IRKIMIZIN KAHRAMANIARI NEJDET SANÇAR
KAMER
Kamer Yayınlan İstanbul - 1997 Yayın Nu - 57 ISBN - 975 - 95148 - 7- 7
IRKIMIZIN KAHRAMANLARI NEJDET SANÇAR
KAMER YAYINLARI Beyazsaray Kitapçılar Çarşısı Nu : 3 Beyazıt Tel:
/ İST.
(0212) 638 87 20 ·Belge Geçer: (0212) 638 87 20
Yayın Sorumlusu İlhan BAHAR ..
Kapak
Latif UGURTEKİN .
..
Montaj
Yaşar ARISAN ..
�apak Tasarım
Fatih ALTINTEPE ..
Sayfa Düzeni
Sevda UGURTEKİN ..
Baskı
EKO Matbaası ..
Cilt
EKO Matbaası ..
Yayın Dağıhm Sorumlusu Necdet ÜNSAL
Nejdet Hoca Reşide Hoca ve Afşın'ın Aziz Hatırasına...
..
..
İÇİNDEKİLER
Ônünç .. . . ... . .. . .. . 7 Alper Tunga........................ . . .. . . . . . .. . . . . . . . . . . .. . . . 9 Tomrts.. . . . . ..... . . .. . . ..... . 13 Mete (=Motun) . . . .... .. ... . .. 16 Çiçi Yabgu . .. . . 21 Atlla 26 Kür Şad .......................................................... 3 0 İltertş Kutluk Kağan... . . .. ... .... . .. . . . 34 Kül Tigin . .. . .. . . .. . 37 Alp Arslan....................................................... 4 2 Birinci Kılıç Arslan . 46 Çmgtz Han ... .. .... . .. . . . . 51 Harzemşahlı Ceialettın Mengübertı . .. . .... 55 Aksak Temür .................................................. 6 1 Ket Buğa . .. .. . . . ... .. ... 66 Aydınoğlu Umur Beğ....................................... 7 1 Yıldırım Bayazıt .. . .. . .... 76 İkinci Murat. . .. . .. . . . . . . . .. . . 83 Fatlh . .. . . . . . . .... .. . . . 88 Burak Reıs...................................................... 92 Yavuz Selim . . .. .. .. . .. . . . 96 Barbaros Hayrettin Paşa . 1 00 Turgut Reis. .. . . . . ... . . . . . .. 1 05 Küçük Mehmet Beğ . . . . ... . .. 1 1 O Topal Osman Paşa. . . . .. . . . . . .. 1 13 Afşarlı Nadir ... . . . .. .. . . .. . 1 1 7 Gazi Osman Paşa . .. . . . .. . . . . . . 122 . . . . . . .. . . . . . . . .
..
...
.
..
...
. . .
. ...........
..
..
..
...... ..
.
...
...
. ...
....
. .. .
...
.
. . .
.
. . .
. . . . . . . . . .. . . . . . .. . .
...
. . . . . . . . . . .. . . .. .. . . . . .
. .. . .
.
..
. ..
. . . .. ..
..
.
...... . .
.
...
..
.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . .
..
. . ...
...
.
.
..... .....
.
.
.
. . ..
.. .............
..... . . . . . . ... . . . . . . .
.. . . .
.
.
......
..
.
.
..
.
.
........
.
. .
. ......
. . . . .
..
. . .
.
.
..
...
. .. . . ..
. . . . . .. .
..
.
.
.
. . .
. .............
.
.
.
.
.
.
.
. . . . . . ..
. . . .. . .
.
..
. . ..
.
. . ...
..
.... . .
..
. ....
.. . .
.
..
. . ..
.. .........
.
.
. . . . ... ....
. . .
.
.
.
.
.
.
. .. . ..
.
...
.
....
.
.
.
. .
.
.
.
...
..
..
.
.
.
. .
....
...
......
.....
..
...
. . ..
.
.. ......
.........
. .
. .
.
.
.
..... . ..
.......
. .
..
..
..
.
..
. . . . . . . . . ............ . . . . .
.
...
. .
..
. . .
...
. . . .
....
...
...
..
.......
...... . . . . . . . .
.
. .
...
. . . . . . . . . . . . . . . . .. . .
. . ............
....
..... ..
. ..
...
.
....
.
.
. .. . .
.
... . .
.
.
.
..
. .
.
.
..
.
.
••
Onünç Kahramanlığın ve fedakarlığın millet için çok gerek li olduğu çağda yaşıyoruz. Kanını hiç çekinmeden dök mesini bilemeyen, ölüme karşı korkusuzca yürümekten çekinen milletler için yaşama hakkının kalmadğı bir dünyada bulunuyoruz. Dün, yeryüzüne kahramanlar hakimdi. Bugün, kahramanlık yarışları işindeyiz. Dünya, yarın da kahramanların olacaktır. Kahraman yaratılışlı olmayan ve kahramanlığını kaybetmiş millet lerin ufukları bundan böyle kapkara bulutlarla örtüle cektir.
Bugüne kadar dünya tarihine en çok kahraman armağan eden bizim ırkımızdı. Tarihi bir hak olarak bundan sonra da bizim ırkımızın olması gerektir. Kahramanlar soyu olan bir millet için bundan başka bir düşünce olamaz. Bugüne kadar yeryüzünün en kahra man ırkı olarak tanınan ve yaşayan Türk, bu birinci milli vasfını bundan sonra kaybetmeli midir? Kahramanlar, daha öncekiler örnek tutularak yetişir. Bunun içindir ki hangi milletin tarihinde kahraman çoksa, o milletin gençleri arasında o kadar çok kahra man çıkabilir. Tarihi, tanınmış ve tanımamış sayısız bahadırlar dolu olan Türk ırkının, bundan sonra da çok sayıda yeni kahramanlar yetiştirmesi, bu bakımctan, en tabii bir şeydir. Yeter ki eski kahramanlar unutulmasın ve eski kahramanlık ruhu aramızdan silinip gitmesin.
7
Tarihimizin büyük kahramanlarını sık sık anmanın, onların yiğitlik vakalarını öğrenmenin, eski eşsiz kahra manlık ruhumuzu yaşatmak için yapılacak baş işlerden olduğuna inanarak Çınar-altı dergisinde "lrkımızın Kahramanları" başlığı altında, milletimizin tanınmış ve tanınmamış bahadırlarından bazılarını zaman zaman yayınlıyordum. O yazıların Çınaraltı dergisinde çık makta olduğu sıralarda, arkadaşlarımdan ve talebele rimden, bunların sonra bir kitap haline getirilmesini is teyenler olurdu. Ondan sonra da birçok kereler karşılaştığım bu teklif ve isteği artık yerine getirmeye karar vermiş bulunuyor ve Çınaraltı dergisinde yayın lanmış olanlara bir iki tane daha ekleyerek bu kitabı meydana getiriyorum. Şunu da belirtmek isterim: ırkımızın kahramanları, tabiidir ki, burada yiğitlik vakaları kısaca anlatılanlar dan ibaret değildir. Bu kitapta adı bulunanlar Türk yiğit lerinden bir bölümdür. Bunların dışında adı bilinenlerle o kadar tanınmış olan· daha birçok Türk kahramanı vardır. Bugün o kahramanlar alayından otuz kadarını toplu olarak ortaya koyabiliyorum. Tanrı sağlık verirse ileride sayılarını çoğaltmaya ve hatta tamamlamaya çalışırım. Bu kitabı, içindeki kahramanların soyundan olan Türk ırkının yiğit gençlerine ve çocuklarına sunuyor ve eseri kahramanlar ocağı Türk ordusuna vazife yap makta olduğum bir sırada basılmaya verişimi de ayrı bir talih sayıyorum.
Sarıcaeli Köyü (Çanakkale)
1 İlkteşrin 1943
Nejdet S�nçar
8
ALP ER TUNGA 1ürk tarihi, iki yanı kahramanlık, şan ve ahlak heykellert ile süslü uzun ve ulu bir yoldur. Bu ulu yolun her adımında Türk'ün göğsünü ka bartacak, başını dikleştlrecek ve üstünlüğünü belirtecek sayısız kahraman, Türklük için nöbet beklemektedir. Varlığımızı büyük maney\yatlan ile bekleyen bu uluların pek çoğunu, biz� tarihin yolu aydınlatarı ışıkları ile görebiliyor: onlardarı kafamıza bilgi, gönüllerimize güç ve ruhlarımıza iman alıyoruz. Kılıç .Arslanlar, çincizler, Yavuz lar bunlardandır. Gözlerimizi bu yolun sonlarına doğru çevire cek olursak, göreceğimiz şey. bizden uzaklaştıkça sıklaşan bir sis perdesi olacaktır. Bugün, bu sis perdesini gözlertmizle delip de arka tarafında neler olduğunu bilmek, yani taiihimizin başlangı cını öğrenmek tam olarak mümkün bulunm u yor. yalnız bu uzun şanlı yolun, sağına soluna gezdirerek gerilerine çevirdiğimiz gözlerimiz, sisle rin çoğalıp da her tarafı kapkara örtmediği yerler de yelesi Boz bir kurt görmekte veya sezmektedir. Bu bozkurt. Türk talihi denen şanlı yolun, şimdi ki bilgimize göre. ilk bekçisidir. İşte bu kahraman Alp Er Tunga'dır. -. Alp Er Tunga, milattan önce yedinci yüzyılda yaşamış pek büyük bir 1ürk kahranf�dır. O 9
çağlarda Türk'ün beşiği ve öz yurdu olan Türlds tan'da Saka adını taşıyan Türkler bulunuyordu. Sakalar çok savaşçı idiler. Onların başı bulunan kahraman Alp Er Tunga da her büyük Türk gibi, savaşçı· bir yiğitti. Tarihin ışığı. Türk'ün beşiği olan T.:ürldstan'ın milattan önceki yedinci yüzyılı nı iyice aydınlatamadığı için, o kahraman Tük'ün biz bugünkü torunları, bu en eski yiğit atamızı tam olarak tanıyor, Alp Er Tunga nasıl yaşamış, nasıl savaşmış, bunları gerektiği kadar bilemiyo ruz. Yalnız kısaca bildiğimiz şudur ki, bu kahra man başbuğ, tarihin ünlü Turan-iran savaşların da Turanlı Türklerin başında bulunm uş, Turan'ın büyük düşmanlarından biri olan irana karşı Türklük hesabına zaferler kazanm ış ve bu düşman milletin topraklarını orduları ile birkaç kere çiğnemiştir. Acemler, bu Türk yiğitlne karşı savaş alanların da hiçbir başarı kazanamamışlar, sadece önünde dize gelmişlerdir. Onların başarısı hile yoluna saptıktan sonradır. Tur anın bu eski fakat beceriksiz düşmanları erlik alanlarında alt edemedikleri Türk kahramanını milattan önce 624 te hile ile şehit etmişler, kendilerine yakışır bir başarı ile Turanı başsız bırakmışlardır. İşte Alp Er Tunga hakkında bildiklerimiz bundan ibarettir. Acem şairi Firdevsi, iranlıların destani tarihi olan Şehnamede, bu Türk kahramanından çok bahseder. Türklerin Alp Er Tunga, Buku Ban veya Buka Ban adlarını verdikleri bu en eski kahraman atamıza, Acem şairi destanında Afrasiyab demektedir. Şehnamede Turan-iran sa vaşlarını acemler lehine büyük bir mübalağa ile anlatmış olan Firdevsi, Türk saraylarında Türk lerden lütuflar gördüğü halde Türk düşmarılığı
10
yapan bu acem. eserinin birçok yerlerinde de Türklerin ve Türk Başbuğu Alp Er Tunga'nın kahramanlığını söylemek zorunda kalmıştır. Alp Er Tunga'nın büyük kahramanlığını Şehnamenin mısraları arasından bulup çıkarmak hiç de güç değildir. Milletini yükseltmek için akla gelmez mübalağaları eseıine geçiren Firdevsi, Alp Er Tunga'nın iranı dize getiren zaferlerini gizleyeme miştir. Şehnamenin yazdığı bu Türk zaferlerini gerçeğin tamı değil, bir parçası saymak yalnız ol mayacağına göre yiğit ve kumandan Alp Er Tunga'nın büyüklüğü hayallerimizde canlanabi lir.
Tarihi şahsiyetini tam olarak bilmediğimiz Alp Er Tunga'nın büyük kahramanlığını bize �latan ikinci bir eser de, Türkçü Türk bilgini füışgarlı Mahmut'un Divinü Lüga-it-Türk'üdür. Kaşgarh Mahmut'un 1077 de tamamlanan bu eserinde Karhanlılar çağında Türkler arasında söylenen bazı şiir örnekleri vardır ki bunlardan biıiside kahraman Alp Er Tunga için yazılmış bir sagu (+mersiye) dir. Alp Er Tunga milattan önce ye dinci yüzyılda yaşamış bir Türktür: Karahanlılar ise milattan sonra onuncu yüzyılda Türkistan& hakim olmuşlardı. Aradaki büyük zaman farkı düşünülürse, Karahanlılar çağında Alp Er Tunga için söylenen sagu bize bu en eski atamızın bü yüklüğünü anlatmaya yeter. Eğer Alp Er Tunga Türkistan topraklarının pek büyük bir Türk kah ramanı olmasaydı, ölümü üzerinden bin beş yüz yıldan çok bir zaman geçtikten sonra adının ve hatırasının yaşama�ı mümkün olmazdı. Kahra manımızı "fazilet beği" olarak da öğen bu şagu nun bir kıtası şudur:
11
Alp Er Tunga öldllmü? Isız ajun kaldı mu? Ödlek öçbı aldı mu? Emdi yürek yırtılur. Kahraman yaratılışlı 1ürk milleti gönlünü en çok yiğitliklere verdiği içindir ki bu ilk kahraman atasını. aradan her şeyi unutturacak kadar büyük bir çağ geçtiği halde. unutamamış. yüzyıl larca sonra "Alp Er Tunga öldü mü, kötü dünya kaldı mı, zaman öcünü aldı mı, şimdi yürek par çalanır" diye ağlamıştır. Dünyada hiçbir kahra man gösterilemez ki hatırası bu kadar uzun zaman milletin bağrında yaşamış bulunsun ..
Alp Er Tunga büyük bir kahramandır. Kar hanlılann kendilerini onun soyundan saymaları da bu kahramanlıktan bir şeyler elde etmek için dir. Tarih ışığı, geçip geldiğimiz şanlı yolun sonla rında 1ürklük nöbeti beklemekte olan bu en eski atayı bize tam olarak gösteremiyorsa da bu o kadar ehemmiyetli değildir. Alp Er Tunga; Kür Şad'lann , çbıglzlerbı, Yavuz1ann, Topal Os man'lann ve kısaca bütün 1ürklerin en eski ulu atasıdır. Ve bugünkü bilgimize g&re de ilk 1ürk kahramanıdır.
12
TOMRİS Tarihimizin Sfl.yısız erkek kahramanları arasın da yiğit adım almayı hak etmiş Türk kadınlan da vardır. Kahramanlık yerleri olan savaş alarıların da düşmanlarla erler gibi vuruşan. milletleri ve şerefleri için kanlarını akıtmayı göze alabilen bu kahramarıların en büyüklerinden birisi, günü müzden yirmi beş yüzyıl önce yaşamış olan Tom rls'tlr. Asıl adının Demir olması gereke�···' fakat eski yunan tarihçilerinin TomJrls ve Demurus şekillerinde adlandırdıkları bu kadın, Peçenek Türklerindendi. Onun taşıdığı ad gibi bir demir olduğunu tarihin bize bıraktığı. satırlar arasından bulup çıkarmak güç değildir: Milattan önce altıncı yüzyılda Türkistan Saka ve Peçenek lürkleri bulunuyordu. Aynı çağda iranda Ahamenid sülalesi vardı. Bu sülale zama nında acem orduları doğuya .doğru ilerleyerek lürklerle birkaç yol çarpışmışlardır. Tarihçe bunların en ünlüsü Tomrls'in Peçeneklere baş bulunduğu çağda yapılandır. Ahamenidlerden Kirus, önce Sakalarla vuruşa rak onları yenmiş, batıTürkistanın cenup top raklarım ele geçirmişti. Bu savaşlardan on yıl kadar sonra Kiru.s, Peçeneklerle de çarpıştı. Çar pışmanın sebebi Kirus'un Peçenek hükümdarı Tomris ile evlenmek istemesi ve Peçen�klerin kadın başbuğunun bu isteği geri çeviriş!dir. iran hükümdarı gururunu ayaklar altına alan bu 13
komşu kadın başbuğdan öç almak için ordularını doğuya sürünce, Tarihin ünlü Türk-acem savaş larından biri meydana geldi. Kirus. önce Tom rls'in oğlunun buyruğundaki Türk öncü kuvveti ile karşılaştı, onları bozdu. Tomris'in oğlu düş mana yenilmenin verdiği yasla kendini öldürdü. Bu çarpışmayı kazanan Kirus, zaferlerine bir ye nisini eklemek hülyası ile Tomris'in buyruğun daki asıl Peçenek ordusunun üzerine yürüdü. Türklerde acemleri karşı karşıya getiren savaşlar dan biri olan bu çarpışma pek kanlı oldu. ünce iki ordu pek yakın bir mesafedert oklaştılar. Bu oklaşma o kadar kanlı oldu ki iki taraftan yara lanmayan pek az savaşçı kaldı. Bu korkunç baş langıçtan sonra ordular mızrak ve kılıçlarla göğüs göğüse geldiler. Türklerin kadın başbuğu ile iranlıların erkek hükümdarının başlık yaptığı bu sert vuruşma kavganın sonunu çabuk getirdi. Yalnız kahramanlığın, askerlik kabiliyetinin ve zekanın hakim olduğu her vuruşmada olduğu gibi, bunda da kahramanlık, askerlik ve zekada üstün olanlar ağır bastılar. Peçenekler o kadar sert vuruştular ki iran ordusunun büyük bir kısmı topraklara serildi. Tomris'ten öç almaya gelmiş olan düşman hükümdarı Kirus'da savaş alanında kalmıştı. Bu büyük acem bozgunu yal nız tarihimize bir zafer eklemekle kalmıyor, mağ rur Türk düşmanlarına tarihi bir ders de vermiş oluyordu. Kirus, hayatında çok kan akıtmış bir hüküm dardı. Peçenek ordusunun kahraman kadın hü kümdarı Tomris, yok ettiği düşman ordusunun toprağa serilmiş bu kan akıtıcı hükümdarına layık olduğu muamelede bulundu.
14
Kiıus'un kafasını kan dolu bir fıçıya atarak "Hayatında kan içmeğe doymamıştın, şimdi doya doya iç!" dedi. Tarihin Tomris hakkında verdiği bilgi bu ka dardır. Herhangi bir düşman ordusunu yenmek ve onun başını toprağa sermek yapılamayacak bir şey olmamakla beraber, şartlar düşünülürse bu zaferin büyüklüğü ortaya çıkar. Kirus, bütün iran'ın güçlü ordusunun erkek hükümdarı, Tomris ise Türk'lerin bir koluna başlık yapan bir kadındır. Bir kadının başbuğluk yaptığı bir ordu nun kazandığı zaferde o kadına düşecek şan payı imrenilecek kadar büyük sayılmaya değer. Aynca ordusu ile düşmanı tepeleyen bu kahraman kadı nın. savaşı, düşman hükümdarı ile evlenmemek, yani temiz Türk kanını bozmamak içirı yapması ayn bir değer taşımaktadır. Damarlarındaki kanı bozulmuş olarak devam ettirmemek için o kanın hepsini akıtmayı göze alan ve bunun için de savaş alanına yürüyen Tomris, Türk kızlan için
ne güzel bir örnektir. Damarlarında onun ka nını taşıyan Türk kızlan beyaz perdelerin hok kabaz kılıklı yaratıklanna değil, tarihin karan lıkları arasında bir yıldız gibi parlayan demir yürekli Tomrls'e benzemeY,e uğraşmalıdırlar. bu, bir vazife ve bir şereftir.
15
METE (
=
MOTUN)
Yinnibeş yüzyıllık tarhimizde çelikten iradeleri ve büyük kahramanlıklarıyla ırkımıza başlık yap mış olan birçok ulu bozkurtlanmız vardır. Mete (= Motun). boz yeleleri ile Türklüğü yüceltmiş olan bu kurtların ilkidir. Yirmi beş yüzyıldanberi çok defa dağınık yaşayan.. fakat birçok kereler de birleşen büyük milletimizi, bugünkü kesin bilgi mize göre, ilk olarak bir araya toplayan kahra man ve dahi, Mete'(=Motun)dur. Türk ırkının milli ülküsünü tarihte birinci defa olarak gerçek leştirmek şerefini kazanmış olan Mete (= Motun) 'nin iarihi şahsiyetini, uzak tarihin karanlı.klan arasından şöyle bulup çıkarabiliyoruz.: Milattan önceki üçüncü yüzyılın sonlarında Moğolistan'da Kun adını taşıyan Türkler oturu yorlardı. Kunlann başı Tuman Yabgu idi. Tuman'ın oğlu Mete (=Motun) veliaht bulunuyor du. Mete (= Motun) nin bir üvey anası, Tuman'ın bu kadından da bir oğlu vardı. Üvey ana, Mete (=Motun) nin veliahtlığını kıskanır, bu yere kendi oğlunun geçmesini isterdi. Fakat gelenek buna engel bulunuyordu. Hırslı kadın, veliahtlığı oğlu na kazandırmak için bir plan kurdu. Plan şuydu: Yabguyu kandırıp Mete (=Motun) yi Yüeçilere rehin göndertmek, sonra savaş açtınp Kun veli ahtının, komşuları tarafından öldürülmesini temin etmek... Yabgu, kansının bu hilesine kandı. Oğlunu gönderdiği Yüeçilere savaş açtı. 16
Yüeçieler ilk iş olarak Kun veliahtını yok etmek istediler. Fakat"Mete (=Motun). daha çabuk dav ranarak komşularının eline düşmedi, Kun ülke sine kaçtı. Tuman Yabgu, oğlunun kurtuluşuna sevine rek kendisine on bin çadır halkı verdi.· Mete (=Motun) ise babası, üvey anası ve üvey kardeşi ne karşı büyük bir öç beslemeğe başlamıştı. Bu öç duygusu ile, kendisine verilen on bin çadır halkından on bin kişilik bir ordu yaptı. Bu ordu yu görülmemiş bir disiplinle yetiştirmeye başladı. Mete (=Motun.) ordunun disiplin ruhunu anla mak için, onları birkaç kere sınadı. İlk olarak kendi atına ok atıp bütün askerlerinin de aynı işi yapmaları buyruğunu verdi. Erlerin bazıları bunu göze alamadılar. Mete (=Motun). ordusun daki disiplinin istediği dereceye çıkmamış oldu ğunu gördü, o askerlerin başlarını vurdurdu. Bir müddet sonra ikinci bir denemede bulundu. Bu seferki buyruk pek ağırdı. Mete (=Motun). oku sevgilisine atmıştı. erleriCde karılarına atacaklar dı. Dehşet içinde kalan bazı askerler buyruğu ye rine getirmediler. Mete (=Motun). bunların da ba şını vurdurdu. Daha sonra yapılan üçüncü sınama Mete (=Motun) yi sev.indirdi. Çünkü ba basının atına ok atmaları için verdiği buyruk, bütün ordu tarafından yerine getirilmişti. Veli aht. askerlerindeki disiplinin tam olduğunu göre rek babasının üzerine ,Yürüdü, onu bozdu. Yab guyu, üvey anasını ve kardeşini öldürdü. Milattan önce 209 da babasının tahtına oturarak Kun yabgusu oldu. Disiplinin askerlikteki yerinin günümüzden yirmi iki yüzyıl önce anlamış olan Mete (=Motun), Kun Yabgusu olduğu vakit, Doğu MoğQlistandaki Tung hu (=Dunxu) lar çok güçlü bulunuyorlardı. 17
Tung-hu hükümdarı, Kunlann güçsüzlüğünden ve yeni Yabgunun tecrübesizliğinden faydalan mak istiyordu. Onun için savaş bahanesi aradı. Elçi göndererek Kunlardan Tuman Yabgu çağın dan kalma çok değerli bir atı almak istedi. Mete (=Motun), beğlerini toplayıp komşu hükümdarın isteği hakkında düşüncelerini sordu. Beğlerin çoğu "Kunlann hazinesi" diye ünlü olan bu atı vermemek düşüncesini ileri sürdUler. Mete (=Motun) ise bir komşudan bir at esirgenmiyece ğini söyledi. At gönderildi. Bu hareketi Kunlann korkusuna veren komşu hükümdar, yeni bir elçi göndererek bu sefer Mete (=Motun) nin kanların dan birini istedi. Mete (=Motun). yine beğlerini topladı. Beğlerin hemen hepsi bu isteği büyük bir vicdansızlık sayarak _elçiyi kovmak düşüncesini ileri sürdüler. Mete (=Motun) ise bir komşudan bir kadın esirgenmeyeceğini söyledi. Kadın gön derildi. Büsbütün şımaran Tun-hu hükümdarı üçüncü olarak kendi devleti ile Kunlar arasından bulunan boş ve ıssız bir toprağı istedi. Mete (=Motun), yine beğlerini topladı. Beğlerden birka çı hiçbir işe yaramayan bu toprağı vermekle ver memek arasında büyük bir fark olmadığını söyle diler. Mete (=Motun), bu fikre karşı büyük bir öfke gösterdi. At ile kadın kendisine ait olan şey ler olduğundan vermiş, bir at veya aşkı için Kun ları güçlü düşmanlarıyla tehlikeli bir savaşa sok mak istememişti. Fakat toprak devletin temeli ve milletin şerefi idi. Toprak verilemezdi. Vermekle vermemek arasında fark görmeyen beğlerin baş larını vurduran Mete (=Motun). ansızın Tung hu'ların üzerine yürüdü. Gafil avlanan Tung-hu hükümdarı yurdunu Mete (=Motun) ye kaptırdı. kendisi de öldü.
18
Doğudaki tehlikeyi böylece yok etmiş olan
Mete (=Motun), daha sonra Yüeçiler üzerine yü
rüdü, onları da yendi. Türkleri bir bayrak altına toplamak isteyen Kun Yabgusu. bir takım beğlik lere boyun eğdirdikten sonra, çinlilerin vaktiyle Türklerden zaptetmiş oldukları topraklan da kur tardı. 300.000 kişilik bir orduya sahip olan Mete (=Motun), bu suretle Asyanın en güçlü devletini kurmuş oldu. Kun Yabgusu bu zaferlerle şimalde Türk birli ğini kısmen kurmuş bulunuyordu. Fakat Mete (=Motun). asıl çinle hesaplaşmak vs onun işini bitirmek isteğinde idi. Sonunda bu istek yerine geldi. Asyanın iki büyük devleti karşılaştılar. Kunlar Mete (=Motun) nin, çinliler hükümdar Kao-ti'nin buyruğundaydılar. çin iıpparatoru, Türklerin gücünü iyice anlayabilmek için Mete (=Motun) nin karargahına casuslar göndermişti. Bunun farkına varan Yabgu, casusları aldatan bir plan kurdu. Karargahında hasta askerleri ve sıska atları bırakarak asıl seçme ordusunu gizle di. Casuslar bunun farkına varamayarak impara torlarına durumu olduğu gibi bildirdiler. Bunun üzerine Kao-ti ordusuyla ilerledi, fakat zafere git tiğini sanarken kendini bekleyen tuzağa düştü. Mete (=Motun). çin ordusunu parçaladıktan sonra Kao-ti'yi bastı, kuşattı. Kuşatma yedi gün sürdü. Bu müddet içinde kumandanlarından hiç bir yardım alamayan imparator, Mete (=Motun) nin kansına gizli adamlar gönderip durumunu yalvarmakla kurtarmaktan başka çare bulamadı. Yabgunun kansını elde etti. Bu sıralarda bir iki kumandanının hareketinden kuşkulanmakta olan Mete (=Motun), kansının sözlerinin tesirin de de kalınca kuşatmayı gevşetti. Ele geçmekte olan imparatorda bundan faydalanarak Türk kıs19
kacından kurtulup kaçtı. Az sonra barış yapıldı. çinliler, Kunlara her yıl kumaş, şarap. pamuk, pirinç ve ipek vergisi göndermeyi kabul ettiler. Mete (=Motun), çini ürküterek hep barış ha linde yaşamış. imparatordan hep vergi almış, buna rağmen çine karşı yapılan ünlü Türk akın ları hiç eksik olmamıştır. Mete (=Motun), en büyük düşmanı çinle banşın devam ettiği sıralar da, Türkleri bir bayrak altına toplayacak olan se ferlere başlamış, yirmi altı Türk beğliğini sınırlan içine almak suretiyle Japon denizinden Yayık ır mağına ve belki de daha ötelere kadar uzanan bir devlet kurmuştur. İşte bugün kesin olarak bildi ğimiz ilk Türk birliği, bu seferlerin sonucu olarak meydana gelen bir devlettir. Mete (=Motun). milattan önce 174'te gözlerini kapadığı zaman. Asyanın en güçlü devletinin ve birleşmiş Türk milletinin başı bulunuyordu. Bu sıralarda Türkler, çinlilerin ancak bir vilayeti kadar nüfusa sahiptiler. fakat koca çin'den vergi alıyorlardı ki Türklüğü bu üstün durum a kahra manlığı, askerliği ve dehası ile ulaştıran Mete (=Motun) olmuştur.
