Osman Turan - Oniki Hayvanlı Türk Takvimi

Page 1


DIL VE TARiH- COGRAFYA FAKÜLTESI YAYlNLARlNDAN TARIH SERiSI: No. 3

OSMAN

TURAN

ONiKi HAYVANLI TÜRK TAKViMi

Istanbul

Cumhuriyet Matbaa••

1 9 4 1



ONiKi HAYVANLI TÜRK TAKViMi



DIL VE TARiH- COGRAFYA FAKÜLTESI YAYlNLARlNDAN TARIH SERiSI: No. 3

OSMAN

TURAN

ONiKi HAYVANLI TÜRK TAKViMi

Istanbul

Cumhuriyet Matbaa••

1 9 � 1



ÖN SÖZ

Türklerin daha Islam medeniyeti çevresine girmeden önce kullan• dıkları

On i k i

Ha y v a n

T a k v i m i,

umumiyetle bilindiği

Or t a ç a ğ'ın son zamanlarına ka­

gibi, bazı Türk şubeleri arasında

dar kullanılıp durmuşdur. Bilhassa Uzak Şark medeniyeti çevresinde yaşayan muhtelif kavimlerde mevcud olan bu takvimin, Türkler ara­ sında, Islam medeniyetinin kuvvetli tesirlerinden sonra da yaşaması, �üphe yok ki h i r,

A I t ın

an'anelerile

1\1 o g o I Or d u

Uz a k

istilasının bir neticesidir : M a v e r a ü n ve

lr

Ş a r k

a

n

IY

e

sahalarına Türk - Mogol göçebe

kültürüne

bağlı

Uygu r

medeni

an'anelerini getiren bu istila neticesinde, bu takvim\ daha ziyade chan­

cellerie an'anesi halinde bir takım Türk devletlerinde devam edip dur­

muş. bir çok resmi vesikalar bu ta ' kvim ile tarihlenmişdir. Bu bakım­ dan,

Or t a ç a ğ

Türk tarihile uğraşanların bunu öğrenmeleri arneli

bir ihtiyaçdır.

Türklerin Or t a ç a ğ'da

kullandıkları kronolojiler hakkında il­

mi ve arneli mahiyetde bir takım eserler mevcud olduğu halde, On i k i

H

a

y va n

takvimi hakkında elde toplu bir eser bulunmaması, tarih

Chavanu z a k ş 3. r k

<uaşdırmalan için büyük bir noksan teşkil ediyordu. Gerçi n es

ve

de

s au s su r

gibi alimler bu takvimin

medeniyeti çevresinde kullanılışı ve bilhassa menşei hakkında mühim tedkikler icra etmişlerdi; fakat bütün bu tedkikler, çok dağınık bir halde idi, ve bilhassa genç tarih araştırıcıları için arneli bir yardımcı mahiye­ tini haiz bulunmıyordu. İşte çalışkan ve değerli talebem

Os m a n

T u r a n' ın bu mo­

nografisi, bu boşluğu muvaffakıyetle doldurmakda ve büyük bir ihti­ yaca cevap vermekdedir.

llim dünyasına takdim etmekle derin bir

sevinç duyduğum bu monografi,

On i k i

Ha y v a n

takvimi hak­

kında şimdiye kadar meydana ç:karılan bütün malzemeyi, ileri sürülen bütün fikirleri büyük bir dikkatle bulasa ve mukayese eden güzel bir

mise

au

point'dır. Genç araştırıcı, şimdiye kadar malum olmakla bera­

ber üzerinde ı;alışılmamış malzeme üzerinde uğraşmakla iktifa etmemiş,


II ayrıca, birinci d er ec ed e mühim olmamakla b eraber, bazı y eni malze­ m eyi de bulup işl emişdir. Bu

Oniki

Hayvan

takviminin m enşei

hakkında es erin

sonunda iler� sürülen faraziyeler, şüphe yok ki çok zayıfdır; v e esasen bu hususda, şimdilik eld e bulunan malz em e de bu m enş e m es el esini aydınlatabilm ekden çok uzakdır. Nitekim bu hakikati Os m a n

T u ra n

da,

ciddi bir araştırıcının ittiba'

çok iyi bilen etmesi zaruri

olan kaid eleri daima göz önünd e tutarak, bazı şahsi düşünc elerini sa­ d ec e zaif bir faraziy e ş eklind e ortaya koymakla iktifa etmişdir. -Esas en m evcud kaynaklardan t enkıdi bir suretde istifade edilmiş olması, şim· diy e kadar

Ş a

r

k d

a

ve

G a r p d a

b u m es' eley e aid yapÜmış

t edk.iklerin ihmal edilm emesi; genç mü ellifin tarihi t edkikat usullerin e v e m evzu il e alakah g eniş bir tarihi bilgiy e sahip olduğunu göster· m ekd edir. Ankara Tarih fakült esi, milli tarih araştırmaları için böyle y eni v e kıymetli unsurlar y etişdirm ekle, m emlek etin k endisind en b ekl ediği en büyük vazifeyi ifa etdiğin e kanidir 1 Çünkü ancak bu sayed edir ki

m emleketde hakiki bir ilim faaliyeti başlıyacak, v e tarihi t edkik na­ mına bugün maalesef ortalığı dolduran v e cihan ilim al emince ancak istihfaf v e lakaydı il e karşılanan usulsüz v e manasız es erl erin y erine tam manasiyl e ilmi mahsuller m eydana çıkmağa başlayacakdul

Ankara, 31 mayıs, 1941

Prof. Dr. M. Fuad KÖPROLO

\


F I H R I ST

Sahife 3

Başlangıç B i b ıi y o g r

a

Cik

1c

m a I

n

ik i

Ecn ebi

Tedkikıeri,

..

T e n kıd!i .

. .. .

....

.

. .........

...

...

..

.

...

T ü r k 1 e r de O ni ki

A.

. . . .. . .. . .. . . . .. . . .. . .. .... .. . .. . . . . . . . . .. .. .. . .. . . . . ...... H a y v a n Iı Ta k v i m i n E s a s I a r ı

B. Türkiyedeki Tedkikıer K a y nak l a rın O

:

di n i

H a yv an

v e

m iı I l g ü n I e r

Ta k v i m i n i n

( Bayramlar)

i n t i ş a r ı : I. Türk

7 10 24 43

Kavimıerinde, ll. Türk olmıyan kaviml erde : Çinlilerde, Hindi-çini v e Tibetde ..... .. . ... . . . . . .... .... ..... ..... ... ... .. . . . . .

Oniki

H ayv an

Ta k v i

m

in

.

M e n ş e i : A. Tedkik­

47

lerin n eticesi, B. An' an e v e kaynakların işaretleri, C. Ted­ kik!crin t enkıdi.

Oniki Hayvan Tet emik bir m enş eden mi ı�eliyor? ..... .... On i k i

Ha y v a n lı yıl l a rın

(Ahkam-i sal-i Türkan)

De v r i

v a s ıfl a rı

. ...... ...... .. ....... . . .. ... . . ... . .. . .... ..

Uygurlarda Oniki Hayvanla ilgili günlük

.

vasıflara dair bazı

.... .. . .. . . ......... .............. ...... ... .. . . . ........ .... . . ....

kayıdler

Ahkam-4 Sekiz yulduz .............................. ...... ......... ....... . .

.

Devri Ahkamın mana v e mahiyeti .... .... ............... ..... . ..... . .

Hayvan adlarının Türk lehcelerinde aldığı ş ekiller ........ . . .. .

..

Hayvan Devresi yıllarile miladi yılların mutabakat cedv eli .... .

.

Abkam-i sal-i Türkan' a aid bazı m etinl er ....... .... .. . .. . .. .... ..

..

Eklem eler

. . ....... . . .. .. . . . . . . . . . . . .. . .. . .. . . . . . . . . . . . . . .. ... . . . . . . . . . . . . . . . . .

Bibliyografya Umumi Endeks

· · · · · · · · · · · ·· · ··· · · · · · ··· ······ ••• •!• • · · · ·· ···· ················· ··

64 89 97

98

100

104 707

108 119 123 129



ONIKI HAYVANLI TÜRK TAKVIMI

_

ONIKI

HAYVANLI

T. T.

-

f



BAŞLANGlÇ

Geniş anlamiyle

t a k v i m,

yani, zamana kıymet vıermek fikri,

beşer�yetin zaman ve mekan meıfhumlarını :iıdr�kile baŞlar. Bu idra­ kin helirmesirıde,

gece.gündüz, yaz.kış gibi, müşahha s devri hare.

olduğu

ketlerin

esas

dışında,

zaman

şüphesizıdir.

mefh umunun

Yoksa

insan

devri

bu

hareketler

bir yer

kafasında

alabil­

mesi içm çok uzun .bir tekamü!l devresinin geçmesine ihtiyaç oılurdu.

c er r e d 'bir zaman mefhumu da adeta tasavvur edile­ mez. Bugünkü iptiıdai kaıblleleırin tedkiki ile, i ç t i m a i y a t ç ı l a r sıhri ve Id i n i a 'Y i n ve merasimlerin, yani afaldden ziyade m i S­ t i k u nsurla rın , zaman mefhumunun ve onunla a�a!kallı tasavvuril:a­

Böyle

rın

m ü

do ğm a sı nda ve inkişafında rol oyn adığını kabul etmekdedirler. Bu

ildrakirı başilamasıyla, insan toplu'Lu!k.lan, hadis el eri, cemiyetin kad­ rosuna .göre, mühim ve müessir b�r takım valk:all.ara nü,lbet ederek oniJ.ara zaman seyri (continuite) içirıde hir yer verir. Eğe!r cemiyet zamanila başka mührim bir irıkilalba, 'büyük bir a.Lete uğramış veya yüksek bk kurtuluşa kavu şmuşs a, ·bu ikinci önemli günıler hafızall.aroa yerleşir. Bu sure�le ikinci bir ehemmiyetine göre,

bazan

t

a r i h Ib aş 1 a n

g ı c ı

birbicisirıi unutdurur, ve

doğar. Bu,

artık

(A)

dan şu kadar önce veya sowa yerirıe (B) den şu ıkatlar önıoe veya sonra (C) ve k i

(D) hadtseleri

ç a ğ 1 ar d a

olmu şdur, denilir.

Y a zıd an

ö n c e­

veya yazıyı henüz ku[]llanmıyan geri cemiyet[erde,

bu hesaplar, h:ep ağızlaııda dolaşan men'kul atdan :iıbaretdir. Yazının baŞlaımasıyle bun1<ı!r tabü lkail:eıme geçer,

ve daha

kr on

ol o j d. ik

bir mahiyet aO.ır. Ziaımanın ölçüilme si ve bu illçülde taikip ci:lilen usul­ ler, cemiyetllerirı içerisiniCl.'e !bulunıduld·arı şartılara, kültür seV'İ.yele­ ç a ğb i

1 i ğ (kronoloji)

sis..

rirıe sıkı bir suııetde bağlıdır.

İleri bir

temini, yalnız

değil, kullanm ak içirı de, onunla mü.

tenasip

y a ra tm a k

bir medeni

seviyeye erişmek gerekdir .

Bunun içirıdir ki

�leri ıkro.noloji sistemllerini rnü.tekamil cemiyefleırin ma.hsull.ü sayıyo­ ruz. Buna 'birıaen mil]!letlerıin takviımlerini t a r i h i

ibakunınıdan

da elzemdir.

tedkik,

ım e ıd e n i y

et

Tarih, hwdi:sel eri ancak zaman ve meikan içinde tesbit etdilkden


BAŞLANGlÇ sonra kendisine mail edıelbdllir. Bugün ellimiııde :bulunan tarihi eserler, alışdığm:ıız tarih (Id a t e s) 'lere göre taıri:hlenmişdiT. Halbuki geç­

mişe doğru çıkıllldık.ça meden�ye.tllerin şumiill sahalan daraldığından ve ' birbirlerine olla n karş!lıkh tesirleri yavaş ve az oliduğundan, muh­ telif kavirnlerin

:bize intikal eden

a zılı v e s i k a 1 a r ı n d a

türılü takvim sistamilerine göre şu tarzda, ve mesela, Ç i n c e biT vesikada: [«falan hükümdarın filan saltanat yılı, falan devrenin filan senesi», Orta As y a d a : «filan hayvan yılında, falan hanın filan eüliıs senesinde, ve nihayet G a r p t e : «konsül tarihinin filan se·· nesinde veya Yunan İndiction'unun falan yılında� ı gibi bir takım

tarihiler verilise illk lbakı�da bunlar bizim .için

.•

biır şey ilfakie etmezıler;

fi]haJkilka müşterek bir öllçüye lüzum vardır. Bundan do'layı 'bu gi(bj haıllerde ilk önce hatınmıza gelen şey, muhte!lif kavimler, gördüL

leri vıeya i:şit!dililler i vak!ari.an teSbit ve tevri:hlde ne g:i:bi usuillere baş­ vurmuşlardır? Biz onların tarihlerini nasıl anlayoruz; başka bir ifa­

de ile, z�kretdikJeri hfııclise!l.eri bizim zaman ölçümüz içerisine nası�

naklediyoruz? Milletierin çağbiliğ (chronologie) leri hizi iki bakımdan aılakalan1dırır: 1 ) vesı'lk.ala.rtia ziJkreldillen vak'·aılann tarihini tıeSbfi.t;

2) kullanılan taikviımin esaSlaiTI.e onu kullilanan kavımin kül tü ır s e v i y e s i v e t e f e k k ü r s i s t e m i arasındaki münasebetleri tayin etmek. Birinci mesele tarihçileri çok erkenden uğraşdırmış ve bu hu:msda umumi veya hususi mahiyetde bir çok araşdırmalar ya­ pılmışdır. Son olarak tarafımızdan tercüme edilip 'basılınakda olan E. Ca v a i g n a c'ın «Chronologie de l'histoire Mondiale:o adlı eseri umumi bir bi1gi Ekiinmek istiyenlere tavsiye edillebillir. Tarih tookHderine baŞlıyanılarm tecessÜısü, daha illX anrhı:rda bu

zaman ölçülmesi meselelesine intikal eder. Başka milletler için teces­ süsü tatmin etmek ,güç değillidi:r. Fakat ne yazılk ki tarihimizin he­ men her sahasında olan ihmal, kültür tarihi sahasında daha fazia

varid olması dolayısiyle, takvim meselelerinde de ·pek tabii olaTak ken­ dini göstermekdedir. Bizim bu eserimiz işte bu milli ihtiyacı karşılamak arzusile yazıl­ mışdır. Ted:kiklerimde, daima irşadlarından istifade etdiğim muhterem

F u a d K ö p r ü 1 ü'ye, Prof. Z e k i V el i d i A. İ na n'a, ve ıkitap tedarikinde yardımlarını gördü­ ğüm kütüphaneler müdürü B. Az i z B e r k e r ' e, İstanbul rasad­ hanesi müdürü B. Fa t ı n Gök m e n'e ve eseri 'baOO.ırmak fedaüstadım

Prof.

To ğ a n'a,


5

ONlKl HA YVANLI TÜRK TAKVlMl karlığına katianan Dil, Tarih ve Coğra-eya Falkilitesi burada te§elckürlerimi billdrimeyi bir lbcrç billiim.

Dekanlığına

Kaynaklara aid kitap ve· şahıs adlarını transkripsiyon edeııken

ıbugünkü harfierimize uymıy·an şu tb

=

ü'

h .

=

(_'

� = J;.,

şekilleri kullandık:

kb= t' dh = :, ' s= ıf, d= ı.}#, t = .J., ' =

t_,

=

J,

.

k

=

�'

.

h=A

-.

Osman TURAN



BİBLİYOGRAFİK

İCMAL

Bugün, o n i k ıi h a y v a n �ı ı T ü r k T a k v 1 m i h�kında mevcud aıraştmma1arın bir kıısmı ilm i likıd en uzaktdır; :bir !kısmı ıda

onun tek bir cephesine aiddir. Bunları ..A.v:rupa'da ve bizde olmak üzere ikiye ayırarak kısaca bir .gözden geçirmek lazımdır.

A. ECNEBİ TEDK1İ!KLERİ : L. İ d e 1 e ır·'in J. Asiatiqııe'in 1835 Avriı nüshasmda tercüme edilen, ve K :l a pr o th tarafından haşiyelenen ,,Memoire sur la chronologie de Khata et d'Igour» adlı makalesi, U 1 u ğ B e y'in eserinde oniki ;hayvanılı Tilirk ta:kvimi hakkınıda verldiği malfı:matın nakill ve biraz da iza!hınıdan tbaretdir. K l ap r ot h' un haşiyeleri de bazı istılahların tashihlerineı müt€\. allikdir. Bundan dolayı bunlan, 1665 de H y d e tarafından latin{!eye ve S e d i ll o t tarafından 1847 de fransızcaya yapılmış tercüme Ierin lbir kısmı olaraık te�ıak.ki edelbi:1iriz. J. H all e V ıy'nin cD€ l'in­ tmduction du Christianisme en Haut Asie» (Revue de l'istoir des refJ.i'gions t. XXII. 1890) de ileri süııdüğü ükir, menşe mesel:esine ai!d ve tamamen irudi faraziyel emen ibaretd:iir. F. B o [ ıl'ün de menşe'e taıilluk eden yazısı ( Sphaera'da, 1903) ayni mahiyetdedir. Oniki hay­ van takviminin menşe'i meselesi le uğraşanlar arasında E. Ch av a n­ n e s'a mühim bir yer veırmek i:cap eder. Bu, takvime akl bir takım Çince metinler nıeşrederken ta:kvimle, onu doğuran ibtidai Türk te­ fekkürü arasmda bir takım münasebetler tesisin e çalışmışdır. Fakat o, bir türkiyatçı olmadığından, bu hususta Ç i n kay­ naklanndan edinebildiği malumatla iktifa etmişdir. Orada, biraz da onu kullanan kavimlerden bahseder, faıkat takvimin mahiyeti ve başka ilgili olduğu diğer meselelerle uğraş­ maz. C h a v a n n e s'ın «Le Cycle turc de douze animaUX» adı­ nı taşıyan bu e seri , T'oung Pao'da 1906 da neşredildikden sonra Leide'ıde ·bir kitap haılinde intişar etmişdir. Clh a v a n n e s'ınki kadar mühim ollmamak!la b eraıb er , Hinld ve Tibet kayna:klaınna istinaden menşe' meselesinde onun Twk tezini tekid tiden B. L au If e r'fu makalesi de mühimdir (T'oung Pao, 1907). L. d e S a u s s ur e 'ün


8

B!BL! YOG-RAF İK !c MAL

[T'oung Pao 1910 ve J. Asiatique, 19201

deki makaleleri de münha:.

sıran menşe ile iştigall etmekde ve bunu Ç i n mique)

tefekkür sistemine bağlamaik

Th om s

ri h

e n, Orhan yazıla.ınnda geçen

1 er i

h e y 'i

istemel�ded.rr. on iki

( astrono­

Merhum

h a y v a n il ı

W.

ta

-

izah için ,takvimin ıbünyesi 'h akıkında . kısa fakat faytdail.ı

bilgi verm�dedir.

Büyük bilgin

P. P e 1 ,ı

i o t,

T'oung

Pao'daki

cNeuf notes sur des questions d'Asie Centrale .. adlı yazısında hilvesile ibu sistemin Gök Tür k 1 e r'de ve onlardan önce diğer Or:ta Asya kavimlerinde mevıcudiyetini isbat etmekdedir. Mısır arkeoloj i muıhtı.

ralarındaıki makalesi, .orada neşir ve tercüme edilen M ·a k

Türk taıkv.imine aid metnin güzel bir izahıdır.

S

am

r

i z i'nin

o i 1 o 'V i ç

takvimlde kuıllanı1an hayvan adlarm.ın muhtelif Tüink kavimlerinlde

arzetıdiği

ta!kviımi ıbazı haUık iUkaıdlarını gösterir ata­ neşretdiği 'belgeleri ırusca 1bir risaJ.e halinıde çıkarmışdır. R. Ra h m e t i tarafından almanca bir bulasası [Un­ garische Jarbücher, XI] yapıılan fbu yazıda, 'belgelerin tefsirine isti­ naden menşe hususunda !bazı mütalealar illeri s ürülrrnüşdür ; 1925 de Leningrad'da 'basılmışdır. L ü d e r ·s' in cZur Geschichte des Osta. siatisches tierkreises, 1934:. eseri C h av a n n e s'ın TüTk ashna dair tezini ;tenkidden ibaretdir. T u n a B u ı g a r 1 a r ı hanianna aid vesikalarda gegm ek!de o!lan 'bazı tabirleri halllederek Türk taıkvim i­ nin Bulıgarla:rıda da mev:euıd iyetin i iSbat eden M i k k o \1 a 'nın ma­ kalesi ıbizim için QOk önemHdir. Mm. de la societe fino-ougrien, 1914, XXX, de alınan·ca olarak intişar eden bu yazının bir bulasası macar. ca ollarak M or av c s i k tarafınidan neşredilıniştir [Magyar Nyeilv, XVII] ; Za!kir Kaıdiri tarafından yapıılan ihtirnamsız 'bir tercümesi Türk Yurdu'nda [Nisan, mayı.s, haziran 19301 çııkmışdır. K o t w i c z ' in M o go I t a:kv imi lhakk ı ınıda Rocznik Orientalisticzny II ( 1925) ) ve IV­ ıdeğişmeleri ve

lar sözü mahiyetinde

deki lehçe ve fransızıca huiJ.asaları i1e çıkıan makaleleri oniki hayvan takvimi bakınundan ıda önernai 1Yazı kayıdlları

ihtiva

etrnekıdediT.

cDie Chronoloische Alttürkische İnschriften ( 1898) • küçü. cük bir müsbet tarafı varsa o da yalnız karışl'k ay adlarını düzeltmeden M a r q a r t'ın

adlı eserindeki pek kısa ve sathi malfunat Birimi'ye dayanır ve

ibaretıdir. O, B ir u n i'nin eserinde mesküt geçilen bütün meseleılerin

hailini müsıtatkbe[ araştırmallamdan temenni e'der. Ma11quart'ın ne kay­ naklarıdan ve ne �e zamanına değin yapı!lan malıdut halherdar olmaldığı anlaşılıyor.

a:raştır ma.üaır ıd an

B. TÜRKİYEDEKi TE DKİKLE R : Türık takvimine dair tıürkçe


ON!Kl HA YVANLI TÜRK TAKV!Ml

9

yapılan neşlriyat daha maıhldut ve çok sathMir. M. Ş er e f e d d i n'in Milli Tetebbu lann V inci sayısındaki yazısı çok umumi mahiyetde küçük bir makaledir; N as i r e d D in T u s i, Mahmud Kaşgari ve '

Abbas Vesimin eserlerinden istifade etdiği anlaşılıyor. RahmetliZi­ y a Gök a 1 p, önce Milli Tetebbular'da (III) , sonra da aynen Türk J\!ledenyeti Ta rihi nde bu 'bahs.? dair yazdığı yazılarda başlwa E. Cha­ vannes'ı mehaz ittihaz etmiş ve oradaki Tiir'k tefclclriir sistemini D u r k h e i m ve M a u s'ın i p t i d a i t a s n i f ş e k i ll e r i hak­ kında yazdıkları içtimaiyat makalesine uygun bir şekilde tasnif et­ mişdir. Binaenaleyh takvimle yalnız Türk tefekkürü 'bakımından ve '

Chavannes'dan eıdinebilldiği malıimat niSbetiniele ilgileniyor. Avraım Galanti, Küçük Türk Tetebbular'ında Türk ay adiare hakkındaki ya­ zısında, Brrlıni'nin verıdiği yanlış ay ald!larıru tekraıflamış ve başka kayna:klarla bmbirine karışdırınıŞdı. Dr. R ı z a N u r'un Türk Yurdu [sayı 19, temmuz 1926] ve aynen Türk Tarihi (XII) indeki yazıları çok umumidir; orada, Gazi Paşa'ya sunulduğu bildirilen bir yazmadan alınan alıkama dair malumat faydalıdır. Prof. R. R a h m e ·t i Arat'ın 1937 tarih kurultayında okuduğu c Türklerde Tarih Zaptı-. adlı risalesi, sadece neşredilen Uygur metinlerindeki tarih atma şekillerinin bir toiplanmasından �iıbaT'etd:i!r"., ki rnüellifin vaktile neşretdiği cTürkische Turfan _texte. d'eki metinlerden çıkarıılmış­ dır. Yine ayni kurultarya Fat i n Gö k m e n tarafınıdan takdim edilen «Türklerde Hey'et ve Takvim. nam r1saıle, -başlıca Tusi'ye is­ tina:d ederek takvianin riyazi ve hey'i esasile meşgul olmai«ladı:r. -

Bu andığımız araştırmalardan :başka, dolayısil.e, rnevzuumuzdan baihseden diğer yazıla:ridan sırası geJJdikçe söz açacağrz. Bütün bu too­ kikler hakkında umumi bir hüküm vermek icap ederse, hiç biri me. seleyi kül halinde tedkik etmemişd�r:, diyebiliriz. Tedkikler ya mese­ lenin 'bir 'Cephesine inhisar etmiş, veya, bizde ·olanlar gibi, toplu fakat sathi ve çok defa da yanlışlarla dolmuşdur. Bu suretle mevzuu aydın­ latmakdan uzak kalmışlardır. Biz, ilk defa olarak, meseleyi kül halin­ de tedkik etmek istedik; fakat umumi vaziyet, bazı kitapların elde ed.H:mesine imkan vermemişdir. Bununla beraber çalışmalarımızın son durumunu meydana koymağı, bugün için, elzem sayıyoruz; ileride fırsat :buldukça araştırınalarımı za devam edeceğiz.


KAYNAKLARlN

Bu naşhk ailtında, bahis mevzuu

TENKİDİ

edeceğimiz kaynaklar, Türk

-

İ s 1 am ka yn a k lan dır. Çin kayn ak lan n dan s inoloğ lan n eserleri va. sıtasile istifaıde etldiğimiz i ç i n bura!da ıbunlann kıymet ve mahiyet­

leri üzerinde müt alea yürütecek vaziyetd.e değiJ.iz.

ikinci derecede olarak, bizzat Tü 1r k

li

an

Bundan ba şka

ta k vi m i n iku'llanan m il­

ı t ve h e llıg e 1 e r i m i z de ibizim için en esaslı birer kay­

nak teşkil et:diklleri hallde bunlan da burada bahis mevzuu etmiye­

ceğiz; bunlaır gi·bi mehazlanmız i:cap etdikçe yerlerinde tedkik ve

tahlil edilecekıdir.

Elimizdeki islam kaynaklarının en eskisini, şimdilik,

B i r u n i'nin

eserleri teşkil ediyor. Fa:kat onun El.Athrir.ül.Ba iye'de verdiği ma

lıimatın yanlış olduğ unu kaydetmeliyiz IJ.a ndık!l an ü rt

Tür k.

a y

ad l arı n d a n

(1). Muh telif kav.imlerin kul. «C e d v e 1

bahsederken verdiği

adlı sütun altında , oniki hayvan adlarını sayar; bu onun,

(1) Kaynaklarımızın mahiyeti hakkında daha sarih bilgi edinebilmek için müel­ liflerden not halinde, kısaca, bahsetmemiz icap etmekdedir: AJ; med) K h a r e z m (Khive) E- B ir u n i (Ebu ReyJ;an MuJ;ammed ibn nin yöresindeki bir mahalde [Binlni lakaoı şehrin haricinden olduğu için kendi­ sine verilmişdirJ, M. 937 eylUlünde doğmuşdur. Tarih, riyaziye, tıbda çok büyük eserlerile islam alimleri arasında cidden mümtaz bir yer kazanmı:şdır. İ b n S i­ n a'ya karşı şiddetli tenkidlerde bulunmuş ve ona istihza olarak g e n ç Ji

deye hitap etmişdi. Olgunluk çağında Gazneliler'in zabteddikleri Hindistan'a gitdi. Orada yapdığı ilmi tedkikleri TıiTik h ül Hind adlı eserile bize yadigar bırakdı, ki E. Sach.m tarafından neşredilmiş ve İngilizceye tercüme edilmişdir. Dönüşünde Ga z n e I i M a h m u d'un oğlu M e s' u d'un sarayında yerleşdi; ona ithafen E l Kıinun-iil Mes 'udi adlı hey'et ilminden bahis kitabını yazdı (1030). Bu eser bizim kaynaklarımızdan birisidir. B ir u n i 1048 tarihinde ölmüşdür. El-Athıir-ül Bakiye 'anil kurun.i! Khcili'l}e'si O r t a As y a h a 1 k I a r ı h a k k ı n d a çok kıy� etli malumatı ihtiva etmekdedir. S a c h a u tarafından 1878 de Leipzig'de neşredilmiş Vt! yine kendisine işc:ret olunan tarafından 1879 da Londra'da İngilizceye tercüme edilmişdir. Eserleri, umuma değil, ilim adamlarına hitap eden şarkın bu büyük ali­ minin yüzden fazla kitap ve risalesi vardır. Hayatı hakkında Bk.: İslam Ansiklope­ disi; Brockelman'ın ve Cl. Huart'ın Arap Edebiyatı tarihleri; Salih Zeki, Asar-ı Bakiye (1, 159); Barthold - Köprülü, İs!ıinı Mede-niyeti Tarihi, 94.


ll

ONIKI HAYVANLI TÜRK TAKVlMI

on iki yıla a:lem olan oniki hayvan adını ay adı sandığını gösterir

( sa:hi fe : 70).

B ir un i' nin Türk takvimi hakkındaki VU'ku:fsuzluğu

bizzat kendi eserlerinde de itiraf edhlmekdedir; o yine mezkiır ese­ ll"'inin başka bir yerinde, (sf.

71) biraz tertip sırası kanşıklığı ille, aşa­

ğıda mevzuubahs edeceğimiz hakiıki Türk aylarından bahsederken : cMikda r,

fum

ve

t e'v i l

y o k dur�

(1)

key-fiye t ie ri h a k k ı n d a

diyor. Fa;kat zamanla

Ebu

Türk takvirni hakkındaki maliırnatının artdığı gözüküyor.

ül

v u'k u­

R e yha n 'ın .

El-�anun

Mes'udi'sind e T�rkl�rin neyykeyni takvirninden, kebiselerinderı s en e1 er i on

biraz m altımat verd�kden sonra: «Tü r k ı e r i n

iki

üz e r i n d e

d e vre d e r,

ile h a y v an 1 ar ı n

ad

m ez k ur

ll

s ı ıra

a r ı,

I a r i 1 e t e s m i y e e d e r ı e r� deme.

sile her ne kadar ·bu oniıki ha;yvan adlannı

verrniyorsa

da

El-At­

har'ında ay adı ola<raık zikretdiği oniki hayvan adını, burada yıllara is ­

nad etmekle yanlışını düzeltiyor, demekdir. El.Athar'ını C ü r c a n ' daki B e ni Z i y a d ' den � a b u s V e ş m .g i r nezdin. de, El.If.anun'u ise G a z n e sultanı M e ıs 'ud neroinde iken •

düşünülürse

yazdığı

aradaki

müddet

zarfında onun

yeni

hhl..

giler edindiğine hükrnetme'k icap ediyor. Bununla beraber, müellif,

bu malumatı verirken «0 n ı a r

b a n a m ü st e b a n

o ı m a d h di

yereik Türk takvimine dair vazıh bilgi edinemediğini kaydeder (2).

Athtir'ına

kayd etdiği aylar meyanında a r a ma y, ç a k ş a p a t a y

yerine Ulug ay, Küçük ay aylannı gösterrnesile onun bu hususciatki

kaynağının Uygurlar [hiç olmazsa Maniheist veya Budist1 olmadığını söyleyebiliriz.

Fakat

B ir u n i ' nin

bu

hususda

bundan

başka

bazı bilgileri daha olduğunu göst eren işaretler varldır. Muahlhar ba­ ıı kaynaklar,

B ir un i'den bazı nakiller yaparken, yukarıda anılan

eserlerin verdikleri maliırnatdan

fıwklı ol arak,

nin Rumi tarihle imtizacından bahsederler. kaydedilen hu malumat re m

Çe l e·b ini n

M ir e m

Na� ir

Çe

üd

1e

oniki hayvan takvimi. Ebu'l

Fa d1

'

da

b i'de daha vazıhıdır.

D in

(3) M

'J'usi'den nak ı letdiğine

<ı> l;;.�:.r j� '1_, �-:"\; J�'1,�_,.-�\ı.y ....;.;\ r (2) \.-� o\c.� .r.!' al-•\j� (r_- .JJJ_-':, .!J;J\J ���� J_,.:.ll �;.A J �-ı. t-' � :..�.,., .... �·,_,� El - �anun, [yaprak 21 a,

jAIJ

Rasadhane

nüshası]. Bunun öteki bir nüshası llely ed Din. Ef. kitaphanesinde 2277 No. da kayıdlidır. (3)

Ayin-i EKbeıi,

S. 272 (Kalkuta basımı).


12

KA YNAKLARIN TENKlDl

göre, ları

B i r u n i diyorki : eK h a t a, ve

fa kat ·b u

Mahm u d

ne zdin e

t ar ih 1e r

g eiJ.e n

a1im

çok

üz er i n d e

v a lk ı f

v uku hu1 du ğuna

i J. i m d e

'b u

ve

T ür k

y ı ı­

h e r y eırd e y a z ı l mış t arihilerini

onUa r ı n

g ö rd ü m;

n as ı1

K h 'Ot a n

Kıta

ittifak ı n

o ıl ım a d ı m. Ha n'ın

i d i 'J. e ır. diıyerek

Su 1 t a n

elçiileri

Tarih-i İskender ile

birlikd� oniki hayvan takviminin imtizacını ve hesap tarzını veri­

(1) .

yor

On ikili devrenin Selefküs tarihile bu iantizacı halkkınıda B i­

ır u n inin verdiği malfımatdan Keşf ül Ha.kvıyık sahibinin de isti­ · . fade etdiğini B e r c e n d i kayıd ediyor (2). B i r u n i'ye atfedilen

ve diğer kayna:k!larla {fa te'kid ediilen bu malfımat, aca:ba onun, biz­

ce meçhul, bir eserinden mi geliyor; yoksa büyük bir yekfın tutan eserleriniden herhangi birisinin içerisinde mi gizli bulunma:kdadır?

B i r u n i'nin diğer eserilerini okumak mümkün olmadığından bu hıu.­ susda bir fikir veremiyeceğiz. Fakat, burada, üzerinde durma:mız icap

eden bir mesele meydana çıkıyor: Aşağıda tekrar bahsedeceğimiz veç­ hile,

rnüellifin

bu me!ktulbun

tan nun

Me s

'

Kıta

417 (1026)

ud

Ha n

de yazılkiığı düşünülürse, 'bundan sonıra S u

G a zne v i

ül Mes'u di' sinde

'dediği Türk hükümdarından gelen

n arnma

1030

da ithaf etd.iği

ELipi­

Türk takvimi haıkkında daha vazih malfımat

vermesi icap ederdL Bundan an!laşılıyor ki, o, bu ellçilerden (aşağıda işaret edeceğimiz üzere), İskender tarihille .bunun mutaıbakatı usu­

lünü öğrenmiş, fazla

bügi

edinememişdir. Bundan dolayı bizce meçhul

olan ·bu eserden çok şey beklemek doğru değildir. Aksi takdirde EL Sult an

M e s' u d' a

mec'buriyetindeyiz.

Binaenaleyh

�anun'u, bu tarihden önce yazıp bilahare ithaf etmiş olarak

kabul etmek

�anun'un yazıldığı tarihi bilmek, ihtimalin birini hertaraf eder. Su l�

tan

Ma h m u d'a gelen Türk elçisine dair haıber, tarih ba.k.ımın.

dan önemlidir. Bu vak:'a ha.kilandaki hillgirniz şimdiye kadar iki kay­ nakda zikredilınişdi, ıki ilerde bunlara temas edeceğiz.

B i r u n i'den

ırivayet ediılen lbu haberle, üçüncü bir kaynak daha meydana koymuş

(1) Metin ayrıen şöyledir

Jl -

r�lp �l-J J.l..;.\;,. �) ı......A.;. :.ı._F ..:ıt-:n•.' .ll:-1, �.ı.._,>:;,. J ..s-� J.A; ,.JJf.! ı.::�.ı,._l .:.\:._ljl .:..-1 -=..:...�· ..�.(-!.C.; -JJIJ ı..ı r.ı.. .l -.:...:.1· j� .:t: .:ı�1 t,;ı_,.- J. .!l..�· J ,J.;.. J \.1..>. J�l l,Jl-, .:ı�ı J .l Jr -l:·- ._:,U..l- �.);... ... �;.. t;; ._:,'1 J-) ._::..ı...T .;t:;\ J�' �- J ..s(;'h � J .ı;l .ı..' i. ;�b (Mirem Çelebi, Uluğ Bey Şerhi, yaprak 18 a, Rs. No: 259. : ..ıiS'..f-

2) Bereendi Şerhi, yaprak 21b, Rs. No: 258.


ONIKI HAYVANLI TtlRK TAKVIMI

13

oluyoruz. Herhalde .bu malıimatın kaynağı meydana çıkarsa tarih ve takvim 1bakımından değerli bi lgiler elde etmek ihtimali mevcuddur. Şimdiye kadar At1uir'dan başka, lbu hususcia hiçbir eseriniden istifade edilmemişdir. *

*

..

Tarih sırası ile, iki nci en mühim ikay nağımız, K aşg arl ı Ma h m u d ' un XI inci yüzyılda vücuda getirdiği D i v a n - ü L ü g a t i t T ürk ' üdür ( 1). Divan, takvim haıkkında foLklorik mahL yetde çok kıymetli malfunat ihtiva etmekdedir. M ah m u d oniki hayva nlı devreye giren hayvan adlarından ba hsederken, kısa kısa malfunat verdikden sonra, nihayet (yerinde tahli·l edilecekdir) -

bunun kullanılma ta:rzıru izah eder, ve i'Ca:dı sebebi hususunda bir e fs a n e zLlcreder; eli mizde mevcut 'bUluna n kaynaıkJara göre, kısa da olsa, yıllara aid devri hükümlerden ilk defa bahseden de K a şgar1ı Ma h m u d'dur. Faıkat Ma h m ud'un cT ü ır(k:l e r i n h af t a 1 ·a r ı v e a y a d 1 ar ı y o k d u r, h af t a i s 1 a m i ye t. l e bi l inm i şd i r; şe hirl e r d e a r apça ay a d l a rı k U Ja n ılı r; k af i rle r i n, göçebe J•1 V e 'Ca h i 1 'J. e ;ri a y 1 a r ı d ö .r t m e v s i m ü z e r i n e i s i m 1 e r, 'b u n 1 a r­ d a n h e r ü ç a y ı n h i r ad ı v a r d ı r, b u n u n 1 a y ı 1 ı n g e ç i şi a n 1 a şı 1 ı r. Ne v r u z' d a n s 'O n r a b a h a r b a ş. 1 a n g ı c ı i ç i n O ğ 1 ak a y, o n d a n s o n r a U 1 u ğ o ğ 1 a k a y, U ll u ğ ay d e n i 1 d i ğ i g i b i ...• sözünden Türk kelimesi­ le şehirlerde sakin ve i slamiyeti kabul etmiş olan Türkleri, bilhassa H a k a n i y e Tü r k 1 e r i' ni, kasdetmiş olacağını sanma[lıyız; zi­ ra M a h m u d 'un Türk kelimesini hem daır olarak lbu manaıda, hem ·

_•

(1) Türkiyal ı:ahasında, Or h o n yazılarından sonra, en büyük keşif, şüphesiz Divan'ın bulwunasıdır. Türk dili, tarihi, edebiyatı, geniş manası ile, Türk medPni­ yeti hakkında büyük bir hazine olan bu kıymetli eser hakkında. ne yazık ki, layi­

kile hiç bir bakımdan tedkik yapılmış değildir. Son olarak Prof. Besim Atalay tarafından teı·cüme edilip neşredilmekde olduğunu memnuniyetle görüyoruz. Ma h­

I s s ı k Gö 1 ü civarında kain Ba r s g an Ba r s k h a n' da göstermesiyle, onun aslının oradan olduğunu kabul etmek

m u d, kfışgarlı bir türk ise de ecdadını cveya

icap eder. Kitabında: �Atalarımız olan beyler

Khemir

O ğ u z'lar e-mir deyemez, Khemir derler (1. 102) bakımdan, İ 1 i g

·

adlanırdı;

çünkü

sözünden de, onun aslen, etnik

Ha n 'ları teşkil eden Türk'lere dt>ğil,

ğu anlaşılmalıdır. O gene atalarının,

...ı:z-

S a m a n i'lerden

Oğ u z'lara mensup olduTürk

d i y a r ı n ı fethe­

den, bir kumandan olduğunu da kaydediyor. Xl inci yüzyıl, şimalde müslüman olmı­ yan P e çe n e k, Uz (Oğuz), K ı p çak, cenupta S e 1 çu k'lar idaresindeki Mü s 1 ü -


14

KA YNAKLARIN TENKİDİ

de geniş mfmasile bütün Türkler hakkında kullandığım 'biliyoruz. Binaenaleyh is lam takvimini kul� anan Türklerden, cak bu şekilde ıbahsedebilirdi; yoksa

lan ve

B

i r ft n i'ıdenlberi

O rih

on

ve

Ma h m

Uyg u

u d, an­ T

yazı­

bilinen türkçe aylardan sarfı nazar etsek

bile, onun verdiği ay adlarile de tenakuza düşeceği sarihdir.

Ka ş.

g ari'nin verdiği malıimatı, :bir tarihi fdlklor malumatı olarak telak­

ki edeceğiz; onun bu hususda yazılı bir menbarlan istifade etmediği m a n O ğu z'ların, K a r a h an'lıların ve G a z n e 1 i'lerin dünyaya satvetlerini yaydıkiarı devirdir. Türklerin dünyaya hakim oldukları bu devrin bütün manevi haz ve iftiharlarını duyan M a h m u d da büyük bir milliyet aşkıyle bu kudreti yaratan Türk kavimlerini hiç usanmadan geziyor, öğreniyor ve bize üç cildden mürekkep bu muzzam eserini hediye edıyor. Onun Türk nahvi hakkında bahsetdiği eseri bugün meydanda yokdur. O, T ü r k 1 ü k g u r u r u n u, yaşadığı devirle mütenasip olan, şu parlak cümleierle ifade edi­ yor: cU 1 ı1 T a n r ı'nın devlet güneşini Türklerin burcları üzerinde doğurduğunu -

gördüm. Allah onların mülklerini daire-i efl&ke çıkardı,

ve

onları

Türk

adıyla cdladı, dünyaya hakim kıldı; ve zamanımızın hükümdarları oldular. Zama­ nımız halkının dizginlerini onların ellerine verdi, ve hakla teyid etdi. Ken­ dilerine sığınanları taziz ve muradlarına nail eyledi. B u h a r a imamların­ dan sozune itimat edilenlerd!"n ba-isindeıı ve N i s a b ı1 r 'lu diğer bir

imamdan işitdim, g a mb e r Eşrati

senedlerile berab'er rivayet ediyorlar, ki Ha z r e t i Saat ve O ğu z T ü r k 1 e r i n i n zuhurunu

Pe y zikre­

derek dedi ki: T ü r k d i 1 i n i ö ğ r e n i n i z, ç ü n k ü o n 1 a r ı n h a k i­ s ü r e c e k d i r.. Bu hadis doğru ise (mes'uliyeti onların nı i y e t 1 e r i u z u n czerindedir) türkçeyi öğrenmek vaciptir; eğer doğru değilse aklen öğrenilmesi iktıza ederı> (1.2.3) . M a h m u d, hocası olduğu anlaşılan H ü s e y i n b. K h a 1 e f ü l K a ş g a r i LBk. M. Hartman, Milli tetel::bular IV, 168] den Pey g a mb e r' in T:ınrı sözü olarak ıdkretdiği rivayet edilen şu hadisi nakleder: ·B e n i m D o ğ u d a T ü r k

a d ı n ı v e r d i ğ i m b i r a s k e r i m v a r d ı r; b i r k a v i m ü z e r i n e gazeplendiğim zaman onları o kavi m ü z e r i n e s a 1 d ır t ı r ı m• (1. 293). Bu hadisler her ne kadar uydurma gözüküyorlarsa da M a h m u d ve ravilerinin temayüllerini göstermek ve o devirdeki Türk milli hislerinin tezalıürünü meydana koymak bakımından çok mühimdir. Z a t e n Bi zee h a d i s l e r i n u y d u r m a lı ğ ı s a h i h l i ğ i k a d a r m ü h i m V e c a ı ib i d i k k a t d i r. Mamafih, Türklere dair rivayet edilen muhtelif menşe ve kıymetde, leyh ve aleyhdeki bir çok hadislerin tedkiki icap eder. Türklere atfe­ dilen ._T a n r ı n ı n a s k e r i. olması telakkisine yakın fikirlerin A t t i I a H u n' !arına ve XVI cı asırda da O s m a n lı T ü r k 1 e r i n e izafe edildiğini o devir Avrupa kavimlerinde de müşahede ediyoruz. Türk milliyetçileri arasında

bu aşk ve gururu duyan ve bundan bir buçuk asır sonra gelen Fa k h r ü d D i n M üb a r e k Ş a h'ı ve Orhon yazılarmda şuurlaşan m i l l i d u y g u y u burada hatıriamamak mümkün değildir. Gençliğini Kaşgar'da geçiren Mahmud'un eserini B ağda d'da yazıp Halife M u k t e d i'ye sunduğu (1068 - 1072) anlaşılıyor. Ha­ yatı, doğum ve ölüm tarüıleri hakkında maalesef malılmat bulunmamışdır.


ONİKİ HA YV ANLI TÜRK TAKV1Mt

HJ

anıl aş ıl ıyor. D o ğ u m h e s a p 1 a r ı n ı n v e h a ır p ü e r i n t a r i h 'l.e r i n i n b u y ı 1 J a r ı n d e v r a n ı i ,ı e y a p ı 1 d ı ğ ı n ı

söylediği haWde dayandığı riyazi esaslardan, k eb iyse usu1llerinden ve bizzat aylanndan hiç ba hsetmez (1). M a h m u d, verdiğ i malu­ matı hangi t ürklerden aldığını yazmıyorsa da, aşağıda göster.ileceği üzere, Şarki Tür.kistan'dan ald ığı n ı kabul edecek işaretler va:rdır. *

*

İ s t i ı a s ı ile Türk harsının gen iş sahalara yayılma. sı net1cesi olar ak O n i k i H a y v a n Ta kY i m 'nin de fazla ya­ yılma sına ve bu hususda bir takım eserlerin yazılmasına şahid olu. yoruz. Bunlar arasında önce Hu :1. a g ü zam anınıda M -er a g a 'da rasadh an es ini tesis eden N a � i r ü d D i n 'S Cı s ' nin Ziyc.i İlk. hani'sini zikretmeliyiz (2). Onun zam�nmda, başka yerlerde olduğu gibi, İ tra n "da da O n i k i H a y v a n lı T ü r k D e v r e s i ıkullanılıyordu (3). O, ted· Mo

g o1

ıto

_

, , , �)\ .!..\,l; ...JIJ!�.I,..�&. ( Divan, 1, 288) . Dıvtinda Türk

{1)

.J

":-'-'�.ılj t_;I_,:JIJ

takviıni

hakkında

::.'J}I ":-'\_.,_ ..i.;..}:j

verilen

başlıca

m lı1mat '!

buradadır.

(2) İslam şarkın ünalmış bilginlerinden olan N a :ı i r ü d D i n Tü s i M. 1201 de T ü s'da doğmuşdur. Halife Mü s t a' s ı m ' a intjsab1nı istirkap eden A bba­ •

si

veziri

İbn

'A I,!.- a rq i'nin, kışkırtması

İ s :n ı1 i ı i'lere tes] � edilerek nun

ile

Aıamut

hakimi

tarafından

kalesinde hapsedilmişdir.

Kuh istan

Hu ı a g ü­

A ı a m u t'u zaptma yardım etdiğinden, 1256 da onun samimi bir müşaviri rasadhanesini kurdu. Şii mezhebinde olan

oldu. Onun emriyle meşhur M e r a g a

7-' u s i,

Hu I a g ü'nun Bağdad seferine iştirak etdi.

Abaka

Ha n

zamanında

da Me r a g a'daki çalışmalarına· devam etdi. Zamanın kıymetli heyetşinaslarının onunla birlikde rasadhanede çalışdıklarını kendisi de Ziyc.i İlkhani'sinin mukaddi. nıesinde dan

zikrdnıekdedir:

Fa k h

r

ed

Din

I a t i, Ka z v i n' d e n

ye

d

Din

«Ş a m ' dan M e r a g i,

Müeyyeded

Tif1i s den

N e c m e d- D i n

M a ğ rı b i».

A 1 a m u t' da

Din

F a k h

D eb ir a n,

bulunduğu

r

'A r d e d

.

i,

D i n

Ha l e p'den

zaman

oradaki

M u s 1• K h

ı.

M u h­ kitapha.

nede vaktını tedkikatla geçirdiği gibi, M e r a g a'da da büyük bir kitaphane tesis �tmişdi. 1274 yılında öldü. Felsefe, riyaziye, tabiiyeye aid arapça ve farsça telif etdi­

ği

eserler mühim bir yekün tutar. H u 1 a g ü zamanında başladığı rasadlar

İ1hnn

Ab a k a zamanında nihayet buldu; Ye bizim en mühim kaynaklarımızdan biri

olan Ziyc-i İlkhani'sini takdim etdi.

Muahhar eserlerde, onun bir de Ahktim-ı

Stil-i Türkan adlı Türk takviminden bahis eserinin adı geçmekde ise de bu eser henüz meçhulümüzdür. Bk., İ•;laın Ansikloped.isi;

Asar-i Bakiye, I. 178; Kamus-i Alam.

ı::ıı•l.,-::_'1, p{i ..:.-1

�;b

� ;\(.!

,j'�.l'-

J

..Jl:-:U

Cl. Huart, Litterature

f:;�· ..ı.:..,o:JJ� L. ..

[Ziyc-i İlhani, ypr. 10 a, Nuru Osmaniye No:

Arab;

..)\,...\�.)� .ô'.s":;b. 2933]

Tusi'nin oğlu

A;�il üd Din tarafından yazılan diğer bir niisha da Paris'de Bibliotheque Nati-


16

KA YNAKLARIN TENKlDI

kikatını, herhalde, yazılı vesikaılara istinaden ba bu mefruz eserler

Tü r k

ve

Çin

tarafınıdan terk�p edillmişdir?

yapmışdır .

Fakat aca.

e serleri mi id i de

Y·olksa bu işi

U

y g u r (1

ar

yu s i yapdık­

U y g u II'" eserlerinden mi al­ mışdır? Aşağıda temas edeceğimiz veçhile, Çin takvim sist emlerinin

dan sonra

hep si ni doğrudan doğruya

Mo g o 1 d e v r i n d e Tü:rk takvimi­ iştigail eden alimierin Çin eser.l erinden, .herhcrl.de daha z1yade do­ l ayısile, istifade etdiklerine dair bazı müphern kayıdlar va rdır. Bu Uyıgurlara tesiri olduğu gi'bi

le

cümleden olmak üzere Ma Uc r i z i, Türk takvimi sisteminden bah� •

sederken mehazının Ziyc-i Edvar ül Envar adh rbir eser oılduğunu, ve bunun da Çin � ... ıkitapil.aınndan hulasa ed ill<i iğini kayded er (1).

Aşağıd a tekrar üzerine dön eceğimiz ·bu metnin naşirlerinıden G a s­ t o n W i e t, Fa t i n G ö k m e n gibi (2), bu eseri bulam adığım

söyledikden sonra Ma k riz i' nin kaynağının Mu ::ı y e d D i n i b n E b i Ş ü k r e ı Ma ğ r ı b i ' nin Risalet ül Khata

Y ahy a

ve'l Uygur'u olduğunu kaydeder (3). Halbuki Ziyc-i Edvar'ın müellifi, ! u s i ' nin Mer a g a ' da çalışm a arkadaşlanndan hiri, muma­ •

ileyh Mu !li y ed D in •

-

i M a ğ rı ·b i'nin olduğu, 'Onu mehaz ittihaz

eden m uahh ar eserlerden anlaşıhyor. Hatta bunlar arasında, gerek

İ b n E ıb i l Fet lh. es S of i nin eser. . . . [eri vası tasi[ e Ziyc-i Edvar'ın muht eviyatı hakkınıda d a kafi derecede bilg i ed i niyo ru z (4) . Ma ğ r a b i' ye atfedilen malumatla, Tu­ B er c e n d i ve .gerek

s i'nin veniiği rnalumatın, brr•birine tevafuk etdiğini, !bunlara vakıf

old ukdan sonra, söyleyebiliriz. Gerek ıy u s i gerek

Ma ğ r ı b i'.

nin (5) eserleri muahhar takvrrnciler- tarafından sık sık mehaz ittionale'da eski eserler arasında No: 1152 de mukayyeddir. Hamidiye kitaphanesinde de bir nüshası mevcuddu.r.

(1)

(Ma�rizi,

..J:-..aiiJ->-1 o..?J;.ı.o

J_,öll...i..

ifi. ..ı.; J

Jlj\'ı_,l_pl �).J• ..:li

Khıtat, I. 252). Binaenaleyh Türk takvimile uğraşan İslam müelliflerinin her iki kaynakdan da (Türk, Çin) istifade etdikleri mümkündür.

(2) Türklerde Iley'et ve Takvim,

(3)

(4) H u

_;I_,.")'IJipl

ıa

�:)J.l

.J.

U y �u r

i

2.

.i.•

�_-lll_,-'

G. (Bercendi,

("' Ş ük r e 1

yapr. 21 a).

"309. ..>

(5) Ya I: y a bin E 1:; i - Ma ğrı b i aslen E n d ü ı ü s'lüdür. g u'nun H a ı e p katliamında müneccim olduğunu bağırarak kltalden

lturtulmuşdur. Müneccimlik Tu s

.s.

Mcmoi.re publiE�e par l'inst. franç. d'arche. du Caire, t. 49 (1924) p.

ve

ve

hey'et üzerindeki

muhtelif

Ha t a y'ların takvimleri hakkında da

[

eserleri

yanında,

mezkur eserini ya.,.mışdır.

ile müşterek kaynakdan i." ifade etdiği anlaşılıyor. [Bk.: Cl. Huart, Litte­

�ature Arab, p. 292; Salih Zeki, Asar-i Bakiye, I, 180].


ONİKİ HA YV ANLI TÜRK TAKV!Mt haz

17

ediJimişdir. Takvimin mah iyeti in<eelenirken veriilen malzeme

et­

rafllıca müna:kaşa eclileceğinden, burada bu hususlardan saırfı nazar ediyoruz. T u s i'nin O n i k i H a y v a n 1 ı T a k v i m e dair bir de A�kam..i SaLi Türkan'ı old uğunu M i r e m Ç e :ı e b i bildiri,; yorsa da, ded iğimiz ıgibi, hugün bu eser ttneçhulümüzdür (1) . Araş­ tırmalarımız esnasında elimize geçen, H. 897 de yazılmış, Cedavil·üt q'ali' adlı muhtelif zaiçelerden bahis farisi bir yazmanın bir faslınd a, Ma'rifet-i Ahkam-i Sekiz Yulduz, başlığı altında türk hukemasınuı . bir itikadlaınndan ibahseden -ki bunu alıkarn !bahsinde nakıledeceğizbir kısım vardır; bunu H o c a N a .lS ir ü d-D i n 'T' u s i ' den nak. lediyorsa da hangi eserinden a/lldığını kaydetmiyor;

mulhteva 'bakı-

mından Sal-i Türkan'da olacağını tahmin ediyoruz. 'T u s i, Ç i n g i z ' in culfrsundan yüz yıl sonrasına :kadar oniki hayvan yıll arı ile hicri yıılları karşıl aştıran lbir .cedve l tertip etm işdir , ki istifade etdiği­ miz nüshada <eedvelin içi boş bırakıllmışdır. *

*

...

İ b n M ü h e n n a Iligatında ·verilen malfunatın, Ş e r e f ü z Ze m a n \T a b i b ü ı - M e r v e z i ' nin Tabdyi'ül Hayvan (2) adlı . . eserinden alındığını kay'deden müelilifin orada, talkvim bakımından, bilgiılerimiııe y en i bir şey katmadığını . söyll eyebiiliriz. Yalnız onun cT ü r ık v e h a s :s a t e n b u g ü n k ü M o g o 1 h ü k ü m d a r­ t a r i h ·ı e r i n d e n v e ı a r ı t a k v i m !1 e r i n d e, U y g u ır k adim k it ap l ard a n b u t a r i h l e t a r i h a t ar a k n a k i l l e r y a p a r 1 a r (3) • sözü bizim iç in ehemmiyetlidir. Ta­ riıhi bakımdan İ b n Mü h e n n a ı (4) ıugatında M e r v e z i ' den naklederek, yukarıda B i r u n i'den bahsederken kaydetdiğimiz veç. •

(1)

..:..-1 •:.:.. .1 ,J'f:'.;. J \.... r�lp � \.... ; p _;"ı.;.. t) ......i, ;.. .

18 a, Rsd. No: 2591.

[lVUrem Çelebi, varalt

(2) Türk tarihi bakımından çok kıymetli malCimat ihtiva edeceği tahmin olu­ na bu eser yakın zamanlara değin ilim alemince meçhuldü [B a r t h o 1 d, Dersler, 80 ] . Son zamanlarda Hindistan da bulwıup Londra'ya gönderildiği ve M i n o r s k i �­ tarafından tedkik edilmekde olduğunu memnuniyetle öğreniyoruz. [Bul. de l'aca. des insc. et belles lettres, compts rendus des se. de 1937 P. 319-324 ] .

