NİT TERSAN ACOH Yunus Bekir Yurdakul Çizer: Murteza Albayrak
NİT TERSAN ACOH Yunus Bekir Yurdakul Çizer: Murteza Albayrak
NASRETTİN HOCA Yazar Yunus Bekir Yurdakul Çizer Murteza Albayrak Genel Yayın Yönetmeni Özlem Tortop Akkaya Editör Hülya Anbarlı Son Okuma Emek Yurdakul Grafik Tasarım Bora Çokdinleten ISBN: 978-605-4634-87-3 Sertifika No: 12172 İzmir, 17 Nisan 2015 Baskı: Özden Ofset Matbaacılık ve Ambalaj San. Koll. Şti. Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi Atatürk Mahallesi Gazi Bulvarı No: 148-B Kemalpaşa / İZMİR
Sertifika No: 15666 © Her hakkı saklıdır ve Top Yayıncılık Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketine aittir. Yazıları ve resimleri aynen veya değiştirilerek alınamaz ve yayımlanamaz.
Top Yayıncılık Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi Dr. Faik Muhittin Adam Cad. Nu. : 38/Z -1 Konak İZMİR - www.top.com.tr Telefon: 0232 425 79 63 - 445 91 12 Belgegeçer: 0232 489 37 37
Fıkra Kılık kıyafetine dikkat etmeli insan Kimse bakmıyor bana Üstüm başım perişan. Sırtında Samur kürkün olunca Beysin, paşasın İlahi Nasreddin Hoca Kürküyle yaşasın! Behçet Necatigil (Bütün Eserleri 1, Şiirler 1, Cem Yayınevi, 1981)
Yunus Bekir Yurdakul, yazar
Huriye’nin hayat arkadaşı, Emek’in babası… 1953’te, Kayseri’nin Sarımsaklı köyünde, babasının kocaman kütüphanesinin önünde doğdu. İlkokulu güle oynaya, liseyi sıkıntılar içinde, Gazi Eğitim Enstitüsü İngilizce Bölümünü soluk soluğa bitirdi. Uzun yıllar sürdürdüğü öğretmenliğinde derslere hep Nasrettin Hoca’yla girdi. Bildiğini sandığı şeylerin çoğunu, çocuklardan, yeniden öğrendi. 2003’te okul oyunlarını noktaladı. Çocukluğunun oyunlarına, çocuklar için koşmayı daha öğretmenlik yıllarında ekledi; derken çocuklar/ gençler için yazanlarla, çizenlerle yakın arkadaş oldu. Dil oyunlarına “Sözün Doğru Desene” (2001) ve “Ne Varsa Dilimde” (2. baskı: 2015) dedi. “‘Kanatlı Sözler’ Bahçesi-Çocuklar İçin Şiir Kitabı”nda (6. baskı: 2014) tam 125 oyun arkadaşını buluşturdu. “Hani Her Şey Oyundu”, “Âşık Oldum (İlk Aşk)” ve “Yol Boyunca Renkler”de arkadaşlarıyla birlikte koştu, kahkaha attı, oynadı. Çocuk görüşlerini/ gülüşlerini devşirdiği “Çocuklardan Çaldığım Öyküler”le (2. baskı: 2014) hayatın yeniden ışıdığını söyleyip duruyor. Okumayı, yazmayı, koşmayı... kısacası oyunu, epey bir zamandır İzmir’de sürdürüyor.
Murteza Albayrak, çizer
1971’de, İzmir’in Çeşme’sinde doğdu. Ortaokulu bitirinceye kadar orada yaşadı. Çizgiyle yolculuğa çıkışı yürümesi ve konuşmasından öncedir. Anadolu Üniversitesi GSF Grafik Tasarım Bölümünde okudu. Ankara ve İzmir’de, çeşitli ajanslarda çizip tasarladı. Çeşmeli Sanatçılar Grubu ile içeride ve dışarıda (Yunanistan) otuzu aşkın sergiye katıldı. Bir o kadar da ödül aldı. Çocuklar için yazılmış yapıtları, bir oyundaymış heyecanıyla ve gülümseyerek resimliyor. Çizmek ve tasarlamaktan yorulmuşa benzemiyor… İzmir’de yaşıyor.
Hoca Nasrettin’i, dili bilenlere...
