Ziya Gökalp - Yeni Türkiyenin Hedefleri

Page 1


:ııı fôf•f• f• ,.,.,.,. f•l• J• f• J• ı• ı· ,. ,.. ,. l• J•J•J•J•J 1l � · . . . � � � � � � � :il � ZİYA GÖKALP � � � � � �

!.

YENİ TÜRKİYENİN $

� � � �

� � �

� ��

� �

HEDEFLERİ

C:,

(Hllımot Tanyu'nun bir lncetemıslyle)

$�

��

1

BAHA

MATBAASI

İSTANBUL-197'!

i�

;JUUUUUUUUuUüü�UüüUüUüüüU


J. KİTAP

ÖNSÖZ

Babam Ziya Gökalp'in eserlerini ölümünün 50. yı­ lına yaklaşırken bir şükran borcu olarak bütün dünya. ulus.lan lçln Gökalp Yayınla.n namı altında çıkartıyo­ rum. İlk eser olarak "Yeni TürkJ.ye'nin Hedefleri'" islm11 yazı.lanru seçmekteki maksadım o zamanın lhtiyaç­ lanna göre milletlnln dertlerine çare aradı. Bu eser tabii ki Atatürk zamanındaki Yeni Türkiye'nln bedeller! idi. Ziya Gökalp eserleri ile zamanının dertlerine çare ara­ makla beraber daha ileri zamanla.re., gelecekteki Türk Mllletlnin kaderine de teslx ederdi. Ziya Gök.alp'in eserleri muhtelli tarihlerde, muh­ telit dlllere çevrtlmiş ve uluslararası bir kıymet kazan­ nuştır. Türk tllozor ve sosyologu olan Ziya Gökalp için Batılılar: "Ziya Gökalp blzim filozof ve sosyologlannuz gibidir" demişlerdir. Türk Milleti için menfaatsiz çalı­ şan, e.lleslni, çocuklarını ve kendisini milletine !eda eden bu Jnse.nı TQrk Milleti içerisinde çok az in.san ta­ nım.JŞ ve sevmiştir. Onu bazılan fena şekilde tenkit et­ mlşlerdlr, .(Hasan AIJ Yücel, İsmail Hakla Balta.cıoğlu). Atatürk, O müstesna insan Ziya Gök.alp'in eserleri­ ni küçük yaşlardan ber1 olrumwı, memlekete getirdiği


sosyoloji ilmlnl benimsemiş. Cumhuriyet 23.3.1972

-

Birçok

konuşmalarında

Hislerirnln babası Namık Ke­

mal ve fikirlertmin babası Ziya Gökalp'tlr -- demişler­ dir. Türk Mtlletinin sosyal ve siyasal nızarnım düzenle­ yen Ziya Gökalp, memlekete müsbet ilmi ve Batı uy­ garlığını getırmiş, fakat kendl harsını ve milli kültü­ rünü muhafaza etmesini sağlamıştır. Milliyetçiliğin ön­ derliğini yapmıştı, sosyoloji ilmini getirmiş, lalkliği ge­ tirmiş, altı okun umdelerinl Anayasaya ve Cumhur1yet Halk Pa.rtisi'ne mal etmiş, Toprak Rerormunu gelirmiş halk için çalışmış, mlllet için }'1Ul8mış ve ölmüştür. (Üni­ versitenin

muhtariyeti,

kadın

haklan,

Türkçe

ezon,

Türkçe Kur'an, dilin sadeleştirilmesi). Ziya GOkalp, "Mil­ letveklllerl kimlerden seçilmelldir?" yaz1le.n ile zama­ nının çağdaş uygarlık düzeyini geçmiştir. Ziya Qökalp'in eserleri neden şimdiye kadar çıkar­ Ulmaclı? Ziya Gökalp öldükten sonra eserlerini çıkart­ mak için birçok komisyonlar kuruldu ve dağıldı. 1941 senesinde Türk Tarih Kurumu Başkam "Ziya Gökalp'ln eserleri Türk gençleri lçln çok lüzwnludur, bizim Kurum adına ba.o;tırahm" deyip aldırttı. 1. ve 2. kitaplar çıktı. Asıl mühim olan ilmt makalelerini 32 senedenbe?i Ti.irk Tarih Kurumu çıkartmadı. tşte şimdi ben babamın bü­ tün kitaplarını özel olarak Gökalp Yayınlan namı al­ tında çıkartıyorum, ve profesörlere hazırlatacağım. 50 ö lüm yılından sonra, Mi.1..1..i Eğitim hariç özel yayınevle­ rin1n bastırdığı. ve butıracağı eserleri yanlış, kaçak ve zamansızdır. Bunla.rdan <Varlık, Hareket, Akın Oöktuğ, Toker v..a) Basılacak

eserleri

:

Yeni

Türk.lye'nin

Hedefleri;

Türkleşmek, 1slıimlaşmak, Muasırlaşmak; Ziya Gökalp'­ tn seçme makaleleri, manzum yazıları (lfalk Masal­ lan), Kızıl Ebna, Yeni Hayat, Altııuşık, Küçük Mec­

mua'nın tamamı, Yenl Mecmua'da.k.1 rnakaleler1, Çınar-


allı konuşmalan, Türkçülüğün Esaslan, Türk Medeni· yeli Tarihi, Türk Töresi, Şaki İbrahim Desi.anı, Malla ve Umnl Mektuplan, Malta KonferansJan, partlcilere rehber olacak yazılan. Ziya Gökalp maddeye değil, fikre kıymet verirdi. Yayın organlan maddeye kJymel. verdller. Ziya Gökalp'· in Uklrlerinden miUeli uzun zaman mahrum bı rakl ı.l ar . Şimdi çıkartmaya başladığım

Gökalp

Yayınları

ile

Türk Ulusunu yeniden aydınlığa kavuşLuracağımı ümit edlyorum. Bu işi başarabilirsem çok mutlu olacagım

GÖKALP YAYINLARI

Nar: Kıı.abın

sonunda

SOzlUi:b

DUe çevrilerek bast.lacalr..

HÜRRiYET GÖKALP

var,

dlAer

lı:ıı.aplar

- Yeni


ZIYA GÖKALP VE "YENi T0RKİYE'NIN HEDEFLERi" HAKKINDA BiR ARAŞTIRMA DENEMESi Hikmet TANYU - Boşlan�ıç ÖA:retmen olarak Pınarbaşı ilçesinde bulunduA:um zaman le.rda laştık.

(104.Dl, İlgi

ııını.lard.a

oranın

kayme.kanu

duyduğumuz

konular

Osman Tolga'nın

Osman

Tolga

arasında.

"Ziya

Gökalp

Beyle

ye.kınlık ve

karşı­

vardı.

İktisadi

O

Fikir­

leri" (1) hakkında kıymetli bir ıncelemesı yayınlanınışlı. Bu­ nun Uzerlnde başle.yac konuşmalar, Ziya Göke.lp'ln diğer de­ rin

ve geniş dUşUnce ve eserlerine kadar uzandı.

ke.lp'ln

eserler!,

rlklrlerl

üzerinde

karşılıklı

Ziya G<l­

konuşmale.nmız

oldu. onun kUlllyatının hemen çoğuna sahiptim. Bunlar e.ra­ ı;ınde. yalnız gazetelerde ve ba.zı dergllerde çıkan yazıları nok­ sandı. Osman

Tolga,

kendisinde başka kopyesl bulunduA:unu

söyledikten sonra "Yeni Ttlrklye'nln Hederıerl" adil me.kalele­

rtnl.D btr nll&be.sını da bana verdl. Bu makaleler hem bulun­ muyordu, hem de yeni yazılarla yayınlanmamıştı. Bunları An­ tara'dakl arkadaşlarımdan. o aylarda Kudret gazct.eslnde mu­ harrir

olarak

çalışan

Kudret gazetesinde

(Avukat)

sıraslyle

Erhan

yayınlatmak

Löker·ın mümktln

vasıtaslyle oldu

f2l.

il l OSMAN TOLGA, Ziya Gtikı:ıJp ve iktisadi Fikirleri: İstanbul 1949, İstanbul tl'nıvcrsltesı, İktisat ve İçtimaiyat Enstı­ tıısıı Neşriyatı, Nu. 14. (21 ZIYA GÖKALP. Yeni Türklye'nin IIedefleri: Irklar AraS1n­ da Müsavilik. Kudret, CGUnlllk Demokrat siyasi gazete, Ankara), Cuma 7 Nlsan 1950, Sayı: 795, Sayra: 2. zlYA GÖKALP; Yeni Tii.rki11e'ntn IIedeflerl: Irklar Arasın­ da MU$atıfllk II., Kudret. Cumnrtesl 8 Nisan 1950, Sayı:

796, Sayla: 2. mu makalenin adı "Milletlerin mıısavllJğl" dlr. Yan­ Iı:;ılıkla, blr öncekl makalenin adı yazılmı:;ıtırJ - H. T.


Yurtta demokrasi mllcadeleslnln en heyecanh &D.nlerlydl (Ni­ san 19$01. Ziya GOlcalp"te. sllrtlmll oldukça fu:la olan bu ıa· zetenln lk1ncl aay(asında çok mllnaslp yerde tolu baelıklarlıı. çılr:ıı.n

velce

CUmhurlyet.ln

ve bOyUlr: pun­

mıka ı. lelerlyle demolı:rasl dbıı.sında, ev­ llAnındın ı.

önceki

cllnlerde

olduıtu

clbl

ıene şerenı mevtllnl alhWjltı ... Bunlar flzerlndekl tahlili bir yıı.zıyla tılrllkt.e hepsini ayn­ ca blr kitap h alind e bir arada toplamak faydıı.11 olacaktı. Fa­ .il.at bu makaleleri blr defa da mu t.la ke. aııülarlyle karşılaştır· ma k istiyordum. Maalesef İst.a.nbul ve

Ank:ara'da araşt.ırdliun

tıAzı klltllphanelerd& '"Yeni T!lrkl ye"n l n tollekslyonunu bu· lama dı m. Su yll:zden epeyce geclld l lllt.en sonra e ld eki kop­ yeıerl

1956 J'liı

Haziran ay'ı

lçerlslnde

arkada.şun

Abdullah

Bavaeçı'ya ba.sılmalr. Ozere verdim. B u llJada bir e.Jr..slllkle son eaylalan llaybe\tlıl:lml gördüm. İst.antıul'da Ziya Q(lllalp'ln da­ madı. Ziya Gölr:alp"Jn tanıblmasında çok bOyllll h lzm e Ue rl olan

AH NOzhet Göksel Beyi ZIJ'A.ret. ederek CTeınmuz'un sonu. 19561 bu konuyu ona aı;Llm. O da ve dl A:e r birçok yazılarlyle

"Bunlann

on makale

oldutu nu

l:ılrllkte ilerde yaJlnlanmalr. Ozere

Dlyarbalm"dakı Demeı:t:e gonderdltlnl. blzım. de bu iŞi ele alı­ flmı..zdan memnun olduı:t:unu sOyledl. Bizim bu kitabı daha ıı:eZJYA GÖKALP, Yeni Türkı11e'ntn Hedeflen: Kadın.la Erke· Olrı MUsauf.lt,Ji lll., Kudret, Pazar 9 Nisan 19!10, Sayı: 797. Rayla; 2, 4. zJYA CJÖKALP, Yeni Türkı11e'nln Hedeflen: Ka..stlann ue Sırııflann Müsaulliği IV., Kudret, Pazartesi 10 Nlean 1950, Sayı: 798, Sayra 2,3. ZIYA GÖKALP, Yeni Türkl11e'nln Hedefleri: MWetlerlrı St!­ tıişme.d, V., Kudret, Sah 11 Nisan 1950, Sayı: 709, Say­

fa: 2.

zJYA GÖKALP, Yeni Türkf11e'rıln Hedefleri: Sı.ın'I Mf.Jsa­ va.t.u:ıann Kaldırılma.n, VI, Kudret, Çarşamba 12 Ni­

san 1950, Bayt: 800, Sayla: 2-3. ZJYA CJÖKALP, Yeni Türk:l.ve'rılrı Hedefleri: Jrısarılar Hür­ dürler, VII., Kudret, Perşembe 13 Nisan 19�0. Sayı: 8Cll. Sayla: 2. (Bu makaleler cazeU!nln ikinci sayfasının orta kısmı n­ da en uygun punto ve başlık1ar1a yayınlanmıştı. Yal­ nız ma'lı:alelertn hrlhlerl yazılmaml!illr. Kudret ıı:a:w­ LesJnln koleksiyonu tKudret. 1950. 1-IVl. Mllll KUtUp­ hane'de de var dır. H. T.l.


111'

bir

çevreye

JBJ'IP

tanıt.abtlecetlml7.I.

llAve

eu.ı.

"Yeni

TUrlr:l1e·• ıa.ıelnlnl bulabilmenin hemen hemen lmlr:Ansız oı­ duluna üzülerek bildirdi," Ankara'da not.lanuu yeniden incelerken J'edlncı makalenin

son

ka1bolan

Jkl

a1 önce

zaten

se.1tasını buldum. DtA:er sa,.falann çolu dlzllrnlı Uk prova

t.ashlhint de bir e.rkada.şı.nuz

1apnııot.ı...

-1Bllbassa "Teni TOrk11e'nln Hedellerl" makalelerine, onun yılda

ve do layJalyle

ıtınlerlne,

yazıııı

bu

rnalr:alelerı n

yayınlandıılı

dıter ıazetelerde çıkan yazılarına uzak yakın

maam olup olmadığını lr:lt.aplann

tındalr:I

Lesbl�

bir t.e­

elmelr. üzere. Zlp Gökalp hak­

bir kısmını, 7azarlann

&1rasına

göre

ın­

celedltlmlz zaman şö1Ie bir durumla karşıla.şmz:

AU Nüzhet Göksel :

Ali

Nüzhet.

adli,

t uplan"

kit.aba

G(llı:sel.

"Zl1a Gök..alp'ln hayatı ve Malta Mek­

hemen hemen Ziya Gökalp"e dıUr ya21.lmış her

az çok kaynak olan bu değerli eserde, Yeni Ttlrklye'·

nın Hedefleri malr:alelerı1ıe ilgili şu bllılJl veriyor: "Ziya B<?y bir

taraftan

Meclise

devam

edl1or, diğer clheıten

Yeni

Tllr­

ltlye, Halı:lmlyetı Milliye gazetelerlne başmakaleler yazarak de­ mokrasi bakklndakl

fikirlerini

neşrediyordu."

C3J.

Gene Ali Nüzhet. Göksel "Ziya Gökalp ve Hayatı ve Esc:-r

ıerl" C4l

adlı

dikkate

telif ve t.ercııme

değer

en�llrnenıne

kitabında:

"Gökalp,

Arıka.ra'da

başke.n olduktan sonra.

ilk ıs

olarak k!Aslklerln �re.ümesl için, iyi lisan bilen ve TUrlı: dlll­ ne

hllı:Lm olan

!erin basılmasını

1azarlara

mek.tuııler

gönderdi.

llola1la.şt1rmak amacıyle

etmek lmlr:ılnlarırıı

AyrLca

mueııırıere

!J) ALI NÜZHET :H

�lir·

yardLrn

he.z.ırlanuya çalıştı. Bu zamanlarda "Türk

fGÖKSELJ, Ziya Glikalp"irı Hayatt ve Malla Mektuplan, İsıanbul 1931. NAşlrl: İkbal Kütüphanesi. Maı..bacılık ve Neşrl1at Türk Anonim Şirketi. Say la : 178 GÖKSEL, ZlllQ Gökalp. Hauotı · E serleri. İs·

ALI N0ZHET

tı:ınbul. 194.9. Ahmet Hallı.. Kitabevi, Sa1ra:

49.


ile "TUrlı:çülOA:Un Esaslan"" m neşretti. Aynca lise­ lerin lslAhı için "'Heyet.I İlmiye"" nln toplanmasını satladı. Bir nevi '"Maarif Şarasf' demek olan bu heyet.in karar1yle sultani metLeplerl lise adını aldı. Programlar yeniden ha.zırlandı. Bu yeni programlara g�re '"Türk Medeniyet.! Tarihi"" nl yazacaktı Bu büyük eserin ancak blr cildini yazabildi. Ömrü yw.eydl asıl Ziya Cökalp'I bu eseriyle tanıyacaktık. Töresi"

Ziya Gökalp, kendini t.amamlyle bu işlere vemılşt.I. Artı. k yazı yazamıyordu. Halbuki Atatürk, Ahmet. AA;aotlu va.sıtasıyle ona haber gönderiyor, HA.klmlyetı M1lllye'ye yazı yazmasını Mlyordu. O sıralarda seçim de yenUeşlyordu. Dtyarbatırlılar Gökalp'! mebus seçtiler. Bu sQretle Zlya'nın bllro işi ll:a\ma­ mıaLı. "Yeni Türkiye'" adında bir ga:zete kurdu. Buraya başma­ kale yazıyordu. Mecliste de '"Anayasa" nın hazırlanması için çalışıyor, "'Türk MedenlyeU Tarihi" nl tamamlamak istiyordu Bu yorgunluk onu çok sarstı. Doktorlar ona istirahat tav· sJye eltiler. Fakat o dlnlemedl. Sanki ölümün yakın oldutu­ nu biliyordu. Herşeye ratmen karasındaki rıklrleri vermeden gitmek istem iyordu. Bütün ömrilnU bu mllletln saadetine ve rııırt kalkınmasma baA;ışlıyan Ziya, bu son günlerinde de aynı tempo ile çalışıyor. Bugünlerde Halk Partisinin prensiplerinin '"Dol;ru yol" kltablyle ilmi izahını yaptı. Ayrıca. demokra.�ı harell:etlerını parti zihniyetiyle telif edecek ıekllde ve geniş manada siyası bir toleransın kafalara yerleşmesi için Ycnı CUn ve HAklmlyetl Milliye gazetesinde siyasi makaleler yazdı. Fakal. bu yorgunluk onu btısbUtlln sarst.ı ve yatağa serdi. Zl9a Qbke.lp, artık yatağa dllşmuştll." Basılmak Qzereı matbaaya Yerilmiş olan "Türk Medeniyeti Thrlhl" eserinin ilk rormalannın dUzeltllme&lyle hasta ycıt.e.· Q:ında utraşan Gökalp'ln durumu günden güne aı:tırlaşmak taydı. Asıl sebebi anlaşılamıye.n, çok mllbhem bir mAhlyet arıe­ den. dol;ru dllrUst teşhisi konulamıyan bu hastalığın tedavisi ıç\n Avrupa'ya gitmesi taYSl)'eleri yapıldıysa da 23 Mart. 18'18 da Dlyarbakır'da açılan gözlerini (25 Ekim 19241 te İstanbul'da dünyaya kapadı. Ali NOzhet Göksel'ln büyilk bir gayreUe yazdığı blyograrı­ lerlnde Oöta lp'e =ı.lt. çok geniş bllgller elde et.met mUmkUn­

dür. Onun Gökalp'e dair yayınladıtı kitaplardan blrlSI de ··zı . ya Gökalp, hayatı, sanatı, eseri" dlr. Bu kltapda ""Yeni Tür·

10


kiye" de yaymlanmıt olan '"Kadınla. Brkelln MUsAvlllğl" ma­ kal.eal de

ınevcuLLur. (6)

-

Ziya

Gökalp'ln

il

Anlr.ara'da

-

bulunduğu

sırallll'd a

HAklml­

yetl Mllllye, Yeni GUn ve Yeni TOrk.lye 11azeLelerlnde memok­ rBSlyle, fırkacılığa, beynelmilel hayata) dıilr çeşU.11

yazdıtı

ve

bast.ırdılı

makaleler

kısaca açıklanmli bulunuyor. Yeni 'I'Ur­

klye'dekl m.akalelerlne HA.klmlyeU MIIUye ve Yeni Gün 11:aze­ l.elertndekl

makaleleri

yakınlık

gösterdlklerlnden

hiç olmazsa

adlan

tanıtılsa blle

bu gazaı.elerdekl birkaç makalesinin yalnız

faydalı olacaktır kanaatindeyiz. Zira bu makaleler çeşlUI ga zetelerde olmakla beraber hep bir plAn ve aynı istikamete mA­ tuflur.

Hatta. boizılan

Cumhuriyetin

Lozan Muahedesinin

imzalanmasına.

llAnına hazırlık mAhlyellndedlr.

