Yusuf Koç-Ali Koç - Belgelerle Türk Milliyetçi Hareketi'nin Lideri Başbuğ Atatürk

Page 1



----

BELGELERLE

------

BELGELERLE TÜRK MİLLİYETÇİ HAREKETİ'NİN LİDERİ

BAŞBUÖ ATATÜRK

HAZIRLAYANLAR:

YUSUF KOÇ ALİ KOÇ

5 BASKI .

KAMU BİRLİK HAREKETİ EGİTİM YAYINLARI ANKARA2006

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi

-----


------

BELGELERLE ------

Süleyman Koç ve Şaban Acar'a Saygılarımızla...

www.kamubirlikhareketi.com

KAMU BİRLİK HAREKETİ KİTAP-İLETİŞİM GSM: 0.533.558 31 20 0.533.354 72 44

Rüzgarlı Sok. Uçar 2 İşhanı 26/ 17 Ulus ANKARA -

ISBN : 975-98811-1-X

Yaprak Ofset -----

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 11

------


-----

----- BELGELERLE

-----

ASİL TÜRK MİLLETİ'NİN ULU BAŞBUG'U GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE

AZİZ ŞEHİ TLERİMİZİN HATIRASINA ... Saygı ve Minn:tlerimizle, YUSUF KOÇ

-

ALİ KOÇ

Araştırmalanmız devam etmekte olup, III. Kitabımız' da hazırlanmaktadır. ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 111

------


------

BELGELERLE ------

BİZ DOÖRUDAN DOÖRUYA MİLLİYETPERVERİZ VE TÜRK MİLLİYETÇİSİYİZ.

(Atatürk 'ün S.D.V. Cilt:III, s.118)

-----

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi iV

-----­


-------

BELGELERLE -------

1920 yılı: İngiliz Askeri İstihbaratı tarafından İngiltere Dışişleri Bakanlığı 'na, hazırlanan Türkiye raporu:

MUSTAFA KEMAL PAŞA, SAVAŞ İÇİNDE ÖLÇÜSÜZ CESARETİ İLE TANINDI. ENVER PAŞA VE ALMANLAR İLE İLİŞKİLERİ GERGİNDİ. •.

1919 YILI BAŞLARINDA

MİLLİYETGt HAREKETİN TOHUMLARINI ATTI. GENEL MÜFETTİŞ OLARAK ANAOOLU'YA ATANINCA

MİLLİYETÇİ HAREKETİN BAŞINA GEÇTİ VE

BU HAREKETİN TARTIŞMASIZ LİDERİ OLDU.

(Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt:III, No: 1 1 0)

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi V

-----­


Mustafa Kemal Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarak başlattığı Türk'ün Özgürlük, Bağımsızlık Mücadelesi; başından sonuna kadar, millete danışılarak, millete dayanılarak ve milletle birlikte yürütülen Milliyetçi bir Harekettir. Milli Mücadelenin kazanılmasından sonra tek tek hayata geçirilen ve kaynağını yine milletten alan, başta Cumhuriyet olmak üzere, tüm inkılapların özünde ve temelin de MİLLİY ETÇİ HAREKET RUHU vardır. Bu hareketin asıl dinamiğini ise, "Ne Mutlu Türk'üm Diyene" sözü oluşturur. SIRRI YÜKSEL CEBECİ Tercüman Gazetesi

Yusuf Koç ve Ali Koç, 1938'den hemen sonra unutturulan "BAŞBUG ATATÜRK" kavramını dönemin basınından, aynca sonradan açıklanan İngiliz istihbarat belgelerinden çıkararak Türk okurunun gündemine getiriyor. Ne yazık ki, Atatürk hakkında bugün büyük iddialarla ve geniş hacimlerde eserler yayınlayanlar, dönemin Başbakanı İsmet Paşa'nın ve dönemin Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa'nın, Atatürk'e "BAŞBUG" diye hitap ettiğire dair kayıtlan saklamakta ve onları kitaplardan çıkarmaktadır. Heyecanla okuyacağınız eserde, Amerikalılar ve İngilizlerin, gizli yazışmalarda, Amasya Tamimi'nden itibaren, Mustafa Kemal Paşa'ya "Türk Milliyetçi Hareketinin Lideri" dediği, tarihi kayıtlarıyla ortaya konulmuştur. Bu eseri Türk Milleti'ne kazandırmakla, Ali ve Yusuf Koç kardeşler, tarihi bir hizmet vermişlerdir. Kendilerini alınlarından öpüyor ve başarılarının devamını diliyorum. ARSLAN BULUT Yeniçağ Gazetesi

"Milli Kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız." Mustafa Kemal Atatürk bütün Türk Tarihi bakımından, Türklüğün bütün çağlara münhasır şifresini bize vermektedir. Milli Kültürümüzü hakim medeniyyetin üstüne çıkarmak Milli Hedef olarak gösterildiği halde; kimi Atatürkçüler Batıcı heveslerinin dayatmasıyla Milletimizi, Milli Kültürümüzü ve Milli İstikbalimizi emperyalizmin-sözde çağdaşlığın kuyruğuna takmıştır. Oysa yapılması gereken O'nun üstüne çıkar­ mak, yani O'nu yenmektir. LÜTFİ ŞEHSUVAROGLU Yazar ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi vı


------

BELGELERLE ------

Günümüzde en çok ihtiyaç duyduğumuz, ipine sarılmamız gerektiği bir

zamanda, Yüce Türk Milliyetini yok etmek isteyenlere karşı, yıkılmaz bir kale ıibi durmamız gerektiği bir dönemde hazırlanmış olan, mucizeler yaratan

TÜRK.'ün kim olduğunu BAŞBUG MUSTAFA KEMAL'in ağzından anlatan bu arattırma eserinin her TÜRK evladının başucu kitabı olması gerektiği inancındayım. Büyük bir özveriyle hazırlanan bu esere başta Yusuf Koç ve Ali Koç olmak

üzere emeği geçen herkesi kutluyorum. ULU BAŞBUG, BOZKURT MUSTAFA KEMAL'İ Rahmetle bir kez daha

anıyorum. V ELİ KÜÇÜK E.General

Milliyetçi

ve

antiemperyalist

kişiliği

vurgulanmadan,

Atatürk

ne

anlatılabilir ve ne de anlaşılabilir. Bunu başarabilen yazarlarımız ve bilim

M!amlanmız ise çok az....

Yusuf Koç ve Ali Koç bu kitapta topladık.lan belgelerle, O'nu bu yönleriyle

anlatacak

kişilere

çok

değerli

bir

malzeme

sunuyorlar.

Kendilerini

"ATATÜRK.ÇÜ'' olarak nitelendiren herkesin bu kitaptan öğreneceği çok şey var. "

VURAL SAVAŞ Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı

Atatürk,

gelmiş

geçmiş

en

büyük

Türk

Milliyetçisi...

Milletinin

Bıtöifetmeni . Değeri ve büyüklüğü yıllar geçtikçe çok daha iyi anlaşılan, tüın .

olumsuz şartlara ve imkansızlıklara rağmen başardık.lan hata akıl ve hafsalaya

11lmayan bir deha... Allah'ın Türk Milletine bir lütfu... O'nun yol göstericiliğine bugünlerde her zamankinden daha

fazla

muhtacız . Şimdi Türk Milletine yine O'nun gibi bir lider daha nasip etmesi ..

için Allah'a yalvanna zamanıdır... AHMET YABULOGLU Yeniçağ Gazetesi İcra Kurulu Başkanı

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi Vll

-----­


-----

------

BELGELERLE

----

MiLLiYETÇİ HAREKETİN LİDERİ Vlll

------­


------

BELGELERLE ------

Mekke'de toplanacak İslam Kongre'sinde Türkiye'yi temsil edecek Milletvekili Edip Servet Tör'e, Atatürk'ün sözleri :

MEKKE'YE GİDİP BENİ TEMSİL EDECEKSİN. TÜRK.SÜN VE MOSLÜMANSIN. TÜRKLÜK, MÜSLÜMANLIÖIN ÖNCÜSÜ VE KILAWZUDUR. (Falih Rıfkı Atay, Musta fa Kemal 'i n Müta ke er De fte ir, s.85) •••

CHP Genel Sekreteri Recep Peker'in CHP ile ilgili bir vesikayı Atatürk'e imzalatmaya getirdiğinde Atatürk vesika üzerine : ·Partim ... sözünü yazınca, Rahmetli Recep Peker : -Paşam niçin Cumhuriyet Halk Partisi yazmıyorsunuz? diye sormuştu. Atatürk :

·NE BİLEYİM SONUNA KADAR CUMHURİYET PAR.TISİ'NİN BENİM PARTİM OLARAK KALACAÖINI?

HALK

(Falih Rıtlcı Atay, Babanız Atatü rk, s.57) •••

Memleketimin bağımsızlığını . . . dünyada her sevgiden üstün tutarım. Memleketimi kurtarmak gerekirse canımı da yoluna vermek, dini ve ırki

pyemdir. (En ve rBehnan Şapolyo, Kemal Atatü rk ve Milli Mücadele Tarihi, s.336,337) •••

Atilla'ya atfedilen bir söz vardır : Atilla, Şark İmparatoruna elçiler ıöndermişti. Şark İmparatoru elçilere atalarının adlarını saymış. " Ben onların ıoyundanım." demiş. Bunun üzerine elçiler de Atilla'nın kim olduğunu IÖylemişler. Fakat atalarının adlarını saymamışlar, yalnızca: "·

ATİL� BÜYÜK BİR IRKIN, TÜRK IRKININ EVLADIDIR.. " --·

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1

------


Bu söz Atatürk'ün çok hoşuna giderdi:Birçok kereler tekrarladığını duydum. (Hikmet Bayur, T.D.K. Türle Dili - Belleten, No: 33. s. 1 6, Ulu s Gazetesi, 16 Kasım 1938, s.7) •••

Sosyalist filan bizim anlayamayacağımız, karışık bir zihniyetin ifadesidir. Sosyalist, bilmem nelist bilmiyoruz; Vatan, Millet ve Milliyetçilik biliyoruz. (Mazhar Müfi t Kansu, Erzurum'dan Ô lümüıı: Kadar Atatürk'le Beraber, Cilt: II , s.426) •••

Cumhuriyet Gazetesi'nin 15 Aralık 1933 tarihli manşeti:

MUSTAFA KEMAL : BOZKURT Büyük Fransız aylık dergisi Le Mois Büyük Gazi kudretli in.cumlann eğildiği bir insanüstüdür" diyor.

için "O, önünde, en

MUSTAFA KEMAL YAHUT "BOZKURT" "Kavrandığı ve tespit edildiği zan olunan bir sima ki gene (herhangi bir tahlilden) kaçıyor."

"O'NA BOZKURT DİYORLAR:ÇÜNK.Ü BOZKURT, VAK.Tİ İLE ASYA STEPLERİNE UZANAN IRKIN SEMBOLÜDÜR" "O'NA AYNI ZAMANDA GAZİ DE DİYORLAR" "Çizgileri içe işleyen mağrur ve hakim yüzünde endişe ve kudret okunuyor. Şimdiye kadar bir milletin ruhunu yeniden yaratan iradelerin muhtelif tasvirleri yapıldı. Fakat arkasında bir gömlekle, amele kasketi altında sebatkar bir alınla Lenin Rusya'nın veçhesini Avrupa'dan ayırıp Asya'ya ve barbar menşelerine doğru çevirirken, Gazi siyah elbise ile beyaz boyunbağı ile büyük bir kısmı Asya'da bulunan bir Devletin Reisi olarak yeniden doğan bu Memleketi Avrupa'ya teveccüh ettiren bir İnkılap" yaptı. " .. . 1919: Galiplerin triyomvirası, Wilson, Klemanso, Loyd Corc, Versay'da. Avrupa'yı yeni baştan teşkile çalışıyorlar. Sevr muahedesiyle Türkiye'nin mukadderatı da yeniden tayin olunacak. Yaşamasına elvermeyen ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 2

--


------

BELGELERLE ------

bir karar: O'na Anadolu'yu bırakıyorlar fakat: İzmir'i bir uzuv gibi kesiyorlar. Padişah tabiat ile bu karara boyun eğmişti.İşte o zaman bir adam çıktı, kalktı ve baAırdı :

":JIAYIRI"

Bu haykırış, büyük şefin etrafında toplanılması için bir tehlike işareti yerine geçti. Etrafında MİLLİ YETÇİLER ve terhis edilen parasız askerler toplandılar. Fakirane teçhiz edilmiş, topsuz, mühimmatsız, nakliyatsız çetel­ erle bu adam Yunanlılara karşı durdu .20 Haziran 1920' de onların üstüne cesaretle yürüdü.Türkiye kurtuldu. Kurtancının adı Mustafa Kemal'di. Otuz dokuz yaşındaydı. O IRKININ TARİHE VERDİGİ, MEŞHUR VE DEHŞETLİ ÔRNEKLER GİBİ, TİMURLENK. VE CENGİZ HAN GİBİ KIRIP GEÇİRİCİ BİR KUDRET SAHİBİ OLAN BU GENÇ TÜRK DE BCDADININ VARİ Sİ OLMAYA LAYIK BULUNDUGUNU İSPAT !DİYORDU. Eseri ne midir? Türkiye Cumhuriyeti 'nin Onuncu yıl dönümü vesilesiyle yapılan şenliklerde bu eser tescil edildi.Mustafa Kemal padişahı kovdu, hilafeti kaldırdı, din ve dünya işlerini birbirinden ayırdı. YUNAN İSTİLASINI SİLİP SÜPÜ RDÜGÜ GİBİ , KÜRT İSTİLASINI DA BASTIRDI. "Büyük işi aynı zamanda çağdaş bir Türkiye tesis etmek oldu. Batı medeniyetlerinin bütün ilim sanayi kazançlarını aldı . Memleketinin istiklalini Ye terakkisini temin için sulh içinde iş görmek ihtiyacını duydu ve işi kökünden kavramak için idare merkezini Ankara'ya nakletti ve şu hedefe vınnak için uzun, güç bir ıslahat devri geçirdi: Türkiye kelimenin bütün manası ile medeni bir memleket olmaya mecburdur." Bütün bu hareketin esasında bir tek insan, bir tek beyin vardı; Mustafa Kemal'dir. Evet, biz batılıların bir kahraman veya halk mürşidi hakkında tılakkilerimizi değiştirecek tar zda O'nun şahsında her şey mükemmeldir; O, önOnde en kudretli insanlann eğildiği bir insanüstüdür.

"BOZKURT MU? GAZİ Mİ? HALASKAR MI? NE OLURSA OLSUN BSBR.İNE LAYIK BİR KAHRAMAN Kİ İCAP EDERSE HEDEFİNE OÔRE BİR TÜRKİYE YARATMAK İÇİN BÜTÜN TÜRKLERİ FEDAYA

HAZIRDIR.

(Cumhuriyet Gazetesi, 1 5 Aralık 1933, s.l ve 5)

------- -- MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi

--

3

------


Türkler, bir imparatorluk kurarak yayılıp genişledikçe, Milli bir devlet olmaktan çıktılar. Çeşitli ırkları, dinleri, dilleri bir araya toplaması, O'nun Milliyetçi ruhunu öldürdü. Türkleri bütün dünyaya geri bir millet olarak tanıtan zihniyet; ne yazık ki kendi içimize de girmiştir. Herşeyden önce millete, tarihini, asil bir köke sahip bulunduğunu, bütün dünyaya uygarlıklarının beşiği olan bir kavmin çocukları olduğunu öğretmek gerekir.

MİLLETİ TAASSUBUN PENÇESİNDEN KURTARIP, O'NUN MİLLİYETÇİLİK. VASFINI UYANDIRMALI, O'NA TÜRKÇÜLÜK İMANINI AŞILAMALIYIZ. (Muvaffak Ihsan Garan, Milletlerin Sevgilisi Atatürk, s.5 1 ) •••

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak.'a Atatürk'ün Ölümü Dolayısıyla Gönderdiği Taziye mesajı (17 Kasım 1938): Mareşal Fevzi Çakmak Genel Kurmayın Sayın Başkanı Atatürk'ün ebedi hayata intikalini, O'nun hazarda ve seferde yakın arkadaşı olan size ve O'nun zaferlere sevkettiği ve gözü gibi sevdiği Şanlı Ordusuna taziyet ederim. SEVGİLİ BAŞBUG ATATÜRK'ÜN hatırası karşısında, acımız teselli bulmaz derecede derin ve duygularımız samimi şükran ve tazimle meşbudur. (Ulus Gazetesi, 1 8 Kasım 1938, s.I) •••

30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakınak'ni Atatürk'e telgrafı :

"30 AGUSTOS ZAFERİNİ, CUMURLUGUN ÇELİK ORDUSUNA ÔRNEK OLARAK YARATAN ULU BAŞeuö·� ORDU ADINA KUTLAR VE CANDAN SAYGILAR SUNARIM." Türle Silahlı Kuvvetleri Genel Kmmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak (Ulus Gazetesi. 31 Ağustos 1 935, s.5) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi ..


------

BELGELERLE

-------­

TUrlciye Cumhuriyeti Başbakanı Celal Bayar'm 12 Aralık 1937 tarihli

llamıpnuı;

"Memleketimizde bu suretle sulhun nigehbanı olan organize büyük bir

kuvvet mevcuttur. Bu kuvvet Türk Milletinin bütün mezayasını Türk MUletinin tarihteki bütün kahramanlık ve şehametini refsinde toplamıştır. Biz onun ismim sadece ordu diyoruz ve onunla iftihar ediyoruz. Hergün geçtikçe teçhizat itiban ile, kudret itiban ile mütemadiyen yüklelen ve büyüyen ORDUMUZ EŞSİZ BAŞBU ÖU'NUN KUMANDASI ALTINDA elbette Türk Vatanına müteveccih olacak her tehlikeyi bertaraf etmek kudret ve istidadındadır. (Ulus Gaze te si, 1 3 Ara ık l 1 937, s.5) •••

BİRİNCİ TÜRK DİL KURULTAYI (1932) .. Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip Bey'in Konuşması;

.wroutYE CUMHURİYETİ'NİN ŞANLI REis1, TÜRK İRFAN ALBM1NtN DAHİ BAŞBUÖ'U GAZİ MUSTAFA KEMAL HAZRET­ LBllİ'Nİ Türk Dili Kurultayı'nın mümtaz ve muhterem azalarını derin ·

Aygılarla selamlanın ... ...Son asrın muhtelif zamanlarında

yapılmış süreksiz veya mahdut tesirli

ttorübelerden sonra, son yirmi iki yıllık Türkçülük cereyanının gittikçe artan Yt

ıenişleyen saflaştırma gayretlerire rağmen bu dil hala Türkçeleşmedi ...

. .. Kültür MUll Tarihe

Ordusu Başkumandanının ve bugünkü toplanış ve açılışı ile ebediyen kutlanacak bir gün kazandıran Kurultayınızın ulu

yırhlı önünde saygı ile baş eğerim.

(Cumhuriye t Gaze tesi, 27 Eylül 1 932, s.6) •••

Tilrkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanı Saffet Ankan'ın 1 936 yılında D.T.C.F. Açılış töreninde konuşması: "Dünyada yüksek kültürün ilk beşiği Türk ana yurtlarıdır ve o kültürü ·

kuran

ve

bütün dünyaya yayanlar da Türklerdir! ......

ı,te sizden isteren budur ve bunu isteyen de hepimizin babası Atatürk'tür.

O Y'OK.sBK KURTARICl'NIN DAHi BAŞBUÖ'UN ÖNÜNDE, BU DERİN MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi

------


-----

BELGELERLE

�----­

SAYGI İLE EÖİLEREK. HEP BİRLİKTE AND İÇEL1M : DURMADAN ÇALIŞACAÖIZ, BUYRUÖUNU YERİNE GETİ... RECEÖİZ." (Ulus Gazetesi, 10 Ocak 1 936, s. 1 ,3 - Cumhuriyet Gazetesi, 10 Ocak 1 936, s. 1 , 10)

•••

1935 yılında 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla Ankara' daki Tümko­ mutanı (Tiimgeneral) Kemal Kökçe'nin Tören konuşması: Büyük Kamal Atatürk büyük savaşın arkasından gelen kara günlerin acılarına dayanamadı. Çok sevdiği Ulusunun başına geçti. İç ve dış yağılarla savaşa girişti: Artık Kurtuluş Savaşı başlamıştı. "İnönü'de, Kütahya ve Eskişehir'de daha sonra, Sakarya'da yapılan büyük muharebelerde Türk Ulusu yurtseverliğin ve özverinin en büyüğünü ve tarih­ lerin yazmadığı öıreklerini gösterdi.

TÜRK'ÜN BAŞBUÖ'U,

sığınmağa zorlanmış olan,

Sakarya'dan sonra; bir yıldan beri siperlerine düşmana sürsal için ordularını anıkladı. 26

Ağustos 1922'de düşmanı siperlerinde birden öyle bastırdı ki, dört gün dört gece kendisini kurtarmak için düşmanın harcadığı emekler hep boşuna gitti.

TÜRK BAŞBUÖU'NUN YÜK.SEK GÜDÜMÜ İLE DÜŞMAN ORDUSU, 30 AÖUSTOS 1922'DE DUMLUPINAR'DA DÖRT YÖNDEN SARILDI, BAŞKOMUTANLARIYLA BERABER TUTSANDI VE YOK EDİLDİ. Bu mutlu sonuç Türk Ulusunu, tüm erginliğe erdirdi. Bu

büyük

utku ile Türk 'ün Oğuz Kurtarıcısı, çok sevdiği Ulusunu,

karanlık bir zindandan, yeni ve aydınlık bir ilkyaz ertesine kavuşturdu. İşte o büyük utku gününün 13. yıldönümünü, bugün burada toplanarak kutluyoruz. Ey büyük Atatürk utku sana ve senin Y üce Ulusuna yaraşır. Çünkü sen yalnız utkunun ve durmadan ilerlemenin ve yalnız yurt ve Ulusseverliğin sembolüsün.

SEN YAŞA EY BÜYÜK BAŞBUÖ Yurdunla, Ulusunla, bitmek tükenmek bilmeyen utkulannla yaşa. Arkadaşlar;

Türk Ulusu nasıl erkinlik savaşında YÜCE BAŞBUÖU'NUN GÖSTERDİÖİ YOLDAN GİDEREK UfKUYA ERDİYSE; savaştan sonra ------

MiLLiYETÇi t:!AREKETIN LiDERi 6

------


-------

BELGELERLE

------

TUrk Ulusu nasıl göz bebeği önderinin buyurduğu yönü tutarak amacına vardıysa; bundan sonra da gene ve hiç düşünmeden yaratıcı Atatürk'ünün,

19bll aydınlattığı

ve buyurduğu yoldan içten bir inanç ve özveriyle yürüyecek, �1elecek ve yükselecektir. "Yaşasın Büyük Yaratıcı Atatürk!" "Yaşasın Yurdumuz ve Ulusumuz!" "Yaşasın Türk Cumurluğu!" (Ulus Gazetesi , 31Ağustos 1935, s.5) •••

193S Yılı 30 Ağustos Zafer Bayramı Törenlerinde En Genç Subay Nuri Qaylm'm Tören Konuşmasından : l-Eylül-1 922: 1338 sabahı TÜRK ORDUSUNUN BAŞBUÖ'U OIDULAR.INA (Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!) buyruğunu verdi. Bu buyrukta sade Akdeniz değil, Türk Medeniyetinin yaşamış olduğu

)'lrlere varı n anlamı vardır. ERGİNLİÖE SUSAMIŞ OLAN ORDU; IAŞBUÖ'UNUN BU BUYRUÖUNU 9 GÜNDE YERİNE GETİRDİ. Ve ylnl onun buyruğuyla durdu. 30 Ağustos Türk kin ve intikaıpıııın taştığı gündür. YAŞASIN TÜRK ULUSU; O'NUN BAŞBUÖ'U VE ORDUSU. Yaşasın Cwnhuriyet.

(Ulus Gazetesi , 31 Ağustos 1935, s.5) •••

1936 Yılı 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramında Atatürk İlle ldmk Okulu S-A smıfindan Fasih Arda'nm konuşması: Türk Çocukları

Biz yarının büyükleri devrimde yurda Atatürk'e bağlılığımızı her zaman haykırıyoruz. Atatürk'ün kanat gerdiği bu ülke bu günlerden sonra bizlerin omuzları üzerinde daha çok yükselecektir.

ATATÜRK GİBİ BAŞLI BAŞINA BİR VARLJK BAŞLI BAŞINA BİR DBÖER. OLAN ULU BAŞBUÖ'UMUZ VAR. ZATEN TÜRK OLMAK -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 7

------


BİR MUTLULUK.TUR. Atatürk'ün çocuğu olmak da mutlulukların en büyüğüdür. Türk Çocuğu ve Atatürk'ün Çocuğu, Büyüklerimize söylüyorum. ..

(Ulus Gazetesi, 24 Nisan 1 936, s.5)

•••

Ulus

Gazetesi Başyaz.an Falih Rıfkı Atay'm 26 Ağiıstos yazısından :

Üstüste birçok kaleler alınmıştır; birçok sancaklar düşürülmüştür: Dava

HENÜZ ATATÜRK BAŞBUÔ'D� HALK O'NUN ORDUSUDUR; HENÜZ HEPİMİZ SİLAH ALTINDAYIZ.

kavgası henüz bitmiş değildir.

Elektrik girmeyen tek köy, teknik görmeyen tek tarla, geri olan tek Türk kaldıkça, Devrimin ne zaman biteceğini sormayınız. Biz arsıulusal önemi kadar büyük olan, Nasıl başarılacağını yalnız hesabımıza bizim değil, Belbağladıkları sakat ve yanlış fikirler hesabına, bütün batı medeniyeti adamlarının heyecanla bekledikleri bir dava içindeyiz.

26 AÔUSTOS BAŞBUÔ'UNUN EMRİNDE , 26 AÔUSTOS ÇOCUK­ LARININ İNANÇ VE ŞEVKİ İLE ÇALIŞALIM. (Falih Rı tkı Atay, 26 Ağustos 1 93 5, Ulus Gazetesi s. l) •••

1936 Yılı 30 Ağustos Zafer Bayramı Töreninde: Tümkomutan General Kemal Kökçe daha kürsüye gelirken, halkın coşkun alkışları ile karşılandı. Sayın General, şu vakur ve veciz söylevi verdi. İnönü'de, Kütahya ve Eskişehir'de, Sakarya'da yapılan kanlı ve çetin savaşlarda başta

KURTARICI BAŞBUÔ'U olduğu halde, Türk Ordusu

yıllarca yoksulluklar içinde çalıştı. İç ve dış düşmanlarla, yiğitçe döğüştü, öldü ve öldürüldü. Sakarya'dan sonra düşman tam bir yıl her taraftan yardımlar alarak direnmek ve dayanabilmek için hazırlandı. ------

FAKAT BÜTÜN BUHAZIRLIK.-

M iLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 8

-·· ------


------

BELGELERLE

-------­

LAR. TÜRK'ÜN YENİLMEZ BAŞBUÖ'UNUN DEHASI, TÜRK.'ÜN l'OK'OLMEZ PAZUSU KARŞISINDA FAYDASIZ KALDI. Sa karya dan bir yıl sonra, 26 Ağustos 1922 'de başlayan Büyük Türk Tumızu dört gün, dört gece sürdü. Birbiri ardınca yanlan ve çökertilen '

dGtman mevzileri yer yer Türk süngüsünün ve Türk pazusunun kuvvetini hayk ırıyo r Nihayet 30 AÖUSTOS 1922'DE DÜŞMAN ORDUSUNUN .

DUMLUPINAR'DA DÖRT YANDAN SARILARAK YENİLMESİ VE Blbl EDİLMESİ, YÜCE BAŞBUÖ'UNDA TOPLANMIŞ OLAN, TÜRK oBN:tstNt BÜTÜN MEDENİYET DÜNYASINA İLAN EDİYORDU. U ( lus Gazetesi,3 1 Ağustos 1 93 6, s.5)

•••

1937 yılı 30 Ağustos Zafer Bayramı Dolayısıyla Ankara Hipodrumda Aabra Timı Komutanı (Tümgeneral) Kemal Kökçe'nin konuşıruwndan: Yüksek dehası, yenilmez enerjisiyle, Ordusu, Milletini bu zafere ulaştıran \'OCE BAŞBUÖ 'un o gün Ordularına verdiği emir hala kulaklarımızda qınhyor. Şimdi bile yüreklerimizi coşturuyor. Milletimizi esir etmek için

beyhude uğraşanların, Atatürk'ün dehası, Atatürk'ün azim ve iradesi önünde

eridiklerini mahvolduklarını, o zafer günü tarifedilmez bir heyecan ve gururla

ll)Tettik.

Bu mesut heyecanı , bu haklı gururu, o zaman öksüz beşiklerinde,

ınalırının yaşlı ninnileriyle bugünün gürbüz gençliğine tekrarlamayı klndime, kutsal bir borç bilirim. (Ulus Gazetesi,3 1 Ağustos 1 937, s.5)

•••

30 Atustos 1937 yılı Ankara - Harbiye'de (Kara Harp Okulu) Yemin Tlnninde mezun olan yeni subaylar adına Yarsubay Ekrem Olcay'm komafmuı : Vazifelerini yaparken, kendilerinden beklenen feragati seve seve göstere­

oıklerini, ölümü daima küçük görerek çalışacaklarını ve mutlaka muvaffak olacaklarının vadetti. ----·-------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 9

------


Sözlerinde ve hareketlerinde bir Türk Subayının bütün vasıflarını taşıdığı belli olan genç asker:

"EY BÜYÜK ULUS, EY YÜCE BAŞBUÖ!

Ümid� azmimiz, dileğine kudretimiz, anda imanımız var. Göğsü çelik, ruhu geniş, kültürü zengin Cumhuriyet Subaylarının adına huzurunuzda en vakur sesle bir kere daha söz alıyorum. Dedikten sonra askerce yeminini bir daha tekrarladı, bütün arkadaşları gür bir sesle bu yemine iştirak ettiler. Türk Ordusu, dün bini mütecaviz genç subay daha kazandı. (Ulus Gazetesi, 31 Ağustos 1937, s.5) •••

Yunus Nadi'nin 03. 1 1 . 1 937 tarihli Başmakalesi:

DÜN, MECLİSTE BAŞBUÖ'UN UZUN NUTKUNU, SAFHA SAFHA İNKİŞAF EDER GÖRDÜKÇE, MİLLİ TÜRK BÜNYESİNİN ATATÜRK ŞEFLİÖİNE BAÖLI, KUVVETLİ TEŞEKKÜLÜ GÖZLERİMİZ ÖNÜNDE LAVHA LAVHA CANLANDI. Bu adet yerini bulsun diye irad olunmuş bir nutuk değildir. Bu, Türk Milleti vicdanının derinliklerinden gelen şuurlu ve bakim bir hitabedir. Türk Milleti vicdanının derinliklerinden gelen ve gene tekrar Türk Milletinin kendi sinesine dökülen bir hitabe. Hayır, bu hitabe değil , bir şelale. (Cumhu riyet Gazetesi, 3 K asım 1 937, s. 1 ) •••

1937 Yılı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kutlamalarında, Tören Geçidi yapan Türk Askerleri geçerken yapılan anons : Yiğit askerlerimiz : Her zaman ideal bir asker tipi olan Yiğit Mehmetçiklerimizin, kendilerini kollan yoruluncaya kadar alkışlayan ve hançerelerinin verdiği imkan içinde "yaşa" diye bağıran onbinlerin içinden büyük intizamla geçtiğini görüyoruz.

BAŞBUÖ'LUÖU ALTINDA, TARİHİN EN BÜYÜK HARBLERİNDEN BİRKAÇINI YAPMIŞ OLDUKLARI ATA'LARININ ÖNÜNDE EÖİLEN ------ MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 10

------


-------

-- - BELGELERLE

-------­

BU HEYKEL VÜCUDLU YİÖİTLERİN BEKLEDİKLERİ SINIRLAR İÇİNDE; GÜVENLİK VE BAYSALLIK İÇİNDE YAŞAMANIN BÜYÜK ZEVKİNİ BİR DAHA DUYUYORUZ. (Ulus Gazetesi, 30 Ekim 1937, s.I) •••

Ulus Gazetesi Manşeti:

ZAFERİ BÜYÜK BAŞBUG'UN NUTKUNDAN OKUYALTh( (Ulus Gazetesi, 30Ağustos 1 937, s. 1 ) •••

Milli Türk Talebe Birliği'nin Dil İnkılabı toplantısı ile ilgili olarak Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya çektiği telgraf:

TÜRK iNKILABININ BÜYÜK BAŞBUG'U GAZİ MUSTAFA KEMAL HAZRETLERİ'NE Bugün Darülfünun Konferans Salonunda toplanan yüksek tahsil gençliği, BAŞBUG'LUGUNU YAPTIGINIZ büyük dil sahasında canla başla çalışmaya karar verdi. Size, bu tel yazı ile, gençliğin sevgi ve saygılarını sunarız, BÜYÜK BAŞBUG. Milli Türk Talebe Birliği (Hakimiyeı-i Milliye, 28 Mart 1933, s.I) •••

İSTANBUL İZCİLER OCAGI BAŞBUG'LUGUNA SEÇİL:MESİ İstanbul'un işgali üzerine İzciler Ocağı kapatılmıştı. İstanbul okulları, bugün İzciler Ocağını kurmuşlar ve BAŞBUG'LUGUNA DA GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA'YI SEÇMİŞLERDİR.. İstanbul Vilayeti, bu karan bir telgrafla Gazi'ye bildirdi. İstanbul 25 Şubat 339 (25 Şubat 1923) -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 11

------


����

BELGELERLE

�����­

Başkumandanlık Cenabı Alisine İstanbul mektepleri izci teşkilatına mübaşeret ile İstanbul Türk İzciler Ocağı esasını vaz eylemiş ve işbu

Ocağın Başbuğ'luğuna Zatı

Kumandanı

Azamileri ve vekaletine de tatbikatında bulunmak üzere acizlerini ve heyeti haliye riyasetine de Maarif Vekili Beyefendiyi intihab eylemiş olduk.lan, bu babdaki muvafakati Samilerine de şiddetle intizarda bulunduklarını ve

1 Mart

1399 tarihinden itibaren tatbikatına da başlanacağını maruzdur, ferman. İstanbul Vali Vekili Esat

1 Mart 1923 Perşembe

İSTANBUL İZCİLER OCAÖI BAŞBUÖ'LUÖUNU KABULÜ Bugün İstanbul İzciler Ocağı Başbuğ 'luğunu kabul ettiğini bildiren bir telgraf gönderdi. Ankara:

1 Mart 339 (1 Mart 1923)

İstanbul Vilayetine VATANA YÜKSEK SECİYELİ VE METİN RUHLU GENÇLER YETİŞTİRMESİNİ TEMENNİ EYLEDİÖİM İSTANBUL TÜRK İZCİLER OCAÖI'NIN BAŞBUÖ'LUÖUNU BÜYÜK BİR HİSSİ İFTİHARLA KABUL EDİYORUM. GENÇ ARKADAŞLARIMA TEŞEKKÜR VE SELAMLARIMIN TEBLİÖİNİ RİCA EDERİM, EFENDİM. Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkumandan Gazi Mustafa Kemal ( Hakimiyet-i Milliye Gazetesi,4 Mart 1 923, s.l Gökhan Uzgören, İzcilik Tarihi, s6 . 8 Ahmet Bekir Palazoğlu, Başöğretmen Atatürk s. 108 ) -

,

•••

ANKARA İZCİLERİ BAŞBUÖ'UN HUZURUNDA Kurtarılan yurtlan görmek için Batı Anadolu ve İstanbul'a gidecek olan Ankara İzcileri, bugün Türkiye İzcileri, ------

Başbuğ Paşa Hazretleri'ni ziyarete

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 12

-------


------

BELGELERLE ------

pderek kendisine veda ettiler. Ankara Sultanisi (Erkek Lisesi) İzcileri , birkaç � kadar seyahatlerim çıkacakları için bugün öğleden sonra saat 1 6:00 da Çankaya'ya giderek Türkiye İzcileri Başbuğ Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne veda eylemişlerdir. Sultani Müdürü Münif Kemal ve öğretmen Edip ve Ekrem Beylerle 36 izcinin bulunduğu oymak düzgün bir yürüyüşle ve trampetle Çankaya'ya aittiler ve bahçede yerlerini alarak Gazi Paşa'yı selamladılar. BAŞBUÖ GAZİ PAŞA bahçeye çıkarak kendileriyle görüştü ve seyahat edecekleri" ni sordu. �•nerelere · izciler de: "- Kurtardığınız yurtları gezeceğiz, bütün zulümdidelerinin dertlerini :.dinleyeceğiz, düşmanın açtığı yaralan göreceğiz." cevabını verdiler. Bunun üzerine Paşa Hazretleri izcilere hitaben izcilik hakkında bir :konuşma yaptı ve kendilerine hayırlı seyahatler diledi. 1 5 Temmuz 1 923 Hakimiyet-i Milliye ( Ahmet Bekir Palazoğlu, Başöğretmen Atatürk, s. 1 37) •••

,. •;

CHP FATİH HALKEVİ : ULU BAŞBUÖ'UMUZU KAYBETIİK.

Yavrularım; 'ı Siz daha dünyada yokken,; babalarınız ayağında çarık, İnönü ve Sakarya ,. .evalannda çarpışır, anneleriniz birçoklannızı kağnılar ve mermiler arasında \lılfırken, ULU BAŞBUÖ, bitmez, tükenmez bir inançla T ürk Milletine 'aGvenerek yurdu kurtardı. O sadece yurdu kurtarmakla kalmadı . .. Yalnız düşmanı denize dökmeyi iZ görerek bize yüce, paha biçilmez bir hediye de verdi. Türkiye Cumhuriyeti. Ve kurduğu cumhuriyet rejimini on beş yıl sarsılmak bilmeyen bir kuvvetle idare etti. Bugün en ön sırada gelen memleketlerden biriyiz. Tarihe bakınız . .. Birçok, yüzlerce büyük adam göreceksiniz ... Onlar da milletlerini, yurtlarını kurtarmışlardır. Fakat onlar ya asker, yahutta sadece diplomat yani liyaset adamı olmuşlardır. �.. l

------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 13

------


------

BELGELERLE

-------­

HALBUKİ ATATÜRK, YÜCE BiR. BAŞBUÖ, HEM ULU BiR. BAŞKUMANDAN, HEM DE EN ERİ Ş İLMEZ B İR DİPLOMAT OLMUŞTUR. İstiklal Savaşından beri on beş yıldır O'nun ve arkadaşlarının keskin zekası bu memleketi tam bir güven ve sulh içinde yükseltmişlerdir. Ve sizler. . . Bu satırları okuyan sizler. . . Bu on beş yıllık güzel çağın çocuklarısınız ... Yani tamamıyla Atatürk Çocuklarısınız . . . Atatürk Çocukları;

ULU BAŞBUÖ bu

yurdu ve bu yurdun rejimi olan Cumhuriyeti sizlere

bıraktı. O her insandan fazla, her kahramandan üstün, kurtardığı milleti mes'ud.

ULU BAŞBUÖ

bu

yurdu

ve

bu

yurdun

rejimi

olan

Türkiye

Cumhuriyetini devam ettirecek, koruyacak sizsiniz. Sizler istikbalin, yarının büyüklerisiniz. Ülkünüz bir Atatürk olmak olsun. . . Yolunuz O'nun çizdiği Cumhuriyet yolu olsun... Eserlerinizi O'nu düşünerek meydana çıkarın.

ULU BAŞBUÖ 1923 YILINDA VERDİÖİ BİR SÖYLEVİNDE: Büyük şeyleri büyük millet yapar... demişti. İşte

siz

de

büyük

şeyler,

büyük eserler yapmaya çalışınız. Bunu

yapacaksınız çocuklar, çünkü :

TÜRKSÜNÜZ VE DAMARLARINIZDA ASİL VE KAHRAMAN TÜRK KANI VAR. (C.H.P. Fatih Halkevi, O'nun İçin Yazılanlar, Söylen:nler, s.228- 229)

•••

Atatürk'ün 1 O Kasım 1938'de ölümünün üzerine 11 Kasım 1938 yılında Cumhuriyet Gazetesinin attığı manşet:

O FITRATIN BAŞKUMANDAN OLMAK İÇ İN Y ARATTIÖI DAHİ iR. B ŞEFTİ; BÜTÜN ASKERLİK. HAY ATINDA, IDÇ YENİL MEZ VE DAİMA MUZAFFER BİR BAŞBUÖ OLMUŞTUR! (Cumhuriyet Gazetesi, 11 Kasım 1 938) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 14

-------


------

BELGELERLE ------

1 O Kasım 1938 Atatürk'ün ölümüyle ilgili Ulus Gazetesinin manşeti:

ATATÜRK. BAŞKUMANDAN: BAŞBUÖLAR YETİŞTİRİLMEZLER, ONLAR BAŞBUÖ HASLETLERİYLE DOÖARLAR! (Ulus Gazetesi, 1 1 Kasım 1 938)

•••

Ulus Gazetesi Başyazarı Falih Rıfkı Atay'ın 11 Kasım 1938 Ulus Gazetesindeki birinci sayfadaki yazısı: En mesut Tilikler,

ATATÜRK. yaşarken ölmüş olanlardır. Ömrümüzün

ve Türk Tarihinin en acı yasını tutmak talihsizliği bize düştü. Halk En Büyük Türk Kahramanını; ORDU, EN BÜYÜK TÜRK BAŞBUÖUNU, Tarih, En Büyük Türk'ü ve asrımız En Büyük İnsanını kaybetti. (Ulus Gazetesi, 1 1 Kasım 1 938)

•••

Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı Nadir Nadi'nin birinci sayfadaki yazısı : ... Biz, Türk Gençliği, Ata'sının bıraktığı mirasa, O'nun Cumhuriyetine, O'nun

İnkilablanna, O'nun �udretli ve kuvvetli Rejimine daima sadık;

toprağına kanımızı, istiklaline canımızı verıneğe, şerefimiz, gençliğimiz, namusumuz ve

and içiyoruz !. .

TÜRKLÜÖÜMÜZ namına yüce abidenin önünde söz verip

EBEDİ BAŞBUÖUMUZ her biri asırlar değerinde olan o büyük

eserlerini; yalnız Türk Gençliği'ne emanet etmemiş miydi? ... Türk Gençliği Kemal Atatürk'ün yarattığı eserlerin şüphesiz en büyüğüdür ! (NadirNadi, Cumhuriyet Gazetesi, 1 1 Kasım 1 938)

•••

Daima ve daima, Türk olduğunuzu, her vakit ve herkese hatırlatınız. (Cumhuriyet Gazetesi,3 1 . 10. 1 933, s. 1 )

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 15

------


���� BELGELERLE �����­ BOZK.URT BAZALT KAYALIKLAR ARASINDAN KOŞUYOR: BU, TÜRKİ YE POSTA PULUNDAKİ RESİMDİR. BOZKURT YENİ TÜRKİYE'NİN SEMBOLÜDÜR. (L. Nikulin, T. C. içişleri Bakanlığı, Matbuat Gen:( Müdürlüğü Yayını, Yabancı Gözüyle Cumhuriyet Türkiyesi, s.11 2,1 938) •••

MİLLİ LFJANDLARDAKİ BOZKURT gibi müstakil ve öz bir varlık olabilmek için Kemal 1920 senesinde Ankara 'yı Hükfunet merkezi ittihaz ve

ilan etti. Atatürk Ankara'yı intihap etmişti; çünkü Ankara Anadolu'nun kalpgahındadır ve asırlarca şarktan garbe doğru muvasala rolünü oynamış olan yaylalara hakimdir.

(M. Svetovski, T.C. içişleri Bakanlığı, Matbuat Gemi Müdürlüğü Yayını, Yabancı Gözüyle Cumhuriyet Türkiyesi, s.1 07,1 938)

•••

Atatürk'ün Mondros Mütakeresi ile ilgili söylevi : " - Bu mütarekeyi baştan nihayetine kadar tetkik ettikten sonra bende hasıl

olan kanaat şu oldu: Osmanlı Devleti bu mütareke ile kendisini kayıtsız

şartsız teslim etmeğe muvafakat etmiştir." Bayanlar Baylar.

Mondros mütarekesi ile Türk Milletinin bileklerine kelepçe ayaklarına

bukaı vuruluyor, gözleri açık, bir kurban gibi sürüklene sürüklene arsıulusal

mezbahaya götürülüyor.

FAKAT ŞİMDİ GÖRECEKSİNİ Z: O, ÖLMEYECEK VE B İLEKLE­ İND R EKİ KELEPÇEYİ , AYAKLARINDAKİ BUKAIYI BÜTÜN B İR Ü D ŞMANIN, BÜTÜN B İR DÜŞMAN DÜNYASININ BAŞINA VURA VURA KIRIP DAGITACAK, O BAŞI KANLI SAÇLARINDAN TUTA TUTA ATACAKTIR. (2 0 Mayıs 1 936, Kurun Gazetesi, s. l)

•••

Yabancıların kendisi hakkında yazdıkları övgüler karşısında Mustafa

Kemal Atatürk:

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi ------18


-------

-· BELGELERLE

------

"Bunlar hep beni övüyorlar. Türk Milletinden, Türk Milletinin büyüklüğünden, insanlık değerinden, dört bin yıl boyunca cihanın her tarafında bıraktığı medeniyet izlerinden hiç bahsetmiyorlar. O'nu hıila nereden çıkıp geldiği bilinmeyen, dili yok, kültürü yok, tarihte yeri yok, bir aşiret sanıyorlar, ya da öyle görmek istiyorlar. Türk Milletini bu sui-zan'dan ·laırtarmak, O'nu medeniyet alemine gerçek hüviyetiyle tanıtmak kutsal bir ıörevdir ve garibi şu ki, bu kutsal görevi bizden önce her soydan, her dilden birçok Avrupalı Türkologlar, oryantalistler yerine getirmiş; Türklerin VII. yüzyıldan beri Kök-Türk yazısı diye bir alfabesi olduğunu, bunun XII. , :XIII. , yüzyıla kadar eski Kırgızlar ve Yeniseyliler tarafından kullanıldığını, ellerindeki reddolunmaz ilmi belgelerle ispatlamış bulunuyor. " Atatürk bununla da kalmaz, bize bugünkü Türkçeye çevirdiği Orhun Kitabelerinden parçalar okur ve Atatürk: . "VII. YÜZVILDA DÜNYANIN NE TARAFINDA HANGİ İIOK.ÜMDAR DEVLET İDARESİ VE HALK SEVGİSİ ANLAYIŞINI, BtzlM BİLGE KAÖANIMIZ VEYA KÜL-TEKİNİMİZ GİBİ GÜ ZEL VE �AKICI BİR İLLE İFADE EDEBİLİRDİ." D ·

(Zeyn:p Korkmaz, Atatürk ve Türk Dili, Belgeler, s. 1 48) •••

Benim hayat yolum şu düstur olacaktır. TÜRKLÜK. VE TÜRKLER EN ·YÜKSEK.TEi .. (Sabiha Gökçen, Atatürk'ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti, s.36 5) •••

3

Mayıs 1934 : Kayseri Uçak Fabrikası'nda yapılan ilk parti uçağından birinin 50 dakikalık uçuşla Kayseri'den Ankara'ya gelişi

6

avcı

(Utkan Kocatürk, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, s.562 •••

TÜRK. GENÇLERİ, DIŞARIDAN SOKULACAK. İDEOLOJİLERDEN HER ZAMAN ŞÜPHELENMELİDİR. (Millet Mecmuası, Yıl.2, Cilt.4, Sayı.91, s.8 )

--- MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 17

------


19 Mart 1933 : Mustafa Kemal Paşa'nın, Ordu'ya hitaben Fahrettin (Altay) Paşa'ya -onun ağzından- bir söylev dikte etmesi: "Sil8hlanmızı büyük Türk Ulusunu ezmek isteyenlerin gözlerine gezleyelim; Bunda aDlaç, düşman olsun. Bu amaca giden kurşun Tüı:k'ün Ülkü Kurşunudur" (Utkan Kocatürk, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, s.545) •••

KONSTANTİN'İN KAFASI BURADA KIRILACAK Sakarya müdafaa hattının tayin ve tesbitini de doğrudan doğruya, bizzat kendi yapmıştı. 23 Ağustos 192 1'e tekaddüm eden günlerde, bu müdafaa hattının tayin ve tesbiti için cephe merkezine tesadüf eden -Polatlının 30 kilo­ metre kadar cenubundaki- (Y ıldıztepe) ye gitmiştik. Atatürk, haritayı araziye tatbik ettiği sırada, yanında bulunan Erkanıharbiyei Umumiye Reisine: . -Paşa, dedi, arazi bizi aldatıyor. Cephenin sol cenahını tayin edebilmemiz için (İnli Katrancı)ya gitmek lazım. Kalktık, gittik. Orada arazi vaziyetini görünce, hiç unutmam, sağ eliyle şakağını avuçlayarak: Allah bizi buraya gönderdi ... dedi. Haklıydı.Çünkü, arazi ancak burada, olduğu gibi görünüyordu. İnli Katrancıda akşama doğru, avdette ata binerken, birden bire başı döndü, düştü. Kaburga kemiği kırıldı. Fakat hiç oralarda değildi. Gurup etmekte olan güreşe bakarak dedi ki: -Konstantin'in kafası da işte burada kırılacaktır! Filhakika öyle oldu. Halbuki Kral Konstantin bu taarruzuyla Ankara'ya kadar yürüyerek Milli Mücadele'yi bir kalemde iriıha etmek kararında idi. Atatürk ise, askeri dehasıyla, nasıl 30 Ağustosta düşmanı, tasavvur ettiği yerde meydan muharebesini kabule icbar etti ise, Sakarya'da da, düşmanı kendi tayin ve tesbit ettiği noktaya çekti ve böylece düşmanın bu hatta çarpmadan ilerlemesine ve maksadına nail olmasına imkan vermedi. (AhmetNiyazi Banoğlu,Nükte Çizgi ve Fıkralarla Atatürk, s.93 ) •••

1905'li yıllarda, Mustafa Kemal, topçu stajını yapmak üzere Şam'a gitmeden önce Beyrut'ta arkadaş muhiti içinde yaptığı toplantılarda: ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 18

-----------


------ BELGELERLE ------ Dava, yıkılmak üzere bulunan bir imparatorluktan, önce bir Türk Devleti çıkarmaktır. (Ali Fuat Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk-2, s. 145) •••

TARİH ÔÔRETMENLERİNE "-Sizler üzerinize büyük bir sorumluluk almış bulunuyorsunuz. Genç beyinler ancak sizlerden ilham alacak ve kurtulan vatanı bayındır ppacaklardır. Bir öğrenci cebirden bir formül unutabilir, kimyadan belki �� madeni hatırlayamaz. Fakat efendiler, bir öğrenci tarihini asla nutmamalıdır ve ona tarihi unutturulmamalıdır. o öğrenci Şanlı Tarihinin bir sayfasını unuttuğu gün ülke uçuruma yuvarlanıyor demektir. :,', İşte değerli Tarih öğretmeni efendilerden isteğim şudur ki verdikleri �lerin sorumluluğunu kavrasınlar ve ona göre ellerine teslim edilen genç '9yinlere gerçekleri anlatsınlar. Bu yapıldığı gün tarih öğretmenleri ülkeye � az kanını tarih için dökmüş kahramanlar kadar hizmet etmiş olurlar. � halde kabahat tarihini bilmeyen gençte değil öğretmendedir. Bunu asla ı&ffetmem." i,

i'ı,• �. !;

��

(Mim Kazım Kızıltuğ, Atatürk'ün Gözüyle Tarih, Atatürk'e Ait Hatıralar, s. 1 50, Cumhuriyet Gazetesi Yayınlan) •••

Bozkurt'u okuyanlar bilirler ki; hususi hayatına dair bazı temelsiz 4edikodular bir yana bırakılacak olursa, Armstrong, bu eserinde, Mustafa ·Xemal'i eski ve yeni tarih devirlerinin en yüksek simaları arasında saymakta '9 °eğer bu adam büyük bir milletin içinden çıkmış veya büyük bir milletin ba•ına geçmiş bulunsa idi, Sezar'ları, Cengizleri, Napolyonları gölgede 'barakan cihangirlerden biri olurdu" demektedir. O zamanlar Atatürk'ü en çok ,neden çıkartan işte asıl bu görüştü. Yumruğunu masaya vurup: ATATÜRK: "BÜYÜK MİLLET Mİ? TÜRK.'TEN DAHA BÜYÜK Ml.1.ET VAR MIDIR? BEN NEYAPABİLDİ İSEM, ANCAK O'NUNLA YAPAB1L1RD1M."

(Cemal Enginsoy, Atatürk Araştınna Merkezi Dergisi, Kasım 1 990, sayı:

19, s.78)

-------- MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi -----19


---- BELGELERLE -----­

"-BİR AVRUPALI MUHARRİR, SİZİN SAMSUNA ÇIKIŞINIZIN 18 MAYIS OLDUÖUNU YAZMIŞ." diye soru sorulması üzerire: "-AVRUPALILAR BİZİM TARİHİMİZİ NE BİLİRLER NE DE YAZABİLİRLER. BUNU ANCAK TÜRKLER YAZABtt.JR. (Enver Behnan Şapolyo, Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, s.296) ••• Atatürlc'ün 1931 Konya Ziyareti :

ATATÜRK'ÜN ORDUSU Ordudan bahsederken bu memleketin hakiki sahibi olan Türk Milleti'nin m�vver evlatlarından bahsediyorum. Bu evlatlar içinde hiç şüphe yok ki, yarının kahramanlarını yetiştiren mürebbilerimiz dahildir. İcabında derhal kisvesini değiştirerek icap eden yerde başını veren ve ordu ile beraber yürüyen muallim arkadaşlarımız da dahildir. Ben, Yüksek Ordumuzun Zabitlerinden ve onlarla Türk'ün mürevver evlatlarından bahsettiğim zaman, onlarla beraber olan fikren, vicdaB!n, ilmen Milli Kahramanlığa iştirake müheyya Türk Gençlerinden bahsediyorum. (23 Şubat 1 93 1 , Hakimiyet-i Milliye ( 1 935 Yılından sonra Ulus Gazetesi oldu) Gazetesi, s. l ) •••

Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferlerle beraber medeniyet nurlarını taşıyan Kahraman Türk Ordusu; Memleketini en buhranlı ve müşkül anlarda zulümden, felaket ve ıı.kıntılardan ve düşman saldırısından nasıl korumuş ve kurtarmış ise, Cumhuriyetin bugünkü verimli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modem silah ve vasıtalan ile donatılmış bir şekilde vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur. Tilrk Vatanının ve Türklük Topluluğunun şan ve şerefini, iç ve dış her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an yapmaya ------ MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi ------20


�����-

BELGELERLE

�����­

bazır ve hazırlanmıt olduluna benim ve Biiyük Ulusumuzun tam bir iman ve itimadımız vardır. (Ulus gazetesi, 30 . 1 0.1938, Prof.Dr. Herbert Melzig, Atatürk Dedi ki, s.393 ) •••

ORDUYA MESAJ Büyük Reis, Cumhuriyetin Onbeşinci yıldönümünde, Türk Ordusu'na sevgi ve itimat hitabını bir daha tekrar etti. BU HİTABIN İÇİNDE BAŞBUÖ'UN BİR VE DEÖİŞMEZ EMRİ VARDIR. Kurtuluş nizamını, iç ve dış, her türlü tehlike karşısında korumak! Ordu zafer sancaklarının ve bütün silahlarının üstüre bir daha yemin etti. Vatanın, kanlı ve karanlık o müthiş günlerinde BAŞBUÖ'UN sesini hatırlayınız. Anafartalar, Sakarya, Dumlupınar ve bu zaferlerden gelen Milli Şan ve Gurur hepsi�; O sesin arkasında kavuştuk. BAŞBUÖ'UN TEK VE DEÖİŞMEZ EMRİNE, KARA, DENİZ VE HAVA KAHRAMANLARININ BİR CEVABI VARDIR. EVETi Sancak ve Silahın yemini bu! Türk'ün namus sözü ile evet! Ebediyyen evet. (F alih Rıfkı Atay, Ulus Gazetesi, 30.10. 1 938, s.I) •••

Diyarbakır Gezisi 1932 yılı:

Ben, Türk Elinin kahraman bir bucağındanım. Yazık ki, oraya Bekir diyarı diyorlar, fakat özünde Türk Diyarı idi. Bekir, sonradan ona alem olmuş. Fakat biz öz diyanmızın ne olduğunu biliriz, biıim diyarımız Oğuz Türk'ün has konağıdır, biz de bu yüce konağın çoculdanyız. Buraya konduğumuzdan beri ne olduğumuzu anlatmağa çalıştık ve anlatıp duruyoruz ki: TÜRK ELİ BÜYÜKTÜR VE YER YÜZÜNDE YALNIZ O BÜYÜKTÜR. HER YERİ DOLDURAN TÜRK.'TÜR. VE HER YANI AYDINLATAN TÜRK.'ÜN YÜZÜDÜR. -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 21

------


------

BELGELERLE

---

Diyarbekir'li, Van'lı, Erzurum'lu, Trabzon'lu, İstanbul'lu, Trakya'lı ve Mabdonya'lı, hep bir ırkın evlitlan, hep aynı cevherin damarlarıdır. Bizim yeni işimiz budur: Bu damarlar, birbirini duysun ve birbirini tam.sın... Bu dediğim şey haJrikat olacak; çünkü hakikattir. Bu dediğim şey olduğu zaman, başka bir llem görülecek ve bu Alem, dünyaya hayret verecek, nur ve feyzi insanlığa uçacaktır. HAKİKAT GÜNEŞİ DURMAZ DAİMA YÜKSELECEK, TORK'ON VARLIÖI BU KÖHNE ALEME YENİ UFUKLAR AÇACAK, G'ONEŞ NE DEMEK, UFUK. NE DEMEK, O ZAMAN GÖRÜLECEK.. (Milliyet Gazetesi, 04.10.1932, s. \)

•••

"BENİM

ADIM MUSTAFA KEMAL'DİR. EÖER BENİ ONURLANDIRMAK İSTİYORSAN, TÜRKİYELİ TÜRK OÖLU TÜRK MUSTAFA KEMAL DİYE ÇAÖIR. BEN NE DİKTATÖRÜM, NE MACERA PEŞİNDE KOŞARIM, NE DE MAÖLUBİYETİ KABUL EDEN BİR KİMSEYİM, BEN YALNIZ MİLLETİMİ DÜŞÜNÜR, O'NUN İÇİN YAŞARIM, BENİM VE MİLLETİMİN HAKKI OLAN HER ŞEYİ ALIRIM, ALAMAYACAÖIM BİR ŞEY YOKTUR." (Selami Başaran, Atatürk Haftası Armağanı, s.56) •••

TBOMAN "Atatürk, Türk Tarihiyle ilgili bir çok eserler buldurmuştu. Kendisi tarih kitaplarını okuyor ve önemli gördüklerini akşamları sofrasına davet ettiği arkadaşlarına anlatıyordu. Bir gece evime geldi. Bakan, milletvekili, kumandan yirmi kadar kişiyi yemeğe davet etmemi istedi. Davet ettim. Sofrada söze başlayarak o gün okudµğu Türk Tarihi ile ilgili konulan anlatacağını söyledi. O zaman altı yaşında olan oğlum İlter'i yanına oturttu ve: 'Şimdi beni dinle' dedi. Hep birlikte dinlemeye başladık. Atatürk : "Ben bu gün Türk Tarihinde Teoman ve O'nun oğlu Mete'nin büyük ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 22

-----


kahramanlıldanm okudum.

Teoman BflyOk Türk Devleti'ni kurmuş, O'nun oğlu ünlü kumandan Mete ise bütün Türle dilşman1 devletleri ortadan kaldırarak Türklüğün şanını çok yQkseltmiştir. Sen İlter adını bırakacaksın. Bu iki Türle büyüğünden birinin ' adını alacaksın. Hangisini istiyorsan onu seç dedi.

Çocuk, duraklamadan 'Teoman' cevabını verdiği zaman Atatürk: 'Şimdi senin adın Teoman oldu' diyerek çocuğa kendi anlattıklarını yazdırdı ve imza ettirdi. Atatürk tarafından yazdırılan satırlar : "Asya'da Türk Hun İmparatorluğu'nun kuruluşu, Çin'de imparatorluk kurulması tarihi ile başlar. M.Ö. 3. yüzyıla ait Çin belgeleri bunu böyle kaydeder. Ancak, bu büyük Türk İmparatorluğu'nun bizce bilinen imparatoru Teoman'dır. Teoman, M.Ö. 3 . yüzyıl başında yaşamış büyük bir kahramandır. Çinliler, bu. kahramanın Çin'de imparatorluk kurmuş olan büyük Türk Kumandanlarının soyundan geldiğini iddia ederler. Teoman'ın oğlu Türk İmparatoru Mete de ünlü.dür. O doğuda Kadırgan dağlarından, batıda Hazar Denizi'ne kadar, kuzeyde Sibirya'dan, güneyde Himalaya eteklerine kadar geniş sınırlar içinde büyük Türk. İmparatorluğu'nu kurmuş yüksek bir Türk Hakanı'dır. Mete, Çin İmparatoru'nu sığındığı kalede kuşatmış, ancak kansının dileği ile fakat, kendisine vergi vermek ve uyruğunu da kabul etmesi şartı ile bırakmış bir Türk İmparatoru'dur. ŞİMDİ ÇOCUÖUM, SEN BU SATIRLARI OKU VE KENDİN İÇİN BİR AD ARARKEN, TEOMAN VE O'NUN OOLU METE'Yİ DÜŞÜN VE BU İKİSİNDEN BtR.1NtN ADINI AD EDİN. BENCE METE ÇOK

BÜYÜK.TÜR. BÜTÜN� TÜRK TARİHİNDE OÖUZ EFSANESİ'NİN ÔSTÜNE SÖYLENEBİLECEÖİ ADAM, O'DUR FAKAT DÜŞÜNÜLÜRSE TEOMAN, ELBETTEKİ O'NDAN DA BÜYÜKTÜR, ÇÜNKÜ HER ŞEYİ HAZIRLAYAN ODUR.

İskender 'Büyük' adı ile anılırdı. Fakat gerçekte ondan büyük olan Filip (Philip)'tir, çünkü İskender'in başarısı için gerekli olan siyasi ve askeri araçları hazırlayan odur. Eyüpoğullarından Selahaddin, Haçlılar'dan Kudüs'ü kurtarmış olmakla tanınmış bir Türk'tür. Fakat ondan daha büyük olan bizzat Selahaddin'i ve O 'nun başarılı ordularını ve araçlarını hazırladıktan sonra ölen büyük Türk Nurettin'dir. İnsanlık tarihinde silinmez satırlarla varlığını yazdırmış olan odur. Şimdi çocuğum, sen bu babalarla oğullarını karşılaştır. Kendin için sevebileceğin bir ismi ayırt et. Ondan sonra kendi kimliğini, maddi ve manevi kişiliğini ifade edecek olan bu ad içerisinde yüksekliğini, senden her zaman -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 23

------


yüksek olan ve onun yüksekliği için de kendini her zaman hiçe sayacağın milleti� �öster. " Ertesı gün isim değiştirme işlemleri yapılmıştır. (Kazım Özalp Atatürk'ü Anlatıyor, Milliyet Gazetesi, 22. 1 1 . 1969)

•••

BİR TARİH DERSİNDE Gazi, bir okula gitmişti. Bir Tarih dersine girdi. Bir öğrenci, dersini öğretmenine anlattıktan sonra, otururken Gazi bu öğrenciye : " - Bir şeyi söylemeyi unuttun! Türk Milleti'ni kim kurtardı?" diye sordu. Öğrenci : " - Gazi kurtardı!.. " Der demez, Gazi : " - Hayır çocuğum!

TÜRK MiLLETİNİ KENDİ KANI KURTARDI! " (Enver Behnan Şapolyo, Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, s.530) •••

1931 Yılında Edir:ır Erkek Öğretmen Okulunda Öğrenci olan Fazıl Oyat Atatürk'ün Okulu Ziyaretini Anlatıyor:

Gazi sınıftan içeri girdi. Parlak gözleri, heybetli vakarı ile karşımızda durdu. Bütün sınıf, üzerinden bir elektrik şeraresi akar gibi keskin bir heyecan ile sarsıldı. Kendimizi toplamaya fırsat kalmadan Büyük Gazi, yüzünü tahtada harita önünde duran arkadaşımıza çevirerek sordu:

" - Ne yapıyorsun oğlum?" " - Türk Tarihini anlatıyorum." " - Anlat baka.Jım, neler öğrendin?" " - Efendim, Türkler göçebedir. . . " Bundan sonra ne anlatacağını şaşıran arkadaşımız durakladı.

" - Oğlum, Soyun hakkında yalnız bunları

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 24

öğrendin? Bafka


---- BELGELERLE ---söyleyecek sözün yok demek?... " " " " - Gazi, bundan sonra yüzünü muallime çevirdi: " - Muallim Bey, siz tamamlayınız! " dedi. Muallim de heyecanlı ve titrek bir ifade ile anlatmaya başladı: " - Türklerin ana vatanı Orta Asya'dır. Türkler orada göçebe bir hayat geçiriyorlardı..." Tam burada, sözün gerisini, sert bir ifade ile Gazi'nin gür sesi değiştirdi: " - Muallim Bey, Türk Tarihi haldcmda talebeye öğretilecek ilk söz bu

olmamalıydı. Türklerin neden göçebe hayat geçirdiklerini hiç merak edip de Soyumuzun göçebelikten önceki vaziyetini araştumadmız mı? Bundan sonra kırmızı tebeşiri eline alarak, Asya haritasında Türklerin ana yurdunu: çizmeye başlayan Gazi, tatlı bir eda ile Türk Tarihini anlatmağa başladı: " - Asya, büyük bir kıta parçasıdır. Orada Himalaya sıradağlan, Hazar denizi, Baykal gölü arasında dünyanın en yüksek yaylaları U7JUlll'.

Büyük Kadırgan dağlanndan Baykal gölü kıyılarına, oradan Altay Dağlan boyunca İdil havzasına vararak. Hazar denizi sahilleri, Hindikuş, Pamir, Karalruruın, Karanlık dağlan yolu ile San Irmak boyunca tekrar Kadırgan dağlanna kavuşan çizginin içinde kalan yerlere Orta Asya yaylası denir.

Bugün bu geniş yaylada göklere doğru baş uzatan dağlar, korkunç kum çölleri ile yeşil su boyları ve göl kenarları vardır. Fakat, Tarih devirlerinden binlerce yıl evvel, Türk ana yurdu:nda şimdi yerlerini kumsallar, bozkırlar, bataklıklar, sığ göller tutmuş, engin denizler vardı. İlk medeniyetlerin gür filizleri, bu denizlerin kıyılarında, bu denizlere dökülen derin ırmakların bereketli topraklarında fışkırmıştır. Dünyanın başka taraflarındaki insanlar, daha kaya ve ağaç _ kovuklarında yaşarken ana yurttaki atalarımız, hayvanları kendilerine alıştırmışlar, kereste ve maden işlemesini öğrenerek parlak bir medeniyete }Qlvuşmuşlardı. Orta Asya'daki iç deniz ve ırmaklar, saydığımız ulu dağlan örten buzların verdiği sularla besleniyordu. Fakat, u:ztrn zamanlardan sonra iklim şartlan değişti. Medeniyetin beşiği durumunda olan Orta Asya, bu şekilde yaşanamayacak bir hile geldi. İşte çocuklar, sizin ıöçebe diye öjrendiğiniz Türkler, bu sonuçlarla MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi -----21


�������-

BELGELERLE �������­

yurt doliftimıişler, medeniyetlerini diğer yurtlara ulaştırmışlardır. TOık ana yurdundan milyonlarca insan aynldı. Fakat ana yurtlannın delioen iklimine, zorlaşan hayat şartlarına boyun eğerek ve göğüs gererek Orta Asya yaylalarında daha milyonlarca Türk kaldı." (Fazıl Oyat, Atatürk'e Ait Hatıralar, s. 150- 1 5 1 - 1 52) •••

BİLİNMEYEN OLAYLAR Başkumandan Gazi Mustafa Kemal .Paşa 4 Nisan 1922 tarihinde Rus heyetini cepheyi gezdirdi ve onlara üç süvari tümeni tarafından yapılan bir harb tatbikatı seyrettirdi. Mustafa Kemal'in buna niçin lüzum gördüğü anlaoılamadı. Mecliste Mustafa Kemal'e bu hususta sorulan sualler de cevapsız kaldı. Mesele çok sonra anlaşıldı. Ruslar bize beraber savaşmamızı teklif etmişler. Zonguldak ve Ereğli'ye asker çıkaracaklar Kocaeline geçecekler. Bundaki gizli maksadı sezen Mustafa Kemal: "Olmaz" diyor; benim kuvvetim İstanbul'u da İzmir'i de kurtarmaya kifid.ir." İşte bu "kiti kuvveti" onlara da göstermek için 1922 manevrası yapılmıştır. (Avni Altırer, Her Yönüyle Atatürk, s. 1 73) •••

Ord.

Prof Şevket Aziz Kansu Anlatıyor :

1932 yılı 19/20 Ağustos gecesi Yalova . . .

Bana emir verdi. Yanına yaklaşıyorum. Elimde bir çap pergeri var. O'nun milyarlarca nöronlarının nonnalin üstünde bir fonksiyon ve konstriksiyonlanna sahip beynini saklayan Asil ve Kahraman başını ölçüyorum ve Atatürk dedi ki: "FIRTINALARIN ORTASINDA, UÇURUMLARDAN A1LAYARAK. KARANLIKLARDAN KAÇTIM. BUZLU DAÖLARIN SERİNLİÖİNİ VE SERTLİÖİNİ SİZE GETİRDİM. DİRİLİM ALANINDA BEN; GÜLEN, YARATAN VE GÜNEŞ ALTINDA KARTAL GİBİ SÜZÜLEN T0RK NESİLLERİNİ SELAMLIYORUM. TÜRK DAÖLARININ -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 26

-------


• ----

BELGELERLE

-----­

KAYALARINDAN OYULAN KAYA ANITLARI GİBİ SERT VE DİK TÜRK. ADAMLARI BEN sızı GÖRDÜM, BEN sızı KUCAKLADIM, . BEN sızı ÖZLEDİM. . . " {B. Şevket Aziz Kansu, Ulus Gazetesi, 16. 1 1 . 1938, s. 7) •••

3 Ocak 1 9 1 9 İngiliz Dışişleri Bakan Vekili Curzon, bir yıl önce hazırladığı Türkiye ile ilgili önerilerini Başbakanlığa sundu. Curzon, Doğu milliyetçiliğini karşılarına almadan kalıcı bir çözümün ancak Türkiye'ye Ankara ve çevresinde tam bağımsız bir devlet kurma hakkının verilmesi ile mümkün olabileceğini, bu yolla da TÜRK MİLLİYETÇİLİÖİNİN PATLAMASININ ÔNLENEBİLECBÖİNİ İLERİ SÜRÜYOR. ·

(Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt 1., s.82) •••

15 Mayıs 1919 Osmanlı Bankası Müdürü Bere Keresteciyan, Mustafa Kemal'i götürecek Bandırma Vapuru'nun İngilizler tarafından batınlacağını, Mustafa Kemal'in avukatı Sadettin Ferit Bey'e, o da Mustafa Kemal'e bildiriyor. (Zeki Sanban, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt 1, s.245) •••

1919 yılı Ağustos Ayı Paris Banş Konferansı'nda İngiliz delegasyonuna başkanlık yapan Dışişleri Bakanı Balfour'dan, Londra'da vekili Curzon'a: "Arapça konuşulan yerlerde manda kurulmalı. Suriye Fransa'nın, Mezopotamya İngiltere'nin, Filistin İngiltere veya Amerika'nın, Ermenistan ve Boğazlar İngiltere'nin, belki Kafkasya İtalya'nın mandasına verilmelidir. Avrupa'da Türkiye'ye hiç bir toprak verilmemelidir... " Curzon'un notu: Görüşler geIEllikle benimkilere uygun. (Zeki Sanban, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt D, s.20)

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 27

------


------

3 Haziran

BELGELERLE ------

1919

Mustafa Kemal, İngiliz Yüksek Komiserliği'nden aldığı notayı dün

kendisi.IE aktararak mitingler konusunda re gibi tedbir aldığını soran Harbiye Bakaru'na verdiği karşılıkta: Milletin heyecanını ve gösterilerini yasakJamak için ne kendimde ne de başkasında biç bir güç göremem! (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt 1, s.298-299) •••

23 Haziran 1 9 1 9

İSTANBUL'da İNGİLİZ YÜKSEK KOMİSERİ AMİRAL A. CALTIIORPE'tan İNGİLTERE DIŞİŞLERİ BAKANI LORD CURZON'a. ŞİFRE TEL. No. 1320. ÇOK İVEDİ.. .. ... .... 26

Çanakkale Savaşı'nda ün yapmış bulunan ve Samsun'a Ordu Müfettişi

olarak gönderilen Mustafa Kemal Paşa'nın oraya varışından beri kendisini Milliyetçi akımın merkezi halire getirdiği. Kendisinin geri çekilmesi istenmiş olmasına rağmen bundan bir sonuç alınamadığı. İstanbul'a dönmesi için

kendisine yeniden emir verileceği. Bir diğer tehlikeli kişinin de Rauf Bey olduğu. (Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt 1, No:8) •••

30 Eylül 1 9 1 9 İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a Yazı

İNGİLİZ ATAŞEMİLİTERİ YARBAY J. I. SMITH'in FERİT

PAŞANIN Y�VERİ KEMAL BEY

İLE

GÖRÜŞMESİNE DAİR

RAPORU. 129

1 . Ferit Paşa'nın Başyaveri Kemal Bey'in Yarbay Smith ile politika

konusunda görüştüğü, M. Kemal' i tanıyan Milliyetçilerle ilişkisi olan Kemal Bey'in gayri resmi olarak Milliyetçilerin görüşlerini nakletmiş olabileceği. 2. Kemal Bey'e göre: Türkiye ile İngiltere'nin karşılıklı ortak menfaatleri vardır, fakat İngiltere, MİLLİYETÇİ HAREKETİ BASTIRTMAK. İSTEMEKTEDİR, Milliyetçiler İttihatçı değillerdir, hatta M . Kemal Paşa --·�----

M\LLIYETÇI HAREKETiN LiDERi 28

-------


------

BELGELERLE ------

Anadolu'ya geldiği takdirde Enver Paşa'yı tevkif edeceğini bildinniştir, -İzmir olayı Milliyetçilerin İngilizlere güvenini sarsmıştır, Amiral Calthorpe'ın geri çekilmesi İngiltere'nin hatasını kabul etmesidir, -Sadrazam (Ferid Paşa) İngiltere'nin her isteğini kabul edebilecek kadar zayıftır, Milli Hareketin önemini kavrayamamaktadır, -İNGİLTERE, MİLLİYETÇİ HAREKETİN ÖNEMİNİ VE BUNUN BASTIR.iLAMAYACAÔINI ARTIK KABUL ETMELİDİR. (Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt 1, No:54) •••

28 Ekim

1919

İSTANBUL'da İNGİLİZ YÜKSEK KOMİSERİ AMİRAL DE R.OBECK'ten İNGİLTERE DIŞİŞLERİ BAKANI LORD CURZON'a. YAZI. No. 2002 Samsun bölgesinde Milliyetçi Hareket konusunda hazırlanan bir notun ilişikte sunulduğu. ·

SAMSUN BÖLGESİNDE MİLLİYETÇİ HAREKET KONUSUNDA İNGİLİZ YÜKSEK KOMİSERLİÖİNCE HAZIRLANAN NOT....... 17, Mütarekeden İzmir'in Yunanlılarca işgaline kadar ki dö�mde Türklerin barış şartlarını kolayca kabul edebilecek durumda oldukları, ondan sonra ise direniş hareketlerine başladıkları. Direniş hareketlerine M. Kemal Paşa'nın öncülük ettiği. Paşa'nın önce Amasya'yı, Havza'yı, sonra Erzurum'u daha sonra da Sivas'ı faaliyetlerinin merkezi haline getirdiği. Erzurum ve Sivas Kongrelerinden sonra Milliyetçilerin Anadolu'nun yansından fazlasını ellerine geçirdikleri. Padişah'a sadık görünmekle beraber Damat Ferit Paşa Hükümetine kafa tuttukları. Anadolu'ya ve hatta Trakya'ya yayılan Milliyetçi Hareket karşısında Merkez Hükümetinin adeta İstanbul Belediye Meclisi derecesine düştüğü. İZMİR'İN İŞGALİ, MÜTAREKENİN UZAMASI,

İTİL.AF DEVLETLER.İNİN MÜDAHALE ETMEMELERİ SONUCU" Gtn1K.ÇE KUVVETLENEN TÜRK MİLLİYETÇİ HAREKETİ YÜZÜNDEN TÜRKİYE'YE BARIŞ ŞARTLARINI KABUL EITlRMEN:tN GÜNDEN GÜNE GÜÇLEŞTİÖİ. (Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt 1, No:66)

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 28

------


------

BELGELERLE -- ----·--------

Ağustos 1 9 1 9 Erzurum'da Mustafa Kemal ve arkadaşları, Sivas'a gitmek için hazırlık yapıyorlar. Bugün Mazhar Müfit Bey, kendilerini götürecek araba aradı. Para konusu tartışıldı. Mazhar Müfit Bey, sözü değiştirip Amerikan mandasına getirince Mustafa Kemal şöyle dedi: "AHMAKLAR, MEMLEKETİ AMERİKAN MANDASINA, İNGİLİZ HİMAYESİNE TERKETMEKLE KURTULACAK SANIYORLAR. KENDİ RAHATLARINI TEMİN ETMEK İÇİN BÜTÜN BİR VATANI VE

TARİH BOYUNCA DEVAM EDİP GİTMEKTE OLAN TÜRK. İSTİKLALiNt FEDA EDİYORLAR." (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt II, s.68) •••

Nisan 1 920

A.B.D. Başkanı Wilson'un 24 Mart'ta Fransa'nın Washington elçisine verdiği nota :

Amerika konferansa delege göndermeyecek. Türklerin İstanbul'dan

çıkarılması, daha adil bir hareket olacaktır.

(Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt il s.465) •••

5 Aralık 1 9 1 9 İngiliz Yüksek Komiserliği memurlarından Hohler'in raporu: İstanbul'un Türkler tarafından yönetilmesine son vermek için şimdiki şartlardım yararlanılmazsa çok yazık olacak . .. Türkler bir domuz ahırını bile yönetemezler. Buradaki yönetim, her İngiliz'i tiksindirecek kadar ağırdır! (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt 1, s.53) •••

Şubat 1 920 Hronos Gazetesi (Paris): Türkiye şimdi MiJliyetçilerin kolları arasında bulunuyor. Bu teşkilat, İttihat Terak:ki'nin mirasçısıdır. Çukurova'da ki Türk -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi ------30


-------

BELGELERLE

------

Bayrağının dalgalanmaya devam etmesini, Fransızların da bu yer üzerinde

biç bir hak iddia etmemesini, olmamasını temenni ederiz.

hiç bir daimi işgal konusunda da istekli

(Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt il, s.377) •••

Mart 1 920 Mustafa Kemal, İslam Dünyasına yayımladığı bildiride, Türkiye kurtuluş hareketinin ezilen milletler mücadelesinin bir parçası olduğunu anlatarak onlardan destek iste4i. "İstanbul'un işgali, Mısır'ın, Suriye ve Irak'ın, Azerbaycan'ın, Kuzey Kafkasya'mn, Türkistan'ın, Afganistan'ın, İran'ın, Hint'in, Çin'in, kısacası bütün A:fiika'nın ve bütün Doğu'nun büyük bir birlik, coşku ve

derin bir kurtuluş isteği ile titreyen ortak kamuoyuna indirilmiş bir darbedir. Bu hareket, maneyiyatı bozamayacak, kuvvetlendirecektir. . . "

(Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt il, s.433) •••

Eylül 1 9 1 9 Yüksek Komiser Bristol, Washington'a gönderdiği telgrafta, Amerika'nın Kafkasya'ya asker göndermesine karşı çıktı :

"İngilizler Kürtleri kullanarak

Milliyetçi akımı boğmak iStiyorlar. Türkler'de Ermenilere karşı bir hareket olduğu da İngiliz propagandasıdır. .Kafkasya'ya asker gönderirsek hem Tiirlderin hem Kürtlerin düşmanlığını çekeriz, dünyanın bu bölgesindeki etkimJZJ ka,�....; .,.n . ·J' �U...C. ·

·

(Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt II, s.138) •••

İngiliz Yüksek Komiserliği, hükümetine bildiriyor: "Damat Ferit bizden, Eskişehir'e göndereceği 2.000 kişilik kuvvetle Milliyetçileri durdurma izni istiyor. Buna izin vermediğimiz için sitem ediyor. Padişah'ın ve kendi güvenliğinin sağlanıp sağlanamayacağını soruyor" . Curzon buna vereceği

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 31

------


cevapta:

"TÜRK

ORDUSU MİLLİYETÇİDİR. GôNDEfilECEK KUVVETLER, YA MiLLİYETÇİLERE KATILACAK YA DA StviL SAVAŞ YAPACAK" diyecektir. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günliiğü, Cilt il, s. 1 38) •••

7 Ocak

1 920

Türkiye'nin, illusal sınırlan içinde tam bağımsızlık için savaştığı, kapitalist ve emperyalist ilkelerin saldırılarına karşı yaşama hakkı istediği. Türkiye B.M.M'nin Mustafa Kemal Paşa'nın "Daily Express"e mesajı :

başlıca amaçlarından birinin de reformlar yaparak halkın yoksulluğunu gidermek olduğu. Bu amaca ulaşmak için yeni bir örgüt kurulacağı. Gazetenin yorumu: Milliyetçilerin, İzmir ve Trakya ile ilgili isteklerinde direnmeye kararlı oldukları. Sevres andlaşmasını kabul etmeyecekleri. (Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt III, No: 4) •••

3 1 Ocak 1 920 İstanbul'da İngiliz Yüksek Komiseri Sır H. Rumbold'dan Lord Curzon'a

Tel. No.

70 ... 98

Londra konferansına çağınlmayJ Milliyetçi Hareket için bir zafer sayan Mustafa Kemal'in uzlaşmaz tutum takındığı. Ankara Hükümetinin Türkiye'yi temsil edecek tek hükümet olduğunu, İtilaf devletlerinin Ankara'ya

doğrudan doğruya çağında bulunmaları gerektiğini ileri sürdüğü. İstanbul Hükümetinin Mustafa Kemal'i yatıştınnağa çalıştığı. (Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt III, No: 36) •••

27 Ağustos 1 9 1 9 Erzunım'da Mustafa Kemal ve yanındakiler bütün gece Amerikan mandası konusunu görüştüler. Mustafa Kemal, manda konusunda yazışmaların bulunduğu dosyadaki Vasıf Bey, Ali Fuat Paşa, Halide Edip ve Selahattin ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 32

-------


-------

BELGELERLE

------

Bey'den gelen mektuplan okuttu ve şöyle konuştu: "İstanbul bir Amerikan mandası tutturmuş gidiyor. Bu olmayacaktır. Türkiye İstiklal bütünlüğüne

ahip olacaktır. Bunu istemekte devam edeceğiz. Amerikalılar bizim bra gözlerimize Aşık olacaklar? Bu ne hayal, bu ne gaflettir. Amerikan mandası diye çırpınanlar, düşman işgali altında bulunan, sinirleri ve zaafları ile bu millete ve bize inanmayanlardır. Bizim hayal ve macera peşinde koştuğumuzu sananlardır Hakimiyet-i Milliye esasını ve Meclis-i Milli kararını

ifadelendirmeyen

hiç

bir

anlaşmayı, hiç bir taahhüdü kabul

etmeyecek ve tanımayacağız. Tek ve değişmez parola şudur:

TEK. KURŞUN KALINCAYA KADAR MÜCADELE.

TEK TEPE,

(Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt II, s.73) •••

Eylül 1 9 1 9 Robeck'ten Curzon'a: Milliyetçilere karşı Anzavur haşan sağlayamadı. Ferit Paşa yeniden başa geçirilemedi. Parlamento, Milliyetçi Askeri Teşkilatın İstanbul'daki bir parçası durumunda. sonunda

MİLLİYETÇİ HAREKET,

eninde

İtilaf Devletleri'yle çarpışacak. Maraş olayından sonra durumu

tehlikeli görmeye başladım.

(Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt II, s.374) •••

Şubat -1 920 İngiliz Yüksek Komiseri Robeck'ten Dışişleri Bakanı

Curzon'a:

Ankara'da Milliyetçi Karargahı ziyaret eden bir ajanın verdiği bilgiye göre, Milliyetçiler bol miktarda silah depo etmişler. Anadolu köylülerine 25.000 silah dağıtmışlar. Afganistan ve Hindistan'a kurullar göndermişler. Suriye'li Yasin Paşa İle Mustafa Kemal temasta imişler. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt il, s.375) •••

17 Nisan 1920 İNGİLTERE SAVUNMA BAKANLIÖINA YAZI............

BAKANLIGINDAN

DIŞİŞLERİ

.

-------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 33

------


----

BELGELERLE

-----�

1 . Türk Milliyetçilerine karşı kullanılacak kuvvetlerin Türk askeri malzemeleri ile donatılması ve bazı nizami kuvvetlerin seferber edilmesi görüşünün İngiliz Savunma Bakanlığınca desteklendiği. 2. Fakat Türk Milliyetçilerine karşı kuvvet kullanılırken, kontrolü daha kolay olan nizami kuvvetlerin, başı bozuklara tercih edilmesinin uygun olacağı. (Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt il, No: 14)

•••

26 Nisan 1 920 Mustafa Kemal, Amerikan Chicago Tribün muhabirine Ankara'da verdiği demeçte, dışardan yardım alamasalar da emperyalistlerin kölelik şartlarını kabul etmeyeceklerini söyledi, "Bu bir halk hareketidir, bütün İslam Dünyası'run yardımına da dayanıyoruz. Sultan İngilizlerin esiridir, Britanya ise bizim düşmanlarımızdır" dedi. (Zeki Sanhan, Kurtuluş·Savaşı Günlüğü, Cilt Ill, s. 1 1)

•••

20 Haziran 1 920

L. George, "Mustafa Kemal'in başarısı Araplara da bulaşabilir. Bu sebeple O'nun mutlaka ezilmesi gerekir" dedi. San Remo'da yapılan toplantıda Mustafa Kemal'e bir darbe indirmek için Yunanlıların derhal ileri harekete geçirilmesi kabul edildi. Fransız Mareşali Foch "Amacımız Adana'dan Fransızların, İmıit'ten İngilizlerin çıkamayacağını hanrlatınaktır" dedi . . . (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt

ili, s.91)

•••

1 1 Temmuz 1920

İtilaf Devletleri, Türkiye'de Türk olmayan ırkların da devlet haline getirilmesini, barış anlaşması imzalanmazsa Türklerin Avrupa'dan atılarak İstanbul'un Türklerden alınmasını kararlaştırdılar. Karar 1 6 Temmuz'da Millerand tarafından İstanbul Hükümeti temsilcisi Reşit Bey'e bildirilecek. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt IIJ, s. 1 2 1 ) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 34

-------


----

BELGELERLE ----

ı 2 Ağustos ı 920 Mustafa Kemal, İzzet Paşa'nın, İngilizlerin tutsak değişimi için görüşme fıteğini bildiren 5 Temmuz tarihli mektubuna cevap verdi "MÜSLÜMAN VE

T'ORK SÔZKONUSU OLUNCA İNSAN HAYATINA ZERRE KADAR ONEM VERMEYEN İNGİLİZLER, BİRKAÇ İNGİLİZ YAKALANDIÖINI QÔRÜNCE TELAŞLANIYORLAR",

diye yazan Mustafa Kemal, tutsak değişimi için Londra Hükümeti'nin Ankara Hükümeti'ne başvurması ıerektiğini, İstanbu1 Hükümeti, Malta'dan İstanbul'a getirilecek kişileri uarsa, Ankara'nın elinde bulunan İngiliz tutsaklarının tümünün derhal idam edileceğini bildirerek, bunun İngiliz karargahına duyurulmasını

istedi.

(Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt IH, s. 1 70)

•••

25 Eylül 1 920

İNGİLİZ İSTİHBARAT TEŞKİLATINCA HAZIRLANAN SİYASİ RAPOR. Evvelce İslamiyet ile Bolşevikliğin kaynaşmasına taraftar olan İttihatçıların, bir Müslüman ülkede Bolşevikliğin uygulanmasını gördükten sonra fikirlerini değiştirmeğe başladıktan.

M. KEMAL'İN İSE PANİSLAMİST OLMADIÖI, TÜRK MİLLİYETÇİLİÖİ PROGRAMINI ANADOLUDA GERÇEKLEŞTİRMEK AMACI GÜ'ITÜÖÜDÜR. (Bilal N. Şimşir. İngiliz Belgelerinde Atatürk Cilt II No: 121)

•••

6 Kasım 1 920

İngilizlerin Kafkasya temsilcisi Albay Stokes'in raporu: Bolşeviklerle Türkiye'nin arası Ermenistan yüzünden açılacak, Bolşeviklere karşı Türkiye desteklenmeli, böylece bütün İslam Dünyası İngiliz etkisine sokulur, olmazsa Türklere karşı Bolşeviklerle anlaşma yapılmalı, bu yolla İngiltere için hammadde ve pazar sağlanır. SÜNNİLERLE ŞİİLER ARASINDAKİ ZITLIK DAHA DA GELİŞTİRİLEBİLİR. İngiliz Akdeniz Donanma Komutanlığı: Türkleri Doğu'da durdurmanın en etkili yolu, Yunanlıları Eskişehir'den Ankara'ya yollamaktır. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt III, s.273) -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 315

------


------- BELGELERLE ------

28 Mayıs

1 92 1

_

İNGİLİZ ASKERİ İSTİHBARAT MÜDÜRÜNDEN DIŞİŞLERİ BAKAN YARDIMCISINA YAZI. NO. 1209 Türk Milliyetçi Hükümeti'nin İngiltere'ye karşı tutumuna ilişkin olarak General Harington'dan alınan bir raporun eklice sunulduğu. İSI'ANBUL'DA 1NGn..tz ORDULARI BAŞKOMUI'ANI GENERAL

HARINGTON'DAN

İNGİL TERE

ASKERİ

İSTİHBARAT

MODORLOöONE. YAZI. NO. G. R. 43084/2-T. Ankara Hükümeti'nin İngiltere'ye karşı gerçek tutumunu aydınlatmak için hazırlanan bir raporun ilişikte sunulduğu. İngiltere'nin kendi gücüyle Anadolu'da otoritesini kuramadığı sürece Türle Milliyetçileriyle anlaşma umudunun pek bulunmadığı.

TÜRK MİLLİYETÇİ HÜKÜMETİ'NİN BÜYÜK BRİTANYA'YA

KARŞI

OZERiNE GİZLİ RAPOR. (Aralık 1 920 - Nisan 1 92 1 dönemi). Milliyetçilerin İngiltere'ye karşı sürekli olarak düşmanlık duyguları besledikleri, bu tutumlarının aşağıda üç ayn dönemde gözden geçirildiği. A- İzzet Paşa'nm Ankara ya gidişinden İnönü 'de Birinci Yunan saldırısına kadarki dönem, (aralık-ocak 1920). Yunanistan'da Veniselos'un düşmesi, Kırım'da Wrangel'in yenilmesi ve doğuda Türklerin Ermenilere karşı zafer kazanmaları üzerine, Kemalistlerin Sevres andlaşmasını değiştinne umutlan artmıştır. İzzet Paşa heyeti Ankara'ya gitmiştir. Ocak 1 9 2 1 'de Yunan saldırısının önlenmesini (Birinci İnönü zaferini) Kemalistler, yalnız Yunanistan'a karşı değil, aynı zamanda İngiltere'ye karşı da kazanılmış bir zafer saymışlardır. TUTUMU

1921). -Yunan yenilgisinin hemen arkasından gelen Londra Konferansının, İngiltere'nin politika değişikliğire gideceği biçiminde göriilmüştür. -Mustafa Kemal Paşa, Ankara Hükümeti 'nin Türkiye'nin tek gerçek hükümeti olduğunu, doğrudan doğruya konferansa çağınlması gerektiğini İstanbul'a tellemiş, sonunda Ankara delegeleri ayrı olarak ve İstanbul'a uğramadan Konferansa gönderilmişlerdir. -Türk temsilcilerinin İngiltere'de iyi izlenim bırakmalarının, İngiliz kamuoyuna Türkiye'den yana bir değişme belirtisi gibi görülmüştür. Bekir Sami B-

Londra Konferansı Dönemi (ş u bat-mart

------ MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi ------36


----

BELGELERLE ----

Bey Londra'dan iyimser telgraflar çekmiş, İngiltere ile Türkiye arasında ıQrekli bir anlaşma umudu bulunduğunu Mustafa Kemal'e bildirmiştir. -Ankara'da ki

paylaşmamışlardır

Milliyetçiler

ise

Bekir Sami

Bey'in

umutlarını

.

C- Yunanlıların ikinci saldırısından ve Türk Delegelerinin Avrupa 'dan dönüşlerinden sonraki dönem. 23 martta başlayan ikinci Yunan saldırısı, Anadolu' da İngiliz aleyhtarlığını daha da arttırmıştır. Yunan yenilgisi de İngiliz politikasının başarısızlığı olarak yorumlanmıştır. Londra Konferansı ' nın da İngiltere'nin Türk düşmanlığı yüzünden başarısız kaldığı öre süıiilmüş, Ankara'da brşı

ise aşın Milliyetçiler güçlenmişler, bunun sonucu İngiltere'ye

düşmanlık

artmıştır. Türkler,

İngiltere'nin

tarafsızlığına

inanma­

maktadırlar. (Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt IJI, No: 1 27) •••

1 Eylül 1 92 1

AKŞAM: MUSTAFA KEMAL PAŞA'NIN YENİ MÜHİM BEYANATI: TÜRK.İYE TÜRKLERİNDİR DÜSTIJRU KABUL EDİLİNCEYE KADAR HARBE DEVAM ETMEK Bt.z1M İÇİN BİR HAYATİ ZARURETTİR. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt IV, s.24)

•••

1 Aralık 1 92 1 Bizi yok etmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı milletçe mücadeleyi gerekli gören bir mesleği izleyen insanlarız. Biz; hayatını, bağımsızlığını kurtarmak için çalışan emekçileriz. Ne demokratız, ne sosyalist; biz bize benzeriz.

(Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 37

rv, s. 1 70- 1 7 1 )

------


�������- BELGELERLE �������1 92 1 Yılı İngiliz Genelkurmay Başkanı Mareşal Henry Wilson'dan Savunma Bakanı'na Rapor:

TÜRK MİLLİYETÇİ ORDUSU DA SON BİRKAÇ AY İÇiNDE ÇOK B'OYOMOŞ, ETKİN METOTLU TALİM GÖRMÜŞ VE RUS YARDIMIYLA SİLAHLANMIŞTIR. (Bilal N. Şimşir, tngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt lll, No: 200, Ek : 4) •••

14 Eylül 192 1 Sakarya Savaşı LONDRA'DA ÇIKAN "THE TIMES" GAZETESİNİN "YUNANİSTAN VE TÜRKİYE" BAŞLIKLI BAŞYAZISI. Sakarya havzasında

1 8.000 zayiat verdikten sonra Kral Konstantin'in

ordusunun geri çekilmek zorunda bırakıldığı. Bütün Doğuda bunun Mustafa Kemal'in zaferi olarak görüleceği. Kemal'in ordusunun boyun eğmemiş

TÜRK MİLLİYETÇİ LİDERİ'NİN DC>ÖU'DA Kİ PREST1.JtNtN ARITIÖI. Bunların, Müttefiklerce göz önünde olduğu. Yunan başarısızlığı karşısında

tutulması gereken soğuk gerçekler oldukları. Müttefiklerin şimdi acıklı bir çıkmaz içinde bulundukları. Kaçamaklı tarafsızlığın yetersiz olduğu geçmişin hatalarının ve oyalamalannın şimdi hissedildiği, herhalde müttefiklerin yeni bir politika oluşturmaları zamanının geldiği. Yeni politikanın bir unsurunun, taşıyamayacağı kadar yükü taşımağa Yunanistari'ın artık teşvik edilmemesi olması ve Anadolu içlerine bu saldırının bir felaketle bitmemesin! şükredilmesi gerektiği. (Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt 111, No: 283) •••

Türkiye halkı, yüzyıllardır özgür ve bağımsız yaşamış soylu bir Ulusun çocuklandır. Düşmanlarımız, yurdumuzu paylaşmağa, halkımızı tutsak etmeğe kalkıştılar. Amaçlarına ulaşabilmek için her çareye başvurdular.

Bir de Anadolu'ya IOl'Ufturma komisyonları göndermeğe kalkıştılar. Hiçbir bağımsız ülke

Türklere kara çaldılar, çirkin iftiralarda bulundular.

------- MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi ------38


------

BELGELERLE

-------­

kendi içi,lerine yabancılann kan,malanna razı olamaz. Dünya bilineli ki, bu Ulus, ölibne değil, yaşamaya liyıktır. (Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt IV, No: 1 1 7, Ek : 1 )

•••

İNGİLİZ GİZLİ HABERALMA ÖRGÜTÜ İSTANBUL KOLUNUN RAPORU. NO. 742 GİZLİ.. . . .. .. .... .. . . . . 28 ....

.

.

.

.

..

Sovyetlerin Mustafa Kemal ve Enver Paşalarla entrikaları. Enver Paşa'nın Türkistan'daki faaliyetleri. Sovyetlerin şaşırtıcı ikiyüzlü entrikalarıyla ilgili güvenilir bir rapor ilişiktedir. Rapor, Mustafa Kemal ile Enver arasındaki kişisel düşmanlığın derin kökenlerini belirterek başlıyor. Sonra Sovyet Hükümetiyle Enver arasındaki ilişkileri anlatıyor. Sovyetler, önceleri Mustafa Kemal'i devirmek için Enver'i kullanmayı amaçlamışlar. Enver, bu amaçla Kafkaslarda çalışmalara koyulmuş. Tehlikeyi kavrayan Mustafa Kemal, Sovyetlere yanaşmış ve gizli bir anlaşma yapmış. Mustafa Kemal'e kızan Sovyetler, bu kez, Enver'i gizlice kösteklemeye koyulmuşlar ve O'na karşı Bakô yöresinde ayaklanma çıkartmışlar. Sonra Enver'i görevli olarak Berlin'e, arkasından da Türkistan'a göndermişler. Türkistan'a gönderilmeyi sevinçle kabul eden Enver, Çiçerin'in sekreterinden Sovyet planının içyüzünü öğrenmiş ve onun üzerim Sovyetlere karşı dönmüş, Bolşeviklere karşı savaşmaya başlamış. (Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt IV, No: 1 1 5)

•••

İNGİLTERE'NİN İSTANBUL YÜKSEK KOMİSERİ RUM­ BOLD'DAN, DIŞİŞLERİ BAKANI LORD CURZON'A TEL. NO. 13. Mustafa Kemal, her zamankinden daha güçlü durumda. Ankara Hükürneti, Türkiye'nin başkentini Anadolu'ya kaydmnak niyetinde. Mustafa Kemal'den sonra en ömmli kişi Fethi Bey'dir. Enver Paşa yanlıları bir tehlike değil. Ankara Hükümeti, Müttefiklerin her biriyle ayrı anlaşmalar yapıp Yunanistan'ı yalnız bırakmak niyetindeydi. Ama bunu başaramadı; Tuozzi, anlaşma imzalamadan döndü. Ankara'nın Bolşeviklerle ilişkilerinde karşılıklı güvensizlik var. Ruslar

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 38

------


---

--

BELGELE RLE - ----- --· -

yardımlarını azalttılar. Türkle r, Afganistan yoluyla Hindistan'da propagandaya kalkışıyorlar. Anadolu'da büyük hoşnutsuzluk ve silahlı çeteler var. Ankara'nın silah, cephane ve para sıkıntıları var. Ekonomik durum hiç iyi değil. Anadolu'da azınlıkların durumu kötü. Türkler "Anadolu Türklerindir" düşüncesinde. Milliye tçiler, İngiltere 'de n nefre t e diyorlar. İrlanda'daki gelişme le ri dikkatle izliyorlar. Geri dönen Malta sürgünle ri İngiltere ale yhindeki propagandayı kamçıladı. Tuozzi, müttefikl e r arasındaki dayanışmayı e lze m görüyor. Se vres'in yerini alacak barış antlaşmasının çok dikkatle hazırlanması ve İstanbul hüküme tine imzalatılması gerek. Kemalistlerle anlaşmaya varılamaz_ Çünkü Anadolu'nun tam bağımsızlığını istiyorlar. (Bi lal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk,Cilt

iV,No: 66)

•••

6 Şubat 1 922

İNGİLTERE DIŞİŞLERİ BAKANLIÖI Türk Milliyetçilerine karşı en etkili baskı yöntemi, bugünkü çıkmaz durumun sürdürülmesi olur. Türklerin mali ve ekonomik durumları kötüdür. Anadolu halkı savaştan bıkmıştır. Bugünkü çıkmaz sürüp giderse , sonunda Mustafa Kemal'in gücü çökebilir. Zaman Mustafa Kemal'in ale yhine işliyor. (Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt iV, No: 78) •••

2 Eylül 1 92 1 Mustafa Kemal'in AP ajansına verdiği demeç İstanbul gazetelerinde: Senelerce mücadeleye mecbur olsak bile Yunanlıları Anadolu'dan tard etmeye kesin olarak azmettik. Türkiye Türklerindir. Savaş pahalı iştir, fakat, elimizdeki silahlan bıraktığımız zaman nasıl tamamen harap olacağımızı da biliyorum. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt IV, s.25) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 40

-------


------

BELGELERLE ------

Atatürk'ün Konya Erkek Lisesini Ziyareti Esnasmda : Son sınıf öğrencisi olan eski Başbakanlardan Ord.Prof.Sadi Irmak ziyaretle ilgili hatırasını şöyle anlatmaktadır: " ...Okulumuzun tedbirli Müdürü Ömer Aydın Bey, o zamanın adetince bir karşılama konuşmasını Edebiyat öğretmenimiz Ermerekli Hasan Rüştü Efendi'ye hazırlatarak onu okutmak için okul birincisi olan beni görevlendirmişti. Konuşma metni ancak son dakikada elime verilmişti. Mustafa Kemal Paşa'yı karşılamak için bizi cümle kapısının önüre dizdiler. Misafirimizin kapıya doğru yüıüdüğünü görünce öğretmenimizin hazırladığı konuşmayı söylemeye başladım. İlk cümleleri dikkatle, sevgi ve gülümseme ile izledi. Fakat konuşmam/Tarih, seni Fatihler, Yavuzlar, Kanunilerin yanına koyacak." cümlesire gelince mavi kıvılcımlar saçan bakışlarının çelikleştiğini ve biraz da acılaştığını hemen farkettim. Bu cümlede bir şeyin onu üzdüğünü anlamıştım, ama iş işten geçmişti. Konuşmanın geri kalan kısmını isteksiz mırıldandım. Zaten artık O da dinlemiyordu, derken bir yerde konuşmamı kesti ve bize hitaben bir konuşma yaptı: "- Gençler! .. Sizi bu millet yetiştiriyor. Göreviniz, büyük hizmetlere bazırlaııarak, bu millete liyık olmaktır!" Sonradan haber aldığıma göre o akşam Vali Haydar Bey'in yemeğinde benim konuşmama değinmiş ve: "- Gençleri, Padişahçı ve Halifeci olarak değil, Milliyetçi olarak yetiştirmeli." (Sadi, Irmak, Atatürk'ten Anılar, s.7)

•••

ATATÜRK YUNANLILARDAN İNTİKAM ALMAK İSTEMİŞTİ Mustafa Kemal'in Manastır İdadisinde okuduğu sıralarda memleket ahvali pek karışıktı. Bir Makedonya meselesidir gidiyordu. Bulgar, Sırp, Yunan çeteleri durmadan faaliyette idi. Asayişten eser kalmamıştı. Abdülmecid idaresi bu kanşıklıklara bir düzen veremiyordu. Bu sıralarda Yunanlılar Girit adasındaki Müslüman Türklere zulm ediyorlardı. Halk, bu vaziyetlerden mustaripti. Bu havadisler Manastır İdadisindeki gençlere kadar geliyordu. -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 41

------


------

BELGELERLE -------­

İdadide bile talebeler memleket, memleket gruplara ayrılmışlardı. En kuvvetli gnıp Selanikli gençlerinki idi. Mektepte kanlı dövüşmeler oluyordu. Mustafa

Kemal, bu en kuvvetli grubun kabadayılan arasında idi. Mustafa Kemal, bu cesur, milletini seven Osmanlı ruhundan uzak, yalnız Türk Ruhunu taşıyan kabadayı arkadaşları arasında tahsiline devam ediyordu.

Bir gün, Yunan çetelerinin Türklere zulüm ettiklerine dair gelen taze haberler üzerine çok mütesir olmuş ve arkadaşı ômer Naci'ye: "- GİRİT'TE YUNANLILARIN TÜRKLERE YAPTIKLARI ZULÜMLERE KARŞI DERİN BİR KİN DUYUYORUM. ACABA BUNLARDAN İNTİKAM ALABİLİR MİYİZ? DEMİŞTİ. VE İNTİKAMINI DA ALDI. (Ahmet Niyazi Banoğlu, Nükte Çizgi ve Fıkralarla Atatürk, s.20)

•••

TÖRK OLMAK ÜSTÜN OLMAK İÇİN KAFlDİR ! (Ahmet Niyazi Banoğlu, Nükte Çizgi ve Fıkralarla Atatürk, s.25)

•••

Eski Milli Eğitim Bıtkanı Tahsin Banguoğlu Atatürk'ün Gazi Terbiye (Eğitim) Enstitüsünü Ziyaretini Anlatıyor:

Gazi, Gazi Terbiye'ye gelmiş. Tarih Muallimi Hamdi Nazım Beyin dersire girmiş. " - Dersinize devam ediniz, Muallim Bey ."

Diyerek arka taraftaki sıralardan birisine oturmuş. Maiyeti de duvarın kenarında ayakta. Kara tahtada ise bir Orta Asya haritası asılı. Hamdi Nazım Bey, çalışkan bir talebesini derse kaldırmış ve: " - Eski Türkleri anlatınız." demiş. Çocukcağız da ders kitabında okuduklarını anlatmaya başlamış: " - Eski Türkler, Orta Asya'da göçebe olarak yaşarlardı. .. " Daha ilk cümle bitmeden Gazi:

" - Dur!" Diyerek, Hamdi Nazım Bey'e dönmüş ve: " - Muallim Bey, tashih ediniz." demiş. ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 42

-------


Hamdi Bey, IEyi tashih etsin. Çocuğun söyledikleri, ders kitabında yazılı

olan şeyler. Şaşırmış, heyecanlanmış. Bu heyecan ile Gazi'ye: " - Beyefendi . . . " diye hitap etmiş; Fakat Gazi'nin,

" - Muallim Bey, sen benim kim olduğumu bilmiyor musun?" diye çi.kışması üzerine, büsbütün heyecanlanmış ve bir cevap verememiş. Bunun üzeriIE, Gazi, tahtada asılı olan Orta Asya haritasının önüne gelerek, dersi kendisi anlatmaya başlamış:

" - Çok eskiden, Orta Asya'da bir iç deniz vardı. Eski Türkler, bu iç denizin etrafında ilk insan medeniyetini vücuda getirmişlerdi. " diyerek bugünkü Gobi Çölü'nün bulunduğu yerin etrafını tebeşirle çizmiş ve anlatmaya

devam etmiş: " - Bir müddet sonra bu deniz kurumaya başladı.Bu deniz kuruyunca, orada oturan Türkler de başka memleketlere göç etmeye başladılar." diyerek daha önceden daire içine aldığı Orta Asya'dan oklar ile göç yollarını göstermeye başlamış. Bir ok Sibirya'ya. Bir ok Hindistan'a. Bir ok Anadolu'ya. Bir ok Avrupa'ya. Bir ok Afrika'ya. Bir ok da 'Bering Boğazı'nın üzerinden geçerek Kanada ve Amerika'ya." "Sizlerin Orta Öğretim Tarih derslerinde gördüğünüz göç yolları haritasının kaynağı bu olaydır.

Bu

göç yolları haritası Gazi'nindir.

Yanılmıyorsam bu harita halen, Gazi Eğitim Enstitüsü'nde korunmaktadır. (Osman Fikri Sertkaya, Türk Kültüıii Dergisi, Yıl: XV, Sayı : l 69 , s.8-9)

•••

ADAM OLMADIGIN İÇİN Atatürk Abdülhak Hamid, Lüsiyen Hanım, Fazıl Ahmet Aykaç beraber oturuyorlardı. Bir mesele için beni de çağırmışlardı. Abdülhak Hamid: - Paşam; 'bütün Türk Kadınlarının Lüsiyen gibi hanımefendi, ev kadını, sadık, bilgili olmasını ne kadar isterdim, diye bir söz sarfetti. Rahmetli Atatürk, Türk Kadınına bir ecrebinin üstün

gösterilmesire hiç tahammü l

edemezdi. Birden rengi değişti:

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 43

------


����

BELGELERLE ����

Fakat Beyefendi. . . diye gürledi. Hamid: Aman Paşam, bana Beyefendi demeyiniz! deyince Ata: Peki ne diyeyim, dediler. Adam deyiniz! cevabı karşısında da: İşte Adam diyemediğim için Beyefendi diyorum ya. . . cevabında bulundular. Çok kızmıştı, nasıl olur da Lüsiyen Hanım bir Türk Kadınından üstün olabilirdi? Sonra bunu bir Türk Ş airi nasıl söylerdi? O'nun nazarında Türk Kadını, bütün insanlığın en mümtaz varlığı idi. Yavuzları, Kanunileri o doğunnamış mı idi? Hangi dünya milletlerindeki analar, Türk Tarihindeki yiğitler kadar büyük ve mümtaz insan yetiştirmişti? (Allah, Allah!) diyerek, birkaç defa, sen sabır ver der gibi başını salladığını çok iyi hatırlanın. Zavallı Fazıl Ahmet Aykaç sapsan olmuştu. (Lüsiyen Hanım Belçikalı idi) -

-

(GelEl'lll İsınail Hakkı Tekçe, Atatürlc Din ve Laiklik, s. 1 42) •••

TÜRKİYE CUMHURİYETİ R1YASETİ Kalemi Mahsus Müdürlüğü

Dolmabahçe: 5 NII/1 933 Dr. Reşit Galip Beyefendi

. Maarif Vekili

ANKARA Yüksek Cumhuriyetimizde bilgi işl erini değerinde görmeğe çalışmak, Türk Budununun ilerisi için üzerinde çok durulacak bi r prens iptir. Bu prensibin ülkede yaptırılması, savaşını doğrudan doğruya el i nde bulundurmak ülküsü, bunun yüksekliğini an lamı ş her yurttaş için benzeri olmayan değerdir. Bugün Cumhuriyet Hükümetinin bu değerli işi üzerinde bulunarak, çalışmakta olduğunuz için kutlanmalısınız. Türkiye bilgi ordu sunun durmadan yükselen canlı bir kuruluş olduğunu, ülkemizin her yerindeki Türk Yavrularının, Türk Gençlerinin alınlarında açık okudum. Sevindim. Cumhuriyet, kendilerine emanet edilmiş olan bugünkü Türk Gençleri, yarının muhakkak büyük adamlarıdır. Yalnız Türkiye'nin büyük adamları değil , onların, bütün medeni beşeriyette büyük adam olacaklarına inanmakta kendi.mi haklı buluyorum. Benim haklı olduğumu, ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 44

-------


-----

BELGELERLE

----

iN Türk Gençlerinin henüz ben yaşarken dünyaya gösterecekleri_nden eminim. Çünkü, onlar, kendilerine söylediğimin manası üzerinde nasıl �ışmak lizımgeldiğini anlarlar. BÜTÜN DÜNYANIN BİLGİ ALEMlND:E,

Y'OKsEK

AHLAKLI,

DİSİPLİNLİ,

EFENDİ

VASIFLARIYLA

TAŞARAK YÜKSELMEK İSTİDADINDA BULUNAN TÜRK ÇOCUKLARlNIN, TÜRK GENÇLİÖINtN GôKTÜRKLÜK İŞİNİ İDARE

iTMEKTE OLDUÖUNUZDAN DOLAYI, SİZ MAARİF VEKİLİNİ TEBRİK.EDERİM VE BUNDA stzlN İÇİNYÜKSEK.MlNAFFAKİYETLER DiLBRtM. Reisicumhur . Gazi M. Kemal (Ahmet Bekir Palazoğlu, Atatürk'ün Okul Gezileri, s.337-338) •••

Antalya bölgesine göz diken İtalyan Diktatörü, hazırladığı büyük donanmasını ve bava kuvvetlerini bölgeye göndermiş gövde gösterisi içindedir. İşte bu sırada her Türk pilotunun şahsına "Kişiye Özel" bir zarf

ıelir. İçerisinde Komuta ve

makamlarının "ATATÜRK.'ün;

uçaklarına emrinizde ve kullandığınız

uçakla

İtalyan

çarpıp

harp gemilerire çarpmayacağınızı

sormakta olduğu" şeklinde emir vardır. Cevaplar hemen alınır ve tasnif edilir. Hepsinde bir tek kelime "Evet" yazılıdır. Daha sonraları olayın esasını pilotaj eğitiminde sınıf arkadaşımız olan Sabiha Gökçen'den dinledim : Mussolini'nin blöfünü görmüş ve karadan Antalya bölgesi.re yapılan yığınakla beraber, Hava Kuvvetlerimizi o bölgeye kaydırmış ve Türk Donanması'nı da Antalya civarına intikal ettirmiştir. Dahası var, kendisi de "Gülcemal Vapuru" ile hemen Antalya'ya gitmiştir. Orada da durmaz, bir muhribimize geçer ve denize açılırlar. Seyir esnasında Kaptan köprüsüm çıkar ve gemi komutanına sorar : "İtalyan Donanması

ile karşılaşırsak re yapmayı düşünüyorsunuz ?" Cevap "Rota değiştiririz" şeklinde verilince, kızar ve ·kumandana şu emri verir : "HAYIR EFENDİM. EN

BOVOK. HARP GEMİSİNE TAM YOLLA ÇARPACAKSINIZ."

O akşam, Gülcemal'deki sofrada bu konuyu açar, çevredekilerle konuyu derinlemesine değerlendirir ve tartışır. Hepsi "Canlı Çarpma" konusunda birleşirler. Tasarlanan hareket tarzı , daha sonra denizden havaya geçer ve şöyle

bağlar : "MUSSOLİNİ'NİN ÇOK GÜÇLÜ VE ÜSTÜN DONANMASINA MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 45

------


---

--

BELGELERLE

-

-· · ·- -····-

VE HAVA KUVVETLERİ'NE CANLI CANLI ÇARPMAYA AZMETMİŞ

BİR TÜRK BAHRİYESİNİN VE HAVACILIÖININ MEVCUDİYETİNİ MUSSOLİNİ'YE VE DÜNYAYA HİSSETIİRMEL1YİZ." (Göksel Burhan, Atatürk Haftası Armağanı, s.64-65)

•••

OLMASI GEREKEN TÜRK. DIŞ POLİTİKASI Meslekten yetişmiş bir yüksek değerli diplomatın, Ankara'da vazife görmüş eski İtalyan Büyükelçilerinden Baron Ponpea Aloisi'nin bir kısım hatıraları geçenlerde neşredildi. Bunlar arasında Atatürk'ün dünya çapındaki kudretli şahsiyetini belirten bir hadise de dikkatle kaydedilmiş bulunuyor. Mussolini'nin "Küçük dağları ben yarattım" dediği günlerde, Habeşistan 'ı zaptettiği, orta Avrupa'da nara attığı günlerde, dünyaya yeni bir çehre vermek sevdasına tutulduğu günlerde bizim Atatürk'ümüzün nasıl çalıştığını, Mussolini 'ye üstünlüğünü nasıl anlattığını hatıralardan aldığım şu satırlar açıkça gösteriyor:

1 2 Nisan - Mussolini dörtlü pakt üzerinde (Almanya, İtalya, İngiltere, Fransa) çok dikkatle duruyor küçük antant (Yugoslavya, Çekoslavakya, Romanya) ise Avrupa ' da beşinci bir büyük devlet olmak iddiasındadır. Mussolini bu iddiayı sert bir makale ile karşıladı: "Beşinci büyük devlet mi? ne palavra küçük antant devletleri elele tutuşup yeşil çuha örtülü bir masa üstüne çıkmışlar, büyük devlet olduk sanıyorlar. . . " Bu makale, Yugoslavları, Çekleri ve Romenleri fena halde sinirlendirdi. Bu sırada Türkiye'nin Roma Büyükelçisi Vasıf Çınar (merhum) İtalya hariciyesinin umumi katibini ziyaret ederek Mussolinin dörtlü pakt teşebbüsü hakkında malumat talep ediyor. Umumi katip bunu rapor edince Mussolini alaylı alaylı gülüyor: - "Dünya politikamızı Ankara'dan talimat alarak mı göreceğiz?" 1 7 Nisan - saat 1 1 .50 de Tevfik Rüştü Bey beni görmeye geldi. Ankara 'nın dörtlü pakta karşı cephe alması doğru olmadığını, hadisenin Ankara'ya her halde yanlış aksetmiş olduğunu söyledim. Bana şu cevabı verdi: - "Bizi bir oldu bitti karşısında bıraktığınız için, bize hiç bir malumat vermediğiniz için bizde yalnız kendi imkanlarımızla bu işi incelemeye mecbur olduk." 21 Nisan - Türk Hükümetinin Kan ' da bulunan Rumen Hariciye Nazırı ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 46

-------


-------�-

BELGELERLE

------

Titulesko'yu telgrafla Ankara'ya davet ettiğini haber aldık. Türk Hükümeti İtalya'nın dörtlü pakt teşebbüsüne karşı küçük antantı destekleyeceğini ihsas ediyor. Şu halde Türkiye bize karşı cephe almak üzere ... Bütün bunlar, hiç şüphesiz, Gazi 'nin Türkiye'yi büyük devletler safında bulundurmak ve Türkiye'siz hiç bir siyasi tasavvura imkan bırakmamak arzusundan doğmaktadır. 5 Mayıs - Cenevredeyim. Fransız murahhası Massiğli'ye dedim ki: -"Eğer dörtlü paktı yapmazsak silahsızlanma konferansı bir adım dahi ileri gidemez. Elli üç devletle birlikte bir hedefe ulaşmak kolay mı?" 6 Mayıs - Beneşin gelmeyeceği anlaşılıyor, silahsızlanma konferansında Tevfik Rüştü ile Titulesko durmadan manevralar çeviriyorlar. Durum güçleşiyor. 7 Mayıs - Sabah on bir buçukta Tevfik Rüştü Bey'i resmen ziyaret ederek Mussolini adına kendisine şu tebliği yaptım: "- Ekselans; bundan sonra İtalya, bütün siyasi teşebbüsleri tam zamanında Tür.kiye Hükümeti'nin bilgilerine arz edecektir." Türkiye Hariciye Nazın tebliğden memnun kaldığını söyledi. Bunun üzerine kendisine şu ricada bulundum: Hükümetiniz, herhangi bir şekil ve surette, Büyük Millet Meclisinde Türkiye ile İtalya arasındaki siyasi münasebetlerin her zamandan daha iyi bir halde bulunduğunu beyan edebilir mı"?. .. .

Tevfik Rüştü Bey muvafık cevap verdi. Bunun üzerine ikinci bir bildirdim: "Arnavutluk'ta.ki sefirinize de Kral Zogo'ya Türk - İtalyan münasebetlerinin iyi olduğuna dair lütfen telgraflar mısınız ?" Bundan maksadımız Arnavutluk Kralının da Roma 'ya karşı manevralara girişmesini önlemekti. Tevfik Rüştü Bey buna da muvafakat edince derhal Roma'ya hareket ettim. (Saat 1 2.50). Mussolinin bu işe ne kadar telaşlı bir surette ehemmiyet verdiğini izaha artık lüzum var mı ? Niçin Zogo'ya, haber verecek Türk Elçisi: Çünkü Arnavutluk Kralı da Ankara'ya bağlı. Bizim Büyük Adam, Ankara' da oturuyor ama Adriyatik politikası avucu içindedir. , Tevfık Riiş'tü 'nün yanından çıkınca, Aloisi'nin soluğu hava alanında alışı bundan. arzumuzu

{GeıEral Fanık Güventürk, Gerçek Atatürk, s.206-207) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 47

------


-------

BELGELERLE

TÜRKLER GÖÇEBEDİR. DİYEN TARİH KİTABINJN KALDIRILIŞI

" 1 93 1 yılının ilk bahan idi. Ankara orta okullarının birisinde tarih dersi vardı. Öğretmen bir talebeyi tahtaya kaldırmış, yoklama yapıyor. Tahtada Asya haritası asılıdır. Kendilerini toplamağa vakit bulmadan Ata'mız birdenbire içeriye girmiş, öğretmen ve öğrenciler şaşırıp kalmışlardı. Atatürk hiç bozmadan bir öğrenciye sordu: 'Ne yapıyorsun oğlum?' 'Türk Tarihini anlatıyorum' 'Anlat bakalım, neler öğrendin? 'Şey... şey... Efendim, T ürkler göçebedir' Bundan sonra öğrenci re anlatacağını şaşırmıştı. Atatürk; 'Başka söyleyecek sözün yok demek' der. Anlamlı bir bakışla öğretmere döner ve: 'Öğretmen bey, siz tamamlayınız' Öğretmen heyecanlı ve titrek bir sesle anlatmaya başlar: 'T ürklerin ana vatanı Orta Asya'dır. T ürkler orada göçebe hayatı geçiriyorlardı' Sözün gerisini sert bir ifade ile Ata değiştirir ve:

'ÔÖRETMEN BEY, TÜRK TARİHİ HAKKINDA ÔÖRENCİYE ÔÖRETILECEK İLK ŞEY BU OLMAMALIYDI! TÜRKLERİN, NEDEN GÖÇEBE HAYAT GEÇİRDİKLERİNİ HİÇ MERAK EDİP DE SOYUMUZUN GÖÇEBELİKTEN EVVEL Kİ VAZİYETİNİ ARAŞTIRMADINIZ MI?' Bundan sonra haritanın başına geçen Atatürk, uzun bir tarih dersi vermiş, tarihimizi bilerek özetlemiştir. Bir yıl sonra "Tüıkler göçebedir" diye başlayan tarih kitabı da öğretimden kaldırılmıştır. " (Ahmet Niyazi Banoğlu, Nükte- Fıkra ve Çizgilerle Atatürk il. Kitap, s.40) •••

Vakit: Mustafa Kemal Paşa'nın mühim nutku: BİZ DEMOKRAT VE SOSYALİST HÜ'KÜMET DEÖİLİZ. (Zeki Sanhan , Kurtuluş Savaşı lV, s.184) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 48

-------


-----

YOLUNDA

ICALBİNDE

BİR

BELGELERLE

-----­

ÇALIŞTIÖIMIZ FİKİR

OETİRMELtstNtz.

BO'YOK OLK'OYO, HAL KIN HALiNDEN, BİR DUYGU HALiNE (19 Aralık 1930, Cumhuriyet Gazetesi, s. l ) •••

22 Mart 1 922

ANKARA'DA ERGENEK.ON GONO KUTLANDI. Meclis önünde geçit

töreni yapıldı. Öğrenciler ve halle da Meclis önünde toplandı .

(Zeki Sanhan , Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, s.335) •••

9 Mayıs 1 9 1 9

İstanbul Rum Patriği, Türkiye Rumlarım her türlü uyrukluk haklarından affettiğini, Osmanlı Hükümeti ile ilişkilerini kestiğini, Rumların Türk uyruğundan çılanış olduklarını ilan etti. (Zeki Sanban , Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt l, s.230) •••

23 Eylül l 922

İstanbul Yüksek Komiseri Rumbold'un Raporu:

"İstanbul'da yirmi binden fazla silahlı Türk var sanıyoruz. Patrik de 20.000 silahlı Rum'u emrimize verebileceğini yazıyla bildirdi" diye yazacaktır. (Zeki Sanban, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt IV, s.697) •••

Lozan Antlaşmasıyla barıştan sonra birkez Mareşal üniformasını giymesiniri. olayı: 1 934 yılında Mussolini, iyice şımarmış, Antalya'nın İtalyanlara verilmesi

gerektiğini söyleyerek tehditler savurmaya, palavra atmaya başlamıştı. Aynca İtalyan öğrencilerine Roma'daki Türk Elçiliği önünde gösteri yaptırtıyor. ----- ··

. -·

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 49

------


"Antalya'yı istiyonız" diye avaz avaz bağırttınyordu. Atatürk, o günlerde bir akşam İtalyan Büyük.elçisinin Ankara Palas'ta . yemek yemekte olduğunu duyunca, onun yanındaki masayı kendisine hazırlamalarını emretti ve birkaç dakika sonra oraya gitti. Büyük.elçi ile selamlaşıp yerine oturdu, fırsatı kaçırmadan, herkesin duyması için tercüman aracılığı ile, yüksek sesle ona hitap etti : - Antalya'yı istiyormuşsunuz. Antalya, bizim İtalya'da ki Elçimizin cebinde değil ki, çıkarıp size versin. Antalya buradadır, Anadolu'da... Niçin gelip almıyorsunuz? Ekselans Duce'ye (Mussolini'ye) bir teklifim. var: Ordusunu göndersin, dövüşelim. Kim kaz.anırsa, Antalya onun olur. Büyükelçi: - Bu bir savaş ilan) mı ekselans? diye sordu. - Hayır. Ben burada herhangi bir vatandaş gibi konuşuyorum. Türkiye adına savaş ilanına sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi yetkilidir. Ama, şunu da hatırlatayım: Büyük Millet Meclisi, z,amanı gelince, benim gibi basit yurttaşlann duygularını da gözönüne alır. Büyükelçi yemeğini bitirmişti. Atatürk'ü selamlayıp, tek kelime söylemeden Ankara Palas'ı terketti. Mussolini'nin hala aynı saçmalıklara devam ettiği görülmekte idi. Sanki, Atatürk'ün o sözlerine cevap vermek istiyormuşçasına, Rodos Adası'na asker yığmaya başladı. Birkaç ay sonra da İtalyan Büyükelçisi, Cumhurbaşkanımızla görüşmek üzere randevu istedi. Belki hükümetinin bir notasını, bir ültimatomunu O'na vermek niyetinde idi. Atatürk, elçiyi günlük kostümü ile kabul etti. Fakat, daha onun konuşmasına fırsat bırakmadan : - Bana on dakika müsaade etmenizi rica ederim, diyerek yandaki odaya geçti. On dakika sonra Büyük Önder, tepeden tırnağa Mareşal üniformasını ve çizmelerini giymiş olarak elçinin yanına döndü ve: - Buyurun, şimdi sizi dinliyorum, dedi. İtalyan Büyükelçisi, afallamış gözlerle O'na baktıktan sonra, kekeleye kekeleye şunları söyleyebiTdi: - Ekselanslarına, Duce'nin selamlarını ve iyi dileklerini takdim etmek için rahatsız etmiştim. Başka tek laf etmeden çıktı, gitti. Ertesi gün Mussolini, Rodos'daki askerlerini geri çekmiş bir daha da Antalya'nın adını ağzına almamıştır. /

(Muvaffak lbsan Garan, Milletlerin Sevgilisi Atatürk, s.27-28-29) ___;:_ : _ _ _ _

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 50

-------


----

BELGELERLE

-----­

BURSA GENÇLİÖİ'DE NE DEMEK? MEMLEKETI'E PARÇA PARÇA, YER YER GENÇLİK YOK� SADECE VE TOPLU OLARAK. TÜRK GENÇLİÖİ VARDIR. (Avni Altın:r, Her Yönüyle Atatürk,

s. 193)

•••

Bir gencin Atatürk'e , "Gençliğin İdeali ne olacak?" sorusu üzerine Atatürk:

" Türklükten büyük ideal olur mu? Bugün sınırlarımız dışında buiıca Türk yaşıyor. Bunların arasında bir Kültür Birliği kurmalıyız. Aynı tarihten geliyoruz, geçmişimizi yeterince bilmiyoruz. Aynı dili konuşuyoruz, birbirimizi anlamıyoruz. İstanbul'da konuşulan Türkçe, burada yayınlanan dergi; Kırgız'da, Kıpçak'ta, Ôzbekistan'da, Azerbaycan'da bizim anladığımız gibi anlaşılmalıdır. Her tarafta İstanbul lehçesi konuşulmalıdır. Hunlar, bütün Türk Aleminde, bizim anladığımız gibi anlaşılsın. Niçin ben Türkiye Reisicumhuru olarak Türk Dili ve Tarihiyle bu kadar yakından ilgileniyorum? İstiyorum ki, menşei.mizle (kökenimizle) ilgili bilgiler birbirine eş ve sağlıklı olsun. Temiz Türkçemiz, her tarafta aynı biçimde konuşulsun. (İhsan Sabri Çağlayangil, "Sınırlarımız Dışında Yaşayan Türkler'', s.7) •••

17 Mayıs 1 9 1 9 The New York Times: Paris'ten

gelen

haberlere

göre,

yakında

imzalanacak: anlaşmalarla Avrupa'dak:i Türk Egemenliğinin son kalıntıları da temizlenmiş olacaktır. (Zeki Sanhan , Kurtuluş Savaşı Günlüğü Cilt 1, s.250) •••

" Emir verirken, kendini o emri yapacak olanın yerine koymak ve emrin

nasıl yerine getirileceğini ve uygulanacağını düşünmek ve bilmek gerekir."

(Özdeyişleriyle Atatürlc , s.7 1)

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 61

------


-------

25

BELGELERLE

----

Haziran l 9 l 9

Müttefikler, Paris'te Türkiye'ye verecekleri biçimi bir kere daha tartıştılar.

Başkan

Wilson, Türkiye mandasının bir hata olduğunu söyledi. "İstanbul ve

Boğazlar'da herhangi bir devlet, kuvvetli bir rejim meydana getirmeli, Türkler lstanbul'u terketmeli" dedi. (Zeki Sanlıaıı , Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt 1, s.344) •••

Ocak 1 920 Amerikan piskoposunun Müttefik Devletler başkanlarına mektubu Le Temps'da:

Avrupa'nın neresinde olursa olsun Türkler kovulmalı. Bu dünya

lluistiyan medeniyeti için gereklidir.

(Zeki Sanhao , Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt U, s.320) •••

Ağustos l9 l9 Amerikan Yüksek Komiseri RavndaJ'ın Türkiye'nin geleceği ile ilgili görüşleri: "Türkler

ne kendilerini ne başkalarını yönetebilirler. Islah

edihnelidirler.

Ahlaki ve maddi yöe.den ABD mandası en uygun olanıdır. Türk Hükümeti, Konya veya Ankara'ya götürülebiıir. ABD'YE, 1Yt BİR. SONUÇ ALMAK İÇİN KOltDİSTAN'A KADAR BOTON BÖLGE GEUKLİDİR.. Yük.sek amaçlarımız olmalı savaşa milyarlar harcayacak yerde, " mandaya" milyonlar harcamak daha akıUıcadır. (Zeki Sanhıın , Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt il, s.25) •••

Ağustos 1 9 1 9 Başbakan Damat Ferit Paşa, ABD'nin ültimatomuna cevap vererek, devletin sınırlan dışındaki olaylardan sorumlu tutulmayacaklarını bildirdi ve banş yapılması için Osmanlı delegelerinin Paris'e çağrılmasını diledi. ABD Dışişleri, 1 6 Ağustos'ta İstanbul Yüksek Komiserliği'� gönderdiği telgrafta, ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 52

------


-----

BELGELERLE

----

Ennenilere kötü davranıldığı takdirde nüfus çoğunluğu Türle olan yerlerin de Türkiye'den alınacağını bildinniş, Bristol bunu 2 l 'de Türk Hükümeti'ne

iletmişti

.

(Zeki Sanhan , Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt il, s.68)

•••

8 Eylül 1 920

The New York Tim.es: Mustafa Kemal'in işleri iyi gitmiyor. Milliyetçi Avnıpa'dan süpürülen Türklerin, diinya siyaset l&hnesinden de bir daha dönmemek üzere silinip gitmeleri başlıca dileğimiz.dir. Ordu moral çöküntüsü içinde.

(Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt III, s.205)

•••

MERZİFON AMERİKAN KOLE.Jİ'NİN PONTUSÇULARA DESTEÖİ 23 Mart 1 92 1 Çarşamba İçişleri Bakanlığı'nın emri üzerine Merzifon'daki Amerikan Koleji'nde görevli 29 Amerikalı, yurtdışına çıkarılmak üzere Samsun'a sevkedildi. Kapısı mühürlenen okulda, kitapları ve ders araçlarını korumak üzere 3 Amerikalı alıkonuldu. 16 Şubat'ta yapılan aramada kolejde 1 904'ten beri çalışmakta olan Pontus Kulübü ile ilgili 2 çuval evraka el konulmuş, Rum ve Ennenilerden de 10 kişi tutuklanmıştı. Merzifon'da kalan Amerikalılar, Amerikan Hastanesi'ni ve 290 Rum ve Ermeni çocuğun barındığı yetimhaneyi de yönetiyor. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt III,

s.463)

•••

27 Haziran 1 92 1 Pazartesi

Amerikan Dışişleri Bakanlığı, Winchester silah şirketine verdiği cevapta, Türkiye'ye silah satılmasına karşı olduğunu bildirdi. Şirket, MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi .

53

-----­


---

--

BELGELERLE

--

- -- - -'"-- - -

---­

--

Ankara HOkOmeti'nin 300.000 tilfek ve 600 milyon mermi ısmarladığını bildirerek Dışişleri'nden 1 Haziran'da izin istemişti. İzin verilmemiştir. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt III, s.587)

•••

1 92 1 The New York Times : MUSTAFA KEMAL DENEN TÜRK DÜZENBAZI İTİLAF DEVLETLERİ'Nİ BİRBİRİNE DÜŞÜRMEYE ÇALIŞIYOR. Küstah Türk Paşasının istekleri arasında savaş öncesi duruma 9 Temmuz

dönülmesi de var. (Zeki Sanhan , Kurtuluş Savaşı Günlüğü Cilt lll, s.60 1 )

•••

27 Ekim 1 92 1 · ABD Yüksek Komiseri Bristol, Hükümetinden Ankara Hükümeti'yle ilişki kurulmasında geç kalınmamasını istedi. "Milliyetçi Hükümet, ülkenin gerçek

denetimini

elinde bulunduruyor,

halkın

çoğunluğu tarafından

desteklenmektedir, İtilaf Devletleri'nce de fiilen tanınmaktadır" diyen Bristol, İstanbul'da ki ticaret kurulu üyelerinden Gillespie'nin kendi delegesi olarak görevlendirilmesini önerdi. ABD Dışişleri Bakanlığı, kendi adına görüşme yapması şartıyla Gillespie'nin Ankara'ya gitmesine karşı olmadığı cevabını verecektir. Amerikan ticari çıkarları konusunda incelemeler ve görüşmeler yapmak pzere 26 Aralık'ta Ankara'ya gelmiş olan Yardımcı Ticaret Komiseri Gillespie, ABD Ticaret Bakanlığı'na raporunu yazdı. "Milliyetçi Hükümet, Amerika ile ticari ilişki kurmak ve mali yardım istiyor.

Meclis, demokratiktir. BARIŞ GÖRÜŞMELER1NDE KAPiTOLAsYONLAR

KONUSUNDA BİR UZLAŞMA SAÖLANABİLİR. BÖYLE BİR UZLAŞMA, ÖYLE USTACA KALEME ALINMALI Kİ, MECLİS'İN VE HALKIN GÖZÜNDEN KAÇABİLSİN". (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt IY, s. 1 2 1 -259) -----•

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 54

-------


-------

BELGELERLE

------

3 Şubat 1922 NEW YORK. TIMES: SENATÖR KING: "MUSTAFA KEMAL DENEN HAYDlITUN VAHŞET VE ZULMÜNE KARŞI ÇIKMALIYIZ" (Zeki Sanban, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt IV, s.26 1 ) •••

18 Eylül

1 922

ABD Dışişleri, son olaylar karşısında görüşlerini belirtti:

T0RK. ZAFERİ, ABD'NİN ORTADOÖU'DAKİ ÇIKARLARINI TEHLİKEYE SOKABİLİR. Bir İzmir felaketine meydan verilmemesi için lıtanbul'u işgal etmek isteyen Türkleri frenlemek gerekir. (Zeki Sanhan , Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt IV, s.683) •••

29 Eylül 1 922

ABD DIŞİŞLERİ BAKANLIÔI'NIN GÖRÜŞÜ: TÜRKİYE KAPiTO­ LASYONLARI KALDIRMA YA, İSTANBUL'A YERLEŞMEYE .KALKIŞIRSA BUNA ENGEL OLUNMALI, MUSTAFA KEMAL'İ BARIŞ DÜŞMANI, ORTALIÖI KARIŞTIRICI OLARAK.

SUÇLAMALIYIZ.

(Zeki Sanban, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt IV, s.718) •••

CHESTER 1MTtYAZI VE LOZAN Lozan görüşmeleri sırasında ABD basını, Mustafa Kemal Paşa'ya her

gün hakaretler yağdırıyor ve Ankara Hük:ümetini yerden yere vuruyordu. Fakat birdenbire Amerikan basını 1 80 derecelik dönüş yaptı! Türk Milliyetçilerini 'alkışlamaya başladı! Ne olmuştu ki ABD basını birdenbire Türksever kesilmişti! Sorunun cevabını Lozan'daki gizli görüşmelerde buldum! Lozan'da kayda geçmeyen bir "Chester imtiyazı" vardır . 23 Kasım 1 922 ..

------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 55

------


------

BELGELERLE ------

tarihli New York Times gazetesinden bir alıntıyla başlayalım: "Lozan"da konferans salonunun kapısında asılı bulunan bir yaftada,

"Amerikalıları istemiyoruz"

yazılıydı. Yaftanın altında İsmet Paşa'nın imzası

vardı. " Lozan'da İsmet Paşa, Amerikalıları işin içine karıştırmak istemiyordu. Fakat

İngiltere ile görüşmeler kilitlendikçe, Ankara Hükümeti ile ABD

arasında buzlar eriyordu. Daha önce Mustafa Kemal ve Türk Milliyetçilerine hakaretler yağdıran New York Times gazetesi, birdenbire tavır değiştiriyor ve 1 7 Temmuz 1 923 tarihli sayısında şöyle diyordu:

"LOZAN'DA AMERİKA BİR ZAFER KAZANDI. ISRARLA ÜZERİNDE DURDUÖUMUZ "AÇIK. KAPI-HERKESE EŞİT İMKAN' ttıEst KABUL EDİLDİ. İTİLAF DEVLETLERİ TÜRKİYE PETROL ŞİRKETİ İLE 1LG1Ll 1MT1YAZLARIN ANTLAŞMA DIŞI KALMASINI VE GELECEKTEKİ TÜRK İMTİYAZLARI İÇİN KENDh,ERİNE ÖNCELİK. VER1LMEMES1N1 KABUL EITİ. BU İMTİYAZLARA KARŞI TÜRKLER VE AMERİKALILAR AYNI SAFLARDA ÇETİN BİR MÜCADELE VERDİ." Peki Amerikalıları Türklerin yanına iten neydi? Amerikalılar Türkiye'den ne koparmıştı? Amerikalıların birdenbire bu kadar Türk yanlısı kesilmesinin sebebi, Devlet Bakanı Refet Bele'nin gizlice imzaladığı Chester imtiyazı antlaşmasıydı ! Chester adı,

Amiral Chester'den geliyordu.

1 8 99 yılında

Sultan

Abdülhamit ile yakınlık kuran Chester, Bağdat demiryolunun inşası karşılığında, daha önce Almanlara verilen imtiyazın bir benzerini istiyordu. Almanlara verilen imtiyazda, İstanbul'dan Bağdat'a kadar, demiryolunun sağında ve solundaki 200'er metrelik şerit, Alman kullanımına bırakılmıştı. Amerikalılar ise 2 bin kilometrelik demiryolu hattı boyunca, her iki yanda 20'şer kilometrelik şeritte bulunan bütün yer üstü ve yeraltı servetlerinin imtiyazını istiyordu. Kurulan Osmanlı - Amerikan şirketi, bakır, demir, mangarez, altın, gümüş, civa, çinko, antimuan, arsenik ve kömürle ilgileni­ yordu. Petrol tabii ki başta geliyordu. Refet Bey, işte bu imtiyaz anlaşmasını gizlice onaylıyordu. Bu anlaşmaya Doğu Karadeniz ve Tunceli gibi bölgeler de eklenmişti . . Refet Bey'in imzasından sonra, Amerikalıların da desteği ile 2 4 Temmuz 1 923 'te Lozan imzalanıyordu. Lozan'dan hemen sonra, 20 Aralık 1 923 tarihinde, Cumhuriyet'in ilanından hemen sonra, bütün Amerikan basınında şu haber manşetlere çıkıyordu: ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 56

-------


-------

BELGELERLE -------

"Türkler Chester imtiyazını iptal etmek istiyor... "

GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA, REFET BELE'NİN OOALADIÔI GİZLİ ANLAŞMAYI TBMM'YE GÖTÜRMÜŞ VE REDDETTİRMİŞTİ. TÜRKİYE CUMHURİYETİ, CHESTER l:MTtYAZINI TANIMAMIŞTI... ABD İSE MUSTAFA KEMAL PAŞA'YA CEVABEN 18 OCAK 1927'DE LOZAN'IN ONAYLANMASI İLE İLGİLİ TASARIYI ABD IENATOSU'NDA REDDEDMİŞTİ. {Arslan Bulut; •önce Vatan'dan önce Amerika'ya" başlıklı dizi yazı, Ten:üınan Gazetesi, 1991 Temmuz) •••

BİR MİLLETİN NE GİBİ HASLET VE KABİLİYETLERE SAHİP OLDUÔUNU TAKDİR VE TAYİN EDEBİLMEK İÇİN, O MİLLETİN SEVK VE İDARESİNE MEMUR EDİLEN KİMSELERE, İNSANLIK. TARİHİNİ VE BİLHASSA MİLLİ TARİHİNİ ÇOK OKUMUŞ VE HAZMETMİŞ OLMALARI ŞARTTIR. MUVAFFAK. OLMANIN BİRİNCİ SIRRI BUNDA MÜNDEMİÇTİR. (Sami N. Özerdim, Bilinmeyen Atatiirk,s . 14) •••

ATATÜR.K.'ÜN, STALİN'İ DİZE GETİRİŞİ Stalin' in, Sovyetler Birliği'nin başında olduğu dönemler. . . S �vyetlerin Ankara Büyük.elçisi' de ünlü diplomat Karahan. . . 1 9 1 7 Ekim devriminin yıldönümlerinden birinin sabahında Stalin, son derece sivri,

anlamsız ve onur kırıcı bir demeç veriyor. Bu demecinde aynen şunları

söylüyor:

" Herltes bilsin ki Rus milleti; Boğazlar'la Ardahan'ı ele geçirmekten asla vazgeçmiş değildir. Ve asla vazgeçmeyecektir. Çok yakın bir :zamanda bu davalarımızı halletmiş olacağımm şimdiden müjdeliyorum..." Aynı gece Ankara ' da, S ovyet Büyükelçiliğinde de ihtilalin yıldönümünün kutlama -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 57

------


törenleri yapılıyor. Cumhurbaşkanımız ve Türk Milletinin her şeyi olan Mustafa Kemal Atatürk, geceyansına doğru Stalin'in bu densiz demecinden haberdar oluyor ve maiyetine emrediyor. : "Arabaları

hazırlayın, gidiyorum"

"Paşamız bu saatte nereye gidecekler?" " Sovyet Sefaretine . . . " Maiyetin etekleri tutuşur. Çünkü olayı kavrarlar. İçlerinden birisi Atatürk'e: "Paşa hazretleri nasıl olur? . . Protokolsüz mü? .. Siz devlet başkanısınız, protokolsüz nasıl gidersiniz?"

" Ben protokol falan dinlemiyorum çocuk. Stalin, vatanımın topraklartı;ıa göz dikmiş, sen bana protokolden bahsediyorsun. Hazırlayın arabaları.. . " diye cevap verir Büyük Önderimiz. Hiç kimse karşı çıkamaz ve arabalar hazırlanır. Atatürk ve maiyeti Sovyet Sefaretinin kapısına dayanırlar. Ulu önderimiz yüzü asık bir şekilde yukarı çıkar ve o sırada sefarette büyük bir balo vardır. Atatürk kendisini karşılayan büyükelçi Karahan' ı görünce,

"Merhaba Karahan!' der ve aynı sert ifadeyle devam eder. ' ' Rahatsız ettik ama sen benim şah.si dostumsun, kusuruma bakma:ısın. Bir hususu esasında anlamaya geldim" " Emredin Sayın Başkan" "Ajanstan öğrendiğime göre başbakanınız Stalin, Ardahan'la Boğazlar'ı istemiş. Karan katiymiş. Pek yakın bir gelecekte de bu kararını uygulayacakmış. Tam böyle söyleyip söylemediğini bilemem. Ama buna benzer şeyler söylemiş. Tabii ki bu nutkun bir suretide sende vardır. Getir bakalım şunu da işin aslını, faslını iyi anlayalım." Stalin'in nutku getirilir. Atatürk, metnin o kısmını yanındakilere kelime kelime tercüme ettirir. Nutuk, ajanstan geçen metin ile aynıdır. Atatürk sorar:

"Karahan sefaretin telsizinden derhal $talin'i bulduracaksın. Bu beyanatından vazgeçip vazgeçmediğini soracaksın. Başbakanın tükürdüğünü yalayacak. Yalamazsa, ben ne yapacağımı bilirim. Bu cevap bu gece gelecek. Çünkü benim, senin başbakanından daha önemli bir karanın var. İstediğim cevabı almadan sefaretinizden dışan adım atmam. Eğer cevap istemediğim şekilde gelirse bil ki, buradan çıkıp doğru Rus sınınna gideceğim..." Karahan,

çaresizlik

içinde

telsizin

başına

koşar

ve

Atatürk'ün

söylediklerini aynen nakleder. Stalin'den gelen cevap Büyük Önderimizi tatmin eder. Çünkü cevapta aynen şöyle söylenmektedir: " Stalin sürçü lisan eylemiştir. Boğazlar ' la Ardahan' ı almak gibi bir arzusu katiyetle yoktur. . . " Atatürk, cevabı okuduktan sonra Rus Büyükelçisi Karahan'a hitaben: " Karahan, seni yarın geri çağırırlar ve yaşatmazlar. Uzun

süredir tanışıyoruz, istersen bize iltica et." Karahan bu teklife olumsuz cevap verir. ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 58

-------


BELGELERLE

-----

Ve cevabi telgraftan hemen sonra gelen bir telgrafla geri çağınldığını açıklayarak: . "Teşekkür ederim. Sizi tammış olmam bile kafidir. Ancak memleketinizdeki . vazifem sona ermiştir. Yarın hareket edeceğim." Atatürk fazla ısrar etmez ve , Çankaya'ya dörer. On gün sonra şöyle bir haber gelir: "Sovyetler Birliği'nin eski

Ankara Büyükelçisi Karahan fınnda

yakılmak suretiyle idam

(Vural Savaş, Militan Atatürkçülük, s.241-242) •••

16 Temmuz 1 958 Amerikan askeri hava birlikleri, İncirlik hava üssüne indiler. 8 Eylül 1 958 İzmir'de Amerikalı iki asker bayrağımızı yırttı . 5 Kasım 1 959 Amerikalı bir yarbay Ankara'da 1 1 eri ezdi. Kaza sırasında yarbayın vazifeli olduğu iddia edildiğinden duruşması yapılamadı. 8 Nisan 1973 İzmir'de bayrağımıza ayakkabılarını silen 8 deniz astsubayı yakalandı. 1 5 Temmuz 1 974 ·

A.B.D. ve İngiltere, Türkiye'nin Kıbns'taki duruma karışmamasını istediler. 20 Eylül 1 974 A.B.D. , Türkiye'ye Kıbrıs Harekatından dolayı askeri yardımı kesti. 4 Şubat

1 979 Türkiye'ye kredi vermek için batılı ülkeler şartlarını daha da ağırlaştırıyorlar. ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya temsilcilerinin Türlciye için hazırladıkları istikrar programında, Türkiye'nin kalkınma hızım sıfıra düşürmesi, yeni yatırımlar yapmaması, Dördüncü Beş Yıllık Planını değiştirmesi, devlet fabrikalarında faaliyetlerin dondurulması ve çok uluslu yabancı şirketlere kapıların açılması öreriliyor. (Avni Ahmer, Atatürk Yüzyılı Kronolojisi, s.65-85- 1 0 1 - 1 02-103) •••

Millet yek viicud olup hakimiyet esasını, Türklük duygusunu hedef ittihaz etmiştir. (Turhan Feyzioğlu, Atatürk ve Milliyetçilik, s.29)

- - MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 5i

------


---

--

BELGELE RLE

-

-· · --- · --­

GERÇEK DEVLET ADAMLIÖI

Yıl: 1936

İstanbul altın gibi bir sonbahar yaşıyor. Atatürk'ün neşesine diyecek yoktu, konuşuyor, şarkı söylüyor, Nuri Conker'e soru üstüne soru soruyordu. Yolda, otomobilin tentesini de açtılar. Güzel bir eylül sonu akşamı; sonbaharın tadını çıkararak, Çekmece'ye doğru gidiyorlardı. Hava ılıktı, görüntü güzeldi ve herşey düzeninde işliyordu.

HER ŞEY BİRDEN DEÖİŞTİ Birden Atatürk'ün gözleri akşam güneşi altında çift süren bir köylüye takıldı. Yaşlı bir adamdı bu. Ama sapanın sapına iyice yapışmış, toprakları yavaş yavaş deviriyordu. Fakat çiftin bir yanında öküz, bir yanında merkep vardı. Eşit güçlerle çekilmediği için sapan yalpa vuruyordu. Atatürk şoföre: -Dur!. .. dedi. İndiler. Çift süren köylü yoldan uzak değildi. Atatürk elini arka cebine götürüp sigara tabakasını çıkardı; sonra köylüye seslendi: -Kolay gelsin Ağa! . . Köylü bu sese başını çevirmeden karşılık verdi: -Eyvallah, eyvallah ... Atatürk, baştan seslendi: -Ateşin var mı, ateşin? Bu kez köylü sesten yana döndü. Atatürk elindeki yanmamış sigarayı gösteriyordu. Köylü bir süre baktı, sonra hayvanları durdurup kendilerine doğru yürümeye başladı. Yürürken bir yandan konuşuyor, bir yandan kuşağının arasından bir fitilli çakmak çıkarıyordu.. -Tiıyakisin bey galiba? Tiıyaki, tiryakinin halinden anlamalı ... -Eh. . . Kibriti unutmuşuz da ... Atatürk bir sigara uzattı, köylü de çakmağı çakıp, fitili ateşledi. Tatlı bir yanık kokusu tüten fitilden sigaraları yaktılar. Atatürk: -İşler nasıl ağa? dedi. Bu yıl mahsı1lden yüzünüz güldü mü? Köylü isteksiz isteksiz konuştu: -Tann'nın gücüne gitmesin ama bey, bu yıl yufkaydı mahsul. Kabahatin acığı bizde, acığı yukarıda! -Parmağıyle gökyüzünü gösteriyordu- Biz geç davrandık, yukarısı da rahmeti esirgedi, böyle işte . . . -Bakıyorum, sapanın bir yanında öküz, bir yanında merkep koşulu. Öküzün yok mu senin? ------

·

MiLLiYETÇi- HAREKETiN LiDERi 60

-------


-----

----- BELGELERLI!

-------

-Var olmasına var ya, hıdırellezde vergi memurlan sattılar... -Hiç vergi memuru köylünün üretim aracını satar mı? Olmaz böyle şey! Muhtara şikiyet etseydin. . Köylü güldü: -Muhtar, başında deel miydi memurun a bey? Atatürk dudaklarını kemirerek konuştu: -Sen de Kaymakam'a gitseydin! Köylü iyice güldü: -Sen de benle gönül mü eyleyon beyim, Kayınakam'ın baban olmadan bizim buralarda kuş bile uçmaz. Geçti o eski devirler. Şimcik Atatürk'ümüz .

Yll'

başımızda! VARLIK GlTit AÖALIK KALDI Atatürk, konuşmayı sürdürdü:

E peki, İstanbul iti bu değil mi?. -

şuracıkta. . . Gideydin Vali'ye anlataydın derdini . . . Onun

Köylü, Atatürk'ün saflığına inanmış, iyiden iyiye gülüyordu. Konuşmanın tadını çıkardığı için keyiflenmişti de biraz. Kestirip attı: -Bırak şu sağan allasen, biz onun buralardan çok gelip geçtiğini gördük. Yakasına yapışsak, acep derdimizi duyurabilir miyiz? Atatürk iyice giyinmişti! Ama köylünün konuşması da çok hoşuna

ıidiyordu. Sordu: -Adın re senin ağa? . . -Halil. . . Köylük yerde sorsan, Halil Ağa derler. . . -Demek varlıklısınız? . . Ağa dediklerire göre. -Acık çiftirniz-çubuğumuz varken adımız Ağa'ya çıkmış, Halil Ağa aşağı,

Halil Ağa yukarı; derken bizim çift-çubuk gitti ama, ağalık kalmasın mı? . . Hila bizim deli.kanlılar, "Halil Ağa" diye peşimden seyirtir dururlar! . .

-Peki Halil Ağa, bu senin işin b.eni bayağı meraklandırdı. Benim bildiğime göre, bir çiftçinin üretim araCı elinden alınmaz. Sen aldılar ·

diyorsun . . . Hadi, kaymakam şöyle, vali böyle diyelim; e peki bir Başvekil İsmet Paşa var bilir misin? . . -Bilmez olunur mu beyim! . . -Tamam öyleyse, hemen her hafta İstanbul'a geliyor, Florya Köşkü'ne iniyor. Köşkü de şuracıkta. . . Bir gün kapıda bekleseydin de derdini dökseydin

ona. . . Her halde çaresini bulurdu. -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 81

------


----

BELGELERLE

----

O SAÖARIN SAÖARII -Sen benim konuşmamdan hoşlaştın, gönül eyliyorsun galim. Ama bak şinci, tutalım gittim vardım; beni o kapıya komazlar ya . . . Tutalım kodular; koskoca İsmet Paşa'mıza göstertmezler ya! Tut ki gösterdiler, ya ona-halimi nasıl yanaçağım hele; o sağarın sağan hiç işitmez canım!

Nuri Conker, lafa karışmak istedi, Atatürk bir hareketiyle onu durdurdu. Buraya kadar bütün şikayet kademelerini göstermiş, karşılığını da almıştı. Kala kala kendisi kalıyordu. Sigarasından ekleme bir sigara daha yaktı, bir tarı: de köylüye verdi:

-E peki, bakalım bu dediğime ne bulacaksın ! Temin, Atatürk'ümüz var başımızda dedin ya . . O da koca yaz şuracıkta oturup duruyor. Gitseydin, çıksaydın önüne, anlatsaydın halini. O da seni yüzüstü bırakacak değildi ya! . . Köylü iyice keyiflenmiş, keh keh gülüyor, karşısındakinin bilmezliğine acımış gibi bakıyordu: -Sen ne diyon bey? . . Mustafa Kemal Paşa Atatürk'ümüzün yüzünü görmek için peygamber gücü gerek. . . Temin dedik ya, tut ki gördük, yiyip içmekten, işinden, gücünden başını kaldırıp bizim öküzümüzün arkasından mı seyirtecek? .. Sen gönlünü rahat tut bey, bizim kocaoğlan, işimizi görür de öteye geçer bile . . Tasa etme ! . . Halil Ağa, sigarasının son nefesini ciğerlerine doldururken, Atatürk'ten yeni aldığı sigarayı da kulağının arkasına yerleştiriyor, çiftinin başına gitmeye hazırlanıyordu. Konuşacak bir şey kalmamıştı. Atatürk köylünün omuzuna elini koyarak: -Senden hoşlandım Halil Ağa, dedi. Bir gün köyüne de gelir, bir ayranını içerim. Açık yürekli bir vatandaşsın. Ama yine de sana söylüyorum, hakkını kimsede bırakma, ara ! . . Dönüp arabaya bindiler. Halil Ağa, onları uğurluyordu: -Meraklanma beyim, evelallah heç kimse bizim hakkımıza el değdiremez. Devlet borcudur, ödenecek! . . Ekime geç davranmışın, gök rahmetini esirgemiş, dinler mi devlet baba? .. Hetaı olsun! . . Otomobil hareket etti. Bir süre gittiler, sonra Atatürk Nuri Conker'e: -Bir uygun yerden dönelim, tadı kaçtı bu işin ! dedi. Döndüler. Atatürk susuyor, düşünüyor, sigara üstüne sigara yakıyordu. Yüzünde ince bir keder

vardı.

''NE MÜBAREK MİLLET, BU MİLLET" -Yahu çocuk şu Halil Ağa'nın vergi borcundan öküzünü satmışız, merkeple -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 62

-------


-----

BELGELERLE

----

çift sürüyor; hala da "Devlet Baba" diyor. Ne mübarek millet bu millet!. . Nuri Conker, sözü başka konulara aktaracak oldu, fakat oralarda olmadı. Geçtikleri yolların güzelliğine bile bakmıyor, mavi gözleriyle dalmış düşünüyordu ... Az. sonra Florya Köşkü'ne geldiler. Nöbetçiler, açık bir araba içinde Nuri Conker'le Atatürk'ü görünce, neredeyse şaşırıp selam durmayı unutacaklardı. Hele nöbetçi yaverin, durumu öğrenince bir koşuşması vardı ki, Atatürk'ü değil ama, Nuri Conker'i -İsmet Paşa'-dan yiyeceği paparayı bile unutarak- güldürdü. Atatürk yavere: -Şimdi, dedi, İstanbul'da ne kadar Bakan, Milletvekili varsa, bunların hepsini telefonla bulacaksın! Bu akşam kendilerini yemeğe bekliyorum. Aynca Vali Muhittin Üstündağ ile, Başvekil İsmet Paşa'yı bul, onlara da haber ver. Yaver odadan çıktı. Atatürk Nuri Conker'e döndü: -Beri bak Nuri!.. Şimdi sen de bizim çıktığımız araba ile çıkıp o Halil Ağa'yı bulacaksın. Ona benim kim olduğumu söyleme. Tüccar, zengin bir adam falan dersin. Seni sevdi, sana öküz alıverecek diye bir şeyler söyle, kandır. Kuşkulandırmadan al gel buraya. Sakın kuşkulandırmadan al gel buraya diyorum, anladın mı; dil dökeceksin, marifet göstereceksin, ama üzmeyeceksin adamı; kuşku­ landırmayacaksın! . Hadi göreyim seni!..

Nuri Conker köye gider, uzun uğraşlardan sonra ikna ederek köşke getirir. Nuri Conker sonunda Halil Ağa'yı köşkün yaver odasına getirebilmişti ama, anasından emdiği süt de burnundan gelmişti. Halil Ağa, köşke girerken dehşete kapılmış, soruyordu: -Aman Bey'im, oh Bey'im, sakın bizim Bey paşa maşa olmasın?

"EFENDİMİZ GELECEK" O akşam Atatürk'ün sofrasında Başbakan İsmet İnönü, Bakanlar, Milletvekilleri, İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ yirmi beş kişi kadardılar. Atatürk, sofranın başında ayağında kahverengi bir pantolon, üstünde kısa kollu yeşil bir gömlek, boyunda kahverengi-yeşil karışımı bir fular holde oturuyordu. Atatürk bir ara: -Bu akşam soframıza "Efendimiz gelecek" dedi. Kendisine nasıl davranacağınızı görmek isterim!.. Yeni bir fiskos başladı. Bu "Efendimiz" de kimdi? Türk Devleti'nin · --

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 83

------


-------

BELGELERLE

------

kurucusu Atatürk, kimden "Efendimiz" diye konuşabilirdi? .. Bir şaka, bir

sürpriz mi hazırlamıştı yoksa, gerçekten saygı duyduğu bir insan mı gelecekti? . Bu sırada içeriye başyaver girdi ve Atatürk'ün kulağına eğilerek bir şeyler söyledi ... Atatürk memnun bir yüzle: -Buyursun! dedi. Şimdi nefesler kesilmiş, bütün gözler kirpik oynamadan kapıya dikilmişti. Bu sırada başyaver odasında büyük sıkıntı vardı. Halil Ağa, başını derde soktuğunu anlamış, Nuri Conker'e ölüm ölüm yalvarıyordu: -Oh, Bey'im, elini ayağını öpeyim Bey'im; ben öküz-möküz istemem, beni salıverin! . . Conker, yaverler çırpınıyorlar, saygı - ikram, karşısında el-pençe duruyorlar; kendisini yatıştırmaya uğraşıyorlardı. O zaman anladı Halil Ağa gündüz kiminle görüştüğünü . . . Atatürk'tü bu! .. Öyle ya, Atatürk'ün ta kendisiydi! Tebdile soyunmuştu da kendisine çatmıştı demek. Söyledikleri, birden hatırına dizilmiş olacaktı ki can dayanmaz yalvarmalara çöktü: -Gazi Mustafa Kemal Paşa'mızdı senin beyin, öyle ya! Bizim aklı kısa kanlar bile "Hızır" deyip bildiler de benim şu eşşek kafam bilemedi. . .Tuh, Halil gibi senin gelmişine geçmişi:rx: . . . Nettim ben beylerim, komutanlanm, ah ben nettim! . . Yatıştırmak istendikçe ürküntüsü artıyordu_: -Ya ne haltlar karıştırdım ben Gazi Mustafa Kemal Paşa Atatürk'ümüze? . . Adını "Kemal" dediydin ya, uyansana Halil olmayası herif ? .. Naapar bakalım beni şimdi Mustafa Kemal Paşa Atatürk'ümüz, naapar ? . Oh şu kör dilimi kesse de ibretalem gezdirtse beni ortalıkta: "Geveze aptalın hali budur" diye. DİZLER.İNİN BAÖI ÇÖZÜLDÜ Sonunda bir koluna Nuri Conker girdi, bir koluna Başyaver, avutucu 46zlerle salon kapısının önüre getirdiler. Başyaver kapıyı açıp ta Halil Ağa, gündüz konuştuğu beyin, sofrasının başında oturduğunu, yanıbaşında da İsmet Paşa'nın yer aldığını görünce, dizlerinin bağı çözüldü. Ama olan olmuştu artık, var gücü ile toparlandı, re diyeceğini tasarlamaya başladı. Halil Ağa kapıdan görününce, Atatürk ayağa kalktı. Kalkması ile bütün sofra gürr diye ayağa kalkıştılar. Atatürk: -Hoş geldin Halil Ağa! dedi. Sonra masadakilere dönüp tanıttı, işte beklediğimiz Efendimiz! Conker, Halil Ağa'yı Atatürk'ün sağ başına oturttu, kendisi de aynlan .

.

---,---- MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 64

-------


------- BELOEL!RL!

-------

sandalyeye geçti. Atatürk sofradakilere, o gün köşkten Conker'le birlikte nasıl çıktığını, Halil Ağa'yı,. bir yanında öküz, bir yanında merkeple çift sürerken nasıl gördüğünü, sigara yakmak bahanesiyle nasıl kendisiyle konuştuğunu ayrıntılı bir biçimde anlattıktan sonra: -Şimdi -dedi- gerisini Halil Ağa ile birlikte yanınızda tekrarlayacağız. Ben sorduklarımı baştan soracağım, Halil Ağa da orada bana söylediklerini olduğu gibi tekrarlayacak.. . . Halil Ağa'ya döndü: -Bak beri Halil Ağa. Sen bu akşam benim başmisafirimsin. Senin açık sözlülüğünü de çok beğendiğimi bugün söyledim. Konuşmamızdan sana hiç bir zarar gelmeyecek! . . Öküzünü de sorduklarımı

baştan

soracağım,

alacağım! . .

sen

de

Ama şimdi ben tarlada

orada

söylediklerini

aynen

tekrarlayacaksın. İşte soruyorum: "Bakıyorum, sapanın bir yanında öküz bir yanında merkep koşulu. Öküzün yok mu senin? .. " . Halil Ağa dudakları titreyerek Atatürk'ün ayağına kapanacak oldu, Atatürk önledi: -Yooo, bak böyle istemem. Soruyorum, cevap ver. Halil Ağa konuşmaktan başka çare olmadığını anlamıştı. Sonra, kolaydı bu soruya karşılık vermek: -Var olmasına vardı ya, Hıdırellezde vergi memurları sattılar! Atatürk çok memnun olmuştu. Halil Ağa'nın omuzunu okşayarak ona cesaret verdi: -Tamam. . . Çok güzel . . . Tam bana gündüz söylediğin gibi eksiksiz söyledin . . . Şimdi yine soruyorum: "Hiç vergi memuru köylünün üretim aracını satar mı?., olmaz böyle şey! Muhtara şikayet etseydin." Bu soru da kolaydı. Nazlanmadı Halil Ağa. . . Çünkü gerisini düşünüyordu: -Muhtar başındaydı Bey'im. -Oldu, bu da tamam. Güzel gidiyor. Ben yine soruyorum: " Sen de Kaymakama gitseydin! " Bakındı, Kaymakam yoktu oralarda. -Kaymakamın haberi olmadan bizim buralarda kuş bilem uçmaz!

OLMADI HALİL AÖA, BANA DOSDOÖRU SÖYLE

Sofradakiler, soluk almadan konuşmayı izliyorlardı. Üçüncü soruya gelmişti sıra. Atatürk sordu: -Peki İstap}ml şuracıkta, gideydin Vali'ye, anlataydın derdini, onun işi bu değil mi? Vali Muhittin Üstündağ, Halil Ağa'ınn

ancak iki metre ötesinden kendisire

bakıyordu. Nasıl desin? .. Ter basmıştı iyice, işi savuşturmanın yoluna kaçtı: -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 65

------


------

BELGELERLE ------

-Vali Paşamızı biz görüp dururuz buralarda. Eteğine düşsek derdimizi duyurabilir miyiz ki ... -Olmadı bu Halil Ağa! .. Bana dediğin gibi, dosdoğru ... -Böyle demedik mi Bey'im?.. -Yaa, ben mi yanlış anladım? .. Dur soralım bakalım Nuri'ye .. Nuri, böyle mi dedi bize Halil Ağa? .. Nuri Conker karşılık verdi: -Hayır Paşam!.. -Gördün mü.. Demek yanlış aklımda kalmamış. Hani bir şey dediydin sen, Vali reden duymazmış? . . -Acık hafifçene eşitir de . . . -Hele, hele ... Bana söylediğin gibi . . . -Köylük yerinde bizim dilimiz sağar demeye dadanmıştır, kusura kalına gayri Paşam . . . Atatürk gülmeye başladı: -Diplomatsın ki yaman diplomatsın! . . Ama diplomatlık sırası değil, doğruyu konuşacağız! . Söyle şimdi bana orada dediğin gibi. . . Halil Ağa gözünü yumup başını öne eğdi: -Şaşırıp, "Bırak şu sağan" demiştik ya. . . Sofrada mırıltılar, gülüşmeler başlamıştı. Hele İsmet Paşa, Atatürk'ün destekleyip tuttuğu Vali Üstündağ'ı pek sevmediğinden, duyulacak bir sesle güldü. Atatürk, İsmet Paşa'ya, "Dur şimdi sana geliyor" der gibi bakmaktaydı. -Hadi, buna da oldu diyelim. Geçelim gerisine: E, peki, bir Başvekil İsmet Paşa var, bilir misin? .. AÖZIMA ATAŞ DOLDUR BUNU DEMEM Halil Ağa, İsmet Paşa'nın yüzünden gözlerini geçirerek: -Şanlı İsmet Paşa'mız bilinmez olunur mu hiç! Bu güne bugün... Atatürk Halil Ağa'yı durdurdu: -Bırak şimdi övgüleri . . . Ben lafın gerisini getireyim: "Tamam öyleyse, hemen her hafta İstanbul'a geliyor. Florya Köşkü're iniyor, köşk de şuracıkta. Bir gün kapıda bekleseydin de derdini dökseydin ona. Her halde çaresini bulurdu! Halil Ağa söylediklerini hatırladıkça, canı tükeniyordu . . Yine kaytarmayı denedi: -Kapıya komazlar ya bizi, kosalar da şanlı Paşamıza öküzümüzü mü yanacağız! Atatürk'ün sesi iyice sertleşti: • ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 66

------


BELGELERLE -------Beni uğraştırma Halil Ağa. Erkek adam sözünü yalamaz. Ne dediysen, tıpkısını tekrarlayacaksın! . . Halil Ağa ürktü, toparlandı. Başını yine yere gömüp konuştu: -Şanlı Paşamıza da sağar dedikti ya.. . -Yalnız sağar değil, " Sağann sağan. .. " değil mi? Halil Ağa yere bakan başını acıyla salladı: -Öyle dedikti Paşam, doğrusun ! ..