ö � lt l �� _,;.!.1 4J ,..JI..i.A f:: JÇ �...·..;.. , l..iA .!J;J I.!J� (.'tA.- J ._,.;·'... i;::_(, · "--c ..ı.Al l r'f":.) J .Ja!'i t; l i;_;c:. �:1; � t):ll..i.r J.,�;j: rt=li (İbn Mühenna S. 186). t3\

' 4 ' İ ı h a n i . ler devrinde yazılan, İ b n M u h e n n a'run, J;!ilyet-ül- İrur.n ve lfalbet-ül-Lisan adlı bu eseri Türk, Fars ve Mogol dillerine aid arapça bir lugai kitabıdır. Oniki

Hayvanlı

T. T. -

2


18

KA YNAKLARIN TENKlDl

hile, şaııkda kain Tür'k

hükümdarlarından cSah.ib . .

us .Sin ve't-Türk (1) . . sıçan yill.ırun beşinc i ayında yazılmış h i cri 413 tarihli, bir mektubu bir elç-ilik h eye til e bir. likde göndermişdi Aynı elçilerin vurüdundan ;b ahseden G e r d i z i 417 (1026) tarihini veriyor. Sıçan yılının 1024 veya 1036 senelerine telkabül edeceğini düşünen B a ,r t h o ll d, iburadaki yanhşılığa işa­ ret ediyor (·2) . Hicri tarihierin birbirini tutmasını nazan itibara alı·r­ sak Tüık yılıyla atıllan tarihin doğru dlması ihtimalini düşünebiliriz. Bu ta!lroirde M a h m u d 1 036 da hayatıda olmadığınıdan B a r t ­ h o il d'un ileri sürdüğü birinci ihtimallin varid alamıyac ağını kaıbu1 edebiliriz. Geriye 1024 e isabet eden sı�an ,yılı kalıyor, ki G e r d i z i ve İ b n M ü !h e n n a'nın birbirlerine uyınıyan tarih1lerinden sar­ fınazar edeıbilirselk. bu tarihi ka'bul etmek imkanı hasıl oiabilir. Şimdi acaba M ıe r v e z i ' deki mall funat bu kadar mıdır? Ve münhasıran :bu ilçi heyetinden mi alınmışdır? Herıhalde eserin neşri, 'bu sorgula­ ra cevap verecekıdir.

birisi, S u .ı t a n M a lh m u Id G a z n

*

*

e v i'ye

*

Garpte Türk takvimile işttgal eden!lerin hem en h epsinin kul1andıklan kaynak U 1 u ğ B e y 'in Ziyc.i Gürgani'sidir. Buna başlıca

eserinin çok erkenden tanınmış ve teııcüme edilmiş olma. sıdır (3) . Za m a n ı n v e m ü l k ü n, d i n l e :r i n d e ğ i ş m e amil, onun

(l)

Garpta Türk - İslam hüküındarlar�na Sultan el

verildiği gibi, Şarki Türkistandaki Türk

Türk

'Arab ve'l 'Acem ünvanı Me1ik-ü.�-:-ın ve't

hükümdarlarına da

ünvanı veriliyordu. Bu islami bir ünvandır; bahis mevzuu olan H a n müs­

lüman olmadığır.dan [ki bunu

Gerdizi

de söylüyor,

Zeyn

ü.l

Akhbıi.r, 87]

biz­

zat kendisinin kullandığı ünvan olmasa gerekdir. Bu her halde diğer Türk hükiL"!!­ darlarına kıyasen, verilmişdir. mud' da Tawgaç)

Kh an

İIig

HanI

a

r'ın kullandıkları

tabirinin mukabilidir.

T a b g a ç (Mah ­

[Bk.: Oniki hayvanlı Takvimin

esaşları bahsı, Not: 1.]

(2) Orta Asya Türk Tarihi hakkında dersler, 80. G e r d i z i, Zeyn ü.ı Akhbıir, 87, 1928 Berlin. G e r d i z i Kıta Han ve Uygur Han olarak iki isim veriyor. Bar­ thold'un Türkistana dair metinlerinde ki doğrusu

Uygur

1 3 ) Asıl adı M e J:ı. m e d

muşdur.

Bugra

olduğu zannedilebilir. T urga y

T i m u r'un tarunu ve

Genç yaşda devlet işleılle

ise de

Han

olarak yazılmakdadır (17)

U1uğ

Bey

adı ile şöhret bul­

Ş a h r u k h'un oğlu olup M. 1393 de doğmuşdur.

meşgul

olmuş,

Timür'ün

ölümünde

Semerkand'da

iöiysc de oraları istila eden M ı r z a

K h a I i l'in gelmesi üzerine H e r a t'a, babası Ş a h r u k h' un yanına, gitdi. Sonra Ş a h r u k h buralarıru zabtederek t: 1 u ğ B e y ' e verdi. Babahası H e r a t'da icrayi saltanat etdiği müddetçe U I u ğ B e y otuz yıl kadar

S e m e r k'ii n d ' da hükumet sürmüşdür.

hükümdarları arasır.da temayüz eden U I u ğ

1İlim ve irianiyle İslam

B e y'in, orada, K ü h e k tepesi üze-


19

ONlKl HA YVANLI TÜRK TAKVlMl k end i

r a ğ m en

s in e

B e y' in

yani

i 'l m i n i n,

v e

h e y' e t

i f a d e

d e ğ i ş m i y e ıc e ğ i n i

y a z i y e n i n,

eseri, şarkın . heyetdeki son sözü, ve teleSitopun icadına ka­

dar illmin son merhalesi olarak kalma!kdadır. Bununla beraber B e y'in

si

U 1 ruğ

Türk takvimi hakkında verdiği malıimatın münhasıran 'f ıi üd

B e y, çok yerlerde N a � i r

- D i n'in

O tarzdaki,

' den iktihas edilmiş olduğunu tebarıüz etdi.rmeliyim.

U1u ğ

r i­

U l u ğ

e d e n

cümlelerini hiç de­

�işdi.rmeden aynen nakleder. Bundan haıberdar olmıyan son müdek:­

kilkler de bu malıimatı .tamamill.e ona mal etmiş buılunm akdadır ( 1 ) . İhtiva etdikleri mallıimat yerinde tahlil edileceğinden dalha faZla iza­ hata lüzum görmiyoruz. Kullanmış olduğumuz yazma Ayasofya ıkü­ tüphanesiru::le

2693

sayıda kayıdllı dır. Türk takvimine taallUk eden ve K 1 a p r o t h

tara­

Muahhar takvimciler, daha ziyade evvelkilerin, (bilhassa

T ıi s i,

kısmı

L.

İd e1 er

tarafından izah

edilmiş

fından da bazı haşiyeler ile tercüme edilerek tique'de neşredil.mişdir.

*

M a ğ r ı ıb i

ve

Uıu ğ

*

J. Asia.

1835 yılında

*

B e y) , şerh ve izahlarını yapmışlardır; fa.

kat bazan bunlarda da .bize yarar kıymetli maılıimata rast geliyoruz.

S o f i'nin

H e s ab

22 nci vara:kdan 31

s aı et - ü n

ii n

T a :r: i k h ü ı - K h a t

başlığı altındaki kısmı, M a ğ r bahsetmekdedir.

lıimat tamamen

e� .

adlı arapça müellef eserinin,

N ü c ıi m

inci varaıka kad

Fe t �

Ebil

Yukarıda temas etdiğimiz veçhile, bunlardan

yokdur) R ı . e'l u y g u r V e't - T ü r k

(varaık numarası a V

ı b i ' ye istinaden, Türk takviminden

T ıi s i ' den hiç bahsetmemekle beraber verdiği ma.

İ1ha n i

zeycine . uymakdadır; hatta o da

1'1' . ıi s i

rinde inşa etdirdiği ı·asadhane lıııiz olduğu rasad aletlerinin büyüklüğü ve mükcm­

Zade

meliyeti ile- ş&.yanı hayret der�cede idi. Rasadhaneyi üstadi K a d ı

ve G ı y a t h - üd - D i n

R fı m l

C e m ş i d'e teslim etdi; fakat bunların ölmeleri üzerine

onu, O ğ lu m deye hitap etdiği 'A 1 i K u ş ç u ' ya vermiş ve onun yardımile birlikde

Ziyc-i Cedid-i Sultani

kaynak budur.

dığımız

veya

Ziyc-i Gürgıi.ni yi '

tanzim

şerhlerinden

Bunun muhtelif

etmişdir, ki

kuilan­

bahscdilecekdir.

sadhane ancak oniki yıl işleyebilmişdir. Oğlu 'A b d - ü 1 - L a t i f ile artmakda olan soğukluk nihayet bir muharebeye müncer ola�ak

sebep olmuşdur. Tarihi tetebbuata meraklı olan U 1 u ğ B e y Ulus-i

R.a­

aralannda

öldürülmesine

Erba'ai

Cen­

giziye adlı bir eser yazmışsa da bugiin mevcud değildir. [Bk.: İslam Ansiklopedisi;

Barthold,

Uluğ Bey ve Zamam;

B arth o l d

niyeti 12il; Salih Zeki Asar-i Bakiye,

(1

I,

Mesela şu cümleler aynendir: ..:.. -�· r

.J.. .)bJ ;K� \...

a\r"-.� JJ�

t_l

ve

F.

190.]

.:- 1 ..:, '(;

"

K ö p r ü l ü ; İslam Medo­

_,1... 1; \...1 ; ..:,�1

.JI:-:\:.i t;�·

t;�·

.J.:l , (Tusi 13 b. )

(Tusi, 15 b, Uluğ Bey 2 b. )


KA YNAKLARIN TENKİDİ

20

g�bi 633 Y e z d i C e r d yılını başlangıç ittihaz etrri�. Müellifin bu başlığı G. W i e t'in M a ğ r ı •b i'ye atfetdiği eserin adına teva­ fuk ediyor, ki ihtimal burada E b u 1 F e t 1tıı, onun eserinin unva • nını aynen naklet�dir. Kitabın sonunda, E ·b u 1. Fe t lll• ' den nakil olduğu zannı hasııl oluyorsa da müstensih tadili olduğu anilaş1ılıyor. Sonunda 'tarihi, 880 Yezdi Cerd, Cüngün (Cüng yuan) ül evsat'ın se. kİzinci yılı, arabi 916, yazılıdır. Bunun mevcudiyetinden şimdiye ka. dar yalnız B. \F. G ö k m e n bahsetmişdir. (s.2) . Rsd N : 261 (1) U lu ğ B e y ' in güzel bir şerhini yapan M i r e m Ç e l e b i (2) nin eseri, :bize, yeni mühim bilgiler vermi.şdir. Bu cümleden olarak T ı1 s i'. nin A hkam..i SaLi Türkan adlı bir eseri olduğunu, ve orada Birılni'den naklen islam olmıyan Türk hükümdarlanndan G a z n e 1 i M a h m u . d'a gelen ilçilik hey'etinden ve B i r ı1 n i'nin bu ilçilerden O n i k i H a y v a n Y ı 1 1 a r ı n ı İSkender tarihile rne�ederek hesap et­ dtklerini öğrendiği bildirilmekdedir. Aynca olarak, T ü r k 1 e r i n , takvimlerde, iyi günlere kırmızı, kötü günlere kara noktalada nişan koymaları adetleri olduğunu söylüyor ·ki, bu işarete ba§ka bazı eski rL salelerde de rast •geliyoruz. 904 de telif edilen fansi yazmanın bir nüs.. hası, A y a s o f y a kütüphanesinde 2697 nurnarada kayıdlıdır; Rsd. de de N. : Z59. Bizi alakadar eden ·kısmı 17a dan 32ıb ye k adardır. •

• *

U 1 u ğ B e y ' in şerhleri arasmda B e r c e n d i 'ninki bazı nok­ taların aydmlatılmasmda faydaiıdır. Başlıca 'f ı1 s i ' den M a ğ r ı­ b i ' den ve K e ş f ü 1 H a ll( a y ı .'!{.'dan istifade etmişdir. Farisi olan . bu kitaıbın bizim takvim den" bahse:den kısmı varak 20a dan 36b ye ıkadardır ;telif tarihi H. 929 dur, 1 164 de istinsah edilmişdir (3) . •

*

*

*

(!) Müellifin hayatı hakkında henüz malumat edinemedim.

(2) M i r e m

Ç e 1 e b i (MaJ:ımud b. Mehmed b.

iadı

zade Rumi) , H. 10 uncu

asırda İ s t a n b u 1 'da yetişen Türk hey'etçilerindendir. Baba cihetinden Ali Kuş­

çu'ya mensup olan M i r e m

Ç e I e b i tahsilini İstanbulda ikmal etmiş ve muh­

telif yerlerde müderrislik etdikdE'n sonra Bayezid'e muallim nasbedilmiş, Yavuz :::e ­ lim tarafından 925 de A r. a d

o

1u

K a d ı a s k e r'liğine tayin edilmişdir. 1025 de

Edinıede ölınüşdür. U 1 u ğ B e y'e şerh olarak yazdığı farisi

Düstur-ill Arncl ııe

Tashih-ül Cedııel'i bizim kaynaklarımızdan biridir [Bk.: S. Zeld Asar-i Bakiye, J,

199; aynen Osmanlı müellifled . lll, 298.] (3) B e r c e n d i'nin Şerh-i Ziyc-i Cedid-i kaynaklardan birisidir.

Sultani'si

:ı:abib us Siyer müellifi onun yaşamakda

istifade

etdiğimiz

olduğunu kaydeder.


ON!Kt HA YV ANLI TÜRK TAKV!Mt 'A b' b a s

Vesim'

in 1 158

tdiği türkçe

de telif e

21 U1uğ

Bey

Şerhi biz im için hiç bir yeni malıimat ihtiva etmemekded.ir. Gördü­ ğümüz nüSha 1 180 de istinsah edlmişdir. Allakadar la.sıru 16b 'den 41a ya kadardır.

*

*

*

Takvimler hakilcında umumi malU.m.at veren bazı tarihi eserler de

kaynaklarımız meydanındadır. Bunlardan M ak rizi'nin E t

'

l K h ı t a­

ın birinci cildinde (250-252, Bulak basımı) ve;.diği mallımatı M a ğ .

r ı b i'den nakletmiş olduğunu, Ziyc-i Edvar'ı ziıkretmesil e anlıyoruz. Muhteva iti!barile de T u s i ve U 1 u ğ B e y'den farklı ·b ir şey

söylemiyor, ki kaynağı hakkında yukantd � söy;lediğimiz düşünülürse

böyle olacağı tabiidir. Bunun hakkında yukanda izahat vermişdik. *

*

E b u l - F a d l, Ayin-i Ek beri adlı eserinde verdiği kısa izahatı n i ve M a ğ r ı b i'den a!ldığını kaydediyor, ki ilk önce Türk yıHarının İsiken�r tarihile imtizacı hakkında B i r u n i'ye atfedi­ len maılıimat hususunda dikkatimizi celp eden budur ( 1 ) .

B i ru

Kınmlı

*

*

'A b d ü .ı - G a f f a r ' ın 'Umdetu't·Tevarikh'inde verilen

malumatın, her hırlde daha ziyade, halk arasında yaşayan an'ane<ler­ den geldiği anlaşı,lıyor. Yalnız zikretdiği birinci ay, 'beş ay. . . namın­ daki Türk ayJ.arının o zamanlara değin yaşayıp geldiğine dair bir işaretimiz yokdur. Binaenaleyh yazılı eserılerden de faydalandığı tahMir'at-iil Edvıir'da T a h m a s p devri meşhur müderrisleri arasında zikredilmek­ dedir. Man<mr bin Mu'in ed-Din Kaşi'nin, 916 da ölen Herat şeyh- ül-islamı · S e y f - ü d - D i n T e f t a z a n i'nin şakirdi idi. [Bk. Rieu kataloğu, 453 ve 547.]

a a

'Abd-ül 'Ali El-Bercendi, Uluğ Bey'i anl m k için elde bulundurulması icap eden

bir şerhdir.

(1) E b u ! - F a d 1, M. 1551 de A g r a'da doğmuşdur. Pek küçük yaşdan itiba ­

ren tedkiklerle meşgul olmuş, dini meselelerle çok uğraşmış, fakat hiç bir zaman derı�ıni bir süküne erememişdir. Muhtelü din ve felsefelere, zaman zaman, temayül­ Ier göstermişdir. Bunun üzerine Ulemanın tazyikile Agra'ya kaçdı. 1574 de E k ­

o e r Ş a l>'a intisap etdi. Onun fikir hayatında Eb u l F a z 1 ı n çok amil olduğu �öylenir. O?·du kumandanlıklarından sonra veziri olmuşdur. [Bk.: Blochman. Ayini Bkberi mukaddimesi, İslam Ansiklopedisi] .


2!

KA YNAKLARIN TENK1Dl

min olunabilir. Eser, Hicri XII inci asırda yazılmışdır (1) . *

*

*

İbr ahi m H a !k k ı'nın Ma'rifet Name'sinde Tür.k takvirni . . . hakkında manzum bir fasıl vardır, çok kıymetlidir. Orada yılların Htcri tarihle imtizacı ve 33 y:ilda bir sıvış ( tedahül) yapılması ve Ru­ mi (Selefküs) tarihle rnünasebaiı izah edilmekdedir. Bu mallımatın bu ·kısmının kaynağının B i r u n i'ye izafe edilen eserlerden birisi olacağını .sanıyoruz. Bizce en mühim kısmı Türk yıllarına atfedilen alıkarndır (Sf. 131 - 133) (2) . *

.. *

Tevarikh.i Khamse.i Şarki'yi 1300 de K a z a n ' da yazan K h a

ı i d O ğ ı u, rnevzuumuz olan takvimden ziyade K a z a k 1 a r a r a. sında yaşayan ha1k takvimlerinden ıbahsetmekdedir. Takvimle ala­ •

kadar olarak z.i:kreldilen .bir i!k.i kayıd Türk tefek!kürü bakımından çok rnühimdir. *

*

*

Türklerin O n i ik i H a y v a n Y ı � ı a T ı'na atfettikleri ahkfun hakkında bazı risaıeıer elde etdi.k. Bunların bir kısmı muhtelif se.

nelere mahsus nücumi alıkarn sırasında zi'kredi'lmekd.edir; bir kısmı da münferiden bu alıkarnı toplu olarak yazmakdadır. Yerlerinde kul. lanacağımız bu vesikalardan en toplu olan, C e ı a 1 ü d D i n M u h a: m m e d 'A b d u ı i a h Y e z d inin kaleme ald ığı TuJ:tet

üı . Müneccimin

adlı farnça yazmasıdır. Ahkam.i Sinin Beka.vLi • Türkan başlığı altında '!1ürk yıllarının vasıflarından bahseden bu ese. •

rin varak 194b . 197a kısmı ·bize aid malfunatı muhtevidir (Rsd. No

47.)

:

(1) 'Unıdet üt-Tevô.rlkh, K ı r ı m tarihidir. Müelliii 'Ab d . ü 1 - Ga f f a r aslan K ı rı m H a n 1 a r ı olan Gi r e y ' ler sülfılesine mensupdur. [Bk.: TOEM. ilave, O. Müellifleri III. 92}.

(2) İ b r a h im H a k k ı aslen E r z u r u m l u ' dur. Babası Hasan Kale'den Erzuruma nakletdiken s�r:ra (ki Şeyh Osman'dır) orada tahsilini ikmal etdi. Siird'de KadTi11e ve Nakşibendiye şeyhlerinden Ş e y h-i İ � m a' i 1 F a ­ k i r - u I 1 a h 'a intisap etdi. Sonra kayınpederi olan bu zatın ölümünden sonra kitap yazmak ve tfılim ile vakit geçirdi. H. 1186 da öldü; birçok te'lifleri arasında tasavvuf ve ahlak ile muhtelü fenlerde.n bahis ve bizim istüade etdiğimiz Ma'Tifetnô.me'si meşhur ve matl.ıudur [Bk. Osmanlı Müelifleri I, 32] .


ON!Kl HAYVANLI TÜRK TAKV!Mt

23

T u s i ve U 1 u ğ B e y 1 in ş erhleri arasında N i � a m e d Ni s a ·b u r i 1 nin Keşf ül Hakayık namile maruf olan Ziyc-i ilkhani Şerhini (1) G ı y a t h e d�D i n C e m ş i d 1 in Ziyc.i If�ni der Tekmil.i Ziyc.i İlkhani'sini (2) , 'A 1 i K u ş ç u'nun Ziyc.i Gürgani Şerhini (3) [•bugünkü umumi durum dalayısile bazı kitapların sandık. Di n

larda kapalı kalmasından] ele geçirip tedkik etmek mümkün olmadı. Gerçi bunlann çoğu malum şeyleri tekrardan ibaretdir; fakat münia. silleırinden, baza n, bize yarar kıymetli ımalftmat elde etdik. bu icmallerini yaıpdığımız ·k aynakların hemen ekserisinin bugüne kadar ist ifade edilmemiş bir halde olduğunu söyleyelim. Bütün

(1) N i ı: a m e d - D i n Nis a bıir i, Katip Çelebi Keşf-ül �a�ayı k'dan bahsediyorsc da (Keşf uz �unun) hayatı hakkında bir şey söylemiyor.

(2)

G

ı

yath e d -

Dtn

C e m ş i d, H. 8 inci asırıla

K a ş a n'da

zuhur etmiş

riyaziyecidir. Ayasofya'da 2692 nurnarada kayıdlı olan zıycı eski bir nüsha olup H. 816 da ikmal edilınişdir. Semerkand'da � a d ı z a d e R u m i ile tanışmış ve bilmediğimiz bir tarihde orada ölmüşdür.

(3) A l i � u ş c u, IX uncu yüzyılda M a v e r a ü n n e h i r'de çıkan riya­ zlyecilerdendir. K u ş ç u lakabı ona, babasının ( adı Mehmed) U 1 u ğ B e y'in doğancısı olmasından dolayı verilmişdir. Riyaziye ve hey'et tahsilini Kadı zade ve Uluğ Bey'den yapmışdır. Uluğ Bey'in katli üzerine Tebriz'de bulunan U z u n iH s a n'ın yanına gitdi. İltifatına mazhar olarak elçilik ile İstanbul'a gönderildi. 1� a t i h'in teveccühü üzerine elçilik vazifesinden sonra İstanbul'a döndü ve Aya­ sofya müderrisliğinde bulunarak M i r e m Ç e 1 e b i 1 e r gibi riyaziyecilerin ye­ t.işmesine hizmet etmişdir. 1474 de öldü.


ONiKi HAYVANLI TAKViMiN ESASLARI ·-

Tarihi kaynaklardan edindiğimiz bugünkü bilgileri.mize göre, Türk kavimlerinin en eski zamanlardanberi, en çok kullandıkları takvim sistemi, devri O n i k i H a y v a n l ı takvirri sistemidir. Türlü coğrafi sahalarda yaşıyan ve birçok y a b a n c ı m e d e n i y e t 1 e r i n tesirlerine maruz kalan bir çok Türk halkları, bunu , ya müs. takil olarak kuHanmışlar, veya y a b a n c ı m e d e n i y e t 1 e r ı e gelen ·takvimleırJe mezcetmişl·erdir. Oniki yıllık daimi bir devir teş. kil eden 'bu takvimin \her yılı muayyen bir hayvana nisbet edilir, ve her yıl mensup olduğu hayvanın adını alır. Mesela Miladi tarih ile bir. likde hali hazır yılını göstermek icap etse, 1940 senesi, L u (ejder) yılı, denir. Devreyi teşkil eden hayvanlardan her -biri, devrederken mensuıp olduklan y ı l l a r ı n m u k a d d e r a t ı üzerine, muayyen !bazı hükümlere göre, müessir olur. Bizzat yılın muhtelif zamanları da, c zamanlarda doğan çocUkların t a 1 i' ve k a r a k t e r 1 e r i üze­ rinde 'baş·�a tesirler icra eder. İ slam - Türk alimlerinin T a r i h - i T ü r k i, T a r i h - i T ü r k i s t a n, T a r i h i K h ı t a ( 1) ve U y g u r veya S a 1-i T ü r k a n (Türlk yılı) dedikleri bu onikili devreye giren ve aıdları yıllara alem olan hayvan·l ar takvimdeki sıra ile, şunlardır: •

-

(1) İ s ı a m

menba'larında Khıtay veya Kıtay olarak kullanılan ve Mogolcada [ki sonda bulunan -t- cemi eklentisidir) , Çincede K'i-tan şeklinde gösterilen kavim, O r h o n y a z ı t I :ı r ı n ı n gösterdiği veçhile, G ö k t ü r k I e r ile mu­ harebelerde bulunan ve M o g o I veya T o n g u z aslından gelen K ı t a y'lar­ clır, Bunlar X uncu asırda Şimali Çin'e hakim oldukdan sonra isimleri, daha ziyade şimali Çin'i göstermekle beraber, bütün Çin'e alem olmuşdur. D i ı• d rı'da Khıtcıy ı>\:;.. Sın ..:_'::""' yani Ş ı m a li Ç i n (Cenubi Çin Masın u,; \.. dır, lll, 97) . Bundan dolayı Türkler ve Türklerden de alarak sonraları Mogol ve Ruslar Çin'e K h ı t a y veya K ı t a y demlşlerdir. Nası,! ki daha önce H i on g - n u'ların parça­ lanmasından sonra birkaç asır kadar Çinde icrayi hükumet eden Türk aslından T a b g a ç lÇince T'o-pa] lara izafeten de Göktürklerin Çine T a b g a ç İ 1 dedik­ lerini Orhon Anıtlarından. öğreniyoruz. Kaşgari"de bu tabir cenubi Çin için mu­ lıafaza edilmişelir (Il, 259). Div�nda bu kelimeler hakkında ayrıca şu izahat, vardır: «Tawgaç; Masın ..:_� ·,. ın adıdır. Çin .:ı::� den sonra dört aylık bir yoldur. Çin aslında üç kısımdır: Yukarı Çinin doğusuna Tawgaç :.·•�, ortasına Khıtay ..s \.b;.. aşağısına Barkhan .j\;.. J. denir ki burası Kaşgar ilindedir. Fakat bugün Masm'e Tavgaç ve Sin'e de Khıtay denilmektedir. Çin ve Maçin'in kendilerine mah:;us Kıtat

=

...

...


25

ONIKI HAYVANLI TÜRK TAKVIM!

Türkçe

Çince

Mogolca

I. S ı ç g a n II. U d III. Ba r s

K h u lu g u n a U k er B ar s IV. T a v ı ş .g a n T o o 1 a i V. L u Loo VI. Y ı 1 a n M a kko i VII. Y o n d Morin VIII. K o y Kh oin IX. B i ç i n M eçin X. T a g u k T a kıya XL i t

XII. T o n g

u z (1]

M okkai

Khokai

Chou Niou Hou Tou Lon g chö Ma Y an g H eou Ki K' i u a n T c h o u (2)

Tseu T c h' e o u Yin Mao T c h' e n Sseu Wou Wei C h en Yeou Sin Hai

dilleri olmakla beraber şehirlileri türkçeyi iyi bilirler ve bize gönderilclikleri mek­ tupları Türk yazısıyla yazarlar (1, 29). Türklerden

Tawgaç,

bir kabiledir,

bu ülkede

otururlar.

Bundan

Tat

fawgaç denllir, ki U y g u r demekdir; Tat'dır, Çinlidir. Eskide-n yapılmıı büyük

n bu araplarda bu gibi eseriere •A d kavmine aid eserler denildiği gibi. Bununla hanlar da ünvanlanarak T a v g a ç K h a n denilir ki ülkesi büyük ve eski demekdin (I. 378 ) . [Bk. W. T h o m s e n, Inscr. de l'Orkhon, P. 61 ve metin; B a r t h o 1 d, Kara .: Khitai, Enc: Isiam , Dersler, 87, 108, 180, R, G r o u s s e t, Enıpire des Steppes, 180; K 1 a p r o t h, Tab!. hist. de l'A.sie, P. 87, 159 1 . �erl ere Tavgaç edlıi de ili r ki

(1)

Türkçe sütundaki adlar Takvim

devresinde e n çok kullanılan adlardır.

Bunların muhtelif Türk kavimlerinde aldığı türlü şekillerden bahsedeceğiz. Ana­ dolu lehçesinde bugünkü tclaffuzları: Sıçan, sığır, bars, tavşan, ejder, yılan

Bir

ko yun, maymun, tavuk, it domuz'dur.

at,

halk şiirinde bu adlar şu beyitde top­

lanmışdır :

Yılbaşı sıçkcın, sığır, bars-u tavışkan, lu, yılan

Yılkı, koy, biçin, tcıvulc it-u tonouz bo ldu tamam.

Bu adlar

hakkında

[Bk. Hayvan

Adlarının Türk Lehçelerinde aldığı şekiller

bahsı ] .

Hi eri VII nci asırda yaşıyan İran filoloğu E b u N a ;; r F e r a h i'nin, arabi -farisi olarak yazdığı . Ni.�ab . ııs-fibyan adlı Iı1gat kitabında işbu oniki hayvan, sıra il e, farisi manzum bir kıt'ada zikredilrnekdedir:

..ıl,...!. v- .F..?

Müellif hakkında ve İra

nda

(2) M o g o 1 c a

<!\;ı�

� -· -":

.J ..; . ...

J\.. ..�ı} &; .:.. .:. ..i.�J':".J� ..:� j .:.. - 1 :..i- .FJ --- � o�l _J ..ı'-6.fS !l _,� d- ) t ""J �:_,�

':"'t_,..

Kalküta

.J

ol

İsla.m Ansik lopedisine,

Rieu Katalog'una (504) bakınız. Eser

tabedilmişdir. ve Ç i n c e

adlar E.

Ch

a

v a n n e s'nin eserinden

alınmış-


O Nİ Kİ HAYVANLI TAKVlMlN ESASLARI

28

Türk takvimcilerinin verdiği !hesaplara göre,

g ü n (gece ve gün­

düz) vasati mevhum güneşin mahallin nısfınnehanndan iki defa geçişi

ile hasıl olan zamandır, ıç. v a s a t i ş e m s i

g ü n d e n ibaretdir

(1) . Günlük d e v r i (mihveri) hareketin istinad etdiği esas da onik i­

li olduğundan,

ibir gün, oniki müsavi

kısma

aynlır ve her 'birine

Ç a ğ (2) denilir. Her bir ç a ğ, yukanki cedvelde gösterilen sıra ile,

h ayvan 1 a r ın

olduğu anl�ılır.

adını

Bir

alır. Bununla bir çağın iki saate müsavi

çağ sekiz

K

e h itibar ediılir;

o

halde bir saat

dır. Çince birinci sütun hayvan adlarının çinceleridir, ikinci devri karakterleri gösterir, ki takvim hesaplarında ve bizim islam kaynaklannda rastladığımız mu­ harref şekillerin asıllandır. (1) Arz miliveri etrafında bz.tıdan doğuya doğru dönerken aynı zaman

ve

istikametde güneş etrafında m a h r e k i hareketini de yapar. Bu vaziyet namü­ tenahi'de bir yıldıza göre arzın, ikinci gün, daha önce güneşin karşısına gelmesini mucip olur. Halbuki yıldıza nazaran aynı vaziyete gelebilmesi için biraz daha zamana ihtiyaç vardır (nücıımi gün). N ü c u m i şemsi

g ü n d e n 3',

56"

kısa

olan

g ü n de, arzın mahrcki hareketinde müsavi zamanlarda müsavi mesa­

feler kesdirmemesi (kat'etmemesi) ve husuf dairesinin İstiva hattına

nazc�ran

meylinden dolayı sabit değildir. Bunun için hakiki şemsi gün yerine değişmiyen bir vasati gün kabul edilir. İtidal zamanlarında şemsi günün nücumi güne müsavi olduğu malfundur. (2) Çok eski bir Türkçe kelime gözüken Ç a ğ [Uygur met. Çak, mogolcası da Çak] kelimesini K 1 a p r o t h,

Çince bir zaman tabiri olan Chi kelimesinden

gelmiş bir kelime sanıyordu �J. Asiatique, 1835, p. 307] . Halbuki P. P e I l i o t, bu

kelime hakkında: ·M ü s 1 ü m a n 1 a r

günü

hasıl

müddeti n i

o lan

her

g ö s t e r m i ş 1 e r,

son

bıri

y ı l l ara

bir

Ç in c e d e ğ i n,

zaman Che

bazan

i1 e

o n ik i k ı sm a a y T ü r k ç e

ı

r m a k 1 a

ç a ğ

g ö s t e r m e m i ş 1 e •r d i r ;

beyhud e

y e r e

i l e

bu

b u n 1 a r d a n

ötekinden çıkarılınağa çalışıld!• diyor [Mem. İnst. d'archeo. du Caire, t.

4:l (1924) , p. 312] . Türkçe zaman, ve bazan da teşmilen mikdar, bildiren çe ve ça eklentisi de bu kelimenin bir kalıntısı gözüküyor: «Çingiz Hanım

on

yaşındım tci

kırk yaşına çe kılgan i§lerinin... [ Şecere-i Türk, 71, D e s-ın a i s o n neşri] .

F.

Ve

M e h m e d yarlığında: [Ne çcıklık çerigi bolgay, Türkiyat M. VI, 309 ] . Osman­

heada v a r ı c a k,

gidicek

ve bugün v a r ı n c a,

g i d i n c e tabirlerindeki

sonekler bu kelimeden üremiş gözüküyor. Bugün de dilimizde z a m a n

manasmı


ONlKl HA YVANLI TORK .TAKVIM!

27

dört k e h (1) dir. Günün b�langıcı, bir takım takvimlerde olduğu giıbi,

zeval

veya

günbatışı

zamanlan

olmayıp,

hey'etşinaslaırca

g e c e y a r ı s ı �ti'bar edilir.

en doğru bir usul olaraık ka:bul edilen,

Bu zaman, Türk takvimine göre, -bütün devri hareketlerin başlangıcı olan s ı ç a

n

çağının 'Ortası, yani beşin'Ci g e !h 'inin b�ı dır. Bun­

dan başka günü 10.000 kısma ayırıp h er ·bir kısmına

F e ng

veya

F e n denilen diğer bir taksim daha vardır (2) . Bu hesapla, bir ç a ğ, 833 3 / 1 0 f e n g eder; ılıugünkü hesapla bir feng 8,64 san:iyeye tekabül eder. Bazı kaynaklarda bir feng' i 100 M i y a v ' a ayıran bir

eczasm­

dan da bahsedilir (3) .

Bizim takvimin yılı tam amil e

g ü n e ş y ıl ı

idi; lbu

güneş etrafında hareketi esnasında muayyen bir noktadan geçişinin ikmali için sarfedilmesi Ulu ğ

icap eden

B e y bunu güneşin oniki

da arzın

illd defa

T fı s i

zamandır.

ve

b u r c u (4) devrederken muay­

yen bir n oktadan iki kere geçişi olarak beyan ederler, ve mikdarını

365 gün Q436 feng verirler, ki tam 365 gün, 5 saat, 50 dakika, 47 saniye ifade eder: ç a ğ ı

g e ç m i ş, t a m

ç a ğ ı n d a d ı r,

ı

ya r

ç a ğ 1

ı

a d a m ...

gibi kullanılır. (1) I{elı veya geh kelimesi ilk bakışcia farsça zaman anlamına gelen !Jeh

kelimesini hatırlatıyorsa da P. P e l l i o t bunu Çince K'o ile alakadar görüyor. (2) K l a p r ot h, bunu Çince 10.000 minasına gelen

Wan kelimesinden mu­

horref bir kelime olarak kaydediyorsa da Pelliot'ya göre Wan ( on bin) ile fen ve 180 lik devredeki yuan kelimeleri biribirinden farklıdır. (3) Mesela M a k r i z i 'de vardır [K h ı t a t, I, 252] .

(4)

On iki burcun adları şunlardır:

(kuzu), S e v r (öküz) ,

S ü n b ü l e (başak) , M i z a n (terazi),

D e 1 v (koğa), H u t (balık), H a m e 1

S e r e t a n (yengeç)

C e v z a (koz),

Akrep

(oğlak). Buradaki Türkçe mukabilleri İ b n

(çıyan),

ii.gel!

.!.ls"'" i kelimesinin verildiğini kaydedelim [Div.

aşağı yukarı; 20 İkincikanun ile 20 şubat ğerlerinin mevkileri de taayyün eder.

arası

b u r ç

I, 74).

ed

<arslan) ,

K a v s (yay),

M ü h e n n a'nın

karşılıklardır <s. 183) . Divanda ve U y g u r yazılarında

Es

Cedi

lugatinde verdiği karşılığı olar<ık

D e 1 v burcunun mevkıi,

olduğu nazarı itibara alırursa di­


ON!Kt HA YVANLI TAKVİ MİN E SASLARI

28 eder ( 1 ) .

M ed ar

i

S e n e, yani güneşin iki

Tebii

itidaI

(equinoxe), arasnda, dolaşırken sarfetdiği zaman, 365 gün, 5 saat, 48 dakika ve 45 saniye olduğundan bizim takvim, 720 yıl da bir güne ba..

liğ olan mütezayid bir inhiraf hasıl eder.

Elimizdeki kaynakların hemen hepsinde ıbir diğer o n 1 u k devre­ den daha bahsedilmekdedir (devr-i aşeri) . Bu devrenin adıları tama­ men Çince olup hayvan adlarıyla hiç b�n münasebeti yokdur. Tüıık.

lerin bunu ·kullandıklarına dair ·bir vesikamız mevcud değildir. Esa. sen Türk takvimine göre ·böyle ikinci biır devreye d.e l üzwn yokdur. Çinliler o n i k i l i devreyi müstakilen kulJ.anma<lııkları için (Türk­ lende tersine bütün kronolojinin esasıdır) bunu o n I ıu k d e v r e ile karışdırarak (on kan ile oniki tche) altmışlik bir devre vücuda

getirirler (2) . Bu suretle, onlar yılları altmışlık devre ile gösterdiık­ leri gibi, günleri de altmış günlük bir hafta ile hesap .ederl er; ve her

bir günü bu iki devrenin terkiıbi ile hasrl olan lbir çift isimle ifade ederler. Bana öyle geliyor, ki T ü r k ve K h ı t a y t a k v i m i hakkında malumat veren Türk - İsılam a.J.imleri, mufassal · bilgileri , şe'niyetden ziyade yazılı eserlerden almışlar ve zaten mevcud tedahul ve müşabehetlerlden dolayı Ç i n ve T ür k t a k v i m l e r i ara­ sındaki farkları ayıramamışlardır. Zira bizim Türk taık vimi ha�kındaki mütefe•rrik bilgilerimizle :islam kaynaklarındaki kanşık mallımatı yanyana getirince böyle bir hüküm verrnek iıcap ediyor. U 1 uğ B e­ y'in şarihleri n den B e r c e n d i, iki devre arasın:daki ·farkı, on ikili

devrenin günlerin ·kısımlanna da şamiıl olduğunu, o n 1 u d e v r e· n i n ise yalnız yıllara ve günlere mahsus bulunduğunu yazmak sure. tile gösterir (3) . Yıl altmışlık hafta itibariyle 6 haftaya ayrılır. Ayni zamanda dört mevsim hesabı da mevcuddur; baharın ·başlangıcı yılın da baş. langı-cıdır. Fakat İslam kaynalclan, hemen umumiyetle, y ı 1 b a ş ı n ı güneşin d e 1 v ıbu r c u ortasında bulunduğu zamanla başlatırlar; ve m e v s i m 1 e r i n i n b i z i m m e v s i m l e r d e n ,b i r b u(1) Uluğ Bey, .Zıyc-ı Gürgani, varak 7 b

J, A. 1 835 i . (2) P.

P e 1 1 i o t,

( 3) .; lb

[Ayasofya, No

:

2693; L. 1�deler,

mezkur makale.

�-'-!�· ,._,-4 ... _:\': ...:.. \f. j ._;..! jt )� .:. \ j�� \ ,.j Ir,\ ,; .ı i J ı.5 .; � ' _\:_:\ J P ,Ö..:,._;\ _·. P . P ._,. J.} J -L�_(:• \-··-1 ..:- 1 i � 1_, �:-! ,j .J ,_!;.. S..> J :.� JJ .:ı .....! )\� -'·: ;':• C Vrk. 20 a, Rsd. 258) . •

. P ..,. '.ı.r!.:.

.;; ı

; J :.

..:,_1

•.


ON1Kl HA YVANLI TÜRK TAKV İMİ

29

ç u k a y ö n c e olduğunu kaydederl er. Yalnız Marifetname'de yıl. başı, güneşin h a m e 1 burcuna girdi ği z am and an itibar ed ild i ği kaydı varsa da diğer vesrkalara ıuymamakdadır ( 1 ) . B un un , bugünkü takvi­ mimize göre, düşdüğü günü tesbit meselesine gelince, P. P e l l i o t, mezıkur makalesinde, aşağı yukan, 4 şubat a isabet edeceğini bildiri­ yor. Bu, az çok, kaıynaıkl arın : b i z i m m e v s i m 1 e r i n b a ş 1 a r ı <> n 1 a r ı n m e v s i m 1 e r i o r t a 1 a r ı n a d ü ş e r, ifadesine de tevafuk eder. Ayların, yLl ve gün hesabında olduğu ,gilbi, oniki hayvan devresil e münasebetdar olması hususunda elimizde bir kayıd yokdur (2) . Yal­ nız Çinde T' a n g s ü l a 1 e s i zamanında, ıbir direğe oyulmuş Çin­ ce bir kitabede ayların da oniki hayvanla h esap ed ildi ği n i , C h a . v a n n e s'in bir vesikasından öğreniyoruz (3) . Bundan başka M o g <> l l a r'ın d�. ayılan saYl aıdlariyle ve oniki hayvan devresile tes­ ıniye etdiklerini W. K o t w i c z söylemeıkdedir (4) . N a tS i r ü d - D i n . ,.. u s i, U 1 u ğ B e y ve bunlardan nakiller yapan diğer menba'lar, 'bu takvimde yılın , bizim oniki aya mu. kabil, y i r m i d ö r t a y a (yani yarım aya) 'bölündüğünü kayde. derler. 24 ay şunlardır (5) : •

(1)

.

(Mf. s. 131) . <2) Yılları N e v r u z'dan başlıyan bir takım kavimlerin ay listelerini verirken, B i r Cı n i'nin yanlış olarak oniki hayvan adını ay adı sandığını göstermiştik Bay H. Namık Orkun, neşretdiği E s k i T ü r lt Y a z ı t 1 a r'ında bir yazıtın okunuşu hakkında bir mütalea ileri sür�.:-ken: .çünkü Kaşgarlı Mahmud ay adlarının hay­ van isimler�nden ibaret olduğunu kaydetdiği gibi oğlak, uluğ oğlak ayı adlarını da zikrediyor• demekdedir, ki her halde, !::urada, Eski Türk yazıtları müellifi bizim devreyi kasdetıniş değildir. [Türk Yazıtları, II, 1591. Elimizdeki bazı Uygurca metinlerde T a v u k g ü n ü, İ t g ü n ıl gibi gün isimleri vardır; bunların altmışlık haftaya nazaran mı sayıldığını henüz ayırt ede­ medik. Altmışlık devrenin Türkler tarafından kullanıldığına dair vesikamız yok­ dur. Elimizdeki tarih zabtı vesikalarında yıl, ay ve ayın rütbi sayılara göre günleri kaydeditmiş ise de bugünkü manasile Türklerin hafta ve gün adları hakkında bir ize tesadüf edeınedik. Bugünkü hafta günlerinin, Türk, Fars ve Arap menşeli, adlarının nasıl ve ne zaman terekküp etdiğiııi bilmiyoruz. (3) Bk.: Takvimin intişarı bahsi. (4) De la Clıronologie Mongole, RO. II, 1925, Keza, RO. IV. (5) Buradaki yarıınay adları L. İ d e 1 e r'in transkripsiyonudur [J. A. 1853, P. 210 ] .

İ btiday harnildir evvel"i stil


30 ı.

2. 3. 4. 5.

ONlKl HA YVANLI TAKVlMlN ESASLARI Gü.n

Yarımay

Liçün yaz!başı

Vuşı

15,2185

Gince

30,4370 45,6555 60,8739 76,0924

Ş unfen

Şinıning Küvu

6.

Liçü

13. 14. 15. 16. Güz 17. 18.

213,0588 228,2773 243,4957 258,714�

Siyofen

tHanlu Şuankün

a ry,

y arım

91,3109 106,5294

8. Sicr ııen

Yaz

9. M::r �cun 10. Saç m ll. Şa l ;u 12. Da , şu

121,7479 136,9664 152,1848 167.4033

19. Lit 1 m 20. Sa-. ;e

197,8403

Pelu

Yirmi ldört

7. Likha

182,2618

Ciyuşiyu

Gün

Yanmay

273,9327 289.1512 304,3697 319,5882 334,8066 350,0251

Kış 21. Daj 3e

22.

Dund

24.

Daykhan

23. Siokhan

güneşin vıı:sati

edilmişdir; ve ·birbi:rleri.ne müsavidirler.

.

hareketine göre hesap

T. usi .

bunların her birine

· �) der, ki Prof. Şerefeddin tarafından G e n c e olarak

mişdir. 24 •ay tam •bir .güneş ')'llına tekabül eder; yani

tesbit edil365,2436 gün­

dür.

Oniltili devre ile onlu devrenin birleşdirilmesinden devrenin vücuda geldiğini, hafta iti:barile devrenin üç

gün1

er

devresi 180

i

a1 t mış l ı k

ve .bu altmışlık ıdevre .iıle yı 1 1 a r ı gösterdiklerini söylemişdi:k.

yıllık başka bir devre teşkil eder.

ve

Altmışlık

Bunılardan

birincisine Şang-yıuın .)_,\....; l:.,iıkincisine Çong-yıuın j _,C:. J':·üçüncüsü­ ne

Hia -

(1)

yıuın

.:.ı ,� denir (1) . 180 yıldan fazla bir zaman hesabı için

Bu terkipierin ilk kelimelerinin manaları, sineloglar tarafından, sıra ile

yukarı, orta, aşağı; veya baş, orta, son olarak veriliyor (P. P e l l i o t,

mezkur

ma­

kale]. ki bizim kaynakların a'zam, evsat, asgar tabirlerine uymaktadır [M�.rizi I. 252]. Tekerrür eden ikincisine, yııa-n tabirine, gelince, asıl, başlangıç demekdir.

İslam

kaynaklarında

10,000

manasında

geçen

.).J kelimesi

İde1e r

tarafından Wen okwımuş ve mezkur terkiplerde geçen kelime sanılmışdır [Fatin Gökmen bunu vun okumuşdur, halbuki bazı kaynaklarımızda v harfi üstünle tasrih edilmişdir] . Biz P e I l i o t'nun okumuş olduğu şekli tercih ediyo. ruz. Ona göre bu üç yııan'ın kıymetleri takvimi değil , astrolojikdir. S u n g ve -

-

T' a n g'ların astrolojik fikirlerineo Çindeki M o g o 1 s ü 1 a 1 e s i vasıtası ile teva­ rüs eden T u s i gibi müslüman heyetşinasiarı olmasa idi, ihtimalki XIII, hatta

XV

inci asırlara kadar kullamlan bu sistemin itibarda olmasından

haberdar


ONlKt HAYVANLI TURK TAKVIM!

31

Y a r a t ı l ı ş (Hilkat) dan itibaren hesap etdi:klerini bütün kayn ak­ lar ıbildirmekdedirler. T u s i ' nin verdigl hesaba göre hılkat'dan Ç i n g i z - y u a n· devresinin başiangıcına (sıçan yılı) değin 8863

wen ,;,

['bir verı.. 10,000 yıldır] , 9679 yıl geçmişdir. B unu I. Fer­

verdin 633 Yezdicerd yrlında gösterirler, !ki Miladi 1264 e tekabül eder ( 1 ) . Bu tarihde başl ayan yeni 180 yıllık devre 1444 de (8 Şeva:l 847) b itiyor, ki U l u ğ B e y ' in kendi ziyclerinde kabul etdiği me'bde >budur. Yılın altmış günlük hafta içerisinde ilk ,gününü, yani ilk yanm ay alan L i ç ü n medhalini bulmak için bilinmiş bir başlangı'Ca göre hesa:b etmek gerekdir. U l u ğ B e y ' in esas itt ihaz etdiği 8 Şeval 847 (M. 30 Kfmunusani 1444) den hareket edill.r (2) . Bu yılın başlan­ grcı, altmışlık haftada, 55,6140 inci gün olduğu ,tesbit edilmişdir. Bun­ dan sonraki her hangi bir senenin başlangıcını bulmak içi n geçen yılla. rı, 360 •günün (6 hafta) tefazulü, yani 5,2436 sayı h ile ç arprn alı ( zarp etmeli) örr; hasrlızarpdan, altmışlan çıkdıkdan sonra altmışdan kü­ çük kalan rakam 'bize haftanın başlangıcını verir. Aranılan mebde takaddüm ederse ayni ameliye tarh suretiyle yapılır. U :ı u ğ B e y bu işi kolaylaşdırmak için bir cedvel tertib etmişdir. Bu cedvelde is. tenilen yılın haftanın hangi gününde başlaması lazım geleceği gös ­ terilmişdir (yapr. 8 a) . Bu verintilere göre, 1939 yılın ın altmışlık haftadaki başlangıcını (liçü.n medhalini) bulalım: U 1 u ğ B e y'den bu tarihe değin 495 yıl geçm işdir. O halde : 495 (365, 2436 - 360) - 50 = 15,5820. 1444 yılının b aşlangı cı haftanın 55,6140 ıncı günü olduğu bilindi1 ğinden, 55,6140 + 15,5820 = 11,960 Demek ki 1939 yılının altmışlık haftadaıki başlangıcı 1 1,1960 mcı g ündür. L iç ün baş lan gı cı bilindikten sonra öteki ayların başlangıçları da ıkolayca hesap edilebilir. Bu ayların ve hesap tarzının Tü:rıkler ta­ rafından kullanılmı ş olduğunu zannetdirecek elde h içbir vesikamız yokdur. Adlarının da Türıkçe .olmaması bu aylan n Türklere mahsus olm adığın ı göstermekdedir. Çinde de ne derece şayi olduklarına dair olamıyacakdık. T' a n g ve S u n g astrologları Do k u z s a r a y dedikleri dokuı: yıldızı altmışlık devre ile adedi münasebetde bulundurmak, yani 9 ile kabili taksim bir vaziyete sokmak için 180 lik üç yııan'ı vücuda getirdiler (MP.moire). (1) Pelliot, Memoire, 315. (2) Ziyci gürgfuıi..


32

ON1K1 HA YV ANLI

TAKVİMİN

ESASLARI

hir kayde tesadüf edildiğini de bilıniyomz. Bu aylan, altmışlık ve

bundan doğan 1 80 lik devrenin Türlk takvimine karışması muahhar.

dır. Zira biz, O r h o n y a z ı l a it1 ı ve U y g u r m e t i n 1 e r i n. d e n itibaren kullanılan aylann tamamiyle Türk aylan olduğunu bi. liyoruz; ve kayna:kla.rnnı zın verdiği malfmıata teva'fuk ediyor. 180 lik devrenin 12 hayvan devresi ile beraber kullanıldığına dair bazı U y g u r c a metinlerimiz varısa da bu malıdut tarihleri, Çin tesirine atfet.

rnek mecburiyetindeyiz (1) . Aylann kesirli hesaplan ve günün fi.

nik'lere taksimi kuHanılrnış olsa 1bile, m e d e n i h a y a t d a değil,

hey'etşinaslar mu:hitinden öteye geçmemiş olduğu tahmin olunabilir'. * * *

T u si ve U 1 u ğ B e y ve bunların şarihleri, Türk ve Khı­ taylann güneş yılından başka bir de A y - G ü n e ş (Neyyireyni -

Lunisolai:re) yıllan vardır, diyorlar. Yani aylar kamerin hareketle­ rine göre hesap edilir ve güneş yılına bağlanır; yrllar şemsi'dir. F�­

kat, yu!karıdaki müddeamızı te'kiden, B i r u n i'nin muhtelif millet­ Ierin g ü n e ş, a y ve a y - g ü n e ş yıllanndan bahsederke:ıı Türklerin iher hangi bi;� güneş yılını n mevcudiyetinden hiç bahsetme.

diğini kaydedelim ; bilakis Türklerin istimal etdi•kleri sene olarak di. ğer kaynaklann da bahsetdikleri n e y y i r e y n i sene zikredilrnekde­ dir (2) . Filhakika Orhondanberi, elimizde bulunan vesikaların tarih zabıUannda oniki hayvan takvimile �birlikde kullanılan y ı l ve a y. 1 a ırı bu aylardır. Bahsetdiğirniz Türk ayları şunlardır:

Aramay (3), rikindi ( 4) ay, üçüncü ay, törtinç ay, beşinç ay, aıtınç ay, yitinç ay, sekizinç ay, toku.sınç ay, onınç ay, bir yiğirminç (yir-

(1) (2) •

Şöııiin (Şang-yuan"? ) tigme baş bCI§lag içinde ... biçin yıl. (R. Arat) .

J,....:l. ı !l; J ..ı.:,J I rf' �:_l l � .Jr. jlli J r�':/ 1 /l- � �· .bii . . . . .) J� 1 J �· � 1 ..,... _,.J 1 J � ...• 1 J (El �nun el Mes'udi, varak 15 a •

(3) ELB1rılni'nin

verdiği ay adları biraz farklıdır : uluğ ey,

Rsd.)

küçük ay,

birinç ay, ikinç ay, altınç ay, beşLrıç ay, sekizinç ay, tokusınç ay, onınç ay törti.nç ay üçinç ay, yitinç ay (A.thar 71) . Dediğimiz veçhile tertip karışıklığı M a r q u ­ a r t tarafından düzeltilmiştir.

(4)

İkinci demekdir.

mevcuddur: cl ;

.,s ..l:.5\

Uygurcada sık sık kullanılan

- ,,;"l!J 1 •..5,!) 1

bu şekil

ve ikindi namazı (1,

125).

Divan'da da


33

ONIKI HA YVANLI -TURK TAKVIM!

miye bir, yani on birinci) ay, çakşaput (1) ay (2) . Adlarını ya�dığımız bu aylar tamamen karneri olduğundan bun­ ların terkip etdiği yıl da kameridir; yani 354,4ti72 gündür. Buna bi­ naen ha:kiki yıldan 10,8764 gün kısa demekdir. Fakat Tiil"k ihey'etçi­ lerinin yılbaşını sfubit tutmak için diğer b azı kavimlerin yapdıkları gibi, her iki veya üç yılda bir [takriben 1.9 �lda 7 defa olmak üzere ] , bir on üçüncü ay ilave etmek suretile ıbir ik e ıb i y s e usulleri var­ dı (3) . Bu suretle ay yılının başlangı-cı olan a r a m a y, güneş yılı baş.lanıgıcı olan liçün yanında bulunur, kah önce kah sonra olabilir, fakat vtı§i'den muahhar olamaz (4) . U 1 u ğ B e y'in hesabına göre bu aylar kamerin vasati muhaklarına göre hesap edilir, sonra haki­ k.iJ.eri çıkarılır. Vasatİ karneri ay 29,5306 gün-dür. Fakat medeni ha­ yatda tam günlerden terekıkÜip ederler; yani 1, 3, 6, 9, 10, 12 ve 13 (1) Türkçe aylar içinde bu sonuncusu yabancı bir kelimedir; ve o r u ç a y ı olarak ı:;ôsterilmekdedir. Filhakika M a n i h e i s t'Ierde II. Kilnun - şubat arasına düşen bu ayda oruç tutulurdu. K h u a s t u a n i f t, her yıl Ç a k ş a p u t ayında bir ay oruç buyurur. Kelime B u d d i z m ve M a n i h e i z m'de O n e m i r veya O n n e h y manasma gelen Çalı-sapada'dan iştikak eder [Chavannes et Pelliot. Un Traite Manicheen retrouve en Chine, J·. Asiatique, 1913, t. I, p. lll ? 112 ] . Bu ayla bugünkü şubat ayı arasında bir münasebet var mıdır? B i r u n i'nin verdiği Kü�·iikay ile Anadoluda kullanılan ve şubat demek olan küçük ayı aynı şey mi­ dir? Orhan yazılarında bu ayla tarihleruniş bir vesika olmadığından asıl Türk­ çesini tayin edemedik.

(2) Romalıların kullandıkları ay adları da bizim Türkçe ay adları gibi rütbi sayı adlarıdır. Mesela, Quintilis beşinci ay demekdir. Bazıları da ilah adlarıdır: Mars (mart) merikh, harp ilahı ... Daha sonra Julius, Augustus gibi hüküm­ dar adları da girmişdir. ==

=

(3) B i r u n i karneri senelerin kebisesinden bahsederkc!)., kısa olmakla beraber ilk defa olarak Türklerin kebiyse usullerine işaret eder :

J l:;__,. �.r�l !]1;'1\J �....l lj•' c-1' �-�(J I.:,.- t. _,:l l.i.• ..:ı_,l....:-� f}ll.:., .. • t.:_;? <��_.;,1:.-_..1! 4 rı'.�� 0 J ...-l l .; \.. ':-'\.:"IJ ı.:;.J.- 1_, .;.:ı'l\ ..:..�:\ 1_, ( Uygu r) •

Yani; bu türlü kebiseyi kullanan milletlerin, Çin şarkındaki Türkler, Uygurlar Dinaveriye rak 20 1 .

.,�;.ı_

Aşağı Tibet

adile maruf olan maniheistler

�....

ve Khotan

..1'-l.

ahalisi K ı ta 'nın ve kendilerince

olduğunu bildirdik [El-kanun va ­

( 4 ) s ) Jl- .r� J ...�: ;.� ':-' ;t.o:. u-·:. .,sı,.n-� s ) ..s t,J L. � .c.... ı_,;.._, ;_/ � J 'j'? _;.. .'6 _, "· ı" ....a:.. .'6 ..ı..:. � ;ı:ı .:.-'.s-·:. Jl-.r- ,C .:,�i..ı:" &J'r.P . ...ı� ı; J�j.. ...s! J J r-ijl � ı Oniki Hayvanlı

T. T. -

3


34

ONlKl HA YV ANLİ-"TA.KVlMt:N ESASLARI

(kebiyse yıllarda) üncü aylar 30 gün ötekileri 29 gün itİbar edilir (Vr1k. l l ) . Her: karneri ayın başlangıcını bulmak için o senenin kebiyse

olup olmadığı nraşd.ınlır; eğer on üçüncü aya doğrudan doğruya vu.şi lba.şlangıcından önce tesadüf edilirse müteakıp yılın 'başlangıcı taay­ yün eder, ve ,geçen yıl adi senedir. On dördüncü ay birinci ay meıv­ kıinde bulunursa s e n e - i k e b i y s e olup (sal-i şun, şun yılı) mevzuubahis yıl o n ü ç a y l ı (Mah-i şun'l u) .( 1) bir .yıldır. Bundan anlaşılıyor ki, Türk takvimindeki kebiyse usulü, ba.şka takvimlerde olliuğu gibi, bir kebiyse devresile değil, 'bu tarzda yapılır, Uluğ Be­ y'in aram vuşi münasebetlerine dair tertip e1ıdiği cedveli (Vr'k. l l a) derce lüzum görmedik. Karneri yıl Şemsi yıla bağlanırken ay yılı, her yıl on küsur gün geri kalacağınıdan güneş yılının .b aşı olarak tayin edilen gün, ilk yıl, her i:ki cins yılın da ilk günüdür. İkinci yıl, ay yılının başlanıgı•cı, bun­ dan on gün sonradır. Mesela 4 şulbat şemsi yılbaşı ise karneri yılın ikinci yılı ilk günü 24 İkincikanun, üçüncü yıl 14 İkinciıkanun, dör­ düncü yıl 4 İkincikanuna rastlar. 3 yılda açık kalan ıbir ay bir on üçüncü ayla kebiyse edilince te�krar ay yılı başı 4 ş uıb ata getirNmiş olur. Binaenaleyh ıbizi:m vesikal arımızda kullanılan ve haki·ki Tür'k yılı olan ay yılı başı, her üç yıl nihayetinde sabit kalmak üzere, İkin­ ci kanun - Şubat arasında değişir. Türk yübaşını tayin eldecek olan bazı kayıdler.den istifade edebi­ lir.lz. K ö 1 T e g i n (3) adına diJtilen alıidenin kitabesinde, 7 nci •

(1)

.) ,:-;.f! olaı·ak kaydedilen bu kelimenin aslını Klaproth, Çince

Veya

Jun olarak gösteriyor; P e l l i o t ise bunu Jouen şeklinde kaydetmekdedir(mezkur makale�ij.

