Küçükşehir Belediye Başkanı

Page 1

Küçükşehir Belediye Başkanı Nursel Çetin Çizer: Mete Erden



Küçükşehir Belediye Başkanı Nursel Çetin Çizer: Mete Erden


Yazar Nursel Çetin Çizer Mete Erden Genel Yayın Yönetmeni Özlem Tortop Akkaya Başeditör Yunus Bekir Yurdakul Grafik Tasarımcı Fatma Yılmaz

ISBN: 978-605-4634-28-6 Sertifika No: 12172 İzmir, 18 Nisan 2013 Baskı: Özden Ofset Matbaacılık ve Ambalaj San. Koll. Şti. Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi Atatürk Mahallesi Gazi Bulvarı No: 148-B Kemalpaşa / İZMİR

Sertifika No: 15666 © Her hakkı saklıdır ve Top Yayıncılık Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketine aittir. Yazıları ve resimleri aynen veya değiştirilerek alınamaz ve yayımlanamaz.

Top Yayıncılık Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi Dr. Faik Muhittin Adam Cad. Nu. : 38/Z -1 Konak İZMİR - www.top.com.tr Telefon: 0232 425 79 63 - 445 91 12 Belgegeçer: 0232 489 37 37



Nursel Çetin, yazar

Küçük bir çocukken gerçek hayatla hayallerimi karıştırdığım hikâyeler anlatırdım arkadaşlarıma. Öyle çok beğenirlerdi ki her zaman yeni bir şeyler uydurmak zorunda kalırdım. Bir gün en yakın arkadaşıma, “Hikâyelerimi neden bu kadar seviyorsunuz?” diye sordum. Arkadaşım gülümseyerek “Çünkü çok saçma!” diye yanıtladı. O günden sonra daha fazla saçmalamamak için hikâye anlatmayı bıraktım. Hayallerimden de kimseye söz etmedim. Sonraki zamanlarda büyümekle meşgul oldum. Derken anne oldum. Sonra öğretmen… Ardından bazı haklarımızın olduğunu fark ettim. Birazcık saçmalamak da bunlardan biriydi. Bir kalem bulup başladım yazmaya. Bir gün oğlum, “Anne, yazdıkların çok eğlenceli. Ama devam edeceksen lütfen kendine bir kalem al.” dedi. Yeni kalemimden ilk dökülen bir masaldı, “Ülkenin Renkleri” kitabımda toplandı. Onu şiirler izledi, “Bir Sürü N Bir K” böyle doğdu. Ve “Sportif Hikâyeler”, “Matematik Masalları” derken “Küçük Şikâyetler Defteri”… Eşref Karadağ, bir macerada birlikte oynamayı önerince “Binbir Kötülük” ve “Dersten Kaçan Şiirler” doğdu. Saçmalama hakkımı kullanmayı sürdürüyorum J

Mete Erden, çizer 1964’te, Eskişehir'de doğdum. Başlangıçta okula gitmeye çok hevesliydim. Sonraları bu ilgimi yitirince çok sevdiğim ve yetenekli olduğum resim dersinden bile bütünlemeye kalmayı başardım. Çocukken her şeyin; yaşadığım sokağın, mahallenin, şehrin, ülkenin ve dünyanın çok büyük olduğunu düşünürdüm. Şimdi öyle olmadığını biliyorum… Bir de oyuncaklarını kendileri yapan çocuklardan olduğumu sevinçle hatırlıyorum. Oyuncaklar küçülünce EÜ İletişim Fakültesi’ni bitirdim. Orasını burasını çizdiğim gazete ve dergilerde çizer olarak çalıştım. Karikatürlerim karma sergilerde yer aldı. Şimdi bir elim karikatürde, bir elimde illüstrasyon çalışmaları, çizmeyi aşmanın yollarını arıyorum.


Babama...


6


Kahverengi Konak Kahverengi konağın sahipleri taşınıyorlardı. Eve gelen adamlar kısa sürede eşyaları kamyona yüklediler. Büyük bahçe kapısını gürültüyle kapatıp kalın zincirlerle kilitlediler. İnsanlar gidince her tarafı derin bir sessizlik kapladı. Zaten çok bakımlı olmayan bahçe birkaç gün içinde perişan oldu. Çiçeklerin çevresi yabancı otlarla doldu. Rüzgârdan devrilen birkaç saksı oldukları yerde kaldılar. Bazı akşamlar bahçeye çöpler atıldı. Kimin attığı belli değildi ama insanların işi olduğu söylenebilirdi. Rüzgârlı günlerde, çardaktaki sallanan koltuk “garç! garç!” diye garip sesler çıkarıyordu. Kocaman bahçe neredeyse hayalet bir şehre dönüşmüştü.