20
ÇİÇİ YABGU Irkımızın kahramanlanndan bazıları bütün Türkleıin ve hatta bütün dünyanının tanıdığı ünlü kimselerdir. Diğer bazıları ise, adlan ve ha yatları talihin tozlu sayfalarında gizli kalmış bu lunduğundan bilinmeyen kahramanlardır. Çiçi Yagbu, ikincilerden ulu bir Türktür ki milattan önceki taıihiminizin sayılı büyüklerinden biri ola rak Türkistan topraklarında yüzyıJJEri-dan beri yatmaktadır. ·
Çiçl, Kun Türkleıindendir. Kun tarihinin karı şıklıklar çağı olan milattan önceki bilinci yüzyılın son yansında yaşamıştır. Hayatı savaşlar içinde geçen bu kahraman Yabgu hakkında bildikleıi miz şunlardır: Milattan önce 58 de bir iç savaşından sonra Kun tahtına oturan Huhanşa. yanlış bir hareket
le işe başlamıştı. Bu harek:et. kendinden önceki Yabgunun küçük kardeşi olan batı beğler.beğlni öldürtmek istemsedir. Huhanşa'nın bu yanlış ha reketi Kun ülkesini kargaşalıklar içinde bıraktı. Yirmi yıl kadar süren bu kargaşalıklar çağında birçok Yabgular çıkıp birbirleri ile savaşWar. Bunlardan çoğu çabuk bastırıldı. Fakat Huhan şanın büyük kardeşi olan ve törece tahta oturma sı gerek�n doğu beğler.beğisinin kendi�inin Çlçi adı ile hükümdar ilan etmesi, ülkeyi uzun zaman � · için ikiye bölmüş oldu.
21
Çiçi,Yyabguluğunu ileri sürerek ortaya atıldık tan sonra, ölümüne kadar birçok savaşlar yaptı Büyük bir kahraman olduğu kadar iyi bir asker olan yabgu. savaşlarda hep üstün geliyordu. ilk önce 54'te bir başka Yabgu ile vuruştu. Bu yab guyu Çiçi üzerine, Türk birliğini büsbütün boz mak düşüncesi ile. çinliler göndertmiştiler. Çiçi, savaşı kazanarak kendisini alt etmek isteyen yabguyu öldürdü, tebaasını aldı. Bundan sonra kardeşi Huhanşa'run üzerine yürüdü. İki Türk ordusu çok sert çarpıştılar. Çiçi kazandı. kardeşi kaçtı. Çiçi, bu zaferi ile yabguluk şehrini de ele geçirerek bütün Kun ülkesinin başı olmuştu. Bu bozgundan sonra Huhanşa'nın beğlerinden birisi yenilmiş yabguya. çine tabi olmak ve onlar dan yardım görerek başşehri yeniden elde etmek teklifinde bulundu. Huhanşa. Kurultay topladı. Tahtı kendisine kazandıracak bu fikri ileri sürdü. Fakat beğler çine tabi olmak düşüncesini beğen mediler. Çok üstün bir milli şuürla dediler ki: "Kunlar, çinin önünde dize gelip tutsak olamaz. Kun devletinin temeli at üzerinde savaşmaktır. Bunun içindir ki komşu devletler bizden korku yor.Temeli kahramanlık olan ülkemizde yiğitlerin sonu gelmiş değildir. Şimdi bizde iki kardeş taht için vuruşmaktadırlar. Yua biri, ya öteki kazana caktır. Böyle vuruşmalarda ölmek bile bir şandır. Atalarımız başka milletler üzerinde hakimdiler. torunlarımızda hakim olacaklardır. çinliler bugün bizden güçlüdürler. Ama çin ne kadar güçlü ve büyük olursa olsun, Kun ülkesinin hep sini yutamaz. Onlara tutsak olmak. atalarımız yabguların ruhlarını incitmek ve kendimizi komşu milletler yanında küçük düşürmektir. Niçin atalarımızın koyduğu törelerden aynlalım?
22
çine tabi olursak ülkemizde belki kargaşalıklar sona erecek. fakat biz bundan sonra başka mil letler üzerinde hakim olamayarak istiklfilsiz yaşa yacağız." Beğlerin bu çok güzel ve doğru düşüncesine rağmen. Huhanşa. çine tabi oldu. 51 de çin im paratorunu ziyarete gitti. Pek çok armağan aldı. Bu sıralarda Çiçl, eski Kun imparatorluğunu diriltmeye çalışıyor. bunun için savaşlar yapıyor du. Kerdeşinin çin önünde dize gelmesi onu yo lundan çevirmemişti. Çlçi, bu yoldu ilk savaşını batıda yabguluğunu ilan eden bir pirensle yaptı. Onun üzerine yürüdü. Çarpıştılar. Çiçl üstün geldi. öteki yabgu şehit düştü. Çiçi, şehit yabgu nun tebaasını aldı. Bundan sonu Usun ,beğinin ordusu ile vuruştu, onu da yendi. Daha sonra batı şimale yürüdü, Oğurlara. Kırgızlara ve Tin linlere gücünü tanıttı. Eskiden Kunlara tabi olan bu boylar, Çlçl önünde boyun eğdiler. Çlçl, bu başarılardan sonra kararganını Kırgız ülkesinde kurdu. Ama oturup kalmadı. Kanklılar kendisini çağırmışlardı. Buna sevinerek ordusu ile Kanklı ülkesine gitti. Fakat dondurucu bir soğuk yolda ordusunu kırdı geçirdi. Ancak 3.000 kişi sağ . kaldı. çinliler: savaşan. kazanan ve Kun birliğini kurmaya uğraşan Çiçl'nin kendileri için büyük bir tehlike olduğunu biliyorlardı. Onu içerden vurmak istemişler, istediklerini elde edememiş ' lerdi. Bu işi kendi orduları ile yapmak veya yap maya uğraşmaktan başka çıkar yol yoktu. Zaten Çlçl, bir çin elçisini öldürmüş, ortaya bir sebep de koymuştu. çinliler, yabguyu yok etroek için 60. 0 00 kişilik bir ordu hazırlayarak gönderdiler.
23
Çiçi çinden çok uzaklarda olduğundan tedbir almadan oturuyordu. Bir gün oturduğu şehrin düşman tarafından kuşatıldığını görünce şaşırdı kaldı. çin ordularının oralara kadar geleceğini hiç ummamıştı. Onlara ne istediklerini sordu. Teslim olarak çine gitmesini söylediler. Savaş gücü ye rinde olan savaşçı bir Türk nasıl teslim olabilir di? Çiçi. teklifi geri çevirdi. çinliler şehri kuşattı lar. Kalenin duvarlarında Çiçi'nin beş renkli bay rağı dalgalanıyordu. Yabgu sağ kaldıkça dalga lancaktı da . . Hem de kendi buyruğundaki erlerin çok az, çinlilerin sayısının pek kabarık olmasına rağmen . . 60.000 çinli ile bir avuç Kun Türkü arasında nisbetsiz olduğu kadar kanlı bir savaş oldu. Önce küçük bir atlı kolu kaleden çıkarak düşm anın üzerinde yürüdü. çin ordusu bu küçük kola sal dırdı. Vuruştular. Atlıları kaleye attılar. Savaş bütün gün sürdü. Gece de durmadı. Kunlar gece leyin bir saldırış daha yaptılar. Koca çin ordusu nu söküp atmak mümkün olmadı, yine kaleye çekildiler. Döğüş ertesi gün pek şiddetlendi. Kun lar, kadınlan ve çocukları ile hep birden ve pek kahramanca vuruşuyorladı. Düşen kalıyor, ayak takiler, yaralıda olsalar, savaşıyorlardı. Çiçi Yabgu da yüzünden yaralanmış lakin döğüşü bırakmamıştı. · ·
Uzun zaman vuruştular. Düşe düşe sayıları azalan Kunlar, sununda kaleyi bırakmak zorun da kaldılar. Ama döğüş bitmedi. Şehrin içindeki bir saraya çekilen düşmemiş kahramanlar, bu pek yiğitçe çarpışmalarına orada da devam etti ler. Kınla kınla sayılan pek az kalmıştı. Yine de teslim olmuyorladı.
24
Üstelik çinliler şehri ateşede vermişlerdi. Lakin ve yanındakiler. yaralar içinde oldukları halde, vuruşu yine bırakmadılar. sonuna kadar boğuştular.
Çlçl
Çin oldusun üstün geldiği zaman, ortada vu ruşabilecek bir tek Türk kalmamıştı. Kunlardan 1518 kişi ölmüş, 145 bahtsız tutsak edilmişti. Bu kahramanlar alayının başı Çlçl de şehitler ara sında idi. Buyruğundaki kadınlar, çocuklar ve er lerle birlikte o da toprağa düşmüştü. Lakin. Türklüğün şanı bir yol daha yüçeldikten, Türkün baş eğmezliği ve kahramanlığı en parlak bir örnek kazandıktan ve Türk tarihine bir kahra manlık destanı daha eklendikten sonra . . .
-.
�··
25
ATİLA Kısa bir boy. geniş bir gövde, büyük bir baş, seyrek bir sakal, esmer bir ten, keskin bakışlı bir çift göz. . Tarih, bütün batıya korku salan, düş manlarını dize getiren ve Türk adını Avrupaya yıl larca şerefle gezdiren Atili'yı bize böyle tanıtıyor. Atili, bütün büyük Türk başlan gibi savaşcı bir başbuğdur. Ömrü Kavga yerlerinde geçmiş. ve bu savaşçılığı iledir ki düşmanlarını ezerek büyük bir imparatorluk kurmuştur. Avrupanın büyük bir kısmını içine alan bu imparatorluk, anayurtlanmız dışında kurulmuş devletlerden bi risidir. Atili, Kun Türklerindendir. Soyumuzun bütün uruklanru tarihte ilk olarak bir bayrak al tında toplayan Kunlar, Ulu Motun (=Mete) den sonra Atili ile Türk dünyasına ikinci büyük bir kahraman daha vermişlerdir. Türk birliğini kuran birinci kahramandan yedi yozyıl sonra gelen bu ikincisi, parise kadar bütün Avrupayı Türk ordularına çiğneterek tarihimize yeni şanlı sayfalar eklemiştir. Atili'run Avrupaya yaptığı akınlar, cihan tari hinin en büyük olaylarındandır. Milletimizin bu ulu oğlu, Türk adını Avrupaya en büyük korku olarak yerleştirmiştir. Onun buyruk verdiği Türk orduları Batının altını üstüne getirmişler. Bu su retle milletimizin askerlik gücünü dünyaya bir yol daha göstermişlerdir.
26
442 de Bizans üzerine yürüyüp Trakyayı çiğ nedikten sonra düşmanlarını banşa mecbur eden ve haraca bağlayan Atili.'nın en büyük akınlarından birisi, Batı seferidir. Atili, bu esferi 45 1 d e yapmıştır. İstila ettiği yerlerin askerlerini de alarak pek büyük bir kuwetle ilerleyen Türk hükümdarının bu seferi, Avrupayı yerinden oyna tan pek önemli bir olaydır. Türk ordusu bir çığ gibi hızla ilerleyerek paris yakınlarına kadar ge lince. dehşet içinde kalan Avrupa, bu seli durdu rabilmek için bütün gücünü ileri_ sürdü. bu güç; romalılar. vizigotlar ve diğer batı kavimlerinden mürekkep bulunuyordu. Atila'nın ordusunda ise ostrogotlarla zaptedilmiş yerlerin halkından mü rekkep diğer kavimler de vardı. İki ordlf-.A-5 1 de şalon'da karşılaştılar. Türklerle romalılar ve müttefiklerin gögüs gö ğüse çarpıştıran bu meydan savaşı çok kanlı ol muştur. Atili'nın buyruğundaki yabancıların ba şarı kazanamadıkları bu savaşta Türk hüküm darı kendi Kunları ile romalıların üzerine yürüye rek kanlı boğuşmalardan sonra onları geri atmış ve duruma hakim olmuştur. Pek sert çarpışma lardan sonra, akşam savaş durduğu zaman. her iki taraftan da birçok adam toprağa düşmüş bu lunuyordu. Bu hal iki tarafı da yeniden saldır maktan alıkoydu. Got kıralı çekilince. Atili.'da geri döndü. Sonu alınmayan. fakat bütün Avrupayı dehşet içinde bırakan bu savaştan az sonra, Atili., roma üzerine yürümüştür. Büyük hükümdar, romalı lann savaştaki beceriksizliklerini biliyor. onlar dan müthiş bir öç almak istiyordu. Ewelki kanlı savaşta yenilmemiş, fakat istediği sonuncu da elde edememişti. Bu defa hesap tam gôiı11.ecekti. Ordularını ileri süren Türk hükümdarı hiç bir en.
27
gele rastlamadan romanın şimalindeki Aquila şehrine kadar geldi. Burada sert bir çarpışma oldu. Atili, korunma durumu pek güze} olan şehri, kalenin duvarları altına yığdırdığı eğerlere ateş verdirerek onları zayıflattıktan sonra umumi bir saldınşla ele geçirdi. .Aquila'nın zaptı, roma şehirlerinin kapılarını Türklere açmalarına sebep oldu. Artık Atili, bir askeri yürüyüş yapar gibi ilerliyordu. Roma, Türk odularını önünde duramayacağını anlamıştı. Bizansın yaptığı gibi, Türk gücü önün de dize gelmekten başka çare yoktu. Romayı Kun ordularını ayağının altında çiğnenmekten ancak bu kurtarabilirdi. Romalılar işin bu doğru tarafına saparak or dularının başında ilerlemetke olan Atili'ya bir heyet gönderdiler. Papanın başlık yaptığı bu heyet, romanın bağışlanmasını dileyecekti. Heyet çabucak yola çıktı. Mağrur Papa, Atlla'nın yanı na varınca huzuruna, törenlerde giyilen muhte şem elbisesi ile çıkmış, romanın yakarışını bu su retle bildirmiştir. Atili, ayağına kadar gelen romanın ve bütün hıristıyanlığın bu en büyük adamına çok iyi muamele etmiş, sonunda düş manlarının dileğini ve yalvarmasını kabul ederek, vergi verilmek şartıyla, ordularını geri çekmeğe razı olmuştur. Bununla roma şehri Türk ayakla rının altında çiğnenmekten kurtuluyor. fakat ro malılar hem askeıi hem de siyasi bir bozgunu ta rihlerine geçirmiş bulunuyordulardı. Müthiş ordularını geri çeken Atili'da, romayı haraca bağlayarak zaferlerine bir yenisini ekliyordu. İtalya seferi Atili'nın son savaşıdır. Bu ulu Türk başbuğu. son zaferinden bir yıl kadar sonra ölerek Avrupaya geniş bir nefes aldırmış oldu.
28
Atili.'nın ölümü pek büyük bir olay olmuştur. Avnıpa, kafasının üstünden eksik olmayan bir çelik topuzdan kurtulmuş, Türkler ise sonsuz yaslara dalmışlardır. Ölüsü iç içe geçiıilmiş üç tabuta konmuştur. Bunlardan birincisi altın, ikincisi gümüş, üçüncüsü demirdi. Asker ve halk saçlarını yolarak ağlamışlar, en seçme ve yiğit at lılar ölüsünün etrafında savaş oyunlan oynamış lardır. Gömülme işi de geceleyin gizlice yapılmış tır. Tarihin derinliklerinde on beş yüzyıldanberi uyumakta olan Atili, ırkımızın baş kahramanla nndan birisidir. Doğu ve Batı Romayı haraca bağlamış. bütün Avrupaya kan kusturmuş, bir çok şehirler zaptemiş ve bunlarla Türlüğün savaş kahramanlarından biri de o olmuştur. Bu.>kadar sert ve savaşçı olduğu halde milletine karşı yu muşak ve kibirsiz yaşamıştır. Onun sertliği ve gururu yabancılara karşı idi ki bu vasıfları ile de Türlüğe en büyük önreklerden birisidir.
29
KÜR ŞAD Gök Türk sülalesinden olan Kür Şad. tarihimi zin baş kahramanlarındandır. O: Eşsiz zaferler kazanmış bir kumandan vaya büyük topraklarda söz yürütmüş bir hükümdar değildir. Dünyanın tanıdığı ünlü yiğitlerden de olamamışır. Kür Şad, tarihin sayfaları arasına sıkışıp kalmış bir vakı nın baş kahramanıdır ki bu vakasıyla ırkımızın en namlı yiğitlerinin yanında ve hatta başında yer almak hakkını kazanmıştır. O vaka şudur: çinin ırkımıza karşı yüzyıllarca takip ve tatbik ettiği bir siyaset vardır. Pusat (*) gücü ve asker likte alt edemediği Türkleri, milliyetlerini unuttu rarak yenmeye uğraşmak . . . çinliler, Türk prens ve beğleri arasına geçimsizlik tohumlan atmak ve güzel çin prenseslerini Türk eline göndermek su retiyle bu maksatlarına varmaya uğraşmışlardır. Bu siyasetin, tarihimizin şanlı bir bölümü olan Gök Türklerin çağında büyük bir ustalıkla tatbik edildiğini görüyoruz. 552 tarihinden başlayarak Türkistan hakimiyetini ellerinde bulunduran Gök Türkler, çini de tepeledikten sonra, altıncı yüzyılın ikinci yarısında Asyanın en güçlü devleti haline gelmiş lerdi. Fakat çinin o her zamanki siyaseti, yedinci yüzyıldan sonra Gök Türkleri güçten düşürmeğe başladı. Günden güne kuvvetlerini kaybeden Gök Türkler, 630 da çinden büyük bir yumruk yedi ler. Bu tarihte çinliler. daha önceleri kendilerini birçok kereler tepelemiş olan doğu hanı Kiyeli'yi hile ile yendiler ve tutsak ettiler.
(•J Pusat
30
-
stlah Y.N.
Türk elinin doğu topraklarına bu suretle sahip olduktan sonra siyasetlerine devam ederek yüzyı lın ortasından başlayarak bütün Gök Türk ülke sini ele geçirdiler. Türklük için büyük bir tutsaklık çağı başla mıştı. Bu çağ 680 yılına kadar sürdü. Bu müddet içinde Türkler istiklfil.lerini kurtarabilmek ülküsü ile birkaç hareket yaptılar. Bunların en ünlüsü 639 da olandır. Çinliler. Gök Türk ülkesinin doğu parçalarını ele geçirip de buralardaki Türkleri küme küme çin topraklarına dağıtırlarken, Kür Şad da diğer prenslerle birlikte yurdundan uzaklaştınlmış. düşman ellerinde tutsaklık hayatı yaşamaya baş lamıştı. Türk beğlerinden kimisi tutsaklığa daya namayıp ölür ve kimiside yasındani.. Türk is tiklalini yeniden kurtarmak için bir ihtilal yapmaya karar verdi. Bu fikirle bir cemiyet kurdu. Kırk Türk bu ihtilal cemiyetine gördüler. Kür Şad, çin hükümdarını öldürmek ve çin sa rayında tutsak bulunan Gök Türk prenslerinden Boluku'yu Türldstana kaçırıp kağan yapmak ka rannı vermişti. Bu suretle istiklal kurtulacak ve Türk bütünlüğü yeniden kazanılacaktı.
Kür Şad ve arkadaşları, sık sık geceleri şehri gezen hükümdarı sokakta öldüreceklerdi. Fakat ihtilalin yapılacağı gece hava bozdu, imparator sarayından çıkmadı. Kür Şad, ihtilali hükümda rın sokağa çıkacağı başka bir güne bırakmayı doğru bulmadı. duyulmasından çekindi. Her ne pahasına olursa olsun o gece meseleyi halletmek istedi. Bu fikirle düşman hükümdarını yuvasında yok etmek için kırk bir er çin sarayına saldırdı--. lar.
31
Çarpışma pek nispetsiz oldu. İhtilalci Türkler. tarihinde bildiği bir sayıda. kırk bir kişi idiler. İmparatorun sarayını koruyan çinliler ise ancak Tanrının bilebileceği bir çoklukta bulunuyordu. Buna rağmen Kür Şad ve arkadaşları pek yiğitçe vuruştular. Lakin sayıca pek az olduklarından saraya girip çin hükümdarını öldürmek başarısı nı gösteremediler. çinlilerin çokluğu karşısında çekilmek zorunda kaldılar. Kür Şad ve vuruşma dan arta kalan diğer ihtilalciler imparatorun ahı rına saldırarak en güzel atları ele geçirdiler ve kaçtılar. İhtilalci Türklerin arkasına düşen çinli �er. Kür Şad'ı bir ırmağı geçerken yakaladılar. ihtilalin başı olan Gök Türk çocuğu. Türk is tiklali ülküsü yoluna şehit düştü. Bu işlerden hiç haberi olmayan Boluku da diğer bir yere sürül dü. İhtilal böylece bastırıldı. Tarihte birçok ihtilaller görülmüştür. Zalim bir sülaleyi veya hain bir idareyi yıkmak için yapılan ihtilfiller vardır. Hükü.met devirmek için girişilen ihtilallere de rastlanır. Bu ihtilallerin hepsinde aynı milletten bazan sayısı pek çok insanların kam akmış ve umumiyetle ihtilali başaranlar iş başına geçmişlerdir. Kür Şad'ın kırk arkadaşıyla birlikte 639 da yaptığı ihtilal bunlardan hiç biri sine benzemenz. Bir kere Kür Şad ihtilalinde hiç bir şahsi düşünce yoktur. Kür Şad, büyük bir ülkü. Türk istiklali ülküsü için ileri atılmıştır. Böyle olmasa Boluku'yu Türk eline kaçırıp kağan yapmaya kalkmaz, o yere kendisi çıkmak isterdi. Sonra 639 ihtilali kahramanları için maddi imkan da güler yüzü gösteren bir dost değildir. Kırk bir yiğitin hiç çekinmeden ezmek üzere çar pıştıkları düşman sayısının çokluğu ve tutsak ihtilalcilerin ellerine geçirebildikleri pusatlarla,
32
çin imparatoru koruyucularının pusatlan arası daki fark unutulmamalıdır. Ve bir de kırk bir Türk Tutsak edilmiş bir milletin çocuk.lan, düş man ise yenmiş ve hakim bir ordunun askerleri dir. Buna rağmen Kür Şad ve kırk arkadaşı ileri ye atılmaktan çekirunemişler ve en büyük kahramanların vardıkları sonuca ulaşıp bir daha geri dönmemişlerdir.
Kür Şad ihtllill , ilk bakıma istiklal fedailerinin Türklük yoluna şehit düşmeleriyle sonsuz kalmış gibi gözükür. Gerçekte� ise çok büyük bir sonuç doğmuştur. çin imparatoru tut sak olarak yaşayan bu kırk bir korkusuz Türk çocuğunun, sarayına böyle hiç çekinmeden saldı nşından o kadar ürkn:}üştür ki, ileride yenileriyle karşılaşmamak düşüncesi ile, ülkes,iı;ıe parça parça dağıtılan Türkleri tekrar kendi ..yurtlarına göndermiş ve Gök Türklerin kendisine sözle tabi olmalarını kafi görmüştür. Türk ırkını büyük bir tehlikeden ve belki de yok olmaktan kurtaran bu olay. Kür Şad ile arkadaşlarının kanı pahasına elde edilen bir sonuçtur. Kür Şad tarihin sayfaları içinde gizli kalmış büyük bir kahramanın adıdır. Fakat bu ad, yal nız bu yigit GökTürk çoc�ğuna ait sayılamaz. Kür Şad adında, namları belirsiz diğer kırk fedainin maneviyatı da gizlidir. Türk göklerinde, yüzyıllar içerisinde sayısız güneşler görülmüştür. Kür Şad. bunların en par laklarından biridir. O, kanlı bir ufkun ardından kaybolalı bin üç yüz yıl oluyor. Kür Şad. o gün denberi yok; fakat Kür Şad1ık ruhu Türk gökle
rinin ebedi bekçisidir. �-
33
İLTERİŞ KUTLUK
KAÖAN
Milletimiz tarihte iki kere istiklalini kaybeder duruma düşmüştür. Bunlardan biri yedinci yüz yılda Gök Türkler çağında, öteki 1914-1918 dünya savaşından sonradır. Yunan ordusuyla ya pılıp o orduyla birlikte öteki Türk düşmanlarının da tepelendiği ikinci istiklal savaşımızdan on üç yüzyıl önce yapılan birtncisi, tarihimizin en büyük olaylarından birisidir. Anadoluda yaptığı ikinci istiklal savaşında Batı Türk elinde gözleri olanların hülyalarını yok eden Türk ordusu, Doğu Türk elinde çinlilere karşı yaptığı birinci is tiklal savaşında da ırkımızın bu büyük düşmanı nı yere sermiştir. İlteri' Kutluk Kağan, işte bu birinci istiklal savaşımızın kahramanıdır. çinliler, doğu hanı Kiyeli'yi hile ile tutsak edip de Türkistan topraklarını yavaş yavaş ele geçir dikçe, Türklük için büyük bir tutsaklık çağı baş lamıştı. Bu çağ 680 yılına kadar sürdü. Bu müd det içinde tutsaklık zinciıini kırmak için yapılan hareketleri şiddetle bstıran çinliler, artık 1ürk ır kını yok etmek için bütün kurnazlıklarını kulla nıyorladı. Onların bu kurnazca siyasetlerine al danan Türk prens ve beğleri de kendi adaların bırakıp çinli beğlertn çince adlarını alacak kadar milliyetlertni unutmaya başlamışlardı. çin baskısı altında ezilen milletin Türklüğü, yasası, varlığı hakarete uğruyor, sefalet ve fakirlik Türkelini ke miriyordu. Türk ırkının geleceği kapkaranlıktı.
34
işte bu kara çağda Türklüğün içinden bir nur, yeni bir güneş doğdu. Gök Türklerin Doğu hanla n sülalesinden İlterlş Kutluk, Türk milletini yok olmaktan kurtarmak için pusata sarıldı ve 680 yılında dağa çıktı. Bu isyan, tarihimizin en büyük olaylarından dır. Çünkü yanın yüzyıl gücünü, birliğini ve otuz yıl istiklalini kaybetmiş olan; yurdu, kağanı kal mayan; namuslu kızlan halayık,(*) asil erkek ço cukları kul yapılan şanlı bir millet bu isyanla yok olmaktan kurtulmuştur. İlterlş Kutluk, milleti nin istiklalini kurtarmak için dağa çıktığı vakit. yanında ancak on yedi er vardı. Irkının kahra manlık, azim, savaşçılık gibi büyük meziyetlerini şahsında toplamış olan Dterlş koca bir devleti yıkma işine bu kadar küçük bir kuvvt:tle başladı. Fakat az zamanda erlerinin sayısı arttı. Yıllardan bert çin zulmü altında inleyen, eski şanlı günleri ve istiklali özleyen Türkler, Türk.istanın bu büyük çocuğunun açtığı ihtilal bayrağının altına toplanmaya başladılar. İlterlş'in erleri önce yet miş, sonra yedi yüz oldu. Artık Gök Türk istiklal savaşı başlamıştı. Gönlü Türklük sevgisiyle çarpan kahraman İl terlş, önce milleti yeni baştan atalann töresince düzene koydu. Onlara milli ruh ve heyecan verdi. Zaten büyük bir davanın halinde milliyetçilik ateşi denilen kutlu alevden nur ve gtiç alınmama sına imkan var mıydı? Bu sayededir ki, ataların töresince düzene konan onun sayıca az erleri, üstün düşman kuvvetlerine karşı yiğitçe vuruş tular. (*) Halayık cartye Y.N. -
35
İlteriş Kutluk ve on yedi arkadaşının pusata sarılmasıyla Gök Türk istiklal savaşı bir yıl kadar sürdü. 681 yılı, yarım yüzyıllık kara çağı kapayan kutlu bir tarih oldu. Türk istiklali yeni den kazanılmıştı. Bu tarihten sonra :b.k.teriş Kutluk. Gök Türk lere on yıl kadar kağanlık yaptı. Millete istiklalini kazandırmış olan kahraman İlterlş, hayatının bundan sonraki yıllarından istiklal kadar büyük diğer bir vazife, Türk birliğinin gerçekleşmesi, için çırpındı. çin hakimiyeti çağında Türk boyları nın çoğu dağılmıştı. Kutluk, kendi milletinin ve devletinin parçalan olan bu dağınık boylan topla mak için at üzerinden hiç inmedi. Bazıları çok güçlü olan bu beğlikler üzerine kırk yedi yol asker yürüttü, yirmi savaş yaptı. Her çarpışma birliği biraz daha tamamlıyor, Türklük eski halini alıyordu. İlteriş Kağan, bir yandan bütün Türk leri bir bayrak altına toplamaya uğraşırken, diğer taraftan da büyük düşmanı çine indirdiği yum ruklarla hem atalarının öcünü çıkarmış oluyor, hem de milletini zenginleştiriyordu. En son Batı Türklerinin de büyük bir bölümünü birliğe sok mak başarasını gösterince. Türk istiklalinin kur tarıcısı aynı zamanda da Türk birliğinin kurucu su oldu. Gök Türklerin bu büyük çocuğu Tannsına kavuştuğu zaman, ondan milletine armağan üç eser kaldı: istildil, Türk birliği ve eşsiz bir kahraman olan küçük oğlu Kül Tigin ... Onun ulu gövdesini, diğer sayısız Türk yiğitlerininki ile birlikte bağrında uyutan Türkistan ve Türklük bu üç eserin hatırasını yüzyıllarca sakladılar: Bundan sonra da yüz yıllarca saklayacakları gibi.. ..
