Yusuf Gedikli - Şehriyar ve Bütün Türkçe Şiirleri

Page 1



Yusuf GEDİKLİ .

ŞEHRIYAR ..

..

..

VE

.

BUTUN TURKÇE ŞiiRLERi İnceleme-Şiir Metinleri-Sözlük

1.

BASKI

İstanbul, Kasım 1990


Dizgi: Türkyıldızı A.Ş. Dizen: Serhat Zümrüteren Sayfa Düzeni: Muharrem Terzi Montaj: Ahmet Efe Kapak: Öner Onay

1. Baskı: Kasım 1990

hteme Adresi:P. K. 68-34 272 Topkapı-İstanbul Tel: 558 97 00

ISBN 975-95553-0-1

4


TEŞEKKÜR Üç sene gibi uzun bir zamandan beri üzerinde çalıştı­ ğım bu kitabın son şeklini almasında pek çok yardımını gör­ düğüm Tebrizli edebiyatçı dostum sayın Ahmet Azerli'ye bil­ hassa teşekkür ederim. Onun gönderdiği şiir, resim ve bilgi­ lerden, azami derecede yararlandım. Eğer o olmasaydı bu kitap bu kadar ayrıntılı olamazdı. Aynca Güney Azerbay­ can'a yaptığım gezi esnasında özellikle kelimeler hususunda faydalandığım üstat Yahya Şeyda'ya ve Ali Nikabi'ye, gön­ derdiği kitaplardan istifade ettiğim şair sayın Hekime Billu­ fi'ye, her zamanki gibi dest�ğini esirgemeyen Azerbaycan Ilimler Akademisi Merkezi ilmi Kütüphane Müdürü Sayın Mahbube Hasanoğlu'na, yeılladığı dergi ve kitaplardan ya­ rarlandığım Varlık dergisi başyazarı sayın Dr. Cevat He­ yet'e, konuya olan derin vukufundan faydalandığım Tah­ ran'da yaşayan Prof. Gulam Hüseyin Begdili'ye, kitabın tek­ nik işlerinde ve basım ında hüyük yardımını gördüğüm sayın Ahmet Efe'ye samimi teşekkürlerimi sunarım. Yusuf Gedikli İstanbul, 8 Nisan 1990

5


ÖNSÖZ Söz ola kese savaşı Söz ola bitire başı Söz ola ağulu aşı Bal ile yağ ede bir söz. Yunus Emre ( 1 3- 14. yy).

Söz vardır kestirir başı Söz vardır keser savaşı Söz vardır ağulu aşı Bal ilen .eder yağ bir söz. Şah Ismail Hatayi ( 16. yy).

Bu çalışma Güney Azerbaycanlı büyük Türk şairi Şehri­ yar'ın Türkçe şiirleri üzerinde yapılmış bir araştırma-incele­ me eseri olup, kamuoyunun dikkatini Güney Azerbaycan Türklerine çekme ve Türkiye ile Güney Azerbaycan Türk toplumları arasında kültürel ilişkileri geliştirme amacını güt­ mektedir. Bilindiği gibi Güney Azerbaycan Türkleri yurt dışındaki en kalabalık Türk topluluklarından biridir ve sayıları 20 mil­ yonu bulmaktadır. Türkiye ile Güney Azerbaycan arasındaki ilişkiler, özel­ likle sosyal ve kültürel ilişkiler ne yazık ki istenilen seviyeye ulaşmamıştır. Halbuki aynı soydan gelen bu iki komşu toplu­ mun daha sıcak ilişkiler içinde bulunması gerekirdi. Böylece toplumlar arasında özlenen sevgi, dostluk ve yakınlaşma sağ­ lanır, bölge ve dünya barışına da olumlu bir katkıda bulunul­ muş olurdu. Doğaldır ki bunun temin edilemeyişinin çeşitli sebepleri vardır. Güney Azerbaycan Türkleri siyasi, iktisadi ve kültürel yönden asırlardan beri Fars hakimiyeti altında bulunmı .ıkta ve Fars baskısı altında ezilmektedirler. Sanan Azer "lran Türkleri" isimli eserinde bunu veciz şeki_!de dile getirmişt ir: "Talihsiz bir insan zümresi _olarak Iran sınırları i�·inde yaşamaya mahkum bulunan biz Iran �ürkleri, asırlardan be­ ri Iran varlığını koruduk. .. Kanımızı Iran istiklali için akıt­ �ık... Hatta kendi ırktaşlarımız �lan Anadolu Türkleriyle Iran uğrunda savaştık. Malımızı Iran davası için sarfettik. Iran'daki bir avuç Fars milleti bizi daima istismar etti . Her 6


işini, her ağırlığını bizim sırtımıza yükletti. Fakat bunca _ıztı­ raplara katlanan bizler, bu kadar fedakarlık yapan biz Iran Türkleri, hiç bir insani hukuka sahip olmadık. Daima gözü kapalı bir köle vaziyetinde Farslığın esiri olduk. Onları öv­ dük, kendimizi unuttuk." "Yanı başımızdaki Anadolu Türkleri de kendi durumla­ rı ve davalarıyla meşgul bulunduklarından, maalesef bizim düştüğümüz feci vaziyetlere bugüne kadar seyirci kaldılar." ( 1) . 1 942 yılında içtenlikle söylenen bu sözler günümüz için de $ eçerlidir. Halbuki eldeki imkanlarla ve fedakarlıklar sa­ yesınde bazı şeyler yapılabilirdi. Biz Güney Azerbaycan Türklerinin 1900'lü yılların ba­ şında Kuzey Azerbaycan'da olduğu gibi Türkçülük ülküsü et­ rafında toplanması gerektiğine inanmaktayız. Bilindiği gibi Hüseyinzade Ali Bey, Ahmet Ağaoğlu ve Ali Merdan Top­ çubaşı bir araya gelerek Kuzey Azerbaycan'da Türkçülük adına iç barışı tesis etmişler, Türkiye ile Kuzey Azerbaycan arasında ebediyen sarsılmaz bir dostluk, sevgi ve yakınlaş­ ma temin etmişlerdir. Türkçülüğün fikir babası Ziya Gö­ kalp Türkçülüğün Esasları'nda bunu şöyle anlatmaktadır: "Bu sırada Hüseyinzade Ali Bey Istanbul'dan ve Ağaoğ­ lu Ahmet Bey Paris'ten Baku'ya gelmişler ve orada mücade­ le için el ele vermişlerdi. Topçubaşı(yef) de bunlara iltihak etti. Bu üç zat orada, o zamana kadar hakim bul1;ınan sünni­ lik ve ş iilik ihtilaflarını izale ederek Türklük ve Islamlık ca­ miaları etrafında bütün Azerbaycanlıları toplamaya başladı­ lar." (2) Zaten Türkiye, Kuzey ve Güney Azerbaycan ile Türk­ menistan Türkleri Oğuz soyludur ve hepsi bir kökten gelme­ dir. Güney ve Kuzey Azerbaycan'a mevcu t Türk göçlerinin ikisi, Anadolu'ya old�ğu gibi Selçuklu ve Moğollar zamanın­ da vuku bulmuştur. Uçüncü göç Timur (Teymur) zamanın­ da olmuş, hem Türkistan'dan, hem de Ariadolu'dan pek çok Türk aşireti Azerbaycan'a göçmüş veya göçürülmüştür. (3) Dördüncü büyük göç ise 1(>. asırda Anadolu'dan Azerbay­ ca.n'a olmuş, bu göç Safevi devletinin kuruluş ve yükselişin­ de başlıca rolü oynamıştır. Prof. Faruk Sümer, ( 4) Yılmaz 7


Öztuna, (5) Dr. Cevat Heyet (6) ve Kerim Oder (7) yazdık­ ları kitap ve makalelerde göçler hakkında geniş bilgi vermiş­ ler, özellikle son göçün Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki Türk nüfusunun zayıflamasına ve bölgenin Kürtleşmesine yol açtığını belirtmişlerdir. Hal böyle olunca Oğuz boylarına mensup Türklerin dil, edebiyat ve etno,$rafya, kısaca kültür yönünden bir. . benzer­ lik, hatta aynılık ıçinde bulundukları bir gerçektir. Unlü dü­ şünürümüz Ziya Gökalp Türkçülüğün Esasları'nda bu konu­ daki görüşlerini ifade ederken, Oğuz Türkleri hars (kültür) birliğinin tesisin i Türkçülüğün ikinci merhalesi saymaktadır. Gökalp "Türkçülükteki yakın metküremiz Oğuz ittihadı, ya­ hut Türkmen ittihadı olmalıdır" demekte, hunun gerekliliği­ ni belirtmektedir. Gökalp'a göre "Bu dört ülkenin mecmu­ una (yani Türkiye, Kuzey ve Güney Azerbaycan ile Har­ zem-Türkmenistan-) Oğuzistan adını verebiliriz" ve "Türkçü­ lüğün yakın hedefi bu büyük kıtada yalnız bir tek harsın ha­ kim olmasıdır." Gökalp Türkçülüğün hirinci merhalesi olan Türkiyeciliğin bir gerçek olduğunu, Türkçülüğün ikinci mer­ halesinin ise Oğuzlar arası hars (kültür) birliğinin sağlanma­ sı olduğunu ve bunun adına Oğuzculuk yahut Türkmencilik denmesi gerektiğini yazmaktadır: "Bugün harsça birleşmesi kolay olan Türkler bilhassa Oğuz Türklerj, yani Türkmenlerdir. Türkiye Türkleri gibi Azerbaycan, Iran ve Harzem ülkelerinin Türkmenleri de Oğuz uyruğuna mensupturlar. Binaenaleyh, Türkçülükteki yakın mefküremiz Oğuz ittihadı, yahut Türkmen ittihadı ol­ malıdır. Bu itti�addan maksat nedir? Siyasi bir ittihat mı? Şimdilik hayır! istikbal hakkında bugünden bir hüküm vere­ meyiz. Fakat, bugünkü mefküremiz Oğuzların yalnız harsça ' birleşmesidir." "Oğuz Türkleri, bugün dört ülkede yayılmış olmakla be­ raber hepsi birbirine yakın akrabadırlar." "Oğuz'un Bayat ve Afşar boyları da gerek Türkiye'de, gerek lran'da ve Azerbaycan'da mevcuttur. Akkoyunlular ile Karak�)yunlular da bu üç ülkede yayılmışlardır. O halde Harzem, Iran, Azerbaycan ve Türkiye ülkeleri Türk etnoğ­ rafyası itibariyle aynı uyruğun yurtlarıdır. Bu dört ülkenin 8


mecmuuna Oğuzistan adını verebiliriz. Türkçülüğün yakın hedefi bu büyük kıtada yalnız bir tek harsın hakim olması­ dır." "O halde Türkçülüğü, mefküresinin büyüklüğü noktasından üç dereceye ayırabiliriz: 1 . "Türkiyecilik", 2. "Oğuzculuk yahut Türkmencilik", 3. "Turancılık". ''Bugün şeniyet (hakikat) sahasında yalnız Türkiyecilik . vardır." (8) Gökalp Oğuz Türklerinin ort�k hir halk kültürüne sa­ hip olduklarını, "Korkut Ata, Şah Ismail, Aşık, Kerem, Kö­ roğlu gibi halk eserlerinin", "hütün Oğuzistan'a yayıldığını", hatta Fuzuli'nin "bütü.n Oğuz Şuheleri içinde okunan bir Oğuz şairi" olduğunu söylemektedir: . "Oğuz Türkleri umumiyetle Oğuz hanın torunlarıdır. Oğuz Türkleri bir kaç asır evveline gelinceye kadar mütesa­ nit bir aile içinde yaşarlardı. Mesela Fuzuli bütün Oğuz şu­ beleri içinde okunan bir Oğuz şairidir. Korku� Ata kitabı Oğuzların resmi Oğuznamesi olduğu gibi, Şah Ismail, Aşık Kerem, Köroğlu kitapları gibi halk eserleri de, bütün Oğu­ zistan'a yayılmıştır." (9) Biz de bu konuda aynı görüşü paylaştığımızı 1 987'de ya­ yımladığımız Dost Elinden Gelen Turna-Çağdaş Azerbay­ can Hikayeleri Antolojisi isimli eserimizde dile getirmiş, Türkiye ile Azerbaycan arasında kültürel ilişkilerin geliştiril­ mesi lüzumundan bahsetmiş, şöyle devam etmiştik: "Bu vesileyle yapılacak ilk iş, kültür politikamızın yeni­ den gözden geçirilmesi ve "Şarka Doğru" yeni bir kültür stra­ tejisiı:ıin tesbit edilmesi olmalıdır . " "ilk planda ortak halk kültürü�üz, türkülerimiz, masal­ larımız, efsanelerimiz, destanlarımız (Dede Korkut, Köroğ­ lu), halk hikayelerimiz (Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Arzu ile Kamher, Emrah ile Selvihan, Ta­ hir ile Zühre, Aşık Garip vs. ), mizahımız (Nasrettin Hoca, Karagöz), aşık edebiyatımız (Karacaoğlan, pmrah) derlen­ meli, araştırılmalı; incelenmeli, işlenmeli ve yayımlanmalı­ dır." ( 1 0) ·

9


Biz bu kültür alışverişinin "insanlar arasındaki dostluk, kardeşlik ve barış duygularını geliştireceği, gittikçe insanları kaynaştırıp birbirine sevdireceği, ısındıracağı, yaklaştlfô'Cağı için dünya barışına da katkıda bulanacağını" belirtmiştik. Fakat üzülerek söylemeliyiz ki Gökalp'ın Türkçülüğün Esasları'nı yazdığı 1923 yılından günümüze kadar geçen 60-70 yıllık süre içinde bu konuda neler yapılmıştır?' sorusu­ na maalesef ne bizim, ne de Gökalp'ın yüzünü ağartacak bir cevap verilemeyecektir. Kanaatimizce kayıtsızlık, siyasi re­ j imlerin katılığı ve sair sebeplerin yanında en önemli sebep, alfabe farklılıklarıdır. Biz yukarıda bahsi geçen eserimizin bir yerinde konuyla ilgili şöyle bir görüşe yer vermiştik: "Bugün her bakımdan bir aynılık içinde bulunan, coğraf­ ya olarak birbirine bitişik olan ve geçmişten ortak bir kültür mirası alan Türkiye, Kuzey ve Güney Azerbaycan birbirle­ rinden sanki çok uzak bölgeler gibidirler. Uç ayrı siyasi re­ jim, aç ayrı kültürel, iktisadi ve sosyal sisteme, fakat hepsin­ den acısı ve önemlisi üç ayrı alfabeye sahip olan bu üç bölge­ nin şimdiki durumu kelimenin tam manasıyla trajiktir, içler acısıdır." ( 1 1 ) Bu acı gerçeği kitabımızın konusu olan Güney Azerbay­ canlı şair Şehriyar, 1986 sonbaharında yazdığı Türklere Ses­ leniş şiirinde, Ayırıp şeytan elifbası bizi Allah'dan şeklinde dile getirmiştir. Şehriyar'ın Latin ve Kiril alfabeleri­ ni "şeytan elifbası" olarak vasıflandırması tartışılabilir. Fa­ kat bir gerçeği yansıttığı da inkar edilemez. Bu gerçek ise Türkiye ile Kuzey ve Güney Azerbaycan'da maalesef üç farklı alfabenin bulunması acı gerçeğidir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen yukarıdaki görüş ve düşüncelerimizin eseri olarak bu sahada daha önce yayımla­ dığımız iki kitap (Çağdaş Azeri Şiiri Antolojisi ile Dost Elin­ den Gelen Turna), ülkemizin edebiyat çevrelerinde büyük alaka görmüştü. Maddi ve manevi fedakarlıklara katlanarak neşrettiğimiz eserlerden Çağdaş Azeri Şiiri Antolojisi 1983 yılında yayınlanmış ve 1984'te Türkiye Milli Kültür Vakfı'­ nın edebiyat teşvik mükafatını kazanmıştır. Bu eserin yayın­ lanışı Türkiye'de Azerbaycan edebiyatına olan ilgiyi arttır10


ma yolunda bir dönüm noktası teşkil etmiş, eserin neşredil­ diği 1983 yılından sonra Türk basınında Azerbaycan edebi­ yatıyla alakalı yazılarda ileri derecede bir artış gözlenmiştir. Şimdiye dek bu hususta pek bir şey yapılmaması, bun­ dan sonra da bir şey yapılmayacağı anlamına alınmamalıdır. Nitekim gün geçtikçe sevindirici gelişmelere şahit olmakta­ yız. Biz istikbalin aydınlık olacağı konusunda ümitli ve iyim­ seriz. Eserimizin Türkiye-Azerbaycan, özellikle Türkiye Gü­ ney Azerbaycan ( 12) ilişkilerine ve "Oğuz kültür birliğinin sağlanması"na müsbet katkıda bulunacağını umuyor; Türk gençliğinin Gökalp'ın arzu ettiği Türkçülüğün ikinci merha­ lesini gerçekleştirmek için "Oğuz kültür birliğini sağlama" yolurıda var gücüyle çalışacağına inanıyoruz. istendikten sonra imkansızlık ve olumsuzlukların aşıl­ ması işten bile değildir. Yeter ki fert, kuruluş ve devlet ola­ rak üzerimize düşen görevleri yerine getirelim ve yapılan ça­ lışmalara destek olalım. 1. Sanan Azer, İran Türkleri, İstanbul 1942, s.3. 2. Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, Varlık Yayınları, 1 1 . Baskı, İs­ tanbul Mart 1977, s.12-13. 3. Timur'la beraber Anadolu'dan göç eden Türklerin bir kısmının Türkistan'da yerleştiği bilinmektedir. Türkistan kurtuluş mücadelesinin bü­ yük mücahidi ve şehidi Enver Paşa 9 Aralık 1921 tarihinde adı geçen Türkler hakkında şunları yazar: " Timurlenk zamanında ve Timur'un Anadolu'dan topladığı hayvanla­ rı sürmek için Ankara, Sivas taraflarından getirilmiş Türklerden (yani on­ ların ahfadından) iki kişi, bugün geldiler. Bunların simaları tıpkı bizim Türkler gibi, şive de öyle. Duşenbe cıvarında 1000 kadar varmışlar, Dcv­ hev cıvarında da 3000 kaqar." (Şevket Süreyya Aydemir, Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa, Istanbul 1985, 3. cilt, s.620) . 4. Faruk Sümer'in çeşitli eserlerinde göçler ve Safevi devletinin kurul­ masında Anadol� Türklerinin rolü hususunda geniş bilgiler vardır. 5. Yılmaz Oztuna 9 Temmuz 1988 tarihli Tercüman gazetesind� "Do­ ğu Anadolu'nun Türklüğü" başlıklı yazısında şunları yazmaktadır" "Ustelik 1500 yılında Şah Ismail . adını alanTürkmen şeyhi, 500 bin Türkmen'i peşi­ ne takıp Anadolu'dan Iran'a götürdü. Ya�ım milyon nürus, yarım milyar nüfusu olan bir dünyada büyük rakamdır. Iran Türklüğü kuvvetlendi ama, Anadolu zarar gördü." 6. Dr. Cev\}t Heyet Varlık'taki yazısında şöyle demektedir: 'Tür.klcrin Orta Asya'dan Iran'a gelmeleri Sasanilerin zamanında başlamıştır. Islam­ dan sonra üç büyük muhacerat olmuştur: Birincisi miladi 1 1 . asırda Selçuk­ lularla başlamış ve Türkler Anadolu'ya kadar ilerlemiş ve burada Selçuklu

11


devletini kurmuşlardır. İkinci büyük muhacerat Moğollarla başlamıştır. Moğ�llar Türk değildiler, fakat ordularının çoğunu Türkler teşkil ediyor­ du. Uçüncü büyük muhaceriıt Emir Timur (Tcyrnur) zamanında olmuş ve ondan sonra da devam etmiştir. Emir Teymur Osmanlı padişahı Yıldırım Beyazıt'a galip geldikten sonra kendisiyle yüz binden çok esir getirmiştir. Anadolu Türklerinden olan bu esirler Erdebil etrafına yerleştirilmişlerdir. Bu esirlc�in torunları Safiyüddin Erdebili'nin evlatlarının başın� toplana­ rak Şah Ismail Safevi saltanatını kurdular." ( Varlık, Tahran, Urdibehişt 1358 (Nisan-Mayıs 1979) Sayı 1, s.20-21 . Dr. Cev:ıt Heyet başka bir eserinde "Safevi hükümetini kuran ellerin çoğu Anadolu'dan gelmiştir" demekte, "Safevi devleti kurulduktan sonra da pek çok Türk ellerinin Türkiye'den Azerbaycan'a geldiklerini" ilave et­ mektedir, (Dr. Cevat Heyet, Türklerin Tarih ve Ferhengine Bir Bakış, Tahran, Isfend 1365 (Şubat-Mart 1987), s.144-145. 7. Kerim Oder'in Azerbaycan adlı eserinde yazıldiğına göre "Safevi devleti tarihinin en mühim tarafı, bilhassa devleti kuran ve geliştiren unsu­ run Anadolulu olması ve bunlarla ilgili olar.ak kalabalık sayıda göçebe ve yerleşjk Türk topluluklarının Anadolu'dan Iran'a göç etmeleridir. Bu de­ virde Iran'a gelen Anadolu Türklerinin çok önemli bir kısmı yine Azerbay­ can' da yurt tutmuş ve Azerbaycan'ın tamamen Türkleşmesinde bu son gö­ çün rolü büyük olmuştur. Azer)Jaycan'ın tarihi gelişiminin çeşitli safhaları dolayısıyla işaret edildiği .gibi, ilhanlı Ebu Sait'in ölümünden sonra başta Azerbaycan olmak üzere Iran'ın mühim bir kısmının mukadderatına Türki­ ye'den gelen zümreler hakim olmuşlardır. Yine ifade edildiği gibi Karako­ yunlular zamanında devam eden bu hal, Akkoyunlular zamanında daha büY,iik çapta vuku bulmuş, Safeviler zamanında Anadolu'dan Azerbaycan ve Iran'ın mu htelif yerlerine yapılan göçler ise Doğu ve Güneydoğu Ana­ dolu'nun Türk . nüfusunu zayıflat;ıcak bir raddeye varmıştır." (Kerim Odcr, Azerb;ıycan, Boğ:ıziçi Yayıncvi, Istanbul 1982, s.60). "Iran'ın siyasi tarihinde çok büyük ehemmiyeti olan Kaçarlar da Azcr­ baycan'a Bozok (Yozgat) bölgesinden gelmişlerdi." Kerim Oder, age, s.62). 8. Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, s.23, 24 ve 26. 9. Ziya Gökalp, age, s.24. 10. Yusuf GedikJi, Dost Elinden Gelen Turna-Çağdaş Azerbaycan Hikayeleri Antolojisi, lstanbul, Şubat 1987, s.XIII ve XIV. 1 1. Yusuf Gedikli, age, s. XIII. 12. Azer kelimesi Türkçe olmayıp Farsçadır ve ateş manasına gelmek­ tedir. Nasılsa dilimize yerle§en bu kelime Azerbaycan Türklerince pek kul­ lanılmaz. Bugün Kuzey Azerbaycanlılar kendilerine Azerbaycanlı ( 1937'ye kadar Kuzeyliler de kendilerine Türk derlerdi, şimdi yine Türk demeye başlamışlardır); Güneyliler ise Türk demektedirler. Farslar da onları Türk diye adlandırmaktadrr. Hal böyleyken aslı Türkçe bile olmayan bir kelime­ yi -i mensubiyet ekiyle Azeri şeklinde, ayırıcı biçimde kullanmak pek doğ­ ru olmasa gerektir. Azeri kelimesi yerine Kuzey Azerbaycan Türkleri, Gü­ ney Azerbaycan Türkleri il:>arelerini kullanmak veya yalnızca Azerbayca!1 Türkleri demek en uygun olanıdır.

12


Dr. Cevat Heyet'e göre Azeri kelimesi Türklerin Tat dediği Aryani bir kavmin ismidir ve halen Halhal ile Bakü'nün kuzeyindeki Konak kö­ J-'':':dt: oturmaktadular. Kesrevi ve başka araştırmacılar bu kavmin dilini tetkik etmişler ve bu dili Azeri dili olarak adlandırmışlardır. ( Dr. Cevat Heyet, Varlık, Tahran, Ürclibehişt 1358 ( Nisan-Mayıs 1979), Sayı 1. s.21). Her halükarda bir mensubiyet ifade eden Azeri kelimesini değil, bir coğrafyayı belirten Azerbaycan kelimesini kullanmak daha doğrudur.

13


BİRİNCİ BÖLÜM ŞEHRİYAR, HAYATI VE SANATI

14


ŞEHRİYAR'IN HAYATI Şehriyar'ın hayatıyla ilgili bilgi vermeye geçmeden önce karşılaşılan bir güçlüğü belirtmekle yarar vardır: Yazının so­ nundaki dipnotlarda görüleceği gibi Şehriyar'ın hayatını ya­ zarken pek çok esere ve makaleye başvurmamıza rağmen, başta doğum yılı olmak üzere Şehriyar'la ilgili tarih ve bilgi­ lerin hemen hemen hepsinin birbirini tutmadığı görülmek­ te; bu ise araştırıcıyı gerçekten zor durumda bırakmaktadır. Çünkü araştırıcı bir çok tarih ve bilgiden hangisinin doğru olduğunu elindeki kay naklarının yetersizliği ve güvenilmezli­ ği sebebiyle kesinleştırememekte, dolayısıyla doğru bir kana­ ate varmak da mümkün olamamaktadır. Biz bu güçlüğü Teb­ riz'de Ahmet Azerli ve Tahran'da Gulam Hüseyin Begdi­ li'ye yazdığımız mektuplarla aşmaya çalıştık. Çağdaş bir şahsiyet olarak Şehriyar hakkındaki tarih ve bilgilerin bir an evvel aydınlatılmasını temenni ediyor ve ese­ rimizin bu yolda bir araştırma ve tartışmaya vesile olmasını arzu ediyoruz. Şunu da belirtmeliyiz ki, Şehriyar üzerine ya­ pılacak araştırmalarda Güney Azerbaycanlı bilim adamları­ na büyük görevler düşmektedir. Zira bu konuda sağlıklı araştırmalar ne Türkiye'de, ne de Kuzey Azerbaycan'da de­ ğil, fakat şairin doğup yaşadığı yer olması itibariyle ancak Güney Azerbaycan'da (Iran'da) yapılabilir. ***

Şehriyar'ın tam adı Doktor Seyyid Mehemmed Hüse­ yin Behcet Tebrizi Şehriyar' dır. (l) Bunlardan Mehemmed (Muhammet) Hüseyin şairin küçük adı, Behcet Tebrizi soya­ dı, Seyyid (Peygamber soyundan geldiği için) lakabı, Doktor muhtemelen tıp fakültesinde okuduğundan dolayı söylenen bir hitap sözü, Behcet aynı zamanda ilk mahlası,1:2) Şehriyar ise daha sonraki mahlasıdır. Şair ülkesinde ve dünyada da­ ha ziyade sonraki mahlası olan Şehriyar adıyla tanınmakta15


-

dır.

Şair, Şehriyar mahlasını İ ran'da mevcut eski bir adete uyarak Hafız divanından fal açmak suretiyle benimsemiş­ tir. (J) Şehriyar hicri-şemsi 1283, miladi 1904-1905, büyük ihti­ malle 1904 yılında Tebriz'in Bağmeşe mahallesinde dünya­ ya geldi.

Yukanda da belirtildiği, gibi Şehriyar'ın doğum tarihi hak­ kında ittifak yoktur. Konunun uzmanlanndan Yavuz Akpınar daha çok 1285 hicri (miladi 1906-1907) tarihini vennekte, (.J) kimi yerde ise yalnız 1906 yılını kaydetmektedir. <5J Ahmet Ateş ise Şehriyar'ın doğum yılının hicri 1285 olduğunu yazmakta, ancak bu tarihin miladi karşılığı olan 1906-1907 yerine yanlış olarak 1907-1908 tarihlerini göstennektedir. (6) (Ateş'in kitabın­ daki bütün miladi tarihlerin ikincileri yanlış yazılmıştır). Yine bir Şehriyar mütehassısı olan Hemid (Hamit) Memmedzade, diğer bir Şehriyar mütehassısı olan Gulam Hüseyin Begdili ile birlikte tertip ettiği Aman Afınlıg'ta Şehriyar'ın doğum senesi olarak 1906 yı göstemıiştir. ( ) Abdullah Ağcaköylü ise Şehriyar'ın doğum tarih�ni 1897 olarak yazmaktadır ki, bunun yanlışlığı meydandadır.«�> Şehriyar'ın ölümünden sonra yazdık/an yazılarda Nizamet­ tin Onk 1906(9), Cevat Heyet de hicri 1285 (miladi 1906)<10J tarihlerini vennektedirler. Şelıriyar'ın doğum yılı 1987'de Bakü'de basılan Azerbay­ can Sovet Ensiklopediyası (Azerbaycçın Sovyet Ansiklopedi­ si)'nde 1906 şeklinde yer almıştır. (il) Otüken'in Yeni Türk An­ siklopedisi'nde ise öteki kaynaklardan farklı biçimde 1 904 ola­ rak verilmiştir. (l2J Kuzey Azerbaycan'da basılan kitap ve yayın organların­ dan elde edebildik/erimizin bazılannda Şehriyar'ın doğum yılı­ nın genellikle 1905 olarak kabul gördüğünü öğrenmekteyiz. Mesela Cenubi Azerbaycan Edebiyyatı Antologiyası'nda(IJ) Hökume (Hekime) Billuri'nin Mehemmedhüseyn Şehriyar'n­ da, (l4) şairin ölümü üzerine Odlar Yurdu(IS) gastesinde neşredi­ len yazıda bu tarihi, yani 1905_yılını gönnek mümkündür. Şehriyar'ın doğum tarihi Iran'da 1285 hicri-güneş yılı ola­ rak kabul edilmiş olmalıdır ki, mezanna yazılan kitabede do16


ğum yılı 1285 Şf!klinde yazılmıştır. Fakat aşağıda görüleceği gi­ bi bu kabul de Iran 'da farklı tarihler (mesela 1283) verilmesinin önüne geçememiştir. Nitekim Şehriyar'ın ölümünden sonra Tahran 'da çıkan Varlık dergisinde Gulam Hüseyin Begdili ve Genceli Sabahi ta­ rafından yazılan makalelerde şairin doğum senesi 1285 hicri-­ güneşyılı (miladi 1906-1907) olarak bildirilmiştir. <16) Şairin ölümü münasebetiyle Türkiye 'de yazılan yazı ve ve­ rilen haberlerin çoğunda gerek doğum tarihi (yıl olarak), gerek­ se ölüm tarihi (gün olarak) yanlış verilmiş, fl7) şair hakkında tek aynntılı ve ilmi makale Türk Edebiyatı dergisinde tarafımız­ dan yayımlanmıştır.<lS) Yukanda belirttiğimiz tarih ve bilgilerin haricinde bizi dtı­ ha değişik bir tarihi düşünmeye sevkedebilecek başka kaynak­ lar da mevcuttur. Bu kalınaklardan biri Yahya Şeyda 'mn hazır­ ladığı Edebiyat OcağzO �(Şeyda Şelıriyar'ın Türkçe şiirlerini de neşretmiştir), diğeri Şehriyar hakkında ciddi bir inceleme ya­ zan Hökume (Hekime) Billuri'nin Mehemmedhüseyn adlı ki­ tabı, (?O) öteki Tahran'da yayımlanan Varlık dergisinde çıkan Ali Serhengi'nin Şehriyar Albümü<21) isimli yazısı, bir başkası da Almanya 'da çıkan Anadiii<22> gastesidir. Bu kitap ve maka­ lelerin hepsinde Şehriyar'ın 1283 hicri-güneşyılında doğduğu yazılmakta, hatta Ali Serhengi daha da ileri giderek Şelıri­ yar'ın aynı yılın Şehriver ayında (21 Ağustos-20 Eylül) 'de doğ­ duğunu belirtmektedir. Billuri ise 1283 hicri tarihinin miladi karşılıb'Tz olarak yalnızca 1905 tarihini vennektedir. (Halbuki hicri 1283 tarihinin miladi karşılığı 1904-1905'tir). Şehriyar'ın doğum tarihi konusunda verilen tarihler o dere­ ce tutarsızdır ki aynı yazann aynı vey�. ayn yazılannda bile çe­ lişkili tarihleri gönnek mümkündür. Omek olarak Ali Serhen­ gi'nin yazısını gösterebiliriz. Yazının başında Şehriyar'ın 1283 hicri-güneşyılında doğduğu belirtilirken, sonunda şairin 83 ya­ şında öldüğü bildirilmektedir. Oysa bu doğum tarihine göre Şehriyar'ın 84 yaşında ölmesi (1367'de ölmiqtür) gerekirdi. Aynı çelişkileri başka yazar ve yazılarda da gözlemliyoruz. Me­ sela Gulam Hüseyin Begdili Varlık'taki yazısında verdiği 1285 tarihini, bize daha önce bizzat Şehriyar'ın kızı Şehrazad'a sor­ duğunu belirterek 1283 olarak bildinnişti. <23J Aynı şekilde Ana·

11


dili gastesi de (22. dipnota bak) Şehriyar'ın ölümünde verdiği 1283 tarihini daha önce yayımladığı bir yazıda. 1905 olarak kaydetmişti. :!-1 Bizce bu çelişkiler Güney Azerbaycan'da.ki edebi­ yatçı ve araştmcılann meselelere gereken ciddiyeti göstenneme­ lerinden ileri gelmektedir. Bu yüzden tarih ve bilgi aktardığımız kaynaklara fazla güvenilmemesi gerektiğini düşünmek yanlış sayılmamalıdır. Görüldüğü gibi Şehriyar'ın doğum yılının tesbiti bir sürü hicri ve miladi tarihin arasmda içinden çıkılmaz bir hal almak­ tadır.Fakat bu durum bizi yine de bazı tahminlerde bulunmak­ tan alıkoymamalıdır. Bu sebeple biz son verdiğimiz 1283 hic­ ri-güneşyılmm Şehriyar 'ın doğum tarihi olarak kabul edilebile­ ceğine inanmaktayız. Geriye bu tarihin hangi miladi yıla teka­ bül ettiğinin tesbit edilmesi kalmaktadır. 1283 hicri-güneşyılı­ mn aşağı yukan 9 ay 10 günü (21 Mart-30 Aralık) 1904 yılı­ na, kalan 2 ay 20 günü ise (1 Ocak-20..Mart) 1905 yılma teka­ bül etmektedir. Şairin 1984'te Tebriz Universitesinde kutlanan 80. yaşımda göz önüne alırsak Şehriyar'ın doğum tarihini Yeni Türk Ansiklopedisi'nde yazıldığı ve Ahmet Bican Ercilasun'un kaydettiği biçimde, 25 miladi 1904 olarak kabul edebiliriz. Bu tarihe Ali Serlıengi'nin Şelıriyar'm Şehriver ayında (takriben 21 Ağustos-20 Eylül arası) doğduğuna da.ir verdiği malumatı -her ne kada.r kesinliği yoksa da. eklediğimizde Şehriyar 'ın 1904 yılının 21 Ağustos ile 20 Eylül<26> tarihleri arasında doğ­ duğunu ihtimal olarak ileri sürebiliriz. Kaydetmek lazımdır ki, konu yine de araştmlmaya muh­ taçtır. Şehriyar'm Tebriz'in Bağmeşe mahallesinde doğduğu ge­ nellikle kabul gönnüştür. Elimizdeki bilgiler onun Tebriz'den geçen çayın kenannda Mirze Nesrullah Bazan denilen yerdeki evlerinde doğduğunu, da.ha sonra Rastaküçe ye (Rasta sokağı­ na) göçtüklerini ortaya koymaktadır.

Şehriyar'ın babası Tebriz'in birinci derece avukatların­ kemal ve faziletle şöhret bulmuş Hacı Mir Ağa Hoşgenabi, annesi ise Kövkeb hanımdır. ·

Hacı Mir Ağa Hoşgenabi, orta boylu, hoş yüzlü, ciddi, sa­ kin, cömert, hoşsohbet, sabırlı, tatlı dilli biri olup ailesi 30-40 kişiydi. Sofrası herkese açıktı. Şiir ve musikiyi severdi ve hat sa18


natında ustaydı. Mesleği olan avukatlıkta çok bilgili ve tecrübeliydi. Dava­ /an umumiyetle iyilikle halleder, banşla sonuçlandınrdı. Hak­ sızlann davalannı almaz, mazlumlannkini ise çoğunlukla pa­ rasız kabul eder, hatta çoklanmn otel parasını bile cebinden öderdi. Haklı/an savunan, mazlumlara ve fakirlere yardım eden, ada/etli, temiz, dürüst bir seyit (Peygamber soyundan ge­ len) idi. <:!li)

Şehriyar'ın çocukluk yılları Tebriz'deki !vfeşrutiyet hare­ keti devrine ( 1905- 1 9 1 1) raslamaktadır. (ilk arkadaşların­ dan biri Türkiye'de tahsil gören ünlü lirik şair Habib Sa­ hir'dir). Herhalde bu karışıklıklar yüzünden babası aileyi de­ de baba yurtları olan Hoşgenab (Huşgenab) mahaline apa­ rır. Hoşgenab Heyderbaba dağının eteğinde kurulmuş bir köydür. Şehriyar'ın her insanda olduğu gibi hayatında derin izler bırakan ve ileride şiirine akseden çocukluğu işte bu mıntıkada; Heyderbaba, Hoşgenab, Şengülabad (Şengüla­ va ), Kayışkurşak, Karaçimen, Kıpçak, Kurugöl, Kara göl köy ve yörelerinde, yüce dağlar, yeşil ormanlar, billur bulaklar, elvan çiçekler arasında geçmiştir. Şehriyar'ın tahsil hayatıyla ilgili bilgiler de çelişkili ve karışıktır. Ancak çeşitli kaynaklardan edindiğimiz malumat­ lara göre ilk tahsilini babasından almış, onun verdiği kitapla­ rı okumuştur. Küçük yaşlarından itibaren şiire ve edebiyata yatkınlık gösterdiğinden, o devirde okutulması adet olan Sa­ di'nin Gülüstan'ı, Kur'an-ı Kerim ve Ebu Nesri Ferahi'nin Nesab adlı Ara�ça-Farsça manzum lügatiyle öğrenimine de­ vam et!Iliştir. (-9J Şehriyar, Heyderbaba'ya Selam'da andığı Molla lbrahim'den de daha 6 Jaşındayken bir müddet Gü­ lüstan ve Hafız dersi almıştır.< ) H. Memmedtade Aman Aynlıg'ta (s. 4) ve H. Billuri Me­ hemmedhüseyn Şelıriyar'da (s.19) Şehriyar 'm ilk öğrenim gör­ düğü yer olarak Hoşgenab'ı gösterirler ve öğretmeninin de Mol­ la Jbralıim olduğunu belirtirler. Yavuz Akpınar Molla lbM­ him 'in Kayışkurşak 'ta olduğunu ve Şehrf:yar'ın ilk tahsilini bu­ rada yaptığmı yazmaktadır. (Atatürk Un. Der. s. 513). Yeni Türk Ansiklopedisi, Azerbaycan Sovet Ensiklopediyası ve Ah­ met Ateş şairin ilk tahsil yeri olarak Tebriz 'i gösterirler. 19


H. Memmedzade, Ahmet Ateş ve Yeni Türk Ansiklopedi­ si'ne göre ilk ve orta tahsilini Tebriz'de yapmış, Talibiye medre­ sesinde Arap dili ve edebiyatı okumuş, Fransızca öğrenmiş, 1301 (1922)'de Tahran'a giderek darülfünun denilen lisede öğrenJmine devam etmiştir.

Oyle anlaşılıyor ki, Şehriyar'ın hayatıyla ilgili pek çok husus gibi, tahsili meselesi de karışıklığını daha bir müddet koruyacaktır. Bu mevzuda kesin biçimde söyleyebileceğimiz şey, onun gayr�resmi ilk eğitimini babasından ve Kayışkur­ şak'taki Molla lbrahim'den gördüğüdür. Ancak resmi tahsili hakkında kesin ve doğru olmayan bilgilerimize dayanarak şunları yazmak mümkündür: Şehriyar resmi ilköğrenimine Tebriz'deki Medrese-yi Müttehide'de başlamıştır. Begdili'ye göre Şehriyar'ın ilk okuduğu yer yedi yaşında gittiği Perveriş ilkokulu olmuş, sonra bu okul başka iki okulla birleştirili p Medrese-yi Müt­ tehide'ye çevrilmiştir. Şehriyar yaz mevsımlerini de boş ge­ çirmemiş, Kayışkurşak köyünde aydın bir zat olan Molla lb­ rahim Halil'de eğitim-öğretimine devam etmiştir. Şehriyar orta tahsilini Füyuzat ortaokulunda sürdürmüş, Tebriz'deki bu iki okulda 9. sınıfa kadar okumuştur. Bu sırada tahsiline biraz ara vermiş, fakat bu arayı Tebriz'deki meşhur Talibiye medresesinde Arap dili ve edebiyatı okumak suretiyle de­ ğerlendirmiş, "kendi söylediğine göre 1 3 0 1 ( 1 922 ! rlında" Tahran Darülfünunu'na (lisesine) kaydolmuştur.< 1 Cevat Heyet de Şehriyar'ın Perveriş, Müttehide ve Talibiye'de öğ­ renimine devam ettiğini ve 1 9 2 1 'de Tahran'a gittiğini belirt­ mektedir. <32) Ali Serhengi ise Şehriyar'ın 1 299 yılının Behmen ayın­ da ( 1 92 1 'in 2 1 Ocak-20 Şubat tarihlerinde) Tahran'a gittiği­ ni, 1300 ( 1 92 l )'de darülfünuna kaydolduğunu ve 1 302 ( 1923 )'te tıp fakültesine girdiğini yazmaktadır. <33) Şehriyar daha fakültenin ilk yıllarında kendisini genç bir şair olarak kabul ettirmişti. ( 1 925 civarları). Şehriyar tıp fakültesini bitiremeden ayrılmak zorunda kalır. Bugüne ka­ dar bütün kaynaklarda Şehriyar'ın fakülteden ayrılmasının ve Tahran' dan sürgün edilmesinin sebebinin bilinmediği, bu­ nun maddi sıkıntılardan veya bahtsız bir aşk macerası yüzün20


den meydana gelmiş olabileceği yazılagelmiştir. 1987'de ba­ sılan Azerbaycan Sovet Ensiklopediyası ( 10. cilt) da şairin maddi zorluklardan dolayı okulu bitiremediğini yazmakta­ dır. Son zamanlara kadar bir çok mevzu gibi müphem kalan bu mesele bugün aydınlanmıştır. Hekime Billuri Mehem­ medhüseyn Şehriyar kitabında Cevat Mecabi isimli Ettelaat gazetesinin muhabirinin, 1 350 ( 1971- 1972) yılında Şehri­ yar' la yaptığı bir mülakatta uzun zaman bilinmeyen bu ger­ çeği ortaya çıkardığını yazmıştır: "Onun sürgün olunması meselesi meraklıdır. O tıp fa­ kültesinin talebesi olduğu vakit bir kıza vurulur. Aşkın kız­ gın çağlarında Şehriyar, adını ve vazifesini demek istemedi­ ği güçlü bir şahısla yüz yüze geldiğini görür. O, genç talebe­ yi tutturarak zindana attırır, günahlarından bir şartla Tah­ ran'dan çıkıp gitmesiyle geçeceğini bildirir. Böylelikle o Ni­ şabur'a sürgün olunur, orada yaşayan meşhur Iranlı ressam Kemalülmülk'ün yanına gider. Onun işe karışrı:ıasını rica eder. Kemalülmülk şaire der ki: Keçel çare bilse idi, öz başı­ na kılardı.' (Kelin merhemi olsa başına sürer). 11< 34) Cevat Heyet Şehriyar'ı Tahran'dan sürgün ettiren "güç­ lü şahsın", hükümet erkanından ve emniyet teşkilatının üst düzey yöneticilerinden biri olan Çırağ Ali Han Pehlevi oldu­ ğunu ve Şehrirar'ın sevdiği kızın onunla evlendirildiğini bil­ dirmektedir. < ) Şehriyar'ın sevdiği kızın adının Süreyya olduğunu biliyo­ ruz. (Şehriyar Süreyya'ya Peri derdi). Şehriyar 1973 sonba­ harında Tahran radyosunda yaptığı bir konuşmada Süreyya ile son defa Behcetabad'ta buluşacaklarını, ancak onun gel­ mediğini, ertesi sabah ise fakülteyi bitirmesine iki üç ay ka­ la Tahran'dan sürgün edildiğini, Behcetabad Hatiresi şiirini bu buluşmaya hasrettiğini söylemiştir. (36)

Şairin tıp fakültesine giriş tarihi de kesinlikle bilinmemek­ tedir. Serhengi bunu 1302 (1923) olarak vennekte ve 1308 (1929)'da fakülteyi terk ettiğini yazmaktadır. Fakat Serhengi Şehriyar'ın 1311 yılında yani 19�12'de tıp fakültesinin dişçilik ve eczacılık bölümünün 5. sınıfına kabul edildiğini de bildir­ mektedir ki, bu bilgi ve tarihler konuyu daha da kannaşık hale 21


getinnektedir.

Şairin devlet memurluğuna 1 932 yılında başladığında Serhengi hariç diğer bütün kaynaklar müttefiktir (Memmed­ zade, Akpınar, ASE,Ateş, Billuri). Serhengi'ye göre şairin devlet memurluğuna (noter idaresine) girişi 1 308 (1 . 929- 1 930) yılındadır. Yine Serhengi'ye göre şair 13 1 1 yılı Urdibehişt ·ayında ( 1932 yılı 2 1 Nisan-20 Mayıs arasında) Nişabur'a sürgün edilir. Burada ünlü ressam Kemalülmülk ile karşılaşır. (Eğer Serhengi'nin tarihleri doğruysa Şehriyar tıbbıyeye bir kaç yıl ara vermiş, sonra tekrar son sınıfa ka ­ bul edilmiş, Süreyya'ya aşkı yüzünden 1932 senesinde tıbbı­ yeden ikinci defa ayrılmak zorunda kalmış demektir). Şehri­ yar 1 935 yılına dek Horasan'ın muhtelif yerlerinde, o cümle­ den Meşhed'te çalışmıştır. Memmedzade, ASE, Billuri, Ser­ hengi ve Cevat Heyet'e göre Tahran'a dönüşü 1935'tedir. Akpınar ise 1937 tarihini vermektedir. Şair Tahran'a dön­ dükten sonra ziraat bankasında (Bank-ı Kişavarzi, Akpı­ nar'da Felahat) memuriyetine devam etmiştir. Şehriyar'ın hayatının önemli olaylarından biri de babası­ nın ölümüdür. Babasının ölüm tarihi hakkında verilen tarih­ lerden hiç biri birbirini tutmamaktadır.

Şairin babasının ölüm tarihi Yeni Türk Ansiklopedisi 'nde 1936, Akpınar'ın makalesinde 1938, Ahmet Ateş'in kitabında hicri 1313 (miladi 1935-1936, doğrusu 1934-1935 olacaktır), Billuri'de hicri 1316 (miladi 193 7), Serhengi'de hicri 1312 (1933-1934) olarak yazılmıştır. Birbirini tutmayan bu tarihle­ re rağmen Şehriyar'ın 1. Heyderbaba ya Selam kitabının sonu­ na eklediği dipnotlardan babasının 1313 yılı ramazanının 23. gecesi öldüğünü öğreniyoruz. Şehriyar babasının kadir gecesi ölmek istediğini ve kadir gecesi öldüğünü yazmakta ve ölümüy­ le ilgili bir rüyasını anlatmaktadır: ''Nitekim öyle de oldu. 1313 hicri-güneşyılımn (miladi 1934) ramazan ayının 23'nde, sahur vaktinde, sabah ezanına yakın aniden beyin kanamasından yüzü güler halde bu dünya­ dan göçtü. Ben o gece Horasan yaylalanndan birinde idim. Rüyamda babamı ayın üstünde dururken gördüm, ayla birlik­ te dönüyordu. Ayın nuru onu 'sinesine kadar örtmüştü. O öyle kahkahalarla gülüyordu ki sesi ufuklara yayılıyordu. Gözlerimi

22


açınca ihtiyar köy müezzini Allalıüekber diye ezan okumaya başladı. Ben perişan bir halde feneri yaktım ve Hafiz divanın­ dan fal açtım. O vakte kadar dikkatimi celbetmeyen gazelin ilk beyti şöyleydi: Yarin hicranı firak geceleri sona erdi Talih yıldızını söndü devran sona erdi. İki gün sonra babamın vefat ettiğini bildiren telgırafi al­ dım. <37>

1 313 yıJı ramazanının 1934 yılının güz mevsimine rasla­ dığını, Şehriyar'ın o sırada Horasan'ın yayla köylerinden bi­ rinde bulunduğunu ve Tahran'a 1935'te döndüğünü göz önü­ ne alırsak şairin babasının ölüm tarihinin l 934 olduğunu söyleyebiliriz. Hacı Mir A$ a Hoşgenahi kutsal sayılan Kum şehrinde toprağa verilmiştır. Şehriyar bahasının ölümünden derin üzüntü duymuş, onun hakkında Atamın Mateminde şi­ irini yazmıştır. Babasının ölümünden ve 1935'te Tahran'a dönüşünden sonra şairin buhranlı bir döneme girdiğini görüyoruz. Şair bütün sevdiklerinden ve dostlarından uzaklaşır, her şeyden el çeker, kendini tatmin için ruh çağırma seanslarına ve ce­ miyetlerine katılır. Tasawufa meyleder, hatta Zehebiye tari­ katine intisap eder. Bu arada 13 1 6 ( 193 7) yılında 4 ay süren bir Tebriz seyahati yapar. Şehriyar'ın bu bunalımlı dönemi­ nin uzun sürdüğü anlaşılmaktadır. Zira Heyderbaba'ya Se­ lam 'a yazdığı önsözde şöyle demektedir: " 1 320 ( l 94 1 ) yılı­ nın Şehriver (21 A$ustos-20 Eylül) ayından itibaren hastalı­ ğa tutulmuş, ümitsızliğe düşmüş, inzivayf} çekilmiş, elemler ve ıztıraplar içinde yatağa serilmiştim ... 11<38) Şehriyar 133 1 yılı Tir ayının 3 1 'inde, yani 1952 yılının Temmuz ayının 20'ler inde (annesinin ölüm tarihi Memmed­ zade'de 1953'tür) yegane varlığı olan annesini kaybeder. An­ nesi Kövkeh hanım Tahran'daki Hezartahtab hastanesinde vefat etmiş ve kutsallığına binaen kocası gibi Kum şehrinde toprağa verilmiştir. <39J Şair annesinin ölümünden duyduğu üzüntüyü Eyvay Anam şiirinde dile getirmiştir. Şair annesinin ölümünden sonra uzun zaman kaldığı, buhranlar ve hastalıklar geçirdiği Tahran' dan aniden ayrıla­ rak 1953 o� talarında (Serhengi'ye göre 133 1 ( 1952- 1953 )'te 23


anayurduna, Tebriz'e döner. Buradaki ziraat bankasında ça­ lışmaya başlar ve buradan emekli olur. (Yeni Türk Ansiklo­ pedisi'nde verilen 1959-1960 tarihi yanlıştır). Şehriyar Teb­ riz'de en mühim eserini, Heyderbaba'ya Selam'ı yazar (1954). Şehriyar Tebriz'e yerleştikten sonra (epey geç olarak) akrabalarından ilkokul öğretmeni ve kendisinden 35 yaş kü­ çük Azize (Ezize) adlı bir kızla evlenir. (40) Evlenme tarihi 1332 Mordad (21 Temmuz-20 Ağustos 1953 )'tür. Şair zira­ at bankasından kredi çekip Tebriz'de Erkkalası'nın yanında­ ki Çukurlar sokağından bir ev satın alır. ŞehriY.ar'ın evliliğinden 2 kız, 2 oğlan çocuğu dünyaya gelmiştir. llk kizı Şehrazad 1334 ( l 955-1956)'da doğar. ikin­ ci çocuğu Ebulhesen 1335 (1956-1957)'de doğmuş, lakin kı­ sa süre sonra ölmüştür. Uçüncü çocuğu (ikinci kızı) Mer­ yem 1336 (1957-1958)'de doğmuş, dördüncü çocuğu ve ha­ yatta olan tek oğlu Hadi ise 1338 (1959-1960)'da dünyaya gelmiştir. (Bazı kaynaklarda yazılan bir kızı veya iki kızı var­ dır şeklindeki bilgiler yanlıştır). Şehriyar 1 343 (1964) yılında Hoşgenab'a gider ve 2. Heyderbaba'yı yazar. 1334 (1955)'te tanıştığı yakın arkada­ şı ve dostu Nik Endiş'in ısrarlarıyla neşreder. 1347 ( l968-1969)'da Tahran'a gider ve Bulut Karaçorlu Se­ hend'in evinde kalır. 1348 (1969-1970)'te Nik Endiş'in yar­ dımıyla Megsudiye (Maksudiye) sokağındaki evine taşınır. 1349 (1970-1971 )'de Urmiye'ye çağrılır. 1 350 (1971-1972)'de Nik Endiş'le Tahran'a gider, yine Sehend'in evinde kalır. Rüstem Eli(yev)'le görüşür. 1354 (1975-1976) senesinde tekrar Tahran'a gider. Cevat Heyet'in yardımıyla bir evde ikamet eder. Bu misafirlikte eşi Ezize hanım kalp krizinden vefat eder. Böylece Şehriyar Tahran'da hayatının acı olaylarından biriyle daha karşı karşıya gelir. (Obürlerin­ den biri ilk aşkı Süreyya'dan -Peri'den- ayrılmasıydı). Eşi­ nin ölümü üzerine Ezize (Bir Gelin) şii�ini yazar. Ezize ha­ nım Tahran'daki Behişt-i Zehra mezarlığında toprağa veril­ miştir. (Bu paragraftaki bilgiler Serhengi'den alınmıştır). __

__

Şehriyar'ın hanımının ölüm tarihi konusunda da şimdiye dek ittifak sağlanmış değildir. Yahya Şeyda 1355 (1976-1977) 24


yılını vemıekte, Billuri ise 1972'de öldüğünü yazmaktadır (a­ ge, s.28). Konuyu sorduğumuz Gulam Hüseyin Begdili Şey­ da 'mn tarihini doğrulamaktadır. Ahmet Azerli ise Ezize hanı­ mın 1353 yılı Belımen ayında (1975 yılı 21 Ocak-20 Şubat arasında ) öldüğünü bildinnektedir ki, bu bilgiler konunun ay­ dmlannıasma yardımcı olmaktan ziyade onun da ha çetrefil ha­ le gelmesine sebep olmaktadır.

Şairin Türkçe şiirlerinin büyük kısmı 1360 ( 1 98 1 - 1 982)'de Yahya Şey da tarafınqan Tebriz'de neşredil­ miş, 13_ 6 3 ( 1984) yılında ıse Tebriz Universitesinde yapılan bir tq_renl� 80. yaş günü görkemli bir şekilde kutlanmıştır. Ustat Şehriyar son yıllarında yaşlılığın verdiği zaafiyetle sık sık hastalanmış, 1366'nın Azer ayında (21 Kasım-20 Ara­ lık 1 987)'de Tebriz'deki Humeyn�. hastanesine kaldırılmış, dört ay süreyle tedavi görmüştür. Ustadı hurad� yattığı sıra­ da 7- 18 Mart 1 988 tarihleri arasında yaptığım Iran seyahati esnasında 13 Mart 1 988 günü ziyaret etmiş, tanışma şerefi­ ne ve saadetine erişmiştim. Şehriyar 1367 Mordadının 9'unda ( 1988 yılının 3 1 Tem­ muzunda) tekrar hastalanmış ve Tahran'daki Mehr hastane­ sine sevkedilmiştir. Nihayet 27 Şehriver 1367 ( 18 Eylül 1 988) Pazar günü Tahran vakti ile sabah saat 6. 45'te Mehr hastanesinin 5. katının 5 13 numaralı odasında kronik akci­ ğer iltihabı ve sağ kalp yetmezliğinden yüce Allah'ın rahme­ tine kavuşmuştur. 1 9 Eylül Pazartesi günü Mehr hastanesinden alınıp Tah­ ran'ın Mehrabad havaalanına getirilen Şehriyar'ın naaşı, bu­ radan uçakla Tebriz'e nakledilmiştir. 20 Eylül 1 988 Sah gü­ nü Erkkalası'nda kılınan cenaze namazından sonra vasiyeti üzerine Tebriz'in Surhab mahallesindeki Makberetü' .j-Şü­ era (Şairler Mezarhğı)'nda toprağa verilmiş, ebedi istiratga­ hına tevdi edilmiştir. Şehriyar'ın hatırasına hürmeten Teb­ riz'de hiç bir dükkan açılmamış ve bütün halk matem işareti olarak karalar giyinmiştir. Şehriyar'ın .cenazesine Savalan, Yahya Şeyda, Behram Elçin, Ali Nikabi, Dr. H _ a mit Nutki, Sönmez, Behruz Dövle­ tabadi, Dr. Menafi gibi Iran Türklerinin önde gele'} aydınla­ rı iştirak etmiş, Dr. Cevat Heyet ve Ahmet Azerli lstanbul'25


daki Türkoloji Kongresi'nde bulunduklarından törene katıla­ ma mışlard ır. Şehriyar'ın gömüldüğü Makberetü'ş-Şüera'da Azerbay­ can'ın bir çok ünlü şairi ebedi uykusunu uyumaktadır. Bun­ lar arasında Katran Tebrizi'yi, Hakani Şirvani'yi, Feleki Şir­ vani'yi, Humam Tebrizi'yi, Şemsi Tebrizi'yi, Zehir Fara­ bi'yi, Enveri'yi, Şekibi Tebrizi'yi, Emir Tusi'yi, Şapur bin Muhammed'i, Şemsüliddin Bubhasi'yi, Nami Şi.razi'yi, Aha­ deddin'i saymak mümkündür. Şehriyar anadili Türkçeden başka mükemmel derecede Farsça ve Arapça, iyi derecede Fransızca bilirdi. Arapça bir kaç şiiri de vardır. Şehriyar gençliğinden beri musi�iyle yakından ilgilen­ miştir. Çok güzel tar çalan Şehriyar'a Iran'ın meşhur musiki­ şinaslarından Ebulhesen Seba, J?ervişan'dan kalan kıymetli bir tar hediye etmişti. Şehriya� Iran'ın ünlü hanende ve sa­ zendelerinden Ebulhesenhan ikbal Kamer, Kerimağa Sa­ fi'yle dost olmuş, Ebulhesen Seba<4Ô dahil bir çoğuna ölüm­ leri vesilesiyle Farsça ve Türkçe mersiyeler yazmıştır. Şair emekliliğinden sonra Tebriz'de sade bir hayat sür­ müştür. Küçük çocuklarını sevip okşayarak onlarla Tebriz sokaklarında akşam gezintilerine çıkan Şehriyar'ın bir :zevki­ nin de güzel hattıyla Kur'an ayetlerini istinsah edip dostları­ na hediye etmek olduğu bilinir. Şehriyar usta şairliğinin yanında seyit (Peygamber so­ yundan gelen) olması hasebiyle de halk arasında büyük say­ gı ve sevgi görmüştür. Bu yüzden henüz tıp fakültesindey­ ken bazı kimselerin ona muska yazdırdıklarını biliyoruz. Şair emeklilik günlerinde maddi sıkıntılar içinde olmuş, 1 976'da bulunduğu Tahran'da Ettelaat gastesine verdi� de­ meçte 22 yıld�n beri aynı elbiseyi giydiğini söylemiştir. 2) Şehriyar Iran edebiyatındaki yeri dolayısıyla birinci de­ receli Maarif nişanıyla taltif edilmiş, Tebriz üniversitesi ede­ biyat fakültesinin en büyük anfisine ve Tebriz'deki okullar­ dan birine onun adı verilmiştir. Şehriyar'ın ilk şiirini ne zaman yazdığı veya yayınladığı mevzusunda da henüz fikir birliği sağlanamamıştır. Kaynakla­ mı çoğu onun ilk şiirini Tebriz'deki Mehemmediye ortamekte-

26


binin neşrettiği Edeb dergisinde yayınlandığmı belirtirler. Ser­ hengi onun ilk şiirini 1294 (1915-1916)'da yazdığım, Cevat Heyet ve Anadili gastesi ise onun ilk şiirini Türkçe dediğini yaz­ maktadırlar. <-13> Şairin ilk kitabının hangi yılda basıldığı da şu durumdtı katiyetle bilinmemektedir. Billuri 'ye göre ilk şiir kitabı (1308) 1929 yılında Tahra11 'rfaki Hayyam yayuıevince Divan adıyla neşredilmiştir. <+1> H. Memmedzade, Cevat Heyet, Azerbaycan Sovet Ensiklopediyası ise bu tarihi 1931 olarak belirtmektedir­ ler. Bahsi geçet1 mektuplannda Azerli ve Begdili de 1931 tarihi­ ni ı:emıişlerdi,-. Aynı kaynr idara göre Şehriyar bu eseri neşredil­ diğinde 23 yaşında idi. (Bu takdirde onun doğum tarihi miladi 1906, hicri 1285'e tekabül eder. Görüldüğü üzre Şehriyar hak­ kındaki bilgiler çelişkilerle doludur).

Ali Serhengi ise ilk eserinin Sada-yı Huda (Tanrı'nın Se­ si) namıyla ve Melikü'ş-Şüera'nın önsözüyle 1305 ( 1926- 1927) yılında, ikinci eserinin Mesnevi-yi Ruh ve Per­ vane ( Ruh ve Pervane Mesnevisi) adıyla ve Pejman Bahtiya­ ri'nin önsözüyle 1306 ( l 927- 1 928) yılında, üçüncü eserinin de Kitapça (Kitapçık) ismiyle .Said Nefisi, Melikü'ş-Şüera Bahar ve Pejman Bahtiyari'nin önsözleriyle 1308 ( 1929- 1930) yılın�a basıldığını kaydetmektedir . (45) Meli­ kü'ş-Şüera Bahar, Iran'ın ileri gelen şa ir ve yazanları tarafın­ dan da övülen . Şehriyar'ın Kitapça'sına yazdığı önsözde Şeh­ riyar'ı "yalnız l_ ran'ın. ? e� il belki bütün şark aleminin iftiha­ rı" olarak takdım etmıştır. (46) Şehriyar'ın başlıca Türkçe eserleri 1 . Heyderbaba'ya Se­ lam ( 1 954 ) 2. Heyderbaba'ya Selam ( 1 964 ), Türk'ün Dili ( 1 969), Mehmed Rahim'e Mektub ( 1 970- 1 97 1 ), Sehendim ( 1 967 veya l 970?) Behcetabad Hatiresi, El Bülbülü, Süley­ man Rüstem'e Cavablar, Döyünme ve Söyünme, Tersa Bala­ sı, Naz Eylemisen, Türklere Sesleniş, Derya Eledim ve Tür­ kiye'ye Heyali Sefer'dir . Şehriyar'ın eserleri Türkiye, Kuzey Azerbaycan ve . Iran'da defalarca basılmıştır. Türkiye'de 1 . Heyderbaba'ya Selam 1 964'te Ahmet Ateş tarafından kitap halinde yayım­ lanmıştır. Her iki Heyderbaba şiiri Muharrem Ergin'ce Aze­ ri Türkçesi isimli kitapta neşredilmiştir (lstanbul 197 1 ). Ay,

27


rıca bir çok şiiri muhtelif dergi ve gazetelerde yayımlanmış­ tır. Kuzeyde Heyderbaba'ya Selamlarla birlikte Farsçadan yapılan tercümeler, Seçilmiş Eserleri adıyla ve Gulam Hüse­ yin Begdili'nin düzenlemesiyle 1 966'da Bakü'de basılmıştır. Yine Begdili ve Hamit (Hemid) Memmedzade tarafından düzenlenen ve Türkçe şiirlerini içine alan Aman Ayrılıg ikin­ ci defa l 98 l 'de Bakü'de piyasaya sunulmuştur. Şairin Türkçe şiirleri Iran'da pek çok defa �asılmıştır. Heyderbaba'ya Selam'dan ( 1 954) başka, özellikle Islam dev­ riminden sonra Yahya Şeyda'nın topladığı şiirler, Şehriyar ve Azerbaycan Dilinde Eserleri ismiyle Tebriz'de yayımlan­ mıştır. ( 1 360, 1 98 1 - 1 982). Bu kitap kısa zamanda dört baskı yapmıştır. ( 4. Baskı, Tebriz 1362, 1 983-1984 ). Şeyda'nın ki­ tabının önemli bir özelliği de şiirlerin izahlarla tertip edilme­ sindedir. Yine Tebriz'de basılan Bergüzide-yi Eş'ar-ı Türki ve Farsi'de de epeyce Türkçe şiir yer almaktadır. Sirus Kame­ ri'nin Şehriyar'dan Töhfe'sinde daha önce yayımlanmamış iki Türkçe şiir mevcuttur (Tebriz 1363, 1984- 1 985). En son H. Memmedzade tarafından neşredilen Külliyat-ı Eş'ar-ı Türki Şehriyar'da ise (Tahran 1 367- 1988-, 320 sayfa)- he­ men hemen bütün Türkçe şiirleri vardır. Şairin bazı şiirleri Tebriz'deki gazete ve dergilerde neşredilmiş, bazı şiirleri ise qiç neşredilmemiştir. Şehriyar'ın Farsça şiirleri dört ciltlik divan ve iki ciltlik külliyat halinde basılmıştır. Divan Tahran'da 1 342 ( 1 963- 1964)'de, külliyat Tebriz'de yayımlanmıştır. Münferit baskıları da yapılmıştır. Farsça şiirlerin.in en tanınmışları Gecenin Efsanesi, Şiir ve Hikmet ile Eyvay Anam'dır. 1. Yahya Şeyda, Edebiyat Ocağı, Tebriz 1364, s.328. Bu kitap hakkın­ da yazdığımız yazı Türk Edebiyatı dergisinin Temmuz 1986 tarihli 153. sa­ yısında yayımlanmıştır. (Bak. Yusuf Gedikli, "Yahya Şcyda'nın Edebiyat Ocağı'', s.64-65). 2. a. Ali Yavuz Akp�ftar, "Şehriyar'ın Türkiye'de Neşredilmemiş Bazı Türkçe Şiirleri", Atatµrk Universitesi Edebiyat Fakültesi Araştırma Dergi­ si Ahmet Caferoğlu Özel Sayısı, Ankara 1979, s.513. b. Ahmet Azerli'nin 24.5.1988 tarihli mektubu. c. Gulam Hüseyin Begdili'nin 17.8. 1988 tarihli mektubu.

28


3. Ahmet Azerli ve Gulam Hüseyin Begdili'nin aynı tarihli mektupla-

n.

4. a. Ali Yavuz Akpınar, agm, s.513. b. Ali Yavuz Akpınar, 19-20. Asırda Azeri Edebiyatı (Ders notları), Erzurum 1984, s.89. 5. Ali Yavuz Akpinar, "Şehriyar, Türk'ün Dili", Kardaş Edebiyatlar, Sayı 3, Erzurum 1982, s.26. 6. Ahmet Ateş, Şehriyar ve Haydar Baba'ya Selam, Ankara 1964, s.7. 7. Şehriyar, Aman Aynhg, Bakı 1981, s.6. H. Memmedzade'nin yazıSi.

8. Abdullah Ağcaköylü, "Tebrizli Ali'den Seçme Şiirler", Türk Kültü­ rü, Ankara, Aralık 1962, Sayı 2, s.29. 9. Nizamçttin Onk, "Mehemmed Hüseyin Şehriyar", Türk Dünyası Araştınnalan, lstanbul, Nisan 1989,10. Yıl, Sayı 59, s.135-141. 10. Cevat Heyet, "Şehriyar", Türk Dili, Ankara, Ekim 1988, Sayı 442, s.212-220. Bu dergi ve dolayısıyla yazı, normal yayın zamanından L yıl son­ ra yayımlanmıştır. 1 1. Azerbaycan Sovet Ensiklop_ediyası, 10. cilt, Bakı 1987, s.525. 12. Yeni Türk Ansiklopedisi, Istanbul 1985, "Şehriyar" maddesi, 10. elit, s. 3842. 1 3. Cenubi Azerbaycan Edebiyyatı Antologiyası, Redaktörü Mirze İb­ rahim( ov), 2. cilt, Bakı 1982, s.249. 14. Hökume Billuri, Mehemmedhüseyn Şehriyar, Bakı 1984, s.19. 15. Odlar Yurdu (gazetesi), ''Mehemmedhüseyn Şehriyar", Azerbay­ can Yazıçılar Ittifagı ve Yeten Cemiyyeti'nin ortaklaşa yayımladıkları yazı. �akı, Senıyabr ( Eylül) 1988, Sayı 18 (415), s.2. 16. a. Gulam H üseyin Begdili, "Şair ve Tabiat", Varlık, Tahran, Mor­ dad Şehriver Mehr 1367 .(21 Temmuz-20 Eylül 1988), Sayı 69-3, s.22. b.Genceli Sabahi, "Usqıd Şehriyar", aynı dergi, s.28. . 1 7. Mesela Türkistan (Iı;tanbul 1988, 4 ve 5. sayılar), Kurultay (lstan­ bul 1988, 1 . sayı), Fuzuli (Istanbul, Aralık 1988, 7. sayı) Göze ( lstanbul, 29 Mayıs 1989, 2. sayı), Türk Kültürü (Ankara, Ocak 1989, 309. sayı -Na­ mık Açıkgöz'ün yazısı-), Azerbaycan (Ankara, Ocak 1989, 265 ve 266. sayı­ lar "Ahmet Karaca ve Selçuk Alkın'ın yazıları- dergi ve gazetelerinde Çı­ kan yazılarda şairin doğum tarihi 1906, 1906-1907, 1908 gibi birbirinden farklı tarihlerle verilirken, bazılarında ölüm günü gerek ay, gerekse gün olarak yanliş yazılmıştır. Bu yanlışlıklar hatta Nizamettin Onk ile, Cevat Heyet'in yazılarında bile görülmektedir. (Bak. 9 ve 10. dipnotlar) Yalnızca Türk Yurtları dergisinde Şehriyar'ın doğum tarihi 1904 olarak yazılmıştır. (Ankara 1990, 1.sayı). . 18. Yusuf Gedikli, "Şehriyar'ın Hayatı", Türk Edebiyatı, Istanbul, Ka­ sım 1988, Sayı 181, s.26-30. Eksik dipnotlarıyla yayımlanan bu makale da­ ha sonra yeni bilgiler doğrultusunda buradaki şekliyle yeniden kaleme alın­ mıştır. 19. Yahya Şeyda, Edebiyat Ocağı, Tebriz 1364 ( 1985), s.19. 20. Hökume Billuri, Mehemmedhü.sl:yn Şehriyar, Bakı 1984, s.19. 21Ali Serhengi, "Şehriyar Albümü", Varlık, Tahran 1367 (1988), Şeh·

29


riyar Özel Sayısı, No: 69-3, s.129. ( Farsça) . 22. Anadili ( gazetesi), "Halkımızın Başı Sağ Olsun", Bonn, 7 Ekim 1988,Sayı 52 s. l . Gazete Batı Almanya'da Dr. Nurettin Garevi tarafından Arap harneriyle çıkarılmaktadır. 23. Gulam Hüseyin Begdili'nin lll.6. 1988 tarihli mektubu. 24. Anadili (gazetesi), "Şehriyar", Bonrt 5 Haziran 1987, Sayı 36, s.3. 25. Ahmet Bican Ercilasun, "Muhammed Hüseyin Şehriyar", Türk Kültürü, Ankara, Aralık 1988, Sa\.1 308, s.779. . 26. Bilindiği gibi İ ran'da bu gün hicri güneş (şemsi) tak"Vimi kullanıl­ maktadır. Hicri güneş tak"Vimi de başlangıç olarak Peygamberimizin 622'­ çleki hicretini almakta ve güneşin hareket ine uyularak hesaplanmaktadır. Iran tak"Viminin yılbaşı gününe yenigün ( nevruz) denir. Yenigün bazan 20, bazan 21 mana tekabül eder. Bizi ilgilendiren hicri tarihler Faik Reşit Unat'ın H icri Tarihleri Miladi Tarihe Çevirme Kılavuzu'na bakılarak mila­ di yıla çevrilmiştir. Yılbaşı marı ayına rasladığı için hicri tarihler çoğunluk­ la iki miladi tarihle verilmiştir. Ancak kesin bilinen tarihler için . tek miladi tarih gösterilmiştir. Aynı durum aylar için de söz konusudur. Iran tak"Vi­ minde ayların birinci günü bizdeki ayların 20 ile 22. günleri arasına r:ıslar. Bu sebeple aylar da çoğunlukla çift gösterilmiş, ancak kesin bilinenler tek ay adıyla verilmiştir. 27. a. Ali Serhengi, agm, s.129. b. Ahmet Azerli'nin 22.7.1988 tarihli mektubu. 28. Şehriyar'ın babası için düştüğü not, hem Ahmet Ateş'in age'nde, hem de Gulam Hüseyin Begdili'nin tertiplediği Şehriyariuı Seçilmiş Eserle­ ri'nde mevcuttur. ( Bak. Şehriyar, Seçilmiş Eserleri, Bakı 1966. s.43-44) . B u kitaptaki notlar 1 . Hcyderbaba'ya Selam'a Ait Açıklamalar bölümünde verilmiştir. ( Bak. 57. beşlik). 29.Yahya Şeyda, age, s.328. 30. Gulam ..flüseyin Begdili, "Şair ve Tabiat'', Varlık, Tahran 1367 ( 1988), Şehriyar Ozel Sayısı, Sayı 69-3, s.24. 3 1 . Bu konuda Gulam Hüseyin Begdili'nin l 7.8. 1988 tarihli mektu­ bunda verdiği bilgilerden faydalanılmıştır. 32. Cevat Hı..)'et, "Şehriyar", Türk Dili, Ankara, Ekim 1988, Sa>ı 442, s.212. 33. Ali Serhengr, agm, s. 129. 34. Hökume Billuri, age, s.21. 35. Cevat Heyet, agm (Bak. 32. not), s.212. 36. Ali Yavuz Akpınar, "Şehriyar'ın Behcetabad Hatırası", Töre, Ekim 1977, Sayı 77, s.22-24. 37. a. Şehriyar, Seçilmiş Eserleri. H azırlayan Gulam Hüseyin Begdili, Bakı, 1966, s.43-44. b. Ahmet Ateş, Şehriyar ve Haydar Baba'ya Selam, Ankara 1964, s.72-73. c. Bak. 1. Heyderbaba'ya Selam'a Ait Açıklamalar, 57 beşlik. 38. Mehmet Emin Resulzade, "Edebi Bir Hadise", Azerbaycan, Anka­ ra, Temmuz-Ağustos 1955, Sayı 4-5 (40-41), s.3. 39. a. Ahmet Azerli'nin 24.5.1988 tarihli mektubu. ·

30


b. Gulam Hüseyin Begdili'nin 17.8.1988 tarihli mektubu. c. Cevat Heyet, agm'sinde şairin annesinin 1952'de öldüğünü yazmak­ tadır. 40. Rüstem Eli(yev), "Şehriyar'la Görüşlerim", Varlık, Tahran 1358 (21 Ağustos-20 Eylül 1979), Sayı 5, s.50. 4 1 . Şehriyar'la ilgili bazı karanlık noktalan aydınlatması için sayın Gulam Hüseyin Begdili'ye bir mektup yazmış ve yardımlarını rica etmiş­ tim. Sayın Begdili verdiği cevµpta yalnız sorularımı cevaplandırmakla kal­ mamış, Şehriyar'ın Seba ve lkbal'lc olan bir hatırasını da kaydetmiştir. Begdili mektubunu "size derin hürmet besleyen kan, dil ve kalem kardaşı­ nız". ifadesiyle bitirmişti ki, bu son kelimeler beni çok duygulandırmıştı. Bir belge hüviyetinde olduğu için mektubun bazı bölümlerini aşağıya alıyo­ ruz. "Şehriyar Tahran'a gelmesi hakkında bana şöyle söyledi: 'Ben 130 1 hicri şemsi ( 1922) yılında tahsilimi devam ettirmek için Tebriz'dcn Tah­ ran'a gelçlim. Babam bir mektup yazıp beni Kemulüsseltene adlı bir dostu­ mı emanet etti. Ancak ben mektubu o şahsa vermedim. Çünkü o adamın yardımına ihtiyaç hissetmiyordum. Bir oda tutup Rıza Hi ndili adlı bir oğ­ lanla kalmaya başladım. Rıza Hindili'nin güzel, dört dörtlük sesi vardı. Her zaman Hesen adlı bir gençten söz açardı ki çok güzel s.az çalıyor. (Şehriyar'ın kendisi de çok güzel saz çalardı ve Ebulhesenhan lkbal'in de öğrençilerinden birisi olmuştu). Nihayet Rıza işi o yere getirip çıkarmıştı ki, ben bu Hesenhan'a vurulmuştum. Rıza'dan rica ettim ki Hesenhan'ı evimize getirsin ve benimle tanış c.'Ylesin. Rıza da öyle yaptı. Bir gün bir genç ile eve gelip söyledi ki, Hesenhan budur, tanışın. Biz tanıştıktan son­ ra hal hatır sordum. Aydın oldu ki bu o Kemalüsseltene'nin oğludur. Kalk­ tım, babamın mektubunu getirip ona verdim. O söyledi: Babam her za­ man sizin babanızdan ve ailenizden bahseder, onlar birbirlerine derin hiir­ met beslerler. Hesenhan evlerine gidip babamın mektubunu verir. Benim hakkımda konuşup anasına söylüyor ki Tebriz'den Hacı MirLa'nın oğlu gel­ di, gözleri sanki ceylan gözi\dür. Beni çok metetmişti. Nihayet beni evleri­ ne davet ettiler. Sonraları Iran'ın en meşhur musikicisi olan Ebulhescn­ han Seba ile dostluğumuz işte böyle başladı.' '"Şehriyar sözüne şöyle de­ vam etti:" 'Ben onun yanında bir mµddet setar çalma eğitimi gördüm. Ger­ çi Tebriz'de üstat Ebulhesenhan Ikbal'in huzurunda bir müddet çalışıp Iran musikisi ile tanış olmuştum. Ancak yine de uzun geceler Seba ile çalı­ şıp maharetimi arıtırdım. Ben bundan sonra tedricen diğer hüner sahiple­ ri ile tanışmaya başladım. Sadık Hidayet, Nima Yuşic ve başkaları Tah­ ran'daki ilk tanışlarım ve dostlarım oldular. Bu dostluğumuz ömrümüzün sonuna kadar devam etti.' ( Begdili'nin 10.6. 1988 tarihli mektubundan). 42. Hökume Billuri, ag�, 23 . 43. a. Cevat Heyet, "Us��d Mehemmed Hüseyin Şehriyar", Varlık, Tahran 1367 ( 1988), Şehriyar Ozel Sayısı, Sayı 69-3, s.101. b. Anadili (gazetesi), Şehriyar'ın ilk şiirini daha çok küçükken, ev iş­ lerinde anasına yardım eden Fatma hanım için söylediğini bildirınektedir: Fatma bacı, başımın tacı Eti ver ite, mene ver kete.

31


(Bak. Anadili, "Halkımızın Başı Sağ Olsun", Bonn, 7 Ekim 1988, Sayı 52, s.2. 44. Hökume Billuri, age, s.23. 45. Ali Serhengi, agm, s.1 29. 46. Hökume Billuri, age, s.23 ve 25.

32


ŞEHRİYAR'IN SANAT HAYATI İ ran Türkçe ve Farsça kuwetli eserler veren bir çok bü­ yük şairin vatanıdır. Türkçe yazan şairler arasında Hatayi, Habibi, Saib Tebrizi, Gavsi Tebrizi'yi; 19. asır şairlerinden Nebati, La'li, Şükuhi, Hideci (Heydeci)'yi; 20. asır şairlerin­ den Hazin, Hacı Rıza Sarraf, Mirzali Möciz'i saymak müm­ kündür. Bu devirde Molla Nasreddin mecmuası ile 'Mirza Elekber Sabir, edebiyatın yenileşmesinde ve demokratikleş­ mesinde etkili olduğu gibi, Şehriyar üzerinde de etkili ol­ muştur. Bunlara Nesimi ile Fuzuli'yi, Türkçe yazan diğer şa­ irleri ve halk edebiyatı ürünlerini katarsak ortada zengin bir edebiyatın bulunduğu görülür. Şehriyar Fars dilinin klasiklerinden Unsuri, Ferruhi, Rudeki, Firdevsi, Nizami, Hafız, Sadi, Hayyam, Mevlana, Cami'yi okumuş, tahsil etmiş ve bunlardan en çok Hafız'ı beğenmiştir. Böylece Şehriyar Türk ve Fars diliyle yazılmış zengin bir edebi mirasın her iki kolundan beslenmiştir. Bu beslenme §airin şiir kabiliyetinin gelişmesinde önemli rol oy­ namıştır. ilave olarak gördüğü tahsil ve sahip olduğu istidat onun çok genç yaşlarda tanınmış bir şair olmasına yol aç­ mış, Melikü'ş-Şüera tarafından "bütün şarkın iftiharı" ola­ rak nitelendirilmiş, zamanımızın Hafız'ı olarak şöhretlen­ miştir. Hekime Billuri Mehemmedhüseyn Şehriyar isimli ince­ lemesinde, Şehriyar'ın yaratıcılık hayatını beş devreye ayır­ maktadır: 1 . 1 905 (belki de 1 904)- 1 929. 2. 1 929- 1 939. 3 .1939-1 950. 4 . 1 950- 1 972. 5 . 1 972- 1988.< 1 ) Billuri Şehriyar'ın birinci devrede yazdığı şiirlerin daha ziyade ictimai karakterde olduğunu, adaletsizlik, haksızlık, eksiklik ve aksaklıklardan şikayet eden şairin geniş bir oku­ yucu kitlesinin sevgisini kazandığını belirtmektedir. Billuri devamla Şehriyar'ın ilk şiir kitabının çıktığı 1 929 tarihinde (Azerbaycan Sovet Ensiklopediyası ve Memmedzade'ye gö­ re bu tarih 193 1 'dir. Serhengi'de ise 1 305 ( 1 926- 1 927)'dir. 33


Bunlardan hangisi doğruysa devreyi ona gfüe değiştirmek icap edecektir) şairin daha çok muhabbet konularına yönel­ diğini, fakat hu muhabbetin yalnız aşk değil. va t a n . halk, in­ san, tabiat ve hayat muhabbeti olduğunu; hu d ö n e m şiirleri­ nin bedii mazmunlarla dolu, akıcı bir dilJe ve açık aydı n bir üslupla yazıldığını söylemektedir. 1 929- 1 9'.'9 yıJları arasındaki ikinci d ön e m şa irin buhran­ lı yıllarıdır. Şehriyar'da gittikçe hcırizleşen bir kötümserlik ve ka ramsarlık meydana gel ir. Şairin ilk aşkı S ü reyya 'dan ayr ılma s ı , Tahran'dan sürgün edilmesi, şeh i rler arasında ta­ yinle geçen bir memuriyet hayatı, bahasın ın öl ümü, ekmek p arası kazanma ve aileyi geçindirme endişesi o n u n bunal ım­ larını daha da arttırır. Şair şiire.len, musi k iden uza klaşır. H a ­ yattan elini eteğini çeker. Ru h çağırma seansla rına k a t ı l ı r. Tasawufa meyledip Zehehiye tarikatine girer. Dost la rından sevdiklerinden ayrılır. Şehriyar'ın hu buna l ı m l ı seneleri ken­ disinin Heyderbaha'ya Selam'ın ö� sözünde ya z d ı ğ ı n a göre 1940'1ı yıllarda da devam etmiştir . <-) Billuri Şehriyar'ın 1 939-1 940 yıll ar ı n da ye n i d e n kaleme sarıldığını bildirmektedir. 1939- 1 950 seneleri a ra s ı n d a ki üçü ncü döncnı B i l l u r i ye göre şairin en verimli yı!Jarı olmuştur. Şa ir hu dönemde bey­ nelmilel konulara ilgi göstermiş, Alman vahşet i n e ka rşı Sta­ lingrad Kahramanları şiirini yazmıştır. Yine hu devi re.le Azerbaycan, Azerbayca nıma Hitap, E insk i n 'a ( /\ y ıştayn ' a ) Mektup gibi milli ve beşeri duygular içere n m a n z u meler ka­ leme almıştır. Şair Ayıştayn'a yazdığı şi i r d e kl:�fi ndeıı d o l a ­ yı bilgini tebrik eder. Fakat onun keşfinden yararl a n ı l a ra k yapılan bombaları ve dökülen k a n l a r ı görü nce ü z ü l ü r, h ayıf­ lanır. Şehriyar şiirinin sonunda, ev ren e m uhabbet ve aşkın hakim olacağını, kan dökülmeyeceğini, a na la r ı n 'va y oğl u m · sesi işitmeyeceklerini umut eder ve iyimserl iği n i açığa vu­ rur. l 950-1 972 seneleri arasındaki dördüncü dönem. Şehri­ yar'ın hayatında önemli olayların olduğu dönemdir. Ş;ıirin anasının ölmesi, Tehriz'e dönmesi, evlenmesi hep lıu döne­ me raslar. Şehriyar ilkin Şiraz'da yerleşmeyi düşündüyse de, uzun bir ayrılıktan sonra her zaman sevdiği ve özlem i n i çe k '

-

34


tiği öz anayurduna� Tebriz'e yerleşir. (Yeni Türk Ansiklope­ disi'nde Tebriz'e dönüş tarihi olarak verilen 1 959- 1 960 yılla­ rı yanlıştır). Şehriyar bu devirde en mühim eseri olan 1 . Heyderba­ ba'ya Selam'ı yazar ( 1 954). 2. H eyderbaba'ya Selam da bu devrin mahsulüdür ( 1 964 ). Ayrıca Türk'ün Dili ( 1 %9), Memmed Rahim'e Mektub ( 1 967), Sehendim ( 1 967?- 1 970?) gibi uzun ve görkemli şiirleriyle, en güzel eserlerinden Farsça Gecenin Efsanesi ve Mumya şiirleri de bu devirde yazılmıştır. l 972- l 988 tarihleri arasındaki beşinci dönemin en belir­ gin özelliği şairin gittikçe artan oranda Türkçe şiir yazmış ol­ masıdır. Billı<ıssa l 979 Martından itibaren Tahran'da Dr. Cevat Heyet tarafından yayımlanan Yarlık dergisinde pek çok Türkçe şiiri neşredilmiştir. ( 1 ) Hökume Billuri, age, s.24 ve devam ı . ( 2 ) Mehmet E m i n Resulzade, "Edebi B i r H adise", Azcrbayc:.ı n , Tem­ muz-Ağustos 1955,Sayı 4-5 ( 40-41), S.3.

35


ŞEHRİYAR'IN ŞİİR VE SANAT GÖRÜŞÜ Şehriyar'm gençlik yuları İran şiirinde hatı tesirinin kla­ sik şiiri hem vezin ve şekil, hem de muhteva yönünden sar­ stığı, sanat ve edehiyatta yeni arayışların olduğu hir devre raslar. İran edebiyatında bu arayışı başlatan, şekil, kafiye ve ve­ zin yönünden çeşitli yenilikler yapan Nima Yuşic ( l 90 1 - 1 959), klasik şiirdeki kalıplaşmış mazmun ve semhol­ leri ya atarak, ya da yeni bir tarzda işleyerek kullanmayı öne sürüyordu. N ima Yuşic klasik şiiri şekil, vezin ve içerik hakımından tamamiyle reddetmiyor, aksine klasik şiirden mümkün olduğunca yararlanmak istiyordu. Yuşic, çağımızın her yanıyla şiirde akis bulmasından yanaydı. Nima Yuşic'in görüşleri hir kısım şair tarafından benim­ senmesine rağmen, bir kısmı tarafından tamamiyle reddedil­ miştir. Takipçilerinden hir kısmı ise ifrata kaçmış, gerçeküs­ tücülük, dadacılık gibi mücerret edehiyat akımlarına kapıl­ mışlardır. Şehriyar Nima Yuşic'in görüşlerinden etkilenmiş, şekil­ de hem klasik, hem de yeni şiir kalıplarından faydalanmış, çağımızı çeşitli cepheleriyle şiirlerinde yankılandırmıştır. Şa­ ir soyut sanat cereyanlarına rağbet etmemiş, gerçeküstücü­ lük, kühizm, dadacıiık, hatta natüralizme karşı durmuş, ger­ çekçilik ve romantizmin yanında yer a lmıştır. O, kendisini romantik ve gerçekçi şair saymış, romantiz­ min konuyu ayrıntıiı ve açık; gerçekçiliğin ise hayatın haki­ katlerini az, öz, çok taraflı ve obj ektif aksettirdiğini ve ro­ mantizmin aşırı hayalciliğinin önünü aldığını ileri sürmüş­ tür. Şair, aynı zamanda romantizmin, insanın iç çatışmaları­ nın şiirde açıkça verilmesi ilkesini de eleştirmiş, bunun Azerbaycan ve Iran şiirinde akis bulmamasını müsbet karşı­ lamıştır. Şehriyar sembolizmi "mevzunun benzer mevzu ile değiş­ tirilmesi ve örtülü verilmesi"(l) biçiminde tarif etmiş, sembo­ lizmin şark edebiyatında mühim bir yer işgal ettiğini ve Ha­ fız şiirinin de sembolist olduğunu söylemiştir. 36


Şehriyar natüralizme de olumsuz yaklaşmış, "hem ihti­ yar-ı mutlak ve hem de cehr-i mutlakın sanatı bozduğuna inanmıştır. <2> Şair "az sözle derin ve yüksek fikirler ifade etmek, sa­ natk;'\ rın istidadını gösteren başlıca amillerden biridir" de­ miş, <3> buna örnek olarak kendisinin Gecenin Efsa nesi şiirin­ deki Şam ve Pervane parçasını göstermiştir. Şair romantiz­ min ayrıntılı ve açık, gerçekçiliğin az ve özlü olduğuna inan­ dığı için Hafız'ın bir beytini, kendisinin lirik-romantik Şam ve Pervane parçasındaki 120 mısraya eşit saymıştır. Şehriya r, şiiri "şairin fitri istidadı, aklı ve zevki"nin ya­ rattığını, "şairin hislerinin dalgalanmasından mevzunun orta­ ya çıktığını, sc;rnra mevzunun manaya çevrildiğini. mananın da sözlerle ifade olunduğunu" (S) ifade etmiş, şiiri hir insana benzetmiş, onu cismani ve ruhani olarak ikiye 'ayırmıştır. "Şi­ irin ruhunu onun manevi alemi, cümlelerini onun cismani alemi sayar. Şair her sözü şiirin bir uzvu olarak görür. Onun fikrince her sözün güzelliği şiirin tenasüplüğü ve güzel olma­ sı için imkan yaratır. Şehriyar şiirin ruhunu şa irin gönül duy­ guları, samimiliği ile bağlı görür. Şaire göre şiirin tabi iliği. şa irin kendi iç aleminin tabiiliğinden doğmalıdır. Bunu şiir­ de başka yolla yaratmak mümkün değildir . Böylelikle şiir ve onun mazmununu sanatkarın şuuru, ahlakı ve maneviyatı ya­ ratır. Mükemmel şiir o şiirdir ki, bütünlükle güzel ve manalı olsun". <6> Ona göre: ·

En zarif, en latif kelamdır şiir Yürekte kaynayan ilhamdır şiir. Onun cazibesi, onun sihri var, Onun her satrında fikir nehri var. Sönmüş yüreklerde meşe) yandırır, Şiir, duyanları ka mıtlandırır. Şiir insan gücü, insan azmidir

37


Ş i i r Fi rdevsi'nin u l u nazmıdır. Sevi nçt i r, şad l ı k t ır, gamd ır, kederdir, En t em iz. en derin düşü ncelerdir. G öze ışık veren h ilka t t i r ş iir, Ol Yürekten gam silen kuvvettir şiir. Bu m ısra ların yer a l d ığı Şiir ve Hikmet uzu nşiirinde (tercü mesi H a l il Rıza ·nındır) Şeh riya r'ın şi irle i lgil i görüşle­ ri herhangi hir yorum ve açıklama gerektirmeyecek biçimde ortadad ır. Y i n e ş i i rin haya t i liği, vazgeçi lmezliği hakkında söylenen a lt t a k i m ısralara haşka hir söz e klemeye gerek yoktur. Şairin d i l inden saçı l a n o dür. H a l k ı n dudağında şekerdi r, süttür Ş i i rs iz bir dünya; keder, gam gibi Ş i irsiz cennet de cehennem gihi. l nsanlar ş i i rsiz yaşayabilmez Ş i ' re kem ha kana i nsan denil mez. Ey şiir: H ayatım, ömrüm sen i n d i r Q özümün ışığı satırlarındır. Omrümü, ca n ı m ı a la n da sensin Ö m rümün kayd ına kalan da sensin. <8l Şeh riyar, şiirde hiçim ve vezin h a kkında Ş i i r ve H ikmet manzumesinde şöyle der: Beni düşündürür yıllardan heri Şiir şekilleri, şiir nevleri Mensur ş i ir de var, m a nzum şiir d e M u siki çırpınır ma nzum şiirde. M evzu n siir d e var, a d i nazım d a ' A h tarma a teşi. odu nazımda. Q, şiir sazını oğurl a sa da Ozününkü dei!il o ses, o sed a . Vezni, kafiye ;i buzdan soğukt ur, Bedeni olsa da yüreği yoktur. Yaşasın dünyada y ürekl i s;ı n ; ı t . Odlu. i h t iraslı, m esl e k l i 1 1 1 : 1 : . G elsin kıymet versin s ; ı rı , ; ı: ; ı ı ı : : l :ı r, (9) Kimdir kafiyebaz. kimdir sanatkür. Bu beyitlerden a nl aşılacağı üzere Şehriyar, ş i i r ve na·

'

38


zım ayı r ı m ı yapmış, şıırın musiki doJu, mevzun (vezinli), ateşli-odlu olduğunu, nazım olarak nitelediği eserlerin ise vezin ve ka fiyes i n in buzdan soğuk olduğunu, hedeni olsa da yüreklerinin olmadığını belirtmiştir. Çünkü şaire göre: Ş i i r meden iyet, ince-sanattır, J n ce ruh. i nc e zevk, ince sanattır. O da mu s i k i tek kalhin sesidir IO Hava t ın en huvü k ınucizesidir. ( ) Şeh ri)';ı r, � i i r i n ş�ki l ve vezninin pek önemli olmadığını, hu n la r ı n � i i ı i n elb i s e s i olduğuna inanır. Nitekim o,aruz, he­ ce v e serh1._· st vez i n l e r i n hepsinde haşarıh şiirler yazmıştır. Başta l-kyderha ba la r o l m ak üzere Türkçe şiirlerinin çoğunu hece vez n i y l t>. Farsça !Vl umya şiirini ise serbest vezinle yaz­ m ı�t ı r . T:ı rz o l a r�ı � u rn u nıiyetle gazeli kullanır. Kafiye ise "şi­ i r i n c;e rçeves i d ı L " O •n göre şek i l , elbisenin insanın mahiyeti­ ne e t k i e t m e m esi gibi. � i i rd e köklü bir değişikliğe yol aç­ m a z . O � i i r i n ; emel i ıı i n . maksadının olması gerektiğine ina­ n ı r. ş i i rin ; ı n l a m . konu ve kavramına önem verir. Şiirde hu öze i l i k k r i n h ı ı l u n m a sı n ı sanatın öğret�ci ve eğitici rolü için .

.

ı..k ec re k l i 0 � "· �·ı r.

" s a n : ı t s;ı rı at içindir" anlayışını bütün şairler görü r. şairin bu aşamada kendisini ve s;ı rw ın ı ,\l'i i e ı' d i g i n i ve olgunluğa eriştiğini düşünür. İ kinci a'>a n ı : ı d ;ı ,;;ı ,·: . ı t ın heseriye t i n ilerlemesine hizmet etmesi ve tt�pl u m u ıı llc: · t k r i ı-: i �ı n L.ı t m a s ı gerektiğine inanır. Ya n i kısa­ ca özetlersek �·c'İH İy;ı r·a güre s a na t sanat ile ve toplum için �

Şl·hri; :ı ı-

iı:;i ıı h:

; : :;; \ nı

ı

o Lı rak

yapılmalıdır . '

Ş i i r ve H i kmet p a n.;a s ı nda b u konuyla ilgili beyitlere ras­ Mesela şu beyitte ş a i r i n ya lnız halkın değil asrın, ya­ ';:ı rı ıl a n çağın sesi olduğu özlü biçimde ifade edilmiştir: Sa ir ha lkın sesi, asrın sesidir Vat;ı n ı n a k saçlı serkerdesidir. ( 11 )

lıyoruz.

Yine

o

halk uğrunda dövüşür:

a

Ş:ı i r i n h y a tı ehedi dövüş, 2 f üı t ü n ö m r ü n boyu hücum et, dövüş. < 1 ) Ş e h r iyM dertlerine "genden", yani

m az :

halkın

D ü n�ada

ne kadar ş i i r yazan var, 39

uzaktan bak-


Halkın dertlerine genden bakanlar Birce mısra bile yaratabilmez, Kalhi yanmayana şair denilmez. C IJ) Bütün sanatçılar için itiçi güç olan azaplar, ıztıraplar, dertler, Şehriyar sanatının oluşmasında da pay sahibidir. Fa­ ruk Nafiz Çamlıbel'in Şair şiirinde şairler hakkında yazdığı gibi: Devrinde fakat hangisi mesut olabildi? Varsın seni· ö m rünce azabın kolu sarsın Şair! Sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın ! "Kalbi yanmayana şair denilemeyeceğini" söyleyen Şeh­ riyar'ın kalhi, yalnız kendisi için değil, Mehmet Emin Yur­ dakul'unki gibi "paçavralar altındaki" yoksullar, mazlumlar için "yanmış", fakat o sessiz kalmamış, "şairlik kılıcını sıyı­ rıp" ha�sızlığa karşı "yeter" diye "haykırmıştır:" insanlar görmüşüm, yüzler görmüşüm Acizi mahveden sözler görmüşüm. Yazığın. fakirin başından basan, Zalimin düşünden nişanlar asan Uşaklar görmüşüm, söz uşakları Boynu kalınların öz uşakları. Ben o an sıyırdım öz kılıcımı Meslek kılıcımı, söz kılıcımı, Yeter! Sahte sözler! Yalancı sözler, Ö mrü oğurlayan talancı sözler. 04) Şehriyar şiirde üstat olarak Hafız' ı örnek almıştır. Şair Hafız için: / Hafız! Güneş dolu bir gönüldür o, Güllerin içinde kızılgüldür o. Ben ona sanatın reyhanı deyim. Yoksa Fars dilinin Kur'an'ı deyim. ( IS) demiştir. Bildğimiz gibi ünlü Alman şairi Goethe de Hafız'ı çok beğenmiş ve onun etkisiyle Doğu-Batı Divanı'nı yazmış­ tı. Şair Hafız'ın yanı sıra Sadi'yi de beğenmiş, Firdevsi'nin . Iran ( Fars) dili için çok önemli olduğunu, üzerinde ittifak edildiği üzre onun Fars dilini dirilttiğini belirtmiştir. . Şehriyar, Hekim La'li'nin üslubunu takdir eder ve Irec 40


Mirza'nın (Kaçar sülalesinden bir şehzade) üslup bakımın­ dan ondan fccydalandığını, Farsça yazan Azerhaycanhlardan Mirze Ebulhesen Hazin'in şiirlerinin heyecansız okunama­ yacağını söyler. Şehriyar, Türkçe yazan şairlerden en çok Hacı Rıza Sarrafı beğenir. Mehmet Emin Resulzade'ye gö­ re Sarraf, "Azerhaycan'ın Türkçe yazan en büyük şairlerindendir. "(16) · Şair en büyük Türk şairi olarak Fuzuli'yi görür ve "bi­ zim Fuzuli' den büyük şairimiz yok, Fuzuli'yi çok okuyun" gö­ rüş ve tavsiyesinde bulunur. <1 7T Şehriyar şiir kudretinin farkında olup kendisini "asrımızın Hafız'ı" diye vasıflandırır. Benim tek muhasip hayatta çok var, Ben im tek şairse çetin tapılar. Bin kalpte çalınan tar kimiyim ben < 18) Asrımın Hafız'ı, Saih'iyim hen der. O, hakikaten söz mülkünün 'Şehriyar'ı, asrımızın ikinci Hafız'ı (Hafız-ı Sani)'sidir. ·

·

(1) Hökumc Billuri, Mchcınmcdhüscyn Şeh riyar. Bakı l984. s.(ıO. (2) Hökume Billuri. age. s.62. (3) Hökume Billuri. age. s.49. (4) Hökume Billuri. age. s.49. (5) Hökume Billuri. age. s.50. (6) 1 lökumc Billuri, age. s.5�5 1 . (7) Şehriyar-Seçilmiş Eserleri. Tertipçisi Gulam I lüscyin Oegdili. Bakı l'Xı6. s. l(ı6. Şiirler Farsçadan çevrildiği için aktarılırken kolay anlaşılması anıa(·ıyla Türk imlasına göre yazılmıştır. (8) age, s. 168. (9) age, s. l 70. ( IO)age, s. 180. ( ll )agc, s. 1 71 . Scrkerdenin anlamı serdar, önderdir. ( 1 2)age. s. 157. ( 13)age, s. no. ( 14)agc, s . 156. ( 15)agc. s. 171- 172. (16)\.tchmct Emin Resulzadc, "Rical-i Azerbaycan Der ı\sr-i \1eşrutiycı". Azerbaycaı:ı. Ocak-Şubat 1955. Sayı ! � i l (3+-35). ( 1 7) Ismail Hadi, "Analar ve Şairler". Varlık. Tahran 1Yı7 ( 1988). Şe h riyar .. Ozel Sayısı. Sayı 69-3. s. 107. (18) Şehriyar-Seçilmiş Eserleri. Tertipçisi Gulam H üseyin Ikgdili, Bakı 1%6. s. 159.

41


ŞEHRİYAR'IN Şİ İRLERİNDE ŞEKİ L, VEZİN, Dİ L VE ÜSLUP Şehriyar'ın Türkçe şfülerini. halk edehiyatı tarzında ve klasik edebiyat tarz ında yazılanlar diye i k iye ayıra biliriz: H alk edehiyatı tarzımla yazılanla r: B i l indiği gibi Türk halk şiiri esas itihariyle dörtl ü k lerle ( koşma vs) yazılır, a ra sıra heşlikler ( t ü rkü vs) kullan ı l ı rc.lı. Fa ka t ilgirn;tir . Şehri­ ya ı. . ı n hirinc.:i kaideye pek riayet etmed iği n i görmek teyiz. O, halk şiiri vadisindeki eserlerini b�l ki biraz da d iva n edebiya­ tında k i m u h a mmes!erin tesirivle. fa kat daha z ivade h a l k edebiy a t ı m ızda t ü r k ü dediğim'iz t ü r ü n tesiriyle he�liklerle yazmıştır. Beşl i kl e r i 11 ka fiSıelen i�i, divan eddıiya tındaki ınu­ hammeslerden biraz farkl ı . l a k i n türküyle aynı olup aiıa-hb/ccc.:-dd biçim indedir. Böylece Şehriya r· ı n beşl iklerle şiir yazmaya oldukça rağbet ettiği a n laşılma ktad ı r. Bugün heşli klerle şiir yazm;ı ()zel l ikle H eyderbaha' n ı n yazılışında n sonra Kuzenle. G ü ne\ de. Tür kive"de ve hatta I ra k . ta ziva' desiyk ya.r ğın la �ın ıştır. Bu a rada Şehriy;! r·rn heşl iklerle yazdığı şiirlerin halk edebiva t ı ın ız:.h k ilerirı a k�;ine cok uzun o l d u i!u n u belirtmek �t> rcki r. Uzunl u k vön ünden on°la r ı hal k şiirin:leki destanlara lıc nzetmek mümkündür. D t!st a n l a r k ı t a l a rla yaz ılmakla be­ raber diğer nazım tüderine ora nla d a h a uzun olurlar ve Şeh­ riyar"ın manzuırielerindeki gi b i h ik<lye etmcye ( ta hkiyeye) da\';ı n ırlar. , Bu tarz uzun mam:umt"'lere batı ve So\'Vet <'dı.:hiva rında poe ma dt:rı ildiğ.i nı;ı.lıı rndur. Biz bu kelimey(uzun-şiir, şekl in­ de Türkı;eleşt ireb i l i r iz. Şa irin ht'şl iklerle hatta dörtlüklerle yaz ı l m ı ş şiirlerinde halk edebiya t ı gdcneğine uyu l a rak, ilk üç ını�;ra (\eya i k i mısra ) esas fikre haz ı r l ı k rm ksadıyla söylenir, hü!Wm ise son iki m ısra da <ıı;:ğa v u ru l u r. Şehriya r'ın halk şi iı·i \ ;ı i..Iİ'; inde y<1zdığı 'b u eserler pek ta­ bii, hece vezniyle ve sade hir d ilk' d i r . O :ıu n heşliklerle yazdı·

42


ğı ş i i rlerin en öneml ileri H eyderhaha 'ya Sela m l a r, Mem­ med Rahim'e Cavah-Süley m a n Rü�tem'e Cavah, Döyü n m e ve Söyü nrne, Şeh idi'ye Cavab. A n a l a r Oh�aması, Ağa M ir Sad ı ı!ın H evra tı, Ancıla. El B ü l hü l ü 'dür. Dört l ü kl erle vazd ık­ ların�n haşl;ca l a rı ise Gaçah Nebi. Baya t ı la r. Türkiye:ye H e­ ya l i Sefer, Türklere Sesl en iş, G a fgazlı G a rdaşlar J le G örüş, Yalan Di.i nva ' d ır. Klasik 'ta rzda yaz ı l a n l a r : Bu t a rzda k i ş i i rler çoğu nlukla gazel şe kl inded ir. Bazen mesnevi tarz ı n ı kulla n ı r. Kimi şi i r­ lerini ka side ( medh iye) t ü rü n e soka biliriz ( M esela Türk'ün D i l i ) . Kimi ş i i rlerin i de kasidenin bir t i.i rü olan mersiyeye d a h i l etmek mümkündür ( Ez ize vs. ). Sehe n d i m m a nzumesi ise bir serbest m üsteza t t ı r.