7


Birkaç gün sonra bahçede bir hareketlenme başladı. İnsanların evden tamamen uzaklaştığından emin olan hayvanlar korkusuzca ortalıkta gezmeye koyuldular. Fareler, karıncalar, solucanlar, örümcekler, uğurböcekleri, arılar, salyangozlar, sinekler özgürce hareket etmenin tadını çıkarıyorlardı. Nasıl olsa onları süpürgeyle kovalayacak ya da üzerlerine ilaç püskürtecek kimse yoktu. İlk günlerde ortaya çıkmaya korkan karaböcekler bile rahatça bahçede gezmeye başladılar. Herkes, bahçenin tamamen kendilerine ait olduğunu düşünüyordu. Kimse kimsenin umurunda değildi. Hayvanlar, insanların karışmadığı hayatı pek sevmişlerdi. Özgür olmak hoşlarına gitmişti ama başkalarının özgürlüğüne karşı nasıl davranacaklarını bilmiyorlardı. 8


Bir süre sonra bahçeden kavga sesleri duyulmaya başlandı. Sarı arı ile uğurböceği şiddetli bir kavgaya tutuştular. Bahçedeki çiçekleri paylaşamıyorlardı. Kelebekler kavgadan uzak kalmak için çiçeklere konmaktan vazgeçtiler. Duvarın üzerinde beklemeye başladılar. Karıncalar solucanlarla sorun yaşıyordu. Örümceklerin sırma duvarlı evleri birçok böceği rahatsız ediyordu. İlk günlerde sesleri çıkmayan karaböcekler bile diğerlerinin evlerine izinsiz girerek yemeklerine ortak oluyorlardı. Gün boyunca didişmekten öyle yorgun düşüyorlardı ki gece olunca bahçeyi bir sessizlik sarıyordu. Günün ilk ışıklarıyla yine hararetli tartışmalar başlıyordu. 9


Baypire Neler Söylüyor! Bir gün kuvvetli bir ses bahçeyi çınlattı: “Hey! Bahçe halkı, beni dinleyin!” Herkes sesin geldiği yöne baktı. Ses, çardaktaki koltuktan geliyordu ama görünürde kimsecikler yoktu. Aynı gür ses yeniden duyuldu. “Hey! Bahçe halkı! Beni dinleyin!” Bütün böcekler kimin bağırdığını görmek için koltuğa doğru yaklaştılar. Seslenen bir pireydi. Pire kuvvetle sıçrayıp koltuğun üzerine çıktı. Fare Posbıyık, onu görünce sinirlendi. “Hay Allah! Sen miydin beni uykumdan uyandıran!?” Salyangoz Sertkabuk da kızdı: “Kabuğuma çekilmiş dinleniyordum. Keyfimi bozdun! Hadi söyle; ne istiyorsun?” Arılarla sinekler vızıldamaya başladılar. Diğer böcekler uğultuyla pireye bir şeyler söylüyorlardı. Pirenin, boyundan beklenmeyecek kadar gür bir sesi vardı. 10


“Arkadaşlar beni dinleyin!” diyerek herkesi susturdu. Kararlılıkla sözlerine devam etti: “Bilmeyeniniz olabilir; adım Baypire. Günlerdir bu bahçede beraber yaşıyoruz. Herkes birbiriyle kavga ediyor. Kimse kimseye saygı göstermiyor. Bahçemiz günden güne pisleniyor. Daha mutlu yaşamak için bir şeyler yapmalıyız...” Koltuğun kenarına konmuş karasinek Zarkanat, vızıltıyla söze karıştı: “Hey bana baksana sen! Küçücük boyunla neler de söylüyorsun? Bu bahçede hiç kimse halinden şikâyetçi değil, her şey yolunda. Bence sen koltuk minderindeki evine geri dön.” 11


Arı Sivriiğne: “Aslında Baypire hiç de haksız sayılmaz. Ben uğurböceğiyle didişmekten, çiçekler arasında uçarken örümceklerin evlerine takılmaktan bıktım usandım.” dedi. Örümcek Tüylübacak: “İstediğim yere ev kurarım. Buna kimse karışamaz!” diye karşılık verdi. Böcekler her zamanki gibi kavga etmeye başlamışlardı. Baypire bir süre onları dinledi ve gür sesiyle araya girdi: “İşte, gördünüz mü arkadaşlar? Durmadan kavga ediyoruz. Buna bir son vermeliyiz. Kendimize daha güzel bir yaşam alanı kurabiliriz.” Arı Sivriiğne: “Ben gün boyu kavga etmekten çiçek özü toplayamaz hale geldim. Baypire’yi destekliyorum. Bir çözüm yolu bulmalıyız.” diyerek katıldı tartışmaya. Bahçenin kenarındaki su birikintisinde yüzen kurbağa Patlakgöz söze karıştı: “Vırak! Vırak! Peki, şu ortamda bunu nasıl sağlayacağız Baypire?”

