkun, Fethi Tevetoğlu gibi 03 Mayıs 1944 mağdurlan, Derneğin Umumi Merkez ve Ankara Şubesi yöneticileri, üyeleri ve Ankara1ı başka Türkçüler katıldı. O gün, anlatılan anılar15 Türk Milliyetçiler Derneği (1952b), Ananizamnamesi ve Çalışma Programı Ankara.


34

TÜRK M İ LLİYETÇİLE R DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAV.ASI

dan ve yapılan konuşmalardan sonra coşkulu şiirler okundu, halk oyunları oynandı, türküler söylendi, yarışmalar yapıldı. Öğleyin büyük bir kazanda pişirilen Türkistan pilavı yenildi ve akşam üze­ rine doğru dağılındı. Atsız Beğ, 02 Mayıs 1952 günü, Ankara Atatürk Lisesi Salonun­ da "Devletimizin kuruluşu" konulu bir konferans vermiş, büyük ilgi toplamışb. Bu bilimsel konuşma, Türkçülük düşmanı Ankara ve Istanbul basının yaygaraları ile, Atsız'ın öğretmenlikten alınarak Süleymaniye Kütüphanesi'ndeki sürgünlük görevine yeniden gön­ derilmesine yol açtı. Birçok şubece de anılan bu Türkçülük Gününü düzenleme mutluluğu bir daha yaşanamadı. Çünkü Demek, 04 Nisan 1953'de temelli kapabldı. c. Nazım Hikmet'in özel affı giri�imini tel'in etkinliği O sıralarda cezaevinde bulunan, affedildikten sonra da Rusya'ya kaçan komünist şair Nazım Hikmet'e özel af çıkarılması için Vatan gazetesi başyazarı Ahmet Emin Yalman'ın başlatbğı kampanya sıra­ sında, Ankara ve Istanbul'da yaşayan ve adı geçen kişinin özel olarak affedilmesini isteyen 185 aydının imzaladığı bir dilekçe hazırlanıp TBMM Başkanlığına sunulmuştu. Olayın öğrenilmesi, milliyetçi çevrelerde büyük kızgınlık uyandırmış ve milliyetçi kuruluşlar il­ gili makamlara karşı çıkış telgrafları çekmişlerdi. Bunlara ek olarak Türk Milliyetçiler Derneği Ankara Şubesince hem bir tel'in toplantısı düzenlemiş hem de bir kitapçık yayımlamışb. Şube başkanı Sami Yavrucuk'un hazırladığı kitapçıktaki sınıflanmış listede (1951, 7-9.), "Nazım Hikmet'in 'hususi affı' için Meclis'e müracaat eden aydın­ lar(!)", adlan ve meslek veya görevleri belirtilerek sıralanmışb. Türk Milliyetçiler Derneği Ankara Şubesi'nce Nazım Hikmet'in af edilmesini isteyenleri lanetlemek ve kamuoyuna duyurmak için, Umumi Merkezi'n desteği ile düzenlenen toplantı, Türkocağı'nın o yıl­ larda Halkevi olarak kullanılan yapısındaki tarihi salonda yapıldı. Toplantıyı 28 Temmuz 1951 Cumartesi günü Saat 18.00'de üyelerden Kamil Özden açtı. Daha sonra salonu hınca hınç dolduran konuklara


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

35

Umumi Başkan Karamağaralı Haluk, "Nazım Hikmet meselesi" konusun-da hitap etti. Dünyanın komünist ve milliyetçi olarak iki cepheye aynldığını, Rusya'nın ele geçirmek istediği ülkelerin başında Türkiye'nirı bulunduğunu, bunun için gizli örgüt halinde çalışarak bazı zamanlar çok mühim köprü başlarına adamlarını geçirdiğini, bu gizli teşkilabn inkılaplarımıza ve dinimize saldırdığını, 1944'te Türk­ çiilerin kitle halinde tutuklanmalarının bu örgütürı eseri olduğunu belirttikten sonra Türkçiilere yapılan işkenceleri hahrlatb:

"Nazım Hikmet meselesini çıkaranlara soruyoruz? Kendilerine ahlan çirkefi.eri hakiki sahiplerine iade ederek tertemiz bir alınla milletin huzuruna çıkan gerçek vatan evlatlannın, Türkçülerin beyni 1500 mumluk ampullerle kaynahlırken bu 185 kişi, bir vatansızın müdafii kesilenler, hakkın ve adaletin sözde müdafileri nerede idiler?" Türk Milliyetçiler Demeği'nirı Türk yurdunda komüniz-mi ba­ rındırmamaya ahdettiğini belirttikten sonra sözlerini şöyle bitirdi:

"Nazım Hikmet meselesi üzerinde duruşumuzun sebebi onun affı veya kaçışı değildir. Cehenneme kadar yolu vardı ve ltiyık olduğu yere gitti. Biz bu hadiseyi beynelmilel komünist teşkiltihnın bizimle nasıl uğraşhğını, komünist metot ve taktiklerini bir daha göz önüne sermek ve . ve gaflet içinde yüzen bazı aydınlann ibret alarak uyanmalan için toplantı mevzuu yaptık". . .

Daha sonra kürsüye gelen şair Halil Soyuer, Nazım Hikmet'in vatan ve millet karşılı şiirlerinden örnekler vererek onun savunmasını yapanları eleştirdi. Ardından kürsüye çıkan 1MD Ankara Şubesi Başkanı Saffii Yavrucuk, Nazun Hikmet'i savunanlar, özellikle de af kampanyasını başlatan Ahmet Emin Yalman üzerinde durdu. 1MD Umumi Katibi Erhan Löker milliyetçi gençliğin komünizm ve Nazun Hikmet karşılı etkinliklerini anlatb. 1MD Umumi İdare Heyeti üyesi Abdullah Savaşçı ise, Nazım Hikmet'in affı için çalışan 185 'aydın'ın durumunu, düştükleri gafleti dile getirdi ve bu 'aydın(!)ların adlarını okudu. Bunun ardından yeniden Kürsüye çıkan Sami Yavrucuk, adlan okunanlardan savunma yapmak isteyenleri kürsüye çağırdı. Kendilerine davetiye gönderilmesine rağmen, adı okunanlardan


TÜRK M İLLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

36

hiç biri toplanbya gelmemişti.16 Coşkulu toplanh, şair Ayhan İnal'ın "Kızıll ara ve gafill ere" adlı şiirini okuması ile sona erdi. Katılanların büyük ilgi ve desteğini gören toplantı, bazı Ankara İ ve stanbul gazetelerince ağır biçimde eleştirildi. Bu yoldaki haberler Demek yetkililerince cevaplandırıldı. Istanbul'da yayımlanan Yeni İstanbul gazetesinin olayı, birinci sayfasında, göze çarpıa biçimde:

"Guya komünistleri tel'in için bir toplantıda memleket münevverleri töhmet alhnda bırakıldı. Komünistleri himaye ettikleri söylenen memleketin 185 münevverine galiz küfürler sarfedilmesi üzerine Emniyet Birinci Şube

teşkilatı hareketsiz kaldı. " sözleri ile sapbrrnası üzerine, TMO Ankara Şubesi Başkanı Sami Yavrucuk noter araalığı ile bir düzeltme gönderdi. Bu düzeltmede; toplanhrun ereğinin ülkemizin kimi aydınlarının komünistlerce kendi emellerine nasıl alet edildiğini anlatmak ve milliyetçi gençliği bu konuda uyarmak olduğunu; Derneğin siyasetle uğraşmadığını ve okunan listedeki adların TBMM'ne verilen dilekçeden, hiçbir ekleme yapılmadan alındığını belirtti kten sonra, düzeltme metnini şu sözlerle bitirdi:

Solculann tertiplediği bir kağıda imza atmış bulunan bazı münevver­ lerin gaflet eseri olarak böyle bir şey yapmış olduklannı itizılra ve ifadeye imkan hazırlamaktan ibaret toplantımız kanun çerçevesi dahilinde cereyan etmiş

ve

bundan dolayı da hükumet makamlannın herhangi bir ikaz

ve

hareketini icab ettirmemiştir. " TMO Umumi Başkanvekili Abdülhadi Toplu da Ankara'da yayımlanan Zafer adlı gazetenin yazarlarından Adviye Fenik'in "Milli yetçilik tekel olamaz" başlıklı, toplan-byı eleştiren yazısı için o gazeteye gönderdiği uzunca bir düzeltme metni ile, yazarın yanlış ve 16 Sami Yavrucuk, bu 185 kişinin adlarıru içeren listeyi, Komünist Nazım Hikmet'in 185 himayecisine (Ankara, 1951) adlı kitapçığında, kişileri iş ve/ya mesleklerine göre sıruflayarak yayımlamıştı. Liste ayrıca Istanbul'da yayımlanan Komünizme

karşı mücadele, 23 (15.07.1951), 2-4'te de yayımlandı.


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

37

ithamlarını, yazısından aldığı cümleleri yorumlayarak cevaplandırdı (Yavrucuk, 1951). Bu yayınlar, Türk basmırun, milli konulardaki tavrını açıkça göstermekte idi. ç. MefkCı.re'nin yayınlanması 1MD örgütünün açılan yeni şubelerle genişlemesi, Genel Merkez ile onlar arasındaki ilişki ve haberleşmeyi sağlamak ve iş birliğini güçlendirmek ereğiyle bir yayın organı çıkarılması gereğini ortaya çıkardı. Bu bağlamda, 20 Ekim 1951'den başlayarak Mefkfüe adlı bir "haftalık gayn siyasi dergi" çıkarılmasına başlandı. Bu "dergi", yanın gazete boyunda tek (bazen iki) yapraklı olarak çıkarılan bir gazete görünümünde idi. Her sayısında bir makale, Türkçülüğe ve Derneğin Umumi Merkezi ile şubelerine ilişkin haberler, şubelere gönderilen genelgeler yayımlanıyordu. "Kitap köşesi"nde de yeni yayımlanan milliyetçi eserler tanıhlırdı. Fakat, yazık ki, düzenli çıkarılması müm­ kün olamadı. Onunla uğraşacak ücretli bir görevli çalışbnlamaması, Derneğin mali destek sağlamadaki sıkınblan, bu aksaklığın başlıca sebepleri idi. Bu yüzden, yayımına 29. sayıda ara verildi. Dizgievi kurulduktan sonra ise ancak iki sayısı yayımlanabildi. 30. sayısı 20 Aralık 1952, 31. sayısı 10 Ocak 1953 tarihlidir.

d. Doğu Türkistan mücahitlerinin ağırlanması Komünist Çin'in zulümlerine dayanamayıp Tibet ve Himala­ yalan aşarak hürriyeti seçen kalabalık göçmen toplulukları olarak Türkiye'ye sığınan Doğu Türkistan Türklerinin önderleri olan Eski Doğu Türkistan Genel Sekreteri İsa Yusuf Alptekin ile Doğu Türkistan Umumi Vali Vekili Mehmet Emin Buğra, 02 Şubat 1952 Cumartesi günü Türk Milliyetçiler Derneği'ni ziyaret ettiler. Konuklar, 1MD Umumi İdare Heyeti üyeleri ile kalabalık bir Dernekli kitlesince, hararetle karşılandılar. Kalabalığın durmadan artması karşısında Ankara Şubesinin salonuna geçildi. Orada Mehmet Emin Buğra, Doğu Türkistan1ılarm tarih boyun­ ca yapbğı kurtuluş mücadelelerini dile getiren, 3,5 saat süren özlü


38

TÜRK M İ LLİYETÇİLE R DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

ve çok yararlı açıklamalar yaph; komünistlerle mücadele ede ede yurt dışına kaçan, çölleri ve Himalayaları aşarak hürriyete kavuşan Doğu Türkistanlılara Türk.iye'nin kucak açmasından kaynak-lanan memnunluk ve minnettarlıklarını belirtti. Hatibin, Türkiye'ye kabul edilmeselerdi bile, ülkemize besledikleri sevgi ve bağlılıktan asla vazgeçmeyeceklerini söylemesi dinleyenlerin gözlerini yaşarth. Türkistan'dan nasıl kaçhklan sorusunu cevaplandı-ran İsa Yusuf Alptekin ise, idam edilmek üzere Urumçi' ye götürülürken askerleri ikna ederek hep birlikte cezaevinden kaçmalarını ve şid­ detli soğukta, karlı ve ancak kartalların uçabileceği yalçın dağlan yürüyerek aşmalarını ve bu yürüyüşte çektikleri sıkınh ve çileleri, verdikleri kayıpları dillendirdi. Bu toplanhya 1949 yılında yeniden kurulan Türk Ocaklarının efsanevi reisi Hamdullah Suphi Tannöver de kahlmışh. Konuklar onuruna Saat 19.30'da, Turan Lokantasın-da verilen

yemek sırasında Türklüğe, Türkçülüğe ilişkin samimi söyleşiler yapıldı ve yeniden Umumi Merkez'e gelinerek saat 24.00'e kadar karşılıklı düşünce ve görüş alışverişinde bulunuldu. Konuklar, kendilerine armağanlar ve kitaplar sunulmasından sonra otellerine uğurlandı.

Aynca Demek, konukların ve Türk.iye'ye göçen Doğu Türkistan­ lıların ülkemizde iskanJ.arına yardıma olabilmek için kendilerine yol gösterdi ve görüşmeleri gerek makam ve kişilere ulaşabilmeleri için yardımlarda bulundu. Umumi Başkan ve Umumi Merkez üyeleri bazı ziyaretler sırasında onlara refakat de ettiler. e. Bir "Türk Milliyetçiliği Kongresi" toplama giri�irni Türk Milliyetçiler Demeği'nin önemli fakat sonuçsuz bir etkinlik girişimi, 1951 yılı Ekim ayında gerçekleşti .. Başlıca Türk milliyet­ çilerinin katılacağı, milliyetçilik sorun-lanrun tartışılacağı bir şura toplamayı tasarlayan Umumi Merkez, bunun ilk adımı olarak bir

"istişari toplanh" düzenlemeye karar verdi. Bunu sağlamak için de ''Umumi Başkan Karamağaralı Hallık" imzası ile 32 tanınmış Türk milliyetçisine birer çağn mektubu gönderildi. Toplanhya çağrılı olanlar, soyadı sırası ile, şunlardı:


NECMEDDİN SEFE RCİOGLU

39

Necati Akder, Aziz Alpaut, Remzi Oğuz Ank, Nihal Atsız, Bekir Berk, Sait Bilgiç, Hasan Ferit Cansever, Ali Çankaya, Nusret Şakir Dirisu, Selahattin Ertürk, Fındıkoğlu Ziyaettin Fahri, Fethi Gemuh­ luoğlu, Şev-ket Raşit Hatiboğlu, Mustafa Haaömeroğlu, Mehmet Kaplan, Fahri Kurtuluş, Cahit Okurer, Hüseyin Namık Orkun, Lütfi Önsoy, Nejdet Sançar, M. Zeki Sofuoğlu, İzettin Şadan, Hikmet Tanyu, Fethi Tevetoğlu, Faruk K. Timurtaş, Zeki Velidi Togan, Tahsin Tola, Nurettin Topçu, Osman Turan, Mümtaz Turhan, İsmet Tüm-türk, Hakkı Yılanlıoğlu, Ali Yörük. Umumi Merkez yetki-li ve görevlileri de elbette bu toplantının tabii üyesiydiler. Çağrılıların çoğu 1MD Ankara Şubesi'nin salonundaki toplan­ hya kahldı. Kahlamayanlardan Atsız, Tanyu ve Topçu, düşünce ve görüşlerini yazılı olarak ilettiler. Başkanlığına Remzi Oğuz Arık'ın, başkanvekilliğine Sait Bilgiç'in seçildiği toplanh, 28 Ekim 1951 günü saat 15.00'de başlayıp gecenin geç saatlerine kadar sürdü. Fakat toplanhnın Pazar günü yapılması ve görüşmelere öğleden sonra başlanmış olması, görüş ve düşüncelerin tam olarak belirtilmesini ve bir karara varılmasını önlemişti. Çünkü kahlanların çoğu ertesi gün kentlerine ve/ya işlerine gitmek zorunda idiler. Bu durum karşısında, R. O. Ank'ın belirtilen düşünce ve görüşleri birleştiren bir "sonuç bildirisi" hazırlaması kararlaşhnlarak toplanhya son verildi. Arık'ın hazırladığı "Türk milliyetçilerinin kongresine doğru" başlıklı sonuç bildirisi metni, 30 Ekim 1951 Salı günü yapılan bir basın toplanbsı ile kamu oyunun bilgi-sine sunuldu. Yazık ki, bu "kongre" gerçekleşemedi. Çünkü Derneğin öyle büyük bir toplantının gerçekleşmesini sağlayacak maddi imkan.lan yoktu ve hiç olamadı. Şimdilerde olduğu gibi "sponsor" denilen mali destekçiler bulmak ta hiç mümkün değildi. Öte yandan, bu Hazır­ lık Toplanbsının bir güne sığdırılması dolayısıyla somut kararların verilememiş olması, 'sonuç bildirisi' nde yer alan bir görüşün eleştiri çekmesi de, bu konuda geri adım ahlmasına sebep olmuş bulunabi­ lirdi (Tümtürk, 1952 : 12-16.)


40

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

f. Ayasofya'run yeniden camiye dönüştürülmesi isteğine ilişkin etkinlikler Istanbul'un fethi ile birlikte Fatih Sultan Mehmet Han'ın camiye dönüştürdüğü, fakat Cumhuriyet döneminde müze yapılan "Fetih Camisi" Ayasofya'nın yeniden camiye dönüştürülmesi için Türk Milliyetçiler Derneği İstanbul Şubesi'nce 18.04.1952'de yayımlanan bir kitapçıkla başlatılan kampanya, Umuınl Merkez'ce de benimsendi ve desteklendi. Bu erekle; "Fetih Camii Ayasofya" (26., 26 Nisan 1952) başlıklı imzasız bir yazı ile Umumi Başkan Hfilük Karamağaralı'run '�yasofya" adlı yazısı (27, 03 Mayıs 1952) Derneğin yayın organı olan Mefkfire'de yayımlandı. Bu yayınlar ve elle dağıblan bildiriler ilgi ile karşılandı. Basında leyhte ve aleyhte yayınlar yapıldı. Fakat Ayasofya'nın durumunda herhangi değişiklik sağlanamadı. g. Dizg:ievi (mürettiphane) kurulması 1MD Kurultayı kararlarından birinin ilk adımı olarak bir mürettiphane, yani dizgievi oluşturma işine de girişildi. Şubelerden, ülküdeşlerden ve üyelerden toplanan paralarla ve Erhan Löker'in öz­ verili çabalan ile, Istanbul' dan, el ile baskı dizgisi yapmaya yarayacak değişik boyutta kurşun harfler, dizgi kumpasları, tekneleri, hurufat kasaları, onların konulacağı dolaplar ve başka gereçler sağlandı. O dizgievi için, Umuınl Merkez ve Ankara Şubesinin bulundu­ ğu Anafartalar Caddesi'ndeki Vakıf İşhanı'run çab kabnda, 4 m2lik bir odacık kiralandı. Konulabilen gereç-ler oraya yerleştirildi. Arta kalarılar ise, 5x3 m. boyutlu Umuınl Merkez odasının camekan ile kapı arasında kalan bölümüne dizildi. Böylece Mefkure'nin ve Genel Merkez'in yayımlayacağı genelgelerin, bildirilerin orada dizilerek bir basırnevinde basbnlması umudu elde edilmiş oldu. Fakat bunun gerçekleşmesi için o dizgievinde görevli çalışbrmak para ayırmak, daha doğrusu bulmak, mümkün değildi. Ondan dolayı, dizgi işini Derneğin üyeleri gönüllü olarak yapmak zorunda idiler. Üyelerden Erhan Löker, bu işi iyi bilen bir ağabeydi.17 Onun yanında gönüllü 17 Zaten o, mürettiphane gereçlerinin Istanbul'dan alınmasını, yüzlerce kg. ağırlık­ taki hurufat metallerinin alındıklan yerlerden önce kamyonlara, araba vapuruna,


NECMEDDİN SE FERCİOGLU

41

olarak yer alan bazı gençler, elle dizgi işini öğrenmeğe çalışblar; öğrenirken de verimli oldular. Ancak onlar ya memur ya da öğ­ renci idiler. Bu etkinliğe ancak iş ve okul çıkışlarında katılıp gece geç saatlere kadar çalışmak durumundaydılar. Öğrenme evresinde oldukları için gereken hızda çalışamıyorlardı. Bu da dizginin istenen hızda yapılmasını ve Mefkfue'nin düzenli çıkanlmasını engelliyordu. Bundan dolayı, yayın organı 16 aya yakın süre içinde, ancak 31 sayı çıkanlabildi. Yazılan demek dizgievinde dizilen son iki sayısının biri 20 Aralık 1952 (30. sayı), öteki 10 Ocak 1953 (31. sayı) günü yayım­ lanabilmişti (Sefercioğlu, 1953 : 2.) ğ. Hürriyet ve İstiklal Günü Ol Kasım 1952 günü, Türk Milliyetçiler Derneği Istanbul Şube­ sinin Eminönü Halkevi salonunda düzenlediği "Hürriyet ve İstiklal

Günü"nde TMO Umumi Başkanı Sait Bilgiç bir konuşma yaparak Dernek görüşü olarak 1MD Umumi Merkezi'nce benimsenmiş ana düşünce ve görüşleri anlattı. Toplantıda, Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil de ilgi ile dinlenen bir konuşma yaptı. Türk Milliyetçiler Derneği Umumi Merkezi'nin etkinlikleri elbette bunlardan ibaret değildi. Onların hepsini toplayıp burada göstermek mümkün olamadı. Esasen burada verdiklerimiz dikkat çekici, onemli etkinliklerdi.

ardından trene ve Ankara'da yine taşuna araçlanna taşırup Demek Merkezine getirilmesini büyük bir özveri ile gerçekleştirmişti. Bu gereçleri hamala vermek yerine, çoklukla sırtında taşımak zorunda kalmıştı.



ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TÜRK MİLLİYETÇİLER DERNEGİ'NİN ''TEDBİ RLİ" KAPATILIŞI

1953 yılının Ocak ayı, hpkı 1944'ün Mayıs ayı gibi, Türk mil­ liyetçileri için yeni bir üzüntüler döneminin başlangıa oldu. Onda da Türkçülüğe olumsuz tavır ve davranışlar gösterildi; Türkçülere manevi ve üzücü, aa verici baskılar uygulandı. Bu ikinci terör dö­ neminde 1944'teki gibi maddi işkenceler yapılmadı. Fakat yurdun 76 ayn yerindeki Türk Milliyetçiler Derneği yöneticileri ve üyeleri korkunç iftira kampanyaları ile bunaltılıp sıkınhya düşürüldüler. Bu manevi işkencelerin en önemlisi, 1951 yılında, dört milliyetçi derneğin girişimi ile kurulan ve bir buçuk yılda, yurdun değişik yerlerindeki kent, belde ve köylerinde şubeler açarak milliyetçilik ışığını yurt alanına yaymağa başlayan Türk Milliyetçiler Derneği ile üyelerine yönelik olan amansız hücum ve iftiralardı. 1950 yılında yapılan 14 Mayıs Milletvekilleri Seçimin-den büyük bir yenilgi ile çıkan Cumhuriyet Halk Partisi ve onun ünlü önderi İsmet İnönü, bu yenilginin aasını milliyetçi ve muhafazakar kitleye yönelik bitmez tükenmez hücumlarla dindirmeye çalışıyorlardı. Bu işte de başlıca müttefikleri her renkten solcu gençlik kuruluşları idi. 1951 yılında kurulup ülkenin her yerinde şubeler açan 1MD'nin gelişme ve etkinlikleri, sol cepheyi tedirginleştiriyor, hatta çıldırhyor; bundan dolayı da her vesile ile Derneğe çatmaktan, iftira etmekten, yıpratma-ğa ve çökertmeğe çalışmaktan geri kalnuyorlardı.


44

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAVAS! Türk Milliyetçiler Derneğinin çalışmalarından tedirgin olanlar

yalnız CHP ve solcular değildi. Gelişmesinden ürken öteki siyasi partiler de onun çalışma ve etkinlik-lerinden rahatsızdılar. Onlar, partileri yeterince gelişemez iken, TMD'nin durmadan şubeler açması ve bu şubelerin aydın yönetici ve üyeleri ile toplumun ilgi ve sevgisini kazanması hem soldaki, hem de sağdaki partilerin yöneticilerini bir yandan şaşırhrken bir yandan da ürkütüyordu. Partilerin TMD'ne bakışını bir olay bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştu: 1951 yazında, partisinin Konya'daki bir açık hava toplanbsına

katılıp Ankara'ya dönen CKMP yöneticisi Fuat Ama, Türk Milliyetçiler Derneği Umumi Başkam Kara.mağaralı Haluk Beyi telefonla araya­ rak TMD'nin Konya'da kendi partilerinden daha güçlü olduğunu söylemişti. Aynı gün Konya'da TMD'nin de bir açık hava toplanbsı varmış ve onun toplanbsına kablanların sayısı CKMP'ninkine kah­ lanlardan çok daha fazla imiş. Fuat Ama, dostça belirtti ği bu düşün­ cede yalnız değildi. Öteki partilerin ve çiçeği bumunda bir iktidar olan Demokrat Parti'nin kanaati de farksızdı. DP'nin önderi Adnan Menderes, bu tedirginliğini, 1952 sonlarında yaphğı bir Gaziantep konuşması sırasında, Derneği ve yöneticilerini kastederek, açıkça ortaya koymuştu. Menderes orada konuşurken hızını alamamış,

Türk Milliyetçiler Derneğinin yönetici ve mensuplarına "Ya oldukları

gibi olsunlar, ya da olduklan gibi görünsünler'' demekten kendisini alamamışb. Onlar, milliyetçi ve muhafazakar görüşlü bir parti gö­ rünümü vermelerine rağmen, TMD'ni kendilerine muhtemel ve en ciddi rakip olarak görüyorlar, bu yüzden solcularla aynı safta yer almaktan çekinmiyorlardı. Milliyetçi ve muhafazakarlara yönelik hücum ve iftira kampan­ yaları, bir Malatya

liseli öğrencinin, düşüncelerini beğenmediği bir

gazete başyazanru, 22 Kasım 1952'de silahla yaralaması ile birlikte,

iyice alevlendi.18 Olayın ardından milli ve manevi değerlere düşman bütün şer güçleri, o değerlere sahip çıkan bütün kişi ve kuruluşlara 18 O zamanki lise öğrencisi, bu günün, reşit olmayan bir kıza cinsel saldırıda bu­

lunduğu iddiası ile yargılanan ve ceza alan gazeteci-yazarı Hüseyin Üzmez, ünlü başyazar da Ahmet Emin Yalman'dı.


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

45

karşı yürütülen amansız, karşı konamaz, dalga dalga bütün yurda yayılan kampanyalar başlath.lar. O rezil kampanyaların öncülüğünü, rahmetli Peyami Safa'nın "mahutlar" ve/ya "devrimbazlar" dediği sol çevreler yapı-yordu. Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın da onlar arasında yer aldığı daha sonra öğrenilecekti. Her gün dozunu artıran o iftira yaygarası ile ülkede tam bir "manevi terör" ortamı oluşmuştu. Böylece mil­ letini seven ve dinine, gelenekleri-ne, mukaddesatına bağlı insanlar sindirilmek isteniyordu. Bu amansız kampanyaların hedeflerinden birisi de Türk Mil­ liyetçiler Derneği icli. Andığımız lise öğrencisinin üyesi olamadığı TMO Malatya Şubesi'nin etkinliklerine dinleyici olarak kablmış bulumnası, bu kampanyada Derneğe de yer verilmesine sebep olmuştu. 1944-1945'teki Türkçülük davasında aklanmış olduk.lan halde Türk milliyetçilerinin alnına yapışbnlan "ırkçı-turana" suçla­ ması da yeniden hortlatıldı. Kısa zamanda büyük gelişme gösteren bu gönüllüler kuruluşu, yam Türk Milliyetçiler Derneği de, başta "devletlfilar'' olmak üzere, bütün milliyetçilik ve maneviyat düşman­ larını harekete geçirmişti. Kent, belde ve köylerdeki aydın kişilerin çabalarıyla yetmiş altı yurt köşesinde yakılan milliyet ve maneviyat ışıklan onların düşmanlarını ürkütüyordu. Bu kampanyalar milli ve manevi değerlere bağlı insanların oylan ile iktidar olanları da etkisi altına almıştı. Sonunda Bayar'ın da teşviki ile Derneğe hücumu şiddetlen­ dirdiler. Zamanın çiçeği bumunda başbakanı Adnan Menderes'in Gaziantep'te yaptığı "Ya olduk.lan gibi görünsünler ya da görün­ dükleri gibi olsunlar'' sözlü konuşmasından yola çıkan (veya çıkması emredilen) savanın gayretkeşliği ile, Türk Milliyetçiler Derneği'nin Umumi Merkez ve bütün şube etkinliklerinin, "ihtiyati tedbir'' olarak, durdurulması için mahkemeden karar çıkartıldı ve bu karar, 22 Ocak 1953 gecesi, U. Merkez ve şubelere yapılan baskınlarla uygulandı. Özünde Türk Milliyetçiler Demeği'nin siyasi bir oluşuma dönüşe­ bileceği kaygısı yatan bu eyleme, ne yazık ki, yargı kurumu da alet edilmişti. Böylece, yurdumuzun 76 ayn yerinde yakılmış olan top-


46

TÜRK M İLLİYETÇİ LER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAvAsı

lumu aydınlatma ışıklan söndürülmüş, yeni aydınlatma ışıklarının yakılması önlenmişti. Böylece, Türk milliyetçileri de yeni bir manevi yıkıma sürüklenmiş oldular. -o"Tedbirli kapatma" olayı Türk Milliyetçiler Derneği Umumi Merkezinin bulunduğu Ankara'da şöyle gerçek-leşti: 22 Ocak 1953'te kışın en şiddetli günlerinden biri yaşanıyordu. Ankara'nın cadde ve sokaklarında kar yok fakat insanın içine işle­ yen bir soğuk vardı. Akşam üzeri birlikte çalıştıkları Vakıflar Genel Müdürlüğünden çıkan ve Ulus'ta bir şeyler abşbran TMD Umumi Katibi Abdullah Savaşçı ile Demek üyesi Necmeddin Seferci-oğlu Umumi Merkez'e geldiler.