Vezin Şeh riyar Tü r kçe şiirlerinin bir kısmını hece, bir kısmını a ruz veznivlc va7 mıstır. Halk l;del;iy : ı ı ı ta rz ı n da yazdığı ş i irleri, h a l iyle hece vez­ n i ndedir. Ta r i h l ıoyunca edebiyat ı m ız ı n en işlek hece wzni ka l ı p ları Tli v . l 1 ' l i kalıplardır. Şeh riya r başta 1 J ' l i h t·ce vez n i nl m a kl a , ' ' i i, k'li, J () lu hece ka l ı p l a r ı n ı kullanm ışt ı r . Şa irin en �;izd v e en ( i n e rn l i eserleri 1 1 ' l i h ece ölçüsiıy­ le kaleme a l ı n ı n ı�tır. B u n l .ı rın bel l i başl ıları H eyderbaba h r, M emmed Ra h i m ' e Cıva l ı. El Bülbülü, A l n ı m ı n Yazısı, G a ­ ç a h Nebi'dir. Ağız Yem i ş i , Y o l G österen Y o l Geden v e B.ı­ ya t ıl a r ( G öz ü m ü n Yaşl a n ) ' n ı n hir k ısmı T l i hece vezniyle­ d ir. Bayatıla r ( Gözümü n Yaşları)'nın geri kalan kısmı, S ü ­ leyman Rüsı , m'e Cavab ve Ya lan D ü nya 8 '1i, A m a n Ayr ı l ı g ı o· ı u hece ö !<;üsüyle yaz ı l m ışlardır. 1 l 'li hece vezninin l·c k k u l l a n ı l a n 4 + 4 + 3 d u raklı olanı­ ' n ı n ya nı sıra , tek t ü k 6 + .:'i + , 5 + 6 ve 3 + 4 + 4 d uraklı olanlar da va rdır. M esela; Şengülava yurdu. a şıg alması m ısra s ı nda 6 + 5'1i, Pencerelerde n e !,!Özel menzere M e nden ahunda etirersen selam

y

43


Cövcülerinden gaşının ahması Her iş deyeydin her kime görerdi Zindan garalc.lı, g�)z gözü seşmedi Siyaset adlı mende bir merez yoh mısralarında 5 + 6'lı ve Ruhsare artist idi, sevgiliydi mısrasında hece vezninin 3 + 4 + 4 duraklısını bulmaktayız. Ahmet Ateş, Şehriyar'ın "vezin bakımından güçlüğe dü­ şeceğini tasavvur etmenin mümkün olmadığını, şairin bu gi­ bi yerlerde ahengi muttarit olmaktan kurta rmaya çalıştığını" yazmaktadır. ( 1 ) Şair Alnımın Yazısı şiiri hakkında konuşurken hece vez­ ni üzerindeki görüşlerini belirtmiştir: "Türk dili hece dilidir. Türk dilinde yazılan eserlerin hece kalıbında yazılması gere­ kir. Aruz ka lıbında Türkçe şiir yazmak dilimizin inceliğini azaltır ve ister istemez Fars yahut Arap sözlerinin şiirleri­ mizde yerli yersiz kullanılmasına sebep olur."(2) Bizce Şehriyar hu görüşünde tamamiyle hakl ıdır.

Dil Halk edebiyatı geleneğine bağlı kalara k Şehriyar'ın halk şiiri -�içiminde, hece vezniyle yazdığı şiirlerin dili çok sadedir. Ornek olarak Heyderbabalar, Memmed Rahim'e Cavab, El Bülhülü. Aman Ayrıhg, Gaçah Nebi, Ağız Yemi­ şi, Ağa M ir Sadığın Heyratı, Bayranuz Mübarek Olsun, Yol Gösteren Yol Geden, Yalan Dünya, Süleyman Rüstem'e Cavab, Bayatılar (Gözümün Yaşları), Gözüm Aydın, Gaf­ gazlı Gardaşlar ile Görüş, Döyünme ve Söyünme, Türki­ ye'ye Heyali Sefer, Türklere Sesleniş şiirlerini verebiliriz. Türk'ür,ı D ili ve Azadlıg Guşu Va rlıg şiirlerinin dili öbür eserlerine göre nisheten sadedir. Analar Ohşaması şiiri ise hem dil, hem de akıp giden rahat söyleyişi açısından dikkati çekmektedir. Bu şiirlerin dili tamamiyle halkın günlük ko­ nuşma dilidir, halkın anlamadığı yabancı kelime sayısı yok denecek kadar azdır. Çünkü Şehriyar, "cemaatın, halkın di­ linde yazmak gerektiğini, eğer böyle olmazsa halkın yüreği­ ne yol bulunamayacağına" inanmıştır. (3) 44


Şehriyar'ın kelime hazinesi çok zengindir. Kullandığı ke­ limelerin kimisini hemşerileri hile bilmemektedir. Eserlerin­ de deyimlere sık sık tesadüf edilir. Özetle on yıllardan heri unutulmaya ve bozulmaya yüz tutan Türkçeyi hir daha ölme­ yecek biçimde ayakJarı üzerine dikeJtmiş, edehileştirmiş ve ehed ileşti rm iştir. Türkiye tesiriyle onun dilinde İstanbul Türkçesinin var­ yantlarına raslanır. Mesela indi kelimesinin Türkiye varya n­ tı olan şimdi kelimesini (Gaçah Nebi'de). hahag kelimesinin bizim Türkçemizdeki şekli olan hahalım kelimesini (Gem Basdı Gelya nımı ve Türkiye'ye Heyali Sefer'de ), uyumag fi­ ilinin (uymuş şekJini Döyünme ve Söyünme'de, uyupken bi­ çiminde). üz yerine yüz kelimesini ( 1 . ve 2. Heyderbaha'ya Selam'la Bayramız Mübarek Olsun'da), ürek yerine yürek kelimesini ( 1 . Heyderbaba'ya Selam'da), edelim kelimesini (Derya Eledim ve Türkiye'ye Heyali Sefer' de), gedelim keli­ mesini (Türkiye'ye Heyali Sefer'de), gedelim-edelim kelime­ lerini (Gözüm Aydın 'da ), bilmem kelimesini (Esli Kerem Şe'rine Bir Haşiye, Behcetahad Hatiresi, Dünya Ne Yalan Tapmacadır ile Türkiye'ye H eyali Sefer'de), ayılmam keli­ mesini Getme Tersa Balası'nda ), hepsi kelimesini (Gaçah Nebi'de), çekmem kelimesini (Döyünme ve Söyünme'de), eşik kelimesini (Türkiye'deki anlamıyla Türklere Sesle­ niş'te ), torpag kelimesi yerine toprag kelimesini (Analar Oh­ şaması, Eski Dostum Mehemmed Eli Mehzun'un Hatiresi ve Türkiye'ye Heyali Sefer'd�). yarpag kelimesi yerine yap­ rag kelimesini (Fehriyye'nin Olümü'nde), elemem, yüksele­ lim, cumayım kelimelerinde mevcut olan Türkiye Türkçesi­ ne ait ekler ile evet, işde (işte) ve nerede kelimelerini (Tür­ kiye'ye Heyali Sefer'de), getmeyiz, itmeyiz, bitmeyiz kelime­ lerindeki şahıs eklerini (7. Heyderhaha'ya Selam'da, 4 1 . beş­ lik), gayıdalım, tapalım kelimelerini ( El Bülbülü'nde ), Gü­ ney Azerbaycan'da konuşma dilinde) bulunmayan mı soru edatını (Memmed Rahim'e Cavab, Ancıla, Hannene ve Al­ lah Ve'desinde) -bunda Kuzey Azerbaycan'ın'da etkisi olabi­ lir- kullanmıştır. Şehriyar Yata Bilmeyirem şiirinde şimdiki zamanın olumsuzu olan -m ekini değil, Türkiye Türkçesine yakınlık 45


a rzeden ve ü nl ü ile hiten fii l lere gelen -yı r e k i n i n olumsuzu olan -me(y) e k i n i k ulJa nmıştır. Bilind iği gibi ek in aslı -me(y) olup -m h a l i ne uön üşümü daha sonradır. Fa kat Ağa M ir Sadığın H eyra t ı ş iirinde k u l l a nd ığı ken­ d i ve nerede ( nerede kel imesi Türkiye'ye H eya l i Sefer'de de vardır) kel imeleri için Tü rkiye etkisini ileri sü rmeni n doğru olmayacağı kanaatindeyiz. ( Ya hya Şeyda yukarıda ge­ çen sözlerden bazılarının a nlamlarını verirken onları Türki­ ye sözü olara k bel i rt m iştir). Şahsi fikrimiz hura d a k i kel ime­ ler i n Safevi Tü rk devlet i n i n kurul uşunda önem l i rol oyna­ ya n Anadolu'dan giden Türklerden kalmış olabileceğidir ki, yazıya geçip kurtulmaları pek çok kel ime gihi Şehriyar saye­ sindedir. Şura s ı n ı da bel irt mek gerekir k i , Şehriya r·ın bazı kel i m e ve ekler ile bunların varya ntları n ı kullanmas ında baş­ ka u nsurlar da etk i l i olabi l i r. Türkçeyi hamur gibi yoğurma kabil iyeti n e sa h i p olan Şeh r iya r, halk ağzında va r olan bir çok keli m eyi Türkçeye kazanuırmış onların y i t ip batmasını önlemiş. Türkçen i n zen­ ginlesmesine ka t k ıua bulunmustur. � ehriyar'ın klasik biçimde 've a ruz vezn iyle yazdığı ş iir­ l erde dil ağda lı, terk ipli ve sözdiz i m i bakımından Fa rsça n ı n etkisindedir. B u r a d a n h a reketle a ru z vezn i n i n . özell ikle Türkçede bulun mayan uzun hece yüzünden d i l i m iz i n yaban­ c ı kel i melerle dolmasına sebep olduğu ve hu yüzden Türkçe­ n i n çok şeyler kaybettiği n i -Şehriya r' ı n da dediği gibi- söyle­ mek va n l ı s olmavaca k t ı r.

Ş

,

,

,

Üslup Şehriyar' ı n üslubu özel l ikle h a l k edebiyat ı t a rzında yaz­ d ığ ı eserlerde a k ıcı bir üsluptur. Heyderhaha'ya Sela m h ı r, El Bülbü l ü , Memmed R a h i m ' e Cavab, Döyünme ve Söyün­ me. Yol Gösteren Yol Geden, Ha nnene, Ağız Yemisi, Ya­ lan D ünya, Türkiye'ye Heya l i Sefer, Aman�Ayrılıg, G açah Nebi, Şehidi'ye Cavab, Çalağan G uşu, Türklere Sesleniş ve d iğer bir çok ş iirlerinde d i l i n sadel iğin e paralel olarak üslu­ bun a k ıcılığı, sürükleyici l iği, d i l i n t a kılmadan k u l l a n ı l ı ş ı d ik­ kati çeker. Dikkati çeken başka b i r h u sussa ş i i rlerdeki fi il

46


bolluğudur. A h met Caferoğl u ' n u n (4) d a farkett iği bu özd­ l i k, b i l hassa h a l k tarz ı n d a y : ı zı l a n ş i irl e r e m a �-; u s t u r . B u fi i l bo l l u ğu na şa irin. a y n ı z a m a nda Tü rk çen i n a nl a t ı m yet eneği­ n i göstermesi ba k ı m ı n d a n bir kaç ( i m ek ve r m ey i uygun b u l u ­ yoruz: D ed im ; deyi n M üseyy ilfr n e ge l d i? G ul a m [!Örd ü m a ğl a r !!tiz ile !!ddi � Dedi: o da ba h a l ı� dü�dl"ı öldTi .

�·

,

(2. HS-20)

d izeleri i le ; N a.!:ı ı r keçip ged i p yetende kende ( 1 . H S-.\4 ) Kölge d ö n d ü . gün hat d ı . gaş gara l d ı ( 1 . H S-45 ) Yolda her n e ge ld i . v u r u p y ı h a r d ıg

( 2 . HS-23 )

d ize ler i n i n heps inde üçer fii l bu l u n ma k ta d ı r. - B a ş ı m a ğr ı r d ey i p ga ç ı p get m işem ( 2 . l-I S-2 2 ) K e ç i p ged ip ge d e r gel mez yol l a ra ( 2 . HS-4) Ferg ey l e m ez, her n o l a ca g. goy olsun ( l . H S-58) G oy gel i m bir gucagl : ı ş ı p öp ü ş ek . ( G : ı foazlı G ard a �l a r ile m ısra l a r ı nda d ö rd e r fi i l ; . Keçdi, get d i . itdi, batdı, dağı l d ı

( l . HS-5 8 )

G cirii�-2 )

m ısrasında i se beş fi il va rd ı r. Şehriyar ' ı n öbür ş i i rl e r i n de de bol fi i l l i m ısr a lara tesa­ düf e d i lmekted i r : Göy o t bitip. g ü l açıp. yaz gelip. o.!:ıu r gazalag (O Taydan G elene) Duman gavzandı, cen p ı · ! iı ı ; d e ry a ba tdı, da!! öldü ( Fe h r iv\'P·n�n U l ü m ü J d izelerinde d ö rd er fii l yer a l ma k t a d ı r. Şairin Belal ı Baş ş i ir i nd e k i : Dedi m, geza gel i p tapıp, bir iş idi olup keçip -

47


mısrası ile yine aynı şiirdeki; Seldir, geler, ahar, keçer, amma gerek aşıp daşa mısrasında altışar fiil mevcuttur. Örneklerden anlaşılacağı üzre Türkçenin -ip zarf-fiili anlatımda hüyük kolaylık sağlamakta, olaylar zincirini yal­ nız bir -ip ekiyle birbirine bağlamaktadır. Türkçenin bu ifa­ de yeteneğinin her dilde olmadığı malumdur. Şa irin klasik tarzda ve ağdalı bir dille yazdığı eserlerin­ de sözdizimi Farsçanın tesirindedir ve bu husus klasik tarz­ daki şiirlerinin en önemli üslup özelliğidir. ( l) Ahmet Ateş, Şehriyar ve Haydar Baba'ya Selam, Ankara 1 964, s. J O, (2) Ali İsmail Firuzsemrin, "Hatıralar", Varlık, Tahran 1 367 ( 1988), sayı 69-3, s. 1 19 ve devamı, (Şehriyar Özel Sayısı) . (3) İsmail Hadi. "Analar ve Şairler", Varlık, Tahran 1367 ( 1988), Sa­ yı 69-3, s.l lll. ( Şehriyar Özel Sayısı ) . ( 4 ) Ahmet Cıferoğlu, "Şair Şehriyar", Türk Kültürü Araştırmaları, Ankara 1 964, s . 14 1 .

48


ŞEHRİYAR'IN ŞİİRLERİNDE AHENK VE MUSİKİ Şehriyar'ın Türkçe şiirlerinde ne kadar usta hir şair ol­ duğunu söylemeye lüzum yoktur. Onun şiirlerinde her keli­ me yerli yerinde kullanılmıştır ve bu kullanılış tesadüfi değil­ dir. Şair, genç yaşla rından itibaren musikiyle uğraştığından, eserlerinde musikiyle yüklü ifade ve unsurlar pek çoktur. Şehriyar'ın şi irlerinde kafiye ve rediflere paralel olarak mev­ cut olan alliterasyonlar ve iç kafiyeler şiire zengin bir ahenk sağlarlar. Çok kullandığı -anda, -ende zarf-fiilindeki n sesi, diğer kelimelerdeki s,ş,z,r sesleri, bunlara ilave edebileceği­ miz g( a ), t, d, h sesleri; kafiyeler, redifler, mısra başı ve mıs­ ra içi kafiyelerle birleşip şiire öyle bir ahenk, öyle bir musiki kazandırırlar ki, karşımızda adeta bir heste var zennederiz. Bir örnek olarak Heyderlıaba'ya Selam'dan; Heyderbaba, dünya yalan dünyadır Süleyman'nan, Nuh'da n ga lan dünyadır Oğul doğan, derde salan dünyadır ( 1 . HS-49) mısralarını verebiliriz. Redif, kafiye ve son iki mısranın ba­ şında yer alan Süleyman'nan, doğan kelimelerindeki kafiye­ lerin yanı sıra, sözlerin bütününde mevcut toplam 12 tane n sesi şiire zengin bir ahenk sağlamaktadır. Yine; Bir çıhaydım Damgaya 'nın daşına Bir babaydım, keçmişine, yaşına Bir göreydim neler gelmiş başına ( l . HS-67) üçlüğünde mısra sonlarındaki redif ve kafiyelerden gayrı, mısra başında da redif ve kafiyelere raslıyorui. Baştaki bir kelimesi ve sonra gelen kelimeler.. şiiri ahenkli olmaktan öte, musikili hale getirmektedir. Orneklerimizi sürdürür­ sek; Bir uçaydım bu çırpınan yelinen Bağlaşaydım dağdan aşah selinen Ağlaşaydım uzag düşen elinen ( l .HS-7 1 ) 49


dizelerinde sonda, ortada ve haşta olmak üzere üçer tane kafiye hulmak mümkündür. Esas ka fiye olan "yel, sel, el" ke­ limelerine ek olarak ortadaki "çırpınan, aşan ve düşen" kafi­ yeleri, baştaki "uçaydım'', özellikle "hağlaşaydım" ve "ağlaşay­ dım"daki kafiyeler; ayrıyeten ik inci ve üçüncü mısralarda mevcut olan ş sesleri şiiri tamamiyle bir musiki parçası hali­ ne getirmektedir. Aşağıdaki bölükte de mısrahaşı ahengine tesadüf ediyoruz: Şeyhelislam münacatı deyerdi M eşed Rahim lebbadeni geyerdi M eşdiıceli bozhaşları yeyerdi ( l . HS-23 ) mısralarındaki "ş" sesleri parçadaki ahengi zenginleştirmek­ tedir. Y ine; H eyderbaba, göyler hütün dumandır Gü nlerimiz birbirinden yamandır Birbirizden ayrılmayın, amandır ( 1 . H S-69) bölüğünde var olan 7 "n" ve 10 "r" sesi, gerçekten ahange ahenk katmaktadır. Şehriyar'ın öteki şiirlerinde hunlar gihi pek çok örnek bulmak gayet kolayd ır. Bir fikir vermek için bir kaç heyit da­ ha örnekleyelim: iki Gardaş Arasında şiirindeki; Aş içende ülema az ga lır udsun gaşığın da Neylesin, şekk eleyip gaşıg ile aş a rasında beytindeki "ş"ler ile Naz Eylemisen şiirindeki; Şehriyar darda galıp, dağda daşa daldalanı p mısrasında var olan 7 d ve 2 p sesinin oluşturduğu ahengi de vukarıdaki örneklere eklemek mümkündür. · Özetle söylersek üstat hir şair olan Şehriyar'ın şiirlerin­ de ahenk-musiki çok güçlüdür ve özellikle H eyderhaba'ya Sela m'ın sevilmesi nin sebeplerinden biri de budur.

50


ŞEHRİYAR'IN Şİİ RLERİNDE SOSYAL MESELELER Şehriya r'ın gerek Farsça, gerekse Türkçe şiirlerinde (ay­ nı zamanda Heyderlıalıa 'da) siyasi ve sosyal meseleler mü­ him ver ise:al etmektedir. "Halkın sesi" olma uğrunda "ebedi . döv Üş" ve ren Şehriyar, "meslek kıl ıcı"yla haksız lığın, adalet­ sizliğin karşısında durmuş, mazlumların yanında saf tutmuş­ tur. Tabiatiyle onun şiirlerinde yoksulluk, eşitsizlik, adalet­ sizl ik. kadın hakları, yabancılaşmış eğitim sisteminin yetiştir­ diği kayıtsız, neme!azımcı insan tipi; devleti idare edenlerin halkın meseleleriyle uğraşma yerine gösteriş ve şahsi çı�arla­ rının peşine düşmelerini hicveden sosyo-ekonomik ve sos­ yo-kültürel meseleler çokça işlenmiştir. O, çocuklarını büyü­ tüp yetiştirmek zorunda kalan kadınların, kimsesiz çocukla­ rın, çeşitli sorunlardan dolayı intihar eden genç kız ve erkek­ lerin durumuna eserlerinde yer vermiştir. Şehriyar kumar, ve uyuşturucu müptelası olanların hallerini ve acıklı sonları­ nı ortaya koymuş, kumarda kazanmanın da kaybetmek oldu. ğunu belirtmiştir. Şehriyar, rüşveti, adam kayırmayı, sosyal ve idari aksak­ lıkları tenkit eder, devlet adamlarını suçlar. Şehriyar'ın em­ peryalizmi vel onun yerli işbirlikçilerini hedef alan siyasi şiir­ �eri de vardır. Bu yüzden şair şaha muhalefette bulunmuş, Islam devriminin yanında yer almış ve devrimi öven şiirler yazmıştır. Şair hurafelere, dini bida tlere, yanlış geleneklere karşı çık�ış, yergici şair Mirzali M öciz gibi bu konuda eserler ka­ leme almıştır. Haksızlıklara, keyfi tasarruflara karşı duran şair, eme­ ğe, bilgiye, -ülkem izde olduğu gibi- sanat ve bili m adamları­ na değer verilmemesini eleştirmiş, Avrupalıların böyle olma­ dıklarını, işi iş bilene verdiklerini belirtm iştir: Bizden ilerdedir Avrupalılar :işi iş bilene verirler onlar.( 1 ) 51


O taklit ettiğin Avrupa'ya bak, Edibe, şaire kıymet koyarak Nereye yüceltmiş söz rütbesini Sanatın granit abidesini. (2) Bu iç karartan durumlara rağmen, Şehriyar, iyimserliği­ ni korur ve hayata daha arzulu, daha neşeli, yaşama isteğiy­ le dolu olarak bakar. Şehriyar şah rejiminin halka düşman ve şövenist bir re­ jim olduğunu, adına ne denilirse denilsin, şeytan aslından geldiğini, ne kendisine, ne de başkasına "rahminin" olmadığı­ nı, sadist bir rejim olduğunu bildirmiştir: Adın ne goysa goyup şeytan eslidir bu gede Sadismi var, ne sene rehmi var onun, ne mene. (O Taydan Gelene) Temiz insanları kesip biçen, ortalığı insansız bırakan "öz nefsine terehhümü" olmayan bu "ecinne"yi Şehriyar şöy­ le tarif eder: Ecinne tek temiz insan ları kesip biçdi B izim ceziremizi goydu hali ez sekene O Allah'ın danıp öz nefsine terehhümü yoh Desen hu nedir oğlum? Deyer: Emmi sene ne! (O Taydan Gelene) Şahı "şeytan kulu" olarak niteleyen şair, onun zulmün­ den Allah'a sığınmıştır. Şeytan guluymuş şahımız Bizim de var Allah'ımız. (Süleyman Rüstem'e Cevab- 12) Zalim şah idaresinin millete kan kusturduğunu belirten Şehriyar, halkın mücadelesi hakkında şunları söyler: Biz bir derya gan vermişik Zindanlarda can vermişik Gırh nesil gurban vermişik Şeri'eti tek insanlar Tehti kimi pehlevanlar. . (Süleyman Rüstem'e Cevab- 1 3 ) Beşlikte ünlü Islam alimi Dr. Ali Şeriati ve dünya şampi52


yonu güreşçi Gulam Rıza Tehti'nin şahın gizli polis örgütü Savak tarafından öldürülôüğüne işaret edilmektedir. Şahın Savak'ınca yalnız Şeriati ve Tehti değil, meşhur çocuk kitap­ ları yazarı Samet Behrengi, ünlü şairler Ali Rıza Nabdul, Ahmet Ziberem, Merziye Oskuyi, Hüsrev Gülesarhi de hun­ harca öldürülmüşlerdir. Şair idarecileri suçlarken; Böyükbaşlardır tegsirkar Kiçik başda ne tegsir var? (Süleyman Rüstem'e Cevab-7) mısralarıyla 'balık baştan kokar' deyimini doğrulamıştır. Şehriyar petrol meselesinde dönen oyunları her zaman kınamış, yerli işbirlikçilerin rüşvet almasını, onların milleti düşünmemelerini alabildiğince tenkit etmiştir: Neftimizi basdırırlar M illete gan gusdururlar Bir iddeye gısdırırlar Galan galır acbesusuz Cavandısa, acdır guduz. (Süleyman Rüstem'e Cavab-3) Şehriyar'ın Türkçe ve Farsça eserlerinde bu kabilden re­ jim eleştirilerine, yöneticiler hakkındaki suçlamalara sık sık raslanır. Şehriyar, köylülerin yoksulluğunu da bahis konusu et­ miştir. Köyün ve köylünün medeniyetin nimetlerinden mah­ rum oluşu, bu nimetlerden yararlanamayışı şairi üzmüştür. {Bak. Heyderbaba'ya Selam'da Köy Hayatı). 1 . Şehriyar-Seçilmi§ Eserleri, Tertipçisi Gulam Hüseyin Begdili, llakı 1966, s.158. 2. age, s.160. (Tercüme Halil Rıza'nın, aktarımı bizimdir).

53


ŞEHRİYAR'IN ŞİİRLERİNDEN FOLKLORİ K UNSURLAR Folklorik unsurlar haşta Heyderhaba'ya Selam olmak üzere Şe�riyar'ın eserlerinde derinliğine yansımasını bul­ muştur. Ozellikle çocuk oyunlarına. örf ve adetlere, düğün geleneklerine, türkülere, masal anlatımına bir kaç yerd� te­ sadüf edilir. Gondum-Köçdüm ile Mazı-Mat (Yata Bilmeyi­ rem'de), Yoldaş Meni Gurd A,pardı ile �öşki Balaban (Memmed Rahim'e Cavab'ta ), Uşüdüm Ha Uşüdüm (Gem Basdı Gelyanımı şiirinde) ve Heyderbaba'da bulduğumuz Çeling Çomag, Kürek Züvme, Aradan H ır, Aşıg. Ağaş Min­ me Tebriz çevresi Azerbaycan folklorunun belli başlı çocuk oyunları ve (bazıları ise aynı zamanda) tekerlemeleridir. Bunların üstadın eserlerinde kaydedilip belgelenmesi şair için bir hizmet, bilim için bir şanstır. Bu açıdan bakılınca hem Heyderbabaların, hem diğer şiirlerin etno-antropolojik bakımdan ne kadar önemli olduğu göz önündedir. Şehriyar, şiirlerinde halk türkülerini de anmıştır. Ço­ ban Geyter Guzunu ( 1 . HS'da), Köşki Balabanlar Araz'a Bahar ile_Çoh Baki' da.� Fanar Gelir (Memmed Rahim'e Ca­ vab'ta), Uşüdüm Ha Uşüdüm (Gem Basdı Gelyanımı şiirin­ de) onun şiirler lnde zikrettiği halk edebiyatı ürünleridir. Yenigün (Ergenekon, nevruz) bayramı, ahır çerşenbe (son çarşamba) geleneği, bacadan şal sallamak, düğün adet­ leri (hena-pilte satmak), masal anlatmalar folklara dahil olan öğelerdir. Şair, Köroğlu ( 1 . HS'da), Dede Korkut (Sehendim'de), Dümürül -Deli Dumrul- ( Döyünme ve Söyünme'de), Gaçag Nebi (Gaçah Nebi) gibi destan ve halk kahramanlarından da bahsetmiştir. . Şehriyar, Gaçah Nebi'de Gazamat l stidi ve Ay Gaçah Nebi isimli iki halk türküsüne atıf yapmıştır. ( 1 ) O, haber ve selam taşıma görevini halk edebiyatımızın haber taşıyıcı kuş­ ları olan turnalara değil, rüzgara yüklemiştir. Gerçi rüzgar (yel, bad-ı saba) halk edebiyatımızda da mevcuttur, fakat da­ ha çok klasik edebiyatımızın motifidir: 54


Saba ile pey�ı m alıp vererler ( Mem med Rahim'e Cavah-5 ) Yel gelende ver getirsin hu yana Belke menim yatmış hehtim oyana ( 1 . HS-4) mısralarında Ahmet Caferoğlu'nun da ded iği gihi rüzg<irın haher taşıyıcı rolünü görmek mümkündür. (2) , H eyderbaba'ya Selam'da köy sosyal hayatının vazgeçil­ mez unsurları olan gelenek ve göreneklerin geniş yer aldığı görülür. Uzun kış gecelerinin biricik eğlencesi olan nenele­ rin masal anlatması ve çocukların masal dinlemesi gayet gü­ zel dile getirilmiştir: Garı nene gece nağıl deyende Gurd keçinin Şengülüsün yeyende. ( l . HS-20) Köy düğünlerinde kızların kına-pilte satması, güveyinin geline damdan elma atması; Heyderbaha, kendin toyun dutanda, Gız-gelinler hena-pilte satanda, ' Bey geline damdan alma atanda ( l . HS-25 ) şeklinde tasvir edilir ve düğünlerdeki aşıklık geleneği üzerin­ de durulur: Aşıgların sazlarında süz ü m var. ( l .H S-25 ) Anadolu'nun pek çok yerinde ve hu arada bizim köyü­ müzde de olan (Trabzon'un Akçaabat kazasının Kuruçam köyü) bacadan şal (çanta) sallama adeti Heyderhaha'da şöy­ le söze getiril ir: Şal istedim men de evde ağladım Bir şal alıp tez helime bağladım Gulamgile gaşdım, şal ı salladım Fatma hala mene çorah bağladı H a nnenemi yada sal ıp ağladı. ( l . HS-28) Şiirde yenigün (eski Ergenekon, nevruz) bayram ıyla ilgi­ li bir adet de yer alır. Yılın son günü (bazan 20, bazan 2 1 55


mart) akşamı Tebriz'de tongallar (büyük ateşler) yakılır, kız­ �ar ateşin üstünden atlar, kendilerine baht açıklığı dilerler. işte Şehriyar bu geleneği; Gızlar deyer: "Atıl matı! çerşenbe Ayna tekin behtim açıl çerşenhe ( 1 .HS-3 1 ) mısralarıyla ifadelendirmiştir. (Bak. 1 H eyderbaba'ya Se­ lam'a Ait Açıklamalar, 3 1 . heşlik). Şair masal anlatma adeti yanında eskiden çok yaygın olan halk hikayelerini anlatma adetini de konu etmiştir. O, bunların en meşhurlarından biri olan ve dünyaca bilinen(3) Köroğlu destanından; Koroğlu'nun gözü gara seçende ÇJırat' ına minip kesip biçende Eyvaz gelip çatmayınca yatmaram ( l .HS-74 ) şeklinde bahsetmiştir. Folklorik özellikler konusunda daha çok sözler söylene­ bilir. Lakin bunlardan uzun uzadıya söz etmenin hem imka­ nı, hem de lüzumu olmadığı meydandadır. Zengin Türk folk­ loru Şehriyar'ın yalnız bu şiirinde değil. diğer şiirlerinde de geniş ölçüde temsil olunmuştur. Bu konuda en veciz gerçeği Türkün Dili şiirinde yine Şehriyar'ın kendisi söylemiştir: "Türk'ün meseli, folkloru dünyada tekdir." _

L Ehliman Ahund(ov), Azerbaycan Halk Yazını Ö rnekleri, Türkçe­ ye aktaran Semih Tezcan, TDK Yayınları, L Baskı, Ankara 1 978, s.87-88. 2. Ahmet Cafcroğlu, "Şair Şehriyar'', Türk Kültürü Araştırmaları, Sa­ yı 1 , Ankara 1 964, s. 135. 3. Konuyla bağlantılı olmamasına rağmen, Türkiye'de pek bilinmedi­ ğini sandığımız, ilgi çekici ve önemli bir bilgiyi burada kaydetmek istiyo­ ruz. Sovyet Azerbaycanı dergisinin (Türkçe) 1987 tarihli, 4. sayısında yer alan bir yazıda, Köroğlu destanının 1850'li yıllarda George Sand tarafın­ dan Polonyalı doğubilimci AKhodziko'nun Ingilizce tercümesi esas alına­ rak Fransızcaya çevrildiği, ikincisi 1853'te olmak üzere iki kere basıldığı belirtilmektedir. George Sand, "ısrar ederim, Köroğlu'nu okuyunuz, o çok ilgi çekici ve gayet güzeldir" demiş, destanın "Orta Asya'dan Fırat'ş kadar" (aslında Tuna'ya kadar) ağızdan ağıza dolaştığını bildirmiştir. George Sand "onun kahramanlıkları üstüne (söylenmiş) hikayeler Homeres devrindeki Truva savaşları üstüne yazılmış hikayeler gibi meşhur-

56


dur. Fakat bizim kahramanın şansı yavaş gitmemiş, onun şöhretini teren­ nüm edecek bir Homeros bulunmamış. O güne kadar bulunmamış ki, bir Avrupalı aşıkların halk malı yaptıkları sonu gelmeyen hikayeleri büyük bir sabırla, merakla ve dahilikle toplamış, karşılaştırmıştır. Köroğlu'nun Ho­ meros'u Alcksandr Khodziko'ya şan olsun ... Bu bilginin Homeros'u klasik sayıp Köroğlu'nu saymayanlar için dü­ şündürücü olacağını sanıyoruz. ( Dergi bu bilgiyi M u rtuz Sadık( ov)'un açık­ lamalarına dayanarak vermiştir.) "

57


ŞEHRİYAR'IN ESERLERİ NDE İNSANCIL Fİ KİR VE DUYG ULAR Şehriyar'ın eserlerim.le sosyal mevzuların yanı sıra an­ ti-şövenist, hümanist fikir ve duygular da kendilerine yer bulmuştur. Şehriyar kendi yurdunu, kendi insanlarını sevdi­ ği kadar, diğer insanları da sevmiş; hem ülkesjnde, hem de dünyada barış ve dostluğu arzulamıştır. O, ikinci Dünya H arbi sıralarında yazdığı Ey Tahra nlı ve Ayıştayn'a ( Einste­ in) Mektup şiirlerinde ırkçılığa ve savaşa karşı çıkmış; halk­ lar a rasında kardeşlik, eşitlik, barış, dostluk ve sevgi yaratmayı dilemiştir. . Şa ir, Ey Tahranlı şiirinde Farsların "lran'ı Tahran'dan ibaret saydıklarını, Reştlileri halık başı, Tusluları kelle yiyen olarak horladıklarını, Isfahan ve Kumlulara kötü, 'civanmer­ dane' Türklere ise Türk�her yani 'eşek Türk' dediklerini söyler. Böylece Şehriyar I ran'da 1040'tan l 9�5'e kada r sü­ ren 1000 yıllık Türk idaresinden (Selçuklular, ilha nlılar, Ak­ koyunlular, Karakoyunlular, Safevi, Afşar ve Kaçar hane­ danları) sonra gelen faşist Pehlevi hanedanının uyguladığı Fars şövenizmine karşı diretmiş; Farsların dil, kültür, idari, sosyal ve siyasi bakımdan diğer halklara bu meyanda Türkle­ re karşı olan düşmanlık ve küçümseyici tavırlarını, onların Türklere Türkeher diye hakaret etmelerini şiddetle kınamış ve şiddetle reddetmiştir: Ey adaletli akıl l ı . Söyle, sen söyle hu Iranlı Neler çekmiş hu Tahran'dan . Şen ey Ta hranlı, nadansın inan nadan. Sanırsın ki bütün İ ran İ barettir bu Tahran'dan Diyorsun ki: Balık başı yiyor Reştli, Tus ehli kelle-her. Sonra diyorsun: 58


Isfahan ehli, Kum ehli, yamandan da yaman; H erçi beter. . . Civanmerdane Azerhaycan'�a Türkeher ... Decelsin, oğrusun. Yabancıya Çoktan sa tıklın sen. Yatan sattın, Eli yabancıya, yada veren sensin. Bizim kardaşlığı bada veren sensin. Sana bir yağlı beş, mutlak düşer Mutlak hıyanet imtihanından. Hıyanet dersini ezber bilirsin sen. Ey Ta hra nlı, insaf eyle, Sensin Türkeher, ya ben? ( l ) Şiirde açıkça görüldüğü gibi şair, Tahranlılan nadan ( ca­ hil) olarak nitelem iş, Tahranlıları (Farsları) vatan satmakla ve yabancılarla işbirliği yapmakla suçlam ış, devleti idare edenlerin hıyanet imtihanından iyi not alacaklarını söyle­ miş, onların oğru (hırsız) olduklarını ve halklar arasındaki kardaşlığı baltaladıkların ı yazmış, suçlamaları infialle geri çevirmiştir. Şehriyar, Ayıştayn'a ( Einstein) Mektup parçasında bü­ tün insanlığı ilgilendiren nükleer . savaş tehlikesine işaret et­ miştir. Şa ir, Ayıştayn'ın yanına l bni Sina, Hayya m ve Ha­ fız' ın halefi olarak gider, keşfinden dolayı bilgini tebrik eder. Keşfin insanlık için faydalı olmasını arzular. Ancak on­ dan bomba yapıldığını, kan döküldüğünü, anaların göz yaşı döktüklerini görünce üzülür; fakat sonunda insanlığın mutla­ ka barış ve m utluluğa erişeceğini ümit eder ve iyimserliğini sürdürür. Onun güçlü insanseverlik duygusunu Türkçe eserlerin­ de de takip �tmek mümkündür. Mesela; Insanlarıg, insanlığı haşlayın Bugün beşer gerek olsun bir millet ( Memmed Rahim'e Cavab) dizelerinde ve hemen altındaki beşlikte yer alan, G ardaş galsın insanlarıg, yoldaşıg ( Memmed Rahim'e Cavah-26) _

59


dizesinde onun güçlü insanseverlik (hümanist) duygusu far­ kedilir. İ nsanseverlik ve insanlığın hirliği meselesi, Döyünme ve Söyünme şiirinde bulunan. Dünya hamı bir m illet olup, gol gola verrik mısrasında da karşımıza çıkar. Şehriyar'ın insanı, insanlığı seven bir şair olarak barış­ tan, dostluktan ve sevgiden yana olması onu daha da büyük kılmaktadır. 1. Hökumc Billuri, Mehemmcdhüseyn Şehriyar, Bakı 1 984, s.1 13. Tercüme Hekime Billuri'nindir.

60


ŞEHRİYAR'IN ŞİİRLERİ NDE Mİ LLİ MESELELERi 1.Türkçülüğü Şehriyar'ın şiirlerinde geniş ölçüde yer alan milli mese­ lelerin başında Türklük ve Türkçülük gelir. Nitekim Ali Ya­ vuz Akpınar Ocak dergisinin Mayıs 1 972 ta rihli 3. sayısında Rahim Beye Mektup ( M emmed Rahim"e Cavah) şiirini su­ nuş yazısında Şehriyar'ın şiirlerine "artık Türkçülük şuuru­ nun da geniş ölçüde katıldığını görüyoruz" demekte, buna sebep olarak şairin şiirlerinin Türkiye, Kuzey Azerbaycan ve lrak'ta büyük ilgi ve heyecanla karşılanmasını, şairin siya­ si çevrelerce rahatsız edilmesini ve izlenilmesini göstermek­ tedir. Gerçekten de Şehriya r'ın şiirlerinde ve özel konuşmala­ rında Akpınar'ın yazdığı gibi Türk, Türklük ve Türkçülükle ilgili görüş ve düşüncelerine tesadüf etmekteyiz. Şehriyar çoğu şiirlerini Farsça yazmasına rağmen, Türk asıllı olup Farsça yazan iki ünlü Türk, Nizami ve Mevlana Celalettin Rumi gibi, her fırsatta Türk olduğunu söylemek­ ten gurur duymuştur. O, Farsça yazdığı bir şiirde Farsların Türklere "Türkeher" demelerini şiddetle kın�mış ve şiddetle reddetmiştir. ( Bak. Şehriyar'ın Eserlerinde Insancıl Fikir ve Duygular). Şehriyar Türk'ün Dili, Türklere Sesleniş, Türki­ ye'ye H eyali Sefer ve Derya Eledim şiirlerinde "Türk olma" gurur ve şuurunu daha yürekten ve daha bilinçli duymuş, daha derinden hissetmiştir. . Şehriyar başta gelen eserlerinden biri saydığımız, 1986'da yazdığı Türklere Sesleniş şiirinde Tü�k kelimesine coğrafi bakımdan geniş bir anlam yüklemiştir. ilk defa bura­ da yayımladığımız şiirde Türk kelimesi, yalnız Güney Azer­ baycan ve Kuzey Azerbaycan'd�ki Türkleri kapsamamakta, Türkiye'yi de içine almaktadır. Şiirin son yıllarda, 1 986'da yazılması manidar olmasının yanında, değerini daha da art61


tırmaktadır. Şair burada yürekler acısı bir duruma dokunmakta, Gü­ ney Azerbaycan, Kuzey Azerbayca n ve Türkiye Türklerinin birbirlerine bitişik olmalarına rağmen, son ikisinin alfabele­ rini değiştirip "şeytan elifbası" ( Kiri! ve Latin) yapmaları yü­ zünden yalnız Allah'tan değil, birbirlerinden de ayrıldıkları­ nı söylemektedir. O, , " �yırıp şeytan elifbası bizi Allah'dan " Oz el ithamızı yazsan tapasan Gur'an'ı derken maalesef acı bir gerçeği dile getirmiştir. Şehriyar Türklere, Türklerin geyreti Türkiyye'de, Gafgaz'da gerek diye hitap ederken birbirlerine komşu olan Türk.iye, Kuzey Azerbaycan ve Güney Azerbaycan Türklerinin lslamiyetin hakimiyeti için ilişkilerini yoğunlaştırma çabasında bulunma­ ları görüşünde olduğunu belirtmişt ir. Şehriyar Akif in (Meh­ met Akif) şiirinde küfrün ( emperyal izf!1in) Türklere çok şey­ ler ettiğini, çok za ra rlar verdiğini, lslamiyete dönülünce Türklerin iki dünyasının da iyi olacağını; Akif in şe'rine hah gör, neler etmiş bize küfr H er gesiemde guyu gazmış, ne de salmış derine. Biz de Islama gayıtdıgda gelin el bir olag Türklerin her iki dünyası gayıtsın yerine dörtlüğüyle bildirmiştir. O, küfrün (emperyalizmin) nasıl cerık edip (savaşıp) biz­ leri birbirimizden uzak düşürdüğünü, Islamın ciğerini nasıl çiğ çiğ yediğini, bizim de huna cenk ile, cihat ile cevap ver­ mekliğimizi; Küfrü gördüz, nece çiy çiy yedi İ slam ciyerin Siz de küfrün ciyerin indi kebab etmelisiz Bizden aldı sizi, ceng ile cevab etdi bize Siz de hu küfre ciha<l ile cevab etmel isiz kıtasında yiğitçe haykırmıştır. Şairin Türkiye'ye seslenmesi . onun. ileri ve uzak görüşlü biri olduğunu göstermektedir. Ira n lslam devriminin en önemli ve olumlu sonuçlarından bi�i, şii-sünni ihtilafını orta­ dan kaldır�ası ve şiiliği değil de, lslamı ön planda tutması olmuştur. Iki akıde arasında pek bir fark bulunmamasına 62


rağmen, dinin siyasete alet edilmesi ve devlet adamlarının dar görüşlülü klerinden dolayı aynı din, aynı dil. aynı kan. ay­ nı soy, aynı kültür mensuhu olan hir milletin evlatları yüzyıl­ larca hirhirleriyle savaşmışla rdır. Sonuçta kimse bir şey ka­ zanmamış, aksine her iki tara f da zarar görmüştür. Türkiye, Kuzey Azerhaycan ve Güney Azerbaycan'ın şim�l iki parça­ lanmış durumu hu savaşla rın eseri değil midir? işte Şehri­ yar bütün bunların lüzumsuzluğunu anlayarak �ürkiye ile Kuzey Azerbaycan Türklerini ayrım gözetmeden Islama da­ vet etmektedir. Şair bu konuya Türkiye'ye Heyali Sefer şiirinde de el at­ mış; Dili, dini, ga nı hir gardaşıg Sözü hizdense ne ağlar tarih diyerek geçmişteki hadiselere telmihte bulunmuştur. O, de­ vamla; Gel sıhag hir kere gardaşlıg elin Le'n edek nahelef eslafımıza Unudag ganlı, hezin lemheleri Çıha rag tarihimizden çıharag Gan garalda n o gara setheleri mısra la rında "kardaşlık elini sıkıp", "kanlı, hazin" anları unutmamız ve tarihimizden "kan karaltan -can sıkan- kara safhaları çıkarmamız" gerektiğini, samimiyetle, açık yürekli­ likle ortaya koymuştur. Şehriyar. son yıllarında ya'.?dığı eserlerde Türk kelimesi­ ne gittikçe daha çok yer verm iştir. Türklere Sesleniş, Türki­ ye'ye Heyali Sefer ve Derya Eledim şiirlerinde hu olgu açık­ ça görülmektedir. O, bazı şiirlerinde Türk kelimesini rr.ıüzik makamını ifade etmek maksadıyla da kullanmıştır. Ornek olarak Naz Eylemisen şi irindeki; Gözelim Türk olalı terk-i H icaz eylemisen dizesinde Türk kelimesini tevriyeli kullanmış, Sazlı Şairimiz Hazin'in Ruhuna Tegdim şiirindeki; Sızıldat Deşt ü Sareng ü Türk-Afşarı'nı neyde dizesinde ise Türk kelimesini yalnızca müzik makamı anla­ mında kullanmıştır. Şehriyar Türkiye'ye H eyali Sefer'de Türk,Türkiye, hat63


ta Atatürk kelimelerine bol bol yer vermiştir.

Türkçeciliği Akpınar. yukarıda adı geçen yazışında Şehriyar'ın "Türkçe şiirlerim Farsça yazdıklarımdan daha azdır. Fakat çekinmeden söyleyebilirim ki, Farsçam öz dilim olan Türk­ çeden daha iyi değildir. Bu sözümde hiç şüphe yok, çünkü Türk'üm " dediğini, "Türkçeyi üstün gördüğünü ve çok sevdi­ ğini belirttiğini" kaydetmektedir. Şehriyar'ın Türkçeye olan muhahheti (tıpkı Fuzuli gibi) şiirlerinden açıkça bellidir. Nitekim o, Türk'ün Dili şiirini, Fars şövenistlerinin "niye Türkçe şiir yazıyorsunuz, Türkçe ne dil, ne de lehçedir" demeleri üzerine 1 348 ( l 969) yılında yazmıştır. Şehriyar l . Heyderbaba'ya Selam şiirini hangi maksatla kaleme aldığını ise; Türki dedim ohusunlar özleri sözleriyle ifade etmiştir. Türk'ün Dili'nde vecize kabilinden mısralar bulunmak­ ta, Türkçe "sevgili-istekli" ve "asil" bir dil olarak vasıflandırıl­ maktadır: Türk'ün dili tek sevgili-istekli dil olmaz Ozge dile gatsan bu esil dil, esil olmaz. Asırlarca ihmal edilen "sevgili-istekli, asil" Türkçe, böy­ le güzel sözlere ne kadar muhtaçtır! .. Firdevsi bin sene önce Farsçayı diriltirken bizim şa irlerimiz ve devletlerimiz Türk­ çe değil Arapça, Farsça okuyup yazdılar. Neticede Türkçe bunun bedelini çok ağır ödedi. Bütün bu ihmallere rağmen Türkçe hayatiyetini muhafa­ za etmesini bilmiştir. Dünyanın en eski ve en güzel diJlerin­ den olan Türkçemiz, bugün dünyanın en yaygın, en zengin ve en çok konuşulan dillerinden biridir. Kimi dillerden etki­ lenmişse de, kimilerini de etkilemiştir. En çok etkilediği dil­ lerden biri olan Farsça için Şehriyar; Fars şairi çoh sözleri bizlerden aparmış derken gerçeğin ta kendisini ifade etmiştir. Şehriyar'ın Türk'ün Dili şiirinde yer alan mısra-yl bercestelerinden biri de; Türk'ün meseli, folkloru dünyada tekdir 2.

·

64


mısrasıdır. Hakikaten dünyada Türk folkloru kadar zengin, Türk folkloru kadar çeşitli, Türk folkloru kadar tarihi derinliğe ve coğrafi genişliğe sahip başka bir folklor yoktur. Şehriyar Türk'ün Dili'nde şiirin (edebiyatın) konuşulan dille yapılması gerektiğini ortaya koymakta, şiirin anlaşılma­ sı için Arap ve Fars sözlerinden kaçınılmasına inanmakta­ dır: Qzge dile gatsan bu esil dil, esil olmaz Oz şe'rini Fars'a, Ereb'e gatmasa şair, şeri eşidenler, ohuyanlar kesil olmaz demekte, edebiyatın orijinal olması ve okuyanlarca anlaşıl­ ması için sade dille yazılmasının lüzumlu olduğunu bildir­ mektedir. Şehriyar, şah devrinde yazdığı İmaniyle Getdi şiirinde Türkçe (Türki) şiirin yasak olmasından, dilinin (Türkçesi­ nin) de divanıyla beraber gittiğinden (herhalde çalınmasın­ dan) yakınmıştır. Yine Zencanh şairlerden Şehidi'nin Hey­ derbaba'ya nazire olarak yazdığı; Ata-baba Şehidi Türk' dür veli Türkini yazmagda yoh çendan eli Elinin eybini örter ÖZ eli Türkler hamı bir gülşenin gülüdür Şirniden de şirin Türk'ün dilidir (2) şiirine verdiği cevapta Şehidi'nin şiiri için, Türki şe'rin halın yüze nahışlar Hafız ona Semergend'in bağışlar ifadesini kullanmıştır. Türkçenin şahlık tarafından yasaklanıp baskı altında tu­ tulmasını, Türkinin canın almışdı hayasız tağut şeklinde ifade eden ve . Bir soyug me'rekeni mehşer-i kübra eledim diyerek hakkını söke söke aldığını belirten Şehriyar; Men hayat aldım ona, Hag üçün ehya eledim misrasıyla (Heyderbaba şiirlerini kastederek) Türkçenin ha­ yatını kurtardığını bildirmiştir. Şair kendisinin Türkçeye olan hizmet ve katkısını, 65


Türki bir çeşme ise men onu derya eledim dizesiyle, Tür.kçenin geleceğine olan inancını; Umidim var ki bu derya hele ogyanus ola dizesiyle dile getirll!iş, şöhretinin Iran dışına taştığını, Ne tek Iran'da menim velvele salmış ğelemim Balı ki Türkiyye'de, Gafgaz'da ne gavga eledim beytiyle meydana koymuştur. Şehriyar "şirin Türkçe"nin, "a­ cı dillerde henzel" olduğunu, onu "şirin dillere katıp helva" ettiğini, geçmişten kalan "mumlu balı eritip süzdüğünü", Acı dillerde şirin Türki olurdu henzel, Men şirin dillere gatdım onu helva eledim Her ne galmışdı keçenlerden ona bal peteyi Eridip mumlu balın şehd-i musaffa eledim beyitleriyle açığa vurmuştur. Dilimiz o kadar güzeldir ki, Şehriyar onun analar ohşağı (analar sevgilisi), laylay (ninni) dili olduğunu söylemekle kalmaz, yemin de eder: Türki vallah, analar ohşağı, laylay dilidir der ve şair dertlerini Türkçeyle tedavi eder: Derdimi men bu deva ile müdava eledim mısrası artık Türkçemiz hakkında başka bir şey denilmesine ihtiyaç bırakmaz. Görüldüğü gibi anadili Türkçeye vurgun, meftun, sevda­ lı olan ve onu "çeşme"likten, "derya"lığa yükselten Şehriyar; Türkçenin "derya"lıktan "okyanus"luğa yücelmesini arzula­ makta, ümit etmekte ve yüceleceğine inanmaktadır. Bu ümit ve arzu Şehriyar'ın olduğu kadar bütün Türkçe konu­ şanların da ümit ve arzusudur. ·

Vatan ve Millet sev� si Şehriyar milliyetini ve dilini sevdiği kadar, elini (halkını ve memleketini) de seven şairdir. O hiç bir zaman halkını ve memleketini sevmekten geri kalmamış, bu sevgisin her fırsatta açığa vurmuştur. Mir Müctehidi, Rical-i Azerbaycan Der Asr-i Meşruti­ yet isimli eserinde; siyaset, ilim, sanat, edebiyat, din, meşru­ tiyet ve askerlik sahasında sivrilen 400'den fazla Azerbay­ canlı Türk hakkında bilgi verirken, Şehriyar'ın "hiç bir za­ man Azerbaycan sevgisinden geri kalmadığını ve Azerbay3.

66


can hakkında bir kaç parça yazdığını, 'Kaside-yi Nuniyye'sin­ de Azerbaycanlıları bilhassa metettiğini ve Tahranlıların Azerbaycanlılara karşı gösterdikleri yersiz gururlarını tenkit eden bir muhammes yazdığını kaydediyor."(3) Şehriyar Varlık dergisinin Nisan-Mayıs 1979 tarihinde çıkışı münasebetiy� Haziran 1 979'da yazdığı Azadlıg Guşu Varlıg şiirinde Varilk dergisini yalnız azatlık (özgürlük) ku­ şu olarak değil, elbirliğiyle yapılan işbirliğinin müjdecisi ola­ rak görmüş ve dergiyi "şirin dilli cennet kuşu"na benzetmiş­ tir. Şehriyar sağırlık ve dilsizliğin (ilgisizlik ve konuşmama­ nın yok olacağını, düşmanın akılla mağlup edileceğini söyle­ miş; Birlik yaradın, söz bir olar biz kişilerde Yohluglarımız bitdirecek Varlığımızdan beytiyle birlik ve beraberliğin "Varlık"la mümkün olacağına inandığını göstermiştir. Şair en uzun, en ahenkli, en güzel ve imaj bakımından yoğun şiirlerinden biri olan Sehendim'de hem şair Bulut Ka­ raçorlu Sehend'e, hem de Tebriz'in güneyinde yüksekliği 3722 metre olan dağa hitap etmiş, ikisini birbiriyle aynılaş­ tırmış, ele dayak (yurda arka) görmüştür: Dağlı Heyderbaba'nın arhası her yerde dağ oldu Dağa dağlar dayag oldu. (Sehendim- 1 79) Fakat Sehend dağı ve şair Sehend özgürlük mücadele­ sinde yalnız değildirler. Bir taraftan Güneyin dağları (Sava­ lan, Heyderbaba), öbür taraftan Kuzeyin dağları (Şahdağı, Koşgar, Kepez), bir taraftan Güneyin şairleri ( Dedemiz Korkut, Coşkun), öbür taraftan Kuzeyin şairleri (Memmed Rahim, Süleyman Rüstem), kol kola girer, arka durur, ses verir, nara atarlar: Amma Heyderbaba da bildi ki biz tek hamı dağlar Bağlanıp gol gola zencide, buludlar odur ağlar (Sehendim-203) "Tufanlı, şanlı, çalpapaklı Sehend" şair Sehend'le adaş olunca daha çok yücelir, daha celaletli (ihtişamlı) olur. Çal67


papaklı olma hem dağın karlarına, hem elin (halkın ve vata­ nın) yüceliğine işarettir. Zira papak şeref ve gurur sembolü­ dür. Sehend dağı hu yücelik ve ihtişamıyla Demavend dağın­ dan yani Farslardan bac (intikam), şir (aslan) elinden taç alır. (Şiir 1 967 veya 1 970 yıllarında şah devrinde yazılmıştır. Şir -aslan- şahlığın sembolüdür). Aslanın elinden tac almak, hürriyetini kazanmak, hakimiyete sahip olmak demektir: O celaletle Demavend dağından bac alırsan Şir elinden tac alırsan (Sehendim-39) Şehriyar yurdunu, halkını seven bir şair olarak, kendisi­ nin halkının dertlerini 'haykıran' bir "bülbül" olduğuna ina­ nır: · $1 meni atsa da, öz gülşenimin bülbülüyem men Elimin Farsıca da derdini söyler diliyem men (Sehendim-2 1 5 ) Gerçekten . o Azerbaycan adlı Farsça bir gazelinde ana­ yurdu Azerbaycan'ı över, yüceltir: ·

Gönlüm kuşu kanat çalmaz sensiz bir an, Azerbaycan, •Hoş günlerin gitmez müdam hayalimden, Azerbaycan. Senden uzak düşsem de ben aşkın ile yaşıyorum, Yaralanmış kalbim gibi, kalbi viran Azerbaycan . . Bütün dünya bilir sen_in kudretinle, devletinle Abat olup, azat olup Iran mülkü, Azerbaycan! Bisütun-ı inkılapta Şirin-vatan için Ferhat Külünk vurmuş öz başına, zaman zaman Azerbaycan ! Yatan aşkı mektebinde can vermeyi öğrenmişiz Ustadımız demiş hiçtir vatansız can, Azerbaycan! �urtarmakçün zalimlerin elinden Rey şümşadım, Oz şümşadın baştan başa olup al kan, Azerbaycan! 68


Yarab, nedir hir bu kadar yürekleri kan etmeğin, Kolu bağlı kalacaktır ne vaktecen Azerbaycan? Yiğitlerin İ ran için şehit olmuş, �vezinde Dert almışsın, gam almışsın sen Iran'dan Azerbaycan! Evlatların ne vakte dek terk-i vatan olacaktır? El ele ver, isyan eyle, uyan uyan Azerbaycan! Bestir firak odlarından kül elendi başımıza, Dur ayağa ! Ya azat ol, ya tamam yan, Azerbaycan! Şehriyar'ın yüreği de seninki tek yaralıdır, Az3:tlıktır bana merhem, sana derman, Azerbaycan ! ( 4) Görüldüğü gibi Şehriyar Fa rsça şiirlerinde bile vatanını, halkının derdini söylemekten kendini alamamıştır. Şair Ça­ lağan Guşu şiirinde de halkanın ezilmişliğini sembolik ola­ rak terennüm etmiştir.

Aras (Araz) nehri Azerbaycan şiirinde dağlar (Kuzeyde Koşgar, Kepez, Şahdağı, Murov vs; Güneyde Sehend, Savalan, Heyderbaba, El Dayağı vs; Türkiye' de Ağrı�ağı), Tebriz, Erkkalası, Kara­ deniz, Hazar denizi, Göygöl, Istanbul, Kür ve Aras sembo­ lik manalarla yüklü kav�amlardır. Bunların içinde üzerinde en çok durulanlardan. birisi Aras nehridir. Bilindiği gibi Aras Türkiye'nin Bingöl dağlarından doğar ve Erzurum yay­ lasından geçer. Bu konuda söylenmiş güzel bir manimiz var­ dır: Aman Aras, han Aras Bingöl'den kalkan Aras Al başımdan sevdayı Hazar' da çalkan Aras. Aras, Türkiye'den doğması, Kuzeyle Güneyi birbirin­ den ayırması ve Hazar denizi vasıtasıyla Türkistan sahilleri­ ne ulaşması dolayısıyla arka-planı derin, geniş imajlı bir semboldür. Bu yüzden her devirde şiirlere, yazılara konu ol4.

69


muştur. Şairler Aras hakkında, kimi zaman sevgi, kimi za­ man hasret, kimi zaman şikayet, sitem ve sair duygularını di­ le getirmişlerdir. Aras sembolü Şehriyar'� şiirlerinde de akis bulmuştur. O, Memmed Rahim'e ikinci Cavab'ta Aras'ı "düşman elinde bir kılıç"a benzetir: Araz düşman elinde bir gılıc tek ortanı kesdi diyen şair Aras'a genellikle olumsuz yaklaşır. Şair Aras'a kır�ındır, küskündür. Kuzeyin ve Güneyin şehirleri birbirle­ rinı Aras'tan sorarlar: O taydadır Şeki, Şirvan, Garabağ, Bu tayda da Meşgin, Eher, Garadağ, Birbirlerin Araz'dan almış sorağ Araz bizi ayırmadan dağlayıp Son özü de gece gündüz ağlayıp ( Memmed Rahim'e Cavab-7) beşliğinde "gece gündüz ağlayan" Aras, diğer mısralarda da ağlamaya devam eder: Araz suyu henüz gözlerden ahar. Memmed Rahim'e Cavab-8) Şair, Aras'ın yurdu ikiye bölmesini bir türlü unutamaz, Aras'la ağlamayı sürdürür: Kesmeliyem iki gardaş arasın Ağladıram, bağlamadan yarasın ( Memmed Rahim'e Cavab-9) der. Aras ve Aras'la ağlama Sehendim'de de mevcuttur: Gaçdıg üzleşdik Araz'da, yene gözler bulağ oldu. (Sehendim- 1 83 ) Şehriyar Süleyman Rüstem'e yazdığı şiirlerden birinde, . iki Gardaş Arasında manzumesinde Aras'ı g�zyaşıyla özdeş­ leştirir: Göz yaşımsan ay Araz, goyma görüm bahsa da gözüm Bir çıbandır ki, çıhıpdır $ÖZ ilen gaş arasında der. Şair Naz Eylemisen şiirınde "ağlar gözünü" Aras'la eş tutar. Menim ağlar gözümü orda Araz eylemisen dizesinde Aras nehri yukarıdaki örneklerdeki gibi "ağlama" 70


ve "gözyaşı" kavramlarıyla aynılaştırılmıştır. Bu mısralardan anlaşılacağı üzre Şehriyar, Aras nehri­ ne olumsuz açıdan bakar, onu vatanı ayıran bir "kılıç" görür, "ağlama" ve "gözyaşı" kelimeleriyle niteler.

Kuzey meselesi Kuzey veya Güney meselesi Aras gibi bir elmanın iki ya­ rısı olan her iki tarafın sanatçılarını sürekli meşgul etmiştir. Her iki "tay"ın birbirlerine olan sevgisi, kardaşlık duyguları, birleşme arzuları Şllhriyar'ın eserlerinde de . göze çarpar. Şehriyar Gözüm Aydın ve Gafgazlı Gardaşlar ile Görüş şiir­ lerinde Bakü'ye yaptığı hayali seyahatleri arı, duru bir dille anlatır. Kuzeye olan hasretini bu hayali seyahatlerle giderir. Şairin bu duygularını, Memmed Rahim'e Cavab'ta, Süley­ man Rüstem'e yazdığı şiirlerde ve başka bazı manzumeler­ de de görmek imkan dahilindedir. Kuzey ve Güneyin karşılıklı sevgileri, hasretleri, birleş­ me, kavuşma arzuları, Azerbaycan Türklüğünün ikiye bölün­ düğü 1 8 13 Gülüstan ve 1 828 Türkmençay anlaşmasından beri azalmamış, aksine artmıştır. Şehriyar bu hasretin bir buçuk asırdan beri devam ettiğini 1349 ( 1970- 1 97 1 ) yılında yazdığı Döyünme ve Söyünme parçasındaki; Hesret galalı biz size bir gerin yarımdır mısrasında söze getirmiştir. O, aynı şiirde bulunan, Yad gardaş olammaz bize, gardaş da yad olmaz Gardaş ne geder yadlaşa, yaddan çıha bilmez dizelerinde "gardaş"larına olan güvenini açığa vurmuştur. Şair Memmed Rahim'e Cavab uzunşiirinde birleşmeyi arzuladığını, fakat "han-hanlık" (beylik, devletçik)'ten yana değil, merkeziyetçi bir birleşmeden yana olduğunu vurgula­ mış; tarihten ders alarak "bir millette yüz hükümet olur mu?" d iye sormuştur: B ır milletik birleşmeye başlayın Bu han-hanlıg hökümetin boşlayın Bir milletde olar mı yüz hökümet? ( Memmed Rahim'e Cavab-25) Şehriyar birleşmek için "bir dil, bir kan kardaşı" olma­ nın lüzumuna inannuş, "insan olma"nın birleşmeye yardımcı 5.

71


olacağını öne sürmüştür: . Bizler ki lap bir dil, bir'gan gardaşıg Gardaş galsın, . insanlarıg, yoldaşıg. (Memmed Rahim'e Cavab-26) O, Kuzeyden Güneye, Güneyden Kuzeye gidip gelme­ nin zorluklarını anlatırken "temeddünün" (medeniyetin) kokuşmuş kanunlarının, Serhedleri toratan tek to.huyup, (Memmed Rahim'e Cavab-23) sınırları örümcek ağı gibi ördüğünü, serhatları de:nirperde haline getirdiğini belirtmiştir. Eskiden Bakü'den Tebriz'e çok "sovgat" (hediye) geldiğini, Tebriz'den Bakü 'ye çok gidil­ diğini bildiren Şehriyar, kavuşma arzusunu; Ayrılığın daşın birden ataydıg Canı cana, malı mala gataydıg (Memmed Rahim'e Cavab-4) beytiyle tamamlar. ·

·

Tebriz-İstanbul ve Türkiye Şehriyar anayurdu Azerbaycan'la birlikte tarihi Trab­ zon-Erzurum yolunun son durağı olan Tebriz şehrini manzu­ melerinde oldukça övmüş ve ul�lamıştır. Doğrusu Tebriz de huna layık bir şehirdir. Tebriz Iran meşrutiyet, hürriyet ve aydınlanma hareketlerinin merkezi olmuştur. Tarih boyun­ ca önemli bir kültür, ticaret, yönetim merkezi olan Tehriz, ho ehemmiyetini bugün de sürdürmektedir. Tebriz şehri, şah diktatörlüğüne karşı ilk başkaldıran şehir olma şerefini taşımasının yanı sıra büyük şair, yazar, bilim ve fen adamla­ rı yetiştirme şerefini de elinde bulundurmaktadır. Bildiği­ miz gibi Şehriyar da Tebrizlidir. Şehriyar Farsça bir kasidesinde Tebriz'i yüceltir: 6.

Padişah dikkatle bak, tufan dolu Tebriz'dir bu Geçmişinden boylanır yüz kahraman, bin kahraman. Şems'in öz şehri, Celaleddin Muhammed Kabesi Ki demiş, ey sariban aç yükleri, hoştur mekan. 72


Bu hemin topraktır ki, meydan açıp azatlığa Nağmesiyle, narasıyla od saçıp Settar Han. Şeyh Mahmut ile Saib Tebrizi yıllar boyu Aşk, irfan göklerinde oldular bir kehkeşan. Padişah, bu ana dek ben tercüman oldum, yeter Dinle, koy Tebriz desin öz derdini bi-tercüman. "Şehr-i Tebriz'im, belalardan seni hıfz etmişim Kollarım bir çift kılınç, göğsüm siper, bağrım nişan. Yüz veliahta keşik çekmiş, beşik olmuş sinem Göğsümün üstünde durmuş gürreli taht-i Keyan. Şarkı garba, garbı şarka bağlayan yollar benim Can benim, kervan benim, sarban benim, ben; bağrı kan."(5) Tebriz'in kolları kılıç, göğsü siper, bağrı hedeftir. Teb­ riz doğuyu batıya, kuzeyi güneye bağlayan yolların kavşak noktasıdır. Tebriz'in bu özelliğini Kuzeyli şairlerden Refik Zeka Handan Güneyli Gardaş şiirinde şöyle dile getirir:· Çekilecek gözlerinden duman Tebriz'in Açılacak hele Tebriz-Trabzon yolu. Refik Zeka Handan Türk dünyasındaki ticari önemine binaen Tebriz-Trabzon yolunun bir gün açılacağını umut etmektedir. Tebriz ve İ stanbul'un Azerbaycan şiirinde birer sembol olduğunu daha önce söylemiştik. Istanbul, Marmara ve Tür­ kiye'nin çeşitli şehirleri şairin eserlerinde zikredilmiştir. O, son yıllarda muhtemelen 136 1 ( 1982- 1 983 )'tt;n sonra yazdı­ ğı Ancıla manzumesinde, Ancıla adlı bir kızın Istanbul'da ev­ lenip kalmasını ve ona hasretini dile getirmiştir: 'fürkiye'ye getdin unutdun meni Islambul'un ovçusu sepdi deni ÇJapdı demek mirvarı görcek seni lslambul'un Marmara'sı Ancıla ·

73


Gözlerimin ağı-garası Ancıla. Şehriyar önemli eserlerinden biri olan Türkiye'ye Heya­ li Sefer ma.nzumesinin pek çok dör�lüğünde, açık veya kapa­ lı biçimde Istanbul'dan bahsetmiş, Istanbul'un başkentliğine atıf yaparak onu "çok güzel" olarak vasıflandırdığını; Sabıg Islambul idi, çoh da gözel mısrasında belirtmiştir. Aynı şiirin; O gözetler gözeli Islambul O denizler gızı, derya gelini Sanki derya çiçeyi nilüfer Qol açıp sahile atmış elini dörtlüğünde Istanbul, "güzeller güzeli", "denizler kızı, derya gelini''. ve "derya çiçeyi nilüfer" şeklinde nitelenmiş, böylece güzel Istanbulumuz Şehriyar'ca da övülmek şerefine erişmiş­ tir. Aynı şiirde İstanbulla birlikte Ankara'dan, Bura Jön Türkiye'nin paytahtı Atatürk intihabı Ankara'dır şeklinde, Konya'dansa; Burda Rumi kimi arifler var Sufiler abidesi Gonya'dır biçiminde söz edilmektedir. Atatürk'e özellikle bakan şair onu, Atatürk heykeline göz tikerek seyreder. . Şehriyar Türkiye'ye hasrettiği bu şiirinde baştan sona Türkiye'nin güzelliklerini, tarihi eserlerini, Fatih, Atatürk gi­ bi devlet adamlarını; Mehmet Akif, Tevfik Fikret ve Yahya Kemal gibi şairlerini; Islambul, Ankara, Konya gibi şehirleri­ ni, kardaşlık ve soydaşlık duy$,ularını terennüm etmiştir. (Bak. Türk�ye'ye Hey�li Sefer Şıiri). Şairin Istanbul'u Islambu� şeklinde yazması dikkati çek­ mektedir. �atırlanacağı. üzre lstanbul kelimesinin varyantla­ rı arasında Islam�ol ve Islambul kelim�leri de vardır. Şehri­ yar'ın şiirlerinde Istanbul'dan, hem de Islambul diye bahset­ mesi güzel ve hoş bir olaydır. ·

1 . Bu bölüm biraz farklı olarak Türk Yurdu dergisinin Ekim 1988 ta-

74


rihli 2 1 . sayısında (s. 19-24) yayımlanmıştır. 2. Bu beşliğin anlamı şöyledir: Şehidi'nin atalan Türk'tür. Fakat o bu­ na rağmen Türkçe yazamamaktadır. Onun bu ayıbını yine kendi yurttaşla­ rı (Şehriyar ve diğer şairler) örtmektedir. Türklerin hepsi bir gülşenin gü­ lüdür ve şirinden de şirin Türk'ün dilidir. 3. Mehmet Emin Resulzade, "Rical-i Azerbaycan Der Asr-i Meşruti­ yet", Azerbaycan, Ankara, Ocak-Şubat 1955, Sayı 10-1 1 (34-35). 4. Şehriyar-Seçilmiş Eserleri, Tertipçisi Gulam H üseyin Begdili, Bakı 1966, s.271-272. Farsçadan Fikret Sadık tarafından çevrilen şiir Türk Ede­ biyatı dergisinde de yayımlanmıştır. 5. age, s.208. Aslı daha uzun olan şiir Farsçadan Halil Rıza tarafın­ dan çevrilmiştir.

75


"TÜRKİYE'YE HEYALİ SEFER" ŞİİRİ Şehriyar şiirinin ilk kıtasında Akif'in "nazlı hilal "Fik­ ret'in ince hayal" ülkesi olarak bildiği Türkiye'ye geldiğini ve "Akifin marşından gözleri yaşarmış" halde "Yahya Ke­ mal ülkesine baktığını" belirtmektedir. Şair sefere çıktığı Türkiye'de "edipler safı"nın başında Fikret'le Yahya Ke­ mal'in durduğunu ve kendisinin hu "edipler safı"nı saygıyla selamladığını söylemektedir. Şehriyar şiirinin sekizinci dört­ lüğünde Akif, Fikret ve Yahya Kemal'den şairane ifadelerle tekrar söz açmaktadır. Şehriyar Mehmet Akiften ilk defa bu şiirde bahsetme­ mektedir. O, Türklere Sesleniş şiirinde Akifin adını ana­ rak; Akifin şe'rine bah gör, neler etmiş bize küfr mısrasında istiklal Marşı şairimizden söz etmiştir. (Burada geçen Akif kelimesinden Mehmet Akif' in kastedildiğini tah­ min etmiş, fakat emin olamamıştım. Bu şiirden sonra emin olmamak için artık hiç bir sebep kalmamıştır). Nitekim ö, Türkiye'ye Heyali Sefer manzumesini yazar­ ken yukarıda ismi geçen Türk şairlerinden en çok A.kiften etkilenmiştir. Kendi deyimiyle "gözlerini yaşartan" Istiklal Marşı'ndan .etkilendiğini şiirin ilk dizesindeki "nazlı hilal" ibaresi ile son kıtası olan 27. kıtasındaki Görüm ay nazlı hilalım sancag Parlasın getgede bu sönmez ocag• mısralarındaki "nazlı hilal, sancag, parlasın, sönmez ocag" kelime ve ifadelerinden anlamak şüphe götürmeyecek biçim­ de açıktır. Şehriyar şiirinin 4 ve 5. dÖrtlüklerinde Osmanlı İmpara­ torluğunu bahis konusu etmiştir. Şair Osmanlı İ mparatorlu­ ğu'nun yükselişini, Bir hilal parlıyarag oldu güneş yayılışını, Gol ganad açdı geniş bir mülke 76


İmpar!'ltor-ı İslam adlı dizeleriyle dile getirmiştir. O, bu yükselişi ve Bizans'ın yıkılı­ şını, Görürem Fateh'i etmekde hücum Ohunup Fatihe-yi dövlet-i Rum ifadelerinde �1çığa vurma�tadır. f'.akat ''.geniş bir mülke kol kanat açan" "Imparator-ı Islam" (Islam imparatorluğu) yük­ selen "kara -şiddetli - tufanlar"ın--karşısında kararmaya baş­ lar: Gavzanır heyf gara bir tufan O günüş çulgalanır ah ne melal. Daha önce Açık Deniz şairinin duyduğu bu "melal"i an� lamak, hissetmek ona aşina" olmak bahtsızlığı şairimizi ziya­ desiyle üzer. Ancak Son çıharken yene bir ince hilal 'da görüldüğü üzre bu kararma her şeyi mahvetmez. Çünkü bu "ince hilal" yeni doğan .Türkiye Cumhuriyeti'dir. Şehriyar'ın Osmanlı Imparatorluğu'nun yükseliş ve dü­ şüşünü bir güneş motifiyle anlatması bize Tevfi� Fikret'in Çınar şiirini hatırlatmaktadır. Fikret de Osmanlı Imparator­ l uğu'nun yükselişini her tarafa dal budak salan, düşüşünü ise bütün dal ve budakları kurumuş, içi çürümüş bir çınara benzetm işti. İki şair arasında bir muhteva paralelliği dikkati çekmektedir. Fikret'in Çınar, Şehriyar'm Güneşle semboli­ ze etti$i bu yükseliş ve düşüş süreci Yahya Kemal'in Açık Deniz'ınde Denizle ifade edilmiştir. Şehriyar Türk toprağının "gayret kanı" (madeni) ", "taş­ tan çok yiğitler sümüğü (kemiği)", pınardan çok "şehıtler ka­ nı" ihtiva ettiğini ( 10. dörtlük) söylemektedir. Şehriyar Tür­ kiye' de "ebedi izzet ü şan" görmekte, mazimiz için Gelecek fehri olan bir keçecek (Gelecek için övünülecek bir geçmiş) n itelemesini yapmak­ tadır. Türklerin büyük bir geçmişe sahip olduğunu, b.ir za­ manlar Avrupa'yı titrettiğini Bahtiyar Vahabzade de Istan,­ bul hakkındaki bir şiirinde ve makalelerinde yazmıştır. Şeh­ riyar Türk milletinin ebediyen yaşayacağını Yoh, bu millet, bu heğiget ölmez mısrasında, Türk milletinin "Hızır elinden abıhayat içerek 77


ölmezliğe erişeceğini ve ebediyen kurtulacağını" Çatacag Hizr'ine camın içecek ifadesinde ortaya koymuştur. Şehriyar "izzet ü şan"lı, "Hizr elinden camlı" Tü�k milleti için yene Islam elemin galdıracag Imparatori olan Osmanlı demek suretiyle Türk milletinin geleceğine olan inancını göstermiştir. Şehriyar, . Evet, Islam ocağı Türkiye'dir derken bir ibadetgahının Ayasofya olduğunu, sufiler abidesi­ nin (Mevlana dolayısıyla) Konya olduğunu, Bir müsellası Ayasofya'dır Burda Rumi kimi arifler var Sufiler abidesi Gonya'dır dizeleriyle (tabi Ayasofya'nın muhtemelen ibadete kapalı ol­ duğunu bilmeden) söylem�ktedir. Şair "gözeller gözeli Islanbul"dan "�enizler kızı, derya gelini" şeklinde söz etmekte, özellikle Istanbul'daki tarihi mimarlık abidelerinden bahsederken, Atatürkler kimi heykeller var diye yazmaktadır. O, Atatürk'e dikkatle bakarken "Jön Tür­ kü" (Yeni Türkiye'yi) alkışlamaktadır. Atatürk heykeline göz tikerek Birder:ı algışlayıram Jön Türkü . diyen Şehriyar'ın Istanbul hakkındaki duygularında Istanbul şairimiz Yahya Kemal'den etkilenmiş olabileceği düşünüle­ bilir. Şehriyar Vahabzade'nin İstanbulla ilgili şiirinde olduğu gibi Türkiye'de doğu ve batı medeniyetlerinin karıştığını ve bunun "asil bir nesil doğurduğunu" Şerg u gerbi medeniyet goşulup Bir esil nesli bu topragd,a doğur şeklinde dile getirmiş ve bu medeniyetin cahilli k ve yoksullu­ ğu boğduğunu söylemiştir. Şair lstanbul ve Konya'nın haricinde Ankara'dan, Bura Jön Türkiye'nin paytahtı Atatürk intihabı Ankara' dır 78


ifadesiyle söz ederken Ankara'nın Atatürk tarafından baş­ kent yapılmasına atıfta bulunmuştur. Şehriyar_Türkiye'de "gurbet ihsas eylemediği"ni ve "Tür­ kiye'nin öz doğma diyarı" olduğunu Gurbet ehsas elemem rnen burada Sanki öz doğma . diyarımdır menim mısralarında açığa vurmuştur. O, "nerede karındaşları var­ sa" orasını "anayurdu" saydığını, Nerede var.dır garındaşlarımız Ana yurdumdur, hasarımdır menim kelimeleriyle belirtir. Şair "Azer balası Türk oğlu" olarak "ayrı düşen" bedenleri "başlarına kavuşturmak için "doğma karındaşları"na "konak"tır: Men de Azer balası, Türk oğlu Gonağam doğma garındaşlarıma Demişem ayrı düşen !eşlerimi Gedelim vesi edelim başlanma. ***

Bütün bu duygu ve hayallerden sonra Şehriyar "obalar şairi" sıfatıyla sözü çok önemli bir konuya getirmektedir: Dili, dini, gam bir gardaşıg Sözü bizdense ne ağlar tarih Bu iki mısra bize çok şeyler anlatmaktadır. Evet, hem "dili, dini, kanı bir kardaş olmak", hem bizden söz açıldığın­ da "ağlayan tarih" ... Hem de Şeğğelendik, here bir tayda düşüp (Parçalanıp her birimiz bir tar�fta düşüp) kaldık... Acaba bundan büyük trajedi mi olur? Işte bunu bildiği için Şehri­ yar, Gel sıhag bir kere gardaşlıg elin dedikten sonra "nahalef eslaf', yani kendilerinden öncekile­ re layık olmayan eski devlet adamları için biraz ağır konuş­ maktadır: Le'n edek nahelef eslafımıza. "Kardaşlık elini sıkma" gerekliliğinin geçmişte Nadir Han tarafından da hissedildiğini bildiren Şehriyar, "kanlı, hazin" a nları unutmak ve can sıkıcı, insanı sinirlendirici sah­ neleri tarihimizin sayfalarından çıkartmanın elzemliğini, 79


Unudag ganlı, hezin lemheleri Çıharag tarihiınizden çıharag Gan garaldan o gara sefueleri ifadeleriyle haykırmaktadır. Şair biı "duyguyu çok derinden duyduğu"nu ve ister gerçekleşsin, ister gerçekleşmesin "duy­ maya" da devam edeceğini, \ Duyuranı çoh da şirin duygudur bu dizesinde açıklamaktadır. Şair şiirinin son dörtlüğünde "nazlı hilalim" dediği "san­ cağ"ın "bu sönmez ocak"la parlamaya devam etrıesini dile­ mekte, dünyayı köleleştirmek gibi şöven bir zihniyete sahip olmadığını,aksine "kardaş olma"nın "insan olmak"la eşan­ lamlı olduğu yazmaktadır. ***

Şehriyar Türkiye'ye Heyali Sefer şiirinde pek çok yerde Türk, Türkiye, Türk oğlu ve Atatürk kelimelerini kullari­ makta, bu da ondaki Türklük şuurunun ne kadar diri oldu­ ğunu göstermektedir. Şairin Anadolu sahasına ait evet, işde (işte), sancak, bilmem, bahalım, yükselelim, gedelim, cuma­ yım gibi kelime ve bunlara eklenen bazı ekleri kullanması dikkati çekmektedir. Sonuç olarak bu şiirin Şehriyar'ın en önemli iki üç ese­ rinden biri olduğuna şüphe yoktur. ( 1 ) 1 . Du bölüm Azerbaycan Türkleri, İstanbul. Nisan 1990, Sayı. 1, S.8-lffda ya­ yımlanmıştır.

80


İKİNCİ BÖLÜM HEYDERBABA'YA SELAM

81


HEYDERBABA'YA SELAM 20. yüzyılın hakkında en çok konuşulup yazılan şiiri olan Heyderbaba'ya Selam ilk defa 1 954. . yılının mart ayında yayımlanmıştır. ( 1 ) Bu yayının adı "Ez Ustad Şehriyar, be-­ lehçeyi mahalli-yi Azerbaycan, be-hatt-i Tahir-i Hoşnevis, ba-gravüri Agay-Şiari, Çaphane-yi Ettelaat'tır. Yayın yeri Tebriz, yayın yılı 1 332 ( 1 954 )'tür. 80 sayfa olan ve kaliteli kağıda basılan bu eserin el yazıları hattat Tahir-i Hoşne­ vis'e, nakış ve resimleri ise Mirza Abdülvahab Şiari'ye ait­ tir. Eser Hüseyin Ağa Zefiri'nin matbaasında basılmıştır. Ki­ tabın yayıncısı Hasan-ı Takvimi'dir. Bu neşirde Tebriz maa­ rif müdür yardımcısı Mehdi Rövşenzemir ile Tebriz edebi­ yatçılarından Abdülali Kareng'in önsözleri vardır. Aynı za­ manda Şehriyar da kendi h attıyla bir önsöz yazmıştır. (Şeh­ riyar iyi bir hattat olup Kur'an ayetlerini istinsah ederek dostlarına hediye ederdi). Şair bu önsözünde hastalığında kendisine bakıp iyileşmesini sağlayan annesinin, şiirin mey­ dana gelmesinde büyük katkısı olduğunu belirtir. Şehriyar, annesinin "sana büyük şair diyorlar, fakat sen nece yazıyor­ sun ki ben anlamıyorum" demesi üzerine yeniden hatırladığı çocukluk günlerinin nostalj isiyle Heyderbaba'ya Selam man­ zumesini yazar. 76 beşlikten oluşan ve hece vezniyle yazılan hu eser Pehlevi hanedanının Türkçe okuyup yazmayı yasak­ lamasından sonra yazılan ilk önemli şiirdir. Heyderbaba'ya Selam şiirinin birinci kısmı Türkiye'de ilk defa 1 954'te Azerbaycan dergisinde yayımlanmıştır. Der­ ginin Eylül-Ekim 1 954 tarihli ve 6-7 (30-3 1 )'inci sayılarında yayımlanmaya başlanan şiir, Temmuz-Ağustos 1 955 tarihli 4-5 ( 40-4 1 )'inci sayılarına kadar devam etmiştir. Şiir hakkın­ da Mehmet Emin Resulzade'nin Edebi Bir Hadise başlıklı makalesi ise iki sayı sürmüştür. Şiir aynı tarihlerde Türk Yurdu dergisinin Ocak-Ekim 1 955 tarihli sayılarında da neş­ redilmiştir. Şiir daha sonra Ahmet Ateş tarafından Şehriyar ve Hay­ dar Baba'ya Selam adıyla ilmi şekilde yayımlanmıştır. 80 82


sayfa hacmindeki eser, Türk Kültürünü Araştırma Enstitü­ sü tarafından 1 964'te Ankara'da basılmıştır. Şehriyar'ın ha­ yatı, şiirin aslı ve bilhassa açıklayıcı notlarıyla önem arze­ den eserin sonunda bir de harita vardır. Şiir 1 97 l 'de Muharrem Ergin'ce ikinci bölümüyle birlik­ te ve şiire yazılan nazireleri de içerir şekilde yeniden yayım­ lanmıştır. Antolojik bir mahiyet arzeden çevriyazılı, gramer incelemeli, tarihi Azerbaycan Türkçesi metin ve şiirlerinden örnekler veren bu neşir de ilmi bir neşirdir. �tabın adı Aze­ ri Türkçesi olup ilk bask�sı 197l 'de, ikinci baskısı 1 98 l 'de, üçüncü baskısı 1986'da Istanbul'da yapılmıştır. Heyderba­ ba'y�. Selam'ın bazı kısımları Saadet "Çağatay'ın Türk Lehçe­ leri Ornekleri kitabına da alınmıştır (Ankara 1 972). 1. Heyderbaba'ya Selam Ankara'da çıkan Türk Yurtları dergisinde de neşredilmiştir (Ankara 1 990, Sayı 1 ). Şehriyar geniş ilgi gören ve büyük heyecan uyandıran bu şiirinden sonra Heyderbaba ve Hoşgenab'ı tekrar ziyaret eder. Hısım akrabayı, dost tanışı, kavim kardaşı, dağı taşı gören, on yıllar süren uzun bir ayrılıktan sonra yeriyle yur­ duyla buluşan Şehriyar bu ziyaretten çok duygulanır ve 30 beşlikten oluşan 2. Heyderhaba'ya Selam'ı yazar. 2. Heyderbaba'ya Selam yayımlanmadan önce bir müd­ det elden ele dolaşmış, . sonunda Nusretullah Fethi Ateşbak (Ateşbeyli) tarafından I rade-yi Azerbaycan gastesinde neş­ redilmiştir. Manzume yine Nusretullah Fetlii'ce 1343 ( 1 964)'te Tebriz'de bastırılan Yad-i Ez Heyderbaba'ya Se­ lam adlı kitapta 30 beşlik halinde yer almıştır. (Bu kitapta ayrıca Heyderbaba'ya Selam'a nazire olarak yazılan Seyyid Mehemmed H4seyin Cennetimegam Tebrizi, Nusretullah Fethi, Coşkun, Inayetullah Emirpur'un şiirleri ve M.A. Ru­ şen'in Heyderbaba Manzumesinın Bedii Hususiyetleri isim­ li Türkçe bir makalesi vardır. Bu makale Türk Edebiyatı'nın Kasım 1 982 tarihli, 1 8 1 . sayısında yayımlanmıştır). 2. Heyderbaba'ya Selam'ın Türkiye'de ilk yayınlanışı Muharrem Ergin'cedir. Ergin, Türk Kültürü dergisinin Ocak 1 965 tarihli 27. sayısında 2. Heyderbaba'ya Selam'ın haberini vermiş, Nisan 1 965 tarihli, 30. sayıda da şiirin 30 beşlikten ibaret olan metnini yayınlamıştır. 83 ·


2. Heyderbaba'ya Selam 1 345'te. (Ergin'e göre 1966, Sa­ adet Çağatay'a göre 1 967, muhtemelen 1966'da) Tebriz'de Kitab-ı Fürusi-yi Sa'di yayınları arasında piyasaya sunulmuş­ tur. Şehriyar bu neşirde şiire yap��ğı eklerle manzumeyi 49 beşliğe çıkarmıştır. Esere Tebriz Universitesi profesörlerin­ den Menuçehr Murtazavi 15 sayfalık bir önsöz yazmıştır. Ki­ tapta Şehriyar'ın kendi hattıyla yazdığı 5 sayfalık bir önsöz daha vardır. Kitap küçük boydur ve 76 sayfadır. Manzume 49 beşlik halinde ve kitap şeklinde yayımlan­ dıktan sonra Türkiye'de Saadet Çağatay tarafından Anka­ ra'da çıkan Azerbayca n dergisinde neşredilmiştir. Derginin 1 970 tarihli 202. sayısında başlayan neşir beş sayı sürmüş­ tür. Şiir sonradan Muharrem Ergin'in yukarıda adını verdi­ ğimiz kitabında tekrar yayımlanmış ve dil bakımından ince­ lenmiştir. Şiirler Kuzey Azerbaycan'da Gulam Hüseyin Begdili'­ nin önsözüyle Şehriyar'ın Seçilmiş Eserlerine alınmış, daha sonra Begdili ile H. Me�medzade'nin düzenlediği Aman Ayrılıg'ta yayınlanmıştır. llk neşrin tarihi 1 966, ikincisinin 198 1 'dir. Heyderbabalar Güney Azerbaycan'da defalarca neşre­ dilmişse de, bizim gördüklerimiz Nusretullah Fethi'nin Yad-i Ez Heyderbaba'ya Selam (Tahran 1343 - 1 964) ile H . Memmedzade'nin Külliyat-ı Eş'ar-ı Türki Şehriyar (Tah­ ran 1367 - 1 988) adlı kitabında neşredilenlerdir. Ayrıca Ber­ güzide-yi Eş'ar-ı Türki Farsi ile Erk dergisinde şiirlerden parçalar yayımlanmıştır.

Heyderbaba'ya Selam'ın Yazdma Sebepleri Ş�hriyar'ın Heyderbaba'ya Selam şiirini, anasının . "oğ­ lum sana büyük şaır diyorlar, fakat sen nece yazıyorsun-ki ben anlamıyorum" demesi üzerine yazdığı söylenir. Mesela Rüstem Eli(yev) anasının rolü hakkında şunları yazar: 84


"Bir gün Şehriyar �vde_lln(!ş_mm yanınd.a fa.rşç� bir ga­ zel yazıp o kuyor. Anası oğlunu dikkatle dinledikten sonra Ş<ifre, 'oğul, ben Fars dilini başa düşmüyorum ahı (anlamıyo­ rum ki), ne olur bir kaç şifr de öz dilimızde yaz ki ben de an­ layım ve zevk alayım diyor." (2) -- --·- Bu sözü başka yazarlara atfen de verebiliriz. Anca�. or­ tada bunu belgelendirecek herhangi bir delil yoktur. Oyle anlaşılıyor ki bu söylenti Şehriyar'ın Heyderbaba 'ya Se­ lam'a yazdığı önsözdeki ifadelerden kaynaklanmıştır. Fakat buna rağmen şiirin meydana gelmesinde şairin anasının hiz­ metini inkar edemeyiz. Ayrıca kanıtlanamasa da, Şehri­ yar'ın annesinin böyle bir söz söylemesi hiç de imkan ve ihti­ mal dışı değildir. Şehriyar'ın Heyderbaba'ya Selam'a yazdığı Farsça ön­ sözden ( 1 954), şairin bu şiiri çok öncelerden, hatta ) 94 l 'ler­ den beri düşündüğünü ve tasarladığını anlıyoruz. Onemi ve Şehriyar'ın şiirlerinin daha kolay kavranmasına yardımcı olacağı düşüncesiyle çeşitli bilgiler ihtiva eden bu önsözü Mehmet Emin Resulzade'nin yazısından iktibas ediyoruz: "Çocukluk günlerini tabiatın ağuşunda geçirmiş; dağ, or­ man veya denizle münasebette bulunarak büyüyen şairler, bu tatlı günlerin zengin hatırasını muhafaza edip, yazıcılık devresinde elleri altında bulunan bu hazineden ne kadar faydalandıklarını bilirler. Benim için de öyle oldu. Bu sebeple doğduğum yere, di­ ğer bütün sevdiklerimden daha büyük, daha derin bir dost­ luk hissiyle bağlandım. Yazdığım eserlerde ara sıra bu hissi­ me yer veriyordumsa da, bu kadarı heni katiyen tatmin etmi­ yordu. Mahalli lehçeyle, yerlilerin bilhassa çocukluk devre­ sinde kendileriyle beraber oynayıp eğlendiğim insanların zevkini okşayan parçalar yazmayı gönlüm çok özlüyordu. Fakat uzun müddet Tahran'da ikamet etmiş olmam ha­ sebiyle, Azerbaycan köylülerinin yerli lehçesini ve bilhassa bu lehçedeki tabirlerin letafetini hemen hemen yadırgamış bulunuyordum; çocukluk hatıralarım dahi sönük, silik ve an­ laşılmaz tablolar haline gelmişti . . . Vakta k i merhum annem Tahran'a geldi; onun sihirli te­ siriyle geçmiş günlerin eğlenceleri ve çocukluğumun şen ve __

85


mesut a nları yavaş yavaş zihnimde canlanth; ölüler dirildi ve o zamanki tablolar bütün renkleriyle yeniden çizildi. 1320 ( 1 94 1 ) yılının Şehriver ( 2 1 Ağustos-20 Eylül) ayın­ dan itibaren hastalığa tutulmuş, ümitsizliğe düşmüş, inziva­ ya çekilmiş, el�mler ve ıztıraplar içinde yatağa serilmiştim. Bu halimle annem yanımda bulunsa ve vücudumu yoklama­ yı üzerine almış olsa idi, eli elimde geçmişin tatlı hatıraları­ nı anmak benim için bir zevk alemi yaratır, tam bir sükün içinde gönlüme bir teselli şarabı sunardi! ... Hastalık devresi benim için ruhi bir değişmenin başlan­ gıcını teşkil etmişti. Dünyadan, arzularımdan bıkmış, bütün sevdiklerimi harcıyordum ... Annemi bile!.. Şiire eski ve de­ rin bir ilgim vardı, yazdığım her yanıklı parça bir dosttan ay­ rılmanın acısıyla vücut bulmuştu. Herhangi bir sevgiliden ay­ rılırken kapıda veda gözyaşı dökmek insanların tabii bir hali­ dir. Veda . ederken döktüğüm son gözyaşı damlalarından Heyderbaba manzumesiyle Vay Vay Maderem (Vah Vah Annem) parçası meydana geldi. Dağ göklere yükselen bir varlıktır. Heybetli bir dağ tabi­ atın en muhteşem şaheserlerindendir. Dağların böğründen akan sular, suların en saf ve berrak olanıdır. Dağın sanatkar yaratıcılığı ve tab ile yakın bir münasebeti vardır. Heyderbaba bir dağdır. .. (3) Bu satırlardan anlaşılan, Şehriyar'ın kucağında büyüdü­ ğü tabiatı sevdiği; annesinin, anadilinin ve çocukluk hatırala­ rının canlanmasına ya(dımcı olduğu ve Heyderbaba'ya Se­ lam şiirinin "veda ederken döktüğü gözyaşı damlalarından meydana geldiği"dir. Burada müphem olan taraf "veda"nın kimden veya neden, ne zaman olduğudur. Bu soruların ce­ vaplandırılması, şiirin yazılma sebeplerini daha iyi aydınlata­ caktır.

Heyderbaba'ya Selam Neden Bu Kadar Sevilip Tutuldu? •

Dünyada binlerce şair ve bu binlerce şairin yüz binlerce şiiri vardır. Her şairin insanların haflzalarına kazınan, unu­ tulmayan şiirleri mevcuttur. Bu şair ve unutulmaz şiirleri za86


man geçtikçe birbirleriyle aynılaşırlar. Öyle ki bunlardan bi­ ri diğerini hatıra getirir. Nasıl ki, Faruk Nafiz Han Duvarla­ rı, Necip Fazıl Kaldırımlar, Mehmet Akif Çanakkale Şehit­ leri'yle özdeştir; işte Şehriyar'la Heyderbaba da birbiriyle özdeşleşmiş iki kelimedir. Fakat Heyderbaba'nın diğerlerinden farkı onun kısa za­ manda serhatları aşarak çok geniş bir coğrafyada yayılması, hafızalarda canlı ve silinmez biçimde yer etmesidir. Bugün Türkçe konuşulan geniş bir coğrafyada Heyderbaba ismini bilmeyen ve onç)an bir beşlik hatırlamayan Türk yoktur. Azerbaycan'da ise Heyderbaba günlük hayatın bir parçası­ dır. Orda Heyderbaba'dan söz açmadan sohbet etmek im­ kansızdır ve ben bunun bizzat şahidi olmuşumdur. Acaba Heyderbaba insanların zihninde neden silinme­ yecek şekilde kök saldı, neden her sohbette anılan, zikredi­ len, misal getirilen bir şiir oldu? Kanaatimizce bu sorunun bir çok cevabı vardır. Şöyle ki: 1 . İran'da 1 925'te idareyi ele geçiren Fars asıll ı Pehlevi hanedanı, 1000 y� gibi uzun bir zamandan beri Türkler tara­ fından yönetilen Iran'ı nihayet 1000 yıl sonra ele geçirme­ nin verdiği hınçla, geçmişin acısını çıkartmak için Türkçeyi yasaklamıştı. Okullarda, basında, hatta sokakta yasaklanan Türkçe yalnız evde konuşulan bir dil halini almıştı. 1 945- 1 946 yıllarında Azerbaycan'da kurulan Cafer Pişeve­ ri'nin Azerbaycan Demokrat Fırkası hükümeti zamanında, bilhassa Kuzeyden gelen yazar, şair ve eğitimciler Türkçe okuyup yazmada bir kıpırdanmaya yol açtılarsa da, hareke­ tin sükutundan sonra Türkçe yasağı eskisinden daha şiddet­ li biçimde uygulandı. Ele geçirilen bütün Türkçe kitaplar ya­ kıldı. (Samet Vurgun'un bu mevzuda yazdığı bir şiiri mev­ cuttur). Türkçe yazan şair ve yazarlar tutuklandı, sürülqü, hapse atıldı. Bu yasak gittikçe şiddetlenerek 1 979'daki ls­ lam devrimine kadar sürdü. Kısaca Şehriyar'ın Heyderbaba'sının sevilip tutulmasın­ da her kesimden halkın Türkçeye olan susamışlığının, hara­ ret ve hasretinin, anadiline olan muhabbetinin rolü küçüm­ senemez. Türk asıllı halk, anadilinde şiir söyleme ihtiyacını 87


bu manzumeye can havliyle sarılarak giderdi, dilini yaşatma­ ya, korumaya çalıştı. 2. Gelişmekte olan bütün ülkelerde olduğu gibi İ ran'da, özellikle Azerbaycan' da köy kökenli halk, sanayileşmenin et­ kisiyle büyük şehirlere, sanayi merkezlerine akmış, ananevi kültürlerinden ve dillerinden kopma noktasına gelmişti. Peh­ levi hanedanı Azerbaycan'ı boşaltmak, nüfus yoğunluğunu azaltmak, onları Türklüklerinden koparıp Farslaştırmak için fabrika ve ağır sanayi tesislerini Fars bölgelerinde kur­ muş, Türklerin Tahran ve Isfahan şehirlerine yığılıp erimele­ rini teşvik etmiş ve bunda önemli ölçüde başarı sağlamıştır. Şehriyar'ın şiirinin benimsenmesinde köylerinden, kül­ türlerinden, anadillerinden kopan, sanayileşmenin darmada­ ğın ettiği geçiş aşamasındaki tarım toplumunun özlemlerine cevap vermesi de mühim rol oynamıştır. Sanayi toplumuna geçiş aşamasındaki kitleler, doğup büyüdükleri, çocukluk, hatta gençlik çağlarını geçirdikleri köylerini, köy hayatını ve onun asudeliğini derin bir hasretle (nostalji) hatırlamış, ha­ tırladıkça şiiri sevmişlerdir. 3. Manzumenin rağbet bulma sebeplerinden biri de in­ sanların kaygısız, dertsiz, sıkıntısız, sorumsuz, şirin hatı�alar­ la dolu çocukluk hayatını ifade edebilme kabiliyetidir. insan olarak hepimiz ara sıra çocukluk dönemimizi hatırlar, hayal eder, o kaygısız günlere hatta biraz hasret de duyar, böylece günlük hayatımızın . bin türlü meşakkatinden kaçıp biraz uzaklaşmak isteriz. işte Şehriyar her insanın hayatında var olan bu çocuklu'ğa hasreti bütün masumluğuyla terennüm et­ mesini bilmiş, başka şekilde söylersek Heyderbaba'da her­ kes kendisinden bir şeyler bulmuştur. Şiirin evrensel tarafla­ rından birini meydana getiren bu unsur, manzumenin tutul­ masının esas sebeplerinden biridir. 4. Heyderbaba'nın sevilmesinin esas sebeplerinden biri de şiirin edebi-bedii değeridir. Hakikaten gerek vezin, ge­ rek ahenk, gerek duygu, gerek sanatlı ve içli (lirik) söyleyiş­ ler, gerek benzetmeler, istiareler, gerek tabiatı tasvir için çi­ zilen tablolar, gerekse geçmişte seslenen ve canlanan hatıra­ lar bakımından şiir, edebi-bedii yani sanat yönünden fevka­ lade ve mükemmeldir. 88


5. Şiirin avamiliği şekil ve vezin bakımından geleneğe bağlılığı, dil ve anlatım bakımından sadeliği, onun okuma yazma bilmeyenlerce de anlaşılmasına imkan vermesinin ya· nında, hafızalarda kalışını da kolaylaştırmıştır. 6. Heyderbaba'ya Selam'ın tutulmasının sebeplerinden biri de somutluğu (müşahhaslığı), uzayın, tabiatın ve köy ha­ yatının olduğu gibi yansıtılmasıdır. Manzumede dağlar, şim­ şekler, yıldırımlar, yağmur, bulut, ağaç, koyun, kuzu, kurt, kuş, çiçekler, dağ-taş, göller, yollar, harman dövme, kış gece­ si masal anlatma, tandırda ekmek pişirme, ineklerden süt sağma, mektep, caqıi ve sair unsurlar büyük bir ustalıkla an­ latılmıştır. Sonuç olarak halkın anadiline ve kültürüne olan bağlılı­ ğı, insanın kaygısız çocukluk günlerine ve köyüne olan öz­ lemleri (nostalji), edebi-bedii değeri, okur yazar olmayanlar­ ca da anlaşılabilirliği, somutluğu Heyderbaba'ya Selam şiiri­ ni; yüzyılımızın en meşhur, en. yaygın ve hakkında en çok söz edilen bir anıt-şiir haline getirmiştir. Heyderbaba 'ya Se­ lam; içinde lirik, pastoral, idilli ifade ve öğeler bulunan ede­ bi-bedii değeri yüksek, gerçekçi-romantik ve etno-antropolo­ jik unsurlara sahip bir eser olarak Türk edebiyatında Hey­ derbaba dağı gibi ebediyen yücelecektir. 1. Gulam Hüseyin Begdili'nin Şehriyar-Seçilmiş Eserleri (Bakı 1966) adlı kita­ bında Heyderbaba'nın ilk defa 195 l 'de Tebriz'de basıldığı yazılıdır (sayfa 9). Abdul­ lah Ağcaköylü Türk Kült ürü' nd.e yayınlanan Tebrizli Ali'den Seçme Şiirler (Aralık 1962. Sayı 2) isimli yazısında 1 Icyderbaba'nın ı954 baskısını "ikinci baskı" diye belirt­ miştir. Ali Yavuz Akpınar da bir yazısında (Şehriyar ve Schend'in Şiirlerinde Azer­ baycan, Türk Edebiyat ı. İstanbul 1989. Sayı 191. s.22) Ilcyderbaba'nın· neşri hakkın­ da 195ı- ı954 tarihlerini vermektedir. İldeniz Kurtulan ise Azeri Edebiyatı Üzerine adlı makalesinde (Sanat Edebiyat 81 Temmuz 1982 Sayı 14, s.37 ve 45) bahsi geçen konu için 1953 yılını kaydetmektedir. Diğer taraftan Ali Scrhengi Heyderbaba'nın 1331 ( 1952- 1953)'te' ('.(arlık, Şehri­ yar Özel Sayısı, Tahran 1367 - 1988),Sa}ı Q.9-3). Celal Muhammedi Gülçin ise 1953'te neşredildiğini (aynı dergi ve aynı sayı) yazmaktadırlar. Nizamettin Onk Türk Dünya­ sı Araştırmalarında (Nisan 1988, Sayı 59, sayfa 137) 1954 tarihini; Cevat Heyet de (I'ürk Dili, Ekim 1988 Sayı 442, sayfa 215'te) 1953 tarihini vermektedirler. Eğer bu kayıtlar doğruysa Heyderbaba'nın ilk yayı nlanış tarihini daha evvele, mesela 195l'e veya 11953'e almak icap edecektir. 2.Rüstem Eli(yev), "Şehriyar'la Görüşlerim", Varlık, Tahran, Şchriver 1358 (21 Ağustos-20 Eylül 1979), Sayı 5, s.44. Yazı Arap alfabesine Hasan Mecid1.ade Sa­ valan tarafından aktarılmıştır.

