Tuncer Gülensoy - Orhun'dan Anadolu'ya Türk Damgaları

Page 1

1

T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

ORHUN'DAN ANADOLU'YA ••

1lJRK DAMGAIARI °' ,._

-

{\)

DAMGALAR, İMLER, ENLER

�··· .... "':• .

�-

:_ ·ı

·.;.ıı.:..ı • · •

Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY ...n Rcııpnl>ll.� l'ıl'�itlm�rıio tıt.. c İ6;.>·İniıı K 1 TA tt .\ .\ � \ S 1

ISTANBUL,1989



T.D.A.V. Yayın Nu.:51 MilnNu.: 89.34.Y0147.51 ISBN nu.:975.498.009.8

BU ESER Bakanlar Kurulu1nun 20H/ı 980 sayılı kararıyla kamu yararına hiz­ met verdiği kabul edilerek vergi muafiyeti tanınmış bulunan TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI VAKFI tarafından hazırlanmıştır.

Her hakkı mahfuzdur. TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI VAKFI'nın müsaadesi olmaksızın tamamen veya kısmen herhangi bir değişiklik yapılarak iktibas edilemez.

Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı YULUG TEKİN DİZGİ MERKEZİ'nde dizilmiş ve baskıyu lıazırlanmıştır.

Baskı: PAMUK OFSET Haberleşme Adresi: P.K.94 Aksaray-İstanbul Telefonlar: 511-10 06- 511 18 33


T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGAl.ARI

3

GİRİŞ Tarih sahnesine çıkan milletler, eğer kültürleri güçlü ve kalıcı ise, uzun yıllar bu sahnedeki rollerine başarı ile devam eder; kültürlerini, gelenek-göreneklerini, efsanelerini, destanlarını, kısacası maddi ve manevi bütün değerlerini kendisinden sonra gelecek nesillere aktarır­ lar. Maddi ve manevi değerleri zayıf olan milletler tarih sahnesinden si linmeyemahkılmdur. Güçlü ve köklü bir kültüre sahip milletler, kurdukları çeşitli dev­ letler tarih sahnesinden çekilseler bite, yeni bir devlet ile hayatlarını devam ettirirler. Türk milleti, kökü tarihin derinliklerine uzanan güçlü ve köklü bir kültüre sahip olan, nadir milletlerden birisidir. Türkler, tarihin her devresinde, çeşitli bunalımlı ve buhranlı günler geçirseler bile, tarih sahnesinde kalmasını bilmişler; adları ve coğrafi alanları değişik olsa bile "TÜRK" adını silinmez bir damga olarak tarihin her sayfasına vurmuşlardır. İşte bu küçük kitapta, tarihe vurulan Türk damgalarının menşe a­ raştırılıp, Orhun'dan Anadolu'ya uzanan izleri üzerinde durulacaktır. Bu vesile ile Türk destan ve efsanelerine, Türk maddi ve manevi kültü­ rüne yeri geldikçe temas edilecek; Türk'ün tarihteki damgalarının "DAMGA" adı verilen bir bölümü işlenecektir. İlerideki sayfalarda da görüleceği üzere, Türk damgaları Milat'tan önceki yüzyıllardan beri kullanılan maddi kültür unsurlarından yalnız­ ca birisidir. Kullanılış gayesi, taşta, kayada ve abidelerde silinmez iz­ ler bırakmak, bu izleri yüzyıllar sonraki nesillere aktarmaktır. Orhun abidelerindeki güçlü ifadelerden de anladığımız budur. Türk damgalarının kullanılış tarihi Orhun abidelerinin yazılışın­ dan çok öncelere'götürüldüğü ve bu yazıdaki bazı işaretlerin damga-


4

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YATÜRK DAMGALARI

lardan geliştiği görüşü kuwetli olduğu için, birinci bölümde Orhun ve Yenisey abideleri üzerinde durulmuş; bu abidelerde kullanılan işaret­ lerin menşesi ve ne manaya geldiği hakkında kısa bilgiler verilmiştir. Orhun ve Yenisey alfabelerinin gösterildiği genel tablo dışında, Ma­ caristan'da kullanılan "Bologna metninin harfleri", "Nikolsburg alfa­ besi" ve "Rudimenta" adlı eserde kullanılan işaretlerin tabloları ayrı­ ca verilmiş, böylece, Orhun ve Yenisey alfabelerinin Avrupa kıtasın­ daki benzerleriyle mukayesesi sağlanmıştır. Daha sonra ele alınan Türk damgalarında, bu damgalara model o­ lan ongun hayvanlar üzerinde ayrı ayrı durulmuş, bu hayvanların Türk kültür tarihindeki yeri belirtilmek istenmiştir. Konu ilerledikçe, Türk damgalarının kullanılış alanının ne kadar geniş olduğu görülecektir. Biz burada, yeri geldikçe, bu kullanılış a­ lanlarına ayrı ayrı temas edeceğiz. Türk damgalarının, Türk mMdi kültüründe yaşayan bu uzantısına "İM" adını vererek, konuyu bu başlık altında inceledik. Görüleceği gibi, elde edilen sonuç çok ilgi çekicidir. Orhun'dan Anadolu'ya uza. nan bu damgalar, yüz yıllar sonra bile özelliğinden hiç bir şey kaybet­ meden Anadolu insanının halısında, kiliminde,..torbasında, kovanın­ da, duvarında, mezar taşında, keçesinde, kepeneğinde, nakış ve yanı­ şında yaşamış; bize, mertlik, erkeklik, cesaret, bereket, bolluk gibi de­ ğerleri veciz bir şekilde anlatmaya devam etmiştir. Taş, kaya ve yazıtlardan tesbit ettiğimiz Türk damgalarının Ana­ dolu Türkü'nün maddi kültürü içerisinde sitilizc edilmiş şekilleri ayrı bir güzellik taşırsa da, menşede eski Türk damgalarıyla aynı olduğu görülecektir. "EN" başlığı altında işlediğimiz diğer bir konu da yine Türk dam­ galarıyla yakından ilgilidir. İç Asya'daki göçebe Türk kavimlerinin, kendi boy, soy, oymak, oba, aşiret ve cemaatlerini belirlemek için hay vanlarının kulak, boynuz, alın, yanak ve bacaklarına yaptıkları işaret­ lerin Anadolu'daki göçer veya yerleşik Türk boy ve aşiretlerinde de aynen yaşadığını göreceğiz. Adına, "en, yen, kırtik, kertik, dağme, damğa, dırow, tetovir" vb. dense de bu işaretlerin de Orhun'dan Anadolu'ya uzanan Türk dam­ galarıyla yakından ilgili olduğu görülecektir. Bu küçük kitap, şimdiye kadar bu konuda yapılan çalışmaların bo§-


T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

5

luğunu doldurmak; bundan sonra yapılacak olan daha geniş çalışma­ lara örnek olmak ve genç araştırıcılara yol göstermek için hazırlan­ mıştır. Mesele, yalnız bir damga, im ve en meselesi, yani resim, çizgi ve kertik meselesi değildir. Mesele, bu dam ga, im ve enlerin her çizgisin­ de yaşayan gizli Türk unsurunu açığa çıkarmak, Anadolu'daki Türk mühürünün izlerini genç nesle ezberleımektir. Karagözünü, helvasını, kahvesini, dolmasını, sarmasını Yunanlı' ya; sütünü, yoğurdunu, peynirini Bulgar'a kaptıran Türk milleti, artık maddi ve manevi kültür unsurlarına sahip çıkmalı, onları ilmi usullerle araştırıp dünyaya tanıtmalıdır. Ebed-müddet Türk devletinin tarih sahnesinden silinmemesi için en önemli görev budur. Büyük insan A­ tatürk'ün gösterdiği hedef de budur. ElfizıO. 1985 Dr.Tuncer Gülensoy


6

T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YATÜRK DAMGALARI

KÖKTÜRK ALFABESİ : Orhun yazıtlarında kullanılan Köktürk alfabesi 40 işaretten mey­ dana gelmektedir. Bu 40 işaretten ikisi, Tonyukuk yazıtında her ikisi de birer defa kullanılmış olan iki hece işareti olup (aş) ve (baş) değer­ lerindedir. Bu iki işaret çıkarılacak olursa, geri kalan 38 harften dör­ dü ünlü (sesli) işaretidir. Bu ünlü işaretlerinin her biri iki ayrı ünlüyü gösterir. Yani, a/e için bir işaret, ı/i için bir işaret, o/u için bir işaret, ö/ü için de bir işaret vardır. Türkçe'deki ünlü uyumu ve runik alfabe­ nin çifte ünsüz işaretleri sistemi sayesinde a/e ve ı/i ünlüleri kolayca ayırt edilebilir. Fakat, o/u ve ö/ü ünlülerini ayırt etmek imkansızdır. Yenisey yazıtlarında beşinci bir ünlü işareti daha vardır ki, bu da hala bu gün pek çok Anadolu ağzında tesbit edilebilen, ka p alı e ünlüsüdür. Köktürk alfabesinin ünlüler dışındaki işaretlerinden 20'si 10 ün­ süzün (b, d, g, k, 1, n, r, s, t, y ünsüzleri) arı (kalın) ve ön (ince) ünlü lü sözlerin yazılışı nda kullanılan çifte işaretlerdir. Bu işaretler a veya e ile başlayan ve ilgili ünsüzle (sessizle) sona eren kapalı hece değe­ rinded irler: ab, eh; ad, ed; ag, eg vb. gibi. Buna göre, mesela "ayak" anlamındaki adak sözü ad-ok şeklinde od ve uk işaretleriyle; "adam­ lar" anlamındaki eren sözü de er-en şeklinde er ve en işaretleriyle ya­ zılırd ı. Bununla birlikte eski Türk runik ya zısı tam bir hece yazısı sa­ yılamaz. Çünkü, bu hece işaretleri ıek ünsüz değerinde de kulla nıldı­ ğı gibi, geri ka�an ç, m, ny (öndamak "n"si), ng (geniz "n"si), p, ş ve z için de yalnız birer işaret vardır; başka bir deyişle, bu ünsüzleri göste­ ren harfler ünlü bakımından tarafsızdır. Köktürk yazısında ayrıca it (altı , oltun vb. gibi art ünlülü sözlerde ­ ki it), nç ve nt ünsüz çifıleri için üç ayrı işaret bulunmaktadır. Alfabe­ nin geri kalan dört işareti hece işaretleridir ve sırasıyla şu hecelerin yazımında kullanılır: okluk, ük/ük, ık ve iç. Bu işaretlerin her zaman bu değerlerd e olmadıkları ve sırasıyla ko-/ kıı, kU-/kii-, kı- ve ki- ses gruplarıyla başlayan sözlerin ilk ünsüzü nü göstermek içi n kullanıldık­ larını da belirtmek gerekir. Kızgızis ıan'ın Talas vad isi ile Yenisey ırmağının yukarı havzasın­ da bulunan yazılı taşlar, harf sayısı ve türü bakımından daha zengin olmakla birlikte kısa ve tarihsizdir.


T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU"YA.TÜRK DAMGALARI

7

Aynca, runik yazının Doğu Türkisıan'da bulunmuş el yazmaların­ da kullanılan türünde, biri op/np öbürü de ot/ut değerinde, iki hece i ­ 1 şarcıi daha bulunmaktadır Orhun ve Yenisey yazılı ıaşlarında kullanılan işaretler bir tablo ha­ linde verilmi�tir

ORHUN VE YENİSEY ALFABELERİ ORHUN l-11

J.:;

OIUI. YENİSEY ORHUN ORH. 111

'"·i

r > t '1,U t t',. ö,ı1 "

,f rh

ıt

k

t'

�"

�k >f. 't �" Ak �i

'l ı�·)

� 1e•

� ı:" is

c)� ->? ..

o,-

o·O

.P (PJ (t.) �

d'n-

�,,. " ,..

'r

-J

)( ı:J. i f 'b "

,, )� 1rı) rv

rl'J 1

., "

1

r

ıp y. fH .. t �t vı � J.. t;8 '1'4 ttt "" s ' 's IC& t

"h t

111

1 il

v

1

1

v� ' ı"�'�I

tl'd'ı 'h � tlıı (Sinci e E>

3 ll-Y Mü

? Jf J


8

T.GÜLENSOY/ORHUN.DAN ANADOLlfYATÜRK DAMGALAR!

ORHUN-YENİSEY ALFABELERİNE BENZEYEN ALFABELERE ÖRNEKJ..ER <BOLOGNA METNİNİN HARFLERİ)

1 x

) :> 1

j'

1

� l

T

e

y

) � ır �

rxJ

>1

:I

7

� f) 7 D

t

"

1

M

A

'

<> 4

1 �

s

,.


rr.ÜLENSOY/ORl-IUN.DAN ANADOLU-YA TÜRK DAMGALAR!

NİKOLSBURG ALFABESİ

1

�.

1>

:) � •

n ·ı tif

x

f)

t

� "

(}

1f

)C 1t

,, ,,

>1

f

'"

ı x A Q � � D

1' A 1

$ 1 � ) )

ı f M 14) r � 1 � 0 A

T

D1 M

*


1O

T.GÜLENSOY/ORI IUN"D.r\N AN.r\DOl ,trY.r\ TÜRK D.r\MG.r\L.r\RI

TELEGDİ JANOS'UN (Doğ. 1554) "RUDİMENTA" ADLI ESERİNDE KULLANDIGI İŞARETLER

t::l

'?

0

H

8 ) �

iti

't'

x 3 .H A ' y

l'clcgdi Janos'un (doğ.1554)" "Rudinıcnıa" ııdlı .:serinde i�ıırcılcr

kuJIJııJ ı�ı


11

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA nJRK DAMGALARI

"DAMGA " ADI ÜZERİNE Türkiye Türkçesi'nde; "1. bir şeyin üzerine b i r nişan, bir im bas­ maya yarayan araç, 2. bu araçla basılan nişan, im" anlamlarında kul­ lanılan "DAMGA" adı, en eski Türkçe kelimelerden birisi olup, eski Türk yazıtlarından AÇURA YAZITlnın sol tarafındaki metinde şöy­ le geçmektedir: i 1. y e ti yeg1 rmi erd e mi y3 şınıa erd m; ölti 2. k 3b1kı e ti bunsız erli k3ra s3çın ıeg 3. lrd e ki t3mkal1g Yılkı buns1ız erti/ 4. y3g ... ıegmis sü teni ye ti bin oglan c rti.

(Türkiye Türkçesi'yle: l. On yedi erdemi yaşında idim, öldü 2. Göz kapağının eti(?) kara saçı gibi kedersiz idi, 3. Yerdeki damgalı yılkı 4 sayısız idi, 4. Hücum eden ordusunun kudreti yedi bin oğlan idi.} Bu metindeki "ta mkalıg yılkı" sözünden Türklcr'in atlarına "nişan, i�areı im" vurdu kları ve bunun adına da "damga" dedikleri açık­ ça anlaşılmaktadır. Ayrıca "tamga" isminden: tamgaçı: Damgacı, mühürdar, da mga vuran. tamgalanıak: Damga vurmak, mühürlemek.

isim ve fiillerinin tü retilerek kullanıldığı da yine abidelerde ıesbiı edilmektedi r. 5 "Tamga" kelimesi Xl. yüz yılda yazılmış olan Kutadgu Uiliı,: , ad­ lı büyük eserde de: tamga: Damga, mühür (45, 1036, 1766, 3223) tamga urm:ık: Damga vurmak (2902) 4

5

(1 l.N. Orkun, E.�ki Türk YaıJlları il!. s.134)

ıU�.Arnı. Kutmlgu Bilig 111. lmlı:ks


T.GÜLENSOY/ O!UIUN"D/\N ANADOLU"YA TURK D:\MGALARI

12

tamgaçı: Damgacı, müh ürdar (4046) tıımgalamak: Damgalamak, mühürlemek (3275, 3942) şekillerin­ de kullanılmıştır.

Kelime, Ali Şir Nevai'nin eseri 'Muhakemetü'ILugateyn"de "lam­ gaçi" olarak kullanıldığına göre, o devirde Doğu Türkçesi'nde de ya ­ şamaktaydı. "Tamga" kelimesi Eski Anadolu Türkçesi'nde de aynı şekilde de­ vam etmiş, XIV. yüz yılda yazılmış olan "Süheyl ü Nevbahar" adl ı e­ serde şu şekilde kullanılmıştır: ·

"Dutarlar atı vü ol al idi ol Ki Sa'lük'i bıraklıvü duttu yol Şolok dem ki kıldı nazar Şah-ı Çin Görür kızı tanıgası u rlu kıçın". (Türkiye Türkçesi'ylc: Alı tutarlar ve tuttukları at odur; ki Sa'lılk'i bırakarak yola devam elli. Tam o zamanda Şah-ı Çin baktı ki; (alın) kıçına kızının damgasının vurulmuş okluğunu gördü). Buradaki if<ideden de a tların damgalandığı, halla bu damganın a­ tın "kıçına" yani sağrısına vurulduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Türkçe'nin etimolojik sözlüğünü hazırlamış olan Fin Türkoloğu

M. R:isiinen, eserinin 460/a sayfasında bize şu bilgileri vermektedir:

alii. tamka "Eigentumszeichen", KB. mtü.çag. usw. tamka "Siegel", knık. tıımfıa "Stempel", oir. soj. taiıma, kaz. tamga (> Çer. TLÇ 66 tamga; russ. Vasm. .3: 74-5 tamga; moğ. KWb. .377 tanıaga "Stempel") (EWT, 460 a). Bu bilgilerden, "tamga" kelimesinin Eski Tü rkçe'de tıımka, Ku­ tadgu Bilig ve Qrta Türkçe i le Çağatayca'da tamga, Kumuk Türkçe­ si'nde tıımiıa, Oyrat ve Soyon Türkçesi'nde tanına, Kazan Türkçesi'n­ de tamga olarak kullandığını öğrendiğimiz gibi, kelimenin "tamgıı'­ şekliyle Çeremi�çe ve Rusça'ya geçtiğini görüyoruz. Moğolca'da kul­ lanılan "tıımaga" kelimesi de yine Tü rkçe'den Moğolca'ya geçmiş bir ödünç kelime o larak kar�ım ıı. a çıkmaktadır. •

Kelime bu gün An;ırlolır ağızlarında da "damga" şeklinde yaşa-


13

T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜHK DAMGALARI

maktadır. Bu, ön sesle meydana gelen d- < l - deği§mesinden ba§ka bir §ey değildir. Damga, y,ukarıdaki tarifinden de anlaşılacağı üzere her hangi bir şey üzerine vurulan "işaret, alamet, alamet-i farika; marka" manala­ rını karşılamaktadır. Eldeki tarihi belgelerden ve yazılı taş, kaya ve sü­ tunlardan öğrendiğimize göre, Türkler, Yenisey ve Orhun yazı taşla­ rında kullanılan alfabeden çok önce damgayı bilmekte ve uygulamak­ ta idiler.

İlk bulunduğu yıllarda gizli bir yazı sanıldığı için "Run" adı veri ­ len milli Türk yazısının, Orhun abidelerindeki mükemmel şeklini alın­ caya kadar, uzun bir süre içerisinde, çeşilli salhalardan geçtiği görüşü yaygındır. Orhun ve Yenisey abidelerinde görülen bazı harflerin bir kaç şeklinin bulunması da, Türkler'in en mükemmele ulaşmak için gösterdikleri gayretin belirlisidir. Pek çok Türkoloğun dikkatini çeken aşağıdaki işaretler, Türkler­ 'in kullandıkları maddi kültür unsurlarına şekil olarak çok benzemek­ " tedirler :

Ok

d!/_ (yr1_I

.....

't�� ...

�,,,

,,,,,,

Görüldüğü gibi, OK (uk, ko, ku) okunan işaret, gerçekL\.:11 bir ok­ a; YA (ay) okunan işaret bir yay'a; s okunan işaret süngük'e (yani, ke­ miğe); AT okunan işaret de üzerine eğer vurulmuş veya binilmiş bir ot'a benzemektedir.


T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YATÜRK DAMGALARI

14

TÜRK DAMGALA RININ DOGUŞU ÜZERİNE: Türkler, DAMGA adını verdiğimiz işaretleri kullanmadan ön­ ce, anlatmak istedikleri şeyi mutlaka resim ile ifade ediyorlardı. Nite­ kim, ilk çağlarda da insanların pek çoğunun resim kullanarak meram­ larını anlattıkları, bulunan mağara duvar resimlerinden anlaşılmakta­ dır. İnsanlık resimden piktographa, daha sonra da piktogram'a geç­ miş olmalıdır. Türk damgaları, işte bu safhada, yani piktograph ile piktogram arasında doğmuş olabilir. Bu görüşe göre, Türk yazı ve damga tarihini şöyle şematize edebiliriz: "

"

I. devre: RESİM,

il. devre: PİKTOGRAllP (eski Mısırlıları'nki gibi harf yerine re­ sim kullanan yazıda tek işaret). III. devre: PİKTOGRAM (basitleştirilmiş resim). iV. devre: iDEOGRAM (yazıda kelimenin harfleri gösterilmeden doğrudan doğruya fikri ifıide eden işaret). V. devre: PHONOGRAM (bir harf veya hece veya sesi gösteren .şarct).

i

VI. devre: HARF (dildeki bir sesi gösteren ve alfabeyi meydana ge­ tiren işaretlerden her biri). "Eski Türk Yazıtları" adlı 4 ciltlik eserin sahibi H.N.Orkun'a göre de Kök-türk phonogramları ve harfleri, çok eski devirlerde damgalardan gelişmiştir.


IS

T.G Ü LENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALAR!

KÖK-TÜRKLER, ORHUN YAZISI VE

DAMGALAR: Miladi VI-Vlll. yüz yıllarda yarı göçebe Türkler, eski İç Asya atlı göçebelerinin sanal kollarından pek çoğunu yaşatmaya devam ediyor­ lardı. Kaya üzerine al boya ile resim yaparak veya taşı madeni bir uç i­ le çizerek, petroglir denen levhaları vücuda getiriyorlardı. Taştık dev­ rindeki gibi tahta üzerine resim de yapıyorlardı; dikili taşlara, insan ve hayvan heykelleri yontuyorlardı. Türkler'in OrtaAsya'dakisanatı hamasiüshlpta idi. Hayatları savaş ve avcılıkla geçen göçebe sanatkarları, bu konulardaki hislerini, ede­ biyatta destan üshlbu denecek bir tarzda, plastik sanatlarda da tasvire­ d iyorlardı. Çoban ve avcı olarak, hayvanları yakından tanıyor ve bü­ yük bir ustalıkla resimleyebiliyorlardı. Üshlpları realist (gerçekçi) ol­ makla beraber, noturallst(tabiata yakın) değildi. Çünkü, heyecanlı o­ layları anlatırken, m übalağalı i fadelere kaymakta, şekilleri tabiat dışındaki görünüşlere sokmakta idiler. Bu yüzden göçebe üshlbuna re­ alist empressionist(gerçekçi, fakat mübalağalı) denmektedir6 -

Tarihi belgelerden, her Türk boyunun bir "ongun"u olduğunu öğ­ reniyoruz. Ongun7, kurban veya totem (ata sayılan ongun) mahiye­ tindeki hayvanlar, her yerde aşağı yukarı aynı cinsten at, geyik, dog ke­ çisi, boğa, kaplon, kurt, s u kuşu, yırtıcı kuş gibi motinerdi. Bazen, bel­ ki göçebelerin dini inançlarından dolayı, zoomorfik motifler, efsanevi. bir veçheye bürünerek, hayali, muhtelit az.atı mahhlklar ortaya çıkıyor­ du. "Türk Damgalarının Doğuşu Üzerine" yan başlığını taşıyan bö­ lümde de açıklandığı üzere, bazı motiflere verilenheroldik (ongun i­ le ilgili) veya totemik (ata sayılan ongun ile ilgili) manaların bir neti­ cesi olarak, bunlar boy veya şahıs damgası olan birer piktogrum (ba­ sitleştirilmiş resim) daha sonra ela Fonoğram (Bir sese ifade eden pik togram) ha tta Orhun yazı tlarında görüldüğü gibi, yazı ş ekline girebiliyorlardı.

f

E.Esin.

•·ı-�··"-"'·S


T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU' YA TÜRK DAMGALARI

16

Moğol :Uimlerinden Mannay-ool, Köktürk Kağan soyunun dam­ gası olan "dağ keçisi" piktogramının M. Ö. Vlll. yüzyıl sıralarındaki motinere kadar geri gittiği kanaatindedir.FM.X.Mannay-ool,Drevne­ e İzobrojenie gornogo kozla v Tuve., Sovetskaya Arkehologiya Mosko­ va 1967/1. Zuev, Kök-Lürk Kağan soyunun atlarına vurulan "KUŞ" şeklindeki damgayı lotemik bir menkıbeye bağlar. Tibeılilerde, de IX-X. yüzyıllarda, "karga"nın gök tanrısı timsali olduğuna Laufer i§aret etmiştir. Çin'de, göğün zirvesi timsali olan kuş, gittikçe karga görünüşünden ayrılarak, "fen- huan" adı verilen, karı­ şık organlı, sülün ve su kuşuna benzer efsanevi bir şekle girmiştir. böy­ le efsanevi bir kuş, Kök-türk ve Uygur Kagan sülalelerinin tasvirlerin­ de, alın üzerinde temsil edilmiştir. baş üzerinde temsil edilen kuş, he­ raldik veya kosmik bir timsal olabileceği gibi, ruh remzi olarak da tef­ sir edilmiştir. Türklerde, daha geç değirlerde "ak sungur" bey ruhu timsali idi. Türk hükümdar soylarının kuş ongunları da olduğu bilin­ mektedir. İ stemi Kagan'ın tahtını süsleyen "yonkuş" (tavus) yanında yırtıcı kuşlar Ja ongun mahiyetinde idi. Çince muharref şekilde, Mu­ kan olarak verilen Kök-türk Tagarırır (553-572) unvanları arasında , Cumi lev, kuş manasına "Kuşu" ve "muzaffer" manasına "Yangdı" ad­ larına dikkati çekmektedir. KUŞU, bir boyun da adı idi (Bugün Kü­ tahya'nın Simav ilçesine bağlı ku§u kasabasının adı da buradan gelmiş olabilir.). Su kuşlarından "kaz" ve "korday" (kuğu kuşu, kuğu cinsin­ den ir kuş) ise "beylik" ve "kut" (uğur, devlet, baht, talih, saadet) rem­ zi idi. Zuev'in Kök-türk Kagan soyunun atlarına vruulan kuş şeklindeki damgayı bir totemik menkıbeye bağlarsa da Rudenko, bir şeklin ba­ silleşıirilmesi ve tahfifini, göçebelerin kulland ığı sanal tekniklerinin icabı sayar.FJ.l.Rudenko, Başkıri, isroriko-enowifiçeskie oçerki, Mos­ kova 1955. Görüldüğü üzere, Türk dam gaları, eski Türk milli yazısı olan OF hun-Yenisey harflerinden çök daha eskilere dayanmaktadır. Fakat e­ limizde bulunan Orhun harfleri ile yazılı belgeleri en eski Türk yazılı vesikaları saydığımız için, şimdilik, daha değişik bir yorumda buluna­ mıyoruz. Yapılacak olan arkeolojik kazılar neticesinde Orhun yazı­ sından daha eski belgelerin bulunabileceğini tahmin etmek zor değil­ dir. Orhun yazılarının bulunduğu taş, kaya ve sütunlar üzerinde çeşit­ li damgaların da yer alması, bu tahmini kolaylaştırmaktadır.