Onları yoğun bir çalışma bekliyordu. Yurt alanına dağılmış olan 1MD şubelerinin yönetici ve üyeleri iyice şiddetlenen iftira ve hücum kampanyaları karşısında şaşkın, tedirgin ve yılgındılar. Onların aydınlablması, yaşadıkları tedirginliklerin ve yılgınlıkların giderilmesi gerekiyordu. Fakat Derneğin bunu yapabilmek için kul­ lanılabileceği araçlar çok sınırlı idi. Onlara ancak daktiloda yazılıp teksir makinesinde çoğalblabilen bültenler ile ulaşılabiliyordu; bir de Derneğin yayın organı Mefkilre ile. Ayrıca, Demek lehine nadiren çıkan yazı ve haberleri taşıyan gazeteler de şubelere gönderilmeğe çalışılıyordu. O gün de Derneğe bu erekle gelinmişti. Elbette başka arkadaş­ lar da gelecekti. Abdullah Savaşçı, Nurettin Ardıçoğlunun "Türk Milliyetçiler Derneği" başlıklı baş yazısının çıkbğı Millet gazete­ sinin paketlenip adres-lenmesini gelecek arkadaşlarla yürütecek, Necmeddin Sefercioğlu da Demek Dizgievine çıkarak Mefkure'nin dizilmesinde çalışacakb. Savaşçı'yı Umumi Merkez odasında bırakan Sefercioğlu, hemen üç kat yukarıdaki Dizgievine koştu. Oraya dört hurufat dolabı sığabilmişti; dizgi işinde dört kişi çalışabilirdi. Erhan Löker ile İbrahim adlı arkadaş orada idi. Löker, dizgi işi biten bir sayfanın düzenlenip bağlanması ile uğraşıyordu; İbrahim de başka bir sayfanın dizgi işi ile. Sefercioğlu da kumpas alıp bir metni dizmeye


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

47

başladı. Böylece bir süre geçtikten sonra odaya Y. Haysiyet Divanı üyesi Abdülhadi Toplu girdi ve Erhan Löker'in yanına giderek onun­ la konuşmağa başladı. Ona "Derneği kapatsalar ne yaparız? .. " gibi sorular soruyor, bazı başka şeyler söylüyordu. Oradakiler bir anlam veremedikleri o sözlere şaşkınlıkla kulak konuğu oluyorlardı. Bir süre sonra dizgievine, sonradan Başbakanlık Müsteşarı olacak olan Mustafa Ernam geldi; odanın kapısından seslendi; ''.Aşağıda Derneği kapatma işlemi yapılıyor, siz hfila çalışıyorsunuz; bu nasıl iş?" diye sordu. Sefercioğlu da o gece dizgi işinde çalışa-cak olan arkadaşına, gevezelik etmeden iş gömleğini giyip çalışmaya başlaması gerektiğini hatırlatmak istedi. Fakat sözünü sürdüremedi. Çünkü Ernam'ın ar­ kasından başını uzatan birisi, "Arkadaş doğru söylüyor; Derneğiniz kapatılıyor" dedi. Oradakiler kısa bir şaşkınlık geçirdiler. İlk harekete geçen Sefercioğlu oldu; hızla oradan çıkıp merdivenleri ikişer ikişer atlayarak aşağı inmeğe başladı. Arkasından da başka birinin ayak sesleri duyuluyordu. O, biraz önce Derneğin kapatılmakta olduğunu söyleyen sivil polisti. Sefercioğlu 2. kata inip Umumi Merkez odasının kapısına vardı­ ğında, aynı kata inmiş bulunan arkasındaki kişi ''Nereye gidiyorsun?'' diye bağırdı. O da "kaçıyorum" deyip kapısı açık olan Umumi Merkez odasına girdi. O anda onun derdi, Dizgievine giderken çıkarıp oradaki hurufat dolaplarının üzerine bıraktığı pardesüsüne ulaşmaktı. Onu alamadan Derneğin kapısına mühür vurulursa, soğuk kış boyunca açıkta kalacaktı. Hemen onu sırtına gelişi güzel geçirip camekanın ara kapısına yaklaşıp bürodakilere göz attı. Umumi Merkez'in o küçücük bölümü sava, polisler ve TMO üyeleri ile doluydu. Umumi Katip Abdullah Savaşçı masadaki ye­ rinde oturuyor; masanın öbür yanındaki pencere önünde, görevli sava ile Emniyet 1. Şubesinin Dernekler Masasındaki görevlileri yer alıyordu. Cameka-nın önündeki sandalyelerde ise bazı Dernek üyeleri bulunuyordu. Sava ile polisler kapatma tutanağını yazmağa çalışıyorlardı. Bir ara Savaşçı telefonun almaana uzanıp Umumi Başkan Sait Bilgiç'i arayarak durumu bildirmek istedi. Fakat ona bu izin verilmedi. Tutanak, yazılması bittikten sonra Abdullah Savaşçı


48

TÜRK M İLLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATI LIŞ oAvAsı

ve Sava ile Emniyet'in yetkililerince imzalandı. Ardından topluca odadan çıkılarak kapısı kilitlendi ve mühürlendi. Sonra Ankara Şubesinin kapalı olan kapısına aynı işlem uygulandı. Ardından da çatı katına çıkılarak Dizgievi'nin kapısına mühür asıldı. · Daha sonra Dernekliler ve görevliler topluca merdivenlerden in­ meğe başladılar.

O sırada Mehmet Ateşoğlu'nun gür sesi duyuldu:

"Eğer mahkeme karan olmadan gelmiş olsa idiniz, burası Türk vatanı düşmana karşı nasıl savunulursa öyle savunulacaktı!" Bu söz, ceplerinde bir çakı bile bulunmayan Derneklilerin acı gülümsemelerine sebep oldu. Topluluk, dağılmalarına izin verilme­ den, giriş katına inip yapı dışına çıktı.

O sırada Dernekte bulunan

Umumi Katip Abdullah Savaşçı, Umumi Muhasip Necati Torun, Yüksek Haysiyet Divanı üyesi Abdülhadi Toplu ile Erhan Löker, Mehmet Ateşoğlu, Ayhan Aybar, Mustafa Emam, M. Metin Sağnak, Necmeddin Sefercioğlu, İbrahim . . . adlı üyeler, gözaltına alınmayı beklerken, "Serbestsiniz" sözü ile karşılaştılar. Görevliler, işlerini sorunsuz tamamlanuş olmanın rahatlığı içinde, hemen uzaklaştılar. Bazı Demek üyeleri de "Allah'a ısmarladık" deyip evlerine gittiler. Bir bölümü ise, eski Umumi Başkan Halllk Karamağaralı' nn evine gitmek üzere, Ulus'tan Bakanlıklar otobüsüne bindiler. Karamağaralı'nın evine varıldıktan sonra telefonla Umumi Baş­

kan Sait Bilgiç ve Umumi Başkanvekili Ali Uygur arandı ve durum

kendilerine bildirildi. Bir süre sonra onlar da Karamağaralı'nın evine geldiler ve sabah ezanına kadar süren bir durum değerlendirmesi yapıldı; yapılması gereken başvurular belirlendi. Daha sonra dağıl­ dılar. Ertesi sabah çıkan gazeteler, olayı dokuz sütuna yayılmış çok

iri harflerle ve gece çekilmiş büyük fotoğraf-larla donanmış olarak duyurdular. Yine o gazetelerden, derneğin bütün şubelerine yapılan baskınlarla oraların da kapabldığı öğrenildi. O şubelerin bulunduğu yerlerden, kapanış dolayısıyla yaşananlara ilişkin ilgi çekici bilgiler alınıyordu. Dernek yöneticilerine yazılanlar veya Ankara' ya gelen şube yetkili ya da üyelerinin anlattıkları, şubelerde akıl almaz uy­ gulamalar yapıldığını, üyeler ile yakınlan üzerinde tam bir terör


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

49

fırbnası estirildiğini gösteriyordu. Çok yerde polis veya jandarmalar, şube başkanlarının ya da üyelerden birinin "yönetim yeri" olarak gösterilmiş olan evlerini basarak ev halkının yüreklerini ağızlarına getirecek, komşularını ayağa kaldıracak, onlar aleyhine bir hava oluşmasına sebep olacak davranışlardan çekinmemişlerdi. Hemen hemen bütün şubelerde

"vur

deyince öldür'' hükmü uygulanmış;

yani, "sorgusuz, yargısız infazlar'' yapılmışb. Bu yüzden o uğursuz geceyi gözalbnda geçiren üyeler bile vardı. Mahkemenin İhtiyati Tedbir kararma göre Demek şubelerindeki eşyanın ve evrakın "muhafaza albna alınması" gerekirken, şubelerin hemen hepsinde, Dernek evrak ve eşyası çuvallara doldurulup "semt-i meçhul"e gö­ türülmüştü. Söz gelişi, TMO Kayseri şubesi başkanı, avukat Nevzat Türkten'in anlattığına göre; polisler, kentin ortasında bulunan küçük Hisar'ın kapılarından biri üzerindeki, vaktiyle gözetleme yeri olarak kullanılan 3-4 m2 alanlı, taştan yapılmış küçük bir kulübede çalışan Kayseri Şubesi'ne, o saatte hiç kimsenin bulunmadığını bilerek ve şube yönetimine de haber vermeden baskın yapmışlar, kapıyı kilidini kırarak açmışlar, evrakı torbalara tıka basa doldurmuşlar, yalnızca etkinliği geçici olarak durdurulmuş bulunan Şubenin ad levhasını da, asılı bulunduğu yerden koparıp Hisar'ın duvarı dibine fırlatmışlardı. Bu tür davranışlar, elbette, hem şube yönetici ve üyelerini ürkütme­ ye hem de tanıdıklarını onlar hakkında kuşku duymağa yönelten, olumsuz, hiç yasal ve vicdani olmayan davranışlardı. Bunlara bir de "malfun ve mahut" basının ve ne yazık ki iktidar çevrelerinin bitip tükenmeyen iftira, hücum ve yaygaraları eklenince taşradaki Derneklilerin durumunu anlamak hiç de zor olmuyordu.

Umumi Başkan Sait Bilgiç, ertesi sabah fiili durumun sona erdirilmesi için hukuki girişimlere başladı. Aynı girişimi Derneğin avukab Bekir Berk de yapb. Fakat bunlardan bir sonuç alınamadı. Böylece "Kesin Kapatma Davası" sürecine girildi (Sefercioğlu, 2002a : 30-32.; 2002b : 42.). -o-


50

1

TÜRK Mİ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

Ankara'daki Türk Milliyetçiler Derneği yöneticileri ve kimi üye­ leri, o günden başlayarak "kesin kapatma davası"run sonuçlanışına kadarki günleri sürekli olarak, "polis gözetimi" albnda geçirdiler. O süreçteki günler, bazen aa, bazen komik olaylara sahne oldu. Demek odalarının mühürlenmesinden sonra onların bir araya gelecek, oturup dertleşecek ve söyleşecek yerleri kalmamıştı. Oysa buluşmaya çok muhtaç olacakları günler yaşıyorlardı. Evlerde toplanarak ailelerini rahatsız ve tedirgin etmek de istemiyorlardı. Çünkü hepsi sıkı polis gözetimi albnda idiler. Öyle toplantılar toplanılan eve baskın yapılması ile sonuçlanabilirdi. Kış hükmünü bütün şiddeti ile sürdürdüğü için, parklarda, bahçelerde bir araya gelmek de mümkün değildi. O günlerde, Atatürk Bulvan'run Ulus alanından başlayan ke­

siminde karşılıklı, bir buçuk katlı dükkan sıralan vardı. Merkez Bankası sırasında, şimdiki Yüzüncü Yıl İşhanı'run yerinde bulunan bölümdeki dükkanların arkasında "Şehir Bahçesi" denilen, bah­ çesi yok olmuş bir alan bulunmakta idi. Oraya Bulvar üzerindeki dükkaruar arasındaki bir aralıktan girilirdi. O aralığın, dükkanların arkasına rastlayan bölümlerinde ince, uzun birer koridoru andıran iki kahvehane bulunmakta idi. Bahçe girişinin solunda kalanı, 'Er­ zurum Kıraathanesi' diye bilinirdi. Çayı ile ünlü bir yerdi. Önündeki sahanlık yaz aylarında gölgeli ve serin olurdu. Demek üyeleri de ara sıra oraya gidip çay içerler, söyleşirlerdi. O yıllarda resmi iş yerlerinin çoğu Ulus'ta olduğu için, orası çoklukla memurların rağbet ettiği bir yerdi. Fakat kış günlerinde, yalnızca sobasının çevresi ısınabilen bu çayhanenin içine razı olmak gerekirdi. Toplanmak için oranın denenmesine karar verildi. Akşam üzerleri işinden çıkan Dernekliler oraya gelmeye başladılar. Tavla şakırtılarına ve sigara dumanlarının rahatsız edici havasına rağmen orayı tercih zorunda kalmışlardı. Çünkü ulaşımı kolay bir yerdi. Ancak bir şey düşünülememişti: Orası da hemen sivil dostlann mekanı olmuştu. Onlar orada toplanıp sohbete daldıklarında birileri sandalyeleri çekip en yakınlarına oturuyor, çayını yudumlar görünerek onları dikizliyor ve dinliyorlardı. Bütün gizleme çabalarına rağmen, kendilerini hemen


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

51

belli ederlerdi. Dernekliler, çok rahatsızlık duyrnağa başladık-lan o

yeri de kısa süre sonra bırakmak zorunda kaldılar Başka bir yer ve çare bulunamadığı için, Abdullah Savaşçı ile Necati Torun'un birlikte oturdukları kira odasında toplanılınağa baş­ landı. Orası, Gençlik Parkırun karşısındaki, altında Küçük Tiyatro'nun bulunduğu Evkaf (= Vakıflar) Apartmanı'nın çah kabnda bulunan, Vakıflar Genel Müdürlüğü memurlarına lojman olarak, oda oda kiralanan dairelerden birinin genişçe bir odası idi. Orada kalanlar mutfak, banyo ve tuvaleti ortaklaşa kullanırlardı. Galiba, o lojmanda yalnızca Savaşçı ile Torun bekardı- !ar. Onlar gündüzleri işte oldukları, akşamlan genellikle eve geç geldikleri, mutfağı hiç kullanmadıkları ve komşu-larına çok saygılı davrandıkları için, orada kalmaları bir sorun çıkarmıyordu. Odanın bir bölümünde Orkun dergisinin iade sayılan yığılı idi. Pencere önü ile girişin sağında kalan duvarın ve pencerenin önünde oda sakinlerinin somya ve yatakları vardı; ga­ liba birkaç da sandalye ile küçük bir masa. Oda saklnlerinin bütün konforları bundan ibaretti. Çaresizlikten, işten çıkıldı mı, doğruca bu ortak odaya sığınılmakta idi. Fakat orada da rahat olunamayacağı kısa sürede anlaşıldı. Çünkü sivil dostlar, onlan orada da rahat bırakmağa niyetli değillerdi. Resmi iş yerleri tatile girdikten sonra şapkalarının siperini gözlerine kadar indirmiş, kara gözlüklü kişiler, Evkaf Apartmaru'nın köşe-lerindeki elektrik direklerine yaslanmış olarak "gözetim" görevlerine başlıyor­ lardı. Bazı gecelerde, giriş kabnın yüksekliği 7-8, öteki 5 kahnın yük­ seklikleri 5-6'şar metre olan ve geceleri asansörü kilitli bulunan o dev yapırun çab katına, sırtlarındaki ağır sandıklarla, elbette yaya olarak hnnanıp limon, portakal, vb. satmağa çalışanlar(!) da türemişb. Bir gün de Savaşçı'nın komşusu bir hanım gelerek, polislerin daireye baskın yapma hazırlığında olduklarını, bunu eve gelirken duyduğu konuşmalardan öğrendiğini söyledi. Odada bulunan ko­ nuklar bunu öğrenince hemen oradan ayrılmağa başladılar. Yapıdan


52

1

TÜRK M İLLİYETÇİ LER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

çıktıklarında şap-kalan gözlerine inik 'dost1anru, köşelerdeki direklere yaslanmış görmek onları hiç şaşırtmadı. Savaşçı'nın komşusu, bu sadık dostların(!) baskın iştahlarını kursak-lannda bırakmıştı. Sivil dostların zoraki arkadaşlık girişimleri elbette bunlardan ibaret değildi. Yönetici Demeklilerin iş yerle-rine kadar "zahmet edip" onların kollarına girerek söz kapmağa çalışan işgüzar emniyet funirleri bile vardı. Umumi Katip Abdullah Savaşçı bu tür iltifatlara nail olan-lardan biri idi. Bir gün, bir arkadaşlarını uğurlamak için Ankara Garı'na giden ve bir daire oluşturarak, topluca sohbete başlayan Dernekliler ya­ kınlarında bekleyen bir dost(!) gördüler. Mehmet Ateşoğlu hemen yanına giderek kolundan tuttu; "Gel arkadaş, aramıza gel, konuşu­ lanları durduğun yerde rahat duyamazsın" dedi, Adamcağız kolunu kurtarır kurtarmaz, koşar adım, oradan uzaklaştı. Evler de gece-gündüz "tarassut" altında tutuluyordu. Velhasıl, dava sürecince Dernekliler "emniyet gözetimi altında", dolayısıyla da "güvenlikte(!)" oldular. Tedbirli kapatma dönemi böyle trajik olaylarla geçti.


DÖRDÜ NCÜ BÖLÜM KAPATMA SÜRECİNİN SİYASI BOYUTU

Elbette o sürecin siyasi boyutu da vardı: İkisi de Isparta Mil­ letvekili olan Türk Milliyetçiler Derneği Umumi Başkanı Sait Bilgiç ve Umumi İdare Heyeti üyesi Tahsin Tola, iktidardaki Demokrat Partinin üyeleri idiler. Başba-kan, onlan hemen Yüksek Haysiyet Divanına göndererek 31 Ocak 1953 günü, üyesi oldukları Parti'den temelli çıkarılmalarını sağladı. Ayru ilin milletvekili olan İrfan Aksu da, karara karşı çıkarak DP üyeliğinden ayrıldı19 Öte yandan Türk Milliyetçiler Demeği'nin dünya görüşünü paylaşan pek çok DP1i de Ankara'daki olaylardan tedirgindiler. Parti üst yönetimine karşı çıkışlar yağıyordu. Isparta Milletvekili Sait Bilgiç'in bu konudaki soru önergesi DP Meclis Grupunda sert tarhşmalara sebep oldu ve sonuçsuz kaldı. 3 Şubat 1952 günü saat 15.00 da başlayan grup toplanbsına, mutadı olmadığı halde Başbakan Menderes de katılmışb. Oturumu açan grup başkanı, Sait Bilgiç'in partiden ihraç edildiğini söyleyerek önergeyi verilmemiş sayacağını belirtti. Bunun üzerine Partiden henüz ayrılmamış olan İrfan Aksu o önergeyi kendisinin kabullendiğini söyledi ve Grup Başkanlığına bunu belirten bir önerge verdi. Söz alan Başbakan ve bazı milletve19 İllerinde çok güçlü bir durumda olan bu üç Isparta milletvekili, 1954 seçimi yak­ laşınca, DP'nin il ve ilçe örgütlerinden gelen istekler sonunda ve Parti Y. Haysi­ yet Divanının tavsiyesi ile 15 Şubat 1954'de yeniden üyeliğe alındılar.


54

TÜRK Mİ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATI LIŞ DAV.AS I

killeri buna şiddetle karşı çıktılar. Önergeyi yalnızca Burhanettin Onat destekledi ve önergeye karşı çıkanların "sel önünden kütük kaçırmağa" çalışbklanru belirtti . Sonuçta önerge üzerine görüşme açılmadı. (İmzasız, 1953 : 1). DP Genel Merkezi, Parti teşkilabnda gelişen tepkiler üzerine, Ankara'da, 175 taşra temsilcisinin kabldığı bir "istişari toplanb" dü­ zenledi ve Adnan Menderes'in yapbğı bir konuşma ile bu kızgınlık giderilmeğe çalışıldı. "Partinin umumi faaliyet ve siyaseti etrafında teşkilab aydınlabnak" görünüşüyle yapılan bu toplanbnın gerçek ereğinin, parti örgütünün Türk Milliyetçiler Derneği'nin kapablmasına göstereceği tepkiyi önlemek, en azından yumuşabnak olduğu açıkb. Bunu, TMO Umumi Haysiyet Divanı üyesi Abdülhadi Toplu'nun, toplanbrun yapıldığı 05 Şubat 1953'ün akşanu yolda karşılaşhğı, DP'nin o toplantısına Muş temsilcisi olarak kablan bir hemşehrisinin sözleri doğruluyordu. Selfunlaşmadan sonra A. Toplu Ankara'ya niçin geldiğini sorduğunda, hemşehrisinden "Şu derneğin kapablmasına karar verdiğimiz DP toplantısına katılmak için, Muş temsilcisi olarak geldim." demişti. Bu açıklama, Milliyetçi ve muhafazakarların oylan ile iktidara gelmiş olan DP'nirı düştüğü hazin durumu ve kapabna kararını mahkemeden önce DP'nirı verdiğini açıkça gözler önüne seriyordu.20 İlgi çekici bir durum da o sırada Milli Eğitim Bakanı olan Tevfik İleri ile ilgiliydi. İleri, ilk iş olarak Özel Kalem Müdürü Cahit Okurer'i görevden almış, ardından da 24 Ocak 1953 günü A.A.'ya uzunca bir demeç vermişti. Bu demecinde, "Bir müddetten beri şahsımı hedef tutan bir takım i.!.nat ve tarizlere maruz bulunmaktayım. Bunlara zama-nında cevap vermiş olmama rağmen aynı tariz, yalan ve isnatlara devam olunmakta bulunduğunu esefle görü-yorum. Hatta adım son hadiseler dolayısıyla durumu adli tahkikat safhasına intikal etmiş bulunan "Türk Milli-yetçiler Demeği"ne karışbrılarak bizzat Dernekçilerin kat'i tekziplerine rağmen bu derneği himaye ebniş olduğum iddia olunmaktadır." 20

Bu bilgi Abdühadi Toplu'dan almdı.


NECMEDDİN SEFERCİOG LU

55

dedikten sonra kendi milliyetçilik anlayışının DP programının kabul ettiği anlayışın aynı olduğunu ve 1MD'nin faaliyetleri hak­ kındaki düşüncesini 10.05. 1952'de bir gazeteye açıkladığını ifade etti ve kendi anlayışının uzunca bir savunmasını yapb. Aynca, Türk Milliyetçiler Derneğine Bakanlıkça 1951 yılında yalnızca 4 bin lira yardım yapıldığını, Derneğe kendisince özel ve şahsi bir himayenin söz konusu olmadığını söyledi. (İm-zasız 1953 : 1). Tevfik İleri'nin bu sözleri ve tavn, iki Demek yöneticisinin (Abdülhadi Toplu ve Abdullah Savaşçı'nın) soğuk bir kış günü, paltolarını satarak otobüs parası yapıp Samsun'a giderek 1MD hakkındaki olumsuz bir demecine cevap vermek zorunda kalışını hahrlabyordu. Yani Tevfik İleri, Türk Milliyetçiler Demeği'ne ve çalışma-larına başından beri uzakh. Aynı konuda 31.01.1953 günü Başbakan Adnan Menderes'in da heri'yı savunan bir demeci yayınlandı gazetelerde. Bu olaylar Menderes'in kendisini nasıl Türk Milliyetçiler Derneği düşmanlı­ ğına kaptırdığını ve Tevfik İleri'nin de Derneğin dostu olmadığını gösteriyordu.

Öte yandan, Cumhurbaşkanı Celfil Bayar'ın Türk Milliyetçiler Derneği karşıtlığı ve kapatma olayındaki rolü de, DP iktidarının önemli bakanlarından birinin,21 tedbirli kapatma olayından sonra, kendisi ile yapbğı görüşme sırasında, bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmışh. Bu ziyaret sırasında Bakan'ın, "Onlar milliyetçi ve vatansever gençler, seçimlerde de CHP'ye değil DP'ye oy verirler. Bu dernek memleket ve millet için hayırlı çalışmalar yapıyor. Ondan yalnızca solcular ile GIP rahatsız. Lütfen kapablmasına engel olun." anlamındaki sözlerine Bayar, "Onların Cumhuriyet Halk Partisi'ne karşı olduğu noktada ben GIP ile beraberim." karşılığını vermişti. Bu cümle hem Cumhur-başkanının, eski CHP1ilik anlayışını sürdürdü­ ğünü hem de Türk Milliyetçiler Derneği olayındaki teşvikçi rolünü 21 Bir söylentiye göre o bakan Tevfik İ leri, başka bir söylentiye göre Samet Ağaoğlu idi.


56

TÜRK M İLLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ o.Av.Ası

açıkça ortaya koyuyordu. Onun 1MD karşısındaki bu tutumu orada kalmanuş Yas.sıada Davasmdan sonra gönderildiği Kayseri Cez.aevinde de sürmüştü. Orada kendisini ziyaret eden milliyetçi gençlerin "Türk Milliyetçiler Derneği'nin kapatılmasından dolayı pişmanlık duyuyor musunuz?" sorusuna "Şimdi aynı şartlar olsa, yine kapablmasını isterdim" diyerek karşılık vermesi, bunu gösteriyordu. Fakat kader onu, affedilip Istanbul'a geldikten sonra sık sık milliyetçilerle birlikte olma konumunda bıraktı. Çünkü kendisine en çok sahip çıkanlar, yine de milliyetçiler olmuştu. Milliyetçi kuruluş-lann toplantılarına davet ediliyor, katılıyor; oralarda milliyetçi söylemlerde bulunuyordu. Bu toplantılar sırasında kendisine yöneltilen Türk Milliyetçiler Derneği ile ilgili sorulara, bu kez, "Bir hata idi, affola" karşılığını venneğe başladı. Ayn zamanlarda kendisine yönelttikleri böyle sorularına Ergun Göze ve Mustafa Kafalı bu karşılığı almışlardı (Sefercioğlu, 2008 : 31-32) Bu arada ülkedeki sol odaklar ve onlara bağlı öğrenci dernekleri de durmadan, Başbakana yaptıklarını alkışla-yan ve kendisini bu yolda teşvik eden telgraflar ve iletiler gönderiyorlardı. Türk Milliyetçiler Derneği'ni kapatma davasının son aşamasına böyle gelindi (Sefercioğlu, 2002b : 42-43.)