Enver Behnan Şapolyo, Cavit O. Tütengil: Ziya GOkalp'ln gazeı.elerde çıkan makalelerinin adları ca­ vlt Orhan Tlll.engll'ln emelı: mahsulü "'Ziya Gökalp Hakkında Bir Blbllyogr::.ıf ya

!5J

jl)J

Dene m esi '"

6) inde yazılı deği ldir.

Gazeleler-

ALI

Nl1ZHET GÖKSEL; Z1JIO Gakalp, Hauaıı. San'atı, Eseıi, İst:mbul, 1952, Varlık Yayı.nevi, Ttlrk Kla.­ slklerl: 4, Sayfa 99-102. (Kadınla Erke4fn lftJsarnUtıJJ makalesi için (Yeni Türlllye, 18 Zllllade 130 - 24 Temmuz 1922) tarihi 11:ös­ terllmlştır. "Ziua Gblcalp Kimdir, TtJrlq;UU.ik Nedir?" adlı eserde de gört.ıldllğt.ı gibi tSayfa :20>. Ziya Gölr.alp'ln Dıyarbakır'­ dan 1923 yılında Ankara'ya geldiği yazılıyor. Bizdeki ma­ kale tarihleri l Temmuz 1923 le 9 Temmuz 1923 ıtır. fYenl Tt.ırkıye, Sayı: 43-49). Bu gibi noktalann düzeltilmesi başta, o gOnlerl yalı:ın­ dan bilen ve Gökalp'le yakın ilgi si olan Ali Nüzhet GlJ/r.sefe dDşmektedlr. CAViT ORHAN TÜTENGİL, Zl11a Gökalp Hakk'ında BiT Bib­ H11ot1TD/JIO. Denemesi, İstanbul 1949, İstanbul Üniversi­ tesi İktisat Fakültesi İçtimaiyat EnsUtllsü NeşrlyaUn dan, Nu. 13, Berksoy Matbaası, Sayfa: 26.

Hazırlayan

11


de çtlır.an makaleleri için Enver Behnacı beyin eaerlcıl sahlı: vMmektedlr.

!Sayla:

ve f.anıtmalan olan

28) Tarlb

Gökalp hat.k.ı.Dda

klymetll

çalışma

ö«retmenı Enver Behnan Bey, "Zi­

ya Gökalp. İtLlbat ve Terakki ve MeşruUyet. Tarihi" adlı ese­ rinin 269 uncu sayluında aşağıdaki makale adlannı kaydet­

melr.f.edlr.n HAlr.lmlyeU

Mllllye Gazetesi:

n

- Fırka nedir'

19

Nisan 1339. 2 - F:ırkalann siyasi Lasnlll. 23 Nisan 339. 3 Fırkaların lçLlmal La.snlfl. 29 Nisan 339. 4 - Hars 'ile Mede­ nıret. ozerıne bir mO sah abe. ı Mafls 339. ıeu mUsahabe Anka­

ra M ua ll lmler BlrllA;lnde verdiği konrenı.nsın bUh\.sasıdır.) 5 -

Türk Harsı 'ile Osmanlı medeniyeti, 16 Mayıs 339. B - Deruni bayat, 2 Ma)lls 339. 7 - Milli vicdanı kuvvetlendirmek, 24 Ma­

yıs 339. 9 - İ.ngJILere ve Amerllr.a:da Fırka Teşkllı\tı ve ln­ Haziran 339. 10 - Tam ve medeni bir millet olmak 7 KAnunu -evvel (Arahkl 339. ı ı - Cahl­ llyet ailesi, İs!Arn ailesi, 9 KAnunu-sAnl (Ocak) 339 dur. Bu

zlbat.ı, 13

için nel erhnlz eksik,

suretl e

siyasi rırkalara alt olmak Uzef'e

(11)

makalesi daha çık­

mıet.ır. Yukarda

görUldDAU

gibi

8 inci makale tlkredtlmeml.ştlr.

Enver Behnan Şapclyo, önceki kitabından dört yıl sonra. yıl ında, Akın Kuaoıtuz'un notu-Zonguldak yayınının sını

alan

"Fırka Nedlrl

1941

8. sayı­

Yazan Ziya Gökalp" adlı e lli bOyO.k

sayfalı bir eserinde, Gökalp'ln yukarda adı geçen makalelerl­

nın bUyülr. bir kısmını yayınlamışur. Bu kitapta ıı:azetelerdekl btızt yaz.ı.la rıyle birlikte KOçük Mecmuadaki makaleler ve "Doğ­ ru yol - Hakimiyeti Mllllye - Umdelerln Tasnırı, Thhlll ve Tef­

siri"' adh ''MO.dafaı Hukuk Fırkası'"mn "H:ılk Pırlr.ası" acllyle yeni bir şekle geçişin ha ng i umdelerle olacaAtna dair bi r ese­ ri de llAve olarak alınnıu;Lır.

"Ziya

Gökaıp·e göre Fı rkacılı k - Ziya

Gökalp

'ile

11ençlık

siya.si terbiyesi" be..şlıA;ındakl Enver Behnan Şapolyo·nun 3 lln­

oıı

'ile 3 QncU sayfasındaki birkaç cümle -bir karı şıklık netı

cesl olması kuvvetle muhtemel- "Kari M a rks"ın cTarlhl m::ı.d­ declllAll nl, Al!red Fuyye'nln

<Sıırltllallzml ini

ve

nlha.yet

de

Durknaym ın ıFran sız SosyoloJlsD ve bilhassa sosyoloJI kaide ve metodlarını kabul

etti."

Tertibi, cllmleslnln karıştığını ve­

ya "kabul" yerine "Letklk" olması gerekliğini isbat ediyor. Gö­ kalp,

Kari

Marks'a

Tnrklye'de

illi. ilmi makaleleriyle

almış, komUnlst. görünUşlerle mUca de le etmiş ve

12

cephe

Marks'ın rı­ g!:lstermLş

klrlerlnl didik didik etml!3, hal.alannı taa o zaman


bir sela

bllglndtr. Buna (TQrkleşrnek,

bir deıl:ll blrç().k makalelerl İıslt:ı.mlaşmak, Muasırlaşmak;

şahittir.

Me­

··10 - Mlllı­

yet MeikQresl"nde .sosyalizmin mllll;yet fikri karşısında. mut­ laka

yenllecetını

adaletle

ve

ancak

mllliyetçlll,Rln

içerisinde

ilgili, lttlBadl bir fl.kr ())aralı: t.tı.dllfı.ta

içtimai

u,Rrayace.ğını.

"ve ber buhrandan mutlaka de.ha zinde ve dabe. kuvvetll bir sarette milliyet. mefkQresl"nln

Jeveran

edecetını

(Sayla:

59)

bellnmekt..edlr. Bundan başka. l.kt.lsadl h6dlselertn, iktisadi Amil­ lerin, melküre (Olkü) din, e.hlfı.k ve salreden daha sonra yer ale.ce.ğını,

Kari

Marts'ın

"gölge hadiseler ve

Amlllert"ne

ce­

vap ole.ra.k en ince tefenuauna tadar lsbat etmiştir. "Ttlrk­

çtnüiün

Esaslan" ve dll:er malı:alelerlnde

aydınlanmıştır

denebilir.

Esasen

Enver

bu

cJhet t.e.me.men

Behnan

Şapolyo da,

1943 te ;yayınlanmış ()Je.n (Ziya Gökalp, İtt.ıhe.t ve Teruk.kl ve Meşn:ıtlyet TB.rlhll adlı eserin

196

ncı ısa;y(e.sında, Ziya Gökalp

için "CKe.rl Marks) ın, (Adam Smlt) in iktisadi fikirlerini ten­ kit ederdi." demektedir. Bu .kısa

yazımızda

Alrred Fu;yye

ve

Dıırkhe.;yrn hakkındaki dllıllncelert Lahlll edecelı: deA:lllz. Enwr Bebnan'm toplayıp ya;yımJadllı eserde,

gazetelerde

çılı:Dllı

Mllllye ve Yeni GUn)

makalelerinin

!Fırka Nedlrll (yalnız

e.dlı

Hllı:lml;yetı

yalnı:ı: adlannı ve te.rlhlertnl naklede­

cdl:ı:.

ı

- Flrka Nedir, 19 Nisan

Fırkaların

slya.s.I

t.a.enlll,

23

1823, HAlr.lmlyetl Mllllye. 2 -

Nlııe.n

1933,

HA.klmlyeU

Milliye.

3 - Fırkaların İçtJmal Te.snlfl. 29 Nisan 1923, 4 - İngiltere ve Arnerlke.'da Fırlı:a TeşkllAtı ve İnz.lbAIJ, 13 Hazlnı.n 1923, HA­ klmlyetJ Milliye.

e

- Reyimi Kimlere Vermellytml,

lT

Nisan

1923, HAlr.lmlyetl Mllllye. 6 - İlim ve Bl;ya.set, 3 Mayıs 1923, Hfı.klmlyet.ı Milliye.

7

-

Der1lnl

Hayat, 21 Mayıs 1923. Hıl.kl­

ml;yetl MJllJ;ye...

ı

- Ferdi insanlar ve İçtimai

İnsanlar,

Yeni GDn.

ıe

Ni­

san 1923, 2 - İnkllApçll.Lk ve MubafazakArlık, 17 Ma.yıs 192.1. Yeni Gün 3 - Tarihi Maddecilik ve,. İçUınal MetkQreclll.lı..

Mart

1823, Yeni GUn.

bmda vardır.)

17)

<"rl.

(Bu.

e

makale TOrkçOlüfıün Fmsle.n .lı.lt.ıı­

Hlklml;yetl Milliye ve Yeni GOn ııazetelerl'nln ''Türkiye BQ· yUk Millet Meclisi KüUlphaneslnde bulunduı:unu ve bunları oradan çı.kanD aldıfıını ENVER BEHNAN SA­ POLYO "Fırka Nedir'', Zf� Gö.ta&p" adlı eserin 6 ncı BayCasında belirtmektedir.

13


Türk Mllll

İnkıllblnın

temelleri kurulurken Ziya Gölı:alp·ın

zekA. b3lgl ve örnetllA;I çok gen iş bir çevreye tesir ediyor vr dllşQnceıer, işler zekı1 ve bilgisiyle ayclınlanıyordu. Enver Beh· nan Şapolyo, ön sözUnde bu yönü şöyle tanıtıyor: ''Ziya Gökalp Malta0dan döndükten sonra Dlyarbaklr'a giderek (KUçUk Mcc­ mual"sını çllr:ardJ. Bu mecmuada demokrasi Jnkılı1.bl için dah.ı kuvveuı yazıle.nnı neşre başladı. Türkiye BUyUk Millet Mecllsl htlk Umetınln reisi olan CCazı Mustafa Kemal Paşa)'nın bu yazılar dikkat. na.zannı çekti. ZI· ya Oökalp'I Ankara'ya aldırtarak

(8)

Maarif Vekllctl "Telir

ve Terctıme Hey'etl RlyasetL"ne getlrUL. Bu zaman lır.endls lyle

Sonradan da Diyar Bakır'dan mebus s�lldl.

t.ema:!llara başladı.

Gazi Mustafa Kemal Paşa büyük zaferi müteakip memle­ ketı.. e bUYOk bir lnkılAp vücuda getirmek ıstıycırdu. weıll zelı:ldan da

Bu kuv

lsUfadeyl dlb;tlndU.

Mustafa Kemal Paşa, BUytlk

Mille t. Meclısl htıkOmetı yeri·

ne CCumh urJyet HllkOmetll'nl, Mtldafaal Hukuk Cemiyeti tine de <Halk Fırkasıl'm kunnak lst.ıyordu. Bu

YC·

m: ırlerın ana­ Gökalp' ! de

hal.lan dimağında tebellür ederken. bir gtln Ziya Çllınkaya'ya ç9.A;ır1.tı.

Gazi Mustafa Kemal Paşa ile Ziya Gökalp'ln neler görDı· tUA;UnU

bilmiyoruz.

Yalnız

Zı ya GOkalp

Çankaya'dan döndtlk·

ten scınra "DoA;ru Yol - Hlklmlyetl Milliye ve

u mdel erln tas·

nırı, tahl11 ve Lelslrl" adlı bir rısa.ıe neşretti. Bu eser MusLa· fa Kemal Paşa'nın kurmak lstedttı

{Halk Partlsll'nln rdolı:uı

umdeslnln tasnif, tahlil ve te!slrlne alttı. Bu eseri müt.eaklı:ı Hlklmlyetl Mllllye ve Yenl Glln gazetelerinde de "Fırka Nedir' Fırkaların içtimaı tasnifi, Fırkalann slye.st tasnlfl, Amerika ve İ nR:lltere'de Fırkalar ve lnzlba.tı" adlı s eri hlllnde maka· leleri çıl!ı:maAa başladı.

Bu

makalelerden anlaşıldı.tına göre Must.ara Kemal Paş

Ziya Gökalp'e

fırkalar

hakkında

blr sert

ma.k.ale

yazmasını

(8) zıya GOk::\IP gerek 33 s ayı çıkan KüçOk Mecmua'nın borç· lannı ödemek, gerek yol parası temin edebllmek ve ailesinin bir müddet geçimini sağlıyabllmek için muh· terem zevcesi Vecihe Hanıma alt bir e vi satmak mec· burıyetınde kalmıır;lardır. Elinin bu gibi redaklrlıklan yalnız bundan ibaret deAlldlr. Adı nı sayglyle anan,.

14


rica etmişti. Bunun Ozerlne Zlya Gökalp de CFırkaJar İçtl­ ma.Jyatıı başlığı altmda rırkacılııta a.ıt orijinal ve pek deA:erll bu makaleler serisini n eşretmlşt.I. Bu makalelerln herblri. birbirinden kıymeUI ve öA:retıcl ma.tılyettedlr. İnsan bu maka lelerl okurken hayret.Le kalıyor. Oslad bu mllılmat.ı nerede okumuş ve dimağında onlara ne şeklide bir nl:r.am vermiş, bu­ na şaşmaktadır. (9).

olan

Yeni Türkıye·nın Medetleri makalelerine gelince bu husus­ ta Enver Behnan Şapolyo, MeşruUyet Tarihi adlı eserinin 159. yQk bir uluslar aracısıdır. Yine kat.'iyetle iddia edebiliriz: Zıy:ı OOkalp te, bu gazeteye yazmaya başlamıştı. Ahmeı. Bey: Ziya GOkalp"ın makalelerini ben alır matbaaya get.lrlr tashihlerini de ben yapardım. YenJ Tllrklye'de şıı makaleler neşredildi :

(Yeni Ttlrklye"nln Hedeflerl) başlılı alt.ında (7) maka­ le&I çık•ı. onlar da şıınlardır: <Irklar Arasında MOsa.vlllk . .l'" dlyor. 171 inci sayfada ise aynı konuya dair şu bilgiyi veriyor: "Ziya Gdlr.alp. Dlyarbalr.ır'dan Ankara'ya geldiği sen elçinde, Ankara'da (Yeni TQrlı:lyel diye bir gazete çıkıyordıı. Talebe­ sinden olan birkaç genç gazetenin hey·eıı. tahrlrlyeslndeydlk. O zaman başmakale olarak yazd.ııtı yazılar, Yenl TQrklye'nln hedefleri. diye bir sert i di . Hep hA.klmlyet.ı mllllyenln es.3s­ lannı çlzmeRe uA:raşıyordu. Gazete kapandıktan sonra meb'us olmuşt.IL Bu zamanlarda Teşlr.lla.tı Esasiye Kanunuyla meş�ul olmakta idi." Gökalp"e dair n eşriyatı geniş bir yer tut.an, Enver Beh­ nan Şapolyo. yanılmıyorsam belki de lllı: defa olarak, <Z�ya Gölı:..:ı.lp • t.ı.tıha t ve Terakki ve Meşrutiyet. Tarihli adlı eseri­ nin 159. 268 ıncı s.ayfalannda (Yeni TOrklye'nln Hedefü·rı makalelerinin adlannı bellrtmlştl. r: ""Ankara'da neşredilen (Ye­ ni Tilrklye) gazetesinden şu m.akalelerl çıktı:

Yeni TQrklye"nln hedenert: U - Irklar arasında mlls!vl­ llk. 2 - Mlllet.lerln mnsAvlllA:l, 3 - Kadınla erkeğin mllshl1111, 4 - KasUann ve sınırıann mUsA.vlllğL 5 - Mlllet.lerln sevişmesi. 8 - Sun'l mnsavatsızıı:ır.ıann kaldınlmB.91 ve tabii mllsAvatsızlıtların onlann yerine ikamesi, 7 - İnsanlar hOr(9) "Fırka Nedfr? Zi'lltl GiJkaJp"; Toplayan: Enoor Behnan Sa.­ polua, Zonguldak 194.'l, Dolu Ya yını: 8, Sayla: 6.

15


malr.alelerl

dUrJ

neşrolunmıtur.

Bu

makaleler

de

meydanda

yoktur." CIO). Enver

Behnan

Şapolyo'nun

mlzdelr.llere uymakta.dır. Yalnız (İnsanlar hUrdtırlerı

beUrtt.IQ:I

makale

adları eli

C7 - im anl ar hO.rd.O.r.l

delll

dlr.

- III Abidin Nesim! : Ziya Gölr.alp hat.kında, onu lr.ıUUlemeJı; Uz.ere btoellrler ya.

Marlı:Slslerln

vı.nıam.ış

yazdıklan lncelenecelr.

ol urs a.

bunlann

Gökalp'ın Yeni Mecmua, Kttçttlı: Mecmua ve gazetelerdeki

lıaç

malı:ale&lnlo

yoz

bit·

hiç blrlslnl okwnadılı:lan hayrelle görOIOr

·70r11:çWUj:lln Esaslan" ve ··TUrlı:ıeşmelı:. İslAmlalinıak.

Yalnız

Muwrlaşmak" cOmlelerl

Pe

ese-rlertne

rlklrlerı

dayanır

deıl!Lştlrerelı:.

görünen

Ostellll:

tamamen

bambqlı:a mAnalarn

ıı:et:r

meıı:ı. &Ablt. l llı:lrler lcabl muvarralı:lyet. eayan yazılar. btr de f(lkselr. bir iddia t.qın;a btlsblltQn ıtııonç oııuor. '-rilrklye'nlr Teliimlll Hamlesinde Ziya Dair.alp" (11) lıı.ltabı Zl1a Oöka.Jp'ln ytızlerc.e-

makalesine

olarak il.aleme leşmelr.,

hiç temaa etmeden, onlardan habersiz alınmış ve ..TUrkçülUı!On Esaslan" ve "'I'Urk­

İalAm.la.şmıı.lı:, Mue.sırle..şmak" lr.lt.aplan da

hemen

t.a­

m�mt>n be.mbaık.a maksat.lan tahrir edJlerek, kaynak olarak gGs­

demok· nsl - CumhurJyet ham.lesinde hangi llklrlerle Ziya Gölı:alp'ln ha.zıtlık 1apbğ1 incelenmeden, 1anl..ıf, ters dtifllnceler 11arfe­

ter:llml11lerden blrt.sldlr. Yüzlerce makaleden habersiz,

dllmeal neyi lıa.h ve lsba' ederi "'I'Drklye·ıı.ın Telı:AmUI Hamle­ sinde

zı1e.

Gökalp" rlsAleslnde, Gökalp'ln "YenL TD.rklye'nln

Hedefleri" malr.alelerlnden dli:er makaleleri gibi hiç bir

işaret

Jolı:t.ur. Halbulı:l TUrlı:IJe'nln tekiLm.01 he.mlesln\ açıklamak için

(10)

ENVER BEHNAN $APOLYO; Ziua GD"kalp. fUlhaf ve Te­ rakkt ue Mcşn.ıUyet Tarllı.f, İstanb ul 1943. Güven Ba­ sımevl, Sal'(tı.: 268.

()1)

ABiDiN NESiM/; Tfırtıı,.ıe'nin. Tekdmii! Hamlellnde ZIYA OÖKALP. İstanbul. l940. 5ebat. Ba.ınmevl.

18


ıı:enış ve

.çok

Ziya Gökalp'ln çılık

derin btr

bllgJye sahip olduktan

sonra &S'nı:a

fırkalar. lllm ve siyaset ve bilhassa "1ııl11Jap­

ve Muhıı.razakArlı.k'·

konular ında.ki

makalelerinin

ince­

lenmesi zaruridir... Yukarıda adJ geçen rlsiı.lede ise bunların hiç birisini bula mAmaktayız.