36
KÜLTİGİN Gök Türk İtiklfilinin kurtarıcısı İlterlş Kutluk Kağan öldüğü vakit bili sekiz, diğeri yedi yaşında
iki çocuk bırakmıştı. Bunlardan birincisi sonra dan Bilge adıyla Türk kağanı olan Megren, öteki ırkımızın sayılı ve örnek kahramanlarından Kül Tigiıı'dir. Babalarının Tanrıya ve Türkistan topfaklanna kavuştuğu sıralarda bu iki çocuk pek küçük ol duklarından tahta, amcaları Kapağan Kağan geçmişti. Kapağan çağı, Gök Türklerin en parlak zamanlarından oldu. Kapağan birçok seferler yapmış, İlterlş'in gidemediği yerlerdeki Türkleri bile birliğe sokmuş ve çini, Türk akınlarından baş kaldıramaz bir hale getirmişti. İlterlş'in yiğit oğullan bu seferlerin çoğunda bulunup milletleri ne ve amcalarına büyük hizmetler yaptılar. Türklüğe şanlı zaferler kazandıran Kapağan. son zamanlarında bazı kararsız ve lüzumsuz ha reketlere başlamış. milletine zulüm eder olmuş tu. Bu yüzden bazı boylar gücenmişler. birliğin dağılma tehlikesi baş göstermişti. Kapağan. bu kötü hareketinin karşılığı pek ağır ödedi. pusuya düşürülerek öldürüldü. Bu ölüm, millet işlerin deki haksızlığın haklı cezası idi. İşte bu k:anşık ve tehlikeli zamanda İlterlş oğullanmn Türkistan tahtım elde etmeleri Türk milleti için büyük bir kazanç oldu. Fakat İlterlş'in çocuklarının tahtı
37
elde etmeleri ortaya bir mesele koymuştu: Acaba bir yaş aralı iki kardeşten hangisi kağan olacak tı? Bu sorunun karşılığında bu iki Türk yiğitinin örnek meziyetlerinden birini buluyoruz. Çünkü Türk tahtı Megren'e göre kahraman kardeşine layık. Kül Tigin içinse ağasına ait sayılıyordu. İl terlş çocuklarının kağanlıkta gözleri yoktu. Onla rın ülküleri ırklarına hizmet etmek, dağılmakta olan birliği yeniden kurmaktı. Bilhassa Kül Tigin bu ateşle yanıyordu. kağan olmak değil, kağan buyruğunda orduları yürütmek, düşmanları te pelemek, dağılmış boyları bir bayrak altına dopla mak istiyordu. İ ki yiğit kağanlığı birbirlerine kabul ettirmek için çok uğraştılar. Sonunda Kül Tigin, kendisin den bir yaş büyük olan ağasını razı etti. Megren, Türklerin kağanı oldu, Kül Tigin'de ağasının buyruğunda ordu kumandanı... Kül Tigin, Megren'i kağan olmaya r�ı ettiği zaman millet hiç de iyi durumda değildi. iki kar deş, babalarının ve amcalarının kurtarıp yüceltti ği milletin adı sanı yok olmasın diye gündüz otur :r_nadan, gece uyumadan çalışmaya başladılar. Ölesiye, bitesiye çalıştılar. Son yıllar içinde bü tünlüğünü kaybetmiş olan Türklüğü eski haline getirinceye kadar uğraştılar. Kül Tigin. daha amcası zamanında seferlerde bulunmaya başlamıştı. O vakit on altı yaşlarında idi. Yaşça küçük, fakat ruhça çok büyüktü. Bu yaştan sonra bir daha hemen hiç oturmadı. Otuz bir yıl durmadan çarpıştı. Kül Tigin'in düşman larla ve birliğe girmek istemeyen Tük boyları ile yaptığı savaşlar birer destandır. Daha yirmi yaş larında bir gençken 50. 000 kişilik bir kuvvetle ilerleyen bir çin generaline karşı erlerinin başın da ve yaya olarak saldırıp düşmanı darmadağın etmiştir. 38
Kül Tigin. pek şanlı savaşlarından birini yirmi bir yaşında iken yaptı. Vuruşmada o kadar yiğit çe saldırışlar yaptı. o derece korkusuz çarpıştı ki, Türk beğleri bu savaştaki kahramanlığını hiç unutamadılar. Kül Tigin, bu çarpışmada üç defa at kaybetti. Vurulan her attan sonra bir yenisine biniyor, yine saldırıyordu. En son bindiği doru atın üzerinde çarpışırken yüzden çok ok, pusatla nna ve atının zırhlarına rastladı. Lakin Tann yi ğitini korduğu için hiç birisi yüzüne ve başına gelmedi. Sonunda o ordu savaş yerinde yok edildi. Kül Tigin yirmi altı yaşında iken kahraman Kırgızlarla çarpıştı. Onlan basmak için ordusuyla karları sökerek Kögmen dağını aştı. Sert ırkdaş lan ile bir yaman vuruştu. Bir ak aygıt ..Üzerinde olarak saldıran Kül Tigin. Kırgız erlerinden birini okla vurdu, ikisini arka arkaya mızrakladı. Yiğit Kırgızlar, kahraman Kül Tigin önünde boyun eğ diler. Aynı yıl güçlü Türgişlerle vuruştu. Bu savaş için ordusunun başında Altay dağını aşarak, İ rtiş ırmağını geçerek yürüdü. Bora gibi saldıran ırk daşı Türgişlere karşı. kasırga gibi karşılık verdi. Ercesine vuruştular. Türgfşler yiğit kişilerdi. Fakat Kül Tigin e karşı durmak mümkünmü? Onlar da boyun eğdiler. Otuz bir yaşında Karluklarla karşılaştı. Alp Salçı adlı ak atının üzerinde savaşan Gök Türk çocuğu onlara da diz çöktürdü. ·Hep savaşan ve hep yenen Gök Türk kahra manının savaşları birbirine benzer: Hepsinde büyük kahramanlıklar ve hepsinde zafer... Kül Tigin, bunlar arasında en büyük savaşıiıı Dokuz Oğuz boyu ile yapmıştır. O yıllarda Dokuz Oğuz'
39
lar çok güçlenmişlerdi. Bilge Kağanın eşsiz kar deşi onları da alt etmek için bir yılda beş vuruş ma yapmak zorunda kaldı. İlk karşılaşmada Kül Tigin, Azman adlı ak atıyla vuruştu. Erlerinin ya nında, önünde vuruştu. Arka arkaya altı tane Dokuz Oğuz erini kargıdan geçirdi. Ordular göğüs göğüse geldiği zaman yedincisini kılıçladı. Dokuz Oğuzlar usta askerlerdi. Ama Gök Türk yiğitlerinin önünde onlar da diz çöktüler: Beş savaşın en kanlısı sonuncusu oldu. Dokuz Oğuzlar bu vuruşmada çok korkunç saldırılar Gök Türk karargahının ele geçirmek istediler. Eğer karşılarında Kül Tigin olmasaydı geçirebi lirlerdi de. . . "Fakat Kül Tigbı in elinden karargahı zaptetmek kolay mı idi? Gök Türk .Prensi bu sa vaşta görülmemiş şekilde çarpıştı. Ogsüz adlı atı nın üstünde olan Kül Tighı. Dokuz Oğuzların bütün akınlarını önledi. dağıttı. Karargaha saldı ranlarfürk yiğitleri idi. Fakat Kül Tighı yiğitler yiğiti idi. Bu vuruşmada yalnız o dokuz er sançtı. Ve karargah Gök Türklerde kaldı. Bu çarpışma Kül Tigin'in son savaşı oldu. Onun bütün hayatınca Türk birliği için çarpan ve çırpınan kalbi bu savaşta durdu. '
Gök Türklerin yiğit çocuğu Türk birliği uğrun da şehit düştüğü zaman kırk yedi yaşında idi. Otuz yıldan çok savaş alanlarında bir kahraman lık abidesi gibi dolaşan gövdesini Türkistan top raklan bu yaşta aldılar. Baş yiğitini kaybeden Türkeli yaslara bürün dü. Bilge Kağan büyük yuğ (*) töreni yaptırdı. Başta çin olmak üzere her yerden heyetler geldi. Fakat bütün bunlardan ne çıkardı? (•J Yuğ Töreni Eski Türklerde cenaze gömme töre nidir. Y.N. 40
Toprak ana milyonlarca oğlunun yanına bu oğlunu da almıştı. Kağanın yası sonsuzdu. Böyle bir kardeş için sonsuz yas denizlerine dalınmaz mı idi? Kül Tigin. millet yolunda toprağa düşeli bugün bin iki yüz yıldan çok oluyor. Acaba Doğru Türkeli yeni bir Kül Tigin'i veya Kül Tigin'leri ne zaman yetiştirecek?
',
41
ALP ARSLAN Alp Arslan, Selçuk sülilesinin Udnci başbu ğudur. Türkiye devletinin kurucusu olan amcası Tuğrul Değ zamanında Horasın valisi idi. Zaferle
biten birçok savaşlar yapmış, usta ve yiğit bir ku mandan olarak tanınmış, bu yiğitliği iledir ki Tuğrul'un büyük kardeşi olan babası Çağn Değ tarafından veliaht yapılmıştı. Ve sülalelin kuru cusu Tuğrul Değ öldüğü vakit. Çağn Değin yiğit Arslan'ı lider oldu. Alp Arslan'ın ilk liderlik yılları iç işleriyle geçti. Akrabalarından ve beğlerden bazıları yeni sultariı tanımak istememişlerdi. Fakat Alp Arslan onla rın gücünü çabuk kırdı. Yalnız akrabasından ku tulmuş (=Kutlamış) un isyanı biraz tehlikeli oldu. Yapılan vuruşmada Alp Arslan üstün geldi. Kutulmuş (=Kutlamış) öldü, kardeşi ve oğlu tut sak edildiler. Alp Arslan, yalnız yaman bir kahra man değil, hem de büyük kalbli bir Türktü. Ku tulmuş (=Kutlamış)un oğlunu ve kardeşini bağışlayarak onları yeniden Anadolu gazasına gönderdi. Oğuz Türkleri, Selçuk oğullarının ilk çağların dan beri batıya akınlara başlamışlardı. Bu akın lar Alp Arslan'ın sultanlığı zamanında, günden güne hızını arttırarak devam etti. Alp Arslan. iç kavgalarını bitirdikten sonra ordusunu Batıya sürmüştü. Yolda beğler de erleriyle birlikte kendi sine katıldıkl arından güçlü bir orduyla Gürcis42
tan'a girdi. Gürcü kıralı, Türk sultanı ile karşı latmayı göze alamadı, boyun eğdi. Selçuk or
dusu Gürcistanı zaptedip kıralı haraca bağladı. Sultanının iç işleriyle uğraştığı sıralarda Sel çuk beğleri Anadoludaki gazalanna devam edi yorlardı. Bunlardan bilhassa Gümüt Tegin ile Afşm Değ büyük kahramanlık ve başan gösteri yorladı. Hele Afşm beğ, pek sert vuruşuyordu. Anadoluyw bir baştan bir başa aşarak Ege kıyıla rına kadar varmıştı. Selçuk beğlerinin Andoludaki bu hareketleri, Bizans imparatoriçesinin gönlüiıe korku saldı. Böyle giderse Türklerin Bizansı yıkacağından korktu. İ ş başına değerli bir adam getirmeye karar vererek Romen Diyojen (=Romanos Diyoge nes) adlı ünlü kumandanla evlenip om.f impara tor yaptı. Yeni imparator ordusunun başına ge çerek Doğuya ilerledi. Türklere karşı bir iki küçük başan kazandı. Fakat asıl sonuç, iki hü kümdarın karşılaşması ile belli olacaktı. Sonun da bu karşılaşma oldu. Türk ve rum başlan Ma lazgirt.le boy ölçüştüler. Malazgirt savaşı, tarihin büyük ve kesin so nunçlu çarpışmalarından biridir. Bu büyük çar pışmayı yapan Türk ve rum orduları sayıca denk değillerdi. Alp Arslan,rum İ mparatorunun elçi sinden dostluk sözü alarak mısın zapta giderken, Romen Diyojen'in Doğuya doğru yürüdüğü habe rini almış ve ordusunun bir bölümünü suriyenin ele geçirilmesi için ayırarak geri dönmüştü. Sel çuk sultanının buyruğundaki kuvvetler 40.000 kişi kadardı. Bunun büyük bir bölümü atlı idi. rum imparatorunun savaşacak kuvveU.eri ise 100. 000 kişiden artıklı. Hem bu orduda başka milletlerin askerleri de vardı. ·
43
Tarihin bu büyük ve kesin sonuçlu savaşı 26
Ağustos 1071 de yapıldı. Türkler kendilerinden
sayıca çok üstün olan düşmana karşı pek kahra manca vuruştular. Alp Arslanla erlerinin Türke has yiğitlikle savaşmaları düşman ordusunu boz guna doğru götürürken, bir olay bu sonucu ko laylaştırdı. Türlü milletlerden karışık Bizans or dusundaki Uz ve · Peçenek Türkleıi, kar şıl arındaki ordunun kendi ırkdaşlanndan oldu ğunu görünce hep birden Alp Arslan tarafına geçtiler. Türklerdeki bu üstün milli şuur. Bizans bozgununu çabuklaştırdı. rum ordusu d armada ğın ve Romen Diyojen tutsak oldu. Alp Arslan. bu parlak zaferi kazanmakla hem Bizansın son gücünü ezmiş. hem de Anadolu yo lunu Türklere tamamen açmıştı. İ leride Fatih'in çelik yumruğu ile doğu romayı yıkacak olan Türkler, Malazgirt zaferiyle bunun ilk adımını atınış oluyorlardı. Kahraman Alp Arslan. ordusunu yok ve ken disini tutsak ettiği rum imparatoruna çok iyi dav ranmıştır. Romen Diyojen ölüm ve hiç değilse hapis beklerken, tutsaklıkta gördüğü iyi muame leden başka sonunda hürıiyete de kavuşmuş. fakat tahtını für daha ele geçirememiştir. Batıdaki bu büyük zaferiyle ırkına Anadolu yolunu açan Alp Arslan. daha sonra doğuya döndü. Türkistan yürüyüşüne hazırlanmaya başladı. Ordusuyla Maverayünnnehri geçti. Orada kendisine isyan eden ve yakalanarak ölüme mahkum edilen Yusuf adlı kumandanın meydan okumasını mertçe kabul etti. Fakat ayağı takılıp yere düşmesi büyük bir yara alma sına sebep oldu.
44
Birkaç gün sonra, ildnciteşrln 1072 de, kırk beş yqlannda olduğu halde bu yara yüzünden Tannsma kavuştu. Alp Arslan, Selçuk sülalesinin başlık yaptığı
Türkiyeyi. büyük ve güçlü bir devlet haline sokan değerli başbuğdur. Gururuna kurban gidip te erken yaşta ölmeseydi, Türklüğü daha bir misli yüceltebilirdi. Bununla birlikte öldüğü zaman milletine kılıç kuvveti ile kazandığı büyük bir devlet, Melikşah gibi bir oğul, Nizam-fil Mülk gibi bir vezir ve Malazgirt savaşı gibi büyük bir zaferin hatırasını ve sonucunu bırakmıştır. Ana doluyu, Türkistandan sonra, ikinci Türk anayur du yapacak olan olayların ilki de bu kılıcı keskin ve bileği çelik Selçuk aslanının indirdiği yumru ğun mahsulüdür. Bu bakımdan Türldq,.� Türki
ye tarihinin mertlik heyekellerlnden biri olan Alp Arslan'a çok şey borçludur.
45
BİRİNCİ KILIÇ ARSLAN Birinci kılıç Arslan, Türk tarihinde adının tam eıi olan yiğitlerinden biridir. Türkiyenin Sel çuklu sülalesi çağında yetişen bu aslan Türk, ır kının kabiliyetlerini kendinde toplayan bir yaratı hştı. Anadolu Selçuklannm başı olan Kılıç Ars lan, bu mevkie geçtiği zaman bir hakan değil.
Horasandaki büyük sultana tabii bir han duru munda idi. Yıllarca da bu şekilde yaşadı. Fakat rütbece han durumunda olan bu yiğite talih büyük işler yapmak imkanı verdi. Çünkü haçlı akınları bu kılıca yaman aslanın çağında başla mıştı. Ve Tann, adının tam eri olan bu yiğitin omuzlarına Türklüğün ve İ slamlığın korunması vazifesini yüklemişti Birinci Kılıç Arslan bu va . .
zifeyi tam yaptı. Kılıç Arslanın hayatı baştan başa şan ve za
ferlerle dolu bir destandır. İ şte o destanın kısaca hikayesi: Gözlerini din taassubu bürüyen her milletten yüz binlerce haçlı, yüzyıllarca sürecek olan taas suplarının birinci meyvası olarak Türklüğün ebedi yurdu Anadolu topraklarına ilk girdikleri zaman , karşılarında ırkımızın batı kolunun başı Birinci Kılıç Arslanı buldular. Tarihin "Birinci haçlı seferi" dediği bu akınlardı, Batıya karşı Türklüğü korumak kutlu vazifesi onuzlarına yük lenmiş olan Kılıç Arslan, yurduna saldıranlar 46
pek çok ve kendi erleıi çok az olduğu halde on larla yılllarca vuruştu. Bu ilk haçlı sefeıinde Ba tılılar, Türk topraklarında herşeyi yıkıp deviren bir sel gibi akmak istemişlerdi. Fakat bu büyük seli Anadoluda bekleyen ve durduracak olan bir set vardı: Elinde ve başında kılıcı ile bekleyen Türkün tunç göğsü. . . Birinci Kılıç Arslan ilk olarak. yurduna doğru akan bu büyük kalabalığın öncüleıi ile karşılaştı. Rainaud adlı bir kumandanın buyruğunda bulu nan öncüleıi alınanlarla Lombartlardan mürek keptiler. Arkalarından gelen kalabalığa yol açmak için ilerlerken memedeki Türk çocuklarını parça layacak kadar vahşilik gösteren haçlıları. Kılıç Arslan'ın baskınına uğrayınca şaşaladılar. 15.000 Türk, zafere doğru gittikleıini s <t:rıan haç lılar bir anda kuşatıverdiler. Kuşatma sekiz gün sürdü. Türk kıskacından kurtulmanın imkan sızlığını gören Rainaud. Sekizinci gün yarma ha reketi yapmak ister gibi gözükerek byuruğundaki haçlıları aldattı . Gelip Kılıç Arslan a teslim oldu. Başsız kalan haçlılar ne yapacaklarını şaşırdılar. Kılıç Arslan'ın erleıi bu öncüleıin çoğunu kılıç tan geçirdi. pek azı da tutsak edildi. Bu, Türkle '
rin haçlılara ilk dersi idi.
.
Bu ilk haçlı bozgununu öğrenince. geıilerde karargah kurmuş olan fransızlar bunun öcünü almak hevesine düştüler. 20.000 yaya ve 500 atlı, hastalarla kadınlan karargahta bırakarak ilerlediler. Türkleıi kırıp geçirmek fıkıi ile yürü yorlardı. Fakat henüz pek az yol almışlardı ki Kılıç Arslan birden bunları da bastı. Erleıi ile öyle yaman saldırdı ki haçlıların bu ikinci kolu da darına dağın olu. Fransız başlarından çoğu öldü. Pek azı kurtulup geldi.kleıi yere . kaçmaya �·
47
başladılar. Kılıç Arslan onların ardımda bırak madı. Fransızların karargahlarına kadar kovala dı. Düşmandan eli pusat tutabilen kim varsa hepsi kılıçtan geçirildi. Yalnız çocuklara ve kadın lara dokunulmadı. Türk kılıcı bir Batı milletine
daha Türk topraklarına girmenin sonucunu anlatmıştı. Kılıç Arslan, alınanlara fransızlara indirdiği
yumruklardan sonra 500. 000 kişi kadar olan asıl haçlı ordusunun topraklarına doğru ilerlediğini haber aldı. Halbuki kendi buyruğundaki erlerin sayısı batılılarınkinin onda birinden biraz azdı. Fakat o. bu azlığı düşünmedi. Çünkü bu onda birden daha az kuvvet Türktü. Türk ne yapamaz dı? Kılıç Arslan azıcık kuvveti ile bu büyük kala balığın üzerine atılmaktan çekinmedi. Türkler =İzniki kuşatan haçlılara kahramanca saldırdı lar. Lakin bu koca kütleyi yerinden oynatamadı lar. Bu akın iki kere daha tekrarlandı. Ama yarım milyonu bir avuç insanla söküp atmak mümkün olmadı. Kılıç Arslan . bu kadar çok in sanı bu şekilde tepelemenin imkansızlığını gö rünce, Anadoluyu haçlılara mezar yapmayı tasar ladı. Onlar ilerlerken geçecekleri geçitleri tutarak, bütün işe yarar şeyleri yakarak çete savaşı yap maya karar verdi. Kılıç Arslan'ın bu kararı yanın milyon haçlıya pek pahalıya mal oldu. Türklerin hiç birşey bı rakmadan çekildikleri yollarda ilerledikçe haçlı lar, hem açlıktan ve susuzluktan kırılıyorlar, hem de Kılıç Arslan'ın baskınlarına uğruyorlar dı. Ve bu yüzden o kadar kırıldılar ki suriye top raklarına girdikleri zaman bu büyük sürü yollar da döküle döküle pek az kalmış bulunuyordu.
48
Bu sel henüz akıp gitmişti ki, danimarka kralı nın oğlu Suenon'un buyruğu altında bulunan 15.000 danimarkalı Türk topraklanna girdiler. Kılıç Arslan, bunları da karşıladı. Vuruştular. Gözleri. taassupla dönmüş zavallı danimarkalılar neye uğradıklannı bilemediler. Çünkü düşman, bir teki kalmamak üzere yok edildi. Kılıç Arslan,
Türk kılıcının keskinliğini ve Türk bileğinin sağlamlığını düşmanlara bir yol daha göster mişti. Fakat sel durmuyordu. On ikinci yüzyılın ba şında 260. 000 kişilik bir haçlı ordusu daha Türk topraklanna girmişti. Bu büyük kalabalık fran sızlar, alman ve lombartlardan mürekkep güçlü bir ordu. idi. Haçlılar yine kuvvetli ve çok idiler. Fakat Kılıç Arslan'ı kuvetle ve çoklu�� yıldır mak ve yenmek ne mümkün? O, 20.0l>O kişilik ordusuyla bunlarıda karşılamaktan çekinmedi. Bu büyük kalabalığa karşı önce yıpratıcı küçük akınlar yaptı. Bu akınlarla haçlı ordununu iyice sarstı. Sonunda büyük bir meydan savaşı verdi rerek 20. 000 eri ile 260.000 kişilik batı ordusu nu darmadağın etti. Haçlılar o kadar büyük bir bozguna uğradılar ki 160. 000 kişiyi savaş alanın da bıraktılar. Geri kalanlar da İstanbul'a güçlük le kaçabilidiler. Kılıç Arslan batıya yeni bir ders daha vennişti. Türklerden başka hiçbir milletin veremeyeceği bir ders. . . Lakin onlar haylaz ve tembel talebelere benziyorlardı. Dersin hep tekra rı gerekiyordu. Bu büyük bozgundan sonra 15.000 kişilik bir fransız kuvvetil daha gözüktü. 260.000 kişinin yapamadığını bunlar yapmak istiyorlardı. Kılıç Arslan bunlann hülyalanru da uzun sürd_ünnedi. Çabucak işlerini bitirdi.
49
Fransızlara öyle bir yumruk indirdi ki on beş bin kişiden ancak yedi yüzü kurtulabildi. Bundan bir hafta sonra alınanlar ve fransızlar dan mürekkep 160. 000 kişilik bir ordu daha gö züktü. Kahraman Kılıç Arslan, nefes aldırmadan bunlara da saldırdı. Savaş kalabalığın değil, sa vaşmasını bilenin işidir? Kılıç Arslan ın bu bir avuç Türkü bu haçlı ordusunu da yok etti. Kılıç tan kurtulabilen pek az haçlı Antakyaya kaçabil diler. Ve bu. Kılıç Arslan'ın batıya son dersi oldu. Birinci haçlı seferi, Batının bu bozgunu ile sona erdi. Gözleri taa�supla dönmüş yüzbinlerce batılının Türklüğü ve Islamlığı yok etmek fikri ile Doğuya yaptıkları yürüyüşleri Kılıç Arslan. otuz kırk bini geçmeyen kuvveti ile önlemişti. Irkımı zın bu yaman çocuğu bir avuç eri ile yüz binler cesini tepelediği ve yerlere serdiği Batılılara, Türk topraklarının ne çetin ve aşılmaz kaynaklar olduğun da öğretmiş oluyordu. Bu, tarihte eşine az rastlanır büyük zaferleri kazanan ve ırkımızın savaş şahsiyetlerinden biri olan Kılıç Arslan, hayatının sonlarına doğru, Ho rasandaki sultanı tanımadı. Fakat bu adının tam eri olan Arslanın müstakil hükümdarlığı çok sür medi. Bir iç çarpışması hazin bir sonuç doğurdu. Avnıpanın birçok milletlerinden yüz binlerce düşmanın alt edemediği bu eşsiz Türk, kendi ırk daşlanndan mürekkep bir kuvvetin başında bu lunan Çavlı Beğle çarpışırken yenilde. Askeri bo zulunca atı ile birlikte, yakınında savaştıkları ırmağa atıldı . Fakat atı vurulup da ırmağa dü şünce sular bu eşsiz kahramana kıydılar. Ölüsü ancak birkaç gün sonra bulunabildi. Türkü ancak Türk yenmiş ve büyük şanlarla dolu bir '
hayat bir ırmak sularında sona ermişti. 50
ÇİNGİZ HAN Moğolistandaki kabilelerin birbirleri ile durup dinlenmeden boğuştukları on ikinci yüzyılın ikin ci yansında bir kaç kabilenin başı olarak yaşa yan Yesükey Bahadır'ın, 1155 de bir çocuğu dünyaya gelmişti. Bir avucu kapalı olarak doğdu ğu ve avucu açılınca içinde bir damla kan pıhtısı olduğu söylenen bu çocuğa Temüçin adını koy muşlardı. İ şte: hayata avucunda taşıdığı kanla çıkan bu mini mini Temüçin, sonradan bütün Türkleri bir bayrak altında toplayıp \atihin en büyük imparatorluğunu kuracak olan Çingiz Ka andır. Temüçin babasının yerine geçtiği vakit henüz ufak bir çocuktu. Talih ona hayli uzun sürecek sıkıntılı ve ıstıraplı bir hayat çağı hazırlamıştı. Çok kanşık olan on ikinci yüzyıl Moğolistan tari hinin kavgalarına o da karışacak, savaş içinde büyüyüp yetişecekti. Temüçin, hayatın karşısına diktiği bütün fırtınalara karşı göğüs germesini bilmiştir. Çektiği ıstıraplar 'iradesini çelikleştir miş, fakat hayattan aldığı derslerle pişmiş ve ye tişmiştir. 1207 yılı Temüçin'i, Çingiz Kaan olarak selimlayan tarihtir. Çünkü Moğolistandaki nü fuzu günden güne artan Temüçin, kendisine düşman olan kabileleri bir bir yok ettikten sonra, bir kurultay toplayıp imparatorluğunu bu yılda ilan etmiş ve Çingiz adını almıştır. Te�üçin'in ve ordularının dünyaya nam vermesi · "bundan sonra başlar. �·
51
Çingiz. dünyaya çok büyük işler yapmak için gelmişti. O. dağılmış ve birliğini kaybetmiş olan Türkleri bir araya toplayacak, ırkının düşmanla nnı tepeleyecek ve Türk üstünlüğünü dünyaya bir yol daha gösterecekti. Tanrı. bu işleri yapabi lecek kahramanlığı ve dehayı ondan esirgeme mişti. Çingiz Kaan , Tannnın bu liitfundan tam
olarak faydalanmıştır. B u kadar çok işi yapabilmek için güçlü ve büyük bir makina yaratmak lazımdı. Çingiz. bu büyük makineyi yaratmış, onu askerlik, disiplin ve yasa temelleri üzerind.e yükseltmiştir. Ordu. bu makinenin işleyen büyük kolu idi. Disiplinde birinci ve vuruşmada kabiliyeti dehşetli erlerden mürekkepti. Bu müthiş kuvvetlerin kumandanla n da çok ustaca seçilirdi. Onun içindir ki. en büyük çarkından en küçük koluna kadar şaşma dan işleyen bu makine çok büyük işler yaptı: Koca çinin ilk hesabı iki seferde görüldü. 1216 yılı geldiği zaman şimali çin Türk imparatorluğu na eklenmiş ve Çingiz'in önünde durulmaz ordu lan Batıya dönmüşlerdi. Batıda ilk yumruğu Har zemşahlar imparatorluğu yedi. İ çinden çökmüş olan bu Türk imparatorluğu Çingiz ordulannın önünde · çabucak boyun eğdi. Bundan sonra ye nilmez ordular birçok kollara ayrılarak ilerlemeye devam ettiler. Bir yandan hint. bir yandan Azer baycan ve şimali iran ele geçirildi. ennenistan bir hamlede çiğnendi. Gürclı.lerin işi bitirildi. ruslar kolayca alt edildi. Bu ülkelere. Çingiz ordulann dan önce. bu önünde durulmaz müthiş kuvvetle rin namı ve korkusu geliyordu. Bu korku o kadar büyüktü ki çok defa kaleler dayanmayı bile göze alamıyor. hemen boyun eğiyordu. Day anmak ka rannı verenler ise kalelerinin yerle bir edilmesine sebep oluyorladı. Çünkü Çingiz ordulan en güç 52
setleri bile bir hamlede yıkabilen coşmuş seller den farksızdı. Çiğneyip geçiyorlardı. Ve makine öyle işliyordu ki önünde durulmaz ordulann sel ler gibi akışına Çingiz'in ölümü bile engel olama mıştı. Moskovanın zaptından sonra türlü kollar dan ilerleyen Türk ordulan Lehistanı çiğneyip Macaristana bile girnıiştiler. Hiçbir kuvvet bu Türk akışını durduramamıştı. Dünya tarihinin tanıdığı en büyük imparator luk, işte bu büyük makinenin işlemesi ile kurul muştur. Asyanın Doğu uçlarından Avrupanın gö beğine kadar uzanan o kadar geniş topraklar üzerinde Türk bayrağının yıllarca dalgalanması Çingiz'in kahramanlığı, dehası ve iradesi saye sindedir. Bu kahramanlık. deha ve i"f�e Çin giz 'in kahramanlığı. dehası ve iradesi sayesinde dir. bu kahramanlık, deha ve irade Çingiz'i zaferlere ve şanlara götürdü. Bu şanlar ve zafer lerledir ki dünyanın en büyük imparatorluğunu kurmak şerefi Türklerin oldu.