89


3.Mehmeı Emin Resulzade, "Edebi muz-Ağustos 1955. Sayı 4-5 (40-41), s.3.

Bir

90

Hadise". Azerbaycan. Ankara Tem­


HEYDERBABA'YA SELAM'IN AKİSLERİ Heyderbaba yayınlandıktan sonra o kadar büyük bir il­ giyle karşılandı ki sesi sedası yedi iklim dört bucağa yayıldı. Heyderbaba dağı bile Şehriyar'a, Bu ne sesdir, sen aleme sahpsan (2.HS- 12) demek mecburiyetinde kaldı. Şehriyar, Heyderbaba'ya Selam'ın "aleme ses salması"nı manzumenin başka bir yerinde Heyderbaba dağına hitaben; Gör hardan men sene saldım nefesi Dedim gaytar sal aleme bu sesi . Sen de ya.hşı Simurg etdin megesi Sanki ganad verdin yele, nesime Her terefdenses verdiler sesime (2.HS-35) sözleriyle açığa vurmuştur. Bu beşlikte o, "megesin (sine­ ğin) Simurg" olduğunu; "yelin, nesimin (rüzgarın) kanatlana­ rak her tarafa" eriştiğini ve her taraftan sesine ses verildiği� ni anlatmaktadır. Gerçekten Türk ülkelerinin dört bucağın­ dan bülbül sesli şairler onun sesine ses verdiler. Ona nazire­ ler, cevaplar, ithaflar yazdılar, atıflarda bulundular. Zencan­ lı şairlerden Şehidi'nin deyimiyle "hep bir gülşenin gülü olan Türkler", "şirin dilleriyle" bülbülleri Türkçe. . konuşturdu­ lar. Şairler on yıllar süren uykudan uyandılar. Ozellikle Gü­ ney Azerbaycan'da yeni, güçlü bir Türkçe edebiyat doğdµ. Heyderbaba dağından salınan bu avazı öteki Türk ülkeleri de duydular. Kuzeyde, güneyde, batıda, doğuda Heyderba­ ba'ya ve Şehriyar'a o kadar n azireler, cevaplar, ithaflar yazıl­ dı, atıflar yapıldı, yazılar kaleme alındı ki bunların hepsinin adını zikretmek bile sayfalar alır. Biz apayrı bir çalışma mev­ zusu olabilecek bu hususta kısa bir malumatla yetineceğiz: Heyderbaba yayınlanır yayınlanmaz yankılar duyulma­ ya başladı. Güney Azerbaycan'dan ilk ses verenler Mehem­ med Hüseyin Sahhaf Cennetimegam Tebrizi, Cabbar Bağçe91


ban, Nusretullah Fethi, Coşkun, İnayet1:1Uah Emirp ur. Teb­ rizli Ali (Ali Tebrizi), Eher'den Abbas Islami Barız (El Da­ yagı'na Se�am adlı uzunşiiriyle), Bulut Karaçorlu Sehend, Ali Azeri, Habib Sahir, Sönmez, Mehemmed Ali Saibi, Ali Koşan, Tevfik Gaffa�i Düşgün, Mir İ smail Cebbari Nejad, M.Şebüsterli, Cafer lftihari (Savalan'a Selam'la) Daravalı Gulam,(Savalanım'la), Şehidi, Afşar'dır. Kesin olmamakla birlikte Kasım Cihani, Settar Zerdabi, Mesut Edib de Gü­ ney Azerbaycan sahasında düşünülebilir. Kuzey Azerbaycan'da ise hemen hemen her şairin Şeh­ riyar'la veya Heyderbaba'yla ilgili bir şiiri vardır. Bunların içinde en tanınmışları Mehmet Rahim'in, Süleyman Rüs­ tem'in, Mir Ebulfez Hüseyni (Hasret)'in, Mehmet Aslan'ın (Şehriyarname şairi) nazire ve mektup-şiirleridir. Ayrıca Hekime B illuri, Medine Gülgün, Bahtiyar Vahabzaqe, Re­ fik Zeka Handan, Halil Rıza, Aliağa Vahit, Cafer iftihar, Mehmet Sadık, Abbas Ali Kerimoğlu, Hayrullah Kerimoğ­ lu, Muzaffer Şükür, Kemale Ağa(yeva ), Teyyub Kurban adındaki şairler de nazire, cevap ve ithaflar yazmışlardır. Kuzey Azerbaycan'da, bildiğimiz bu isimlerin haricinde da­ ha pek çok şairin şiir ve nazireler yazdığını tahmin ediyor­ sak da, kaynak yokluğundan bunları verme imkanımız yok­ tur. Heyderbaba Türkiye'de de yankılanmış, şairlerimiz he­ men ellerine kalemlerini alarak nazire ve cevaplar yazmış­ lardır. Türkiye'de Şehriyar ve Heyderbaba'ya yazılan cevap ve nazireleri Osman F.Sertkaya toplayıp üç makale halinde Türk Kültürü ve Azerbaycan Türkleri'nde neşretmiştir.( l ) Şehriyar'a şiir yazan şa irlerimiz arasında Cenani Dökme­ ci'nin Elazığ ve Harput yöresini anlatan Bizim Dilden Bizim Köy adlı 79 dörtlüklü, Hayrettin Tokdemir'in Şavşat yakı­ nındaki Kocabey köyünü terennüm eden Kocabey isimli 1 08 beşlikli, Zeynelabidin Makas'ın Iğdır'da geçen çocuklu­ ğunu anlattığı Hoş Hatıralar başlıklı 4 7 beşlik ve 3 dörtlük-. lü, Fahri Unan'ın Yozgat'ın Akdağmadeni ilçesine bağlı Çi­ çekli köyünü tasvir eden Çiçekli'ye Selam adlı 72 beşlikli manzumeleri özellikle dikkate değerdir. Son üç şiir şekil ba­ kımından da tam bir nazire hüviyetini taşımaktadır. 92


Şehriyar'a şiir ve nazireler yazan şairlerimiz arasında Verdi Kankılıç'ı, Aydil Erol'u, Ali Korkut Akbaş'ı, Hüseyin Perviz Hatemi'yi, Servet Gürcanhan 'ı, Tuncer Gülensoy'u, Nihat Yücel'i, Mustafa Kayabek'i, Emin Güzelsoy'u sayabili­ riz. Bunlardan Ali Korkut Akbaş'ın şiirinden bir kaç beşlik ( l ,2,3 ve 5. beşlikler) Tahran'da yayınlanan Varlık dergisin­ de Burhan Buharalı imzasıyla neşredilmiştir (Varlık, Ağus­ tos-Eylül 1 98 1 , Sayı 28-29). Şehriyar'ın Heyderbaba'sı Irak'ta da akisler yaratmış, Abdüllatif Benderoğlu, S. Abdullah Kerküklü, Selahattin Nacioğlu (Gulambaba adında), Hüseyin Ali Mübarek (Tuz­ hurmatu adında), Mehmet Mehdi Bayat (Kaytazbaba adın­ da) nazireler kaleme almışlardır. S.Ahdullah Kerküklü'nün eseri (destanı) 205 beşlikten oluşur ve şairinin çocukluk ha­ tıralarını anlatır. Bu nazire Vatan Destanı adını taşımakta­ dır ve 1 988 yılında Bağdad'ta neşredilmiştir. Benderoğlu'­ nun konuyla ilgili eseri Gürgürbaba adında olup 1973 'te Bağdad'ta yayınlanmıştır. Nazire 46 beşlikten meydana ge­ lir. Şehriyar ve Heyderbaba üzerine H . Memmedzade, Gu­ lam Hüseyin Begdili, Nusretullah Fethi Ateşbeyli (Farsça), Balaş Azeroğlu, Abbas Zaman(ov), Mirze lbrahim(ov), Mehmet Arif Dadaşzade, Mesut Alioğlu, Mehemmed Ali Ferzane, Rahim Sultan( ov), Hekime Billuri, Nazım Rizva­ ni, Kamil Veli(yev), Abdülali Kareng ( Farsça), Mehdi Röv­ şenzemir (Farsça), Menuçehr Murtazavi ( Farsça), M.A. Ru­ şen (makalesi Türk Edebiyatı'nın Kasım 1 988 tarihli 1 8 1 . sa­ yısında yayımlandı), Hamit Nutki (Farsça ve Türkçe), Ge­ vat H eyet, Genct;li S.a bahi, Ali Serhengi, Behram Elçin, Is­ mail Hadi, Ali Ismail Firuzsemrin, Samet Serdari Niya (Farsça), Mir Hidayet Hisari, Muharrem Ergin, Ahmet Ateş, Ahmet Caferoğlu, Yusuf Gedikli, Abdüllatif Bende­ roğlu çeşitli makale ve kitaplar yazmışlardır. Bunlardan Hö­ kume ( Hekime) Billuri'nin Mehemmedhüseyn Şehriyar adlı incelemesi ciddi ve etraflı bir eser olmakla ayrıca kaydedil­ melidir (Bakı 1 984 ). Şehriyar ve Heyderbaba'ya yazılan şiir ve nazirelerden bir kısmı Nusretullah Fethi ile Mehemmed Ali Ferzane tara93


fından ayrı ayrı toplanmış ve kitap halinde basılmıştır. Nus­ retullah Fethi'nin kitabının adı Yad-i Ez-Heyderbaba'ya Se­ lam (Tahran 1343 - 1 964-), Ferzane'ninki ise Şehriyar ve Heyderbaba-Mektublar ve Nazireler (Tahran 1358 - 1 979-)'dur. (Bakınız Kaynakça). Şehriyar'ın Heyderhaba'sı başta Farsça olm�k üzere . Italyanca, Rusça, Gürcüce dillerine çevrilmiştir. Italyanca tercümesi Jan Piyer Bellinceri'ce yapılmıştır. (Odlar Yurdu, Yanvar -Ocak- 1 989, No 2 (423), s.3). . Ehmed Eminzade (Edebiyat ve Incesenet, Bakı, 8 Mart, 1 990,Sayı 8 (2403 ), s-6 )'da Heyderbaba'nın Mir Sa­ leh Hüseyni tarafından ilk defa Farsçaya çevrildiğini yazıyor­ sa da Ahmet Ateş, Heyderbaba'nın bayan Peri Cihanşahi, ve bayan Nahid H adi'ce Farsçaya ayrı ayrı çevrildiğini bildir­ mektedir. Eminzade ayrıca Heyderbaba'nın 76 dile çevrildi­ ğini haber vermektedir. Fakat bu rakamın bir kısmının Türk lehçeleri olduğu kesindir. Şehriyar'ın Heyderbaba'ya Selam'ına hasredilmiş bir çok şiir ve nazire olduğu gibi, ölümüne hasredilmiş onlarca şiir vardır. Bu şiirlerin pek çoğu bütün veya parçalar halin­ de Tahran'daki Varlık dergisinpe yayımlanmıştır. Bunlar­ dan bazıları; Kerimi, Seyfullah Islami, Habib Sadır, Huda­ yar Nejat Hudayari, Davut Mesmer, Rıza Paşazade, Firuz Hayri -Nazir- Seyyid Ehulfez Seyfulislami (bu şairlerin hep­ si Merağa'dandır), Hasan Esedi, Sönmez, Savalan, ):'ahya Şeyda, Kasım Türkan, Rahimağa Çavuş Ekberi, Ali Ismail Firuzsemrin, Ali Kemali, Akşın Ağkemali, Ağkuş, Esger Fe­ lek, Hacı Recai, Bahtiyar Nusret, Ahmet H üsrevşahi, Tür­ koğlu, Celal Muhammedi Gülçin, Rıza Cemali, Muharrem Rehinka, Alipur Alicahit, Ahmet Rad, Cevat Z.ahidi Kartal, Ali Keyseri, Erguvan, Teymur Dadaşi Tehuri, Ismail Nime­ ti Paydar, E�ber Bağban Sirus, Nazar Şerefhaney, Hüseyin Ali -Şehdi-, lbrahim Akbalı, Mahmut Jale Mehrabi, Mehdi Mazenderani -Azer-, Arif Ali Refii, Hamit Sefidger, Şehan­ gi, H. Barışmaz, Doktor Adli, Ali Hüsrevi Körabbaslu, M.­ Şebüsterli, Menzuri Hamne, Kasımağa Mehmedi, Ağa Veli Satveti -Ağlağan-, Ağa Emin Sadıki, Aşık Geşem,(2) Meh­ met Aslan, Hekime Billu ri, Nebi Hezri, Süleyman Rüstem, 94


Medine Gülgün ile Türkiye'den Ali Korkut Akbaş, Süley­ man Büyükdağ v� Arasoğlu'dur. Arasoğlu'nun Elimin Çıra­ ğı Söndü isimli Ankara'dan gönderdiği şiiri Varlık'ın 1989 tarihli 7 1-5 . sayısında yayımlanmıştır. Aynı şiir Türk Kültü­ rü'nün 308. sayısında ve Azerbaycan dergisinin 266. sayısın­ da da neşredilmiştir. Yine Şehriyar'ın birinci ölüm yıldönümü m ünasebetiyle yazılan şiirler Varlık dergisinin 74-3 sayılı Şehriver, Mehr Aban 1 368 (Eylül, Ekim, Kasım 1989) tarihli sayısında ya­ yımlanmıştır. B.unlar arasında . H. Mehmethani -Güneyli-, Rahim Eşrefi, Imamali Dadhah, Azimi, Beytullah Caferi, Oruçali Duznani, . Behram Erzenlü -Hayim-, Yasemin Mari­ fet (Dergide bir lranlı ile evlenen Türk şairesi diye takdim edilmiştir. Şii�i Anadol� Türkçesinin özelliklerini taşır.) Ha­ nım Feryaba lbrahimi, Ilgar Heyderbabaoğlu, Ebulfez Ruzi Talep -Şahin-, Yaşar �eyderbabaoğlu, Cafer Karapur -Ser­ med-, M.A. N., Samet iradi gibi şairler vardır. ***

Şehriyar kendisine yazılan manzum mektup ve nazirele­ ri cevapsız bırakmamış, bunların bir bölümünü şiirlerle ce­ vaplandırmıştır. O, Kuzeyli, Güneyli ve Türkiyeli bir çok Şa­ irin adını, şiirlerinde anmıştır. Şehriyar Mehmet ( Memmed) Rahim'in manzum mek­ tubuna Memmed R�him'e Cavab ( Rahim Beye Mektub) ve Memmed Rahim'e ikinci Cavab'la, Sül�yman Rüstem'in şi­ irlerine Aman Ayrılıg, Niye Ağladın?, iki Gardaş Arasında ve Süleyman Rüstem'e Cavab (Gardaşım Süleyman Rüs­ tem'e)'yle, Mir Ebulfez Hüseyni Hasret' in şiirine El Bülbü­ lü'yle, Şehidi'nin şiirine Şehidi'ye Cavab'la, Bulut Karaçorlu Sehend'e Sehendim'le, Hekime Billuri'nin şiirine Hekime Can şiiriyle ka.rşılık vermiştir. Şair, Gulam Hüseyin Begdili'ye O Taydan Gelene şiiri­ ni, Rüstem Eli(yev)'e Döyünme ve Söyünme ile Can Rüstem şiirlerini hasretmiştir. . O, dostlarından Ebulhesenhan lkbal'in ölümüne Gözü­ mün Yaşları (Bayatılar) şiirini, ünlü şair Hazin'e Sazlı Şairi­ miz Hazin'in Ruhuna T�gdim şiirini, Se'idağa Fehriye'nin ölümüne Fehriyye'nin Olümü şiirini, Hasan Takvimi'ye 95


Dünya Ne Yalan Tapmacadır şiirini -ki bu şahıs 1 954'te Heyderbaba'ya Selam'ı bastıran şahıstır-, akrabalarından Nenekız'ın ölümüne Dan Ulduzu Da Batdı şiirini yazıp it­ haf etmiştir. Şehriyar eserlerinde Kuzeyli, Güneyli ve Türkiyeli şair­ lerin adlarını sık sık anmıştır. Bunlar arasında Güneyden Se­ hend, Coşkun, Şehidi; Kuzeyden Aliağa Vahit, Kabil, Sabir, Mehmet Rahim, Hekime Bill uri, Süleyman Rüstem, Bahti­ yar Vahabzade, Medine Gülgün, Salaş Azeroğlu, Osman Sa­ rıvelli, Nebi Hezri, Aliağa Kürçaylı, Resul Rıza, Ali Tude, Samet Vurgun, Rüstem Eli(yev) ile Türkiye'den Mehmet Akif Ersoy, Tevfik Fikret ve Yahya Kemal Beyatlı vardır. Sonuçta Heyderbaba'nın etrafında nicelik ve nitelik ba­ kımından güçlü, kudretli, büyük bir edebiyat meydana gel­ miş, şairin bizzat dediği gibi Heyderbaba dağı, · "Ankaların sermenzili olan bir Kaf dağı olmuş"tur. Çünkü H eyderba­ ba'ya Sela�, kendisine yazılan nazire, cevap ve ithaf şiirleri dolayısıyla Iran'da Türkçe bir edebiyatın oluşumunda mü­ �im rol oynamış, başlı başına bir akım meydana getirmiş, Iran Türklerinin "maküs talihi"ni yenmede bir dönüm nokta­ sı teşkil etmiştir. 1 . a. Osman F.Sertkaya, "Haydar Daba'ya Selam Şiirinin Türkiye'deki Akisle­ ri", ( 1 . Bölüm). Türk Kültürü. Ankara, Eylül 1969. Sayı 83, s.836-841. b. Osman F.Sertkaya, "Haydar Daba'ya Selam Şiirinin Türkiye'deki Akisleri", (2.Bölüm) Türk Kültürü, Ankara, Şubat ı989, Sayı 310, s.92-98. c. Osman Fikri Sertkaya, "Haydar Daba'ya Selam Şiirinin Türkiye'deki Akisle­ ri". (3. Bölüm). Azerbaycan Türkleri, İstanbul, Nisan 1990. sayı I, s.5-7. Osman F. Sertkaya makalesinin ikinci bölümünde Şehriyar'a yazılan şiirleri iki guruba ayırmaktadır: "l. Doğrudan doğruya "Haydar Baba'ya Selam" şiirini örnek alıp aynı şekil ve üslupla Anadol u'nun herhangi bir köşesini anlatan nazireler." "2. Şehriyar'ın "Haydar Baba" şiirine c;evap mahiyetinde olan, Şehriyar'ı kutla­ yan ve Şehriyar'a seslenmek gayesiyle yazılan nazireler." Sertkaya, Cenani Dökmeci ile Hayrettin Tokdemir'in şiirlerini birinci guruba (Fahri Unan ile Zeynelabidin Makas'ın şiirlerini de bu guruba dahil etmek gerekir), geri kalan diğer şiirleri de ikinci guruba sokmaktadır. (Fahri Unan'ın şiiri Türk Kül­ türü'nün Ocak ı989 tarihli 309. sayısında Namık Açıkgöz tarafından yayımlanmış­ tır). Fakat bu ikinci guruba giren şiirlerden bir kısmı nazireden ziyade cevap veya seslenme mahiyetindedir. 2. Aşık Geşem 1288 (19()C)-1910) yılında Şebüster'in Güney bölgesinin Kundur

96


köyünde dünyaya gelmiştir. Babasının adı Aşık Memmed Ali, anasının adı Ziba'dır. Aşık GeŞem Tinis'te Aşık Sadık'ı. Gence'de Aşık Teyrnur"u, Tebriz'de Aşık Eles­ ger"i, Urmiye'de Aşık Fcrhaı'ı bağlamıştı. Geşem Pehlevi rejimine karşı Tebriz ya­ kınlarındaki Mışov dağını mesken tutarak mücadele etmiştir. Aşık Geşem 1989'da ölmüştür. Şiirlerinin bir kısmı El Meni Atmaz isimli kitapta toplanmıştır. Şair hakkında Kardaş Edebiyatlar dergisinin ilk sayılarında malumat Vdrdır. Şiirlerinden önemli bulduğumuz birini örnek olarak veriyoruz: (Bak. Varlık. Tahran, Behmen İsfend 1367 (Şubat-Man 1989), Sayı 71-5. Hasan Reşidi'nin Elimizin Saz ve Söz Üstadı adlı yazısı. s.83-86. Yine aynı dergi, Şehriver Mehr Aban 1368 (Eyl ül, Ekim, Kasım 1989), Sayı 74-3. _Adı geçen sayıda şairin öldüğü bildirilmiş. hakkında çeşitli_ &iir ve makaleler yayımlanmıştır). MEN TÜRK'F)M

Anam mene laylay çalıp Anam Türk'dür, men de Türk'em. Süd verip meni besleyip Anam Türk'dür. men de Türk'em. Bal dadı var memesinde Meni beslip sinesinde Uyli Mecnun hevesinde Mecnun Türk'dür, men de Türk'em. Tarihlerde sözüm galsın Temizlikde üzüm ga.lsın Men de ölsem izim galsın İzim Türk'dür, men de Türk'em. Çalışın tarihe galın Azadlıgdan ilham alın G eşem'i de yada salın Elim Türk'dür. men de Türk'em.

97


HEYDERBABA VE ŞEHRİYAR ÜZERİNE SÖYLENENLER . _,

Heyderbaba ile uğraşan bilginler, manzumeyi yüksek derecede kıymetlendirmişlerdir. Heyderbaba hakkında bir fikir verdikleri ve bazı gerçekleri açığa vurdukları için bun­ lardan kimi bilim adamı ve edebiyatçıların görüşlerini aşağı­ da veriyoruz: Türkiye'de Heyderbaba üzerinde ilk çalışmayı yapan Ahmet Ateş, kitabının başında şu görüşlere yer vermiştir: "Bu şiir okunurken ilk önce şairin şiir soluğunun uzunlu­ ğuna ve ilhamının bolluğuna hayret edilir. Birbjrinden güzel kıtaları bu kadar uzatmak, bihassa son devirler Iran edebiya­ tı çevresi için çok müşküldür." "Şehriyar'ın bu şiiri esasında olağanüstü bir olaydır" "Son olarak denilebilir ki, Haydar Baba'ya Selam şiiri, mahalli olduğu kadar insani oluşu ile yalnız Türk edebiyatı­ nın en sevimli şaheseri sayılacak bir eser değil, belki bütün dünya edebiyatında mevki almaya layık bir eserdir."1 Ahmet Caferoğlu da bir makalesinde şunları söylemiştir: "Şehriyar bugünkü Azeri edebiyatında Türklüğüne, ken­ di milli geleneklerine aşık, öz dilinin gerçek banisi ve kuru­ cusu olarak iftiharla terennüm edilmekte ve onunla beraber Hey�.erbaba'ya uğurlar dilenilmektedir. "2 Unlü şairimiz Fazıl Hüsnü Dağlarca Heyderbaba'ya Se­ lam hakkında "Lirizmin, lirik şiirin ne olduğunu hiç bilme­ yen, lirik kelimesini hiç duymamış olan birine onu anlatmak için bu şiiri okutmak kafidir"3 demektedir. Heyderbaba hakkında ilmi bir eser vücuda getiren Mu­ harrem Ergin fikirlerini şöyle açıklamaktadır: "Şiirin edası ancak büyük şairlere has bir coşkunluk taşı­ maktadır. Feryat ve şikayetten tefekkür ve felsefeye kadar beşeri dramın bütün belirli unsurları bu coşkunluk içinde ifa­ desini bulmakta, canlı, milli, ictimai tablolar ve tabiat tasvir­ leri büyük bir şai�in hasret ve iç burukluğunu yüksek bir per­ deden dile getirmektedir." 98


"Büyük şair dilin dehasına ulaşmış olan şairdir. Şelıriyar bu bakımdan ulu bir şair mertebesindedir. Bugünkü Azeri Türkçesinin, Tebriz Türkçesinin bütün dehasını Şehriyar'ın eserinde görüyoruz."4 Mehmet Emin Resulzade Edebi Bir Hadise başlıklı ma­ kalesinde eseri bir "hadise" olarak nitelemiştir: "Şiir ve sanattan anlayan zevk sahibi bir edebiyatçının, nefis ve orijinal bir sanat eseri olan bu manzumeyi edebi bir hadise diye takdirde bizimle beraber olacağına kaniyiz." "Şehriyar'ın Heyderbaba'sını gerçekten bir hadise saya­ biliriz; çünkü bu eser kaydettiğimiz eserlerden farklı olarak özel bir hasretin tepkisiyle yazılmıştır. Bu eser, dini, siyasi herhangi bir amilin tesirinden azade tabii ve insani bir has­ retin, sanat vurgunu bir aşkın dürtüsüyle meydana gelmiş bir eserdir."5 Ahmet Bican Ercilasun, Türk Kültürü'ndeki bir makale­ sinde Şehriyar'ı "som altından mücevher" olarak tanımlamış­ tır: "Türk edebiyatı uçsuz bucaksız bir hazine. İ şte hu uçsuz bucaksız hazine içinde, 1 954 yılından bu yana öyle bir mü­ cevher vardı ki, onu yüzlerce sandık içinde .saklasanız da pa­ rıltısını yok edemezdiniz. Onun ışıltısını Istanhul'dan, Ba­ kü'den gözlerimiz kamaşarak seyrettik. Tahran'da, Teh­ riz'de, Selçuklu atalarımızın çocuklarının yurdunda bir som altındı Muhammed Hüseyin Şehriyar."6 H eyderbaba'ya Selam kitaplarına Farsça önsözler ya­ zan Mehdi Rövşenzemir ( Ruşen Zamir), Menuçehr Murta­ zavi ve Abdülali Kareng de Heyderbaha'ya Selam'ı yere gö­ ğe koyamamışlardır. "Rövşenzemir Heyderbaba şiirinin ci­ han edebiyatında eşi olup olmadığını incelemek zevkini de denemiş, çocukluk hatıralarına ait yazılan şiir örneklerini aramaya koyulmuş, kitapları varaklamış, nerde bulmuşsa hu hatıraları dikkatle okumuş ve şimdi cesaretle diyebiliyor ki: 7 "Ne Thomas Houd, ne Theodor Banville, ne Chataubri­ ant, ne Hugo, ne de Lamartin gerek kemiyet, gerekse keyfi­ yet bakımından Heyderbaba gibi bir eser verememişlerdir." "Günün birinde Heyderbaba dağı çöküp yeryüzünden kaybolabilir. Ama hassas Azerbaycan halkında n birisinin 99


göğsünde kalbi çarptıkça, Şehriyar'ın Heyderbaba'ya hitap eden şiiri de baki kalacak ve bu milli bir değer olarak altın bir yaprak gibi elden ele geçerek nesilden nesile devredile­ cektir." 8 "Bundan sonra Karaçemen caddesinden gelip geçenler, bütün yürek sahipleri, bütün ehl-i nazarlar (görenler, bakan­ lar-YG) yüzlerini o tarafa tutup uzaklardaki bir noktaya işa­ ret ederek söyleyecekler: Bak, o Hoşgenab yoludur; o Hey­ derbaba dağıdır, ora Şehriyar'ın doğma ana yurdudur. .. "9 Menuçehr Murtazavi "Şiirde asıl hayat hakikatleri rüya ve hayallere galip geliyor. Müellif yazıyor ki, Şehriyar'ın bu eserinde hayatın, hadiselerin gerçek nümuneleri bütün zıd­ dıyetleri ile, sevinci ve kederi ile aksini bulmuştur" 10 Abdülali Kareng'e göre "Tatlı Heyderbaba şiiri, haiz ol­ duğu güzellik ve çeşitlilikle beraber, daha ziyade mebde-yi iman ile ahlaki büyük umdeler mihveri üzerinde dönmek­ te"dir. 1 1 Nusretullah Fethi Ataşbak (Ateşbeyli), Yad-i Ez-Hey­ derbaba'ya Selam (Heyderbaba'ya Selam'ı Yad Ederken) eserinde Heyderbaba şiirinden etkilenmesi hakkında şunla­ rı yazmıştır: "Eseri ilk ·defa okuduğumda ağlamama bakmayarak, ikinci ve üçüncü defa da okudum ve çok müteessir oldum. Burada ben öz ömrümü, hayatımı, yürek ağrılarımı, çocuk­ luk ve gençlik yıll a rımı görüyor, sanki oriları yeniden yaşı­ yordum. " 1 2 Kuzeyli sanatçı ve ya?arlar da Heyderbaba'ya büyük de­ ğer vermışlerdir. Mirze lbrahim(ov) bir makalesinde şöyle yazmaktadır: "Heyderbaba'ya Selam manzumesi, Şehriyar'ın bu öl­ mez şaheseri sanatkarlık, halkilik, fikir derinliği, halkın anla­ yış ve kavrayışından doğan veciz ifadelerin gücü; aynı za­ manda selislik, revanlık cihetinden ana dilimizin zenginliği­ ni, güzelliğini ve inceliğini bir.daha isbat eden parlak bir nü­ munedir. Bu öyle bir manzumedir ki, Azerbaycan klasik şii­ rinin en yahşı ananelerini orij inal tarzda devam ettirir. Niza­ mi sanatındaki insanşeverlik ve beşeri muhabbet; Nesimi sa­ natındaki meslek aşkı, derin itikat ve düşündüren mütefek100


kirlik; Hatayi sanatındaki vakar, sadelik, halk rı._ıhuna yakın­ lık; Fuzuli şiirindeki derin sanatkarlık, irfan ve tesir kudreti, Kavsi ve Saib şiirindeki özlülük ve vecizlik; Vakıf sanatında­ ki hayat ve insan güzelliğinin terennümü; Sabir ve Möciz sa­ natındaki şiir gücü, ihtiras . . . sanki bunların hepsi Şehri­ yar'ın nazmında tecessüm etmiştir." 13 Gulam Hüseyin Begdili Şehriyar'ın Seçilmiş Eserleri'ne yazdığı önsözde aşağıdaki satırlara yer vermektedir: "Şehriyar Azerbaycan köyünün yazını, kışını, baharını, güzünü, bağını, bahçesini, sürüsünü, mal dava rını, yılkısını, el obanın toyunu düğününü, bayramını, halkın adet ve ana­ nelerini, yaşayış tarzını inceliklerine kadar öyle tasvir edi­ yor ki, okuyucu şair müşahadesinin inceliğine, zenginliğine, şairane teessüratının genişliğine hayran kalıyor." "Bu kadar derin mazmunu, ince arzu ve dilekleri, girift hadiseleri bu türlü yüreğe yatan bir şekilde yaratmak ancak Şehriyar gibi büyük söz ustalarına kısmet olan saadettir." 14 Yine Şehriyar üzerine çalışmalarıyla tanıdığımız H.­ Memmedzade, Aman Ayrılıg'ın başındaki sunuş yazısında düşüncelerini belirtmektedir: "Azerbaycan edebiyatı için Şehriyar her şeyden ewel Heyderbaba şairidir. Heyderbaba'ya Selam eserinin meyda­ na gelmesi hem şairin öz hayatında dönüm noktası, hem de Güney Azerbaycan edebiyatında yeni bir merhalenin başlan­ gıcı oldu. Bu ölmez sanat eserinin meydana gelmesini şu­ nun için bir dönüm noktası hesap ediyoruz ki, Şehriyaf'.ın ha kiki istidadı bu manzumede bütün gücü ile çağlamıştır. iş­ te bu eseriyle Şehriyar öz vatanında geniş şekilde tanınma­ ya başladı, halk arasında layık olduğu mevkiyi bu eseri ile tuttu. Heyderbaba'ya Selam manzumesini çağdaş Güney Azerbaycan edebiyatında şunun için dönüm noktası, yeni merhalenin başlangıcı hesap ediyoruz ki, ancak bu eserin meydana gelmesi ile milli edebiyatımızda, sözün hakiki ma­ nasında bir canlanma, bir gelişme husule geldi." 15 Kuzeyde yaşayan Güneyli şairlerden Hekime Billuri de Mehemmedhüseyn Şehriyar kitabında şunları söylemekte­ dir: "Heyderbaba'ya Selam manzumesi yalnız Azerbaycan şi101


irinin değil, belki de dünya edebiyat hazinesinin nadir incile­ rindendir." "Bu lirik manzume tasvir ettiği milli hayat manzaraları­ nın genişlik ve zenginliğine, tabiat levhalarının gerçekliğine ve tabiiliğine, ilerici adet ve ananelerin ince bedii aksine, ay­ nı zamanda aktüel ve global ideallerin terennümü için ansik­ lopedik seciye taşıyan sanat nümunelerindendir." 16 Aytan mahlaslı serbest vezinle yazdığı şiirlerle tanınan şair, dilci ve bilgin Hamit Nutki, Varlık dergisinin Şehriyar özel sayısında yayınladığı yazısında şairin anadiline Fuzuli gibi kaygı gösterdiğini belirtip diyor ki: "Şairin bu od (anadil derdi) ciğerini yakmış, şairi bu dert sındırmış, yıkmış, En gamlı zamanında (Ata) Fuzuli im­ dadına yetişmiş, demiş ki: 'Ay balam, ben de senin gibi çok zaman evvel dil bahçemizde dikenden dolayı yerin kalmadı­ ğı o şen gülşenin viran olduğunu görüp yanmıştım; halkım lal gibi dilsiz kalacak sanmıştım, hiddetJenmiştim. Lakin en ağır şartlara rağmen meyus olmadım. iş çok çetindi, o za­ man bu dil törpülenme, cilalanma istiyordu, kelimeler rahat­ ça düzene girmiyordu." "Bizim Şehriyar ulu Tanrı'ya tevekkül etmiş, arkasını da­ yamış halkın dağına. Fuzuli gibi; Mende tevfik olsa bu düşvarı asan eylerem Nevbahar olgaç dikenden berg-i gül izhar olur. 17 diyerek çoşmuş ve bu memlekette asrımızın en adlı sanlı şii­ rini koşmuş." "Heyderbaba da o acıların, o duyguların, o ukdelerin, hasretlerin meyvesidir." "O, elimizin dünya durdukça analarının, atalarının, yiğit­ lerinin, gelinlerinin, körpelerinin bu gökkubbede aksedecek tabii sesidir." 18 Güney Azerbaycanlı şair ve ediplerden Behram Elçin "Şehriyar gibi taysız misalsiz söz üstadından söz açınca sözü idare etmek çok çetindir. Bir cümle ile demek mümkün ki, söz mülkünün sonuncu mutlak sultanı son gününe kadar hükmünü sürdürdü" 19demektedir. Güney Azerbaycan'ın önder şahsiyetlerinden Cevat He­ yet Şehriyar hakkındaki görüşlerini şu sözlerle belirtmekte102


dir:

"Heyderbaba manzumesi İ ran Azerbaycanı edebiyatın­ da bir dönüm noktası meydana getirmiş ve Azerbaycan şii­ rinde yeni bir devir açmıştır. Şairler anadilinde şiir yazmaya heveslendiler ve Heyderbaba tarzında manzumeler yazdı­ lar." "Onun ölümüne bütün İ ran halkları ağlamıştır. Azerbay� can elinde onun ölümü �üyük bir matem yaratmıştır." "Şehriyar'ın ölümü Iran ve Türk edebiyatlarında, husu­ sen Azerbaycan edebiyatında büyük bir boşluk doğurmuş­ tur." "Şehriyar edebiyat tarihimizde büyük bir abide gibi kala­ cak ve her zaman Fuzuli, Nesimi, Vakıf ve diğer büyük şair­ lerimiz &ibi yüreğimizde, dilimizde ve kitaplarımızda yaşaya­ caktır." ıo Celal Mehemmedi Gülçin de Varhk'ın Şehriyar özel sa­ yısındaki yazısında Şehriyar üzerindeki düşüncelerini açıkla­ maktadır: "Heyderbaba'ya Selam uzunşiirinin meziyeti yalnız ana­ dilinde yazılmasında değildir. Şair öz özüyle konuşuyormuş gibi sade bir dille, açık yürekle, samimi itiraf şeklinde Hey­ derbaba ile konuşuyor, zengin halk ifadelerinden istifade ederek sözüne fevkalade bir tabiilik, şairanelik veriyor, oku­ yucuda derin hissi ve heyecani tesir uyandırmaya muvaffak oluyor."2ı . Şehriyar'a değişik bir yaklaşımda bulunan Ildeniz Kurtu­ lan, her şeye rağmen Heyderbaba'nın hakkını teslim etmek­ tedir: "Şehriyar afyonun boz dumanlarının ardından çocukluk çağını kendi ifadesiyle bir sinema perdesi gibi gözünde can­ landırıp sanki günah çıkarırcasına şunları yazmıştı." (Yazar l . Heyderbaha'nın ilk beş beşliğini örnek verdikten sonra sö­ züne şöyle devam ediyor-YG ). "Kuşkusuz Şehriyar Azericenin tüm lirik özelliklerinden yararlanarak bu başyapıtı yaratmıştır." "Manzumenin başında Şehriyar duygularını, dileklerini hir bir sıraladıktan sonra, doğup çocukluğunu geçirdiği ülke­ sinin doğal güzelliklerini, insan manzaralarını ve sosyal iliş103


kilerini dar geleneksel görenekler çerçevesi içinde anlatır. Sonra Türki dedim ohusunlar özleri der, ama kendi dumanlı dünyasını aşmak elinden gelmez. Bir Azeri sanatçısına yakışırcasına ezilmişliğe karşı bayrak açmaya gerek görmez. Şehriyar'ın bir fikri yok, savı hiç yok­ tur. 22 İ ran Türklerinin aydınlarından Mehemmed Tağı Zehta­ bi Abdüllatif Benderoğlu'nun Gürgürbabasına yazdığı makalede şunları söyler: . "Neticede Şehriyar'ın eserinde Iran Türklerinin milli mahrumiyeti öyle isy'!nkar bir dille aksolunmuştur ki onu okuyan her bir ziyalı Iranlı Türk ondan tesirlenmemiş ola­ maz"23 Tabi ki Şehriyar ve Heyderbaba üzerine söylenenler bunlardan ibaret değildir. Biz elimizdeki kaynaklardan Şeh­ riyar hakkında bir fikir edindirmek maksadıyla bazı parça­ lar vermekle yetindik. ıs.

1. Ahmet Ateş. -Şehriyar ve Haydar Baba'ya Selam. Ankara 1%4, s. 10, l l, ve

2. Ahmet Caferoğlu , "Şair Şehriyar", Türk Kültürü Araştırmaları, Ankara 1%4. Sayı . ! . 3 . Muharrem Ergin, "Şehriyar'a Selam". Türk Kültürü, Ankara, Mart 1%5, Sa­ yı. 29, s . 294 (2). 4. agm. s.294 (2) ve m (5). 5. Mehmet Emin Resul1.11de. "Edebi Bir Hadise", Azerbaycan, Ankara. Tem­ muz-Ağustos 1955, Sayı 4-5 (40-41). s.2. 6. Ahmet Bican Ercilasun. "Muhammed Hüseyin Şehriyar -Türk Dünyası En Büyük Şairlerinden Birini Kaybetti", Türk Kültürü. Ankara. Aralık 1988, Sayı. 308, s. 778-779. 7. Mehmet Emin Rcsulzade, "Edebi Bir Hadise", Azerbaycan. Ankara. Ey­ lül-Ekim 1955, Sayı &. 7 (42-43), s.4. (İkinci Bölüm). 8. agm. aynı sayfa. 9. Şehriyar. Seçilmiş Eserleri. Hazırlayan Gulam Hüseyin Degdili, Bakı 1966, s.3-4. 10. Hökume Billuri. Mehemmedhüseyn Şehriyar. Bakı 1984, s.85-86. 1 1 . Mehmet Emin Rcsulzade, agm, (İkinci Bölüm). s.5. 12. l lökume Billuri, age, s.83. 13. Şch riyar. age, s.14-15. 14. Şehriyar age, s.5. . 15. Mehemmed Hüseyin Şehriyar, Aman Ayrıhg. Tertip Edenler: Gulam Hü104


seyin Begdili, Hamit (Hemid) Memmedzade, Bakı 1982, s, 11. 16. 1-Iökume Billuri, age, s.6. 17. Hamit Nutki burada Fuzuli'nin "Şiirin daha çok Farsça ile söylenmesi. Türkçe şiir söylemenin güçlüğündendir. Fakat ben. Allah'ın yardımıyla bu güçlüğü yeneceğim. ilkbahar olunca nasıl dikenden gül yaprağı biterse, ben de diken gibi sen sanılan Türkçe ile gül yaprağı gibi ince şiirler söyleyeceğim" demesine işaret et­ mektedir. 18. Hamit Nutki. "Heyderbaba Bir Demeli Sözüm Var -Şehriyar'ın Aziz Hatı­ rasına Bir Deste Gül Daha-, (Varlık. Şehriyar Özel Sayısı, Tahran. Mordad Şehri­ ver Mehr 1367 (21 Temmuz-20 Ekim 1988), Sayı s.4-5. 19. Behram Elçin. "Şchriyar'la Son Veda". Varlık, aynı sayı, s.37. 20. Cevat Heyet, " Üstat Mehemmed Hüseyin. Şehriyar", Varlık. aynı sayı. s.102-103. 21. Celal Mehemmedi -Gülçin-, "Şchriyar'a Selam". Varlık. aynı sayı, s. 118. 22. İ ldeniz Kunulan, "Azeri Edebiyatı Üzerine". Sanat Edebiyat · sı, İstanbul, 1 Temmuz 1982, Yıl 2. Sayı 14, s.37. 23. Mehemmed Tağı Zehtabi, "Heyderbabalar Karvanında Gürgürbaba", Ma­ kale Abdüllatif Benderoğlu'nun Gürgürbaba kitabındadır. 13ağdad 1973. s.40.


HEYDERBABA'YA SELAM'DA YAD ETME, YAD EDİLME VE ÇOCUKLUK Heyderbaba'ya Selam'da daha ilk mısralarda bir hatır­ lanma, bir yad edilme arzusu hemen göze çarpar. Mesela; Menim de bir adım gelsin dilize ( l . HS- 1 ) Bizden de bir mümkün olsa yad eyle ( 1 . HS-2) Bizden de bir yad eyleyen s�ğ olsun ( 1 . HS-3 ) mısralarında unutulmama arzusu açıktır. Bu arzu Döyünme ve Söyünme'de, Memmed Rahim'e Cavab'ta da vardır: Yar da bizden yad eyleyip, sağ olsun! ( 1 . HS-3 ) Fakat şair de vefasız değildir. Karşılığında; Biz de vallah unutmarıg sizleri ( 1 . HS-7) diye söz verir; gidip de gelmemek, gelip de görmemek dü­ şüncesiyle, Göremmesek, helal edin bizleri ( 1 . HS-7) der, helallık ister. Bu �atırlama ve hatırlanma arzusu şiire bütünüyle ha­ kimdir. Ozellikle çocukluk anıları her fırsatta karşımıza diki­ lir. Çocukluğun masum ve kaygısız dünyasını, oyunlarını hangi insan unutur ve hangi insan zaman zaman onları yad edip özlemez? !. Şehriyar da çocukluğunu derin bir tahassür­ le, nostaljiyle anar, ya uşaklığını (çocukluğunu) çağırır, ya da gayıdıp (geri dönüp) çocuk olmak ister: Uşaglığa deyem: Bize'gelsen bir Aydın günler ağlar yüze gülsen bir! (2.HS- 1 ) Men gayıdıp bir de uşag olayqım ( l .HS-20) 106


Zaten Heyderbaba'da yatıp uyuyan şirin anılar, Şehri­ yar'ı görür görmez başlarını kaldırır, bakar, sonra yatıp şairi yakıp yandırırlar: Burda şirin hatireler yatıplar Men bahanda govzanıllar, bahıllar Bir de yatıp yandırıllar, yahıllar (2.HS-5) Çocukluğun yalnız oyundan ibaret dünyası şairin sık sık yadına düşer: Yumurtanı göyçek güllü boyardıg Çakgışdırıp sınanların soyardıg Oynamagdan birce meğer doyardıg? �li mene yaşıl aşıg vererdi Irza mene novruzgülü dererdi ( l . HS-32) Ahşam başı nahır ılan gelende Godugları çekip vurardıg bende Nahır keçip gedip yetende kende Heyvanları çılpag minip govardıg ( l . HS-34) Çepişleri gıdıhlıyan günlerim Çepiş kimi oynahlıyan günlerim (2.HS- 1 3 ) Oyunlarla ilgili. bölümler 2.Heyderbaba'ya Selam'da da­ ha �ok yer kaplar. işte özlemle hatırlanan bir kaç oyun sah­ nesı: Bu damlarda çohlu cızıg atmışam Uşagların aşıgların udmuşam Gurguşunlu sakga alıp satmışam. (2.HS- 1 6) Lakin çocukluk çağlarının mesut dünyası büyüyünce gamla dolar:. i ndi bizim gemi tutmur dünyalar. (2.HS- 1 6) Yine şirin bir çocukluk hatırası, "baş ağrısı" bahanesiyle okuldan kaçmadır: 107


Gahdan da bir a.hundu aldatmışam -Başım ağrır deyip gaçıp getmişem. (2.HS-2 1 ) Şehriyar okula giden çocukların haşarılık, yaramazlık ve azgınlıklarını anlatırken gerçekten çok başarılıdır: Azad olanda mektebden çı.hardıg Hücum çekip biribirin sı.hardıg Yolda her. ne geldi, vurup yı.hardıg. (2.HS-22) Fakat Şehriyar bu beşliğin son iki mısrasında çocukla­ rın azgınlığını gözü dönmüş elli danaya benzetip ifadelendi­ rirken, çok daha başarılı, çok daha kuwetli, hatta fevkalade­ dir. Çünkü çocuk yaramazlığı ancak bu kadar güzel anlatıla­ bilir: Uşag deme ipin gırmış dana de Bir dana da deme, elli dana de. (2.HS-22) Şair "guşlar tekin ganad açıp uçtuğu" günlerdeki her şe­ y� hatırlar, Şengülava'nın aşık elmasını, oraya "gonag" gidişi­ m ve Daş atması, alma heyva salması ( 1 . HS-9) 'nı şirin yuhu (tatlı rüya) gibi yad eder, unutamaz. Çünkü ço­ cukluk anıları unutulmaz: Her yan geldi, şıllag atıp aşardıg Alla h ne .hoş gemsiz gemsiz yaşardıg. ( 1 .HS -22) "Gamsız gamsız yaşanan" çocukluktan insan hafızasında yer eden o kadar şey vardır ki... Şehriyar'ın. Bu zemide gedip gözden iterdik Tongal gurup sütülleri üterdik (2.HS-3 1 ) dizelerinde hatırladığı ateşte mısır kızartma günlerini, ş u an­ da gurbet elde ben de hatırlamaktayım ve nenemin (ana­ mın) taze mısırı ateşte kızartıp sıcak sıcak bana vermesini ve "azat mazat beni cennet kapısında gözet" deyip sevip ok­ şamasını gözlerimin önüne getirmekteyim. Hecce Sultan emmenin (Hatice halanın) evini basan tüs108


tü (tütsü, duman), ersinin üstünde kaynayan çay, sacın üs­ tünde oynayan kavurga, yad ellerde kimin gözünde till mez? Ya gurbette gözlerimiz, yaşararak hatırladığımız ekmeklçrin güzel kokusu, sıcaklığı ... dün gibi hatırımızda değil midir? Tendirlerin govzanardı tüstüsü Çöreklerin gözet iyi, istisi. ( 1 .HS-64) Sonu nda Şehr iyar" ın dediği gibi, Bız hoş udug·heyrat olsun, toy olsun Ferg elemez, her nolacag, goy olsun. ( 1 . HS-23) Zira çocuk için yas matem, toy düğün değil, yalnızca oyun vardır.

Heyderbaba'ya Selam'da Köy Hayatı Şiirde köy hayatıyla ilgili kesitler öyle canlı verilir ki, anlatılan olay sanki göz önünde cereyan eder. Biçin üstü sünbül biçen oraglar Ele bil ki, zülfü darar daraglar Şikarçılar bildirçini soraglar Biçinçiler ayranların içeller Bir huşlanıp sondan durup biçeller. ( l .HS- 1 8) Köy h ayatını tasvir eden başka beşlikler de vardır: Novruzeli hermende vel sürerdi Gahdan emp küleşlerin kürerdi Dağdan da bir çoban iti hürerdi. ( 1 . HS-33) Yine manzumenin hayvancılıkla . ilgili bölümleri misal olarak gösterilebilir: Bu tövlede sarı inek doğardı Hanım nenem inekleri sağardı Ana iysi dam divardan yağardı Men buzovu gucaglardım gaşmasın Deyerdi: -Bah, badya dolsun daşmasın. (2.HS- 1 5 ) Seher tezden n ahırçılar gelerdi 109


Goyun guzu, dam bacada melerdi. ( l . HS-64) Aşağıdaki mısralarda köy hayatından çarpıcı bir kesiti görmek mümkündür: Heçi .hala çayda paltar yuvardı Memmed Sadıg damlarını suvardı. ( l . HS-22) Doğallığıyla dikkati çeken bir ev manzarası da şudur: Hecce Sultan emme dişin gısardı Molla Bağır emoğlu tez mısardı Tendir yanıp tüstü evi basardı Çaydanımız ersin üste gaynardı Govurgamız sac içinde oynardı. ( l .HS-4 1 ) Heyderbabalarda tipik köy hayatı sahnelerinin yanında dini hayat da gereğince yansıtılmıştır. Şeyhelislam'ın müna­ catı, Mir Ejder'in seslenmesi (ezan okuması), Mir Eziz'in şi­ rin şahsey gitmesi, cünemmegin (genç ölünün) düğününün yasa dönmesi, ölümlerden sonra yapılan heyratlar (matem, yas toplantıları), Kerbela, muharrem törenleri, bayram, şey­ tan, Azrail ve başka dini kavramlar Heyderbaba'ya Selam­ larda aksini bulmuştur. Dini unsur ve kavramlar Şehriyar'ın öteki şiirlerinde de mevcut olup bazı şiirleri tamamiyle din hakkında yazılmış­ tır. Heyderbaba'da köylülerin fakirliği hususuna yer yer do­ kunulmuştur. Köylerin medeniyetlerin nimetlerindery_ mah­ rum oluşu köylüleri tabiatiyle olumsuz yönde etkiler. Ornek­ lersek "burun kanı kesen" olmadığı için ölen Memdesen adlı genç bir köylünün durumu Heyderbaba'da; Dedim balam o Memdesen nolupdu? Me'lum oldu tifil bala ölüpdü Ne var, ne var, burnundan gan gelipdi Bir yel esir, ba.hırsan Memdesen yo.h Bu kendde bir burun gam kesen yo.h (2.HS- 1 9 ) şeklinde ifade edilmiştir. Elektiriğe sahip olmayan köylülerin durumu ise; •

1 10


Kendli yazıg çırag tapınır yandıra Görüm sizin bergiz galsın andıra Kim bu sözü erbablara gandıra: Nedir ahır bu milletin günahı? Tutsun sizi görüm, mezlumlar ahı! (2.HS-24) dizeleriyle dile getirilmiştir. Köylü her şeyi pahalı alır. Emeğinin karşısında aldığı üc­ ret ise ucuzdur, azdır. Köy gençleri gendi (şekeri) ancak yol­ larda çalıştıkları zaman dişleyebilirler: Her ne alır baha verir giymeti Ucuz feğet ekinçinin zehmeti Bitenden artıg biçenin ücreti Kend uşağı gedir yolda işliye Orda belke gendi tapa, dişliye. (2. HS-25) Köylü etrafı gelin gibi süsler ama kadınları yamalı, çocukları çıplak gezer. J5endli gelin kimi dünyanı bezer Ç)z övreti yamag yamağa düzer �yne bezer .!ıalgı, özü lüt gezer Indi de var çerşabları albagdır Uşagların gıç-paçası çılpagdır (2. HS-26) derken köylünün çıplaklığına, fakirliğine ama aynı zamanda fakirliğin yanı sıra gönlünün zenginliğine de işaret eder. Şehriyar l .Heyderbaba'da köyü ve köylüyü umumiyetle müsbet yönüyle canlandırmış, fakat 2. Heyderbaba'da aynı köy ve köylünün yoksulluğunu, çaresizliğini ve medeniyetin nimetlerinden mahrum oluşunu bütün açıklığıyla terennüm etmekten geri durmamıştır. Nitekim l .Heyderbaba'daki bu müsbetliğe dikkati çeken Ahmet Caferoğlu Türk Kültürü Araştırmaları'nda (Ankara 1 964, Sayı 1 , s. 133-14 1 ) yayımla­ dığı makalesinde görüşlerini şöyle özetlemiştir: "Onun bu şiirlerde ele aldığı motifler tamamiyle milli halk hayatından alınmış, folkloriktir. Köyün bütün toplum hayatını, inceliği ile aydınlatmaya çalışmış, ona zarif bir eda ve tasvir gücü vermiştir. Yaşattığı köyünün tipleri ebedileşti111


rilmiş, artık kaybolmaya yüz tutmuş hayat geleneklerine Türk zevkini ve rengini vermiştir. Şehriyar ruhen çok ince bir insan olacaktır ki, köyüne en ufak hizmeti dokunanları bile ortaya koymuş, ona bütün vasıflarını bahşetmiştir. Bun­ dan dolayıdır ki şiirlerde menfi tiplere y er verilmemiş, bir Türk köyü müsbet cephesiyle tanıtılmıştır." Ş e� �iya � köy ve köylüyü olumlu ve olumsuz yanlarıyla, ötekı şıırlerınde, mesela El Bülbülü ve Ağa M ir Sadığın Heyratı'nda da işlemiştir.

Heyderbaba'da Dış Dünya: Tabiat

ve

Uzay

Gerçekçi ve somut bir şiir olan Heyderbaba'ya Se­ lamda dış dünya yani tabiat, tabiat unsurları ·, kozmogonik olaylar ve öğeler büyük yer tutar. Tabiatın canlı ve cansız varlıkları, kozmik olgular bütün nesnelliğiyle göz önünde canlanır. Ahmet Ateş, batı tesiri başladıktan sonra bile İran şiirinde tabiatın gerektiği kadar yer almadığını, "bundan do­ layı tabiat anlayışı ve tasviri bakımından" Şehriyar'm "bugün­ kü İran edebiyatında çok ileri bir mehaleyi temsil ettiğini"1 belirtirken bu gerçeği ifade etmiştir. Hakikaten Şehriyar hem Türkçe, hem Farsça şiirlerinde tabii olgulara geniş yer ayırmıştır. Zaten şiir bir sağnak yağmurla başlar: Heyderbaba, ildırımlar şahanda Seller, sular şakgıldayıp ahanda. Şair şimşekli, gök gürültülü bir yağmur yağışını ve bu­ nun sel halinde akışını usta bir söyleyişle yalnızca iki mısra­ da tasvir eder. Birinci mısradaki Heyderbaba bir dağ olgusu­ nu; yıldırım (şimşek) çakması, yağışın meydana getirdiği sel­ lerin suların şakıldaması ve akması hareketi (olaylan) ifade 112


eder. Şabanda ve şakıldayıp fiillerindeki ş sesleri hem selle­ rin suların akışını göz ·önünde canlandırır, hem de kulakla bu çağıldayışı (daha doğrusu şakıldayışı -kelimenin ses takli­ di bir kelime olduğu hatırlanmalıdır-) duyulur hale getirir. Şiirde yıldırım, yağmur (sel), gün, gü n eş, ay, yıldız, ge­ ce, gündüz, bulut, yel, sazak (poyraz), külek (rüzgar), gökku­ şağı, yaz (bahar), payız (güz) gibi astronomik olaylarla sık sık karşılaşılır ve bunlar şiire gerçeklik katar: Heyderbaba, Gur.ugöl'ün gazları Gediklerin sazag çalan sazları Ket kövşenin payızları, yazları. ( l . HS-10) Örnekleri çoğaltmak mümkünse de şiirin yorum gerek­ tirmeyen açıklığı sebebiyle sözü fazla uzatmaya ihtiyaç his­ setmiyoruz. Heyderbaba 'ya Selam 'da canlı ve cansız varlıklarıyla ta­ biat geniş yer işgal eder. Tabiat elma, armut, ayva, alça ( e­ ııik), iğde ağaçlarıyla; çayır çimeniyle, gül çiçeğiyle (gül, nev­ ruzgülü, karçiçeği); evcil ve yabani hayvanlarıyla (inek, at, koyun, kuzu, toklu, dayça -tayça-, İt, tavşan, kurt); kuşlarıyla (keklik, çilkeklik, bıldırcın, güvercin, ördek, kaz); bulaklarıy­ la, bulakotları, yarpuzları, karpuzları, dereleri, çayları, gölle­ ri, ve dağlarıyla yerli yerine ustalıkla oturtulmuştur: Heyderbaba, kehliklerin uçanda Kol dibinden dovşan galhıp gaçanda Bahçaların çiçeklenip açanda ( l .HS-2) Heyderbaba, gün dalıvı dağlasın Üzün gülsün bulagların ağlasın Uşaglann bir deste gül bağlasın ( 1 . HS-4) 113


mısraları gibi pek çok örnek vermek kabildir. Örneklere de­ vam edersek; Novruzgülü, garçiçeyi çıhanda ( l . HS-3) ile, Dört bir yanın bulag olsun, bağ olsun ( l .HS-5) mısralarını da yukarıdakilere ekleyebiliriz. Heyderbaba 'ya Selam'da böyle kır, dağ, çiçek, ağaç tasvir ve atıfları o kadar çoktur ki şiir yer yer pastoral ve çobansı şiir havasına bürünür: Heyderbaba, dağın daşın seresi Kehlik ohur, dalısında feresi Guzuların ağı, bozu, geresi Bir gedeydim dağ dereler uzunu Ohuyaydım "Çoban geyter guzunu!" ( 1 .HS- 16) beşliğinde asude bir kır hayatı tasviri görülür. Heyderbaba, garlı dağlar aşanda ( l .HS-67) Heyderbaba, bulagların yarpuzu Bostanların gülbeseri, garpuzu ( l .HS-26) örneklerini de vermek imkan dahilindedir.

1. Ahmet Ateş, Şehriyar ve Haydar Baba'ya Selam, Ankara 1964, s.12

114


ŞİİRLERİN İMLASINDA TUTULAN YOL Gerek Şehriyar'ın şiirlerini yazdığı Tebriz ağzı, gerek di­ ğer Güney Azerbaycan ağızları Pehlevi hanedanından sonra işlek bir yazı dili haline gelemedikleri için kararlı ve stan­ dart bir imlaya da sahip olamamışlardır. Bunu Arap alfabe­ sinin fonetik olmaması da etkilemiştir. Bu sebepten Şehri­ yar'ın çeşitli yerlerde neşredilen şiirlerinin imlaları birbirle­ rini tutmaz. Elimizde aynı şiirin hir kaç yayını olduğundan, ufak tefek de· olsa hepsinde farklılıklar göze çarpmaktadır. Eski tarihli ve eski imlalı kimi şiirler yeni kılavuz kuralları­ na göre yazıldıklarında tabiatiyle eskisinden ayrı bir imla or­ taya çıkmaktadır. Bu ve buna benzer sebeplerden dolayı şiir­ lerin imlasında tutulacak yolda bazı zorlukların ve tereddüt­ lerin ortaya ç�kması gayet olağandır. 1 979'da Iran'da husule gelen Is!am devriminden sonra canlanan Türkçe edebiyat ve Türkbilim (Türkoloji) çalışma­ ları imla sahasında da kendisini göstermiş, bilhassa eklerin yazılışında Türkiye ve Kuzey Azerbaycan'da olduğu gibi bü­ yük ses uyumunun gerektirdiği kurallar dikkate alınmıştır. Bu doğrultuda Hamit Nutki tarafından hazırlanan oldukça ayrıntılı bir imla kılavuzu Tahran'da yayımlanan Varlık der­ gisinin birleşik 9 1 -92. sayılarında yer almıştır (Azer Dey 1365, Aralık 1 986-0cak 1 987). Alfabe, özellikle ünlü (sesli) harflerin yazılması husu­ s� nd.a eklenen işaretlerle bütünüyle fonetik hale getirilı:niş­ tır. imla konusunda Dr. M.T.Z. rumuzuyla yazılan Iran Türkçesinin Sarfı isimi� kitabı da kaydetmek yararlı olacak­ tır. (Kitap Mü�erakk� Iranlı Türk Ruşenfikirler Cemiyyeti­ nin Neşriyesi -ilerici lranlı Türk Aydınları Derneğinin Yayı­ nı- olup, Armağan Neşriyatınca -Yayınevince- basılmıştır. Basıldığı yer ve basım tarihi mevcut değildir). Malum olduğu üzre Kiril menşeli Türk alfabesinde, La­ tin menşeli Türk alfabesinde olmayan üç harf (ses) daha bu­ lunmakta ve toplam harf sayısı alfabemizdekine kıyasla 115


32'ye çıkmaktadır. Latin alfabemizde bulunmayan bu sesler (harfler), e (kapalı e ), h (hı . . gırtlak he'si) ve g'dır. Aslında Anadolu ağızlarında, hatta Istanbul ağzında dahi bulunan bu sesler, alfabemizde herhangi bir harfle gösterilmemekte­ dir. Şiirler alfabemize geçirilirken haliyle bu sesler dikkate alınmışlardır. Bu durumda en iyi yol, bazı kayıtlarla Kuzey Azerbay­ can' ın imlasını takip etmek olacaktı. Çünkü Güney Azerbay­ can ağızları hem sesbilgisi, hem yapıbilim açısından en fazla Kuzey Azerbaycan'a yakındır. Aynı zamanda Kuzeydeki im­ la ileri ölçüde standartlaştırılmıştır. Bu yolun takip edilme­ siyle şiirlerin muhtelif neşirlerindeki farklar ortadan kalk­ makta, fakat Güney Azerbaycan'a ait bazı telaffuz özellikle­ ri yine de mevcut bulunmaktadır. Zira kitabımızın Güney .Azerbaycan'daki Türkçe hakkında bir fikir vermesi gerekir­ di. Bu da anc!lk Tebriz ağız hususiyetlerinin saklanmasıyla mümkündür. Işte bu yüzden imlada öncelikle dikkat edilen hususlar şunlardır: 1. e (Kapalı e) üzerinde biraz durmak lazımdır. Azer­ baycan Dilinin Orfoepiya Sözlüyü'nde 1 Azerbaycan alfabe­ sindeki "ters e" için ince, geniş ve düz denilmesine mukabil (bu ses a ile e arası bir sestir), e için ince, dar ve düz ifadele­ ri kullanılmıştır. Buradan anlaşılıyor ki, e Osmanlıcada ve halen Anadolu ağızlarında var olan e ile i arası bir sestir. Bu mevzuda Muharrem Ergin de aynı kanaattedir. 2 e (Kapalı e)'ler Anadolu sahasında hazan i, hazan e haline dönüşmüş­ tür. Fakat Azerbaycan alfabesindeki e (kapalı e) belki ha­ zan Latin alfabemizdeki e (açık e) yerine de kullanılmakta­ dır. (?) Kuzey Azerbaycan alfabesinde "ters e" şeklinde gösteri­ len e ise , a ile e arasında bir sestir. Ters e, özellikle Arapça kelimelerin ilk hecelerinde a'ya yakındır. Zaten bu e, bun­ dan 25-30 sene evvelki metinlerde genellikle a ile gösterilir­ di. e (Kapalı e), Arap alfa besinde çoğu zaman işaretlen­ mekte ise de, işaretlenmediği yerler de vardır. Bu e'ler (ters e ve kapalı e -e-) şimdiki durumda hem 1 16


ses kıymeti bakımından, hem de gösterilecek harf bakımın­ dan çözümlenmesi gereken bir sorun olarak karşımızda dur­ maktadır. 2. Kalın ünlülerden önce gelen bütün g harfleri ile ince ünlülerden önce gelen bütün ğ harfleri, Kiril alfabesindeki r (g) harfinin karşılığıdır. Bu g harfi kalın ünlülerden önce gel­ diğinde ses değerinde bir değişiklik olmadığı, hem de teknik imkansızlıklar sebebiyle noktalanmamış, ince ünlülerden ön­ c.e geldiğinde ise g şeklinde (noktalanarak) gösterilmiştir. Gem, gelyan gibi. 3. H (h) sesi, altına konulan bir çizgi ile belirtilmiştir. Han, hanım gibi. Bunların yanı sıra Kuzeyin imlasından farklılık arzeden bir iki hususu daha belirtmekte fayda vardır: 1 . Kuzey ve Güney Azerbaycan'da b ile yazılan, ancak p'li söylenen -ıp, -ip, -up, -üp zarf-fiili söylendiği gibi p ile ya­ zılmıştır. Gelip gidip gibi. Türkiye Türkçesinde de böyledir. 2. Türkçede eskiden beri, özellikle kelimenin sonunda bulunduğunda zayıflayan r sesi, hazan tamamen düşer. Bil­ hassa geniş zamanda ve bildirme eklerinde görülen bu du­ rum, görülen geçmiş zamanla karışıklıklara yol açmaktadır. Bu yüzden kafiyenin bozulmadığı durumlarda anlaşılmayı kolaylaştırmak ama/::ıyla r eklemesi yapılmıştır. Dünyadı, dünyaqır gibi. 3. ilen, ılan bağlacı ayrı yazılmıştır. Göz ilen, nahır ılan gibi. 4. Yeterlik fiilinin olumlu ve olumsuz şekli ayrı yazılmış­ tır. Ola bilmek, vara bilmemek gibi. 5. -den, -dan uzaklaşma eki benzeşme sonucu hazan -nen, -nan biçimine dönüştüğünden, gerektiği yerde orijina­ lindeki . gibi (-nen, -nan) yazılmıştır. Onnan, sennen gibi. 6. idi ekeylemi ve bunun ses uyumuna göre aldığı şekil­ ler (ıdı, udu, üdü) ayrı yazılmıştır. Durmuş udug, bayram ıdı gibi. 7. Güney Azerbaycan'daki imlada dikkati çeken bir özellik de çift telaffuzlu, haliyle çift imlalı kelimelerdir. Bun­ ların sayısı imlanın kesinleştirilmemesi dolayısıyla oldukça fazladır. Çift imlalılık hazan vezin ve kafiye sebebine daya117


nır. Bu yüzden kimi kelimelerin üç varyantının olduğu bile görülür. Geç-keç-keş, içki-işgi-işki ve düşman-düşmen, ev-öv, sevmek-söymek, bele-beyle, gaynamag-geynemek, gavzanmag-govzanmag gibi. 8. Çift seslerin ilki sedasız teleffuz edildiği için sedasız harfle yazılmıştır. Hakgı, sakgal gibi. 9. -mek ve -ecek ekleri teleffuza ve imlaya uyularak ba­ zan kalın yazılmıştır. Düşmag ve henikdiracagsan gibi. 1 O. Şart eki ile istek ekinin geçmiş zamanları hem Ku­ zeyde, hem de Güneyde ses uyumuna aykırı olarak -sey ve -ey şeklinde telaffuz edilir. Yapseydim, oleydim gibi. Bu du­ rum da bazan imlada gözetilmiştir. 1 1 . Sonu g ile biten kelimelerden sonra ünlü ile başla­ yan bir kelime geldiğinde g sedalılaşarak ğ olur. Bulağ otu, ulağ öldü gibi. Bu durum Güney imlasında bazan gösterilir. Aynı durum bizim metinlerimiz için de geçerlidir. 12. Teknik imkansızlıklardan dolayı maalesef uzun i, a, ve u'lar gösterilememiştir. 13. Bazı yerlerde bırakılan h. mahaUi şivenin karakteris­ tikliği hakkında bir fikir vermek içindir. Şiirleri orij inal söyleyişle verdiğimiz için eserimizin dil araştırmacıları ve incelemecileri için bir kaynak teşkil edece­ ğine inanıyoruz. ***

Fakat metinlerin aktarılmasında ortaya çıkan bazı zor­ luklar önemli bir sorunu gündeme getirmektedir. Bu da Türk halklarının alfabelerinden yapılan metin aktarımların­ da görülen çevriyazı (transkripsiyon) güçlükleridir. Sovyet­ ler her Türk boyuna bir alfabe uydurdukları için, alfabe fark­ lılıkları bu sorunu daha da karmaşık hale sokmaktadır. Sov­ yetlerdeki Türklerin ortak bir alfabeye geçmeleri yapılması gereken en acil iştir. Ses ve harf yüzünden meydana gelen çevriyazı güçlükle­ rinin ortadan kaldırılması bilim adamlarının ancak bütün sesleri içeren ortak bir çevriyazı alfabesi teslıit ve tatbik et­ meleriyle mümkündür. Konuyla ilgili kişi ve kuruluşların bir an önce meseleye el atmaları gerekmektedir. Burada söylenecek başka bir husus da Türk halklarının 118


edebiyatlarından, özellikle Azerbaycan edebiyatından ilmi amaçlarla değil de, avama hitap amacıyla aktarılan metinle­ rin dilidir. Kanaatimizce bunun doğrusu, alfabemize geçiri­ len şiirlerin ahenk ve veznini bozmayacak ve anlaşılmasını güçleştirmeyecek şekilde verilmesidir. Ufak tefek telaffuz farklarının kaldırılması g ve h harflerinin yerine ( a) harfinin konulması meseleyi büyük ölçüde halledecektir. Yine de ko­ nuyla ilgili kişilerin ortak bir karara varmaları arzu edilen şeydir. 1. Azerbaycan Dilinin Orfoepiya Sözlüyü. Bakı 1982. s.7.

2. Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi, İstanbul 1972, s.41.

119


DİPNOTLAR HAKKINDA Dipnotlarda belirtilen şiir yayımları ilerde yapılacak mu­ kayeseli çalışmalara yardımcı olma gayesini gütmektedir. (Biz de eserimizi baştan mukayeseli olarak düşünmüştük. Fakat kaynak azlığı ve teknik zorluklardan dolayı vazgeç­ mek mecburiyetinde kaldık). Tabi ki biz araştırmalarımız so­ nucunda tesbit edebildiklerimizi vermekle yetindik. Yoksa elde edemediğimiz neşir, kitap ve hatta şiirler muhakkak ki mevcuttur. Fakat kitabımız bugüne kadar yayımlanmış Şeh­ riyar külliyatlarının içinde en çok şiir barındıranıdır (85 şi­ ir). Bizim haricimizde en hacimli neşir olan Memmedza­ de'nin Külliyat-ı Eş'ar-ı Türki Şehriyar'ında 74, bizim bö­ lümlememize göre 75 şiir yer almaktadır. Memmedzade, eserimizdeki Ezize Can, Yalgız Gerib ve Yazıg Bağban şiir­ lerini yalnızca Ezize Can adı altında vermiş, Yalgız Gerib şi­ irini ise ayrıyeten tekrar neşretmiştir. Bizde olup da Mem­ medzade'nin kitabında yer almayan şiirler şunlardır: Şehidi'ye Cavab, Çalağan Guşu, Yol Gösteren Yol Ge­ den, Bayramız Mübarek Olsun, Analar Ohşaması, Paşa Can, Türklere Sesleniş, Fitret Bayramı, Şair Mehemmed Fuzuli ve Türkiye'ye Heyali Sefer olmakla toplam on adet şiirdir. ***

Burada dipnotlarla ilgili başka bir noktayı daha belirt­ mek gerekir. Şehriyar tanınmış bir şair ve aynı zamanda se­ yit olması dolayısıyla çevresinde daima büyük saygı uyandır­ mıştır. Bu yüzden onun şiirlerini yazış sebebi ve ortamı tıp­ kı mutasavvıf şairlerde veya başka tanınmış şahsiyetlerde ol­ duğu gibi etrafında dikkatle takip edilmiş, sonuçta b�zı şiir­ leri hakkında tabiri caizse "menkıbe"ler oluşmuştur. Ozellik­ le Yahya Şeyda ve Hemid Memmedzade'de mevcut olan bu "menkıbe"lerin bazıları tarih, yer, olay, şahıs bakımından çe­ lişkiler ihtiva ediyorsa da (gerektiğinde bu çelikiler belirtil­ miştir) şiirlerin anlaşılmasına da yardımcı olmaktadır. Bu se120


beple verilmelerinde fayda gördüğümüz bu bilgi ve açıkla­ maları Şeyda ve Memmedzade'nin eserlerinden kısaltarak dipnot olarak aldık. KISALTMALAR

Dipnotlarda bazı yazar ve kitap adları çok anıldığı için kısaltılma yoluna gidilmiştir. Bunları aşağıda veriyoruz: AA ...... Aman Ayrılıg. BETF. ... Bergüzide-yi Eş'ar-ı Türki ve Farsi. BM . . . . . . (Gulam Hüseyin) Begdili- (Hemid -Hamit-) Memmedzade. BM-AA ... (Gulam Hüseyin) Begdili- (Hemid -Hamit-) Mem­ medzade -Aman Ayrılıg. HM-KETŞ. Hemid Memmedzade-Külliyal-ı Eş'ar-ı Türki Şeh­ riyar. YŞ ...... Yahya Şeyda. YŞ-ŞADE-4 Yahya Şeyda-Şehriyar ve Azerbaycan Dilinde Eserleri-4. Baskı.

121



ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ŞİİRLER

123


TÜRK'ÜN DİLİ 1 1

'f.ürk'ün dili tek sevgili-istekli dil olmaz Ozge dile gatsan, bu esil dil esil olmaz.

2

Öz şe'rini Fars'a, Ereb'e gatmasa şa'ir, Şe'ri eşidenler, ohuyanlar kesil olmaz.

3

Pişmiş kimi şe'rin de gerek dad-duzu olsun, Kend ehli bilerler ki, doşabsız heşil olmaz.

4

Sözler de cevahir kimidir, esli bedelden Teşhis veren olsa bu geder zir-zibil olmaz.

5

Şa'ir ola bilmezsen, anan doğmasa şa'ir Missen a balam, her sarı köynek gızıl olmaz.

1. Şehriyar'ın bütün şiirlerinin ayrı bir değeri olmakla beraber, en mühim ve en meşhur şiirinin Heyderbaba'ya Selam olduğu, herkesin malumudur. Şiir Şehri­ yar'ın hem ilk Türkçe şiiri olması, hem en uzun şiiri olması, hem muhtevası, hem de meydana getirdiği etki dolayısıyla gerçekten de şairin 1 numaralı eseridir. Bu özellik­ leri itibariyle şiirlere başlarken ilk sırayı Heyderbaba'ya Selam uzunşiirine verme­ miz gayet tabii bir hareket olurdu. Fakat Şehriyar'ın bizim çok önemli saydığımız, kendisini dünyaca ünlü ve şiir­ lerini diller ezberi yapan tarafı şudur ki, şairimiz eserlerini "Türk'ün Dili" ile yani Türkçe yazmıştır. Zaten Şehriyar'ın şiirlerinin esas kıymeti de onlann Türkçe yazıl­ malarında değil midir? İşte bu sebeple onun Türkçe hakkında yazdığı Türk'ün Dili manzumesini ilk başta veriyoruz. Şair bu şiirini Farsların 1348 (1969)'da kendisine, "neden Türkçe yazıyorsu­ nuz? Türkçe ne lehçe, ne de dildir!" demeleri üzerine kaleme almıştır. Anadiline muhabbet besleyen, onu sevip azizlcyen bir şair olan Şehriyar, bu sözlerden çok mü­ tessir olmuş, his ve fikirlerini şiirine yansıtmıştır. Türk'ün Dili ilk defa Mehdi Röv­ şenzemir'in evinde üniversite hocalarınca okunmuş, takdir ve beğeniyle karşılanmış­ tır. "Türk dilinin sevgili-istekli ve asil olması; Türk'ün meselinin, folklorunun dünya­ da tek olması, Fars şairinin pek çok sözü Türkçeden aparmış olması" Şehriyar'ın dikkate değer isabelli görüşlerindendir. Asırlar boyu ihmal edilen dilimizi öven ve yücelten bu "medhiye"ye verdiğimiz kıymet ve önem yadırganmamalıdır; zira yukarıda da söylediğimiz gibi Heyderba­ ba'ya Selam'ı bu derece mühim kılan, en başta onun Türkçe yazılmış olmasıdır.

124


6

Ötmez, ohumaz bülbülü salsan gefes içre, Dağ-daşda doğulmuş deli ceyran hemil olmaz.

7

İ nsan odur, dutsun bu zelil halgın elinden Alla h'ı seversen, bele insan zelil olmaz.

8

Her çend, Serab'ın südü çoh, yağ-balı çohdur, Baş erşe de çatdırsa Serab Erdebil olmaz.

9

Millet gemi olsa bu çocuglar çöpe dönmez, Erbablarımızdan da garınlar tebil olmaz.

-ı o

Menden de ne zalım çıhar oğlum, ne gisasçı Bir defe bunu gan ki, ipekten gezil olmaz.

11

Düz vahtda dolar tahta-tabag edviye ile, Onda ki nenem sancılanar, zencefil olmaz.

12

Fars şa'iri çoh sözleri bizlerden aparmış, Sabir kimi bir süfreli şa'ir pahıl olmaz.

13

Türk'ün meseli, folkloru dünyada tekdir, Han yorganı, kend içre meseldir, mitil olmaz.

2

Şiir, Güney Azerbaycan'da neşredilen eserlerde DETF. KETŞ, Şeyda'da ve Varlık'ta (Şehıiver 13.58 -21 Ağustos-20 Eylül 1979 -Sayı 5) 15 beyit olarak yer almış, Kuzeyde neşredilen Aman Aynlıg'ta ise oldukça farklı yayımlanmıştır. Aman Ayrı­ lıg'ta şiiıin adı belki de siyasi mülahazalarla Doşablı Hcşil'e çevrilmiştir. Şiir gerek kelime ve mısra farklılıktan, gerek mısralann sıralanması, gerekse 3 beyitin (12, 13, 14. beyitleıin) olmaması dolayısıyla bizim neşrimizden aynlmaktadır. Türk'ün Dili Heyderbaba kadar ünlü olmamakla birlikte, Şehıiyar'ın Türki­ ye'de en çok yayımlanan şiiıidir. Manzume ilk defa Ali Yavuz Akpınar tarafından Kardaş Edebiyatlar'da (Erzurum 1982. Sayı 3) yayımlanmıştır. Yine Yusuf Gedikli tarafından Türk Yurdu'nun Ekim 1988 tarihli 21. Sayısında. Nizametıin Onk tarafın­ dan Türk Dünyası Araştırmalan'nın Nisan 1989 ıarihli 59. sayısında ve Ankara'da çı­ kan Azerbaycan dergisinin 1988 taıihli, 266. sayısında (Aman Aynlıg'taki isimle ve üç beyit eksiğiyle) yayımlanmıştır. Nizamettin Onk'un neşıinde şiiıin uzunluğu 16 beyittir. 2. Gerhard Doerfer, "Temel Sözcükler ve Altay Dilleıi sorunu". (Türk Dili Araştırmaları Yıllığı, Ankara 1980-1981, s. 13)'te "Farsçanın söz varlığının yüzde BO'i­ ni Arapça sözcüklerin oluşturduğunu" söylemekteıir. Farsçada Türkçe sözcüklcıin

125


14

Azer goşunu geyser-i Rum'u esir etmiş, Kesra sözüdür, bir bele tari!ı nağıl olmaz.

15

B u Şehriyar'ın teb'i kimi çimmeli çeşme Kövser ola bilse demirem, Selsebil olmaz. Tebriz, 1348 ( 1 969)

1

sayısı d a oldukça kabarıkıır. 1. Nizamettin Onk'un Türk Dünyası Araştırmaları'ndaki yazısında (Nisan 1989, Sayı 59) manzume 16 beyit olup 14. beyitten sonra şu beyit yer almaktadır: Dir zerre müsavat ola, şair çüye dütmez Ağ başlarımızdan da garine etbel olmaz. Şiirin 9. beytini hatırlatan beytin son kelimeleri muhtemelen tahrif edilmiştir. 1 2(•


TÜRKİYE'YE HEYALİ SEFER1 1 ' Gelmişem nazlı hilal ölkesine Fikret'in ince heyal ölkesine Akifin marşı yaşardıp gözümü Bahıram Yahya Kamal ölkesine. 2 Evet, İ slam ocağı Türkiye'dir Bir müsellası Ayasofya'dır Burda Rumi kimi arifler var Sufiler abidesi Gonya'dır. 3 Görünür perdesin açdıkda heyal Başda Fikret'le durup Yahya Kama! Son edibler sefidir, bah ne cama! Şehriyar'dan ne ağır istiğbal. 1. 29 Aralık 1989 Cuma günü Topkapı postanesindeki 68 nolu posta kutusuna baktığımda İ ran çıkışlı bir mektupla ka�ılaştım. Mektup Tebrizli dostum edebiyatçı Ahmet Azerli'den geliyordu. Mektubun ilk dikkatimi çeken tararı her zamankinden kalın olmasıydı. İ çinde önemli bir şey olduğu hissediliyordu. Du 'önemli şey'in uzun bir müddetten beri beklediğim şiir olabileceği ihtimali içimi sevinçle doldurdu. Mek­ tubu açınca yanılmadığımı anladım. Çünkü çoktan beri yollarını gözlediğim 'şiir' şimdi ellerimdeydi ve bu benim için gerçek bir yılbaşı hediyesi oldu. Yollarını gözlediğim şiir, Şehriyar·ın Türkiye·yıe ilgili şiiriydi. Onun böyle bir şiirinin olduğunu ilk defa, 19 Eylül 1988 günü başlayan Türkoloji Kongesi sırasında dostum Ahmet Azerli'den öğrenmiştim. Şehriyar da bu kongre arifesinde, 18 Eylül 1988 günü rahmetli olmuş ve kongreye katılanları mateme boğmuştu. O andan beri süren şiiri elde etme gayretlerimiz maalesef bir sonuç vermemişti. Nihayet dostum Ahmet Azerli şiiri Hemid Memmedzade'nin tavassutuyla Şehriyar'ın bacanağından almış ve yukarıda belirtildiği gibi bize göndermişti. Şiir kitaba ancak son anda dahil edilebilmiştir. (Dak. Türkiye'ye Heyali Sefer Şiiri). Şiir ilk dera Yusuf Gedikli tarafından Azerbaycan Türkleri dergisinde yayım­ lanmıştır. (Bak. Azerbaycan Türkleri, İ stanbul, Nisan 1990, sayı 1).

127


4 Bir hilal parlıyarag oldu güneş Bir saçaglı günüş ihlam adlı ÇJol-ganad açdı geniş bir mülke Imparator-ı Islam adlı. 5 Gavzanır heyf gara bir tufan O gün üş çulgalanır a.h ne melal Ne güneş, sanki mahag etdi ğemer Son çıharken yene bir ince hilal. 6 Denizi galdırıp almış beline Sanki Simurg-ı heyal ım ucalır Lakin oldugda daha mest-i camal Titreyir, hemlini eydikde calır. 7 • Bahışım gol-ganad açdıgda uçur Göz deyir goy hele bahdıgca bahım Bu ufuglarda sevincek garışıp Şefegin ar.hına ahdıgca ahım. 8 Deyirem Akif ile gah cumayım Ufugun cilve-yi maviyyetine Gah Kamal'dan gol alıp yükselelim Bahalım Fikret'in ulviyyetine. 9 Tumar açdıgca .heyal filimleri Canlanır hurda ağır bir tarih. Tozlu ganlı, boğunug tufanlar Sanki gözler duman içre Merrijı. 10 Her yerin toprağı bir şey besler Bura da doğrusu geyret kanıdır Burda daşdan ço.h igitler sümüyü Çeşmeden bollu şehidler ganıdır.

128


1 1. Görürem Fateh'i etmekde hücum Ohunup Fatihe-yi dövlet-i Rum Şanlı dağlar, ucalıglar görürem Yene bir çoh dereler, çoh uçurum. 12 Görürem bir ebedi izzet ü şan Gelecek fehri olan bir keçecek Yoh, bu millet, bu hegiget ölmez Çatacag Hizr'ine camın içecek. 13 yene İslam elemin galdıracag �mparatori olan Osmanlı Iki heykel yapacag �l vererek Biri Türk oğlu, biri Jranlı. 14 Bura Jön Türkiye'nin paytahtı Atatürk intihabı Ankara'dır Sabıg I slambul idi, çoh da gözel Amma serhed bura nisbet aradır. 15 Düzülüp sanki bu balkonlarda yene şahlar tacı, beyler fesidir Gulag assan bu ufuglarda henüz Paşalar ne'resi, esger sesidir. 16 O gözetler gözeli İslambul O denizler gızı, derya gelini Sanki derya çiçeyi nilüfer Gol açıp sahile atmış elini. 17 Burda son bir medeniyyet yaranıp Ne binalar yapılıp, eller var! Ne celalet, ne selabet elemi Atatürkler kimi heykeller var.

1 29


18 Şerğ u gerbi medeniyyet goşulup Bir esil nesli bu topragda doğur Me'rifetden gol alıp izzet-i nefs Cehli, feğri doğulan yerde boğur. 19 Gurbet ehsas elemem men burada Sanki öz doğma diyarımdır menim Nerede vardır garındaşlarımız Ana yurdumdur, hasarımdır menim. 20 Men de Azer balası, Türk oğlu Gonağam doğma garındaşlarıma Demişem ayrı düşen leşlerimi Gedelim ves! edelim başlanma. 21 Dili, dini, ganı hir gardaşıg �özü bizdense ne ağlar tarih Işde mehkum ederik başçıları Gara milletleri dağlar tarih. 22 Biz de siz tek dine lagayd olalı Getdi yerler bize göyler galdı Şeggelendik, here bir tayda düşüp Bir kesik haş kimi söyler galdı. 23 Gel sıhag hir kere gardaşlıg elin Le'n edek nahelef eslafımıza Bunu N a dir de o vaht duymuşdu Goy mehebbet gala ehlafımıza. 24 Bu sevine içgırığa, bir lemhe Unudag ganlı, .hezin lemheleri Çıharag tarihimizden çıharag Gan garaldan o gara setheleri.

130


25 Atatürk heykeline göz tikerek Birden algışlayıram Jön Türk'ü Göz önünde ne tenasüh bilmem Bir de tesvir edirem Jan Dark'ı. 26 Obalar şa'iriyem, derdimizi Duyuram, çoh da derin duygudur bt Baş tuta, tutmaya öz duygumla Duyuram, çoh da şirin duygudur hu. 27 Görüm ay nazlı h ilalım, sancag Parlasın getgede bu sönmez ocag Demirem biz gul edek dünyanı Dünya ancag hizi insan sanacag.

131


TÜRKLERE SESLENİŞ1 1 A.yı ôp şeytan elifbası bizi Allah'dan üz elifbamızı yazsan tapasan Gur'an'ı. Dünya beş gündür, cehennem de olursa olsun Ger cihad ile tapag cennet-i cavidanı. 2 Hay verin Allah'a, şeytanı goyun tek galsın Tolanıp tolamağın da guzum endazesi var. �ah'ın şehri nebidir, gapısı şah-ı veli2 Eşik ahtarma, bu şehrin bele dervazesi var. 3 Türklerin ğeyret� Türkiye'de, Gafgaz'da gerek Gaynasın indiki Islam da, ci�ad meydanıdır. Kerbela faci'esi tecdid olur Iran'da G eyretin gaynadı, bil ki bu Hüseyn'in ganıdır. 4 Akirin 3 şe'rine balı gör, neler etmiş bize küfr Her ğe9emde guyu gazmış, ne de salmış derine. Biz de Islam'a gayıtdıgda gelin el bir olag Türklerin her iki dünyası gayıtsın yerine. . 5 Küfrü gördüz, nece çiy çiy yedi İ slam ciyerin Siz de küfrün ciyerin ındi kebab etmelisiz. Bizden aldı sizi, ceng ile cevab etdi bize Siz de bu küfre cihad ile cevab etmelisiz. 1. Şiir bize sayın Ahmet Azerli tarafından 28.9.1987'de gönderilmiştir. Muhte­ melen hiç bir yerde yayımlanmamıştır. Yazılış tarihi Mehr 1365 (21 Eylül-20 Ekim ı986)'dır. Şiir, Güney ve Kuzey Azerbaycan'ın yanı sıra Türkiye Türklerine de hitap etmesi bakımından önem arzetmektedir. 2. Hz. Peygamberimizin "Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır", hadisine tel­ mihtir. 3. Mehmet Akif En>oy.

132


6 Gavzayıp ne're-yi t�kbirde müselmanlığızı Fars tek sabit edin Islam'a müselmanlığızı. Fars'a, Türk'e, Ereb'e faig eden Selman'dır Gösterin siz de bu Bilğeys'e Süleymanlığızı. 7 Her kes Allah'ma baş eymedi, heyvan galacag Siz de heyvanlara bir gösterin, insanlığızı. \

Tebriz, Mehr 1 365 (2 1 Eylül-20 Ekim 1 986)

..

1 33


DERYA ELEDİM 1 Türki bir çeşme ise, men onu derya eledim Bir soyug me'rekeni mehşer-i kübra eledim. 2

Bir işıltıydı Seha ulduzu tek görsenmez, Göz yaşımla men onu egd-i Süreyya eledim.

3

Ümidim var ki bu derya hele ogyanus ola, Ona zamin bu zemine ki müheyya eledim.

4

İ rfana çatmasa şe'r ve edeb ibga olmaz, Men de irfana çatıp, şe'rimi ibga eledim.

5

Ebediyyetle yanaşdım doğula Hafiz'e tay, � Şiraz'ın Şebçırağ'ın Tebriz'e ehda eledim.

6

Türkinin canın almışdı hayasız tağut Men hayat aldım ona, Hag üçün ehya eledim.

7

Feyz-i Ruhu'l-Guds oldu mededim Hafiz tek Men de Hafiz kimi ecaz-ı Mesiha eledim.

8

G eme-geddareler ağzında dil olmuşdu söyüş Men sevine etdim onu, henceri hurma eledim.

9

İ ndi göylerde göze! setle sefa ile ile gezir, Mencelablarda üzen ördeyi durna eledim. l. Şehriyar bu parçada Türkçenin geleceğine olan güvenini ortaya koymuştur

Parça HM-KEfŞ'te mevcuttur.

134


10

Bah ki Heyderbaba efsane tek olmuş bir Gaf, Men kiçik bir dağı sermenzil-i Anga eledim.

11

Burda Rövşenzemir'in de hünerin yad edelim, Men onun da gelemin tuti-yi guya eledim.

12

Ne tek İ ran'da menim velvele salmış gelemim, Bah ki Türkiye'de, Gafgaz'da ne gavga eledim.

13

Bah ki Tehran'da ne ferzaneler olmuş valeh Bah ki Tebriz'de ne şa'irleri şeyda eledim.

14

Hem Sehendiye Sehend'in dağın etdi baş uca, Hem men öz gardaşımın hakgını ifa eledim.

15

Acı dillerde şirin Türki olurdu henzel, Men şirin dillere gatdım onu helva eledim.

16

Her ne galmışdı keçenlerden ona bal peteyi, Eridip mumlu balın şehd-i musaffa eledim.

17.

Türki vallah, analar ob.şağı, laylay dilidir, Derdimi men bu deva ile müdava elecli'll .

18

Şehriyar, heyf savugdur bu deyirman hele de, Dartmağa yohdur deni, men de müdara eledim.

135


HEYDERBABA'YA SELAM 1 1. BÖLÜM

1 Heyderbaba, ildırımlar şahanda Seller, sular şakgıldayıp ahanda Gızlar ona sef bağlayıp bahanda Selam olsun şövketize, elize Menim de bir adım gelsin dilize. * 2 Heyderbaba, kehliklerin uçanda Kol dibinden dovşan galhıp gaçanda Bahçaların çiçeklenip açanda Bizden de bir mümkün olsa yad eyle Açılmıyan ürekleri şad eyle. * 3 Bayram yeli çardagları yıhanda Novruzgülü, garçiçeyi çıhanda Ağ bulutlar köyneklerin sıhanda Bizden de bir yad eyleyen sağ olsun Derdlerimiz goy dikkelsin, dağ olsun. 4 J::Ieyderbaba, gün dalıvı dağlasın Uzün gülsün, bulagların ağlasın Uşagların bir deste gül bağlasın , Yel gelende ver getirsin bu yana Belke menim yatmış behtim oyana. 1 . Geniş bilgi için inceleme kısmındaki Heyderbaba'ya Selam bölümüne bakı­ nız.

( ) İşaretli beşlikler hakkında bizzat Şehriyar tarafından yapılan izahatlar için "

1. Heyderbaba'ya Selam'a Ait Açıklamalar bölümüne bakınız.

1 36


5 Heyderbaba, senin üzün ağ olsun Dörd bir. yanın bulağ olsun, bağ olsun Bizden sora senin başın sağ olsun Dünya gazov-geder, ölüm-itimdir Dünya boyu oğulsuzdur, ' yetimdir. 6 J:-.Ieyderbaba, yolum senden kec oldu Omrüm keçdi, gelemmedim gec oldu Heç bilmedim gözellerin nec'oldu "!3ilmez idim döngeler var, dönüm var Itginlik var, ayrıhg var, ölüm var... 7 J:-.Ieyderbaba, igit emek itirmez Omür keçer, efsus bere bitirmez Namerd olan ömrü başa yetirmez Biz de vallah, unutmarıg sizleri Göremmesek helal edin bizleri. 8 Heyderbaba, Mir Ejder seslenende Kend içine sesden-küyden düşende Aşıg Rüstem sazın dillendirende Yadındadır, ne hövlesek gaçardım? Guşlar tekin ganad çalıp uçardım. * 9 Şengülava yurdu aşıg alması G<1 h da gedip orda gonag galması Daş atması, alma, heyva salması Galıp şirin yuhu kimi yadımda Eser goyup ruhumda, her zadımda* 10 Heyderbaba, Gurugöl'ün gazları Gediklerin sazag çalan sazları Ket-kövşenin payızları, yazları Bir sinema perdesidir gözümde Tek oturup seyr ederem özümde. *

1 37


11 Heyderbaba, Garaçimen cadası Çovuşların geler sesi-sadası Kerbela'ya gedenlerin gadası Düşsün bu ac yolsuzların gözüne Temeddün ün uydug yalan sözüne. 12 Heyderbaba, şeyta n bizi azdırıp Mehebbeti üreklerden gazdırıp Gara günün sernövüştün yazdırıp Salıp halgı birbirinin canına Barışığı beleşdirip ganına. 13 ÇJöz yaşına bahan olsa gan ahmaz insan olan hencer beline tahmaz Amma heyif kor tutduğun burahmaz Behiştimiz cehennem olmagdadır Zilheccemiz meherrem olmagdadır. 14 Hezan yeli yarpagları tökende Bulut dağdan yenip kende çökende Şeyhelislam gözel sesin çekende Nisgilli söz üreklere deyerdi Ağaşlar da Allah'a baş eyerdi. 15 Daşlıbulag, daş-gumunan dolmasın Bahçaları saralmasın, solmasın Ordan keçen atlı, susuz olmasın peyne bulag, heyrin olsun, aharsan Ufüglere humar humar baharsan. 16 Heyderbaba, dağın-daşın seresi Kehlik ohur, dalısında feresi Guzuların ağı, bozu, geresi Bir gedeydim dağ-dereler uzunu Ohuyaydım: "Çoban geyter guzunu! "

1 38


17 Heyderbaba, Suluyer'in düzünde Bulag geyner çay-çemenin gözünde Bulağotu üzer suyun üzünde Gözel guşlar ardan gelip keçeller Helvetliyip bulagdan su içeller. 18 Şiçin üstü sünbül biçen oraglar Eyle bil ki zülfü darar daraglar Şikarçılar bildirçini soraglar Biçinçiler ayranların içeller Bir huşlanıp sondan durup biçeller. 19 Heyderbaba, kemlin günü hatanda Uşagların şanım yeyip yatanda Ay bulutdan çıhıp ga�-göz atanda Şizden de bir sen onlara gisse de Gissemizde çohlu gem ü ğüsse de. 20 Garı nene gece nağıl deyende Külek galhıp gap-bacanı döyende Gurd geçinın Şengül'üsün yeyende Men gayıdıp bir de uşag olaydım Bir gül açıp ondan sora solaydım. 21 Emme Can'ın bal bellesin yeyerdim Sondan durup üs donumu geyerdim Bahçalarda tiringeni deyerdim Ay özümü o ezdiren günlerim Ağaç minip at gezdiren günlerim. 22 Heçi hala çayda paltar yuvardı Memmed Sadrg damlarını suvardı Heç bilmezdik; dağdı, daşdı, duvardı Her yan gelip şıllag atıp aşardıg Allah ne hoş, gemsiz gemsiz yaşardıg.

1 39


23 Şeyhelislam münacatı deyerdi Meşed Rahim lebbadeni geyerdi Meşdaceli bozbaşları yeyerdi Biz hoş udug, heyrat olsun, toy olsun Ferg el�mez, her nolacag, goy olsun ! 24 Melik Niyaz verendilin salardı Atın çapıp ğeygacıdan çalardı ·Gırgı tekin gedik başın alardı Dolayıya gızlar açıp pencere Pencerelerde ne gözel menzere! 25 Heyderbaba, kendin toyun tutanda Gız-gelinler hena, pilte satanda Bey geline damdan alma atanda Menim de o gızlarında gözüm var Aşıgların sazlarında sözüm var. * 26 Heyderhaba, bulagların yarpuzu Bostanların gülbeseri, garpuzu Çerçil�rin ağ nabatı, sakgızı �ndi de var damağımda dad verer ltgin geden günlerimden yad verer. 27 Bayram ıdı, gece guşu ohurdu Adaglı gız bey corabın tohurdu Herkes şalın bir bacadan sahurdu Ay ne gözel gaydadır şal sallamag Bey şalına bayramlığın bağlamag. * 28 Şal istedim men de övde ağladım Bir şal alıp tez belime bağladım Gulamgile gaşdım şah salladım Fatma hala mene corab bağladı Hannenemi yada salıp ağladı. * ·

140


29 Heyderbaba, Mirzemmed'in hahçası Bahçaların turşa, şirin alçası Gelinlerin düzmeleri, tahçası Hey düzülür gözlerimin refinde Heyme vurar hatireler sefinde. * 30 Bayram olup gızıl palçıg ezeller Nakgış vurup otagları bezeller Tahçalara düzmeleri düzeller Gız-gelinin fındıgcası, henası Heveslener anası, gaynanası. 31 Bakiçinin sözü-sovu, kağızı İ neklerin bulaması, ağızı Çerşenbenin girdekanı, mövizi Gızlar deyer: "Atıl-matıl çerşenbe, Ayna tekin behtim açıl çerşenbe." * 32 Yumurtanı göyçek güllü boyardıg Çakgışdırıp sınanların soyardıg Oynamagdan birce meğer doyardıg? �li mene yaşıl aşıg vererdi Irza mene novruzgülü dererdi. 33 Novruz Eli hermende vel sürerdi Gahdan yenip küleşlerin kürerdi Dağdan da bır çoban iti hürerdi Onda gör,dün ulag ayag sahladı Dağa bahıp gulagların şahladı. 34 Ahşam başı nahır ılan gelende Godugları çekip vurardıg bende Nahır keçip gedip yetende kende Heyvanları çılpag minip govardıg Söz çıhsaydı sine gerip sovardıg. *

I�I


35 Yaz gecesi çayda sular şarıldar Daş-gayalar selde aşıp .harıldar Garanlıg9a gurdun gözü parıldar itler gördün, gurdu seçip ulaşdı Gurd da gördün, gal.hıp gedikden aşdı. 36 Gış gecesi tövlelerin otağı Ketlilerin oturağı, yatağı Bu.handa yanar otun yanağı Şebçeresi, girdekanı, iydesi Kende basar gülüp-danışmag sesi. 37 Şüca .haloğlunun Baki sövgeti Damda guran samavan, söhbeti Yadımdadır, şesli ğeddi-gameti Cünemmegin toyu döndü yas oldu Nenegız'ın be.ht aynası kas oldu. * 38 Heyderlıaba, Nenegız'ın gözleri Re.hşende'nin şirin şirin sözleri Türki dedim o.husunlar özleri Bilsinler ki adam geder ad galar Yahşı-pisden ağızda bir dad galar. * . 39 Yaz gabağı gün güneyi dövende Kend uşağı gar güllesin sevende Kürekçiler dağda kürek züvende Menim ruhum eyle bilin ordadır Kehlik kimin batıp galıp, gardadır. * 40 Garı nene uzadanda işini Gün bulutda eyirerdi teşini Gurd gocalıp çekdirende dişini Sürü gal.hıp dolayıdan aşardı Baydalann sütü aşıp daşardı. *

142


41 Hecce Sultan emme, dişin gısardı Molla Bağır emoğlu tez mısardı Tendir yanıp tüssü övü basardı Çaydanımız ersin üste gaynardı Govurgamız sac içinde oynardı. * 42 Bostan pozup getirirdik aşağı Doldururdug övde tahta-tabağı Tendirler�e pişirirdik gabağı üzün yeyip tohumların çıtdardıg Çoh yemekden lap az gala çatdardıg. 43 Verziğan'dan armut satan gelende Uşagların sesi düşerdi kende Biz de bu yandan eşidip bilende Ştlla g atıp bir gışgırıg salardıg Buğda verip armutlardan alardıg. * 44 M irza Tağı'ynan gece getdik çaya Men bahıram selde boğulmuş aya Birden ışıg düşdü o tay bahçaya " Ey vay" dedik "gurddur"; ğeyitdik gaşdıg! Heç bilmedik ne vaht küllükden aşdıg. * 45 Heyderbaba, ağacların ucaldı Amma heyif cavanların gocaldı Tohluların arıglayıp acaldı Kölge döndü, gün batdı, gaş gereldi Gurdun gözü garanlıgda bereldi. 46 Eşitmişem yanır Alla h çırağı Dayir olup mescidizin bulağı Rahat olup kendin evi, uşağı Mensur Han'ın eli-golu var olsun! Harda galsa Allah ona yar olsun !

