top.com.tr
9 786055 742522
Eşref Karadağ
Eşref Karadağ
Çizer: Anıl Tortop
ISBN 978-605-5742-52-2
Yangın
Köyün en güzel tepesidi Sıcak yaz günlerinde har Çamlık. sığınağıdır. Her ağaç altlkın ı bir anıyı saklar… Oysa etekleri denize uz anan bu tepecik, gözünü para hır olanlar için yalnızca ye sı bürümüş nut alanıdır. Ağaçlarsa ni bir koyapımı için başlıca engekonut dan kurtulmanın en teml! Onlariz yolu da yangındır. Her şey tasarlanır; adam lur, yangının başlangıç lar tutubelirlenir, küçük tiner noktaları bidonları bile yerleştirilir. Olup bitene, tırmandık ağacının dalları arasın ları çam olan iki çocuk, Ali ile Mda tanık hesapta yoktur… İki ar ustafa hiç kafaya verince rüzgâr kadaş kafa esmez, tiner yanmaz olur…
Eşref Karadağ
Çizer: Anıl Tortop
Genel Yayın Yönetmeni Yunus Bekir Yurdakul Yazar Eşref Karadağ Çizer Anıl Tortop Grafik Tasarımcı Ebru Baranseli ISBN: 978-605-5742-52-2 Sertifika No: 12172 İzmir, 22. 04.2010 Baskı: Özden Ofset Matbaacılık ve Ambalaj San. Koll. Şti. © Her hakkı saklıdır ve Top Yayıncılık Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketine aittir. Yazıları ve resimleri aynen veya değiştirilerek alınamaz ve yayımlanamaz.
Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 5. maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde bandrol taşıması zorunlu değildir.
Top Yayıncılık Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi 850. Sokak Nu. : 38/Z-1 Konak İZMİR - www.top.com.tr Telefon: 90.232.4257963 Belgegeçer: 90.232.4459112
Eşref Karadağ, yazar
İzmir’in uzak bir köyünde, yakın bir zamanda (1964) doğdu. Ortaöğrenimini, altı yıl, günde sekiz kilometre yürüyerek Kiraz’da bitirdi. Babasının, kasabadan ekmek alması için her gün verdiği paranın bir kısmını çizgi romanlara harcadı. Ders kitaplarının arasında gizlice onları okudu. İşinde de çocuklar olmalıydı; öğretmenliği seçti. İlk yaptığı, öğrencilerine, kendi çocukluğunun oyunlarını öğretmek oldu. Çelik-çomak, yedikule, saklambaç, körebe, misket vuruşturma gibi oyunları öğrencileriyle birlikte oynadı. Büyükler için şiirler (“Erik Ağacı Olmak İsteyen Çocuk”/ 2005), öyküler (“Çıkınımdaki Azıklar”/ 2006) yazdı. TRT’nin radyo oyunları yarışmasında “Çocuk Bahçesi” dalında üçüncü oldu (2007). İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın “Cumhuriyet” konulu tiyatro oyunu yarışmasında “Kuşlar Döndüğünde” adlı oyunuyla mansiyon aldı. Baktı ki büyüklerin okumayla arası pek yok, çocuklar için yazmaya koyuldu. Evli; Özgün Eylem ve Başak Türkü’nün babası. Onları çok seviyor. Sizi de…
Anıl Tortop, çizer
1983’te, Ankara’da doğdu. Ankara Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi'nde resim, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde çizgi film ile yeniden tanıştı. Oyun tasarımcısı, çizgi filmci ve çizer olarak tasarladığı eğlenme hayatını Top Yayıncılık’ta sürdürüyor. Bisiklete binmek, kitap okumak ve akordiyon çalmak için eline geçen her fırsatı değerlendiriyor. Çizgi filmleri, çikolatadan bile çok seviyor. Arada çalıştığına tanık olanlar da var. anilmation.com