17

T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

Damgalar konusunda bizleri en fazla düşündürecek h usus, şekil­ lerin çok çeşitli olmasıdır. Orhun harflerinde artık kesin bir kalıba gir­ miş bulunan şekillerin yanında, çok değişik damgaların bulunması, a­ caba, b u yazıları yazan boyların ve soyların değişik olmasından mıdır? Bu soru üzerinde de düşünmek gerekir. Çünkü, Köktürk İ mparator­ luğu'nu meydana getiren Türk toplumu yalnız bir Türk boyu değildi. Boyları meydana getiren, soylar, cemaaıler vc aileler bu değişik dam­ gaları kullanmış olabilirler. Nitekim, ileride göreceğimiz "24 Oğuz boyunun damgaları"nın da hem kendi aralarında, hem de bu damgaları veren ''Tarih-i Aı-i Sel­ çuk", "c.1miü'd-Tevarih'', "Divan u Lugaıi't-Türk" ve "Şeccre-i Tcra­ kime" gibi eserlerde de farklı şekillerde gösterilmesi, üzerinde titiz­ likle durulması gereken bir husus olarak karşımıza çıktığı gibi, bu gö­ rüşümüzü de destekler niteliktedir.

.-·--·-

,,

':

.

.

' 1---- .

'

. .

1

... _

..-_

�--- ·----

•.

-

•.'

.

.


T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALAP'

18

DAMGALARIN GÖRÜLDÜGÜ YERLER: Orhun'dan Anadolu'ya kadar uzanmış olan Türk damgaları, Or­ hun ve Yenisey abidelerindeki benzer veya çok az farklı veya tama­ men farklı şekilleriyle Anadolu'daki çeşitli boy, soy, oymak, oba, aşi ­ ret ve cemaatler ile aileler arasında kullanılmakta ve h313 yaşatılmak­ tadır. Bu damgalardan bazılarının (yiğitlik, merllik, cesaret; güç, kuv­ vet; bereket, bolluk) manaıarına geldikleri, damgayı uygulayanlar tarafından bilinmekteyse de, bazılarının ne manaya geldikleri hakkın da kesin bilgileri yoktur. B u konuda sorulan sorulara "dedemden ve­ ya babamdan öyle gördüm; büyük annem, ninem, ebem o şekliyle ya­ pıyorlardı; onlar da büyüklerinden öyle görmüşler" şeklinde kapalı cevaplar vermektedirler. Sebebi ne olursa olsun, manası bilinsin veya bilinmesin, Türk dam­ gaları "damga, im, en" adları altında Anadolu'da şu yerlerde kullanıl­ maktadır; 1. At ve sığırlarda, 2. Koç ve koyunun kulak veya burnunun üstünde, 3. Koç veya koyunun sırtında, kuyruğunda veya başında (aşı boyası ile),

4. Kova nlarda, buğday veya un a nbarlarında,

5. Mezar taşlarında, 6. Hece tahtası adı verilen, tahtadan yapılmış mezar işaretlerinde,

7. Kilim ve halılarda, 8. Keçelerde, kepeneklcrde, 9. Heybe, torba ve un çuvallarında, 10. Nakış ve yanışlarda, 11. Ziynet eşyalarında,

12. Nazarlıklarda,

13. Ev kapı ve duvarlarda,


19

T.GÜLENSOY/ ORHUN"DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

14. Kap kacakta,

15. El, yüz, alın, pazu ve göğüse yapılan döğmelerde, 16. At ko§um takımlarında.

Türk damgalarının bu kadar çeşitli yerlerde kullanılması, Türk toplumunun folklor ve etnolojik malzemelerinin zenginleşmesinde tıaşlıca unsur olmuştur. Bu zenginlikıcn dolayıd ır ki Tü rkler'dc başlı ba�ına bir "halı folklo­ ru" doğmu§, halı veya kilime atılan her ilmik (veya düğüm), bize bir şeyler anlatmak isleyen imleri meydana getirmiştir. Bu konu "İM" bahsinde etraflıca işlenecektir.


T.GÜLENSOY/ORH UN'DAN ANADOLU'YA TÜRK D A MGALARI

20

TÜRK DAMGALARINDA EN ÇOK KULLANILAN HAYVAN MOTİFLERİ: Bu güne kadar bulunan kurganlardan, mezar taşlarından, yazılı taş, kaya ve sütunlardan elde ettiğimiz bilgilere göre, Türkler ongun ola ­ rak pek çok hayvanı tanıyorlar, bunları kutsal addedip, hem avlamı ­ yorlar, hem d e ellerini yemiyorlardı. Şamanlık devrinde Türkler'in bu hayvanlara tapındıkları da bilinmektedir. Müslümanlığın Türkler ta­ rafından kabul edildiği yıllarda bile, henüz İsHimiyet'le karşılaşmamış olan Ural bölgesindeki Başkurt Türkleri, sayısı 12 olan (kış, yaz, yağ­ mur, ağaç, yel, at, su, gece, gündüz, ölüm, toprak, gök gibi) tabiat tan­ rılarına tapıyorlardı. Başku rılar'ın, yılanlara, balıklara ve turnalara da taptığı bilinmektedir. Yine kurganlardan elde edilen at koşumları, eğerler, tokalar, ay­ nalar, maşrapalar gibi maddi kültür unsurlarının üzerlerine çizilmiş re­ simlerden göçebe Türk sanatkarlarının gayet güzel ve aslına uygun şe­ ki lde hayvan resimleri çizdiklerini öğrenmekteyiz. Daha sonraki bu­ luntularda bu resimlerin birer ııiklogram (basitleştirilmiş resim) hali­ ne geldikleri de bilinmektedir. Özellikle şaman elbiseleri ve davulları üzerine çizilen bu pikıogra mlara daha başka maddi kültür unsurları ü­ zerinde de rastlamaktayız. Türk damgalarında en çok kullanılan ongunlar (boğa, geyik, dağ keçisi, a ı, ku rt, çeşitli kuşlar, koç-koyun.yılan gibi), kutsal bilinen hay­ vanlardır. Bunların dışında kılıç, ay-güne� ve yıldızlar ile hayat ağacı motifleri de birer damga olarak kullandıkları bu damgaların Anado­ lu'da da sitil ize edilmiş şekil leriyle karşımıza çıkmaktadırlar. Ori<ı As­ ya'daki göçebe Türk boylarının kullanılagelmektc olması tarihi, eıno lo,iik ve folklorik açıdan büyük önem taşımaktadır. Bu ongunları sırasıyla görelim: HOGA:

!1:'.1trık kurganında bulunmuş olan kutsal boğa motiflerinden, Re·


21

T.GÜLENSOY/ ORllUN'DAN ANADOLU'YA TliRK DAMGALARI

l'at.ırık Kurganıml;ı huluıııııtı§ kulsal bir lxığ�.

Tü rkler'in bu hayvana da gereken önem i verdiklerini açıkça gör­ mekteyiz. Bu hayvan ın adını, önüne bazı sıfatlar ekleyerek ( Esen Bu­ ka, Tim u r Buka vb. gibi) çocuklara verme geleneği Orta Asya Türk boylarında hal{i ya�a maktad ır. Pazırık kurganında hulunnıu� olan ku tsal boğa resmi açıkça ince­ lendiği zaman, boğa nın başın daki si tilize edilmiş boyn uzun; ucu ok u­ cu gibi üçgen şeklinde belirtilmiş ve yılankavi hareket verilmi� kuyru ­ ğun ve vücudunun üzerinde ayrıca çizil miş değişik şeki l lerin tarihi Türk d amgalarıyla yakın benzerliği old uğu görü lür.

GEYİK:

Geyik, Türkler tarafından kutsal bilinen ve m itolojide, masal lar­ da, yeri çok büyük olan hayvanlardan birisid ir. Sibirya'nın tu ndrala­ rı nda, her �eyin geyikle h i ı ı iği bölgelerde, Ren geyiği ile ilgili bazı tü ­ reyiş inançlarının yaşadığı bilin mektedir. Fakat hunla r da çok az gö ­ rünen örnek lerdir. Tü rk els:ınclcri ndc yeri olan daha ziyade dişi ge­ yi ktir. Bunlar da Ta n rı ile ilgisi ola n, birer irnhe, d i§i Ta nrı ve daha. doğrusu b i rer dişi ruh durumunda idiler. Bunların en güzel örneği Kük ı ü rk çağında, Çin kaynakları tarafından anlatılan bir rivaycllir.


T.GÜLENSOY/ ORHUN"DAN ANADOLU'YATÜRK DAMGALARI

22

B. Ögcl'in de "Türk Mitolojisi" adlı eserine aldığı hu efsane şüyledir (s.569-570): "Kökıarklcr'in atalarından biri, sık sık bir maftaraya giderek orada dişi bir Deniz Tanrısı ile sevişirmiş. İkisi arasındaki bu aşk ilgileri devanı ederken, güniin birinde bu Köktılrk reisi, bir sıirek an düzenleyerek ordu·

su ile lWa çıkmış. Askerlergeniş ffölı:elerdeki ı•alışi lıayrnnları sürerek, ni­ luıyeı kı'içük bir yere sıkıştırmışlar. Bundan sonra da m•larının etrafını

çevirip, birer birer avlamaya başlamışlar. Tanı bu sırada askerlerden bi­

ri, karşısma çıktın bir ak geyiği okuyla ı•urarak öldürmaş. Bıından sonra sevgilisini yerinde bulamayan Köktürk reisi, meseleyi anlamış ı•e bu ak

geyifti vuran askerle onıın kabilesini cezalaııdırnıış. Bıı cezaya J:öre Kök­ Hirk/er 'de insan /..•ıırbanları, hep bu askerin kabilesinden yapılırmış".

13u efsanenin bizi ilgilendiren tarafı, içinde "geyik" molifi olması­ dır. Köktürklcr'de insan kurban edilme meselesi ise tamamen gerçek dı§ıdır. Çünkü, Ti.ırkler insana çok değer verirler, savaştan ba§ka za­ manlarda kan <.lökmemeğe çalışırlardı. Ögerin kaydına göre, Çin kay­ nağı da bu konuda "riviiyet" olduğundan bahsetmckteymiş. Geyik figürü yalnız ba�ına Orta Asya Türk çevrelerinde karşımıza çıkmakta ve aynı zamanda hükümdar ailesinin gük ibadetlerini yap­ 8 tıkları dağda bulunduğu kabul edilmektedir . Erken Altay mezarlarında çıkan kalıntılar arasında, bir bayrak di­ reğıne dikilmiş küçük bir geyik heykeli ile atlara geçirilmiş geyik mas­ keleri, geyiğin ongun olduğuna bir başka delildir. Ala-dağ, "yı�". efsanevi hayvanlar ve geyik-dağ keçisi, eski Türkçe t;\biri ile "sıgın-kiyik" familyası ile ilgili sanat eserleri ve efs:ıneler, Türk kültüründe, "H:ık:ini" devrinden kaldığı sanılan "Er-Tüştük" gi­ bi destanlara kaı..lar, tekerrür etmiştir. Bugün, Anadolu'nun muhtelif yürclerinde ya§ayan ''<.ıla geyik", "geyikli haha" gibi, artık İsl;iml unsurlarla iyice kayna§mı§ efs;inelerin ıncn§einin Orta A�ya olduğu kesindir. Geyik, ongun. kaya resmi ve piktogram olma iizelliğinin yanında, bir Türk "masal motifi" olarak da halk edebiyatımızda ya�amaktadır.

6 Öıükcıı Yı�: '.l'i!r� San;ıtıııd.ı i\ğaclı Dağ l lakkıııd:ı Noılar. ı\ısız Arıııa�aııı, Isıaııhul 1976. s.149: l;.bııı. s.'.N· Hl.


23

T.GÜLENSOY/ ORHUN"DAN ANADOLU-YA TÜRK DAMGALARI

Kem bölgı."l>imle lJyug Tur:ııı"c.la Kök-Türk h:ırlkri ile kitabeli olan Üçin Külüg irig

mezar ıa�ı.etiıı için hkz. Orkıın,lll.31J-40) Aspclins, rcs. 321


24

T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

.,-:;-�----.��""1

�t::'.J!.�.j� ·�t·�·�· .•.

· I"'T·;'\lf'•--ı..'"" T""!T"''� �,·.,, -ı·· -·-·· .

'

:

;

.:j •

j

.

./. '

'-·

' ..�

:,·:

- �

.. ,

r.,;,

Resim: a-

Ordos ve Doğu t\l ııı y arasında bulunmuş Kök-Türk yazıılı ıaıjda geyik

resmi ve "ygç"(yagış:kurban) il><ırL'Sİ. J lanıilıon-Tryjar.ıki'den

b- Kem hölgcsimlc hir "t\lpagut'ııı haıarısana Kök-Türk yazılı "lıcngü kaya" (�bide)

üstündeki bir resim.Orkun, Ill; 195. c-d- Kö k - Tü r k kag;ın soyu daıııgıısı tıulunaıı ve üshinde Tiirk san;ılkfırlarınııı

inmiları okunan The A�etc mezar ıa�ınııı yüzü ve ter�iııde yırlıcı kuş ve damga guıı-kiyik"

resimleri, Orkun, il, 125,127

ile ··sı­


25

T.GÜLENSOY/ ORHUN"DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

DAG KEÇİSİ:

Türk damga la rı içerisinde, değişik şekillerle de olsa, en çok rnslla­ nanlarından birisi de "dağ keçisi"dir.

r(/<�r?

r?

r-1- rl

+-r

llt.-siııı: Dağ keçisi nıoıifiııiıı, Ta gar devrinde görülen bayrnk direği ıepc.\i §Cklindcn, Kök-Türk Kııgaıı soyunun dııdanıgaMııdaki pikıogranı olarnk gelişmesi sa[]ııılarını gös­ ıercıı levha (Maııııay-ool;E.Esin, Levha XXXIX).

M.Ö.II.-M.I. yüz yı llardan kaldığı sanılan Alaşa Kagan d i kili rn�ı çevres inde bulu nan kal ı'nlılardan bazıları üzerinde bazı ınotiller ve damgalar bulunmaktadır. Bunlardan dıığ keçisi veya koçu motifi ile bu motifin p ik tograını ıı a benzeyen bir damga dikkati çekmektedir. Kültür kalıntılarından anla�ıldığına göre, koç veya dağ keçisi ongunu sahibi bulunan boylar, göçebe bir çevreden gelerek, Mil<'ıd sıralarında eski Kenggeres çevresine henüz yeni intibak ctmi� bulunuyorlardı. S� hirya'da Karasuk devrinden heri yapılan şekilde insan ve koç heykel­ lerinin geleneğini unutmamışlardı. 11

Tagar kültürüne <iid sun devir mezarla rında , hayrıık kal ın ı ıları da bulunmuştur. Bayrak direğinin tepesine, ongun olarak, da� keçi si ' nin küçük bir heykeli dikiliyordu. Dağ keçisi heykelleri bulunan tunç çem­ tıerler de ıakılmı� bulunuyordu. K i s e 1 e v, dağ keçisi al<imeıi olan bayrakların yüksek mertebeli alp mezarlarında bulunmasına dikkat çeker. Moğol :ilimi M a n ıı a y-o o 1 ise, Tagar kültürünün bu dağ ke11

E.Esiıı .. ag.c..�. l 2.


T.G Ü LENSOY/OIUHJN"DAN ANADOLU'YA TÜHK DAMGALARI

26

çisi ongununda, Köktürk kagan soyunun bir dağ keçisi piktogramı o­ lı:ın damgasının aslını görmektedir. Bu görüşü, "Sakal" ile "Wu-sun­ "lara atfedilen mezarlarda çıkan dağ keçisi ongunu da desteklemek­ tedir. Esik mezarında yatan gcndn börkü de hu bakımdan çok ilgi çeki­ cidir. Bu mezarda cesedi bulunan gencin börkü sanki bir dağ şekline benzemekte; tepesinde, altından küçük bir yahanikeçi heykeli bulun ­ maktaydı. KOÇ-KOYUN:

Orta Asya'da arkeolojik kazılar yapan bilim adamları pek çok kur­ gan, anıt-mezar, tapınak gibi yüzlerce sanat eseri bulmuşlar, bunların Türkler tarafından yapıldığını ispat eımi§lerdir. Bulunan bu tapınak­ lardan birisi Bes oba adı ile anılan tapınak olup, ı§ıklı güneş şeklinde idi. Yine hu kazılar esnasında, toprak altında veya yüzeyde bulunan heykeller dikkati çekiyordu. Bunlardan koç veya ko�·un heykelleri, A­ nadolu'daki benzerleri açısından büyük önem ta§ımaktadır. AfganisLan'dan Anavatan Anadolu'ya göç eden Kırgız Türklcri'­ nin hcraberlcrinde gcıirdikleri koç-koyun ile ilgili etnolojik malzeme, hu gün artık Anadolu külıürüne mal olmu§LUr. Bir kısmı Malatya'ya yerle§lirilcn Kırgızlar'ın dil, edebiyat, folklor ve sosyolojik durumuy­ la ilgili olarak 1984 yılı Haziranı'nda yaptığımız araştırmada bizzat ıeshit eıtiğimiz nıalzemekr ayrı ayrı üzerlerinde durulacak k:ıdar ö­ nl.·nılidir.

Kırgızlar'ın koç hoyuııuzu motifine çok önem verdiklerini, bu motifi deği§ik şekillerde "§:ıpak" adını verdikleri takkelerinin "Lövö" (te­ pe)sine ve "karskan" (çevre)ına; keçelerine, "kaşkap" (omuz torba­ çıkan sı)larına i§lediklerini teshil ederek, bunları resimledik. artaya . çe§iLli motif tablosu gerçekten güz kamaştırıcıdır. Türklcr'ın kuç-, ko­ yun başı piktogr:ımını bu kadar güzel ve çe�illi şekillendirmelerı, hu hayvana verdikleri önemi göstermektedir. Kırgızl:ır'ın "pütü koçkorok" (kapalı koçkorok) adını verdikleri şekilde, ıniiyi.iz (hoynuz) motifinin i.ısıünde uzanan şekil, Orhun ab� d<!lerinde İÇ okunan hece i§arctinin aynısıdır. "Koçkorok" ınoıineriııin dı§ında, "ıegerek". "koyunkulak" (tav­ şan kulağı), ·•aysureı" ve "kıygaç" adı verile� şekiller �e !ürk damga­ larının sitilize edilmi§ şekillerinden ba�ka hır şey dcğıldır. ay Türkleri "koç­ Kırgızl:ır'ın "koçkorok" adını verdikleri koça �il 1 ... dirler demekte kor'', Kazak Türkleri de "ko�kar" 12

W.R;ıulolf, Silıirya'daıı 1 (Çcv.: Alımcı Tcıııir). s.293, 433.


T.G Ü LENSOY/ om IUN'DAN J\NADOLU'Y J\ TÜ RK üt\MGJ\LJ\RI

27

:.c ••

t r

k ;.

,' .. ..

.

.,

.., . ·a, "

.

.. .. _ .. _

_ .._...

...,. Re>iııı:a-J\lıay ıııczarlarımlıı renkli keçl'lerdcıı ıuüıe�ckkil halı parçası. Rudeııko . _

........ Ö ıiikc·ıı h<ilgesimlc lıuluııan M.Ö.V-11. yüzyıldan ıunç ııyna. Volkov­ ...

l'ıızyl)k. lcv.91. b-

Novgonıd;ı c- Noyıı-ula nıc7A1rıııda �·ıkan renkli keçelerden ıııüıe�ckkil halı pıırçası. Ru­ :.. dcııko. Noin-lıl;ı.

.· -


: ı4

.._

.

':'

·;;:.. T.GÜLENSOY/ORHUN"DAN ANADOLU"YA TÜRK DAMGALARI ·.·�·�· · ·-;.{� • "'! :·. "' ·� "'·� "" .

.

.

_

_

_

.-

-

:,

..

28

..

..

.

. . •-

-.·

-� ..... ... ·- . ..... ·-

·

'

_-

,-

. ··

.

··-

-

·•

...

.

:.-

......

·�-

.-

,

·'

1

j"'

ı· , .

.

,'.\"

,

.

:•

.

· ·-·

•'

.

..

,''

� ..

'

.

·

..

-

. ;

.

'·

.. ..

..-_""....

.

. ... .

Resim: Hunlar ve S:ıur:ımaıac'ye atfedilen mc:r.arlanla t�k motif­ leri:a- Haz;ır Şehri Sarkcl'dc bulunan kemik üzeri ne levha, b-E.Esin­ den.


T.(iÜI .l'.NSOY/ 01{1 llJN'IMN l\Nl\DOl .lJ"Y !\ TiiRK DAMGALAKI

29

Resim:a- Tagar kültürü me1a . rlannda tunç bayrak direği. Kiselev, MIA 9, lev.XX­ 'den. b- Kem bölgesinde M:Ö. ki binyıldan tun bayrak direği tepesi. Egorov res.7 c-

Kaı.akistan'da M.Ö. ki binyıldan tunç bayrak direği tepesi. Margulan, rcs. 37.

d- Ordos'da bulunnıu§, M.Ö. ki binyıldan tunç bayrak direği tepesi. Driıish Museum.


T.GULENSOY/ OIUHJN'DAN /\N/\DOI HY/\ TURK DAMGALARI

Resim: KIRGIZ Püıö knckorok (Kapalı koçkorok) Müyüz.boynuz.

'

Bir ıı.ırgız Şapak'ının ıövösü'nde (tepesinde) deği§ik koçkorok motifi.

30


31

T.GULENSOY/ OIUIUNDAN ı\Nı\DOLU'YA TÜRK DAMGALARI

Resim: Aynı Şııpıık'ın

Karskan'ı (çevresi).

Resim: Kokkorok motifli bir Kırgız Şapak'ı


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU-YA TÜ R K DAMGALAR!

32

Resim: Aynı Şapak'ın karskan'ındaki Koçkorok'lar (4 ayn parça h�lindedir).

Şapak'ın üstünde dört ayrı çarçı(parça) hlin<Je, renkli iplikle elde işlenmiş "koçkorok"motifleri vardır. Aynı motifin, yalnız alt parçası şapak karskanı(çevresi)'nde görülür.

Resim: Sinıcırik olarak. elde, iplikle işlcıımil koçkorok nıoıincri llikkaıi çcknıcktc­ dir.(Boğu =sap;pcpik =püskül)


T.GÜLENSOY/OIUIUN"DAN ANı\DOLU'Yı\ TÜH.K DAMGALAR!

Resim: Kırgız Şap;ıl,;"ının üzerindeki ıegerek adı verilen, elle işlenmi� ş.. killer.

Resim: Şapak'ın çevresinde koyonkulak (ıavşankulağı)adı verilen motifler.

33


34

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU"YA TÜRK DAMGALARI

Resim: Aysureı adı verilen Kırgız Şapağı (Şapağın yuvarlağına ıövö şekline kıygaç denir.

KURT: Yazılı kaynaklara göre, kurt ongunu iç Asya'da, Çinliler'in "Wu­ sun" (veya "U-sun") dediği ve sarışın bir europeoid kavim olarak tas­ vir ettiği boyların hükümdar soyuna ve Köktürkler ile Kağnılı boylar ve Uygurlar'ın kagan sülalesine atfedilmektedir. Z u e v, Çinliler'in "A-shi-na" (Aşina) dediği Köktürk Kagan soyunun asıl adının "Uy­ sun" olduğunu sanmaktadır. Nitakim Çin kaynakları sarışın Köktürk­ ler'in "Wu-sun"lardan indiğini söylerler. "Wu-sun"lar MÖ . 150 sıra ­ larında Çin sınırlarından Isık-köl'ün güneyine göç etmek zorunda kal­ mışlar ve efsaneye göre hükümdarlarının oğlunu bir dişi kurt kurtar­ m ıştı. Trever'in araştırmaların a göre, Köktürkler'in k urt başlı bayrağma benzer şekilde bir kurt başı ve kuyruğundan ibaret bir al­ amet, M.11. yüz yılda, Dakialılar ve Teuton ırkından "Markomann"­ lar tarafından kullanılmakta idi. Yine Trever'in araştırmasına göre,


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

35

"Parth"ların da böyle bir bayrağı olup, bu bayrak bir yılan şekli ile ta� vir ediliyordu. Çin metinlerinde, Köktürkler'in, tanrıların keçe ve deriden tasvi­ rini yaparak, bunları direklerde taşıdıkları bildirilmektedir. Bu şekil­ de ongunlara bugünkü İç Asya Türkleri, "ruh" manasına eski Türk­ çe'deki "töz" kelimesine benzer şekilde, "tös" demektedirler. "Tös­ "lerin Miladdan önceki son bin yıldan beri, bayrak mahiyetinde kul­ lanıldığı hakkında geniş bilgi vardır. Köktürk Batıtürk ile Uygur kağanları da "bôri" (kurt) ana ve atalarının hatırası olarak, tepesinde altından bir "böri" başı bulunan bayrağı hükümdar otağının önüne di­ kerlerdi. Türkler'in "böri" bayrağının da Kağnılı "Ting-ling"ler ve Hunlar'a atfedilen Noyn-ula mezarında bulunan kalıntılara benzer bir tös olduğu.sanat eserlerinden anlaşılmaktadır. "Böri'' bayrağı, madeni bir kurt başı ile ejder gövdesi şeklinde bir keçe veya deri torbanın di­ reğe geçmesinden ibaret idi. Noyn-ula'daki kurt başına nisbeten, Kôk­ türk devrindeki "böri" başı, daha gerçekçi şekilde tasvir ediliyor ve ej­ der gövdesi de, gittikçe, kumaştan bayrak haline geliyordu. Esasen dil ve yazı birliği gibi, hem Kağnılı boyların, hem Köktürk­ ler'in toteminin kurt olması da müşterek kültüre delil teşkil eder. Bü­ tün Türkçe konuşan boylar hakkında at, dağ keçisi ve su kuşlarına da­ ir bazı efsaneler de müşterek kültür unsurlarından başka bir şey de­ ğildir. Gumilev'e göre, "böri" ve onun Moğolcası olan "Çino/Çinoa" ad­ ları Köktürk ve Batıtürk Kaganları sülalesinde tekerrür etmekteydi ki bu da bir kültür alış verişinden başka bir şey değildir. Kurt başlı sancaklar, Köktürk devletinin yıkılışından sonra da unutulmamış ve Çin im­ paratorları, mesela Türgeşler gibi Türk kavimlerine kağanlık ünvanı verecekleri zaman, kurt başlı bir bayrak ile bir davul vermeği de u­ nutmamışlardı. Bu inanış, Türkler'in Anadolu'ya girişinden sonra da devam etmiş ve mesela Süryani tarihçisi Mikael'in Selçuk Türkleri'nin köpeğe benzer bir hayvanın peşinde olarak Anadolu'ya geldikleriyle ilgili hikayesi, bu eski Türk inancını yansıtmıştı. •••

Altay Hun çağı kurganlarında bulunmuş figürlerden, Hun çağın-


36

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YATÜRK DAMGALAR!

da da Orta Asya halklarının en önemlisi tös hayvanlarından birincisi­ nin kurt olduğu anlaşılmaktadır. Kurt, o çağlarda artık Hun ve Türk halklarının kutsal bir tılsım veya arması haline gelmiştir. Kurt, eski Türkler'de totem veya din sembolü ile astronomik sem­ bol olarak kullanılmanın yanında, destanlarım11.a da girmiştir. Şamanların davul ve elbiselerinin üzerinde, boya ile çizilmiş ola­ rak görülen yeleli ve yelesiz kurt figürleri, bu hayvanın tanrılaştırılmış olduğun u göstermektedir.