Mchınel Emin (Erlşirgil) : Bir

vat:ıııer Ziya Gokalp'Jn lstel;lyle

İstanbu l ünıversLLe·

sine aldırılanlardan ll2J blrlsl olan Mehmet Emln. Ziya Ookalp.

acı

MalLB sUrgUnt.lnden kurtulu palle yuvasına. çoluk çccuıtu­ nun bul un duğu Dlyarba.kır'a döndüQ:ü ve orada gene ayru y<ıl· da çalıştıt:ı sıralarda, Gbkalp aleyhine bir yazı yazmıştı: GU· kalp'ln Lalebelerlnl y eLers.12.lllı:le lttlham eden bu z.ılıta karşı. Ragıp HulQsl l bllAhare Prore.sör olan. bir düzineye yakın dll bilen dl l bllglnl. merhum> "Ben Gtıkalp"ln talebesiyim. İslo;ı dlQ:lnız yerde ve bir hey'et huzurunda sizinle lmllhan olmaya t.Allblm'·

diyerek

iddiasını

lsbat eım et

tnere

M ehm et Emln'ı

imtihana çe.Qumış ve M ehmet Emin cevap vermemişti

<l3l.

İşte &S'hl zat. GOlı:alp·ın ölUmUnden çolı:: !'Onnı., sözde Gb· kalp'!

sever ıı:tırüne�k

mektedlr. Eksik ve sayfalarda

dlk.Jıatı

oldutundan

yanlı� gbrü� ve

bambaşka

o larak ıöster·

dllşünceler

çekecek kadar fazladır.

bllhassa

CB. 255-263)

son Ne·

tleede Ziya Giıkalp'J vesika.sız. dellletz nakillerle, to.hllllerle JcU­ çUltme hedefini ıUden "Bir Ftklr Adamının Romanı, Ziya Oö· lıı;alp" (14)

k l\.abında ne "Yenl Tllrklye'nln HedeUerl"

\@!erindeki fikirlere. ne de milli Llmlne hizmet eden

aıım.

lnkıl.Qba.

ve sosyoloJI.

maka.·

t.a rlh

ve Ldeallst hayat, şahsiyet ve çalış­

.ma..sına dair blr tanıt may a rostlıyamıyoruz. Halbuki Mehmet Etnln Bey !Hıı. yaıı derRlslnln 24. sayısında "TUrk tarihinin mıi.

112)

ALJ NVZHET GÖKSEL, Yeni Bilgi, IİsLanbul Mualllmler BlrllA:I derglsJl, Sayı: 31, l Kasım HH9, Sayla; 28, ZJuıı Gökalp'ln Hıııırıılıın Hıır;ısında. . C131 ENGiN MUHA.RREMOL:l.U; .Üı; Fırka'·, Bilgi IZlya Ciöllal p sayısıl, 90-91. Eklm - Kasım 1954, Sayfa; 1 6. r(l4l M. EMiN ERiSiRGİl.; Bir Fikir Adamınm Rornıırtı • Zlva G6kalp. /3tartbul 1951. İnkı11p Kitabevi. Marifet n.a­ sunevl.

17


!isini tenvir aşkını en çok e.şılıyan Ziya Gökalp merhum o: muştu." ... şuna hiç

şüphe etmemelldlr ki bUyUk mUterekklr her­ tutan bir lnkılApçı !dl.

şeyden evvel amel ve hayatı gözönünde

fikirde lnkılA.p yapmanın yolunu gayet iyi görürdü. Türk şuurunu uyandırmak ve ona h amle vermek için gllzlerlni mAzl ye çevirmişti... HAUn ihtiyacını,

.. Türkçülük cereyanının hududunu, ihtiva ettiği tema­ . y !.lllerı bir manzılmel flkrlye halinde yalnız onun eserlerlndı! gllreblllrlz."

(15) demişti . Hatta "B!.ly!.lk Mı.ıterekklr", "B!.lyUk

Alım, BUyUk Mürşit v.s." hitaplarını o zamanlarda bol bol gör­ mek mümkün oluyor...

Götalp'Jn llnlversıte tUn;USUnde bulunduiu yıllarda on:>c . pervane olan ve Gökalp·ı .BUyUk Mütefekkir... ·'BUyUk Alım". "BUyUk Mürşit... '"BOyUk TUrkç U.. tanıyanların. onu sonre. '"ne alım. ne ş.Ur, ne i dealist..." t.anımalan herhalde garip bir te zad olacak !.. Bizi daha çok ilgilendiren nokta lst'. Gökalp·ı n, Ttırk

lnkıUı.bma. TUrklye'n ln

llerleyl.Şlne

hizmet eden

TUrlllye·nin Hedetlert

fikir

demokre.sl ve

Yolunda

kuruluş

\

eserlerlnln, bllha.ssa "Yeni anllmayışı veya bll ln me

makalelerlnln

ylşlşlr...

Hilmi Ziya Ülken : "Tarihi Maddeclllte Reddiye" gibi kı ymetll bir eserle . mUnlzmln ve me.teryallzmln kuvvetli bir tenkidini yaparak

ko­ ge­

nlt bir t.ersır sahası vücuda ge�lren Pror. Hilmi Ziya tl'ıken'ln . çOk önceleri yayımladıtı "Zl;1a Gökalp. (161 adli kitapta ba zı

<Hll

HAYAT. /nkıJı1bım ızı tanıttırmak husu.!lunda vc:ızl/emfz. Sa yı: 24. Ankara. 12 Mayıs 192'1. tıeı PROF. HlLMI zlYA. ÜLKEN; zı11a Qllkalı:ı. İstanbul (1939). Kanaat Klt.abeYI, Ankara. KUtllphan�I. Ttlrk -

:ts.ıGım Fi­

lozo flar ı: l. Ahm e t Salt. Basım eY i, Sayra: 49. Son satır. Prof. H. Z. Oıken·ın birkaç yıl Once yeni Sabah gaıete4 sinde Ziya Gökalp'l e Jlglll b1ı.ı makaleleri yayımlanmış­ ı.ı. Bu makaleler çok önce yayımlanml!J Ziya Gökalp k lU.bındakl dü�UnceleMnden rarklldır. Eski kitabın ye­ niden ve etralll olarak. objektif, llml bir lahlllle ya­ y ıml anması temenni edilir. (Prof. Hilmi Ziya Ölken. CHılı:alp, Y.!nl Sabah. 21 Ekim 1952, Sayfa: 2.)

18


ckalk ve yanlışların mevcut olduA'u öledenberl mUhtellt

vesile­

lerle bellrtllmektec:Ur. "Ziya Gökalp"' kltabmın san klsm.ı.nd:ı.kı

gerek seçmelerde, gerek bibliyografyada, gazetelerdeki malta· lelerin adlan zlkredllmemlşllr. Yalnız '"Yeni Türkiye ıı;a.zete!ıl nın adl ile

Gökalp "Jn orada da yazılannın çılı:Uj!ı ac; ık lanmak

ıstenllmışl.lr.. "Yenı TOrlı:lye"' ye temas eden

bazı

makaleler mevcuttur

Bunlara bir örnek olarak Ziya Gölı:alp'ln meb'usluğu sıraSJnr!.ı ""Hiılllmlyetı Mllllye. Yeni Türkiye ve CumhurlyeL gazetelerin­

de siyasi. lelseU makaleler yazdı."

Uil

gibi umumi tanıtm:ı

yazılannda "Yeni Türkiy e" adı da çok zaman keydedllmef.­ t.edlr.

Gökalp hakkmdR incelemelul olan aydın ve lerden bôzılan : Şu duruma göre Ziya Gökalp'ln hayat ve

bilıt:in·

fikirle rin i öle·

denberl ıncellyen v Jlml görüş ve dU rüstllUkle onları yayımla·

sayısı pek mahdut olan b aşta (Ali NQzhet Dr, Ziyaeddin Fahri Fındlko@:lu (18), Enver

yan ve

Gtllı:sel. Pro·

resör

Behnan Şa·

poJyo, Oıımıı.n Tolga. Profesör Necatı Ak.der (18), Fevziye Ab· l1'11 ENOlN GÖKSELOÔLU; zıua Glikalp'ln Havaıı. Yen i Bil· ıu. Sayı: 31. ı Kasım 1949, Sayla: 32. llOl PROF. DR. FINDJKOÔUJ'nun Gôknlp hakkındaki birçok deterll konferans ve makaleleri, doktora tezi cı ransız­ ca>. muhtelU yerlerde etraflıca t.anıtılmıştu. Onun kur· duAu (İşi dergisi ise Ziya Gökalp hakkında bir çok in­ celemelerin yaY1m sahaSI olmuştur. Burada makale ve konferanslarını ih ti va eden değerli bir eserini belir�· mekle yeı.ınecet;lz: <Fındıko#lu Z. Fahri. Zfva OIJkJJlp ıcın Ya.ıdıklanm ve Stlıtlcdik!er1m. İstanbul 19!1ıS. TQr­ klyP- M'ualllmler Birliği Neşriyatı Nu.: 6, M. Sırıı.l:ır

Matbaa.sll.

fl9l PROF. NECATI AKDER; Zflf(I Gökalp; dllm ve ldealfst sahsl�tl. Ankara Ünlversltesl. Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Dergisi. cilt: III. Sayı: 2 - 1945 Ocak· eubat. Sayfa: t5lH81. Ziya Gökalp'ln bilgin ve 111kUcQ şahsi· yelini ilmi bir vukufla açıklıy an bu makaleyi bllha!ısa onun bu cephesini ıncelemek isteyenlere tavsiye ederiz. Oökalp'e karşı olan hQcumlann bAzılarm ı (ZfJla GlJkolp ve lltP.sf. Gurbet Derl7fri H4tıelerf Nu: ıı adlı bro11Urde ce· vaplandırrr.ıştır.

ID


dullah

Tansel

NeJdeL Sancar

f20l, AL3ız (23l, Peyami

C2H, Sara.

Hüseyin

Namık

Kadlrcan Kartı,

Orkun

1�21.

A. Hadi Top­

lu, Fahrettln Kırzıoıtl u , O. Seyfi Orhon. Zeki Sotuoıtlu, O&man Yüksel ve Gi:ıkalp"ln yakın dostlan, bAzı hemşeh rileri

(241 ve

birkaç TUrkçtl z aLı dışında ve 1949-50 yıllıı.rın de bu m a k alelerı gerek

daktilo

m a kine siyle

yazı lmış

kopyelerlnden

Ye .gerek

KudreL ıa zeteslnln '196-801 inci sayılarından okuyan, kesltı birçok arkadaşlar, bıA.zı şahıslar hariç bu makalele­

saklıyan

rin temin ve

ıncelenmesl

zorluğu kuvvetle bellrLyor.

Hafbuk:

Gökalp'ln Razetelerde çıkan makaleler1nln de şUr kltaplan ılbi yayınlanması.

Jlklrlerlnln

tanıtılması çok

mühim

ve

faydıı.I

oıacaklır kanaallndeylz. Ht>le bunlar içindeki canh1ık. tazellk dlkk ale şayandJr.

Hatt.a.

bilzılan zamanımızı da aşan Heri Rö

rllşlQ ya:ıılar olursa önemi bir kat daha artar.

C20ı FEVZJYE ABDULLAH TANSEL; ZfJfa GOkalp Küllıvotı, ı. ŞHrler ve halk masallan, TQrk Tarlh Kurumu yayıola nndan il. Sert - Nu. 18. An kara 1932. Ttlrk Tarih Ku­ rumu Basımevı. Büyük bir dikkat. ve Pmekle ilmi bir metodla hıu:ırlanan bu e�rde Ziya Gökalp'ln hem<?n bUtUn şiirleri toplanmıştır. C21ı H0SEY1N N/HAL ATSIZ; Gökal�ı"ln bi rçok rıklrlerlnl ma­ kaleleri !çerisinde belirtmiş, ona kal'liı yapllo.n htıcum­ la r ı 30 yılda nberl Orhun, Atsız, Orkun derıı: l lerlnde ce­ vA.nlandırmı!":.tır_ CAl.9ız, Türk Ülküsü. M i lli Kültür B�rlsl Nu.: 2. Burha n Basım ve Ya.yınevl, İstanbul 19581. (22ı PROJli'. HtJSE:YiN NAMIK ORKUN'un kıymetli bir kütüp­ hanesl vardı. rTürkçüliJ,,ün TarlhlJ ve bir kısmı Cı nareltı dcrglıılnde bir kısmı dr. rÖzleylııı derı;:ls\nd€' :9'!\yınl:ı.na.n fBunünk"U Türkçü1"Q-fln E:M.slnnı m&kR­ lelerlnde Ziya Göka.lp"ln yeri ve fikirleri sayıı:ıyle a.çllı::­ lanmıııtır. f23ı NEJDF.T SANC4R"da Gôkalp"in dOşmanlarlyle m O nakasa­ ıarını rnuhlcl!f makelel<?rlnd� ;u:ıkl..,,mı�t•r. Ziya Gökalo hakkında lmı:a.lı lmz...-ısız bln:;ok yazılar y3)'lmlamıştır C241 SE:VKET BEYSANOÔLU; Dotumunun 80 inci yıldOnllmü mUnasebeı.lyle Z1ı.ıa Qöknıı)'ln Uk ıµızı hal,fOtı. IB9./·ıt09 talebelik devrine alt. yazılan ile D1yarbakır - PeymAn Dicle ıı:azetelerlnde çıkan yazıluı ve Saki İbrahim Des­ t.anı. Diyarbakır ThnıtmR Demdi NP.srlvat.ı Sayı; 2 Gökalp Külliyatı Nu.: 1. İsl.ımbul 1958, Şehir Metba..ısı

IO


- iV Osman Tolga'nın bir lncr-lcmesi : Olman Tolga, Ziya GökeJp'ln "Yeni Türtıye'nln Hedıllerl'· oJıuak belki de llkbnce ..Ziya Oölr.a.lp'te

makaleleriyle Uılll

Hayal. TelA.kk.lsl"

MllletlerıııraSI

konusunu

)flemı,,tır.

t20l Bu

makalede Ziya Gökalp'ln, Türklye'nln İstlkla.J Savaşını kazan­ dıkLan sonra be.şka mllletlerle kuracatı mUmuıebel. haklllnda şöyle bir açıklamaya glrlşllmektedlr: · . Yeni TUrkJye·nın başka mUleUerle kuracağı m UnasebeUerde hedellerı ne olmalı ıdP Bu meseleye dair telklnlerl lhUva

dlue

eden llç

değer. Gök.alp makalelerde meseleyi

mOhlm ma.kal<

mU&avat umde&ln­

den hareke1. ederek halle çalışrnaru.adlr. halkçılıktır

Yeni TOrklye'nln siyaset sahasındaki hede ri Gökalp fdemokraslJ nın karşılığı olarak kullandııtı en

ileri,

mütekı1.mll

en

demokrasinin

mtlmlr.Un

devlet

şekil olduA:una

olalblmesl

için

sanlar birbirine mUsAvl olmalıdırlar.

halkcLlı.tın

inanır.

her şeyden

Falı.al

evvel

in·

llml­

Halbuki he.yatıyat

ne istinat ederek uıvt verasetin içtimaı hldlseler ede �1mll ol· dulunu aöyllyen A.lllmler vardır. Bunlara göre ırklar arasında oldutu 111:>1,

kadınla

erkek arasında,

sLnıflar arasında

ıayrı­

müsA.vlllk mevcuttur. O halde blyoloJl demokrasinin karşwna çılr.lyor demektir. Gökalp bu Uklrlerln kıymet.sız olduğuna, bunlann blyoloJI ;ıdına tuzulen ı;öylenmlş sözler olduğuna kanldlr. Yeni Darvencllerle yeni Lamarkçlların IHUrlerlnl karşılae· Urdıktan sonra şu tik.le vasıl oluyor: Canlı varlıkta basit

ta

havvımer ver4se'-le lnllkal eder. MOdll tahavvlHler etmez. Ruh bldlselerı. uzvi hAdlselere nlsbetle daha razıa mOdlldlr. İçi.!· mal hldlseler de ruh hldlselerlne nazaran daha razıa mQdll dlr. O halde d!Seler kabul

ın.sant

lçUmal

h.Adlselere na7..aran en razJa mOdll olan h;l

hld.lselerdlr.

Umumi

blr

kanun

olarak

z.arurtdlr:

İçtimai

ha.dlseler

Durkhcım·ıe

birlikte

ınsanlann Lalçtlmal

etmek

vert.setle

şunu

lnUlle.I

etmez. Gökalp:

olarak

dotduğunu. içtimai seciyeleri. içinde yaşadıkları muhlUrm ter · biye va.sıtaslylc aldıklannı

ı2tıı

söyıtıyor.

OSMAN TOLGA; Zl11a Gökalp'te Mlllellerımm Ha11at

14kktn.

İş Dergisi,

Sayı:

74,

ı Ekim 19·17. Bayta.

Te 5. 21


lrkle.r e.re.sında e.şılmaz uçurumlar yokLur. Her ırk mede nıyeLJn en yüksek zirvesine erıeeb.lıır. Hakiki ve bitaraf ilmin demokrasi bahsinde

(51.

haklke.L ırkle.rın musavllll:ldlr.

Oğreuttı

ilk

Ziya. Göke.lp'e. göre ırklar gibi mllletler de birbirine m u . sevldlr. GUstav

Le

Bon'un her kavmin bir ırk ruhuna mallk oldu

ıtu iddia.sına "her kavm in bir milli harsı vardır" d1ye muka bele ettikten sonra Gökalp btı harsın uzvi verasetle değ il. ter biye tarikiyle lnLlkal ettiğini bildiriyor. farklar içtimai Bebe:plerln neticeleridir.

Milletler Bu

a rasındaki

farkları

eski içti

mal Bebepler dolurduğu gibi -makalede bu sebepler incelen­

rolü cıc

miyor- yeni sebepler de kaldırılabilir. Demokrasinin

zaten budur. reı Gökalp, Jçtı mat

Darw!n'ln

yaşamak.

için

hayata tatbik edllemıyeceAlne

mücadele kanidir.

!arazlycsının Bazı

empcr­

ye.llst muharrirlerin iddia ettll:l glbl milletler arasında de.imi bir husomet ve

harp hı1ıletl

tabii

bir ke.nun

hükmünde

halkçılık mefkQreslnln bir ııe'nlyet olabilmesine yoktur. ÇUnkU demokrasi melkQresının yallzmın ve

bir

artık

ise.

imkan

umdesı de eınper·

bundan doğan harbin yeryüzünden ke.lkme.11 ve

mlllctlerln birbiri ile sf'11lşmesl ve yardımlaşmasıdır Halkçılık es.areu. reodallzml, emperyalllml. şoven�ımı. ta assubu. sPscler

hUl4sa varsa

hUrrl)'et ve musa.vata aylun ne hepsini

ortadan

kaldırmağa

ke.dar

çalışan

bır

muc· -

mcr

kUredlr. DarvenclllA:ln blyololl ilmi sahasında blle mtlSbet hııktkat ma.hıyet.ı alamadıtına işaret eden Gökalp, bunun aksı b:le sıı bit olsa. cemiyete tatbik olunamıyacağını stıy\Uyor: İçLlm�I ha· yat insanları

ne

ayrı hanlara ma.llk ederek ayn milletler

hAll·

getirmiştir. Aynı medeniyete mensup mllletıerın he.rs clhc·

ı.tyle birbirinden ayrı olması beynelmilel bir

I�

bölUm ll ma

hlyetlndedlr. Bir milletin mahvolması, bir çok orll lnal ıı:nzel· lllderl muhtevi

c:ıı <61 22

olan

bir

harsın ortadan kalkması

demelı::tır

Bk. Yeni Türkiye. gUndellk gazete, Ankara lı''l/1923 tarlhll sayısındaki '"lrlclar orasında mil.savlltıı:" serlevhah ma kaleye bakınız. O.�man Tolga. Bk. Aynı ıı.auıenın 2 Temmuz tarihli sayısındaki "MiU9f­ /ert'n MUsaı;lllJll'" serlevhalı makalesi. O.tman Tolga.


Bundan

başka.

milletler

arasında

pek

olan

mühim

iktisadi.

llmt ve medeni tesanUtler de vardır. Gökalp

burada

veriyor:

hükmllnU

O

halde

milletler

ta

blaten, birbirlerine düşman değlldlrler, bll8.kls dostturlar. MJl­ letlerl birbirine düşman yapan mut.aassıp papaslarla

(28), em

pcryallstlerdlr. (27) Bunlar orta.dan çeklllrse mllletler blrblrlni kardeş gibi seveceklerdir f 7 J ,

C28J.

