Tarih Aynası Dördüncü Kitap
Dikenli Ok Uçları Lidya Yazar Çiğdem Özelsancak Ataş Çizer Anıl Tortop Genel Yayın Yönetmeni Özlem Tortop Akkaya Başeditör Yunus Bekir Yurdakul Sanat Yönetmeni Ozan Tortop
ISBN: 978-605-5742-94-2 Sertifika No: 12172 İzmir, 12. 04.2012 Baskı: Özden Ofset Matbaacılık ve Ambalaj San. Koll. Şti.
© Her hakkı saklıdır ve Top Yayıncılık Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketine aittir. Yazıları ve resimleri aynen veya değiştirilerek alınamaz ve yayımlanamaz.
Top Yayıncılık Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi 850. Sokak Nu. : 38/Z-1 Konak İZMİR - www.top.com.tr Telefon: 90.232.4257963 Belgegeçer: 90.232.4459112
Çiğdem Özelsancak Ataş, yazar 1975’te, Adana’da doğdu. Çocukluğunda en büyük eğlencesi, annesi Cici'yle birlikte tarihsel öyküler kurgulamaktı. Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nü bitirdi. Aynı üniversitede yüksek lisans yaptı. 1997'de öğretmenliğe başladı. Öğrencilerinin de tarihe en az kendisi kadar ilgi duyması için elinden geleni yapmayı ilke edindi. 2003’te Ata doğdu. Kapkara gözleri ve dinmek bilmez merakıyla; kitaplar, çocuklar ve tarihle dolu yaşamına yepyeni bir yön verdi. Eşi, oğlu, ailesi ve öğrencilerinden oluşan kocaman bir dünyası var. Eskişehir’de yaşıyor. cigdematas@gmail.com
Anıl Tortop, çizer 1983’te, Ankara’da doğdu. Ankara Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nde resim, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde çizgi film ile yeniden tanıştı. Oyun tasarımcısı, çizgi filmci ve çizer olarak tasarladığı eğlenme hayatını Top Yayıncılık’ta sürdürüyor. Bisiklete binmek, kitap okumak ve akordiyon çalmak için eline geçen her fırsatı değerlendiriyor. Çizgi filmleri, çikolatadan bile çok seviyor. Arada çalıştığına tanık olanlar da var. anilmation.com
“Böyle olmalı insan dediğin; içtenliği sözlerine, sevgiyi gözlerine yansıtmalı. Senin gibi... Eşim Ufuk’a...”
Fidan Çobanoğlu Kaplan’a, Handan Gökçek’e, Gönül Çatalcalı’ya, İnayet Efe Al’a, Reyhan Şanlı’ya ve İlkay Noylan’a sonsuz teşekkürler. Yolumu bulmama yardım ettiniz. Sevgili İlkay Noylan’a, cuma sohbetlerimiz, Fidan Çobanoğlu Kaplan’a yazmam konusundaki ısrarları için ayrıca minnettarım. Canım dostlarım, iyi ki yollarımız kesişti.
8
“Canım çok acıyor Cici! N’olur kurtar beni!” Anneanne, Ata’nın omzundaki oku çıkarmaya uğraşıyor, ama çabaladıkça çocuğun yarası derinleşiyordu. Sonunda başardı. Elindeki kanlı silah ürpermesine yol açtı. Okun ucunda, ters yöne bakan, sırt sırta iki tane diken vardı. *** O sırada Ata’dan bir çığlık yükseldi. Kendi sesine uyandı. Arkadaşları ve öğretmenleri başına toplandı: “Ata, iyi misin?” Sağa sola yarı uykulu gözlerle baktı, sonra rahatladı: “Ohh! Rüyaymış!” 9
Eli istemeden omzuna gitti. Rüya görürken çok kasılmış olmalıydı, çünkü okun girdiği yer gerçekten de çok ağrıyordu. İzmir Bayraklı’da, okul gezisindeydiler. Öğretmenleri, dinlenmeleri için bir çay bahçesine oturtmuştu öğrencileri. Ata yorgunluktan uyuyakalmıştı. Bütün gece Aynayla karşılıklı bilgisayar oyunları oynamışlardı. Öğretmeni Ata’nın yanı başındaydı: “Hadi bakalım, gezmeye devam. Ata tekrar soruyorum, iyisin değil mi?” “İyiyim öğretmenim. Uyuyakalmışım işte…” Tur rehberi bazı sütunların önünde duruyordu. Hep beraber yanına gittiler. Ata hayranlıkla taştan kalıntılara bakıyordu. Cici’nin de yanında olmasını çok isterdi. Belki akşam olunca ziyaretine gidebilirdi. Ne de olsa aynayla yolculuk son derece kısa ve güvenliydi. Rehber, Helen uygarlığına ait eserler hakkında konuşmaya başladı: “Şu an Atena Tapınağı’nın önünde duruyoruz. Sütun başlıklarında Lidya uygarlığından kalma yazılar var. Sizce bu durum neyin göstergesi olabilir?” “Uzaylılar gelip Lidya dilinde şiirler yazmışlar!” 10
Reyhan’ın yanıtı gülüşmelere yol açtı. Rehber, Onur’a söz verdi: “Demek ki Helenlere ait bu tapınak yapılırken, Lidyalı ustalar da çalışmış.” “Doğru bir yaklaşım… Uzaylılar yerine onlar bir şeyler yazmış!” Sınıf yine gülmeye başladı. Rehber elini çantasına attı. Çıkardıkları, Ata’nın kanını dondurdu. “Peki bunlar nedir sizce?” Reyhan, muzip muzip gülümsedi: “Ninja yıldızları! Kaplumbağalar bırakmış! Deminki uzaylıları bunlarla yakalıyorlarmış!” Çocuklar yeniden gülmeye başladılar. “Onlar ok ucu!” 11
Yanıt, öyle korkmuş bir sesle söylenmişti ki herkes merakla sesin sahibine döndü. Ata omzunu tutuyor ve gözlerini ok uçlarından ayırmıyordu. Sanki canı acıyordu. Rehber Ata’nın yanına geldi. Yüzünü avuçlarının arasına aldı: “Peki, sence bu dikenler ne amaçla konmuş olabilir?”