Altay Türklerinin

halk takviminde

kebiyse

ayı

olarak

verilen

Kuran a y' ı n böyle bir ay olduğu gözüküyor [Radloff, Türk lugati, I, 6 ] . Mogol devri

nıüelliflerinden Şems üd Din Bukhari [Samspucharesl den alıııdıgı anlaşılan Yu- . nanca ı:.stronomik bir metinde. geçen [Catalogv.s codicum astrologorum graecorurıı. J, 85ff.] Khıta.y kelimesini yanlış olarak Hitit zanneden

Weidner

Çince Jun·den

gelen Sun kebise ayını S ü m e r c e Zu'eıı <keblse ayı) den gelmiş zannetmişdi (Babylonica,

vol Vl,

La nd sb erger

(2)

Deniz

164 - 179].

Bu hata

Vo n

E.

K1aube r

ve Prof.

tarafından tashih edilmişdir ( ZFAs., XXVIII , s. 61, 1913). ve T a 1 a y (deniz) kelimelerinin Türkler arasında ad ve

ünvan oi arak kullanıldığını ve Ç ! n g i z adının da T e n g i z olduğunu ilk defa P e l l i o t [Revııe de L'Orient Chr'!tien, tome du. Sonra bunu tekiden K o t w i c z'de

III XXIII), No: 1.2 de] meydana koy.

(RO.

II, 278) bir makale neşretdi.

Bun­

lan te'kiden, biz de, Gö I (Köl) ün de ayni şekilde bir ad ve ünvan olacağını

neşredeceğimiz bir mak::ılede yazdık. Bundan dolayı önceden bu Türk kahra­ � manının adının K ö 1 T e g i n olarak yazılması icap edeceğini söylemeliyiz.


ONİ Kİ HA Y VANLI TURK TAKVlM t

35

ayın 27 günü maymun yılında, (ı) yazıldığı kaydı vardır: W. T h o m­ s e n bu tarihin miladi karşrlıği.nı 2ı Ağustos 732 tarihi olarak tesbit etmekdedir, ki bu hesaba göre de yılbaşının bizim yukarıda verdiği­ miz izahata uyduğu görülür. Esasen !bizzat T h o m s e n de, O r h o n takviminin ilk ayının, kaıbataslak, 2ı İkincikanun ile 20 Şubat arasında olduğunu söylüyor; yalnız nedense Delv burcu yerine Hut bur·cu demekdeıdir.

U 1 u ğ B e y ' in mebde ittihaz etdiği 8 Şeval '847 salı günü ı in'Ci Çingiz Şang-ün'ünün so nu II inci Şang-ün'ün .b aşlangıcıdır. iBir şang­ ün'ün başlangıcı ayni zamanda devrenin başlangııcı olan · S ı ç a n yı­ lının da başlangı-cı olduğundan ve bugün miladi 30 Kanunusani ı444 e tekabüıl etdiğinden ylbaşının bu zamanda 30 İ:kindkanun olduğu an­ �aşılır. İslam - Tü.rık kaynaklan [bilhassa M o g o 1 ve T i m u r i­ l e r devri tarihcileri] hicri tarihle birlikde bizim devre tarihini de kullanırlar. Fakat 'bu tarihler hemen daima ıcıevre tarihi olarak yalnız yıl ismini verir. Ve çok müteselsil hicri gün, ay, yıllarla birliıkde kaydedilmediği için, az çok, yılbaşına dvar olan tarihler ile biten yı. lın ne zamanda bitdıiğini, başlıyan yılın ne zamanda başladığını tes. bit edebilmek mümkün olamaz. Bununla beraber, kaynaklarda hiıcri tarihle birlikde nadiren ay ve günlerini de kaydetmek üzere kullandığım gösteren bazı metinle. re rasge1dik, ki bizim için yılbaşlarını tayinde sarahat göstermekde­ dir. Cıimi'üt-Tevarikh'de bulduğumuz bu kayidierden ·Qiri, 29 Rabi­ ülevvel 670 hicri tarihi yanında ı bir yigirminci (yani onbirinci) ay koyun yılı, akrep burcu, G a z a n H a n ı n Jdoğum t arih i olarak gösterilmeı'k:dedir. Bu, m ilad i 5 İkinciteşrin ı211 e tekabül eder. XI in­ ci ayın i i malum oldukdan sonra ı inci ayın ı inoi güniinün, yani bi. , . zim takvimin yılıbaşının, bu zamanda, 5 Ikincikanun olduğu anlaşılır. Demek ki yukanki 29 Raıbiülevvel ti70, ı onbirinci ay k o y u n y ı l ı 7 Eyl ul ı211 e düşer. Akrep burcu kaydi de aşağı yukarı 'bu zamanı gösterir (2) . Di ğer ıbir tarih kaydı da G a z a n i n cülusu olan 23 '

(1) Kiil tiqin koy yı!ka yiti yigirmige uçdu... baTkın, bedizin bitig ta§ın biçin. yılka yiıin.ç ay, yiti otu::ka kop clkadımız [lnsc. Orh., p, 119 ] ,

(2) u...:.J(J:� JJI ._:!ı ,� �"\..;-_ �- � ,)J�'�ı r;. �- �. ·=-:_:)[ ':"':. . ·(_ .... . ..ı.oT :.J�J�... · Pi -'' (;_\".)\ ":"' -'"" :...r. .u.- C'h� .Jlp·j � :._:..�>jl J:C/ı .Pj:-. �_,; ı.>T [Tarikh-i Mübarek-i Gazani, s. 3, Karl Jahn tabi, Gibb memorial New serie

xv, 1940.]


36

ONlKl HA YVANLI 'TAKVI MIN ESASLARI

Zilhicce 694 hicrl senesine tevafuk eden Tokusinç ay'ın

23

üncü gü­

y ı � ı'dır, ki miladi 4 İkinciteşrin 1295 e tesadüf eder ( 1 ) . Binaenaleyh bu yılın başı da 9 Şubat 1295 tarihidir. Bütün ve­

k ·o y u n

rilen malıimat ve tarih kayidierile yılbaşının

kanunusani - şubat

ara­

sında, iiç yılda ayni mevkie gelmek üzere, seyretdiğini: kabul etmek

D i V a n'da

birçok eski takvim sist ernlerinde ol­ duğu ,gtbi, N e v r ıl z (yengi gün) il e başlar, denilmekdedir. Bunun­ la 2.2 marta d üşen yaııbaşı itidali (İ. rebii) kasdediliyorsa da M a h

iıcap eder.

yı1başı,

-

m u d'un burada onikili takvim i n azan itibara almadiğını kalbul et­

mek icap eder.

O,

zi'kretdiği oğlak, uluğ oğlak ay, ta'birlerile de m evz i

laşıl acağı veçhile,

zuubahs etmişdir.

i

ıb i t

ha1k

t akvim

Yulkarıda zi:kretdiğimiz yarımaylardan sarfı nazar,

an ­

i n i mev­

D i V a n,

VEl'

Radlofun muhtelif Tür'k kavimlerinin kullandıkları ay adları hak­ kında lılgatında verdiği malümat ile, Türklerin bu kameı-i aylar ya­ ş emsi

nında tabii hadiselere müstenid, binaenaleyh

ğu a nlaşl'lı yorsa da bunlar. m evzii

h a 1 ik

aylan, aldu

t a k v i m 1 eri

­

old u

.

ğundan ve edebiyata intikal edememiş, bizim takvimle ilgisiz bulun. duklarmdan, mevzuumuz haricindedirler.

Her halde Türkl er, iptidai zamanlannda, birçok eski milletlerde

olduğu gibi, daha sade ve kalay olarak, yılın aylarını, gökdeki ayın hareketlerine

Uy

uyd.urarak

g u r I a r d a,

tün Tür'k kavimlerinde

etmişlerdir.

hesap

K ı r g ı z 1 a :r d

G ö k t ü r k I e r d e.

a (2) ve bugüne değin

k am er

ile

hemen bü­

ş e h r'e aynen ay adının ve­ (3) . Orhon alfa-

rilmiş olması bu mün asebetin bir neticesi olmalı dır

(I)

..:.. -�.

Ji'_,.. ·:�.o�- : �·-� , t )'

Ayni eser, s. 88.

.

�:-

. ...�,"}.;�1 !l;l:•

"':"l.. ı -s �

r:-

V" _,lo:- ..:... - �

·�Ç;J ı �: J ; ..5\ t ,...;.J.b

J�

i .J�

(2) K ı r g ı z 1 a r'da her mevsim için üç ai sayıldığını Çin kaynaklarından öğreniyoruz. Çin kaynaklarının ai şeklinde transkripsiyon etdikleri bu kelime­ nin Türkçe ay kelimesi olduğu isbat edilmişdir [A. Remusat, Recherch'cs

langues tarUıres, t. I. p. 70 ] .

s·iı.r les

(3) Türklerin aya çok önem verdikleri gözüküyor: H i o n g - n u'ların gün­

düz güneşe, gece aya ibadet etdiklerini biliyoruz [Deguigne, 201 ] . Bunlar harp­ lerini ayın hareketine göre tanzim ederler [karşıla : İspartalılar] ; ay büyüdükçe ,

hareketlerini ilerle tirler, küçüldükçe ge�i çekilirlerdi.

M o g o l l a r da bir işe­

girişecekleri zaman ay başhıngıcmı veya on dördünü beklederdi [Deguinge, V, 15] Y a k u t 1 ıı r İ rkutsk ve Lena arasına geldikleri vakit komşuları B u r y a t 1 a r,

..

·

onları buradan kovmağı düşündüler ise de, o sırada ay bütün olmadığından sa­

vaşdan sakındılar I H. Namık, Türk Dünyası,

s.

70] .


ON İKİ HA YV ANLI TÜ RK TAKVlMl

37

[ki başıda sesiiierin çok defa yazılmaması dal ayısile de kelimesinin yarım ay şeklil.e gö st eril mesi de kamerle alakadar ola c ağını ihsas et diri yor ( 1 ) . Yıla ad olan. ve devreyi teşkil eden hayvan takvimile şöy�e tarih atılırdı : Tıkagu yıl, törtiLnç ay sekiziz yanıga. [Yani: Tavuık yılı, dör­ düncü ay, sekizinci gün) . besinde ay

ay yerin e ya lnız y harfi yazılıT]

*

*

*

Bugünkü bilgimize göre, herlıalde Türkler, ilk zamanlarda, yıllan, on iki yıl devresi müddeti kadar bir zaman kadrosu içinde hesap et­ mekıle iktiia ediyorlardı. Zira •bu, yaş hesaplannd a, basit alış veriş işlerinde iht iya çlara cevap veriyordu . Fakat hayat seviyesinin inki­ şafı :iJ.e daha uzun ve ince hesaplar için oniki yıll a iktifa etmek güç­ dür. Oniki yılı aş an hesa:plar için yıll an ne şekild e z inıcirl iyoııl ardı ? Başka d eyimle, hangi t a r i h b a ş l a n g ı ç 1 a r ı n ı mebde itti­ haz etmişlerdi, bilmiyoruz. Orhan kitabelerindaki tarihılerin sadec e, falan hayvan yılında , filan ayın falan gününde gibi bir tarzda atıl. ması , T h o m s e n'in de d ediği .gi;bi, tariılı 'b akımından 'b u y ı 1 o l m u ş d u r sözünden ;fazla birşey ifa de edemez (2) . Z ira t a v ş a n y ı 1 ı derken, hangi devre veya tarihin tavşan yl!lı old uğu ·

ta.srih e'dilmedikçe, bizim için

çok bir şey ifade etmez. Hatta

yıl ı

k a y d e t m e d e n yalnız ay ve gününü gösteren vesikalara bhl.e t es adü f etm iş izd ir (3) . Fak at muhtelif vasıtalarla, ve bizzat kitabe­ lerle, G ö k t ü r ik :ı e r'n ve U y g u r •l a r ı 'n oldukça yüksek bir medeni seviyede olduklannı, ve istidlalen muntazam ke!biysel ere bi­ le vakıf bulunduklarını bilıdi:kden sonra, nasıl olur da o n i lk i y ı l­ l ı k bir zaman ölçüsüyle :iktifa ederierd i ? U y g u r'Jardan bize in­ tikaJ. eden vesikalarda bile oniki yılı aşan taahhütler için ne gibi bir usule başvurdukla:nna d air ·bir işaret de yokdur ( 4) . İntişar edecek yeni vesikalara umutla intizar edelim. Muahhar eserlerde (5) , ve bu­ günkü K ı r g ı z, B a ş k u r t ve T ü r k i s t a n l ı'larda bu dev(1) Bazı kavimlerde başlangıçda ay tamamen karneri olduğu halde sonra­ dan şehr ve kamer anlamları biribirinden ayrılmışdır : Araplarda olduğu gibi, Farsçada mdh hem şehr hem kamer manasındadır. Almanca monat'da öyledir. (2) Mogolistanda Eski Türkçe Kitabeler [Türkiyat M. III, 91] . (3) Oniki hayvan takvimin intişarı bahsinin ilk faslma bak. (4) R. Rahmeti, Türkische Turfan Texte, VII, s. 4. (5) 'Umdet üt Tevarikh, s. II.


O Nİ K İ HA YV ANLI TAKVİMİN ESASLARI

38

relere M ü ç e

1 (1) denildiğini

ve 'bir,

iki . . . Müçel diye hesap edli.,. __

diğini bi!lyorsak da bu müçellerin bir sıra numarasiyle tevali edii­ diğine dair bir emare yokdur. Tarih başlangıcı hakkındaki bu müp­ hemlik Türık - İruarn kaynaklannda da beliriyor. r u s i ve ondan aynen alan U 1 u ğ · B e y ve ibunların şarihleri: c O n 1 a r ı n t a rih

ık a y i d 1 e r i ;b a n a

m a 1

um

d e ğ i ı d i T:t diyorlar

(2) .

Bununla beraber bazı meb.de'lere nazaran tarih atıılmış bazı vesi­

kalanmız mevcuddur.

A . ) On iki h ayvan yılı bir Uygur hakanının cülus .tarihini mebdei esas itbiıhaz eder:ek kullanılmışdır: Kutadmış kutıuğ toprak kutı'!Lğ biçin yılka ödürülmiiş edgü ödge kutluğ koluga, tokuzınç ay, dört otıızka, Pur·va pıı lguni yultuzga, kii.n ay tengriteg kösençiğ körtle yaruk tengri bög (ü) tengrikenimiz Kül Bilge tengri Higning orunga olurmuş ikinti y1lınga. (Kutlulanmış toprak unsurlu maymun yılında, seçilmiş i yi za­ manda, mes'ud anda, dokuzuncu ayın yirmi dördünde, purva

phal.

guni yıldızı altındaki, güneş ve aya benzer ışıklı, ilahi v.e hakim hü. kümdarımız ci yılında)

=

Kü1

B i 1 g e ' T a n r ı 'mızın tahta oturduğunun İkin­

768 M. (3) .

Bu tarih b�langıcmın şümlll ve devamı hakkında müsbet hiç bir işaretimiz yokdur.

Bi·lakis

sonralan

Uygurlar

muhtelif medeni tesir.

lere maruz kalmış ve oniki hayvan devresini •başka mebde'lere is-tina· den kull anmışlarr-dır : B.) dik.

180 lik devre ile kullanılışma dair yukarıda bir örnek vermiş­

Ç in 1i 1 e rd e

olduğu .gibi Çin hükümdarlarının saltanat yılı

(1) Bu kelimenin iştikakını bilmiyoruz. Hazer ötesi Türkmenlerinde Müçe denildiğini oralı bir arkadaşdan öğrendim . Menşe bahsine Bk.

(2)

-=-�

1" _,lu

izah eden Bercendi,

1 ; 1.. 1 _.,'L:.� 1 jl.1a� \,J I-_,

f:;�· .J.:t -' �� ·�l- i.ı:6

buna

(Ziyc.,.i İlkhani. Vrk. 136). Bunu

1 ./,)1..

•":'

(.;'6y-

�..;.�· r_,l&A ..,$-!

. ..i:s:':- .:.�..i ,:;";; ly l (Vrk. 21 a) : yani Türklerin hangi hadiseyi mebde yap­ dıkları ve ondan sonra (yılları) nisbet etdikleri (tarih) malılrn değildir, diyor.

(3) R. R. Arat, Türklerde farih Zabtı, 11. Bu tarihlerde biraz uygunsuzluk vardır. Bu hükümdarın tahta çıkışı olarak 759 tarihi tesbit edildiğine göre 7GO yılı tahta çıkışın ikinci yılı olur. Halbuki bu yıl maymun yılı değildir. M a y ­ mu n y ı 1 ı ya 768 veya 756 dır; diğer tarafdan K a r a B a 1 g a s u n kitabesine göre 763 de M a n i h e i z m'i kabul eden zat bu hükümdardır [F. V. K. Muller, Zvei Phalinı?:chriften aus den Tıır/oLnfu:tıdeıı] ,


ON İKİ HA YVANLI TÜ RK T AKVlMl ile ıtar1h atılmış vesika vardır, · ki bunu, her türlü münasebetlerde bulunduklan Çinin tesirleri düşünülürse, tabii bulmak icap eder. C . ) M a n i h e i z m'in kabulünden sonra Uygurlarda M a n i'­ nin ölü m yılını 'başlangıç yaıpm ak sureti!le onikili devre takvimile tarih zaptı vücude getir1lınişdir:

T1ıgri mo.ni burkan Tngri yiringerii bardukınta kin bi§ yüz artu­ ki iki otuzunç lağzın yılga (İ 1 a h i M a n i burJtan T a n r ı yerine gitdiğinin 522 inci d o m u z yılında) ( 1 ) . D.) l.J ygur manidierinin bu devreyi Ye z d -i G i r d tarihiyJe de terkip etdikleri görül üyor : Vçinc oot kutlıığ, buu küskü yılkı, yztigird ilig sanı üç yüz takı sekiz altmış. Yani: Ü çüncü unsur ateşe aid olan wu s ı ç a n yılının hükü mdar Y e z d i G i r d (tarih) hesabı, 358 dir, = 990. E.) Şarkd a R u m i t a r i h d eye şöhret bulan S e l e f k ü s tarihile birlikde de tarih atılmakdadır, ki çok defa yanlış olarak buna İ s k e n d e r ( A leksandros karı) tarihi denilmişdir. Hallibuki İ s k e n de r 'ın ölümü bu tarihin başlangıcından ll yıl öncedir:

Aleksandros kan sagışnıng altı yüz kırk sekiz erdi türkçe yıl

ud, 1648 - 311 (2) M. 1337. On iki hayvan takviminin R u m i (Selefküs) ta:rfhile irntizacı hakkınd a islam ikaynaklarının verdiği haberler !bizzat Uygur me­ tinelerinde gördüğümüz diğer melxle'lerle imtizaç etmiş tarihlerden daha önceki zamanlara aiddir. Onlar, U y g u r 1 a :r ı n bunu basit biT hesapla r u m i tarihle nasıl münasebetde bulundurdnklarını bild ir­ mekdedirler. Yukanda zLI{redilen tü:rk hukümdarının G a z n e 1 i M a h m u d ' a gönderdiği elçilerin B i r u n i ' ye anlatdıklanna gö­ :re, bu türkler, İ s k e n d e r (Selefküs) tarihinden h er hangi bir yıl =

alıp üzerine 9 sayısı .eklerler; sonra on ikiye taksim ederler; kalanı, sıçan yılından başlamak üzere, sıra ile her hayvana bir sayı verirler; han-gi hayvanda kalırsa o hayvan aranı l an yılın mensup olduğu hay­ vandır (3) . Filhakiıka bu minval yukarıdaki tarihin hangi hayvan yı(1) 522+276 798 yılı domuz yılı değildir; domuz yılı ya 795 veya 807 ola­ cakdır. Bu uygunsuzluk, her halde, Maninin hayatı müddetinin farklı olarak kabul edilmesinden ileri geliyor[R. A r a t, T. Tarih Zabtı, 10] . (2) T. T. Zabtı, 10. =

-' \_:� ( ilçilerin ) ..J\.:.._ 1 JJi <.> l:..:io ./. J l- l:' ..�.:.:_ l ı..f y J l- j \ ..ı.." \:. •f l ..ı.::..< ..:.._ö o �ji .) ) .J' ..ı.:.._lj!l ..S , ;_4ı· l..ı... l \� l- .;..ı..:.C"_ \ ( . �.f, ..S J J L ,c' ..J I J::"" § rl:... ....::._. ) j\ii ). Mirem Çelebi, Vrk. 2 1 (3)

(.ı� ..ı..·.�(! .S

..ı..:-

..::.

�-.

_ .

a


ON!Kt HA YV ANLI TAKV1M1N ESASLARI

40

m ensup olduğunu hesap edelim:

lma

1648 � 9

==

1657 12-1

1, devrenin birincisi olan s ı ç a n 'a verilirse aranılan yılın s ı ğ ı r (ud) yı!lı olduğu görülür. Aşağıda onik:. hayvanlı devrenin miladi mukahill eri ile yapdığımız ce dvele müracaat olunursa doğru kalan

olduğu anlaşılır. Fi lha:kilka bunun

M. mukabili olan 1337 yııiı ud u n i ; nin verdiği bu malum a t bilahare diğer k aynak larım tza da intikal etm i şd i r, ki yukarıda kaynaklann ted k iki bah­ sında b unları gözden geçirmiş İdik. yılıdı ı . B i r

­

M a' r i f e t n a m e ' nin v erdiği hesap şeklinin neticesi de mez­ u k r tarzdadl!l· ve ihtima l B i r u n i aslından geliyor. i b r a h i m I;I a � k ı, <<B u 1 u n d u ğ u n y ı l ı n (hicri'y i kasdediyor) h a n g i lh a y v a n a m e n s u p o l 'Cl u ğ u n u bulmak istersen, o y ı I ın r u m i ' s i n i a 1, ö n c e ü ç y ı 1 ç ı k a r, s o n r a o n i k i ç ı K a r, k a 1 a n ı s ı � a n' d a n 'b a ş 1a, h a n gi h ay ı

van d a

n i lh a y e t

y �l ı n hakim o l b u m a l um ata göre:

b u l u ır s a

du ğ

u

o

h ayvan

h a y v a n d ı rı>

1648-3

1 645

i s t e n i l e n

(1) diyor.

Verilen

12-1

olur.

bir baş­ Buna nazaran, r u m i t arihe, 9 yerine 10 e kl enlı v e aynı t arzd a hareket edilir . Fark şudur: bu son hesapla hareket edildiği takdirde 1 rakamı hangi hayvana isabet ederse (birincide ise bundan sonra i�ki n han gi h ayvan gelirse) onu almak gerekdir (2) . Neticelerin bir olduğu gö züküy or.

k a ynakları nda

İslRm

kası dah.:ı veri'lmekdedir:

bunun yanında, a z farkılı ola rak

,

·

Kaynaklar, ve

Cela

l i

aynı tarzda, Hayvan takviminin Y e z d i c e r d tarihl er i i�e de mün asebetlerini tesis e tmişl erdir .

Türkler arasında isl am iy et i n y ayıl masıY'le

tarih ile

bi.rlikde edebiyat da

(1) Bilmek iste1'SC11 olduğun sali Nisbeti kangı canavar hali Bak bu tarih hicride o sal Vaki olan sinini rom:iden al

Evvel üç sal tarh be neşat (M arifet. 131 ) .

on ikil i devre hkri

XVIII inci yüzyıla

(hal k

arası nda

Sonra o n ikişer idüp iskat Kaç sene kalsa fareden başla Bir sene her birine bağışla Kangı hayvanda aker olsa hcma.n Ol yılın hakimidir ol hayvan


. . O Nİ KI HA YVANLI TÜRK TAKV1Mt

41

...

bu güne) değin kullanıla gelmişdir. Burada d a başlangıç hicri tari­ hin başlangıcı'Ciır. Fakat hicrl tarihde

yıl karneri olduğundan ara­

lanncia sabit bir nisbet kunnak mümkün olamaz.

f

etn

a m e ' nin

kaydetdiği

Yalnız,

veçhile, hicrl tarihle

M a ' r i­

m a1 i

s

ene

tesis etmekde talkıp edilen usule tevfikan co t u z ü ç y ı [ ı n d a b i r [ Adher yani, mart iJ.e muharrem birleşdiği zaman, 'hicri sene­ nin bir yıl tarhedilmek suretile ] s ı v ı ş .tedahul. y a p ı l ı r (1) ,.. Tevrih şekline dair bir örnek:

Tarih sekiz yüz törtde, tonguz yıl, zilka'de ayının yetiside §enbe

günü ıboldu 'Abd ur.Razz� Bakhşi Ifostq-taniye'de bitidi

(2) .

On ikili takvim ile verilen tarihler bizim için daha vazıhdırlar; zira, ayını göstenneksizin

verilen hicrl tarihin, karneri senenin kü­

çük olması dolayısı ile, iki miladi seneye tekabül edeceği malUm­

dur. .Bu vaziyet karşısında biz, !her iki seneden birini

best

terıcihde,

değiliz. Halbuki ·b izim takvim ile birlikde verilen bir

mesela,

Ç i n g i z'in

ele alalım. y ı l ı

V an g

H a n

ser­

ve

ile vu kubuılan muharebesini

M i r k h o n d bu vak'anın tarihini hicrl ı599

olarak

yılı

d om u z

vermekcledir (3) . 599 H. nin Miladi karşılığı 1202 ve 1203-

dur,. Binaenaleyh, ;biz bu (hadisenin vukuunu kat'i ıolarak tayin ede­ memeğe ve

ikisini de kaydetrneğe m ahkümüz. Fai.tat d o m u z y ı

w

l ı kaydından istifade ederek, bizim devemin miladi tarihile karşıla­ şan cı:.dveıilne

bir

göz ata'Cak olursak domuz yılının

1202

değil

1203

yılı olduğunu görürüz. Buna dayanarak artık kat'i olarak .bu hadi­

senin ta.rihlni tesbit etmiş bulunuyoruz. Yalnız Türk yılı ile miıladi

yılların başlangıçları

arasındaki cüz'� fark icabında nazan dikkate

alınmalıdır. Çok şayanı dikkatdir, Türk

h a1 k1 a rı

ve

ki bu devreyi ·kullanan

haşıka kavimler, uzun

birbirierindert uzak sahalarda yaşadıklan ve

asırlar

T ü rk

muhtelif zarfında

t akvim ini

başka medeniyetlei"le gelen muhtelif tarih me'bdelerine bağladıkları halde devrenin

tevalisini

hiçbir inhirafa uğratmamışlardır.

DE:Vrenln miliidi karşıhklanna tevafuk

ed.en

bir

c edve1 in i

veriyoruz. Bunun yanında, kolaylık olması için, islam kaynakıla:n­ nın diğer tarih

mebdelerile

tesbit etdikleri sabit münasebetler gibi,

miladi herhangi b�r yılın da karşılaşacağı hayvan yılını sabit bir (1) Mih-i ıidherde altmı.,.u çar

Otuz üç tıılda bir tedahulü var (2) Hibet-ül ı::a�ayık, s. 8. (3) Ravdat-üs-Şafa, ·V, s. 14.

Olsa adherle bi1· muharrem hem Sıil·i hicrin birini tarhet o dem.


42

ONIKI HA YVANLI .. TAKVIMIN E SASLARI

düstur.i.a ifade lına

edelim: Miladın biriru::i yılı, devrenin ıt a v u k y ı ­ a n y ı 1 ı mila­

d�er ; o halde devrenin ıbaşlangıcı olan s ı ç

dın dördüncü senesidir. Binenaleyh devrenin birinci devrinden iti­ baren sıçan yılları miladi 4, Hi, 28, 40. . . ryıllanna d�eceğinden M:--= 1 2n+4

münasebeti elde edilir k i burada n =

adedi bulundukdan sonra kal an

M-4

--

12

olur.

n devıre

bakı sıçandan başlanarak heıı h ay. vana bir sayı verilir Bakı hangi hayvanda nihayet bulursa matlup yılın devredeki hakim olduğu · hayvan elde edilmiş dlur. O halde, 1300 senesin in hayvan devr�sinde te�abijıl etdiği yılı tayin etmelk icabederse ıbu düstura göre 1300.4=1296: 12 olur. Tamamiyle ka. 'bili t<ılffiim olduğundan ıbaln sıfırclır. Binaenale-yh 1300 yılı ıdevrenin ilk yılı, yani, s ı ç a n ç a ğ ı ' dır. .


TÜRKLERDE DİNİ VE MİLLİ GÜNLER (BAYRAMLAR)

(1)

i veya m i l l i g ü: n 1 e r i (bayram ları) der� ken tamamiyle türk tefekkür ve ruhun1dan doğari, yani ş a m a n i­ l i k harsı dairesi'nde iken, itibar etdikleri milli 'veya dini gürileri kasdediyo1ruz. İ slamlık ve ondan önce türkler arasına d� ardan gi­ ren yabancı dinlerle .gelen dini günler mevzuumuz haricidir. Bu meselenin tavazzuhu tfulk tarihinin içtimai m e seleler in in aydınla­ Türklerin

d in

tılınasına bağlıdır. Tüırkiyatın son z amanlard a ilerlemeğe başlama­ sı, bi lhassa Prof. F u a d K ö p r ü 1 ü'nün çal ışmalan ile, türk·l erin bu gibi merasimlerde :ne yapdıkları, ne gibi kaidelere riayet etdik. leri, merasimdeki .esaslar h akkında oldukça ıumumi bilgiler edinmek .i.mkanlan elde edilmişdir. Bizi burada meselenin bu <:ephesi değil, t a kvimi cephesi ilgilendirir. Yabancı dinlerin, ve hususile türkler arasında umumi bir din ş ekJini alan islamiyetin, eski bayram ve ayinleri, p a g a n i z m alameti ıtelakki ederek, takip etmesi ta­ biidir. Bununla beraber islam iyet i sathi bir şekilde kabUl eden gö­ çebelerin s ü r ıg ü n a v I aır ı, t o y ve ş ö 1 e n şeklinde mu­ ahhar zam anlara değin yaşatdı�lan adat ve tearnüllere ' lbunılann kalıntı (·bakiy e - survivant) ları n a z a·r iyl e baka'b iliriz. Çin kaynak­ ları bu hususda lbazı kayıdl er i ihtiva etmekdedirler: Mesela, doğu G ök Türk1 erd en b ahsed e rken , h e r y ı 1 a s ı i z a d e 1 e r atalarinın çıkdıkları m a ğ a r a y a gidip takdis mera s imi yapıyorla·rdı ; bundan başka halk, ıyıhn b e ş i n c i a y ı n ı n y i r ­ m i s i n d e aynı dağa , ö t ü k e n , e, gi d erek s E: m a n ı n r u.

hu n

a ibadet

ediyorlardı (2) ,

d en iim ekd ed ir.

Aynı

adetin

batı

(1) Di1ıan, Bayram kelimesi hakkında şu malılmatı vermektedir : �Jj, Badhram - Halk arasında sevinç ve gülme. Işık ve çiçekle süslenen bir yere

#';'! r J :ı. yani gezinti yeri denir. Aslının ne olduğunu bilmiyorum . Çünkü Fars­ ların ağzından işitdim. Fakat Oğuzca (' �� Bayram yevmi id demekdir. Bugiln neşe ve gezinti günüdür; mutad olduğu veçhile; y harfi dh olmuşdur. (1, 401) .

(2) S t.

J u 1 i e n,

Documents sıır lcs Toukioue,

J.

A. 1864, lll, 335.


44

TÜRKLERDE DINI VE MİLLI GÜNLER

G ö k t ü r k 1 e r i'nde de cari olduğu anlaşılınakdadır. Yalnız e li m izd eki vesi.kada beşinci ayın yirminci günü yerine beşind ayın s e k i z i n c i günü zHcredilmekdedir; ve mezkıir mağ araya giden. ler yerine, oraya y ü k s e k m e m u r gönderirler (1) , y azılıdır Bu malumat, milli an'aneyi tesb it eden islam kaynaklan ile de teva­ fuk etm ekdedir E h ü 1 g a z i diyor ki: cT ü r k 1 e r E r -g e n e k o n'dan çıkd1klan günün yıldönümünde bir mesireye toplanırlar, hususi bir merasimle bir demir parçası m (2) ateşde kızdınrlar; han blz:?:at kızan demiri ateşden çıkarır, örs üzerinde çekiçle döğer; halk da bu günü kutlu sayıp bayram eder. (3) . E m i n B e dr ü d .

.

(1) E. C h a v a n n e s, Documents b-ur l.ıs Toukiıı (Turcs) occiderıtaux p. 15 A. R e m u � a t, bu mer2simin 10 dan 20 sine değin devam etdiğini kaydeder. R. sur . les Laııgue:ı tartares I, 227. '

(2) Türk ş a m a n i z m i n d e demirin kudsiyeti vardır. Milli an' anenin nakletdiği bu rivayet yanında tarihen de biliyoruz, ki A I t a y I a r a (rıvayetde E r g E' n e k o n) sığınan H i o n g - n u bakıyesi Türkler demirellikle uğraş ı· yorlardı. J u a n - J u a n'lara karşı ayaklanan Göktürk boyları (başbuğlan, 3 um i n VE-ya T ü m e n) me-tbu'larının demircilik işlerini görüyorlardı. De­ mirin kutluluğu hakkında Divan'da da mühim br kayıd vardır: «K ı r g ı z, Y a ­ b a k u, K ıf ç a k ve sair Türkler de bir kişiye yemin verdikleri veya ondan bir taahhüd alacakları zaman kılıcı çekip önüne karlar; ve şöyle derler : «Bu g ö k V i r s ü n k ı z ı l ç ı k s u n» yanı, eğer bu ahde muhalif hareket edip nakzedersen bu gök renkli demir girsin ve kızıl, yani, kanlı çıksın. Bu demekdir ki demir ondan intikam almak üzere onu öldürsün; çünkü, onlar demiri tazim (to.kdis) ederler,. (Divan, I, 302). Milli bir san'at olan demirciliğin tebcili, bize, .ıiraati milli san'at telakki eden Çiniilerde hükümdann Yazbaşı bizzat sapanı tutarak bayram yapmalarını hatırlatır. Türklerde demirellik san'atının kudsiyPt ve kıdeıni hakkında (Bk. 7. e k i V e I i d i, Türk efsanelerinde Milli alametler, Türk Yurdu, 1925, sayı XIV) . VI inci asırda batı G ö k t ü r k'lerine giden B i ­ z a n s ilçilerinin sınırda dem�rle temizlenme arneliyesine tabi tutuldukları malum­ dur; zira yabancı kavimden olan, şaman itikadına göre, bu temizl immeye tabi ol­ mazsa tehlikelidir. Bu adeti P I a n o Ca r p i ,n i de Mogollar hakkında yazar. Eski milli adlar olan T i m ü r, T i m ü r t a ş (Demir arkadaşı) ... gibi isimler bu dini rnenşe'lc ilgili gözüküyor. (L. C a h u n, H. de l'.4.sie, p. 70 C h a v a n n e s, Docu. mmts, p. 235 ) . Demirin kutluluğu hakkında Türk halkları arasında, bugün de bazı ananelerin yaşadığı malumdur. Dede Korkut'da •K1.lıcıma dogranayın, okuma san­ cılayın . » tarzındaki yemin tarzında da bu telakki gözüküyor [S. 53] . .

(3) Şecere_i Türk, s. 38. Cami'üt-Tevilırikh'de kayıdlı olan bu an'anenin gös­ terdiği Ergenekon, Mogolların değil, Türklerin sığındıkları yerdir <Kö p r ü 1 Ü z a d e M. F u a d, T. Edebi'!latı, 66) . Burada zikredilen menkıbe Çin kaynakla� rınm verdikleri tarihi malumata uymakdadır: H i o n g - n u'laın inkırazından sonra bir kısım Türklerin sığıııdıkları Altay'ların dar vadileri an'anede E r g e -


45

ONİKİ HA YVANLI TÜRK TAKVlMl

Eb u b e k i r -b i n 'A b d u l l a h E s S a r k h a d i d e türklerden bahsederken: c Adetleri şudur ki se�e b aşında büyük bir ateş yakarlar; hakanlan 'bizzat gelip bu ateşe karşı biır şeyler söy­ lerke·n at eşden çı�an ıiilav gölkç e olursa o yıl bolluk ve ucuzluk, akçıl olursa kalıtü gala, kızılca olursa harp, kavga, sanca olursa ilel ve emraz, karaca olursa hakanın fevt olacağını iıStidlfil eder. ler. . (1) G ö k t ü r ık 1 e r i n .bu merasimleri haldeında Çin ve İs­ lam menba'lannın naklet-dikleri rivayetler her 'bir tarihi ha:diseye işare t ·etmekdediJr. Bununla beıralber, Çin kaynaklamın iH i o ng ­ n u ' lar halkkında verdikleri malfunat bize, bu ananenin, G ö k T ü ır k. 1 e r i n tarihi hareketlerine intiba� etmek üzere, H i o n ,g - n u ' lardan intikal etmiş ola-cağı ihtimalini veriyor: Her yı lın ilk ayın­ da, 'büyük l�üçük, kumandanlar T a n j u ' nun (2) sarayında toıpla­ nırlar; yer ve gök ruhlarına, atalara kurban keserlerdi. Gü zün T a i­ l i n ' de de bir- içtima akdedilrdi ; çünkü o zaman atlar semirmiş bulunurdu . Bunu tavzih eden başka bir ves-ika da, bunların yılın birinci, beşinci, dokuzuncu ayların wu günlerinde ( 4) olmcıJc üzere yl'ld a üç defa Liong (3) :kurbanı yapılmak suretile, Semaya ve tannlara kurban takdim edil ird i (5) , denilmekdedir. Herhalde yukarıda :gü zü n .toplanmalan kaydı ile dokuzuncu ayda toplanma­ ları kaydı aynı ,güne işaret olsa gerek. Bu hususda şöyle denilmek­ dedir: cG ü z ü n a t ·1 a :r s e m i z d i r, d ü ş m a 1 a r a n b a r 1 a-

D in

n e k o n adını taşır. İlıtirnal ki Çin kaynaklarının gösterdiği T u k i n (Orhon yazıları, Ö t ü k e n p. 152) de burasıdır. Prof. z. Velidi, Y a c i n t h e'den alarak (1, 270 - 341) Gök Türklerin çıkdıkları mağaraya B u d u n İn 1 i denildiğini yazar (Türk Efsanelerinde MHıi Alametler, Türk Yurdu, 1925, XIV, s. 341 ) . Kelime bu kadar Yazılı ise H a l k ı n M a ğ a r a s ı demek olur. •

(1) H. Husam-ed-Din, Amasya Tarihi, ll, 12.

(2) Tan-ju veya Tan-yu (Chen-yu? ) şeklinde Çinceden transkripsiyon edilen bu kelimenin Türkçe T a n r ı'dan bozulmuş olduğu kabül edilmektedir. Bk. Türklerde hükümdarın ilahi mer.ışei. (3) D e g u i g n e s, Türklerin Tarihi Umum isi, I. 201 (H. Cahid tercümesi) ; Rıımbaud, Hist. Gener. II, 897. (4) H i cı n g - n u'ların muk::ı.ddes sayılan bir beşinci ve altıncı (Wu, Chi gün­ lerinden bahsedilmekdedir (prof. Eberhard. Ülkü, sayı, 92, s. 191) . (5) Bu Deguignes'in lüm'ine tekabül eder. D e G r o o t bunu 1 i o n g veya l o n g ( ejde r) olarak okuyor; zikredilen 1 i o n g kurbanını ejder kurbanı da olabilir, diyor. Gösterilen yerin de O n g - k i n vadisiııde, yani merkezi Mogolistanda oldu­ ğunu söylüyor. O , T a i - 1 i n'h kökünü de ayni yerde bulunan T a r 1 a m'a irca ediyor (Die Hu:rı.en Vorchr�sten s. 59) .


TÜRKLERDE DINI VE MİLLI' GÜNLER

46

rın

ı

"

d o 1 d u r v r 1 a r ,. . Bin aenaleyh harbı bir istİhsal vaSı.t ası

telakki eden göçebe .k'av imler için en müsaid yağma, harp zamanı ibu . zamandır ve binnetice ıona takaddüm ıeden günler, kurultay, şölen ve eğlence gün leri olmak icap eder. A r a p c o ğ r a f y a c ı l a r ı, Kırgı z , Karluk ve Dokuz Oğuz­ lardan ba!hsederken onlann bayramları hakkında bazı müıphem ifa­ delerde bulunuyorlarsa da bizim için, şimdiliık takvlıni bir mahiyet alamadı.klarından, kayde şayan değildirler.


ONİKİ HAYVAN TAKVİMİNİN İNTİŞARI

I

T O R K K AV i M L E R I N D E

Oni k i Hayvan takvim ini , en ıgeniş anlamile, kul1ananlar türk kavirnleridir. Türklerden sonra bunu, M og o ı ıl a r ı n, Ç i n ı i l e­

H i n d ı i 1 e r i n, T i b e t ve H i n d i - Ç i n i kavimlerinin , de, az çok, ktrllanmış olduklannı görüyoruz. Biz önce tarih sırasile

rin

tü rk

h al�l annı gözden geçirelim.

Devrenin türkler arasında istimalinin ne kadar eSki bir ç ağa çıkdı ğı nı gösterecek müsbet belgeler elimizde mevcud değildir. Türk dilinin en es'ki vesiıkalarını teşkil eden O r h o n b e n g ü t a ş -: l a r ı (abide), bu husus :için en mevsuk m alfunatım ı zın k ayn ağı dı r . Bunlar üzerindeki yazıtlarda zikredilen vak'al ar bu takvime göre tarihlenmi.şdir. Verilen tarihlerde hiç ,bir yabancı ıstılah yokdur. G ö k t ü r k alfalbesile yazılan başka eserıerde, mesela B a t ı G ö k t ü r ık ıl e r i n e ıa:id müteferrik ;benıgü taşları \ (abid�) ında ve I r k B i t i g ( 1 ) denilen fal kitabındaki tarihler aynı sadelikle devam eder (2) . Bunl ar arasında y<dnız ayı zikretmek suretile atıl­ _ mış tar ihler de vardır (3) . m s e n'in c T ü rk ı e r i n ç i n ı i ıl e r l e t e m a s a g e l m e z d e n ö n c e k a t ' i ·b i r t a k v i m 1 ıe r i y o k d u, h e m e n ih i ç ·'b i r z a v e d ö r t m e v s imde n başk a m a n t a k s i m i n i 'b i 1 m i y o r l a r d ı ( 4) • sözü, S t . J u W. T ih o

ı i e n ' in

557-581 tarihi vukuatını ihtiva eden Tchoıı chai'den al­ k d u ; y ı 1 l a r ı

dığı cT ü k i y ü'l e r i n t a k v i m ı e r i y o (1) Tard1ış Külçur Be�balıka barırbiz

.

4.nda kutlııg bolsun, biçi.n yı1ka, toku_

zmç ay bardımız (H. N. Orkun, T. Y. II, 108 ) . ( 2 ) Bam uıl, ikinti ay, b iş yigirmiye (15) ( l l, 91).

..•

i sig Sanun İ tecük için bitidim

(3) 'I'örtinç ay, tokuz otu.:ka (29), Unagan Çur yanğı (A, Stein'in bulduğu yazmadan, 11, 64). (4) T h o m s e n, Mogolistanda Türkçe Kitabeler (Türkiyat M. lll, s. 90) .


48

ONlKl HAYVAN TAKVlMlNlN lNTİŞARI

a ğ a ç l a r ı n y e ş i l l e n m e s i l e h e s a p e d e r l e r (1) � sözün den alınmış gö züküyor. P. P e ıl 1 i o t 'nun bu hususdaki fiıkri, bizim için güezl obir izah olduğundan , aynen na'klediyoruz: «Sou.ei chou'nu n malfun bir m etn i bize K'ai houang'm 6 ncı yıl ı, 'b irinci ayı, Keng wei gününde (12 şubat 586) takvim T u k i ü ' lere neş redild i , sözü fazla bir şey ifade etmez. Ve bu metinlere, T u k i ü ' lerin bir takvim ku r acak kadar hey'et ilminde •bilgileri y okdu, hükmünü atfetmek doğru değildir; ve mesela on l an n o n i k i h a y v a n 1 ı bir takvimleri olmasına muhalefet etmez. Ç inlLlerin 586 da takvimi neşretmeleri de 'bir şey ifade etmez. Çin li:ler takvimlerini bir tabii­ yet alameti olarak telakki ederlerdi. Halbuki Ş a p o 1 y o [ P e l l i o t bunu, t ürkçe Işpara'nın tahrif edilmiş b ir şekli olarak kabu l edi­ yor ] k a ğ a n ' ın 584 de Ç in imp aratorun a gön derd iği m ektupda şöyle ibaşlar: r « Tch'en (lu) yılı, 9 uncu ayın 10 uncu gününd e T a n ­ r ı n ı n d o ğ u X! d u ğ u b i 1 g e v e b ü y ü k T u k i ü İmpara. teluğunun mukaddes Tannsı oğlu Ş a ·P o 1 y o K a ğ a n bu rnek. tubu büyük S o u e i ' !erin İmp arat orun a (H u a n g - t i) yazı. yorumı>. Çind e 'tek bir ışekilde tarih ıatmak adeti ımevcud d eğ il d i. Vaktiyle H i r t h ' in gösterdiği gibi, buradaki tchen (lu) , oniki hayvandan biridir; ve 584 yılı da hakikaten I u y ı l ı ' dır. Binae­ nal eyh Ş a p o 1 y o bu oni:ki hayvan takvimini , 586 dan önce bili. yordu, demekdir. Sonra, ay ve .gün ol arak tarih atmanın çin takvi­ mine muvafı'k olacağını zannetmek güçdür. Fakat hu halde bile, eğer G ö k t ü r k J e r resmi muha'beratda ç in takvimini takip etmişler­ se, ç i n t a k v i m i n i n k u l l a n m a d ı ğ ı, oniki hayvanlı devrenin doğrudan doğruya çinılilerden alındığını söyl em ek kap et­ mez. Bunun uzak m en ş ei ne olursa olsun, ga:liıp lbi.r .ihtimalle ıSÖylü­ yorum , ·ki bu tarz talkvimle yıllan hesap etmek it iyadı T u k i ü'lere, Yüksek Asya hegem ony asınd a halefi olduklan ve daha sair bir ç ok ikübaslarda bulundukları, A v a r 1 a r (Juan.juan) dan intkal et. mişd ir. Hanın rnektutbunun türkçe olup sonra dan çineeye teııcüme edilmiş olması , H i r t h 'den sonra, bana da bedihi gö zükü yor. Evve. la t arihin başda yazılması usulü t ü r k a d e t i n e uygun, çin adetin e mugayırdırı. Son ra d an Mogollar zamanında çinliler .gibi, ta. rih sona konmuşdur (2) . Buna b in aen E. C h a v a n n e s ' ın 692 de, (1) St.anislas Julien, Documents sıır les Toukiou (Turcs),J. A. 186. (2) P. P e l l i o t, Neuf notes sur des q•.ıestions d'Asie Centrale, T'oung Pao, XXVI, 1929, p. 205 - 206.


ONtKt HA Y VANLI TÜRK TAKVİMİ O

yılında, dilkildiğini kabul etd.iği

ejder

sonra dikilmesi sabit ha, önce, 584 de,

mevcud

olduğunu kabul Hi o

n g.n u

daha

etmek mümkündür:t

' lar zamanında mevcu.

ihtimal dahiline sevkedecek bazı deliller vardır, diyebiliriz.

Aşağıda görüleceği üzere, hayvan devresinin rı

yazıtınııi

o l sa da takvimin Orhan bengü taşlanndan da­

Biz, daha ileri giderek, bunun

d.iyetini

n gin

49

arasında mevcudiyeti, ancak onlaır.ın

Hi

Tu na

on g . n u

B u 1 gar ' larla

1

a.

m üşte.

olduğunu kalbuJ. etmekle kabili izahdır. Muahhar d evirlere, böyle lbir tesi ri atfetdirecek se­

rek bir hayat sürdükleri devrin hatırası bepler

hile,

mevıcud

Tu

değildir. Bundan ibaşka, yukanda zikretdiğimiz vec­

k i ü ve H u n ' ların

zamanlara düşmesi, herhalde

umumi günlerinin H un 1ar

bir takvimin devamını gösteriyor. Bundan dolayı, intikali n!,

A v a r 1 a r' dan ziyade

Hi

tamam iyle

ay­

devrinden beri mevcud

ong

-

G ö

k t ü r k' lere

n u'lsrdan itibar et.

menin mümkün olacağını iler i sürmek kabildir. Takvimin türkler ta. rafından i·stimalini Gök Türklerden daha eski çağlara çııkarabilecek

ileri sürülebilir: Devredeki hayvan adları, az çok, lisanın seyrine tabi olmakla beraber, arhai:k şekillerini bir

bazı filolojik deliller de

derece muhafaza etmekdedirler. Mese-la Orıhon, Uygur yazılarında

sıçgan

adları cari dilde kullanıldıkları halde tak.

vimde daha eski kelimeler

olan yond, ud, küskü kelimeleri ıkullanılı.

ve Divanda at, sığır,

yor. Bin aenaleyh takvim eğer Gök Türkler devrinde zuhur etmiş olsa idi herhalde eski kelimeleri alrnağa lıizum hasıl olmazdı. *

G ö

kt

ürk1 er i n

* *

bir devarnı olan

U y g u r ' lardan

kaılan

bütün vesikalar oniki hayvan yıllarile tarihl idiı . Onlar, zamanıla, bir çok medeni tesiriere maruz kaldıkları vakıtlerde, takvimlerini de, az çok, bu tesirılere maruz b'rakmışlardır.

U ·Y :g u

r

yazılarından

iktibasen verdiğirniz tarih başlangıçlarında görüldüğü ıüzere, uygur­ lar onikili devreyi bu mebdelere bağlamışlaırıdır. Bu suretle menşe.

de göremediğirniz !birç-ok ya'bancı, ve bilhassa ç i n ı s t ı 1 a h 1 a r ı N a � i ır ü d D i n ;' ıl s i gibi kaynak. lanmızda rasgelinen ıstılalhlar, her halde, Uygur kanaHle girmiş o l

türk takvimine karışmışdır.

­

malıdır.

Bunun

yanında,

yukarıda işaret etdiğimiz vec'hile,

İslam

·kayna!klarında tesbit edilen bütün çince ıstılahiann Uygurlar tara­ fından temsil edildiğini kat'iyetle bilmeyoruz;

ve

muhtemeldir ki

müellifler çin kaynaıklarından istifade ederek eserlerini vücude geOniki Hayva nlı

T. T. - 4


50

ONlKl HAYVAN TAKV1M1N1N lNT!ŞARI

tirmiş olsunlar. Bu hususda K o t w i c z şu mütaleayı ileri suru­ yor: cUygur taıkivimi her ne kadar Çin takviminden mü.ştak vazı­ yetde i:se de kendisinden daha evvelki ·b ir sistem olan O r 'h o n y a z ı l a r ı takviminden ayrıldığı kadar .bu sistemden de ay.rılıyar; Uygurlar bu takviıne, Orhan yazıları takviminden tevarüs etmiş ol­ malıdırlar; buna göre, Uygur takviminde 719 da T o h a r ı s t a n '­ dan Ç i n e gitmiş ve yüksek ·bir hey'e�ınas olan M a n i h e i s t M w e k'in tesiri vardır. Bu zamanda çin takvimi bir 'karışıklık içe­ risinde bulunduğu için çin hey'etşınaslan S o ğ u d ' lu hey'etşınas­ larla münasebetlere girişdHer. M a n i h a i z m ve o devrin çin takvimi de Uygurlar arasında intişar etdi ; Oniki hayvan takviminin taammümünde S o ğ u dluların mühim bir rol aynadıklan mühte­ meldir (1) ». Çince ıstılahiann Uygurlar hancında, ve bilhassa halk arasında, yayılmış ola'Cağını zannetmiyoruz. U y g u r B a h ş ı '­ lan, medeniyetterini temsil eden Mogollann (i i V a n'larında çaılı­ şarak, onlann istilalarile bunu geniş sahalara kadar yaymışlardtr. Ve İ stanıbulda bile (XVI ncı asırda) 'bu ananelerini devam etdir­ mişlerdir. * * *

Çinlilerin verdikleri maltımata göre, K ı r ıg ı z 1 a r çok eski zaman•lardanlberi oniki hayvan devresini biliyorlardı . T a n g c h o u bize «Kırgızlann yıl ·b aşına, Mao-che-ng ai dediklerini, bir mevsim için üç ai (ay) saydıklannı ve yılı oniki hayvanla hesap etdiklerini:. bildirir. A. R e m u s a t, buradaki cMao.hce.ng ah ın m u z a y (yani, buz ayı) olacağını ileri sürer (2) . Hatta o ıım·gızların, bu oniki hayvan takviminin mucidi olacakları kanaatındadır. Eski sinalog­ lardan G a u b i l'in G ö k T ü r ık 1 e r i n muasın olan T ' a n g sülMesi tarihine aid notlarında da cKırgızların heııbiri bir yılı !gös­ teren oniki hayvanlı bir dev:-e ·kulolandıkları • yazılıdır, ı (3) Orhan yazıtlarından en aşağı bir asır önce yazlldtklan kabul edilen Y e (1) Sıır la Chı·onologie Mongol, Rııczmk Orientalisticzny, t. IV., 108

_

1 66.

(2) Recherches suı· les lr.ngııeıı TartaT!'S, t. I, p. 70 R e m u s a t'ya göre (309)

hakimiyetlerini uzak sahalara kadar yayan T ü r k l e r i n y e g a n e i c a d I a r ı bu takvimdir. Lugatinde Tüı·k kavimterinin kullandıkları ay adlarını tesbit eden R a d l o f f, Kırgız yılbaşını birinci teşrin togus tung ayı (buz :ıyı ? ) olarak kay­ dediyor (I, 6 7). _

-

(3) Quatrcmere, Histoire dei Mongols,

s.

412 not. Chavannts, cycle.


51

ONIKI HA YVANLI TORK TAKVIM!

n i s e y kitabelerinde, başka tarihler gibi, on iki hayvan tarihmin bulunmaması merakı mücipdir. Zira bunların yazıldığı zamanlarda, lburaların kırgızlarla meskün olduğunu, çin ve arap kaynaklanna istinaden, biliyoruz ( 1 ) . Halbuki mezklır devirde kırgızlar bu dev­ reyi kuHanıyorlardı ! Teşekkülü XI ve XII inci asırlarda oluıp el'an kırgızlar arasında yaşamakda olan M a n a s D e s t a n ı'nda hayvan devresi geçmek­ dedir: cCirmi beşte yaşıng, yılın bars töröm; oşu. bıjıl müçöling töröm. Attanbacı ay yaru.kın töröm (2) ,. , Yani, yinni ·beş yaşındasın, yılın bars'dır, beyim ; işte bu yıl senin müçel'indir. Atı anın a ( at a binip yo­ la çıkma) ay ışığıdır, 'beyim (töröm) . Bugün de K ı r g ı z ve B a ş k u r t 1 a r ı n bunu gündelik ha. yatda kullandıklarını ve ha�kın 12.25. . . yaşlarında bir, iki. . . m ü ç e 1 deye saydlklarını ve itrkadlanna göre müçelin ghdiği yıl tehlikeli ol. duğundan elbiselerden sadaka vermek i•cap etdiğini A. İnan'dan öğ­ reniyoruz. Kırgızlar uzuvlannı da o n i k i m ü ç e i üzerine sa­ yarlar (3) . 13 sayısının uğursuzluğunun bununla ilgili olduğu d�ü­

nülebilir.

(1) Barthold,

Türk Tarihi hakkında. dersler,

9.

(2) Manas Destanı, s. 21 1. (3) Kırgızlarda bu takvim işleri ile uğr.ı5an kimseler vardır. Bunlara önceleri S a n a k ç ı ( sayıcı yani, hesapçı), sonradan kendilerine mashsu usullerle Ü 1 k e r kik ederek C e 1 d i

toksa n

İ s e p ç i (hesapçı) derlerdi.

Bunlar

y ı 1 d ı z ı n ı n ayla olan münasebetini ted­

(yelli doksan - mevsim, Kırgızca toksan,

mevsim

demekdir; zira bir mevsim de doksan gündür) yani, II. Teşrin ayını tesbit eder,

zaman hesaplarını yaparlar (Khalid oğlu, Tevô.rikhi kha.mse, 532) . Guçebelere mahsus bu hesap tarzı hakkında . 'Umdet-üt-Tevahikh'de sarih olmıyan bazı kayidier mev­ cuddur:

« . ..Beş

adet ay hesabını gözlerler ki eyyamı şitanın zail olup sahraya pe­

rakende olmaları hesabıdır. Dokuz ay dedikleri aksar-i eyyam-i senedir; şiddeti bnrudet vaktidir. Afitabın Cedi burcuna tahvili gününün dokuzuncu günü Sürey­ ya yıldızı, ol günde olan şuhuri arabiye ile elbette mukabil gelirler. Badebu ted­ ricle takaddüm ve tehalüf olısardır. Ve yedi ay tabir etdikleri, kanunusanide ifita­ bı cihantab Delv burcuna tahvilinin yedinci gecesi Süreyya yıldızı elbette vaki

olan fiUhur-i arbiyeye mukabele eder..... Kezalik a.fıtabın sevr burcuna ( takriben mayis) tahvilinin iptidaki gecesi Elbette Süreyya yani Ülker afıtaba mukabil ge­ lip bazı tedricle takaddüm ve tehallüf edi§irler; işbu geceden ötesine kı§ yokdur,

deyü birden doğan aydır deyü sürur-i mevfur ile salıranişin olup bahari lalezarın şüküfelerle temettü ve hayvanatı ierbe ve sernin olurlar.•

(ll

-

12).