. -Son soruyu soruyorum şimdi, bunun da karşılığını ver, öküzü al git!

"Koca yaz şuracıkta Atatürk oturmuyor mu?. Gitseydin, çıksaydın önüne, anlatsaydın halini. O da seni yüzüstü bırakacak değildi ya? .. -Heç bırakır mı, heç bırakır mı aslan Paşam benim! . Erip erişir de tarlama dek gelir, halimi dinler! . . -Bırak bunları Halil Ağa, dediğini tekrarla. Halil Ağa birden diklendi. Her şeyi göze almış insanların yiğitliği içinde doğruldu. Atatürk'ün gözlerinin içine bakarak konuştu: - İşte bunu demem Paşam! . . Ağzıma ataş doldur, işte bunu demem! Atatürk gülmeye başladı: -Zorlatacak bizi bu Halil Ağa, laf anlamıyor Nuri, senin aklındadır, sen söyle de Halil Ağa söyleyip söylemediğini açıklasın. Nuri Conker ayağa kalktı. Gülümsüyordu. -Siz de zor işlere hep beni koşarsınız Paşam . "Mustafa Kemal Paşa Atatürk'ümüzün yüzünü görmek için Peygamber gücü gerek- demişti yanılmıyorsam. Görsem de, işinden gücünden, yiyip içmekten başını kaldıracak da bizim öküzün arkasından mı seğirtecek" demişti.

HALtt. AÖA'NIN GÖZLERİ YAŞARDI

Halil Ağa'nın gözlerinde yaşlar, başını salladı. Öylece duruyordu. Atatürk konuştu: -Atatürk de işi içkiye vurmuş, sarhoşun biri demesine getirdin ya, fazla üstelemeyelim. Şimdi bak beni dinle Halil Ağa! Seni bu kadar üzüşümün sebebi, şunu anlatmak içindi.

Şu gördüğün altı bay, hüküm.et... Yani, biri Başbakan, ötekileri de Bakan! . Memlekete göz kulak olacak, işleri evirip çevirecekler diye bu makama getirilmişler. Bir kanun gerekti mi bu baylar, hemen sıvanırlar, İsviçre'den mi olur, İtalya'dan mı olur, Fransa'dan mı, velhasıl neredense bir kanun buluştururlar, Türkçe'ye çevirtirler, soma basıp imzayı, gönderirler Büyük Millet Meclisi'ne.. Büyük Millet Meclisi dedijim de, şu alt baştan senin yanına kadar olan M iLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi -----87


---

--

BELGELERLE ---· · - . �---

---­ --

beyler. Kanun gelir bunlara, bunlar da "Hükilmet elbette incelemiş, ıerekeni dO.tO.nmO.ttO.r, benim aynca zorlanmama gerek yok" diye, kaldınrlar parmaklannı, olur sana bir kanun ! . . . Ama sonra bir vergi memuru gelir, Halil Ağa'nın öküzünü çeker satar vergi borcundan; Halil Ala da tarlasını bir yandan merkep, bir yandan öküz, ırgalana ırgalana drmeye çalışır. Ama üretim düşermiş, ekim zorlaşırmış, kimin umurunda! Sonra ben bunlan görürüm, içim kan ağlar, işitirim, tasalanınm ! .. E hakça söyle bakalım şimdi Halil Ağa, sen benim yerimde olsan, efkar dağıtmak için, bunları bu beylerle oturup konuşmak için içmez misin? Ama sonra da. Halil Ağa tutar sana sarhoş deri .. . .

Halil Ağa'nın dili çözülmüştü: -Diyen yok, haşa! Dinden çıkmak gibidir. . . Buldu mu bunu hacısı da içer,

hocası da!

Atatürk sordu: -Sen de içer misin? -Heç bulunur da içilmez olur mu Paşam! İçeriz ki, şerbet gibi! . . Atatürk, hizmet edenlere işaret etti, kadehler doldu. Uzattı kadehini Halil Ağa'ya: -Hadi bakalım Halil Ağa sağlığına içelim. -Koca Allah, benim ömrümden de sana pay düşürsün Paşam, sağlık

düşürsün! ..

Sonra Halil Ağa, edeple başını kenara çevirip kadehi b i r yudumda boşaltıverdi .Yüzü kızarmış, gözleri parlıyordu. Ellerini dizlerinin üzerine

koyarak Atatürk'e döndü: YUNANI DENİZE DÖKTÜN

-Yonan'ı denize döktün Paşam, bayrağımızı başucumuza diktin! Benim

aibi bir köylü parçasını sofrana alıp içirdin, sana duaya ki Nideyim ben?. Bırak ki oh Paşam, ayağını öpem!

bilem dilim dönmez

..

Ayağını öpmek için davrandı. Atatürk hemen tuttu, tutunca eline sarılıp

öptü ve başına koydu:

-Bayrağımız gibi başımızdan eksik olma inşallah! Düşmanın, ayağının

altında olsun!

Gayri bana izin koca Paşam! . .

-Yemek yemedin! -Yemek kolay. . . Meraklanır çocuklar, ben köye düzüleyim. Atatürk,

Nuri Conker'e işaret etti.

Conker kalkıp Halil Ağa'nın yanına geldi,

kalktı Halil Ağa, önce Atatürk'ü, sonra sofradakileri selamlayıp kapıya doğru --�.----

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 68

-------


-----

BELGELERLa

----

edeple geri geri çekildi. Kapı kapandığı zaman Atatürk sofraya döndü:

-Efendimizin halini gördüniiz beyler? Devlet size böyle davransa, ne yaparsınız?

Mübarek millet bU, adam milleti Şimdi onun karşısında nAdam olmak:n bi7.e düşüyor. Sofrada kesin bir sessizlik vardı. Gözler Atatürk'e dönmüştü. -Halil Ağa'nıİı öküzünü satıp üretimi aksatan kanunu ya biz yaptık, ya da bizim yaptığımız kanun yanlış yorumlanarak Halil Ağa'nın öküzünü satıyor. İkisi de bence bir... Böyle bir kanun yaptıksak, memleket çıkarlarına aykırıdır, nasıl yaparız? Eğer yaptığımız kanun böyle yorumlanıyorsa, hüküm.et nasıl bir yönetim içindedir? Sonra unutmayın ki, olay İstanbul'da geçiyor. Bunun Van'ı var, Bitlis'i var, kıyı bucak ilçe­ si var; acaba oralarda neler oluyor? Bu çark iyi dönmüyor beyefendileri Susmuştu Atatürk. Kimse konuşmuyordu. İsmet İnönü, gözü ile arkadaşlarını dolaştı, sonra hafifçe öksürerek konuşmaya başladı: -Haklısınız Paşam ! Bunun yanlış bir uygulama

sonucu

olduğunu

sanıyorum. öremle araştıracağım! Hükümet olarak elimizde insan kapasitesi yeterli değil, bunu biliyoruz. Ama, görevimiz, buyurduğunuz gibi, çarkı iyi ·

döndürmektir, döndüreceğiz! Ne Atatürk, ne

sofradakiler,

içkiye dudak değdirmiyorlardı . Geniş

tutulmuş bir Bakanlar Kurulu gibiydi masa .. Başvekil, Cumhurbaşkanını tatmin etmek için konuşmuştu. Fakat Atatürk, yine de sinirli idi. Soruyu İsmet Paşa'ya doğrulttu: -Bugüne kadar böyle bir olay size intikal etti mi? -Hayır Paşam, etseydi elbette ilgilenirdim . . .

-Ben de parmağımı buraya bastırıyorum. Biz, Cumhuriyeti süs olsun diye yapmadık; halktan yana bir idare kurmak için yaptık. Hüküm.etin müfettişleri var, valileri var, kaymakamları var, bunlar Halil Ağa'nın öküzünü vergi borcundan satıyorlar. Yaptıklarının ne demek olduğunu elbette bilmeleri gerekli ... Bunlar, size hiçbir şey söylemiyor, Halil Ağa'nın ö�ü satıp vergi gelirini şişkin göstermeye çalışıyorlar! Hadi bunları bırakalım, Milletvekili arkadaşlarımız var. Yolluk alıyorlar, halt­ ta konuşuyorlar, bunlar da size bir şey söylemiyor. Bir parti örgütümüz var, halkın içinde dirsek dirseğe yaşamaları gerekli, onlar da memleketin zararına olan böyle bir uygulamadan söz etmiyorlar... -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 69

------


Ne demektir bu? Bizim halkla beraber ve halk için değil, halka rağmen bir sistem kurduğumuzu sanmaktadır! Asıl üzüldüğüm, parmak bastığım yer burası!.. Biz Cumhuriyeti anlatamamışız beyler, bundan bu çıkıyor! "MAZERETİ KESİNLİKLE KABUL ETMİYORUM" Cumhuriyet'in

ne

olduğunu anlatmak zorundayız, hükümetin ve partinin

görevi budur! Siz ikisinin de başındasınız Başvekil Paşa! İnsan kapasitesi mazeretini de kesinlikle kabul etmiyorum. Cumhuriyet'ten bu yana l 3 yıl geçti.

O gün ·okula başlayanlar bugün üniversitelerde okuyor. Ortaokullarda olanlar bugün ya devlet kadrosundalar, ya da parti teşkilatımızın bünyesi içinde . . . Bunlar, Cumhuriyetin her tehlikeye karşı savunucusu değiller mi? Peki �redeler? Ya bunlara Cumhuriyeti anlatamadık, ya da daha kötüsü, bunlar da eyyamcı oldular! Yaptığımız devrimlerin yaşaması, bilinçli

bir Cumhuriyet ve

HALİL AÖA'LARIN BAŞINA GELENLER, HÜKÜMETE VE BÜYÜK MECLİS'E ULAŞMIYORSA, TEHLİKE VAR DEMEKTİR! Devrim kuşağının yetiştirilmesine bağlıdır.

(İsmet Bozdağ, Atatürk'ün Fikir Sofrası, s.28-45) •••

"Kanatlı bir gençlik, memleketin geleceği bakımından en büyük güvencedir. . Bir gün batılı ayaklar ay'da ayaklarının izlerini bırakacaklarsa, bunların arasında bir de Türk'ün bulunması için şimdiden çalışmalara girişmek, aşamalar kaydetmek gerekir. . " (Sabiha Gökçen, Atatürk'ün izinde Bir Ömür Böyle Geçti, Anılan Kaleme Alan Oktay Vere!, s.69) •••

Türklerin İstanbul Fethinde inşa ve icat ettikleri gemiler, toplar ve her nevi vasıtalar ve gösterdikleri yüksek fen iktidarı, bilhassa koca bir donanmayı Dolmabahçe'den, Haliç'e kadar karadan nakletmek dehası, daha evvel Boğaziçi'nde inşa ettikleri kaleler, aldıkları tedbirler, Bizans'ı zapteden Türklerin fikir ve fen aleminde

ne

kadar ileri olduklarının yüksek şahitleridir. (Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, s.268)

------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 70

-------


-------

BELGELERLE

------

"Savunduğumuz bu haklı davada, hiçbir zaman Allah 'ın inayetinden ümit kesmedik; hiçbir zaman başkasının hakkına el uzatmak istemedik. Bizim tek arzumuz,

her türlü tecavüze karşı çıkarak, hayat ve istiklalimizi sağlamak ve

korumaktır. Türk Milletinin, kendi milli sınırlan içinde kalmasından ve her medeni millet gibi hür ve yabancı müdahale kabul etmeksizin yaşam�sından başka, hiçbir amacı yoktur. Bu hakkı, bütün insanlık, ergeç tanıyacaktır. Bizler, ancak bu amaca ulaşıldığı zaman silahları bırakırız. Bu mutlu sonucun gecikmeksizin gelmesinden sonra! İsterim ki, bütün millet, mazide olduğu gibi, cesaret ve feragat örneği versin. ALLAH HİMAYESINt

OSTOMOZDEN EKSİK ETMESİN... (Berthe G.Gaulis, Çeviren. Firuzan Tekil, Çankaya Akşamlan il, s.20) •••

"Yurdun dirlik ve düzenliği, Ulusun kurtuluş umudu noktasında; birlik ve dayanışma sağlanmadıkça, bir dış düşman akınını durdurmaya çalışmak ne olanaklıdır ve ne de bundan temelli bir yarar ve sonuç beklenir." (Özdeyişleriyle Atatürk, s.7) •••

Mazide sayısız olduğumuzu

ispat

medeniyet kurmuş bir Irkın ve Milletin çocukları etmek için yapmamız lazım gelen şeylerin hepsini

yaptığımızı ileri süremeyiz; bugüne ve yarına bırakılmış daha birçok büyük işlerimiz vardır. İlmi çalışmalar da bunlar arasındadır. (Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, s.286) •••

Türk Milleti, hürriyet ve istiklaline kavuşmuştur. Tarih sahifelerinde değil, bu millet dünya durdukça yaşayacaktır. (Hikmet Turhan Dağlıoğlu, Kuvayi Milliye Dergisi, Sayı:99, s.23) -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 71

------


-------

BELGELERLE

---

Tilrk'iln sözü, Türk'ün haklı ve yerinde sözü Türk'ün kendisidir. O 'na riayet

etmemek,

O'nu tanımamak, O ' nu hiçe saymak,

buna

cesaret

gösterenlerin düşünmedikleri akıbetle kaqılaşacaklanna asla şüphe etmemelidir. (Asım Us, Gördüklerim, Duyduklanm, Duygulanm, s. 1 6 1 )

•••

SİZ ÖLENE DEK TÜRK GENÇLİÖİNİ YETİŞTİRECEK VE ÔZ TÜRKÇEYİ BİR KÜLTÜR DİLİ YAPMAÖA ÇALIŞACAKSINIZ. ÇÜNKÜ TÜRKİYE VE TÜRKLÜK, UYGARLIÖA BU YOLLA KAVUŞABİL1R. (Hasan Reşit Tankut, Atatürk'\i.n Dil Çalışmalan, s. 1 34) •••

Hudutlarının mühim ve büyük aksamı deniz olan Türk Devleti'nin Donanması da mühim ve büyük olmak gerektir. O zaman Türk Cumhuriyeti

daha müsterih ve emin olacaktır. Mükemmel ve kaadir bir Türk Donanmasına

sahip olmak gayedir.

(Raşit Metel, Atatürk ve Donanma, s.91 ) •••

TÜRK MİLLETİ MAÖRUR VE HASSASTIR. HER TÜRLÜ M'OCADELE KUVVETİNİ KENDi DAMARLARINDAKİ KANDA BULMAKTADIR. (Ahmet Bekir Palazoğlu, Atatürk İlkeleri, s.51)

•••

iTİLAF DEVLETLERİ LONDRA KONFERANSINDA İNGİLİZ KATİBİNİN KALEME ALDIÖI TUTANAK. (Oturumdil Türk ve Ermeni delegeleri de bulunmaktadır). -----•

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 72

-------


---- ------

BELGELERLE

----

Curzon, bu oturumda Ermenilerin de dinleneceğini bildirir. Türkiye Ermenileri adına konuşan Bogos Nubar Paşa, Ermeni programının, Sevres andlaşmasına dayandığını, Rusya Ermenistanı ile Türkiye'nin dört Ermeni vilayetini birleştirmek amacı güttüğünü, Kemalistlerce işgal edilmiş bulunan bu dört vilayetin boşaltılması için Türkiye'ye baskı yapılmasını, ayrıca Kilikya Ermenilerinin de Türk yönetiminde bırakılmamalarını, bu bölgeye özerklik verilmesini ister. Erivan Ermeni devleti adına konuşan M. Aharonian, Kemalistlerin Ermenistan'a saldırmakla aslında Sevres Andlaşmasına ve İtilaf devletlerine saldırmış olduklarını, Erivan Hükümetinin imzaladığı Gümrü Andlaşmasını Avrupa'daki Ermeni temsilcilerinin tanımadıklarını, Kafkasya'da Türkiye'den kaçmış 300.000 kadar Ermeni bulunduğunu, bunların Türk işgalindeki yurtlarını geri almak istediklerini anlatır, Sevres andlaşmasının yürürlükte olduğunun ilan edilmesini ister ve bunun Bolşevik propagandasına da bir darbe olacağını ekler. (Ermeni delegasyonu oturumdan ayrıldıktan sonra Türk delegasyonu oturuma alınır).

Curzon, Sevres andlaşmasında Kürdistan ve Ermenistan ile ilgili hükümler bulunduğunu hatırlatarak Türk Delegasyonunun görüşünü sorar. Bekir Sami Bey, Kürdistan halkının Türkiye Büyük Millet Meclisinde tam olarak temsil edildiğini, kendisinin T. B. M. M.ni temsil etmekle aynı zamanda Kürtlerin de temsilcisi olduğunu, ayrıca Kürtlerin Türkiye'nin bölünmez bir parçası, olduklarını her zaman belirttiklerini, Şerif Paşa gibi bazı kimselerin daha ziyade kişisel saiklerle bağımsızlık isterlerken Kürtleri temsil etmediklerini, istenirse Ankara Hükı1metinin bir plebisit veya inceleme yapılmasına da hazır olduğunu anlatır. Sevres andlaşmasının 62. maddesinde belirtilen sınırın gerçeklere uymadığını belirtir.

CURZON; T.B.M.M.'DE KÜRT MEBUSLARIN SAYISINI, GENEL SAYIYA ORANLARINI SORAR. Bekir S�mi Bey, kesin rakam vermenin güç olduğunu, sancakların istedikleri kişileri seçtiklerini, örneğin kendisinin . Çerkez olduğu halde hiç Çerkez bulunmayan bir sancaktan mebus seçilcJiğini, bunun tersinin de · görüldüğünü, ayının yapılmadığını, esasen Türklerle Kürtler arasında İngiliz ile İskoç arasındaki ayrılıktan daha fazla bir ayrılık bulunmadığını belirtir. -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 73

------


------

BELGELERLE

--

Curzon, Ermenistan sorununu açar ve değişen koşullara rağmen Kars, Ardahan ve Gümrü'yü de içi� alacak bağımsız bir Ermenistan kurulmasına İtilaf devletlerinin

kesinlikle kararlı olduklarını, Gümrü andlaşmasının

onaylanmamış olduğu için geçerli sayılamayacağını söyler. (Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt : III s.72) •••

İSTANBUL'DA İNGİLİZ GENEL KARARGAlnNDAN (GENERAL ASKERİ İSTİHBARAT HARINGTON'DAN) İNGİLTERE BAŞKANLIÔINA. ŞİFRE TEL. YILDIRIM. No. i. E. 357 (Türkiye'deki İngiliz casus örgütü "Black Jumbo" nun ele geçirdiği gizli

Türk şifresi): Mustafa Kemal Paşa'dan Londra'da Be.kir Sami Beye gönderilen 1 Mart 1921 günlü şifre telgraf: ! .Ekonomik ve mali sorunlarla ilgili noktalar değişmez.

2.KÜRDİSTAN DİYE BİR SORUN YOKTUR. 3.Ermenistan

ve

Gürcistan

sınırlan

bu

ülkelerin Hükümetleriyle

çözülmüştür, Londra konferansında bunlara değinmeğe gerek yoktur. 4.Tutsak değiş

tokuşu, l;ıarış andlaşması

imzalandıktan sonraya

bırakılacaktır. 5.Sevres

andlaşmasını

kabul

etmeniz

yolundaki teklif, kesinlikle ve

incelenmeden reddedilecektir. 6.Trakya ve İzmir'de nüfus incelenmesi yapılması, bu yerlerin Yunan askerlerince boşaltılması koşuluna bağlanacaktır. 7.Yunanlılar bu yerleri boşaltmamakta direnirlerse, buralardan eninde

sonunda silah zoruyla atılacaklarının konferansa anlatmamız gerek. 12.Londra Konferansından yararlanmağa çalışırken, aynı zamanda

İngiliz onurunu gözetmek gibi gerekçelerle aldatılmaya kesinlikle dikkat

etmeniz gerekir. Çünkü banşı sağlamak için İngilizlere görünüşte bazı zahiri ayrıcalıklar tanımak yolundaki görüşünüzü uygun bulmuyoruz. Zahiri bile olsa İngilize ayrıcalık tanımak, Milli Davamızın ruhu olan hajlmstzlığı.mızı yok etmeğe yetecektir. Yetkiniz Milli Misakla sınırlıdır. (Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt : III s.74)

--�---

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 74

-------


------

BELGELERLE ------

1 1 Mayıs 1 92 1

İSTANBUL'DA İNGİLİZ YÜKSEK KOMİSERİ SIR H. RUMBOLD'DAN İNGİLTERE DIŞİŞLERİ BAKANI LORD CURZON1A YAZI. NO. 476. GİZLİ. Mustafa Kemal'e karşı Kürtleri ayaklandırma sorunu. l .Kemalistleri silahla dize getirmek için hazırlanan bir planda, Kürtlerin de Mustafa Kemal'e karşı kullanılmalarının düşünüldüğü, şimdi Yunanlıların böyle bir olanak araştırdıkları. 2.Ancak toplu bir Kürt hareketinin gerçekleştirilmesinin kuşkulu olduğu. 3.Yunanlıların ilişki kurdukları bildirilen Kürt Mustafa Paşa'nın Damat Ferit Paşa zamanında İstanbul'da sıkıyönetim mahkemesi Başkanlığı yaptığı, pek ketum bir kimse olmadığı, iyi idare edilirse işe yarayabileceği, ancak Kürtleri Yunanlılarla işbirliğine sürükleyemeyeceği. lrak'a gönderilmesi için bir süre önce İngiliz Yüksek Komiserliğince Kürt Mustafa Paşa'ya izin çıkartıldığı. 4.Yunanlıların kullanmak istedikleri ikinci kişi olan Kürt Hakkı Beyin ise komiteci . tipinde maceracı bir kimse olduğu, onun da bir süre önce Bağdad'a gitmek için İngiliz Yüksek Komiserliğine başvurduğu. Karar için Londra'dan talimat beklendiği. 5.Sivas'ın doğusunda bir süre önce patlak verdiği bildirilen Kemalist aleyhtarı hareket hakkında kesin bilgi alınamadığı. Dipnot: Cuızon 'dan Rumbold'a Gizli Yazı. 21.4. 1921, No. 358. Kemalistlere karşı Kürtleri ayaklandırmak için Yunanhlann Mustafa Paşa ve Hakkı Bey adında iki Kürt ile ilişki kurduklan. (Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt : III, s. 1 1 6) •••

Tunceli Harekatında yararlılık gösteren Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen'e Ankara'da törenle madalya verildi. 1 5 Haziran 1937 Tunceli ve özellikle Kürtlerin ayaklandığı açıklandı. Bir buçuk ay önce başlayan harekat hakkında İnönü, Hükümetin vaziyete hakim olduğunu söyledi. -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 75

------


-------

BELGELERLE -·-· -· ··

16 Haziran 1 937

Tunceli Harekituıa 25 bin asker gönderildi.Atatürk'On manevi kızı Sabiha 06kÇen bombardımanlara katıldı. 1 7 Haziran 1 937 İnönü, Tunceli'ye gitti. Elazığ ile Erzincan arasındaki havalide bin ile binbeşyüz asi Küıt, Kutu Deresinde sarılmış, Asilerin başı Seyit Rıza da çember içindedir. 25 Haziran 1 937

Tunceli'de Filolar bombardımana Başladı. Seyit Rıza'nın oğlu yaralı olarak ele geçirildi. 26 Haziran 1 937

Tunceli'de Ordu taarruza başladı. 1 2 Eylül 1 937 Tunceli olayının elebaşısı Şaki Seyit Rıza ve iki avanesi teslim oldular. Tunceli harekatında biz de bir subay 28 er şehit verdik. Ayaklanan kürtlerin kayıpları şöyle idi : 265 ölü, teslim olanların sayısı da 849. 27 Eylül 1 937 Resmi Tebliğle, İnönü'ye istek ve ricası üzerine Atatürk tarafından 1 ,5 ay izin verildi ve Başbakan Vekilliğine İktisat Vekili Celal Bayar'ın atandığı bildirildi. Celal Bayar Atatürk'ün ölümüne kadar başbakanlık görevine devam etmiştir. Atatürk'ün Son Başbakanı'dır. (Avni Altımr, Atatürk Yüzyılı Kronolojisi, s.29-30)

•••

1 933 Yılı. Mustafa Kemal Atatürk;

ALLAH NASİP EDE� ÖMRÜM VEFA EDERSE MUSUL, KERKÜK VE ADALAR'I GERİ ALACAÖlM. SELANİK'DE DAHİL BATI TRAKYA'YI TÜRKİYE HUDUfLARI İÇİNE KATACAÖIM. (Türk Silahlı Kuvvetleri Dergisi, Temmuz 1 992, Sayı:333, s.26) -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 76

-------


----

BELGELERLE ----

1 0 Nisan 1 950 Fevzi ç.atmaJc öldü: Maraşal Fevzi Çakmak İstanbul'da öldü. Radyonun müzik neşriyatını kesmemesi üzerine radyoevinin önünde olaylar oldu. (Avni Altırer, Atatürk Yüzyılı Kionolojisi, s.39) •••

Türk Milletinin istibdat ve tahakkümle idare edilebileceğini zannedenler, Türk'ü ve Türk Tarihini bilmeyenler ve anlamayanlardır. (Hikmet Turhan Dağlıoğlu, Kuvayi Milliye Dergisi, Sayı:99. s.23) •••

BÜYÜK REİS NE BENİM; NE ŞUDUR; NE BUDUR. ASil.. BÜYÜK. REİS, HEPIMtZtN MENSUBİYETİ İLE İFTİHAR. ETIİÖİMİZ O BÜYÜK. TÜRK MİLLETİDİR. BİZ O'NUN YÜKSEK HAKiMİYETİ ALTINDA; O'NUN EMELİNE HİZMET ETMEKLE ANCAK VAZİFEMİZİ YAPABİLİRİZ. (Hasan Cemil Çambel, Dünya Gazetesi, s.2) •••

Bir gün Atatürk şu suali sordu:

- İnsanın en mukaddes hissi nedir? Kimi namustan, kimi şereften, kimi vatan duygusundan bahsetti. Bazıları

da aşkı ileri sürdü. Atatürk:

- Bunlann, hepsi doğrudur. Bu hislerin hepsini köküne kadar doğru tahlil ederseniz hepsi bir noktaya varır. Bu noktada hürriyet duygusu vardır. Milletin ulaştığı seviye ne kadar yüksek olursa hürriyet hissi de o kadar önemli olur. Onun içindir ki Türle Milletinin "hürriyet" ine kimse , dokunamamıştır. (Sadi Borak, Atatürk Gençlik ve Hürriyet, s.72)

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDE Ri 77

------


Türk Milletinin sağlam bir fikre sahip olmasını temin etmek gayemizdir. Yürüdüğümüz hakikat yolunun milleti saadete isal eden yegane yol olduğunu anlatmak lazımdır. Her şeyin husUlüne çalışırken bütün mesainin, bütün teşebbüslerin fevkinde Türk Kamuoyunu; hakikati idrak ve imtisasa alıştırmak, bu hali, ona hali tabii yapmak, şuradan ve buradan gelecek günlük fikirlere, sahtekar ve aldatıci telkinlere asla ehemmiyet vermeyecek bir olgunlukta yaratmaktır. (Cumhuriyet Gazetesi. 29.0 1 . 1 93 1 , s.3) •••

Mustafa Kemal, Balkan Savaşı bittiği sırada Trablus'taki görevinden dönüp İstanbul'a gelince, hemşehrisi sayılan Trakyalı, ya da Makedonyalı subay arkadaşlarının üzerin!, gözleri dolu dolu yürümüş : -Selinik'i nasıl düşmana bırakırsınız? Niçin ölünceye kadar orada kalıp vuruşmadınız? diye bağırmıştı. Ama şimdi, 1 922 Eylülünde zafer sarhoşluğu ile, yurdunu yeniden tehlikeye atmaya hakkı yoktu. Askerlikte duygusallığın, kinin, maceranın, aşın hırsın yeri olmadığını biliyordu. Lozan Barışı konuşulurken, yakın arkadaşları O'na hep sormuşlardı: Selanik'i de mi, sahillerimizden dürbünle seyredecek kadar yakınımızda olan On İki Ada'yı da mı Yunan'a bırakacağız? Onlara cevabı: -BİZ "MİSAKI MİLLİ" İLE SINIRLARIMIZI ÖNCEDEN, İŞE

BAŞLARKEN ÇİZDİK. "SABIRLI OLUN. BİR GÜN BELKİ ONLARA DA SIRA GELECEKTİR..

(Muvaffak İhsan Garan, Milletlerin Sevgilisi Atatürk, s.29) •••

İDEAL ve İMAN GÖTÜRÜYORUZ Adana vilayetini Fransızlara, Antalya vilayetini İtalyanlara veren devletlerin İzmir bölgesini de Yunanlılara vereceği dedikoduları dolaşıyordu. Bir gün kendisini bir dostu vasıtası ile İtalya'nın İstanbul Komiseri davet etti. İtalyanlar İımir'in '1ınanlılara verilmesini istemiyorlardı. Orası da kendilerinin ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 78

-------


-----

BELGELERLE

----

olmalı idi. Bu maksatlarına hizmet edecek bazı Türkler bulmuşlardı. Fakat acaba kim gidip de Anadolu'da teşkilat yapabilecek, İtalyanlardan alacakları silahlarla onlar hesabına Türkleri Yuna�lılarla döğüştürecekti? İtalyan Komiserinin elde ettiği kimseler böyle bir adamın Mustafa Kemal olabileceğini söylemişlerdi. Mustafa Kemal buluşma günü komiserin bulunduğu yere gitti. Söz açmak için, İtalyan askerlerinin işgalinden anasının evini kurtardıklarına teşekkür etti. Komiser: - Herhangi bir tehlike karşısında elçiliğin kapılan size açıktır! dedi. Mustafa Kemal'in yüreği, ben İtalyan uyruğu mu oluyorum, diye sızladı. Komiser onun halini görünce asıl bahsi hiç açmadı. Biraz görüşüp ayrıldılar. Mustafa Kemal bu acı hatırayı anlatırken demişti ki:

- Arkadaşlar görüyorsunuz ki, bir millet köleliğe düşünce o milletten olan herkes hiç olur. Ben o binadan "çıkarken arkamdan uşakların gülüşür gibi olduklarını hissediyordum. Caddenin kalabalığı içinde kendimi kaybetmeğe çalıştım ve beni buraya süıiildemiş olanlara küstüm. Mustafa Kemal Anadolu'ya geçmekten başka bir şey düşünmüyordu. Karadeniz kıyılarında Rum çeteleri ayaklanmış, Pontus krallığı kurmak istediklerinden Türkler de yine çetelerle bunlara karşı koymakta idiler. Yabancı devletleri ürkütmekten korkan hükümet, bu Türk çetelerini dağıtmak ve Rumları baskıdan kurtarmak çarelerini arıyordu. Mustafa Kemal bu iş için kullanılamaz mı idi? O'na emniyet etmedikleri için kendisini İstanbul'dan da uzaklaştırmış olacaklardı. Bir gün Harbiye Nazın kendisini çağırdı. Rumların Türklerden zulüm gördüklerine dair vesikalar bulunan dosyayı ona uzattı: - Buralarda emniyeti korumak borcumuzdur. Eğer biz bu vazifeyi yapmazsak işgal kuvvetleri yapacaklar, dedi. Durumu görmek üzere oraya birinin gitmesi lazım. Ben sadrazam paşa ile konuştum.Sizi düşündük.Oraya gidip meselenin iç yüzünü anlayınız. Mustafa Kemal hemen Genelkurmaydaki yakın tanıdıkları ile bir tertip kurdu. Ona Ordu Müfettişliği vereceklerdi. O da bu yetki ile askeri kuvvetlere emir verebilecek, hem de geniş bir bölgenin valilerini emrine alacaktı. Böyle bic,şey hazırlayıp Nazıra götürdüler. Nazır mührünü bastı: - Talih beni böyle elverişli şartlar iç� atmıştı ki, kendimi onların kucağın­ da hissettiğim zaman ne kadar bahtiyarlık duyduğumu anlatamam. Harbiye Nezareti binasından çıkarken heyecandan dudaklarımı ısırdığımı hatırlıyorum. -------

M iLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 79

------


--

Kafes açılmış, önümde

--

BELGELE RLE

-

---

- ·· ---

-- · - --

geniş bir alemi ben de kanatlarını çırparak uçmağa

hazırlanan bir kuş gibi idim. Şimdi hiç kimseyi şüphelendirmeden İstanbul'dan çıkıp gitmek lazımdı. Mayısın on dördünde Sadrazam, ki bir sultanın kocası idi, kendisini akşam yemeğire çağırdı. Genelkurmaydan bir general de orada idi. Yemekten

sonra ortasında masa bulunan dar bir salona geçtiler.

Sadrazam:

-Bir harita getirsek! dedi. Harita geldi. Açtılar. Sadrazam: - Samsun taraflarında ne yapacaksınız? dedi Mustafa Kemal ağzından dökülür gibi: Efendim İngiliz raporuna göre birtakım kargaşalıklar varmış. Biraz mübalıiğalıdır, sanıyorum. Ne de olsa bunlar basit şeylerdir, yerinde hallederiz. Şimdiden kati bir şey söylemeğe cesaret edemiyorum, dedi. - Pekiyi siz bana nerelere kadar komuta edeceğinizi harita üstünde gösterir misiniz? Belli ki sadrazamın içi kaygılı idi. Mustafa Kemal : - Ben de pek iyi bilmiyorum. Fakat sanırım ki . . . Elini küçük bir bölge üstünde dolaştırıyordu: - İhtimal şu kadar bir parça. . . Genelkurmaydan gelen general: - Tabii o bölgedeki kuwetlere komuta edecek.

Zaten nerede kuvvet

kaldı ki! Sadrazam: - Ne vakit hareket edeceksiniz? diye sordu. : - Ne zaman, �emir buyurulursa. . . Ben hazırım, arzu ederseniz öbür gün. - Padişah hazretlerini ziyaret etmeden mi? - Bir emir almadım. - Ben emri size bildiriyorum. - Başüstüne! Sadrazam konağından çıktıktan sonra, Genelkurmaydaki generalle kol

kola

karanlıkta, Nişantaşı caddesinden Teşvikiye'ye doğru sık adımlarla

. ilerliyorlardı. General samimi bir dille sordu: - Bir şeymi yapacaksın Kemal? - Evet bir şey yapacağım. - Allah muvaffak etsin! - Mutlaka muvaffak olacağız. Ertesi gün Harbiye Nazırını, Sadrazamı, Dahiliye Nazırını görmeğe gitti. ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 80

-------


-------

Hepsi toplantıda idiler.

BELGELERLE

------

Sadrazam dairesinin salonunda beklediği sırada

nazırlardan bir kısmı yanına geldiler. Dahiliye Nazın: - Allah Allah, Ne küstahlık...

İşittiniz mi efendim? Yunanlılar İzınir'e

çıkıyor, dedi. Mustafa Kemal: - Ya? Bu da mı oldu? diye cevap verdi. Ve sordu: - Ne yapmağı düşünüyorsunuz? - Protesto edeceğiz. - Protesto lazım. Fakat protesto ile Yunanlılar İzmir'den geri giderler mi? - Başka re yapabiliriz? - Belki daha kati tedbirler düşünülebilir. - Mesela ne gibi? Nazırlardan biri - Eğer öyle tedbirlere kalkışırsak bize re yaparlar bilir misiniz? Mustafa Kemal hiç ses çıkarmadı. O'nu götürecek vapur rıhtımda hazırlanmıştı. Şimdi Osmanlı Padişahlarının sonuncusu ile Mustafa Kemal'in son görüşmesini kendi ağzından dinleyelim:

"Yıldız sarayının ufak bir

salonunda Vahidettin ile adeta diz dize derecek kadar yakın oturduk. Sağında dirseğini dayamış olduğu bir masa; masanın üstünde bir kitap var. Salonun Boğaziçi're doğru açılan penceresinden gördüğümüz şu: Birbiri hizasında düşman zırhlıları ! Bordalarındaki toplar sanki Yıldız sarayına doğrulmuş. Padişah söze başladı: "-Paşa, Paşa, şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık şu kitaba girmiştir. (Masanın üstündeki kitabı gösterdi, bu bir tarih kitabı idi. Bunları unutun. Asıl şimdi göreceğiniz hizmet hepsinden büyük olabilir. Paşa Devleti kurtarabilirsin. - Hakkımdaki iltifatlannıza teşekkür ederim. Elimden gelen hizmeti yapacağıma emniyet buyurunuz. - Muvaffak olunuz! Padişahın yanından ayrıldıktan sonra, sanki Yıldız sarayından çıktığını ve Ariadolu'ya

gitmek üzere olduğunu saklamak ister gibi, ayak seslerini

işittimıekten k�rkarak uzaklaştı.

Mustafa Kemal 1 6 Mayıs günü, ki Yunanlıların İzmir'e asker çıkardıkları

gündür. Şişli'deki evinden

otomobile

atlayarak

Galata rıhtımına geldi ve

hazırlandığı söyleren Bandırma vapuruna bindi.

-- MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 81

------


-----

BELGELERLE ---

..

- ----

Hareketinden biraz önce arkadaşlarından biri : - İngilizlerin bindiğiniz gemiyi takip etmek, hatta batırmak ihtimalleri vardır, demişti. Mustafa Kemal: - Burada esir gibi yaşamaktansa, Karadeniz'de batmayı tercih ederim, cevabını verdi. Sonra yanındakilere Dolmabahçe önünde demirli düşman gemilerini göstererek:

- BUNLAR İŞTE BÖYLE... DAYANDIKLARI ŞEY YALNIZ DEMİR, ÇELİK. VE SİL.AH KUVVETİ! BİLDİKLERİ ŞEY YALNIZ MADDE ... BUNLAR HÜRRİYET UÔRUNA ÖLMEÔE KARAR VERENLERİN KUVVETİNİ ANLAYAMAZLAR. BİZ ANADOLU'YA SiLAH VE CEPHANE DEÖİL, İDEAL VE İMAN GÖTÜRÜYORUZ, DEDİ. Boğazdan çıktıktan sonra gece yansına dOğru kaptanın yanına gitti. Sordu: -Karadeniz'de kaçıncı seferiniz kaptan? -İlk çıkışımdır, efendim. -Denizin tehlikeli yerlerini bilir misin? Kaptan harita üzerinde bir yer göstererek: -Şu Kerempe burnunu geçersek tehlikeyi atlatmış oluruz. -Demek devamlı tehlike içindeyiz, diyen Mustafa Kemal harita üzerinde kaptana şu emirleri verdi: -Normal rotayı takip etmeyeceksiniz. Karaya çarpmamak şartıyla mümkün olduğu kadar kıyıdan gideceksiniz. Lazım gelirse gemiyi tereddütsüz karaya saplıyacaksınız. -Gemiyi feda ettikten sonra istediğiniz yere çıkarız, efendim. Biraz düşündükten sonra tekrar sordu: -Kaç mil gidiyoruz, kaptan? -Sekiz, on mil ama, havaya bakar. -Ne havası? -Yani fırtına olursa pek yol alamayız. -Böylece gemi mümkün olduğu kadar kıyıdan gidiyordu. Mustafa Kemal'in artık bütün maksadı Anadolu'nun bir kıyısına ayak basmaktan ibaretti. Önce Sinop'a uğradılar. Oradan Samsun'a karadan gitmek istedi ise de yol olmadığını söylediler. Tekrar Bandırma vapuruna bindi.

SAMSUN GÖRÜNDÜÔÜ ZAMAN ÇOCUK GİBİ SEVİNİYORDU. SAMSUN'DA ALDIÔI BİR HABER KAPTANA ROTAYI DEÖİŞTİRMEKLE NE h1 ETTİÖİNİ GÖSTERDİ: İNGİLİZLER ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 82

-------


--- ----

BELGELERLE

------­

GEMİYİ TAKİP ETMİŞ LER, FAKAT NORMAL YOL ÜZERİNDE RASTLIYAMAMIŞLARDI. (Falih Rıfkı Atay, Babanız Atatürk, S.54-55-56-57-58) •••

MUSTAFA SAGİR OLAYI Gençlik yıllarında kendisini öldünnek için bazı girişimlerde bulunulduğunu belirten Mustafa Kemal'e ciddi sayılacak ilk suikast, Kurtuluş Savaşı yıllarında düzenlenmişti. İngilizler Osmanlı İmparatorluğu topraklarına egemen olma yolundaki umutlarına engel olan Mustafa Kemal'i ortadan kaldırabilmek için ona bir suikast düzenlemeye karar vermişlerdi. Bunun için de gizli emellerinde kullanmak amacıyla Hindistan'daki yerli ailelerin çocuklarından seçerek özel olarak eğittikleri kişilerden biri olan Mustafa Sagir'i görevlendirmişlerdi. O dönemde! Anadolu direnişi' ne yardım eden Hint Müslümanlarının temsilcisi olarak İstanbul'a gönderilen Mustafa Sagir, orada Türk-Hint Cemiyeti adlı bir örgüt kurmuş ve Türklerin güvenini kazanacak bazı girişimlerde bulunmuştu. Bu arada tanıştığı Kur. Bnb. Ali Rıza Artunkal aracılığı ile yardımda bulunacağını belirterek Anadolu'ya geçmeye çalışmıştı. TBMM Hükümetinin bunu olumlu karşılaması üzerine de İnebolu yoluyla Ankara'ya gelmişti ( 1 1 Aralık 1 920). Başlangıçta bu gelişi olumlu bulan Mustafa Kemal, arkadaşı Kılıç Ali'yi onu karşılamakla görevlendinnişti. Fakat Mustafa Sagir'le BMM'de görüştükten sonra onun sahtekarlığını sezinlemiş ve yanındaki İçişleri Bakanı Dr. Adnan Adıvar'a, "Dikkatli olmalı, bu adam mükemmel bir casustur! " diye uyanda bulunmuştu. Bunun üzerine dikkatle izlenen Mustafa Sagir'in İstanbul'da İleri gazetesi yazarlarından Ferid Cavid adresine gönderdiği gizli bir mektup ele geçirilmişti. Kimyacı Naki Cevat tarafından üzerine amonyak dökülerek okunan mektupta Mustafa Kemal'in günlük yaşamı nerelere, ne zaman, nasıl gittiği hakkında bilgiler verildiği görülmüştü. Bunun üzerine tutuklanan Mustafa Sagir Ankara İstiklal Mahkemesi'nde yargılanmıştı. 1 0 Mayıs 1 92 l 'de başlayıp 23'ünde sona eren duruşmaları;la, nasıl yetiştirildiğini ilk önce Afganistan'a gönderildiğini ve İngilizlere karşı direnen Emir Habibullal Han'ın öldürülmesinde görev aldığını, Anadolu'ya geçmeden önce de şüphe yaratmamak için bir süre İstanbul'da Agopyan hanında hapsedildiğini, oradan kaçmış gibi yaparak Vama'ya gittiğini ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 83

------


-------

BELGELERLE -- ---

ve böylece Ankara'ya geldiğini anlatmıştı. Sagir Mustafa Kemal'i öldürtmek için kurulan suikast komitesinde Albay Nelson, Bnb.D Monford, Yzb. Store ve Yzb. Benett'in bulunduğunu da açıklamıştı. Aynca bu işe Hint Hilafet Komitesi'nin delegesi olarak girdiğini, komitenin 10 milyar sterlin topladığını, bunun 1 ,5 milyonunun Roma'da bulunduğunu, eğer Mustafa Kemal İngiltere ile anlaşma yapmayı kabul edecek olursa bu paranın ona verileceğini kabul etmezse öldürüleceğini de eklemişti. Kendisire bu sözler aktarıldığında verilecek paranın miktarını öğrenen Mustafa Kemal, "KENDİMDE BU KADAR TİCARİ DEÖER BULUNDUÖUNU BİLMEZDİM! " diye hayret etmişti! Savunmasının sonunda Türk Vatandaşı olmadığı için vatana ihanetle yargılanamayacağını, kendisini İngilizlerin yetiştirdiğini belirten Mustafa Sagir, "Siz yetiştirmiş olsaydınız; size de aynı görevi yapardım " demişti. Ama suikast girişimi kesinlik kazanmıştı. İstiklal Mahkemesi de onu idama mahkfun etmiş ve 24 Mayıs 192 1 günü KaraoğJan çarşısında (.Aııafiutal)ar asılmıştı . Mustafa Sagir davasını baştan sona izlemiş olan Fransız gazeteci Bn. Berthe Gaulis, bunu "İSLAM NEZDİNDE BRITANYA İTİBARINA

VURULAN ÔLDOROCO DARBE, MUSTAFA SAGİR DAVASI İLE OLMUŞTUR" diye değerlendirmişti (Şerafettin Turan, Kendine Özgü Bir Yaşam ve Kişilik Mustafa Kemal Atatürk, s.438-439) •••

İSTANBUL'DA İNGİLİZ GENEL KARARGAlllNDAN (GENERAL HA.RİNGTON'DAN) İNGİLTERE SAVUNMA BAKANLIÖINA ŞİFRE TEL NO. 1. 9821 GİZLİ Mustafa Kemal Paşa'nın kişiliği hakkında derlenen bilgiler: Selanik ve Manastır'daki okullarda çalışkandı. Harbiye'de hararetli Milliyetçi oldu. Arkadaşları arasında asi yaratılışıyla sivrildi. Parlak . kurmaylık sınavı verdi . Suriye'den Selanik'e atanınca, 1 907'de İttihat ve Terakkiye girdi. YeteIEkli bir kurmay subay ve yurtseverdi. Çanakkale Savaşında Liman Von Sanders'e itaatsizlik, Enver Paşa'yla kavga etti. Veliaht Vahdettin'le Avrupa'ya gitti. Mayıs 1 9 1 9'da Anadolu'ya gönderilirken kendisire 40.000 lira verildi .

. İTTİHATÇILAR ARASINDA YOLSUZLUK İLE SUÇLANMAMIŞ HEMEN HEMEN TEK LİDERDİR.. İYİ .BİR HATİP VE ZEKİ BİR ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 84

-------


BELGELERLE

------­

POLİTİKACIDIR, AMA BELKİ ÇOK EGOİSTTİR. AVRUPA'YA MEYDAN OKUMA UMUTLARINA LİDERLİK. ETMEYE TAMAMEN LAYIKTIR. (Bilal N. Şimşir. İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt : HI, No:J5) •••

26 Ağustos 1 922'de Topçu ateşimiz başladığı zaman Gazi Mustafa Kemal:

"YA RABBİ! SEN TÜRK ORDUSUNU MUZAFFER ET . . . 'fÜRKLÜÖÜN, MÜSLÜMANLIÖIN, DÜŞMAN AYAKLARI ALTINDA, . ESARET ZİNCİRİNDE KALMASINA MÜSAADE ETME!,, (!-Neda Armeııer, Atatürk ve Din, !0. l! . 1 971 de A.Ü.İlahiyat Falciiltesinde Yapılan Konuşma Metni, s.2; Atatürk fstanbul, 1970, 1000 Temel Eser Dizisi, s. 1 63) •••

ATATÜRK'ÜN DUASI 31

Ağustos

1 922 sabahı savaş alanını gezen ve Kızıltaş deresindeki

binlerce ölüyü gören ve yaralıların iniltisini, bağrışlarını dinleyen Atatürk ellerini açmış şehitlerimize Fatiha okumuş ve: - Yarab bana suç yazma, beni ölenlerin sorumlusu yapma. Yunanlılar

MİLLETİMİN NAMUSUNA SALDIRDI. TÜRKLÜÖÜ İNANAN, DUA EDEN MÜSLÜMANLIÖI YOK ETMEK

yurduma girdi.

VE SANA İSTEDaER.

Yurdumu kurtarmak için bu savaşı yaptırdım? Beni" istilacı

kumandanlarla bir tutma! Türk Milletinin Kurtuluş Savaşı'ndan dökülen kanlardan dolayı beni affet, diye dua etmiştir. (Avni Altıııır, Atatürk Yüzyılı Kronolojisi, s.4) •••

CENAB-1 HAK DAİMA Btz1MLEDİR. (Atatürk'ün S.D.V., Cilt l, s.60) -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 85

------


-------

------

BELGELERLE -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 86

------


------ BELGELERLE -------

"HZ MUHAMMED ALLAH'm birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinde bugün milyonlarca

insan yürüyor. Benim, senin, adın silinir, fakat sonsuza

kadar

o, ölümsüzdür."

(Atatür1cçülük, Cilt: 1,

s.455)

------ MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi -----87


-----

BELGELERLE ·

·

· · · ··

-

· - - ---

---­

"YER YOZONON EN BOYOK İNSANI HAZRET-1 MUHAMMED' DİR." "İSLAM DİNİ, İLMİN VE FENNİN IŞIÖINDA, TETKİK EDİLDİÖİ ZAMAN EN BÜYOK. DİNDİR." (A vni Altıo:r, Her Yönüyle Atatürk , s.85) •••

25 Kasım 1 920 TBMM, l 5'te Ankara'ya gelmiş olan Şeyh Sunusi şerefine bir ziyafet verdi. Ziyafette hazır bulunan Mustafa Kemal, yaptığı konuşmada, Sunusilik

tarikatını övdü. (Zeki Sanbao, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt III, s.297)

•••

ŞEYH AHMET SUNÜSİ'NİN RÜYASI VE MUSTAFA KEMAL Memleketin her tarafında çetin bir mücadele ve mukavemet başlamıştı. Ankara bir kurtuluş burcu ve Mustafa Kemal'in adı bir bayrak olmuştu. Antep, mücadele günlerinin acı bir devresindeydi. Memlekette i stiklal şuurlaşmış, topyekfin bir vuzuh kazanmıştı.

O zaman ilkokulun ihtiyat sınıfındaydım. Bir sabah okula geldiğim zaman çocukların bahçede toplanmış olduğunu gördüm.

Din dersleri

muallimi Hafız Halil Efendinin konuşacağını söylediler. Halk da okulun bahçesinde toplanmıştı. Az sonra Hafız Halil Efendi kürsüye çıktı. Titrek

ve

fakat heyecanlı bir sesle: "- Din kardeşlerim, sizi Şeyh Sunusi Hazretlerinin bir tebşiri için buraya

topladım" dedi ve şu vakayı anlattı :

"Şeyh Sünust Hazretleri bir gece Peygamberimizi rüyasında görmüş ve koşup elini öpmek istemiş. Peygamber kendisine sol elini uzatmış,

buna pşıran ve mahzun olan, Şeyh, Peygambere hitaben:

- Ya Resulillah niçin sağ elinizi vermediniz? Diye sual edince şu

cevabı almış:

- SAÖ ELİMİ ANK.ARA'DA MUSTAFA KEMAL'E UZATTIM." Bu rüyayı anlatan Hafız Halil Efendi 'nin elleri, çeneı;i ve dili titriyordu.

------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 88

-------


·-

-

BELGELERLE

-----

Gözleri dolu doluydu; hitabesi kalabalığı elektriklemişti. Birden gür ve imanlı bir sesle: Ey ahali, Mustafa Kemal muzaffer olacak, Peygamber Efendimizin sağ eli onun elindedir. Buna iman edin! . . . diye haykırdı ve kürsüden indi. Sonradan öğrendiğime göre, Merhum Hafız Halil Efendi bu rüyayı camide va'zetmiş ve onu imanlı tefsirlerle tamamlamıştır. Cahit Tanyol (Avni Altırer, Her Yönüyle Atatürk

,

s. 1 54-155)

•••

ZAFERiN HZ. MUHAMMED (S.A.V.) TARAFINDAN RÜYA İLE MUSTAFA KEMAL PAŞA'YA MÜJDELENMESİ İstiklal Harbi günlerinde, Sakarya Meydan Muharebe'lerinin en kritik dönemlerinde, top seslerinin Ankara'dan da duyulmaya başlandığı ve Büyük Millet Meclisinin Kayseri'ye nakledilmesinin bile düşünüldüğü günlerde Atatürk, günlük çalışmalarının büyük bir kısmını yürüttüğü ve bugün müze olarak değerlendirilen Ankara Tren istasyonundaki evde, bir sabah erken kalktığı bir sırada Çavuş Ali Metin'e: Acele olarak Fevzi Paşa'yı telefonla ara, bul ve hemen buraya gelmesini söyle, diyor. Ali Metin, Fevzi Paşa'yı telefonla arayıp bulduğunda, Fevzi Paşa' da Atatürk'ün yanına gelmek üzere, hemen evden çıkmakta olduğunu söylüyor. Fevzi Paşa Atatürk'ün yanına girince, Atatürk ona bir kağıt kalem uzatıp: Bugün gördüğün rüyayı yaz ve bana ver, diyor. Kendisi de bir kağıt kalem alıp aynı şekilde o gün gördüğü rüyayı, Fevzi Paşa'ya vermek üzere yazmaya başlıyor. Yazma işi bittikten sonra, her iki Paşa da karşılıklı olarak yazdıklarını alıp okuyorlar ve okuma işi bittikten sonra birbirlerire bakıp sevinçle gülümsüyorlar. Her ikisinin de yazdıklarını kendi kağıtlarından okuyan Ali Metin, her iki kağıtta da şu rüyanın yazılmış olduğunu görüyor: "HZ.

PŞYGAMBER (S.A.V.) EFENDİMİZ, HACI BAYRAM-1

VELİ'YE DİYOR Kİ: •

MUSTAFA'YA SÖYLE, KORKMASIN. SONUNDA ZAFER

ONLARIN OLACAKTIR."

Bilindiği gibi, aynı gecede rüyalarında Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizi, -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 89

------


----

BELGELERLE -- - ·- -

----

Hacı Bayram-ı Veli'ye bu sözleri söylerken gören o iki muzaffer kumandanın günkü isimleri "Mustafa Kemal" ve "Mustafa Fevzi"dir.

o

(Ahmet Gürtaş, Atatürk ve Din Eğitimi, s. 160- 1 6 1 ) •••

TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NDE HERKES ALLAHA İSTEDİÖİ GİBİ İBADET EDER (Afet İnan, M. Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım, s.4 1 ) •••

Müslümanlık aslında geniş manasıyla hoşgörülü ve modem bir dindir. Araplar onu kendi bünyelerine göre anlamış ve tatbik etmişlerdir. Sıcak bir iklimde oturan, suyu nadiren kullanan, genel bir hareketsizlik içinde ömür süren Badiye Arapları için günde beş vakit abdest ve namaz, çok ileri seviyede

HAZRETİ MUHAMMED İNSANLARI UYUŞUK­ LUKTAN HAREKETE SEVK ETMİŞTİR. SARP DAÖLAR, YÜKSEK YAYLALARDA AT KOŞTURAN, ERİMİŞ KAR SULARI İLE YIKANAN TÜRKLER İÇİN ABDEST VE N� ÇOK TABll OLMUŞTUR. bir yaşama hareketidir.

Mevleviliğe geJince o tamamen Türk Geleneklerinin Müslümanlığa nüfuz örneğidir. Dönerek ayakta ve hareket halinde Allah'a yaklaşma fikri, Türk

dehasının en tabii ifadesidir. (Melunet Önder, Atatürk Konya'da, s.2-3) •••

BEDİR CENGİ Atatürk'ün birer asker kaçağı yuvası halini alan medreseleri kapatmasının

ve

Dinimizi cehaletin ve yobazlığın elinden kurtarın* için giriştiği nurlu ve

hayırlı inkılabın manasını kavrayamayan bir takım kimseler, büyük adamın Dini Akidelerinden şüpheye düşmüşlerdi.

Bu sırada, mün:vver geçinen tanınmış bir zat da, bu yanlış kanaate düşerek, güya Atatürk'ün gözüne girmek gayretine düşmüş ve mutaassıp bir İslam düşmanı tarafından, İslamiyet ve Hz. Muhammed aleyhine yazılmış bir eseri ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 90

-----�-


-------- ·-----

BELGELERLE

------

Türkçeye tercüme edip Atatürk'ün mütalaa ve tasvibim arzetmiştir. O esnada Dolmabahçe Sarayında oturmakta olan Atatürk, bu esere şöyle

bir

göz gezdirdikten sonra, hemen Şemseddin Günaltay'ın Erenköy ' de ki

köşküm

telefon ettirerek kendisini acele saraya davet etmiş ve mahud

tercümeyi göstererek:

-Hocam, şu kitabı gördünüz mü? Bu bahta ne dersin?

Diye sorması üzerine, bu ani sual karşısında ne cevap vereceğini şaşıran Üstad da bir an için Atatürk'ün dini akidesi hakkında tereddüde düşmüş, acaba kitap hakkında hakiki kanaati nedir, nasıl bir cevap verebilirim, diye aklından geçirmiş ve nihayet: -Paşam, bir kaç gün müsaade buyurunuz da, tetkik edeyim, Deyip evine dönmüştür. Üstadın cevabını sabırsızlıkla bekleyen Atatürk, günün birinde acele bir emirle, Hocayı Saraya çağırtmıştır. Burada sözü Üstada bırakalım ve hikayeyi kendi ağzından dinleyelim: -Dolmabahçe Sarayına acele celb edildiğim gün, beni doğru Atatürk'ün huzuruna çıkardılar. Atatürk, büyük bir masanın başında, zamanın B aşvekili İ smet Paşa ile karşı karşıya oturuyorlar ve önlerindeki haritaya eğilmişler, dikkatle bir şeyler tetkik ediyorlardı. Ben içeri girince, başını kaldırıp gözlerimin içine bakan Ata hemen sordu:

-Kitabı tetkik ettiniz mi, fikriniz nedir? dedi Artık tereddüde lüzum ve imkan kalmamıştı; ne olursa olsun dedim ve tercümeyi Ata'nın önüne koyarak: -Ele alınacak şey değil, bir facia, Paşam! Diye cevap vermeye kalmadan, Atatürk yerinden fırlayıp parladı ve ·

Başvekile dönerek:

-BU PAÇAVRAYI TOPLATIN VE TERCÜMEYİ YAPAN ( .....) BEYİ'DE, DEVLET HİZMETİNDE KULLANILMAMAK ÜZERE HÜK.ÜMET KAPISINDAN UZAKLAŞTIRIN. Diye emretti. Atatürk'ün denizlerden renk alıp renk veren gözleri, masanın üzerinde serili haritaya dikildi ve beni kolumdan tutarak masanın başına çekip parmağını bir noktaya dikti: Bu, kendi elleriyle çizdikleri bir askeri harita idi ve Hz. Muhammed'in büyük Bedir Cengini adım adım gösteriyordu. Hz. Muhammed'e ve O'nun Peygamberliği kadar, büyük askeri dehasına hayran olan eşsiz Sakarya Galibi, Bedir Galibini göklere çıkarırken O'nun Hak -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 91

------


-------

BELGELERLE

Peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve Bedir destanını okusunlar, diye heyecanlandı. Ata'nın son sözü şu olmuştu:

-Hz. Muhammed'in bir avuç imanlı müslümanla mahşer gibi kala­ ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir Meydan Muharebesi'nde kazandığı wer, tini insanların Un değildir, O'nun Peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır. balık

(Ahmet Gürtaş, Atatürk ve Din Eğitimi, s.25-26-27) •••

HükUmet-i Cumhuriyemizin bir Diyanet İşleri Riyaseti makamı vardır. Bu makama merbut müftü, hatip, imam gibi muvazzaf bir çok memurlar bulunmaktadır. Bu vazifedar zevatın ilimleri, faziletleri derecesi malumdur. Ancak burada vazifedar olmayan bir çok insanlar da görüyorum ki, aynı kıyafet iktisasında berdevamdırlar. Bu gibiler içinde çok cahil hatta ümmi olanlarına tesadüf ettim.

Bilhassa bu gibi cühela bazı yerlerde halkın

mümessileriymiş gibi onların önüne düşüyorlar. Halkla doğrudan doğruya temasa adeta bir mani teşkil etmek sevdasında bulunuyorlar. Bu gibilere sormak istiyorum. Bu vazife ve salahiyeti kimden, nereden almışlardır?

Malum

olduğuna göre milletin mümessileri intihap ettikleri mebuslar ve

onlardan teşekkül eden Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Meclisin itimadına mazhar hükı1met-i cumhuriyedir. Bir de mahalli müntehap belediye reisleri ve heyetleri vardır. Millete hatırlatmak isterim ki, bu laubaliliğe müsaade etmek asla caiz değildir. Herhalde sahib-i salahiyet olmıyan bu gibi kimselerin muvazzaf olan zevat ile aynı kisveyi taşımalarındaki mahzuru hüküm.etin nazar-ı dikkat� vazedeceğim. (Enver Ziya Karat, Atatürk'ten Düşünceler, s.75) •••

Meclis binası, İttihad ve Terakki için bir kulüp olarak yapılan ve çatısı yarım kalmış bulunan, bugünkü İnkılap Müzesi'ydi. Bu bina, tek katlıydı, kargirdi ama henüz bitmemişti. O zamanlar Ulucanlar'daki bir okul için getirilmiş olan kiremitler döşenmek suretiyle çatı örtülmüş, meclis içinde derme ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 92

-------


------

BELGELERLE ------

çatma bir kürsü yapılmıştı . Oturacak sıra bile yoktu.Öğretmen Tatbikat

Okulu'nun

sıralarıyla, sandalyeleri getirilerek dizildi, şehirde elektrik

olmadığından, bir kahvehamnin lüks lambası alınmış, etrafa da birkaç gaz lambası konmuştu. Salonun ortasında bir de kocaman saç odun sobası yerleştirildi. İşte büyük zafere kadar çalışan meclisin ilk yeri burasıydı. Meclisin kürsüsüm bir de siyah örtü örtülerek, düşmanın yurttan kovulmasına kadar orada kalması, zaferden sonra yeşil ile değiştirilmesi kararlaşmıştı . Meclisin içim Kur'an-ı Kerim'in Şfüa süresinden alınan bir ayet yazılmıştı. Bu ayetin manası şuydu:

dünya işleri, danışmaya layık olanları arasında istişare iledir. İstişare ile hakikat tesbit edilip de icrasına azmedildikte artık hiç bir rey kanştınnadan Allah'a tevekkül ederek icra et! ... İşte o 7.8lD8ll halda hakikat meydana konmuş olur! ..." Bu ayeti Atatürk yazdırmıştı. Bununla meclisin meşruluğunu, her şeyin danışmayla, fikir tartışmasıyla daha doğruya yöneltilebileceğini ispatlamak "Müslümanlar'm

istemişti. 23 Nisan 1 923

cuma günü Ankara' lılar, Hacıbayram Camii önünde

yığılmışlardı. Topluca kılınan öğle namazından sonra, Hacıbayram'ın bayrağı alınarak meclise getirilmiş, Sinop Milletvekili Abdullah Efendi, üzerinde yeşil bir örtü bulunan Kur'an'la rahleyi ve Sakal-ı Şerifi başında taşımıştı. Halkın tekbir getirerek yürüyüşe geçmesini, iki manga asker, sağlı sollu korumuş, Atatürk' de, meclis önünde, bu gelen alayı karşılamıştı. Fehmi Hoca Din duasından sonra meclise girilmiş ve Atatürk ilk konuşmasında, siyasi durumu özetleyerek, Yeni Türkiye Devletinin temelini atmıştı. (İhsan Kemal, Hayat Tarih Mecmuası, s. 19)

•••

Y.ASİN OKUYAN KIZ Atatürk'ün manevi evlatlarından 1 4

-

1 5 yaşlarında Nebile adlı bir kızı

vardı. Bu kızcağız bir konuşma esnasında bana: - Ben, Yasin-i Şerifi ezbere hiç yanlışsız okurum, demişti. Tesadüfen bu sözleri duyan Atatürk: -- ·

-

·--

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 93

------


-------

BELGELERLE --- - -

- Ya, öyle mi kızım Nebile? dedi. Eğer bu sözlerin gerçek ise bana ispat et de görelim bakalım... Atatürk'ün kütüphanesinde hem Arapça, hem de Türkçe tefsirli Kur'an-ı Kerim vardı. Ata, bu Kur'an'lardan Arapça olanını getirtti. Yasin Suresini açarak: - Haydi oku bakalım, kızım, seni dinliyorum, dedi.

NEBILE, BESMELE ÇEKİP, YANIK BİR SESLE YAStN-1 ŞERİFİ OKUDU. ATATÜRK. DE SONUNA K.ADAR, ELİNDE KUR'ANLA ONU TAKİP ETTİ... O sırada Ata'nın hislendiğini nemlenen gözlerinden anlamıştım. (Nazım Kaleli, Hayat Tarih Mecmuası, Şubat 1970, s.32 ) •••

Hayat demek, mücadele, müsademe demektir. Hayatta muvaffakiyet, mutlaka mücadelede muvaffakiyetle mümkündür. Bu da manen ve maddeten kuvvete ve kudrete dayanır. (İhsan Kemal, Hayat TarihMecmuası, Nisan 1 970, s. 1 8 ) •••

Konya'ya gelirken, tren penceresinden Mevlana Türbesinin Yeşil Kubbesi'ni görmüş, yanındaki bir dostuna: - Ne zaman bu şehre gelecek olsam, içinde bir heyecan duyarım. Mevlana düşünceleriyle benliğimi sarar. O çok büyük bir dahi, çağları aşan bir yenilikçi. .. (Mehmet Önder, Atatürk Konya'da, s.2) •••

Atatürk'ün Ağustos l 920'de Pozantı Ziyareti Esnasında :

Mustafa Kemal Paşa, beraberinde Fevzi Paşa olduğu halde bugün özel trenle Pozantı'ya geldi. Pozantı'da toplanan bütün Çukurovalılar Pozantı istasyonunda. Bazı kumandanlar, Bekir Sami Bey, Şifre Sekreteri ve Özel Kalem Müdürü Yahya Hayati Bey de Mustafa Kemal'e refakat ediyordu. Mustafa Kemal'in Pozantı'ya ayak bastığı an, yer gök inlemektedir. Tekbir ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 94

--- -----


----

BELGELERLE ----

sadaları yükseliyor, binlerce Çukurovalı, Mustafa Kemal'in yüzünü görebilmek, elini öpebilmek için çırpınıyordu. Mustafa Kemal Paşa Pozantı'ya kongre için gelmişti. Pozantı Kongresine katıldı ve Kongrede bir konuşma yaptı:

Mustafa Kemal Paşa'nın Konuşması " ...Hakiki kuvvetini Allah'm yardımından alan ve muhafazai istik­ bi.1 ve şeref uğrundaki azami fedakirlık duygularını pürşanü şeref ecdadımızdan tevirüs eden milletimizin yakın bir zamanda, her türlü minasile, Dini ve Milli Tarihine şanlı ve yeni sahifeler ilive edeceğine oüphe yoktur. il

Adana Vilayet teşkilatını Pozantı'da kuran Mustafa Kemal Paşa, Kongrenin sona erdiği aynı gün Ankara'ya hareket etti. İstasyonda uğurlamaya gelen bir grup, Paşa'nın bulunduğu vagonun penceresi önünde şöyle dua ediyordu: "Allah seni ve bu vatanı darda koymayacaktır, Mustafa Kemal! (Yusuf Ayhan, Mustafa Kemal'in Pozantı Kongresi ve Adana'nın Kurtuluşu, s.68) •••

"İnsanlar ferdi olarak çalışırlarsa muvaffak olamazlar. Çünkü Allah insanları yaratırken onlara öyle bir muhtaçlık vermiştir ki, her insan hemcinsi insanlarla çalışmaya mecbur ve mahkUmdur. (Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı : 20 s.3 1·8) •••

KONYA KAVAKLI MEDRESESİ'NDE Nisan 1 922 günü Gazi, Konya'ya gelişinde Kavaklı Medresesi'ni ziyaret etti. Medrese bahçesinde kendisini karşılayan müderrisler arasında Konya'da Maylı Hoca olarak tanınan, vaiz, öğretmen, o zaman İdadi öğretmenlerinden Mustafa Çaltaşı da vardı. O, Gazi'nin medreseye gelişini şöyle anlatıyor: " . . . Büyük Gazi, Konya'yı teşrif etmişlerdi. Çelebi Efendi ve dervişler tarafından , istasyonda karşılandıktan sonra Medresemize geldiler. Bu ziyaretinde Konya İdadisi öğretmeni olarak ben de bulunuyordum. Kendilerini bahçede merasim birliği şeklinde karşıladık. Herbi.rimizi dikkatle süzdükten sonra: "- Efendiler Devlet nedir?" sorusunu ani olarak bize yöneltti. 1

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi i5

-----­


-------

BELGELERLE -

Arkadaşlar, "Bayraktır. Anayasadır. Paradır. " gibi cevaplar verirlerken, bendeniz cevap vereceğimi işaret ettim, izin verdiler.Devletçiliğin geniş anlamını emsalsizce tarif ettim. Büyük Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de yer alan

ve

her Cuma

Hutbelerinin

sonunda hepimizin her · zaman duyduğu

"İnnallahü yehkmürü biladli Velihsan" (Muhakkak ki Allah iyilik ve adalet emretmenizi ister.) sfiresini okudum. Bendenizi takdir edip sırtımı okşayarak

taltif ettiler. Büyük Gazi, Allah'a inancını şu cümleyle ifade etmiştir:

"Beşeriyetin idrak derecesi, nmlanmuı, mükemmelleşmesi her insanın dolrudan doğruya Allah'm imanıyla temas kabiliyetine erişmesiyle mUmkündür." (Cumhuriyetin 50. Yılında Konya, tı Yıllığı, s.67) •••

Dil çalışmalarının bir toplantısında eski bir medreseli olan Konya Milletvekili Naim Onat'ın güya Mevlana'yı yermek istemesi üzerire Atatürk: - Eğer Mevlana'yı sizler gibi kavramak gerekseydi, O büyük insanın ruhu

dertlenir, biz

de belki bir saygısızlık gösterme zorunda kalırdık. Mevlana'yı

ululuğuyla kavrayabilmek için medresenin dar kapısından geçmemiş olmak

gerek Konya'ya her gelişinde Mevlana Türbesini saygı ve heyecanla ziyaret eden Atatürk, beşinci gelişleri olan 2 1 Mart 1 923 'te, Dergah'ta sema ayinini seyretmiş, bu kültür ve sanat ocağının ilerde müze olarak ziyarete açılmasının uygun olacağını düşünmüştür. Nitekim bir yıl sonra Tekke ve

Zaviyelerin Kapatılması Kanunu çıktığı zaman Atatürk (Mevlana Dergahı 'nın müze haline getirilmesi) fikrini ortaya atmıştır. Sonra bir Bakanlar Kurulu Kararı ile Konya Mevlana Dergahı (Konya Asar-ı Atika Müzesi) olarak düzenlenmiş ve ziyarete açılmıştır. (Mehmet önder, Atatürk Konya'da, s.3) •••

LA1KLtöt DİNSİZLİKLE KARIŞTIRANLARA Atatürk'ün her Ramazanda, kız kardeşi Makbule Hanıma, Annesinin ruhu

için

hatim indirilmesini rica ettiği ve hafız için, içinde para bulunan bir zarf

verdiği; Atatürk'ün ünlü Genel Kurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın beş ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 96

-------


BELGELERLE

-------

vakit namaz kıldığı; Büyük Millet Meclisi Başkanlarından Abdulhalık Renda'nın, Cuma namazlarını Hacıbayram'da eda ettiği bilinmektedir... (Ahmet Gürtaş, Atatürk ve Din Eğitimi, s.1 55) •••

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) Mazhar-ı nübüvvet ve risalet olan Fahri Alem Efendimiz bu Arap topluluğu içinde Mekke'de Dünya'ya gelmiş kutsal bir varlıktır. Ey Arkadaşlar! Tanrı birdir, büyüktür; İlahi işlerin görünüşüne bakarak diyebiliriz ki; insanlar iki sınıfta, iki dörrmde incelerebilir. ilk dörrm insanlığın çocukluk ve gençlik dönemidir. ikinci dönem, insanlığın erginlik ve olgunluk dönemidir. İnsanlık birinci devirde tıpkı bir çocuk gibi, tıpkı bir genç gibi yakından ve maddi vasıtalarla kendisi ile uğraşılmasını gerektirir. Allah kulların lazım olan yetkinlik noktasına varışına değin içlerinden araçlarla da kullarıyla uğraşmayı uluhiyetten saymıştır. Onlara Hazret-i Adem Aleyhisselam'dan itibaren yazılmış ve yazılmamış sayısız denilecek kadar çok nebiler , peygamberler ve resuller göndermiştir. Fakat Peygamberimiz vasıtasıyla en son dinsel ve medeniyet gerçekleri verdikten, sonra artık insanlara temasta bulunmaya lüzum görmemiştir.' İnsanlığı anlayış, aydınlanış ve yetkinlik derecesi her kulun doğrudan doğruya ilhamat-i ilahiye ile temas kabiliyetine vasıl olduğunu kabul buyurmuştur ve BU SEBEBLEDİR Kİ, CENAB :I PEYGAMBER, SON

PEYGAMBER OLMUŞTUR. KİTABI DA EN SON KİTAPTIR. SON PEYGAMBER OLAN MUHAMMED MUSTAFA SALLALLAHÜ ALEYHİ VESSELLEM (ALLAH' IN SELAMI ÜZERİNE OLSUN) 1 394 YIL ÖNCE RUMİ Nİ SAN İÇİNDE VE REBİÜLEVVEL AYININ ONİKİNCİ PAZARTES İ GECESİ SABAHA DOÖRU TANYERİ AÖARIRKEN DO ÖDU. GüN DOÖMADANI BU GüN O GÜNDÜR. Gerçekten Arap takvimlerinde bu akşam doğum gününün tam yıldönümüne rastlar. İnşallah bu hayırlı tesadüftür.

Hz. Muhammed çocukluk ve gençlik günlerini geçirdi. Fakat henüz peygamber olmadı. Yüzü nurani, sözü ruhani ve görünüşte benzersiz, sözünde durur olgunluk ve eli açıklıkla başkalarına üstün olan Muhammed Mustafa önce

.. MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 97

------


------

BELGELERLE

·----

- ·

,_ _ _ _ _ _ _

bu özel ve seçkin nitelikleriyle "MUHAMMEDÜLEMİN" oldu. Muhammed Mustafa peygamber olmadan önce kavminin güvenini kazandı. ondan sonra kırk yaşında nübüvvet, kırküç yaşında risalet geldi. Fahnalem (Evrenin Övüncü) Efendimiz sonsuz tehlikeler içinde, sonu gelmez sıkıntılar ve güçlükler içinde yirmi sene çalıştı . Din-i İslam'ı tesise ait Peygamberlik vazifesine muvaffak olduktan sonra cennet katına erişti. (Nutuk, SOylev ve Vesikalar, Cilt UI, s. 1 840) •••

Konya Türk Ocaklarında Atatürk'ün Konuşması : Zihniyeti zayıf çürük, hastalıklı olan bir toplumun bütün çalışmaları boşunadır. İtiraf mecburiyetindeyiz

ki bütün

İslam

Aleminin

sosyal

topluluklarında hep yanlış zihniyetler hüküm sürdüğü içindir ki, doğudan batıya kadar İslam Memleketleri düşmanların ayakları altında çiğnenmiş, ' düşmanların esaret zincirire geçmiştir. Bu fikrimi açıklamak arzusuyla biraz daha tafsilat vermek isterim. Hepiniz bilirsiniz ki, Cenab-ı Peygamber dinin hükümlerini tebliğe memur olduğu tarihte çevre ülkelerde çeşitli kavimler vardı. İslam Dinini bütün insanlığa kabul ettirmek için Allah yolunda kılıç sallayan medeniyetler yaşamış,

milli

geçmişlerine,

gelenek ve göreneklerine sahip birçok

kavimler, Türkler, İranlılar, Mısırlılar, Bizanslılar gibi kavimler az zamanda İslamiyet ' in idaresi altına girdiler.

Yine

ilmen,

fennen,

maddeten

görüyorsunuz ki herhangi bir kavim yeni bir şekil alınca devleti, bütün esaslarıyla kabullenmekte, sürdürmekte zorlanıyor. Daima uzun bir geçmişin

kendi varlığında yaşadığını görüyor. Daima yüzlerce yıllık medeniyetinin kendi sosyal bünyesinde kararlaştırdığı alışkanlığa, inançlarına bağlı kalıyor ve böyle her yeni bir şey alan kavimlerde yeniyle eskinin birbirire karıştığını, yeni şeyin asıllarıyla kendinde varolan eski esasların birbirine karıştığını

görüyoruz. Bu tabii kaide, İslamı kabul eden milletlerde de ayren meydana

KUTSAL lSLAM DlNt:NlN ÇOK ULVİ, ÇOK DEÖERLl ESAS VE GERÇEKLERİNİ BU MİLLElLER OLDUÖU GİBİ ALMAMAK.TA çıkıyordu.

DİRENDİLER.

İslamiyet ' in ilk parlak devirlerinde geçmişin mahsulü olan sağlıksız

adetler bir zaman için kendini gösterememiş ve yüze çıkamamışsa da, biraz sonra lslimiyet'in gerçeklerin:: sarılmaktan, İslam esaslarına göre, hareket etmekten ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 98

-------


------

------- - BELGELERLE

------

çok, geçmişin mirası olan adet ve inançları, di� karıştırmaya başlamışlardır. Bu yüzden İslamiyet'e dahil bir takım kavimler, İslam oldukları halde, düşmeye, sefalete, geriliğe maruz kaldılar.

GEÇMİ ŞLERİNİN KÖTÜ VE BATIL ALIŞKANLIKLARI VE İNANÇLARIYLA İSLAMİYETİ KARIŞTIRDIKLARI VE BU SURETLE GERÇEK İSLAMİYET'TEN UZAKLAŞTIKLARI İÇİN KENDİLERİNİ DÜŞMANLARIN ESİRİ YAPTILAR. Bu İslam kavimlerinin içinde bizim memleketimiz olan Türkler, Milli gelenek ve görenekleri itibariyle sağlıksız düşüncelerden uzaktır. Türk Toplumlarının gelenekleri gerçek İslamiyete uygun ve yakındı. Lakin Türkler bulundukları yer, yaşadıkları bölgeler itibariyle bir taraftan İran, diğer taraftan Arap ve Bizans milletleriyle temas halindeydiler. Şüphe yok ki temasların milletler üzerinde etkileri görülür. Türklerin temas ettiği milletlerin o zaman ki medeniyetleri ise çökmeye başlamıştı. Türkler bu milletlerin kötü adetlerinden, fena yönlerinden etkilenmekten nefislerini men edememişlerdir. Bu hal kendilerinde bozukluk, cahil ve insanlıktan öte zihniyetler doğurmasından uzak kalmamıştır. İşte gerileyişimizin belli başlı sebeplerinden birini bu nokta teşkil ediyor. (Mehmet Önder, Atatürk Konya'da, s.32-33) •••

Ankara Türk Ocağı Salonunda 1 923 Yılında : Paşa Hazretleri, Heyeti İlmiye görüşmelerjne dair sorular sordu. Görüşmeler ile pek yakından ilgilendiğini söyledi. Darülmuallimin Müdürü İhsan Bey, Heyeti İlmiye tarafından tertip edilen Maarif Umdelerini ve programının matbu bir tanesini Paşa Hazretleri'ne verdi. Paşa Hazretleri, bu umdeleri ve programı, derin bir dikkatle okudu ve bazı noktalar hakkında sorular sordu. İmamlık bir meslek midir? Ezcümle medreseler meselesi üzerinde konuşmalara geçildi. İmamlığın bir meslek olup olmadığını soran Paşa Hazretleri,verilen cevaplara karşı:

"- Meseli bura.da hepimiz Müslümanız, şimdi namaz kılmak icap etse, birimiz, imaml1k eder miyiz; edemez miyiz?" diye sordu. Hepsi: "- Evet ! " cevabını verdiler. Paşa: "- O halde imamlık, bir meslek değildir." -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 99

---�--


-------

BELGELERLE

------

Kur'iıı'ın tercümesi bahsi,

Daha sonra Kur'an-ı Kerim'in tefsir ve tercümesi üzerinde saatlerce süren konuşmalar yapıldı. (AJunet Bekir Palazoğlu, Atatürk ve Eğitim, s. 140)

•••

Dahil olduğumuz, dolayısıyla hiç şüphe duymadığımız ve mesut

bulunduğum.uz Diyareti İslamiyeyi, asırlardan beri mütemayil; olduğu veçhile bir vasıta-i siyaset mevkiinden tenzih ve ila etmek elzem olduğu hakikatini

müşahede ediyoruz. Mukaddes ve lahuti olan itikat ve vicdaniyatımızı muğlak ve mütelevvin olan ve her türlü menfaat ve ihtirasata sahne-i tecelliyat olan siyasiyattan ve siyasetin bütün uzviyatından bir an evvel ve katiyen tahlis etmek milletin dünyevi ve ührevi saadetinin emrettiği bir zanırettir. Ancak bu suretle Diyall!ti İslamiyenin maaliyatı tecelli eder. (Enver Ziya Kara!, Atatürk'ten Düşünceler, s.74)

•••

Yire bu Ramazandan sonra bir gece idi. Atatürk, bütün ordu müfettişlerini davet etmişti. O gece Hasan Cemil Bey vasıtasıyla: -Sadettin, Ordu Müfettişlerine Kur'an'dan bir hitabe irid etsin. Lüzum

a6rOrse hazırlansın.

Tarzında bir emir tebliğ edildi. Meclisten ayrıldım. Kur'an'daki muharebeye ve askerliğin faziletine ve şehitliğin yüksek mertebesire dair olan bazı ayetlerin tercümelerini yazdım. Ben bunlarla meşgulken Atatürk Hasan Cemil Bey'i iki defa bulunduğum yere göndermiş ve: -Daha hazırlanmadı mı? Biraz çabuk olsun! buyurmuştu. Bir çeyrek saat içinde hazırlandım. Tamam haberini verdim. Mecliste, masa başında, Atatürk'ün tam karşısına düşen bir yer seçtim. Atatürk'ün iki tarafında Ordu Müfettişlerinden Ali Sait, Fahrettin ve Şükrü Naili ve daha bazı paşalarla huzuru mı1tad zatlar ve diğer bir çok misafirler vardı. Ve yirmi kişiye yakın da saz heyeti bulunuyordu. Hitabeye, Atatürk'üm ve Kahraman Türk Ordusu'nun Kumandanları, diye başladım ve şöylece devam ettim: (Ulu Tanrı'nın Büyük Kitabından AI-i İmran süresi 169. ayeti Tann'ya ııjınarak okuyorum:) "Tanrı yolunda muharebe ederken ölenleri öldü zannetmeyiniz. Onlar

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 00


------

BELGELERLE ------

Tann'nın nezdinde yaşarlar ve nzıklaruıı Tann'dan alırlar." (Enfal sfuesi 45, 60 ve 65-66. ayetler Tann'ya sığınarak okuyorum: ) "Ey mü'Diinler! Düşman ordusu karşısında bulunduğunuz zaman dayanınız ve başarıya erişebilmeniz için Tann'yı çok zikrediniz. " "Ey mü'minlerf Tanrı'nın düşmanlarını ve kendi düşmanlarınızı, bunların dışında Tanrı'nın bilip de sizin bilmediğiniz düşmanları korkutup yıldırmak için elinizden geldiği kadar kuvvet ve savaş atlan (harp aletleri) hazırlayınız. Tanrı yolunda sarfettiğiniz her şey size, haksızlık yapılmadan, tamamen ödenecektir." "Ey Peygamber! Mü'minleri savaş için coştur. Sizin sabırlı yirmi kişiniz, onlardan ilciyüz kişiyi yener. Sizin yüz kişiniz, inkir edenlerden bin kişiyi yener. Çünkü onlar anlayışsız bir güruhtur. Şimdi Tanrı yükünüzü hafifletti. Zira içinizden za'f bulunduğunu biliyordu. Sizin sabırlı yüz kişiniz, onlardan ikiyüz kişiyi yener. Sizin bin kişiniz, Tann'nın izniyle, ikibin kişiyi yener. Tanrı sabredenlerle beraberdir." (Saff süresi, 4, 1 0- 1 2. ayetler. Tanrı 'ya sığınarak okuyorum: ) "Tanrı, kendi uğrunda, saff-ı harp nizamında, kale gibi metin olarak harp edenleri sever." "Ey mü'minler! Sizi can yakıcı bir azaptan kurtaracak kazançlı bir yolu size göstereyim mi? Tanrı'ya ve Peygamberine inanırsınız; Tanrı yolunda canlarınızla mallanmzla cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için en hayırlıdır. Böyle yaparsanız Tanrı gi.inahlannızı size bağışlar; sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hoş yerlere koyar. İşte bu, büyük kurtuluştur." (Adiyat süresi. Tann 'ya sığınarak okuyorum : ) "Soluk soluğa koşan, kıvılcımlar saçan, sabahleyin hücuma kalkan, tozu dumana katan ve düşman topluluğunun içine dalan (atlara ve gazilere) yemin ederim ki, insan, gerçek.ten Rabbına karşı pek nankördür. Doğrusu kendisi de bunların hepsine şahittir. Gerçekten mala da pek düşkündür. O insan, kabirlerde bulunanların çıkarılacağı ve kalblerde olanların ortaya konulacağı bir zamanın geleceğini bilmez mi?! Doğrusu Rabları, o gün -Onların her şeyinden haberdardır." .