Türkün bu ulu çocuğu "Çingiz orduları" adlı o müthiş ve yok edici kuvveti, ırkının birliğini kurmak için meydana getirmişti. Bu ordular
nerede Türk varsa oraya kadar gideceklerdi. En büyük kumandanlarından biri Kıpçağın zaptı için izin istediği zaman. Çingiz. şu buyruğu vermişti: "Mademki Kıpçakta da Türk var, orayı da alı nız!. . . " Evet. nerede Türk varsa oraya gidilecek ve Türk bulunan ve olan her toprak devlete eklene cekti. Çingiz, bu ülküsüne ulaşmış, ırkının birli ğini kurarak Türklüğü dünyaya baş eğdiren güç haline erdirmiştir. Çingiz, 1227 de Tankut seferine çıkmıştı. tan kutlan ortadan kaldırıp cenubi çini zcıptetmek ve Asyada 1ürk hakimiyetine girmemiş olan bu son
53
toprak p arçasını da imparatorluğa eklemek isti yordu. O mrünün pek çok yıllarını savaş alanla rında geçiren ulu Kaan. bu son seferine çıkarken yetmiş iki yaşında bulunuyordu. Bu ihtiyar ya şında bile Türklük için fayda ve zafer aramakta idi. Lakin yolda birdenbire hastalandı. Ö lüm. Türk birliğinin bu muhteşem kahramanını son bir zaferden mahrum bıraktı. Herşeyi alt etmesini bilen Çingiz. ölüm önünde boyun eğmişti. Bir kabile başlığından dünyanını en büyük im paratorluğunu çıkaran ve Türk birliğini en muh teşem şekilde yaratan Çingiz. dünyaya bir avu cunda sakladığı kanı ile 1 155 de gelmiş. 1955. bu büyük adamın sekiz yüzüncü doğum yılıdır. Türklük, sekiz yüzüncü yılı için bu muhteşem oğluna kendisi gibi büyük bir tören hazırlama malı mıdır? (*)
(*} Bu yazının yazıldığı tarih 1 955 yılı Cılınırsa şu an büyük Türk Başbuğu Çingtz (Cengiz Han'ın) ölü münün üzerinden tam 840 yıl geçmiştir. Y.N.
54
HARZEMŞAHLI CELALETTİN MENGÜBERTİ Türk tarihinin büyük kahramanlarının çoğu. zafer yelleri ile at yarıştırmış klmselerdir. Fakat bu kahramanlar arasında bah tm güler yüz gös termediği öyleleri vardır ki, yiğitlikte öteki zafer abidelerinden hiç de geri olmadıkları halde, tarih sayfalarına yenilme ile biten kavgalanD;� başlan olarak geçmişlerdir. Tarihin en büyült "ihtilalini yaparak kafasını milleti için düşmanlara veren ler, Türk ırkının en büyük düşmanına karşı küçük bir kuvvetle tarihin en şanlı savaşlarından birini yapıp tutsak düşenler, geri haçlı kafası ile birleşip ülkesine saldıran Avrupayı bir sillede yere serdiği halde, kendi ırkından bir başka kah ramana yenilip ülkesini ve tahtını kaptıranlar Türk ırkının yine şanlı. yine ulu. lakin bahtı kara kahramanlarıdır. işte Harzeriışahlı Celilettin de miletimizin böyle talihsiz yiğitlerinden biridir. Babası Harzemşah Mehmed'in birtakım hayal lere kapılıp Çingiz Kaana karşı gelmek istemesiy le iki devlet savaşa tutuştukları zanıan, Celilettin yetişmiş ve namı ülkesinde yayılmış bir yiğitti. Tann, onun yiğitliğini sınamak için karşısına önünde durulmaz bir adam ve bir ordu çıkarmış. Celilettin'i, Çingiz Kaanla Çingiz or duları önünde yıllarca vuruşmak zorunda bırak mıştır. Harzemşahlı Türklerin bu kahraman ço55
cuğu, Tarnnın bu büyük sınavında tarihe yüz aklığı ile geçmek başarısını gösterebilmiştir. Orduları Çingizlilere kısa bir zamanda yenilen Harzemşahlı Mehmed; yurdunu, tahtını, ailesini ve hazinesini kaybettikten sonra hayata gözlerini kaparken, CeWettln öteki kardeşleriyle birlikte babasının yanında bulunuyordu. Bu ölümden sonra artık herşey onun üzerine kalmıştı. En sağlam kaleleri Çingizlilerin eline geçen, orduları darmadağın olan Harzemşahlar ülkesi için, bun dan sonra ölünceye kadar didinen, çırpınan, sa vaşan en büyük kahraman o olacak, bu suretle Çlngiz'i bile hayran bırakan kahramanlıklar gös terecek tarihin yiğit Türkleri arasında yer alacak tı. CeWettln. babasının ölümünden sonra kar deşleri ve yetmiş atlı ile Barzem'e geçtiği vakit halk pek sevinmişti. Bu ünlü kahramanın Çln gizlilere karşı savaşacağını duyarak. dağılmış or dudan birçok erler takım takım yanına geliyorla dı. Kendisi de boş durmuyor, dolaştığı yerlerden kuvvet topluyor, bazı beğlerle anlaşmalar yapı yor, Çingizlilerin elinde bulunan şehirleri ayak landırmaya uğraşıyor ve ayaklandınyordu. Çlngiz Kaan, Harzemşahlann işini bitmiş sa yarken, CeWettln'in iş başına geçip kendisine karşı gelmek istediğini görünce üzerine hemen bir ordu göndermişti. Bu ordu ele geçirilen şehir lerde çıkan isyanları kana boğarak bastırdıktan sonra, CeW'in üzerine de yürüdü. 122 1 de yapı lan çarpışmada Celilettin, Çingizliler ordusunu bozdu. İ çinde o kadar büyük bir öç duygusu vardı ki, ele geçirdiği tutsaklara büyük zulümler yapmaktan çekinmedi. Bu zaferden sonra kalele rinden birini kuşatmış olan bir Çingiz ordusunu 56
daha vurdu, dağıttı. Sayıca az bir Çingizli ordu sunun da üzerine saldırıp onlann da işini bitirdi. Devletini yıkan ırkdaşlarından böylece öç çıkar maya uğraşıyordu. Harzemşahların yiğit çocuğunun kazandığı bu zaferler, büyük Kaanı kızdırmıştı. Ordularını yenen ve yere seren bu yiğitle çarpışmak üzere kendisi Cehilettin'in üzerine yürüdü. Ona Çin gizlilerin gücünü göstermek istiyordu. Celilettin, büyük Kaanın kendi üzerine geldi ğini duyunca çekilmeğe karar · verdi. Elindeki kuvvetlerle Çingiz'e karşı duramayacağını bili yordu. Bu kuvvetler bir ordu sayılamazdı. Çünkü orduda türlü Türk boylarından başka iTanlılar gibi yabancı milletlerden kimseler de vaıtdl.. Türk lerle bu yabancı milletler birbirleriyle uğraşıp du rurlar, Celilettin, onların aralarını bir türlü bu lamazdı. Sonunda Türklerden bir boy çekilip gitmiş ve Celilettin'in ordusu gücünden düş müştü. Çünkü ordunun ruhu Türklerdi. Çingiz ordularına karşı zaferleri onlar kazanmışlardı. Celil, öteki milletlerden savaş alanlarında büyük bir varlık beklenemeyeceğini unutmuyordu. Harzemşahlı Celilettin Sind suyuna doğru çekilmeye başlamıştı. Çingiz de gece gündüz yol alarak ilerliyor, onu yakalamağa uğraşıyordu. Ve sonunda Sind suyu boyunda ordularını yenen kahramana yetişti. Celil, suyu geçmeye hazırla nırken Çingiz orduları yiğit ırkdaşlarını sarıver diler. Harzemşahlı bahadır suyla ateş arasında kalmıştı. Türk'ü Türkle karşılaştıran kavgalard_an biri olan bu çarpışma başlarken büyük· · Kaan, Celilettin'tn diri olarak tutulması buyruğunu vermişti. Onun için erleri ona ok atmıyorlar, yal57
nız çembeıi daraltıp bu kahraman ırkdaşlarını ele geçirmeye uğraşıyorlardı. Celilettin ise ken disini ve buyruğundaki küçük kuvveti saran üstün Çingiz ordularına karşı korkusuzuca ve kahramanca saldırıyor. işitilmemiş yiğitlikler gös teriyordu. Fakat bu büyük kuvveti söküp atamı yor. her an daralan kıskaçtan kurtulamıyordu. Çember gitgide daralıyordu. Ve sonunda bir an gelmişti ki Celil, artık bir gedik açıp kurtulama yacağını anlamıştı. Irkdaşlarırun eline düşecekti. Lakin o, gönlüne bunu kabul ettiremedi. Kendi ırkdaşları bile olsa. çarpıştığı kimselere tutsak ol mayı pek ağır buldu. Zırhını çıkardı. Başka bir ata atlayıp hayvanı suya doğru sürdü. Sancağı elinde. kalkanı arkasında bulunuyordu. Bu şekil de yardan ırmağa atladı. Karşı kıyıya doğru yüz meğe başladı. Buyruğundakiler de soyunarak kahraman başbuğlannın arkasından suya atıldı lar. Talihin birkaç büyük adamının zafer kazan mış ordulanyla geçtiği Sind suyunu, 1222 de Harzem şahların bu bahtsız kahraman çocuğu da yenilmiş bir savaşçı olarak ve küçük kuvveti ile aşıyordu. Bu öyle bir geçişti ki ulu kahraman Çingtz Kaanı bile heyecana getirmişti. Celaladdin. sancağı ve kalkanı ile birlikte yardan suya atıldığı zaman, Çingiz'in erleıi bu yaman savaşçıyı yakalamak için ardına düşmek istemiş ler, fakat büyük Kaan onları durdurmuş. bu gö rülmemiş canlı levhayı seyre başlamış ve yanında bulunan oğullarına "bir babadan doğacak oğul böyle doğmalı!" demiştir. Yalnız bu hareket ve bu sözler bile Celilettin'in kahramanlığını anlama ya yeter. Bahtsız Celil, Çingiz Kaanın ölümünden sonra bir aralık oldukça büyük bir güce sahip olmuş. hatta iran ile Harzemin bir bölümünü ele 58
geçinnişti. Fakat onun kabarık sayılı ordusu yine de tam bir kuvvet değildi. Çünkü bu ordudaki Türkler bir dereceye kadar iranlılaşmışlar. Türk lüğe has savaşçılık duygularını az çok kaybetmiş lerdi. Türeden aynlmayan ve vuruşta savaş şa nından başka bir şey düşünmeyen Türkler asıl devlet saydıkları Çingizlilere hizmet ediyorlardı. Celilettin'in ordusunda bulunan savaşçılık ru hunu kaybetmemiş Türkler de fırsat bulduça Çingiz devletine kıçıyorlardı. Bu şartlar altında iki ordu yine karşılaştıkları zaman Celilettin'in üstün gelmesi zaten bekle nemezdi. Fakat o. her zaman olduğu gibi bu vu ruşmada da büyük kahramanlıklar göstermişti. Çingizliler ordusunun saldınşları k�ısında kendi buyruğundaki iranlılar hemen dagılınışlar. iranlılaşmış Türk-ler de fazla bir savaş gücü gös terememişlerdi.Talihsiz kahraman, ordusunun bırakıp kaçtığı savaş alanında pek az adamla kal mıştı. Artık bu sefer kaçıp kurtulmak imkansız gibi gözüküyordu. Çingizliler ordusu kendisini öyle sarmıştı. Fakat Celil'in · çelik iradesi yine sarsılmadı. Önce korkaklık gösteren kendi adam lanndan birinin üzerine yürüyüp onun işini bitir di. Sonra ırkdaşlannın ordus una saldırarak kah ramanca vuruştu. Ve bu sefer de bir yol açarak savuştu. gitti. Çingizliler ordusunu kendisine bir kere daha hayran bırakan Celilettin'in bu bozgundan son raki hayatı pek karışık geçmiştir. O, büyük bir sultan olmaya layıkken, çok kere bir çete başı gibi yaşamış, yoksulluklar içinde ve bahtın elinde çırpınmış, durmuştur. Son bir bozgundan da yine görülmemiş bir bahadırlıkla kurtulabilen Celilettin, dağlarda kürtlerin eline cfuşmüş ve
59
şanlı ve acı kavgalarla dolu olarak geçen bahtsız bir hayatı yine bahtsız bir şekilde bir kürtün eliy le sona ermiştir. Harzemı:: ahlı Celilettin. büyük Türk kahra manlarındandır. Eğer iyi bir muhitte yetişmiş ol s aydı, tarihe büyük Türk başbuğl arından biri olarak geçebilirdi. Lakin kara bahtı onu hem Harzemşahlar devletinin o zamanki kötü çağın da yaşatmış. hem de Çingiz Kaan gibi büyük bir savaş devinin karşısına atmıştı. Fakat uğradığı
bozgunlara ve kaybettiklerine kağmen o yine ırkımızın kahramanlarmdan birisidir. 13 üncü
yüzyılın ve bütün Türk tarihinin dev kahraman lanndan biri olan Çingiz Kaana " bir babadan bir oğul böyle doğmalı!" sözünü söylettikten altı yüzyıl sonra Namık Kemal ("') gibi bir kahramı nın gönlünü heyecanla çaptırması da onun yigit ruhunun tanıklandır.
(*) Büyük Türk Milliyetçisi hürriyet şairi Nam.ık Kemal duyduğu aşın sevgi sonucu Celilettln 'in anısı na Celilettln Harzem.şah adlı bir esert yazmıştır. Y.N.
60
AKSAK TEMÜR 1 336. . . Bu Türk dünyasına büyük bir kahra man armağan eden yıldır. Bu kahraman Temür'dür ki Türkistanın Çingiz Kaandan sonra ikinci büyük ve yenilmez hükümdarı olmuştur. Yıllarca Türkistan Türklüğünün başı bulunmuş, orduları ile zaferlerden zaferlere koşmuş, en güçlü kuvvetleri ezmiş, yakmış, yıkmış ve yeni zaferlere gitmek üzere iken kendisini yetiştiren toprakların olmuştur. � Temür, babasının ölümü ile kabilesine baŞ olacağı çağa kadar, çocukluğunu ve gençliğini okuyup yazmak, pusat kullanmak ve satranç oy namakla geçirmiştir. Baş olduktan sonra ise son suz bir kavgalar hayatına atıldı. Hayatında ilk büyük merhale 1370 yılıdır. Bu tarihte bir takım çarpışmalar sonunda Türkistan tahtını elde etti. Bundan sonra ömürün sonuna kadar yapacağı savaşlarda Temür, artık Türldstanm yenilmez başbuğudur. Şimalde dehşet' salmış, Cenupta at koşturmuş, Batıda kendisi gibi büyük güçleri eritmiş, kısaca, önüne gelen bütün engelleri demir kuvveti ile ezmiş, bitirmiştir. 1379 da Harzem istilasından sonra, Temür'ün hayatında büyük savaşlar faslı başlar. Bu istila ile Çağatayların eski topraklarını elde etmiş olan aksak Temür, daha sonra irana dön müştür. O zaman iran topraklarında İlhanlıların çöküntüsü üzerinde kurulmuş ve birbirleri ile ,, .
61
çarpışmakta olan küçük kuvvetler vardı. Bunları birer birer yok etmek Türkistan başbuğuna güç gelmedi. O topraklar devlete eklendi. Temür, ira nın işini bitirdikten sonra Şimale yöneldi. Orada kendi ırkdaşlannın kurduğu ve etrafındaki ya bancıları kendisine köle etmiş olan Altmordu. Türk imparatorluğu vardı. Temür Han, bu ırk daşlan ile çok kanlı çarpışmalar yaptı. sonuııda zafer Temür'de kaldı. Altmordunun yenilişinden bir iki yıl sonra, on dördüncü yüzyılın sonlarında Temür, hint seferi ne çıktı. Bu sefer , büyük bir ihtişamla başarıl mıştır. Hindistana Şimalden giren Temür ordula rı önlerine çıkan engelleri eze eze ilerlerken ilk büyük çarpışmayı delhi yakınlarında yaptılar. Hintliler, başşehirlerini topal Türk başbuğunun pençesinden kurtarabilmek için 1 0. 000 atlı, 40.000 yaya askerden başka birçok da zırhlı filler hazırlamışlardı. Fillerin dişlerinde zehirli hançer ler. sırtlarında kuleler, kulelerin içinde de adam lar vardı. Temür Han, erlerini ve atlarını ürküte cek olan fillere karşı şu tedbiri aldı: Birçok mandaları boyunlarından uzun meşinlerle birbir lerine bağlattı. İ ki yanlarına ve başlarına çalı de metleri taktırdı. Aynca üç dişli çengeller de yap tırdı. Hint ordusunun filleri saldırınca bunlar yere atılacak, mandaların üzerindeki çalılara da ateş verilecekti. Yalnız büyük bir kahraman değil. hem de pek akıllı bir Türk olan Temür'ün bu tedbiri istediği sonuncu verdi. İ ki taraf da harekete geçtiği zaman hint ordusunun tırampet. boru ve diğer aletlerle çıkardığı müthiş gürültü savaş alanını tutmuştu. Fakat bu çok sürmedi. İ leri yürüyen filler, alev saçarak kendilerine doğru koşan man dalardan ürküp de yüz geri edince, hint safların62
da kargaşalıklar oldu. Türk zekisı başanyı ka zanmıştı. Lakin bu tam değildi. Zeka üstünlüğü nün doğurduğu sonucu yiğitlik ve bilek gücü ile tamamlamak lazımdı, Yenilmez komutan, erlerini saldırtarak bunu da yaptı. Ellerinde kılıçlarla fil lerin ve alev saçan mandaların arkasından hint saflarına giren Türk askerleri düşman ordusunu yok ettiler. Bu suretle delhi kapıları Türklere açıl dı. Sel gibi ilerleyen Temür orduları burada da durmadılar, daha Cenuba indiler. Temür, son büyük savaşım Türkiye sultanı Yıldınm. Bayazıt ile yaptı. Türkistan başbuğu. attığı her adımda istediğini elde etmiş, yakıp, yıkan, çeliklerden daha sert bir demirdi. Türkiye sultanı ise, Niğbolu'da bütün Avrupayı tepelemiş ve Batıyı titretmekte olan bir yıldınmdµ Ankara savaşında iki düşman değil, karşısına çıkacak yabancı güç bulamayan Türk milleti kendi kendi ne vuruşmuştu. Bu müthiş çarpışmada iki taraf ta Türktü. iki tarafın başında da yenilmemiş birer Bozkurt vardı. Vuruştular. Ya yıldırım üstün gelecek, ya demir erltllecekti. Talih ikin cisine güldü. Demir yıldırımı eritti. Türkista nm aksak padişahı, Türkiyenin mağrur sultanını tutsak kıldı. Yenilmemiş bir Türkü, yenilmemiş bir Türk önünde dize getiren bu savaş, Türkistan başbu ğu son çarpışması oldu. Halbuki altmış yaşını çoktan aşmış bulunan Temür, zafer alanlarında ki işinin sona erdiğini henüz kabul etmemişti. Onun artık yorulmuş gözleri, hayalinin gösterdiği yolun ardından giderek Doğuda, çok uzaklarda, atalarının yüz yıllarca at koşturdukları, kılıç sal ladıkları çin topraklarında idi. Onun '.fürklügü temsil eden azmi, çin topraklarına, bir kere daha �
63
Türk atlıları önünde boyun eğmesini temin ede cek kadar güçlü idi. Bu azimle, on beşinci yüzyı lın ilk yıllarında, 1404 de büyük bir orduyla Do ğuya doğru ilerledi. Omuzlarında yetmiş yılın yükünü taşıyan Han, kır bir atla ordusunun ba şında gidiyordu. Mevsim kıştı. Gelmekte olan bahar ve yaz günlerinde Türklüğü yeni zaferler bekliyordu.Fakat. bir buçuk yüzyıl kadar önce Çingiz Kaanı sefer başında göçürerek çini istiladan kurtaran talih, bu defe da yine o yurtla bir oldu. Düşman sınırına varıldığı sırada yaşlı aslan birdenbire hastalandı. Herşeyi alt eden Çingiz'i yıkan ölüm, onun yolundan giden Temür'e de aman vermedi. Topal padişah öldü, akın durdu.
Temür: herşeyden önce büyük ibr kahra man dır.
Bütün kahraman Türkler gibi savaş alanlarında çarpışmakla geçmiştir.
ömrü,
Milleti kendisine "Aksak Temür'' diyordu. Aksaklığı gençliğinde yaptığı bir çarpışmada kolundan ve bacağından aldığı yaralardan ikincisinin geçmemesi ile hasıl olmuştu. Gövdece eksik, fakat ruhça tam ve yaman bir Türktü. Bir kale kuşatmasında, erlerinin manevi güçlerini arttır mak için onlarla birlikte vuruşurken, iki kere ya ralandığı halde geri çekilmemek mertliğini göste recek kadar yiğit, yüz kadar adamı ile binlerce düşman askerinin saldırışına uğradığı vakit, ken dini kılıcı ile koruyup üstün gelecek derecede usta ve korkusuzdu. Bu yiğitlik ve korkusuz
luklardır ki giriştiği her savaşta üstün gelerek yenilmez Türklüğün örneklerinden biri de o oldu.
64
Temür, bugüne kadar olan tarihimizde, l'ür ldstanm son büyük çocuğudur. Çünkü ilk ana
yurdumuzu bir birlik etrafında toplayan son kah raman o.olmuştur. Aksak Temür Handan sonra
Türkistan bir daha bütün olamamış, aksine olarak ufalmış, dağılmış, parçalanmıt. yeni Çingiz1erl . ve Temür'lerl bekler bile düşmüştür.
.. ... .
65
KET BUÖA Ket Buğa savaşçı ve kahraman bir Türk ku Taıihimizin Çlngizliler çağında ya şamıştır. Dünyayı dize getiren o dehşetli Türk akınlarındaki kanlı kavgalarda bulunmuş, şanlı bir hayatı şanlı bir son ile bitirmek için ihtiyarlık yaşlarında savaş yerlerine koşmuştur. Ket Buğa'dald kahramanlık ruhunu anlamak için
mandanıdır.
hayatının sonunda yaptığı son savaşı bilmek yeter. İlhanların başbuğuHülagü, bağdadı zaptetmiş, gürcistanı dize getirmiş, halep ve şanı şehirlerine de gücü önünde boyun eğdirmişti.Muzaffer ordu ları ile yeni zaferlere doğru gitmeye hazırlanıyor du. Fakat büyük Kaaıun ölümü haberinin gelişi, onu yolundan alıkoydu. Ordunun başlığını ihti yar Ket Buğa'ya bıraktı, kendi geri döndü. Ket Buğa'nın buyruğu ele alışı, onu yeni bir şerefe doğru götüren olayın başlangıcı oldu. Ket Buğa mısır'a gitmek, mısın elinde bulun duran ırkdaşlarına Çingizliler hakimiyetini tanıt tırmak isteğinde idi. Bu isteğini önce savaşsız olarak yapmayı diledi. mısıra gönderdiği bir elçi Ket Buğa'nın teklifini o ülkenin hakimi olan ırk daşlarına ulaştırdı. O.zaman mısır'da bir başka kahraman, Kotuz, baş bulunuyordu. Bu teklif karşısında beğleri toplayarak fikirlerini sordu. Çoğu savaşmak dileğini ileri sürdüler. Kotuz da "İlhanWar üzerine yürüyelim. İster yenelim ister 66
yenilelim. Yeter ki vazifemizi yapmış olalım. Bizi alçaklıkla suçlandırmasınlarl" dedi. On iki bin ki şilik bir ordu ile yürüdü. Çin.giz ordularının namı o çağl arda bütün dünyaya olduğu gibi. mısırada yayılmıştı. Onun için mısır Türklerinin ordusu da Ket Buğa'nın savaşçılarından çekiniyorlardı. Onlarla vuruşa cak kadar sağlam bir manevi güçleri yoktu. Bu yüzden bir aralık daha ileri gitmek bile istemedi ler. Kotuz, onlara heyecanlı sözler söyledi. Ulu Yavuz' un yıllarca sonra sızıltı çıkaran ordusuna yapacağı gibi, o da: - Sizler savaşmaktan kaçıyorsunuz, ben ise savaş için yürüyorum. Savaş isteyenler arkam dan gelsin, istemeyen evine dönsün! diye bağırdı. Ordu Kotuz'un arkasından yürüdü. J\Otuz, yeni heyecanlı sözlerle manevi gücünü sağlamlaştır maya gayret ettiği ordusu ile Ket Buğa'nın karşı na çıktı. 3 Eylül 1260 da tarihin Türk'ü Türkle çarpıştıran kavgaları ndan biri yapıldı.