Resim: Altay Hunlannın efsanelqmiş kurtlanndan bir örnek

Resim: Kurt figürleri


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU' YA TÜRK DAMGALARI

\:�

37

Resim : Al ı ay l l u n larının a�aç kurı fiı;ü rii ( B ayat l:ll ı yuııun damgası n ı �ndırıııaktadır.

Resim: Kırgız Türklerinin bölgesinde b u l u n m uş kurt-lann.

Resim:

Abak;ın- Kırgız §3nıanl.ırının alet ve clhiM:leri nin üzerine çizilmiş, ıann laş­

ı ı rı l m ış 1.;urt re.im lerinden. ! . Kurt piktograf 2. Kurt piktogram şeklindedir.


38

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

Resim: Bez üzerine çizilmiş kun dişleri

KUŞ: Çeşitli kuşların, özellikle kartal, sungur (songur, şingkor), tuğrul, kaz gibi kuşların Türkler için önemi büyüktür. Bu kuşların adları er­ kek çocuklarına yiğitlik, kahramanlık, güçlülük ve hürriyet sembolü olarak verilmiştir. Kuş dili bilen ve kuşların peygamberi olarak tanı­ nan Süleyman Peygamber'den başka, şamanlar da kuşlarla konuşabi­ liyorlardı. Orta Asya ve Sibirya şamanizmindcki kartal, Tanrı'nın bir elçisi görülür ve sayılırdı. Kuş olup uçmak Bektaşive Aleviğin de ö­ nemli bir prensibi idi. Bu sebeple Bektaşi şairleri sık sık kuş dili bildik­ lerinden söz açarlardı. Anadolu'nun çeşitli yörelerinde yaşayan Orta Asya menşeli Alevi Türkmenler'de görülen bu geleneklerin başlangıç ve çıkış noktasının Türk şamanizmi olduğu anlaşılmaktadır. MÖ. ikinci bin yılda Shang devri kahinlerinin koyun kürek kemik­ lerine piktogramlar ile yazd ıkları kehanetlere göre, yırtıcı kuşlar ve büyük su kuşları, gök tanrısının bir şekli sanılıyor ve bunların önüne atılan yılan ve başka kurbanlar gök tanrısına verilmiş sayılıyordu.

İ.ç Asya göçebe sanatında, daha ziyade geyik veya dağ keçisi cinsin­ den hayvanlar kaçıran yırtıcı kuş veya kulağa benzer tüyleri olan kuş görülür. Yılan ve insan kaçıran yırtıcı kuş motifi, daha sonraları, Budist sa­ natında da yeniden görülür. Suvarnoprabh!lso-siUrıadlı eserin Çince


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

39

ve Türkçe tercümelerinde, lılçın kuşu, ölüm ve kurban remzi olarak devam etmiştir. ***

Hun, Türk ve Macarlar'ın ongunu "togrıl" kuşuna benzeyen, bü ­ yük cinsten bir atmaca tasviri idi. A von La C o q'un işaret ettiği üzere, Kuşan sanatında "garuda" veya Türkçe "kara kuş" denen, kulaklı, efsanevi yırucı kuş motifi Türk ­ çe yazılı Nagyszentmiklos tabaklarında da görülür. M a v r a d i n o v ve B r e n t j e s gibi alimler, bu motifin, Türk çevreleri üzerinden, Pe ­ çenekler'in IX. yüz yılda bulund ukları Ural bölgesine kadar ilerled i­ ğini sanmaktadırlar. "Garuda" (kara-kuş) adı verilen kulaklı efsanevi kerges, "togrıl" kuşu ndan başka idi ve Avrupa-Asya sınırlarındaki il­ lere kadar Türkler tarafından getirilmişti. Nite.kim, VIII. yüz yıl Arap kaynakları da "garuda" masalı ndan doğduğu anlaşılan ejder yiyici, yır­ tıcı k uş efsanesini Türkler ile ilgili olarak anla urlar.

Resim:

Efsam."Vi Altay Kartal başı

Resim: Altayşaman l a r ı n ı n clsam.-vi kartalları (llu §«!killer birer piktogram örneği o­ larak önernliclir. Bıı şekillerden artık danıgaya geçilccckıir.


40

T.GÜLENSOY/OIU

il

JN'IMN ANADOUJ"YA TlJ R K DAMGALAR!

Resim: Çirı horoz Pazırık k u rgan ım.la bulu n nı u � Altay ve Sibirya şamanları n ı n ku­ ıal resim leri. (Görüklüğü gilıi.

b rıa ll a r hircr pikıogram yii n i hasillL)lirilıııiş şekil hali­

ne gclınişıir. Birinci ve i k i nci k:ırı : ı l l;ır. pıktı ·�r:ını özelliğini de kaylıcdi p birer d amga lıliline gclıııişlc.:rd i r . )

Resim; Samarkandyanıııda Zcn:f�:ııı brıyuııdaki Saııı;ini v e ··Hakanı Türk" dL"Vriıı­ den

ıahıa

mescidlcrdc görülen "kuf nıo t · :i.(E. Eı>iıı, lcvlıa V l l/c'dcıı biiyüıülmüşıür).


T.GULENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

,.

__ ,..

.

41

.

ll<.'li inı: a - llaşkurdi�ııında Pcrnı hülg<.-s inde bulu nnıu�. yerli iş sanılan ve M.VII. yüz­

yıldan tlirihlcndirilen ı;iinıii� ıalıak. Lcşçcnko'daıı. h- .. l l:ikiiııi Türk" llL'vrindcn olduğu

anlaşılan taş kalıhıan kalan lıir parça iizeirinde yırtıl·ı ku� (ancak kuyruğu ı;i>züküyor)

ve kaçırdığı dağ tck<.'l> i '""'İri: G.A l'uı;açen kova -L.J. Rcııı pc r, lsıoriya iskus�ıv lhlıc­ kisl;ıııa (M. l W.5), �.21 K.


42

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALAR!

OGUZ HAN'IN TORUNLARININ DAMGALARI

VE

KUŞLARI:

Türkmenlcr'in tarih bilen, bilgili ihtiyarları, Oğuz Han'ın 12 çad�r­ da oturan 24 torununun adlarının manalarını, damgal arr n ı n nasıl ol­ 13 duklarını, kuşlarını ve bu kuşların adlarını şöyle anlatıp duru rlar: Kayı'mn mamlsı "muhkem" demektir. Daıngası:Kuşu sunkardır.

llayot 'ın manası "devletli" demektir. Damgasının şekli: Kuşu: "ü­ gü kuşudur. Alka Evli'nin manası "muvafık" demektir. Damgasının şekli: Ku­ şu:; köykenek kuşudur. Kura Evli' nin manası "her nerede oturursa, çadırda oturan" demektir. Damgasının şekli: ....... kamçı gibidir. Kuşu : Gi�bek-sarı kuşudur.

Yazır'ın manası, illerin ağabiysi "iller ak:ISI" demektir. Damgasının şekli: ............ Kuşu: tıırıııntay kuşudur. Yapar' ın manası, "neye değer, rastlarsa onu yakan" anlamına gelir. Damgasının şekli: ............ Ku§u : Karğu kuşudur. Dodurgu'nın manası, "yurt almasını ve saklamasını bilen" demek­ tir. Damgasının şekli: Kuşu: ......... Kızıl-Karçıgay kuşudur. Düger'in manası, "yuvarla k, çcvrelenmi�" (tôgerek) demektir. Damgası nın şekli: . .... .. .. Ku§u : Kiiçken kuşud ur. _.

Avşar' ın manası, "işini çahıık yapan, işleyen" (işini ıldan işlegüçi) demek tir. Damgası nın �ekli: .......... Kuşu: Çnrc Uıçin kuşudur.

Kızık'ın manası, "km"•etli veya akıllı" (büge) demektir. Damgasının şekli: .......... Ku�u:; Sarıcıı kuşu<.lur. Hegdi li' nin manası, "�iizli hiirınetli" demektir. Damgasının şekli:. ........... Ku§u: Bahri ku§u<.l ur. Karkın'ın manası, "aşlı", yani yemckli,demektir. Damgasının §ek13 Ebulg:i zi Uahadır Han, �cccrc-i Tcr;ikimc (Türklcr'in Soy Küıüğii), /vHy. Muharrem Ergin/, lsıanbul. ·


'ı'.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

43

li: ......... Kuşu: Laçin kuşudur. Decene'nin manası, "yapıcı (kılguçı) demektir. Damgasının şek­ li: ......... Kuşu: Alatoğan kuşudur. Covuldur'un manası, "namuslu" demektir. Damgasının şekli: .......... Kuşu: Iluğdoyık kuşudur. Cebni'nin manası, "bahadır" demektir. Damgasının şekli:......... . Kuşu: humay Kuşu:dur. Salu r'un manası "kılıçlı" demektir. Damgasının şekli : ............. Kuşu: llürküt kuşudur. Eymür ün manası, "zenginler zengini" (baylarnıng bayı) demektir. Damgasının şekli: ......... Kuşu : Ancarı kuşudur. '

Ala Yuntlı'nın manası, "ala atlı" demektir. Damgasının şekli: ........ . Kuşu : Yağalbay (?) kuşudur. Ü regir in manası, "iyi iş yapan" (yahşı iş kılguçı) demektir. Damgasının şekli: ......... Kuşu: ........... kuşudur. '

İgdir' i n manası, büyii k ( ulug) demekt ir. D amgası n ın şekli : .......... Kuşu : Karçıgay kuşudur. "

Biikdiiz'ün manas ı, "hizmetkfır" demektir. Damgasının şekli: ............ Kuşu: İtelgii kuşudur. Yl\'D'nın manası, "meı1ebesi yiiksek" demektir. Damgasının şekli: .......... Kuşu: Tongun kuşudur.. Kınık'ın manası, "aziz" demekt ir. Damgasının şekli: ........ Kuşu:Çııre-Karçıgay kuşudur. AT: Bütün göçebe kavimler<le olduğu gibi, Orta Asya bozkırlarında ya­ şayan Türkler için de at, en değerli hayva nlardan birisi ve helki de en önemlisiydi. Çü nkü, savaşta ve barışta devamlı attan yararlanmışlar, atın etini, sütünü (kımız olarak), derisini günlük hayatta kullanmış­ lardır. Tarihi kayıtlara göre, atın kurban edilmesi hakkındaki bilgiler çok dikkat çekicidir. Bu kayıtlara göre, Türk boylarında ak donlu at göğe kurhan edilirdi. Koyun ve koç ise toprağa gömü lürdü. Bu, belki de toprağa verilen bir kurban idi. Köktürkler atalar tapınağındaki kur-


44

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK Dı\MGALARI

ban çukurunda, at, koyun ve kuş kemikleri bulunmuştur. Köktürk devrinden daha eski olabileceği sanılan Sibirya'daki kurban taşlarının üzerinde at ve geyik resimleri ile kan akıtmak için kullanılan oluklar bulunmu§tur. Köktürkler'de at ile beraber insan kurban edildiği hakkında Bizans elçisi V a 1 e n t i n'in, i stemi Kagan'ın "yog"unu (cenaze merasimini) anlatırken yaptığı şu tasvir dikkate değer: "Matem günlerinden birinde, dört tane bağlı Hun getirdiler... (Ka­ ğanın) babasının atları ile birlikte bunları ortaya koyd ular... (Öbür dünyaya) gidip, (kağanın) babasının maiyetine girmelerini emrettiler" (Dieterich, II, 24). Bu konudaki çalışmalarıyla yakından tanıd ığımız Dr. Emel Esin, bu kayıt hakkında, " Kök türkler'de, insan kurban edildiği hakkında tek rivayet..." demekte ve "başka nadir rivayetler şüpheli mahiyette­ dir ve esasen de ölüm ile bitmemek tedir" d iye ilave etmektedir. Eğer, Bizans elçisinin naklettiği riv:\yeı gerçek olsaydı, kurban çu­ ku rlarından at, koyu n ve ku§ kemikleri yanında insan kemikleri de çı ­ kardı. N itekim, Kudirge mezarlarında hem allar, hem üzengi bulunmuş faka t, ku rban edilmi§ ha�ka insan kemiklerine rastlanmamıştır. Köktürk devri Aytun-yış pctrogliOerinde, kanatlı (veya boynuzlu), bazen maskeli at tasvirlerine rastlanması, atın aynı zamanda efsanevi bir hale sokulması bakımından da önemlidir. Boynuzlu bir hayvan maskesi taşıyan at ların resimlerinin, yine Altay bölgesinde, Köktürk devrinde de kayalara çizil mi� olması ala verilen önemi vurgulamakta­ dır.


T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

45

G ÜNEŞ Türklerin tabiat üstü güçlerin yanında yer, su.gök, gece, gündüz gi­ bi tabiat ve tabiat olaylarına büyük ilgi duydukları bilinen tarihi bir gerçektir. Şamanizm devrinde bu güçleri tanrı olarak kabul etmeleri ve onlara kurban vermeleri, bundan önceki konularda da yeri geldik ­ çe anlatılmıştır. Burada inceleyeceğimiz "Gü neş" konusu bu önemli tabiat olaylar­ ından birisidir. Orta Asya'dan Anadolu'ya uzanan zincir içerisinde yer alan güneş motifi, Anadolu'da yaşamı§ Hititler ve Urartular gibi halk­ ların güne.�leriyle karışarak, Türke has bir 9zellikte kullanılmaya de­ vam etmiştir. Ö tüken dağları yöresindeki illerde güneşe tapıldığı görüşü hakim­ dir. G ü neş şeklinde balesi olan tunç maskeler ve güneş piktogramı bu­ lunan geyi kJi taşlar, buralarda da mevcuttu. B u "geyikli taşlar" da gü­ neş, ok, yay ve "kıngırak" tasvirleri bulunuyor ve bunların alp mezar­ ları olduğu anlaşılıyordu. Orta Asya Türkleri arasında üniversalist kosmoloji mefhumlarını­ n ideogramları (fikir ifade eden işaretler)de gelişmişlerdi. "Yaruk" (ı­ şık) ilkesi tek çizgi veya tek nokta ile "kararıg" (karanlık) ilkesi iki çiz ­ 14 gi veya iki nokta ile temsil ediliyordu. Bütün İ ç Asya göçebelerinde yaygın bulunan ve kam (şaman) mas­ keleri sanılan, fakat bayrak direklerinde ve ölülerin yüzlerinde de bu­ lunan madeni insan maskeleri, Tagar ve Kem çevresinde de mevcut­ tu. bu maskelere benzer başlar, dikili taşlara da oluyordu. Karasuk devrinde başlayıp, Kök-Türk devrine kadar devam eden bu başların özelliği, tabiat dışı kısımlardı: alın üstündeki üçüncü göz, boynuzlar veya güneş ışınlarını taklid eden haleler gibi, Miladdan önceki devir­ de muhtelif göçebe çevrelerinde bulunan ve "geyikli taş" diye anılan alp mezarları old uğu sanılan taşlar da Uluğ Kem Vadisinde mevcut­ tu. Bunların alp mezarı olduğu sanılan taşlar da Uluğ Kem vadisinde mevcuttu. Bunların alp mezarı olduğu, üzerlcrindeki ok, yay, kama, balta gibi silah resimlerinden ve mertebe (rütbe) işareti olduğu Kök­ türk devri kitabelerinden bilinen "kur" (kemer) tasvirlerinin mevcu­ diyetinden anlaşılmaktadır. Dikili taşlarda GÜNEŞ remzi ve ba§ka as­ tral piktogramlar da görülür 15 . 14

E.Esin,

a.g.e., s.48 . .

ıs a.g.e.s.13.


46

T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

Bugün Anadolu'nun pek çok yöresinde sitilize edilmiş "güneş gü­ lü" damgalarının kullanılmasıve bu işaretin "saadet, bolluk, bereket" manalarına geldiğinin ifade edilmesi Türk kültür tarihi açısından ö­ nemli bir belgedir. Ayrıca "güneş" motifinin Anadolu'daki pek çok mezar taşında kullanılması da eski Türk geleneğinin göstermesi bakımından önem­ lidir.

Resim: Sibiıya miıolojisinde yer alil yılanları ile gilncş ve ay motifleri

Resim: Çamak bozkınnda, ka­ rasuk devrinden, koyun veya koç şeklinde dikili taş ilzerindeki "gil­ nq" morillcri. (Aapclins, Abb. I S I ).


r.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ı\NADOLU 'YA TÜRK DAMGAl.ARI

Resim: Dez üzerine işlen­ miş güneş ve ay moıineri

47


'-�

T.GÜLENSOY/ OR I IUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALAR!

.

·"

..

. \.\\ 1

.

'

Resim: Her iki omuz bo�;;ııı da ··giinq·· motifi işlenmiş bir çoban kepeneği.


T.GULENSOY/ 0Rt!1J!'/'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

49

Resim: Sivas müzeıı indeki tarihsiz iki mezar taşından birinde yıldız motifi (üsıte)­ ; Antalya yöresindeki mezar taşlanndan ikisinde "güneş" motifi (bfer Ertaş'tan, Sanat Tarihi Yıllığı Xll, 1982, s. 30,31).


50

T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

HAYAT AGACI

Türklerin ongun hayvanlar dışında kullandıkları en önemli bitki motifi "Hayat ağacı" adı verilen bir piktogramdır. Türk destanlarını­ n pek çok bölümünde yer alan hayat ağacı, Altay mitoloj isine göre gö kyüzüne yükselen çok büyük bir çam ağacıydı. Gökleri delip çıkan bu ağacın tepesinde ise Tanrı Bay-Tlgen oturuyordu. Şaman davulları­ nda da bu ağacın değişik şekilleri görülmekledir. Şaman davullarında­ ki bu ağacın kökleri dünyada değil, daha çok göğün başladığı yerden itibaren gösteriliyordu. Altay yaratılış destanında olduğu gibi bu ağa­ çların "dokuz" tane de dalları vardı. Aynı zamanda "gök ağacı" adı ve­ rilen bu "hayat ağaçları" genelli kle gökteki bir dağ veya tepe üzerin ­ de oturtulmuşlardı. Ağacın bir yanında ay, diğer yanında da güne§ bu­ lunuyordu. G üney Sibirya'daki Abakan tatarları'nın efsanelerinde bu görüş biraz daha değişmiştir. Onlara göre dü nyanın ortasında, göklere ka ­ dar yükselen büyük demir bir dağ vardı. Bu dağın üzerinde de "yedi dallı l}ir kayın ağacı" bulunuyordu 1 4

Şaman davulunun dış yüzü

14

R.Ögel. Tiİrk Mııoıoıısi, s.90·9i


51

ş a m a n davulunun sapı

Kuınanılı pulları

B u hayat ağacının yanında, laoist ziyaretgahı olan dağlarda yiyen bir canlıya, ölümsüzlük bahşeden bir ot, Kaşgarlı Mahmud'un "sıgın olu" ded iği panax quinquifolia ve şeftali, nar, elma, gibi yemişler bil-


52

T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

mekte olduğu sanılırdı. Periler, hakimler ve geyiklerin bu bitkileri yi­ yerek ölümsüz oldukları rivayet edilirdi. Taoist hakimler, geyiğe bin­ miş olarak tasvir edilir, gökte uçtukları, isteyince gözden kaybolduk­ 14 ları sanılırdı Mezar taşlarında bulunan agaç, sıgın-kiyik ve kuş, tasvirleri cen­ net manzaralarını anlatmakta idiler. Görüldüğü gibi, İ ç Asya'da "sonsuzluğu, ölümsüzlüğü, ebedniği'­ ' belirtmek için piktogram şeklinde kullanılan hayat ağacı, bugün A­ nadol u'nun pek çok yöresinde de aynı manada kullanılmaya devam e­ dilmektedir.

Resim: Eski Van şeh­ rinde bulunmuş pirinçten mamul bir kapaklı sahanın arka kısmına, kazıma tekni­ ği ile yapılmış hayat ağa· çları, kartallar (vcya leylek­ ler) ile boynuzlu yılan ejde­ ri motineri.

Resim: Dir cvin dolgu d u ­ varının bir köşesindeki tugla örgülü hayat ağacımoıineri (Naci Eren'den).

14 E.Esin, a.g.e.,s.48.


T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

53

ORHUN YAZITLARINDAKİ DAMGALAR DAMGA

BULUNDUÖU YER Resim: Darlık 1 yazıtının sağ köşesinde bulunan damga (Kalın ve ince olarak çizilen bu damga iki ayn damga da olabilir.)

Barlık il ve III. yazıılarının sağ k�e­ lerinde bulunan damga

Uyug nehrinin batı tarafında bulunan ta� sütunun üzerindeki damga.


54

T.GULENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAM(ı1\l.AIU

DAMGA

c '

BULUNDUGU YER Ongin yazııının cephe tarafının üst kı smındaki damgalar.

Sulbur-ula

kayasında görülen damga­

lar. (1 ,2,3,4,5,6,)

(l)

(2)

(3)


T.GÜLENSOY/O�HUN'DAN ANADOLU'YA TÜl�K D,\MGALAH.I

DAMGA

SS

BULUNDUGU YER (4)

(5)

(6)

lrbck nehri mcnbaındaki Ulu Kem kayası kenarındaki damga Jar(l,2,3).

(1)

(2)


56

T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGAI.ARJ

DAMGA

BULUNDUGU YER (3)

Ubur- Targalık ve Ulu-­ Kem'de Kayalar üzerinde yapılmış "teke"damgaları.

Ulan-Batur (Urga) yazı­ tındaki "teke" damgası

Üzerinde Göktürk yazı­ sı bulunan baba lıl.-ykelinde­ ki "leke" damgası.


T.GÜLENSOY/ ORH UN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

TAŞ VE KAYA ÜZERİNDEKİ DAMGALAR

57


58

T.G Ü LENSOY/ ORI IUN'D/\N ANADOLU"YA TÜRK Ut\MCıAl .Al< I

ı :ı: H ) < l ô X 1: --ı V '=<

l A � � ( . )-( Jt vv y j, : :

1 9 t 'f' � { �

. ?- � k � t l? � Uı U

' 'I

l·ı

:f vv f lv


T.UÜ LENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

59

24 OGUZ BOYUNUN DAMGASI ÜZERİNE Kaşgarlı Mahmu t, " Divanu Lugati't-Türk" adlı büyük eserinde Oğuzları anlatırken şunla rı yazmaktadır. (Atalay trc. 1. s. 55-59): "Oğuz: Bir Türk boyudur. Oğuzlar Türkmendirler. Bunlar yirmi i­ ki bölüktür; her bölüğün ayrı bir belgesi ve hayvanlarına vurulan bir alameti vardır. Birbirlerini bu belgelerle tanırlar. Bu oymakların hepsini-herkesce bilinmesi için- yazdım. Bu belge­ ler onların hayvanlarının, atlarının bin illerinin alametidir. Hayvanlar karıştığında her bölük kendi hayvanını bu belgelerden tanır. Bu saydığım bölü kler köktür. Bu Köklerden bir takım oymaklar çıkmıştır; onları söylemedim, sözü kısa kestim. Bu bölüklerin adlar­ ı onları kurm uş olan eski dedelerinin adlarından alınmışıır." Ka�garlı, 22 böl ük diye verd iği bu Oğuz boylarının damgalarını da çizmiş, fakat "Çarukluğ" oymağı için "Bunların sayısı az ve damgalar­ ı belli değildir" diye de not düşmüştür. Ayrıca, Kaşgarlı'nın adı nı"Çu­ valdar" im lfısiyle verdiği boyun adı "Çavuldur( Çavındır" olmalıdır. Bu boy adları, ne yazık ki, "Ca mi'üd- Tevarih" , "Tarih-i Al-i Sel­ çuk" ve "Şerece-i Teraki me" adlı eserlerde de kısmen değişik olarak yazılmaktadır. Aşağıdaki cetvelde, bu boy adlarının değişik söylenişle­ ri gösterilmiştir. Görüldüğü üzere, dört önemli kaynakta da imlii farkl ılıklarıvard­ ır. Bu imla fa rkılılıkları, eserlerin yazı ldıkları devir ve yer bakı mından gayeı normaldır. Faka ı, her dürt eserde de damgaların değişik idcog­ raınlar olarak verilmesi dikkat çekicidir. Ayrıca, ongunların da "Şece­ re-i Tera kime"de farklı isimlerle verilmesi üzerinde duru lması gere­ ken bir h usustur. Tablo d ikkatle incelendiği za man görüleceği üzere, dört eserde ı,

K:ırkın'ın damgası Tarih-i Ali Selçuk ve CTımi'üd-Teva rih'ıe ayn­ diğerlerinde fa rklı;

S:ılurun damgası Tarih-i Al-i Selçuk ve Divanu Lugati't-Türk'de aynı, d iğerlerinde farklı


''°

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

ÇEŞİTLİ KAYNAKLARA GÖRE OGUZ BOYLARI DLT C4mi'üd-Tev4rilı Tarih-i Al-i Selçuk Şecere-i Ter4kime

Kınık

Kınık

Kınık

Kınık

Kayıg

Kayı

Kayı

Kayı

Bayundur

B�yındur

Bayundur

Bayındur

Iwa,Yıwa

Yıva

Yıva

Ava

Salğar

Salur

Salur

Salur

Avşar

Avşar

Avşar

Beg-Tili

Bcğ-Dili

Begdili

Bigdilli

Bügdüz

Bügdüz

Büğdüz

Bügdüz

Bayat

Bayat

Bayat

Afşar

Bayat Yazğır

·Yazır

Yazır

Yazır

Eymür

Eymür

Eymür

Eymür

Kara-Bölük Kara-ivli

Kara-Evlu

Kara-Evli

Alka-Bölük

Alkaravlı

Alka-Evli

Alka-Evli

i,ğd ir

Yiğdir

İğdir

iğdir

Üregir,Yüregir Üregir

Üregir

Üregir

Totırka

Dodurga

Dodurga

Dodurga

Ula-Yuntluğ

Ala Yuntlı

Alayundlu

Alayunlu

Tökcr

Düğer

Döger

Düker

Seçenek

Seçene

Biçene

Beccne

Çuvaldar

Çıvuldur

Çavındır

Çavuldur

Çepni

Çcpni

Çcbni

Çepni


T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA lÜRK DAMGALARI

61

Eymür'ün damgası Tarih-i Al-i Selçuk ve c.ami'üt-Tevarih'te ayn ­ ı (Yalnız çengel ilavesi var), diğerlerinde farklı olduğu dikkati çekmektedir. B unların dışında Kayı Kayığ damgası az bir farkla Üregir• dam­ gası yayın şekli bakımından farklıdır. Öteki damgalar arasında böyle bir mukayese yapmaya imkan yoktur. Çünkü, ideogramlar oldukça değişmiştir. Şekillerin böyle çok çeşitli olması karşısında iki ihlimal akla geli yor: 1- Reşidü'd-din, Ebu'l-Gazi Bahadır Han ve Yazıcıoğlu, Kaşgarlı­ 'nın eserini görmemiş olabilirler, 2- Oğuz Boyları, bu eserlerin yazıldığı devir ve coğrafi a lanlarda de­ ğişik damgalar kullanmışlardır.

Bu sorunun kesin cevabını verebilmek için ayrıca bir araştırma yapmak gerekmektedir. Ayrıca, benim dikkatimi çeken bir husus da şudur: Bayındır, biçe­ ne, Çavındır v e Çepni boyları ile, Dodurga, Yazır, Döğer ve Yaparl ­ ı boylarının birbirinden farklı olan damgaları birleştirildikleri zaman ortaya değişik şekilde iki kuş resmi çıkmaktadır. Aşağıdaki şekillerden de görüleceği gibi, ortaya çıkan şekiller bu konu ü zerinde de durulmasını gerektirmektedir.

