Domates Diktatörü

Page 1



Yazar Asuman Portakal Çizer Anıl Tortop Genel Yayın Yönetmeni Özlem Tortop Akkaya Başeditör Yunus Bekir Yurdakul Sanat Yönetmeni Ozan Tortop ISBN: 978-5742-96-6 Sertifika No: 12172 İzmir, 12.04.2012 Baskı: Özden Ofset Matbaacılık ve Ambalaj San. Koll. Şti. © Her hakkı saklıdır ve Top Yayıncılık Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketine aittir. Yazıları ve resimleri aynen veya değiştirilerek alınamaz ve yayımlanamaz.

Top Yayıncılık Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi 850. Sokak Nu. : 38/Z-1 Konak İZMİR - www.top.com.tr Telefon: 90.232.4257963 Belgegeçer: 90.232.4459112



Asuman Portakal, yazar 1978’de, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ni (MSÜ) bitirdi. Resim kâğıtlarına düşlerini boyayan çocuklara 24 yıl kılavuzluk etti. Bu arada çocuklar için yazılmış kitapları da resimledi. Karma sergilere katıldı. İki kişisel sergi açtı. Kimi yapıtları Türkiye’den başka, İrlanda, İsveç, Japonya, İsviçre ve Yunanistan’da, özel koleksiyonlarda yer aldı. Çocuklar için yazdığı, “Çok Komiksin Margarita” ve “Geveze Çizgiler” kitaplarıyla ödüller kazandı. “Dolambaç Ağacı da Neymiş?” adlı çocuk kitabı kısa süre önce yayımlanan yazar, yetişkinler için kısa öyküler de yazıyor. Renklerle oynamayı, okumayı, yazmayı çok seviyor. Bir de gülmeyi… Her ne kadar portakal delisi olsa da bu kitabı yazarken kaç kilo domates yediğini hatırlamıyor. www.asumanportakal.com

Anıl Tortop, çizer 1983’te, Ankara’da doğdu. Ankara Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nde resim, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde çizgi film ile yeniden tanıştı. Bisiklete binmek, kitap okumak ve akordiyon çalmak için eline geçen her fırsatı değerlendiriyor. Çizgi filmleri, çikolatadan bile çok seviyor. En son Avustralya’da kanguruya binerken görüldüğü söyleniyor. anilmation.com - twitter.com/aniltortop



İçindekiler Kapıdan Bakan Kim? Bi Mendil Alsana Be Abla… Napıyo Lan Bunlar? Öyle Kızıyorum ki Şu Domates Diktatörü’ne Kirpileşen Toplar Mahallenin Japonu Japonun Hırsız Dansı Kapıya Dayanan Felaket Atölyerenk’in Çocuk Ressamları En İyi Tenis Arkadaşı Boyanacak Düşlerim Var Ah Şu Domates Diktatörü! Hediye Paketi’nin Sürprizi Pembe Bir Pazar Günü Sonra Neler mi Oldu?


Sevgisizliğin sokaklara fırlattığı, o güzel ve yalnız çocuklara…


8


Kapıdan Bakan Kim?

“Griyi bulmak için hangi renkleri karıştıracağız?” diye soran Şeyda Hanım’a kıs kıs güldü Nermin Hanım. — Ayol bunu bilemeyecek ne var? Karıştır azıcık siyahla beyazı, olsun sana gri! Arkadaşının sözlerine sinirlenen Şeyda Hanım, “Ukala şey…” diye homurdandı. O sinirle boya tüpünü sıkınca olanlar oldu! Tüpten sıçrayan siyah boya, zift gibi yapışıp kaldı resmin ortasına. 9


Bir anda tepesi atan kadın, hışımla dönüp Nermin Hanım’a çıkıştı: — Ayol sen çeneni kapasana biraz! Derya, hemen Şeyda Hanım’ın sırtını sıvazlayarak kadını sakinleştirmeye çalıştı. Tuvale sıçrayan boyayı spatulayla aldı. Lekeyi fırçayla iyice temizlemesini söyledi. Sonra gidip atölyenin kapısını açtı. Sonunda uzun süren bir kışın ardından bahar gelmişti. Ama bugün hava biraz bulutluydu. İçeri süzülen bahar havası, atölyelere özgü o kokuyu hemen dağıtmıştı. Şimdi mis gibi çiçek kokuyordu içerisi. Kapının eşiğinde bıyıklarını titrete titrete uyuklayan Şurup, kimbilir neler görüyordu rüyasında. Nermin Hanım neşeyle, “Sarı, kırmızıyla kucaklaşıp öpüşünce turuncu oluyor ayol!” diyerek herkesi güldürdü. Nermin Hanım’a gıcık olan Şeyda Hanım hiç durur mu? O da kadına dönerek “Badanacı Teyze! Fıstık yeşiliyle gülkurusu nasıl oluyor?” diye laf attı. Birbirleriyle didişip duran kadınlara güldü Mine Hanım. “Esin perisi bugün bana dargın herhalde… Resim yapmak hiç içimden gelmiyor.” dedi. Nermin Hanım yine o çokbilmiş tavrıyla atıldı hemen: — Ayol esin gelmezse ersin gelir belki… Bekle sen anacığım, bekle!” 10