Bu çarpışma Ket Buğa'nm son savaşıdır. Yaşlılık çağında bu savaşı kendisi istemiştir. Büligü, bu sefere çıkarken Ket Buğa'nın yine kumandayı istemesi üzerine kahramanı na: - Bu zamana kadar çok yararlık gösterdin. Artık yeter. Otur da kocalıkta biraz rahat eti demişti. Ket Buğa. Hanının bu sözlerine şu yaslı karşılığı verdi: - Hanım ; beni savaş şanından ayrı bırakma. Savaştan ayrı kalıp da rahatlamak benim için lütuf olamaz. Ben artık yaşlıyım. yakında ölü rüm . Yatakta miskinler gibi can vermemi mi isti yorsun? Senden dileğim şu: Benden savaş alanlarında ölmek şanını esirgeme! ·
67
İ şte bu kahramanca sözler, ordunun kuman dasını Ket Buğa'ya kazandırdı. Büligü'nın yaşlı arslanı yeni ülkeler aşmak için ileri yürüdü. Suıiye'de ilerleyen Ket Buğa. kendisine karşı durmak isteyenlere ağır yumruklar indiriyordu. Bununla beraber askeri durumu iyi değildi. Bu yüzden artık savaşmayı bırakıp çekilmesini söy lenler bile olmuştu. Fakat ihtiyar arslan bu teklif leri dinlemedi. Çekilmeyi kaçmak diye sayıyor. bunu, çarpışma gücünü kaybetmiş olan kocamış gönlüne kabul ettiremiyordu. Bu yüzden "çekile lim! diyenlere şunları söyledi: -Şanlı bir ölüm namussuzca kaçmaktan daha iyidir. Ordudan birisi Hanın katına giderse bu sözlerimi götürsün, Ket Buğa çekilmeyi ayıp buldu, hayatını vazifeye kurban etti, desin. Böyle bir ordunun yok olması Han için büyük bir kayıp değildir. Bir yıldır çerilerinin karıları gebe kalma dı ve haralarımn kısrakları doğurmadı saysın! İ şte Ket Buğa savaş alanına böyle yürüdü ve kendi soyundan bir başka ordunun karşısına bu düşüncelerle çıktı. Kotuz'un ordusu Ket Buğa'nın namlı askerle rinden hala korkuyordu. Başlarının bütün gayre ti onlann gönlünden "Çingiz orduları" korkusu nu söküp atamamıştı. Bu korku, çarpışma başlar başlamaz meyvesini verdi. Mısır Türklerinin sol kolu daha ilk vuruşmalarda kaçmaya başladılar. Kotuz, bozgunun bütün orduya yayılmasını ön lemek için ileri aWdı. Ü ç defa: - Tarın! Kotuz kulunu Tatarlara üstün getir! diye haykırdı. Bu haykırışla İ lhanlılar ordusu nun içine dalan Kotuz, büyük kahramanlıklar gösterdi. Hem vuruşuyor. hem askerlere cesaret vermeye uğraşıyordu. Bu yiğitlik boşa gitmedi. 68
Kaçan sol kol askerleri de dönüp savaşa atıldılar. Beli tarftan Ket Buğa buyruğundaki yenil�ez Çingizliler ordusu da pek sert vuruşuyordu. iki ordu kahramanlık ve zafer yarışına çıkmış gibi idi. Lakin iki Türkün birden üstün gelmesi imkansızdı. Talih güler yüzünü ancak birine gös terebilecekti. Bunu Kotuz kazandı. Ket Buğa or dusunun kumandanlarının çoğu şehit düşmüş ve ordu bozulmuştu. O ana kadar yalnız zafer gönnüş olan Ket Buğa. ömründe ilk defa yeniliy9r, bozguna uğra manın dehşetli acısı ile karşılaşmış oluyurdu. Or dunun bozulduğu ve artık hiçbir umudun kalma dığı bir sırada ona kaçmasını söylediler. Fakat o kaçmak teklifıni beğenmedi: , .� .. . - Yenilmiş bir kumandan olarak Hanın yüzüne bakamam. Burada ölmeliyim! dedi. Ve ordusu nun bozulmuş olmasına rağmen aslanlar gibi sa vaştı. Toprağa düşmek, yenilmiş olarak yaşama mak dileğinde idi. Fakat aslanlar gibi çarpıştığı halde isteği yeline gelmedi. Koca kahraman soy daşlarının eline tutsak düştü. Savaş yerlerinin kocamış kahramanı Ket Buğa. tutsaklıktan sonra . elleri bağlı olarak Kotuz'un karşısına çıkarılmıştı. Kotuz bu sıra da, er meydanında alt ettiği ve din ayrılığından dolayı düşman saydığı Buğa'ya hakaretli sözler söyledi. Büligü'nün bu namlı bahadırı yenilmiş olmakla beraber yiğitliğinden bir şey kaybetme mişti. O imkansızlık anında bile kahramanlığını göstennekten geri kalmadı. Tuzağa düşüp zincire vurulmuş bir aslan heybeti ile sert bir karşılık " verdi:
69
- Mağrur adam, diye bağırdı, bir günlük zafe rinle gururlanma. Senin bütün yurdun askerleri mizin ayaklarının altında çiğnenecektir. Benim tutsak düşmemle İlhanlılar bir şey kaybetmez. Büligü Jlamn Ket Buğa gibi daha üç yüz bin ki şisi vardır. Tarih, sayfalarına türlü türlü kahramanlık va kalatı geçirmiştir. Fakat Ket Buğa gibi gençliğin de de, yaşlılığında da, tutsak bulunurken de daima kahraman olanların vakalarına ve Ket Buğa gibi büyük kahramanlara yalnız bizim ta
rihimizde rastlamak mümkündür.
70
AYDINOGLU UMUR BEÖ -
Atsız'a-
Selçuk sülalesinin sona erişinden sonra Ana doluda meydana gelen beğliklere başlık eden ger çekten değerli Türk büyükleri az değildir. Sazan birbiriyle, bazan yakınlarındaki kafirlerle vuru şan ve umumiyetle hayatları savaş içinde geçen bu Türk başlan arasında, kahramanlıkta en başta sayılabileceklerden birisi Aydıno�tıilannın yiğit çocuğu Umur Bejdir. Aydın Beğiiı torunu olan Umur, yalnız kendi ailesinin değil, bütün Anadolu Türklüğünün de kahramanlarındandır ki onu bu şerefe ulaştıran pek şanlı geçmiş bir hayattır. Aydınoğlu Umur Bej'in batılılarla bir sıra sa vaşları vardır. Bunların bir kısmı karalarda, bir kısmı denizlerde olmuştur. bu vuruşmalarda kahramanlığı ve savaşçılığı il� o kadar nam sal mıştır ki. sonunda, Avrupa. bir beğliğin başı olan Umur Bej üzerine haçlı seferi yapmak zorunda kalmıştı. Umur Bejin kafirlerle olan savaşları yıllarca sürmüştür. Bunların arasında ilk önemlisi, İzmir'in ele geçirilmesi için yaptığı çarpışmalar dır. O zamanlar iki kale olan lzmir'in aşağı kalesi firenkler elinde idi. Umur Bej kaleyi kuşatıp zap tına uğraştı. Bu kuşatma iki yıldan çolç·. sürdü. Kale kumandanı Cenevizli bir italyandı. Aydıno�
71
ğulları ordusunun azimli kuşatmasına ve çarpış malarına sonuna kadar dayanamayarak kaleyi Türklere bıraktı ve kendisi adalara çekildi. İzmir'i firenklerden temizleyen Umur Beğ. na mını Adalar Denizinin öteki kıyılarına kadar ulaş tırmıştı. Fakat o . . yalnız namının gitmesi ile kan mıyor. kendisi de mavi sular üzerinden geçerek oralara gitmek istiyordu. Bu istek ise ancak bir deniz kuwetil ile yerine gelebilirdi. Aydın Beğin kahraman torunu. kafirlerle daha uzaklarda vu ruşabilmek için bu donanmayı meydana getirdi. Artık yol açılmıştı. Bu gemilerle birçok kereler Adalar Denizinde dolaştı. Osmanlı Türklerinden çok önce Paşaeli Kıtasına çıktı. Paşaelinde temel li olarak yerleşemedi ise de Türk adını Balkan topraklarında şerefle dolaştırdı. Kahraman Umur Beği n azminin büyüklüğü ile, Aydınoğullannın Adalar Denize saldıkları korku günden güne artıyordu. Hele bu denizde yaptığı büyük bir sefer bu korkuyu büsbütün arttırmıştı. Çünkü bu seferinde Aydınoğullannın kahraman beği birçok adalara ve kıyılara akınlar yapmış ve kafir ellerini yağma etmişti. Sonunda Türk kuwetleri Ağnboz adasına da çıkmıştı lar.Adanın kumandanı bulunan venedikli bir ital yan. Türklere karşı koymak isledi. Birçok çarpış malar oldu. Türk akıncıları on kadar hisarla yüz kadar köyü zapt ve yağma ettiklerinden, italyan kumandanı, Aydınoğullarına her yıl haraç ver mek şartıyla barış yapmaya mecbur kaldı. Aydınoğlunun Adalar Denizine dehşet saçma sı, sonunda Avrupanın haçlı ruhunu harekete ge çirdi. papa; denizlerdeki Türk ilerleyişini durdu rabilmek için yeni bir haçlı kuweti toplamaya çalıştı. Kendilerinden başka fransız, venedik,
72
rados ve ceneviz gemileri ile 30 parçalık bir do nanma meydana geldi. Osmanlı Türklerine karşı birçok defalar harekete geçip yerlere serilecek olan haçlılık ruhu, bu donanma ile Umur Beğin gemilerine saldırdı. yunan sularına kadar ilerle miş olan Türk gemileri bu üstün güç karşısında çekilmek zorunda kaldılar . Vuruşa vuruşa lzmir'e kadar geldiler. Umur Beğ, gemilerinin ço ğunu kaybetti. Batı. Türk beği Aydınoğlu'na bir sille indirebil miş. lakin onun gücünü kıramamıştı. İzmir'i elinde tutan Umur Beğin yeniden gemiler elde ederek Adalar Denizinde dolaşması, hınstiyan ada ve topraklarını talan etmesi her zaman müm kündü. Buna engel olabilmek için �'i ele ge çirmek, bubeğliği ve bu beğliğin savaş"Çı başını yok etmek gerekti. Papa. bunu yapmaya karar verdi. Uzun zaman uğraştıktan sonra 1344 de yeni bir haçlı donanması ve ordusu meydana ge tirebildi. Bu seferki donanma venedik, ceneviz, Kıbns. rados ve kendi gemilerinden mürekkepti. Bu donanma önce Adalar Denizini Türk korsan larından temizlemeye uğraştı. Sonra İzmir'e doğru yelken açtı. Haçlılar karaya çıktılar ve İzmir'i kuşattılar. Umur Beğin elinde çok az er vardı. Bununla kuşatmayı kaldırabilmek başarı sını görteremedi. Fakat Türklüğe has yiğitlikle çarpışarak haçlılara karşı uzun zaman dayandı. Eğer kalede bulunan iki köle hıyanet etmeselerdi daha da dayanması mümkündü. Lakin haçWar, bu kölelerin yardımı ile geceleyin kaleye girdiler. Çocuk ve kadınlan bile ayırmadan ellerine geçen bütün Türkleri boğazladılar.
Umur Beğ yabancı kanı taşıyan iki kGlenin hı yaneti ile uğradığı acı kaybın öcünfu.almak için
73
hazırlandı. Kardeşlerinden yardım gördükten sonra İzmir'i haçlıların elinden kurtannak üzere akınlara başladı. Aydınoğlunun kaleye saldırma ları epey sürdü. Fakat düşman gücünün çokluğu karşısında başarı kazanılamadı. Kahraman Beğ, haçlıları kaleden çıkararak ezmeğe karar verdi. Bunun için de bir plan kurdu. Erlerinin çoğunu çekerek ovayı örten çaWarın ve yıkıntıların arka sına gizledi. Haçhlar Türk erlerinin azaldığını gö rünce kaleden çıkabilmek cesurluğunu gösterdi ler. yapılan çarpışmayı kazanarak bir avuç Türk erini kovalamaya başladılar. Çekilen büyük kuv veti de bulup yok etmek niyetinde idiler. Fakat akılsızlıklarının sonu pusuya düşmek oldu. Umur Değ, bir lokmacık askerini kovalarken da ğılan haçlılar üzerine baskın vererek hepsini pu sudaki askerleri ile kılıçtan geçirmeye başladı. Aydınoğlu ve erleri öyle kılıç salladılar ki bütün hınstiyanlar yok edildi. Başta bir kilisede ordula rının zaferine (!) dua etmekte olan patrik hanrl olduğu halde kırk kadar haçlı asılzadesi savaş meydanında kaldılar. Bu bozgun Avrupada büyük bir yas uyundır dı. Hem haçlı ordusu yok edilmiş, hem de İzmir tehlikeye girmişti. Türk kuşatmasının devam etti ği bir sırada, Papa, 1346'da, 26 gemilik yeni bir donarıma ile taze kuvvet gönderdi. 1 5 . 000 haçlı karaya çıkWarsa da Aydınoğulları kuşatmasını kaldıramadılar. İzmir dolaylarında Aydınoğulları-haçlılar kav gası 1 348 yılına kadar sürdü. Umur Değ türlü kahramanlıklar gösterdiyse de kuvvetinin azlı ğından dolayı kafirleri kaleden çıkarıp atamadı. Fakat bu başarıyı kazanamayan Aydınoğlu, so nunda en büyük rütbeyi kazanmak şerefini elde etti. Kahraman Beğ, bir gün erleri ile birlikte sert 74
bir akına kalkmıştı. En önde o bulunurdu. Kale duvarlarının dibine kadar gelmişler ve duvarlara merdivenleri dayamıştılar. Ôlümü hiçe sayan Umur Bej, bu merdivenlerden birisine kendisi atlamış, tırmanıyordu. Ama talih onu basamakla rın sonuna kadar çıkarmadı. Alnına rastlayan bir ok Aydınoğlu'nu yere serdt. Bu ok, iki tarafa da kazanç getirmişti: haçlılar İzmir'i, Aydınoğlu Umur Bej de şehitliği kazanmıştı. Aydınoğlu Umur Bej, Türklüğün kahramanlık heykellerinden biridir. Onun bir o�la İzmir'i kay bedip şehitliği kazandığı ve toprağa düşüp kartal gibi göklere yükseldiği yıl 1 348'dir. 1 948, bu şanlı ölümün altı yüzüncü yıldönümüne rastla matadır. (*) \,. .··
(•) ı 995 senesi g6zönüne alındığı takdirde bu büyük Türk'ün iHümünün üzerinden tam;, 647 sene geçmfştfr. Ruhu şad olsun. Y.N.
75
YILDIRIM BAYAZIT Kosovada haçlı Avrupaya unutulmaz bir ders veren Birinci Murat, kazandığı zafarden sonra bir sırplının kahpe hançeriyle toprağa düşerken, Türkiye, kaybettiğinin yerine başka büyük bir baş kazanıyordu. Tarihinin Yıldınm diye adlan dıracağı bu baş, Birinci Murat'ın oğlu olarak 1 360 da doğan Bayazıt'tır. Osmanlı Türklerinin en ulu padişahlarından biri olan, Anadoluda Türk birliğini kurmak için çalışan. Haçlı Avrupa ya babasınınkinden daha büyük bir yumruk in direbilen Birinci Bayazıt . . . Bayazıt, daha babasının padişahlığı çağların da savaş yerlerinin adamı olduğunu göstermeye başlamıştı. Birinci Murat ın, Karamanoğlu Alaeddin Ali Beğ ile yaptığı Konya savaşında ru meli birliklerinin başında bulunmuş ve Osmanlı ların kazanmasında en büyük pay onun olmuş tu. Adının başında bulunan ve onu hayalimizde daha çok büyüten gösterdiği yiğitlikten ve hızdan dolayı olduğu söylenir. Konya çarpışmasında kendi soyundan olan bir orduya karşı gösterdiği yiğitliği. Birinci Kosova savaşında da Türk düşmanı Avrupa önünde yeni den tekrarlamıştır. Babası Birinci Murat'ın gazi likten şehitliğe yüzeldiği bu meydan savaşında Bayazıt, sağ kola buyruk veriyordu, ve bu parlak zaferde de onun payı büyük olmuştu. Bu başarı lardır ki Murad'ın ölümü üzerine Osmanlı tahtını savaş alanlarında kazanılmış bir hak olarak Yıl dırım'a kazandırdı. '
76
Bayazıt'ın ilk padişahlık çağlan kendisi için hayli sıkıntılı. geçmiştir. Padişah olur olmaz bü yüklüğüne yakışmayan bir küçüklük göstererek kardeşini öldürtmesi bunun baş sebebidir. Çünkü hem kendi beğlerinden bazıları, hem de Anadoludaki öteki beğlikler bu yüzden ve bunu fırsat bilerek ona karşı yürüdüler. Bayazıt o beğ leri kendi tarafına çekip, Karamanoğullan ile bir likte olan Saruhanlı, Germiyanlı, Menteşeli ve Hamidli beğlerin dizlerini çökertinciye kadar epey uğraştı. Ancak bundan sonradır ki batı Anadolu da bir birlik kurabilmiş oldu. Bayazıt'ın yapacağı büyük işler vardı. O, hem bazısı çok güçlü olan Anadolu beğliklertni orta dan kaldırıp Türkiyeyi yeniden yüceltecek. hem de Batıda at koşturup yurdunun geleceği.,i�in sa vaşlar yapacaktı. Bu arada torunu ulu Fatih'in Türklüğe ebediyen kazandıracağı İstanbul şehri için de Bizansla vuruşacaktı. Hayatının çoğunu savaş yerlerinde geçiren Yddınm bunları yapma ya uğraştı. Anadolunun küçük beğllklerine ilk hamlede diz çöktürdükten sonra, isteklerini geri çeviren Bizans imparatoruna karşı da harekete geçti. 1391-1396 yıllan arasında süren birinci Istanbul kuşatması bunun so11ucudur. 1393 ten sonra Avrupada Türkler aleyhine bir kaynaşma başlamıştı. Balkanlarda yaptığı akın larla batı için bir tehlike haline gelen Bayazıt Türkiyesine karşı venedikll italyanlar, macarlar, bizanslılar ve papa zaman zaman anlaşma için birbirlerine baş vurup duruyorlardı. Bunları haber alan Bayazıt. Tunaya kadar ilerlemiş olan macar kralının bulgarlarla birleşmesine engel olmak için ordu yürüterek bulgar toprakJannın hepsini zaptetti. °!')• ' 77
Batıdaki kaynaşma ise günden güne büyüyor du. Ve macar kralı ile bizans imparatorunun ve papanın çalışmaları, sonunda, hırtstiyan dünya sını harekete geçirnıiş, Avnıpalılar Türkleri Asya ya kovmak için yaptıkları yürüyüşlerden biline de bu çağda girişmişlerdir. Bu haçlı hareketi ile en çok ilgilenen burgogne dukası philippe idi. Oğlu bulunan nevers kontu jean'ı bin kadar şövalye olanfransız kuvvetlerine baş yapmıştı. Fakat haçlı ordusunun temelini macarlar teşkil ediyor, fransızlardan başka al ınanlar. ingilizler, !ehliler, çekler, ve hatta rados şövalyeleri de 1ürkiyeye karşı akan bu yeni sele katışmış bulunuyorlardı. Bayazıt ise hristiyanla nn yürüyüşünü öğrenince İstanbul kuşatmasını bırakmış, yanında bulanan 1 0.000 kişi ile hemen yola çıkmıştır. Ordularına da tez olarak yanında bulunmaları için haber salmıştı. Haçlılar, padişahı Anadoluda öteki müslüman devletlerden yardım almak için çalışıyor sanıyor lardı. Bayazıt ise düşmana karşı yol alıyordu. Tarihin büyük savaşlarından birini yapan iki ordu, 25 eylül 1396 da karşılaştılar. Haçlı ordu su 60. 000 macar, 1 0.000 fransız, 1 0.000 ulah (=romen) , 6000 alman, 1 000 ingiliz ve on binden çok leh, çek.italyan ve ispanyoldan mürekkep olarak 1 00.000 kadardı. Bayazıt ise acele hare ket ettiğinden ancak 60. 000 kişi toplayabilmişti. Macar kralı 1ürkleri bekleyip toplu bir savaş yapmak düşüncesinde idi. Fakat şövalyelerine güvenen fransızlar bu düşünceyi dinlemeyip Niğ bolu ovasına yayılmış olan Türk akıncı birlikleri üzerine atıldılar. Ama bu şölvalyelik onlara paha lıya mal oldu. Bir çok asilzadelerle birlikte bu azgın kuvvetler yok edileli.
78
Ancak teslim olanlar canlarım kurtarabildiler. Bu ilk başarıdan sonra ordu macarlara yüklendi. Önce macarlann sağ ve sol kollan bozuldu. Kral sigismond'un buyruğundaki orta bölüm. uzun zaman dayanabildiyse de sonunda onlar da dağıl dılar. Kral yanındaki birkaç alman asilzadesintn gayretiyle canını kurtararak bir sandala alıldı, Tun anın bir ucunda bekleyen gemilere sığındı. Kaçamayan haçlılar Tuna sularında can verdiler. Pek çoğu da tutsak edildi. Akşam olurken Türk ordusu, ırkının, en büyük hayat sınavı olan sa vaşta en üstün olduğunu dünyaya bir kere daha göstermiş oluyordu. Balının gücünü böylece yok eden Yıldırım. bu büyük zaferden sonra Anadoluya geçti. Bir yan dan İ stanbul kuşatmasını devam ettlıirkfn, öteki . yandan da Karamanoğullanru yenerelt . Anadolu Türk birliği yolunda bir adım daha alıyor. daha sonra da Kadı Burhaneddin'in ve Dulkadiroğulla rının topraklarını zaptederek devleti güçlendirme ye devam ediyordu. Fakat bu birlik işi sonuna kadar götürülemedi. Bayaeıt. balıda birleşmiş hı ristiyanlan dize getirip Türk aleminin en ünlü kahramanları arasında yer almaya hak kazanır ken, doğuda da Türk ırkının başka bir büyük ço cuğu, Aksak Temür, Türkiye için bir tehlike olmaya başlıyordu. Doğunun ve batının iki yenilmez Türkünü karşı karşıya getiren Ankara Savaşı yaplmadan önce Aksak Temür'le Yılcbnm Bayazıt birbirleri ne birkaç kere mektup yazdılar. Temür, bir metu bunda iyi bir dil kullarnn ı ş. kafirlere karşı yaplığı savaşlardan dolayı Yıldırım'ı uzun uzun öğmüş. yalnız suriyeye yürüyeceğini y azarak "nimet hakkı bilmez çerkez köleciği" diye vasflandırdığı mısır sultanı berkuk'u ve onunla bifJeşen Kadı Burhaneddin'i tepeleyeceğini bildirmişti. ·
79
Bir müddet aralan iyileşir gibi olan iki büyük padişah , Aksak Temür 1 399 da üçüncü yakın doğu seferine çıktığı zaman, tekrar bozuşur gibi oldular. Temür ve Yıldırım tarafından zaptedilmiş ülkelerin beğleri de sığındıkları padişahları öteki nin aleyhine kışkırtıyorlar, bu şekilde savaş ateşi ni köruklemiş oluyorlardı. Aynca Yıldırım Baya zıt'a sığınan Sultan Ahmet ile Kara Yusufun Türkiyede iyi karşılanm·alan Temür'e ağır geliyor du. Aksak padişah bir mektubunda bunların ken disine teslimini, yahut öldürmesini veya Osmanlı ülkesinden kovulmasını, aksi takdirde harekete geçmek zorunda kalacağını bildirmişti. Bayazıt'ın buna verdi karşılık ise açık ve sertti; vuruşa hazır olduğunu söylüyordu . Artık savaş kaçınılmaz bir hal almıştı. Bununla birlikte daha bir müddet vuruşulma dı. Hatta bu arada yazılan mektuplarda kafirlere karşı bir olarak vuruşması düşüncesi bile görül dü. Temür, hırisytiyanlara karşı vuruşan Türkiye sultanına ve Anadolu Türklerine güçsüzlük gelme sini istemediğini bildiriyor, yalnız Kara Yusufun korunmasından şikayet ediyordu. Bayazıt 'da sı ğınmış kimselerin kovulması veya teslim edilmesi nin imkansızlığını ileri sürüyor, Türklerin en güç süz çağlarında en güçlü düşmanlarına karşı bile kabul etmedikleri bu alçaklığı yapmamakla tarih önünde bir kere daha yüceliyordu. Bütün bunlara rağmen sonunda Türk ırkı iki ordu halinde bir kere daha vuruşmak zorunda kaldı. Ordular denk değildi. Doğu Türklerinin başında bulunan Aksak Temür, o zamana kadar yaptığı bütün savaşlandakinden daha büyük bir ordu toplamış, çoğu atlı olan 1 60.000 kişiyi ünlü ırkda şına kadar sürmüştü . Bayazıt ise Avrupa toplarında birçok kuvvetler bırakmak zorunda kaldığından ancak 70 .000 kişi ile savaşa yürlimüştü. Bunun da yan kadarı yaya idi.
80
Türkiye ordusunun sağına Kara Temürtaş, so luna Boca Firuz Beğ buyruk vertyor; sultan, oğullan ve sadrazam ortada bulunuyordu. Türkis tan ordusunda da orta padişahta, yanlar oğulla rında ve torunlarında idi. Bayazıt, savaştan önce ordusuna kahramanca sözler söyledi ve onları korkusuzca saldınşa çağır dı. Ve ilk saldırışı yapan Osmanlı Türklertni Tür kistanlı ırkdaşları ancak fillerini ve zırhlı alayları nı önde bulundurarak güçlükle durdurabildiler. Öğleden sonra yedeklerini de ileri süren Temür, atlı erlertnin üstünlüğü ile duruma hakim oldu. Osmanlı ordusundaki bazı birliklerin Temür'e geç mesi de Bayazıt için bir yıkım olmuştu. Savaşın kaybedilmekte olduduğunu gören bazı beğlerle şehzadelerin de ikindiye doğru vuruşa vy�şa çe kilmeleri durumu büsbütün kötüleştirdi. Bütün bunlara rağmen Niğbolu kahramanı, kendisini dört taraftan saran ırkdaşlarına karşı vuruşmaya devam etti. Kara Temürtaş ile Boca Firuz da yi ğitlikte sultandan gert kalmıyorlardı. Temür"ün zaferi gerçekleştiği anda kendisine yapılan kaçma teklifini kabul etmeyen ve savaş yelinde şerefle öl meyi daha güzel bulan Bayazıt, akşama doğru 3000 kişiyle bir tepeye çekl11yor, orada da döğüşe devam ediyordu. Gece, Niğboluda Avrupanın bütün gücünü eriten Yıldırım'ı doğunun Demir'i elinde tutsak buldu. Beğlerden de bazıları tutsak düşmüşler, bir kısmı ise vuruşa vuruşa şehit ol muşlardı. İşte, yüzyıldan daha çok bir zaman karışıklık içinde kalan Anadoluda birlik kurarak bu toprak lar üzerinde kavga halinde yaşayan ırkını bir bay rak altında toplamaya uğraşan koca Yıl�ırım'ın sonu bu büyük felaket oldu. Hastalanarak 1403 Martının sekizinci veya dokuzunda öldllğü zaman
81
o kadar emek ve kan sarfederek yücelttiği Türkiye, Türk düşmanı Avrupanın bütün gücü ile yüklen diği halde sarsamadığı bu temeli sağlam devlet. ne yazık ki, bir ırkdaş yumruğu ile çökmüş, dağılmış bulunuyordu. Fakat bu çökmüş, dağılmış ülkede az sonra devlet. eskisinde daha güçlü olarak, yeni den parlayacaktı.
8�
İKİNCİ MURAT Aksak Temür'ün temellerini sarstığı, Türkiye D evletini yeni baştan ayağa kaldıran Çelebi Meh met, savaşlarda yıprattığı gövdesini erken bir yaşta toprağa verdiği zaman, yerine pek değerli bir oğul bırakmıştı. Bu oğul, Osmanlı padişahlarının en büyüklerinden biri olan İkinci Murat d ır ki ta rihimizde devlet adamlığının, kumandanlığın. fere gatın ve kahramanlığın örnek şahsiyetlerinden biri olarak yaşamaktadır. İkinci Murat, tahta çıktığı zaman, atalarının yüksek meziyetlerinden çoğuna malik bulunuyor du. Talihin önüne koyduğu en güç sınavlarda gös terdiği yüksek başarılarla, tarih sayfalarında yüz aklığı ile yer alarak bu meziyetlerin hesabını ver miş oldu. O, ırkının şanlı tarihine büyük bir hatı ra olarak bıraktığı adının yanına atalarında bu lunmayan bir meziyeti daha ekledi. Osman oğullarının ilk şair padişahı. olmak şerefini de ka zandı. İkinci Murat'ın padişahlık çağı, haçlılann bir azgınlık anına rastlar. Saltanatının ilk yıllannda bir yandan dağınık Anadolu Türklüğünün birliği için çalışan, bir yandan da ordusunu Balkanlarda gazalar ardında koşturan Murat, Türk düşmanı batının Türkiyeye yaptığı saldırışları önlemek için de savaş alanlarına yürümek zorunda kalmıştır. Onun haçlılarla ilk karşılaşması 1437 yılındadır. macar, alman, sırp, romen ve lehlilerde.n meydana getirilen ve usta bir başın buyruğunda bulunan '
..