Resim: !-Bayındır, 2- Biçe­ ne(Peçenek), 3- Çavındır, 4Çebni


62

T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

.. p,,; ıl:·.ıSowun r-11<•., Tıri• -" ..:... � ..�"ı. ı\1-ôSolçok ı-;•;.as...·.e. tlıt )

ıc..�ıırlı

l<A'YI BA"'IAT ALll JI.· FVL İ KARAEVL U

YA2ı ıt

DÖ&Eıt DlıDllll&ıll

l"IMlıKı AVŞAI. KIZllC BE' DİLİ lı:AJl l(rN

fl,,, 'i• S 1.b '"'-" � ., U". �-. �fCUoe-i " - �.... Te...a/<JML .

ıvı , , , ıvı IY ' t � ırt t 1J ı- v 1 J-1 = � M � y �L lt � 'x I Y �� J<v � VA )(, -······

"TT � 'X -r 1 )( ...r x ,i y � �� v \JI VI "' TT

"{•,:;

"{CI �

-ı.ııY-

t' 9 o >-

.., ,..,,,

,.4'

('l•5•r� F

\__

rV

o il


T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

SA"'lıfll. l)Ull

Si ç.Ft(E"

w

?/ j

+

<;AVtNDrP.

c...->

t;ESf'Iİ

y

Lutl.

'r

EYMÜ/l

1 -

ı::ı

lİAE6İ,ll. i.Sr>ill BÜf;DÜl '{ı vA k/ NI "

'

J

rv

� •

t

63


64

T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALAR!

ÖTEKİ TÜRK SOYLARININ DAMGALARI ÜZERİNE Damga yalnız Oğuz boylarının kullandıkları işaret değildi. Oğuz boylarının dışındaki çeşitli Türk boyları da damga'yı "tamga/damga" adı ile kullanmışlar, hayvanlarda, eşya ü zerinde ve bayraklarında uy­ gulamışlardır. Ekli cetvellerde de görüleceği üzere Tuna Bulgarları­ nın, Altay Türkleri'nin, Kazak, Kırgız, Kara-Kırgız, Sollu, Kara-Ko­ yunlu, Karaçay-Malkar gibi Türk boylarının ve bu boylar içinde yer a­ lan oymakların damgaları ilgi çekici birer ideogramlar albümü olup, her biri ayrı bir özellik taşımaktadır. B u damgalar içerisinde, Tuna Bulgarları'nın kullandığı bir dam­ ganın Tarih-i Ali Selçuk taki "Kayı" damgasına çok benzemesi; diğer bir damganın da Orhun yazıtlarındaki "iç" hecesi işaretinin aynısını­ n olması, menşede birliğin işaretlerinden yalnız birisidir. Altay Türkleri'nin "Toskur" (kayın kabuğundan yapılmış kap) ad­ ını verdikleri damga, Altunordu devletinin bayrağına da sembol olan "Payza" ya çok benzemektedir. Kuzey Kafkasya'da yaşaya!ı Karaçay- Malkar Türkleri'nin damgalar­ ı ise geometrik bakımdan değişik bir özellik göstermekte, her biri ayr­ ı adlarla anılan damgaların 4-5'i dışında diğerlerinin yuvarlak, yarım daire ve elipslerden oluştuğu dikkati çekmektedir.


T.GÜLENSOY/ ORHUN 'DAN ANADOLU"YA TÜRK DAMGALAR!

65

ADI

DAMGA

VEYA MANASI

KULLANAN BOY

Tuna BulgarM ı

tti � *

,, v

rrı. w CI)'

'� o o

o

b +

22

Toskur (Kayın K.abuğundan yapılmış kap.

Altay Türklcri23

Ya (yay)

Çorgo (Tebhir borusu) Suluk (Kantarma demiri) Tcgerek (halka) Ay Eşik (kapı) Sarkay (haç)

--

B.Ögel, isıamiycı'tcn Önce Türk Kültür Tarihi, Ankara 1 962, s.262, lcvha26.


66

T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI A D I VE MANASI

DAMGA

Taj ü r ( d c r i d e n r a k ı kabı)

,'=:;>

'

Teke

o

Yıralkay

~

Kulca (?)

,.-1 !::::>

K

Kara-Kisek

Şümüköy

>

:J

K A z A TÜRKLERi

(Küçük Yüz) 24 Sahaklı soyu

>-4'

'="

KULLANAN IJOY

Maş kar

.

Taslar

Şerkes

1


67

T.G ÜLENSOY/ ORH UN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI DAM G A

ADI V E MANASI

KULLANAN BOY

Dört-Kara

+

Aday

4-< "

Cappas

Al aşa

B ütrşü

-

+

Tabın

-1

Tama

ı

Kerderi

il

'

'

Cagaybaylı

,

Kereyit

� "

(Orta Yüz)

'

Kıpçak

-z

e:

4"-

Nayman

Uruk

l

Ki rey


68

T.G Ü LENSOY/ ORHUN' DAN ANADOLU'YA TÜ RK DAMGALARI DAMGA

<

\O

A

KULLANAN BOY

ADI VE MANASI

26 Kırgız (Bu d am g a l a r koyun u n k u l ağına ve y a nağı n a yapılır, manaları yoktur).

o K.ara-K.ırgız Cagalbay

Ay-Tamga

27

ve B ugu Sarı-Bagış'lar

Soltular

Karakoyunlu Kara-Koyu n l u sikkelerinde görülür


T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGAl.ARI

69

KARAÇAY- MALKAR 21 TAMGA ŞEKLİ

ADI

OYMAKLAR

-

x ft\

A e9

(}

Navruz tamga

Sılpağr, Bayramkul, Koskar, Batdı, Acı, Gapbuş

Tram tamga

Canıbekr, korkmaz, Bostan, Semen, Albat vs.

Buduyan tamga

Canköz, Laypan, Tokurkul, Orus vs.

Ahurhay tamga

Teke, Şidak, Erikgen vs.

Karımşavhal tamga

Kırımşavhal vs.

Karabaş tamga

Karabaş vs.

Botaş tamga

Botaş vs.

Hubi tamga

Hubi vs.

Jll

9 Q

21 Teıı ı of Footnoıc


70

T.GULENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA 11.JRK DAMGALARI

� JL Q

CJ..]

Df

� CtJ

lf-J(Y)

$

Ali tamga

Hasan vs.

Hasam tamga Bayçora vs. Bayçora tamga

Bödene tamga

Bödene (Bayçoralar'ın bir' kısmı)

Caraşdı vs. Caraşdı tamga Aysandır vs. Aysandır tamga Aybaz vs. Ayhaz tamga

B

Bclsiz vs. Belsiz tamga Orusbi vs. Orusbi tamga Basiyaı vs. Basiyat ıamga

i


T.GÜLENSOY/ ORH lJN"IMN ANADOLU"YA TÜRK DAMGALAR !

u e

4>

Jn

Jlt

Q

n ô

Malkaruk tamga

Malkaruk vs.

Küçük ıamga

Küçük vs.

Tez ta mga

Tez vs.

Hrn;u tamga

Hoca vs.

Elemli tamga

Elendi vs.

Ahnıat tamga

Ahmaı vs.

Oı.a ruk tamga

Oza ruk vs.

Tel ıamga - - - - ------ -

Tel vs.

71


72

T.GÜLENSOY/ ORHUN"DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALJ\RI

ANADOLU'DA TÜRK DAMGALARI ÖLeki Türk boylarında olduğu gibi, Anadolu'nun çeşit l i yerlerine yerl�miş olan Oğuz boyları da atalarından miras kalan damgaları ya eskiden olduğu gibi kullanmakta devam etmişler veya eski damgalar­ ına bazı yeni şekiller ekleyerek estetik bakımdan geliştirmişlerdir. B u konuda yapılan çeşitli araştırmalardan öğrendiğimize göre, atlara, sı­ ğırlara, evlerin kapılarına, buğday ve un anbarlarına vurulan bu dam­ galar, gittikçe folklorik özellikler de kazanarak yaşamaya devam et­ mişlerdir. Durum, 30-40 sene önceye göre pek iç açıcı değilse de Doğu Ana ­ dolu ' n un özellikle Elazığ-Kcban,Tunceli, Bingöl yörelerinden tesbit edilen damgalarla Anadolu'nun bu kesiminin etnik yapısını belirleye­ bilmekteyiz. Doğu Anadolu b ugün iç Anadolu'nun hayvancılık yapan en önem­ l i yerlerindendir. Diğer bölgelerdeki küçük sürülerin yanında, bu bö­ lgedeki sürülerin çokluğu, Şavyaklılar, Beritanlılar, Cibiranlılar gibi çok sayıdaki göçer Türkmen oymaklarının bulunmasındandır. Eski Türk göçebe Anadolu'nun bu dağlık fakat hayvan otlaı maya müsait yaylalarında sürdüren bu göçer Türkmen oymakları, ekonomik sevi­ yelerini korumaya çalıştıkları gibi geleneklerini de atalarından gördü­ kleri şekilde sürdü rmektedirler. Hızlı sanayileşme çevrcll e ki verimli toprakların ya pılan barajlan­ n suları altında kalmasından dolayı köyden şehire doğru hızlanan gö­ çler, otlakların azalması ve "cefa istersen ek biç; sefa istersen kon gö­ ç" sözünün artık yeterli olmamasından dolayı göçer hayvancılık da a ­ zalmaktadır. Urfa'nın Ceylanpınar yöresinden yola çıkıp, binbir zah­ met ve meşakkat la Bingöl yayla larına ulaşan Beritanlı Türı<menleriyle Şerafcttin dağlarında yaptığım görüşmede ne kadar haklıolduklarını­ anladım. Bundan üç yüz-ü\)'ÜZ elli sene önce Konya'nın Karaman yö­ resinden Urfa civarına geldiklerini söyleyen bu Türkmen oymağı, hay­ vanlarını şimdi kamyonlarla nakletmeleri ne rağmen, sıkıntılarının da­ ha da çoğaldığını, göçer hayvan l ığın ın eskisi gibi geçerli ve kazanlı bir iş olmadığını sa mimiyetle ifade elliler.


T.GÜLENSOY/ OIUfüN'DJ\N ANADOLU'YA TÜRK Dl\MGALARI

H

Tunceli yöresindeki Munzurlar silsilesinde Havaçor, Melan, Ka­ lan ve Gökek yaylaları ile bağırpaşa dağlarındaki yaylalarda göçer hay­ vancılık yaparak Türk ekonomisine katkıda bulunan Şavak Türkmen­ leri üzerine, "Şavak aşiretinde Göçer hayvancılık-Halkbilimi Açısı ­ 22 ndan bir İnceleme" adıyla doktora çal ışması yapan Muhtar Kutlu'nun intibaları da aynı merkezdedir. Orta Asya'daki göçebe hayatını, damgasıyla, imiyle, (y)cniyle, do­ kumacılığıyla yaşatan Şavak Türkmenleri, bu hayatlarından eskisi ka­ dar memnun değillerdir. Bu memnuniycısizli kve aslında çetin bir mü­ cadele isleyen göçebeliğe okuyan genç neslin ilgi göstermemesinden dolayı, pek çok eski Türk geleneği de tarih sayfalarına gömülmek ü­ zeredir. İnceleme yaptığımız Elazığ (Keban, Baskil; Sivrice, Palu yö­ resi). Tunceli (merkez ve Ovacık), Bi ngöl (merkez, Genç, Kırl ıova yö­ resi) yörelerinde, hayvancılığın eskisi kadar yaygın olmadığını, bu yü ­ zden de, sayısı üçe-be§C dü§en hayvanlar için damga veya ene gerek duyulmadığını tesbit ellik. Eskiden yörede kullanılan aile damgaları ­ nın arl l k birer hatıra olarak kaldığı ve bunları haıırlayahi len gençle­ rin bulunmadığı acı bir gerçektir. Durum yalnız doğu Anadolu ve yürcsinde bu duruma düşmüş de­ ğildir. Yıl larını ve hu ve bunun gibi konularda yaptığıaraştırmalarla geçirmiş, Türk diline, edebiyatına, folkloruna ve etnoloojisine büyük hizmetlerde bulunmuş olan Al i Rıza Yalgın'ın Toroslardaki Tü­ rkmenlerle, Uludağ yöresi ndeki Türkmenlerden teshil elliği damga­ lar bugün a rtık tarihi birer ha tıra ve belge olarak kalmışur. Y:ı Gazi­ anıep esnafının kullandığı damgalar... Onlardan kaçı şimdi yaşamak­ tadır. Sinop'taki :ı tların kaç tanesine §İmdi damga vu rulmaktadır'! Sorular yalnız bu kadarla hilınemektcdir. Ekilecek arazilerin bö­ lünmesi veya miras yoluyla el değiştirmesi neticesinde boşa lan ambar kapılarına, üretim arıık fenni kovanlarla yapıldığı için çok az sayıda kullanı lan ça mur-tezd-saın:ın ka rışımı kova nların üstelerine "bere­ ket, bolluk, saadet" damga ları artık ya pı lmama ktadır. Bir küyüınüze giren elektrik. o yöreye aydınlık, televizyon, buzdo­ labı, çamaşır maki nası gibi pek çok medeniyet aracı getirmiş fakat, nıc­ dcniyct in kar�ılığı olarak pek çok fol klorik ve etnoloj ik malzemeyi de acımada n götürmü� ı ür. Kadir bilir Türk kilylüsü medeniyetin geıirdi22 Elazıg 1 9M-llaMlınanıı� tlokıora ıczi.


T.GÜLENSOY/ Olll IUN'OAN ANADOLU- YA TÜ RK Dı\MGALARI

74

ği raha tlıktan o derece sarhuş olmuştur ki, eli nden uçun giden m a nev ­ i değerlerinin, şimdil ik, fıtrkında ı.Jeğih.l i r. Kaybolan b u ma nevi değer­ lerimizin acısı n ı da mil letçe çekeceğimiz gün gibi açıktır. Hen üz tıir açık hava m üzesinin kurula mamış olması, eski evlerimizin kona k lar ­ ı m ızın yakı! ıp yıkıl ması bizim i4fin bir yüzkarası deği l m idir? Ali Rıi'.a Yalgın, M. Şa kir Ülkü taşır, Hamid Zübeyir Koşay, Besim Ata lay gibi şimdi ra hmet li olmuş araşurıcılarım ız sayesinde elimizde biraz maddi ve manevi değerlerimiz kaldı. Tabiatı n ve i nsanoğlu n u n a­ cımasız ıahriha ı ı na uğrayan bazı değerli hazinelerimizi de bir Çelik G ü lersoy çıkıp kurtarabildi. Ya sonrası ne olaca k? ***

Yuka rıdaki soruların verilemeyen hir cevabı da damgalarımız, en­ lerimiz ve i mlerimiz için geçerlidi r. Anadolu'da kaybolma kta olan hu değerlerin gün geirilmeden lcı.bili için bir kültür seferberliği başla tıl­ malıdır. Anadolu i nsa n ı nı n tarih iyle olan yakın bağla rının birer işare­ ti olan bu izler, silinip kaybolmadan Türk kültürüne armağan ed i lme­ lidir. ***

"Cenu pt a Tü rkmen Oymakla rı " adlı eseri nde (C. 1 1., s . 32-33), Ali Rıza Yalgı n, Elbeyli'de *süslcnıeu adetlerini anlatırken �u nları yazı­ yor: "Köyde kad ınla r ve erkekler ıaralıııda n süs olarak yapılan şey­ lerde resim çizmek <idel i o l u p olmadığını sord uğu m zaman, Kara Ha ­ san Elendi cevap olarak: Bizde �akak kem ikleri üzerine bir ceylan res­ mini bor utla dümck ade l l ir. lluna dönııe deriz ". dedi. "Sonra yaz gün­

leri gı"inrş dok1 111111asııı diye e\'l<·rim izde kad111/arın ıız lıer vıl Haziran ayıııda dm ar/ora cışı WJlrcı.�ı i/C' fıazı rc.ı i11 1 /c:r yapar/or, fokm fııı pek

ö­

ııemli de[:iltfir ılıye deranı ederse de eline kalemi alarak ayııeıı şıı resini­ /eri çizdi.

~

Bcıı, Kam Hasım Efeııdi 'ııin çizdi[:i im resimleri gezindi[:im evlerin

bir ço/{1111da ayııeıı :.:ardüııı. · ·

Yalgın'ın gürdüğüm dediği şekiller, sıra· s iyle 1>i vaıııı 1 .uı,:al i't-Tiirkkki "EYMÜR" (aıııaki yay fazla), "SA-

i


75

T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

LUR"(sağdaki çizginin biri fazla)"ÇAVINDlR" (alltaki küçük parça fazla), "BAYINDIR" (ters §ek lİ) boylarının damga larına çok benze­ mektedir. Esas damgalara güre eksik veya fazla olan bu çizgiler ben­ zerliği bozmamaktadırlar.

DOGU VE GÜNEYDOGU ANADOLU'DA KAYA RESİ MLERİ Doğu Anadolu'da yaşayan Türk boyalrı üzerinde yaptığı çalışma­ larla tanıdığımız Hayri Ba§bug, son ç:.ı lışmalarından birisi olan "Gök­ türk-Uygur, Zaza, Ku rmam; Lehçeleri üzerine bir a raştırma" Ankara 1984, TKAE yayı nı) adlı kitabında, Prof. Dr. Hermann Vary, Dr. Ha­ mid Zübeyir Ko§ay, Muvaffa k Uyanık ve H.N. Orkun gibi ilim adam­ larının eserlerine atıf vererek kaya resi mleri konusuna da temas et­ mektedir. Ba§buğ'un tesbitlerini, aynen kitabımıza almayı uygun bul ­ duk. "Anadolu'nun Doğu ve G ü neydoğusundaki (Kars, Erzurum, Van, Hakkari) kaya resimleri, Cunni mağarasındaki (Erzurumun güneyi) Orh u n tipi yazılar, Anadolu'nun ÇC§itli yerlerindeki kayalara kazın­ mış eski Türk işaretleri ile Tirişin kaya resi mlerinin (Va n Hakkari sı ­ nırı ), özellik Yenisey bölgesindeki resim ve i§aretlere benzemesi dik­ ka ti çekmekted ir. Cunni mağarasının (Erzurum); Prof. Dr. Hermann Vary (G iizelo­ vu Kuzısı Ausı,:ruhunı,:en von Giizelovıı, Ankara 1967 ve l 'ıı l ı ı r Kazısı 1 960, mevsimi Çulışımıları Raporu, Ankara 1 96..J tarafından bulunan

kaya resimleri, eski Türk boylarına ait damgalar, Orhun tipi harller, buralarda pek eski devirlerde Tü rk boylarının ya§adığını göstermek ­ tedir.

(Erzurum Cunni m��ara�ındaki k;ıya resimle·

ri)


T.GÜLENSOY/ ORlfüN'DAN /\Nı\DOLU'YA TÜRK DAMGALARI

76

Dr. H3mit Zübeyir Koşay'ın * Kuzey-Doğu Anadolu'da Kayalara Hak edilmiş Eski Türk işaretleri, Ankara 1969) Anadolu'da kayalara hakedilmiş eski Türk işaretleriyl · ilgili çalışmasında da bu konuyla il­ gili malzeme bulunmaktadır.

l�JO O Van-Hakkari sınırındaki Tirişin kaya resimleri merkezinde, Mu­ vaffak Uyanık (Van Hakkari sınırında Tirlşin Ynylusındu Bulunan Kaya Resimleri Hakkında Koloquium Ankara 1968, ayrıca bkz. M. U­ yanı k-Dr. Wilhelm Freh, * Hakkari Sat Dağlarında Gevaruk Vadisi i ­ çinde Bulunan Kaya Resimleri Hakkında Tebliğ Belleten, Cilt 21, Sa­ yı 84 ıen ayrı basım, Ankara 1 957) tararından ıesbit edilen bir çok damga ve işaretlerin benzerleri Orta Asya'da ve Yenisey bölgesinde vardır. Özellikle Prof. H. Vary'nin bulduğu Orhun tipi yazıların soldan birinci harfi, Oarhun (Göktürk) aUahcsinin birinci harfi olan "A"dır­ . Orıa Asya'daki Elegcş yazıtı, Orhun harfleriyle yazılmıştır. ve Kürt­ türkleri hanlığından bahsetmektedir. bu paralellikten bölge halkının geçmişte Orta Ao;ya ile ili�kili olduğu anlaşılıyor (bkz. aşağıdaki re­ sim)

"1

1' t

H üseyin Namık Oa rkun'un kitabında yer alan Yenisey havalisin­ deki me1..ar ta§l:ırının ve Muvaffak Uyanık'ın Tirişin yaylasında (Van Hakkari sınırı) bulduğu mezar taşının üzerindeki işaretler arasında da


77

T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

benzerlik vardır(bkz. aşağıdaki resim).

ı

o

Bu taşlardan mezolitık çag adetlerinin sürdürüldüğü anlaşılıyor. Peleotik çağ insanı, bedeninden başka bir de ruhu bulunduğunun far­ kında değildi. Ziraatın başlamasıyla mezolitik çağa girildi. Bu devre­ de i nsanlar ruh fikrine ulaştılar. Bu sebeble ölülelerinin, ruhun meka­ nı başlarını batıya doğru gömdüler. Tirişin mezar ıaşı, ka rayı sembo­ lize eden daireler ve yuvarlakların yer aldığı mezar taşı tipine örnek­ lir ve Yenisey mezar taşlarıyla aynı kültüre a iuir.

KOÇ-KOYUN MEZARTAŞLARINDAKİ DAMGA VE FİGÜRLER Koç ve koyun mezar taşları bilhassa Doğu Anadolu'da çok sayıda bulunmaktadır. Batı Anadolu'da ise az sayıdadır. Anadolu'daki •koç ve koyun heykelleri genellikle açıkta ve yere çökmüş bir şekilde yapıl­ mıştır. • Aı heykelleri ise ayaktadır. Sade bir şekilde işlenmiş bu hey­ kellerin büyük bir kısmının üzerinde çeşitli eşyalara ait kabartma ve­ ya oyma figürler görülür. Bunlar arasında •kılıç, eğri kılıç, hançer, bı­ çak, sadak, çcvgan(çögen), kalkan, tüfek, dokuma tezgahı, şiş, herek, çatal, çeşitli hayvan, bitki figürleri oldukça boldur. Azerbaycanlı ilim adamı Rasim Efendiyev, "Daşlar Danışır. Ncolıtik Devrinden XIX. yüzyıla dek" (Kençlik, Baku, 1980) adlı araşıırmasında, bu figürlerin


T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN AN ADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

78

yalnızca bezek(süs) olarak değil, oraya defnolunmuş şahsın cinsi, ha­ yatı v e mesleğini de belirttiği ileri sürürek "ekseri mezar taşları üze­ rinde, gençliği, şecaati gösteren kılıç, kalkan, at koç, kastala; h ürmet­ li büyük bir şahsın veya din adamlarının mezar taşlarında ise tesbi t kandil vb. gibi eşyanın kadınlara ait mezar taşlarında ise, iğne, sap, küskü gibi resimlerin yapıld ığını" yazmaktadır. Ömer Kemal Ağar "Tunceli-Dersim Coğrafyası" (İstanbul 1940) adlı eserinde, Dersimlilerin mezarlarında koç resmi bulunduğun u , mezarlıklara koç başı, koyun resmi ve heykelllerinin yapılmasının bir gelenek halinde olduğunu ve b u koyun heykellerininin her iki tarafı ­ n a mezarda yatan kişinin hayatta iken yaşayışını canlandıran şekiller yaptıklarını yazmaktadır. B u şekillerden kılıç, at ve tüfeğin o kişin i n yiğitliğini ibrik v e tepsinin ise cömertliğini ifade ettiğini kaydetmek­ tedir(s. 25). Arkadaşımız doç. Dr. Abd ulhalfik Çay, "Anadolu 'da Tilrk Damf:ası. (Ankara 1984) adlı çok değerli eserinde bu ko­ nuya temas ederek, bazı Tunceli köylerindeki mezarlardan alınan bu tür heykellerin bulu nduğu yerler hakkında geniş bilgi vermektedir. Bu listeye arkadaşımızın araştırma yaptığı tarihten sonra Tunceli Valisi Sayın Kenan Güven tarafından, yörenin bazı mezarlıklarından getir­ tilerek vilayet konağı önüne yerleştirilen "koç-koyun" ve burada bah­ sedilmeyen "at" heykellerini ilave etmek gerekir. Bu heykellerin üze­ rinde bulunan tüfek, kılıç gibi motifler tarafımızdan çizilerek resme­ dilmiştir.

Koç Koyun Meselesi "


79

T.G Ü LENSOY/ ORl-IUN'DAN ANADOUJ'YA TÜ RK

DAMGALARI


T.GÜLENSOY/ ORl-IUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

80

Daykal bölgesindeki meı.ar ta§ların<lan biri_(Okladnikov, Sibcria;Esin, levha XIV/c Not: Soldaki yay ve üç ok, arih-i ı\J.j Sclçuk'taki YÜREG İ R boyunun damgası ile benzerlik göstermektedir-

r


81

T.GÜLENSOY/ ORHUN°DAN ANADOLlfY A TÜRK DAMGALARI

ANADOLU'DA TÜRK DAMGALARINA ÖRNEKLER AVŞARLAR23

� . � """f lıd.Stırı,.l. ,-

/b rııh im

p•�dlıtr

X Kocaıncıllılcır W Kıllılcır

Ka ra bl.l cloı k

btlltr"e

il!.A§ Jellı.r ,/

Jk,, i nı: Al!j<ır a�ircıinin Kıtyscri-Sivııs-Kahranıannı;ıra� yöresinde dağıh�ı.

23 Yusu[ Durul. .. Afşarlar ve Dokumaları,. il. Millcller Arası Folklor Kongresi Bildirileri, c. V. MııddiKülıür, Ankara 1983, s.76-78.


T.G Ü LENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜ RK DAMGALARI

GAZİANTEP EŞRAFININ DAMGALARI 24

+

t .o

*

ı

()

f 1' � ,,

9

ao

;J J \t.: O> '{ & ' �

x

Resim: (Al i ) Rıza Yal�ın. J\nadolu'da Türk Damga ları, Uurs;ı 1 94�. s. 26 24 AR.Yalgın, Anadolu.da Türk Damgaları, IJursa

1943, s.26.

"


83

.

T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TURK DAMGALARI

m re '<'

ı

1

"

v o

f

~

§

2o

o

\1

~

• �

~

00

'

'


T.GÜLENSOY/ ORHUN' DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALAH.I

84

(Ali Rıza Yalgın tarafından 1 940'1 ı yıllarda Gaziantep'te derlenen bu damga işaretleri, yerli esnaf tarafından "mahra" tarın muhtclif yeF terinde "külek"lerin üstlerinde kullanılmıştır. Mahalli ağızagöre •mahra "dibi dar, üstü geniş, kavak tahtasından yapılan bir örnek sandık" "' külek (çatı da denir ) "Anadolu'nun pek çok yöresinde "'şinik adı ile bilinen ölçü kabı" manalarına gelmekte­ dir. Eskiden yerli esnafın ölçü işlerinde kullandıkları bu kaplar üzerin­ de, malk sahibinin kimliğini belirleyen, çoğu zaman manalı damgalar bulunmaktayım mış. Bu damgalar, ölçü sah ibinin kimliğini belirlediği için, bozuk veya hileli çıktıklarında, yine çarşı �nafı tarafından ceza­ landırılır haua meslekten bile atılırlarmış. Bu damga i�lemlcrinin Gaziantep esnafı arasında MJa kullanılıp kul­ lanılmadığını bilmiyoruz. Çeşitli damgaları üzerinde taşıyan •mahra­ ların ve *küleklcrin de sa hipleri gibi tarih sayfalarının derinliklerin­ de kaybol mu� olmaları ihtimali bile insanı üzüyor. Pek çok tarihi folk­ lor malzemesini bağrında barındıran ve yaşatan Gaziantep'in "da m ­ ga"larının izlerini anıştırıp, ne kadarının yaşadığını ortaya çıkarmak yörenin folklorcularına düşen milli bir görev oluyor.