Büyük bir dikkat ve alaka ile dinlenen bu hitabenin sonunda beni çok alkışladılar. Bu arada Atatürk:

-Kur'an'da neler varmış! Bunlardan bizim hiç haberimiz yoktu! buyurdu.

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 101

------


-------

BELGELERLE

------

Bu arada Fahrettin Paşa ayağa kalkarak şöyle bir mukabelede bulundu:

-Atatürk'üml Türk Ordusu, vücuda getirdiğin büyük inkılabı hırz-ı c&n etmiştir. Bu inkılabını da öyle yapacaktır. Maddi ve Manevi iki kuvvete dayanan ordu, şimdiye kadar manasını anlamadığı manevi kuvvetin ne olduğunu, bu inkılapla daha iyi anlayacak ve bunu bilerek düşmana öyle hücum edecektir. İzzet Paşa da bu mealde kısa bir söz söyledi. Bunları müteakip Atatürk dedi ki:

-Türk Milleti, şarktan, garptan gelecek herhangi bir tehlikeye karşı sizin, vaktinde tedbir almış olmanızdan dolayı emniyet içinde evinde yatıyor ve huzur içinde çalışıyor. Japon beliyyesi (o sırada Çin-Japon harbi yeni başgösteriyordu) Çin'i istila eder, günün birinde Rusya'yı da çiğnerse bu belayı durduracak: ancak Türk Ordusudur." Atatürk'ün Kur'an-ı Kerim'e karşı ilgisi, sadece O'nun Türkçeleştirilmesi konusuna münhasır değildir. O, Kur'an-ı Kerim'in nazm-ı celilini de daima

zevkle ve huşu ile dinlemişlerdir. Peygamber Efendimizden de büyük takdirle bahsederlerdi. O devirler ıçın hep "Hz. Peygamberin zaman-ı saadetlerinde . " diye saygı kelimeleri kullanırlardı. Ayrıca Peygamber Efendimizin dirayetli bir devlet adamı, iyi bir başkumandan olduğunu da sık sık tekrarlardı." ..

(Ahmet Gürtaş, Atatürk ve Din Eğitimi, s.47-48-49-50)

•••

Sorarım, kim Peygamberine (Fahrüalem) ve (vücudu mübarek) diyen adamın Müslümanlığından ve imanından şüphe edebilir"? O, muhakkak ki, en büyük bir Müslüman, bir insanı kamildi. Dinin ve Maneviyatın ehemmiyetini çok iyi takdir etmişti. Kendisine bir defa bir İlahiyat Fakültesinin açılmasının doğru olacağını söylemiştim. - Çok haklısınız Yusuf Kemal Bey, ama kime açtıracağız? Meclisteki arkadaşlan görüyorsunuz, müsbet ilmi kavramamış insanlann yetiştireceği talebeden bu memlekete nasıl fayda beklenebilir? demişti. İslamiyeti çok iyi biliyordu.

"İslimiyet aile ocağında öğrenilir, bir ruhban, bir hoca sınıfına

ihtiyaç yoktur. İslimlık, hiçbir 7JQTUl1l, Hristiyanlık gı"bi karışık birçok kaideleri ihtiva etmez, İslimlığın esası temizlik ve dürüstlüktür," derdi. Tarikatları ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 02


--

BELGELERLE

------

sevmez ve dinde ayrılığı asla kabul etmezdi. Tarikatların bir başka şekli olan Masonluğu da bunun için memlekette ortadan kaldırmış, milletin büyük bir dürüstlülc. ve çalışkanlık içerisinde Batı alemine yetişmesini arzulamıştı. Bütün mazlum dünyaya ışık tutmuştu. İslamiyeti ve Türklüğü kurtardı. (Yusuf Kemal Tengirşek, Atatürk Din ve Laiklik, s. 1 3 8) •••

ALLAH'IN KELAMI Atatürk, Hafız Yaşara hiddetle bağırdı: Sen nerdesin be adam! Hafız nerede diye ne zaman sorsam seni bulamazlar, hastadır derler. Ama yalan, sen temaruz ediyorsun. Yani yalan yere hastalanıyorsun. Senin bir şeyin yok. Hafız cevap vermeye hazırlanırken:

-Yeter, kifi, fazla konuşma! Bir iskemle al, m8AA11ın sonundaki köşeye otur, dedi.

Atatürk, güzel sesle okunan Kur'an'ı dinlemeyi çok severdi. Hafızdan uşşak makamında bir Kur'an okumasını istedi. Hafız Yaşar ayağa kalkarak: -Hangi süreyi emredersiniz? Diye sordu. -Ne istersen onu oku, dedi. Hafız okumaya başladı. Atatürk: -Dur, hicaz makamına geç, dedi. Hafız birdenbire hicaz makamına ,geçemedi. "Hıı . . . hu" diye makamı biraz aradıktan sonra buldu ve okumaya devam etti. Sonra Atatürk, yüzünü bana çevirerek: -Mahmut Bey, Kur'an okur musunuz? Diye sordu. -Okurum, Efendim. -Buyurun, okuyun. Ben, gençliğimde iken ezberleyip hafızamda olan bir st1reyi, besmele çekerek tatlı bir makamla okumaya başladım. 1 Kendileri de, etraf da şaşırdı. Biraz sonra bana da: -Hicaz Makamına geçin, dedi. Ben hüzzam makamıyla okumaya başladığım süreyi, musikiyle olan alakama dayanarak, hiç duraklamadan hicaz makamına geçtim ve okumaya başladım. Hafız'a dönerek:

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 03

------


------

BELGELERLE ---- -----

-Bak buraya! İtte zeki ile aptallığın mukayesesi! Sana, Kur'an oku, dedim. Hangi s1lreyi istersiniz, diye sordun. BU ŞARKI DEÖİL Kİ, BEÖENDİÔİMİZİ OKUYALIM; ALLAH'IN KEL.AMI... (Mahmut Baler, Tercüman Gazetesi, 26.03. 198 1 , s.2) •••

HAKİMİYET-1 MİLLİYE GAZETESİNDE SERBEST ÇEViRİ 1 0 Haziran 1 92 1 günü Ankara'daki Afgan Elçiliğine bayrak çekme töreninde yapılan konuşmalar. Afgan Elçisinin konuşması : 10 milyonluk. Afgan milleti her zaman-önder bildiği Türk Milletine resmi bir temsilci göndermiş bulunmaktadır. Böylece dini bağlarımız güçlenmiş ve iki millet arasındaki andlaşma İstam Dünyasının kurtuluşu için bir umut olmaktadır. Batı Emperyalizmi, D oğu veya İslam Dünyasını ezmekte ve yoketmeğe çalışmaktadır. Türk-Afgan ve Rus ittifakı, Doğu'yu ezenlerin elini kıracaktır. Geleceğimizden umutluyuz, bağımsızlığımızı gerçekleştireceğiz. Bu törenin Bayrama ve Cuma gününe rastlamış olmasını mutlu sayıyoruz. T. B. M. M.'den ve O'nun Başkanından gördüğü kabulden dolayı bu Elçilik gurur duymaktadır. Mustafa Kemal Paşa 'nın konuşması: Türkiye ile Afganistan ve bütün İslam Dünyası arasında aslında güçlü bağlar vardır. Resmi ilişkilerimizin kuruluşu Anadolu'nun bağımsızlık savaşı sırasında rastlamıştır. Türk-Afgan işbirliği İslamın mutluluğuna yardım edecektir. YÜZYILLARDIR TORKtvE, İSLAMİYET İÇİN TEK BAŞINA SAVAŞTI. Bundan böyle yanında Afganistan da bulunacaktır. İslam Dünyasının arzusu bağımsızlıktır. Bütün İslam ülkelerini Afganistan gibi özgür ve bağımsız görmekten mutlu olacağız. (Bilal N. Şimşir. İ ngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt : 111, No: 1 98) •••

Gazi Mustafa Kemal'in Malatya Milletvekili

Doktor Hilmi Bey'le 1 922 Yılında Akşehir' deki

Medrese Ziyaretleri :

" Maarif mekteplerinden idadi namı altında bir mektep vardı. Oraya gittik Kapıdan içeriye girerken müdürün yatak odası olduğu anlaşılan odanın dış ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 04

-------

·


· BELGELERLE

-------

tarafında kirli bir yüz havlusu gördük. Pencerenin kenarında da siyah bir kahve cezvesiyle içilmiş bir fincan duruyordu. Evvela ·o manzaraya bakıp mektep müdürünün medreseden yetişmiş, zevksiz bir ruh sahibi olduğu anlaşılıyordu. Gazi bu havluyu ve cezveleri, hademeye oradan kaldırttı. Merdivenden yukarıya çıktık. Bir sofa etrafında birkaç oda vardı . Bunların Üzerlerindeki yazılardan herbirinin bir dershane olduğu anlaşılıyordu. Dershanelerden birine girdik. Talebenin önünde Kıraat veya Malumatı Medeniye isimli kitaplar vardı. Muallim de başı sarıklı bir zat idi. Gazi, bir sıranın başında durarak çocukların kitabına baktı ve eli, lalettayin bir sayfasını açtı. Burada "İtidal" kelimesi ile bir başlık vardı. Anlaşılan burada itidal mevzuu üzerine yazılmış sözler bulunuyordu. Gazi, bir talebeye :

" - İtidal ne demektir, oğlum?"

diye sordu.

Talebenin daha o bahsi okumadıkları anlaşılıyordu. Cevap veremedi. Arkadaşına sordu. O da veremedi. Nihayet hocaya döndü:

" - Hoca Efendi, itidali tarif eder misiniz?" dedi. Hoca, cevaba şöyle başladı: " - İtidal adaletten gelir. . . " Gazi, hocanın devam etmesine meydan bırakmadan:

" - Ben sana itidalin nereden geldiğini, nereye gittiğini sormadım. İtidalin minasım sordum." Hoca durakladı. Bunun üzerine Gazi kızdı :

" - Adalet, dedi, seni bu pencereden aşağıya atmaktır. Çünkü sen daha kendin bir şey bilmiyorsun. Nerede kaldı, bu çocuklara öğretebilesin." Bu suretle dershaneden çıktık. Başka bir dershaneye girdik. Burada da yine bir sarıklı hoca vardı. Çocukların hepsinin önünde Kur'an kitapları açılmış duruyordu. Duvarda da birtakım haritalar vardı. Hoca, Gazi'nin mektebe gelerek diğer dershaneye girdiğini öğrenmiş olacak ki kendi dersharesine de gelerek müsbet ilimlerden bir şey sormasına ve kendi cehaletini ortaya çıkarmasına meydan bırakmamak için öteki kitapları saklatmış, sıraların üstüne hep Kur'an kitaplarım koydurtmuştu. Gazi, derh<ll bu oyunun farkına vardı. Talebeden birinin yanına yaklaştı. Kitabı kapatara'.k, elini kitabın üzerine koydu.

" - Oğlum, şimdi sizin ne dersiniz var?" diye sordu.

Talebe bu suale:

" - Coğrafya! " demesin mi? ---- ····--·

. ..

-

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 105

------


Gazi, bunun üzeri� büsbütün kızdı. Hocaya döndü: " - Be utanmaz adam, şeytanlıkta ve sahtekirlıkta çocuklara numune oluyorsunuz. Size bir şey sormayayım diye bu Kur'anı açtırttın, öyle mi?" diyerek sert bir çehre ile mektepten dışarıya çıktık." (Asım Us, Gördüklerim Duyduklarım Duygularım, s.99- 100- 1 0 1 )

•••

Atatürk'ün 1922 Yılında Konya'da Medrese Ziyareti:

"Ben Konya'ya yaptığım seyahatlerin birinde mektepleri dolaşıyordum. Bana dediler ki: Aman efendim bir de medreselere gel, gör. "Yanımda Rus ve Azerbaycan Sefirleri vardı. Bir medresenin kapısına geldik, fakat kapı olduğunun farkında olmadım. Çünkü bir demir parmaklık vardı. "Hani kapı?" dedim. "Burası." dediler. Evvela bu medresenin kapısını ·açınız da ondan sonra girelim diyemedim. Demirin üzerinden atladık. İçeriye girdik. Baktım bir tabur kadar başı sarıklı adam bir sıraya dizilmişler ve Müftü Efendi başta olmak üzere bütün Konya'nın uleması toplanmış. Gayet mültefit bulunmak istedik. Müftü Efendi dedi ki: " - Efendim, bizim talebeyi askere alıyorlar ve askerde bulunan talebenin iadesine müsaade etmiyorlar. B irkaç defa hükümete yazdık. Cevap vermediler. Emir buyurunuz." Ben de ecnebinin yanında bunları rencide etmemek için: " - Peki, dedim. İcabına bakarım. " " - Yok, dedi. Emir veriniz. Ahzi Asker Reisi Paşa vardır. Buradadır. Vali vardır. Buradadır. " dedi. " - Nazan dikkate alınz.11 dedim. " - Efendim, dedi, şimdi emir veriniz." O zaman vaziyeti tetkik ettim. Müftü Efendi, hocaların herkes üzerinde müessir olduğunu ispat için bana hükmediyordu. Gayet yüksek �esle hocalara dedim ki: " - Bir sürü asker firarisi toplanmışsınız. Bütün medreselerde sizin gibi imanların yektlnunu toplasak Afyonkarahisar'ı geri almayı mı yoksa burada oturmak mı?'' (An İnan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 1923 Eskişehir-İzmit Konuşmaları, s.72) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 06

-------


- ----- BELGELERLE

------

Milletimiz kurduğu yeni devletin mukadderatına, muamelatına, istik­ laline ismi halife olsun, padişah olsun, ne olursa olsun hiç kimseyi müdahale ettiremez. Allah da böyle bir şey emir buyurmamıştır. BU İTİBARLA

MİLLET TAMAM ALLAH'IN EMRETTİÖİ GİBİ KURDUÖU DEVLETİ VE O'NUN İSTİKLALİNİ MUHAFAZA EDİYOR VE İLELEBET MUHAFAZA EDECEKTİR.! ... (An İnan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 1 923 Eskişehir-İzmit Konuşmaları, s .104) •••

Allah, uymalarını zorunlu tuttuğu insanların, esasen vicdanının kalbindeki gerçek ihtiyaçları tamamen bilir. Bu nedenle gönderdiği Kitap (Kur'an-ı Kerim), tamamen o ihtiyaçlara uygun hükümleri kapsayan bir kitaptır. (Ahmet Bekir Palazoğlu, Atatürk İlkeleri, s.274) •••

Bir yabancı gazete muhabirinin " Batılıların nelerini milletiniz için almak istersiniz?" sorusuna Mustafa Kemal Atatürk : Bugünkü Türk milleti, mazinin en derin medeniyetlerinde banilik iddia eden bu Türk Kavminin bugünkü çocukları açık ve salim yolu bulmuşlardır. (Asım Us, Gördüklerim Duyduklarım Duygularım, s. 1 4 1 ) •••

"Biz hukukumuzu ve istiklalimizi müdafa için giriştiğimiz müşahedenin kutsiyetine kail ve hiçbir kuvvetin bir milleti yaşamak hakkından mahrum edemeyeceğine kaniiz . . . Davamızın meşruiyet ve kutsiyeti, bu müşkül zamanlarda, Cenabı Hak'tan sonra en büyük zahirimizdir." (Avni Altıırr, Her Yönüyle Atatürk , s.23 1 ) ••• '

İnsanlar yalnız maddi değil, özellikle bu maddi kuvvetlerde toplanmış manevi kuvvetlerin etkisi altında etkendirler. Milletler de böyledir. Manevi kuvvet ise özellikle ilim ve iman ile yücelerek gelişir. (T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre I, Cilt : XVIII s.7) --- · -

--- · - - -

.

. .

M iLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 07

------


Hz. Muhammed'i ve O'nun nasıl bir din müessisi ve dini bir Devlet R.eisi olduğunu anlayabilmek için kendisinin bilhassa askeri faaliyetlerini

tetkik etmek lizımdır Muhammed denilen büyük şahsiyet bizatihi mQtehassıs, mütefekkir, müteşebbis ve muassırlannın en yükseği oldutunu yaptığı işlerle ispat etmiş bir varlıktı. ...

(Tarih il (Orta Zamanlar): Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti, 1933, s.93) •••

Bir barış antlaşmasının zamanı gelmişse İtilaf devletlerinin bizi arayıp bulacaklarına şüphe yoktur. ama hiç bir zaman Sevrin Türklüğü yok edici maddeleriyle değil, Milli Misak ' ın sınırlan içinde özgür bir Türkiye olarak bir antlaşmayı kabul edebilirim. (Geıeral İsmail Hakkı Tekçe'nin amlan, Günaydın Gazetesi, 29 Kasım 1 977, s. 1 1 ) •••

BU MÜBAREK İNSAN (HAZRETİ MUHAMMED), CİDDEN

BOYOK. VE EŞSİZ BİR DAıltDİR...

YÜZYILLARDAN BERİ MİLYONLAR VE MİLYONLARCA İNSANIN KALPLERİNE NÜFUZ EDEREK, ADINI DİLLERİNDEN DOŞÜRTMEYEREK, B ÜTÜN B İR İ SLAM ALEMİNE MANEN HÜKMEDİ Ş İ, PEYGAMBERİMİZİN DEHA SI KADAR S İYAS İ KUDRETİNİN DE PARLAK VE BÜYÜK BİR MİSALİDİR. (Hüsrev Gerede, Bir Arkadaşı Atatürk'ü Anlatıyor, 20.Asır Dergisi, Sayı 66, s.29) •••

Müslümanlık, aslında en geniş anlamıyla hoşgörülü ve modem bir dindir. (Münir Hayri Egeli, Aıatürk'ten Biliruneyen Hatıralar, s.70) •••

19 Aralık 1919 Kayseri:

"Kayseri halkı çok büyük bir gösteri ile Atatürk'ü karşıladılar. Kayseri

valisi kafileyi Kayseri 'nin uzağında, bir İngiliz arabasına binmiş olarak ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 08


------

BELGELERLE ------

karşılamıştı. Bu hal Atatürk'ün gözünden kaçmamış, valiyi arabalarına almadan Kayseri 'ye girmişlerdi. Atatürk, halka kısa ve heyecanlı bir nutuk söyledi. Halk coşmuştu. Atatürk'ün- nutkuna bir il.kokul öğrencisinin cevap vermesi hepimizin gözlerini yaşartmıştı. Mini mini çocuk: "Kan aksa, can çıksa dönmeyeceğiz geri, Damarlarımızda taşıdığımız ecdat kanı ile Allah hakkı için başaracağız bu işi" Şiiri ile sözlerini bitirdiği zaman Atatürk eğilerek çocuğu okşayıp öpmüşler ve halkın duyacağı bir sesle: "Biz bu işe Allah'm yardımıyla başladık, İnşallah memleketim.izi kurtararak. yarının gençliği olan sizlere emanet edeceğiz" (Ziya Oranlı, Atatürk'ün Şimdiye Kadar Yayınlanmamış Anılan, s.43) •••

İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur. Dinimiz, bu yüce emri kapsadığı içindir ki, en mükemmel dindir. (Ahmet Bekir Palazoğlu, Atatürk İlkeleri, s_273) •••

DİN İNSANLARIN GIDASIDIR. DİNSİZ ADAM BOŞ B İR EVE BENZER. İNSANA HÜZÜN VERİ R; KESİNLİKLE B İR ŞEYE İNANACAÔIZ. BU, DİNLERİN EN SONUNCUSU ELBETTE EN MÜKEMMELİDİR. İSLAM DİNİ , HEPSİNDEN ÜSTÜNDÜR. (Muhterem Erenli, Atatürk

3. Cwnhurbaşkanı, s.146)

•••

Meclisin ilk toplantısında çoğunluk olmayışı Mustafa Kemal ' i yolundan alıkoymadı. Ataİürk: "MİLLETİN SESİ BİR AN ÖNCE DUYURULMALI. TÜRKLÜK KURTARILMALI" (GeJEral lsmail Hakkı Tekçe'nin Anılan, Günaydın Gazetesi, 1 5 Kasım 1 977, s. I 1 )

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 09

------


Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, hakiki dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir. La ikliği dinsizlikle karıştırmak isteyenler terakkinin ve canlılığın düşmanları ile, gözlerinden perde kalkmamış Şark kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz. (Sadi Borak, Atatürk ve Din, s.4) •••

Diinya yüzünde Osmanlı Devleti'nin batmasından sonra bir Türkiye

Devleti kurulmuştur. Bu devlet, İran ve Afganistan gibi bağımsız ve Müslümandır. (Ahmet Bekir Palazoğlu, Atatürk İlkeleri, s.230) •••

MÜSLÜMAN DÜNYASININ EN BÜYÜK KAHRAMANI O Türkiye 'yi

kurmakla bütün dünya milletlerine, Müslümanların seslerini duyuracak kudrette olduğunu ispat etti. KEMAL ATATÜRK.'ün ölümüyle Müslüman Dünyası en büyük kahramanını kaybetmiştir. ATATÜRK. gibi bir önder, önlerinde bir ilham kaynağı olarak dikildiği halde, Hint Müslümanları bugünkü durumlarına hala razı olacaklar mı? MUHAMMED ALİ CİNNAH (Pakistan Devlet Başkanı 1 954) -

(Muzaffer Ender, Bütün Dünyada

Atatürk, s. 1 8 J )

•••

O, Müslüman dünyasında yeniden siyasi uyanış yönünde ileriye doğru cesur bir adım atan bir avuç insandan biriydi. EYÜP HAN (Pakistan Cumhurbaşkanı 1 0 Kasım 1 963) -

(Muzaffer Ender, Bütün Dünyada Atatürk, s. 1 82) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 10

-------


BELGELERLE

-------

O'NUN BAKIŞI İLE...

Bizim aslımız, rengi uçmuş bir kıvılcım iken, O'nun bakışıyla, cihanı kaplayan ve aydınlatan güreş haline geldik.

İKBAL

(Pakistan Milli Şairi

-

1958)

(Muzaffer Ender, Bütün Dünyada Atatürk, s.182) •••

MÜSLÜMANLARIN ÖNDERİ. .. O'nun adı, dünyanın en büyük ilham kaynaklarından biri olarak yaşayacak ve Müslümanların en derin yurtseverlik içinde yaşamalarına önderlik edecektir. O'na duyulan sevgi daima, bütün Müslüman Dünyasına ve insanlığa faydalı olacaktır. General MUHAMMED AZAM HAN 1 956 (Muzaffer Ender, Bütün Dünyada Atatürk, s. 1 82) •••

VATAN HAİNİ Peyam-ı Sabah'ta Vatan Haini Ali Kemal şöyle yazıyordu. "Bu kuvvetlerin o haris, o muhteris sergerdeleri, göz önüne getirilsin. Türklükten, hatta Osmanlılıktan, Anadolu' dan Irk'an, :neslen, ruhen re derece uzaktırlar, derhal görülür. Mustafa Kemal' in hırsından, iştehasından, zevkinden, başka düşünce bilmez bir Selanik yadigarı olduğunu öğrenmeyen kalmadı" Bu cümleden sonra Mustafa Kemal:

"EVET, ÇOCUK GÖRÜYOR MUSUN HERİFLER BİZİM ŞİMDİ DE TÜRK.LÜÖÜMÜZDEN ŞÜPHEYE KALKTILAR. ONLAR KEYİFLERİNE BAKARKEN, BİZ BU MİLLET VE VATAN İÇİN, TRABLUSGARP'LARDA, BALKANLARDA, ÇANAKKALE'LERDE, FİLİSTİN'LBRDE TÜRKLÜK. İÇİN SAVAŞIYORDUK. BU KADAR UTANMAZ ADAMLARDAN BU YAZILARDAN BAŞKA NE BEKLENEBttJR. Kİ ..." (General İsmail Hakkı Tekçe'nin Anılan, Günaydın Gazetesi, 17 Kasım 1977, s. 1 1)

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 111

------


-------

BELGELERLE ·-

Yıldınm Ordulan Komutanlığına Atanacağı Zaman: Bu grup içinde de Halep taraflarında kurulmak istenen Yedinci Ordu Komutanlığını

kendisin:!

teklif

ettikleri zaman yaveri Başkomutanlığın

telgrafını sevin:!rek götürdü. Henüz uykuda idi. Yatağında doğrularak sordu : - Bu telgraf seni çok mu sevindirdi? - Ne yalan söyleyeyim, çok sevindim.

- Nah sana, dedi, bu komutanlığı senin düşündüğün sebeple kabul etmeyeceğim. Alman komutanının Bağdat'a karşı, girişeceği kanlı taarruza mini olmak için kabul edeceğim. Çünkü bu komutanın böyle bir taarruzdan

maksadı il! olduğunu biliyorum. Gerçekten Avrupa cephesinde İngilizler, Almanlara karşı pek ağır basmakta idiler. Almanlar böyle bir sefer açarlarsa İngilizlerin Avrupa'da kendilerine karşı yollayacakları kuvvetten hiç olmazsa büyük bir kısmını buraya ayıracakları ümidinde idiler. Bir müddet sonra Alman Komutanı Bağdat'ı almanın mümkün olmadığını görünce, kuvvetlerini İngilizleri Filistin'den çıkarmak için kullanmağa kalktı. Mustafa Kemal Türk Kuvvetlerinin artık hiçbir taarruz için harcanmaması; fikrinde idi. Hareket muvaffak olamayacak, fakat onbinlerce Türkün boş yere kanı dökülecekti. Bu, Alman generalinin umurunda değildi. O, Avrupa'daki cephelerden buralara ne kadar düşman kuvveti çekebilirse, vatanına hizmet etmiş olacaktı. Daha az Alman kanı dökülecekti. (Falih Rıfkı Atay, Babanız Atatürk, s.50) •••

Nisan

1921

Söğüt'ten bir kilometre uz aktaki Ertuğrul Gazi'nin türbesi, Müslümanların en kutsal ziyaret yerlerinden

biriydi. Çeşitli biçimde kirletilmiş ve tahrip edilmiş

türbenin kapısı ile içindeki granit lahdin kapağı açılmış. Çevredeki başka bir türbeye Yunanlılar yaralılarını ve ölülerini yerleştirmişler. Biz geldiğimizde burası temizlenmekteydi. Yaşlı imam bize buralarım gezdirdi ve açıklama yaptı. Söyledikleri, benzeri olaylar arasında belki en çok etki yapan ve unutul­ mayacak iz bırakanlardı. Dini duyguların kahredici hakaretlerle tahriki, milli duyguların yabancı entrikalarla şahlandırılması, tahrip, Müslüman halkın ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 12

-------


- - BELGELERLE

-------

öldürülmesi. Yolumun üzerinde karşılaşacağım işte hep bunlar. Henüz yakalanmış esir Yunan- subaylarına, "Bunları re için yaptınız?" diye sorulunca, hepsi de, "BUNLARI BİZ İSTEMEDİK. BÖYLE YAPMA.MIZI İNGİLİZLER EMREITİ." diye cevap veriyorlar. Yunanlı subaylar, köy ve kasabalardaki Türk yöIEticileri, Yunan birliklerinde İngiliz irtibat subaylarının bulunduğunu doğruladılar. Artık Anadolu'da, İngiltere'nin, ülkelerini tamamen mahvedeceğire inanmayan bir tek insan kalmadı. Yunanlı bu işte bir piyon, bir aracıdan ve üçüncü derece bir şahsiyetten başka bir şey değil. (Bertlıe Geoıges Gaulis,Çeviren:Cenap Yazansoy, Kurtuluş Savaşı Sırasında Türle. Milliyetçiliği, s . 139- 140) •••

Milletvekili Seçileceklerde Aradığı Nitelikler:

YALNIZ LAİK, CUMHURİYETÇİ, MİLLİYETÇİ VE SAMİMİ

OLMAKTIR.

(Hasan Rıza Soyak, Atatürk'ten Hatıralar, Cilt il, s.47 1) •••

İstanbul'un işgal yıllarında: Bir gün Mustafa Kemal'in her günkü arkadaşı ile salonun uzak bir köşesinde oturduğunu gören işgal kuvvetleri komutanları, şef garsonu yollayarak, O'nu masalarına davet ettiler. Büyük Milliyetperver aynen söylemesini tembih ederek, onlara şu cevabı gönderdi:

-Kendileri burada misafirdirler. Onlar ev sahibinin masasına gelsinler. (Muvaffak İhsan Garan, Milletlerin Sevgilisi Atatürk, s.43) •••

Vatanımız& pek çok yabancı parası ve birçok propagandalar dönüyor. Bundaki amaç pek açıktır ki, Milli Eylemi başarısız bırakmak, Milli İsteklere inme indirmek; Yunan, Ermeni isteklerini ve yurdun kimi önemli kesimlerini işgal amaçlarım kolaylaştırmaktır. Bununla birlikte her döremde, her ülkede ve --- - ------ · · -

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 113

------


------

BELGELERLE -- ---- ·

her zaman ortaya çıktığı gibi bizde de kalp ve sinirleri ank, anlayışsız insanlarla birlikte vatansız ve aynı zamanda kişisel genlik ve çıkarını vatan milletin zararında arayan alçaklar da vardır. Doğu işlerini çevirmede ve arık

noktaları arayıp bulmada pek usta olan düşmanlarımız ülkemizde bunu rerdeyse bir örgüt durumuna getirmişlerdir. Ancak kutsal bildiklerini kurtarma amacıyla çırpınan bütün millet bu kesin karar ve savaşım yolunda her türlü engelleri, kesinlikle ve yüzde yüz kırıp süpürecektir. Bütün bu amaçlan elde etmek için isteklerini buna adayan Soylu Ulusumuzun içinde bir Ulus bireyi gibi çalışmaktan doğan kıvanç ve onuru burada teşekkürle ve övürerek sunanın.

EN SON OLARAK. YAKARIM ŞUDUR Kİ, YÜCE ALLAH, SEVGİLİ PEYGAMBERİ HÜRMETİNE BU MÜBAREK VATANIN SAHİBİ VE SAVUNUCUSU, YÜCE İSLAM DİNİNİN KIYAMET GÜNÜNE DEÖİN EN SADIK KORUYUCUSU OLAN SOYLU MİLLETİMİZİ, DOKUNULMAZ VE KUTSAL BİLDİKLERİMİZİ DÜ ŞÜNMEKLE YÜKÜMLÜ OLAN KURULUMUZU BA ŞARILI KILSIN! ... AMİN. (Nutuk Söylev Vesikalar, Cilt III, s. 1 259-1261) •••

ATATÜRK. NE YAPMAK İSTİYORDU? Atatürk'ün ölümünden bir ay sonra (Aralık 1 938) Yücel dergisinde yayınlanan Osman Nebi'nin bir yazısı dikkate değer görüş ve bilgiler taşımaktadır. Oradan bazı bölümleri nakledeceğiz "Yazık, O daha büyük işler yapmak istiyordu, yapamadan gitti. O, Büyük Milletinin Anadolu'ya sıkışmış küçük bir parçasının başına geçmişti; daima

Büyük

Türklüğün

hüsranının

fakat

acısını kalbinde taşıdı.

O, Asya'nın uzak ve feyizli ufuklarına doğru uzanan büyük milletini ayağa

kaldınnak için vakit bekliyordu. O Büyük Milletinin kollarına vurulmuş zinciri,

O, Büyük Milletinin sırtında şaklıyan kamçıyı kırmak istiyordu.

Ve ondan sonra

beşeriyete yeni ve muazzam eserler kazandıracak, beşeriyete sulhlar ve s�tlerle dolu baharlar hazırlayacaktı.. Yazık; O bize Türk Milletinin kendi vicdanında sakladığı büyük gayelerini açıkça söyleyemiyordu bile. . . ve ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 14

-------


- - · -- - - -

BELGELERLE

-------

söyleyemeden gitti. Fakat onun tohumlarını saçtı : Tarih kitabına; Türklüğün Anadolu'ya sıkışmış küçük bir kitleden ibaret olmadığını; ve fakat Asya'nın uzaklarına ve gerilerine doğru uzanan büyük ve feyizli kitlelerden mürekkep olduğunu yazdırdı. O, bütün bunların bir kandan geldiğini söyledi ve bir gün hepsinin bir kalp olarak çarpacağını söylemek istedi; O, dil meseleleriyle uğraşırken

bütün

Türklüğün

birbirlerini

anlamasını

ve

birbirleriyle

(İSTANBUL'DA ÇIKAN BİR GAZETEYİ KAŞGAR'DA Kİ TÜRK DE ANLAYACAKTIR.) dedirtti. Bu anlaşmalarını istiyordu. Kendi Maarif Vekiline

cümle büyük bir bilmecedir, ve bu bilmeceyi çözmeye çalışan bazı milletler endişe etmeğe başladılar. O, bu bilmecedeki sımn açılmasını bizlere ve ileri nesillere bıraktı. Ve daha birçok misaller sayabilirim: O Türk Milleti büyük devlerin

1 5-20 milyonları 70 milyon olmalıydı.

karşısında, kendire yakışan şereflerle ayakta durabilmesi için, azımsıyordu. Türk Milleti yalnız Türklerden ibaret olarak Bunun

ıçın

evvela

Anadolu'yu

kurtarmak,

Anadolu'daki

kısmı

kuvvetlendinnek, sonra da büyük gayelere doğru adımlar atmak istiyordu. Ta İstiklal mücadeleleri sırasında şunu söylemişti: "Anadolu'yu kurtarmak için şimdilik . . . . . . . . feda etmeğe mecburuz." Bu cümlenin içinde de O büyük Adam'ın vicdanında saklayarak beraber götürdüğü; milletin büyük gayeleri gizlidir. Artık garptan gözleri çevirmek (Türk Ordularına Viyana'ları göstermek ve oralarda

mev'ut topraklar aratmamak) lazımdı. Türk Milletinin feyizli

beşiklerine doğru gitmek; ideal bu olmalıydı, Balkanlarda kalan Türkler için "Onlar evlerine dönsünler artık . . . 11 dedi. Ve onları Anadolu'ya getirtmeğe başladı. Nüfus ne kadar azdı. Vekilleri ona: "Şarktan, İran'dan, Türkistan'dan Anadolu'ya Türk Kabileleri getirelim" dediler "Hayır, dedi, onları yerlerinde bırakın. 11 Ve bir gün Japon büyük.elçisine, O, veda ederken şöyle söylemişti:

SİZİNLE BİR GÜN ÇİN'DE KARŞil.AŞACAÖIZ.. ," O, bununla ne söylemek istiyordu? O, ilerde yapacağı hiç bir şeyi evvelden söylemiyordu. Her şeyin zamanını bekliyor ve Türk Milletine yeni hedefleri zamanında gösteriyordu. Onu bir zamanlar ittiham etmişlerdi Programsız hareket ediyor, programını çizsin, neler yapacaksa söylesin biz de bilelim." O yinnryeneden otuz seneden, hatta ilk gençliği zamanlarından beri mler yapacağını biliyordu. Ve işte istediklerini yaptı, daha yapılacak şeyleri yapamadan gitti. Yapılacak şeyleri bizlere ve ileriki nesillere bıraktı. O, Türk Milletinin isteklerini ve gayelerini - vicdanında taşıyordu. O, bu vicdanı Türk Gençliğine

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 115

------


aşılayarak gitti. O, Hatay'daki Türkleri Anadolu'ya çekemez miydi, hayır, hayır.. . Hatay bölgesi şarkın denizden kapısıydı, bu kapıyı elinde tutmak istiyordu."

"Bizim için yeni vazifeler devri başladı. Ayağa kalkarak onun meşalesini daha yükseklere doğru kaldıralım .. Nasıl O'nu ebedi bir gurur tacı olarak başımızda taşıyorsak, O'nun gayelerini, O'nun büyük plantanm vicdanlarımıza yaz.alım. Birliğin tatlı zevkini ve sevgisini duyarak O'nun yolundan gidenlerin arkasında yüıüyelim. O'nun söylemek istediklerini söyleyelim, onun yapmak istediklerini yapalım, O'nun atmak istediği adımlan atalım. O'nun büyük ufuklarının ve büyük sabahlarının fecirlerini hazırlayalım... Bundan sonra O susuyor, biz konuşacağız, yahut O, bizim dilimizle konuşacaktır, bundan sonra O düşünmüyor, biz clüşüreceğiz yahut O, bizim kafamızda düşürecektir, bundan sonra O yapmayacaktır, biz yapacağız, yahut O, bizim irademizle yapacaktır. Artık O adım atamıyor, biz yüıüyeceğiz veya O bizim adıınlanmızla yüıüyecektir...

O, kendi söylemişti: "Ben öldükten sonra Türk Milleti yüz binlerce Mustafa Kemal çıkaracaktır.". "Bir Atatürk'ün cihan karşısında yarat­ tıp -mucizeler çok yaman ol.muştu. Fakat yiiz binlercesinin yapacağı to)'ler daha azametli olacaktır... " (Hikmet Tanyu, Atatürk ve Türle Milliyetçiliği, s.82-83-84)

•••

3 1 Ağustos 1 92 1 Hakimiyet-i Milliye Kastamonu'da Hatice adındaki bir kız, düğünü için hazırlanan gelinliği giymeyerek basma bir entari ile gelin oldu. Pazarda 30 liraya satılan gelinliğin parasını Hilal-i Ahmer'e bağışladı. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt IV, s.20)

•••

1 5 Mayıs 1 9 1 9 da İzınir'e ayak basan ve Anadolu 'ya nüfuz etmeğe yelteıEn müstevlilerin ağzından şu türkü bir müddet eksik olmadı:

"- Bire sultan demedik mi salip yükselecek, mibedlerin yıkılacak, ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 116

---------


..... . -- BELGELERLE

-----

boynun biikilecek. l "

9 Eylül 1922 de bu türküyü söyleyenleri denize dökenler şöyle diyorlardı: "- Bite hain demedik mi hilil yükselecek, bayrakların parçalamp yere gömülecek. Türk'ün başı doğrulacak, yüzü gülecek, bayrakların parçalamp hilil yükselecek." (Avni Altıarr, Her Yönüyle Atatüık, s.55)

•••

Asia, Aralık 1922 Türklerin sözlerinin eri olduklarını geçtiğimiz yıllarda göstermişlerdir. Onların çok zor koşullar altında yeniden toparlanarak örgütlenmeyi başarmaları bağımsızlığı hak ettiklerinin açık bir kanıtıdır. Kendi yaptığımız kıyımları saklayıp, Türkleri kıyıcılıkla suçlayarak Avrupa yada Asya' dan kovma olanağı kalmamıştır. Anayurtlarından kovmak için bu Ulusa son bireyine kadar yok etmek gerekecektir. Ve bu son Türk bireyinin de savaşarak öleceğinden hiç kuşkunuz olmasın. İngiltere Hükı1meti, Türk'ün onurunu ve bağımsızlığını elinden almak istemiş, ancak Türk Askerinin yiğitçe direnişi karşısında başarıya ulaşamamıştır. (Selahattin Çiller, Atatürk İçin Diyorlar ki, s.24-25) •••

TÜRK KADINI NAMUSUNA BÖYLE DÜŞKÜNDÜR Atatürk'ün Mahkum Kadınların Durumunu Görmek İçin Cezaevi Ziyareti;

"Hadin dışarı çıkın . " dedi. "Hem hava alacaksınız, hem de Atatürk mahkOm kadınların durumunu görmek için buraya gelecekmiş"; size soru soracak olursa yanıtını verirsiniz " Sabahleyin gardiyan gelerek

:

.

. .

Atatürk'ün gelepeği haberi hepimizi sevindirmişti. Tabii en çok beni ve iki kader arkadaşımı .. Belki de bizi çıkarmak için geliyordu. Mapusanenin avlusu oldukça küçüktü. Puslu bir hava vardı. Hepimizi avluya dizdiler. Müdür bey ·yukarıdaki odalardan birinin penceresine çıkarak şöyle konuştu :

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 117

------


--

--

BEL GELERLE ---

--

- -- ----- --

"Atatürk kadın mahkO.mlann durumunu yerinde görmeğe ve bilgi almaya geliyor.. Kendisini fazla rahatsız etmeyin. Saçma sapan şeyler ıöyleyip başını ağntmayın. . Tamam mı? Olur olmaz şeylerden şikayet etmenin manası yok. . Bana yazdığınız şikayet mektuplarındaki iıteklerinizi de tekrarlamayın. Burası ne otel, ne de eviniz . . Burası hapishane .. Unutmayın hapishanede olduğunuzu. . Suç işlediğiniz için burada bulunuyorsunuz. . " Benimle konuşan esmer güzeli kız usul bir sesle: "Çenen pırtı! " dedi. "Nerede olduğumuzu senden iyi biliyoruz! " Böylece yarım saat kadar açık havada bekledik. Derken Atatürk geldi. Önce hepimizi şöyle bir süzdü. Sonra sıradan sorular sorarak yürümeğe başladı:

"Senin suçun ne?" "Hırsızlık dediler attılar buraya! . Ama yalan söylediler! . Çalmadım! ." "Seninki?" "Kocama ihanet ettiğimi söylediler! . Tabii yalandı! . Dinletemedim! . Attılar içeri!." "Sen ne yaptın?" "Hem uyuşturucu madde satıyormuşum hemi de kullanıyormuşum dediler! . Yalan tabii! . Üstümde biraz esrar buldular diye soktular kodese!.." Bana ve ablası ile Semiha hanıma soru sormadı. Esmer güzeli kız yanımda duruyordu. Öyle dimdik. Soru bekler gibi bakıyordu Ata'nın yüzüne. Atatürk beklediği soruyu sormakta gecikmedi :

"Peki kızım senin suçun ne? Niçin buradasın? Yoksa sen de diğerleri

aibi suçsuz olduğun halde mi mahkO.m oldun?"

Esmer güzeli başını dikleştirdi: "Hayır! . " dedi. "Ben suç işlediğim için mapusaneye atıldım! . "

"Neydi suçun? Hırsızlık mı, esrar mı?" "İkisi de değil.. Vurdum ben; vurdum! " "Vurdun mu?" "Elbette vurdum ya! ." "Kimi vurdun?" "Eski kocamı! Tam alnının ortasına boşalttım tabancayı! . Kurşunlar kara alnına vızır vızır yapıştı, akıttı kanım gitti ! ." "Niçin vurdun peki?" "On iki on üç yaşımda beni anamdan babamdan zorla alıp götürdü. . Yani kaçırdı. Evlendik. İlk günler iyi geçindik.. Üç çocuğumuz olana kadar ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 118

-------


-------

BELGELERLE

-------­

iyi idik. . Sonra bıktı benden .. Boşandık. Vardı gitti bir başka karı aldı. Onunla nikih kıymadı. Ben çocuklarımı alıp anamın evine gittim. Bir gün çıka geldi. Barışmamızı istedi. Nikihsız yaşamamızı söyledi. İşte bunu duyunca neye uğradığımı anlamadım. İçeriki odadan sili.hı aldığım gibi gelip bana nikihsız yaşamayı teklif eden herifi alnından vurup temizledim .. İşte ôldüriişümün sebebi bu.. Şimdi de çilemi çekiyorum. Çekiyorum ama içim rahat, namusuma leke sürdürmedim, onunla ni.kihsız yaşamağa razı olmadım .. " Atatürk bu yaman genç kadının sözlerinden çok etkilenmiş, çok

duygulanmıştı . Üstelik te gerçeği olduğu gibi anlatıyordu . . Başını sallayıp, çekip gitti . . Biz 24 saati doldurana kadar orada, bu mahkfun kadınlarla birlikte kaldık. . Köşke döndüğümüzün akşamı, Atatürk sofrada bu olayı anlatıyor ve şöyle diyordu :

Türle kadını namusuna işte böyle düşkündür.. "

"

(Sabiha Gökçen, Atatürk'ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti, Anılan Kaleme Alan Oktay Vere\,

s.380 - 381)

•••

BAÖIMSIZLIÖIMIZI GÜVENCEDE BULUNDURABİLMEK İÇİN BÜTÜN SOSYAL TOPLULUÖUMUZCA, BÜTÜN MİLLETİMİZCE BİZİ YOK ETMEK İSTEYEN EMPERYALİZME KARŞI VE BİZİ YUTMAK İSTEYEN KAPİTALİZME KARŞI MİLLETÇE MÜCADELEYİ UYGUN GÖREN BİR SİSTEMİ TAK.İP EDEN İNSANLARIZ. (T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Cilt XN, s.428)

•••

sızı HİÇ BİR ZAMAN AFFETMEM Büyük Önder, üç dört saat oturduktan sonra yerinden kalktı, halkın coşkun tezahüratı arasında, kendisini bekleyen "Acar" motoruna doğru yürümeye başladı. Tam gazinonun kapısından çıkacağı sırada, kalabalık arasından fırlayan

50 yaşlarında, temiz pak giyinmiş bir adamın, birdenbire O'nun ayaklarına kapanarak kendisini affetmesi için yalvannaya başladığını gördük. Gazi'nin yüz

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 119

------


------

BELGELERLE ---

------

ifadesi sert ve haşin . . omzwıa dokunup adamın ayağa kalkmasını sağladıktan sonra, yüzüre karşı gürlüyor: - Hayır, sizi hiçbir zaman affetmem. Siz bu fakir milletin dişinden tımajından arttırıp ödediği vergilerden oluşan devlet parasına el uzattınız. Ülkeyi zarara soktunuz. Cezanızı çekeceksiniz. Ve yürüyüp gidiyor, motoruna biniyor. Herkes, hayret ve merak içinde ... Bu adam kim? Sonradan öğreniyoruz: Bir süre önce, kısa zaman Ziraat Vekilliği yapan bir milletvekilidir. (Muvaffak İhsan Garan, Milletlerin Sevgilisi Atatürk, s. 1 35) •••

1 9 1 9 yılı Erzunım'da: - Arkadaşlar, tek tedbir: Milli Hakimiyete dayalı müstakil bir Türk Devleti teşkil etmek ve bu hedefe behemehal, vasıl olmaktır. "Ne olursa olsun hedefimiz bu olacaktır. Kolay şey değil. İdealimizi tahakkuk ettirmek yolunda şimdiden şahıs şahıs yükleneceğimiz vazifeler ağır, müşkül, hatta tehlikeli olacaktır. Milli Mücadele, topyekfı.n mücadele esastır. Büyük mukavemetlerle, i�t ve hıyanetlerle karşılaşacağımız muhakkaktır. Mücadelei Milliyeye atılanların mahv ve ifnası için, Saray, hükümet, ecnebiler muhakkak ki ilk andan itibaren harekete geçeceklerdir. Aynca yer yer memleket halkının da iğfal edilmesi, isyanlar, ihtilaller çıkartılması ve bütün bu menfi hareketlerin Milli Mücadele aleyhire tevcihi galip ihtimal dahilindedir. Daha kim bilir, akla gelen ve gelmeyen ne entrikalar ne fesatlar, ne tuzaklarla karşılaşacağız. Milli Mücadeleyi milletin büyük ekseriyeti.re dayanarak sür'atle hızlandırmak ve organize etmek zorundayız. Memlekette ve elimizde tek tepe ve tek kurşun kalıncaya kadar mücadele etmek azmimiz daima mahfuz kalacaktır ve kalmak mecburiyetindedir."

"GÖRÜYORSUNUZ Kİ, ARK.ADAŞLAR; YÜRÜYECEÖİMİZ YOL TEHLİKELERLE, ÇETİNLİKLERLE, HATIA ÖLMEK VE ÖLDÜRÜLMEK İHTİMALLERİ İLE DOLUDUR. SARP VE HAŞİN BİR YOLDUR. BU TEHLİKELERE GÖGÜS VERMEYE KENDİSİNDE İKTİDAR, AZİM, İMKAN VE CESARET GÖRMEYEN ARKADAŞ­ LARIMIZ VARSA, ŞİMDİDEN ARAMIZDAN AYRILABİLİRLER.

Ancak bu saydığım tehlikeleri, ihtimal ve yorgunlukları göze alabilenlerdir ki benimle teşriki mesai etmeyi kabul etmiş olurlar. Hiçbir arkadaşımın vicdanı, ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 20

-------


------

düşüncesi, karar serbestliği,

BELGELERLE ------

umumi

ve hususi vaziyetinin icap ve sevkleri

üzerinde tesir hasıl etmek istemem. Her arkadaş vicdanı ile haşhaşa kalarak serbestçe düşünmeli, karar almalıdır. Vaktimiz var.

Hemen karar almak

mecburiyetimiz yoktur. Sonradan herhangi bir bozgunculuğa mahal kalmaması için bu noktaların iyiden iyiye düşünülmesi hepimiz için asli şarttır." "Büyük bir Vatan ve Millet Davasına atılıyoruz. Bütün bir milletin maddi ve manevi seferberliği, mücadelesi, savaşması ve muzaffer olması lazımdır. Böyle muazzam bir dava gizlice görülemez ve yürütülemez. Millet Davası ancak millet huzurunda görülüp yürütülebilir. Bunun için de ortaya çıkmak, meydana atılmak, bfr millet ferdi olarak çalışmak icap edecektir." Sabah olmak üzereydi. Paşa : "- Şunu da bilhassa tebarüz ettirmeliyim ki .. " Diyerek sözlerini şöylece bitirdi : "Böyle

bir

Büyük

Davayı

başarmak

teşebbüsünü

ele alacak

organizasyonun ve milli vazifenin başına geçecek zatın kim olacağı hakkında da kat'i bir fikrim yoktur. Bu tayin hakkı bu anlarda sizlerin, ondan öteye safha safha milletindir. " (Mazhar Müfit Kansu, Erzurum'dan Ölümiiıı: Kadar Atatürk'le Beraber, Cilt 1, s.32-33)

•••

KURTULUŞ SAVAŞI GERÇEÖİ Atatürk'ün Kurtuluş Savaşını Başlatmak Üzere Ankara'ya Geldiği Zaman: Ekmekçiye bile verecek paramız kalmamıştı. Mustafa Kemal Paşa ile bu ciheti görüşürken bulduğum çareleri eskisi gibi kabul etmedi ve yan geceye kadar hep düşündük ise de para tedariki hususunda bir karar ve neticeye vasıl olamadık. Çünkü bankalardan ve müessesattan ödünç bile olsa para almayı Paşa'ya bir türlü kabul ettiremedim. Ne yapacaktık? Benim bir kürküm vardı, Erzurum'lu Nafiz Bey'e müracaatla sattınlmasını rica ettim. Nafiz Bey: "Kanunusani içindeyiz, ne giyeceksin?" diye satmamakta ısrar ettiyse de bu ısrar, ne olursa oJsun, kulağıma giremezdi. Aç mı kalacaktık? Nihayet onu

da

sattık. Kimsede satılacak bir şey kalmadı. Paşa ile bu hususta bir çare · bulamayarak: "Hele bakalım sabah olsun, yine düşünürüz" sözü ile odalanmız.a çekildik. Ankara'ya geldiğimiz zaman hemen bir hafta kadar bizi Belediye iaşe etti. Fakat bu aylarca devam edemezdi. Velhasıl çaresizlik içinde, ve yahut para

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 121

------


bulmak kabil iken Paşa'nın, bu bulunan çarelere bir türlü muvafakat etmemesi yüzünden muzdarip bir halde idik. Sabah oldu. Gece düşünmekten uyuyamamış olduğumdan, yatağımda istirahat halinde iken kapı vuruldu. İçeriye giren zat Müftü Efendinin geldiğini söyledi. Eyvah, şimdi Müftü Efendiye kahve ısmarlamak lazım, kahve var amma şeker yok, benim iki parça şekerim var, onu da masanın gözünde saklamışım, ya şekerli kahve isterse . . . Ya sigara da vermek lazım gelirse . . . Çünkü şeker çok pahalı idi. Herkes şekerini kendi tedarik edecek, emri verilmişti. Ne ile tedarik edecekti, kimde para vardı ki?. - Paşa'ya haber veriniz, dedim. - Paşa size gönderdi, Paşa ile görüştüler. - Peki, buyursunlar. Müftü efendi (Diyanet İşleri Reisi iken vefat eden muhterem Rıfat Efendi) odama girdi. Ortadaki yuvarlak ve küçük masanın kenarında bir iskemleye oturdu. - Müftü Efendi, zannıma göre kahve içmezsiniz, değil mi? - Evet, içmem. - Sigara? - Onu da kullanmam. Halbuki Müftü Efendi kahve içerdi, fakat biz buna meydan vermemek için sualde bulunduk. Müftü Efendi derhal vaziyeti anladı ve "içmem" dedi. Tebessüm ederek: - Sizin biraz sıkıntıda olduğunuzu öğrendik, az olsa da yardımda bulunmayı vazife bildik. - Bundan bir şey anlayamadım. (Yatağımın karşısında duran küçük kasayı göstererek) Paramız var, dedim. Halbuki kasa mevcudu 48 kuruştan ibaretti. Müftü Efendi bu sözümü dinlemedi bile. Geldi, cübbesinin altından bir torba çıkardı. İçindeki kağıt paralan saymaya hazır bulunuyordu. - Müftü Efendi, teşekkür ederiz amma, evvela Paşa ile bu hususta bir görüşseniz iyi olur. - Görüştüm, kasa Mazhar Müfit Bey'dedir, ona veriniz! dedi. - Pek ala. Müftü Efendi birer birer saymağa ve masanın üzerine koymaya başladı. Yüz, ikiyüz, beşyüzü geçti, nihayet tamam bin lira (kağıt para) saydı. Ben de yataktan kalkarak paralan aldım ve kasaya koydum. Bunun üzerine emirberi çağırdım ve iki şekeri verdim: "Bize birer kahve pişir! " emrini verdim. Müftü zaten vaziyeti anlamış olduğundan güldü. Ve: "Şeker pahalı, hesap lazım, size de geleiı giden çok, başa çıkmaz, değil mi?" MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 22

· ----- - .. · ---· ---


diye latifeleşti. Kahveler içildi. Muhterem Müftü çıktı, gitti. Ben de paranm miktarını derhal Mustafa Kemal Paşa'ya haber vermek üzere odamdan çıktım. Paşa'yı ·odasının kapısı önünde bir habere intizar eder vaziyette gördüm. Bana: "Ne kadar? dedi. "Bin" dedim. Odasına girdik,

- Gördün mü, akşam ne kadar sıkılmıştık. Bu hatıra gelir miydi. Allah bize yardım ediyor, dedi. Ben de :

- Evet, kul sıkılmayınca Hızır yetişmez, dedim. - Şimdi Hızın filan bırak bakalım. Masraf ve varidatı tanzim et. - Her şeyden evvel bugün öğle yemeğinde size bir ziyafet çekeceğim. Çoktan beridir et gördüğümüz yok. Şimdi emir verip on kıyye pirzola aldıracağım. Ancak yeter. Bir de irmik helvası... Mustafa Kemal Paşa - İsrafa başlamayalım. - Bir defaya mahsus. Yarın yire çorba ve bulgur pilavına avdet ederiz. Gülüştük. Ben icap edenlere para ile emir verdim. Müftü Efendinin getirdiği bu parayı memleketin eşrafı aralarında toplamışlar; bizim parasız kaldığımızı anlamışlar, Müftü Efendi ile göndermişler. Cümlesire teşekkürlerde bulunduk. Müftü Efendiyi Mustafa Kemal Paşa çok severdi. Böyle para için değil. İstanbul'un hurucu alessultan fetvasıyla idamımıza hüküm verdiği zaman bunu cerh ve reddeden bir fetvayı Müftü Efendi de topladığı ulema ile müzakere ederek vermişti. Paşa da, Rıfat Efendi'ye, Diyanet İşleri Reisi iken her hafta yaver gönderir, bir arzusu olup olmadığını sordururdu; resmi otomobili yok iken bir otomobil tahsis ettirmişti. (Mazhar Müfit Kansu, Erzurum'dan Ölümüm:: Kadar Atafilrk'le Beraber, Cilt il, s.506-507-508) •••

MUSTAFA KEMAL'İN GENERAL HARBORD'A VERDİÖİ MÜLAKAT Birinci Cihaıt Harbinde, General Pershing'in kurmay başkanı bulunan General Harbord l 9 1 9 Eylülünde Sivas'a gelir ve burada Mustafa Kemal' le görüşür. Ge.ooral bir hayli konuştuktan sonra sözlerine şunları ekler: "-Ben bu vazifeye getirildiğim zaman Türk Tarihini okudum. Gördüm ki

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 23

------


------

BELGELERLE ------

milletiniz büyük ordular hazırlamış, büyük kumandanlar yetiştimıiştir. Bunu yapan bir millet, mutlaka bir medeniyet sahibi olmalıdır. Bunu takdir ederim. Fakat bugünkü vaziyetinize bakalım. Başta Almanya olmak üzere dört müttefıktiniz. Dört sene muharebe ettiniz, neticede mağlup oldunuz. Dördünüz bir arada yapamadığınız bir şeyi, bu vaziyetinizde tek başınıza yapmağı nasıl düşürebilirsiniz? Fertlerin intihar ettiğini vakit vakit görürüz. Şimdi de bir milletin intiharına mı şahit olacağız? Atatürk, büyük bir heyecan içinde bu sözlere aşağıdaki cevabı vermiştir: "- Generale teşekkür ederim. Tarihimizi okumuş, Milletimizin büyük ordular, büyük kumandanlar yetiştirdiğini, bunun için Milletimizin bir medeniyete sahip olınası lazım geleceğini takdir ve kabul ediyor. Fakat şunu bilmesini isterim ki biz, emperyalistlerin pençesine düşen bir kuş gibi tedrici, sefil bir ölüme mahk1lın olmaktan ise babalanmızm oğlu sıfatıyla vuruşa vuruşa ölıneği tercih ediyoruz." (Mustafa Baydar, Atatürk'le Konuşmalar, s.17) •••

Bayan Makbule Atadan (Atatürk'ün Kızkardeşi): - Ağabeyimin en sevinçli günü mü? Şüphesiz ki, bizzat yarattığı büyük zaferi gözleriyle gördüğü gündür. Fakat, ben o günkü halini görmüş değilim. Benim gördüğüm, en neş'eli ve mes'ut günü zaferden sonra İstanbul'a ilk geldiği gündür. O gün hem yıllarca süren bir ayrılıktan sonra birbirimize, hem de hep beraber İstanbul'a kavuşmuştuk. Vakıa ben, İstanbul'a birkaç gün evvel gelmiştim ama, Kuruçeşme'deki evin hazırlığıyla meşgul olurken, hiçbir şeyi görecek halde değildim. Çünkü alabeyim, bizim eve inecekti. Kollan sıvamış, evi baştan aşağı derleyip toplamağa, O'na layık bir hale getirmeğe çalışıyordum. Bu esnada, kapımızda bir araba durdu. İçinden çıkan bir yaver: "Hanımefendi, Gazi Paşa Hazretleri geliyor. Dolmabahçe'ye buyurun... " dedi. Kalktım, gittim. Orada beklerken, bir de baktım ki, geliyor. Hemen kapıya doğru gittim. O da, rıhtıma çıkmış, dış merdivene doğru geliyordu. Bu vaziyette, ben merdivenin başında, O basamaklarda karşılaştık. Ama, nasıl... İkimizin de dili tutulmuştu. Sevinçten deliye dönmüştük. Fakat birkaç dakika sonra, nasıl oldu evvela anlayamadım, birden bire ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 24

-------


--·

-

BELGELERLE

-------

keyfi, neş'esi kaçtı. Meğer, bir

mektup getirmişler..

Kısaca:

"- Sarayda oturmağa hakkın yok" diyormuş .. Gözleri bulandı, mektubu bana uzatarak: -

Bak. . . Hain ne yazmış . . . İmzasını bile atmamış . . " dedi.

Aaa şaşırdım kaldım, ne diyeyim?. Fakat kuvvetle tahmin ediyorum ki : Ağabeyimin sarayda kalmasına sebep olan bu mektuptur. Çünkü, sarayda kalmağa niyeti yoktu, İlk gün merasim

İcabı uğradıktan sonra,

bize gelecekti.

Fakat bu gibi tehditleri hiç sevmez, sinirlenirdi. . - Ölümden hi ç bahseder miydi? - Bir

gün . . .

Cesaretten bahsederken, "En kolay ölüm kurşunla olandır.

Hiç şaşmaz, bir anda işi bitirir. . . Keşke benim ecelim de öyle olsa . . . " demişti. (Ahmet Niyazi Banoğlu, Nükte Çizgi ve Fıkralarla Atatürk, s.64-65)

•••

Fransız Başbakanı Aristid Briand (Ankara Antlaşmasını İmzalaması sebebiyle kendisine, "Bizi arkadan vurdu, dağ başındaki haydutlarla, Mustafa Kemalcilerle anlaştı" diyenlere Fransız Meclisinde verdiği karşılıkta.)

Dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğimiz Kahraman Mustafa Kemal ve O'nun bütün askerleri burada olsalardı, teker teker, hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir Ulusla anlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum" (1 92 1 ) (Selahattin Çiller, Atatürk İçin Diyorlar Ki, s.49)

•••

ATATÜRK VE KADINLAR Büyük Ata'ya

iftira etmekten zevk alanlar bazen O'nun kadınlarla

fazla ala.kalandığinı nahoş imalarla naklederler. Hakikat bunun aksinedir. Ben, kızını, hatta kardeşini O'nun zevkine takdim etmek için yarış eden nice kimselerin en ağır sözlerle kovulduğunu bilenlerdenim. Size bir öm::k olarak Ankara Palas'ta geçen bir vak'ayı nakledeyim: ----- ·--- -

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 125

------


-------

BELGELERLE

-

--·-

Bir balo akşamı idi . . . . . . . . . . . . . . . . bey az zaman evvel yeni ve çok güzel bir kadınla evlenmişti. Genç karısının Atatürk tarafından dansa kaldırılmasını istediği her halinden anlaşılıyordu. B ir defa karısı ile Atatürk'ün önünden geçti, tekrar geçti. Hiç bir alaka göremeyince nihayet takdim etti: - Paşam, karımın, elinizi öpmesine müsaade eder misiniz? dedi. Atatürk elini de öptürdü. Fakat bundan cesaret alan. . . . . . . . . . . . . . . . Bey: - Güzel değil mi Paşam? Dedi. Atatürk yanındakilerden genç kadını dansa kaldırmasını emrettikten sonra . . . . . . . . . . . . . . beye döndü.

Senin haysiyetin yok ama benim var. . . . . . . . . . . . . ..bey dedi. Şimdi karını al ve balodan git. . -Anladık...

(Ahmet Niyazi Banoğlu, Nükte Çizgi ve Fıkralarla Atatürk, s.85) •••

KARADENİZ VAPURUNDAKİ SEYYAR SERGİDE .. Karadeniz vapuru, seyyar sergi haline getirilmişti. Avrupa limanlarına, Türk Ürünlerinden ve Türk Sanayiinden numuneler gönderilecekti. Atatürk'ün de bir aralık gemiyi ziyaret etmesi kararlaşmıştı. Karadeniz vapuruna Mudanya limanından bindi. Serginin köşe bucağını dolaşıyordu. Kendisine çok güzel, çok genç ve o nisbette şuh ve kıvrak bir hanım yol açıyor, sergideki örnekleri göstererek izahat veriyordu. Fakat bu genç hanım bir dekolte giyinmişti. Bol bol süründüğü çeşitli Avrupa esanslarıyla seyyar bir çiçek tarhı gibi Ata'nın önünde ardında dolaşıyordu. Gazi'nin sergiyi beğenmekle beraber, bu genç kadının o kadar kalabalığın gözü önünde bu derece yakınına sokulmasını hoş görmediğini çok geçmeden anladık. Çünkü birdenbire durarak etrafına hiddetli bakışlarla göz gezdirdikten sonra: - Bana gösterecekleriniz bu mudur? diye sordu ve çıplak göğsünü ileri doğru fırlatan genç kadına sırtını çevirerek: - Artık yeter! Dönelim., dedi. Bu dekolte hanımı bir daha Atatürk'ün çevresinde göremedik. (Ahmet Niyazi Banoğlu, Nükte Çizgi ve Fıkralarla Atatürk, s.74-75) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 26

-------


-------

--

-

· BELGELERLE

-------

İnkılapçı Türkiye Cumhuriyeti'ni benim şahsımla kaim zannedenler, çok aldanıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti; her manası ile, büyük Türk Milletinin öz ve aziz malı.dır. Kıymetli evlatlarının elinde daima yükselecek, ebediyen payidar olacaktır. (Hasan Rıza Soyak, Atatürk'ten Hatıralar, Cilt l, s.52)

•••

. .. Kurtuluş yolu arayanlar, İngiltere, Fransa, İtalya gibi büyük devletleri gücendirmemeyi

düşünüyor.

Bu

devletlerden

yalnız

biriyle

başa

çıkılamayacağı tüm kafalarda yer etmiş . . .. Büyük devletler, şimdiye kadar bize şu veya bu sorunlarda gösterişli yardımlarda bulunuyor görünüyorlar, oysa ekonomik tutsaklıkla bizi felce uğratıyorlardı. Öteden beri, bize bazı şeyleri vermiş gibi, bizim haklarımızı tanımış gibi bir durum alırlar, gerçekte, ekonomide elimizi kolumuzu bağlarlardı . Bu tutsaklığa katlanan devlet ileri gelenleri hoşnuttu. Çünkü görünüşte azametli bir istiklal sağlamışlardı. Fakat gerçekte Ulusu maren yoksulluk

çukuruna

atmışlardı.

Bunlar,

ekonomik

mahkUmiyeti

kavrayamamış bedhahlardı. . . .Milletimizin temel yaran ile ilgili konularda, yabancıların bizce hiçbir öremi yoktur. Biz gidişimizi, yabancıların görüşlerine uydurma güçsüzlüğünü kötü görenlerdeniz.

... ULUSUMUZUN KABAHATİ, EFENDİLER, MERKEZİ HÜKÜMETİN İCRAATIYLA AVRUPA'NIN NAMUSUNA AŞIRI GÜVEN GÖSTERMİŞ OLMASIDIR. İŞTE BU KABAHATIEN DOLAYI KENDİ KIYMETİNİ, NİTELİÖİNİ, ERDEMLERİNİ UNUTTURMAK. DERECESİNE DÜŞMÜŞTÜR. . . .Tanzimat döneminden sonra, devlet ecrebi sermayesinin jandarmalığını yapmaktan başka bir şey yapmamıştır. Artık her uygar devlet gibi yeni Türkiye de bunu kabul edemez. BURASI EMİR ALMA ÜLKESİ DEÖİLDİR. ....EÖER "YABANCI DÜŞMANLIÖI'NDAN, O KADAR PAHALI ELDE EDİLEN\ BAÖIMSIZLIÖA GÖLGE DÜŞÜREBİLECEK HER ŞEYDEN NEFRET ETMEK ANLAMI ÇIKARILIRSA, EVET BİZİM YABANCI DÜŞMANI OLDUÖUMUZ SÖYLENEBİLİR.... (Vural Savaş, Militan Atatürk�ülük, s.39)

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 27

----�-


�������-

BELGELERLE

�������­

Selanik'te İskender'in de dünyaya geldiği yerde doğduğu düşünülerek bu rastlantı ima edildiğinde Mustafa Kemal: "Karşılaştırma burada durur. İskender dünyayı fethetti, ben etmedim. Dünyayı fethederken O, kendi vatanını unuttu. Ben kendimin kini hiçbir zaman unutmayacağım. (Selami Başaran, Atatürk Haftası Armağanı, s.57)

•••

Atatürk'ün Ağzından 9 Eylül "Büyük, Asil Türk Milleti; Ordularımız 9 Eylül 1 922 sabahı İzmir'imizi ve yine 9 Eylül 1 922 akşamı Bursa'mızı muzafferen tahlis ettiler. Akdeniz askerlerimizin zafer terareleriyle dalgalanıyor. Asya İmparatorluğuna yeltenen küstah bir düşmanın muharebe meydanlarına gelmek cesaretinde bulunan ordu kumandanlarıyla kumandan heyetleri günlerden beri Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükfimetinin esiri harbi bulunuyorlar. Garp fabrikalarının çelik zırhlıları ile kaplanan muazzam Yunan- orduları artık Anadolu dağlarında zabitleri tarafından terkedilmiş zavallı sürüler, cinayetlerinden tedebhüş ederek kudurmuş kütleler ve ağaç diplerinde kalmış dermansız yaralılardan ibaret kaldı. Büyük Türk Milleti, Ordularımızın kabiliyet ve kudreti düşmanlarımıza dehşet, dostlarımıza emniyet verecek bir kemal ile tezahür etti. Millet orduları on dört gün zarfında büyük bir düşman ordusunu imha ettiler. Dört yüz kilometrelik fasılasız bir takip yaptılar. Anadolu'da ki bütün memaliki müstevliyemizi istirdat eylediler; büyük zafer senin eserindir. Çünkü İzmir'irnizin ihtirasatı siyasiye neticesinde adeta memnuren düşmana teslim eden heyetlerle milletin hiç münasebeti yoktu. Yunan kuvvetleri ise ancak İmparatorluğun askeri teşkilatiyle tevhidi harekat ederek muvaffak olmuşlardı. Vatanın halası, milletin rey ve idaresi kendi mukadderatı üzerinde bilakaydü şart hakim olduğu zaman başlamış ve ancak milletin vicdanından doğan ordularla müspet ve kafi neticelere ermiştir. Büyük ve Necip Türk Milleti: Anadolu'nun halas zaferini tebrik ederken, sana İzmir'den, Bursa'dan, Akdeniz ufuklarından Ordularının selamını da takdim ediyorum. (Avni Altıu:r, Her Yönüyle Atatürk, s.47) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 128

-------


-----

BELGELERLE

-----­

ANKARA'Yl NEDEN HOK.OMET MERKEZİ YAPI1M? Sıcak bir günün akşamında yanında bazı zevatla Çankaya Köşkü ' nün bahçesinde· dolaşıyordu. Ben de o sıralarda eski köşkün tavan dekorlarıyla meşguldüm. Tozlu ve sisli bir akşam Ankara'nın üzerine çökmüştü. Yer yer . toz hortumları semaya doğru yükseliyor ve manzaraya daha boğucu bir hava ekliyordu. Bize: - Ankara'yı hükümet merkezi yapmakla iyi mi ettim? diye. sordu. Tabii herkes müsbet cevap verdi. Arkasından: - Neden? Suali gelince, kimi stratejiden, kimi siyasetten bahsetti. Hatta birimiz: - Kayalık güzeldir. Gibi bir estetik nazariye de ortaya attı. Atatürk: Şimdi dalkavukluğu bırakın., diye münakaşayı kapattı. Ankara'nın hükümet merkezi olmak için saydığınız meziyetleri beni iknaa yetmez. Ben Ankara'yı hükümet merkezi yapmakla büsbütün başka bir hedef güttüm. Türk'ün imkansızı imkan haline getiren kudretini dünyaya bir kere daha tekrar etmek istedim. Bir gün gelecek şu çorak tarlalar yeşil ağaçların çevirdiği villaların arasından uzanan yeşil sahalar, asfaltlarla bezeIJ!cek. . Hem bunu hepimiz göreceğiz. O kadar yakında olacak. (Ahmet Niyazi Banoğlu, Nükte Çizgi ve Fıkralarla Atatürk, s.37) •••

Kazancınızın heba olmaması için başkalarına haraçgüzar olmamak için dindaşınız olan, kendinizden, olan san'atkarlara koşacaksınız. Onlara yardım etmek hem borcunuz, hem menfaatinizdir. Sonra mahsulatı memleket içinde istihlak etmek sizin gayretinizle mütenasip olmaz. Elbette yalnız şahsi ihtiyacınızı tehvin etmek için çalışıyoruz. İhtiyacınızdan fazla mahsulatı harice sevk

ve onları

altına

kalbedeceksiniz.

Bunu

yapabilmek için

EÖER TÜCCARLAR BİZDEN OLMAZSA MİLLİ SERVETİN EHEMMİYETLİ BIR KISMI ŞİMDİYE KADAR OLDUÖU GİBİ! YİNE YABANCILARDA KALACAK.TIR.. ONUN İÇİN M1LLt TtcAREitMtzt YÜKSELTMEÖE :MECBURSUNUZ. " Bütün bu basit tüccarlara ihtiyacınız vardır.

fakat hayati hakikatleri, bilerek, bilmiyenlere de yolu ile veya zor ile anlatarak gayemize yürüyeceğiz. Hepiniz pek güzel anlamışsınızdır ki, bizi o gayeye -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 29

------


,___ _ _ _ _ _ _ _

BELGELERLE

varmaktan meneden iki kuvvet vardır. Biri harici düşmanlardır. Bunlar bizi bir müstemleke haline koymak için terakkimizi istemiyenlerdir. Fakat çiftçi arkadaşlar, muhterem babalar, bizim için bunlardan daha muzir, daha mühlik bir sınıf daha vardır: O da içimizden çıkması muhtemel olan hainlerdir. Aklı eren, memleketi seven, hakikati gören kimselerden böyle düşman çıkmaz. İçimizde böyleleri çıkarsa onlar ya aklı ermeyen cahiller, ya memleketi sevmeyen fenalar, ya hakikati görmeyen körlerdir. BİZ CAHİL DEDİÖİMİZ VAKİT MUTLAKA MEKTEPTE OKUMAMIŞ OLANLARI KASDETMİYORUZ. KASTETTİÖİM İLİM, HAKİKATİ BİLMEKTİR, YOKSA OKUMUŞ OLANLARDAN EN BÜYÜK CAHİLLER ÇIK.TIÖI GİBİ, HİÇ OKUMAK BİLMEYENLERDEN DE BİLHASSA SİZLERİN İÇİNDE GÖRÜLDÜÖÜ GİBİ, HAKİKATİ GÖREN �HAKİKİ ALİMLER ÇIKAR. SÖZLERİME HİTAM VERİRKEN BİR DAHA TEKRAR DİKKATİNİZİ ŞU NOKTAYA CELBEDİYORUM. PARAMIZI, HAYATIMIZI, HARİCİ DÜŞMANLARIN TASALLUTUN­ DAN KURTARMAK., BU MEMLEKETİN HARİCİ DÜŞMANLARA ESİR OLMASINA MÜSAADE ETMEMEK NE KADAR LAZIMSA, AYNI ZAMANDA VE ONLARDAN DAHA FAZLA BİR TAYAKKUZLA DAHİLİ DÜŞMANLARA, DAHİLDEKİ MUZIR ADAMLARA DA DİKKATLE BEKÇİLİK YAPMAK VE ONLARIN HER HAREKET­ LERİNİ GÖZDEN KAÇIR.MAMAK MECBURİYETİNDEYİZ. BİZ ANCAK BU GAYRETLE, BU İNTİBAHLA ÇALIŞARAK MUVAFFAK OLACAÖIZ. Bütün dünya Türkiye'nin mevcudiyeti muhteremesine gıpta edecek ve Milletimize layık ve müstahak olduğu yüksek mevkii ayıracaktır. Böyle bir Millete mensubiyetiınden dolayı çok bahtiyar ve müftehirim. (Faruk Güventürk, Gerçek Atatürk, s.232-233) •••

Gerçekten memlekete hizmet etmek isteyenlerin kalbi açık olmalıdır. Açık söylemelidirler. Milletle, milleti yöneten insanlar, açık kalple görüşmelidirler. Yapılacak şeyler olduğu gibi ifade edilmelidir. Yoksa boş sözlerle milleti aldatmak, bozmak demektir. İlkemiz, daima millete karşı gerçekleri söylemek olmalıdır. (An İnan, G.M.K. Atatürk'ün 1923 Eskişehir-İzmit Konuşmalan, s.38) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 30

-------


- BELGELERLE

------

"Milletimizin kurduğu yeni Devletin mukadderatına,

muamelatına,

istiklaline, Unvanı ne olursa olsun hiç kimseyi müdahale ettirmeyiz. Milletin kendisi kurduğu devletin ve onun istiklalini muhafaza ediyor ve ilelebet muhafaza edecektir! "

( An İnan, G.M.K. Atatürk'ün 1 923 Eskişehir- İzmit Konuşmaları, S.4) •••

Zengin lügatımızın toplandığı gün, Milli Varlığımız, en kuvvetli bir dal kazanacaktır.

BİZİM MİLLİYETÇİLİÖİMİZİN ESASI, DİL BİRLİÖİMİZİN KORUNMASIYLA MÜMKÜN OLACAKTIR.. (Afet İnan, Türk Dili Dergisi, s . 1 70, s.76) •••

ALTIN ANAHTAR Son açtığı bayındırlık eseri Tunceli 'ndeki

Singeç köprüsü, son açtığı

fabrikada Nazilli kombinasıdır. Ata 'nın

geleceğini

bildikleri için

Nazill i ' de

bir (altın anahtar)

hazırlamışlardı. Bu ince jestten memnun. Anahtarı kilide soktu,

uğurlu olsun

dedi, ve üzerinde bırakmadı . Yanında duran Başvekil Celal Bayar'ın mendil cebine yerleştirdi: "Altın milletin hazinesinde kalmalıdır" dedi . (Avni Altımır, Her Yönüyle Atatürk, s.328) •••

SABRIN DEÖERİ KALMAYACAKTIR DEMİR TAVINDA DÖVÜLÜR 1 937 . Gündemde Hatay Konusu var . . . .

.

Bir akşam üzeri Çankaya Köşkü'nde Atatürk beni aşağıya çağırttı. önemli bir karara vardığı yüzünün hatlarından, bakışlarından iyice farkediliyordu.

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 131

------


----

BELGELERLE ----

Yanına vardığımda derhal konuya girdi : "Bu Fransızlar gerçekten de bazen neyi niçin yaptıklarını bilem.iyecek kadar kör oluyorlar!. Tabii gelecekteki çıkarlannı düşündükleri

muhakkak ama, Hatay işinde mandaterliiin yasalarına da karşı çıkmayı ıöze almaları, bu topraklan Suriye'nin malı gibi göstermeleri ilerideki plAıılannı açıklamağa yeter de artar bile.. Şurada burada başlayan

gösterilerin giderek çatışmaya dönüşme ihtimali de var .. Ben Hataylılara s6z verdim. Onlarm hakkı olan sözü verdim. Bu topraklar bizimdir. Orada bizim bayrağJmız mutlaka dalgalanacaktır. Bildiğin, izlediğin gibi konuyu barışçı yollardan halletmek için elimizden geleni yapıyonız, yapacağız da.. ÇATIŞMA KAÇINILMAZ HALE GELİRSE BUNU BİZDEN ÔNCE FRANSIZLAR DÜŞÜNSüNLER DERİM. NEZAKET HUDUTLARINI AŞAN BU DAVRANIŞLARINI KENDİLERİNE PAHALIYA ÔDETIRtZ.. " Sustu. Bir sigara yaktı . Ayağa kalktı ve konuşmasını şöyle sürdürdü :

"Yemekten

sonra

üniformanı, askeri üniformanı giy.. Tabancanı beline

tak ve buraya gel,. Bu akşam çok önemli bir görev daha vereceğim sana. .

Tarihi ve ilginç bir görev. . Fransız dostlarımız kimin ne dereceye kadar neyi göu alabileceklerini öğrenmelidirler. . n Meraklanmıştım doğrusu.