1 43


47 Heyderbaba, Mol' İbrahim var, ya yoh? Mekteb açar, ohur uşaglar, ya yoh? Hermen, üstü mekteb i bağlar, ya yoh? Menden ahunda yetirersen selam Edebli bir selam-ı ma la-kelam. * 48 Hecce Sultan emme gedip Tebriz'e Amma ne Tebriz ki gelemmir bize Balam durun, goyag gedek emmize Ağa öldü tufağımız dağıldı Goyun olan yad gedüben sağıldı. * 49 Heyderbaba, dünya yalan dünyadır Süleyman'nan, Nuh'dan galan dünyadır Oğul doğan, derde salan dünyadır Her kimsiye her ne verip alıpdır Eflatun'dan bir guru ad galıpdır. 50 Heyderbaba, yar u yoldaş döndüler Bir bir meni çölde goyup çöndüler Çeşmelerim, çıraglarım söndüler Yaman yerde gün döndü, ahşam oldu Dünya mene herabe-yi Şam oldu. 51 Emoğluynan geden gece Gıpçağ'a Ay ki çıhdı atlar geldi oynağa Dırmaşırdıg, dağdan aşırdıg dağa Meşmemi Han, göy atını oynatdı Tüfengini aşırdı, şakgıldatdı. * 52 Heyderbaba, Garagöl'ün deresi Huşgenab'ın yolu, bendi, beresi Orda düşer çil kehliyin feresi Ordan keçer yurdumuzun özüne Biz de keçek yurdumuzun sözüne. *

144


53 Huşgenab'ı yaman güne kim salıp? Seyyidlerden kim gırılıp kim galıp? Amir Gaffar dam-daşını kim alıp? BuJag gine gelip gölü doldurur? Ya guruyup bahçaları soldurur? 54 Amir Gafar seyyidlerin tacıydı Şahlar şikar etmesi geygacıydı Merde şirin, namerde çoh acıydı Mezlumların hakgı üste eserdi Zalimleri gılış tekin keserdi. * 55 Mir Mustafa dayı, uca boy baha ijeykelli, sakgallı Tolustoy baba Eylerdi yas meclisini toy baba Huşgenab'ın abırısı, erdemi Mescidlerin, meclislerin görkemi. * 56 Mecdüssadat gülerdi bağlar kimi Guruldardı bulutlu dağlar kimi Söz ağzında erirdi yağlar kimi Alnı açıg, yahşı, derin ganardı Yaşıl gözler çırag tekin yanardı. * 57 �enim at a m süfreli bir kişiydi El elinden dutmag onun işiydi Gözellerin ahire galmışıydı Ondan sora dönergeler dönüpler Mehebbetin çıragJarı sönüpler. * 58 Mir Saleh'in delisovlug etmesi Mir Eziz'in şirin şahsey getmesi Mir Memmed'in gurulması, bitmesi İ ndi desek ehvalatdı, nağıldı Keçdi, getdi, itdi, batdı, dağıldı.*

145


59 Mir Ebdül'ün aynada gaş yahması Cövcülerinden gaşının ahması Boylanması, dam-duvardan bahması . Şah Abbas'ın dürbünü yadeş beheyr! H uşgena'b'ın hoş günü, ya deş be,heyr! * 60 Sitar emme, nezikleri yapardı Mir Gadir de her dem birin gapardı Gapıp yeyip dayça tekin çapardı Gülmeliydi onun nezik gappası Emmenin de ersininin şappası. * 61 Heyderbaba, Amir Heyder neyniyür? Yeğin gine samavarı geyniyür Day gocahp alt engiynen çeyniyür Gulag batıp, gözü girip gaşına Yazıg emme hava gelip başına.* 62 Hanım emme Mir Ebdül'ün sözünü Eşidende eyer ağzı-gözünü Melkamıda verer onun özünü Davaların şuhlug ulan gatallar Eti yeyip, başı atıp yatallar. * 63 Fizze hanım Huşgenab'ın gülüydü Amir Yahya emgızının guluydu Ruhsare artist idi, sevgiliydi Seyyid Hüseyn Mir Saleh'i yamsılar Amir Cefer geyretlidir, gan salar. * 64 Seher tezden nahırçılar gelerdi Goyun-guzu dam-bacada melerdi Emme Can'ım/ körpelerin belerdi Tendirlerin gavzanardı tüssüsü Çöreklerin göze] iyi, issisi. ·

146


,

65 Göyerçinler deste galhıp uçallar Gün saçanda gızıl perde açallar Gızıl perde açıp yığıp gaçallar Gün ucalıp artar dağın celalı Tebi'etin cevanlanar cemalı. 66 Heyderbaba, garlı dağlar aşanda Gece kervan yolun azıp çaşanda Men hardasam, Tehran'da, ya Kaşan'da Uzaglardan gözüm seçer onları Hıyal gelip aşıp keçer onları. 67 Bir çıhaydım Damgaya'nın daşına Bir ba.haydım geçmişine, yaşına Bir göreydim neler gelmiş başına Men de onun garlarıylan ağlardım G ış donduran ürekleri dağlardım. * 68 Heyderbaba, gül gonçesi .hendandır Amma heyif, ürek ğezası �andır Zindeganlıg bir garanlıg zındandır Bu zindanın deriçesin açan yo.h Bu darlıgdan bir gurtulup gaçan yo.h. 69 Heyderbaba, göyler bütün duma_n dır Günlerimiz birbirinden yamandır Birbirizden ayrılmayın amandır Ya.hşılığı elimizden alıplar Ya.hşı bizi yaman güne salıplar. 70 Bir soruşun bu gargınmış felekden Ne istiyir bu gurduğu kelekden Deyne geçirt ulduzları elekden Goy tökülsün, bu yer yüzü dağılsın Bu şeytanlıg gurgusu bir yığılsın.

147


71 Bir uçaydım bu çırpınan yelinen Bağlaşaydım dağdan aşan selinen Ağlaşaydım uzag düşen elinen �ir göreydim ayrılığı kim saldı? ülkemizde kim gırılıp kim galdı? 72 Men senin tek dağa saldım nefesi Sen de geyter göylere sal bu sesi Bayguşun da dar olmasın gefesi Burda bir şer darda galıp bağırır Mürüvvetsiz insanları çağır.ır. 73 Heyderbaba, geyret ganın gaynarken Garaguşlar senden gopup galharken O sıldırım daşlarınnan oynarken Gavzan menim himmetimi arda gör Ordan eyil gametimi darda gör. 74 Heyderbaba, gece durna geçende Koroğlu'nun gözü gara seçende Gırat'ını minip kesip biçende Men de burdan tez metlebe çatmaram Eyvaz gelip çatmayıncan yatmaram. * 75 Heyderbaba, merd oğullar doğginen Namerdlerin burunların oğginen Gediklere.le gurdları dut boğginen Goy guzular ayın-şayın odasın Goyunların guyrugların gatlasın. 76 Heyderbaba, senin göylün şad _olsun Dünya varken ağzın dolu dad olsun Senden keçen tanış olsun, yad olsun Deyne menim şa'ir oğlum Şehriyar Bir ömürdür gem üstüne gem galar.

148

1954


HEYDERBABA'YA SELAM 2. BÖLÜM

1 Heyderbaba, geldim seni yohlıyam Şir de yatanı gucağında yuhlıyam Omrü govam, helke bunda hahlıyam Uşaglığa deyem, bize gelsin bir Aydın günler ağlar yüze gülsün bir. 2 Heyderbaba, çekdin meni getirdin Yurdumuza-yuvamıza yetirdi Yusufuvu uşag iken itirdin Goca Ye'gub itmişsem de tapıpsan Govalayıp gurd ağzından gapıpsan. 3 Gedenlerin yeri burda görünür Hanım nenem ağ kefenin bürünür Dalımcadır, hara gedem sürünür Bala geldin? Niye beyle gej geldin? Sebr'im sennen güleşdi, sen güj geldin 4 Men gördüyüm karvan çatıp köçüpdü Ayrılığın şerbetini içipdi Omrümüzün köçü hurdan keçipdi Keçip, gedip, geder-gelmez yollara Tozu gonup bu daşlara, kollara. 5 Burda şirin ha tireler yatıplar Daşlar ılan başı başa çatıplar Aşnalığın daşın birden atıplar Men bahanda gavzanıllar, bahıllar Bir de yatıp yandırıllar, yahıllar.

1 49


6

9-ebilemiz burda gurup ocağı

indi olmuş gurd-guşların yatağı Gün batanda söner bütün çırağı ye beldetin leyse leha enisü Illel yeafirü ve illel isü. 7 Zaman keçir, üfüglerde toz gahr Karvan kimi uzaglarda toz salır Duman gelir, ürekleri çulgayır Yürek' deyir: Zaman keçme, aman dur Keçenlerde gözüm var, bir dayan, dur. 8 Ruzigarın deyirmanı fırlanır Mehlug onun dişlerine tullanır Bah ki beşer, gene nece allanır I:Iemişelik şadhg umur özüne Gehri görür, toz gondurmur yüzüne. 9 Köhnelerin sür-sümüyü dartılıp Gurq.ılanın çul-çuhası yırtılıp Mol'lbrahim lap eriyip, gurtulup Şeyhelislem sehman galıp gıbragdır Novruz Eli gaçag keçip, goçagdır. ] ()

Ahılların yetmiş kefen çürüdüp Cahılların dünya gemi kiridüp Gız-gelinler et-canların eridüp Rehşende'nin neve dutur elini Nenegız'ın kürekeni, gelini. 11 Çoh şükrü var, gine gelduh, görüşdu.h !tenlerden, bitenlerden soruşduh Küsmüşdu.h da Alla h goysa barışduh Şir de görüş gismet ola olmıya Omürlerde fürset ola, olmıya.

150


12 Burda hıyal meydanları genişdi Dağlar-daşlar bütün menle tanışdı Görcek meni Heyderbaba danışdı Bu ne sesdir, sen aleme salıpsan Gel bir görek, özün harda galıpsan? 13

Kecaveyle bu çaydan çoh keçmişik Bu çeşmeden serin sular içmişik Bu yoncalıglarda ekip-biçmişik Çepişleri gıdıglıyan günlerim Çepiş kimi oynaglıyan günlerim. 14 B u hermende "aradan hır'' oynardıg Cumalaşıp garışga tek gaynardıg Yavaş yavaş bahçalara ağnardıg Ağaşlardan çeling ağac keserdik Gorugçunun gorhusundan eserdik. 15 Bu tövlede sarı inek doğardı Hanım nenem inekleri sağardı Ana iysi dam-divardan yağardı Men buzoyu gucaglardım gaşmasın Deyerdi bah, bayda dolsun daşmasın. 16 Bu damlarda çohlu cızıg atmışam Uşagların aşıgların utmuşam Gurguşumlu sakga alıp satmışam yşag nece heç zadınan şad olar? indi bizim gemi dutmur dünyalar. 17 Mekteb galır, uşaglar ders alıllar Hey yazıllar, hey pozullar, yalıll a r Mol'Ibrahim özü evi galıllar Amma bizim yoldaşlardan galan yoh Bunlardan bir bizi �da salan yoh. \

1 51

. .


18 Bir vahtında bu mekteb pergar idi Bir Müseyyib, bir Memdesen var idi Biri helfe, biri verzişkar idi A.hud bizle oynamağa gederdi Ozü bize oynamag örgederdi. 19 Dedim balam, o Memdesen nolupdu? Me'lum oldu, tifil bala ölüpdü Ne var, ne var, burnundan gan gelüpdü Bir yel esir, bahırsan Memdesen yoh Bu ketde bir burun gam kesen yoh. 20 Dedim deyin, Müseyyib'e ne geldi? Gulam gördüm ağlar göz ile güldü Dedi: O da bahalıg düşdü, öldü Dedim yazıg, bizle hasil bölenler Bilmeyende aclarından ölenler. 21 Bu mektebde şe'rin şehdin dadmışam Ahundun ağzından gapıp udmuşam Gahdan da bir ahundu aUadmışam Başım ağrır deyip gaçıp getmişem Bahçalarda gedip gözden itmişem. 22 Azad olanda mektehden çıhardıg Hücum verip hiribirin sıhardıg Yolda her ne geldi vurup yıhardıg Uşag deme, ipin gırmış dana de Bir dana da deme, etli dana de. 23 Melik Niyaz itgin gedip, yoh olup Emir Aslan sekte ile yıhılup Here gaçıp bir derede sıhılup Çörek gemi çıhıp halgın ayina Herkes galıp öz canının hayına.

152


24 Ketdi yazıg çırag tapınır yandıra Görüm sizin bergiz galsın andıra Kim bu sözü erbablara gandıra Nedir ahır bu milletin günahı? Dutsun sizi görüm mezlumlar ahı. 25 Her ne alır baha verir giymeti Ucuz feget ekinçinin zehmeti Bitenden artıg biçenin ücreti Kend uşağı gedir yolda işliye Orda helke gendi tapıp dişliye. 26 J5etdi gelin kimi dünyanı bezer Ç)z övreti yamag yamağa düzer Iyne b�zer halgı, özü lüt gezer indi de var çerşabları, albagdır Uşagların gıc-paçası çılpagdır. 27 Bu bahçada aş teresi ekerdik Hey su açıp kerdiye göz tikerdik Çıhmag hemin derip aşa tökerdik Fıngılışlar gaşıglardan aslanır Yağlı desem guru ağzın ıslanır. 28 Bu döşlerde guzuları yayardıg Ahmasınlar ulduz tekin sayardıg Guşgovanı çekip daşa dayardıg Guşgovan da ele bil ki, gabandır Gurd uzagdan deyer bes ki, çobandır. 29 Hanım nenem nahoş olan il idi Gış var iken külek idi, yel idi Gış da çıhdı yağış idi, sel idi Yük-yapını hey çatırduh ki, gedah Sel çımhırıp mecbur iduh gayıdah.

153


30 Neysan düşdü, biz ae· düşciük yağışa Kim bacara seller ile boğuşa Hey deyirdik belke yağış yığışa �alakişi, faytonçumuz gelmişdi lmamiye gehvesinde galmışdı. 31 Bu zemide gedip gözden iterdik Tongal gurup sütülleri üterdik Deyip-e:ülmek muradına yeterdik El de gülsün, muradına yetişsin Yüreklerin yaraları bitişsin. 32 Halvarçılar burda .halvar daşırdı Bu küllükden ulaglar dırmaşırdı , Seller kimi ne'met aşıp-daşırdı Her iş deyeydin her kime görerdi Can dermanı istiyeydin vererdi. 33 İ ndi beşer ac gurd tekin udu.hup Çömbelenti göz gıcırdıp duru.hup Ba.hıllar ki görsünler kım sını.hup ·Tökülsünler onun leşin yırtsınlar Here bir diş ensesinden gırtsınlar. 34 Heyderbaba, sende defineler var Dağlar vedi'esi, hezineler var Amma sene benzer de sineler var Bu sineler dağlar ile danışur Dağlar kimi göyler ile gonuşur. 35 Gör hardan men sene saldım nefesi? Dedim ğeyter sal aleme bu sesi Sen de ya.hşı Simurg etdin megesi Sanki ganad verdin yele, nesime Her terefden ses verdiler sesime.

154


36 Heyderbab�. seni \!eten bilmişdim Yeten deyip baş götürüp gelmişdiriı Seni görüp göz yaşımı si!mişdim Halbuki, lap gemli gürbet sendeymiş Gara zindan, acı şerbet sendeymiş. 37 Kim galdı ki bize buğun burmadı Atdan atdan bize kelek gurmadı Bir merd oğul bize havar durmadı Şeytanları gucc..glayıp gezdiz siz insanları ayaglayıp ezdiz siz. ' 38 Duvar ucaldı, gün bize düşmedi , Zindan garaldı, göz gözü seşmedi Gündüz gözü menim lampam geşmedi Sel de basdı emmiz dolup göl oldu Çoh yazığın evi çönüp çöl oldu. 39 Evvel başı menden istiğbal etdiz Şandan çönüp işimde ihlal etdiz Oz zen,nizce üstadı iğfal etdiz Eybi yohdur, keçer geder, ömürdür Gış da çıhar, yüzü gara kömürdür. , 40 Menim yolum mehebbet caddesiydi Son sözlerim Hakgın iradesiydi . Mehebbetin risalet ve'desiydi Yohsa mende bir kes ile gerez yoh Siyaset adlı mende bir merez yoh. 41 Hag ne deyir? Küfre garşı getmeyiz Nurdan çıhıp zulmat içre itmeyiz Fırıldağa fırfıra tek bitmeyiz Gördüz de ki olmadı k"üfrün dibi Pul da verse almağa tikmiş cibi.

1 55


42 Şeytan bizim giblemizi çönderip AJlah deyen yoldan bizi dönderip ilanlı çeşmeye bizi gönderip Minnet goyur ki, arhıvız nehr olup Biz görürük, sular bize zehr olup. 43 Heyderbaba, gileylikden ne çıhar? Zülmün evin sebr ü tehemmül yıhar Derviş olan sebrin elin berk sıhar Gel gayıdag çıhag Ağadüzü'ne Keçek gine mehebbetin sözüne. · 44 Deyne uşag birbiriyle saz olsun Belke bu gış bir de çönüp yaz olsun Çay-çemenler ördek olsun, gaz olsun Biz de bahıp ferehlenip bir uçag Sınıg-salhag ganadları bir açag. 45 Bu bahçadan alçalan dererdik Gış adına çıhıp damda sererdik Hey de çıhıp yalandan çöndererdik Gış zumarın yayda yeyip doyardıg Bir küllü de minnet halga goyardıg. 46 Evler galır, ev sahibi yoh ÖZÜ Ocagların ancag işıldır közü Gedenlerin az çoh galıpdır sözü , Bizden de bir söz galacag, ay aman! Kimler bizden söz salacag, ay aman! 47 Bizden sora kürsülerin tovunda Kendin nağıllarında, söz-sovunda Garnenenin çahmağında govunda f!eyderbaba, özün gatar sözlere Işgi kimi humar verer gözlere. �

1 56


48 Aşıg deyer bir nazlı yar var ımış Eşginden odlanıp yanar var ımış Bir sazlı-sözlü Şehriyar var ımış Odldr sönüp onun odu sönmeyip Felek çönüp onun çerhi çönmeyip. 49 Heyderbaba, alçagların köşğ olsun Bizden sora galanlara, eşğ olsun Geçmişlerin gelenlere meşg olsun Ovladımız mezhebini danmasın Her içi boş sözlere aldanmasın.

1 964


AZADLIG GUŞU VARLIG1 Her çend gutulmag hele yoh darlığımızdan Amma bir azadlıg doğulup varlığımızdan. 2

Varlıg ne bizim tekçe azadlıg guşumuzdur Bir müjde de verm�ş bize hemkarlığımızdan,

3

Şeh.-beh, ne şirin dilli, bu cennet guşu tuti Gendin alıp ilham ile dindarlığımızdan.

4

Dil açmada karlıg da geder, korluğumuz da Çün lallığımız doğmuş idi karlığımızdan.

5

Düşmen bizi elbir göre, teslim olur naçar Teslim olurug düşmene naçarlığımızdan.

6

Her ingilabın vur-yıhı son bennalıg ister Destur gerek almag daha me'marhğımızdan.

1. Alerbaycan edebiyatına büyük maddi manevi yardımları olan Dr. Cevat He­ yet 1358 (1979)'da Tahran'da Varlık dergisini yayınlamaya başladı. Herkesin kabul ettiği gibi Cevat Heyeı ve Varlık, Güney Azerbaycan'da edebiyatın gelişmesinde ile­ ri derecede rolleri bulunan birbiriyle aynılaşmış iki isimdir. Varlık. kısa zamanda kitlelerce benimsendi ve takdire şayan bir gelişme gös­ terdi. Dergi Şehriyar'ın eline ulaşınca o Cevat Heyet'e bir mektup yazıp dedi ki: "Bu dergiyi yaymakla iftihar ediyorum. Eğer bir masrafı varsa beni de ortak edin. Her ne kadarsa takdim ederim. Çünkü ben özüm ü Varlık ailesinden sayıyo­ rum. İnanın ki fazla da param yoktur. Aldığım aylık ancak beni geçindiriyor... " Şehriyar'ın eline, diline olan bağlılığı ona Varlık dergisi hakkındaki bu şiiri yazdırmıştır. 8 beyitten oluşan şiir gazel tarzındadır. Yazılış tarihi 15 Hordad 1358 (Haziran 1979)'dur. Şiir Güneydeki neşirlerde (KETŞ, Şeyda ve Varlık -Hordad 1358 21 Mayıs-20 Haziran 1979, Sayı 2- ile Kuzeydeki neşirlerde (Aman Aynlıg) tynı uzunluktadır. Türkiye'de Azerbaycan dergisinin 266. sayısında yayımlanmıştır.

158


7

Huşyar alasız, düşmeni meğlub edeceksiz Düşmenlerimiz gorhuru huşyarhğımızdan.

8

Birlik yaradın,söz bir ola biz kişilerde Yohluglarımız bitdirecek varlığımızdan. Tebriz, 15 Hordad 1 358 (Haziran 1 979)

(

159


GÖZÜM AYDIN1 1

Gözüm aydın, görürem sevgili gardaşlarımı Basmışam bağrıma öz doğma garındaşlarımı.

2

Açmışam golları halgımla üzük halgası tek Salmışam halgaya gıymetli üzük gaşlarımı.

3

Feleyin çerhini sındırmışam ewel daşda Eteyimde hele de sahlamışam daşlarımı.

4

Açmışam gemimizin bağlı galan yollarını. Tapmışam yüz sene gurbetdeki yoldaşlarımı.

5

Bu Süleymandı yanımda, göresen men inanını? Gah açıp, gah gıyıram gözlerimi, gaşlarımı.

6

Yığışın şenlik edek gemimizin bayramıdır Sil gözümden bu yüz ilden beri göz yaşlarımı.

7

Yüz yaşim olsa da olsun, yoh üzünde gırışım Cevanam, kim ne bilir gizledirem yaşlarımı.

8

Goçu-gurbanlarımı kesdi veten oynaşımız Gamını heyrat ederken yedi bozbaşlarımı.

9

Ana oynaşını geyret gözü görse kor olur. Men ne gözle göre billem veten oynaşlarımı.

1 0 . Gedelim Gafgaz uşaglarını teclil edelim. Şehriyar'ım, dara sakgallarımı, saşlarımı. 1. Şehriyar b u ve bundan sonraki Gafgazlı Gardaşlar İle Görüş şiirinde ger­ çekte hiç bir zaman gidemediği Kuzey Azcrbaycan'a seyahat ettiğini hayal etmekte­ dir.

Şiir KETŞ'te mevcuttur.

160


GAFGAZLI GARDAŞLAR İLE GÖRÜŞ1 l Ey sefasın unudmayan Gafgaz yelmişem zövg alam maragından Geyreti coşgun olmayan ne bilir Ki neler çekmişem firagından. 2 4)oy-gelim bir guca�aşıp öpüşek 'Bir çekek rüzg<lr elirıcıen dad Tanrı'nın şükr edek C"l'lalına ki Bu gederlikce olmuşug azad. 3 Ohurug biz sizin teraneleri Yadigar örriürlerden, illerden Baki'nin söz-sovu hekayeleri Düşmez iller durunca dillerden. 4 Sazımın gemli simlerinde menim Baki'nin başga bir teranesi var Sinemin dar harabesinde derin Bu cevahirle İin hezanesi var. 5 Men sizin şanlı gehramanlarızı Sözlerimde hemişe yad ederem '.?ülme garşı gılınc sözüm kesgin Gehramanlar kimi cihad . ederem. 6 Sen kimi gardaş öz .garındaşını Atmayıp, özge kimse dutmayacag Goca Tebriz de yüz min il keçse Baki gardaşların unudmayacag. 1. KETŞ'ten alınmıştır.

161


7 Gün o gündür ki Hag yolun düzler Onda biz de düzü düze goşarıg Ayıranmaz o gün bizi şemşir Ebedi vesi üçün gucaglaşarıg. 8 Rahim'in, Rüstem'in elini sı.b.mag Mene dünya boyunca izzeti var Gocalıgda bu izzeti tapmag Bir cavanlıg gederce lezzeti var. 9 Dilimiz, ganımız bir oldugda Gırmag olmaz bu ehd ü peymanı Halg ile ehdi möhkem etmagda Boşlıya bilmerik bu imanı. 10 Gelmişik doğma yurdumuz Baki'ye Goy bu tarih de iftihar olsun Şehriyar'dan da bu ufuglarda Bu sınıg neğme yadigar olsun.

Hı2


MEMMED RAHİM'E (BİRİNCİ) CAVAB1 (RAHİM BEYE MEKTUB)

1 Ağ göyerçin, ağ �anadın açarsan Dam-divardan bır govzanıp uçarsan Ulduzl.� nıp Baki deye gaça r sa n Opüşleri Rahim beye sc:persen Gardaşımın bal dodağın öpersen. 2 Deyne: Gardaş mektub geldi yetişdi Sevincimiz galhıp gemle atışdı Atışdıgca yaralarım bitişdi Gara bahtın· yene üzü ağ olsun Yar da bizden yad eyleyip sağ olsun. 3 Heç kimseye bele sovgat gelmeyip Heç bir üze bele bir gül gülmeyip Göz yaşımı anam bile silmeyip Bele meyve görmez bizim ganalar Gocalmasın sizi doğan analar. l. Bir gün Dehruz Dövlctabadi isimli bir genç Şehriyar'la görüşüp ona Kuzeyli bir şairin şiirini takdim eder. Du şair :'vtemmed Rahim"di ve Şehriyar"dan şiirine ce­ vap verilmesini istirham ediyordu. Şehriyar Rahim'in şiirini okurken hislenir, şairlik kudreti coşar. Şiire cevap ya­ zıp Bakü"ye gönderir. Şehriyann cevap-şiiri Rahim"in şöhretinin daha da artmasına sebep olur. Manzume AA"da (Memmed Rahim'e Cavab adıyla), KETŞ ve YŞ-ŞADE-4'te (Memmed Rahim Hazretlerine Cavab adıyla) neşredilmiştir. Şiir 30 beşlikten ibaret olmasına rağmen 28 ve '19. beşlikler YŞ-ŞADE-4"te ve KF:fŞ'te yoktur. M. Ferza­ ne"nin Şehriyar ve Heyderbaba'sında da yayımlanmıştır. Şiirin Tü rkiye'de ilk neşri Yavuz Akpınar tarafından yapılmıştır. Ocak dergisi­ nin 1972 tarihli 3. sayısında yer alan bu neşir Memmed Rahim'e Mektub başlığını ta­ şımaktadır. Ü lkemizdeki ikinci neşri ise Azerbaycan dergisinin 1988 tarihli 266. sayı­ sında yer almıştır. Yazılış tarihi 1346 senesinin Azer avıdır ( � 1 Ka�ını- 20 Aralık 1967). ım


4 Baki'den çoh sovgat gelip Tebriz'e Sahig zaman biz çoh gelirdik size Siz de nolaydı bir geleydiz bize Ayrıhg daşını birden ataydıg Canı cana, mala mala gataydıg. 5 Uca dağlar birbirlerin göreller Görüşlerin bahışla göndereller Saba ile peyam alıp vereller Şa'ir olar birbirini görmesin? Saz-söz ile peyam alıp vermesin? 6 Gurban olum men o şirin dillere Uzag düşdük, hesret galdıg ellere Seher-ahşam yalvarıram yellere Gardaşıma menden selam yetirsin Ondan da bir heber-eser getirsin. 7. O taydadır Şeki, Şirvan, Garabağ Bu taydadır Meşgin, Eher, Garadağ Birbirlerin Araz'dan almış sorağ Araz bizi ayırmadan dağlayıp Son özü de gece gündüz ağlayıp. 8 Bu tegsimat bundan artıg olanmaz Atom esri ihtilaflar galanmaz Bir gaf)Un olmasa dünya dolanmaz indi dünya yüz de desen sağ-soldur Muşek üçün iki saatlıg yoldur. 9 İ nsanlarıg, insanlığı haşlayın Bir milletik, birleşmeye başlayın Bu han-hanlıg hökümetin başlayın Bugün gerek beşer olsun bir millet Bir mille tte olar mı yüz hökümet? ·

164


10 Bizler ki lap bir dil, bir gan gardaşıg Gardaş galsın insanlarıg, yoldaşıg Ayaglara pis sarışıp sarmaşıg Pasport ile deyir getsen sözüm yoh Pasport deyir: Adım vardır, özüm yoh. 11 Hardan gelim, resmilikde de'vet yoh Olsa da men gocalmışam ğüwet yoh Uşaglıyam, ayrılmağa taget yoh I.rıdilikde oldug ürek gonağı Urek olsun gonağının yatağı. ·12 "Köşki balabanlar Araz'a bahar" "Araz suyu henüz gözlerden ahar" El nisgµi pis yandırar, pis yahar Gem var iken gardaş deyip gaynardıg "Yoldaş meni gurd apardı" oynardıg. 13 Araz deyir: Ulduz kimi aharam Göz altından sağa sola baharam G eherlenip ildırım tek şaharam Kesmeliyem iki gardaş arasın Ağladıram bağlamadan yarasın. 14 Neçün bizden resmi de'vet etmirsiz? Gonşulugda artıg gelip getmirsiz? Yadımız tek dadımıza yetmirsiz? Sizin eliz bizden artıg açıgdır Menim ağzım açılmadan uçugdur. 15 İ ndi bizim dövletler de yanlaşır Getbeget de çetinler asanlaşır Sülhün yeli esmeye sehmanlaşır Biz de horuz vezifesin banlıyag Son görüşmek sehmini sehmanlıyag.

165


16 Savalan'a selamını yetirdim Ondan sene ilham alıp getirdim Bir neçesin yolda salıp itirdim Ağır hümmet, gan giymeti, sedaget Galsın hele yohdur dilimde taget. 17 Qfüg!ere rö'ya rengin yahıram Eynalı'dan, Erk üstünden bahıram Timsalivi dağlar üste tahıram Sen de hüner atın minip çaparsan Dumanlı dağlarda meni taparsan. 18 Harda çatdıg göy çeşmenin başına Bulağotu vesme çekmiş gaşına Eylen yere, bir dirseklen daŞına Duman keçsin göz yaşını sonda gör Gardaşının sefasını onda gör. 19 Ço.b. "Baki'den fanar gelir" ohurdug Son "Oduma yanar gelir" ohurdug Gör "�aşıma neler gelir" ohurdug indi duydum onda gelirmiş fanar Son geleceymiş oduma bir yanar. 20 Eşg ehlisen yahşı meni ganarsan Çoh kipleme, od dutup odlanarsan Gözler yağış yağdırmasa yanarsan Menim gaynar çeşme kimi gözüm var Odur mende her cür oda dözüm var. 21 Beyle ki sen algışlayırsan meni Gedenlere nisgil edim goy seni Dur, ey gülün hezan olan hermeni ! Gör bizim d e derdimizi ganan var Bizlere de bir ürekden yanan var.

1 66


22 Yahınlarım goydu meni gıragda Yananlarım galdı menden uzagda El yay!agda, özüm galdı gışlagda I�irdiler'hidmetimin emeyin Gedrin bilin, el-arhanın kömeyin. 23 Temeddünün gözü görüm kor olsun Ağzındaki şirin şerbet şor olsun Bal da yese zeher olsun, çor olsun Ağzımızın dadın gapıp apardı Urekleri çekip kökden gopardı. 24 Gah Ereb'i, gah Ecem'i kişlesin Hey bu onu, hey o bunu dişlesin Erbab!arın kerhanası işlesin indi dehi milletler de ayılıp Ağızların dişleri de,sayılıp. 25 Biz milletler çoh gangallar biçmişik Acı acı işgileri içmişik Amm� dehi bürküleri keçmişik indi nisbet, üfüğ açıp, ışıgdır Menimse de gible semtim açıgdır. 26 Getbeget de dünya artıg ayılır Gizlin galmır ses-sedalar yayılır Sayılmayan kimseler de sayılır Meni-seni az-çoh tehvil alan var Senin kimi meni yada salan var. 27 Temeddünün ganunları gohuyup Dehi hamı onun elin ohuyup Serhedleri toratan tek tohuyup Salıp halgı kor guş kimi gefese Sinelerde yer galmayıp nefese.

( (ı 7


28 Ba.b. Hezer'e henüz gemi derin gör Çhş çı.b.mayıp irüzgarı serin gör Ilkbah�rın ancag sözün şirin gör l}mid pilav pişse gözel bir şeydir Umid ki var, demek yemekden yeydir. 29 Bir va.b.t olar bu sözler de sovuşu Beşer hamı gardaş kimi govuşu Onda biz de gal.b.ızarıg çavuşu ?-iyarete geUik sizin ellere lndilikde goy yalvarag yellere. 30 Heyderbaha üz Baki'ye çönderir Hey gül derir, bağlır size gönderir Sözlerizi hey enderir, dönderir Senle Süleyman Rüstem'i yad edir Bu şiveyle Şehriyar'ı şad edir. Tebriz, Azer 1346 (2 1 Kasım-20 Aralık 1967)

168


MEMMED RAHİM'E İKİNCİ CAVAB1 1

İ gitler yurdu Ga_fgaz'ım, sene menden selam olsun Senin eşginden Iran'da henüz sebri talan vardır.

2

Anam Tebriz mene gehvarede söylerdi: Yavrum bil! Senin galmış o tayda, hallı-telli bir halan vardır. 2

3

Bu dünyada oğul, eşğ ehline küfr ehli düşmandır Bir Allah can vererse, min de bizden can alan vardır.

4

Onu bizden ayırdı rüzgarın saz-ı nasazı Onunçun sızlaram, her yerde görsem saz çalan vardır.

5

Araz düşman elinde bir gılıc tek ortanı kesdi Onun övladı varsa bil, seni yada salan vardır.

6

Meni başdan çıharmagçın, yaramazlar da söylerdi Söze çoh etibar etme ki düz vardır, yalan vardır.

7

Boy atdım, ahtarıp tapdım, ne hasil getmeye gördüm Aramızda yolu hağlı, garanlıg bir dalan vardır.

1. Memmed Rahim"in Şehriyar'a manzum bir mektup gönderdiğini, Şehri­ . yar"ın da buna uzun bir cevap verdiğini önceki sayfalarda görmüştük. Rahim, Şehriyar'a bir mektup daha gönderir. O, bu manzum mektubunda Şehriyar'la görüşme arLusunu belirtiyor, onu ikinci Savalan olarak adlandırıyor, Ba­ kü'ye geldiğinde ayaklarına kurbanlar kesip, yollarına güller dizeceğini söylüyordu. Rahim'in bu arzuları yerine gelmedi. Ne Şehriyar Bakü"ye gidebildi, ne de Ra­ him yaşayıp Şehriyar'ı görebildi. Memmed Rahim'in şiiri kıtalar halinde ve hece vezniyle yazılmıştır. Gardaşım Şehriyar'a İ kinci Mektub adını taşıyan şiirin tamamı 15 kıtadır. Şehriyar Rahim'e Memmed Rahim'e İ kinci CaV"db şiiriyle cevap vermiştir. Şiir 1 1 beyittir ve Şeyda neşirleriyle KETŞ'te mevcuttur. 2. Şehriyar'ın "o tayda" (Kuzeyde) kalan teyzesine işarettir.

1 69


I{

Bizi küfr ehli isterse, yükün çatmag içün ister Bize bunlardan artıg galsa, bir yırtıg palan vardır.

9 O gün ki Rahim'in mektubu geldi çatdı, bahdım ki Anam ganıyle gelbi çırpınanlardan galan vardır. 1O

Daha Heyderbaba'nın ne'resin gaytarmad<ın gördüm O tayda sinelerde sanki minler Sava lım vardır.

l L Ürek ,e;anıyle men de yazdım ey nazlı anam Gafgaz Senin de Şehriyar'ın tek hu tayda bir balan vardır.

--

-

·- �

i 70


EL BULBÜLÜ1 1 El bülbülü sen menim öz balamsan Yaman günde hasarımsan, gal'amsan Bir Allah'a sen de men tek gulamsan Ondan sora heç bir kesden azın yoh Naz balasan, bir kese de nazın yoh. 2 Kend uşağı cumalaşdıg, çoh udug Tendir aşın içmiş idik, toh udug Sözleri_vi kelme kelme ohudug Gem sazının yene simin bağladıg Bir ohudug, bir çaldıg, bir ağladıg. 3 Nisgilli sözlerin meni otdadı Ağrın alım, menim bağrım çatdadı Arzını bu dağ-daşı gatıp gatdadı Geldim �enin başın goydum diz üste Naz bahtını öpdüm goydum göz üste. 4 Gedenlefden dedik yandıg, yahıldıg Dedik rl,ece durmuş udug, yıhıldıg Sıhıntılar ç�kdik, yaman sıhıldıg Dedik arıma hanlar gemi yekeydi Senden sarı ürekler bir tikeydi. �

ı. J] Bülbülü şair Mir Ebulfez Hüseyni'nin -ki mahlası Hasret'tir -Şehriyar'a yazdığı bir şiire cevap olarak yazılmıştır. Hüseyni'nin babası Emir Aslan, adlı sanlı bir kişi olup Şehriyar'ın dostların­ dandı. Bir gün Hüseyni Şehriyar'a bir mektup ve şiir gönderir. Şehriyar bunları oku­ yunca şairi tanır ve eski günleri yad eder. Bu anılar onda öyle bir tesir meydana geti­ rir ki şair yıllarca geriye döner, Hüseyni'nin babası Emir Aslan'la olan konuşmaları­ nı. sohbetlerini hatırlar ve Hüseyni'ye bir cevap yazar. Bu cevap El Bülbülü şiiridir. El Bülbülü Sirus Kameri'nin Şehriyar'dan Töhfe isimli kitapçığında, KEfŞ'de ve YŞ-ŞADE-4'te yayımlanmıştır. 25 beşlikten oluşan şiir Behmen 1348 (21 Ocak-20 Şubaı 1970)'te yazılmıştır. Türkiye'de Yusuf Gedikli tarafından Türk Edebiyatı'nın Kasım 1988 tarihli, 181. sayısında neşredilmiştir. 171


5 Nenegız emgızı dedi: Can bala Anan seni görmedi heyvan bala Hesret galdı sene Emirhan bala Deme senin başsağlığın unutdug Emirhan'a biz tezeden yas dutdug. 6 Heç datıhma sen menzile çatıpsan Maşın alıp at-gatırı satıpsan .,, Gargaları, gar-gamışı atıpsan Bülbül olup gonupsan güller üste Güller kimi dayan sünbüller üste. 7 Siz ğedimden adlı-sanlı hanlarsız Her biri min cana deyen canlarsız Sirr-i heyatı ohuyup anlarsız Bilirsiz ki dünya gazov-gederdir Gazov-geder gemin yemek hederdir. 8 püoya bu şahdır, bu geda ganmıyup Indiye tek bir kese aldanmıyup Heç bir çırag sübhe geder yanmıyup Şaş altımız gah alçagdır, gah uca Olüm bahmır cavandır bu, ya goca. 9 Senin atan bir şuh, zerif kişiydi \ Halgı ayıg salmag onun işiydi Şuhlugları ağızlar kişmişiydi Hamı onu hesret ilen yad edir Ezizleyip rehmet ilen şad edir. 10 Melik Niyaz hanzadalar başıydı . At belinde üzüklerin gaşıydı Efsane. tek periler oynaşıydı Qem gününde bir kendi mat edipdi Geyrete bah, baş götürüp gedipdi.

172


11 Kamil özünsen ki kamal ehlisen Şe'rin nişan verir ki hal ehlisen ince, zerif, zövğ ve hıyal ehlisen Günden güne hünerde çağlaşarsan 1 Bir gün olar Sabir'le bağlaşarsan. 12 Yaman günler geçip gedip itendir • ·Bir yahşılıg muradına yetendir O tay, bu tay ferği yohdur, vetendir Orda hurdan yüz il sen'et gabagdır Ket gördüyün heman tahta-tabagdır. 13 Ora bizim gızıl Ka'be Baki'dir Şanlı Bakiçiler hak-i pakidir ince sen'etlerin ab u hakidir Orda h�iner me'denler tek gazılıp Meşdi lbad, Arşın Malçı yazılıp. 14 Cahıllıgda tora düşen çoh olar Gış yalımlar tor atanlar yoh olar Mezlumların ahı bir gün oh olar Zülmün deyer üreyinin başına Avçı goyar baş yeherin gaşına. 15 Yazıg cavan şeytanı görcek çaşar Yoldan çıhıp buludlu dağlar aşar Hakgı tapan Hizr olur minler yaşar Ne yahşıdır Allah sözün inanmag BP.lalara sebr eyleyip dayanmag. 16 İgit gürbet çekmemişken ayılmaz Şöhreti dünyanı dutup yayılmaz Enişd�-yohuşda esgik sayılmaz Igit bir vaht gansızlara gan verer Bjr vaht özü gansızlıgdan can verer.

1 73


17 Men de iller uzag düşdüm elimden Ata öldü, felek vurdu belimden İndi dü�mez ata adı dilimden Beli oğul ! Bizler ham ı hemderdik Güller ekdik amma tikanlar derdik. 18 Bir kese ne ata galar, ne emi Biçilmeye ekilipdir hu zemi Senin kimi oğlu vardır ne gemi Emirhan'ın sönmez dehi ocağı Mekteb imiş senin anan gucağı. 19 Bu dünyada hizden galan bir sesdir Bu kı1 rvanın zengi galırsa besdir Unudsa herkes atasın nakesdir U nudmasan sen atavı yad eyle Ehsan ile onun ruhun şad eyle. 20 Şanlı Rüstem şe'ri gelip çatıpdır lşgi kimi ehvalımı gatıpdır Sanın� teb'im behtim kimi yatıpdır lstemirem gözleri yaşlandırım Gözmelenen yaranı aşlandırım. 21 Yazıp: Ölsem n e halgı zar isterem Ne ğebrim üste gülizar isterem Araz gırağında mezar isterem Açıg goyun gözüm o yarı görsün O sazlı-sözlü Şehriyar'ı görsün. 22 Deyne: Şa'ir sen körpünü keçipsen Ebediyyet garaltısın seçipsen Hizr'e çatıp ab-ı heyat içipsen Senin teb'in Hizr ahtaran çeşmedir Derya kimi mövcü eşme eşmedir.

174


23 Şen ölümün yazısını pozupsan Ustünde bir ebediyyet yazupsan Mezarıvı üreklerde gazupsan Sen kimine bir de dehi ölmek yoh Adamları badam kimi bölmek yoh. 24 İstediyin ürek sözü mendedir Arhayın ol, men de gözüm sendedir Farslar deyir: "Cüyende yabende"dir �ir gün olar bu dağları çaparlar istekliler birbirlerin taparlar. 25 Qnda sen de atı minip çaparsan 9z hakgıvı gurd ağzından gaparsan Itmişleri ahtararsan, taparsan Alnımıza yazıplar ahır vesli Gayıdahm, tapalım ahır esli. Behmen 1 348 (2 1 Ocak-20 Şubat 1 970)

175


DÖVÜNME VE SÖYÜNME1 1 . Bir gerin de gardaşdan uzaglaşmag olurmuş? Gardaş deye bir ömür soraglaşmag olurmuş? Birden de bu gardaşla gucaglaşmag olurmuş? Bunlar bele ki erz eledim, geldi ve oldu Men her ne mahal ferz eledim, geldi ve oldu. l . 1349 (1970- 1971) yılında (Serhengi'de 1350)• merhum Sehend, Ahmet Şems isimli bir arkadaşıyla beraber Tebriz·e gelip Şehriyar"ı Tahran'a götürmek ister. La­ kin Şehriyar bir türlü razı olmaz. Üstadı razı etmek için Şems. yanına Rıza Hama­ ney'i alarak Şehriyar·ın yanına gelir ve ona Rüstem Eli(yev)" in Bakü.den Tahran·aı geldiğini ve şöyle dediğini iletirler: "Getek Şchriyar'ı görüm. ölüm ! " Netkedc Şehriyar Tahran'a gitmeyi kabul eder. Dr. Şems· in arabası i l e yanın­ da hanımı Ezize ve samimi dostu Nik Endiş olduğu halde Tahran·a gider. Tah­ ran 'da Sehend tarafından bir ay m isafir edilirler. Şeh riyar ikinci gün Eli(yev)'le görüşür. Birbirlerini görünce sevinç gözyaşlarıy­ la kucaklaşırlar. Öyle ki hazır bulunanlar bu sahneden duygulanıp, heyecanlanır ve ağlarlar. Eli(yev)'in sempatik simasi ve iç zenginliği Şehriyar•ı meftun eder. Onlar gece­ nin geç vakitlerine kadar sohbet ederler. Eli(yev) Heyderbaba'nın Şurevi (Kuzey) Azerbaycan·da defalarca basıldığından bahseder ve onu Dakü'ye davet eder. Fakat şah rej imi Şehriyar'ın davetnamesini kendisine vermez. Eli(yev) Tahran·dan ayrılırken Şehriyar'dan sesiyle doldurulmuş bir bant ve elyazılarından bir kaç nüshanın kendisiyle birlikte Bakü'ye hediye olarak gönderil­ mesini rica eder. Şehriyar onun bu ricasını kabul eder ve yirmi dakikada Döyünme ve Söyünme şiirini yazıp Bakü'ye yollar. Şiir 13 beşlikten oluşmuştur. Sade dilli, anlamlı bir şiirdir. Şehriyar'ı n bu şiiri yirmi dakikada yazması, kendi deyimiyle "şairlik tabını" (kudretini) gösterir. Yazılış tarihi Şeyda'da 12.9.1350. KETŞ'te ise 12.9. 1349'dur. ikinci tarihin doğ­ ru olma ihtimali daha kuwetlidii'. Bu tarih miladi 21 Kasım-20 Aralık 1970'e tarihi­ nin karşılığıdır. Manzume Kuzeyde AA'da, Güneyde KETŞ'te, Şeyda'da ve Ferzane'nin Şehri­ yar ve 1-Ieyderbaba -Mektublar ve Nazireler- adlı eserinde yayımlanmıştır. Eli(yev)'in Şehriyar'la ilk görüşmesi 1969'dadır. (Bak. Rüstem Eli(yev), "Şeh­ riyar'la Görüşlerim", Varlık, Şehriver 1358 -21 Ağustos-20 Eylül 1979-, Sayı 5, s.47). Bu yüzden yukarıdaki tarihleri şüpheyle karşılamak gerekir. •

176


2 Biz ayrılalı ğerindir gardaşlarımızdan �eşler kimi ayrı düşeli başlarımızdan Uzmüş eli Gafgazlı garınçlaşlarımızda� Gör men ne hal ollam bele dastanı görende Birden de Eliyev kimi aslanı görende. 3 Gardaş! Gözüm ahtarmada goy bir seni tapsın Eşğim tilisim dağları Ferhad kimi çapsın Düşmen var ise emceyini tendire yapsın Hesret galalı hiz size bir gerin yarımdır Ağlar gözümün şahidi şe'rim, setarımdır. 4 Övreş gaş alan Helme gözü gaşdan ayırmış Cellad ğemesiyle bedeni başdan ayırmış Candan ciyeri, gardaşı gardaşdan ayırmış Bir millete dünya boyu bir faci'e doğmuş Biz ellerin o ğehraman ehsasını hoğmuş. 5 Yatsın yava gözler, helelik behti oyatdım El-arhama çatdıgda gemi-güsseni atdım Gardaş seni tapdıgda derin arzıma çatdım Sanki Baki'ni, Gence'ni verdin mene gardaş Tapım elimi-arhamı gurhan sene gardaş. 6 Sen tehvil alırsan meni, gardaş da sanırsan fyfinler yad içinde meni görcek de tanırsan Gelbimde, dilimde ne sözüm varsa ganırsan Rüstem Baki'den söyle mene, can sene gurhan Tebriz sene layig nedir, Tehran sene gurban. 7 Gardaş yene sensen ki dalımda dayanıpsan Gardaş yata bilmezse uyupken oyanıpsan Men her oda yanmışam ona sen de yanıpsan Yad gardaş olanmaz bize, gardaş da yad olmaz Gelbim sen ile şad olur, sensiz de şad olmaz.

1 77


8 Düzdür ki sizin ingilabız halgı ayıtdı Çapgın mal olan, mal-davar olsun da gayıtdı Amma bizim insanlarımız getdi ki getdi! Gafgaz gayıdıp dönmedi öz gej medarından Gısmet hele yoh Şehriyar'a Behtiyar'ından. 9 Rüstem, sene gurban ! Bu selamı götürersen o gehraman ellerde gezerken yetirersen On.fan da gelende bize şadlıg getirersen Deyne Dümürül bürcünü düşmen yıha bilmez Gardaş ne geder yadlaşa, yaddan çıha bilmez. 10 Sargındı o süsenlere, sünbüllere könlüm Bülbül kimi gandır o gızılgüllere könlüm Vahidlere, Gabillere, Bülbüllere könlüm Şa'ir olalı borcludur Sabirlere ruhum Vurgun'dur Süleyman kimi sahirlere ruhum. 11 Rahimli, Süleymanlı görüm behtiyar olsun Gülgün bacım, Azer gadını berğerar olsun Osman, Nebi, Kürçaylı, Resul, Tude var olsun Fürsetde Sehend ile size gül seperik biz Her göz sizi görmüşse o gözden öperik biz. 12 Eşğinle könül göz yola tikmiş yarı gözler Könlüm yara yetmezse arar-ahtan gözler Dil sebr eleyip dinmese de yalvarı gözler Aşıg gözüdür, çeşme-yi Zemzem de deyirler Hicran odudur, nar-ı cehennem de deyirler. 13 Bir gün olur ki, Fatihe biz sağ-sola verrik Dünya hamı bir millet olup gol-gola verrik Düşmen de mehebbet tapa, bizler yola verrik Gardaş özüne hesret olup çekmem o gün ah Halgı oda yandırmağa goyma ulu Allah. 1 2.9. 1349 (2 1 Kasım 20 Aralık \970?) -

1 78


CAN RÜSTEM1 �ir heber çatdı mene Nuh nebi gargışı tek içerimde bilesen gopdu ne tufan Rüstem. 2

Yandı bir lehzede hermen kimi arzını, ümidim Canım o yangıda yandıgca dedim: "Can Rüstem !"

3

Belledir Rüstem olan ağlamaz, amma ohlar Sene deydikçe üreklerden ahar gan Rüstem.

4

"J-lefthan"lardan aşırsan ahsan dev gal'asın Gemimiz gehramanı Rüstem, dastan Rüstem.

5.

N e geder varsa bu dünyada Azerbaycan eli Şanlı Rüstemler üçündür şeref ve şan Rüstem.

6

Tilisim çay-derelerde ne goçag salmış idin Bir ümid körpüsü ki yol sala karvan Rüstem.

7

Dev yatarken iki �ardaş �onuşurdug geceler O gonuş el geminın derdıne derman Rüstem.

8

Devler amma ayılıp duydular ehvalımızı Helelik galdı ümid körpüsü viran Rüstem.

9.

Hizb-i şeytandan olan goy seni ihrac elesin Başda yazmış seni öz hiz?ine Rahman Rüstem.

10

Galmışam men d e bu tayda, golu bağlı-asılı Sef çekip garşıda gem, sanki verir san Rüstem.

ı. Can Rüstem şiiri. Rüstem Eli(yev)'in mensup olduğu teşkilattan ihraç edil­ mesi dolayısıyla yazılmış bir teselli şiiridir. 14 beyitten ibaret olan gazel. BEfF, KEfŞ ve YŞ-ŞADE-4'te yayımlanmıştır.

1 79


11

Gardaşın gardaşıyla bfr görüşü, bir gonuşu Gadağan olmada, bah zülme ne tuğyan Rüstem.

12

Yetişip ve'desi Hakgın, emin ol dem demidir Açıla Hag gapısı, mat gala şeytan Rüstem.

13

Nebi tek bizde gılıc Rüstem'i çohlar var imiş Sen gelem Rüstem'isen, can sene gurhan Rüstem.

14

Şehriyar arzı-göz oldu ki Sehend ile gele Behtiyar meclisine başda Süleyman Rüstem.

180


SEHENDİM1

5

Şah dağım, çal papağım, el dayağım, şanlı Sehendim! Başı tufa.nlı Sehendim, üreyi ganlı Sehendim! Başda Heyderbaba tek garla-gırovla garışıpsan Son ipek telli buludlarla üfüğde sarışıpsan Savaşırken barışıpsan.

1. 1340'1ı (1960'1ı) senelerde Şehriyar şiddetli ruhi buhranlar içindeydi. Bu yüz­ den kapısını dosta-tanışa kapatmış, hiç kimseyle görüşmüyordu. Tam bu sıralarda görkemli şair Bulut Karaçorlu Sehend Şchriyar·ıa görüşme talebinde bulunmuş. fa­ kat görüşememişti. Nihayet Sehend bir manzum mektup yazıp üstadın akrabası Deh­ ruz Dövletabadi vasıtasıyla Şehriyar·a gönderdi. Şehriyar Schend'i henüz bir şair olarak tanımıyordu. Sehend'in manzum mek­ tubunu okurken çok duygulandı, gözleri yaşardı. Hemen cevap yazarak Dehruz Döv­ letabadi'yle Schend'e yolladı. Schend Şehriyar'ın cevabını okuyunca şu kanaate vardı ki, her ne surette olur­ sa olsun Şehriyar'ı Tahran'a apam1alıdır. Lakin Şehriyar sanki yerine çakılıp kalmış­ tı. hir türlü sefere nza göstermiyordu. Nihayet Servan Şehiri'nin işe müdahale etmesiyle Şehıiyar'ın samimi dostu Nik Endiş, üstadı Tahran'a gitmeye razı eder. Şehriyar Şeyda'ya göre 1349'un Tir ayında (21 Haziran-20 Temmuz 1970) Tahran'a gider. Sehend Şchriyar·ı Şimran'daki evinde konuk eder ve Sehend'in evi kısa süre­ de bir konuşma görüşme mahfeli haline gelir. Aralarında Katibi, Feridun Müşiri gi­ bi ünlülerin de bulunduğu pek çok kişi şairi ziyaret eder, ondan feyz alır. Bu sebep­ le Şchriyar'ın misafirliği düşünülenden fazla sürer. Schendim (Sehendiye) bu misa­ firlikte yazılmıştır.

Sehendim AA'da (Sehend'e Mektub adıyla). BETF, KETŞ ve YŞ-ŞADE-4'te (Sehendim adıyla) yayımlanmıştır. M. Fer1.a ne'nin Şehriyar ve Heyderbaba adlı ese­ rinde de mevcuttur. Sehendiye de denir. ı'l/eşirler arasında bazı farklılıklar vardır. Yazılış tarihi Yahya Şeyda'ya göre 1349 (1970-1971), Serhengi'ye göre 1346 ( 1 967-1968) d i r (Dipnotlarda geçen tarihleri umumiyetle şüpheyle karşılamak gere­ kir). Schendim Türkiye' de Yavuz Akpınar tarafından iki defa yayımlanmıştır. Akpı­ ııar'ın neşirleıinin ilki Atatürk Ü niversitesi F..debiyat Fakültesi Araştırma Dergisi'n­ Llc (Ankara 1979. Sayı 11), ikincisi Türk Edebiyatı dergisinde (İstanbul. Eylül 1989, Sayı 191) yer almıştır. Türkiye'deki bir başka neşri ise Azerbaycan dergisince ( 1988 . Sayı 266) yapılmıştır. '

.

181


***

Göyden ilham alalı sirr-i semavata deyersen Hele ağ kürkü bürün, yazda yaşıl don da geyersen Goradan halva yeyersen. ***

10

15

Döşlerinde sonalar sinesi tek şuh memelerde Ne şirin çeşmelerin var O yaş� telleri yel hörmede aynalı seherde işveli eşmelerin var Goy yağış yağsa da yağsın, sel olup ahsa da ahsını Yanlarında dereler var. � Goy ğelemgaşların uçsun ferelerle, hamı balısın Başlarında hereler var, sıldırımlar, sereler var O eteklerde ne gızlar yanağı lalelerin var. Guzular otlayarag neyde ne hoş nalelerin var Ay kimi halelerin var. ***

20

25

Gül-çiçekden bezenende, ne gelinler kimi nazın Oynayar güllü gotazın Suların zemzemesinde ne derin raz u niyazın Titreyir saz teli tek şahelerin çayda, çemende yel o tellerde gezende ne Koroğlu çalır sazın Ordeyin helvet edip gölde perilerle çimende Gol-ganaddan ona ağ hövle açar gemzeli gazın Gış geder, goy gele yazın. '* * *

30

Hele novruzgülü var, garçiçeyin var, gelecekler yel-yağışda yuyunarken de güneş ile gülecekler Uzlerin tez silecekler. ***

Gışda kehlik hevesiyle çöle gaçdıgca cavanlar Garda gakgıldayarag nazlı gelemgaşların olsun Yaz o döşlerde bahar mendesin açdıgca çobanlar Bollu, südlü sürüler, dadlı gavutmaşların olsun. ***

35

Ad alıp senden o şa'ir ki, sen ondan ad alırsan Ona her dad veresen, yüz o mügabil dad alırsan Tan'dan her zad alırsan. 182


Adaş oldugda sen onla daha artıg ucalırsan O celaletle Demavend dağından bac alırsan -WŞer elinden tac alırsan. ***

O d a şe'rin, edebin Şah dağıdır, şanlı Sehend'i O da sen tek atar ulduzlara şe'r ile kemendi O da Simurg'dan almagdadır fendi. Şe'r yazanda geleminden bahasa n nur sepelendi 45Sanki ulduzlar elendi. Söz deyende göresen gatdı gülü, püsteni, gendi Yaşasın şa'ir efendi! ***

O n e şa'ir k i dağın vesfine misdag onu gördüm fy1en senin tek ucalıg meşgine meşşag onu gördüm 50Eşge, eşg ehline müştag onu gördüm. ***

O n e şa 'ir ki hıyal merkebine şov şığıyanda O neheng at, ayağın tozlu buludlarda goyanda Lülelenmekdedir yer-göy, nece tumar sarıyanda Göreceksen o zamanda : 55Ne zaman varsa. mekan varsa, kesip hiçdi bir anda Keçecekler, gelecekler ne bu yanda, ne o yanda Ne bilim galdı bayanda? ! . ***

Bah n e hörmet var onun öz demişi tük papağında Şehriyar'ın tacı eymiş, haşı durmuş gahağında (ıOBaşına savrılan inci, çarıg olmuş ayağında Vehiydir şe'ri, meleklerdir pıçıJdır gulağında Ayelerdir dodağında. ***

O da dağlar kimi şe'ninde ne yazsam yaraşandır O da zalım goparan garla. külekle duruşandır 65G uduza, za lıma garşı sine ge rm iş, vuruşandır Guduzun kürküne zalım bireler tek daraşandır Amma vechinde fağır halgı eyiJmiş soruşandır Gara millet de hüner bulsa, hünerle araşandır Garalarla garışandır, sarışandır. ***


70Gece hakgın gözüdür, tur töretmiş ocağında Eriyip yağ tek üreklerdir yanırlar çırağında Mey-mehebbetden içip lale bitipdir yanağında 9 bir o@an ki periler su içerler çanağında inci gaynar bulağında 75Teb'i bir söygü'l ü bülbül ki. ohur gül budağımJa Sarı sünbül gucağında Sular efsaneni söyler onun efsunlu bağında Seherin çenli çağında. ·

***

Şa'irin zövgü ne efsunlu, ne efsaneli bağlar 80Ay ne bağlar ki. Elif Leyli de efsanede bağlar Od yahıp dağları dağlar Gül gülerse, bulag ağlar. ***

Şa'irin alemi ölmez, ona alemde zaval yoh Arzılar orda ne hatirliye imkandı, mahal voh 85Bağ-ı cennet kimi orda "bu haramdır, bu hala) · vob. O mehebbetde melal yoh Orda haldır, daha gal yoh. ***

Geceler orda gümüşdendir, gızıldandır günüzler Ne zümürrüd kimi bağlardır, ne mermer kimi düzler 90Ne sarı telli inekler, ne alagözlü öküzler Ay nece ay kimi üzler ! . . . �

***

Gül ağadan ne tavuz kimi çetrin açıp elvan Hille kfırvanıdır, çöller bezener sürse bu karvan Deve karvanıdır, dağlar yükü etlesdir bu heyvan 95Sabir'in şehrine doğru gatarı çekmede servan O hıyalımdaki Şirvan.··

***

Orda gar da yağar amma daha güller sola bilmez Bu tebi'et o teravetde mahaldır, ola bilmez Ömür peymanesi orda dola bilmez. ***

1 000 üfüglerde baharsan ne denizler, ne boğazlar Ne periler kimi gu guşları uçmagda, ne gazlar 1 84


Gölde çimmekde ne gızlar. ***

1 05

Bahg ulduz kimi göllerde. denizlerde parıldar Abşar mirvarısın sel kimi tökdükde .harıldar yel ·kCışuldar, su şarıldar. ***

Gesirler vardı gızıldan, gal'alar vardı eğiğden Rafayel tablosu tek sehneleri Ehd-i Etigden Doymasan köhne refigden. ***

1 10

Cennetin bağları tek bağlarının hur u gusuri Düzülüp gurfede, eyvanda cevahir kimi huri Elde hurilerin cam-ı billuri Tüngünün gül kimi sehba-yı tehuri. ***

1 15

Ne maraglar ki, ayıg gözlere rö'yadır deyirsen Ne şefeğler ki, derin bahmada deryadır deyirsen Uyduran cennet-i me'vadır deyirsen. ***

Z:öhre'nin ğesri birilyan, hasarı incidir, yagut? Gesr-i cadudur, mühendisleri Harut ile Marut Orda Mani dayanıp galmış o suretlere mebhut Gapı gullugçusu Harut. ***

1 20

Ordadır şe'r ü müzik menbe'i, serçeşmedir gaynar Ne periler kimi fevvareden efşan olup oynar Şa'ir ancag onu anlar! ***

1 25

Dolu mehtab kimi istehrdir fevvareleriyle Melike arda çimer ay kimi mehpareleriyle Güllü güşvareleriyle. ***

Şe'r ü musigi şabaş olmada efşandır, perişan Sanki ağ şahıdır olmagda gelin başına efşan Ne gelinler ki, ne enlik üze sürteller, ne kirşan Ya.ha ne tülkü, ne dovşan. ***

1 30

Ağ periler sarı köynekli huludlardan enirler 1 85


Süd gölünde melike ile çimerken söyünürler Söyünürler, öyünürler. ***

135

Govzananda here elde dolu bir cam aparırlar Sanki çengilere, şa'irlere ilham aparırlar Derya gızlarına peygam aparırlar. / ***

Denizin örtüyü mavi, üfügün seğfi semavi Aynad!r her ne bahırsan, yer olup göyle müsavi Gerğ onun şe'rine ravi. ***

140

Gurfeler ay bulud altında olar tek görünürler Göz açıp yumma çıraglar kimi yandıgda sönürler Sehneler çerh-i felek tek burulup gah da çönürler Kölgelikler sürünürler. ***

Zöhre eyvanda ilahe şinilinde görünerken Bahasan Hafiz'i de orda celaletle görersen 1 45 Ne söversen ! ***

Gah gören Hafiz-i Şiraz ile eyvanda duruplar Gah gören ortada şetrenc gurupken oturuplar Gah gören saz ile, avaz ile eylence guruplar Sanki sager de vuruplar. ***

1 50

Hace elhan ohuyanda hamı işden dayanırlar O nevalerle periler gah uyup, gah oyanırlar Laleler şö'lesi elvan şüşe rengi boyanırlar Ne humar gözle yanırlar. ***

155

160

ÇJanad ister bu feza, goy gala terlanlı Sehendim Eşit öz gissemi, dastanımı; dastanlı Sehendim Seni Heyderbab3 o ne'releriyle çağıranda O sefil, darda galan, tülkü govan şer bağıranda Şeytanın şıllağa galhan gatırı nohda gıranda Dede Gorgud sesin aldım, dedim: "Ar.hamdır" inandım Arha durdugda Sehendim; Savalan tek havalandım Sele garşı gavalandım. 1 86


***

1 65

Coşgun'un da gam coşdu, mene bir haylı ses oldu Her sesiz bir nefes oldu. Baki dağları da hay verdi sese, gıy ha ucaldı O tayın ne'releri sanki bu taydan da bac aldı Gurd acaldıgda gocaldı. ***

1 70

1 75

Rahim'in ne'resi govzandı, deyen toplar atıldı Sel gelip nehre gatıldı Rüstem'in topları seslendi, deyen bomlar açıldı Bize gül-gonçe saçıldı. ***

"Gorhma, geldim" deye, sesler de mene can dedi, gardaş Mene "can can" deyerek düşmene "gan gan" dedi, gardaş Şehriyar söylemeden gah mene sultan dedi, gardaş Men cje canım çığırıp: "Can sene gurban" dedi, gardaş Yaşa oğlan ! Size dağdan deli ceyran dedi, gardaş E':l size gaftan dedi, gardaş Dağ size aslan dedi, gardaş. ***

180

185

1 90

195

Dağlı Heyderbaba'nın arhası her yerde dağ oldu Dağa dağlar dayağ oldu Araz'ım ayna. çırag goymada aydın şafağ oldu O yanın neğmesi govzandı, ürekler gulağ oldu yene gardaş deyerek gaçmada başlar ayağ oldu Gaçdıg. üzleşdik Araz' da, yene gözler bulağ oldu Yene ğemler galağ oldu Yene gardaş sayağı sözlerimiz bir sayağ oldu Vesi iyin almada el çatmadı, eşgim damağ oldu Helelık gem saralarken garalar döndü ağ oldu Araz'ın süd gölü daşdı, gayalıglar da bağ oldu Sarı sünbüllere zülüf içre oraglar darağ oldu Yoncalıglar yene bildirçine yay-yaz yatağ oldu Gözde yaşlar çırağ oldu Lale bitdi, yanağ oldu Gonçe güldü, dod<ığ oldu Ne sol oldu, ne sağ oldu Hamısı bir saya_ğ oldu.


***

200

Elimi-ar.!ıamı gördükde zalım ovçu gısıld. Sel kimi zülmü basıldı, zine arlı. oldu, kesildi Gül gözünden yaşı sildi / Tor gu_r an ovçu atın govmada sındı, geri galdı Ozü getdi, toru galdı.

205

Amma Heyderbaba da bilqi ki, biz tek hamı dağlar Bağlanıp gol-gola zencirle buludlar, odur ağlar Ne bilim, belke tebi'et namerde gün ağlar Eyri yolları açarken,düz olan golları bağlar Sağ olan sineni dağlar.

***

1

***

Dağların her n e goçu, terlanı, ceyranı, maralı H amı düşgün, hamı yorgun; sineler dağlı, yaralı Gül açan yerde saralı. ***

210

Amma zenn etme ki, dağlar yene gal.!ıan olacagdır Mehşer olmagdadır bunlar, daha vulgan olacagdır Zülüm dünyası yanarken de tilit gan olacagdır Vay, ne tufan olacagdır!

2 15

Dedin: Azer elinin bir yaralı nisgiliyem men �isgil olsam da gülüm! Bir ebedi söygülüyem men Çl meni atsa da, öz gülşenimin hülhülüyem men Elimin Farsıca da derdini söyler diliyem men Hakga doğru ne garanlıg ise, el meş'eliyem men Ebediyyet gülüyem men !

***

***

220

Nisgil o çerçiye galsın ki, cevahir nedir ganmır Medeniyyet dehin eyler bedeviyyet, bir osanmır Gün gedir az gala batsın, gecesinden bir oyanmır Bir öz ehvalına yanmır. ***

225

Ata- insanlığı amma yalan ensahı atammaz Fitne govza nmasa bir gün, gece asude yatammaz Başı başlara gatammaz.


230

Amma menden sarı sen ar.hayın ol, şanlı Sehendim Deli ceyranh Sehendim. Men daha erş-i ela kölgesi tek başda tacım var Elde Musa kimi fir'ona genim bir ağacım var Herecim yo.h. ferecim var. ***

Men Eli oğluyam, azadelerin merdi, muradı O garanhglara meş'el, o işıghglara hadi Hakga, imana münadi, Başda sınmaz siperim, elde kütelmez gılıcım var!..

1 89


AMAN AYRILIG1 (Şehriyar'ın Süleyman Rüstem'e Yazdığı 1. Şiir)

1 Bizi yandırır yaman ayrılıg Bu darıhdıran duman ayrılıg Başa savurur saman ayrılıg Aman ayrılıg, aman ayrılıg. 2 Bir gözün açar, bir gözün yumar Araz'ı serin gördükde umar Hezer'i derin gördükde cumar Can deryasına cuman ayrılıg Aman ayrılıg, aman ayrılıg. 3 Araz'ım vursun baş daşdan daşa Göz yaşı gerek başlardan aşa Nece yad olsun gardaş gardaşa? Ne din ganır, ne iman ayrılıg Aman ayrılıg, aman ayrılıg. 1 .Süleyman Rüstem (1906-1989) Kuzey Azerbaycan'ın tanınmış şairlerindendir. Süleyman Rüstem Şehriyar"la mektuplaşmış, ona d uygulu ve coşkun şiirler yazmıştır. Şehriyar Süleyman Rüstem'in Şair Gardaşım Şehriyar'a Mektub şiirine karşılık vermiş ve bazı şiirlerini ona hasretmiştir. Şehriyar'ın Süleyman Rüstem'e hasrettiği birinci şiiri, 1 dörtlük ve 7 beşlikten meydana gelmiştir. Bölüklerin son mısralannda tekrarlanan "aman aynlıg" şiirin na­ karatı ve ismi olduğu gibi, Şehriyar'ın Kuzey Azerbaycan'da yayınlanan kitabına da isim olmuştur. (Aman Aynlıg, Bakı 1981). Aman Aynhg'ın yazılış tarihi Aban 1349 (21 Kasım-20 Aralık 1970)'tir. Şiir AA'da, KETŞ'ıe ve YŞ-ŞADE-4'te yer almıştır. Türkiye'de ilk defa Halil Açıkgöz tarafından Türk Edebiyatı'nın Ekim 1987 tarihli 167. sayısında yayımlanmıştır. İ kin­ ci defa ise Azerbaycan dergisinin 1988 tarihli '2.M. sayısında neşredilmiştir. Manzume Tahran'da çıkan Varlık dergisinin Hordad 1359 (21 Mayıs-20 Hazi­ ran 1980) tarihli sayısında da neşredilmiştir.

1 90


4 Göylerin günün, ayın gizledir Ulduz ahdırır, sayın gizledir Ohun� atır, yayın gizledir Geddimi edip kaman ayrılıg Aman ayrılıg, aman ayrılıg. 5 Ayrılıg gele, bir kerem gıla Şir neçe gün de bizden ayrıla Gem de bir biz tek sava savrula Hanı bir bele güman ayrılıg? Aman ayrılıg, aman ayrılıg. 6 Dedim ayrılıg gınama meni Seni görmüşem eller düşmeni Yüz min kerre de sınasam seni Haman ayrılıg, haman ayrılıg Aman ayrılıg, aman ayrılıg. 7 Amansız gözün yuman ayrılıg Can cızlığından uman ayrılıg Ne gemli yazar roman ayrılıg Dillere salan duman ayrılıg Aman ayrılıg, aman ayrılıg. 8 Sen unudsan da Süleyman meni Unudmıyacag Şehriyar seni Yaz g�ler bülbül �apsar çemeni Indilik sevsın zaman ayrılıg Aman ayrılıg, aman ayrılıg. Aban 1349 (2 1 Kasım-20 Aralık 1970)

191


NİYE AGLADIN?1

(Şehriyar'ın Süleyman Rüstem Yazdığı 2. Şiir) l

Demedin sözüme n iye ağladın? Söz ki sen söyledin mene saz oldu O söze ağlıyan tek men deyilem Siz çalan sazlara alem baz oldu. 2 Bir gece daradı ahım ğefesi Ah çekip Araz'a saldım nefesi O taydan sesledin aldım o sesi Onda 'gış çevrilip mene yaz oldu. 3 I;Iizr ile istedim aşnalıg salım G ismetim yar olsa ebedi galım Ye'ni ki o hüsnün meta'ın ·a lım Can negdin sana�ım gördüm az oldu. Isfend 1348 (2 1 Şubat-20 Mart 1 970) l. Bu şiir Şeyda neşirleriyle KEfŞ'te yayımlanmıştır. Şehriyar'ın Süleyman

Rüstem'e hasrettiği ikinci şiirdir. Yazılış tarihi 21 Şubat-20 Mart ı970'tir. 3 kıtadan ibarettir.

1 1)2


İKİ GARDAŞ ARASINDA1

(Şehriyar'm Süleyman Rüstem'e Yazdığı 3. Şiir)

Hükümdür hakime, ta hökm ede ferraş arasında Böleler yağ-balı ferraş ile ağbaş arasında. 2

Aş içende ülema az galır udsun gaşığın da Neylesin şekk eyleyip gaşıg ile aş arasında.

3

Tapsa millet yavan aş, özleri bozbaşı yesinler Yene bir nisbet olar aş ile bozhaş arasında.

4

Göz yaşımsan ay Araz, goyma gözüm hahsa da görsün Ne yaman perde çekipsen iki gardaş arasında.

5

Deme dağ-daşdır Süleyman meni senden ayıran şey Bir çihandır ki çıhıpdır göz ile gaş arasında.

6

Ağ göyerçin, ne revadır ki işıglıg guşu sen tek Yata hayguş yuvasında, gala heffaş arasında.

7

Gör nece gızları; övretleri sailliğ edirler Mill�tin namusudur fırlanır övbaş arasında.

8

Halgı dartıplar deyirman daşı tek dağları ile Bizi dartanda galaydı eli bir daş arasında.

1. Şiir, Kuzeyde AA ' da Güneyde Şeyda neşirleri ve KETŞ'de mevcuttur. Man­ zume AA'da 9 beyit, Şeyda'da 10 beyiıtir. Bizim ncşrimiz.deki 9.beyit AA'da yoktur. KETŞ'te ise 10 beyit olmakla beraber kitabın sonundaki notlarda iki beyit daha ila­ ve edilmiştir. Türkiye' de Azerbaycan dergisinin 1988 tarihli 266. sayısında neşredilmiştir. Sü­ leyman Rüstem'e yazılan üçüncü şiirdir.

1 93


9

Atamız görüşü basdırmada öz dahmesi içr� Anamız Iran'ı bölmekdedir övbaş arasında.

10

Atamız yurdu bölünmekdedir oynaş arasında Bölünür yüzbaşının cermesi ferraş arasında. 1

11

Daraşıp canıma düşmen here bir diş goparır Bu yetim malı galıp bir sürü kallaş arasında.

12

Şehriyar sen yazan eş'arı uzagdan tanıram men Bir uyuşmag dehi var negş ile nekgaş arasında.

1. Bu ve sonraki beyit şiirin elyazmasından ilave edilen beyitlerdir. (Bak.

KETŞ, s.286). 194


GARDAŞIM SÜLEYMAN RÜSTEM'E CAVAB1 (Şehriyar'ın Süleyman Rüstem'e Yazdığı 4. Şiir)

1 Gün çırtladı, göz gamaşdı �raz menle hosanlaşdı Eşgim ayag yalın gaşdı Sesin gelsin Süleyman'ım Sene gurban menim canım. 2 Men ölmüşem ağlıyan yoh Gözlerimi bağlıyan yoh Bir od yahıp da �ıyan yoh Soyug bizi kiridıpdi Şahta bizi gurudupdu. l. Şehriyar'ın Süleyman Rüsteme hasreıtiği dördüncü şiirdir. Şehriyar bu şiiri­ nin yazılması hakkında şunları söylemiştir: "Devrimin evvelleri idi. Halk amansızca kınlıyordu. Humeyni henüz gelip çık­ mamıştı. Bu arada Süleyman Rüstem'den bir mektup aldım. O bana şöyle yazıyor­ du:" 'Şehriyar! Sen nerelerdesin? Niye sesin çıkmıyor? Niye bir söz demiyorsun?' "Bu söz bana çok tesir etti. Ben bu şiiri, Arpaçayı aşdı daşdı scı Sara'nı götdü gaşdı ahenginde yazdım ve Süleyman Rüstem'e gönderdim." Şair bu şiirinde devrim için yapılan mücadeleyi övmüş. ancak devrimin ama­ cından saptınlacağından da korkmuştur.

Şiir 18 beşliktir ve 8'1i hece vezniyle yazılmıştır. Yazılış tarihi 1978 sonu ve 1958, 8.Sayı). Şiir AA'da, BE1'f, KETŞ ve YŞ-ŞADE-4'te yayımlanmıştır. Muhtemelen Varlık'ta da neşredilmiştir. Türkiye'de Azerbaycan dergisinde (1988, 266. Sayı) yayımlanmıştır. 1979 başlarıdır. (Bak. Varlık, Azer

1 95


3 Neftimizi hasdırırlar Millete gan gusdururlar Bir iddeye gısdırırlar Galan galır ac ve susuz Cavan ise acdır, susuz . 4 Gırh ildi ki dustağam men Garalar içre ağam men Deyirsen hes ki sağam men? Bağırmagdan iş gurtulup Boğaz bağırsag yırtılıp. 5 Biz milletin var harası? ljardan sağalsın yarası? Oz şeytanı, öz harası Ona deyir: "Gaç çapan!" Buna deyir: "Vur şika rı ! " 6 Bir el sila h, bir el yalın Biri tünük, biri ga lın Deyir ki ha kgızı alın! Amma hansı kömek ile? Yemek olur demek ile? 7 M illet yıhan öz g�ılası Serbaz kimdir? Oz halası Öz ganıdır, öz colası Nece deyim. çal çatlasın Govug kimi vur patlasın! 8 Böyükbaşlardır tegsirkar Kiçik başda ne tegsir var? Yene arteş dura havar Mill etin de işi işdir Y ohsa dava mergümüşdür.

(


9 Millete var mı faydası? Her gah sınır, öz haydası Bu şeytanın öz gaydası "Dedem mene kor deyipdi" Her geleni vur deyipdi." 10 Gorhum budur. ovun ola Millet yene goyu n ola Kimdir bize hoyun ola Ki gurdu biz gova hilek Gurdun şerrin sova bilek. lı ,Amma hizim mücahidler Her biri min cana deyer Topa, tanka bahar meğer Gan gan deyir hayhırması Acıglı bir şer balası. 12 Kömekleşen gedir maha Bize kömek yo.b.dur daha Bizimki galmış AUah'a Şeytan guluymuş şahımız Bizim de var Allah'ımız. B

Biz bfr derya ga n vermişik Zindanlarda can vermişik Gır.b. nesli gurban vermişik Şeri'eti tek insanlar Te.b.ti kimi pehlevanlar. 14 Biz e'tisab etdik tamam Eli yalın etdik ğiyam Goyun gelir nayib-imam Cihad dese dartıJarıg GırıJsag da gurtularıg.

1 97


15 Başlara savrulup saman Gözleri doldurup duman Ya eba, ya imam-zaman Dada çatın ki dardayıg Gışdır, külekdir, gardayıg. 16 Sesin mene nefes oldu Gebir mene ğefes oldu Bir balaca heves oldu Dedim : Durum yene yazım Yene de bir gebir gazım. 17 Herden bele sesin gelsin Gözümün yaşını silsin Menim de bir üzüm gülsün Haçan seni göre hillem? Gol boynuva höre billem? 18 Gardaşların gözünden öp Behtiyar'ın üzünden öp Semed'in de sözünden öp Men de tekem size gurban Tek canım hammıza gurban. Tebriz, Dey 1 357 (2 1 Aralık 1 978-20 Ocak 1979)

1 98


O TAYDAN GELENE1 1

Yetenden ayrı düşen övladım, gayıt vetene Gayıt ki göz yola tikmiş anan gayıtdı sene.

2

Anan seni itirip, ahtarıp yene tapdı Deyir: Bala sayıg ol, tapdığın itirme yene.

3

Cevahiri itenin derdini kime deyesen Yene tapılsa deyin bes, cevahiri itene.

4

Hezanda o garayel bülbüle dedi: Goy get ! Gül ile galdı görüş, ölmesek göy ot bitene.

5

Göy ot bitip, gül açıp, yaz gelip, ohur gazalag G ışı çıhardıp uşaglar, gaçırlar çay-çemene.

1. ProL Gulam Hüseyin Begdili aslen Güney Azerbaycanlı olup. uzun süre gurbet ellerde kalmıştır. Bir Ş�hriyar uzmanı olan Bcgdili, daha sonra öz vatanı olan Güney Azerbaycan'a dönmüş ve Şehriyar·ıa bir çok defa görüşmüştür. İlk görüşmede Bcgdili. Kuzey Azerbaycanlıların üstada olan hudutsuz sevgi. saygı ve iyi dileklerini. selamlarını iletir. Bcgdili Şehriyar'ın Memmed Rahim'e Ca­ vab şiirindeki "Dizler ki lap bir dil. bir gan gardaşıg" mısrasını okuyup Kuzeylilerin üstadı görememe ve ziyaret edememeden ötürü duydukları derin keder ve elemi bil­ dirir. Varlık dergisinin yazdığına göre Bcgdilı. Şehriyar' la 1358'in Mordad ayı ortala­ rında (1979'un Ağustos başlarında) görüşmüştür. Begdili vatanından 33 yıl (Mem­ medzade'de 35 yı l) ayrı kalmıştı. Şehriyar Bcgdili'nin konuşmasından m üteessir olur, O Taydan Gelene şiirini Begdili"ye hasreder. Şiir 13 beyittir. Kuzeyde AA'da, Güneyde Şeyda .. KETŞ ve Varlık'ta (Azer 1358 -21 Kasım-20 Aralık 1979-. Sayı 8) yayımlanmıştır. Şeyda neşrinde şiirin 7. beyti mevcut değildir. Muhtemelen 1979'da yazılmıştır. (Mordad 1358 -Ağustos 1979) Şair bu manzu­ mesinde İran rejiminden (şahlıktan) sadist diye bahsetmektedir. ( lJ9


( 6

Senin tanışlarıvın çohları gabagda gedip Dalı galan ele hir tekçe münhesirdi mene.

7

Sene tan ış galan olsa menim kimi gocalar Olar da sen geden illerde körpe hir etene.

8

Gül ekmede goca hağhan! Bükülse hel ne gemin· Dalınca rehmet ohurlar bu gülleri ek e ne

9

Menim de gedrimi hil. gül başın tikan salılar Canın da, ta dirisen ehtiyacı var hedene.

ıo

Adın n e goysa goyup şeyta n esl idir bu ge de Sadismi var, ne sene rehmi var o nun, ne mene.

i1

Ecinne tek temiz insanları kesip hiçdi Bizim ceziremizi goydu .hal i ez sekene.

12

O Allah'ın danıp, öz nefsine terehhümü yoh Desen de hu nedir, .oğlum? Deyer: Emi sene ne!

13

O taylısız, siz olan yerde Ş e hriyar geze l i Ohun sa da ete hil, müşg yollusa n H üten'e.

.

2lJl)


HEKİME CAN1 Sen vetenden sarı ıi:elhin dövünürse mara lım Yetenin de maralından sarı gelbi dövünür. 2

Yeteni hağrıva bassan sövünürsen yene sen Ki veten de balasın hağrıva bassa sövünür.

3

Menim eşgim uca lıp gürbet olup dünya mene . Dost dayanm1r dövünür, düşmen oyanm1r övünür. Tebriz, Ahan 1365. (2 l Ekim-20 Kasım 1 986)

.

1. Hekime Can. Şehriyar hakkında bir inceleme yazan Hökünıc (Hekime) Bil­ luri"nin Şehriyar·a yazdığı şii rlere bir cevapıır. Şiir. Aban 1365 (21 Ekinı-20 Kasım 1986) tarihinde yazılmıştır. Alnıanya"da çıkan Anadili gazetesinde ve KETŞ"te neşre­ dilmiştir. Sayın Billuri bize yolladıkları 14 Ocak 1988 tarihli mektuplarında kendileri­ ne İ ran"da 1 lökunıe değil. Hekime denildiğini. bizim de isimlerini bu şekilde yazma­ mızı rica etmişlerdir. ArLularına uyarak biz de isimlerini Hekime yazıyoruz. Hekime Billuri 3 :'vlart 1926"da Hamse vilayetinin Zencan şehrinde doğmuş­ tur. Menim ArLum (1949). Ö lmez Kahraman ( 1950). Hayat Yollarında (19:5 1). Müba­ rize İllerinde -Yıllarında- (1954), Şairin Yadigarı (1957), Senden Uzaklarda (1961), Seher Güneşi ( 196-ı), İsterim (1969), Nece Unudum -Nasıl Unutayım- (1973). Çınar Gözleyir Meni ( 1975). Şiirler (1980), Apar Meni O Yerlere (1981). Bir De Bahar Gelse (1984), adlı şiir kitaplan. Farsçadan Türkçeye, Türkçeden Farsçaya pek çok tercümeleri vardır. En önemli eserlerinden birisi de Mehemmedhüseyn Şehriyar (Bakü 1984) adlı inceleme eseridir. Sayın Billuri gönderdiği kitaplarla bu kitabın meydana gelmesine de ya rdımcı olmuştur. Onun yardımlannı burada minnetle anı­ yorum. •.

. 20 1


PAŞA CAN1 Şöyle görüm haçana dek Paşa can intizarda günümüzü sanıyag Bele gel-get ki bir zamandan sora Birbirini göre bilsek tanıyag. Tebriz, 24 Mordad 1 364 (Ağustos 1985)

1. Şehriyar bu şiiri muhtemelen Meragalı şairlerden Rıza Paşazade isimli bir dostuna y-dzmıştır. Tam olup olmadığı hakkında bir bilgimiz yoktur. Manzume Varlık dergisinin Şehriyar özel sayısında yayımlanmıştır. (fahran 1367 -·1988- . Sayı 69-3)., Rıza Paşazadc"nin de Şchriyar'ın ölümüne hasrettiği bir şiiri derginin aynı sayısında basılmıştır. 2ll2


ŞEHİDİ'YE CAVAB1 1 Şehidi can, ne aşinadır sesin Deyerlidir neyler kimi nefesin Y ahsa menim tekin vardır gefesin Çoh geceler ğefes içre uçmuşam Ruh ganadın Zencan deyip açmışam. 1. Şiir Zencanlı şairlerden merhum Ağa Mirze Vasi Şehidi"nin Şehriyar'a Selam manzumesine cavap olarak yazılmıştır. Bu manzumeden bir parça Dan Uldu­ zu adlı Zencan şairlerinden oluşan ve Hicri 1399, (hicri şemsi 1359. miladi 1980-1981) tarihinde Zencan'da basılan antolojide yayımlanmıştır. Manzumenin şa­ iri Şehidi hakkında hiç bir bilgiye sahip değiliz. Şehidi şiirinin sonunda şöyle demek­ tedir: Ata-baba Şehidi Türk' dür veli Türki'ni yazmagda yoh çendan eli Elinin eybini örter öz eli Türkler hamı bir gülşenin gülüdür Şirniden de şirin Türk"ün dilidir. (Şehidi'nin atalan Türk'tür, fakat buna rağmen o Türkçe yazamıyor. Onun bu ayıbını yine kendi ülkesinin, memleketinin şairleri örtüyor. Türklerin hepsi bir gülşenin gülüdür ve şirinden de şirin Türk"ün dilidir. Kelimeler: veli-rakaL çen­ dan-o kadar, eyb-ayıp, el-halk, hamı-hepsi, şirni-tatlı).

Şellriyar'ın Şehidi'nin şiirine verdiği karşılığın tarihi ile, daha önce nerede yayımlandığı ve tam olup olmadığı hakkında bir bilgimiz yoktur. Şiir Kuzey ve Gü­ neydeki kitaplarda da yer almamıştır. Şehriyar şiirinde Şehidi'nin şiirini çok beğendiğini ve Hafız"ın ona Semer­ kant'ı bağışlayacağını belirtmektedir. Şehidi"nin Türkçe hakkındaki ifadeleri ise ayn­ ca övgüye değer. Heyderbaba'ya Selam şiirlerinin şekil ve vezninde olan manzume buraya Se­ yid Esedullah Cemali'nin Dan Ulduzu-Zencan Şairlerinin Anadilinde Eserlerinden Nümuneler adlı eserini çevriyazıya aktaran Jorma Atilla'nın tezinden alınmıştır. (Bak. Kaynakça). 203


2 4-encan çayı yazda aşıp-daşanda Gefileler Gaflangı'dan- aşanda Ekinçi çöllerde cütün goşanda Guşlar sizin teranezi ohullar Süsen-sünhül teli tele tohullar. 3 Şehname tek şe'rin bizi becetdi Hümmetlerin başın artıg ucatdı Emma cavab vermek meni gecetdi Sizin şe'riz erikdir, gısavadır Bizimkiler turş alçadır, yavadır. 4 Azadeler içinde te'rifin var Mülk-arayi tekin mü'errifin var Gül-gendin var senin, mükeyyifin var . Şirin söze gend ü şeker gatansan Şe'rinde de gend ü şeker satansan. 5 Türki şe'rin halın yüze nahışlar Hafız ona Semerğend'in bağışlar Şiraz seni Tebriz kimi algışlar . Bir tutisen Zencan sene Hindustan Se'di kimi yazdıgların Gülüstan. 6 . Helal olsun sene o em diyin süt Teksen, sene anan da doğmayıp cüt Gılıc, gelem lüt olsun, olmasın küt Goy gelemin hey gan içsin, ağlasın Gızıl vereg yazsın, kitab bağlasın. 7 Şehidi can, dünya bizi atıpdı Bizi atıp özgeleri dutupdu Şehdimize acı henzel gatıpdı Bizler de hir ferec tapıp ucallıg Emma heyif o vahta dek gocallıg.

'.!04 •


AGA MİR SADIGIN HEYRATl1 1 Atamız yurdudur, gahdan gelip ehsan vererik Can çetin vermerik inşaallah ki asan vererik Azad olcag gaçarag sefde durup san vererik Mir Ebulfez edip eh san, bizi kene.le getirip Şehriyar kendi tapıp, kendisin amma itirip. ' 2 Özü kesmiş Şişeyi, hem pişirip hem düşürüp Pilovun da dadaşı Möhsin emoğlu pişirip Süfrede bir bir uşaglar deni guş tek döşürüp Gıtlıg olmaz daha burda, gebul olsun ehsan Çıh müsellayjı çağır Allah'ı gelsin nisan. 1.

Üstat Şehriyar

1363

kışınJan bir müJJet evvel ( muhtemelen

198-t

güzünJe). öz-<loğ­

nıa diyarı olan Hoşgenab köyünü ziyaret eJer. Üstat Z•ınncJiyorJu ki. şinıJiki Hoşgeııab da uşaklık (çocukluk) çağlarındaki l loşı;enab"lır; orJa bütün tay-tuş (akran yaşıt ) ve bütün ko­ hum-kabile (hısım akraba) sağ ,cıanıeıtir. L1kin Şehriyar Hoşgemıb"a varınca gürJü ki herkes yitip-batmış ve ölüp-gitmiştir. Dahi tanışlar tayfasından hiç bir haber-eser yoktur. (Ağa Mir Sadık Şehriyar"ın akrabasıydı). llu müşahade Şchriyar'ın halini öylesine bozdu ki üstat onun te.irinJe beşlikler<len olu­ şan olJukça duygulu ve etk.ileyici bir şiir yazdı.

13

beşlikten meydana gelen bu şiir mekan. konu ve şekil bakımından llcyderbaba"nın

bir devamıJır. Manzumede Jikkal i çeken noktalardan biri <le Azerbaycan sahasında kullanılma sıklığı az olan bazı keli.melerin şiirJe yer alnıasıJır. Kıllık. gavur. nerede. kenJi. konuşmak gibi.

3

Parça ilkin SirlL• Kanıeri"nin tertiplediği Şehriyar"dan Töhfe isimli, içinde Farsça şiir buhin;ın kitapla neşrcJilmiştir. Kitap

si K.ilaphanesi (Yayınevi)"ııce

3000

1363

kışında

( 1984-1985)

3

Türkçe ve

Tebriz"de. Firdev­

adet basılnılljtır. Kilaplaki öteki iki Türkçe şiir, Bayramız

:-.iübarck Olsun ve El Bülbülü"Jür. El Bülbülü hariç öleki iki şiir ilk defa yayımlanmaktaydı. Kitabın yayımlanması

30

Mart

1985

tarihli Milliyet gasıesinde ·Azeri Şair Şehriyar"ın Bazı Şiir­

leri YasaklanJı" başlığıyla haber olarak verilmiştir. Ağıl Mir Sadığın Ht'yraıı Şehriyar"da_n Töhfe"<len sonra KEfŞ'ıe de neşredilmiştir. Türkiye"de Yusuf Gedikli tarafından iki kez neşredilmiştir. Bunların ilki Tanıtım dergisi­

1986 tarihli 78. sayısında; ikinci•i ise Türk Edebiyatı 148. sayısında yer almıştır. Tanılım'daki yazı daha taf.,ilatlıdır.

nin Ocak

205

dergisinin Şubat

1986

tarihli


3 Menim ilhamla burda gonuşup dil-dodağım Gur'an'a, Hafiz'e, yurda açılıp göz-gulağım Mende Musi kimi Heyderbaba'dır Tur dağım Burda keşf oldu ki Hag'dan ne keramet olacag Nece satranc ki şahlar hamısı mat olacag. 4 Bu bizim kend ola bilse hanı bes emmelerim? Emme de dursa deyer: Bes hanı övladım, erim? Nevelerden de galan olsa haçan var heberim Dağılıp kim ne bilim, öldü ya galdı nerede Canı çıhdı uşağın her birinin bir derede. 5 Bir Ziver emgızının oğlu Hacı Müşteba var Hac'Sadıglı deyilen bir Hac'Elioğlu ağa var Bir de Mirze Memmed'in oğlu helelik hağçada var Gocalıp amma yene bir Garabağı ohudu Garılar tek eteşisin bir eyirip bir tohudu. 6 Hanı Molla İbrahim'in dersi, hanı tay-tuşlar? Şeyhelislam hanı, yurdunda nedir bayguşla r? Kim deyerdi ki müselman gavuru algışlar? ! . Babi'ye, Bolşevik'e gör n e giriftar oldun? Beleşip her necse gör nece murdar oldun? 7 Gal'alar darmadağın, serbaz ölüp sengeri boş' Dirilerden de daha yağ eriyipdir, deri boş Şehriyar kende gelip kend uşağının yeri boş Biz görenler hamı getmiş, hamı itmiş, hamı b-Jtmış Hamısı işleyip ahırda yorulmuş yatmış. 8 Kimdi men tek bağıranlar? Sesime ses versin Dünya bizle atışır, kimdi "atış bes" versin Gerek Allah vere, olmaz bunu her kes versin Hamı getmiş daha o gefilede bir kes yoh Zingırovlar da düşüp velveleden, bir ses yoh.

20<ı


9 Hanı o merd atalar, merdi hecerden analar? Hanı o nazlı gelinler, o hayalı sonalar? Hanı o südlü inekler, ala gözlü danalar? "Çün şeved esr-i Guğuş zanheme gismet nehuc Nebud .heyr der an .hane ki ismet nebud." 1 10 Onda her kes bize ha.hsaydı deyirdi gı1vurug Gavurun şerrini indi başımızdan savurug Gavururdu o bizi, biz onu ancag govurug Bele getse edecek Mehdi-yi Mev'ud zuhur Din gerek galib ve gahhar ola, kafir maghur. ' 11 Meclisin ehsanı Amir Sadığın !J.eyratıdır �u mahahn çırağı, H uşgenab'ın sadatıdır indi meydanda galan tekce Hüseyn'in atıdır Müstecab olur bizim gerinde şeytan duası Huşgenah'ı dağıdıp eyledi bayguş yuvası. 12 Arzı-göz galmış idim öz ana yurdum vetene Yandı-gındı verir indi ana yurdum da mene Heyvanat gissesidir dünya Kelile Dimne Ta kim ahırda biraz govzanıp insan olacag Azı insan da olursa, çohu heyvan galacag. 13 irıdi gem-ğüssenin ağızın da gerek bağlayasan Gem ağız açsa .gerek o.hşayasan, ağlayasan Neye lazım bu geder .halg üreyin dağlayasan? Bir dua eyle ki .halgın üreyi şad olsun Dünya mehruhedise ahiret abad olsun. Tebriz, Mehr 1 363 (2 1 Eylül-20 Ekim l 984)

1 . Artık iyi ve namuslu insanlar kalmadı. Şimdi Guğuş (bir şarkıc-ı ve artist) gibilerin zamanıdır. Ama ismetsiz evden (insanlardan) ne hayır gelir? anlamında Farsça bir beyit. 207


ŞAİR MEHEMMED FUZULİ1 Türkü, Farsi, Erebide ne feza'il var imiş Ki Fuzuli kimi bir şair fazıl doğulur. 2

Şerh sedriyle seha 'if yazılır sinesine Leyleyü'l-gedre çatır, Mushaf nazil doğulur.

3

Sefevi'nin gılıcı bu geleme bahdı, dedi: Gel efazil yaradag, yohsa erazil doğulur.

4

Üç lisanda açılır mekteb-i Gur'an gapısı Bu mek<1tibde erazilden efazil doğulur.

5

Tuşe-yi hacc ü ziyaret doh.ır ehlag-i Resul Naz ile yol uzunu, nazlı menazil doğulur.

6

Şehriyar bu gemiye eyleşdi Nuh kimi Gör ne tufan goparır, bah ne menazil doğulur.

7

Ferdi'nin hidmeti izzetle ğebul olmalıdır Menzile izzet üçün hadim menzil doğulur.

1. Şiir. Yahya Şeyda tararından çıkanlan Füruğ-ı Azadi (Özgürlük Işığı) gaze­ tesinde yayımlanmıştır. Bize Ahmet Azerli'nin gönderdiği manzumenin ne zaman yazıldığını bilemiyoruz. Ancak Azerli'nin mektubu 25 Kasım 1986 tarihini taşıdığına göre şiir de büyük ihtimalle 1986 yılında yazılmış olmalıdır.

208


ÇALAGAN GUŞU1 1 Ay çalan guş, guruyupsa_n neden sen? Gözlerinde sönüp heyat çırağı. Ganadların mıhlanıpdır divara Çekilipsen dara, yazıg, biçara. 2 Yadındadır? Guzuları çala nda Rehimsizce çıharardın gözünü Heç bahmazdın yazıg çoban yalvarır Aparardın sen biçara guzunu. 3 Yadındadır? Ganad çalıp uçarken Dovşanları çalıp göye çıhardın. Guzuları haha haha diderdin Fir'on kimi nahag ganlar tökerdin. 4 Yadındadır? Gahhar olup çalardın Göyde her ne göyerçin var, yahı var. Mezlumları budarlıyıp, demezdin Onların da obası var, eli var. 5 Sürüyende körpe guzu, ceylanı Aparanda Savalan'ın başına Daş üreyin anasına yanmazdı Heç bahmazdın gözlerinin yaşına. 1. Erk dergisinin Şehriver 1357 (21 Ağustos-20 Eylül 1978) tarihli 5.sayısından alınan bu şiir tam değildir. (Bak. Kaynakça-Dergiler). Şair üstü kapalı biçimde baskıcı T ı l ı r;ın vi>ıırtinıini clcşıirmişıir.

209


6 Çengizlerin, fir'onların gesrine Söyle meğer az gonupsan, uçupsan Göre göre zalımlığın ahırın Sen de onlar geden yolu tutupsan. 7 Şu pis güne düşmagların sebebi Ozündedir, bunu ya.hşı ganginen Çürüyünce gupgurumuş bedenin Yandırdığın oda .d üşüp yanginen.

2 10


GAÇAH NEBİ1 1 Dur gefes gapısın bir açah2 Nebi Goşulah guşlara bir uçah Nebi. Ay goçah Nebi! 2 Gazamat istidir yata bilmisen Analar beşiyin sata bilmisen Qz ata yurdunu ata bilmisen Geyretin gurbanı ay goçah Nebi Ay goçah Nebi! 3 On beş il gavurun zülmüne dözdün Her negşe çekdikce negşesin pozdun Ş_imdi ki obadan-elden el üzdün Gem yükün çatmışam dur köçah Nebi Ay goçah Nebi! J. Üstat Şehriyar doğduğu şehir olan Tebriz'de dostlarıyla daha yakından görüşüp konuşmak ve kalan ömrünü daha sakin geçirmeyi ümit ediyordu. Lakin onun umduğu gibi olmadı. Dostlar vefasız çıktılar. Bu da şairin hassas ruhunda rırıınalar kopardı. Üstat Tebriz'de güçlükle bir ev satın almışıı. Ev çok dardı, fakat şair halinden gayet memnundu. Günün birinde komşusu Şehriyar'ın evinin hemen bitişiğinde öyle bir inşaat yükseltti ki şairin evine bir damla ışık bile sızmıyordu. Kendisini bir mahpus gibi hisseden şair, yazdığı Farsça bir gazelde bu hislerini açığa vurmuştu. Şehriyar daha sonra koşma tarzında ve hece vezniyle Gaçah Nebi adında bir manzume yazdı. Şair bu eseriyle "gazamat"taki Gaçah Nebi ile kendisini mukayese ediyordu.

11 'li hece vezniyle yazılan şiir 1 beyit ve 8 kıtadır. AA ve KEI"Ş"te son kıtasına bir mısra daha eklenmiştir. Yazılış tarihi belli değildir. Gaçah Nebi Kuzeyde AA'da, Güneyde BETF, KEI"Ş, YŞ-ŞADE-4'te ve Varlık'ta (Tir-Mordad 1358 -21 Haziran-20 Temmuz 1979-, Sayı 3-4) yayımlanmıştır. Türkiye'de ise Azerbaycan dergisinin 1988 tarihli 266. sayısında neşredilmiştir. 2 Telaffuzun karakteristikliğini göstermek için h'ler muhafaza edilmiştir.

211


4 Dört bir yanımızı saldatlar aldı Gal'alar ucaldı garanlıh saldı Zindanın işıhsız, güneşsiz galdı Hümmetin ucadır, dam alçah Nebi Ay goçah Nebi! 5 Bir kesin galmıyup yar u yoldaşdan Galsa da fayşadır, doymaz oynaşdan Geceli aşmalı bu dağdan-daşdan Zindanı gazmışam dur gaçah Nebi Ay goçah Nehi! 6 Dedin bes veten de sabiğ vetendir Gördün ki dostun yoh. hepsi düşmendir Yetenden galan hir guru kövşenc.lir Ondan da vaz keçah. el çekah Nebi Ay goçah Nebi! 7 Çöllerde çekmişc.lim veten zilletin Gereymiş özün de çekim gürbetin Gırıram vetenin ipin, ülfetin Ciyerden ayrılınır bir piçah Nebi1 Ay goçah Nebi! 8 Yetenden doymuşam, Nebi gınama Dur gedek hu halgı artılı sınama Dur görüm ! Bu ağac henzir anama Telinden goy gırım bir saçah Nehi Ay goçah Nebi ! ·

1. Bu dönlüğün başka bir varyantı şöyledir. Gclmişdim veıenin edim .hidmetin Özünde de çekdim gemli gürbetin Gınram ürekden veten ülfetin Ciyere bağlıysa bir piça.h Nebi Ay goı;a.h Nebi! 212


9 Haraiı olmalı? Bile bilmedik . Ganların }ekesin sile bilmedik Biz de bir bu yana gele bilmedik �raz'ın suyundan hir içah Nebi Geyretin gurbanı ay goçah Nehi Ay goçah Nehi !

2il


GÖZÜMÜN YASLARJI -BAYATILAR1 Yar her yere menden getdi Ecel gelcek ondan getdi Dayan, gelim, yola salım Hoş günüm de senden getdi. 2 Hezan geldi, gül apardı Bir gözel bülbül apardı Yanmışdım men, kül olmuşdum Yel de geldi kül apardı. 3 Üreyimin hemdemiydin J:jer sirrimin mehremiydin üzün yara olmamışken Her yaranın merhemiydin. ! Şehriyar bu kıtaları Azerbaycan'ın ünlü musiki�inaslarından Ebulhasanhan İ kbal Azer"in ölümü münasebetiyle 1970'de yapılan bir anma toplaniısında söylemiş­ tir. Kıtalardan bir kaçı Nusretullah Fethi Ateşbeyli tarafından Ü mmid-i İ ran gas­ tesinde neşredilmiş. Dcgdili de buradan alarak Kuzey Azerbaycan"da yayımlamıştır. (Şehriyar"ın Oayatıları, Edebiyat ve İ ncesenet. Dakı 4 Eylül 1971. Sayı 36 -16H-). Ak­ pınar da Degdili"dcn aynen alarak Atatürk Ü niversiıesi Edcbiyaı Fakiiltesi Araştır­ ma Dergisi'nde yayımlar. Son iki neşirde şiirin adı Bayatılar"dır. Akpınar·ın ncıtretti­ ği Bayatılar (ı kıtadır. Dayalılar kuzeydeki neşredilen AA"da ve Güneyde neşredilen KEfŞ ile YŞ-­ ŞADE-4"te yayınlanmışıır. Türkiye'de ikinci defa Azerbaycan dergisinin 1988 tarihli 266. sayısında yer almıştır. Neşirlerin çoğunda kıtaların yerleri değişiktir. Güneyde­ ki neşirlerde şiirin adı Gözümün Yaşları'dır. Kıtaların sayısı J4"tür. J,2,3,4.8.9. 10. 1 1 ve 14"ncü kıtalar 8"1i hece vezniyle, 5.6,7. 12 ve IJ"ncü kıtalar Tli hece vezniyle yazıl­ mışlardır. Ncşrimizdcki 3,6,7.8.9, 11, 12 ve J4"ncü kıtalar Akpınar neşrinde, 3.6,7,8,9 ve 12"nci kıtalar AA"da bulunmamaktadır. 13 ve l4"ncü kıtalar Şeyda'da, 14'ncü kıta ise KETŞ"te yer almamaktadır. Böylece kaynakların karşılaştırılması bize bir kıta kazan­ dırmış olmaktadır.