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM TEMELLİ KAPATMA DAVASI

''Tedbirli kapatma" işlemine Türk Milliyetçiler Derneği Umumi Başkanı Sait Bilgiç'in 24 Ocak 1953 günü ve ardından Avukat Bekir Berk'in yaphğı itirazlar, 28 Ocak günü reddedilmişti. Kesin kapatma davasına ise, Ankara C. Savcısı Cemil Bengü'nün imzasıru taşıyan, 31 .01 . 1953 günlü İddianame" ile 25 Şubat günü başlandı. Bu dava

Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nde açılıruşh. Davaya Osman Selçuk adlı yargıç bakıyordu. Davanın iddianamesinde Savcılık, ''Türk Milliyetçiler Demeği'nin gaye ve mevzuunun ırk, din ve milli mukad-desat esaslarına dayandığım", bunun hem Medeni Kanuna hem de Cemiyetler Kanunu'na aykırı olduğunu ileri sürüyor, bundan dolayı Derneğin temelli kapahl-masıru, böyle bir derneği yöneten üst yöneticilerin de, cezalandırılmalarını istiyordu. İddianamede, konu yüzey-den bir bakışla değerlendiriliyor, Anamizamname' nin 'umumi esaslar" ve "Prensipler" bölümlerinde yer alan tanımlar ve Derneğin yayın organı Mefk:G.re'deki bazı yazı ve haberlerden yapılan alıntılar geli­ şigüzel yorum-laruyor ve onlardan hükümler çıkarılmaya çalışıyor­ du. Ananizamname'de yalnız bir kez geçmiş olan "tarihi ve içtimai menşe birliği" ifadesini, "üzerinde ısrarla durulan" diye nitelemesi de ilgi çekici idi. Buna karşılık, "din" sözcüğünün "hars"ı oluşturan öğeler sıralanırken ilk olarak yazılması ona ayn bir önem verildiği


58

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAvAsı

anl amında değerlendiriliyor ve bu, iddianamenin birçok yerinde tekrarlanıyordu. Aynca Derneğin birbirine zıt kavramlar olan dine ve ırka dayanan bir yapıda olduğunu öne sürülmesi de çelişkili iddiaların ilgi çekici başka bir yönüydü. Yine, bir siyasi partinin kongresinde, Anıtkabir ziyaretinin dine aykırı olduğundan bahisle bütün şehitlerin ruhu için Fatiha okunmasını isteyenlerin bu dernek mensuplarından olduklan anlaşılmaktadır'' denilerek zoraki talunin ve yakışbrmalarda bulunuluyor hem de Demek dolaylı olarak o parti ile ilişkilendirilmeğe çalışılıyordu. Aynca her şubenin, çevresindeki herkese İnsan Haklan Beyannamesi'ne uygun bir davranış gösterme­ sini öngören nizanıname maddesi ve buna dayalı savunma, takdire değer görülmek gerekirken, "samimiyetten uzak" sayılarak, tipik bir samimiyetsizlik örneği sergileniyordu.22 Fakat davanın Başba­ kan Mende-res'in Gaziantep nutkundan esinlendiği açıklanmaktan kaçınılıyordu; Bu d urum duruşmalar sonunda okunan 2. Sulh Ceza Mahkemesi karannda açıklanacakb. Davaya işte bu çelişkilerle ve ön yargılarla yüklü "iddianame" ile başlanıyordu. a. Birinci oturum

İlk oturum, 2. Sulh Ceza Mahkemesi yargıcının "makam odası" hizmetini de gören 8-10 m2' tabanlı bir odada yapıldı. Genel olarak Küçük uyuşmazlıkları çözümleyen, davaa ve davalı sayısı genelde az olan bu mahkeme için, o oda yeterli görünüyordu. Orada; yargı­ an çalışma masası yanında, duruşmalarda kullanılan ve yargıç ile

bir savanın, yan yana zor sığabileceği bir "kürsü" ve avukat ile davada taraf olanlann oturması için konulmuş birkaç sandalye vardı. Ankara'run Ulus'u Samanpazarı'na bağlayan Anafartalar Caddesi üzerin-deki (şimdi Kültür ve Turizm Bakanlığınca kullanılan) eski Adliye Sarayı'nın giriş kabrıda, ana giriş kapısına göre solda olan, uzunca bir koridorun sonuna yakın yerdeki bu oda, kalabalık duruş­

malara uygun değildi. Elbette Türk Milliyetçiler Derneği davasının duruşmalan için de çok yetersizdi. Çünkü davanın 5 sanığı vardı; 22 İddianame'nin metni için, bk. 4. Ek (100-105. ss.)


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

59

bir o kadar da avukah. Derneğin Ankara'daki ve oraya yakın yer­ lerdeki şubelerinID üyeleri de duruşmalarda bulunmak, dinlemek istiyorlardı. Böyle bir davaya basın mensupl arının ilgi göstermeleri de tabii idi. Bundan dolayı ilk oturumda tam bir "izdiham" yaşan­ dı. Sanıklar, avukatlar, gazeteciler kürsünün önüne kadar itilmişti. Arkalarında iğne ab.lsa yere düşmeyecek sıkışıklıkta bir dinleyici kalabalığı oluşmuştu. Aynca, duruşma odasının bulunduğu uzun ve geniş koridorun en az yansı, oraya giremeyen, aynı sıkı-şıklıktaki dinleyiciler ile dolmuştu (Koridorda kalan dinleyici üyelerden biri de bu sahrların yazan idi). Bu tarihi davanın saruklan, 1MD Umumi Başkanve-kili Ali Uygur, Umumi Katip Abdullah Savaşçı, Umumi Muhasip Necati Torun, Umumi İdare Heyeti üyeleri Ömer Nuri Turumtay ve Sü­ reyya Bilgiç idiler. Isparta milletvekilleri olarak dokunulmazlıkları bulunan Umumi Başkan Sait Bilgiç ile Umumi İdare Heyeti üyesi Tahsin Tola "sanık" olabilme şansım elde edememişlerdi. Ancak; Sait Bilgiç duruşmalara avukat olarak kab.labiliyordu.

İlk duruşmaya

kab.lan öteki avukatlar ise, İsmet Tümtürk, Bekir Berk, Sadık Erdem, Gültekin Sonsuzoğlu ve evdeşi idiler. Davanın bu ilk oturumunda, ilkin sanıkların kimlikleri belirlenip tutanağa geçirildi. Ardından Sava iddianameyi okudu. Sonra da sanıklar ilk savunmalarım yaphlar. Du-ruşma, yargıan doğrudan atadığı üç kişilik 'bilirkişi ku-rulu'ndaki adların açıklanması ile son buldu. Oturum, bi-lirkişilerin belgeler ve sunulan deliller üzerinde inceleme yapıp raporunu hazırlayarak Mahkemeye sunabilmeleri için ertelendi. b) İkinci oturum

İlk

duruşmadaki sıkışıklığı göz önüne alan ilgililer, bundan

sonraki oturumların, Adliye Sarayı yapısının arkasına sonradan eklenen

iki Ağır Ceza Duruşma Salo-nu'nun birinde yapılmasına

karar vermişlerdi. Büyük bir sinema salonunu andıran o yer, Türk Milliyetçiler Derneği üyelerini, davaya ilgi duyan basın mensuplarını


60

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAvAsı

ve yurttaşlan alabilecek büyüklükte idi. Duruşmalar salonda bulunan sıralara oturularak, rahatça izlenebilecekti. Mahkeme'ce bilirkişiliğe atananlar, Ankara Ü. Hukuk Fakültesi'nin cez.a,

medeni ve devletler hukuku öğretim üyeleri idiler. Onlardan biri

olan Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu, evinden çıkamayacak kadar hasta olduğunu belirten bir rapor göndererek Yargıcın incelenecek dosyayı teslim etmek için belirlediği gündeki toplanhya gelmedi. Toplantıya katılan Prof. Dr. Nihat Erim ile Prof. Dr. Faruk Erem ise, dava konusuna ilişkin görüşlerini kısmen açıkladıklarını, aynca bazı sanıkların eski öğrencileri olması yüzünden tarafsız olamayabilecek­ lerini(!) ileri sürerek, bilirkişilikten çekilmeyi tercih ettiler. Böylece sorumluluktan kaçan veya hü.kfunet yetkililerinin yaygarası ile içinden çıkılamaz duruma giren bu davada 'taraf' konumuna düşmekten çekinen bu kişiler, sorunun çözülmesine yardımcı olmadıklan gibi, davanın gereksiz yere

uzamasına

da yol açtılar. Bu yüzden ikinci

duruşma, yeni bir bilirkişinin (ya da bilirkişilerin) atanmasına yönelik tartışmalara sahne oldu.

İkinci oturum açılınca yargıç, önce atadığı bilirkişi-lerin özür(!) belirterek bu görevden çekildiklerini açıkladı. Ardından da o sırada Ankara Ü. Hukuk Fakültesinin Dekanı olan Prof. Dr. Muvaffak Akbay'ı bilirkişi olarak atadığını söyledi. Sanıklar ve avukatlan bu karara, özel-li.kle de tek bilirkişi atanmasına karşı çıktılar; bilirkişili­ ğin bir kurulca yürütülmesinin taraflı davranışlan önleyebi-leceğini belirttiler. Sanıklardan Abdullah Savaşçı bilirkişi kuruluna Prof. Dr. Hüseyin Avni Göktürk ile Prof. Dr. Zeki Mesut Alsan'ın, avukat Sait Bilgiç ise Prof. Dr. Mümtaz Turhan ile Prof. Dr. Mehmet Kaplan'ın da alınmasını önerdiler. Fakat bu istekler kabul görmedi. Yargıç, üç kişiyi bile bir araya getirmenin çok zor olduğu düşüncesinde idi. Anlaşılan bu Akbay adlı Profesörün raporu istenilen biçimde yazıp Mahkemeye sunacağı telkin edilmiş, ondan da bu yolda söz alınmışb. Yoğun dekanlık ve ders görevleri yanında böyle bir işi üstlenmesi başka türlü açıklanamazdı.


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

61

Nitekim, bu bilirkişi Sava'run iddialanru bile çok gerilerde bı­ rakan, Türk Milliyetçiler Demeği'nin nasıl karanlık işler çevirdiğini büyük bir ustalıkla ispatlayan(!) raporunu Mahkemeye öngörülen sürede sunmuştu. Ona göre, Derneğin kapablması için bir gün bile beklenmesi doğru değildi. c. Üçüncü oturum Davanın 3. oturumu 31 Mart 1953 günü yapılmış ve sanıkların ve avukatların son savunmaları alınmış ve avukatlara savunmalarını yazılı olarak vermeleri için ertesi gün (Ol Nisan 1953) saat 14'e kadar süre verilmişti. Ancak Avukat Sait Bilgiç duruşmaya rahatsız-lığı yüzünden gelemedi. ç. Dördüncü oturum 4. oturum belirtilen saatte başladı. Sanık avukatların dan Sait Bilgiç önceki oturuma rahatsızlığı sebebiyle kab-lamadığıru, durumunu hekim raporu ile belgelediği halde Mahkemenin bunu dikkate almadığını be­ lirterek bunun hakim tarafsızlığına aykırı olduğu söyledi ve "reddi ha kim" isteğinde bulundu. Oturum üst mahkemenin kararını beklemek üzere saat 16.30'a ertelendi. Fakat üst merci olan asliye mahkemesinin karan 17.30'a kadar gelmediği için oturuma son verilmesi söz konusu oldu. Bu saatte başlayan oturumda söz alan Sait Bilgiç, "Yüksek Mahkemeyi yalan beyanlarla oyalamadı-ğınuz malfımunuzdur. Takdim ettiğim rapor sarihtir. Şu anda ayakta duracak takatim yoktur. Rapor müddeti kadar mühlet verilmesini yüksek mahkemeden istirham ederim." dedi. Öteki vekiller de Bilgiç'in sözlerine uyduklarını belirtiler. Sonuçta, ilgili mercide verilecek kararın niteliği bilinmediğinden duruşma ertesi gün 16.30'a ertelendi (İmzasız (1953), 5. 0turum Avukat Sait Bilgiç'in "reddi hakim" isteğini inceleyen ve isteğin reddedildiğini bildiren asliye ceza mahkemesi kararının geç gelmesi sebebiyle 5. ve son oturum 1953 yılı Nisan ayının 4'üncü günü ya-


62

TÜRK MİLLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAVASI

pılacaktı. Tabii olarak, duruşmanın yapılacağı o büyük Ağır Ceza Salonu o gün önceki oturumdakilerden daha kalabalık idi. Ali Uygur, Abdullah Savaşçı, Necati Torun, Ömer Nuri Tururntay ve Süreyya Bilgiç, küpeşte ile çevrili sanıklar bölümüne, Sait Bilgiç, Bekir Berk, Sadık Erdem, İsmet Tümtürk ve Gültekin Sonsuzoğlu duruşma sa­ lonunun avukatlara ayrılmış masasına oturmuşlardı. Yargıç ve sava da salonun Kürsü yanındaki kapısından girerek yerlerini aldılar ve duruşma başladı. Avukat Sait Bilgiç'in, bilirkişi raporu üzerinde ayrın-tılı bir in­ celeme yapılabilmesi için duruşmanın ertelen-mesi ve Avukat İsmet Tümtürk'ün yeni bir vekaletname ile gelmiş olması sebebiyle dosyayı incelemek için süre verilmesi istekleri kabul edilmedi. Yargıç, o is­ tekleri davayı uzatmaya yönelik olarak değerlendirmişti. Anlaşılan, işi o gün bitirmek kararında idi. Bilirkişi raporunun okunmasından sonra, hemen savcının mütalaasının ve avukatların sözlü savurunaları-nın alınmasına geçil­ di. Sava, dava başlarken sunduğu iddianamede ısrar etmiş, aynca bilirkişi raporunun da kendisini destek-lediğini söylemişti. Ardından avukatların sözlü savunmalarına geçildi. Avukatlar savunmalarında Türk Milliyetçiler Derneği'nin, Savcılık iddiana­ mesinde ve suçlamada ondan da ileri giden bilirkişinin raporunda yöneltilen suçların hiçbirisini işlemediğini, Derneğin yasalara çok saygılı bir kuruluş olduğunu, kapatılmasının büyük yanlışlık olacağını belirttiler. Avukat İsmet Tümtürk ise, Derneğin kesinlikle kapatılacağı tahminini ortya koyan bir istekte bulundu: "Derneği kapatırken sanıklara vereceğiniz para cezaları yirmi­ şer liranın üstünde olsun, böylece tem-yiz yolu açık bulunsun ki, siz kapatma kararının yükleyeceği tarihi ve vicdani sorumluğu tek başınıza yüklenmekten ve taşımaktan kurtulasınız" .23 Son sözleri sorulan sanıklar ise, Türk Milliyetçiler Derneği'nde yurt ve milletimize hizmet aşkıyla görev al-dıklarını, bütün çalışma23 O yıllardaki Ceza Yasasına göre, ancak yirmi lirayı aşan cezalar için Yargıtay'a

başvurulup temyiz isteğinde bulunulabiliyordu.


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

63

lannı bu çerçevede gerçekleştir-diklerini "Türk milletini sevmek ve yücelbnek" ülküsüne bağlılıkları dolayısıyla Türk milleti ve devleti aleyhine bir etkinlikte bulunmalarının mümkün olmadığım, aksine millet ve devlet düşmanları ile mücadele ettiklerini, Türk Milliyetçiler Demeği'nin de Savalık iddianamesinde ve bi-lirkişi raporunda yer alan "din, ırk, mukaddesat" esasla-nna dayalı olmadığım belirttiler. Aynca: kendilerine bu dava dolayısıyla ceza verilecekse onun kendi­ leri için bir utanç değil, bir iftihar sebebi olacağını özellikle belirttiler. Savunmalar sırasında sanıklar, konuşmalarını hamasi şiir ve sözlerle süslediler. Bu durumu, duruşma sırasında salonda dinleyici olarak bulunan ve genç bir avukat olan Süleyman Arif Emre "Sanki bir duruşmada değil Türk Milliyetçiler Demeği'nin kahramanlık gün­ lerinden birinde idik" ctiyerek değerlendirdi. Savınunaların ve "son söz"lerin sunulmasından sonra Yargıç, karan hazırlamak için oturuma on beş dakika ara verdiğini söyle­ yerek salondan aynldı. Dinleyicilere çok uzun gelen o aradan sonra Kürsü'deki yerini alan Yargıç Osman Selçuk, metnini önceden ha­ zırladığı ve verilen arada belki bazı küçük ekleme ve düzelbneler yaphğı kolayca anlaşılan kararını okudu. Okunması bir saate yakın süren karar metni, soluklar tutularak dinlenildi. Metindeki Savcının iddianamesinde ve bilirkişinin raporunda yer alan iddialan çürüten bölümler, avukatları, sanıkları ve dinleyenleri sevindirmiş; Derneğin çalışma-sına yeniden izin verileceği umutlarını artırmışh. Fakat "An­ cak . . . " diye başlayan son bölümü bütün umutlan söndürdü. Yurt alanına dağılmış yetmiş alh şubesi ile ülkemizin ve toplumumuzun kültürel kalkınmasında büyük başarılar göstermeğe aday olan bu gönüllüler kuruluşu, Ananizamnamesinde ve Çalışma Programında yer alan masum bir cümle "siyasi" bulunarak kapahlıyor, Derneğin üst yönetiminde görevli 5 /1sanık" a onar lira para cezası veriliyor ve o cezalar erteleniyordu. Böylece Yargıç, Avukat İsmet Tümtürk'ün uyarısına rağmen, çok şubeli bu derneği kapatmanın "tarihi ve vicdani'' sorumluluğunu tek başına üstlenmiş oldu.24 Mahkemenin bu karan, o 24

Sonradan öğrenildiğine göre, Yargıç Osman Selçuk, dürüst, yurtsever ve milli­ yetçi bir kişi idi. Anlaşıldığına göre, davanın görüldüğü yıllarda "yargıç güven-


64

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ o.Av.Ası

dönemin ünlü gaz.etelerinden birinin 05 Nisan 1953 günü yayımlanan başyazısında ''Dağ fare doğurdu" başlığı ile değerlendirildi. Oturumların aynı günde birkaç kez ertelenmesi ve duruşmaların aynı gün içinde, birkaç kez saatlere göre ileriye alınması, Hakimin bu konudaki aceleciliğini ortaya koyan bir durumdu. Bu acelenin sebebi bir türlü anlaşılmıyordu. Anlaşılan kendisinden bu işi bir an önce bitirmesi istenilmişti.

cesi" bulunmadığı için, büyük zorluklarla elde ettiği Ankara yargıçlığını yitirme­ mek için, yoğun baskılara boyun eğmek zorunda kalmışh.


SON

SÖZ

Giriş'te de belirtilmeğe çalışıldığı gibi, dernekler belli alanlarda çalışan "gönüllü toplum kuruluşlan"dırlar. Çalış-malannda kazanç ereği gütmezler. Alanlannda bilgi, düşünce, hizmet üreterek aynı alanda çalışan karım kurumlanna ve başka gönüllü kuruluşlara destek olurlar; yol gösterirler. Bu bakımdan, derneklerin günümüz dünyasında önemli yer ve değerleri vardır. 01 Nisan 19Sl'de Türkiye Milliyetçiler Federasyıonu' nun karan ve dört milliyetçi derneğin onayı ile kurulup 04 Nisan 1953 günü mahkeme karan ile kapablmış bulunan Türk Milliyetçiler Derneği de, Türk milliyetçiliği alanında hizmet eden bir "gönüllü toplum kuruluşu" idi. Kimsenin yardımını görmeden, büyük yokluklar için­ de, büyük feda-karlıklar pahasına çalışarak Türk milletini yükseltip çağdaş medeniyet düzeyine çıkarma çalışmalarına katkıda buluna­ bilmek için çabalıyordu. Etkinliklerini yurt alanına yayabilmek için de 76 şube açmışh. Onun etkinlikleri ve gelişmesi, hem iktidar yetkililerini hem de millet ve milliyetçilik düşmanı kurum ve çevreleri tedirgin etti. Der­ neği, "bir kaşık suda boğmak" için her yolu denediler. Sonunda, bir lise öğrencisinin bir yazan yaralamasıru bahane ederek yarattıkları terör ortamının hedefleri arasına Türk Milliyetçiler Derneği'ni de koydular. Aylarca süren bir itham ve iftira kampanyası sonunda Dernek aleyhine kapatma davası açbrmayı başardılar. Dayanaksız


66

TÜRK M İLLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

bir iddianame ve taraflı bir bilirkişi raporuna dayanarak Derneğin kapablmasıru sağlamağa çalışblar. Gerçekte, Türk Milliyetçiler Derneği'nin kapablması-na karar veren Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi değil, başta zamanın Cum­ hurbaşkanı Celfil Bayar olmak üzere, Derneğin gelişmesinden ve iki yıl içinde seksene yakın şube açmasından ürken iktidar ve onun başındaki Adnan Menderes25 ile Türk milletine ve milliyetçiliğine düşman, kozmopolit ve solcu çevrelerdi. Zamanın siyasi partileri, kendilerine bir rakip çıkacağı kaygısı ile 1MD'ne yapılanlara ses çıkarmıyor, yapanlara sempati duyuyor, hatta, anlan teşvik ediyor­ lardı. Bu durumu Mustafa Kök, şöyle değerlendiriyor: "Arkasında dönemin en ehliyetli ve ülke çapında temayüz etmiş bilim, kültür ve siyaset adamlarının bulun-duğu, milli kültür ve bütünlük şuuruna hizmet idealiyle yola çıkmış milliyetçi bir sivil toplum kuruluşu siyasi endişe ve bahanelerle kapablıruş, çoğulcu demokrasinin henüz ilk yıllarında milliyetçi aydınlara bilerek bil­ meyerek bir gözdağı verilmiştir (Kök, 2011 : 146).

İşte Türk Milliyetçiler Derneği'nin hayabna bu kaos içinde son verildi.

Türk Milliyetçiler Derneği'ni kapatma davasının ve sonucunun , tek olumlu yanı, Dernek kapablıruş ve yöneti-cilerine ertelenen gös­ termelik cezalar verilmiş olmakla birlikte, milliyetçiliğin aklanması oldu. Böylece fesat odaklan Dernek üzerinden milliyetçiliği mahkfun ettirme ereklerine ulaşamadılar; Demek yok oldu, yöneticileri mahkfun edildi, fakat milliyetçilik yoluna pırıl pırıl devam etti. • Türk Milliyetçiler Derneği'nin kapablmasından beri ara sıra düşünürüm: Acaba 1MD'den önce kurulup ona vücut veren dört milliyetçi dernek varlığını sürdürse idi daha iyi olmaz nu idi? Öyle 25 Dr. Mustafa Kök, Türk Yurdu dergisinin Mart 2012 ayında yayımlanan 295. sayı­

sında yer alan "Türk Milliyetçiler Derneği'nden Türkiye Milliyetçiler Derneği'ne" başlıklı yazısının 8. dipnotunda (97. s.), şu bilgiyi veriyor: "A. Nuri Yüksel'in an­ lathğma göre, bu kötügülerde Menderes, kendi milletvekilleri ve eski Türk Mil­ liyetçiler Derneği Baş-karu olan Sait Bilgiç' ten Derneğin yeniden ihya edilmesini ister. Fakat ondan 'Artık çok geç' cevabıru alır." Bu konuşma bize "Basra harap olduktan sonra . . . " sözünü habrlahyor.


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

67

bir durumda böyle bir davadan o derneklerden yalnız dava edilen zarar görür, ötekiler varlıklanru sürdürmezler mi idi? Türk Milliyetçiler Demeği'nin kuruluşunu sağlayan süreç, elbette ''Birlikten kuvvet doğar'' düşüncesine daya-myordu. Fakat, yazık ki, sonuç öyle olmadı. Umulmadık bir dava sonucunda Demek, sek­ sene yakın şubesi ile, birden yok edildi. Pekiyi, ayn ayn dernekler kurarak onlar arasında iş birliği ve eş güdümü sağlamak mümkün değil miydi? Bu sorunun karşılığını, l 9701erin başında, Türk Milliyetçiler Derneği deneyiminden ders alınarak Istanbul' da kurulmuş olan Aydınlar Ocağı vermektedir. Bu derneğin, Türkiye'nin 30'u aşın yerinde kurulmuş adaşı vardır. Onların tüzükleri Istanbul'daki "merkez" derneğin ana tüzüğünün aynıdır. Fakat başında kurul­ duğu yerin adının bulunduğu adlar taşırlar: Ankara Aydınlar Ocağı gibi. Onların her biri, adaş demek olarak kurulmuştur; aralarında organik bir bağ yoktur, fakat aynı ereğe hizmet ederler. Aralarındaki görüş, düşünce, eşgüdüm ve iş birliği, her yıl düzenlenen ve "şilra" denilen toplantılarla sağlanır. Bu şilralara Istanbul'daki Aydınlar Ocağı önderlik eder. Onları birbirine erekleri ve tüzüklerindeki "özdeşlik" bağlar. Hepsi de bağımsız yapıda yerel kuruluşlardır. Bu, onlara, herhangi birinin olumsuz bu durumla karşılaşmasının öbürlerini etkilemekten kurtaran hukuki bir oluşum sağlamaktadır (Sefercioğlu, 2008 : 54-56.) Dediğimiz gibi, Aydınlar Ocağı örneği, Türk Milliyet-çiler Der­ neği deneyiminin ortaya çıkardığı bir oluşumdur. Fakat 1MD'nin geri getirilmesine bir yaran yoktur. öte yandan, Türk Milliyetçiler Derneği deneyiminden ders alınmadan kurulmuş olan birçok "ül­ kücü demek" de, 1MD'nin akıbetine uğramaktan kurtulamamışbr (Sefercioğlu, 2008 : 56-63.)



1.

EK

TÜRK KÜTÜPHANECİLER DERNEGİ ANAN İZAMNAMESİ İRİNCİ BÖLÜM UMUMİ ESASLAR

1. Madde - Türk Milliyetçiler Derneği adıyla bir demek ku­ rulmuştur. Merkezi Ankara'dadır. Lüzum gördüğü yerlerde şubeler açabilir. Demek siyasi bir gaye takip etmez ve siyasi partilerle ilgisi yoktur. 2.

Madde - Gayesi: Allah, vatan, soy, tarih, dil, an'ane, sanat, aile, ahlak, hürriyet ve milli mukaddesat esaslarına dayanan Türk milletini medya-na getiren unsurları muhafaza etmek ve bütün milliyetçileri teşkilatlan-dırmaktır. Teşkilatlandırmaktan maksat, milliyetçiliğin bütün şümulü ile Türler ta-rafından benimsenmesini, onlarda milli ruh ve şuurun daima canlı kalması hedefine ulaşmak için, vatanın her köşesinde şubeler açmaktır. 3. A

Madde - Mevzuu: -

Türkler arasında içtimai tesanüt fikirlerini yaymak,

B Türk ahlak, adet ve an'aneelerine uygun uygun yaşamayı ve -

milli mukaddesata hürmeti telkin etmek, C Türk harsına yönelen tecavüzler ve milliyetçiliğe aykırı cereyanlar ile fikir yoluyla mücadele etmek, -


TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

70

Ç - Gençliğin örnek Türk milliyetçileri halinde yetişmelerine ça­ lışmak, haklarını müdafaa etmek ve isteklerine tercüman olrnakbr. İKİNO BÖLÜM

PRENSİPLER 4. Madde - Dernekliler arasında fikir birliğini sağlamak mak­ sadıyla aşağıdaki mefhumlann tarifi zaruri görülmüştür.

A - MİLLET: Soy ve vatan birliği şuuru ile müşterek mefkfueye sahip fertlerin harsi topluluğudur. a) SOY: Tarihi ve içtima1 menşe birliğidir. b) VATAN: Alhndaki ecdat mezarları ile üstünde milletin harsi damgasını taşıyan, gerektiğinde uğrunda ölünen topraklardır. c) HARS: Din, ahlak, dil, hukuk, an'ane, iktisat ve bediiyattan ibaret içtimai müesseselerin muhassalasıdır. ç) MEFKÜRE: Birlikte yaşayıp maşeri sevinç ve kederleri paylaşmak, yarının mutluluğu için bugünden bir vücut olarak ha­ zırlanmak arzu ve fiilidir. B - MİLLİYET: Milleti teşkil eden unsurlardan doğan maşeri şuur ve ruhtur. C MİLLİYETÇİLİK: Milliyet ruh ve şuuruna sahip olarak milleti maşeri bünyesine uygun şekilde yaşatmak, yükseltmek fiil ve fikrine denir. -

5. Madde - MİLLİYETÇİLİK ÇERÇEVESİ İÇİNDE DÜNYA GÖRÜ-ŞÜMÜZ: Milletimizin temeli, milletler arasında adalet esaslanna dayan­ maktadır. Adaleti, kendimize yapılmasını istemediğimiz şeyi başkala­ rına yapmamak şeklinde anlıyoruz. Buna istiklal ve tamamiyetimize hürmet gösterdikleri nis-bette diğer bütün milletlerin istiklfil ve tamamiyetine hürmetkarız. Bu itibarla milliyetçiliğimiz emperyalist zihniyete, komünizme olduğu kadar düşmandır. 6. Madde - HÜRRİYET VE İNSAN HAKLARI ANLAYIŞI­

MIZ:


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

71

İnsanlara hürriyet, milletlere iştiklfil, şianmızdır. Bu şiara aykın ve bütün milletlerin istiklalini, insan hak ve hürriyetini gaspa çalışan her fikir ve fiile amansız düşmanız. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ÜYELİK 7. Madde - ı8 yaşım bitiren ve medeni haklarım kullanma ehliyetine sahip olan her Türk, Derneğe üye olabilir.

8. Madde - Derneğe girmek iki üyenin teklif ve tezkiyesini muhteVi yazılı müracaat ile olur. Şartlara uygun olarak müracaat eden isteklinin ıs günlük namzetlik devresi vardır. İdare heyeti ıs gün soma müsbet veya menfi kararım verir. Bu karar istekliye yazılı olarak bildirilir. 9. Madde - Üyeliğe kabul edilmiş bulunanlar, her ayın müna­ sip bir gününde şubede tertip edilecek bir merasimle, hazır bulunan üyelerin en yaşlısının başkanlığında teşekkül edecek 3 kişilik bir heyet önünde, topluluğa karşı şu sözlerle yemin ederler: "Ben . . . . . . . . . . . . . . . .. oğlu / kızı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . namusum, şerefim ve bütün mukaddesabm üzerine yemin ederim ki, bütün azim ve irnarurnla bu vatanın refalu ve Türk milletinin yüceliği için çalışacağım. Üzerime alacağım her işte doğruluktan ve Türk milliyetçiğinin bana gösterdi-ği yoldan aynlmayacağım. Üyeler arasında her ne sebeple olursa olsun ayrılık çıkartmayacağım." Bu yeminle üyelik şeklen ve ruhen tamamlanmış olur. 10.