.�
83
haçlı ordusu ile yapılan savaşlar 1444 yılına kadar sürmüş, Murat'ın orduları batıya yenilerek Avrupadaki topraklarımızın bir bölümünü düşma na kaptınnıştı. Yedi yıl süren bu savaş; Murat'ı da, ordusunu da yormuş gibi idi. Bunun hesabı nın batıya sonra sorulması düşüncesi ile, ulu pa dişah, yenilmeyi kabul ederek banş yapmak iste di. Barış on yıl için yapıldı. Mevkide gözü olmayan temiz ve ulu ruhlu sultan bu barıştan sonra padi şahlığı henüz on beş yaşına varmayan oğlu Meh met'e bırakarak Manisaya çekiliyor, sükun arayan ruhunu bu güzel Anadolu parçasının yeşillikleri arasında dinlendirmek istiyordu. Türkiye tahtına tecrübesiz bir çocuğun çıkma sı, batının mutaassıp haçlı aleminde yeni bir umut doğurmuştu: sırp sındığında, Birinci Koso vada ve Niğboluda yapamadıkları işi, Tfırkleri Av rupadan kovmak kuruntusunu. bu fırsattan fay dalanarak yapmak. . Fakat henüz imzaladıkları barış, büyfık bir engel olarak önlerinde duruyor du. Çünkü banşı Sultan Murat Kuran, onlar da İncil üzerine yemin ederek imzalamışlardı. Yemini nasıl bozabileceklerini düşünüyorlardı. Papanın vekili, Türkleri Avrupadan kovacak yiğitlerin yar dımına yetişti; müslümanlara verilen sözün hükmü olmadığını söyleyerek meseleyi halletti! Bu seferki haçlı ordusu macar. alman, leh, romen ve hırvatlardan mürekkep olarak hazırlandı. Ordu nun çekirdeği macar atlılan idi. macar kralı da or duyla birlikte bulunuyordu. Fakat buyruk, yedi yıllık çarpışmalarda Murat'ı banşa mecbur bıra kan ünlü asker jan hunyad'da idi. H açlıların yürümeye hazırlandıkları duyulunca, Tfırk devlet adanılan Murat'ın ordu başındc:ı bu lunmasının gerektiğine karar verdiler. Çocuk pa dişahı razı ederek Manisaya haber saldılar. Murat. yedi yıllık savaşların ve ölen büyfık oğlu-
84
nun yaslarını unutmak için çekildiği Manisadan gelmek istemedi. Bunun üzeıine geleceğin büyü.k Fatlh'i "Eğer padişah sizseniz kafirleıi kovmak için, yok padişah bensem buyruğumuza uyarak gelmeniz gerektir" tarzındaki mektubunu yazdı. Murat, ruhunu dinlendirmekte olduğu Manisadan kalkarak hızla geldi. Ordusunun başına geçti. Ge liboluya doğru yöneldi. Lakin haçlı donanması Türkleıin karşı kıyıya geçmemesi için Boğazda bekliyordu. Murat, durumu görunce hemen karar değiştiıir. Ordusunu sıkı bir yü.rü.yü.şle Karadeniz boğazına getirdi. Anadolu Hisarından karşıya geçi rerek Edirne ü.zeıine yü.rü.dü. H açlı ordusu her rastladıkları kalede savaşlar vererek Varnaya doğru ilerliyordu. Türk ordusu nun Anadolu topraklarından karşıya geç�iş oldu ğundan haberleıi yoktu. Hızla ilerleyen Sultan ise, düşmanın Vamaya yürü.düğünü öğrenmiş ve ardı na düşmüştü. Haçlılar. 9 ikinciteşıinde Vamaya vardılar. Fakat aynı günün akşamında pek yakın larında Türk ordusunu konaklar görmeleri onlar için büyü.k bir şaşkınlık oldu. Türk ordusu 50.000, haçlılar ise 70. 000 kişi idiler. Savaş ertesi sabah 1ürklertn atılışı ile baş ladı. Türkler, haçlıların bozdukları antlaşmayı bir kargıya geçirerek karargahlarına dikmişlerdi. Vama meydan savaşı tarihin büyü.k imha kav galarından biıidir. Bu çarpışmada iki taraftan bi rinin yok olacağı muhakkaktı. Bir tarafta kahra man Türkler, diğer tarafta macarlar çok sert vuruşuyorlardı. Savaşın ilerlediği bir anda, yedek te beklemekte olan macar kralı da erleri ile birlikte harekete geçti.Fakat bu atılış kendisine pek paha lıya mal oldu. Büyük bir kahramanlıkla vuruşan 1ürk ordusundan Rüstem adlı bir er, knllın atını balta ile yere devirdi. adlı yaşl� bir savaşçı
Bızır
85
da Kralın başını keserek bir mızrağa geçirdi. Baş, karargahtaki bozulmuş antlaşma mızrağının yanı na dikildi. Bu hal haçlılar için büyük bir sille oldu. Onların manevi güçleri kınlırken, 1ürk or dusu iki yandan şiddetle saldırarak düşmanı çem ber içine almaya başladı. jan hunyad , savaşın sona ermek üzere olduğunu anlamış, küçük bir kuvvetle şimale doğru çekilmişti. Türkler ertesi gün çember içine aldıkları haçlı ordusunu tama men yok ettiler. jan hunyad dört beş bin kişilik küçük kuvveti ile güçlükle kurtulabildi. Zırhlı macar atlılarının büyük değerine ve kahramanlığı na ve jan hunyad'ın ustalığına rağmen, İkinci Murat'ın buyruğundaki 1ürk ordusu parlak bir zafer kazanmış oluyordu. Murat, sözlerini hiçe sayan baWılara verdiği bu müthiş dersten sonra padişahlığı yine oğluna bı rakarak ikinci defa tahttan Çekildi. Fakat talih onu aradığı süküna bir türlü kavuşturmuyordu. Bir takım olaylar gazı Sultanı üçüncü defa olarak padişahlığı ele almaya mecbur bıraktı . İkinci Murat' ın üçüncü padişahlığı zamanındaki en mühim olay da yine haçlılara karşı yaptığı bir sa vaştır. 1ürk düşmanı batı, Varnada gafil avlandı ğını sanıyor, Asyanını efendi ırkından öç almaya hazırlanıyordu . Bilhassa hunyad, Varnada yere serilen namını yeniden yüceltmek için fırsat bekli yordu. Bu hazırlanmalar meyvesini vermekte ge cikmedi. Varna bozgunundan dört yıl sonra macar, alman, romen ve çeklerden mürekkep yeni bir haçlı ordusu 1ürkiyeye bir kere daha saldırdı. Sultan Murat bu seferki savaşını adaşı Birinci Murat'ın bu hem gazı, hem şehit atasının batı ile toprağa düştüğü çarpıştığı, onları ezdiği, lakin yerde, Kosovada yaptı. Bu ikinci Kosova savaşı 16 ikinciteşrin 1448 de başladı. Ü ç gün sonra sona erdi. Tarih, bu dört günlük savaşı bir Türk zafe-
86
ri ve bir haçlı bozgunu olarak sayfalarına geçi riyor, İkinci Murat'ı ve Tü.rk ordusunu yücelten bu kavga, batıyı Türkler önünde bir yol daha dize getirmiş oluyordu.
Türk tarihine bu parlak zaferleri yazdıran İkinci Murat, Türkün ulu çocuklanndan biridir.
Türklüğe Fatih gibi bir yiğitl armağan bırakarak göçen bu ulu padişah. tarihte en çok Yamanın ve ikinci Kosovanın başbuğu olarak yaşayacaktır. 1944 ve 1948 yılları, batının, Tü.rk düşmanı mu taassıp haçlı ruhunu yere vurduğumuz o iki zafe rin beş yüzüncü yıl dönümlerine rastlamaktadır. Acaba, bu kutlu günlerin beş yüzüncü yıl dönüm lerinde ulu Murat'ı ve yenilmez Tü.rk ordusunu topluca anmak vazifemizi yapacak mıyız? .. ... .
�-
87
FATİH Fatih Sultan Mehmed, Türkiye padişahlarının en b üyüklerindendir. Tarihimizin parlak bir çağın da başa geçmiş, kahramanlığı, zekası azmi ve gücü ile devletimizi dünyada birinci duruma çı karmış ve otuz yıl kadar süren padişahlığı zama nında Türkiyeye en kutlu çağlarından birini yaşat mıştır. B abası İkinci Murat'ın ölümünden sonra tahta oturduğu zaman. henüz yirmi yaşlarında bir genç ti. Fakat bu yirmi yaşlarındaki gencin kafası en çetin işleri başaracak kadar olgundu. Otuz yıllık bir zaferler ve başarılar çağı bunu dünyaya göster di. Fatih'in padişah olduktan sonra ilk büyük zaferi istanbul'un alınması ile başlar. Ataları bu
işin ardından koşmuşlar. başarı kazanamamışlar dı. O büyük adamların başaramadı.klan işi yap mayı, bu genç gözüne kestiriyor. bunun için gere ken gücü kendisinde buluyordu. Bizans imparatorunun. Rumeli hisarını yapmaktan vaz geçmesi ve vergi kabulü için gönderdiği Elçiye ver diği ağır karşılıkta şöyle demişti: "Anadolu kıyıları İslam olduğundan. Rumeli kıyılan ise, sizler orayı koruyamadığınızdan benimdir. Efendinize deyiniz ki şimdiki padişah daha öncekilerin yapamadığını yapacaktır. Atalarımın istekleri bile benim gücü mün yettiği yere yetişemezdi. Sizin gibi elçiler ge lirse dirt diri dertlertni yüzdürürüm." B u sözler boş bir övünme değildi. Genç Fatih, gerçekten bu işi yapa_bilecek kadar büyüktü. Bunun için hazırlandı, planlar tasarladı. Doğu
88
Roma imparatorluğuna son verecek olan savaşa başladığından elli üç gün sonra maksadına ulaştı. Türk ordusu 29 mayıs 1453 de İstanbul'a girdi
ği zaman tarihin birçağı bitiyor. yeni bir çığu açılıyordu. İstanbul'u
Türklüğe
ebediyen
kazandıran
Fatih, bu büyük işten sonra, milletimizin ve dev
letimizin geleceği için birçok savaşlara girişti. Bazan kumandanlarını gönderiyor, b azan da or dularının başında savaşarak zaferleri kendisi ka zanıyordu. Fakat Fatih , yalnız zaferler kazanmak la kalmıyordu . O kadar büyük, _o kadar güçlü idi ki bir yumrukta haritadan devletleri siliyordu . Doğu Roma İmparatorluğundan sonra Fatih'in gücü önünde yıkılan devletler sırp ve bosna kral lıkları ile Trabzon rum ve cenevizin Karaqeniz İm paratorluklarıdır. Bunlardan çöküntüye ·ilk uğra yan sırp krallağı oldu. Fatib'in orduları bu ülkeye yaptıkları üç savaşın sonuncusunda, 1459 da sır bistanı yok ettiler. İki yıl sonra, Bizansın doğu kolu olarak Karadenizde yaşamakta bulunan güçlü Trabzon devleti de Türk ordularına boyun eğmek mecburiyetinde kaldı. 1463 de Bosna kral lığı da aynı sonunca uğradı. İstanbulun zaptında Türk ordusuna güçlük çıkaran cenevizliler ise bunu pek ağır ödediler. 1 475 ·de Karadenize açılan Türk donanması , cenevizli italyanların elinde bu lunan limanları az zamanda zaptederek Kırımı Türkiyeye ekliyor ve bu italyan imparatorluğunu Karadenizin sularına gömmüş oluyordu. Fatih, bir yandan haritadan devletleri silerken, bir yandan da Türkiyeyi genişleten ve güçlendiren diğer birtakım zaferler kazanıyordu. Ondan en çok yumruk yiyen italyanlar olmuştu. Ulu padişah, cenevizli ve venedikli italyanları karada v� denizde her savaşta yeniyor, onların kolunu, kcpıadını kın-
89
yordu, cenevizlilerin elinden 1461 de Amasrayı, bir yıl sonra Mid1lli adasını almış; venedikliler de Morayı ve Ağrıboz adasını Tiirk imparatorluğuna bırakmak zorunda kalmışlardı. Onun zaferler ar dında koşan orduları, bundan başka, romenleri vergiye bağlayan ve Türklere her zaman düşman
lık yapmış olan amavutlan, arnavutluğun sarp dağlarında tepeleyen savaşlar da yapıyordu. Fatih, bu zaferleri ile Tiirk düşmanlarını ezer
ken, Anadolu Tiirklüğünün birliğini tamamlamak için de vuruşuyordu. Onun çağında bu birlik iyice kurulmuş, ayrıca kurduğu birlik için büyük bir tehlike olarak belirlenen Akkoyunluların güçlü beği Uzun Hasan'da 1473 de yere serilmişti. Büyük Fatih, tarihimizin sayfalarına geçirdiği bu kadar zafere çok önemli bir tanesini daha . ekli yecek, italyayı da alacaktı. 1 480 de donanma gön dererek napoli krallığına ait bulunan Otrant lima nını aldırmıştı. Eski Roma imparatorluğunun doğudaki çürümüş kolunu bir yumrukta yıkan Türk padişahı, batıdaki birlik halinde bulunma yan bölümü de elbette yutacaktı. Çizme korku içinde idi. Çünkü Fatih'in ne demek olduğunu bi liyorlardı. Fakat Tanrı onları yalnız korkutmakla bıraktı. Koca padişah hastalanıp ölünce, tarihin en güzel sayfalarından biri tamam-lanmadan kaldı. Bu ölüm haksız ve yersiz gelmişti. Tanrı bu büyük hükümdara bir iki yıl daha ömür verseydi, dünya başka bir şekle. bürünecekti . O , bunu ya pacaktı. Yıllarca önce Istanbul'u zaptedip at üze rinde büyük bir alayla şehre girdiği zaman, genç fakat büyük Fatih, askerlerine şöyle demişti: " Şu parlak zaferi kazandığımdan dolayı Tanrıya şükre diyorum. Fakat Tanrıya ayrıca yakarıyorum ki bana hıristiyanlığın merkezi olan eski romayı almak için de güç versin. İşte o zaman ölürsem gözlerim mesut kapanır!" 90
Ölüm bu isteği yeline getinnedi. Halbuki bu büyük padişah gözlerini mesut kapamaya layıktı. Belki de Tanrı onun büyüklüğüne yakışmayan ku surlarından dolayı bunu kendisinden esirgemişti. Fatih, yalnız büyük bir kahraman ve büyük bir asker değildi. Devlet adanu, şair, bilgin, kanuncu ve siyasi idi. Çok sertti. Savaşlardan önce hazırlık buyurur, sefertn nereye olacağını söylemezdi. Böyle bir hazırlığın sebebinin nereye olacağını söy lemezdi. Böyle bir hazırlığın sebebini soran bir ka zaskere büyük bir kızgınlıkla "eğer sakalımdan bir kıl hazırlığın sebebini bilmiş olsaydı onu çıkarıp ateşe atardım!" diye bağırmıştır. Zaten bu kadar kahraman, bu kadar asker, bu kadar büyük dev let adamı ve çok sert olmasaydı, öldüğü zaman ar kasında Avrupanının en güçlü devleti olan Türkiyeyi bırakamazdı. .. ·
91
BURAK REİS Akdeniz, sulann bahtı en açık olanıdır. Denizle rin en yiğit çocuklan olan Türk korsanlan ve burma bıyıklı leventler, en çok onun mavi sulann da dolaşmışlardır. Namlan ve heybetleri ile bile düşmanlannı sindiren derya kaptanlan, denizlerin savaş abideleri gibi bu sularda gezmişler ve savaş larının çoğunu bu sularda yapmışlardır. Bağrında en çok Türk şehidi b arın dıran denizlerin başında da Akdeniz gelir. Ve yine Akdenizdir ki büyük de nizler içinde Türk bayrağının gölgesinde kutlu yıl lar süren sulann en talihlisidir. Akdeniz, yüzyıllarca sayısız deniz yiğitleri ile ta nışmış, kucaklaşmış ve onları binlercesini bağrına basıp derinliklerine çekmiştir. Burak Reis, bu yi gitlerin en namhlarındandır. Burak, denizlerin denizler kadar hür ve baş eğmez bir çocuğudur. Sularda büyümüş, dalgalar la boğuşa boğuşa yetişmiş, yaman bir reis olmuş tu. Hayat onu reislikten yukarı çıkartmadı Fakat ona damarlarında taşıdığı kanın büyüklüğünü gösterecek bir imkan hazırladı ki, Burak bu saye de ebediler arasında yer aldı: On beşinci yüzyılın son yılında Türkler italyan larla yeniden tutuşmuşlardı. İkinci Bayazıt, Mora da italyanlann elinde bulunan kaleleri zaptederek bu toprak parçasını kesin surette Türk hakimiyetine sokacak savaşlara başlamıştı. Bu suretle hem Fatih'in başladığı iş tamamlanacak, hem de Türklüğe lazım bir toprak parçası düş-
92
mandan temizlenecekti. Bu maksat için ordu ka radan harekete geçtiği gibi, donanma da Akdenize açılmıştı. Türk donanması kaptan Davut Paşanın buynı ğunda idi. Bayazıt çağının bütün namlı denizcileri de donanmayla birlikte idiler. Bunlar arasında Ak denizdeki Türk düşmanlarına kan kusturan kap tanlardan Kemal Reis ile donanmanın bu seferin de en büyük namı kazanacak olan Burak da vardı. Türk donanması ters yeller yüzünden bir müddet aşağı sularda kaldı. İtalyanlar, tabiatın kendilerine olan bu lütfundan faydalandılar. Türklerin zapta karar verdikleri İnebahtıyı deniz den iyice sağlamladılar. Tanınmış amiralleri anto nio grimani, 1 60 gemi ile körfezin ağzını Türklere kapadı. İtalyanların, en usta denizcileri .. nlarak gördükleri loredano da iyi pusatlandırılmış 1 5 gemi ile gelerek amiralin yanında yer aldı. Davut Paşa, donanmasıyla İnebahtı önlerine geldiği zaman, limanın italyanlar tarafından kapa tılmış olduğunu gördü. Limanı ele geçirmek için italyan donanmasıyla boy ölçüşmek gerekiyordu . Türk, düşmanla boy ölçüşmekten ne zaman çe kinmiştir? Kaptan Paşa, hemen savaş hazırlıkları na girişti, gemilerine düzen verdi. Italyanlar da hazırlandılar. Akdeniz, yeni bir savaşın erlik nağ meleriyle uğuldayacaktı. İki donanma da usta ellerde idi. Türkler ku mandayı kaptan Davut Paşa ile Kemal ve Burak Reisler arasında bölmüştüler. italyanlarda ise ön cülere alban armenio, asıl kuvvetlere de loredono ve grimani kumanda ediyordu. Hazırlıklar tamam olduktan sonra donanmalar Sapyenza adası yakınlarında karşılaştılar. .
Türkün bulunduğu her savaşta yiğitlik de bulunur. Türk levetlerinin korkusuzca saJdırmala-
93
rı ile kavganın kızıştığı bir sırada, Burak Reisin gemisiyle ilert atılması bu savaşın en büyük yiğit liğinin ilk adımı oldu. Burak ilerlerken. italyan ön cülerinin başı olan alban annenio bu Türk gemisi ni yok etmek kararını verdi. Diğer iki italyan gemisi ile birlikte Burak Reisin teknesini karşıla dı. Burak, üç düşman gemisiyle kavgaya tutuşur ken, Amiral lorendano da öncü kumandanına yar dım etmek için hızla yetişti. Dört italyan gemisi bir Türk gemisiyle vuruşmaya başladılar. Akdeniz; sulan üzertnde yapılan vuruşmaların en setlertnden bilini seyretmekte idi. İ talyanlar, ellertne geçen bu fırsatı kaçırmamak için bütün ustalıklarını kullanıyorlar, Türk gemisini ortaya almak için manevralar yapılyorlardı. Burak da le ventlertnin başında gemisinin, sancağının ve ırkı nın şerefini yüceltmeğe uğraşıyordu. Birle dördün çarpışması bir müddet böyle devam etti. Sonunda italyanlar, Burak Reisin tek nesini ortaya alabilmek başarısını gösterdiler. Düşman, Türk gemisine kancalarını taktı. Uzak tan uzağa başlayan vuruşmanını bundan sonrası bir boğuşma oldu: Dört italyan gemisinin askerle rtyle Burak Reisin leventlert arasında, Türk gemi sinin güvertesinde yapılan bir boğuşma. . . B u boğuşma çabuk bitmedi. Burak, gemisini italyanlann elinden kurtarmak için leventlertyle birlikte çarpışıyordu. Fakat bunu yapamıyor, sayı ca çok üstün olan düşmanın her geçen anla daha hak.im bir bir hale geçtiğini görüyordu . Ve sonun da bir an geldi ki reis, kurtuluşa imkan olmadığını anladı. Gemi ve sancak düşmanın eline geçecek, belki kendisi de tutsak olacaktı. Kartallar gibi hür yaşamaya alışmış bir ruh böyle bir düşkünlüğü kabul edemezdi. D enizlerin denizler kadar hür ço cuğu Burak da kabul etmedi. Ani bir kararla ge milere ateşe verdirdi. Alevler bir anda her tarafı
94
sardı. Başta kendisi olmak üzere yüzlerce yiğit ateşler içinde can verdiler. Fakat düşman da bu sonuçtan kurtulamadı. Loredano ve Armenio da gemileri ve askerleriyle birlikte yok oldular.
28 Temmuz 1499.. Bu tarih , Burak Reisin ölümü tutsaklığa ve şerefsizliğe üstün sayıp kendlslnl alevlerin kucağına atmaktan çekin mediği gündür. Verdiği bu müthiş kararla ölüme
bu derece göz kırpmadan atılmakladır ki kahra man Burak, şerefini lekeden, sancağını ve gemisi ni düşmandan kurtarabilmiş ve namını ebedi kıl mıştır. Burak Reis ve gemisi Akdenizin sularına gömü leli yüzyıllaı: oluyor. Geminin alevden kurtulan parçalarını çabuk kemiren zaman , Burak Reisin namına dokunamamıştır. Burak, yüzyılla(Clan beri uyuduğu Akdentzin derinliklerinde bundan sonra da yüzyıllarca uyuyacaktır. Ve Akdenizin derinlik lerinde Burak Reis ve binlerce Burak Reisler yattıkça da Türk gözü ve Türk gönlü o sulardan ayrıl mayacak ve onsuz çarpmıyacaktır.
�· ·
95
YAVUZ SELİM Türkiyenin Osmanlı sülalesinin ilk on padişahı hep değerli ve kahraman .başlardır. Milletimize her birinin ayn ayn büyük hizmetleri vardır. Kimisi Batının birleşik ordularını ezmiş. kimisi zaferleri ile tarihte yeni çağlar açmış, bazıları seferde veya savaşta ölmüş ve hepsi 1ürk bayrağını zafer yelleri ile yanştınnış hükümdarlardı. Fakat birbirinden değerli bu on hükümdar içinde bütün sülalenin en kahraman çocuğu dahi bir asker olan Yavuz Sultan Sellm'dir. Selim, daha şehzade iken ne yavuz bir Türk ol duğunu herkese göstermişti. Korku nedir bilmez bir gönüle. çeliklerden daha sert bir azme sahipti. Çok savaşçı bir ruh taşıyordu. Tann Türklüğün ·
"hakim olma" vasıflarını onun şahsında topla mıştı. Babası İkinci Bayazıt'ın uyuşuk hareketle
rini sona erdirmek için Osmanlı tahtını onun elin den . zorla aldığı vakit, 1ürkiye, kahramanına kavuşmuş oluyordu. Fakat ne yazık ki, bu koca kahraman ebedi Türk milletinin başında dokuz yıl kalabilecekti.
Yavuz'un tarih sayfalarımızı süsleyen iki büyük savaşı ve zaferi vardır. Bunlardan birinci
sini doğuda irana karşı yapmıştır. O zaman ıran da Türk soyundan Safeviler padişahlık yapıyorlar dı. Sülalenin kurucusu olan şair ve kahraman Safevi İsmail. sahip bulunduğu 1ürk ordusuyla iranda güçlü bir devlet kurmuştu. Şiiliği vasıta ya parak Anadoluya da hakim olmak istiyordu. İkinci Bayazıt çağındanberi yaptığı propaganda ile ken dine Türkiyeden hayli da taraftar elde etmişti. O,
96
gizli propagandalarına yeni sultan zamanında da devam ederken , Yavuz da yurdundaki Şiilerin giz lice sayılarını toplatıyordu. Bunun sonunda kırk bin şiinin kafasının vurulması, Türkiye sultanının iran şahına ilk ihtarı oldu. fakat bununla herşey hallolunmuş değildi. Bütün savaşçı Türkler gibi sahip olduğu sınırların dışıdaki ülkelerde gözü olan Safevi Ismail, büyük bir tehlike olarak 1ürki yenin doğusunda duruyordu. Bu tehlikeyi ancak Yavuz'un pençesi yok edebilecekti. Padişahın bu maksatla ve Türklük için ilk büyük yumruğu in dirmek üzere ordusu ile doğuya doğru yürümesi, tarihimize bir zafer daha kazandırdı.. Safevi İsmail, karşısındakinin ne yavuz bir asker olduğunu bildiğinden çekiliyor, Türkiye or dusunu hareket yerinden uzaklaştırarak gücün den düşürmek istiyordu . Fakat bu çekilme devam etmedi. Yavuz, birden Çaldıranda düşmanının karşısına dikildi. Çaldıran iki Türk kahramanının buyruk verdiği iki Türk ordusunun pek yaman vu ruşmasına sahne oldu. Safevi İsmail'in ordusunun Türkmenleri çok sa vaşçı erlerdi. Onun seçilmiş atlılardan mürekkep bir de zırhlı tümeni vardı. İsmail de iyi bir kuman dandı, o zamana kadar yenilmemişti. Yavuz'un buyruğundaki Türkiye ordusu ise yorgundu . Padi şah, erlerine dinlenme payı bıie vermemişti. Fakat bu ordunun başı, Çlnglz Kaan · gibi yok edici, önünde durulmaz bir bahadırdı. Bu halde vuruş tular. Zafer, biri Türklük, diğeri iranlılık adına vu ruşan iki Türkten, milleti ve devleti için çarpışan da kaldı. İran adına vuruşanlar bütün yiğitliklerine rağmen alt olmuşlar, er meydanının şerefini kendi tarihleri için döğüşen ırkdaşlarına bırakmışlardı. Hem de öyle yenilmişlerdi ki. başlan Şah İsmail güçlükle kaçabilmiş, karısı bile tusak olmuştu . �·
97
Kahraman Yavuz. ikinci büyük savaşını mısıra karşı yaptı. O çağdam mısırda kölemenler sultan lık yapıyorladı. Bunların Türklerle Türkleşmiş çer kezlerden mürekkep iyi bir orduları vardı. Hatta ikinci Bayazıt çağında bu ordularla Türkiyeyi bile yenmişlerdi. Yavuz, çelik yumruğu ile Çaldıranda Şah İsmail'i yıktıktan sonra iki yılı hazırlıkla geçir di. Sonra babasının barışla bitirdiği işin hesabını sormak üzere ordusunu sürdü. Kölemenlerle ilk çarpışma Halep yakınlarındaki Mercidabık'ta oldu . Eşsiz Yavuz, kölelere ilk yumruğunu burada indirdi, ordularını yok etti. Sonra düşmanının bile pek beklemediği büyük bir işe girişti. mısırı zap tetmek için o koca çölü geçti. 30. 000 kişilik seçme ordusuyla Kölemenlerin karşısına dikildi. Bu son vuruşmada Kölemen ordusunun Türk atlıları büyük erlik gösterdiler. Lakin Yavuz gibi bir başa sahip olan bir ordunun yenilmesi imkansızdı. Tür kiye ordusu yine üstün geldi. Kölemen ordusu yok edildi, mısır Türkiye'ye eklendi. Yavuz, istanbul'a yalnız büyük bir zafer ve devlete eklenmiş koca bir toprakla değil, aynı zamanda halife olarak dönü yordu. Yavuz'un atalannın ve çocuklarının gözleri hep batıya çevrilmişti. Bunun içindir ki Türk ordulan Viyana kapılanna - kadar dayanmışlar dır. Fakat dahi Yavuz'un sert bakışlı gözleri güne
şin doğduğu taraflarda dolaşıyordu. Çünkü Türk lük güneşi bu ufuklarda idi. Onun içindir ki Safevi İsmail'i tepelediği savaşta yanda bıraktığı işi tamamlamak istememesi mümkün değildi. Ne tekim , mısır zaferinden sonra irana yeni bir sefere hazırlanıyordu . Bu sefer kim bilir nerelere kadar yürüyecekti? Onun mısırı yok eden çelik azmi ve askerliği, muhakkak ki iranı da ayn ı sonuca götü recekti. Belki de Türklük için çok sevinçli çağlar doğacak, Türkiyenin Selçuklular sülalesi zama-
98
nında ki büyük hali yeniden meydana gelerek Türkistan, tran ve Anadolu Türkleri birleşecekti. Fakat şaşkın ölümün bu işleri yapabilecek güçteki koca Yavuz'a pek erken kıyması bütün bu kutlu işlerin yapılmasına engel oldu. çinin önce yansını, sonra tamanını Çingiz'in ve Temür'ün, italyayı da Fatih'in elinden kurtaran kötü talih, iranı da Yavuz'un pençesinde kıvranmaktan esirgedi. Ölüm, milletine adını, kahramanlığını ve askerliği ni hatıra bırakan Yavuz'u Türklerden ayırdı.
Selim, adı gibi yavuz, ulu çok zeki, pek şid detli, ilim, şair koca bir TiUktür. Türk milleti
nin cihangir ruhuna sahipti. Bir haritaya bakar ken söylediği "Dünya bir padişaha yetecek kadar geniş değilmiş!" sözleri, ölümün bu koca bahadıra vakitsiz çatmakla, Türlüğe ne büyük l\.ö.tülük etti ğini anlatmaya yeter. (, kim bilir daha ne ülkeler aşacaktı, Vezirlerinin Rados adasını almak için kendisini kışkırttıkları bir sırada "Ben ülkeler aşmak istiyorum, siz beni bir hırsız adasına götür mek düşüncesindesiniz!" diye haykınnıştı. Bir millete verdiği zarar bakımından ölümün bu kadar kahpeleştiği yer azdır.