4 Elim getdi, ölüm galdı Alovlandım, külüm galdı Uçurdu bülbülüm bağdan Deyeydi bir gülüm galdı. 5 Üzüyüm gaşsız galdı Çemenim _guşsuz galdı Ay aman lğbal getdi Şehriyar başsız galdı. 6 �avarın kisin tutdug Igbal'ın sesin tutdug �avarda toy tutmamış lğbal'ın yasin tutdug. 7 Yükümü çatım men de ÇJoy gedim itim men de Igbal tek atam ölüp Galmışam yetim men de. 8 Gül butağı dolmayaydı Dolurdu da solmayaydı Ya hin-adem ölmeyeydi Ya tekinden olmayaydı. 9 .,ele getdi .b.oş heyatım Atmış illik .b.atiratım Sanki ağzımda dad öldü Zehr olup gendim-nabatım. 10 Üzdüm el bir nazlı yardan Şir gün üzlü gülizardan Eyle bir parlag cevahir Bir de doğmaz ruzigardan. '

'2 l 5


11 , Şyle ses, eyle münacat Çyle teshir-i semavat Eyle tofig, eyle dövran Bir de heyhat, bir de heyhat ! 12 Bahdım gelem gaşına Yazdım gebir daşına Senden sora kül olsun Bu dünyanın başına. 13 Yarı kaş görmiyeydim yesli hoş görmiyeydim Oleydim yardan gabag yerin boş görmiyeydim. 14 Şah elinin a l guşuydu riakimlerin tay-tuşuydu lncesen'et toy tutanda Toy beyinin s�ğduşuydu.


BAClM OGLU BEHRUZ'UN BAYATILARJI 1 Ecel kesdi yanıvı Ahır aldı canıvı Gırhıvı tutan gece Ohudum i'lanıvı. 2 Başıva dolanmadım Başımı yolanmadım Hanbamın gem gününde Şerik de olanmadım. 3 Bu heber hoşa gelmez Bu yatan huşa gelmez Zehmeti başa gelse Nisgili başa gelmez. 4 Göz açc.l ı hir zamanda Ki hamı damanda Ne çekdi gurd elinden Bu garanlıg dumanda. 5 Eşidip bilenmedim Yaşıva gelenmedim ·senle men yazıg balam Bir deyip gülenmedim. 6 O şirin dil aşması Dad-duzlu danışması Ne goşaymış guşumun Gonmasıyla uşması.

1. KEfŞ ve Şeyda neşirlerinde mevcuttur. 2f 7


7 �el geler divar yıha Gem geler ürek sıha Ev yıhan cavan dağı Olur ki yaddan çıha. 8 Yas gerek gara geye Yaslılar hınov yeye Bacılar başın yola Gardaş vay deye deye. 9 Yas geli, gem yedirdi Saz geli, söz de.d irdi Gabagca biz gedeydik Niye Behruz gedirdi? 10 Yaz geler ebir versin Gış geler gebir versin Cavana gebir veren Gocaya sebir versin. 11 Gurtarıp rrieherremin Guyladı ahır gemin Goydu biz galanlara Dünyanın cehennemin. 12 Bikese kes veren yoh Sesine ses veren yoh Fermanlar hamı "atış!" Bir "atış bes" veren yoh. 13 Ürek ki hoş olmasın D ünyada kaş olmasın Ana can oğul yeri Boşduysa, boş olmasın.

218


14 Se'adet, se'idlere Le'net de yezidlere Behruz da şehid oldu Goşuldu şehidlere. 15 Pozular b u nizamlar Gelecekler imamlar Şehidler duraca gl ar Alınar intigamlar.

219


YALAN DÜNYA1 Bu dünya fanidir fani Bu dünyada galan hanı? Davud oğlu Sülcyman'ı Ta!ı.t üstünden şalan dünya. Dikmcdaşlı !!este Gasım

1 Senin behren yeyen kimdir? Kiminkisen, yiyen kimdir? Sene doğru deyen kimdir? Yalan dünya, yalan dünya ! 2 Seni ferzaneler atdı Gapıp divaneler tutdu Kimi aldı, kimi satdı Satan dünya, alan dünya. 3 Atı ezel dağa saldıg Yoruldugca dalı galdıg Atı satdıg, ulag aldıg Y eher oldu palan dünya. 4 Çatıp senden köçen keçdi Ecel çamın içen keçdi Olan oldu, keçen keçd_i Ne istirdin olan dünya ? ! . I . Yalan Dünya Güney Azerbaycan'da DITTF, KETŞ, YŞ-ŞA­ DE-4'ıe ve Varlık'ta (Dehmen- İsfend 1362 - 21 Ocak-20 Şubat 1984). Sayı l l-12)'de yayımlanmıştır. Türkiye'de ise İ rfan Murat Yıldırım tarafından Kardaş Edebiyaı­

lar'da (Erzurum 198.5. sayı 9) neşredilmiştir. 220


5 Boğulaydın doğan yerde Doğup halgı boğan yerde Oğul ne'şin ağan yerde Ana zülfün yolan dünya. 6 Gazanıp hey talanıpsan Galanıp hey calanıpsan Ezelden çalhalanıpsan Yene de çalhalan dünya ! 7 �ene garnı ilk beşiyin Gebristanlıg son deşiyin Ne içerin, ne eşiyin Garanlıg bir dalan dünya. 8 Seni hayguşlar algışlar Deli viraneni hoşlar polan ağl'a seni hoşlar içi boşla dolan dünya. 9 Sene Garunlar allandı Gızıldan telli gallandı Batıp zulmata guylandı Olup telli galan dünya. 10 Ocag iken sönünmüşsen Çanag iken çönünmüşsen Ne pis garı neneymişsen Nağıl, yalan-palan dünya ! 11 Biri ayna, biri pasdır Biri aydın, biri kasdır Gece toydur, seher yasdır Gül açdıgda solan dünya.

221


12 İgitlerin başın yeyen Qocalar hozbaşın yeyen Qebirlerin daşın yeyen Ozü yene galan dünya. 13 Ne gandın, kim gül ekendir? Kim gılıc tek gan tökendir? Teymur hele kürekendir? Çengiz canın alan dünya. 14 Yaman gorhu ! Yığılaydın Tufanlarda boğulaydın Nolaydı hir dağılaydın Bizi derde salan dünya. 1

l.Bu kıtayı ilk olarak anamdan duymuştum. Bir kısmı eksikti. Eksik olması dayanamayıp onu tamamladım. (Şehriyar).

222


UŞAGLAR1 1 Uşaglar dil açanda Ağaclar gül açanda Gözün bir işıglansın Sazın bir aşıglansın. 2 Bir oğlan, bir gız gördün ijir ay, bir ulduz gördün Eşgin bir yada gelsin Ağzın bir dada gelsin. 3 Deyirdim iten yahşı Cevz kimi biten yahşı Dünyanı dolanmışam Her yerden veten yahşı.

l. KEfŞ0ten alınmıştır.

223


AGIZ YEMİŞİ1 1 Bir gün ağız galır hoş Bir gün dolu dad olur Gün var ki heç zad olmaz Gün var ki her zad olur. 2 Behtin dura haharsan Yadlar gohum-gardaşdır Amma hehtin vatanda Gohum-garda Ş yad olur. 3 Çalış adın gelende Rehmet ohunsun sene Dünyada senden galan Ahırda bir ad olur. 4 Gördün işin eyildi Durma eyi!, gözden it. Dostun görer darıhar Düşmen göfer şad olur.

l. BETF, KETŞ

ve

YŞ-ŞADE-4'tc neşredilmiştir.

224


YOL GÖSTEREN YOL GEDEN1 "Senden mene yar olmaz" Yar beyle eyyar olmaz. 2

Heçden mene kar olsa Senden mene kar olmaz.

3

Beyle meni talayan Yar galsın, ağyar olmaz.

4

ÇJenişlense aramız Gebir bize dar olmaz.

5

Ürek aydın galırsa Aydın gözler tar olmaz.

6

Dinsiz imansız elde Namus galmaz ar olmaz.

7

Çeşme çı.b.maz, çay a.b.maz Yağış yağmaz, gar olmaz.

8

Susuz, güneşsiz bağda Heyva bitmez, nar olmaz.

9

Namerd eken bağçada Butağ olsa bar olmaz.

l. Şiir Güney Azerbaycan'da, Yahya Şeyda'nın Edebiyat Ocağı adlı şiir antolo­ jisinin Şehriyar bölümünde yayımlanmıştır. Türkiyc'de ise Yahya Şeyda'nın adı ge­ çen eserini tanıtan bir yazı ile tarafımızdan neşredilmiştir. (Bak. Yusuf Gedikli, "Yahya Şeyda'nın Edebiyat Ocağı", Türk Edebiyatı, Temmuz 1986, sayı 153).

225


10

Varım olsa gel apar Amma heçden var olmaz.

11

Lal olmasa anlayan Anlamayan kar olmaz.

12

Yol gösteren olmasa Yol geden huşyar olmaz.

226


ANCILA1 1 Qözlerimin ağı-garası Ancıla Ureyimin dağı-yarası Ancıla Senli-menli, üreyimiz dağlıdır Derdimizin yoh çamsı Ancıla. 2 Her kimseye gemden bu bir hissedir Atan dağı bir dağ kimi ğüssedir "Sel Sara'nı Apardı" tek gissedir El yarası, sel yarası Ancıla Gözlerimin ağı-garası Ancıla. 3 Men de yaman saralmışam, solmuşam Dolandıgca derde-geme dolmuşam Gemim sınıp deryada gerg olmuşam Deryanın da hep arası Ancıla Gözlerimin ağı-garası Ancıla. 4 Nazlı yarım getdi, günüm garaldı Qnun dağı ğelbimi yardı, deldi Ozü getdi, pakat içinde geldi Bilerziyi, güşvarası Ancıla Gözlerimin ağı-garası Ancıla. 5 Bel bükülüp yapışmışam belinden Hezyan kimi adı düşmez dilimden Hara g�tdin, hamı gedip elimden Geriblerin var harası Ancıla Gözlerimin ağı-garası Ancıla. 1. Şiir evlenip Türkiyc'de kalan Ancıla isimli bir kıza yazılmıştır. KEfŞ ve YŞ-ŞADE-4'de yayınlanmıştır.

227


6 Sen menim öz nazlı, gözel balamsan Men deniz olsam da gızıl alamsan Kehliyimsen, feriyimsen, falamsan Buludların mahparası Ancıla Gözlerimin ağı-garası Ancıla. 7 'fürkiye'ye getdin unutdun meni Islambul'un ovçusu sepdi deni Gapdı dem.ek mirvarı görcek seni Islambul'un Marmara'sı Ancıla Gözlerimin ağı-garası Ancıla. 8 Gördün bala nece tifag dağılı? Felek vurar, şerab küpü cağılı Biz de ollug Sarı İnek nağılı Fatıma'sı, Gondora'sı Ancıla Gözlerimin ağı-garası Ancıla. 9 Heç bilmedim ne vaht tutuldu toyun? Bir görmedim gelin gedende boyun Musigimiz, şe'rimiz olmuş oyun Heyvereler zamburası Ancıla Gözlerimin ağı-garası Ancıla. 10 İnce, zerif zövğün galır mı, ya yoh? Erin senden bir zövğ alır mı, ya yoh? Şe're de bir nezer salır mı, ya yoh? Ya şe'r onun dırdırası Ancıla? Gözlerimin ağı-garası Ancıla. 11 Gelin görek göz birbirin heç tanır? Ya yadlaşıp tanışlığın da, danır? Omür keçir, gara yel tek fırlanır Ruzigarın fırfırası Ancıla Gözlerimin ağı-garası Ancıla.

228


YAR GASİDİ1 1

Sen yarımın gasidisen Eylen sene çay demişem.

2

Hıyalını gönderipdi Beske men ah-vay demişem.

3

Ah! Geceler yatmamışam Men sene lay-lay demişem.

4

Sen yatalı men gözüme Ulduzları say demişem.

5

�erkes sene ulduz deye üzüm sene ay demişem.

6

Senden sonra heyata men Şirindise, zay demişcm.

7

Her gözelden bir gül alıp Sen gözele pay demişem.

8

Senin gün tek batmağıvı . Ay batana tay demişem.

9

İndi yaya gış deyirem Sabıg gışa yay demişem.

10

Gah toyuvu yada salıp Men deli nay-nay demişem.

11

Sonra yene yasa batıp Ağları hay-hay demişem.

1. Sevgilisinden haber alma sevincini açığa vuran bu şiir, BETF, KErŞ ve YŞ-ŞADE-4'de yayımlanmıştır.

229


12

Etek dolu derya kimi Göz yaşıma çay demişem.

13

Ömre süren men gere gün Ah demişem, vay demişem.

230


HANNENE1 Hannene hayanda galdın? Bele başıva dolanım Nece men seni itirdim? Da senin tayın tapılmaz! ***

5

Sen ölen gün emme geldi Meni getdi ayrı kende Men uşag ne anlıyaydım? Başımı gatıp uşaglar Neçe gün men orda galdım. ***

10

Gayıdıp gelende bahdım yerivi yığışdırıplar Ne özün ve ne yerin var? ***

15

"Hanı hannenem?" Soruşdum Dediler ki hanneneni Aparıplar Kerbela'ya Ki şefasın ordan alsın Seferi uzun seferdir Bir iki il çeker gelince. ***

20

Nece ağlaram yanıglı Neçe gün ele çığırdım Ki sesim, sinem tutuldu. ***

Q 'men olmasam yanında Ozü heç yere gedenmez l.Hannene şairin en güzel eserlerinden biridir. Şehriyar, kendi çocukluğu­ nun masum dünyasını samimi bir şekilde anlattığı bu şiiri, büyükannesi Deyim hanı­ mın ölümü üzerine yazmıştır. BEfF, KEfŞ ve YŞ-ŞADE-4'te yayımlanmıştır. Mem­ nıcdzade'ye göre 1355 ( 1976)'da yazılmıştır.

231


25

�u sefer nolupdu, mensız Ozü tek goyup gedipdi? ***

Hamıdan acıg ederken Hamıya acıglı bahdım Sonra başladım ki:. Men de Gedirem onun dalınca. ***

30

35

40

45

Dediler seninki tezdir İmamın mezarı üste Uşağı aparmag olmaz Sen ohu Gur'an'ı tez çıh Sen onu çıhınca belke Gele hannene seferden. ***

Telesik revanlamagda Ohuyup Gur'an'ı çıhdım Ki yazım sene: Gel indi Daha çıhmışam Gur'an'ı Mene sovgat al gelende Amma her kağız yazanda Ağamın gözü dolardı Sen de ki gelip çıhmadın Neçe il bu intızarla Günü, hefteni sayardım Ta yavaş yavaş göz açdım Anladım ki sen ölüpsen. ***

50

55

�ile bilmiye henüz de Ureyimde bir itik var Gözüm ahtarar hemişe Ne yamandır bu itikler Hannene canım nolaydı Seni bir de men tapaydım O ayaglar üste bir de Döşenip bir ağlayaydım. Golu halga salmış ip tek 232


O ayağı bağlayaydırh Ki daha gedenmiyeydin. ***

60

Geceler yatanda, sen de . Meni goynuva alardın Nece bağrıva basardın Golun üste gah salardın. ***

65

Acı dünyanı atarken ikimiz şirin ya tardıg Yu.b.uda löley atarken Seni men beleşdirerdim. ***

70

ÇJeceli, su gızdırardın Ozüvü temizliyerdin Gene de meni öperdin Heç mene acıglamazdın. ***

Savaşan mene kim olsun Sen mene havar durardın Meni sen anam döyende Gapıp aradan çı.b.ardın. ***

80

Ele istilik o isteg Daha kimsede olar mı? Ü reyim deyir ki: Yo.b. yoh O derin sefalı isteg Menim o ezizliyim tek Senile gedip tükendi.

85

Hannene, özün deyirdin Ki sene behiştde Allah Verecek ne istiyürsen Bu sözün yadında galsın Mene golunu veripsen.

75

***

***

Ele bir günüm olursa Bilisen ne isterem men? 233


Sözüme dürüst gulag ver: "Senile uşaglıg ehdin." ***

90

95

Hannene, aman nolaydı Bir uşaglığı tapaydım Bir de men sene çataydım Senile gucaglaşaydım Senile bir ağlaşaydım Yeniden uşa$ olurken Qucağında bır yataydım Ele bir behişt olursa Daha men öz Allah'ımdan Başga bir şey istemezdim. Ferverdin 1 355 (2 1 Mart-20 Nisan 1 976)

234


GETME TERSA BALASJI 1

İzin ver toy gecesi men de sene daye gelim El gatanda sene meşşate, temaşaye gelim.

2

Şen bu mehtab gecesi seyre çıhan bir servi ol izin ver men de dalınca sürünüp saye gelim.

3

Mene de bahdın o şehla göz ile men garagün Cür'etim olmadı bir kelme temennaye gelim.

4

Men cehennemde de baş yasdığa goysam senile Heç ayılmam ki durup cennet-i me'vaye gelim.

5

�ene gamında da senle ekiz olsaydım eğer istemezdim doğulup bir de bu dünyaya gelim.

1. Şehriyar"ın yakın doslu l"ik Endiş şöyle der: "Çok eskiden anamın besteyle okuduğu bir gazelden bazı mısralan aklımda saklamışıım. O mısralar şunlardı: Gelme tersa balası men de sene saye gelim Yapışım damenive men de kelisaye gelim. Örgedim ya ki sen el din-i müselmanı gebul Ya ki te'lim ele men mezheb-i İsa'ye gelim. Den bu beyitleri Şehriyar"a ahenkle okudum. Şehriyar hislendi. Şi i rin kime ait olduğunu sordu. Bilmediğimi söyledim. Sonunda Şehriyar bu şiire bir nazire yazdı ve adını Geıme Tersa Dalası İstigbali koydu." (Memmedzade'ye göre Nik Endiş"in bilmediğini söylediği yukarıdaki beyitler Seyyid Azim Şirvani'ye aittir).

Getme Tersa Balası AA'da, BETF'de. KETŞ'te ve YŞ-ŞADE-4"te neşredil­ miştir. Şiir AA'da diğer neşirlerden farklı olarak 4 mısra fazla olup toplam ıs beyit­ lir. Az önce verilen malumattan anlaşılacağı gibi Nik Endiş'in Şehriyar"a okuduğu kadimden ezberinde bulunan beyitler biraz değişiklikle AA'da esas şiire dahil edil­ mişlerdir. Manzumenin adı DETF, KETŞ ve Şeyda neşirlerinde Getme "fcrsa Balası, ı\A'da ise yalnızca Tersa Balası'dır. Gazel tarzındaki şiirin yazılış tarihi 1353 yılının /\zer ayıdır. (Bizim tak-vimimize göre 21 Kasım-20 Aralık 1974 arası).

235


6

Sen yatıp cenneti rö'yade görende geceler Men de cennetde guş ollam ki o rö'yaye gelim.

7

Gıtlıg iller yağışı tek guruyup göz yaşımız KCıy-i eşginde gerek bir de müsellaye gelim.

8

Sen de sehraye marallar kimi bir çıh nolur ki Men de bir seyde çıhanlar kimi sehraya gelim.

9

Allah'ından sen eğer gorhmıyup olsan tersa Gorhuram men de dönüp din-i Mesiha'ye gelim.

10

Şeyh Sen'an kimi donguz otarıp illerce Seni bir görmek üçün me'bed-i tersaye gelim.

11

Yoh senem ! Anlamadım, anlamadım haşa men Burahım mescidimi senle kelisaye gelim.

12

Gel çıhag Tur-i tecellaye sen ol cilve-yi Tur Men de Musa kimi o Tur-i tecellaye gelim.

13

Şirdir Şehriyar'ın şe'ri elinde şemşir Kim deyer men bele bir şir ile de'vaye gelim? Azer 1353 (2 1 Kasım-20 Aralık 1 974)

236


BEHCETABAD HATİRESİ1 Ulduz sayarag gözlemişem her gece yarı Gec gelmededir yar, yene olmuş gece yarı. 2

Gözler asılı, yoh ne garaltı ne de bir ses Batmış gulağım gör ne döşürmekdedir darı.

1. Süreyya -ki Şehriyar ona Peri diyordu- şairin ilk göz ağrısı idi ve onlar bir­ birlerini hadsiz hudutsuz seviyorlardı. iki sevgili Tahran'ın Dahcetabad semtinde son defa buluşup görüşmeyi kararlaştırırlar. Fakat Şehriyar bekliyor bekliyor, Sürey­ ya bir türlü gelmiyordu. Bu öyle bir bekleyişti ki şair aya yalvarıyordu ki batmasın. güneşe yalvarıyordu ki doğmasın. Fakat ne çare ki dünya dönüyor. sabah oluyor, gün ışıyor: nihayetinde günün açılmasıyla şairin arzuları. istekleri kül olup fezaya uçuveriyordıı. Şehriyar hemen sabahısı Tahran"dan sürgün edilmişti. Dahçetabad llatiresi işte bu ıztıraplı intizarın eseridir. ...

Şiir 15 beyittir, Far.;çası da vardır ve Türkçesinden daha uzundur. Şiirin yazılış taıihi hakkında bir bilgimiz yoksa da Akpınar'ın Töre dergisinde­ ki neşrinde bazı aydınlatıcı bilgiler vardır. Oradan öğrendiğimize göre Şehriyar 1973 sonbaharında Tahran radyosunda bir konuşma yapmış, şiir, sanal ve başka mevzu­ larda görüşlerini açıklamıştır. Meclistekilerden biri şaire hitaben "üstat siz ki Fars edebiyatı hakkında bu kadar fikir söylediniz, şiirler okudunuz: anadilinizde yazdığı­ nız eserlerden de bir iki nümune söyleseydiniz çok güzel olurdu" demiş, Şehriyar ise derin bir ah çekerek şöyle cevap vermiş: "Baş üstüne, okuyayım. Denim Dehceıabad Hatiresi adlı bir şiirim var. Bu benim nakam (yarıda kalmış) aşkımın son görüşmesi­ ne hasrolunmuş. son intizarım, son eserimdir. Bu şiiıi yazdığım gecenin sabahında Tahran"dan sürgün edilecektim. Halbuki tıp fakültesini bitirmeme iki üç ay kalmış­ tı." Bu ifadeye göre Bchcetabad Hatiresi'nin hiç olmazsa Farsçasının 19?..'.0 li yılla­ rın sonunda yazıldığı ihtimal dahilindedir.('?) Şiir Kuzeyde Degdili tarafından Dakü"de çıkan Azerbaycan Gençleri gazetesi­ nin 24 Kasım 1973 tarihli. 139 (8335) sayılı nüshasında neşredilmiştir. Yine Kuzeyde basılan AA'da, Güneyde basılan DETF. KETŞ ve Şeyda neşirlerinde yayımlanmış­ tır. Manzı,ıme Türkiye'de üç defa yayımlanmıştır. Bunların ikisi Ali Yavuz Akpı­ nar'a aittir. ilk olarak Töre dergisinde (Ankara, Ekim ım, Sayı 77), ikinci defa Ata­ türk Ü niversitesi Edebiyat Faküllesi Araştırma Dergisinde neşredilmiştir. Üçüncü neşir ise Ankara' da çıkan Azerbaycan dergisinin 1988 tarihli, 266. ' sayısında yer al­ mıştır.

237


3

Bir guş "ayığam" söyliyerek gahdan inilder Gahdan onu da yel diye laylay, huş aparı.

4

Yatmış hamı, bir Allah oyagdır, daha bir men Menden aşağı kimse yoh, ondan da yuhan.

5

Gorhum budur: Yar gelmiye, birden açıla sübh Bağrım yarılar sübhüm açılma, seni Tarı!

6

Dan ulduzu ister çıha, göz yalvarır çıhma O çıhmasa da ulduzumun yohdu çıharı.

7

Gelmez, tanıram behtimi indi ağarar sübh Gaş beyle ağardıgca daha baş da ağan.

8

Eşgin ki gerarında vefa olmıyacagmış Bilmem ki tehi' et niye goymuş bu gerarı.

9

Sanki horuzun son bam hencerdir sohuldu Sinemde ürek varsa kesi() gırdı damarı.

10

Rişhendle gırcandı seher, söyledi: Durma ! Can gorhusu var eşgin, utuzdun bu gumarı.

11

Oldum garagün ayrılalı o sarı telden Bunca gara günlerdir eden rengimi sarı.

12

Ezbes meni yarpag kimi h icranla saraldıp Bahsan üzüne sanki gızılgüldür gızarı.

13

Göz yaşları her yerden aharsa meni tuşlar Deryaya bahar bellidir çayların aharı.

14

Mehrab-i şefeğde özümü secdede gördüm Gan içre gemim yoh, üzüm olsun sene sarı.

15

Eşği var idi Şehriyar'ın güllü-çiçekli Efsus ki geza vurdu hezan oldu baharı. 238


NAZ EYLEMİSEN1 1

Çohlar incikdi ki sen onlara naz eylemisen Men de incik ki menim nazımı az eylemisen.

2

Etmisen nazı bu virane könülde sultan Evin abad ola dervişe niyaz eylemisen.

3

Her bahışda çalısan kipriyi mizrab kimi Bir gulag ver, bu gırıg gelbi ne saz eylemisen.

4

Başdan aç yaylığı efşan eyle süsen-sünbül Sen bizim bayramımızsan gışı yaz eylemisen.

5

Sen gün ol, goy �emimiz dağda gar olsun erisin Menim ancag işımi suz u güdaz eylemisen.

6

Men bu men'ada geze) yazmağa halım yoh udu Sen çocug tek gocanı fırfırabaz eylemisen.

1. Serbest vezinle şiir yazan bir kısım genç şairler. Şehriyar'a artık gazel yaz­ ma devrinin geçtiğini, şairin yalnız kendi dertleriyle değil, toplum dertleriyle de ilgi­ lenmesi gerektiğini eleştiri yollu söylemişler; aynı zamanda üstadın Türkçe şiirleri­ nin Farsça şiirleri kadar kuwctli olmadığını da iddia etmişlerdi. Şehriyar, bunun üzerine baş taranan aşıkane olan bir gazel yazdı. Gazelin son beyitleri kendisini eleştiren şairleri alaya almaktadır. Naz Eylemisen, Kuzeyde AA'da, Güneyde BETF, YŞ-ŞADE-4'te, KEfŞ'te ve Varlık'ta (Dey 1358 -21 Aralık 1979-20 Ocak 1980-, sayı 9) yayımlanmıştır. Türki­ ye'de Ankara'da çıkan Azerbaycan dergisinin 1988 tarihli 266. sayısında neşredilmiştir. Şiir Güneydeki neşirlerde 34 mısra, AA'da ve oradan iktibasla yayımlanan Azerbaycan dergisinde 30 mısradır. KEfŞ'te ise 36 mısradır. Manzumenin esas adı Kelisa Namazı olmakla beraber Naz Eylemisen adıyla tanınmıştır. AA'daki adı ise Gezel'dir. Yazılış tarihi hakkında bir malumatımız yok­ tur. 1.39


7

Kakili başda burup bağlamısan tac kimi O gızıl saçdan ona güllü gotaz eylemisen.

8

Sine bir deşt-i Muğan'dır, guzu yan yana yatıp Menim ağlar gözümü arda Araz eylemisen.

9

Bu gözellik cehanda sene vermiş Tanrı Her geder naz eylesen eyle ki az eylemisen.

10

Meni bu söz ile atdın, aralandın bilirem Aranı bir para namerd ile saz eylemisen.

11

Destemaz eylediyin çeşme Mesiha 1 ganıdır Bilmirem hansı kelisada namaz eylemisen?

12

Men Eşiran ohusam pence İrag üste gezer Gözelim Türk olalı terk-i Hicaz eylemisen.

13

Teze şa'ir, bu deniz her ne bahırsan dibi yoh Çoh uzatsan boğazı, ördeyi gaz eylemisen.

14

Beske zülf ü hett ü halın gopalağın götdün Zülf eli'nin başını az gala daz eylemisen.

15

Gel! Menim istediyim Ka'be yıhılmaz, ucalar Başda da gej gedesen, dibde teraz eylemisen.

16

Hett ü halından alıp meşgimi Gur'an yazaram Bu hegiğetle meni ehl-i mecaz eylemisen.

17

fyfeni dan ulduzu, sen yahşı tanırsan ki, seher Ufüğü helvet edip raz u niyaz eylemisen.

18

Şehriyar darda galıp, dağda daşa daldalanıp üzün insaf eyle Mehmud'u Ayaz eylemisen.

1. Aslında müselman.

240


ZAMAN SESİ1 1

Sübh oldu her terefden ucaldı ezan sesi Güya gelir melaikelerden Gur'an sesi.

2

Bir ses tapanmıram ona benzer, goyun deyim Benzer ona eğer eşidilseydi can sesi.

3

Sanki uşaglığım kimi nennimde yatmışam Laylay deyir mene anamın mehriban sesi.

4

Sanki seferdeyem oynadırlar ki, dur çatag Zeng-i şütur çalır keçerek karvan sesi.

5

Sanki çoban yayıp guzunu dağda ney çalır Rö'yet olur guzu gulağında çoban sesi.

6

Cismim gocalsa da hele eşğim gocalmıyup Cingildeyir hele gulağımda cavan sesi.

1. Üstat Şehriyar 1356 (1977-1978)'de Zaman Sesi isimli bir şiir yazdı. Şiir, kısa zamanda her tarafa yayıldı, ünlendi. Bir tarartan da meraklılar eserin muhtevası hakkında Şehriyar'a soru yöneltiyorlardı. Şehriyar onlan şöyle cevaplıyordu: "Çok yakın bir zamanda öyle bir kanşıklık, öyle bir mahşer meydana gelecek ki her yer alt üst olacak. Her şey değişecek. Zincire vurulan aslanlar zincirlerini kı­ rıp parçalayacaklar." Üstat yaklaşan İslam devrimini önceden görmüştü. İşte Zaman Sesi böyle bir zaman ve zeminde yazılmıştır. Şiir, Kuzeyde AA'da, Güneyde BEfF, KETŞ, YŞ-ŞADE-4'te ve Varlık'ta ( Ü rdibehişt 1358 -21 Nisan-20 Mayıs 1979- Sayı 1) yayımlanmıştır. Türkiye'de iki de-· fa yayınlanan şiirinin ilk yayını Fethi Gedikli'yle Yusur Gedikli"nin tertipledikleri Çağdaş Azeri Şiiri Antolojisi'nde (1983), ikinci yayını ise Azerbaycan dergisinde yer almıştır. (1988, 266. sayı). Yazılış tarihi Şeyda neşirlerinde 1356 (1977-1978), KEfŞ'te (Memmedzade'nin neşrinde) 1355 (1976-1977)'dir. İ kincisi muhtemelen yanlıştır.

241


7

Sanki zaman güleşdi, meni güpsedi yere Şe'rim, yazım olup yıhılan pehlevan sesi.

8

Ahır zamandır bir gulag as, erşi titredir Milletlerin haray mededi, elaman sesi.

9

İ nsan hezanıdır, tökülür can hezel kimi Saz tek hezel yağanda sızıJdar hezan sesi.

10

Gırh ildir dustağam, gala bilmez o yağlı ses Yağsızsa da gebul ele menden yavan sesi.

11

Men de sesim ucalsa gerekdir yaman deyim Millet acıglıdır, ucalıpdır yaman sesi.

12

Doldur nevare goy gala, bir gün b u körpeler Algışlasınlar zövğ ile bizden galan sesi.

13

Miğnatıs olsa ses d e çeker, inğilabda bah Azadlıg aldı serdarımın gehraman sesi.

14

İ nsan gocalmış olsa gulaglar ağırlaşar Sanki yazıg gulagda guruldur zaman sesi.

15

Bah bu derin sükCıte seher hansı bir nevar Zebt eyleye biler bele bir cavidan sesi.

16

Sancır meni b u fışga çalanlar d a Şehriyar Men neyleyim ki fışgaya benzer ilan sesi. 1356 ( 1 977- 1 978)

242


İMAN ·MÜŞTERİSİ1 1

Aman Allah yene şeytan gelip iman apara Goruyun, goymayın imanızı şeytan apara.

2

Menim insanlığımın gör ne hasarı yavadır Ki günüz gul-i biyaban gelir, insan apara.

3

Hermeni sakgıza verdik, ne yaman çerçidir bu? Hey gelir kende bize derd vere, derman apara.

4

Çörek almış eline ac nece tağet getisin'? Ele bir yaz gecesi gız gelip oğlan apara.

5

Ganlı dırnaglar ılan İngilis al gat�ı bize Bahısan Rus da Araz'dan keçir, Iran apara.

6

Aradan bir de bizi bölseler erbablarımız Gorhuram goymayalar Tebriz'i, Tehran apara.

7

Gara tufan ki dehi halgla şuhlug elemez Sel gerek el dağıda, ev yıha. eyvan apara.

1. 1320 (1941) yılında İran Müttefiklerce işgal edilmişti. Şehriyar bu yıllarda Tahran"da bulunuyordu ve lirik bir şair olarak ünlenmişti. Bir kaç kıskanç bu durumdan faydalanarak Şehriyar"ı Müttefiklere ve idareci­ lere muhalif göstermek istediler. Fakat planlan suya düştü. Şehriyar'ın şöhretiysc günden güne artmaktaydı. Bir şey yapamayacaklarını anlayınca Şehriyar'ın şiir mecmuasını çalmaya ka­ rar verdiler ve bunu başardılar. Şairin yıllar yılı emek verdiği, zahmetini çektiği şiir­ ler bir anda yok olmuştu. Ü stat bu vaziyefteyken İ man Müşterisi'ni yazdı. Şiir BETF, KETŞ. Şeyda neşirlerinde ve Varlık'ta (Mehr 1159 -21 Eylül- 20 Ekim 1980-) yayımlanmıştır. Şiirin YŞ-ŞADE- l'deki adı Garanlıg Gecelerdir ve son­ raki neşirlerden oldukça farklıdır.

243


8

Bu garanlıg gecelerde gapımız pis döyülür Ne bilim belke eceldir, dayanıp can apara.

9

Anama söyleyin oğlun yıhılıp sengerde ''Tellerin bas yarama, goyma meni gan apara."2

1O

Seliğeli oğru tapılmışsa bu başsız yerde Şehriyar'dan da gerek bir dolu divan apara.

2. Bu mısra başka şairindir.

244


GEM BASDI GELYANIMI1 Gışın ğere ğeyidi alıp menim canımı Hortdan deyip gocalıg kesip menim yanımı. 2

Bu sigar da zeli tek düşüp menim canıma Dodag dodağa goyup sorur menim ganımı.

3

Sazag sazın gurarag gulagdır sanki burur Çekipdir ipliyimi, gırıpdır geytanımı.

4

yene gışın goşunu payız marşın çalarag Kerdide varsa biçer !aleni, reyhanınu.

5

" Üşüdüm ha üşüdüm" deyir menim derdimi Kürsü tovun itirip ahtarır dermanımı.

6

Payızlamış zemiyem, veryan mene ne gerek Dönerge dönderecek döndükce veryanımı.

7

Goy çalhasın bizi bu zemane nehre kimi Menim südüm çürüyüp turşatsın ayranımı.

1. Üstat Şehriyar İslam devriminden sonra sade dil ve serbest fikirlerle örülü, birbirinden güzel bir kaç tane yergi yazmıştır. Esasen Şehriyar'ı ister Türkçe, ister Farsça şiirlerinde olsun öbür şairlerden ayıran özelliklerden başlıcası onun şiirlerin­ deki mizah. alay ve yergidir. Şehriyar Gem Basdı Gelyanımı şiirini biT televizyon programında okumuş: şi­ ir öyle beğenilmiştir ki hemen ertesi giinün sabahında şiiri ezbere söyleyenler görül­ müştür. Şiirdeki nazlı yardan kasıt şairin hanımı Azize (Ezize)'dir. Meryem ve Şehra­ zat Şehriyar'ı n kızlarıdır. (Oğlunun adı Hadi'dir). Şiirin adı bütün neşirlerde aynı olup AA'da. BETF"de, Kl:!Ş'te ve YŞ-ŞA­ DE-4'te yer almıştır. Yazılış tarihi KETŞ"te Mehr 1359 (21 Eylül-20 Ekim 1980) ola­ rak verilmiştir. 245


8

peyer dilim, ğelemim: İ şden salan meni de lşden salıp itirip pak adımı-sanımı.

9

Heyderbaba yolu tek yol bağlanıp üzüme Avçı felek avlayıp sürüyle ceyranımı.

1O

Nazlı yarım gedeli sönüp menim çırağım Han varsa da ne karı, evin yoh _ki hanımı.

11

Meryem köçüp gediben Şehrazad'ım da gedir Felek elimden alır dürrümü, mercanımı.

12

yetim tek öz gözümü neybet basıp basacag Yaman garıştıracag selgemi, sehmanımı.

13

Ne diz var ki sürünüm, ne üz var ki gayıdım. Ne yük galıp ne yabı, soyuplar karvanımı.

14

�iden meni gocalıg azgın salıp salacag !tirdi Tehriz'imi, uduzdu Tehran'ımı.

15

Bizim çayhanamızda tökende çay gonağa Doldurdu zerdab ile menim de fincanımı.

16

G elyanla Şehriyar'ım galdır gemi bahalım Men de .horuldadıram gem basdı ğelyanımı. Mehr 1359 (2 1 Eylül-20 Ekim 1980)

246


KEREC HATİRESİ1 Sen Eli2 yahşı bu dağda oturağ eylemisen Şehri, dünyanı Eli tek se-talağ eylemisen. 2

Ü reyinde ekilip yahşı tevekkül tohumu Yahşı bitdikce de sen yahşı alağ eylemisen.

3

El-golun var ki tek elli bu dağın böyründe Bu sayag bir avadanhg el-ayağ eylemisen.

4

G eyretin dağ kimidir, dağ dağa elbet dayanar Sen de dağlar kimi dağları dayağ eylemisen.

5

Açılıp burda üfüg dağdır, ağaşdır, bağdır Dağa dirseklenip o menzeri bağ eylemisen.

6

Bir gurur var bu fağır helgde, bir istiğna Sanki fir'onların gesrini lağ eylemisen.

7

Bu gala-gallı şehirden çekilipsen gırağa Nazlı Me'sume'ni gözlerden irağ eylemisen.

1 . Şehriyar bazen evinde bir köşeye çekilir, kendi aleminde düşünce ve hayale dalardı. Üstat bu vaziyeti gezip dolanmaya tercih ederdi. O, öteye beriye gidip gel­ mekten. seyahate çıkmaktan pek hoşlanmazdı. Ancak bir zaman Kerec denilen yerde Eliağa (Aliağa) adında bir akrabasına ailesiyle beraber misafir olur. Aliağa"nı ıİ dağın böğrüne yaslanmış evi Şehriyar'ın çok hoşuna gider ve dağın manzarası onun kalbini çeşitli hislere garkedcr. Şair, bu evi.n penceresinden ulu dağlara bakarken Heyderbaba dağını hatırlar. Orada geçirdiği gençlik çağlarını hayaline getirir ve bu manzaranın etkisiyle gençliği yeniden filizlenir. Çünkü bu dağdan o, Heyderbaba'nın kokusunu almakta, emmikı­ zı Nenegız'ı ve öbür akrabalannı yad etmekte, Daşhbulak'ın hasretini çekmektedir. Asıl adı Nenegız Emgızının Oğlu Eli Ağa'ya Bir Yadigarlıg olan Kerec !!atire­ si şiiri bu misafirliğin eseridir. Şiir KETŞ'te ve YŞ-ŞADE-4'te mevcuttur. 16 ve 18. beyitler Şeyda neşirlerin­ dc yoktur. 2. Adı geçen şahıslar Şehriyar'ın akrabalarıdır.

247


8

Bu sefalı komadan kendimizin iysi gelir Meni de bu goca vahtımda damağ eylemisen.

9

Köçdürüpsen ele bil Tehran'a Heyderbaba'nı Nenegız emgızının sen üzün ağ eylemisen.

10

Nenegız emgızının hurda camalı görünür Laleden gızlara yandıgca yanağ eylemisen.

l1

Geceler sübhe kimi hurda çırağlar sönmür Ayı, ulduzları yüz şanlı çırağ eylemisen.

12

Zövğden bilmir adam hurda yata, orda yata? Ay-güneşler oturağında yatağ eylemisen.

13

Burda bir çeşme d e tap goy baha Heyderbaba'ya Bilmirem hansı gözü Daşlıbulağ eylemisen.

14

Çohlu kend evleri bahsan gara palçıgdır, suvag Burda sen kend evini bir ağ otağ eylemisen.

15

Cemile emgızının iynesi saplandı, dedim Kendi de Tehran'a yırtıgca yamağ eylemisen.

16

Yad gonag yohdur, gel eyleş nefeden düşdün sen Sil-süpürden baş açarken ot-ocağ eylemisen.

17

Se'id'in eksini gördüm, ne gözel oğlandır Görüm inşaallah onu barlı budağ eylemisen.

18

Musa mektebde, Müzeffer gutarıp, serbazdır Bu gaçagda uşağı yahşı goçağ eylemisen.

l9

Mir Ebulfez meni bir de getirenmez buraya Gördü ki sen meni artıgca gonağ eylemisen

20

Şehriyar, sende cavanlıg tazadan pöhre verir Yohsa Heyderbaba'nı hurda sorağ eylemisen. 248


ŞATIR OGLAN1 1

Şatır oğlan görüm Allah sene versin bereket Goy unun yahşı elensin, hemirin ellensin.

2

Çoh pişir, yahşı pişir, göyde fırıldat küreyi Minber üste çöreyin goy galanıp tellensin.

3

Tendirin Tur t�kin geybden alsın işığı Ersinin buralı Islam kimi millensin.

4

Kası�n ğismeti yoh yağlı pilov döşlemağa Bu yavan sengeyi bir goy sahalıp sellensin.

5

Qeyretin gurbanı sen müşterini tez yola sal

6

Goy iki riyallığı satsın hozeyin bir manata Dişi düşmüş gocanın ağzı nedir, dillensin?

El ıçinde yaramaz arvad-uşag vellensin.

. 1. Üstat Şehriyar'a ara sıra yardım eden ihtiyar bir akrabası vardı. O her zaman fınndan ekmek alırken fırıncılara şöyle derdi: "Ekmek (sengek) iyi pişsin ha, Şehriyar'a apanyorum !" Şatır (usta) Şehriyar'ı tanıyord"!, fakat çırak tanımıyordu. Bir gün aralannda şu konuşma geçer: "-Du Şehriyar kimdir ki bu ihtiyar kişi her gün ekmek alırken böyle diyor." "-Şehriyar bizim komşumuzdur. Şöhreti her yana yayılan istidatlı milli şairimizdir." "-Madem şairdir. Bana da bir şiir ya1.sın, ben de onun ekmeğini güzel pişireyim." İ htiyar akrabası bu konuşmaları Şehriyar'a anlatınca şairin çok hoşuna gider. Kalemi eline alıp Şatır Oğlan şiirini yazar. Şatır Oğlan AA'da, BETPde, KEfŞ'te ve Şeyda neşirlerinde mevcuttur. Şehriyar'ın bütün şiirlerinde olduğu gibi bu kitaplardaki Şatır Oğlan neşirleri arasında da mısra ve kelime farklılıklan vardır. Manzume AA'da 16 beyitıir. Bizim neşrimizdeki 3. beyit AA'da yoktur. Yazılış tarihi Memmedzade'ye göre Tir 1337 (21 Haziran-20 Temmuz 1958?)'dir.

249


7

O menim şe'rime çoh mail olan verdeste Deyne: Şa'ir çöreyi goy gurusun, güllensin.

8

Men lığırsa yeyehilsem de fülus lazım olar Bu susuz bağça ne lazım bu ğeder bellensin.

9

Sarı yazlıgdan olan güllü, gızarmış sengek Gerek ağzında erik tek ezilip hellensin.

10

"fehran'ın ğeyreti yoh Şehriyar'ı sahlamağa Gaçmışam Tebriz'e goy yahşı-yaman bellensin.

11

Bağçamız fasid olup her gül ekersen bitmez yeri daşlıgdır gerek toprağı ğerbillensin.

12

İ ddi'as.ı çoh olan boş tebile benzeyecek Neyleyek zurnaçının burnu gerek yellensin.

13

Bu gicellenmeden ay çerh-i felek sen de yorul Bu heyasız güne gözler ne geder zillensin?

14

Se'di'nin bağ-ı Gülüstan'ı gerek heşre geder Alması sellelenip, hurması zenhillensin.

15

Le'net ol bad-ı hezane k i Nizami bağının Bir yava gülbeserin goymadı ki güllensin.

16

Arzu tarlalarında biz eken tum-deneler Deyesen sağelenip, goy hele sünbüllensin.

17

G isse çoh, gafiye yoh, ahtarıram tapmayıram Yeridir Şehriyar'ın teb'i de tenbellensin. Tebriz, 1 338 (2 1 Haziran-20 Temmuz 1 958?)

250


YATA BİLMEYİREM1 1

Bu gece men ki yata bilmeyirem Başı başlara gata bilmeyirem.

2

Yuhusuzlug meni gatlaşdırdı Men bu namerde hata bilmeyiçem:

3

Oğru galdırdı gazan-gablamanı Kim el atsın hacata? Bilmeyirem.

4

Oğrunun kim yetişip ombasına Zı.!ılıya bir zopa ta bilmeyirem.

5

Aylıg aldig, kira .verdik getdi Ne yeyek? Ey vay ata, bilmeyirem.

1. Şehriyar Tahran'da tıp fakültesinde okurken bir evde tek başına kalıyordu. Onun bütün eşyası bir yatak takımı, bir kaç kazan-kaplama (kap kacak) ve bardak tabakıı. Şair maddi sıkıntılar içinde ve güç durumdaydı. Bu yüzden daha ucuz bir eve taşınmak istiyordu. Soğuk bir kış günü eşyasını bağlayıp paketleyip hazırlar ve ha­ mal çağırmak için dışan çıkar. Eve döndüğünde bütün eşyasının çalındığını görür. Geceleyin bir türlü uyuyamaz: yerinden kalkıp Yata Bilmeyirem şiirini yazar. Enesi gün ça�ıya çıktığında çalınan eşyalarını taşıyan bir hamalın etrafındaki­ lere şöyle dediğini duyar: "Yardım edin bu yükü götüreyim, tek başıma götüremiyo­ rum." ...

Şiir Kuzeyde AA'da (Satirik Şe'r adıyla). Güneyde KEI'Ş ve YŞ-ŞADE-4'te (Yata Bil.!ll eyirem adıyla) yayımlanmıştır. Türkiye'deki ne�_ri Akpınar tarafından Atatürk Universitesi Araştırma Dergisi Ahmeı Caferoğlu Ozel Sayısı'nda (Anka­ ra-1979) yapılmıştır ve Bilmeyi rem adını taşımaktadır. Manzumenin 15. beyti AA ve Akpınar'da, 17. beyti ise Şeyda neşirlerinde yok­ tur. Parça mizahiliğiyle dikkati çekmektedir. Yavuz Akpınar şiirin 1972 yılında Tebriz'de Şehriyar'ın başından geçen bir hır­ sızlık olayı üzerine yazıldığını belirtmektedir. -Memmedzade ise tıpta okurken baba­ sının öldüğünü ve bu yüzden parasız kaldığını yazmaktadır. Halbuki şair tıptayken babası büyük ihtimalle- sağdı. Şehriyar' la ilgili pek çok husus gibi bu sorun da Çözül­ meyi beklemektedir.

251


6

Dedemiz yoh kime çekmek baratı Kimi salmag barata bilmeyirem?

7

Cibde galmışsa da bir beş manatım Ne alım beş manata? Bilmeyirem.

8

Deli şeytan da deyir: Yorganı sat Gışdır, yorgandır, sata bilmeyirem.

9

Gar deyir: Gel kişisen pambu� atag Kişi! Men pambug ata bilmeyırem.

10

Hey gelip menden alırlar şeteli Kim salıp mazı mata, bilmeyirem?

11

Zindeganlıg gorata bir şey olup Neye lazım gorata, bilmeyirem?

12

Bir sümükdür ki boğazlarda galıp Kim ata, ya kim uta; bilmeyirem?

13

Gar-yağışda bu ne gondum-köçdüm? Niye düşdük bu ota, hilmeyirem?

14

B u kitablar azı bir a t yüküdür Bunu kim çatsın ata, bilmeyirem?

15

Çaysızam, tapammıram çay pakatın? Ne gelip bu pak�.ta, bilmeyirem?

16

Hey soyugdan büzülüp bey duraram Kimdir yenge-muşata, bilmeyirem?

17

I;- 1 ki dutmur yazanı, el tapag d a Geleme y a davata, bilmeyirem.

18

Gecemiz sübh olacag, y a hele var? Bahıram hey sahata, bilmeyirem. 252


19

Guş uçar, amma ne derman eylemek Daş deyen gol-ganata, bilmeyırem? ! . .

20

Ay gadaşlar! Mene bir el yetirin Yüküm ağırdır, çata bilmeyirem.

21

Teb-i şe'rim dayanıp soncug atır Men de ki soncug ata bilmeyirem.

253


HARA GAÇSIN İNSAN?1 1

Cana $elmişik biz bu canan elinden Ki ne ıns iman tapdı ne can elinden.

2

Müselmana bah, din ve iman gan ağlır Bu dinsiz imansız müselman elinden.

3

Bu şeytandır, biz ademi göyde tavlar Gaça bilmez adam bu şeytan elinden.

4

Alar evvel imanı, sondan da canı Ne iman galar dibde, ne can elinden.

5

Garışga kimi dev nejadı gımıldır Ki ha tem çıhıpdır Süleyman elinden.

6

Badımcan çohu bazılarda küçükler Da terpeşmek olmaz badımcan elinden.

7

Horuz tek bizi dinleyip gurtarıpdır Çine galmayıp bu çinekdan elinden.

8

Penah olsa biz halga kafir goy olsun Sıhıntı düşek küfre iman elinden.

9

Gedip çöldeki heyvana yalvarardıg Ki gelsin bizi alsın insan elinden.

1. Şair Hara Gaçsın İ nsan'da insan şeklindeki şeytanlardan, yalancılardan, do­ landırıcılardan şikayet etmekte, kunuluş aramaktadır. Şiir BETF, YŞ-ŞADE-4'ıe ve KETŞ"te yer almakta ve KETŞ'te iki mısra daha (18. beyit) fazla olmakla toplam

20 beyite çıkmaktadır.

254


10

Ele turşadıp İran'ın ayran ın k i Gözeller gözü yaşdır Iran elinden.

11

Salıpdır ele sanki. Musa asasın Gaçır ejdahalar bu se'ben elinden.

12

Ne sultanlar olmuş elinde oyuncag Ne gelsin oyuncaglı sultan elinden.

13

Beş-üç baş bilen de galırsa uşag tek Gaçıp gizlenipler bu şeytan elinden.

14

Evim zindanım, me'murum öz içinde H ara gaçsın insan bu zindan elinden.

15

Biz insan olag ya ki heyvan aman yoh Ne insan gutarmış, ne heyvan elinden.

16

�e devler ki geytanla zincirlenipler Genefler gırılmış bu ğeytan elinden.

17

Salıp halgı derman adıylan ne derde Ki derd ağlayır beyle derman elinden.

18

O bey-han yazıglar ne insan ımışlar Ebes ağlıyardıg o bey-han elinden.

19

Vererdik ğedim divana erize indi Kime erize vermek bu divan elinden.

20

Ne tufana rast gelmişik biz, meğer Nuh Gele gurtara halgı tufan elinden.

255


İNS Ü CİN1 1

"!3arilaha sen bize ver bu şeyatinden nicat insanın neslin kesip ver inse bu cinden nicat.

2

Bizden ancag bir galırsa şeytan artıp min doğup Hansı rö'yade görüm men, bir tapa minden nicat.

3

Beş min ildir bu selatine giriftar olmuşug Din de geldi tapmadıg biz bu selatinden nicat.

4

Bir yalançı din de olmuş şeytanın bir möhresi Doğru bir din ver bize, ver bu yalan dinden nicat.

5

Her du'a şeytan edir, dünya ona amin deyir Goy du'a galsın, bize sen ver bu aminden nicat.

6

Ersini tendirlerin govduşlarında oynayır Kimdi bu govduşlara versin bu ersinden nicat.

7

Ya kerem gıl, kinli şeytanın elinden al bizi! Ya ki şeytanın özün ver, birce bu kinden nicat.

8

Ö ldürür halgı, sora hetmin tutup Yasin ohur Barilaha halga ver bu hokga Yasin'den nicat.

9

Dine garşı Babek'i, Efşin'i bir dükan edip Barilaha dine bu Babek'den, Efşin'den nicat.

10

Veys u Ramin tek bizi rüsvay hass u am edip Veys de olsag bize Yarab bu Ramin'den nicat.

1. Şiirin esas adı Öz Dilimizin Duası'dır. Şehriyar burada kendi şeytani niyet­ lerini din perdesi altında saklayanlan yermektedir. Şiir Şeyda neşirlerinde, BETF ,. KEfŞ'te yer almaktadır. ..

256


ll

Şurevi'den de nicat umdug ki hir heyir olmadı Olmasa çay s a ndığında goy gele Çin'den nicat.

12

Men toyug tek öz ninimde dustağam iller boyu Bir horuz yolla tapam men belke bu ninden nicat.

13

Şehriyar'ın da ezizim bir tutarlı ahı var Düşmeni Ehrimen olsun, tapmaz ahından nicat.

257


,,,

.

ROTEB VERiP TEZEK ALDIG1 Zemane bah ki ne pis nesli yahşı nesle gatır Ne çekdirip ulağa madyanı, doğdu gatır. 2

Südük atan it atılmış bizim atın beline Suya yatan at olup behtimiz, su gördü yatır.

3

Dönüp çörekçihana, oldu bir gatırçıhana Hemir tağarda ne çındır-geyiş! Şatır ne şatır!

4

Deyende bu ne çörekdir? Şatır söyüş de verir Söyüş verir ki dehi galmasın halanda hatır.

5

Bu oldı.ı bizde temeddün ! Meseldir: "Düz yerde Bizim ulag gede bilmir, şuhumda şıllag atır."

6

Roteb satıp alırıg biz de eşşeyin tezeyin Alan görün ne alır, bir bahın satan ne satır?

7

Bir tir-tikan da batır oh kimi menim gözüme Daha heyat gözümde güneş de olsa, batır.

8

Ne yahşı ki yeni karvan açanda yüklerini Bizımki yüklerini bağlayıp çatıla çatır.

l. Şair burada acemi, işinin ehli olmayan. liyakaısiz kişilerden bahscımekıe­

dir. Şeyda neşirlerinde, DETF ve KEfŞ'te mevcutıur.

258


İMANİYLE GETDİ1 Yığdı heyir ve bereket süfresin ehsanla getdi Emin-amanlıgda yükün bağladı, imanla getdi. 2

Bey-.han olmazsa deyerdik olacag kendimiz abad de velakin ele bey-hanla getdi.

o .harab ket

3

Silov dair olalı her ne deyirman yığışıldı Amma halis-temiz onlar da deyirmanla getdi.

4

Müstebid sultanı saldıg ki ola .halgımız azad Sonra bahdıg ki azadlıg da o sultanla getdi.

5

Bir "beli gurban" olup indi bize min beli gurban Amma .hel'et veren o bir beli gurbanla getdi.

6

püz müselmana deyirdik: Gulağı tüklüdür bedbeht indi bah gör ki o düzlük de müselmanla getdi.

7

Verme Sabir dedi o dolma-fisincanı ahunda Ağzımızdan da dad ol dolma-fisincania getdi.

8

Dedi insanımız azdır, hamı insan gerek olsun Amma insanlığımız da o az insanla getdi.

9

Bu geder defter ve esnadla bir hakga çatan yoh Hag verenler pitiyi mirze gelemdanla getdi

10

Bizde bir din gala bilmişdi miras, bir .de b u İran Din gedende dedi: "Tek getmerem !" Iran'la getdi.

1. Tağuti rejim zamanında yazılan bu şiirde Şehriyar, Türkçenin yasaklanması­ na olan isyanını açığa vurmaktadır. Manzume Şeyda ncşirlcrinde ve KITTŞ'te yer al­

mıştır.

259


11

Yorganı oğru gapanda dedi Molla Nesreddin Neylesin çılpağ ıdı oğru da yorganla getdi.

l2

��tedik ganla yuvag ölkemizin lekesin amma

13

Hava insanı boğur, baş-başa gaz-karbonik olmuş Yel de esmir, ele bil yel d e Süleyman'la getdi.

14

Su Kerec'den klor ile gelir bu paslı demirde Göresen Şahsuyu tek çeşme ne ünvanla getdi?

15

Türki olmuş �adağan, divanımızdan da heber yoh Şehriyar'ın dili de vay deye, divanla getdi.

ülkemiz halis özü leke olup ganla getdi.

260


BELALI BAŞ1 1

Yar günümü göy esgiye dutdu ki dur meni boşa Cütçü görüpsen öküze, öküz goyup buzov goşa ?,

2

Sen ellini keçip yaşın, men bir otuz yaşında gız Söyle görüm otuz yaşın, ne nisbeti elli yaşa?

3

Sen yere goydun başıvı, men başıma ne daş salım? Belke men artıg yaşadım, neylemeli? Dedim: Yaşa !

4

Bir de belalı baş n içün yanına süpürge bağlasın? Börkü başa goyan gerek, börküne de bir yaraşa.

5

Bir de kebin kesilmemiş, sen mene bir söz demedin Yohsa cihazımda gerek, geleydi bir hokga-maşa.

6

Dedim ğeza gelip tapıp, bir iş idi olup keçip Gurbanam ol ala göze, heyranam ol gelem gaşa.

7

Men ki özümde bir günah görmeyirem, çare nedir? Pis beşerin gaydasıdır, yahşını tapsa dolaşa.

8

Dostla mürüvvet etmeli, düşmen ile keçinmeli G ayda budur heyif deyil, beşer yolun azıp çaşa?

9

Men de senin day-oğluvam, sen de menim bibim gızı Göyül ha.hırsa güneşe, göz de gerekdir gamaşa.

10

İ ndi bizim maral kimi, ü ç halamız vardı gerek Ata-ana savaşsa da bunlara hatir barışa.

1. Şehriyar'ın özel hayatından bahsettiği Belalı Baş, BETF, KEfŞ ve Şeyda neşirlerinde yayımlanmıştır. Şiir üslup bakımından dikkati çekmektedir.

261


11

Her kişiye eyali de öz canı tek hörüklenip Hediye de olmaz eylesin arvadı gardaş gardaşa.

12

B u dünya bir yol kimidir, biz ahiret misafiri Kecavede hamaş gerek, öz hamaş ilen yanaşa.

13

Ahireti olanların dünyası gemsiz olmıyup Seldir geler, ahar, keçer, amma gerek aşıp-daşa.

14

Meseldir: "Yer k i berk olur, öküz öküzden incinir" H ey dartılır ipin gıra, yoldaş ılan bir savaşa.

15

Bizim de rüzgarımız yamandır, bizde eyib yoh Belke vezifedir heşer gonşular ilen gonuşa.

16

Hakg-ı heyat yoh daha bizlere, çoh höyük başı Zindanımızda hakgımız, bir baca tapsag tamaşa.

17

Amma onun şematatı Allah'a hoş gelmeyüben Getdi menim heyatımı vurdu daşa, çı.!:ı.dı haşa !

262


GEMLE ATIŞ-BARIŞ1 .

Geme dedim: Haçana tek bizi bezikdirecagsan Dedi: Buyur budur geldim ! Dedim ki: Hikdir�cagsan. 2 2 Dedi: Pala'! kimi tikdirmişem galın sene hir çul Dedim ki: Eşşek özünsen tikilse sökdürecagsan. 3 Dedi: Düberdive de goşmuşam hola heherin yoh Dedim holanı goşandan sora ne ekdirecagsan. 4 Dedi ki: Çor tapşırdım gele, dedim neçe misgal? Dedi: Nece neçe misgal? Gapanda çekdirecagsan ! 5 Deve gelip çoru çatmış, gapında istiri çöksün Dedim ki: Ewel deveni öz gapında çökdürecagsan. 6 Dedi: Ganın tökerem her kim oldu hizt>-i edalet Dedim ki: H izh-i zelalet ganın da tökdürecagsan? 7 Dedi: Samavara de neftimiz tükendi, da sende Gaz üste kitride çay demleyip birikdirecagsan. 8 Dedim: Gayış yahama tikme, al gutar bu canı get! Dedi hele neçe bayra m donun da tikdirecagsan. 9 Ahı mahutları bezzaz kesende, derzi biçende Gözelce tikdirip ağ bohçalarda bükdürecagsa n. 1 O Darıhma ! Gel harışag! Gışların çıhıp çıharında Mışov'da kehliyi garda gavup henikdirecagsan. 1 1 Hel gocalmamısan, goy sene erus gele, damad Ferihleri hele kehlik sayağı sekdirecagsan. l . Şehriyar gamla atışıp şakalaştıktan sonra onunla barışnıaktadır. BETF. KErŞ ve )cyda ncşirlcrindc mcvcullur. �. Bu mısra BETF vc Şeyda"da rarklıı l ı r.

2<ı3


SABİR'İN HORUZU1 ı

Sübh hıyalıyla horuzlandı gü n Men de Hophop tek bir ağız banladım.

2

Galmadı salim mende gol-ganad Banlamağın men de dadın anladım.

3

Cücelerim gelmediler bağrıma Ağrımı aldım yanıma yanladım.

4

Bah nece heyvan eleyirler meni? Men nece bu heyvanı insanladım?

5

Ağil olup agil meni danladı Aşıg olup men de onu danladım.

6

"El atıp Allah eteyin dut" dedi Gör nece müşkülleri asanladım.

7

Tehran'ı deccal mene Tebrizledi Men de gelip Tebriz'i Tehranladım!

8

Gapgara zülmet geceni sızlayıp Sübhe geder sursatı sehmanladım.

9

Halgı oyatdım bu sınıg ğelb ile Allah'a şeytanları şeytanladım.

1. Şehriyar Sabir'in Horuz'u şiirini Mirze Elekber Sabir'in (1862- 1911)'in şu beytine nazire olarak yazmıştır: Eyle bilirdim ki dehi sübh olup Mürg-i seher tek bir ağız banladım. Şiir Şeyda neşirleriyle KEfŞ"te yayımlanmıştır.

264


1O

Küfür müselmanları kafirledi Men de dedim: Küfrü müselmanladım!

11

Şükr ola men istemişem zülümden Bir para zalımları peşmanladım !

12

Bah k i horuz tek açılanda seher Men de açıg sesle goçag banladım.

265


SEN'ETİ MEMLEKET1 1 Keçen gece hir güreyim gavuşdu Ecel mene yahınlaşıp yavuşdu Sonra yene saldı, keçdi, savuşdu Bu it canım gurdu yene gaçırtdı Gurd da a ncag küreyimi hir çırtd ı. 2 Hey uyudum, hey ayıldım, ta oyandım ilan kimi hir gıvrılıp dayandım Fikre gedip yene od tutdum, ya ndım Bu sür-sümük e"'.cik ki gurdu yıhmaz Kenken deyer: "Jp gırılmaz, can çıhmaz". 3 Düşmen bize d işlerini gıcırdır Körpe kimi belimizi gacırdır Hemir kimi ayaglayıp acırdır �ele böyürt yapır hizi tendire Utür amma inanmıram sindire. 4 Dini-C:i ehi alıp hizden tünledi Dedeleri horus kimi denledi Uşagda ki hilmez veten-din nedi? Uşagları hamal edip işledir Çini gabı sındıruhen pişledir. 5 M ülkü gerek erhah vere ketdiye Ketdiye de şehirde iş hetdiye Ketde garı-goca haşın hitdiye !(etde daha bir hampalıg süren yoh Itlerde de bir çömbelip hüren yoh. 1. Şeh riyar bu şiirinde yabancılarla işbirliği yapıp memleketin iktisadını mah­ vedenlcri yermiştir. Sen.eti Memleket. BEJ'F, KETŞ ve Şeyda neşirlcrinde mevcut­ tur.

26(>


6 İndi gerek Amrika 'dan den gele Çörek gede, Fıransa'dan Pen gele Den-döşümüz Sued, Norvej 'den gele Gelmese bir gün acımızdan ölek Gapış gapış bir çöreyi min bölek. 7 M innet goyur ölke olup sen'eti Sektedir, seldir, seretan sovgeti Etler olmuş at eti, ya it eti Donmuş etin iysi başı çatladır , Gamımızı gavug kimi patladır 8 Hey burs açır, hey seminar-send ika Montajın da adın goyl;lp fabrika Demir-dümür, mark, J ngilis-Amrika � Göz hahdıgca hey maşındır, hey garaj Amma dihde cibim dolu, garnım aj.

267


,,

.,,,,,.

.

..

-

NECE KEÇDI OMRUN?1 1

Bir uşaglıgda hoş oldum o da yer-göy gaçarag Guş kimi dağlar uçup yel kimi bağlar keçdi.

2

Sonra birden gatar altında galıp üstümden Deye bilmem ne geder sel kimi dağlar keçdi. . Ü reyimden heber alsan: Nece keçdi ömrün?" . Göz yaşımla yazacag: "Dün-günüm ağlar keçdı!"

3

1 . Çok kimse Şchriyar'ın nasıl yaşadığını, nasıl ömür sürdüğünü hep merak el­ miş, ancak taımin edici bir bilgi alamamışıır. Oysa Şehriyar'ın hayalı başıan sona dek maceradır. Üstadın hayalı başıa aşk olmak üzere hayal kırıklıklarıyla doludur. Zaıen bu hayal kırıklıkları olmasaydı bel­ ki böyle alevli aıeşli şiirler yazamayacaktı. Şehriyar·a bu konuda soru sorulduğunda o, soranın yüzüne şöyle bir bakar, sonra dudaklarında çok şeyler ifade eden manalı bir gülüşle şu cevabı verirdi: "Benim sergüzeşıim, benim hayatım üç beyitle özetlenmişıir ki, meseleye va­ kıf olan insan bu üç beyiılik şiirden benim halimi kolaylıkla anlayabilir.• İşte o üç beyit Nece Keçdi Ö mrün adını ıaşımaktadır. Yazılış tarihi hakkında bir bilgimiz yokıur. AA'da, BETf'de, KETŞ'te, Şeyda neşirlerinde ve Varlık'la (Şehriver 1359 -21 Ağustos -20 Eylül 1980)'de yayımlanmış­ ıır.

268


ALNIMIN YAZISP

5

10

Ayılanda da endiler yuhudan Huş azıp, tez tapanmıram özümü Şilmirem hardayam, bura haradır'! �v-eşik yad gelir hele gözüme. Ele bil galmışam keçenlerde Deyirem bes gene heman adamam Gene sahig kimi idarem var Telesik istirem duranı, bahıram Bel-buhun, gol-gıçım daha gahmır Daha ğüdret yohum durum ayağa. ***

Gocalıg heç hele yadımda deyil peyirem bes gene nohoşlamışam istirem sesleyim gene hanımı Ki davan var getir gene nohoşam. ***

15

Amma ev sanki bir gebristandır Hop tutup gızların cığan-vığanı Ne küsüpler ki heç danışmırlar ljeç hanımdan da ses-seda yohdur Ele bil bir de silkelirler meni

1. Şehriyar, hanımı Ezize öldükıcn ve kızlan da evlendikıen sonra ihtiyarlık ve yalnızlıktan çok sıkılıyordu. Alnımın Yazısı ihıiyarlık ve yalnızlık duyguları içinde ya­ zılmıştır. Şehriyar bu eseri hakkında şunlan söylemişıir: "Son vakitlerde Alnımın Yazısı adlı bir şiir yazdım. Du şiir demek mümkün­ dür ki öz yerinde bir ders gibidir. Den hu şiirle bildirmek istedim ki Türk dili hece dilidir. Türk dilinde yazılan eserlerin hece kalıbında yazılması gerekir. Aruz kalıbın­ da şiir yazmak dilimizin inceliğini azaltır ve i_ster istemez Pars yahut Arap sözlerinin yerli yersiz kullanılmasına sebep olur." (Ali lsmail Firuzscmrin., Varlık dergisi, Tah­ ran 1367 (-1988- . Sayı 69-3, s. 1 19) Şiir DETF, KEfŞ, Yahya Şeyda'nın Edebiyat Ocağı ve YŞ-ŞADE-4"te yayım­ lanmıştır. Manzumenin sonundaki Farsça bölüm Ateşgede tezkiresinin müellifi Lüt­ reli Azer'e aittir.

269


20

ljuşum azmış yolı,ın ganıp gayıdır üzümü ahtarıp gene tapınım Ohunur ancag alnımın yazısı. ***

25

30

35

40

Burda birden köçür garanlıglar Sanki dam-daş uçur menim başıma Galmışa m dam-divarlar altında Bir garanlıg gebirdeyim ki daha fleç terefden işıglığım yohdur. Içerim sanki öz sesiyle deyir: Sen ölüpken gebirde hotdamısan Ne hanım? Arvadın on ildir ölüp! Arvadın öldü, gızların köçdü Gocalıg geldi, gal'anı aldı Seni kor guş kimi basıp gefese Ne goyupsan emi, ne ahtarısan'? ! . Bir kesin galmayıp hamı getdi Goca da sen kimi ı!erib olmaz Gocalar içre de yetim sensen Sen imişsen ölen, ha nım diridir! Yaramın gözmesi gopup ahışır J:ler zadın ziddi de özüyle geler Gere gün ağ günü salır yadıma Sinemin sazları sızıldayırlar. ***

45

50

Dibde $elbimde zar zar ağlıyarag Farsi bır git'e var düşür yadıma Azerbegdili helem yazmış O yazıg da menim haltında imiş: "Pirem ve adeti tiflandarem Bamen in şuhi teb' i erzani Vegti ez-hande mera golrizi Vegti ez-girye, golab efşani Egerem hande, ne ez bi-hiredi Ve germi girye, ne ez-nadani Ewelem h ande zi hi-derdi bud Ve aherem girye zeb-i dermani." 270


OYUN OLDUG1 1

İ timiz gurd olalı biz de gayı�dıg goyun oldug it ile gol-boyun oldug.

2

İt elinden gayıdıp gurda da .bir zad boyun oldug It ile gol-boyun oldug.

3

Gurdumuz dişlerini hey gara daşlarda ititdi Goyunun da işi bitdi.

4

Son sohuldu sürüye, bir sürünü sökdü-dağıtdı Ekilip, it gedip itdi.

5

Biz de bahdıg it ile gurd ar�sında oyun oldug it ile gol-boyun oldug.

1. Şair burada it ile kurdun (hırsızla bekçinin) bir olup başkalarının hakkına tecavüz etmelerini ve mazlumun uğradığı haksızlığı anlatmaktadır. Şiir, nmFde, YŞ-ŞADE-4"te ve KETŞ"te neşredilmiştir.

271


GERE BASDI HEKAYESİ1 1 Keçen gece cinler goşun çekdiler Men yuhuda cıngırığım çıhmadı. 2 Yorgan üsten mene sırıg çekdiler Sırtığ ıdım men, sırığını çıhmadı. 3 Birden durup cızıgların çıhartdım Kimdi deye men cızığım çıhmadı.

l. Şairin kabus gördüğünü anlatan ve Şeyda neşitlcriyle DETF'de yer alan yukandaki mısralar KEfŞ"te daha değişiktir ve asıl şiire iki kıta daha ilave edilmiş bulunmaktadır. Şiirin KETŞ"teki vıı ryanıı ve ilave edilen kıtalar aşağıda verilmiştir. Dünen gece cinler goşun çekdiler Men gor.!!.udan cıngırığım çı.!!.m adı.

Yorgan üsten mene sırıg çekdiler Men de ki sınıg. sırığım çı.!!.madı. Birden durup cızıglann çı.!ıandım Kimdi desin men cızığım çı.!!.madı . ...

Ne deyim haraya gel Hardasam oraya gel Bağlanan bağıranda Sen de bir haraya gel. Cavıı nken galanmışam Gocayken calanmışam Elin dut yı.!:ıılanın Varhydım talanmışam. KEfŞ'te mevcut olan son iki kıta esas şiire muiıtemelen bir kanşıkhk sonucu eklenmiştir.

272


ÇABALIR ÜREK SİNEMDE1 Aynaya bahanda gördüm sakgalıma den düşüpdür Men ki çoh gocalmamışdım, bilmirem neden düşüpdür? 2 Hüner oha ruh cavandır, hele hele düşgün olmaz Onda ki gördün düşüpsen, bu nefir heden düşüpdür. 3 Oraya ki sen gedirsen, guyular açıpdı ağzın Şeytanın toru yamandır, her gelip geden düşüpdür. 4 Ne geder başım selamet, el-ayag da lıaşsız olmaz Ayağa demir düşende, lıaşıva çodan düşüpdür. 5 Guyudan ki halga gazdın, çıha bilmezsen selamet Ada � inciden belaya, adam inciden düşi:ipdür. 6 Çabalır ürek sinemde, başı kesilmiş toyug tek Pilleni çıhanda gördüm, sine nefed.en düşüpdür. 7 Serçeden, sıçandan artıg, toru biz guranda düşmez Amma şer torun guranda, fil ya gergedan düşüpdür. 8 Şehriyar Aden'den ayrı, mirvarı yetim galanda Yemen-i Cenubi'den de, bahasan Aden düşüpdür. 1. Şairin iht iyarlıkıan şikayeılendirği bu şiir, aşağıdaki halk bayat ısından yazılmıştır:

esinlenilerek

Sakgalıma den düşüp Bilnıircnı neden düşüp? Manzume ).:�J;ı ncşirlerinde ve KETŞ'tc mevcuttur.

273


PERVANE VE ŞEM1 Berg olmadı, gızım gece yandırdı laleni Pervanenin o demde bahırdım edasına. 2

Gördüm tavaf-ı Ka'be'de yandıgca yalvarır Söylür: Dözüm ne geder bu eşgTn cefasına.

3

Ya hu hicab-ı şişeni galdır ki savrulum Ya söndürüp bu fitneni batma ezasına.

4

Bahdım ki şem söyledi: Ay eşge müdde'i Aşıg haçan olup yene öz müdde'asına.

5

Bir yar-ı mehligadır bizi beyle yandıran Sebr ile yandıranda çatar öz cezasına.

6

Amma bu eşg ateşi erşidir, candadır Goy yandırıp hodunu yetirsin Hüda'sına.

ı. Pervane ve Şem Şchriyar'ın vahdct-i vucut (tasavvuf) yolunda yazdığı şiirlerdendir. Şeyda neşirleriyle KETŞ'te neşredilmiştir. 274


MECNUN1 1

"Mecnun ile men mekteh-i eşg içre ohurdug Men Mushafı hetm etdim, o ve'l-Leyli'dt: galdı."

2

Bir gün de eşitdik ki düşüp çöllere Mecnun Ve'l-Leyli olup virdi, cavanken de gocaldı.

3

Bir gün de heber $eldi ki ve'l-Leyli'si ile Can verdi, cahan ıçre yaman velvele saldı. Hordad 1 356 (2 1 Mayıs-20 Haziran 1 977)

1. Şair bilinen ilk bcyite iki beyit daha ilave etmiştir. KETŞ'te yer almıştır.

275


ESLİ KEREM ŞE'RİNE BİR HAŞİYE Kerem deyer: Men bir sefil sayyadam Her marala tor ataram mar gelir Yar bağının bülbülleri ohuyur Bizim yurda seyre de yoh, sar gelir. Esli Kerem Dastanından

1

�vde bir il ah çekerem heber yoh

2

Tay-tuşlarını çöle çıha gün çıhar Men çıhanda yağış getse gar gelir.

3

Yazıg guzum! Aclığa döz, darıhma Bugün sabah bahar gelir, bar gelir

4

Bize gele gelmeye bir kal iyde Gonşumuza heyva gelir, nar gelir.

5

Han evine şer gele, guyrug bular Bizim eve kor it ge�e. har gelir.

6

Halga gonag gelir gözü sürmeli Bizim evden kor getmemiş kar gelir.

7

Behtime arvad ne çıha bilmirem? Bellidir ki sarsağa sovsar gelir.

8

Bir üç-etek endazadır eynime Salisburi gen gelmese dar ·gelir.

Evden çıham men o yana yar gelir.-,,

1. Şiir BETF, KETŞ ve Şeyda'da yayımlanmııır. BETFde manzumenin 6. beyti yok � tur. 2. Şiirdeki "gelir" redifi aslında r'siz olup "geli" şeklindedir.

276


9

Dövletliye yas da gele oynayar Biz kasıba toy gele ahsar gelir.

10

G em yükünden kedhüdanın hissesi Hardal olur, bizimki halvar gelir.

11

Ketde bizi döyüller bir havar yoh Biz bir kelme hag danışag car gelir.

12

Darğa şayırtlar bize serkar çıhar Dar dibinden gurtula serdar gelir.

13

Bundan bele özge görem özgeden Minnet çekir geyretime ar gelir.

14

İ şçi toyug kesende men bahanmam Bilmem nece üreyinden var gelir?

15

Çi emden menim bir eynek var gözümde Işıg, aydın gün gözüme tar gelir.

16

Eşgim düşüp yadıma gözler daşar Baharda sel atlanır çaylar gelir.

17

Çoh şa'irin teb'i donar buz kimi Şehriyar'ın şe'ri de gaynar gelir.

277


EZİZE1 1

Ne zerif bir gelin, Ezize seni Mene layig Tarı'm yaratmışdı.

2

Bir zerif ruha bir zerif cismi İzdivac ğüdretiyle gatmışdı.

3

Eşğimin bülbülü seni dutmuş Her ne dünyada gül var atmışdı.

4

Sanki dustag iken men azaddım Ele eşğin meni yahatmışdı.

5

�öydüyüm sanki hemnefes olalı Gefesimden meni çıhartmışdı.

6

Cennet etmiş menim cehennemimi Yanmasın, yahmasın azatmışdı.

. 1. Dostların ısrarı. tanış bilişlerin sencnişlcrL Şchriyar'ı bir süre için Tebriz'den Tahran'a gitmeye zorluyordu. Israrlara dayanamayan üstat nihayet 1355 (1976- 1977)'de Tahran'a gider. Cevat Heyet'in yardımıyla bir apartman katında ika­ met eder. Şehriyar'ın kansı Ezize hanım nedense bu yolculuğa çıkmak istemiyordu; la­ kin sonunda o da gitmek zorunda kaldı. Çok geçmeden Ezize hanım kalp sektesin­ den vefat elli. llassas ruhlu Şchıiyar'ı ve balalarım ağlar koydu. Du olay üstadın Tahran'da yediği ikinci darbe idi. Birincisi ilk aşkı Siireyya'­ dan (Peri'den) ayrılmasıydı. Şair ilk aşkına Dchçetabad Hatiresini hasreııiği gibi ka­ nsı Ezize hanıma da Ezize şiirini hasretmiştir. Şiir. AA'da (Bir Gelin adıyla). DETF. KETŞ, YŞ-ŞADE-4'te ve Varlıl,;"ta (Yar Ö lümü adıyla, Behmen- İ sfend 1359 -21 Ocak -20 Şubat 1981-, Sayı 1 1- 12/22-23) yayımlanmıştır. Ezize Şeyda ve Memmedzade'ye göre şairin hanımının öldüğü 1355 (1976- 1977) senesinde yazılmışıır. (Gerçi Ezize hanımın hangi tarihte öldüğü de bi­ linmemektedir ya!). fakat şiirin 20. beytinde Şehıiyar'ın bu manzumeyi 67 yaşında yazdığını anlıyoruz. Eğer Ezize hanım öldüğünde Şehriyar 67 yaşında ise o zaman önümüze çözülmesi gereken yeni meselelerin çıkması gayet tabiidir.

278


7

Gara gün gargası gonanda menim Ağ günüm varsa da garatmışdı.

8

Adı batmış ecel gelende bize Men ayım çı.hdı gün de batmışdı.

9

Saralıp gün şefeğde gan çanağın Gar.hudan titreyip calatmışdı.

ıo

Gara bayguş çalanda a ğ guşumu Ze'feran tek meni saratmışdı.

11

Kor geza öz yolun geden va.htda Çarenin yolların daratmışdı.

12

Ne geder oğdum açmadın gözüvü Göz sükCıt-i ebedle yatmışdı.

13

O ala göz oyanmadı ki menim Be.htimi min kerre oyatmışdı.

14

Daha kipriklerin olup neşter Yaramın gözmesin ganatmışdı.

15

Sen n e yahşı eşitmedin, halalar "Ana vay" nalesin ucatmışdı!

16

Seni verdim Behişt-i Zehra 'ya Mene Mövla elin uzatmıŞdı.

17

Ü reyi doğranan anan meledi Dünya zehrin ona yalatmışdı.

18

Sen bahar etdiyin çemende hezan Her ne gül-gonca var sozatmışdı.

19

Ne yaman yerde köçdü karvanımız Ne yeyin yük-yapın da çatmışdı. 279


20

Gırha sen yetmedin, cavan getdin Men g�deydim ki yeddim atmışdı.

21

Goca vahtımda bu goca bahtım Meni gul tek belaya satmışdı.

280


EZİZE CAN1 ' Derdin olmuş mene bir simli he;;cer yarası Fikre getdikce yaram günbegün artıg eşilir Göz yaşım ganla garışmış, üreyim göynemede Bir bileydin içerimde ne çibanlar deşilir.

1. Bu şiir KEfŞ'te yukarıdaki dörtlüğün haricinde iki dörtlük daha ihtiva et­ mektedir. Bunlardan biri bizim neşrimizdeki Yalgız Gerib, ikincisi de Yazıg Bağhan adını taşımakta olup müstakil şiirlerdir. KEfŞ'te Yalgız Gerib şiiri de (herhalde sehven) tekrar verilmiştir. Şiirin Şeyda neşirlcrindcki adı Şa'ir Hemscri Ezize'ye Dc­ yir'dir. Ezize Can DETF. KEfŞ ve Şeyda'da mcvc u ı ı ur.

281


YALGIZ GERİB1 Ezizim ! Doymadım senden Ne tez menden doyup getdin? Ecel gelcek bu gurbetde Meni yalgız goyup getd �n!

1 . Şeyda neşirlcrinde ve KblŞ"te yayımlanmıştır.

282


YAZIG BAGBAN1 Toy yas ol, gelin getdi Gol şil ol, elin getdi Vur başa yazıg bağban Bağ solup gülün getdi.

1. Du kıta KEfŞ'te Ezize Can başlıklı şiire dahil edilmiştir. Aynca DE"ff ile Şcyda·nın eserinde de yayımlanmıştır. 283


DAN ULDUZU DA BATDJI 1

Nenegız emgızının vay beheri çatdı mene Ket gozümde ele bil titredı, dam-daş uşdu.

2

O biz i m kervana dan ulduzu hökmünde imiş O da batdı ki, dayanma daha kervan .köşdü.

3

O gözellik ki görürdük hamı Heyderbaba'da Bu gözellerle ölüp göz yaşı gözden düşdü.

4

Şanki bir körpünün üstünde durupsan, bahısan Uz goyup �hirete sel kimi eller keşdi.

5

Nenegız emgızının gözleri Heyderbaba'da Gocalıp ölmesine bir ebedi gargışdı.

6

Şehriyar'ın da o menzumede kesgin gelemi Güle yay-yaz, tikana sanki külekdi, gışdı.

1. Şehriyar"ın cmmikızı (cmgızı) Ncnegız güzel ve iri gözlü bir kadndı. Şehri­ yar bu şiiri onun vay (ölüm) haberini aldığı zaman yazmıştır. Nenegız l.Heyderba­ ba'da güzel bir kız olarak vasınandırılmış, 2. l lcyderbaba'da "kürekeni, gelini" ifade­ siyle ihtiyarladığı belinilmiştir. Şehriyar Kerec Hatiresi'ndc de Nencgız"ı anmıştır. Şiir, Şeyda'da ve KETŞ'te neşredilmiştiı

284


FEHRİYYE'NİN ÖLÜMÜ1 Se'id'in vay sesi geldi, ocag söndü, çırağ öldü Bizim Fehriyye'miz ölse, çemenler soldu, bağ öldü. 2

Se'id eylenceler gurmuş, bu şehre dil-damağ vermiş Se'id ölse deyin eylence köçdü, dil-damağ öldü.

3

Se'id'in hetmine getmek, bu asanlıgda ki olmaz Dizimde güvvetim gurtard\, el yatdı, ayağ öldü.

4

O bir oğlan ıdı, yas meclisinde vared olsaydı Görerdin toy dutuldu, güller açdı, gaş-gabağ öldü.

1. Sc"idağa (Saitağa) Fehriyye. Azerbaycanlı komedi sanatçılannın en ünlülerin­ den biriydi. O Tahran"da ikamet eder, her yıl yaz tatilini Tebriz"de geçirirdi. Teb­ riz"e gelir gelmez ilk işi Şchriyar"ın ziyaretine gitmek olur ve üstadın evinde bir kaç gün misafir kalırdı. 1348 ( 19<ılJ) senesinin yaz mevsiminde Şehriyar Se'idağa'yı bekliyordu. Fakat Se"i­ dağa gelemeyecekti. Çünkü o özel otosuyla Talıran'dan Tclıriz'e gelirken bir trafik kazası neticesinde yanında bulunan oğlu ile birlikte ölmj.iştü. O günlerde Şehriyar'ın şiir yazma kudreti kurumuş. "Denim şiir ilhamımı benden almışlar, şiir perisi daha benim huzuruma gelmiyor" diyordu. Üstadın eşi Ezizc hanım Fehriyye'nin bir trafi� kazası sonucu öldüğünü haber alıp Şehriyar'a bildirir. Şehriyar haberi duyunca perişan olur. Allah'tan şiir perisinin kendisine ilham ver­ mesini diler, dostuna son görevini bir şiir yazarak yerine getirmek ister. Şehriyar'ın duası kabul edilir, şiir yağmur gibi yağmaya başlar. Öyle ki kağıt ka­ lem hazırlanıncaya kadar bir çok beyit hatırdan çıkar . ·

·

...

Şiir Şeyda'da ve KEfŞ'tc yayımlanmıştır. 17.beyit Şcyda'da yoktur. Muhtemelen 1348 (1969)'da yazılmıştır. KE'TŞ'te ise şiirin sonunda Mehr (13)44 tarihi (21 Ey­ lül-20 Ekim I�) yazılmıştır ki, bu tarih bazı soruların doğmasına yol açmaktadır. Memmedzade şu beyti ilave beyit olarak kaydetmektedir: Filan !ıerpulda murdar olmamış debbağ gönü duzlar Yazın i'lanını Meydançayı'nda bir ulağ öldü. Burada güldürü öğesi olduğu görülmektedir.

285


5

Bizi bir ömür güldür.d ü, dönüp ahirde ağlatdı Deyin gözler sulansın, bağımız yandı, bulağ öldü.

6

Gözüm galmışdı yollarda ki, bir gelsin üzüm gülsün Gara behtim kitab açcag, ğere görsendi, ağ öldü.

7

Se'id'in güssesi yaddan çıhartdı her ne matem var Bu derd ü dağ gelcek her ne varsa derd ü dağ öldü.

8

Bu il biz intizardaydıg ki Tebriz'e gonag gelsin H eber geldi ki gızların gara geysin, gonağ öldü.

9

Hünermend ölmemiş bir bah hüner bağında tufandıi Ağaclar sındı, yapraglar saraldı, gol-budağ öldü.

1 0 N e tek Tebriz'in, Azerbaycan'ın fehri Fehriyye Gedip elden uzag düşdü, ezizlerden irağ öldü. 1 1 Gelen olsaydı Tehran'dan, gelerdi ses-sorağ ondan Dahi bundan sora umma ki, ses yatdı, sorağ öldü. 12 Bizi başsız goyup getdin deyirler yar u yoldaşlar Niye bu bivefa çıhdı? Niye bizden gabağ öldü? 1 3 Sene ölmek yaraşmır, halgı ağlatma, diril, goy gel Görek birden gene gülmek dirildi, ağlamağ öldü. 14 fylen ölmüşdüm neçe iller boyu, sen sağdın amma üzümde galmışam heyran, ölen dirçeldi, sağ öldü. 15 Letayıf söylemek fenninden indi bir nobuğ itdi Mehafeli germ gtlmag sen' etinden bir ocağ öldü. 16 O cür kesgin meharel bir de doğmaz, bir de doğrulmaz G eme-geddare getlendi, gılıc sındı, piçağ öldü. 17 Tebi'.�.köçdü senle Şehriyar'ın dağlı teb'inden Duman gavzandı, cengel itdi. derya batdı, dağ öldü. 286


SAZLI ŞA'İRİMİZ HAZİN'İN RUHUNA TEGDİM1 1

Smldar sinemin sazı der amed eylerem Şur'u Çoban'ım sen de Selmek ile sızıldat tar-tanburu.

2

Hüseyni kakilin Üzzari getdi, nezmi olmuş nesir Çağır Şehnaz'ını, menzum edek bu şe'r-i mensuru.

3

Şikeste geddi Azerbaycan Dilkeş'le gılsın Rast Irag-ı Rak'den endir firuzda bağla Mahur'u.

4

Çal ewel Çargah'da Zabul, Muhalif varsa Meğlub et Hasar içre darıhdım, goy dara çeksinler Mensur'u.

5

Sazın da simlerin ol tar zülfün tek olup nacur Darag mizrabe cur et, belke cur etsin bu nacuru.

6

Sızıldat Deşti ve Sareng-Türk-Afşar'ını neyde Bayat-ı Kürdü çal, son Isfehan kök ile santuru.

7

Rehab ile Neva'dan pence goy R�s Pencgah üste Mürekkeb Han edir mehşer, goy Israfil çala Sur'u.

8

Çiarabağı'm çıhıp elden Segah'ım goy Yetim olsun Igitler yurdusa bir gün guruldar tebil-şeypuru.

9

Hümayun destgah olsan sazında Şehriyar yad et Ki millet şa'iri Hazin bize yazmış bu desturu.

1. Yahya Şeyda bu şiirin Azerbaycan'ın görkemli şairi ve musiki üstadı Kerinıağa Safi'ye yazıldığını belirtiyorsa da, Memnıedzade bunun Safi'ye değil Hazin'e yazıldı­ ° ğını şiirin elyazmasına dayanarak bildirmektedir. Dilindiği gibi Şehriyar gençliğinde musikiyle yakından ilgilenmiş İ kbal. Azer. Seba gibi musiki üstatlarına şiirler hasretm�ti� Manzume YŞ-ŞADE-4'te ve KETŞ'ıc yer alnıısıır. ·

287

·


DÜNYA NE YALAN TAPMACADIR?1 1

İl keçdi, bahar oldu, heber yoh gülümüzden Gül açmadı, govzanmadı ses bülbülümüzden.

2

Bayram günümüz yaslı görüşlerle keçerken Şadlıg ne ummag biz ayımızdan, ilimizden.

3

Teğvim ala bilmem ele gördüm mene tebıvim Gözdağdır ki Teğvimi de getdi elimizden.

4

Biz bağçamızı belliye billik? Daha heyhat! Naümid ecelin beldarı vurmuş belimizden.

5

Teğvimi olardandı ki yaddan çıha bilmez Yaddan nece çıhsın, adı düşmür dilimizden.

6

El içre başı bir yere gahdan o yığardı o getdi, yığıncag da yığışdı elimizden.

7

Yoldaş sepelendi, ele bil sam yeli esdi Sersamdı galan bizlere, bu sam yelimizden .

8

Dünya ne yaman tapmacadır? Baş çıharan yoh Biz baş tapag ancag bu gubul-mengelim)zden.

1. Ilcsen Tegvimi (I lasan Takvimi) yol idaresinin memurlarından biri ve Şch­ riyar"ın samimi dostuydu. Genç denilebilecek bir yaşta rahmetli olmuştu. Hesen Tegvimi aynı zamanda Heyderbaba'ya Sclam'ı bastırmada emeği geçenlere.len biriy­ di. Şehriyar onun hakkında şöyle derdi: "O her zaman yenigün (nevruz) bayramında bize misafir gelirdi. Ö ldüğü yıl oğ­ lum Hadi bir takvim almıştı. Takvimi görür görmez aklıma Tegvimi geldi. Bu mersi­ yeyi onun ölümüne yazdım. Siir KEfŞ'te ve YŞ-ŞADE-4'ıe v;ıvımlanmıştır.

288


9

Tegvimi kimi düz kişi? Heyhat tapılmaz Bir şem'di ki köçdü bizim mehfelımizden.

10

Üç nazlı bala hemserle galdılar başsız Yansag da od el çekmiyecekdir külümüzden.

11

Bir Kafiye ondan bacan yadigar olsun Baş yolmada bir teldi galan kakilimizden.

12

El bir d e desin: "Sel Sara'nı gapdı gaçırtdı" Ağlaşdı buludlar da bu daşgın selimizden.

13

Bir mezra'edir Şehriyar'ın ömrü, ne basil Sel goymuru bir çöp de gala hasilimizden.

2 89


EMOGLUM BİR EBULFEZ'E1 1

Maşının humsuna, Heyderbaba'nın tenziline Mir Ebulfez getirmiş meni öz menziline. ·

2

Teslim oldum sözüne, çara nedir? Taksiçidir Gördüm artıg danışım, el atacag hendiline.

3

Bir mesel var ki, gonag gardaşa destur verilip "Bir te'arüfle düş atdan, atı bağla diline!"

4

Meni goymuş maşına, yol uzunu sürdükce Hey alıp den-döşü artıg galayıp zenbiline.

5

Huşgenab seyyidinin ömrü gonagsız keçmez Gonağın burda gerek gamı yemekden deline.

6

Bir gonag da getirip çoh da eziz, öz bacısı Celile emgızı, den düşmüş onun da teline.

7

Celile emgızı da gardaşının lap tayıdır Mehriban, sanki bir alma yarıdan bölüne.

8

Yahşı bir menzili var, sehni gözel, yurdu da bol Bah ağaclarına, balı guşlarına, balı gülüne.

9

Hanımı teze gelindir, adı Meryem hanım Toy tutup ket sayağı, alma da atmış geline.

10

Teze ev, teze gelinle bir işıglanmadadır. Çılçıragdır ki verip ziynet evin ğendiline.

1. Şehriyar bu şiiri öz emoğlu Mir Ebulfez Sadık için 1353 (1974-1975)'te Tah­ ran'da yazmıştır. Şeyda neşirlerinde ve KBTŞ'ıe yer almıştır.

290


11

Vardı evvel hanımından iki nazlı uşağı Bah peri peıvizi tek sen gülüne, bülbülüne.

12

Biri Peıvin'dir k i daniş�ahı var, aylığı var Yeni bir gız, müteceddıd, eli vurmuş beline.

13

Biri Perviz k i debiristanı nisfe yetirip O da inşaallah gerek cevher-i zatı biline.

14

Bu emoğlu şükür Alla h helaldır çöreyi Muhlisem men de bunun sade gubul-mengeline.

15

Zehmet ile gazanıp taksisi var, şehsisi var Düz yola serf eleyıp, her ne ki gelmiş eline.

16

Dünbelendüz bir adamdır, iki -dünyası da var Gelmeyip eyri-yalan söz bu cavanın diline.

17

Şehriyar şe'ridir bu, yaz üreye goy galsın Ureyinde yazılan söz da gerekmez biline.

291


GARDAŞIMIN MEZARl1 1

Daş ne bilir men belalı başım var Bu gebr üste ahan bir göz yaşım var.

2

Arzı-gürzü tarihçesinden galan Burda ancag bir yazılı daşım var.

3

Fatihe'ni unutmayın ki burda Menim de bir yaralı gardaşım var.

1. Kardeşi ölen bir genç kızın ağzından yazılan bu şiir, KETŞ'ten alınmıştır.

292


DOKTOR CAVİD DE GETDİ1 1

Dünya evez deyişdi Heyva veren nar alı.

2

Amma menim ğelbimde Genin yerin dar alı.

3

Doktor Cavid de getdi Yaralıyam yaralı.

4

Goca, ecel malıdır Köhneni simsar alı.

5

Sarı çeyirtke gelse Sel gabağın sar ah.

6

Amma ecel gabağın Ne bel, ne beldar ah.

7

Yay can ala bilmese Gış geli çar çar alı.

8

Yohdan ki bir zad çıhmaz Behişti de var alı.

9

Sen varı isar ele Darlığı İsar alı.

1O

Şehid ol yar yolunda Şehid olan yar ah.

1. KETŞ'ıen alınmıştır.

293


11

Allah yolundan çıhan Nuru satar, nar alı.

12

İ man olsa, Allah'ın Dilinden ilgar alı.

13

Men ne orda, ne burda Heç bilmirem haralı.

14

Bülbül çehçeh alanda Garga da gar gar alı.

15

Gara baht dağa çıhsa Dağın başın gar alı. Tebriz, Dey 1365 (2 1 Aralık 1986 -20 Ocak 1 987)

294


ESKİ DOSTUM MEHEMMED ELİ MEHZUN'UN HATİRESİNE1 l

Mehzun da o nazlı kişilerden birisiydi Zövğünde gezel sanki gazalın sürüsüydü.

2

Men yağ derisi tek onu ewel dolu gördüm Sonda yağı süzmüşdü, galan bir derisiydi.

3

Mehzun bir ovuc toprag ıdı dost ayağmda Ferg eylemeyip bu ölüsü, o dirisiydi.

4

Şa'ir dediyin deryada mirvariye benzer Mirvari çohu rizedir, Mehzun irisiydi. Tebriz, Hordad 1 366 (2 1 Mayıs- 20 Haziran 1987)

1. Çağdaş Azerbaycanlı şairlerden Menzun. gazelleriyle ünlenmi�tir. Eserleri (1945-1946)'dan itibaren yayımlanmaya başlamış kitap halinde de basılmış­ tır. Şehriyar yukandaki şiiri dostu Mehzun'a yazmıştır. Asıl adı "Beyad-ı DÔst-ı Dirinem Mehemmed Eli Mehzun'un Hatiresine olan şiir, KETŞ'te neşredilmiştir

295


ŞUHLUG1 Hoşdur mene Kerec'de Binekdaryan bağı Bu möhterem kişi bağın etmiş cenan bağı Men bu bağı görende gözümden düşür Irem Mehsusen öz evim ki olur lap tuman bağı.

1. Kıta BETF; KETŞ ve Şeyda ncşirlcrinde mevcuttur.

296


BEDÖV AT1 1

Bedöv minip, ay bedöv besliyenler Bedövde nişane nece gerekdir.

2

Fınhırıp, çınhırıp cob şığıyanda Ceyran tek tullanıp geçe gerekdir.

3

Uzag garaltısı garışgadıysa Gulaglar şahlanıp seçe gerekdir.

4

Dırnağı altında daş-gum, dağ-dere Döşenip yumuşag keçe gerekdir.

5

Seligeli petek salaglıyandır Menim de şan balım beçe gerekdir.

1. Şehriyar bu şiirde alı övmüştür. Şiir, KETŞ'ten alınmıştır.

297


BAYRAMIZ MÜBAREK OLSUN1 Başdan candan keçen millet Bayramın mübarek olsun Küfrü kesip biçen m illet Bayramın mübarek olsun. ***

5

10

Ay atalar, ay analar Ehsanız ğebul olupdu Kuy-i Mena'da zibh olan Gurbanız gebul olupdu Cihada bel bağlayandan İ manız gebul olupdu Cihad size calal olup Bayramız mübarek olsun Hörmet size halal olup Bayramız mübarek olsun. ***

15

20

Şah çanağın çönderenler Cem elinden cam alıpsız Şerri heyre dönderenler Neng elınden nam alıpsız Erşe dua gönderenler Allah'dan iman alıpsız Ne'metizin ğedrin bilin

1. Şiir Irak'la yapılan savaşa iştirak edenlere hitaben yazılmıştır. Şiir ilkin Sinıs Kameri'nin Şehriyar' dan Töhfe isimli içinde 3 Türkçe ve 3 Fars­ ça şiir bulunan kitabında yayımlanmıştır. Kitabın basım tarihi 1363 (1984-1985) olma­ sına rağmen şiirin sonundaki tarih 1364 (19&5-1986)'dır. Bu tarihlerden birinin yanlış olduğu kesindir. Bayramız Mübarek Olsun İstanbul'da çıkan Türkistan dergisinde yayımlan­ mıştır. (Bak. Serap İ laslan, Türkistan dergisi, İstanbul 1988, Sayı 4). Şiirinin dikkati çeken özelliği rahat söyleyişi ve temiz Türkçesidir.

298


25

30

�ayramız mübarek olsun Izzetizin gedrin bilin �ayramız mübarek olsun. indi bize bayram dutmag Sedmesi var keramete Yaslı görüşdür, hurma ver Şirni galsın ğiyamete Dünyadan vaz keçen oğul Bayramın mübarek olsun Şehid camın içen oğul Bayramın mübarek olsun. ***

35

40

45

50

55

Setler içre san verdin sen Cebhelerde can verdin sen Gansızlara gan verdin sen O pak gana ganlar gurban Bayramın mübarek olsun O pak cana canlar gurban Bayramın mübarek olsun. Atan deyir naşükürlük Dilini de lal eyledim Anan deyir bala sene Sütümü helal eyledim Hecer kimi oğul ganın Yüzüme cemal eyledim Şehid balam heyrin olsun Behişti yatag eyledin Behişti'ler süfresine Bizi de gonag eyledin. Müstezi'fin piruz olur Birbirine dilsuz olur Gış da çönür novruz olur Şahtaların serçeleri Bayramız mübarek olsun Açılmıyan gonçeleri Bayramız mübarek olsun Azerbaycan Kürdüstan tek Tağutun odunda yandı 299


60

65

70

75

80

85

90

İ ran çohu oyanmamış Elli Altı'da oyandı* Sünni, Şi'e cebhelerde Bir sefde durup dayandı Dibden köşme e'tisab etdiz Bayramız mübarek olsun İ mam hettin intihab etdiz Bayramız mübarek olsun. *** Her yanda bir Hag seven var :Şu aşa bir duz atıpdı Ermeni de Zerdüşti de Bu gana ganın gatıpdı Saleh Kelimi de sanma Bir gece rahat yatıpdı Hag seven insanlarımız Bayramız mübarek olsun Goysalar şeytanlarımız Bayramız mübarek olsun Saddam neftin pendam olup Püfle pendamın t9külsün Yahşı güne çıhdı Irag E tin endamın tökülsün İ bn-i Ziyad'dan hel'et al O hel'et haramın olsun G� Yezid'den hökümet al Hökümet haramın olsun. *** Hag dalıca goçag gaçın Hakgı sahlamag çetindir Din bayrağın aldız ele Ama sahlamag çetindir lğtisadız merizeyken Her gün yohlamag çetindir Hidmetizi kamil edin Bayramız mübarek olsun

(*) 1356 (1977-1978)

300


95

1 00

Ne'metizi şamil edin !3ayramız mübarek olsun Ingilabdan kam almısız Nengi verip nam almısız Küfürden Islam almısız Teze ile teze girdiz Bayramız mübarek olsun Gışdan çıhdız yaza girdiz Bayramız mübarek olsun. ***

105

Başdan candan keçen millet Bayramın mübarek olsun Küfrü kesip biçen millet Bayramın mübarek olsun. Tebriz 1364? ( 1 985- 1986?)