8S

T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

BURSA ORHANELİ, KARACABEY, MUSTAFAKEMALPAŞA DAMGALARI 25 DAMGA

~

30 CJ

ı'Vı

\. l/ •

MANASI VE KULLANILDIÔI YER

Duvarlarda; baş� giyilen tekkelerde

KU LI..ANAN BOY VEYA AŞ İRET

Elbeyli(Gazian tep)

....

(aynı)

Elbeyli (Gaziantep)

Duvarlarda ve ev eşyalarında mukaddes bir süs ve nazar tılsımı olarak.

Elbeyli ve Türkmenler (Gazian tep)

Duvarlarda ve ev eşyalarında hasta!ıklar için.

İskan Türkmenleri (Gaziantep)

,..

v

\0

~

Karalar aşireti (Adana)

Karalar aşireti Karalar aşireti.


T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGAI.ARI

DAMGA

t t A

MANASI VE KULI..AN ILDIÖI YER

Murat camii çinisinde görülmüştür (Bursa),

Zeyniler camiinin kıblesinde duvara kakılmış mermerin üzerindedir (Bursa)

( Bursa)

)( ~

~

KULI..ANAN BOY VEYA AŞ İRET

Kayı

Bayat

Bursa'nın Fodra köyün d e bir şahsın öküzlerinin alnı.

86


87

T.Gi"ILENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

DAMGA

\VI

tın. t115

MANASI VE KULLANILDIÖI YER

(Bir kasketin içine parmakla aşı boyası kullanarak çizilmiştir). At damgası.

Büyük bir küpün üzerindeki kitabenin altında görülmüştür. Atın sol sağrısına vurulmuştur (Karacabey)

KULLANAN BOY VEYA AŞ İRET

Artuklu

(Çarşamba kazasından Adana'ya getirilen atta görülmüştür).

Peçenek(?)

Kaflcas.

Bursa Yıldırım Camii- Bayat. nin dış revaklarının sağ ve sol stalaktitlerinde.


T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA lÜRK DAMGALARI

DAMGA

wv �

q:

o o

e

,_,

MANASI VE KULLANILDIGI YER

Bursa'nın Dansan köyünde bir ine· ğin sağ sağrısında görülmüştür. Bursa Samanlıköyü

KULLANAN BOY VEYA AŞ İRET

kış. Orhun alfabesi.

Alka-Evlü (Hünernameye göre)

Alka-Evlü(den bölünmüş bir oymak) Çavuldur.

Bursa Fodra köyü.

Bursa Yöresi.

Bursa Fodra köyü. Domaniç Haymaana türbesinin bulunduğu Çarşamba köyü.

1

1

Bursa Yaylacık Köyü.

Bursa Kayapa köyü

!

kış. Yenisey (a,e).


89

T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TIJRK DAMGALARI

DAMGA

®

.x

v

j

'€ �

MANASI VE KULLANILDIGI YER

KULLANAN BOY VEYA AŞ İRET

Karacabey Akçakoyunlu köyü

Karacabey Beylik köyü

Dodurga

Mustafakemalpaşa Mudam köyü Karacabey.

Alkaevlü

Karacabey Voyvoda köyü.

Yüreğir

Mustafakemalpaşa F.skimezarlık köyü

Alka-Evlü (damgasına benziyor)

Mustafakemalpaşa A-

\W.. l<AV.ii

Kınık (damgasına benziyor) -�

-


90

T.GÜLENSOY! ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

MANASI VE KULLANILDIÔI YER

DAMGA

' '

'

&c '='

(!)

E-

H

.ı:;;

Mustafakemalpaşa Yumurcaklı Köyü.

KULLANAN BOY VEYA AŞ İRET

DLT'deki Eym ü r damgasına benziyor.

Mustafa Kemalpaşa Kum Köyü

Mustafa Kemalpaşa Müdam köyü

Karacabey İsmet Paşa köyü

Karacabey

DLT deki Eymü r damgası. HünernAme'deki Yapırlu ve DLT'deki Yüregir damgasına benziyor.

. M. Kemalpaşa Kum köyü

Mustafakemalpaşa Dümberiz Köyü


T.GÜLENSOY/ORl· I U N"UAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALAR!

DAMGA

'\11

<D '\Jf

v

..u

c.J

l/J\

MANASI VE

KULLANAN BOY

KULLANILDIÔI YER

VEYA AŞ İRET

Kırgız hanları ile Kırım Han, Mengü Giray'ın damgası

M. Kemalpaşa (Yay ve ok şekil)

M. Kemalpaşa

?

Kum Köyü

Kırgız ve Kırım damgaIarına benziyor.

Karacabey Ova Esemen Köyü

M. Kemalpaşa Dümberiz Köyü

M. kemalpaşa Ova Ese- Bozulmuş bir Bayındır men Köyü damgasına benziyor. M. Kemalpaşa Müdam Köyü

Karacabey Keşlik Köyü

1

?

DLT'deki Salur Damgası

91


92

T.GÜLENSOY/ORHUN"DAN ANADOLU "YA TÜltK OAMGALARI

1 ı rrr DAMGA

3

ı Jio

x

~ ~

MANASI VE

KULLANILDIGI YER

KULLANAN BOY VEYA AŞ İRET

Karacabey Akhisar Kôyü

Bayat

Karacabey Yumrucakh Köyü

DLT'deki Alayuntlu damgasına benzemektedir.

Karacabey Beylik Köyü (Martalası imi).

M. Kemalpaşa Kum Köyü.

Karacabey Akhisar Köyü

Karacabey Akçakoyunlu Köyü Rumeli'nin langaza kazasından Karacabey'in Yurucaklı köyüne getirilmiştir.

Dodurga

Çavındır


T.GÜLENSOY/ORHUN'DJ\N ANADOLU'Yı\ TÜRK DAMGALARI

DAMGA

El j

T

:f

MANASI VE KULU\NILDIGI YER

KUI.l..ANAN BOY VEYA AŞ İRET

Karac8bey Voyvoda kOyü.

M. Kemalpaşa Yumrucaklı kOyü

DLT'deki Avşar damgasına benziyor

M. Kemalpaşa Orman- DLT'deki İğdir damgakadı köyü sına benziyor.

Bursa yöresi (At damgası)

Langaza (Rumeli)' dan M. Kemalpaşa Çeltikçi köyüne getirilmi.ı.

Karacabey İsmet Paşa KOyQ

Çebni

(Yürük)

93


T.GÜ LENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRKDAMGALAJt 1

94

DAMGA

~

~

t

VA

tr -

-

MANASI VE

KUlLANll.DIÔI YER

KUUANAN BOY VEYA AŞ İRET

Karaabey Şahin Köyü

(Ters çevrilmiş) Yıva damgasına benziyor:

M. Kemalpaşa Ovasemen köyü

DLT ve Reşidüddin'delci Beğdili damgasına benziyor.

M. Kemalpaşa Ormankadı köyü.

M. Kemalpaşa'ya bağlı Çepni köylerinden birine ait.

Karaabey Akhisar köyü

Karaabey Dümbe Köyü.

1

1


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALAR I

95

KULLANILDIGI YER

DAMGA

Bir çıkrığın üzerinde olup, eğri kılıç şeklindedir.

1\ ~

Kilis ve civarında kullanılan bu damga bir düğün evi kapısının iki yanına boya ile çizilmiştir

1

r:JO l C;) <

d C!J <I)

-

Kurukandıl yayalasında kullanılan damgalar

1

1


96

T.GÜLENSOY/ORH UN'DAN ANADOLU"YA TURK DAMGALAl< I

DAMGA

C TW VS H

KULLANILDIGI YER

w 111 '

Bingöl-Karlova CİBİRAN a§ireti damgalarından örnckler(Bu damgaların manası yoktur. En çok kullanılanı

T

i�aretidir.)

Cibiranlılarda sığırın yanağına vurulm uş"doğme" (damga) işa­ reti.Önden alına yapılmaz.


T GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGAl.ARI

AT DAMGALARI ÜZERİNE Türkler tarihleri boyunca ata gereken önemi vermişler, bu hayva­ nın etini ve sütünü vazgeçilmez bir gıda maddesi olarak kullandıkları gibi, savaşlarda da attan yararlanmışlardır. Çin tarihlerinde adı geçen kısa bacaklı fakat süratli atlar, Türklerin yetiştirdiği atlardır. Türkler Anadolu'ya geldikleri zaman da yanlarında at vardı ve A­ nadolu'nun fethinde de yine attan yararlanmışlardı. Köke çok eskiye dayanan Türklerdeki at yetiştirme geleneği yıllu yılı Anadolu'da devam etmiş, Osmanlı ordusundan sonra Türkiye Cumhuriyeti ordusunda da süvari birlikleri kurularak, Kurtuluş Sava­ şında öteki birliklerin yanında yer almışlardır. Bugün yalnız Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'nın bünyesinde yer alan süvari bölüğünün dışında pek fazla birlik kalmamıştır. Askeri birliklerin dışında, Anadolu'nun pek çok yöresinde, "cirit" oyunu için kıvrak ve hareketli atlar beslenirdi. Her yıl ananevi olarak yapılan cirit oyunlarına pek çok köy, kasaba ve il merkezlerinden ya nşmacılar katılırdı. Cirit atları sırf bu yarışma için yetiştirilir, bunun dışında herhangi bir .iş için kullanılmazdı. Bugün yalnız Erzurum ve Konya'da, senenin muayyen günlerinde, eski Türk ananesini yaşatmak maksadiyle yapılan cirit oyanları dışında yarışma yapılan yer yok gibidir. ·

Bundan yirmi-otuz sene önce, düğün ve bayram vesilesiyle yapılan bu ata sporu, artık özel gün gösterisine dönüştürüldüğü için genç Türk nesline tamamen yabancı kalmıştır. İşte, Türk orduslindasüvaribirlik.lerinin bulunduğu, hemen hemen Ahnadolu'nun pek cok yöresinde "cirit" (diğer bir adıyla"değnek") o­ yunlarının oynandığı günlerde, devlet veya şahısların haralarında cins atlar yetiştirilir eski bir Türk geleneği olarak da bu atların sağrılarına, atlardan kalma"damga"lar basılırdı. Rıza Nur tarafından Sinop yöresinden tesbit edilerek yayınlanan


98

T.

GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'Y A TÜRK DAMGALARI

"Tamga ou Tag Marque au Fer Chaud a Sinope" adlı makalede bu ko­ nuya temas edilerek, damgalardan örnekler verilmiştir (Journal Asi ­ atique, c.212, Paris 1928, s. 148-1 5 1). Türkçesi "Sinop at damgaları" adıyla "Konya" mecmuasında ya­ yınlanan (yıl V, sayı36, 1941, s.13- 17) bu yazıdan sonra, at damgaları meselesine temas eden Şükrü Elçin, "Türk Etnoğrafya dergisi"nin V I. sayısında "At damgaları" adlı kısa bir yazı yayınlamıştır. Elçin bu ya­ zısında, pek çoğu birbirine benzeyen, doğu Anadolu at damgaların1.lan örnekler vermiştir. Şimdi pek çok geleneğimiz gibi at besleyiciliği de artık tarih sayfa­ larına gömülmek üzere olduğu için, Rıza Nur ve Şükrü Elçin'in tesbit ettiği at damgalarını belirtilen yörelerde arayıp bulmak imkıtnsız gi­ bidir. Gerek ekonomik sebebler, gerek at gibi özel bakım isteyen asil bir hayvanı besleyip büyütecek yerlerin gittikçe azalmasından dolayı, atla birlite"damga"lar da kaybolmuştur. Resim: Şükrü Elçin'in yazısındaki damga örnekleri Kars-Porsuklu: Sarikamış: Sarıkamış-Divik: Erzurum-Varkanut: Ardahan Posof: Yusufeli: Şavşat: Şavşat-Atalar:

"' � * • �

AX

.

\\\

Af O

• � * C) O N M C E' L ec uz av \) �

111 5 o M a o c M

o


99

T.G ÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜR K DAMGAl.ARI

Artvin-Ardanuç-Gevacık: Kars-Göle-Zaut:

X \/

't

He N Y l< M A •••

a)

b)

c)

T Resim: Yalgın'Jn tesbit ettiği at damgaları a) Çarşamba kazasından Adana'ya getirilen bir atla görülmüştür. b) Karacabey'de bir atın sol sağrısında görülmilştilr(Kallcas) c) Bursa yöresi (Çebni).

BAYAT BOYU DAMGALARINA ÖRNEKLER

a)Bursa Yıldınm Omii'nin dış rcvaklannın &ağ ve sol dik.it-sarlutlanna konulan çifte BAYAT damgası


1 00

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

_b)

Bursa İkinci Murat Cfiınii'nin cümle kapısı, Orhan Cfimii'nin duvar

silslemeıerı ve Çelebi Sultan Mehmed'in türbe kapısındaki BAYAT damgası.

c) Bursa yazıtlarında BAY .;.T c.Jıı mgası

d) Konya-Karaınan'daki İbrahim bey imaretinin mınaresinde HAYAT damgası

a: . .'ork ıllslemc Hrıatında BAYAT damgaaı . ' Damp, genellikle iç içe ikiı �in:

içine abom&k.C*-ır.)-


T.GÜLfl.NSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGAI.ARI

b:

Türk mimarlık sanatının süs­

leme ötesi olan

Resim: Mehmeı Ayd ın, Bayar Boyu ve O�uzlar ın

Ank ara 1984 , s.83

Tarihi.

101

BAYAT damgıısı.

l{n.ırn; Mılıtllan ona: Hın yılıı ıııt Alıun Yış mezarlarında bulunan, Kağ­ nılı boylannın kullandığı ve üzerine çadır dikilen dört tekerlekli kağnı kalıntısının ü­ zerine gerilen renkli keçelerden müıeşekkil ça­ dır örtüsündeki motifin büyütülmüşü (Ruden­ k<ı, Pzyryk; Esin, levha V l l l/b).

Resim: Abakıı n boyundaki yeni bakır devrinden kıtlma mezar­ larda bulunmuş bir bakır ko la

(Radloff, Sibirya'dan, i l, s. 1 38139).

ff,?r iki şekil de BA YA T boyu danı­ f?asın.ı çok benzemektedir.


102

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

Resim: Kökıürk devrinde Buhara ilin­ de basılan "TürkMeliği" denilen Buharhud­ aı BfdQn ve eşi Kabaç Haıun'a atfedilen sik­ kelerin damga bulunan arka yüzü. Ön ıar­ fından kadın ve erkek yilzleri vardır. (Simir­ nova, Pencf kend, res.52;E. Esin, levha LXV/C)

Resim: M.VII-Vlll. yüzyıllar­ da Taşkent Türk Tudun sülAlesi­ nin sikkesindeki damga. (Simimo­ va, Pencikend, res. 39 a; E. Esin, Levha LXl/b).

Resim: Üzerindeki "wr w le" yazısından, Halaç ordusunda ba­ sıldığı anlaşılan M.VIl-VIII. yüz­ yıldan kalma Türk sikkesi. Bunun­ la Halaç boyunun damgası öğrenil­ misıirfSimirnova, Pcıı cikend, res.

50; E. Esin, levha LX l/c ) .


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

103

Resim: Arka yüzünde

atlı tasviri bulunan M. VI1-Vlll. yüzyıllardan, Halaç damgalı Türk Sikkesi. (Si­ m i mova , Pencf kend, res . Si; E. Esin, Levha XLUd.)

Resim: Kök-Türk dvrinde, Vll-VllI. yüzyıllarda Türkistan'da basılan ön yüzü hü­ kümdar tasvirli, Halaç damgası olan Türk sikkesi ( S im i mova , MIA, res. 47; E. Esin, Lev­ ha XLIUa).


104

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜ R K DAMGALARI

Resim: Karluk çağı çanak ve çömlekleri üzerindeki şekiller


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGAl.ARI

105

b

a

Resim a : Oğuzlar sanılan "ŞOI" (Ç�r) Türkleri M. 716'da Müslüman olunca Curdin 'ın kuzeyindeki D.ihistan'da kalan gayr-i Müslim Oğuzlara karş�yapılan "Ribat Dilı>tlln­ " ın IX. yiızyıldan kalan kısımlarından olan "Şfr-i Kebir" türbesinin kubbe altı duvarla­ nndaki motiflerden ikisi. (Pugaçenkova'nın Daxistaıı adlı eserdeki resimden tararımız­ ca büyütülmüştür). Resim b : Sivas, Çifte Minareli Medrese palıııct örneklerinde. (Motiflerin benzer­ liği dikkati çekmektedir).

Resim: Kem bölgesindeki Suluk'da M. IX-X. yüz­ yıldan Kırgızlara at[ediicı. ':.:-ya resimlerindeki alp tasvirinde atın sağ sağrısındaki şeklin büyütülmü§ü. (Kiskv, MIA, 9; E. Esin, levha XLVl/b).

Resim: Zcrd§an kıyısında Ü skü­ dar'daki tahta mescidde, " 1-lll kllni Türk" devri tahta mihrabda bulunan moııf. (Esin, Levha CVl'den büyütül­ müştür.


106

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

.

ANADOLU'D A iMLER


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

107

ANADOLU HALI VE KİLİMLERİNDE İM'LER iM kelimesi Divanu Lugati't-Türk'de geçen orta Türkçe bir keli­ memiz olup, "parola, orduda başbuğun askerler arasında silah ve kuş adlarından birini belge olarak koyduğu kelimeler" manasına gelmek­ tedir. Bu kelimeden: imlelmek göz kırpmakla ve u na benzer şeyle işmar olunmak(I,

296).

imlemek işmar etmek, işaret etmek, göstertmek(I,82,287,288,III,

84,295,31 0)

imleşmek işarelleşmek(I,242) yimlemekbkz. imlemek

fiileri türetilmiştir. Eski Türkçede im kelimesinin em gibi "ilaç" manasına geldiği b� linmekle beraber, Orta Türkçede ne zaman ve nasıl anlam kaymasına uğradığı hakkında bilgimiz yoktur. İm kkilemesi Divılnu Lugılt't-Türk'le aynı yıllarda kaleme alınmış olan Kutudgu Hilig'de de geçmekte, yalnız, imlemek işaret etmek, göstermek imi bir Aralarında gizli anlaşma olanların her biri, imi bir etmek Birlikte hareket etmeyi gizlice kararlaştırmak şekil­ lerinde kullanılmaktadır.

Eski Anadolu Türkçesi'nde (XIV. yüzyıl) ''işaret, nişan, parola" manı'isında kullanılan "im" kelimesi (bkz. Tarama Sözlüğü III, s. 2066) Anadolu ağızlarında da im İşmar, işaret (Avşar, Daday) (H.Z. Koşay -İ. Refet Işıtman, A­ nadilden Derlemeler, Ankara 1932, s. 186 a). im etmek belirtmek (Yenişar-Şarkikaraağaç-Isparta)(Derlcme Süzlüğü, EK 1, s. 4524 a)


108

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALAR!

şekillerinde kullanılmaktadır. Anadolu'nun bazı yörelerinde "motif,. yanış" adıyla da bilinen "im" kelimesi, bugün sanat tarihçilerinin kullandığı bir terim-kelime olarak yerleşmiş bulunmaktadır. Türk damgalarını incelerken pek çok ongun'un önce resim, sonra da birer piktogram olarak kullanıldığına işaret etmiştik. İşte, Orhun' dan Anadolu'ya uzanan zindrin, çeşi tli yörelerdeki farklı fakat temel­ de aynı şekillerini bu im'lerle tanımlayabilmekteyiz. Anadolu'nun hemen her köşesinde, halının yanında kilimler de büyük değer taşırlar. Renk ve Kompozisyonlarıyla, motiflerinin biçi­ mileriyle ve *im (amblem veya damga) !arıyla Anadolu kilimleri, ge­ nellikle göçebe hayatına uygun çadır, ev döşemesi ve tarım i§Çiliğinde kullanılabilecek niteliktedirler. Köy el sanatları gurubunu teşkil eden bu etnolojik malzemelrein yaratıcıları, Afşar, Türkmenler, Şavaklı ve Beri tanlı Türkmenler, Yörükler; daha açıkcası, Anadolu'nun ovasın­ da ve yaylasında yaşayan Oğuz Boylarıdır. Anadolu'nun bağrında yaşayan göçebe aşiretlerinde kilimlere uy­ gulanan renk ayı rımı değişik özellikler taşırlar. Mesela Türkmen, par­ lak kırmızı rengi ku llanır. Yörük, koyu fes rengini seçer. Afşarlar ise gül kırmızıyı seçer. Türkmen'in sarısı ile Yörük'ün sarısı Afşarın ye­ şili ayrı ayrı tondadır. B u Türk boyaları, tabi1 çevre, sosyal ve ekonomik şartlar, dini inanç ve zorlamalara rağmen yüzyıllar boyunca aynı karakteri koruyabilmiş­ lc.r; gelenek ve göreneklerini zedelemeden sürdürmüşlerdir. Afşar, Şavak ve Beritanlı Türkmenleri ve Cibiranlı kadının giyi­ minde, evini döşemede kullandığı kili, cicim(çecim ), çul, zili ve çarpa nalarda bu özellikler kolayca görülebilmektc<lir. Anadolu göçerlerinde veya yarı yerleşik olanlarında, aynı dokuma tezgahı ve tekniği kullanıldığı halde, aşiretlere göre fa rklı kompozis­ yon, motif ve renk ala meti görülür. Motifler arasındaki boşlukların düzen i , motinerin yerleştirilmesi ve renklend i ri l mes i kendi karakter­ leri içinde şaşırtıcı derecede güzeldir. Bu konudaki çalışmalarıyla ya­ kından ıanıdığımrz Yusuf Duru, derlemelerinde 3000' i aşan motifi


T.G Ü LENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜ RK DAMGALJ\Rl

109

bölge, aşiret ve obalarına göre ayırdığını belirtmektedir28 Durul'un beyanına göre, aynı motifin aşiretlere göre değişikbiçimilerde uygu­ landığı, keza renklendirmede de özellikler taşıdıkları anlaşılmaktadır. Anadolu kilimlerinde, dokumalarında, şema motif ve kompozis­ yon ayrı biçimlerde görülmesi yöre farkına bağlanmaktadır. Mesela, Orta Anadolu Türkmeniyle Amik Ovası Türkmeni, Şavak Türkmeni, Beritanlı Türkmeni, Cibiran Türkrr.eni ve Ege Bölgesi Türkmeni ara­ sında motiflerin biçimlendirilmesi farklıdır. Bu bölüme ekli çeşitli cetveller ve alfabetik albümden de görüle­ ceği üzere, Anadolu kilimleri, motif çeşidi yönünden çok zengindir. Bu motiflerin, yörelere göre de çeşitli adlarla tanımması ve kompo­ zisyonların değişik şekilde yorumlanması, kilimlere ayrı bir mana ver­ mektedir. Yörük, Türkmen, Şavaklı, Avşar kilimlerinde görülen "KOÇ BOYNUZU" motifleri birbirinden ayrı biçimlerde olsalar bile, taşı­ dığı "mertlik, yiğitlik, cesaret" manasında birİC§mektedirler. Bu kom pozisyonların motiflerinin değişik olması, kilimlerin tanınmasında başlıca amil olmaktadır. Afşar, Türkmen, Yörük, Şavaklı kilimlerinde ufak farklarla "uğur ve mutluluk" manalarında kullanılan ve "ELİ BELİ NDE" adı verilen motifler "Koç boynuzu" motifinin sitilize edilmiş şekilleri olup, ufak tefek farklarla "kız"a benzetilmişlerdir. Hatta, Eskişehir Yörüklerin­ de kullanılan "Kaküllü kızlar" motifinin "dedikoducu kadın"ı sembo­ lize ettiği ifade edilmektedir. Yine ekli tablodan görüleeği üzere kilimlerdeki hayvan veya "a­ yak,göz,taban, ağız, diş , boyun" gibi organlarını sembolize eden mo­ tifler de temel yapıları ile ayrı birer özellik taşırlar. Dokumalarda ço­ ğu kez stilize hayvan figürleri sembol olarak kullanılmaktadır. Bu semboller, yerine göre güç, kuvvet, cesaret, bereket anlamlarını taşı­ dıkları gibi, istihza anlamını da taşarlar. Bitki motiflerinden "çiçek, dal gözlü başak, yıldız çiçeği, yaprak, meşe yaprağı, toplu gonca" gibi motiflerin de "bereket ve bolluğu" semboliı.e ettiği görülür. Y ukarıda öı.elliklerini belirlemeye çalıştığımız Türkmen kilim 28

Y.Dunıl, Anadolu Kilimlerinin Teşh isi ve İmler, s.278-287.


110

T.GÜLENSOYIORUUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGAl..AR I

"im"lerinden pek çoğunun Orhun Abidelerindeki damgalar ve Divanu Lugı1ti't-türk'deki Oğuz boylarının damgalarıyla büyük benzerlik gös­ terdiği tesbit edilmektedir. Bu konuda çalışan uzmanların ifadelerine göre, "im"lerin tipim bakılarak kilimlerin tanınması ve incelenmesi çok kolay olmaktadır. İmler, kilimlerin Afşar, Yörük, Türkmen gibi büyük boy; Şavaklı, Be ­ ritanlı, Cibiranlı gibi aşiret ve oba, hatta hangi aileye ait olduğunu gös ­ termektedir.

ANADOLU KİLİMLERİNDE İMLER KULLANAN BOY VEYA YER

KOÇ BOYNUZU

�f ,. �

3- t

··� � -6 � �

YÖ R Ü K

1

w:�®

1

:

1

1

1

CD S.S <M>

TÜRKMEN

i

1

ŞAYAK

ffiJNCELİ

!

KEBAN Yöresi

1

'AVŞAR

1 1

1


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALAR!

KOÇ BOYNUZU

111

KULLANAN BöY

VEYA YER

I

'

-KEBAN yöresi)

� 808 Kqi!c) Koçltru{.

Gôzlü Koçbqı. Toplu Koçt>aııı .

eme l\..UÇI U yanış :

Kız istemede ıKuUanııan. , "koç" boyna.

�-·

;

SİNOP ve çevres i

TUNCELr-"ŞAVAf (Koçlu yanaş örnekleriyle dokunmuş bir halı Harput : Sarıılıatun camii'ndedir.).

\


1 1 :?

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGAl.ARI

KOÇ BOYNUZU

KULLANAN BOY VEYA YER

AFYON-EMİRDAÖ (TÜRKMEN)

ESKİŞEHİR 'ı (YÖRÜK) (1 ,2,3,4, )

SİVRİHİSAR ı(TÜR KMEN) (5,6)


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

ELİ BELİNDE

KULLANAN BOY

f ' •VEYA YER

N İÖDE

1,2,3,:Yörük 4 :Türkmeı ( l :Ciftebelli Kız)

GUNYUZU (TÜRKMEN)

AVŞAK( l ,L,J,4,)

N İGDE-BOR­ ÇUKURKÖY(5)

TUNCELİ (ŞAYAK)

1 1 -�


114

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

ELIBELİNDE

KULLANAN BOY VEYA YER

1 . H ATAY (TÜRKMEN) 2. BALIKESİR (YÖRÜK) ANTALYA 3.Yavuklu aşık

KEBAN YÖRESİ (Elazığ ve Tunceli)

ULUBORLU ( Isparta) (4:Arnan kız)


T.GÜLENSOY/ORl lUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

KİLİM İ MLERİ

AİD OLDUGU BOY

1 DODURGA Damgası

DÖ GER Damgası KEBAN YÖRESİ'n< ait bir damga ŞAYAK TÜRKM EN LERİ Damgası (Titenik) BAYAT Damgası DODURGA ÇEPNİ ALAYUNT

ll5


1 16

.