Bana verilecek görevin Hatay'la ilgisi

olduğunu Ata'nın konuşmalarından çıkannıştım ama, akşamın bu saatinden sonra askeri üniformamı giyip silahımı kuşanarak ne yapabilirdim ki? Bu

soruyu sormak doğru olmayacağı için, her zaman olduğu gibi : "Emredersiniz Paşam! ." dedim. "Askeri üniformamı giyer, silihımı alır ve yanımz.a gelirim .. " Yüzüme dikkatle bakarak sordu :

"Peki ne yapacağını öğrenmek istemiyor musun bu kıyafet ve silih kufanmış olarak?" "Hayır.. Ben sadece sizin vereceğiniz talimatı, emirleri yerine ıetirmeyi düşünüyorum.." "Hatay konusundaki senin görüşün nedir?" "Eskiden Girit için söylenen bir marş vardı. . Annemden dinlemiştim bunu .. Girit bizim canımız, feda olsun kanımız!. Aynı şeyi ben Hatay için düşünüyorum Paşam! . Hatay bizim canımız, feda olsun ·

Jcanımızl." Şimdi Atatürk'ün gözleri bir ateş gibi parlıyordu :

"Aferin Gökçen .. Güzel, çok güzel.. Hatay bizim canımız feda olsun kanımız. Mükemmel, mükemmel.. Bu akşam görevini tahminimden de ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 32

--------


�������-

· BELGELERLE

������

daha iyi bir şekilde başa.racağma bir kere daha iman ettim .. Hatay bizim feda olsun kanımız ha? Bunu Fransız dostlanmızm kulaklanm dlSrt açarak dinlemelerini isti.yoııım. . " Yemekten sonra Atatürk'ün emrettiği gibi askeri üniformamı giyerek silahımı alıp yanına indim. O da giyinmişti .. Bana küçük masanın yanındaki sandalyeyi işaret ederek oturmamı söyledi. Önünde bir kağıt ve bu kağıdın üzerinde bir · takım isimler vardı. Bu isimlerin arasında kendi adımı, hemşireleri Makbule Atadan hanımefendinin adını ve Semiha İnanç hanımın adını okuyabildim.. Sonra bunları karalayarak bana döndü : "Şimdi seninle birlikte Karpiç'e gideceğiz .. " dedi. "Orada, sana söyleyeceklerimi harfi harfme yerine getireceksin.. " Ve planını uzun uzun, en ufak ayrıntılarına varıncaya kadar bir bir anlattı. Tekrar ettirdi. Kalkıp Karpiç'e gittik. Büyük salon bir hayli kalabalıktı. Yüksek rütbeli subaylar, Bakanlar, milletvekilleri ve eşleri göze çarpıyordu. . Bizim masamızda benden başka Şükrü Kaya, Kılıç Ali, Recep Zühtü beyler; Kazını İnanç Paşa ve eşi Semiha hanım ile Atatürk'ün kızkardeşi Makbule Atadan hanım.efendi vardı. . Hemen yanımızdaki masada da · o zamanlar Diyarbakır Milletvekili olan eski generallerden Kazım Sevüktekin ile birkaç arkadaşı oturuyorlardı. Girişin hemen önündeki büyücek masayı ise zamanın Fransız Büyükelçisi M. Ponceau ile elçilik erkanı işgal ediyordu. Bir ara emekli general Kazım Sevüktekin ayağa kalkarak orada bulunanlara hitaben şu konuşmayı yaptı : "Son günlerde Hatay meselesi hem bizim kamuoyunu hem de Fransız kamuoyunu 'fazlaca işgal etmektedir.. Bu toprak parçasının kaderi giderek iki dost ülkenin arasına bir kara kedi sokmuştur. . Biz meseleyi soğukkanlılıkla ele almayı tercih ettiğimiz halde, Fransızlar işi inada bindirerek, Hatay'ı Suriye'ye ilhak etmek istiyorlar. Bunun çözümü şurada burada demeçler vermekle, kamuda heyecan yaratmakla olmaz. Bir masaya oturup konuşmalı, iki uygar devlet olarak anlaşmaya varmalıyız. Ben öyle umut ediyorum ki Fransız dostlarımız da bizim tutumumuzu, sabrımızı, soğukkanlı davranışlarımızı takdir ederek görüşmelere yana.pcakJar, hakkımız olanı bize teslim edeceklerdir. Dünyanın şu ya da bu vesile ile kana bulanınasına rıza göstermek yanlış bir davranış olacaktır.. Biz Yeni Türk Devleti olarak her yerde ve her zaman barıştan yanayız. Bunu bir kere daha burada tekrar etmeyi görev biliyorum. ." Sevüktekin'in konuşmasını özellikle Fransız Büyükelçisi ve yanındakiler, canımız,

M iLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 33

------


----

BELGELERLE ----------

ayakta ve al.kışlarla karşıladılar. O sandalyesire otururken ben derhal yerimden fırlayarak salonun tam orta yerire geldim ve daha önce Atatürk'ün bana

ezberlettiği şu konuşmayı sert bir eda ile yaptım : "Sayın Generalim, sözlerinizi can kulağı ile dinledim .. Savaşın içinden çıkmış, barış özlemi içinde yaşamayı arzu eden bir musun bireyine yakışır tekilde konuştunuz.. Nezaketiniz gerçekten de takdire layıktır.. Ancak Fransız dostlanmızın bu çok nazile konuşmanızı değerlendirebileceklerini 1811Dly l orum. Biz Türkler Tarihimiz boyunca insanlığın gereğini yerine getirmeğe çalıştığımız halde, daima dost görünen düşmanlarımız tarafından aldatılmış, ihanete uğramış, bu yönden bahtsız ama çok şerefli bir ınusuz.. Türlriye Cumhuriyeti artık yeni kuşaklardan oluşuyor. . Dostun da dOfmanın da kim olduğunu görüyor, biliyor, ona göre davranması gerektiğini de hissediyor. . Hayır sayın Generalim, biz gençler sizin kadar sabırlı olamayız ve olmayı da istemiyoruz. Bu sabrın sonunda selametin geleceği inancını da taşımıyoruz. Fransa bir oyun içine girmiştir. Bu oyunun sonunda bizim olan toprakları Suriye'ye vermeyi planlarnıştır. İş işten geçtikten sonra sizin arzu ettiğiniz sabrın değeri kalmayacaktır.. Demir tavında clövillür . Sayın Generalim, şayet sizler işi daha fazla uzatmak niyetinde iseniz, ben bütün Türk Gençliği adına diyorum ki : Hayır!. Beklemeyeceğiz. İşi uzatmayacağız. Fransa'mn oyununa gelerek Hatay topraklarını başkalarına bırakmayacağız. Biz gençler gerekirse bu işi silihlarımızla da halledebiliriz.. Hatay bizim canımız feda olsun kanımız!" Ve sözlerimi tamamlar tamamlamaz hemen silahımı çekerek havaya üç el ateş ettim. Ortalık bir anda karıştı. Herkes reye uğradığını şaşırmıştı. Silah sesleri panik yaratmış durumdaydı. Saniye sektirmeden içeriye resmi ve sivil polisler dolu-vermişlerdi . Ben elimde silahım olduğu halde kıpırdamadan pistin ortasında duruyordum. Çevremi alan polisler "Gökçen hanım ! . " diye mırıldandılar. Ve öylece Atatürk'ün yüzüne bakmağa başladılar. Şimdi koskoca salonda çıt bile çıkmıyordu. Hani saç düşse duyulur derler ya, işte tıpkı öyle . . Polislerin bu kararsız durumlarını, hareketsiz kalmalarını gören Ata sert bir sesle : "Ne bekliyorsunuz orada öyle?" dedi. "Görüyorsunuz ki; Gökçen silihını

çekerek kapalı yerde herkesin huzurunu kaçıracak. ve ortalığı heyecana BeVkedecek bir şekilde havaya ateş etti.. Göreviniz neyi gerektiriyorsa derhal onu yerine getirin! ." Bu sözlerden sonra etra:fi bir uğultu kapladı. Her kafadan bir ses çıkıyordu; ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 34

· · - - ---------


BELGELERLE

-------

"Gökçen niçin bunu yaptı?", "Bu da ne demek oluyor?", "Buraya neden Oniformalı ve silihlı geldi?", "Sayın General ortalığı yatıştmcı bir konuşma yaparken O'nun böyle davranması doğru mu?", " Şimdi Fransızlar bu konuyu ele alarak işlerine geldiği gibi kullanacaklar.. ", "Belki de Fransız Büyükelçisine suikast girişimi bile diyecekleri .", "Atatürk'ün bulunduğu bir mecliste buna düpedüz skandal derler!.", "Hele durun canım, acele etmeyin.. Gökçen'in bunu yapması için elbette ortada bir neden vardır.. " Daha neler söylüyorlardı bilemiyorum. Polisler elimdeki silahı alarak : "Bizimle beraber geleceksiniz.. " dediler. "Nereye?" dedim. "Soruşturma için Adliye'ye!" dediler. O güne değin ben Adliye nedir, karakol nedir bilmezdim. Hiç bir zaman olaya meydan vermediğimden, bu yerlere de şu veya bu şekilde yolum düşmemişti. Buraya getirildiğim sırada aklıma hep Atatürk'ün bana söyledikleri geliyordu : "Konuşmanı yaptıktan sonra havaya ateş ettiğin için polisler gelip seni alacaklardır,. Bunun sonunda doğal olarak yasalarımız gereği hapis cezasına da çarptınlacaksın . . Bütün bunları göze alıyor musun Gökçen?" Yanıtım tabii : "Evet Paşam!." olmuştu. . Büyük İnsan her şeyi o kadar iyi, o kadar güzel planlamıştı ki .. Nitekim işte Yargıcın huzurundaydım.. "Niçin silih çektiğinizi bana söyler misiniz?" diye soruyordu.

"Ulusal hislerim galeyana geldiği için efendim. . Hatay meselesinin askıda kalması beni galeyana getirdi.. Sayın General Sevüktekin güzel bir konuşma yaptı ama, bu bence yeterli değildi.. Fransızlar bizim nezaketimizden anlamıyorlardı . . Onların istedikleri herhalde bir silih görmektir diye düşünerek silahımı çektim ve havaya birkaç el ateş ettim.. " "Kapalı yerlerde silih çekilmeyeceğini, havaya ateş edilmeyeceğini bilmiyor muydunuz?" "Yasalarımızın hemen çoğunu bildiğim gibi bunu da biliyordum .. " "Ü stelik bulunduğunuz yerde Atatürk'te vardı .. " "Evet efendim.. Atatürk te vardı .. " "Ve buna rağmen ateş etmekte tereddüt göstermediniz .. " "Hayır, göstermedim .. Göz göre göre bir Türk toprağının haraç mezat satılır gibi bir başka ülkenin topraklarına katılması karşısında biz gençlere düşen görevin bu olduğuna inanıyorum .. Başka bir yerde de olsam, başka bir zaman da böyle davranmam gerekse yine de sili.hıma sarılıp ateş etmekten çekinmeyeceğimi itiraf ederim .. Hem bu itirafı gurur ·

·-

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 36

------


-------

BELGELERLE ···

duyarak yaparım.. " "Sizi böyle davranmaya sevkeden başka nedenler var mı?" "Hayır.. " "Bunu yapmanız için herhangi bir kimseden emir aldınız mı?" "Asla.." Sorgu böyle sürüp giderken bir de ne göreyim; bulunduğumuz salona Atatürk'ün hemşireleri Makbule Atadan hanımefendi ile Semiha İnanç hanım

da polis nezaretinde getirilmesinler mi? Bu da ne demek oluyordu? Onların Adliye'de, yargıcın karşısında ne işleri vardı? Az sonra mesele anlaşıldı. Benden sonra, Atatürk kendilerire dönerek şu soruyu sormuş :

"Siz gençler

de aynı fi.kirde misiniz? Yani Gökçen gibi mi düşünüyorsunuz bu

konuda? Sizler de Sabiha gibi silihlannızı ateşler misiniz?" Ve onların yanıtı şöyle olmuş : "Evet Paşam .. Bizler de Onun gibi düşünüyoruz ve gerektiğinde işte böyle sililılanmızı çekerek ateşleyebiliriz! ." diyerek silahlarını

havaya boşaltmışlar. Boşaltır boşaltmaz da soluğu Adliye'de

almışlar. Olayın baş yaratıcısı bendim. Onlar benim gibi çıkıp konuşma yapmamışlar, sadece Atatürk'ün bir sorusu üzerire yanlarında bulundur­ dukları

tabancalarını

sürdü. Yargıç, bana

çıkartarak ateş etmişlerdi. Sorgumuz sabaha kadar

"bu işi daha başka nedenlerle yaptığımı"

söyletmeğe

çalışır gibiydi. Ya da bir başka şey arıyordu işin içinde. Onu en çok şaşırtan husus silahı üçümüzün de Ata'nın huzurunda çekip ateşlememiz olmuştu . .

Ancak bizlerden aldığı yanıt hep aynı idi : "illusal hislerimiz galeyana geldiği

için.."

Sorgum sırasında bunları söylememi Atatürk tenbih etmişti bana. Böyle

söylediğim taktirde cezamın daha hafif olacağını da hatırlatmıştı. Suç ortak­

"Biz IDusal hislerimiz galeyana geldiği için Atatürk'ün sorusuna silihlarunızı ateşlemek suretiyle cevap larım da tıpkı benim gibi ifade veriyorlardı:

verdik.." Yargıç

üçümüzün de yüzüne bakıyor, kafasını sallıyor, dudaklarını

kemiriyor, ama bu garip işin içinden haklı olarak bir türlü çıkamıyordu.

Nihayet karar vermek üzere konuştu : "Yasalanmız karşısında hiç kimseye ayrıcalık tanınmayacağını biliyorsunuz değil mi?" Hep birlikte :

"Biliyoruz efendimi" dedik. "O halde cezanızı çekeceksiniz!" Yire aynı şekilde hep birlikte :

"Evet efendim.. Çekmeğe hazırız cezamızı !" dedik. ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 36


- - BELGELERLE

-------

Ve yasanın ilgili maddesi gereği 24 saat hapis cezasına çarptırıldık. Ulusal duygularımızın galeyana gelişi sonucunda işlenmiş bir suç olduğundan, cezamızı da böyle hafif tutmuş olacaklardı, Atatürk'ün dediği gibi. (Sabiha Gökçen, Atatürk'ün izinde Bir Ömür Böyle Geçti, Kaleme Alan Oktay Vere!, s.375-376-377-378-379) •••

"Türk Milleti Kurtuluş Savaşı 'ndan beri, hatta bu savaşa atılırken

bile

mahkı1m milletlerin hürriyet ve bağımsızlık davalarıyla ilgilenmeyi, o

BÖYLE OLUNCA KENDİ SOYDAŞLARININ HÜRRİYET VE BAÖIMSIZLIKLARINA KAYITSIZ DAVRANMASI ELBETTE UYGUN GÖRÜLEMEZ.............. NİTEKİM BİZ TÜRKLÜK DAYASINI BÖYLE . BİR MÜSPET ÖLÇÜDE ELE ALMIŞ BULUNlNORUZ." davalara

yardım

etmeyi

benimsemiştir.

,

(Abdülkadir İnan, Türk Kültürü Dergisi, Sayı. 1 3 , s. ll 5) •••

Hatay işi çözüm yolunda, iken, sömürgeci takımın yeni bir fesadı ile, Fransa verdiği sözden dönerek güçlük çıkarır gibi oldu idi. İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda bulunan Atatürk'ün canı pek sıkılmıştı : - Bize Park Oteli'nde bir sofra

hazırlatınız,

emrini

verdi.

Otel

lokantasındaki sofrada bir müddet avunduktan sonra, yaverine: -Yarın sabah Adana'ya gideceğim. Bize bir tren hazırlamaları için lazım gelenlere hemen telefonla söyleyiniz, dedi. Öfkeli idi. Biraz sonra yaverini yeniden telefona yolladı : - Ankara'ya haber veriniz. Mareşal Fevzi Çakrnak' la İsmet İnönü Eskişehir'de bana katılsınlar, dedi. - İsmet İnönü o zaman başbakan değildi. Ertesi sabah trenle yola çıktı. Ank:ara'dan gelenler Eskişehir'de kendileri için hazırlanan kompartımana girdiler. Bir telaş havası da vardı : Fransa ile harbe mi tutuşacağız, diye . . .

KONYA YOLUNDA LONDRA BÜYÜK.ELÇİMİZ FETHİ OKYAR'DAN ACELE BİR ŞİFRE GELDİÖİNİ HABER VERDİLER. BÜYÜK.ELÇİ, AŞAÖI YUKARI; "DIŞİŞLERİ BAKANI EDEN BENİ

- --- MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 37

------


-------

BELGELEALI

--------­

UYKUDAN UYANDIRDI. AMAN ATATÜRK'B YAZINIZ, HİTLER'LE BAŞJMIZ DERIDE, FRANSA'YA 1HI1YACIMIZ VAR, YOLCULUÔUNU DURDURMASINI RİCA EDİNİZ, SÖZ VERİYORUM, BEN FRANSA'YA VADETTİKLERİMİ YAPTIRACAÖIM" DİYORDU. ATATÜRK.: · İSTENİLEN OLMUŞTUR, DÖNELİM, DEDİ. Sonra yanındakilere dedi ki: - Niçin Dolmabahçe Sarayı'ndan kalkıp da Park Oteli'ne giderek bir

yolculuk hazırlığı yaptığımı merak etmediniz. Ben Park Oteli'nin casuslarla

dolu olduğunu, her yaptığımın ve söylediğimin hemen yerine yetiştirileceğini bilirdim. Onun için Otel'e gitmiştim. Yakınlarından biri dayanamadı: - Olur ya Paşam,

Eden

araya

girmezdi,

Fransa

da

dediğinden

dönmeyebilirdi. O vakit ne yapacaktınız? diye sordu. Atatürk: -HA, DEDİ, BAKIN SİZE HABER VEREYİM. BENİM T'OR.KtYE'Yİ FRANSA İLE HARBE SOKMAYA HAKKIM YOK. EÖER BU NETİCEYİ ALMASAYDIM HEM DEVLET REİSLİÖİNDEN, HEM MİLLETVEKİLLİÖİNDEN ÇEKİLECEKTİM. HATAY İÇİN HAZIRLADIÖIMIZ KUVAY-1 MİLLİYE'NİN BAŞINA GEÇECEKTİM. CUMHURİYET HÜK.ÜMETİ BANA KARŞI ASKER YOLLAYACAKTI. ONLAR DA BANA KATILACAKLARDI. (Falih Rıfkı Atay, Babanız Atatürk, s.3 1 -32)

•••

Türk Milletinin keyfi yönetim ve zorbalıkla yönetilebileceğini sananlar,

Türk'ü ve

Türk Tarihini bilmeyenler ve anlamayanlardır. . . Türk Milleti 'ni

�mokrasiden başka bir şekilde yönetme imkanı yoktur. (Ahmet Bekir Palazoğlu, Atatürk İlkeleri, s. 1 7)

•••

Sosyal yapı daima gelişen ve ileri gidişlere yönelmesi zorunlu olan bir durumdadır. İlim ve teknik ise her an yeniliklere, icatlara açıktır. İşte bu durum karşısında insanların istek ve ihtiyaçları, hem maddi hem manevi alan­

da daima çoğalan bir şekilde gelişir. Tarihin akışı içinde hiçbir ilke, dogmatik yapısını koruyamaz. Onun için ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 38

-------


-----

BELGELERLE

----

Türk MiJleti, yaşadığı çağın medeniyet seviyesinin gereklerini yerine getirmek zorundadır. İşte bu İnkılapçılık ilkesine bağlı oldukça, Türk Milleti, medeniyet

ANCAK, BUNDA DA DAİMA OÔZ ÖNÜNDE TUTULACAK. NOKTA , YURT BÜTÜNLÜÖÜMÜZÜ VE MİLLi MENFAATLERIMizt, MİLLİ BENLİK BİLİNCİ İÇİNDE EN TİTİZ BİR ÖZEN İLE KORUMAK.TIR. dünyasında geri kalmama yolunu bulacaktır.

(Afet İnan, Mustafa Kemal Atatürk'ten Yazdık.lanın, s.123) •••

ATATÜRK IRKÇI MIYDI? Hocaoğlu Selahattin Ertürk'ün "Irkçı - Turancı Atatürk " makalesi şöyle başlıyor:

"Son yıllarda -bilhassa 1 944'ten bu tarafa- Mustafa Kemal'i tutar veya O'nun izinden gider görünerek; gerçek Türk Milliyetçiliği olan Türkçülüğe "Irkçılık -Turancılık" isnadıyla saldırmak moda haline gelmiştir. Halbuki aynı · zihniyetle hareket edilince, "Irkçı -Turancı" töhmeti altında kalacak şahıslardan biri de Mustafa Kemal'dir. Bu iddianın müddeileri, aşağıdaki suallerimizi vicdanlarının sesini dinleyerek ve tarihi zemine dayanarak, cevaplandıran okuyucularunızın bizzat kendileri olacaktır. Irkçılık, içtimai hadiselerin sebeplerini antropolojik temele dayandırmak bakımından ele alındığı takdirde;

asil kanda mevcuttur."

''Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki

diyen Mustafa Kemal'in çapraşık sosyal meseleleri

halledecek ilkeyi, kanda aramak suretiyle ırkçılığını ilan ettiği açık değil midir? Mustafa Kemal'in,

bu sözü

manasını

anlamadan

sarfettiğini

hiç kimse

iddia edemeyeceğine göre, sualimize menfi cevap vermeye imkan var mıdır?

IRKÇILIK, YABANCI IRKTAN GELENLERİN ÖNEMLİ MEVKİLERE GEÇİRİLMEMESİ BAKIMINDAN ELE ALINDIÖI TAKDİRDE; "ARANIZA ALACAÖINIZ ARKADAŞLARIN MÜMKÜNSE KANINI TAHLİL EDİN" FETVASINI VEREN VE "TÜRK IRKINDAN OLMAYAN ASKERi MEKTEPLERE GİREMEZ" HÜKMÜNÜ YILLARCA TATBİK EDENLERİN İPLERİNİ ELİNDE TUTAN MUSTAFA KEMAL'İN IRKÇILIÖINI GÖRMEMEK İÇİN KôR, ANLAMAMAK. İÇİN APTAL OLMAK GEREKMEZ Mİ? Irkçılık, kendi ırkının üstünlüğünü iddia etmek bakımından ele alındığı ·- - -- -

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 39

------


takdirde, "Bir Türk cihana bedel" diyen Mustafa Kemal, Irkımızı üstün tutmak "suçunu işlemiş olmuyor mu? Türk Irkının medeniyet kurma kabiliyetinin üstünlüğünü yıllarca okul sıralarında Türk Yavrularına telkin ettiren ve hatta bütün dünyadaki menşei meçhul veya münazaalı insanları Türk Irkından çıkmış gösterecek kadar Irkçılık yapan Mustafa Kemal değil midir?

Irkçılık, milletin tarifinde ırka da yerini verenlerin ve soyunu inkar soysuzluğuna düşmeyenlerin alnına yapıştırılacak veya vurulacak bir damga

olarak alındığı takdirde; milleti tarif ederken mühim bir unsur olarak kan birliğini de alan ve bu fıkrini parti zihniyetire ( 1 944'ten sonra değiştirilmiştir.)

geçirdiği gibi mektep sıralarında okunacak kitapların yazarlarına da empoze eden Mustafa Kemal'in ırkçılığı inkar edilebilir mi? Türkçülere "Irkçı" diye

bağırılmasından kısa bir zaman evvel, "Şefın (İnönü) direktifiyle Hatay'da A. Dilaçar tarafından verilen ve C.HP. konferanslar serisinin 19. kitabında basılan konferansta (Kitap 1 940 ta basılmıştır. İlk konferansa bakıla.) -mealen­

"TÜRKÇÜLÜK. IRKÇI OLMADIÖI İÇİN NOKSANDIR. KEMALİZM ONA IRKÇILIÖI tLA VE ETMİŞTİR." denilmesi reyi tasdik ve reyi inkar -

eder? Nihayet, bol tahsisatlar ayırtarak... kafataslarını ölçtürerek ilmi değerini kaybetmiş şekliyle dahi ırkçılığı benimseyen Mustafa Kemal değil midir?" Sefahattin Ertürk'ün verdiği kaynaklara aynı sayıda Orkun adıyla şu ekleme yapılıyor: "Mustafa Kemal'in açıkça ırkçı mahiyet taşıyan sözlerinden ikisi daha:

VESİLEYLE MUHTEREM MİLLETİME ŞUNU TAVSİYE ETMEK İSTERİM Kİ, BAŞINA GEÇİRECEÖİ İNSANLARIN KANINDAKİ CEVHER-İ ASLİYİ TAYİN ETMEKTEN BİR AN YOKSUN OLMASIN." 1-

BU

2-"KANINI TAŞIYANDAN BAŞKASINA İNANMA!"(ESKİ ADLİYE BAKANI VE PROFESÖR MAHMUT ESAT BOZKURT'UN "ATATÜRK. İHTİLALİ" KİTABINDAN MENKUL.)

Biz

bu görüşe sadece işaret etmek istiyoruz. Bunlara dair kaynaklar pek bol görünüyor. Hatta Türk Tarihi, Türk Dili, Türk Folkloru, Kültürü üzerindeki çalışmalar yanında, -bir vakitler- Ankara Dil - Tarih ve Coğrafya Fakültesiyle ilgili olarak bazı yayınlar elde mevcuttur. Türk Kan Grupları. Türle Kafa Taslan. Türk Saçları. Türk Beyinleri v.s. nin incelenmesi, doktora konusu burada

------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 40

-

------


----

BELGELERLE ----

olarak seçilmesi acaba ne maksatla olmuş ve bu kitaplar ne maksatla yayınlanmıştır? Üzerinde elbette durulmağa ve düşünülmeğe değer. Bu kitaplar, makaleler ciddi birer emek mahsulü olarak görülebilir. Pek tabiidir ki Türk Irkının ölçüleri, vasıfları, kökleri, O'nun maddi üzerinde

önemle

incelenmeğe

değer

cephesi

konulardır.

Bu hususta bir vakitler çok fazla çalışmalar oluyordu. 1 944 yılında birden vücuda gelen baskı havası içinde bu türlü çalışmalar ya durmuş veya anlam ve yönünü değiştirme mecburiyetinde kalmıştır. Türk Irkı ile ilgili ve Atatürk'ün de Tarih kongrelerinde huzurunda ifade edildiği gibi, bu çalışmalara dair dikkate değer yayınlara işaret etmek istiyoruz. "Kız ve Erkek Türk

Çoc�an Üzerinde Antro-pometrik Araştırmalar,

Prof. Dr. Şevket Aziz

Kansu, 1 939, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Türk Antropoloji ve Etnoloji Enstitüsü Neşriyatı). Keza, Anadolu'nun Irk Tarihi Üzerinde Antropolojik Bir Tetkik, Prof. Dr. Ş. Aziz Kansu, 1 939. Gene Antropoloji ve Etnoloj i . Yayınlarından No :

22. Dr. Nermin Aygen, Türk Beyinleri Üzerinde İlk

Antropolojik Araştırma. Profesör Ş.A. Kansu'nun ÖnsöZÜ ile (İngilizce'de özetlenerek), Ankara, 1 94 1 , İdeal Basımevi.) . . . Bu Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi

Yayınlarının

bazıları

1 944 yılına kadar devlet büyüklerinin

konuşmaları yanı sıra, devrin muhtelif tanınmış şahıslan tarafından NAMINA

YAPILAN IRK VE VERASETLE,

verasetin önemi

CHP

ile ilgili

. konferans ve yayınlarını, Ülkü dergisindeki makaleleri şimdilik bir tarafa bırakalım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Maarif Vekaleti Neşriyatından Adet : 37. Islahı Irk. Piyerson. Mustafa Rahmi. İstanbul. 1 939. Matbaai Amire kaydıyla künyesini çıkardığımız kitabın ilk cümlesiyle son

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET HÜKÜMETİ YAYINI ÜZERİNE DİKKATİ ÇEKERİZ: cümlelerini

alacağız.

MECLİSİ

ISLAIIT IRK: "BUGÜN EN MÜHİM İŞLERİMİZDEN BİRİ (IRKI ISLAH) OLMALIDIR. Bu mülahazaya mebnidir ki ben, bu risalecik ile zamanımızda garpta başlı başına koca bir ilim olan (Islahı Irk) ilmi üzerine nazan dikkati celp etmeğe çalışacağım" (Sf.

3). "Her ırk istikbalini iyi veya kötü kendi

hazırlar. Teali (yükselme) veya tereddi (soysuzlaşma, dejenere olma) sinin ipi ucu kendi elindedir. Bu bapta doğru yolu gösteren (Nasyonal Öjenik - Milli Islahı Irk ilmidir." (Sf. 14.) Belki bazıları köprünün altından çok su geçtiğini, bu fikirlerin o zaman parla}rıp söndüğünü sanacaklardır. Hayır. Buyurunuz, bir vesi­

ka daha: Yedinci Milli Türk Tıp Kurultayı, Öjenik Tatbikatı. Raportör: Prof. Dr. .

-· -- -

MiLLiYETÇi HAREKETiN LIDER1 1ı'1

------


-------

BELGELERLE

Ali Esat Birol, Ankara 1 938, İstanbul "Kader Basımevi". Bunun da ilk cümlesi: "Nüfus siyasetimizde süratle çoğalmaya ne kadar şiddetle arzumuz varsa kalite cihetinden yüksek, yurda faydalı vatandaşlara da o derece ihtiyacımız vardır." Bu kitapta ırsi olarak hangi hastalık, hangi suçların işlendiği, bunların kısırlaştırılması gerektiğine dair Yedinci Milli Tıp Kongresinin müşterek kararlan vardır. Veraset faktörü hakkında bilgi sunulmaktadır: "Bir şahısta verasetle intikal eden ırsi evsafın değiştirilmesi kabil olmadığı halde bir milletin ve ırkın evsafını değiştirmek kabildir." diyorlar. Anormallerin kısırlaştırılması, bir takım deliller öne sürülerek teklif edilmektedir. Bütün bunlar Türkiye'deki tıp kongresinde oluyor. Kitabın sonsözü: " Kuvvetli ve kültürlü olarak dünyada layık olduğumuz mevkii tutmak için yeni esaslara uygun bir nüfus siyaseti takip etmemiz lazımdır." deniliyor (Hikmet Tanyu, Atatürk ve Türk Milliyetçiliği, s.9-10-1 1-ı2) •••

"Siyasi varlığımızın haricinde, başka ellerde, başka siyasi zümrelerle, isteyerek veya istemeyerek teşriki mukadderat etmiş (kader birliği yapmış), bizimle dil, ırk, menşe birliğine malik ve hatta yakın uzak tarih ve ahlak yakınlığı görülen Türk Toplulukları vardır. tarihin bir hadisesinin sonucu olan bu hal, Türk Milleti için keder veren bir hatıra, dayanışmayı asla bozamaz. (Hamza Eroğlu, Atatürk ve Milliyetçilik, s.22) ••• ,,,,

SİZİN İÇİN BİLMEM AMA BİZİM İÇİN DAHA İKİ SE"NE YAŞAMASI LAzıMI Cevat Abbas anlatıyor :

Romanya Kralı Karol Londra'ya kadar uzattığı resmi seyahatten dönüyordu. Seyahat ettiği Nahlin yatı Boğazda, Atatürk'ün hasta yattığı Dolmabahçe Sarayı açıklarında demirlemişti. Kralın: -Ziyaretlerine geleceğim, kabul buyururlar mı? İstizanına karşı Atatürk tarafından: -Rahatsızım, mukabil ziyaretten af ederlerse buyursunlar! Cevabı verilmişti. ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 42

-------


------ · - · · ·

-· --·

· · ·

..

BELGELERLE

------

Kral geldi. Ata'nın yanına alındı. Basitçe icra edilen, normal merasimden ıonra konuşmaya başladılar. Nasıl oldu bilmiyorum mevzu birdenbire ( Balkan İttihadına intikal etti. Bir kaç gündür rahatsız ve halsiz olan Ata'nın değiştiğini ve hastalığını unuttuğunu gördük. Artık hep o konuşuyordu. Anlattı, anlattı, Kral Karol &özünü kırpmadan dinliyor, Ata'nın jestleri ve sesinin tonu karşısında hayranlığı, heyecanı gözle görülür şekilde artıyor, tercümanın sözlerinden ziyade her şeyi bu jestlerden ve bu ilahi sesin ahenginden anlıyormuş gibi ıörünüyordu. Ata'mn konuşması ağır hastalığına rağmen iki saat sürdü. Ben ve doktorlar köşelere çekilmiş sahnenin heyecanına kapılmıştık. Nihayet mülakat bitti. Biz de Kral ile beraber çıktık. Acaba Karol hayatının son günlerini yaşayan bu Büyük İnsan karşısında ne düşünmüştü. İşte bu sırada hayatımın en unutulmaz hadisesiyle karşılaştım. Milletinin mukadderatını yabancı bir devlet şefinin hayatına bağlayan bir kralın huzurunda bulunduğumu anlar gibi olmuştum. Kral heyecanla bana döndü: Sizin için bilmem ama, bizim için daha iki sene yaşaması lazım! . (Ahmet Niyazi Banoğlu, Nükte Çizgi ve Fıkralarla Atatürk, s.86) •••

CUMHURİYET 'E NE ZAMAN KARAR VERDİ - Atatürk "Cumhuriyet" ilanım hadiselerin akışı ve zaferlerin elde edilişi içinde mi düşündü, yoksa daha önceden mi bu arzu ve karardiı idi?. İşte bu soruyu tarih huzurunda aydınlatmak ve tevsik etmek için bu bahsi araya sokuyorum. Çünkü büyük Ata'nın: - Şekli hükümet Cwnhuriyet olacaktır. Demesi Erzurum Kongresi'nin toplanmasından öncedir. Bu izahımı, yıllardan sonra cereyan etmiş bulunan bir vakaya bağlayarak yapacağun. Eski Adliye Vekili ve İzmir Milletvekili Mahmut Esat merhum bir gün Atatürk'e müracaat ediyor : - Paşam Üniversitede İnkılap derslerinde okutmak üzere tarafınızdan "Cumhuriyet" sözlerini ilk önce nerede, ne şekilde ve kimler arasında telaffuz buyurduğunuzu öğrenmek istiyorum ? . Diyor. Atatürk kendisine şu cevabı veriyor : - Bunu Mazhar Müfit'ten öğreniniz. O, günü gününe bütün hadiseleri not etmiştir.. _

-------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 43

------


------

BELGELERLE --

-------

Bunun üzerine Mahmut Esat Bozkurt bir mektupla bana müracaatta bulundu, ben de yine yazı ile kendisine cevap verdim. Bu mektuplan neşretmek suretiyle istediğim izahı yapmış bulunacağım. Yalnız bir noktayı kaydetmeliyim ki Mahmut Esat Bozkurt'a mektubu göndermeden önce Büyük Ata'ya Merhumun mektubundan bahsederek sordum : - Cevap vermeme müsaade ediyor musunuz? Çünkü, Ata, hatıratımın ve notlarımın neşri hususunda kendisinden izin almadıkça herhangi bir teşebbüste bulunmamaklığımı daha önceden emir buyurmuşlar ve : - Henüz notlarını neşretmenin zamanı gelmedi. Demişlerdi. Bunun içindir ki, müsaadelerini ve muvafakatlerini rica etmek zorundaydım. Ata: - Hay hay. Yalnız onu.. Diyerek müsaadelerini sağladılar ve bir de latife yaptılar : - Senden korkulur Mazhar, daha ilk günden nemiz var, nemiz yok hepsini not ettin. Bari onları iyi, şöyle sağlam bir kasada muhafaza et. Ben de : - Paşam merak buyurmayın, banka kasasında herkes parasını, ben de notlarımı saklıyorum! (Mazhar Müfit Kansu, Erzurum'dan Ölümüre Kadar Mustafa Kemal Atatürk, Cilt 1, s. 72-73) •••

Cumhuriyetin ilan edileceği sıralarda:

Rahmetli Hamdullah Suphi Atatürk'ün sevdiği, O'na fikirlerini her zaman açıkça söyleyen arkadaşlarındandı. Türkçü, fakat Osmanlı geleneklerine bağlı idi. Mesela bir gün adeta koşarak Meclis 'teki küçük başkanlık odasına geldi, "- Paşam bir Avrupa gazetesinde Cumhuriyet ilan edecekmişiz diye rivayet var. Hemen tekzip edelim", demişti. Pek eskiden tanıdığım rahmetli Rauf Orbay'a, Başbakanlıktan çekildikten sonra, bir gün Ulus meydanında raslamıştım: "- Beyefendi, sizin için yeniden Başvekilliğe gelecek, dediler Doğru mu acaba?" dediğimde: -Ben olursam sadrazam olurum demişti. İnkılabın ilk hazırlanış günlerinde, küçük başkanlık odasında ilk defa ağzından Cumhuriyet sözünü duyduğumuz vakit, hazır olanlardan Yunus Nidi: - Bunu en kuvvetli zamanımızda yapmalıyız, demesi üzerine, Mustafa Kemal elini masaya vurarak: ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 44

-------


----

BELGELERLE ----

-En kuvvetli "zamanımız bugündür, demişti. Rahmetli Kazım Orbay, Cumhuriyet ilan edildiğini müjdelemek için, Ankara'dan aldığı, emir üzerine top attırdığı vakit, şehirde bulunan Ordu Kumandanı Kazım K.arabekir: -Nedir bu toplar? Diye sormuş, sebebini öğrenince: -Niçin bana sormadınız, diye Orbay'a çıkışmış, Orbay: -Peki, size sorsam attırma mı diyecektiniz? cevabını vermesi üzerine, suratım

asarak:

-Biz Cumhuriyete karar vermemiştik! demişti. Mustafa Kemal önce, isteyerek, bir hükümet krizi yarattı. O devirde henüz Başbakan da Bakanlar da Meclis tarafından seçilmekte idi. Ne Fethi Okyar, ne de Mustafa Kemal'e yakın olanlardan biri, eğer seçilirse, bu görevi reddedecekti. Kriz bir hayli sürdü. Bir aralık Meclis Yusuf Kemal'i seçti. Atatürk'ten dinlediğimize göre Yusuf Kemal, Mustafa Kemal'siz iş yürümeyeceğini bildiğinden

kendisine destek olup olmayacağım gidip

kendisinden sorar. O da: Ben karışmam siz hükümet kurar, yürütebilirseniz yürütürsünüz, cevabını verir. Yusuf Kemal, Mustafa Kemal'e karşı değildi. O'nun ne demek istediğini kolay anlayabilecek kadar da akıllı idi. Reddetti. Hükfimetsizlik de devam etti. (Falih Rıfkı Atay, Babanız Atatürk, s. 16-17)

•••

Atatürk'ün karakteri, o çok güç ve çetin, parasız, askersiz, dört yandan ayaklanmalı, başı boş çeteler devrinin liderliği ile akıl kamaştırır. O'na karşı olanlar da O'nun emri altında idi. Kendisi ile dargın ölen Rauf Orbay, dost toplantılarında:

-ONSUZ HİÇ BİRİMİZ BU İŞİN ALTINDAN KALKAMAZDIK. (Falih Rıfkı Atay, Babanız Atatürk, s. 1 1 ) •••

-Alsas'ta bir gece Valinin evine davet edildik. Güzel, vasi bir salonda. Vahdettin, Vali ile bir masada oturuyor ve konuşuyor gibiydi. Ben salondakileri ---- · ·-· ··---

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 45

------


-----

BELGELERLE - -

--

.. - " ----

tetkik ederek geziniyordum. Bir aralık Vahdettin beni bulunduğu masaya davet etti. Gittim. Vali, Vahdettin'e bir sual sormuş. Vahdettin bazı cevaplar venniş, fakat verdiği cevaplan benim tarafundan teyit ettirmeye lüzum görerek demiş ki: - Cephelerde bulunmuş, memleketi tanıyan bir kumandan yanımdadır. isterseniz onu da dinleyiniz! Veliahta mevzubahis meselenin ne olduğunu sordum: Ermeniler! . .. dedi. Alman Valisi çok hüsnüniyet sahibi olduğundan, Türklerin Ermenilere karşı feci tecavüzatta bulunduğundan, fakat Ermenilerin bu tarzda harekete müstahak olmadığından bahsetmiş, misafiri olduğumuz dost ve müttefik Almanya milletinin, yüksek bir Valisinin, müstakbel Türkiye Padişahı, ile ve kemali ciddiyetle bu mevzu üzerine konuştuğunu anladığım zaman hayrette kaldım. Naci Paşa, Vahdettin ağzından: - Bu kumandan temas ettiğiniz meseleyi iyi bilir, sizi tenvir edecek cevaplar verecektir, dedi. Valiye dedim ki: -Türkiye'nin Veliahdı ile Almanya'nın, mutena bir mıntıkada kıymetli olduğuna şüphe etmediğim bir Valisinin bulabildiği mükaleme zemini beni mütehayyir etti. Evvela sizden şunu anlamak istiyorum: Müttefikiniz olan ve bu ittifak uğrunda maddi ve manevi tekmil mevcudiyetini mahveden Türkiye'ye karşı, tarihin bilmem hangi devrinde mevcut olduğunu iddia eden ve bu mevcudiyeti ihya etmek için dünyayı iğfale çalışan Ermeniler lehine konuşmak fikri size nereden geliyor? Bize dair pek nakıs malumat sahibi olduğunu anladığım ve bütün fedakarlıklarımıza mukabil hala Türkiye topraklarında bir Ermeni hakkı -olabileceği zehabında bulunan bu Vali ile müstehziyaııe konuşmaktan men'i �fs edememiştim. Muhatabım, derhal, bütün söylediklerinin en nihayet mesmuat olduğundan ve sahibi dava olmaktan uzak bulunduğundan bahsederek beni tatrnire kalkıştı. Mükalemeyi bitirmek için kendisire dedim ki: - Vali Hazretleri, biz, cepheler dolaşan bir heyetiz, buraya Ermeni meselesi konuşmak için değil, fakat müttefikimiz olan ve kendisine itimat etmekte olduğumuz Alman ordusunun hakki vaziyetini anlamaya geldik, onu anladık, kafi bir vukuf ile memleketimize dönüyoruz. -

(Falih Rıfkı Atay, Atatürk'ün Bana Anlattık.lan, s.4 1-42) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 46

-------


------ - - - -c--�·

BELOELl!RLI!

-------

1 2 Kasım 1 9 1 8 lngiltere'nin Manchester kentindeki Ermeni Temsilcileri Komitesi, Yurtsuz Kalmış Rumlar Komitesi ve Suriyeliler Birliği temsilcileri, İngiliz, Fransız, İtalya, Amerika Birleşik Devletleri ve Yunanistan yöneticilerine bir telgraf göndererek "Zaferinizi saygı ile kutlar, gaddar Türklerin yüzyıllar IClıen zulmünden bizleri kurtaracak olan güz.el bir barışı beklemenin mutluluğu içinde bulunduğumuzu bildiririz" diye yazdılar. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt 1 s.23) •••

Ekim 1 9 1 9 Amerikalı Geo:ral Harbord'un raporu:

MİLLİYETÇİ HAREKETİN ASIL AMACI, TÜRKLÜÖÜN ŞEREFİNİ KURTARMAK.TIR. Gerginlik eski idare yüzünden idi. Fransızlar, Türkleri mandaları altına almak istiyor. Ermeni kırımından Fransızlar sorumludur. Ermeniler korkusuzca yerlerine dönüyorlar. Katledikleriyle ilgili duyduklarımız doğru değilmiş. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt il s. 1 60) •••

Kasım 1919 İngiliz Dışişleri Bakanı Curzon'dan: Yüksek Komiser Robeck'e: Teklif etseler bile Türkiye'nin mandasını kabul etmeyeceğiz. Dışişleri Bakanlığı görevlilerinden K.idston'un Paris'te bulunan Crow'e yazısı : Ermenileri silahlandırmak sakıncalıdır. Müslüman komşularını kesebilirler. Büyük Ermenistan'ı gerçekleştirmek mümkün değil. Doğu illerinde Kürt ve Ermeni mandalarını kurmak için askeri kuvvete ihtiyaç var. Oysa elde yeteri kadar kuvvetimiz yok. Ayağımızı yorganımıza göre uzatalım. KÜRTLERE HER NE KADAR İNANMASAK DA ONLARI KULLANMAMIZ ÇIKARIMIZ GEREÖİDİR. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt il, s.254) -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 47

------


-------

·

BELGELERLI!

------

Kasım 1919 Paris Barış Konferansı'nda İngiliz Delegeler Kurulu Başkanı ve Dışişleri Bqkanı Yardımcısı Crowe, Dışişleri Bakanlığında görevli K.idston'a yazıyor. Ermenileri; Türklere, Kürtlere ve Azerilere karşı silahlandırmak, Katkuya'dan Kilikya'ya kadar Büyük Ermenistan fikrinden vazıeçmemek gerek. Ermenilerin silahlandırılması halinde, Mustafa Kemal'in Ermenilere ve İtilaf Devletleri'ne düşmanlığının artacağı a6rilfilde yersizdir. Çünkü Mustafa Kemal Hareketi, zaten İtilaf Devletleri'ne düşmandır. İtilaf devletleri böyle bir durumu Türklere kabul ettirecek güçtedir. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, cilt il, s.235-236) •••

Aralık 1919 İngiliz Yüksek Komiseri'nin raporu: Bizim başlıca düşmanımız olan Mustafa Kemal gibi bir adama g\ivenmek, güvenliğimiz için ağır bir tehlike olurdu. Harbiye Bakanlığımız Mustafa Kemal'in İngiltere'ye � kadar düşman olduğunu herhalde anlamıyor. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt il, s.273) •••

Aralık 1919 Belçika'mn İstanbul temsilcisi Marghetitch'in raporu: Yeni Mebuslar Meclisi'nin oluşum biçimi, Avrupa'nın hoşuna gidecek aibi değildir. Çoğunluk İttihatçılardadır. AŞAÖILIK BİR IRKA MENSUP OLAN TÜRKLER, KENDİ KENDİLERİNE BIRAKILDIKLARI TAKDİRDE, ENERJİ, İRADE VE AHLAKTAN YOKSUN OLDUK­ LARI İÇİN, YENİDEN İFLAS UTANÇ VERİCİ DESPOTİZM VE IC1TLE HALİNDE KATLİAMLARA BAŞLARLAR. YEGANE ÇÖZÜM, TÜRK İMPARATORLUÖU'NUN BAÖIMSIZ BİR DEVLET OLARAK ORTADAN KALDIRILMASIDIR! (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt il, s.300) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 48

-------


-------

BELGELERLE

--------­

ERMBNİ KATLİAMI YALANI VE KATI..EDİLEN TÜRKLER İNOİLTERE'NİN HAİNLİÖİ Nisan 1 920 İNGİLTERE DIŞİŞLERİ BAKANI LORD CURZON'DAN TİF­ LİS'TEKİ TEMSİLCİ WARDROP'A: BOGOS NUBAR PAŞA VE AHARONİAN BENİ ZİYARET ETIİ. KENDİLERİNİ APTALCA HAREKETLERİNDEN DOLAYI, AZARLADIM. 'TÜRKLERİ ÖLDÜRMELERİ İÇİN VERDİÖİMİZ SİLAHLARIN, AZERBAYCANLILARA KARŞI, KULLANILMASININ APfALLIÖINI ANLATTIM... (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt il, s.479) •••

KAYITSIZ ŞARTSIZ RUS TABllYETİ DEMEK OLAN İÇERİDEKİ KOMÜNİZM TEŞKİLATi, GAYE trı:BARIYLA TAMA.MEN BtztM

ALEYH1MtzDEDİR.

GİZLİ KOMÜNİZM TEŞKİLATINI HER SURETTE TEVKİF VE UZAKLAŞTIRMAK ZORUNDAYIZ. (Fethi Tevetoğlu, Türkiye'de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler, s. 123) •••

Ocak 1 920 Mr. Vansittard'dan Curzon'a: Türkler, İstanbul'u almakla Ortaçağ'ı kapattılar. Bu düşünülürse, 800.000 Türk'ü bınada bırakarak Boğazlan kontrol edemeyiz. 300.000 kişilik bir Müttefik ordusu tutarak ve hiç bir Türk Askerinin İstanbul'a girmesire izin vermeyerek Türkleri İstanbul'da bırakabiliriz. Türkler, Anadolu'da Trabzon'dan Adana'ya kadar olan bölgede kalabilirler. Erzurum, yeni kurulacak Ermeni devletinin başkenti olacaktır. Türklerin yö�tiıni İngiliz, Fransız, İtalyanların elinde olacaktır. Anadolu'da dağılmış 500.000 Ermeni'yle Amerika, İran, İstanbul'daki Ermeniler, 1 ,5 milyon Ermeni'yle birleşip büyük Ermenistan Krallığı'm oluşturacaktır. En büyük zorluk, Ermenistan'ın hiç bir yerinde Ermenilerin çoğunlukta olmamalarıdır. Dünyanın dört bir tarafından birkaç yüz bin Ermeni, işlerini ve yerlerini bırakıp buralara gelirler mi? Bu -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 49

------


-----

BELGELERLE!

----

yerleri yüz milyarlar sarfedip onarmak gerekir. Hepsinden önemlisi, burada yaşayan enerjik bir Türk Toplumu ile savaşmaları gereğidir. Ermenilerin böyle ·bir savaş konusunda kendilerine güvenleri yoktur. Bu sorun, çok zor olarak ancak Amerika ve Milletler Cemiyeti'nce çözülebilir. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt il, s.320) •••

Şubat 1 920 Mebuslar Meclisi'nde mebuslar, Ermeni Birliği Merkez Temsilciler Kurulu Başkanı Bogos Nubar Paşa ile anlaşma yaptığı için Şerif Paşa'yı protesto ettiler. 20 Kasım tarihli anlaşma, Ermenilerle Kürtlerin Türkiye'den ayrılmak için birleşmelerini, İngilizlerle işbirliği yapmalarını öngörüyor. Meclis'te Trakya'nın, Doğu Anadolu'nuıı, Kürtlerin Türkiye'den aynlmayacağına ilişkin çeşitli yerlerden gelen telgraflar okundu (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt il, s.394) •••

20 Nisan 1 920 İtilaf Devletleri San Remo Konferansında İngiliz Sekreterinin Kaleme aldığı Tutanak (Kısmen)... ...LOYD GEORGE İLE LORD CURZON'UN ERMENİLERE SiLAH YARDIMI YAPILMASI VE ERMENİ ASKERLERİNİN EÖİTİLMESİ KONUSUNDA ISRAR EITİKLERİ... (Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt il, No 17) •••

25 Haziran 1 920 Türk Direnişi Fransız parlamentosunda: M. Dadalier, yurtlarını savunan Türklerin isyancı adıyla kurşuna dizildiğini söyledi. Bazı mebuslar, Türkleri Ermenilerin katili olarak niteledi. Fransız eski Başbakanı Briand şöyle konuştu: "Türkiye'yi ortadan kaldırmak Müttefiklerin savaş hedeflerinden biri idi. Türklere kah 'yaşayacaksın', kah 'yaşamayacaksın' dersek bu onlarda ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 50

-------


yurtseverlik duygusu uyandırır, çetecilik yaparlar. Mustafa Kemal ve çetelerinin bizim ülkemizdeki benzerlerire yurtsever" denir. Briand, Ermenilerin isteği üzerine askeri etki alanlarının hudutlarını Mersin ve İskenderun Körfezi'nin ötelerire götürdüklerini söyledi. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt III, s. I 00) •••

2 Eylül 1 920 İNGİLTERE BAHRİYE BAKANLIÖINDAN DIŞİŞLERİ BAKANUÖINA YAZI. GİZLİ.. ..... . Batum'dan alınan ve 1 5 Haziran 1 1 Temmuz 1 920 tarihleri arasındaki günleri kapsayan raporların bazı bölümlerinin ilişikte sunulduğu. ! .Alınan talimat üzerine, 1 7 Haziran'da Marsilya'dan yola çıkıp 24 Haziranda Batum'a gelindiği. 2.Batum'da durumun sakiıi olduğu, fakat İngilizlerin buradan çekilmeleri üzerine ne olacağının bilinmediği. 3 .Acar'ların, Batum'un Gürcüler tarafından işgaline karşı oldukları. M. Kemal'in de 8000 kişilik bir kuvvetle Acarlara yardım edeceğinin sanıldığı. 4.Acarlara ve M. Kemal'e karşı Gürcülerin Bolşevikleri yardıma çağırabilecekleri. 5.BOLŞEVİKLERİN AZERBEYCAN'A ANİDEN GELDİKLERİ, AYAKLANAN AZERİLERİN BOLŞEVİKLERİ YENİLGİYE UÖRATABİLECEK İKEN ARKADAN ERMENİLERİN HAİNCE SALDIRISINA UÖRADIKLARI VE 1 0- 1 5 BİN (AZERİNİN) KATLEDİLDİÖİ. 6. Müslümanların bunu unutmadıkları ve Türklerle Bolşeviklerin anlaşmasının şimdi imkansız olduğu, Bolşeviklerin M. Kemal'e Batum'u vaadederek arayı düzeltmek istedikleri. Azerilerin Bolşeviklere karşı yeniden ayaklanabilecekleri. 7. Ermenilerin Bolşeviklere katıldıkları, Ermenilere, gönderilen İngiliz silahlarının Azerilere karşı ve Bolşevikler lehinde kullanılacağı, bu durumda silah göndermenin uygun olup olmayacağı sorusu. -

(Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt il, No 106)

. . MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 61

------


-----

------

BELGELERLE -----

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 52

------


-----

BELGELERLE -----

BÜTÜN DÔNYANIN MÜSLtlMANLARI ALLAH'IN SON PEYGAMBERİ HZ.

MUHAMMED 'İN (S.A.V.)

GôSTERDİÔİ YOLU TAKİP ETMELİ

VE VERDİÔİ TALİMATLARI TAM OLARAK. TATBİK ETMELt TÜM MÜSLÜMANLAR HZ.

MUHAMMED 'İ

ÖRNEK. ALMALI VE KENDİSİ GİBİ HAREKET ETMELİ;

İSLAMİYETİN HOKOMLER1Nt OLDUÖU GİBİ YERİNE GETİRMELİ.

ZİRA ANCAK BU ŞEKİLDE İNSANLAR KURTULABİLİR VE KALKINABİLİRLER.

(Prof. Dr. HanifFauk, Urduca Yayınlarında Atatürk, A.Ü. Dil Tarih ve CoğBfya Fakültesi Yayınlan, Ankara, 1979, s. 1 02) -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 53

------


-----

BELGELERLE

�----

25 Kasım l 920 Fransız Generali Gouraud 'nun kaleme aldığı Ennenistan' da Fransız po1itikasıyla ilgili muhtıra örneği...

1 .KİLİK.YA'DAKİ ERMENİLERE FRANSIZLAR TARAFINDAN SİLAH DAÖITILDIÖI, FAKAT ERMENİLERİN BU SİL.Aın,ARLA KÖYLERİ YAKIP YIKTIKLARI, MÜSLÜMAN HALKI KATLİAMDAN GEÇİRDİKLERİ. 2.AYRICA FRANSIZ ORDUSUNA ALINAN GÖNÜLLÜ ERMENİLERİN FİRAR ETIİKLERİ. 3.BU NEDENLERLE ADANA ERMENİLERİNE SİLAH VERİLMEDİÖİ, ERMENİLERİN SİLAIILANDIRILMAMALARI GEREKTtöt. (Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Cilt il, No 1 9 1 ) •••

LOZAN'DA ERMENİ SORUNU Montagna Müttefiklerin Ermeni yurdundan söz etmek istediklerini bu konuşmalarına itiraz edilmemesini istemiş. Onun ısrarları karşısında Rıza Nur, yalnız başkanın bir-iki cümlelik bir konuşmayla işi geçiştirmesine razı olmuş. Sonrasını Rıza Nur'un kaleminden okuyalım: "Dedim ki: 'Eğer hepsi namına sen (Montagna) reis sıfatıyle iki satırı geçmemek üzere "Ermenilere yazık olmuştur. Bunlara yurt verin! " . . . dersen (konuşmana) razı olurum . . . "Peki" dedi. 'Namusunuz ile bunun böyle olacağını temin ediyor musunuz?' dedim. 'Evet! ' dedi... "6 Kanunusani 1923 celseleri sonunda Montagna Ermeni Yurdu meselesire geçti. Bunun için yazdığı şeyi okumağa başladı. Baktım uzun bir şey... müdafaa yapıyordu. Yıre baktım benim aklıma gelmeyeni de ilave edip yapıyor... Demek üste tüy dikiyordu. Montagna tasavvur ettiğim tipin en mümtaz mahluku demek. İtiraz ettim, kulak asmıyor. "Dinlemeyiz, böyle mi olacaktı" dedim. Aldırmıyor. . . Sade devam ediyor. Sanki anadan doğma sağır olmuş.. O bitirdi Rumbold başladı. Yine itiraz ediyorum. Söz istiyorum. Hiç aldırmıyorlar. . . Devam ediyorlar.. . Uzun uzun okuyorlar, sade yüzleri kıpkınnızı, telaşları var. Demek bir uygunsuzluk çıkmasından korkuyorlar. Ben bir düzüye söz .

------

M iLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 54

-------


- -- BELGELERLE

lıtiyonım.

----

O bitirdi, Fransız delegesi başladı. Bu defa talebimi şiddetlendirdim.

Ayağa kalktım. Ben de Montagna gibi: "Birkaç kelimecik söyleyeceğim", dedim. Söze Fransızlardan evvel başladım.

"Dedim ki: "İtilif devletleri Ermenileri kendilerine siyasi alet yapmışlar, ateşe saldırmışlardır. Kendi devletleri aleyhine isyan ettirmişlerdir. Bunun neticesi onların te'dibi olmuştur. Tedip ile, sari hastalık ve hicret ile kınlmışlardır. Bunun bütün mes'uliyeti bize değil, ltil&f devletlerine aittir. Ermenilere mükafat lazımsa siz verini ... El malı ile dost kazanılmaz. Ermeniler mazlum imiş . . . Ancak dünyada mazlum millet bir tane değildir. Mısır hürriyeti için birkaç defadır ve daha dün kan içinde çalkalandı . Hindistan, Tunus,; Cezayir, Fas hürriyetini, yurdunu istiyor. Hatta İrlandalılar yurtlan, istiklalleri için kaç asırdır, ne kadar kan döktüler? ! Siz bunlara istiklallerini, yurtlarım verin . . B'lltün bu okuduklarınız keenlemyekOndur. B u şart dahilinde burada duramayız. Celseyi terkediyorum" dedim... .

"Montagna pür telaş: "Celseyi terk edemezsin! " diye bar bar bağırmağa başladı. Yırtınıyor. Dedim ki: "Celseyi terk edemeyiz mi?" Montagna: "Evet, edemezsiniz! " diyor. Dedim: "Türk Heyetini burada tutmağa kadir bir kuvvet

var mı? Celseyi terk ederiz ve nasıl terk ediyoruz görünüz! " . . . Bizim müşavir ve katiplere : "Haydin, kalkın ! " . . . dedim. Kalktılar. Katip Ahmed Cevad önümde duruyordu, şaşırmış, "Beyefendi ben de çıkacak mıyım?" diye bağırıyor. "Ne duruyorsun, kalk ! . .. " dedim. Çantası ve kağıtları topluyor.

Acele ve telaşından kağıtları düşürdü, yerlere dağıttı . Topladı, o da kalktı. Ben başta, diğerleri arkamda hat yaptık. Montagna'ya: "İşte bakınız, nasıl aidiyoruz. Bonjur Mösyö" dedim. Yürüdük. Montagna hata bağırıyor: "Celseyi terk edemezsiniz" diyor, tepiniyor.

Diğer

delegeler,

birbirine

karışmış, herkes hayrette. Biz çıktık, gittik. . . (Bilal N. Şimşir, Lozan Telgrafları, s.345-346) •••

1920 Yılında Ankara Harbiye Okulu'nun Açılış Töreninde Mustafa Kemal Paşa'nın

Konuşması:

" . . . Bütün Millet ümidini size bağlamıştır. Önünüzde sizi bekleyen büyük Vatan ve Millet vazifeleri var. Şanlı, Şerefli Tarihimize ve O'nu yaratmış olan

Kahraman Ecdadımıza layık olacak şekilde çalışacağınızdan eminim. Bu vatan, bu millet sizin dirayetli, bilgili, metin ve azimkar ellerinizle kurtulacak ve -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 55

------


-----

BELGELERLE

----

yükselecektir. Vazifenizin _ bu kudsiyetini hiçbir zaman hatırınızdan çıkarmayınız. "HEPİNİZE BAŞARILAR . DİLEYEREK, ALLAH'IN BİRLİÖİNE EMANET EDİYORUM." (Niyazi Ahmet Banoğlu, Fıkra Nükte ve Çizgilerle Atatürk, s.3 1 ) •••

Edi� Öksüzler Yurdu Tarih Öğretmeni Hamdi Kayalı Atatürk'ün Yurdu Ziyaretini Anlatıyor: "Anafartalar Zaferi'nden sonraydı. Edirne Yetimler Mektebinde Tarih muallimiydim. Bir gün Mustafa Kemal'in mektebimize geleceği duyuldu. O gün de son sınıfa dersim vardı. Dersin ortasında ansızın kapı açıldı. Mustafa Kemal içeri girdi. Heyecanımı gizleyerek bir sandalye uzattım ve oturmasını rica ettim. Dersimiz Prut Savaşı idi. Ben, Baltacı Mehmet Paşa'yı şiddetle tenkit ediyordum. Birdenbire Mustafa Kemal, ayağa kalkarak: " - Müsaade ederseniz dersi ben devam ettireyim." dedi. Bırakmış olduğum yerden anlatmaya başladı. Fakat, hayret! Baltacı Mehmet Paşa'yı övüyor, övüyor, göklere çıkarıyordu. Şaşkınlıktan donakaldım. Zil çalıp çocuklar dışarı çıktıkları zaman yanıma geldi: " -Şaşırdınız değil mi?" dedi. " -Evet efendim!" "-Niçin Baltacı'yı bu kadar tenkit ettiniz?" " -Gelecek nesiller, vatana ihanet edenlerin lanete uğrayacaklarını görsünler diye." Mustafa Kemal, bu sözlerime karşı şunları söyledi: " - Fakat bu çocuklar da asker olacak. Er oldukları 7.aman kumandası altında bulundukları bir kumandandan da şüphe edebilirler. Bunu dOşümneliydiniz." (Hilmi Yücebaş, Atatürk'ün Nükteleri, Fıkralan Hatıraları, s.96) •••

22 Şubat 1 924 Mustafa Kemal Paşa'nın İzmir'de tertiplenen Harp Oyunlarının sona erişi münasebetiyle komutanlara hitaben konuşması: " . . . Benim için ordumuzun ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 56

-------


-------

BELGELERLE

------

kıymetini ifadede ölçü şudur: Türk Ordusunun bir birliği, eşitini mutlaka matlup eder; iki mislini durdurur ve tesbit eder. Şimdilik bundan fazlasını lıtemiyorum. Çünkü fazlasını Milletimizin yaradılıştan sahip olduğu oengiverlik zaten temin etmektedir" (Utkan Kocatürk, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, s.482) •••

" - Kazanılan zaferler Alman emir komutasının değil, Türk Erinin cevherini kavrayabilmiş, Türk Komutanlarının eseridir. TÜRK

MİLLETİNİN KANINDA, KROMOZOMLARINDA ATALARINDAN GELMİŞ KAHRAMANLIK CEVHERİ, ÜSTÜN SAVAŞ MİRASI VARDIR. Bu cevheri iyi kullanan komutan tarihte ve gün içinde zafere ulaşmıştır. Çanakkale Zaferi de Türk Komutasının, Türk Erinin eseridir. (Ahmet Bekir Palazoğlu, Atatürk'ün Okul Gezileri, s.S) •••

Münir Hayri Egeli Anlatıyor : Bir akşam sofrada Gazi:

" - Dünyada ilk asker kadınlar, hangi ülkede yetişmişlerdir?"

Herkes bir fikir söyledi. Nihayet söz, Heredot tarihinde adı geçen yan efsanevi Amazonlara geldi, Gazi:

" - Amazonlar yurdu Sinop'tur. Tarihi münasebetleri olan memleket de Kınm'dır. Bu iki memleket de tarihten çok eski günlerden beri Türk Memleketleridir. Dünyada Türklerden başka hiçbir memleket, asker kadın geleneğini yürütüp getirmemiştir. Türk kadını cesurdur. Gözü pek­ tir. Erkeğinden hiçbir vasfında ayrılmaz." dedi. Sonra Bayan Sabiha Gökçen'i çağırdı. Ona mini mini bir kızken nasıl tabancadan korkmadığının hikayesini anlattırdı. Münir Hayri (Egeli), anlatmasına şöyle devam ediyor: "Bir iki gün sonra Gazi, Ankara Kız Lisesi'ni ziyarete gidiyordu. Sınıflara girilip çıkılacaktı. Kapılardan birisinin önünde durdu. İçeride ne ders olduğunu sordu. Müdür, "Yurtbilgisi dersi" olduğunu söyledi. Gazi: -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 57

------


-----

BELGELERLE · ·- -

" - Girebilir miyiz?" diye sordu. Müdürün verdiği müsbet cevap üzerine usulca kapıyı vurdu. Sınıfa girdi. Biraz ders dinledi. Sonra muallime : " - Müsaade eder misiniz, ben de bir sual sorayım." dedi. Gazi'nin sorduğu soru şu idi:

" - Vatandaşın en büyük hakkı ve en büyük vazifesi nedir?" Sıra ile birçok zeki kızlar, bu suale cevaplar aradılar. Fikirler söylediler. Gazi, kimisini beğeniyor, kimisini tasvip etmiyordu. Fakat, kimsenin, hatırını kırmamaya gayret ettiği belli oluyordu. Büyük Gazi'yi tanıyanlar, gene bir büyük inkılap arifesinde olduğumuzu hissetmekte gecikmiyorlardı. Nihayet, verilen çeşitli cevapları, Büyük Gazi, kendisi topladı ve bir cümle içinde ifade etti:

" - Vatandaşın en büyük hakkı seçim ve en büyük vazifesi de askerliktir." Bu sözler, tebeşirle tahtaya yazıldı. Ondan sonra Gazi, şu suali sordu:

" - Mebus olmak ister misiniz? " Bu beklenmeyen sualin altından bir heyecan, havası doğdu. Herkes, hararetli hararetli konuşmaya başladı. Genç kızlar, Büyük Gazi'yi, adeta bir an evvel bu karan vermeğe sürüklemek istiyorlardı. O da gördüğü ilgiden memnun kalıyordu. Nihayet Gazi:

" - Dünyada, kadınlar, seçmek ve seçilmek hakkını kazanmak için çok mücadeleler etmişlerdir. Biz, size hiç mücadele etmeden bu hakkı veremezdik. Fakat, Büyük Türk Tarihi boyunca analarınız bu mücadeleyi yapmışlardır. Siz de onların hakkı olan seçmek ve seçilmek hakkma ereceksiniz. Fakat, demin söylediklerimi hatırlamanız lazımdır. Mebus seçer ve mebus olursunuz; fakat, aynı zamanda asker de olacaksınız." Sınıfı dolduran genç kızlar, hep bir ağızdan: " - Oluruz! " diye bağrıştılar. Herkes, yeni bir inkılabın tarihi gününü yaşadığını anlamıştı. Pek az zaman içinde kadınların seçme ve seçilme hakkını kabul eden Kanun kabul edildi. Kız mekteplerine de Askerlik dersi kondu. (Münir Hayri Egeli, Atatiirk'ün Biliruneyen Hatıraları, s. 46-47-48) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 58


----- ·· ·-

---

BELGELERLE

----

22 Şubat 1 93 1 Mustafa Kemal Paşa'nıo, Konya Askeri Orduevinde konuşması:

" ... Bütün tarih bize gösteriyor ki, milletler yüksek hedeflerine erişmek iıtediği zaman, bu f�veranları karşısında üniformalı çocuklarını bulmuşlardır. Tarihin bu umumiyeti içinde yüksek bir istisna bizim tarihimizde, Türk Tarihinde görülür. Bilirsiniz ki, Türk Milleti ne vakit yükselmek için adım atmak istemişse, bu adımların önünde daima baş olarak, daima yüksek Milli ideali gerçekleştiren hareketlerin önderi olarak kendi kahraman çocuklarından oluşan ordusunu görmüştür" (Utkan Kocatürk, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, s.5 1 9) •••

l . Dünya Savaşı Sonunda : Alman ve Türk subaylarının ayrılış toplantısında Alman Generali geçmişteki silah arkadaşlarını öven konuşmasını yenildik diye bitirdi. "Bizim için her şey bitti artık." Mustafa Kemal ise demecine: "SAVAŞ MÜTIEFİKLERİMİZ İÇİN BİTMİŞ OLABİL� AMA Btzl İLGİLENDİREN SAVAŞ, İSTİKLAL SAVAŞIMIZ ANCAK ŞİMDİ BAŞLIYOR" (İbrahim Etel Aral, Atatürk Haftası Armağanı, s.42) •••

İngiliz Harp Tarihi Başkanlığı belgelerine dayalı, resmi nitelikli bu eserin yazan Tuğgeneral Aspinal F Oglander'dir. Eserin adı : C.F. Aspinall Oglander History of the Great War - Militiıry Operations: Gallipoli, vol. il, London, 1 932, General, Atatürk'ü "Mukadderat Adamı" olarak niteliyor ve şu anlamlı değerlendirmeyi yapıyor: " ... Şimdi (yıl 1 932'dir) Türkiye'nin Cumhurbaşkanı bulunan Gazi Mustafa Kemal'in Çanakkale Muharebeleri'ndeki büyük başarılarını gereğince övmeye ve takdire imkfuı yoktur; bu konuda re söylense azdır. 25 Nisan 1 9 1 S'te, Anburnu civarındaki durumu derhal kavramış olması, Anzak Kolordusu'nun ilk günde hedefine varamayışının ve dar kıyıya sıkışarak başarısızlığa uğrayışının en ö�mli redenidir. 9 Ağustosta, Suvla Körfezi kesiminde 9. İngiliz kolor------- - - - MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 169

------


---'----

BELGELERLE

dusunun ileri hareketini durdurup bozguna uğrattıktan 24 saat sonra; Mustafa Kemal, kendi yaptığı bir keşfin ardından, Conk Bayın'ndaki Anzaklara parlak bir karşı taarruz yapmıştır. Bu hücwnla, Türkler, Çanakkale Boğazı'na hakim durumdaki Sanbayır sırtlarına kesin olarak yerleşmişlerdir. İngilizler, bu sırtları ele geçirmek için, Türklerle bir daha savaşmamışlardır. Böylece Mustafa Kemal, Çanakkale Muharebeleri'nin sonucunu tayin etmiştir. Bir tümen komutanının üç ayn yerde, kendi insiyatifı ile giriştiği hareketlerle, sadece muharebenin değil, bir savaşın, hatta bir Ulusun kaderini değiştirecek yücelikte bir zafer kazandığı tarihte pek az görülür... " (Cemal Enginsoy, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Kasım 1990, Sayı 19, s.79-80) •••

ATATÜRK YALAKALIÖI SEVMEZDİ "Dün gece Atatürk'teydim. Sofrada . . . de vardı. Atatürk'ü yüzüne karşı fazlaca övdü. Atatürk sıkıldı. Sonunda O'na, "Beni sever misin?" diye sordu. "Çok severim efendim." "Benim için canını verir misin?" "Sizin için canımı nasıl vermem Atatürk" Atatürk tabancasını çıkardı cebinden ve ona verdi. "Çek. Kendini vur." dedi. Adam şaşırdı. Bizler de bakakalmıştık. Adam tabancayı evirdi çevirdi, gülümsedi, geri verdi. Atatürk bundan sonra, "Mehmet, Mehmet. . . " diye askerlerden birini çağırdı. Nöbetçi erlerden biri içeri girdi. Atatürk ona, "Beni severmisin?" diye sordu. "Severim Paşam." "Benim için canını verir misin?" "Veririm Paşam." "Bu tabancayı sana versem kendini vur, desem vurur musun?" "Vururum Paşam." Atatürk tabancayı Mehmetçiğe verdi, "Çek." dedi. ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 60

-------


------

BELGELERLE ------

Mehmetçik hiç tereddüt etmeden silahı şakağına dayadı, tetiği çekti. Ama

tabanca dolu çıkmadı. Atatürk:

"Türk Askerini ben, işte bunun için severim." dedi. (Yusuf Hikmet Bayur'a Amıağan, s.75) •••

GERÇEK KOMUTAN l.

Dünya Savaşı'nda Doğu Anadolu'da Ruslarla yapılan savaşta geri

çekilme esnasında Rusların, bir gün önce ve gece yansından itibaren fırka cephesinde dörder taburlu altı alayla taarruza geçmeleri üzerire bu, çok üstün düşman kuvvetleri karşısında cereyan eden şiddetli savaş esnasında maalesef,

ıeri çekilme kararının tatbikinden başka çare kalmamıştı. Bu itibarla Paşa'nın, gece karanlığından bilistifade

fırkanın Kulp

geçidinden çekilmeye başlaması, harp ve askeri harekat icabatına daha uygun

olacağı

kanaatiyle bu yolda verdikleri kararın tatbiki için fırka kuman­

d8nlığına gerekli tebligat yapılırken bir taraftan da o andaki muharebe durumu ile ricat kararı ve yeni müdafaa mevzii hakkında şifreli telle ordu kumandanlığına bilgi vermişlerdi. Çetin bir savaşı takiben fırkanın intizamla ricatini temin keyfiyeti hayli güç olduğu cihetle harekatı bizzat ele alarak idare eden Paşa, aynı zamanda Kunnay Binbaşı Şemsettin Bey'i de artçı kumandanı yaparak emrine verdiği

18

inci Alayla, fırkanın geriye çekilmesini sağlamak gibi oldukça mühim bir

itle görevli kılmışlardı. Gerek ihtiyatta bulunan, gerekse cepheden ricat eden kuvvetler, fırka kumandanı ve karargahı da beraber olduğu halde geceleyin Kulp deresine çekilmeye başlamışlardı. Ertesi gün kuşluk vaktine doğru arkası alınabilmiş olan geri harekat, kumandanın devamlı idaresi ve bazı durumlarda da yeni emirler vermek suretiyle müdahalesini icabettiren şartlar dahilinde ve tam bir mükemmeliyette cereyan eylemişti. Yukarıda işaret olunduğu üzere Mustafa Kemal Paşa'nın bizzat idare ettikleri bu harekatta, birliklerin geride kalan en son perakende efradı da önlerinden geçerek görünürde hiç bir kimse kalmamış olmasına rağmen araziye hakim bir noktada saatlerce dimdik ayakta duran Paşa, hala yerlerinden ayrılmıyorlardı.

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 181

------


-----

BELGELERLE --------

Bu durum karşısında, merhum Cevat Abbas'la ikimiz kabımıza sığamıyor ve neredeyse düşman takip kuvvetlerine esir düşeceğimizden pek haklı olarak bittabi kendi düşüncelerimize göre endişe ediyorduk. Buna sebep de; bulunduğumuz yere nazaran sağ cenahımıza isabet eden ve Kulp deresi batısına düşen oldukça yüksek rakımlı Genç dağları yamacında bir düşman müfrezesinin - her halde özel ve planlı bir maksatla olacak- fırkanın çekilme hareketine paralel olarak yürüyüş halinde bulunduğu dürbünle pek iyi görülmüş olmasıydı. Buna rağmen ben ağzımı açamıyor, tevekkülle kumandanın verecekleri emri bekliyordum. Fakat Yaver Cevat'ın, o sıra sabrını tüketmiş olacak ki : -Atlan emreder misiniz Paşam? demesi üzerine, esasen, ne de olsa o andaki askeri duruma pek fazla canı sıkıldığı için ziyadesiyle hassas ve üzgün bulunan Mustafa Kemal Paşa oldukça sert bir ifade ile : -Acele etmeye lüzum yok, hareket zamanını ben bilirim! ihtarında bulunmuşlardı. Dakikalar ilerledikçe endişemiz büsbütün artıyordu. Nihayet, aradan bir müddet daha geçtikten sonra arkadaşım merhum Cevat, bütün cesaretini toplayarak tekrar: -Paşam, kimse kalmadı, atlan emreder misiniz?diyecek oldu ama, bunu, dediğine ve diyeceğine bin pişman olmuştu. Çünkü Paşa, merhumu iyice haşlamıştı ve eliyle ilerisini göstererek Mustafa Kemal Paşa :

-KARŞIDAN GELMEKTE OLDUÖUNU GÔRDÜÖÜM ASKER ÖNÜMDEN GEÇİP, EMNİYETE GİRMEDİKÇE, BURADAN AYRILMAYI HİÇ BİR ZAMAN DÜŞÜNEMEM! buyurmuşlardı. ..

Birliklerin çekildiği yere doğru biz de bakıyor ve fakat arazi nispeten arızalı olduğu için - her halde biraz da heyecanımızdan olacak hiç bir şey göremiyorduk. Ancak, Paşa'nın, eliyle işaret ettikleri tarafa baktığımız zaman, hakikaten bir askerin oldukça yavaş yürüyüşle ilerlemekte olduğunu farkedebilmiştik. Birliğinden ayrılıp geri kalan ve bu derece mecalsiz yürüyen asker acaba yaralı mıydı? Bunu kestiremiyorduk. Neden sonra bulunduğumuz yerin 40 - 50 adım kadar ilerisindeki yoldan geçtiği sıra, kumandanın emirleriyle yanına yaklaşıp gözden geçirilen askerin, halsiz ve hasta olduğunu görmüş, aynı zamanda silahı, cephaneyi ve sırtındaki çantasıyla güçlükle yürüyebilmesi yüzünden geriye kaldığı anlaşılarak durumu Paşa'ya arzetmiştik. Bu vaziyet, belki üzerinde durulmayacak derece basit ve ehemmiyetsiz bir ------

M iLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 62

-------


BELGELERLE

-----

olay olarak düşünülebilirse de, haddizatında ve kanaatimce kolordu kumandanının, ordunun bir ferdine, bir askere karşı gösterdikleri bu derece yakın ve o nispette yüksek alaka dolayısıyla, bilhassa çok önemli bir mana taşıdığı meyandadır. Paşa, bu suretle, kıtaatın en son neferini de emniyete almış olduktan sonra bile yerinden ayrılmayıp, gözlerini hala düşman tarafında dolaştırarak şurada burada kalmış olması muhtemel Mehmetçik arıyorlardı. Arkadaşım Cevat'la ikimiz, Paşa'nın yanından biraz geriye çekilerek, hatırımıza gelebilen çeşitli tehlike yüzünden Tanrı göstermesin herhangi bir kötü akıbete maruz kalmak felaketini, ihtimalden uzak görmüyorduk. Bununla beraber kumandanın, bu ciheti, elbette ki bizden çok daha iyi takdir buyuracaklarına şüphe yoktu. Binaenaleyh, bu hakikat dışındaki sabırsızlığımızın hiç de yerinde olmadığını düşünürken o anda her türlü endişeyi tamamen terk ile önümüzde duran Mustafa Kemal'in, kılı bile kıpırdamadan gösterdikleri eşsiz cesaretin hayranı olarak bulunduğumuz yerde susup kalmıştık. Derin bir sükunet ve sessizlik içinde geçirdiğimiz o heyecanlı dakikalarda Kumandan, artık gerilerde kimsenin kalmadığına kanaat getirmiş olacaktır ki yerinden bir iki adım ayrılarak bize hitaben mülayim ve fakat kesin bir ifade tarziyle: - ÇOCUKLAR, ŞU TOPRAKLARDAN AYRll.MAYA GÖNLÜM BİR TÜRLÜ RAZI OLMUYO� SAATLERCE VE ÜZÜNTÜ İLE HEP BUNU DÜŞÜNÜYORUM, ZİHNİM DAİMA BUNUNLA MEŞGUL. BUGÜN, ÇARESİZ BURADAN AYRILACAÖIM, FAKAT BİR ŞARTLA, Kİ O DA, ÇOK KISA BİR GELECEKTE YİNE VE HEM DE YALNIZ BURALARA KADAR DEÖİL, DAHA İLERİLERE GİTMEK İÇİN TEKRAR GELECEÖİMI . buyurduktan sonra aynca verdikleri emirle atlara binilerek geriye çekilen birlikleri takibetmek üzere Kulp deresine doğru hareket edilmişti. Yüksek irade ve hudutsuz ileri görüş sahibi bulunan Kumandanımızın, ayrılmaya bir türlü gönlü rıza göstermediği noktada, tam bir iman ve kanaatle söylemiş oldukları sözler hiç de boşuna değildi. Gerçekten Paşa, çok yakın bir gelecekte, yalnız ayrıldığı noktaya kadar değil, daha ileriye, hem de düşmandan Muş'u geri almak suretiyle daha uzaklara giderek son çekilmenin ıstırabını kat kat telafi edecek ve bu hususta tereddütsüz belirttikleri kanaatleri de böylece tahakkuk etmiş olacaktır. (Şükrü Tezer, Atatürk'ün Hatıra Defteri, s.42-43-44-4 5) -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 83

------


-----

BELGELERLE -----

1 9 1 3 'de Balkan Savaşı'nın alanlarını gezen İngiliz Generali Henry Wilson, İstanbul'da Enver ve Cemal Paşa' larla tanıştı. Ne bunlar, ne de gördüğü öteki subaylar, İngiliz Generalinin üzerinde yetenekli' birer asker

tesiri bırakmamıştır. 1 938 yılında Times Gazetesinde çıkan bir makaleye göre, o zamanlar bu Gereral kendi gerelkurmayına

"YALNIZ BİR SUBAY ONLARDAN AYRILIYORDU. MUSTAFA KEMAL DİYE BİRİ VAR. GENÇ BİR KURMAY BİNBAŞI... O'NA DİKKAT EDİN" (Muvaffak İhsan Garan, Milletlerin Sevgilisi Atatürk, s.8) •••

TARİH YALAN SÖYLEMEZ Milli Mücadele'de İstihbarat Teşkilatımız çok kuvvetli idi. Düşman ordusunun üç gün sonra şafakla taarruza geçeceğini haber almıştık . . . Geniş bir ovanın karşısında üçgen halinde sıralanmış üç tepenin ortasında ve en

geridekini tahkim etmeğe başlamıştık. . . Ovaya inecek düşman kuvvetlerini nasıl ateş yağmuruna tutacağımızı düşünüyor ve seviniyorduk. Akşamüstü Gazi geldi, siperleri dolaşmaya başladı .Bir aralık yanındaki komutanıma: - Burayı derhal terkedin ve şu üçgenin ucundaki sağ ufak tepeyi tahkim

edin . Buraya hiç ehemmiyet vermeyin hatta asker bile bırakmayın dedi. Ve ..

yüriidü...

Bu emri alınca şaşaladık ... İki günde tahkim ettiğimiz en hakim yeri bıraktınyor ve en lüzumsuz yerdeki ufak bir tepeye bizi yolluyordu. . . Ertesi sabah düşman bu tepeyi tuttuktan sonra nasıl olsa bizi iki ufak

tepeden atabilirdi. Bu emri ancak düşmanla birlik birisi verebilirdi. Fakat O'nun emirleri kat'i olduğundan ve şüphe kimsenin aklına gelmediğinden, yeni mevzide muvaffak olacağımıza güvenmediğimiz halde, emri yerin: getirdik... Fakat buna rağmen iki gün üzerinde çalıştığımız siperlerde de ufak bir kuvvet

bıraktık. . Ertesi sabah şafakla düşman topçusunun terk.ettiğimiz yeri, toplarla .

dövdüğünü hayretle gördük...Demek orada tutunacağımızı keşfü tahmin etmişti. Biraz sonra tan yeri al duvağını giyerken düşman öncüleri de ilerliyordu. Hafif bir ıiizgar çıkmıştı. Şimdi elimizde dürbünle üzülüyorduk . Çünkü biraz sonra ..

ateş menzili.re girecek düşman piyadesini eski yerde olsaydık sapır, sapır döke­ cektik . . Heyecandan titriyorduk. Eski yerimizde ufak .

------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 84

bir

kuvvet

bırak-

-------


-------

BELGELERLE -------

talımıza seviniyorduk ki güneş doğarken rüzgar, fırtına oldu . . . Düşman kuvvetleri, topçusunun tepeyi susturduğunu sanarak, horra diye bağ1rarak

bCltUn kuvvetiyle tepeye saldırdı. Fakat oradaki müfrezemizin firtma yüzlerine •tilinden, gözlerine toz toprak dolmasından üç beş el tesirsiz bir ateşten IOlll'a, eridiğini ve bunların ölümüne sebep olduğumuzu gördük ve üzüldük... Pırtmaya karşı düşman sevinçle saldırdı, bizim yerimizi keşfederek ilerlerken, durakladı. . . Fırtınaya karşı bizim tepeye saldıramadı . Çünkü açılan yan atetimizle binlerce kayıp verdi. Öğleye doğru fırtına yatışırken yetişen mızraklı akıncılar fırtınadan ve

yan ateşimizden sersemleyen koca bir tümeni kolayca imha edivermiş ve akfam gurubu Türk Ordusunun zafer bayrağı gibi dalgalanırken, düşman 19inde kanlı bir kefen olmuştu...

O gece gökyüzünü aydınlatan yıldız ışığında harekitı anlatan Atatürk: - BU TEPE SEZAR ORDULARINI, İSKENDER ORDULARINI VE NİHAYET YILDIRIM BEYAZIT ORDULARINI ALDATMIŞ VE BURAYI HAK1M ZANNEDEN NİCE KUMANDANLAR, KARŞI­ LAIUNDAKİ KUVVETE DEÖİL BU MEVSİMDE GÜNEŞLE BAŞLAYAN FIRTINAYA MAÖLUP OLMUŞLARDIR. DÜŞMANIN DA TOPÇUSUNU BU TEPENİN ALDATACAÖI MUHAKKAKTI.. . TARİH BOYUNCA BİR ÇOK KUVVETLERE MEZAR OLAN BU YERİ TÜRK ORDUSUNA DA MEZAR YAPMAKLIÖIM İÇİN HİÇ TARİH BİLMEMEKLİÖİM, BASİT BİR ÇETE BAŞI OLMAKLIÖIM LAzIMDI. TARİH YALAN SÖYLEMEZ. HADİSELERİ BİR MASAL OLARAK DEÖİL, AYNI HATALARI TEKRARLAMAMAK İÇİN OKUMAK LAzIM GELDİÖİNİ,BUGONKO SAVAŞ GÖSTERMİŞTİR. BULUNDUÖUNUZ YERİN TARİH VE COORAFYASINI OKUMADAN iŞE BAŞLAMAYIN demişti... İşte biz siperlere kadar gelen, bizimle birlikte

sabaha kadar uyumayan, en ufak hadiselerden zafer çıkaran böyle bir Başkumandanla İstiklal Harbini kazandık... (Avni Altı�r. Her Yönüyle Atatürk, s.53) •••

TÜRKİYE'DE TEZGAHA KONAN İLK DENİZALTI GEMİMİZ Dün Haliçte omurga koyma töreni yapıldı. Türkiye'de yapılacak olan ille denizaltı gemimizin omurga kurma töreni -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 165

------


bugün saat 1 1 :OO'da Haliç'teki tersanede yapılan yeni kızaklarda yapılmıştır. Gemiyi inşa edecek olan Krupp Germaniaverke müessesesi tarafından hazırlanan bu törende Başbakan İnönü ve Bn. İnönü, Milli Müdafaa Bakanı Kazım Özalp, İstanbul Vali Vekili, Komutan Vekili, Merkez Kumandanı, Emniyet Direktörü, Deniz Komutanı ve Subayları, Deniz İşleri ile alakalı Müesseseler Direktörü, gazeteciler ve daha birçok zatlar bulunmuştur. Mızıka ve ihtiram kıtası başbakanı geliş ve dönüşünde selamlamıştır. Müessese direktörü, Cumhuriyet hükümetinin bu geminin inşasını müesseseye emniyet etmekle hata etmemiş olduğunu anlayacağından ve Alman mühendis ve işçilerin Türk işçilerinin bu en nazik deniz inşaatında da gösterecekleri büyük kabiliyeti görmekle, bilhassa bahtiyar olacaklarından bahseden bir nutuk vermiş ve sözlerini Atatürk'e saygılarını sunarak bitirmiştir. Nutuktan sonra mızıkanın nağmeleri ve hazır bulunanların alkışları arasında omurganın henüz yerire konulmamış olan çiçekler ve de� dallarıyla süslenmiş bulunan orta parçası, yerine konulmuş ve bu suretle Omurga kurma töreni tamamlanmıştır. YENİ DENİZALTI GEMİSİNİN İNŞAATi BİR SENEYE KADAR

TAMAMLANACAK VE O ZAMAN DENİZE İNDİRME TÖRENİ YAPILACAKTIR. YAPILACAK İKİNCİ DENİZALTI GEMİSİNİN KIZAÖIDA HAZIRLANMIŞTIR.. ( 1 5 Ağustos 1937, Ulus Gazetesi, s: 1-5) •••

General İsmail Hakkı Tekçe'li Şunu evvela belirtmek isterim ki Atatürk, tam manasiyle iman ve itikat sahibi bir insandı. Yanında, Kurtuluş Savaşından itibaren ölümüne kadar beraber bulunmuş, hizmetinden bir an mahrum edilmemiş bir insanım. Ne zaman yemin etse ''Vallahülizim, Billahülizim" derdi. Bakınız, her ikisi de rahmete kavuşmuş iki insan için, bir hatıramı yazayım, belki bunu hiç kimse bilmez, yahut yazmak istememişlerdir. Hiç unutmam, Ulus'ta, şimdiki Merkez Bankasının olduğu yerde, çok eskiden "Fresko" adıyla bir bar açılmıştı. Sahibi, nasıl olmuşsa rahmetli Salih Bozok'u kandırmış, ortak olarak almıştı. Herhalde onun mevkiinden faydalanmayı düşünmüş olacak. Atatürk, yakınlarının asla böyle kirli işlere ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 166

------


----

BELGELERLE ----

ıinnesini istemez ve tahammül edemezdi. O gözü gibi sevdiği Salih Bozok'a bizim yanımızda:

- Salih, Vallahülizim senin bumunu yerlerde sürterim. Nasıl olur sen bar

lfletirsin, bunu kendine nasıl layık buldun!...

diye gürlemişti. Zavallı Salih

Bozok, soğuk soğuk terler dökmüş ve hemen o işi tasfiye etmek suretiyle

kurtulmuştu. (Gem:ral İsmail Hakkı Tekçe, Atatürk Din ve Laiklik, sl41-142) •••

Bir insan belki kendi arzusu ile kişisel özgürlüğünü yok etmek ister; fakat

bu teşebbüs koca bir milletin hayatına ve kurtuluşuna zarar verecekse, aziz ve terefli bir millet hayatı bu yüzden sörecekse ve o milletin resilleri ve torunlan bu yüzden mahvolacaksa bu teşebbüsler hiçbir vakit meşru olamaz ve kabul edilemez.