A1tay

Türklerinde de böyle bir hesap tarzı mevcuddur : Onların müşahedelerine göre M e ç i .n yıldız kümesi, hilalin ikinci gününde, yanından geçdiği zaman o ayın adı i z ü a y (yani,

ıssı

-

sıcak ay) denilir ki hazırandır; hilalin dördünden

K ü ü k a y (mayıs) ; altı �ından geçerse

E r e n i s a y (nisan) ;

geçerse

sekizinde geçerse


52

O Nİ Kİ HAYVAN TAKV!MlNlN lNTlŞARI *

*

*

Devlet teşkilatı, hükümdarlık telakkisi gibi bir çok Türk anane­ lerile birlikde oniki hayvan takviminin de T u n a B u I g a r 1 a r ı'nda istimalinin keşfi, gerek takvim, gerek türk medeniyeti tarihi bakırnından çok mü:hirn 1bir hadise olrnınıdur. Moskova ve Lenin,gTad evrak hazinesinde bulunan Elinsky tetopisec yazmasında, B u 1 g a r h ü k ü m d a r I a r ı ıl i s t e s i denilen bir listede on üç !bulgar hü­

kümdan adı geçmekcledir ki bunun yunancası Prota-Bulgarlara aid kitabelerde mevcuddur. Hükümdar isminin yanında, slavıca olmayan, iki kelime lbulunmakdadır. Bununla :muhtelif alimler uğraşdl&dan sonra, mesele, M i k k o l a tarafından halle'diliyor: Ona göre mu­ amma alüd bu iki kelime türk hayvan takvimine •göre, hükürndann cülus senesinden, 'bi.rıinci kelime, yılını, ikincisi de ayını, göstermek.. dedir. Burada oniki hayvanlı devrenin hayvan adlan şöyle geçmek­ dedir: I) (Se) ver, Çuvaşça sever; Karakl.'r:gız, Suur; Sıçan. II) Seger; Çatalar'da, III) . . . . . . . . . . . . . . . . . .

aLyoQ

(sıgor

=

sığır)

IV) Dvan§, tavşan V) VI) Dılom, yılan (Türkçedeki d - y değişmesini hatırlatalım) VII) Mor (em ) , (Mogolca morın at) VIII) Kuçı (koç, koyun) . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .••..

=

IX) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . X) Toch, tavuk Xl) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . XII) Dochs, domuz .

Aylann sayısını gösteren, isimlerin sonuna gelen (em, am) eklen­ tisini, M i k k o 1 a, Ç u v a ş c a ' da buluyor. Ves�kadaki alem, çuvaşca

birinci demekdir; Ç a t a 1 a r ' da cAEf.L (elem) şeklindedir. Ke­ za vesikada.ki. veçem, üçüncü; tutom, çuvaşca tavatom (dördüncü; altom, altınc.:ı ; secktem, sekizinci (sakker) ; tvirem, dokuzuncu (çuvaş. ca, taxxar-dokuz) ; enialem (on+alem ) . T u 1 a g a n a y (mart) ; onun da geçerse Ç a ğ a n a y (II. kanun) ; on dördünde K u r a ğ a n a y (I. kanun) ; on altısında K i ç i Ü r g e n (Il. teşrin) ; 18 inde, U l u ü r g e n (I. teş.) ; 20 sinde S ı ğ ı n a y (eylul) . Bundan sonra M e ç i n gö­ rünmez (V e r b i t s k i y, Altay Leh. Lugati, 487).


53

ONIKI HA YVANLJ TÜRK TAKVIM I

Kitabelerdeki tarihlerden iki örnek verelim : İ s p a r u h, 61 yıl (icrayı hükumet etmişdir) , onun sülaJ.esi Dulo (adını taşır) , yılı (cülus) verenalem'dir. B e z m i r üç yıl hakim olmuşdur, sülalesi Dul o, yılı ( cülus) segor veçem (sığır yılı, :üçüncü ay) . 1905 de Burgaristanda, Ç a t a 1 a r :k ö y ü yakınında yapılan kazılar, O m u r t a k H a n' ın, yunanca, 821 tarihli, kitabesi devre. nin sığır yılını ihtiva etmekdedir; filha!kika cedvele bakılacaık olursa mezkfır yılın sıçan yıl olduğu göırülür. ibare aynen ışudur : -fı tO ÔE o ;(.<LL(! OÇ �oui.yuQtO�L

. •

Ol"(O(!Ei.qı, "{\)tXı o r i ti'Ôıxt ioıvoç.

Devre metinden de anlaşılacağı veçhile, o zaman çok şayi olan yunan indiction'u ( 15 yıllı\k dev:r e) ile birlikde kullanıılıruşdır ( 1 ) . M i k k o I a, 'bulgar takviminde kuLlanılan yıLbaşının senenin ne zamanına düşeceği hakıkında biır fikir söylemiyor. O, bugüne kadar yapılan tedki:k:lerin hiçbir netice vermediğini Ibeyan edyor, ki •bu hu­ susu, Devrenin mahiyetinden bahsederken aydınlatdık sanıyoruz. *

*

*

Oniki h�->.yvan takvimi islamiyeti kabul eden türk halkları ara. sında da kuHanılmı.şdır. Fakat Uygurlar gibi doğrudan doğruya türk medeniyeti ve onun devlet teşkilatı ananelerine değil de, daha ziya­ de, islami divan teşkilatı ananelerine intibak eden Türk-İslam dev­ letlerinin hayvan devresini kul•landıklarına dair, şimdilik, bir vesi­ kamız yokdur. Yaşad:ıaclan saha ve teşekkülleri dolayısile, Uygurlar­ dan b ir çok medeniyet unsurlarına tevarüs eden İ 1 i g H a n 1 a r ı ' n (2) , kendilerinden bize pek az vesika intikal etmesi dalayısile, devlet işlerinde hayvan devresini kullamp kullanmadıklannı bilmiyo­ ruz. Fakat halkın, Uygur kanalından uzak olarak, bunu i-stimal etdik. leri muhakkakdır. M a h m u d ' un L u [türkçede başda akıcı-Zi-

quide harflerin bulunmamasından bazan U 1 u] yerine N e g .;!.); (3)

demesi, iburadaki Hind-İrani dil tesirlerinin bir neticesi olduğunu gösterdiği g�bi, Uygur tesiri olmadığını da gösteriym. Bundan başka ( 1 ) M i k k o 1 a, J. de la Soci�t6 fino-ougrien, XXX, 1914, fasc. 33; hülasası, M o r a V c s i k, Magyar Nyelv xvn, 223. Tercemesi, z. K a d i r i, Türk Yurdu,

suyı 29 - 223.

(2) Karahanlıların bu isimleri hakkında İ 1 i g

h;ıkınız (Türkiyat Mecmuası, Vll ) .

(3) Neg ��· kelimesi Farsca Niheng müşterek bir mell§eden görünüyor.

d.;

Ünvanı sanskrıtça

adlı makalemize Naga kelimelerile


54

ONlKl HAYVAN TAKVlMlNlN lNTlŞARI

Uygurlar devrenin ilk hayvanına daima k e s k ü d edikleri halde Mahmud bunu s ı ç g a n ile .gösterir, ki bu da M a h m u d'un ziıkretdi.

ği takvimin uygurlar vasıtasile gelmediğini isbat eder. Zaten o müs­ lüman olmayan Uygurlardan ancak rıvayet olarak ba.hseder. *

* *

G a z n e 1 i 1 e ·r i n idare etdilcleri sahaların türk halkı, türkler arasında umumi olan bu ananeye devam etmiş olmalılardır. Fakat her halde G a z n e bu ananeden uzaık k almı ş olacakdır. Zira, böyle olmasa idi, B i r u n i mallımatını m ü s I ü m a n olmayan (Uy­ gur?) türk hükümdan el çil erine inhisar etdirmezdi . Gazne devletinin teşekkülü düşünülürse bunun böyle olması tabü görülür. * .. *

Kuvveili türk ananelerini yaşatan O ğ u z 1 a r 1 n kurdukları S e 1 ç u k (1) imparatorluğu, tamamen islam medeniyetinin hakim oduğu sahalarda kurulmuşdu; ve herhalde Uy;gurlar gibi muntazam milli 1bir devlet bürokrasisi ananesine tevarüs etmemiş olmaları, on­ lann d i V a n t e ş k i ı a t ı n d a oniki hayvan takviminin kuHa­ nılmaması sebeıb ini izah eder. O derece ki M e 1 i k ş a h zamanında devletin mali işlerini tanzim için güneş esasına müstenid bir takvim vücuda etiri lmek istenildiği vakıt (CeUili takvimi), türk değil iran ananelerinden istifade edilmişdir (2) . Garipdir, ki t ü r k h. a r s ı mogol istilasile yayıldıkdan sonra, İ r a n l ı ı a r mali sene olarak (1

Selçuk adı hakkında, yukarıda adı geçen makalemizde malumat vardır.

(2) Başka milletlerde de tekenürlcri eksik olmıyan yabancı m e d e n i t e s i r1 e r i n, münevver Türkler üzerinde, maalesef mazı ve an'aneye karşı bir aHika­

sırlık husule getirmiş olduğunu, tarihi bir vakıa olmak hasebile, itirafa mecburuz. O ğuz

H a n neslinden gelmekle en büyük gururu duyan O ğ u z b a ş b u ğ eviadları olan sultanların, i s 1 a m m e d e n i y e t i içerisinde, za­

1arın ın

manla, kendilerine,

'A 1 i

oğullarından,

Sasani

prenslerinden inen meselı­

nameler uydurdukları bir hakikatdır. Bir çok asilzadelerin çinlileşme ve kozmc.­ politleşme temayülüne karşı, O r h o n yazılarının Türk halkının hissi selirr. ine tercüman olan a c ı, şikayetleri ile tezahür eden m i l l i a k s ü l'a m e 1, za­ man zaman, Türk tarihinde kendini gösterecek, fakat yabancı tesirin veya içine girUroesi zaruri olan din ve medeniyetin, milli harsın inkişafına mani olması ber. taraf edilemiyecekdir. Hall1uki yabancı medeniyet ne kadar yüksek ve cazib olsa da. ona girecek bir milletin münevver ktlesini kendi harsinden uzaklaşdıracak bir sebep teşkil edemez. S e 1 ç u k o ğ u l l a r ı idaresinde, müslüman ül ­

kelerine, islam oldukdan sonra gelen Türkler, türk1 eş d i rd i k1 e ri

kitle halinde

yerleşdikleri

ve

bu yeni vatanlarında, islam medeniyetinin ezici tesirine,


ONİKİ HA YVANLI TURK TAKVİMİ

55

t J h a n i'lerin kullandıklan hayvan d evresini (eski tran takvimle­ rinden birini değil) esas ittihaz etmişlerdir. Divanda (1) , verilen maTürk - İslam sultanlarının şiddetli islamcılık siyasetlerine rıığmen, milli hars ve nn'anelerden çok şeyler yitirmediler (kaybetmediler). An'aneler, Ortaasyadaki O ğ u z ı a r ı a, İran, Azerbaycan ve Anadoludaki O ğ u z ı a r ı n içtima' hayat ve teıikkilerinin farksız olduğunu gösteriyor. Halbuki münevver kitle ve istinad etdikleri S e 1 ç u k s u 1 t a n 1 a r ı, yalnız İranda değil, Anadolu gibi yeniden fethedilen bir kıtada bile, İran an'ancleri içinde adeta türkrüklerini unutdular. O derece ki temiz türkçe olan babalarının adlarına, paganist İranın koyu efsanevi adlarını tercih etdiler; O ğ u z d e s t a n 1 a r ı n d a n ziyade İran mertkıbelerin­ den hoşlandılar. Bir Türk destan ve an'anesinin hiçbir Türk şair ve san'atkan ta­ rafından işlendiğini, hatta bu günkü milliyetçi devirde bile, görmediğimiz halde bir çok Türk sultanlarının İran edebiyatını himııye etdikleri ve bizzat Türklerin de o harsı işledikleri malıinıdur. Bu hususdaki arniller arasında, S e 1 ç u k İ m p a 1' a t o r 1 u ğ u n u kuran O ğ u z b e y 1 e r i n i n , herhalde, U y g u r 1 a r gibi mütekamil bir yazı diline ve büro teşkilatma tevarüs etmemiş olmaları, sayı­ labilir. Mahmud'un, Oğuzların Devlet muharraratını türkçe yazdıkları tarzındaki mübhem kaydına, herhalde, u y g u rlarda olduğu gibi, geniş bir mana vermek güçdür. S e 1 ç u k İ m p a r a t o r 1 u ğ u' nun kuruluşunda, şüphesiz göçebe unsurun daha fazla rolü c.lduğurıu kabul etmek icab ediyor. Esasen Ana vatandan uzaklaşmasalar bile, doğrudan doğruya İslam olma� ları dolayısıyle, uygur medeniyetinden esaslı t:ir şekilde istifde etmeleri imkansız gibi idi. O ğ u z 1 a r islam olmadan bu imparatorluğu kurmuş, olsalardı ister is­ temez bu büyük imparatorluk maddi, manevi bütün unsurlarını T ü r k k ü 1 � ü r ü n d e n alacak ve onu inkişaf etdirebilecekdi. Kitle itibarile S e 1 ç u k i s t i 1 a , i 1 e hiç mukayese edilerniyecek olan M o g o 1 i s t i 1 a s ı, bir bakımdan Türk İslam medeniyetine bir darbe teşkil etdiği halde, aşılandığı U y g u r m e d e n i y e t i 1 e de, Ortaasya T ü r k h a r s ı n ı n inkişaf ve intişarında büyük bir amil olmuşdur. M o g o ı ı a r ı n müslüman olmadan İslam ülkelerine gelme­ leri ve uzun zaman bu ülkelerde T ü r k k ü 1 t ü r ü n e bağlı olarak yaşamalan Türk harsının inkişaf•, intişarı ve bize kadar intikali bakJmından çok mühim ve müsbet neticeler doğurmuşdur. Her halde U y g u r medeniyetinin diğer Türk kavimlerinin kültürel inkişaflarında oynadığı rol, M o g o 1 i s t i 1 a s ı olmak­ sızın, bu kadar mühim olamazdı. O n i k i H a y v a n t a k v i m i n i n yaşaması, edebiyata intikali ve geniş sahalara intişarı da bu suretle mümkün olmuşdur. Bir çok yabancı din ve medeniyetlerin tesirlerine rağmen U y g u r m e d e n i y e t i n i n bariz Türk hususiyetini muhafaza etmesi ve yükseltmesi daha ziyade coğ­ rafi şartların bir neticesidir. Tamamen 'I1..irk tefekkür ve an'anelerine dayanan İlk­ Bulgar Türklerinin, hıristiyan oldukdan sonra, milli hususiyetlerini kaybetmesi meselesi, bu şekilde düşünülmekle kabili izahdır. Devlet teşkilatında ve idaresinde çok eski an'anelere ve fitri bir kabiliyete ma­ lik olan T ü r k 1 e r i n, S e 1 ç u k i s t i 1 ii s i 1 e getirdikleri bir çok yeni un­ surların ehemmiyeti ve devamlılığı ayrı bir meseledir.

(1) K a ş g a r 1 ı

M a.h m u d eserinde

.-Domuz geldikden sonra sıçandan ba.ş-


56

ON!K! HAYVAN TAKV!M !N!N !NTİŞARI

lumatın Şarki Türkistan'dan alındığını gösterecek ema·reler olduğu halde S e 1 ç u k 1 a r haklkında hiçlbir işaret yo'kdur. Bununla bera­ ber O ğ u z 1 a ·r'ın, sair .bir çok ·ananeler gibi, hayvan takvimi anane­ sini de uzun zaman muhafaza etdiklerine herhalde şüphe edilmese ge. rekdir. Hatta b a s i t b i r b o y b e y i olan ilk Selçuk sultan­ lan saraylarında da maruf olması karp eder ( 1 ) . Selçukluların bir de­ vamı sayılan Artuklulara aid bir ayna üzerinde başka hayvanlarla bkik.likde devre hayvanlarından bazıla:rı d a bulunmakda ise de Mo­ gol paraları hakkında dediğimiz veçhile bunlara takvi.mi bir mahiyet atfetmek için elde hiç bir işaret yokdur (Mine de l'Orient, t. II, Vienne 1811, p. 100) . >k

*

*

On bir ve on :ikinci asırlarda, O r t a As y a d a, Hırıstiyanlık propağandasının kuvvetleşdiği maılılmdur. İ şte ·bu münasebetle Y e d i s u ( Semireçiy) havalisinde hıristiyanlık yayılmış ve bir kısmı Mlo­ gol devrinden önce .olan S u r y a n i alfabesile türkçe N a s t u r i tükrlere aid :bir takım mezar ki tabeleri bulunmuşdur (2) . Bunlardan en muahharı 1406 tarihlidir; (5) 1316 tarihli bir mezar taşında ��. yılan yılında, burası B o g o s'un oğlu G e n ç K a r a 'C a ' nın mezarıdır. yazılıdır (4) . *

*

*

l.cınılır, 'lie bu. kitabı işbu. yılda yazdık ki 466 (1073) yılı muharrem ayıdır, yılcı·rı yılı girmişdir (1.288) ., demekle meydana bir tarih karışıklığı atıyor. Evvela 466 (1073) yılı sıçan değil sığır yılıdır. S ı ç a n y ı 1 ı 465 t1072) dir. Ondan sonra yılan yılı zikrediyor, ki bu 1077 ye düşer. Bundan başka eserinin başka bir yerinde kitabı neg (lu) yılı, 469 da yazdığım söyler (III.l16) . Bu yanlışlığın, eserin bir

kaç defa düzeltilmesinden ileri geldiği ileri sürülmekdedir [Z. Velidi, Atsız Mec ­ mu.a., sayı 16, salı. 77; Barthold, Orta A.syn: Tii·rk Tarihi, s. 83] . (1 ) To ğ r u 1 B e y' i n veziri •Am i d - ül - M ü 1 k' den naklolunan b·ir riva­ yete göre O, S u 1 t a n a doğduğu yılı sorduğu zaman sultan ona «Filan hanın M a v e r a - ü n N e h i r de çıkt?.ğı yılda doğdıım» cevabını verdi (İ s f a h a n i Tevô.riklı-'i Al-i Selçuk, s. 28, Houtsma neşri). Burada hayvan yılı zikredilmi­ yorsa da bu.nu umumi Türk teamülü harici saymak güçdür; ihtimal ki müellif kendisi için yabancı olan böyle bir kaydı kitabına a!mamışdır. (2) Kital:.•elerde, Uygurlar gibi onbir yerine bir yirgimi denilmesinden Bart­ hold, bnnları Uygur olarak kabul eder (Dersler, lll) ; tek fark alfabenin süryan i oluşudur. (3) Chavannes, Cycle, p. 61, Leon Cahun, Intı·o. ii l'histoire de l'il.sie, p. 70. �4) Necib Asım, Türk Tarihi, s. 245.


ONİ Kİ HA YVANLI TÜRK TAKVlMl

57

XIII üncü asnn 'birin·ci yarısında, M o g ·o 1 İ m p a r a t o rl u ğ u ' nun kurulmasile Ortaasya kültürünün geniş sahalara yayıldığını görüyoruz. İşte ibu münasebetle, E. C h a v a n n e s'in dediği gibi, t a k v i m i n e n ç o k i n t i ş a r e t d i ğ i z a m a n 1 a r, t ü r- k k a v i m 1 e r i n i n h a k i m i y e t 1 e r i n i e n f a z 1 a y a y d ı k.. 1 a r ı, V I I I v e X I I I ü n c ü a s ı r 1 a r olınuşdur. Mogollar, daha Ç i n g iz H a n 'ın hlk fütuhat zamanlanndan it�baren, zaten kendilerine pek yakın bulunan, U y g u r k ü 1 t ü r ü n d e n geniş ölçüde faydalanmaya başladıkları vakıt, Uygurlann takvim sistemini de aynen almışlardır. Mo gol dilinin en eski abidesi olan �G i z 1 i T a.. r i h _ Yuanche, · denberi Mogollar, oniki hayvanlı devreyi kullanmış. lard:ıor. Onlar 1210 da Uygur sistemine iştirak etdikden sonra, 1267 ıs. lahile Çin sisteminden de istifade etmişlerdir, ki islam kaynaıklannın K h ı t a ve U y g u ro takvimi namı altında verdıkleri karışık mallıma. tın menşei bu devirde yapılan terkip ile intikal etmiş olmalıdır. K o t . w i c z, Mogollann U)l1gur sistemine iştirakden önce tabii hadiselerden istifade ederek [Çin kaynaJclannın, Gök 'Dürkle.r hakkında, « O t 1 a r ı n y e ş i l l e n m � s i:ı. tarzında söyledikleri gibil riayet etdikleri bir zaman taksimlerine işaret etmekdedir ( 1 ) . Şüphesiz Mogollar, Uy. gur divan ananesini, yazısını alıırken, onların ıbürolarındı:ı. kullanı. lan şeklile, oniki hayvan takvimini de aynen almışlardı. Fakat daima t ii. ro k k ü I t ü r ü t e s i r i a 1 t ı n d a y a ş a y a n M o. g o I 1 a r ı n bu temasdan önce on iki hayvan devresini, en basit şeklile de olsa, bilmedrklerini kabul etmek mrüşkülüdür. Tabii hadiselerden kronolojik istifade, on ikili sistemin ademi mev.cudiye­ tini istilzam etmez. Muhtelif tüırk kavimlerinin, bu sistemi kullanır. ken, tabii hadiselerden de takvim bakımın-dan faydalandıklarını bili­ yoruz. Bundan başka sistemin intişar vazıyeti düşünülürse Mogolla-nn bunu çok daha önceden öğrenmiş olmaları icap edeceğini kabul etmek icap edeceğinden Kotwicz'in bu mütalaasını ancak vesikalar için ve uygurlann inkişaf etdirdikleri şekil hususunda varid görmeliyiz. Çindeki Mogoi hükümdarlannın ısdar etdikleri y a r l ı g 1 a r hep ibu takvime göre tarihlenmişdir. Mesela, bu yarlıklar arasmda şu ta­ rihler vardır: koyun 1223, tavuk 1261, domuz 1311, sıçan 132.4, domu;; 1335, sıçan 1336 (karşıla: .cedvel) . B u y a n t u H a n'ın 1314 de bir (1) Kotwicz, RO. II

ve

IV.


58

ON! K! HAYVAN TAKVlMlNlN lNTlŞARI

Tao mabedinin dini verıgisini yarligayan iki dilde yaz.ılı y a r l ı g pars (çince kaplan) yılı ile tarihlenmişdir ( 1) . Bu sistem, İ 1 h a n i ' Jerle .birlikde, İ r a n ' da, çoık revac bul­

du. A r g u n H a n' ın papa Honorius IV e gönderdiği mektup tavuk yı.lı (1285) , Güzel Filip'e önderdiği de ı-ığır yılı (1 289) tarihlerini ta. şır. Bundan sonra İranda y azılan Cıimi'üt Tevcirikh ve Ravdat üs Safıi . . gibi eserleııde hicri tari!hle 'birli'kde kullanılmışdır. Farısca yazılan bu

' eserlerde yıl-hayvan adlannın farıisi veya mogoka olmayıp bir ıstıla'lı kabilinden türkçe olmaları dikkate değer (2) . H u 1 a g ü ve A b a k a devrinin meşhur h eyeişınası ol an N a ıs i r ü d D i n T us i •

işte bu devrin takvimini tedkik etmiş ve onun hicrl tarihle münase­ betiin vermişdir. Fakat öyle gözüküyor, ki Mogollar İsW.m ülkelerin. de, daha çoık erkenden, 12. li devreyi hicri tarihe bağlamış !bulunu­ yorlardı. Zira, Selçuk hükümdan 'A I a ü d D i n K e y if u b a d 'a

gönderdilcieri bir mektubun tarihi «hicri 633 senesi, maymun (biçin) yılında yazılı idi. (3) . Hicrl tarihin karneri olması dolayısile şemsi olan türk takvimine bağlanması her otuz üç yılda (kamer•i ) , ıb ir şemsi

senenin bulunamamasım intaç eder. Mesela İranda m a ı i s e n e olarak kullanıldığı zamanlarda 1 152 m aymun yılından birden bire 11.54 tavuk yılına geçiliyor, ve 1 153 senesi mevcud olmayor ve mezklır yılda N e v r u z'e hiç tesadüf edilmiyor (4) . Galiba G a z & n H a n

Ziyc.i İlk hani'ye istinaden yapdığı ıslah, 33 yılda bir yılı düşüren Sıvış - tedahül usul'ünden ibaretdir (5) . Cüveyni, MogoHann yeni yd (yılbaşı) da kurultay topladıklarını kayderlerse de yeni yılın ne za ­

ın

man olduğunu tasriıh etmez. Mogollara aid paralar üzerinde, �başka :resimler arasında arslan (bars) tavşan, kara!k� . . . gibi oni:ki hayvanla ilgili U:ıazı şekillerin gözükmesi (1) E. Chavannes, cycle, p, 60.

( 2) J:: .:ı�- _;!l_,A ..,• \.& ..:...- "-.:. -

jl:! l ..s � �

...A...A :...

p.o..;_, j_iJ (Rav�at.ü,;;-Şafa

V, 14) . Cdıııi'-üt Tevarikh'de bazen Mogolcası da geçmekdedir:

J! ı> \.aA bibi. _,; .o.:- �- J t-p 4:.:. (İ b n B i b i, Tevarikh-i ..:-.ıl.

Jl-

·.s:..'

(3) '\'\"'\"' AI-i Selçuk, 203) . Kitapta yarlığın sureti vardıı . 633 e tı;>kabül eden M. 1235 i değil 1236 yılını al·

mak icap eder; zira maymun yılı sonuncusudur.

( 4) R. Stuart Poole (British Museııııı kataloğıı, medhal XVIII - XIX) ; Cha­ vannes, s. 60.

(5) Ebul Fadl, Ekbername, 277.


ONİKİ HA YVANLI TÜRK TAKVİMİ

59

ilık önce P e t i t d e ı a C r o i x'nin nazan dikkatini celb etdi (1) . O bunlann, b a s ı ı d ı ·k l a r ı y ı l l a r ı g ö s t e r e n t a r i h le r o 1 a c a ğ ı n ı zannetdi. Bu ihtimali varid görenler olmuşdur. Bunlar

arasında T i s e n h� u s e n ' i de saymak icap eder. O da İlhan Ar­ gun narnma basılan iki para üzerinde gördüğü öküz, bars şekillerini Oniki hay.van devresinden addeder ,(2) . C h a v a n n e s Av­ rupa meskükat kataloglarında böyle resimli paralara rastge­ leme-diğini kaydeder. , Filhakika i 1 h a n i ' lere aid meSkükat kataloglarındaki 'bazı hayvan resimleri benim de fazla ala­ karnı celp etdi. Nihayet bizim devreyi teşkil eden hayvanlardan an­ cak bir kaçının bu paralar üzerinde bulunduğunu tesbit etdim ; bunla. rm ·basılış tarihlerini 1buldum ve nihayet o yıllann mezkf:ır hayvanıara nisbet edilen yılla:r. olmadığı anlaşıldı. Z aten bu hayvan resimleri ve şe. killerinin ekserisi devreye girmeyen hayvanlar olması da diğerlerinin takvimi manaları alamıyacağını gösterir. Resimlerin menşeini, her halde ta H u n l a r'danberi, O r t a A s y a s a n ' a t eserlerinde 'bll!lunan bir ananenin devamı olarak izah etmek daha doğru gözükü­ yor. * * *

Herhalde, 'bu takvim teamülünün T i m ü r l ü 'lere ve S a f e­ v i ' Jere intikali, hiç olmazsa divan işlerind e ve ed€1biyatda, Uygur ­ Mogollar vasıtasile olmuşdur. T i m ü r ' ün doğumunu yazan Ş e r e f ü d-D i n, onu -:K.eş civarında, 25 Şabaıı 736 (1336) sıçgan yılh olarak tesbit eder. Uygur B a h ş ı ' lan tarafından istinsah edilen Bakhti. yarniime'de (838 tavışgan yıl) , Terlhkiret ül-Evliya'da (840 at yıl, He­ ratda) tarih kayıdları vardır (3) . Örnekleri çoğaltınamak için yalnız E b u S a 'i d ' in Uzun Hasan'a gönderdiği mektubun tarihini zill<ıre­ del im : «Mahmud Bey yıbarıldı, sıçgan yıl rebiül I. . . (4) ,. , (1) Chavannes, P . 60 .

( 2 ) ZVO, Tome IV, 1889, p . 305, St. Petershourg. Beni Tisenhausen'in b u kaydin­ den haberdar eden meslekdaşım Adnan Erziye teşekkür ederim. (3) Thury Josef, T-ürk Dili yadigarları (Milli tetebbular, IV, 90).

(-!) A. N. Kurat, Yarlıklar ve Bitikler S. 120. Feridun Bey Münşeatı, Timi�r!. lerden gelen mektuplarda hayvan yıllarını kullanmamakdadır. Bu, teamüle ay­ kırıdır. Anadoluda me.nus olmaması dolayısite Feridun Bey trafından tayyediimiş olması icap eder. İlk mektuplardaki sahtelik ve tahrifat malfundur (MükrimLTl Halil, TOEM, sene 11-13, s. 161) .


ON! K! HAYVAN TAKVİMİNİN lNTİŞARI

60

XVII n c i asırda Khıve ham bulunan

Türki'si

hep bu tarihlerle tarihlenmişdir *

"'

E b ü l g a z i'nin

Şecerei

(1) .

*

ana nen i n A l t ı n O r du ' da devamını buradaki hanlann öğreniyoru z. Mesela T i m ü r K u t 1 u ğ yarlığın­ da: c tarih sekiz yüzde, bars yıl şaban ayı altıncı günide, Ö z i s u y u kenarında M a c e v e r a n' da bitildi.. (2) yazılıdır. T o k t a m ı ş'ın Lituanya .kıır-alma gönderdiği yarlık cyarlık tuttuk tagagu yıl tarih yedi yüz toksan beşte recep ayının sekiz yangıda Ordu Danda eriirdi bitikledimiz. ve K a z a n H a n 1 ı ğ ı n ı kuran U 1 u ğ M e h m e d Han yarlığı c Bi çin yıl Orda Özü yakasında bitildi. 17 ce. m.az I. 831 (3) >), T e V a r i k h - i K h a m s e'n i n dediğine göre, hay. van takvimi, H. XIII üncü asra değin, bu sahalar'Cia malU:m ve mü s ­ tamel idi ( 4) ; Aynı

yarlıglarından

• • •

• * *

Anadolu 'I'fu:klerinin, S e l ç u k 1 a r hakkında sö yledi ğimiz gi­ zamanlarda deVTeyi tild;_klerini zannediyoruz. Bu sahada 'bu­ nun hiç bir zaman edebiyata intikal etmediği gö r ülü yor. F a t i h M ehm ed'i n O t l u k b e l i zaferini müteakıp yazılan çağatayca yar­ lığında hayvan y11larının kull2.nılması, ç a ğ a t a y kültürüne bağlı ülkeler halkına hitap m aksadile olmak ic ap eder (5) . O s m a n 1 ı ta rihçileri a�asmda, mulhtel!f tarihlerd en babsederken müphem bir şe'kil d e ...: 'l'arih- i Türk, adı altında !bizim tcıkvimden de bahsedenler vardır. Mesela M ü n e c ıc ' m b a ş ı cD i y a r ı m ı z d a m e ş h u r v e m ü t e a r i f o 1 m a d ı ğ ı i ç i n t a f s i 1 e t m e d i b (6) lbi, ilk

(1) Yalnız bir yanlışlık olarak Ebülgazinin doğumu 1014 (1605) tavşan yılı gösteriliyor. Halbuki bu yıl yı!:ın _y ılıdır, arada iki yıl fark vardır. Bunun hicri tarihe göre hesap edilmesinden ileri gelmesi - takriben 64 küs�r hicri sened�

fark iki yıldır - mühterrıeldir; zira Türklerde doğum yılını devreye göre tesbit etmek kat'idir ve hicri doğum yılı sonradan hicri seneye göre hesap edilmu; ve aradaki fark hasıl olmuşdur. (2) Türkiyat Mecmuası, III. 218. (3) A. N. Kurat, Uluğ Mehmet Han un:r!ığı, s. 7. (4) ·Bu yaşadığımız 1300 den bir asır mukaddemge çe bizim Kazan ehalisi dahi bu hesabı kullarurdı» (s. 259) . (5) Prof. R. Arat, bu yarlığı Türkiyat Mecmuasında (VI. 303) neşretmişdir. (6) Şa�aif-ül Akhbıir, I, 27 tercümesi.


61

ONİKİ HA YV ANLI TÜRK TAKVİ M İ diyor.

Oğuzların bunu nezaman unutduklarını bilmiyoruz. B u gün

halk arasında tamamile meçhul bırşey değlise de bunun halk anane­ sinden gelmiş

değil,

a a

yazılı eser J erd en ve b ilh ss

olduğu anlaşılıyor.

M

'a r i f e t n a m e ' d en

A z e r b a y c a n' da el' an yaşadığı ve onunla al akal ı bazı ananelerin rnevcud olduğu .görülüyorsa da acaba bu devarnı Oğuz ananesine mi, Mogol tesirine mi atfedi:lmelidir? Fa­ Hayvan takvim in in

kat m evzuu bahis itikad.ların Mogollarla idhal edilmemiş olduğu, daha eski bir Tü k ananesinin devamı olacağı kahül edil e'biJ ir [Ah­ karn b ahsi n e bak, s.95l . H a z a ır ö t e s i T ü r k m e n 1 e r i n 'de de yaş hesaplarında, müıhim hadiselerin t a ihlerini tesbit hususunda r

-

r

Hayvan takvimi kullanılrnakda ve yıllara atfedilen ahk.ima da inanıl. ınakdadır. Türkmenlerin destani tarihi olan Şecere.i Terakime de

Hayvan yıllarile tarihlidir (varak

14a) .

aku t 1 ar1 a Çu va ş 1 ar

arasında me vc ud olup bir kayde tesadüf edemedim. Eğer bugün, Türk­ lerin birer kolu olan bu ıkavimlerde yaşamıyorsa terkedilmiş olması melhuzdur.

Takvimin, Y

olmadığı hakkında

A.

TÜ R K

Ç i n ı i ı e r d e:

OLMI

II

AN

KAVIMLERDE

n1 i E. C h a v a n n e s ve P, P e l l i o t gibi m eş­ hur sinalogların dediğine göre, bütün türk çağ•biliginin esasını teşkil eden bu oniki hayvc..nlı takvim, çinlilerce çok tali olarak kullanılmış Oniki hayvan takvimini kuilanan kavmilerden ikincisi Ç i

1e

r d i r.

Fakat

(1) . Diğer

ve temsil edilmemişdir

'kronoloj ilere göre tariılıler tesbit

edilirken baza.!ı hayvan devresi de ona ·terdif edilir. W a n g y i n g . ıl i n (1 223 - 1296} adındaki çinli a.lim devrey e dair 'bir takım metin­ •

Tch

cı. o

k i

( 1 727-1814) eskiliği hak­ kında tenkidi bir eser vücuda ,getirmişdir . (2) . ler toplamışdır. Bundan sonra

T ' a n g ' lar zamanmda bir direğe oyulmuş çin·ce bir r:kitabede

«Kien.yuan'ın ikinci yılında (M. sonra 75-9) domuz yılı, tavşan ayı üze. rine müesses oiarak 28 inci günü dikildi. yazılıdır. Bu metinde dev­

renin aylara da tatbik

edilcl! ğini görüyoruz. İmparat.or

(1) Chavannes, Cycle 94; Pelliot, T'oung Pao, 1929. (2) Chavannes, Cycle, 71.

T ai - ts ou


62

O Nİ Kİ HAYVAN TAKVİMİNİN İNTİŞARI

927 tar-ih i ne düşen domuz ytlın da doğmuşdur. Çin edebiyatında az rastlanılan bu tarihler, şima! kavimleri arasmda pek münteşirdi. Çin­ de m il adi I. inci asra kadar çıkan belgelerd e bu sistemin izlerine t e. sadüf edebiliriz. 12 hayvan t akvimile ilk uğraşan K 1 a p r o t h ve A. R e m u s a t gibi çiniyatçıla:r miladi 7 nci asırdan yukan çı kan bir metin bilmiyorJardı. 572 tarihinde ölen Yuwen.hou'nun annesi oğluna yazdığı blr m ektup d a <ı:Berı büyük kardeşinizi sıçan, Mtanca kardeşinizi tavşan ve sizi de ejder yılında dünyaya getirdim,. diiyor­ du. Çinliler de çocuğun hangi h �.yv an yıhnda doğduğunu hesap eder­ ler. Ebeveyni n bunu bilmesi iktiza eder. Onlar bunu devri ve sihrl

bazı vasıHarla tavsiıf ed e rl er. Mesel a Li Ki'de 4'Semanın oğlu baharın üç ayında koyun, yazın üç ayında horoz, senenin ortasında öküz, üç ay güzün ıköpek ve üç ay kış esnasında domuz yer. ; ( 1 ) d enilir. Bu­ gLin devre Çinde istimalden sakıt olmuşdur. B. H i n d 1 i I e r d e : Devreni n H i n d i s t a n' da kullamldığı !hakkında yapılan araş­ d ırm al arın müsbet bir netice vermediğini söylernek mümkündür. 980 - 1 000 yılları aJrasmda C h e - h o u tara fından çineeye ter:cüme

edilmiş olan b ir Sutra'da oniki hay v an gözükmekdedri. Bu on iki hayvan B u d d n ' nın h ay atil e münasebetdar !bir hind senesind e ce­ r:eyan eden oniki hadise (Nidana) ile ilgili sayılmakda ve on iki hay. vanla alakadar bir t akım fallan ihtiva etmekdedir (2) . C. T -i b e t 1 i ı e r d e, H i n d i ç i n i d e : T i b e t 1 i l e r XI in'Ci asırdan itibaren devreyi t anımışlaııd.ı. imparatoru Y e n - t s o n g, 1038 de Tibete biır- il çi gön­ derdiği zaman Tibetli reis K h o s e u - � o, vak'alan on iki hayvan çağıile tarİhlemek suretne anlatmışdı . 12 hayvan devres inin S i y a m ve K u m b o ç ' da gözükın esi Mo gollar devrine a iddir. İlk defa , 1 295 den biraz sonra yazılan, Rôma Khomheng kitabesinde bu devrenin hayvan adlarının mezkür d illerde mevcud olmaması da bir Zira, Ç in

idhal mahsulii olduğunu göstermekcledir (3) . 12 hayvan takviminin Tibetde intişarmı L a u f er ' den farklı ·olarak W. Kotwi'cz, yuk arı da ( 1 ) Chavannes, cycle, p. 81. (2) Cycle, 85.

(3) E. Chavannes, Cycle Turc, p. 61.


ONIKI HAYVANLI TÜRK TAKVlMl

63

adı geçen makalesinde, S o ğ u d ' �ulara atfetınek i'Cap etdiğlııi ileri sü· rüyor ( 1 ) .

Devrenin İ rana girişi ve oöada kullanılma-sJ haklkında yukarıda izahat vermiş olduğumuzdan burada bundan ba·hse lüzum yokdur.

(1) Sur la Chronologie Mongole, RO . IV, 108

-

166.


ONİK.İ HAYVAN TAKViMİNİN MENŞEİ

·

.

-

A. Te dk i k lerin N eti c esi

Oniki hayvan takviminin meruıei hakkında bir çok münakD.şalaT ceryan etmişdir. Zaten takvime dair başlıca rnühim t€dkikler de bu hususa taalluk eder. B u mün ak aşalarl a henüz meselenin halledilıniş bir neUceye i ktiran etmediğini, önceden, söyliyebiliriz. Biz, burada. bunları icmal ve bazı tenkidler yaıp dıkdan sonra, rnenşe' meselesinin aydınlatılma.mıda faydalı gördüğümüz bazı noktalar üzerinde nazan dikkatı celp etmeğe çalışacak ve kendi mütalaalarımızı ilerd. sürereık m evcud malzeme nisbetinde m eruıe' m eselesinin a ydınlatılrnasına gayret edeceğiz. ,

E. C h av a n n e s ' in ıbu ·b ahse taa11Uk eden tezinin bulasası şu­ dur: « T ·c h o - y i ' nin ( 1 727 - ıe14) vardığı netice, bu devrenin men­ şei şimal mcdeniyetidir. H a n 1 c-. r devirnde O r t a i m p a ır a t o r 1 u k d a intişar etdi, ve menşi türkdür. Miladi 48 tarihinde Ş a n s ı eya1etine yerleşen H i o n g - n u'lar vasıtasile Çinde inti­ şar etdi. Yukanda mezkur Hind sutrasmı tedkik eden C h a v a n n e s sutranın Hotan civarında teşekkül etdiğini, ve buna binaen Ortaasya b u d d i s t 1 e r i mahsulü olduğu neticesini çıkardı. -

Şarki Türkistanın, uzun asırlar, Türklerle (Kuşanlar olsun, Hiong. nu'lar ·olsun) Çinliler arasında münazaalı yerler olduğu malumdur. Takvimin en fazla intişan, Türk ve Mogollann en yüksek dev�rleri olan VIII. V€ XIII. üncü asırlara aiddir, Bunun Çin t€ıfe!kiküründen ziyade Türk tefekküır:üne uygun olduğu müsbetdir. Çinlilerce iyi tern. sil edilmemiş, Türkler içi n ise, aksi olaraık, bütün kronolojinin esası olrnu§dur. Bunun rnenşeinin M ı s ı r olacağı h �kkmd a J, H a J. e V y ' nin ileri sürdüğü fikir çok zayıfdır; ona göre: Eski Mısır h a y v a n u 1 u h i y e t 1 e r i, havan'lann remzi olmuş ve oniki ·hayvan bu su­ retle ilk hıristiyanlarla nakledilmiş olmalıdır. Hayvan adlarının çağ­ ıara tatbikı da, ·bunlann rernzi (symbolique) manalarını halkın kal­ bine gömmek ve böylece onlan dinlerine bağlamak gibi basit ibir ted.


65

ONlKl HAYVANLI TÜRK TAKVlMl

birin mahsuHi olması muhtemeldir. Birinci asırda K ı p t i misyo­ ·nerlerin Türkistan'a gitmelerile orada intişar etmiş olabilir. Bunlara ilave olarak

H aı e

J.

V

y

şu delilleri de ileri sürüyor:

Tavşan,

maymun ve tavuğun menşei garpdır; ve bu hayvan adlarının Türk.

süry ani

çeye geçmes·i de

veya

k ı pt i

degaga

dır. Tagaku veya taguk, arapça,

misyonederile olmalı­

(deccace) yı hatırlatır. Ta­

pışkan veya tafşkan dak i «kanı. iştikak unsuru atıldıkdan sonra ka. ctafş• kökü, ararnice'de tavşan manasma gelen ctafza, kelimesi­ ne mutabık gel ir Biçin veva piçin denilen m aymunun türkçe iştika. kı yokdur. Kıpti dilinde buna pi-en �eya daha doğru olarak pi - e-jen '

Ian

.

denir ( 1 ) . M. B

o l l , menşei

K a

1d

c

(Kildanistan)

ye götüren yeni bir

faraziye vaz'etdi: Oniki hayvan Babilde tahayyül edilen oniki yıldı· zın s�mbolüdür. Bunlar İstiva Hattının on ikiye taksimini, aylan, yılları ve saatleri gösterir. Mısıra

nn kledenler,

hayvan şeklindeki

iliıhlara aid eski din ananelerine uydurmuş olabil i rl e r ;

d:ı

Babil'den gitmiş olmalıdır

(2) .

Şarki

Asyaya

Bunlara karşı E. C h a v a n n e 5 şu cevapları vererek tezini izah ediyor: Miladdan öneeye çıkmayan metin ve abideleri izah için, gerek M ı s ı r, gerek G a r ıb i A s y a d a, bu kadar eski devir­

Iere çıkmak i·cap eder mi? Bundan başka Kalde edb�yatnıın, böyle

bir .takvimin kullanıldığına dair, hiçbir malumat vermediği göz önüne getirilirse bu tarz iddianın cür'etkar olduğu anlaşılmaz mı? Benim · kanaatıma göre, diyor, ilmin, bugünkü halinde, bize gösterdiği: bir

!araziye ile. şu neticeye varıyorum, ki on i k i h a y v a n t a k v i­ m i n i n h a k i k i m u c i d i T ü r k 1 e rdir. Orhon yazılarının da i sbat etdiği gi:bi, bunu senelerin hesabına tatbik eden ve miladi

tarihin başlangıcında Çine idhal edenler de Türklerdir. Fakat may. munun , Türklerin oturduğu sahalarda mevcud olmadığı söylenebilir; binaenaleyh bunun dahil bulunduğu ,bir Iisteyi teşkil edemezler. Bu

itiraza şu cevabı veririm : Miladi >birinci

asırda

Türk

hükümdan

K a n i ş k a, Gandara ve Kişmirde hüküm �sürüyordu. Çok m uhte­ meldir ki

Hi n d

-

İskit

prenslerinden önce diğer Türk hüküm-

(1) J. H a 1 e v y, De l'introduction du Christianisme en Haute Asie [Revue de l'histoire des religions, t. XVII. p. 289-301, 1890 ] ; C h a v a n e s, Cycle'de, p. 118. Tavışgan, sıçgan, saksağan, yılan (yılgan? ) ... gibi türkçe kök ve eklentilerle ya­ pılan kelimelerin menşeini başka dillerde aramak lüzumsuzdur. (2) B o 1 I, Splıaf:ra ( 1903 ) ; C h a v a n n e s, Cyclf? tıırc, p. 119_121. Oniki H e yvanlı

T. T.

-

5


66

ONİKİ HA YVANLI TAKVİ MİN MENŞEl

darları buralara kadar nüfuzlarını tesis etmiş olsunlar. B u n u n i ç i n ıb e n i, h i ç b i r ş e y, 'b u n u T ü r k 1 e r i n i c a d e t­ d i k l e r i n e d a i r o l a n f i 'k r i m d e n m e n' e d e m e z. Dev­ re Çin zihniye.tine uygun değildir, ve fena temsil eıdlim� bir ikttbas­ dır. Halbuki Türklerde bütün kronoloj inin esasıdır ve Türk tefekkü­ rüne uygundur (1) . Onikili sistem ile dört unsur ve dör=t asli cihet münasebeti tedkik edilirse dört unsur nazariyesinin Çinde doğmadığı görülür. Türkler çok eski devirlerdenber·i d ö r t u n s u r u (yer, ağaç, a.te§, su) bi:. yodardı (2) . Şark orman, cenup ateş, garp rüzgar, şimal suyu göste­ rir. Ve her cihete, bu devreyi, teŞkil eden hayvanlardan üçü tekabül eder. T'sin imparatorları yukarı semada dör� imparator tahayyül ederler ve onlara ku:rıb anlar takdim ederlerdi. Bunlar yeşH, sarı, kızıl ve ak hanlardı. Çinliler bunu t adilen aldılar. Zaten Orta kıraJlar bu nazariyeyi T s ' e o u y e ıı'e kadar bilmiyorlardı. Bu, T ' s i n 1 e r­ d e , yukarıda dört imparatorlu, bir kült idi. Çinli:lerin lbuna yer un­ surunu da ilave ederek beş un.sunm meydana gelmiş olması muhte­ meldir. Oniki hayvan takviminin bu dört unsurla münasebeti düşü­ n ü lürse devren in menşei anlaşılır. T ' s i n ' l erin etnik bakımdan Türk olduklarmda şiiıphem yokdur (3) . Hinçlistanda ıbulunan Mahasamnıpata Sutra'da bulunan oniki hayvan devr esi Hindin eski budist metinlerinde mevcud değildir. S. L e v i ' nin işaretine göre, l ist e ni n tert:bini, Ortaasyayı tanıdık. dan sonra, Hindistan'da ka:bule imkan kalmamışdır Binaenaleyh mezk fır sutranm, tamamile teşekkülü olmasa bile, �lendiği yerin Tür­ kistan olduğu anlaşılıyor. O halde bu Hin.d eserinde rasıgeldiğimiz 12 hayvan listesini buraya dercedenler, Hindist an değil, Ortaasya bud­ distleridir. Bunu Hindin Naksatra'ları temsil eden 28 hayvanından çıkarmak mümkün değildir. Bir kere buradaki liste on iki hayvan listesine tevafuk etmez. 12 li sistemin kull2.nılışı Naksatra nazariye0,) E. C h a v a n .n e s, Cycle. (2) Türklerin dört unsuru takdis etdikleri B i z a n s kaynaklarında da, ez­ cümle T h e o p h y 1 a c t e'da (174), vardır. Fakat Türkler bunlara Tanrı gibi ibadet etmezlerdi; ibadeti yalnız her şeyi yaratan 1' a n r ı'y:ı hasredederdi [A. R e m u s a t, Recherches sur les la·ngıLes tartares, I, p. 298] . Ona at, öküz, koyun kurban ederlerdi. Onlara istikbali haberveren kal inleri (şaman? ) vardı. [ . Cha­ v:mnes, Documents, 248 ] . Alt&y Türklerinde at kurbanı el'an mevcuddur. (3) E.

C h a v a n n e s, Cycle, p. 98.


roNlKl HAYVANLI TÜRK T AKVİ Mİ

�-

67

:slıiin lbUfiin ·.t atbikatına da tekaddüm eder. Binaenaleyh 'bunun haki­ -'kii nıuc�i "ll:ürklerdir '(1)..

E. :C Juı

v a n n e s ' dan sonra mE>nş e' meselesile uğraşan B. L a u­

'f e r'in vardığı neti.rce tamamile onu tekid etmekdedir. L aufer diyor

]ti

Chaıv.annes 1bu meseleyi ·gayet ihatalı ·bir görüşle mütalea etdi.

-c

Türk

hayvan devresinin Hind'de ve eski budist metinılerinde ta­

12

nınmadıgı _mu!hakka:k gibidir. Hindlilerce malflm olması, M, 700-1 000

T i ib e t kronoloj isinin esasını T ü r k o n i k i h a y­ v :a n :d .e v r e s i n i n t e ş k i I ve bütün heye't ilhıine dair malu­ arasındadrr.

matı Türklerden aldıklan hususuna göz yumulmuşdur (2) .

Ginzel

gibi Ttbet zaman hesaplarında Çin ve Hind tesirini görmek

. değild ir

!S

ir i n

.

le m e k

vimi,

Ben bu kat'i menşein Türklere aid olduğunu, Ç i n

in

.a n -c a k

ı

s t ı

I ah 1 a r a

doğnı

v e

t e

i

s ö y-

h a sred i lmes in

­

i :s t -e r İ m. Tibetlilerin 1026 da başlayan Kalcıcakra tak. S u r y a I i d h a n t a ' ya göre, aynı 1 026 da Hind 'd e yeni ibir

Brilıasbati senesinin başlamış olması şayanı

dikkatdır.

6

senelik

devre olan Kalacakra Türklerin oniki h ayvan devresinden baş k a bir

şey değildir. Binaenaleyh bütün Tibet kronoloj isine t emel olmuş ve

Rinde dahi vasıl olmuşdur. Bundan sonra bu sisetmin menşeinin Türk

olması icap edeceğini gür lbir sesle söyleyeb iliriz»

(3) .

A. R e m u s a t

Yukanda kaydetdiğimiz vec;hile

Hayvan

t ak­

vimine, Türklerin hirkik icadı nazarile ba-k makdadır. Doğrudan doğruya bu mesele ile işti·gal etmeyen bir münasebetle bunun menşei

H

in

B a rt h oI d,

d i s t a n d ır , diyor

(4) . Onun

hiç bir mütalea serdetmeden, hatta ortada böyle bir tez olmadan, bu tarz fikir ·beyan etmesinin s�bebini bilmiyoruz.

Oniıki hayvan sisteminin menşei meselesile uğraşan L. d e S a u­

s s u r ' un fikrinin hulasasını arzedeceğiz.

O bilhassa Ohavannes'ı

tenkid eder ve bunun zuhurunu, ibtidai Çin gök tasviri ( Uranogra(1) C h a v a n n e s,

Cycle, p. 117.

(2) Yukarıda temas etdiğimiz veçhile K o t w i v z, 12 li devreyi Tibetde yc.­ yanların T ü r k l e r d e ğ i l G a r b i T ü r k i s t a n m e n ş e 1 i S o ğ u d� 1 u 1 a r olacağını ileri sürüyor. Ve F r a n c k e ve T lı o m a s'a istinaden bu­ nun, S o ğ u d l u [Çin kaynaklarında Hu Hor] ların tesirlerinin en fazla ol• duğu, VII ve VIII inci asırlarda başladığını kaydediyer [Sur la chronokıgie mon­ =

goiJ. (3) B. L a u f e r, ( 4 ) B a r t h o 1 d,

T'oımg Pao, VIIT. 1907. Ortaasya Türk Tarihi, s. 2t:.


68

ONt Kt HA YV ANLI TAKVİ MİN M ENŞEİ

phique) telakkil erinin bir inkl.şafı neticesi olarak telakki etmekdedir. Ona göre: «bir Çin hayvan sembolizmi vardır. Bunun mümeyyiz vasfı, bu hayvan'lardan her biri, zaman ve mekan içerisinde s ü n a i (Yang ve Yın) d evri hareketin bir safhasını arzeder. Bu devri hareıket yıllık, gündelik ve kevkebi bütün tabii hareketlere tatbik edilir. 4, 6, 8 v e 12 li devreler bu kevni ( cosmologique) hareketin muhtelif tarzda tak­ simlerini gösterir. Dörtlü devre eski .zamanı, altı ve sekizli devre T c h e o u ' lar devrini tarihler. Bu üç devre klasik ve kanonik edebi­ yatcia tezahur eder. 12 li hayvan devresi I. ci asırda görünür, 12 hayvanın tevezzuu, 4, 6, 8 li devrelerin tevezzuundan doğar; bun­ lardan altisı ehli, altısı vahşidir. Bunlar n azarı itibare alınroadıkça Çin menşeini müna'kaşa esassızdır:t (1) . cTürk halkları arasındaki oniki seneli hayvan devresi» namile neşretdiği rusca risalesile, S a m o i 1 o v i ç de m enşee müteallik bazı fikirler ileri sürmüşdür. O, ted!<:.ikl erin henüz ilerlememesinden dolayı, menşe meselesine halledilmemiş nazarile bakınakla beraber, takvimin, daha ziyade, Yakın Ş arkın her hangi bir yerinde zuhur

e tdiğ i düşüncesine (Halevy, F. Boll gibi) temayül ediyor. Malum kay­ nakları vP.rdikden sonra, devrenin sekizinci asırdan zamanımıza ka­ dar, Türk halkları arasındaki isimlerini topluyor. Senelerio muhtelif

alametlerini, bunları kullanan halkın lbaş meşguliyetile, haklı olarak, alakadar görüyor. Bu alametleri tefsiı� eden müellif, onların, göçebe­ lik ve hayvan yetişdirmeden ziyade yerleşik hay ata geçmiş ve ç i ·f t­ ç i l i k l P u ğ r a ş a n : k a v i m .l e .r d e t e k e v v ü n edebilece­ ğini ileri sürmekdedir. Devrede 1 a ğ z ı n (domuz) ın bulunması,

oniki hayvan takviminin Türk menşeınden olmadığına kuvvetli bir delildir. Zira Türkçeele ch .harfile başlayan kelime yokdur. (2) diyor.

Menşe' ile son iştigal eden L ü d e r s ' dir. O da başlıca C h a­ va n n e s ' ı tenkid eder; ve diyor ki: «Onikili devr enin Hindlilerce ma­ h im olması sekizinci asra .kadar çıkl yor. C h ava n n e s'la beraber

Mahasamnıpata Sutra'nın Şarki Türkİstanda doğduğunu kabul ed e­ biliriz. Chavannes, burada doğan Sanskrıt eseri üzerinde Çin veya ( 1 ) L.

de

S a u s s u r,

Mernoire

ısuı·

Fao, 1910, P. 583-648, J. Asiatiq•ıe, 19?.0 .

(:!) S a m o i 1 o v i ç,

kern s.,

Zur Fmge dg:; 12 jd lır-iae;ı Ti!!rzyklus bei d?n

namile hulasa edea R

298.

le cyde des d:mze animaux, T'oung

R a h nı e t i,

flr.grırische

Türkvoi.­

Jarbii.cher, Ban:l XI, Heft 3,


O Nİ Kİ HA YV ANLI TÜRK TAKVİ M İ

ft9

Türk tesirini düşünüyor. Türk olarak H i o n g - n u ve K u ş a n ' ları

kasdediyor. Fakat bu gün Kuşanlan bir Türk halkı olarak tedk.iike bir t emayül kalmamışdır; ve 'bunun fevkmde 'biliyoruz, ki Miladın ilk asırlarında Hotan ve Kuça'da

İ

n

d

o - G erm en

dili

konuşan

bir halk vardı. Takvimin Çin1iler tarafından kad edildiğini ve Sağ­ diyana yo1ile Türklere ve Hindistan a geçdiğini Zira Türkçe başda

ch

kabule

meciburum.

harfı yokdur; o haldeLu çince Lung'den gel­

mişdir. Türkler bunu icad etmiş olsalardı efsanE:vi bir h ayvan adı ka­ bul etmiş olmazlardı. Bu hayvan için ken d i dillerinde hiçbir

yokdur. K d ş g a r i ' kelime

Ku ça

ye ·göre, 'bunu

neg

dilinden alınmışdır. Diğer mühim mesele de may­

munun Türk memleketlerinde mevcud olmamayışıdır.

ların

ısım

ile tesmiye ediyorlardı, ki bu

K a n iş k a

etnik menşeinden vazıgeçerek,

Ku ş

an ' -

ve halefierinin

zabtetdiği yerlerle bir Ortaasya kabilesinin teşkil edeceği bir listede

maymunun ibulunması arasında bir münasebet yokdur. Zira 'bu fetih birinci asrın ikinci yarısına aiddir. ci asır d an beri hili'Yorlardı

B.