12


“Öncelikle kendi aramızda bir barış anlaşması yapmalıyız.” diye yanıtladı Baypire. Bir kaşını kaldırmış düşünüyordu. Böcekler yine uğultuyla konuşmaya başladılar. Baypire daha önce hiç duymadıkları şeyler söylüyordu. Saygı göstermek, güzel yaşam kurmak, barış anlaşması yapmak… Peh! Deli olmalıydı. Zarkanat vızlayarak bağırdı: “Bence herkes evine dağılsın. Baypire aklımızı karıştırmaya çalışıyor.” Kimsenin dağılmaya niyeti yoktu. Baypire biraz daha yukarıya sıçrayarak seslendi: “Arkadaşlar! Bahçe duvarlarının arkasında büyük bir şehir var. İnsanlar bir arada yaşamayı başarıyor. Biz de onlara bakarak kendi küçükşehrimizi kurabiliriz…” “Doğru söylüyorsun…” dedi solucan Kıvrakbel. “İyi de bunu nasıl başaracağız?” Uğurböceği atıldı: “Bir başkan seçerek başlayabiliriz.” Bahçe halkı bu öneriyi çığlıklar, vızıltılar arasında onayladı.

13


Kurbağa Patlakgöz, söze karıştı: “Ben Baypire’nin başkanımız olmasından yanayım. Baksanıza hem sesi gür hem de akıllıca şeyler söylüyor. Ne dersiniz?” Zarkanat, huzursuzca ortalıkta uçmaya başladı. Baypire başkan olursa her taraf temizlenecek, kargaşa bitecekti. Oysa sinekler pisliği ve karışıklığı severdi. Ama kendisi başkan olursa bunu engelleyebilirdi. Vızıldayarak seslendi: “Ben de başkan olmak istiyorum.” Şimdi ne olacaktı? İki başkan adayı çıkmıştı. Kimse ne yapacağını bilmiyordu. Konuşmaları dikkatle dinleyen fare Posbıyık, bahçede birtakım değişikliklerin olmaya başlayacağını hemen sezinledi. Herkesi yönetme fikri hoşuna gitti. Nasıl olsa pireyle sinekten daha güçlüydü. Diğer hayvanlar bunu hemen fark eder, kendisini başkan yaparlardı. Bahçe halkının şaşkınlığı sürerken fare bağırdı: “Ben de başkan olmak istiyorum.” Patlakgöz atıldı: “Ne istiyorsun sen!?” “Başkan olmak…” 14


Halkın şaşkınlığı iyiden iyiye arttı. Çekirge Uzunbacak: “Şimdi ne olacak? Kim başkan olacak?” diye sordu. “Bence bu adaylara bir yarışma yaptıralım. Birinci gelen başkanımız olsun.” dedi salyangoz Sertkabuk. Bazıları Sertkabuk’u onayladı. Bazıları başka fikirler söylemeye başladı. Ortalık yine karışmıştı. Bahçedeki gürültü sürerken duvar dibinde saatlerdir uyuyan Mırnav kedi mırlayarak: “Seçim yapacaksınız…” dedi. Herkes dönüp Mırnav’a baktı. Evin sahipleri gittiğinden beri sesini ilk kez duymuşlardı. Mırnav, bütün gün şehri dolaşıyor sonra da sessizce duvar dibindeki köşesine kıvrılıp yatıyordu. Günler var ki hiçbir hayvanla konuşmamıştı. Kendini bahçe halkından saymıyordu. Fareler ondan çekiniyorlardı ama Mırnav kedi onlarla bile ilgilenmiyordu. 15



ı n a k ş a B e iy d le e B ir Küçükşeh paylaşan irili ufaklı hayvanların

in bahçesini ak “Terk edilmiş bir ev dönüştüğünü okum ya rı şa ba r bi li em in ön diye sevimli birlikteliğin küçük bahçenin bele bu ik el st Ü ci. ri ve k ı bir fare gerçekten mutlulu cısının da pos bıyıkl ım rd ya , re pi r bi r. ik başkanının min ğrısı iyice güçleniyo ça ın ar al yf sa e nc ış işe. olduğunu görü yaratarak başlam r hi şe r bi k çü kü n elinizde. Nursel Çeti aya çevirmek sizin ny dü r bi an am oc ak... Orayı kosk Kuşkusuz ki okuyar , sevindim.” Ben okudum. Sevdim

Mehmet Atilla

top.com.tr


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.