Gökalp geçen harbin ham ve yaban meyvesi Mllleller Ce miyctı hakkında

ne

Onun

dllşllnllyordu'

mesele

bu

kındıjı tavır menlldlr. Fakat bu mcnllllk mllletler ı.asavvuruna

tecelU etmiş

muhalefet şeklinde

de

t.a­

cemlyetı

O za­

deıl;lldlr.

manın kalp milletler cemiyetinin hazln, daha doğrusu meş·wn isllkballnl

ışığına

kendi llmJ mlllii.hazalarının

mlştlr. 26 Temmuz

1924

makalesinde meçhul

tutarak

k.eştet­

tarihli Cumhurıyet'le çıkan Çınarallı

rııozota şunları söyletiyor.

Milletler

ce­

miyeti, bu, bir gün olac.:ı.lı:... Fakat henüz zamanı gelmemiştir Çünkü

Milletler

Cemiyeti

vllcuda

gelebilmek

çok kov

için

vctll bir cihan etlı:Arı Ammeslne ihtiyaç vardır. Halbuki bugün

elhan etka.rı .fı.mmesı milli e!kArı Ammelere nlsbctle çok zayır­ 't!r.

t7l !28J

Bugün

zavallı

kadınlar

Bk. Aynı gazete,

ve

çocuklar

Sevfşmesf"' makalesi .

Osman Tolga.

ı27ı GÖKALP.

dünya

ri de dahil

ediyor.

Slllıh.

petrol.

büyllk

sermayedarların

'l'.IZll

açık

dikkatle

T.

huzurunu bozanlar arasına

1.arlar,

pamuk.

beynelmilel

ıncelcnlnre

eden

po!ILlkacı

mdnasıvıe

tallstlcr.

da.va­

kapitalistle­

cephane sanayii. iktisadi ve �al re hususunda

demir

zamanımızda.ki sermay,�

GOkalp'ln

görmemek mümklln deği ldir. Mtıleassıp

uçaklarıa

"Milletlerin

"Kıbrıs"

Mütaassıp papaslann rolünü 'l'.ünümüzdekl slyle de hatırlıyablllrlz . H.

•281

üzerine

5 Temmuz tarlhll 9.9.Ylsında

papaslar.

oldu�u

roller!

noktaları

H. T.

(sômürerı

genişletilerek

emperyalistler

tcş!dlAUarının haklı

paçok

mücadeleleri.

ı kızılı,

ve

alınacak karası.

teluıkkı'.Jm

olur.�)

sansı,

kapl

mavi�i.

beyazı... v.s. ceşit/ı empcrımlfst tff>/ı>r). arııdan çekJUr­ se

ın�nların,

olabllreeklerl söylenlll­

mllletlerln dost

yor. Fa.kat acab:ı gerçekte. muazzam kuvvet ve teşkl­ IAtlara

dayanan

bunlar

bilir, meydanı bırakırlar çerler mi' ..

kolay mı1

ortadan

kalka­

SömUrgerlllkten

kolav

vazge­

İşle meselenin can

rından blrısıı :ıcıklanacaktır.

Bu v.örüş. - H. T.

alıcı miıhlm noktala

llerlkl S.'1.j'tPlarda biraz dahn

23


ellı:An

bomba aımaJı llıabul eden bir

Ammeye

cihan

efkarr

immeaı denemez." OOkalp, Milletler Cemiyetinin hakikaten var sayılabllmesi için ltz.ı.mıelen şartlan 1

LeUı llr. ediyor :

- Her devletin lsıtklAllnden

ve hilr.lmlyetlnden bir tıs­

mını Lerlı:etmesJ ve bir cihan devletinin tAbllyetı altına ıır meyi kabul etmesi l!zımdlr. Bu cihan devleU yalnız Avrupa olama.ı. Zira Avnıpa efU­ n lmmest. cihan

elkı1.n Auunesl demek delildir. Avrupa Ale­

mi t.ek başına ınsa.nlyetl temsil edemez. Hatta bu tertibe Ame­ rlka 'nın girmiş olmas.ı da maksadı �mln etmez. Aeyalı. Arrl­ kalı. OkJ"Bnw;yalı ve Amerikalı ne lı:adar iptidai, mutavaıwt. müterakki aşiretler ve milletler varsa ancak bunlardan hep­ sinin mUmesslllerlnden mUrelı:lı:ep bir meclise itimat edilebilir 2

- Yalnız hakiki bir cihan e!kArı Ammeısının ve bütün

mllletlertn

mümesslllerlnden

mürekkep

bir

hey·etın

mevcut

olmuı da kUl dejtlldlr. Milli teşkllAtlarda oldul;u bu cemiyet teşrii. kaza!. lcral lr.uvvet

denilen

dır. Bir cihan parlamentosuna,

bu

sı arası ndan seçllecek bir cihan

üç

kuvvete

ma.llk olmalı

p:arla.mentonun

kabinesine ihtiyaç

ilendi a.ı.a­ vardır.

Bu

lr.ablnenln elinde uluslararası bir satvell askeriye teşklhltı da.­ bulunmak lcabeder. MılleUer Cemiyeti kara kuvvetJerl itibarı ile Fransrz ordusundan ıo

zamanki Fransız ordusundan). bahriyesi

i nııı: lllz donanma&ından,

ma.llyesl

Amerika

hazinesinden

dalla

lrnvveuı olmalıdır. Zıya Gökalp, eskı Milletler Cemiyetinin bir kuv veu olan yalmz ahh\lf.l

muen•ldeye mtı.llk

olabllecetını soylüyor, rakat

hemen Ut.ve ediyor: ··eunu da sair milletler UZerlnde emper­

vallzml lı.abUI

eden bir mecllsıen belı:lemeınelldlr. Mllleıler hak­

kında mandayı kabul eden ve

slla.hlanmayı

men

için ciddi

bir sureu.e çalışmıyan bir hey'etten ne beklenebllirl" Bu hükmün isabetini olup bitenler göstermıştır:·

f29J

İktisadi. askeri, siyasi mentaatler ve hırlstıyanlık inancın­ da, medenlye�lnde rupa BlrlllU

Ckısmenl

müşterek baA: ve yakınlıkla

tlkrt günümüzde canlandırılmak isteniliyor.

!Av­

tıer

de böyle bir blrlll;ln kıt'alar arası, dinler arası düşmanlıAı vu-

!291 OSMAN TOLGA; Zi11a Gtılcalp'te Milletlerarn:n ld.kkisı. İş, Bayı: 74.. 5ayr: 5-8. 24

Havat Te


cuda get.lreblleceA:L "Ve daha kanlı kıt'a aavaşlanna yol açablle­ ceA;ı

dQşUnQleblllr.

Götalp'ln

yıllarca

önce,

A9r11pa Slrllt!i;lne

dair görtışü de büytllr. blr ba91reU belirtmektedir. Ostelllr. ya­ nsı komünist tesirinde "Ve bir lr:LunJ komQnlst Rusya'nın peylr.I olan Avrupa mllleLlerl ve anızllerl hat.ırlane.cak olursa

buna

Avrupa Blrllt!i;I dejll. yanm, tıat.tıl çeyrek Avrupa Blrlltl demek daha isabetli olur ... Gökalp dünyayı blr bütün olarak görmek isterdi. Milletler lçerlslndetl kabine buhranlan. seçim ve demolr. !"A.51

mQcadelelerl dUŞünOlecek olursa. dili, dini. t.arlhl. dlle&I

menfaati

v.s.

ile

durumda olduğu içerisinde

oldukça

yalunlıl:ı

bulunanların

blle

hangi

vazıhtır. Bambaşka şartlar, tesirler, sebepler

uluslararası. bir parlAmento. kabine

hayat.ının.

as­

keri kuvvetlerin ne yolda. ne maksatlarla, naSll vücuda gele­ bllecell ve

kullanılabllecel:I

çok

uzun

ve

derln

dtışüncelert

yol açablllr. GUnümOzOn, hal.ta. çaA:ımızın bGyle samimi duygu ve düşünceye

nekadar

hazırlıklı,

yetlşml'

oldutu

sorulablllr

Yukarıda da arzedlldlAl glbl Cihan kabinesinin t.eşklll. reyleı v.s. glzll. açık mücadelelere elverişli; valardır. Ziya Gökalp. bu

dAnmn

t.at.blkau çok çetin dA­

tahakkuku

için

ne.Sil

Le­

mellere ihtiyaç bulundutunu 1.ahlll etmekle, kolayca hayallen· kapılmanın

mUmkUn

olamıyaut:ım

da

açıklamııs

bulunuyor.

Ml.lletlert kUçQk, büyük diye ayırmak ba.zllarına lmtıyazlar (ve­

to)

hakkı

teşkll1tt.a

tanımak,

lns:ınlılı:

dllşm.anlannı.

sömllrgedlerl

üye yapmak, h.atı.a. baş rolde vazıre

kalp·ın dtlşllneeslne

tmllletlerln

müsavat.i l

bı.

vermek, Git

temeline aykındır

Bununla beraber lnsanlıtın yannından da

Umldl

kesm?

mek ıazım. Herşeye rağmen, her hile, her baskı, sömürme, te:s· kll1lt zorluı:tu ve samlmlyetslzllt!i;e ral;men. Ziya Gökalp ge:; · 'yisemlltl öğlltlemek istiyor. Bazı yazılarında gOnlllden kardeş bir dünya ülküsünü. medeniyetini ı.emlzlltle, dürllstlüklf'" !hy.\ etmcR;e elverl.şll olarak gene TUrklUIU görmektedir. insanlııtu ve dünyanın mes'ut, samimi birliğinde de önclllllk edecek in �nlann Türklük ılleml olablleceA:lnl söylüyor. Ve bu bakır.ı dan da. bütün Türklerin biran önce hürriyet ve lstlkl111ne k-1 vuşmalarını, teknik, ilim ve medeniyet yolunda

ileri

bir ! r

vlyeye erl15melerlni. aynı zamanda bu insanlık Ulküsllnün fay­ dası ıeın özlüyor... Osman Tolga daha yukarıda bahsedilen makalesinde de­ vam edl}'or

·ArUlr. kat•ıyetle söyllyeblllrlz: Tnrk mllllyetell!-

25


tının haklı olarak kunıcusu sa.yılan Gökalp, aynı zamanda b1l· yük bir ulularararnııdır. Yine kat'lyetle iddia edeblllrlz : Ziya Gökalp'ln cemiyet anlayıeı --b!.zı Unlverslt.e proresörlerlnln zan­ nı hllU!ına- "kapalı" ve "yedi düvele meydan okuyan" bir toplum anlayısı değildir. Fakat şovenllkten, taassuptan uzak olan Gökal�çl görüşün kozmopolltl!kle de hiç bir münasebeti olmadığını hemen kaydedelim. Gökalp'ln mllllyetç\ilğl de. beY· nelmılelclllğl

Bu

de hakikidir. kalp değlldlr.

(Sayla:

8l.

makale şöyJeee nihayete ennektedlr: "Şimdi Ziya rnı­

kalınn mllletlerarası hayaL hakkındaki görllşlerlnl hülı\s:ı eı meğe ı;alLŞalım:

ı

MllleLlerarası hayat kıırşıhkll sev,;ı

--

vo

saygıya dayanır. 2 - Bu hııyat bir lhtlla.t ve mücadele hayatı değil, l:ılr sulh ve dayanışma hayatıdır

3

- Bu sulh hayatı

muayyen mllleLlerln tahakkümü altında t1bl mllleUer1n hUr­ rlyeUen mahrum ola�k yaşıyacaklan l:ılr sulh hayatı da de tlldlr_ Bu tesanüt.. sömUrgeel mllleUerle sOmOrUlen mllleUerın

lesQnUdU

de ddlldlr.

ya.nır.

-

4.

BULUn mlllellerln mtısavıııtı esasına dı> mUsLakll mllletlerın rederasYonundan

imı.a.nlyet.

husule ,11'.elecek btynelmllel l:ılr cemı,ete doğru gitmektedir. Eşine az rasUanır l:ılr fikir genlşllğlne sahip olan Ziya Gô· kalp, bu vasrı ile çok uzun olacaA:a benzlı;en bir devre 1çln ıenç kalacak bir dt.ıetınce sistemi kunnuştur Fikirlerinin hay­ ret edllecek bir tahakkuk eLme kabiliyeti vardır.

Bu

yü.Zden

o yalnız ıerekktlr t.:ı.rlhlmlzln değil. lnkılAp tarihimizin de mü­ him simalarından

biridir. İnkı!Al:ıımızın OOkalp'slz

ızah edl

lemlyeceA:lnde, onu ve lnktltı.bı bilenler birleşmektedirler. Onun, mılletlerarası hayata dair düşüncelerinin

de

aynı

meziyete. şe'nlleşmek meziyetine sahip olduğuna yakın h3dl srler birer işaret teşkil ediyor. rnlkalpçl Lerekktlr bu bakım

dıtn cihanşümul kıymet taşımaktadır. Dünya bir gOn bunun rarktna varacaktır " <Sayfa:

9•

- V Ziya Gökalp ve ona karşı hareketler Osman Tolga "Dünya bir gün bunun rarkına varacaktır · diyor. Acal:ıe onun yurdumuzda liyıklyle rarkına vanlnuş mı· dır• TUrkçülUQ:e, İ61Am dinine,

Türlı:

harsı.na

lmllll ktlltQre\.


gerçek demokrasiye yazılannda çok büyük 1er ve ehemmiyet veren Gökalp bir vakitler r L923) Halk Fı.rkasını CDotru Yol ı üzerinde kurmak ve yüı1Ltmek te istemişti.

İlerde çeşitli h!ı

dlseler ve \.esirlerle yanlış yol seçlldl. Gökalp"ln klt.apları.

fi­

kirleri

ıs­

unutturulmak,

hattı\ çeşitli

ırtıralarla kôtülenmek

tenJldl. Bir tarih kongresinin sergisinde mürteci olarak tanı

ı30J

tıldı.

Yeni

harflerle hiçbir kitabı

bastınlmadı.

üstelik

bunları yayınlıyanların dernekleri (Klt.ap Sevenler Kı.ırumu ilk

1940

olarak

yılında ''Tllrkçllllltlln Esaslan" kitabını yeni harf·

!erle yayınlamıştı. Bu Dernek't.e ben de çalışıyordı.ım.ı

kaprı

tıldı. Halkevlerlnde Ziya Gökalp hakkında bir glln terUplemek bir konrerans verdirmek çok çetin mttcadelelere yol açıyordu GOkalp için hemen blltlln resm1 kapılar kapatılmıştı. darla da

Bu ka ·

yetlnllmedl. 1942 yılında Hasan Aırnın M.aarU Vekll bo.şku bir Jş ve konu kalmamış gibi: Ziya Gö·

ııtı sırasında kalp'ln veya

··iıme Dol:ru'" makalesindeki bir ctlmleslnln

musahhih

halası ele alınarak Ziya

1942

eliyle tenkit ettırllmeAe özenlldl. �unluk

lmUhanlannın

Haziran

Gökalp

mürettip öirencller

yılının lise edebiyat ol

döneminde

Maarır Vek€ıı letın­

ce ha.ıırlanan soru. Ziya Gökalp"I karalamah maturdu. Bir de· ra

şu

soruya

bakalım:

'"Parçanın

son

cümlesinde

bulunan

"�itmesi" kelimesi gramerce ne haldedir ve bu cümle içinde bu halde kullamlmnsı doğru mudur' Doğru ise neden' Dejl:ll

ıoı:- o kı>lmr.nln veya bütün cümlenin ne şeklide bulunması �un olur'" Demek

uy

diye ilse i:ığrencllerlnden sorul uyordu! mUretllp

yazanna mal Pdlllyor

hatası,

C31l

musahhih

Hasan

Aıı

hatası .�Unlln

Yücel Orta

blr1rıde

Öıi;retlru MD­

dtlrllh�;Unde bulundultu zamanlarda Ttlrk çocuklarına en dol­ ru dil.

en güzel fikir ve sanat eserleri örndl diye haı.ırlane.n

okuma kitaplarına kendi şiirlerini ve makalelerini doldurtmuş­ tu. Maarlt Vekili olunea Edebiyat ··ooztertml

kaparım

vaı.ıreml

klt.a.plarına

yapanın ·•

sözlerini

Oökalp'ltı.

tenkit eden

bir yaı.mnı koydurtmuı,ıtu_ 1321. Solcular. 11.omllnlstler. kozmo-

ı30J 131)

AHMET EMlN YALMA N ; BiJJ(Ük Türk /deal-.dlnfrı Manevi Huzurunda. Bllgl. 9fl-91. Ekim - Kasım. Zlva Gökalp sayısı. sayfa: 2 1 . .4ıl N0ZHCT GÖKSEL. Zlp Glikalp Hakkında Makale rıc On Pıkra. TUrklye Mualllmler BlrllA:I yayınlan : '1 İstanbul 1955. Yenlllk Basımevı. S::tyra: 9

1321 Aynı eser. ı::a yfa: ıo.

2'l


pclltler. maddeciler... v.s. zaten ötedenberı ayrıca Gökalp·e ıt­

llralar atmakta. devam

lllr.lrlerı Uzf! .

ediyorlardı. Nihayet onun

tırsau

rinde çaU.pn klmselere karşı bir kampanya açmak ıeçınce mllrett.ep

olarak ,

ele

muhal suçlar yüklemek suretiyle bir­

çok klmseler tevkil edildi. (Turancı - ırkçU demgalarlyle ev­ ler basılarak lbu isnat ettikleri. 1944 yılında kanunen suç ı:ıl­ madıt;ı haldeJ cenlş tevkltlerln yapılmıuıı yetmemiş ıı;lbl. ev­ lerdeki ''TUrkçUIUl;lln Esasları", '"Türkçlll[)k" kitapları da san­ ki suç unsuru ihtiva ediyormuş ıı;lbl toplatıldı. kaldırtıldı 09441. Bütün

bunlar talilerini tatmin

ııır,encel ere.

l.abutlulr.lara

ki.

etmemiş oıacalı:

kadar ıı;ötl.lrDldU

kader. Maalesef Ziya Gökalp'ln

çolr.

emek

1331.

Ne

çeşitli

hazin bi r

vererek

uıtraşueı

Yol" un ne hale ıı;etırlldlıl:I ma!Omdur. Dllel;ımız. ar­

"Dol;rul

Uk bir daha bu hatalı ,ollara. bu zararlı usullere sapmadan.

lale� olmadan. ··veni TDrklye'nln bütlln hederlerl " nln

t.ahak­

kuk ettlrllmesıdır

-

VI

-

Ziya Gökalp "Yeni T'iirlı:iyc'nin Hedefleri" makalelerini hangi şartlar altında ve hangi sebeplerle yaznııı;tı?

I

- Zaman bakımından Loz.an muahedesinin

imzasından

öncedir.

il -

Cumhuriyetin HAnından t'lncedlr

Türkiye batı devletlerinin

lstlla.sından

bllyllk

kahraman­

lıklar ve muazzam mal, can fedakArlığıyle lıurtulmuş�u. Bu­ nunla beraber batı Aleml, hıri:!!tlyan milletler kendilerini D.stl.ln ve TUrlf.ıye'yl

geri bir ırk ve mlllet olarak ıı;örmekı.en lr.urıu­

lamarruşlardı. Türklerin okulları, mahkemeleri tınlar dan sı

hakir

bau

ıı;örUlmUşll.I. Kaplttıı:ı.sycnlara alışık bir

lıarşıSJn da

tarafın­ dQnya­

onun makalelerl. mllletıerln, ırkların mUsa•atını

ve TUrlı:lerln en ileri seviyeye ulaşmllj. İngiltere. Fransa ve dl­

ı:ı:er hAI�

1331

devletlerden asla geri olmadığını lsbııta ma�urtur. Buıı;tıo

Asytıh

ve Arrllr.alın

aşağı ırk veya kendi

l:enceler. Ank ara

Altınışık Yayınları. 19Ml. Ettlyeş Matbaıısı.

28

mlllcllne in-

HiKMET TANYU; Türkçülük D4IXl!I ve TürkjVf''de lr Nu..