Bu

(1) .

Hahluki

çinliler

bunu

birin­

An'ane Ve Kaynakların işaretl eri

mutel if fikir ve tezlerin 'bazı zayıf tarafls.nnı belirtıneden ön­

ce, menşe meselesinin Türk halklarının muhayyelesinde yaratdığı ba­ zı milli masal ve efsanelere ilişeceğim. Bu hususda, henüz elimizde, malıdut olan bu efsanelerden birincisi

Divan'dadır.

Divanm nakletdiği efsaneye göre menşe,

dedir:

İ 1e

v a d i s i'ne ve

Türk hakanına atfedilmekdedir. Efsane şöyle demek­ eBunun aslı şudur: Türk hakanlanndan birisi, kendisinden 'bir­

buradaki bir

kaç yıl önce vukubulmuş olan

'bir

harbı

bilmek

lüzumunu dyudu;

fakat bu baribın vukubulduğu yıl üzerinde yanıldılar; bunun ü zerine

e bu tarih üzerin­ de bizim yanıldığımız gibi bizden sonra gelecekler de yanılacıaklcır­ dır; bundan dolayı, şimdi biz, gökdeki burç (2) ve ayların sayısınca oniki yıla birer ad koyalım; ta ki bundan sonra hesap bu yılların devhakan bu husuıod a kavmileimüşavere etdi ve onlara

··-"·"""ı�

(1) L ü d e r s, Zur Geschich�e des O.�tas;atisches ticrkreises, Berlin, 1934. (2) Efsane Türklerin 12 burcu bilelikleri bir deviı·in mahsulü olabilir. H i o n g­ n u'ların, güneşin gökdek oniki kısım üzerinde hareket etdiğini bildiklerini de biliyoruz [prof. Eberhard. T'ang'lar devri müeWflerinden T u y o'nun Han'lar devri yıllıklarının 94 cü kısmından alıp bana verdiği şifahi izahatl .


70

O Nİ K İ HA YVANLI TAKVlMtN M ENŞEl

rinden alınsın ve bunun zikri ebedi kalsın-.; dedi. Halk da nasıl huyu ­ rursanız öyle olsun, dedi. Bunun üzerine h akan

ava çıkar, ya:bani hayvanların, ,büyük bir s u olan i ı e v ad is ine doğru, s �ınlmala­ rını emreder. Aviadılar ve hayvanlar suya geld ller ; bunlarıdan oni:ki:si suyu geçer. H er geçen hayvanın adı hir yıla ad kondu-. ( 1 ) . Bundan s onra M a h m u d geçiş sırası olarak malum sıra He oniki hayvan l i stesini verir. M a h m u d u n d evren in mr:nşeini atfetd.iği Tür'k hakanının ikamet etdiği yerle

Türklerin esatiri (mythologique) ced­

lerin in, ve lbir çolk m1lli efsanelerin vatanı olan yerin aynı bölgeyi

göstermesi dikkate şayandır. Bug'ün Kırgı zlar arasında yaşayan 'bir m asa l daha rbtidai bir şe­ kilde t a kvim in menşeini izah et mek ister; Prof. A. in anı n bana an­ latdı ğı bu masal şöyledir : :r. seneyi (yazı-günü) görmek üzere bir çok hayvan l a r topl am r, beklerler ; deve boyunun yüksekliğine güvene. rek h �p sln d en önce gö rec eğin i söyıler ve gaflete dalar, otlamağa iko­ yulur. Bunu duyan sıçan devenin tepesine Ç!kmış ; devenin t epesind e o l duğ un d a n se neyi (yazı ) . hepsinden önce görmüş ve bütün arka­ d aşla rı n a haber vermiş. Devreye giren bütün hayvanlar orad aki sıra ile seneyi görm üşl er. Deve ise boyuna güvend iğind en ihmal etmiş ve neticede seneyi görernemiş olduğun da n yıl sırasına girm ekd en m ah­ rum kalmışdır. :Bundan dolayı sıçan devren i n birinci hayvam olmuş­ ·' '' i ·· dur:r.. -- """:"' • , · ·- ı Muahhar membaların b azılan oniki hayvaP takvim in i n menşeinin Hind oldu ğuna iş aret ederler. Mesela M a' r i f e .t n a m e der ki «Malum olsun ki hük emayi Hindistan, zamanın oniki hayvan üzerine devran idüp yılda ibirinin hulkıle muttasıf olup tecrübe ve imtihan

ile ahkam-i tesiratın iSbat etmişlerdir. Ve ehali-i Türkistan urou­

ana itibar idüp ahkamıle gitmiş.leııdir. Anı nçün alıkam-i zamanı cSal.i Türkistan� ismile tesmiye etmişlerdir. � 'Umdet.üt Tevari:ldı de c-ibtida h u kem ayi H ind istihrac etmişlerdir. :ı. d er. Bu muaihhar eser­ lerin n eye istinaden bu hükümleri v erdiklerin i :bilmiyoruz. Bild iği� miz b�n şey varsa , devrenin Hind mahsulü olmamayışı ve tarihen de orad a münkeşif ve müteamm im bulunmamayışıdır: Bundan ötürıü, bu kayıdlere bir kıyınet atfedemeyiz. Orta zamanlarda H i n d ' in Hikmemen

(1)

.l.ıl.a.:•••

�=-

J ı ,l.ı;.; �:.i.-! �; ..:..4. � ...... �_,... Jl z;: \:... 1 ('r\ )• ;.:• l(.ı. �\ .!U� J... l J ... J :..ıi. lJ..l � � J\i J .!U� J V _,i .)J\.:.j ":")·'lr.i .;...; , J-1 1 ��1 1.!.11; -:1. _,... J c )1.� 1 ) .s .liJ Jl 1.; )�..4! J� v' 1 _, . . .!U.i..( �·..ı.-! :.ı· Divan, I, 289.

t.J\:II..i


ONtKt HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ

71

tin ve bu g1bi bir ç ok hikayelerin menşei t elrukki ed ilmesi , ihtimal

ki, m ezkılr bazı kaynakların bu hükümleri vermesini intaç etmişdir. C. Tedki klerin T e n k i d i Bütün b u verdiğimiz ma!funatla, m eselenin henüz münakaşa ha­

linde olduğunu anlay.oruz. Yalnız bu muhtelif tezlerin, menşe mese­

lesinde, daha ziyade Türk ve Ç in üzerinde temErküz etdi.klerini söy­ ley ebHiriz . Şimdi bu babda kendim de bazı fikir ve mülah azalar ileri

sürmeği faydalı buluyorum. Evvela, en eski Türk vesikalarından başlayarak ·bugüne

kadar

hemen bütün Türk kavimlerinin edebiyatında, halkıyatında tamamile yerleşmesi ve !biricik çağbmg (kronol oj i) esası olması, devrenin u zak menşeini halletmese lbile, herhalde Türk kavimlerinin müşterek bir hayat sürdüklerl bir devrin hatırası olduğunu izhar eder. Sonra, yu­ ka rıd a zikretdiğimiz veçhile, P. P e I 1 i o t, <r.Uzak mcnşei ne olursa olsun, Çin tarih atma tarzına aykır:ı_dır, ve Çinliler bunu tarih olaraik kullanrnamışlardır. Eğer bu zamanda ( G ö k T ü r k 1 e r zamanı)

Türkler Çinden tarih zaıbtı usulünü öğrenmiş olsalardı, onların en

m üstamel takvimlerini almaları lazım geli r di » diyor. Ve bunun C ü ­

c e n (.Juan-Juan) lerden intikal etmiş olduğunu kabul ediyor. Biz, H i o n g - n u ve G ö k t ü r k 1 e r d e bayram günlerinin aynı gün­

l erde olmasını aynı ıkavmin aynı takvimi kullanmasile kabili izah görüyoruz. Zaten

d an

G ö k t ü r k l e r e,

kültür, anane ve etnik baı1am­

H i o n g - n u'ların devamı olarak bakılmakdadır. .Bundan baş­ ka takvimin T u n a B u 1 g a r':l arında m evcudiyeti, anca:k onların Türk camiasından ayrılmadan önceki müşterek hayatlarının, yani

H ü n devrin in, bir hatırası olabilir. Binaenaleyh Chavannes'i teki­ den Cücenlerden yukan, H i -o n g - n u devrine, çıkınağa tema yü] .... edebilecek vazıyetdeyiz.

S a u s s u r ' ün, bunun esası olarak kabul etd iği i k i 1 i ( Silnai­ dnaliste) tefekkür ve bundan doğan 4.6 ve nihayet onikili sistemlerin Çine münhasır olamıyacağını kolaylıkla söyleyebiliriz. İran te'fekkü­ ründeki meşhur ikilik malfun olduğu gibi, ilmgünkü takvirni taksima­ tın esasını kuran S ü m e r ' lllerin takvimlerinde 12 sayısını esas tutdukları da rnalumdur. Eğer bunun doğuşunu böyle bir tefekküre bağlamakla izah etmek kabilse, lbu :bakımdan, Türk t efekkürünü in­ celemek gerek mez mi? FHhakika bunun Türk ibtidai düşünüşüle da­ ha kolay izah edilebileceğini sanıyoruz.


72

ONl Kl HA YVANLI

TAKVlMlN

M ENŞEl

Oldukça inki.şaf etmiş bir tabiat.perestlik ( naturisme) ol an eski' T ü r k p a g a n i z m (şa.manizm) inde her şey i n üstünde bir G ö k T a n r ı ' sına iti:kad edilmekle ( Tektanrılığa - monotheisme'e doğru: bir teınayül ?) beraber, bundan önce, G ö k T a n r ı s ı l yanında .bir de Y e r T a n r ı s ı (Erlik Han, Yirsub) na inanı l m akda :di ( 1 ) . Gökler ışık, yerler karanlık alemini temsil ederler. Türk hakanının baküniyetinin menşei gök «tenriteg tenride bolmuş, tenri yaratmış• olduğundan olmahdır, ki h akim iyet in belirti (tecelli) si olan devlet fikri de bu esaslara dayanmış gorunuyor. O r h o n yazılannda c:Dünya yaratıldığı zaman atalarımız olan B u m ı n K a ğ a n, İ s­ t e m i K a ğ a n kişi oğulları üzerine kağan kılınmışdır. sözü, bu ikili telakki ile alakalıdır. C h a v a n n e s, Tuk iü'lerin doğu ,ve batı ola­ rak ikiye ayrılmaları tarihi ola rak 582 yi gö sterirken c bununla bera­

ber ikili zihniyet Türk kaı,minin ta menşeinclenberi mahsus bir şe­ kilde mevcuddu� der (2) . H i o n g . n u hükümdarlarmın kendilerini

i1 a h i

m e n ş e d e n gelmiş sandıkları anl aşılıyor. Çin impa rato. runa yazıdıkları m ektuplarda : c Yerle gökün doi'jurduğu, güneşle ayın tahta çıkardığı Hiong-nu'ların büyük Tanju (Tanrı?) su .. • i.:fladesini kullanır (3) . M e t e ' nin imparatorluğu, scı.ğ ve sol olarak ikiye ayır-

(1) Başlangıçda yer ve gök tanrıları değil bizzat telakki edildiği (Naturi.sw.e) anlaşılıyor. Nitekim tanrı

yerin ve gökün T a n r ı kelimesinin ilk anlamı da gökdür, ve G ö k t ü r k 1 e r zamanında mücerredleııerek T a n r ı anlamına gelrneğe başlar. Orhon yazılarından aldığımız cümle de, bu intikal devresini pek güzel göstermekdedir. Henüz İslamiyeti kabul etmedikleri anlaşılan Oguzlar ara­ sına giden İI::n Fadlan, seyahatnamesinde diyor ki: ·Türklerden Oğuz denilen bir kabileye gitdi!t. Allaha inanmazlar, bir kimse tazallüm etdiği :ı:aman başını göke ; kaldırarak «B i r T e n g r i ._s _,C � «olarak türkçe söylen (Z. V. Togan neşri s. 10). Monoteist tekamül her halde İslam tesirile olmasa gerek. Bu hususda Bizans kay­ naklarının işaretlerini de kaydetdik. Esasen Monotheisme içtimai bir vakıa olarak büyük siyasi birliklerin bir neticesi olduğu düşünülürse bu keyfiyet daha kolay anlaşılır . Fakat bu düalizmin mevcudiyetini .nefyetmez.

(2)

Documents su.r les Turcs Occidentaux, p. 219.

(3) Orhon yazılarının bu sarih itadesi yanmda, hakimiyetin i 1 a h i (semavi} menşeini milli destan ve menkıbelerde de görüyoruz. Grıkten inen bir ı ş ı k d a n hamile olan A 1 a n g u a'ııın nesli kabul edilen Ç i n g i z'in ailesi N i r (ı n ola­ rak M o g o 1 1 ar arasında hakim zümreyi teşkil etmişdi. Budizm'i kabul etdiği rivayet edilen B ü g ü h a n'ın doğuşu da sema vi bir nura atfedilmektedir. Ok'un yaya tabi olması dolayısila, Ü ç-o k'ların B o z o k'lara tabi olduğunu anlatan O ğ u z d e s t a n ı n d a, B o z o k 1 a r gökten inen bir ışık i�erisinden çıkan


ONİKİ HA YV ANLI TÜRK TAKVİMİ

73

dığı ve her kısmın da 12 ye bölündüğünü görüyoruz ( 1 ) . Bu 1 2 kısmın da altışardan tekrar ikiye taksim edildiğ-i ni biliyoruz. Bahsetdiğimiz t arzdaki içtimai tasnif sistemi bize, Oğuz boylannın sağ.sol (iç, dış) iiçok- bozok d eye ikiye ayrı lm al arını ve bu ikiye ayrılan Oğuzların 12 şer boya bölünmelerini hatırlatıya::r, ki tesadüfi rakamlar olama. yacakları muhakkakdır. Bana öyle geliyor ki, Oğuz boylannn 24 bo­ ya ayrılmalarilc ortaya çıkan 24 lü tasnif, esas değil, tali bir t asn ifdir. Çünkü anan e İ ç O ğ u ·z ,l a r ı D ı ş O ğ u z 1 a r d a n tefrik eder (2) . O halde mademki bunlar birbirinden ayrı birer camia (Budun kızdan doğmuşdur; adlarının G ü n, a y, y ı l d ı z olması da bundandır. B o z o !.-. 1 a r ı n sağ kolu teşkil etmesi bu şekilde kolayca anlaşılır. Dede Kor­ kut'da İç Oğuz'un Dış Oğuza hukuki ve fili tefevvuku gözüküyor. Bu telak­ kinin daha eski hükümdarların ınenşelerini izah için de kullanıldığını biliyoruz. Mesela, Ç e u süHi.lesinin müessisi olan Ş e 1 e'nin annesi barikulade bir ışıkdan lı:lınile olmuşdu. Bu tefekkür yanında, B u g u h a n' ın ışık menşei dolayısiyle Zerdüştiliğin tesirini aramak, [bu dinde 15ı,f;ın oynadığı rol dolayısiyle] bir ben­ zetmeden başka bir şey değildir. Türk efsunelerinde hemen bütün büyük adam­ ların doğuşu bu şekilde izah edilir. Binaı:naleyh, F. Grenard'ın bu itikadlara Z a r d u ş t menşei atfetmek istemesi varid olamaz [La Legende de Sat1ı k Bu.gm Khan et l'Histoiı·e, J. Asiatique, 1900 ] . Hükümdarların ve hakimiyetlerinin bü­ yüklüğü ve enginliği dolayısıyle hiikümd:ırların Tanrı. Tingiz ve Göl ün.vanlan aldıkları hususunda .. Çingiz adı hakkında» udlı makalemize bakınız.

(1) D e u g i g n e, Tiirklerin Ta·,-ihi Ummnisi, I, 218-219, 199-200 (tercümesi) . Bu ikili tefekkürün menşei hakkınde' şimdilik L·ir şey söylenernezse d e H i n d u ­ A. v r u p a i

i.efekküründe rnevcud olmayan bı.' telakkinin İranda zuhuru, Z e r dinine· bağlı gözüküyor. (2) Bu benzeyişlerle, O ğ u z H a n ı n :\1: e t e (Mavdun) olduğu veya o şe­ kilde tezahür etdiği düşünülebilir; ve netekim düşünülrnüşse de, bu teşkilatı ta­ rJı'i bir şahsiyete atfetrnek, herhaldP., doğru olamaz. Olsa olsa, tarihde M e t e Türk düşt

türesindeki bu teşkilatta ilk defa görünen t-ir şahısdır. Zaten kanun vazı'larını, c e m i y e t l e r i n e y e n i ş e y l e r k a b u 1 e t d i r m c k d e n z i y· a ­ d e m e v c u d a d e t ve ammeleri tanzim �rlenler olarak kal::cıl etmek daha doğru olur. Yani Türk tarihinin İslamdan önce ve sonraki muhtelif devirlerinin inikaslar ını taşırnak suretile türlü tahakalardan teşekkül eden O ğ u z D e s t a n ı­ ilk tabakası tamamen H i o u g - n u devrinin rnahsulü olması bu teşkilatın o zamanda vücuda getirilcliğine hi.ikmetmeyi istilzarn etmez. İ�aret etdiğimiz gib•i bunu daha ibtidai bir Türk tefekkürünün mahsulü olarak kabul etmek gerekdir. Gerdizi'de zikredilen şu rivayet, Oğuz Hanın Mete olduğunu hatırlatrnakdadır: n ın

_:,Ai (.,):; )'(' j!.) .)..ı."' J ..ı."-ji .,:,li\,;.. .).;ai ı_,:l..:.ı l <!.\1.· � ..�.· ı ,_;ı.. .).,.... .,:,ı.;. \.. 1 .:r:Ci).J) pl_,.. ,: b1� _, "' f. � ) _, ı .;.:ı\.. ı .s .:ı:.o.\ .:r:CJ/" ıJ,I �Y. .s .::ı � .,:,li\,;. .,:, li \,;. .). fo � 0 ..t:> . . . .::ı ) �) .ı. .., :; _..:.\_,.. c.r! . .) JI_ .:ı\ J _,1 JA• ( ..:,..!.\ .) -'.'_,.· >� J .:ı .F ..:: �.;. _:,;.i .J..:J J .::ı .f" .::ı..�' · .J;ı .s .,�.!,.. :ı-:(; Jf'" v-! . ....:r ..:ı · �! ....:J-, . ..:..; � j1 ..:ı li�.;. 1:- J .:r:C;) _,S" _, .J,; "'.F '-;' J,.. ; ..ı...\ J...! ....<;..! _


ON! K! HA YVANLI T AKVlMlN MEN Ş Et

74

bütün ? ) dırlar, içtimai tasnifde esas 12 li olmakdır. Zira Oğuzları n bir boyu o lan S a 1 u r' ların da yeniden iç ve dış deye ikiye ay ni ­ ması, ancak bu ş ekilde düşünülürse kalbiH iza1h dır. Binaenaleyh dış oğuzları hesaba katdığımız zamandır ki oğuz boylarının sayısı 24 e baliğ olur. 'A v f i. Carııi'iil H i k:u yat ' ınd a Oğuz b o vlannı n 12 kabi ley e . ayrıldığını sö yler ( 1 ) . T i m ü r ' ün, cemiyeti, burcların ve ayların sayısına göre 12 sınıfa ayırdığını biliyoruz (Tüzükat). Bunun gibi K ı r g ı z l a r ı n, boyların çokluğuna rağmen , daima kendilerini 12 boy üzerine saymaları aym ictimai tasavvurun bir n et f.c esi gözükü­ yor. İbn Fadlan, Başkutlarm 12 tannsı olduğunu söyler (2) . Türk te. fekkürünün, hususile ictimai teşkilatda tezahür eden bu düa li s t te­ lakkilerden doğan neticelerıi üzerinde daha fazla durmak mevzu ha­ dcidir; pek az tedki.k edilmiş olan ·bu tasniflerin içtimai ve siya·si te. zahürleri hakkında bugün en ey.i tedkik olarak Prof. F u a d K ö p­ r ü J ü ' nün «Orta zaman Türk Hukuki müesseseleri-. makalesile [Bel­ leten, 5-61 «Prota-Bulgar hukukuna dair notlar. adlı makalesini [Türk Hukuk ve iktisad Tarihi Mecmuası, II] ve A l f ö 1 d i ' nin La Royaute "

Double des .turcs» adlı m akalesini [1937 de II. inci Tarih Kurultayın­ işaret etmeği kafi görüyorum. Bu ikili telaJü::ia.erin Çin menşeinden gelmesi iddi asına karşı A 1 f ö 1 d i, F r o ib e n i u s ve F r. R o c k ' un araşdınnaları n a müracaatı t avsiye etmekle J.k­ tifa ediyor. Yalnız şurasını ·k ayd etmcliyim ki 2 li ve onun neticesi

da �risale hal ind el

olan onikili t asnifin ehemmiyetine işaret savvurlan mevzu harici sayıyorum.

ederken diğer

bazı r.dedi

ta..

Kırgızların, zamanı olduğu gibi, insan vü cudu ndaki uzuvları da M ü ç e l üzerine saydıklannı P r o f . A. İ n a n bana s öyle­ !li şdir, ki bizim için çok d ikkatı calipdir. .A!caba b ir vücudun onikiye �

12

(Keleti Szeıııle, 1903, s. 17 ) . Bu tı:ısnifler� göre ayrılan Türk boylarının kar­ şılıklı hukuki ve fili münasebetleri tarihi seyrile heniiz tedkL� cd il memişd ir . I b n ül

E t h i r,

S a n c a r' l a savaşan Oğuzları

Üç o k

J� l , B o z u k J .J'.

ikiye ayınrken bunlardım Üçokları T u ! ı b. D a d B e �

K orgu t

b. 'A b d ü l

o l a rak

�.l1 .).J J. _,1., ve Bozukları

H a � 1 d ..ı:J. I ..ı.:• .J: ..:.. J&_,; adı.nda ayr ı ayrı başbuğlar ida­

32 Kahiı·e

tabi ] . Bu ı;.orgut'un yanlış olarak De de Korkut .sanıldığı maluındur İç ve dış Oğuzların (Üçok - Bozok) karşılıklı durumları hak­ . kında D e d e K o r k u t'da mevcud zengin m alzeme henüz i§lenmemiş gibidir. .

resinde gösterir [XI,

s.

( 1 ) ,;ı �; •.))p .jl!.. l .J ""' ' ($..)- .:, � 1 .!l J /. j!'�i ) J [B:!:hold, Türkis­ tan , Metinler, 99] . Cuci Oğullarında;; ge •en Hanlar Şecerei Terakime'de 24 itibar edilir ( 14a). Bu 24 li tasnif Köroilu De� tanında da gözükür

('.!) � .ı�� .\;:\ .1 .jl

1.r :t.

;_;.

r;...-' (A.

�- Velidi Toğan

:

İbni Fadlan, S. 18).


ONİKİ HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ

75

ayniması ile bir ·b u d u n (kavm) 'un 12 ye ayrılması arasında biır münasebet yok mudur? Biz bhl.iyomz ki O ğ u z 1 a r, kurultay, toy

ve şölen gibi kudsi ve umumi günlerde hakanın huzurunda, daima sağ-sol olmak üzere 12 boydan iher biri, ananevi_ kabile hukukunun kendisine tayin etdiği muayyen yerlere oturur, ve her boy, kesilen hayvanın, evvelce yine ,bu an'anenin kendişine tayin etdiği, muayyen hisseyi almakla mükellefdir ( 1 ) . Yani, görülüyor ki kesilen hayvan

da kabile gibi, veya kabile de bir vücud gibi: 12 ikısma aynlır. O halde vücud (kesilen hayvanın) un 12 itibar edilmesile bir Ib u d u n (ca­ mia) un 12 ye bölünmesi arasında b�r münasebet olacağını zannedi­

yoruz (2) . Herhalde göçebelerin yaşayışında esaslı hir meş:gale .teşkil (1) Şüphesiz bu şekil, nazari ve ibtidai şekildir. Tatbikatda zamanla cemiyetin kadroswıa göre inkişaf etmiş olmalıdır. Muahhar devirlerde yapılmış olan büyük toy ve şölenlerde ü 1 ü ş -hisse'iin ne esas debilinde tevzi edildiğini bilmiyoruz. Zira pek çok koyun kesilir ve bütün kavim toplanmışdır; artık ibtidai şeklinde bir hayvan ve on iki kişi mevzuu bahs değildir. Türk amme hayatnun nazımı ola� bu O r u n ve Ü l ü ş [kabilelerin oturacakları mevkiie, alacakları pay] meselesi hak­ kında Bk. [A b d ü l k a d i r, Orun. ve Üliiş nıeselesi, T. Hukuk ve iktisad T. M. 1 ) . Menşei dini olan bu toy ve �elenlerin, muahharen müslüman Türk devletlerinde, dini mahiyetierini kaybederek bir Sde1 ve an'ane şeklinde devam etdiğini biliyoruz. Bununla beraber D e d e K o r k u t'da toyıuı d i n i m a h i y e t i henüz zail olmamışdır : D e r s e H a n' ın çocuğu olmayınca karısına itab ediyor, karısı da mıa : «Ala çadır dikdir, atdan aygırdan, deveden buğra, koyundan koç öldür; dış oğuz, iç oğuz beylerini topla, açiarı doyur; çıplakları giydir, borçluları borcundan kurtar; depe gibi. et yığ, göl gibi kıınız sağdır u 1 u t o y e y 1 e, h a c e t d i I e -o 1 a k i m bir ağzı dualının alkışı ile tanrı bize bir oğul vire» diyor [Dedekorkut, 9; Orhan Şaik Neşri, 5 ] .

(2) Biz, Türklerde, kavim v� kabile mefhumlarile, !::unları ifade eden bo y ve b u d u n kelimelerinin teşekkülünü bu o r u n ve ü l ü ş meselesile alakaiı -görüyoruz. [Herhalde oturmak fiili Oru., 'dan üremişdir. Zira D e d e K o r k u t -da: �:Yerinize otv.TUnu (169) ifadesi de bunu gösteriyod . Bugün hayvanın muayyen bir yerine ad olrırak kullandığımız L• u d kelimesi, ihtimal ki her orunda oturan bir boyun ülüşü için kullanılan bir tabirdi. Muahharan ve bugün b o y doi"nHen kelime Orbon kİtahelerinde b o d şeklin­ ,(i_edir :«kapağan kağan Türk sir bu dun yerinte bod yeme budun yeme kişi yeme. idi yok erteci erdi> (H. N. Orkun, Türk Yazıtları, I. 118 ) ; ve manası, met�nden de anlaşılacağı veçhile, boy, cemaat olarak verilmekde;:lir [R a m s t e d t, J. fino-ougrien, XXX, 3, 55; R a d l o f f, Kud. Bil. 147, 36; T h o m s e n M. Societe"- fino-ougr. XXXVII, 90 ] . Aynı zamanda Thomsen'in b u d u n'a, kavim, halk, millet manasını verdiği malıimdur. Divanda, b o y, b o d ve bodh ::. -"· ı:ekillerinde bulunan bu kelimenin her iki anlamı da taşıdığı şu cümlelerden anlaşılmaktadır. «boyda uluğ bilge botup


O Nİ K İ

76

HA YVANLI TAKVİMİN M ENŞEt

eden hayvan ve onunla alakah mefhumlar, onların zihniyetierinin

teşekkülünde de mühim bir amil olsa ger�kdir. Binaenaleyh içtimai tasnJ flerine esas olan sistemlerin zaman mefhumunda da mer'i oldu­ ğunu kaıbul etmek mümkündür. bilging ola» (1,52), . boy birhirge çakrıştın (11.165 ) , «beg boynı yoluttı• (11,255) , «bu işde boy emgeşti» (1,202 ) ; b u cümlelerdeki

kavim, kabile ve mis kelimelerile ter cüme ediyor. şekillerinde yazılan kelime d e ş u eümlelerde

«

b oy

kelimesini

Budun

lAı _,.1_

M ahmu d

..).:ı -oı. ve budhun ,) ";, •J

ı.!l::�� lJ

·-.i.._ ·şöhretin

halk

(budun) a1·asında yayılsın>> (1,47) ; «b ııdun ynvuzıı barsgan (1,366 ) . Na s, kavim mana� !arına gelmekde ve müellif tarafından o manalar verilmektedir. Uygurca b o d,. c.:maat, boy ve viic·ud anlamb.rına geldiği gibi, «budun"' da kavim, millet (halk} manalarma gelir (A. Caferoğlu, Uygur Sözl.iiğ ü). Gerek Divanda, gerek uygur ya­ zılarında, • bo d. aynı zamonda bir şeyin boyu demekdir:

ı.5 �,. .J..'

(1 ,346) ; l::urada da «d» nin pcltekleşmede olduğunu görüyoruz:

«

._.=-'

kız boyu• ;.! ;,

'1.

.).!'_jl

uzun boylu kışi» (III,86 ) . Bur.un yanı, d-S -y, d-d-z, VE'·ya d-t halinde türkçede mü.t�·kamil l·:r tebadül olduğu malılmdur: (adak-adlı ak-ayak, adak-ııdh ak-azak,

udak-atak) ... misallerinde olduğu gibi. Eğer- budun kelimesinin muahhar bir şeklini elde edersek bunun kaide mi.icibi boyun veya buyun şeklini alması icap eder; fil­ hakika bu faraziyeyi ileri sürdükten sonra prof. Z. V e 1 i d i

trafından bulunan

tefsirde : « Kamuğ Mekke bozun'u 'Ome1·'din Korka r erdi» [Varak, 27; Leningra�I ' Asya Müze.si yazmaları No: 2475] ve Diviinda: Boyun 0,-�·� Jl.i.i iJ·� 4.al j . (' _,.Al l· şekillerine rasgeldik (III, S. 127) . Bütün

bu

verdiğimiz

boy - b od

misall er,

- b u d u n kelimeleri-

nin anlam ve şekil (semantique ve moı-plwlogiqııe) bakımı.n dan birb-irine l'.'ağlı ve etimoloji bakımından blr menşee müncer olurlar. Yalnız elimizdeki me­ tinlere göre,

b o d (b o y)'dan daha geniş gözüküyor. o hal­

b u d u n'un manası

de 12 ülüş (bud? ) alan 12 Oğuz (Türk) larm her !ıiri bir da bütün bunların teşkil etdiği camia. Oğuz-Türk

b o d (b o y) mu oluyor

b u d u n' unu, veya bu teşkila­

tın cari olduğu her hangi bir boylar camİcısını mı teşkil ediyor? Eğer b u d u n b o d+u n [ Orhonda

)

p.ekli. hem «O» ve hem

<< U •

olduğundan

budun

=

=

bcdun

da oku.n abilir] ise bumdaki •Un• eklentisinin vazife.>i nedir? Koy koyun, öy -

öyün arasındaki münasebetle aliikalı mıdır? Acaba Divanda <-e r» in cemi şekli olarak gösterilen «erenn deki (1,3;))

«n»

in rol.ünü mü oynıyor? Böyle olduğu tak­

dirde şu şekilde kabili izahdır: Ferdine, koy ve cinsine koyun, kavmin bir bölümüne bod

(boy)

ve mecmu heyetine

budun

denilir; ihtimal ki bugün mecmu ma­

m1sında kullandığımız bütiin kelimesi de b::ı asıldan türemişdir. Bu teşekkülü an­

dıran ö y ve ö y ü n kelimeleri aksi istikameti gösteriyor. Ö y [Divan, 1,46; Uy­ gur yazıları, öd; İ bn Mühenna öy) umumiyı>tle zaman, vakit demekdir. Bugün muayyen zaman ve bilh'l.Ssa yemek zamanı için

kelimesini kullanırız.

•ll• cemi eki olarak göstermesi dikkah değer; M o g o 1 c :ı da in cemi eki olduğu malumdür [P e 1 1 i o t, T 'oung pao XXVH, 28-29 J . ihtimal

Mahmud'un m>>

öy ün

ki bu ek Türk ve Mogol dillerinde mi.işterekdir .


ON1K1 HA YV ANLI TÜRK TAKV1M t

77

S a u s s u r gibi hayvan devresini teşkil eden hayvanıann altısı­ nın ehli, altısının vahşi hayvanlardan seçildiğini zannedebilmek için takvimin bu altı :hayvanın ehlileşdirilmesinden sonra icad edilmiş ol­ masını isbat etmek icap etmez mi? Hayvan adianna dayanarak menşe meselesini izah tarzına gelinDeliilet etdiği rnana ve ıekli dolayısıyle bugün kullandığımız D ü ğ ü n r:.ıesinin

T o y'dan gelmi:ş olr.ıası variddir.

nische

sp·•·uchstudien» adlı eserinin 105 inci [dimirmtifl olc:rak izah lgöğüsdeki çukurcuk ] , Boy'dan - Bouım nem) kelimesinin zuhurunu d:ı bu §'?kilde >:olünü küçültücü

keli­

B a n g u o ğ 1 u «Altosma·

Tahsin

sahifesinde Türkcedeki bu «in>> ekinin e�mekdedir:

Koy

(körfez)

<unkl . Nihayet Koy-dan

dan

koyın

Koyun

(ga­

izah eder_

Her halde bu nin. ekinin inkiıaf edeınemiş olması onun rolünün rnüblıem kal - .

masını mücip olmu.şdur. Bu h'll bazen z.;.d dnlamlara gelmesini de intaç edebilir. Zannıma göre

Budun - Bod münasebeti.nde «ıtn» un rolü büyütücüdür. Zira : 1) bil­ bori (boy) bir boyu, budun (budun? ) bir çok boyları (rnilleti) ifade

diğimiz devirde

O ru n

etmişdir; 2) İzah etdiğimiz veçhile bu mefhumlar

ü1üş

ve

bağlıdır. Bud, hayvanın muayyen yeridir. 3) Eğer farzetdiğimiz gibi nıul ifade eden) de b

u d u n'daıı ge!miş ise

o ğ 1 u n _u n

Yazı cı

ekin buradaki rolü izah edilmiş

Selçuhnô.me'sinde

İşbu

tcrtib

üzre oturmc ;,: Tevô.rikh'in

�l.'rek ..;.!.

,1('1;1

[ş"!­

oıuı·.

O�z an:ı.nesine göre tertip edilen

bir şölenden . bahsederken (s. 205, Houtsına neşri) : Burada, Ccimi"ıit

meselesine

bütün

Önleı-inde

ıniiçel'ler

tıırrnak ger e k .

-hudı, olarak tabir etdiği ülüş'e ':o;-

J',J": �·

dE:nildiği anlaşılıyor, ki bunun, 12 yıla ve vücudün 12 uzvuna tahsis edilen (Kır­ gızlarada) m ü ç e 1

Bu,

kelimesinin ayııı olduğu anlaşılıyor.

kavim ve · kahile teşkih'itı.nın vii cu::! la

araştırmalarda A r a p

ibtidai

münasebeti hakkında

t ef e k k ü r ü n ü n

yapdığımı.z

de Türk tefekkürüne, bu

hususda, tevafuk ve binaenaleyh il�ri sürdüğümüz tezi tekid etdiğini görüyoruz : Arapçada kavm ve kabile manasına gelen kelimeler hakkında Kamus'da şu izah­ Iara rasgeliyoruz «Fakhdh .i.;.� Divan �\ - J.yk\

,

ketf vezninde , ir�san ve hayvanda uca (Bu kelime hakkında sırt diyor. I, 81,

� ,1

Ş. Terakime

olan uzva denir, ki oyluk tabir olunur; Fakhdh

22b]

ile baidırm mabeynı

_i,.,_; lahi lügatdır: bir adamın ak­

rabi aşiretinden olan cemaata denir, ki pek yakm lıısımı olacakdır. (1, 732) . •

...,; , bir adamın pek k:arih olan aşiret ve akrabasına denir ( �.; ) ; şarih der ki fasile fahz'eden akrebdir; zira kıta-i

Fa�'ile <tl

lS .l l <tl:....;

U"'l7.1 1 .j \s"(

lahm , fahz

manasından me'huzdur ve fı.sile .::ıyluk etinden bir pareye denir, mutlaka azayi be­

denden bir kıt'aya denir» (III, 3U) .

«�abile

�·

, Eefine ve zn in dedi

r.

kabaili re'sin mi.ifredidir ki h:ı.ş kaşes inin

şebeke gibi birbirine sokuşma olan kP-mikleı-in kıt'alarına dinür, her bir kıtasına kabile dinür;

bu n d a n maatdır .

ve

kabai1 i

m e h u z d u r; T e ı· a k i m e

Be.>airrle beyanına göre

bey

c e

a ra

bın

herbiri

ne

kab i 1 e ı t 1 a kı

ve anlar bir pederin zürriyetinden münşaib olan ce­ ın

ninde

a a t-i

boy

i n s

ve oymak tabir olunur. Müellifi;:ı

a

n

i

y e

-t

e r t i b - i a za

ü zere


ONİ Kİ HA YVANLI TAKVİMİN M ENŞEİ

78

ce : Bizce lbu, men.şe meselesini hal ve izahden ziyade, muaıhhar za­

Mesela,

manlaroa•ki •karşılıklı medeni tesiriere iş aret eder.

yukarıda

temas etdiğimiz vechile � ü d e r s, Türkçede, baş da c l:. harfi bu­ lunm adığından cZu. (ejder) , türkçe değildir, çince lung'dan :gelmiş. dir, diyor. Başdaki «h lerin dilde maruz •bulundukları hal 'Ve .tahav­

vüllerden sarfı nazar ederek, onunla birlikde, kelimenin menşernin

rtürkçe ohnadığım (çince olduğunu) ka:bul edelim. Fakat acaba ;bu

ikelime [ve belki de bumuı .gö sterdiği efsan evi hayvan ] ba�ka 'bir li!ne ile yer değişdiremez mi? Onun da

K

ke.

g a r i ' ye istin aden

kaydetd iği rüzere Şarki Türki'St and a 'bu ha y van yerine

Neg

[Kfuşgarl

bunu tlınsah ile tercüme ed:iyor:] kullanıldığını nazan i:tibara alınca daha

önrceki

rnek neden n

a ' da balık

devirlerde mümkün

aynı

hadisenin

olmasın ?

olmuşdur. Bunun

Bu

gi'bi

vukubulduğunu

hayvan

İbn

G ö k t ii r k

yazıtlarında

algazın veya lağzın .adile geçen lehçelerde domuz'dur. T h o m s e n, bu

Mani-Uygur m etinlerinde, diğer hemen bütün

farzet.

M ii h '

en

ve

!kelime

sonuncu

kelimenin meçhul bir kelime olduğunu, ve ihtimal ki öz Türkçe ol­ madığın ı söyler ( 1 ) .

S a m o l o v i ç ' in « l » ile başlaması münasebe­

tile türkçe

kazıyesine istinaden menşeinin Türk olm adığı

olmadığı

iddiasının zayıf tarafı, dan önce

domuz

L ii d

diğ i gibi, B u 1 g a r

D evrede algazın'­ M İ k k o I a ' nın bildir.

e r s ' inkinin aynıdır.

·kelimesinin bulunduğu n u , takviminden

öğreniyoruz. Oğuzlardan

G ii n

H a n ' a mensup boyların O n g u n'u olan Şahin'in türkçe adı olan

Laçin ikelimesi :türkçe olmasa bile Ongunun eski ol duğu muhakkak. dır. Türk tezine karşı ya pılan itirazlardan en mühimmi maymwıun

türk memlcketler;inde bulunmaması keyfiyetidir. Bence

bu iddianın

müsbe.t olabilmesi için �b irkaç noktanın aydınlanması icap eder : Aca­ m ü r e t t e b d i r. İbtida kalıiledir, ba'de şaab ve 'imare, ki ı<adr manasınadır, bade batın ve fahz ve fasiledir. Ve at geminin başlık dedikleri kayışiarın her birisine ka b i 1 e

denirı> (III. 322) .

«Şa'ab ":"" . !.

1

parmaklara denir; esabi' manasınadır; atın gövdesinin bilcümle

nevahi ve etrafına denür; ve ayrılmak ve dağılmak manasmadır min � abail ül 'arab vel 'acem

•.

Türk ve Arap cemiyetlerinin ibtidai zihniyetieri mahsulü olan bu düşünüş tar­

zının başka cemiyetlerin ilk şekillerinde mevcud olup olmadığını bilmiyorum; fa­

kal herhalde içtimaiyat ve kavmiyat ile uğraşanlar için nazarı itibara alınması icap eden bir mesele olduğunu kaydetmek isterim. (1) İnsc. Orkh. p. 183. 'l'homsen bu kel�menin başına bir «a• ilave etmişdir

•.

Orhon yazıları ile çok defalar b3şdaki scslilerin yazılmadığı malfundur.


ONlKl HAYVANI.ıl TÜRK TAKVİMİ

79

ha bu hayvan , menşede, devreye dahil bulunuyor mu idi? Türklerin bu hayvanı bilmesi için mutlaka memleketlerinde bulunması zaruri değildir. Bizzat efsanevi bir hayvan olan lu (lung) - ejder Ç in de mev­ cud mudur? Bundan başka Orta Zaman Türk devl etlerind e sembol ol ar ak kullanılan ejder'in daha ,eski zamanlarda İskit ve Hunlar ta.. rafından H ayvan üslütbu eserlerinde kullanı l dığı nı biliyoru:: (2) . Bu meselelerin aydınlanması için her halde Orta Asyanın diğer mem­ l eket ve kavimlere medeni münasebetlerinin ne olduğunu, ve on i'ki hayvan devresini teşkil eden h ayvanl arı n başka hayvanl arla yer de­ ğ�irip değişdirmediğini , qeğişdi.ormenin ne derece olduğunu bilme. miz iktiza eder.

S a m o i ı o v i ç, haklı olarak, devredeki yılların mensup olduk­ ları hayvan ıa ra atfedilen devri hükümlerle, onu kullanan kavimlerin h a y ati meşgaleleri arasında bir münasebet görür. Filhakika, mesela, ejder yılında arpa ve buğdayın bol olacağı. hüıkmü, şüıphesiz çiftçi olm ayan bir kavmin itikadları arasına girem i y eceği gibi, «Keskü ya­ nı sıçan yılında valilere (ummal) ve divan ehline noksan ve zıyan geli1·» hü kmü de herhalde bir kabile hay atı nın lnikası olamaz. Fakat S a m o i l o v i ç • in ıd ediği gjbi �Türk kavim leri n i n esaslı bir karak­ teri olan göçebel ik ve hayvan yetişdirmede!l ziya d e, çiftçi ve yerleşi'k h::ı.yata .geçmiş 'bir kavmin i'c adıdır» hükmünii verrneğe bazı maniler vardır. İ1k önce, .yıllara atfedilen a'hkam gö çebelik, ç i1ftçili k, ticaret ve büro hayatına mü teailik ·işleri taşımakdadır. Binaenaleyh aca·ba bu hükümler, sabit bir devirdek i muayyen bir hayatın mı, yoksa göçe­ lbel ikden başlayarak muhtelif h a ya t merhalelerini geçiden bir cemi­ yetin veya c emi yetle rin düşünü ş ve itikadl annı mı aksetdiriyor? Eli­ m izdeki alıkama dair vesikalann (az olm asına r ağmen) tefsiri bize ikinci ihtimalin daha varid olacağını ifham etdirmekdedir. Evvela, cb u y ı ı b o ı ı u k o ı a c a k» gibi umumi bir hüküm muhtelif ' hayat tarzıarına intik al etmiş bir cemiyet için, meşgalesine göre, ve mesela göçebe için hayvan ve m er'alara, çiftçi için ziraat mahsulle­ rine, tüccar hir kavim için de• ticaret işler ine . yorulup tefsir edilebileceği tabiidr. Bundan b aşk a mevcud alı kam a aid vesikalarda !bile aynı (1) Prof. F u a d K i:i p r ü 1 ü, Orta Zaman Türk Devletlerindeki Hukuki sembollerdeki Motifler, Türk hukuk ve İktisad Tarihi Mecmuası, II, 40.

Hayvan uslubuna ve ejderin bu usl(ıbda yer almasına dair Bk. I. R o s t o v t z e f f,

Le centre de l'Asi.e, La Russie, La Chine et le style anima!, Seminariwn Kondako­

vi.anum, I. Prague, 1929.


80

O Nİ K İ HA YV ANLI T AKVİMİN MENŞEl

yıla atfedilen hükümlerin birbirini nakzetdiklerini [Ahkam bahsine Bk.] göz önüne getirirsek hükümlerin zamanla nasıl değişdiği an. laşılır. G öçebelik ve çiftçilikden kalan unsurlarla, devrPn:n acaba ön. ce göçebelik edip sonra çiftçilik yapan bir kavmin göçebelik devri­ nin mi yoksa o kavmin göçebe - çiftçi hayatını sürdüğü devrin, mah­ sulü müdür? Hele rasgeldiğimiz denizcilik ve ticarete aid hükümler, ister aynı cemiyetin c oğrafi saha değişd irerek yeni meşgalelerine in­ ti'bak etsin, ister devreyi sonradan başka 'bir kavim kabul etmek suretile olsun, muahhar devirlerin izleri ola r ak telakki edilmek kap eder. Her halde bu ahkam vasıtasile menşee d air mütalealar serderle­ bilmek iç-in bol vesikalara intizar etmek ve ondan sonra da bunların takrrbi olarak teşekkül tarihlerini tesbit etmek la·zımdır. Bütün bu niuta1e7 ve rnünakaşalar men§e meselesinin ne kadar müna.kaşalı olduğunu .göstermekdedir. Bundan lhaşka menşe' meselesinde esasi bir amil olan ibtidai zih­ niyetin, düşünülmesi icab eden mühim bir noktası da, hayvanıann menşei meselesidiı· ONIKI

H

AYVA N

TOT EMI K

B I R

MENŞEDEN Ml GELIYOR ?

Takvi min menşei yanında bir de hayvanların menşei bahis mev­ zuu olmak icap eder : Bt.' hayvanları devreye sokan amil nedir? Başka deyimle, bu hayvanların, takvimi yaratan ibtidai zihniyete gö­ re, bir hnsusiyetleri var rr.idır?

Deneyi

teşkil eden r.. :ı�rvanların bir kısmı, İ s k i t, H u n ve T u k i ü'lerderı M o ·g -o l l a r a kadar Ortaasya göçeibelerin in san'at eserlerinde .sık sık rastlanan ve H a y •V a n S a n ' a t ı Art A rıirncılier denilen san'at E'Serlerini teşkil eden h ayvanlar arasında bulunmakdadır ( l ) .ihtimal ki bunları hayvan san'atına sokan zihniyetle takvime sokan zihniyet ar:li.,ında 1bir münasehet varıdır. « Bu ihayvan­ ların (devreyi teşkil den) en geniş ve umumi anlamile, t o t e m i k veya s i h r i bir mahiyet ::ı.rz€dip etmediklerini bilmiyoruz. «Fakat, -

(1) H a y v

n

u s 1 u b u (style ıınimal) na dw oldukça ııeşriyat yapılmışdır.

A:-slan, kaplan, geyik ejder, at, karta!.._ gibi hayvanları ihtiva eden muhtelif şekil ve sahneler gösterilmekdedir, • Çinde tadile uğrayarak daha zarif bir hale giren

h ;ı y v a n t<:i:Ja!tat.!ara

us1ubü

ile göçebel;:>rin san'a l eserlerind�ki san' at arasındaki mu­

S i n o 1 o g 1 a r ı n göz yumdukları gC'rülüyor. Sinoloji alimleri bu mu­

tabakatlar karşısıncia; evet mutabakat. vardır, fakat bu Çin tesirini isbat eder. Tarih ve usul bakımından bu hal şekli kabul edilemez.

van

s a n'a t i

Bu

Ort aasya

hay -

kuvvetli suretde mahalli unsurların dozunu da ihtiva etmekle


ONlKl HA YV ANLI TÜRK T AKVlMl S i y a m'd�t aynı

81

arasında evlenmenin

hayvan yılının ıinsanları

yasak .olduğunu öğreniyoruz: hatta bu yıl iki muhtelil devreye aid olsa bile. Yani neş'et etelikleri

diğer ibtidai cemiyetlerdeki

hayvanlarla ferdierin münasebetleri,

insanların

totemlerile

gibi, cinsi münasebetl�r üzerinde tesir eder.

Fakat

münasebetleri

başvurduğumuz

bütün müell iflerden hiç b!:i, aynı yıl ı n veya aynı adı taşıyan mü·

teakıp iki devre yıllarının insanlan arasında evlerunenin kanunen y asa k olduğunu zi:kretmez.

Bununla ·b eraber böyle bir evlenmenin

i yi telakki edilmediği anlaşılıyor. D o o

1 i t t 1 e bize eber şahsın mu. ve aynı

ayyen bir hayvana aid olarak iştihar etdiğini •bildiriyor;

hayvana mensup olanlar, birbirinin defin mer·asiminde bulunamaz­

lar. (1) diyor. Oniki

hayvaırla

alakah

bu

t otemik inanışın,

Türk

kavim­

lerinde mevcud olduğun u gösteren, şimdilik, bi:rı iki kaydımız

ve S

iyam d a kinden

farklı

'Olarak,

vardır

daha sarih bir totemik

T e v a r i k h i K h a m s e ' nin şu kısa kaydine nazaran cKazakda cari bir adete göre, bir insan doğduğu yı.lın mensup olduğu hayvanı öldürmez, boğazlamaz; bu adetin şehir aluılisinde dahi mevcud olduğu mcsmuumuzdur. Bundan başka yılı do ­ muz olanlar, K a r a g e y ü k diye söylüyorlar (2) • denilmekde. telaılcldye işaret etm ekd edir.

dir, ki Türk tefekkürü b?.kımından çok tedkike değer

mühim bi• T a şk e nt1 İ cevnbı verdi : « İt yı..

meseleye temas etmektedir. Bununla alakah olarak, bir zatdan yaptığım bir soruşdurmada bana şu

lında doğan adam, it yılında doğduğunu söylem.ez, onun yerine, K a r a g e y i ·k yılında doğdum. der; bundan herkes onun it yı­ lında doğduğunu anlar; d01vı.uzun da adı söylenmezmiş, fakat diğer beraber kökleri İran veya İran - Babil ( ! ) alemindedir. Çinde bunun mümeyyiz vasıflarını H a n'lardan öneeye çıkarnca� tek bir motif yokdur. Eski Çin ne mu­ harebe eden hayvanları ve ne de r..ayvanların a r m a 1 a r d a kullar.ılmasmı gör­ nıemişdir. Bundan başka ta::-ihen isbat edilmiş ve her yerde kabul edilmişdir ki Çinde Suvan ordusu, Ha.ıı.'lar zamanında göçebe komşuları tarzında (İranlı, Mogol) vücuda getirilmiştir•. [R o s t o v t z e f f, Le Ceııtre de l'Asie, S. K. I. 40 Prague] , Hayvan üslubünün Altın Ordu san'at eserlerindeki rolü hakkında bakınız < Y a k o u b o v s k y, La Horde d'Or, P. 156, 19391. (1) E. D u r k h e i m e t M . M a u s , D e quelques formes Primitives d e C!aı:.si fication, L'Annee Sociologique, t. VI, P. 61-G2 (1901-1902). (2)

!,< u r b a n'a 1 i

K ha 1 i d o ğ 1 u,

Te-ı:aıikh-i Kham.se-i

Şarki,

Oniki

s.

529.

Hayvanlı

T. T.

-

e


82

ON1Kt HA YVANLI '1'-\.KVİMİN MENŞEt

hayvanların adı gizlenmezmiş • • ( 1) 'M a r c o P o l o ' nun nakletdiği şu riya y et de bu bakımdan ehemmiyetl idir: cBir Tatara ne vakit doğduğu sorulunca o. m esela , arslan [·pars yerine kullanıyor] doğ. dum, der; b ab alar ı çocuklarının doğum y ı l lar ını kaydederler; bir kimse hangi hayvan yılında doğduğunu bilmekle mükellefdir; zira bu onun h ay atı üzerin::le esrarengiz b ir tesir icra eder diy e inanı­ lır (2) • . 12 hayvanın devreye girişleri hakkında�i D i V a n ve K ı rg ı z riva ye tl erinin, en geniş anlamile de olsa, hiç bir totemik emareler arzetmediğini görüyoruz. Oniıki hayvana aid bu birkaç kayıdd e bazı totemik izler se. z i yoruz . i ht im al ıki T ürkl e ri n O n i k i b o y teşkilatında bu hay­ vanlar 'boy ları n T o t e m � e r i n e tekabül ediy ordu ; daha doğru. su, b oy ların bazı hususi [ kudsi, sihri ? ] m ü nasebetl erdt bulundukla. rını zannetdikleri hay v anlar idiler. Acaba her hangi yıl içinde d o ğan bir çocuğun talii, karakteri :i'le, mensup olduğu ha yvan arasındaki mü. nasebetlerde ve ona ka rşı takındığı tavır ve hareketlerde t o t e m i :k b i r m e n ş e' mahsus değil midir? Bunun "için ilkönce, henüz üzerinde münaka ş alar ceryan eden, ve sarih m anasını alaınıyan T o t e m kelimesini h angi manasile ald ı ğı mı zı tavzih etmeliyiz; bundan sonra az çok bu k:ılıba sokabi­ lec eğ im iz, Türklerin ıbu kabil itikadlarının neler oldu ğu na kısaca temas etmek kap e der . Bizi bu hu su sl arı işarete mec<bur eden amil d e, tarihi kaynakların ve muahhar etno grafları n verdikleri, oldukça bol malzerneye ra ğm en Türklerin totemik demek istediğimiz ina­ nışları h akkınd a toplu bir tedkikin yapılmamış o lm asıd ı r. T o t e ­ m i ·z m i 'ge n iş ımanasil e, bilhassa E. D u r k h e i m'in anlayışına gör-e, a lı yor ve aşağı da yapılacak mukayeselerde ,bunu gösteriyorum. Fak a t önceden tasrili edey im , ki bizi asıl alakalandıran mesele t o t e m c i 1 i k değil, o niki hayvan t akviminin menşeini izah edebilecek inamşların T ü r k c e m i y e t I e r i nd e m ev:cud ülup olmama­ sıdır. Esasen totem tabirini kullanmamız, bu inan ı şl arın hey'eti mec­ nm ası n ı ifade edecek dah a uygun bir k el i m en in s o s y o l o j i d e •

(1) Bu hususda A. İnan bana dedi ki : c Türklerd�. kadın, kabilenin veya ceddin adını söylemez, mesela T i m ü r ü n torunu Mehmed T a r a g a y'a adı yerine Uluğ Bey dediklerinden bu adla şöhret bulmuşdur; çünkü Taragay ced adı idi>. İlıtirnal ki türkçedeki bazı isimlerin değişmesi, müradillerin zuhuru bu telakki le ilgilidir. Böri-kurt, yond-3t... (<:) E. C h a v a n n e s, Cycle, p. 58, youle tahi I, 447.


83

ONlKl HA YV ANLI TÜRK T AKVlMl

bulunmaması dalayısile olmuşdur. Binaenaleyh totemcillk ·hrukkın. da devam eden münakaşalann n eticesi neye müncer olursa olsun bi zi fazla alakadar edemez. Mevzuu bahsedeceğimiz Türk itikadlannı, .kasdedilen umumi manaya göre, t o t e m i z m ile mukayeseli biT suretde arzedelim : 1) T o t e m olan hayvan (bazan n e'bat) ın adı, kendini ona nisbet eden .kabilenin d e a dı olur. Türklerıde bazı kudsi vasıflan haiz h ayva nl ar vardır ki kabile­ lere ad olmu şl ardır. Mesela A k ve K a r a K o y u n 1 u kabile­ leri. B i r ıl n i Eı Kanun' d a , 'A v f i, Cami' üı Hikayat 'ı nda bab. . . setdiği K u n ..) J' l{avmi adının k o y u n olması muhtemeldir. M a h m u d'un •beyanı na gör e A r g u T ü rkl eri sondaki «Y� l eri .. n. yapdığından koyun yerine kun der. Hi on g.nu ' lar ı n r.sıl adının da K o y u n 1 u olduğu t arzınd aki Z. G ö k a 1 p'ın ta·hmini buna da­ yanır ( 1 ) . E r z i n c a n da A'kkoyunlulara a�d mezarı ann üzerinde bu. lunan koyun heyıkellerine dair fotoğrafianın vardır. Bu heykellere A z e r b a y c a n d a da ra sl an :iı ğını ·görüyoruz (2) . T ü t e m i k vasıflara en uygun olan Oğuz boylarının Ongunıarı'nın kabiyle adı olarak kullamlm adığı n ı da kayd etmek icap eder. Oğuz boylarınd an Al a y o n d ı u kabilesinin adı da •bununJa ilgili olabilir. Oğuz hanın mağıup etdiği I t b a r a k bvmi malum. dur. T o n g u z kavim adının Tonguz (domuz) ile münasebeti dü. şünülebiılir. Bugün istihkar m anası ifade eden bir çok isimlerin es­ ki T ürk büyüklerine ad olmasını, bu düşünüşün bir neti•cesi olarak nazarı itibara almadı'kca izah etmek güçdür. İbn Batuta Altın Ordu ve Orta Asyada rastladığı hakaret amiz rsiml erin [�esela, İt Küc. cük] türkler t arafından, Araplar gibi, fal ile, konulmuş olduğunu söyl er (I, 247, 377) . Filhakika C a th ı 7. ' ın Kitab ül Hayvan'md�· Arablar da•ki bu gibi isirolerin menşei bu şekilde izah edHiyor (I, 324) ki ayni zihniyetin tezalıurundan •başka ·bir şey değildir. •

o

2) Totem kabiylenin ve binnetice ferdierinin miyetin inkişafı merhalesinde bu ced şaıhsileşir.

c

e d did

i r.

,

Ce.

Gerek T ü r k - Is 1 a m ve gerekse Ç i n kayn aklann ın müt­ tefikan anlatdıklan destani rivayetlere göre, G ö k t ü r k ı e r i n Kurdu kendilerinin ceddi addetdiklerini biliyoruz. O ğ u z H a n a (1) Milli tetebbular III, Barthold, bazı yazmalarda rastlanan füri .; .:; ( Kurt) • J

şeklini kahille temayül ediyor (Dersler, 104). (2) Sovyet Şark san':ıUarı buletin'i.