Bugün atölye kalabalık ve gürültülüydü. Derya, çalışanları gülümseyerek izlerken birden gözü kapıya takıldı. On yaşlarında bir çocuk, merakla atölyeyi izliyordu. Genç kız, çocuğa gülümsedi. Çocuk da ona gülümsedikten sonra hızla gözden kayboldu. Derya, bu çocuğu daha önce buralarda hiç görmediğini düşündü. Esin perisini beklemekten vazgeçen Mine Hanım çalışmaya başlamıştı. Genç kıza renklerle ilgili bir şeyler sordu. Kadının sorularını yanıtlayan Derya, öğrencilerinin arasında dolaşmayı sürdürdü…

11


Bi Mendil Alsana be Abla...

Nuri, “Koşsana be sersem!” diyerek fırladı caddeye. Sonra da bağıra çağıra mendil satmaya başladı. Arkadaşının peşinden koşamayan Selim, “Korkuyom lan!” diyerek seslendi Nuri’ye. O telaşla elindeki mendilleri de kaldırıma düşürdü. Caddeye inemeyen Selim öfkeyle bir küfür salladı. Sıkıntıyla burnunu çektikten sonra, mendilleri toplamaya koyuldu. 12


Nuri ise, kırmızı ışıkta bekleyen arabaların arasında cirit atıyordu. Birkaç dakikada elindeki bütün mendilleri sattı. Onu şaşkınlıkla izleyen kadın sürücülerden biri, “Oğlum senin ne işin var arabaların arasında? Ezileceksin!” diye bas bas bağırdı. Çocuk hiç oralı olmadı. Kadın, Nuri’den mendil alan sürücülere de “Alıştırmayın yahu şu çocukları!” diye söylenerek yeşil ışık yanana kadar kornasını çalıp durdu. Trafik yeniden akmaya başladığında Nuri hâlâ arabaların arasındaydı. Kaldırımda kalan Selim’e, “Ne salaksın lan! Koş gel buraya!” diye bağırıp öbür kaldırıma fırladı. Selim, topladığı mendilleri ceplerine tıkıştırmakla meşguldü. “Sen gelsene lan buraya!” diye seslendi arkadaşına. Nuri, “Yuh sana be, ödlek!” diyerek yine caddeye fırladı. Arabaların arasından hızla koşarak bir çırpıda Selim’in yanına geldi. — Oğlum ne korkaksın be! Hani bana mendil taşıyacaktın? — Lan Nuri, senin gibi koşamıyom ki ben! — Ana kuzusu bebe, n’olcak! Kedi bile koşuyo da sen niye koşamıyosun? — Hiç de bebe değilim! — Göster ulan bebe olmadığını! Selim’le Nuri kıyasıya kavga ederken yan13


larından geçen yaşlı bir kadın birden durdu. “Çekirge sürüleri, kavga etmeyin!” diyerek bastonunu salladı çocuklara. İkisi birden kavgayı kesip “Hadi ordan mooruuuk!” diye bağırdılar. Yaşlı kadın; “Sümüklüböcekler!” diye söylenerek yoluna devam etti. O sırada yanlarına gelen bir çocuk, “Hoop hoop! Ayıp be size!” diyerek ikisine de birer şaplak attı. — Derdiniz ne oğlum yaşlı kadınla? — Ulan Gökhan, bu Selim adam değilmiş! — Sen adam mısın lan Nuri? “Adamım tabii… Gör bak şimdi beni!” dedi Nuri. Birden Selim’in cebindeki mendilleri kaptığı gibi caddeye fırladı. Kırmızı ışıkta bekleyen arabaların arasında bağıra çağıra mendil satmaya başladı. Gökhan kızgınlıkla kafasını iki yana salladı. Caddeye inmeye yeltenen Selim’i, “Gitme ulan, geberirsin arabaların arasında!” diyerek durdurdu. — Bebeymişim ben, Nuri öyle diyo bana! — Ne bebesi be oğlum… Aptal olma! — Ama bak nasıl satıyo mendilleri… — Ya yaa! Böyle giderse ezilecek bir gün ama… Sattığı üç beş mendilin sevinciyle yine yanlarına geldi Nuri. “Al bak! Gözün görsün, 14


Domates Diktatörü mü? O da ne? — ‘Ne?!’ Tamam, ‘ne’ değil ‘kim’? Aa, bildim: domatesleri yöneten biri... — ... Değil mi?! Öyleyse çok çok çoooook domatesi olan bir adam? — ‘Adam?’ Kadın o zaman? Ama olmaz ki! Benim bildiğim diktatörler hep erkek! — Iıh! O zaman, dünyanın domatesinin sahibi... Yok, dünyadaki bütün domateslerin sahibi!? — ... O da değil... Kim o zaman? — Kitapta... Kitapta var mı sorunun yanıtı? Boş yere ne uğraşıp duruyorum o zaman! — Bence de...

ISBN 978-605-5742-96-6

9 786055 742966


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.