Madde - Her üye Derneğe girerken bir lira giriş parası verir. Yıllık aidat en az bir, en çok ı20 liradır. Şube İdare Heyetleri müracaat üzerine, üyelerin aidat miktarım indirebilirler. 1 1 . Madde - İdare Heyeti, üyelere içinde bulundukları imkan ve şartla-ra uygun vazifeler verebilir. Her üye verilen vazifeleri yapmakla mükelleftir. ı2. Madde - Üyeliğin tayininde esas, şahsın ikametgah mahallidir. Şahsın i.kametgahırun değişmesi halinde, bağlı bulunduğu şubenin


TÜ RK M İ LLİYETÇİ LER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAVAS I

72

resmi yazısı ile, yeni ikametgah şubesine kaydolunur. �ametgfilunı değiştiren üyenin bulunduğu yerde şube yoksa, eski ü�liği devam 1

��

13. Madde - Üyeler aynı gaye ve mahiyette bir diğer cemiyete giremezler. İlim, meslek, hayır ve talebe teşekkülleri bu hükmün dışındadır. 14. Madde - Her üye kayıtlı bulunduğu şubenin idare heyetine yazılı müracaatla ve borçlarını ödemek suretiyle Demekten istifa edebilir. 15. Madde - Üyelerden 35/B maddesindeki yazılı suçlan işle­ yenler Haysiyet Divanı kararıyla Demekten çıkarılırlar. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

TEŞKİLAT 16. Madde - Teşkilat iki kademe üzerine müessestir: A - Şubeler,

B - Umumi Merkez. 17. Madde - Şubelerde şu uzuvlar bulunur: a - Şube umumi heyeti, b - Şube idare heyeti, c - Şube denetleme heyeti,

ç - Şube haysiyet divanı. 18. Madde - Umumi Merkezde şu uzuvlar bulunur: a - Kurultay, b - Umumi idare heyeti, c - Umumi denetleme heyeti,

ç - Yüksek haysiyet divanı, d - Danışma heyeti.


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

73

1. Kısım

Şube Teşkilatı 19. Madde - Derneğin ilk kademesini şubeler teşkil eder. İl, ilçe, bucak ve köylerde şubeler açılabilir. 20. Madde - Şube açılabilmesi için Derneğe üye olma şartlarını haiz en az beş kişinin yazılı olarak yapacaklan yazılı müracaabn Umumi Merkez tarafından kabul edilmiş olması lazrmdır. 21. Madde - Şube umumi heyetleri şubeye kayıtlı üyelerden teşekkül eder. Yılda bir kere Şubat ayında toplanırlar. Umumi heyet toplantısının günü, yeri, saati ve gündemi en az 3 gün önceden ge­ reğince ilan edilir. Toplana herhangi bir sebeple geri bırakılırsa geri bırakılma sebepleriyle yeni toplantının günü, yeri, saati ve gündemi aynı şekilde ilan olunur. 22. Madde - Umumi heyet toplantısı üyelerin yarıdan bir fazla­ sının huzuru ile açılır. Çoğunluk bulunmazsa toplana geri bırakılır. İkinci toplanhda üye sayısına bakılmaz. 23. Madde - Umumi heyet kendisine bir başkan, bir başkan vekili, iki katip seçer. Müzakere zabıtları ve kararlan başkanlık divanınca imzalandık-tan sonra saklanır. Bu kararlar mümkünse gazete ile, değilse Demekte asılmak suretiyle üyelere ve başkalarına duyurulur.

Umumi heyet zabıtlarının tasdikli sureti, en geç 15 gün içinde, Umumi Merkeze gönderilir. 24. Madde - Umumi heyet toplanasırun &ffideminde şu hususların bulunması şarttır:

A

-

Umumi heyet başkanlık divanının seçimi,

B - İdare heyetinin çalışma ve hesap raporunun okunması, C ibrası,

-

Denetleme heyeti raporunun okunması ve idare heyetinin

Ç - Bütçenin tasdiki, D - Şube başkam, idare heyeti, denetleme heyeti ve haysiyet divanının seçilmesi.


74

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAVASI

E - Dilekler. 25. Madde - Şubeye kayıtlı üyelerin beşte birinin isteği ile şube umumi heyeti olağanüstü toplantıya çağınlır. Bu hususta olağan umumi heyet toplan-tısındaki hükümler caridir. Ancak olağanüstü toplantıda gündemde bulunmayan hususlar görüşülemez. 26. Madde - Derneğin bütün kademe ve uzuvlarında seçimler gizli oyla ve oy çokluğu ile yapılır. 27. Madde - Şube idare heyeti umumi heyet tarafından seçilen bir başkan ve 4 üye ile kurulur. İdare heyeti ilk toplanhsında heyet üyelerinden birini katip üyeliğe, bir diğerini de muhasipliğe seçer. İdare heyeti üyelerinden sonra gelen namzet 4 üye oy sırasıyla yedek üyeliklere seçilir ve idare heyetinde açılacak üyeliklere sıra­ sıyla geçerler. İdare heyetindeki her türlü değişikliğin, hüviyet ve adreslerle, bir hafta içinde o yerin en büyük mülki amirine ve Umumi Merkeze bildirilmesi mecburidir. 28. Madde - Şube başkanı şubeyi temsil eder. Başkanlığın açılmasında yedek üyenin de kablmasıyla, idare heyeti kendisine heyet içinden bir başkan seçer. 29. Madde - Katip, şubenin yazı ve üye işlerine bakar, gerekti­ ğinde baş-kana vekfilet eder. Karar, gelen-giden evrak defterleri ile üye sicillerini ve bunlarla ilgili dosya ve sair hususlan düzenler. 30. Madde - Muhasip, Umumi Merkezin tespit edeceği hesap usullerine göre, şubenin bütün hesap işlerine bakar. İlgili defter ve dosyalarla demirbaş defterini, umumi muhasebe tüzüğüne göre tutar. 31. Madde - İdare heyeti en az 15 günde bir defa toplanmaya mecbur-dur. İdare heyeti toplanblarına özürsüz olarak üst üste 3 defa katılmayanlar çekilmiş sayılırlar. 32. Madde - Her yılın olağan umumi heyet toplantısında 6 denetçi seçi-lir. Bunlardan en çok oy alan 3'ü denetçiler heyetini


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

75

teşkil eder. Denetçiler, hesaplarla ilgili hususlan ve idare heyetinin faaliyetini tetkik, kontrol ederek şube umumi heyetine yıllık bir rapor hazırlarlar. Denetçilerin en az ikisi birlikte çalışırlar ve şube umumi he­ yetinin olağanüstü toplanhya çağınlması için Umumi Merkeze başvururlar. Denetçiler 4 ayda bir, Ananizarnname ve tamimlere göre şube faaliyetleriyle mali dururnlan hakkında Umumi Merkeze rapor verir. 33. Madde - Haysiyet divanı umumi heyet tarafından 6 kişi olarak seçi-lir. Bu 6 kişiden en çok oy alan 3'ü sırasına göre asıl üyeliğe, 3'ü yedek üyeliğe getirilir. Asıl üyeler, aralarından birini başkan, bir diğerini katip ola-rak vazifelendirirler. 34. Madde - Hakkında kovuşturma yapılan üye, savunma için haysiyet divanına vereceği bir yazı ile, bir dernekliyi vekil tayin edebilir. Vekilin söz-leri sanığı bağlar. 35. Madde - Haysiyet divanı çalışmalarını umumi hükümlere

göre ayar-lar. Sanık üyeler hakkında işledikleri suçun nev'ine göre ihtar veya ihraç cezası verilir. A İhtar, üyeyi yanlış hareketlerini ayarlaması için tenbih edici ikazdır. Bu cezayı gerektiren fiilin suç olduğu hususundaki takdir haysiyet divanına aittir. -

Muhtelif zamanlarda türlü sebeplerle 3 ihtar cezası alan üye, haysiyet Divanırun aynca kararına lüzum olmadan, idare heyeti tarafından Demekten çıkarılır. B - İhraç, üyenin bir daha kabul edilmemek üzere Demekten çıkanlrna-sıdır. İhraç cezasını gerektiren haller şunlardır: a) Derneğin gaye ve prensiplerine aykın hareket ettiği sabit olanlar, b) Şeref kına herhangi bir suçtan veya komünistlikten mahkfun olanlar,


TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ o.Av.As ı

76 c)

Derneğe girme şartlarını haiz bulunrnadıklan sonradan

anlaşılanlar, ç)

Derneğe girerken hüviyetlerini sakladık.lan sabit olanlar,

d) Kendilerine verilen vazifeleri özürsüz olarak yapmamakta ısrar e)

edenler, Özürsüz olarak

18 ay aidat ödemeyenler,

f)

Dernekliler arasında huzursuzluk yarattık.lan sabit olan-

g)

Ananizamnamenin lafzına ve ruhuna aykın fikir taşıyan

lar, veya her ne sebeple olursa olsun aleyhinde faaliyette bulunanlar, hareket, söz veya yazı ile işbirliği yapanlar

36. Madde - Haysiyet divanının vereceği karara, tebellüğ tarihinden itibaren

15 gün içinde Yüksek Haysiyet Divanına müracaatla itiraz

edilebilir. Müracaat müddetinin geçirilmesi veya Yüksek Haysiyet Divanı kararıyla hüküm kesinleşir.

37. Madde - Hakkında ihraç karan verilip hükmü kesinleşen üyenin adı, soyadı, mesleği, işlediği suç ve aldığı ceza Derneğin resmi yayın organı vasıtasyla ilan edilir.

II. Kısım

Umumi Merkez Teşkilah 38. Madde - Kurultay, ilk (100) üyeye iki, mütebaki her (100) üyeye bir olmak üzere, şubelerin gönderecekleri temsilcilerden müteşekkil olup yılda bir defa Umumi Merkezde toplanır. Şube başkanları temsilciler heyetinin tabii üyeleridir.

39. Madde - Kurultayın günü, saati, yeri ve gündemi 3 gün ön­ ceden iki gazete ile ilan olunur ve hükumete bildirilir. Toplantı ilan edilen ve hükfunete bildirilen gün ve saatte ve belirli yerde yapılır. Toplantı geri bırakıldığı takdirde en az 3 gün önce şube temsilcileri yeniden çağınlır. Geri bırakılma sebepleri ile yeni toplantının tarihi ve yeri, gündemle beraber

iki gazetede ilan olunur. Aynı zamanda

hükfunete bildirilir. Kurultay birden ziyade geri bırakılamaz.


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

77

40. Madde - Kurultayın gündeminde şu hususların bulunması

şarthr: A

-

Başkanlık Divanı seçimi,

B - Umwni İdare Heyetinin çalışma ve kat'i hesap raporunun okunması, C - Umumi Denetleme Heyeti raporunun okunması ve Umumi İdare Heyetinin ibrası,

Ç - Bütçenin tasdiki, D - Umumi Başkan, Umwni İdare Heyeti, Umumi Denetleme Heyeti ve Yüksek Haysiyet Divanının seçilmesi, E - Dilekler,

F - Gerektiği zaman Ananizamnamenin değiştirilmesi ve Der­ neğin feshi. 41. Madde - Temsilcilerin yinnide birinin istediği hususlar gündeme alınır.

42. Madde - Kurultay her hususta çoğunlukla karar verir. Ancak bütçe-nin tasdiki, Ananizamnamenin değiştirilmesi ve Derneğin feshi gibi kararların üçte iki ekseriyetle verilmesi şarttır. 43. Madde - Umumi İdare Heyeti veya temsilcilerin beşte birinin veya Demetleme Heyeti ile Yüksek Haysiyet Divanı üyelerinin üçte ikisinin karan ve yazılı istekleri ile Kurultay, Umumi İdare Heyetince en geç bir ay içinde olağanüstü toplanhya çağınlır. Bu hususta olağan toplantılardaki hükümlere uyulur. Ancak, Kurultayın olağanüstü toplanhsında gündemde bulunmayan hususlar konuşulamaz.

44. Madde - Umumi Başkan, Kurultay tarafından gizli oyla seçilir. Eski başkan bir seçim devresi esnasında Danışma Heyetinin tabü üyesidir. 45. Madde - Umumi Başkanın istifası veya başkanlığın herhangi bir sebeple inhilfili halinde Umumi İdare Heyeti, yedek üyelerinden sı­ rada olanın kahlmasıyle kendi içinden birini umumi başkan seçer.

46. Madde - Kurultay tarafından alh kişi Umwni İdare Heye­ ti.ne asıl, alh kişi de yedek üyeliğe seçilir. Umumi İdare Heyeti ilk


78

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

toplanbsında kendi içinden bir umumi başkan vekili, bir umumi katip ve bir de umumi muhasip seçer.

47. Madde - Umumi İdare Heyetinin vazife ve yetkileri şun­ lardır:

A - Demekte işlerin yürütülmesi için gerektiğinde tamimler ve talimat-nameler yapmak, B - Bütün şubeleri muvazeneli bir şekilde idare etmek,

C - Lüzum görülen yerlerde şube açılmasına karar vermek,

Ç

-

Üyeler arasından tayin edeceği bir veya birkaç müfettiş va­

sıtasıyla şube idare heyetlerini teftiş ettirmek ve Ananizamnamenin lafzına ve ruhuna aykırı hareket ettiğine kanaat getirdiği hallerde, en geç bir ay içinde şube umumi heyetini olağanüstü toplantıya çağırmak üzere şube idare heyetine işten el çektirmek, D - Danışma heyetini seçmek, E

-

Kurultaya çalışma ve kat'i hesap raporunu vermek ve büt­

çeyi hazır-lamak,

F

-

Ananizamnamede zikredilmeyip de bütün şubeleri ilgilen-

diren işler hakkında karar verip tatbikabna geçmek,

G - Müstahdem tayin etmek, H - Şubelerin neşir vasıtalanru birleştirmek. 48. Madde - Umumi Başkanın vazife ve yetkileri şunlardır:

A - İdare Heyeti toplantılarına bilfiil başkanlık etmek, B - Derneği temsil etmek,

C - Umumi Muhasiple birlikte bankadan para çekmek. Umwni Başkan, Demek namına imzaladığı evrak ve yapb.ğı her işten Derneğe karşı sorumludur.

49. Madde - Umumi Başkan Vekili, Başkanın yardımasıdır. Başkan bulunmadığı hallerde 48. maddede yazılı vazife ve yetkileri aynen deruhte eder.


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

79

50. Madde - Umumi Katip, Başkan ve Başkan Vekilinin bulun­ madığı hallerde idare heyetine başkanlık eder; aynca Derneğin yazı işlerine bakar. Aşağıdaki defterleri tutmaya mecburdur: A - Karar defteri, B - Gelen - giden evrak defteri, C - Kitaplık defteri,

Ç - Muhaberat dosyaları ile sicil dosyalarının tutulması. 51. Madde - Umumi Muhasip, Umumi Merkezin hesaplarını ve demir-baş eşya defterini tutmakla mükelleftir. Bu maksatla aşağıdaki defterleri tutar:

A - Gelir -gider defteri, B - Bilanço ve kat'i hesap defteri, C - Demirbaş eşya defteri.

Umumi muhasip, idare heyeti kararı dışında yapılan sarfiyattan sorum-ludur. 52. Madde - Kurultaya gelen temsilcilerin dışındaki üyelerden de Umumi İdare Heyetine, Umumi Denetleme Heyetine ve Yüksek Haysiyet Divanına üye seçilebilir. 53. Madde - Umumi İdare Heyeti, lüzum gördüğü hallerde kendi selahi-yetlerinden bir kısmını üyelerden bir mümessil veya müfettişe devredebilir. Böyle hallerde selfiltlyet sınınrıın ve müddetinin mümessile verilen belgede açık surette belirtilmesi lazımdu, 54. Madde - Umumi Denetleme Heyeti, Kurultay tarafından seçilen altı kişinirı en çok oy alan üçünden kurulur. Diğer üç kişi oy sırasıyla yedektir. Umumi Denetleme Heyeti, haysiyet divanlan hariç olmak üzere bütün Derne-ği her cihetten murakabe etmekle vazifelidir.

Demek uzuvları Umumi Denetleme Heyetinin vazifelerini kolaylaştır-makla mükelleftirler. 55. Madde - Danışma Heyeti, Derneği ilgilendiren her mevzuda fikirlerine müracaat edilecek, demek içinden veya dışından olan şahıslardan mürekkep bir teşekküldür. En çok yirmi kişidir.


80

TÜ R K M İLLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAVASI 56. Madde - Yüksek Haysiyet Divanı, Kurultay tarafından seçilen

alh kişiden ibaret olup işbu Ananizamnamenin 33, 34, 35, 36, 37'nd maddeleri hükümlerine göre teşekkül eder ve umumi hükümlere göre çalışmalanru ayarlar. Vereceği cezalar, aynen şube haysiyet divanlarının vereceği cezalar-dır. Yüksek Haysiyet Divanı, lüzum gördüğü hallerde re'sen üye­ ler veya idare kurulları hakkında takibata geçebilir. Vereceği karar kesindir.

BEŞİNCİ BÖLÜM

MALI HÜKÜMLER 57. Madde - Derneğin gelirleri şunlardır:

1 . Şube gelirleri; A - Giriş parası B - Aidat, C - Bağış ve yardımlar,

Ç

-

Gayeye uygun olarak yapılan çalışmalardan elde edilen

gelirler.

2. Umumi Merkez gelirleri; A - Şubelerin gayrı safi gelirleri toplanunın yüzde oonu, B - Bağışlar ve yardımlar, C - Gayeye uygun olarak yapılan çalışmalardan elde edilen gelirler. 58. Madde - Elli lirayı aşan para Derneğin bankadaki hesabı­ na yatırılır. Umumi Merkez 100 liradan fazlasıru yahrmak necburiyetindedir. Banka bulunmayan yerlerde paralar şube idare heyetinin müşterek sorumluluğu alhnda saklanır. 59. Madde - Umumi Başkan ve Umumi Muhasip, idare heyeti

karan bilahare alınmak üzere, kendi sorumlulukları alhnda yüz liraya


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

81

kadar sarfa mezundurlar. Bu selahiyet şube başkan ve muhasipleri için 50 liraya kadardır. ALTINO BÖLÜM

DERNEGİN FESHİ 60. Madde - Derneğin feshi Cemiyetler Kanunundaki hü­ kümlere tabi-dir. Derneğin feshine karar veren heyet mallannın akıbetini tayin eder. Derneğin kendi kendini feshe karar verebilmesi için Ananizarn­ narneye göre toplanacak olan Kurultay üyelerinin en az üçte ikisinin bulunması şarttır. İlk toplanhda nisap temin edilemediği takdirde, Ananizamnamenin 39. maddesine göre ikinci defa toplanır. Bu toplanhda üye sayısı ne olursa olsun fesih keyfiyeti görüşülebilir. Ancak, fesih karannın mevcut üyelerin üçte iki ekseriyeti ile veril­ mesi şarttır. Derneğin feshi idare heyeti tarafından beş gün içinde idari makamlara bildirilir. KURUCULAR: 61. Madde - Derneğin kurucuları aşağıdaki şahıslardır: l. Abdullah Savaşçı: T.C. tebaası, memur, Vakıf Ap. Çalı Kah,

25 Nu. - Ankara.

2. Abdülhadi Toplu: T.C. tebaası. Hukuk Fakültesi 3. S., Tur­ gutreis Mahallesi, Beştepeler Sokağı, 39 Nu. - Ankara. 3. Ahmet Çavdar: T.C. tebaası, stajyer avukat, Fatih Hocaüveyiz mahalesi Karanlık sokağı, 7 Nu. - İstanbul. 4. Aslan Göbelezoğlu; T.C. tebaası, stajyer doktor, Beyazıt, Darülelhan sokağı, 20 Nu. - İstanbul. 5. Bekir Berk: T.C. tebaası, stajyer avukat, Beşiktaş Yenimahalle, Deresi sokağı, 3 Nu - İstanbul. 6. Celal Erçıkan: T.C. tebaası, Tıp talebesi, Cağaloğlu Nuruo­ maniye caddesi, 1 Nu. - İstanbul.


82

TÜRK MİLLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

7. Erdoğan Okçu: T.C. tebaası. Güzel Sanatlar Akademisinde talebe. Beyoğlu Soğana sokağı, 16 Nu. - Istanbul 8. Erhan Löker: T.C. tebaası. Hukuk Fakültesi 4. S. Işıklar Caddesi Karakuş sokağı 2 Nu. - Ankara. 9. Faruk Kadri Demirtaş: T.C. tebaası. Edebiyat doktoru, Fatih Sarı-güzel caddesi, 88 Nu. - İstanbul. 10. Gökhan Evliyaoğlu: T.C. tebaası. Hukuk talebesi. Sultanah­ met, Alemdar caddesi 38 Nu. - İstanbul. 11. Haliik Karamağaralı: T.C. tebaası. Etnoğrafya Müzesinde asistan. Tuna caddesi, Halk sokağı, 21 Nu. - Ankara. 12. Hulki Hotanuşlıgil: T.C. tebaası. Tıp talebesi. Laleli T. H. K. Ap. 4/17 Nu. - İstanbul. 13. Hüseyin Çıknkçıoğlu; T.C. tebaası. Hukuk Fakültesi. Fatih Şehre-mini mahallesi Musannif sokağı, 17/3 Nu. - İstanbul. 14. Kamil Özden: T.C. tebaası. Hukuk talebesi. Anafartalar Caddesi Sakarya Ap., 244 Nu. - Ankara. 15. Kemal Yaman: T.C. tebaası. Hukuk talebesi. Fatih Hasan Hanili mahallesi Mutemet sokağı, 32 Nu. - İstanbul. 16. Kubilay Mevlinaoğlu: T.C. tebaası. Hukuk talebesi. Tarlabaşı Cad-desi, Albnbakkal sokağı, 34 Nu. - İstanbul. 17. Mehmet Aydın: T.C. tebaası. İktisat talebesi. Şehzadebaşı Tıp Tale-be Yurdu, 6 Nu. İstanbul. 18. Necati Torun: T.C. tabası. İçişleri Bakanlığı Özlük İşleri Genel Müdürlüğünde memur. Evkaf Apartmanı 5. kat, 25 Nu. - Ankara. 19. Remzi Sakarya: T.C. tebaası. Tıp talebesi. Ayvansaray İvaz cadde-si, 1 Nu. - İstanbul. 20. Şadi Pehlivanoğlu: T.C. tebaası. Hukuk tlebesi. Ortaköy Kabataş lisesi - İstanbul.


2. EK TÜRK MİLLİYETCİLER DENEGİ ÇALIŞMA PROGRAMI I.

BÖLÜM

UMUMI ESASLAR Ananizarnnarnemizin 2. ve 3'üncü maddelerinde tasrih edi­ len Derneğin gaye ve mevzuu, umumi olarak başlıca üç noktada mütalaa ve izah edilip tatbikat sahasına geçirilecektir. 1. Milliyetçilik, Türk vatan ve milletinin selamet, yükseliş ve payidar olması için her Türk'ün tabii olarak benimseyeceği, milli bir mefkfue olarak kabul edeceği bir vasıta olduğu cihetle Demek çalışmaları evvelemirde milli-yetçilik potası içinde yoğurulmuş Türk gençliğini çoğaştmak gayesine matuf olacakbr.

Milliyetçi cepheye kazanılmış her Türk, Vatanının temel yapısını sağlamlaşbran bir perçin olarak kabul edilmelidir. Yine düşünülebilir ki, bu topraklarda milliyetçiliğin varlığı ve bekası ancak gerçek Türk milliyetçisinin çokluğuna bağlıdır. Büyük Türk milleti, milliyetçi evlatlarının omuzlan üzerinde daima ebediyete akınlar yapacakbr. 2. Bir milleti ayakta tutan, o milletin bölünmez manevi varlığı ve kıymetleri olduğuna, bunun ifadesine de milliyetçilik dendiğine göre, çalışmaların ikinci kısmını milliyetçiliğe kaynaklık eden milli ruhun ayakta kalmasını temin edecek faaliyetler teşkil edecektir. Mil-


84

1

TÜ RK M İ LLİYETÇİ LER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

leti inkıraza götürecek en tesirli silah o milleti teşkil eden fertlerdeki milli ruh ve şuuru yok etme olduğu göz önünde bulundurulursa milliyetçiliğin nüve ve tohumunu teşkil eden milli ruh ve şuuru ayakta, dipdiri tutacak faaliyetlerin önemi kendiliğin-den bütün şumulü ile belirir. Milliyetçi fert yetiştirme hususunda en önemli yeri işgal eden bu kısım çalışmalar bütün şube faaliyetlerinin bel kemiği mesabe­ sindedir. 3. Milliyetçilik zararlı ideolojilerle vatanda milliyetçiliğe ve funme yararına aykın, soy birliğini baltalamağa, Türk mukaddesabru felce uğratma-ğa yönelen her kötü hal ile daimi mücadele etmek Türk milliyetçisinin ve Demek şubelerinin faaliyetleri cümlesindendir. Ancak bu kısım faaliyetleri de yasaya, kanuna dayandırmak, siyasi parti mevzulanndan suret kst'iyede içtimap etmek esas ve şarthr. 4. Büyük Gökalp'ten beri gereği kadar işlenmemiş vaziyette bulunan ''Türk milliyetçiliği," (onun değişmez adı olan TÜRKÇÜ­ LÜK FİKRİYATI)' ni bugünkü icap ve ihtiyaçlara göre işlemek, bu fikriyah içtimai, iktisadi, kültürel, sağlık, askeri ve harsi yönlerden vatana fayda sağlayacak hale getir-mek, fert ve topluluk olarak her Türk milliyetçisinin tabii ödevlerindendir. Türk milliyetçisi kendi mesleğinin inkişafı için, sarfedeceği (faideli) faaliyetlerde düşünüş ve fiilini daima milliyetçilik zaviye ve süzgecinden geçirecek ve hayah boyunca milliyetçiliği yaşama yasası olarak kabul edecektir. Türk milliyetçisi mesleğinde ve vatanda ÖRNEK ADAM olmayı şiar edinecek, milliyetçiler arasında içtimai tesanüdü, karşılıklı sevgi ve saygıyı töre halinde kabul edecektir. 5. İşbu umumi esaslarda belirtilen çalışmalar, kuvveden fiile intikal ettirilirken Ananizamnamede tarifi yapılan milliyetçiliğe ait mefhumlar göz önünde bulundurulacakhr.


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

85

il. BÖLÜM

ÜYELERİN, İDARE HEYETLERİNİN ÇALIŞMA ESASLARI l.FASIL ÜYELERİN MÜNFERİT ÇALIŞMALARI 1 Bir şubeye kabul edilerek yemin merasimi ikmal edilen her üyenin o tarihten itibaren hayabm işbu programın 1. bölümün­ deki esaslara göre ayarla-ması şarttır. -

2 - Her üye muhitinde milliyetçi vasıflarını taşıyan şahıslan bağlı olduğu şubeye üye olarak kazandırmaya mecburdur. 3 - Milliyetçiliğin kökleşmesini temin edecek, Dernek faaliyetle­ rine hız ve inkişaf sağlayacak yeni buluş ve tekliflerini İdare Heyetine veya ilgili 'çalışma kollan'na bildirecektir. 4 - Üyelik aidabm bir mükellefiyet olarak kabul edip talep vaki olsun olmasın vaktinde selahiyetli yere makbuz mukabilinde tediye edecektir. Der-nek faaliyetlerinin arzuya uygun şekilde yürümesi için maddi gelirin lüzumuna inanacak ve bu geliri arbnnak için gerekli faaliyeti gösterecektir. 5 - İdare heyetince veya çalışma kollan başkanlarınca kendisine daimi veya geçici olarak verilen görevleri -meşru özrü bulunmadık­ ça- kayıtsız şart-sız kabullenecektir. Her üye faaliyet halinde bulunan kollardan birini veya en fazla üçünü seçmeye ve burada aktif rol oynamaya mecburdur. 6 Üyeler intisap ettikleri kolların faaliyetinin dışında ola tek­ liflerini her zaman idare heyetine yapabilir, bunun gerçekleşmesini isteyebilir. -

7 Sayılan işbu hususlar üyelerin mutlak vazifeleri olup üyelik hakkını kullanabilmeleri için bunların ifası funir hüküm halinde­ dir. -

8

-

Üyelere idare heyetinden birer kimlik belgesi verilir.


86

TÜRK M İLLİYETÇİLE R DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAVASI

il FASIL İDARE HEYETLERİNİN ÇALIŞMALARI ı - İdare heyetleri şubenin mercii ve nazımıdır. Üye ve çalışma kollan, faaliyetlerinden idare heyetine karşı, idare heyeti de kendi faaliyetleri, kol çalışmaları ve üye faaliyetlerinden, umumi heyetine, Umumi Merkeze ve teftişe yetkili şahıslara karşı mutlak sorumludurlar. Bu itibarla kol çalışmaları ve üye faaliyetleri idare heyetinin daiıni murakabesi albndadır.

2 - Her idare heyeti şube çalışma kapasitesine göre en az on beş günde bir mutlaka toplanır. Bu toplanmayı hiçbir mazeret ak­ satmaz. Müzakeresi yapılacak hiçbir madde olmasa dahi yine toplanb yaplır.