301


ANALAR OHŞAMASl1 1 Gurban kesir bu bayramda biri guzu, biri ferik Men de seni gurban kesdim, ehsanlarda oldum şerik Allah'ın ÖZ ehsan ı da ki cennetdir hemişelik Gurban olum onu bize nişan veren şeri'ate Şehid balam! Bayram senin, görüş galdı gıyamete. 2 Bur-bucagda senin bala, ne iz galırsa izlerem Komodda her ne goymusan, her gün açıp temizlerem Kitabların tozun alıp eyrisi varsa düzlerem Heyalda goy hadim olup başım garışsın hidmete Şehid balam! Bayram senin, görüş galdı gıyamete. 3 Uşaglığın kimi bala üreyimde dolanırsan Gözlerimde yaş olursan, galanırsan, calanırsan Herden de bir dağ gem olup üreyimde galanırsan Dağlar kimi başı uca, yahşı çatdın şehadete Şehid balam ! Bayram senin, görüş galdı gıyamete. 4 Her ne libasın var ıdı, bohçaya bükdüm, bağladım Apardım verdim mes.cide ürek tapırsa dağladım Şehid anaların tapdım, bir ohşadım, bir ağladım Cihadda şirket etmeyin, hesret galsın bu hesrete Şehid balam! Bayram senin, görüş galdı gıyamete. 5 Şer balası şehidlerin yeri boşdur, boş olmasın Allah bizden hoşnud olsun, şeytanı goy hoş olmasın Sizler kimi igitlerden dünya dolsun, boş olmasın Cihad bizi cehennemden �urtardı verdi cennete Şehid bala m ! Bayram senın, görüş galdı gıyamete. 1. Şiir Yahya Şcyda'nın idaresinde Tebriz'de yayımlanan Füruğ-ı Azadi (Öz­ gürlük Işığı) gazetesinde neşredilmiştir. 1986'da yazılmıştır.

302


6 Şehidlerin şehadeti oldu İslam piruzluğu Anaların göz yaşları, ataların dilsuzluğu Bayramların bayramlığı, novruzların novruzluğu Şüca'etdir ki mat galıp şeytan da bu şüca'ete Şehid balam! Bayram senin, görüş galdı gıyamete. 7

Şehadet bir se'adet ki her kes ona çata bilmez {\.llah ınan alım-satım her kes alıp sata bilmez insan gerek özün atsın, her kes özün ata bilmez Tekce şehidlerdir çatan bunca böyük se'adete Şehid balam ! Bayram senin, görüş galsın gıyamete. 8 Cebhe dalındayam bala, canım çıhınca işlerem Çarıglarım cırıgların yapışdırıp çirişlerem lyne �ap elde düşmeni, dişim düşünce dişlerem lslam hamı vehdet edip, biz de teslim bu vehdete Şehid balam ! Bayrcım senin, görüş galsın gıyamete. 9 �u Allah'ın ve'desidir, ki şeytanın şerrin govsun �slam gelsin kafirleri, müşrikleri burdan govsun insan gerek öz nefsinde, şeytanının burnun ovsun Allah imam ın naibin çoh görmesin bu millete Şehid balam! Bayram senin, görüş galsın gıyamete. 10 Senden sora baş götürüp getdim, gözden itdim bala Her gül gördüm, çeşme gördüm, sene nisgil etdim hala Gayıdanda desmalı da toprağından getdim bala Hüseyn'in türbeti kimi sahlamışam şefa'ate Şehid balam! Bayram senin, görüş galdı gıyamete. 11 Ruhun geldi pencereye, gördüm ne bir gözet guşdu Ba.hış dedi: G eriıgin olma, bayram da geldi sovuşdu Birden ba.hdım yo.h oldu guş, heç bilmedim ne va.ht uşdu Şayed menim gözüm birden açıldı bağ-ı cennete Şehid balam! Bayram senin, görüş galdı gıyamete.

303


12 Allah yolunda vermişem şehadetin nuşdur mene Ahiretim bahar olsun, dünya varken gışdır mene Şehidlerin anaları, mescidde tay-tuşdur mene Şehadetin bir izzetdir, biz de çatdıg bu izzete Şehid balam ! Bayram senin, görüş galdı gıyamete. 13 Şehid balam! Bayram gelip hesret galdım o gamete Behişt senin, bayram senin, -görüş galsın gıyamete. Tebriz, Kurban Bayramı 1 365 (Ağustos 1 986)

304


TEZMİN1 Hüseyn'c yerler ağlar, göyler ağlar Betül ve Murtaza, Peygamber ağlar. Dilriş

Hüseyn'in növhesin Dilriş yazanda Müselman sehlidir ki kafir ağlar. 2

Kor olmuş gözlerin, gan dutdu Şümrün Ki görsün öz elinde hencer ağlar.

3

Hüseyn'in köyneyi Zehra elinde Çeker gıyha giyamet-mehşer ağlar.

4

Atanda Hürmele oh Kerbela'da Göreydin düşmen ağlar, leşger ağlar.

5

Gucağında göreydin Ümmü Leyla Alıp ne'ş-i Eliyyü'l-Ekber ağlar.

6

Rübab nisgil döşünde süd görende Eliyyü'l-Esger'i yad eyler ağlar.

7

Başında kakil-i Ekber havası Yel ağlar, sünbül ağlar, enber ağlar.

8

Yazanda Al-i Taha növhesin men G elem gördüm sızıldar, defter ağlar.

9

Eli, şekğü'l-ğemer, mehrab tilit gan Gulag ver, mescid ohşar, minber ağlar.

10

Eli'den, Şehriyar sen bir işare Gucaglar gebri, Malik Eşter ağlar. Tebriz, 26.2 . 1 358 (Mayıs 1976)

1. Manzume KEJ'Ş'te neşredilmiştir. Şehriyar'ın dini şiirlerindendir. (növhe).

305


HİLAL-İ MEHERREM1 1 Meherrem dir hanım-ı Zeyneb ezası Bizi seslir Hüseyn'in Kerbela'sı Yolu bağlı galıp düşmen elinde Daha züwarınin yoh ses-sedası. Bu gün Kerb bela viran olupdur Hüseyn öz ganına geltan olupdur. 2 Çağır şah-ı Necef gelsin haraya Cihad ile açag yol Kerbela'ya Eli'nin Zülfigar'ı dada çatsın I-Jüseyn gurbanları gelsin Me'na'ya. Bu gün Kerb bela viran olupdur Hüseyn öz ganına geltan olupdur. 3 Cihad meydanıdır, millet dayansın Müselman hab-ğefletden oyansın Ucalsın ne're-yi All a hüekber Gerek kafir cehennem içre yansın. Bu gün Kerb bela viran olupdur Hüseyn öz ganına geltan olupdur. 4 Gelip ğeyret günü, himmet zamanı Ucaldag başda Azerbaycan'ı Gedek Saddam kafiriyle cihada y ıhag bu bi-mürüwet ev yıhanı. Bu gün Kerb bela viran olupdur Hüseyn öz ganına geltan olupdur. 1. Hilal-i Meherrem manzumesi Şehriyar'ın növhe denilen dini mersiyelcrin­ dendir. BETF, KEIŞ ve YŞ-ŞADE-4'te yayımlanmıştır.

306


5 Hüseyn zevvarının gurtardı sebri Gırag bu gurdları, kaftan, bebri Açag yol Kerbela'ya, Kazımeyn'e Çekek ağuşa o şeş göşe gebri. Bu gün Kerb bela viran olupdur Hüseyn öz ganına ğeltan olupdur. 6 Gerek din olmasa dü nyanı atmag Şeref-izzetli bir dünya yaratmag Se'adetdir Hüseyn gurbanları tek Şehadetle ligaallaha çatmag. Bu gün Kerb bela viran olupdur Hüseyn öz ganına ğeltan olupdur. 7

Müselman sef çekip da'vaya gelsin Çağır Abbas'ı Tasu'a'ya gelsin Gızı Zeyneb, özü sahib-i ezadır Çağır Zehra'nı aşuraya gelsin. Bu gün Kerb bela viran olupdur Hüseyn öz ganına ğeltan olupdur. 8 Ana ! Oğlun şehid oldu, mübarek Şehadetle sa'id oldu mübarek Umid cenneti tapdın, da senden Cehennem naümid oldu, mübarek. Bele toy kim görüp dünyada Gasım Toyu yasa dönen şehzade Gasım. 9 Ana ! Oğlun Eli Ekber fedası Toyu Gasım kimi olmuş ezası Durup cennet gapısında gözedir Ki gelsinler anasıyla atası. Bele toy kim görüp dünyada Gasım Toyu yasa dönen şehzade Gasım.

307


.

ME'LUL YAZIG NEYLESiN? İ tirmişem kelefcenin başını Tapanmıram üzüyümün gaşını. '

2

Maşın bizi tebi'etden ayırıp Mirdeşire verim bele maşını.

3

Nahoşlug da gocalıgla el-birdir Goymaz goca dolandıra başını.

4

Ağız-burun zine verir çeşme tek Silenmirem gözlerimin yaşını.

5

Düz gameti çeken nekgaş, dünyanın Göz üstünde eyri çekmiş gaşını.

6

Yorulmuşam, bu dünyada doymuşam Bir ataydım bu küllüyün daşını.

7

Bir göz damı gebirde verse, kasıb Çul-palazın yığışdırıp daşını.

8

Uymuş millet hep erutdan ayılıp Yığışdırıp çersinı, haşhaşını.

9

Cihad gelip me'lul yazıg neylesin? Namerd meğer tek goya yoldaşını.

10

Aşuradır goca me'lul baş yaran Gan görende geyret başı gaşım.

1. Şeyda neşirleıinde ve KEl'Ş'te mevcuıtur.

308


11

Ganla şehadet güllerin suvarır Almış ele topların abpaşını.

12

"Art�ş bist milyoni" 1 tenzim olur Şah Ismail yığır gızılbaşını.

13

Cebhe dalında bacı şeyha çekir Şehid verir cebhede gadaşını

14

Şeytan da yığmış başına her ne var Saddamlar tek ecamir-ovbaşını.

15

Amrika'nın gazanları dib gapıp Gıjgırdacag bozbaşını, aşını.

16

Min il sebrin tufanı var dalında Nuh ki daha gizledenmez yaşını.

17

Fecr açılıp bülbül doğur çalılar Gurub boğur bayguşla-huffaşını.

18

�aib-imam gelip, keçip ihtilaf Islam tapır itmiş garındaşını.

19

Tefrigeni ceın edir esnafımız Börkçü basır bağrına keffaşını.

20

Vehdetimiz bir gazanda gaynadır Nohudunu, lepesini, maşını.

21

Sen' et yetir hod-kefalıg merzine Ustakar etmiş ehtiyac, naşını.

22

Şehriyar'ın Megsudiye zindanın "Otuz bir" yaz, ohumuşam kaşını.

I

·

1. Yirmi m ilyonluk ordu (Farsça).

309


ALLAH BOYAGJI 1

İslam oyatdı halgı, başın gavzayan gaçır Şeytan bacarmadı ki yatanlar oyanmasın.

2

Her rengi at, feget boyan Allah boyağına Her aldadan boyaglara ğelbin boyanmasın.

3

Halgın gözün oyardı şahın mirgezebleri Goy bir oyulsun öz gözü ta göz oyanmasın. 2

4

Tebliğ o paye de gerek olsun ki müdde'i Bir nögtesinde ze'fine barmag goyanmasın.

5

Elfazı möhkem etmeli, me'nanı çoh letif Sözler gerek soğandıysa, her kes soyanmasın.

6

Amma gece namaz da gılırsan, yavaşca gıl Goy zehmet ile huşlanan olsa, oyanmasın.

7

1-ğzında dadlı sözlerivi sen de Şehriyar Eyle pişir ki halg dadından doyanmasın.

1. Manzume KETŞ"te yayımlanmıştır. 2. 1,2 ve 6. beyit in kafiyelerindeki n 'ler hariç, öbür kafiyelerdcki n 'ler yeter­

lik fiilinin olumsuz şekline aittir. Mesela; oyanmasın oyamasın, goyanmasın koyama­ sın, soyanmasın soyamasın, doyanmasın doyamasın demektir.

3 10


CAN ALIR İNDİ1 1

Şeytan tükedip imanızı can alır indi Allah'dan alan canızı şeytan alır indi.

2

Gur'an'ızı sultan ile almışdı elizden Sultanı da yapsın, ele Gur'an alır indi.

3

Sultanın eliyle alıp ancag ne ki varın Birden "ne ki varın?" deye sultan alır indi.

4

Bah, öz balasından ki doğup ganla becertmiş Çönmüş neçe min neşter ile gan alır indi.

5

Naymıt sol eliyle ne ziyan vursa da sabıg Çönmüş sağ eliyle ona tavan alır indi.

6

Soygunçu gaçıp nohda galıp mehter elinde Divana tutup mehteri divan alır indi.

7

Bir idde mücahiddir bu meydanda müsellem Bir idde şeytandır ki meydan alır indi.

8

Bir idde Savak namıyla insanları gırdı Bir idde de insan Savak ünvan alır indi. İ man alarag ünvanı şeytan ıdı lakin Can almada ünvan müselman alır indi.

9 1O

Sabıg çetin almışsa da imanları elden Efsun ohuyup canları asan alır indi . .

11

Bu tayda Sehend, öldü demek Rahim o tayda Dellal ecel pullanıp insan alır indi.

12

·

Goy Şehriyar'ın metle'i tekrar olur olsun Şeytan tükedip imanızı can alır indi.

1. Şair burada Savak adlı gizli polis örgütünün yaptığı zulümlerden bahsetmek­ ıcdir. Memmedzade'ye göre şiir, muhtemelen 1358 (1979-1980)'de yazılmıştır. Şeyda neşirleriyle KETŞ'te mevcuttur.

311


İNSAN-SAZ İNGİLABIMIZ1 1

Burulur sel tek inğilabımız Durulmagdadır mencelabımız.

2

�rıdır bizi, övseyir bizi Gerbilleyerek ingilabımız.

3

Bir ümmet olag, boyagfar getsin Ne gırmızımız, ne de ahımız.

4

Mübarek olsun imam hettimiz Sazişkarlardan ictinablmız.

5

ÇJıracag her cür nisbetnameni imam hettine intisabımız.

6

Mübarek olsun imam hettinde Her iyabımız, her zeh abımız. Casus yuvasın cavanlar aldı2 Mübarek olsun feth-i babımız.

7 8

Gar-yağışsa da Guds'a çatarıg Feth'ül-Fütuh'dur gar-doşabımız. '

9

Cebhe-yi Kerbela Fellahiler tek Hüseynilerdir hemrikabımız

10

Hizb-i cumhuri inficarında Behiştiler tek bu türabımız.

11

Meherrem gelir, aşura gelir Şö'le çekecek iltihabımız.

12

Şehid-i mehrabdır Esedullah Bizim sağimiz, gan şerabımız.

1. Manzume YŞ-ŞADE-4'de ve KEI"Ş'te yayımlanmıştır.

2. Amerikan elçiliğinin basılmasına işarettir.

312


13

Aşura bizim mektebimizdir Ganla yazılmış bu kitabımız.

14

Ya Hüseyn, biz de Kerbela'mızda Çoh asgarımız, çoh rebabımız.

15

O ganlı gözle bir bahış, helke Azala bizim de ezabımız.

16

Vabestelikden helke gurtulag. Açıla goldan bu tenabımız.

17

Hod-kefa olag öz ocağımız üz ciyerimiz, öz kababımız.

18

Burda tikile, hurda tonuna Bu başmağımız, bu corabımız.

19

Muhtekir bilsin baha satandan Yağ-bal almağa yohdur gabımız. Özümüz yene sabun pişirrik Goy heç olmasın ferzen Fab'ımız.

20 21

Hizbullah yolu dünbelendüzdür Müzmehil olsun kec ehzabımız.

22

Bizim babımız müstezi'flerdir Müstekber deyil bizim babımız.

23

Ferşin habı tek sağ-sola yatmaz Düzüne yatar bizim habımız.

24

Bu yohsullardan soruşan olsa Mehşerde var mı bir cavabımız?

25

Bu gün Saddam'ın odundan gaçag Allah oduna var mı tabımız?

26

ıran'ın erzi harice getmez

27

Muhasara-yı iğtisadını Sındırar bizim e'tisab1mız.

Islam'dır bizim erziyabımız.

313


,,

28

Emperyalizme bac verenmerik Bağlanıp daha bu hesabımız.

29

Day bizden ona re'iyyet çıhmaz Mııtme'in olsun han-erbabımız.

30

Cavanlar! Cihad golun çırmayın Abad olacag her herabımız.

31

Kampıyoterde düzeldenmesek Kamal olacag usturlabımız.

32

Avareleri bağrıza basın Mühacir-ensardır sevabımız.

33

Döyünme de var, söyünme de var Olacag labud iztirabımız.

34

Ayetullah Medeni kimi Gün batarsa da var mehtabımız.

3.

Ayetullah Meşgini teki Nur alar dua-yı müstecabımız.

3(

Recai getse Hamaney geler Min kerre olsa intihabımız. İnsan-saz mekteb hele de durur Gülüstan kimi var Nesah'ımız.

37 38

Molla Möhsin Kaşi eseri Cennet bağı tek var Ebvab'ımız.

39

Münzevi olmuş şa'irlerimiz Zahireleddin Fariyab'ımız.

AO

Şehriyar govza Heyderbaba'nı Goy ahad olsun Huşgenab'ımız.

314


ALLAH VE'DESİ1

1

Goy bu ingilab sel kimi ahsın Göy guruldasın, ildırım şahsın.

2

!\'füstez'ifin goy Hakga çatarken Islam bayrağın dağlara tahsın.

3

Mezlumun ahı goy alov çekip Zülmü rişeden yandırıp yahsın.

4

All a h süfresi açıg olar mı? Bir idde yesin, bir idde balısın!. ..

1 . Allah Ve'desi İslam devrimi öncesi ve sonrasında devrim için yazılan bir kaç şiirden biridir. Şair burada zulmün kökünün kazınacağına olan inancını belirt­ mektedir. KEfŞ"ıe ve Şeyda neşirlerinde mevcuttur.

315


FİTRET BAYRAMP 1

Mübarek olsun millet bayramı Müselmanların vehdet bayramı.

2

�ayramlığımız imam sağlığı imamet bizim ümmet bayramı.

3

Şehid görüşün gabağa salın Ezizlerindir izzet bayramı.

4

Me'lullarızı nevaziş edin Bayramız olsun rehmet bayramı.

5

Mevazib olun yetimlerize Bayram olmasın hesret bayramı.

6

Cebheden gelir fethin müjdesi Nesriminallah, nusret bayramı. İ bret öyretdiz düşmenlerize Bayramı etdiz ibret bayramı. G eyret de etdiz sazendelikde Bir gün de olar geyret bayramı.

7 8 9

Nevruz ve fitret bayram tutupdu Goy biz de deyek: Fitret bayramı.

1. Yahya Şeyda"nın Edebiyat Ocağı'ndan alınmıştır.

3lt


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM SÖZLÜK VE AÇIKLAMALAR

317



SÖZLÜK ÜZERİNE Maalesef bugüne kadar Güney Azerbaycan ağızlarının kapsamlı bir sözlüğü yapılmamıştır. Gerçi bu konuda Me­ hemmed Peyfun'un Ferheng-i Azerbaycani Farsi'si gibi Farsça bazı denemeler yapılmıştır. Fakat bunun yetersizliği ortadadır. Öyle sanıyoruz ki bizim sözlük çalışmamız şimdiye dek Türkiye'de konu ile ilgili olarak yapılan en geniş çalışmadır. Zira üç binden fazla kelime, deyim, ve ifadeyi içine alan söz­ lükte şairin şiirlerinde geçen kelimelerin hemen hemen hep­ si yer almaktadır. Fakat bölgeyle ilgili sözlük çalışması yap­ mak kolay olmadığı için bütün sözleri manalandırmak müm­ kün olamamıştır. Sözlük yetersizliğinin yanı sıra aydın yeter­ sizliği de sözlük düzenleme işini güçleştirmektedir. Şehri­ yar'ın şiirlerinde geçen bazı kelimelerin anlamlarını kendile­ rine sorduğumuz zaman hemşerileri dahi bilememişlerdir. Sözlüğü düzenlerken Yahya Şeyda'nın Şehriyar ve Azer­ baycan Dilinde Eserleri'nden, Hemid Memmedzade'nin Külliyat-ı Eş'ar-ı Türki Şehriyar'ından, Gulam Hüseyin Beg­ dili ve Hemid Meı:nmedzade'nin Aman Ayrılıg'ından ve Azerbaycan Dilinin Izahlı Lüğeti'nden azami ölçüde yararla­ nılmıştır. Ayrıca kimi kelimeler Güney Azerbaycanlı edipler Ahmet Azerli, Yahya Şeyda ve Ali Nikabi'den bizzat soruş­ turulmuştur. Mehemmed Peyfun'un Ferheng-i Azerbaycani Farsi'sinden, Farsça ve Osmanlıca sözlüklerden de faydala­ nılm�ştır. Ozel isimler (şehir, dağ, nehir ve ünlü kişiler vs) için ay­ rı bir sözlük düzenlenmiştir. Sözlüğe müracaat edilirken aşağıdaki unsurlar göz önünde bulundurulmalıdır: 1 . Sözlükte e, e'den; .h, h'den; g(a)'da ğ ve g(e)'den ön­ ce verilmiştir. Kelime arayanların bu hususa dikkat etmeleri gerekmektedir. 2. Kelimelerin yalnız şiirlerde geçen anlamları değil, ki­ mi zaman diğer anlamları da verilmiştir. 3. Kelimelerle beraber deyimler, tamlamalar, ikileme­ ler ve bazı ifadelerin de anlamları verilmiştir. 319


4. Kesin olmayan anlamlandırmaların sonuna soru işa­ reti konulmuştur. 5. Aynı kökten gelen kelimeler bir arada verilmiştir. 6. Sözlükte bölgeye has bazı gramer ek ve şekilleri yeri geldikçe sıralanmış ve şiirlerin anlaşılmasında kolaylık sağla­ yacağı gerekçesiyle işlevleri belirtilmiştir.

KISALTMALAR

Ar. Bak. Çoğ. Fars. Folk. Fr. İt. Mec. Moğ. Rus. Türk. Yun.

Arapça. Bakınız Çoğul. Farsça Folklor Fransızca İtalyanca Mecazi Moğolca Rusça Türkçe Yunanca

320


A ahad I)rs. 1. Zengin, bayındır, imarlı, mamur, abat. 2. Neşeli, sevinçli, şen. 3.0zcl isimlere eklendiğinde şehir, kasaba adı belirten bileşik kelime­ ler yapar. Mesala Akçaabat (Trabzon'un kazası), Allahabad, Aşkabad, Sa­ birabad gibi. 4. Bolluk ve çokluk bildirir: Şemsabad; güneşi bol olan yer. Mahabad; aylı yer. Sa'dabad; saadetli yer, mutlulukla dolu yer. ahad ol- Zenginleşmek, rahatı:ı kavuşmak. mutlu olmak. ab-ı heyat Fars. Ar. Hayat suyu. içenlere ebedilik verdiğine inanılan efsa­ nevi su, ölmezlik suyu; bengisu. ah u hak Fars. Su ve toprak. ahı Fars. Açık mavi, surengi. ahpaş Fars. Bahçe sulamaya yarayan süzgeçli bir alet; suserpen, susa­ çan. abşar Fars. Şelale, çağlayan, su şırıltısı. ahır Fars. abru'dan. !.Haysiyet, şeref. 2.Utanma, avret yeri. 3. Üst baş, kı­ lık kıyafet, dış görünüş. ac Aç. acal- 1 . Acıkmak, aç olmak. 2.Takatsiz kalmak, zayıflamak. acı dünya Acılarla dolu dünya, m�şakkatli, zahmetli, felaketli dünya.acıg 1 . Hiddet, sinirlenme, kızgınlık. 2.Üzünıü, keder. acıgla- Kızmak. sinirlenmek, hiddetlenmek. acıglı Kızgın, sinirli, öfkeli, asabi, hiddetli. acırd- Hamuru kıvamına getirmek? açıg- 1 Bak. acıg. açıg-2 Açık. ad isim. ad san Şan, şöhret, ün, nam. adıhatmış ecel Lanet, beddua, kargış sözü. adı gel- Adı anılmak, adı geçmek. adlı sanlı Şanlı şöhretli, meşhur, ünlü, tanınmış. adaglı Nişanlı. adem Ar. Adam, insan. agil Ar. .!\kıllı. a� Ak, beyaz. aA guş Ak kuş. Mec. Uğurlu kuş, talih kuşu. at göyerçin Ak güvercin. a� kürkü bürün- Dağın (Sehend)'in başı karlı olmak. a(t nabat Beyaz akıde şekeri. at ol- Kötü şeylerle karşılaşmak, başına kötü haller gelmek. a� ota� ele- Dayamak, döşemek (evi, odayı). a� şahı Türk. Fars. Düğünlerde güvey tarafından gelinin başına saçı­ lan beyaz renkli para. alta 1 .Baba. 2. Zengin,· hatırlı. 3.Sayın, muhterem anlamında erkeklere say' gıyla hitap sözü.

321


a�c Ağaç. ajtac minip at gezdir- folk. Ağaçlara ata biner gibi yapmak suretiyle oynanan bir çocuk oyunu. ajtaş Bak. ağac. a�baş Molla. hoca, ahunt, imam. aj,tıl Ar. akl'dan. Akıl. a�ır Güçlü, şiddetli, etkili. Mec. Büyük, derin, görkemli. ajlız J)oğunnuş hayvandan elde edilen ilk süt. (Akçaabat'ın Kuruçam kö_.ii m'<! havuz şeklinde). . ııjtızlann dişleri sayıl- Elleri okunmak. (Halk inanışına göre yılan dişleri sayılınca ölünnüş). a�na- Dökülmek, boşanmak, uçmak. aitrı Sancı. Mec. Dert, elem, keder, tasa. aıtnn alım Derdin benim olsun, sana gelecek zarar (kaza) bana gel­ sin (anlamında iyi niyet sözü). atyar Ar. gayr'ın çoğ. Gayrılar, yabancılar, başkaları. ah-/1 Akmak. ahış- Akışmak, akmak. ah-2 Ah. - ah demek vay de- Ağlayıp sızlamak, feryat etmek. ah vay de- Kederlenmek, dert)enmek, gamlanmak. ahır Ar. Son, nihayet. ahır zaman Kıyamete yakın. ahırda Sonunda, neticede. ahşam Akşam. ahşam başı Akşamüstü, akşama doğru. ahtar- Aramak. ahud Bak. ahund. aliund Fars?Hoca. molla, din adamı. aj Bak. ac. al Hile, yalan, aldatma. al gat- Aldatmak kandırmak, tuzak kurmak, hile düşünmek. allan- Aldanmak, kanmak. alag ele- (Ayrık otlarını) ayıklamak, temizlemek. albag Alaca renkli bir kumaş. alça Erik. algışla- 1 . Alkışlamak, el çalmak. 2. Tebrik etmek, beğenmek, kutlamak. 3. Dua etmek. alım satım Alış veriş, alma satma. alma Elma. alma at- folk. Güveyin geline elma atması (uğur ainacıyla). alov Alev. alov çek- Alevlenmek. alovlan- Alevlenmek, yanmak, tutuşmak. amandır Aman ha, sakın ha, yalvannm anlamında. amma Ar. Ama. amme Bak. Emme.

322


ana vay nalesin ucatdı "Ana vay" diye ağladılar. analar o.b.şajtı Analar sevgilisi, anaların sevdiği (dil). ancag 1. Ancak, fakat, lakin, ama. 2.Yalnız, tek, sırf, sadece. 2. Zorluk, çe­ tinlik bildirir.

andır Sahipsiz mal, miras kalan mal. andım gal- Kargış, yergi ifadesi. (Akçaabat'ın Kuruçam köyünde ander kalsın şeklinde) .

·

apar- Götürmek, almak. ( Yardımcı fiil olarak geniş bir kullanım alanı var­ dır).

ar Ar. 1 .Utanma, arlanma. 2. Şeref, gurur. ar gel- Gururuna yedirememek. aradan .hır folk. Bir çocuk oyunu. aralan- Uzaklaşmak, ıraklaşmak. araş- Birbirini aramak, birbirini sormak. arh - Ark. arhıvız Arkınız. ar.ha Dayanılacak yer, şey; güvenilecek kişi. Arka. ar.b.adaş Arkadaş. ar.hayın Rahat, kaygısız, emin, müsterih olma. ang Zayıf, arık. arıgla- Zayıflamak, arıklamak. arıt- Temizlemek, yuymak (yıkamak), saflaştırmak, arteş Fars. Ordu, silahlı kuwetler. arteş �ist milyoni Fars. Yirmi milyonluk ordu. artıg l .Çoki hayli, fazla, oldukça. 2Artık. artıgca Fazlasıyla, ziyadesiyle, gereğinden çok. artist Fr. Sanatçı. arvad Ar. 1 . Kadın, avrat. 2. Eş, kan, zevce, hanım. arzı Bak. arzu. arzu Fars. İ stek, dilek. arzu göz gal-. Hasret kalmak, özlemek. arzu göz ol- istemek, .dilemek? arı:u-gürziı tarihçesi istek ve dileklerin yqzıldığı taş, kitabe vs? asa Ar. Baston, değnek. asan Fars. Kolay. asanla- Kolaylamak, kolay hale getirmek. asanlaş- Kolaylaşmak. asanlıg Kolaylık. asgar Ar. Küçük, daha küçük, en küçük, çok küçük. asılı 1. Bağlı. 2. ilgili. aslan- Asılmak, sallanmak, sarkmak. asude Fars. Rahat, kaygısız. aş-1 Yemek. aş iç- Yemek yemek. aş-/2 Aşmak (engelleri vs) . aşıp daş- 1. Dolup taşmak, aşıp taşmak. 2. Bol olmak, çok olmak, haddinden fazla olmak, dolup boşalmak.

323


aş-/3 Açmak (ç'nin ş'ye dönüşmesi olgusu gi.irü lmektedir) . aşı� Ar. Vurgun, aşık. aşıg alması Yansı sarı, yarısı kırmızı, sulu, ıatlı ve rayihalı bir elma çeşiıidir.

aşıglan- !.Aşık olmak, sevmek. 2. Sazda aşık havası çalmak: aşina F:ırs. Dost, bildik, tanıdık. aşnalıg Dosıluk. yakınlık.tanışıklık. aşlandır- Kanatmak, deşmek (yarayı ) . aşura A r . Hazreti Hüseyin'in Kerbela'da şehit edildiği muharrem ayının onuncu günü.

ata Baba. ata ana Ana baba, ebeveyn. atdan atdan Alttan altıan, gizli gizli, uğrun uğrun. atdan atdan kelek gur- G izli gizli tuzak kurmak, hile düşünmek, sa­ man :iltından su yürütmek.

ateş bes Fars. Ateşkes, mütareke. at-gatır At katır. atıl matıl çerşenbe folk. Tebriz'de yenigün ( nevruz) bayramı öncesind"'i

son çarşamba gecesi her evde toplantı yapılması, yemek hazırlanması, çar­ şamba yemişi denilen kuru yemiş bulundurulması ve yemeğe muhakkak bir konuk çağrılması adettendir. Yine adet gereğince dışarıda ateş yakılır, genç kızlar ateşin üstünden atlar ve baht açıklığı dileyen tekerlemeler okurlar. atış- 1 .Karşı karşıya gelmek, vuruşmak. 2.Atışta, nişancılıkta yarışmak. 3A­ ğız münakaşası yapmak. atış barış Atışma ve barışma. a\·adanlıg Araç gereç, malzeme, alet edevat, teçhizat, cihaz, levazımat, do­ nanım, aygıt. ayag Ayak. ayagla- Ezmek, çiğnemek, ayak altına almak. ayaglarına döşen- Ayaklarına kapanmak. ayag sahla- Durmak. ayagyalın Yalınayak. aydın l Açık. 2.Ferah, rah � , huzurlu. aydın fikirli Açık fikirli. ayıl- Uyanmak. Mec. Ganeııen uyanmak. ayıg Uyanık, ayık. ayıt- Ayıltmak, uyandırmak. ayım çıhdı işim bitti, her şeyim mahvoldu anlamında. ayın şayın otla- Sere serpe yayılıp serbestçe ve rahat otlamak. ayna Fars. ayine'den. l .A)na. 2. Mec. Saf, duru, şeffaf, açık aydın. az- Şaşmak, şaşırmak, sapmak, azmak. azıp çaş- Azmak, şaşırmak, yoldan çıkmak, yoldan sapmak. azade Fars. Serbest, hür, özgür, azat. azadlıg Bağımsızlık, hü rriyet, özgürlük, istiklal, azatlık. azat- Azaltmak. azın yoh Eksiğin yok. ·

324


8

hah Ar. 1. Kapı, girecek, 2. Kitabın bölündüğü kısımlar. 3. Padişah kapısı.

4. Konu. 5. Eş, akran. 6. Uygun yaraşır.

hac Fars. !.Gümrük, vergi. rüsum. 2. Tazminat alma. 3. Gümrük vergisini tahsil etme.

hac al- 1. İ nt ikam almak, öc almak. 2. Tazminat almak. 3. Vergi al­ mak. gümrük vergisini tahsil etmek. baca J . Delik, baca. 2. Su.lağım gibi yeraltı kurgu larının kapağı bacar- Becermek. başarmak. badam Fars. Badem. bad-ı heıan Fars. Güz rüzgarı. badımcan Patlıcan. ba�ban Fars. Bağcı; bahçıvan. ba�ça Fars. Küçük bahçe. bahçe. bağ-ı cennet Fars. Ar. Cennet bağı. ba�lar kimi gül- Baharda gü l açmış bahçeler gibi gülmek (şairane benzetme). ba�la- l . Kapamak, kapatmak, 2, Kit!cmek, kilitlemek. bağlı 1 . Kapalı, kilitli, örtülü. 2.llgili. bağlaş- Yarışmak. bağrı yarıl- Bağrı çaılarrıak, zor durumda kalmak. bağrıva Bağrına. ( ikinci tekil şahıs iyelik şekli ) . hah- Bakmak. bahalım Bakalım. ( İ stek kipinin birinci çoğul şahıs şekli -Türkiye et­ kisivle-. , balı:ın ma n Babmam. ( Geniş zaman birinci tekil şahsın olumsuzu) . bahıllar Bakıyorlar. (Şim<.liki zamanın çoğul üçüncü şahsı) . balıış B:ıkış. n:ızar. bahça R:ık. bağç:ı. baha Fars. Paha. pahalı baha \·er- Pah:ılı s:ıtmak, fiyatlı vermek. hahalıg Pahalı, pahalılık. bala Çocuk.yavru. halaca Küçük. ufak, küçücük, minimini. halıg Balık. ban Horoz sesi, horoz ütüşü . banla- Öt mek. okumak ( horoz ve kuşlar için ) . bar Fars. 1 . l'vlc)ve, ürün, m·:.ı hsu l , hasıl. 2 . Mec. semere, hayır, y:ırar, çı­ k<ır. menfaat, fayda. hara Hata, yanlış. barat Ar. 1 . M:.ıkbuz. koçan. 2. Evrak, senet. 3. Alaylı söz. 4. Para havale­ si . hamt çek- Para islemek. barata sal- Denilmemesi gereken sözü söylemek'! lıarışıg Barışma, uzlaşma, anlaşma. barmag Parmak. 325


baş 1. Baş, kafa, üst, tepe. 2., İlk, evvel, önce. baş çıhar- Anlamak. baş götür- Başını alıp gitmek. baş götürüp get- Başını alıp gitmek. baş götürüp gel- Başını alıp gitmek veya gelmek. baş tap- Anlamak. baş tut- Gerçekleşmek, olumlu sonuç vermek, hakikat haline gelmek. başa ç�!ı.- Bitirmek, sona erdirmek. başçı Onder, lider, reis, başkan, başbuğ başda 1 . Başta, başlangıçta, ilk, ilkin. 2. Tepede, zirvede, dorukta. başdan candan keç- Canını vermek, canından geçmek, kendini feda etmek. başı atıp yat- Kafayı vurup yatmak. başı başa çat- Baş başa vermek. başı başlara gat- Uyumak. başı garış- Bir şeyle meşgul olmak. başıma ne daş salım Ne yapayım, ne çare bulayım. başına hava gel- Bunamak, delirmek, aklen ve ruhen rahatsızlan­ mak. başına vur- 1. Hayıflanmak. 2. Düşünmek. 3. Başına kakmak. başını bitdi- 1. Başını bitlemek, başından bit ayıklamak. 2. Avare, işsiz boş dolaşmak. başını gat- Meşgul �tmek. başını yehere goy- Olmek. başıvı Başını. (ikinci tekil �hıs iyelik hali). başga Başka, gayn, özge. başmag Ayakkabı, pabuç, başmak. bat- 1. Batmak, mahvolmak. 2. Mec. Yenmek, gücü yetmek, galip gelmek. bata bilme- Mec. Yenememek, üstün olamamak, galip gelememek. batmış gulag Sağır, işitmez veya az işiten kulak. bayda Yun. Süt ve mayi doldurulan bakırdan veya topraktan yapılan yay­ van kap. Bakraç, kova, badya. baydag Bayrak. bayguş Baykuş. . bayram ıdı Bayram idi. imek fiilinin görülen geçmiş zaman şekli olan idi ekfiilinin ( ekeyleminin) ses uyumuna uyarak ıdı halini alması Anadolu ağızl�rında da görülür. bazı iki tarla arasındaki toprak yığıntısı, yükseltisi. baz ol- Meftun olmak, vurgun olmak? becet- Yetiştirmek, büyütmek beslemek. heçe Fars. 1. Genç bal· arısı. 2. Genç horoz. 3. Çocuk, yavru. behişt Fars. Cennet. bel Bel. bel- buhun Boy bos, endam. beldar Belleyen, belci, tarım işçisi. belini gacırd- Gerinmek? ( Bebeklerde). ·

·

Jl6


belle- Bellemek. bellen- 1 . Bellenmek. 2. Bilinmek. bele-1 Bile, dahi. bele-2 Böyle. hele böyürt 1. Çiğ, pişmemiş, yan pişmiş? 2. Alelacele yeme, ayaküs­ tü yeme, acele yiyip içme, atıştınna. helem Bildiğim kadarıyla, sandığıma göre. beşik Beşik. beyle Bak. bcle-2. bezikdir- Be-1.dirmek, bıktınnak, usandırmak. hezikdirecagsan Bezdireceksin. ( Gelecek zaman eki ses uyumuna ay­ kırı olarak kahnlaşmaktadır). bebir Fars. Kedigiller familyasından kaplana benzer, fakat ondan daha bü­ yük vahşi bir hayvan; böbür. (Eskiler böbürlenmek fiilinin bebirden geldi­ ğini söylerler). bedeviyyet Ar. 1. Medeniyetten uzak olma, iptidayilik. 2. Göçebelik. bedöv Ar. Arap atı, küheylan. beht Fars. Şans, talih, ikbal, baht. behti dur- Şansı yaver gitmek, talihi yar olmak, talihli olmak. behti yat- Şansı yaver gitmemek, talihi yar olmamak, şansı dönmek, şanssız olmak. beh beh Beğenme, övme nidası. behre Fars. 1. Meyve, mahsul, ürün. 2. Fayda, yarar, semere. bele- Kundaklamak, sarmak (bebeği). beleş- Bulaşmak, kirlenmek. beleşdir- Bulaştırm:ık, kirletmek. beli Fars. Aslı Ar. bela'dan. Evet, tamam anlamında tasdik sözü. beli gurban Fars. Ar. Farslarda büyüklerin sözlerini t:ısdik amacıyla söylenen evet, öyle anlamında söz. helke Belki. belle Yufka veya lavaşın içine tereyağı, peynir, bal konularak yapılan yiye­ cek; dürüm veya burma, bükme. bend Fars. Ark, bent. bend-bere 1. Geçit. 2. Hudut, sınır, serhat. bennalıg Ar. benna'dan. Ustalık, yapı ustalığı. bere 1 . Ark. 2. Bağ, bostan arasındaki patika yol, hudut, sınır. 3. Akarsula­ rın üstüne kurulan müteharrik köprü. 4. Rıhtım, liman. 5. Av için pusu ku­ rulan yer. herel- Parlamak, açılmak. berğ Ar. Elektirik ışığı. berğiz gıılsın andıra Elektiriğiniz de olmasın! bergerar Fars. ber ve Ar. gerar'dan. 1. Berdevam, devamlı, daimi, sürekli. 2. Sabit, muhkem, sağlam. herk Sert, keskin. berk sıh Sert tutmak, sağlam tutmak. hes Fars. 1. Yeter, kafi. 2. Peki, artık. besdir Yeter. -

327


beske O kadar ki, pek çok. �ski H:ila (parçada). betdi- iş bulmak, işe yerleştirmek, işe koymak'! bey 1 . Bey. damaı. 2. Toprak sahibi, zengin, ağa. bey dur- 1 . Soğuktan dimdik, kasılmış gibi durmak. 2. Aşık oyunun­

da aııığının dik durması. bey-han Bey ve han. Zengin, varlıklı, güçlü kişi( ler) . beze- Süslemek. bezzaz Ar. Bt-'ZCi, bezsaıan, manifaturacı. bibi Hala. bibimgızı Halamkızı. biçara Fars. Çaresiz, biçare. biçin Biçme (ekin. ot vs). biçin üstü Biçin vakti. biçinçi Ekin biçen. biçinci. bikes Fars. Kimsesiz. bildirçin Bıldırcın. bilerzik Bilezik. bilsinner Bilsinler. (Çoğul eki benzeşme sonucu -ncr biçimine girerek n'yi ikizleştiriyor). . bimürüvvet Fars. Ar. insafsız, acımasız, adaletsiz. bin adem Ar. Ademoğlu, insanoğlu. bir Bir. birbiriz Birbiriniz. ( İ kinci çoğul şahıs e�i -iz şeklinde). birde 1 . Bir daha. 2. Bundan sonra. 3. Ustelik, başka, ilaveten. 4. A n i lik, beklenmezlik. bir idde Bir kaç( ı ) . bir gerin d e 1 8 1 3 Gülüstan v e 1828 Türkmençay anlaşmalarına aı ıf� tır. bir küllü Bir hayli, epey. bir pııra Bir miktar. bir sayag Aynı şekilde, bir türlü. bir tike Biraz, Çl'k az, bir lokma. (Akçaabaı'ıa da kullanılır). bir ümmet ol- Bir mil let olmak. bir devlet olmak. ( l\l üslümanların birleşmeleri kastedilmektedir). bire Pire. birilyan Fr. Pırlam a. hit-/1 Yeşermek. çimlenmek. hit-/2 Ansızın orwya çıkmak. hitdi- Bit lemek. bit leririi temizlemek, birinin billeri"ni avıklam:.ık. bitdir- Bitmek, tükenmek, vok olmak, ortadan kalkma k . bitiş- 1 . Kavuşmak. 2. İ yileşİnek. biwfa Fars. Ar. Vefasız. bizim ulag gede hilmir şuhumda şıllag atır Yoksul olduğu halde gösteri� yap<ınlar için süylenir'ı hoğunug Boğuk. kısık. •

­

...

bohça

füıhça.

32�


bollu Çok bol, çok çok, ziyadesiyle, fazlasıyla. hom aç ı l - Bomba patlamak. boşla- Vazgeçmek, el çekmek, bırakmak, anık meşgul olmamak. boy Boy. boy-buhun Bak. bcl-buhun. boylan-Boyunu uzatıp bakmak, başını kaldırıp bakmak. boyag 1. Boya. cila. 2. Renk. boyun ol- 1. Söz vermek, vadetmek. 2. Birine borçlu olmak. bozbaş Et, nohut ve bazen patatesle güveçte yapılan bir yemek. biirk Papak, baş giyimi. höyük Büyük. böyür 1. Bedenin omuzdan. kalçaya kadar olan her iki tarafı. 2. Yan, taraf. 3. Dağın yamacı. buda� Dal, budak. budarla- Parça l a m ak, bölmek. bu� Bıyık. bu�un bur- Kibirlenmek. k e n d i n i beğenmek küçümsemek. üstten (yu­ kardan) bakmak, Gözdağı vermek, t e h di t et m ek . buJ!da B uğd ay . buharı Duvar içine örülmüş ocak, fırın. bulag Pınar, kaynak. güze, bulak. bulag olbulaJ!utu

lu hir bitki.

Mec. Çok ağlamak.

Bulakların kenarında yeıişen ve suyun üzerinde yüzen koku­

bulama Doğurmuş hayvanın ilk sütünden ( ağıı ) sonra ve as ı l sütten iince sağ ı l an süt . bu lud Bulut. bur- Bükmek. burul- Bükülmek. kıvrılmak, Çt..'Vrilmck, kıvrılarak akmak ( se l . su i çi n ) . buralı- Bırakmak. bur- bucagda Ötede b eri de , kıyıda kiişede, şurada burada. burnı,ın oJ!-(o\'-) Burnunu sü rt m ek . haddini b i l d irmek. burs i t . Borsa. butağ Gonca, fi l iz . . hıızm· B uz a il;ı ( Azerbaycan Türkçesinue -ağı eki yuvarlaklaşarak -ov biçi m i­

"ni almışt ı r).

lıürkü Dönemeç·!

c

cııda Ar. Cadde'den, l . Cadde. 2. Büyük ve i�lck yol. cağıl - D a ğı l m ;.ı k, dökülmek. Bak. calan-. cahan Fars. C i h a n , dünva. cahıl Ar. cahil'den. Genç, t oy, ıecriibesiz. ca h ı l l ıg Toy lu k , tecrübesizlik. cal:ı- 1 . A şı l a m a k . 2. 13ağlaınak, ekl e m e k . 3. Diiknıd.;, saçmak. ca lan- l . Aşılan mak 2 . Bağl a n ın.ık, ra p ı o l m a k .3. Dükülınck, sa ç ı l -

ıııak.


calat- !Aşılatmak. 2. Dağıtmak, saçtırmak. calal Bak. Celal. cam Fars. Kadeh. cam al- Bak. Cem elinden cam al-. cam-ı billur Fars. Yun. Kristal, şeffaf kadeh. camal Bak. cemal. can Fars. Can . can can de- Can can diyerek sevgi ifade etmek. can negdin sana- Can ını para yerine vermek'! cana gel- Bıkmak, bezmek, usanmak. Katlanılmaz olmak, yorulmak. canı çıhınca işle- Çok çalışmak, gayret etmek, çabalamak. canı gutar- Canı çıkmak. canının bayına gal- Başının çaresine bakmak. carçı Tellal. . car gel- 1. ilan etme!\, duyurmak, reklam etmek. 2.Yüksek sesle ba­ ğırmak. cavan Fars. Genç, civan. cavanlıg Gençlik. cavidan Fars. Ebedi, ölümsüz, daimi. ceyran Ceylan. cebhe Ar. Cephe. cebhe-yi Kerbela Ar. Kerbala cephesi. cehalet Bak. cehl. cehan, Bak. cahan. cebi Ar. Bilgisizlik, cahillik. celal Ar. Gösteriş, ihtişam, azamet, görkem. celalet Büyüklük, ululuk. cem Ar. Toplama, yığma, yekün. cem et- Toplam3"-, yığmak. Mec. ortadan kaldırmak. Cem elinden cam al- içmek. cemal Ar. Güzellik. cenan Ar. Kalp, yürek, gönül. cengel Fars. Sık ağaçlı orman. cennet Ar. Cennet. cennet-i cavidan Ar. Fars. Ebedi cennet. cennet-i me'va Ar. Cennetin üçüncü katı. cevahir Ar. çoğ Mücevherler, ziynet eşyaları, takılar. cevan Bak. cavan. cevher-i zati bi l i n- Aslı nesli bilinmek. İyi ve hoş davranışlı olmak? cezire Ar. Ada. cığan vığan Gürültü patırtı, şamata, tantana, curcuna, hay huy. cındır Yırtık, yırtık pırtık. cıngırıg Ses seda. cıngırığı çıhma- Sesi sedası çıkmamak. cır- Yırtmak. cızıg 1. Çizgi, çizik, yazı, hat. 2.Toprak üzerinde bir şeyin etrafına çizilen çizgi ve aşıkla oynanan bir oyun adı. ·

·

330


cızıglarını çıhart- folk. Bayılma, hastalanma durumlan.nda yere düşe­ nin etrafına iyileşmesi için bir çizgi çekilir. Şair çizgileri bozdum, cinler çıksın gitsin demek istemektedir. cızıltı çıh111a- Aşık oyununu bitiremem.ek. Mec. Yenememek, galip gelememek. cib Cep. cihad Ar. Din uğrunda yapılan savaş, cihat. cihaz Ar. !. Aygıt. 2. Çeyiz. cilve-yi maviyyet Ar. Maviliğin cilveleri (şairane benzetme). cingilde- Çınlamak. ciyer Fars. Ciğer. cocug Çocuk, Çolug çocug, çolma çocug ve çorma çocug gibi ikilemcli var­ yantları vardır. cola Çukur, çökek. corab Çorap. coşgun Çoşkun. ciicü Bak. cövcü. cölge Ovalık, düzlük? cövcü Dudakların ucu. Kimi kaynaklarda kirpik manası verilmiştir. cövz Ar. Ceviz. cum- 1. H ızla kaçmak, koşmak. 2. Saldırmak, atlamak, atılmak, hücum et­ mek. 3. Dalmak ( denize, suya) . cumalaş- Ar. cuma'dan. Toplanmak, toplaşmak, yığılmak. cur et- Düzene koymak. cur etsin bu nacuru Düzene koysun bu düzensizliği. cüce Civciv. Yavru . cünemmegin Fars. Ccvan-merg'den. Gençken ölenin. cür Tür, şekil, biçim, çeşit, ncv. cür'et Ar. Aşırı cesaret. cüt Toprak sürme aleti, çift. cüt goş- Çift sürmek, çift koşmak. cütcü Çiftçi, ekinci, rençber. cüyende yabande Fars."Arayan bulur" anlamı,ıdadır. ç çabala- .Hareket etmek, kımıldamak. ça�laş- ilerlemek, ustalaşmak, tecrübelenmek, deneyim kazanmak. ça kgışdır- Çakıştırmak, çarpıştırmak. çal çatlasın vur patlasın Çal oynasın vur patlasın. çal papag Sehendim şiirinde Sehend dağına işaret edilmektedir. Papak şe­

ref, haysiyet, gurur alameti olarak görüldüğü için şair Sehend dağını hür­ metle anmakta, elin (halkın) ona dayandığını, ona arkalandığını belirtmek­ te, papağın çal (kır) rengiyle dağın karlarını ima etmektedir. çalaltan Çaylak. çalan (Çalağandan kısaltma). Bak. çalağan. çalha- Çalkamak, çalkalamak. çal.halan- Çalkalanmak.

331


çap- 1 . Parçalamak, doğramak. 2. Alı dörtnala koşturmak. 3. Soymak, gas­

betmek, 4. Delmek, kazmak, ortadan kaldırmak. çapgın Baskın, soygunculuk. çard Fars. Çare. Çarda� Çardak. çarı� Çarık. çaş- 1. Şaşmak, şaşırmak. 2. Yanılmak . .l Mec. Yoldan çıkmak. çat-/! Ulaşmak, kavuşmak, varmak, yetişmek. erişmek, erm<:k. çat-/2 Yük yüklemek. çatda- Çatlamak. ( Benzeşmeden ötürü -la eki -da olmaktadır). çatı Ka l ı n ip. çay I rmak. nehir, akarsu. çay- çemen Çay çimen. çeşme Fars. Bulak, pınar, kaynak, göze. çeşme-yi Zemzem Zemzem suyu. ' çe�·ne- Çiğnemek. çehçeh ( cehceh) Kuşların öterken çıkardıkları hoş ses. çeling ağac Çcling çomak. çemen Fars. Çimen.

çen Sis. çepiş Bir ya şı ndak i keçi yavrusu.

çerçi

Köyler<le, mahallelerde öte beri, incik boncuk saıan seyyar satıcı.

çer.!! Fa rs. Çark. Mec. Dünya. felek. çerh�i felek Fars. Ar. Dünya. evren. ça rkıfel e k . çers. Fa rs? Uyuşturucu madde çıkarılan bitki. hinı kencviri. çerşab Fars. 1 . Çarşaf. 2. Kadınların namahrem kişilere karşı örtündükleri örtü. ç:ıdra.

çerşenhe Fars. Çarşamba. çerşenheni n girdek.tııı folk. Y ı l ı n son

ce.

ateş y:ıkm:ı. yemek yeme

çerşenbe çetin Zor. güç.

a det l eri n e

çar�a m ha ge ce s i yapılan eğ len­ işaret edilmektedir. Bak. atıl matı!

çetir 1 . Şemsiye. '.!. Alna dü şen saç, kakül, perçem . 3. Ağacın dal ve yap­ rakl;ırı .

çe�·irtke Ç ek i rge . çığır- Il;ığırmak, bağırıp ça�ırınak. çı.h- Ç ı k nw k . b i t m ek . çı!!art- Ç ık a r m ak. bitirmek. çılpag Çıplak ( - 1 p yer değişt irmesi) . çını!!,ır- 1 . Suıa�mak, kaba ce\'ap vermek. 2 . Coşmak? çındır-�e�·iş Esneme k:ıhiliyeıi ola'n. ( Parçad:ı hamur kasıedilnıektedir) çın!!,ır- llak. fın.!ı.ırmag- çın.b.ırmag. çır- Sıvanı:ık ( Kol v�) . çırag Fa rs. 1 . Işık. 2. Işık cihazlarının gcnd adı.

çırtla- 1 . Kub uğu

çat lamak. 2. Tomurcuklanmak, filizlenmek, yeşermek. Mec. Gü neşin doğma : ını. ç ı t da - Ç ı ı l;,ı ı nıak, çıtırda t m;ı k . (-la eki hcnzc�nıc sonu l'.u n da -<la oluyor)

33 L


çiban Yara, çıban. çilçırag Fars. Avize. çil-ke.hlik Tüyleri benekli bir keklik ıürü. çim- Bütün vücutla suya girip çıkmak, yıkanmak. çine Fars. 1. Kuş veya ıavuk yemi. 2. Toprak duvar. çinekdan Fars. Kuş kursağı. çirişle- Çirişle yapışt ırmak. çodan Fars. Pik demiri. ço.h Çok. ço.hlu Pek çok, çok çok. çor 1. Biıkilerden en çok pamukta, hayvanlardan en çok sığırlarda görülen bir hasıahk. 2. Hastalık, derı, maraz. J. Bu anlamıyla beddua ifade eder.

(Akçaabaı'ın Kuruçam köyünde çok girsin şeklinde beddua eıme adeti var­ dır). çovuş 1. Kılavuz, rehber, mihmandar, yolgösteren. 2. Tellal. çiil 1 . Kır, dışarı. 2. Çöl. çiimhel- Çömelmek. çiimhelenti Çömelerek, çömelmiş halde. çön- Dönmek. çiinder- Döndermek, döndürmek, çwirmek çiin ün-Dönmek, devrilmek, alı üst olmak. çörek Ekmek. çörek gemi Ekmek kavgası, geçim derdi. çörekçi.hana Türk. Fars. Fırın. çul-çu.!!a Giyim, Kılık kıyafeı. üst ba�. çulga- Bürümek, kaplamak, örtmek. çulgalan- Bürünmek, kaplanmak, örtülmek. çul-palaz füık. çul-çuha. çün Fars. Çünkü. D

da Daha. dabbajt Ar. Deri işleyen usta. dad-1 Tat. dad-duzlu Tatlı. şirin. dad ver- Tat vermek, taılandırmak. dada gı;I- Ağzı tatlarim:ık, tadını almak, lezze tini tatmak. dad-2 Fars. Imdat, medet, yardım. dad çek- Şikayet etmek, şikayetlenmek. dadaş Büyük erkek kardaş, ağabey. Bazen hürmetle hitap amacıyla kullanı­ lır.

da�-1. Fars. l . Yara. 2.Gam, dert, keder, gönül yangısı, tasa. da�la- 1. Kızgın demirle damga vurmak. 2.hıtmak, kızdırmak. 3. Mec Yanmak, yakılmak, içlenmek, üzülmek. da�-2 Dağ. da�-dereler uzunu Dağlar ve dereler (vadiler) boyunca. da.hme Derme çatma ev, kulübe.

333


dair ol- Açılmak. dal Arka, sırt, geri. daldalan- Gizlenmek, saklanmak, korunmak. dalı gal- Geride kalmak, arkada kalmak . dalınca Arkasından, peşi sıra, ardı sıra, gıyabında. dalan 1. Sokak kapısından sofaya kadar olan açık veya üstü kapalı yol. 2. Koridor, aralık, sahanlık (ev ve binalar için). 3.Umumiyetle dar yol veya sokak.

dam 1. Ev, bina, yapı. 2. Çatı. dam-baca Her taraf, her yer. dam-daş Ev, bina, yapı; her yer. dam-daş uç- Hasar görmek, yıkılmak. ( ev, bina vs için). dam-divar Ev, yapı, bina vs. dam-duvar Bak. dam-divar. damad Fars. Güvey, damat. damag eyle- Neşelenmek, keyiflenmek; imrendirmek. damag ol- Tadı damağında kalmak. damen Fars. Etek. dan-/1 İnkar etmek; reddetmek. dan-2 (-den) Uzaklaşma eki. Bu ek bazen vasıta işlevini görür. dan-J Tan. , dan ulduzu Tan yıldızı. danış- Konuşma.�. danişgah Fars. Universite. danla- Kınamak, ayıplamak. dar Fars. Darağacı. dar dibind.en gurtul- Darağacından kurtulmak, idamdan dönmek. dara çek- idam etmek,asmak. darda gal- Zorda kalmak, güç durumda kalmak. dara- Taramak. darag-1 Tarak. darag-2 Telli sazlarda tellerin bitiştirildiği ayakçık, eşik. daraş- Toplaşmak, yığışmak, üşüşmek, yığılmak. darat- Daraltın.ak, küçültmek, azaltmak, tahdit etmek, sınırlandırmak. darja Moğ. 1. inzibat amiri, emniyet amiri. 2. Vergi memuru ( eskiden) . •

3. Kaza, şehir, vilayet hakimi. 4 . Mec. Lüzumsuz yere, olur olmaz konu­ §an. darla şayırt Hiç bir şeyden anlamayan, beş paralık adam. İ şsiz, güç­ süz, boş, avare, serseri. darla şayırtlar serkıir çı,har Beş paralık adam bize dayılık yapar? dan döşiır- En ufak bir sesi bile duymak, uyanık olmak, dikka tli olmak. darı.h- Uzülmek, sıkılmak, daralmak, darlanmak. dan,hdır- Sıkmak, bezdirmek, bunaltmak, üzmek, sinirlendirmek. dart- Çekmek, çekiştirmek. dartıl- Çekilmek. dastarı Fars. Destan. daş Taş.

334


daş- gaya Taş kaya, çakıl taşlan vs. daş- gum Taş kum. daşlarınnan- dan eki -nan şeklini alıp vasıta rolü üstlenir. daşlık Taşlık. daşgın Taşkın. da\·a Ar. Kavga, harp, savaş. dava dalaş. davan Ar. de'va'dan. ilaç, derman, deva. davat Ar. devat'tan. Mürekkep kabı. day-1 paha sözünün kısaltması; pek çok, daha, çok. Bak. da. day-2 iki yaşlı at yavrusu. d�yça Bir yaşlı at yavrusu. dayag istinat, destek, dayanak. dayag eyle- Dayanmak, desteklemek. dayag_ ol- Destek olmak, arka çıkmak. dayan- Durmak. daye Fars_. Çocuk bakıcısı, hizmetçi. dayir ol- işlemek, çalışmak. dayoltlu D:ıyıoğlu. daz Kel. saçsız; dazlak. de- Demek, söylemek. deme Demek, demek ki. deye Diye. deyen Galiba. deyne Demek fiilinden emir; söyle, de. deşik Delik, deşik. dev Fars. Dev. dev nejadı Dev evladı, dev soyu. deyil Değil. deh Ar. dc'b'den. Moda, usul, tarz, biçim, sitil. debiristan Fars. Orta öğretim; orta ve lise. debiristanı nisfe yetir· Ortaokulu bitirmek. deccal Ar. Mcc. Aldatan, kandıran. dede 1. Bapa. 2. Halk şairi, ozan. 3. Büyüklere saygıyla hitap sözü. dedem mene kor deyipdi ... folk. Utanmaz adam hakkında söylenir. defter Ar. Aslı Yun. Evrak, defter. dehi Dahi deiisovlug Deli doluluk, delikanlılık, korkmazlık, delicesine cesurluk. dellal Ar. 1. Komisyoncu. 2. Aracı, arabulucu. dem Fars. An, zaman. dem demidir Tam zamanıdır'! demir- dümür Demir memir. den 1. Hububat, tahıl. 2. Kuş yemi, tane. 3. Mec. Yemek. den- döş Yiyecek, yiyecek malzemeleri. denle- Beslemek, tane yedirmek, yem vermek. der Fars. Kapı. deriçe Fars. Küçük kapı. dervaze Fars. Büyük kapı, cümle kapısı.

335


der- amed Fars. Taksim (Müzikte). derd Fars. Sıkınıı, dert. derd ü dajt Dert ve gam, derı keder. den-a Fars. Deniz. deryanın da hep ortası Denizin de tam orıası'? dl.'rzi Fars. Terzi. desmal Fars. l. Mendil, yaylık, 2. Bez. deste Fars. l . Gurup, bülük, küme, güruh, hizip. 2. Demet, bağlam, tutam, ·

buket.

destemaz Fars. dcst-nemaz'dan. Abdest. destgıih Fars. Makam (Müzikte). destur Fars. Emir, talimat, nizamname, usul, bide, kanun, yasa. de'va Bak. dava. de\·a Bak. davan·. de'vet Ar. Çağrı, davcı. dey- Değmek, dokunmak. deyirmım Değirmen dırmaş- Tırmanmak. dırnag Tırnak. dih Aşağı, all, dip.son. dihde Sonunda, neticede, nihayet . did- Didiklemek, didişmek. dikkel- l. D ikleşmek, dikelmek. 2. Büyümek, yükselmek. dil-1. 1 . Dil. 2. Lisan. dil aç- Söylemek, konuşmak. dil damag ver- Keyiflendirmek, neşelendirmek, güldürmek, s�indir­ mek.

dillen- Konuşmak. dil- 2. Fars. Gönül. dilsuz Fars. Yüreği yanan. etkilenen, hassas. dilsuzlug Yürek yakıcılık, etkililik, ıcsirlilik. din -1. Ar. Din. din- deh Adcı. anane, gelenek, görenek, örf. din-i Mesiha Hıristiyanlık. din-/2 Söylemek, demek, konuşmak. dirçeJ- Dirilmek. dirseklen- Desteklenmek ( Bir yere), dayanmak. diş Diş. dişin gıs- Dişini sıkmak ( Sinirinden). dişlerini gıcırt- Dişlerini sıkmak ( Sinirinden). divan Fars. l. M ahkeme. 2. Şiir mecmuası (defteri) . divane Fars. Deli, akıl hastası. divar Fars. Duvar. dodag Dudak d�- Doğurmak (Geçişli). , d�inen Doğur. ( D oğmak -doğurmak- fiilinin ikinci tekil emir şekli) Ö dolma z, tabii. sevimli, aziz. ·

336


doğul- Doğmak. dolan- 1. Dolaşmak. 2.Geçinmek. dolayı 1. Etraf, çevre, dışarı. 2. Dağın, tepenin üstünden aşan dönemeçli yol. .

dolma- nsincan Bir yemek çeşiti. don Elbise, kıya fet. donguz Domuz. doşab Fars. Üzüm, dut, incir gibi meyvelerin şırasının kaynatılmasından hasıl olan katı ve tatlı madde, pekmez.

dovşan Tav�n. dön- Dönmek, geri gelmek. diinerge Çark. diinge 1 . Dönemeç, viraj. 2. Küçük sokak, sokak köşesi. diinüm 1 . Dönme, dönüş, geri gelme. 2. Defa, kere, kez. döş 1 . Göğüs. 2. . Dağın eteği ile zirvesi arası. döşle-( mag) 1. iştahla yemek. 2. Bebeğin süt emmesi. (Tebriz'de -mek mastar eki -mag, -malı biçiminde kalınlaşma eğilimindedir).

döşür- Toplamak, devşirmek. dövlet Ar. 1. Devlet. 2. Servet, zenginlik. diivlet-i Rum Bizans devleti. dövletli Zengin. dövran Ar. 1. Devir, zaman, çağ, dt.'Vf an. 2. Dolanma. 3. Talih, kader. 4.

Düğünde dairevi şekilde oturma ve çalgıcılar için toplanan para. dövün- Bak. döyün-. döy- Dövmek, vurmak. diiyül- 1. Dövülmek. 2. Vurulmak, çalınmak ( Kapı). döyülle Dövüyorlar. (Sonda -r düşmesi ve· benzeşmeden dofayı -1 ikizleşmesi görülmektedir). . döyün- l . Çarpmak, çırpınmak. 2. Üzülmek. diiyünme Dövünme, eseOenme, üzülme. döz- T;ıhammül etmek, daya nmak. diizüm Tahammül etme, dayanma. dur- l . Durmak, 2. Kalkmak, ayağa kalkmak. duru.!!- Duraklamak, tereddüt etmek, durmak. duruş- 1 . Göğüslemek, mücadele etmek. 2. Dayanmak, tahammül et­ mek? durna Turna. durul- Temizlenmek, saOaşmak, berraklaşmak, durulmak. dustag Esir, tutsak. dut- Tutmak. duy- Hissetmek, anlamak. duz Tuz. duzla- Tuzlamak. dü'a Ar. Dua. düberdive lıola goş- Ezmek, mahvetmek? dükiın Ar. Dükkan. dükiın et- Bir sevi kendi menfaatlerine alet etmek, çıkarını gözet -

337


mek.

dün Eski Türkçe tün'den. Gece. (Ncçe Keçdi Ömrüm'de). dünbelendüz Dümdüz, dosdoğru. dünya Dünya. dünya boyu Dünya durdukça. dünyanı Dünyayı. (Yükleme hali Kıpçakçanın etkisiyle ünlü harfler­ den sonra -ni, -nı şeklindedir).

dür Ar. İnci. dürüst Fars. Doğru, doğru düzgün, doğru dürüst. düş-(mag) Düşmek, inmek. düşgün Zayıf, yorgun, güçsüz, cansız, düşkün. düşmen Fars. Düşman. düz- l . Düzlük, ovalık. 2. Düz, doğru, 3. Doğru (söz,adam). düz va.b.t Normal zamanda, lazım olmadığı zaman (Türk'ün Dili'nde).

düz yola serf ele- Hayırlı, helal işlere sarfetmek. düz-/2 Dizmek. düzül- Dizilmek. düzme Kadınların teni pürüzsüz göstermesi için süründükleri krem; fondö­ ten, düzgün.

e'caz Ar. Harika, mucize. e'caz-ı Mesiha Hazreti İsa'nın mucizesi. ehda Ar. Hediye, bahşiş, bağışlama. ehda ele- Hediye eylem.ek, bahşiş vermek, bağışlamak. ehsan Ar. 1 . Yas.yemeği. 2. Ihsan, bahşiş, lütuf, iyilik. ehsan ver- Olümlerden sonra yemek vermek. ehsas Ar. Duyma. hissetme; duygu, his. ehsas �le- Duymak, hissetmek. ehtiyac Ar. ihtiyaç. ehya Ar. Canlandırma, kuvvetlendirme, tazeleme. ehya ele- Yeniden vücuda getirmek, canlandırmak, zenginleştirmek, ·

tazelemek.

el Millet, halk, aşiret, kavim kardaş. el- ar.ha Dayanılan, destek alınan, arkalanılan yer; (yani) halk, millet.

el elinden dut- Yoksullara yardım etmek. ele-1 Öyle. ele bil Sanki. ele-/2 Eylemek, etmek. emmize Evimize. ( Benzeşmeden dolayı aradaki ünlü düşmekte ve -v sesi -m'ye dönüşmektedir).

emperyalizm Emperyalizm, sömürgecilik. . emperyalizme hac verenmerik Emperyalizme boyun eğmeyiz. en- inmek, düşmek.

338


endir- indirmek, düşürmek. eşg, Ar. Aşk. eşge müdde'i Aşka düşman? eşik 1 . Dışarı. 2. Eşik. 3. Tarikatte zahirden yani görülen alemden batına, ·

yani görünmeyen aleme giden yolun ilk aşamasının sembolüdür. Eşik Haz­ reti Muhammed'in bir hadisine dayanılarak Hazreıi Ali tarafından temsil edilir. Bu hadis eşiği kulsal kılmıştır. Bu yüzden eşik çiğnenmez, niyaz edi­ lerek .basılmadan geçilir. eşit- işitmek, duymak. eşme Kısa kollu, yakası yünlü kadın ÜSI giyimi. eşşek Eşek. et Et. ( Güney Azerbaycan'da kelime bazan et, bazan da eı biçiminde yazıl­ maktadır). etin endamın tökülsün Beddua, kargama ifadesi. eteşi Kirmen, eğirmen. Bak. ıeşi. e'tisab Ar. Grev, boykot. et-(mag) Etmek, eylemek. ( Mastar eki kalındır). ev Ev. ev-eşik 1. Ev, aile. 2. Evle ilgili şeyler (bina olarak) eyb Ar. Ayıp. eybi yohdur Zararı yok, mühim değil, mahzuru yok. eyib Bak. eyb. eyle Bak. ele. eynek Ar. fyn ve Fars. ek. Gözlük. eyvan Balkon, ayvan.

E eha Ar. çoğ. Dedeler, babalar, atalar, ecdat. ehediyyet Ar. Ebedilik, sonsuzluk, devamlılık. ehes Ar. Faydasız, boş, lüzumsuz, abes. ehir Ar. 1. Itır, güzel koku. 2. Amber. ehvab Ar. bab'ın çoğ. Kapılar. ecamir- ovbaş Yalancı, namussuz, hileci tayfası. ecel camı Ölüm şerbeti. ecinne Ar. Cin. eda Ar. 1. Hal, durum, tavır. 2. Naz, işve, cilve. l'deb Ar. Terbiye, naz,iklik, zariflik. edviye 1. Baharat. 2. ilaç.

efazil Ar. efdal'in çoğ. Bilgililer, akıllılar, seçkinler. efsun Fars. Büyü, sihir. efsus Fars. Eseflenme, yazıklanma, hayıflanma ünlemi. Eyvah, teessüf, ( ne) yazık ki. efsus bere bitirmez Hayıflanma fayda vermez. rfşan Fars. Saçan, serpen. efşan eyle:: Saçmak, yaymak, serpmek. rgd-i Süreyya Ulker. (Gerdanlığa benzetildiği için böyle adlandırılmıştır.

339


egig Ar. Akik. e.hlar Ar. halefin çoğ. Halefler, sonra gelenler ehd Ar. söz verme, ahit. ehd-i etiğ· En eski devirlerden, kadim zamanlardan. ehd ü peyman Söz verme, yemin etme. ehlag- Ar. hulk'un çoğ. Ahlak. ehlag-i Resul Hazreti Peygamberin ahlakı. . ehl-i mecaz eyle- Mecaz ehlinden olmak (Allah'ı sevenlerden olmak) . ehval Ar. hal'in çoğ. Haller, durumlar. ehvalat Ar. Olay, hadise, vaka. ehvalını gat- Halini, durumunu kötüleştirmek. ejdeha Fars. Ejderha. ehzab Ar. hizb'in çoğ. Hizipler, guruplar, bölükler. ekil- Kaybolmak, yitmek. ekinçi Çiftçi, rençber.ekinci ekiz ikiz. ek.s Ar. l. Yankı, akis. 2. Resim, fotoğraf. el El. el atıp Allah eteyin dut- Allah'tan yardım dilemek. el- ayag eyle- l. Hareket etmek, gayret göstermek. 2. Bulmak, elde etmek. 3. Yapmak, meydana getirmek. el gat- Bezemek, süslemek. el ü z- Umudunu kesmek. el vererek Beraber çalışarak. el yatıp ayag iil- Hiç bir şey yapamamak. el yetir- Yardım etmek. el- bir El birliğiyle, işbirliği yaparak. el- bir ol- Arkadaş olmak, aynı maksada hizmet etmek, beraber çalışmak. elden sal- Yormak, eziyet etmek. ellen- Elle yoklamak, el yordamıyla bakmak. eller var �tine sağlık, elin var olsun anlamında beğenme ifadesi. elaman Ar. 1 . imdat çığlığı, 2. Aman dileme, yardım isteme. 3. Bıkma, bezginlik sözü elem-1 Ar. Bayrak, sancak. elem- 2 Ar. Dünya, cihan, alem. elfaz Ar. lafzın çoğ. Sözler, laflar. el.han Ar. Hoş nağme, şarkı. . elli altı Hicri şemsi 1356 ( 1977-1978). Şehriyar Iran halklarının şah rejimi­ ne karşı ayaklanışına işaret etmektedir. elvan Ar. levn'in çoğ. Renkler. Rengarenk. emcek Meme. emgızı Amcakızı, emmikızı, emkızı. (Bu biçimiyle Farsçaya da geçmiştir). emin amanlıg Güvenlik, emniyet. emma Bak. amma. emmame Ar. Sarık. emme Ar. Hala.

340


em�lu Amcaoğlu, emoğlu. ( Bu biçimiyle Farsçaya da geçmiştir). enber Ar. Amber. endaza Fars.l Ölçü. 2. Elbisede beden numarası. enderip diinder- Evirip çevirmek. eng Fars"! Altçene. enlik Allık. ensab Ar. nusub'un çoğ. 1. Hısım akraba, soy sop. 2. Yalanlar, övünmeler. ensar Ar. nasr'ın çoğ. Yardımcılar. Peygamberimize yardımcı oldukları için Medine ahalisine cnsar denilmiştir.

er 1. Yiğit, koçak. 2. Koca, zevç. erazil Ar. çoğ. Reziller, namussuzlar, yüzsüzler. erbab Ar. rabb'ın çoğ. 1. Ağa, patron, efendi, bey. ı. Zengin, güçlü. erbablar Ağalar, köy sahipleri, zenginler, patronlar; esnaf, tüccar. erhabların ker!ıanası işlesin Patronların fabrikaları çalışsın. erik Kayısı. erize Dilekçe. ersin 1. :randırdan ekmek çıkarmaya ve ekmek kesmeye yarayan dörtgen

veya değirmi alet. ( Bu anlamda Akçaabaı'ın Kuruçam köyünde erşin). 2. Tandırda veya fırında kullanılan ucu kıvrık, hazan sivri demir. erş Ar. Gök, asuman, arş. erşi Ar. Yüksek, çok. Arşa mahsus, ulvi, yüce. erş-i ela Dokuzuncu gök. Mec. Göğün en üst katı. erus Ar. Gelin. erz Fars, Döviz ( Yabancı para). ert ele- Ar1.eylemek, anlatmak, bildirmek, ifade etmek. ertiyab Fars. Kıymetli, değerli, fiyatlı. es- Titremek. esger Ar. Asker, er. esgik Eksik, noksan. esil Ar. 1 . Soylu, asil. 2. Orijinal, asıl. esli bedelden Değeri, kıymeti kendinden. eslaf Ar. selefin çoğ. Selener, öncekiler. esnad Ar�oğ. Senetler, evraklar. esr Ar. Yüzyıl, asır. eş'ar Ar. şi'r'in çoğ. Şiirler. etene 1. Son, eş, plasenta ( tıpta). 2. Henüz palazlanmamış yavru. etles Yun. Atlas. evez Ar. 1_. Karşılık. 2. Eş. 3. Ücret, hak. evvel Ar. ilk, birinci. evvel başı İlk .önce. evvel hanımı ilk hanimı. ey- Eğmek;eyri Eğri. eyab zehab Ar. Gidip gelme, gidip dönme. ( eyab dönme; zehab gitme). eyal Ar. 1. Aile, çoluk çocuk. 2. Eş, zevce, hanım. eyil- Eğilmek. eyin Beden, sırt, arka. ·

341


eyir- Eğirmek. eylen- Eğlenmek, gecikmek. eylence Eğlence. eyleş- Oturmak. eyyar Ar. Hilekar, dolandırıcı. 2. Zeki, kurnaz. eza Ar. Yas, matem. ezab Ar. Üzüntü, sıkıntı, eziyet, azap. ezbes Fars. O kadar. ezel Ar. Başlangıcı olmayan. eziz Ar. Aziv., sevilen sayılan. ezizim Azizim. Bayatılarda (manilerde) sevdiğim, sevgilim anlamında

çok kullanılan bir hitap kelimesidir. ezizle- Çok sevmek, baş üstünde tutmak, saygı göstermek. ezizlik Aziz olma, sevilme, istenilme.

F faci'e Ar. 1 . Trajik olay, facia. 2. Trajedi. ratır Ar... Yoksul, zavallı, fakir. raig et- Ustün olmak. ranar Ar. Aslı Yun. Fener. fa ni Ar. Geçici, ölümlü. fasid Ar. 1. Bozuk, bozulmuş. 2. Fesatçı. 3. Mec. Çorak, verimsiz. rasid ol- Kokmak (Et vs için). fayşa Ar. Fahişe, ahlaksız. fazıl Ar. 1 . Faziletli, erdemli. 2. Üstün. _feda Ar. Yüksek emeller uğruna kendini kurban etme. reğet Ar. Fakat. fegr Ar. Yoksulluk, fakirlik.

fehr Ar. If!ihar, övünç, kıvanç. ren Ar. 1. ilim, bilim, bilgi, sanat. 2. Hile, düzen, dolap. fend Fars. Hile, desise, tuzak. fere 1. Palazlanmış keklik yavrusu. 2. Umumiyetle ku' yavrusu. rerec Ar. Kurtuluş, sevinç, saadet, nekahat. rerehlen- Sevinmek, ferahlanmak. ferg Ar. .Fark. rerg ele- Farkeımek. fergi yo.!ı.dur Farkı yoktur. ferik Piliç. Genellikle kuş cinsi hayvanların yetişkinlik öncesi devresi. ferraş Ar. 1. Kaçar hanedanı zamanında polis, inzibat, zaptiye. 2. Odacı, süpürücü, hademe, küçük memur. 3. Hizmetçi. Düğün, bayram gibi topl:ın­ malarda asayişçi. 4. Halk topluluğu, yığın, kitle. ferş Ar. Yaygı, döşenecek şey. femme Fars. 1. Akıllı, bilge, 2. Alim, bilgin. ferzen Ar. Farzet ki, var say I:;i. feth-i bab Kapının açılması (Islama). fevvare Ar. Fıskıye.

342


feyz-i ruhu'l-guds Ar. Kutsal ruhun ışığı. feza'il Ar.çoğ. Faziletler, erdemler. fındıgca Parmakların boğumlar haricindeki yerlerine ve avucun ortasına

iri noktalar halinde yakılan kına. fıngılış Bir sebze ( tere?) fın.!!ırmag- çın.!!ır- Havayı burun deliklerinden kuwetle dışarı atmak. fırfıra Daire veya küre biçiminde çok hızlı dönen bir oyuncak; fırlangıç, topaç, fırıldak. . fırfırabaz Ü çkağıtçı, hileci, kelekçi, düzenbaz. fırıldag Hile, tuzak, kelek, fırıldak. fırlan- Dönmek. fışga 1. Düdük. 2. Islık. fikre get- Düşünmek, düşünceye dalmak. ti rag Ar. Ayrılık, hicran. tir'on Ar. Firavun. Mec. Zalim. tir'ona genim al!ac Hazreti Musa'nın ejderhaya çt.-v rilen asasına işa­ rettir. tiruz Fars. 1. Talihli. 2. Galip. tisincan Kıyma, ceviz ve bazı sebzelerin kavrulup pilavın üstüne dökülme­ si ile yapılan bir yemek. fitne govzan- Fitne çıkmak, fitne yayılmak . . titret bayramı Ramazan bayramı. ffilus Ar. Aslı Yun. 1. Bir baharat adı. 2. Bir müshil. 3. Paralar, pullar, ak­ çeler. 4. Pul pul düşen kabuk (tıpta). 5. Balık pulu. fürset Ar. Fırsat.

gahag-1 . Kabak (Sebze). gahag-2. Ewcl, önce; tin, ileri. gabal!a al- Öne almak. gaç- 1. Kaçmak. 2. Koşmak. gaçırt- Kaçırtmak. gaç çapari vur şikari Tavşana kaç tazıya tut? gada Ar. 1. Kaza, bela, dert, sıkıntı. 2. Suç, günah. gadal!an Moğ. Yasak. gadaş Kardaş. . gııt1an Kaplan. Bazı yerlerde ceylanın büyüğüne denilir. gah- Bak. gal,h. . gahhar Kahreden, kahredici. Allah'ın sıfatlarındandır. gakgılda- Kakıldaınak (ses taklidi). gal- Kalmak. gal'a Ar. Kale. galag Yığın, küme. galag ol- Üst üste yığılmak. . . .. . . ..

..

.

• Kitap Kuzer Azerbaycan alfobe "e ınılasına gore tertıplendıfıı ıçın Kırıl alfa�esın­ deki r harlinın karşılığı olan g (g) harli kalın ünlülerden önce ve sonra geldıl>inde teknik olanaksızlık1ardan dolayı noktalanamam !ş . (gal'!', galmag, ehlag gibi), fa­ kat ince ünlülerden önce "e lıazan da sonra geldığınde ıse mecburen elle noktala­ narak belirtilmiştir. (geyret, gisas, üfüg gibi'

343


galagallı Ar. kıyl ü kal'den. 1. Gürültülü patırtılı, şamatalı, tantanalı. 2. Dedikodu, söz möz.

galan- 1 . Yığılmak, toplanmak, kümelenmek. 2. Yakılmak. alevlendiril­ mek. 3. Alevlenmek, yanmak.

galh- Kalkmak. galhan Kalkan. galhız- Kaldırmak, kaldırtmak. galın Kalın, büyük, güçlü, kaba. galib' Ar. Yenen. galip. gallan- Yığılmak. ( Ses ikizle§mesi mevcut). Bak. galan-. . gama Bak. geme. gamaş- Kamaşmak. gamet Ar. Boy, boy bos. gan-1 Kan. gan a�la- Kan ağlamak, çok üzülmek. gan gan de- Kana susamak, meydan okumak, intikam yemini etmek. gan garalt- 1. Sinirlendirmek, kızdırmak. 2. Canını sıkmak. gan sal- Kan dökmek, kana boyamak. ı::;an şerab Kan gibi kırmızı şarap'! gan-/2 Anlamak. gana 1 . Bağ çubuklarının desteklendiği toprak yığıntısı. 2. Bağ bahçe. ganad Bak. ganaı. ganat Kanat. gangal Devedikeni. ganun Ar. Aslı Yun. Kanun, yasa. gap- Kapmak, çekip almak. gapış gapış Kapış kapış. gappası Kapması. ( Benzeşme dolayısıyla ses ikizleşmesi). gapan-1 Kantar. gapan-2 Yaban domuzu. gap- baca Kapı baca. gapı Kapı. gapsa- Zorla almak, zapıeımek. gııpu Bak. gapı. gar Kar. gar güllesi Kar topu. gar-ya�ış Karlı yağışlı ( hava). garçiçeyi Kargülü ve heccegülü de denilen, bahar öncesinde kar erir erimez açan bir çiçek, kardelen. ,

gara 1. Kara, siyah. 2. Büyük, güçlü, §İddetli, zorlu, çetin. 3. Alelade, sıra­

dan. 4. Mec. Kötü, uğursuz, dertli, yaslı. gara baht Bedbaht, talihsiz, şanssız. gara bas- Kabus görmek. Halle arasında çok yemek yenildiğinde ka­ bus görüleceği inancı vardır. (Aynı inanç Akçaabat'ın Kuruçam köyünde de vardır). gara bayguş Uğursuz baykuş. garaguş Kartal.

344


gara gey� Karalara bürünmek ( matem işareti) . gııragün Yaslı, dertli, u mutsuz, bedbaht, ızltraplı. garagün gargası Uğursuzluk kargası. gara millet 1 . Alelade halk tabakaları, halk. 2. Zayıf millet ( Mec). gara tufan Büyük tufan, şiddetli tufan. garıllar Yoksullar, fakirler, zayıflar. garalarla garış- Halkla karışmak, kaynaşmak. garaltı Karaltı. garanlıg Karanlık. garat- Karaltmak, karart mak. garandaş Aslı kara ıaş sözünden. Kalem. Rusçaya da geçmiştir. gardaş Kardeş. garga Karga. garganı gar gar al- Gar gar etmek ( karganın). gargınmış Lanetlenmiş, ilenmiş, karganmış. garı Yaşlı, ihtiyar kadın. . garınene 1. Büyükanne, anneanne. 2. ihtiyar kadın. garınenenin işini uzatması Yağmurdan sonra gökkuşağı oluşmasına

halk arasında garınene işini uzatıyor denir. garnenenin çahma�ı govu Şimşek ve yıldırım kastedilmektedir. garın Karın. garındaş Kardaş. garış- Karışmak. garışdır- Karıştırmak. garışga Karınca. garpuz Karpuz. garşı karşı. gasid Ar. Haber getiren, haberci. gaş-1 1 . Kaş. 2. Yüzük taşı. 3. Kemerli ve çıkıntılı yer ( eyer vs) . 4. Dağın, tepenin ön tarafı. gaş a�ar- Sabah olmak. gaş alan Helme Vaktiyle Tebriz'de manikürcülük yapan bir kadındır. Adı Tebriz'de bir sokağa verilmiştir. gaş- gabag öl- Üzüntü ve siniri kaybolmak, neşelenmek, keyiflenmek. gaş garal- (gerel-) Akşam olmak, karanlık basmak. gaş-göz at- Göz kırpmak, göz atmak, gaş yah- Kaş yolmak, kaş almak. gaş-/2 Kaçmak, alıp götürmek. Bak. gaç-. gaşıg Kaşık. gat- Katmak, karıştırmak, eklemek. gatallar Katarlar. (Geniş zaman üçüncü çoğul şahıs; benzeşme ve ikizleşme). gatıl- Katılmak. gatar 1. Tiren. 2. Sıra, zincir (kuş kervan vs). gatda- Katlamak, bükmek (benzeşme). gatır Katır.

345


gatırçı!ı.ana Türk. Fars. Tavla, at katır ahırı. gatlaş- 1. Razı olmak, kabul otmek. 2. Dayanmak, tahammül etmek. gatlaşdır- Yorgun olmak, zor durumda kalmak. gav- Bak. gov-. gavga Fars. Kavga, döğüş. gavug Balon. gavur- Kavurmak. gavutmaş Sütten yapılan yoğurttan daha sulu bir yiyecek. gavzan- Bak. govzan-. gayda Ar. kaide'den. Usul, adet, kanun-kaide. gayıt- Dönmek, geri gelmek. gayna- Kaynamak. gaynat- Kaynatmak. gaynana Kaynana. gaz-1 Kaz. gaz-2 Fr. Gaz, tüpgaz. gaz- karbonik Karbondioksit. gaz-/3 Kazmak, kazımak. gazı\- kazılmak. gazal Ar. Ceylan. gazalag Qüzel sesli, blilbülc benzer ötücü bir kuş. gazamat it. Hapisane, zindan, cezaevi. gazan-1 Kazan. gazan- gablama Kap kaçak. gazanları dip gap- Kazanın dibine yapışmak, yanmak (yemek vs) . gazan-/2 Kazanmak. gazov- geder Ar. Kaza ve kader, alın yazısı, talih. geyb Ar. Gaip. ğeygacı Çapraz, verev, eğri, yan. geygacıdan çal- Çaprazdan vurmak, yandan vurmak. geyit- Bak. gayıı-. geyne- Bak. gayna-. geyni- Bak. gayna-. ğeyret Ar. l. Vatan, din, namus gibi mukaddes kavramlara duyulan hassa· siyet. 2. Sabır, dayanma, tahammül. 3. Çalışma, gayret. geyret kiinı Gayret madeni: geyser-i f{um Bizans imparatoru, Rum kayseri. geytan Kaytan, ip. ğebile Ar. Kabile. gebir Ar. Kabir, mezar. ğebristanlıg Kabristanlık, mezarlık. ğebul eyle- Kabul eylemek. gedd Ar. Boy, boy bos. geddi kiiman ol- Beli bükülmek, iki kat . olmak. gedem Ar. Adım, ayak, kadem. geder Ar. Kadar, dek; miktar. ğederlikce Kadarcık. gedim Ar. Kadim, eski. 346


gedir Ar. Kadir kıymet. gefes Fars. Kafes. gelile Ar. Kafile ğeherlen-1 . Kahırlanmak, çok ve içirİ için üzülmek. 2. Kızmak, öfkelen­ mek, hiddetlenmek.

gehhar Bak. gahhar. gehraman Fars. Kahraman. ğehve Ar. Kahve. gelb Ar. Kalp. ğelem Ar. Kalem. ğelem gaş Kalem kaşlı. ğelem Rüstem'i Şehriyar usta yazarlığından ötürü Rüstem Eli(yev)'i

Zaloğlu Rüstem'e atıf yaparak gelcm Rüstem'i olarak nitelemiştir. gelemi lüt ol- Kalemi keskin olmak. ğelemgaş Kekliğin küçüğü. ğeltan Ar. Yuvarlanan. Ser-i geltan; kopup yere yuvarlanan baş. ğelyan Nargile. gem Ar. Gam. gem-ğüsse Gam ve keder. gem u güsse Bak. gem-güsse. gem üstüne gam gala- Gam üstüne gam binmek. gemgin Ar. Fars. Gamlı, tasalı. gemsiz Gamsız. geme Kama, pala. geme- geddare Kama, pala, hançer gibi kesici ve öldürücü aletler. �emer Ar. Ay. gemze Ar. l . Yan bakış, süzgün ve baygın bakış. 2. .N azlı, işveli. 3. Gülün­ ce yanaklarda oluşan çukurluk. gend Ar. Şeker, kesme şeker. gend- nabat Şeker meker, tatlı matlı. gend ü şeker Tatlı ve şeker. gendi! Ar. Aslı Latince candela'çlan. Asma lamba, kandil. genef Ar. l. Kendir, kenevir, 2. ip. genim Ar. Düşman. gerar Ar. l. Hal, durum, vaziyet. 2. Karar. gerb Ar. Garp, batı. gerbille- Elemek, savurmak, kalburlamak. gerbillen- Kalburlanmak, Mec. Temizlenmek. gere Kara. Bak. gara. gere bas- Karabasan görmek, kabus görmek. gereguş Karakuş, kartal. Bak. garaguş. geregün Bedbaht, yaslı, üzüntülü. Bak. garagün. gere gôrsen- Kötü durumlarla karşılaşmak? gerez Ar. Garaz, kötü niyet, kasıt. gerg Ar. Batma, boğulma. gerg ol Batmak, boğulmak. ger-gemiş Kamış-mamış. -

347


gerib Ar. Garip, yabancı. gerin Ar. Aslında 33 yıfiık bir zaman birimidir. Mec. Asır, zaman, devir gesir Ar. Köşk, kasır. gesr-i cadu Cadılar, büyücüler kasrı. Harut ile M arut'un büyücülükle­ rine işarettir.

getlen- Katlanmak, bükülmek, eğrilmek. geza-1 Ar. Kaza, kötü olay, felaket, bela, gada. geza vur- Alın yazısı gerçekleşmek, Mec. Kötü bir olay olmak.

geza-2 Ar. Gıda, besin. gezel Ar. Gazel. gezil Keçi kılından yapılan ip. gıbrag Kıvrak. gıc Bacak. Bak. gış-2. gıca- (gıcı-, gıcırda- gıcıt-) Dişlerini gıcırdatmak. gıdıgla- Gıdıklamak. gıjgırd- Ekşimek, asiılenmek. ( J\1ide, yemek vs). gılıc Kılıç. gılıc Rüstem'i Cesareti dolayısıyla Zaloğlu Rüsıem'e işarettir. gılıcı lüt ol- Kılıcı keskin olmak. gılınc Bak. gılıc. gımılda- Süratlc ü reyip çoğalmak. gına- l . Suçlamak, ayıplamak, takbih etmek. 2. Utandırmak. gır- Kırmak.gırıı:t- Kırık.gırılKırılmak. gırag Kenar,·kıyı, sahil. gırcan- Naz etmek ( menfi manada). gırgı Yırtıcı bir kuş; aladoğan. gırgı tekin Çok hızlı, çok süratli. gır.h Kırk (sayısı). gırış Kırışıklık. gırmızı Kırmızı, kızıl, al. gırov Kırağı. gırt- l<oparmak. gısava Hurma veya kayısının yağda pişirilmişi. gısıl- Çekinmek, sinmek, utanmak, sıkılmak. gısmet Ar. Kısmet Bak. gismet. gısse Ar. Kıssa. gış-1 Kış. gışın gara geyi- Kışın edişesine düşmek? gışlag Kışlak. gışların çı.hıp çı.harı Kışın bitmesine doğru. gış-2 Bacak. gış- paça 1. Ayak bacak. 2. Üst baş. gışgırıg sal- Bağırıp çağırmak, haykırmak, nara atmak, gürültü patırdı ko­ parmak. gıtlık Kıtlık. gıvrıl- Kıvrılmak.

348


gıy- Kısmak (Gözlerini). gıyamet Ar. Kıyamet. gıyamet- mehşer Musibet, bela, gürültü patırtı. gıy (ha) Nara, bağırtı çağırtı, yüksek ses. gıymet Ar. Kıymet. gız Kız. gız- gelinler Kızlar gelinler gızdır- Isıtmak. gızıl-1 Kırmızı, al, sarı, kızıl. gızıl-2 Altın. gızıl alam Kızıl alabalık? gızılgül Muhtelif renkli bir gül çeşiti. gızıl palçıg Kızıl balçık (kırmızı çamur, toprak vs.). gızıl perde Tan vakti ( parçada) gızıl perde açıp yığıp gaç- Gün açılmak, güneş doğmak. gible Ar. Kıble. gible semti açıg ol- Geleceği parlak olmak, istikbal vadetmek. gisas Ar. Kısas, intikam, öc. gismet Ar. Kısmet. ğismeti yar ol- Şansı açık olmak, talihi olmak, nasip olmak. git'e Ar. Kıta, dörtlük. giyam Ar. Kıyam, isyan, direniş, ayaklanma. ğiyamet Bak. gıyamet. giym�t Bak. gıymeı. goca ihtiyar, yaşlı (erkek). gocal- Kocalmak, ihıiyarla!llak, yaşlanmak. gocalığın !!ortdan demesi ihtiyarlayınca çirkinleşmek, hortlağa benze­ mek.

goç Koç. goçag Koçak, yiğit. godug Eşek yavrusu, sıpa. go!!u- Kokmak. gohum- gardaş Hısım akraba. gol Kol. gol aç- Kollarını açmak, kucaklamak. gol al- Yardım almak, yardım görmek. gol at- Dal budak salmak, dallanmak, yayılmak. gol boyun ol- Sarmaş dolaş olmak. gol-budag Dal budak, kol budak. gol-ganad Kol kanat. gol- ganad aç- Uçmak. gol- gıc Kol bacak. gon- Konmak. gondur- Kondurmak. gonag M isafir, konuk. gonag eyle- Misalir etmek, konuk etmek. gonag gal- Misafir kalmak, konuk olmak.

349


gonçe Fars. Gonca. gondara Yun. Kundura, ayakkabı, pabuç. gondum- köşdüm folk. Bir çocuk oyunu. gonşu Komşu. gonşulug Komşuluk. gonuş- Konuşmak. gonuş Konuşma. gop- Kopmak. gopala�ın götür- Birinin ardından koşup takip etmek, izlemek. gora Yetişmemiş, ham üzün; koruk. gorata Ar. Hurda, köhne, eski püskü şeyler. gorh- Korkmak. gorhu Korku. gorugçu Korucu, bekçi. goş- Katmak. goşul- Katılmak, karışmak. goşa Çifı, iki tane. goşun Ordu. goşun çek ( Ordu gibi kalabalık) hücum etmek, hamle etmek. gotaz Püskül. v,ov-/1 Kovmak. gov-2 Kav. govduş Güveç kabu ( bozbaş pişirilir). govug Balon. govur- Kavurmak. govurga Kavurga. govuş- Kavuşmak. govzan- Yükselmek, kalkmak, ağmak. goy 1 Koy, bırak. goy get Bırak git. goy-/2 Koymak. goyun Koyun. goyun olan yad gedüben saıtılır Yaban ele giden koyun sağılır .goyunların guyru�unun gatlanması Koyunların otlarken kuyrukları­ nı sallamaları, oynatmaları.

gu Ördekgillerden çoğunlukla beyaz, bazan siyah, yumuşak tüylü, uzun bo­ yunlu bir su kuşu.

gubul Afyon çekme .aleti. gubul- mengel Gubulla afyonun çekildiği mangal. gucag Kucak. gucaglaş- Kucaklaşmak. guduz Azgın, zalim, gaddar, kudurgan. gut Kul, köle. gullugçu Hizmetçi, rRemur. gulag Kulak. gulag as- Dinlemek. gulag bat- Sağır olmak. Mec. Az işitmek, çok gürültü olmak. 350


gulag ver- Kulak vermek, dinlemek. gulaglann sahla- Kulaklarını dikmek. gula�ı tüklü Yobaz, softa. gulam Ar. Kul, köle, hizmetçi. gul-i biyaban Ar. Fars. Gulyabani. Karanlık ve ıssız yerlerde insanın gör­ düğünü sandığı büyük ve korkunç hayalet; şeytan, hortlak, dev.

gur- Kurmak. gurgu Teşkilat, kurgu. gurban Ar. Kurban. gurcan- Mec. Kırılmak, açılmak. gurd Kurt. gurd- guş Kurt kuş. gurfe Ar. Yüksek ev, oda. gurguşumlu Kurşunlu. gurtar- Bitirmek, (Akçaabat'ın Kuruçam köyünde de bu manada). gurtul- Bitmek. Mcc. Ölmek. gut- Bitmek. gutu! · Bitirmek. gutar- Bitirmek. guru-/1 Kurumak. gurut- Kurutmak. guru-2 Kuru. gurub Ar. Günbatımı, güneşin batması. gurul- Meydana çıkmak. gurulda- Gürüldemek, gürlemek. guş Kuş. guylan- guyu'dan. Gömülmek. guyrug Kuyruk. guyrug bula- Kuyruk sallamak, yaltaklık etmek. guyu Kuyu. guzu Kuzu. güdret Ar. Kudret. güdret yo.hum Kudretim yok. gürbet Ar. Gurbet. güvve Bak. güweı. güvvet Ar. Kuwet . ·

G gahdan Arada bir, arada sırada, gah, bazan. gec Geç. gec ol- Geç kalmak. gece Gece. geceguşu 1. Yarasa. 2. Baykuş (bazı yerlerde). 3. Geceleyin öten bir kuş.

geceli Geceleyin, geceleri. gı?ç- Bak. keç-. 351


ged- Bak. get-. gej Bak. gcc. gen Geniş. genden Uzaktan. genişlen- Açılmak, aralanmak. geş- Bak. kcçget- Gitmek. getbeget Giıı ikçe, gitgide, giderek. geder gelmez yollar Gidilip gelinmeyen uzak yerler, uzun yollar. geçi Keçi. geda Fars. Dilenci, fakir, yoksul. gede 1. Hizmetçi. 2. Oğlan (bazan alay yollu kullanılır). gedik Dağbeli, aşınm, boğaz. gehvare Fars. Beşik. gelemmir Gelemiyor. (Şimdiki zaman üçüncü ıekil şahsın olumsuzu) . ger Fars. Eğer. gerek Fiilden önce getirilerek bir şeyin olmasının veya olmamasının arzu­ landığını bildiren istek kipi edatı.

germ gıl- Isıtmak. Mec. Neşelendirmek getirenmez Getiremez. (Geniş zaman üçüncü tekil şahsın olumsuzu). gicellen- Başı dönmek. gileylik Şikayet, sitem, serLeniş. gine Yine. girdekan Fars. Ceviz. giriftar Fars. Meşguliyet, tutkunluk. girinar ol- Tutulmak, yakalanmak, esir olmak. gizlin G izli. giin Büyükbaş hayvanların işlenmiş derisi. (Akçaabat'ın Kuruçam köyünde de kullanılır).

giir- Görmek, bakmak. gür Bak. giircek Görünce (sıfat-fiil). giiresen Acaba. giirkem l. Görünüş. 2. Güzellik, ihtişam. görsen- Görünmek. görsünner Görsünler. (Çoğul eki- ler benzeşmeden ötürü -ner olur). görüş Görüşme, konuşma, buluşma. giit- Götürmek, almak. göy 1. Gök. 2. M avi, 3. Yeşil. giiy at Bozat . giiy ot Yeşil ot. göyçek 1. Mavi. 2. Güzel. göyerçiıi Güvercin. göyne- Yanmak, sızlamak, acımak, ağrımak. giiyül Gönül. göz Göz. göz aç- Büyümek. Mec. Anlamak, bilmek. ·

352


göz gıcırt- Korkutmak, tehdit etmek, dişlerini gıcırdatmak. göz gözü seçme- Göz gözü görmemek, çok karanlık olmak. giiz tik- Bakmak, seyretmek. gözden it- Gözden kaybolmak, gözden yitmek. gözetle- Gözlemek. . gözle- 1 . Beklemek. 2. Gözetlemek. gözler asılı Gözler bir noktaya saplanmış ( dikilmiş) halde. gözleri daş- Ağlamak. gözlerinin ağı- garası Varı yoğu, bir tanesi, göz bebeği. gözü gara seç- Geceleyin karaltıları farketmek'! güzüne ulduzları !!3Y de- Geceleri uyuyamamak? gözüvü Gözünü. ( ikinci tekil şahıs iyelik şekli). gözda� Elem, acı, üzüntü verici olay. gözel Güzel. güzellik Güzellik. gözme Yara kabuğu. gözmelen- Kabuk bağlamak, kabuklanmak (yara). güc Güç. güj Bak. güc. gülbeser Fars. Hıyar, salatalık. ( Harfiyen tercümesi çiçeği burnunda). güleş- Mücadele etmek gül-gend Gül şeker. gülizar Fars. Gül yanaklı, al yanaklı. gülşen Gül bahçesi. gülmeli Komik, gülünecek. gülüp danış- Gülüp konuşmak. .. güman Fars. l. Şüphe, zan, ihtimal. 2. Umit, istek, arzu. gün l. Gündüz. 2. Güneş. günbegün Gün geçtikçe. gün çırtla- Güneş doğmak. gün düşme- Güneş ışığı almamak. gün güneyi dövende Güneş güneylere vurunca. gün saçanda Sabah olunca. gün ucalması Güneşin yükselmesi, vaktin ilerlemesi. günü bat- Güneş batmak, akşam olmak. gününü göy esgiye dut- Hayatı zehir olmak, ıztıraplı ve sıkıntılı gün­ ler geçirmek.

günah Fars. Suç, kusur, günah. günüş Gütll.Ş. günüz Gündüz. güpsemek Şiddetle yere vurmak, yere çalmak. güreyi gavuş- 1. Canı sıkılmak, korkmak, darlanmak, tedirgin olmak, endi­ şelenmek? 2. Kızmak, öfkelenmek, heyecanlanmak? güşvare Fars. Küpe. H

hah Fars. 1. Tüy, kıl. 2. Halının tüyl eri nin sağa sola yatması durumu. 353


hııb-genet Fars. Ar. Uyku, gaflet. hadim ol- Hizmet etmek, hizmeııe bulunmak. hak-i pak Fars. Temiz toprak: hal Fars. Ben. hala Ar. Tl.yze. .haloitlu Ar. Türk. Teyzeoğlu . .halg Ar. Halk . . .hali ez sekene insansız koymak, insansız bırakmak, meskün olmamak . .hah·ar 407,5 kilogramlık bir ölçü birimi. Mec. Çok ağır, çok miktarda . .halvarçı Tahıl yığan, toplayan. ham- mal Hammadde. han l. Ağa, zengin, bl.-y, varlı. 2. Mec. Büyük, güzel, güçlü, eski . .han yorganı mitil olmaz Zenginin yorganı yüzsüz olmaz; yani zengi­ nin yaşayışı zenginliğine göredir . .hanba Büyükbaba. hannene Büyükanne, anneanne, nene . .hanzada Türk. Fars. Beyoğlu, ağa oğlu, hanzade. harnbe Ar. Harabe. hardal Ar. Küçük sarı çiçekli bir bitki. Tohumları öğütülerek baharat ola­ rak kullanılır. hatem Ar. Yüzük. iiatir Ar. Hatır. hatirat Hatırat. .!!eyir-Ar. Hayır. .heyme Ar. Çadır . .heyme .�ur- Çadır kurmak. heyr.ıt Ar. Olüm ve matemler dolayısıyla yemek verilip hayırlar işlendiği için aslında hayır işleri manasına gelen bu kelime ölUmden sonra verilen yemek anlamını kazanmıştır. heber Ar. Haber. heber- eser H aber maber. iieher- eter Haber maber. .helTaŞ Ar. Yarasa. .!!el'et Ar. l . Eskiden bazı yüksek makamlara tayin edilenlere hükümdarlar­ ca verilen elbise. 2. Elbise, iş elbisesi. .hel'et ver- Sulıan, padişah ve şahların gönül almak amacıyla birine giydirdikleri değerli elbise veya kürk . .helfe Ar. Halife. Mec. Vekil, yardımcı. helvet Ar. Yalnız, tenha. helvetle- Gizlice fırsat kollamak. hemir Ar. Hamur. hencer Fars. Hançer. hendan Fars. Gülen. herab Ar. Harap, yıkık, viran. herabe Bak. harabe. hermen Fars. Harm an. heşil Undan veya yarmadan suda pişirilmek suretiyle yapılan yağ ve pek·

354


mczle yenilen hamur işi yiyecek.

hetim Ar. Hatim. son. hetmin tut- Hıı ı im indirmek. hetmi n e giit- Haı im dinlemeye gitmek ( ölü evine). hetm Bak. heıiın.

hett Ar. Çizgi.

hat.

hett ü hal Klasik edebiyatla güzelin yüzü için sıfaı olarak kullanılır.

heyal Ar. 1. Hayal. 2. Fikir, düşünce. 3. Anu edilCn, hasreıi çekilen şey. heıan Fars. Güz, sonbahar. heıane Ar. Hazine. heıel Güzün ağaçların yapraklarının dökülmesi; gazel. heıine Ar. Hazine. Bak. hezane. hı nov Fars Pis1 kirli, kanlı şey� hıyal Bak . .!ı<-')' al. hidmet Ar. Hizmcı. hod Fars. Kendi. öz. hod- kerıı Fars. Kendi yağıyla kavrulma, kendi kendine yetme. hod-kel'al ıg Özyeterlik, kendi kendine yeterlik. hor Fars. Hor. horata Dedikodu, boş söz. hortdan Hortlak, gulyabani, �ayalcı. Mec. Çirkin, korkunç. hurtdıın deyip gocıılıg lhıiyarlığın kişiyi hortlak gibi çirkinleşıirmesi, korku nçlaşı ırması, horuldat- Nargile içerken ses ( horultu) çıkarmak. horus Bak. horuz. horuı Fars. -Horoz. hosanlaş- Fısıldaşmak, gizlice konuşmak. hoş Fars. H oş. hoşa gel Hoşuna giımek, hoşlıınmak. hoşla- Hoşlıınmıık. hoşnud Hoşnuı . hoşnud ol- Hoşnut olmak, memnun olmak. hotda- Hortlamak. hozeyin Rus. Patron, ağa. humıır Ar. ! . Uykulu, mahmur göz. 2. Süzgün ve baygın bakış. 3. Sarhoş, çakırkeyif. humar humar hah- Süzgün süzgün, baygın' baygın bakmak. hums Ar. Beşıe bir. Belirli mal ve kazançlardan beşte bir payın Hazreti Muhammed soyundan olanlara verilmesi ( fitre ve zekat haram olduğu için). hurma Ar. Hurma. -

.