1. Kırk Yıllık Sirke Nasrettin Hoca bir gün konuğuna, küp dolusu sirkeyi övüyormuş: – Dile kolay! Kırk yıllık sirke bu! Konuğun canı çekmiş: – Bir bardak versene. “Veremem!” demiş Hoca. “Her isteyene versem kırk yıllık olur muydu?” 7
2. Peşin Para Nasrettin Hoca bir gün komşusundan bir miktar ödünç para almış. Ne ki aylar geçtiği halde geri vermemiş aldığını. Derken komşusu dayanmış kapıya. “Aradan onca zaman geçti, şu borcunu ödesen artık.” Hoca gülümsemiş: - Merak etme, hazırlığım tamam. Çok sürmez öderim borcumu. Komşusu sağına soluna bakınmış, sormuş ardından: - Hayırdır, ne hazırlığı bu? - Bak, çalı diktim yol boyuna... 8
- Eee? - Sabah akşam davar geçmiyor mu buradan? - Geçsin de borcunla ne ilgisi var çalının, koyunun? - Öyle deme! Her geçişte koyunların yünü takılacak çalılara. Onları toplayacağım, eğirip ip yapacağız, hanım eldiven çorap örecek, götürüp pazara satacağız. Böylece senin paranı bir tamam ödeyeceğim... Duyduklarına canı sıkılan komşusu sinirinden kahkaha atınca Hoca da geri durmamış: - Bak, peşin parayı duyunca nasıl da gülmeye başladın! 9
3. Kazan Nasrettin Hoca bir gün, komşusunun kazanını ödünç almış. İşini bitirince de geri götürmüş. Kazanın içindeki tencereyi gören komşusu meraklanmış: – Hocam, nedir bu? “Bağışla,” demiş Hoca, “az daha unutuyordum. Senin kazan dün gece doğurdu.” Komşusu pek sevinmiş bu işe, “Oh oh!” çekerek kapatmış kapıyı. Hoca, çok geçmeden kazanını yeniden isteyince de memnuniyetle vermiş. 10
Bu kez aradan günler geçip Hoca’dan ses çıkmayınca komşu, kazanını istemiş. “Senin kazan bir hafta önce sizlere ömür, komşu.” demiş Hoca. “Ben de nasıl söylesem diye düşünmekteydim. Başın sağ, sabrın bol olsun!” Kan beynine çıkmış komşunun: – Ayıp Hoca! Hiç kazan ölür mü? Bu kez Hoca bozmuş istifini: – Doğurduğuna inandın ya! Öldüğüne niye inanmıyorsun?
11
4. Elin Eşeği Varsıllardan biri eşeğini yitirmiş. Konu komşu başlamışlar aramaya. Bizim Hoca oralı değil. İlgisizliğini görenler ayıplamışlar Hoca’yı: – Komşu böyle günde gerek. Herkes bir yana bakıyor, sen de bir el at ki gün inmeden bulalım şu hayvanı. Hoca, “Doğru dersiniz...” deyip katılmış aralarına. Orasıdır burasıdır bakınırken kayıp eşeğin sahibine rast gelmiş koca bir kestanenin gölgesinde dinlenirken. 12
Madem öyle işte böyle, dilinde bir türkü, elleri arkasında, dolaşmaya başlamış ortalık yerde. Komşularından biri şaşkın, uyarmış Hoca’yı: – Sen bizimle dalga mı geçiyorsun? Eşek böyle mi aranır? Hoca bir bakış atmış kestanenin altında uzanana: – Ee, el elin eşeğini türkü söyleyerek arar! 13
5. Yüzük Nasrettin Hoca’yı bir gün evinin önünde aranırken gören komşusu seslenmiş: – Hayrola Hocam? – Yüzüğümü yitirdim. – Burada mı? – Yo, bizim ahırda. – Eee, niye burada arıyorsun? – Ne yapayım; orası çok karanlık! 14
6. Un Serdik! Nasrettin Hoca bir gün, kapısını çalıp ip isteyen aldığını vermez komşusuna; “Bekle hele! Bakayım ip boştaysa olur...” demiş. Çok geçmeden kapıda görünmüş Hoca: – Kusura bakma komşum, ip boşta değilmiş; un sermiş bizimkiler! 15
7. Bilen Desin Bilmeyene Nasrettin Hoca bir gün mimbere* çıkmış. “Ey ahali!” demiş. “Size bugün ne diyeceğim, bilir misiniz?” Ne desinler, bir ağızdan ve şaşkınlıkla, “Yok, bilmeyiz!” demişler. “Değil mi ki bilmezsiniz, ne diyeyim ben size!” deyip yürümüş Hoca. Bir hafta sonra yine mimberde görünmüş ve yine aynı soruyu sormuş: * 16
mimber: camilerde merdivenli, yüksekçe yer.
NİT TERSAN ACOH Aslında “bildiklerimiz”dir Hoca Nasrettin’in dedikleri. Ne ki o söyleyince bildiklerimizi unutur yeniden öğreniriz. Bizi ısrarla/ dirençle hep o dur durak bilmez oyuna çağırır, çağları aşıp gelen Hocamız. İlkin düşünelim ister, anlayalım ister, vicdanlı olalım ister... Ve bıyık altına yerleştirip söyler diyeceğini; olduğu gibi görünmeyi, göründüğü gibi olmayı, başka türlüsünü aramayı... Bakın! Bir gün Nasrettin Hoca’ya burcunu sormuşlar. “Teke...” demiş Hoca. “Teke diye bir burç yok ki!” diyecek olmuşlar, Hoca anında yapıştırmış yanıtı: - Doğduğumda burcum oğlaktı. Aradan geçti altmış yıl. O da büyüdü elbet!
ISBN 978-605-4634-87-3
9
786054 634873