84

ONlKl HA YVANLI

TAKVlMlN

MENŞEl

seferlerinde Kurd'un önderlik etdiği malumdur. Yukanda işaret et­

G ö k t ü rk 1

diğiıniz üzere

er

i n,

her yıl muayyen zamanlarda,

ecdadlarının çıkdı.klaın mağaraya gidip ayin yapmaları da bu

Buku

ne ile bağlıdır.

an'a.­

H a n ' ın menşei gösterilen dağ ve huş ağa­

cı itikadı bu telakkinin başka bir tezahurudür. T u 'k i ü ' lerde hü. kllındarın peyklerine böri (kurt) denildiği ni biliyoruz. Bu ·gün şar­

ki Anadolu'da büyük dedeye, cedde tabir, edilen Kurd-dede ( 1 ) sözü bu tefeıkküre bağlanmaksızın izah edilemez. Kurd'un devreye ne­

den girmediği ayrı bir meseledir

3) T o

temin

(2) .

k u d s i y e t i, ona tecavüzij, etini yemeği men'

eder; yalnız kudsiyeti dolayısiyle dini ayinlerde m erasimle kurban

edilmek

s uretil e eti yenilelbilir.

O ğ u z 1 a r ın

Ongun'ıan totemik vasıflar arzetmekdedi.r. Cdmi' ii.t Tevdrikh'in anlatdığına göre O ğ u z b o y l a r ı' ndan her birinin bir Ongun (totem) u vardı!r; ona men­ Bu bakımdan da

sup olan boy onu mukaddes tanır, ona tecavüz etmez, incitmez, etini

yemez. Her boy kendi Ongun'unu bilir, . toy zamanında eti yenir ve herkes kendihissesini alır

(Orun ve ülüş). Tevarikh-i Khams e'nin K a z a ik ı a r d a bir adam doğ­

kaydetdiğ_imiz rivayetine göre de

duğu yıl h ayvanını öıdüremez.

B

İbn Fadlan

inanınakla beraber, lardan .bir taifenin

t u rn

a ' ya

a ş k u :r t 1 a r ı n,

12

hepsinin fevkinde bir tanrıya

tanrılan olduğunu kayd eder ve der ki: «On ­

y ı 1 a n a, bir

taJ1ıklannı

taifenn

baıığ

a

ve bir ta �fenin

gördüm. Bana, onların düşmanlanndan bir

kavimJe muharebe etdiklerin i ve onları hezimete uğratdı:klannı ıbil. dirdL Derler ki eBu t anrımızd:ur,

bunun 1çin 'Onh:ra .t aparlar

(1) Mesela,

çünkü

o

düşmanımızı mağlup etdh

(3) • ·

. Kurt dede!erimiz kardeşdir»

denilir.

(2) Kurda aid bir an'ane de K u m a n 1 a r d a n

muhafaza edilmişdir: Kuman başbuğu B ö n e k hücumdan önce geceleyin kurt ulwnasını taklid ederek, kurt­ ların da karşılıklı ulumasından sonra kendisinin cenkde muvaffak olacağını anladı [Risonyi, Tuna havzasında icuınanlaY, Belleten, 11-12, S. 406 ] .

S\,.(JI�.i �·u_J �..J ı�i ..: u. , .:.Y,.ı..ı.�.j ('� �-u. l:i; J ı"i.ı ) .:- L.. $\,D I .:,1 J ı" y jri ,.;ı.ul �· l._,; J.,�;l': ı_,;ıs- ,..:ı t:l..ı..ı:. l .:_. j#' L,.:'J �J ..i.u ı_,ı; J cl .il .f i.�S::ı ı ı , .�.;-; ı_,.j... \.. ..ı..! 1 _,-;,.:l

(3)

.j_,; _,..;

J 1� jA.i

� •

(

o!ll .il

t.;.

-' ..ı.;-ı_

[A. Z. Velidi . Togan. Ibn Fadlan, 19] .


85

. ONIKI HA YV ANLİ T Ü RK T AKVIMI

(4) Tatemin resimleri ve ona izafe edilen vasıflan ihtiva eden eşya mukaddesdir. G ö k - T ü rk yunlulann ması

Ak

b a y r akl ar ın d a

b a y r a kI

bu kutlulukla

ilgilidir.

ku r

t

b a

ş ı, Ak Ko­

a rınd a

ko yun

Türklerin

tamga'lannın

şekli

bulun­

menşeleri­

ni bu bakımdan araşduımak kap eder. Oğuz hükCı.mdarlanmn Selçuk

olan

ve Osmanlı Sultanlannın 'bir aHımeti arması,

blason,

ve sonra da bir hanedan

mahiyetini alan Tuğranın, efsanevi bir

kuş olan ve

ve bükfundarın bii ongun'u bulunan Tuğrı (Tuğrıl) den geldiğini Ziya GÖ'kalp (M. Tetebb'uler

III, 404)

söyler. Vezir ve Bey1erin rüt.

belerine göre aldı!kları Tuğ'da yak in ve bilalıara atın

ikuyruğundan

yapılması da bu 1ti!kaıdlar meyanındadır.

5) Gayri kudsi hallerde

i o

t em

adı söylenmez; hatta

o

şeyi

ifade eden alelade lisanın kelimesi bu hususi: ifade için az çok tadile uğrar [ D u r k h

e i m,

La forme primitif de la vie religieu.se,

p. 2241 .

Türklerde de C e d d i a l a 'nın adının zikredilmediğine dair A.

İ n a n'dan ·kaydetdiğimiz nota bakılsın. At.y.ond.yı1kı, böri.kurt, ba rak.it.köpek, keskü.sıçan, Domuz.lağzın . . . gibi müradif kelimelerin te. şekkülünde bu i:btidai tasavvurlann amil olduğu ihtimal dahilindedir. Yukanda

Tevarikh.i Khamse'den

nakletdiğimiz :kayıdlere göre de,

yılı domuz olanla�ın bunu söylemiyerek yerine

Karageyük dedikle­

rini biliyoruz. Mogollarda yü·kseık sınıfın adlarının başkalan tarafın. dan isim olar&k verilmediği de bu zihniyetin netLcesi gözüküyor

ı(l).

Menşei türkçe olmayan hayvan adlannın zuhuru da böyle bir sebebe irca' edilebilir. len

6) İbtidai Cemiyetlere ma;hsus, ve t a Ib u zihniy eti He izah edi.. g i z 1 i m ü b a d e 1 e usulü vardır. İslam - Türk kaynaklannda ıbazı Türk kavmierinin gizli miiba.

lbiır

dele usulü ile alış veriş etdikleri zikredilmekdedir. Bunlaırdan ilık önce

Fakhr

üd

D in

M übar ek

ş a h ' ın

tarihinde verilen

malfımatı tercüme ederek nakledelim: cTürkistan vilayetinde re

o ..;)

L ev

-

derülen bir orman vardır; vahşi olan insanlan hiç kimse

ile kanşmazlar. Oraya giden bazirganlar oranın eşya ve kumaşlannı götürürler; eskiden beri

alış veriş

yapdıklan

bir

salıraya

kor.

lar, ve kendileri oradan uzaklaşırl ar. O vahşi insanlar haiz olduklan <ı) D'H o s s o n'a göre ölünün adı anılırsa ölü muazzep olur; bunun için T u 1 ı öldükten sonra, onun adı a:ı-na demek olduğundan, bunun yerine türkçe gözgi.i dendi [Küçük Mogol Tarihi, tercümesi, S. 200 ] .


86

O Nİ K İ HA YVANLI TAKVİMİN M ENŞEl

kumaşlan götürüp bazirganlann kumaşlan yanına karlar. EğeT he­ saplarına uygun gelirse kendi1er:ininkini kor, bazirganlannkini alırlar. Bunu uzakdan gören bazi.rıgan gider, diğer !bir şey kor ve uzaklaşır. Vahşi insan tekırar gelir, muvafık bulursa bazirganın eşyasını alır, kendininkim ıbırakır. Bazirgfm da o zaman gider o eşyayı alır, ve bu suretl e hiç bir :k o n u ş m a v a k i o 1 m a d a n alışveriş ya:paır. lar (1) . Bu hususda İ b n B a !- u ! a da zulmet diyarından. bahsederken <- Seyyahin bu d e ş t'de iderken kırk merhale sonra, A r z ı Z u 1 . m e t kurbinde nasb-i hıyarn-i i�amet, ve heT biri götürdüğü me. tai omd a terk ile menzil-i mutade avdet ederler. Ertesi günü, emte­ ayi aramak için geldikde, meta'lann karşısında samur, sincap, kak.ım der�leri bulurlar. Meta' sahibi, m alının hizasında bulduğu şeye razı olursa, anı ahz ve n za göstennediğilı halde terk eder. O zaman a r z ı zulmet sükkanı derileTin mikdarını t ezy1d eylediklei gibi bazan da culfı.di ahp tüccarın emtiasını bırakırlar. Muamelei dadü sicted'leri bu t arzdadır. Şu mahalle gelen kesan ikendill erile ıb iy'u ş ırada bulu­ nan kim olduğunu -bilmez ve kimseyi görmezler» (2) . Ş ü k r u l l a h Behcet üt Tevarikh'de K .i m e k l e r'den bahsederken ayni keyfiyeti zikreder: «Alış verişleri .sözsüzdür. Onların yerlerine giden bazirgan. lar mallarını uzağa koyarlar'. Onlar da öz mallannı •getirip uzağa ko. yarlar. Bazirganlann malını götürüp beğeniderse alır, kendilerininkini bırakırlar. Beğt:nmezlerse kendi mallarını alıp giderlerı; (3) . 7) İbtidai cemiyetlerde akrabalık kan esasına müstenid değ1ldir.

Kendilerini ibir t o t e m ' den inmiş sayan bir klan efradından her biri kendinde tateminden bil" mevcud olduğunu his etdiği için ona göre aynı t o.t em e mensub bütün ferdler kendilerini kardeş his eder. ler. Ekzogami'yi de bununla izah etmişlerdir·. Totemciliği tavsif eden en mümeyyiz bir vasıf olara•k te.W.kki edilen ekzogomik inanışın Türk kavimleri arasında mevcud bulun­ duğL! ve Kırgız, Başkurt gibi türk halkları arasında bakıyelerinin el'an yaşamakcia olduğu Prof. A. Inan'ın beyanatından anlaşılıyor. Mo. gollarda mevcudiyeti ise ka yn a klar ve te dki kat la sabitdir. Bu ( ı ) . .... .;._) ..:.>

'-i

j

-': . > <�.l� .j .J'

(,

.J

[Denisson Ross tabi, Londra, 1927, S. 39-40 ] .

.ı.

-' � j

.:_,;.. -

� ..J(! ..ı.Ç

� .ı.:;! i

(2) Seyatnfune, I, 379, M . Şerif tercemesi.

(3) A t s ı z,

Dok uz boy Türkler

ve

Osmanlı Sultanları Tarihi s. 25.

.J


87

ONfKl HA YV ANLI TÜRK TAKVlMl meseleler

üzerinde

tehlikeli

olmakla

tamimiere

giri§mek,

to t

beraber,

e

II1 i

bilhassa

s m

' e

bu.gün

için,

umumi

atfedilen

vasıfları yaşatan türk kav·i mlerinin inanışiarına işaret etmiş bulu�

nuyoruz. B in a enaleyh kaseledilen u mumi manada bir türk totemciliği. nin mevcud o ld uğu bir d evir kabUJ edilebilir. Fakat t o t € m i k bi;r

aıkrabalığın mevcud oLmama sı :b una mani teşk il edemez. Zira kabul edilmesi icap eden manada bir totemisme m evx:u d o lm uş ise tarihin verdiği mezıkfrr malfunata, türk totemciliğinin kuvvetle yaşayan !pes. zjnde leyh

su:vivances şekilleri nazarile bakmak d aha doğru olur.Binafm:!­ akabalığının,g diğer totemik bakıye ( sur·IJ ivances) ler gibi

-

t ot em

devamına, mahiyeti itib aril e , imkan yok dur. Bundan dolayı kaynak�

lardan çık ardı ğımı z bu malzemeyi bir taırihi fJoklor olarak kabul

edeceğiz.

B u gün de mana ve mahiyetini

yitirmiş

bu

gibi

izl ere

şimd i ki mütekamil c emiy etlerd e de rasg elm ek mümkündür.

Din

hayatının

ibtidai

ş ekille T'inin

edilirse, old ukç a mütekamil bir şeyin fevkine çıkan t e k

ilerleyen bir c em iyeti ıt o t em

liz. O

derece ki,

naturism

Ta nrı

de

t a t ernei l ik dinine,

oldu ğu

hatta gitdikçe her

mefhumunun teşekkülüne kadar

v r e s i n de kabUl ede·cE'k değJ.

O r h o n · yazılarının ifade etdiği vechile,

hakanı daima milli « T ü r k !etinin yak olmaması,

T a n rı s ı

T ü r ık

kabul

Ta nrı

Türk

ından bahseder; Türk mil.

»

s ı

n

ı

n

mübeccel kavmını

korumuş olmasından olduğu z ! .kreıd i lir. Hatta biz, bu ku rd menşei

telakkisinin daha Göktürkler zamanında bile bir ananeden ba şk a bir

şey olmadığına ve o zamanki m ünevver z ü mrenin buna inanmadığı. na kaniiz. Zira eğer böyle bir itikad a münevver zümre inanmış olsaydı

O rh o n

k i t a •b e

1 e r i'nde ufak bir

iş aret olması icap ed erdi.

B ila.

kis bu menşe mesküt geçilerek ha'kanlar, d ü n y a y a r a t ı l d ı ğ ı n ·

d

a n bahsetdikden sonra, ecdad olarak ancak

Ka

ğ

a n ' ları

zikretmekle

ikti f a etmişdir.

Hindu - Avrupalıların t otemik

mum

B u m i n ve İ s t e m i

itikadlarmdan

kalan b akı yel erl e

e z i 1, Hindu-Avrupai alemde Totemizm'in peszinde şekilleri,

İahi yat fak. Mec. sen€ I, sayıli] Türkle r in totemik itikad.lannın bakıye.

leri olduğunu kabul etdiğimiz yukanda mezklır kısa işaretler muka.

yese edHir:se bir Türk totemciliğinin daha 'kuvvetli bakıyelerle yaşa.

dığını kabıli etm ek güç olmasa ğinin olup "Olmaması

gerekdir.

Maksadımız, Türk totemcıli.

ve bunun t edkiki değil,

O n iki

h a yv a n

takviminin ilgili bulunduğu tefekkü:r. tarzına ve itikadlara mürnasil


88

ONlKl HA YV ANLI TAKVlMlN M ENŞEf

itikadlaruı. Türk kavimlerinde mevcud olduğuna temas etmekdir.

tirnal ki

bu

o niki h a yvan

Türklerin O n i k i

İh

b o y teşkilatma

mensup oldU!klan bir devrin totemik •bir hatırasıdır. Ve olabilir ki ha� kimiyet, dini merasim gibi tezahuratda her birinci mevkide 'bulunmuş ve bu gibi

boy münavebe ile

bir adetin

yıl yııl

yerleşmesile mez­

kıir Oniki _Hayvan yılla ra alem olmuş ve devri bir mahiyet almış­

dır

.

Binaenaleyh

takvimin

ibtidai

zihniyetle

alakası

düşünülür­

se bunun menşeini yazılı vesikalardan çok daha eski çağlara çıkar� mak icap edecekdir. Esasen, şimdiUk, bunu, mütekamil bir cemiyet m ahsulü addedemiyeceğimizden, H i o n g

n u'lardan da önce teşek�

kül etmiş olarak kabul etmek mecburiyetindeyiz.


ONİK.İ HAYVANLI YILLARlN ·DEVRi VASlFLARI -Ahkam-i

S a l - i Türk a n -

Türkler, kullandıklan bu onikili devrenin her bir ç ağına, men­ sup olduğu hayvanla birlikde

bir taikım hükümler izafe etmişlerdir.

Bu izafet, herhalde takvimin meşeile alakalı olmalıdır. Ancak Divan, Marifetname ve saiT kaynaklann dediği gibi, ·bu vasıflar, mutlaka hayvanın karakterine göre mi tayin edilmişdir? Mesela,

Ud

D i V a n d a,

(sığır) yılında savaş olması 'bu h ayvanın döğüşgen olmasından,

tavuk yllı bolluk alacaksa da bu yılda karışıklık çrkması, tavuğun yerken eşegen olmasından ileri gelirmiş

(1) .

c yılda bir canavar huyu ile revan olur (2) •

M a r i f e t n a m e'de

kaydı varsa da başlan.

gıçda hayvanıara atfedilen bu hükümlerin 'böyle biT fikri münasebet mahsulü olarak vücud bulduğunu kabul etmek müşküldür. Bu, her halde, sonraları basit ıb ir halk mantığına müstenit izah tarzlarıdır. Çünkü, vereceğimiz listede görüleceği üzere d evre hayvanlan ile o hayvanlaı-a isnad edilen hükümler arasında, her hangi bir cemiyet zihniyeti ile dt olsa, bir münasebet bulmak güçdür. Yukarıda işaret etdiğimiz

giıbi kükümlerin de değişmekde olduklan görülmüşdür.

cİşbu zik1 olunan oniki hayvanı tahsise vecih nedir, denilür ise vaktı istihraç· larına olan senenin tabiatını listilam etmişlerdir. Bir senede ibtida etmişler ki ol senede hara?ıet ve yubuset galiye imiş. Pes hayvanatın ol tabiatten halk olunan kangı hayvandır. Fare yani sıçan dedikleri hayvanı bulmuşlardır ki daima hararet ve yübüset üzredir. İkinci senesine bir emri huda burudet ve yubuset galiye imiş ana münasip sığırı bulmuşlar. (3) • Görülüy·or ki senelere atfedilen hükümler de. Mesela, Umdet üt Tevarih'in bu hususdaki kaydini alalım:

ğişdiği gibi atıf sebebierin

dayandığı ibtidai

ğildir. Yıllar üzerinde toplanan hükümlerin (1) Divan, I, 290;

(2). Marifetname, S 131. (3) s. ıı (TOEM. ilavesi) .

zihniyet de bir

ayni de­

ikısmı el'an Orta


90

ON!K! HA YV ANLI YILLA RlN DEVRI VASIFLARI

Asya kavimlerinin l an'anelerinde yaşamakdadır. Bu hükümlerin muh.. telif zamanlarda tesbit edilen rivayetlerinden bazıları elimi.zde m ev­ cuddur. Uygurlarm, oniki hayvanla gösterilen günlerine bağlı karak.. terleri tesbit eden vesikalanndan sarfı nazar edersek, on�ki hayvan yıllarına aid hükümleri ihtiva eden h erhangi bir vesikalarına eriş­ memiş olduğumuzu kaydedelim. İslam kaynaklan vasıtasile elde et. diğimiz Türk yılları alıkamma ( Ahkam-i Sal-i Türkan) dair en eski m etin c D i v a n - ü L u g a t i t T ü r k • dedir. Buradaki malU. matın M a h m u d tarafından yaşa'Yan ananelerden toplandığı mu­ haıkkakdır. M a h m u d u n bu hususdaki ·kısa izaha.tının, sırf bir misiii vermek maksadile derıc edilmiş olduğu, binaenaleyh zamanın. da daha çok olması ihtimali olan bu alıkarndan daha fazla malfımat verrneğe lüzum görmediği hissi hasıl oluyor. Yukanda işaret etmiş olduğumuz vechile N a s i r ü d D i n T u s i ' nin bu hu�u� iç;n «Ah. kam.i Sal-i Türkan, adile bir risale yazdığım muahher kaynaklar­ dan öğreniyorsak da bu eser henüz elimize geçmemişdir. 'J'fı si'nin hu eseri acaba yaşayan ananelerin bir toplanması neticesinden mi, yok. sa eski eserlerden nakil suretile mi vücüda geldiği de sarih değildir. Fakat Tfuk kültürüne doğrudan doğruya değil de dalayısile vakd olan '!' u s i ' nin bu eserini yazılı kaynaklara dayanarak vücuda ge­ tirdiğini tahmin etmek daha doğru olacakdl'r. Bu takdirde acaba, Uygur kanalından mı yoksa başka kanaldan mı olduğu hakkında tahmini de olsa her hangi bir hüküm verilemez. Bundan başka aşa­ ğıda, metin ve tercümesini ilave edeceğimiz üzre T u s i ' nin Türk­ lere mahsus olan cSekiz yıldız ahkamı. ha'kkında verdiği malılmatın da nereden geldiği ayni mülahazalara tabidir. Muahhar eserler arasında elimize geçen, C e 1 a 1 ü d D i n M e �. m e d A b d ü 1 1 a h Y e z d i ' nin cTuhfet ül Münecciminı. ve . Ma'rifetname ile, Türk yıllan alıkarnı hakkında en toplu malumata sahip bulunuyoruz. Bundan baŞka telif tarihleri muhtelif olan b�:- ta­ kım risalelerde her yıla aid alıkarn arasında her yıl · için ayrı ayrı h ükümlere rastgeliyoruz. Fakat bunlardan hiçbiri, mehazları hak­ kında birşey söylemiyorlar. İhtimal ki bunlardan bir kısmı, Tfısi'nin mezkur eserinden iktihas etmişdir. Biz şimdi burada her yıla aid hü­ kümleri, elimizde mevcud vesikalara göre, mukayeseli bir suretde ve. reaeğiz. Div, Divan-il Lugat it Türk; T, Tuhfet ill Müneccimin; Mf. Ma'rifetname; diğer elimizde b�lunan ve çoğunun müellif ve tarilı­ Jeri kayıdsız olan risaleleri de A, B, C, D, E, F, G, İ, K ile gösterelirn . •


ON! K! HA YVANLJ TÜ RK T AKVİ Mİ

91

I. - SIÇGAN YILI - Div: Yok. T: Kanşıklık, ka:rıga.şalık v e kan dölane çok olur; Uğnla,r (hırsızlar) , yol kesiciler çoğa:lır, halk yer­ deki böceklerden zarar görür; bazı yerlerde rahatlık ve huzur

olur; valilere ve divan ehline noksanlık ve ziyan yüz gösterir. Bu yılda yağmur orta ·h alli olu. Bu yılın üçte 'biri ilkinde doğan çocu!k eziyet verid tabiatde olur; ikinci üçde birinde doğan bilgin, vekarlı ve temkin ve edebli olur; son üçde brinde doğan yalancı, beyhude söyleyen, bilgisiz olur. Mf: Bu yıl hoşluk olur, yılın ortası çok yağışlı olur, sonunda kargaşalıklar çoğalır, cenk olur ve b ir çok­ la-n kana boyanır. Kış uzun ve soğuk olur. Sıçanlar huhubatı yağma eder. Yılın ilkinde doğan ç·o cuk, akıllı ve iyi hılkatlı olur; ortasında

doğan yalancı, huyu kötü olur; sonunda doğan hasud, rnekkar ve kö. tülük iş,leyici olur. A: Bu yıl emniyet ve hoşlukla geçer; yılın orta.

sında biraz yağmur ve rahatlık 'Olur; meyva çok olur. Havalar so. ğuk, karışıklık ve kan dökücülük olur. Hükümdar ve sultanlar gamlı olurlar. Kış uzun sürer, bu yıl hırsızlardan ve sultanlardan hazer et­ melidir ve sırrını kimseye söylememelidir. Bu yıl doğan çc·cuk çok akılh ·olur. Umdet üt Tevarih : Bu yılda daima sııcaklık ve kuraklık olur. II.

UD YILI - Div: Sığırlar döğüşgen olmasından bu yıl harple<

çoğalır. T: Derd've baş ağrıları çoğalır, kış soğuk geçer, mevsim ken­ di tabiatma az uyar, havalar değişik olur, soğuktan meyvalara afet erişir, etrafı alemde fitne ve kanşıklık çok olur, insanlarda, bey ve sultanlarda keder ve dağdağa çoğalır. Yılın ilk üçde bi:dnde doğan çocuk bilgin, uzağı görür ve anlayışlı olur, amma ilimden az behreli olmuş olur. tkinci ıüçde birinde doğan daima gamlı, kederli olur; ��on üçde birinde doğan az akıllı ve beyhude söyler ve cahil tinetli olur. M'f: Hastalık çok olur, hükümdarlar fitneden gamlı olur, dört aya·klı hayvaniara helak erişir, kışı şiddetli ve kısa oiur. Meyvalar soğukdan mahvolur. İlk ilkinde doğan erkek veya kız başkalannın işile meşgul olur; ortasında doğan güzel yüzlü, akıllı ve sevinçli olur. Sonunda doğan daima gönlü gamlı, teni hasta olur. B : Hastalık ve baş ve göz ağrısı ziyade olur; cidal ve kıtal vaki olur, kan dökülür, çok yağmur yağar. Kanlı muharebeler• olur. Yılın evvelinde doğan rlurendiş ve akıL lı olur, ortasında doğan ıgüzel, sonunda doğan gamlı olur. B: Kudret sahibi kimseler bir'birine muhalefet ederek harp ve isyanlar olur;


92

ONlKl HA YV ANLI YILLARIN DEVRI VASI FLARI ..

,.

-

.

halkda dimaği mai-azlar, 'baş ağnlan çok olur. Dört ayaklılara afet erişir. Bol yağmulardan mahsul mebzul olur, nehirler taşar, kışın şiddetLllden ağaçlara zarar olur. Evvelinde doğan alim, akıllı lakin il işile iştigal edip kendi işinden gaflet eder; ortasında doğan güzel yüzlü, ahirinde doğan zayıf, .garnlı olup günleri meşakk.atla geçer.

Umdet üt Tevarih: Kış soğuk ve kuru olur.

III. BARS YILI - Div: Yok. T: Hükümdarlar birbirine şüpheli na­ zarla •bakarlar ve makarn kavgasına girişirler; ahid bozuculuk eder­ ler. Bundan d'Olayı etrafdan muhalü ve müddeller zuhur eder;

bil­

hassa şark ve garp taraflarında muhalefet artar. Yemiş az oluT. Avam

ü nas arasına husumet gireıl". Hayvanlara afet az gelir ; denizciler ge. milerin batmasından zahmet çekerler ve bu yılda acayıp haller zu. hur eder. Yılın ilk üçde biırinde doğan çocuk yiğit, erkek ve güzel çehreli 'Olur; ikinci üçde ılıirinde doğan zengin ve haris olur; üçüncü üçde birinde doğan kahil ve akılsız olur. Mf: Halk arasmda düşman.. lık, ahd bozuculuk, korku ve yer sarsıntısı olur. Denizde gemilere afet erişir. Kış kısa ve soğuk olUT; göze ve ırmakların suyu çok olur. Bu yılın ilkinde doğan

ali hi.ınmetli, yüzü yumuşak olur;

ortasında

doğarsa kamil, sonunda doğan kahil olur. C : Hükümdarlar a·rasında yağılık olur, barış ve anlaşmalara aykırı gidilir; bazı ülkelerde savaş, yağma ve etrafda karışıklıklar olur; ticaret erbabı ve yol üzerindeki bi­ nalar zarar görür; yerdeki böcekler lere

afet

erer.

Dört

ayaklılaxa

çoğalır, ekin ve yiyecek nesne. ölüm

gelir,

bazı

yerlere

yer

sarsıntısından yıkımlık gelir; çekir:ge zuhur eder, yazın uzun sıcak­ lar güzün ve kışın uzun soğuklar olur. İlkinde doğan güçlü, şiddetli ve her işi bilici olUT, devlet işinde yüksek ve harniyetli olur; ortasm­ da doğan tatlı sözlü, hayvanlardan menfaat görücü ve deniz seferin­ de zarara tutulucu olur. Sonunda doğanlar tenbel ve zihinleri karı.

şık, ik endi işlerini ihmal ediıci olur; daima zaruret, hastairk ve nadan tabiatde bulunur. Bir halk şiirinde:

darı. çıkar

Bars yılı barıçıkar barı çıkmazsa

(Sarnoiloviçden) .

IV. TAVŞAN YILI - Div: Yok. T : Nimet ve feragat çok olur; bazı yerlerde h astalık,

ölüm,

bilhassa kadın ve

çocuklarda, çok

olur.

Hükümdarlar adalet ve insafa rneylederler, eğer zulüm vaki olursa adalet sebe'b ile olur. Yağmur, çeşrne ve

mnaık sulan

bol olur. Hal:k

arasında mekr ve hile çağalırsa da bileibare kendi iş ve sözlerinden pişman olurlar; halkın ihtiyarı haricinde seferler olur. Bu yılın ilk


ONlKl HA YVANLI TÜRK T AKVlMl

93

üçde birinde doğan çocuk talihli, yiğit ve çalışkan olur. Fakat sözüne itimad edilmez ; ikinci üçde birinde doğan uzak düşünceli, kı.sa görüş· lü, az himmeUi olur; üçüncü üçde birinde doğan geveze, menfaatsız ve insanlardan müteneffir olur. Mf: Meyva her nimet çok olur. Sulh uzun zaman devam eder, kışı mutedil, bahan bahar, yazı yaz olur. Yılın evvelinde doğan mali ve kötü huylu, lakin ·kali olur. Ortasında doğan güzel, sonunda doğan müksir ve vahşi olur. V. LU (EJDER) YILI - Div: Tirnsalım suda yaşaması dalayısile bu yıl çok yağmur yağar ve 'bolluk olur. T: Savaş ve kan dökücülük çok olur; Ağaçlara afet erişir ; arpa ve buğday iyi mahsul verir; bazı mahsullere afet erişir. İlk üçde birinde doğan kötü huylu ve müte. neffir tabiatlı olur ve halka az karışır, ikinci üçde birinde doğan te. miz söyleyen, iyi işleyen ve .siyretli olur, sonunda doğan şerir, haya. sız olur. Mf: Haııp ve fitne çoğalır, arpa ve buğday mahsulü bol olur. Kar ve yağmur çok yağar. Evvelinde doğan ahmak, cevhersiz, orta­ sında halim ve yumuşak, sonunda doğan kötü huylu ve ut anmaz olur. VI. YlLAN YILI - Div: Yok. T: Bu yıl meyva çok az olur, yıl ku­ rak kış soğuk ve uzun olur. Yerdeki böcekler müezzi olur, yılan, sı­ çan ve karınca bazı yerlerde çoğalır. Hükümdarlar, beyler arasında husumet ve cidal zuhur eder. Halk arasında hile, hased artar; türlü hastalıklar meydana çıkar. Bazı yerlerde veba olur. Evvelinde do. ğan mülayim, durendiş, sakin ve vekarlı ve uzun ömürlü olur; or. tasında doğan hasud, kinci, kötülük işleyici olur; sonunda doğan serrıt , kötü huylu, hilekar ve ihmalkar olur. Mf: Yiyecekler bahalı, kış yu­ muşak ve kısa olur. Kıtlık olur, gönülleri gusseler sarar. O yılı doğan sakin, bilgili, işleri hoş olur; ortasında doğan kötü t avırlı olur, sonunda doğan ıkötü biçimli ve !kötü işli olur. D: Havada kura·klık, yağmur az, meyvalar ve yiyecekler kıt olur. Halk arasında muhtelif illetler, ve­ ha, taun, ölüm olur; yılan, çıyan, böcek ve müezzi h ayvanlarıda kes. ret ve bazı ülkelerde fitne fesad ve kıtal ve yağma, halk arasında fenalık, tezvirlik olur; kış şiddetli geçer. Bu yılın evvelinde doğan çocuğun sözü işine uymayı·p iftiracı, durendiş olur; ortasında doğan tamahkar, kötücil, kincil ve ziyancil olur; sonunda doğan ekşi yüzlü sert sözlü ve katil olur. V. - YOND YILI - Div: Yok. T: Türkistan Rum ve l'renk tarafla. nnda halk arasında fitne, karışıklık çıkar; bazı yerlerde ekinler iyi


9!

ONİKİ H AY VANLJ YILLARIN DEVRİ V ASI FLARI

ve m eyvalarda afet olur; Iu?ın şiddetli soğuk ve yağış olur. Evvelin

·

de doğan bilgili, akıllı, yüksek himmetli olur; ortasında doğan doğru sözlü, doğru işli, civanmerdıve sahibi ilm ü hilm olur; sonu11ıda doğan kötü huylu, kötü düşünce-li, kin tutucu ve kin arar olur. Mf: Bu yıl karışıklık, fitne ile gelir, cenk ve savaş zuhur eder. Yazı hoş, hubu·

bat çok olur; dört ayaklılara hastalık ve helak erişir. Kış gayet yu.

muşak ve uzun olur; m eyvalara afet erişir. Bu yıl doğan zahmet çe. ker, muhabbetli ve hikmetli olur; ortasında doğan iyi işli hoş huylu ; sonunda doğan ,gamlı, kötü sözlü ve kötü huylu olur. K ı cr- g ı z

A t a.

1 a r s ö z ü : Dur oğlum dur yılkı yıLı eldinde (önünde) (A. İ. den) .

VIII. - KOYUN YILI - Div: Yok. T : Bu yılda nimetler bollaşrr; insanlar iyilik ve hayre mütemayil olurlar; yağmur çok yağar gerçi fitne ve kanşı·k lık çıkarsa da çabukça sükün bulur ve asayiş yerine gelir. Bu yılın ilkinde doğan güzel yüzlü, rızkı bol, yüce himmetli olur; ortasınd::ı. doğan vefasız, düşmanengiz ve az çocuklu olur; so­ nunda doğan ebleh ve kısa ömürlü olur. Mf. Gamlı bir

yıl

olarak

gelir, gemiler denizde helak olur; ha:rrp olursa da sura1tle sulh yapı. lır; hayır ve ilisan sahilıleri çok olur. Kışı yumuşak ve uzun olur; ilkinde doğan nafi, ortasında doğan asıide, sonunda doğan inürdar ve fe.rsıide olur. IX - BİÇİN YILI - Div: Yok. T: Çok muharebe ve m ücadele zulüm ve tereddi olur, re-aya ve göçebelerin malı çok olur; büyükler ve eşM raf birbil-lerile m evki kavgasına düşerler. Hırsızlar ve fitneciler ga­ lebe ederler ve halka mazarrat yaparlar; bu yılda meyvalara ve bil. hassa üzüme afet erişir. At, deve gibi büyük hayvanlarda çok telefat olur. İlkinde d oğan kötü tşli, kötü düşüneeli olur; ortas�nda doğan hasıid ve rnekkar ve bedbaht olur,

sonunda doğan ebleh, mute·kid

olur. Mf: Bu yıl hayırsızdır, yankesici ve hırsız çok olur. Halka çok sitemler olur. Deve ve at cinsine hastalık erişir.

Kış gayet kısa ve

soğuk olur. Üzüm az dişleyiciler çok olur. İlk ilkinde doğan bedrıiy, handan, şad ve iyi huylu olur.

Ortasında

doğan

hasud, sonunda

doğan faydasız olur. E: Meyva çok, hububatda h astalık, halk arasın. da uğrılık, rn ekkar ve hile çok olur.

Etrafı

alemde asker hareket

edip bazı yerlerde harp, kıtal ve yağmalar olur, kafir beylerine, bil. hassa deniz yüzünde, ulu sular kenannda ve dağ eteklerinde nikbet ve zille-t erişiı·. Yağmurlar, seller kaba yeller esmeğe- v e ihtimal şark taraflannda bir harici çı·kmağa ve nasda ittifak çok olmağa delalet


ONIKI HA YVANLI TÜRK TAKVİMİ

95

eder. Yılın evvelinde doğan zeki, ç abuk anlar ve tabiatlı olur. Orta. sında doğan yalancı, hasud, h odbin olur, sonunda: doğan fena tabiatlı vefasız ·olur. H i v e a t a 1 a r s ö z ü n d e : Baylığına buysönma biçin bardır eldine [Zenginliğine güvenme önünde maymun yılı var] (Samoiloviç) . D iv: Yiyecek çok olur, fakat bu hayvanın yer­ X. 'rAVUK YILI ken yiyeceğini karıştırdığından karışıklık çıkar. T: Hastalık çoık olur, bazı yerlerde zelzele tahribat yapar, alış veriş kesilir, eşya bahalanır, bazı yerlerde büyük harpler olur. Halk hakikatsız mü. rüvvetsiz ve vefasız olur. Hububat az Qlur. Hayvanat çoğalır ve ka­ dın hastalıkları, çocuk düşürme vaki olur. İlkinde doğan çocuk iyi suratlı, m etin ve akıllı olur, ortasında doğan müfsid ve şerir olur; sonunda doğan iyi sözlü, rey ve tedbir sahibi olur. F: Hastalık ani olur, kış uzun olur, hamile kadınlara afet erer. Yılın evvelinde do. ğan güzel yüzlü, az rızıklı, az hayırlı olur ve kazandığını ·kaybeder; ortasında doğan müfsid olur ve kötücil ve düşmanlan çok olur; so­ nunda doğan dostların müttehimi ve gayyur olur. Mf: Hastalık yok, hububat ve meyvalar bol, kışı yumuşak ·ve uzun olur. Hamile ka. dınlara afet irer. Evvelinde doğan güzel, kıymeti az olur, ortasında müezzi olduğundan halk ona düşman olur. Sonunda doğan cömerd, misafirperver olur. -

XI. İT YILI Div: Yok. T: Fitne, �a:rışıklık ve kan dökücülük, at ve katır ölümü olur, hayvanların kıymeti artar; hırsızlar ve yol kesiciler çoğalır, kış gayet soğuk geçer; çok hastalık olur; veba ve ölüm kor•kusu artar ve düşman halk arasına m uhalefet sokar. Müsa. dere ve mntalebe çoğalır; ·katıl, zulfun ve sitem olur. Yılın evvelinde doğan fena tabiatlı ve köpek sıfatlı ve münasebetsiz, cenkıci, doğru söyleyi:ci olur. Ortasında doğan akıllı, bilgili fakat itibarsız olur. So­ nunda doğan kahraman, yiğit, vekarlı ve vefalı, yüksek sesli olur. Mf: Hububat ve ekmek az ve babalı olur. Ölüm ve kıtal çok olur. Kış hafif, meyvalar ucuz olur. Bu yılın Hkinde doğan kız veya er­ ·kek ·kötü söyleyjd, haris ve obur olur; ortasında doğan kavgacı, so. nunıda doğan kanaatkar ve vefalı olur. T e v a r i h i H a m s e: Yılı -

it olanlar vefadar olur. Div: Kar, soğuk çok olur. Kargaşalıklar çı­ XII. DOMUZ YILI kar. T: Hükümdarlar arasında muhalefet olur; reaya üzerine emir ve nehiyleri geçer. Tehlikeli hastalıklar çoğaJırr. Hırsız ve yol kesici-


96

ON!Kt HA YV ANLI YILLARIN DEVRI VASIFLARI

ler artar. Dört aya'klılarda ölüm çok olur. Meyvalar hollaşır. Evve. linde doğan güzel, ahlaklı ve akıllı olur; sonunda doğan kahraman,

cenkci, kan dökücü, ve ünlü olur. Mf: Şehirlerin emir ve ayfını has. talığa tutulur; padişahlar arasında ihtilaf ve cenk olur. Buğday çok arpa az olur. Halk yerden yere konar ve göçer. Reaya müşevveş olup kaçar; hırsızlar çok olur. Kış yumuşak ve uzun olur. Yılın ilkinde doğan çocuk çabuk söyler ve hoşpesend olur; ortasında doğan ya­ lancı; sonunda doğan halim ve ragıp olur. G: D üşmanlık ve yol ke­ sicilikden halka ziyan gelir. Balıarda yemişlere afet erer. Elbise, me. tah ve ipek pahalı olur; kul ve cariyelere rağbet artar. Kış sert ve soğıuık olur; ekiniere afet gelir. Evvelinde doğan ,güzel ahlfıklı ve rey. inde musır olur. Ortasında doğan doğru zihinli ve marifet sahibi olur. Sonunda doğan cahil, sefere mübtela, kahraman ve fena taıbi­ atlı olur. G: Ulema ve büyüklerde hastalık ziyade olur. Bazı mem­ leketlerde yağmacılık zuhur eder. Koyuna afet erişir: Yiyecek pahalı olup tüccarlara afet erişir ve beyinlerinde muhalefet olur. Halk için. de nakli mekan ve göçme çok olur. Ekinler afetten salim olur; nimet. ler çok fa1:at reayanın alıvali müş'kül olur. Yılın ilkinde doğan kötü

ahlaklı, cahil, hudbin olur; ortasında doğan dılrendiş, müdir olur; sonunda doğan şeci, haramdan sakınıcı olur. * * ..

B. A. Gö1pınarlı'nın bana anlatdığı iki an'ane ile Azerbaycanda Oniki hayvan takvimi ıle alakah bazı inanışların yaşamakda olduğu görülü. yorı. cTimsah yılının başlangıcı anında (hamel burcu ?) bir kavanoz alınarak içerisin e balık konur; o yılın iyi ve bereketli geçeceği zanne.

dilir. Eğer senenin hakimi başka bir hayvan ise bir testi alınır, ü ze� ııine ısiatılmış tere tohumu yapışdırılır ve tülbentle sanlır. TüLbendin uçları, . daima suyu ihtiva eden testinin içine konur. Bu suretle

her

zaman n emli kalan tohumlar çimlenir. Hakim yıla göre, mesela yıl tavşansa Tavşan ş ekli yapılır. Bu suretle o yılın emin ve bereketli geçmesi temin edilmiş zannedilir. Bundan başka Nevruz girdiği günde, yani yılb�ında, bir Nev.

ruz

tepsisi hazırlanır; bunun içerisine

m adde (sümbül, ... ) konur.

Bu

e S � harfile

b aşlayan

yed i

tepsinin üstünde mutlaka o yılın ha­

kimi olan hayvanın bir timsalı bulunur. Balığa veya timsfıllere bakmak, timsal yapmak hususunda amil olan zihniyet, hayvaniara atfedilen diğer ahkfımla alakah görukü. yor.


UYGURLARDA ONİKİ H!AY,VANLA İLGİLİ GÜNLÜK VASlFLAR.A! DAİR BAZI KAYIDLER

Uygurlardan inti.kıal eden vesikalarda, Uygurlann _ her gün:kü hayatdaki işlerin tarzı i<:rasının müsaid veya gayri müsaid tesir icn, edip etmiyeceğini gÖsteren bazı ·t akvim parçalanna rasgel.iyoruz. Bunlar on iki hayvan devresile alakadar iseler de bizim 12 yıl için verdiğimiz ve bugünkü Türk kavimlerince de muteber olan devri vasıflar mahiyetinde gözükmiyor. Henüz tedk:ik edilmemi§ malzeme halinde olan bu parçalann mahiyetini göstermek maksadiyle hiırkaç misal vermeği faydalı buluyorum. Yıllık vasıflar yerine gündelik vasıflar mevzuu bahisdir.

I. - Ç i ş u n (Chih-shun) ikinti yıl toğnuş kişi ting-tavşan yıllığ. On sekiz yaşlığ erür kudı (unsuru) toıprak. Oğul tokuzinç kız bişinç orduluğ bolur (1) . II. - Koyun k.ünde tangta asursar edgü sav eşidür. it künde tang­ ta asursar sevinç bolur. . . Kün ordu ta asursar ülügi aşılur kiçe asur. sar kişige taV'ar bixür (2) . III. - Ud künte ud satgın alsar yaramaz. Yılan künte kız taşkar­ sar yaraşmaz (3) .

IV. Yont yıl bişinç ay yont ödinte toğmış kişi bir yigirminç ay ; sıçgan kün sıçgan ödinte igleser öl!üır _(4) . -

V. - içkü südi birle yunsar yüz çimsiz •bolur. it ti§in genç oğlan asınsar yii.krekliğ bolur (5) .

W. E b e r h a r d'a göre bunlar Çin halk takvimlerine uymak. dadır. Fakat Türk ve Hind astrolojisine intibak etmi§dir. Bu bazan münferid günlerin bunu müteakip de ayların, ay fasıllannın ve biz. zat senenin astroloj ik evsafile tamamlanmakdadır. Tarih konmada <1) R. Rahmeti, Turkische Turfa-n -Texte, (2) Keza 45;

s.

28.

(3) Keza 47; (4) Keza 36; (5) Keza 34. Oniki Hayvanlı

T. T.

-

7


98

ONİK İ HA YV ANLI YILLARlN DEVRİ VASIFLARI

tercüme edilmiş parçalar Türk-Uygur takvimini değil resmi

Çin

ta:kvimini takip ediyor (1) . -A H K A M . İ Elimi.zde

mev:cud

SE K İ Z bi�birini

Y U L D UZ Hanal

ad.ici

ıı:nahiyet<ili

iki risalede, 'T u s i ' den menkul ol arak, Türklerin S e k i z Y u 1 d u z A h k a m ı denilen bir inanışlan olduğu anlaşılıyor. Türk takvi­ min e göre tanzim edilen bu cedveli n bl.li'aya dereedilerek alakadar­ lar için tanıtılmasını . faydalİ bulduk. A ve B ile göstereceğimiz bu iki metni mukayese ederek metinler kısmında neşredeceğiz. Farsca olan metn in muht evası :

Sekiz

Y u 1 d u z dedikleri deve suretin­ uğursuzdur. Derya-i muhitin gemici. leri onu iyice tanırlar ve onun tesirlerini tecrübe etmişlerdir. Han. Türk bilginlerinin

de biır yıldız vardır. Bu yıldız

gi: tar:afda bulunursa gemilerini o tarafa götürmezler ; çünkü o çok

uğursuzdur, bulunduğu tarafa doğru herhangi bir sefer yapmazlar, ve askerlerini de o tarafa sevketmezler; harpele onunla karşı karşıya bu.

lunmakdaı , sakınılır. Bu, Türk aylan üzerine mebnidir; ve Türk ay­ lannın günlerine göre her

gün

bir tarafa müteveociıh 'bulunur. .AJ:!ka

tarafa bırakılırsa onun uğursuzluğundan emin olmak mümkün olur.

N a s i r ü d D i n rr . u s i, bunun her güiı hangi cihetde olduğunu . bir cedvel vazetmişdir; bu cedveli aşağıya aynen dere

anl•amak için

edeceğimiz için buraya münderecatını ilave ile iktifa ediyorum :

ı, 2, 3, 4,

ll, 21 ci 12, 22 � 13, 23 ,. 14, 24 ,.

5, 15, 25

6, 16, 26 7, 17, 27 7, 18, 28

,. ,.

günlerde güneşle birlikde çıkar.

,. ,. ,. 1>

,.

Doğu ve güney arasında çıkar. Güneyden çıkar. Güney ve batı arasında çıkar. Batıdan çıkar. Batı ve kuzay arasında çıkar.

1>

Doğu ve kuzay arasında çıkar.

,.

Yer üstünde •bulunur.

9, 19, 29

10, 20, 30

l>

,.

(K•aydedilmemişdir) . Yer altında bulunur.

(1) Eberhard, Sinologische Bemeı kungeıı tPn Türkische Turfan-Texte, s. 83.

zıı

deıı tür}, isehen Kalenderfragmen­


ON!K! HA YVANLI TÜRK T AKV!Ml Türk bilginlerinin Türk aylanna göre tanzim etdikleri

99 tasrih

'bahis mevzuu olan «derya-i muhit gemicileri:. ile neyi anlamak icap etdiği ve ne zaman vücud bulduğunu cayi sul bir meseledir. Bu alıkamın isti�d etdiği hey'i esas hakkında fikir yürü­ edilen bu listede

tec ek vaziyetde değilim.


DEVRI ABKAMIN MA.NA VE MAHİYETİ B�eriyet, istikbal endişesile, onu keşfedecek bir çok vasıtalara

tevessül etmiş ; mistik bilgi ve inanışlada ilimierin teşekkülüne yar­

dım eden

i 1 m i n ıb a ş 1 a n g ı c ı (prescientifique)

devre faaliye­

tini vücuda getirrnişdir. Türklerin edindikleri tecrübelere dayana­

rak müsbet olduklarına inandıkları işbu h ayvan yılına aid hüküm. ler de, bu endişenin tatmini maksadile teşelkkül etmişdir. İlk bakış­

da garip görülen bu hükümler, mürnasil y e t 1eri

ort a

zam an

c e m i.

göz önüne getiriliır-se hiç de o zihniyete ay.kın değildir.

Kimya ilminüı, teşekkül ve inkişafında mistik unsurlann oynadığı rolü, aynen hey'et ilminin vücud bulmasında da görüyoruz.

T ü r k­

I e r i n, bu oniki hayvan yılına atfetdikleri hÜ!kümlerden ayn ola. rak, yıldızlarm seyir ve hareketlerile dünya hadiseleri arasında, baş­

ka cemiyetlerde olduğu gibi, bazı münasebetler tesis etdikleri veya mücavir cemiyetlerden bu gibi il�tibaslarda bulundukları muhakkak gibidir. Bu hW>"ll sda kaynakların verimli

olmamasına

ırağrnen

ekl.e

mevcud bazı

tarihi malzeme kırıntılarile etnografik birtakım verin­ tller de tedkik edilmiş değildir. N etekim c S e k i z y ı 1 d ı z a h -

kamı

�.

Ü1k er yıld ı zı - ay mün a s eh

e t i. . .

bu gLbi ina­

nışların birer kalıntısı gibi tela:kki olunabilir. Bunun gibi

'

Ç a ğ a n i y a n ın

derdiği

(Ti.chö) (Ta.mu.çe)

T eş

Tam u ç a

M. 719 da

adınd�ki hanının Çin sarayına gön­ narnındaki

m a n i h e i s :t

alimin

ilmi hey'etde yedi tula sahibi olduğunu biliyoruz ( 1 ) . Tabü Türkledn ' İslamiyetden sonra nyaziye ve ilmi heyetdeki maruf rolları bahis mevzuu değildir. Daha ilk zamanlardanberi şeriat, ilimleri

n ü 'C u m (müneccirn­

lik - astrologie) ile iştigal edenlere fena bir nazarla bakdıklan halde, cemiyetin bu hususdaki asırdide mesai ve temayüllerine bir türlü

sed

malfunduır. H a z r e t i P e y g a m b e r, gay. a n r ı d a n başka kimseye micyesseır olamıyacağı ve

çekHemediği

be ıttılaıın

T

(1) Ch a v a n.n e s e t P e l l i o t, Un traite mankhccn retrouve J. Asiatique, 1913, I, p. 153; C h a v a n n e s, Do cument.s ISi. ,

en

Ch ine,


ON! K! HA YV ANLI TÜRK TAKV! M!

101

binaenaleyh bütün müneccimlerin yalanıcı olduklannı söylediği riva­

yet edilir. Buna rağmen islam halifeleri, Türk sultanlan, islam ol­

madan ön c.e ve sonra

M ıog o 1 hanlan ve O s m a n l ı

padişahları

daima saraylannda müneccimler bulundurmuşlar, umumi veya hu­

susi işlerde onların tavsiyelerine göre ibareket etmişlerdir. Hüküm. darlar bir işe teşebbüs edecekleri zaman müneccimler e ş r e f s a­ a t i tayin ederlerdi. Hükümdar zadelein doğduklan günler, mutla. ka ıtalih zaiçelerine 'baıkılmak suretile tesbit edilirdi, ki bu hayvan yılındaki doğuma aid alıkamın başka bir şeklidir. T i m ü r'e S a h i b k ı r a n (talii mes'ut) denilmesi de, Zühre ve Müşteri yıldızla­ rının birleşmesi (kıran) zamanında dünyaya elmiş olmasındandır. Orta zaman hükümdadannın dol;ııım tarilileri tesbit edilirken yıl­ dıziann d urumları da tesbit edilmişdir.

İ slam Orta Zamanının büyük hey'etşınaslanndan N a s ı r ü d ­ D i n T u s i ' nin yazmış olduğu bir kaç satır bu husus içlıı karakte­ ristiıkdir. «Yıldızların gökdeki mevkileri, birbirleriıe ilgile. ri, ayrılıkları devir ve mikdarları, yere ve birbirine olan yakınhkla­ rı ve hareketleri bilindiği ,zaman bundan 'bir takım hükümler çıkarı­ ıabilir. Alemde neler .olacak: iyilik, jenalık, padişahıar arasında harp veya sulh, halk arasında veba, hastalık, bolluk, kıtlık, kuraklık. Dün­ yaya ,gelen çocukların ömürlerinin ruzun veya kısa olması, talihli veya talihsiz olmaları, sıhhatli veya sıhhatsiz, [zengin veya fakir ola­ cakları gibi bütün meseleler yıldızların mevzilerinden tayin edile­ bilir.. ( 1 ) . Dinlerin ve dillerin değişmesi mevzuu 'bahis olsa da takip etdiği ilmin ('riyaziye ve hey' et) değişmez kalacağına inanan U 1 uğ B e y gibi alim b�rı hükümdar bile n ü c u m - atrologie alıkamma inanmış ve ·ona kurban gitmişdir: O, talih zaiçesini ararken oğlu A 'b d ü l l a­ t i f tarafından öldürüle�eğini İstihraç etmiş ve bundan dolayı ha. kikaten korku ve şüphe beslediği oğlu ile arasında bir serinlik baş­ lamış ve bu yü�den oğlu tarafından öldürülmüşdür.

Nü:cuma aid itikadlar hakıkında toplu bir fikir vermek için ser. müneccim M e h m e d E f e n d i n i n tellf ·etdiği �Ahıkamı Sal-i 'Alem. [Üniversite kütüphanesi Türkçe yazmalar, No: 27.541 hakkın­ daki kitabının mu:kaddimesinden bir par:çayı aynen naıklediyorum : «Pes malum ola ki her yılda fıfitap hamel burcuna tahvil etdüğü (1) Ziyc-i İlhani, verak 9.


102

DEVRI ARKAMIN M.A.N.A. VE MAH1YET1

vaktın taliine

T a1 ii

S a l d erler Her şehrin uikunda bir olmaz; .

m esela Kostantaniye ufkunda tali hamel olsa Mekike ve Yemen ve Kürdistan ve .Acemde sevr tali olur ; şark tarafına git ­ di kçe tefavüt eder. Mesela Hind ve Çin içlerinde cevza serta:na. Am. ma ·kaide olduıı� ıki bir iklimde herkangi şehri muazzam v e tahtga.b ise anın taliini çıkarıp andan hüküm yazarlar; sair şehirlerin lazım

muhtelif olur;

değildir, t arafında olan şehirlerin alıvali ol muazzam ola:n şehirle­ rin taliine t abidir. B a t 1 a m y u s büyük şehirlere ü m m e h a t -i m ü dün t esmiy e eder ; ve bu mahalde iklimden murad iklimi örfi dir, yoksa ekalimi seb 'a murad değildir. Mesela K o s t a n t a n i y e ki memaliki i slami yed en olan ş"ehirlerin azamı ve rub'i mes'kün padişahının tahtgahı olmağın etrafında olan vil ay etl erin alıkarnı

Kos

t

an

tan iye

taliinden a!hz olunm ak

evladır; ve Mısır ikli­

minde d a i şehr-i Mısırm ve Yemende San'anın taliinden ; ve

hadha. Ve dahi her milletin ol millet in dini kangı

�ıs 'ald

şehirden zahr oldu

ise ol şehrin taliinden malfun olur. Mesela M i l l e t İ s1 am iy e Şehr.i Me kk e den zuhur eylemişd.ir; imdi K a b e'nin taliinden Ehl-i İslamın ahvaline nazar oluna ; ve M i l l e t . i Y e ih u d'un ahvalini Mısırın t aliinden ve M il i e t i N a s a r a ' nın taliini Kudsi Şe•

'

-

bid'at ve ol m e zhep ü:21ere bulunan h alk ın talii ol şeh ir taliinden bilinir. Mesela K ı z ı 1 b a ş Erdebil ş eh ri n den zuhur eylem.işdir; imdi K ı z ı l b a ş halkının talii ol şehirden, bir h a r i c i veya c e 1 a 1 i zuhur etse

rifden h üküm gerekd ir Ve eğer bir mezhep .

veya .bir

kangı ş eh ird en zuhur etdise ol şehrin t aliinde malum olur. İmdi bu k a idel er m alfun oldukdan sonra mallım ola ki tam salden beş türlü hüküm ihıraç olunur. Evvela, halkın her sınıfının alıvali baş-ka başka

Mesela padi:şahan ahvali, .ba'dehu kütt ap ve muta·sarırı­ fan ahvali, ba'dehu meşayih ve d ehakın ahvali, ba'dehu avam ve ehli sıik. ahvali. İkinci, ol yılda sıhh atı ve marazı ve zuhur edec ek maraz. ların azlı ğı ve çokluğu beyan olunur. Üçüncü ol y ıl da halk arasında eminiiıkden ve ceng ü cidald en ve ıkavga ve sulhde:ı:ı ne vaki olacağı beyan olunur. Dördüncü, ol yılda m ezıruat ve mahsulatın . kıllet ve :kesret ind en ve salalı ve fesa dden nice olup ucuzluk ve kıtlık ahvali beyan olunur. Beşinci, ol yılda yaz ve kışd.a ıssı ve suk ve yel ve yağmur ve zelzele v;e raad ve berk ve sair alamat alıvali beyan olu­ nur. Pes bunlardan sonra yine her ayda kevakibin kıranından ve m uk.abelat ve terbiat ve teslisat ve tesdisatından ve şeref ve hubut tertip olunur.


1 03

ONİKİ HA YVANLI TÜRK T AKV!M!

ve ric'at ve istikarnet ve ilitirakından her ne hal vaki olursa anın alıkarnı ola . . . �

Görülüyor ki Orta Z aman islam cemiyetinin inandlğı yıldızlara

aid bu ahkfun.la, Türklerin kendilerine mahsus olan oniki yıla aid

alıkarn arasında mahiyet itibarile fark yokdur; şu kadar ki İslam

alemi bu ahkfunı yıldızların münasebetlerine bağlamış, Türk cemi­

yeti ise onu yapılan devri tec.rübelerıe istinaden hayvanlara izafe et. mişdir

(1).

Yalnız bugünkü zihniyet ile düşünerek Orta Zaman ce.

miyeti hakkında menfi bir hüküm vermekde haıkkımız yokdur; onu zamanın telfrkkileıi içinde mütalea etmek roakla beraber

T fı s i

ve

U1uğ

lazımdır. Bu aihkfuna inan­ B e y gibi Orta zamanın büyük

heyetşınaslarının ilmi hizmetleri kabili inkar değildir. Daha sonra­

lan islam cemiyetinin gerilemesiledi:r, ki hey'et mevkıini tamamen

c u m ( astrologie) a ter etmişdir; o derece ki daha�T a n z i m a t ı n

arefesinde bile Osmanlılarla Mısı·r arasında vakiharlte Osmanlıların

N i z i p muharebesi, orduda zamanın askeri 1 t k e gibi bir adamın raıporu ile değil, müneccim­

hezimetile neticelenen fennine vakıf

M o

başının çıkardığı astrolojik ahkamıa idare ed.ilmişdir!