8,

Kayıerl


sanlık hak ve haJslyeU bakımından m0!13.vl saymı1an görüş­ ler, bı5yle düşünen mllleUer az mıdır1

1923 disini

yılında bili.ün madde medenlyeılnde ileri glt.mlş ken­

UstOnlOk

duyıı:ulanna

kapUrmış, sömürgeci

Avrupa·ya,

bat.ı Alemine karıı mllletlerln, ırlılann mllsavlllğlnl lsb:ıl.. Heri bir hamle ve haykırı& olarak mütalA..a edlleblllr. Bundan baş­ ka içtimai sınınarın eşltlli:lnl llert sürerek içi.imal adaletin tahakkukuna değer.

Kısaca

fikri zemin hazırlamalı: gerek

mllletleral'1LSJ

lstemes.ı ayrıca

mllnasebellerde

dlkkalı•

ve

ıı:erelı

mlllel içinde adalet. mO.savRt ve hürriyete ulaşmanın )'ollannı ı;:öslermek

onun en

samimi

an:usu olmuştur. Bu

makaleleri

Jçerls.lnde mllllyet.tllltl. mllletleral'1lSl dUrll.st dosllutu. hakiki. bir halkçılı&ı, mllll

hAklmlyeUn ehemmiyetini. kadın

ve er­

kelin. içtimai sınıfların eşlUli:lne, içi.imal adaletln bir mlllet lcerslnde mut.laka 1.am ma.nas.IJle varlıtını göstermesi gerek­ tiğine dair dOşllncelerl yepyeni sayılablllr. Bilhassa onun &"er çek bir demokrasi. hakiki bir halkçılık için dO�üncelerl ibret­ le okunmağa

de-i;er.

MllsavaL meselesini

tahlil

ederken. ko­

münizme. bol�vlzme, sosyal12me ve kollek\IVlzme sapıbnadan. mllllyetçl,

mlllet..çl

dah:ı

tahakkuk

bQyUk

ı\IA

bir

ruh

ve

inançla

ettırllebilecet;ıne

içtimai

alt

adaletin çok

dUşllnce

ve görüşü

bir heybetle isabetini meydana koymalı.tadır. İçtimai

sınıfhın,

kast.lan

eşit sayan, emperyalizmi reddeden. kadJn­

hla en bllyUk deleri veren, sunı mllsavau.ızlılılann kaldırıl­ masını ve fertlerin ıctım.al adaleı.r kavuıturulmasını kuvvetlr tahlll ve müdafaa eden Ziya Gbkalp, in.sanlar hUr olmalıdırlar ve hOr seçimlerle hılıklmlyeL ka}'1Lsız ve şartsız millete alt ol­ malıdır, diyen buna can ve gönülden inanmış olan mllll Türk lnlı:ıllıbının fikir öncOIUi;UnU yapan bir insandır. Onu Tilrk ln­ lı:ılAbının

unutulmaz

gerekir. Gerçek

bir

ısahıs.ları

arasında

lnkıUı.peının

her

zaman

ldevrlmclnln)

lrı:baL edecek delillerden birisi de budur.

anmalı

samimiyetini

Elbetle

GOkalp'ln

TtlrkçUIUğUn anahallan, esas temel programlan dışındaki ko­ nulan tahlll ve tenkld edlleblllr. teferruata alt llıUsasa. ıe­ l�Urme ve kalmalara lhllwç �österlleblllr. Fakat onu lnklı.r etmenin arllas1nda dalma TUrll mllllyeLçllli;I - TtlrkçülOk, ıs­ ıa.m dini. demokrasi, milli lkUsal, içtimaı adalet. ilim ve ih­ tisas.. Heri teknik. mllll hukuk dO!)fnanlığı görmek güç değlL dlr. Sahte beynelmllelcller, komünlsUer, kD7.mopollLler. milliyet ve din dıı.,,nanlan, emperyalistler, mllU

hlklmlyet aleyhl.ll r­

lan, her şeyi mide ve şehvet zavlye!.lnden görenler, mat.er-


yallsUer. Labl:ttçıların bilhassa Uklerı sık

sık

bu dll<;manlıkta çok Heri gll

görlllmllştUr.

Gökalp"J unuttunnıı.k veya inkarlar. ıruraıarla

yıkmak

ıs­

ııııeoler aynı zamanda TilrkçUIUğe ve Oökalp'ln llerl sUrdUtll esaslara da dllşman olduklarını sinsi usullerle lsbat etmlşler­ cllr. Ba..ııları. son zamanlarda Ziya Gökalp'e all objektif ya­ yınlann arıusından ı birkaç bin baskılı kitaplar 24 milyona çok gı;irUIUııorı endişe ederek, sanki onun her fikir ve makalesi ye­ ni Ttırk nesil tarafından biliniyormuş gibi bir tavır takınma· yı

laktlklcrıne

uygun buluyorlar. Gökalp'ln maka.leleri

kro­

nolojik sırayla ve bütün memlekete yayılacak kadar bol

ve

ucuz basılmadıkça, ayrıc:ı her konu birer kitap olarak derle­ nlp

işlenmedikçe,

geliştirilmedikçe

dalma Gökalp'ten bahset ­

me-k gerekceektır. Üstelik, yalnız şu bir arada

yayınlamak ıs­

tedlt;lmlz makaleleri bile, GOkalp"le azçok uğraş.anlamı ya hiç temin edemcdlklerı veya ancak duydukları

dlkkat.e alınırsa.

en llgllllerln de bu konuda eksikleri oldutu kola)'ca anlaş.ılır. Durum bOyleyken ya bu sahada inceleme ve araştırma

yap­

mamış olanlann Zl)ıa Gökalp"e ve onun bu mllleLe geUrdlll Uklrler. g6rU.Şler ve yenlllkler hakkındaki bllgllerı ne olablllr' Daha

yüzlerce

makalesi

yayınlanmadan.

incelenmeden.

ona

tr · Uklr­

kanıksamak. lhtl}'aç duymamak dtlşllncesı han51 mantıki mPle sahip olabilir� ıerl. eserler!yle t.anınml$ blle

ÜsLellk Gökalp'ln büttln hayat. ve

&amamen

olsa

en geniş ve derin tarzda bellrmls

onu gene kadirbilirlikle. hakseverllkle,

say­

gı ve sevgiyle anmak en basit. insanlık icabı olarak kalacaktır. Yeni Tllrktye'nln Hederleri makaleleri aynı zamanda 'I'Urk­ çlllilğün temiz insani anlayışını bllmeden, onun aleyhinde dar ve basli bir tılçllyle hücum edenlerin halı:sızlıı?;ını gtısLerebillr. Do!ayıslyle TtlrkçülUtUn bl.rçok mllllyet.çllerln eserlerinde

be­

liren insani e.nlayu�a karşı (34), onu emperyalist, haşin hatta. vahşi bir rnctod tatbik etmP.k istiyormuş gibi gOstemıeye ve iftiraya özenenlerın Içyllzlerlnl de ortaya koyablllr. TDrkçü· lüA:iln

(3-ll

Türk

varlıı?:ı için olduğu gibi, bütün ınsanle.nn hürrl·

ERHAN LÖKER: Milli Hürriyetler ve Milletlerara$1 Yat1lı Hııkıık. İsL3.nbul Hl47. Ankara. Altınışık Ya�ınlan Nu.: 4. ERHAN LÖKER; TürkçiJlük Gö:rU11le Bevnelmfld Htıl/lll. ÖZieyiş de�ısı. sayı: 7. Ankara Kas.ım 1947. Sayfa: 13-14.

C3Sl HiKMET TANYV; Özledtgimiz m.ı:nva

ve ÔZledl6fmlz in· sanlık. ÖZ.leyış. sayı: 7. Ankara. Kasım 1947. Sayfa: 14-15.

30


yel.e,

lsLlkllle

ve adalel.e kavuşınalarınt

lçLen

özleyişini

de

ısbat eder (3Dl. Yeni Tbrklye'nln Hedetlerı makalelerl, onun bunun kasıtlı. sinsi, muttert oyunlanna zavallı birer Alet ola­ rak TD.rkçUUlk ülkUsOne karşı dUıı:manca davrananlara. şu bu perdelerle cephe kun.nlara,

nırkclllOt:U

bütlln

t.arlhl

ve şıı ­

hıslarlyle, gelişen. llerllyen özüyle, eserlerl1le dol!lrudan doğru­ ya temas ederek iyice anlamak lllzumu için ulak bir ikaz te­ siri yapabilirse ne muLlu. Türklye"de bir glln her QnlverslLenln. ilim ve Wkil ocağı­ nın önüne onun kıymeti bilinerek bir anıtı dlk.llebıllr. Uğrun­ da ömrllnll verdiği Tıırklflk Alemı kadar, onun hileden. ı;eıı:ıtli

emperyalist ,inhisarcı görüş ve takLlkler

dışındaki

insanlık

dllnJBSI ıcın samimi duygu ve dbŞOncelerl. mllletleranısı t.e­ şekktıllerde de şeretll mevkllnl almaya IAyıkLır. Blrglln Türkiye ve dünya onun '"Carkına varacak·· kıyme­ Llnl anlıyac.aktır. Ziya Gökalp'i 32 nl"I ölllm yılında saygı ve sevgiyle anar. Tanndan rahmeLler dileriz.

Hikmel

TANYU

31


IRKLAR ARASINDA MÜSAVILIK

YenJ Türk.Jye'nin hangi hamlelerle ha.reket..e geldi­ {::lnJ, bengi rnefkürelerle kanatlandJtını, hangi hedef­ lere doğru gittiğini herkes birbirine soruyor. Bunu so­ ranlar yalnız Türkler değildir, bül.ün müslümanlar, bu­ l.ün eskl dünyalılar ve yenJ dünyalılar da bu sualleri soruyorlar. Biz burada bu suallere aklımız yetUği ka­ dar cevap venneğe çalışacağız. Yen! Türkiye'yi he.rekete getiren hamle lnk.ılfı.p ru­ hudur. Yen1 Türk.1ye'nin mefkı:1relerı asrı bir devlet ha­ llne geçmektir. Yeni Türklye'nln hedefleri de hars sa­ hasındı:ı. Türkçülük, siyaset saha:sında halkçılıktır. Şim­ dilik slyaset meselesi herkesi daha ziyade alı\ke.dar et­ tiğinden burada evvelemirde halkçılığı tahlll ve teşr1he çalışacağız. Demokrasi kelimesinin türkçe karşılıtı olan halkçılık, en asri, en mütekA.mll mahiyette bulunan bir hükQmet tarzıdır. Halkçılık hükılmetlnln mümkün ola­ bllmesl için, herşeyden evvel lnsanlann blrl blrine mü­ savi olabilmesi şarttır. İnsanlar,

fıtri

sedyeleri ile bi­

ri birinden derin bir surette ayrılmış bulunurlarsa. bwı­ lardan terekküp eden cemlyeL tablldJr ki (demokrasi) mahiyetini alamaz. Hayatiyet ilmine istinat eden bazı müellJfier, uzvi verasetin içtimai hAdlselere de şamil umumi bir kanun olduğunu ileri sürerek, aşağı dereke-

33


lerde bulunan ırkların, yükselmek için ne kadar çalışır­ larsa. çalışsınlar yukarı derecede ırklara osla müsavi olmıyaca.klarını idd.Ja etmektedirler. Mesel! siyah ve kırnuzı ırklar ne kadar çalışsalar san ırka. ve sarı ırk da ne kadar çah3SR beyaz ırka. yet.lşemezmlş : Bunun gibi kadın cin.si de ne kadar çalışsa erkek cinsine ye­ tişmesine imkin yokmuş. Hattıl ayni ırkın içindeki mil­ letler ve ayni milletin dahlllncle bulunan kastlar ve sı­ nıflar da. ne kadar çalışsalar birbirlerine asla müsavi olmazlarmış; Bu imkı\nsızlığın müşterek sebebi de, uzvi verasetin bütün bu nesil enmuzeçleıincle hükümran ol­ ması imlş. Demek ki hayatlyat llml kuvetll sllı\hlarla müceh­ hez olduğu ha.ide, müsavatçılığın önüne çıkıyor ve gerek müsava.tçılığa, gerek halkçılığa llmen imkıin olmadığını llA.n ediyor. Fakat ilk adımda böyle bir neticeye vesıl olduk diye meyus olmıyahm. Bakalım bu ldd1a doğrudan doğruya hayat ilminden mi sadır oluyor, yoksa. onun namına fu­ zuli olarak söz söyllyen

gayri

mütehassısla.rdan mı su­

dur ed.Jyor? Eğer hayatlyat llml bizzat mü.savatçıhğa muarız değilse, onun namına söylenen fuzuli sözlerin hiçbir kıymeti olamaz. Doğrudan doğruya hayB.tlyaL il­ mine müracaat edersek görürüz ki bu timin mütehas­ sıslan uzvi veraset nokta! na.zannda.n lkl mektebe ay­ nlmışlardır. Bunlardan birincisine

(yeni Darvenciler) ikincisi­

ne (yeni Umarkc;ılar) ad.lan verilir. Yeni Darvenciler müktesep vasıflann verasetle tnLikaltni hattA alelide uzvi hıid.Jseler hakk.ınde. blle kabul etmiyorlar. Me3hur hayatlyat.çı Weissma.nn bu hareketin plşve.Sldır. Welss­ mann'la taraftarlan,

tdd.Jalannı birçok vakıalar zikri

tıe teyit. ed.JyorlBl". Bu vakıe.lardan herkesçe mal'll.m olan­ lan şunlardır:

34


İnsanların Uk zuhurundan.beri kızlann bekAreti her nesllde izale edilmektedir. Eğer müktesep vasıflar vera­ setle intikal etseydl, arlık k.ızlann bekAret gışa.sından ari olarak doğmaları lfl.zımgellrdi. İbre.nllerle, müslü­ manlarde. uzun bir zarnande.nbert, sünnet ayini icra olunmaktadır. Halbuki, bugün yahudi ve müslüman çocuklan sünnetli olarak dünyaya. gelmiyorlar. Yeni Darvenellertn, müktesep vasıfle.nn tevarüsü­ nü katı surette reddetmelerine mukabil yeni LB.mark­ çılar da bllA.kis bütün müktesep vasıfların tevarüsüne kaildlrlcr. Bunlar da iddialarını ötekiler gibi vakıaların lspata çalışıyorlar. İki tarafın da ortaya koyacağı va­ kıalar muteberdir. Birl birinin zıddı olan bu vakıalarnı tearüzü gösteriyor ki müktesep vasıfların hepsi tevarüs eder demek doğru olmadığı gibi hiçbiri tevarüs etmez demek de doğru değildir. Bu tkl sıra va.kıalann t.earü­ zünden çıkan timi netice şudur: "Müstakar olan tahav­ vüller verasetle intikal eder, gayri müstakar olan ı....-ı­ havvüller tevarüs etmez. Basit tahavvüller, uzviyettc lstikrar edebilen hAdtselerdlr. Halbukl mudil tahavvül­ lerse istikrarı kabil olmıyan hAdlselerdlr. O halde bu netıceyl şu surette trade edebiliriz: Basit tahavvüller ve­ rasetle intikal ettiği halde mudll tahavvüller etmez. Şlmdl de hangi he.dlselerln de.ha çok mudil oldu­ ğunu anyalım: Ruhi hadiseler uzvi hadiselere ntsbctlc de.ha çok mudlldlr. Çünkü her ruhi he.d..lse birçok uzvi hadiselerin terekkübünden husule gellr. İçtimai hadi­ selerde ruhi hAdlselere nisbetle dah çok mudtıdtr. Çün­ kü her lçtımat hAdlse birçok ruhf hAd.lselerln terkibin­ den doğar. Bu suretle insani hA.diseler arasında. en zi­ yade mudil ole.nlann lçtlmaI hı\dlseler olduğu meydana çıkıyor, o halde, mudil hA.dlselerin vere.setle intikal et­ medikleri kaidesine göre, bütün lçtlmRl hAdlselerln ve­ rasetle intikal etmediği umum! bir kB.llun olua.k ka.35


bul edJlmek 18.zımdır. FilhakJka objektlf lçUmalyatın müessisi oJan

(Durkheim) içtimai hB.diselertn vel1L3Ct­

le intikal etmediğini ve bütün lnsanlann IAiçtımai ola­ rak dünyaya gelip içtimai seciyeleri, içinde yaşadıkları cemiyetten terbiye vesıtasılle Bldıklannı ispat etmiştir. Bu beyanattan anla.şıhyor ki ırklar arasında aşıl­ maz uçurumlar yoktur. Müsavatı imkı\nsız görenlerin sam

ırklardan saydıktan

lrfance.,

zenciler,

Amerlka'da.

gerek

gerek iktisatça yükselerek Yankllcre müsavi

oldular. Mütevassıt ırkle.rdan sayılan Japonlar Rusları, Türkler de İngilizlerle Yunanlıları mağlup etmekle Av­ rupalılardan hiçbir veçhlle geri olmadıklarım lsbat ct­ medUer mi? Amerika Hlndlllerl vaktile Meksika ve Peru medr­ nlyetlerinl vücuda getirdikleri gibi, Mısırlılar, Asuriler. Çinliler, Moğollar, Araple.r da yüksek medeniyetler ve harslar vücuda getirdiler. Bu tealileri gösterenler Av­ rupe.hlardan çok evvel medenlleşmh;len:lt. Bunlar medcı­ nt bir hayat ya.,arla.rken, Avrupalılar henüz aşiret dev­ rinden kurtulamamışlardır. Bu gün blle Avrupa ırkına. mensup birçok ka\1.mlcr iptidai bir hayat yaşamak.Le.dırlar: Efganlar, Büluclar, llh. gibi. Bu vakıalar gösteriyor ki her ırk medeniyetin en yüksek mertebelerine yükseleblllr. Terakki ve temed­ dün Avrupa ırkına m8.h3us değildlr. Avrupa ırkına. men­ sup ntce kavimler bu gü nmedeniyetçe gerı bulundukla· n

halde, Avrupa ırkından olmıyan ve yalancı alimler

tarafından sın ırklal'dan sayılan bazı mllletıer de Av­ rupalıle.r derecesinde yükselmişlerdir.

Oha.ide

"ırklar

arasında geçilmez btr uçurum vardır, ırklar blrl birine müsavi olamaz, sefil ırklar aıı ırkle.rın mandası altına girmelidir." suretindeki sözler hep mugaytrdlr.

38


Hak.iki ve bitaraf ilmin bize, halkçılığa dair öğ­ rettiği ilk hakikat (ırklann müsavlllğl)dir. Ohalde halk­ çılığın btrincl umdesl (ırklann müsavatı) �imalıdır. ( ı)

il MiLLETLERiN MÜSAVILll'.ıl (2) Halkçılığın birinci umdesi ırkların müsaviliği olduğu gibi, ikinci umdesi de milletlerin müsavlllğldir. Gustave

Le Bon, milletlere (tarihi ırk) adını veriyor. Çünkü Le Bon'a göre içtimai hBdiseler de irsidir. Birçok asırlarca aynı ülkede beraber yaşıyan insanlar bir birile tesalüp ettiklerinden, hepsinin temayiıllerinl camii bir nesli hu­ sule gelir. İşte bu nesle Guslave Le Bon (tarihi ırk) ad:­ m

veriyor. Le Bon diyor ki Chayson namındaki alimin yaplıı'.',:ı

hesaba göre, her asırda üç neslin mevcudiyeti esasına nazaran, Fransa'da her birimiz 1000 senelik muasırla­ rından lıl.akal 20 milyon dedeye ma1ikiz.. Le Bon bunu de­ dikten sonra Chayson'un şu sözlerini naklediyor: "Ohal­ de ayni mevklin, ayni eyaletin bütün sakinelerl, zaruri olarak müşterek dedelere maltktlrler ve ayni balçıktan yoğurulmuş ayni intibaları almış olduklan gibi müte­ madiyen son halkaları olduklan bu uzun ve sakil zencir ı.rasıtasile mütevassıt enmuzece irca olunmaktadır. Biz ayni zamanda, hem ana ve babamızın, he mde ırkımızın evlA.tlanyız. Vatanı bize ikinci bir anne yapan yalnız his­ siyat değil fizyoloji ve vemsettir."

(1)

Yeni

121

Ayni gazetenin 2

Türkiye,

Temmuz 1923 ıtınla sayıdan Temmuz 1923 gtınlll sayı&ında çık­

Anlı:ar.t., 1

mışur.