(Mustafa Baydar, Atatürk Diyor ki, s.33-34) •••

"Türk Dili kaynaklan üzerinde edindiğimiz bilgiler, umduğumuzdan daha verimli çıktı. Şimdi yalnız ana dilimizin öz varlıklarını bilmekle kalmıyoruz; bunların çok eski bir medeniyetin ilk ana dili olduğunu da &pndik." (Zeym:p Korkmaz, Atatürk ve Türk Dili, Belgeler, s.3 10)

•••

BİS, BİS! Atatürk'le Mussolini'nin arası malıim. İkinci dünya savaşının "sinir harbi" dediğimiz söz hücumlan Mussolini'nin baş silahıydı: İtalyan diktatörü, o sıra gene bir nutuk söyleyerek, aklınca sinirlerimizi bozmak istemişti. Atatürk, buna fiili bir cevap mahiyetinde, Antalya 'ya bir seyahat hazırladı. Yolda otomobiller, güzel bir yerde mola verdiler. Atatürk, kulağına akseden bir türkü ile ilgilendi. Etrafı aradılar. Bunu bir çoban söylüyordu. -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 187

------


----

BELGELERLE ----

Çobanı getirdiler, Atatürk: - Türküyü sen mi söylüyorsun? diye sordu. Çoban "evet" deyince: - Sesin güzel, okuman da fena değil, burada da söyle de dinliyelim! . . . Çoban, nazlanmadan ve yadırgamadan başladı: "Demirciler demir döver tunç olur." Türkü bitmişti. Atatürk ellerini çırptı, alkışladı ve: - Bis, his! . .. diye bağırdı. Çoban bir şey anlamamıştı. Ata, izah etti: - Bis demek, beğendik, bir daha söyle, tekrarla demektir. Çoban türküyü tekrarladı,

O zaman Atatürk, cebinden bir elli liralık çıkardı, çobana uzattı. baktı, aldı, memnun bir tavırla kuşağının arasına koyduktan

Çoban paraya

sonra,

ellerini çırptı ve yüksek sesle haykırdı:

- Bis, bis! . . . Atatürk, bu zeki hareket v e cevap karşısında o kadar memnun olmuştu ki, yanındakilere döndü:

- İmkin olsaydı da Mussolini bu sahneyi görseydi ve şu cevabı ititseydi, dedi, hangi millete nutuk söylediğini anlardı! ... (Avni Altıo:r, Her Yönüyle Atatürk, s.327)

•••

KUMANDAN KİME DENİR BİLİYORMUSUNUZ? . . . Sakarya Zaferimizden sonra Başkumandan Ankara'ya gelmiş, yeni cephe Eskişehir - Afyon hattında teşekkül ederek karşılıklı kuvvetler oralarda yer almışlardı.Başkumandan vaziyeti Ankara'dan takip ediyordu. Bu (takip

ediyordu.)

sözünden en hurda

noktalarına

varıncaya

kadar

manasını

anlamalısınız. Mustafa Kemal' in askerliğinde işin şaka götürür veya hafif geçilebilir zerre noktası dahi yoktur. Hatta sırası gelmişken kaydolunmağa değer ki alelade zamanlarda davetli misafir arkadaşları ile uzunca sofra sohbetleri yapmağı seven Büyük Şefimiz askerlikle bizzat ve fiilen meşgul olduğu zamanlarda bu sofra usul ve adetini tamamen ortadan kaldırır, o vakitler kendisi yalnız çalışma masası başında görülebilirdi. İşte, Sakarya'dan sonraki harp vaziyetinde bir sabah Çankaya'ya çıkarak ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 68

-------


-----

· -- BELGELERLE

-----­

Başkumandanı ziyaret ettim. Mevsim ilkbahar sonları idi. Saat takriben 9,5 - 10 raddedeleri .Atatürk çoktan kalkınış, giyinmiş, iş başında. Kendisi ile harp vaziyeti ve memleket işleri üzerinde konuşurken bir aralık,

o zaman Başkumandanın irtibat erk3.nıharp zabitliğini yapan kaymakam Arif Bey, elinde bir telgrafla geldi ve Başkumandana büyük hürmetle selam verdikten sonra askerce bir eda ile elinde ki telgrafın zaten pek de uzun olmayan muhteviyatından haber verdi. Telgraf şu haberi bildiriyordu: "- Düğerin takriben üç kilometre şimalinde filan mevki inde bir fırka düşman askeri görülmüştür." Atatürk telgrafnameyi bir daha tekrarlattıktan sonra hatta fazla düşünmeğe bile mahal görmeden şu .cevabı verdi: - Düğerin takriben üç kilometre

şimalinde bir düşman fırkası

görülmemiştir. Çünkü görülemez ve çünkü oraya düşman fırkası gelmiş olamaz. Derhal

yazınız, dikkatle baksınlar ve bildirsinler.

Arif Bey topuklarını yekdiğerire

vuran

askeri vaziyeti ile Başkumandanı,

selamlayıp gitti. Ve biz konuşmamızda devam ettik.Atatürk, beni öğle yemeğine, alıkoydu. Evde ikimizden başka kimse de yoktu. İki kişi için hazırlanan sofrada karşı karşıya oturarak yemeklerimizi yerken, deminki muhavereden takriben bir buçuk saat sonra, kaymakam Arif Bey gene zuhur etti. Gene askerce bir selam ve elde gene bir telgrafnanıe. Bu yeni bir telgrafname idi.

Başkumandanın emriyle ve derhal yapılmış tetkılder micesini

haber veriyordu. Filhakika ilk telgrafın verdiği haber doğru değilmiş. Düğerin takriben üç kilometre şimalinde filan mevkiinde düşman fırkası yokmuş.Atatürk bu haber üzerine yalnız yüzünü ekşiterek:

- Dikkatsizler! Demekle iktifa etti. (Avni Altıııer, Her Yönüyle Atatürk, s. 100) •••

Atatürk'ün, l 9 1 8 Yılında Enver Paşa'nın "munfasıl" yazısı için, Ruşen Eşref Ünaydın'a söyledikleri : Harf Değişimi Aynı başkumandan vekili paşa, bir ara, harfleri biliyorsunuz daha yeni bir biçime sokmak istemişti. Onların her birini, kendi emri ile birbirinden ayırtmış; resmi kağıtların, gemi teknelerinin üstüne, · isimleri teker teker harf halinde ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 169

------


------

BELGELERLE ------

yazdırtmıştı! . 7 6 numarada, Mirliva Mustafa Kemal Paşa'nın dudaklarında aynı büklümü ve yüzünde aynı azımsar gülümsemeyi buluyordum. "- Pek güzel! " diyordu. "İyi bir niyet; fakat yanın iş; hem de zamansız! ... Harp zamanı, harf zamanı değildir. Harp olurken harfle oynamak sırası mıdır? Ne yapmak için? Konuşmaları ve hassaten yazışmaları kolaylaştırmak için mi? (O günkü söyleyişle "muhaverat ve muhaberatı teshil için mi?") Bu şimdiki şekil hem yazmayı, hem okwnayı, hem de anlamayı ve binaenaleyh anlaşmayı eskisinden fazla geciktirir ve güçleştirir! Hız isteyen bir zamanda, böyle yavaşlatıcı, zihinleri yorup şaşırtıcı bir teşebbüse girişmenin maddi, ameli ve milli ne faydası var? . . . Sonra da mademki başladın, cesaret et; şunu tam yap. ...

(Zeynep Korkmaz, Atatürk ve Türk Dili, Belgeler, s.7) •••

Biz kendi dilimizle konuşacak, kendi dilimizle yazacağız. Bütün eserleri halkın anlayabileceği dilde yazacağız. İlmi eserler olsun, okul kitapları olsun, gazeteler olsun, sanatkarlarımız olsun bir Batılı Türk gibi düşürecek, bir gerçek Türk gibi yazacaklardır. Esasen bu bir bakıma millet olmanın da yollarından biridir. Diline hakim olmayan ulusları kendi öz benliklerinden, kendi öz milliyet şuurundan uzaklaştırmak çok kolaydır. Böylelerine her bakımdan boyunduruk vurmak kolaydır. Türk dilini her türlü yabancı dilin boyunduruğundan, egemenliğinden kurtaracağız. Bu savaş başlamıştır ve mutlaka haşan ile, zaferle sonuçlanacaktır. (Sabiha Gökçen, Atatürk'ün izinde Bir Ömür Böyle Geçti, s.83) •••

Ulu Tann'nın lütuf ve adaletine sığınan Asil Milletimiz, böyle bir bütün halinde, sarsılmaz bir azim ve iman ile kaldıkça, hiç şüphesiz haklı emellerine ulaşarak mutlu olacaktır. Bundan dolayı Milli Varlığımızı, dost ve düşmanının gözleri önünde ortaya koyan ve isbat eden teşkilatın, nizamname gereğince teşekkül ettirilmesi ve bilhassa küçük, büyük bütün merkezlerin birbiriyle ve merkezle sıkı bir bağ kurmaları, bugünün en mühim ve en hayati vatan ve millet görevidir. (Atatürk ite İlgili Arşiv Belgeleri, Yayın no 1, s.62) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 70

-------


·

BELGELERLE

-----

Baş olacakların, her ne olursa olsun, gayeden dönmemesi, memlekette barınabilecekleri son noktada, son nefeslerini verinceye kadar, gaye uğrunda fedakarlığa devam edeceklerine işin başında karar vermeleri icabeder. Kalblerinde bu kuvveti hissetmiyenlerin teşebbüse geçmemeleri elbette daha iyidir. Zira, bu takdirde, hem kendilerini ve hem de milleti aldatmış olurlar. Bir de söz konusu vazife, resmi makam ve üniformaya sığınarak el altından idare edilemez. Bu tarzın bir derecesi olabilir. Fakat, artık o devir geçmiştir.Açıkça ortaya çıkmak ve Milletin Hukuku namına yüksek ıada ile bağırmak ve bütün milleti, bu sadaya iştirak ettirmek lizımdır. (Utkun Kocatürk, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, s.2) •••

Türk Tarihi tetkik olunursa birçok sebeplerin başında bütün yükselme ve gerileme sebebinin, iktisat meselesinden başka bir şey olmadığı anlaşılır. Bu münasebetle diyebiliriz ki, Türkiye Cumhuriyetini layık olduğu mertebeye çıkarabilmek için, iktisadiyatımıza birinci derecede ehemmiyet vermek lazımdır. Zamanımızın bir iktisat devri olduğu düşünülürse, bu ehemmiyetin derecesi kolaylıkla meydana çıkar. İktisadiyatın inkişafında başlıca lüzumlu olan, yollar, demiryolları, limanlar, kara ve deniz nakliye vasıtaları, Milli Mevcudiyetin maddi ve siyasi kan damarlarıdır. Refah ve kuvvet vasıtasıdır. (Afet inan, Atatürk Hakkında Hatıra ve Belgeler, s.266)

•••

Ölmek, ancak öldürmek maksat ve gayesine matuf olmak lazımdır. Fakat öldükten sonra hiçbir gaye temin edilemiyecekse neye yarar. (Besim Akımsar, Atatürk'ün Ölümsüz Sözleri, s.57) •••

Milli Meclis, Başkumandanlığı, Mustafa Kemal Paşa'ya veriyordu. O da, birliklerini, adım adım Sakarya'ya kadar geri çekiyor, ve orada, kendisire:"Neyi savunacağız?" sorusunu yönelten askerlerine şöyle karşılık veriyordu:

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 171

------


----

BELGELERLE ----

- Her parça toprağı, üstüre ayak bastığınız her yeri savunacaksınız! Bu söz, Mustafa Kemal'in ifadesinde şöyle: "Hattı müdafaa yok, sathı müdafaa vardır." Yirmi bir gün ve bir o kadar gece, savaş devam etti. Yunanlılar cephare ve silah yardımı görüyorlardı. Ümitten yoksun olarak ve bunun son şans olduğunu unutmayarak dövüştüler. Yanıbaşlannda, kendilerini Türk birliklerinin içire itmek istedikleri çorak bir arazi . vardı. Karşıda ise Ankara, büyük amaç olarak gözüküyordu. Londra, vaadlerini pek de ölçememişti. 5 Eylül 1 9 2 1 'de, hala tam savaş içinde bulunan Mustafa Kemal Paşa, Salcarya'daki karargahından bana şunları yazıyordu: "Şu anda, karargahımdayım. Hellenlerle savaşıyorum. Bunlar, Ağustosun ikinci yansında, bizi kesinlikle yenmek ümidiyle yeni bir taarruz hazırladılar. Onbeş gün kadar süren bir dehşetli savaş. Yunanlıların yok olması ile bitmiş gibidir. Düşmanın çılgın hamleleri tamamen püskürtülmüştür. Askerlerimizin kahramanlığından ve bütün milletin hayran olunacak bir fedakarlıkla bana tam katkıda bulunmasından kuvvet alarak, Yunan işgalciyi nihayet ülkemin dışına atacağımdan kesinlikle eminim. Düşmanın, şu son Temmuz ayındaki ilerleyişi esnasında işgal ettiği topraklarda da, bilmiyorum size belirtmek gerekir mi, dört ay önce, büyük cesaretle ziyaret ettiğiniz toprakların maruz kaldığı felaketler ve talan edilişler a�n görülmüştür. Her yerde, yangın, yağma ve de bahtsız köylülerin Yunan afetinden kaçışları, izler bırakmıştır, SENELER BELKİ DE YÜZTILLAR BOYUNCA, ANADOLU BU NEFRETİN HA.TIRASINI SAKLAYACAK.TIR." (Berthe G. Gaulis, Çeviren, Firuzan Tekil, Çankaya Akşamlan II, s.18-19) •••

"Ulusların tarihinde öyle dö�mler vardır ki, belirli amaçlara erişebilmek için maddi ve marevi re kadar güç varsa hepsini bir araya toplamak ve yire o doğrultuya yörelttnek gerekir." (Özdeyişleriyle Atatürk, s. 7) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 72

-------


----

BELGELERLE ----

Şubat 1 920

SİYONİSTLER MUSTAFA KEMAL'İ İHBAR EDİYOR Siyonizmin lideri Weizman, İngiliz Dışişleri Bakanı Curzon'a ı&ıderdiği muhtırada, Nablus'ta güçlü bir Türk etkisi, Nablus ile Mustafa Kemal arasında sık bir haberleşme olduğunu ve Siyonist haberalma �sinin yardımıyla, burada gizlenmiş binlerce bomba ve silah ortaya flkanldığını bildirdi. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt il, s.356) •••

ARAP-YAHUDİ İŞBİRLİÖİ 3 Ocak 1 9 1 9 Hicaz Kralı Hüseyin adına Faysal ile Siyonist Örgütü adına Weizınann, Pilistin'de Yahudi devleti kurulmasını öngören bir anlaşma imzaladılar. Weizmann, Arap davası Konferans önü.re geldiğinde, Arapları desteklemeye 16z vermişti. Anlaşma, Fransızların aleyhinde ve İngiliz planlarına uygun dGşüyor. Anlaşmaya göre, Filistin'de din ayrılığı güdülmeyecek. Yahudilerin Filistin'e göçmesi teşvik edilecek. Yahudiler, Arapların ekonomik bynaklannın işletilmesi için yardım edecekler. Anlaşma, Arap bağımsızlığı prçekleşince yürürlüğe girecek. (Zeki Sanhan, Kwtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt 1, s.83) •••

Ağustos 1 9 1 9

ABD'nin Paris Barış Konferansı delegesinin sözleri : Filipinler ve bba'da olduğu gibi bütün Türkiye'yi mandamız altına alalım. Bu Siyonist mellere de uygun düşüyor. Amerikan Heyeti Paris'te. Başkan, Suriye ile Ttrklerden temizlenmiş diğer yerler ahalisinin ümidi İngiltere ile Fransa mnda bir anlaşmadadır, dedi. (Zeki Sanhan, Kwtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt 1, s. 79) -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 73

------


-----

BELGELERLE

YAHUDİ DÖNMESİ SABATAİST MASON CAvtr1N İHANETLERİ İttihat ve Terakki Hükümeti'nin Maliye Nazın Cavit Bey, Yahudi dönmesi bir Sabataist(*) idi. Avrupalılar kendisine çok değer veriyorlardı. Özellikle Fransızlar'ın gözbebeği bir bürokrat olan Cavit Bey, doğrusu gerçekten, üstün Maliye bilgisiyle de ün salmıştı; akıllı, bilgili " Vizyon sahibi" bir Osmanlı'ydı. . . İttihat v e Terakki Hükümeti, Abdülhamit Han'ın özel mülkü olan Musul Petrolleri'ni satmayı kararlaştırmıştı. Petroller İngilizler'e pazarlanacaktı. . . Osmanlı Hükümeti, bu alışverişi gerçekleştirmek için Cavit Bey'i tam yetkili olarak Londra'ya gönderdi. Cavit Bey, Londra'ya giderken yanına, yine bir Osmanlı memuru olan Ermeni Gülbekyan'ı katip olarak almıştı. Tam görüşmeler başladığında, kendisi.n! gelen bir telgraf üzerire Cavit Bey Londra'dan ayrılıp, İstanbul'a döndü. Londra'dan ayrılırken, katibi Gülbekyan'a yetkilerini devretmeyi, bir diğer deyişle Gülbekyan'ı "Tam yetkili" kılmayı da ihmal etmedi. Sonuç malum... Ermeni Gülbekyan, Türk'ün petrollerini İngilizler'e babasının malı gibi satarken, petrollerin belli bir yüzdesinin gelirini de kendisi üzerine geçirme kurnazlığını gösterdi.

DEVLET, YAHUDİ DÖNMESİNE HAYATİ BİR KONUDA TAM YETKİ VERİYOR, O YAHUDİ DÖNMESİ DE, ÜZERİNDEKİ YETKİYİ BİR ERMENİYE RAHATÇA DEVREDİYOR; O ERMENİ'DE, TÜRK'ÜN CAN VE KAN BEDELLİ MALINI, KENDİ MALI GİBİ RAHATÇA SATIYOR, GELİRİNİ DE CEBİNE İNDİRİYORDU. Cavit Bey'den bunun hesabını kimse sormadı. O yine Maliye Nazırlığına devam etti. 1. Dünya Savaşı başlamıştı. Tartışmanın zamanı değildi. Şimdi, bu savaşta muzaffer olmanın yollan düşünülmeliydi; nitekim, Mustafa Kemal'de öyle yaptı. . . Hiç vakit kaybetmeden harekete geçip; Bulgar yetkilileriyle temasa başladı. Bu temaslar sonucunda, Bulgarlar'dan peşin para ile her türlü yiyecek mad­ desini almanın mümkün olacağını gördü. Ve böyle bir alışverişin sözünü aldı. lstanbul'daki arkadaşı'na yazdığı mektupda, Bulgarlarla yaptığı görüşmeleri anlattı ve bunu Maliye Nazın Cavit Bey'e aktarmasını tembih etti ... Ne var ki; Mustafa Kemal'in mesajını alan Cavit Bey çok rahattı ve Mustafa Kemal'in arkadaşına çok rahat cevaplar verdi: ..

"Bulgaristan'dan

------

yiyecek almaya gerek yoktur. Sizler savaşın

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 74

-------


--- BELGELERLE

-------

uzayacağı.nı mı sanıyorsunuz ? " Cavit Bey'in, "uzamaz" dediği savaş, tam dört yıl sürdü... Türk Ordusu, yedi cephede düşmanın yanında kıtlıklarla da savaştı. (Mevlüt Uluğtekin Yılmaz, Osmanlı'nın Arka Bahçesi, s.273-274-275) •••

MASON CAVİT'İN İHANETLERİ DEVAM EDİYOR Cavit . bey, Türk delegasyonuna bir ay kadar sonra katıldı. Osmanlı Borçlan işinin görüşüleceği sırada, 12 Aralık 1 922 günü Lozan'a vardı. Onun Maliye Bakanlığı sırasında Fransa'dan alınan borçlar konusunda lörüşiİIE başvurulacaktı. Ama Cavit Beyin Lozan'da şüpheleri üzerire çektiği anlaşılıyor. Rıza Nur bu konuda şunlan yazıyor: "Fransızların en alakadar oldukları ve ehemmiyet verdikleri iş, mali ve iktisadi işler. Bunların da en mühim ve başta olanı Düyun-u Umumiye ... "İsmet (Paşa) bu işler için . . . Cavid'i de getirmişti. Cavid de mali bir mütehassıs geçınıyor. Hasan, Cavit, Cahit, Düyunu Umumiye ile meşguldürler. Bu üçü bir Trinite halindedir. Bir saç ayağı yaptılar, gece gündüz beraberler... Hem de daima ve hususi olarak Fransız heyeti azası ile dost halde onlarla oturuyorlar. Onlar ile yemekte, gezmekte beraberler. . . Mütarekede Cavid'i Fransızların himaye ettiğini, Malta'dan kurtardıklarını, vaktiyle Cavid, Maliye Nazın iken Fransız maliye mahafıli ile pek sık temas edip ahbap olduğunu, Düyunu Umumiyede dayinler vekilliği ettiğini de biliyoruz. Nasıl olsa Fransızlara minnettardır. Onlara karşı hiç olmazsa yüzü tutmaz. Bunlar da şüphemi arttırıyor. "Bir adam sık sık bana geliyor. Düyunu Umumiyenin Lozan'a iki milyon lira yolladığını, bu iş için bu parayı rüşvet vereceğini söylüyor. Galiba bana rüşvet teklif etmek istiyor, fakat cesaret edemiyordu. Biraz sonra bu para ve rüşvet verilmek istendiği herkesin ağzına düştü. Ayni zamanda Cavid'e, Cahid'e rüşvet verilmiş olduğu da söyleniyor. "Müzakere, müzakere Cavid, Hasa.I4 Cahid, düyunu umumiyenin ser­ maye değil faizinin taksimi esası üzerine karar vermişler. Bu benim havsala­ ma sığmadı ... bütün borç Türkiye'nin sırtında duracak. Sade faizi seneviyi bizden arazi alan devletlerle Türkiye arasında taksim edecekler . Fellket.... .

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 178

.

------


"Cavid'e sorduk, "sermaye taksiminin fennen asla imkinı yoktur" dedi. . . "Bir mühim Avrupalı mütehassıs bulduk, sermaye taksiminin fennen kabil olduğunu söyledi" dedim. Cavit kızardı. Pancar gibi oldu. Bu adam pek kibirli idi. Ufak bir itiraz karşısında bile kan başına çıkar, kıpkırmızı olurdu... Cavid bunun fennen kabil olduğunu biliyor. Kasten olmaz diyordu. Haindir... "Ismet'e (Paşa) anlattım. İsmet yire bir fikir söylemiyor... Hüseyin Cahid de gazetesinde Cavid'in sözünü müdafaa ediyor, bizim aleyhimize yazıyor. Bizi cahillik ile itham ediyor ve bizimle alay ediyor. O da Dayinler Vekili idi ya! ... Bu efendiler yıllarca Düyunu umumiyeden çöplemnişlerdi. Hala da çöplenmektedirler... "Bompar'a behemehal sermaye taksimi olacağını söyledim.. . Bunun üzerine Fransızlar tarafından bir kıyamettir koptu. Telaş ve hararetli münakaşa, tehdit. Her şey var. . . "İsmet pek ızdırap içinde. Hali perişan. Bana da bir şey söyleyemiyor. Nihayet döküldü: "Cavid, Cahid, Hamid başımıza bela olmuştur. Bunları nereden getirdim?!..." dedi... "Devam etti: "Bunlar düşmanla bir olmuşlardır. Hem düşmanla uğraş, hem de bir de bunlarla uğraş. Bunlar hıyaret ediyorlar. . . "Bunlardan kurtulmadıktan sonra bu işi halledemeyiz. Engel oluyorlar. . . " dedi... "İşte doğrusu bu idi. Benim de hissiyatım onların hıyaretinde idi ... "İsmet bana dedi ki: "Ben bir çare düşünüyorum. Paris'ten Ferid'i getirelim. Ona sermaye taksimi üzerire bir proje yaptıralım. Fransızlar ile müzakereye onu memur edelim" ·

(Bilal N. Şimşir, Lozan Telgrafları, s.492)

•••

1 926 yılında gazi Mustafa Kemal Paşa, genç Cumhuriyet'in Osmanlı'dan devraldığı sorunları çözmeye çalışırken, Yahudi dönmesi Cavit Bey, O büyük kahramana İzmir'de gerçekleştirmeyi düşündükleri suikastin içinde yer

alıyordu . . . lmıir İstiklal Mahkemesi'nde yargılandı ve idama mahkum edildi. İdam kararlan aynı akşam bilgi için telgrafla Ankara'da Mustafa Kemal ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 76

-------


----

BELGELERLE ----

Pqa'ya iletildi. Paşa, elindeki listeye göz atarken, parmağım Cavit Bey'in adı Clzeri� koydu ve parmağını hiç kaldırmadan, çevresindekilere Cavit Bey'in

yaptıklarını anlattı . . . Gazi Paşa'nın son cümlesi şu idi: " BU ADAM ASILMAYI ÇOKTAN HAK ETMİŞTİ. . . " Ve Cavit Bey asıldı! İlginçtir; CAVİT BEY'İN ASILDIÖI GÜN, FRANSIZ PARLE­

MENTOSU, BİR DAKİKALIK SAYGI DURUŞUNDA BULUNDU. . . (•)Sabataizm : l 7 . yüzyılın ikinci yarısında Yahudi Dönmesi Sabatay Sevi' nin Osmanlı topraklarında kurduğu, sözde Müslüman olan Yahudilerin (Dönmelerin), eski bwıçlannı korumayı ö� çıkartan, Yahudilik ve Hıristiyanlık karışımı bir mezhep.

(Mevlüt Uluğtekin Yılmaz, Osmanlı'mn Arka Bahçesi, s.276) •••

AVRUPA HÜKÜMETLERİ VE MASON LOCALARI MASON CAv1T1N ASILMAMASI İÇİN TÜRKİYE'YE BASKI YAPTILAR. GAZİ MUSTAFA KEMAL HİÇ BİR BASKIYA ALDIRMADAN MASON CAvtr1 ASTIRDI. •••

T.B.M.M. İstiklal Mahkemelerindeki Yazılı Levha:

TÜR.KİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ İSTİKLAL MAHKEMESİ M0cAHEDESİNDE, "YALNIZ ALLAH'TAN KORKAR" (Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri, s.7) •••

M.Esat Bey Masonlara Ateş Püskürüyor Bazılannın söylediği gibi mason teşkilatı gayrikanuni değil, "Tiirk YObelme Cemiyeti" namile müsecceldir. Sabık Adliye Vekili Mahmut Esat Bey İzmir'de bir gazeteye yazdığı makalede masonlara şiddetle hücum ederek demiştir ki: " - Türk Milletinin memleketi ikiye ayıran bu tehlikeyi de kökünden söküp ---·

- -

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 77

· ------


-----

BELGELERLE

----

atacağından şüphe yoktur. Biz her şeyden evvel Türküz. Herşeyden sonra

gene Türküz. O'nun için yaşarız, O'nun için ölürüz" Mahmut Esat Bey'in bu yazısı şehrimizdeki masonlar arasında büyük bir infial uyandırmıştır. Türkiye meşriki azami olan operatör Mim Kemal Bey (Öke) bu hususta diyor ki: "-Mahmut Esat Bey zaten masonluk. düşmanıdır. O'nun sözlerinin hiçbir kıymeti yoktur. Masonluk Milliyetçi, halkçı bir şekildir. Türk Milletinin onu kökünden imha etmesi lazım geldiği noktai nazarına cevaben şunu beyan edeyim ki Türk Milleti masonluğu kaldırmaz. Bilakis yükseltir. Çünkü onlar Türk Milletinin yükselmesinden başka bir gaye beslemezler. Masonluk insani bir gaye ile yürürken onun kaldırılmasını düşünmek abestir. Mahmut Esat Bey'i biz pek iyi biliriz. Aldığı vazifeyi bile idareden a�iz

olduğunu çok iyi takdir etmişizdir. Onun ne düşüncede olduğunu, masonluk için vaktile heyeti vekilede aldığı cepheyi de çok iyi biliyoruz. O'nun sözlerinin Milliyetçi, Halkçı Türk'ün yükselmesini düşünen insani gayelerle hareket eden masonluk camiası üzerinde zerre kadar tesiri olamaz. Mahmut

Esat

Bey'in vesile verdiği bu

masonluk

münakaşası

dolayısıyla şehrimizde gene bu işe ait dedikodular türemiş, ezcümle mason teşkilatının cemiyetler kanununa muhalif olduğu, bu teşekkülün Cemiyeler kanunu mucibince tescili icap ederken kendini tescil ettirmediği ve gizli kaldığı söylenilmektedir. Bu dedikodu yersizdir ve vaziyeti bilmeyenler tarafından yapılmaktadır. Mason teşekkülü gizli değildir. Ve "Türk Yükselme Cemiyeti" namı ile müsecceldir. (Milliyet Gazetesi, 10

Ekim

193 1 , s. 1-2)

•••

(Adalet Bakanı) Adliye Vekili Masonluğu Niçin Sevmediğini Anlatıyor: Diyor ki: "Milliyet prensiplerini benimsemiş milletler, masonluktan ancak zarar görebilirler. . . " Sabık Adliye Vekili Mahmut Esat Bey'in İzmir gazetelerinde masonlar aleyhine vuku bulan beyanatından bahsetmiş ve Türk meşrikı azami operatör Mim Kemal Bey'in de (Öke) verdiği cevaplan yayınlamıştık. Dün gelen İzmir gazetelerinde Mahmut Esat Bey'in bu hususta neşredilmiş olan beyanatının ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 78

-------


BELGELERLE

-------

mühim yerlerini alıyoruz: - Anlamak istediğim cihetlerden birisi şudur: BİLİYORUZ Kİ, IRK, MİLLİYET FARKI OLMAKSIZIN MASONLUÖA HERKES GİREBİLİR. ORADA HERKES USULÜ DAİRESİNDE MASONLUÖUN MUKADDERATINA HAıd:M OLABİLECEK MERTEBELERE ÇIKABİLİR. DEMEK Kİ BİR RUM, BİR YAHUDİ, BİR ERMENİ DE BÖYLE BİR TEŞEKKÜLÜN BAŞI­ NA ŞEF OLARAK GEÇEBİLECEK VE TÜRK MASONLUÖUNU İDARE EDECEK! . HATTA NE BİLEYİM BİR FRANSIZ BİLE, BİR YUNANLI BİLE. . . BÜTÜN BUNLARA GÖZ YUMACAÖIZ, MASONLUK MİLLİYETÇİLİK.TİR, DİYECEÖİZ ÖYLE Mİ? BU NASIL OLUR? VE BUNA KİM İNANIR?! Benim şahıslarla hiçbir meselem yoktur. Masonlar arasında çok sevgili arkadaşlarım vardır. Bunlara hürmetim vardır. Benim bücumlanm şahıslara değil, doğrudan doğruya masonluğun prensipleriredir. Bu çok insani olduğu iddia edilen prensiplerle dünya ve insanlık istismar ediliyor. Mesela düşününüz ki İNGİLİZLERİN MEŞHUR CASUSU (LAVRENS) BİLE MASONDUR. BAŞLARINDA AÖAHAN BULUNAN MASON LOCALARI İNGİLİZLİK NAMINA HİNDİSTAN'! BAŞTAN BAŞA DOLDURMUŞ KARDEŞLİK. TERANELERİ İÇİNDE 320 MİLYONLUK BİR İNSAN KİTLESİNİN BOYNUNDA ESARET ZİNCİRİNİN SÜRÜKLENMESİNE SEBEP OLUYOR. RİCA EDERİM CASUS (LAVRENS), (AÖAHAN) DAHA BİLMEM KİMLER BURAYA GELEBİLSELER LOCALARA KARDEŞ DİYE GİREBİLMEK HAKKINA HAİZDİRLER. BUNUNDA ADINA MİLLİYETÇİLİK. Mİ DİYECEÖİZ? BUNA MİLLİYETÇİLİK DEÖİL, İNSANLIK BİLE DEMEZLER Benim bütün endişelerim, aziz vatanın masonluğu kabul eden temiz ve güzide evlatlarının haberleri olmadan, başka yerlerde olduğu gibi masonluğun memleketimiz ve milletimiz aleyhine kullanılmasıdır. Kullanılıyor da. Masonluk tatbikatta bu neticeleri veriyor. Nazari cepheden de bakılırsa Milliyetçiliği, Milliyetçilik duygularını öldürmek davasındadır. Çünkü beynel minelciliğe varabilmek için ilk yıkılacak, yıkılması lazım gelen engel budur değil mi? Bir de, benim anlamadığım bir nokta var. Masonluk bir teşekkül olduğuna göre nasıl oluyor da gizli duruyor? Ne olursa olsun gizli teşekküller kanunen memnudur. Vakıa "Türk Yükselme Cemiyeti" diye hükümete, o da pek yeni olmak üzere bir beyanname verilmiş ve bu teşekkülün vaziyeti kanuna -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 79

------


uydurulmak istenmiştir. Bir de masonluğun adına ne hakla (Türk Yükselme Cemiyeti) denerek hakikat gizleniyor? Be�lıninelci olan masonluk nasıl olurda "Türk Yükselme Cemiyeti" firması arkasında saklanıyor? Buna kim inanır? Masonluk insanlık için çalışıyormuş. İyilik ediyormuş bahsine gelince: Acaba bu iyiliklerin memleketimize tealluk eden kısımlarının neler olduğunu öğrenebilir miyiz? Benim bildiğim bazı masonların, masonluğu ileri sürerek kendi ceplerini doldurmağa, hem de Türk Milleti zararına çalıştıkları ve doldurduklandır. Bunların zaman zaman hükümete bile müessir olmak istedikleri, hükümeti kendi çıkarlarına alet etmek istedikleri görülmüştür. NAZARI DİKKATİMİ CELBEDEN CİHETLERDEN BİRİSİ DE; TÜRK.İYE VE PROTESTAN VE GENÇ HIRİSTİYANLI PROPA­ GANDASI İÇİN GELEN MİSYONERLERİN MASON OLMALARIDIR. ELBETIE GÜNÜN BİRİNDE TÜRK MİLLETİ VE ONUN HÜKÜMETİ BUNLARIN HESABINI SORACAKTIR. HERHALDE YANLARINA KAR KALMAYACAK.TIR.. ·

(Milliyet Gazetesi, 1 3 Ekim 1 93 1 , s. l ) •••

Mahmut Esat Beyin bir makalesi daha .. '. Sabık Adliye :Vekili "Masonlukla Mücadele devam edecektir" diyor.

Mahmut Esat B. Yeniden Anadolu gazetesinde yazdığı bir makalede diyor

ki:

"Masonlar telaşa düştüler. Bir gün Türk Milleti ağlayacağına varsın bütün dünya masonluğu üzülsün. . . masonlukla mücadele devam edecektir. Korkumuz yoktur. Masonluk milliyet ve din farkı gözetmeksizin Türkleri, Rumları, Ermenileri, Yahudileri, İngilizleri sanii azam denilen Allah'ın himayesinde kardeş yapmak isteyen kap kara müteassıp bir mezheptir. MASONLUK SİYONİST YAlillDİLERİN ELİNDE BİR SOYGUNCULUK VASITASI OLMUŞTUR. İnanmayanlar mağlubiyet acısını milletinde ve nefsinde tadan Ludendrofun son kitabını okusunlar. Masonluk ağına düşmüş Türk Gençleri ciğerimizden koparılmış sevgililerdir. Onların ayrılık gamını çekmek yetmiyormuş gibi, bir de bu sevgilileri ittihama takatimiz yoktur. Biz masonluk prensiplerinin ve onun verdiği reticelerin düşmanıyız, yoksa şahısların değil. ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 80

-------


------

BELGELERLE ------

Mahmut Esad B. Hürriyet gazetesine aynca yaptığı beyanatta; maşnkı azama

bazı masonlara şiddetli hücumlar yapmakta, masonluk tehlikelerini

lflll'Ct eylemektedir. İzmir ve havalisi bu neşriyat ve beyanatı ehemmiyet ve alaka ile takip eylemektedir. (Milliyet Gazetesi, 13 Ekim 1931, s.2) •••

İZMİR'DEKİ MASONLAR ENDİŞEYE BAŞLADil.AR Masonlara hücum eden Mahmut Esat Bey ansızın Ankara'ya gitti. Masonluk ve Masonlar hakkında İstanbul gazetelerinde şiddetli yazılar

yazan eski Adliye Vekili Mahmut Esat Bey Ankara'ya hareket etmiştir.Fakat aabık Adliye Vekilinin hiç ümit edilmedik bir zamanda ansızın Hükümet Merkezine gitmesi buradaki Masonlar tarafından hayret ve ehemmiyetle karşılanmıştır.Bu münasebetle gerek Masonlar gerekse halk arasında bir rivayet çıkmıştır.Bu şaiaya göre Mahmut Esat Bey' in buradan vakitsiz ayrılışı

bir davet neticesinde vaki olmuştur. Yine bu rivayet cümlesinden olarak hükümet Merkezinde Masonluk hakkında son neşriyat takip ve tetkik edilmektedir ve Mahmut Esat Beyin aeyahati neticesinde de Hükümetin Masonluk hakkındaki noktai nazarı ' anlaşılmış olacaktır. Haber aldığıma göre Mason locası son vaziyet üzerine bir içtima yapmak

ve bazı kararlar vermek mecburiyetipi hissetmiştir. M. Esat Bey'in cevabı Diğer

taraftan Mahmut Esat Bey kendi hakkındaki i leri sürülen bir

iddiaya da, gazetemize gönderdiği şu telgrafla cevap vermektedir.

" MASONLUÖA GİRMEYE HİÇBİR YERDE HİÇBİR GÜN TALİP OLMADIM. CUMHURİYET GAZETESİNİN NEŞRİYATI DOÖRU DEÖİLDİR. MASONLUÖU ÖÖRENDİÖİM GÜNDEN BERİ TÜRK. MİLLETİ İÇİN ÇOK TEın.İKELİ, ÇOK ZARARLI BULDUM. BUNDAN DOLAYI MOCADELE EDİYORUM!" ( 16 Ekim 193 1 , Son Posta Gazetesi, s. 1)

. MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 111

------


----

BELGELERLE

-----­

Mahmut Esat Bey'in Bir Telgrafı

Dün geç vakit sabık Adliye Vekili Mahmut Esat Beyden şu telgrafi aldık: Farmasonların reşriyatını takip ediyorum. Fikre, prensiplere ait olan­ larına cevap hazırlıyorum. Hakikat gizlenmekte kaçamakla tevillerle iğlak edilmektedir. Zaten sır vermemek farmasonluk şartlarındandır. Fakat ne de yapılsa hakikatler gizlenemeyecektir. Farmasonluk beynelmileldir, Milliyetçi değildir. Bütün dünyanın her yerinde ve Türkiye'de Türk olmayanların elinde istismar edilmektedir. Bunlar birer birer ispat edilmiştir. Tekrar ispat edilecektir. Şahıslarla alıp vereceğim yoktur. Ben farmasonluk prensiplerinin ve tatbikatının düşmanıyım. Bunları milletim, memleketim için çok zararlı, çok tehlikeli buluyorum. Kanaatlanm beni mücadeleye mecbur ediyor. Asıl meseleyi bir tarafa bırakarak, şahsımla uğraşanlar bir şey kazanamazlar. Ellerinden geliyorsa farmasonluk aleyhindeki mütalaalanmın doğru olmadığını millet mücavehesinde ispat etsinler. Telgrafımın reşrini rica ederim. MAHMUT ESAT (Milliyet Gazetesi, 1 7 Ekim 1 93 1 , s.2) •••

MAHMUT ESAT BEY BOMBARDIMAN EDİYOR. Eski Adliye Vekili Masonların Milliyetçi Olmadığı İddiasındadır. Mahmut Esat Bey Anadolu gazetesinde Masonların üstadı azamı operatör M. Kemal Bey'e cevap vermekte devam ediyor ve diyor ki: "Masonların başı Kemal B. "Mahmut Esat'ı biz tanırız" diyor. Bundan ne çıkar.Ben bundan korkacak cibilliyette bir adam değilim.Söyleyeceği · varsa açık söylesin. MİLLETİMDEN BAŞKA KİMSEYE VERECEK HESAB™ YOKTUR. ALLAH'A BİR KURU CAN BORCUM VAR, İŞIB O KADAR. MASON OLMAK HİÇBİR ZAMAN BENİM AKLIMDAN GEÇMEDİ. MASONLUÖU ÖÖRENDİÖİM GÜNDEN BERİ MİLLETİMİN MENFAATLERİ NAMINA MASONLUÖA DÜŞMAN OLDUM VE IBK BAŞIMA OLSA DA ONA DÜŞMAN KALACAÖIM.SERVET YESARİ BEY MASONLUK GİZLİ BİR TEŞEKKÜL DEÖİLDİR, DİYOR. MASONLUÖUN ADI HÜKÜMETE "TÜRK YÜKSELME CEMİYETİ" OLARAK BİLDİRİLMİŞTİR.BU İSİM ALTINDA MASONLUÖUN MAHİYETİ SAKLANMAK İSTENİLMİŞTİR. TIPKI YAHUDİ BENEBERİT CEMİYETİNİN KENDİSİNE MİLLİYETÇİ TÜRK ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 82

-------


-------

· ·----- BELGELERLE

-----­

PIRKASI DEMESİ GİBİ. Servet bey en milliyetçi olan İngiliz milletinin Mason olduğunu söylüyor, çok doğru. Çünkü İngiliz milleti Masonluğunu iıtilacılığa bir vasıta olarak kullanıyor.İngiliz Masonluğu ile kardeş olan Türk Masonluğu nasıl bir tehlike karşısında bulunduğunu bununla pek iyi anlayabilir 18Ill!lm ." (20 Ekiml 9 3 1 , Son Posta, s.3) •••

AKDENİZDEKİ ADALARIN MÜLKİYETİ İÇİN LAHEY ADALET DİVANINA GİDİYORUZ. Türkiye'yi Mahmut Esat Bey Temsil Edecek. Bahrise fitteki bazı mühim adaların mülkiyeti hakkında İtalya ile hüküm.etimiz arasında muallakta kalan mes'elelerin halli için iki taraf keyfiyeti Lahey Adalet Divanına tevdi etmeye karar vermişti.Aynı zamanda da İtalya'ya terk edilen Rodos ve diğer adalarda ki Türk emlaki hakkında itilaf hasıl olduğundan Lahey'e havale edilmiştir. Mevsuk olarak öğrendiğime göre bu davaların Lahey Adalet Divanında müdafaasına sabık Adliye Vekili Mahmut Esat Bey tayin edilmiştir. Mahmut Esat Bey şimdiden tetkikata başlamıştır. Bir müddet sonra gidecektir.İşittiğime göre Mahmut Esat Bey davayı kazanacağından emin görünmekte ve memlekete bazı mühim adalarla milyonlarca lira kazandıracağını tahmin etmektedir. MASONLUKLA MÜCADELESİNDEN SONRA MAHMUT ESAT BEY'İN BU MÜHİM VAZİFEYE TAYİNİ MÜCADELESİNİN BURADA M KARŞILANDIRACAGI HİSSİNİ VERMEKTEDİR. (5 Kasım 193 1 , Son Posta Gazetesi, s:I) •••

13 EKİM 1935 TARİHİNDE ATATÜRK.'ÜN EMRİYLE. İÇİŞLERİ BAKANLIÖINCA MASON LOCALARI KAPATILMIŞTIR. (Mason localannın kapatılması aynntılı olarak Tarihi Gerçekler Işığında Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk kitabında belirtilmiştir.)

Osmanlı İmparatorluğu içerisinde sosyalist fikirleri ilk benimseyenler MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 83

------


-------

BELGELERLE

-------­

Ermeni, Rwn, Bulgar ve Yahudiler, yani gayri müslim azınlıklar olduldan gibi, "Sosyalizmin "yayılmasına ilk çalışanlarda bunlar olmuşlardır. Fransız thtilili'nden sonra Batı'dan gelen fi.kir akımlarından ilk önce etkilenen ve Tanzimat'tan sonra ağırlıklı olarak Batılı Devletlerin teşvik ve kışkırtmalarıyla Osmanlı Devleti'ne karşı baş kaldıran azınlıkların kurdukları Ermeni Hınçak ve Taşnaksutyun, Bulgar Sosyal Demokrat İşçi Partisi sosyalist esaslarda ihtilalci teşkilatlar olarak ortaya çıkmışlar ve özellikle Rumeli'de sosyalist propaganda ve kışkırtmalara başlamışlardır. Bu nedenle ikinci Meşrutiyet'in akabinde gelişen ortam içerisinde İstanbul'dan ziyade Selanik, sosyalist hareketlerin merkezi olarak gözükmektedir. SOSYALİZMİN BAŞ GÖSTERMESİNDE YUNANİSTAN, BULGARİSTAN VE SIRBİSTAN'DA ÇIKAN SOSYALİST PROPAGANDA AMAÇLI KİTAP, RİSALE, DERGİ VE

GAZETELERİN SELANİK'E RAHATLIKLA SOKULUP, BURADAKİ R.UM, BULGAR VE HATTA TÜRKLER ARASINDA SOSYALİST FİKİRLERİN YAYILMAYA ÇALIŞILMASI YANINDA, SELANİK'TE YAŞAYAN YAHUDİ CEMAATlNtN BÜYÜK ROLÜ OLMUŞTUR."

(Yavuz Aslan, Türkiye Komünist Fırkasının Kuruluşu ve Mustafa Suphi, s. 1 )

•••

TÜRK MİLLİYETÇİ HAREKETİ iktidar mevkiine yeni adamları getirmekten ibaret kalmamış, Türkiye'nin siyasi, içtimai ve iktisadi çehresini, Türk Halkının görüşünü büsbütün değiştirmiştir. (T.C. içişleri Bak.anlığı, Yabancı Gözüyle Cumhuriyet Türk.iyesi, s.281 -282)

•••

MUSTAFA SUPHİ VE HAİNLERİN SONU Mustafa Suphi 1 883 yılında Giresun'da doğmuş, İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sora Paris'e giderek Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirir. İttihatçılara muhalifliğinden dolayı ittihatçılar tarafından l 9 14'te Sinop'a sürülür. 1 9 14'te Sinop'tan kaçarak K.ırım'a gelir. Oradan da Bakü'ye geçer. Osmanlı İmparatorluğu Rusya ile savaşa girince tutuklanır ve Ural'a gönderilir. Bolşeviklerle ilk teması Urallar'da başlar. Bolşevik İhtilalinden sonra ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 84

------


- - BELGELERLE ·

-----

Moskova'ya gelir ve Yeni Dünya Gazetesi'ni çıkarmaya başlar.

MUSTAFA SUPHİ'NİN İHANETLERİ BAŞLIYOR Yeni Dünya'nın çıkarılış amacı, Rusya ve Türkiye'de Türkler arasında komünizm propagandası yapmaktı. Gazete Marksizm-Leninizm ideolojisini yaymak, Rusya ve Türkiye'de komünist teşkilatının kurulmasını sağlamak, Ekim İhtilalinin ideallerini Türk Halkı'na anlatarak, onlarda inkılap şuurunu yükseltip, onları inkılaba sevk etmek için kullanılacak bir araç olacaktı. Gazetenin çıkış maksatlarından biri de, Kafkasya'yı işgale başlayan Osmanlı Devleti'ne karşı propaganda yapmaktı. Zaten Yeni Dünya Gazetesi'nin sayılan incelendiğinde, gazetenin asıl çıkarılış 'amaçlarından birisinin bu olduğu açıkça görülebilir. Sovyet

Rusya

için,

bu

gazeteyi

çıkarmakla

Mustafa

Suphi'nin

görevlendirilmesi çok yerinde bir seçim olmuştu. Zira Mustafa Suphi tam bir İttihat ve Terakki düşmanı idi. Rusya Sovyet Hükümeti Osmanlı Devleti'ne karşı yaptıkları propaganda da, onun bu düşmanlığından azami şekilde istifade edecektir. Esaretten memlekete dönerken Baku'deki olaylara şahit olan Mülazım Refet, Kazım Karabekir Paşa'ya verdiği raporda, şunları kaydetmektedir: "Az�rbaycan ahalisinin Türkiye'ye, Türklere ihtiramı pek büyüktür. Bütün enzarları Anadolu'ya, Millet Meclisi'ııedir. Hatta Bolşeviklerin bu kadar suhuletle ve bila-kayd u şart Azerbaycan'a girmelerine bu hissiyatın pek büyük dahli olmuştur.

Halil Paşa'nın Azerbaycan hududuna yaklaşan

Bolşevikleri iltizam eylediğini gören halk, Bolşeviklere hudutlarını açmıştır. Türkiye'ye yardım sağlamak gayesiyle Bolşeviklerle işbirliğine giren bu şahıslar, gerçekten de Bolşevik Ruslar tarafından aldatılarak kullanılmışlardır. Onlara Kızıl

Ordu'nun

Azerbaycan

üzerinden Anadolu'nun imdadına

koşacağını, Azerbaycan'ın istiklaline müdahale edilmeyeceği, Azerbaycan Ordusu'nun dağıtılmayarak, Azerbaycan halkının kendi geleceğini hiçbir baskı olmaksızın tespit etmek hakkına sahip olacağı konularında söz verilmesire karşın, Kızıl Ordu Bakfi'ya girerek, yerleşmiş ve bir müddet sonra da ilk icraat olarak Azerbaycan ordu ve çeşitli müesseselerinde görevli olan Osmanlı Türk Subayları

tespit

edilerek, tutuklanmış ve bir kısmı idam edilmiştir.

AZERBAYCAN'IN BİRÇOK BÖLGESİNDE OLDUÖU GİBİ BAKU'DE DA BOLŞEVİK ORDUSU TARAFINDAN YAÖMALAR YAPILMIŞ VE SANDALYE, MASAYA KADAR AZERBAYCAN'IN BÜTÜN SERVETİ ----- · -··----

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 85

------


��--�----

BELGELERLE

---�-��--­

MOSKOVA'YA TAŞINMAYA BAŞLAMIŞTIR. KAzIM KARABEKİR PAŞA TARAFINDAN BAKU'YE GÖNDERİLMİŞ OLAN ÔMER LÜTFÜ, BURADAN KAzIM KARABEKİR PAŞA'YA GÔNDERDİÖİ RAPORDA, RUSLARIN, ÇOÖUSU MİLLİYETÇİ OLMAK ÜZERE AZERBAYCAN'DA ON BEŞ BİN İSLAMI İDAM ETTİRDİÖİNİ, TUTUKLAMALARIN HALEN DEVAM ETMEKTE OLDUÖUNU, AZERBAYCAN'DA BULUNAN TÜRKLERDEN İKİ SUBAY VE ÜÇ NEFERİN DE İDAM EDİLDİÖİNİ, halen Rusların Azerbaycan'dan birçok eşya taşıdıklarını ve taşımaya devam ettiklerini , evlerdeki sandalyelere varıncaya kadar Moskova'ya naklettiklerini ve Azerbaycan Halkının Rusların idaresinden memnun olmadıklarını belirtmektedir. 27 Mayıs

1 920'de, Taşkent'ten Bakıl'ya gelen Mustafa Suphi ve

arkadaşları, Azerbaycan Sovyet Hükümeti ve AKPMK ile sıkı ilişkiye girerek, İttihatçı TKF'yı ortadan kaldırıp Türkiye Komünist Teşkilatı'nı Baku'de yeniden yapılandırmışlardır. Haziran ayı içerisinde Baku'de TKT Merkezi Bürosu ve TKT Baku Komitesi teşkil edilmiştir. TKT bir taraftan TBMM Hükürneti ile ilişkiler kurmaya çalışırken, diğer taraftan gizlice propagandacılar göndererek Anadolu'da teşkilatlanma ve propaganda faaliyetlerinde bulunuyordu Bu gelişmeler dikkatlice TBMM Hükümeti tarafından izleniyor ve Mustafa Suphi'nin Anadolu'da ordu ve halk arasında yapmaya çalıştığı propagandalar endişe ile karşılanıyordu. Bunların önlenilmesi için bir yandan tedbirler alınırken, diğer yandan Mustafa Suphi'ye bu tür davranışların memleketin mahvına sebep olacağı bildirilerek, bundan vazgeçmesi istenmiştir.

TKF Heyeti'nin Erzurum'a Gelişi ve Karşılanışı Kazım Karabekir Paşa, Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Erzurum'a hareket edeceklerini 1 4 Ocak 1 92 1 'de bildirmişti. Bu seyahat ancak dört gün sonra, yani

1 8 Ocak'ta başlayacaktır. Mustafa Suphi Heyeti'nin Erzunıın'a doğru gelmekte oldukları haberi, Erzurum'da durumun karışmasına sebep olmuştur. 22 Ocak 1 92 1 'de, Mustafa Suphi ve arkadaşları Erzurum'da şehre sokul­ mayarak, gözetim altında Trabzon'a doğru yola çıkarılmışlardır. Böylece, Kazım K.arabekir Paşa'nın Mustafa Suphi Heyeti'ni sınır dışına çıkarma planının son safhasına

geçilmiştir.

Bu

dönemde,

bir

taraftan memleket içerisindeki

komünist cereyanlara karşı sert tedbirler alınmaya başlanırken, diğer taraftan ise bundan sonra Rusya'dan Türkiye'ye gelebilecek komünistler için önlemlere başvurulmuştur. Yani kısaca TBMM Hükümeti, bir süreden beri göz yumduğu ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 86

-------


---

BELGELERLE

------

komünist cereyanlarını söndürmek için harekete geçmiştir. Mustafa Suphi Heyeti'nin akşam saat dokuzda Trabzon'a ulaşması beklenirken, saat onbir olmasına rağmen gelmemişler, bu arada beklemekten sıkılan bir kısım ahali evlerine gitmişlerdi. Nihayet gece saat bire yakın heyet gözükmüş yollan Değirmendere'de kesilmiş, üst yolda bekleyenlere gösterilmeden, alt yoldan iskeleye götürülmüşler, burada toplanan kişilerin hakaret ve küfürlerine maruz bırakılarak, önceden hazırlanan motora bindirilip, Trabzon'dan uzaklaştırılmışlardır. TKF Heyeti'nin 28 Aralık 1 920'de, Kars'a gelişinden, 28/29 Ocak gecesi Trabzon'dan bir motora bindirilerek sınır dışı edilmesine kadar gelişen olayların TBMM Hükümeti'nin isteği ve uygun görmesi ile Kazım Karabekir Paşa tarafından hazırlanan bir plan doğrultusunda yapıldığı ve bu planı, TKF Heyeti'nin Erzurum'dan Trabzon'a kadar geçtikleri bölgelerde bulunan askeri ve mülki makamlar ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri'nin ortaklaşa işlerliğe koydukları belgelerle ortaya konulmuştur. Trabzon'dan sınır dışı edilmelerinden sonra, Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Trabzon Kayıkçılar Kahyası Yahya Kahya'nın adamları tarafından öldürüldükleri ve bu olaydan Yahya Kahya'nın sorumlu. Bu olaydan bir müddet sonra Yahya Kahya Trabzon'da karışık işler yaptığı iddiası ile Kazım Karabekir Paşa tarafından tutuklanmış ve yargılanmak üzere Sivas'a gönderilmiştir. Sivas'ta ağır ceza mahkemesindeki yargılanmasında suçsuz bulunarak beraat eden YAHYA K.AHYA, TRABZON'A DÖNDÜÖÜNDE "SANKİ BÜTÜN İŞLERDE BEN TEK BAŞIMA MI İDİM. DAHA ÜSTÜME VARIRLARSA HER ŞEYİ OLDUÖU GİBİ ORTAYA DÖKERİM'' Yahya kahya, Sivas Mahkemesi'nden dönüşünden bir müddet sonra böyle mütehevvir ve hak kazanmış olmanın çalımlı haliyle tehditler savura savura gezindiği günlerin birinde- 3 Temmuz 1 922-Soğuksu'ya giderken, hüviyetleri tesbit edilemeyen ·kimseler tarafından vurulmuş öldürülmüştü. Böylece, ortaya çıkan "Bu suikastı kim ne maksatla yaptı?" meselesiyle, bunun pek tabii olarak zihinleri kurcalattığı "Acaba bu suikast hadisesinin, Mustafa Suphi Yoldaş kafilesinin uğradığı akibetle bir münasebeti var mı?" sorusu dillere düşmüştü." GAZİ MUSTAFA KEMAL'İN 1920'DEN ÖLÜMÜNE KADAR YANINDAN AYIRMADIÖI ÖZEL MUHAFIZI GENERAL İSMAİL HAKKI TEKÇE ÖLÜMÜNDEN SONRA YAYINLANAN HATI­ RALARINDA ALDIÖI BİR . EMİR ÜZERİNE TOPAL OSMAN'IN İKİ ADAMINI DA YANINA ALARAK ANKARA'DAN GİDİP YAHYA MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 87

------


������

BELGELERLE

�������­

KAHYA'YI KENDİSİNİN ÔLDÜRDÜÖÜNÜ AÇIKLAMIŞTIR. (Yavuz Aslan, Türkiye Komünist Fırkasının Kuruluşu Ve Mustafa Suphi, S.2-82-87-89-337-342-353-354) •••

Türkiye'deki fikir adamları, adeta kendilerine hakaret ediyorlardı. Diyorlardı ki 'Biz adam değiliz ve olamayız. Kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur.' Bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı düşman olan, düşman olduğundan hiç şüphe edilmeyen Avrupalılara, kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı. 'Onlar bizi idare etsin' diyorlardı. (Vural Savaş, Atatürk'ün Kemiklerini Sızlatan Parti, s. 1 1 6-l l 7) •••

1 9 Eylül 1 92 1 Gandi, Hindistan'ın Trichinopoly kentinde yapılan bir mitingde konuştu. Gandi şöyle dedi: "İngiliz ordusunda hizmet görmek, yalnız bir Müslüman için değil, her Hintli için günahtır" ( Sinha: 1 2 1 : Yoksullar bile Türkiye'nin kurtuluşu için Hilafet fonuna bağışta bulunmak amacıyla bir kaç gün aç kalmayı göze aldılar. Müslüman kadınlar, ziynet ve mücevherlerini, hatta gelinler çeyizlerini yardım fonuna vererek eski eşyalarıyla evlenmeyi tercih ettiler.) (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt IV, s.63) •••

Atatürk'ün Ölümü Üzeri� Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Öğrencileri Tarafından İçilen And: Ey Ulu Reis Birinci Vazifem Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyeti'ni Dünya Durdukça Korumak ve Yükseltmektir. Buna Gençliğimiz, Şerefimiz, Namusumuz ve Türklüğümüz Namına Söz Verip And İçiyoruz. (Ulus Gazetesi, 16 Kasım 1938, s.7)

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 88

- -------


-------

BELGELERLE

-------­

Türk İnkılabı kurucudur. Türk İhtilali, yüksek bir insani ülkü ile birleşmiş vatanperverlik eseridir. Çocuklarına bütün güzellikleri ve bütün büyüklükleri görmek ve aynı zamanda bütün sefaletlere acımak sanatını öğretmektir. (Cumhuriyet Gazetesi, 30 Ekim 1933, s.9) •••

8 Ocak 1 92 1 Tunus'ta yayımlanan Lir gazetesi: Beş asırdan beri İslamiyet'in yükselmesi için çarpışan Kahraman Türk Milletine son zamanlarda A llah Mustafa Kemal Paşa'yı gönderdi. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt 4, s. 1 8 1 ) •••

!.Dünya Savaşı sonunda A fganistan'a geçen Cemal Paşa A fganistan'da

çok iyi karşılanır. Yaptığı ve yapacağı işlerle ilgili olarak Mustafa Kemal Paşa'ya bilgi veren Cemal Paşa Atatürk'ten yardım istemiştir. Cemal Paşa'nın A fganistan'da ki çalışmalarını Türk-İslam Dünyası için faydalı olacağına inanan Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa'ya yazılı direktif vererek A fganistan'a yardım yapılmasını istemiştir. Mustafa Kemal Paşa direktifinde "Fevzi Paşa'ya, "Müdafaa ve Maliyemiz icabatı ile kabil-i telif olduğu takdirde A fgan Ordusunu düzenlemek için bir heyet-i zabıtanın izamını ehem ve elzem ıörmekteyim. "Cemal Paşa'nın merbut mektubunda zikredildiği veçhile, bunun istikbalde Anadolu üze� çöken bar-i sakili tahfife yarayabileceği gibi nukuat-ı atiyeye riayet edildiği takdirde Asya-yı Vusta 'da emrinize amade kuvvetli bir orduya malik olmamız hususu oldukça temin edilmiş ve dolayısıyle her icap ettiği anda Anavatanı gavail-i harpten siyanet için İngilizleri daha uzaklara işgal etmek için bir vasıta elde edilmiş olur. "Fikr-i acizaneme göre bu heyeti teşkil edecek zabitanın intihabında ve kendilerine verilecek talimatta zirdeki nukuat nazar-ı itibare alınmalıdır. "İlk olarak : Bu heyetin bidayette kat'iyyen siyasiyatla iştigal etmeyip ıarf vazife-i askeriyesini ifa ve kendisini gerek A fgan gerek Türkistan ve Buhara ahali ve askerlerine fevkalade sevdirmesi. ·

MiLLiYETÇi HAREKETi N LiDERi 1 18

------


-------

BELGELERLE

------

"İkinci olarak : Giden zabitanın zahiren Afgan Hükümeti 'nin adamları olmuş gibi görünmekle beraber daima ve her halükarda Türk Hükümeti 'nin bilcümle evamirine tabi olacak ahlak ve metanette intihap edilmesi ve bunu bir dereceye kadar temin zımmında Afganistan hizmetinde bulundukları müddetçe terfih ve sair hususatta Türk Ordusu kadrosuna dahil bulundurulmaları. "Rabian : Afganistan müdirin- ı umuru harici entrikalar sayesinde İslamiyet ve Türklüğün menfaaatine karşı bir surette hareket etmeye hazırlandıkları takdirde heyetimizin bu suretle hareketlerine mani ola­ bilecek ve İslam-Türk menfaaatine hizmet eden bir Afgan hizbi mevkii iktidara getirebilecek kadar güçlü bir mevki edinmesi" (Mehmet Saray, Atatürk ve Türk Dünyası, s.40) •••

" . . . Zaten bu büyük işin zevki de işte buradadır. Bu çölden bir hayat çıkarmak, bu inhilalden bir teşekkül yaratmak lazımdır. Mamafih sen ortadaki boşluğa bakma, boş görülen o saha doludur, çöl sanılan bu alemde saklı ve kuvvetli hayat vardır. O millettir. O, Türk milletidir. Eksik olan şey teşkilattır. İşte şimdi onun üzerindeyiz." (Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt VII, Sayı:20, s. 1 84) •••

Bütün kızlarımızın vatanın ve milletin yüksek menfaatlerini her şekil ve vasıta ile savunabilecek ve koruyabilecek yetenekte yetiştirilmelerinin Milli Eğitimde esas tutulması ve kız çocuklarımızın buna göre bedeni, fikri ve hissi eğitime kavuşturulmaları lazımdır. (Cumhuriyet Gazetesi, 3 Şubat 193 1 , s.3) •••

"Milleti millet yapan, ilerletip, yükselten kuvvetler vardır: Fikir kuvvetleri ve sosyal kuvvetler... Fikirler manasız, mantıksız, boş sözlerle dolu olursa o fikirler hastalıklıdır. Aynı şekilde sosyal hayat akıl ve mantıktan uzak, faydasız ve zararlı birtakım inançlar ve geleneklerle dolu olursa felce uğrar... ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 90

-------


..

-- ·· ·-· · · ·--

BELG E LERLE

---

Evvela işe fikri ve sosyal kuvvetlerin kaynaklarını arıtmadan başlamak lazımdır. Memleketi, milleti kurtarmak isteyenler için vatanseverlik, temiz yüreklilik, fedakarlık gerekli özelliklerdendir. Fakat bir toplumdaki hastalığı görmek, onu tedavi etmek, toplumu asrın gereklerine göre ilerletebilmek için bu özelliklerin yanında ilim ve teknik lazımdır. İlim ve teknikle ilgili teşebbüslerin faaliyet merkezi ise mekteptir. Bu sebeple mektep lazımdır. . .

MEKTEP GENÇ BEYİNLERE İNSANLIÖA HÜRMETİ MİLLET VE MEMLEKETE SEVGİYİ, ŞEREFİ, BAÖIMSIZLIÖI ÖÖRETİR. BAÖIMSIZLIK. TEHLiKEYE DÜŞTÜÖÜ ZAMAN ONU KURTARMAK İÇİN İZLENMESİ UYGUN OLAN EN DOÖRU YOLU BELLETİR... " (Utkan Kocatürk, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, s.102) •••

UYGULANMIŞ BİR LİBERALİZM, SÖMÜRGELERDE SİSTEMDİR! HALBUKİ BİZ SÖMÜRGE DEÖİLİZ VE OLMAYA­ CAÖIZ. LİBERALİZMİ DÜŞÜNMEK, İNKILABI İNKAR ETMEKTİR. (Ahmet Hamdi Başar, Atatürk'le Üç Ay, s.30) •••

MEMLEKETİMİZDE ÇOK VE ÇOK MİLYONERLER VE MİL­ yARDERLER OLSUN. O ZENGİN İNSANLAR BAŞLI BAŞINA BU

MEMLEKETE BANKALAR, DEMİRYOLLARI, FABRİKALAR, ŞİRKETLER VE BAŞKA SANAYİ KURULUŞLARI YAPSINLAR. BİZİ YABANCILARIN SERMAYESİNE MUHTAÇ BIRAKMASINLAR. (An İnan, G.M.K. Atatürk'ün Eskişehir - İzmit Konuşmaları, s. 1 2 1 ) •••

Cumhuriyeti, Cumhuriyetin geleceğini Türk Gençliğine

emanet

ettiğimi biliyorsunuz. Ancak iş, sadece bunu yapmakla bitmiyor.

Cumhuriyeti, memleketin geleceğini onlara emanet etmekle, sadece onların damarlarında dolaşan Asil Kanda bulunan kudrete güvenmekle görevimizi tamamlamış olamayız. Aynı zamanda bu Türk Gençliğini de bilgili, inanç . MiLL i YETÇi HAREKETiN LiDERi 1;1

------


----

BELGELERLE

-----­

sahibi olarak yetittirmek mecburiyetindeyiz. (Sabiha Gökçen, Atatürk'ün izinde Bir Ömür Böyle geçti, s. 1 54-155) •••

Türk Milleti şuurla ve bunca, bin senelerin açtığı devasız yaralan acele tedavi etmek acısıyla, hakikat denilen cevheri bulmuş olduğuna inanarak, uzun adımlarla kurtuluş aramaya karar venniştir. Bunun önüre sed çekmek isteyeceklerin akıbeti Türkün kuvvetli ayaklan altında ezilmektir. Eğer bu millet, yalnız bu hususta herhangi bir güçlüğe rastlarsa ben ve arkadaşlarım tereddütsüz bu kuvvetli ayakların ve pençelerin önünde naçiz bir millet fedaisi oluruz. (Mustafa Baydar, Atatürk Diyor ki, s.61-62) •••

YALNIZ MİTİNGLER VESAİR GÖSTERİLERLE BÜYÜK GAYELER, HİÇBİR VAKİT KURTARILAMAZ. (Besim Akımsar, Atatürk'ün Ölümsüz Sözleri, s.45) •••

1 7 Şubat 1 922 Yusuf Kemal Bey heyeti ile şehrimize gelmiş olan Ankara Posta ve Telgraf Umum Müdürü Mehmet Sabri Bey ile mülakat: Anadolu bugün büyük bir hamiyet heyecanı içindedir. Size milyonlarcası içinde bir misal söyleyebilirim. ("Çocuğum ıslansın ama cephane nemlenmesin" diyen köylü kadını) . (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt iV, s.282) •••

30 Ocak 1 922 Yeni Milli Savunma Bakanı Kizuiı Paşa, Ankara'da hastaneleri gezdi.

Cebeci Hastanesi'nde "hiç bir şeyim yok" diyen Teğmen Refik1in yorganı iki bacağının da olmadığı görüldü. Bakan milletten ne istediğini sorunca da Teğmen Refik, İstiklal Madalyasından başka bir şey

kaldınlınca

------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 92

-------


- --

--

BELGELERLE

-------­

istemediği cevabını verdi. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt iV, s.253) •••

Her vatandaş, hatta Reisicumhur dahi olsa adalete hünnetle mükelleftir. (Sadi Borak, Atatürk Gençlik ve Hürriyet, s.83) •••

"Kanılanmıza, ülkümüze, geleceğimize yan bakan her kişiyi düşman gördüğümüz gün, Ulusal benliğe uzanacak her eli kırdığımız, Ulusun önüre dikilecek her engeli devirdiğimiz gün gerçek kurtuluşa ulaşacağız." (Özdeyişleriyle Atatürk, s.5) •••

:METEHAN Gazi Mustafa Kemal 1 933 Yıhnda Balıkesir Lisesinde Tarih Öğretmeni Kamil Su'nun Tarih dersine girip dersi izlemiş ve dersin sonunda Öğretmenler odasında Kamil Su Bey'e :

"- Muallim Bey, derste bir öğrenciye Gök Türk Devleti'nin kuruluşu ile ilgili bir soru sordunuz. Öğrenci bu soruyu cevaplandırırken, Altaylarda yaşayan Türkleri egemenliği altına almış olan Cücen İmparatorunun, bunların başında bulunan Bumin adlı kahramanın kızını istediğinden, Bumin'in bu isteği red ettiğinden, bunun üzerine 'imparatorun, haddini bildirmek için Bumin Han üzerine kuvvet s6nderdiğinden, ama bir şey yapamadığından, buna karşılık Bumin Han'ın imparatora karşı büyük bir zafer kazanarak Cücen İmparatorluğunu yıktığından ve bu imparatorluğa ait topraklan da ele geçirip Gök Türk Devletini kurduğundan bahsetti. Bu cevap yerinde değildir. Bir milletin 6zgürlüğünü kazanmak ıçın, savaşması, bir kız alışverişine baiJanmamahdır. Türkler, bir kız yüzünden değil, fakat esirliğe dayana­ madıkları, özgürlüklerine kavuşmak için, Cücenlere karşı ayaklanmışlar ve sonunda büyük bir başarı kazanarak Gök Türk Devleti'ni kur---- ·

- · - - --- -

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 93

------


mutlardır. Bu, milli bir harekettir." "- Muallim Bey, Türk Tarihinde, destan kahramanı Oğuz Han'a tekabül eden bir hakan vardır. Bunun kim olduğunu söyler misiniz?" Bunu biliyordum. Hemen cevapladım: "- Mete'dir, Efendim." "- Tamam." dediler ve anlatmaya başladılar. Anlattıklarından aklımda kalanlar, aşağı yukarı şunlardır:

"- Mete, babasının yerine Hun-Türk Devletinin başına geçince, komşu imparatorlardan biri elçiler göndererek ondan, çok sevdiği atını istemiştir. Kurultay toplanmış. Tüm Kurultay üyeleri, bunun bir onur kıncı istek olduğunu söyleyerek red edilmesini, gerekirse bunun için savaşılmasını önermişlerdir. Mete, Kurultay üyeleri gibi düşünmemiştir. At, O'nun kişisel malı olduğu için, bu yüzden savaşa girilmesine ve kan dökülmesine razı olamayacağını söyleyerek atını İmparatora göndermiştir. Bir süre sonra İmparator yeniden Mete'ye elçiler gönderip bu kez ondan kansını istemiştir. Bu, düpedüz savaş açmak için vesile aramaktı. Kurultay, toplanmış ve üyeler böylesine onur kıncı bir isteği kabul etmektense savaşarak ölmeği yeğ tutacaklarını bildirmişlerdir. Ama, Mete, yine onlar gibi düşünmemiştir. İstek, ağır ve onur kıncı olmakla beraber kişiseldi, kendisini ilgilendirirdi. Bu nedenle İmparatorun bu isteğini de yerine getirmiştir. Kurultay karşı çıktığı halde, savaşmayı, kan dökülmesini kabul etmeyerek kansını İmparatora göndermiştir. İmparator, üçüncü kez elçiler gönderip Mete'den sınırda bulunan küçük bir toprak parçasını istemiştir. Bu istek üzerine, memleketin büyükleri, yeniden bir araya gelmişlerdir. İstenilen küçük, önemsiz, kıraç bir toprak parçası idi. Devlete, Ulusa hiçbir yaran yoktu. Bu isteği geri çevirip savaşa sebep olmak anlamsızdı. Herkes, bu kıraç toprak parçasının verilmesinden yana idi. Ama, Mete, bu kez de Kurultay üyeleri gibi düşünmemiştir. "Toprak, kimsenin kişisel mülkü değildir, milletin malıdır. Millet malını, hiç kimse, başkasına vermek hak ve yetkisine sahip değildir. İmparator, bu isteğinde direnecek olursa, bu yüzden onunla savaşılır." demiştir. Nitekim bu sebepten komşu İmparatorla savaş yapılmış, sonunda Türkler büyük bir zafer kazanmışlardır." (Kamil Su, "Atatürk Bir Tarih Dersinde, Belleten, Cilt : XLV, sayı 177, s.430-436) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 94

-------


---

BELGELERLE

------

Birinci Dünya Savaşı sonrası bir avuç kişi yurt dışında özgürlük arıyorlardı. Onlardan birisi olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, o günlerin koşullarını, şu duygusal satırlarla günümüze aktarmaktadır: Bir mayıs sonu ya

da haziran başı

idi. Bağımsız fakat, bütün kalbiyle

İttifak Devletlerinin zaferini kutlayan bir Avrupa şehrinde, başım eğik, gözlerim

yaşlı

dolaşıyordum. Yüreğim bir derin uçurum, kafam bir

cehennemdir. Gün geçmiyor ki, bir mağazada, bir lokantada Türk olduğu anlaşılınca acı bir alay edilme veya ağır bir hareketle karşılaşmayayım. Lakabımız 'makak'tı. (bir çeşit şempanze maymunu türü). Gönül verdiğimiz genç kızlar Türklüğümüzü sezince bizden iğrenip kaçıyordu. İşte, o şehrin bu cehennem atmosferi içinde, bir gün, yılgın ve çekingen dolaşırken, gözlerim ansızın, bir gazete satıcısının sergisinde, bir sürü gazete adı ve başlıkları arasında, iri harflerle dizilmiş şu satırlara ilişiverdi:

'BİR TÜRK GENERALİ İTİLAF KUVVETLERİNE KARŞI YENİDEN HARBE HAZIRLANIYOR.' Titreyerek gazeteyi aldım. Yürürken, okuyorum: "MUSTAFA KEMAL PAŞA İSMİNDE BİR TÜRK. GENERALİ." (Vural Savaş, Türkiye Cumhuriyeti Çökerken, s.288-299) •••

Dengelerini kaybetmiş, beyinlerini, karakterlerini bozmuş gençler için: Böyleleri, tabiatiyle Milli Mefkiireye lakayt, bigane bir gençliktir. Bu gibilere ne hakimiyeti milliye, ne de cumhuriyet, zerre kadar heyecan ve alaka vermez. Her türlü sosyal ve ahlaki ilgileri kesilmiş durumda olan bu gibi gençler için kumar, dans, rakı , fuhuş, para, işte Milli Egemenliğin, işte toplumun anlamı, onlar için, yalnız bunlardan ibarettir. Bu gibi gençleri, soysuzlaşmadan mutlaka kurtarmak ve gençliği

mutlaka

ülkücü

ve

memleketle ilgili olarak yetiştirmek, herkesin, hepimizin, her devlet adamının başta gelen görevidir. . . Milli Eğitimin amacı yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha çok memlekete ahlaklı , karakterli, cumhuriyetçi, inkılapçı , olumlu, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, düşünceli, iradeli, hayatta rastlayacağı güçlükleri yenebilmeye kudretli,

karakter

sahibi

genç

yetiştirmektir. Bunun için de öğretim programlarını ve sistemlerini ona göre düzenlemelidir. (Kılıç Ali, Atatürk'ün Hususiyeti, s.60-61 )

- MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 95

------


������

BELGELERLE

------�--­

"SİNAN'IN HEYKELİNİ YAPINJZ" "(Atatürk) mektep programlarıyla bizzat meşgul olur, okutulan

kitapları gözden geçirir ve bilhassa Tarih derslerinin Milli Şuuru

yO.kselteceğine inanır ve Türklük Aleminin tarihini bir bütün olarak, medeniyet unsurlarına daha çok önem verilerek incelenmesini ve okutulmasını isterdi. O, Türk Büyüklerinden Alparslanlar, Fatihler, Yavuz ve Kanuniler'in hayranı olmakla beraber bizzat medeniyet eserleri vücuda getirmiş olan Mimar Sinanlar ve Piri Reislere de ayn değer verirdi. Çünkü, devlet başında ordular idare etmiş şahsiyetler, tarihte Türk Şanını ne kadar yükseltmişlerse dijerleri de Tüık Dünyasına ölmez eserler vermişlerdir. Atatürk, her devirde Türk Medeniyet yapısına hizmet eden, her ferdin delerini takdir etmenin zaruri olduğunu prensip olarak kabul etmişti. O, 1935 yılında Türk Tarih Kurumu'na hitaben : "SİNAN'IN HEYKELİNİ YAPINIZ" (Afet inan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, s.256) •••

"İstiklal Savaşı ve Türk İnkitabı, her hamlesinde milletimizin yüksek siyasi ve medeni karakteri ile memleket ideolojilerindeki şuurlu birliğine dayanarak muvaffak olmuştur." (Atatürkçülük - 2, s.43)

•••

Özellikle Milli Karakteri, derin tarihimizin gösterdiği yüksek derecelere heyecanla takip ettiğimiz büyük emellerimizdendir.

çıkarmak,

(Hakimiyet-i Milliye Gazetesi, 2 1 Nisan 193 1 , s. I , Cumhuriyet Gazetesi, 2 1 Nisan 1 93 1 , s.5) •••

C.H.P. 4. Büyük Kurultayı Kuvvetli Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve İnkılapçı vatandaş yetiştirmek, bütün öğretim derecelerinde yükümlülük ve özen noktasıdır. Türle Milletire, Türkiye Büyük Millet Meclisire ve Türkiye Devleti'ne ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 96

-------


·- · ·---- BELGELERLE

-----

saygı duymak ve duyurmak özelliği, bütün yurttaşlara bir ödev olarak aşılanacaktır. (Ahmet Bekir Palazoğlu , Atatürk.'üıı Eğitim ile ilgili Düşünceleri, s.149) •••

"Türk Milleti devlet kurmak, vatan korumak kudretinde, kendi cevherindeki kıymet ve faziletlere istinat eden yapıcı ve yaratıcı bir millettir" (Atatürkçülük -2, s.43) •••

Mısır'a, üniversitedeki görevine tekrar döndükten sonra Mehmet Akif, yazdığı bir mektubunda: "... Mısır'da onbir yil kaldım. Fakat onbir saat

daha kalsaydım artık çıldırırdım. Sana halisane (içtenlikle) bir fikrimi söyleyeyim mi: İnsanlık da Türkiye'de, Milliyetçilikte Türkiye'de, Müslümanlıkta Türkiye'de, Hürriyetçilik de Türkiye'de ... Eğer varsa, Allah benim ömrümden alıp, (Mustafa K.emal'i kastederek) O'na versin... " (Vural Savaş, Türkiye Cumhuriyeti Çökerken, s.236) •••

Seyahate katılan Ahmet Hamdi Başar Anlatıyor : " Seyahatin İzmir'den. . . itibaren başlayan safhasında bilhassa Mersin ve Adana'da Milliyetçilik ve Türkçülük bahisleri hayli konuşuldu. Esasen, Gazi, Türklerin Orta Asya'da büyük ve eski bir medeniyet kurmuş oldukları, sonra kuraklık dolayısiyle buralardan dünyanın muhtelif istikametlerine göçler yaptıkları ve bu suretle her medeniyete Tüık'ün damgasını vurduğu hakkındaki Tarih tezlerini, bir küçük broşürde toplamışlar ve neşrettinnişlerdi. Seyahatte okumamız ve fikirlerimizi bildirmemiz için broşürlerden birer fare de bize verilmişti. Bu broşür üzerinde (bu) seyahatte bir şey konuşulmadı. Ancak görünen ve anlaşılan bir şey varsa o da Gazi'nin inkılabımız wndelerinden (ilkelerinden) biri olan Milliyetçilik vasfını Türkçülük temeliyle kuvvetlendirmek istediği idi. Türkler, Osmanlı Devleti'ni kurduktan sonra kendi tarihlerini bu devletin tarihinden başlatarak eski hatıralarını ve tarihlerini

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 97

------


unuttular. Osmanlı Devleti, milli bir devlet olmaktan çıkarak yayıldığı yerler itibariyle muhtelif dinleri, dilleri ve ırkları bir araya toplayan İmparatorluk devleti olmağa doğru gelişti. Bütün bu olaylar, Türk Milliyetçiliğini öldürdü.

Şimdi

yalnız Türklerle meskun bir vatan üzerinde yeni bir devlet kurduk.

Onun

için unuttuğumuz Türklüğümüzü hatırlamalıyız.

Gazi, en eski

medeniyetlerden çok eski bir kök medeniyetin, Orta Asya Türk medeniyetinin,

bugün Anadolu'da yaşayan insanlara ait bir tarih olduğu fikrini ortaya attı. Milleti bu yolda bir imana bağlamak, dinin boş bıraktığı sahayı Milliyet duygusuyla doldurmak istiyor.

