ç a ğ a e d
DabibeBektaş H
ıl Tortop
An Resimleyen:
Dedeağaç Yazar Habib Bektaş Çizer Anıl Tortop Yayın Yönetmeni Özlem Tortop Akkaya Editör Yunus Bekir Yurdakul Grafik Tasar›m Ozan Tortop Baskı Özden Ofset Matbaacılık ve Ambalaj San. Koll. Şti. İZMİR / 12.04.2012 ISBN: 978 - 605 - 4634 - 03 - 3 SERTİFİKA NO: 12172 © Her hakkı saklıdır ve Top Yayıncılık Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi’ne aittir. Yazıları ve resimleri başka bir esere aynen veya değiştirilerek alınamaz ve yayımlanamaz. Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 5. maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde bandrol taşıması zorunlu değildir. Top Yayıncılık Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi Dr. Faik Muhittin Adam Cad. Nu. : 38/z-1 Konak İZMİR - www.top.com.tr Telefon: 90.232.4257963 Belgegeçer: 90.232.4459112
2
Eskiden dedemle sık sık gezmeye çıkardık. Evimizin karşısındaki küçücük tepelerin eteklerinde başlayıp anayolun kıyısına dek uzanan ormana giderdik. O zamanlar çocuktum. Dedem ihtiyardı. Çabuk yorulurdu. Ormana varınca dinlenirdik. Nedense dinlenmek için hep aynı ağacın altına otururduk. Gölgesine oturduğumuz o ağacı dedemin çok sevdiğini seziyordum. Ama o zamanlar dedemle ağacın arasındaki sırrı henüz bilmiyordum. 3
Dedem, masallar anlatırdı o ağacın altında. Bana öyle gelirdi ki anlattığı masalların birazı banaysa, birazı da o ağacaydı sanki. Günlerden bir gün, o ağacın altında otururken, dedem dedi ki: — Biliyor musun, ben ağaçların dilini bilirim! Gülüverdim. Sonra da güldüğüm için utandım. Çünkü dedem yalan söylemez. Dedem de güldü. “Ağaçların konuşabildiğini bilmiyordum.” dedim. “Her şeyin bir yöntemi var.” dedi dedem. Şaşırmıştım. Ne diyeceğimi bilemedim. “İstersen,” dedi dedem, “sana da öğretirim bunu!” Heyecanla atıldım: — İsterim, öğret dedeciğim! Gülüverdi dedem. — O kadar çabuk olmaz. — Neden, çok mu zor onlarla konuşabilmek? Saçlarımı okşarken konuştu dedem: — Hem zor hem kolay!
4
Dönüp küçük kahverengi gözlerine baktım dedemin. İnsanların gözlerine bakınca, doğru söyleyip söylemedikleri anlaşılır. Dedemin söylediğine göre, bir insan yalan söylüyorsa karşısındaki insanın gözlerine pek öyle rahat, güvenle bakamazmış. Oysa dedem, sevinçle, mutlulukla, güvenle bakıyordu gözlerime.
5
Yine de sormadan edemedim. Tepemizde yükselen koca ağacı gösterdim: — Dede, şimdi bu ağaç bizim konuştuklarımızı anlıyor mu? “Elbette.” dedi dedem. — Peki, yanıt da verir mi? — Vermez mi hiç! — Ama ben duymuyorum ki? Gülüverdi dedem. — Gün gelecek, sen de konuşacaksın onunla. Onun söylediklerini duyacak, anlayacaksın. Biraz sabırlı olman gerekiyor. 6
O günden sonra ne zaman o ağacın altına gitsek, konuşmalarıma eskisine oranla daha çok özen gösterir oldum. Öyle ya, bir üçüncü kişi dinliyordu bizi… Günler, aylar, yıllar geçtikçe dedem daha da yaşlanıyor, yürümekte güçlük çekiyordu. Artık eskiden olduğu gibi sık sık gidemiyorduk o ağacın yanına. Ben de büyüyor, güçleniyordum. Dedem, o ağacın yanına gitmek istediği zamanlarda koluna giriyor, ona yardım ediyordum. 7
Dedeağaç Gövdesini gagalayan ağaçkakana teşekkür mü eder ulu bir ağaç? Değilse kızar mı? Baltasıyla karşısına dikilen birine diyeceği bir şey yok mudur bir ağacın? Yanı başındaki arkadaşları kurumuşsa yalnızlık çekmez mi bir fidan? Kime anlatır sıkıntısını; kuşlara, böceklere mi? Ya biz insanlarla konuşur mu ağaçlar? Dediklerimizi anlarlar mı? Tüm bu soruların yanıtını belki de daha fazlasını, dedeağacın öyküsünde bulabilirsiniz, kimbilir...
ISBN 978-605-4634-03-3
top.com.tr 9 786054 634033