'

�.

,.-, , �

•.:

.

r .: · . -!'

.-·-:

(1) Burada Türk cemiyeti derken, İslam medeniyeti tesiri haricinde husul bulan .itikadları taşıyan cemiyeti kasdetdiğimizi, zaid olsa da, ilave etmeliyiz; yoksa iiilarn cemiyeti derken de on iki yıl ahka;nına riayet eden islam Tü�k cemiyetini de kasdediyoruz.


HAYVAN ADLARININ TÜRK LEHCELERİNDE ALDHH ŞEKİLLER

I. S ı ç g a n - Lehceletrin çoğunda türülü şekillerile mevcuddur. D i v a n, d evır e harici U y g u r metinlerinde, İ h n M ü h e n­ n a d a: sıçgan ve sıçkan; Kazak ve K rı r g ı z 1 a r d a (Tevarihi Ham se) : tışkan, çıçkan, sıjan, Anadolu: sıçan; devre için U y g u r m etinlerin de, ve buradan T u ·S i, U I u ğ Bey ve B i r u n i ' de: küskü. O r h o n d a bununla tarihli ves ika yokdur. Takvim haTid olarak Tdbol ve teleütlerde: küske; Azer'baycanda: kesegen. T u n a B u l g a r l a r ı n d a(!Mikıkola'ya göre) : (se) ver.

II. U d - Eski Türk aıbidelerinde, Sarı Uy.gurlarda , şarki Tüi'­ kistan lehcelerinde, Öz;beklerde (Ebülgazide) , bu devreye mahsus olarak Divan, Birılni, Tusi, Ulu ğ Bey'de böyledirı; Hazar ötesi Türk� m en leri n de , Karakırgızlarda u z, u j şekli de v ard ır. Ü delerı ve F. Gö km en 'in ot veya od 1tran.sıkripsiyonu y anl ı şdı:rr] . Tuna BulgaJ""ların­ da (Mikkola) : Sıgor, devre h arici umumi 'OlaTak Drvanda sıgır, An� dolu: sığır Mogolcadaki Uker şekli Çuvaşcasına yakındır.

III. B a r s - B azı y.ederde: pars, baris'dir. Orhon yazısile yazıl­ mış İ r k B i t i g'de, Uygur, Divan, Birılni, Tusi, Uluğ Bey' de; Bul. gar kitabelerind.e yokdur. Daha Orhon ve Uygur yazıl ann danberi Kölemen Sultanlıa.rı, Ebülgazinin arkadaşlan tarafından şahıs adı ol�

rak kullanılmışdır: Beybars, Barsbey, İlbars. . . İsim olarak Osmanlı Türklerin e de intikal etmişdir (Karye-i Aslah köyünde Beg Bars adlu y er, �· Refi:k, TOEiM, No: I (78) , s. 31) . M ogoi·ca sı da aynıdır. IV. T :a v ı ş g a n - LehceleTin çoğunda vardır: tavışk.an, tavşan, davşan, duşan şekillerinde bulunur. B irim i 'd e : tafşkhandır. Kırgız­ larda: koyan Bulgarca: Dvans.

V. L u - Orhon ve Uygur yazılarında, Birılni, Tılsi, ve Uluğ B ey ' de. Bazı metinle:rıde, Türkçenin .i!capları ·olai'ak ulu; Divand a : neg İbn Mühennada ve başka b azı yerlerde: balık: Azerbayc ancia fars-


ONIKI HA YV ANLI TÜRK TAKVlMf

1 05

cası neheng'dir. Mogolcası: Lo'dur. Bulga.rcası: eksik.dir. VI. Y ı 1 a n - Hemen bütün lehceleroe aynen mevcuddur. Bazı lehcelerin hususiyıetine göre jılan ve cılan olur. Bulgarcası dılam'dır ki Türkçededeki d-y değişmeleri malfundur.

VII. Y o n d - Eski Türk abideleri, San Uygurlar, BiTıini, K&ş­

gari, Tusi ve Uluğ Bey'de (bazan yont olarak geçer) . Türkistan leıh­ celerinde Azerıbaycanda, Anadoluda: at; Kazak Kırgızlarda: cılkı; 'Umdetüt Tevarikhde: yılkı; Bulgarca : morin; Mogolca ikeza. Y o n d kelimesi çok eski bir kelime gözüküyor. Daha Orhonda ve Divanda •

bile at kelimesi umumileşdiği halde bu kelime .takvim harici nadiren kullanılır. Bununla beraber Anadolu tür.kçesine kadar yayılmış ol­ duğunu işaret edelim. E n v e r i 'nin Düstürnıimesinde: cSırf (yani, Sırp) ve Bulgar illerine girdiler, çok sığır ve y o n d ve koyun sür­ düler. (.s. 5 1 ) kaydı bunu gösterir; Dede K orkut'da d a at yanında kullanılmakdadır. Atlar için ekilen maruf ota Y o n c a (yondca) de�ilrnesi bu adla ilgili ol.sa gerekdir. Koşuro aletlerini ve netice ola. xıa!k otdan iki kat fayda1anmayı ternin ederek Avrupa ve Çine tefev. vuk eden Türkler (F. G r e n a r d, Grandeur et D e cadence de l'Asie, 13.) ona aid gıdayı ( yondca) da Çine nakletm.işlerdir. (E b e r h a r d,

Ortaasyada At cinsleri, Ülkü sayı ı9Z, s. 164) . Bundan dolayı­ dır 'ki kelimeyi başka yerlerde olduğu gibi yunt şe:klinde değil yond şeklinde okuyup transkripsiyon etmeyi tercih etdim. Kelime, Oğuz boylarından A 1 a ry o n d 1 u boyuna ad olmuş ve buradan da Ana­ doludaki bazı köylere isim olarak intikal etmişdir. VIII. K o y u n - Türk kavimlerinin ekserisi arasında mevcud­ dur. Eski şekli daha ziyade k o y olarak gözüküyor. Divıinın anlat. dığına göre, A r g u ' lar cy.leri «n• e çevirdiklerinden koyun yeri­ ne k u n derlermiş (I. 32) . Oğuzların B a y ı n d ır koluna mensup olan A k ve K a xı a K o y u n 1 u l a r ' a alem olmuşdur. Bulgarcası

kuçı, Mogol•ca : khoin'dir. IX. B i ç i n - Orhon, Uygur yazılarında, Brrıini, k3.şgari, Tusi ve Uluğ Bey'de böyledir; piçin, m eçin bazan da meşin şeklinde de bulu nur. Anadoluda maymun, Kazaka Kırgızlarda .bazan maymal denir.Mo­ golcası meçin'dir. Vambery'ye göre Türkçeye Mogolcadan geçmiş. dir. Mogolca eskiliği sfııbit olursa kazıyeyi ber'akis ederek menşe'e dair bir istinad noktası temin edilebilir. Bul'gaııcası belli değil. X. T a v u k - Bütün Türk lehcelerinde bazı şekil ayrılıklarile


HAYVAN ADLARININ LEHCELERDE

[takuk, takıgu, takagu, tauk, takıya'dır

to ch'dur ; Mogolcası :

took,

ALDiölŞEKİLLER

· ıaxakuiT aynıdır; · Bulgarcam

rMogolca ile

Türkçe arasındaki dil

yakınlığı daha doğrusu kelimelerin intikali gö:rülüyor] . XI. İ .t - Bütün Türk leh<:elerinde mevıeuddur. Köpek kelime. sinin ne zam andanberi kullanıldığını bilmiyorum. Oğuz dest anında ­ ki İ t b a r a k ıkelimesile de i t kelimesinin eSki bir kelime oldu­ ğunu zannediyorum . Totmıik bir hayvan olacağına dair bazı ema. reler de ,gözüküyor, ki ihtimal it, barak, köpek şekilleTi bu suretle vücud bulm uş dur. Netekim 1bugün tahkir sayıldığı halde vaktiyle B a r a k H a c i p, B a r a k H a n gibi Karahıtay ve ÇağatayJa­ rın :m;ıruf şahsiyetlerinin adlan olınuşdur: ve galib a !B a r a k B a b a, B a T a k R e i s (Burak değil) de budur. CenUJp Türkmenlerinde bu adı taşıyan bir o b a vardır [ Ali Rıza , C enupta Türkmen Oymaik. lan, V, s. 1061.

XII. T o n g u z - Ekseri Türk ka vimleri arasında kullanılır. Orhon ve Mani -Uygur metinlerinde lağzın veya algazın olar:aık ge. çer Bulgarcası, dochs'dur. Kırgızl ard a ş ahıs adı olarak kullanılır (A. İn an) . Belki de T o n g u z kavmi adı da buradan gelir. İ b n B a t u. t a, Den i zli vilayeti adını bundan iştika:k etd.irir. (Li.stenin bir kısım adlannı S a m o i 1 o v i ç'den ikttbas etdim) .


Türk yıllarile Miladi yılların mutabakat cedveli, Miladi yılbaşı ı ikinci ka­ nun, Türk yılbaşı ikinci kanun - şubat. Miladi ı ci yıl devrenin tavuk yılı, yanı ilki olan sıçan yılı M. 4 yıldır. M 4 12 n dir. Cedvelde asır başları göste­ rilmişdir; ötekiler işaret edilen tarihlerden itibaren hesap edilir. -

ı

···-

Hayvan yılları

:..o

"""

asır I

II

-

III

IV

V

VI

r

-

VII

.

VIII

IX

X

-- -- -- - -- --- --

Sıçgan

·- 9+ 4

Ud ( S ıgı r )

-8

5

Par s

-7

6

Ta·rışgan

-6

7

Lu (ejder 1

-5

8

Yılan

-4

9

Y o n d ( a t)

-3

10

K oy

-2

ll

R i ç i n ( m a ym u n )

-1

ı�

Taguk

+1

It

Ton guz

Hayvan yılları ·

1

100

(

50

400

700

50

50

1

200

500

800

50

50

50

.

300

6')0

900

50

50

!O

13

2

14 fiO

3

15

-

ı xıc

Xl

XIII XIV

xv

XVI

xvn X\' I I I

XIX

xx

-- -- -- -- -- -- -- --

Sıçgan

1 000

H iOO

1 300

1 900

37

Ud ( sıgır) Pars

50

50

50

38

39

Tavışgan

Lu

(

1100

1 700

1400

40

Yılan Yon d

41 50

50

1

50

42

Koy Biç in

43 120()

1 500

1800

45

Taguk It

Tonguz

4-t

50

50

50

46 47


Ahkim·ı Sil-i Türkin'a ait bazı metinler [

J�.l Ji

.:..an ��

(.�..411 �:-

Divan ı, 290

JJ.a:i 'r. 0.ll.ö.::.._; �...("

....

]

'r · }._ JS'J t :; !J;Jı J

..)�'j01 l i "':"J)·· I lr.i �� 14; ul lj•J �� E'-:--"1 1 r'·.b 01 li J-�_,.!.:l ı ul:l l �- e. � J rl..W I lı:; ;_{.� ...,..ai.-I J ;U.. . ')'\0 J� (.L :Jı �:- .:...1;.. .) 1�1 J . �-� J' � j �.i.l i J� L_ı -' J...;.ı ı J �tı ı , .).ı:-'' \t:; ;.\ ...._.:,J.. ı�: .:..i.� .) ı �ı J \Lk.C. 0')' .:.b- .)

I �I J

. � l�i

...

...

...

.

.

L:. ;.:.... f j -

[.

47

.s-��:..) �\;,.. .ı.... J

'

�r:.i

"'

�·�-ll�i \p/_ .iıl..ı ...

J _,;,_

.ır

,r j" ı

�.-11 1 Jı�':"

l.!�l ..l.S""

ı

�: - r� ı J.l

. .l.l_,ç. ; ;ı.; .�;,ı � t"".:... -! ,J.l !l i J JJ�!I .�(".... .l j. t:.:.. � r i-· .s'ıJ J.. Jt .J ,::- -.._ ;-, .... :S, ı � ,!- r �.... ı -':.T P _._,.- � J J \... 0 ,::- J ::; , --:J ,.:. ı �� J .l ...._ ; �)'�- S;! J < ' > ,("_) �l1J: J . ; �& �.ı·! ...

....

..

....

J.i� .:.ı r4 J �Y. j!). ll tlh; J jl.ı).:ı � J .:ıJI. Jl:-! J!j ; _,;.. J ...._: � J� �� J .l JI ) ; I J J-I) J .:.. � j��_; . J � )'l' l ..:) _r. jl r .)ı/ .k _, : . J l - �� P s� ;� ' �tc' ıS J J J � ) J Jld'l _jl �.l j.J.I J �'lr J ..ı._.:..� .:..... :.b (.'� J ,s�_;. �� .:ı J=:--': J L �-1 J JI .:,..l� ; .) �� j) J .lJI. J -'.:.. � .JI .ı�·J J.� J ı.SJ('• .l>f"! J --:Jı,i) �� .l J':'"Y. �1 .:,.. 1.: J.l � � J , �TJ.l ��' 1._,\ S;., ' J:':" J �� J _;., J� � ,t( J L. 0 -":'" fJ ,.....; J .l ).i_( .:ır j\:_A j j.l..) ıJ- 1 v-"' J .lJ.l ;..\.., ,_.,.;.. .l-". ;1: - ! ıS ıl:, ..

..

_ _

....

....

...

....

..

..

(1) Ya nl ı ş

olarak Kh atay i

denilmiş. Türkçe hem Küs kü, hem

Sıçgan denili r . Bu metinde H indt namile bazı i simler v erilmiş ise d '1 bunları okuya;ıoadık ve sanskrı tçelerile de y:ıkhıtdır:ımadık.


lot �� Jl )ıtl

� ...._:. � \.. jl �J:_ ıl.:-! .).\);.. ı � J�

·r.:-

.r-

�� �

......� l _,a , .ı..:. � � ,;-

efa!

..;.�,;.� , . , ...; ı � �� ı � � _,.:.1 J ô .!..l�J� �.ı:j) � J 4S,i J J�J ı_: ı A �ıl-! J �JL. J 1 V"' \ J ..JI _r! l c.�·_,r: fJ-il �, �,:;� L.i �:. r""'�' �:_ı��' \:b �� �r. Y. J_:. J , ı �� � � �� �ı � , ı �J J .!l\:.f' ..:....,::'. �' � � J'. r '� ..:J:ı.ı � � , �.:.� J l- ;,;Y; J �.:.� ..:..� J.� J ı.S [ · �Jr.: J jA&. f-:' � � Y. �;.. ' ��� ).J !�-1 JJ. � �ı ı � .>:.... f '-'" A S;._, .r- u u.. � ' .i J� !..!1:1� . . .)� J .;;_,.:. ;.;'( � ..f..� ..�> jl �1.)\_... � t.}· Jt. � Jl- ıJ J � _ � J+" �·, ..ı.:;.� .:...G.H? r I.A.. 1 J 1 _.1 1 j 1 � \�...v � ;,; \41 l? �� ;,; � � tc" . . . "-�_;.. , ..;_,..:.. � , .ı...... ;.ı �ı.;. ..ı.:.._,,· ��, ..:..4l t? ı�'' ..ı.:..J ""!-l: ..JLf'ı ,

J� L.. ,..;..

.ı�) r' r ;,;� . ,..;.. ' � ,;. �ı_ f· J:· ' .ı)') � .:) � Ja� ' ..:..

ı .ı

.:... \-' '- ' .A-5 ı l i Jtı- J� jl .ı��ı� .ı V"' J ... ; f �� l j\; ' �:>- , r J �.ı -:1 .ı�J'. J ,l ..:J:;.ı �ı.S .ı:j) �J ...\} )J� Jl .. ı:;_;.ı �:�" .C � (..)""!..? ' ı l..ı! L. .: � J ""' ,:.. r'.ı .! ı � 1, � J'. .:... ; ,- � ,;.. , � ' � � JA&. � J � t( -:1 � P." J'. ,?1 .!..l: ı .ı � � J .ıJ'. .ı..:.. . _,� .:.. \:1 � jl � � J'. S;.., , .ıL. J �J � ı l J _,-! t" ıJ ,'1'.? J \_ ... � ! =:- , .lJ'. ı.>\:.. .ı _,;.. , .:... ) J� J..� P J .:;.ı), .:..-i ;;)J. ..:..- ' J:l.ı ��) J;..._ _,( ;,;�,L· .ı._

.)

,�ı.;. �.:� �,.. , .:... � J 4S ; ':. � �� �.ı�i, C".ı:A ;), .A_;.� J �" •ıra! .ı,:.. �� , � )ı , ;l .ı5jl _,;ı , ji)\;.. .J':·_,� J ..ı.[ _,s:: � ....&:� 1 ;\ J '-!:ıs ı,S )� J � \;. .) J J .jl..ai \ J J�� .!lj.o J:·J �tr.ı_FJ � l:j ı.ı .:..

� , �l:·ı.>J ı ı ı r .ı./ .ı�l �

J

u..,;.-, .ı..:;. � � �, ('.) \; ..),;.. ,;\:l.(, .ıY. ..�.;:_('"':"\:.:.. t,.;t(,.ı J J!l.ı J � ..1� .ı ,_:.. .J,:.. J J I .!J� ı .ı .Ôı.S.ı:j ) .;ç, J-!.;; 1 ı J� �� �J�J'. j\ı" �;.ı _,( ı, .ı:�r.· .ı'-='-1 Jl J,; J_ "fL=:­ ; � .Jr r � � ,�, ·ı.S, �� � (S j \ .:..1 1: .!.ol�).) ��J ..ı..: � ..:..-�" rı )r.i �·.ıa �, cL.c" � ..�� ' ..!.tr J l.- ;.;,=:- , ..ı.:..� _,4::.. r ,_,..... j l , ..:.....A.: ..;_1f' ı.> )J :;.. , � _,> Jt.. �� J l.- ı:;_ ,_, .('..;.!:', -:lı .ı �-,.._ )( ı.> i S;! , �-:ı.>


1 1 0'

IJ"\:;.. J ,) J '.))j.)� .r- ,:_;\:_:o) J · �T ; 1:-! 01 ; �J ,)� )� J ,ı. .!..i� ).) � ı.S.I.))! .J.- ı .:;l ı;�'i�..� Ja"'! ' ,)J:.. J... '- '-� '� r ·"s J ,,.. , _,_ )

.;..! i

�;,.., ,) , J- � ·� · ri.lv" �, .lY, L..� P J ı.S ,;.. � -':.� ,),� .f. ) ��, .)..:.� .:.. �=- ':"",.. L, _, ıb) _,�_, ı.S_t::ır� ,)r .J.ı�.. .h.. ,, �:,.. ...., .)� G0. J l... .J Y;- -' .).:. � J_ r- , �� J r .r�L� -:' � � ..�;..\ .!.ot ,),._ ;f. .:: · Jl_- "' ).) � .:..� ..) -:T).) .ı:-_ ,) .:;�- S;� , ;.. �UJ:, .:; ,":" ��_;. �;\' l .:.ıl·_r!.> J ..ı.__5' jl; .lJ ,) .r .J \:_.. j J d!.;. �� j\- J !lf· 0�•J .l j .lJ' .) �:--� t" l _,.. Ja� p j _,.... , e:ı.. , ; _,;,jJ )J• ' )� J .,):.. -- .AÇJ -'- J ) ,...� jl � J .:.. .. _,_;.. 01; )'\.... . ı.. _, ' _,.... , , �1)\_J j:.. .:;�__... u.; ;.301 ;r'ı ..ı._l �..>.: ._..il� ı.S \r ; ':.J ,) .,... ı�� J!.� 0�.P � J _,lt: Jl:.·, .ı..: � .:;_y\1 , LJ ('?! ,)� Ja..! ;,)' ;. ; �;.. , ��, J;.,)J ı.SJ) � ) .) .)

,)

-

.A_,..

.)

-

_

J J-!�I_;J.lJ (-�.. --�:1 .l J� .f. J L- ıJ_I j_, l �J.l ı-ı.S-')) v- J �� .) ,_:.. -ll _,.:. Jl.'.!J: _,.) �;T_, ...ı.__.:. � �' jl;,), 0b ; � ' ;\iJ �J J-rt.;.. ..:...:. ) . U J.:_ ��· ..J;_I � ).) ��J .) � J\.lj"'J. J ı_SJ�s, .)J-...,. J . �) \_\,; . �� J ı.f ..li �� .("":"" _ , J \_ 0Y;-J .) � · ;1( Jı;.ı , �t(, ;\(. J lS �� J J-! ,.!.i, '-�,_.:1, �! t> J�� J_ .("�_u.) �� .),) ..ı.:,.,JI �Y.. S;._, , , ).l o-':A .:..j l J .:..> \c JJ? � ,ç , �)J J J _j .J\:_s:_,; J_).;.) Ji)\;i -

JJ\ .!..C' ;.l .Ôı.S�.J) v-J jl; � ı.SJ� '

.:. .ı..:.. , ,)':>\: � �>Jf ":"",.. \..... , .)_r'ı_,� ;1.).)) .:..- IJJ lS JS-.:.-IJJ j .iJI JJ:''" .) _,;. -l!1:.. . J ) , .) .:rJ J-!�1 �, s_,;.. � �� .) _,� _,_ .!,.] \," .!,.l�J.) ,.6:.; 1 , .)...:.� ...f ,J.:,.,_ ç 0'_ ,; S;!, J,) � u.�, (i- �.)�� .(".;.:;.... ,s" J L- 0_,� J .lJ'. lS� .:.ıı.. ...ı....J.J .:... ...--!. sı.. .:;ı.. .l ./J J- .:;1 ,1_; .:.........i Jl- ıj_J .l �_ı�,) --'!T J .l i1ıT, ...(� _!j J ) .lJJ ���r.· ı.S J J L3 ,..:.1, ...;:9 ..�) , _, .l_f.J ı:-! s..ı.;)�' ....�..:..:. � .._ç )J; tl) J J ;�_,;.. ..ı.._\ .) J�Y. JL- ıJ_I J,ı .:.. 1� ; .) �ı.>�))....- J ,)� �j .) � ;'.i J � J �Çı 0 ....: .) "'"_\,)_,� .f. JL�\;;.l � 1_, ...ı..: � .:...J> .l� J 0J�J .;.;. � �1 ' ' . �·,<:, J )�.ı �ı .l J�J' .!,.] \,"��).) &1 JJ.f. 0l:.-• ) P

\.. .r •

'

.) ,)

_

-'


-"!TJ� M.F 4.J:.=;--:'. S;,_ J 4.r �Ua� J ) J..ı� $�.:)t., J L �\c ;jl J� .:...- 1_,;.. _, l> -"•I J � J � � J�J �j;� ; _p �--"�� j _,.;ı, ;:�11 .t.ti' 1, �;j_)� .r" .:..._. \� .jl:,..... y_, � ı ..,� r.)/ J .:...� .)

-'

.1.

_,

J X..: L ; ;:.. �.. l ; j!')\;.. J ..ı.::S �.:.:;J ·__,.; JAIJ .j' �;� J _.ı..:_;. �

J.>. ('la.. ;�

':""-IJ ;._;. j:. .!l;)_ ..:,\;ı >;:>- J J§-:.1 L.. ., .,.a;.. ..ı..-; .=.,.;\ ı; • r.- J Lc.J. ; � � _, JW· � -"!1 _, � � JL... JJI �J.l �� �·j)_,.. J �_,;. �1.; ; � ;-1, ;�\: J .) J--> �� .) J� -". j �· � , .) �;\_, -". J-0 J-��1 �J JLFI Jl .:.ı ,::- , ..ı._;.� ..ı.A:... �� .)�� .!;ı ı: �:).) �; T, _, � .:..:S: � ' ;t(., .)

__

Jl-u-_J.l .('.:.-. 1:1 .) ��J� ..ı.:.-_§"J ;ı.) S;.,_ , J � -� , ..��.) J.� t"t�

. � .�. ;ı .i� E' ' J' �,_:.. �ı; '-7 � .ıJJ.i c:"' ' -'· � ).)_, .)J'. - ':-� ı>.J':. _ �-' .:..A:A> � i.)./ 1 .l.-•:.. �ı, (":l.a&. �..ı> j'\. 1 Ja ·� J .) J _,J'. .:...'..: � ' _.ı,;.� �ı\.' j ·� ;\:. -' ..ı.;.� J':-! .::.ı � ı,:>J ...�.;.� _;) .:.. � -':>"' � ,)J \i , �J .::.ı J./ J �·J .:.. ; )'- '"7 J;.. -"!i .)-'�-" J,l .!;l:).) ("� �j.) �J .) J'. � :-- 1 .1Li... \ _, . �1, ., _,._ ;l.) _,f"'� , .t_ r:. _, .A-..U �T .) -'� -". .h-_, � )� �T_, �J'. ü'�.t ...ı._:.. � � ...:, lS i) � �J., _,:.;. ı..r- , ._,... �� �T ,� _,._ _;.1. �) � .:..-\:} .) �l _..) M_ ,f"' .:...,_\ Sjv_ J � � Ila� J � J .ı-! ("..j_,.. JL.. j _,� J , .) � )� ..;-} ..:,�ı_,:>j ;.... ı _, �'' .:.ı _,; , .;.f.. i �' '-7;-T, �.:.:; .�. .:..._. 1� j\:_.j , ) ı.:,·l\;' l�' JJ .iı�J )� ı.:_,ı ;l_,l. j \;j .ı ; , j\_, j.).:..iJ G: J ,)J'. .....� .......i:�\;1_, ..ı..: � !lı/J � J ' � J'. )� c.>J': J .) ):ıs-.).r­ r'�ı,;, J:iJ -". ; l:� .:..:' lk.. , .::.ı J .lL... _, .).)) r'* �Ic r_,/ .:.ı ı:" �� ' •

.)

.) .)

.)

_, L:�� �� .)-'� >� Jt- u-_ ı J,ı � ).) ['..5 -i.j),;ıa_, ...�...:. � (- -' j�·-�.J.:- ).l � T J � J! 0.J;.. �.J J!t.J � ı.r--- J .6 � J ;�jL \;_, �:)� ..Ç;\_, -'-:..� ;\�1 � -' L.� '\I.A- L. l .)Y. .JI.l )��, .!.l.t_.i . ..ı._l .) >... -'! JL .... .JJ·�J .) -'� jı_,\ �, _,Y. \9J _, ;\iJ �J � _,�_, �.) .)_,:.. ·..u_,j � l l: .:..41 � .)' .:..JJ _, �T;, ....:.. _,f"'j_,A.:.l. S;! , u� J � J '.J:P u _·•! $!! _,;.. . . . .. - . .(_ı+.. if l ı/1 � ;':---� ' JC:... 0�· _, jJ ,.,.... :/ı �J JJ �k: J .1 .!J}• j �· � .!.1....

_


112

ı)bj., lSJ� J 5.J> j;ı"

lS J l-� J ...tl- J l _,�ı ıJ Y. J

l ;ı:,;;IJ J�\.. 1 • J: · Jı_, ı )J �

'-� ';_

�\

.) ' � '!

�ı.,�_, �!.) ��

ı)�� )�

��

.

J � \ .j l.. (.., � ..

lSJ':--� J �\: j

.

·'; '

�lı' ).o J

�lS �j.) v- .) j _, ;�:�_; lS t. _,�_, ı .:..;T ?1 .!J: ı_, �;\_, �;. � Ji � , Jb. ı}_,;._, �;,� . ....;. � .: JI r �-, � J� .!.l� J

J ,, .:.J:;_,

_,.r..:!

•.

� ....

Müteferrik metinler

[Rsd. Kütüphanesinde bir dosya içinde]

!l;ll �(",... �i ;J' J� �t(,... \

Jl.... ��PJ .)).;._(,.) j _,;. _, �'..� JJI �� ;�ı j _, JL... ı:, ,� ..

.,.,J- \!.l; _,;.. l _,a

.);.J.S'" j lp -'!�

,.,s �

ı:, � ,

.

A

; \� . ,._.. ,

.ı..:. � �I)J s:�ı � J f .l. JfJ j\:-.o)J .....:;. � !lL} �">\--J !J}•J ..ı.;.� J-!j � J '-!_,;.1 J-! J;.. jl;_, .) �� ; .i::ı- .jlkl- J _,j.,,;l j _, JL-ı.)_l ;-( 1 _, . .).;. � !l ;_j .:..�� -'!'). � �i ,.. Jl- ı.J.J .l f 1_, � .l J!

.)

..

B -'!IJ .) J I>' JL.- ı:,_,� .{"..A: I o.);JI .A-,.j; .) J I �;._ �.:-1_, t>'J l :ı�.) d:_; �_,;.. .) _,:.. �I J J\:i Jl� J _,J: ; l� A' J .r- .)).)J �J\:. �� .,J� Y. J \.... J J I;:ı .{"ı.S .)}_,._, ��..>.;.� ._;.u· � �� J .,A .:L? ıJI;� J ...

, ., Y.

!ll:i Jl.-

?\;.,_, �J�

� ,;..

Jl.-

.k... I_,I;.)J

.)

,�

.

Ji�J �!�IJ J .)

J �>' · ->:---.;19 0� J �.l�i.... J-�1 • J) J \ ;f' .J... J_,; J l....

,�.:. 1 .

iJ · •.) �jJ

ı}a� •.'6 J::.��� ı) '� 1'""'-.r j J _,411 ) J j��· ).)J.)J �./ ,j-ı.,..) •..1..- LJ Jö_, '"':'.? �_;1�1 ıJ�...a' J ..:.. � l L;:. •:..._) .J .J. ı) .)"a!L ;\k.o\_;.bljJ .:.j� ·"'�'\J:>" �J�J .::..? .) J .;i- '-!j J I e ;j J I ,:ıjS .:.ı_rv. • .) J l.� �l ı:,_,l:;. ,:ı.A_;. , ıJ \:;.1, •.) J iri J .J IJI) .:ı'Y,�J .:... � JJ� J.As ı)..ı.. ! \�1 �J J.o\ J�\ 0(! !JJ)J \,'1 .) -.:,.'6 e J� J •.lj J I ı.!� l... J:J <\JJI J 0..a .) li _,.ı. • � _,;.. 1 � J ) _,;.. .) �1 J.l _,; .A:b.- J • �1 ..:....W. ..A: ) _, 1

ı:,\;. J

.:.,.;-ı.i��

.)

...

••

.)

._,

. J \..:ll _,.}-1 � ı .ı;:.rı\ ":1�1 JJ ./ ...

�� .:..11'" ) ���' '-!},, 1

..


1 13 J-> .. J J.

� J ;�1

,:;.� J l�;..

(..�- "'-�:_....

J �·("J J l- ...? L>� . ıj .

ıv.

S::l �,1 �L� ;1,,1 .J Jf-. 1 t-; �· � J ıJ':-. �-l�l .:,�_j ��,� t ,:

.

C

�� ��� J L> Jh..ı.'6 . �1 J .)t �-§".:.. �·.)ı,,.. J91 , . � cii J:� �..ıJJI �· �),ı c..S � �--- �,, !J;_F .i.. J J ,) ... ı; .�) Jl-Y. �-'!" J t.. .:..:�. Jı_.... ,7;.ı � j � i)•.i .. :'!�_,,, .:.ıl:-. �:.... ;ı, �.J .. ... .N· �.. lfl-1, �':.J ...1 +" .1 , f':... , .:.Al � J .:JJl..l.t. • .;f"j... ��.. "� � ' . .utf'ı , ...; ı ..�.ı. ı , .:.ı;�& '-;'"r ' J ti , �...).... . .)) � , � ' �.... J_� �t.. , , .:.ı ...)�,;,. �� ) J .:.ı ) \..;.. J J .ri • �.:- L) \:..: 1 J .:.ı) ıf J 1 J :.:.ı ,..ı; J �::; .)_;:ı ,:> �)1.:-J .:;ı Aj § t. ;\.tı , .:.O� J JV' J .:.ı;J .. ) l .:.ol ..r!> J .:,ı ..ı._;. (;�, .(_.... . ( �.l? .J...ı.:.. ; l .:5...).... ·.)� � .._..jl;J .:.ı ,.. J-h:l' �...ı.;. , JJIJ, j �'6 "'.l;=, .ıJ,ı t.!.U L .. _,. J..l;,l .:.J')', :.._,ı...ı..:.. ı �) , , fi ;l:-! r,;o J� , ri .ı.:...: �' • ..ı.:ı ,, .:.... ...�.;.. ttı.), t:_;.\ •J_,.. , �' ·�.) .:...A.:· �...�:._; . ��JA, ;.r.-- ıJ.r ·-�' .,JX' . ,,":" , .. -" l... .ı....., 1 ı} ,-!-;.. • J �� �- �X . ):�&,.ı.. .UL.- �1_,1 .:.ı� .,�J, .}-J -". J_,ı,ı �.ı.. jl,\;, ıfı/ J .:.ı;,� ı_c�,_,, J....+.. �. J >·' L> ..ı..:S', � t.. .l ')'l . "�\...ı..:'"(·n )� �);�?. l.!l:� r� ' • .l ;lk.. l , .:,.. .. J:: .)1 ,.. · """=-- Y. r+' .ijt. J J4J I )J_ .l J:-. � � . D � ,, u. , � ' J:lc. ......&1:.4 • .)_;)l;. , .:.ı,/' ., "_.ı., , .:..tl ., ) ,-: , .:,.ü .,J�.) �� .:.ı_i.f" .).) ,IJ:� L).l_; •J � ...J'A&. J .:..ı i ,.,...> J ��J �">\:-.J .:..ı J •J • .)ı:_;., �� ' J_,:;, .,-0: • ..ı.. .... \: r'''" , .:.ı;�J f' J t:t , ,ı_; , ö � J:lJI J; IJ.. ":W ı3L.J .!l.),ı , ı:.;'6 •.)J�J ..�.j > l ı.!.lt::-. Y. �,1 o...J J ;. ;�.....ı.. , ; 1 , J�. � ..ı..:.' -11 ,; ...ı.:k ... , �,1 J- �--�a J , , , Jf �' ı.>fl... �- .:...-;.J.lJJJıi J·, J ö , ...ı.+'" � ��&,.ı.. .�...);.T. Aj,t ;��j , ;ı, ..:.(", �,_u � "=--

. ...�..

1):'>- 1

J.

_

• .)

..

.,

..

• ...ı.

..

.

..

. r' ".u , � ,,

Oniki Hayvanlı

T. T.

-

8


1 14

;_;'(/ ..l l.. ,ıs::-,... ı � J.... •

JJ�

J .f:" ) . J:"J !1 )� J:-. ;,; ,...: . � � , ....� J l... . D Jl j.. I _, ,U J I J y�· ;..ı.i:._, �� _, � G-' Jl._�_,ı ...ı.:... ı;l Jl;. '":'_,.!.J.l Jl .c-;. �J� )("_, .:..ı .: � J J L;J '-:' J> . � ıs;:'. if� '-:'fo 5.__.,... )j::J • ..ı..l� � IJ .�__.K";I t_\1._, . �; l:S' j _,.a }_,ı · -·)j_ �;.) ot-b. J .:.J �J .:...:(; If" ;b. .1. •..\; .r: '":"';� ; .) J �,... \ J .,6: _ \ __.tl� �; __..ll: - J j J _,i�, .:... l l.JI .) ,� _, . d J. ı J:-. � _,1_, . vA J ..�ıı. J ı J _,.� ..;ı.a; \'_, � (Z-_1 (.-'J.:... .._-l( • .lJ� J • ..ı.:_�-JJI J:-. J<; , J '}_,l t_-:1 ':""> l..- _, J r+; :r_; s� �l{ . r'·UlJ 'h' f'"'":"',... l - ı.J..ı J '1 , , \! J � J t:bl l r..i­ \la;.. .�C . �.�,... \ J "'!-'�YI �(";ı �·_ı ı 1�_ .... 1 J J..ı.� . F ;_;\;.) I J\.:..ı_ı J. �I • .)J ..:...�-_j �I; J :f. 1)� �1+1\... ;):.S"J •\ch- J J J�I _, �l.:..! 1 1r )_ J ..ı.::S' � � ; ,:,... 0 1 t:1 J � _,;.;ı J l... vA � J ..:...- .l.c:· .)lA·�\ '"='� .J l ;.) � l:__.j -' ..ı..:. � ;.. ) ı.>): -'!''. f:_./ J ı... .:.ı )� ..:...- 'f:_./ J\... J l-a_l '-:'J;. JA -'!_l j ı:;.)} _, . JL ... U' J .) __.) 1_, ... J ..:..il I ; ..J..o '- �\,'jJ .).).))"" �J-I L. , .) _,;. t !L:.. ı.> J .i l ..ı.:S"'':-'_) � .:,\_, ..ı..:.� � � ı.> .i J J'(_, ı.> J J Jl-__.;.1 ) ı_, .) � ;l:-� ;.;...:...) _, ..ı..!.� ; l .)j � -' ..ı-A -'!_l jJl.. ��.c:. J IJ f':.I4U\ _, ..ı..:.�� J .::..- J .) �L..,:o -'!. lj '"='}_,1 ).. ,;P 1l.l., ,u _, 1 • .)� j Jk.... _;. . �c-ı, J.t( l � j_;.,;.. . G .u_,ı �1 _, .:..ı i J\ı; .A:u\: if·� , .U JI .:..Al l#. .�J:�.J �.!.!;\ .:.,.;\ • J;(ıj� •.l�) .:..1> ; ..;l(.J. ;_;�\(. J, J .;5 ,... ..ı.:tl Jb- J 4-.!-! JI .:.,.;\ �J'J; J ? JI_,=>- 1 dı'��; '-:'J J I • J .:u l .:..ı ) J J:..... i _, .U JI 1U... ;,;..ı.:;\ .:..ı iD J ;v:-- J _, � -')-" �' ..__J s ":"_,ı _,1 Jb. �_, ;ı.)J-� ;.;�_,.) • ...ıı \... sı _,ı .;} Jl ;,;..\.IJ>;,;'i _,1 · -·__.;.1_,1 ,U )\ .J J-!�1 ) ) a -A.:k-J \ oU J I � .lJ;. J J�� �_,1 J-.1 �.J. [ Ma'rifetname, 1 3 1 . 1 33 ] J..l:' J ' ?.'..;.J;.. ı.5 .ll..ıll r,.- .;_,ı... ...r � u ı ""..­ ;.J.-;.I J ..s:)� � · � � .. �� r!. -' ' ..ı L'C- ı;..U_,' .:!l..r" J l.­ ; )\ ... .! .ı.� J � ' r· �� r '-'""'· -.:ı T_, :ı-:�('_;.; . �\;I J::""" 'hi

..

..

..

..

• ..ı._ _

..

:-: .......

..

..ı.

..

..

..

-'

....

.A•

.)

·

..

.:.. 1:-: 1


1 15

...i'6_; J \ - ...� �... � � f • -l.t"':' ! :;' :; ..)� ..,� .u­ ;.ı..: ı :;.;_,:; ..)..)'6..r" Jl­ •

,j\.. j J � ;..lı" y

...�_, )

J:-.

·

...,�

1. .u�

J.Jij.....:.o

.;.ı..,"T J.ı..: ı

�.Jiı_,:..:! T

..!l::S�'

,.t- r ...) �./.. J.; j T

._ı_, 1

Jl. J �·� ..;:; .s� .ı.G.., c). J L. �_,ı J_, ,

��

...:.... ,o: v"'

ıSI :;;:;j_,i_,j

....

,..;_ .J.

;� _,ı ..J:-:,. •

J\- J., ı .; ..ı}.ı- ..s i� \

J A_;l:._,> • .) � J '-;_,ls"'J P: .. _,ıo � :; ..r; - \ı

) "-�· .;_,!_, ı� -

·JI- j:l_,l j:;_,! ,�•-e _,ı. .). .>

J.l.:f "":}.� P. .lı_ :; ÔJ�. ·�Jl- ..:Aı_ .J Y; .:!lY.A � .:.ı ·:� -" A� J_,c_,l � �; � .l. ..ıl\-J_,ı _, ) .JJ -·ı"'-' ô -' ) "':' _,:... .J .!l .t) -:--� � ) � j::_.J)I;i 5:- J>; � _,.:J_,,j,:... � .r':j :;._,..� . :;ı..)� ,_,:.-! � _, , ..ı) j .ı....

.::.:..;.- J

l"..ı.:,_ı

ro' ...

.:..�

c'•.ı..._l :;\"\ ;) ;; l..G..

J.:l_,ı. .J,I -., _,{.. �1 J" _

,:, ı _, ; �_,.>. .;f� .;..ı." ':>L:,

.f.

· ..:J:-.

-.K.- ..ı \:. ,.ı. ..)G •

S::. : >: ..s - �U ..;.! _,:..:ı Tj -".

J�-". J'.Jj>.l.ı..."../ .:ı.L::: � ,ı .if; 1 .

J\ . � , ı ..!l_;_�, ı.!l.t::

, .:ı-:,:,v_, ı ,..; · _, JT,:,.ı...... .. _, ..

.u:.�

....•:; •

L

.;\; •.J \i o�.:.- �li

..::ı _,:... J-'1 .;:;....,) � �. j_, l Jl. .;..:_i .J>; _;:;'1). - �.:.. ....ll-

J l_,.. l _, _;_,.>. _, t·:.ı. ).J·l� ��J\ ) o�. ;; o.dl- ...) :_\ li� .)..lı_ , .;_'Ili )•J�

_J_, •-i _,1 ,.ı..J.. _,ı� j_,l _

;�· ıf" _, :; _,.- J_, I ;}_, 1 .:!l ı.Jo .;}_, ı !l_,l· ..;_, :;) d � J _, l ,:,.ı..;_,;.... ) . _,:" .) i../, )}_j 1 ..ı \c. _,1. o.l.:b- .J 1 ·

rlai .f..r. J \-

r ...�,

�·.� .r .;T J� �.i... v � ).:.1_,1 .....;., IJ �� ,,.. 1 j..) ı

.;.u· ; J ;_,ı � ,s:! ı .;, J ı

.;.ı...• )1.� J �Aı.

._,..�

j_,l !}_,:... .l(..

..!1::.

J l o ) 1;

� .ı..i V""

.;� J d•:.lT . :;;_:, T .1. r :;_, ı � · c J. �..�. .!l....� J \J\ - ; 1

o ...lı•

..l�

t.JÇJ', J�

.1li.. l ..,.. _, ...�ı_ l _,..!.(� ı,:,_, ı. J(�

ı..- ,_\ _, 1� o.ı... \_r..., J:J ....>T j\ :;; ..r "'. ;J I .ji :;; :; '-

:;

.s \....

Jl-J�-\.C_,3

._.r..l.

..._, -"

J.,l.jl!.'-� JJ>; • -•1\- J-JI \.. .r - rl' ' ı"' j 1;:; J�

J\�.>."':' �>·:;�.) ;_,ı Jı.!l;)

;I:;J...Iı.

... �

_,1 A_J\_. ...):...\

J.J'JI J»; ·,r..;-�; _,ı _,l ..ı:..:.· �

(..) )j,j.ı.." l ..ı> ••

rJ>

.;,ıJı

J ,;..:. �� )u·'" .;... � ..._.: _,.ı. • .u\.._;J •

�- ;_,l_,ı .Y ..,ls""'j'" "-!.�.J}J ı -4� �.:....; ,"; ..._ �· "':'"� � ı .:.._, l.ı...; _rp •ıl> .J ı.. j J I _,l_,ı .!lk• ....i :>\:>- 1 n1.J I J >; .)J'·� ..ı 1 .r'"� l § ...ı _, ı J>:; � :; .;..; \ o .J'.ı -.,_._r) Jj ı t»:�,... J ..Jr J.:ı_,r- J ,.,ı t-''- .:;�; ·--! ..s� Jl:.•JI .J j �. ;:;j:-J' j� '-' \..: _, 1 .)\c. ..:.l.o -d _,lo.!�.'.JI ;.;_,I_, IJ·IS'..._ . )-'· .:.1. o.ı.. J.. � j .;.. •..; .) ,ı_,ı jAIS"J .:, \� .��·:ı ) _,1 _,ı J:: .J\.!._, ı.. 5:- »; ....; .J>;

...... ) . -'='.;).; ı

;_,1_, 1 Jlijj

.;)JI.;_,:... .ı._..

.;l_-!J� j;7.J'I. .Ç.; Y:

...:_;..

..:..- -' .:ıw_, 2 , � � , =�J�

;_,1 J ıJI. •-c _,.!. o .:!\� J J I u!> J ıf" J J ;_ (. ..5 _,.>.1

�·)

..:ıı.. .J_,

'":'

... ..ıJ.ı..

J _, , �ı-­

..J�J..J�.>. J... ;)-:· � � � )� ..s.!.f.:; _,!_, I.J � .:l.. • .ı.. :!. . J ı


118

.:ı'.ı'! � � J ..r. � , , � rF �� , ı ._s .,�.l; ı> f-"'i r )'"!.� .ı},l "'-.a.! -' r ..i�'i ..; � ı> J� ı � ı> Xı ,_ .,ıs::ı.::

J>:.. J ..r!4':"'"'-' _ l-.) ,ıs--.:ı J"; .!)')l. , C!.. �: ı .;. J.-I � �" ıl..... .:..� j

ı.$,, .

.J("; .:,'i ,ı.Jl- J,l

l�) •;:j �ı '-:'.J"" �,ı .jlj;' � � , , b>: .J�J r.J.;r }'6'..ı.. .ı), ı J+' ...... �\ r .; � , l �.J 'i ;.L. o .ı. l. _ ,, .:,ı}'" � ,ı \S'"\.,- d.W. vA .:,')1:'- JL- �J .)�.:ır. ..;>.\... .ıi ·' ..:,'i .L.J\- J,ı w - �.F ..,. �},ı .lu..; .ı} , ı .ı·ç_,._ .ı }

t

...�:. ...\. ı.>..,>T t.ıj ...; _,;.. �

"": ....,... .J

.!l � �J ı .:..ii 4;� O.J::-" 4..!.J.ı ..s,;.:.. ,> ı..ı.:i�l�_,k- J I

. > ..ı.. '""'ı.i ..s .�>i ı} 7. ...,..ı. ... ....b:. J-.ı} ; '"=' .r e�· .ı} , l ...ı 'i ,ı. JL- J ,, J'. \.. � Y: _:,....�> �·Jls"""_}.-:.) " .)} J"'. .s - ı .Q, 1 J.- 1 .! u -.:._>. ı> u..ı. �_,1 , ı ..:,'i :.L. JL-JJı � J-.J .ı) : ı .:,'i ,.ı.. ..ı: __.:ı

..)-.. � e' J .)_,IJ \ j ı . � r j v.!� o )_, _ .)'ı · ' .J.�� .ı } J ' .)::i ;_,1 _, 1)..:.-J_,"; "'1> ':- J_,I

.:.:'i .ı } . \ jip,

· ..r·

� ,1

J �l

J .ı) : 1

..s

..ı. •

..ı:,..d

..; .._;

u!-�'

.A ,...ı..: ._ıs-- J L- .:..

ıs.; J"": ..i U..:.!. , J:� �j , o � r"

J�·

.;" Li ı

...:... j l;ı

jJ ;J ..ı:_;:i 'i_,..;.

)•\.:. ,� J:o:--i (Jo •.J � ) 1 ..:.,;r .:ıı,ı ...ı.. J � .)l . ....·ı;} ''b": �- � ..i-�;,. J ;_,\f.'" J : l.ı_,l . ı ..j\.. j .))� o ; \i ..ıl- .)}J I � J"" J � r t-"- .J.'>-1.. .._, �

. •.

"-=- .::-:.

j�j�·..!J

"'';' I,; J

..ı." j �

.:ı 'i _,1.

.ı ..ı._ 1

..r•

.....-! •

o ...ı.:.la.- ,

j�l

.ı.. :,...

ı

.J �· ı

;} _,ı t >>:

...ı , ı ..; _,.:... '!,�.) • _..;.

_,1. • ..UL-

JJ I

.ı}_,\ ':""'d .) J r::l ... .� _,;.1

j> ..si

""" · ' rr; r

4-1

r./

...., �

.ı} ,ı�

1•

;� �..;. J LS::. >"": .ı} "' t>':'.:,..ı._l..r•i'_,.. ı � . �_,-1 ;-�ı' 'i,ı. .cla-, 1 .i-..t:'��-'..:ı�; } J ' t J':" ...ı , ıt _,L.. J )'"4:! .:.�'i ..;� •

;}J I

.;l...ı.:.> .&:i-

Jl!. J

t_ J'.� "-=-> .J_,It_ ,...... J I­

..:,\,);l u.:

J .J>- J-..- .)..lı.J;..\ J:; � .:.. �� ; } :ı t_-""':

.:.. �

.!l .:.i-

� _,ıt >":' )�.'\l!.p Si ':"'"';� .) i J 1 ..._.ı'i_,ı. • .d.._ ' ı

t .r. ). J �J

.ı},ı );� ,

..:.s:·,.. ,;

.!) )\. � , • .ı. � ı

':"'"':.. .ı} J ıj\..l J �· ' . ..�

ı. , ._,_, �\ j

.:.. 'i

...! _, 1

.

.:.il

.)>

..:,IJ jly,

oJ; j -ll :\..

'

· ·

�...:.� ( l �> ..s �,;

.sı...- J � �·

� ,1 :t..?

r" ) . >':" ...ı_, ı � � j y;-JI J./... ,J ı.J'""!. ..r r"ıSJ\..ı.. �J� "-=-> ;} '1.!1 _,;..jl- .' �.:ı�"": '-:'\...� J � ...ı , ı t J"';

·

� _,(' .J � � o .f .J �J.

� � ...ı _, l .ı} ,, '-:'� '(... _.)� )ı..�ı.-Jı. JI;J " ;..ı._l .J...I '":"�·;_,., ..;,;_

� (' ..r" •

.JI.. j ,ljl;�


1tı.. ....; ı..,ı. ı J.l

.i J -11 -': ;� r�,.. 1 �

[ Hsd kütüphanesi,

_,

.... J , �

No; 1 96

]

ı)Ç t' � � J _,; ..!.1-:"IJJI .1..:� ·�J.) 0�\.ı.;.. \; J ..:.. - 1 �,1 , � 1 _,;.. jJ-11 ,. j-(. Ini ! U ....; ) . jl.-1._ 'J"J;.. �(.ı..:.. � )\ �....; ).. � J."..l..,( ....f ı ) J i ;ı J �� �L..:. . ....; )... 0 1 .>.: .ı._.:�J I �....; _,1 � .::.-.- ' ..;-i- ..:....t. ! .S:;\ .) �.a.A · .ı.:..: \ J.) ) � � jıp.\ J l .:.1 .:. )\ � ).)) .ı.:.: ı .�· ":';� .J'� l;_,(!.lJ ...�.::..("; _; .... .ı._..:.�j_,1 .:. S/ lS1�L. r �l j\ lS ) J J � Si J Jr:. i�' .:...- 1 �'"J1 J � � ...:;.. L.. JJ.ı.� ...ri ..?,tl 0'.' .:.-.i-'"'" lS 'J} � .:ıJ:..SI �Ic ....; ı .Jı. ı j l ;ı j J .J.:>- J .� .(".::__. ,.. ;:..

.:, ) .JA! �.l,tj ./0

.;:._._�

.;:._._A

. � !>-

�.

ı

J

1•

. .;._._ .• .

.

.J�I.ı.;.. � .("".;._.-�" lS;..:. .:.ı;J..-J. cl\.i .:..:...-1 J"_,tl .("".;:._._,..:� .� J_,; .:.., �� jl .ı._;.� ı.5� J.) lSjJ;� JI J ..:.-1 ...ri �( J IJ �� �-il .) \JJI .ı..:..: ı ; ._;.)ı.. .:; 1 � l).lJ;.. ·�( .:ı � ı.ı..;.. ı; �� ��� �j\ �;\.)lv" 11\c � , J J ' J ��· ��\ .J.'J. j l , .ı..:..: ı .J· "=';� .:ı ı -lı. , ) .) _,;.. -� .:ı w fo .

.J.

.:.., � U.;� ı.5�J.l.. 0'_-ll l �....i � I,;.. J ..ı...:_;. � �.IJI .:.-. ... Jj. \.".ı.:J' � . .;.,..10'_ IJJ..;.�.JlJ .ı..:S'" r.J.... , I .:ıl,� jJ;�\." .:..-1 .)lt= j,...ı.:o- JI �;.,�•• -



EKLEMELER

70 inci sahifeye ek : - Devenin devreye girmemesi hususunda B a ş k u r t 1 a r arasında mevcud masalın hemen aynı olan di,ğer bir rivayet de Bu r y a t'l a r ara­ sında yaşamaktadır, P o t a n i n, ve galiba ondan alarak, A 1 t a y 1 ı 1 a r ı n din­ leri hakkında mühim bir eser yazan U n o H a r v a'nın kaydetdikelri ikinci ri­ vayet şudur : Deve ile sıçan, aralarında, ilk yılı kimin temsil edeceği hususunda münakaş:ı ceryan eder. Nihayet doğacak güneşin ışığını ilk önce görenin adile yılın adlandırılacağına dair anlaşırlar. Deve şarka döner, fakat kurnaz sıça:ı onun tepe­ sine tırmanır ve oradan garba bakar. Şafak sökerken devenin gözü hiç bir ışık emaresi göremez. Halbuki sıçan garbde kain tepeler üzerinde güneşin ışıklarını se­ zer. Bundan dolayı sıçan devrenin ilk adını alır. Bu rivayet şu B u r y a t ata sözünü doğurmuşdur : D e v e k e n d i n i b ü y ü k s a y d ı ğ ı i .ç ,i n y ı 1 ı g a i p e t d i [U n o H a r v a, Die Religiösen vorstellungen der Altaisc� eı· Völker, Helsinki, 1938, S. 203; FF. Communications No. 125; ,P o t a n i n, Oçerki, iiV, 143 ] .

P o t a n i n'in nakletdiği diğer rivayet biraz farklıdır : Senenin kimin ayında başlıyacağı hususunda deve ile sıçan münakaşa etmişler. Sıçan görmüş ve gördüm diye bağırmış, sonra hılesini deveye söylemiş; deve hiddetinden ona saldırmış; sı ­ çan da kül içine gömülmüş. Onun için deve daima kül olan yeri eşer [Oçerki, IV, s. 143] . P o t a n i n, başka bir eserinde, oniki yıl hayvanları hakkında birkaç masal tekerlerneleri de ikayd etmektedir: Dağda [kayada] oturdu,unda siyah alaca Lutn

iken, dağdan indikde sarı alaca Lutu olan, On .iki yıla giren bars; bu herhalde Mançu Mergen'in nıücevheridir.

Butu (bir nebat) üzerinde büzülüp oturan, Butu'dan indikden sonra sarkık kulaklı boz Yude olan, Oniki yıla dahil tulah (tavşan) o J:ı.er halde Mc:nçu Mer­ genin mücevheridir. Kumlu memleketde sallanan, derisun ile yetmiş memleketde başını sallayan, kendisinde oniki yılı ihtiva eden ( ? ) teme (deve) ; bu her halde Mançu Mergen'in mücevheridir [Tangutsko, St. Petersbourg 1893 Il, S. 352] ( 1 ) . 72 c i sahifenin 3 c ü notuna ek . - Oğuzların B o z o k v e Ü ç o k taksimile de Türk tebkküründe büyük bir mevkii olan o k hakkında, şimdilik esaslı bir tcdkik yapacak kafi malzemenin bulunmamasına rağmen, bazı kayıdler üzerinde durmayı faydalı buluyoruz.

Orhon yazdarında geçen

On

Ok

tabirini izah ederken

(1) Beni bu kayıdlerdcn haberdar eden sayın Prof. ederim.

Thom

s

en

şu

R a ş o n y i'ye teşekkür


120 malı1matı vermekdedir: Çin kaynakları bir ;çok Türk boylarının o k 1 a r a güre bölündüğünü, 635 e doğru garbi G ö k T ü r k 1 e r i n on ok; (on boy) a ayrıl­ dıklannı, bu O n O k'un beşi ısağ (Nou-che-pi) beşi sol (Tou-lou) 'kolu teşkil etmek üzere ikiye bölündüklerini, her boy başbuğunun Kağandan bir o k a 1

-

d ı ğ ı n ı yazar. O k t ii b i 1 i k, yay :ın e t b ıl 1 u k ifade eder. M e 1 i o r a n s­ k i Y bu ok taksimatının T ü r k m e n 1 e r arasında el'an cari olduğunu yazdJ.ğı

gibi R a m s t e d t de mogolca ok anlamına gelen Surnun kelimesinin 120-200 kişilik askeri bir kıt'ayı gösterdiğini kaydeder [W. T h o m s e n, Turcica, p. 5-9; Inscr. Orkhon, p. 138] .