3 - İdare heyeti çalışma ve murakabe sahası dört esasta toplanır:

A - Ananizamnamenin muhtelif maddelerinde kendisine ve­ rilmiş ödevleri ve kollar çalışma mevzuları dışında kalan bilumum işleri yapar, B - Mümessillik işlerini düzenler ve murakabe eder,

C - Bu çalışma programında üyelerin yapmakla mükellef bu­ lunduk.lan işleri daiıni kontrola tabi tutar.

Ç - Kolların faaliyetlerini düzenler, onlara yeni direktifler verip onların gerçekleşmesini sağlar. Her idare heyeti büro çalışmalarının devamlı şekilde yürütülmesi için, kendi imkanları nisbetinde. Umumi Merkezce kabul edilen esas dahilinde faaliyette bulunur.

4 Büro çalışmaları için; -

a)

Gelen evrakın cevaplandırılması,

b)

Alt ve üst kademelerde özel ve tüzel kişiler arasında yazış­

malar,


NECM EDDİ N SEFERCİOGLU

87

c) Kol faaliyetlerini tanzim için her kola mahsus ayn dosya tanzimi, Üye fişlerinin ve dosyalannın tanzimi,

ç)

d) Şube faaliyetlerinin aylık rapor halinde mahalli efkan umumiyeye münasip vasıtalarla ve UmwıU Merkeze muntazaman bildirilmesi, v.s. gibi işler girer. Bu işler idare heyeti tarafından aksablmadan yapılır. 5 İdare heyeti yıllık kongreden evvel hazırlanıp umwıU heyetçe tasvip edilen bütçenin varidat kısmını en az % 75 nisbetinde tahak­ kuk ve tahsile, bütçemim masraf bölümlerinde gösterilen tasarrufa -

riayetle muntazaman sarf etmeye mecburdur. Bütçe formülü Umumi Merkezce hazırlanıp şubelere gönde­ rilir. ID.BÖLÜM MÜMESSİLLERİN VE ÇALIŞMA KOLLARININ FAALİYETLERİ 1. FASIL

MÜMESSİLLİKLER Üniversitesi bulunan şehirlerde açılan şubeler üniversitele­ rin her fakültesinde ve yüksek okullarda; sair şube merkezlerinde, orta dereceli kız ve erkek tahsil müesseseleri ile şube bulunmayan il, ilçe, bucak ve köylerde, şube idare heyetinin karan ve tayini ile yetkili mümessillikler ihdas edilir. Mümessillerin üyelik sıfabnı ve �artlarını haiz, muhitlerinde temayüz etmiş ve Demek şubesine üye Jlmuş kimseler olması şartbr. 1

-

Her mümessillik ihdasında keyfiyet Umumi Merkeze 'ilctirilir. Umumi Merkezde bu iş için bir dosya tutulur. Umumi \1erkez mümessillerle muhabereyi o mümessilin bağlı bulunduğu 2

-


TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAV.ASI

88

şube vasıtasıyla yapar. Mümessil-ler de Umumi Merkezle muhabe­ relerde aynı meratip silsilesine riayet ederler. 3 Mümessillere şubelerce resmi mahiyette bir "yetki belgesi" verilir. -

4

-

Mümessillerin vazifeleri:

a) Mümessiller, bulundukları yerlerde bağlı oldukları şubeyi temsil ederler. b) Azami gayret ve faaliyet göstererek -tahsil müesseseleri hariç­ bulun-dukları yerlerde şube açılmasına çalışırlar. c) Fakülte, yüksek okul, orta öğretim mümessilleri, adı geçen yerlerde üye kaydetme ve kazanma işine hız ve önem verirler. ç) Mümessiller, işbu çalışma programının umumi hükümler kısmında belirtilen esaslar dahilinde, muhitlerinde şube açılıncaya kadar faaliyette bulunurlar. d) Milliyetçi neşriyab satar veya sattırırlar ve Dernek şubeleri ile merke-zinin faaliyetlerini muhitlerinde münasip vasıtalarla yayarlar. Milliyetçiliğin ve Demek faaliyetlerinin propagandasını yaparlar. 5 Mümessillerin vazifelerinden mütevellit posta, v.s. masraf­ ları her şube bütçesinin mahsus faslından usulüne uygun şekilde ödenir. -

6. Vazifesini kötüye kullanan veya vazifede ihmal veya üşenme, gevşeklik gösteren mümessillerin selahiyetleri, bağlı oldukları şube idare heyetince geri alınarak haysiyet divanına verilir. -

Haysiyet divanının kararına karşı mümessil, Yüksek Haysiyet Divanına itirazda bulunabilir. Yüksek Haysiyet Divanının kararma söz yoktur. II. FASIL

ÇALIŞMA KOLLARI 1 - İdare heyeti şube çalışmalarını:


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

89

A - Hars, milli kültür ve kurslar kolu, B - Kitaplık ve yayın kolu, C

-

Müzik, milli oyunlar, müsamere ve spor kolu,

Ç - Sosyal yardım ve köycülük kolu, O

-

Kadınlar kolu

olmak üzere başlıca beş kol vasıtasıyla düzenler. 2 - Bu kollar şube idare heyeti kararıyla, mahalli imkan ve şartlara göre azaltılabilir. Her halde dururri Umumi Merkeze bildirilir. Her şube en az üç kolu faaliyette bulundurmak mecburiyetin­ dedir. Kollar vasıtasıyla şubeler muhit gençliğinin her türlü ihtiyaana cevap veren, milli ruh ve şuuru besleyen birer milli kültür müessesesi haline getiri-lir. 3 Şube idare heyeti başkanı kolların da tabii başkanıdır. Arzu ettiği zaman, kol idare heyeti toplanblanna başkanlık eder. Şube idare heyeti kana-lıyla kollara yeni direktifler verdirir. -

4 Her kol bir başkan, dört üyeden teşekkül eder. Bunları idare heyeti üyeler arasından, kol mevzuunda ihtisası olanlardan, tayin suretiyle seçer. Kol başkan ve idare heyeti üyelerinin vazifelerinde başarısızlığı tespit edilince, şube idare heyeti kararıyla vazifelerinden affedilirler. Böyle hal vukuunda kol başkanı ve üyeleri, en geç on -

beş gün içinde şube haysiyet divanın itirazda bulunabilirler. Şube haysiyet divanının kararma söz yoktur. 5 Her kol aşağıda verilen çalışma esaslan çerçevesi içinde bir yıllık çalışma programı hazırlar. Bunu şube idare heyetinin tasdikin­ den geçirdikten sonra hassasiyetle tatbik sahasına getirir. -

Kolların yıllık çalışma programlan idare heyetince tevhit edilip Umumi Merkeze bildirilir. 6 - Kol faaliyetlerinin hangisinin paralı ve gelir getirici olacağına şube iare heyeti karar verir. Paranın tahsil ve sarfı.na bizzat nezaret eder.


TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAvAsı

90

7 Kol demirbaşları şube umumi demirbaş defterine işlenir. Kol başkanlarınca seleften halefe -devir mazbatası ile- teslim edilir. -

8 Her kolda karar defteri, gelen-giden evrak doyası, faaliyet dosyası bulunur. -

9 Kollar iki ayda bir defa şube idare heyeti başkanının riyase­ tinde top-larup iki aylık faaliyeti gözden geçirirler. Faaliyetlerin daha verimli olınası için müşterek kararlar verirler. Bu toplanblarda kol faaliyetlerinin hangileri-nin münferiden, hangilerinin kollar arası yapılacağı da görüşülür. Lüzumu halinde şube idare heyeti başkaru, iki aydan önce de bu toplanbyı tertipleye-bilir. -

ill. FASIL

ÇALIŞMA KOLLARI FAALİYET ESASLARI

A - HARS, MİLLI KÜLTÜR VE KURSLAR KOLU 1 KONFERANSLAR: Belirli yerlerde lüzumu kadar konferans­ lar verdirir. Bu konferansların mevzularının işbu programın umumi esaslar kısmındaki çerçeve içinde bulunması şartbr. -

Muhitte bu kabil konferans verecek kimse bulunmazsa civar yerlerden ve Umumi Merkezden getirtilir. Konferansçılann isimleri, konferans mevzuu ve tarihi önceden tespit edilip münasip vasıtalarla ilan edilmelidir. 2 ANMA GÜNLERİ: Türk vatan ve milletine hizmette bulu­ nup milletin ma' şeri şuurunda "Büyük Adam" sıfabnı kazanmış ve hayata gözle-ni kapamış şahısların ölüm yıldönümlerinde ANMA GÜNLERİ tertip edilir. -

Şube muhitinde örnek hareketleri. kahramanlığı ve hayırseverliği ile tarurup Allahın rahmetine kavuşanların da anma günleri yapılır. Hayatta olan idealist öğretmen ve meslek erbabına da jübileler tertip edilir. 3 - Haftanın muayyen günleri ve gecelerinde halkın, gençliğin ve üyele-rin tarihi, içtimai bilgilerini arbrmak veya bu sahada görüşlerini


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

91

belirtmeğe fırsat vermek için sohbet ve münazaralar tertip edilir. Bunlar üç kişilik bir hakem heyetinin karan ile neticelendirilir.

4 Muhitte halk edebiyah, umumi edebiyat ve şiirle iştigal eden -

kimse-leri teşvik maksadıyla muayyen zamanlarda sanat ve edebiyat toplanblan tertip edilir.

5

-

Ayda en az

iki defa olmak üzere, cumartesi akşamlan kol­

ların müşterek hazırladı.klan halk geceleri tertip edilir. Bu gecelerde önce bir konferans verilir, sonra milli oyunlar oynanır, hamasi şiirler okunur, nezih fıkralar anlatılır. Bu suretle üye ve gençliğin bedii ihtiyaçlan giderilmiş, milli kültürleri arbnlrnış olur.

6

-

Şubeler bu kol vasıtasıyla milli törenlere Demek vakanna

uygun bir şekilde katılır ve lüzumu halinde re'sen milli törenler tertip eder.

3 Mayıs Türk milliyetçilerinin bayramı olarak kabul edildiği

cihetle, o tarihte günün önemine uygun anma töreni yapılır.

7

-

İmkaruan geniş olan şubeler bu kol vasıtasıyla

2-3 ayda bir

defa içkisiz aile toplanblan tertiplerler.

8

-

Demek üyelerinin toplu ve sistemli bilgi edinmelerini sağ­

lamak amaayla yetkili

ilim adamlan tarafından felsefe, içtimaiyat,

sanat, dil, edebi-yat ve tarih konulan üzerinde hazırlanacak dersler­ den müteşekkil muayyen devreli "milli kültür kurslan" açılır. Kurs çalışmalarının bir programa bağlan-ması zaruridir.

9 Yabana dilin önemi takdir edilerek. imkantan mevcut şubeler -

yine muayyen devreli yabana dil kurslan açarlar.

10

-

Muhtelif vasıta ve faaliyetlerle muhitte unutulmaya yüz

tutmuş adet ve an'aneleri canlandırır. Mevcutlannı tekanül ettirmek için azami gayret sarfeder.

11

-

Mahalli folklor araşbnnalan yapıp derlenrnişleri merkez

neşir organlannda yayınlatbnr. 12 - Mahalli kahramanlık menkıbelerini derler. Bunlan "Kah­ ramanlık günleri" tertip ederek umumi efkara bildirir. Broşürler halinde neşrettirir.


1

92

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

13 - Mahalli etnografik unsurlardan küçük çapta müzeler ve vitrinler meydana getirir. 14 - Muhitteki tarihi ve milli abidelerin korunması, halka tanıtıl­ ması için resmi makamlar nezdinde gerekli teşebbüslerde bulunur. Bunun için bu kabil abidelerin tarihçelerini hazırlatır. B. KİfAPLIK VE YAYIN KOLU

1 - Her şube merkezinde, ekseriyeti milliyetçi eser ve neşriyattan ibaret bir kitaplık meydana getirilir. Bunu ihtiyaca uygun ve ilmi şekilde

tanzim eder. Muhtelif vasıtalarla zenginleştirir. Üye ve vatandaşların istifadesine sunar. Kitaplık bir yönetmelikle idare olunur. 2

-

Üye ve vatandaşlarda okuma itiyadını kökleştirmek için

muayyen zamanlarda; a) Güzel okuma müsabakaları, b) Kitap tahlil saatleri, tertip eder. 3 - Türk milliyetçiliğine ve harsına ait eserlerin bibliyografyasını hazırlar ve bunlardan bulabildikleriyle "kitap sergileri" teşkil eder. 4 - Muhitteki genç müellifleri teşvik edip onlara semereli ça­ lışma zemini hazırlar. Umwni Merkez organlarına makaleler temin eyler.

C MÜZİK, MİLLi OYUNLAR, MÜSAMERE VE SPOR KOLU: -

1 - Muayyen zamanlarda milli, klasik Türk musikisi konserleri verir veya verdirir. 2 - Milli saz kursları açıp üyelerin milli sazları öğrenmesini

temin eder. 3 - Her muhitin kendilerine mahsus türkü ve mayalanru derler. 4 - Yılda en az iki defa milli ve ahlill konulu piyesler temsil ettirir.


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

93

5 Üye vatandaşlara muhtelif milli oyunlanrnız .öğretecek "Milli oyunlar kursu" açar, Bunları sistemli şekilde idare eder. -

6 - "Milli oyunlar ve Türk musikisi şenlikleri" tertipler. 7 Milli ve beynelmilel sporların üyeler arasında yayılmasını temin maksadıyla gerekli tedbirleri alır. Maçlar tertip eder. Bu suretle üyelerin beden yapısının sağlamlaşmasını ve milli spor terbiyesi almasını sağlar. -

Ç - SOSYAL YARDIM VE KÖYCÜLÜK KOLU: 1 Fakirliğine kanaat getirdiği hastaların parasız tedavisi için her türlü yardımı sağlar. Bunun için müessir faaliyette bulunur. -

2 Yardıma muhtaç okul öğrencilerine mali takalı nisbetinde gerekli yardımı yapar. -

3 - Muhtelif meslek sahibi üyelerin imkan nisbetinde gezi şeklinde köylere topluca gidip köylü vatandaşlanmızı çeşitli vasıtalarla tenvir etmelerini, onlarda milli ruh uyanıklığı yaratmalarını sağlar. 4. Müzaharete layık ve muhtaç üyelere özel ve tüzel kişiler nezdinde maddi-manevi her çeşit yardımı temin eder. Bunun için bütün üyelerden faydalanabilir.

D - KADINLAR KOLU: 1 - Bu kolun açılabileceği şubeler muhitlerindeki Türk kadın ve kızların milliyetçi bir ruhla kaynaşıp yetişmelerini temin maksadıyla gerekli her türlü tedbiri alır. 2. Bu kol başkan ve üyelerinin kolu idare edebilecek evsafta olan, muhitlerinde üstün ahlfil<ı ve kültürel değerleri ile tanınmış bulunan kadınlarımız arasından seçilmesi şarttır.


94

TÜRK MİLLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

N. BÖLÜM MÜTEFERRİK HÜKÜMLER 1 - İşbu çalışma programı ancak Kurultayca değiştirilebilir.

2 - Şubeler bu çerçeve içinde gerekli daraltmayı yapmaya me­ zundur. 3 - Bu programın izah ve inkişafı sadedinde, Umumi Merkez İdare Heyeti lüzumu halinde tamimler yayınlar. 4 - Şube teftişleri sırasında, şube umumi heyeti toplanblarındaki idare heyetlerinin ibrası halinde yapılacak tenkitler bu program göz önünde bulun-durularak yapılır. 5. İşbu programın yürütülmesinden ve yürürlüğe konulmasından şube idare heyetleri ve Umumi Merkez İdare Heyeti müteselsilen sorumludur.


3. EK TMD KURULTAYl'NA SUNULAN UMUMi İDARE HEYETİ RAPORU 1. Kurultay'ın muhterem üyeleri

Sizleri, mübeccel ve muazzez vatanımızın büyük yanrurun kurucuları, bugünün koruyucuları idealist Türk milliyetçileri olarak hürmetle selfunlanz. Vatarun dört köşesindeki çeşitli işlerinizin başından aynlıp madde adamlarının zebunu olduğu menfaatten an olarak mefkfuenin tahak­ kuku uğrunda mahrumiyete göğüs gerip Kuvayı Milliye ruhunun tecelligaru Ankara'ya gelmenizi büyük milletimizin tamamiyetinin bir teminab olarak kabul ediyoruz. Temiz alınlanruzı aydınlatan büyük iman aşkınız bu yurda yönelecek her menfur düşüncenin hüsrana uğrayacağına dair en kat'i bir bürhandır. Tanrı Türk milliyetçilerinin yardımasıdır; var olunuz, sağ olunuz! Esas maksada girmeden önce, temeli Türk milliyetçiliği olan Türk istiklfilini korumak uğrunda şüheda rütbesine kavuşup kara toprakta sıradağlar gibi yatan mübarek şehitlerimizin ruhları önünde tazim ile eğilir, onların manevi şahsiyetlerini bütün millet ömrü boyunca başımız üzerinde bayrak olarak taşıyacağımızı yüce milletimize duyururuz.


96

1

TÜRK MİLLİYETÇİ LER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAvAsı

Bugün erişmiş bulunduğumuz bu ilk Kurultay alelade bir hadise değildir. Bu, imanla maddenin çarpışmasından imanın bir daha muzaffer çıkbğırun ispatıdır. Aşağıda arz edeceğimiz şartlar içinde kurulan ve çalışan Derneğimizin bugünü istikbaline ışık tutmaktadır. Derneğimizin durumunu ve faaliyetini değerlendirebilmek için, içinde bulunduğu şartlan incelemek zaruridir. Biz, kurucu İdare He­ yeti olarak Derneğin kuruluş şartlarını arz etmek lüzumunu duyduk ve bu sebeple raporumuzun baş tarafını milliyetçi-liğimizin bugüne kadar maruz kaldığı darbelerin ve geçirdiği safhaların ana hatlarıyla incelenmesine ayırdık.

1944'ten evvel milliyetçiliğimizin durumu: Türklüğün son kalesi olan vatanımızın ölüm kalım davasını bütün bir husumet alemine karşı cibilli olgunlukla kazanan İstiklal Savaşının manevi ikmal kaynağı Kuvayı Milliye ruhunu, başka bir adla, Türk milliyetçilerini darbelemek yolunda sarfe-dilen menfilrane gayretler en karakteristik meyvesini 1944'te vennek üzere vatanımızda gittikçe artan bir mukaddesat aleyhtarlığı ve hürriyet buhranı doğurdu. O vakte kadar büyük hizmetler etmiş olan Türk Ocakları kapatıldı. Atsız mecmua, Orhun dergisi susturuldu. Türkçü­ lük uğrunda hiçbir çalışmaya müsaade edilmedi. Uzun bir sükuttan sonra, 1938'de, Ergenekon dergisi ile bir kımıldanış başladı. Fakat o, faşizmi tenkit ettiği, hemen arkasından çıkan Bozkurt ta komünizm aleyhtarlığı yaptığı için kapatıldılar. 1939'da Ankara'da kurulan Kitapsevenler Kurumu bir teşkilatlanma denemesi oldu. Fakat çok sürmedi, hükı1metin emriyle Halkevlerine ilhak edildi. Yeni Bozkurt, Tanndağ ve Gökbörü dergileri bir müddet Türkçülüğü temsil ettiler. Diğer taraftan komünistler geniş bir müsamaha ve yardım görerek gizli-açık bütün faaliyetlerine hız vermişler, mühim köprübaşlarını tutmuş ve sistemli, bol bir neşriyata girişmişlerdir. Ankara'da çıkan Millet, Samsun'da yayımlanan Kopuz dergileri milliyetçiliğin sesi, yumruğu oldular. Dışardan ve içerden büyük yardımlar görerek gemi azıya alan komünistlerin ufkumuza çizdiği tehlikeyi millete bu kısa,


NECMEDDİN SE FERCİOGLU

97

fasılalı, teşkilatsız çalışmalar, yayınlar duyurdu. Her türlü baskıya rağmen milli şuuru uyanan memleketin imanlı bütün evlatları fert fert yurdun her bucağında mücadeleye başladılar. 1943 sonlannda Orhun'un yeniden intişarı yürekleri büsbütün alevlendirdi. İkinci bir Kuvayı Milliye ruhu doğmaya başladı. Milli şuur; adı, merkezi, idare heyeti, kongresi olmayan, nev'i şahsına münhasır bir teşkilat doğurdu. Bu teşkilatta gözler birbiriyle anlaşıyor ve kıran kırana bir mücadele ruhlarda kendiliğinden hazırlanıyordu.

1944 hadiseleri: Duruma kat'i olarak müdahale etmek üzere Atsız'ın Orhun'da devrin başbakanını komünizmin inkişafı karşısında ikaz etmek için yazdığı açık mektuplar büyük hadiselere başlangıç noktası oldu. 3 Mayıs 1944'te milli ruh Ankara'da emsalsiz bir şekilde tezahür etti: Komünizm aleyhinde büyük ve coşkun bir nümayiş yapıldı. Bu nümayiş belki birçok Türk'e ağır ısbraplara maloldu, fakat bizi bir sabah korkunç bir emrivaki ile uyanmaktan kurtardı. Türkçülüğün geçirdiği asıl büyük imtihan bu tarihten itibaren başlar. Devrin dikta­ törlük idaresi, manasını tamamen müdrik, fakat neticelerinden gafil olarak Türkçülüğe kara darbesini indirdi. Her türlü devlet vasıtası Türkçülük aleyhine seferber edildi. Türkçüler işlerinden, mekteple­ rinden abldılar. Tevkifler, işkenceler, resmi tebliğler birbirini takip etti. Devrin devlet başkanı, 19 Mayıs Bayramında en iğrenç iftiralar ve yalanlarla dolu meşhur nutkunu verdi. 1944'ten sonra Türk diline bir kelime girdi: Tabutluk! Milliyet­ çiliğe gösterilen düşmanlığı, milliyetçilere yapılan engizisyon işken­ celerini ve bunlann şamil olduğu geniş ve derin manfilan ihata ve ifade eden bu kelime o devrin ve şefinin sembolü olmuştur. Tarih boyunca onlann bahsi geçtikçe tabutluk ve tabutluk anıldıkça onlar habrlanacaklardır.

Dış görünüşü ile tedhiş muvaffak olmuş, semamıza kanlı bir ses­ sizlik inmişti. Bütün komünistler ve milliyetçilik düşmanları bayram sevinci içinde idiler. "Türkçüyüm" demek değil, "Türk'üm" demek bile suç sayılıyordu. Milliyetçi cephenin bütün mücahitleri ya hapis


98

1

TÜRK Mİ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAVAS!

ya tecrit edilmişti. Geride sadece tecrübesiz, devletinin ve milletinin bekası için milliyetçiliğine yine kendi devleti tarafından yapılan suikast önünde hakikaten hayrete ve şaşkınlığa düşmüş, milliyetçi olduğu için baskı albna alınmış bir gençlik zümresi kaldı. Bu zümre bütün bu hadiselerden evvel daha ziyade bir duygu, bir sezişle kab.ldığı mücadelenin şuuruna erdi. IDüşmanın sadece komünistler olmadı­ ğını gördü. Türkçülüğün yeni meselelerinin neler olduğunu, nasıl çalışması lazrm geldiğini, mukaddes bir azabın tenbih ettiği şuuru ve ak.1-ı selimi ile, kendi buldu. Hapse atılanların, maddi-manevi iş­ kencelere tabi tutulanların çektikleri boşa gitmemişti. Sağlam toprağa ablan tohum intaş etmiş (filizlenmiş) ve güneşi görmüştü. Türkçülük tarihinde yeni bir devir başlıyordu. Üçer beşer kişilik gruplar teşekkül etti. Bunlar birbirlerini tanımaya ve büyümeye başladılar. Yurdun her köşesinde kümeleştiler.

1945'de Cemiyetler Kanununun değişmesinden sonraki faa­ liyet Diğer taraftan, dünya şartlanrun değişmesi Türkiye'deki niza­ da demokrasiye doğru meyletmesini icabettirdi. Cemiyetler Kanunu'nun değişmesiyle yeniden başla-yan teşkilatlanmayı söz konusu etmek istiyoruz. mın

1950 yılına kadar kurulan başlıca cemiyetler, lstanbul'da Türk Kültür Ocağı, Ankara'da Türk Oyunlarını Derleme ve Yayma Derneği ile onun Türk Kültür Derneği adını alan devamı, Kayseri'de Türk Kültür Birliği, Istanbul'da Türk Gençlik Teşkilatı ve Genç Türkler Cemiyeti'dir. Her tarafta hummalı bir çalışma başladı. Derneklerin yanı sıra yeni Türkçü dergiler boy attılar. Özleyiş, Alhnışık, Ergenekon, Serdengeçti, Kür Şad, Kızılelma ve diğerleri bir taraftan davanın fikir tarafını işlerken bir taraftan da Türkçülük düşmanları ile amansız bir savaşa başladılar. Bu yeni çalışmanın ilk neticeleri olarak Ankara'daki bazı ko­ münist üniversite hocaları temizlendi. Ve 1944'ün suçlularına ilk tokat atıldı.


NECMEDDİN SEFERCİOG LU

99

Türkiye Milliyetçiler Federasyonu'nun kuruluşu Dağınık çalışmaları birleştirerek verimini arbnnak fikir ve arzusu da bütün milliyetçilerde müştereken doğdu. Gaye, hiçbir menfaat beklemeden millete hizmet olduktan sonra birleşmemek için bir sebep olamazdı. 1950'de önce Istanbul'daki dernekler Türkiye Milliyetçiler Federasyonu namı albnda birleştiler. Ankara da derhal bu birliğe kabldı. Bu, tam ve gerçek birliğe giden yolda son merhale oldu. 1 Nisan 1951 günü yeni bir cemiyet, Türk Milliyetçiler Derneği kuruldu. Bütün milliyetçiler bir bayrak albnda toplandılar. Vazifeleri bitmiş olan kurucu teşekküller ardı ardına kendilerini feshettiler. 03 Mayıs 1944'ten beri katedilen mesafe hakikaten muazzam olmuştur.

Türk Milliyetçiler Derneği Dernek Ankara'da çalışmaya başladı. Yeri yoktu; parası, neşir vasıtası, kısaca hiçbir şeyi yoktu. Fakat Anadolu'da o günü bekleyen imanlı kümeler hazırdı. Bütün yurt bu derneği susamışçasına bağrına basb. İstanbul ve Ankara bizi dostça karşılayıp yardım etmemeleri­ ne rağmen, kuruluş haberi pek kısa bir zamanda en ücra köşelere kadar ulaşb. Burada, Orkun dergisinin Derneğe yapbğı büyük hizmeti min­ netle anmak bizim için borçtur. Adeta yağan müracaatları karşılayamaz olduk. 15 ayda 60 şube açmak, partiler bir tarafa bırakılırsa, Türkiye'de hiçbir teşekküle nasip olmamışbr. Bü, derneğin sahip olduğu maddi kudretten değil, tuttu­ ğu yolun mukaddesat yolu olmasındandır. Halen Ankara, Samsun, lstanbul, Kınkhan, Konya, Tire, Muğla, Kayseri, Kütahya, Menemen, Kınkkale, Gümüşhacıköy, Uzunköprü, Kars, Derik, Uşak, Hani, Nevşehir, Çanakkale, Uluborlu, Kırşehir, Afyon, Diyarbakır, Arpaçay, Malatya, İskilip, Zirkayı, Gediz, İskenderun, Yozgat, Akdağmadeni, Amasya, Bizmişen, Yenipazar, Ödemiş, Aslanapa, Birecik, Senir­ kent, Akşehir, Elazığ, Van, Iğdır, Çankırı, Güney, Karaman, Mersin, Yeşilhisar, Sarıkamış, Maraş, Ordu, Elmalı, Zonguldak, Eskişehir,


1 00

1

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAVASI

Aapayam, İzmit, Bardız, Akçaabat, Buldan, Polatlı ve Söke'de bu mefkurenin ocakları yanmaktadır. Anadolu'nun partili partisiz bütün gazeteleri bize büyük destek olmuştur. Bu gazeteler Derneğimizin bütün yazılarına ve haberlerine sayfalanru açtılar. Biz, Türk milletinin nabzı olan bu gazetelerde Derneğimize beslenen duygu ve gösterilen riyasız alakayı tespit ederken ömrümüzün en mes'ut anlarını yaşadık. Buna mukabil, bazı İstanbul ve Ankara gazetelerinin Derneği kötülemek için adeta vesile aramaları bizleri üzdü. Esefle kaydetmek istediğimiz cihet, bu gazetelerin hemen ekseriya Demek hakkında yanlış haberler nakletmeleridir. Bunun en açık örneğini, 5 Mayıs'ta Atsız'ın Dernek adına verdiği konferans münasebeti ile bir hadise yaratmak istedik­ leri zaman gördük. Her şeyden evvel millete doğruyu bildirmek vazifesi ile yüklü olan gazetelerin bu hareketini Türk matbuab adına yakışbramıyonız. Mukaddesatçı cephenin bu teşkilatlanması elbette bazı çevrelerde reaksiyon görecekti. Bu çevreler Derneği bir irtica yuvası olarak ta­ rutmağa çalıştılar. Dövizleri "Irkçılık-Turanalık", "Atatürk ve inkılap düşmanlığı" dır. Karşımıza büyük reklamlarla yeni bir cemiyet çıkar­ dılar. Bu mukabil hareket bir zorlama olduğu için sabhta kalmağa ve sönmeğe mahkumdur. Birçok İstanbul ve Ankara gazetelerinin yardım gayretleri onlara bir şey kazandırmamışbr.