Dünya dedelerimizin mirası değil, torunlarımızın emanetidir. * Afrika atasözü
Birinci G端n
Ali, büyük bir çam ağacına tırmandı. Yüksek dalların ucunda, büyükçe kozaklar görünüyordu. Uç dallara kadar çıktı. Ama bir türlü kozaklara yetişemiyordu. Kendisini izleyen Mustafa’ya seslendi: “Haydi, sen de tırman!” Mustafa, Ali’nin bulunduğu dala şöyle bir baktı. Tırmanması zor olacaktı. Üstelik korkuyordu. Başını kaşıyarak “Ben tırmanmayayım. Zaten koyunlara bakıyorum.” diye yanıtladı. “Koyunlar buradan daha iyi görünüyor.” dedi Ali. “Ağaçtan kontrol ederiz. Hem senin yardımın olmadan bu kozakları alamam ki…” “Annem çok kızıyor.” diye yanıtladı Mustafa. “Çok nazlandın ama Mustafa! Burada çok fıstık var, bunları almalıyız... Korkuyorsan haber ver!” “Ben mi? Şey… Korku değil de, ne zaman ağaca tırmansam…” “Korkacak bir şey yok. Yerde olduğunu düşün.” “Söylemesi kolay!” dedi Mustafa. “Onu bir de bana sor…” “Haydi!” Mustafa, Ali’nin ısrarına yenik düşüp tırmanmaya başladı. İlk bastığı kuru dal kırılıverince beklediği korkuyu yaşadı. Yine de tırmanmayı sürdürdü. Biraz tırmanınca dallara doğru şöyle bir baktı. Ali haklıydı. Ne çok kozak vardı! Oysa köy muhtarı bunları her yıl ihaleyle satardı. 10
“Bu yıl iyi toplayamamışlar fıstıkları. Yüksek dallarda çok var.” dedi Mustafa. “Ya! Gördün mü? Tırmanmak istemiyordun… Haklıymışım değil mi?” “Ortak mıyız peki?” “Olmaz mıyız? Ben dalları eğeyim, sen kozakları kopar.” “Tamam. Haydi, bastır dalı aşağıya!” “Evdeki fıstıkları sattın mı?” “Sattım.” dedi Mustafa. “Bil bakalım kime sattım?” “Nereden bileyim oğlum? Söyle haydi!” “Doktor Varol Bey’e…” “Ne! Doktor Varol Bey’e mi?” “Şaşırdın değil mi?” “Çok...” dedi Ali. “İyi para verdi mi bari?” “Hayır. Parasını almadım daha. Benim için önemli olan Varol Bey’le alışveriş.” “Ben korkuyorum ondan. Garip bir adam… Her an kızacakmış, bağıracakmış gibi duruyor.” “Bir tek sen değil bütün köylü korkuyor ondan. Ama bakma onun sert göründüğüne. Aslında çok iyi bir insan.” dedi Mustafa. “Çocukları yokmuş. Üstelik karısı da hastaymış... Ayda bir İzmir’e, tedaviye gidiyorlarmış.” “Evet, ben de duydum.” 11
Kozakları koparmaya başlamışlardı. O ara, çamlığın içinden geçip yeni yapılmış yazlıklara giden toprak yolda bir araba göründü. “Vay be! Arabaya bak!” dedi Ali. Mustafa şaşkınca izliyordu. Araba, çocukların bulunduğu ağacın altında durdu. İki kişi indi. Biri müteahhit Hakkı Bey, diğeri de bir yabancıydı. Kollarını açarak çamlığı gösteren Hakkı Bey: “İşte burası.” dedi. “Harika! Harika!” dedi yabancı. “Genişliği ne kadar?” “Tam otuz iki bin metrekare.” Çocuklar hiç kıpırdamadan aşağıdaki adamları izliyordu. “Ne diyor bunlar?” diye fısıldayarak sordu Mustafa. Ali konuşmadı. Parmağını dudaklarına götürüp ‘sus’ işareti yaptı. “Vay! Tam ölçüsünü de çıkarmışsın.” dedi Yabancı. Bir sinema yönetmeni gibi eliyle garip işaretler yaparak, parmaklarının arasından sağa sola bakıyordu. “Mükemmel! Mükemmel bir yer!” diye devam etti. Yabancı konuştukça Hakkı Bey’in gözleri parlıyor, yüzünü anlatılmaz bir mutluluk sarıyordu. 12
