Çayırkuşu

Page 1

öyküler… Habib Bektaş Çizer: Murteza Albayrak



Çayırkuşu öyküler…

Habib Bektaş

Çizer: Murteza Albayrak


Yazar Habib Bektaş Çizer Murteza Albayrak Genel Yayın Yönetmeni Özlem Tortop Akkaya Başeditör Yunus Bekir Yurdakul Grafik Tasarımcı Fatma Yılmaz

ISBN: 978-605-4634-32-3 Sertifika No: 12172 İzmir, 18 Nisan 2013 Baskı: Özden Ofset Matbaacılık ve Ambalaj San. Koll. Şti. Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi Atatürk Mahallesi Gazi Bulvarı No: 148-B Kemalpaşa / İZMİR

Sertifika No: 15666 © Her hakkı saklıdır ve Top Yayıncılık Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketine aittir. Yazıları ve resimleri aynen veya değiştirilerek alınamaz ve yayımlanamaz.

Top Yayıncılık Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi Dr. Faik Muhittin Adam Cad. Nu. : 38/Z -1 Konak İZMİR - www.top.com.tr Telefon: 0232 425 79 63 - 445 91 12 Belgegeçer: 0232 489 37 37


Şirin kızıma...


Habib Bektaş, yazar 1951’de, Salihli’de doğdu. Okula, okuma yazma öğrenecek kadar gitti. Girip çıkmadığı iş yok gibidir. 1972’de gittiği Almanya’dan çabucak dönemeyeceğini anlayınca sözü yurt edindi. Çalışmayı, okumayı, insanları, en çok da yazmayı sevdi. Şiirler, romanlar, öyküler kaleme aldı. Işığın rengini aradı, gölgenin kokusunu... Gün geldi öykülere inandı. 2012’de yayımlanan, “Hollanda Kralı Bo, Dedeağaç, Çocukağaç, Fransa Gezisi, Patlamış Darı, Baloncu, Çiçekoğlan” öykülerinin ardından Çayırkuşu’nu yazdı. Şimdi kimi gün Salihli’de çocukluğunun arkadaşı çocuklarla oyunlarda buluşurken, kimi gün İzmir’de, Almanya’da yeni yapıtların izini sürüyor.

Murteza Albayrak, çizer 1971’de, İzmir’in Çeşme’sinde doğdu. Ortaokulu bitirinceye kadar orada yaşadı. Çizgiyle yolculuğu, yürümesi ve konuşmasından da öncedir. Anadolu Üniversitesi GSF Grafik Tasarım Bölümü’nde okudu. Ankara ve İzmir’de, ajanslarda çizip tasarladı. Çeşmeli Sanatçılar Grubu ile içeride ve dışarıda (Yunanistan) otuzu aşkın sergiye katıldı. Bir o kadar da ödül aldı. Çizmek ve tasarlamaktan yorulmuşa benzemiyor… İzmir’de yaşıyor.


7 Yabancı Kuş 0 5 ı Öğreniyor 2 ay çm U lo Lo e Bobo, Momo v a Gidiyor 45 Momo Sinemay



Yabancı Kuş

7



Çok uzaklardan gelmişti. Çevredeki serçeler onun için, “yabancı” diyorlardı. O da bıkıp usanmadan serçelere laf yetiştirmeye, yabancı filan olmadığını anlatmaya çalışıyordu. Adım Çayırkuşu, diyordu. O yöreye yerleşmek istediğini de saklamıyordu. Bir yuvaya sahip olmak için kanadını, gagasını çabuk tutmalıydı. Uygun bir yer aradı. Çok aradı ama sonunda güzel bir yer buldu. Yuvasını iki katlı bir evin güneyindeki çatı çıkıntısının altına kurmayı tasarladı. Böylelikle yavruları yağmurdan korunduğu gibi, sabah güneşi de yuvanın içine girerdi. Sağdan soldan ot çöp getirmeye başlayınca çevredeki geveze serçeler başına üşüştü. Kanatlarında koyu kahverengi telekler olan güzel bir Serçe çok öfkeliydi: “Olmaz kardeş, burası çayırkuşları için uygun bir yer değil!” 9


10


Bayan Çayırkuşu aldırmadı: “Burasını beğendim. Yuvamı buraya kuracağım. Çocuklarım da sevecek çevreyi…” dedi. Şamatacı serçeler, ortalığı birbirine katıyorlardı. Bayan Çayırkuşu’nun serçe yuvalarının arasında bir yuva yapmasını doğru bulmuyorlardı. Serçelerle çayırkuşlarının dilleri aynı olsa da farklı sesler, farklı anlamlar yüklüydü konuşmalarında. Bu nedenle serçeler kaygılanıyor, bu kaygılarını da dile getiriyorlardı: “Aman kardeş,” dediler, “yaptığın doğru bir şey değil! Biz farklı kuşlarız. Dilimiz aynı gibi görünse de sonuçta biraz farklı. Üstelik uçuşumuz, yediğimiz şeyler, uyku saatlerimiz, görünüşlerimiz, ilgi alanlarımız, hepsi farklı. Çocukların, çocuklarımızı olumsuz anlamda etkileyebilir. Böyle bir şeye izin veremeyiz doğrusu!” Çayırkuşu, “Hadi oradan, hepimiz kuşuz işte, abartmayın!” dese de düşünüyor, taşınıyor, bir çözüm yolu arıyordu. Sonunda şu karara vardı: Serçelerin kuru gürültüsüne pabuç bırakmayacaktı. Çevredeki serçeleri rahatsız etmeden yuva yapma işini sürdürdü. 11