Umumi Merkez'in hatb. harekatı ve Dernek çalışmaları: İdare Heyetimiz yayınladığı bir beyanname ve Başbakan'a hitaben yazılmış bir açık mektupla bu mevzudaki görüşünü umumi efkara bildirmiştir. Karşımızdakiler hain metot ve taktikleri ile bizi asabi ve sert bir mücadeleye sürüklemek istemişlerdir. Bu arzularında da muvaffak olamadılar. Derneğimize karşı giriştikleri mücadelede gayn ahlaki yollara tevessül etmekten çekinmeyenler, yerimize Devrim Ocaklanru alabil­ mek için, kendi kendilerine Milli Gençlik Komitesi'nden ihraamıza karar vermişler, İdare Heyetimiz meseleyi adalete intikal ettirmiştir.


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

1

101

Hakkımızdaki gayn ahlaki ve gayn kanuni, keyfi karann bozula­ cağından şüphe etmiyoruz. Bilahare ilgili şahıs ve teşekküllere hak ettikleri ders herhalde aynca verilecektir. Derneğimizin resmi neşir vasıtası MefkUre'yi, 29'uncu sayıdan sonra, parasızlık yüzünden, tatil etmek mecburiyetinde kalışımızı üzülerek bildireceğiz. Derneğin rozeti için bir müsabaka açılmış fakat seçilen örnek, peşin olarak 4-5 bin liraya ihtiyaç olduğwıdan yapbnlamamışbr. Huzurunuza 15 aylık tatbikatta bazı aksaklık ve eksikliklerini gördüğümüz mevcut Nizamname'yi tadil ve ikmal eden bir tasan ve şubeler için hazırlanmış ve dört ay evvel tevzi etmiş bulunduğumuz bir Çalışma Programı getiriyoruz. Politikanın Derneğimize bulaşmak istidadı önünde de, bunun bizi yıkacak bir tehlike olduğunu müdrik bulunarak, çok uyanık ve tavizsiz hareket ettik. Maalesef bazı politika adamları bizim Dernek olarak tamamen politika dışında kalmak zaruret ve azminde ol­ duğumuzu anlamak istemiyorlar. Bu yüzden bir gençlik ve kültür derneği olarak görmemiz tabii olan alaka ve yardımdan mahrum bırakıldık. Hatta Milli Eğitim Bakanlığının emrinde olan "Gençlik ve Kültür Teşekküllerine Yardım Fonu"ndan 1952 yılında, Türkiye'nin en büyük ve teşkilatlı gençlik ve kültür derneği olduğumuz halde hissemize bir kuruş aynlmadı. Bu büyük fon Talebe Federasyonuna ve mahalli küçük teşekküllere dağıblmışbr. Müteaddit müracaatlarımıza rağmen, Kurultay'ımızı milletin malı olan Halkevi'nde veya birçok teşekkülel rin faydalandıkları diğer salonlarda yapmamıza imkan verilmemiştir. Fakat bu dava her şeye rağmen yürüyecektir. Milliyetçiliğimizin temeli Türk mukaddesab.dır. Buna karşı duranlar tarih boyunca hüsrana uğramışlardır. Bundan sonra da hüsrana uğramaları mukadderdir. 1944 mesullerinin akıbeti çok canlı bir ibret levhası olarak göz önünde durmaktadır. İdare Heyetimiz Derneğin istiklaline toz kondurmadan, hiçbir pazarlık kabul etmemiş olarak, açık alın ve vicdan rahatlığı ile huzu-


1 02

1

TÜRK M İLLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

runuza gelmiştir. Bütün şubele-rirnizin de bu mevzuda gösterdikleri hassasiyet Merkez için en büyük kuvvet ve destek olmuştur. Şubelerimizin çalışmalarına gelince: Hemen hepsi para, yer sıkıntısı ve türlü baskılar alhnda şayanı hayret bir çalışma gücü gös­ termiştir. Gireceğimiz yeni devrede bütün şubeler Umumi Merkez'in çalışabilmek için muhtaç olduğu parayı da temin etmek vazifesini yükleneceklerdir. Şubelerin çalışmaları hakkında Mefkure'yi çıkarabildiğimiz müddetçe muntazaman bilgi vermeğe çalışbk. Onun için burada her birinden ayn ayn bahsetmeye lüzum kalmamışbr. Heyeti umumiyesi memlekete yeni bir renk, bir hareket getirmiştir. Bu yıl faaliyet, bilhassa Derneğimizi tanıtmaya, milli ruh ve şuurun uyanık tutulmasına teksif edilmiştir. Milli günlerin yıldönümleri, Hakkın rahmeti.ne kavuşmuş Türk büyüklerini anma günleri, merasimler, mefklıremizi ve onun meselelerini, düşmanlarını inceleyen konferanslar, piyesler, şenlikler, mahalli mücadeleler aşağı yukarı bütün şubelerimizin ele aldık.lan çalışma mevzuları olmuştur.

İki arkadaşımızın, Kütahya Şubesi başkanı Cemil Tuğcuoğlu ile Malatya Şubesi Haysiyet Divanı başkanı Elmas Yıldırım beylerin cisimleri aramızdan aynlmışbr. Davfunızın her iki mücahidine de Allah'ın rahmetini dileriz. Çalışmak imkanlarını tamamen kaybetmiş bulunan Adana Şu­ bemizi kapatmak zorunda kaldık. Çatalzeytin ve Burhaniye şubeleri infisah etmiştir. Halen mevcut şube adedi 60'br. Bütün teşekküllerin geçirdiği kuruluş devri sarsıntıları bizim için bahis mevzuu olmadı. Sağlam adımlarla Türkiye'de Türkçülüğü hakim fikir, hakim ruh kılmak hedefine yürüyoruz. Allah'ın izni ile yakın bir gelecekte yurdun her bucağını bu mukaddes mefkurenin ışığı nurlandıracakbr. Hepinizi Umumi İdare Heyeti adına saygı ile selamlarım.


4.

EK

ANKARA C. SAVCISI CEMİL BENGÜ'NÜN KAPATMA DAVASINA İLİŞKİN İDDİANAMESİ

Dava edilenler:: ! .Vakıflar Genel Müdürlüğü Muhasebe Tetkik Memuru Ab­ dullah Savaşçı,. 2.İçişleri Vekaleti Özlük İşleri'nde Sicil Memuru Neca ti Torun,

3.Ankara Telefon Müdürlüğü'nde teknisyen Nuri Turumtay, 4.Hukuk Fakültesi'nde öğrenci Süreyya Bilgiç,

5.Milli Eğitim Vekaleti İlk Öğretim Genel Müdürlüğü'nde Şube Müdür Muavini Ali Uygur.

İddianame 1.- 13/4/1951 tarihinde merkezi Ankara'da kurularak faaliyete

geçen ve evrak arasında listesi bulunan 62 vilayet ve kazada şubeler açan "Türk Milliyetçiler Derneği"nin son zamanlardaki neşriyat ve faaliyetinin kanuna aykırı temayüller göstererek calibi dikkat bir durum arz etmesi üzerine, bu neşriyat ve faaliyetin ışığı altında mezkfu dernek nizamnamesinin tetkikine zaruret hasıl olduğundan, yapılan inceleme sonunda : Bu derneğin nizamnamesinde din ve ırk esaslarını açıkça ihtiva ve ifade eylemekte ve son zamanlardaki faaliyet ve neşriyatının bu


104

1

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

hususlarda tereddüt bırakmayacak derecede vazıh bulunmakta olduğu görülmüştür. Filhakika demek nizamnamesinin Umumi Esaslar bölümünün ikinci ve üçüncü maddelerinde, derneğin gayesi ve mevzuu '�.lah.. soy . milli mukaddesat esaslarına dayanan Türk milliyetçiliğini iş­ lemek", "milli mukaddesata hürmeti telkin etmek", "Türk harsına yönelen tecavüzler ve milliyetçiliğe aykın cereyanlarla . . . mücadele etmek" şekillerinde tayın olunmakta ve Prensipler bölümünün 4'üncü maddesinde "Soy: Tarihi ve içtimai menşe birliği" olarak tarif edildikten sonra "Din:" müdafaası deruhte edilen Türk har­ sının birinci unsuru olarak gösterilmekte ve "Vatan: altında ecdat mezarlanyle üstünde milletin harsi damgasını taşıyan. . . toprakbr" diye tarif edilmekte ve Üyelik bölümünün 9'uncu maddesinde de üyeler için "Bütün mukaddesabm üzerine yemin ederim" şeklinde bir dini mahiyette yemin kabul olunmaktadır. .

İzah olunan Allah ve mukaddesat esaslan cemiyetin dini bir maksat gütmek üzere teşekkül etmiş olduğunu açıkça gösterdiği gibi, yine Nizamname'nin ihtiva ettiği soy esası da ırk mefhumun ta kendisidir. Soyun ırk manasına geldiği, bizzat Nizamnamede "tarihi ve içtimai menşe birliği" diye tarif edilmek istenmek suretiyle de ifade edilmiş bulunmaktadır. Burada esas fikrin ve temelin menşe birliği olduğu kabul edildiğine göre arlık herhangi bir tevil ile bu esasın ırk mefhumuna dayanmadığını iddia eylemek de kabil değildir. Aynı ırka mensup olmayan fertlerin tarihi menşe birliğinden bahsedilemeyeceği gıbi bunların içtimai menşe birliğini de tesis eylemek mümkün olamaz. Zaten hem tarihi hem de içtimai menşe birliğinde ısrarla durulmuş olması da aranmakta olan soy birliği esası ile tamamen ırk birliğinin kastedilmekte olduğunu açıkça ve tereddütsüz olarak mey-dana koymaktadır. Daha ziyade bir aile birliği ifadesi olarak kullanılmakta olan ve burada dahi tamamen aynı menşe birliğini ifade eden "soy" tabirinin Nizamnamede Milli menşe fikrinin ifadesine elverişli "ırk" tabiri yerine alınmış olması bundan başka bir mana murat olunmak istendiğine delalete hiçbir veçhile müsait bulunmamakta ve sadece


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

1

105

ve ancak kanunlanrnızın sarahati muvacehesinde sırf kelime olarak bu tabirden tevahhuş edildiğini ve böylece Nizamnamenin kanuna aykınlığırun gizlenmek istendiğini gösterebilmektedir.

Son zamanlardaki neşriyat ve faaliyet il.- Milliyetçiler Derneğinin bu Nizamnamesinin ihtiva eylediği

Allah, mukaddesat ve soy esaslarının din ve ırk mefhumlarını ifade ettiği, bu Derneğin son zamanlardaki neşriyat ve faaliyetlerinde de açıkça meydana çıkmış bulunmaktadır. Bu faaliyet ve neşriyabn bu cihetleri aydınlatan kısımlan bilhassa şunlardır: a - 951 senesinde İstanbul'da yüksek tahsil yapan gençlerden bir kısmının "Kemalist" ve diğer bir kısmının "Mukaddesatçı" olarak ikiye aynlmak istidadını gösterdikleri ve bunlardan "Kemalistlerin" Atatürk inkılaplarına dil uzatanlarla ve onlan baltalayanlarla müca­ dele ettikleri ve "mukaddesatçı"lann da memlekette irtica olmadığını müdafaa ederek "Konya'da irtica olmadığı" mevzuunda miting tertip eden zümreyi ve "Türk Gençlik Teşkilab" adlı cemiyeti teşkil ettikleri ve evvela "Türkiye Milliyetçiler Federasyonu"na dahil olan bu cemiyetin onunla birlikte infisah ederek, beraberce Ankara'da ''Türk Milliyetçiler Derneği"nin meydana getirildiği ve toplanbların Fatiha ile açılmasını ve Millet Partisi'nin son kongresinde dine aykın olduğundan bahis ile Atatürk'ün mezarına çiçek konmayıp bütün şehitler namına Fatiha okunrna-sını isteyenlerin de bu demek men­ suplarından bulunduklan anlaşılmaktadır (Ek, 1). b - Bu derneğin asıl neşir organı olan Mefkure dergisinin 15/Mart/952 tarihli, 21 sayılı nüshasında Hüseyin Namık Orkun imzasıyla "Milli benliğe doğru" başlığı albnda çıkan yazıda Biz /1

milliyetçiler dinimize, ananemize; babalanmızdan kalan millf duygulara sadık insanlanz. Türk karakteri babasından, dedesinden kalan karakterdir. Bunu gütmeyenler benden değildir'' denmekte ve bu suretle din ve ırk düşünceleri (hatta verasete müstenit bir tarzda) açıkça ilan ve ifade edilmektedir (Ek: 2).


106

1

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAV.ASI

c - Yine aynı derginin 26/Nisan/952 tarihli 26 sayılı nüshasın­ da, ''Türk milletine beyanname" başlıklı yazıda "Türk milliyetçileri

inkılapçılık maskesine bürünüp Türk ruhunu bozmaya, Türkün maddi ve manevi hayatiyet kudretini felce uğratmaya matuf hareketlere elbette ki müsaade etmeyeceklerdir" denmektedir (Ek: 2). ç - Yine aynı derginin 16/Mayıs/952 tarihli 28 sayılı nüshasında, Nihal Atsız imzasiyle "Devletimizin kuruluşu" başlığı albnda çıkan yazıda, "Mensup olmakla öğündüğümüz Türk ırkı, şimdiye kadar birçok

devlet kuran bir topluluk olarak gösterilmiş ve bu herkes tarafından kabul edilmiştir. . . . Türkçülük bir dünya görüşüne malik olmalı ve onun kıyafetten takvime, soyadından aile telfikkisine kadar herşeyi kendi ı:auiyesinden mütalaa edenfikirleri bulunmalıdır. . . . İki devlet kurduk, birincisi. . . Türkistan'daki, asıl Anayurttaki devlet; ikincisi de. . . Önasyadaki devlet; yani bizim deır [etimiz. . . . İleride birgün siz gençlerin Göktürk kıyafetinde olarak büyük padişahlanmızın türbeleri önünde yapacağınız resmi geçitlerin heybetini ve ihtişamını tasavvur ediyor musunuz?. ." denmiştir (Ek: 2). d -Türk Milliyetçiler Derneği İstanbul Şubesi tarafından neşredilen 1/4/952 tarihli "Ayasofya" başlıklı broşürde, "Ayasofya'yı Müslüman

Türk İstanbul'un bağrından kopanp Bizans'a mal etmek haksızlıkhr. Ve zulümdür. . . . Türk milleti bunu önleyecek medeni cesaret ve şuuru ırki bünyesinde haklı olarak taşımaktadır'' sözleri bulunmaktadır (Ek: 3). e - 9/1/953 tarihinde "Son hadiseler ve biz" başlığı albnda neşre­ dilen beyannamede de, "Mukaddesat ve hakikat düşman/an son günlerde bir de [ayıklık haftası açarak millet hayatından aynlmayan din değerleri içinde bizi dolayısıyla itham ederek gözden düşürmeye çalıştılar. Mukaddes inançlanmızı tezyifettiler. . . . 'Güneşi sağıma, ayı da soluma koysalar, yine de Hakkın emaneti olan davadan vazgeçmem' diyen büyük Peygamberimizin izinden yürüyoruz." şeklinde ifadeler geçmektedir (Ek: 3). Zikrolunan bu faaliyet ve neşriyat hulasa.Iarından da bu Derneğin Nizamnamesinde esas ve gaye ittihaz olunan Allah, mukaddesat ve soy mefhumlarından sadece ve yalnız din, ırk esas ve gayelerinin kastolunmakta bulunduğu açıkça nümayan olmakta ve mezkur Nizamnamenin halen memuriyetimizde resen tetkikine ihtiyaç hisso-lurunasırun lüzum ve sebeplerini de bu faaliyet ve neşriyabn


NECMEDDİN SE FERCİOGLU

1

107

ışığı albnda Nizamname'deki Allah, mukaddesat ve soy esas ve ga­ yelerinin hakiki mana ve mefhumlanru tamamen meydana koymuş bulunması kafi derecede izah eylemektedir.

Siyasi teınayüller 111.- Bu neşriyat ve faaliyetlerinin ışığı albnda Dernek Nizam­

namesinin ihtiva eylediği din ve mukaddesat ve ırk esaslan ve bu esaslardan mülhem olarak gösterdiği siyasi temayülleri itibariyle, gerek Medeni Kanun ve gerek Cemiyetler Kanununa aykın bulun­ duğunun tezahür eylemesi üzerine, idarecileri hakkında hazırlık soruşturmasına başlanmış ve bu soruşturmanın selametini temin ve bilahare tespit olunabilecek diğer kanuna aykın hareket ve faaliyet­ lerinin delillerini muhafaza eylemek maksadiyle usulü dairesinde Sulh Ceza Hakimliğinden mezkfır Dernek merkez ve şubelerinin faaliyetten menine ve mallanrun muhafaza albna alınmasına karar alınmış ve bu karara karşı nizamnamelerinin ırk ve din esaslarına müstenit olmadığı iddialarıyle vaki itirazlan da evvela kararı veren Sulh Ceza Hakimliğince ve bilahere de tetkik mercii olan Asliye Ceza Hakimliğince red olunmuştur.

Müdafaa ve itirazları iV.- Bu suretle dernek idarecileri hakkında başlanmış ve yapılmış

olan hazırlık soruşturması neticesinde: Sanık Merkez İdare Heyeti üyeleri müdafaalannda ve Dernek Genel Başkanı Sait Bilgiç ve umumi vekil avukat Bekir Berk tarafla­ rından verilen itiraz dilekçelerinde Dernek nizamnamesinin ihtiva eylediği Allah ve soy mefhumlarının din ve ırk esaslanru ifade ede­ meyeceği, Allah fikrine değer vermenin muayyen bir din sisteminin esas alındığına delli teşkil edemeyeceği ve dinin hars unsurları arasında gösterilmesinin de Derneğin din esasına müstenit olmadı­ ğını belirttiği ve ırk kelimesinin politik manasını kabul etmedikleri için Nizamnamede soy kelimesini iltibasa mahal bırakmamak için kullandıkları, kafatası, kan ve renk mefhumlanru aramadıkları ve


108

1

TÜRK M İLLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ o.Av.Ası

herkesin ırk ve din farkı gözetilmeksizin İnsan Haklan Beyannamesi dairesinde Türkiye'de korkusuz yaşayabileceğini şubelerine tamim etmiş olduk.lan ve ırk tefrikası yaratmak ve ırkl aynlıklardan dolayı zulüm ve işkence yapılmasını istemek gibi bir yol takibine muhalif olduklaruun Umumi Başkanları Sait Bilgiç tarafından ifade edilmiş olduğu, Nizamnamenin 7'nci maddesine göre her Türk'ün Derneğe aza olabileceği kabul . edilmiş bulunduğu ileri sürülmüşse de bu müdafaalaruun samimiyetten tamamen uzak bulunduğu ve hiçbir surette varit olmadığı aşikardır: Şöyle ki, demek nizamnamesinin kanuna aykırı olması için nizamnamenin "muayyen bir dini" esas ittihaz eylemiş olması, yani muayyen bir din esasına bağlanmış bulunması şart değildir. Kanun sadece din esasına müstenit cemiyetlerin kurulmasını yasak eylemiş­

tir. Yukarıda da açıkça izah olunduğu veçhile Allah ve mukaddesat fikirlerine is/ti)nat eyleyen ve Türk harsının birinci unsurunu dine bağlayan ve üyeleri için dirU mahiyette bir yemin kabul eden bir nizamrıamenin din esasına bağlanmış olduğu şüphe ve tereddütten azade bulunmaktadır. Kaldı ki, Türk milliyetçiliğini, Türk anane ve harsını müdafaa eylemek iddiasında olan ve harsın birinci unsuru olarak dini kabul eden ve üyelerinin mukaddesatçı ve ananeci gençliği temsil ettiği beyan olunan ve merasimlere Fatiha okunarak başlanmasını isteyen bir derneğin sadece din esasını değil İslamiyet, yam tamamen malfun ve muayyen bir din esasını prensip ve gaye ittihaz eylemiş olduğu da meydandadır. Dinin hars wısurlan arasın­

da gösterilmesi ise, Nizamnamenin din esasına istinat eylemediğini

göstermekten çok uzak olup bilakis harsı teşkil eden funiller arasında dine verilen birinci mevki ve ehemmiyeti izah eylemektedir. Irk esası hakkındaki müdafaalarına gelince, bunların da varit olmadığı bizzat kendi beyanlariyle nümayandır. Yukardaki müda­ faa tarzları göstermektedir ki, sadece "ırk" kelimesinden tevahhuş edildiğinden ve kendi tabirlerince, iltibasa mahal vermemek için soy kelimesi kullanılmış fakat hakikatte bununla tamamen ırk mefhumu ifade edilmiştir. Bizzat kendi kurucuları, idarecileri ve üyeleri arasında dahi dar manada biyolojik ve antropolojik bir birlik tesisine maddi


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

1

109

i.mkan bulunmadığını kabul etmesi esasen z.aruri olan Niz.amnamenin

ırkçılığını bu dar mefhumlar yerine tarihi ve içtimai menşe birliğine istinat ettinniş olmasına tabii nazarla bakmak zarureti vardır. Bu keyfiyet ise, Nizamnamenin müdafaa veçhile ırk esasına müstenit olmadığını değil sadece ve ancak ırkçılığın bugün ilrnen ve mantı­ ken takibi mümkün yegane temeline istinat ettirilmiş bulunduğunu ispat etmektedir. Demek o derecede bir ırkçılık ve dincilik vazetmiştir ki, diğer menşe ve din saliklerinin de Türkiye'de korkusuz yaşayabilmelerine müsaade edilmesinin zulüm ve işkencelere maruz bırakılmamala­ rının

İnsan Haklan Beyannamesi muktezası olduğunun teşkilata

tamimen ve Umumi Başkanlarının ağzından hatırlatılmasına ihtiyaç hissedilmiş olmalıdır. Nizamnamelerindeki derneğe her Türk'ün üye olabileceği hakkındaki hükümden ise ırk esasından uzaklaşılmış olduğu manasını çıkarmak kaabil değildir. Zira buradaki "Türk" tabirindert kanunlarımıza göre Türk tabiiyetinde olan her vatandaş manası kastedilmeyip sadece ve münhasıran Nizamnameye göre ırk ve din ve mukaddesat esaslarına müstenit Türk milliyetçiliğini nefsinde temsil etmekte olanlar aranmaktadır. Zaten Nizamnamenin sekizinci maddesinde üyeliğe kabul için iki üye tarafından tezkiyenin, 15 günlük namzetlik devresinin, bundan sonra müsbet veya menfi bir karar ittihazı lüzumunun şart koşulmuş ve 9'uncu madde mucibince üyenin yemine tabi tutulmuş olmasının hikmeti de budur.

Netice Binnetice; Türk Milliyetçiler Demeği'nin, izah olunduğu veçhile din ve ırk esasına müstenit Nizamnamesi, Türk Medeni Kanunu'nun

53, 67, 7?'nci ve Cemiyetler Kanunu'nun 9 ve 33'üncü maddeleri muvacehesinde kanuna aykırı bulunduğundan ve yukarda isim ve adresleri yazılı Umumi Merkez İdare Heyeti üyeleri bu keyfiyeti bildikleri halde mezkfu derneğin idare vazife ve mesuliyetini deruhte eylemiş ve bilfiil faaliyette olduklarından:


110

1

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAVAS!

1 - Cemiyetler Kanunu'nun 9 ve 5927 sayılı kanunla muaddel

33'üncü maddeleri delaletiyle TCK'nun 526. maddesi dairesinde tecziyeleri, 2 - Cemiyetler Kanunu'nun 9 ve 5927 sayılı kanunla muaddel

33'üncü maddeleri dairesinde merkezi Ankara'da bulunan Türk Milliyetçiler Derneği'-nin merkez ve bütün şubeleriyle birlikte feshi, iddia ve talep olunur. 31/1/1953 Not; 1 - Merkez İdare Heyeti üyelerinden Isparta Milletvekilleri Sait Bilgiç ve Tahsin Tola haklannda teşrii masuniyetleri bakımından gereğinin takibi Adalet Vekaletine arz edilmiştir. 2 - Demek eski Umumi Başkanı HalUk Karamağaralı tarafından verilmiş bir vekaletnameye istinat eden Avukat Bekir Berk'in sanıkları temsil yetkisi bulunma-maktadır.


5.

EK

TEMELLİ KAPATMA KARARI Cemiyetler kanununa aykın olarak kurulmuş Türk Milliyetçiler Derneğinin idare heyetinde vazife deruhte etmiş olduklan iddiası ile sanık, aslen Araç'ın Yenimahalle nüfusunda kayıtlı ve Ankara Vakıf Ap. 6. Kat 25 No. da mukim, bekar, lise mezunu, sabıkasız ve Vakıflar Genel müdürlüğünde muhasebe tetkik memuru, Necibe'den doğma Hamit oğlu 1338 O. lu Abdullah Savaşçı ve aslen Ardanuç'un Karlı K. den olup Ankara Evkat Ap, 6. kat 25 No. da mukim ve İçişleri Vekaleti Özlük İşleri Umum Müdürlüğünde memur, Şehriye'den doğma, lise mezunu, sabıkasız, Hamit oğlu, 1340 D. lu Necati Torun ve aslen Ordu'nun Selimiye M.'den olup Ankara Denizciler caddesi Sayım sokak 6 No. da mukim, bekar, Sanat Enstitüsü mezunu, Emsal'den doğma, sabıkasız, Ömer oğlu 1928 D. lu Nuri Turumtay ve aslen Şarki Karaağaç ilçesi Asılkale M.'den olup Ankara İçcebeci Oba sokak 32/3'de mukim, bekar, Kadriye'den doğma, Hukuk Fakül­ tesi son sınıf öğrencilerinden, Sadık oğlu, 1928 D.1u Süreyya Bilgiç ve Kilis'in Okçular M. si nüfusunda kayıtlı ve Ankara Gümüşdere M.'si 51 No. da mukim, evli, iki çocuklu, Milli Eğitim Bakanlığı İlk Öğretim Umum Müdürlüğü'nde Şube Müdür Muavini, Nazif oğlu, 1330 D.1u Ali Uygur haklarında sanıklar ve sanıklar vekilleri Bekir Berk, Gültekin Sadi (Sonsuzoğlu) ve Sait Bilgiç'in yüzlerine karşı yapılan aleni duruşma sonunda: Cemiyetler kanununun bazı maddelerini değiştiren 4819 sayılı kanunun birinci maddesi gereğince kazanç paylaşmaktan başka bir amaçla ve ikiden ziyade kişinin bilgilerini ve faaliyetlerini sürekli


112

1

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAVASI

şekilde birleştirmeleri suretiyle merkf!zi Ankara'da ve 15/4/1951 tarihinde teşekkül eden ve halen 62 den fazla Vilayet ve kazada şube açmak suretiyle faaliyette bulunmuş olan Türk Milliyetçiler Derneği mensuplarının faaliyetleri bidayeten idari organlarca daha sonra Ankara C. Savalığınca dikkati calip mahiyette görülmüş ve bu sebeple Türk Milliyetçiler Derneği nizamnamesi ve çalışma programı üzerinde yapılmış olan incelemede: Derneğin gayesinin Türk kanunu medenisinin 55, 67 ve 71 inci maddeleri gereğince kanuna ve umumi adaba aykırı bulunmaması lazun gelirken bu cemiyetin Cemiyetler Kanununun 9'uncu maddesine aykırı olarak ırk ve din esasına da dayanarak teşekkül etmiş olduğu ileri sürülerek 5927 sayılı kanunun 33'üncü maddesi gereğince ge­ rekli takibatın yapılabilmesi için evvel emirde ve hükümden önce bu derneğin faaliyetlerinin men'i ve mallarının muhafaza altına alınması 22/1/953 tarih ve 5/1428 sayılı yazı ile ve C. Müddeiumumiliği tarafın­ dan istenmiş ve bu talep nöbetçi Sulh Ceza Hfil<lmliği'nce derneğin ana nizamnamesinin 2'inci maddesinde gayeleri arasında Allah ve soy esasını kabul eylemiş, aynı nizamnamenin 4'üncü maddesinde soyun tarihi ve içtimai menşe birliği olarak tavsif edilmiş ve bu da 4919 sayılı kanunla değişen 3512 sayılı Cemiyetler K.'nun 9'uncu maddesine aykırı bir mahiyet taşıdığı ileri sürülerek ve isteğe uy­ gun olarak 5927 sayılı kanunun 33/2 gereğince zikri geçen derneğin Ankara'daki merkez ve bütün şubelerinin faaliyetlerinin men'ine ve mallarının usulen muhafaza alhna alınmasına 22/1/953 tarih ve 3 sayı ile karar verilmiş ve bu karara karşı derneğin iki seneden beri malfun nizamnamesi ile faaliyet göstermiş ve son günlere kadar resmi makamlar tarafından din ve ırk esasına dayanan bir demek olduğu kabul edilmediği halde Başbakanın Antep konuşmasından sonra Ankara C. Müddeiumumiliğinin bu iddiayı ortaya atmış ve gaye maddesinde mücerret Allah tabirinin bulunması derneğin din esası üzerine müesses bir dernek olduğunu izah ve ispata kafi gelmediği gibi gaye maddesindeki soy tabirinin izahı yine nizamnamede yapıl­ mış olduğundan kafatası, renk ve kan gruplarile derneğin bir ilgisi bulunmadığı ileri sürülerek ihtiyati tedbir kararının kaldırılması demek