T.GÜLENSOY/ORHUN.DAN ANAIJOLU'YA TÜnK DAMGALARI

AİD OLDU G U BOY

KİLİM İMLERİ il

iE :C

..._ ., :,s.:J , _

%> @ � .rft

AFŞAR

.i

· � ı- 4 � at

....

-

.

i

YÖ RÜ K

KARABAG

..,t,..

.t & �>

1

1

1 1

1

TÜRKMEN

('2 ,J : Hatay) EVCİLER (Afyon) MUSLUCA

1


T.GÜLENSOY/ORI-IUN'DAN ANADOLU'YA lÜRK DAMGALARI

AVŞAR K İ LİM İLM ELERİ

1 17


MlJT YÖRESİ YANIŞLARI Yanış, kelime olarak Anadolu ağızları nın pek çoğunda " n akı ş " , )'3· nışhımak da "nakışlamak, nakış işlemek" manıilarında kullan ı l ı r. Ya ­ nış, <.!aha çok kilim, a la çuval, kıl çuvalı, iteği, seccade, heyhe, çorap

gihi dok uma türlerinde görülür. Ka rşı lad ığı mana hakımın<.la n "im" i ­ l e hiç hir farkı olmamasına rağmen, pek çok Yörük ve Türkmen oy­ mağı "yanış" kelimes i n i tercih ederler. "İm" kel i mesi "Diva nu Lugati't-Türk'te geçtiği halde, "ya n ış" ke­ l imesine yer veril memiştir. Eski Anadolu Türkçesi metinlerin i n ta­ ranmasıyla o naya kon ulan "Tarama Sözl üğü"n<.le de "ya nış" kelime­ sinin hulunmaması, bu kelimenin <.!aha geç bir devirde ortaya çıktığı ­ n ı göstermektedir. B ize güre kelime yan "yan" ve iş "nakış" kelimelerinden meydana gelmiş o l ı ıı:llı<.lır. N i tekim, el işi " nakış gibi kad ınlara mahsus hazı sa­ na llar", i ğ n : ; ,: i de " kasnak" ınanıUarına kullanılmaktad ır. Ana<.lol u ' n \ ı n pek çok yöresinLle artık çora p, heybe, torha, k i l i m gi­ hi el dokuımı sanat ları <.la kayhol up giııiği, hunları n yerine fabrika işi olanları kıılla n ı l ı<l ığı için, her biri Orta A-;ya Türk kültürüne bağl ı O· lan yanı�larırnız da yok olup gitmektedir. Kilsclerl i , Ceri t ler, Tekeli, Bozdoğa n, Kü rkçü, Hat:ıahmcı l i , De­ mirka pı. El beyli ( İlbeyl i), Balabanlı, Menemenci, Bah§i�, Sarı keçi li, Gem:cli, l-lacıhüscyi n l i gibi, hir kısmı ha l;i yarı yerle�ik, Yürük oymak­ ların ı n yaşadığı M u t yöresinde a ra�tı rma yaparak, bu araştırmasını "Yanı§larımız" a<.lı ile Tiirk Diiny:ısı Ar:ıştırm:ıhırı (nr.34, Şubat 1 985, s. 1 30- 1 50) dergisinde yayın laya n Mersin Halk Eği t i m Merkezi M üdürü H i lmi Dulkadır, hu konuda �unları yazmakıa<.lır: " "Anadolu 'da

ilk yerleşim alanlarınm

ovalık

höl1:elerde kıırııldııf:ıınıı

hi/�yorıız. Oymaklar, yazın onılara yakın yıik.lek yerlerde yaylanıak((I i ­

lııısııs A .ıya 'dak i lıayı-ancı/ı{:n ha{:lı konar-1:öçer lıaymın bir de­ Konar-1:öçer lwya11a e�ym1111 lıam maddesinin ((lbiata ba{:lı kalması, eşyayı sınırlı tıımı{:ıı gihi, yine hıı lıayaw ııy1:ıın hiçinıde doJ.,iıı­ rııp 1:eliştirnıiştir. Yaııışlarını ız, h t ı seyir için de Orta A,S)'ll 'dan A n adolu ·­ ya 1:imıiş, asırfm·1:eçnıesine ra�me11 de(;iştirilmeden bir kalıp lıfılinde nı ıı ­ diler. Bıı

wımıdır.

lıafaza edilmiştir.

Öyle ki, oyn ıcıklamı ıızı111 yıllar birbirinden uzakta ya -


T.GÜLENSOY/ORHUN"DAN ANADOLU"YA TÜRK DAMGALARI şanıış olanlarında, yanışlarınıızın aslının muhafaza edildiffin i f:örmektlf yiz. Yanış, Fransızca "motif " kelimesinin Türkçe karşılığulır. Halı, kilim dokıınuısı daha umumi bir şekilde dokumacılık ile ilf:İli çalışmalarda bu Türkçe kelimenin kul/anılması yerinde olacaktır.

Usta-çırak i lişkisi içinde küçükleri n, anneleri ve ninelerinden, do­ kunurken takip ettikleri yanışlar hafızalarına yerleşmiştir. Is tarın ba ­ şına oturduklarında, ezberlerindeki b u yanışları kullanmışlardı r. Esa ­ sen, bilinmeyen bir yan ışın dokumaya yerleşti ri lmesi zor olduğundan zaman kaybı da fazla ol maktadır. Oysa, Türk kadınının içtimai haya­ tında zamana ihtiyacı vardır. Tin sayarak, yanı§ yerleştirmek uğraşa­ mayacağı bir husus tur. Dokumalarımızda, sadace renk uyumu değişiklik göstermektedir. Bu husus, eşyada dokuyucunun kabiliyeti nisbetinde sanat değerini gösterir. Diğer bir mesele muhtemelen bölgelere yerleşmiş oymakla­ rın aynı ya nışı değişik renklerle ortaya koymalarıdır ki, bu, o bölgede yetişen bi tkilerden elde ettiği boyalardan kaynaklanır. Yanışların, çeşitli dokumalarda kullanıldığını görüyoruz. Bir kaç yanış dışı nda her hangi bir türe ( kilim, heybe, seccade, iteği vb.) has olanı yok denecek kadar azdır. Ozü değiştirilmeden ebat olarak kü ­ çüllme-büyütme yapılarak çeşitli dokuma türlerinde kulla n ılan bu ya ­ nışların tama mı na yakını, yöremizde tesbit ed ilmiştir. Sunacağımız bu yanışların sadece isimlerini vermekle yetiniyoruz. Esasen her yanış o­ kuma-yazma bil meyen Türk kadının d uygularının ıstara teza h ü rüdür. Hangi ya nışı n ne tür bir d uyguyu if:lde ettiğini izah, artık m ü mkün ol ­ mamaktad ır. Bu gün yanışların asıl ad ının dahi unutulmakta olduğu ­ nu görüyoruz. Bu gerçek, değişen içtimai yapının bir gereğidir. Kısa ­ cası, ya nışlarımız üzerine her hangi bir yoruma gitmek için geç kalın­ mı§t ır. B u kon uda yapılacak ısrar, hatalı neticeler doğurabilir. Hacıahmetl i'de dokunan ve "kadın bastı çul" olarak da adlandırı­ lan "boğazı armutlu kilim" tahlil ed ild iğinde, kilimin ve diğer bütün dokumaların dört kenarı banllar halinde "kenar suları"yla çevrili ol­ duğu görülm üştür. Kili min ortasındaki ana yanış, simetrik olarak genişler. Solda gö­ rülen üç adet "boğaz armudu" yanışı, d iğer ana yanışların birbirinden ayrılmasını sağlar. Ortada kelebek (yıldız), uçlarında birer nokta halinde ku llanılan '\:ı ndık" 7 adet üstte, 7 adet de al ıta olmak üzere "V", " " şeklinde sıralanmış toplam 14 armut, kelebeği kalın bir "


120

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALAR!

çizgi halinde çevreleyen "tahril" ve kelebekle tahril arasında kalan boşluklar da "döşşek" olarak adlandırılmıştır. Dokuyucu bu yanışla­ rın adlarını sürekli kullanmak zorundadır. Zira, başka bir dokuyucu kendisine yardım ediyorsa ve yanlışlık yapmışsa, bu isimleri söylemek • suretiyle hatanın nerede yapıldığı gösterilmektedir" ..

·

H.Dulkadır, ayrıca, deli zili kilim, sarı çatma kilim, eli böğründe, goltuğu bohçalı, küpe, boynu eğri, heykel, boncuklu, eşek dişi, saksa­ ğan, koleder, sındı kulpu, pürlü yanış, bıtırak, turunç, sarı yanış, kö· pen yanışı, sarılı yanış, kilim ayağı, aslan ağzı, kıvrım, Goçali, aklı ya-, nış, maya gözü, parmak, kıvrımlı veya pense, farda ( ferda), yarım ta ­ rak saksağan, koç boynuzu, kurbağacık, çilgilli yanış, tazı kuyruğu, sız­ gıç, yöröv farda ( yörev "ters"), çubuk, kutu suyu, sığır sidiği, çakmak, oyulgama, karagöz küstü, yar yara küstü, boynu eğri, ala boncuk, eli belinde, eğer kaşı, mor kulak adlı yanı§ adlarını vererek tariflerini yap­ maktadır.

MUT YÖRESİ YANIŞLARI

hnn cuklu

aklı yanı� -

ala boncuk

boynu eğri

!i S S ! çakmak

aslan ağzı

ro�ro çingillf yanı�

bıı ırak eli belinde

döşek, bkz. eğer ka�ı

çubuk


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

egcr Ka�ı

eşek dişi,

bkz. si nek kanadı farda

goçali (Koç Ali)

heykel karagöz kıvrım kıvrımlı (veya pense)

kekl ik ayağ kilim ayağı

�·

ccm . •-•

..z.

121


T.GÜLENSOY/ORI IUN"DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALAR!

1 22

� �

t} ** /�ıf••, /.'

·,-

.

..,.

parma k

koç hoynuzu

pürlü ya n ı� kolcuor saksağan sarı ya nı�

küpen yanı�ı

, ,·

,)

(t "\li/

�l "

. . . �

-�)t�·� g11111111ıımınım

=xc ' \

\

sarılı ya nı�

kurbağaçık

k11 1 u suyu sığı r sidiği sınd ı kul pu sızgıç

küstü maya giizü nıorkulak

00

<<9) �

�� �" / � .:«� ,'..,Y,, ·J'<v/" ·.

'V

�x� � ·�· ' l !V -. .- ·"

�{""'

._.;�� -=:� J-·tf'"' �

c�ck d i�i si nek ka nadı uyu lgam:ı

•.

'

,('.>'AN',<:-.Y,,(\,;I"


T.GÜLENSOY/ORHUN'Dt\N t\Nt\DOLU'Yt\ TÜRK Dt\MGt\Lt\RI

tazı kuyruğu

turuç

varım tara k saksağan

var yara küstü

yöröv farcla

123


1 7.4

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU"YATÜRK DAMGALAH I

HARMANDALI OBASINDA KİLİM YANIŞLARil

, Sinek ya nı§

\-3<.Jır tokmağı yanışı

Gül Yanısı

. Kclctıck Yanı�ı

Keten yemı&

Cakmak yanı�ı


T.GÜLENSOY/ORHl JN'DAN ANADOLU'YA TÜRK D AMGALARI

i L�

Çak mak yanı § ı

Gül yanışı

Yay yanış

Karnı yarık

Bı ırak yanışı

Çifte yay yanışı

Çıgırgan yanışı Resim: AR. Yalgın, Cenupta Türkmen Oymaklaw il; Ankara

1977' s. 461 -462.


1 26

T.GULENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU YA TÜRK DAMGALARI

ANADOLU KİLİM İMLERİ NDEN ÖRNEKLER

li

Akrep

·=

Akrep ayağı

* aıfE

Ayı taban

ı Ayna

!)A

Ayrı k bacak

�·

Benekli M uska

...

Bulkağı •

.....,.. � ,..

Bulut ve yıldız


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ı\NADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

Çakmak Çapraz

Çengelli çapraz

Çiçek

Dal

Deve boynu

x

�.t

•AK

ı •

� 0/0 (1)

(Savak Kilim Motift) (Şank killıu mo ttri)

Dikenli Kıvrım Di kmeli çapraz Di kmeli susma

127

o �

-cP


1 28

T.GULENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGAJ A R 1

Gözlü ba�ak

Gözlü saç ba�ı

İçe çengel

<>

İçe kıvrım

m:--::1 �

ip Büken

::IC

İp susması

Karnıyarık Kartal Kaz ayağı (Yüze çengel)

• �

�l e ·

·�


T.GÜLENSOY/ORl-IUN'DAN ANADOLU'YA TÜ H K DAMGALAR!

Köpek Kurt ağzı v . , rt

izi

Kuş

Meşe yaprağı

muska

M uskalı Muskalı köşek Nik

LITr " � •

-

� ' ::>-<:

�=>

-O>

§§

o ' ID I ECI \

1 29


1 :\0

*nQu

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

Öküz gözü

Parmaklı kaz

Saç bağı Sıçan dişi Sırta kıvrımı Sinek Susma

1'

. . ... ..

00 � •

Tarak

1111

Tavuk

Ters yanış Tırnak

Toplu çengel

c

:I= ...

:E

• • ••


T.GULENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

Toplu yanış

Toplu Yonca Yağlı kara

Yaprak Yayla yolu

Yılan

Yıldıı,

Zülüf Zülüflü yanış

• ııı

llııı

� 6

� ,

2

9 (1- llJ .

x =

Dl


132

T.GULENSOY/ORl l UN'DAN Al'.'·.DOLll'Y A TURK DAMGALAl{l

H

'\\ resim girecek Resim: Beğce'de dur.;un Bey c:Amii'ndeki kilimlerde görülen "damga" motifleri.

(AR. Yalgın,Türk Damgaları,s.47).

'

,,, • ._

Şavaklı kilim

Uluborlu yôresi (Isparta)

motifi

kilim motiflerinden.


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

1

Resim: XVl-XVll. yüzyıl Yörük halısında desenler

Resim: Şavak Türkmenlerinin keçe moı incrinıle.

1 J.\


1 34

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALAR!

S1Yr1h1aar lcadııı ço rabı

Uıı ç11Yalı Uzer1nı:•

� mUf.

mUfl.

( U luborlu-lap.)

IVIII, :fll•:rıl tı:aflca•

Hndalc1

Resim: Şavak halısı (Fatmalı köyü). Ara bonlürlenlc "l3ukağı", c..-sas borc.Jürdc kırmızı zemin üzerine "mc..1eyaprağı" ve

'dal" örnekleri görülür.


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU0YA TÜRK DAMGALARI

1 \<

l(c,inı: �avak halısı (Sarıhaıun C;i m ii-l larput) l nplu k:ıııra. korap avağı. karıal, 'crpım: l>cnck, kö§di dolgu (S), çakmak ve hayat

;ı�;ın 111111 ıl kri )!iirii liir.

R�'5im: Şavak kilimi (Çcnıi�gczck-1\kkuri Köyü) Tırnak, dikmı:li çaprat, dikenli kıv· görülür.

rım nıotincri


1 36

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU ' Yı\ TUl�K DAMGALARI

ı<csim: Kilim (Çemişgezek-Tunceli) Ayı tabanı, deve boynu, dikmeli susma, ıırnak,

sıçan dişi moıineri görülür.

Resim: Çeşitli moıillcrle süslü Türk çoraplarından örnekler. (Soldaki çorapla l.Ja­ yaı damgasına benzeyen Jıilc nıoıillcri, sağdaki çorapla, ıopukdan konca "pençe, san­ dalya, kuş, kafes, kırma akıtma ve sclvi molillcri dikkati çekmektedir.


T.GULENSOY/ORH UN'DAN ANADOLU'Y A TÜRK DAMGALARI

1 37

��f�oı:::ı · �� O" 1 1 1 1 1

''"

� ....;, • � ""'

Resim: Türk çornplaı '"'"' ı;'" uıcn "Damga" ıııoıinerdcn birkaçı: soldan sağ;ı: ç<ı k ­ mak, çulluk bumu, minare, koç boynuzu, bülbül gözü, koyungözü, e l i böcründe, yar lA lıanı, selvi, arı).

Resim: Çinıanıanı nakışlı bir don. (Topkapı Sarayı Müzcsi) Resim: Çinıanrnnı nakışlı çamaşır bohç;ısı köşesi.

Çintamanı, kuma§lar ve giyim e§yası üzerinde kullanılmış olan hir i�leme mot i finin adıdır. Buddha tasvirlerinin a l n ı nda güne§ ve ayı tems i l eden hir kurs (da ­ ire) resmed i l i r ve Budist aleminde hu kursa "taman" adı verilir. Kud ­ siyeı ma nası taşıyan hu "laman" ilham alı narak Türk kumaşlarına mo­ tiner ya pıl mı§, adına da Çin'den geld iği için "ÇİNTAMAN I" ( Çi n ta ­ m a n ı ) denilnıi�. f:.ı ka t za manla Çintamanı �ekl inde telMfuı cd ilmi§tir.


138

T.GÜLENSOY/ORl-IUN'D"-1� ANADOLU'YA lıJRK DAMGALARI

ğin etrafında ayn ı yönde kıvrıl mış dallardan teşekkül etmiştir. Bu da 1 ların üstünde d e yine çiçekler, tomurcuklar, yapraklar bulunur k i mo­ tifin görünüşü bir çarka, fırıldağa benzer. Eskiden tek rakamlarda b i r uğur görüld üğü içindir k i çarkıfeleğin göbeğindeki çiçeğin yaprakları i le çark dalları hemen daima tek rakam üzerine yapılırdı.

Resim: Çarkıfelek işleme.

Çintamanı nakış mot ifinin esası, ikisi altta vc hir! üstte üç kursıan m ü rekkeptir, şöyle ki: her kurs, iç kenarlarında birlc�mi§ iç içe iki ve ­ ya üç ku rstan teşekkül eder ve bu kursların kenarları iki veya üç h i l a l şekli verir. Ayrıca Ç i n ejderhası d a üslu plaştırılınış, dalı,:alı iki çizgi halinde imde cd ilmişıir. Bu çizgiler çifter çifter kursların arasına scr ­ piştiri l m i�tir. Bazen d e içleri hilalli ü ç kurs, üsluplaş ı ı rılmış Tü rk çi­ çek motineri a rasına kon u l u r. Bu kurs işlemelerde "uğur" görüld üğü, kazaya-belaya karşı koru­ yucu bir tılsım bilindiği için özellikle erkek iç çamaşı larına, iç don la ­ rına, çamaşır bohçalarına ve gömlek üzerlcrine işlenmişt ir. Bazı araş ­ tı rıcılar, Çintaınanı nakı§l:ı rın daha ziyade iç donlarına ݧlenmc..o;ini, bu tılsımlı moıifin zürriyet üzerinde m üessir olduğu inancına bağl:ı ­ maktad ırlar. Bir işleme ve oya motifinin ad ı olan "çarkıfelek", çiçek bir göbe-


T.GÜLENSOY/OHI IUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALAR !

lf:tl=-.x«�ti J3t4E tf!o!•Z!o!M:o!�

Resim: Saz Sapı Desenleri

Kesim: U<.1 Sa pı ve Kanun Ya nı Desen leri

1 39


140

T.GÜLENSOY/ORHUN"DJ\N ANADULU'Y A TÜRK DAMGALAR!

NAZA R L I K

Nazarlık, Arapça "nazar= l . bakma, göz atma; 2. düşünme; 3. il­ tifat, teveccüh; 4. göz dikme, göz değmesi; 5. i tibar, bir türlü kabul et­ me; 6. ind, ya n, nezd" Türkçe -lık ekinden meydana gelmiş bir isim o­ lup, " nazar değmesine karşı kullanılan boncuk, ot vesaire" manasına k u llanılır. Anadol u Tü rkü'nün old uğu kadar Türk dü nyasının hayatına gir­ m iş olan nazarl ık, kökü şamanizmc dayanan ve "kötül üklerden, kötü ruhlardan, kütü gözlerden" korunmak için, çocukların genellikle o­ muz ve göğüslerine, evlerin saçak köşelerine, u n ambarlarına, petek üzcrlerine takılan veya işlenen şeylerdir. Burada "şey" kelimesi mana­ yı geniş tutmak için bilhassa kullanılmı�ıır. Çünkü, nazar değmemesi için kullanıla n malzeleler çok çeşitli olup "sarmısak, üzerlik otu, yen­ geç kolu, deniz kahuğu, küçü k kaplumbağa kabuğu, istiridye ve mid­ ye gibi deniz hayvanları kabuğu, ayı veya kurt dişleri, her çeşit düğme, kırık gaz lambası" ve adını sayamadığı m ız malzemelerdir. Eskiden bu malzemeler, bizzat toplanarak hir a raya getirilir ve uygula nırdı. Gü­ nümüzde ba�lı başına bir "nazarlık sanayii" gelişmiş, yukarıda sırala ­ d ığımız malzemelerin pek çoğu p l::ıs ıik veya camdan yapılarak vitrin­ lerimizi süslemiştir. Yer yüzü nde hemen hemen pek çok insan "kötü ruhların" varlığına inandığı gibi, hazı insanların da gözleriyle kliliilük saçtı klarına inanır. Kötü gözlerden korunmak için yapılan pratikler­ den birisi, köz üzerine "üzerlik otu" atarak tütsülenmektir. Ayrıca "kurşun dökerek" de nazardan koru nulacağına inanılır. Bu tür pratik uygulamaların yanında en kolay ola nı, yukarıda da bahsettiğimiz gihi, vücudun sağ veya sol omuz köşesine, çengelli iğne ile, mavi boncuk takma ktır. Mavi renk genellikle "kem gözlerden" korunmak için ta­ kılır. Anadolu'nun pek çok yerinde "mavi gözlü" olanların na1.arları­ nın değeceğine i nanıldığı için maviyi maviyle nötr hale getirmek için olsa gerek, mavi boncuk kullanıl ması yaygındır. Mavi boncuklar çeşitli ebatlarda olup, ortalarında mutlaka "göz" şeklinde, beyazla işlenmiş, motifler bulu nur2


T.GULENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

141

Nazarlıkların tipi bakımından bizi ilgilendirenleri "damga" şeklin­ de olanlarıdır. Ekteki cetvellerden de görüleceği üzere, uygulamada kullanılan şekiller gel işi güzel seçilmiş, manasız birer piktogram de­ ğildir. Her birinin tarihi bir özelliği, kökü tarihin derinliklerine uza ­ nan birer mazisi vard ır. Bu şekiller incelendiğinde, pek çoğunun Or­ hun abidelerindeki harf veya damgalarla, Oğuz boyu damgalarına benzedikleri görülecektir. Mesela, Türkmenler'in "uğurlu" manasını verdikleri ve bir kilim "im"ine benzeyen nazarlık, daha çok "koç ba­ şı" motifini sembolize etmektedir. Tunceli'nin Çemişgezek-Fa tmalı köyünde peteklerin üzerine işlenen nazarlık, "üç benek ve ona beş çengelden" meydana gelmiş olup, "üreme" manasınadır. Elazığ'ın Pa­ lu ilçesi Haraba köyünde yine petek üzerine uygulanan "im"in Orhun abidelerindeki "iç" okunan hece harfi ile aynı olduğu, çevresindeki dairenin �omadan eklendiği, görülür. Bu tür motinerin dışında, naza rlık imi olarak kullan ılan imlerin, Türk halı ve kilimlerinde yaşayan damgalara benzemesi üzerinde du­ rulması gereken bir konudur. Türk halkı, atalarından miras kalan bu "damga"ları, halı ve kiliminin; çavul, heybe ve torbasının üzerinde ya ­ şatmakla kalmamış, kökü şamanizme dayanan naza rlık uygulamasın­ da da kullanmıştır. Avşarlar'ın "kem göz" için kullandıkları nazarlık iminin, Altunordu payzasına benzemesi bir tesadüf değildir.


1 42

T.GÜLENSOY/ORl-IUN'DAN ANt'J)OLU"YA TCı � K DAMl. A I l\ R I

NAZARLIK İ M İ

MANASI

s

Parmak

LA-J

Kadım kem göz

:1 .a. r.

+

:-: :-:

~ � ..

KULLANAN BOY VEYA YER

TOKAT

Kem göz

AVŞAR

Kem göz

AVŞAR

Göz

1 . Trabwn

Göz

Antalya (1.2,3,)

(j(\ 71fi

Elazı!- Keban

2. Aydın


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA Tl'J RK DAMGALAR !

NAZARLIK l M İ

MAN AS I

Göz

as a

��

���� A

<>

KULLANAN BOY VEYA YER

Mersin-Mut

Göz

(

.J

Göz

lçiçe kirpik

143

Tokat-Yörük


144

T.G Ü LENSOY/ORl-I UN'DAN ANADOLlJ'Yı\ TÜ RK DAMGALAR!

NAZARLI K İ M İ

MANAS I

U ğurl u

(Üç benek na za rlık ve o na bağlı be� çengel.) Üreme .. (Peteğin üzerinde)

(Gü ne� gülü ve adam.)

KU LLANAN BOY VEYA YER

TÜRKMEN

Tunceli-Çemişgezek­ Fa tmalı Köyü.

"

Sağlık ve uğur (Un ambarında)

Uğur ve koruyucu

Elazığ- Palu-Haraba Köyü


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TlJRK DAMGALARI

NAZARLIK İ M İ

MANASI

1 45

KULLAN� BOY VEYA YER

Adam (bu figür/ güneş gülünün solunda kullanılır; k uvvet ve erkek­ lik sembolüdür) (Un ambarında)

Tunceli- Çemizgezek­ Fatmalı köyü.

Saadet ve bereket (peteğin üzerinde)

Elazığ-Palu­ Gülüşkür Köyü.

(Benekli susma) Uğir, nazarından koruma, bereke

Yarımca Köyü

(Güneş gülü) Çoğa lma ve saadet.

Fatma lı köyü


146

T.GÜLENSOY/ORHUN"DAN l\NADOLU'YA TÜRK lJAMGALAR I

NAZARLIK İMİ

MANASI

Bereket (Peteğin üzerinde)

V A V

Uğur, bereket (Peteğin üzerinde)

,,

Wi/ ;ı •• o

KULLANAN BOY VEYA YER

Fatmalı Köyü

Elazığ- PaluYarımca köyü

"

Uğur, Bereket (Peteğin üzerinde

Fatmalı köyü ve civarı.

ve duvar süslerinde.)

(Beş benek) Bereket

O�uzlar köyü.