Yaşlıca bir serçe, Bayan Çayırkuşu’nun yanına geldi. Duruşu, sesi dostçaydı: “Sevgili Çayırkuşu,” dedi, “bizi de anlamalısınız. Bu zamana kadar bir çayırkuşunun biz serçeler gibi evlerin çatısına yuva yaptığı görülmüş değildir. En azından ben görmedim. Neden yuvanı tüm çayırkuşları gibi tarlalara, yere yapmıyorsun!” Çayırkuşu şöyle bir baktı ihtiyar serçeye. ‘Acaba,’ dedi, ‘nefes tüketmeye değer mi?’ Baktı ki serçe oldukça ciddi ve yanıt bekliyor. Şöyle dedi: “Bay Serçe, elbette biliyorum çayırkuşlarının düz yere, tarlaların arasına yuva yaptığını. Bir adımız da tarlakuşu değil midir! Fakat tarlalarda yaşama alanı kalmadı ki! İklimler değişti. Çiftçiler neredeyse yılın dört mevsimi tarım yapıyorlar. Geçen yıl yaptığım yuvanın üstünden bir traktör geçiverdi. Ne yuvam kaldı ne de yumurtalarım... Beni anlıyorsunuz değil mi?” Yaşlı serçe düşünceliydi: “Yeni şeyleri hayata geçirmek kolay değildir, Bayan Çayırkuşu,” dedi. “Evet, güçtür, ama anlamlı!. Kolay gelsin!” Bayan Çayırkuşu gülümsedi. Konuştuğu yaşlıca serçe akıllı birine benziyordu. 12


Kuşların nasıl yuva yaptığını herkes bilir. Kuşlar uçar gider, ot toplarlar, çöp toplarlar, kimi zaman biraz da çamur; iptir yündür derken adeta iğneyle kuyu kazarlar. Sonunda ama içine yumurtlayabilecekleri, kuluçkaya yatıp yavrularını çıkarabilecekleri, sonra da büyütüp uçurabilecekleri bir yuvaya kavuşurlar. Uzun sözün kısası; az iş değildir. Hiçbir şeyden yılmadı Bayan Çayırkuşu. Yuvası için gerekli malzemeleri taşımaya başladı. Uzun aramalardan sonra uygun bir çöp ya da küçücük bir tutam ot bulup getiriyor, bin bir güçlükle tutturuyordu o iki katlı evin çatı çıkıntısının altına, sonra da uçup yeni yapı malzemeleri arıyordu. Gelgelelim geriye döndüğünde bir bakıyordu ki, bir önceki çöpün yerinde yeller esiyor. “Allah Allah!” diyordu Bayan Çayırkuşu, “Herhalde rüzgâr uçurdu bizim çöpü.” Haydi, sıfırdan başlıyordu yuvasını kurmaya. Uçup yeni bir çöp buluyor, bin bir güçlükle getiriyor, çatı çıkıntısının altına yerleştiriyordu. Sonra birbirine çatmak için bir çöp daha aramaya gidiyordu. Bulup getirdiğinde bir bakıyordu ki, ilk getirdiği çöp yine yok. Gökyüzüne bakıyordu Bayan Çayırkuşu, bulutlara. Ortada ama çöpünü uçuracak bir rüzgâr da yoktu doğrusu. 13


Ne yapsın Bayan Çayırkuşu, düşündü taşındı, sonra da şöyle yaptı: Ağzındaki çöpü koydu yuva yapacağı yere. Sonra yeni çöp aramak için uzaklara uçuyormuş gibi yapıp karşıdaki incir ağacının kocaman yaprakları arasına saklandı. Dur bakalım, dedi, bin bir güçlükle getirdiğim çöpler nereye gidiyor, görelim. Bir dakika geçti geçmedi, birkaç serçe uçup geldi Bayan Çayırkuşu’nun yuva yapmakta olduğu evin arkasından. Sağa baktı serçeler, kimse yok, sola baktılar kimse yok, Bayan Çayırkuşu’nun bin bir güçlükle getirdiği çöpü alıp bir sokak ötedeki iğde ağacının altına attılar. Sonra da Bayan Çayırkuşu’nun yuva yaptığı çatının tepesine çıkıp türkü söylediler keyifle. Bayan Çayırkuşu olanı biteni gördükten sonra komşu köye gezmeye giden haylaz kocasının yanına uçtu. Bulunca kocasını şöyle dedi: “Aman uç sevgili kocacığım, yardımına muhtacım.” “Hay hay,” dedi kocası, “haylaz olduysak o kadar da değil, söyle, umarım yapabileceğim bir iştir.” Bayan Çayırkuşu, “Dinle,” dedi kocasına, sonra anlattı serçelerin edepsizliğini. 14


15



Kolaydır alıştığımız gibi yaşamak, sürüp gidene ayak uydurmak. “Ben başkayım, başka türlü olsa!” diyenin yadırganması biraz da bundandır. Ama kim kime tıpatıp benzemiş ki yarın, dün gibi olsun! Ve her zaman farklı olanı arayan, kendi farkını söyleyenler de var olmasın. Gün geçtikçe kirlenen dünya, değişen insan bunu bekler yaşamdan farkında bile olmadan… Yoksa niye saçak altına kurmaya kalkışsın ki yuvasını tarlakuşu?

top.com.tr


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.