“Beğendiğine sevindim.” dedi Hakkı Bey. “Denize dik inen sokaklar düşün… Gittikçe alçalan, sırt sırta vermiş villalar… Ve… Mutlu insanlar…” “Tam da şu orta yerde büyük bir yüzme havuzu…” derken aklına geldi Yabancı’nın: “Arıtma tesisi? Onu nereye kuracağız?” Hakkı Bey eliyle göstererek anlattı. “Çamlığın bittiği şu arka tarafta küçük bir arazi satın aldım. Kayalık, verimsiz bir yer… Öyle sessiz hallettim ki kimsenin ruhu duymadı. Arıtmayı oraya kuracağız.” “Her şeyi halletmişsin koca kurt!” “Ee? Söyle bakalım, ortaklığa var mısın? Para senden, iş benden...” “Varım. Ancak burası sit alanı değil mi kuzum?” “Evet. Sit alanı…” dedi Hakkı Bey. Bir kahkaha atarak devam etti: “Ama şimdilik… Onu da çözeriz, merak etme.” “Nasıl çözeceksin?” Parmağını şaklatıp “Yangın!” dedi Hakkı Bey, bir kahkaha daha attı. “Ne!? Yangın mı?” “Evet, yazlıkçıların çıkaracağı bir yangın…” Mustafa duyduklarına inanamamıştı. “Ne diyor bunlar?” diye fısıldadı. 13
“Hişt! Sus şimdi!” dedi Ali. “Kıpırdama, konuşma! Bizi görmesinler…” “Aşağıya bakmaktan kötü oldum ama.” “Sık dişini biraz.” Aşağıdaki konuşmalar sürüyordu. “Bu… Bu çok tehlikeli bir iş.” dedi Yabancı, düşünceli bir şekilde. “İşin o kısmını bana bırak… Ben sana arsa gösteriyorum. Burayı boş bir arsa olarak düşünebilirsin.” diye yanıtladı Hakkı Bey. Yabancı kaygılıydı. Başını iki yana salladı. “İçime sinmedi bu iş.” “Sit alanının kime yararı var ortak? Amacımız turizmde ilerlemiş bir ülke yaratmak. Türk turizmini benim gibi insanlar patlatacak. Hiç kaygılanma, her şey yolunda gidecek.” “Peki.” dedi Yabancı. “Diyelim ki yangın gerçekleşti. Bu koca orman, bir anda kül oldu. Sonrasını nasıl halledeceksin? Bu sit alanına inşaat yapabilmemiz için yasal düzenlemeler gerekir. Onlar nasıl olacak?” “Para…” dedi Hakkı Bey. “Para ve saygınlık… Ankara’da yüksek dostlarım var. Gerisi çorap söküğü gibi gelecek.” “Beni iyi dinle; aksi bir durum olur da başın derde girerse seni asla tanımam. Bütün yükü tek başına çekersin. Haberin olsun!” 14
“Ters bir durum olmayacak! Merak etme!..” dedi, Hakkı Bey. “Ne zaman gerçekleşecek bu yangın?” “Pek yakında… Piknikçiler yoğunken iş bitmeli…” “Yani ‘hemen’ diyorsun.” “Beklemeye sabrım kalmadı ortak. Şimdi para kazanma zamanı… Ne demişler: Vakit nakittir.” diyerek bir kahkaha daha attı. Hakkı Bey’le Yabancı’nın konuşmaları sürüyordu. Uzun süre dalda kıpırtısız kalan çocuklar kendilerini sıkmaktan yorulmuşlardı. Mustafa’nın kucağında sıkı sıkıya tuttuğu üç tane de kozak olunca