NECMEDDİN SEFERCİ OGLU

1

1 13

başkam taralından 31/1/1953 tarihli dilekçe ile ve itirazen istenmiş, bu talep de derneğin din ve ırk esasına dayanıp dayanmadığının takdiri davanın açılacağı mahkemeye raci bir keyfiyet bulwrmakla beraber derneğin nizarrınamesinin 2'nci ve 3'üncü ve 4!üncü maddelerinin

yazılış ve izah ediliş şekilleri derneğin ırk ve din esasına göre kurul­

muş olduğunu gösteren emarelerden bulwrmuş olduğu ve demek tarafından neşrolunan Mefkure gazetesinin 1952 yılında çıkan nüs­ halarından dört nüshası içerisinden ve dosya münderecabndan bazı parçalar alınarak bunların derneğin dini ve ırkçı bir mahiyet taşımakta bulunduğunu açıkça gösterdiğinden bahisle itiraz yerinde görülmemiş ve itiraz mercii Asliye İkinci Ceza Yargıçlığının 28/1/953 tarih ve 10 sayılı kararıyla reddolunduktan sonra Ankara C. Müddeiumumisi dosya meyanındaki 31/1/953 tarih ve 953/906 sayılı iddianamesinde yazılı mucip sebepler itibariyle Türk Milliyetçiler Demeği'nin gaye �e mevzuunun ırk, din ve milli mukaddesat esaslarına dayandığını göstermekte,.bunun ise T. C. K.'nun 53, 67, 71. maddelerine ve Ce­ miyetler Kanununun 9'ncu ve 5927 sayılı kanunla değişen 33'üncü maddesine aykırı bir mahiyet taşıdığından böyle bir cemiyetin idare heyetinde vazife deruhte etmiş olan sanıklar hakkında zikri geçen kanun maddeleri delaletiyle T. C. Kanununun 526'yailk gereğince amme davası açılmış ve aynca Türk Milliyetçiler Derneğinin merkez ve bütün şubelerinin feshi istenmiştir. Sanıklar ve vekilleri ise, duruşmanın birinci celsesinde: T. Milliyetçiler Derneği nizamnamesinin gaye maddesinde mücerret Allah tabirinin bulwrması veya yemin şekli derneğin din esasına dayandığını göstermediği gibi soy ve mukaddesat tabirlerinin yalnız veya birlikte olarak veya nizarrınamenin heyeti umumiyesin­ den ırk manasının çıkarılamayacağını, derneğin kafatası, renk ve kan gurupları ile ilgisi bulwrmadığını bildirmişler ve tetkikat yapıldığı takdirde bu cihetin anlaşılacağını ileri sürdüklerinden sanıklar ve vekillerinin bu talepleri uygun görülmüş ve bilirkişi olarak Ankara Hukuk Fakültesinin Medeniye, Ceza ve Devletler Hukuku profesör­ leri H. C. Oğuzoğlu, Faruk Erem ve Nihat Erim seçilmiş, kendilerine gün tayin edilerek tebligat yapılmışsa da bunlardan H. C. Oğuzoğlu


1

1 14

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAV.ASI

hastalığı sebebiyle 5 günlük mutlak istirahata muhtaç olduğundan gelemiyeceğine müteallik vermiş olduğu 2/2/953 tarihli dilekçe ve eki rapordan anlaşılmış, diğer bilirkişiler de bu hususta neşriyatta bulunmuş az çok fikirlerini izhar ve sanıklardan bir kısmı talebeleri bulunması itibariyle bitaraflıklan hususunda vicdanlanndan kesin olarak emin bulunmadıklannı bildirmiş ve bu mazeret yemin ile teyit edilmiş bulunması itibariyle her üç bilirkişi, bilirkişiliğe mecbur tutulmamış ve meydana gelen bu vaziyet 3 bilirkişinin bir araya getirilmesindeki ciddi imkansızlık muvacehesinde 3 bilirkişi bire indirilmiş ve bilirkişi olarak da Ankara Hukuk Fakültesi Dekanı Muvaffak Akbay seçilmiş, sanıklardan Abdullah Savaşçı bu bilirkişiye Ankara Hukuk Fakültesi profesörlerinden H. A. Göktürk ile Z. M.

Alsan ve sanıklar vekili Sait Bilgiç de bu profesörlerden ayn olarak İstanbul Ü. Prof. Mümtaz Turhan, Doçent Mehmet Kaplan'ın da tefrik edilmesini istemiş ise de; 3 bilirkişinin veya daha fazlasının bir araya getirilmesindeki zorluk ve C. M. U. kanunundaki sarahat nazara alınarak ve takdir hakkımız da kullanılarak bu iki talebin reddine karar verilmiş ve bilirkişinin bilirkişiliğe engel bir hali bulunmadığı anlaşıldıktan sonra tayin olunan günde yemini icra edilerek kendisine gerekil izahat verilmiş, hazır bulunan sanıklar avukatı Sait Bilgiç de dinlenmiş ve sanıklar vekili tetkikat sırasında nazara alınmasını istediği hususlan 2 dilekçe halinde bildirmiş ve ikinci nüshası hariç Mefkure gazetesi koleksiyonunu tevdi ettiğinden ve bilirkişinin de isteğine uygun olarak dosya evrak ve vesaik bilirkişiye tevdi olun­ muştur. Bilirkişi yapmış olduğu tetkikat neticesinde: Millet, milliyet ve aşın milliyetçilik, ırkçılık ve din esasına dayanan cemiyetin birer tarifi yapıldıktan, İnsan Haklan Evrensel Beyannamesinin ikinci, lS'nci ve 30'ncu maddeleri ile Anayasa'nın

88., değişen Cemiyetler Kanununun 9'ncu maddesi aynen rapora alındıktan sonra bu ölçülere göre tahliller yapılmakla beraber;

1

-

Türk Milliyetçiler Derneğinin ana nizamnamesinin

4'üncü

maddesinin A bendindeki soyun tarifi,

2 Dernek Umumi Merkezi'nin şubelerine, yapmış olduğu bir -

numaralı tamimdeki Türk ırkından olmayanların hakkına, hukukuna


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

1

115

riayet edilmesi hususunda teminat verilmesi lüzumunun hissedilmiş olması. 3 - Demek mensuplanrun Türklüğü kendilerine inhisar ettirmiş olduklarını gösteren ve İstanbul şubesinin "Son Hadiseler ve Biz" başlığını taşıyan broşürde kullanılan bazı cümleler. 4

-

Derneğin yayın vasıtası olan Mefkure gazetesinin 4 No.1u

saysındaki "Büyük Vazife" başlığını taşıyan yazı. 5 Atsız'ın 3 Mayısta Ankara'da da yapılmış nümayişin Türk­ -

çülük günü olduğunu belirtmiş olması ve bu tarihin bayram olarak kabulü ve her üyenin verilen vazifeyi yapmakla mükellef olduğunu belirten nizanınamenin 11. maddesi ve demekten dernek önder ola­ rak bahsedilmesi. Irkçılık esasına dayandığını ve derneğin gayeleri arasında: 1

-

Allah esasına dayanan Türk Milliyetçiliğinin işlenmek is­

tenmesi, 2 - Derneğe girmek için Müslüman olmanın şart olduğunun istidlal edilmiş olması. 3 - Derneğin faaliyet ve neşriyah arasında bulunan Mefkure gazetesinin 31'nci sayısında intişar eden ve "Hürriyet ve İstiklal" gününde başlığını taşıyan ve Sait Bilgiç tarafından yazılıruş makalede rastlanan bazı sahrlar. 4

-

Mefkure'nin 12 nci sayısındaki 4 No.1u tamimin C bendi,

5 - lS'inci sayısında mevzuubahis edilen törendeki bir hatibin

hapse atılması ve bu devredeki hadiselerin aksettiriliş şekli ve eski Diyanet İşleri Reisi merhum Ahmet Hamdi Aksekili için Kayseri şubesinin teşebbüsüyle Kayseri Camiikebirinde okutulan mevlitte Atatürk düşmanlığının tezahür etmiş bulunduğunun belirtilmesi. 6 - 30'uncu sayısındaki Talebe Federasyonu tarafından Ulus'ta neşredilmiş gülünç ithamlara cevap şekli. 7 - Aynı gazetenin 17'nci sayısındaki Hüseyin Namık Orkun'un "Türk Gençliği Mefkfıre Yolunda" başlığını taşıyan yazısı.


116

1

TÜ RK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE �APATILIŞ DAV.AS I

8 - 26'ncı sayısındaki "Fetih Camii Ayasofya" adlı yazı ve 27. sayısındaki "Ayasofya" adlı makale, 29'uncu sayısında mevcut demek mensuplarının tertiplediği gezintide taşınan levhalardaki ibareler ve "3 Mayıs" adlı makale ve bu tarihte Kayseri şubesinde yapılmış anma töreni. 9 - Irkçılığın tebarüz ettirilmesi sırasında 3 No.1ı mevzuubahis broşürdeki vs. Derneğin Ödemiş şubesinin şayanı dikkat görülen kelime ve cümleleri ve İstanbul şubesinin neşretmiş olduğu 18 Nisan 1952 tarihli broşür mevzuubahis edilerek Derneğin ırktan ayn olarak din esasına dayanmakta bulunduğunu bildirmiştir, Zikri geçen rapor muvacehesinde sanıklar ve vekilleri Derneğin ırk esasına dayanma-dığı hususunda hulaseten ve netice olarak; 1 - 10.1 1 .951 tarihli ve 4 sayılı Mefkfüe gazetesinde "Türk mil­ liyetçilerinin kongresine" doğru başlığını taşıyan tebliğde ırkçılıktan vebadan kaçar gibi kaçınılması gerektiğinin kesin olarak kararlaşb­ nlmış olduğunun belirtilmesi. 2 - 5 sayılı Mefklıre gazetesindeki bir numaralı tamiın. 3 - 30 sayılı Mefklıre gazetesinin 3'üncü sayfasındaki Türklerin

insan Haklarını tahakkuk ettirmeye çalışırken ve gayeye vasıl olduktan

sonra takip olunacak yola müteallik konuşma. 4 - "Başbakan Adnan Menderese açık mektup" başlığım taşıyan 10 Mayıs 1952 tarihinde neşrolunan beyanname. Din esasına dayanmadığını da: 1 - Mefkfue gazetesinin 4, 5, 1, 23 ve 31 inci sayılarında çıkan bazı yazılar ve tamiınlerle 7.12.952 tarihli "Türk milletine beyanname". Siyasetle iştigal etmediğine misal olarak da aynı gazetenin 1, 4, 23, 28 ve 29'uncu sayılarındaki yazılar ve 24.7.952 tarihinde umumi kongreye sunulan idare heyeti raporu ileri sürülmekte (olup) ayn­ ca iddianame madde ve madde cevaplandırılarak savunmalarını yapmışlardır. Türk Milliyetçiler Derneği ananizamnamesinin tetkikinde Türk Milliyetçiler Derneği nizamnamesi l'nd bölümü umumi esaslar kısmını teşkil eden 2'nci maddesinde gayesi '�ah, vatan, soy, tarih, dil, an'ane,


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

1

1 17

san'at, aile, ahlak, hürriyet ve milli mukaddesat esaslarına dayanan Türk milliyetçiliğini işlemek, Türk milletini meydana getiren unsur­ ları muhafaza ebnek ve bütün milliyetçileri teşkilatlandırınakbr." Ve teşkilat-landınnaktan maksadın da "milliyetçiliğin bütün şumulü ile Türkler tarafından benimsenmesini, onlarda milli ruh ve şuurun canlı kalınası hedefine ulaşmak için vatanın her köşesinde şubeler açmakhr" denmekte ve 3 üncü maddesi ile mevzuu:

A Türkler arasında içtimai fikirleri yaymak, -

B - Türk ahlak, adet ve an'anelerine uygun olarak yaşamayı ve milli mukaddesata hürmeti telkin ebnek.

C - Türk harsına yönelen tecavüzler ve milliyetçiliğe aykırı cereyanlarla (fikir yoluyla) mücadele etmek, Ç - Gençliğin örnek Türk milliyetçileri halinde yetişmelerine çalışmak, haklarını müdafaa ebnek ve isteklerine tercüman olmak­

br." denmekte ve' ikinci bölümü teşkil eden prensipler kısmının 4'üncü maddesinde aynen "dernekler arasında fikir birliğini sağla­ mak maksadıyla aşağıdaki mefhumların tarifi zaruri görülmüştür" dendikten sonra;

A - Millet Soy ve vatan birliği şuuru ile müşterek mefkureye sahip fertlerin harsi topluluğudur. a - Soy, Tarihi ve içtima'i menşe birliğidir. b - Vatan: Albndaki ecdat mezarları ile üstünde milletin harsi damgasını taşıyan, gerektiğinde uğurunda ölünen topraklardır. c

-

Hars: Din; ahlak, dil, hukuk, an'ane, iktisat ve bedüyattan

ibaret içtimai müesseselerin muhassalasıdır, ç - Mefkfıre: Birlikte yaşayıp maşeri sevinç ve kederleri paylaş­ mak, yarının mutluluğu için bugünden bir vücut olarak hazırlanmak arzu ve fikridir. B - Milliyet: Milleti teşkil eden unsurlardan doğan maşeri şuur ve ruhtur.


118

1

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAs ı

C Milliyetçilik: Milliyet ruh ve şuuruna sahip olarak milleti maşeri bünyesine uygun şekilde yaşatmak, yükseltmek, fiil ve fik­ rine denir." -

Beşinci maddesinde "milliyetçilik çerçevesi içinde dünya görü­ şü" de "Milliyetçiliğimizin temeli milletlerarasında adalet esaslarına dayanmaktadır. Adalet kendimize yapılmasını istemediğiniz şeyi başkalarına yapmamak şeklinde anlıyoruz. Brma göre istiklfil ve ta­ mamiyetirnize hürmet gösterdikleri nisbette diğer bütün milletlerin istiklal ve tarnamiyetlerine hürmetkarız. Bu itibarla milliyetçiliğimiz emperyalist zihniyete komüniz-me olduğu kadar düşmandır." 6'ncı maddede hürriyet ve insan haklan anlayışı da; "İnsanlara hürriyet milletlere istiklfil şiarımızdır. Bu şiara aykırı bütün milletlerin istiklalini insan hak ve hürriyetini gaspa çalışan her fikir ve fiile amansız düşmanız," denmekte ve en nihayet 3 üncü bölümü teşkil eden üyelik kısmının 9 rmcu maddesinde "Ben ...., namusum, şerefim ve bütün mukaddesabrn üzerine yemin ederim ki bütün azim ve imarumla bu vatanın refahı ve Türk milletinin yüceliği için çalışacağım. Üzerime alacağım her işte doğruluktan ve Türk milliyetçiliğinin bana gösterdiği yoldan aynlmıyacağım. Üyeler arasında her ne sebeple olursa olsrm aynlık çıkarmıyacağım" denmektedir, Mefkfire gazetesinin 3 üncü sayısının l'nci sayfa, 3'üncü sü­ trmrmda Türk Milliyetçiler Derneğinin İstişari Toplanbsı sebepleri arasında "Türk'ün ezeli, ebedi olan bir tek mefkfuesi vardır ki brmrm Iayetegayyer adı Türkçülüktür. Büyük mürşit Gökalp tarafından Türkçülük Türk milletini yükseltmektir şeklinde tarif edildiğinden ve mübeccel milletimizin brmrm kurtuluş düsturunu şiir devrinden çıkarıp şuur devri içine sokmak ve onu büyük milletimizin layık olduğu hayat seviyesine ulaştırma hamlesinde yapıcı ve yaraba bir vasıta olarak kullanma anının geldiğinden" bahsedilmektedir. Dördüncü sayısında "Büyük Vazife" başlığını taşıyan ve Kara­ mağaralı tarafından yazılmış yazıda "Türkiye'nin vaktiyle eyaletimiz olan bazı memleketlerden makine aldığı ve dünyanın en büyük, en mükemmel devletlerini kuran millet bugün parça parça, kıtalara


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

1

119

hükmeden millet bugün vatanın ancak bir ucunda hayranlığa sa­ hip, insanlığa insanlığı öğreten millet bu en basit insan haklarından mahrum, zincirler içinde, işte Balkanlarda bırakbğımız fatihan evladı yerine devletin elinde köledir. Milliyetçisi bir türlü zulmediyor, ko­ münist bir türlü, Rusya'da canavarca Türk kanı içiliyor, Çin'dekiler, İran'dakiler Türk olduklarını düşünmek hakkına bile malik değiller. Ya Irak'takiler... Elimizde tek kale kaldı, tek ümit, tek melce; Türkiye..." dendikten sonra Türkiye halkının %75'inin hasta, cahil, yoksul ve yer yer taş devrini yaşadığından ve hala iğnesinden tayyaresine kadar her şeyin dışardan beklendiğinden, eski eyaletimiz Macaristandan makine sabn alındığından, gayri Türklerin elinden, Moskoftan kaçıp gelen öz çocuklarının, Moskofa teslim edildiğinden ve Türkü sevmek, Türk milletini yükseltmek demek olan Türkçülüğün... Türk harsının hakir görüldüğünden, yabana hayranlığının resmen teşvik edildi­ ğinden bahsettikten sonra üyelerine hitap ederek ve yazıyı yazanın anlatışına göre "Türkiyenin hali hazır durumu ifade edilmekte ve inhidamı durdurmak ve yükselmeyi temin gayesiyle ancak Türkiye her şeyiyle Türk ve Türk'ün olduğu güne kadar çalışmayı" tavsiye etmekte ve "bu temin edildikten sonra yeni bir seferin, manevi bir seferin emrini alacaksın" denmektedir. Beşinci sayısındaki 4.3.951 tarih ve 1 numaralı tamimin 4 üncü maddesinde Birleşmiş Milletler İrısan Haklan Beyannamesine uygun olarak: A - Herkesin ırk, dil, din, cins ve fikir farkları gözetilmeksizin Türk kanunlannın çizdiği hudutlar dahilinde Türkiye'de korkusuz yaşanabileceği, İnsan Haklanrun umumi şartlarına riayetin Türk harsi terbiyesinin esaslarından oluşu gözönünde bulun-durularak hareket edilmesi, B Türkiyede fiilen veya fikren ekalliyet ırkçılığı yaparak Türk milli bünyesini sarsmağa matuf her türlü, hareket ve cereyanlarla fikren mücadele edilmesi, -

S'nci maddesinde bütün milletler için hürriyet ve istiklfile kavuşmanın dünyada sulh ve sükiln temininde en mühim unsur olduğu,


120

1

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

6'ncı maddesinde büyük bir kısmı Moskof Bolşevik emperyalizmi albnda inlemekte olan Türk ülkelerinin de hürriyet ve istiklfillerine kavuşması gerektiği, Türk harsırun bütün Türk İllerinde bir ve bö­ lünmez olduğu fikrini takibetmek lazımgeldiği belir-tilmektedir. Mefkfue gazetesinin 6'ncı sayısında, Türkçülüğün teşkilatlan­ masından ve şekillerinden ve Türkçülüğün bayrağı albnda Türk Milliyetçiler Derneği mensuplarının dahili ve harici düşmanlara karşı birleştiğinden, B'nci ve 9'uncu ve ll'nci nüshalarında Anadoluculuk, Kema­ lizm, Turanalık ve ırkçılık esaslarından herhangi birisi üzerinde fikir beraberliği temin edilemediğinden, 12' nci sayıdaki 4 sayılı tamimde ırkçılık, milleti antropolojik ölçüler, laboratuvar tahlilleri ile tesbit etmek isteyen tezin kabul edilmediğinden, ancak millet fertleri arasında soy, vatan birliği şuuru bulunan harsi topluluklar tarifinde birleşildiğinden bahsedilmektedir. 20'inci sayısında Hüseyin Namık Orkun tarafından yazılan ve "lafla milliyetçilik olmaz, her hakiki milliyetçinin düsturu şu olmalıdır: Herşey Türklük için, her Türk'ün birinci vazifesi Türk yurdunu kalkındırmak, Türk'ü refaha ve medeni hayat seviyesine ulaşbrmaktır." 20'nci sayıda, "Devletimizin Kuruluşu" başlığı albnda, Türkçü­ lüğün bir dünya görüşüne mfilik olması ve onun kıyafetten takvime soy adından aile telfil<kisine kadar herşeyi kendi zaviyesinden mütalaa eden fikirleri bulurunası gerektiğinden, ilerde bir gün gençlerin Göktürk kıyafetinde olarak büyük padişahlanmızın türbeleri önünde yapacağı resmigeçitlerin heybetinden ve ihtişamından bahsetmektedir. Aynı sayının dördüncü sayfasında Başbakan Adnan Menderese açık mektup" başlığını taşıyan yazıda Derneğin sadece soy aslına dayanan kültür birliğinin aşıkları ve Türk vatandaşı oldukları halde ayrı bir ırk şuuru taşıyanların Türklüğe yar olmıyacaklarına inandık-larından, 19.Mayıs.1944 tarihli nutuk Türkçüleri ezmeye matuf bir başlangıç olarak vasıflandırılmaktadır. 30'uncu ve 3l'nci sayılarında "Hürriyet ve İstiklfil gününde" başlığı taşıyan konuşma demek milliyetçiliğinin emperyalist zihniyete


NECMEDDİN SE FERCİOGLU

1

121

olduğu kadar komünizme de düşman olduğundan Türkiye hudut­ lan dışındaki ülkelerin bir kısmındaki Türklerin maruz kaldı.klan, hiç de insani olmayan fiil ve hareketlerden ve Türk'ün emperyalist olmadığından Türk Milliyetçilerinin Türkiye'nin kültürel istiklfilini elde etmediği müddetçe Türkün istiklaline kıymak isteyenlerin çı­ kacağı belirtilmekte ve en son olarak ta derneğin parolası "insanlara hürriyet ve milletlere istiklaldir" denmektedir. Bilirkişi raporu, yukarıda kısmen hülasa edilen belgeler, id­

dianame ve dosya münderacabrun birlikte mütalaası halinde ise,

Atlantik esaslan ancak ve ancak dahili ve milli mevzuata uygunluk ile hüküm ifade eder. Bu esaslar dahili hukuku bihakkın iptal ede­ mezler, sadece bu hususların dahili hukuk meyanına ithaline devleti mecbur eden beynelmilel bir mükellefiyete vücut verirler. Bununla beraber bu esaslar kabul edilmezden çok önce anayasamızın mad­ deleri arasına girmiş ve müteakiben de bu esaslan kabule iltihak etmiş olduğumuzdan ve mevzuahmız da bu esaslara uygun tedvin edilmiş olduğundan derneğin nizamnamesinin Atlantik esaslannda yazılı olduğu veçhile dahili mevzuata uygunluk derecesi ile hüküm ifade etmesi icabeder. Derneğin kapablmasının doğru bulunmadığı veya kapatılama­ yacağı veya cezalan-dırılamayacaklan yolundaki, savunma kabul edilmediği gibi bir an için dahili hukukun Atlantik esaslarına aykı­ rılığının kabulü halinde dahi zikri geçen esasların üstünlüğü sadece bir fikirden öteye geçemiyeceği cihetle mahkememiz ancak ve ancak kendisini milli kanunla mukayyet saydığından bu savunma terviç edilmemiştir. Toprağın arızalı oluşu itibariyle daimi çatışma sahası olan ve etrafındaki Alman, Fransız ve İtalyan devletleri tarafından 1848'de

eksiksiz kudret ile mücehhez ve müteaddit devletler arasında Teşkilab Esasiyeye müteallik daimi bir birlik şeklinde vücuda getirilen İsviçre Federal devletinin hudutları içerisindeki küçük federe devletlerin (Kantonların) halkı ayn ayn birer milletten ibaret olmakla beraber ahalisinin mensup olduğu devlet vasıtası ile federal devletin tabii­ yetini iktisap edebilmelerine rağmen ve federasyona dahil fertlerin


1 22

1

TÜRK M İLLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

heyeti urnumiyesi 1871'denberi Almanya, 1920'denberi Avusturya gibi tek bir millet vasfını iktisap edemezler. Bu belki 923'tenberi, Sovyet Rusyasındaki gibi ayn ayn milletlerden müteşekkil birer millet vasfuu taşırlar. Ancak federe devletleri teşkil eden devletler Sovyet Rusyada olduğu gibi rıza hilafı değil, bir rıza ve arzuya müsteniden federasyona dahil edilmişlerdir. Topunun İsviçre veya Sovyet Rusya vatandaşı olmalan kanundan doğmakla beraber bu hal tek millet vasfıru iktisap etmelerine sebep teşkil edemez. Çünkü realiteye uygun düşmemektedir. Bir ecnebiye vatandaşlık sıfabrun varilmiş olması tabiiyete alınması ise devletin veya idari organlann lütufkar birer muamelesinden başka bir şey değildir ve olamaz. Gerçi doğum yerinin tabiyeti tayin edeceği İngiltere, Amerika

Birleşik Devletleri, Orta Amerika, Cenubi Amerika ve Belçika'da kabul edilmjşse de bu devletler esasında mütecanis milletlerden teşekkül etmemektedir. Mütecanis olan Almanya, Avusturya, Finlandiya ve Fransa gibi devletler (nesil) esasını kabul etmişlerdir. Gerek kan ve gerekse toprak esasını kabul eden devletler (ki biz de bunlar arasında­

yız) mevcuttur, fakat istisna teşkil etmektedirler. İstisnalar ise kaideyi bozamaz ve vatandaşlıkta asıl olan kandır, soydur, nesildir. Bir devletin doğuşu için kendisine karşı tabiiyet rabıtası ile bir­ leşmiş tebaaların heyeti umumiyesini teşkil eden ahali ve üstünde ve altında mülki hakimiyeti icra için tahdit edilmiş bir ülke lazımsa da rn.illet ve milliyetçilik için bilhassa birlik ve beraberliklerini temin etmetJliş olan milletler için tahdit edilmiş bir ülke asla bahis mevzuu olamaz. Bir toprak parçası üstünde bulunmalan dinleri, soylan, dille­ ri, dilekleri, özleri ve sözlerinin bir olması kafidir. Bunun aksinin mütalaası realiteye uygun düşmez. Bu itibarla sadece ve sadece Türk

Milletini hedef tutan Türk Milliyetçiler Derneğinin dini, soyu, gayesi,

mefk:Cıresi, hissi ve düşüncesi bir olanların bir ve beraberliğini temin için nı.üsbet ilme dayanan yükselmeğe matuf faaliyette bulunulmak

istemesi, Nizamna-mesinin talim ve terbiye dairesince ilk okul ve ortaol<ullarda okutulmuş yurt-bilgileri'ndeki millet ve milliyetçilik tarifine uygun düşmesi diğer toplulukların zararına genişlemeyi hedef


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

1

123

tutan ırkçılık manasına alınmasını istilzam edemiyeceği gibi yemin şekli veya mücerret nizamnamede yazılı Allah kelimesi mana ismi, özel ismi, yemin şekli, mevhlt okutulması, "amin" denmesi, Ayasofya camiinin müzelikten çıkarılarak tekrar cami olarak kullarulması için arzu izharı ve kabul edilmemesi halinde bunun zulüm olarak vasıf­ landınması gibi haller derneğin teokratik bir nizam propagandası manasına gelebilecek olan ve fıkıhın esas olması, hilafet ve meşihat gibi müesse-selerin ihyası için propagandaya kalkışılmasına delfilet edecek herhangi bir fikir ve harekette bulunulmamış, muhtelif kıtalara yayılmış olan müslüman milletlerinin halifenin idaresi albnda tek bir devlet şeklinde toplayacak (Panislamizm) islam ittihadı gayesinin telkinine kalkışılmamış ve ırkla dinciliğin bir arada bağdaşmasına imkan görülememiş olması muvacehesinde derneğin din esasatiyle iştigfil etmiş olduğu veya din esasına dayanmış olduğu hususu dosya münderecab ve savunma nazara alınarak kabul edilmemiştir. Ancak; şu ciheti belirtmek yerinde olur ki, Teşkilab Esasiye Kanunumuzun koyduğu esas, kaide ve prensipler itibariyle Mançi­ ninin (ülke, menşe, ahlak, dil, hayat ve içtimai vicdan birliği içinde yasayan insanların teşkil ettiği tabii bir cemiyettir) şeklindeki millet tarifi ve Fransız mütefekkiri Ernest Renan'ın (geçmişteki hatalar fedakarlık, şalı matem ve elemlerde beraber yaşamış olan ve hfilen de bir arada devam etmek arzusunda birleşmiş bulunan bir ailedir.) şeklindeki millet tarifi ve aşın milliyetçiliğe müteallik raporda yazılı tarifler kabul edilemez.