37


Le Bon her kavmin bir ırk ruhuna malik olduğunu ve bütün medeni müesseselerin bu ırk:.an iştikak ettiğini iddia edlyor. Filhakika her mllleLin kendisine mahsus bir mllll ruhu vardır. Fakat, bu, (ırk bir ruh) değil (mil� li bir hars) tan lbarettlr. Bu harsın da yeni nesillere lntlkali uzvi verasetle değil, terbiye tarlklledlr. Bu milli harsın teşekkül üde Le Bon'un iddiası gibl, ırkların te· salübü Ue değil, harsların tzdlvacı lle vücud agelir. Asır· larca müşterek bir hayat ya.şıyan ve ayni siyesi ve iı;tlmai merkez et.rafında. toplanan ahalilerln hanlan tabii bir surette imti.zaç ve ittihat eder. Bir memleketin ahalisi e:>a.sen başka başka kavlmle· re mensup olsalar bile, aralarında ayni muaşeret. hayat.ı devam eder ve başka memleketlerin halklarıyle o kadar çok ihtilit etmezlerse, uzun bir müddet sonra, müşterek bir harsa malik olarak bir tek millet haline g1rerler. Anglosakson kavmi, mllcidın onblrincl asnndanberl. sa­ ir memleketlerle ihtilit etmiyerek münferit bir hayat y�adıkları için biri birile tama.mile kaynaşan müteaddid kavimlerin birleşmesinden husule gelmiştir.

Ang111er1n

Saksonlann, Normanlann hususi harsları izdivaç ederel: müşterek Anglosakson harsını doğurdular. Anglosakson­

lar, ancak harsı vahdete sahip olduktan sonradır ki !s­ koçya'yı, Oal kıt.asını ve !rlanda.'yı fethederek yabancı kavimlerle lht.llat etliler. FakaL mHli hani.an son dere­ ce kuvvetll ve mütecan1s bir surette teşekkül ettiği için .ı:onradan vukua gelen bu ihtllS.ttan zarar görmediler. Oüstav Le Bon; içtimal h&dl.seleri ruhiyat ve hayati­ yat noktasından tetkike çalıştığı için, her mllletln husu­ si ruhiyat ve şahsiyetinin içtimai duyguları ile. mefkQ­ renln mecmuu olan milli harsından ibaret olduğunu anlıyamamış ve bu milli şahslyeU "ırk ruhu" namını verdiği irsi Lemayüllerln mecmuu t.ellkkl etmiştir. Anglo­ saksonlar sırt harsi tesaıüpleri neücesl olarak, müşterek

39


ve kuvvetu bir harsa malik olmuşken, Le Don, bu hall, ırki tesalüplertn mahsulü olan ırk ruhunun kuvvetine atfediyor. Le Bon milli şahsiyetlerin teşekkülünü izah hususunda düştüğü hataya, bu şahsiyetlerin lnhili.lini izah ederken de düşmüştür. Bu müellJre göre, bir mem­ leketle muht.etii ırklar yanyana geldikleri zaman, biri birile tesalüpleri neticesi ola.ra.k Jlk zamanlarda ırki ruh­ tan inhHıile duçar olur. Çünkü milletlerde muhtelif ve­ raseUer biri birini ifna ettiği için ne babanın, ne de ananm ırki ruhu çocuğa tevarüs etmez. Halbuki bir ce­ miyetin inhili.lini mucip olan sebep muhtelif ha.J'Sların tesadümünden husule gelen harssızhk halinden ibaret­ Lir. Mesela lstanbul da. Tanzimattanberi Rum, Enneni, Yahudi, Fuansız, İngiliz, Alman harslan içinde yaşayan bazı Türk allelerinden, Türk harsı inhitae başlayarak harssız bir sınıf türedi. Bunlarda bozulan ırki vasıflar değil, milli harsa esas olan duygular ve mefkürelerdir. Bu lnhil8.lin sebebi de, yabancı harslarn. daha çok kıymet verilmesi ve milli harsm beğenilmiye�k ihmıil edilme­ sidir. Halbuki Japonlar, Avrupa.'nm yalnız medeniyetini alarak harslarını taklit etmedlklert ve kendi milli hars­ lanm muhafazaya ve yükseltmeğe çalıştıkları için, lçU­ mai inhilal hastalığına karşı muaf kaldılar. İçtimai dejenerelik, hayati dejenerelikten büsbütün ba.şkadır. İçtimai dejenereliğin, uzvi h8dlselerle hiçbir lrtil:lltı yoktur. Fizyolojistler ve biyolojisLler, içtimai dejenerelerde (uzvi dejeneresans) ı nhiçblr izini ve ese­ rini göremezler. Çünkü içtimai dejeneresens hu�ızhk­ tan ibarettir. Milli harsım kaybeden her fert yahut züm­ re dejeneredir. Görülüyor ki mllletlerin ırklarla, uzvi ven.setle ve uzvi dejeneresansla hiçbir alAkası yoktur. Her millet, hususi bir harsa malik btr zümre demektir. Kendine mahsus ha.ısı olmıyan bir zümre, hiçbir 7.alWUl millet

39


olamaz. O halde, milletler arasındaki medeniyet. tera­ vütlerinl içtimai müsavatsızlıklan, ırki ruhta ve uzvi vera.sette değil, başka clhet.lerde aramak lizımdır. Milletlerin içtimai seviyesine tesir eden llk sebep moriolojiktir, yani içtimai bünyeye ve şek.illere a.ittlr. Msel8. içtimai hacml küçük olan blr cemiyet iptidai teş­ kilat olan semJyevi zümrelerden kurtulamaz. Bir ceml­ yetln terakki ve tekimü1 etmesi, içtlrnai taksimi amaJ­ den dogan mesleki zlimrelerin, semlyevi ve mahalli züm­ relere halef olması ile husule gelir. tçtlmai hacmin iç· timai kesafetin ve içtimai cevvaliyetin azlığı bu tahav­ vüllerin vukuuna mılnidir. Avust.uralya'da, Şimali Ame­ rika'da. Afrika'da ve Asya'daki iptidai a'!Şil'dleri tetkik edelim. İlk bakışta bunlarda göreceğimiz hususiyet. ce­ miyetin nü!usca azlığı, kesafetçe ve ihtilB.lça eksikliği­ dir. Bir de Avrupa'daki mlllellere göz gezdirelim. Bun· ıarda da ilk bakışda göreceğimiz hususiyet. nütusun çoklugu kesaret ve ihUlatın revkalhad ziyadeliğidir. lşte iptidai cemiyetlerin medenlyetce geri kalmaları, Avru­

pa mllletler1nln medenlyetçe

son

derece ileride bulun­

malan bu morfolojik sebeplerln netlcelerldtr. Şlmd.J de bu morfolojik hidiselerln sebeplerinl an . yalım: Niçin, bazı yerlerdeki cemiyetler küçük kaldlkla· rı halde, diğer yerlerde cemiyetler bu kadar büyüyebl· liyor? Bunun sebebini de coğrafi sahada buluruz. (Çöl) ile (Dağ) cemtyetlerin küçük kalmalannı ve cemiyetler tenasülle büyüdükce ayn cemiyetlere lnkisam etmeleri· nl intaç eder_ Tevratta yazıldığına göre Hazreti 1brA­ hlm'ln obası, biraderzA.desi Lutun obası ile beraber ko­ nup göçerdi. Birgün Hazreti İbrahim blraderz.8.desin�de­ dl ki: "Çölün suları ve çayırlan ancak bir obayı ye.şata· cak haldedJr. İki oba. beraber konup göçtüğümüz lçln,

suyun ve çayınn klfayetsl.zliğinden dolayı, çobanları­ mız arasında kavga zuhur edlyor. Binaenaleyh birbi r-

40


lertrnize yakın olmakla beraber ayn yerlerde konup gö­ çelJm_" Bu rlvıiyet de gösteriyor ki çölde sulann ve ça­ yırlann kllayetslzllğJ, dağlarda ekilebilen tarlaların

az.

lığı, bu sahalarda yaşıyan küçük zümreler halinde yiı.nl SCllliyeler ve aşiretler mahiyetinde kalmalannı ini.aç et­ mektedir. Ovalarda, ırmak ve deniz kenarlarında lse, cemiyet ilı\nihaye büyüyeblllr. Kesafetçe ve ihtil8.tça da son de­ rece ileri gldeblllr. O halde içtimai terakkinin ve ade·

m1 terakkinin sebebi de hayati ve ruhi değil lçtımaidir. içtimai tckı\mülünikinci sebebi de mı\şerl görüş· lerdir. Aşiret kendi kendini aşiret halinde gördüğü içln o halde kalmak ister. Bir millet ise, kendisini hariçteki millettaşl<\rı ile ayni cinsten gördüğü için onlarla. bir­ leşip büyük blr cemiyet olmak ister. Göıiilüyor kl bu sebep de diğerleri gibi içtimaidir. o halde ırklar ara­ sındaki farklar gibi milletler arasmdakl farklar da I�· Umai sebeplerin nellceleridJr. Bu farktan eski içtimai sebepler doğurduğu glbi, yeni içtimaı sebepler de bu farklan

kaldırablltr. tşte halkçılık merk:Qresl bu gün

şu rolü nynamakladlr.

ili KADINLA ERKE<ılN MÜSAVILl(;I (3) Bazı müellifler hayattyat Umlne lsUnaden kadının uzviyetçe erkekten dun olduğunu ve bundan dolayı iç· Umai kablliyetlerce, erkeğe müsavi olamıyacağını id· dla ettiler. Bunlara göre kadın boyca erkekten daha

(3) Aynı

gazeıenln

3 Temmuz. 1923

gonıo 4{1 inci sayısın<l.L

cıkmıştır

41


kısa, vezlnce daha he.lif, kandaki kırmızı küreyvelerce daha fakirdir. Bundan l:Ja.§ka kadının Ad.el görme, ge­ belik, lohusalık, emzirme devirleri olduğu için, erkek­ Len de.ha ziyade uzvi ufülere merbutlur. Filhakika bu ifadeler vakıa mutabıktır. FakaL bu gibi uzvi hılleLle­ rin içtimai kabiliyetlerle ne müna.setıeti var? Erkekler arasında da k1sa boylular yok mudur? Kısa boylu er­ kekler arasında, uzun boylulardan daha ziyade içtimai kabiliyetler gösterenlerin

mevcut olduğunu

gönnüyor

muyuz? Erkekler arasında da vezince hafit yahut kır­ mızı küreyvelerce fakir olanlar vardır. Uzvi ufuleler itibarile de erkekler za.nn olunduğu kadar serbest değildirler. Bekı\r erkekler arasında in­ Lihann çok olmasına kaı'şı evlenmemiş kadınlarda

Kl­

Llharın gayet az olması, erkegin kadından ziyade evlen­ meğe muhtaç olduğunu gösteriyor? Erkeğin mütead­ d.iL zevceler ve müsLefrişeler islemesi ve bunlarla da iklifa etmiyerek hovardalığa kapılm8!51, uzvi bir ufu­ leye merbuliyeUn neticeleri değil midir? Cenup mem­ leketlerinde delikanlılar Lahsll devrini bitirmeden

bü­

lüğa girerler. Bülüğa eren gençler artık tahsile bütün dikkat ve ilinalarım hasredemez.ler. Çünkü çok oku­ mak ve çok düşünmek ancak ruhun seklnenet ve hu­ zur halinde bulunması ile kabildir. Bülüğa eren

bir

gencin ruhu ise sevda lhllraslarlle, aşk hülyalanyle do­ ludur. Böyle ruhlar için aruk kitaplarla ve mücerret fikirlerle uğraşmak imkıllıı kalmaz. İşte bu sebepten dolayıdır ki cenup gençleri muayyen bir yaşa geldik­ ten itibaren l.ahslll bir tarafa bırakırlar. ŞlmAl mUlet­ lerlnde ise bülüğ geç olduğu içln, gençler

20

hattA 25

yaşına kadar bir sekinet devrine ve tahsil mevsimine maliktirler. Bu vakıalar gösLeriyor ki, bazı hususlarda kadınlar uzvi ufulelere merbut iseler, diğer clheUerde de erkekler uzvi faaliyetlerin esiridirler.

42


o halde,erkekle kadını cemlyet hayalında biribi­ rtnden ayıran ve kadını hukukça dun bir mevk.ie dü­ şüren sebep nedlr? Bu sebep sırf lçtlmaidir: cemlyet­ lerdc bazı şeyler kutlu yı\ni mukaddestir. Mukaddes olan bir şey tekln değildlr, kend.lsine yaklaşanları çar· par. Bu gibi tekin olmıyan ve çarpan şeylere iptidai ce­ miyetler tabu derler. Eski Araplar tabuya haram der­ lerdi. Haram muhterem olduğu lçin memnu olan şey demekti. Meselı\ (Eşherl Hurrem) muhterem aylar ol­ dukları için, içlerinden kan davası ve akın yasak olan (zilkade, zilhicce, muharrem ve recep) aylarıdır. (Bey­ telharam) da içinde her zaman kan davası ve akın yasak bulunan Mckke vadisidir. Eski kavimlerde tabu sa.yılan şeyler nazarlardan .l{izlenlrd.L Kimse onlara bakamazdı. Hatta insanlar güneşle ve toprakla. daimi bir t.emasia bulundukları için (Tabu) olan şeyler güneşe çıkarılamaz ve t.oprağa konulama:z..dı . Meselı\ eski Peru hükümdarlan He Ha.zer hakanları ve Japon mikadoları tabu olduklan için in­ sanlara görünemezler, güneşe arzolunamazlar, toprağa ayak basamalzardı. Eski kavimlerde mı\betlertn (Harem sangtuaire) kısmı ile mukaddes emı\netler ve türbeler de bu halde !dl. İptldai cemiyetlerde kadın (tabu) addolunmuştu. Bilhasa Adet ve lohusalık zamanlannda. kadınlar t.abu olurlardı. Bu zamanlarda, kadınlar, kend.J semlyelertn­ den olan erkeklere görünmezler, onlarla ayni tencere­ den ayni kartan yemek yemezlerdi. Güneşle temas ede­ mezler, toprağa ayak basamazlardı. Erkeklerin yattığı odalardan uzak, altı otla ve samanla yükseltilmiş ka­ ranlık kulübelerde ya.şarlar, ayn tencerelerde pişmiş yemekler yerlerdi. Bunların hizmetine ı\detten kesilmiş bir kocakarı bakardı. 43


Durkheım·a göre iptidai cemiyetlerde kadınlann (tabu) olması Adet ve lohusahk mmanlarında kend..i · ıerınden kan gelmesi idi. tık cemiyeUerde semlyeler mA· der1 oldutu için, totemler1n kanı, kadınlarda. mevcut addedilirdi. (Totem) ve bilhassa kan (tabu) olduğu lçln bunların yüzünden kadınlar da tabu oldular. lşt.e ka­ dının tabu olmasıdır ki onu cernlyet içinde hem (muh· terem) bir mevkie çıkardı, hem de (Peru ) , (Hazer). (Ja­ pon) hükılmda.rları gibi mestur ve görülmesi haram bir mahiyete soktu. lptldai cemiyetlerde görülen muhtelif tfıseLtür ve ihticap şekilleri

(Harem, mahremllk, na·

mahremlik) kaJdeleri hep bu tabu itikadının neticeleri olduğu gibi kadının hukukça ve sal3.hlyetçe erkekten dun bir mevkie düşmesi de erkeklere aU vazirelerin ka­ dınlar için

(haram) sayılmasından ileri gelmişLi

Görülüyor ki kadınlan cemiyet içinde erkeklerden gerek lhtlllt noktal na.zarından, gerek hukukça ve sa­ llhlyct{e, ayıran sebep, uzvi ve ruhi değildir, tamamiy­ le içllmaldir. İçtimai sebepleri vadeden cemiyet olduğ:u için onları kaldırabilmek iktidarı da o cemiyette tnC\'· cuttur. Demek ki kadınla. erkek arasındaki müsavat­ sızlıkla.r içtimai sebeplerden doğduğu içln içtimai in· kilıl.plarla dcğlşeblllr. Fakat bu ayrılıklar uzvi sebepler· den ileri gelmiş olsaydı, cemiyet tarafından değlşllril· mcsine lmkln olmıya.caktı. Yukarıkl iradelerden anlaşıldı ki ırklann ve mil· !ellerin müsa.vlllğlne olduğu gibi, kadınla erkeğin m(i savlliğine de hayatıyat ilminin hiçbir itirazı yoklur. Ha· ya.ti tekamül, içtimai t.eklmüle içtlmaen müsavi kabili· yette bir takım ırklar ve yarısı erkek yans1 kadın olmak üzere birçok fertler vermişlir. Gerek

ırklara ve mllletlere,

gerek

kadınlara

cı -

keklere ayn kabiliyetler veren uzvi sebepler değil içti· mai sebeplerdir. Fakat bir Lakım lçUmai sebepler eski

44


zamanlarda da, bu ayTılık.ları doğurduğu gibi bu günkü günde de başka t.ürlii içtimai sebepler ırklann, millet !erin. ve kadınla erkeğin müsa.vlllğlnl doğurmak üzere­ dir. Içtımai t.eklmiilün eski merhaleler1ndekJ o aynhk ve milsavatsızlıklar ne kadar tabii td.Jyse bu günkü yak­ la:şmalar ve müsavlleşmeler de o derece normaldlr. O halde halkçılığın

birinci umdesl ırkların

milBavlllği,

lkincl umdesl mllletlertn müsavlllğ"I olduğu g1bi, üçün­ cü umdesl de kadınla erkeğin müsavlliğ1dir.

iV KASTLARIN VE SINIFLARIN M0SAVILl01 (4) Eski cemiyetlerde kastlar ara.sanda da bir müsa­ vatsızlık vardı. Bugün he.lıl. Hindistan 'da kast nehci (rejlm1) caridir. Bu nehcin esası hlrfetıerin irsi olma­ sıdır. Rast. nehclnJn kuvvetle hükümran olduğu Hin· dtstan ülkesinde bir brehmenin oğlu ancak brehmen, askerin oğlu ancak asker, t.üccann oğlu ancak tüccar, demircinin oğlu ancak demirci, çlftçtnin oğlu ancak çiftçi olab111r. Misalleri daha çoğaltalım, terzinin oğlu ancak terzi olabilir, kunduracının oğlu ancak kundu· racı olabllir. Çalgının oğlu ancak çalgıcı olabilir. Kast

nehcinin

bir kaldesl de,

muhtelif

kastlara

mensup fertler arasında beraber taam yemenin ve ev­ lenmenin yasRk bulunmasıdır. Bundan başka kastlar arasında müsavat yokt.ur. Muayyen bir sllsllel meratlp vardır. Mesell Hindularda en yüksek sınıfı Brehmen kastı vücuda getirir. Ondan sonra askerl sıruf, daha (41 Ayni ıauı.enın çlkmlşUr.

4 Temmuz 1923

1JOnlO

46

ncı sa)'lsında

45


sonra tücar sındı ve en nihayet çirtçı sınırı gelir. Bu dört ana kası.lardan sonra birçok tAU kastlar vardır ki bunlar arasında da silsilei meratlp mevcuttur. Bazı muharrirler t.e.ksimi amalin irsi olmasını, ha­ yatiyata müstenit bır faldeli kaide olmak üzere ileri sürmektedirler. Güya bir hlrfeL böyle babadan evlida geçerek ayni soydan gelen fertler arasında devam eder· se iktisap olunan meharetler, lrsl bir kabiliyet ve isti­ tad halinde evlitlara intikal edermiş. Halbuki meşhur

içtlmalyatçılardan BougWnin kastlar hakkında yaptı· ğı tetkikler neticesinde, Hindlstan'da ka.st nehcinin tek· nlklerde hiçbir faik.Jyet husule getirmediği sabit oldu. Bu hadisenin isbatı, içtimai hıid.i:selerin uzviyetle lntl· kal etmediğine yeni bir delil teşkil etti. Feodal cemiyetlerde senyörler, yani beyler

(ser[)

namını verdikleri köylü sınıfını, kendilerine müsavi ta.· mmazlar, hattA bu kanaati köylüler de vemılş oldukla­ rından, hiç bir köylü kendisinde feodal beylere müsavi olmak lmkAnıru göremez. Bazı muharrirler bu aynlığı

da he.yatlyat ilmine istinat ettirerek, köylülerin 843iP blr ırka mensup olduklarını bina.enaleyh bu müse.vat­ sızlığın normal ve faidell olduğunu lleri sünnektedlr­ ler. Bugünkü bitaraf lllm, hayatlyata. istinat ettirilmek lstenllen bu nazariyelerin de esassız olduğ"unu ispat ederek ırkl!!l' cinsler ve mllletler arasındaki müsavat­ sızlıklar gibi kastlar ve sınıflar arasındaki müsavat­ sızlıkların da uzvi verasetle hiçbir alAkası olmadığını mE>ydana. koydu. O halde bu müsavat.sızlıklan na.sıl izah edeceğiz.