-

·

H

hacat Bak. hacet. hacet Ar. ! . Ev araç gereci, malzemesi. 2. Silah. 3. Lüzum, gerek. hacete (hacata) el at- Silaha sarılmak, silaha el atmak.

355


haçan Ne vakte kadar. hadi Ar. Kurtarıcı, doğru yolu gösteren. hag Ar. Hak. hagla- H aklamak. Mec. Öldürmek. hag danış- Haklı konuşmak, doğruyu söylemek. hahlı Haklı. hakg-ı heyat Hayat hakkı. hale Ar. Ayın etrafındaki parlak daire; ayla. halga Ar. Halka. halva Ar. Helva. haman 1. O, kendisi anlamında zamir. 2. Adı geçen, anılan, zikredilen .

l

.

Hemen. hamaş Yoldaş, arkadaş, mektep arkadaşı. hamı Fars. Hepsi, herkes, bütünü, umum, kamu. hammal Ar. Hamal. hamını Bak. hamı. hampa Fars. 1. Zengin. 2. Arkadaş, yoldaş, sırdaş. hampalıg sür- 1 . Hüküm sürmek, hakim olmak. 2. Zengin olmak. 3. Ortakçılık etmek, yarıcılık etmek. hanı Hani, nerde. hansı Hangi. har Kuduz. hara Nere, nereye. harda Nerde. hardan Nerden. har�asan nerdesin. . haray 1. imdat, yar4ım. 2. Bağırış, çağırış, velvele, gürültü patırtı. haray mededi imdat çığlığı. harılda- ( Ses çıkarmak. (Ses taklidi, su akarken) hasar Ar. 1. Yüksek duvar. 2. Kale, hisar. 3. Mani, engel, set. hasarı yava ol- Duvarı alçak olmak. hasıl Bak. hasil. basil Ar. Mahsul, ürün. basil btil- Ürünü paylaşmak, mahsulü bölmek. hass u am Ar. Herkes. haşiye Ar. Dipnot, ek, şerh. havalan- l . Uçmak, havalanmak, 2. Coşmak, şevklenmek. 3. Mec. Azmak, azgınlaş�ak, aklı başından gitmek. havar 1. imdat, yardım. 2. Teyakkuzda olma, uyanık olma. havar dur- Yardım etmek, imdada gelmek. hay Ses, ses mes, hay huy. hay ver- Sese ses vermek, çağırışa cevap vermek. bayına Derdine, kaygısına. hayalı Utanan. hayan Ne yan, hangi taraf. bayanda Ne yanda, hangi tarafta. heç Fars. Hiç.

356


heç zad Hiç bir şey. hekaye Ar. Hikaye. hey Devamlı, sürekli, daimi, durmadan, mütemadiyen. heyf Bak. hcyif. heyhat Ar. Yazık, ne yazık. heyir Ar. 1. Yazık, çok yazık. 2. Hayıflanma, kederlenme. heykel Ar. Heykel heykelli Heykel gibi. ( Uzun boylu, iri yarı). heyran Ar. Hayran. heyva Ayva. heyvan Ar. Hayvan. heyvere 1 . Kaba, anlamaz, terbiyesiz, edepsiz. 2. Kabadayı, zorba. 3. Boş

boş, avare. heder Ar. Boşu boşuna, abes, netice vermeyen, ·manasız, faydasız, sonuç­ suz. hene Fars. Hafta. heg Ar. Hak. Bak. hag. hegiget Gerçek, hakikat. hele Hiila, şimdi, ancak. helelik Şimdilik, şu anda. bellen- Erimek, çözülmek, ezilmek. heman Fars. 1 . Aynı evvelki. 2. Anılan, bahsi geçen, zikredilen. hemdem Fars. Dost, arkadaş. hemderd Fars. Denıaş. hemil Ar. 1. Yük taşıyan, yük götüren. 2. Yumuşak, boyun eğen. hemin 1. Bu, şu, o. ( işaret zamir ve sıfatı olarak). 2. Aynı, aynen. hemişe Fars. Devamlı, daimi. hemkii r Fars. M�slektaş. hemkarlıg işbirliği, meslek dayanışması, meslektaşlık, sendikacılık. hemi Bak. hemil. hemrikii b Fars. Müsavi, atbaşı, beraber. hemser Fars. Eşlerden her biri, zt.vç, zevce. hena Ar. Kına. h�na-pilte at- folk. Hoşgenab'taki düğün adetlerinden biri. hendil ilkel araba çalıştırma aleti'! henikdir- Av hayvanlarını kovalayıp yorarak yakalamak. henüz Fars. Hala, şimdi, ancak. henzel Ar. Ebucehil karpuzu da denilen mahsulü portakal büyüklüğünde tadı acı ve müshil bir bitki. heperut Fars. Karışık, korkunç rüya. her çend Fars. Her ne kadar. her dem Fars. Her an, her zaman. herçi Fars. Her ne, her ne kadar, ne varsa. here-1 Her biri, herkes. here-2 Aşırım, dağbeli. herec Ar. Korku, zarar ziyan, felaket, zorluk. hesret Ar. Hasret, özlem.

357


heşir Ar. Mahşer, kıyamet. heşre geder Kıyamete kadar, sonuna kadar. heya Ar. Utanma, ar. heyalı Bak. hayalı. heyasız H ayasız, utanmaz. hezin Ar. Hazin, hüzün doğu ran,yanık. hezyan Ar. Sayıklama, saçma sapan konuşma. hicah Ar. l. Perde, örtü. 2. Utanma, çekinme. hicab-ı şişe Cam örtü. hicran Ar. Ayrılık. hizb Ar. Kısım, bölük, güruh, klik. hizb-i edalet edalet hizbi. hizb-i cumhuri İslam Cumhuriveti taraftarları. h izb-i şeytan Şe}1an güruhu. hizb-i zelalet Alçak, rezil, adaletsiz kişiler, . h izbullah 1 . Allah yolunun taraftarları. 2. I ran Islam devrimi taraftarlan. hokga Yasin Aldatıcı (sahte) Yasin. hokga-maşa Afyon içenlerin kullandığı uzun bir çubuğa bağlı ve üzerinde afyonun konulduğu bir delik bulunan pişmiş topraktan yapı lan alet. lıola goş- Yeri sürmek veya başakları dövmek için öküz koşmak? hoplmı> Bir adı da şanapipik olan eğri gagalı alaca tüylli, tarakvari ibikli ku�. Hophopname !jairi Sabir hophop kelimesini bu kuşu n isminden almı�­ ıır. hop t ut Susmak, dinmek, sükut etmek. hiiki"ım Ar. H üküm, emir. hiikümet Hükümeı. hiir- Örmek. · hi ill(i"ı Ör"ü. hiirüklen.'."Örülmek, bağlanmak. hiirmet Ar. Hürmet . hüvle Havlu. hövle- Korkmak, heyacanlanmak, acele etmek, telaşlanmak. huş Fars. Akıl, fikir, zeka, şuur. huş apar- Uyku bastırmak, uykusu gelmek. huşu az- Kendisini kaybetmek, bayılmak. lıuşlan- J . Dinlenmek, mola vermek. 2. Uyumak, yatmak, kest irmek. huşyar Akıllı, tedbirli, uyanık. lıücüm ver- H ücum etmek. hümnıet Ar. l_. Gayret, çalışma, teşebbüs, 2. Yardım, kayırma, himmet. hüner Ar. 1 . istidat, kabiliyet, yetenek. 2. Sanat, ustalık, beceri, marifet, maharet . hünermend Ar. Fars. l . Hünerli. 2. Yiğit, cesur. koçak. hür- Ürüıııek. hürü- Bak . hür-. ·

-

358


ibga ele- Ebedilcştim1ek. ictinab Ar. Çekinme, kaçınma, kaçma, uzaklaşma. içgıqg Hıçkırık. içre içinde. . idare Ar. !. idare, yönetim. 2. Geçim. idde Ar. 1 . Sayı, miktar, 2. Mühlet, süre. iddeye gısdır- Mühlet vermek. ita ele- Ycr\ne getirmek, icra etmek, yapmak. igtisad Ar. iktisat. igit Yiğit. iiıfül et- Aldatmak, kandırmak. ihlal et- Bozmak, sakatlamak, halel getirmek. ihrac e}'le- Çıkarmak, atmak. ihtilaf Ar. Fikir ayrılığı, an laşmazlık, uyuşmazlık. il Yıl, sene. ilan Yılan. ildırım !. Yıldırım. 2. Şimşek. ildırım çah- Şimşek çakmak. ildırı m şah- Bak. ilı.lırım ça_h-. ilgar Ar. ikrar'dan. Söz verme, ahı, vefa. ilgar al- Söz almak. iltihab Ar. Alevlenme, tutuşma, ya nma. ima met Ar. imamlık, ümmetin üncüsü. imam hetti İmam Humcyni'nin yolu. imanı-?aman ( Zamanın imamı) H u mcyni. imparatori lmparµıorlu�. inıımrator-i lslam lslam imparatorluğu (Osmanlı devleti) . incesen'et Güzel sanatlar. · incik. İncinmiş. indi imdi, şimdi, halihazırda. inticar Ar. ! . Tan yerinin ağarması. 2. Suyun yerden kaynanrnsı, s ı . ] . Patlama, infilak. ingilab r. İnkılap, iht ilal, devrim. ins Ar. insan.

A

insan-saz Ar. Fars. İ nsan yetiştiren, insan eğiten.

intihab Ar. Seçim, seçme. inti!ıab et- Seçmek. intisab Ar. Mensup olma, ait olma, bağlanma. intizar Ar. Hasretle bekleme, bekleyiş. ip gırılmaz ca� çı.!!m az Çıkmayan canda u mut ipin gır- ipini kesmek, ipini koparmak. irag eyle- Uzaklaştırmak, ıraklaştırmak. irfan Ar. Bilgi, marifet, kü ltür. i rüzgar Fars. Rüzgar.

359

vardır.

fışkırma­


isar et- 1 . Bağışlamak, bahşiş vermek. 2. Beğenmek, seçmek. issi Bak. isti. isteg İstek. istehr Fars., Büyük havuz, göl. istekli Sevgili, sevimli, sevilen, aziz. isti Sıcak. ' istilik Sıcaklık, hararcı, ısı. istigbal Ar. Karşılama, kabul eıme (geleni). istigbal et- Karşılamak, geleni kabul etmek. istiı_tna Ar. 1. Aza kanaat etme, kanaatkarlık, tokgi.izlülük, gönül tokluğu, ihıiyaçsızlı.k. 2. Nazlanma, ağır davranma, çekinme.

işare . Ar. işaret, iz, alamet .. işde _işte. işgi içki. işıg Işık. işıglıg Işıklık, aydınlık. Mec. Mutluluk. işıl�ı Işıltı, parılıı. işi eyil- işleri bozuk olmak, istediği gibi olmamak, işi ters gitmek. işle- Çalışmak. işlet- Çalıştırmak, faydalanmak. it- Yitmek, kaybolmak. itgin Yitkin, kayıp. itginlik Yiıkinlik, yitme, kaybolma. itik Yitik, kayıp. itir- Yitirmek, kaybetmek. itit- Keskinleştirmek. iy K�ku. iyde lğçle. iyild�- inildemek, sızlamak. iyne iğne. izdivac Ar. Evlenme. iztırab Ar. lztırap, sıkıntı. izzet Ar. Hürmet, saygı, şeref, itibar. izzet-1 ners Haysiyet, şeref, onur. ·

·

K

kiıbab Ar. Kebap. kiıfir Ar. Dinsiz, müslüman olmayan. kiıftar Fars. Sırtlan. kiıı_tız Ar. ı. Kağıt . 2. Mekıup. kiıkil Fars. Kakül, alna veya yüze dökülen saç. kiıkil-i Ekber Ekber'in kakülü. · kiıkillen- Mec. Çiçeklenmek, gelişmek, büyümek. �il Ham, olgunlaşmamış. kiıllaş Ar. Kalleş, dönek, hilebaz. kiımal Ar. Olgunluk, mükemmellik.

360


kamil Olgun. kıim al- Arzusuna nail olmak, muradını almak, maksadına ermek. kiıman Fars., l. Keman. 2. Yay. kampıyoter lng. Bilgisayar. kiın Fars. Maden, l]lenba, kaynak. kiır- l Fars. Fayda. iş, meslek, meşgale. kıirhana Bak. kerhana. kar-2 Sağı r, duymaz. karlıg Sağırlık, duymazlık.

karvan Fars. Kervan. Hille karvanı; ipek karvanı. kas Alacakaranlık, alakaranlık, yarı karanlık. kas ol- Kararmak, Mec. Bahtı dönmek. kiısıb Ar. l. Yoksul, fakir. 2. Aciz, zavallı. kiış Fars. Keşke. kiışı Fars. Kaşan şehrinin adından. 1 . Çini. 2. Kapıların üstüne numara

yazmak için konulan çini plaka. keç-ı . Geçmek. 2. Sönmek. keçenlerde Geçmişte. . keçin- l . Geçinmek. 2. Ölmek. keş- Bak. Keç-. keçe Keçe. kebin Fars. Nikah, evlenme. kebin kesil- Nikiihı kıvılmak. kec Fars. l. Eğri, ters. 2. Yanlış. kec get- Yan gitmek, ayrılmak. kl'C ol- Yolu ayrılmak, ayrı düşmek. kl'Cave Fars. Deve, at, katır gibi binek haı.vanlarının sağ ve sol tarafında oturulmak için yapılan örtülü yer. kedhüda Fars. Muhtar, kendhüda. kelTaş Fars. Ayakkabıcı, kunduracı, başmakçı. kehlik Keklik. kelefce l. Yumak. 2. İpi sarıyıa ve sarılmış ipi açma aleti. kelefcenin başını itir- ipin ucunu kaçırmak, güç duruma düşmek. kelek Hile, tuzak. kelisa Yun. Kilise. kelme Ar. Kelime. kemend Fars. Kement. kend Aslı Soğdçadan. Köy. kend ehli Köylüler. kend uşa�ı Köy çocukları, köy delikanlıları. kende bas- Köyü basmak, köye çökmek. kenken Fars. Kuyu kazan, kuyucu. keramet Ar. Bağış, ikram, ihsan, ağırlama. kerh bela Ar. Bu kelimelerden kerb tasa, kaygı, gam, keder anlamına; be­ la da gam, keder, musibet, gaile anlamına gelir. Şair burada hem kelimele­ rin manalarından dolayı, hem de söylenişlerinden dolayı Kerbela olayına at ıfta bulunarak sanat yapmıştır. ·

36 1


kerdi Sebze, gül, tohumluk ekmek için tarlada, bahçede ayrılan yer; evlek. kerem gıl- Lüt fcımek,merhameı etmek, acımak. kerhıına Fars. Fabrika. Bak. karhana. kervan Bak. karvan. kes Fars. Şahıs, adam, kimse, kişi. kesgin Keskin. kesil ol- Aciz, çar�siz olmak. Zor durumda bulunmak. kesnı Ar. Sasani ( I ran) hükümdarlarından Adil (Adaletli) Niışirevan'ın la­ kabı olup kendisinden sonra gelen hükümdarlar da bu ü nvanı ıaşımı�lar­ dır. ket Köy. Bak. kend. ket-kövşen Köy şehir, etraf. ket sayağı Köy usulü. ketdi Köylü ( ses benzeşmesi mevcuttur). kiçik Küçük, u rak. kimi Gibi. kimin Bak. kimi. kiple- Berkitmek. kiprik Kirpik. kirit- Susturmak, sesini kesmek. Mec. Büzüştürmek. kirşan Fars. Pudra. kis Küf. Çürüyen nesnelerdeki yeşilimsi oluşumlar. kişi Erkek. kişle- Kovmak (tavuk vs.). kit:ıb Ar. Kitap. kitab ııç(dır)- Kur'an'la fala bakmak ( baktırmak). kitri Büyük deml ik. kol ÇaJı, çalı çırpı, fundulık. koma lptiduyi, derme çutnıu ev, kulübe. konıod Fr. Komodin. kor Kör,giirmcz. Mec. Uyuz. korlug Körlük. kiiç- Göçmek, göç etmek. kiiçdür- Göçtürmck, göç ettirmek. kiihne Fars. Eski, kadim. kiik 1 . Akort, ahenk. 2. Şişman. kiik et- Akort etmek, akort lamak. kiilge Gölge. kiimek Yardım. kiimekleş- Yardımlaşmak. kiini"ı l Gönül. kiirpe 1. Çocuk, yavru. 2. Taze, yeni. kiirpü Köprü. kiiş- Bak. köç-. kiişğ ol" Bağ, bahçe içinde köşk yapmak, yaptırmak. kiişk.i balabıınlıır ... folk. Bir halk türküsü . kiivşen Ekin ekilm iş tarla. -

·

362


kiiynek Gömlek. kiışulda- ( Rüzgar) ses çıkarmak. ku�·-i eşg Aşk yeri, aşk mıntıkası. kühra Ar. Büyük, en büyük. çok büyük. küçükle- Çoğalmak, .ürem�k. yavrulamak. küfür Ar. 1. Dinsizlik. 2. Orı me. küfürden İ slam al- İslami devrim yapmak. ( Şah rejiminin yıkılması­

na işaret edilmiştir).

külek Rüzgar, yel, tipi, boran. küleş Sap, saman. küllük Mec. Harabelik, viranelik, örenlik. kül olsun Mahvolsun, yok olsun ( beddua) . küre- Kürekle temizlemek. kürek züYme folk. Bir çocuk oyu nu. küreken Moğ. Güvt.j', enişte, damat. küreyin i çırt- Şöyle bir dokunmak? kürsü Ar. Kış geceleri tandırın veya bir mangalın üstüne konulan masa.

Ev halkı bu masanın etrafında otu rup bellerine kadar örtündükleri yorgan­ la ısınırlar. Uzun kış gecelerinde tandırbaşında ısınmanın, sohbet etmenin, masal ve halk hikayelerini dinlemenin ayrı bir zevki vardır. kürü- Bak. küre-. küt Kör, kesmez. kütel- Körlenmek, keskinliği n i kaybet mek. L

lahud Ar. İster istemez, mecburen, çaresiz. laJ.!ayd Ar. Kayıtsız, lakayt . lajl �t- 1. Alay etmek, nrnskarn eımek. 2. Lağvetmek. kaldırmak. lal Ar. Dilsiz, konuşmaz. lallıJ.! Dilsizlik, konuşmazlık. lale Bir çeşit şamdan. lanıpa Fr. Aslı Yun. Lamba. lap Sözün ewclinde kufüınılan ve kelimenin manasını kuwetlcndiren, şid,

dctlcnı.liren bir edat. layig Ar. Layık, münasip, yaraşır. laylay Ninni. laylay de- Ninni söylemek. leyleyü'I- gedr Ar. Kadir gecesi. leblıade Ar. Aba, cübbe. Bir tür üst giyimi. (Akçmıbat'ın Kuruçam köyün­ de libade şeklinde ve aynı manada kullanılır). lehze Ar. Lahza, an. lemhe Ar. 1. An, lahza. 2. Parıltı, parlama. 3 . Bir defa bakma, gizlice na­ zar atma. le'n(et) Ar. Lanet, ilenç, beddua le'n et- Lınet lemek. kargamak, beddua eımek . leı>e Ceviz, badem, fındık gibi mcwelerlc baklagillerin içi. ·

363


leş Fars. L. Vücut, beden. 2. Hayvan ölüsü. letayıf Ar. çoğ. Latifeler, şakalar. letif Ar. Yumuşak, hoş, güzel, nazik, Allah'ın adlarındandır. lığırsa Az pişmiş ckrıtek. libas Ar. . Elbise, giyecek, giysi. liiley at- işemek ( küçük çocuklar için). lülelen- Tomar olmak, lüle haline gelmek, rulolanmak. lüt Fars. Çıplak. lüt �ez- Çıplak gezmek. M

madyan_ Fars. Dişi at, kısrak. mah Fars. Ay. mahag Ayın iyice görünmez olan son gecesi; yeni ve eski ay arasında­ ki aysız süre. mahpara Ay parçası. Mec. Güzel. mahal-! Ar. Vilayet, bölge, yöre. mahal-2 Ar. Olmayacak şey, gayrimümkün, muhal malı.al yoh Imkiln yok. mahut Kalın y\in kumaş, çuha. mail Ar. Meyilli, eğilimli, temayüllü. mail ol- Meyilli olmak, istemek, eğilimli olmak, temayüllü olmak. manat Azerbaycan'da rubkye verilen ad. mar Fars. Yılan. marag Ar. Merak, ilgi, ar.lu. mar.ıl Moğ. L. Dişi geyik. 2. Mec. Sevgili, güzel. mark Al. Alman para birimi. maş Mercimeğin bir türü. maşın Fr. Aslı Latince. Araba, motorlu taşıt, makine. mat Fars. L. Hayretlenen, şaşkın. 2. ( Satrançta) yenilme. mat et- Mağlup etmek, yenmek. mat gal- Hayret etmek, şaşmak. (Akçaabat'ın Kuruçam köyünde de aynı manada). mat ol- Yenilmek, mağlup olmak. mazı l. Küçük küre, bilya, misket (taş, cam, demir vs). 2. Bazı ağaçlarda haşaratların ( asalakların) oluşturdukları urlar (yumrular). mazı mata sal- folk. Bilya veya misketle oynanan bir çocuk oyunu­ dur. Bilya çukura girdiğinde oyun bitmiş sayılır. ( Şair parçada hakkıma te­ cavüz ediyorlar; kimin haklı, kimin haksız olduğunu anlamadım diyor). mehrab Ar. M ihrap. mehrab-ı şefeg Tan yerinin mihrabında. (Şehriyar burda Hazreti Ali'den bahsettiğini söylemektedir). mehriban Fars. Sevimli, şefkatli, samimi, sevgi dolu. mehter Fars. At bakıcısı, seyis. meydan Fars. Meydan mey-mehebbet Aşk şarabı, aşk içkisi. 364


me'bed-i tersa Ar. Fars. Hıristiyan mabedi, kilise. mebhut Ar. Hayran, şaşkın. medar Ar. Yörünge. meded Ar. 1. Yardım. imdat. 2. Aman, eyvah ( nida olarak). me'den Ar. Maden. meghur Ar. Kahrolmuş, Allah'ın gazabına uğramış. me�lub Ar. Mağlup, yenik, yenilmiş. meges Fars. Sinek. me.hlug Ar. Mahluk, yaratık. me.hrube Ar. Harabe, harap olmuş, yıkılmış. me.hsusen Ar. 1. Hususiyetle, bilhassa, özellikle. 2. Hususi, has, özgü. meh Bak. mah. mehliga Ay yüzlü. Mec. Güzel, sevgili. mehtab Mehtap, ayışığı. mehafel Ar. çoğ. Mahfiller, toplantılar. meharet Ar. Maharet, ustalık. mehehbet Ar. Muhabbet, aşk, sevgi. meherrem Ar. Muharrem. Arap takviminin birinci ayı. Hazreti Hüseyin 10 M uharrem günü şehit edildiği için şiilerce kutsal sayılır. mehfel Ar. Oturma, görüşme, toplanma yapılan yer; mahfil. mehrem Ar. Mahrem, haram. mehşer Ar. Mahşer, kıyamet. mehşer-i kübra Kıyamet günü. mekatih Ar. mekteb'in çoğ. Mektepler, okullar. melaike Ar. melck'in çoğ. Melekler. melal Ar. Can sıkıntısı, usanç, hüzün. mele- Ağlamak, sızlamak, inildemek. melike Ar. Kadın hükümdar. kıraliçe. . melkiı m ıd Ar. mclek'ül-mevt'ten. 1. Azrail. 2. Ölü yıkayıcı, ölüyuyan. mel'ul Ar. Sakat. me'marlıg M i marlık. '-' men Ben. mene Bana. me'na Ar. Mana, anlam. menazil Ar. menzil'in çoğ. Menziller, duraklar. menbe Ar. Menba, kavnak. mencelah Ar. Pis su birikintisi, bataklık. mende Sofra. yiyecek çıkını. menzer Ar. Manzara, görünüş. menzere Manzara. menzil Ar. 1. Mesafe, yol, 2. Durak. 3. Ev, mesken, konut. menzum Ar. M anzum. menzum et- Şiire çekmek, nazma çekmek. Mec. Düzene koymak. mercan Ar. .Denizden çıkarılan kırmızı bir süs eşyası. merd Fars. insan. me'reke Ar. Hay huy, kavga, kıyamet, gürültü. 2. Meclis, toplanma. merez Ar. Hastalık. maraz. ·

,

.

365


merize H asta, çürük, bozuk, marazlı. me�ünıüş Fars. Fare zehiri, arsenik. me'rifet Ar. Marifı:ı, maharet. Bilgi, ilim, bilim. nıerket> Ar. Genci olarak binek hayvanı ve vasıtası. 2. Vapur. kayık gibi ta­ şıma araçları. 3. Eşek. merz Fars. Sınır. hudut, serhat. mescid Ar. M.�sçiı. cami. mesel Ar. 1. Ornek alınan söz. 2. Eğitici hikaye ve masal. 3. At:ısözü, dar­ bımesel. mest-i cama! Fars. Ar. Güzellik sarhoşluğu. meş'el Ar. Meşalc. .. meşg Ar. Alıştırma, temrin, prova. ( Ozellikle yazı için). meşşag Ar. 1 . Talim yaptıran, çalıştıran, öğreten. 2. Hattat, yazı yazan. meşşate Ar. Gelini siislcyen, ona rehberlik eden kadın. meta Ar. E�)'µ, mal, madde, maıah. metle Ar. 1 . i lk, başlangıç, önsöz, giriş. mukaddime. 2. Kaside ve gazelin ilk bevti; maıla. metıeh Ar_. Talcp,_ maksat, arLu, dilek, istek, gaye. mezheh-i Isa Ar. Isa mezhebi, hı rist iyanlık. mezlum Ar. Mazlum, zulme uğramış. nıezra'e Ar. Tarl:ı. ekili ver. mıs- Sinmek, pısmak. pU"smak. mignatis Ar. Aslı Yun. M ıknaııs. millen- Yükselmek, kalkmak, yücelmek. min-/1 Binmek. min-2 Din ( sayısı). min cıına deyen Çok değerli, çok kıymetli. minber Ar. 1 . M inber ( camilerde) 2. Tezgah. minnet Ar. 1 . Bir iyiliğe karşı kendini borçlu giirme, iyiliğe teşekkür etme. 2. Yapılan iyiliği başiı kakma. minnet çek- Yapılan iyilik için kendini borçlu hissetmek. minnet goJ- başına kakmak. mirdeşir Fars. Olüyıkayan, ölüyuyan. mir-�ezeh Far�. Ar. Cellat. M cc. Uşak. yardakçı, işbirlikçi. mirvarı Fars. inci. mirze fars. 1. İ ran ve Kafka�)'a'da asalet ünvanı. İsimden iince getirilirse saygıyla hitap (Mirza Tağı gibi), isimden sonra getirilirse asilzadelik. soylu­ luk bildirir. 2. Eskiden yazı çizi işiyle uğraş:ın kişi, katip. 3. Okumuş. tahsil­ li adam. mirze-ğelemdan H acı hoca, muskacı, dua yazan, üfürükçü. mis Bakır. misdag Ar. Layık, uygun, yaraşır. misgal Ar. 4.26 gramlık eski bir ağırlık ülçüsü, ( takriben 1 .5 dirhem). mitil 1 . Yüz çekilmemiş yorgan. 2. işe yaramaz, eski, yıpranmış. 3. Tem­ bel, avare, miskin . ..,i:1 rab Ar. M ızrap, tezene. 366


miihkem Ar. M uhkem, sıığlam, kuvvetli. miihre Ar. 1. Tavla ve satrançta oyun pul vcyıı taşlıırı; oyun zıırı. 2. Top­ rııkıan yapılıın duvıır. 3. Küre, boncuk, kolye. 4. Omurgıı. 5. Vidıı. miihterem Ar. M uhterem, sııyın. miivıızib ol- Kollamak, korumak, himaye etmek. gözetmek. mii\'C Ar. Dalgıı. mİİ\'CÜ eşme eşmedir Dalg<ısı kırık kırık ( eğri eğri)'dir. mii\'ÜC Kurutulmuş üzüm. ( Müyüz, möviz. möyiz vııryantları vardır). muhlisl'm Kurbıınınım, h izmet indeviın anlamında nezaket sözü . muhasarıı Ar. Kuşatnrn, Çl,-"l.'irme. nıuhasara-yı igtisad ikt isadi yapt ırım, ambargo. muhtt'kir Ar. Karııborsacı, vurguncu, ist ifçi. haksız kazanç elde eden. murııd Ar. Arzu, istek, maksat, dilek. murdar ol- Kirlenmek. musi�i Ar. Aslı Yun. Musiki, müzik. muşata Bak. meşşaıe ve ycnge-mu�:ıw. muşt'k Fars. R_o ket, füze. mutmt''in Ar. inanmış, tııtiııin olmuş, şüphesi kalmııyan, rahm. emin. müharl'k Ar. Kutlu. mücııhid Ar. Kuts..I değerler uğrunda savıış;ın; cihatçı, mücuhit. müdııra Fars. 1. Zahiri dostluk. 2. Mec. Davanmıı, kmlıınına. müdara elt'- Da�·ıınnıak. kuılıınmak. müdarn Ar. Ted<ıvi eİnıe, iyileşt i rme. nıüdava ell'- Tedavi etmek. müddt"a Ar. l . Telep edilen, istenen ş<..y İddia, fikir, tez. 2. Arzu, istek, m:ıksat, niyet. . nıüdde'i Ar. 1 . iddia eden, iddi:ıcı, talepçi, davacı. 2. Mec. Düşman, rakip, kötü nivetli. mÜddt''i ol- Düşmıın olmak. mü'l'rrir Ar. Bilinmi�lik, iivülmüşlük mügabil Ar. Karşılık, mukabil. mühacir Ar. Göçmen. muhacir. müheyya Ar. Hazırlanmış, tedarik edilmiş. müht'yya elt'- Hazırlıınmak, tedarik edilmek. müken-il' Ar. KL)'inendirici, neşelendirici. mülk-ıırayi Ar. Fars. Mülk süsleyici, mülkü süsleyen. münacat Ar.. l. Yalvarmıı, dua etme, 2. Camilerde okunan duıı veya sala. münadi Ar. ilan eden, tellal. münht'sir Ar. Münhasır. Tahdit edilmiş, sınırlanmış, mahdut. münze,·i Ar. Topluluktan kaçan, inzivaya çekilen mürÜ\'Wt Ar. 1 . Mertlik .. cömertlik. 2. Merhamet, şefkat, acıma. mürüwet et- . L . Cömenlik göstermek. 2. Mcrhıımeı etmek, acımıık. mürüvwtsiz insafsız, merhıımetsiz, zıılim. müsavi Ar. Eşit. müst'lla Ar. l . Namaz ve cenaze nıımazı kılmııya mahsus açık yer. 2.Na­ mazgah, ihadeıgah. 3. Yağmur duasınıı çıkma. müsellaya çıh- Yağmur duasına çıkmıık. ·

.

367


müsellem Ar. 1 . Teslim edilmiş, verilmiş. 2. Doğruluğu herkesçe kabul edilen. müselman Ar. Müslüman. müstebid Ar. İstibdatçı. diktatör. müstecab Ar. Kabul edilen, kabul edilmi!i. müstekbirin Ar. Kuran tabirlerindendir. lslam devriminden sonra siyasi-i­ deolojik bir anlam kazanmıştır. Ezenler, sömürenler, zalimler, Allah'ın emirlerinden }iİZ çL-virenler anlamındadır. müstezi'fin Ar. Kuran tabirlerindendir. lslam devriminden sonra müstekbi­ rin gibi siyasi-ideolojik ve sosyo-politik bir anlam kazanmıştır. Kelime za­ yınar, ezilenler, sömürülenler, zulme uğrayan ( müslümanlar) anlamında­ dır. Mustazaf şekli de vardır. Zulmeı.Jen olarak nitelendirilen müstekbiri­ nin zıtııdır. müteceddid Ar. Yenici, yenilikçi. Mec. Modern giyimli ve davranışlı, sosye­ te. müş� Fars. Güzel koku, misk. müşkül Ar. Çetin, zor. müşrik Ar. Allah'a ortak koşan. müştag Ar. Alaka gösteren, şevke gelen, arzulu, can atan. müzmehil Ar. Mahvolan, yok olun. ·

N

nabat Ar. 1 . Akıde şekeri. 2. Tatlı, şıra. nacur Fars. 1. Aykırı, münasebetsiz. 2. Dağınık, biçimsiz, bozuk, düzensiz, karışık, ahenksiz. cur et- Şekil vermek, ahenk vermek. naçar Fars. Çaresiz. na�ıl Ar. nakil'den. Masal, rivayet, hikaye, anlatma, nakletme. na.helef Fars. Ar. 1. Ecdadına layık olmayan, nankör, hayırsız ( L"Vlat). na.hır Sürü, hayvan sürüsü ( davar, sığır vs.) . na!J.ış Ar. negş'den. Nakış. na.hışla- Bezemek, süslemek, nakışlamak. na.hoş Fars. Nahoş, hasta, rahatsız. na.hoş!_a - Hasıalaf!_mak. nahar Ar. Oğlc vakti.__Oğle yemeği. nahar mendesi Oğlc yemeği. naih Ar. Vekil, naip. nayib-imam H umeyni kastedilmektedir. nakes Fars. Şerefsiz, alçak, rezil. nakgış Ba�. na.b.ış. nale Fars. i nleme, i nleyiş, inilti, ağlama sızlama. namerd Fars. Namert, mert olmayan. namerd olan ömrü başa yetirmez Namertler fazla yaşamaz. -nan (-nen) -dan, (-den) uzaklaşma ekinin (benzeşmeden ötürü) varyantı olan bu ek bazan da vasıta işlevini yerine getirir. nar-ı cehennem AI. Cehennem ateşi. 368


naşı Ar. Acemi, vakıf olmayan. naşükür Fars. Ar. Nankör, kadirbilmez. naümid Fars. Umutsuz, çaresiz. navar Tcyip bandı. nay nay de- Müzik aletlerinin seslerini ağızla taklit etmek. naymıt Fars. naümid'den. Umutsuz, uğursuz. ( Umutun aslı Türkçedir). naz Fars. Şive, işve, cilve. nazla- Sevmek, azizlemek, baş üstünde tutmak. nazlı İşyeli, cilveli, hoş, sevimli. nazil OOAul- inmek, bildirilmek, nazil olmak . nece Nasıl, nice. nec'ol- Nasıl olmak, nice olmak, ne olmak. neçe Kaç, ne kadar, nice. neft Fars. Petrol, gazyağı. neftimizi basdırıplar Petrol üretiminin emperyalistlerce sabote edil­ mesi.

nehre Yayık. ne'met Ar. Nimet. neşter Fars. Ameliyat bıçağı. ney Fars. Ney. neybet Ar. 1 . Azap, eziyet, cefa. 2. Bela güçlük, düşkünlük. 3. Çirkinlik. neyni- Ncylemek, ne eımek. neysan Süryanicedir. 1. Nisan ayı. 2. Yağmur yağış. necs Ar. Pislik. neçün Niçin, ne için. nereden düş- 1 . Yorulmak, nefes nefese kalmak. 2. Nefes darlığı çekmek

(yaşlılıktan dolayı) . negd Ar. 1 . Para, nakit. 2 . Mutlaka, muhakkak, şüphesiz. negş Bak. na.!!.ış. nekgaş Ar. Nakkaş, nakışçı. net:şe Fars. 1 . Plan, proje, 2. Harita. 3. Düzen, t uzak, hile. n�me Ar. Şarkı, tüfkü, ezgi, nağme. . neheng Fars. 1. Köpekbalığı. 2. Timsah. 3. Mec. iri, büyük, kocaman. nehr ol- Nehir .olmak. nemıız Fars. Namaz. nene 1. Ana, anne. 2. Büyükanne, anneanne, nene. 3. Yaşlılara hitap sözü. neng Fars. Cenk, savaş, mücadele. neng elinden nam al- Savaşta kahramanlık göstermek. nenni 1 . Salıncak. 2. Beşik. ne're Ar. Nara, yüksek ses çıkarma. ne're-yi tekbir Tekbir narası. nesııb Ar. 1 . Bir şeyin sınırı ( nisap).2. Zekat miktarı. 3. Asıl, esas, öz. 4. Sermaye, mal. nesim Ar. Rüzgar, yel. nesr Ar. 1. Yayılma, dağılma, saçılma. 2. Manzum olmayan söz, yazı; nesir 6.Yardım. nesriminallah Allah yardımcınız olsun.

369


ne'ş Ar. Cenaze, ölü, naaş. . ne,·a Fars. l . Avaz, ahenk, musiki sesi. 2. i n iltili ses. nevar Bak. navar. nevaziş et- Okşamak, sevmek, şefkat göstermek. neve Torun. nezer Ar. Bakma, bakış, nazar. nezer sal- Bakmak. nezik Fars. Bir tür i nce ekmek, bazlama. nezm Ar. 1. Düzgünlük, tertiplilik. 2. Sıra, tertip. 3.

Vezinli, kafiyeli söz; nazım. n icat Ar. Kurtulma, kurtuluş. n ikah Ar. l. Utanma, sıkılma. 2. Perde, örtü. nin Kümes, in. n ishet Ar. 1 . Alaka, münasebet, ilgi. 2. Nisbeten, nisbetle. nishet aradır Nisbeten uzaktır. nisf Ar. Yarım, yarı. nisgil l. Hasret, özlem, arJ.U, istek. 2. Bir şeyi yapamamaktan doğan daimi dert, sıkıntı; ukde. nisgil et- Dertlenmek, kederlenmek, üzülmek. nisgilli Hasret li, art.ulu. istekli, dertli. nişan \'er- Göstermek, biklirmek, tanıt mak, adını vermek. niyaz eyle- 1 . Yalvarıp yakarmak, yalvarmak. 2. Allah rızası için sadaka vermek, adak adamak. nohuğ Fars. Dahi, zeki. nohda Gem. nohda gır- Gemden kurt ulmak. nohoş Bak. na.hoş. n'ol- ne olmak, nolmak. ııovruz Fars. Yenigün, bazıın 2 1 , bazan 22 marta tesadüf eder. Bu gün, I ran halkları aynı zamanda I ran Türkleri tarafından bahar bayramı olarak kabul edilir. Yenigün bayramı tarih boyunca Türklerce çeşitli isimler alt ın­ da kutlanmış ve halen de kutlanmaktadır. novruzgü lü Fars. Mart ve nisan aylarında açan güzel kokulu bir çi­ çek. Novruzgülü ovalarda koyu süsen renginde, dağlık bölgelerde mavi renktedir. niigte Ar. Nokta. növhe Ar. Ölüye ağlama, ağıt yakma. Özellikle Kerbela şehitleri için yazı­ lır ve söylenir. Nuh nebi gargışı tek Hazreti Nuh Peygamberin dünyayı t u fana garkeden bedduasında olduğu gibi, çok kötü. nusret Ar. Yardım, Allah'ın yardımı.. nuş Fars. Tatlı, şirin, iyi, hoş, güzel. içki. nuşcan olsun Afiyet olsun, yarasın . ·

o obalar şa'iri

H alkın şairi.

370


od Ateş. od dut- Yanmak. odur Onun için, o yüzden işte. ogyanus Ar. Okyanus. o�- Ovmak, sürtmek. oğru H ırsız. oğul doğan Oğul doğuran. o.!! Ok. ohunu atıp yayını gizle- Bir şeyi söyleyip sonunu getirmemek, bir nükteye işaret edip sonra vazgeçmek . o.!!şa- Sevgi ve şefkat göstermek, sevmek. 2. Sevgi ve rikkat alameti olarak eliyle sıvazlamak. oh.şama l. Sevme. 2. Sıvazlama, okşama. o.!!şııg Sevilen, <ı:ziz. o.hu- 1 . Okumak. 2. ütmek ( Kuşlar için). o l O. olar Onlar. omha Kalça. onda O anda, o zaman, o vakit. onda ki O zaman ki, ne zaman ki. orag Orak. osan- Usanmak. ot Od, ateş. ( Parçada kafiyeden ötürü ot şeklinde yazılmıştır, ayrıca bir çok şiirde bu şekilde yer almıştır). otda- Odlamak, vakmak. otag Oda. otar- Otla)mak, yaymak. oturag l. ikamet Y.eri, oturulan yer. 2. Mola yeri, kamp yeri. oturag eyle- ikamet etmek, oturmak, yerleşmek. m·çu Avcı. oyan- Uyanmak. oyat- Uyandırmak, ayıltmak. oynagla- Oynamak. oyna�a gel- Oynamak, oynaşmak. oyun ol- Oyuncak olmak. •

ölke Ülke, �emleket, yurt. iilüm-itim Olümlü, fani. ömrü gov- Ömür sürmek. ö�_re süren Ömürboyu . örged- _qğretmck. örtük Orıü. öt- Geçmek. öv bak. öy. övbaş Alçak, namussuz, kötü, hileci, sahtekar.

371


övlad Ar. veled'in çoğ. Evlat. övreş Namussuz, kötü. övret Ar. avrat'tan. Kadın. övse- Temizlemek, ayıklamak'! öy Ev. . öyün- övünmek. öz Kendi. öz demişi Kendisinin dediği gibi. özünü at- Alçakgönüllü olmak, mütevazi olmak. 2. Nefsi köreltmek ( tasavvufi manada}. özünü ezdir- Naz etmek, naza çekmek, nazlanmak. özge Başka, diğer, ayrı, gayn. p

paJııl Ar. behil'den. Kıskanç.

pak Fars. Temiz. pak3t Fr. Paket. palan Fars. Semer. Mec. Kalın, ağır. kaba giyim hakkında kullanılır. palçıg Balçık. paltar Elbise, giyecek, giysi. pambug at- Mücadele etmek, güreşmek ( parçada). parlag Parlak. partla- Patlamak. pas 1. Pas. 2. Mec. Kirli, lekeli, ayıplı. pasport Fr. Pasaport. payız Fars. G üz, sonbahar. payızla- Güz mevsiminin özelliklerini (yağmur) taşımak (parçaçla). payitaht Fars. pay-ı taht'tan. Başkent, başşehir, merkez. peşmanla- Pişman etmek. peyam Bak. pfygam. peygam Fars. Haber. peymane Fars. Kadeh, piyale. pehlevan Fars. Pehlivan. pen Fr. Fransızcada ekmek, Şah zamanında ekmek Fransa'dan alınırdı. penah Fars. Sığınma, iltica. penah ol- Sığınmak, iltica etmek. pence goy- Parmakları perdelerin üzerine koymak (müzik aletlerinde). pendam ol- Tıkanmak. pendamın tökülsün Petrolün açılsın (parçada). pergıir Fars. Çalışır, açtk. pervane Fars. Işığın etrafında dolaşan gece kelebeği. pıçılda- Fısıldamak. piçag Bıçak. pille Fars. Basamak. pilov Pilav. pilte Fitil.

372


piruz Fars. Başarı. piruzlug Başarılı olma, muzaffer olma. pis Kötü, çirkin . . pişled- Kınk çinileri tamir etmek, yapıştırmak. pitik Eski Türkçe bitik'ten. 1. Yazı, kitap, senet. 2. Yazılmış dua, muska. poz- Bozmak. pöhre ver- Filizlenmek. pullan- Paralı olmak. püne- Üflemek. püste Fars. Fıstık. R rahman Ar. Esirgeyen, bağışlayan. Allah'ın sıfotlarındandır. ravi Ar. . Rivayetçi, anlatıcı. raz u niyaz Fars. Gizli yavarma, yakarma. rebab Ar. Bir tür kemençe; rübap. ref Fars. Raf. refig Ar. Arkadaş, yoldaş, dost. rehm Ar. Acıma, esirgeme, koruma. rehmet Rahmet, merhamet, acıma. rehmet ob,un- Hayırla yadedilmek. reiyyet Ar. 1. Halk, tebaa, uyruk. 2. Sürü, hayvan sürüsü. reva Fars. Yakışır, yerinde uygun, münasip. revanla- Akıcı �kilde okumak. risalet ve'desi Elçilik vaadi, elçilik sözü. rişe Fars. Kük. rişeden JS:ökıen. rişb,end Fı,ırs. istihza, alay,. riyal Aslı lspanyolcadan. Iran para birimi. rize Fars. 1. Küçük, ince 2. Kırıntı, döküntü, saçıntı. roteb Ar. Hurma. rö'ya Ar. Rüya, düş. rö'yet Ar. Görünüş. rüsvay Fars. Haysiyetsiz, rezil rüsvay. rüzgar .fars. 1 . Yel, rüzgar. 2. Hava. 3. Zamane, devran, devir, talih, fe­ lek, 4. Omür, hayat, gün. 5. Geçinme, yaşama. ruzigar Bak. rüzgar. s

saba Ar. Gündoğusu rüzgarı. sabig Ar. Sabık, eski, geçmiş. saçag 1 . Saçak ( elbisede veya bitkilerde). 2. Mec. Işın, şua, ışık. saçagh 1. Saçaklı. 2. Işınlı, ışıklı. sadat Ar. çoğ. 1 . Seyitler. 2. Ağa, bey, han, seyit gibi hatırlı kimseler. sadism Fr. Sadizm, özge-ezerlik,elczerlik.

373


sager Fars. Kadeh, içki bardağı.

saı.:i A�. içki sunucu, saki. sa�ıı l- Iyilc�mck. sa�duş sağd ıç. sa�t'len- Filizlenmek, büyümek. sahla- Saklamak. saha l ı ı> sellen- Bollanmak, bol olmak, çok olmak. sahat Ar. Saat sahih-i eza Ar. Matem sahibi, yas tutan. sah i r Ar. Sihirli, büyülü. sa hman- l . Düzenlemek, tertiplemek, nizama int izama

koymak. 2. Hazırla­ mak, tedbir almak. sa'id Ar. Mesut. mutlu, uğurlu. sail Ar. Dilenci. volcu. sa illik Dilencilik. sakgıı Çocukların oynadıkları büyük aşık (aşık oyununda). sakgal Sak:ıl. sakgalına den düş- Sakalına ak düşmek, i h tiy a r l amak. sııkgız Sakız. sal- Salmak. düşürmek. ( Yardımcı fiil olarak çok kullanılır). saldat Rus. Asker. saleh Ar. Doğru. dürüst, dindar. salim A r. Sağlam. sanı Ar. Şiddet li. sıcak ve kuru bir çöl rüzgiirı. sanıavar Rus. Semaver. san Talim, vürüvüş. san ,-�r- Re sm igeçit yapmak, saft a diki lmek, hazırolda durmak. sanc- 1 . Oaı mak, sokulmak. 2. Isırmak, dişlemek, sokmak ( akrep, arı, lan v s). J . Sancımak, ağrımak. 4 . Mec. Rahatsız olmak, incinmek. · sa nı- Savnr n k . santur f'ars. Aslı Yun. Kanu'rİu benzer, ucu keçeli ıahta tokmukçıklarla

yı­ ça­

lınaq telli bir ı;algı.

sap sar

i p, iplik.

Fars. 1 . Ana(,]olu'da aladoğan. sardoğan veya sarıdoğan d e n i le n yırtıcı bir ku�. 2. Mec. Yırt ı c ı , vahşi ma nasında. 3 . Bazı yerlerde sığırcık ( sığır­

çın )'a da den ilir. ( 13ak. Kardaş Edebiyatlar, 5. sayı. 1983 ). sarııl- Sararmak. saralt- Saralımak. sarı.:ın Sarılm ış, d ohı ş m ı ş. sa rı-1 Sarı ( renk). sarı tel Surı saçlı, sar ı ş ı n . sarı yazlıı.: Buğdayın verimli

ve lezzetli olması için �L·ci i l" n ve bahar­ da ekilen tohumluk buğday. sarı-2 doğru, dolayı, için. sarsaı.: A p ı a l ahmak, budala, geveze, salak, sarsak. ,

s.an·an

Fars. Kervanbaşı.

.1 74


saş Saç. s.n- 1. Defoımek, yok eımek, kovmak, uzaklaştırmak, savuşturmak, 2. Geç­

·

mek. geçirmek.

savmag savrul- Yok olup giımek. savaş- Kavga etmek, mücadele eımek. savrul - Saçılmak. savuş- Uzaklaşmak. sav Savı. adet. sayag Şekil, sitil, biçim, suret, ıar1., usul. saye Fars. 1. Göige 2. H imaye, ko ru ma . saye gel- H imaye eımek, korumak, muhafaza eımek. sayıg Uyanık. ayık, açıkgöz. sayyad Ar. Avcı. . saz Fars. 1 . Bir müzik areı i. 2. iyi, güzel, tam, sağlam. 3. Uygun, hazır. 4. Yapan, eden.

mak.

vip. ·

saz e�·le- 1. Uydurmak, uyuşt1,1 rmak, dosı luk kurmak. 2. Yapmak, kur'

saz ol- Uygun olmak, eşil olmak. sazendegi Kurucu l uk, yapıcılık. saziş Uyuşma. anlaşma, uzlaşma, siizleşme. nıuıabakaı. işbirliği, tas­ sazişkıir Uyuşmacı. uzlaşmacı, işbirlikçi ( menfi manada). sazlı şa'ir Musiki malu matı çok olan, musikiyle uğraşan ve bunu

eserlerine akseı ı i ren. sazag 1 . Çok soğuk, ayaz, poyraz. 2. Rüzgarın eserken çıkardığı ıslık. sawg sazın gurarag Sazak hükmünü sürdü rerek. sel Ar. sel. sel atlım- Rüvük sel felaketi olmak. selleıı- Sel gi b i :ıkm:ık, sele çevrilmek. Mec. füıllaşmak. sele get- Boş:ı gitmek. sellelen- Selelere dnldunılmak. se,·inc Sevinç. Se\'İnc et- Sı.'V indirmek. sevincek Sevinçle, sevinerek. seyd Ar. Av. se)Tan Ar. Fars. 1. Seyretme, bakma. 2. Dolaşımı, dönme. se\'re Kanarva. se\ıdet Ar. Saadet. se'hen Ar. sa'ban'dan. Yılan, ejderha. sehr Ar. Sabır. selır eyleSabretmek. . sehr ü teht>mmül Sabır ve tahammül . sedme Ar. 1 . Çarpma. zedeleme, sadme. 2. Zarar ziyan verme. sef Ar. Sıra, dizi. kuynık. saf. sel' çek- Saf şeklinde dizi lmek. sıraya girmek, hazırolda durmak. sefa Ar. zevk, neşe, keyif, rahaı lık. sel'al ı N e şe veren. zevk veren. !';·, 11·1 hoş. 375


selbe Ar. Safha, evre. sefil Ar. Düşkün. segf Ar. Tavan. seha'if Ar. çoğ. Sayfalar, yazılar. sehba-yı tehuri Ar. Temiz, pak şarap. Kuran'daki şcraban tehura ayetine işarettir. seher Ar. Sabah. seher ahşam Sabah akşam. sehl Ar. Kolay, sade. sehl-i mümteni Kolay ve sade, fakat söylenişi zor olan söz. sehmanla- Düzenlemek, nizamlamak, intizama koymak. sehn Ar. l . Yer, saha avlu. 2. Sahanlık. sehne Sahne. sehra Ar. Sahra, çöl. se'id Ar. Mutlu, uğurlu, saadetli. sekte Ar. 1 . Durma, kesil me. 2. Kalp krizi. sel Ar. Verem. selabet Ar. 1. Katılık, senlik, 2. Metanet, sebat, dayanıklılık. selam-ı ma la-kelam Ar. kusursuz, dört başı mamur selam. selatin Ar. çoğ. Sultanlar. selğe Ar. 1. Özen, itina. 2. Düzen, nizam, intizam, derli topluluk. selige Bak. Selge. semavar Bak, samavar. sema\'İ Ar. Mavi, gökrengi. semend Fars. · l. At. 2. Dorat . seminar-sendika Fr. Sendika. sene Sana. senem Ar. Put, tapınılacak kadar güzel ( sevgili). sen'et Ar. Sanat, zanaat. sen'eti memleket Sanayice gelişmiş, teknikçe ilerlemiş ü lke. sen�ek Fars. Çakılla düşeli fırında pişirilen uzun, ince, değirmi ekmek. senger siper, istihkam. sep- Serpmek, saçmak. sepelen- Dağılmak, dökülmek, serpilmek, saçılmak. serbaz Fars. Asker. serç�şme Fars. 1. Kaynak, pınar, bulak, göze. 2. Çeşmebaşı, subaşı. serdar Fars. Başbuğ, başçı. sere 1. Yalçın, sarp, uçurumlu. 2. Tepe, hafif meyilli tepe. seretan Fars. Kanser. ( Kelime anlamı yengeçtir) . serhed Ar. Fars. Serhat, sınır, hudut. ser�ir Fars. İşçibaşı, ustabaşı, kolbaşı, şef. Mec. Yüksek makam sahibi serkıir çıh- Dayılık yapmak. serkerde Fars. Kumandan, komutan. sermenzil Fars. Ar. 1 . Menzil başı, seferin son noktası. 2.Durak, menzil. sermenzil-i Anga Anka'nın başına konduğu yer ( parçada Ht-'Yderbaba). sernövişt Fars. Mukadderat, alın yazısı, talih, k;ıder. sersam Fars. Sersemlik. 376


serv Fars. Selvi. ses-küy Ses seda. ses mes, hay huy. ses-sora_g Ses seda, haber. se talag Ar. lslam hukukuna göre kocanın kansını boşadığını üç defa ilan

etmesi. setar Fars. Üç telli küçük saz, cura. sı.!!- Sıkmak, sıkıştırmak. sı,!!ı l- Sıkılmak, sıkışmak. sıhıntı Sıkıntı sıhıntı düş- (küfre) Kafirlere sığınmak zorunda kalmak. sıldırım Sarp, yalçın, uçurumlu. sın- Kırılmak, Mec. Yıkılmak, sürçmek. sındır- Kırmak. sınıg Kırık. sınıg-salJ!ag Kırık dökük, kırık sarkık. sıpa Bir yaşındaki eşek yavrusu. sırıg çek- Azap vel'mek, eziyet etmek. sırıjtı çıJ!ma- Hiç bir şey yapamamak. sırtıg 1. Utanmaz, arlanmaz, hayasız, yılışık, yüzsüz. sırtıg ıdım Canım sağdı, kendimi kaybetmemiştim ( parçada). sigar Fr. Sigara. silov Yun. Silo. sim Madeni tel, çalgı aletlerine takılan tel. simli Gümüşle işlenmiş. simsar Ar. Tellal, komisyoncu. sine neleden düşüpdür Yorulmvştur,kuvvetten düşmüştür. siper Fars. Kalkan. sirr Ar. Sır, giz. sirr-i heyat Hayatın sırn. sirr-i semavatı deyersen Göklerin sırlarını söylersin. sohul- Sokulmak. son Sonra. sonda Sonunda sondan Sonra. sona Suna. soncug at- Tekme, atmak, azmak. sor- 1. Sormak. 2. Emmek, sömürmek. sora Sonra. sordg Haber, havadis, malumat, bilgi. sorag ele- Sormak, sorgu sual etmek, haber almak. soragla- Sormak, soruştunnak, aramak, araştırmak, kovuşturmak, iz­ lemek. soraglaş- Bak. soragla­ soruş- Sormak, sual etmek. sov-/1 . Bak. savsov-2. Söz. sav. sovrul- Bak. avrul-

377


sovuş- 1. Savuşmak, uzaklaşmak. 2. Gitmek, geçmek. 3. Durmak, bi­ tirmek, 4. U n ut mak. sovsar Bir hayvan . Sansar'! soyug Soğuk. sozalt- Sarartmak, cansızlaşıırmak, soldurmak. sozat- Bak. sozalt-. sönün- Sönmek. siiv- Sevmek . sövgülü Sevgili. Sİİ\'Ün- Sevin m ek. sii,·ünme Sevinme. siivget Bak. sovgat . siiydüyüm Sevdiğim. siiygülü Bak. sövgülü. siiygfı l lı-istekli Sevgili sevim l i. siiyün- Bak. sövlin-. siiyiinme Bak. sövii nme. siiyü� Sövme, kii l'ü r. siiz-sov Söz möz. sükut-ı ehed Ar. Ebedi sükut. sur Ar. Boru. suret Ar. Resim. suret. sursat 1 . Yiyecek, iaşe, erzak, yemek, azık, kumanya, 2. Kurşun, mermi,

kapsül gibi silah araç ve gereçleri. suva- Sıvamak. surng Sıva. suz u gi'ıclaz Fars. Yanma erime, yanma yakılma, mahvolma. sühh Ar. Seher, sabah. sfıd Slit. südük Sidik. siil're Fars. sofra. sü l'reli Cömert, eliaçık, yardımsever. s ü l h Ar. Sulh, barış. s ü m ü k Kemik. sür- s ü m ü k 1. Bütün kemikler, kemik künıük. 2. Ö nemsiz, bayağı, alelade. 3. Zavıf, kuru inek. sür-sü mÜk evc i k Beden ( parçada). sünbül- 1 Fars. Çiçek adı. Mec. Saç. sünhül-2. Ar. Başak. sünlıfı l len- Ba�aklanmak. süpürge ha�la- Derı üstüne dert eklenmek'? süsen Fars. Sarımsı, mavi ve menekşe renkli çiçek leri olan bir çiçek; zam­ bak. süsen-sünbül Mcc. Sac. sütül l . Tai'.e mısır. 2. Az pi Ş miş. J . Ham.

378


ş şabaş Fars. Düğünde oyuncu ve çalgıcılara verilen para; bahşiş. şad Fars. Sevinç. mutluluk. şad ele- Sevindirmek, neşelendirmek. şad ol- Sevinmek, neşelenmek.

şafag Ar. Şafak (güneş doğarken ve batarken), tan, gurub. Mec. Işık, parıl­ tı. şah- Çakmak. şahe Fars. Dal budak, dal. şahta Çok soğuk kış havası, ayaz. şahsey get- H azreti Hüseyin'in şehit edildiği muharrem ayında yas t u t up saç yolmak, r�ryat edip ağlamak. şah Fars. 1. I ran ve Afgan hükümdarlarının U nvan ı . 2. Satranç oyununun en önemli taşı. 3. Ana arı . 4. Mec. En büyük, en iri, en güzel şah-ı ,·el i Hazret i Ali. şakgılda- Çağıldamak, şakıldamak. şakgıldat- Çağıldaımak, şakıldatmak. şal salla- folk. Düğlin ve bayra mlarda komşuların bacalarından şal sarkıt­ mak. ( Akçaabat 'ın Kuru çam kiiyünde de mevcunur). şa m - 1 A r. Mum. şam-2 Fars. Akşam, akşam yemeği. şa mın ye- Akşam yemeğini yemek şamil et- Y aymak. içine almak, genişlet mek ait olmak. şan balı Petek balı. şap- Şap sesi çıkarmak, şaplat mak. şatır Ar. Ek mek pişiren usta. şayed Fars. Eğer. belki. şayırt Fars. şakird'den. l . Talebe, öğrenci 2. Çırak, kalfa, çiimez. şer Fars. Aslan. şe'r Ar. Şiir. şe'r-i mensur Mensur şiir. şeyatiıı Ar. şcyıan'ın çoğ. Şeytanlar şeyda Fars. Çılgın. şaşkın, deli divane. şe�·da ele- Çılgııı eylemek,deli etmek. şeyha çek- 1'.i)ı11:ıııek. M ec. Zafer haykırıısı, k ışk ırtısı. şeypur Fars. Boru ( mlizik alet i ) şeJtan A r . Şeytan. şe)·tan el i llmsı Kiril ve Laı in alfabeleri. şeheere Fars. Kış geceleri yenilen çerez. şt-ra Ar. Şifa, hastalığın iyileşmesi. şel'a'et Ar. Şefam. şel eg Bak. şafag. şeı.:ı.:elen- Parça lanmak, bölünmek. şeı.:ı.:ü'l-gemer Ar. Ayın parçalan ması ( Hazreti M u hammed'in mucizesine i�areı ı i r). şe!!si Ar. Özel, şahsi. ,

.

'

37')


şehadet Ar. Şehitlik, şehit olma. şehd Ar. Bal. şehd-i musaffa Süzme bal. şehid Ar. Kutsal d�ğerler uğruna canını fed:ı eden kimse; şehit. şehid camın Ölüm şerbetini. şehid-i mehrdb M ihr:ıp şehidi. Cuma namazı imamlarından Esedul­ lah'ın terörcülcrce öldürülmesine işarettir.

şehla Ar. 1. Koyu mavi güzlü. 2. Tatlı şaşılık, süzgün ve baygın bakış şekk eyle- Şüphe etmek, şüphelenmek. şematat Ar. Yalan, gıybet, birini reklam etme, tezvirat. şemşir Fars. Kılınç. şer Ar. Kötülük, fenalık. şerab Ar. Şarap. şeref-izzetli Şcreni, haysiyetli. şerg Ar. Şark, doğu. şerh Ar. Açma, açıklama, anlatma. şeri'et Ar. Şeriat. şerik ol- Ortak olmak. şesli Boylu boslu, düzgün ahenkli. şeşgiişe Altı köşeli. şetel 1. Oyunda oyu nbozanlık etme, muzurluk yapma. 2. Kumarda yenildi­ ği halde yenenin parasını zorla alma. şetrenc Fars. Satranç. şığı- 1 . Süratle atılarak hedefe hücum etmek. 2. Şimşek çakmak. şıllag Tekme. şıllag at- l. Zıplamak, sıçramak, tekme atmak, çifte atmak. 2. Mec. Kızmak, azmak. şıllağa gal!ı.- 1. Tekme atmak, çifte atmak. 2. Azmak, azgınlaşmak. şi'e Ar. Şii. şikar Fars. Av. şil Fars. Çolak, sakat. şir Bak. şCr. şirin Fars. Tatlı. şirket et- Allah'a ortak koşmak. şirni Fars. Şekerleme, tatlı. şişek Bir yaşındaki koyu n. şor Tuzlu. şov şığl- Süratle hücum etmek, atılmak, atı birden topuklamak, sürmek. şö'le Ar. Şule, a1cv. şö'le çek- Alevlenmek, ışıklanmak. şövket Ar. Büyüklük, heybet, şevket. . şu!ı. Fars. 1 . Güler-yüzlü, keyifli, neşeli, şen oynak. 2.lşveli, cilveli. şu!ı.lug 1 . Şaka. 2. Şuh olma, neşeli olma. şuhum Sürülmüş tarla. şurevi Ar. P:ırçada Sovyet Azerbaycan'ı kastedilmektedir. Şura kelimesi meclis, toplanma, heyet, kurul, encümen anlamına gelir. �üca'et Ar. Kahramanlık, yi�itlik. �üşe Cam, şişe.

380


T tab Fars. Güç, kuwet, takat. taget Ar. Güç, kuwet, takat. tajt-l Kavun, karpuz, hıyar, domates gibi sebzelerin yerde sürünen dallan. tajt-2 Fars. Kubbe, kümbet, kavis, eğrilik. taltlı Kemerli, kavisli ( köprü vs.) . taAar Pişmiş topraktan yapılan hamur kabı; hamurluk. . tajtut Ar. 1 . Büyücü, gayipten habçr veren. 2. Ş<.)' tan. 3. lslamdan önce Mekke'dcki Lat ve Uzza putları. 4. lslam dışı zulmedici idare. tah- Takmak. tahça Fars. Bir şey koymak için duvara açılan oyuk. ta.b.ta-tabag Kap kaçak, pılı pırtı, ıvır zıvır. tala- Soymak, yağmalamak, çalıp çırpmak, talan etmek, soyup soğana çe­ virmek.

talan- Yağmalanmak, talan edilmek, soyulmak. tanış Tanıdık, aşina, bildik. tanış ol- Tanışmak. tap- Bulmak. tapıl- Bulunmak. tapmaca Bilmece. tar-1 Bir müzik aleti ( telli). tar-tanbur Tar tambur ( müzik aletleri). tar-2 Fars. Siyah, kara, karanlık. tar ol- Karanlık çökmek, akşam olmak. Tarı Allah, Tanrı. seni Tan; Allah aşkına, Allahını seversen. tavar Ar. Kabe'nin etrafını dolaşma dönme. tay-1 1 . Eşit, denk, yaşıt, akran. 2. Çift olan her şeyin biri, eş. tay- tuş Akran, yaşıt. tay-2 Taraf. yan, öte, beri. O tay; Aras'ın o tarafı (yerine göre Kuzey veya

Güney). tay-3 Yük, denk. (Akçaabat'ta da kullanılır). tel 1 . Saç, tüy, kıl. 2. ip, fitil. 3. Telgıraf. teline den düş- Saçlarına ak düşmek, yaşlanmak, ihtiyarlamak. telli 1 . Teli olan, telli. 2. Güzel. teşi Tahtadan yapılan ve elde yün eğirmeye yarayan araç, kirmen, eğir­ men. Bak. eteşi. tez Fars. 1. Derhal, gecikmeden. 2. Çabuk, hızlı. te'arür Ar. 1. Tanıma, tanışma. 2. Bilinme, tanınma. teb' Ar. Şiir, resim, müzik gibi güzel sanatlara ait dallarda ilham, kudret, yetenek, kabiliyet, istidat. tebi'et Tabiat, doğa. tebil Ar. Davul. tebil-şt!ypur Ar. Fars. Davul-boru. tecdid Ar. Yenilenme,yenileme.

381


tecdid ol- Yen ilenmek. tekr:ırlan mak. teclil Ar. Yüceltme . teclil et- Saygıyla yüceltmek. tefrige Ar. Anlaşmazlık, ihtilar. tegdim Ar. Takdim, sunma. tegsimat Ar. çoğ. Taksimler, bölmeler, bölü nmeler. teğsir Ar. Kusu r, suç. tegsirkıi r Ar. Fars. Kusurlu, suçlu. tel-(,·inı Ar Tak'"im. teh,·il al- Anlanı<ıJ.. . tek Gibi, kadar. tekçe A nc::ık, yalnız tek. tekinden Hiç birinden. tekin Bak . tek. telesik Acele, çabuk, hızlı, acil. te'l i m Ar. Öğre!_me, talim etme. te'l i m et- Oğret mek, talim etmek. temaşa Fars. Bakma, seyretme. temeddün Ar. 1 . Medeniyet, kültür. 2. Medeni olma, kültürlü olma.

3. Me­ deniyet ( menfi manada) . temenna A r . l . Ar.ı:u, istek, rica, dilek, temenn i . 2 . Yardım. tenah Ar. İ p. tenasüh Ar. Uygu n olma, yaraşma, benzeme. tendir Tan.dır, yer ocağı. tenzil Ar. i ndirme, eksiltme. terane Fars. Şarkı, t ü rkü, makanı, ahenk, nağme. teravet Ar. Tazelik. teraz eyle- Düzlemek, düzelt mek. tere Et) egünıeci, ısırgan gibi bazı yemeklik otlara verilen ad. teref Ar. Taraf, etraf", yan, yön. tereh h üın Ar. M ethaıııet, acıma. te'rif Ar. 1 . Övm e , nıetetme. 2. Şiihret, ad san. terk-i H icaz eyle- H icaz makamından başka makama geçmek ( parçada) . terhın 1 . Büyük pençeli, uzun kanat lı kartala benzer yırtıcı b i r kuş. 2. Mec. Koçak. yiğit, kahraman. terpeş- Depreşmek. hareket etmek, kımıldamak. tersa halası H ı risıiyan kızı (güzeli). tes.!! i r-i semavat Ar. Gökleri büyüleme (zapt et nıe). tes,·ir Ar. Ta�vir, resimleme. tesvir et- 1 . Tasvir etmek, resimlemek. 2. Düşünmek, hayal etmek ( parçada) . teşhis \'er- Ayırmak, seçmek, anlamak, sezmek. tevekkül Ar. işi Allah'a bırakma, kadere razı olma. teze Fa rs. Taze, körpe, genç, yeni . tezek Yakacak olarak kullanılan hayvan gübresi tezmin Ar. Başkasın ı n mısrasını veya beytini isim belirterek veya belirtme­ yerek şiire alma. tifa�ı da�ıl- Birbirinden uzak düşmek, ayrı düşmek, ocağı dağılmak ( aile .

382


fertleri hakkında kullanılır).

tilil Ar. Çocu k . Mec. Aciz, zavallı. tik- Dikmek. tikdir- Dikdi�mck. t i kil- D ikilmek. tikan Diken. tike Lokma, purça. tilisim Ar. Tılsım, sihir, efsun, bü�ii. tilit Dulu. timsal Ar. 1 . Nümu ne, örnek, 2. Şekil, resim. tiringen Melodi, nağme, türkü, şarkı. tir-tikli n Diken miken. tolig Ar. l . Allah'ın yardımına nail olma, tevfik. 2. Uygu nlaştırma. toh Tok. tohlu Toklu. tohu- Dokumak. tohun- Dokunmak. tohın- fuvlanmak, uldanmak, kanmak. (V duduk ünsüzü nün etkisivle a se­

si o sesine dönüşmekte, sonra v sesinin düşmesiyle uzu n o sesi olll şmakta­ dır. Bu gelişme özellikle Kırgız Türkçesinde karakteristiktir. Azerbaycan Türkçesinde de doğudaki Türkçelerde olduğu gibi aşırı benzeşme eğilimi görülmektedir. tongal M oğ. Çalı çırpı, odun gbi yanıcı maddelerin üst üste yığılarak ateş­ lenmesi; büyük ateş. tor ağ, tuzak. tor at- Tuzak kurmak. tora düş- Ağa, tuzağa düıjmck. torııtıın iirümcek. torııtan tek tohuyup Örümcek gibi örüp. tov Kışın ısınmak için kullanılan kürsü denilen masanın ayakları, masanın etrafı. tm·la- Bak. tolan­ toy Düğün, eğlence. toy tut- Düğün yapmak, eğlenmek. toyug Tavuk. tiik- Dökmek. tiikdür- Dökdürmek. tiikül- Dökülmek. tii\·le Ağıl, ahır, tavla. tufaf.( Ar. iıtifak'tan. Birlik. tut'ağı dağıl- bak. ıifağı dağıltufan gopar- Kıyameti koparmak, velvele salmak. tuğyan Ar. Taşma, taşkınlık, coşku nluk, azgınlık. tullan- 1. Atılmak, fırlaıılmak. 2. Fırlamak, fırlatmak. tum Tohum. tum-dene Tohum tane. tuman 1. Belden aşağı kadın giyimi veya kadın elbisesinin alt hissesi. 2.

383


Beli lastikli erkek şalvan. tumanba�ı Tumanı belde tutan bağ; lastik, uçkur. tomar Ar. Tomar, rulo. tomar aç- Tomarı açmak, ruloyu açmlık. tomar san- Tomarlamak, tomar haline getirmek. tumarlan- Bükülmek, rulolanmak, tomar yapılmak, lülelenmek. Tur-i tecella Ar. Allah'ın Tur dağında tecelli etmesi (Hazreti Musa'ya tel­ mih). turş Fars. Ekşi. turşa Bak. turş. turşa-şirin Ekşi ıatlı. tur�t- Ekşitmek. tuşe Ar. Olmeyecek kadar yenilen şey, azık. tuşla- Nişan almak, raslamuk, karşılaşmak. tutarlı Esaslı, yerli yerinde, doğru düzgün. tuti Fars. Dudukuşu, papağan. tuti-yi guya Süyleyen ( şakrak) dudu. tük Tüy, kıl. tük pııpag Bir nevi kuzu derisinden yapılan börk. tülkü Tilki. tüng Fars. Sürahi biçiminde içki, şerbet vs. kabı. tünle- Fırlatmak, atmak, kaldırıp atmak. tünük Nazik, ince, zayıf. tüntb Ar. Toprnk. türhet Ar. Toprak, mukaddes toprak. tüssü Tütsü, duman (ses benzeşmesi) mevcut. u

uca Yüce, ulu, yüksek. ucalıg Yücelik, yükseklik. ucat- Yüceltmek, yükseltmek. uçug 1. Yıkık, harabeleşmiş. 2. Uçuk. ud- 1. Yutmak. 2. Yenmek, galip gelmek. uduh- Kana susamak. uduz- Yenilmek, kaybetmek, ütülmek. ulag 1. Yük ve .binek hayvanı. 2. Eşek. 3. Budala, alık, aptal, salak. ulduz Yıldız. ulduz elen- Yıldız yağmak. ulduzumun yo.b,du çı.b,arı Bahtımın yıldızı sönmüştü. talihsizdim. ulviyyet Ar. Yücelik, yükseklik, kutsallık. um- Dalmak, yüzmek? unud- Unutmak. ustakiır Sanatkar, usta, üstat. usturlab Ar. Gök cisimlerinin uzaklığını ölçen alet. uş- Uçmak. uşag Çocuk.

384


uşaglı Çocuklu. uşaglıg Çocukluk.

ut- Bak. udutuz- Bak. uduz-. uy- Uyumak. uyuşmak. uzag Uzak, ırak. uzaglaş- Uzaklaşmak, ıraklaşmak.

Ü üç-etek Eskiden erkeklerin giydiği altlı üstlü bir elbise. üfü� Ar. Ufuk. ülema Ar. alim'in çoğ. Alimler, bilginler. ülfet Ar. 1. Dostluk, ahbaplık. 2. Alışma, tanışma. . ümid Fars. Umut. ( Kelimenin aslı Türkçedir ve Farsçaya Türkçeden geç­ miştir).

ümid pilovu Boş hayal. ünvan Ar. Adres. ürek Yürek, kalp, gönül. üreyi doğran- Yüreği parçalanmak. ürt;yinden heher al- Halini hatırını sormak. üs don .. Ust elbise, belden yukarı giyilen elbise. üsten Ustünden. üşüdüm ha üşüdüm folk. Türkü söylenilerek oynanan bir oyun. üt- Yakmak. pişirmek, kızartmak. üz- 1 Yüz, sima. üz goy- Yönelmek. üzü ağ ol- Yüzünü ak etmek, beğenilir iş yapmak. üzünü ağ eyle- yüzünü ak etmek, iyi işler yapmak. üzleş- Yüzleşmek, karşılaşmak, yüz yüze gelmek. üz-/2 Kırmak, kesmek, koparmak. üz-/3 Yüzmek. üzük Yüzük. ·

v

vabestelik Fars. Bağlı olma, ilgili olma, kapılanma. vaht Ar. Vakit, zaman. vaTuh Ar. Hayran, merıun. vurgun. var Varlık, zenginlik. varımdır Bende vardır. varım olsa gel apar Bir şeyim varsa gel götür. varlı Varlıklı, zengin.

vay Korku, şaşırma, h.?yrct ünlemi. vay heberi ge!.- Olüm haberi gelmek. vay sesi gel- Olüm haberi gelmek.

vellen- Avare durmak, boş gezmek. hoş olmak. 385


vechinde Karşılığında. ve'de Ar. 1. Vade, mühlet, süre, müddet. 2. Vaat, söz verme. vedi'e Ar. Emanet. vehdet Ar. Vahdet, birlik. , vehiy Ar. Vahiy. vel Döven. ve'l-leyli Ar. ( Geceye yemin ederim anlamındadır). 1. Eski şairler tarafın­ dan sevgilinin kara saçına telmihle yapılan teşbih. 2. Kuran'da bir sure adı.

velvele Ar. 1. Şaşkınlık, hayret. 2. Gürültü, patırtı, yaygara. verdest Fars. Çırak, kalfa, yardımcı. vereğ Ar. Yaprak, defter yaprağı, varak. verendi! Al. Almanya'da yapılan bir tüfek; martini. veryan Fars. Ark. ver-Lişkii r Fars. Sporcu. vesf Ar. Vasıf, kavuşma. vesi et- Kavuşturmak, birleştirmek. vesme Ar. Rastık, sürme, boya. veten Ar. Vatan, yurt. vezife Ar. Vazife, görev, ödev. virane Ar. Viran olmuş, yıkılmış. vulgan Fr. Aslı Latince. Volkan, yanardağ. vur-yıh Tahribat, yakıp yıkma. y

yabı Zayıf, arık at. yad-1 Yabancı, el. yad get- Yabana, gurbet ele gitmek. yad ol- Yabancı olmak. yadlaş- Yabancılaşmak. yad-2 Fars. Akıl, zihin, hafıza, hatır, gönül. yad et- Hatırlamak, anmak, yadetmek, aklına (hatırına) getirmek. yad ele- Bak. yad et-. yad ver- Hatırlanmak, anılmak, akla (gönüle) getirilmek. yada sal- Hatırlamak, anmak, akla (hatıra) getirmek. yaddan çı!ı.- Unutmak, unutulmak, akıldan çıkmak. yaddan çı!ı.art- Akıldan, zihinden, hatırdan çıkartmak; unutmak. yadeş beheyr Fars. Hayırla anılan, hayırla yadedilen. yadigar Fars. Hatıra. yagut Ar. Kırmızı renkte kıymetli bir taş; yakut. yajtı eri- Zayıflamak, arıklamak. yajtış Yağmur. yaitış yıitış- Yağış kesilmek. ya!ı.a Yaka. Elbisenin üstü. yahaya gayış tik- Bıktırmak, bezdirmek, usandırmak, başına kakmak. yahı Ayaklan tüylü ve değişik renkte av kuşları. ·

386


ya.hı!- .Yakılmak. ya.hşı iyi, güzel. ya.hşı güne çı.hdı lrag Irak sanki çok iyi oldu! ya.hşı-pisden �yiden kötüden. ya.hşı yaman iyi kötü. yalan-palan Yalan dolan. yalgız Yalnız. yalın Boş, açık, çıplak yamag Yama. yamag ele- Yamamak, bitiştirmek. yaman Kötü, pis, fena, çirkin. yaman gor.hu Yaman korku, çok korkma. yanag Yanak. yanag ele- Lalenin kırmızılığından ve yanmadan ·istiare yapılarak kız­ •

-

ların yanağının kırmızılığına işaret edilmektedir.

yandı-gındı ver- Alay etmek, kızdırmak, hiddetlendirmek; nanik yapmak. yandır� Yakmak. yandırıp yah- Yakmak, mahvetmek. yangı 1 . Yangın, dert. 2. Şiddetli arzu, şiddetli hasret. yanıglı Kederli, elemli, gamlı, yanık. yanlaş- Birbirine yakınlaşmak. yansıla- Taklit etmek, yamsılamak. yaramaz Kötü, fena. yaran- Yaratılmak, meydana gelmek. yarası artıg eşil- Yarası (derdi) gitgide derinleşmek, artmak. yar-ı mehliga Fars. Ay yüzlü sevgili. yarpag Yaprak. yarpuz Kokulu ve lezzetli bir bitki. yasın tut- Matem tutmak, yas tl!�mak. yaslı görüşde .hurma ver- Olenler için yemek (tatlı) vermek. Yasin ohu- Yasin suresini okumak. yaşıt Yeşil. yatag Yatak. . yatag ele- ikamet etmek, oturmak. yatmış be.ht Bahtı dönme, yıldızı sönme, talihi yaver gitmeme. yava 1. Kötü, işe yaramaz, çürük. 2. Ahlaksız, hayasız, edepsiz. 3. Avare, yersiz, yurtsuz. 4. Yavaş, beceriksiz. yava gözler Değerli gözler? yavan Katığı olmayan, katıksız. yay Yaz mevsimi. yaylag Yayla, yaylak. yay-yaz Yaz bahar. yaz Bahar, ilkbahar. yazda yaşıl don gey- Baharda dağlar yeşillenmek. yaz gaba�ı Bahar öncesinde. yazıg 1. Zavallı, biçare, çaresiz. 2. Fakir, mazlum. yeddi Yedi.

387


yeddim atmışdı Altmış yedi yaşındayım. yeke M oğ. Büyük. yel Rüzgar, yel. yellen- Sallanmak. Mec. Oynamak. yel- ya�ış Rüzgarlı, yağışlı, bozuk hava. yen- Inmek, düşmek. yene Yine. yenge Düğünde geline kılavuzluk eden kadın. yenge-muşata Gelini bezeyen, süsleyen ve ona kılavuzluk eden kadm.

yer Yer, satıh. yer ki berk olur öküz öküzden incinir Bir işi gereğince ciddiye alma­ mak, önem vermemek, işe eğilmemek, işi başkasına yıkmak?

yet- Ulaşmak, varmak. Yetmek, kafi gelmek. yetir- Ulaşurmak, götürmek, yetiştirmek. yeti m Ar. Yetim. yey Daha iyi, daha üstün, tercih edilir, yeğ. yeyin Çabuk, hızlı, sürat li. yegin Ar. Muhakkak, mutlaka, şüphesiz. yeher Ever. yehere baş goy- Ö lmek. yı�ıl- Yıkılmak. yı�ıncag Toplantı, sohbet meclisi. yı�ış- Toplanmak, yığılmak. yı�ışdır- Derleyip toplamak. yıh- Yıkmak. yıhıntı düş- Yıkılmak, düşmek, zayıflamak. yırtıg Yırtık. yırtıgca Yırtılmışçasına, yırıılmış gibi. yırtıgca yamag ele- Bitiştirmek, eklemek, yamamak. yiye Sahip, iye. yo.l! Yok.

yo,l!la- Kontrol etmek, denetlemek, teftiş etmek, yoklamak, bakmak. yo,l!lug Yokluk. yo,l!sa Yoksa. yohsul Yoksul, fakir. yo,l!umdur Benim yoktur. ( Var ve yok kelimelerinin iyelik eki alması karakteristiktir). yol Yol. yol uzunu . Yol boyunca. yola ver- iyi geçinmek, düzene koymak, hoş davranışlı ve hoş görünüşlü olmak. yolu az- Yolunu şaşırmak, yolunu kaybetmek. yohın düzle- Yolunu açmak. yoldaş Arkadaş. yoldaş meni gurd apardı folk. Azerbaycan oyunlarındandır. yolsuz Mec. Dinsiz, mezhepsiz. yoldan çıkmış. 388


yoncatıg Yoncalık. yu- Yıkamak. yuv- Bak. yu-. yuy- füık. yu-. yuyun- Yıkanmak. yu!!arı Yukarı. yu.!J.la- Uyumak, uyuklamak. yu.!J.u Uyku. yu.!J.usuzlug Uykusuzluk. yumuşag Yumuşak. yurt 1 . Ulke, memleket, vatan. 2. Ev eşik, mesken, konut . 3. Evin odaları. yük-yapın Yük, yük denk. z

zad Ar. Şc..y zalım Ar. Zalim. zalım goparan Zalimleri dağıtan, yok eden, mahveden. zamin Ar. Teminat, garanti, kefil olma. za r

Fars. Ağlama, inleme.

zaval Ar. Zeval. ölüm, yokluk. zay Ar. Kayıp, boş, boşa gitmiş. zebt ele- Zaptetmek. ze'f Ar. Zayıflık, kuvvetsizlik, arıklık. ze'fernn Ar. 1. Safran ve safrandan elde edilen baharat. 2. Sarı renk. zehmet Ar. Zahmet, e-Liyet, sıkıntı. zelazil Ar. çoğ. Zelzeleler, depremler, sarsıntılar. zeli 1. Sülük. 2. Sömüren. zelil Ar. Düşkün, horlanan, aşağılanan. zemi Fars. Tarla, bağ bahçe. zemin Fars. Yeryüzü. zemzeme Ar. Ezgili, nağmeli ses; nağme. zenbil Ar. Hasırdan ve benzeri şeylerden örülen torba; zembil. zenbillen- Zembile doldurulmak. zencelil Ar. H indistan ve Malczya'da yetişen yemeklerde baharat ve halk ıababetinde çayı ilaç olarak kullanılan acımtırak tropik bitki kökü.

zeng Fars. Çıngırak, zil, çan. zengi gal- Sesi kalmak, hatırası kalmak. zeng-i şütur 1. Deve çıngırağı. 2. Musiki makamı. zerdah Fars. 1. Sütten, yoğurttan ayrılan sarı su. 2. Yaradan çıkan cera­ hat, irin. 3. Çok açık çay, sarısu (parçada). zerif Ar. Zarif, ince. zevvar Ar. Ziyaretçi. zı.!J.la- Vurmak, dürtmek. zıngırov Çıngırak. zihh Ar. Kurban. zibh ol- Kesilmek (kurban) 389


zidd Ar. Zıt, karşıı. zilhicce Ar. Arap takviminin on ikinci ayı. , zilhiccemiz meherrem olmagdadır Sevinçli günlerimiz mateme dö­ nüşmektedir.

zillen- Gözleri bir noktaya dikilmek, saplanmak. zillet Ar. 1. Zorluk, güçlük, çetinlik, yoksulluk. 2. Alçaklık, rezillik, düş­ künlük.

zindan Fars. Cezaevi, hapisane. zindeganlıg Yaşayış, geçinme, hayat. zine Akma, sızma. zine arh ı. Su sızıntısı. 2.Küçük ark. zine ver- Akmak, sızmak. zir zibil Çer çöp, atık ve artık şeyler. ziyan Fars. Zarar, zarar ziyan. ziyan vur- Zarar vermek. ziynet Ar. Bezek, süs. ziynet ver- Bezemek, süslemek, güzelleştirmek. zopa Sopa. zövg Ar. Zevk. zulmat Ar. Zulmet, karanlık. zumar Kış ihtiyatı, kışa saklanan yiyecek. zülf Bak. zülüf. zülm Ar. Bak. zülüm. zülüf Ar. Saç. zülüm Ar. Zu lüm. zümürrüd Ar. 1. Zümrüt. 2. Yeşil. züwar Bak. zevvar.

390


ÖZEL İSİMLER SÖZLÜGÜ (Coğrafya, kişi ve sair özel isimler) Sözliiğe Şehriyar'ın şiirlerinde geçen bütün coğrafya adları, tanınmış kişilerin adları ve diğer özel isimler dahil edilmiştir. Fakat Şehriyar'ın köy­ lüsü veya akrabası olan (ailesi hariç) kişilerin alınmasına gerek görülme­ miştir. Zaten şair bu konuda gerekli bilgileri Heyderbaba'ya Selam'ın so­ nuna yazdığı Farsça notlarda (Türkçesini kitabımıza dahil ettik) açıklamış­ tır. Arzu edenler 1 . Heyderbaba'ya Selam'a Ait Açıklamalar bölümüne ba­ kabilirler. Sözlüğe özel isimlerle birlikte bazı folklorik ve etnografik malumat da ilave edilmiştir. Bu bilgilerin şiirlerin anlaşılmasına yardımcı olacağı böyle bir uygulamaya gidilmesinde başlıca etken olmuştur. Ay adları ve musiki makamları da bu bölümde verilmiştir.

A Aban İran tak-viminin sekizinci ayı. (Takriben 21 Ekim-20 Kasım. (Artık yıllarda bu tarihler değişebilir). Abbas Hazreti Ali'nin oğlu. Aden Güney Arabisıan'da bir şehir ve bölge. . Afşar 24 Oğuz boyundan biri. Nadir Şah Afşarlardandı. Türkiye, Iran ve Afganistan 'da yaşarlar. Aladüzü Yer adı ( Heyderbaba'da). . Akir Mehmet Akif Ersoy ( 1873-1936) istiklal Marşı şairimiz. Al-i Taha Al-i Mutahar'ın (Günahsızlar soyu)'mın hafiOctilmişidir. Allahuekber Allah en büyüktür. Amrika Amerika. Anga Zümrüdüanka veya Simurg da denir. Kafdağı'nda yaşadığına ve tüyü­ nü ele geçirenlerin ölümsüzlük sırrını elde edeceğine inanılan efsanevi kuş. Ankara Türkiyc'nin başkenti olan şehir. Nüfusu 2.235.000'dir ( 1985). Aradan Hır Güney Azerbaycan ve Nahçivan'da oynanan bir çocuk oyunudur. Aradangir şeklinde de söylenir. Araz Aras nehri. 1072 km. uzunluğundadır. Türkiye'nin Bingöl dağların­ dan doğar. Arpaçayı Aras nehrinin kollarından. Arpaçayı Aş�ı Daşdı Bak. Sel S�ra'nı Apardı. Arşın Malçı (Arşın Mal Alan) Uzeyir Hacıbeyli'nin ünlü müzikal komedi­ si Aşura Hazreti Hüseyin'in Kerbela'da şehit edildiği muharrem ayının onun­ cu günü. Atatürk ( 1881-1938)Türkiye Cumhuriyeıi'nin kurucusu. ·

391


Atıl Matıl Çerşenbe Bak. 1. Heyderbaba'ya Selam'a Ait Açıklamalar. (31.

beşlik)

.

Ayasofya Istanbul'un ünlü camilerinden biri. Şimdi maalesef ibadete kapa­ lıdır.

Ayaz Gazneli Sultan Mahmut'un kölesinin adıdır. Sultan bu kölesini o ka­

dar severdi ki onu görmeden duramazdı. Hatta onu görmek için kölesinin odasına gizli bir yol dahi yaptırdığı söylenir. Sultanın kölesine olan bağlılı­ ğı bir mazmun olar;:ık klasik edebiyatımızda çok işlenmiştir. Ayetullah Meşıı;ini Iran'da meşhur bir ayetullah. Şura-yı Nigehban ( dene­ tim şurası) üyelerindendi. Ayetullah . Medeni Yine meşhur bir ayetullahın adıdır. Azer-1 1. Iran takviminin dokuzuncu ayı. Takriben 21 Kasım- 20 Aralık ta­ rihlerine tekabül eder. 2. Azerbaycanlı Türk anlamındadır ( Parçada) . Azer-2 ( Balaş Azeroğlu kastedilmektedir). 1921 Bakü doğumlu şair. Azer gadını Balaş Azeroğlu'nun hanımı olan Medine Gülgüri'e işarettir. Azerbaycan l. Azerbaycan ülkesi. 2. Musiki makamı. Azerbegdili Ateşgede adlı bir tezkire yazan Azerbaycanlı edip.

B Babek Doğum tarihi kesin olarak bilinmeyen (795 veya 798) ve 838'de öl­

dürülen Hürremiler hareketinin lideri. Araplara karşı uzun yıllar mücade­ le veren Babek, sonunda Afşin tarafından mağlup edilerek halife Muta­ sım'a teslim edilmiştir. (Afşin bazı tarihçilere göre Türk, bazılarına göre Fars asıllıdır) . Hahek Kuzey Azerbaycaıı'da komünizmin yerleşme­ sinden sonra Arapiarla savaşan bır şahsıyet olarak kahramaıilaştırılmış, bu durum Güney Azerbaycan'a da aksetmiştir. Babek'in Kuzey Azerbaycan'da kahramanlık sembolü olarak tanıtılmasının sebeplerinden biri de muhtemelen onun, Zerdüştizmin bir dt."V amı olan ko­ münizan kara1'.terli Hürremiliğin mensubu olmasındandır. Tarihçiler Ba­ bek isyanının Islamiyeı için büyük bir tehlikc'yarattığında müttefiktirler. Babi Babiliğe mensup olan. Babilik 19. asrın ortalarında Iran'da doğmuş­ tur. Mir.ı:e Ali Muhammet ( Bab) t arafından kurulmuştur. Baki Kuzey Azerbaycan'ın başkenti ve en büyük şehri. Bak.içi Bakü'ye sık sık gidip gelen ( tüccarlar). . Bakiden J•anar Gelir Bir halk türküsüdür. ilk dörtlüğü şöyledir: Baki'den . fanar gelir/Oduna yanar gelir /Olmamısan göresen/Başıma neler gelir. Barilaha Allah, Tanrı, Yaradan. Bayat Oğuzların 24 boyundan biri. Fuzuli Bayat boyundandır. Bayat-ı Kürdi MusiJ.;ide makam. Behişti (Ayetullah) Iran'da terörcülerce öldürülen bir ayetullah. Behişt-i Zehra Tahran'da bir mezarlık. Şehriyar'ın hanımı Ezize buraya gömülmüştür. Behtiyar (Vahabzade) 1925'de Şeki'de doğan Kuzey Azerbaycanlı şair. Behcetabad Eskiden Tahran'a yakın bir mesire yeriydi. Şimdi Tahran'la bi­ tişmiş ve _şehrin bir semti olmuştur. Behmen Iran tak-viminin on birinci ayı. Takriben 21 Ocak-20 Şubata teka392


bül eder. Betül Pt.'Ygamberimizin kızı Hazreti Fatıma'nın lakabı. Bilgeys Saba melikesi Belkıs. Bi lgeys'e Süleymanlığızı göstermek; Hazreti Sülcyman'ın Belkıs'ı imana davetine telmihtir. Binekdaryan Yer adı. (Kerec'de). Bolşevik Komünist. ( Kelime anlamı çoğunluktur). Bülbül (Murtaza Memmed(ov) 1897'de Şuşa'da doğdu, 196 l 'de Bakü'de öldü. Azerbaycan Bülbülü lakabıyla tanınan dünyaca meşhur bir ses sanat­ çısı. c

Cem Şarabı bulduğuna inanılan efsanevi İ ran hükümdarı. İran tak"Viminde­ ki yılbaşını ( nevruzu) da başlatan odur.

Co�un Şehriyar'ın Heyderbaba'sına uzun bir nazire yazan Güney Azer­

baycanlı şair. Naziresi devrimden sonra Azerbaycan Tablosu adıyla kitap olarak basılmıştır.

ç Çargah Musikide makam. Çengiz Cengiz Han. ( 1 155-1227) Moğol hükümdan, Mecazi olarak zalim, kan dökücü anlamına gelir. Çoban �ir oyun adı. Çoban Geyter Guzunu Bir halk türküsüdür.

D Damgaya Yer adı (Hcyderbaba'da). Dan Ulduzu Seyit Esedullah Cemali'nin tertiplediği "Zencan Şairlerinin

Anadilinde Eserlerinden Nümuneler" adlı kitabın üst başlığı ( Zencan 1359/1980-198 1 ) . Seyit Esedullah Cemali'nin hazırladığı eser 23 şairin 5 0 civarında şiiri­ ne yer vermiştir. Ne yazık ki şairlerin hayatları hakkında bilgi' verilmemiş­ tir. Kitaptaki şairlerden Hüsrev Darayi güze!. şiirleri, rahat tekniği ve te­ miz Türkçesiyle dikkati çekmektedir. Tebriz Universitesi öğretim üyelerin­ den Dr. Muhammet Tağı Zehtabi Tahrandaki Varlık dergisinde bu antolo­ ji hakkında bir eleştiri neşretmiştir. Dr. Zehtabi Azerbaycan Dil ve Edebi­ yatı Bölümü hocasıdır. Yazısının adı "Bir Şiir Çelengi ve Ondan Solmaz Bir Çiçek'tir. Yazı Varlık dergisinin Hordad 1360 (21 Mayıs-21 Haziran 1 981) tarihli 3 (26). sayısında yer almışıır. Ayrıca Bak. (Sabahattin Çağın, Güney Azerbaycan'da yayınlanan Şiir Antolojileri ve Edebiyat Ocağı. Kardaş Edebiyatlar, 13. Sayı, Erzurum 198�) . .. Bu eser Jorma Attila tarafından Istanbul Universitesinde mezuniyet tezi olarak çevriyazıya aktarılmıştır. (Bak. Türkiyat Enstitüsü Tezler Bölü­ mü. No: 2304). Daşlı Bulag Yer adı ( Heyderbaba'da).

393


Davud Davut Peygamber (M.Ö. 1026-962) . Haireti Davut Peygamber ki­ tap verilen dört peygamberden biri olup kendisine Zebur indirilmiştir. Sesi güzel olduğu için klasik edebiyatta sık sık anılır. . Deccal Kıyametten az önce ortaya çıkacağına ve Hazreti Isa tarafından öl­ dürüleceğine inanılan yalancı Mesih. Mecazi olarak aldatıcı, yalancı, fesatçı manasına gelir. Dede Gorgud Doğu Anadolu ve Azerbaycan'da teşekkül eden Oğuz Türklerinin dünyaqı ünlü destan ve .hikaye klasiği. Demavend l. Iran'da şehir. 2. Iran'ın 5671 metre yüksekliğindeki en yük­ sek dağı. Deşti Musikide makam. Deşt�i Mu�an Muğan ovası. (Aras'ın doğu tarafları) . Dey Iran tak-viminin onuncu ayı. Takriben 21 Aralık-20 Ocak tarihlerine tekabül eder. Dikmedaşlı !!este Gasım ( 1684? 1760?) 18. yüzyıl Güney Azerbaycanlı halk şairi. Dikmedaş'ta doğmuştur. Dilkeş M usiki makamı. Dilriş Bir şair. Dümürül Deli Dumrul. Dede Korkut'taki boylardan ve kahramanlardan birinin adı. ·

·

Eynah Tebriz'in etrafmdaki dağlarda bir ziyaret yeridir. Ziyaretçisi azdır.

"Eynah nasıl ziyaretgahtır" denilince "ziyaret�isine bak!" diye meseli vardır. Rivayete göre bundan allı asır evvel Nimeıullahi dervişleri buradaki tekke­ de ibadet ve zikirle meşgul olurlarmış. Tarihçiler ise Eynal ve Zeynal aqlı iki kardeşin dokumacılıkla uğraştıklarını ve evliya olduklarını söyler ve zi­ y,aretgahı onlara atfederler. Eyvaz Köroğlu'nun oğlu. Bazı kollarda en yakın arkadaşıdır.

E Ebvab Ebvab-i Cinan'a (Cennet Kapıları'na) işarettir. Ecem 1. Acem, Fars. 2. Arapların A!ap olmayanlara verdikleri isim. f;tlatun Yunanlı filozof Platon. (M.O. 427? 347). Atinalıdır. Efşin Afşin. Doğum tarihi belli değildir. H alife Mutasım tarafından Ba­

bek'in üzerine gönderilen Afşin, Babek harekeı ini ezdikten sonra halifeye karşı bazı gizli tertiplere giriştiği için Mutasım tarafından eski Iran dinini ihya etmek istediği gerekçesiyle öldütüldü (841). Afşin bazı tarihçilerce Türk sayılmakla birlikte, mesela Faruk Sümer onu Fars kabul eder. l):her Güney Azerbaycan'da bir şehir. �hd-i Etig Ahd-i Atik. Hazreti Musa'nın Tevrat'ı esas alım�rak Hazreti Isa'dan önce inen mukaddes kitapların hepsine verilen isim. Israiloğulları bu ahde uymayınca Allah tarafından cezalandırılmışlardır. Ehrimen Zerdüştilikte kötülük ve karanlık tanrısı; şeytan, dev. Ekber Bak. Eliyyü'l-Ekber. 394


Eli Hazreti Ali. (598-661). Eli otlu Hazreti Ali'nin soyundan gelenler yani seyitler kastedilmektedir. Şehriyar da seyittir. Elif Leyli Binbir Gece Masalları. Eli(yev) Bak. Rüstem ( Eli(yev). Eliyyü'l-Ekber Ali Ekber. Elekber de denir. Hazreti Hüseyin'in oğlu. Eliyyü'l-Esger Ali Asgar. Elesger de denir. Hazreti Hüseyin'jn küçük oğ­ lu . Erde.bil Güney Azerbaycan'da şehir. Canlı bir kültür hayatı vardır. ' Ereb Arap. Erebi Arapça. Erk Erk kalesi. 14. yüzyılda Taceddin Ali Şah Ceylani tarafından yaptırıl­ mıştır. Silah deposu ve zahire ambarı olarak kullanılmakta iken 1 9 1 8'de kaleye çevrilmiştir. Erk kalesi Meşrutiyetıeki sarsılmaz direnişiyle ünlen­ miş ve hürriyet sembolü haline gelmiştir. Esedullah Tebriz'de terörcülerce öldürülen cuma imamı. Esli Kerem Kerem ile Aslı. Eşiran Musiki makamı. Ezize Şehriyar'ın hanımı. F Fab DeterjaQ markası. Şah zamanında Amerika'dan ithal ediliyordu. Fars Acem. Iran'da azınlıkta olmalarına rağmen yönetim ellerindedir. Farsıca Farsça. Farsi Bak. Farsıca. Fateh ( 1432-148 1 ) 1453'te İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmet. Fatihe Ölülere dua olarak okunan Kuran'ın ilk suresi; Fatiha. l'ehriyye (Se'ida�a) Şehriyar'ın dostu olan güldürü sanatçısı. l'ellahi Terörcülerce öldürülen bir kumandan. Ferdi 1962 Tebriz doğumlu şair. Şehriyar ile yakın ahbaplığı vardı. Ferdi şair Sarraf ve Şehriyar'ın �iirlerini kasetlere okumuştur.

Ferhad Fe�hat ile Şirin hikayesinin erkek kahramanı. l'erverdin Iran takviminin birinci ayı. Takriben 21 Man-21 Nisan aylarına tekabül eder.