12
Ata omzunu ovalamaya başladı: “Okun……. çıkarmaya çalışılırken….… kurbana daha çok zarar vermesi amaçlanmış olabilir. Ahh!” “İnsanın rüyasında bile canını acıtacak bir deneyim olurdu. Değil mi Ata?” Ata rehbere baktı. Rüyasında sayıklamış olabilir miydi? Yoksa bu adamın bir bildiği mi vardı? Rehber Ata’ya göz kırptı ve ziyaretçilere döndü: “Ata’nın varsayımları doğru görünüyor. Tarihe meraklı sanki! Ata’ya döndü: “Cici de senin gibi ilgili mi bari?” Ata şaşkınlıkla kafasını kaşıdı. Yere bakıyor, sürekli söyleniyordu. Başını kaldırdı: “Nasıl?” Ama sorusu yanıtsız kaldı. Rehber çoktan yanından uzaklaşmış, öğretmenlerle sohbete dalmıştı. Bir ara Ata’yla göz göze geldiler. Adam gülümsedi ve tekrar göz kırptı.
13
Akşam odasına dönünce, aynaya koştu hemen. Oda arkadaşı gelmeden onunla anneannesine ulaşmalıydı. Ama daha aynayı kılıfından çıkaramadan Deniz Yankı’nın sesini duydu. Banyoya koştu. Kapıyı kilitledi. Saatine baktı: 19.09. Olanları Cici’ye anlatmak için sabırsızlanıyordu. İşaretparmağıyla aynaya “Cici – Çamfıstık Sokağı – git” yazdı. Kendisini anneannesinin salonunda buldu. Aynayı kanepenin üzerine bıraktı. “Ciciii, Ciciii. Neredesin?” Evde kimse yoktu. Herhalde akşam yürüyüşüne çıkmıştı. Bu arada mutfaktan mis gibi kokular geliyordu. Kokuyu takip etti. Fırında tarçınlı, üzümlü kurabiyeler vardı. İyi de Cici, ocak ya da fırın çalışırken dışarı çıkmazdı ki. Neredeydi bu kadın? Aklına kötü düşünceler geliyordu. Ya başına bir şey geldiyse? Ya o tur rehberi buraya da gelmiş ve anneannesine zarar vermişse? Ya tarihin içinden gelen savaşçılar onu kaçırmışlarsa? Ah! Belki de Kimmeryalı Dugdamme gelmiş ve Frigya’da alamadığı aynayı şimdi almaya kalkmıştı! Başı dönmeye başladı. Pencere kenarındaki mor Afrika menekşeleri, pembe sardunyalar, ahşap masa, üzerindeki pembe kareli, papatya desenli örtü de dönmeye başladı. Gözleri karardı. Eyvah! Zavallı Cici! Onu bir an önce bulmalıydı. 14
“Evde biri mi var?” Ata, Cici’nin sesiyle kendine geldi. Anneannesi sokak kapısının yanında durmuş, tedirgin bir şekilde içeri bakıyordu. “Ben geldim Cici. İyi misin?” Torununu birden karşısında gören yaşlı kadın çok mutlu oldu. Birbirlerine sarıldılar. “Neredeydin Cici? Başına bir şey geldi diye korktum. Kurabiyeleri öyle fırında bırakıp gitmezsin sen!” “Kahvem bitmiş. Köşedeki kahveciden çektirip geldim. Kurabiyelerin çıkmasına daha dokuz-on dakika var. Niye bu kadar telaşlandın ki? Koskoca kadın oldum artık!” Ata, Cici gibi gülümseyemiyordu bir türlü. Aklı tur rehberindeydi. Çok tanıdık bakmıştı Ata’nın gözlerine. “Ha bu arada, sabah bakkalda bir beyle tanıştım. Tur rehberiymiş. Aynalara ve tarihe ilgisi varmış. Şu sıralar Lidya Uygarlığı’nı araştırıyormuş.” Ata anneannesinin söylediklerini dikkatle dinledi. “Ela gözlü, sarı saçlı, uzunca boylu, sağ kulağı küpeli bir adam mıydı?” “Evet, nereden bildin? Hatta bir an, bi15
Lidya’yı Ata ve Cici ile gezmek, paranın ilk kullanımına tanıklık etmek heyecan verici, onları daha yakından tanımak, tarihin şakacı yüzünü görmek ayrıca eğlenceli. Yanınıza düşlerinizi almayı unutmayın. İşimiz çok, yolumuz uzun; MÖ 6. yüzyıldan 18. yüzyıla uzanacağız. “Ayna”nın anlatacak çok şeyi var. “Ayna”nın gizemi ilmek ilmek çözülürken yeni sırlar fısıldanacak kulağınıza. Serüvene hazır mısınız? Çiğdem Gündeş
top.com.tr
ISBN 978-605-5742-94-2
9 786055 742942