... .
99
BARBAROS HAYREDDİN PAŞA Yalmz karaların büyük yiğitleri değil, en kahraman deniz çoculdan da Türk milletinin bağnndan çı.kmıştu. Nasıl topraklar milattan ön
ceki çağlardanberi sayısız Türk erinin sürdüğü at ların ayaklan altında şekil değiştirmişse, denizler de yüzyıllarca ancak Türk gücünü yürüten tekne lere yol vermişlerdir. Denizler en usta erlerini on altıncı yüzyılda ve bizim tarihimizde bulmaktadır lar. Bu yüzyılda Akdeniz pek yaman deniz kurtla rıyla kucaklaşmıştır. Bu yaman denizcilerin en ya manı Hızu Reistir ki tarihimizi Hayreddin Paşa adı ile süslemektedir. Hızır, gençliğinde bir korsandı. Ağası olup Ak denizin sayılı korsanlarından biri bulunan Oruç Reis ile birlikte, yıllarca kafir ülkelerini basıp ka vurmuşlardı. hıristiyanlara kan ağlatan Oruç'un ölümünden sonra korsan donanmasına Bızır, baş olmuştur. Tarihimizin ve dünya tarihinin en büyük deniz yıldızı bundan sonra doğmaya baş lar. Hızır Reisin buyruğundaki korsan donanması hatırı sayılır bir kuvvetti. Bu kuvvetin başında ta biatın pekaz insana sunduğu kahramanlıkta ve zekada bir reis, gemilerde de Akdenizin dik başlı leventleri .Türk denizcileri bulunuyordu. İşte bu kahraman reis, ağasının ölümü ile buyruğuna geçen donanmayı Akdenizde yıllarca hakim kıldı. O bir korsandı, lakin Akdenizin büyük devletleri nin donanmaları ile çarpışmaktan bile çekinmez, kafirlerle yaman vuruşmalar yapardı. ispanyol, ve100
nedik ve fransızlarla Ç3.Illışmalan ve yukarı Afri kanın yerli hükümetleriyle vuruşmaları az değil dir. Bu kavgalar sonunda cezayıri ele geçirmiştir ki bu, yalnız bir korsan için değil, bir devlet hesa bına bile büyük başarı sayılabilecek bir iştir. Bızır, daha Yavuz Seliın çağında Akdeniz kafirleriyle girişmeğe başladığı savaşlara, Kanuni Süleyman zamanında da devam etti. Bunlardan biride, hıristiyanları hayli kırdığı bir çarpışmadan sonra elde ettiği başarıyı Kanuni'ye bildirmişti. Padişah verdiği karşılıkta Hızır'ı hem kutluyor, hem de istanbula çağırıyordu. Korsan Bızır'ı derya kaptanı Hayreddin Paşa yapan işte bu çağı rıştır. Hızır, İstanbul'a gelmekle, karaların hakimi muhteşem Kanuni'nin devletine Cezaytfi, o koca toprak parçasını eklemiş oluyor, Kanuni de deniz lerin yenilmez erini güçlü Türk imparatorluğunun donanmasına baş yapıyordu. Türklüğün kazancı büyüktü . Yüz elli yıldanberi karalan titreten Os manlı Türklüğü, artık sularda da diz çöktürücü olabilecekti. Bızır, Hayreddin Pata adını aldığı 1533 tari hinden ölümüne kadar her yıl Akdenizi dolaşmış tır. Daha korsanken hıristiyanlara o koca denizde aman vermeyen Hızır, Türk imparatorluğunun güçlü donanmasının başına geçtikten sonra Akde nizdeki Türk düşmanlarının başını ezmek için hiç fırsat kaçırmadı. Denizlerde, Türk bayrağını hep zafer Türküleri söyleyen yellerin dalgalandırdığı bu kutlu çağ on yıldan çok sürmüştü. Hayreddin
Paşanın bu zaman içinde Akdenizde yaptığı çarpıtmalann en büyüğü 1 538 deki Pireveze savatıclır. .-.
Bu yılın baharında Paşa, yıllık Akd�niz seferine çıkmıştı. Akdenizin venediğe ait olup ·vergiye bağ-
101
lanmış bulunan adalarına uğradıktan sonra henüz koyun eğmemiş olanlarına da saldırdı. Sarp kayalar üzerine yapılmış kaleler, Türk korsanları na karşı dayanmalarıyla ünlü adalar, Hayreddin Paşa'nın çelik azminde canlanan Türk gücü önün de hemen boyun eğmekten başka çare bulamıyor lardı. Fakat, Akdeniz adalarını birer birer ele ge çirmekte güçlük çekmeyen Hayreddin Paşa'nın asıl isteği, çağının en büyük hırtstiyan denizcisi olan Andeıya Doıya ile çarpışmaktı. Doıya ise ta mamen aksi dilekte idi. D üşmanla boy ölçüşmek için fırsat arayan kah raman Hayreddin, bu isteğine Pireveze sularında kavuştu. Andeıya Doıya kumandasındaki haçlı donanmasının Plrevezeye saldıracağını haber alınca buyruğundaki gemileri daha önceden, tari hin en büyük savaşlarından btrtnin yapılacağı su lara getirmişti. haçlıların da Plrevezeye gelmesi üzerine çarpışma yapıldı. O çağın en büyük deniz kurtlarını karşı karşıya getiren Plreveze Savaşı az sayılmayacc..k bir nis betsizlik içinde yapılmıştır. Şanlı tarihe yeni bir parlak sayfa ekleyecek olan Türk donanması, bu karşılaşma başlarken 120 gemiden mürekkep bu lunuyordu. Bunların bir kısmı da eski teknelerdi. Halbuki papa, venedik, ispanyol, portekiz, fransız ve rados gemilerinin birleşmesiyle meydana gelmiş olan haçlı donanması 300 büyük parça idi. Bu 300 gemi ile birlikte bulunan irili ufaklı gönüllü ve diğer teknelerle haçlı donanması 600 yelkenlik korkulu bir kuvvet teşkil ediyordu. Buna rağmen Doıya, savaş kararında değildi. Hayreddin Paşa'dan çekiniyordu. Fakat haçlı amiraller mecli si savaşa karar verince, cenevzili bir italyan olan Doıya, deıya kaptanı Hayreddin Paşa ile kozunu paylaşmak zorunda kaldı.
102
Türk donanmasının ortasına Hayreddin Paşa, sağına Turgut, soluna da Salih Reis buyruk veri yorladı. haçlı donanması en usta amirallerin elin de idi. Akdenizin hakimini ortaya koyacak olan savaşa böyle başlandı. Donanmasının azlık olma sına rağmen, derya kaptanı Hayreddin ilk anlar dan başlayarak yaptığı korkusuz atılışlarla sava şın hakimi durumuna geçti. Güzel sözlerle askerinin yiğitliğini büsbütün arttıran büyük Türk denizcisinin yaptığı saldırışlar, zaten savaşmayı istemeyen Dorya'yı daha çok yılgın hale sokmuş tu. Türk toplarıyla havaya uçan venedik gemileri ve zaptedilip içindekilerin kılıçtan geçirildiği diğer haçlı tekneleri savaşın hangi sonunca gittiğini gösteriyordu. haçlı donanmasının amirali cenevizli Dorya kararsızlıklar içinde çırpınırken, Türk kap tanı Hayreddin serbest ve yiğitçe atıhşlarla düş manı sarsmakta devam ediyordu. O koca haçlı do nanması şaşkınlık içinde idi. Büyük bir haçlı felaketi muhakkaktı. hıristıyan donanmasını felaketin bu derecesinden Akdenizin sularına in mekte olan karanlıklar kurtardı. Gece; Bızu'ın pençesinde kıvranmakta olan haçlı donanmasına Bızu gibi yardıma yetişti. hıristıyan gemilerinden denizin dibini bulmayanlar, karanlıktan faydala narak her biri bir tarafa dağildılar. Bu öyle bir kaçış oldu ki, ertesi sabah Akdenizi ışıklara boğan güneş, sularda yalnız Türk gemilerini ve o gemile rin yenilmez kaptanı Hayreddin'i buldu. Batının deniz dehası cenevizli Anderya Dorya ortada yoktu. haçlı donanmasından ise sular üstünde yüzen teknelerden kopmuş parçalar kalmıştı. Hayreddin Paşa, bu büyük zaferi kazandıktan sonra, oğlunu zafer müjdesi ve tutsak iki d.fışman amirali ile birlekte padişaha gönderdi. Kannuni, Türk gücünün denizlerdeki bu parlak zaferi şerefi-
1 03
ne şenlikler yaptırdı ve ulu kaptanına mükafatlandırdı. İ şte bu zaferdir ki Akdenizi, bir Türk iç denizi haline sokmuştur. Türk denizciliği nin bütün batıya karşı zaferi demek olan Plreve ze, tecellisi sayılan Hayreddin Paşa ile Dorya'nın da sınavı idi. Savaşın sonu, bu ırki sorunun karşı lığını en kesin şekilde veriyordu. Hayreddin Paşa, bu · büyük savaştan sonra ölümü anına kadar yıllarca Türk bayrağını Akde nizde rakipsiz olarak dolaştırdı. Bu yıllarda yaptığı kavgalar Plreveze savaşının yanında pek küçük kalır. Kanuni'nin eşsiz kaptanı, Pireveze eserinin yanına bir başkasını koyamadı. Çünkü o büyük bozgundan sonra batı, bir daha Türk deniz kahra manının karşısına çıkacak yüreği kendisinde bu lamadı. Akdeniz yıllarca Türk bayrağının gölgesin de yaşadı. Korsan Hızır, yenilmez Türk deniz dahisi Hayreddin Paşa olarak gözlerini kapadık tan sonra da onun manevi çocukları öteki büyük derya kaptanları Akdenizdeki Türk hakimiyetini devam ettirdiler.
104
TURGUT REİS Türk üstünlüğünü ve kahramanlığını sular da, Barbaros Hayreddin Paşa gibi yürüten ikin ci bir deniz erimiz Turgut'dur. Usta Hayred din'in çıraklanndan olan ve Türk adını Akdenizde onun kadar büyük bir ustalık ve bilginlik ile do laştıran Turgut; suların benzerlerini ancak Türk ırkında görebileceği eşine az rastlanır kaptanlar dan biridir. O da Akdenizin kucağına korsan ola rak atılmış o da kafir donanmalarına, adal{mna ve kıyılanna aman vermemiş, o da adı ve erliği önün de batılıları titretmiştir. Turgut, menteşeli bir çiftçinin oğludur. İlk gençliğinde ok atar ve güreşirdi. Daha o zamanlar da bile bahadırlığı ile tanınmıştı. Fakat onun yiğit liğinin parlaması, Ak.denizin Türk sularına açıldık tan sonra başlamıştır. Ü stün kahramanlığı ile az zamanda gemilere baş olan Turgut, hayatının so nuna kadar bu suların eşsiz kaptanı olarak dolaş mıştır. Turgut'un korsanlık hayatı pek şanlıdır. Ak.de nizin batı sularında, tıpkı Hızır Reis gibi, yıllarca kafirlere kan kusturmuştur. Düşmanı her basışın dan sonra gücü artmış, sonunda yirmi beş parça lık bir donanmaya sahip olmuştu. Kafirlere indir diği yumruklar öyle idi ki, batılılar, Hayreddin Paşa' dan sonra en büyük korkulu insan olarak -. Turgut'u tanımışlardı.
1 05
Barbaros'un en namlı çırağı olan Turgut, bu şerefi, deniz çarpışmalarında gösterdiği kahra manlıklarla elde etmişti. Ustası ile birlikte giriştiği savaşlarda, onun sevgisini ve takdirini kazanarak bahadırlık ve denizcilikteki değerini göstermişti. Koca Barbaros, korsanı kendinden bile üstün tu tarak " Benden daha yararlıdır!" demiştir. Kafirler eline tutsak düşdüğü zaman duyduğu yasda, Hayreddin Paşa nın, çırağı hakkındaki sevgisini gösterir: Turgut, gemilerini yağlamakla uğraştığı bir sırada basılıp hıristiyanlara tutsak olmuş ve cenevizde hapse konmuştu. Hayreddin Paşa bu haberi duyunca donanma ile cenevize geldi. Tur gut'u bırakmazlarsa bütün evlerini yakacağını italyanlara bildirdi. Bu ihtar Akdenize ünlü korsa nı yeniden kazandırmıştır. Turgut, batı Akdeniz sularında hıristiyanlan yıllarca kırdıktan sonra, ustarası Hızır Reis gibi, devlet hizmetine girdi. Kaptan Sinan Paşa Akdeni ze çıkıp Turgut'a haber salmış, o da batı suların da gelerek donanma ile buluşmuştu. Donanmala rın buluşması sırasında yapıları top şenliğinde Turgut un gemilerinin ateş üstünlüğünü gören Sinan Paşa, korsanın yamanlığını iyice anladı. Bu buluşma Turgut'u imparatorluğa kazandırdı. Dev lete hizmeti kabul edip namlı beğleri ile birlikte gelen korsana Karlıeli sancağı verildi. Barbaros Hayreddin Paşanın ölümünden sonra, 1ürk donanmasına başlık yapabilecek en büyük kaptan Turgut idi. Çünkü denizcilikteki bilgisi, zekasının üstünlüğü ve kahramanlığı ile Barbaros'un eserini yürütecek ondan büyük kap tan yoktu. Fakat kötü talih, Hayreddin Paşanın yıllarca şeref verdiği bu mevkii, onun yaman çıra ğından esirgedi. Türk milleti bu kahraman oğlun dan tam olarak faydalanamadı. Talihin bu kahpe '
llğinln baş sebebi, Türk soyundan olmayan bir 106
adam, sadrazam Rüstem Patadır. Mevkileri para
ile satan, çok rüşvet alan ve zekasını daima şahsı na ait menfaatlar için kullanan Rüstem Paşa. Tur gut'u hem kardeşine rakip gördüğünden, hem de kaptan paşalığı ele alırsa bir daha bırakmayarak kendisine engel olabileceğinden hiç sevmezdi. Onun için, Barbaros gibi doğru ve dik bir 1ürk olan çırağını her zaman kötülemiş, sığıntısı oldu ğu milletin bu öz çocuğuna karşı çok haksızca ha reketlerde bulunmuştur. Bu yüzden koca Turgut gücendirilmiş, 1ürklük kaybetmiştir. Kanuni, Tırablusu ele geçirmeye karar verdiği zaman, bu işi yapabilecek tak adamın Turgut ol duğunu düşünmüştü. Fakat Turgut o sıralarda devletin buyruğunun dışında olarak batı Akdeniz . sularında dolaşıyordu. Karlıeli sancağında. bulu nurken bir venedik gemisini basarak içindekileri kılıçtan geçirmiş yapılan şikayet üzerine istanbula çağırılınca Rüsten Paşanın, kendi hakkındaki dü şüncelirinden dolayı bir tehlike sezerek batıya doğru yelken açmıştı. Padişah bu halden kendise ne incinmiş bulunuyordu. Llı.kin tırablusun zaptı işi ortaya çıkınca, Kanuni, Turgut'u bağışladı. Kendisine bir altın kılıç ile bir de Kuran gönderdi, vazifeye çağırdı. Tırablus ele geçirilirse, beğlerbeği liği Turgut'un olacaktı. Padişah, Sinan Paşayı 1 20 parça kadırga ile gönderirken buyruğu Turgut'a bırakmıştı. Koca Reis devletin donanmasını diledi ği gibi kullanarak Tırablusu az zamanda ele geçir di. Kanuni'nin isteği yerine getirilmişti. Fakat ve rilen vazifeyi ustalıkla yapan Turgut, yine haksızlığa uğradı. Sinan Paşa, tırablus beğlerbeği liğini başkasına vererek Turgut'u yeniden gücendirmişti. . Türk soyundan olmayanların Turgut'jJ. yaptık ları haksızlıklar bununla da bitmedi. Kanuni, Tur-
107
gut'un yaptığı büyük hizmetlere karşılık olmak üzere kendisine Cezayir beğlerbeğiliğini kaptanlık ile vermişti. Padişahın bu kadirbilirliği, arnavut Rüstem Paşanın hiylesi ile yarıda kaldı. Sadra zam, Turgut'un beğlerbeğiliği istemediğini söyle yerek, Sultanı kandırdı. Menteşeli Korsan yine Karlıeli sancağında bırakılmıştı. Nihayet Turgut, sefere çıkan Padişahın yolunu önleyerek vaziyeti bildirdi ve beğlerbeğilini ağızdan istedi. Kanuni deniz erinin isteğini hemen yerine getirdi. Turgut, kendi milletinden olmayanların hıyane ti ile kaptan paşalıktan uzakta bulunduruluyor du. Fakat denizlerde bir yerin zaptı gerekti mi, Kanuni Süleyman, hemen Turgut'u anyor, kap tanlara ve serdarlara onun sözünden çıkmamala rını buyuruyordu. Yani donanmanın asıl kaptını Turgut idi. Piyale Paşanın kaptanlığı sırasında malta sefe rine çıkıldığı zaman da aynı şey oldu. 1 50 parça gemi ile sefere çıkan donanmanın kaptanı Piyale ve serdarı Mustafa paşalar, cezayir beğlerbeğisi Turgut'un buyruğunda idiler. Büyük deniz işlerin de Kanuni'nin bütün emniyet ve itimadı Tur gut'da olduğundan, kaptana .ve serdara, eski kor sanın fikirlerinden dışan çıkmamalarını sıkı sıkı söylemişti. Bu buyrukla yola çıkan donanma mal taya vardığı zaman, Turgut henüz gelmemişti. Kaptan ve Serdar, malta kalesinin ele geçirilmesi ni Turgut'un fikri ile yapmayı kararlaştırdılar. Lakin o gelinceye kadar boş durmamak için, lima nın korunması yolunda yapılmış olan Santırrna burcunun ele geçirilmesi işine giriştiler. Santırma kuşatmasının yedici günü Turgut Paşa, gemileri ile geldi. Paşa girişilen işi yerinde bulmadı, Malta kalesi alınmadan, burcun zaptının bir fayda ver meyeceğini söyledi. Fakat bir kere başlanmış olan kuşatma işine devam olundu. On yedinci gün son 108
bir saldınşla burca Türk bayrağı dikildi. Lakin bu başarı, bir çok namlı erlerin şehitliği ile elde edil di. Türk donanmasının ruhu olan koca Turgut da bu kuşatmada başından mermi yarası aldı. Ağzın dan burnundan ve kulaklarından kan gelerek düştü. Dört gün bu halde yattı. Beşinci gün , son savaşı olan bu çırpışmanın şehidi olarak gözlerini yumdu. Akdeniz sularında geçen pek şanlı bir hayat yine o sularda sona ermişti. Ölüsü, beş parça kadırgası ile Tırablusa gönderildi ve orada gömüldü. Turgut, milletimizin pek büyük çocuklarından biridir. Ustası gibi, tarihimize bir Plreveze arma ğan edememişse de, kahramanlıkta ve denizcilikte çağının en büyüğü olmuş, savaşlar kazanmış ve Akdenizde Türk adını şeref ile dolaŞtırmıştı,r. Ha yatının sonunda kazandığı şeref ise ustctSİ Hay reddin Paşanın ruhuna imrenme verecek kadar büyüktür.
109
KÜÇÜK MEHMET BEG Küçük Mehmet, Türkiye tarihinde bir deniz vakasının kahramanıdır. Bu vaka, Çanakkale Bo ğazı yakınlarında yapılmış küçük bir çarpışmadan ibarettir. Lakin bu küçük çarpışmanın kahramanı olan Küçük Mehmet, kavgada gösterdiği yiğitlik le, ülkeler aşan, kaleler yıkan, büyük zaferler ka zanan ve çığırlar açan kahramanların soyundan ve o ruhu taşıyan bir er olduğunu göstermiştir. Küçük Mehmet Beğin yiğitlik vakası, Türk italyan vuruşmalarının en uzunu olan Girit sava şının bir yılına rastlar. 1645 yılı Nisanında Türk donanmasının denize açılıp Giride varmasıyla baş layan ve yirmi dört yıl süren bu savaş sırasında Türkler, düşmanları ile Girit topraklarında ve Ak deniz sularında birçok kereler çarpış-mışlardı. Kara çarpışmalarının hemen hepsinde italyanları yenen Türklerin, donanmanın usta ellerde bulun mayışı yüzünden, denizlerde bazan başarı kazana madı�arı oluyordu. Venediklilerin üstünlüğü ile sona eren böyle bir savaş da 1659 da yapıldı. Köprülü Mehmet Paşanın sadrazamlığa geçisinin ikinci yılı idi. Donanmamız, düşman tarafından kapatılmış olan Boğaz yolunu açıp Giride yardım götürecekti. Bunun için de italyanlarla savaşmak ve onları yenmek gerekiyordu. İşte bu savaş Ça nakkale Boğazı yakınlarında yapıldı. Fakat bekle nilen sonunca ulaşılmadı. Yalnız bu çırpışma, ta rihimize bir yiğitlik vakası armağan etti: Venedikli italyanlann büyük ve ünlü bir mav nası, öteki teknelerin biraz uzağında,· Türklere karşı vuruşuyordu. Üç küçük Türk mavnasının 1 10
kaptanları olan Ömer, Süleyman ve BaW adlı de nizciler, bu ünlü düşman gemisini batırmak için tekneleri ile üzerine atıldılar. Türk mavnaları çevik hareketlerle büyük düşman gemisini çevirmiş hır palıyorlardı. İtalyan mavnasımn denizin dibini boylamasına az kalmıştı. Lakin yardımına yetişen başka venedik gemilerinin himmeti ile bundan kurtuldu. Düşman navnasını kurtaran bu yardım, Türk kaptanlarını müşkül duruma sokmuştu. Artık onlar için çekilmekten başka yapacak iş yoktu . Üç kaptan da tekneleri çekmek istediler. Ama saldırma sırası düşmana gelmişti. Venedikli ler, bu üç küçük tekneyi ele g�Çtnnek için Türk mavnalarının üstüne atıldılar. Omer ve Halil, us talıklarını gösterip düşman elinden kurtulmak imkanını buldular. Kavganın bahtsızlığı Süley man kaptanın omuzlarına yüklenmiş1'i:·· Süley man, gemisini düşmanın elinden kuramadı. vene dikliler onun mavnasını zaptederek yedekte götürmeye başladılar. Kavga, karaya pek yakın bir yerde olmuş kıyı dakiler Türk mavnalarının çevik ve yiğit hareketle rini sonuna kadar seyretmişlerdi. Bunlardan ikisi nin kurtulması ile sevinmek isteyen gönüller, üçüncüsünün götürülmekte olması ile yaslanıyor du. Kıyıdan, küçük Türk mavnalanmn bu usta çarpışmalarını seyreden Türklerden birisi, Ala.iye beği Küçük Mehmet Beğ, buna dayanamadı. Bir Türk gemisinin düşman tarafından göz göre göre götürülmesi ona pek ağır gelmişti. Bu hal Beğe ani bir karar verdirdi. Eline geçirdiği birkaç kayığa elli kadar er koyan Küçük Mehmet. düşman ge milerinin ardına doştü. Buyruğundaki bu elli kadar erle Türk mavnasını kurtacaktı. Kayıklar suda hızla kayıp venedik gemiylerine yetiştiler. Kayıkların , götürülmekte olan Türk mavnasına yanaşması ile venedik denizcileri ve Kfi.Çük Meh-
111
met'in erleri birbirlerine girdiler. Kama ve bıçak larla yapılan çok sıkı bir çırpışmadan sonra, Alaiye sancak beği yanındaki savaşçılarla mavna ya çıktı. Türk mavnasında yüz elliden artık italyan vardı. Küçük Mehmet Beğ, kendi erlerinin sayı sından üç kere çok olan venedikli kafirlerin üzeri ne atılmaktan çekinmedi. Kamalar ve bıçaklar burada sert ve daha usta�ıkla sallandı. İtalyanlar hiç beklemedikleri bu sa1dınş karşısında şaşırmış War. Küçük Mehmet, onların kendilerini topla malarına vakit bırakmadı. Mavnanın içindeki bütün venedikliler, Türk kama ve bıçaklarının al tında can verdiler. Küçük Mehmet. vuruşmadan arta kalan yiğitleri ile mavnayı kıyıya doğru yö neltti. Venedikliler buna engel olmak istedilerse de beceremediler. Türkler vuruşa vuruşa mavnayı kı yıya getirdiler. Küçük Mehmet Beğin başlık yaptığı bu küçük deniz vakası ilk bakışta o kadar önemli değil gibi gözükebilir. O; bu hareketi ile ne bir zafer kazan mış, ne bir kale almış he de bir ülke zaptetıniştir, ancak düşman ellerinden bir gemi kurtarmıştır. Fakat o; bu gemiyi almak için yaptığı hareketle za ferler kazanan, kaleler alan ve ülkeler zapteden kahramanların soyundan ve o ruhu taşıyan bir er olduğunu göstermiştir. Bir iki kayığa konulan bir avuç erle düşman gemilerine saldırmak ve onları alt etmek pek de yapılacak işlerden değildir. Küçük Mehmet, bu işi yapabilecek gücü kendi sinde duymak ve ölüme karşı yürümek suretiyle, hayatı hiçe sayan kahraman ve ulu Türkler ara sında kendisine şanlı bir yer ayırmıştır. Ala.iye sancak beği Küçük Mehmed Beğ, kah raman bir Türktür. Hernekadar talih ona küçük adını vermiş.tarih de sayfalarına küçük bir vaka sını geçirmişse de O, bu küçüklükler arasında büyük bir beğ olarak parlamaktadır. 1 12
TOPAL OSMAN PAŞA Tarihimizin Osmanlılar çağında Osman adını taşıyan birkaç büyük 1ürk vardır ki Topal Osman Paşa bunlardan birisidir. Büyük vatan çocuğu Namık Kemal'in baba tarafından atası olan Osman Paşa, hayatı ve bilhassa hayatının sonu ile 1ürklük için örnek kahramanlar arasında yer almak talihine erenlerdendir Adının sonuna paşalık ünvanı takılmadan önce, Osman, bir ağa idi. Osman Ağa. daha geçli ğinde zekasını ve kahramanlığını gösterebilecek fırsatlar bulmuştu. Bunlardan bilhassa� für deniz kavgası ünlüdür: Mısıra giderken, bindiği gemi, is panyol korsanlarının saldırısına uğrayan Osman Ağa, hıristiyanlarla pek yaman vuruşmuş, fakat kavganın sonunda tutsak olmuştu. Osman, bu kavgada ayağından bir yara almıştı ki, sonradan tamamen geçmeyen bu yara kendisine ebedi bir şeref gibi "topal" ünvanını bırakmıştı. Gemi ile birlikte korsanlara tutsak olan Osman, maltaya götürülmüştü. Orada bir fransız ile anlaştı. fransız, Topal Osman'ı tutsaklıktan kurtardı. Sonra yurduna dönmesini de temin etti. Topal Osman, fransızlann bu iyiliğini hiç unut mamış, kendisine, bilhassa sonradan büyük mev kilere çıkınca pek çok ikram ve lütuflarda bulun muştur. Osman P8f8, verilen vazfelerde gösterdiği başa nlarla yüksele yüksele vezirler arasına girdi. Çağı nın venedik savaşındaki hizmeti bilhassa ..önemli dir. Daha sonra Mora seraskerliğinde, · Rumeli beğlerbeğiliğinde bulundu. Ve sonunda bir Os manlı Türkü için çıkabilecek en büyük makam
1 13
olan sadrazamlığa kadar yükseldi. Korsan kavga sının topal kahramanın sadrazamlığı hayatının son yıllannd a yaşWık çağındadır. Topal Osman, sadrazamlıktan düştükten sonra Trabzona vali yapılmıştı. Yaşı yetmişe var mış, devlet ve millete yıllarca hizmetler etmiş olan Paşa, Trabzon valiliğine giderken, artık ömrünün son günlerini mutlak bir dinlenme içinde geçirmek ve bu tatlı son günler arasında Tanrısına rahatça kavuşmak hakkını da kazanmıştı. Fakat talih , onun için daha büyük şerefler hazırlamış, ününü ebedileştirecek son bir fırsat hazırlamıştır: On sekizinci yüzyılın ikinci yansında, Afşar Türklerinden Nadir, ıran tahtını ele geçirerek, acemlerin başına geçmişti. Bütün büyük Türk başları gibi, sahip olduğu devletin sınırlarını bü yütmek isteyen ve büyüten Nadir, Türkiyenin doğu taraflarında gerçek bir tehlike olmuştu. Os manlı 1ürkiyesi, bu tehlikeyi yok etmek mecbuıi yetini duydu. Fakat Nadir, yaman bir kumandan ve kahramandı. Onu ezebilmek için , büyük bir başa ihtiyaç vardı. İstanbul hükumeti, doğudaki tehlikeyi bitirmek üzere hazıladığı ordu için aradı ğı kumandanına, Trabzon valiliğinde son günleıini geçirmekte olan kocamış topalın şahsiyetinde duldu. Osman Paşa, doğu orduları serdarlığa se çildi. Büyük vatan şairimizin ulu atası, soyumuzun Afşar kolunun yaman çocuğu Nadir ile iki kere çarpışmıştır. İlk karşılaşma 1773 yılıTemmuzun da oldu. Biri Osmanlılık, öteki acemlik adına vu ruşan iki Türk kumandanı karşılaşmadan önce birbirlerine mektuplar göndermişlerdi. Topal Osman, mağrur hasmına yazdığı yazılarda çok gu rursuz bir dil kullanıyordu. Çünkü o, asıl - şiddeti ni er meydanı olan savaş alanlarında gösterecekti.