T(i [ I Ll '.NSO Y/OIUI U N DAN ANADOUJ"YA Tlı R K l )AMC iAl .AR I

ı��

o(; uzt .ı\I� Kch1.1m i İ LE El AZIÜ -Pı\LU - l lARı\Hı\, G Ü LÜŞKÜR (MU IL\TBAG I) ve YA­ IUMCA KÜYLI.;RİNDE PETE KLER VE DUVAR SÜSLERİNDEKİ İMLER: TllNCEl .İ-Ç E M İ�G EZEK-Fı\TMı\JJ

\'C

B u yörede toprn ktan yapılan petekler ile buğday saplarından ya­

pılma d uvar süslerinde görülen i m ler, genellikle nazara karş ı kullanıl­

maktad ı r. Her imin b i r manası old uğu gibi , Oğuz boylarından biris i ­ n in damga s ı n a da benzediği için kon u m uzla yakından ilgilidir. B u i m ­

lerin manaları s ı rasıyla sö yledir :

A. Üç benek

naı.ar l ı k ve ona bağlı be§ çengel: ÜREME anlamına

gelmekted i r. O rh u n <1bidelerindc görülen ş ( ) ha rfine benzemektedir. Ondan farkı, fazl a d a n üç beneğ i n i n b u l u n masıdır. Ayrıca ''Tıirih-i A ı­

i Selçuk

"

taki Yazır da mgasına benzemektedir.

B. G ü n eş g ü l ü ve adam. Özellikle un a nbadarında kullanılan bu şekiller SA(; U K ve UG UR i f5de e tmektedir.

C. Pa l u , Örencik, H a raba köyünde bir evde görülen bu işaret U­ (; u ı� ve KO RUYUCU a nlamına gel mek ted ir. Orh u n ıibidcleri ndeki iç okunan ( ) şekle bcnzeınekıed ir. Ondan farkı a§ağı kısmında bir yu­

varlağın b u l u n masıd ı r.

Ç.

Ada m : Genel l i k le güneş gü l ü n ü n solunda kullanılan adam fi­

gürü , KUVVET ve

ERKEKLİ K sembo l ü d ü r.

ve Sı\ı\DET i ffide eder.

G ü neş ise ÇOÜALMA

Geli nler büylc i m leri bulunan un a n ba rlarından aldıkları u n i le ek­ mek yapı p yiyerek erkek çocuk doğu raca kl:ırına ina nırlar.

F.

Yanyana Jarını d a i relerden meydana gelen bu im ,

BERE K ET ve u ıml\m a n lanı ıı ı a gel i r.

SAADET,

E. Benekli susma adı verilen bu im, U G U I�, NAZı\IU A RI N Dı\ N KORUNMA v e H E IU :KETan lamlarına kullanılma ktadır. "Ta rih-i Al ­

i Selçu k"ıa ki Yazır boyu da mgasına benzemekted i r. Onda n farkı, çap·

raz ı n üstündeki !azla uza n t ı ve iki benek ı i r. Bu fazla uza n t ı da, benek­ ler çıkarı l ı rsa, Orhun abidelerindeki iç o k u nan işarete benzemekte,. d ir.

F. G ü neş g ü l ü .

ço{;A LMA ve SAA DET a n lamına gelir.

G. Haya t Ağacı ile Dh· an u Lııı,:ati't-Tiirk'teki Av�ar boyu da mga­ s ı n ı n ters çevri l m iş şek l i ne benzeyen bu i m ler, H EREKET sembolü o­ larak peteklerde k u l l a n ı l m a ktadır. Blı imlerin sihri kuweıi sayesinde


148

T.GÜLENSOY/ORI-:IUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

a rı ların fazla bal yapacağı ve peteğin kötülüklerden korunacağına i ­ nanılma ktad ır. ô. Petekler üzerinde UGUR ve HEREKET sembolü olarak kulla­ nılan bu i mler, Oi\ an u Lugati't-Türk'teki Dodurga (Tuıurga) boy u ­ n u n dam gasına benzemektedir. i. Petekler üzerinde UÜ UR ve HEREKET sembolü olarak kulla n ı ­ l a n b u i m , "Tarih-i Al-i Selçuk"taki Kara Evl ü i l e Çebn i boy damgal a ­ r ı na benzemektedi r. Onlardan farkı, fazla olarak b i r i kapalı, ikisi a ç ı k benek ile açık benekleri birbirine bağlayan b i r çizgi nin bulunmasıdır.

U G UR ve BEREKET anlam ına gelen b u im, buğday saplar ın ­ dan yapılma d uva rlarda süs olarak kulla nılmaktadır. Şeklin içi ndeki petekler ve peteklerin üzerindeki içi boş noktalar d ışında , §ekil "T:irih­ i Al-i Selçuk"taki Yazır boyu damgasına çok benzemektedir. J.

i. Beş benek: Yusuf D u rul, bu i§aret lcri n "Fatma ananın parmak uçla rının if:idesi o lması m uhtemeldi r" demektedir. İsl:i mi inanca göre " Fa tma Ana"nın eli hcrckel ve hollıık i f:1de eder. Bu §ckillcr de aynı mana için ya pılmıştır.

- == ==

lar.

Resim: Nazarlık için kullan ılan üzcı ! i k o ! iiııdan y:ıpılmı§ nazarlık­


T.GULENSOY/ORI IUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

� +...

·i!i·

�* *

3

<!> x ıı) -

� 9BI �

149

• •

� � • •

R es i nı : A n k a ra , Çu b u k' l a

· ' K a m. l i l l i " a d ı verilen s a m a n Res i m : Çeş i ı l i n :mı r l ı k i ı n l c r i

çupli ndc.ıı nazarlık.

( H.Z. Ko�ay. l\f:ık:ı lclcr \ ' C İııcclcıııdcr, A n ka ra .1 974, s .

204)

.

resiın girecek

ğu

,

ğu.

Resim: Pra t i kte ku lla n ılan yengeç ayağı, k u r t d i� i , is t i ridye ka b u ­ deniz y ı ld ızı, k ü t; ü k k;ı p l u m ha �a kabufıı, s:ı r ı ınsak ve güz bon c u ­


150

T.GÜLENSOY/ORl·IUN'DAN ANADOLU"YA TÜRK DAMGALARI

ANADOLU'D/\ ENLER


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGAl.ARI

151

"EN,. ADI ÜZER İ N i•' "En" adına, Köktürk yazısıyla yazılmış olan Irk Bltlg adlı kitapta rastlıyorsak da H.N.Orkun bunu "metinde kendisinden sonra gelen man sözünün tesiriyle an olmuştur" diye açıklıyor ve aslının an, mana­ sının da "av hayvanı, avlan mı§ hayvan" olduğundan bahsetmektedir. Daha sonra Kutadgu Bilig'de gördüğümüz eng kelimesi "yüz, ya­ nak, damak" manalarına gelmekte (333, 453, 477, 498, 954, 1 1 00 vb. beyitler), eng urmak şeklinde yardımcı fiille de kullanılmaktadır. Eski Anadolu Türkçesi metinlerinde en ve en yeri olarak "mafsal, oynak yeri, bitişik iki şey arasındaki çizgi, büküm yeri" manalarında kullanılmaktadır (bk. Tarama Sözlüılii, c.111, s. 1477- 1479). Bu manalardan "bitişik iki §ey arasındaki çizgi" olarak belirtilen manası Anadolu ağızlarındaki manasına uygun düşmektedir. Çünkü, Anadolu'nun özellikle Doğu ve Güney yörelerinde hayvanın, daha a­ çıkçası koyun ve keçilerin kulaklarını "keserek, delerek veya çente­ rek" yapılan işarete " en" (en ve enek) denilmektedir. Derleme Söz­ lüğü'nde (bk.c.V, s.1742-1 743) her ne kadar "hayvanlara veya eşyaya vurulan damga, işaret" manası verilmişse de tarifteki "keserek, çente­ rek veya delerek" ifadelerinin eksikliği açıktır. Elazığ yöresinde "kırtik" (Baskil-Şahaplı köyü), Bingöl yöresinde "Kertik" (Karlıova-Cibran aşireti) şeklinde söylenen kelimeler de "en" ile aynı manayı paylaşmaktadır. B unlardan farklı olarak Elazığ­ 'ın Keban'a bağlı Büklümlü köyünde kullanılan "dırow" kelimesini de belirtmek gerekir. "En", yukarıda da bahsettiğimiz gibi, koyun veya keçilerin sağ ve­ ya sol veya her iki kulağının bıçakla kesilerek, çcntilerek ve oyularak yapılan işarete verilen addır. Bundan maksat, her hangi bir aileye ait koyun veya keçilerin öteki lerle karışmasını önlemektir. Enler sürü sa­ hibi ailelerin bir nevi "damgası"dır. Damgalardan farkı, fazla bir şek­ le sahip olmamalarıdır. "En" aynı şekilde ve aynı anlamda Karaçay-Malkar Türkleri ile Kı rgız Türkleri arasında da kullanılmaktadır. M.Rasanen'in etimolojik sözlüğündeki enle ilgili bilgiler ise şöy­ ledir:


152

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

"'an: AH ön "yanak", mtü. (=Orta Türkçe/ön (Br. an) "Wange", iM efl ''yanak", çağ. ıfı; ?az. iing "die Seiten dcs Unterkicfers", uig. (Caf.) kom.çağ. öiılik "Kinn", AH. iinök "çene", osm. iiniik, önü, oir. hak. usw. ö, kzk. tob. ilik "Kinn", kaz. ijiik, ejiik id., şor. ıg-ı "dic Kie­ fer" leb. anlik "Türpfosten", tub. iinög, tel. iiniigii id (EWT, 45/b). Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere, "EN" kelimesi küçük an­ lam farklılıklarıyla bütün Türk dünyasında kullanılmaktadır. •••


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANJ\DOLU'YA TÜRK DAMGALARI

153

"DAG VE DAGLAMA" KELİMELERİ ÜZERİNE "Dağ" kelimesi Türkçe Sözlük'tc; 1. kızgın bir demirle vurulan damga, nişaıı, 2. iyileştirmek için vücudun sayrılıklı (yani hastalıklı) bölümünde kızgın bir a raçla yapılan yanık) (s.263) manalarıyla veri� mekte ve Farsça'dan Türkçe'ye geçtiğine işaret edi lmektedir. Kelime­ nin ayrıca, dağlama, dağlamak, dağlanmak, dağlatmak şek illerinde Türkçe'de kullanıldığını bilmekteyiz. Anadolu ağızlarında: dağla: Lehi mci havyası (Afşi n-Mr.) dağlağ: 1. Damgalanmış koyun, keçi (Gülabi-Yz.), 2. damga (Gülahi-Yz.), dağlağu: Ütü (Karacabey-Brs.), dağlamak: Yağı tavaya koyup kızd ırmak (Kırşehir köyleri), dağlaı!mak: Haşlanmak (Nefsiköseli-Görele-G r.), şekil ve manalarında kullanıldığı Türk Dil Kurumu'nun yayı nladı­ ğı Derleme Silzliiğii'nde belirtilmektedir. Faka t, Derleme Sözlüğü'nde geçmeyen dağ: Koyun veya keçiye dağlanarak vuru lmuş işaret (Şavak aşire­ ti-Tn.; Van yöresi; Şahaph köyü -Baskil- El.), dağme: Koyun veya keçiye dağlanarak vurulmuş işaret (Sırı mlı kö­ yü-Özalp-Vn. ), kelimelerini de buraya ilave etmek gerekir. Ancak, yöreden tesbit elliğimiz bu iki kelimeden dağme, damga kelimesinin metathese (göçüşmeye) uğramış şekli de olabilir: Tü. tamgıı > damga > (-ıng-

-

-gm- ile) dııgme/dağme.


154

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

ANADOLU'DA "EN" Bu gün Anadol u'nun pek çok yöresi nde, eskiye göre küçük baş hayvan sayısı azaldığı içi n, kalahalık sürü sahibi olanların sayısı da az­ d ır. Hayvancılık daha çok Doğu Anadolu'nun Kars, Ağrı, Erzurum, Van, Tunceli, Bingöl, Elazığ yörelerinde; Güney Doğu Anadolu'nu n da Diyarbakır, Urfa civarında, ihracata yönelik olarak yapılmaktadır. Bu bakımdan, eski Türk göçebe hayvancılı k geleneğinin ve bu gelene­ ğe bağlı olarak folkloru nun izleri gü n geçtikçe silinip gitmektedir. Rahmetli Ali Rıza Yalgın'ın bundan 40-45 sene önce Toroslar'da tesbit ettiği pek çok tarihi ve folklorik bilgiyi teyid edecek izlere rast­ lamak çok zord ur. Gerçi, Toroslar'da koyun ve keçi besleyen Türk­ menler haltı hulunmakta ise de, büyük çoğunluğun u n ekonomik se­ beplerle şehir merkezlerine inmelerinden dolayı sayıları pek fazla de­ ğildir. Doğu Anadolu'daki d urum da aynıdır. Sürü sah ibi pek çok Beri­ tanlı ve Şavaklı Türkmen, hayvanlarını satarak başka işlere yönelmiş­ lerd ir. Sahada yaptığımız araştırma gezilerinde, çadırların ve sürüle­ rin eskiye oranla daha azaldığını teshil ettik. Göçebe hayvancılığı sür­ dürmeye çalışan Beri tanlı, Şavaklı, Cibiranlı, Sarıcanlı gibi Tü rkmen ­ ler de göçebeliğin artık iyice zorlaştığını ve otlakların azalmasından dolayı hayvanların da azaldığını söylemektedirler. Küylerde de artık eskisi gibi çok sayıda hayvan ı bulunan köylü a ­ zalmıştır. Herkes ihtiyacına yetecek kadar koyun, keçi ve inek besle­ mekte, ih tiyaç fazlasını pazarlamayı düşünmemektedir. Hayvanların azalmasından dolayı, biribirlerine karışması ihtilmali de ortadan kalk­ tığı için, genellikle "en" yapılmamakta, b u iş boyalarla veya boncuk, hathatik (bir tür nazarlık) gibi aynı zamanda nazarl ık vazifesi gören takıla rla halledil mektedir. Doğu Anadolu bölgesinde -yaptığımız a raştırmalan.Ia, bu kon uda elde ettiğimiz h i lgiler, anlatanların "hatırladığıma göre" veya "eski­ den şöyle yapard ık" §eklindeki iffıdelerine dayanmaktadır. Eski bir Türk göçebe geleneğine dayanan "en" uygulama ve işaret ­ lerinin vakit geçi rilmeden sistem li hir şekilde topla nıp yayınlanması gerekmektedir.


T.GÜLENSOY/ORHUN"DAN ANı\DOLU'YA TÜRK DAMGALARI

1 55

VAN YÖRESİ:

B u yörede yapılan enler değişik bir gürü nüm arzetmektcd ir. Yapı­ l a n uygulamalar �u şekildedir: 1. Kulakta delik veya kesik :

2. Kulakta dağlama :

3. Burun üstünde dağlama : 4. Yanakta dağlama : Ku lağa del i k açmak veya kesmek için genell ikle bıçak ku llanılır. Hayvan sahihi, atalarından kendisine miras kalan "en"i hayvan ı n ku­ lağına hu şekilde uygular. Dağlama, �ekil verilmiş hir dem ir çuhuğun kızdırılarak hayvanın k u lağına, ya nağına veya burnunun üstüne hası ırılmasıyla yapılır. Bu işarete daJ1 veya daJ1me ( dağma damga Eski Türkçe: tamga) adı ve­ ri l i r. ***

l\IUŞ YÖR ESİ': M u� yöresinde de Van yöresinde ya pılan uygu lamanın aynı old u ­ ğ u gürü lii r. Yaln ız, h u yörede, kulağa yapılan e n i�aretine "KUPA" a ­ dı verilir. Genell ikle büyü k ha� hayvanların aln ına ve koyun, keçi gihi hay­ va n ların da burunlarının üstüne kızgın § i�le ya pılan iprcte "CIZIK DAMGA" denilmek tedir. Kelime, Türkçe çiz- fi il iyle ilgili olup, + i k­ ekiyle isim yapıl mı�ı ır. Çizik kelimesi "çizil mi�. çizmekten hasıl ulan iz, hat, yol" maıı:'isı nda kullanılma ktad ır.


156

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

Resim: Kupa adı verilen cn'lcr

Resim: Al ı ml.a ve yanakla "cızık damga"

HİNGÖL YÖRESİ: Bingöl'ün Karlıova ilçes ine hağlı köylerueya§ayan Cibiranlı Tü rk­ menleri, kulakta kesilerek yapılan "en" işaretine "KERT' auını ver­ mektedirler. Bu yörede ue kert, bir veya her iki kulağa da yapılır. Uy­ gulamada genellikle bıçak kullan ıl ır. Diğer yörelerde okluğu gibi, her ailenin "kert"i hirbirinden farklıdır. Kert adı, Türkçe "kertmek" fiiliyle ilgili olup, bu fiil "çentmek, ha­ fif gedik ve çentik yapmak , ni§an yapmak" ınanalarınua kullanılmak­ tau ır.

Büyü k ba§ hayvıı nla rın ya nağına kızgın uemirlc vurulan i§arete ue, Yan yöresinde old uı)u gibi dağ ve dağme adı verilir. Cibiranlı Tü rk­ menlcri'nin ku ll anu ığı duğme işaretleri ııilelere güre biribi ri nden farklı olup, eski Türk damgalarına hen zemekı c<.l i r.

C T V S \N H lk�iııı: Lıı çok kullanılan Cihirnnlı damgaları.


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜl:lK DAMGALARI

157

AGRI YÖRESİ: Ağrılı öğrencim Fehmi Ergül'ün verdiği bilgiye göre, Ağrı'nın Di­ yadin ilçesinde, koyunların kulak ve suratlarına mal sahibinin isminin baş harfi yazılarak, kime ait olduğu bclirlilir. Yörede, bu işaretlere dörlif veya dağ adı verilir. Köylerde ise hayvanın alnına bir çizgi konur. Ağrı yöresinde kullanılan döröf adının Elazığ-Keban yöresinde kullanılan d ırow adı ile aynı olduğu, yalnız foneti k bakımdan değişik­ l iğe uğradığı görülmektedir. KARS-ÇILDIR YÖRESİ: Çıldır yöresinde küçükbaş hayvanları n kulaklarına ve burunları­ n ı n üsLüne kızgın demirle yapılan işleme "dağ" adı verilir. Kulağa yapılan çcşilli işarcllerden birisinin adı, şeklinden dolayı, "kurt ağzı" olarak bilinir. Bunun üsLüne yapılan dağlamalar da yine sürü sahiplerinin sayısı­ na göre farklıdır. Bunlar, burun üstüne "<ek dağ", "paralel iki dağ", "ça rpraz dağ" gibi §ekillerde olurlar. Bazı hayvan sahipleri koyun, koç veya ke­ ç i n i n kulağını çeşi tli yerlerinden delerlcr. Bunlar, Lek, çifl veya üç delik halinde olur. E ­ ğer, üç delik açı lması gerekiyorsa, bu üç del� ğin bir üçgen meydana geLirecek şekilde ol­ masına dikkal edilir:

ŞAYAK TÜUKMENLEUİ'NDE "EN": Şavak Türkmenleri, Doğu Anadolu'da Tunceli ilinin Keban I3araj gölü kıyısında, Akdemir bucağına bağlı köylerde yaşayan, hayatlarını h ayva ncılıkla kazanıp, konar-göçer geleneğini bugün de sürdüren bir aşirettir. Bu Türkmen aşireLinin h ayvancılıkla ilgili gelenekleri, Dr. Muhtar Kutlu tarafından incelenm iş ve "Şavak Aşiretinde Göçer Hayvancı l ı k -Halkbilimi Açısından Bir İnceleme-" (Elazığ 1984) adı ile doklara tezi olarak sunulmuştur.


158

T.G ÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALAHI

Anadolu'nun pek çok yöresinde kaybolmakta olan bir geleneği, metodik olarnk çok güzel bir şekilde inceleyen bu tezinde M.Kutlu, "Hayvan İşaretleri ve Süslemeleri" bölümünde b u konuyu şöyle a n ­ latmaktadır: "Şavak aşiretinde yalnız Jwyvanların üzerinde gördll>,'fünııiz bu işaret­

ler, ailelerin ve siirii salı iplerinin kendi işaretleridir. Bunlar, Jıer ailede kıı ­ şakwn kıışa{:a geleneksel olarak geçmekte ı-·e aileler bu yolla tanınabil­ mektedir.

Hayvanların kaybolmaması, d iğer sürülerle karışmaması ve tanı­ nabilmesi amacıyla yapılan bu işaretler, "yen" ve "dağ" adıyla bilin­ mektedir. Yen, hayvanın kulaklarına ya pılan işaretlerin adıdır. Yalnız koyun ve keçilerin kulaklarına yapılan yenler, kulağın kesilmesi (:ker­ tik) ya da del i nmesi şeklindedir. Kulak üzerindeki işaretler, makasla, bıçakla kesilerek ya da boş fişekle delinerek yapılmaktadır. Kulağa a ­ çılan delikler, kulağı n a l ı ma bir tahta parçası yerleştirildikten sonra fişek kapçığına vu rularak açılmaktadır. Hayvanın tek kulağında ya da her iki kulağında benzer ve farklı işaretler olabil mekıcdir. Bu yolla hayvanın ku lağına çeşitli şekiller veril mektedir. Dağ adı verilen işa­ reller ise, şiş ya da damga olarak kullanı lacak dem ir parçalarının ateş­ te kızdırılmasıyla hayvanın burnuna, gözlerinin alt kısmına, çene ke­ m ikleri üzerine, bacaklarının iç kısmına yapılmaktadır. Şavak aşire­ tinde hayvanlara yapılan "dağ"Iarın çoğunluğu sürü sahiplerinin ad ve soyadlarının baş harfleridir. Yen ve dağ, hayvanın kuzuluk dönem inde, baharda yaylaya çıkma­ dan önce ya pılır. Sürü sahipleri bu tür i§aretlcrin d ışında, sürüdeki ko ­ yunların sırtlarını aynı renkte boyayara k ve özel likle keçilerin boynuz­ larından birini ayn ı ren kle boyayarak da işarctlemcktedirlcr".


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU' Y A TURK DAMGALARI

159

(J (J !/ EI.AZIG-KEOAN YÖRESİNDE DAMGA VE ENLER: Bu yörede hayvancılıkla uğraşan her süliilenin gelenekleş miş bir kulak kesme şekli ve yeri vardır. Bu şekil ve yer, koyunlarının ve keçi­ lerinin başkalarınınkine karışmaması için bir işaret mahiyetindedir. Kimisi sağ kulağın arka kısmını hilıil şeklinde keserken, kimisi de ay­ nı kulağın ön kısmını veya iç kısmı n ı keser. Aynı d urum sol kulak için de geçerlidir. Ayrıca, kimisi de kulağın ortasında küçük ve yuvarlak bir delik açar. Bu kesme ve dclmelerin yerleri değiştiği gihi, şekilleri de değişir. Kimisi tam uir hilal şeklinde, kimisi daha açık bir şekilde keser. Kimi­ si d e kulaktan parça koparmaz, sadece kulağın ucunu bıçakla ikiye a ­ yırır. Bunların yanında, Ulu pınar köyünde, hir evin işareti bıçakla kes­ mek değil, kulağın üstünü kızgın demi rle dağlayarak iz bırakmakta­ dır. Bu işlem, kızgın hir demirin kulak üzerine basılması ile yapılır ve kulak çizgi şeklinde dağlanır. Kesilerek yapılan bu işarete Keban yöresi Kürmanç ağzında "dı­ row"; kızgın demirle yapılan "dağlama" adı verilir. Ayrıca "en" deni­ lirse de, pek kullanılmaz. Büklümlü köyünden M ustafa Polat bu hususta şöyle demektedir: "Biz kulak kesme işine "dırow " deriz. Fakat {:öçerler "en " derler. Mese­ la, Şavaklılar "en " derler. En, y!ini dam,;a, işaret demektir".

Yine Büklümlü köyünden Mustafa Polat, hayvanların gözü ile ku­ lağı a rasına kızgın demir yapıştırara.k, işaretlediğini ve bu işlemi şu şe­ kilde yaptığını anlattı: "Koyunların f:ÖZ ile kulaklarının arasındaki ıayil az kısn11na, yfini yı"iz kısmına (L, 2, Z) şekline 1:eıirilnıiş kızgın demir ,

değdirilir; bıı işlıreıe "danı*a " denir".

Yörede bir de koyunu boya i le boyayarak işaretleme uygulaması yapılır. Bu uygulamada da hayvanın vücud u paylaşılmış gibidir. Bir a -


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜH.K DAMGALARI

! 60

i le devamlı başını boyarken, bir diğeri de devamlı kuyruğunu boyar. Kimisi sırtının arka tarafını, kimisi ön tarafını; kimi sağ, kimi sol ta ­ rafının yarısını boyar. Bu boya, yörede sorang ( sor "kırmızı" rang "renk" kırmızı renk) adı verilen kırmızı toprak boyadır� Anadolu' nun değişik yörelerinde "a�ı boyası" adı ile anılan toprak boyanın ay­ nısıdır. =

Resim: Yörede kullanılan (dırow/en) işaretleri:

L

2 z- ı

Resim: yörede kullanılan damga işart:1lcri

ELAZIG YÖRESİ: Hayvanların tanınması, öteki sürülerle karışıp kaybolmamaları için mutlaka işaretlenir. Bu yörede işaretlemeler:

l . Sıcak damga, 2. Çentik; kırtik

3. Tetovir, olmak üzere üçe ayrılır.

l . Sıcak damga: Sığırlarda boynuzlara vurulmaktadır. Şekil verilen bir tel parça� ı, kızdırılarak hayvanın boynuzuna vurulur (keş.dağlama).

2. Çentik; kırtik: Koyunlara tatbik edilen bu usul bazen sığırlara da uygulanır. Di-


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

161

ğer yörelerde yapılan "en" işareli gibi, koyunların bir kulağı veya her iki kulağı, yöredeki ailelerin tesbit ettikleri şekilde kesilir veya deli­ nir.

3. Tetovir: .

Küçük ve büyük baş hayvanlarJ ı..yg;,ılaııır. İn<.:e ç!vilerden yapılan numaralar, bir kısgaç veya pens ile hayvanın kula_ğına batırılarak ya­ pılır. Numara vurulduktan sonra her hangi biır boya (tercihen mavi), yaralanan yere sürülür. Ma­ vi boya veya onun yerine (ispirto, barut, zeytinya­ ğı ve ocak kurumu) karıştırılarak elde edilen bo­ ya, numara vurulan ve kanamakta olan yere sürü­ lür. Hayvanın kulağı iyileştiğinde, numar<':tın ye­ ri belli olur. ·

Elazığ'ın Palu ilçesi Emirhan köyünde koyun, koç ve keçi gibi kü­ çük baş hayvanların kulaklarına, "dağ" adı verilen demir çubuklarla yapılan işaretlere "DIRIF" denir. Kulağı dağlanan hayvanın acısını azaltmak için, işaret vurulmuş yere bolca yoğurt sürülür. Emirhan köyünde küçük baş hayvanların kulağına vurulan "dırıf­ "lardan bazıları şunlardır:

,. 7

1

:sİ VAS-GÜRÜN- SARICA KÖYÜ:

t'

Bu köyde ve yöresinde koyunların kuyrugı_: üzeriı!eaşı hoyası (kır­ mızı) ile yuvarlak işaretler konmaktadır. Dunı.:n dışında her ailenin bir "en"i vardır ki, bu enler koyunların bir veya iki kulağına uygulanır. Bu yörede alın veya kulağa "'1: damga yapılmaz. ·

\'C l\tl.)

t Sarıca köyünde "Yusuflar" lakaplı bir ailenin '\ "en"i "sağ �ulağı dilik, sol kulağı oyuk" şeklinde 11 '" tanınır. Bu ıfadeden de anlaşılacağı üzere, koyun· tarın kulağı bıçakla kesilir veya şişle oyulur. Resim: Yusuflano eni.