1''ethü'l-Fütuh Fetihler Fethi. Irak'a yapılan taarruzlardan birinin adı. 1-'ikret Tevfik Fikret ( 1867-1915). Meşhur Türk şairi. f'üru�-ı Azadi Özgürlük Işığı anlamındadır. Tebriz'de çıkan 4 sayfalık bir

gazetedir. Günlüktür. Dördüncü sayfası tam;ımiyle Azerbaycan Türkçesiyle yayımlanır. Bu sayfanın yöneticisi Yahya Şl.j'da'dır. ·

G Gabi! ( İmamverdi(yev) 1926 Bakü doğumlu şair. Gaçah Nebi ( 1854-1896) Kubatlı'da doğdu, Urmi'de Şah Hüseyin adında

biri tarafından öldürüldü. Koç ve Koçak Nebi de denir. Kaçak Nebi çarlık zulmüne karşı mücadele edişiyle halk arasında dest�nlaşmıştır. Gaf Dünyayı çepeçevre kuşaııığınu in::ınılan efsanevi dağ. Kimileri bu da395


ğın Kafkas dağları veya Elburz dağları olduğunu savunur. Gafgaz Ka lkas, Kafkasya. Gaflangı Tebriz-Zencan yolu üzerinde Miyane'den sonra gelen bir dağ. Gamba� Kuzey Azerbaycan'da bir bölge. Garaba�ı Bir halk müziği havası. Garaçemen Karaçimen. (Heyderbaba'da yer adı. Tcbriz'in 100 km. güney­ doğusundadır. Gımıda� Güney Azcrbaycan'da bir yöre Garagiil Karagöl. Heyderbaba dağının eteğinde bir vadidir. Kayışku r.şak köyünü Şehriyar'ın babalarının doğum yeri olan Hoşgenab'a bağlar Gaı:un Hazreti Musa zamanında yaşayan zengin, cimri ve kibirli bir Yahu­ di. iftira ettiği Musa Peygamber ona beddua edince hazineleriyle birlikte yere geçmiştir. Gasım Kasım. Hazreti Hasan'ın oğlu. Gayışgurşag Abbası bucağına bağlı bir yerleşim bölgesidir. Karaçimen'­ den 6 km. uzaklıktadır. Heyderbaba dağı köyün tam karşısındadır. H1--yder­ baba şiirinde geçen ağaçlar (çoğunlukla ceviz ağaçları) köye ayrı bir güzel­ lik verir. Gence Kuzey Azerbaycan'ın Hakü'den sonraki en büyük şehri. Büyük şair Nizami'nin doğum yeridir. (iıpçag Tebrız'in Hostanabad kazasının Abbası bucağına bağlı bir köydür. Heyderbaba dağı yakınlarındadır. Tebriz-Miyane yoluna çok yakın olup nüfusu ıamamiyle Türktür. Gırat Kırat. Köroğlu'nun atı. Gondum- Köçdüm Bir çocuk oyunu. Gonya Konya Türkiye'de şehir. Mevlana Celaleııini Rumi'nin me-1:arı bu şehirdedir. Guds }\udüs şehri. Kudüs Müslümanlarca kutsaldır. Guiluş l ran'da meşhur bir şarkıcı. Gur'an Kur'an-ı Kerim. Müslümanların kutsal kitabı. Gurugöl Tebriz'in tahminen 30 km. doğusunda büyük bir aölün adıdır. Tebriz-Tahran yolu üzerinde Şibli dağı eteğindedir. Kaz ve lZrdek aibi av kuşları göle ayrı bir güzellik ve ihtişam verir. Yazları suları azaldııından adı;ıa Kurugöl denmiştir. 0

_

Gülgün Medine Gülgün. 1926'da Bakü'dc doğmuştur. Aslen Güneylidir. Balaş Azcroğlu'nun hanımıdır. Gülüstan Sadi'nin ünlü eseri.

·

J! J!amaney Aslen Azerbaycanlı olan İranlı devlet adamı. J!azin Bir şair. Hezer Hazar denizi. Hizr Hızır. İyilerin yardımına koşan ve abıhayat içip öHimsüzlüğe erişen

396


peygamb.er veya veli.

!!ordad Iran tak-viminin üçüncü ayı. Takriben 21 Mayıs-20 Haziran tarihle­ rine tekabül eder.

!!oşgenab Eski bir yerleşim bölgesidir. Bir depremde yerle bir olmuş, da­

ha sonra Kalebaşı denilen yerde yeniden kurulmuştur. Hoşgenab Şehri­ yar'ın ata dede yurdudur. Hı..-yderbaba dağından çıkan Değirmen çayı kö­ yü ikiye böler ve aynı zamanda köyün su ihtiyacını karşılar. Hoşgenab da Gıpçag ve Gayışgurşag gibi Tebriz'in Bostamıbad kaza­ sının Abbası bucağına bağlıdır. Bostanabad'ın kuzı..-ybaıısındadır ve bu raya 3 1 km. uzaklıktadır. Ziraatçılık ve hayvancılıkla geçinen halkının hepsi Türk'tür. !!uşgenab Bak. !!oşgenab. !!üten Hotan veya Hoten. Doğu Türkistan'ın güneyinde eski bir Türk şeh­ ridir. Ceylanları, güzelleri ve misk denilen güzel kokularıyla meşhurdur.

H

Hafiz Bak. Hafız-i Şirazi. . Hatiz-i Şirazi Şirazlı Hafız ( 1 325-1390) . Meşhur Iranlı şair. Harut ile Marut Büyü ile uğraştıkları için Allah'ın gazabına uğrayan ve kı­

yamete kadar Babil'de bir kuyuda baş aşağı asılı kalacak olan iki melek. Hasar Musikide makam. Heyderbaba 1. H oşgenab'ta bir d:ığın adı. 2. Şehriyar'ın iki bölümden ibaret ünlü anıt-şiiri. Hecer Gaçag Nebi'nin karısı. HeO!ıan Şehname'de Zaloğlu Rüstem'in aşmak zorunda olduğu yedi en­ gel. Mecazi olarak aşılmaz engel, geçilmez yer manasındadır. Hekime Hekime Billuri. 1926 Zencan ( Güney Azerbaycan) doğumlu şair. Helme Kaş alma, mak-yaj yapma, gelin süsleme işleriyle ünlenmiş bir ka­ dındır. Tebriz'de adına izafeten Helme Sazanda mahallesi mcvcuııur. Hicaz Musiki makamı. Hena-Pilte Atmag Hoşgenab'taki düğün adetlerinden biri. Bir deste gaz lambası fitili ile bir deste ıslanmış kına -ki bunlar sevinç ve aydınlık ala­ metleridir- bir tepsiye konur ve kızlar tarafından davetliler arasında dolaş­ tırılır. M isafirler biraz fitil ve kına alır, yerine bir miktar para koyarlar. Toplapan paralar gelin süsleyiciye (yenge-muşşata/meşşaıe) verilir. Hille ipeğiyle meşhur Sistan şehri. Hille karvanı; ipek kervanı. Hindustan H indistan. Hophop Bir adı da şanapipik olan bir kuştur. Sabir ünlü eseri Hophopna­ me'nin adını bu kuşun adından almıştır. Hümayun Musiki makamı. Hüseyn Hazreti Hüseyin (626-680). Peygamberimizin torunu ve Hazreti Ali'nin oğlu. Kerbela'da 10 muharrem günü şehit edilmiştir. Hüseyni 1. Hazreti Hüscyin'in taraftarları. 2. Musiki makamı. ·

397


' bn-i Ziyad Hazreti l:Iüseyin'in katlettiren E mevilerin Küfe valisi. lgbal Ebulhesenhan ikbal. Şehriyar'ın dostu olan Azerbaycanlı ünlü sanat­ çı.

!mamiyye Yçr adı (Hcyderbaba'da). lmparator-ı lslam Islam imparatorluğu. (Şiirde Osmanlılar kastedilmekte­ dir) .

' ngilis İngiliz, iııgiltere.

!ngiliz-Amrika Ingilıere-Amerika. !rag 1 . I rak. 2. Musikide makam. lrag-ı Rak Musikide makam. ' ran Türk, Kürt, Arap ve Farsların yaşadığı ülke. lrem Ad kavminin başkanı Şı;ddad tarafından cennete benzetilerek yapıırı­

\an bağ-bahç�ler. Şcddad ve Irem, bir kasırga sonucunda yok olmuştur.. •sa Hazreti Isa. Hıristiyanlığın kurucusu olan peygamber. Mezheb-i Isa; Isa mezhebi (dini). ' sfahan. 1. İran'da büyük bir şehir. 2. Musikide makam. lsfend lran takviminin on ikinci ayı. Takriben 21 Şubat-20 Mart tarihleri­ ne tekabül eder. İslambul İstanbul. Şehriyar'ın İstanbul'u İslambul şeklinde yazması çok manidardır. İsrafil Dön büyük melekten biri. Çalsın İsrafil Sur'u İsrafil'in kıyametin kopmasını başlatacak olan Sur'u üflemesi.

J Jan Dark U412-143 1 ) . Orlean Bakiresi namıyla tanınan Fransızların milli kahramanı. Ingilizlere karşı savaşmıştır.

Jön Türk Genç Türk(ler), yani Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranlar, Atatürk VS.

Jön Türkiye Genç Türkiye, yani Türkiye Cumhuriyeti. K Ka'be Kabe. Müslümanların kıblesi ve hacda tavaf edilen bina. K3şan İran'da Türklerin yaşadığı bir şehir. Kaşı denilen çinileriyle meşhur­ dur.

Kazımeyn Irak'ta şehir. İki Kazım anlamına gelir. Şiilerin 7. ve 9. imamla­

rın burada gömülü olduğu için kutsal sayılır. Kelile Dimme Bir Hint masal kitabıdır. Hayvanlar arasında geçen konuş­ malar aslında hükümdarlara öğüt amacını güder. Kelimi Yahudi, Musevi. Kerbela Irak'ta şehir. Hazreti Hüseyin'in şehit edildiği ve türbesinin bu­ lunduğu yerdir. Kerec Tahran'ın 30 km. yakınlarında bir yerleşim bölgesi. Koroğlu Köroğlu. Meşhur destan kahramanı. Köşki Balabanlar Araz'a Bahar Bir halk türküsüdür. Azerbaycan ikiye bö-

398


lündüğünde söylenmiştir. Baş tarafı şöyledir: Köşki balabanlar Araz'a ba: Jıar/Araz'ın suyu gözlerden aJıar. Kövser Cennette bir ırmak; Kevser. Kürçaylı Eliağa Kürçaylı ( 1928- 1980). Kuzey Azerbaycanlı şair. Kürdüstan Kürdistan.

L

Leyli Leyla ile Mecnun hikayesinin kadın kahramanı. M Mahur Musikide makam. Malik Eşter Hazreti Hüseyin'in taraft_ı,ı rlarından. . Mani (215-275) Sasaniler zamanında Onasya'da yaşayan bir ressam ve Ma­ ni dininin kurucusu. Erjeng veya Erteng adlı bir eseri vardır.

Marmara Marmara denizi. Mehdi-yi Mev'ud Vadedilmiş Mehdi. Geleceğine inanılan imam (kurtarı' ·

cı)

Meş�in Güney Azerbaycan'da bir şehir. Meydançayı Tebriz'den geçen bir çay. Mecnun Leyla ile Mecnun hikayesinin erkek kahramanı. Me�sudiye Tebriz'de Şehriya;'ın oturduğu sokağın adı. Me�luh Musikide makam. Mehemmed Eli Mehzun Azerbaycanlı bir şair. Gazelleriyle tanınmıştır. Mehemmed Fuzuli ( 1494-1556) Leyla vü Mecnun eseriyle tanınan ünlü şa­ irimiz.

Meherrem Muharrem. Arap takviminin birinci ayı. Hazreti Hüseyin 10

Muharrem günü şehit edildiği için şiilerce kutsal sayılır. Mehmud Gazneli Sultan Mahmut (970-1030). Gazncli Türk devletinin bü­ yük hükümdarı. Sultan Mahmut müslümanlığın Hindistan ve · Pakistan'da yayılmasında büyük rol oynamıştır. Sultan Mahmut ayrıca Firdevsi'ye Şeh­ name'yi yazdırtmış,fakat Firdevsi'nin Türk aleyhtarı tutumunu görünce onu m1;1kafaılandırmaktan vazgeçmiştir. Mehr Iran takviminin yedinci ayı. Takriben 21 Eylül-20 Ekim tarihlerine tekabül eder. Melkamıd Azrail. Arapça melekü'l-mevt'ten (ölüm meleği)'nden kısaltıl­ mıştır. Memmed Rahim ( 1907-1977) Şchriyar'a yazdığı şiirlerle şöhrctlenen Ku­ -,.ey Azerbaycanlı şair Me'na Mina. Mekke'de şeytan taşlanan ve ku�ban kesilen mıntıka. Mensur-1 Hallac•ı Mansur (858-922) . Büyük Islam sufisi. Ene'l-Hak dedi­ ği için darağacında asılarak idam edilmiştir. Mensur-2 Musiki makamı. Merrih Merih, Mars. Mecazi olarak kan gibi kırmızı anlamındadır. Meryem Şehriyar'ın kızı. . Mesiha H ırıstiyanlık. Mesiha Isa peygamberin adlarındandır. Mecazi ola-

3 99


rak kurtarıcı. manasına da gelir. Dini Mesiha; Hıristiyanlık. Ecaz-ı Mesi­ ha; Hazreti Isa'nın mucizesi. Meşdi İhad Azerbaycanlı büyük bestekar Üzeyir Hacıbeyli'nin Arşın Mal Alan'la beraber en tanınmış müzikal güldürüsü. ( 19 1 1 ) . Mışov Tebriz yakınlarında bir dağ. Molla Möhsin Kaşi Din alimi ve şair. Divanında Feyzi mahlasını kullan­ mıştır. Molla Nesreddin. 1. Nasrettin Hoca. 2. Celil Memmedguluzade'nin çıkar­ dığı miza .h mecmuasının adı. Mordad Iran takviminin beşinci ayı. Takriben 21 Temmuz- 20 Ağustos ta­ rihlerine tekabül eder. Muhalif Musikide makam (Şiirde çift manalı). Muğan Bak. Deşt-i Muğan. Murtaza Hazreti Ali'nin lakabı. Musa Hazreti Musa. Museviliğin kurucusudur. Milattan önce 12. yüzyılda yaşamıştır. Mushaf l. Kur'an-ı Kerim. 2. Sayfa haline getirilmiş şey, kitap. Mürekkeh !!an Çalgıcı ve okuyucuların makamdan makama geçmelerine verilen isim. •

N Nadir Nadir Şah Afşar ( 1688-1747). Bir müddet İran tahtında bulunan ün­

lü Türk kumandanı, Nadir Şah şii-sünni iht ilafını kaldırmak için Osmanlı­ lara bir heyet göndermişti. Nebi Nebi Hezri. 1924 Hırdalan doğu mlu, yurdumuzda da tanınan Kuzey­ li şair Necef Irak'ta şehir, Hazreti Ali'nin türbesi buradadır. Şah-ı Necef; Hazre­ ti Ali. Nesah Ebu Nesri Ferahi'nin manzum Arapça-Farsça lügati. Ne\'a Musiki makamı. Nevruz Yenigün. İran takvimine göre yılbaşı günü ve aynı zamanda bahar bayramıdır. Nevruz Azerbaycan Türklerince de milli bayram olarak kutla­ nır. Nizami Genceli Nizami ( 1 141-1209). Aslen Türk olan Nizami Hamse adlı beş kısımdan meydana gelen eserini Farsça yazmıştır. Norvej Norveç. Nuh Hazreti Nuh Peygamber. Nuh nebi gargışı tek; Nuh peygamberin dünyayı tufana garkeden bedduasında olduğu gibi, çok kötü. o

Osman Osman Sarıvelli 1905-1990. Kazak doğumlu Kuzeyli şair Osmanlı Osmanlı imparatorluğu: 400


p

Paşa Muhtemelen Merağa şairlerinden Rıza Paşazade kastedilmektedir. R Rafayel ( 1483-1 520) . Ünlü İ talyan ressamı. ' Rahim Bak. Memmed Rahim. Rast Musikide makam. Rast- Pencgah M usikide makam. . Recai Muhammet Ali Recai. Törörcüler tarafından öldürülen Iran başba­

kanı.

Rehab Musikide makam. . . Resul Resul Rıza ( 1910- 1981 ) Daha ziyade serbest vezinle yazan Kuzey

Azerbaycanlı şair. Riivşenzemir 1 . Heyderbaba'nın basılmasında emeği geçen ve 1. Heyder­ baba'ya önsöz yazan edip. Rum Bizans. Diivlet-i Rum; Bizans dt..'Vleti. Geyser-i Rum; Rum ( Bizans) imparatoru . . Rumi Mt..'Vlana Celalettini Rumi ( 1207-1273 ) . Büyük Türk-lslam sufisi. Mezarı Konya'dadır. Mevlana da Nizami gibi Türk olmasına rağmen Fars­ ça yazmıştır. Rübab Hazreti Hüscyin'in kızı. Rüstem- ! . Rüstem Eli(yev). Şehriyar'la pek çok defa görüşmüştür. _Şehri­ yar ona Can Rüstem ile Döyünmc ve Söyünme şiirini yazmıştır. Gt'lem Rüstem'i; Rüstem Eli (yev). . Rüstem-2 Zaloğlu Rüstem, Efsanevi I ran kahramanı. Şehname'de pehli­ van ve savaşçı olarak geçer. Gılıc Rüstem'i; Zaloğlu Rüstem. Sabir Mir1.e Elekber Sabir ( 1862- 191 1 ). Şamahı doğumlu, Kuzeyli büyük mizah ve yergi şairi. Eserinin adı Hophopname'dir. Saddam . Saddam Hüseyin. l937'de Tikrit'tc doğan Saddam Hüseyin 1980'de Iran-Irak savaşırıı başlatmada birinci derecede rol oynadı. Salisburi Muhtemelen Ingiltere'deki Salisbury şehrinin adından. Met in­ den anlaşıldığına göre bir kumaş veya bir giyecek olmalıdır. Sara .Bak. Sel Sara'nı Apardı. Sarı inek Bir halk masalıdır. Sareng Musikide makam. Savak Şah dt..-vrinin gaddarlığıyla ünlu gizli polis teşkilatı. Savak Behrengi, Şeriati, Tehti gibi birçok kişinin kanına girmiştir. Savalan-1 Hasan Meciızade'nin mahlası. Hasan Meciızade Savalan 1940 senesinde Erdebil'.e bağlı Nir kasabasında doğmuştur. Savalan mahlasını Savalan dağına izafeten almıştır. Bir çok şiirleri ve kitaplan olan şairin Apardı Seller Sara'nı kitabı Türkiye'de basılmıştır. ( Kültür Bakanlığı Ya­ yınları, Ankara 1987). Kitabı basıma hazırlayan Seyfettin Altaylı'dır. Savalan da Sehend gibi Türkçe yazma mücadelesini sürdürmüştür. Savalan-2 Güney Azerbaycan'da 4821 metre yüksekliğinde dağ. Dağın adı­ nın Oğuz Han tarafından verildiği Reşideıtin'in Oğuzname'sinde belinilir.

40 1


Reşidettin'in yazdığına göre Sebelen (Savalan) onaya çıkıp dik duran nes­ neye denir. Radlof ve Zeki Velidi Togan bu kelimenin Uygurca seblc:n­ mek (st.'V inmek) kelimesiyle ilgili olabileceğini bildirirler. ( Bak. A. Zeki Velidi Togan. Oğuz Dest::ın � . .Istanbul 1982, s)O ve .90-91 ) . Savalan dağı Sehend dağı gıbı aşılmazlık, geçılmezlik, gurur v e vakar sem­ bolüdür. . Sel Sara'nı Apardı Bir halk hikayesidir. Özeti şöyledir: Sara ile Hançoban birbirlerine aşık iki gençtir. Hakim isimli bir zorba Sara'ya göz koyar ve onu zorla götürmek ister., Bu sırada Sara, babası Sultan tarafından Aras nehrine itilir ve boğularak' ölür. Olayın üzerine türkü yakılır. Şair Hasan M ecitzade Savalan'ın bu konuyla ilgili Apardı Seller Sara'nı isimli man­ zum kitabı Türkiye'de de yayımlanmıştır. Bak. Savalan-1. Se'di Sadi ( 1203? 1 292) Meşhur Fars şairi. Bostan ve Gülüstan isimli eserleriyle büyük şöhret kazanmıştır. . Sefevi Şeyh Safi'nin soyundan gelen Şah Ismail'in kurduğu hanedan ve devletin adı. Segah M usikide makam. Seha Büyük Ayı'nın orta yıldızının yanında yer alan küçük yıldız. Eskiden gözlerin görüş derecesi bu yıldızla ölçülürdü. Sehend-1 Bulut Karaçorlu Seheiı d ( 1927-1979) . Sehend Merağa'da doğ­ muş, Tahran'da ölmüştür. Sehend Dede Korkut hikayelerini şiirleştirmiş, Sazımın Sözü adını taşıyan bu kitabı Türkiye'de de yayımlanmıştır (Anka­ ra 1980) Eser basıma Dursun Yıldırım tarafından hazırlanmıştır. Se­ hend'in basılmamış eserleri de vardır. Sehend hayatı boyunca Türkçe yazma mücadelesini sürdürmüştür. Sehend-2 Tebriz'in güneyinde 3722 metre yüksekliğinde dağ. Şair Sehend, mahlasını bu dağdan almıştır. Sehend dağı da Savalan gibi aşılmazlık ve gurur sembolüdür. Sehendiye Şehriyar'ın Se�endim şiirinin başka bir adı. Selman Selman-ı Farisi. ilk müslümanlardan ve sahabelerden. Bazı araştı­ rıcılar ·onun Türk olduğuna inanırlar. Selmek Musikide makam. Selsebil Cennette bir çeşme. Semergend Semerkant. Şimdi Özbekistan'da bulunan Semerkant çok eski bir Türk şehri ve medeniyet merkezidir. Senden Mene Yar Olmaz Muhtemelen bir halk türküsüdür. · Serab Güney Azerbaycan'da şehir. Simurg Eski Iran mitolojisinde Kaf ( Elburz) dağında yaşadığına inanılan büyük, bir kuş. Sued lsveç. Suluyer Yer adı (Heyderbapa'da). Sur Kıyamet günü Hazreti Israfil'in üfleyeceği boru. . Süleyman-1 Hazreti Süleyman Peygamber. ( M . ô . 970? 93 1 ) .l brani pey­ gamberi ve kıralı. Kuşların dilini bilirdi. Süleyman-2 Bak. Süleyman Rüstem. Süleyman. Rüstem ( 1906-1989) Bakü doğumlu Kuzey Azerbaycanlı şair. Süreyya Ülker.

402


ş Şab Abbas Bu isimde bir kaç şah vardır. Şah Abbas'ın dürbünü: Masallar-

da gı:çen Şah Abbas'ın her şeyi gösteren dürbünü. . Şah Ismail ( 1487-1 524). Safeviler devletinin kurucusu. Şah Ismail aynı za­ manda halk diliyle yazan güçlü bir şairdi. Türkçe şiirlerinde Hatayi mahla­ sını kullanmıştır. Şahsey getmek Şahscy, vahsey kelimeleri Şah Hüseyin, vah Hüseyin keli­ melerinin kısaltılmışıdır. Şiiler 1 muharremden başlayarak 10 muharreme kadar küçük guruplar halinde matem tutar, Hazreti Hüseyin'e ağıt yakar­ lar. Gurubun başında bulunana destabaşı denilir. Destebaşının elinde bir sopa vardır. Hepsi beyaz elbiselidir. Gurup birbirlerinin belini tutarak ve omuzuna yaslanarak caddeleri dolaşır ve şahsey, vahsey diyerek "şahscy gi­ derler". 10 Muharremde yani aşure gününde ise destebaşının elinde kılıç, ka­ ma, bıçak gibi kesici aletler bulunur. Gurup mersiye okur. Topluluk gale­ yana gelince mateme katılanlar kesici aletleri başlarına vurarak kendileri­ ni yaralarlar ve şahsey böylece sona erer. Şimdi bu merasimler devrimden sonra daha çok yapılmaktadır. Şahsuyu Tahran'ın su ihtiyacı karşılayan bir su adı. Şal Sallamag Düğün ve bayramlarda damların bacalarından evlerin içine şal veya çanta sarkıtılır. Ev sahibi şal sarkıtanın kim olduğunu tahmin et­ meye çalışır. Şala (çantaya) bazı hediyeler bağlar veya koyardı. Bu hediye­ ler daha ziyade yün çorap, ipek mendil, ağız mızıkaları, civciv ve renkli yu­ murta, tatlı ve şekerlemelerdi. Bunlar daha çok çocukları sevindirmek için yapılırdı. ( Bu adet aynıyla Akçaabat'ın Kuruçam köyünde halen devam et­ mektedir). Şam Suriye'nin başkenti olan şehir. Şeyh Sen'an Şeyh Senan, başında dört yüz müridi olan keramet sahibi bir şeyhtir. Bir gece rüyasında Rum diyarına gittiğini ve orada puta taptığını görür. Rum diyarında gördüğü bir hıristiyan kı.i.ı Şeyh Senan'ın aklını ba­ şından alır. Şeyh kızın yanından ayrılmak istemez. Müritleri de onu ikna edemez. Şeyhin halini gören kız kendisini bilmezliğe vurarak, şeyhe ne ol­ duğunu sorar. Şeyh kıza olan aşkını söylediğinde kız, onun ihtiyarlığını ile­ ri sürer ve samimiyetini göstermesi için dininden dönmesini söyler. Şeyh razı olur. Kız puta secqe etme, Kuran'ı yakma, içki içme ve imandan dön­ me şeklinde dört şart ileri sürer. Neticede şeyh kiliseye devam etmeye baş­ lar. Müritleri onu kararından döndürmeye çalışırlarsa da başaramazlar. Şeyh içki haricindeki şartlara pek uymak istemez, ancak içki içince aklı ba­ şından gider. Kız bunları kafi görmeyerek Senan'ın bir yıl domuz otarması­ nı ister. Müritleri şeyhin peşinden giderlerse de o müritlerini geri çevirir. Kabe'ye doğru giden müritler orda Şeyh Senan'ın bir dostuna rasgelirler. Bu dostu müritleri k ınar, onların şeyhlerine vefakarlık etmediklerini söy­ ler. Bunun üzerine müritler yeniden Senan'ın yanına dönerler. Kırk gün, kırk gece yemez ve yatmazlar. Yalnız ibadet ve şeyhe itaatle meşgul olur­ lar. Sonunda duaları kabul olunur ve bir gece bir müridin rüyasına giren Hazreti Peygamber Şeyh Senan'ın yine müslüman olacağını bildirir. Bu-

403


nun üzerine şeyhin yanına varan müritler, şeyhin nur içinde olduğunu ve pişman olup ağladığını görürler. Şeyh müritleriyle Kabe'ye gitmek istc;di­ ğinde sevgilisi de pe�inden gelir, fakat tahammül edemeyip ölür. Şeyh onu gömer ve yine Kabe'ye gider. Feridüttin Attar Mantıku't-Tayr adlı eserinde bu hikayeyi güze) bir şekilde anlatır. Halife tarafından elçilikle Rum ülkesine gönderilen lbn-i Sakkaa isimli birisinin hükümdarın kızına aşık olup hıristiyanlığı kabul etti­ ği, Şeyh Sena.n hikiiyesinin buradan ilhamlanılarak yazıldığını düşünmek mümkündür. Iranlı şair Hafız da onu defalarca anmıştır. Gürcüstan'ın başkenti Tinis'e 3 km. mesafedeki bir tepede Şeyh Se­ nan'a ait bir türbe ile sevgilisi Gürcü kızı Nina'ya ait bir mezar olduğu, müslüman ve hıristiyanların cuma ve pazar akşamları bu mezarı ziyaret edip mum yaktıkları, çiçek serptikleri bilinir. Azerbaycanlı ünlü şair Hüst.'}'in Cavit Rasizade ( 1882- 1 94 1 ), hem At­ tar'ın Mantıku't-Tayr'ından, hem hikayenin Türk ve Ç!ürcü halklarının or­ tak halk edebiyatı ürünü olmasından, hem de Uzeyir Hacıbeyli'nin 1908'de onaya koyduğu Şeyh Senan operasından faydalanarak l914'te Şeyh Sen'an piyesini yazmıştır. ( Bilgiler Abdülbaki Gölpınarlı'nın Yunus Emre'si s. 488 ile Cavid'i Hatırlarken, Bakı 1982, s.74'ten alınmıştır). Şebçıra� Şiraz yakınlarında bir ziyaret yeridir. Şehidi Zencan şairlerinden olup vefat etmiştir. Bir kaç şiiri Dan Ulduzu adlı Zen can şairlerinin . şiirlerini içeren antolojide yayımlanmıştır. Şehname Firdcvsi'nin Iran ( Fars) dilini ve milletini dirilten ünlü eseri. Şehnaz M usikide makam. Şehrazad_Şehriyar'ın kızı. Şehriver Iran taJ...-viminin altıncı ayı. Takriben 21 Ağustos-20 Eylül tarihle­ rine tekabül eder. Şeki Kuzey Azerbaycan'da ..bir şehir. ( Eski adı Nuha'dır). Şengül, Şüngül, Mengü! Uç keçi yavrusu ile bir kurdun arasında geçen olayları anlatan bu masal yurdumuzda da bilinir. Bu masal ı Kuzey Azer­ baycanlı şair M ikiiyil Müşfik ( 1908-1938) çocuklar için manzum şekilde ka­ leme almıştır. Şengülava Şengülabad kelimesinin hafinetilmişidir. Şengülava Heyderba­ ba dağının eteğindeki köylerin en büyü)derinden biridir. Şengül Şah adlı biri tarafından kurulduğu rivayet edilir. içinden Kışlak ve Kale adlı iki de­ re geçer. Elma, armut ve ceviz ağaçl_:.ınyl� meşhurdur. Şeri'eti Dr. Ali Şeriati ( 1933-1977). Iran lslam devriminin ideologlarından­ dır. Şah rejiminin gizli polis teşkilatı Savak tarafından şehit edilmiştir. Bir çok eserleri Türkçeye çevrilmiştir. Şeriati görüş ve düşünceleriyle çağdaş lslam düşüncesinde önemli bir yere sahiptir. Onun Safevi şiiliği ve Emevi sünniliği kavramları geniş yankı uyandırmıştır. Şikeste Mus�ide makam. Şiraz Güney l ran'da şehir. Şirvan Kuzey Azerbaycan'ın kuzeydoğusunda bölge. Şur Musikide makam. Şurevi Sovyet. (Şuranın kelime manası heyet, kurul, meclis, encümendir). Şiirde Kuzey Azerbaycan kastedilmektedir.

404


Şümrün Şamir. Kerbela'da Hazreti Hüscyin'i şehit edenlerden biri. Meca­ zi olarak zalim, gaddar, katil, cellat manalarına gelir. T Tarı Tanrı, Allah. (Ortada n düşmesi görülmektedir). Tasu'a Hazreti Abbas'ın şehit edildiği muharrem ayının dokuzuncu günü. Teymur Timur. Büyük Türk. cihangiri ( 1336-1 405) . Tebriz Güney 'Azerbaycan'ın tarihi., kültiir, ticaret ve yönetim merkezi· olan şehir.

Tej.,1'·imi Bastın Takvimi. Şehriyar'ın 1 . H eyderbaba'sını bastıran şahıs. Şeh­ riyar ona Diinya Ne Yalan Tapmacadır. Şiirini hasretmiştir.

Tehti G u lam Rıza Tehti. Şah rejimine m u halif cihan pehlivanı. Şah rej i m i­ nin giz li polis örgütü Savak tarafından öldüriilmüştiir.

Tehı;-an Tahran . I ran'ın başkenti . Tir I ran taJ...-viminin dördü ncü ayı. Takriben 2 1 Haziran-20 Temmuz tarih­ lerine tekabül eder.

Tolustoy Tolstoy ( 1 828- 19 1 0 ) . Meşhur Rus yazarı. Tude Ali Tude. 1924 Bakü doğu mlu Kuzeyli şair. Tur Tur dağı. Şii,rde Hazreti Musa'ya telmihte bulunulmaktadır. Tur-ı te­ cella: Allah'ın nurunun Tur dağında tecelli etmesi. Türk 1. Türk. 2. M usikide makam. Türk - Al'şarı M usikide makam. Türki Türkçe. Türkiye Türkiye Cumhuriyeti. Türkü Bak. Türki. Ü

(ı mmü Uyl_i

Ehl-i fü.-yt'e mensup bir kadın .

Urdihehişt I ran takvim i n i n ikinci ayı. 'Takriben 21 Nisan-20 Mayıs tarihlerine tekabül eder.

Üşüdüm Ha Üşüdüm Halk edebiyatı ürünlerindendir. Üşüdüm ha üşü- . düm/Dağdan alma taşıdım/mısralarıyla başlayan bir tekerleme eşliğinde ı_ıynanan bir çocuk oyunudur. Uzzari M usikide makanı. v

Vahid Eliağa Vahit ( 1895-1965) Kuzey Azerbaycanlı meşhur gazel şairi. Varlıg 1979'da Ta�ran'da Dr. Cevat H<-'Yet tarafından çık::ırılmaya başl<ı­ nan Varlık dergisi I ran Tü rklerinin "ses bayrağı"dır.

Veys ü Ra m i n Vcys'le Ramin'in aşkları me§hurdur

ve hikaye şeklimle ya­ zılmıştır. H ikaye Fahrettin Esedi G ü rgan i tarafından Pchh."Vi diline çevril­ miştir. Verzi�an Tebriz'in kuzeyinde Eher vilayetine bağlı bir kasab,adır. Nüfusu­ n u n tamamı Tlirk'tür. Halkın bir kı 7 mı göçebedir. Tarımla uğraşan halk

405


pamuk, pirinç ve çoğunlukla meyve yetiştirir. Vurgun Semed Vurgun ( 1906-1956). Kuzey Azerbaycan'ın meşhur şairi. y

Yah")'a Kama! ( 1884-1958). Üsküp ( Yugoslavya) doğumlu :rürk şairi. Yah­

ya Kemal Beyatlı aruz veznini kullanmadaki başarısı ve Istanbul üzerine yazdığı şiirleriyle şöhret kazanmıştır. Ayrıca şiirlerinin temiz Türkçesi ve musikisiyle de tanınır. Yasin Kuran-ı Kerim'in bir suresi. Ölülere okunur. Yetim M usiki makamı. Yezid Yezit (642? 683). İkinci Emevi halifesi. Muaviye'nin oğludur. Hazre­ ti Hüseyin'i katlettiren Yezit bütün müslümanlar tarafından lanetlenmiş olup kendisinden sonra gelen hiç bir müslüman Yezit adını taşımaz. Ye'gub Hazreti Yakup Peygamber. Hazreti Yusufun babasıdır. Hazreti Yakup çok sevdiği oğlu Yusufun kaybolmasına çok ağlamış, bu yüzden gözleri kür olmuştu. Yıllar sonra Haıreti Yusuf gömleğini babasına gön­ dermiş ve Hazreti Yakup'un gözleri açılmıştır. Yemen-i Cenubi Güney Yemen. . Yoldaş Meni Gurd Apardı Bir halk oyunudur. lştirakçılar iki sıra halinde dizilir. Arka sıradakilerden biri ön sıradakileı:den birini alıp götürür. Götü­ rülen kişi geriye bakmaz. Götürülen kişiye "yoldaş seni kim apardı" diye sorulunca o kendisini "aparanın" adını doğru söylerse öbür oyuncuyu ken­ di sırasına dahil eder. Bu oyun Günt'Y Azerbaycan'da biraz değişik oyna­ nır. Yusuf Hazreti Yusuf Peygamber. H azreti Yusufu kardeşleri bir kuyuya at­ mış ve Yusuf babası Yakup Peygamberden yıllarca ayrı kalmıştı. Hazreti Yusuf güzelliğiyle meşhur olup edebiyatla sık sık anılır: .

z

Zahul 1 . Afganisıan'da şehir. 2. M usikide makam. Zahireddin Fariyab Şair. Farsça divanı vardır. Zeyneb Hazreti Ali'nin kızı. Zehra 1 . Hazreti Fatıma'nın lakabı. 2. Ehl-i Beyt'ten başka bir kadın. Zemzem Kilbe'de mevcut olan su. Zencan Güney Azerbaycan'ın Hamse vilayetinde bir Türk şehri. Zeng-i Şütur 1. Musikide makam. 2. DL-ve çıııgırağı. Zerdüşti Zerdüştizme inanan kişi. Bunların Iran'daki sayıları 25.000 civa­ rındadır.

Zöhre Türkçede Çobanyıldızı, Sabahyıldızı, Çolpan Farsçada Kervankıran denilen parlak gezegen. Zühre, Venüs.

'

Zültigar Hazreti Ali'iıin çatallı kılıcı. Rivayete göre sonradan denize atıl­ mıştır.

406


1.

HEYDERBABA'YA SELAM' A AİT �ÇIKLAMALAR

Şehriyar 1 . H eyderbaba'ya Selam manzumesine yazdığı önsöze ilave ola­ rak eserin sonunda açıklamalarda bulunmuş, adı geçen şahıs ve yerlerin hakkında bilgi vermiş, bazı ifadelerin sebebini ve anlamını izah etmiştir. Bu bilgi ve açıklamaları Gulam H üseyin Begdili'nin tertip ettiği Şehriyar, Seçilmiş Eserleri, Bakı 1966,s.38-46'dan buraya aktarıyoruz. 1. Beşlik: Heyderbaba bir dağ adıdır ki bu şiirin muhatabı ve aynı zamanda şahididir. . 2. Beşlik: Novruzgülü ve garçiç�yi ilkbaharda eriyip gitmekte olan kar altından baş kaldıran iki çiçektir. ilki menekşe renkli elbise giymiş ha­ yalı ve utangaç geline benzer, ikincisi beyaz giyinmiş şen ve mesut aşığı hatırlatır. 8. Beşlik: M irejder meşhur bir ,kılavuzun, Aşıg Rüstem Şöhretli bir çalıp okuyanın (aşığın adıdır). 9. Beşlik: Şengülava güzel bağ bahçeleriyle ünlenen bir köyün adı­ dır. Aşıg alması ise bir yüzü sarı, bir yüzü kırmızı olan tatlı ve sulu bir elma çeşitidir. 10. Beşlik: Gurugöl Tahran'a giden yolun kenarında Şibli dağının ete­ ğinde yer alan nisbeten büyük bir gölcüktür. Gurugölde yabani kaz, ördek ve diğer su kuşları mevcuttur. Yazın suyu bir miktar aza!Pığı için Gurugöl denilmiştir. 25. Beşlik: 1. Kiiy düğünlerinin muhtelif merasimlerinden biri şudur: Aydınlık (mutluluk) alameti olarak bir bağlam pille, bir kase ıslanmış kı­ na siniye konulur ve köy kızları tarafından misafirlerin arasında gezdİTilir. Herkes bu piltcyle kınadan bir miktar alır, maddi durumuna göre biraz pa­ ra verir. Toplanan para yengc-mcşşateye verilir. 2. Köy düğünlerinin diğer merasimlerinden biri de şudur: Gelini ata bindirip güvey evine getirirlerken, damat dama çıkıp daha önceden biraz kesilmiş bir elmayı parçalanması için var gücü ile gelinin ayağının altına fırlatır. Elma doyma alameti olduğundan cimanın parçalanması onların hiç bir zaman birbirlerine doymayacakları anlamına gelir. 27. Beşlik: Köy evlerinde damın ortasında bir oaca bulunur. Baca ha­ vayı değiştirm�k, eve güneş ve ışığın girmesini sağlamak, aynı zamanda tandınn dumanını dışarı atmak içindir. Bunlara ilave olarak başka bir sü­ rü iş daha bu bacalar vasıtasıyla yerine getirilir. Bacaların bu _sonraki gö­ revlerinden ben Gecenin Efsanesi adlı şiirimde çok söz ettim. Özellikle ni­ şanlı görmede ve onunla konuşmada bu bacaların mühim rolü vardır. Bir de nevruz (yenigün) bayramı gecelerinde şal sallama geleneği bu bacalar vasıtasıyla yerine getirilir. Şöyle ki: Yılın son çarşambasından (ahır çer§en­ besinden) sonra köyün gençleri ve çocukları kendilerini tanııtınnadan ak·

·

407


§amüstü karanlık basanda "damlara gi di p bayramlık talep edeceğiz diye renk renk şallarını alıp bacalardan aşağı sarkıtırlar. Ev sahibi şal sarkıta­ nın kim olduğunu tahmin etmeye çalışarak onun şalına şahsiyetine uygun hediyeler bağlar. O zamanların bayramlık hediyeleri güllü yün çoraplar, ipek mendiller, ağız mızıkaları, boyanmış yumuna, üzüm kurusu ve çeşi t li tatlılardan ibarett i. Bu gelenek bayramda hem çocukları, özellikle yoksul çocukları sevindird iği ve göniillerini aldığı için köy bayramı n ı n, el şenliği­ nin en güzel, neşel i ve tantanalı adetlerinden biriyd i. 28. Heşlik: O yıl benim nenem rahmete kavuşmuştu. Bu yüzden biz bayram şenliklerine iştirak etmemeliydik. Ancak ben çocuktum, anlamıyor­ dum, yaramazlık edip, kavga gü rül t üyle ağl ay ı p sızlamayla bir şal al ıp komşumuz teyzeoğlum Gulamgile koştum, dama çıkıp bacadan şalı salla­ dım. Teyzeoğlum Gulam'ın anası rahmetli Fatma teyze derhal şalın benim olduğunu bilip merhum Hanım nenemi hatırlayıp ağlaya ağ l aya şalıma bir çift çorap bağladı. Hiilii bile meleklerden güzel o köylü kadınının ilahi si­ ması benim gözlerimin önünde unutu lmaz bir levha gibi canlanır. 29. Heşlik: Mirtemmed, M i rle Mehcmıııed elemektir. Onun Heyder­ baba dağının eteğinde güzel ve gönül açan bir bahçesi vardı. Bana ve arka­ daşlarıma istediğimiz vakit oraya girm<..-ye müsade etmiş ve her türlü ser­ "

,

bestliği tanımıştı.

3 1 . Beşlik: Azerbayca n'da bir gelenek olarak yılın son çarşamba gecesi su üstünden at layıp şu sözleri okurlar: Baht ım menim, se'id bahtım berekallah, Afellere hena ya1ıdım, berekallah f\tıl-rnaııl çerşenbe Ba.!ıı ım açıl çerşenbe! Tahran'da ise su yerine ateş üstünden atlayıp başka bir şiir okurlar. 34. Heşlik: Köy çocuklarının eğlencelerinden biri de şudur: Akşamüstü nahır ve sürü kırdan köye gelint.:e godukları nahırdan ayırıp geride sak­ larlar. Nahır belirli bir mesafe uzaklaşt ıktan sonra onları binip ko�ıurur­ lar, kılavuzları yamsılayarak (taklit ederek) hay huy çıkarıp türkü okurl:ır. Bazen ha}vanların sahibi hadiseden haberdar olup şik<lyeı eder, mu hake­ me başlardı. O zurnan çocuklar kendilerini savunmak zorunda kalırlardı. 37. Beşlik: Şüca halo�lu (ıeyı eoğl u ). Yiğit ve güzel bir genç idi. Ba­ kü'den dönünce çok güzel . hediyeler get irmişt i. Güzel nişanlısı ile düğün yapıp evlenmek istiyordu. iyi garmon çalardı. H er gün ikindi çağı damda meclis kurardı, semaveri kaynar, köyün gençlerini başına toplayıp deyip gü­ lerdi. Ne yazık ki talih onun hayatını acıklı bir filme çevirdi. Bahtsız genç, düğün arifesinde tifo hasıalığ;ndan öldü . Efsanevi nişanlısını ellere bırakıp gitti. 38. Heşlik: Nenegız ve Rehşende; benim akrabalarım ve çocukluk ar­ kadaşlarımdılar. 39. Heşlik: Nevruz bayramı öncesinde soğuklar geçip hava biraz ısın­ maya başlayınca çocuklar kartopu oynamaya başlarlar, gençler de kar üs­ tünde kü rekle kayarlardı. Bu oyu na bir nevi köy kayağı adını vermek mümkündür. Bu oyun hayli maharet, beceriklilik ve çeviklik ister. Ayrıca oturup kayıldığı için kayakt an biraz daha rahattı r. .

408


40. Beşlik: Teşi etdöğen şeklinde bir nevi dokumacılık aletidir ( iği­ dir). Köy kadınları ince bir çubuk vasıtasıyla onu çevirip dizleri üstünde topladıkları beyaz yün ve pamuğu eğirirler. Bu beşlikte bulutlara bürün­ müş güneş o tcşiye benzet ilmiştir. 41. Beşlik: Halam kış günleri sabah erkenden tandırı yakar, ev-eşiği toplar, düzene kor, yeniden kürsüyü kurardı. Bunun için önceden <..'Vdekile­ rin kürsünün altından çıkıp başka yere gitmeleri talep olunurdu . Ancak bu yer değişme bizim gibi tembellere çok zor gelirdi. Bilhassa halamın ihtiyar kocası hiç bir şekilde sıcak kürsünün altından çıkıp yerini değiştirmek iste­ mezdi. Yapabildiği kadar o yana, bu yana döner, kürsünün altından çıkma­ yı gecikt irirdi. Aynı zamanda halamdan korktuğu için onunla çekinerek ko­ nuşurdu. Halamın sinirlenerek dişlerini gıcırdatması, onların arasında ge­ çen sohbet ve konuşmalar gerçekten de bizim için çok ilgi çekici olurdu. 43. Beşlik: Verzi�an, o zaman meyvesi bol olan bir yerin adıdır. Ora­ dan çevre köylere çok miktarda meyve sevkedilip satılırdı. Ver.ı:iğan'dan gelen armut satıcılarının sesi çocukların ruhunu okşardı. Alış veriş nakit ' parayla değil değiş tokuşla olurdu, herkes bir avuç arpa buğday verip bir miktar armut alırdı. 44. Heşlik: Mirze Ta�ı Bajtırzade, benim halamın oğluydu. Bir gece onunla çaya gidip aya baktık. Ay sanki suda boğulan bir adanı gibi çırpını­ yordu. Benim şairlik kudretim henüz ilhamlanmıştı ki birden çayın o tara­ fında bir çift parıltı yanan bir ışık gibi dikkatimizi celbeıı_i_. E)vah, kurttur diye dönüp kaçtık, yol yokuştu, yolu güç bela tırmandık. Oyle korkmuştuk ki artık benim ayaklarım hareket etmiyordu, yürüyemiyordum. Çok zah­ met çekerek sararmış bir halde ve titreye tit reye c..ve vardım. O gece halta yorganın altında bile uz�n müddet kendime gelemedim. 47. Heşlik: Molla lbrahim, benim öğreınıeniındir. O hakikaten çok faziletli bir kişidir. Son kırk beş yılda mektep açıp öğretim işiyle uğraşmış halkın yardımına koşmuştur. Şimdi de bütün bölge halkı ona müracaat eder, ondan görüş alır. Günümüzün bir çok şiihreıli adamı vakt iyle ondan ders almıştır. Çokları yükselişleri ni ona borçlu<lur. Kimseden yardım iste­ mez, son derece izzetinefisle, serbest likle yaşar. Küçücük tarlasından elde ell iği mahsul onun yegane gelir kaynağıdır. Hayatının bütün yıllarını ya tarlasında çalışıp ailesi için geçim temin etmekle, ya da köy çocuklarını ba­ şına t oplayıp okulda ders vermekle geçirmiştir. Okulda verdiği derslerden ücret alnıa7.dı. 48. lleşlik: Ailemiz Tebriz'de ol<luğu zaman büyük halam bir kaç yıl­ da bir <lcfa Tcbriz'e gelirdi. Rahmetli babanı verat edip aile Tahran'a göç­ t ükten sonra halamın Tebriz'e geldiğini işitince hepimiz kederlenip şöyle derdik: Acaba zavallı halamın durumu bizsiz nasıldır, nerede kalıyor. Bu beşlik işte o hislere hasrolunnıuştur. 5 1 . Beşlik: Gıpçag, dağ eteğindeki köylerden biridir. Çocukken emoğ­ hım M ahmut Nur Azcr'le bernbcr bir defa oraya konuk olmuş, bir kaç güh kalıp seyahatle, at koşturmakla meşgul olmuştuk. 52. Beşlik: Ga ra gii l Hcyderbaba'nın yanında bir vadi.ıin adıdır. Ga­ yışgurşag köyü ile benim ala dede yurdum olan Hoşgenab köyü nü birbi İ"i­ ne bağlar. ,

409


54, Beşlik: �a Mir Gafar, Hoşgenab'ın görkemli seyitlerindendi. Merhum Mustafa El-Memalik'in dostu olan rahmetli Hacı Mir Şeriften sonra Tebriz'de ve Tahran'da herkesten çok tanınmıştır. Hoş suretli, hoş sohbetli, cömert ve cesur bir adam idi. Çok sert olsa da yeri gelince haki­ kati savunur, haklının tarafında yer alır, haksızı kılıç gibi keserdi. Onun şa­ kalan, meclislerde söylediği ince, şirin sözleri ve latifeleri onu bir sanatkar seviyesine çıkarırdı. Bugünün diliyle söylersek o bir çok komik ve ahlaki piyeslerin hem yazarı, hem de oyuncusu idi. Rollerini çok yahşı oynardı. Onun olduğu mecliste herkes gülmekten kırılırdı. Mesela Nasrettin Şah ve­ fat ettiği zaman veliaht Muzaffereddin Şah Tebriz'den Tahran'a giderken çok mahzun ve kederl1 idi, gözyaşların ı saklayamıyordu, saray erkanı şahı birazcık keyiflendirmek için Ağa Mir Gafar'a müracaat ederler. O derhal şahın atının geminden yapışır, şakaya başlar. Sonunda iş o yere varır ki şah gülmekten bayılır, neredeyse attan düşecek hale gelir ve gelin beni bu seyidin elinden kurtarın diye feryat eder. Kendisinin küçük bir malikanesi vardı, bundan elde ettiği gelirle aile­ sini geçindirirdi. Zenginlerden altlığını da fakirlere verirdi. Onun malika­ nesinde çalışan Hoşgenablı köylüler de yün veya ipekten dokunmuş kıy­ metli elbiseler giyerdiier. 55. Beşlik: Merhum Mir Mustafa Dayı, babamın dayısı idi. Uzun boylu, iri gövdeli, enli. kalın sakallı, meşhur Rus yazarı ve filozofu Tol­ stoy'u 11ndıran bir adamdı. Ruhi yönden de Firdevsi'ye benziyordu. Çok destanları ve kahramanlık hikayelerini ezberden bilirdi. Yeri gelince konu­ şurdu, hatta onun alelade konuşması bile bir çok teşbih, istiare ve başka benzetmelerle dolu idi. Bazan da ilginç ve komik sözler söylerdi. Mesela bir gün bir kadının uzun burnunu insanların gözüne nişan alan bir çifteye benzetmişii. Şehirde o kadar şöhret sahibi değildi, ancak köylerde büyük şöhrete malik adlı sanlı bir şahsiyetti. 56. Beşlik: Mecdüssadat, merhum Ata Mir Etaullah yiğit ve yakışıklı bir kişiydi. Uzun boya, cazibeli simaya, uzun geniş alına, yanar yeşil gözle­ re sahipti. O da merhum Ağa Mir Gafar gibi devamlı kaynayıp coşardı, ay­ n ı zamanda çok şakacı ve meclislerin süsüydü. M usikiyi çok severdi. Ço­ cuklarını nuısiki öğrenmeye teşvik ederdi. Sert ve hiddetliydi. Her hal ve karda Hoşgenab'ın görkemli şahıslarından biriydi. 57. Beşlik: Benim rahmetli babam Hacı Mir J\ğa Hoşginabi, hoş sı­ fatlı bir seyit idi. Onun asilliği ilk bakışta derhal kendini gösterirdi. O rta boylu, hoş yüzlü, ağır tabiatlı, şirin sohbetli, keskin bakışlı ve çok cömert idi. Onun sofrası daima açıktı. Aile üyelerinin sayısı 30-40 kişiye varırdı. Onun kapısı ister köylü, ister şehirli olsun, herkesin yüzüne açıktı. Haddin­ den fazla şiir ve musiki Sl.'V<;rdi. Her t�rfü zanaat ve sanatı yürekten des­ teklerdi. Aynı zamanda iyi bir hattattı. iri meşkihaıta merhum Hoşncvisba­ şı'nın, ince yazıda ise mcrhu m , Emir Nizam Kerrusi'nin öğrencisi olmuştu. Geneliikle çok sakin, yumuşak, ince ve halim selim bir adamdı. Lakin ba� zan da şiddetle sinirlenir, çok kızardı. O anda tüyleri diken diken olur, gözleri kızarırdı. Babam ihtisası olan hukuk ilminde ve mahkeme işlerinde çok bilgili ve tecrübeli idi. Bir çok ihtilaf ve hadiseleri barışla sonuçlandırırdı. Hak-

410


sızların davalarını ne kadar paralı ve nüfuzlu olursa olsunlar reddeder, haklıları savunurdu. Yoksul ve mazlum insanların imdadına yetişir, onları düşünürdü. Bazan da onlara cebinden harçlık verir, konaklama imkanı ya­ ratırdı. Gerçekten o bütün ömrü n ü mazlumların hakkını savunmada harca­ dı. Görünüşte herkesle uyuşur, kaynayıp karışırdı. Ancak son derece te­ miz, insaflı ve adaletliydi. Sözü o zamanki alimlerin indinde çok m uteber­ di. Hoşgenab seyitlerinin içerisinde zannımca iki kişi, bir merhum Hacı Mir Elek�er Hoşginabi, bir de benim babam çok yüksek makamda dur­ muşlardı. ikisi de büyük şöhret ve şahsiyet sahibiydiler. Allah onların her ikisine de rahmet eylesin. Babam mübarek Kadir gecesi vefat etmeyi çok arzuluyordu. Nitekim öyle de oldu . 1313 hicri güneşyılının ( miladi 1934) ramazan ayının 23'ün­ de, sahur vaktinde, sabah ezanına yakın aniden beyin kanamasından yüzü güler halde bu dünyadan göçtü. Ben o gece Horasan yaylalarından birinde idim. Rüyamda babamı ayın üstünde dururken gördüm, ayla birlikte dönü­ yordu. Ayın nuru onu sinesine kadar örtmüştü. O öyle kahkahalarla gülü­ yordu ki sesi ufuklara yayılıyordu. Gözlerimi açınca ihtiyar köy müezzini Allahüe�ber diye ezan oku maya başladı. B en perişan bir halde feneri yak­ tım ve Hafız divanından fal açtım. O vakte kadar dikkatimi celbetmeyen gazelin ilk beyti şöyleydi: Yarin hicranı, firak geceleri sona erdi Talih yıldızım söndü, devran sona erdi. . [ki gün sonra babamın vefat ettiğini bildiren telgırafı aldım. 58. Beşlik: A�a Mir Saleh'in güzel yazısı ve yazı üslubu vardı. O açık kalpli, soylu bir insan idi. Konuşurken öyle heyecanlanırdı ki onu tanıma­ yan dinleyici kendisini deliliğe vurduğunu zannederdi. Rahmetli A�a Mir Eziz de heykel gibi, iri yarı, yakışıklı bir kişiydi. O köyün düğün ve yaslarında destebaşı olurdu. Bu işleri liyakat ve becerikli­ likle idare ederdi. Merhum A�a Mir Memmed, (Ağa Mir Mühsin oğlu) babası gibi yah­ şı at binip tüfekle isabetli nişan alırdı. Onunla arahırında olan bir ryıescle­ den bahsedince tepesi atardı, arkadaşları onu bu zayıf tarafından yakala­ yıp bazan da şakayla ona saldırırlardı. O anda onun ağzı köpüklene köpük­ lene konuşması, tehditte bulunması çok ilginç olurdu. 59. !leşlik: Rahmetl i A�a Mir Ebdül halıg, benim küçük halamın ko­ cası idi. Gençliğinde i lginç davranışları vardı. Kadınları yamsılayarak ( tak­ lit ederek) yüz gözünü bczerdi, kaşlarına boya yakıp, gözüne sürme çeker­ di, .çarşafa bürünüp duvarın arkasından bakar, gençlere ka§ göz atardı. Onun bu hareketi Hoşgenab'ta olduğum çocukluk çağımın şirin anıların­ dan birisi olduğu için nazma �)dım. Şah Abbas'ın dürbünü: Unlü Ccmşid'in camı gibi bunun da halk ara­ sında çok şöhreti vardır. Cemşid'in camı nasıl her şeyi kendisinde aksettiri­ yorsa Şah Abbasın dürbünü de güya her şeyi göstermeye kadir imiş. Onun hakkında bizim yerlerde pek çok şirin hikayeler anlatırlar. Dürbünün rolü­ nü, Şah Abbasın ondan nasıl istifade edip neler gördüğünü heyecanla ha­ tırlarlar. 60. Beşlik: Benim dört halam vardı. Onlar yaş it ibariyle Hedice Sul41 1


tan, Sitare, Sara (Emmecan) ve Seyyare (Hanım emme). 61. Beşlik: �a Mir Heyder, büyük halamın kocasıdır. Seksen yaşın­

da, artık çökmüş olan bu ihtiyar- hala bile şakalarından vazgeçmemiştir. Şimdi de kinayeli ve manalı sözleri ile herkesin dikkatini celbeder. Çok ko­ nuksever, eliaçık bir kişiydi, semaveri devamlı kaynardı, kendisi de haddin­ den çok çay içerdi. 62. Beşlik: Melkamıd, Melek el-mövt (Azrail) sözünün hafifletilmiş biçimidir. Köylerde onu ölüyü yuyan (yıkayan) yerine kullanırlar. 63. Beşlik: l'izze hanım, dayımın kızıdır. Hoşgenab'ın çok hürmet edilen kadınlarından birisidir. Ağa Mir Yahya, merhum Mecdüssadat'ın kardaşı, çok samimi ve iç­ ten bir insandır. Destan şiirlerini çok güzel okurdu. Şehname'yi de babası gibi çok yahşı okurdu. Ruhsare hanım, babamın teyzesinin kızıdır. Becerikli ve sevilen bir kadındı. Başkalarını yamsılamakta (taklit etmekte) sahnedeki yetenekli ar­ tisti bile geride bırakırdı. Ağa Seyid Yahya, emoğlumdur. Çok temiz ve asil bir insandı. Şekaki­ lerle akraba olduğu için son otuz yıldan beri Gıpçag köyünde yaşıyordu. Ağa Mir Cefer, rahmetli Ağa Mir Gafar'ın büyük oğluydu. Çok işgü­ zar, emekçi ve cesaretli bir insandı. Eli de çok ağırdı, köydeki kavgalara iş­ tirak ettiği takdirde muhakkak kütü bir hadise baş verirdi. 67. Beşlik: Damgaya, Şengülava ve Güllüce köylerinin arasında da­ ğın başında yükselip eğilen bir kayadır. Tabiat sanki orayı yaz kış çobanla­ rı ve gezginleri yağıştan ve kardan korumak için bir sığınacak olarak ı'n t')'­ dana getirmiştir. Çocuklar da yaz aylarında bazan oraya çıkıp kayanın ba­ şından et rafı st..')'re dalar ve o güzel manzaralardan zevk alırdılar. 74. Beşlik: Eserin bu beşliğinde Köroğlu destanına işaret edilmiştir. Şair kendisini Köroğlu'nun yerine koyup oluylar bitmeden önce yatmak is­ temediğini söylüyor. Köroğlu destanı Azerbaycan'ın belki de bütün dünyanın en ünlü des­ tanlarından biridir. Onun özeti şöyledir: Destanın kahramanı Köroğlu öz oğlu Ayvaz'ı savaş meydanına gönderir. Gün batar,akşam olur, ancak Ay­ vaz geri dönmez. Büıün gece Ayvaz'ı beklt..')'en Köroğlu'nun gözlerine uy­ ku girmez. Onun gözleri karanlık gecede gah karanlıkla, giih tufanla, gfih da gökteki kara bulutlarla mücadele edip çarpışmak ister. Gökte katar ka­ tar dizilip uçan turnalardan üz oğlunu sorar. Sabaha kadar gözlerine uyku girmez. Tan yeri sökülünce meşhur Kırat'ını binip düşman üstüne gider, onu yener, esir düşen Ayvaz'ını kurtarıp gelir. A}vaz'ın dönmesiyle destan sen bulur. ..

'

-t l 2


BEŞİNCİ BÖLÜM KAYNAKÇA

413


,. .

· 414


1.

KİTAPLAR LATİN ALFABESİYLE

AHUND(OV) Ehliman, Azerbaycan Halk Yazını Örnekleri, TDK Yayınla­

n, 1. Baskı, Ankara 1 978, 556 s. (Türk çevriyazısına Semih Tezcan tarafın­ dan aktarılmıştır) . AKPINAR Yavuz; 19-20 Asırda Azeri Edebiyatı ( Ders notları, teksir), Erzurum 1 984, 102 s. AZER Sanan, İ ran Türkleri, İstanbul 1 942, 44 s. ATEŞ Ahmet, Şehriyar ve Haydar Baba'ya Selam, TKAE Yayınları, Anka­ ra 1964, 80 s. 1 harita. ERGİN Muharrem, Azeri Türkçesi, Ebru Yayınları, 3. Baskı, İstanbul 1986, 256 s. GEDİKLİ . Fethi-GEDİKLİ Yusuf, Çağdaş Azeri Şiiri Antolojisi, Burçak Y�yınları, Istanbul 1983, XX l l + 258 s. . GOKALP Ziya, Türkçülüğün Esasları, Varlık Yayınları, 17. Baskı, lstan­ bul Mart 1977, 160 s. MAKAS Zeynelabidin, Dost · Bağrından Esen Yeller, Samsun Ağustos 1987, 94 s. M. BABEK, Göl Uykusunun Ötesinden, (Çağdaş İran Şiiri), Mayıs Şiir Di­ zisi, Ankara, Ocak 1984,64 s. MUHAMMED-İ İSTİ LAMİ, Bugünkü İran Edebiyatı Hakkında Bir İ ncele­ me, Kültür Bakanlığı Yayıntarı, 1 . Baskı, Ankara, Ağustos 1981 , 244 s. (ÇC\'._iren Dr. Mehmet Kanar) . . SEYID ESEDULLAH CEl\IALI, Dan Ulduzu (Zencan Şairlerinin Anadi­ linde Eserlerinden Nümuneler), Zencan 1359 ( 1980- 198 1 ) . Bu eser Jorma Aıtila tarafından Türk çevriyazısına aktanlmıştır. Bak. Türkiyat Enstitüsü, Te-L lcr Bölümü, No: 2304). UNAT Faik Reşit, Hicri Tarihleri M iladi Tarihe Çevirme Kılavuzu, TTK Yayınlan, 5. Baskı, Ankara 1984, 1 76 s. ·

2.ARAP ALFABESİYLE ABDÜLLATİF BENDEROf.LU, Gürgürbaba, Bağdad 1973, Tanıtma Ba­

kanlığı Kültür Genel Müdürlüğü, Türkmen Kültür Müdürlüğü, 48 s. 46 beşlikten oluşan bir naziredir. . CEVAT HEYET, Türklerin Tarih ve Ferhengine Bir Bakış, Tahran lsfend 1365 (Şubat-Mart 1987), 204 s. 1 harita. HEMID . MEMMEDZADE, Külliyat-ı Eş'ar-ı Türki Şehriyar, Intişarat-ı Ni­ gah ve Intişarat-ı Zerrin, Tahran 1367 ( Ekim 1 988) 320 s. Baskı sayısı 4025 olan kitap şimdiye dek en çok Türkçe .şiir ihtiva eden eserdir. (Bizim tasniflmize göre 75 şiir) . Kitaba ayrıca bazı nazireler ve manzum mektup, ·

.

415


!ar da ilave edilmiştir.

İSMAİL TACBAHŞ, Bergüzide-yi Eş'ar-ı Türki ve Farsi, İ ntişarat-ı Yaran, Çap-ı ewel, Tebriz. Hordad 1363 ( M ayıs-Haziran 1984), 264 s. MEHEMM�D ALI l<'ERZANE, Şehriyar ve Heyderbaba, (Mektublar ve Nazireler), Intişarat-ı Ferlane, Çap-ı evvel, Tahran Azer 1358 (Kasım-Ara­ lık 1979), 164 s. Kitapta Kuzeyli ve Güneyli şairlerin mektup ve nazirele­

riyle beraber Şehriyar'ın bazı şiirleri de yer almıştır. M.T.Z, Iran Türkçı;sinin �arfı, Müterakki Iranlı Türk Ruşenfikirler Cemiy­ yetinin Neşriyesi ( i lerici lranlı Türk Aydınları Derneğinin Yayını), Tarihsiz ve yersiz, 194 s. . . NUSRETULLLAH FETHi ATEŞBAK (ATEŞBEYLI), Yad-i Ez -Heyderba­ ba'ya Selam, Tahran Mordad 1343 (Temmuz 1964), Bazı yazarlara göre

1965. S.AHDULLAH KERKÜKLÜ, Vatan Destanı, Kültür ve Tanıtma Bakanlığı Türkmen Kültür M üdürlüğü Yayınları, Bağdad 1988, 96 s. 205 beşlikten

otuşan bir nazirt;dir. SIRUS KAMERi, Şehriyar'dan Töhfc, Firdüvsi Kitabhanası, Tebriz Zemis-: Lan 1363 ( Kı ş 1984), 24 s. Kitapta üç Türkçe ve üç Farsça şiir vardır. Da­ ha sonraki baskılarda Türkçe şiirlerden biri kaldırılmış ( El Bülbülµ), yeri­ ne Farsça bir şiir konulmuştur. ( Bak. Tanıtım dergisi, Sayı 78, Istanbul Ocak 1986) . TEBRİZLİ ALİ, !!od Amuz Türki ve Farsi, Tahran 1363 ( 1984- 1985), 1 76 s. YAHYA ŞEYDA, Edebiyat Ocağı, Tebriz 1364 ( 1985) , 588 s. - - - - - - - -, Şehriyar ve Azerbaycan Dilinde Eserleri, Erk Neşriyatı, 4. Baskı, Tebriz 1362 ( 1983-1984), 150 + 40 s. Dön baskı yapan kitabın her yeni baskısında ilave şiirler mevcutlur. Kitabın ilk baskısı Tir 1360 (Hazi­ ran-Temmuz) 198 l 'de yapılmıştır. Kitaptaki bazı tarihler ihtiyatla karşılan­ malıdır. 3.

KİRİL ALFABESİYLE

BEGD! L ! Gulamhüseyn, Şehriyar Seçilmiş Eserleri, Bakı 1966, 280 s. BEGDILI Gulamhüseyn-MEMMEDZADE Hemid, Aman Ayrılıg, Bakı 198 1 , 108 s. BİLLURİ Hökume, Mehemmedhüsfyn Şehriyar, Bakı 1984, 1 56 s.

416


1.

MAKALELER LATİN ALFABESİYLE

AÇil�GÖZ Halil, "Şehriyar Kırık Bir Çiçek Dalına Bakıyor", Türk Edebi­

yatı, Istanbul, Ekim 1987, Sayı 169. Aynı sayıda Şehriyar'ın Aman Ayrılıg şiiri de }jne Halil Açıkgöz tarafından yayımlanmıştır. AÇIKGOZ Namık, "Haydar Baba'ya Selam Nazireleri ve Yayımlanmamış Bir Nazi�.e", ı:.ürk Kültürü, Ankara, Ocak 1989, Sayı 309, s. 14-21. AGCAKOYLU Abdullah, 'Tebrizli Ali'den Seçme Şiirler", Türk Kültürü, Ankara, Aralık 1962, Sayı 2, s.29. AKBAŞ Ali,"Şehriyar'a Veda" (Şiir), Türk Kültürü, Ankara, Ocak 1989, Sa' yı 309, s.22. AKPINAR Ali Yavuz, "Şehriyµr'ın Yeni Bir Manzumesi ( Rahim Beye Mektub)", Ocak (Araştırma ve inceleme Dergisi) , Ankara, Mayıs 1972, Sa­ yı 3. s.63-69. - - - - - - "Heyder Baba'nın Şehriyar'a Selam(' , (Ali Koşan'ın 21 beşlikli naziresi), Töre, Ankara, Temmuz 1976, 8. Yıl, Sayı 62, s.18-23. - - - - - - - "Şehriyar'ın Behcetabad Hatırası'', Töre, Ankara, Ekim 1977, 9. Yıl, Sayı 77,s.22-24. . - - - - - "Şehriyar", Türk Edebiyatı, Istanbul, Ağustos 1979, Sayı 70, s.14-15 - - - .-:- - "Şehriyar'ın Türkiye'de Neşredilmemiş Bazı Türkçe Şiirleri", Ata­ t_µrk Universitesi Edebiyat Fakültesi AraşLırma Dergisi Ahmet Caferoğlu Ozel Sayısı, Ankara 1979, Fasikül 2,Sayı 1 1 ,s. 507-530. - - - - - "Şehriyar, Türk'ün Dili", Kardaş Edebiyatlar, Er.wrum 1982, Sayı 3,s.26-27. - -: - - - - "Şehriyar ve Sehend'in Şiirlerinde Azerbaycan'', Türk Edebiya­ tı, lstanbul, Eylül 1989, Sayı 191, s.21-29. ALKIN Selçuk, "Şehriyar'ın Edebi Kişiliği'', Azerbaycan, Ankara, Ekim Kasım Aralık 1988, Sayı 266, s.101-104. ARASOGLU, "Elimin Çırağı Söndü" (Şiir), Türk Kültürü, Ankara, Aralık 1988, Sayı 308, s.783. ( Bu şiir Azerbaycan dergisinin 266. sayısında ve Tah­ ran'da çıkan Varlık dergisinin Şubat-Man 1989 ( 1367) tarihli 71-5. sayısın­ da da neşredilmiştir). ARGUNŞA� Mustafa, "Haydar Baba'ya Selam'a Yeni Bir. Cevap", Türk Edebiyatı, Istanbul, Mayıs 1988, Sayı 175, s.29-31 . Abbas Islami Bariz'in El Dayağı'na Selam naziresinden bahseden yazı, adı geçen manzume için "yeni" tabirini kullanıyorsa da manzume aslında eskidir. .. AŞA Eırıel ve AGAR Emin, "Varlık Dergisinin Şehriyar Ozel Sayısı", Tür­ kistan, Istanbul 1989, Sayı 6,s.37-38. AZERBAYCAN dergisi, "Haydar Baba'ya Selam (Azerbaycan Şiirinin Yeni Bir Harikası)", Ankara, Eylül Ekim 1954, Sayı 6-7 (30-31), s.14-18. Bu ya·

4 17


yın Temmuz Ağustos 1 955 tarihine kadar 7 sayı sürmüştür. - - - - - - dergisi, Ankara, Ekim Kasım Aralık 1988, Sayı 266 . Derginin 88 ile 106. sayfaları arasında Şehriyar h akkında şiir ve yazılar yer almakta, lll7. Sayfadan 128. sayfaya kadarki bölümde ise Şehriyar'ın şiirlerinden ör­ nekler verilmektedir. Burada yer alan Şehriyar'ın şiirleri şunlardır: Sehen­ dim, Memmed Rahim'e Cevap, Naz Eylemisen ( Gazel adıyla), Türk'ün Dili ( Doşablı Heşil adıyla), Behcetabad Hatıraları, Bayatılar ( Gözümün Yaşları), Aman Ayrılık, Gardaşım Süleyman Rüstem'e Cavab (Sülçyman'a Cevap adıyla), Kaçak Nebi, Azadlık Guşu Varlık, Zaman Sesi ve iki Kar­ daş Arasında. CAf'EROGLU Ahmet, '"Şair Şehriyar", Türk Kültürü Araştırmaları, Anka­ ra 1964, Sayı 1. s. 133-141. CEVAT HEYET, '"Şehriyar", Türk Dili, Ankara, Ekim 1988, Sayı 442, s.212-220. Bu dergi normal yayım zamanından bir yıl sonra yayımlanmıştır. ÇA(;ATAY Saadet, "Heyder Baba'ya Selam-2'", Azerbaycan, Ankara 1970 .19. Yıl, Sayı 202. Bu yayın 5 sayı sürmüştür. ERCILASUN Ahmet Bican, "Muhammed Hüs n Şehriyar", Türk Kültü­ rü, A.n kara, Aralık 1988, Sayı 308, s.778 -782. ERGiN Muharrem, 'Türk Dünyasından Haberler", Türk Kültürü, Ankara, Ocak 1965, Sayı 27.s.21 1-212 ( 71-72). - - - - - - "Şehriyar'a Selam", Türk Kültürü, Ankara, Mart 1965, Sayı 28. s.293-297 ( ı_-5). - - - - - -ikinci Heyder Baba'ya Selam", Türk Kültürü, Ankara, Nisan 1965, Sayı 30.s.357-362 ( 1-6). - - - - - '"Haydar Baba Şiirinin Yankıları", Türk Kültürü, A nkara, Mayıs 1965, Sayı 3 1 , s.479-482 (59-62). - - - - - -"Azeri Şiirinin Yeni Örnekleri'", Türk Kültürü, Ankara; Hazi­ ran 1965, Sayı 32, s.540-542 ( 40-42). - - - - - - "Nusrcı ufüıh Fethi'nin Şiiri'', Türk Kültürü, Ankara, Temmuz 1965, Sayı 33, s.601-607 (37-43). FUZl)LI .dergisi, '"Şçhriyar", Istanbul, Aralık 1988, Sayı 7. . GEDiKLi Fethi, '"Iran'daki Türk Edebiyatı", Türk Edebiyatı, Isıanbul, Ocak. 198;, Sayı 1 23, s.38-42. . GEDiKLi Yusuf, "Şehriyar, Ağa Mir Sadığın Hayratı", Tanıtım, Istanbul, Ocak 1986, Sayı 78. . - - - - - -Ağa Mir Sadığın Hayrat ı", Türk Edebiyatı, Istanbul, Şubat 1986, Sayı 148. . - .:... - - - "Yahya Şeyda'nın Edebiyat Ocağı", Türk Edebiyatı, Istanbul, Temmuz 1986, Sayı 153. . - - - - - - "Şehriyar'ın Şeherinden (Te�riz Notları)", Tanıtım, Istanbul, Haziran 1988, 10. Yıl, Sayı 107. s. 10-16. iki bölümden ibaret olan yazının ikinci" bölümü bir sonraki sayıda yayımlanmıştır. . - - - - - - '"Şehriyar'ın Hayatı ve Eserleri", Türk Edebiyatı, Jsıanbul, Kasım 1988, Sayı 181, s.26-30. . - - - - - "Şehriyar'ın Şiirlerinde Milli Meseleler", Türk Yurdu, Istanbul, Ekim 1988, Sayı 21, s.19-24. - - - - - - "Şehriyar'ın Türkiye'ye Heyali Sefer Şiiri", Azerbaycan Türkle-

cYı

.

·

418


ri, İ stanbul. __Nisa11 l990. Saxı ! · s..� - 10. GU�M HUSEYIN BEGDILI, "Ustat Şehriyar", Türk Dünyası Ara§tırma­

ları, Istanbul Ağustos 1 982, Sayı 19. s.21 4-.237. Makale G ulam Hüseyin Begdili'den Fethi Gedikli tarafından aktarılmı§tır. Aslı Tahran'daki Varlık �ergisinin Mayıs 1981 tarihli 2 (25). sayı_sında yayımlanmıştır. il.ASLAN Serdp, "Şehriyar", Türkistan, lstanbul 1988, Sayı 4. s.34-35. KARACA Ahmet, "Çağda§ Türk Şiirinin Bir Yıldızı Kaydı", Azerbaycan, Ankara, Ekim Kasım Aralık 19&�, Sayı 266, s.91-99. KARAMANLIOGLU Ali f'ehmi, "il Dayakına Selam", Türk Kültürü, Ankara, Eylül- 1970, Sayı 95, s.798-800. . .. KURTULAN ildeniz, "Azeri Edebiyat ı Uzerine", Sanat Edebiyat '8 l, Istan­ bul, 1 Temmuz 1982,2. Yıl, Sayı 14,s.20-43. M.A.Rl)ŞI-:N, "Hcyder Baba Manzumesinin Bazı Hususiyet leri", Türk Ede­ biyatı, Istanbul, Kasım 1988, Sayı 1 8 1 , Bu yazı Mehmet Doğan tarafından aktanlmı§tır. ONK N_izamettin, "Mehemmed Hüseyin Şehriyar", Türk Dünyası Ara§tır­ maları, lstanbul, Nisan 1989, 10. Yıl, Sayı 59, s.135- 1 4 1 . RI-:SULZADE Mehmet Emin. "Edebi Bir Hadise", Azerbavcan, Ankara, Temmuz Ağustos 1955, Sayı 4-5 (40-4 1 ), s.2 -5. Bu yazı bir sonraki sayıda da devam etmiştir. - - - - - - "Rical-i Azerbaycan Der Asr-i Meşrutiycı", Azerbaycan, Anka­ ra Ocak Şubat 1955, Sayı 10- 1 1 (34-35), s.33-35. (Mehdi Miictehidi'nin ese­ ri). SERTKAYA Osman F. H aydar Baba'ya Selam Şiirinin Türkiye' deki Akisle­ ri" ( l .Bölüm),Türk Kültürü, Ankara, Eylül 1969, Sayı 83, s.836-841 . - - - - - - - "Haydar Baba'ya Selam Şiirinin Türkiye'deki Akisleri" (2.Bö­ lüm), Türk Kültürü, Ankara, Şubat 1 989, Sayı 3 10, s.92-98. - - - _ :.._ - "Haydar Baba'ya_ Selam Şiirinin Türkiyc'dcki Akisleri" (3.Bö­ lü!_ll ) , Azerbaycan Türkleri, Istanbul, Nisan 1990, Sayı l .s.5-7. TUR� YURDU dergisi. "Hcyder Baba'ya Selam", Ocak Ekim 1955. VI-:Ll(YEV) Kfımil, "Heyderbaba Gedenlerin Geldi Mi?", Türk Kültürü, Ankara, Kasım 1989, Sayı 3 19, s.669-674. Yazı Halil Açıkgöz tarafından akıarılmı§tır. YILDIRIM İrfan Murat, "Şehriyar ve Yalan Dünya'', Kardeş Edebiyatlar, E r1.urum 1985, Sayı 9. s.26-28.

2. ARAP

ALFABESİYLE

ALİ İSMAİL FİRUZSEMRİN, "Hatıralar", Varlık, Tahran, Mordad Şehri­ ver Mehr. 1367 (2 1 Temmuz-20 Ekim 1988), Sayı 69-3, (Şehriyar Özel Sa­ yısı), s. 1 19 ve deyamı. ALI SERHENGI, "Şehriyar Albümü (Akisler ve Hatıralar-Farsça)", Var­ lık, Tahran, Mordad Şehriver Mchr 1367 ( 2 1 Temmuz-20 Ekim 1988), Sa­ yı 69-3 (Şehriyar Özel Sayısı). s.1 29-130.: - - - - - - - "Şehriyar'ın Mateminde ( Ustadın Hayatının Son Lahzaları)", Varlık, Tahran Mor�ad Şehriver Mehr. 1367 (' 2 . 1 Temmuz-20 Ekim 1 988), Sayı 69-3 (Şehriyar Özel Sayısı), s.32-36. 419


ANADİLİ gazetesi, "Halkımızın Başı Sağ Olsun", Bonn ( Batı Almanya),

10 Mehr 1367 (7 Ekim 1988), 5. Yıl Sayı 52, s.1-2. - - - - - -"Şehriyar", Bonn, 5 Haziran 1 987, Sayı 36, s.3. BEHRAM ELÇiN, "Şehriyar'a Son Veda", Varlık, Tahran, Mordad Şehri­ ver Mehr 1367 (21 Temmuz-20 Ekim 1988), Sayı 69-3 (Şehriyar Özel Sayısı), s.37-4 1 : . CELAL MEHEMMEDİ (GÜLÇİN), "Şehriyar'a Selam", Varltk, Tahran, Mord�d Şehriver Mehr 1367 (21 Temmuz-20 Ekim 1988), Sayı 69-3, (Şeh­ riyar Ozel Sayısı), s.1 17-1 18. CEV�T HEYET, "Azeri Türkçesinin Tarihine Kısa Bir Bakış", Varlık, Tah­ ran, Urdibeh_!şt 1358 (21 Nisan-20 Mayıs 1979), Sayı l, s.20-28. - - - - - -"Ustat Mehemmed Hüseyin Şehriyar", Varlık, Tahran, Mordad Şehriyar Mehr 1367 (21 Temmuz-20 Ekim 1988), Sayı 69-3 (Şeriyar Özel Sayısı), s.101-103. GENCELİ SABAHİ, "Üstad Şehriyar", Varlık, Tahran, Mor�ad Şehriver Mehr 1367 (21 Temmuz-20 Ekim 1988), Sayı 69-3 (Şehriyar Özel Sayısı), s.2.�-3 1 . GULAM HÜSEYİN BEGDİLİ, "Üstad Şehriyar", Varlık.Tahran, Hordad 1360 (21 Mayıs-20 Haziran 1981 ), sayı 2 (25), s.22-36. Bu yazının büyük kısmı Fethi Gedikli tarafından Türk Dünyası Araşt ırmaları dergisinin Ağustos 1982 tarihli 19. sayısında neşredilmiştir. - - - - - - - - "Şair ve Tabiat", Varlık, Tahran , Mordad Şehriver Mehr 1367 (21 Temmuz-20 Ekim 1988), Sayı 69-3 (Şehriyar Özel Sayısı), S.22-27. HEMİD MEMMEDZADE, "Hcyderbaba Yalgız Kaldı", Varhk,Tahr:ın, M ord��d Şehriver Mehr 1J67 (21 Temmut.-20 Ekim 19&�). Say! 69-3 (Şeh­ riyar Ozel Sayısı), s. 1 14-1 16. Bu makalenin bir kısmı Rıdvan Öztürk t:ıra­ fından aktarılarak Türkistan dergisinin 1989 tarihli 5. sayısında yayımlan­ mıştır. HEMİD (HAMİT) NUTKİ, "Heyderbaba Bir Demeli Sözüm Var (Şehri­ yar'ın Aziz Hatırasına Bir Deste Gül Daha)", Varlık. Tahran, Mor�_ad Şeh­ river, Mehr 1367 (21 Temmuz-20 Ekim 1988), Sayı 69-3 (Şehriyar Ozel Sayısı), �.3-5. . ISMAIL HADi, Analar ve Şairler", Varlık, Tahran, Mordad Şehriver Mehr 1367 (21 Temmuz-20 Ekim 1988), Sayı 69-3, s. 105- 1 1 1 . M.A.RUŞEN, "Heyderbaba Manzumesinin Bedii Hususiyetleri", ( Yad-i Ez-Hcyderbaba'ya Selam kitabında), Tahran B43 ( 1964). Bu makale Türk Edebiyatı dergisinin 181. sayısında ( Kasım 1988) Mehmet Doğan ta­ rafından aktarılarak yayımlanmı§tır. MEHEMMED TAGI ZEHTABI, "Bir Ştir Çelengi ve Ondan Solmaz Bir Ç içek", Varlık, Tahran, Hordad 1360 (21 Mayıs-20 Haziran 1981), Sayı 3 (26), s.61-68. Zehtabi'nin bu yazısı Dan U lduzu ( Zencan Şairlerinin Ana­ dilinde Eserlerinde Nümuneler) kitabı hakkında bir eleştiri yazısıdır. - - - - -"Heyderbabalar Karvanında Gürgürbaba", Makale Abdüllatif Benderoğlu'nun Gürgürbaba ( Bağdad 1973) adlı eserinin 37-45. sayfalar ar�sında yayımla.nmışıır. MIRZE IBRAHIM(OV), "Heyderbaba Şairi", (MA.Ferzane'nin 'Şehriyar

420


ve Heyderbaba'ya Selam-Mektublar ve Nazireler-' kitabında. Makale tam değildir), Tahran, Azer 1358 (21 Kasım-20 Aralık 1979), s.26-29. RUSTEM ELl(YEV), "Şehriyar'la Görüşlerim", Varlık, Tahran, Şehriver 1358 (21 Ağustos-20 Eylül 1979), s.42 -52. Yazı Arap alfabesine Hasan Mccidzade Savalan tarafından aktarılmıştır.

3.

KİRİL ALFABESİYLE

ABİD TAH İR(OV), "Mcdeniyyetimizin Ya.hın Dostu", Odlar Yurdu (gaze.. tesi), Bakı, Yaııvar ( Q,cak) 1 989, Sayı 2 (423), s.3. EBULl'EZ ELl(YEV) , "Haggın Da Bükülmez Golu, Dönmez Yüzü Var­ dı(, Azerbayçan, Ba�ı. Fevral (Şubat) )98 1 , Sayı 2. s.74-80. HOKUME BiLLURi, "Şehriyar'ımız, Ustadımız", Azerbaycan, Bakı, Yan­ var ( Ocak) 1 989, Sayı l .s.165-169. ODLA� YURDU gazetesi, "Mehemmedhüsfyn Şehriyar", (Azerbaycan Ya­ zıçılar Itt ifagı ve Yeten Cemiyyeti'nin ortak makalesi). Bakı, Scnıyabr ( Ey­ lül) 1988, Sayı 18 (41 5), s.2.

DERGİLER 1.

LATİN ALFABESİYLE

Azerbaycan, ( İki aylık dergi, en eskiden aylıktı), Azerbaycan Kültür Der­ neği'nin yayın organı, �nkara'da yayınlanır.

'3rdaş Edebiyatla r . ( Uç aylık dergi ), ku rucusu Ali Yavuz Akpınar'dır, Er­ zurum'da yayınlanır.

J'ürk Edebiyatı, (Aylık dergi) . Kurucusu ve başyazarı Ahmet Kabaklı'dır, Istanbul'da çıkar.

Türk Dünyası Araştırmaları, ( iki aylık dergi) , kurucusu Prof. Turan Yaz­

gan'dır, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı'nın yayın organıdır. lsıanbul'da çıkar. Türk Kültürü, (Aylık dergi) , Türk Kültürünü Araştırma Ensı itüsü'nün ya­ yın organıdır, Ankara'da çıkar.

2. ARA P

ALFABESİYLE

Erk. ( Aylık dç�gi), Müterakki İranlı Türk Ruşcnfikirler Ccmiyyctinin Ncş­

riyesi ( I lcrici I ranlı Türk Aydınlan Derneğinin Yayı nı), çıkış yeri yazılmamış, muhtemelen Almanya'da. . Varlık, (Aylık dergi), Dç. Cevat Heyet tarafından yayınlanır, Iran Türklü­ ğünün ses bayrağıdır, Tahran'da çıkar. ' A7emaycan

Halk

Cephesi lideri.

42 1


. 3.

KİRİL ALFABESİYLE

Azerbaycan, (Aylık edebi-bedii dergi), Azerbaycan Yazıcılar İ ıtifakı'nın yayın organıdır, Bakü'de yayınlanır.

Ulduz, (Aylık edebi-bedii ve ictimai- siyasi <.lergi ), Azerbaycan Yazıcılar İ t­ tifakı ile Azerbaycan LKGI MK'nin yayın organı , Bakü'de çıkar.

SÖZLÜKLER 1.

LATİN ALFABESİYLE

İn�ilizce-Türkçe Redhouse Süzlü�ü, Sixth edition, İstanbul 1979. Osmanl ı:a-Türkçe Ansikloııedik Lü�at, Ferit Devellioğlu, Ankara . [978. Temel Türkcc Sözlü k, İs t ıı nhul 1 985. Türkçe-Fars a Siizlük, İbrahim Ol�un-Cemşid Drahşan, Ankara 1977. Türkçe Siizlük, TDK Yayınları, 7. Baskı, Ankcıra 1983. ·

Ç

2.

ARAP ALFABESİYLE (FARSÇADAN)

Farsça-Türkçe Sözlük, İ brahim Olgun-Cemşid Drahşan, Ankara 1984. Farsça-Türkçe Lügat ( Gencine-yi Güftar-Ferheng-i Ziya, 3 cilt MEB Ya­ yınları, lsıanbul l 984. Ferheng-i Azerbaycani-Farsi, Mehcmmed Pcyfun, Tcıhran 1361 ( 1983) . B u sözlük Gü ney Azerbaycan Türkçesi i çi n önemli b i r kaynaktır. Persian-English Dictionary, S.Haim, Tahran 1 984. Peyınayi Sözlüğü ( Farsça-Türkçe), Hüseyin Pcymayi, Tahran 1 977.

3.

KİRİ L ALFABESİYLE

Azerbaycan Dilinin İ zahlı Liiğ�ti, Azerbaycan E l m lcr Akademiyası yayını olup 4 . cilt t i r ve Bakü'<.lc yayımlanmışt ır. ilk cildi 1 964, son cildi l987'dc çıkmışt ır. Azerbaycan Dilinin Oifocpiya Sözlüyü, Bakı 1 983.

ANSi KLOPEDİ LER 1. LATİN ALFABESİYLE İ slam Ansiklopedi�. .. Yeni Tü rk Ansiklopedisi, 12 cilt, Otiikcn Yayınevi, Istanbul 1985. .

2.

KİRİ L ALFABESİYLE

Azerbaycan Sovct E n sik l o pe d iyası, 10 cilt, Bakı 1 977 -1987. 422


ALTINCI BÖLÜM ŞEHRİYAR ALBÜMÜ



Şehriyar son yıllarında.

. Şehriyar oğlu Hadi ile evinde ( 1987 baharı).

,

�ehriyar ve Ahmet Azerli. �ehriyar bu fotoğralın arkasını kendi elyazı­ sıyla bana imzalamıştır. Fotoğrafın arkasında şunlar yazılıdır. "Ahmeı Azerli vasıtasıyla çok aziz alim dostum Yusuf bey Gedikli için imza ve takdim ettim. Tebriz, Aban 1365 (Kasım 1986). ·

·


Şehriyar hakkında yazdığı kitap ve makalelerle tanınan Gulam Hüse­ yin Begdil i Şehriyar'ın doğumunun 80. yıldönümü münasebetiyle düzenle­ nen törende Şehriyar'la birlikı c (Tebriı 1363 (1984)

-�;ıı411--

Şchriyar'ın 1987 baharında çekilmiş bir resmi.


Şehriyar'ın mezan.

Şehriyar hakkında Mehemmedhüsevn Şehriyar isimli bir inceleme yazan Güney Azerbaycanlı ( 1926 Zencan doıı;umlu) şair Hekime Billuri. ·

Çıkardığı Varlık dergisiyle Iran'da, Türkçe edebiyatın gelişimine büyük katkılarda bulunan Dr. Cevat Heyet Türkoloji Kongresinde konuşurken ( Istanbul, 19 Eylül 1 988).


<

( 0 �,..� )

- -- - - - - - - -

--

-·-·--- - ---- -----

/

- ·-·

-----

------- ---- -- .. ·--··-- · -

- - - - - ---------- -

- -- - -· ---- -·

---

--

Şehriyar'ın elyazısına bir örnek: H ekime Can §İiri.


İÇİNDEKİLER Önsöz"--------" BİRİNCİ BÖLÜM: ŞEHRİYAR'IN HAYATI VE SANATI

Şehriyar'ın Hayatı . .. . . . . . . 15 Şehriyar'ın Sanat Hayatı. ........... ...................................... 33 Şehriyar'ın Şiir ve Sanat Görüşü ................... : ................. .36 Şehriyar'ın Şiirlerinde Şekil, Vezin, Dil ve Uslup ......... 42 Şehriyar'ın Şiirlerinde Ahenk ve Musiki ........................ 49 Şehriyar'ın Şiirlerinde Sosyal Meseleler ....... .................. 5 1 Şehriyar'ın Şiirlerinde folklorik Unsurlar ......................54 Şehriyar'ın Şiirlerinde insancıl Fikir ve Duygular .......... 58 Şehriyar'ın Şiirlerinde Milli Meseleler: 1 . Türkçülüğü ... 6 1 2. Türkçeciliği ....................... ............................................ 64 3. Vatan ve Millet Sevgisi ................................................ 66 4. Araz (Aras) Nehri ........................................................ 69 5. Kuzey Meselesi . . . . 71 6. Tebriz-İstanbul ve Türkiye .. . .... . . . .. .... . .. .. 72 Türkiye'ye Heyali Sefer Şiiri ........................................... 76 .........

..

...

....

...

...

......................

.....

.

.

..

. . . . . . .. . . .

. . . . . . . . . .............

....

...

....

.

...........

..

.

.

..........

.

..

.

.

İKİNCİ BÖLÜM: HEYDERBABA'YA SELAM

Heyderbaba'ya Selam ...................................................... 82 Heyderbaba'ya Selam'ın Yazılma Sebepleri .. ................. 84 Heyderbaba'ya Selam Neden Bu Kadar Sevilip Tutuldu?86 Heyderbaba'ya Selam'ın .Akisleri . . .. 9 1 Heyderbaba ve Şehriyar Uzerine Söylenenler. ... ............ 98 Heyderbaba'ya Selam'da Yad Etme, Yad Edilme ve Çocukluk . . 106 Heyderbaba'ya Selam' da Köy Hayatı . .. .. ... ..... . . ..... 1 09 Heyderbaba'da Dış Dünya: Tabiat ve Uzay 1 12 Şiirlerin İ mlasında Tutulan Yol... .................................... 1 15 Dipnotlar Hakkında .. ..... . . . . . .. . ..... . . .. 120 Kısaltmalar 121 ......

....

.................

. . . . . .................................

.

. .

.

.

.....

.........

..

.

.

. . . . . ...............

....

.........

.

.

.....

...

.

.

......

.

.

. . . . . ........... . . . . . . . . . . . . . . . . . ................... ...................

429


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: ŞİİRLER

Türk'ün Dili . 124 Türkiye'ye Heyali Sefer 127 Türklere Sesleniş , ....... ............ ....................... 1 32 Derya Eledim . . . . 134 Heyderbaba'ya Selam ( 1. Bölüm) . . . . 136 Heyderbaba'ya Selam (2. Bölüm) 149 Azadlıg Guşü Varlıg . . 158 Gözüm Aydın . 1 60 Gafgazlı Gardaşlar ile Görüş . . . .. 1 6 1 Memmed Rahim'e Birinci Cavab (Rahim Beye Mekt1:1b) 1 63 �emmed Rahim'e ikinci Cavab 1 69 El Bülbülü . . .. . . . . .. . :. 1 7 1 Döyünme v e Söyünme .. . . 176 Can Rüstem .. . 179 Sehendim .. . . 181 Ariıan Ayrılıg. (Şehriyar'ın Süleyman Rüstem'e Yazdığı l .Şür) 190 Niye Ağladın? (Şehriyar'ın Süleyman Rüstem'e Yazdığı ? Şiir) .. 192 iki Gard�ş Arasında (Şehriyar'ın . Süleyman Rüstem'e . . .. . 193 Yazdığı Uçüncü Şiir) Gardaşım Süleyman Rüstem'e Cavab. (Şehriyar'ın Süleyman Rüstem'e Yazdığı 4. Şiir) 195 O Taydan Gelene .. 199 Hekime Can . . .. .. . 20 1 Paşa Can .. . . . . . 202 Şehidi'ye Cavab .... .. . . .. . . 2"03 Ağa Mir Sadığın Heyratı . 205 Şa'ir Mehemmed Fuzuli .. . 208 Çalağan Guşu . ... . .. . . .... 209 Gaça.h Nebi . 21 1 Gözümün Yaşları (Bayatılar) .. . 2 14 Bacım Oğlu Behruz'un Bayatıları . . .. . 217 Yalan Dünya .. 220 Uşaglar .. . .. . .... . . . . 223 ......

.

..

....

.

........... . . .

.

.

................. ........ ...............

.............................. ...

.

..........

.

.....

. . . . .. . . ...... .....

..

....

.

...

.

. .

...............

. .

.....................

....

.

.

·········

:

.

.

..

. .

.....

....

. . . ... . . . . . . . . .

.

.

. .

.

.

.

.................

....

.

.

...........

.............

.....

...

..

............... ..................

.

. . . . . . . ..

....................

...........

.........

....

.

..............

.

.

.

.

.........

...... .....

..

..

.....

. . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. .

.....................................

.. .

... . . .

. .

...

.

...

.

..

. . . . . . . . . . ..

.......

.....

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .

....................

.

.......

.

....

. .

........

....

.

.

.

.....

.

. . . ........ . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . ............

. . . . ............

.

............. .........

.

....................

.

.

.

. . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

·

. . ....... .

.

. . . . . . ............

.

.....

........

.

...

.

.... .........

.

.

.......

.

.

...........

.............

.

................

.....

.

.

........

........ . . .

. .......

. . .

.. . .

.

...

.

..

.

.

.

.

................................. .

.......

.......

.

...... .......... ..... ........

.

.

.

.

............ .........

.

.................

..

..

..... . . . .. . .

........

. .. .

..

.

. .

..... . .

.

.

..

.

......... . . . . .....

.

.

....

.

....

..

.

. . . . .. . . . .

. .

.

.....

.

.......

.

...

.

.

...

. . . . ....

.

.

..

.

.

.

..........................

......

.

......

...

.

....

.

........

........

.

.........

..

. .

..

. . .. . . . . . . . . .

........ ..............

430

...

.

...

. . .. . . . . . . . .

. .

. . . . . . . . . . .. . .

..

................ . . . . . . . . . . . . . . . .. .......

. . . ...

...

.

.

. .

..

.

. . . . . . . . . . . .. . . . . . . ......

......

. . . . . . ........ . .

. . . .. . . .

.

.......

.

.

.

.

.

.

..

.

.

....

..

...

.......

.

...

...

........

. .. . . .

.........

.....

.........

. .

.

...

....

.

....

. . . . . . . . . . . . . .. . . . .

. .

..

..

.

..

.

.


Ağız Yemişi .. ... . . .. . . 224 Yol Gösteren Yol Geden . 225 Ancıla . . . .. 227 Yar Gasidi .-. ... ...................... .............................. 229 Hannene . . .-. ............. 23 1 Getme Tersa Balası .. ... .. . 235 Behcçtabad Hatiresi . . 237 Naz Eylemisen . . . . . . . 239 Zaman Sesi . . . 24 1 İman Müşterisi .. . 243 G em Basdı G �lyanımı. . . . . 245 Kerec Hatiresi . . .. . . . . 247 Şatır Oğlan . .. . . . 249 Yata Bilmeyi�em . . 25 1 Hara Gaçsın insan? .. . . 254 İns ü Cin . . . . . . . . . . 256 �oteb Verip Tezek Aldıg . 258 !maniyle Getdi . . .. .. . . 259 Belalı Baş . . 26 1 G emle Atış Bar1ş . .. . 263 Sabir'in Horuzu . . .. . . 264 Sen'eti Memleket . . . . . . 266 Nece Keçdi Ö mrün? . . . . 268 Alnımın ·yazısı . . . . . 269 9yun Oldug . . . . 27 1 Gere Ba�dı Hekayesi .. . . 272 Çabalır Urek Sinemde . . 273 Pervane ve Şem 274 Mecnun : ....................................................................... 275 Esli Kerem Şe'rine Bir Haşiye . . 276 Ezize 278 Ezize Can ... . . 281 Yalgız G erib .. . . � . 282 Yazıg Bağban . . . ... . . :.......... 283 Dan Ulduzu Da Batdı . ..................................................... 284 Fehriyye'nin Ölümü 285 Sazlı Şa'irimiz Hazin'in Ruhuna Teğdim .. 287 ....

. .....

.......

........ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.........

................

....

...

.

.

.

.......

...

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ........... . . . . . . . . . . . . .

...............

.....

...........................

.....

..

.

......

.........

. .

.......

...................

. . ......

............

.

....

........

........ ....

....................

..

....

...

.......

...........

...........

.....

...

.......

.........

.

.

............

.

.......................

..... ............

......

...

..

........

...

...

...

.......

........

.

....

....

.......

.

.

.......

.......

......

...

....

..

.

..

........... ...

.

..............

..................

. . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . .

.................

......

..

...

.......................

..........

......

. . . . . . . . . . . . . .. . . . . ....

................ ...............

...................

.

...............

...... ........... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

......

........

.............................. ...............

. .. . . . . . . . . . . .

... .........

....

.........

. . . . . . . . . .. . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . .......... . . . . . . . . .

....

....

. . .................

.....................................

......

......

. . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .

............

.............................

.............

............

...............

....................

.........

...............

.

..................................

................ .............

...........

...

............

.... . . . . . . . . . . . . . .

..... ......................

.......

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...

....

................

....................

. . . . ........................

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

. ......

...

..........

........

..

............ ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . .

.....

..................

. . . . . . . . . . . . . .......

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . ....

........

.

...

.

...................................

........

....

...

...

.

. . . . . . . . . . ....

......

...........

......................

. . . . . . ...........................

.......

...

. . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.....................

431

.


Dünya Ne Yalan Tapmacadır? 288 Emoğlum Mir Ebulfez'e 290 Gardaşımın Mezarı 292 Doktor Cavid De Getdi 293 Eski Dostum Mehemmed Eli Mehzun'un Hatiresine 295 Şuhlug 296 Bedöv At. .. . 297 Bayramız Mübarek Olsun . 298 Analar Ohşaması . 302 Tezmin . 305 Hilal-i Meherrem 306 Me'lul Yazıg Neylesin? 308 Allah Boyağı . 3 10 Can Alır İ ndi . . 311 İnsan-saz İnğilabımız . 312 Allah Ve'desi . 3 15 Fitret Bayramı 316 . . . . . . . . ................. . . . . . . . . . . . . . . .

.............. . . . . . . . . . . . . .............. ..........

................ ................ . . . ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . .

........ ......................... . . . . . . ........ ....

....

. . . . . . . . . . . . . . . . . . ................... . . . . . . .. . . . . . . . . . ..... . . . . . . . . . . . . . . . . ....

....................

.

. . . . . .......................

.....

. . . . . . . . . . . ...........

. . . . . . . . .. . . . . . . ..........................

................. . . . . . . . . . . .. . . . . .....................

........

......

. . . . . . . . ......... . . . . .......... . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..........

................... . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

....................................................

..................................

. . . . . . . . . . . . . . . . . .................

. . . . . . . . . ........................... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.... ................ . . . . . . . . . . . .

...

.

......................

. . . . . . . . . . . ............... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ....................

..

. . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: SÖZLÜK VE AÇIKLAMALAR Sözlük Üzerine 3 19 Kısaltmalar 320 Sözlük . . 321 Özel İsimler Sözlüğü . 391 1 . Heyderbaba'ya Selam'a Ait Açıklamalar ................... .407 .

.

',"

.................................................................

.................. ....... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.......

..............................

...................................

. . . . . . . . . . . . . . . .....

BEŞİNCİ BÖLÜM: KAYNAKÇA

Kitaplar Makaleler Dergiler Sözlükler Ansiklopediler

. . . . . . . . . . . . . . . . ....................... ............. ..... . . . . . . . . .. . . . .......

....................... ......................................

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. ................

.. .

............

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . .

......................

.

.

................

.

.

...........

........ . . . . . . . . .

...........................

.

. . . . . .....................

4 15 417 42 1 422 422

ALTINCI BÖLÜM: ŞEHRİYAR ALBÜMÜ

Şehriyar Albümü

...................... ....... .................................

423

***

İçindekiler

...............

.

....... . . . . . . . . . . . . . . . ............. . . . . . . . . . . . . . . . . . .

432

. 429 ..


LÜTFEN DÜZELTİNİZ Sayfa Satır Yanlış

Doğru

4

Ömer

--

--

5

15

2

öner

belirtmekle

belirtmekte

Mehemmedhüseyn

Mehemmedhüseyn Şehriyar

17

18

74 80 1 12 1 19 207 208 208 208 208 208

l 13 18 6 5 2 3 4 11 14

ağı- garası olduğu mehale (a) nebµ şair fazıl şerh sedriyle Mushaf nazil eyleşdi badim menzil

ağ- garası olduğunu merhale (k) nebud şair-i fazıl şerh-i sedr ile Mushaf-ı nazil eyleşeli hadim-i menzil

214

22

Kuzeydeki

Kuzeyde

ağı-gara8ı dağı- yarası rüsvay hanım-ı Kerh bela bab-gefletden

ağ- garası* dağ- yarası** adem rüsva-yı hanım Kerbibela *** bab-ı gefletden

aşığının çok girsin

aşığın çor girsin

57

227 227 254 256 306 306 306

328 333 354 377

1

1 2 6 19 1 5 14 6

13 1 47 *

yavaş

adam

!Jab-ğeflet

yaver

,!!ab-ı ğeflet sovgat Hediye, bahşiş

Şiirdekilerin hepsi.

**

Ağ-garası ve dağ-yarası ifadeleri esas metinde ağı-garası ve dağı-yarası şeklinde yazılmalarına rağmen, vezin gereği ağ-garası ve dağ-yarası şeklinde olmalıdır. ***

Şiirdekilerin hepsi.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.