Bu sualin cevabını bize bugünkü sosyoloji llınl veri.yor. Sosyoloji bize objekt.if delillerle lspa.L ederek gösteri­ yor kJ her cemiyet, maşeri vicdanının tesiri ile bütün zümreleri ve hatta bütün eşyayı mistik bir tasnır içine alarak bir sllslleJ mem.tip husule getirir. Mesell eski

48


Yunanlılar, Romalılar ve bugünkü Çlnlller, kendilerinden gayri olan cemiyetlere barbar namım

verdikleri

gibi

eski Araplar da Arap olmayanlara Acem namını vennlş­ lerdir. Eski Türkler de, Türkçe konuşmayan kavimlere (Sürnllm) ve Türk Türeslne mensup olmayan kavimlere (Tat)

ismini verirlerdi. Irklar arasındaki bu müsavat­

sızlığın menşei, esasen dinden doğan bu maşeri kıymet hükümlerinden Heri gelmlşt.ır. Erkek cinsi

ile

kadın dnsini

birbirinden

ayıran

Amil de, yine kıymet hükümleridir. Mesele. Çinlilerde maddi ve manevi bütün e�ya (Yang) ve (Yen) ne.mle.n ile iki büyük kısma ayrılmışlardır. Gündüz. iyilik, uğur gibi şeyler (Yang) sınıfına gece, karanlık, fenalık gibi uğursuz şeylerde (Yen) sınıfına Jthal edilmişlerdir. Fe.­ kal tasnlfln tamamiyeti için erkekle kadının da bu iki kadroya yerleştirilmesi

IAzımgeldlğinden

erkek

Yang

sınıfına. ve kadın ise (yen) sınırına ithal edilerek, erkek­ le kadJn arasında dehşetli bir müsavatsızlık husule ge­ tirilmiştir. Çinde kadınle.nn hukuken erkekten dun bir mevk!de bulunmala.n işte bu dini t..asnirln nellceleridlr. Esk.1 Türklerde (yang) bir (Ak) ve (Kara)

ise

tasnl!l

ve

(yen)

tasnifine benzer

vardı. (Ak) yang'ın (Kara)

yenin mukabilleridir. Fakat. eski Türkler erkekle ka­

dını bu tasnife sokmadılar. Eski Türkler milli hars ica­ bı olarak, kendllerlne mahsus başka bir tasnif daha icat ettiler. Bu tasnii maddi ve manevi bütün eşyanın ve

(Sol)

(Sağ)

namları ile iki müsavi mütenakız olan şeyleri

ayırdığı ha1de, Sağ ve Sol tasnifi de biri birinin 18.zım ve mütemmimi olan şeyleri gösteriyordu. MeselA dın)

(Sol)

(Ka­

sınıfına erkek (sağ) sınıfına ithal ed.llmlşt.1.

Türk İli'nJn sağ kolu

sol

koluna nasıl müsavi ise, er­

kek sınırı da kadın sınıfına öylece müsavi idi. tşt.e es­ ki Tilrk cemlyetlnde erkekle

kadın

arasındaki hukuki

41


müsavatı da dini bir mahiyette bulwıan sağ ve sol tas· nUlnln bir neticesinden başka bir şey değildir. Eski Türklerde kastlar da. ak ve kam ta.snlflnden doğmuştu. Fakat bu ak ve kara tasnifi ÇJnlllerin yang ve yen tasntfl gibi kati değildi. BJr millet mağlCıbiyete ve esarete düşünce kendi ihtlyan tle (kara) ünvanını alırdı. Çünkü bu ünvan ona dalma fellkei lçlnde bulun­ duğunu ve kurtulmağa. çalışması 16.zımgeldlğlnl ihtar ederdi. O millet ne zaman istiklA.I ve hürriyete kavuşur, sa tekrar (ak) ünvanıru alırdı. Mesela. Mahmudu Kaş­ gA.rl'ye göre (Bulak) Türkleri blr zaman Kıpçaklara esir olmuşlar ve Kara Bulak ünYB.JJ.ını almışlardır. Bir müddet sonra hürriyet ve lstlklA.llerinl ger1 alınca iln­ vanlannı Ak Bulak şekline t.ahvll etmlşlerdl. MağlQp olan hanların

(Kara Han) ünvanmı almalan da mu­

vakkattı. Bunlar düşmandan intikam aldıktan sonra, artık IO.zumsuz kalan bu ünvanı terk ederlerdi Bundan başka eski Türklerde, kara kemiklerden olan bir fert., büyük bir hizmet yapınca, (Tarhan) rüt· besini alarak ak kemikler sınıfına geçeblllrdl. Eski Türk esailrindc ehemmiyetli bir rolü olan (tabii aşk geccsJ)n­ de

(Altın Işığın bir tecellisi)

(Ak Kemik)

ve

haiil

(Kara Kemik) sınıfında.n olan blrlnl (Altın Kemik) sı­ nıfına çıkarabllirdl. Görülüyor kl cemiyetin dini görüşleri, birinden dt­ ğerine geçilmesi mümkün olmayan haldkl kasttan vü­ cuda ıı;-etlrmemtşti. Ba�ka cemiyetlerde lse, kasttan vü­ cuda getiren bizzat dini lllko.t.lardı, yani bizzat cemi­ yetti. O halde ırklar, milletler ve cinsler arasındaki mü· sa.vaLsızlıkla.n ortadan kaldıracak Amil de ytnc ancak cemlyetlerln mAşert görüşleridir. Çünkü ancak bir şeyi yapan onu bozablllr. Eğer o ayrılıkları Vticuda getiren hayati tekAmül olsaydı, bu gün onlan değlştlremlyecektlk. "Hayati kanunlar böy-

48


le

icap ediyor" diyerek o müsavatslZhklan kabul etmek

ıstırannda kaJacak.Uk. Zira hayati tekimülü geri dön­

dünnek elimizde değildir. Bugün bir kadını erkek yap­ mak, bir za.hifeyi kuş haline sokmak nasıl mümkün de­ ğilse, uzvi verasete istinat eden ayrılıklan değiştirmek

de o kadar muhal olacakbr. Fa.kat çok şükür ki bu ay­ rtlıklan husule gellren uzvi verasetler ve uzvi teşek­

küller değildir. Biz, bugün bir zencinin ne rengini, ne de kemiklerinin şekllnl değiştirebiliriz. Onlara da mü­ savat, hürriyet mefkOrelerinJ. telkin edebiliriz. Demek

k.1 cemiyetin

husule getirdiği

ayrılık.lan yine cemiyet

izale edebilir.

v MiLLETLERiN SEViŞMESi (5) BaZI emperyalist muharrirler, "Darwin"in

"ye.şa­

mak lçln mücadele" Carazlyeslni, lçtJmai hayat& tatbik ederek, milletler arasında da, böyle bir kanunun hü­ kümran olduğunu söylemişlerdir. Mesel.8. Alman müel­ liflerinden General von Bemha..rdl tnglll.ere, Almanya'­ nın Tibli

ünvanlı

eserinde şöyle yazıyor:

"Tablatin

herhangi sahasma baksak tekıl.mülün en esaslı kanu­ nun muharebe olduğunu görürüz. Geçmiş asırlarda bi­ Unen bu büyük hakikat, son zamanlarda Charle Darwln tarafından mukni bir suretle ispat edildi . Bu müellif meydana koydu ki l.ablat varhk içinde mücadele ve en kuvvetlinin hakkı kanunları ile idare edllmektedir ve bu mücadele zahiri olan huşuneU içinde, zalfiert

(5)

Aynı gazetenin .çılı:mışlır.

5

ve

Temmuz 1923 günlü 47 ncı sayısında

49


muzır vücutlan ortadan kaldırarak, ıstıfa husule ge­

tirmektedir. Eğer bu glbl müelliflerin mnnetUkleri gibi, millet· ter arasında daimi bir husumet ve harı;> halet.! tabii bir kanun hallnde mevcut ise, halkçılık mefkOresinin bir şen.lyet. olabilmesine artık imkin yok demektir. Çünkü halkçıbk melkilresinin bir umdesi de, emperyalizmin ve bundan doğan harbin yer yüzünden ka.Honası ve millet­ lerin kardeş gibi biri blrile sevişmesi ve yard.ışlaşma­ sıdır. Arap şa.lrlerinden (MetbenJ) bir şiirtnde: Mesalbi kavm indi kavm fevait.

diyor ki "Bir kavmin musibetleri ,diğer kavm için ra­ ldelert muciptir" mealindedir. Eğer içtimai hakikat. bu mısradaki hükümden ibaretse, halkçılığa

lmkin

ka­

labilir mi? Halkçılık, esareti, rea.yellğJ, reodallzmi, emperyaliz­ mi, istibdadı, şovenizmi, taassubu hüli.sa hürriyet ve müsavata muğı\yir ne kadar müesseseler varsa, hepsini ortadan kaldınne.ğe. çalışan bir mefkOred.ir. Bu mcfkıl­ renln husule gelebilmesi için, tablaten milletlerin birl birine dost ve faldell olması şart tır. Eğer Darwin na7.a­ riyesl lçUrnalyat sahasında da hükümran bir kanwı isr eter Metbenl'nln dediği gibi, bir milletin musltetleri diğer mJlleL için la.ideleri mucipse artık emperyalizmin ve salr esaret şekillerinin ortadan kalkması tasavvur olunabilir mi? Bu meseleyi tahkik için iptida hayatıyat ilmine mü­ raceaL edelim: Hayvanlar

ve

nebatlar llemlnde haya:

için mücadele nazaı1yesi, gerçekten tamamlle sabit ol­ muş bir tabii kanun mahiyet.inde mld.Jr? De.rwln'ln en büyük müdafii olan (Huxley) 'e göre nevUerln neşettni izah edecek en makul faraziye Darwln'in (Hayat için mücadele ve ıstıfa) naza.riyesldir. Fakat bu nazariye a')-

50


la bir tabii kanun mahiyet.ini haiz değildir; yalnız bir sınıf h8diseleri izah edebllen makul bir faraziyeden iba­ rettir. Sair hayatçılann, DarvJnlzm hakkındaki telıik­ kisi de, ekseriyetle Huxley'in teliikkisl gibidir. Demek ki evvelemirde Darvlnizm hattii , hayatiyat. sahasında bile müsbet hakikat mahiyetlnl alamanuştır. Bununla beraber Ia.rzedellm ki hayaUyat sahasında ta­ bll bir kanun olduğu tamamile ispat

edilmiş

olsun !

Böyle olsa bile lçıimaiyat sahasında hiçbir t.atbik yeri bulamaz. Çünki içtimai hayalın kanunları ruhi hayatın kanunlanna uymadığın gibi, ruhi hayatın kanunlan da uzvi hayatın kanunlanna uygun değildir. Hayat keli­ mesinin müşterek olduğuna bakıp da ruhi ve içtimai hayaUan biri birinin aynı addetmek hatadır. Uzvi haya­ tın hidiseleri şuursuzdur. Uzvi hıidlseler fezanın içinde, ruhi hıldiseler şuurun içinde, içtimai hidlseler de vic­ danın içinde cereyan ederler. Hayatsız hıidlselerden ha.­ yatlı hadiselerin çıkması nasıl izaha muhtaçsa şuursuz hAdiselerden şuurlu hldiselerin doğması ve vicdansız hı\diselerden vicdanın tekevvün etmesi de aynı derece­ de

izaha muhtaçdırlar. Hayat, şuur, vicdan namlannı

bu üç şeniyetln kendi zıtlanndan doğmalan şu suretle izah ediliyor: Birtakım unsurlann tmti:racmdan husule gelen bir kül onu terkip eden cüzülerde mevcut olmıyan hassaları haiz olabiliyor. Mesel&. su hidrojen gazı ile oksijen gazlo.nnın imtizacından husule gelmiştir.

(Su)

da bulunan hlkemi ve k.Jmyevi bassalar onu terkip eden (hidrojen) ile (oksijen) de yoktur. Hayalsız unsurlar­ dan hayatb bir maddenin doğması da aynı suretle vaki olmuştur_

(Protoplasma)

hayatlı bir maddedir. Fakat

bunu terkip eden (Azot, karbon, oksljen ve hidrojen) un­ surlarında hayata benzer hiçbir hassa mevcut değildir. Hayati

hıidiselerln

imtizacından

(şuurun)

yini

51


(tereli ruhun) doğması da aynı suretle vuku bulmuştur.

Ruhi hiidiselerin imtlze.cından (vicdan)

m

yani (maşeri

ruh) un vücuda gelmesi de ayni suretle izah ed.Jlmekte­ dir. Her imtizaç, her terkip yeni ve orjine.I bir şeniyet vücuda getirmekted1r. Bu şeniyetlerden herblrisi, ken­ dinden evvel mevcut olup terkibine dahli olan şcniyct­ ten daha mütektımtldir. Meseli hayatlı madde, hayat­ sız maddeden da.ha mürekkep ve binaenaleyh daha mü­ tekA.mildlr. Vlcdanlı insanlar da, vicdansız hayvanlar­ dan daha mütekiı.mi1dir. İnsan dünyaya geldiği

zaman

vicdandan mahrum­

dur, fakat şuurdan mahrum değildir. insan dini , BhlB­ ki, bedii ilh. vicdanlan içtimai hayat.Lan a.lır.

İnsanı

hayvandan ayıran vicdanla akıldır. Vicdanla akıl insa­

na ruhi bir hürriyet temin ettiği gibi, içtimai bir mesu­ llyet mevcuttur. Hayvan sevki tablilerle idare olunu r. Şuurlu otomatlardan ibarettir. insanı bu suretle hay­ vanlardan ayıran ned.Jr? insanın içtimai bir hayat ya­ şamasıdır. lçllmai he.yat lnsanlan hususi he.rslara me.­ llk ederek, biri biline benzemez milletler haline getir­ miştir. Aynı medniyete mensup milletlerin hars cihe­ tiyle

birbirinden

ayrı

olma.hm,

beynelmilel

taksimi

amal mahiyetindedir. Her millet ayrı bir hars ilxla ede· rek beynelmilel camiaya arzcder. Birtakım dini, ahl&k.i, bedii çeşnilerin ve lezzetle­ r1n heyeti mecmuası olan her hars başka milletlerin de temaşa ve telezzüz edeceği güzel bir çiçek bahçesi glbld.Jr. Bu

bahçelerden herbirinde şekilleri, renkleri,

kokulan dl�erler1nde bulunmayan eşsiz çiçekler vardır. Çiçek mPraklıları ba'ikalarının bahçelerinde bulunan nadide çiçekleri görmek ve koklamak ist.edlklerl gibi, milletlerde birbirinin orjlnal harslarındnn telezüz el­ mek isterler. O halde bir mtlletln mahvolması , birçok güzelUkleri

52

muhtevi

olan orjinat

bir harsın ortadan


kalkması demektir. Meseli, vakl.Jyle Alman millet! mev­ cut olmasaydı, Lelbniz'lerden, Kant'lardan, Goethe'ler­ den, Schiller'lerden, Ws.gner'lerden, bütün cihan mü­ telezzlz olabilecek mlydi? İngillz, Fransız, İtalyan, Rus mllletlerl ve Türk, Arap, İran ve Efgan gibi müslüman milletler bütün cihan için, birer güzel hars bahçesi­ sldlr. Hint, çın. Japon gibi mllletler de, orjtnal hars­ lara malik birer güzel manevlyat B.lemldir. Hususi harstan bir tarafa bırakalım: Milletler

ara­

sında iktisadi, ilmi ve medeni Lesanütler, mübadeleler

de yok mudur? O halde, milletler biriblrlne tabiat.en düşman değildir, bil8.kis dootturlar. Milletleri

birlbirinc

düşman yapan müt..eassıp papaslarla, emperyalistler ve kapitallstlerd.1r.

Bunlar ortadan çekilirlerse, milletler

birbirlnl kardeş gibi seveceklerdlr.

VI Sunl Müsave.tsızhklann

Ka.ldınlme.ın ve Tabii

Mfü;avatsızlıklann Onle.nn Yerine İkamesi

(6)

lnsanların arasındaki müsavatsızlıkları tetkik edi" niz. Göreceksiniz ki bunların çoğu suni müsave.Lsızlık­ lardır,

tabii

müsavat.sızlıklar

değillerdir.

Blr

eslrin

efendisine, bir yarıcının ağasına, bir amelenin patronu­ na, tahsil görmemJş blr ümminin malılmatlı bir zata müsavi olmaması tabii müsavatsızlıkle.r mıdır? Yoksa, 1nsanlann suni olarak vücuda getirdikleri esaret, seri­ lik, mülklyet, miras

gibi

içtimai müesseselerin netice­

leri midlr? Şüphesiz bunlar tabii müsavatsızlıklar yani

ıBJ Ayni ıe.zetenln Clkmlştır.

6

Temmuz

923 gün

48 inci sayısınd11

53


uzvi l.eşekküllerden ve maderzad kablllyeUerden husule gelmlş ayrılıklar değildir.

Eğer

bu

müsavatsızliklax

uzvı kabiUyetıere ve irsi isdidatlara lsLinat et.m1ş ol­ saydı, onlan izale etmek mümkün olmıya.cakt.ı. Fakai madem ki bu müsavaLsızlıklan husule getiren cemiyet­ Lir; onlan izale etmek iktldan da cemiyette mevcut ol­ mak l&zım gelir. Halkçılığın en büyük vazifesi bu sunl müsavaisız­ lıklan ortadan kaldırmak tır.

insanlar dünyaya gelir

gelmez müsavi haklara mallk olmalıdırlar. Hlçblr çocuk dünyaya esir olarak yahut serf olarak gelmemelldlr. Hiçbir çocuk hayatının ilk çağlarında sütsüz veya ba­ kımsız, ikinci devresinde mektepsiz ve tahsilsiz kalma­ malıdır. Klmbilir fakir çocuklar arasında ileride birer d&hi olmak kabiliyetinde nice istidat.il rertler vardır iyi beslenmemek, tahsil ve terbiye görmemek yüzün­ den, cemiyet. bunlann feyizli dehalarından mahrum ka­ lıyor. Halbuki zenginlerin çocukları arasında da kabi­ liyetsiz, gabi, tenbt"I olanlar çoktur. Bunlar kuvvetli gı­ dalarla beslenerek.,

muntazam

mekteplerde tahsil ve

terbiye görerek cemiyetin müdlr sınırları arasında mü­ him mevkileri işgll edlyorlar. Zeki fertleri rençberlik eden ve gabl fertleri en mühim mi.lessescler1n başına �eçen bir cemiyet hlç medeniyette ve intizamda yük­ selcbtllr mi? O halde halkçılığın en esaslı şartı, çocukları müsa­ vi şerait altında bulundurmak, beslenmelerine, tahsil ve terblyelerine aynı Hinaları ibzal ederek her birinin hu­ susi istidadından cemiyeti müstefit etmeklir. Fakat bu f?ayeye vusul için, bcılşevik, komünist ve hatta sadece kollektivist ve sosyalist olmağa lüzum yoktur. ileride göreceğimiz veçhile halkçılık, ferdi mülkiyet kaidesini Ilga etmeden bu neticeye vusul bulablllr. Burada şöyle bir itiraz dermlyen edllebillr: "Sunı

54


müsavatsızlıkları ortadan kaldımbiHrslnJz, fakat bun­ lardan başka bir de

tabU

müsavat.sızlıklar var, bunları

da ortadan kaldırmak için elinizde bir iktidar var m1dır?" Filhakika, sunl müsavatsızlıklar on.adan kaldınhn­

ca,

tabii müsavat..sızhklar yine meydanda kalacaktır.