162

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

ELBEYLİ ENLERİ: Toroslardaki Türkmenler üzerine yaptığı araştırmalarıyla tanıdı­ ğımız AR.Yalgın, Elbeyli obalarının kullandıkları "en"leri şöyle an­ latmaktadır: "Elbeyli obalannda davarlann hepsinin kendine has veyal­

ntz laılaklara i§aret edilmek üzere eski ve esaslı damga/an vardır iri, bun­ lann ismine "en " derler. Elbeyli enleri obalann adetlerine uygundur. Do­ layısıyla her obanın sabitleşen kulak damgaları vardır". (Cenupta

Türkmen Oymakları, c.l,s.23). ELBEYLİ EN'LER İ

Şahveli eni

Firizli eni

Karataşlı eni

Gavurelli eni

Tatlı eni

(0�9

Tırıklı eni

· ./l OV

Resim: Ali Rıza Yalman (Yalkın), Cenupta Türkmen Oymaklan Ankara, 1977, s.23-24.

Perenli eni

"en" vurulmamış � laklar .


T.G Ü LENSOY/ORHUN'DAN ANAD O LU'YA TÜRK DAMGAU.RI

163

BURDUR-BUCAK- Keçili Köyü: Doğu Anadolu'da olduğu gibi, Batı Anadolu'nun köylerinde de hayvanların kulaklarına işaretler yapllmakta, bu işaretlere "en" adı verilmektedir. En yapma tekniği Doğu yörelerindeki gibi hemen he­ men aynı olup, kulağı kesme işinde bıçak veya büyük makas, delme i ­ şinde d e boş mermi kovanı veya şiş kullanılmaktadır. Burdur'un Bucak ilçesi Keçili köyünde yerleşik olarak oturan ve kısmen hayvancılıkla meşgul olan Sarıkeçili aşiretine mensup Velibe yoğulları'nın "en" işareti "sağ kulağın ucu kesik, sol kulağın önü" şek­ linde tanımlanmaktadır. Öteki ailelerin enleri de, daha önce bah­ settiğimiz enler gibi, biribirinden farklı özel­ liktedir. Resim: Velibeyoğullan "en"i.


164

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

EKLER VE RESİMLER


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

165

ZİYA GÖKALP'IN TÜRK DAMGALARI HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜ:

Büyük Türk sosyoloğu Ziya Gökalp, Türk tarihinin çeşitli yönle­ rini incelerken "damga" konusuna da temas etmiş, bu konudaki gö­ rüşlerini şöyle belirlemiştir: ''Yımıi dört boydan her birinin bir damgası olması da abes (gerek­ siz) bir şey değildi. Her boy sürülerini bu damga ile nişanladığı gibi bunu arma olarak da kullanırdı.

Her boyun bir ongunu olması da eflatuni (Gökalp burada, "sebep­ siz, boş" demek istiyor) bir rabıtadan ibaret değildi. Her boy ongunu olan hayvanlara ok atmaz, aç kalsa da onu öldürüp etini yemez, onu mübarek tanır ve ona hürmet gösterirdi. Her dört boyun bir söğük'ü olması da manasız değildi. Çünkü boy beyleri şölende kendi söğüklerinden başka et yemezlerdi". (Z. Gö­ kalp, "Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler", Küçük Mec­ mua, Diyarbakır 1922). İKİ GÜMÜŞ MAŞRAPA YAZISI:

Bu maşrapaların ilim alemine tanıtılması Rus bilgini Melioranski tarafından olmuştur. Bu bilgin, 1902 senesinde Rus İmparatorluk AI­ keoloji Kurumu'nun Şarkiyat Şubesi notlarında (c.XIV, cüz: I, s.1722), bu iki maşrapa yazısını esaslı bir surette halletmeye teşebbüs et ­ miştir. Bu kaplar Leningrad'daki Ermitej Müzesi'nde 7340 numara ile teşhir edilmektedir. Elde edilen bilgiye göre bu kap müzeye Deli Pet­ ro'nun özel sekreterlerinden Makarof tarafından 1726 yılında veril­ miştir. Kap bir mezarda bulunmuştur. Bu mezarın da her halde Sibir­ ya'da olduğu muhtemeldir. Maşrapa müzenin Sibirya eski eserleri pavyonunda bulunmaktadır. İ şte bu gümüş maşrapanın üzerinde Köktürk yazısı ile yazılmış i ­ bareler gören Simirnof, Melioranski'ye müracaat etmiş, bu suretle kaplar tetkik edilmiştir.


166

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN Aı"IADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

Kabın dibindeki ibareler arasında tam ortada şeklinde bir figür vardır. Bunun bir damga olduğu çok açık olduğundan, kabı tetkik e ­ den Melioranski, hemen damgalar hakkında bilgisi olan Katanofa müracaat etmiş, ondan şu bilgiyi almıştır: Abakan nehrinin kolların­ dan Yes ve Taştıp ırmaklarının menbaında oturan Kobıy kabilesi ara­ sında buna benzeyen şeklinde damgalar kullanıldığı tesbit edilmiştir. Daha sonra Abakan'daki Kaçin kabilesinin Ak-yüs boyunda da şek­ linde bir damga kullanılmaktadır. Bu damgalar şekillerinden de açık­ ça görüldüğü üzere iptidai bir surette insanı tasvir eder. Melioranski' nin verdiği bilgiye göre bu tür damgalara Sibirya'daki Türkler "BA­ GATIR" damgası demektedirler. Sibirya'da insan tasvir eden bu tür damgalar vardır. Maşrapanın dibindeki metne dikkat edilecek olursa, "bulung" ke­ limesinden sonra işareti görülmektedir. Bunun da bir damga olduğu belirtilmektedir. Buna be�zeyen bir damga da G.Granö tarafından JSFOU'nu n XXIII. cildinde yayınlanmıştır. ÇORAP: "Ayağa giyilen örme şey" olarak tarif edilen çorap, eski­ den sadece el ile örülürdü. Bizi ilgilendiren husus da zaten budur. Sadece el örgüsü çorapların giyildiği devirde, Türk çorapları, üze­ rinde harikulade güzel örgü nakışları taşımışlardır. Bu nakışların hem şekilleri hem de kullanılan renklerin clzib ahengi, örgüsü ne kadar kaba da olsa, o çoraplar için tereddütsüz sanat eseridir hükmünü ver­ dirir. Merhum antikacı Nureddin Rüştü Büngül "Eski Eserler Ansiklo­ pedisi" isimli kitabındaki çorap maddesinde şunları yazıyor: "Eski za ­ manlarda olsun, yeni devirde olsun Türk köylüsü kendi çorapını ken­ di örer. İnce fabrika çoraplarına ayağını sokmaz, o çorapı giyse bile üç gün dayanmaz. Yünden ve tiftikten köylü kadınların el ile ördükleri ve ince erkek çorapları o kadar iyidir ki yalnız sağlamlığından değil, güzellik itibarı ile de pek aıadır. Konya'da Sivas'ta, Anteb'te, doğu A­ nadolu'da Erzincan'da, Erzurum'da ve daha bazı yerlerde çok çok gü­ zelleri görülür. Renkli çiçekli kadın çorapları da güzeldir. Bir de ho­ caların abdest alırken mesih clizdir dedikleri el örgüsü çorapları var­ dır; bu çoraplar kilimden daha kalın ve sıkıdır. Erzurum taraflarında yapılır, deveciler giyer" ( 1939). El örgüsü yün çoraplarımızın düz renklileri umumiyetle beyaz ya­ hut siyah veya deve tüyü, koyu kahverengidir. Renkli ve nakışlı çorap -


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

167

Iarın nakış motiflerinin, memleketimizin her tarafında ayrı ayrı isim­ leri vardır. Mesela, çakmak, çulluk burnu, çember, çarkıfelek, ceylan­ , ejderha, eliibe, eli böğründe, kaz ayağı, bülbül gözü, koç boynuzu, horoz ibiği, deve boyunu, gönül çengeli, kız nazı, pençe, perçem, mus ­ ka, minare, selvi vb. yüzlerce ismi vardır. Çoraplar bu motiflerden biri veya bir kaçı seçilerek örülmüştür. Seçme de gelişi güzel olmamıştır. Motifler, çorabı giyecek kimsenin du­ rumuna, yaşına, hatta haleti ruhiyesine göre alınmıştır. Kadının, erke­ ğin, çocuğun, i htiyarın, gelinlik kızın, ergen oğlanın çorapları ayrı ayrı motiflerle örülmüştür. Mesela, akıtmalı denilen bir çorap, beyaz zemin üzerinde topuktan başlayarak konç üstünde helezoni, kıvrıla kıvrıla yükselen paralel çizgi ­ ler, renklerine ve sayısına göre bir mana taşımıştır. Her çizgi bir evladı n işareti olmuştur. Kara çizgi oğlan ise, pembe çizgi kız olmuştur: Üç yavnısu var, iki kız biri oj!lan Üç yavmsu var, iki oğlan bir kız Üç yavnısu var, iki kız bir OKian, kızın biri uçmuş yuvadan.

Bu üçüncü çorapla başka bir köye gelin giden kız için, penbe çizgi­ ye ayrıca ince bir siyah iplik sarılmıştır. ***

Kalender meşrcb şairler güzel gençlerin şanında yazdıkları manzu­ melerde, onları külflhlarında"n perçemlerinden pabucuna topuğuna ka­ dar tasvir ederken, türlü türlü nakışlı çoraplarını da unutmamışlardır: Dai!lıdır civanım Il,::az levendi Kadrini bilmeyen sadece kendi Çiçekli çorapla reftarı (yürüyüşü) pek hoş Pfı biirehne (ayaj!ı çıplak) !(örsen olursun serhoş. Kırma akumalı çorap içinde Kesme billurgüzelimde ayaklar. •••


168

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

Şu geçen şahbaza bak Gı'lzeller ştıhı e/lıak Yeni 1:elnıiş dediler Helvacı/ara çırak Knzdağ/ı ya Ilgazlı Saçı görmemiş tarak Kılık kıyafetini Tasl'irden vaz geç bırak Çorabında toplanmış Ciimle siisle tumturak Koncıınım ilk dizisi Al iistiinde ak çakmak Kımıa aktınıa pembe Selviyeşil zemin ak Koçboynuzu karadır Mor sünbı1/ saçak saçak Müşekkel ayak/om layık çorabdır elhak Nakışlardan nakış al Çoınpta işmlıra bak Bıisegtılııuşşôkdır Diyor sardtf.,'fım ayak. (R.E. Koçıı, Tıtrk Giyim Kıışam s.78-8 1 )

ı·e

Süsleme Süzliiğii, Ankara 1 967,


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜllK DAMGALARI

169

MEZAR TAŞLARI: Mezar: "l. Ziyaret yeri, sevgili bir şahsın ziyaret olunan kabri, 2. kabir, sin, lahit" manalarına gelmekte olup, isıamiyet'ten önce ve son­ ra Türkler'in kutsal saydıkları yerlerden en önemlisidir. Tarihi vesika­ lara, belgelere ve efsanelere göre Türkler, ölen her kim olursa olsun, onu ahirete yolcu ederken bazı törenler yaparlardı. "Yoğ" adı verilen eski Türk ana nesinde, ölenin arkasından ağıtlar yakılır, ağlanır, dövü­ nülürdü. Bu gün Anadolu'nun pek çok yöresinde görülen bu anane sayesindedir ki, halk edebiyatı mahsullerimiz arasına sayısız ağıt, ma ­ ni ve türkü girmiştir.

Mezarların kime ait olduklarını belirlemek için, kıbleye dönük o­ lan baş uçlarına çeşitli şekillerde yontulmuş ve sitilize edilmiş taşlar dikilir. "Mezar taşı" adını verdiğimiz bu taşlar, Türk sanatının en gü­ zel örnekleri arasında bulunmakta olup, pek çok ilim adamı tarafın­ dan araştırma konusu yapılmış, haklarında sayısız kitap ve makaleler yazılmıştır. Mezar taşlarının bizi ilgilendiren tarafı yalnız üzerlerindeki dam­ galar ve imler olup, şekilleri üzerinde durulmayacaktır. Bu gün Anadolu'nu n bölgesinde Ahlat mezar taşları, Orta Anado­ lu'da Akşehir'de tasvirli mezar taşları ve bundan başka zengin bitki motiOeri ve geometrik şekillerle bezenmiş, üstün işçilik gösteren, Türk süsleme sanatı içinde önemli bir yeri olan Osmanlı mezar taşla­ rı Türkiye'nin her yerinde olduğu kadar, Rumeli'de, Bulgaristan, Yu­ goslavya, Batı Trakya ve hatta Arnıı.vutluk'ta bile görülmektedir. Fa ­ kat, ne yazık ki, Rumeli'deki ata yadigarı bu mezar taşlarının pek ço ­ ğu bazı ülkelerde ağır tahribata uğramış, kırılmış, hana yerlerinden sökülüp atıl mışlardır. Bunu nla berııber, Yugoslavya'nın Usküp, Ma­ nasıır gihi bazı şehirlerinde hata korunmakta, Osmanlı-Türk sanat şaheserleri olarak tarihimizi yaşa tmaktadırlar. Anadolu 'da figürlü mezar taşlarına, başlıca Akşehir, Afyon, Kır­ şehir, Konya, Sivas, Tokat, Ahlat, Ardahan, Baykale, Bitlis, Malazgir­ t'tc rastlanma ktadır. Doğu Aıtadolu'da özellikle Akkôtunlu ve Kara­ koyunlular'ın hakim olduğu bölgelerde koç-koyun, daha az sayıda da at heykeli, hatta insan şeklinde mezar taşları vardır.


170

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU ' YA TÜP K DAMGALARI

Moğollar'ın Anadolu'yu istila etmesi ile birlikte bir takım sosyal hadiseler ortaya çıkmış ve Anadolu Türk toplumunda İslamiyet'in a­ rasında bulunmayan Şamanlık inanç ve adetleri görülmüş, tarikat sa­ natının doğmasında rol oynamış, böylece Selçuklu tasvir sanatının mana ve mahiyeti değişmiş, XIII. yüz yılın sonlarında Orta Anadolu' da tasvirli mezar taşlarının yapılmasında başlıca amil olmuştur. Mezar taşlarındaki tasvirlerde Tanrı görülmediği halde, başka kay­ naklardan tanıdığımız bütün kutsal motifler ve damgalar, hayat ağa­ cı, çeşitli kuşlar, hançer, kılıç, kalkan, tüfek, müsikt aletleri, rozetler vb. maddi kültür unsurları yer almaktadır.

Resim: Tunceli Yöresindeki Türk mezarlanna dikilmiş at heykelleri üzerindeki sil�h

ve

kılıç motincri


T.GÜ LENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜ RK DAMGALARI

171

Resim: Tunceli yöresindeki Türk mezarlarına dikilmi§ at heykelleri üzerindeki si­ lah ve kılıç moıineri ile bir damga.

li il Illl

nu il

Resim: ALANYA DEÔİRMENDERE KÖYÜ MEZARLIÔI "Hece ıahtalan" qrııcklcriııdcn. Naci Eren'den).


172

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA 1ÜRK DAMGALARI

BJ� V � ll D

Resim: Bolu Kıbrıscık İlçesi Mezarlığı

Resim: Bolu Kırbrıscık Mezarlığı

Resim: ALANYA DEÔİRMENDERE

MEZ ..uli.lÔI 69-7073 ALANY�

1ŞEHİR (AŞAGI MEZARLIK

Resim: Dolu Mengen İlçesi Salıpazarı Bucağı Av§ll r Köyü


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

173

Resim: Bolu Mengen Salıpaz.an Avşat Köyü

Resim: BOiu Mcikcz Sazak Köyler

_

Resim: Çorum Alaca uç-esi SöAilıöZO Köyü ·Mezarlılı

* Re1im: Teke beyi Müberizüd'din- Mehmet Bey'in 14 Mayıs 1 373'1e Antalya'nın burçlanoa uıııı, beyaz zemin ilzerine lormızı Mühr-ü Süleyman (allı köşeli yıldız) taşı­

yan


174

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALAR!

"Hançer" motifi Osmanlılar devrinde de "yiğitlik" sembolü olarak kullanılmıştır. Yukandaki resimde bir delikanlıya hediye edilmiş "desıimal" üzerine resmedilmiş "hançer" ve tşıkane bir beyit.

Resim: Yeniçeri kol ve bacaklanna dövülmüş Dݧ3nlardan örnekler: Cavlı bayrak, Balıkçıl kuşu, çatalkılıç, balla, kadırga, ok ve yay, alem mintre.


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGAL'. � l

175

BİBLİYOGRAFYA Ağar, Ömer Kemal, Tunceli-Dersim Coğraryası, İstanbul 1940. Ahmet Tevhit, Meskôkı'lt-ıKadime-iİslıtmiyy� 1321. Akçoraklı, Osman, Kırım'da Tatar Damgaları, Bahçesaray 1926. Aslanapa, Oktay, ''T'ürkler'de Amıa Sanatı ", "Türk Kültürü ", Yıl:11, nr.16 (Şubat 1964). Arat, Reşid Rahmeti, Kutadgu Bilig III, Ankara 1979. Belli, Oktay, "Uranular 'da HayatA�acı İnancı ", Anadolu Araştır­ maları VIII (1980), s.237-247. Castagne, J., "Les Tanı!Jas des Kil"f(hizes (Kazaks) ", Revue du Mon­ de Musulmane 25 1, c.47, Paris 1921, s.28-64. Çay,Abdulhalfik,Anadolu'da Türk Damgası, Koç-Koyun Mesele­ si +, Ankara 1984.

Danişmend, Nazan, "Anadolu Türk Beyliklerinin Haçlı Bayrak/a­ n", Türklük Mecmuası , n r.l, s.12. Durul, Yusuf, "Halı ve Kilimlerde Kız Motifleri ", Türk Etnograrya Dergisi , nr:l, Ankara 1968, s.91. -----, ''Anadolu Kilimlerinin Teşhisi ve İmler "< -D, I.Milletler Ara­

sı Türk Folklor Kongresi Bildirileri , c.IV, Ankara 1978, s.278-287.

-----,''Afşarlar ve Dokuma Sanatları ", il. Milletler Arası Folklor Kongresi Bildirileri, c. V, Maddi Kül tür, Ankara 1983, s. 76,78.

Ebulgazi Bahadır Han, Şecere-i Terılkime (Türklerin Soy Kütü­ ğü), /yayın M.Ergin/, İstanbul (tarihsiz). (Oğuz Damgaları için bk. s.48-52). Elçin, Şükrü, "At Danı!Jalan ", Türk Etnograrya Dergisi, nr.6 (An­ kara 1%3-65), s.26. . Ertaş, Zafer, ''Antalya Böl!Jesi Bir Grup Mezar Taşı Üzerindeki y;_ rumlar"<-Dı Sanat Tarihi Yıllıgı XII, İstanbul 1983, s.21-33. Esin, Emel, Ötüken yış: Türk Sanatında Agaçlı Dağ Hakkında


176

T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TURK DAMGALARI

Notlar, Atsız Armağanı, İstanbul 1976. -----, "Sıgunlar Begi" (Kök Türk Kagan Damgası Hakkında), XVI . Millyeler Arası Altalstik Kongresi Bildırilerl, Ankara 1979, s. 1 13-152.

-----, "Kuşçı ", Sanat Tarihi Yllhğı, VI, İstanbul 1976. Evens-Pritchard, The Problem of Symbols, Oxford 1956. Gabriel, Albert, Les Monuments Turc d'Anatoli il. Amasya-To­ kat-Sivas, Paris 1934. (Bu eserin 61. sayfasında, Anadolu'ndaki eski mimari anıtlarında bulunan taşçı işaretleriyle damgalar arasındaki benzerlik üzerinde du­ rulmuştur). Gökalp, Ziya, Türk Medeniyeti Tarihi, İstanbul 1976. Güsar, Vasfi, "Çerkezler'de Aile Damga/an ", Yeni Kafkasya Der­

gisi, nr.54, İstanbul 1%1, s.5-30.

Hacı Mustafa Mahir Efendi, "Kafkasya Kabilelerinin AlamAt ve Omerilarının lllkAyAt ve Vakıolan", Bulak 1309 (1892). İnan, Abdülkadir, ''Altay 'da Pazınk Hafriyatında Çıkarılan Atlar... -

" Türk Tarih Kongresi, İstanbul 1943.

-----, "Müslüman Türkler'de Şamanizm Kalıntılan '', İIAhiyat Fakül­

tesi Mecmuası, Ankara 1954, s.4.

- -- - - , "Damga ve Egzogami ",

Türk Folklor Araştırmaları,

c.16,nr.309 (İstanbul 1975), s.7273-7274. -----, "Türkler'de And "< -D, Halk Bilgisi Haberleri, nr:68, s.25.

(Kulak kertiklerinin eski Türkler'de bir ayin neticesi olduğu hak­ kında bilgi verilmektedir). Karamağrah, Beyhan, Ahlat Mezartaşlan, Ankara 1972. Karça, Ramazan-H.ZKoşay, Karaçay-Malkar Türklerl'nde Hay­ vancıhk ve Bununla İlgili Gelenekler, Ankara 1 954. (s. 74-75'te "mallara en koyma ve tamga vurma" konusu işlenmek­ te, ayrıca boyların kullandıkları damga örnekleri verilmektedir). Koman, M.Mesud, Orhun Alfabesinin Anadolu'da İzleri, Konya 1933.


T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGALARI

177

Kosswig, Leonora, Eigentumszeichen (Damga) in Anatollen, Ori­ ens c.23-24, Leiden 1974, s.332-405. (Bu yazıda, Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesi ile Maraş'ın Göksun ilçe­ sine yerleşen Çerkesler'in damgaları incelenmektedir. Burada çizile­ rek 143 damga verilmiş ve kullanıldığı yerler belirtilmiştir.) Koşay, Hamid Zübeyr, "� Anadolu Mezartaşlanndaki Koç ve Koyun Heykelleri", Milletler Arası I. Türk Sanatları Kongresi (Anka­ ra 19-24 Ekim 1959), Kongreye Sunulan Tebliğler, Ankara 1962, s.256-257. '

Köprülü, M.F., ''Altın küpeli Ot{ıa beyleri", Azerbaycan Yurt Bilgi� si il (1932), s. 10-21. Kum, N4ci, "Selçuklu Yapılarında Enteresan Damgalar ve Oğuz Boylarının Tör-Ongunları İle Mukayese'', Belediyeler Dergisi, Yıl V, nr.50, Ankara I.Teşrin 1939, s.24-29. Kut, A Turgut, "Damgalar üzerine", Folklor ve Etnografya Araş­ tırmalan 1984, İstanbul 1984, s.643-648. (Bu yazıda, damgalar üzerine yapılan çalışmaların bir değerlendi­ rilmesi yapılmaktadır.) Kutlu, Muhtar, Şavak Aşiretinde Göçer Hayvancılık, Elazığ 1984 (basılmamış doktora tezi). Mannay-ool, M.X., "Drevnee izobrajeni.e KOmCJKO kozla v Thve , So­ vetskaya Arxeologiya, Moskova 1967/1. "

Lechler, George, "The Three of Life in Indo-European an Islamic Cultures "< -D, Ars lslamlca, c.IV, Ann Arbor, 1937, s.369-420. Matkovski, Alexander, "Les Blasons Representant L 'Empire Otto­

man en Europe ", Balcanica, c.V, Belgrad 1974, s.245-286.

Minorski, V., ''Asoyu'Khal of Qasim b. JahanKir Aqqoyunlu 903 (1498) '', Bu iletin orthe School ofOriental Studies, University of Lon­

don, Vol. IX, par.4.

(Bu makalede Bosna'daki Alckoyunlu tesiri incelenmiş ve bir fer­ manın üzerindeki damganın Bayındırlı damgası olduğu hükmüne va­ rılmıştır.) Nemeth, Gyula, Attila ve Hunlan, tc. Şerif Baştav, İstanbul 1 962.


178

T.GÜLE NSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMGA LAR!

Nur, Rıza, "Tamga ou Tag Marque au Fer Chaud a Sinope", Jour­ nal Asiatique, c.212 (Paris 1928), s.148-151. Türkçesi: "Sinop At Danıgalan " (çev. M.Mesud Koman), Konya

Mec. Yıl V, nr. 36, Konya 1941, s. 13-17.

Öget, Bahaeddin, İsUimiyet'ten Önce Türk Kültür Tarihi, Ankara 1962.

-----, Türk Mitolojisi 1, Ankara 1971. (Oğuz boylarının ongun ve kuş motifleri için bk. s.355-377). Radloff, W., Sibirya'dan 1-11, (tc. Ahmet Temir), İstanbul 1 964. Rudenko, J.I., Başkıri, istoriko-etnogrlnçeskie oçerki, Moskova

1955.

-----, Noln-ula: Die Kultur der Hsiung-nu die Hülgelgraber von Noin-ula, Bonn 1969. Seyyid Lokman, Hüner-name, (Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. Hazi­ ne, No. 1953). (Damgalar için bk. v. 29b-32a) n-

Sümer, Faruk, Oğuzlar (Türkmenler). Tarihleri -Boy TeşkilAtla­ Destanları, Ankara 1967; 2.bas. Ankara 1 972. (Oğuz boylarının

kullandıkları damgalar listeler halinde verilmiştir.) Tryjarski, Ed­ ward, �ki Türkler'in M�olistan'daki Arkeolojik Eserleri Üzerine, Türk Kültürü Araştırmaları XIV/1-2, Wiesbaden 1968, s.50-70. (Bu yazıda, Erzurum Karayazı d üzünde Cunni mağaralarındaki kayalar üzerine çizilmiş Xll veya Xlll. yüz yıla kadar geriye giden, 12 Oğuz boyuna ait damgaların 29 değişik varyantı, Uygur damgaları, Runik yazılar, hayvan ve binici tasvirleri, eski Ermeni yazısı hakkında bilgi verilmektedir.) Vemadsky, Georgy, "Note on the Origin ofthe Word Tamga Jour­ nal of the American Oriental Society, c.76, New Haven 1956, s.188'

189.

Yalgın, ARıza, Cenupta Türkmen Oymaklan,c.5, İstanbul 1932-

1939; 2. bas. 2 c., Ankara 1977.

-----, "Güney Yurtta Damgalar", Türk Tarih, Arkeologya ve Et­ nografya Dergisi, c.III. İstanbul 1936, s.193-198.


T GÜ LENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TCI RX DAMGALARI

179

-----, "Cenupta Oğuz Damga/an ", Bozkurt Mecmuası, nr.8, İstan­

bul 1940, s. 182- 193. -----, Anadolu'da Türk Damgaları. Uludağ'dan Toroslar'a, Bursa

1943,

-----, "Bursa 'da Türk damf{alan ", Halk Bilgisi Haberleri:

Yıl X, nr.1 18, Ağustos 1941, s.237-240; Yıl X, nr.1 19, Eylül 1941, s.272-274; Yıl X, n r.121, il. Teşrin 1941, s. 10-12. -----, "Uludajt Çevresinde Türk Damgaları ", lll. Türk Tarih Kong­ resi- Ankara 15-20 Kasım 1943. Kongreye Sunulan Tebliğler, Anka­ ra 1948, s.426-433.

Yazıcmğl u Ali, TArih-i " Al-iSelçuk, Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. Revan Köşkü, No. 1390. (Damgalar için bk. v.21a-24b). Yener, Şakir Sabri, "Mahra Damgaları", Gaziantep Kültürü, c.111, nr.24, Gaziantep (Ekim 1966), s.4, 21-23.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.