1 14
İlk karşılaşmada Nadir'in gösterdiği büyük kah ramanlıklar, önceleri tranlılan iyi duruma soktu ise de, sonunda 1ürkiye 1ürklerinin ordusu yaşlı kumandanlarının yüzünü ak çıkardılar. İran or dusu yenildi, Nadir savaşın şerefini karşısındaki ordunun kendi kanından olan kumandanına bıra karak kaçtı. Fakat Nadir, bir kere yenilmekle her şeyi kabul edecek insanlardan değildi. Osman Pa fBDın kendisini kovalıyamamasını fırsat bilerek bir müddet sonra eskisi kadar büyük bir kuvvet topladı. Yeniden sının geçerek, İst.anbuldan hiçbir yardım göremeyen Osman Paf&DID şuradan bura dan topladığı ordusunun karşısına dikildi. Bu çarpışma Topal Osman Paşanın son savaşı dır. Afşarlı Nadir, bu savaştı pek büyük kahra manlıklar göstermiştir. O kadar ki, bir ar� ık yara ordusunun halde, landığı m:rtıeviyatını bozmamak, için, gene dövüşe devam etmiştir. De nilebilir ki bütün ıran ordusunun yapamadığı şeyi. o. adeta tek başına yapmıştır. Nadtr'tn bu kahramanca saldınşlan ve hareket leri, Osmanlı ordusunun bozulmasına sebebiyet verdi. Paşa, ayağının sakatlığından dolayı, hususi arabası tçeristden idare ettiği savaşın sarpa sardı ğını görünce, büyük bir askerlik gücü göstererek dağılmakta olan ordusunu .topladı ve iranlılara karşı yeniden saldırttı. Fakat Nadir bu orduyu gene bozmasını bildi. Osman Paşa da gene topla dı. Ancak bir an geldi ki Topal kahraman, kuman dasındaki ordunun savaşı kaybetmek üzere oldu ğunu anladı. Çünkü Osmanlı ordusunda büyük intizamsızlık hasıl olmuştu. Zafer düşmana gülü yordu. Ö mrü şanlarla dolu olan bu yaşlı Osmanlı paşası. zafer tacının, yurduna saldıran adamın başına geçmesine razı olamazdı. Ordunusundakt intizamsızlığı kılıcı ile düzeltmeye. düşmanı yiğitlt gı ile alt etmeye karar verdi. Adaınlarftıın yardımı
115
ile atına bindi. Omuzlarına çöken yetmiş yılın ağırlığı sanki birdenbire yok oluvermişti. Kocamış paşa kılıcı elinde, erlerinin önünde acem ordusu saflarına daldı. Bu saldınş yaman oldu. O kadar yaman oldu ki bir an öncesinin üstün durumlu acem ordusu sar sıntılar geçirmeye başladı. Topal Osman, yetmiş yaşından beklenmeyen bu görülmemiş atılışı ile, az daha zaferi Nadir'in elinden alıyordu. Lakin, Paşaya bu kahramanlık vakasını hazırlımış olan talih ondan en büyük insanlık rütbesini de esirge memişti. Topal Osman, iran saflarından gelen iki kurşunla bu rütbeyi de kazandı. Kafasına rastla yan kurşunlar, koca Osman'ı yere yıktı. Erlerinin sonuna kadar vuruşması sonucu değiştirmedi. Nadir üstün gelmiş, Osmanlı ordusu yenilmişti. Osman Paşa . Bu, topal bir kahramanın adıdır. Bu kahraman, adının başında büyük bir şeref ni şanı gibi duran to_pallık ünvanını gençlik çağların da kazanmıştı. ömrünün sonunda ise. torunu vatan şart Kemal'in: .
Mevt ise son rütbesidir askerin!
mısraı ile söylediği büyük gerçeği, ölüm alanla rından kucaklayarak gençliğinin şeref nişanının yanına koydu, "Topal Şehit" ünvamm aldı.
1 16
AFŞARLI NADİR Türk milletinin anayurtları Türkistan ve Türki yede kurduğu devletler, taıih boyunca kurulmuş
olan bütün devletlerin en güçlüleridir. Fakat mil letimizin, yalnız anayurtlarında dünyanın en büyük devletlerini kurmakla kalmamış, başka milletler üzerinde de yüzyıllarca padişahlık yap mıştır. Çinde, hintte, ıranda, şimali Afrikada, Avru pada yabancı milletlere buyurukluk eden Türk kahramanları ve padişahları az değildir . .Jşte, Af şarlı Nadir, ırkımızın böyle kahramanlahndan ib risidir.
Nadir, lrana batlık yapmıf olan bir Türktür.
Bu başlık, on sekizinci yüzyılın birinci yansına rastlar. Şimali, Türklerle dolu bir 1ürk yurdu olan Iran dediğimiz toprak parçası, zaten yüzyıllarca Türk ırkından sülalelerin ve yiğitlerin idare ettikle ri bir ülkedir. Nadir. , bu ülkeyi kendi soyundan olan Safevilerden almış ve kurduğu Afşar sülalesi ile iranda 1ürk hakimiyetini devam ettirmiştir. Babası, Afşarlardan asilzade olmayan bir şahıs tı. Nadir de gençliğinde çobandı. İrana baş olunca ya kadar çok karışık ve sıkıntılı bir ömür sürdü. Özbeklere tutsak oldu, çetelere başlık yaptı, eşkı yalık etti. Bu yıllar içerisinde yiğitliği ve zekası her tarafa yayıldığı için etrafına toplananlarla büyük bir kuvvete sahip oldu. Daha hükümdar olmadan önce ıranı ele almıştı. Nihayet 1736 da o yurdun resmi başı olarak Nadir Şah adını takındı. Nadlr'in iran ordularını,? �aşına geçip komşula rına saldırmaları daha hukumdar olmadan önce başlar. İlk büyük seferini batı sınırdaşı ve ırkının ·.
1 17
büyük devleti Osmanlı Türkiyesine karşı yapmış tır. Türkiye o zamanlar kölelerin, dalkavukların ve iktidarsızların elinde.çürümekte olan yaşlı bir çı nara benziyordu. Buna rağmen, Afşarlı yiğitin kar şına dikilişi pek yaman oldu. Nadir, bu yaşlı çınarı temsil eden o çınar gibi yaşlı bir topalı yıkmak için iki sefer yapmak zorunda kaldı . Birinci seferini, 1733 yılının yazında yaptı. Ordusunda Afşarlı at lılar da vardı. Aynca araplardan büyük bir yar dımcı kuwete sahipti. Afşarlı Türk Nadir'in buy ruk verdiği iran ordusu ile, Osmanlı Türkü Topal Osman'ın baş bulunduğu Türkiye ordusunun yaptığı bu savaş milletimizin iki oğluna da kahra manlık fırsatı yaratmıştı. Hele Nadir, pek korku suz vuruşuyordu. Zaten o, savaşlarda bizzat sal dırmak adetinde idi. Böyle bir atılışla, iran ordusunun sağ yanına saldıran Türk askerlerini bozmuştu. Fakat onun şahsi kahramanlığı her şeyi hal edemiyor, buyruk verdiği ordunun safları arasında yeni yeni gedikler açılıyordu. Nadir, teh like gördüğü her yere yetişiyor, açılan gedikleri ka pamaya uğraşıyordu. Türklerin karşısında tutu namayan Iran ordusuna manevi güç vermek için oradan oraya koşarken iki atı vuruldu, lakin Nadir durmadı. Yine saldırıyor, yine vuruşuyordu. Fakat sonunda kolundan yaralanması Afşarlı kahramanı yere yıkınca ıran ordusu darmadığın olarak kaç maya başladı. Nadir de bir ata atlayıp kendini güç kurtardı. İkinci seferi bu yenilişten iki ay kadar sonra yaptı. Bu kadar kısa bir zamanda 80. 000 kişilik büyük bir ordu toplamıştı. Eylül sonlarında iki Türk yine karşılaşWar. Nadir önce Osmanlı ordu sunun öncülerine saldırdı, onları bozdu. Sonra Topal Osman'ın karşısına dikildi. Bu savaşta da ilkindeki gibi, pek erce vuruştu. Ordusunun ·sana n arasında dolaşıyor, zayıflıyan yerlere yardım
1 18
göndeıiyor, bazan da aksamakta olan yerleıi kılıcı ile d üzeltiyordu. Bir aralık baldınndan yaralandı, aldınnadı. Altındaki at düştüğü vakit bir diğeıine atlayıp yeniden vuruşa devam etti. Saldinşlan ile Türkiye ordusunu hırpaladı, sarstı. Bu seferki yi ğitlikleıi boşa gitmemiş, zafer ona gülümsemişti. Topal Osman'a şehitlik rütbesini armağan eden bu savaş, Nadir'e de büyük bir zafer kazandırıyor du. 1ürk Nadir, Osman'ı yenmişti. Fakat ne kadar yazık ve acı ki tarih sayfalarına geçecek olan bu parlak zafer bir başka millet adına kazan ılıyordu. Nadir'in 1ürkiye ordularını yenerek ırana ka zandırdığı zafer, yalnız bu değildir. Bir yıl kadar sonra yine sırf kendi zekasına ve askerliğine daya nan ikinci bir zafer daha kazanmıştır. Yine büyük bir 1ürkiye ordusunu yenmiş, ordunun kumanda nı olan Köprülüzade Abdullah Paşa başta olmak üzere ırkından binlerce kişiyi topraklara sermişti. Türkiyeye karşı kazandığı bu zaferden sonra, son safevi hükümdarının ölümü üzerine Nadir, iran şahı oldu. Fakat çobanlıktan yükseldiği hü kümdarlık onu yeıinde oturtmadı. Nadir gibi bir adam vuruşmadan. ülkeler aşmadan duramazdı. Şahhğından bir yıl kadar sonra yeni, büyük bir savaşa hazırlanmaya başladı. bu sefer. birçok ci hangirleıi çeken hindistana yapılacaktı. O sıralarda hindistanda Babür Şah neslinden Mehmet. padişah bulunuyordu. Savaş olmaması için Nadir'e bir elçi gönderdi. Fakat Nadir, ordusu nu yeni zengin ufuklara doğru sürmekten vazgeç medi. İlerledi. İlk büyük çarpışmayı Kabilde yaptı. Elli bin kişilik hint ordusunu az zamanda darına dağın etti, kale teslim oldu. Hind padişahı Kabilin düşmesi habeıini alınca korktu. Zaten bir zamandan ben hint padlşahlan daima zevk ve safa içinde yaşadıklarından yan ka dınlaşmış gibi idiler. H ükümet. başının 'fena oldu1 19
ğu her yenle olduğu gibi, kadınların, dalkavukla rın, cahillerin ve iktidarsızların elinde idi. Bu du rumda Nadir'e karşı durmak mümkün değildi. Savaşmasını bilmeyen hintlileri tepeleyerek or dusuyla ilerleyen Nadir, önemli bir vuruşmayı da La.horda yaptı La.hor kumandanı bu karşılaşmada iyi döğüştüyse de , hintlilerin hemen dağılmaları şehri Nadir'in eline düşürdü. Son büyük karşılaşma Delhide olacaktı. Hind padişahı buradan büyük bir kuwet toplamıştı. Nadir, bu ordunun bir kısmını vurdu, tepeledi. Bir aralık meselenin görüşme ile halli tarafına gidildi. İ ki hükümdar buluştular. Fakat tam bir anlaşma olamayınca, Nadir ordularına savaş buyruğu verdı, Delhiye girdi. Şehirde çıkan isyanı da pek kanlı şekilde bastırdı. 1ürklerin elinde bulunan zengin hint başka bir 1ürkün önünde dize gelmiş ti. Nadir, istediği barışı imzalattıktan sonra ancak masallarda rastlanabilecek kadar büyük bir ser vetle irana döndü. Nadir'in son büyük seferi Türkistan üzerine oldu. O çağlarda zaten dağılmış ve parçalanmış olan 1ürkistan, Nadir gibi bir devin önünde dura cak halde değildi. Afşarlı padişah bu seferinde de birçok yerleri irana ekledi. Nadir, zafer ardında koştuğu sıralarda tebasına karşı adaletle hareket etmişti. Fakat son zamanla rına doğru zulme ve zalimliğe başladı. Zalimliği günden güne arttı. Ağır vergiler koyuyor. isyanları pek kanlı şekilde bastırıyor, pek çok adam astırı yordu. Fakat bu zalimlik sonunda, kendi ölümü nü hazırlamış oldu. Öldürüleceklerini haber almış olan Afşar beğlerinden birkaçı canlarını kurtara bilmek için Nadir'i yok etmeye karar verdiler. Nadir bunlardan ikisini eliyle öldürdüyse de Afşar lı Salih Beğ, şahı yere serdi.
1 20
Çobanlıktan koca bir ülkenin başına kadar yükselen Nadir, yiğitlikte ve zekada büyük Türk padişahlanndandır. Hindistanı ve Orta Asyayı zaptetrnesi, Topal Osman Paşa gibi bir kahrama na üstün gelip Türkiyeyi yenmesi yiğitliğinin ve zekasının delilleridir. Yorulmak bilmeyen bir azme, öğünülebilecek bir kafaya sahipti. Son za manlarındaki zulmüne gelince, bir batı tarihçisi bunun hakkında "Onun zalimliği hükmettiği acem milletinin ahlaksızlığından ileri gelmiştir" der.
Afşar yiğiti Nadir, ırkımızın kahraman oldu ğu kadar da talihsiz bir çocuğudur. Çünkü bütün ömrünce ylğitllğini ve zekasını yabancı bir millet için kullanmış, kendi ırkının devlet lerini ve ordularını yenerek kazandığı zaferleri, Türk düşmanı bir milletin tarihine � etmiş tir. ...
121
GAZİ OSMAN PAŞA Gazi Osman Pata. tarlhlmizin en kara çağla nndan birinde yatamıt kahraman bir Türktür ki ufuk-larımızı felaket bulutlanmn çepçevre sar
dığı uğursuzluk yıllarında. karanlık gözlerimize bir çoban yıldızı gibi doğmuş. güneşi kararan Türk yurdunu ve yıldızı sönen Türk talihini aydınlat mak ve parlatmak için kanını ve canım ortaya koymuştur. Türklük için bu ileri atılışı iledir ki milletine büyük bir kahramanlık vakıası, saygı ile anılan bir ad ve tarihte eşine az rastlanır şanlı bir müdafaayı hatıra olarak bırakabilmiştir. Osman Pata. Tokathdır. Harp okulunu üçün cülükle bitirip kurmaylığa aynlmasından başlaya rak hayatının sonlarına kadar ordu saflarında mil lete hizmetler etmiştir. Bütün bu hizmetler arasında onu tarihte ve Türklük için birinci dere cede bir kahraman yapan Pilevne müdafaasıdır.
Osman Patayı tanımak Pilevne müdafaasını bil mekle mümkündür:
Öteki Türk ülkeleri gibi, Osmanlı İmparatorlu ğunun da, kolunu, kanadını kınp üstüne oturmak isteyen rusya çarlığı, 1877 nisanında Türkiyeye savaş açmıştı. Moskoflar bu savaşta ordularını çok hızlı yürüttüler. Maksatları bir an önce İstan bula yaklaşmak ve Türkiyeye bütün isteklerini kabul ettirmekti. Onlar bu isteklerini gerçekleştir mek için ilerlerken, Osman Pata da buyruğunda ki kuwetlerle Vidinden hareket ederek Pilevneye gelmişti.
122
İşte Paşanın Pilevneye bu gelişi ve girişidir ki beş ay kadar sürecek olan Pilevne savaşlarını do ğurup 1ürk tarihine altın bir sayfa daha eklenme sine sebep oldu. Pilevne o kadar önemli bir yer değildi. Fakat bu savaşın en kanlı çarpışmaları orada oldu. Bu çarpışmalar, Osman Paşanın Pilevneye girişinin ertesi günü başlamıştı. Günden güne şiddetini ve hızını arttırarak beş ay kadar sürdü. M oskofların Pilevneye saldırışı temmuzun yedi sinde başladı, eylül başlarına kadar devam etti. Bu müddet içinde üç büyük saldmş yaptılar. Bi rinci Pllevne savaşları adını alan ve iki gün süren ilk çarpışma, bin 1ürk şehidinin akan kanlarının ve duran kalplerinin karşılığı olarak Osman Paşa nın zaferi ile bitti. Moskoflar binden artık ._ölü. iki bin kadar da yaralı vermişlerdi. Bu ilk dayaktan sonra, ikinci olarak temmuzun on sekizinci ve on dokuzuncu günleri saldıran Moskoflar, önden üstün kuvvetleri ile birçok yerleri ellerine geçirdi ler. Fakat savaşı, kavga alanına · yakın bir yerde bir çadırın önünden idare eden Osman Paşanın çok sert karşı saldırışlar yaptırması, sonunda, düşmanı yeniden bozguna uğrattı. 1ürkler bu iki günlük çarpışmalarda subaylarından ve erlerin den çok şehit verdiler. Fakat İkinci Pllevne savaş ları da 1ürk zaferi ile sona ermiş oldu. M oskoflar son saldınşlannı 26-31 Ağustos günlerinde yapWar. "Altı Gün Savaşları" diye ünlü üçüncü Pllevne kavgalarında düşman olan 90.000 kişi ile vuruşmuştur. Ruslar. 30 Ağustos akşamına kadar verdikleri kayıplara bakmayarak tlerlemişler pek çok hakim mevkileri ele geçirmiş Uler. Pilevne ordusunun durumu çok nazikleşmiş U. Fakat Ağustos 3 1 'inde Osman Paşa, ordüsunu M oskoflara karşı büyük bir hücuma geçµ"di. Baş larının kahramanlığınıda örnek alan ordu, Mos-
123
koflann üzertne Allah Allah bağırtılan ile atılmıştı. Pek kanlı bir savaş oldu. Ve Türk ordusunun bu atılışı önünde düşman öyle bir bozguna uğradı ki kavga yelinde 20. 000 ölü bıraktı. Pilevne ve Türk şerefi bir daha kurtulmuştu. Bu büyük başarısın dan ve zafertnden dolayı hükümdar Osman Paşa ya gazilik rütbesini verdi. Moskofların yaptıkları . üç kanlı saldınştan da istediklert sonuç çıkmamıştı. Pilevneyi bu şekilde Türklerin elinden almanın mümkün olmadığını görünce düşman, kasabayı kuşatmaya karar verdi. Savaş alanında sırtı yere getirilemeyen Gazi Osman Paşa, bu şekilde alt edilecek, tutsak alına caktı. D üşman bu fikrini gerçekleştirmek için ey lülün ilk günlerinden başlayarak Pilevneyi sıkı bir kuşatma altına aldı. Kuşatma çok sürdü. Bu müddet içinde Osman Paşa, dışardan hiçbir yardım alamadığı, halde moskoflara pek büyük yardımcı kuwetler geliyor du. Buna rağmen yapılan her çarpışmada üstün lük Türklerde kalıyordu . Moskoflar kahraman Gazi Paşayı ve onun kahraman ordusunu, o kadar çok ve güçlü oldukları halde, yenemiyorladı. Birtnciteşrtnin son günlerinde beklenmeyen bir hadise oldu, Osman Paşaya moskof kumandanın dan bir elçi geldi. Elçi, Pilevneden çıkmak ve kur tulmak mümkün olmadığı düşüncesinde bulunan kumandanın dan teslim teklifini getirmişti. Paşa. düşmana, Türklüğe ve kendisine yakışır şekilde mertçe bir karşılık verdi. Bu karşılıkta şöyle diyor du: " Bu ana kadar yapılan çarpışmaları askerleri mizin kahramanlığı ile hep biz kazandık. Ortada teslim olmamız için hiçbir sebep yoktur. Aynca askeri namusun gerekli kıldığı hareket de henüz yapılmamıştır. Onun için düşmana teslim olmak
tansa, vatan, din devlet ve millet uğrunda kan larımızı seve seve akıtmaya hazırız".
124
Günler geçiyor, moskoflar bir başarı kazanamı yor, lakin Pllevne kahramanlarının yiyecekle& yavaş yavaş azalıyordu. İkinciteşrinle birlikte ha valar da soğumaya başladığından, elbiseleri sağ lam olmayan Türk erleri bir de soğukla savaşmak zorunda kalıyorlardı. Sonunda düşmanlar arasına yiyecek kıtlığı da katılınca Pllevne ordusunun du rumu çok güçleşti. Ekmek iyice azalmıştı. Et ihti yaçları da ordunun elinde bulunan öküzlerle gide riliyordu. Bu hayvanların sayısı az değildi. ama, onlar da açlıktan çok kırılıyorlardı. İkinciteşrinin ortası geldiği zaman , ordunun on beş günlük kadar bir yiyeceği kalmıştı Durum pek kötü idi. Doktorların elinde hastaların yaralarını sarmak için sargı bile bulunmuyor, bu yüzden her gün ölüm vakalan oluyordu. Düşman da ,proga ganda ile Türk ordusunun maneviyatını sarsmaya uğraşıyordu. Fakat ordunun kahraman paşasına bağı candan ve manevi gücü yerinde idi. Düşmanın aylarca uğraştığı halde alt edemediği Pilevne ordusu, açlığın ve soğuğun önünde yenil meye mahküm gözüküyordu . Bütün dünyanın gö zünü Pilevneye dikmiş olduğu bu sıralarda, Osman Paşa tilin ve tugay kumandanlarını telle karargahına çağırdı. Paşanın çadırında bir savaş kurultayı yapıldı. Kahraman Paşa, durumu arka daşlarının gözlerinin önünde açıkça koydu. İki şarttan birini kabul edeceklerdi: Ya yiyecek sona erinceye kadar dayanıp sonunda teslim olmak, yahut askeri şerefin gerekli kıldığı son çareye baş vurup bir çıkış denemesinde bulunmak. . . Bu iki şart üzerinde konuşuldu. Gazi Paşa, çıkış fikrinde idi. İleri gelenlerin çoğu da bu fikri kabul edince, moskoflara karşı son kozun oynanması karar altı� ili�ı. ' İki tümene ayrılan ordu 27 ikinciteşrin ·gecesi yürüyüşe geçti. Birinci tümen Gazi Paşa.tıinı buy ruğunda idi.
125
Ertesi sabahın çok erken saatlerinde, düşman topçusunun dakikadan dakikaya artan ateşi altın da, Pllevne kahramanları ileri aWdılar. Kahraman Gazi Paşa, askerlerinin maneviyatını arttırmak için ilerde bulunuyordu. Ordu yavaş sesle tekbir getirerek yol almakta idi. Düşmanın şiddetli ateşi ne rağmen az zamanda çok yüründü. Fakat mos kofların her an artan ateşi. 1ürk ordusuna kayıp lar verdiğinden, yürüyüş bir aralık biraz duraklar gibi oldu. Osman Paşanın yeni bir hamlesi bu du raklamayı önledi. Moskoflar bütün toplarını Türk lere çevirmişler, Pllevne kahramanlarının üzerine cehennem alevlen kusuyorlardı. Fakat Gazi Paşa n ın ordusu yine ilerliyordu. Düşenler arttıkça tek bir sesleri yükselmekte idi. O kadar ateş altında tekbir sesleri, sonunda moskofların manevi gücü nü sıfıra indirdi. Gazi Paşa ve ordusu ilerliyordu. Düşmanın birinci savaş hattına az bir yol kalmış tı. Moskoflarda kaçma istekleri gözüküyordu. Pl levne ordusu buna imkan bırakmayan bir hızla saldırdı. Mert bir süngü saldırışı rusları bu hattan söküp attı. Moskof siperlerine o kadar çabuk giril mişti ki, düşman ancak bir topunu kaçırabilmişti. Bu ilk zaferi ikinci bir kahramanlık beklemekte idi. Çünkü ele geçirilen birinci hattın bin adım kadar ötesinde ikinci bir hat daha vardı ki onun da hemen alınması gerekti. Paşa; buyruğundaki tümenin dört taburunu düşmana saldırtarak bunu da yaptı. Moskoflar iki hatlarını da Türklere ka�tırmış bulunuyorlardı. ikinci hattın zaptından sonra zafer ibresi düş manlara doğru dönmeye başladı. Çünkü iki hattı ele geçirirken büyük kayıba uğrayan ve subayları nın çoğunu şehit veren Türk ordusunun karşısına düşman her an artan bir kuwetle dikilmeye baş lamıştı. Moskofların asker üstünlüğü biİ'e dört, top üstünlükleri bire ondu. Pllevne kahramanları
1 26
düşmanın cehennem ateşine karşı durabilmek için insan gücünün üstünde bir gayret gösteriyor� lardı. Tüm birlikleri verdikleri büyük kayıplardan dolayı birbirlerine yardım edemez hale gelmişlerdi. Ancak kendilerine karşı yürüyen düşmanla boğu şuyorlardı. Moskoflar ise, romenlerin taze kuvvet lerinden bile büyük yardım görüyorlardı. Ayrıca savaşın aldığı büyük önemden dolayı kavga alanı na kadar gelen çar, hasta kuvvetlerini de ateşe sürmüştü. Türk birliklerinden bazıları, düşmanını dayanıl maz ateşine uzun zaman göğüs verdikten sonra, bir an geldi ki yerlerini bırakmak zorunda kaldı lar. Bunların geri çekilmesi üzerine Gazi Paşa, bütün tümeni birinci hatta almaya mecbur oldu. Düşmanını şiddetli saldınşı durmamıştı. Moskof lar ikinci hatta da aynı üstün kuvvetlarre yükleni yorlardı. Pilevne kahramanları, subayları ve erleri ile birlikte az rastlanır bir yiğitlikle çarpışıyorlardı. Bu kahramanlar alayının kahraman başı olan Gazi Osman Paşa da erlerinden geri kalmak iste medi. Düşmanın göz açtırmayan ateşi altında çır pınan ordusunun manevi gücünü arttırmak için, o da kılıcını sıyınp erlerinin arasına karıştı. Koca Gazi. genç yiğitler gibi vuruşuyordu. bu canlı kah ramanlık lev-hası, kahpe bir kurşunun Osman Paşanın bacağına girdiği ana kadar devam etti. Koca kahraman yaralanmıştı. Bu hal ordunun manevi gücünü epeyce kırdı. Her taraftan çekiliş başladı. Bu sırada ikinci tümenin gösterdiği kah ramanlıklar da sonucu değiştirmedi. Pilevne kah ramanları, beş aydır destanını yazmaya uğraştık ları kasabaya doğru çekiliyorlardı. Artık yapılacak birşey kalmamıştı. Askerliğin gerekli kıldığı son te şebbüs yapılmış, ama talih güler yüz' gösterme mişti. Tugay ve tümen kumandanlarının da baş vurmaları üzerine teslim olunmaya karar verildi. ·
127
Gazi Paşa "ateş kesi" buynığunu ağlayarak
verdi. Moskoflar şartsız teslim istiyorlardı. Yapıla
cak başka bir şey kalmadığından bu da kabul olundu. Yüz elll gün zaferden zafere koşmuş
olan Pllevne ordusunun sonu, işte bu dehşetli fakat şanlı facia oldu. Savaş alanına kadar gelmiş olan çar, Pllevne kahramanını kabul etti. Bu kadar büyük bir kah ramanın kılıçsız gezmesinin yakışıksız olacağını düşünerek, Paşanın kılıcını verdi. Çann yanına iki adamının yardımı ile girmiş olan yaralı kahraman, oradan şanlı kılıcına sahip olarak çıkmıştı. Tarihte, hele Türk tarihinde namlı askerler çok tur. Bunların kimi büyük meydan savaşları ka zanmış, kimi alınmaz kaleleri yıkmış, bazıları şanlı müdafaalarla düşmanlarını ezmiş kimseler dir. Az bir kuvvetle üstün düşman ordularını yenen, orduları ile birlikte toprağa düşen kahra manlarda vardır. Fakat tarihte düşmanına yenildi ği halde zafer ve şan kazanmış erler azdır. Gazi
Osman Paşa, bu erlerden birisi olarak yakın çağlar tarihimizi süslemektedir. En vahşi kalp
lerde bile saygı duygusunu uyandırması, onun ululuğunu ve kahramanlığını göstermeğe yeter.
1 28