Oku temsil eden U ç o k 1 a r'ın yayı temsil eden B o z o k 1 a r'a taoiiyeti husuf.unda O ğ u z D e s t a n ı n ı n tesbit ctdiği T ü r k - O ğ u z an'anesine, yukarıda işaret etdiğimiz gibi, İslam kaynaklarındaki bazı kayidier de bu nokta­ nın tavazzuhuna yardım etmektedir. M a h ın u d

ile

S e 1 ç u k 1 u 1 a r'ın z.uhurunda

Selçuk başbuğu A r s 1 a n

G a zn e 1 i

arasında geçen i?U muhavere İslam

kaynakları vasıtasile malumumuzdur : M a h m u d lılzumu takdirinde ne kadar kuvvet gönderebileceklerine dair A r s 1 a n'a bir sorgu sorunca A r s 1 a n ona iki ok göstererek: <:Bu iki oku göndel'irseniz 100.000 kişiyi silah altı ede�·i.z; eğ�r bu y a y ı da gönderirserriz istenildiği kadar kuvet gönderilebileceğini. söyledi. Bura­

da, ok ve yayın D e s t a n d a k i rolünü andırdığı gibi ıonun, Jı,ükümdarın, ta­ bileri getirtmek için bir davetiiname, bir mektup rolü ifa etdiği de seziliyor. Fil ­

hakika Türk hakanlarının oku tabi kabilelere bir davet alameti olarak gönder­ dikleri hususunda 'U t b i'nın Tarikh-i Yemini'sinde de sarili bir kayıd vardır: ((İlig han S a m ii n i ülkesini taksim için S u 1 t a n M a h m u d'a yapdığı teklifde menfi cevap alınca muharebeye hazırlandı. Yurdunun her tarafına, Türk ,illerine,

kabilelere o k 1 a r gönderdi; öyle bir asker toplandı ki dağ taş askerle dolduJ, yazılıdır [Ilig hanın Samaniler üzerine yürümesi bahsı] . Orhon alfabesinde y harfının a.y, b harfının eb [ev, oba çadır] şekillerinden alınması gibi k harfi şeklini şeklini alan okun [zira çok defa başdaki sesliler yazılmaz] ıdavet etmek hu­ susundaki rolünü filolojinin yardımile daha vazili bir şekilde izah etmek müm-

E s k i O s m a n l ı c a'ya kadar okumak fiilinin çağırmak, davet etmek manasını muhafaza etdiğini biliyoruz. Bugün bile Anadoluda, düğünlerdeki o k u y u c u 1 a r ı n bununla ilgili bir vazife gördüklerini biliyoruz. Her halde

kündür. Daha

bugü•ıkü anlamle okumak kelimesi.nin kökü de buradan geliyor. İlıtirnal ki Türk­ lerde daha yazının şayı olmadığı zamanlarda k a ğ a n ı n bir savaş yapacağı zaman oku göndermesi harbin olcağını ve binaenaleyh icabet etmenin !azım gel­ diği manası anlaşılıyordu. Okun kabile m:'lniisır.a gelmesi de, her kabile başbuğuna bir ok gönderilmesi, binaenaleyh bir kabilenin bir oka tekabül etmesi dolayısıyle olduğu ihtimal dahilindedir. O ğ u z kelimesinin O k' u n cemi şekli [ok+z] , yani kabileler olarak leri sürülen mütalealar malfundur.

D i V a n da

okun miras hissesi

[I, 49] , kur'a (I, 40) manasma gelmesile halkın cüz'ü olan kabile manasma gelmesi arasında, her halde semantik bir münasebet mevcuddur. Anadoluda miras tefrikle­ rinde bı:ışvurulan «O k a t m a» usulü şüphesiz -eski bir an' anenin devamı dır. Arapça selım kelimesi de hem Ök ve hem nasib anlamına gelir.


121 Türk folklorunda derin izleri olan o k hakkında T h e v e n o t'nun Türklerin oklarla, kavga yaptırmak suretile, tefeül etdiklerine dair verdiği malumata işaret edelim [M a r c o P o 1 o, I, p, 185. Pekin tabi] .

Orycıııgkıı t kavminden

..:..i..C: b.: l

.ı.· ı.)) d.!.>. ...., bT;.l

bahsederek

Cami'üt Tevıiı-ikh,

verdiği

ok hakkında

şu malli.mat da

kayda

.ı..:.) .JJ..r• ı.5�jl J J I �(""'J\IJ ;.lJ.ı.;._;l!._,- .\(> _,... .d d!._,;... J J I .j� �� ..J' � I .lJ!. <"!IJ ;_f'.i.A �,.; ;.;:"' '-" .,.A� .;:_,_'Y.J '-''""'·-' ..;.._! .;� Ji..; ,j) .:,t.:.ı,•.); d d.!.>. . IS? Varak 316 sa. 44] N ot 2 ye bak.] şayandır..

..

.O...u. ' J�;. _,

...

J.\'Ien�e' bahsine ek.

-

U

n o

H a r v a, mezkur eserinin aynı yerinde, tak­

vimin menşei ile ilgili bazı fikirler ileri sürrnüşdür. Ona göre : Oniki devreli tak­ vimin tasvir etdiği hayvan işaretlerine

Mısır

mermer levhalarında rastlandığı

gibi, hayvan resimleri, Eski Yunanlılar tarafından oniki saatlık zaman devresi için de kullanılırdı. Bunu oniki saatlık zaman hesabı gibi müşterek bir menşe'den geldiği şüphesizdir. Bazı Yunan kaynakları bu nevi zaman taksimini !ere ai d l Cha.Zdeique] tesmiye ediyorlardı, ki bunun

B abilonya

K i 1 d a n i'

astrolojisine

işaret olduğu anlaşılıyor. Helenistik usturelere istinad eden bazı telakkiler gibi, ihtimal ki Onikili takvim de ayni yoldan Ş a r k

i

A s y a' y

a

kadar gitınişdir.

Bu mesele üzerinde esaslı bir tedkik yapmadığı gibi yapılan tedkikleri de göz önünde bulundurmadığından ,müellifin bu fikrine pek ehemmiyet veremiye­ rek sadece kayd etmekle iktifa ediyorum. Oniki hayvanın madeni aynanın kenar kabartmaları halinde bulunduğunu ve şamanların elbiselerine asıldığını göz önüne alan müellif hayvan resimlerinin tak­ virol bir mahiyet arzetdiğine işaret ediyor (204 ) . Bu mesele hakkında sahife 58-59 da gereken izahatı verdiğimizden burada bunu tekrara ;ıüzum yokdur.

83 üncü salıife ye ek. - K u r t, Türk halklannın muhayyelesinde derin ini­ kaslar yapmış ve adeta bir k ül t haline gelmişdir. Bu husus için bugün en iyi tcdkik olarak A.

biliriz

İ n a n' in, Tii.rk . rivayetlerinde bozkurt, adlı makalesini göstere·

[Türkiyat Mec. II, 131-138] . Kurd'un türk tefekküründe kahramanlık ve

uğurluluk alameti olarak telakki edildiğine dair bir not ilave edelim. diyor ki : «Çocuk doğunca ebeye

:

Divan

«tilkü mü doğdı azu böri mü. diye sorulur.

Tilki ile, yaltaklığı ve hilesi dolayısile kız; böri ( kurt) ile de yiğitliği dolayısıyla erkek kasdedilir [1, 359 ] , ki bu ifade erkek kız telakkisinin bir neticesidir. Bununla beraber kadının Türk cemiyetinde haiz olduğu yüksek mevki hususunda elde bol malzemenin mevcud olduğuna işaret edelim. Böri, gökböri şeklinde ,kurt bazı şahis adiarına dahil olduğu gibi bazı kabi­ leler de bu ismi taşır.

F

ö r i

Hııdud el 'A lem'in

(böri?) adını taşır

rikh'de mogollaşmış C e 1 a y ı r.

Fö ri

kaydine göre Kırgızlardan bir kabile

[M i n o r s k i y

tercümesi, S. 97 1 .

M e r g i t ve T e 1 e n g ü t

Cn.mi' ü.t Teva­

kal:lileleri arasında bir

kabilesi zikrolunur (varak 9 ) . Bugünkü Kara-Kırgız ve Kazak-Kırgızlarda

böri adlı [Ak böri, Kara böri] kabHelere rast geliyoruz, ki ihtimal bu kabileler,

Hudud el A leın in '

'

zikretdiği kabileden gelmişdir. Bugünkü Kırgız kablleleri hak­

kında bakınız : Abdülkadir,

Tii.rk kabile isimlerine dair

[Türkiyat, I, 258-266 ] .

Bu kabileler arasında Kun adını taşıyan bir kabilenin mevcud olduğunu kayd


1 22 edersek sahife 8:l de A V f i'ye istiııaden [Barthold, Türkistan, metinler 99] ileri sü rülen meseleye bir not daha ilave etmiş oluruz.

Sahife 84 e ek. - Oğuziarın Ongun'larına dair verdiğimiz malumatın metnini buraya ilave ediyoruz :

.:,_,A�· ; 1 .._)...�·� 1

J ı.f J'" � IJ I.SJ ,.\�. �ls";\�::- .:.. �. -:-•!. .J ..)\ � :. �r. .Y:! J .!l.;�· .)./" .:..� ı,.;:.._l _, .:..- 1 J _ ı ,; ı J;.J ..:,_ ı J \i: :.\ .4 ' ..1..!.1!

.�

.•

�("· � ( ..1..!.� ' ..;\ · � 1 .,1..!.� J � ; ,:,_,o.: ; l •:;-? �5 ..:. .3 .:... � �., , .)� :!l.)�A � ( .:,_,_ı :ı. ..;::ı )) .J.:..__, .:..:.. {'_, .J.:.." t-_; � _,.; -' .i.:_, _. .J..... ; ı ....·,.. ' �1 . ...;ı�_,r �·· S.;t:A J.u.· � ı /1 _, ..ı.:..: ı :. l_p_, ;.. .:, _,;.. _ı l 1" 1 _,!1 ..:.ıl _;ı �? J .:..- ı ı )J. ..S"!wl .:..� � ..:,_, �- .... .:,1 .:..:..f" . .:ıl 1" , ....·, r ' .D" ..ı.:..:S ..;-� .; ı _, .J..!.� 15_,ı.. " ı:s'-';:. �_,ı � ... �:� • r J .:ıy.I.J.:'. �....-"' o�. ... ,.. 1.5 >"' ..:.JJ'. .J.:..L ..__.,- i \ ı.. � .:..._ Y J ..,ıı. _;:.� .ı..:.� <�.:...:. � ":"":"""j J- Ip .)�':"-' .:..-!'_.:,_ı •..J \- 1_, ..ı..:.:�<; S...�ı \b_, r:;.:; §:,_.J..I' b. .).:>)� .; ı ..:....� · =:..' _, .._...; ..;l r-ı.: J .\:ı •=!� r' .:, ı.... �..,ıı. �....:.. "'=; _, ..:..-1 .:ı \ !�ı ı.J' J.... � �-r. S'..:.. :. §"" r l ....· ı -' .:,_,;.i )l J la.c"J .:OJ.!. J �:.:.,. j .... ... _, (. J ?• 0.J::-

·JJ;j.

.:.. - 1 .

. .:ı�) J .

..:.

;

ı-ı.; ..;l_;:)

i�

_

[Cami' üt Tevıirikh, vrk. 12 b Topkapı nüshası:l

; .:ı

Bibliyografik icmal bahsinde dercini unutduğumuz, o bah�e mü­ Ek. teallik, bir yazıya burada işareti faydalı buluyoruz : H o w o r t h' ın Mogol tarihinde [cild V, s. 87-89] Mogol takvimi adile Oniki Hayvan takvimi hakkında verdiği

mıılumat Uluğ I3ey, Remusat ve Schott'dan alınmış olup bizim için hiç bir yeni ve ehemmiyetli malzeme ihtiva etmcmekdedir. Takvim hakkında · bilinen umumi bilgilerin bir kısaltınası olarak nazarı itibara alınabilir.

44 cü sahi feye ek. - Türklerin Ergenekon'dan çıkışları dolayısıyle yapıl:m bayram hakkında Ebülgazi'nin verdiği malumatın Cıimi' üt Te1,ıirikh'den alındığı / anlaşılıyor . ...; J AIJI_; I.S _,(.: ... ı , .;_;..ı .J.f""' ;.ı•TJ ._,\,:, ı ':""' �- .:,ı...�ı ,

,ji)Ç .. ı

j_;l.:ı _,

:

r

.:ı ...S""".:..-1 .:ı� :r-CC ::-

.;:;j•

...�·� JıJ" ;ı}::� •.

•; )a :. o:.� .J.::.I

t._!J,ı

.ji �- .I .J .

..:.JJ )J-.,· .!.1;\::;­

.J..!.�_,; Jl-.r-- ..)':""':. .:,ı_;.:._, ..ı..:.:.\ .J.:.,_ I:.._ IJ ...$"'\ .,S;.J.iJ �.) -:-.;./· �-' o_; ;G ..:.. � 6 _, � - )

r

Varak

31 a

]

36 cı sahifeye ek. - Yılbaşını tayin hususunda caİni'üt Tevarikh'ın az çok, işiniize yarayan, şu bir kaç )taydını da buraya ilave edelim :

Pars yılının sonu olarak verilen Hicri safer 590 senesi [ varak 73a] Milfıdi kanun sanı 1194 e t<'kabül eder. Bu yılın saferinin 1 ci günü 26 k. sanı olduğundan, bu yılın bıu;ının, 2" k. sani'den sonra başladığı istidlal edilebileceği gibi tavşan y ıl ı olarak verilen muteakıp, yani, 591 yılının rebiül evelinin (98a) ilk günü, 13 şubat 1195 miladiye tevafuk eder. Demek ki H. 590 senesile karşılaşan pars yılı 26 K[ınun sanı 1 194 den sonra başlamış 13 şubat 1195 den önce bitmiş olması icab eder. Zira mütea­ kıp gelen tavşan yılı 13 şubatdan az önce [belki de tam 13 şubıı t] başlamışdır. Tahii hicri tarihlerde ayın günü verilmiş olsa idi mesele daha sarih ve kolay ay-


123 dınlanırdı. A t yılı olarak verilen 6v6 senesinin şa'banı [89al 29 kanun sani 1210 dan başlar. Müteakıben verilen koyun yılının başı da 607 şa'ban'ına düşe [94 b l . Bunun da miladi mukabili 211 kanun sanisidir, l::;u yılın şa'banı kanun saninin 18 inden baş­ ladığırıdan Türk yılbaşısının 18 K. saniden sonra başladığı taayyün eder. Nihayet pars yılının sonu verilen 614 zilkadesi 30 K. saniden başladığı için Türk yılı başını bu yıl, hiç olmazsa 31 k. saniden sonralarda aramalıdır. Hususi bahsinde söyle­ diğimiz vechile, bu kayıdler de gösteriyor ki Türk yılı başlangıcı K. sani şubat arasında kalmak üzre değişkendir. 85 ci sahifenin 1 notuna ek. - D'H o s s o n'un verdiği mahimat Cdmi'iit Twarikh' den alınmışdır. -

o(:�J .:...�� �-'

lı"

..:..; � Ü � .J J l EVarak 65 a l

Yazıcı oğlunun Topkapı' nüshası Tarih-i .Al Selçuk'unde: Sahife 3 2 y e ek. «Mogeollar Nevriız gününe put-perestierin bayramı ve yıllarının evvel ayınun eve! günüdür ki aylarının adı bu resmedir ki zikrolunur : aram ay, üçinç ay, törtinç ay, bişinç ay, altınç ay. yitinç ay, sekisinç ay, tokusinç ay, onınç ay, on birinç ay, Çakşapat ay, (Vr, 263) diyor ki yukarıda kaydetdiğimiz Uygur aylarınd<ın başka bir şey değildir. -

Sahile 36 not 3 e ek -Gök Türklerin de ayın harekatına göre seferlerbi idarp etdiklerini St. Julien kaydetmekdedir [ ]Documents sur les Tou-kiou, J. A. 1864, t. III, p. 3521.


BIBLIYOGRAFYA

I

Kaynaklar El-A thıir ü l Bô.�ıye, Leipzig, 1878; El Kanun ül .Mes'udi [yazma] , Rasadhnne

E l B i r u n i,

han�si, No:

Ma h m u d E I

K a ş g a r i,

88.

kütüp­

Divdnü Lilgat it Tiirk; (bilhassa I ci cild). İstan­ bul, 1332. N :ı s r ü d d i n ! ıl s i, Ziyc-i İlkhani [yazma], Nuru Osmaniye Kütüp­ hanesi, No: 2993. A�kô.m-i sekiz yulduz ['füşi'den naklen muahhar eserlerde, Rasad. No: 196 H. 895 de telif cdilmişdir, ve Cedavil üt 'fali', de] İ b n M ü h e n n a, Hilyet ül İnsan ve :Halbet ül Lisdn, İstanbul, 1340, tKilisli Rıfat neşri). U l u ğ B e y, Ziyc-i Gürgdni [yazma], Ayr.ısofya Kütüphanesi, No: 2693. E b i - I F e t h. u .s S. ıl f i, Hesab ün Nücum [Rısalet ün Tarikh ili Khata ve-I uygur ve-t Türk faslı, yazmaJ, Rasad. No : 261. M i r e m Ç e l e b i, Düstilr ü l :ıme l ve ta��ih ül cedvel [yazma] , Aya­ sofya Kütüphanesi No : 2697, Rasad. No : 259. B e r c e n d i, 'A b d ü l 'A l i Şerh-i Ziyc-i Cedid-i Sultani [yazma], Rasad Kütüphanesi, No : 258. Şerh-i Ziyc-i Uluğ Bey [yazma], Rasad. 'A b b a s V e s hn, E b u N a ;ı r F e r a h i, Ni�asb Uf §ibyan, [yazma, Hind ve i:raıı bas­ maları vardır] , El-Khıtat, cilt I ; bizim mevzua aid kısmı G . Wiet M a � r i z i, tarafından Fransız - Mısır arkeoloji muhtıraların­ da neşredilmişdir t. 49 (1924 ) . Caire. .Ayin-i Ekb eri, I, Kalküta, 1872. E b u - I F a d l, C e l fı l ü d d i n y e z d i, Tühfet ül Müneccimin [yazmaJ, Hasadlıane K. No: 47. İstinsah tarihi 1169. A b d ü l G a f f a r, 'Umdet üt Tevariklı, TOEM ilaveleri. İ b r a h i m H. a k. k. ı, Ma'·rifetndmg •

'

·

·


1 25 K h a l i d o ğ l u, A � k a m'a a i d,

Tevıirikh-i Khamse-i Şarki, Kazan, 1300. Çoğunun müellif ve tarihleri meçhul bir takım farsça ve türkçe risaleler. n

Tedkikler L.

I d e l e r,

Memoire sur la chronologie de Khata. e t d'Igour,

J. Asiatique, Avril, 1835.

Kl a p r o t h,

Ayni makalenin şerh ve izahı (j, A), Tableaıı his­ torique de l'Asie, Paris, 182G.

A b e l R e m u s a t, T h o m s e n,

Recherches sur les langues Tartares, I. İnscriptions de I'OTkhon, Helsingfors, 1896. Mogolistanda.ki eski türkçe kitc.beler, 'l'�rkiyat, ın

W. E.

Ch a v a n n e s,

B.

L a u f e r,

Le cycle Turc d� douze animaux, T'oung Pao, 1906; ayrıca Leide'de kitap halinde basılmışdır.

Zur Bııddhistischen Litteratur der Uiguren, T'oung Pao, 1907.

de

S a u s s u r,

Les origines de l'astronomie Chinoise, T'oung Pao,

1910. Conciderations sur le cycie de douze animau.r, j. Asiatique, 1920. P.

P e I l i o t,

Neuf notes sur des questions

T'oung Pao, XXVI (1929) .

d'Asie

Centrale,

Makrizi'deki metnin izahı, Memoirr.s publi.�s p'lr H o w o r t h, M i k k o l a,

l'�t. franc. du Caire, t. 49 (1924 ) .

History of the Mongol.ı, V . London, 1929. Die chronologie der türkisehen Danubbıılaaren,

Memoire de la societe fino-ougien, 1914 (XXX) ;

Macarca bir bulasası Morawcsik, Magyar Nyelv XVII; türkçe tercümesi, Türk yurdu, 1930 nisan, mayıs ve hazirım sayıları. M a r q u a r t,

Die chronologische A ltturkische İnschriften Leip­

zig, 1898. S a m o 1 o v i ç,

Zur F·ragP. des 12 ji:ihrigen Tierzyklus bei den Türk­ volkenı [aslı ruscadır, bulasa eden R. Rahmeti] , Ungrische Jarbücher, Band Xl, IIeft 3.

W.

K o t w i ç,

L ü d e r s,

De la Clıronologie Moııgole, Rocznik Orientalis­

ticzny II (1925) ; Sur la chronologie M<.�ngole, ayni mecmua lV.

Zur Geschichte des Ostasiatisches tierkreises, Ber­ lin, 1934.

W.

E b e r h a r d,

Sinologische Bemerkungen :u der türkisehen ka­ lender fragmenten, Türkische - Turlan Texte,


126 Ziya

M.

G ö k a I p,

Ş e r e f e d d i n,

Rıza

N u r,

Avram

G a l a n t i,

Eski Tü1·klerde içtimai teşkilat, Milli tetebbu'lar, III; oradan Türk medeniyeti taı"ihi. İstanbul, 134L Türk takvimile takvimi bazı ibadet ve adetler, Milli tetebbu'lar, V. Türk tak-iJimi, Türk yurdu, XIX (1926) Oradan Türk tarihi XII. Türkçe ay adları, Küçük Ti.irk tetebbu'lar, I, İs­ tanbul, 1!125.

A r a t,

Rahmeti

R.

G ö k m e n,

Fatın

Türklerde Tarih Zabtı,

1937

Tarih Kurultayı zabıt­

ları.

Türklerde hey'et ve takvim,

1937 tarih

Kurultayı

zabıtları. Zeki

W.

V e l i d. i,

Divan'ın yazıldığı tarih, Atsız mecmua, XVI. Orta Asyıı Türk tarihi hakkında dersler, İstanbul,

B a r t h o 1 d,

1927.

m

Diğer ist i fa d e eld i ğ i m iz eserler Abdülkadir

Ahmed Akdes

Cafe

İ n a n,

ı

o ğ l u,

Nimet

A l i Y a r, A l f ö l d i,

K u r a t,

Orun ve Ü lü.ş meselesi, Türk Hukuk Vf' iktisad tarihi mecmuası I; Türk rıvayetlerinde bozkurt, Türkiyat Il; şifahi bazı etnolojik malüınat. Türkiyat mecmuası I, Türk kabile isiınleı·ine dair, Uygvı· sözlii.ğü, İstanbul, 1938. Yarlık v e Bitikler, ıİstanbul, 1940. Uluğ Muhammed Han yarlığı, İstanbul, 1937. Kozmografya, İstanbul , 1933. La Royauta doıı.ble des Turcs, 1937 tarih Kurultayı zabıtları.

Ali

Cenubda Türkmen Oymakları, V Adana, 1939. Dokuz boy Türkler ve Osmanlı Sultanları tarihi,

R ı z a, A t s ı z,

İstanbul, 1939.

Cami'ül Hıkıiyat [Barthold, kısmı] , Petersbourg, 1898.

'A v f i, B a rt o l d,

Türkistan metinler

Türki.�taıı; O. A. Türk tarihi hakkında dersler, İ.3-

W.

tanbul, 927; Uluğ Bey ve Zamanı, İstanbul, 1930,

B e s i m At a 1 a y, Bl o c h e 1 m a n, B r o c e 1 m a n, c

a l,?. ı z,

C a h u n, L. C a v a i g n a c,

E.

İslam medeniyeti, İstanbul, 1940, Kara-Khitai, Eneye. de l'Islam. Divanii hıgat-it Türk tercüır..esi, 1940. Ayini Ekberi mukaddimesi; Geschicht(! der arabischen Litteratur, Berlin, 18991902.

Kitab ül Hayvan, I. Mısır tabı, Introduction ii l'histoire de l'A.�ie, Paris 1396. Chronologie de l'histoire Mondiale, Paris, 1934.


1 27 C ü v e y n t, D e d e K o r k u t, D e G r o o t, D e g u i g n e,

Tcirikh - i Cihankii4ci, Gibbe Memorial ncşriyııhndan. Orhan Şaik Gökay ve Kilisli Rıfat neşirleri.

Denisson

Tcirikh-i Fakhr ud din Mübarelqah naşiri, London, 1927.

Die Hunen vorchristen, Türklerin Tarikh-i umumisi, (Hüseyin Cahid Ter­ cümesi). İstanbul, 1924.

R o s s,

D'H o s s o n, D e s m a i s o n,

Mogol Tarihi ] M. Rahmi tercümesi [, İstanbul, 134.1. Şecere -i Türki naşırı.

D u m e z i l,

Hindu-Avrupai ıilemde totemisme'in peszinde şe­ killeri, İslahiyat Fak. mec. sene I, say. II.

Durkheim

et

M a u s,

De quelque formes primitives de classification, L'Annee Sociologique, VI (1901-1902) . Les Formes iılementaires de la 'Vie religieuse, Paris, 1912 [tercümes i , Hüseyin Cahid, Din hayatının ib­

D u r k h e i m,

tidai şekileri, İstanbul, 19231 . E b e r h a r d, W, Orta Asyada at cinsleri, Ülkü, sayı 92. E b u l g a z ı B a h a d ı r H a n.Şecerei Türki, LRiza Nur tercümesi] , Şecere-i Te­ rakime [Dil Kurumu, Fotokopi neşri] . E n v e r i,

Dü.sturncime [Mükrimin Halil neşri] , İstanbul, 1928.

Fakhr ü d din Mübare k ş a h,

Tal'ih [Denisson Ross'a bak ] .

F e r i d ıi n Fuad

B e y,

K ö p r ü l ü,

Munşeat, İstanbul, 1275. Türk Edebiyatı tarihi, İstanbul, 1928! Orta zaman Türk hukuki müesseseleri [Beileten V- VlJ, Prota­ Bulgar hukukuna dair notlar [Türk hukuk ve ik­

tisad tarihi mecmuası II).

G a s t o n Wi e t,

Makrizi'nin türk takvimine dair metninin neşri [M�m . Franc. d.arch. du Ca ire, 49 (1924) .

G e r d i z i,

Zeyn ül Akhbar [Muhammed Nazım neşril Berlin 1928; [Barthol neşri] Turkistan, Petersbourg, 1898.

G r e n a r d,

F,

La legende de Statuk Bugra Khan et l'histoire, j. Asiatique, 1900 [Osman Turan Tercümesi, Ülkü sayı 741, Grandeur et decadence de l'Asie, Paris 1939.

G r o u s s e t, H a ı e V y, j.

R.

Empire des Steppes, Paris, 1938. De l'introduction du christianisme en Haut Asie [Revue de l'histoir� des religions, XXII (1890).

H a r t m a n, M.

Divcinii lıigatit Türk'e aid bir kaç miilahazaya, Milli tetebbu'lar, IV.

Houtsma H u a r t, C l.

Selçuk tarihine aid metinler, III, Leide, 1902. Litterature arab, Paris, 1931.

H ü s e y i n H u s a m e d d i n, Amasya tarihi, H ü s e y i n N a m ı k O r k u n, Eski Türic yazıtları, İstanbul, 1939.


1 28 İbn İbn

B a t u t a, F a d l a n,

Ibn

El

J u l i e n, K a m u s,

E t h i r,

St.

K a t i p Ç e l e b i, Manas Destanı M a r c o P o l o, M e h m e d E f. M ı r k h a n d, Mükrimin

H a l i l,

M ü l l e r, F. W. K. M ü n e c c i m b a ş ı, N e c i b A s ı m,

Seyahatname Seyııhatnıime, 1939.

[ M Şerü tercümesi] İstanbul, 1335. [Z. Velid' Togan neşri] Leipzig, .

El Kıimil, XI, (Mısır tabı )

.

Docunıents sur les Toukiou, j. Asiatique 1864 (ill ) ,

Arapça büyük Iügat İstanbul, 1250.

(Mütercim Asım tercümesi,

Keşf uz ?=unun. Radlof neşri.

Le livre de Marco Polo, Pekin, 1 924 Chaı iımon neşri. A � kıim - i- sıil-i alem [Üniversite kütüphanes� türkçe yazmaları No : 2754 1 .

Ra.vdat

u� Safa, Kalküta basması.

Feridun Bey mün§eatı, TOEl\f, sene XI-XID.

Zvei phalin.schriften aus den Turfauf"und.en Sahaü ül ahhbar (tercümesi). Tü�k tarihi, İstanbul, 1316. Hibet ül Hakayık, İstanbul, 1334.

Osman

T u r a n,

l!ig ü.nvıi�ı, Türkiyat, VII; Çingiz adı hakkmda [Belleien, XVII] ,

C h a v a n n e s, Un trait(i manicheen retrouve en Chine, j. Asia­ tique, 1913 (t. I). P o t a n i n. Oçcrki, IV. St. Petersbourg, 1883. Tangutsko, St. Petersbourg, 1893. Qu a t r e m e r e, Hi$toire cies Mongols Perses, Paris, 1826. R a d l o f f, Türk M.gatı, I; Kudatku Bilik. R a m s t e dt, Zvei Uigurische� runenschrifte:ı in deı· 1ıord Mon­ Pe l l i o t

R.

et

R a h m e t i,

R a s o n y i,

L.

R e m u s a t, A. R o s t o v t z e f f, R e § i d ü d d i n,

golei, j. de la societc fino-ougrien, XXX , 3. Türkische-Turfan Texte, VII; Fatih MehrMd yc:.l'­ hğı, Türkiyat VI. Tuna havzasında Kumanlar, Selleten XI XII. Recherches sur les langues Tartareır.

Le centre de l'Asie, La Russie, la Chine et le style anirnal, Seminarium Kondafeovianum, I. Prag, 1929

Cıimi'üt Tevıirikh. Topkapı yayması, Quatremere ve Karl Jan in ne§rettiği kısım. (Gibbe ınemorial New serie, XV, 1940). Asıir-i Bakıye, İstanbul, 1329. '

S a l i h Z e k i, T h o m s e n, ,V,

T h u r y J o s e p h, T i s e n h a u s e n. T i m ü r,

In.scriptions de l'Orkhon, Helsingfors, 1896; Memoire

de la societe fino-ougrien xxxıı deki yazıları ve

Turcica. Türk dili yıi.digarları, Mill tetebbu'lar IV. Mines de rOrient, U, Vienne, 1811, Tüzü.kdt [Langles, 1776 tercümesinden Mustafa Rahmi tercümesi] , İstanbul, 1339.


1 29 Uno

Die Reliaiösen Vorstellungen der Altaiseher Völ­

H a r v a,

ker, Helsinki, 1938.

V e r b i t s k i y, Y a k o u b o v s k i y,

Altay ve Aladağ Lehceleri lügati, Kazan, 1887

Zeki

Türk efsanelerinde milli alametler, Türk Yurdu,

Y a z ı c ı o ğ l u,

V e l i di

T o g a n,

La. Horde d'Or,

Paris,

1939.

Selçukname (Houtsma neşri) , Leid, 1902. XIV (1925).

XIV (1925).

Bazı eski Osmanlı tarihlerinde [mesela Meri üt Tevankh'de. ] hayvan takvi­ mine aid, bazı ehemmiyetsiz, malıi.mat ile bazı lugat kitaplarındaki kayidieri ve ..

biı· tak ı m tedkikler dolayısıyle temas edilen münferid notlar istifJde edilecek mahiyetde olmadıklarından ·bunları metinde kullanamadığımız gibi hibliyografya­ da da zikredilmelerinde bir fayda görmedik. Todorov'un bulgarca intişar eden Astrolojik itikatlar bakımından Şarki Asya Hayvan devresi [Tarih, fi lologya fa­ kültesi yıllığı XXV!!, 1930ll931) adlı eserini göremedim!. ,

On iki Haynnh T. T.

-

9


U mu mi Endeks A Abbas Vesim, 9, 21. Abaka Han, 15, 58. Abdülgaffar, 21, 22. Abdülkadir İnan, 4, 51, 70. 74, 75, 82, 85, 86, 94, 106, 121.

Abdüllatif, 19. Abdurrezzak Bakhi, 41. Acem, 102. Ad Kavmi, 25. Adnan Erzi, 59. Agra, 21.

Ahmet Caferoğlu, 77. Alunet Refik, 104. Altdes N. Kurat, 59, 60.

Akkoyunlu Kabileleri, !13. Akkoyunlular, 84, 105. Alamut, 15.

Alangua, 72. Alayondlu Kabilesi, 83, 105. Alaüddin Keykubad, 58. Alföldi, 74. Ali (Halife) , 54. Ali Kuşçu, 19, 20, 23. Ali Rıza, 106. Altaylar, 44. Altaylılar, ll9.

Altay lehçeleri, :52. Altay Türkleri, 34, 51, C6. Altın Ordu, 60, 81, 83. Amasya tarihi, 45. Amidülmülk, 56. Anadolu, 33, 55, 59, 84, 104, 10rj, 120. Anadolu Kadıaskerliği, 20. Anadolu Türkleri, 60. Arap coğrafyacıları, 46. Araplar, 37, 83.

Argular, 105. Argu Türkleri, 83. Argun Han, 58, 59. Arslan, 120. Artuklular, 56. Arzı Zulmet, 86. Asılüddin, 15. Aslah köyü, 104. Aşağı Tibet, 33. Athar ül bakıye, 10, ll, 12, 32. Atsız, 86. Attila Hunları, 14. Avarlar, 48, 83, 121. Avrupa, 59. Ayin-i Ekberi, ll, 21. Avram Galanti, 9. Azerbaycan, 55, 61, 83, 104, 105. Aziz Berker, 4.

B

Babil, 65, 81. Bahilonya, 121. Bağdad, 14, 15. Barak Baba, 106. Barak Han, 106. Barak Reis, 106. Barkhan, 25. Barsbey, 104. Barsgan, (Barskhan) 13. Barthold, W. 10, 17, 19, 25. 51, 56, G7,

74. 83, 121.

Başkurt, 37, 86. Başkurtlar, 51, 74, 84, 119. Batlamyüs, 102. Bayezid, 20. Behçet üt tevarih, 86. Beni Zıyad, ll. Bercendi, 12, 16, 20, 21, 28, 38. Bereendi Şerhi, 12. Besim Atalay, 13.


131 Beşbalık, 47. Beybars, 104. Bezınir, 53. (Ebu ;Reyhan el- ) , 8-12, 17, Birı1ni 20-22, 29, 32, 33, 39, 40,

51, 83,

104, 105.

Bizans 44, 66. Blochman, 21. Bogos, 56. Boll, 7, 65, 74. Boz-aklar, 72, 73, 74, 119, 120. Bönek, 84. Brıhasbatı, 67. Brockelman, 10. Budda, 62. Budun İnli, 45. Bugra Han, 18. Bugu (Buku-Bügü) Han, 72, 73, 84. Buhara, 104. Bulgar, 78, 105. Bulgar hükümdarları listesi, 52. Bulgarlar, 8. Bulgaristan, 53. Bumın Kağan, 44, 72, 87. Buryatlar, 36, 119.

c Cahiz, 83. Cahun, L. 44, 56. Cami ül Hikayat, 74, 83. Cami üt tevarikh, 35, 44, 58, 77, 84, 121, 122.

Cansız, M. 121. Cavaignac, E. 4. Cedavil üt Tali, 17. Cedvel üt Türk, 10. Celali takvimi, 54. Celali tarihleri, 40. Celal üd din yezdi, 22, 90. Celayır, 12ı. Cenup Türkmenleri, 106. Chavannes, 7-9, 25, 29, 44, 48, 50, 56 57, 58, 59, 61, 62, 64-66, 67, 68, 71, 72,

82, 100.

Che - hou, 62. Chen - you, 45.

Christianisme, 7. Cücenler (Juan-.Tuan'lar), 71. Cuci Oğulları, 74. Cürcan, 14. Cüveyni, 58.

ç Çağ, 26. Çağaniyan, 100. Çagatay kültürü, 60. Çatalar, 52. Çeu, 73. Ç� 2� �. 3� 3� 3� 3� 3� 4� 4� 4� so, 57, 67, 11, 74, so, sı, 83, 102.

Çinliler, 38, 44, 45, 48, Gl, 62, 69, 71.

Çingiz, 17, 26, 31, 34, 35, 41, 57, 72, 73.

Çuvaşlar, 52, 61.

D Dedekorkut, 44, "13-75, 105. Degroot, 45. Deguigne, 36, 45, 73. Denisson Ross, 86. Derse Han, 75. D'Hosson, 85. Desmaison, 26. Dış Oğuzlar, 73. Divan, 13, 15, 24, 27, 32, 36, 44, 69, 70, 86, 89, 104, 120, 121.

Dokuz boy Türkler, 86. Dokuz Saray, 31. Doolittle, 81. Dumezil, 87. Durkheim, E., 9, Bl, 82, 85. Düsturülamel, 20.

E Eberhard, W. 69, 97, 98, 105. Ebu! Fadl, 11, 21, 58. Ebu! Feth es Sôfi, 16, 19, 20. Ebulgazı, 44, 60, 104, 122. Ebu Nasr Ferihi, 25. 'Ebu Reyhan [Birfini'yc b•ak]. Ebu Said, 59. Ekbername, 58.


13%

Ekber Şah, 21. Ekzogami, 86. Elinskiy tetopisec, 52. Emin Bedr üd din, 44. Endülüs, 16. Enveri, 105. Erdebil, 102. Ergenekon, 44, 122. Erlik Han, 72. Erzincan, 83. Erzurum, 22. Eski Osmanlıca, 120. Eski Türk yazıtlan, 29. Eski Yunanlılar, 121. Eşrat-i saat, 14. F

Fahrüd din Khılati; 15. Fahrüd din Meragi, 15. Fahı-üd din Mübarekşah, 14, 85. Farslar, 43. Fatıh (Mehmed), 23, 26, 60. Fatin Gökmen, 4, 9, 16, 20, 30. Feridun Bey, 59. Feridtı.n Bey Münşeatı, 59. Francke, 67. Frobenius, 74. FuaJ Köprülü, 4, 10, 43, 44, 74. G

Gandara, 65. Garbi Asya, 65. Garbi Türkistan, 67. Gaston Wiet 16, 20. Gazan Han, 35, 58. Gazi paşa, 9. Gazne ll, 34. Gazneliler, 10, 14, 54. Gazneli Mahmud (Mahmud':ı hak). Gaubil, 50. Genç Karac:ı 56. Gerdizi, 18. Ginzel, 67. Gireyler, 22. Gizli Tarih, 57.

Gıyas üd din Cemşid, 19, 23. Göl (ünvan), 73. Gök Tanrısı, 72. Gök Türk, 47, 48, 85. Göktürk boyları, 44. Göktürkler, 8, 24, 36, 37, 43, 44, 45, 48, 49, 50, 57, 71, 72, 83, 84, 120. G9ktürk Tanrısı 72. Gölpınarlı, A. 96. Grenard, F. 73, 105. Grousset, R. 25. Gün Han, 78. Güzel Filip, 58. H

Habib us Siyer, 20. Hakaniye Türkleri, 13. Halep, 15, 16. Halı�vy, J. 7, 64, 65. Halkın Mağarası [bak Budun İnliJ. Han'lar, 64, 69, 81. Hartman, 14. Hasankale, 22. Hatay, 16. Haute Asie, 7. Hayvan üshibü, 80. Hazar, 38. Hazar-Ötesi, 61 . Hazar Ötesi Türkmenleri, 104. Hazreti Peygamber, 14, 100. Herat, 18, 59. Hesap ün Nücfun, 19. Hibet ül Hakayık, 41. Hilyet ül İnsan, 17. Hind, 7, 66, 67, 70, 102. Hindistan, 10, 17, 62, 66, 67, 70. Hindliler, 47, 62, 67. Hindi-Çini, 47, 62. Hind-lskit, 65. Hind Sutrası, 64. Hindu Avrupai tefekkiir, ,.73. Hindu-Avrupalılar, 87. Hiong-nu, 44, 69, 72, 73. Hiong-nu'lar, 24, 36, 45, 49, 64, 71, 72, 83, 811.


133 Hıristiyanlık propagandası, Hirth, 48. Hitit, 34.

56.

İrkutsk, İsfahani,

İskender (Aleksatıdros), İskit, 80.

Hive Atalar sözü, 95. Honorius IV (papa), 58.

İslam medeniyeti, 10,

Hor [bak : Sogudlul. Hotan, 64 , 69. Houtsma, 56, 77.

lspartalılar,

İşpara [Bak : ŞapolyoJ . İşparuh, 53. ı

58.

Itbarak, 106.

Orkun, 29

,

36,

47,

75.

1 İbn İbn İbn İbn İbn İbn İbn

Alkami, 15. Batuta, 83, 86, 106. Bibi, 58. Fadlan, 72, 74, 84. Mühenna, 17, 18, 27, 7tl, 78, 104.. ül :Ethir, 74. Sina, 10.

İbrahim Hakkı, 22, 40. İdeler, L. 7, 19, 28, 29, 30. İç Oğuzlar, 73. İgour, 7. İlbars, 104. İle vadisi, 69. lhaniler, 17 , 55, 58, 5�. İlhani Ziyci, 19. İlig Han, 120. İlig Hanlar, 13, İlig ünvanı, 53.

50.

. İstemi Kağan, 72, 87.

Rusameddin Hüseyin b. Khalef ül Kaşgarı, 14.

N.

54.

36.

Issık göl, 13. İstanbul, 20, 23,

79. H., 45.

Hüseyin Hyde, 7.

39.

İsmaililer, 15.

Howorth, 122. Huang-ti, 48. Huart, Cl.. 10, 15. Hudud ul Alem, 121. Hulagü, ı15, 16, Hun, 80. Hunlar, 49, 59,

36. 56.

18, 53.

İnan, A. [Abdülkadir'e l:akJ . İnda-germen dili, 69. İran, 15, 25, 55, 58, 63, 71, 81. İranlılar, 54. İrk Bitig, 104.

Itbarak Kavmi, İtecük, 47.

83.

Lt Küccük, 87.

J Juan-Juan'lar, 44, Jiulien, ıst., 43, 47, Julius, 33.

71. 48.

K Kabus :Veşmgir, ll. Kadı Zade Rı1mi, 19, 23 Kahire, 74. K'ai houang, 48. Kalacakra. Kalde, 65. Kalküta, ll, Kamboç, 62. Kamus, 77. Kanişka, 65,

25. 69.

Kan�n ül Mes'udi, El-, 10, ll, 12,

33, 83.

82, 38. Karahanlılar, 14, 53. Kara Khıtay, 25, 106. Kara Koyunlular,

Karabalgasun,

Kara Kırgızlar, 104. Kara Kırgız, Karluk, 46.

52,

121.

lOS.

32,


1 34 Karl Jan, 35. .ıcaşaıı, 23.

Kaşgar, 14. Kaşgar İli, 24. Kaşgarlı Mahmud [bak Mahmud] . Katib Çelebi, 23. Kazak, sı, 104. Kazak-Kırgızlar, 105, 121. Kazaklar, 22, 84. Kazan, 22, 60.

Kazvin, 15. Kazan Hanlığı, 60. Keş, 59. Keşf ül Hakayık, 12, 20, 23. Keşf uz zunun, 23.

. ;

Korkut b. Abdül Hamid, 74 . Korkut [ıl:a:l k : Dede Korkui.l . Kostantaniye 41, ıo2. Kotwiez, W. 8, 29, 34, 50, 57, 62, 67. Kölemen Sultanları, ıo4. Köl Tegin (Kül Tegin, 34). Köroğlu Destanı, 74. Kuça, 69. Kudatku B ilik , 75. Kudüs, 102. Kuhistan, 15. Kumanlar, 84. Kun kavmi, 83, 121. Kurban'ali [bak : Kha iid oğl u 1 . Kuşanlar, 64, 69.

Kharezm (Khive ) , 10.

Kühek tepesi, 18.

Khalid oğlu, 22, rıı.

Kül Bilge Tanrı, 38. Kür distan , ıo2.

Khata (Khıtay) , 7, 12. Khemir, 13.

L

Khitay, 23, 32, 34, 57. Khıtat, 21.

Laçin, 78.

Khive, 60.

Landsberger, 34.

Khoseu-lo, 62.

Laufer, 7, 62, 67.

Khotan, ı2, 33.

Leid, 7.

Khuastuanift,

Leipzig, 10.

33.

Kien-Yuan, 61.

Leningrad, 52, 76.

Kıfçak, 44.

Lena, 36.

Kimekler, 86.

Levi, S. 66.

Kildanis.tan, 65.

Levre, 85.

Kildaniler, 121.

Li ki, 62.

Kıpçak, 13.

Liong, 45.

Kıpti misyonerleri, 65.

Londra, 10, ı7, 86.

Kırgız, 37, 44, 46, 51, H6.

Lüders, 68, 69, 78.

Kırgı zl ar, 36, 50, [,1, 70, 74., 1 04, 121.

M

Kırım 22.

Kırızız Atalar sözü 94. Kırım Hanları , 22. Kişmir, 65. Kıta, 33. Kıta Han, 12, 18. K'i-tan (Khıtay) , 24. Kı tat (Kıtay), 24. Kitab ül Hayvan, 83.

Kızılbaş, 102.

Klapt'oth, 7, 19, 25, 26, 27, 34, 62. Klauber, 34.

Meceveran,

60.

Magribi (Muhyeddin), 15, 16, 19, 20, 21.

Mahasamnipata, 66, 68.

Mahmud (Gazneli), 10, ı�, lS, 20, 39,

120.

Mahmud (Kaşgarlı) , 9, ı3-ıs, 24, 29, M, M, 5� 6� 7� � 7� 8l 00.

Mahmud Bey, 59.

Makrizi 16, 21, 27, 30.


1 35

Manas Destanı, !il. Mani, 39. ManiheistJer, 33. Maniheizm, 38, 50. Mani-ygur, 78, lOG. Mansur b. Muinddin Kaşi, 21. Mao-che-ng ai, 50. Marea Polo, 82, 121. Marifetname, 29, 40, 41, 61, 70, 80. Marquart, 8, 32. Masın (Cenubi Çin), 24. Mavdun (Mete), 13. Maveraünnehir, 23, 56. Maus, M, 9, 81. Medari Sene, 28. Mehmed efendi, :ıoı. Mehmed Taragay [Uluğ B€y ] , 18, 82. Mekke, 76, 102. Melik Şah, 54. Melik us Sın 18. Melioranskiy, 120. Meraga, 15, 16. Mergit, 121. Mervezi [Tab1bülJ, 18. Mes'ud f Gazncl i l , 10 ,ll, 12. Mete, 72, 73. Mikkola, 8, 52, 53, 78, 104. Millet-i İslamiye, 102. Milleti Nasara, 102. Millet-i Yehud, 102. Minorskiy, 17, 121. Mir'at ül Edvar, 21. Mirem Çelebi ll, 17, 20, 23, 39. Mirkhond, 41. · Mirza Khalil, 18. Mısır, 64, 65, 102, 103, 12:i. Mogol, 24, 35, 121. Mogol hanları, 101. Mogollar, 29, 36, 48, 50, 57, 58, 62, 72, 80, 85, 86.

Mogolistan 37, 45, 47. Mogol Devri, 16, 34. Mogol İmparatorluğu, Mogol İstilası, 15, 55. Mogol paraları, 5\i.

57.

Mogol sülalesi, 30. Moltke, 103. Monotheisme, 72. Moravcsik, 8, 53. Muktedi (Halife), 15. Musul, 15. Müçel, 74. Müeyd üd din Ardi, Mükrimin Halil, 59. Mülle�, F. W. K., 38. Müneccim başı, 60. Mwek, 50.

15.

N

Naksatra, 66. Nasr-üd-din Tı1si,

9, 15·17, 19-21, 23, 27, 29, 30, 31, 32, 38, 49, 56, 58, 90, 98; 101, 103, 104, 105. Naturisme, 72, 87. Necib Asım, 56. Necmeddin Debiran, 15. Nirun, 72. Nisabur, 14. N;dib us Sıbvan, 25.

Nizameddin Nisabfıri, Nizip, 103. Nou-che-pie, 120. Nuru Osmanive, 15. Nücumi gün, 26.

23.

ö Oğuz, 72, 120. Oğuz an'anesi, 61, 77, 120. Oğuz Destanları, 55. Oğuz Han, 54, 73, 83. Oğuz hükümdarları, 85. Oğuzlar, 13, 14, 54, 55, 56, 76, 78, 84, 119, 121. ümer, 76. Omurtak Han, 53. On-kin, 45. Ongin, 49. Ongun, 84. Ongunlar, 83, 121. Ordu Dan, 60.

60, 72, 74,


1 36

Orhan Şaik, 75. Orhon, 25, 32, 33, 35, 36, 47, 49, 50 54, 65, 72, 76, 78, 87, 104; 105, 106, 120. Orhon yazıları 12, 14; 24, 32, 119. Orhon yazıtları, 24. Oryangkut, 121. Orta Asya Budistleri, 64. Orta Asya Halkları, 10. Orta imparatorluk, 64. Orun ve ölüş, 55, 77. Osmanlılar, 103. Osmanlı Müellifleri, 20, 22. Osmanlı Sultanları, 85, 101. Osmanlı Türkleri, 14, 104. Otluk Beli, 60. ö Ötüken, 43. Özbekler, 104. Özi Suyu, .60.

�.

p

Paganizm, 43. Peçenek, 13. Pelliot, p. 8, 26-29, 30, 31, 33, 34, 47, 61, 71, 76, 100. Plano Carpini, 44. Potanın, 119. Proto-Bulgarlar, 52, 74. Q Quatremere, 50. R

Radloff, 34, 36, 50, 75. Rahmeti, R. A., 8, 9, 32, 37, 38, 39, 68, 97. Ramstedt, 75, 120. Rasonyi, 84. Ravdat us safa, 41, 58. Remusat, A., 36, 44, 50, 62, 66, 67, 122. Risalet ül Khata, 16, 19. Rıza Nur, 9.

Rock, Fr. 74. Rôma Khombeng, 63. Romalılar, 33. Rostovtzeff, 79, 81. Rumi tarih, 22, 39. Ruslar, 24. s

Sachau, E. 10. Safeviler, 59. Salıaif ül Akhbıl.r, 60. Sahib Kıran, 101. Salurlar, 74. Samaniler, ı�. 120. Samoiloviç, 8, 67, 78, 79, 92, 102, 106. San'a, 102. Sanakçı [İsepçil, 51. Sancar (Sultan), 74. Sarı Uygurlar, 1114. Seıkhadi [Emin Bedrüddinl, 45, Sasani prensleri, 54. Satuk Bugra Han, 73. Saussur, L. de, 7, 67, 71, 77. Schott, 122. Sediliot, 7. Selçuk, 13, 54, 56. Selçuk İmparatorluğu, 55. Selçuk İstilası, 55. Selçuklar, 56, 60, 120. Selçukname, 77. Selçuk Sultanları, 55, 85. Selefeküs [RumiJ tarihi, 12, 39. Semerkand, 18, 23. Semireçiy [Yedisul, !"ı6. Semanın Ruhu, 43. Sın [Şimali Çinl, 24. Siird, 22. Sırp, 105. Siyam, 81. Sogud, 50. Soduğlular, 67. Souei chou, 48. Stein, A. 47. Stuart poole, 58.


1 37

Sultan-ül-Arab vel Acem, Sung [Çin sülalesiJ, 30, 31. Suryalidhanta, 67. Suvan, 81. Sümerliler, 71. Süryani alfabesi, 56. Süryani misyonerleri, 65.

18.

Şahrukh, 18. Şam, 15. Şamanizm, 44. Şansı eyaleti, 65. Şapolyo Kağan, 48. Şarki Türkistan, 15, 56, 64, 78, 104. Şarki Asya, 121. Şecerei Terakime, 44, 74. Şecerei Türk, 26, 60. Şele, 73. Şemsüddin Buhari [SamspucharesJ, 34.

81,

R4, 85, 105.

Şerefeddin, M. 9, 30. Şerefüdin [yezdiJ, 59. Şeyh İsmail, 22. Şeyh Osman, 22. Şimali Çin, 4. Şükrüllah, 86.

Theophylacte, 66. Thevenot, 121. Thomas, 67. Thomsen, W. 8, 25, 119, 120.

T

Tabayiül Hayvan, 17. Tabgaç, 25. Tabgaç Han, 18. Tabgaç İl, 24. Tabibül Merzevi, 17. Tahmasp, 21. Tahsin Banguoğlu, 77. Tai - lin, 45. Tai - tsou, 61. Tamuça [Ta-mu-çal, 100. T'ang'lar, 30, 31, 61, 6!J. T'ang sülalesi, 29, 50. Tanju [Tanyu-Tanrı] 45, Tanzimat, 103. Tao mabedi, 58. Tarih-i İskender, 12.

Tarih-i Mübarek-i Gazan1, 35. Tarih-ül Hind, 10. Tarih-i Yemini, 120. Tarduş Külçür, 47. Tarlarn, 45. Taşkent, 81. Tat, 25. Tat Tabgaç, 25. Tawgaç, 25. Tawgaç (Tabgaç) Han, 25. Tchao ki, 61. Tcheou, 68. Tchou Chai, 47. Tcho-yi, 64. Tebriz, 23. Tedhkiretül Evliya, 59. Teftazani (Seyfüddin) , a. Telengüt, 121. Teş, 100. Tevarikh-i Al-i Selçuk, 56, 58. Tevarikh-i Khamsc, 22, 51, 60,

72.

35, 37, 47, 75, 78,

Tou-loue, 120. Thury Joseph, 59. Tibet, 7, 47, 67. Tibetliler, 62. Ti-chö (bak : Teş). Tiflis, 15. Timur, 18, 59, 74, 82, J lı1. Timür Kutluğ, 60. Timüriler, 35, 59. Timürtaş, 44. Tisenhausen, 59. Tobol, 104. Togrul Bey, 56. Toharistan, 50. Toktamış, 60. Tonguz, 24, 83, W6. T'o-pa (bak : Tabgaç) .


1 38

Totemcilik, 86, Totemisme, 82. Ts'eou yen, 66. T'sin'ler, 66. T'sin İmparatorluğu, 66. Tuhfet-ül Münecciınin, 22, 90. Tu-kin, 45. Tukiü, 44, 47-49.1 Tukiüler, 72, 80, 1!4. Tuna Bulgarları, 8, 49, 52, il, 104. Tlıs, 15. Tlısi [bak Nasirüddin Tusif. Tutı b. Dad Beg, 74. Tu yo, 69. Tümen, 44. Türk, 32, 33, 36, 37, 40, 68, 69, 71,

Uygur metinleri, 32. Uygur tarihleri, 17, Uz (Oguz, 13). Uzun Hasan, 23, 59. o Üçok, 74, 119. Üçoklar, 72, 74, 120. Ülker yıldızı, 51. V

Vang Han, 41. Velyeddin ef. ll. Verbitskiy, 52.

Türk an'aneleri, 52. Türk Halkları, 41, 44. Türk harsı, 55. Türkistan, 18, 64, 70, 74, Türk Tefekkürü, 74. Türkmenler, 38. Türk paganizmi, 72. Tüzükat, 74.

Weidner,

34.

y 85.

u

Uluğ Bey,

7, 18 ·23, 27-29, 31-35, 82, 101 -105, 122. Uluğ Bey Şerhi, 12. Uluğ Bey ve Zamanı, 19. Uluğ Mehmed Hıın, 60. Ulusi Erbaa-i Cengiziye, 19. Umdet ut Tecrıkh, 21, 22, 37, 51, 70, 87, 92.

Unagan Çur, 47, Uno Harva, ll9, 121. Utbi, 120. Uygur, 16, 26, 27, 33,

w

76,

120.

Yabaku, 44. Yakın Şark, 68. Yakoubovskiy, 81. Yakutlar, 36, 61. Yazıcı oğlu, 77, Yedisu, 56. Yemen, 102. Yenisey, 51. Yen-tsong, 62. Yer Tanrısı, 72. Yezdi cerd (gird), Yezdi cerd yılı, 20. Yırsub, 72. Youwen-hou, 62. Yuan-che, 57. Yüksek Asya, 48. Yunan İndiction'u,

31, :l9, 40.

4.

z

36· 39, 49, 53, 54,

54, 55, 56, 97.

Zakir Kadiri, 8. Zarduşt [bak : Zerdüştl. Zeki Velidi Togan, A., ·1,

Uygur Bahşıları, 50, 59. Uygur kültürü, 57. Uygur medeniyeti, 55.

Zerdü§tilik,

57, 104 .

Uygurlar,

ll, 16, 33, 36-39, 49, 50, 53,

74, 76, 84. Zerdüşt, 73.

73.

44, 45, 72,


139 Zeyn ül Ahhbar, 18. Ziya Gökalp, 9, 83, 85. Ziyc-i Edvir, 16, 21. Ziyc-i Gürgani, 18, 19, 23, Ziyc-i Hakani, 23. Ziyc-i İlkhani, 15, 38, 58. Ziyc-i İlkhani şerhi, 23.

28, 31.

Zeynül Akhbar, 18. Ziya Gökalp, 9, 83, 85. Ziyc-i Edvar, 16, 21. Ziyc-i Gürgani, 18, 19, 23, Ziyc-i Hakani, 23. Ziyci İlkhani, 15, 38, 58. Ziyc-i İlkhani şerhi, 23.

28,

31.



D ül z e l t i Yanliş

D oğru

SAl l iFE

SATlR

Haut

llaute

1

istoire

hi stoire

7

16

meydanındadır .

meyanındadır

21

ti

31

24

38

37

43

27 5

5

so

Zvei phalinclırif· t en

60

Zwei pfalılinchriften

(' J..ı.

(' .)j._

Bu�garistan

53

ictima'

ictimai

55

...,-!

ı.r�

73

42

73

40

73

41

oruturun

j5

3l

.j � t.

71i

1

79

23

19

25

8-i

33

ı) "·.)� sey riderk en

84

34

81i

9

bi emri

8 9.

23

bulduğu

99

Burganstan

.j �\,;..

.j\;1.;..

o -':' 1

oturun .j :> "

işleri geçiden

�i ; j ,._.)� iderken

bi r emri

bulduğunu

·�'

izl eri ge � ı ren l:.._i.)

sul

su al

ter etmişdir

99

3

terketmişdir

103

�4

harlde

harbde

1 03

Hi

ot dan

a t dan

105

17

:> j_

:> "·

�..ı. .)� J _,.;

./.

:> J > J.

);�

s-�.·) �

J__,.; -'. :> y-: J.

SJ..

109

2

109

ıg

10 9

23

no 1 10

3,5

16


Yalnış .jl.. .:ı .,.... .)

l:-! .....; .r!l

4.;:. ..; .:ı.,....

..J .ı.:- • .J

;�� _,1 )1 .)> .:ı\, .)

..ı_, '

.

ı.) i&!.

J _,.ı_ �-ı_, ı

j:...

r"'-! ��

Doğru

SATlR

ııo

23

lll

lll

3

lll

9

,.) ' .) ./,.

l ll

24

j.ı:· .J .J

115

10

115

20

115

25

ll5

27

1 15

33

116

3

116

4

1 16

4

� ,ı

116

6

l l fl

7

.ı:"'i

1 16

15

116

22

116

28 .

1 16

22

116

32

.jl.. .:ı.,.... .J J t:-!

...._;l _r! l

.J.}J.:ı

�.)�

J).J 1

o.:ıt J :> ..ı �' r' .l

..,�&_,ı..

..; rı,.;.. .J-� ('T

�L•.

d.:...

...., L...

...., �-..

.J l � l

.jljl

j;.

S \ HIFE

j>

121

B Joelıman

6

126

37

Brocelman

Brockelman

126

38

Bartbol

Barılıo l d

1 21

31

Mülahazaya

Mülahaza \ elidi

127

38

128

2

Blochelman

Vel id'



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.