beklemek daha da zorlaşıyordu. Kozaklardan biri aradan kayıverdi. Dallar arasından inip büyük bir gürültüyle aşağıda konuşan adamların yanı başına düştü. Adamlar bakışlarını yukarı çevirince dalda oturan çocukları gördüler. “Ne yapıyorsunuz orada!” diye sordu Hakkı Bey. Çocuklar şaşkındı, yanıt vermediler. Hakkı Bey sorusunu yineledi: “Size diyorum! Orada ne yapıyorsunuz?” “Şey… Şey… Biz şey… ” diye kekeledi Ali. “Fıstık… Fıstık…” dedi Mustafa, elindeki çam kozağını göstererek. 15
“Fıstık topluyoruz.” diye tamamladı Ali. “Kimlerdensiniz?” diye sordu Hakkı Bey. “Şey…” dedi Mustafa. “Şey… Ali… Benim adım Ali.” “Kimin oğlusun?” “Demirci Hüseyin Usta’nın…” “Ben de Mustafa…” Konuşmalardan sıkılan Yabancı huzursuz olmuş, yönünü denize dönmüştü. Ansızın, “Haydi, gidelim!” dedi. Hakkı Bey, Yabancı’ya aldırmadan çocuklarla konuşmasını sürdürdü. “Beni tanıyor musunuz?” “Evet!” “Hayır!” İkisi aynı anda söyledi. ‘Evet’i Mustafa, ‘Hayır’ı Ali. Kısa süren, ancak herkese uzun gelen bir sessizlikten sonra ikisi birlikte “Tanımıyoruz!” diye bağırdılar. “Gidelim artık! Çocuklar bizimle oynuyor...” dedi Yabancı. Kısık sesle sinirli bir şekilde konuşmuştu. “Dikkat edin çocuklar! Düşersiniz!” deyip arabaya yöneldi Hakkı Bey. Yabancı’yı daha fazla sinirlendirmek istemiyordu. Adamların binmesiyle şoför, arabayı daracık yerde döndürdü. Toprak yoldan ilerleyen araba toz bulutunun içinde gözden yitti. 16
Duyduklarına inanamayan çocuklar, oturdukları yerde kalakalmışlardı. Sessizliği ilk Mustafa bozdu: “Kimdi bunlar?” “Tanımadın mı? O kel olan var ya; müteahhit Hakkı Bey’di.” “Ne! Hakkı Bey mi?” “Ta kendisi…” dedi Ali. Bunu söylerken düşünceli görünüyordu. “Şimdi ne olacak? Çamlığımızın yakılmasına izin mi vereceğiz?” “Elbette vermeyeceğiz! Ama…” “İnsan böyle bir şeyi nasıl yapar?” dedi Mustafa. “Kendin duydun oğlum; ucunda çok para varmış. Hakkı Bey bu…” İki arkadaş uzun süre düşündüler. Çamlığı kurtaracak bir yol bulmalıydılar. Mustafa, “Bizimkilere söyleyelim.” dedi. “Bizimkiler?” “Babama desem? Sen de babanla konuşsan…” Ali karşı çıktı: “Bu iyi bir fikir değil. İkisi de Hakkı Bey’in yanında çalışıyor.”
17
top.com.tr
9 786055 742522
Eşref Karadağ
Eşref Karadağ
Çizer: Anıl Tortop
ISBN 978-605-5742-52-2
Yangın
Köyün en güzel tepesidi Sıcak yaz günlerinde har Çamlık. sığınağıdır. Her ağaç altlkın ı bir anıyı saklar… Oysa etekleri denize uz anan bu tepecik, gözünü para hır olanlar için yalnızca ye sı bürümüş nut alanıdır. Ağaçlarsa ni bir koyapımı için başlıca engekonut dan kurtulmanın en teml! Onlariz yolu da yangındır. Her şey tasarlanır; adam lur, yangının başlangıç lar tutubelirlenir, küçük tiner noktaları bidonları bile yerleştirilir. Olup bitene, tırmandık ağacının dalları arasın ları çam olan iki çocuk, Ali ile Mda tanık hesapta yoktur… İki ar ustafa hiç kafaya verince rüzgâr kadaş kafa esmez, tiner yanmaz olur…