... GAZİ, HER ŞEYDEN FAZLA... TÜRKÇÜLÜÖÜ VE TÜRK TAR1HtNtN ESKİLİÖ1Nİ VE KUDRETİNİ İLERİ SÜRÜYOR. . . . Tarihte yüksek bir millet olmak, medeniyetler yaratmış bulunmak bize fahrü gurur verecek şeylerdir. Ancak bunda ifrata gitmekten çekinmeliyiz. Kendi kendimizi dev aynasında gönnek, başka milletleri küçültmek bize ancak zarar verir. Bu tereddüdümü, seyahatte bir münasebetle Gazi'ye arzettiğim vakit, Gazi :

"- Türkleri bütün dünyaya geri bir millet olarak tanıtan telakki bizim de içimize girmiştir. Dört yüz çadırlık bedevi bir kabileden bir imparatorluk ve millet tarihini başlatmak suretile İmparatorluk zamanında Türklerin telakkisi de bu merkezdeydi. Evvela millete, tarihini, asil bir millete mensup bulunduğunu, bütün medeniyetlerin anası olan ileri bir milletin çocukları olduğunu öğretmeliyiz." Mealinde ikazda bulundular. Gazi'niıv'Türklük ve Tarih tezine gün geçtikçe daha fazla sarıldıkları görülüyor. Boş vakitlerinde, hep tarihi kitaplar okumakla vakit geçiriyorlar.

l 7 Şubat l 93 1 Salı (Ahmet Bekir Palazoğlu , Başöğretmen Atatürk Cilt 2 s.689-690) ,

,

•••

Kahraman Askerimizin

süngülerinden

canlarını kurtaranlar, cihana

ebediyen hacil olacak bir süratle ancak firar etmişlerdir. Bu firariler, asker değil,

fakat;

haydutlar, canilerdir. Demin de arzettiğim gibi, her geçtikleri yerde

müdafaasız

bir

halde bulunan kadınlarımızı, çocuklarımızı, ihtiyarlarımızı

------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 98

-------


---- - ---- . ., ____

kesmişler ve

yakmışlar,

BELGELERLE

birçok

---

mamurelerimizi ateşlere vermişler ve

harabezara çevinnişlerdir. Bu, zulüm ve vahşetin tesirini bütün cihan-ı insaniyet ve medeniyet ümid ederim ki, hissedecektir. Arkadaşlar, Kral Konstantin'in memleketimizin en zengin ve en mamur yerlerine dikilen gözleri - kendi

bugün

yire

cani askerleri tarafından atıldığı mahpesinde- kan ağlıyor. Sevgili

milletimizin hiçbir zaman zincir altına girmeyecek olan hürriyet ve istiklalire göz diken, suikast etmek isteyen Yunan milleti; bugün baştan aşağıya kadar isyan ateşi içinde matem saatleri yaşıyor ve endişe-i ferda ile perişan bir haldedir.

GÖRÜYORSUNUZ Kİ, BİZE YAPMAK. İSTEDİKLERİ BÜTÜN FELAKETLERİ CENABI HAK ONLARIN BAŞINA TEVCİH ETTİ. CENABI HAKK'IN ADALETİNİN BU KADAR VAZIH TECELLİSİNE HEP BERABER, HAMDÜ SENA EDELİM. (Atatürk'ün S.D.V., Cilt 1 s.285-286) ,

•••

"İSTİKBALİN GÖKLERDE OLDUÔUNA"

tıpkı Büyük Kurtarıcısı

gibi inanmış olan halk, bütün olanakları ile Türk Tayyare liyordu. Bu sayede

Türk Hava Kurumu

Cem.iyeti'ni destek­

Milli Savunmamıza çeşitli uçaklar

alarak armağan ediyor, havacılık aşkı gençler arasında da hızla yayılıyordu. Çoğu geceler Paşa'nın sofrasında

.

Türk

Hava

Kurumu'ndan,

kurumun

geleceğinden, daha fazla parasal desteğe olan inançtan, uçak fabrikalarının her ne pahasına olursa olsun kurulmasından bahsediliyordu. Gazi :

"ESKİMİŞ TEKNOLOJİLERİ DEÖİL, EN YENİ TEKNOLOJİYİ ÜLKEYE GETİRMEDİÖİMİZ, GETİREMEDİÔİMİZ SÜRECE, YABANCI ÜLKELERE BAÔIMLI OLMAK.TAN KURTULAMAYIZ .. " DİYORDU. "BUNUN İÇİN DE BİR YANDAN MÜMKÜN OLDUÖU KADAR KEMERLERİ SIKARAK KENDİ YAÔIMIZLA KAVRU­ LACAK, BİR YANDAN DA YENİ PARASAL KAYNAKLAR YARATARAK. ÇAÔDAŞ TEKNOLOJİLERİN EN YENİLERİNİ TOPRAKLARIMIZA TAŞIYACAÖIZ. . ESKİ TEKNOLOJİLERİ BİZE KOLAYLIKLAR TANIYARAK GETİREN YABANCI DEVLETLERİN KURNAZLIK­ LARINI ANLAMAMAK İÇİN İNSANIN YA KÖR YA DA APTAL OLMASI GEREKİR. KISA SÜREDE GELİŞEN ŞU SAVAŞ ARAÇ VE MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 1 88

------


------

BELGELERLE

-------­

GEREÇ SANAYİİNE BAKINIZ .. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI BİTER BİTMEZ, BU KARA GÜNLERDE KULLANILAN TÜM SİLAHLAR BİRDEN BİRE DEMODE OLUVERDİ. ALMANLAR, FRANSIZLAR, İNGİLİZLER, AMERİKALILAR, ELLERİNDEKİ BU SİLAH FABRİKALARINI UZUN VADELER TANIYARAK GERİ KALMIŞ 'ÜLKELERE SATMAÖA ÇALIŞIYORLAR. NEDEN? ÇÜNKÜ ONLAR DAHA MODERNLERİNİ, DAHA ETKİLİ OLANLARINI YAPABİ­ LECEK FABRİKALAR KURMAKLA MEŞGULLER.. BUNU HER ALANA YAYABİLİRSİNİZ. TEKSTİL ALANINA, iLAÇ SANAY1t ALANINA, OTOMOTİV SANAYİİNE; KISACA AKLINIZA GELEN HER ALANA.. BİZ YENİ VE GENÇ BİR TÜRKİYE KURUYORUZ.. DOST DÜŞMAN ÜLKELERİN GERİDE KALMIŞ TEKNOLOJİLERİNE GEREKSİNMEMİZ YOK. YA EN YENİSİNİ KURAR, ONLARLA BOY ÔLÇÜŞÜRÜZ, YA DA BİRAZ DAHA SABREDER, BUNU YAPABİLECEK GÜCE ERİŞMEMİZİ BEKLERİZ .. " (Sabiha Gökçen, Atatürk'ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti, Anılan kaleme alan Oktay Yerel, s.67) •••

"Topraklarımızın altında duran maden hazinelerini az zamanda işleterek, milletimizin menfaatlerini gerçekleştirebilmek ancak bu usul sayesinde devletleştirme ile kabildir. ( Atatürkçülük-2, s.35) •••

Ihsan Sabri Çailayangil Atatürk'ün İstanbul Hukuk Fakültesini Ziyaretini Anlatıyor :

" 1 930 yılı Aralık ayının on beşinci günüydü. Biz dersteydik. Birden kapı açıldı. Önde Gazi, arkasında devrin mutad zevatı, Katibi Umumi Tevfık, Seryaver Rusuhi, Kütahya Mebus Recep (Peker), Gaziantep Mebusu Kılıç Ali Bey sınıfa girdiler. Gazi, sabahleyin Dolmabahçe Sarayı'ndan çıkmış, doğruca Darülfünuna gelmiş. Ethem Akif Bey, Katib-i Umumi sıfatıyla karşılamış, Gazi'ye sınıfları gezdiriyor. O gün Gazi sınıfımıza geldi. Bizim aramıza talebe sıralarına oturarak dersi sonuna kadar takip etti. Sonra ders bitti. Talebeler, Gazi ile beraber sınıftan çıktılar. ·

------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 200

·

------


----

BELGELERLE

------

Rektörün odasına girildi. Darülfünun Emini, Muammer Raşit Bey idi. Profesörler de oraya geldi. Gazi, Rektörden bilgiler aldıktan sonra sohbet başladı. Fazıl Hoca'ya şöyle bir soru yöneltti:

" - Son zamanlardaki Tarih çalışmalarımızı takip ediyor musunuz?" O sıralarda Gazi'nin başkanlığında bir heyet Türk Tarihi üzerinde yeni çalışmalar yapıyor, dünya milletlerinin de dillerinin de Orta Asya'dan yayıldığı konusu işleniyordu. Fazıl Bey: " - Takip ediyorum Paşam." Gazi:

" - Ne düşünüyorsunuz? Fazıl Bey: " - Bir görüştür Paşam. Türkler için çok yararlı bir görüştür. Ama bu ansiklopedik hale gelmeyince, milletler arası alanda kesin gerçek olarak kabul edilmeyince, yalnız bir Türk Hareketi olarak kalma durumundadır." Gazi, bu cevaptan pek hoşlanmadı. Çağdaş bir yabancı tarihçi ismi söyledi ve Üniversite Rektörüre dönerek,

"bu yazara ait Fransızca bir kitabın kütüphanede

olup olmadığını"

sordu.

Rektör: " - Baktıralım . " dedi. Birisi yollandı kütüphaneye. Tesadüfen varmış. Kitap geldi. Gazi :

" - Verin Fazıl Bey'e, filanca sayfasını açsın, okusun." Fazıl Bey, yüksek sesle okumaya başladı: " - Bugünkü Yunanistan'ın işgal ettiği topraklarda, tarihte ilk rastladığımız toplumun

adı Aka'lardır. Aka'lann aslı açıklığa kavuşmuş değildir. Ama

bilinen şudur:

"Aka" kelimesi hiçbir lisanda mina ifade etmiyor. Yalnız Türk Dilinde var bu kelime. (Ağa}, (Ağabey},(Aka) kelimeleri var. (Büyük), (Varlıklı) gibi anlamlara geliyor. Mümkün ola ki, bugünkü Yunanistan'm ilk sakinleri, Orta Asya'dan göç eden Türk Soylarından gelsin. O tarihlerde gelip mekin tutmuş olabilirler." Fazıl Beyin okuması bitince, Gazi:

" - İşte bunu ben söylemiyorum. Yabancı tarihçiler söylüyor."

Fazıl Bey, sıkılıyordu. Gazi'nin ısrarlı konuşmasına. . . Ama, gene de dedi ki:

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 201

------


" - Ben sizin için söylemiyorum. O da söylese, başkası da söylese, bu

ansiklopedik hale gelmedikçe, Larousse'a geçmedikçe, ilmi bir değer olarak kalmaya malıkfimdur. " Gazi, bu görüşü kabul etmedi. " (İhsan Sabri Çağlayangil, Milliyet Gazetesi, 10 Aralık 1 984, Röportaj: Altan Öymen, s.8) •••

KILIÇASLAN'IN KAPISI Atatürk 1 5 Temmuz 1 93 6 ' da Yalova' dan Bursa'ya geçerken İznik'e uğramıştı. Yanında Celil Bayar, Afet hanım ve daha birçok arkadaşları vardı . İznik Belediye bahçesinde uzun bir masanın etrafında toplananlar onu eğliyorlardı. Afet

hanım tarihi İznik'i gezmek için Atatürk'ten müsaade alarak

ayrılmak istedi. Atatürk herkesçe malfim ve müsellem olan tarih bilgisine dayanmış olacak ki, şöyle diyor: - Hay hay, gidebiliIBiniz, fakat ınıutmamalı ki asıl İznik'i göremeyeceksin. Çünkü o toprağın altındadır. Afet hanım ayrıldıktan sonra Atatürk masasında oturanlara şöyle bir sual

soruyor:

- İznik'in etrafını çeviren surların kaç kapısı vardır? Bu sualin cevabını İznik tarihini iyi bildiğini zanneden bir İznikli

veriyor: - Üç kapısı var efendim. Bulunduğumuz yerin şarkındaki Lefke kapısı, Şimaldeki Yenişehir kapısı, cenuptaki İ stanbul kapısı diye maruftur. Ata:

- HAYIR DİYOR, DÖRT KAPISI OLAC� İZNİK. TÜRKLER TARAFINDAN İLK ZAPTINDA KILIÇASLAN'IN GİRDİGİ GARP KAPISI NEREDE? - Böyle bir kapı bilmiyoruz efendim. Atatürk bir müddet sustu. Canı sıkılmışa benziyordu. Nihayet mevzuu değiştirdi. Aradan seneler geçti. Biriken suları İ znik gölüne akıtmak için mecra açmağa uğraşan ameleler, bir noktada suların kendiliğinden boşluk

bularak akmakta olduğunu hayretle gördüler ve yakın alakadarlara bildirdiler.

Kazıya devam olununca bunun

bir kapı, hem tam teşkilatlı kurşunlu bir kapı

olduğu meydana çıkıyor. Atatürk'ün bahsettiği garp kapısı bulunmuştu. ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 202

-------


-- .- --- BELGELERLE

----

Atatürk'ün bu suretle tarihi bilgi ve hafızasının korkunçluğu bir kere daha anlaşılmış oluyordu. (Ahmet Niyazi Banoğlu, Nükte Çizgi ve Fıkralarla Atatürk, s.60) •••

Atatürk, Mersin'e gelişinde Atatürk'ü karşılayanlar arasında bulunan emekli öğretmen Fuat H. Türkay anlatıyor: "Atatürk'ün 1 938 de Mersin'e gelişinde karşılayanlar arasında ben de bulunuyordum. Okulumuz öğrencileri arasında uzun boylu, kasketli bir de öğrenci vardı. Benim boyum kısa olduğu için, Atatürk bana sordu: "- Öğretmen misin, öğrenci misin? Ben de cevap verdim: "- Öğretmenim Paşam." Atatürk:

"- Soyadı aldın mı?" " - Aldım Paşam."

"- Nedir?" " - Türkay, Paşam." "- Nerden aldın?" · "- Türk yapan, Türkleştiren, Türkçü manasına geliyor; Paşam." "- Ne biçim iş?" "- Muhterem Paşam, zatı devletleri beş denizaltı gemimize Saldıray, Batıray gibi isimler koydunuz, zaten tetkik ettim, bunların hepsi Çağatay lehçesinden geliyor, Türkay da Türkleştiren, Türkçü manasına geliyor." Bunun üzerine Atatürk:

"- Uydurmuşsun,

ama çok hoşuma

gitti."

(Ahmet Bekir Palazoğlu, Başöğretmen Atatürk, Cilt il, s.904-905) •••

Atatürk'ün zamanında mebus olan Ord.Profesör Vasfi Raşit Sevig. Türkiye Cumhuriyeti Esas Teşkilat Hukuku. Yüksek Polis Enstitüsünde verilen dersler adlı Ankara Ulus Basımevinde 1 938 yılında basılan kitabının 287. sayfasında Kemalizmin Halk, Irk ve Millet anlayışı üzerinde dikkat ve hassasiyetle durulup düşünülecek fikirleriyle Irk'a temas etmektedir. Atatürk'ün tayin ve tesbit ettiği

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 203

------


esaslan anlatan Ord. Prof. Vasfi Raşit Sevig : "Kemalcilikte ise halk dil kültür ve mefkure birliği ile bağlanmış olan siyasi vahdeti arzeyler ve bütün vatandaşlar ırk ve mezhep farkı olmaksızın Türk adını taşır. Kemalcilikte halk hukuki bir mefhumdur. Halkın siyasi bir vahdet teşkil eylemek hususundaki iradesi; KAN İLE olduğu kadar müşterek medeniyet ve müşterek tarih ile birleşmiş olmanın ifadesi olan dil ve kültür ile mefkure birliğinde gözükecek olan iradesi milleti teşkilde KAN KADAR KIYMETLİ bir esastır. Kemalcilikte halle KAN BiRLİÖİ OLDUÖU KADAR İRADE VE ANANE BİRLİÖİ1dir." demektedir. Bu anlatışta KAN BİRLİÖİNE KÜLTÜR BİRLİÖİ kadar kıymet ve yer verilmektedir. Bir taraftan yurttaşları ırk farkı gözetmeksizin hukuk yönünden eşit tanımakla beraber, gene kan, ırk esasına büyük yer verdiği ve millet varlığında ırkın, kan birliğinin dil, tarih, milli kültür, gelenek kadar önemli rolü olduğu belirtiliyor. 326, 327 inci sayfalar KEMALİZMİN EN BAŞTA GELMESİ GEREKEN ESASLARINDAN BİRİSİNİ TÜRK. MİLLİYETÇİLİÖİ OLARAK. GÖRÜYOR ve Milliyetçiliğe dair Atatürk'ün sözleri alınıyor. Bu cümleleri (Turancılık) bahsi.re bırakırken 326 ıncı sayfada tekrar ırk'ın önemini belirten şu cümleyi alacağız. Şunu unutmamak lazımdır ki. Kemalizm de, Atatürk'ün düşüncesinde IRK konusu ille plana çıkmakta .. Turancılık siyasi sebepler v.s. ile açık bir şekilde ortaya konulmaktan kaçınılmaktadır. Türk İnkılabının Türk Irkına verdiği değeri belirten cümle " TÜRK İNKILABI TÜRK IRK.I VE TÜRK TARİHİ İLE İFTİHAR EDEN BİR İNKILAPTIR.. " (Hikmet Tanyu, Atatürk ve Türk Milliyetçiliği, s. 1 8) •••

BİZ HİÇ BİR ZAMAN İKTİDAR MEVKİİNDE KALACAÖIZ DİYE İDDİADA BULUNMADIK Serbest Fırka zamanında idi. Umumi Katip Hasan Rıza Bey olup biten hadiseler hakkında memleketin muhtelif yerlerinden gelen telgrafları Atatürk'e arzettiği zaman O, bu telgrafların bildirdiği haberlerden memleket nam ve hesabına üzülmüştü. Bu konuda Hasan Rıza Beyle Atatürk arasında geçen konuşma demokrasi tarihimiz için pek dikkate şayandır. Atatürk: - Fedıi Bey, diyor; bu işi yapımıadL Meseleyi hemen ayak takımlanna

intikal ettirdi. Mamafi olan olmuştur. Biz şimdi işimize bakalım. ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 204

-------


---

BELGELERLE

----

Hasan Rıza Bey bu vesile ile bazı endişelerini ileri sürüyor: - Paşam, görülüyor ki vaziyet vahim ve tehlikeye doğru gidiyor. Bu vaziyet karşısında acaba ne yapmak lazım gelecek? Ata sükO.retle şu cevabı veriyor: - Bu bir anarşi manz.arasıdır. Biraz daha ilerler ve önüne geçilemez bir hal alırsa o zaman ben derhal fırkanın başına geçeceğim. Fethi Beyi ikaz ederek ve onunla müştereken evveli karşımıza çıkan irtica ve anarşiyi bertaraf

etmeye çalışacağım. Evveli onlarla mücadele edeceğim.

- Paşam ya onlar (Fethi Bey ve arkadaşları) vaziyetten istifade ederek iktidarı ele geçirirlerse?

- Olabilir. Biz hiçbir zaman iktidar mevkiinde kalacağız diye bir iddiada bulunmadık. - Paşam, ya onlar iktidara geçtikten sonra inkılap yolundan ayrılırlarsa? - (Kaşlarını çatarak) Ha... İşte o zaman sen, ben ve inkılfi.ba taraftar olanlar birleşir, böyle bir teşebbüsü derhal bertaraf ederiz. Bundan asla

şüphen olmasın. (Sadi Borak:, Atatürk Gençlik ve Hürriyet, s. 7 1 ) •••

İCABEDERSE BİLEKLERİNİZE PARMAKLARINIZA MÜRACAAT ED1NİZ ( 1 8/3/1 923 tarihinde Tarsus Gençlik Yurdunda verilen nutka cevaben): Tarsus gençlerini takdirle selamlarım. · Fertler hayatta üç devre geçirir. Eski Osmanlı Hükümeti bu devirlerin üçünü yaşadıktan sonra yokluğa karıştı. O'nun yerine dünya tarihine bir yeni devlet kaim oldu. Yeni Türkiye Devleti, bütün Türklük seciyelerini, yani O'nun dinç, azimli, faziletli amillerini ken­ disinde toplamıştır. Gençler, biz size maziden, mazinin hurafelerinden temizlenmiş bir eser çıkardık. Hadiselerden, hadiselerin zaruretinden çıkan bu eser, sizin pek kıymetli iştirakinizle, münevver müzaharetinizle çıktı. Bu eseri büyütüp yükseltmek bizlerden sizlere düşer. Muvaffak olacağınıza gördüğüm deliller sayesinde pek çok kuvvetlerle iman edenlerdenim. Muhterem gençler, hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta MiLLiYETÇi HAREKETi N LiDERi 205

------


-------

BELGELERLE

yalnız iki şey vardır: Galip gelmek, mağlfip olmak. Size, Türk Gençliğine tevdi ettiğimiz vicdan em�ti, yalnız ve dalına galip olmaktır. Ve eminim daima galip olacaksınız. Milletin yükselme şartlan için yapılacak şeylerde, atılacak adımlarda katiyen tereddüt etmeyin. MİLLETİ YÜKSELME YOLUNA

OÔTÜRMEK İÇİN AKILLARINIZA, MALÜMATINIZA İCABE­ DERSE BİLEKLERİNİZE, PAZILARINIZA, BACAKLARINIZA MÜRACAAT EDECEK, FAKAT NETİCEDE MUTLAKA O GAYEYE VARACAÔIZ. (Avni Altuıer, Her Yönüyle Atatürk, s.22 1-222) •••

Türk Milleti,binlerce se�den beri bağımsızlık kavramının asil sembolüdür. (Nutuk, Cilt III, s.3 1 7) •••

NE EZEN, NE DE EZİLEN VARDIR. SADECE VERENLER VARDIR, O KADAR.

ZULME

İZİN

(Berthe G.Gaulis, Çeviren: Firuzan Tekil, Çankaya Akşamlan il, s.96) •••

O, milletlerarası bir platform üstünde umumi tarihin seyrini değiştiren yekta bir harp ve siyaset şampiyonu değil miydi? Bu kudreti O, Türk Milletinin enerjisinden başka nerede bulmuştu? O'nun yegane hocası, yegane iş arkadaşı, yegane zırhı ve silahı Türk Milletinden başka kimdi? Her vesile düştükçe, hassaten kendi büyüklüğünden bahseden yabancı devlet mümes­ silleriIE tekrar etmekten usanmadığı "Bu millet benlın gibi daha binlerce Mustafa Kemal çıkarır" sözünü Atatürk'ün yalnız tevazu için söylediğire kani değiliz. Ona ilk tarih merakını veren Wells'in maruf eserinde Attila'ya atfolunan şöyle bir söz vardır:

"BEN SİZİN GİBİ, ASİL BİR ADAM DEÔİLİM. FAKAT ASİL BİR MİLLETTENİM''. Wells, Türk Serdarının Batı Roma'yı fethettiği zaman,

mutantan bir alay ve şatafatlı bir kıyafetle karşısına çıkan bir Romalı Patricien'e böyle söylediğini rivayet eder. Atatürk, ömrünün sonuna kadar bu fıkrayı ve bu sözü tekrar etmekte hususi bir haz duyardı.

(Zeyrep Korkmaz, Atatürk ve Türk Dili, Belgeler, s.339) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 206

-------


--

BELGELERLE

----

Cenabı Hak'tan cilmlemize muvaffakiyet dua ederken hakkı beka ve istildilin;ıizi kurtarmak gibi bülent ve kutsi mücahede uğrunda ihraz-ı şehadet eden KARDEŞLERİMİZİN MÜBAREK RUlllARINA DA FATİHALAR İTHAF EYLERİM. (Atatürk'ün S.D.V., Cilt 1, s. 1 82-183) •••

1 7 Kasım 1 9 1 8

Kuzey Irak'ta Süleymaniye kentinde Şeyh Mahmut, bir Kürt yönetimi kurdu. Şeyh Mahmut, daha sonra İngilizlere isyan edecek, tutuklanacak, Kurtuluş Savaşı sona erince Kürtleri Türklerden ayırmak için İngilizler Şeyh Mahmut'u hapisten çıkararak Süleymaniye'de kurduğu Güney Kürdistan Hükümeti'nin başına geçirecektir. Süleymaniye'yi 13 Kasım'da İngilizler işgal etmişti. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt 1, s.3 1 ) •••

2 1 Temmuz 1 9 1 9 Mr.

Hohler'den Tille'ye başka bir tavsiye:

Türkleri zayıflatmak için Kürtleri harekete geçirmek iyi bir plandır. Nowil Kürtlerin peygamberi olmak istiyor. Mezopotamya şimdi bizim olacağına göre Nowil'e bir Kürt devleti kurdurup koruyabiliriz. KÜRTLERE FAZLA GÜVENİLEMEZ.

Kuzey dağlarını

(Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt 1, s.392) •••

Eylül 1 9 1 9 Mustafa Kemal, Ali Galip Bey ve adamlarını yakalamakla görevli Süvari Alayı Komutanı İlyas Bey'e, Kongre adına verdiği emirde, kaçakların ivedilikle yakalanmasını, Kürtlük akımma hiç bir elverişli alan bırakıl----

.. . ... - -· - -

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 207

------


------

BELGELERLE ------

Malatya ve Elazığ'da yönetime el konulmasını, buralarda millete ve halka karşı hiç bir davranışa meydan verilmemesini, kaçaklara uyanların acımadan yok edileceğinin duyurulmasını ve . namuslu halka gerçeğin açıklanmasını istedi. mamuw,

(Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt il, s.94) •••

Eylül 1 9 1 9 Kazım Karabekir Genelkurmaya gönderdiği telgraf : İngilizlerin bağımsız bir Kürdistan sözüyle halkı aldattıklarını, Türklerle Kürtlerin arasını açmak için hiç bir fedakarlıktan çekinmediklerini ... (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt il, s.82) •••

Eylül 1 9 1 9 İngiliz Binbaşısı : Noel İstanbul'a çektiği telde, Bedirhanlardan Emin Ali'nin Diyarbakır Valiliği'ne, Hamdi Paşa'nın da 1 3 . Kolordu Komutanlığı'na atanmasını, başka bir Kürt'ün de Mardin Valiliği'ne getirilmesini önerdi. "TUTUNAMASA

Btt.E TÜRK-KÜRT BİRLİÖİ DAHA DA ZAYIFLATILMIŞ OLUR." Bağdat Komiserliği de bu öneriyi destekliyor. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt il, s.1 32) •••

Ekim 1 9 1 9

Rum Patriği Doretheus ve Ermeni Patriği Zaven Efendi, Müttefiklerin biltO.n Türkiye'yi işgal etmesini istediler. Patrikler, isteklerini bir muhtıra

halinde saptayıp yüksek komiserlerle Clemenceau'ya ilettiler.

Barış

Konferansı Başkanı

(Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt il, s. 1 72) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 208

-------


---

BELGELERLE

------

1 0 Temmuz 1 9 1 9 İstanbul 'da İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Sir A . Calthorpe'tan İngiltere Dışişleri Bakam Lord Curzon'a. tel. No. 1 437.

Mezopotamya'nın kuzeyindeki Kürtlere yardım etmenin İngiltere'nin çıkarına olacağı fikri. Buraya Kürt ajanları gönderip bunların Binbaşı Noel ile temasa geçmeleri konusunda İstanbul'daki Bedirhaniler ve diğer kürtçülerle görüşme yapıldığı. İstanbul'daki k:ürtçü.lerin M. Kemal hareketinden kaygı duyduktan. (Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk Cilt I, No: I S)

Aralık 1 9 1 9 Robeck, Yüksek Komiserlik memurlarından Hohler'in dünkü raporunu hükümetiııe sundu ve kendisi de şu görüşleri bildirdi: Hohler, Kürt meselesi hakkında Şeyh Seyit Abdülkadir ile görüştü. Kürtler bütün ümitlerini İngiliz Hükümeti'ne bağlamış durumdalar. Kürt bağımsızlığı sorunu İngiltere tarafından dikkatle incelenmelidir. Kürtlerle Ermenilerin anlaşmış gibi görünmeleri önemlidir. Mustafa Kemal gittikçe daha tehlikeli olmaya başladı.

KÜRTLERİ MUSTAFA KEMAL HAREKETİNE KULLANMAK İÇİN HER PARAYI ÖDEMEYE HAZIRIZ.

KARŞI

(Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Çilt il, s.271) •••

23 Eylül 1 920 Baştercüman Ryan'ın raporu: İNGİLTERE, KEMALİSTLERE VE BOLŞEVİKLERE KARŞI KÜRTLERİ KULLANABİLİR. Yunanlılara ölçüsüz tavizler vereceğimize daha çok iç isyanlara güvenelim. İstanbul Hükümeti, hemen hemen iflas etti. Milliyetçilerin de bazı iç tartışmalar sebebiyle zayıfladığı sanılıyor. (Zeki Sanban, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt 111, s.221) •••

Cumhuriyetin müeyyidesi olan bu ilmi müesseseyi açtığım şu anda duyduğum manevi zevki hiçbir teşebbüsümde duymadım. Akşam yemeği toplantısındaydı. Kendisinin bu sözleriyle Napoleon'un

. .. - - MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 209

------


Saint Helene'de menfacla söylediği sözleri mukayese etmek istedim. - Paşam, dedim; Napoleon da: "Hakiki zaferim, şimdiye kadar kazandı ğım 40 dan fazla meydan muharebesi değildir. Çünkü bir Vaterlo,

bütün zaferlerimi silip süpürdü. Ama bir zaferim var ki onu hiçbir kuvvet silemeyecektir. O da benim eserim olan ve ebediyen yaşayacağına inandığım Medeni Kanundur." demiş ve hukuk anlayışını dünyaya ilan etmiştir. Ama bir

fark var. Siz, hukuki düşüncenizi askeri bir zaferden sonra ilan ediyorsunuz; Napoleon ise bu sözleri esarette söylemiştir. Onun için onun samimiyeti beni

şüpheye düşürüyor. Paşa:

- Çocuk, dedi; esarette olmasına rağmen belki Napoleon da bu sözlerinde samimi idi, Hukuk prensiplerini ihmal ve ihlal eden ve buna kıymet vermeyen liderler, kurdukları rejimi yaşatamazlar." (Sadi Borak, Atatürk Gençlik ve Hürriyet, s.8 1 )

•••

YUNAN

GERÇEÖİ

YUNANLILARIN MEDENİYETİ EFENDİLE� YANGIN, MAZLÜM İNSANLARIN KANINA, MALINA, CANINA, IRZINA TECAVÜZ VE MASUM KADIN VE ÇOCUKLARI KATLETMEKTİR. İtilaf Devletlerinin gözleri önünde cereyan eden bu şenaatler filhakika Yunanlıların Anadolu'ya getirmek istedikleri medeniyetin asar-ı menfuresidir! Evet, Ehlisalip kahra­ manları arasına girmek isteyen Kral Konstantin'in Anadolu'ya isaline memur olduğu medeniyetin eserleri : Yangın yerleri ve ihtiyar kadın ve çocuk ceset­ leridir. Mazlum kanı dökmekten zevk alan Yunanlıların icra edegelmekte oldukları mezalime neden büyük devletler göz yumuyorlar?

AVRUPA BU SERSERİLİKLERİ UZAKTAN SEYRETI1. (Atatürk'ün S.D.V., Cilt I , s.199-200) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 210

-------


---

BELGELERLE

------

Dahil olmakla bahtiyar olduğumuz İslam Dinini, asırlardan beri alışılmış olduğu üzere bir siyaset vasıtası mevkiinden kurtarmak ve yükseltmek elzem olduğu hakikatini müşahede ediyoruz. (Mustafa Baydar, Atatürk Diyorki, s.56) •••

"Daha iyi bir istikbal umudu ile coşan gençlerimiz, taze ve temiz feda ettiler: Memleketi kurtarmak için... Şahıslarından ve ihtiraslarından başka bir şey düşünmeyen politikacıların elinde, ülkeyi oyuncak yapmak için değil..."

kanlarını

(Muvaffak İhsan Garan, Milletlerin Sevgilisi Atatürk, s.79) •••

Muvaffakiyetlerde gururu yenmek, felaketlerde ümitsizliğe mukavemet etmek lazımdır. Cihan bir imtihan meydanıdır, imtihanda muvaffak olmadan lütufkarane muameleler beklemek boşunadır. (Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, s.3 ve 90) •••

Yaltaklanmak insanı alçaltır. Ancak kararlı bir direnç, herkeste saygı uyandırır. (Muvaffak İhsan Garan, Milletlerin Sevgilisi Atatürk, s.96) •••

" - Tarih Kongresi için ne dersiniz?" sorusu sorulduğunda :

"- Çok faydalı oldu. Tereddütler zail oldu. Fikirlerde �aştık. Çünkü yeni tarih kitapları, herkesin eski bilgilerine aykırı idi. Bu yeni tezlerimiz, Türk Tarihine yeni bir veçhe verdi. Hatalar düzeltildi. Bir çok karanlıklar aydınlatıldı. Milli Tarihimiz bütün benliğiyle ve yüksek medeniyetiyle meydana çıktı. -----

-

--

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 211

------


������

BELGELERLE

�������­

Tarihi Osmanlılarla başlamıyor. Tarihten önceki devirlerden bqlayıp ilk ve orta çağlan da içine almaktadır. Türk Tarihinin ve Medeniyetinin enginliği meydana çıkarıldı. Tilrk

(Enver Belıııan Şapolyo, Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, s.302) •••

Atatürk bir memleket gezisinde bir istasyonda binlerce kişi tarafından uplanmaktadır. Birçok Arapça ve Acemce ağdalı kelimelerle selamlanırken Atatürk'e çok uzaklardan bir vatandaş şöyle haykırmıştır: "Paşam, güle güle gidin, güle güle gelin, yolunuz açık olsun, işleriniz uğurlu olsun". Atatürk bindiği vagonda bunu duyunca gülümseyerek "arkadaşlar, bana Türk sesiyle içten sesleren bu arkadaşı görmek istiyorum" buyurmuşlardır. O sırada duyulan "burada burada! " sesleri arasında Atatürk kendisini görmüş, şu sözleri söylemiştir:

"Türk Vatanını yabancı çizmelerden beraberce kurtardık, fakat asıl kurtuluş Milli Benliğimizdedir. Sizin bana seslendiğiniz temiz Türkçe ile birbirimizi anlayarak konuşmak ihtiyacındayız. Topraklarımızı yabancı çizmelerden nasıl kurtarmışsak, benliğimizi saran zehirli yılanlar gibi mikrop olan yabancı kelimelerden kurtarmak, bizim için yeni bir Kurtuluş Savaşı olacaktır." (Ze�p Korkmaz, Atatürk ve Türk Dili, Belgeler, s.362) •••

Gazi Mustafa Kemal Paşa Malatya Milletvekili Doktor Hilmi Bey'le 1 922 yılında

Akşehir'deki Medrese Ziyareti :

Garp Cephesi Karargahı o zaman Akşehir'de bulunuyordu. Franklin Bouillon, Gazi ile konuşmak için Akşehir'e gelmişti ki, Adana'nın tahliyesi, bu mükamele reticesinde yapılan anlaşma üzerirı! olmuştu. Bir sabah erken sokağa çıkmıştım. Mutad hilafına olarak Gazi'nin de erkenden bir ata binerek yaveri ile birlikte gezmeğe çıkmış olduğunu gördüm. Karşılaşınca derhal resmi selfunı ifa ettim. Gazi atını durdurdu. Beni yanına çağırdı:

" - Burada medrese var mıdır? Kaç tanedir? Faaliyette olanları hangileridir?" dedi. ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 212

·-------


---- --- - . . . . . ···--··

--

BELGELERLE

----

Akşehir'de kırk kadar medrese varmış. Bunu daha evvel ben tetkik etmiştim. Fakat bunlardan yalnız iki, üç tanesinin faaliyette bulunduğunu öğrenmiştim. Bunu cevap olarak söyledim. Faaliyette bulunan medreselerden biri bu muhaverenin vuku bulduğu yerin hemen kırk, elli adım ilerisinde idi. Burada Akşehir Müftüsü bulunuyordu. Bunu da gösterdim. Gazi, derhal atından indi. Benim elimden tutarak: " - Haydi şu medreseyi görelim." dedi. Medresenin içerisine girdik. Burası küçük bir kışla şeklinde dörtgen bir yer idi. Medresenin bütün odaları zemin katında idi. Bu küçük, karanlık odaların içinde yalnız birer ocak bulunuyordu.Birkaç odayı gezdik. İçlerinde kimse yoktu. Buralarda yatanların ekserisi köylerden gelmiş talebeler idi. Bunlar, ocağın içerisinde ateş yakarlar, ateşin üstünde bakır, yahut toprak birer kap içerisinde yemek pişirirlerdi. Bundan dolayı yer odalarının hemen hepsi nezafetsiz, içerisine yemek kokusu sinmiş şeylerdi. Vaziyete bakılınca talebenin bu sırada derste oldukları anlaşılıyordu. Talebenin ders okuduğu yer de medresenin büyük kapısı üstünde çıkma bir katta bulunuyordu. Bunun üzerire Gazi ile birlikte yukarıya çıktık. Burada bir kapının önünde bir sürü ayakkabı gördük. Talebenin burada toplandıklarını anladık. Kapıyı vurduk, içeriye girdik. Talebe, yerde diz çökmüş bir kavis teşkil ederek bir kara tahtanın etrafında toplanmış duruyorlardı. Müderris Kafkasyalı Numan Efendi kasabanın müftüsü idi. Aynı zamanda bizi görünce hepsi birden ayağa kalktılar. Ben, Gazi ile beraber medreseyi dolaşıyordum. Fakat O'nun nasıl bir maksat ile bu medreseleri görmek merakına düştüğünü tabii bilmiyordum. Milli Mücadele'nin en sıkışık zamanlarında .olduğumuz için Gazi'nin gece gündüz harp sahnelerini düşündüğünü biliyordum. Onun için bu türlü düşünceler içinde olan Gazi'nin bu medreseyi bu kadar alika ile tetkik etmek istemesine bir türlü mana veremiyordum. İçeriye girdikten, müderris ve talebeler ile selamlaştıktan sonra Gazi, burada gördüğü bir sıra üstüne oturdu, beni de yanına oturttu. Sonra müderrise şu suali sordu: " - Hoca efendi; dersiniz _nedir?" " - Lisanülarabi." n

- yani talebeye Arap lisamm mı öğretiyorsunuz?"

"-Evet." Gazi, bu cevap üzerire talebeden birini ayağa kaldırdı :

" - Al şu tebeşiri, tahta başına geç, söyleyeceğimi yaz ve Arapçaya MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi .

213

------


tercüme et." dedi. Hatırımda kaldığına göre, Gazi, aynen şu cümleyi yazdırmıştı:

" - Eski Osmanlı İmparatorluğu hudutları dahilinde bir çok anasır ile birlikte Arap unsuru da vardı. Bugünkü hududu millimiz dahilinde ise Arap unsuru yoktur." Talebe bir türlü bu fıkrayı Arapçaya çeviremedi. Diğer bir talebeyi kaldırdı. O da yapamadı. Belki müderrisin kendisini tahta başına geçirmiş olsa, o da bunu yapamayacaktı. Öyle hissediyordum ki, Gazi bu talebelerden hemen hepsinin yirmi yaşından aşkın, askerlik çağı içerisinde bulunduğuna dikkat ediyordu. Bu manzara önünde Gazi ayağa kalktı. Biz de kalktık. Hocaya şunları söyledi:

" - Hoca Efendi, memleket harp ediyor, istiklal ve mevcudiyetini k:urtarmağa çalışıyor. Böyle mühim zamanlarda lisanülarabi ile vakit geçirmek, bu gürbüz Türk çocuklarını cephelerden alıkoyarak, bu karanlık odalara tıkmak günahtır. Bir lisan, bu türlü karanlık odalar içinde öğrenilemez. Lisan öğretmek daha ziyade bir muhit meselesidir. Ak.şehir bir Anadolu, bir Türk kasabasıdır. Burada Arapça konuşan kimse yoktur. Onun için burada öğrenmeye lüzum da yoktur. Çünkü bugün Arapça artık ilim ve fen dili değildir. Bir memlekette Arapça bilen uzmanlar yetiştirmek memleket ihtiyacı için kafidir. Eğer maksat böyle bir lisan uzmanı yetiştirmek ise, iki tane genç tahsil için Mısır'a gönderilir. Camiül Ezber midir, nedir, orada birkaç sene tahsil ettirilir, muhit de Arap olduğu için bu gençler Arap lisanım bu suretle kolayca ve daha tertipli olarak öğrenmiş olurlar. Memlekete ecnebi bir dil uzmanı olarak gelirler." Bunun üzerire vedalaştık, çıktık. Dışarıya çıkınca, Gazi:

" - Haydi, bir kere de Maarif mekteplerini görelim."

(Asım Us, Gördüklerim, Duyduklanm, Duygulanm, s.96-97-98) •••

ANKARA'DA ÇANKAYA tt..KOKULU'NU ZİYARETİ Çankaya'da bir ilkokul açılmıştı. Köşkün yolu üzerinde bulunan bu ilkokulu, bir gün Atatürk ziyaret etti. Öğretmen, tahta başında öğrencilere ders veriyordu. Cumhurbaşkanı Atatürk, içeri girer girmez saygı işaretini verdi. Öğrenciler ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 214

-------


----

BELGELERLE

------

ayağa kalktı ve oturunuz işaretini verdikten sonra yüzünü tahtaya çevirerek derse devam etti. Atatürk, beş on dakika ayakta ders dinledi ve çıkarken, öğretmen, aynı ses ve eda ile çocukları ayağa kaldırdı ve oturunuz işareti verir vermez derse, devam etti. Atatürk, kapıdan çıkarken yanındakilere: " - Gördünüz mü öğretmeni? Cumhurbaşkanına önem vermedi." dedi ve ekledi:

" - İlkokul öğretmeni, vatanın en faydalı unsurudur. Onlar vatan çocuklarıyla o kadar iç içe olmuşlardır ki, sanki çocuklaşmışlardır. Onların gözünde en sevgili öğrencileridir. Bu öğretmen, eğer dersini bırakıp bana saygısını sunmak için yanıma gelseydi ve çıkarlcen beni merdivenlere kadar geçirse idi, öğrencileri gözünde küçülür, belki prestijini yitirirdi. Öğrenci gözünde en saygıdeğer, en büyük adam öğretmendir." (Asaf İlbay, Atatiirk'ün Hayatı, Tan Gazetesi, s.2) •••

İSTANBUL'DAKİ ROBERT KOLEJ'İN MÜDÜRÜ DR. C.F. GATES DÜN ASSOCİATED PRES MUHABİR.İNE VERDİGİ DEMEÇ: ''TÜRKİYE'DEKİ ERMENİ VE YAHUDİLERİN BAGIMSIZ BİRER DEVLET KURARAK ÖRGÜTLENEBİLMELERİ İÇİN TÜRKİYE'NİN BİR SÜRE BAŞKA BİR DEVLETİN, ÖZELLİKLE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ'NİN MANDASI ALTINDA TUTULMASI GEREKLİDİR." (Selahattin Çiller, Atatürk İçin Diyorlar ki, s.32-33) •••

Tarih, ekseriya büyük vakaları mozayiklerle işlemiştir, bunlar teferruat değildir. Hadiselerin tamamiyle tafsilatıdır. Bunsuz tarih olmaz. Bugün hayali hakikat yapan adamın ölüm yıldönümünde pek mühim bir vakanın tafsilatını anlatmakla İstiklal Harbine ait bir tarih sahifesini canlandırmak istedim. Atatürk, dediğini yapmış. "Düşmanı ana vatanın harim-i ismetinde boğmuş" Yunan ordusu darmadağın olmuş, kaçmış. Bütün dünya hayretten hayranlığa geçen bir halet içinde Büyük devletler, iflas eden siyasetlerinin sersemliği ile şaşkına dönmüşler. İngiliz donanması, sabih çelik kalelerin -----

··- - - · · · -

.

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 21�

------


������

BELGELERLE ���-,-�����­

heybeti ile İzmir'de, Atatürk'ün kurtardığı İzmir'de . . Muzaffer Türk Ordusunun İzmir ve havalisi kwnandam İngiliz filosunun derhal limanı terk edip gitmesi hakkında Amirale Ültimatomu vermiş. İngiliz Amirali bu ültimatom hakkında İzmir'de bulunan Atatürk'le görüşmek arzusunda bulunmuş. İstizan edilmiş, müsaade olunmuş. Pek yakınlarından elyevm berhayat olan - bir dostumdan dinlediğim mülakat tafsilatını onun ağzından anlatıyorum. "O zaman İzmir'de bir köşkte oturuyordu, beni çağırdı. - İngiliz filosunun Amiral gemisine git. Amirali al, buraya getir. Dedi. Çıktım, rıhtımdan bir sandala bindim, çalakürek Amiral gemisine gittim. Zabitler beni karşıladılar, içlerinde bir de tercüman vardı. - Amiral Başkumandanla görüşmek istemiş. Kendilerini alıp götürmeğe geldim. Dedim, beni hemen Amiralin yanına götürdüler. Tercüman gelişimin sebebini söyledi. Amiral, Erkanı Harbiye Reisi, tercüman ve ben geminin merdivenlerinden indik. Kuvvetli bir motor, bizi bekliyordu. Bindik. Benim sandala lüzum kalmadı, motor lahzada rıhtıma geldi. Yanaştı. İki arabaya bindik, köşke çıktık. Evvela yanına ben girdim. - Paşa hazretleri, Amiral geldi. O gün yollu açık bir kostüm giymişti. - Buyursunlar ! ... Dedi. Üçü de odaya girdiler, selamlaştılar. Resm-i takdim yapıldı. - Amiral... - Müşerref oldum. - Erkam Harbiye ve Reisi ... - Memnun oldum. - Tercüman. Üçüne de baktı. - Amiral ala . . . Tercüman da lazım. Fakat Erkanı Harbiye Reisine ne lüzum var? dedi. Kendisine söyleyin, salonda beklesin. Erkanı Harbiye reisini çıkardık. Amiral oturdu, - İzmir ve havalisi kwnandanlığından aldığımız bir ültimatom, İngiliz donanmasının derhal İzmir'i terk etmesini tebliğ ediyor. Bu mesele hakkında kendileri ile görüşmek istedim. Düşünmeden şu cevabı verdi: - İzmir ve havalisi kumandanı olan zat, böyle münasip görmüş, buna ben ne yapayım? Amiral: ------

M iLLiYETÇi HAREKETiN LiDER i 218

-------


------

BELGELERLE ------

- Fakat biz bu ültimatomu gayri dostau: telfildci ederiz. Kaşları çatıldı. Koltuğundan kalktı. - Gayri dostane mi? Dedi, her kelimesini tartarak:

- Erzurum, Sivas Kongreleri, ilin-ı harb ediyorum desem ne olacak?

Amiral kalktı selam verdiler ve çıktılar.

Bir saat soma koca İngiltere donanması İzmir limanından çıktı gitti. (Avni Altm:r, Her Yönüyle Atatürk, s.269) •••

TÜRK MİLLETİ KENDİ ÇALIŞMASI , GAYRETİ VE İMANI, BİRLİÖİ SAVESİNDE KURTULDU. (Ahmet Bekir Palazoğlu, Atatürk İlkeleri, s.372) •••

Asia Dergisi, Ocak 1920

Yakın-Doğu'nun Amerikan sermayesi için en ilgi çekici yönü hiç şüphesiz madenleridir. Anadolu " fakir, madenler yönünden zengin" bir bölge olarak nitelendirilmiştir. Modem yöntemlere başvurulmamış olmakla beraber yapılan tespitlere göre hatırı sayılır bakır, demir, kurşun, çinko, petrol, antimuan, krom, zımparataşı, civa, lületaşı, potas ve şap elde edildiği bilinmektedir. (Selahattin Çiller, Atatürk İçin Diyorlar ki, s.34) •••

Atatürk'ten iki hatıra: Soyadı Kanunu çıktığı vakit İbrahim Grandi Türle. Dili Derreği üyelerindendi. Bir akşam Dolmabahçe Sarayında sofrada idik. Atatürk bir aralık İbrahim Grandi'ye: - Siz de artık bu soyadım bıraksanız... dedi. Grandi üstelik Atatürlc.'ün hiç sevmediği Mussolini'nin dış bakanının adı idi. Safça bir kimse olan İbrahim Grandi: - Aman, efendim, Grandi çok tarihi bir aile adıdır, cevabını verdi.

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 217

------


- Neymiş o tarihilik? - Efendim, vaktiyle bir ceddim gemisi ile Mısır'dan geliyormuş. Bir fırtına çıkmış. Bütün gemidekiler boğulmuş. Ceddim Grandi direğine tırmanarak kurtulmuş ... - Vay, dedi Atatürk, siz bütün gemidekileri boğulmaya bırakıp kendi canını kurtaran o herifin adını mı taşıyorsunuz? Yarından tezi yok, hemen bir yenisini alınız. Öyle de oldu idi. Bir akşam da Arnavutluktan izinli gelen elçiyi akşam yemeğine davet etmişti. "Konuşma sırasında: - Nasıl görüyorsunuz? Arnavutlukta krallık olacak mı? diye sordu. Gene safça olan elçi: -Hayır, efendim. Arnavutlar henüz krallık seviyesine çıkabilecek mertebede ilerlememişlerdir, ancak Cumhuriyet kalabilirler, cevabını vermesin mi? Sofra buz kesildi. Atatürk bahsi değiştirdi. Elçiyi yerinden etmedi ama Arnavutluk elçiliğinden emekliye ayrıldı. (Falih Rıfkı Atay, Babanız Atatürk, S. 10) •••

1927 YILI NÜFUSUN ANADİL BAKIMINDAN DAÖILIMI Türkçe: Kürtçe: Arapça: Rumca: Çerkezce: Yahudice: Ermenice: Arnavutça:

1 1 .777.8 1 0 1 . 1 84.446 1 34.273 1 1 9.822 95.90 1 68.900 64.745 2 1 .774

(Ayrıntı: Teşrinievvel

1927 Umumi Nüfus Tahriri, Ankara,

1 929)

(Şerafettin Turan, Kendire Özgü Bir Yaşam ve Kişilik Mustafa Kemal Atatürk, s.488) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 218

-------


-�-

BELGELERLE

-----­

İSMİMİN SÖYLENMESi İÇİN

ŞEHİRLERİN TEMELİNE SIÖINMAM Ankara ve İstanbul'dan birisinin adının (Atatürk) olarak değiştirilmesi için cereyan vardı. Bazı mebuslar jest yapmak istediler. Bu hususta kaleme aldıkları kanun tasarısını merhum Muhittin Üstündağ'a malederek, Yalova'yı kurmağa çalıştığı zamanlarda ve bir akşam yemeğinde sundular. Tasarıyı dikkatle okudu ve dedi ki: "- Bir ismin kalması ve söylenmesi için şehirlerin temellerine sığınmak şart değildir. Tarih, zorlanmayı sevmeyen nazlı peridir. Fikirleri ve vicdanları tercih eder.. "Ve, İstanbul'un adı İstanbul, Ankara'nın adı Ankara kaldı.. (Ahmet Niyazi Banoğlu, Nükte Çizgi ve Fıkralarla Atatürk, s. 1 2) •••

ANKARA'DA BİR MEKTEPTE COORAFYA İMTİHANINDA Gazi, bir gün traktörle sürülen tarlaları görmek için Ankara yakınlarındaki bir bucağa gitmişti. Köylülerle bir süre görüştükten sonra, yeni açılan nahiye ilk mektebini görmek istedi. Yanındakilerle birlikte mektebe gitti. O gün son sınıf bitirme imtihanları yapılıyordu. Gazi sınav odasına girdi. Muallim ve mümeyyizler Gazi'yi karşılarında görünce sevindiler. Gazi, muallime sordu:

" - Bugün hangi dersin imtihanı var?"

" - Coğrafya, efendim." Gazi, bir sandalyeye oturup imtihanı izledi. Bir ara ayağa kalkıp tahta başında, suallere cevap veren talebeye yaklaştı ve: " - Gözün kapalı Türkiye haritasını çizebilir misin?" dedi. Çocuk: " - Çizerim." diye cevap verdi.

" - Haydi çiz de görelim."

Çocuk, gözlerini yumup bir dakika içinde kara tahtaya kocaman bir Türkiye haritası çizdi. Gazi:

" - Şimdi de bu harita üzerinde İstanbul, Ankara, Erzurum ve İzmir tehirlerinin yerini göster!..." Çocuk, hemen şehirleri harita üzerinde işaret etti. Bunun üzerine Gazi:

" - Aferin oğlum, dedi. Her Türk çocuğu senin gibi yurdunu tanımalı,

-------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 219

------


������

BELGELERLE

���-��--�­

onu bütün özellikleriyle bilmelidir. Memleketini iyi tanı.mayan, ulusa faydalı olamaz! ... " (Ulus Gazetesi, Atatürk'ten Anılar, 10 Kasım 1 962, s.3) •••

İngiliz Devlet Adamı Winston Churcbill:

"Tilrklerin Avrupa'da, başıboş ve yola gelmez istilacılar olarak yeniden ortaya çıkması, savaşta geçen olaylardan sonra, müttefikler için en ap bir utanç kaynağı demekti. Hiç bir yerde zafer Türkiye'ye karşı olduğu kadar tamlıkla kazanılmamış, hiç bir yerde zafer sahiplerinin gücüne karşı Türkiye' de oldulu kadar mağrurca kafa tutulmamıştır." (The World Crisis. The Aftermath, London 1 929, s.4 1 9)

(Selahattin Çiller, Atatürk İçin Diyorlar ki, s.39 •••

"Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, eski Babıali Hükümeti değildir. Onlar artık tarihe karışmıştır. Düşmanlarımız Osmanlı Devleti'ni yıkarak, asıl unsuru olan Türk Milleti'ni de yok etmek istiyorlardı. Halbuki Türk Milleti yeni bir inan ve kesin bir Milli Azimle yeni bir devlet kurmuştur. Bu devletin dayandığı temeller; Tam bağımsızlık ve kayıtsız şartsız Milli Egemenlikten ibarettir. Millet bu egemenliğin zerresini elden çıkarmayacaktır. ·

(Nusret Baycan, Atatürk Haftası Aımağını, s.75-76) •••

İngiliz Tarihçisi Amold J. Toynbee

1 9 1 8 Mütarekesi Türkiye 'yi tam bir umutsuzluk havası ıçıne sürüklemişti. Osmanlı İmparatorluğu, uzun tarihi içinde hiçbir zaman böylesine derin bir çukura düşmemişti. Avrupa 'nın "Hasta Adam"ı ölmek üzereydi. İşte bu noktada, Türklerin şansı dönmeye başlamıştır. Bir Türk Askeri Mustafa Kemal, o anda ülkesini mutsuzluktan kurtarmak için ileri atılmıştır. O andan sonra Türkiye'nin Tarihi, bu askerin güçlü kişiliğiyle renklenmiştir. ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 220

-

------


·

----�----

BELGELERLE

-------

gerçekte Doğu ile Batı 'nın,

Batılılaşmış bir devletle yeni

Türkiye'nin üstünlük için çarpışmalanydı .

ÜÇ HAFTA SONUNDA

Sakarya Savaşı,

TÜRKLERİN DİRENC1Nt KiRAMAYAN YUNANLILAR, KARŞI SALDIRIYA GEÇEN TÜRK MİLLİYETÇİLERİ ÖNÜNDE GERİ ÇEKİLMİŞLERDİR. (Selahattin Çiller, Atatürk İçin Diyorlar ki, s.25) •••

YAHUDt DÖNMESİ ŞEFİK HÜSNÜ VE

AYDINLIK DERGİSİ'NİN KAPATILMASI Aslen Yahudi olan ve kendisini "dönme" diye tanıtan Dr. Şefik Hüsnü (Değmer), Fransız Sosyalist Yahudilerinin yetiştirmelerindendir. Mütareke zamanında komünist faaliyetine hız vermiştir. Önce Jön Türkler arasında görünen bu şahıs ( 1 887 - 1 9 5 8), sonra sosyalist komünist hareketlerinde faal bir rol oynamıştır . Selanik'te Yahudilikten dönme olarak tanınan bir aileden doğan Şefik Hüsnü, M. Graud kolejinde okutularak Fransızca'yı iyice öğrenmiş, Fransa'da komünist hareketlerine kanşmış, Paris'te 1 907'de Baron de l'Horme'nin konağında önemli bir kongrede öğrenci mümessili seçilmişti. Abdülhamid'i devirmek için düzenlenen bu kongrede Mason Ahmet Rıza Bey ve gene Mason Prens Sabahaddin Bey gruplarına mensup kişilerle bazı Ermeni - Bulgar komitecilerinin anlaşmalarına karar verilmişti . Bu kongrede Türkiye'yi bölme ve parçalama esaslan kabul edilmiştir. 1 9 12

yılında doktor

olarak Türlciye'ye gelen

Şefik

Hüsnü, savaş

yıllanda n

sinsi ve göze batmamağa çalışan bir marevra ile çalışmalarını sürdürmüş, 1 9 1 9 yılındaki amele cemiyetleri ve sosyalist hareketlerin zayıflığını, ustalıklı bir yönetimden yoksunluğunu görerek, bütün destek güçlerle bu işin ön sıralarına geçmeğe çalışmıştı . 1 9 1 9 yılında "Türkiye İşçi ve Sosyalist Partisi" ni kurmuştu. Ankara'da "Halk iştirakiyftn Fırkası" (Halk Komünist Partisi) kurulmuştu. Daha köklü bir temele dayanmağa çalışan Yahudi Dr. Şefik Hüsnü, teşkilatı geliştirmeğe çalışıyordu. Sadri Celal (Antel), Nizameddin Nazif (Tepedelenlioğlu), gazeteci Subhi Nuri (Deri), Nizameddin Ali (Say) ve daha bir sıra şahısla işbirliği yapmayı başaran Şefik Hüsnü, 1 92 1 yılında komünist "Aydınlık" dergisini yayınlamıştır. Yazıhanesine muhtelif şahıslan toplayıp onlara telkinde bulunan Dr. Şefik Hüsnü'ye, Nafi Atuf (Kansu), Prof. Dr. Şevket -------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 221

------


������

BELGELERLE

�������­

Aziz (Kansu) vb. de katılmaktaydılar. 1922 yılında Bulgaristan Komünist Partisi'yle işbirliği yapan Dr. Şefik Hüsnü, "Aydınlık Grubu" nu mütemadiyen TOrkiye zararına, Millet, Milliyet ve İslimiyet aleyhine geliştirmeğe ve Millet olgusunu en tehlikeli günlerde bir iç savaşa sürüldemeğe çalışmıştı. Adları sayılanların çoğu daha sonra ondan ayrıldılar. Şefik Hüsnü, yıllarca komünizm hesabına ve Türk Milletinin Milli ve Manevi temellerine düşman olarak çalışmasını sürdürmüş, birçok zavallı, işlerin içyüzünden habersiz gençleri iğfal etmiştir, kandırmıştır. Yahudi asıllı "Dr. Şefik Hüsnü, 1 922 yılından 1 959 yılına kadar Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri (Başkanlık Makamı), Merkez Komitesi Sekreteri (Parti 1. Sekreteri) idi." 28.2. 1 9 1 2 Yahudi Julies Bad Berlin'in batısında bulunan Siyonist derneğindeki konferansında şunları söyledi.

"KANIMIN İRADESİ, ON DEFA DAHİ DİN DEÔİŞTİRSEM YİNE

YAHUDİ KALDIÔ™1 BANA İHTAR EDER" Türk Milletinin en tehlikeli günler geçirdiği zamanda, komünistlerin nasıl Moskova ile işbirliğine giriştikleri, itiraflarıyla sabit olduğu gibi, onların nasıl Atatürk'e ve Milli Mücadele'ye karşı oldukları, İstiklal Savaşını bir burjuva hareketi olarak tahlil ve damgalamağa özendikleri ibret ve hayret içinde düşünülmeğe değer ... Türkiye'nin can düşmanı Yunan komünistleriyle işbirliğini tabii görmeleri hayret ve dehşetle incelenecek bir konudur. Yahudi asıllı ve Mason Dr. Şefik Hüsnü'nün, bir yandan Anadolu İstiklal hareketini baltalamağa çalışırken, bir yandan da Yunanistan Komünist Partisiyle, Türkiye'nin ölüm-kalım savaşı sırasında, işbirliği yaptıkları itirafı, çok önemli ve dikkate şayan bir belgedir. "Türkiye İhtilalci İşçi-Köylü Partisi Davası Savunması" nın 1 974 tarihli ikinci baskısından aldığımız şu cümleler bu olayı ortaya koymaktadır : "Türkiye Komünist Partisi'nin 1 92 1 'de Anadolu'da yediği ağır darbe sırasında İstanbul'da Şefik Hüsnü'nün önderliğindeki komünistler, işbirlikçi Osmanlı hükümetinin ve emperyalist işgal kuvvetlerinin baskı ve takibi altın­ da gizli bir faaliyet yürütüyorlardı. ..

TÜRKİYE

KOMÜNİST PARTİSİ'NİN İSTANBUL KOLU, EMPERYALİZME VE OPORTÜNİZME KARŞI MÜCADELESİNİ AZİMLE SÜRDÜRDÜ VE FAALİYETİNİ ADIM ADIM, GELİŞTİRDİ. YUNANİSTAN KOMÜNİST PARTİSİ'NİN İSTANBUL'DAKİ BÜROSU PANIRGATİKON (RUM İŞÇİ BİRLİÔİ) İLE OMUZ OMUZA ÇALIŞTI. İşçi sınıfının Milliyet farkı gözetmeksizin ortak düşmana karşı elele vermesi, ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 222

-------


-----

BELGELERLE

------

mücadeleyi güçlendirdi. " Böylece İstanbul komünist teşkilatı, işçileri komünistleştirme gayretler içinde, 1 Mayıs'ı bir komünist bayramı olarak kutlama çalışmalarına girdi. Ve alenen o yıllarda 1 Mayıs törenleri düzenlediler. " 1 92 1 yılı başlarında, Milli Mücadelenin gelişmesi karşısında İstanbul hükümetinin (komünistler üzerinde) baskısı nisbi olarak gevşeyince "Türkiye Komünist Partisi" İstanbul'da legal (meşru - kanuni) faaliyete hız verdi. "Türkiye İşçi Derneği" canlandırıldı. Haziran ayında "Aydınlık" dergisi çıkmaya başladı. Şefik Hüsnü, birinci sayıdaki "Türkiye'de Sosyal Sınıflar" başlıklı yazısında "Teşkilit kon� sınıf meselesinin ruhudur." diyordu. Böylece komünistler, bir taraftan Anadolu içitıde Milli Mücadele için İstiklal Savaşı'na girişmiş Milliyetçilere karşı düşmanca isyan hareketleri planlar ve istilacı düşmanlara bilerek - bilmeyerek hizmet ederlerken bir yandan da İstanbul'da teşkilatlanarak mevcut Osmanlı Padişahını ve hükümetini yıkmağa, dikkatleri Yunan, İngiliz ve diğer istilacı sömürücülerden kaydırarak İstanbul işçilerini Milliyet, Vatan ve Türklük, din dışı bir doğrultuya sürüklemeğe çalışıyorlar, muhtemelen perde altından İngiliz, Fransız ve Yunan yönetiminin maddi ve manevi yönlerden desteğinden faydalanıyorlardı. Hiç aksi varit olsa, işgal altındaki emperyalist güçler onların faaliyetlerine göz yumarlar mıydı?

O ZAMANLAR "AYDINLIK" DERGİSİ : BİR YANDAN GENİŞ ŞEKİLDE KOMÜNİZM PROPAGANDASI YAPARKEN, BİR YANDAN DA MİLLİ HAREKET, MİLLİYETÇİLİK ALEYHTARLIÔI, MİLLET DÜŞMANLIÔI İLE MİLLETİ İNKAR EDİP SINIF PARÇALANMASI VE İÇ SAVAŞIN TOHUMLARINI EKİYORDU. AYRICA "DİN" FARKINI ' DA ORTADAN KALDIRMAYA ÇALIŞIYORDU. Kaba bir maddeci anlayış, peşindeydi. Hareket, bütün Türkiye'ye karşıydı. Zira bir yandan İstanbul hükümetini ve padişahı devirmeye çalışıyorlar, bir yandan da Anadolu'da Mustafa Kemal Paşa'nın yönettiği ve başında bulunduğu mücadeleyi "burjuva hareketi" vb. diye damgalayarak, sınıf parçalanışı peşinde koşuyorlardı . İki taraflı yıkıcı faaliyetleri; hem batı, hem komünist emperyalistlerin isteklerine uygundu. "Uyanınız, kalkınız, silahlanınız, teşkilatlarımız" şeklinde "Üçüncü Enternasyonalin bir şubesi olmak sıfatıyle, Türkiye Komünist Partisi Genel Merkezi . . . " namına türlü isyan bildirileri yayınlanıyordu. Türkiye Komünist Partisi, !isıl niyetini itiraf ediyor : "Ancak genç bir teşkilit olan ve 192l'de burjuvaziden (Atatürk hükümetine böyle diyorlar) ağır bir darbe yiyerek merkezi teşkilitı dağılan Türkiye Komünist Partisi, -�

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 223

------


����----

BELGELERLE

-------­

Kurtuluş Savaşı'nda işçi ve köylüleri teşkilitlandınp, Parti önderliğinde balkın ıillhlı gücünü yaratmayı başaramadı. Sonuç olarak Milli Mücadelenin kazançları, Kemalist burjuvazinin eline kaldı." "Türkiye Komünist Partisi Şefik Hüsnü önderliğinde te•kilitlanmaya ve mücadeleye devam etti. Türkiye Komünist Partisi, 1 922 yılı içinde Komintem'in Balkan Komünist Federasyonu ile temas kurdu. 1 922 Kasımında toplanan Komintem Dördüncü Kongresi'ne İstanbul' dan üç delege yollandı . . . Şefik Hüsnü'nün önderliğinde merkezi yönetim sağlandı. Türkiye Komünist Partisi, 1 922 Sonbaharından itibaren toparlanarak gizli teşkilatın inşasına devam etti. Partiye bağlı olarak "Türkiye Komünist Gençler Birliği" kuruldu. 1923 yılı başlarında Türkiye Komünist Partisi, işçi kuruluşlarını birle,tirme faaliyetinde yeni bir atılım yaptı." Şefik Hüsnü ve arkadaşları, "Ankara Büyük Millet Meclisi'nin işçi milletvekiliyle ilişki kurmağa ve Meclis'e, Ankara'ya çengel atmaya çalıştı. Bir taraftan da Şefik Hüsnü, Aydınlık dergisine sürekli yazılar yazarak bir sınıf bölünüşü ve iç savaşı için çalışmalarını artırdı. 1 923, böyle çalışmalar ve örgütlenmeler, yayın içinde geçti. 2 1 Mayıs 1 924 yılında yayınlanan Aydınlık dergisinde yazdığı bir yazıda Şefik Hüsnü, Halk Fırkası'ndan, komünizme gitme yolunda hayır gelmeyeceğini, hatta onun bir engel olduğunu belirtti. 1 924 yılı onun yöl'.l!ttiği Aydınlık dergisi ve 2 1 Ocak 1 925'te, "Haftalık Siyasi İşçi ve Köylü �", "Orak - Çekiç" yayınlandı."

(ATATÜRK DÖNEMİNDE) 12 MART 1 925'TE "AYDINLIK." VE "ORAK ÇEKİÇ" ADLI KOMÜNİST DERGİLER KAPATILMIŞTIR. (Hikmet Tanyu, Tarih Boyunca Yahudiler ve Türkler, Cilt 1, s.585-586-592-593-594-595) •••

İngiltere Dışişleri Bakam Lord Curzon:

Türkler Avrupa'dan atılmalıdır. Amerikalı Senatör Lodge'ın dediği gibi İstanbul Türklerden tamamen alınmalı, bir veba tohumu olan 1avqlann yaratıcısı, komşuları için küfür olan Türkler Avrupa'dan silinmelidir. (Selahattin Çiller, Atatürlc İçin Diyorlar ki, s.33) ------

MILLIYETÇI HAREKETIN LiDERi 224

---------


·

----

BELGELERLE

-------­

TÜRK KÖYLÜSÜ Atatürk bana döndü ve dedi ki: - Bu memleketin efendisi kimdir? Düşündüm. Cevabı O verdi. - Türk köylüsüdür, dedi. Ve devam etti. - Türk köylüsünü "efendi" yemıe getirmedikçe memleket ve millet yükselemez. Bir de hatıra anlattı: - Ben, dedi. Bulgaristanda ataşemiliterdim. Tedansanlı bir pastahanede oturmuştum. İçeriye, temiz giyinmiş, ayağı çanklı bir Bulgar köylüsü geldi, oturdu. Masaya vurdu. Kimse aldırış etmedi. Hatta, bir an evvel gitmesini arzu eden bir yüz gösterdiler. Bir daha vurdu; ayağını da vurdu. Garsonlar geldi ve: - Burası sizin için değil, dediler. Nihayet patron geldi. "Çık buradan" dedi. Köylü: - Kimi ve nereden kovuyorsun? Bulgaristan benim sabanımla ve tüfengimle yaşıyor, utanmaz, diye bağırdı. Polis çağırdılar. Ona da aynı cevabı verdi. Polis bir şey yapamadı, dışan çıkıverdi ve pasta reçel getirdiler.

İşte, dedi. Türle köylüsünü bu hale getireceğiz.

(Mahmut Esat Bozkurt, Yakınlanndan Hatıralar, s.94) •••

Milletin kendi hayatını kurtarmak, kendi meşru hakkını müdafaa etmek için çıkardığı sese iştirak etmek her kendini bilen vatandaşın vazifesidir.

EÖER BU MİLLET, BU MEMLEKET PARÇALANACAK. OLURSA UMUMİ ŞEREFSİZLİÖİN ENKAZI ALTINDA ŞUNUN, BUNUN ŞAHSİ ŞEREFİ DE PARÇA PARÇA OLUR. (Atatürk'ün S.O.V., Cilt III, s. 1 1 ) •••

İngiliz Time Dergisi, 24 Mart 1923 Avnıpalılann, "Türkler cehenneme layıktır" atasözünü "Türkiye Tiirklerindir" deyimine dönüştüren insan Mustafa Kemal' dir ve bu deyim O'nun politikasında temel ilke olmuştur. (Selahattin Çiller, Atatürk İçin Diyorlar ki, s.50)

.. MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 225

------


----

------

BELGELERLE ----

MİLLiYETÇİ HAREKETiN LİDERi 226

-------


---

BELGELERLE

YIL

=

----

1923 LOZAN

İTALYA, FRANSA, İNGİLTERE VE DİÖER AVRUPALILAR 82 YIL ÖNCE LOZAN BARIŞ KONFERANSINDA TÜRKİYE'DEN ERMENİLERE MİLLİ YURT VERİLMESİNİ, ASURİ-GELDANİLERE DE TÜRKİYE'NİN GÜNEY DOÖUSUNDA BELLİ BİR BÖLGEDE TOPLANMALARINI, KÜLTÜR VE DİLLERİNİ DEVAM ETIİRMELERİNİ İSTİYOR

YIL 2006 AVRUPA BİRLİÖİ =

ERMENİ SOYKIRIMINI TANI (ARKASINDAN ERMENİLERE TAZMİNAT VE ERMENİSTAN İÇİN TOPRAK VER) ASURİ - GELDANİ'LERE VE SÜRYANİLERE TÜRKİYE'DE GERİ DÖNÜŞLERİ VE ÖZERKLİK İSTİYOR.

--- --- - - ---- MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 227

------


�-----

BELGELERLE

------

1933 ANKARA HALKEVİ ERGENEKON BEHÇET KEMAL Bu, Ergenekon efsanesini canladırmaktan ziyade Ankara şahikasında doğan güneşin büyüklüğünü ve eşsizliğini tarih çerçevesi içinde göstermek

Ergenekon'dan Ankara'yı görmek için yazılmış ve 27 Birinci.kin.un Gazi gQnünde Ankara Halkevi sahnesinde temsil edilmiştir.

{Sahne: Karanlık, kayalık bir mağarayı gösterir. Köşede bir demirci ateşi. Bir yanda demiri dövmekten yeni kalmış bir demirci, öte yanda yere uzanmış (bir Ozan. Biri söylerken Öbürü dekoru ve tabloyu tamamlayan heykeller gibi dinleyici vaziyette kalır.]

OZAN - GÖNLÜMÜN yaylasında meleye dursun kuzum Diyelim: "Her zamanki Efendin Türk'ü tanı! ,, Türk örnektir Tanrının her pürüzsüz huyuna; Dünya, yaratılmıştır Türk'ün yüzü suyuna. Biz seninle geçmişe dalalım gel kopuzum.. Yelelerinden tutup tarih denen aslam; Türk kalbinden geçti ilk Tannlann kanlan;' · Öbür ırklar sürüyken Türk'lerdi çobanları ! Göğsümüzün ininde gönlümüz BİR KURT GİBİ; Bağrımız, delik deşik, parçalanmış yurt gibi. . .

HEY BOZKURT, BÔRTEÇENE, TANRISI MÜIDELERİN! Bir sesin gelsin de tek... gelsin içinden yerin. . . Kurt olmazsan da görün güneşle gök yerine! Güneşi başına al, gökü koy gözlerine! Güneş başlı, gök yüzlü bir insan diye belir! Bu dört yanı tutuşmuş ve çiğnenmiş yurda gir. . . [Ozan 'a dönüp sesini değiştirerek] Git, sunma ıstırabı! gönlüm, karmakarışık...

[BiR MÜDDET SOK.ÜT, KÖŞEDE BOZKURT'UN GÖZLER! SONRA AÔZI PARLAR. KENDi GÖRÜNÜR VE KAYBOLUR.] ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 228

VE

-------


------

BELGELERLE ------

Bir çift yıldız mı düştü? Bir çift kudretli ışık! Yeşil bahar açıyor içimdeki karakış; Bir ışık., bir çift ışık.. İki göz! iki bakış ! Müjde, Ozan! müjde Türk! öncümüz belirdi, bak! Milletin iradesi bu kılığa girdi, bak, Gün gelecek bir insan kılığına girecek! . Türk, şimdi, eritecek, kıracak, devirecek! . . Bu kurt girdi bu yere muhakkak bir delikten; Dağlar demirden olsun, irademiz çelikten. [İlerler, Ozan'a sevinçle döner.] Bir kovuktan süzüldü, yaylalar aşmakta kurt! Bu kovuktan bizlere görürecek bütün yurt! .. [Çekicini taşlara vurur; ateşini hızlandırır, sahneyi gürültü ve duman sarar.] İnsanlık mahvolurdu, daha kurtulmasaydın! Koca Türk gözün aydın! yüce Türk güzün aydın .. Hey ufuklar açılın .. Açıl, yalçın dağ, açıl! Hey Türk! ışık ol gene, kara toprağa saçıl.. Dünya, murada erdin; dünya, yeşiller giyin! Geliyor gere eski sahibin, eski beyin! Hey esirler, mazlumlar, rahat bir nefes verin. . Nara Türk'ün narası, dağlar, taşlar, ses verin! .. [Duman, karanlık ve gürültü arasında devrildiği görünen kaya dekorları kalkar, yeşil bir ova pasajından sonra Ankara kalesi dekoru görünür; İki tepe arasında Gazi'nin resmi bir güneş gibi aksettirilmiştir. Demirci iki yanda dekorun gölgeleri içinde heyula gibi yan saklı duran seymenlere haykırır.} Bu güreş doğdu artık gönlümüzün yasına; Dünyayı çevirelim bir Şölen sofrasına! .. (Ülkü Dergisi, Şubat 1 933, s. 14- 1 5-16- 1 7)

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 228

------


----

BELGELERLE ----

"CUMHURİYET" ATATÜRK.'ÜN NOTLARI VE VESİKALARI DİYE

BiR MESELE ORTAYA ATTI. BiR TAKIM MEKTUPLAR VARMIŞ TA

KAYBOLMUŞ. ATATÜRK.'TEN AYRILDIKTAN SONRA İNÖNÜ, VEHME KAPILARAK, ATATÜRK.'E İKİDE BiR ZARFIN ÜSTÜNDE "HUZUR'U ALİ-İ HAZRET-İ RİYASETPENAHİ'YE MERFU'DUR!" YAZILI MEKTUPLAR GÖNDERİRDİ. ATATÜRK. ÖLDÜKTEN SONRA PARTİDEN KAÖITLARI VE VESİKALARI DERLEYİP TOPAR­ LAMAYA MEMUR EDİLEN HEYETİN BAŞI NAFİ ATUF RAHMETLİ, İNÖNÜ'YÜ KÜÇÜLTÜCÜ OLDUÖUNA HÜKMETTİÖİ VEYA ÖYLE EMİR ALDIÖI İÇİN BU MEKTUPLARI İNÖNÜ'YE GERİ VERMİŞ VE O DA ŞÜPHESİZ YOKETMIŞTIR. (Falih Rıfkı Atay, Babanız Atatürk, S. 142)

(Atatürk'ün Devlet Dairelerinden, Paralardan, Pullardan Resimlerinin Çıkartılması, Atatürk - İnönü Kavgaları "Tarihi Gerçekler Işığında Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk" kitabında detaylı olarak açıklanmıştır.) •••

TİCARETİ DE YABANCILARIN ELİNDEN ALACAÖIZ. (Mehmet Önder, Atatürk Konya'da, s.29) •••

Düşmanlarımız şeref ve haysiyetimizi, namusumuzu istiyorlar. Bunları bizden aldıktan sonra, kesin darbeleri kendiliğinden vurulmuş olacaktır. Bunu takdir ederek diyoruz ki İstiklal-i Millimizi asla vermeyeceğiz. Kanımızın son damlasına kadar müdafaa edeceğiz. Arkadaşlar! Binlerce seneden beri istiklal ve hürriyet saadetini yaşamış bir milletten istiklal ve hürriyeti hiçbir zaman alınamaz. Arkadaşlar Kendi Mil1etimize, kendi kudretimize istinaden mukaddes mücadelemize devam ediyoruz. Diyelim ki, bütün garp alemi bize düşmandır. Garplılar bizim kudretimizin maddeten tecellisini görmedikçe bize merhamet etmezler. BİZ DE BATININ KORKAK ZALİMİNİ AFFETMEYECEÖİZ. Tek bir �ferimiz, tek millet ferdimiz kalsa da herhalde istiklalilimizi ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 230

-------


---

BELGELERLE

------

vermeyeceğiz. Düşmanlanmızı vatanımızın bağrında yaşamaya bırakmayacağız. (Mehmet Önder, Atatürk Konya'cla, s.8) •••

Siyasi kavgaların çoğu faydasızdır. Fakat sosyal çalışma her vakit için verimlidir. Bizim münevverler buna çalışmalı. Neden Anadolu'ya gelip uğraşmazlar? Neden Milletle doğrudan doğruya temasta bu]unmazlar? Memleketi gezmeli, milleti tanımalı, Eksiği nedir göıüp göstermeli. Milleti sevmek böyle olur. Yoksa lifla muhabbet fayda vermez. (Atatürk'ün S.D.V. Cilt

:

ili, s.1 5)

•••

(Türk Devletinin) maksadı, Milli Şuurun kuvvetlenmesi . . . Benim, hata etmiyorsam, bundan anladığım şudur: Türk'ün, Türklüğün, ne olduğunu anlamak ve bu anlayışı kuvvetlendirmeye çalışmaktadır. Bence bu gayenin aydınlatılması için, en nurlu güneş Türk'ün menşeini, medeniyetini, azameti­ ni tanıtan tarihtir. Bunu biliş ve cihana, bildiriştir. Dünden gafil olan bir insan, bugünü bilmez ve yarına intikal eyleyemez. Aslını bilmeyen bir mevcudiyet, içinde yaşadığı cihana, yeniden kendini tanıtacak hayat eserleri gösterinceye kadar meçhul varlık halinde kalmaya mahkumdur... Türk Milletinin yüksek tarihi hakkındaki bilgi, noksandır. Bize, hepimize geçmişin mekteplerinde bu hususta öğretilmiş şeyler noksandır; bence, hem de yanlıştır. Yazık ki bu yanlış yol bugüne kadar önümüzdeki nesli yetiştiren bilgi ocaklarında da takip olunmuştur. Geçmişten miras kalan bu sisli yolu aydınlatmak, Türk Milletini, Türk Çocuklarını yeni bir nurlu tarih yolundan yürüterek atinin parlak ufuklarına eriştirmek mühimdir...

TÜRK.'ÜN DOÖRU T.ARİHİNİ BİLMEK ŞARTTIR. BU BİLGİDEN UZAK KALINDIKÇA KİMİNLE VE NE ESASA DAYANARAK. MÜCADELE EDİLEBİLiR.? (Afet İnan, Kemal Atatürk'ü Anarken, 1956, s. 1 46-1 47; Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, 1 959, s. 1 87-1 88)

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 231

------


����

BELGELERLE

�����­

İngiliz Time Dergisi, 24 Mart 1 923 O, kişisel girişimleriyle Türklerin Anadolu'da, daha iyi bir dünya beklemeden kendilerinin "efendisi" olabileceğini ve yaşam için Ulusal bir savaşı göze alabileceklerini belgelemiştir. Mustafa Kemal, kuşkusuz çağımızın büyüklerinden biridir. . . . . . . . . .Kemal, türlü iftiralarla dolu bir potadan lekesiz bir isimle çıkmıştır. Vahşi bir acımasızlıkla, ülkesinin Ulusal sınırlan dışında doğduğu için "yabancı" olmakla suçlanmış ve hain diye nitelenmiştir. GERÇEKTEN O, SAFKAN TÜRKTÜR VE DÜNYAYA ÇAÖDAŞ TÜRKİYE'NiN HAYAT

KIVILCIMI OLDUÖUNU KANITLAMIŞTIR. (Selahattin Çiller, Atatürk İçin Diyorlar ki, s. 1 36) •••

1 905 yılında İnkilap ve inkilap yolunda ölmekten söz edilmesi üzerine Mustafa Kemal: Mesele ölmekte değil, ölmeden ülkümüzü yaratmak, yapmak ve yerleştirmektedir. (Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, s.19) •••

Efendiler bazı yerler işgal edilmiştir ve bunun üç misli daha işgal olunabilir. Fakat bu işgal hiçbir vakitte bizim im.anımızı sarsmayacaktır. (Atatürk'ün S.D. V:, Cilt l, s.82) •••

Büyük tehlikeler önünde uyanan milletlerin ne kadar direnir oldukları tarihen müsbettir. Silahıyle olduğu gibi beyinle de mücadele mecburiyetinde olan Milletimizin, birincisinde gösterdiği kudreti ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur. Milletimizin temiz karakterinde ki kabiliyet çoktur. (Atatürk'ün S D.V. , Cilt ll, s.23) .

------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 232

-------


------

BELGELERLE

-------­

The New - York Times, 3 Ağustos 1921 Anadolu'da yeni ilerlemeler kaydeden Konstantin, nefes almak için duraklamış bulunuyor. Yunanlıların şu sırada Ankara üzerinde yürüme hazırlığı içinde bulunmaları her yönden sevindirici bir haberdir.

Türklerin işini bitirmek için son 750 yılın en büyük fırsatını yakalamış olan Konstantin'in bu şansı iyi JruJJanması en büyük dileğimizdir. (Selahattin Çiller, Atatürk İçin Diyorlar ki, s.35) •••

Türk kadınının görevi, Türk'ü zihniyetiyle, kol gücüyle, kararlılığıyla koruyabilecek ve savunabilecek resiller yetiştirmektir.

kesin

(Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt VIII, Sayı 22, s.63) •••

Türk Milleti büyük bir arslandır. Biz hepimiz onun tüyleri arasına sıkışmış ve sığınmış gözle görülmez küçük varlıklarız. O arslanın büyük hareketleri ve hamleleri ise inkılap hareketleri ve hamleleridir. Bu arslanı tahrik edebilmek . . . İşte bizim için iftihar edilebilecek rol budur. (Utkan Kocatürk, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, s.168) •••

Kendisi de bir köşeye, bir koltuğa sığınmıştı. Kalktı. Ortadaki masanın başına geldi, o günkü evrakı takdim ettim ve çalışmağa başladık. Evrak arasında Mısır'dan eskiden tanıştığı bir Osmanlı Paşasından bir mektup da bulunuyordu. Paşa mektubunda: San Remo'ya gidip Vahdettin'i ziyaret ettiğini ve mükaleme esnasında Vahdettin 'in Atatürk'ten sitayişle hürmetle bahsettiğini hikayeden sonra, Vahdettin'in sözlerinden hal ve tavrından maddi sıkıntıda olduğunu, yardıma ihtiyacı bulunduğunu anladığını bildiriyor, muaverette bulunmasını rica ediyordu. Ben bu mektubu okurken Atatürk başını, salonda bulunan pencereye çevirmiş - Ben masanın sağında idim ve yüzünü göremiyordum - dikkatle dinliyordu. Bu arada, bir kaç defa, derin derin göğüs seçirdi. Mektup bitip de başını çevirdiği zaman gözlerinin dolu dolu olduğunu

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 233

------


gördüm. Öylece bir an durdu. Sonra bana: "Gördün mü dünyanın halini çocuk, nerede o haşmet, nerede, o azamet, nerede o saltanat... Şimdi hepsinin yerinde yeller esiyor, Hiç bir şeye güvenilemez. Bundan dolayı hayatta ve çok ölçülü olmak lazımdır!" Dedi. Ve bir müddet düşünceye daldı. Çok müteessir olduğu her halinden belli idi. Nihayet bu z.aaf ve merhamet hislerine hfilcim oldu, tekrar söze başladı: "- Nasıl yardım edilebilir? Benim şahsi servetim yok. Devlet hazinesi de fakir. Memleketin en mamur yerleri de bilhassa son hayat, memat mücadelesinde harap oldu. Bu itibarla, zengin de olsa, devlet hazinesinden yardıma hakkımız yok. Diğer taraftan bahis mevzuu olan zatın hataları yüzünden, vatan ve hak müdaafaası için boğuşmak mecburiyetinde kalarak şehit olan memleket evladının yetim bıraktığı yüz binlerce devlet yardımına muhtaç insan var. Binaenaleyh, bu bahsi bırakalım çocuk .. Yalnız mektubu bir vesika olarak sureti mahsusada hıfzediniz." Buyurdu öyle yaptım; bu mektubu zarfı ile bir ikinci zarfa ve üzerine (Sureti mahsusada hıfzı emir buyurulmuştur) kaydını koyarak husf kaleme tevdi ettiğimi hatırlıyorum.