Belki zikri geçen bu tarifin etüt edilmiş şekli olan ve aynı zamanda

soyu da ihtiva eden dil ve ruhi amilleri beraber yaşamak iradesini ihtiva eden kültür ve ülkü birliği ile birbirlerine bağlı insanların teşkil ettiği içtimai ve siyasi bir bütün olarak ifadelendirilen millet

tarifi şekli Anayasamıza uygun düşebilir. Çünkü Teşkilab Esasiye Kanunumuzla, vatandaşlık kanunu birlikte mütalaa edilmesi halinde yukarıda zikredildiği gibi birinci derecede kana (nesebe), (soya) ikinci derecede toprağa kıymet verilmektedir. Zikredilen iki esas Teşkilah Esasiye Kanunumuzun bir çok maddelerinde mevzubahis millet, Türk, Türkler, Türkiye, Vatandaş


1 24

1

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAVA.Si

ve ahali kelimeleri münhasıran topluluğu ifade eder maksadı ile söylenmiş ve bu toplulukta aynı kanunun birinci faslının ahkamı esasiye kısmında ve 2'nci maddede yazılı bir Cumhuriyet olan Tür­ kiye devletini ve Türk milliyetçisini teşkil etmektedir. Milliyetçiliğin hudutları da Türkiye devletinin halihazır hudutları olan Avrupanın doğusunda, Asyanın batısında Karadeniz sınırlan ile ayrılmış 776.000

km. karelik kara parçası olarak sınırlandırmak lazımdır ki, bu vatan parçası Türk kanı ile yoğrulmamakla beraber bu toprak üzerindeki sayısız camiler, köprüler; yollar, evler, şoseler, fabrikalar, kasabalar, şehirler, uygarlık anıtları, sonsuz güzellikler ve hatıralarla kara suları ve bunların alb ile üstü dahildir. Derneğin nizamnamesi ele alınarak topluca tetkik, Mefklire Gazetesindeki neşriyatın birlikte mütalaası, Demek başkanlığının muhtelif vesilelerle sepkeden beyanatlan, imzasını taşıyan broşürler, en son Sait Bilgiç imzasını taşıyan "Hürriyet ve İstiklal Gününde" yazısının son cümlesini teşkil eden ve amaç olarak vasıflandınlan "İnsanlara hürriyet, milletlere istiklal" mefhumları mevzuahmız muvacehesinde derneğin vazifelenebileceği amaç cinsinden olmayıp daha ziyade devlete veya siyasi teşekküllere raci olması gereken birer idealdir. Ve kanuna da uygun düşmemektedir. Gerçi devlet hukuku bakımından bir milletin muhtelifi devletler arasında parçalanmış kısımları birleşip tek bir devlet halinde toplan­ mak selfiltlyeti olduğu gibi bir devlet ülkesinde bulunan muhtelif milletlere hukuk eşitliğini ve milli varlıklarını da muhafazaya medar olabilecek vasıtaları sağlamak imk anının verilmesi icabedeceği yo­ lunda bir fikir mevcut ve alelumum sari hastalıklara benzetilen bu gibi fikirler, idealler ergeç tahakkuk etmekte bulunduğu tarihen sabit bir vakıa ise de; her zaman böyle olmamaktadır. Bazen bir milleti tamamiyle parçalayabildiği gibi yok ta edebilir, bahrabilir. Zikri geçen ve cazip olan bu fikirlerin tatbik kabiliyeti çok zordur. Ayni zamanda tehlikelidir. Ve bu daha ziyade bütün topluluğun ifa­ desi olan devlete veya siyasi teşekküllere raci bir keyfiyettir. Bunun


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

1

1 25

dışındaki derneklerin iştigal sahası arasına ise böyle bir faaliyet asla giremez, girmesi halinde de kanuna hiçbir zaman uygun düşmez. Kaldı ki, devletin veya siyasi teşekkülün bu hususu vazife edinmesi halinde bile bazen bir taraftan içinde başka milletlere mensup azın­ lıkların kendi varlığını kuvvetlendirmek mülahazası ile onları temsil etmek gayretine çalışırken diğer taraftan hudutlan dışında kendi milletinden kütleler bulunan devletler de onlan kendisine çekmek veya bağlamak faaliyetine geçeceğinden bu iki taraflı gayret devletler arasında anlaşmazlıklan dolayısıyla harpleri intaç edeceği cihetle bu da bütün topluluğun iradesine bağlı olmak gerektir. İşte bu saikledir ki ırk ve din esasah ile iştigal edilmediği ve derneğin bu esaslara dayanmadığını tebarüz ettirmek için savunma sadedinde yeniden kendisine vekfilet verilmiş olan İsmet Türntürk'ün duruşmada bulunması ve rapor sebebiyle sanık avukah Sait Bilgiç'in duruşmanın tehir talepleri, duruşmayı uzatmak gayesine matuf bulunduğu netice ve kanaatini tevlit ettiğinden, kabul edilmeyerek reddedilmiştir. Varılmış olan netice ve kanaat itibariyle yeniden bilirkişi tetkikab yapılması haklandaki istekler ve bu hususta verilmiş olan 15 sayfalık dilekçe ve ekleri gazeteler ve tahkikabn aydınlanmış olması itibariy­ le şahit dinlenmesi ve son celsedeki müdafaa için mühlet talepleri kabul edilmemiştir. Netice:: Yukanda zikrolunan sebepler itibariyle amaa kanuna aykırı düşmekte ve bu da vatandaşlar arasında huzursuzluk ve do­ layısıyla bütün topluluğa zarar verebilecek durumun doğabilmesini intaç edebileceği cihetle demek faaliyetinin intizamı ammeye aykın bir mahiyet taşıdığı netice ve kanaatine varıldığından böyle bir cemi­ yetin idare heyetinde vazife deruhte etmiş olan sanıkların duruşma safahabnda ve en son duruş-ma celsesindeki zabıtta yazılı bulunan savunmalan kabule sayan görülmediğinden reddiyle hareketlerine uyan Türk Kanunu Medenisinin 53, 67, ve 7l'inci maddesi dela­ letiyle değişen 4919 sayılı kanunun birinci maddesinin son fıkrası ve 33 'üncü maddenin birinci bendi delaletiyle T. C. K.'nun 526'na

maddesinin ilk fıkrası gereğince ve takdiren lO'ar lira hafif para


1 26

1

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAvAsı

cezasiyle mahkfuniyetlerine bilirkişi tetkikab sanıkların isteği ile yapılmış olması sebebiyle harçlar kanununun 18 delaletiyle bir sayılı tarifenin 49. maddesi gereğince beşer lira harçla bilirkişiye verilen 50 lira ve posta masrafı olarak sarfedilen 150 kuruşun sanıklardan mütesaviyen ve müteselsilen alınmasına, saruklann geçmişteki hal­ leri ile ahlaki temayüllerine göre cezanın ertelenmesi ileride cürüm işlemekten çekineceklerine sebep olacağına sanıkların müşahede olunan halleri itibariyle kanaat getirildiğinden, sanıklar hakkında tayin olunan cezanın 89'uncu madde gereğince ertelenmesine hazır bulunan sanıklara 94'e göre ihtarat icrasına ve 4919 sayılı kanunun 33 ilk gereğince Derneğin faaliyetlerinin şubeleri de dahil olmak suretiyle men'i suretiyle feshine Yargıtay yolu kapalı olmak üzere 4.4.953 tarihinde verilmiş bulunan karar sanıklar ve sanıklar vekilleri Bekir Berk, Gültekin Sonsuzoğlu, Sadık Erdem, Sait Bilgiç va İsmet Tümtürk'ün yüzlerine karşı alenen tefhim kılındı.26 4.4.953 Hfil<iın

Osman Selçuk 4438

26

"Milliyetçiler Derneği hakkınd aki karan aynen veriyoruz.H Yeni Sabah, 20, 21, 22 Temm uz 1953.


6.

EK

TÜRK Mİ LLİYETÇİLER DERNEGİ ÜZERİNE YAZILAR 1. Türk Milliyetçiler Derneği I Remzi Oğuz Arık

Türkler tarihte göründüklerinden beri devlet kurmuşlardır. Bu devlet onların top-luluğunu hem temsil etmiş hem korumuştur. Topraklan, medeniyetleri, kültürleri daima kurdukları devletlerle tanınmış, devam etmiştir. Bir derneğin bir millete ait kültür işini ele alması tamamen yenidir; modem toplulukların ortaya çıkardığı anlayışhr, işleyiştir. Gerçekten de; devrimizde kanunlar bir milleti toptan göz önünde

tutar. Bir milletin fertleri, kanunun gözünde birdir, aynıdır. Kanun­

ların buyruğunu yerine getirecek hükfunetler, türlü bakanlıklar, idare mekanizmaları da belli, yerleşmiş usullerle işlerler. Mesela bir Milli Eğitim Bakanlığı, modem bilimi yapmağa olduğu kadar Türk kültürünü de korumağa, yaymağa borçludur. Amma bu işi yapar­ ken belli yaştaki insanları toptan göz önünde tutacakhr. Onlara belli usullerle, belli yererde, belli saatlerde, belli kitaplarla, belli insanlarla verebileceğini verecek, öğreteceğini öğretebilecektir. Zamanla usuller değişmekte, kitaplar eskimektedir; bakanlığın çalışhrdığı insanlar devrin istediği bütün vasıflan hemen o anda kendilerinde bulun­ duramamaktadır. Türk musikisi, Türk oyunları için Türk Devletinin gelip geçen hükumetleri birçok şeyler dü-şünınüştür, yapmışhr, yapmaktadır. Bununla beraber Türk musikinirı, Türk oyunlan-nın


128

1

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

bilinmesi, yayılması için hükfunetlerin her şeyi yapması yukarıda söylediğim gibi mümkün olamamaktadır. O zaman, bu memleketin gönüllü insanlarından bu işleri se-venler, bilenler bir araya gelmekte, konserlerle, ders vermelerle, Türk kültürünün bu sevimli dalını öğ­ retmek, yaymak, yükseltmek yolunda devlete yardım etmektedirler. Yabancı diller, makine bilgileri, spor, hatta düpedüz Türkçe öğrenimi işinde de; ister öğretim yaşında olsun ister öğretim çağını geçirmiş bulunsun, bir vatanın insanını ele alan yalnız hükumetler olmuyor. Bugün gönüllü dernekler, bu yollarda vatan çocuklanrun eksiğini, hükfunetlerin bırakbğı yerden ele almakta, tamamlamakta, devletle­ rine yardım etmektedirler. İşte bunun içindir ki bir millet fertlerinin gelişmesini, ilerlemesini sağlayan bu türlü dernekler, zamanımızın medeni devletleri tarafından "varlıkları hayır getiren" teşekküller olarak berıimsenınekte, yardım, saygı görmektedir. Bir devlet ne kadar ilerlerse ilerlesin bu türlü derneklere "gereksizdir'' diyemiyor. Tam tersine, hangi devlet medeniyette ileri gitmekte ise bu dernekler, bu kulüpler oralarda artmakta, itibar görmektedir.

Türk Milliyetçiler Derneği, esas itibanyle, işte böyle bir gönül­ lüler kulübüdür. Onun tüzüğünde, gayesi şöyle hulasa edilmiştir: Hürriyete, eşitliğe, Türk soyunun ta-rih boyunca yaratbğı kültürde, ahlakta birliğe, milli değerlere saygı ve sevgi göster-mesine dayanan Türk milliyetçiliğini işlemek. Hür, eşit Türk fertlerinin edinmesi beka­ mız için şart olan kültürümüzün, ahlakımızın işlenmesi, yayılması, sevilip sayılması bakımından, Türk vatandaşlarında milli ruhun, milli şuurun canlı kalmasını sağlamak. Bu uğurda şubeler açarak temelini bütün yurda yaymak. Zannedilir ki, zamanımı zda koskoca teşkilab ile milli olan hükUmetler varken bu türlü teşekküller gerekmez. Olup bitenler böyle yürümediğini göstermektedir. Ne kadar dinamik, ne kadar milliyetçi olursa olsun, hükumetler zamanın akışını, bu akışın, bu değişmelerin hızını takip edemiyorlar. Hele gerekli kanunları kolayca hazırlayıp uygulayamıyorlar. Bu itibarla da gönüllü der­ neklerin fikir, san'at, kültür, öğretim alanlarında büyük hamlelerle mille-timize hizmetlerde bulunması şart oluyor. Millerimizin sevme, sevilme, bir ve beraber kalma işi de yalnız hükfunetlerin yürüteceği


NECMEDDİN SEFERCİOGLU

1

129

şey olmaktan çok uzak bulunuyor. Bir kere zamanımızda, bir millet fertlerini kendi yurtlanndan, birbirlerinden soğutmak, ayırmak için yığınlarca dış tesir var. Şu sinemaya bakın: Her gün gözlerimizin önüne bizden zengin, bizden mamur, bizden ileride, bizden çok iyi teşkilatlı milletlerin hayab-ru bütün cizibesiyle sermektedir. Kendimizi onlarla karşılaşhrmarun genç, tecrübesiz ve bilgisiz gönüllerde bıra­ kacağı aayı ölçmek zor değildir. Dış memleketlerin memle-ketimizde yaphğı propagandaları da hesaba katmak lazımdır. Bu propagandalar ye-tişmemiş, görgüsüz, tecrübesiz fertlerimizi zaman zaman hangi uçurumlara sürüklü-yor, görmekteyiz. Sonra, zamanımızda gelişen milletlerarası düşünceler, telkinler de çok yanlış anlaşılmaktadır. Mil­ let olmayan, tam ve büyük bir millet seviyesine erişme-miş bulunan topluluklarda "milletlerarası" bütün teşebbüsler, bütün çalışmalar boşunadır. Beklenen insanca faydayı vermez. Halbuki zamanımız milletlerin birbiriyle yakınlaşmağa, çok sıkı münasebetler kurmağa mecbur olduğu bir sıra şartlar içinde geçiyor. Bu şartlan bilmeyen, milletlerarası münasebetleri düzene koymayanlar için de daima zarar vardır. Bu itibarladır ki her bakımdan, bilhassa ideal ve idealin şuu­ runa erme bakımından çabucak gelişip milletlerarası münasebetlere eşit şartlarla kahlacak hfile yükseltmek yolunda o milletin olgun ve gönüllü çocuklan devlete en büyük yardımı yapmak zorundadırlar. Bu gönüllü vatandaşlann inan, düşünce, hareket serbestliğini koru­ mak şartıyla yapacakları bu yardım; bir milletin ahengi, muvazenesi devletle milletin arasındaki anlayış birliği, böyle bir manevi temele dayanan devletin kudreti bakımından derecesiz önemlidir. Böyle bir kudretin sahibi devlet gerçekten milli olur ve milletlerarası işlerde her bakımdan ağır basabilir. Bir milleti aşağılık duygusundan ve ecnebi dünyarun kötü propagandalanndan korumak için, hükfunetlerin -kanunlar, eski gelenekler, idare şartlan, her zaman devrin isteğine uygun olarak hazırlanamayan kadrolar yüzünden- gücü yetmez. Gönüllü demek­ larin varlığı onun bu eksiğini doldurur ve tamamlar. Sonra, bir milletin çocuklan için vatanlanru, hele milletlerini sevme, sayma, yükseltme işinde türlü faktörler vardır ki menfi rol


130

1

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

oynarlar. Mesela fertlerin mesleki, yaşama kavgası, siyasi görüşler­ deki ayrılık, ailelerin, fertlerin birbirini sevmesi veya sevmemesi, okuma, bilgi, yetiştiğimiz muhit farkları . . . Bir milletin çocuklarındaki sevgiyi uyanık, işler kalmaktan alıkoyabilir. Hükfunetler bu türlü meselelerin farkına varmaz. Varsa da çare bulması imkansız dene­ cek kadar zordur. Böyle tehlikeli şartlar karşısında da mille t sevgisi millet fertlerinin yardımlaşmasını , millet şuurunu uyanık tutacak olan; gönüllü teşekküllerdir. Bu derneklerin mensubu bir havari gibi zamanın-da tehlikenin belirdiği yere yetişebilir. Onun sevgiye, hürriyete, bilgiye dayanan ahlaki; feragat denen kendisi için karşılık beklemeyen ahlak miğferi .. fertler arasındaki tabu aynlıkları siler. Böylece bir millet için böyle müthiş intikal devirlerinde en büyük tehlike olan aşağılık duygusundan, bu tehlikeyi hazırlayan şuur yokluğundan Türk çocuklarını imkan altına çeker.

Türk Milliyetçiler Derneğini memleket çocukları bu acıyı gördükleri zamandır ki onun cemiyetimiz için ne derece önemli bir misyonu olduğunu zevkle, iftiharla göre-ceklerdir. Bu derneğin kendisi de Türk milliyetçiliğinin açhğı merhaleleri dikkatle gözden geçirmek zorundadır. Bu merhalelerden hangi birinin hangi karak­ teri taşıdığını ve milletimizin şimdi hangi konakta bulunduğunu bilerek bu demek adımlarını atacakhr. Dünya şartlarını, bu şartlar içinde Türkiye'mizin şartlarını iyi bilecek, iyi görecek; çalışmalarını, programını ona göre ayarlayacaktır. Bu hususta onun değişmez prensibini şöyle düşünmekteyim: Bu memlekette insanlığın saadetini bu milletin saadetinden ayrı görmeyen; bahtsız ve geri bir Türkiye'nin, bütün insanlık için bir kayıp olduğuna inanan memleket çocuk-larının arasında ayrılığa müsaade etmemek! Tahmin edersiniz ki, bu mübarek maksadı güdenler ancak sevgi ile yola çıkanlar-dır. Kendi yurdunu, kendi milli değerlerini, kendi kültür müesseselerini sevmek: Bugünkü milliyetçiliğimizin merhalesinde, Türk Milliyetçiler Derneği gibi ulu, mübarek bir memleket yuvasını şenlendiren Türk çocuklarının hareket noktası bu olmalıdır.


N ECMEDDİN SEFERCİOGLU

1

131

MefkUre, 23 (29 Mart 1952) ,1-2. -o-

b. Mukaddes İnançlara Hakaret I Kadircan Kaflı 1949 senesi sonbaharında, İstanbulda çıkmakta olan bir gazete­ nin sahibi, kimbilir hangi gizli sebeplerle ve kimbilir hangi tesirler altında, meşhur Komünist Nazım Hikmet'in affım sağlamak üzere şiddetli makaleler yayımlarnağa başlamışh. Bu zat yazılarında, o kadar ileri gidiyordu ki, sağır sultan bile koyu komünist Moskof aşığı olduğunu duyduğu kızıl şairin büyük bir vatansever, hamiyetli bir Türk milliyetçisi, Türk dilini en mükemmel şekilde kullanan büyük bir üslupçu olduğunu iddia ediyor, mahkeme kararını kötülüyor ve zulüm yapıldığını haykırıyordu. Bu iddiaların çürüklüğünü ispat için, bütün diğer gazetelerin harekete geçmeleri beklendiği halde, ses çıkmadı; yalnız «Zonguldak Komünizmle Mücadele Derneği» ve «Yeni Sabah>> gazetesi hakikati haykırdı. Gazetemizde çıkan seri makaleler benim imzamı taşıyordu. Nazım Hikmet'in müdafii bu yazılarımdan dolayı beni ve gazetemi savcılığa verdi, fakat savcılık iddiayı reddetti. Fakat asıl facia, Nazım Hikmetin affı için güya en seçkin münev­ verlerimiz olan 185 profesör, muharrir, gazeteci ve sairenin tanzim ettikleri dilekçe idi. Nihayet af kanunu çıkh. Nazım Hikmet hür­ riyete kavuştu, sonra memleketten Rusya'ya kaçtı. Türk hükfuneti ve bu hükumetin temsil ettiği Türk milleti aleyhine hezeyanlarda bulundu. Onun lehinde sayfalar dolduranlar, dilekçe imzalayanlar bilmem utandılar mı? 1950 Mayısına kadar bu memlekette, gfiya doğru yola getirmek maksadıyla, komünistlerin himaye edildikleri, yüksek mevkilere getirildikleri aa bir hakikattir; hele Maarif Vekaleti, Kızıl Moskof ajanlarının genel karargahı haline gelmişti; bazı kültür meselelerimize yer yer bu herifler adeta hakim olmuşlardı. Yeni hükfunet, sert bir savaş açtı; bu savaşta başlıca rol, Maarif Vekili Bay Tevfik İleriye isabet ediyordu; yeni Vekil celadet gösterdi ve muvaffak oldu; fakat


132

1

TÜRK M İ LLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ oAvAsı

Nazım Hikmet'in gizli müttefikleri tarafından başka bahanelerle hücumlar yapılması gecikmedi. Son birkaç ay içinde şurada burada, dini alet ederek, evvela ma­ nevi, sonra maddi nüfuz kurmak hevesine kapılanlar görüldü; Kara kuvvet'in bu millete asırlarca ne büyük zararlar verdiğini biliyorum, hortlamasını da komünizm kadar tehlikeli telakki ederim. Gazete­ lerin gösterdikleri hassasiyeti de takdirle karşı,lanrn; fakat bu arada dindarlık da tezyif olunuyor, bu hal, daima Müslüman kalacak olan Türk milletinin mukaddes inançlarına hakaret değil midir? Ölçüyü kaçırmamak icabetmez mi? Asıl dikkatimi çeken nokta şudur. Bugün Malatya hadisesi bahanesiyle yalnız babl olan irticaa değil, mukaddes inançlarada saldıranların çoğu, dün Nazım Hikmeti müdafaa edenlerdir. Niçin henüz hakkında bir mahkumiyet karan bulunmadığı halde, Milliyetçiler Derneğine mürteci damgası vuruluyor. Niçin tecavüzler, istihzalar, tezyifler ve hakaretler yalnız Maarif Vekili Tevfik İleri'ye yöneltiliyor? Sanki ilk çağlardayız, İlahları teskin için kurban ve kan isteniyor. Milliyetçiler Derneği de, bu dernekle hiçbir ilgisi bulunmadığı anlaşılan Tevfik İleri de komünizmin baş düşmanı oldukları için mi? Herhalde komünistlerin sessiz bir bayram yapıklarına şüphe yoktur. Yeni Sabah, 31 .01.1953 -o-

c. Menderes'in Sözlerine nasıl Ve ne derece İnanılabilir? I Yeni Sabah Başbakan Adnan Menderes'in, çok az fasıla ile söylediği nu­ tuklarda ileri sürdüğü; düşünce ve mütalaaların daima yekdiğerini tuttuğu ve muntazam bir silsile teşkil eylediği, herhangi bir şekilde, iddia edilemez. Bunun bariz örneklerini dünden beri diğer sütunla­ rımızda seri halinde okumak fırsabnı bulmaktayız.


NECMEDDİN S EFERCİOGLU

1

133

Başvekil, bir politika adamı sıfatiyle, günün icaplarına göre söz sarfebnekte fakat, bu ifadelerin vukuatla desteklenip desteklenmediğine pek fazla bir ehemmiyet ve kıymet vermemektedir. Bunun en bariz ve parlak misaline Milliyetçiler Derneği hadisesinde şahit olduk. O vakitler Başvekil, bu demek mensuplanru en ağır itham ve suç yağmuru albna tutmuş, bunları ırkçılık, turanolık, şeriat ve hilafet taraftarlığı ve irticai temayülerle damgalamışb. Nihayet işe mahkeme elkoydu, mesele incelenmektedir diyerek iddialarını müeyyidele­ mişti. Halbuki mahkeme, bu karışık davayı gayet parlak bir surette aydınlatb ve yaphğı derin incelemelerden sonra hükümet ağziyle yapılan isnadlardan hiç birinin varit olmadığını, adli tarihimize geçmeğe layık bir vuzuhla, madde madde ve müdellel bir surette açıkladı. Okuyuculanmıza bu tarihi kararın metnini, gazetemizin başka sütununda aynen sunuyoruz. Bu kararın bugünlerde tekrar okunması ve üzerinde düşünülmesi çok yerinde olur. Bilhassa Büyük Millet Meclisinin muhterem üyeleri, bu ilfunı itina ile gözden geçir­ melidirler. Çünkü Başvekilin buna benzer yeni iddia ve ithamları ile karşı karşıyadırlar. Millet Partisi de irticai hareketler ve dini siyasete kanştırmak gibi gayelerle müteharrik olmak suretiyle ve sulh ceza mahkemesi karariyle kapablmış bulunmaktadır. Milliyetçiler Derneği hakkında, hükümetçe vaki isnadlann ne derece boş olduğu tezahür etti idi. Bu defa da aynı hal olur mu? O cihet, henüz pek belli değildir ama, herhalde hükfunet adamlarımızın ağızlarından çıkan her sözü, rayiç akçe gı'bi saymak huyundan vazgeçilmelidir. Yakın mazideki değişiklik örneklerinden faydalanmalı ve bütün söz ve teklifler ih­ tiyatla karşılanmalıdır. Demokrasimizin gelişmesini baltalayıa teşebbüs ve hareketler ne kadar yaldızlı kelimeler ve propagandalarla cilalanırsa cilalansın, albndaki zihniyet gözden kaçmamalıdır. Yeni Sabah, 20.07.1053



KAYNAKÇA

Ank, Remzi Oğuz, Türk Milliyetçiler Derneği, Mefkure, 23 (29.03), 1-2. Ateşoğlu, Mehmet (1952), Türk Milliyetçiler Derneği'nin kuruluşu. 23 (29 .03), 3-4.

MefkUre,

Ayata, Akgün (1951), Türk Milliyetçiler Derneği, Türklük ve mukaddesat düşmanlanyla Savaş,

3 (13.04), 4.

İleri, Tevfik (1953). Milliyetçiler Derneği ve kendi şahsına ait . . . verdiği beyanat. Yeni sabah (27.01), 1. İmzasız (1950a), Milliyetçiler Federasyonu. Komünizme karşı mücadele. 2 (15.08), 1. İmzasız (1950b), Milliyetçi cephe genişliyor. mücadele. (15.09), 1

Komünizme karşı

İmzasız (1951), Genç Türkler Derneği.Komünizme karşı 16 (15.03), 1.

mücadele.

İmz.asız (1951a), Türk Milliyetçiler Derneği. Orkun, 28 (13.04), S-9 İmzasız (1951b), 3 mayıs Türkçüler Bayramı Ankara'da milli bir bayram havası içinde kutlandı. Orkun, 33 (18.05), 15..

İmz.asız (1951b). Milliyetçiler teşkilatlanıyor. Orkun, 35 (01.06), 14. İmzasız (1951a), Şubelerimiz. MefkUre, 22 (22.03), 1. İmzasız (1951b), 50. şubemiz. MefkUre. 24 (05.04), 1 İmzasız (1952a), Kurultayın tafsilab,

Türkeli,

18 (20.08), 5-7,16.

İmzasız (1952b), Türk Milliyetçiler Derneği Umumi İdare Heyeti rapory. Türkeli, 18 (20.08), S-10.


1

1 36

TÜRK M İLLİYETÇİLER DERNEGİ VE KAPATILIŞ DAVAS!

İmzasız (1953), D.P. Meclis Grupunda hararetli münakaşalar. Yeni sabah

(04.02), 1.

Kaflı, Kadircan (1953b}, Mukaddes inançlara hakaret, Yeni sabah \

(31.01). 2.

Kök, Mustafa (2011), "Türk Milliyetçiler Demeği"nden "Türkiye Milliyetçi-ler Cemiyeti"ne. Türk yurdu, 289 (Eylül), 141-148. Kök, Mustafa (2012), "Türk Milliyetçiler Demeği'nden Türkiye Milliyetçiler Cemiyeti'ne", Türk yudu, 285 (Mart}, 86-99. Menderes, Adnan (1953), Milliyetçiler Derneği meselesinde . . . Tevfik İleri hakkındaki izahab. Yeni sabah (31.01), 1. Mücadeleci (1951), Türk milliyetçileri birleşti. Komünizme karşı mücadele,

18(15.04), 1,4.

Sefercioğlu, Neaneddin (1953), İlk hamle. MefkUre, 31 (10.01), 2. Sefercioğlu, Neaneddin (1999), 1950-1960 arasında milliyetçi kınuluşlar. Türk Yurdu, 139-141 (Mart-Mayıs) , 295-298. Sefercioğlu, Necmeddin (2002) Milliyetçilik geçmişinden anılar : Söndürülen ışıklar. Orkun, v, 47 (01), 30-32 .; 48 (02), 40-43.; 49 (03), 29-31.; 50 (04), 38-40. .

Sefercioğlu, Necmeddin (2008), Milliyetçi dernekler (Ankara : Türk Ocakları Ankara Şubesi}, 72 . Sefercioğlu, Necmeddin (2011), Türk Milliyetçiler Derneği. Türk 289 (Eylül), 132-140.

yurdu,

Tümtürk, İsmet (1952), Bir beyanname münasebetiyle. Orkun, 68

(18.Dl }, 12-16. Yavrucuk, Sami (1951), Komünist Nazım Hikmet'in 185 himayecisine. Ankara. 16 s.

Yeni Sabah (1953), Menderes'in sözlerine nasıl ve ne derece inanılabilir (20.07), 1.

Yeni sabah



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.