Ve bu tabii müsavat.sızlıkle.r lerbiye ve Wim vasıtasiyle kımıen azaltılmakla beraber, büsbütün izale edilebilme­ leri de lmkA.nsızd.ır. Fakat cemiyetin vazifesi yalm.z kendi eseri olan müsavatsızlıkları ortadan kaldırmaktır: içtimai adalet, bütün rertlerin cemiyet

tarafından

aynı ihtimamlara

ve himayelere mazhar olması demektir. Cemiyet, yalnız kendi Uillerinden mesuldür. Tabiatın gayri müsavi in­ sanlan vücuda getirmek suretindeki adaletsizliğinden mesul değildir. Bununla beraber cemiyet anadan doğma körleri, sağır

ve

dllslzleri

terbiye ve talim vasıtaları

ile, normal insanlara yaklaştırmağa çalışmıyor mu? Bir uzvu eksik olanlara sunl uzuv yapmıyor mu? Bununla beraber cemiyet tabii müsavat.sızhklara büsbütün niha­ yet vermek iktldanna malik değildir. Binaenaleyh bir takım tabii

müsavatsızlıkların,

halkçılık devrinde de

mevcut kalması zaruridir. Zaten halkçılığın gayesi körü körüne bir müsavatçı­ lık değildir. Hakiki müsavatçılık, bütün muameleyi yapmak münafldlr.

Tam

rertlere aynı

e.dalet herkese IAyık

olduğu mevkii vermektir. Cemiyete büyük hizmetler ib­ zal eden bir rertle, gayet küçük bir hlzmet Jra eden ya­ hut işgörmeğe lktidan olduğu halde tenbelllk sa1kaslyle hiçbir faldesl dokunnuyan diğer bir rerde cemiyet ta­ rafından aynı kıymetin verilmesi hakiki adalet"! muvafık olabilir mi? Bir cemiyetin bekası ve terakkisi, her ferde

Ha

ettiği hizmetle mütenasip mükiratlarda bulunma­

sıyle rne�ruttur. tztırari olarak hiçbir hizmet ıra ede­ �iyen kötürümler ve malOller tabii müstesnadır. Ço-

55


cuklar da henüz hizmet edecek bir �a gelmemişler­ dir. Fakat cemiyet içinde yqayan her fert mutlaka ce­ miyet içinde faldell bir surette herhangi bir işle uğrq­ ma.ğa borçludur. Ve her ferdin içtimai kıymeti, ifa e l ­ tlğ"I içtimaı hizmetle ölçülmelidir. Demekkt hakiki müsavatçılık, her hizmete müsavi bcdellnl vermektir. Yoksa tabiaten gabi olarak yaratıl­ mış yahut hür iradesi ile tenbel kalmayı itiyat etmiş olan fertlere, ancak en zeki ve en mal-O.matlı en çalış­ kan ve en fedakıir insıınlann liı.yık olduktan mevkileri vermek değildir. Şu kadar var ki, her fert çahşabilmek için, içtimai feyizlerden müsavi derecede hissesini al­ mış olmalıdır. Bir insan yavrusu dünyaya geldJği zaman bir

hayvan yavrus gibi. yalnız

table.tın

lhsanlanna

mazhar olmakla kalmaz. Cemiyetin üç türlü nimetleri­ ne de nail olur : Bunlardan birincisi siyasi haklardır. Seçmek ve se­ çilmek haklan.

fertlerin eltnde onları en yüksek ma­

kamlara kadar çıkarabilecek içtimai kuvvetlerdir. İkin­ cisi terbiyevi feyizlerdJr. Her milletin içinde din, ahlılk, güzel sanatlar, felsefe, ilim gibi şeylerden mürekkep olmak üzere bir milli hars mevcuttur. Bu milli harsLan nasip alanlar, cemiyet içinde yüksek bir mevki ihraz ederler. Oçüncüsü iktisadi aletler ve tekniklerdir. Bu alel­ lerle tekniklere malik olanlar. bO.yük servetleri kaza­ na.bilirler. lşte dünyaya gelen bütlin insan yavrulan, cemiyet tarafından bu üç kısım içtimai kuvvetlerle aym derece­ de tectuz edHmelictirler. Bir sınıfa bunlardan bazısını vertp de, dlğerler1nl vermemek ictlmal ahengi lhlı\I eder Mesell, kızlanmım lise ve yüksek tahsilleri vermekte tereddüt etmiyoruz. Bunlara Avrupa.'nın, Amertka'nın \'e Avusturalya'nın birçok yerlerinde kadının medeni

56


ve slyast haklar ltlban ile erkekler müsavi bir dere­ ceye vasıl olduk.lannı öğreniyoruz. Sonra, bunlan siyasi haklardan büsbütün mahrum ve medeni haklarca da erkekten çok dun bir mevkide bırakıyoruz. Bu iki türlü hareket arasında büyük bir mantıksızlık yok mudur? Yine, mesela bütün köylüler gibi bir karış tarlası bile olmıyan yabancı ve rençberler köylülere de mllli meclise intihap etmek ve lnUhap olunmak gibl siyasi hükümranlık haklarını vermişiz. Halbuki tarlatan olmı­ yan

bu

zavallılar

bir

köy . ağasının

esiridirler.

Bazı

yerlerde bunlar evlerini bulunduklan köyden başka kö­ ye nakletmek hakkından bile mahrumdurlar. Çünkü köy ağa..�ı onlan bitmez tükenmez bir borç ile ebedi bir su­ rette kendi köyüne bağlamıştır. İktisaden adi bir ferdin esiri olan

bu

yüzbinlercc köylülerin, siyasetten hüküm­

ranlık haklarına ma.ni olmasından ne çıkar? Centiyetin vazifesi bu üç kuvveti beraber olarak fertlerine tevzi etmektedir. Cemiyet, fertlerine bu nimetleri müsavatan t.evzl ettikten sonra.dır ki onlan lçtimai hizmetleri ile müte· nasip muamelede bulunmak hakkını haiz olabilir. Ma­ ma.fi lnsanlar arasında bazı tabii müsavatsızların bu­ lunması da, esasen mazarratlı

değlldir.

Belki,

bil8ki!'"

raldelidlr de. Bazı insanların ellşlcrtne, bazılarının fikir işlerine, bazılarının da zevk işlerine kabiliyetli olması. içtimai iş hükmünü taksimi amalin teşekkülüne faideli bir hazırlık değil midir? Bir cemiyette bütün fertler şair olsalar, o cemiyet yaşayabilir mi? Bir milletin bütün vatandaşlan yalnız elişlertnde kablllyetli olsa, o millet fikri ve bedii sahalarda yükselebilir mi? Bütün fertleri yalnız riyaziye.ta müsteit bulunan bir kavim milli bir hars yapabilir mi? Oön1lüyor

ki

tabii

müsavatsızlıklar,

muzır değil

57


belki birçok ahvalde Caldelidir. tçtlmal müeavatstzlıklar­ da, eski devirlerde, faideli roller ıra etmJşlerdir. Fakat bllhassa müsavat mefküreslnln hükümran bulunduğu bu halkçılık devrinde, artık lçtlmal müsa.va.Lsızlıkla.nn devamı caiz görülemez. Tabii müsavatsızlıklar denildl ki zaman bundan kasdedilen mana (uzvl müsavatsızlıklar­ dır. Suni müsavatsızlıklardan anlaşılan mA.na da, lçt: mal müsava.Lsızlıklardır. Vakıa içtimai müsavatsızhklar da (lçtlmalyen

-

tabii) sebeplerin neticeleri olduğu için.

(!çLimalyen - tabii) bir mahiyettedir. Fakat bunlar uzvi müsavatsızlıklara nisbetle, cemiyet tarafından kolayca dcğlştlrlleblldJğine binaen halk tarafından

(sunl) ma­

hiyete görülmüşlerdir. Bu sebeple biz de bunlara sun! müsavatsızlıklar demekte bir beis gönned.Jk Halkçıhk devri cemiyetlerin siyasi LekAmillde vasıl oldukları en son ve en yüksek merhaledir. Bu merha­ lede içtimai mü.savatsızlık.ların ize.lesi en esaslı şarttır Fakat içtimai müsavaLsızlıkların izalesi, bütün lnsanla.­ nn aynı kabiliyetlere mB.lik kılınması demek değildir !çtımal müsavatsızlıklann lzaleslnden doğacak büyük blr faide de, tabli

müsavatsızlıklann

yani mılderzad

kabtliyeUerin tama.mile hükümran olmasıdır. O halde halkçılığın hedeflerinden biri de (Sun! müsavatsızhkla­ rın

kaldırılması ve tabii müsava.Lsızlıkların onların ye­

rine konması)

dır.

Vll insanlar Hürdürler (7) Geçen makale1erimizde hayatiyet ilmine istinaden in.sanlar ansmda müsavatın mümkün olm1yacağına dair serdolunan ldd..ialann esassız olduğunu meydana koyC7>

çıkmışUr 58

A,Vnl gazeı.enın

9

Temmuz

1923

günlü

49

uncu sayısınd:ı


duk. Şimdi de ruhiyat ilmlen lsUnaden, insanların hür olmadıklarını iddia eden na.zar:l.yecilerin fikirlerini mü­ nakaşa edeceğiz. Bunlar ve vicdan

diyorlar ki : hürriyetine

"İnsanların

millk

siyasi

olabilmeleri

hürriyele

için, evvel­

emirde ruhi hürriyeti haiz olma.lan lizı.mdır. Halbuki insanlar da sair hayvanlar gibi ruhen esirdlrler. İnsan­ larda uz.viyetlerinden doğan bir takım ihtisaslar, arzu­ lar, heyevanlar vardırk.i insanlar hiçbir vakit bunların istibdadından

kurtulamazlar.

Meseli

açlık,

susuzluk.

uyku ihtiyacı, cinsi ihtiyaç gibi temayüller insanların ruhunda birer imlri mücbir hükmündedir. İnsanlar bu deruni müsleblLlerin esareti altında bulundukça, ger­ çekten hür olmalan mümkün Bu mahkeme ilk

bakışta

müdür? vakılar müstenit gdrü­

nür ise de başka vakılarla mukayese edilince, nakıs bir istikrardan ibareL olduğu meydana çıkar. Filhakika insan, açlık, susuzluk ilh gibi bir takım icbarların te­ siri allındadır. Fakat üç oy oruç tutanla.n, kırk gün çile çekenleri, intihar maksadı ile aylarca yemek yemi­ yenleri görmüyor muyuz? Bu vak.ıları gördükten son­ ra. artık

(insanlar açlığın, susuzluğun esiridirler.) de­

mete nasıl dilimiz varabilir? Geceleri hiç uyumıyan mut.erikler, hasta çocukları­

bekllyen anneler geceleri çalışan amelelerle yürüyen

kervancılar uyku tehalük.üne galebe çalmıyor mu? Bekıiretinl muhara:za eden ihtiyar kızlarla dünyaya ginnemlş erkekler az mı görülmüşLür? Arzulanna hi.kim olan bu insanlar gtbi, heyecanla rına karşı hükümran bulunan insanlar da vardır. Revaki Filozoflarda, budisL tariki dünyalarda, İbrahim Edhem gibi evliyalarda seklnetin yani heyecansızlığın en yük11ek derecelerini görüyoruz. Bu vakıalar gösLerlyor ki, insanda uzvi temayüller-

511


den başka, içtimai temayüller de var. Bu içtimai Lema­ yüller (merkô.reler) le (mefhum) ıardır. lnsan dini, ah­ lA.ki, bedii mefküreleriyle, uzvl tehali.lklertnl yenebllir. Akli mefhumları ile slreUne makul istikametler verebilir. tşte insanın bu lk.J türlü içtimai temayüller sayesinde arzulanna ve heyecanlanna galip ve hlkim olmasına {irade) namı verllir. İrade insanın arzu ettiği şeyi yapmaması Ue tezahür eder. İnsanın arzu ettiği şeyi yapmamasına

(menfi

irade) . arzu etmediği şeyi yapıntı.Sına (müspet i rade) adlarını verebilrtz. Meseli açken birşey yememek men­ fi bir i radeyi, yaşamayı arzu ederken vatan aşkı ile harbe gitmek müsbet bir iradeyi gOsterir. irade. ya bir mefkılrenin, yahut bir merhumun uzvi Lemfl.yUllere galebesidir. Eğer irade, mefkô.reden doğ­ muşsa ona vecdi irade diyebilin. Çünkü mefkOreli in­ sanlar arzularına ve heyecanlanna hiçbir cehit sarfet mekslzin yalnız vecit yani (anluzyasım) ile galebe ça !arlar ıo:ger, blllkis, akl i mefhumlardan dogmuşsa,

ona

(cehd.J) irade dlyebillriz. Çünkü arzularına ve heyecan­ larına yalnız akli mefhumları Ue galebe çalanlar, büyük bir cehil sa.rfına mecburdurlar. tnsandaki ruhi hürriyetin birinci derecesi olan im­ de bu surelle husule gelir. Fakat insan bazan bir işi yapacağı zaman iki yahut da.ha zlyade mcfkQrclerin

tcsir1 altında da kalabilir. O zaman bu mefkılrelerdcn hangisini diğerine tercih etmek tazımgeldlğl hakkında ruhi müşavere icrasına lüzum hasıl olur. Bu derünl te­ zekkür neticesinde bir mefkô.re diğerine tercih olunur ki bu hale de (lhtJyAr) nanu verilir. tşte ruhi hürriyelin bu ikinci derecesi de bu ihUyar hiletinden ibarettir. (irade) basit olduğu halde, (lhUyir) mürekkeptir. Çünkü ihliylr müteaddit mefk6.relerin yani müteaddit iradelerin müba.rezeslnden çıkan neticesidir.

60


Tarihte gördüğümüz kahramanlardan bazısı Jrade sa.hibJ, bazısı da JhtJyar sahibidir. İrade sahipleri yal­ nız bJr hedef görebHirler, yalnız btr maksat içJn çalı­ şabilirler. Gayet mürekkep ve mudil olan şeniyet vahide irca kaidesine tabi olmadığından,

bu gibilerin mücahed.e­

leri ekseriya kısır kalmağa mahkQmdur. Çok kere de büyük mazarratlara baJs olur. İhtiyar sahiplerine gelince bunJa.r evvelemirde bü­ tün şentyetlert

nazara.

alırlar. Sonra da bütün mefküre­

lert ve bütün akit merhwnları karşılaştırarak, uzun muhakemelerin tezekkürlerin nellceslnded.ir ki

yapa

cakları işe karar verirler. Görülüyor ki Jnsanlarda (irade) ve (ihtJyar) nam­ lan ile iki dereeell bJr ruhi hüriyet. vardır. İnsanı ruhen hür yapan, bir t.araft.an mefkQrelere, diğer taraftan akla malik olmasıdır. MefkQreleri idrak eden ruhi melekemize (vicdan) adı verilir. Demek ki insanı ruhi hürriyete sahip kılan (vicdan) Jle (akıl) dır İnsan cemiyetten aldığı bu iki ruhi meleke sayesindedir

ki, ruhunun uzvJ temayüllerine galebe çalarak, uzviye­ tine karşı t.amamile müstakil bir ve.z:iyete girer. Demek ki insan dünyaya gelirken, rnhi bJr hürrtyeL iktidarını haiz olarak gelmez. Bu iktidan yaşadığı maşeri bayat nisbeUnde Jktisap ett.iğf hars ve tehzip derece­ sinden cemiyetten ahr. O halde insanın ruhi hürriyeti llini.haye artabilir.

İrade ve ihtiyar melekleri ilimi­

haye kuvvetlenebtllr. Büyük kahramanları ve dahileri vücuda getiren, Jştc deruni hürriyetin bu yüksek dere­ celeridir.

Hülha, insanlar hür oldukları halde doğmazlar İ!l.C de hürriyete kabiliyetli olarak dünyaya gelirler. cemi­ yet onlara Jptlda, ruhi bir hürriyet verir, sonra da. si­ yasi ve Jçllmai hürrlyetıere mazhar kılar. 81


KISA l.

TefdııUt: Ayrım, iki şey e.rn

Hars; Mllll ktılttır

Dereke:

sındakl tark Tak.dml dmal: İş bölümü,

Derece

Emmuzec: Örnek. numune

(cevval·koşan, dolaşanı Feııkalhat: Yukan.

Mudrız: Zıt. karşı Relen Kazemlmış

{imli-İşler ameuerı Cevvail'11et_· Hareketlllllı:.

Sadır almak: Çıkmak Sudur etmelc: Çıkmak

Müktesep:

SÖZLCK TesddUm: Çarpıoma

MAKALE Mefkure: Oiktl

celel

Ust. dere­

cede, sınırda, çok fazlıı inkı.tdm etmek: BOIUnmek

geçlrJlmlş Piıoo: öncü. önder IZ41e edilmek: Olderilmek

intaç etmeıı:.-

yokedllmek Tevar1Js: Ce;:rrıe. mirasa

yokluk. hlçllk, sizlik llfdter: truı.an t.opluluA:u. toplum

konma

lllaıerl: Cemaaı..e. t.opluluğo

TearDz.- Çatışma Gavrf mustakar:

Durulma·

mış. istikrar bulmamış.

Mtldil:

Karışık. kannaşık.

çapraşık. Sd/fl; Aşalı. alçak

Teıılf: Yükselme TemcddUn: Medenlşleme. uygarlaşma

il.

MAKALE

Tesalüp et mek: Irkça kanş­

mak Sak1.ı: AAır. kaba

lıtucak etmek:

Ayrılmak, blı

kökten çıkmak lhWdt etmek: !Soyca küllür­ cel karışmak JIUtecanfs: Dı r örnek. bir

cln!ten lnhildle duçar olmıık: Bozul­

ma.

da&llma, çözlUmel;e

utromak

•2

Gerektirmek.

sonuçlandırmak Adem

mensup, l.Oplulutun olan ort.alı:laışa III. MAKALE Dıln: Aş.atı Vfflle: Fonksiyon.

Mtlıtetnıe: Se.ttnet:

Odalık <metres

Rahat, tatlıllk.

güvenme Semf11e: Klan Mestür:

örtUIU, kapalı, saklı

Tesetuır: Örtünme, gizlenme lhtlcap:

IV.

Örtünce, saklanma MAKALE (el, küçQlr

Hlr/et: Sanot.

sanati

Tadm: Yemek

Sflnle:

Sıra. Zincir,

Meratip:

Mertebeler.

dereceler Tamlf: sınınama. &1ralama.

aynima


lstuur: Zor Zah.l/e:

uymayan

Sllrllnerek yUrQyen

(hayvanı

sllrtınıenı

kat.ılık lsh/a: Seçme, ayıklanma, bir ı:vı..sı nı bırakma.

alma Tekevuan : Oluş. var olma. dotuş imtWıç.- Uyuşma. uyma. kaynaşma. geçinme sevneımııeı_·

Milletler

Bedii: Bst.eUk

TelezzUz etmek:

Hoşlanmak.

lezzet. duymak. t.at. almak VJ_ MAKALE Umnıı_· Okuyup yazmak

tabll Gldt>rmek,

iktidar: Kudret, kuvvet, güç yetme Gabi: Anlayışsız, kRlın kalalı,

ibzal etmek:

Rolce. göster­

mek, bolca vermek MUsteflt etmek:

Faydalan­

dırmak. yararlanma)! Ulaşma.

varma

Derııni:

İçten

Ndkıs: Eksik

İstikra: Tümevarım İcbar: Zorlama, cebir Muteklf_· Bir yer kapanıp ibadetle meşgul olan, lt.lklreden Tehalilt_· Can atma. çok lslekll olma Revalci: St.olk ler1. ahHıkı.

lablatı

çalışma Tezekkilr: İçten konuşma he.tıra getirme Hllrrlyet, erll:lnllk,

'°'m' Mü.bareze: Vuruşma, savuşma

Bdls: Sebep

etmek_·

ıslah lhraz etmek: Kazanmıık, erişmek Tdll:

Orta,

ikinci derece olan

Ali: Yüksek Mazarratlı: Zararlı

Caiz o6rUlmek: Uygun

yetişme Kaldırmak.

bozmak. llğvet.mek

Dermlvan

MAKALE Zorlayan, zorlayıcı

Tehzlp: Düzeltme, t.emlzleme

apt.al Müdlr: İdare eden. mUdllr

lika

VII.

Amir: Baş. emreden buyuran Mücbir:

lhtlııdr:

yoket.mek

Vuıill:

lylllle ı

Ceh.ld: Çaba, uıt;raşma,

bilmeyen doıtuşt.::ı.n ,

!Blr

Siret: İnsanın manevi hal·

Mdderzad: Anadan dolma. izale etmek:

Mazhar olmak:

ermek, erişmek

V. MAKALE HuJılnet: Sertlik. kabalık

şeyin

lztırarl: Mecburi

etmek.- Ortaya

koymıı.k. öne sürmek Mtlnd/I: Ayk ın, aksi muhalif,

mtınaslp görlllmek Beis: Engel. zarar

Merhale: Konak. mesare ikame: Koyma. konulma, kullanma

63


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.