NOT : Son Padişah Vahdettin San Remo'da parasız kalmış. O zamanki Roma Sefirimi7.e müracaat edip: - Her şeyimi sattım yine parasız kaldım. Bir Türle ve Müslüman olarak sokakta dilenirsem bütün gazeteler Osmanlı Padişahı ve İslimın halifesi diye teşhir ederlerse, siz de üzülürsünüz. Sefir ayda kaç lira istediğini sorar. Mehmet Vahdettin 200 liranın yeteceğini söyler. Sefir An.karaya gelir, durumu Atatürk'e açar. O da Hariciye Vekilini çağırır: - Bütün sefaretlere o memleketteki muhtaç tebamıza ayda 200 lira ôrtülü Ödenekten yardım yapabileceklerini telleyin. Der ve maksadın her ay Vahdettine yardım olduğunu, önce Romaya havale verilmesini söyler.Etrafindakiler vatan haini bir adama nasıl para veririz derler. O :zaman Atatürk: - VERECEÖİZ. SİYASİ BİR HATA YAPTI. CEZASINI ÇEKİYOR, FAKAT HIRSIZLIK. YAPMADIÖI İÇİN ONU ÖLÜNCEYE KADAR BAKACAÖIZ. İSTESEYDİ KAÇTIÖI İNGİLİZ ZIRHLISINA TOPKAPI SARAYI'NDAKİ SADE ŞAH İSMAİL'İN TAHTINI KOYUP OÔTÜRSEYDİ, ÖLÜNCEYE KADAR REFAH İÇİNDE YAŞARDI. TOP­ KAPI'DA Kİ MÜCEVHERATA, SARAYDAKİ KIYMETLİ EŞYAYA EL ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 234

-------


------

SÜRMEDİÖİ, YANİ AZALMIŞTIR.

BELGELERLE

HIRSIZLIK

-------­

YAPMADIÖI

İÇİN

SUÇU

(Avni Altırer, Her Yönüyle Atatürk, s. 1 3 1 ) •••

Mayıs 1 920 Hep kabul ettiğimiz esaslardan birisi ve belki en birincisi olan, hudut meselesi tayin ve tesbit edilirken, hudud-u millimiz İskenderun'un güneyinden geçer, doğuya doğru uzanarak Musul'u Süleymaniye'yi, Kerkük'ü ihtiva eder. İşte milli hududumuz budur. (Atatürk'ün S.D.V., Cilt 1, s.75) •••

1 Ocak 1 922 Başkomutan Mustafa Kemal, Musul'un kurtarılması için Revandiz'e bir kısım kuvvet gönderilmesini Milli Savunına Bakanlığı'na emretti. Emri alan Özdemir Bey, 9 Mart'ta Ankara'dan hareket edecek, 22 Nisan'da Diyarbakır'a gelecek, kurulan 100 kişilik müfrezeyle 1 5 Mayıs'ta yola çıkıp 22 Haziran'da Revandiz'e varacak ve burada İngiliz kuvvetleriyle bir dizi çarpışmalar olacaktır. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt iV, s.213) •••

"" 1 Şubat 1 922 Ankara, bir yandan İngilizlerle görüşme yolu ararken, diğer yandan İngilizlere karşı askeri harekat hazırlığında. Irak'ın Revandiz bölgesine gönderilen Özdemir Bey'e Mustafa Kemal imzasıyla verilen gizli talimat yazısı: "Faysal'ın Irak'ta hüküm.et ederek Misak-ı Milli'mize dahil Musul

ilinin bir kısmına el koyarak Kürdistan havalisinde bazı tahriklerde bulunmasını önlemek ve işgal ettiği araziyi kurtarmak için Ôzdemir Bey'in Elcezire mıntıkasında faaliyete geçmesi tensip edilmiş . . tir. Dışarıya karşı bu şahsi bir teşebbüs olarak gösterilmelidir." Mustafa Kemal, Özdemir .

Bey'in atandığını ve görevini Milli Savunma Bakanlığı'na bildirdi. Özdemir Bey

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 235

------


Müfrezesi, 9 Mayıs'ta Ankara'dan hareket edecek ve 24 Temmuz 1 922'de Revandiz'e ulaşacaktır. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt iV, s.256) •••

MUSUL GERÇEÖİ 1 923 yılı Mustafa Kemal : Musul vilayeti hudud-ı milliyemiz dahilindedir. Bu hudud-ı milliye tabirini ben bulmuştum. Mütarekeye esas olacak her halde bir hududumuz olmak lazımdır. Bu hudud ne olabilirdi? Bu meselede süngülerimizin bulunduğu mahali hudud yapmak hatırıma geldi. Wilson prensiplerinden de mülhem olarak İskenderun'dan başlayan ve Musul'u da kendi arazimiz içinde bırakan hududa milli hudud dedim. Filhakika o zamanlar Musul'un güneyinde bir ordu.muz vardı. Fakat biraz sonra bir İngiliz kumandanı gelmiş ve İhsan Paşa'yı aldatarak orada oturmuş. MUSUL BİZİM İÇİN ÇOK KIYMETLİDİR; BİRİNCİSİ ctvARINDA SONSUZ SERVET TEŞKİL EDEN PETROL MENBALARI VARDIR. İKİNCİSİ BUNUN KADAR MÜHİM OLAN KÜRTLÜK MESELESİDİR İNGİLİZLER ORADA BİR KÜRT HÜKÜMETİ TEŞKİL ETMEK İSTİYORLAR. BUNU YAPTIKLARI TAKDİRDE BU FİKİR BİZİM HUDUDUMUZ DAHİLİNDEKİ KÜRTLERE DE YAYILMA EDEBİLİR. BU FİKRE ENGEL OLMAK ÜZERE HUDUDU GÜNEYDEN GEÇİRMEK LAZIMDIR! Bununla beraber Musul 'u almamakla muharebeye devam mı edeceğiz? hatta sizlere soruyo­ rum: Her şey oldu bitti, Musul için harbe devam makul bir şey midir? Biliyorsunuz ki Yunanlılar Anadolu'ya; çıktı hatta Sakarya'ya kadar geldi. Onları tard için, arzuyi umumiyi tevhid için duçar olduğumuz müşkilat büyüktür. Bir tarihte Yunanlıların İzmir'de kalmasıyla sulha intikal etmeyi arzu edenler çoğalmıştır. Demek istiyorum ki, Musul'u harben almak gayr-i mümkün müdür? Musul'u alıiıak gayet kolay ve o cephedeki kuvvet­ lerimiz tamamıyla harekata hazırdır. (An İnan, G.M.K. Atatürk'ün 1923 Eskişehir-lzmit Konuşmaları, s.45) ------

M iLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 238


------

BELGELERLE ------

24 Haziran 1 922

Özdeınir Bey komutasındaki Türk Müfrezesi, bu bölgede Türk İdaresini isteyenlerin sevinç gösterileri ile Kuzey lrak'ta Revandiz'e vardı. Özdemir Bey, Revandiz'e kadar uğradığı yerlerde Türk İdaresini kuruyor, idare memurlarını tayin ediyor ve vergi topluyor. Ankara ile ilişkisi yokmuş ve kendi adına hareket ediyormuş izlenimi vermeye çalışan Özdemir Bey, 9 Mayıs'ta Ankara'dan yola çıkmış ve müfrezesi Elcezire Cephesi Komutanlığı tarafından silahlandınlmıştı. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt iV s.493) •••

13 Ekim 1922 Le Figaro'da, Amerikalı gazeteci Richard Eaton'un 1 3 Eylül'de Mustafa Kemal'le yaptığı mülakat: Türk toprakları kurtulmadan durmayacağım. İstanbul ve Meriç'e kadar Trakya, Asya'da Anadolu, Musul ve Mezopotamya'nın yansı. (Zeki Sanhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt iV, s. 723) •••

Sevr Antlaşmasını Türkiye lehine değiştirmek için İngiltere'ye giden Hint Müslümanlarının Morning Post gazetesine verdikleri demeçten: ....Mustafa Kemal Paşa ile en yakın zamanda bir anlaşmaya varmak

gerekir. İngiltere ile Türkiye, dolayısıyla İngiltere ile İslam Dünyası, Mustafa Kemal Paşa'ya destektir, yardımcıdır. Çünkü biz İslimlar kendisine, İslam Dünyası 'nın namus ve özgürlüğü için savaşan bir komutan gözüyle bakıyoruz. (Eylül 192 1 ) (Selabattin Çiller, Atatürk İçin Diyorlar ki, s.99 - 1 00) •••

Atatürk'ün Musul Kerkük'e Girmeye Hazırlandığı esnada 1 925 yılında İngiliz destekli Şey Sait İsyanı çıkar. İsyan bastırıldıktan sonra Atatürk tekrar Musul-Kerkük'e yönelir. Bu seferde Ordu Komutanları ve Kazım Karabekir Paşa istifa eder. 1 926 yılında Musul-Kerkük antlaşmayla İngilizlere bırakılmak zorunda kalır. (Tarihi Gerçekler Işığında Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk, s.2 1 7)

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 237

------


Atatürk: "Bu marşın, İstiklal davamızı anlatış cihetinden büyük bir manası vardır. Benim en beğendiğim parçası da budur :

Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet Hakkıdır Hakk'a tapan Milletimin İSTİKLAL Benim bu milletten daima hatırlanmasını istediğim vecizeler işte bunlardır." (Melunet Çetin, Melunet Cemal Çiftçigüzeli,T.B.M.M.'de İstiklal Marşı ve Melunet Akif, s.3) •••

Ord. Prof. Dr. Fuat Köprülü'nün Atatürk'e Türkiyat Enstitüsü'nün

ambleminin nasıl olması gerektiğini sorduğu zaman Atatürk:

" FUAT BEY! KARLI TANRI DAÖLARl'NIN ÖNÜNDE ELİNDE MEŞALE TUTAN BİR BOZKURT OLSUN, BU MEŞALE GENÇ TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN İLMİNİN İFADESİ OLSUN. ERGENEKON'DAN ÇIKMAMIZDA KILAVUZ OLAN BOZKURT, TÜRKLÜÖÜN ANADOLU TOPRAKLARINDAKİ YENİ DEVLETİ'NİN KURULUŞUNU İFADE ETSİN." (Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya, Atatürk ve Türk Dili Tebliği, s. l ) •••

MiLLET, MiLLi HAKİMİYET ESASINI VE TÜRK MİLLİYET­ ÇİLIÖINt KABUL ETMİŞTİR. BUNU GERÇEKLEŞTİRMEYE ÇALIŞACAKTIR. (Hamza Eroğlu, Atatürkçülük, Cilt il, s.47)

•••

BU MEMLEKET TARİHTE TÜRK'TÜ, HALDE DE TÜRK'TÜR VE EBEDİYYEN TÜRK OLARAK YAŞAYACAKTIR.. (Taha Toros, Atatürk'ün Adana Seyahatleri, 1923, s.23) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 238

------


------

BELGELERLE ------

BÜYÜK İHANET YER : WASHiNGTON - ABD NATO ASKERİ KOMİTESİ KARARGAHI YIL : 1960 Bu karargah henüz Avrupa'ya taşınmamıştır ve Fransızlar Askeri Kanattadır. Bu Karargahta Türk Subayları da vardır. Bir gün Karargahta Kurmay Başkanlığı görevi İngilizlerden Fransızlara geçer. Yeni Kurmay Başkanı Fransız Tümgell!ral, Karargahtaki proje Subaylarını toplar ve eldeki proje dosyalarını subaylar arasında yeniden bir dağıtıma tabi tutar. Bu dağıtımda bizim Kur. Albay Atıf ERÇIKAN'a, ''.Sovyetler Birliğine karşı uygulanacak "PSİK.OLOJİK HARB HAREKATI" dosyasını verir. Toplantı biter, herkes odalarına çekilir. Alb. ERÇIKAN masasının başına henüz geçmiştir ki içeriye iri yarı 2 Albay girer; biri İngiliz, diğeri Amerikalıdır. Dosyayı Alb. ERÇIKAN'dan geri isterler, "Kurmay Başkanı bu dosyayı sana yanlışlıkla vermiş, onu geri istiyor" derler. Albay ERÇIKAN çok zeki. intikal sürati fazla, İngilizcesi çok iyi, milli duygulan kuvvetli bir subaydır. Alb. ERÇIKAN henüz dosyanın kapağını bile açmamıştır, içinde ne olduğunu bilmiyordur, ama bu işte bir hıyanetlik olduğunu sezer ve gelenlere itiraz eder, "Kurmay Başkanı bu dosyayı bana yanlışlıkla değil, bilerek verdi, bu dosyayı size vermem" der. Ağız dalaşı devam ederken, Albaylardan birisi dosyayı masanın üzerinden kapmak ister, ama Albay ERÇIKAN daha çevik davranır, dosyayı kapar, çekmecesine atar ve kilitler. Bu sefer tehdit safhası başlar. Albaylar :"Bu dosyanın gizlilik derecesini biliyor musun?" Derler. ERÇIKAN :"NATO'daki en yüksek gizlilik derecesi olan COSMİC TOP SECRET'dir der. Albaylar : "HAYIR, BURADA ONDAN DAHA YÜK.SEK BİR

GİZLİLİK. DERECESİ VARDIR. ADI VAGRAM'DIR. BU DOSYADAN DEÖİL BİR BİLGİYİ DIŞARI SIZDIRMAK, BİR KELİMEYİ DAHİ SIZDIRIRSAN BİL Kİ ÖLÜRSÜN" DERLER. ERÇIKAN :"Ben de dosyayı iyice okuduktan sonra kendi Genelkurmay Başkanıma arz ederim, başka kimseye söylemem" der ve kavga biter. Bu kavganın sebebi olan dosyada ne vardır?

"DOSYADA, SOVYETLER BİRLİÖİ'NİN MERKEZİ OTORİ­ TESİNİ ÇÖKERTMEK AMAÇLANMIŞTIR, AMACA VARMAK. MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 239

------


------

BELGELERLE

--------­

İÇİN; KULLANILACAK.

PİSKOLOJİK HARP VASITALAR!, TEŞKİLATLARI V.S. ZİKREDİLİYOR. PSİKOLOJİK HARBİN HEDEF ICİTLELERİ İSE GAYRİ RUS MİLLETLERDİR. DOSYANIN SONUNDA, BİR. BÖLÜM VARDIR. ORADA SOVYETLER BİRLİÖİ'NİN MERKEZİ OTORİTESİ ÇÖKTÜÖÜ ZAMAN ORTAYA ÇIKACAK. MANZARA TASVİR EDİLMEKTEDİR: RUSYA'DAN BAŞKA 15-16 YENİ DEVLETİN MEYDANA GELECEÖİ ÖNGÖRÜLÜR. TIPKI . BUG'ÜNKÜ GİBİ. SORUN BUNDAN SONRA HATIRLARINA GELİR VE ŞÖYLE DENİR: MEYDANA GELECEK YENİ DEVLETLERDEN 5-6 TANESİ TÜRK DEVLETİ OLACAK.TIR; BUNLARIN İŞGAL ETTİKLERİ COÖRAFYA STRATEJİK YÖNDEN ÇOK DEÖERLİ VE TABll KAYNAKLARI BAKIMINDAN DA ÇOK ZENGİNDİR. TÜRK MİLLETİNİN CENGAVERLİÖİ DE TARİHEN SABİTTİR. BU DEVLETLER BATIDA Kİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE BİRLEŞİRSE O ZAMAN HİTLER ALMANYASINDAN VEYA STALİN R.USYA'SINDAN DAHA TElll.İKELİ BİR KUVVET BATILILARIN KARŞISINA ÇIKAR. BÖYLE BİR TElll.İKEYİ YARATMAMAK, TÜRKİYE İLE OOÖU TÜRKLERİNİ BİRLEŞTİRMEMEK İÇİN ALINACAK. TEDBİRLER NELERDİR? (E. Tüıngereral, M.İlban Atabaş, Tüıkiye'nin Milli Gücü ve Türle Dünyasındaki Yeri, s.2·3-4) •••

OSMANLI SİYASETİ YERİNE YENİ BİR SİYASET ÇIKTI. O SiYASET, MİLLİ SİYASET, TÜRKÇÜLÜK SİYASETİDİR. (Mehmet Önder, Atatürk'ün Yurt Gezileri, s.233, Prof. Dr. Afet inan, M. Kemal Atatürlc'ten Yazdıklanm, s.43) •••

ATATÜRK'ÜN ADLİYE VEKİLİ MAHMUT ESAT BEY'E VERDİ-

01 SOYADI : BOZKURT (Falih Rıfla Atay, Çankaya, s.558) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 240

------


-----

BELGELERLE

-----­

GAZİ MUSTAFA KEMAL'İN HALKEVLERİ DERGİSİNE VERDİÖİ AD : ÜLKÜ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK: - ÜLKÜ'YE ÜLKÜ'DEN ÖZ ÜLKÜMÜZÜ YAYMA YOLUNDA KUTLU VERİMLER BEKLERİM. (25 Ocak 1933 tarihli Hakimiyet-i Milliye, Mehmet Önder, Atatürk'le Adım Adım Türkiye, s.244)

•••

KANINI TAŞIYANDAN BAŞKASINA İNANMA (Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk'ün İhtilali, s.373)

•••

TÜRKİYE'NİN. HER KÖŞESİNDE İHTiLAL VE İNKILAB, HAKİKİ TÜRKLÜÖE KAVUŞMA MÜCADELESİ OLMUŞTUR. ( Ayın Tarihi, Sayı:49, s.44, 1937)

•••

TÜRKİYE BİR MAYMUN DEÖİLDİR. HİÇ BİR MİLLETİ TAKLİT ETMEYECEKTİR. TÜRKİYE NE AMERİKANLAŞACAK, NE BATILAŞACAKTIR.. O SADECE ÖZLEŞECEKTİR.. (Hikmet Tanyu, Atatürk ve Türk Milliyetçiliği, s. 181)

•••

REİS OLAN KİMSENİN, MİLLETİN ÜLKÜSÜNE GÖRE HAREKET ETMESİ VE MİLLETİN RUHİYATINA VAKiF OLDUK.TAN SONRA O MİLLETİN EÖtt..İMİNE TABİ OLMASI İCAP EDER. (Atatürk'ün S.D.V., Cilt III, s. 1 26) ---· · .

-- -

-

-

..

--· ----

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 2'41

------


BELGELERLE

----- ------

------ MiLLiYETÇi HAREKETİN LİDERİ 242

-------


------

BELGELERLE ------

Mısır'a, üniversitedeki görevi� tekrar döndükten sonra Mehmet Akif, yazdığı bir mektubunda:

" ... MISIR'DA ONBİR YIL KALDIM. FAKAT ONBİR SAAT DAHA KALSAYDIM ARTIK ÇILDIRIRDIM.

SANA HALİSANE (İÇTENLİKLE) BİR F1KRM SÖYLEYEYİM Mİ: İNSANLIK DA TÜRKİYE'DE, MİLLİYETÇİLİK. DE TÜRKİYE'DE, MÜSLÜMANLIK DA TÜRKİYE'DE, HÜRRİYETÇİLİK. DE TÜRKİYE'DE ..

.

EGER VARSA, ALLAH BENİM Ö:MRÜMDEN ALIP, (MUSTAFA KEMAL'İ KASTEDEREK) O'NA VERSİN...

"

(Vural Savaş, Türkiye Cumhuriyeti Çökerken,s.236) -- - ··· --····· ·- - · · ··

···---

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 243

-----


----

BELGELERLE -----....,...-

0LK0LER DEVLET TARAFINDAN AÇIKLANMAZ MİLLETÇE YAŞANIR. (İsmet Boz.dağ, Atatürk'ün Avrasya Devleti, s.3 1 )

•••

HEM BARIŞA HEM SAVAŞA MESAJ Lozan Müzakerelerinin kesildiği gün Türkiye de yalnız İzmir İktisat Kongresi karan alındı ve hazırlıklarına hemen başlanmadı; aynı gün, İzmir ve İzmit Körfezlerinin hemen mayınlanması, düşman donanmalarının yapması beklenebilecek çıkarmaların engellenmesi emride Orduya duyuruldu. Böylece Gazi Paşa, bir yandan İktisat Kongresi hazırlı.klan ile Dünyaya savaşın bittiğini haber veriyor; öte yandan bu mesajı algılamamalarına karşı, körfezleri mayınlatıyordu. Gazi geziden 1 0 Şubat'ta İzmir'e döndü. 1 0 Şubat' ta, İktisat Kongresi 'nin başladığı 1 7 Şubat arasında geçen günlerde ne ile ilgilendiğine değin bilgilerimiz çok azdır. 1 3 Şubatta, Bölge Sanat Okuh.İ'na gittiğini biliyoruz; hepsi o kadar! Öteki günlerde ne yaptıklarına her halde İktisat Kongresi 'nin aldığı karardan ve kararın kullanılmasından öğreneceğiz. Kongre Başkanlığına, Kazım Karabekir Paşa seçildi. Gazi Paşa uzun bir konuşma ile kongrenin çalışmalarını başlattı. Kongrede bütün illerden seçilmiş 1 1 35 delege vardı. Kongrenin Divan Katibi Ahmet Hamdi Başar'ın bu satırların yazarına anlattıklarına göre:

"- Delegeler; sanayici, çiftçi, tüccar ve işçilerden oluşuyordu.

Ozellikle işçiler ve tüccarlar hazırlıklı gelmişlerdi. Tüccarlar liberal

politika izlenmesini isteyen konuşmalar yapıyorlar; işçiler, Bolşevik bir sistemden yana ağırlıklannı koyuyorlardı. Ama sonra garip bir şey oldu; bolıevik toplum yapısını savunan işçiler oy vermeye gelince, liberal ekonomiden yana olan tüccarlarla aynı istikamette oy kullandılar! Şimdi bana: "Nasıl olur, nasıl oldu?" diyeceksiniz! Kongre başkanlığı kürsüsünden görünen bir şey vardı. Sivil giyinmiş kalpaklı bazı kimselerin,

if9iler arasında yer değiştirerek gezindikleri fark ediliyordu! Hele, söz alıp bolteviklikten yana konuşanlar, kürsüden iner inmez, bu kalpaklılann eline dilşilyordu. Ne konuşuyorlardı bilmiyorum ama, en koyu Bolşevik ------ MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 244

------


------

BELGELERLE

-------­

bile oy vermeye gelince liberal kesiliyordu! Hele yabancı sermayeye karşı çıkılmaması kararının ittifaka yakın yandaş bulması içinden hala çıkılamayan bir muammadır!

KALPAKLI stvn.,LER KİM? Böyle özetlenebilir, Ahmet Hamdi Başar dostumun İzmir İktisat Kongresi hakkında bana söyledikleri . . . Bu anlatımdan apaçık görünüyorduki, kongrede Bolşevik propagandası ile koşullandırılmış işçiler bile kürsüye çıktıklarında düşündüklerini söylemişler; ama oy vermeye gelince düşündüklerinin tersini oylamışlardır!

Delegeler arasında dolaşan "kalpaklı siviller'' kimler di? Kimin hesabına ve ne için çalışıyorlar dı? Bilmiyoruz. Tıpkı Mustafa Kemal Paşa'nın kongre arifesindeki günlerde nerede ve hangi konularla ilgilendiğini bilmediğimiz gibi!

Ama, İzmir İktisat Kongresinin, Gazi Mustafa Kemal Paşa'mn isteklerine uygun bir karar çıkardığı kesindir! (İsmet Bozdağ, Atatüık'ün Avrasya Devleti, s.42-43) •••

KIBRIS GERÇEÖİ 1 3 Mart 1 9 1 9

İTİLAF DEVLETLERİ'NİN DÖRTLER KONSEYİ'NDE İNGİLİZ BAŞBAKANI L. GEORGE, NİYETİNİN KIBRIS'I YUNANİSTAN1A VERMEK OLDUÖUNU SÖYLEDİ. CLEMENCEAU "BENDEN İZİN ALMANIZ LAZIMDIR" DEDİ. BUGÜN PARİS'E GELMİŞ OLAN ABD BAŞKANI WİLSON: "YUNANİSTAN'A BU HEDİYEYİ VEREBİLİRSENİZ DEÖERLİ BİR İŞ YAPMIŞ OLURSUNUZ" (Zeki Sanhan Kurtuluş Sav�ı Günlüğü, Cilt 1, s. 1 69) •••

1 Ağustos 1920 Robeck'ten Curzon'a: İstanbul'un durumu karışık. Güvembileceğimiz tek

. . -- MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 245

------


----

BELGELERLE ----

başbakan Damat Ferit, yerinde kalabilirse bize çok faydalı olabilir. Anlaşmanın imzalanmasından sonra halkın gözünde o kadar aşağılık bir duruma düşecek ki o zaman onu orada tutmanın bir faydası yoktur G. BUCPANON'DAN CURZON'A: "KIBRIS'I İTALYANLARIN İZNİYLE YUNANLILARA VEREBİLİR1Z". LORD CURZON'UN CEVABI: "BU, GERÇEKLEŞECEKTİR!" (Zeki Sanhan Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Cilt lll, s. 1 53) •••

İŞTE GERÇEK ATATÜRK. Şimdi değişti mi bilemem. Ama l 980'li yıllarda askere giden her Türk Gencine l O maddelik bir Atatürk öğretilirdi. Komutan Atatürk kimdir? diye sorar, erler de bağıra bağıra cevap verirlerdi: "Bir . . . Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurup, bugünkü hür ve demokratik ortamda yaşamamızı sağlayan en büyük insandır . . . " Altıncı maddeye gelindiğinde, şunların söylenmesi gerekirdi: "Atatürk, din ve devlet işlerini birbirinden ayırarak, laik bir devlet kuran ve bu devleti ileri devletler seviyesine çıkaran en büyük devlet adamıdır." Bu laiklik konusu hep yanlış yorumlandı . . . İsteyen istediği yere çekti. Herkes Atatürk'ü dilediği gibi yorumlamaya çalıştı. Herkes kendi kafasında canlandırdığı Atatürk'ü topluma kabul ettirmek için uğraştı. Sonunda gerçeğin çok dışında bir Atatürk portresi ortaya çıktı. Denemesi bedava . . . Şimdi biri kalkıp şunları söylese: HARP OKULU'NDAKİ YEMİN METNİNİ DEÔİŞTİRELİM. BURADAN MEZUN OLAN ÔÔRENCİLER, KUR'AN'I KERİM'İ ÖNLERİNE KOYSUNLAR. BUNUN ÜZERİNE YEMİN ETSİNLER. Türk.iye karışır, yer yerinden oynar! Belli çevreler ayağa kalkarlar : -İrtica, artık gemi iyice azıya aldı. Atatürk'ün kurduğu laik Türk.iye Cwnhuriyeti'ni yıkmak isteyenler, iyiden iyiye pervasızlaştı. Atatürk düşmanları, gerçek yüzlerini bir defa daha gösterdi. Oysa hiç ilgisi yok. ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 248

-------


-----

----- BELGELERLE

----

Tam tersine "Harp Okulu'nda öğrenciler Kur'an üzerine yemin etsinler" görüşü Atatürkçülük adına da savunulabilir. Çünkü, Cumhu­ riyetin ilk yıllarında Harp Ok:ulu'nda Kur'an üzerine yemin ediliyordu. Atatürk ölene kadar bu böyle devam edip gitti. Elimdeki belgenin tarihi 6 Eylül 1 937

O dönemde Atatürk sağ.

Üzerinde, "Harbiye Mektebi'nde ikmali tahsil eyleyen zabitana mahsus şehadetname" yazıyor.

Hemen altta ise "Resmi Tahlif " ifadesi göze çarpıyor. Bugünkü Türkçe ile buna "Resmi Yemin Belgesi" denilebilir. Belgede, aynen şunlar yazıyor:

" Ben sulhta ve harpte, karada ve denizde ve havada ve her nerede olursa olsun, Milletime ve Memleketime daima doğruluk ve sadakatla hizmet ve hükümeti cumhuriyetimizin bütün kanun ve nizamlarına ve amirlerimin her türlü emirlerine, bütün kalbimle itaat etmekten ayrılmayacağıma ve Milletimin namını, mukaddes ve şerefli sancağımın şanını ve askerliğin namus ve şerefini canımdan aziz bilip bu uğurda seve seve canımı feda etmekten hiç bir zaman çekinmeyeceğime ve her zaman vazifesini, namusunu sever, özü ve sözü doğru ve gayretli bir asker olarak çalışmaktan başka bir şey düşünmeyeceğime; CENABI ALLAH'IN KELAMI OLAN KURANIAZİMÜŞŞAN' A EL BASARAK YEMİN EDİYORUM." Metnin hemen sonunda da şu ifade var. " Yallah ve billah" Yetmedi bu kadar da değil . . . Belgede o dönemde Harbiye Mektebi'nde verilen dersler sıralanıyor. Bunların arasında "İlm-i Ahlak" dersi göze çarpıyor. İlm-i Ahlak'ın içinde de din derside var. Her şey açık ve net :

ATATÜRK DÖNEMİNDE HARP OKULUNDAN MEZUN OLAN ÖÖRENCİLER, KUR'AN'IN ÜZERİNE EL BASARAK YEMİN EDİYORLARDI. AYRICA, BU OKULLARDA MECBURİ OLARAK DİN DERSLERİ OKUTULUYORDU. Atatürk, sağlığında İslam Alimlerinden Elmalılı Hamdi Yazır'a asker için özel olarak "din kitabı" yazdırdı. Bütün silahlı kuvvet mensuplarına da bu kitabı okutturdu. Atatürk hayata gözlerini yumdu . . . Her şey peş peşe değişti. İsmet İnönü, büyük bir "Latinleştirme"

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 247

------


kampanyası başlattı. O dömmde sırf Latince eğitim veren liseler bile açıldı . . . Harbiye Mektebinin adı Harp Okulu oldu. . . Bu operasyonla birlikte , yemin metni de yeniden düzenlendi. İÇİNDEKİ "ALLAH" VE "KUR'AN" İFADELERİ ÇIKARILDI. BÜTÜN BUNLAR ATA1'ÜRKÇÜLÜK ADINA İSMET İNÖNÜ VE EKİBİ TARAFINDAN YAPILDI. Oysa Atatürk sağlığında çok farklı davrandı. Bu yönde gelen bütün telkinlere kulaklarını kapattı. ·

ATA� BUGÜN ONUN ADINA AHKAM KESENLERDEN ÇOK FARKLIYDI. . .

Din, İman, Allah, Peygamber, Kur'an, hiçbir zaman onu rahatsız etmedi. Tam tersine Tanrı'ya da Kur'an'a da dine de hep saygı gösterdi. Üstüne üstlük başta askerler olmak üzere herkesin dini bilgi almasını bile lüzumlu gördü. NE VAR Kİ, ÖLÜMÜNÜN ARDINDAN BU TOPLUMUN ÖNÜNE GERÇEÖE HİÇ BENZEMEYEN BİR "ATATÜRK FOTOÖRAFI" KONULDU! (Emin Pazarcı, Dünden Bu� Tercüman, 22 Kasım 2004 ve s.10) •••

The New York. Tim.es, 24 Mayıs 1919 İzmir'in işgalini izleyen dönemde, Yunanlıların Batı Anadolu içlerine doğru ilerlemesi ve emperyalizmin güçlü görüntüsü karşısında, yılgınlığa kapılan bir Türk Aydınları Grubu işbirlikçilerle aynı paralelde, çeşitli devlet mandaları arasında tercih yapmaya çalışırken, 19 Mayıs'ta Anadolu'ya geçmiş olan Mustafa Kemal'in önderliğindeki MİLLİYETÇİ HAREKET her geçen gün güç kazanarak işgalciler için bir sorun haline gelmeye başlamıştır.

The New York Tim.es, 3 Ocak 1 920 Milliyetçi Lider Mustafa Kemal, Yunan İşgal Kuvvetlerine karşı genel bir saldın planlıyor. The New York Tim.es, 29 Ocak 1 920 İtilaf Devletleri yetkilileri, Osmanlı Sultanı'nın Anadolu'da gelişmekte olan MİLLİYETÇİ HAREKETİ tanımamasını ve açıkça kınamasını isteyen bir mesajı bugün kendisine sunmuşlardır. ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 248

-------


����

BELGELERLE

�����­

The New York Times, 7 Temmuz 1920 İngiliz Gözlemcileri MİLLİYETÇİ HAREKET'İN en geç iki hafta içinde çökeceğini tahınin etmektedirler.

The New York Times, 10 Temmuz 1920 Yunan Harekatı 'nın Anadolu'da sağladığı başarılardan sonra Türkler'in durumu daha iyi kavramaya başladıkları söylenebilir. İstanbul Hükümeti 'ni destekleyen ve yeren gazeteler artık ağız birliği etmişcesine Türk Barış Konferansı Delegelerinin Paris 'ten ayrılmasını üzüntüyle karşıladıklarını belirtiyor ve Mustafa Kemal' in Anadolu' da ki MİLLİYETÇİ HAREKET'E bir an önce son vermesi dileğinde bulunuyorlar. ·

The New York Times, 20 Temmuz 1920 . Türkiye ' de ki MİLLİYETÇİ HAREKET bir yandan Türklerin tarihe

damgasını vuran katı Milliyetçiliğini, diğer yandan ise Türkiye' de ki en modem fikir akımlarını temsil etmektedir. Ortaçağ kökenli bir eğilimin etkisinide taşıyan bu hareket, bir zamanlar kudretiyle, Dünya'ya söz geçirmiş mağrur bir Irkın son kalıntılarındaki Milli Şuurun yeniden canlanışı olarak da yorumlanabilir.

The New York Times, 22 Haziran 1922 devletlerin, yetkililerinden kurulu bir soruşturma · "Düşman komisyonunun ülkeyi dolaşmasına izin verilemez" diyen Mustafa Kemal "düşman" sözcüğüyle kimi kastediyor acaba? İngiltere rahatlıkla, Türkiye' de ki MİLLİYETÇİ HAREKET'İN düş­ manı sayılabilir. (Osman Ulugay, Amerikan Basınında Türk Kurtuluş Savaşı, s.49-9 1 -103- 1 06-1 12-193) •••

Foreign Affairs, 15 Mart 1923 (Sayı 3) İlkelerinden hiç bir taviz vermeye yanaşmayan Türk Milliyetçiliğini temsil eden Mustafa Kemal, Ankara' da yeni bir hüküm et kurmuş ve Yunanlılar'ı Anadolu'dan kovarak İstanbul ve Trakya'yı yeniden ele geçirmeyi kendine . hedef seçmişti. 1 9 1 9 yılında acınacak bir durumda bulunan bu hareket, 1 922 de saygıdeğer bir nitelik kazanmıştı. (Osman Ulugay, Amerikan Basınında Türk Kurtuluş Savaşı, s.257)

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 2"49

------


-------

BELGELERLE ------

İŞTE LİDER ATATÜRK 1 4 Aralık 1 937'de Cumhurbaşkanı Atatürk'ün başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, güney sınırlarında alınacak askeri önlemlerle ilgili bir kararnameyi kabul ederek hazırlıklara başlamıştı. Bu gelişmelerin yaşandığı bir sırada Suriye Başbakanı Cemil Mardanı' da Ankara 'ya gelmiş ve 2 1 Aralık 1 937'de Atatürk tarafından kabul edilmiştir. Bu görüşmede, Suriye ile olan dostluğun önemine değinen Türk Cumhurbaşkanı, "TÜin İslam Dünyası gibi, Suriyelilerinde bağımsız olması

gerektiğini ancak, Fransa'nın buna niyetli olmadığını" belirterek şunları söylemişti:

" ... FRANSIZLAR BUNA ENGEL OLURSA, FRANSIZLARA DA SÖYLEYECEK. SÖZLERİMİZ VARDIR. ONA DA KEFİL OLUYORUM SURİYELİLERİN ORDUSU YOKTUR. FAKAT BİZİM ORDUMUZ YETERLİDİR. SÔZ VERİYORUM. GEREKİRSE GİRERİM VE SONRA YİNE GERİ ÇIKARIM. TEMENNİ EDERİM Kİ BUNA MECBUR OLMAYALIM. KESİNLİKLE BIRAKMAM." Atatürk Hatay konusunda da; " Bu sorun benim için bir namus sorunudur. Biz orayı savaşta kaybetmedik. Bize verin demiyorum. İhtiyacımız yoktur....

BU SORUNU ÇÔZECEÖİZ. BU NAMUS SORUNUDUR. BUNUN İÇİN EN BÜYÜK TEHLİKEYİ BİLE GÖZE ALDIM." (Celalettin Yavuz, Suriye - Türkiye İlişkileri, s.285-286) •••

İSTEKLERİ GERÇEKLEŞTİREN ALLAH HAZRETLERİNDEN DOÖRU YOLU GÖSTERMESİNİ VE ŞANLI PEYGAMBERİMİZİN RUHUNUN BÜTÜN ÜSTÜNLÜKLERDEN, BEREKETİNDEN BAÖIŞLANMASI DİLEÖİ İLE, VATAN VE MİLLETİMİZE VE SONSUZ DEVLETİMİZE MUTLU GELECEKLER DİLERİM. (Atatürk'ün S.D.V., Cilt 1, s.5) ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 250

-------


BELGELERLE ------

------

İÇİNDEKİLER Türk Irkının Evladı Atilla

........ ...............

.

...................

.

.................

.. .

..........

1

Mustafa Kemal : BOZKURT . . . . .. 2 BAŞBUG Mustafa Kemal.. . . . . . ....... . . . . . . . . . . ........ . . . .. . . . . . . . . . ......... . . . . . . . . . . . . ..... .4 ........

.........

Bilge Kağanımız ve Kül-Tekinimiz

........ .............

Konstantin' in Kafası Burada Kırılacak. BAŞBUÖ'UN Tek ve Değişmez Eınri Teoman ve Metehan .. Tarih Öğretmeni Atatürk.

........ ..... . . . . .....

..

........

.............

17

. . . ................................

. . . ........ . . . . . ........ ...... ... ....... . . . ....

.. . ...

. 18 ..

21

.................................

................ . . . ....

..

....

.

.........................

22 24 26 28

.................. . . . ...... .............................. .............

.........

..

.....

.

................

Emperyalizme ve Kapitalizme Karşı Mücadele Orta Asya

...............

........ ..... ................................... ........ . . . . . . .............

Türk Milliyetçiliği Proğramı. Türk Milliyetçi Ordusu

.

. . .......

............................. ........... ................................

Bilinmeyen Olaylar . MİLLİYETÇİ HAREKET. . . . . . .

.............

.....

... . ...

.

. . . .

.

. . . ............

: .......... 35

....... . . . . . . . . ....

. . . 37 . . .

..

38

................ ........... . . . . .............. . . . . . . . ........ ................

. . .................. ............ .... ......... . . . . ................ ......... ... ................ . . .

Olması Gereken Türk Dış Politikası.. . ..

........................

.

.....

.

...........

.

. . . . . . .

42

.46

Türkler Göçebedir Diyen Kitabın Kaldırılışı.. ........................................48 Türklükten Büyük İdeal Olur Mu? . 51 . . . . . . ............. . . . . ........... ........... . . . . .

Chester İmtiyazı ve Lozan

................................... ....... ...................... .......

Atatürk'ün Stalin'i Dize Getirişi Gerçek Devlet Adamlığı.

. . . . . . .

.................

.

........... . . . . . ........

............... ..........................

.

..

........... . . . . . .

........... ................

55 57

.. 60 . .

Kürdistan Diye Bir Sorun Yoktur. . . . . ............ . . . . . . . . . ................................... 74 İdeal ve İman Götürüyoruz 78 ......... . . . . . . . ......................... ........ .... ........ . . . . .....

Mustafa Sagir Olayı.

........

....

... ..........................

.

.......

:...................... . . . . . . . . 83

Atatürk'ün Dualan ............. . . . . . . . . . . . . . . . ............... . . . . ........................ . . . . . . . . . . . 85 Yeryüzünün En Büyük İnsanı, Hz. Muhammed . . 87 ................ ..... ........

Şeyh Sunüsi 'nin Rüyası ve Mustafa Kemal...

.....

..

............

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 211 1

.

............

.

.......

.........

88

------


BELGELERLE ------

------

Zaferin Hz. Muhammed Tarafından Müjdelenmesi .. ... ..

.

....

..

..........

.

....

. . 89 ..

Bedir Cengi. . . . . . . . .. . . . . ........................................ . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .............. 90 Yasin Okuyan Kız

.

.........

. .

.

...

.

. .

....

.

. . . . . .

Laikliği Dinsizlikle Kanştıranlara

.

...

........

.

.....

...

.

..

.

. .. . . .

.

.

......

...

. . . ....

.. . ...

.

.

.

.....

. . ......

.

.

.. .

. .

..

. . . . ..

.

.......

. . . ....

.

.

...

.... . . .

93 96

Hz. Muhammed (S.A.V) ..................... ................................................... 97 ALLAH'IN KELAMl. ... . . . . .

.

.

....

.

.

. . . ...

...

....

. .. . .

..

Hz. Muhammed Büyük ve Eşsiz Dahidir

. . . . . . .. .

Atatürk Ne Yapmak İstiyordu? . Demir Tavında Dövülür

.

Türklük Davası.

.....

.

...

Atatürk Irkçı mıydı?

.

..

. .. ..

....

. . . . . ..

.

....

.......

.

............

...

.

...

.

..

..

..... ..........

.

.

.

.

.

.

. . . .. .

...

.

.

...

. . . .

.............

.

..

.

..............

. . ..

....

...

. . . . . . .. .

. .... . .

.

.

...

.

. . ..

.........

...

... ..

. ...

.......

..

.

.

.

.

.........

.........

...

........

.

Ermeni Katliamı Yalanı ve İngiltere'nin Hainliği

.

.

. .

. .

.........

.....

.. .

............

.

..

.

...

. . ......

.

.

.

. . ..

. .. .

... .

......

.

.

. .

.

.

. 1 14 .

.

. 131 .

.

1 37

...........

. .

. 1 39

......

.

.........

.

.

.

.

.

1 08

.....

. . ..

..........

.

103

.............

...... .....

.......

.

.

149

Sezar'ın İskender'in ve Yıldınm Beyazıd'ın Ordularını Aldatan Tepeler Atatürk'ü Aldatamadı. . . .

..........

.

. . .. . . . . . . . .

...

Siyonistler Mustafa Kemal'i İhbar Ediyor

.........

Arap-Yahudi İşbirliği

..

....

.

........ . . . ..........

Mason Cavit'in İha.reti ve Asılması.

..

. . .. . . . . . .

...........

.....

.

........

.

..............

.

.....

.

.......

Mustafa Suphi 'nin Öldürülmesi Metehan

.

......

........

.

..

.

.

.

. . . . . . .. . . ...

.............

.

. .

....

1 64 1 73

......

. , . . . . . . . . . . . . . . . . ................ . . . . . .......... 1 73

Mahmut Esad Bozkurt Masonluğa Hücum Ediyor Mustafa Suphi ve İhanetleri

.

.

.

. . . .........

..........

.

.

.

...

.

.

..

.

.

.

. .. ....

.

.

...........

..

.

.

.

.

. . .

...

.

.....

........

.

.

.

.. .

.......

........

....... .......

. . . . . ....

.

....

. .

. .

.

....

. . . .

.

Türk inkılabı, Türk Irkı . ..

Yunan Gerçeği

....

..

...

.

. . . .

.

.

.

. .

.................

.......

.

......

.

.

. . . . . ...

....

.

. . . . .

.

...... ..............

.

.

1 87

.........

.

............

.

..

.

.

....

.

...................

......... ......

.

.....

....... .......

.

.

... . .

.........

1 93

Ergenekon

...

.

....... .......

Musul Gerçeği

.

....

.

...

. .

............ . . . . ......

.... .

.

.

.

Büyük İhanet : NAT0 . . . ...

Kıbrıs Gerçeği

..........

.

Sivil Kalpaklılar .. . ...

..

İşte Gerçek Atatürk

.

..

.

. . .

...

.

.

.

. .

..

.

.. .

.

...

.

.

------

.

. .

.

.

.

. . . . . . .

.

.......

.

......

.

.

.....

.... .

.

..............

......

... . .

..

.

.

.

.

..

.

.

. .

. .

. . ...

.....

.

. . . . . .

. . .

. . .

.

. .

.

.. .

. . .. . . . . .

...............

........ . . . . . .

.

......

.

21 O

. .

. . . . .

..........

.

.

.

. .

204 22 1 228 236

. .. . . 239 ..

.

.

..............

245

: · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · 245

.........................

. . ..

.....

.

. . . . . . .. . . . . .. . . . . . . . .

MİLLİYETÇİ HAREKET İşte Lider Atatürk

..

. .. .............. ..........................

.......

.

.

.

.

. . 202

..... . . . . . . . . . ......... .........

Yahudi Dönmesi Şefik Hüsnü ve Aydınlık Dergisinin Kapatılması.

1 77

. .. 1 84

.... .............. . . ....................... ............ . . . ............. . . . . . . ........... . . . . . ....

Kılıçarslan 'ın Kapısı

1 74

.....

.

.

.

. . . .. .

.. . . . ..

.

....

.

.

..........

.

...

. . . .

..

.......................

.. .. . . .

.

........

.

. . . . . ...

.. .

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 252

.

....

...........

... ..

.

.................

. . . . . ... . . . . . . .

........

. . ...

...

. .

.

....

..

.

.

246 248 250

-------


-----

BELGELERLE ----KAYNAKLAR

AFET iNAN, AYŞE : ATATÜRK'TEN HATIRALAR, ANKARA, 1 950, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ AFET iNAN, AYŞE : ATATÜRK HAKKINDA HATIRA VE BELGELER,

ANKARA, 1 959, TÜRK TARİH KURUMU MATBAASI, TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI AFET İNAN, AYŞE : MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'TEN YAZDIK­ LARIM, İSTANBUL, 1 97 1 AFET iNAN, AYŞE : TÜRK DİLİ DERGİSİ TÜRK DİL KURUMU, 1 965, SAYI 1 70, ANKARA AKAY, İHSAN : ATATÜRKÇÜLÜGÜN İLKELERİ, VARLIK YAYIN­ LARI, İSTANBUL, 1 964, EKİN BASIMEVİ AKIMS� BESİM : ATATÜRK'ÜN ÖLÜMSÜZ SÖZLERİ, KOVAN YAYINLARI, 1 962, İZMİR , GUTENBERG MATBAASI. ALTINER, AVN1 : ATATÜRK YÜZYILI KRONOLOJİSİ, BAKIŞ YAYINEVİ, 1 98 1 , İSTANBUL ALTINER AVNİ : HER YÖNÜYLE ATATÜRK, BAKIŞ KÜTÜPHANESİ, BAKIŞ MATBAASI, İSTANBUL, 1 96 1 . ARAL, İBRAHİM ETEM : ATATÜRK HAFTASI ARMAGANI, 1 O KASIM 1 983, GENELKURMAY ASKERİ TARİH VE STRATEJİK ETÜT BAŞKANLIGI YAYINLARI, ATATÜRK DİZİSİ, 1983, ANKARA, Nü: 1 6 ARMANER, NEDA : "ATATÜRK V E DİN", 1 0. 1 1 . 1 97 1 D E ANKARA ÜNİVERSİTESİ, İLAHİYAT FAKÜLTESİNDE YAPILAN KONUŞMA METNİ ATABAŞ, İLHAN M. : TÜRKİYE'NİN MİLLİ GÜCÜ VE TÜRK DÜNYASINDAKİ YERİ, ANKARA, 1 998, M.K.E. VAKFI MATBAASI ATATÜRK : ATATÜRK, 1 000 TEMEL ESER DİZİSİ, İSTANBUL 1 970 ATATÜRK. ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ : CİLT VIII, KASIM 1 99 1 , SAYI 22, A.K.D.T.Y.K. ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ, ANKARA, 1 99 1 ATATÜRK. ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ : CİLT VII, MART 1 99 1 , SAYI 20, A.K.D.T.Y.K. ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ, ANKARA, 1 99 1 ATATÜRKÇÜLÜK. : ATATÜRK'ÜN GÖRÜŞ VE DİREKTİFLERİ, CİLT I, GENEL KURMAY BAŞKANLIGI YAYINLARI, 1 982, ANKARA, M.E.B. YAYINEVİ ATATÜRKÇÜLÜK. il : ATATÜRK VE ATATÜRKÇÜLÜGE İLİŞKİN

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 253

------


-------

BELGELERLE

MAKALELER , GENEL KURMAY BAŞKANLIÔI, 200 1 , İ STANBUL, MEB BASIM EVİ ATATÜRK'E AİT HATIRALAR : CUMHURİYET GAZETESİ YAYINI, İSTANBUL, 1 949, CUMHURİYET BASIMEVİ ATATÜRK İLE İLGİLİ ARŞİV BELGELERİ : T.C. BAŞBAKANLIK, OSMANLI ARŞİVİ DAİRE BAŞKANLIÔI, YAYIN Nü 1, ANKARA, 1 982 ATATÜRK KÜTÜPHANESİ YAKINLARINDAN HATIRALAR: SEL YAYINLARI, HİSAR MATBAASI, İSTANBUL, 1955 ATATÜRK'ÜN SÖYLEV VE DEMEÇLERİ : A.K.D.T.Y.K. ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ, 1 997, ANKARA, CİLT 1, TÜRK TARİH KURU­ MU BASIMEVİ ATATÜRK'ÜN SÖYLEV VE DEMEÇLERİ : A.K.D .T.Y.K. ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ, 1 997, ANKARA, CİLT il, TÜRK TARİH KURU­ MU BASIMEVİ ATATÜRK'ÜN SÖYLEV VE DEMEÇLERİ : A.K.D.T.Y:K. ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ, 1 997, ANKARA, CİLT 111, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ ATAY, FALİH RIFKI : "ÇANKAYA" ATATÜRK'ÜN DOÖUMUNDAN ÖLÜMÜNE KADAR, DOÖAN KARDE Ş MATBAACILIK, İSTANBUL, 1 959 ATAY, FALİH RIFKI : "26 AÖUSTOS" 26 AÖUSTOS 1 93 5, ULUS GAZETESİ, ANKARA ATAY, FALİH RIFKI : ULUS GAZETESİ, 30. 10. 1 938, ANKARA ATAY, FALİH RIFKI : 1 1 KASIM 1 938, ULUS GAZETESİ, ANKARA ATAY, FALİH RIFKI : "BABANIZ ATATÜRK, BAYRAK, ATATÜRKÇÜLÜK NEDİR, ATATÜRK NE İDİ", İSTANBUL, 1 980, ER-TU MATBAASI ATAY,FALİH RIFKI : "ATATÜRKÜN BANA ANLATTIKLARI" SEL YAYINLARI, 1 955, İSTANBUL, HİSAR MATBAASI ATAY, FALİH RIFKI : "ATATÜRK'Ü DİNLEYELİM" , 27 ARALIK 1 937 , ANKARA, ULUS GAZETESİ ATAY, FALİH RIFKI : MUSTAFA KEMAL'İN MÜTAKERE DEFTERİ, SEL YAYINLARI, ATATÜRK KÜTÜPHANESİ, HİSAR MATBAASI, İSTANBUL, 1 955 AYBARS, ERGÜN : İ STİKLAL MAHKEMELERİ, 1 975, ANKARA, BİLGİ YAYINEVİ AYHAN, YUSUF : MUSTAFA KEMAL'İN POZANTI KONGRESİ VE ADANA'NIN KURTULUŞU, 1 963, İPEK MATBAASI, ADANA.

------ MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 254

------


------

BELGELERLE

--------­

AYIN TARİHİ: REİSİ CUMHUR HAZRETLERİNİN NUTUKLARI, SAYI 49, ANKARA, 1 938

BALER, MAHMUT : HAYATINI TERCÜMAN İÇİN YAZDI, 26.03 . 1 98 1 . TERCÜMAN GAZETESİ, İSTANBUL BANOÖLU, AHMET NİYAZİ : NÜKTE - FIKRA VE ÇİZGİLERLE ATATÜRK, 2. KİTAP, 1 955, İSTANBUL BANOÖLU, NİYAZİ AHMET : FIKRA NÜKTE VE ÇİZGİLERLE ATATÜRK, 3. KİTAP, 1 955, İSTANBUL BAŞAR, AHMET HAMDİ : A.İ.T.İ.A. GAZETECİLİK VE HALKLA İLİŞKİLER YÜKSEK OKULU BASIMEVİ, 1 98 1 , ANKARA BAŞARAN, SELAMİ : ATATÜRK HAFTASI ARMAGANI, 1 0 KASIM 1 983, GENELKURMAY ASKERİ TARİH VE STRATEJİK ETÜT BAŞKANLIGI YAYINLARI, ATATÜRK DİZİSİ, 1 983, ANKARA, BAYCAN, NUSRET : ATATÜRK HAFTASI ARMAÖANI, 10 KASTh1 1 983, GENELKURMAY ASKERİ TARİH VE STRATEJİK ETÜT BAŞKANLIGI YAYINLARI, ATATÜRK DİZİSİ, 1 983, ANKARA BAYDAR, MUSTAFA : ATATÜRK DİYOR Kİ, İSTANBUL, 1 98 1 , VARLIK YAYINLARI, ONUR BASIMEVİ BAYDAR, MUSTAFA: ATATÜRK'LE KONUŞMALAR, VARLIK YAYIN­ LARI, EKİN BASIMEVİ, İSTANBUL, 1 960. BAYUR, HİKMET : ULUS GAZETESİ, 1 6. 1 1 . 1 938, ANKARA BO� SADİ : ATATÜRK VE DİN, ANIL YAYINEVİ 1 962, İSTANBUL BO� SADİ : ATATÜRK GENÇLİK VE HÜRRİYET, ANIL YAYINEVt, İSTANBUL , 1 960 BOZDAÖ, İSMET : "ATATÜRK'ÜN FİKİR SOFRASI", 1 97 1 , İSTANBUL BOZDAÖ, İSMET : "ATATÜRK'ÜN FİKİR SOFRASI", YAYLACIK MAT­ BAASI, İSTANBUL, 4. BASIM, 2002, TEKİN YAYINEVİ BOZDAÖ, İSMET : ATATÜRK'ÜN AVRASYA DEVLETİ, TEKİN YAYINEVİ, 2. BASIM, İSTANBUL, 1 999. BOZKURT, MAHMUT ESAT : "ATATÜRK.'ÜN İHTİLALİ" BURHA­ NEDDİN MATBAASI, İSTANBUL, 1 940, ATATÜRK DÖNEMİNİN ADALET BAKANI VE İNKILAP TARİHİ KÜRSÜ HOCASI BULUT ARSLAN : "ÖNCE VATAN'DAN, ÖNCE AMERİKA'YA" BAŞ­ LIKLI DİZİ YAZI, TERCÜMAN GAZETESİ, TEMMUZ 1 99 1 , İSTANBUL CEBESOY, ALİ FUAT : MİLLİ MÜCADELE HATIRALARI, TEMEL YAYINLARI, İSTANBUL, 2000, ÖZENER MATBAASI CEBESOY, ALİ FUAT : SINIF ARKADAŞIM ATATÜRK 2, 1 997, YENİGÜN HABER AJANSI, İSTANBUL MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 2115

------


-----

BELGELERLE

------­

CUMHURİYET GAZETESİ : 1 9 ARALIK 1 93 0, İSTANBUL KURUCUSU YUNUS NADİ ETMEKTEDİR.

OLUP

HALEN

YAYIN

HAYATINA

DEVAM

CUMHURİYET GAZETESİ : 29 OCAK 1 93 1 , İSTANBUL CUMHURİYET GAZETESİ : 03 ŞUBAT 1 93 1 , İSTANBUL CUMHURİYET GAZETESİ : 25 MART 1 93 1 , İSTANBUL CUMHURİYET GAZETESİ : 2 1 NİSAN 193 1 , İSTANBUL CUMHURİYET GAZETESİ : 27 EYLÜL 1 932, İSTANBUL CUMHURİYET GAZETESİ : 28 NİSAN 1 933, İSTANBUL CUMHURİYET GAZETESİ : 30 EKİM 1 933, İSTANBUL CUMHURİYET GAZETESİ : 3 1 EKİM 193 3 , İSTANBUL CUMHURİYET GAZETESİ : 1 5 ARALIK 1 93 3 , İSTANBUL CUMHURİYET GAZETESİ : 1 0 OCAK 1 936, İSTANBUL CUMHURİYET GAZETESİ : 3 KASIM 1 937, İSTANBUL CUMHURİYET GAZETESİ : 1 1 KASIM 1 938, İSTANBUL CUMHURİYET HALK PARTİSİ (C.H.P.) : FATİH HALKEVİ, ONUN İÇİN YAZILANLAR SÖYLENENLER, BAŞARI BASIMEVİ, İSTANBUL

ÇAÖLAR, BEHÇET KEMAL : ERGENEKON, ŞUBAT 1 93 3 , CİLT Il,

ÜLKÜ DERGİLERİ, ANKARA HALKEVLERİ YAYIN ORGANI ÇAÖLAYANGİL, İHSAN SABRİ : ÇAGLAYANGİL ANLATIYOR, MİLLİYET GAZETESİ, 1 0 . 1 2 . 1 984 RÖPORTAJ : ALTAN ÖYMEN, İSTANBUL ÇAÖLAYANGİL, İHSAN SABRİ : ESKİ DIŞİŞLERİ BAKANI, "SINIR­ LARIMIZ DIŞINDA YAŞAYAN TÜRKLER" ,GÜNEŞ GAZETESİ, 6 ŞUBAT 1 990, İSTANBUL ÇAMBEL, HASAN CEMİL : DÜNYA GAZETESİ, 30.08. 1 952 ÇETİN MEHMET - ÇİFTÇİ GÜZELİ MEHMET CEMAL : T.B.M.M.'DE İSTİKLAL MARŞI VE MEHMET AKİF ERSOY, FİKİR VE SANAT VAKFI, ANKARA, MİNA AJANS, 2002 ÇİLLE� SELAHATIİN: ATATÜRK İÇİN DİYORLAR Kİ, VARLIK YAYINLARI A.Ş., 4. BASIM, İSTANBUL, ONUR BASIMEVİ, 1981 EGELİ MÜNİR HAYRİ : ATATüRK'ÜN BİLİNMEYEN HATIRALARI, 1 954, İSTANBUL, YENİLİK MATBAASI ENGİNSOY, CEMAL : İNGİLİZ KAYNAKLARINA GÖRE ATATÜRK, ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, A.K.D.T.Y.K., ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ , 1 990, ANKARA, CİLT VII, SAYI 1 9 ERENLİ, MUHTEREM : ATATÜRK 3 CUMHURBAŞKANI, YAPI KREDİ BANKASI YAYINLARI 1 98 1 , İSTANBUL EROOLU, HAMZA : ATATÜRKÇÜLÜK, CİLT : II, M.E.B. BASIMEVİ,

------ MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 258

------


-------

BELGELERLE -------

200 1 , İSTANBUL, GENELKURMAY BAŞKANLIÔINCA HAZIRLAN­ MIŞTIR. EROOLU, HAMZA: ATATÜRK VE MİLLİYETÇİLİK, A.K.D.T.Y.K. ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, ANKARA, 1 992. ENVER, MUZAFFER : BÜTÜN DÜNYADA ATATÜRK, MİLLİ EGİTİM BAKANLIGI, BİLİM VE KÜLTÜR ESERLERİ DİZİSİ : 63 1 , ÖGRETMEN YAZARLAR DİZİSİ, 1 14, 1 993, MİLLİ EGİTİM BASIMEVİ, İSTANBUL FEYZİOOLU, TURHAN: ATATÜRK VE MİLLİYETÇİLİK, A.K.D.T. Y.K., ATATÜRK. ARAŞTIRMA MERKEZİ, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, ANKARA, 1 996 GARAN, MUVAFFAK İHSAN : MİLLETLERİN SEVGİLİSİ ATATÜRK, KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIÔI YAYINLARI, ATATÜRK DİZİSİ 1 7, 1 986, ASLIMLAR MATBAASI, ANKARA GAULIS, BERTHE GEORGES : ÇEVİREN CENAP YAZANSOY, KUR­ TULUŞ SAVAŞI SIRASINDA TÜRK MİLLİYETÇİLİGİ, YENİGÜN HABER AJANSI, 1 999. GAULIS, BERTHE GEORGES : ÇANKAYA AKŞAMLARI il, ÇEVİREN FİRUZAL TEKİL, YENİGÜN HABER AJANSI, 200 1 İSTANBUL. GEREDE, HÜSREV : BİR ARKADAŞI ATATÜRK'Ü ANLATIYOR, 20. ASIR DERGİSİ, SAYI 66, CİLT 3, 1 953 GÖKÇEN SABIBA : ATATÜRK'ÜN İZİNDE BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ, TÜRK HAVA KURUMU YAYINLARI, İSTANBUL, 1 982, ANILARI KALEME ALAN OKTAY YEREL, NURETTİN UYCAN CİLT VE BASIM SANAYİ GÖKSEL BURHAN : ATATÜRK HAFTASI ARMAÔANI, 1 O KASIM 1 983, GENELKURMAY ASKERİ TARİH VE STRATEJİK ETÜT BAŞKANLIÔI YAYINLARI, ATATÜRK DİZİSİ, 1 983, ANKARA. GÜRTAŞ, AHMET: ATATÜRK VE DİN EGİTİMİ, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIGI YAYINLARI, ANKARA, 6. BASKI, 1 999 GÜVENTÜRK, FARUK : GERÇEK ATATÜRK, OKAT YAYINEVİ, 1 962, İSTANBUL, ÜLKÜ VE HERGÜN MATBAASI HAKİMİYET-İ MİLLİYE : 2 1 NİSAN 1 93 1 , ANKARA, 1 93 5 YILINDA GAZETE ADINI DEGİŞTİREREK ULUS GAZETESİ OLMUŞTUR. HAKİMİYET-İ MİLLİYE GAZETESİ ATATÜRK TARAFINDAN 1 920 YILINDA KURDURTTURULMUŞ OLUP MİLLİ MÜCADELENİN VE ATATÜRK'ÜN SESİ OLMUŞTUR. HAKİMİYET-1 MİLLİYE : 23 ŞUBAT 1 93 1 , ANKARA -·--

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 257

------


-------

BELGELERLE

--------­

H.AKİMİYETİ MİLLİYE : 24 ŞUBAT 1 93 1 , ANKARA HAKİMİYET-İ MİLLİYE : 25 OCAK 1 933, ANKARA HAKİMİYET-1 MİLLİYE : 28 MART 1 933, ANKARA DAÖLIOÖLU, HİKMET TURHAN : KUVAYİ MİLLİYE DERGİSİ, 1 968, KASIM SAYI 99 IRMAK SADİ : ATATÜRK'TEN ANILAR, 1 978, ANKARA, GÜVEN MAT­ BAASI İÇİŞLERİ BAKANLIÖI: DAHİLİYE VEKALETİ MATBUAT UMUM MÜDÜRLÜGÜ NEŞRİYATI; ÇİTURU BİRADERLER MATBAASI, İSANBUL, 1 938, YABANCI GÖZÜYLE CUMHURİYET TÜRK.İYESİ İLBAY ASAF : 1 9 TEMMUZ 1 949, ATATÜRK'ÜN HAYATI, TAN GAZETESİ, İSTANBUL İNAN, ABDULK.ADİR: TÜRK KÜLTÜRÜ DERGİSİ, SAYI: 1 3 , 1 963. İNAN, ARI : GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN 1 923 ESKİŞEHİR­ İZMİT KONUŞMALARI, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI, 1 982, ANKARA KALELİ NAZIM : HAYAT TARİH MECMUASI, ŞUBAT 1 970, İSTANBUL,YIL 6, CİLT 1 , SAYI 1, TİFDRUK MATBAASI . KANSU, B.ŞEVKET AZİZ : ULUS GAZETESİ, 1 6. 1 1 . 1 938, ANKARA KANSU, MAZHAR MÜFİT : ERZURUM'DAN ÖLÜMÜNE KADAR ATATÜRK'LE BERABER, CİLT I, T.T.K. BASIMEVİ, TÜRK TARİH KURUMU, ANKARA, 1 986 KANSU, MAZHAR MÜFİT : ERZURUM'DAN ÖLÜMÜNE KADAR ATATÜRK'LE BERABER CİLT il, T.T.K. BASIMEVİ, TÜRK TARİH KURUMU, ANKARA, 1986 KARAL, ENVER ZİYA : ATATÜRK'DEN DÜŞÜNCELER, M.E.B. DEVLET KİTAPLARI, MİLLİ EGİTİM BASIMEVİ, İSTANBUL, 1 98 1 KARAOSMANOÖLU, YAKUP KADRİ : ATATÜRK, REMZİ KİTABEVİ YAYINI, 1 96 1 , İSTANBUL, 3. BASKI KEMAL İHSAN : HAYAT TARİH MECMUASI, NİSAN 1 970, SAYI 3, YIL 6, CİLT 1 , İSTANBUL, TİFDRUK MATBAASI KILIÇ, ALİ : ATATÜRK'ÜN HUSUSİYETLERİ, İSTANBUL, 1 955, SEL YAYINLARI KIZILTUÖ, MİM KAZIM : ATATÜRK'E AİT HATIRALAR, 1 949, İSTANBUL, CUMHURİYET GAZETESİ YAYINLARI KOCA� UTKAN : ATATÜRK VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİ KRONOLOJİSİ, 1 9 1 8- 1 938, 2. BASKI, 1 988, ANKARA, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI ---- ---

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 258

------


-----

BELGELERLE

------­

KOCATÜRK,

UTKAN : ATATÜRK'ÜN FİKİR VE DÜŞÜNCELERİ, TURHAN KİTABEVİ, 1 984, OLGAÇ MATBAASI, 3 .BASIM KONYA İL YILLIÔI : CUMHURİYETİN 50. YILINDA KONYA, 1 973 İL YILLIGI, YENİ KİTAP BASIMEVİ, KONYA, 1 973 KURUN GAZETESİ : 20 MAYIS 1 936, İSTANBUL MELZİG, HERBERT : ATATÜRK DEDİ Kİ , ANKARA, SÜMER MAT­ BAASI, 1 942 MELZİG HERBERT: YABANCI GÖZÜYLE CUMHURİYET TÜRKİYESİ, DAHİLİYE VEKALETİ 1 938, İSTANBUL, ÇİTURİ BİRADERLER MAT­ BAASI MİLLET MECMUASI : YIL 2 , CİLT 7, SAYI 1 6, 1 949, İSTANBUL MİLLİYET GAZETESİ : 9 EKİM 1 93)-, İSTANBUL MİLLİYET GAZETESİ : 1 O EKİM 1 � 1 , İSTANBUL MİLLİYET GAZETESİ : 1 3 EKİM 1 93 1 , İSTANBUL MİLLİYET GAZETESİ : 1 7 EKİM 1 93 1 , İSTANBUL MİLLİYET GAZETESİ : 04 EKİM 1 932, İSTANBUL MİLLİYET GAZETESİ : 1 2 ARALIK 1 984, İSTANBUL NADİR, NADİ : 1 1 KASIM 1938, CUMHURİYET GAZETESİ, İSTANBUL NUTUK : CİLT III, DEVLET MATBAASI, İSTANBUL, 1 934 NUTUK ; SÖYLEV, VESİKALAR, BELGELER : CİLT 111, T.T.K. BASIMEVİ, TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI, 1 999, ANKARA ORANLI, ZİYA : ATATÜRK'ÜN ŞİMDİYE KADAR YAYINLANMAMIŞ ANILARI, ANLATAN : ATATÜRK'ÜN EMİR ÇAVUŞU ALİ METİN, 1 967, ANKARA OYAT, FAZIL : "TARİH DERSİ" , ATATÜRK'E AİT HATIRALAR, 1 949, CUMHURİYET GAZETESİ YAYINLARI, İSTANBUL ÖNDER, MEHMET : ATATÜRK KONYA'DA, A.K.D.T.Y.K., ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ, 1 989, ANKARA, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ ÖNDER, MEHMET : "ATATÜRK'ÜN YURT GEZİLERİ" İŞ BANKASI YAYINLARI, 1 975, ANKARA ÖZALP KAZIM : ÖZALP ATATÜRK'Ü ANLATIYOR, 22. 1 1 . 1 969, MİLLİYET GAZETESİ, İSTANBUL ÖZERDİM, SAMİ N.: BİLİNMEYEN ATATÜRK, VARLIK YAYINLARI A.Ş., SERBEST MATBAASI, İSTANBUL, 1 980 ÖZDEYİŞLERİYLE ATATÜRK : GENEL KURMAY ASKERİ TARİH VE STRATEJİK ETÜT BAŞKANLIGI, GENEL KURMAY BASIMEVİ, ANKARA, 1 9 8 1

----

--

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 259

------


------

BELGELERLE

--------­

PALAZOÖLU AHMET BEKİR : BAŞÔÔRETMEN ATATÜRK CİLT il, MİLLİ EÔİTİM BAKANLIÔI, 1 99 1 , ANKARA, EÔİTİM ARAÇLARI VE

DONATIM DAİRE BAŞKANLIÔI PALAZOÖLU, AHMET BEKİR : ATATÜRK VE EÔİTİM, MİLLİ EÔİTİM BAKANLIÔI, EÔİTİM ARAÇLARI VE DONATIM DAİRESİ BAŞKANLIÔI, 1 995, ANKARA PALAZOOLU, AHMET BEKİR : ATATÜRK'ÜN EÖİTİM İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELERİ, MİLLİ EÔİTİM BAKANLIÖI EÔİTİM ARAÇLARI VE DONATIM DAİRESİ BAŞKANLIÔI 1 998, ANKARA PALAZOOLU, AHMET BEKİR : ATATÜRK İLKELERİ, TÜRK HAVA KURUMU YAYINLARI, 1 996, ANKARA PALAZOOLU, AHMET BEKİR : BAŞÖÖRETMEN ATATÜRK, MİLLİ EÖİTİM BAKANLIÖI EÔİTİM ARAÇLARI VE DONATIM DAİRESİ BAŞKANLIÔI, CİLT I, 1 99 1 , ANKARA PALAZOOLU, AHMET BEKİR : ATATÜRK'ÜN OKUL GEZİLERİ, ANKARA, 1 999, MİLLİ EÔİTİM BAKANLIÖI, EÖİTİM ARAÇLARI VE DONATIM DAİRE BAŞKANLIÖI PAZARCI, EMİN: DÜNDEN BUGÜNE TERCÜMAN GAZETESİ, 22 KASIM 2004, İSTANBUL. RAŞİT METEL : ATATÜRK VE DONANMA, DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANLIÖI YAYINI, 1 966, İSTANBUL SAKARYA GAZETESİ : 7 AÖUSTOS 1 929, ESKİŞEHİR. SARAY, MEHMET : ATATÜRK VE TÜRK DÜNYASI, İSTANBUL, ACAR YAYINLARI, DAMLA OFSET, 1 988. SARJHAN, ZEKİ : KURTULUŞ SAVAŞI GÜNLÜÔÜ, A.K.D.T.Y.K TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, ANKARA 1 993, CİLT I SARIHAN, ZEKİ : KURTULUŞ SAVAŞI GÜNLÜÖÜ, A.K.D.T.Y.K TÜRK . TARİH KURUMU YAYINLARI, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, ANKARA 1 994, CİLT II SARilIAN ZEKİ : KURTULUŞ SAVAŞI GÜNLÜÖÜ, A.K.D.T.Y.K TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, ANKARA 1 995, CİLT IIİ SARilIAN ZEKİ : KURTULUŞ SAVAŞI GÜNLÜÖÜ, A.K.D.T.Y.K TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, ANKARA 1 996, CİLT N SAVAŞ, VURAL : ATATÜRK'ÜN KEMİKLERİNİ SIZLATAN PARTİ C.H.P., BİLGİ YAYINEVİ, CANTEKİN MATBAACILIK, 2003, ANKARA, 3. BASIM

------ MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 260

------


-------

BELGELERLE

--------­

SAVAŞ, VURAL : MİLİTAN ATATÜRKÇÜLÜK, BİLGİ YAYINEVİ, CANTEKİN MATBAACILIK, 4. BASKI, ANKARA, 200 1 SAVAŞ, VURAL: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇÖKERKEN, BİLGİ YAYINEVİ, 2004, CANTEKİN MATBAACILIK, ANKARA. SERTKAYA, OSMAN FİKRİ : "ATATÜRK VE TÜRK DİLİ TEBLİÔİ" 1 998 TÜRK DİLİ KURULTAYI SUNUŞ METNİ, İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ, TÜRKİYAT ENSTİTÜSÜ MÜDÜRÜ SERTKAYA, OSMAN FİKRİ : "MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN NAMIK KEMAL İLE İLGİLİ HATIRALARI", TÜRK KÜLTÜRÜ DERGİSİ, YIL XV, SAYI 169, ANKARA, 1 976-KASIM SHERRİL, H.CHARLES: YABANCI GÖZÜYLE CUMHURİYET TÜRK.İYESİ, DAHİLİYE VEKALETİ (İÇİŞLERİ BAKANLIGI) MATBU­ AT UMUM MÜDÜRLÜÔÜ NEŞRİYATI, 1 938, ÇİTURU BİRADERLER MATBAASI, İSTANBUL SON POSTA GAZETESİ : 1 6 EKİM, 1 93 1 , İSTANBUL SON POSTA GAZETESİ : 20 EKİM 1 93 1 , İSTANBUL SON POSTA GAZETESİ : 5 KASIM 1 93 1 , İSTANBUL SOYAK., HASAN RIZA : ATATÜRK'TEN HATIRALAR, CİLT il, YAPI KREDİ BANKASI YAYINLARI, İSTANBUL, 1 973 SOYAK., HASAN RIZA : ATATÜRK'TEN HATIRALAR, CİLT 1 , YAPI KREDİ BANKASI YAYINLARI, İSTANBUL, 1 973 SU, KAMİL : "ATATÜRK BİR TARİH DERSİNDE", BELLETEN CİLT XLV, SAYI 1 77, 1 98 1 , TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, TÜRK TARİH KURUMU ŞAPOLYO, ENVER BEHNAN : KEMAL ATATÜRK VE MİLLİ MÜCADELE TARİHİ, RAFET ZAİMLER YAYINEVİ, 1 958, İSTANBUL, EKİCİGİL MATBAASI. ŞİMŞİR, BİLAL N. : LOZAN TELGRAFLARI, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, A.K.D.T.Y.K, 1990, ANKARA, CİLT 1 ŞİMŞİR BİLAL N. : İNGİLİZ BELGELERİNDE ATATÜRK, TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI, ANKARA, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, 1 973, CİLT I ŞİMŞİR, BİLAL N. : İNGİLİZ BELGELERİNDE ATATÜRK, TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI, ANKARA, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, 1 975, CİLT il ŞİMŞİR, BİLAL N. : İNGİLİZ BELGELERİNDE ATATÜRK, TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI, ANKARA, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, 1 979, CİLT ili ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 261

------


-------

BELGELERLE

--------­

ŞİMŞİR,BİLAL.N. : İNGİLİZ BELGELERİNDE ATATÜRK, TÜRK TARİH KURUMU

BASIMEVİ,

1 984,

ANKARA, TÜRK TARİH KURUMU

YAYINLARI, CİLT iV

TANKUT, HASAN REŞİT: ATATÜRK'ÜN DİL ÇALIŞMALARI, ATA­ TÜRK VE TÜRK DİLİ, 1 963, TÜRK DİL KURUMU TANYU HİKMET : ATATÜRK VE TÜRK MİLLİYETÇİLİGİ , TÖRE DEVLET YAYINEVİ, EMEL MATBAACILIK, ANKARA, 1 98 1 , l .BASKI

TANYU, HİKMET : TARİH BOYUNCA YAHUDİLER VE TÜRKLER, CİLT 1, 2. BASKI, BİLGE YAYINEVİ, 1 980.

TARİH il (ORTA ZAMANLAR) : TÜRK TARİH TETKİK CEMİYETİ, MAARİF VEKALETİ YAYINI, İSTANBUL 1 933, DEVLET MATBAASI T.B.M.M. ZABIT CERİDELERİ : T.B.M.M. MATBAASI, ANKARA, CİLT iV

T.B.M.M.

ZABIT

CERİDELERİ :

T.B .M.M.

YAYINI,

T.B.M.M.

MATBAASI, ANKARA, CİLT:3

TEKÇE, İSMAİL HAKKI : GENERAL, ATATÜRK DİN VE LAİKLİK, İSTANBUL, 1 968, MENTEŞ MATBAASI

TEKÇE, İSMAİL HAKKI : GENERAL İSMAİL HAKKI TEKÇE'NİN ANI­ LARI, GÜNAYDIN GAZETESİ, KASIM 1 977, İSTANBUL

TENGİRŞEK, YUSUF KEMAL : ATATÜRK, DİN VE LAİKLİK, İSTANBUL, 1 968, MENTEŞ MATBAASI

TEVETOÖLU, FETHİ: TÜRKİYE' DE SOSYALİST VE KOMÜNİST FAALİYETLER, ANKARA 1 967

TEZER ŞÜKRÜ : ATATÜRK'ÜN HATIRA DEFTERİ, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, ANKARA, 1 999, A.K.D.T.Y.K., TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI

TOROS, TAHA : ATATÜRK'ÜN ADANA SEYAHATLERİ, ADANA, 1 939 TURAN ŞERAFETIİN : KENDİNE ÖZGÜ BİR YAŞAM VE KİŞİLİK, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, BİLGİ YAYINEVİ, 2004, ANKARA

TÜRK SİLAHLI KUVVETLER DERGİSİ : TEMMUZ 1 992, SAYI : 333 TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI, ORD.PROF. YUSUF HİKMET BAYUR'A ARMAÖAN:TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, ANKARA, 1 985 ------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 262

------


-------

ULUGAY, OSMAN :

BELGELERLE

--------­

AMERİKAN BASININDA TÜRK KURTULUŞ

SAVAŞI, 1 974

ULUS GAZETESİ : 1 0 OCAK 1 936, ANKARA ULUS GAZETESİ : 24 NİSAN 1 936, ANKARA ULUS GAZETESİ : 3 1 AÖUSTOS 1 936, ANKARA ULUS GAZETESİ : 3 1 AÖUSTOS 1 937, ANKARA ULUS GAZETESİ : 30 EK.İM 1937, ANKARA ULUS GAZETESİ : 1 3 ARALIK 1937, ANKARA ULUS GAZETESİ : 1 5 AGUSTOS 1 937, ANKARA ULUS GAZETESİ : 30 AÖUSTOS 1 937, ANKARA ULUS GAZETESİ : 1 1 KASIM 1 938, ANKARA ULUS GAZETESİ : 1 6 KASIM 1 938, ANKARA ULUS GAZETESİ : 1 8 KASIM 1 938, ANKARA ULUS GAZETESİ: 14 ŞUBAT 1 938,ANKARA ULUS GAZETESİ : 3 1 AÖUSTOS 1935, ANKARA . ULUS GAZETESİ : 10 KASIM 1962, ANKARA, ATATÜRK'TEN ANILAR US, ASIM : GÖRDÜKLERİM, DUYDUKLARIM DUYGULARIM, 1 964, İSTANBUL, VAKİT MATBAASI MEŞRUTİYET VE CUMHURİYET DEVİRLERİNE AİT HATIRALAR VE TETKİKLER

UZGÖREN, GÖKHAN : İZCİLİK TARİHİ, YAYLACIK MATBAASI, İSTANBUL, 1 984

YAVUZ, AHMET

:

LOZAN BARIŞ KONFERANSI TUTANAKLARI,

1 .CİLT, 1 .K.İTAP, DIŞİŞLERİ BAKANLIÖI, 1 968

YAVUZ, AHMET

:

LOZAN BARIŞ KONFERANSI TUTANAKLARI,

1 .CİLT, 2.K.İTAP, DIŞİŞLERİ BAKANLIÖI, 1 968

YAVUZ, ASLAN: TÜRKİYE KOMÜNİST FIRKASININ KURULUŞ VE MUSTAFA SUPHİ , ANKARA, TÜRK TARİH KURUMU, A.K.D.T.Y.K. 1 997, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ

YAVUZ,CELALETTİN:

SURİYE - TÜRKİYE

İLİŞKİLERİ,

ATO

YAYINLARI, ANKARA, 2005, GEMİ OFSET

YILMAZ, MEVLÜT ULUGTEKİN :

OSMANLININ ARKA BAHÇESİ,

1 998, LAZER OFSET, ANKARA

YÜCEBAŞ, HİLMİ : ATATÜRK'ÜN NÜKTELERİ, FIKRALARI, İSTANBUL, 1 963 KÜLTÜR KİTABEVİ -------

M iLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 263

------


-------

BELGELERLE

-------­

TARİHİ GERÇEKLER IŞIÔINDA BELGELERLE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK "Her Türk Gencinin Elinin Altında Bulunması Gereken Kitap. Her Türk Bu Değerli Yapıtta Damla Damla O'nun Sesini O'nun Ülküsünü

O'nu

ve

TAR Hi GERÇEKLER ISIGINDA BELGELERLE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Türkçülük Gururunu bulacaktır." K.K.T.C ! .Cumhurbaşkanı RaufR. DENKTAŞ "TÜRK kelimesini kullanmaktan ısrarla kaçan; TÜRKÜM demekten utanç duyan, TÜRKİYE'de ve TÜRK'ün ekmeği ile büyüyen içimizdeki bazı kesim ve kişilere verilen UYARI . . . "

BiZ OOffi!UDAN DOGRUYA MILLlYETPER\IERİZ \IE TÜRK MiLLiYETÇiSiYiZ

E.Gereral Veli KÜÇÜK

Biz Doğrudan Doğruya Milliyetperveriz ve Türk Milliyetçisiyiz. ATATÜRK.'ün Ergenekondan Çıkışlı Bozkurtlu Sözleri • ATATÜRK.'ün Kıbrıs Vasiyeti • ATATÜRK. Hz Ömer'i anlatıyor • ATATÜRK'ün Mason Localarını kapattırması ... • ATATÜRK'ÜN TÜRKÇÜLÜK. SİYASE11 • Kerkük-Musul'a Girişi nasıl engellendi ... • 1936'da Ege Adalarının ele Geçirilmesi. • MÜSLÜMANLIK TÜRK'ÜN MİLLİ DİNİDİR. • ATATÜRK'ün Cumhurbaşkanı Adayı FEVZİ ÇAKMAK • Bulgaristan'a Gözdağı - Donanma Vama'da ... • ATATÜRK. - İNÔNÜ KAVGALARI ve daha nice Tarihin Derinliklerinde Saklı gerçekler. Yok Edil.meye Çalışılan Cumhuriyet Tarihi • •

Kuşe Kapak 336 Sayfa Yorumlarla değil Belgelerle Gerçekler ve ATATÜRK.' ÜN BÜTÜN BOZKURTLARI Ulaşamayanlar için posta ile gönderilir. Kitap Sipariş : O 533 558 3 1 20 O 533 354 72 44 -

------

MiLLiYETÇi HAREKETiN LiDERi 264

-------



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.